DÖNEM: 23 CİLT: 86 YASAMA YILI: 5
TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET
MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
34üncü Birleşim
16 Aralık 2010 Perşembe
(Bu Tutanak Dergisinde yer
alan ve kâtip üyeler tarafından okunmuş bulunan her tür belge ile
konuşmacılar tarafından ifade edilmiş ve tırnak içinde
belirtilmiş alıntı sözler aslına uygun olarak
yazılmıştır.)
İ Ç İ N D E K İ L E R
I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II. - GELEN KÂĞITLAR
III. - YOKLAMALAR
IV. - KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.- 2011 Yılı Merkezî Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı
ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/960) (S. Sayısı: 575)
2.- 2009 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesap Kanunu
Tasarısı ile Merkezî Yönetim Bütçesi Kapsamındaki İdare ve
Kurumların 2009 Bütçe Yılı Kesin Hesap Tasarısına Ait
Genel Uygunluk Bildirimi ve Eki Raporların Sunulduğuna Dair
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi ile Plan ve Bütçe
Komisyonu Raporu (1/905, 3/1261) (S. Sayısı: 576)
A) GÜMRÜK MÜSTEŞARLIĞI
1.- Gümrük
Müsteşarlığı 2011 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2.- Gümrük
Müsteşarlığı 2009 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
B) DEVLET PERSONEL BAŞKANLIĞI
1.- Devlet Personel
Başkanlığı 2011
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2.- Devlet Personel
Başkanlığı 2009
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
C) SOSYAL YARDIMLAŞMA VE DAYANIŞMA GENEL MÜDÜRLÜĞÜ
1.- Sosyal
Yardımlaşma ve Dayanışma Genel Müdürlüğü 2011 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2.- Sosyal
Yardımlaşma ve Dayanışma Genel Müdürlüğü 2009
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
D) SOSYAL HİZMETLER VE ÇOCUK ESİRGEME KURUMU GENEL
MÜDÜRLÜĞÜ
1.- Sosyal Hizmetler ve Çocuk
Esirgeme Kurumu Genel Müdürlüğü
2011 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2.- Sosyal Hizmetler ve Çocuk
Esirgeme Kurumu Genel Müdürlüğü 2009 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
E) ÖZÜRLÜLER İDARESİ BAŞKANLIĞI
1.- Özürlüler İdaresi
Başkanlığı 2011 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2.- Özürlüler İdaresi
Başkanlığı 2009 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
F) AİLE VE SOSYAL ARAŞTIRMALAR GENEL MÜDÜRLÜĞÜ
1.- Aile ve Sosyal
Araştırmalar Genel Müdürlüğü 2011 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçesi
2.- Aile ve Sosyal
Araştırmalar Genel Müdürlüğü 2009 Yılı Merkezî Yönetim
Kesin Hesabı
G) KADININ STATÜSÜ GENEL MÜDÜRLÜĞÜ
1.- Kadının Statüsü
Genel Müdürlüğü 2011 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2.- Kadının Statüsü
Genel Müdürlüğü 2009 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
H)
ULAŞTIRMA BAKANLIĞI
1.-
Ulaştırma Bakanlığı 2011 Yılı Merkezî
Yönetim Bütçesi
2.-
Ulaştırma Bakanlığı 2009 Yılı Merkezî
Yönetim Kesin Hesabı
I) KARAYOLLARI
GENEL MÜDÜRLÜĞÜ
1.- Karayolları Genel
Müdürlüğü 2011 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2.- Karayolları Genel
Müdürlüğü 2009 Yılı
Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
İ)
BİLGİ TEKNOLOJİLERİ VE İLETİŞİM KURUMU
1.- Bilgi Teknolojileri ve
İletişim Kurumu 2011 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2.- Bilgi Teknolojileri ve
İletişim Kurumu 2009 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
J)
DENİZCİLİK MÜSTEŞARLIĞI
1.- Denizcilik
Müsteşarlığı 2011
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2.- Denizcilik
Müsteşarlığı 2009
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
K)
SİVİL HAVACILIK GENEL MÜDÜRLÜĞÜ
1.- Sivil Havacılık
Genel Müdürlüğü 2011 Yılı
Merkezî Yönetim Bütçesi
2.- Sivil Havacılık
Genel Müdürlüğü 2009 Yılı
Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
L)
MİLLÎ SAVUNMA BAKANLIĞI
1.- Millî Savunma
Bakanlığı 2011
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2.- Millî Savunma Bakanlığı 2009 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
M) SAVUNMA
SANAYİİ MÜSTEŞARLIĞI
1.- Savunma Sanayi
Müsteşarlığı 2011
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2.- Savunma Sanayi
Müsteşarlığı 2009
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
V. - AÇIKLAMALAR
1.- Şırnak Milletvekili
Sevahir Bayındırın, Devlet Bakanı Selma Aliye
Kavafın, Siyasi mücadele yeri olarak meşru siyasi zemin, parlamento
değil de sokak, sokak çatışmaları tercih ediliyorsa
sözlerine ilişkin açıklaması
2.- Trabzon Milletvekili
Süleyman Lâtif Yunusoğlunun, Devlet Bakanı Hayati
Yazıcının, kaçak çayla ilgili vermiş olduğu rakamlara
dair konuşmasına ilişkin açıklaması
3.- Adana Milletvekili
Kürşat Atılganın, Millî Savunma Bakanı Mehmet Vecdi
Gönülün, Mardin Dargeçitte şehit olan Jandarma Uzman Çavuş Kenan
Erdemle ilgili konuşmasına ilişkin açıklaması
VI. - ÖNERİLER
A) Danışma Kurulu Önerileri
1.- Genel Kurulun 17
Aralık 2010 Cuma günkü birleşiminde saat 10.00dan 12.00ye ve
13.00ten günlük programın tamamlanmasına kadar
çalışmalarını sürdürmesine ilişkin Danışma
Kurulu önerisi
VII.- YAZILI
SORULAR VE CEVAPLARI
1.- Kastamonu Milletvekili
Mehmet Serdaroğlunun, Kastamonu ve ilçelerindeki hastane ve
sağlık kuruluşlarındaki doktor ihtiyacına ilişkin
sorusu ve Sağlık Bakanı Recep Akdağın cevabı
(7/16642)
2.- Trabzon Milletvekili
Süleyman Lâtif Yunusoğlunun,
yabancı bir gazetede Ege sorunuyla ilgili habere ilişkin
Başbakandan sorusu ve Dışişleri Bakanı Ahmet
Davutoğlunun cevabı (7/16795)
3.- Mersin Milletvekili Ali
Rıza Öztürkün, usulsüz oy kullanıldığı
iddialarına ilişkin sorusu ve Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkan Vekili Nevzat Pakdilin cevabı (7/16880)
4.- Adana Milletvekili
Yılmaz Tankutun, kadastro işlemlerinde alınan ücretlere
ilişkin sorusu ve Bayındırlık ve İskân Bakanı
Mustafa Demirin cevabı (7/16895)
5.- Van Milletvekili Fatma
Kurtulanın, bir kamulaştırma işlemi ile ilgili iddialara
ilişkin sorusu ve Bayındırlık ve İskân Bakanı
Mustafa Demirin cevabı (7/16899)
6.- Samsun Milletvekili Osman
Çakırın, bir tarihî çeşme kazısına ilişkin
sorusu ve Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günayın cevabı
(7/16963)
7.- Adana Milletvekili Hulusi
Güvelin, Adanadaki turizm belgeli tesislere ilişkin sorusu ve Kültür ve
Turizm Bakanı Ertuğrul Günayın cevabı (7/16964)
8.- Antalya Milletvekili
Hüseyin Yıldızın, il ve ilçe turizm müdürlüğü personeline
ilişkin sorusu ve Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günayın
cevabı (7/16965)
9.- Gaziantep Milletvekili
Hasan Özdemirin, Gaziantepteki taşınmaz kültür ve tabiat
varlıklarının intifa haklarına ilişkin sorusu ve
Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günayın cevabı (7/16966)
10.- Adana Milletvekili
Hulusi Güvelin, Osmaniyede KOBİlerin KOSGEB
aracılığıyla kullandığı kredilere
ilişkin sorusu ve Sanayi ve Ticaret Bakanı Nihat Ergünün cevabı
(7/17009)
11.- Adana Milletvekili
Hulusi Güvelin, Osmaniyedeki işletmelere KOSGEB tarafından
sağlanan desteklere ilişkin soruları ve Sanayi ve Ticaret
Bakanı Nihat Ergünün cevabı (7/17013), (7/17187)
I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
TBMM Genel Kurulu
saat 11.04te açılarak dört oturum yaptı.
2011
Yılı Merkezî Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı (1/960) (S.
Sayısı: 575) ve 2009 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesap
Kanunu Tasarısı ile Merkezî Yönetim Bütçesi Kapsamındaki
İdare ve Kurumların 2009 Bütçe Yılı Kesin Hesap
Tasarısına Ait Genel Uygunluk Bildirimi ve Eki Raporlarının
Sunulduğuna Dair Sayıştay Başkanlığı
Tezkeresi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporunun (1/905, 3/1261) (S.
Sayısı: 576) tümü üzerindeki görüşmelerine devam edilerek;
Millî
İstihbarat Teşkilatı Müsteşarlığı,
Millî Güvenlik
Kurulu Genel Sekreterliği,
Başbakanlık
Yüksek Denetleme Kurulu,
Türkiye ve Orta
Doğu Amme İdaresi Enstitüsü,
Devlet Planlama
Teşkilatı Müsteşarlığı,
Türkiye
İstatistik Kurumu Başkanlığı,
GAP Bölge
Kalkınma İdaresi Başkanlığı,
Atatürk Kültür,
Dil ve Tarih Yüksek Kurumu,
Türkiye Bilimsel
ve Teknolojik Araştırma Kurumu,
Türkiye Bilimler
Akademisi Başkanlığı,
Gençlik ve Spor
Genel Müdürlüğü,
Yüksek
Öğrenim Kredi ve Yurtlar Kurumu Genel Müdürlüğü,
2011
Yılı Merkezî Yönetim Bütçeleri ve 2009 Yılı Merkezî Yönetim
Kesin Hesapları;
Afet ve Acil
Durum Yönetimi Başkanlığı,
Atatürk
Araştırma Merkezi,
Atatürk Kültür
Merkezi,
Türk Dil Kurumu,
Türk Tarih
Kurumu;
2011
Yılı Merkezî Yönetim Bütçeleri;
Kabul edildi.
Mersin
Milletvekili Mehmet Zafer Üskül, Van Milletvekili Özdal Üçerin,
şahsına sataşması nedeniyle bir konuşma yaptı.
Bilecik
Milletvekili Yaşar Tüzün, Devlet Bakanı Faruk Nafız
Özakın, Karadeniz oyunlarıyla ilgili konuşmasına
ilişkin bir açıklamada bulundu.
16 Aralık
2010 Perşembe günü, alınan karar gereğince saat 11.00de
toplanmak üzere birleşime 21.06da son verildi.
Meral AKŞENER |
Başkan
Vekili |
|
Harun
TÜFEKCİ Murat
ÖZKAN |
Konya Giresun |
Kâtip
Üye Kâtip
Üye |
No.: 45
II.- GELEN KÂĞITLAR
16 Aralık 2010 Perşembe
Teklif
1.- Mersin
Milletvekili Ali Rıza Öztürkün; 5941 Sayılı Çek Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/819) (Adalet
Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi: 3.12.2010)
Süresi İçinde Cevaplanmayan Yazılı Soru
Önergeleri
1.- Van
Milletvekili Fatma Kurtulanın, yabancı uyruklu tutukluların
aileleri ile görüşmelerinde yaşanan soruna ilişkin Adalet
Bakanından yazılı soru önergesi (7/16340)
2.-
Kırklareli Milletvekili Turgut Dibekin, hâkim ve savcı adayları
için uygulanan soru formlarının stajyer avukatlara da
uygulandığı iddiasına ilişkin Adalet Bakanından
yazılı soru önergesi (7/16341)
3.- Adıyaman
Milletvekili Şevket Kösenin, bir soruşturmada gizli kalması
gereken bilgilerin sızdırıldığı iddiasına
ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/16343)
4.-
Kırklareli Milletvekili Turgut Dibekin, 1983-2010 yıllarında
göreve başlayan hâkim, savcı ve idari personel sayısına
ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/16345)
16 Aralık 2010 Perşembe
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 11.03
BAŞKAN: Başkan Vekili Şükran Güldal MUMCU
KÂTİP ÜYELER: Yusuf COŞKUN
(Bingöl), Fatih METİN (Bolu)
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 34üncü Birleşimini
açıyorum.
III. Y O K L A
M A
BAŞKAN Elektronik
cihazla yoklama yapacağız.
Üç dakika süre veriyorum.
(Elektronik cihazla yoklama
yapıldı)
BAŞKAN Toplantı
yeter sayısı yoktur.
Birleşime on beş
dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 11.06
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 11.24
BAŞKAN: Başkan Vekili Şükran Güldal MUMCU
KÂTİP ÜYELER: Yusuf COŞKUN
(Bingöl), Fatih METİN (Bolu)
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 34üncü Birleşiminin
İkinci Oturumunu açıyorum.
III.- Y O K L A M A
BAŞKAN
Açılışta yapılan yoklamada toplantı yeter
sayısı bulunamamıştı.
Şimdi, yoklama
işlemini tekrarlıyorum.
(Elektronik cihazla yoklama
yapıldı)
BAŞKAN Toplantı
yeter sayısı vardır. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
Gündeme geçiyoruz.
Sayın milletvekilleri,
gündemimize göre, 2011 Yılı Merkezî Yönetim Bütçe Kanunu
Tasarısı ile 2009 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesap Kanunu
Tasarısı üzerindeki görüşmelere devam edeceğiz.
Program uyarınca bugün
iki tur görüşme yapacağız.
Beşinci turda, Gümrük
Müsteşarlığı, Devlet Personel
Başkanlığı, Sosyal Yardımlaşma ve
Dayanışma Genel Müdürlüğü, Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme
Kurumu Genel Müdürlüğü, Özürlüler İdaresi
Başkanlığı, Aile ve Sosyal Araştırmalar Genel
Müdürlüğü, Kadının Statüsü Genel Müdürlüğü bütçeleri yer
almaktadır.
IV.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER
A) Kanun Tasarı ve
Teklifleri
1.- 2011 Yılı Merkezî Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı
ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/960) (S. Sayısı: 575)
2.- 2009 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesap Kanunu
Tasarısı ile Merkezî Yönetim Bütçesi Kapsamındaki İdare ve
Kurumların 2009 Bütçe Yılı Kesin Hesap Tasarısına Ait
Genel Uygunluk Bildirimi ve Eki Raporların Sunulduğuna Dair Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu
(1/905, 3/1261) (S. Sayısı: 576) (x)
A) GÜMRÜK MÜSTEŞARLIĞI
1.- Gümrük Müsteşarlığı 2011 Yılı Merkezî
Yönetim Bütçesi
2.- Gümrük Müsteşarlığı 2009 Yılı Merkezî
Yönetim Kesin Hesabı
B) DEVLET PERSONEL BAŞKANLIĞI
1.- Devlet Personel Başkanlığı 2011 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2.- Devlet Personel Başkanlığı 2009 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
C) SOSYAL YARDIMLAŞMA VE DAYANIŞMA GENEL MÜDÜRLÜĞÜ
1.- Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Genel
Müdürlüğü 2011 Yılı
Merkezî Yönetim Bütçesi
2.- Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Genel
Müdürlüğü 2009 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
D) SOSYAL HİZMETLER VE ÇOCUK ESİRGEME KURUMU GENEL
MÜDÜRLÜĞÜ
1.- Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu Genel Müdürlüğü 2011 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2.- Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu Genel Müdürlüğü 2009
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
E) ÖZÜRLÜLER İDARESİ BAŞKANLIĞI
1.- Özürlüler İdaresi Başkanlığı 2011
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2.- Özürlüler İdaresi Başkanlığı 2009
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
F) AİLE VE SOSYAL ARAŞTIRMALAR GENEL MÜDÜRLÜĞÜ
1.- Aile ve Sosyal Araştırmalar Genel Müdürlüğü 2011
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2.- Aile ve Sosyal Araştırmalar Genel Müdürlüğü 2009
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
G) KADININ STATÜSÜ GENEL MÜDÜRLÜĞÜ
1.- Kadının Statüsü Genel Müdürlüğü 2011 Yılı
Merkezî Yönetim Bütçesi
2.- Kadının Statüsü Genel Müdürlüğü 2009 Yılı
Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
BAŞKAN Komisyon ve
Hükûmet yerindedir.
Sayın milletvekilleri,
8/12/2010 tarihli 28inci Birleşimde, bütçe görüşmelerinde
soruların gerekçesiz olarak yerinden sorulması ve her tur için
soru-cevap işleminin yirmi dakika olması
kararlaştırılmıştır.
Buna göre, turda yer alan
bütçelerle ilgili soru sormak isteyen milletvekillerinin,
konuşmaların bitimine kadar şifrelerini yazıp, parmak
izlerini tanıttıktan sonra ekrandaki söz isteme butonuna
basmaları gerekmektedir. Mikrofonlarındaki kırmızı ışıklar
yanıp sönmeye başlayan milletvekillerinin söz talepleri kabul
edilmiş olacaktır. Tur üzerindeki konuşmalar bittikten sonra
soru sahipleri ekrandaki sıraya göre sorularını yerlerinden
soracaklardır.
Soru sorma işlemi on
dakika içinde tamamlanacaktır, cevap işlemi için de on dakika süre
verilecektir. Cevap işlemi on dakikadan önce bitirildiği takdirde
geri kalan süre için sıradaki soru sahiplerine söz verilecektir. Bunu da
bilgilerinize sunuyorum.
Beşinci turda gruplar
adına kırk dakika konuşma süresi vardır, ek süre de
verilmeyecektir, bunu tekrar hatırlatıyorum.
Barış ve Demokrasi
Partisi Grubu adına Ayla Akat Ata ve Sevahir Bayındır
konuşacaklardır.
İlk olarak, Batman
Milletvekili Ayla Akat Ata konuşacaktır.
Buyurunuz Sayın Ata.
(BDP sıralarından alkışlar)
BDP GRUBU ADINA AYLA AKAT ATA
(Batman) Teşekkür ediyorum.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; 2011 Yılı Merkezî Yönetim Bütçe Kanunu
Tasarısının Gümrük Müsteşarlığı, Devlet
Personel Başkanlığı ve Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma
Genel Müdürlüğü bütçeleri üzerine söz almış bulunmaktayım.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri,
1982 Anayasasının 2nci maddesi Türkiye Cumhuriyetini demokratik,
laik, sosyal bir hukuk devleti olarak tanımlamaktadır. Sosyal devlet,
devletin sosyal barışı ve sosyal adaleti sağlamak üzere
ekonomik ve sosyal hayata müdahalesini meşru ve gerekli gören bir
anlayıştır.
Sosyal devlet
anlayışı, yine Anayasanın 49uncu maddesinde düzenlenen
çalışma hakkı, 55inci maddesinde düzenlenen adil ücret
hakkı, 60ıncı maddesinde düzenlenen sosyal güvenlik hakkı,
57nci maddesinde düzenlenen sağlık ve konut hakkı ve yine
42nci maddesinde düzenlenen eğitim hakkıyla hayata geçirilmeye
çalışılmaktadır.
Yine sosyal devlet,
Anayasada düzenlenen vergi adaleti, kamulaştırma ve toprak reformu
gibi araçlarla gelir ve servet farklılıklarının
azaltılmasına yönelik tedbirler almak durumundadır.
Her ne kadar anayasal düzeyde
kabul edilmiş ve sınırları çizilmiş, uygulama
alanları belirlenmiş olsa da ne yazık ki ülke gerçeğimiz,
sosyal devlet olma konusunda daha çok mesafe katetmemiz gerektiğini de
ortaya koymaktadır.
Değerli milletvekilleri,
hangi kurumun bütçesine değinirsek değinelim, her ne kadar
kuruluş amaçları ve çalışma alanları farklı olsa
da karşımıza mutlaka işsizlik ve yoksulluk olgusu çıkmaktadır.
Türkiyede işsizlik, AKP dönemiyle birlikte kalıcı olarak çift
haneli oranlara yerleşmiştir. 2007 yılında yüzde 8, yüzde 9
gibi seviyeleri görmüş olsa da özellikle kriz sonrası AKPnin
işsizliği engelleyici ciddi bir politikası
olmadığı için işsizlik oranları bugün yüzde 12, yüzde 13
bandına oturmuş durumdadır. Mevsimsel etkilerden kaynaklı
dönem dönem düşüş eğilimine girse de rakamların seyri
işsizliğin çift haneli rakamlarda kronikleştiğini ortaya
koymaktadır. Ancak bugün Türkiyede işsizlik hesaplamaları
birtakım parametreler dışlanarak yapılmaktadır. Bu hâl
doğru sonuçlar açısından oldukça sıkıntılı
bir durumu ortaya çıkarmaktadır. Örneğin, bugün,
öğrenciler, mevsimlik tarım işçileri ve iş aramaktan
umudunu kesenler işsizlik oranlarına dâhil edilmemektedir. Bu durumda
olan kişi sayısı on yıl önce son derece azken bugün
neredeyse toplam işsiz sayısına yakın bir düzeye
ulaşmıştır. Başta umutsuzluk olmak üzere çeşitli
nedenlerle iş arama kanallarından birini kullanamayan ve bu nedenle
işsiz sayılmayanların sayısı 2010
yılının Haziran dönemi için 1 milyon 857 bin düzeyindedir. Bu
rakam kriz öncesi dönemde 1 milyon 626 bindi. Günde bir saat
çalışanın dahi gelirine bakılmaksızın
çalışan sayılması tam bir handikaptır. Bunların da
bir işsizlik parametresi olarak alınması hâlinde Türkiyede
geniş tanımlı işsizlik oranları yüzde 17lere
yaklaşmaktadır. Çalışanların neredeyse
yarısı kayıt dışı çalışmakta, sosyal
güvencesi olmayan bu kesimin içinde bulunduğu durum da iyi
irdelendiğinde çalışanların sefalet düzeyi daha net ortaya
çıkmaktadır. Oysa Anayasanın 49uncu maddesi açıktır:
Devlet, çalışanların hayat seviyesini yükseltmek,
çalışma hayatını geliştirmek için
çalışanları ve işsizleri korumak, çalışmayı
desteklemek, işsizliği önlemeye elverişli ekonomik bir ortam
yaratmak ve çalışma barışını sağlamak için
gerekli tedbirleri almalıdır.
Yine, sendika özgürlüğü
ve haklarıyla ilgili önemli uluslararası sözleşmelere Türkiye
imza koymuş durumdadır, ILOnun 87 sayılı Sendika
Özgürlüğü ve Örgütlenme Hakkının Korunması, yine 98 sayılı
Örgütlenme ve Toplu Sözleşme Hakkı bunlardandır. Bugün sendikal
düzeyin geldiği nokta ortadadır, 1980den günümüze sendikalı
sayısı toplam nüfusun yaklaşık yüzde 6sını
oluştururken bugün bu oran sadece yüzde1dir. Peki, bu nasıl bir
iş barışı sağlamak, nasıl çalışanların hayat
seviyesini yükseltmek, nasıl çalışma hayatını
geliştirmek için çalışanları ve işsizleri korumak
anlamına gelir? Evet, geldiğimiz noktadan AKPnin emek
düşmanı tavrı ve işsizlik başta olmak üzere
çalışma koşulları alanında tescillenmiştir
artık. Referandum öncesi toplu sözleşme hakları ötelenen
memurlar referandum sonrasında da aradıklarını
bulamamışlardır.
Değerli milletvekilleri,
12 Eylülde halk oyuna sunulan maddelerden biriydi, Anayasada
değişiklik yapıldı, memurlara da toplu görüşme
değil, toplu sözleşme hakkı verildi ama her nedense 2011
yılında memur maaşlarında yapılacak
iyileştirmeler ağustos ayında toplu görüşmelerle
belirlendi. Toplu görüşme bunun tek taraflı olarak karar
verildiği
Her ne kadar sendikaların, konfederasyonların
görüşleri alınmış olsa da Hükûmetin tek taraflı olarak
karar verdiği bir artış söz konusuydu. Hükûmet bunun üzerinden,
evet, seçim döneminde büyük bir propaganda yaptı toplu sözleşme
konusunda ama öncesinde bunu memur sendikalarıyla bir şekilde
görüşerek, anlaşarak, halk oyuna sunulduktan sonra ilgili yasayı
bir an önce çıkararak 2011 yılı bütçelendirmesi
yapılabilirdi. Bu noktada görüyoruz ki 2011 yılı da tek
başına Hükûmetin almış olduğu kararla memur
maaşlarının şekillendirildiği bir yıl
olacaktır. 2010 yılında halk oyuna sunulan kamu emekçilerine
toplu sözleşme hakkı veren yasal düzenlemenin, anayasal düzenlemenin
bir yıl için daha, önümüzdeki bir yıl için daha bir anlam ifade
etmesi durumu da söz konusu olmayacaktır.
Aynı zamanda Hükûmetin
çalışan kesimin şahsında toplumun başına
ördüğü en büyük çoraplardan biri de esnek istihdam
koşullarının
yaygınlaştırılmasıdır. Esnek istihdam, güvencesiz
ve uzun süreli çalışmanın temel kaynağıdır. Emek
ve emeğin haklarının üzerinde bir bütün olarak işverenin
söz sahibi olması anlamına gelen bu terim tam bir emek sömürüsünü
ifade ediyor. Emekçilerin tek tek ya da toplu olarak baskılanması,
sömürülmesi ve kontrol altında tutulması sürecini pekiştirecek
olan esnek istihdam, sermayenin üzerindeki iş gücü maliyetini azaltan ve
kârları artıran yegâne yöntem olarak devreye konulmaktadır.
AKPnin orta vadeli ekonomik planda
yaygınlaştıracağını ifade ettiği istihdam
biçimi olan esnek istihdam tam bir sermaye yandaşlığıdır.
Artık sermaye-emek uzlaşması, barışı gibi
komik kavramlarla bu sistemi kimse topluma yutturmaya
kalkışmamalıdır. Özelleştirmeler sonucu,
çalışanlara dayatılan 4/B ve 4/C statüleri de esnek istihdam
örnekleridir. Bu koşullar düşük ücret, sosyal güvencenin ve özlük
haklarının kısıtlanması, sadece on veya on bir ay
çalışma, mesai alamama, istendiği zaman patron tarafından
kapının önüne konulma gibi sorunları beraberinde getirmektedir.
Sendikal mücadelenin en kısıtlı olduğu alan olan esnek
istihdamın AKP eliyle yaygınlaştırılması bir
tesadüf değil, sendikal hareketi geriletmeye yönelik bilinçli bir
uygulamadır. Bugün kamuda özellikle eğitim alanında ortaya
çıkan temel sorun da buradan kaynaklanmaktadır.
Kadrolu istihdama ek olarak
getirilen 4/B, 4/C, ücretli vekil öğretmen statüleri bugün iş
güvencesi, evlilik yardımı, çocuk yardımı, stajyerlik
hakkı, asker öğretmenlik hakkı, normal tayin hakkı, hizmet
puan hakkı, yöneticilik hakkı ve kıdem tazminatı
haklarından mahrum bırakılmak demektir. Bu da toplumsal adalet
duygusunu en fazla sarsan uygulamalardan biridir. Evet, AKP bugün toplumun
duygusuyla oynamaktadır.
Biliyorsunuz, ataması
yapılmayan öğretmenler bir platform oluşturdular ve bu
platformda dönem dönem yapmış oldukları eylem ve etkinliklerle,
basın açıklamalarıyla, duygularının nasıl incindiğini,
toplumsal barışı sağlama noktasında eğitime
verilen önemi, ülkemizde bugün ücretli öğretmen, sözleşmeli
öğretmen adıyla ifade edilen statülerle açığa
çıktığını da bir kez daha ortaya
koymuşlardır.
Değerli milletvekilleri,
çalışan sınıfların en temel taleplerinden biri olan
adil ücret hakkı da bugün tam bir hak gaspı alanı olarak ortaya
çıkmaktadır. İşçilerin, emekçilerin, harcadıkları
emeklere karşılık, emeği yeniden üretmek adına, gerek
asgari tutarı olmak için yürüttükleri mücadele hem
sendikacılığı hem de asgari ücreti ortaya
çıkarmıştır. Dünya emekçileri bu haklarını büyük
bedeller karşılığı kazanmışlardır.
Ancak bugün tablo Türkiye açısından tam bir çıkmazı ifade
etmektedir çünkü asgari ücret bugün adalet duygusu ve adil ücret
açısından tam bir felakettir. Bu durum emeğin tarihsel
kazanımlarının ortadan kaldırılmasına denk
geldiği gibi toplumsal olarak da tam bir yıkım örneğidir.
Türkiyede bugün asgari ücret
seviyesi 599 lira düzeyindedir. Sigortalı çalışan
yaklaşık 9,5 milyon kişinin 3,9 milyonu asgari ücretle
yaşamak zorunda kalmaktadır. Ancak en çarpıcı veri ise
asgari ücrette her bireye bağımlı olarak yaşayan ortalama
birey sayısıdır. Bu da bakanlık verilerine göre 2,54
kişi olmaktadır. Yani ülkemizde asgari ücretlerle
bağımlı yaşayan 10 milyonu aşkın kişi
vardır. Asgari ücretlerle birlikte yaklaşık 14 milyon insan
bugün çok küçük bir gelirle yaşamak zorunda
bırakılmıştır. 14 milyon insan aylık olarak
kişi başına yaklaşık 166 lirayla geçinmek
zorundadır. Bu durumda dahi 14 milyon insan hem resmî veriler hem de emek
örgütlerinin verilerine göre açlık sınırının altında
rakamlarla yaşamaktadır.
AKPnin sosyal yardım
politikalarına baktığımızda, uluslararası
kuruluşların verileri de Türkiyedeki yoksullukla mücadele
yöntemlerinin yoksulu azaltmadığını ifade etmektedir.
Eurostat verilerine göre, Avrupada yoksullukla mücadele yöntemlerinin sonuç
alıcılığı yüzde 40 dolaylarındayken Türkiyede bu
düzey sadece yüzde 7 gibi düşük bir noktadır. Sosyal
Yardımlaşma ve Dayanışma Genel Müdürlüğüne merkezî
bütçeden ayrılan pay yüzde 12 civarında artırıldı.
Peki, milyonlarca yoksulun derdine deva olacağı iddia edilen rakam
nedir? 19 milyon 844 bin. İşte bu rakam dahi sadakanın resmî
belgesidir. Oysa bugün Emniyet Genel Müdürlüğüne ayrılan rakam
yoksullukla mücadele edeceğini belirten Hükûmetin belirttiği rakamdan
yaklaşık bin katı bile diyebiliriz. Soruyoruz: Bu ülkenin,
milyonlarca yoksulun ihtiyacı olan şey polis mi? Hayır. Ama
görünen o ki, AKP Hükûmetinin yaratmış olduğu büyük toplumsal
yıkımlardan sonra en fazla ihtiyaç duyduğu ve önümüzdeki dönemde
daha fazla ihtiyaç duyacağı kesim polis, yani toplumsal kesimleri zor
kullanarak bastırma politikası.
Saygıdeğer
milletvekilleri, sizinle Diyarbakırdaki bir örneği paylaşmak
istiyorum. Çok örneği yok bunun ama birçok sivil toplum örgütü bunu örnek
aldı. Sarmaşık-Yoksullukla Mücadele ve Sürdürülebilir Kalkınma
Derneği. Dört yıla yakın bir zamandır dernek faaliyet
yürütüyordu ama 2010 yılı başlarında, ocak ayı
itibarıyla derneğin çalışmaları, yürütmeyi durdurma
kararı alarak valinin talebiyle durduruldu. Yoksullukla mücadele
kapsamında beş ayrı proje başarıyla yürütülüyordu, 46
kurumun ortaklığıyla yürütülüyordu ve 2.300 aile,
yaklaşık 15 bin insan her ay düzenli olarak gıda
yardımı almaktaydı. Adresleri topluma açıklanmıyordu.
Bu gıdayı hangi zaman dilimi içinde, nerede alacakları belli değildi.
Bunun üzerinden bir politika yapılmıyordu. Amaç, evlerine herhangi
bir şekilde gıda ve diğer gereksinimleri götüremeyecek kesimlere
bunların toplum vicdanını rahatlatacak bir şekilde
ulaştırılabilmesiydi.
Diyarbakırdaki kent
yoksulluk haritası araştırması sadece yardımlarla
yaşayan 4.500 civarında aile bulunduğunu tespit etmişti ama
Sayın Bakanımız bütçe görüşmeleri sırasında
Komisyonda en az 1 dolar gibi bir rakam öngörüyordu. 2.300 kişi gıda
banka sistemine dâhil edildi, geriye kalanlar için çalışma
yürütülürken de Diyarbakır Valiliği çalışmaları
engelledi. Diyarbakır Büyükşehir Belediye Meclisinin yeni dönem proje
ortaklığı için almış olduğu karar Diyarbakır
Valiliğince veto edildi ve yürütmeyi durdurma kararı
alındı. Otuz üç aylık süre içerisinde defalarca kez belediyenin
proje ortaklığı Sayıştay ve mülkiye
müfettişlerince denetlenmiş, yasalara aykırı bir hususun
olmadığı müfettiş raporlarınca da belgelenmişti.
Aynı şekilde Diyarbakır Valiliğince İçişleri
Bakanlığından talep edilen 2 müfettişin dernek bünyesinde
on dört gün süren denetleme çalışması sonrasında tutulan
raporda yasaların suç saydığı herhangi bir hususa
rastlanılmadığı ifade edilmiş ve taraflara
iletilmişti.
Neden üç yıl sonra
yürütmeyi durdurma kararıyla çalışmaların kısa süreli
de olsa durdurulması istendi? Hangi hesaplar yapılmak istenmişti?
5018 sayılı Kamu Mali Yönetimi Kontrol Kanununun 29uncu maddesinde
Bakanlar Kurulu kararıyla çıkartılan 11536 sayılı
yönetmelik Sarmaşık Gıda Bankası Projesinin en temel yasal
dayanağını oluşturmaktadır. Bu yönetmelikte kamu
kurumlarının derneklere yapacağı yardımlarda aranan en
temel kriter, derneğin kamu yararına çalışan dernek
olması değil, yapacağı çalışmayla kamu
yararının gözetilmesi koşuludur. Gıda bankasından
destek alan yoksul vatandaşlarımızın evleri
İçişleri Bakanlığı müfettişlerince ziyaret
edilmiş ve yerinde denetim yapılarak bu insanların yardıma
muhtaç olduğu tespit edilmiştir. AKP ve valileri,
yaptığı yardımlardan farklı olduğu için mi, bunun
üzerinden siyasi rant elde edilmediği için mi bu
çalışmaları engellemişlerdir? Diyarbakırdaki tüm
kurum ve kuruluşlar gücü ve olanakları dâhilinde bu
çalışmaya destek olmuşlardır, kamu yararına
çalışan Diyarbakır Valiliği hariç. Kuruluş
aşamasında İl Özel İdaresine de teklif götürülmüştür,
İl Genel Meclisi üyeleri bunu oy birliğiyle
onaylamışlardır. Ancak daha sonrasında İl
Valiliği tarafından veto edilmiştir.
Yine değerli
milletvekilleri, AKP Hükûmeti eğitim hakkı konusunda ücretsiz ders
kitaplarının dağıtıldığını ifade
etmektedir. Bu konu bizim de savunduğumuz, sosyal devletin bir ilkesi
olarak gördüğümüz bir durum. Ancak, 2003 yılından bu yana
dağıtılan ücretsiz ders kitapları noktasında, son
yıllarda, hazırlanması, içeriği, tasarımı,
dağıtımı, devletin ve özel sektörün konuya
yaklaşımı bakımından daha da fazla
tartışılır olmuştur. Maliyeti ve kamu
kaynaklarının hoyratça heba edilmesi karşısında, bu
kitapların ücretsiz dağıtılmasının
sağladığı fayda önemsizleşmiştir. Ekonomik
olanakları bizden daha avantajlı ülkeler bile ödünç kitap
uygulamasına giderken, Türkiye'nin bu yolu tercih etmeyerek, aynı
kitapları her yıl tekrar tekrar dağıtmasının
kabul edilebilir bir yanı yoktur. Bakanlığın tüm ders
kitabı ihtiyacını karşılayacak düzeyde matbaası
ve her ilde dağıtım ağı bulunmaktadır.
Bakanlığın kendi kitaplarını basıp
dağıtma yoluna gitmeyerek, ders kitaplarını özel yayın
evlerinden almayı, kurulu gücüne rağmen kendi kitaplarını
bile özel matbaalarda bastırmayı tercih etmesinin akıllara ilk
getirdiği, birilerinin ücretsiz dağıtılan ders
kitapları üzerinden kazanç elde etme isteğidir. Ders
kitaplarının tekrar kullanımı yoluna gidilmesiyle her
yıl kaç milyon Türk lirası para tasarruf edileceği, kaç
ağacın kesilmekten kurtulacağı, kaç milyon kilovat saat
elektrik enerjisi ve kaç ton su tasarrufu sağlanacağı, ders
kitapları üzerinden kazanç elde etmeye çalışan bu çevrelerin
gündeminde olmayabilir ama bizim ve bu Meclisi dolduran siyasetçilerin
gündeminde olmak zorundadır.
Değerli milletvekilleri,
evet, eğitim hakkının sosyal devlet ilkeleri çerçevesinde
gerçekleşmesinin temel koşullarından biri de herkesin ana dilde
eğitim hakkının sağlanabilmesidir. Türkiye,
bırakın ana dilde eğitim ve öğretim görme
hakkını, bu hakkın varlığının bile
tartışılmasını bugün itibarıyla bir tabu olarak
görmektedir. Ancak dünyada ana dilin önemine ilişkin 21inci
yüzyılın sonuna doğru pek çok gelişme
yaşanmıştır. Birtakım uluslararası metinlerle de
bu hak güvence altına alınmıştır.
UNESCO Genel Kurulu 1999
yılında 21 Şubatı Uluslararası Anadil Günü olarak
ilan etmiştir. Yine Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları
Sözleşmesinin 17, 29 ve 30uncu maddelerinde -her ne kadar Türkiye bu
sözleşmeyi imzalarken çekince koymuş olsa da- ana dilde eğitim
hakkı tanınmıştır. Yine 1996da imzalanan
Birleşmiş Milletler Uluslararası Kişisel ve Siyasal Haklar
Sözleşmesinin 27nci maddesinde ana dilin önemine vurgu
yapılmaktadır. Uluslararası Anadili Eğitim Örgütü her
ülkenin kendi ana dilinde eğitimine uluslararası bir sınır
kazandırıp tartışma olanağı yaratarak, bu
eğitimi iş birliği içinde geliştirme amacını
taşıyarak 8 Kasım 1982 tarihli sirkülerle şu ülkeleri
iş birliğine çağırmıştır: Belçika, Almanya,
Fransa, İngiltere, İtalya, Macaristan ve Türkiye. Bu ülkeler
seçilirken başlıca kriter, seçilen ülkelerden ana dil eğitiminde
ülkenin bir iç sorununun bulunması ve bunun uluslararası bir önem
taşımakta olmasıydı ancak şu anda bu ülkeler
arasında bu sorunu çözmemiş ve çözmeye yanaşmamış tek
ülke Türkiye olmuştur.
1980 darbesi sonrasında
ortaya çıkan 82 Anayasasının 42nci maddesinde yer bulan
Türkçeden başka hiçbir dil, eğitim ve öğretim kurumlarında
Türk vatandaşlarına ana dilleri olarak okutulamaz ve
öğretilemez. hükmü bu ülkede farklı dil ve lehçelere mensup
kişilerin ana dilde eğitim-öğretim görme hakkını
engellemektedir. Oysa ana dil kişinin geçmişinden geleceğine
geçen anlamdır. Şair Yahya Kemal, ana dili, bir varoluş
arasındaki bağlantıyı Bu dil ağzımda annemin
sütüdür. diye ifade etmiştir.
Bunun dışında
belirtilecek, bu konu başlığı altında çok gündem var
ama süremiz de sınırlı ama 5233 sayılı Tazmin
Yasasıyla ödenen tazminatların esasında bu ülkede geçmişe
tutulacak ayna ve yüzleşmelerden sonra ödenmesi gerekirdi. Avrupa
İnsan Hakları Mahkemesine yapılan başvuruların
birikmesi ve bu noktada ciddi bir külfet olması bu konuda Türkiyeye
yapılan baskı sonucu değil, bir hakikat komisyonu oluşturarak,
geçmişle yüzleşerek, halkın yaşamış olduğu
acıları ve birbirlerini affetmelerini sağlayarak bu noktada
tazminata hükmederek gerçekleşmiş olması gerekirdi.
Göç konusunda, yine su, yol
politikaları konusunda
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
AYLA AKAT ATA (Devamla) -
ve
kaçakçılık konusunda beyanlarımız olmuştu.
Hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
BAŞKAN Teşekkür
ediyoruz Sayın Aka.
Şırnak Milletvekili
Sevahir Bayındır. (BDP sıralarından alkışlar)
Sayın
Bayındır, geçmiş olsun dileklerimizi tekrar yineliyoruz.
Buyurunuz efendim.
BDP GRUBU ADINA SEVAHİR
BAYINDIR (Şırnak) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Aile ve Sosyal Araştırmalar Genel
Müdürlüğü, Kadının Statüsü Genel Müdürlüğü, Özürlüler
İdaresi Başkanlığı bütçeleri hakkında grubum
adına söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Shakespeare ne der:
(x) Bu İngilizce, zorunuza gitmedi
değil mi? Kürtçesi:
(x) Sizi
yaraladı mı? Olmak ya da olmamak., işte benim bugünkü buradaki
varlığım ve duruşum, sadece bedenen olmak ya da olmamak
değil. Hedefiniz, Hükûmetin, devletin resmî ideolojisinin hedefi Kürtleri,
kadınlarını, çocukları, Türkiyenin
aydınlarını, gençlerini, emekçilerini yok saymak.
(x) Olsanız da olmasanız da
yok sayıyorum sizi. diyor. İşte, siz bana yabancı, ben
size yabancıyım şu anda. Soruyorum size sayın
milletvekilleri, Değerli Başkan: Bugün burada bu hâlde
konuşmamın sorumlusu hepiniz değil misiniz? Seksen
yıllık cumhuriyet tarihinin resmî ideolojisi değil midir? Ret ve
inkârın bir sonucu değil midir? Beni yok ederek Kürt
halkını yok edeceğinizi mi sanıyorsunuz? Kürtlerin
gençlerini yok ederek Kürtlerin kimliğini yok edeceğinizi mi
sanıyorsunuz? Kürtlerin coğrafyasını yakıp
yıkarak, suların altına gömerek coğrafyasını,
genç bedenlerini toprağa gömerek siz, Kürtlerin özgürlük hayallerinden
vazgeçeceğini mi sanıyorsunuz?
İşte, bedenimiz
lime lime de olsa, bir tek bacağım değil, iki bacağım
birden de kırılsa, engellemeye çalışsanız da benim
fiziki bu mücadeleye katılımımı ama beni ruhen, inanç
olarak, hedef olarak özgürlük mücadelemden asla vazgeçiremeyeceksiniz ve
vazgeçmeyeceğiz biz; çünkü, insan haklarıyla insandır,
kadın haklarıyla kadındır. Eğer haklarım yoksa
benim de bedenen var olmamın bir anlamı yok. Bu da onursal olarak
bizi incitir, ezilenleri incitir.
Sormak isterim: Şu an
Aliye Hanım kadından sorumlu herhâlde değil mi, kadından
sorumlu Bakan.
DEVLET BAKANI SELMA
ALİYE KAVAF (Denizli) Herkesten sorumluyuz.
SEVAHİR BAYINDIR
(Devamla) Ama ben sizin sorumluluğunuzu buradan başlayarak kendime
karşı hissetmedim. Ben Türkiye milletvekiliyim, Kürtlerin
oylarıyla seçilmiş bir milletvekiliyim. Benim hakkımı
aramak, soruşturmak, bu şiddetin sonuçlarını açığa
çıkarmak sizin göreviniz değil miydi? Ne yaptınız? Ha, hikâye.
Çünkü siz, kadın haklarını savunmak için orada değilsiniz;
siz, kadının özgürleşmesine inandığınız için
orada değilsiniz; siz, Sayın Başbakanın ne dediğini
onaylamak ve uygulamak üzere oradasınız. Ne diyor Başbakan, bir
ara Dolmabahçede kadınlarla toplantı yapıyor ve sonradan
şikâyette bulunuyor: Kadınlar niye konuşmuyor?
Konuşmuyor dediği, kendi şakşakçısı
kadınların niye konuşmadığından bahsediyor. Oysa
o gün o toplantı da dâhil kadınlar, Başbakana,
yayınladığı genelgenin, kadına karşı
şiddetin önlenmesine ilişkin yayınladığı
genelgenin hesabını soruyorlardı. Yine o kadınlar orada
Siz niye pozitif ayrımcılığın pratik gereklerini
yapmıyorsunuz? diye soruyorlardı. Yani, Niye kotayı hâlâ
pratikleştirmiyorsunuz? diye soruyorlardı. Siz niye hâlâ
kadınlara, eşitlik öngören çerçeve yasasını
öngörmüyorsunuz? diye soruyorlardı. Tabii ki, Başbakanın
cevapları biliniyor. Neye inanıyor Başbakan? Başında
ifadesini vermiş, itirafta bulunmuştu: Ben kadın-erkek
eşitliğine inanmıyorum. diyordu, bu inançsızlığını
savunacak kadın arıyordu, ama o toplantıda eşitliği
savunan kadınlar vardı ve Başbakanın bu hayalleri rafa
kalktı. O nedenle Sayın Bakan, Ben herkesten sorumluyum demek o
kadar kolay değil. Siz, ancak kendinizin ve iktidarın menfaatlerinden
sorumlusunuz. Siz kadından sorumlu olamazsınız. İstifaya
çağırıyorum sizi! Ben
burada şahsım adına söylemiyorum bunları, bir halkın
haklarını savunmakla, kadın haklarını savunmakla ve
aynı zamanda sizin başkanlığını ettiğiniz,
bakanlığını ettiğiniz komisyonun üyesi olarak benim
hakkımı soramıyorsanız, aramıyorsanız, siz zaten
benim hakkını savunmakla sorumlu olduğum kadınların
haklarını da arayamazsınız. Kendi gerçeğinizle yüzleşmenin
zamanı çoktan geldi ve geçti. O nedenle hakikatle yüzleşmenin
zamanıdır. Nedir bu hakikatle yüzleşmenin zamanı: Zaten,
(Z) raporunuzu sunuyoruz burada, bu bütçenin seçim bütçesi olduğu ortada.
Hizmet bakanlıklarının bütçesinin bu kadar dolgun
olmasının, bu kadar taşıyor olmasının bir tarifi
vardır. Birden ne düştü aklınıza da diyelim
Sağlık Bakanlığının, Eğitim
Bakanlığının, Çalışma
Bakanlığının bütçesini artırdınız? İyi
yaptınız artırmakla ama bu artırımın muhtemelen
bir oy avcılığı artırımı olduğunu da
bir promosyon artırımı olduğunu da biz size
hatırlatmak isteriz. Kimseyi uyutamazsınız bu noktada.
Yine, Sayın Bakan, bütçe
dağılımı içinde bütün bakanlıkların, en
başta Savunma Bakanlığının ve diğer
bakanlıkların bütçeleri milyarlarca lirayla, dolarla
tanımlanırken neden Kadının Statüsü hâlâ birkaç milyon
artırmak hedefleniyor? Yani bu bütçe kıyaslaması bile, bütçenin
oranlaması bile, bütçenin dağılımı bile ne kadar
hakkaniyetli olduğunun, ne kadar adaleti gözettiğinin, ne kadar
dezavantajlı pozisyonların ortadan kaldırılmasının
hedeflenip hedeflenmediğinin çok açık rakamsal göstergesidir.
Kadının statüsü için 5 milyon! Bu ne gibi biliyor musunuz? Hani
ailede parayı kazanır erkek, istediği harcamayı yapar,
çocuğun eline üç kuruş verir, kadına da birazcık para
verir, aynı mantık; evdeki reis mantığı,
Parlamentodaki Hükûmet mantığı, hiç farksız. Sadece
kadın yine hizmet yapsın, kadın yine ezilsin, kadın yine
şiddet görsün, kadın yine katledilsin. Katledilen
kadınların çığlıkları sizi hiç rahatsız
etmiyor mu? Yok mu hiç vicdanınız? Eğer rahatsız olmuş
olsaydınız siz de özel bir kanun çıkarırdınız
kadın bakanlığı olarak ve derdiniz ki: Ben bundan sonra
kadının on yılını ilan ediyorum. Çünkü Dünya
Kadın Hareketi 1975ten bu yana her on yılı Kadın On
Yılı olarak ilan eder. Türkiye de ne yazık ki bu on
yılı ilan etmişti, hatta 2010, bu on yılın hedeflerine
ulaşma on yılıydı. Birazdan gösteririm, rakamlarla ifade
ederim bu hedefe ne kadar ulaşılıp
ulaşılmadığını ama siz bari deseniz ki: Ben,
kadın için iki üç yıl içinde özel bir kanun çıkardım.
Bırakın 5 milyonu, ben 10 milyar istiyorum kadının statüsü
için. derdiniz, Ben 10 milyar istiyorum kadının eğitimi için.
derdiniz, Ben 10 milyar istiyorum kadının istihdamı için.
derdiniz, Ben 10 milyar istiyorum yaşam tehdidiyle karşı karşıya
olan kadının korunması, barınması ve ayakları
üzerinde durması için, böyle bir hedefim var. derdiniz. Hedefsiz
oturmuşsunuz, adınız kadından sorumlu ama nereden sorumlu
olduğunuz belli değildir. Kabul etmiyoruz.
Kandırmayınız. Her şeye cömert -öldürmeye para
ayırmada çok cömert bu Hükûmet ve bütün hükûmetler- yaşatmaya niye bu
kadar cimri davranıyorsunuz? Kadını yaşatmaya,
çocukları yaşatmaya, insanlığı yaşatmaya niye bu
kadar cimri davranıyorsunuz? Bu dünya size de kalmaz, bunu çok iyi bilesiniz
ve hesabı öyle bir sorulur ki vicdan azabından girecek, sığınacak
bir karanlık yer ararsınız kusurlarınızı örtmek
için ama o karanlık bile örtemeyecektir sizin
kusurlarınızı.
Yine, demiştim,
işte 2007-2010 yılları arasında, Türkiye, kadının
statüsünü geliştirmek, kadına dönük şiddetin önlenmesi için kimi
tedbirler alacaktı ama veriler de gösteriyor ki -kadına dönük
tedbirleri bir yana bırakalım- özellikle 2002-2006dan bu yana
kadının statüsünde oldukça gerilemeler var. Bunları şöyle
kısaca sizin bilginize sunmak istiyorum, bildiklerinizi size tekrar
hatırlatmak istiyorum: Biliyorsunuz kadın-erkek eşitliği
ancak somut hedeflerle mümkündür. Bunun için tüm bakanlıkların hedef
programları mutlaka yapması gerekiyor ama bu hedef programlar
kâğıt üzerinde kaldığı sürece de hiçbir anlamı
yok. Nitekim Türkiyede yaşanan odur.
Birleşmiş Milletler
Kalkınma Örgütünün 2009 Kadının Güçlenme Endeksine göre,
Türkiye 109 ülke arasında 101inci sırada. Aferin, sona
yaklaşmaya az kalmış yani sonuncu olmaya! Dünya Ekonomik
Forumunun Cinsiyet Uçurumu Endeksine göre, 134 ülke arasında 129uncu
sırada. Uçurumun tam kıyısına gelmek için çok az
kalmış, ha gayret!
Yine Sosyal İzleme
Komitesinin 2009da yayımladığı Cinsiyet Eşitliği
Raporuna göre, Türkiye, dünyada 2004-2009 yılları arasında,
cinsiyet eşitliği konusunda ciddi gerilemeler yaşayan ülkeler
arasında. Özellikle 2006dan beri çok ciddi bir gerileme söz konusu.
Yine Birleşmiş
Milletler Kadının Güçlenme Endeksine göre, Türkiye 2000
yılında 64üncü sırada. Birleşmiş Milletlerin
Kadının Güçlenme Endeksine göre diyorum, 2000 yılında
64üncü sırada, burası çok önemli. 2006da 72nci sırada, AKP
iktidarda; 2009da 101inci sırada yer almış. Hızla
geriliyorsunuz. Lafta ne derseniz deyin, pratikte siz TÜİK
rakamlarıyla ilerlediğinizi varsayabilirsiniz ama Birleşmiş
Milletler Kadının Güçlenme Endeksini hesaplayanların gözünden
kaçmıyorsunuz. İyi ki sizi de gözetleyen birileri var yoksa
nasıl baş edilirdi sizinle? Unutmayın, her büyükten daha büyük
vardır.
Şimdi, bir yandan
karnesi böyle, zayıf, giderek geriliyor, öte yandan ben Sayın
Başbakana da genelgesini hatırlatıp
Yine AİHM,
biliyorsunuz Nahide Opuz davasında
Nahide Opuz, aile içi şiddet
gören, yaşam tehdidiyle karşı karşıya olan bir
kadın; karakola başvurur, adli kurumlara başvurur ama hayati
tedbir alınmadığı için, can güvenliği sağlanmadığı
için katledilir. Dolayısıyla, bu dava AİHMe
taşındı. Bu davada AİHM, Türkiyeyi görevini yapmamakla
suçladı. Bu görevi yapmamak sadece Neden şiddetten korumadın?
diye değil, kadına yönelik şiddeti üreten zemini
kurutmadığı için suçluyor ama Sayın Başbakan,
muhtemelen 2006 yılında yayınladığı genelgeyi
onlara gösterecek. Kâğıt üzerinde okuyunca hakikaten
Birleşmiş Milletlerin kadın için
ayrımcılığı ortadan kaldırmaya dönük
sözleşmelerinde, konferans kararlarında ne varsa harfiyen
yazmış yani kopyalamış, kesmiş,
yapıştırmış ama eminim bu eşitliğe inanmayan
Sayın Başbakan, bu genelgeyi okusa Bu nedir? Bunu ben mi
yayınlamışım? diyecek çünkü eşitliğe
inanmayanın eşitlik üzerine o kadar yazıyı
yayınlaması insanın inançsızlaşmasıdır, insanın
kendisine inançsızlaşmasıdır, insanın kendisine
yabancılaşmasıdır, insanın kendisinin toplumu
aldatmasıdır, toplumu aldatayım derken kendisini
aldatmasıdır. Bu nedenle, kadına şiddet genelgesini
yayınlayıp ama hem şiddeti körükleyeceksiniz hem de
kadın-erkek arasındaki eşitsizliğin bütçe
planlamasında, söylemlerinde, inançlarında, hedeflerinde
gerçekleştirilmediğini görüyoruz.
Zamanım
sınırlı, farklı konular da var tabii, ama kadına dair
bir iki şey daha söylemek istiyorum. Biliyorsunuz, Sayın
Başbakan ikide bir Mavi Marmaranın hesabını sormaya
çalışıyor. Evet, gerçekten sorulması gerekiyor. İki
devlet ve iki millet, İsrail ve Türkiye devleti, hükûmetleri.
Filistinliler ve Kürtler, ezilenlerin kaderleri aynı, egemenlerin de
yaklaşımları aynı. Mavi Marmara olayı bizim
olayımızdan üç gün önce yaşandı. Mavi Marmara olayında
9 insan canını kaybetti, rahmet diliyoruz. Onlar, gerçekten
insanlık mücadelesi için yollardaydı, uluslararası
yollardaydı. Biz neredeydik? Silopide Savaş dursun, barış
olsun. diye yollardaydık.
Yine, Pippa Bacca,
biliyorsunuz, hepiniz hatırladınız değil mi Pippa Baccayı;
o da hani nasıl Mavi Marmara barış için uluslararası
yollara çıktıysa Pippa Bacca da Barış Gelini olarak
İtalyadan yola çıktı, Türkiye sınırları içinde
Gebzede, vahşice taciz ve tecavüze uğradı ve katledildi.
Korumayan yani münferit, fiilî kişiler yapmış gibi üstünden
atmaya çalışan bu Hükûmet, Pippa Baccanın hesabını
verebildi mi ki samimi olsun, hesap istesin. Hesap isteyebilmek için hesap
vermekte samimi olmak lazım. Ama birbirlerine söylemişlerdi
(x)
belki ben mürit demek istedi bilemiyorum, ama esas olarak her birinin
birbirlerinden nasıl farksız olduklarını birbirine
anlatmıştı, burada benim size anlatmama gerek yok.
HASAN ANGI (Konya) Geç
onları, geç!
SEVAHİR BAYINDIR
(Devamla) Samimiyete davet ediyorum, samimiyete çağırıyorum sizi.
Ne konuşuyorsun sen orada! Zorunuza gitti. Zoruna mı gitti? TC kimlik
numaram bu benim, zoruna mı gitti? Konuşma orada, otur! Otur
oturduğun yerde!
Havaalanından yurt
dışına gidiyordum, benden TC kimlik numaramı istediler, ben
de Buyurun, TC kimlik numaram bu. Bana öngördüğü, TC devletinin
vekiline, kadına, özgürlük isteyene reva gördüğü budur: Koltuk
değnekli
Kırarız bacağını. derdiniz, hep bu
ataerkil bir sözdür, kırdınız bacağımı ama
yüreğimi, beynimi kıramadınız. Susun, oturun yerinizde!
Çocuklarla ilgili bir
şey söylemek istiyorum ve gençlerle ilgili: Tabii, biliyorsunuz,
Sayın Başbakanın, zaman zaman, hani yazılı olarak
gönderdiği ve okumadığı gönderdiklerinin
dışında, bir de konuştukları var biliyorsunuz. 2006
yılında, Başbakan Kadın da olsa çocuk da olsa güvenlik
güçlerimiz gerekeni yapacaktır. dedi ve o zaman Diyarbakırda
Şilanlar, Mizginler hayatlarını kaybetti, 11 insan ve
bunların büyük çoğunluğu çocuktu. Başbakan ölüm müjdesini
vermişti ve ölenler arasında Kürtçe müjde olan Mizgin de o müjdeyi
bedeniyle ödemişti.
Yine, Sayın
Başbakan bir süre önce burada konuşurken, bütçe
konuşmalarında Güvenlik güçlerimi ezdirmem. diyor. Kimi
ezdirmiyorsun? Yine, Başbakan bir savaş talimatını verdi,
ona biat etmeyenler, ona taraf olmayanlar polis eliyle bertaraf edileceklerdir;
ister gençlik olsun ister öğrenci olsun ister Kürt genci olsun ister Alevi
olsun ister kadın olsun, Türkiyeli, ezilen ve özgürlük isteyen herkes
polis eliyle bertaraf edilecek, demiştir ama seçimde de siz bertaraf
olacaksınız diyorum ve hepinizi saygıyla selamlıyorum. (BDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ediyoruz Sayın Bayındır.
Milliyetçi Hareket Partisi
Grubu adına Süleyman Lâtif Yunusoğlu, Mehmet Akif Paksoy, Rıdvan
Yalçın, Şenol Bal konuşacaklardır.
İlk söz Trabzon
Milletvekili Sayın Yunusoğluna ait.
Buyurunuz Sayın
Yunusoğlu. (MHP sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA SÜLEYMAN
LÂTİF YUNUSOĞLU (Trabzon) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 2011 yılı Gümrük Müsteşarlığı
bütçesi üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz
almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum.
Bugün muharrem
ayının 10uncu gününü idrak ediyoruz; şanlı Peygamberimizin
emaneti, sevgili torunu Hazreti Hüseyinin şehadetinin yıl dönümü.
Bütün şehitlerimize Allahtan rahmet diliyorum.
Değerli milletvekilleri,
Gümrük Müsteşarlığı yüz kırk dokuz yıllık
geçmişi olan köklü bir kamu idaresidir. Gümrük
Müsteşarlığının görevi, gümrük ve gümrük muhafaza
hizmetlerini düzenlemek, kaçakçılıkla mücadele etmektir.
Gümrüklerden sorumlu Devlet
Bakanı Sayın Hayati Yazıcı, Plan ve Bütçe Komisyonunda
yaptığı konuşmada, 2010 yılı içinde 3 milyon TL
tutarında 221,5 ton çayın yurdumuza kaçak girerken gümrük
yetkililerince yakalandığını ifade etmiştir. Yine
aynı Plan ve Bütçe Komisyonu görüşmelerinde ifade edildiği
üzere, ülkemize yılda 60 milyon TLlik yaklaşık 50 bin ton kaçak
çay girmektedir.
Gümrük
Müsteşarlığımızın çay konusundaki kaçak yakalama
oranı neredeyse otuzda 1dir. Gümrük
kaçakçılığını engellemek Gümrük
Müsteşarlığının asıl görevleri
arasındadır ve gözüken, gümrük idaremiz bu görevini
layıkıyla yerine getirememektedir. 220 ton kaçak çayın
yakalanmasını Gümrük Müsteşarlığımızın
bir başarısı olarak sunmak, ancak AKPli bir bakana
yakışır ancak Rizeli bir bakana yakışmaz!
Yine çay konusunda, gümrük
kapılarından girişte her yolcu 15 kilogram kadar çay
getirebilmektedir. Bu miktarın 3 kilograma düşürülmesi çay
üreticilerimizin beklentisidir.
Değerli milletvekilleri,
ülkemize kaçak çayın girmesi Türkiyedeki çay üreticilerini de maalesef
mağdur etmektedir. Son alınan bilgilere göre, İrandan
tırlara, kamyonlara yüklenen kaçak çaylar Türkiyeye sokulmakta ancak
bunlar gümrük kapılarından girerken ya boş beyan verilerek ya da
tuz, margarin, sabun gibi gümrük vergileri düşük mallar beyan edilerek
girmekte ve Türkiyeye sokulmaktadır. Oradaki tespitlere göre
İrandan çay kaça alınıyor biliyor musunuz? 70 veya 90
kuruşa alınıyor ama Türkiyeye getirildiğinde, açık
olarak 8-9 liradan, poşetlenerek 25 liradan satılmaktadır. Bu
güzel kârın uygulayıcılarının bu
kaçakçılıkları yaparken gümrük kapılarından bu
malları nasıl soktuklarını doğrusu merak ediyoruz.
Bununla birlikte, yurda kaçak sokulmaya çalışılan kaçak çay
Tarım Bakanlığı tarafından düzenlenmekte,
TASİŞ tarafından, yakalandığı yerde açık
artırma usulüyle satılmaktadır. Sınırlı
katılım ortamında belki de kaçakçıların
yönlendirdiği kişiler tarafından satın alınan
çayın, Çay İhtisas Gümrüğünün bulunduğu ÇAYKUR
tarafından tahlil edilerek satılması daha yerinde
olacaktır.
Değerli milletvekilleri,
tahlil edilerek deyimini özellikle kullandım. Çünkü dünyanın
beş büyük çay üretici ülkesinden biri olan Türkiye en
sağlıklı çayı üretmektedir. Çünkü Türkiyede üretilen çayda
katkı maddesi kullanılmamakta ancak kaçak olarak yurda sokulan çay
üreticisi ülkelerde katkı maddesi kullanılmakta ve bu katkı
maddeleri de insan sağlığına zararlı olmaktadır.
Dolayısıyla, kaçak çaylar yakalandığı zaman tahlil
edilerek insan sağlığına aykırı
olmadığı tespit edilip halka arzı uygun bulunmaktadır.
Ben bir Trabzon Milletvekili
olarak, Rizeli olan Sayın Bakanımıza çay üreticilerinin
taleplerini iletmekle kendimi görevli addediyorum.
ALGAN HACALOĞLU
(İstanbul) Ama yanlış konuşuyorsun.
SÜLEYMAN LÂTİF
YUNUSOĞLU (Devamla) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
geçtiğimiz günlerde gümrüklerde sistem dokuz saat
çalışmadı, gümrük işlemleri yapılamadı, yol geçen
hanına dönmüş olan gümrüklerimizin dokuz saatliğine durmuş
olması sevindirici bir gelişme diye düşüyorum. Çay üretiminde
dünyanın sayılı ülkeleri arasında bulunan bir ülkenin
gümrük kapılarından kaçak çay geçiyorsa, kaçak hayvan ve et geçiyorsa
o ülkede sistem çalışmıyor, Hükûmet görevini yapmıyor
demektir. Bu sebeple gümrüklerde sistemin dokuz saat durması ülkemizin
hayrına olmuştur.
Değerli milletvekilleri,
gümrük personelinin sorunları bulunmaktadır. Gümrük
Müsteşarlığının Teşkilat ve Görevleri
Hakkında Kanun Tasarısında gümrük uzmanlarının ek
gösterge ve tazminatları ile ilgili
yapılan düzenleme gümrük uzmanlarının maalesef
taleplerini karşılamaktan uzaktır. Bununla birlikte Gümrük
Müsteşarlığında uzun yıllardır görevde yükselme
sınavı yapılmamıştır. Bu sınavların
yapılamama sebebine ilişkin beklenti içerisinde olan
çalışanlara herhangi bir duyuru da yapılmadığı
bilinmektedir. Şube müdürlüğü kadrosu 3046 sayılı Kanun ile
kurulmuş ve bakanlıkların hiyerarşik
yapılanmasında daire başkanlığından sonra
gelmeleri öngörülmüştür.
Ayrıca Gümrük
Müsteşarlığı Personeli Görevde Yükselme ve Unvan
Değişikliği Yönetmeliğinin 1inci maddesinde Bu
Yönetmeliğin amacı, liyakat ve kariyer ilkeleri çerçevesinde, hizmet
gerekleri ve personel planlaması esas alınarak
görevlendirilir,
şeklinde ifade edilmiştir.
Buna göre, Gümrük
Müsteşarlığının en önemli ana hizmet birimlerinden
biri olan Gümrükler Genel Müdürlüğünün iş ve işlemlerinin
sağlıklı bir şekilde yürümesi için gerekli olan şef,
uzman ve şube müdürlüğü kadroları için yükselme sınavı
yapılmadığı dikkate alınarak aşağıdaki
soruların cevaplanmasını talep etmek kaçınılmaz hâle
gelmiştir.
Görevde yükselme
sınavı yapılmak suretiyle karşılanması gereken
Gümrükler Genel Müdürlüğünün şef, uzman ve şube müdürü
ihtiyacı bu sınavlar çok uzun süreden beri
yapılmadığına göre nasıl
karşılanmaktadır?
Yine bir başka konu:
2010 Temmuz ayında 657 sayılı Devlet Memurları
Yasasına ilişkin tasarı torba yasasına eklendi ancak
bilinmeyen bir sebeple daha sonra uzmanların özlük haklarını
düzenleyen 90, 91 ve 92nci maddeler torba tasarıdan
çıkarıldı.Sayın Bakan, bundan haberdar
mısınız, uzmanlarla ilgili maddelerin tasarıdan
çıkarılmasını uygun buluyor musunuz, tekrar tasarıya
koymayı düşünüyor musunuz?
Değerli milletvekilleri,
personelin bu yönde sorunları varken kimi durumlarda da şanslı
personel bulunmaktadır. Mesela, Mersin Gümrük ve Muhafaza Başmüdürü
olarak görev yapmakta iken görevden alınan ve Sayın Bakan, sizin
döneminizde İstanbul Gümrük ve Muhafaza Başmüdürü yapılan
kişi hakkında Mersinde görev yaptığı dönemde
açılmış bir soruşturma var mıdır? Bu kişi
hakkında İstanbulda görev yaptığı dönemle ilgili
olarak şahsınıza iletilmiş, teftiş kuruluna iletilmiş,
savcılıklara iletilmiş herhangi bir soruşturma ve inceleme
isteği, şikâyet dilekçesi var mıdır?
Yine aynı şekilde,
Müsteşarlık bünyesindeki Gümrükler Genel Müdürlüğünde hukuk
dışı iş ve işlemler yapıldığı,
özellikle hemşehrilik temelinde birtakım grupların alenen kayırıldığı
haber ve söylentileri dolaşmaktadır.
Bu bağlamda, konuya
ilişkin olarak, ülkemiz giyim sektöründe faaliyet gösteren büyük bir
firma, dâhilde işleme rejimi kapsamında 750 ton antidamping vergisine
tabi kumaş cinsinden eşyayı gümrük vergilerinden muaf olarak,
geçici olarak ülkeye sokmuş mudur? Söz konusu firma, bahse konu
eşyanın depolandığı alanda 2/5/2007 tarihinde
yangın çıktığı ve eşyanın zayi olduğu
iddiasıyla gümrük idaresinden gümrük vergilerinin silinmesini talep
etmiş midir? Bu talep karşısında Gümrük
Müsteşarlığınca tesis edilen işlemler nelerdir? Hukuk
Müşavirliğinin bu konudaki görüşü nedir?
Sayın Bakanım, bu
soruları ben soru olsun diye sormuyorum. Sorularımın
muhatabı sizsiniz ve hiçbir kuşkuya yer vermeyecek şekilde
yanıtlanması gerektiğine inanıyorum. Her fırsatta
iktidarları döneminde yolsuzluğun, usulsüzlüğün, nüfus
suistimalinin, ayrımcılığın ve
kayırmacılığın bittiğini söyleyenlerin bu
söylemlerinde ne kadar samimi olduklarını bilmek, muhterem
halkımızın hakkıdır zannediyorum.
Bu sorularımın
cevaplarının net olarak Sayın Bakan tarafından
verileceğine inanıyor, Gümrük
Müsteşarlığımızın 2011 yılı bütçesinin
hayırlı olması dileklerimle yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ediyoruz Sayın Yunusoğlu.
Kahramanmaraş
Milletvekili Mehmet Akif Paksoy. (MHP sıralarından alkışlar)
Buyurunuz Sayın Paksoy.
MHP GRUBU ADINA MEHMET
AKİF PAKSOY (Kahramanmaraş) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 2011 yılı Merkezî Yönetim Bütçe Kanunu
Tasarısının Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma
Genel Müdürlüğü ile Devlet Personel Başkanlığı bütçeleri
üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubunun görüşlerini açıklamak
üzere söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce heyetinizi ve aziz
milletimizi saygıyla selamlıyorum.
Konuşmama
başlamadan önce, 12 Aralıkta kaybettiğimiz Türk halk
müziğimizin nadide sanatçısı merhum Abdurrahman
Kızılaya Cenabı Allahtan rahmet niyaz ediyor, başta
ailesi ve Iraktaki Türkmen karındaşlarımız olmak üzere
milletimize baş sağlığı diliyorum. Ayrıca, idrak
ettiğimiz muharrem ayının da İslam âlemine hayırlar
getirmesini diliyorum.
Kıymetli
arkadaşlar, sosyal hizmetler ve yardımlar insanlık tarihi
boyunca var olagelmiştir çünkü yoksulluk dün de vardı, artarak bugün
de var, yarın da olacaktır. Madem yoksulluğu önleyemiyoruz o
zaman yoksulların ıstırabını bir nebze de olsa dindirebilmeliyiz.
Ayrıca günümüzde sosyal yardımlar, devletin kendi sorumluluğu
altına almış vatandaşlar bakımından bu
yardımlardan yararlanma bir sosyal hak kabul edilmiştir. Dünyada
günlük 1 dolar ile geçinenlerin sayısı 1 milyar, 2 dolarla
geçinenlerin sayısının ise 3 milyar dolaylarında
olduğu ifade edilmektedir. Sayın Bakan ise Komisyonda, ülkemizde
günlük 1 doların altında bir gelirle yaşayan toplum kesimi
bulunmadığını açıklamış. Ne demek? 1
doların altında gelirle yaşayan toplum kesimi kalmadı, o
zaman 2 doların altında yaşayan mı var? Kaldı ki 1 dolar kriteri yoksul ülkeler
için kıstas olup gelişmiş ülkeler için bu kriter 4 dolardır. Hani sizin döneminizde millî
gelir önce 5 bin dolara sonra 10 bin dolara en sonda kasım ayında 16
bin dolara çıkmıştı. Bu millî gelir birilerinin geliri ama
halkın millî geliri değil. Bakın niye, açıklayayım:
Forbes dergisinin rakamlarına göre Türkiye 28 milyarderle Japonya ve
Kanadayı geçerek İngilterenin ardından altıncı
sıraya yükselmiş. Derginin yayın yönetmeni Forbes Dünyada en
düşük milyarder artışına Orta Doğu sahne oldu oysa
esas başarı aynı dönemde milyarder sayısını
12den 28e çıkartan Türkiyeye ait. diyor. Sayın Babacan da ekim
ayı itibarıyla yurt içindeki toplam mevduatın yüzde 45inin 1
milyon TLnin üzerinde hesabı bulunan yaklaşık 33 bin
kişiye ait olduğunu açıklamış. Bu gelirin kimin geliri
olduğunu yukarıdaki rakamlar açıklıyor. Bir de
aşağıdaki rakamlara bakalım. Türk-iş raporunda
kasım ayı için 4 kişilik bir ailenin açlık
sınırı 862 TL, yoksulluk sınırı ise 2.807 TL
olarak açıklanmıştır. Hâlen 10 milyon aktif yeşil
kartlı bulunmakta, pasiflerle bu sayı 13 milyona
ulaşmaktadır. Hadi onu da bıraktık, 3 milyonu
aşkın kişinin hiçbir sosyal güvencesi bulunmamaktadır.
Toplam 22 milyon istihdamın yarıya yakını kayıt
dışıdır. Hepsinden acısı da 16 bin dolar fert
başına geliri olan bir ülkede asgari ücret 600 TLdir.
AKP Hükûmetinin sekiz
yılda Türkiyeye getirdiği sahte cennet bu işte, adaleti
saraylara hapseden cenneti budur. Bu eserinizi anlatmaya kelimeler kifayetsiz
kalıyor. Zenginleşen siz ve yandaşlarınız,
yoksullaşan Türkiye Cumhuriyetinin vatandaşları. Ne mutlu size,
ne mutlu ki yoksulluğa mahkûm ettiğiniz
vatandaşlarımızın çaresizliğini oy kapısı
yapmışsınız. Ne kadar övünseniz azdır diyorum, hem de
nasıl övünseniz
Sayın Başbakan, meydanlarda, kış
aylarında elektriği olmayan köylere buzdolabı
dağıtmakla, devletin valilerini kömür kamyonlarının
şoför mahalline bindirmekle övünüyor; çocuk başına 25 ila 45 TL
arasında değişen eğitim yardımlarıyla, devlet kesesinden
zengin-fakir ayrımı yapmadan ders kitabı dağıtmakla
övünüyor. Vatandaşın anayasal hakkını lütuf gibi sunuyor,
sanki cebinden ihsanda bulunuyor ve böylece beytülmalın imkânlarıyla
vatandaş iradesi manipüle edilmeye çalışılıyor.
Cumhurbaşkanlığı
Devlet Denetleme Kurulu 2009 yılı raporunda, belediyelerin hayır
işi yapmaktan asli görevlerini yapmaya fırsat
bulamadıklarını belirtiyor. Bakın, ne diyor Devlet
Denetleme Kurulu: Sosyal hizmetler ve yardımların vatandaşa
ulaştırılmasında, kurum fazlalığı ve
koordinasyonsuzluk nedeniyle mükerrer uygulamalar görülmektedir. Bu durum,
belediyelerce yapılan sosyal hizmet ve yardımları sürekli olarak
tartışma konusu yapmaktadır. Her bir belediyede
farklılık ve derinlik gösteren söz konusu uygulamalar sosyal devlet
olgusuna zarar vermektedir. Bu hâliyle Türkiyenin sosyal bir devlet
olduğu söylenebilir mi? Peki, siz Hükûmet olarak bu raporun gereğini
yerine getirmek zorunda değil misiniz? Huzurlarınızda Sayın
Bakana soruyorum: Bu raporla ilgili bugüne kadar yaptığınız
bir işlem varsa lütfen açıklayınız.
Bizim çok güzel bir
atasözümüz var Sağ elin verdiğini sol el duymamalıdır.
şeklinde. Devri iktidarınızda bu yardımlar neredeyse davul
zurnayla dağıtılıyor. Köylerde yardım alacak kişiler
cami minarelerinden hoparlörle anons ediliyor, böylece yardıma
muhtaçları sağır sultan bile duyuyor, o zaman sağ elin
verdiğini sol elin duymaması nerede kalıyor?
Kıymetli
arkadaşlar, Devlet Personel Başkanlığı bütçesi
üzerinde de birkaç söz söylemek istiyorum. Devlet Personel Başkanlığı
kamu personel rejiminin düzenlenmesinden sorumlu önemli bir kurumdur, ancak AKP
iktidarı döneminde bu Kurum da asli fonksiyonundan
uzaklaştırılarak kamu idaresi Hükûmetçe -tabiri yerindeyse-
şirkete dönüştürülmüştür.
Sayın Bakanın
Komisyonda verdiği rakamlara göre hâlen kamuda 2 milyon memur görev
yapmaktadır. Özellikle 4/B ve 4/Cli sözleşmeli personel
uygulaması giderek amacından sapmaktadır. Sözleşmeli
personel istihdamının iki asli unsuru var:
1) Görevin gerektirdiği
nitelikte eleman temin etmek.
2) Personel zorluğu
çekilen yerlere eleman temin etmek.
Bu uygulamanın en önemli
vasfı ise geçici olmasıdır. Bugün batıda da doğuda da
Ankarada da Vanda da her hizmet ve sınıfta, Sağlık ve
Millî Eğitim Bakanlığı başta olmak üzere bütün
kurumlarda sözleşmeli personel ataması giderek
yaygınlaşmaktadır. Üstelik bu personelin büyük bir bölümünün
yasalarla düzenlenmesi gereken özlük hakları yönetmelik veya yönergelerle
düzenlenmektedir. Kısacası AKP Hükûmeti döneminde sözleşmeli
personel uygulaması istisnai olmaktan çıkarılıp sürekli bir
istihdam hâline dönüştürülmüştür. Bir de buna sayıları 300
bini bulan kamuda çalışan taşeron işçileri
eklediğimizde durumun vahameti daha da iyi anlaşılacaktır.
Bu personel en gizli, en özel yerlerde kamuya hizmet vermekte ancak kamu görevi
ile çalışmamaktadır, hiçbir yetkisi ve sorumluluğu da
bulunmamaktadır. Ya bunları kadroya alın,
taşeronlaşmayı kaldırın veya bu personelin
gördüğü görevler için kadro ihdas edin, bu kadrolara atama yapın.
Yasa, devletin asli ve sürekli işlerinin memurlar eliyle yürütülmesi
gerektiğini emretmektedir. Olmazsa yasayı değiştirin,
memurlar yerine taşeron işçi ibaresini ekleyin, bu sorundan da
kurtulursunuz.
Diğer bir husus,
özürlülerin istihdam meselesi. Hükûmeti bu konuda göreve davet ediyor, özürlü
istihdamı konusunda yasaların emrettiği şekilde
gereğini yapmayan başta Millî Eğitim, Sağlık,
Tarım, İçişleri bakanlıkları olmak üzere ilgili kurum
ve kuruluşlar hakkında gerekli işlemleri yapmaya davet ediyorum.
Bizim iktidarımızda
vatandaşlarımız öncelikle istihdam imkânlarının
artırılmasıyla yardıma muhtaç olmaktan kurtarılacak,
olanlara ise AB ülkelerindeki uygulamalar gibi, yardım yerine sosyal destek
sağlanacaktır. Yoksul vatandaşlarımız gerek
Anayasamızın sosyal devlet ilkesinden kaynaklanan gerekse de
örflerimiz ve inançlarımızdan kaynaklanan bu yardımları
onurları kırılmadan, fişlenmeden, teşhir edilmeden,
sağ elin verdiğini sol el duyamayacak şekilde alacaklardır,
çünkü biz, Sevgili Peygamberimizin Komşusu açken tok yatan bizden
değildir. sözünü kutlu şiar edinmiş bir davanın
mensuplarıyız. Üstelik bu yardımlar ayni olmaktan
çıkartılarak nakde çevrilerek böylece vatandaşımız
ihtiyaçlarını dilediği şekilde kendisi temin edebilecektir.
Belediyelerin tamamen siyasi mülahazalarla çalışan yardım
mekanizması denetim altına alınacak, yardım,
sağlık, bakım vesaire hizmetleri tek bir merkezden
yürütülecektir.
Kamu personel reformu bütün
tarafların katılımı ve rızasıyla yeniden
düzenlenecektir. İhtiyaçlar ve nüfus ölçeğinde özellikle
öğretmen atamalarına konan sınırlar kaldırılacak,
daha çok sayıda öğretmen ataması yapılarak
öğretmenlerimiz açısından drama dönüşen atama ümidi gerçek
olacaktır. Sonuç olarak, adalet saraylardan ibaret kalmayacak,
haramzadelerin, rantçıların, yandaşların yem boruları
kesilerek refahın geniş toplum kesimlerine yayılması
sağlanacak diyorum.
Bütçemizin hayırlı
olmasını diliyor, saygılar sunuyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ediyoruz Sayın Paksoy.
Ordu Milletvekili Rıdvan
Yalçın. (MHP sıralarından alkışlar)
Buyurunuz Sayın
Yalçın.
MHP GRUBU ADINA RIDVAN YALÇIN
(Ordu) Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Çok değerli
milletvekilleri, Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu ile Özürlüler
İdaresi Başkanlığı bütçeleri üzerinde Milliyetçi
Hareket Partisi Meclis Grubu adına söz almış bulunuyorum.
Konuşmamın başında yüce Meclisin değerli üyelerini
saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri,
bütçesi üzerinde konuştuğum kurumlar yalnızca gelir gider
hesabıyla, ekonomik imkânlarıyla, bütçe imkânlarıyla
değerlendirmelerden çok daha öte, çok daha geniş bir bakış
açısını gerektiren, insani boyutu en yüksek noktada olan
kurumlardır.
Söz konusu olan çocuk olunca,
özellikle bakıma muhtaç çocuk olunca, yardıma muhtaç çocuk olunca, kimsesiz
çocuk olunca, yaşlı olunca ve dezavantajlı kesimler
arasında yine önemli bir yer tutan özürlüler olunca, hepimizin, her
birimizin sözlerimizi bir daha seçerek kullanmasının faydalı
olacağı inancındayım.
Artık modern dünyada
enflasyon oranından, faiz oranlarından, borsa endeksinden ya da
kişi başına düşen millî gelir kriterlerinden çok daha
önemli bir medeniyet kriteri gelişmiştir ki o da dezavantajlı
kesimlere, çocuğuna, yaşlısına, özürlüsüne gösterilen
ihtimam bir medeniyet ölçüsü, bir medeniyet kriteri hâline dönmüştür.
Üzerinde konuştuğum kurumlar da sıfır yaş ve ölüme
kadar geçen süre içerisinde dezavantajlı kesimlerle ilişkili çok
önemli hizmetler veren kurumlar olmuşlardır.
Değerli milletvekilleri,
her geçen gün önemi artan kurumlar, her yönüyle aslında bir sorunlar
yumağı olarak karşımızda durmaktadır. Her
şeyden evvel ülkemizin sosyal yardım politikalarını bir
gözden geçirmeye ihtiyaç olduğu gerçeğiyle karşı karşıyayız.
Bir yardım kelimesi bir defa incitici bir kavramdır, bunun yerine
bir hak kelimesinin kullanılması gerekir, bu, anayasal bir
haktır. insani bir haktır. Bunun yerine bir oy
avcılığı sistemini benimsemiş olmak, bize göre bu
iktidarın yaptığı en önemli hatalardan birisi
olmuştur. Yardımların bir sistemi yoktur, ciddiyeti yoktur, kim,
hangi kurumdan, hangi miktarda yardım almaktadır, bunlar belirsizdir
ve bu sistemsizlik içerisinde ne yazık ki ülkemizin çok önemli
kaynakları heba olup gitmekte ve gerçek hak sahiplerine
ulaşmamaktadır.
Değerli milletvekilleri,
aynı dağınıklık Sosyal Hizmetler de
yansımış bulunmaktadır. Aynı çatı altında
bile olsa kurumlar arasındaki koordinasyon eksikliği her hâliyle göze
çarpmaktadır.
Değerli milletvekilleri,
korunmaya muhtaç, kimsesiz, suça itilen, istismar edilen çocuk meselesi bir
kanayan yara olarak ülkemizin gündemini meşgul ediyor. Birçok kez soru
önergeleriyle gündeme getirmiş olmama rağmen, bir cevap
alamıyorum.
Değerli milletvekilleri,
sizler Ankarada, Türkiyemizin başkentinde şu kış günü
kırmızı ışıkta durduğunuzda size zoraki mendil
satmaya çalışan ya da dilencilik yapan, sırtındaki
çocuğunu şu kış soğuğunda istismar eden insanlara
rastlamıyor musunuz? Bunlar sadece muhalefet milletvekillerinin mi önüne
çıkıyor, doğrusu merak ediyorum. Cuma namazı
çıkışlarında en az 8-10 tane çocuğun bir
kadının sırtında ya da kucağında şu
soğuk kış şartlarında bir dilenme aracı olarak
kullanıldığına sadece biz mi şahit oluyoruz,
doğrusu anlamakta zorluk çekiyorum. Türkiye'nin başkentinde, bu
çağda, bu görüntülerin bu milletin büyüklüğüne
yakışmadığı inancındayım. Bunun için, bu
çocuklarımızdan esirgenen ihtimamın kurumlardaki çocuklara
gösterildiği hususunda da ciddi şüpheler taşımaktayım.
Değerli milletvekilleri,
biliyorsunuz, İstanbulda beş yaşında bir mendilci çocuk
rakiplerinin bölgesinde mendil sattığından darp edildi ve
hayatı zor kurtuldu. Geçen hafta ilginç bir olay yaşandı. Ordulu
bir hemşehrim -zihinsel özürlü- İstanbulda kırk yıl
dilendirildikten sonra ailesi tarafından tesadüfen bulunup bu çetenin
elinden kurtarıldı. Ne yazık ki, bu kötü görüntüler bu
yüzyılda ve bu yıllarda ülkemizde yaşanabiliyor.
Bir de kayıp çocuklar
meselesi, çocuk işçiliği ve çocuk istismarı meseleleri de önemli
çocuk sorunları olarak karşımızda bulunuyor.
Değerli arkadaşlar,
bütün bunlar yanında, burada klasik, alışılmış
bir bütçe görüşmesi yapmak ya da önceki yıllarda
yapılmış konuşmalardan derlemeler yapmak yerine önemli
bulduğum birkaç hususu hem Sayın Bakanın hem sayın
milletvekillerinin gündemine getirmeyi arzu ediyorum.
Bir defa, değerli
milletvekilleri, her şeyden evvel bir çocuk ailesi ekonomik yoksunluk
içerisinde diye asla ailesinden ayrılmak zorunda kalmamalı, asla
yetiştirme yurtlarına sırf ailesinin ekonomik imkânları
eksik diye ailesinden ayrı ve dezavantajlı kabul edilen
şartlarda yaşamaya zorlanmamalıdır. Hiçbir ana baba,
akıl sağlığı yerinde olan hiçbir ana baba, sırf
ekonomik imkânları yetersiz diye canının parçası olan
evladını bu yurtlara vermek zorunda kalmamalıdır. Bu, bir
insanlık ayıbıdır. Son zamanlarda Kurumun bu minvalde
çalışmalarından haberdarım ama hem bir mevzuat
eksikliğinin yaşandığını, zaman zaman
istismarların olduğunu da gözeterek bu konudaki
çalışmaların çok daha yaygın ve bir ciddiyet içerisinde
sürdürülmesinin önemli bir eksiklik olduğu inancındayım.
Değerli milletvekilleri,
devlet katında Kurum sakini çocuklar ile Kurumda sürekli kalan çocuklar
ile suça bulaşmış, suça itilmiş, nasıl
tanımlarsanız tanımlayın, suçun mağduru ya da faili
olan çocukların aynı kurumda kalmaya zorlanması kadar büyük bir
hata olamaz. Bugün Kurum görevlilerinden aldığım bilgilere göre
de en büyük problemlerden bir tanesi budur. Sayın Bakanım, istirham
ediyorum, adli kurumlar özellikle suça maruz kalan ya da suça itilen
çocukları kurumlardaki kurum sakini çocuklarla aynı kurumlarda
kalacak şekilde kararlar veriyor. Ortada bir kurum eksikliği var.
Bunu taş atan çocuklar meselesinde de Komisyonda Sayın Genel
Müdürümüzün de olduğu atmosferde de defalarca ifade etmiştim. Bu
kategorideki çocuklar yaşam tarzları itibarıyla disiplinden
hoşlanmıyorlar, birçoğu ne yazık ki madde
bağımlısı ve Kurumda kalan, Kurum sakini olan ve henüz
dış dünyanın riskleriyle yeterince
tanışmamış çocuklar üzerinde çok ciddi olumsuz etkiler
bırakıyorlar. O sebeple mutlaka devlet bu sorunun farkında olup,
yeni bir kurum oluşturmalıdır diye ifade ediyorum.
Değerli milletvekilleri,
Sayın Bakandan özellikle bir hususta istirhamda bulunmak istiyorum. Biz
ilimizde, Orduda -ki, muhtemelen her milletvekilimiz de yaşıyor-
özellikle dinî bayramlarda, şehir protokolü bayramlaştıktan
sonra Çocuk Esirgeme Kurumundan başlayan bir ziyaret trafiği
yaşanıyor ve burada, arkadaşlar, o Kurumda kalan çocuklar âdeta
gelen heyete, resmî heyete şirinlik yapmaya zorlanır gibi bir
seremoni içerisinde bulunuyorlar. Bu çocukları diğer çocuklardan
farklı insanlarmış gibi bir komplekse sokmanın ya da içinde
bulundukları trajediyi onların yüzüne vurmanın, üstelik bütün
bunları basın önünde, reklam kokan bir fotoğraf içerisinde
yapmanın ben insanlığa yakışmadığı
inancındayım. Sayın Bakanım, lütfen bu uygulamaya engel
olun. Bunun için bir yasal düzenleme mi gerekir, bir genelge mi gerekir
bilemiyorum ama Bu çocuklarımızı bu rencide edilmişlikten
lütfen kurtarın. diye, özellikle sizden istirhamda bulunuyorum.
Değerli arkadaşlar,
Kurum içerisinde en önemli problemlerden bir tanesi de personel hususunda
yaşanıyor. Kurumun nitelikli personele ihtiyacı varken, her
geçen gün uzman personel azaltılırken, bu İktidarın KPSSde
kazanamayan, memur yapılamayan yandaşlarını bir
şekilde kamu kurumlarına yerleştirme stratejisine dönüşmüş
taşeronlaşmanın da en somut örneklerini burada
yaşıyoruz. Sayın Bakanım, Türkiyede belki
kapısından içeriye -sıfatı ne olursa olsun- niteliksiz,
özel eğitimden geçmemiş bir insanın girmemesi gereken tek kurum
varsa burası. Bu kurumlarda kalan yaşlılar, özürlüler ve
çocuklar, tabii olarak yaşadıkları hayatın sonucu olarak
birtakım davranış bozuklukları da göstermeye müsait
durumdalar. Bu kurumlara siz yetişmemiş eleman gönderirseniz, gerekli
nitelikleri taşımayan elemanlar gönderirseniz, ne yazık ki
basına da yansımış olduğu üzere, şiddet
olaylarıyla, ne yazık ki yüz kızartıcı cinsel istismar
olaylarıyla karşılaşırız. Basından
taradım, maalesef devlet, kendi uhdesine teslim edilmiş
çocukların iffetini koruyamaz duruma düşmüştür ve bu eylemleri
yapanlar -tabii ki bütününü suçlamıyorum ama- genelde, taşeron olarak
çalıştırılan insanlardan neşet eden eylemlerdir. Bu
konudaki tutumunuzu bir kez daha gözden geçirmenizi istirham ediyorum.
Sürem maalesef kalmadı.
Değerli milletvekilleri,
Kurum çalışanları Başbakanlık personeli olmasına
rağmen, o sıfattan doğan sosyal haklara sahip olmamanın da
üzüntüsü içerisindeler. Bu konuda da bir çalışma beklediğimizi
ifade ediyor, bütçelerin hayırlı olması dileğiyle yüce
heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ediyoruz Sayın Yalçın.
İzmir Milletvekili
Şenol Bal
Buyurunuz Sayın Bal.
(MHP sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA ŞENOL
BAL (İzmir) Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Aile ve
Sosyal Araştırmalar Genel Müdürlüğü ve Kadının Statüsü
Genel Müdürlüğü bütçesi hakkında Milliyetçi Hareket Partisi Grubu
adına söz almış bulunmaktayım. Yüce Meclisi
saygılarımla selamlarım.
Sayın milletvekilleri,
bir ülkede adaletsizliklere, zulümlere, yolsuzluklara, haksızlıklara
tahammül edildikçe o ülkede adaletsizlik, zalimlik, yolsuzluk,
haksızlık, eziyet katlanarak artarmış. Sekiz
yıldır ülkemizin manzarası bu. Aydınları,
yazarları, şairleri haykırmayan bir millet, sevenleri toprak
olmuş öksüz çocuk gibidir. diyor Mehmet Emin Yurdakul. İşte
milletimizin duygularına tercüman olması gereken
aydınlarımıza, şairlerimize, yazarlarımıza bu
mısrayı ithaf ediyorum bu kürsüden.
Sayın milletvekilleri,
cumhuriyet ile kavgalı, millî ve üniter devlet yapısından
rahatsızlık duyan, cumhuriyetin millet ve millî kimlik
anlayışını bir türlü kabullenmemiş, geçmişteki
hastalıklı bir zihniyetin bugünkü uzantısı olan ve
cumhuriyetin tüm nimetlerinden faydalanarak seçilip sekiz yıldır
işbaşında olan AKP İktidarının 9uncu bütçesini
görüşüyoruz. Evet, iktidara sesleniyorum: Sekiz yıllık süreçte
dönüşüm ve değişim gibi millete yeni ve sihirli tesir
yaratan kavramları iyi kullandınız. Yanınıza
rakamlı cumhuriyetçileri, liberalleri, eski bir kısım
Marksisti, etnik bölücüleri, menfaat odaklarını ve cemaatleri alarak
insan hakları, kadın hakları, demokrasi gibi evrensel
kavramların içini boşaltıp cumhuriyetimizin, üniter ve millî
devlet yapımızın vidalarını sökmeye ve toplumsal
dengeleri darmadağın etmeye çalıştınız, hâlen
çalışıyorsunuz. Demokrasiyi, etnik bölücülüğü
siyasallaştırmak için kılıf yaptınız. Ee,
seçimler yakın, gerçek yüzünüzü artık gizlemeye
çalışıyorsunuz, yapmak istediklerinizi ertelemek zorunda
kalıyorsunuz. Hâlen başaramadınız,
başaramayacaksınız. Çünkü, biz varız, Milliyetçi Hareket
var ve yine Milliyetçi Hareketin arkasında foyalarınızı
anlayan yüce Türk milleti var. Bunu gayet iyi biliyorsunuz.
Bütçe
tartışmalarının bu oturumunda konumuz, aile ve kadın.
Sayın milletvekilleri, aile yapımız, hiçbir dönemde
olmadığı kadar sarsıntı geçiriyor. Özellikle yoksulluk
ve ekonomik sıkıntıların aileye olumsuz etkileri
ortadadır: Geçimsizlik, aileden kopmalar, aile içi çatışmalar,
şiddet, intiharlar ve boşanmalar. Ki, son beş yılda
boşanmalar yüzde 40 oranında artmıştır.
Sayın milletvekilleri,
ailenin Türk toplumunun temeli olduğu gerçeği, ailenin korunması
için devletin gereken tedbirleri almakla yükümlü olduğu bilinciyle aileyi
desteklemek devletin bir görevidir. Nüfusun yaklaşık yüzde 20sine
yakını yoksulluk sınırının altında.
Ailelerin yoksulluğu eskiden daha çok kırsalda olurdu. Ama bu
yoksulluk, bir şekilde, akraba desteği, bahçelerinde
yetiştirdikleri sebze, tahıl ve hayvanlar sayesinde hissedilmiyordu.
Bugün, ailelerin kentlere göç etmesi, kırsalla bağının
kopması, kırsaldaki kaynaklarının azalması, kentlerde
işsizlik nedeniyle eskiden nöbetleşe olarak adlandırılan
yoksulluktan kalıcılaşan yoksulluğa geçilmiştir ve
kalıcılaşan yoksulluğun son yıllarda oranlarına bakıldığında
ne kadar yükseldiği ortadadır. Sadece yeşil kart alanların
sayısı 10 milyonu aşmıştır.
Sayın milletvekilleri,
devlet yardımları, başvuru esasına göre ve düzensiz bir
biçimde verilmektedir. Hizmet ihtiyacı başvuru ile
sınırlandırılabilir mi sayın milletvekilleri? Düzensiz
yardımların yarattığı belirsizlikler nedeniyle
kişilerdeki sürekli yarın kaygısının aile üzerindeki
psikolojik ve sosyolojik etkisini iyi değerlendirebiliyor musunuz? Verilen
yardımlara ve kişi sayısına
bakıldığında, en dezavantajlı, en yoksul yüzde
6lık kesimin çok az bir kısmına
ulaşıldığı görülmektedir. Geri kalan ne
durumdadır? Yine soruyorum: Sadece eşlerden birinin asgari ücretle
çalıştığı bir aile yoksulluk
sınırının altında yaşamıyor mu?
Çalışan yoksullar da sosyal yardım kapsamına
alınmalıdır.
Bütçe görüşmelerinde
Maliye Bakanının açıklamalarını hayretle izledim.
2002deki asgari ücret ile 21 kilogram et alınırken bugünkü asgari
ücretle 24 kilogram et alındığından övünçle bahsetti.
Aradaki fark olan 3 kilogram 30a bölündüğünde günlük 100 gram et
yapıyor. Bununla övünüyor Bakan. Peki, kiralar, ulaşım, giyecek
gibi diğer geçmişle mukayese edilmeyecek fiyat
artışları neden dile getirilmiyor. İnsanlarla alay
etmeyiniz.
Sayın milletvekilleri,
cumhuriyet, bizleri, tebaa ve kul olmaktan kurtararak cinsiyet, etnik köken,
mezhep, din ayrılığı yani hiçbir ayrımcılık
olmadan eşit vatandaş olma hakkına kavuşturdu. Sosyal
yardım ve destekler, vatandaş olmaktan gelen hak temelli, devletin
yerine getirmesi gereken zorunlu bir görev olarak algılanmalıdır.
Türkiye'de bu İktidar döneminde ihtiyaç sahiplerine sosyal devletin
yardımlarının sadaka veriyor gibi, bakın ben size
yardım yapıyorum, lütfediyorum, kullarım, tebaam benim,
kıymetimi bilin der gibi, oyunuzu bana verin, der gibi imaj
yaratılıyor. Her şey zaten bu ülkede Başbakanın: Benim
halkım, benim bakanım, benim polisim, benim arabam
Bu
anlayıştan vazgeçilmelidir. Sosyal yardımlar hak temeline
dayandırılmalıdır.
AKP sekiz yıldır,
işine geldiği için, sosyal yardım ve sosyal hizmetler sisteminin
bütünlüğünü sağlayamadı. Sistem bakanlık ve teşkilat
bakımından çok başlı. Çerçeve bir sosyal yardım
yasası bile çıkarılmadı. Objektif kriterler nelerdir, belli
değil. Ayni yardımlar yerine nakdî yardımlar, sosyal
yardıma ihtiyaç duyan tüm kişilere yaygınlaştırılırsa
daha adaletli olmaz mı? Standart
nakit transferi çerçevesinde çocukların okul masraflarını
karşılamak üzere kadınlara verdiğiniz miktar yeterli mi,
düzenli mi, hangi şehirlerde yoğunlaşıyor? Primli sistem
içinde işleyen ve aile kurmaktan doğan sosyal güvenlik risklerine
karşı aileye sosyal güvenlik yardımı sağlayacak aile
yardımları sigortasını yürürlüğe sokmayı
düşünmüyor musunuz? Aile danışma merkezlerinin ve toplum
merkezlerinin tüm nüfusa uygun şekilde
yaygınlaştırılmasını bir türlü
sağlayamadınız. İnşallah bunları biz
yapacağız. Sosyal yardım ve sosyal hizmetlere daha fazla kaynak
ayıracağız. Sağlanan yardımların da
standartlarını yükselteceğiz.
Sayın milletvekilleri,
gelelim kadınımızın durumuna: Dünya Ekonomi Forumunun
küresel cinsiyet eşitsizliği endeksinde yüz otuz dört ülke içinde
Türkiye 126ncı sırada yer aldı. Siyaset, eğitim, istihdam
ve sağlık alanlarında kadının durumunu ortaya koyan
raporda Türkiye, Güney Afrikanın da gerisinde, Katar, Mısır,
Mali, İran, Suudi Arabistan, Pakistan, Çad ve Yemen ile en kötü durumda
olan ülkeler arasında. Kısaca, cinsiyet eşitsizliğinde
sınıfta kaldık.
Değerli milletvekilleri,
sizlere iktidar milletvekilleri olarak soruyorum: Siz kadınlara önem
veriyorsunuz öyle mi! Yardım kuyruklarında ezilmeyi göze alan, itilip
kakılan, pazarda döküntüler içinde yiyecek toplayan kadın
manzaraları karşısında üzülüyor musunuz? Bu kadın
resmini kendi eşinizle, kızınızla, ananızla,
bacınızla yan yana koyup bir empati yapın. Siz kadınlara
önem veriyorsunuz öyle mi! Devri iktidarınızda iş gücüne
katılma oranı giderek düşen ve istihdam edilebilirliğin
yüzde 22lerde, yani Arap ülkelerinden bile daha düşük olan
kadınların durumu, kayıt dışı
çalışmasının yüksek oranı sizleri ilgilendiriyor mu?
Siz, kadınların gücünün, kabiliyetinin, enerjisinin ülke hizmetine
yansıtılmasının sürdürülebilir kalkınmayla
doğrudan bağlantılı olduğunu algılayabiliyor
musunuz? Yoksa siz, sadece kadınların analık
duygularını, inançlarını istismar edip, onların
oylarından beslenmeyi sürdürmeyi mi düşünüyorsunuz? Siz,
kadınlara önem veriyorsunuz öyle mi! Son yedi yılda kadın
cinayetlerinin yüzde 1.400 arttığı, sadece 2010
yılının ilk yedi ayında 300ü aşkın
kadının cinayete kurban gittiği, 500 kadının tecavüze,
bin kadının cinsel saldırıya uğradığı,
7 bin kadının aile içi şiddetten hastaneye başvurduğu
ülkemizde bu artışın sebebini nasıl
değerlendiriyorsunuz? Her alanda şiddet artıyor. Ülkenin
Başbakanı kavgadan besleniyor, toplumu cepheleştiriyor,
kutuplaştırıyor. Kadınları bile başörtülü,
başı açık diye birbiriyle çatıştırıyor,
araya nifak sokuyor. Siz, kadınlara önem veriyorsunuz öyle mi! Seksen
üniversite açıyorsunuz, ama birisine Türk kadını olan Nene
Hatunun adının verilmesini bile uygun görmüyorsunuz.
Sayın milletvekilleri,
biliyor ve inanıyorum ki kadınlarımız oylarıyla bu
genel seçimde birlik ve beraberliğimize, ülkemizin bölünmez
bütünlüğüne sahip çıkacak, bu illüzyon cambazı aldatma ve
kandırma iktidarına gerekli dersi verecektir.
Kadınlarımız, bu ülkenin varoluş felsefesine sahip
çıkan ve gerçek adaletin tecellisi için mücadele eden Milliyetçi Hareket
Partisinde birleşecektir.
Hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (MHP ve CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ediyoruz Sayın Bal.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına Atila Emek, Mehmet Fatih Atay, Tekin Bingöl, Nevingaye Erbatur,
Canan Arıtman konuşacaklardır.
İlk söz Antalya
Milletvekili Atila Emeke ait.
Buyurunuz Sayın Emek.
(CHP sıralarından alkışlar)
Süreniz sekiz dakikadır.
CHP GRUBU ADINA ATİLA
EMEK (Antalya) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Gümrük
Müsteşarlığı bütçesiyle ilgili, Cumhuriyet Halk Partisi
Grubu adına söz almış bulunuyorum. Konuşmama başlarken
Grubum ve şahsım adına yüce Meclisi saygılarımla
selamlarım.
Değerli milletvekilleri,
kamu idaresi içinde uzun bir geçmişi olan Gümrük
Müsteşarlığının çalışmalarını iki
başlık altında toplamak mümkündür. Birincisi, ticareti
kolaylaştırmak, rekabet gücünü arttırmak ve haksız rekabeti
önlemektir. Dış ticaret istatistiklerine
baktığımızda 2010 yılı Ekim ayında 2009
yılının aynı ayına göre ihracatın 8,8
oranında artarak 10,982 milyon dolar, ithalatın ise 35,5 artarak
17,310 milyon dolar olarak gerçekleştiğini görüyoruz.
Buna göre, aynı dönemde
dış ticaret açığı 2,677 milyon dolardan 6,328 milyon
dolara ulaşmış ve 2009 Ekim ayında yüzde 79 olan
ihracatın ithalatı karşılama oranı 2010 Ekim ayında
63,4e gerilemiştir.
Sayın milletvekilleri,
bu rakamlardan 2009 yılı Ekim ayına göre ihracat
zorlaşırken ithalatın kolaylaşmış olduğunu
görebiliyoruz. Kuşkusuz, ihracat, ithalat ve dış ticaret hacmi
siyasi iktidarın uyguladığı, bilim, eğitim, teknoloji
ve sanayi politikaları yanında para ve maliye politikalarıyla
yakından ilgilidir. Ancak, AKP İktidarının,
bırakınız ekonomik dönüşümü sağlayacak bilim,
teknoloji ve sanayi politikalarını, para ve maliye
politikalarının dahi olmadığını biliyoruz. Sanayi
üretimimizle dış ticaretimiz sıcak para girişine
endekslenmiş durumdadır.
Gümrük
Müsteşarlığının ikinci faaliyet alanı ise, her
türlü kaçakçılığı engellemek, özellikle gümrük
kaçakçılığını ortadan kaldırmak en önemli
görevleri arasında yer almaktadır.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Gümrük Müsteşarlığının
bu temel işlevine ve çalışmalarına karşın
sınırlarımızda kaçakçılığın tam anlamıyla
önlenemediği, yasa dışı ticari faaliyetlerin sürdüğü
acı bir gerçek olarak ortadadır. Sayın Bakan da bütçenin Komisyonda
görüşülmesi sırasında yaptığı
değerlendirmede Kaçakçılar, maalesef, her zaman olduğu gibi bu
zamanda da değişik yöntemler kullanmak suretiyle kaçağa tevessül
etmekte. ifadesiyle bu durumun varlığını kabul
etmiştir. AKP iktidarları döneminde dış ticaretin
kolaylaştırılmasına yönelik ciddi bir girişimde
bulunulmadığı gibi Türkiye'nin gümrük kapıları yol
geçen hanına dönmüş bulunmaktadır.
Değerli milletvekilleri,
Gümrük Müsteşarlığının çalışma
alanlarında kaçakçılık ve yolsuzluk önemli sorunlar olarak
varlığını sürdürmektedir. Akaryakıt, şeker ve
canlı hayvan başta olmak üzere, çok ciddi boyutlarda
kaçakçılık yaşanmakta ve ülke ekonomisine önemli oranda zarar
vermektedir. Bu konularla ilgili çevrelerden alınan bilgilere göre,
ülkemizde tüketilen akaryakıtın önemli miktarı kaçak olarak
yurdumuza girmekte ve bunun parasal değeri yaklaşık 4,5-5 milyar
dolara yaklaşmaktadır.
Değerli
arkadaşlarım, diğer taraftan 1 milyon tonun üzerinde şeker
kaçakçılığının yapılması ve AKP
İktidarı tarafından şeker pancarına konulan kotalardan
dolayı şeker pancarı ekimi yapan üretici, çiftçi mağdur
edilmekte, yaklaşık 2 milyon dekar arazide pancar tarımı
yapılamamaktadır. Bu durum tarımda ve sanayide istihdamı
olumsuz etkilemekte ve bunun doğal sonucu olarak 2 milyona yaklaşan
insanın işsiz kalmasına neden olmaktadır. Aynı
şekilde çay, içki, canlı hayvan, et ve et ürünleri ile insan
kaçakçılığının ulaştığı boyutlar
da çok yüksektir.
AKP İktidarında
gümrük müfettişleri çalıştırılmamakta, baskı
altında tutularak sindirilmektedir. Görevini namusuyla yapan
müfettişler hakkında soruşturmalar açılmakta ve
haklarında açılan davalar sürdürülmektedir. AKPye yakın
kişi ve çevrelerle ilgili gümrük müfettişlerinin yaptığı
işlemler kovuşturmaya tabi tutulmakta, görev yerleri ve çalışma
alanları açısından da haksızlıklara maruz
bırakılmaktadır. Özellikle çay
kaçakçılığıyla ilgili bir sorunun hâlâ yargıda
gündemde olduğu, AKPye yakın bir kişiyle ilgili olan bu durumun
soruşturmayı yapan gümrük müfettişleri ve Teftiş Kurulu
Başkanının başına neler açtığını
çok yakından bilmekteyiz. Bu durumun iktidar çevrelerince nasıl
kullanıldığı ve özellikle gümrük müfettişlerinin
nasıl baskı altına alındığının somut
örneği budur. Bu dosya Yargıtaydadır ve Yargıtaydan da
şu anda lehe olan bir bozma noktasında yani sanık aleyhine bir
bozma durumunun ortaya çıktığı açıkça görülmektedir.
Sayın milletvekilleri,
AKP İktidarı, devletin diğer kurumlarında
yaptığı kuşatma ve tahribatı Gümrük
Müsteşarlığı bünyesinde de gerçekleştirmektedir. Yeni
Müsteşarın göreve gelmesiyle birlikte, özellikle personel üzerinde
olumsuz etkilerini sürdürmektedir.
Değerli milletvekilleri,
Gümrük Müsteşarlığı Teşkilat Kanunu Tasarısı
ülkemizin gündemindedir. Kurumun ve ülkemizin ihtiyaçlarına göre en iyi
şekilde yasanın düzenlenmesi sağlanmalıdır.
Bu duygu ve
düşüncelerle, Gümrük Müsteşarlığı bütçesinin kuruma ve
ülkemize hayırlı olmasını diler, yüce Meclise saygılar
sunarım. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ediyoruz Sayın Emek.
Aydın Milletvekili
Mehmet Fatih Atay
(CHP sıralarından alkışlar)
Buyurunuz Sayın Atay.
CHP GRUBU ADINA M. FATİH
ATAY (Aydın) Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; 2011
Yılı Merkezî Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısının Devlet
Personel Başkanlığı hakkında Cumhuriyet Halk
Partisinin görüşlerini açıklamak üzere söz aldım. Yüce heyeti
saygıyla selamlarım.
Sayın milletvekilleri,
Devlet Personel Başkanlığı, kamu personel rejiminin ilke ve
politikalarını belirleyen, kamu kurum ve
kuruluşlarının teşkilatlanmasında ve
Başkanlığın görev alanına giren mevzuatın
uygulanmasında kurumlar arası birlikteliği sağlayan önemli
bir kamu kuruluşudur.
Devlet Personel
Başkanlığı, kamu kurum ve kuruluşlarında
çalışan devlet memurlarının hizmet şartları,
nitelikleri, atanmaları, yetiştirilmeleri ve yükümlülükleri 657 sayılı
Devlet Memurları Kanununda düzenlenmiştir. Devlet Memurları
Kanununda dört tür çalışanımız vardır: Birincisi
memurlarımız, ikincisi sözleşmeli personel, üçüncüsü geçici
personel, dördüncüsü de işçilerimizdir. Devlet Personel
Başkanlığının görev alanına giren genel ve özel
bütçeli bütün idarelerdeki toplam çalışan sayısı 2 milyon
90 bin civarındadır. Bunun 1 milyon 810 bini memur, 186 bini
sözleşmeli personel, 94 bini de işçidir. Kamuda çalışan
özürlü memur sayısı ise, 2009da 207 özürlü memur
alınmış, 2010da 7.735 özürlü memurla toplam 21.900e
ulaşmıştır. Bu oran çok azdır çünkü yasa
gereğince kamu kurum ve kuruluşlarında memur olarak
çalışan, kadroları dolduranlarımızın sayısının
yüzde 3ü kadarını devletimiz özürlü personel olarak istihdam etmek
zorundadır. Bunu oran olarak vurduğumuz zaman, 50 bin civarında
özürlü personel çalıştırmak zorunluluğumuz vardır.
Devletin bu konudaki sorumluluğunu bir an önce yerine getirmesini
umuyorum.
Sayın milletvekilleri,
Devlet Personel Başkanlığının bir başka görevi de
vardır, o görevi de personelin eğitimiyle ilgilidir. Eğitimin
kaliteli, personel hizmetlerinin daha sağlıklı
yapılabilmesi için eğitim gerekmektedir. Sanıyorum son
zamanlardaki, ülkemizin gündemini işgal eden konularda da kolluk
kuvvetlerimizin amirlerinin öncelikle bu eğitimden acilen geçmeleri
gerektiğini düşünüyorum.
Sayın milletvekilleri,
kamu kurum ve kuruluşlarında çalışan personellerin
aynı işi yapmaları hâlinde farklı statüde olmaları ve
farklı maaş almaları, bir, eşitlik ilkesine aykırıdır.
Siz, iktidarınız döneminde sürekli olarak hizmetleri
birleştirmekten övünüyorsunuz, biz de muhalefet olarak burada sizlere
öneriyoruz, diyoruz ki: Gelin, böyle 4/B, 4/C gibi bütün bu kavramları
bitirelim, Tekel işçilerinin sorunlarını çözelim, hepsiyle ilgili
olarak ortak bir düzenleme yapalım, hepsi eşit statüde olsun. Herkes
hizmetine, eşitliğine, çalışmasına göre ücretini
alsın. Bunu, muhalefet olarak biz destekliyoruz. Buyurun Sayın Bakan,
bunu yapın. Arkadaşınızla sohbetiniz bittiyse,
dinliyorsanız Sayın Bakanım.
DEVLET BAKANI HAYATİ
YAZICI (İstanbul) Dinliyoruz biz.
M. FATİH ATAY (Devamla)
Dinliyorsunuz, evet, çok dinlediğinizi görüyoruz sizin.
Demokratik ülkelerde
aynı işi yapan insanların farklı statüde olmaları en
temel hak olan eşitlik hakkının zedelenmesini ortaya koyar.
Memur alımı deyince
AKP İktidarının aklına nedense ilk önce Diyanet
Başkanlığı geliyor. Diyanetten sekiz yıllık süre
içerisinde 22.661 tane personeli açıktan atamışsınız,
açıktan. 22 bin personeli... Bu ülkede kamuda çalışan imamlar
doktorlardan fazla. Bunun 3 bin tanesini de Siz çok bilgilisiniz,
deneyimlisiniz, dinayette imamlık yapmanıza gerek yok...
CELAL ERBAY (Düzce)
Diyanet, Diyanet...
M. FATİH ATAY (Devamla)
...RTÜKte etkili ve yetkili yerlere gidebilirsiniz. diye
görevlendirmişsiniz, yatay geçiş yapmışsınız.
Diyanete alırken açıktan atama, başka özellikler
arıyorsunuz, devletin başka kurumlarına girerken zorlanan
insanların hakkını gasbediyorsunuz. Böyle bir hakkınız
yok sizin.
Değerli milletvekilleri,
AKPnin Grup Başkan Vekili bütçenin geneli üzerinde burada konuşma
yaparken Biz iktidara gelirken yoksullukla ilgili, yasakların
kalkmasıyla ilgili ve yolsuzlukla ilgili iddialarda bulunduk ve
bunları başardık. dedi. Soruyorum Sayın Bakan, yoksullukla
ilgili, 2002 yılında iktidara geldiğinizde açlık
sınırında ve yoksulluk sınırındaki insan
sayımız kaçtı, bugün sekiz yıllık
iktidarınızda açlık sınırında ve yoksulluk
sınırındaki insanlarımızın sayısı
kaçtır?
Yasakların
kalkmasını söylüyorsunuz. Yasakların kalkması... Siz bir
vefa borcu ödediniz, sizin anlayışınızdaki yasakların
kalkması eski Genel Başkanınız Necmettin Erbakanı
affetmek anlamına geliyordu. O da gitti, partinin başına geçti.
Nasıl bir yasak kaldırma bu? Nasıl özürlü olarak... Onun için
özel bir yasa çıkardınız bu Parlamentoda, özel yasa
çıkardınız.
Sayın milletvekilleri,
yolsuzluk deyince... KPSSde usulsüzlük yapıldı, sınav
soruları çalındı. Yine, polis okulunun sınavlarında
aynı işlem yapıldı. Eski Maliye Bakanının
oğlu mısır ithal edilirken vergiler düştü, ithalat bitince
vergiler arttı. Eski Maliye Bakanınız devlet memuru, milyon
dolarlık elektrik termik santralleri yapmak üzere lisans alıyor. Hiç
mi vicdanınız sızlamıyor sayın milletvekilleri? Hiç mi
vicdanınız sızlamıyor? Maliye Bakanının oğlu
babası bakan oluncaya kadar normal bir ticaretle uğraşıyor,
babası bakan olunca bir anda Türkiye'nin ilk beş yüz şirketinin
sahiplerinden birisi oluyor. TÜSİADdaki bütün ticaretle
uğraşanların Maliye Bakanının oğlunun
zekâsından faydalanmaları gerekiyor arkadaşlar,
faydalanmaları gerekiyor. Ben inanıyorum ki, hepinizin içinin
sızladığını, vicdanınızın sızladığını
biliyorum. Ama bunun bir tek gerekçesi var arkadaşlar: Siyasi Partiler
Yasasını değiştirmemiz gerekiyor. Siyasi Partiler
Yasasını değiştirerek, milletvekili olmak genel başkanın
iki dudağının arasında olmamalı. Ben iddia ediyorum,
Genel Başkanınız buraya çıksa, Sayın Başbakan
çıksa buraya, eline bir bardak süt alsa Bu siyah. dese beyaz diyecek
AKPli milletvekili tanımıyorum ben.
RECEP KORAL (İstanbul)
Siz neredeydiniz bugüne kadar?
ORHAN KARASAYAR (Hatay)
Blok liste mi, çarşaf liste mi? Önce onu duyalım.
M. FATİH ATAY (Devamla)
Evet, sakın söyleme, bak bir daha seçilemezsin. Genel
Başkanının lafının üstüne laf koyamazsın.
Seçilemezsin, sakın laf etme bak. Sakın laf etme.
Değerli milletvekilleri
RECEP KORAL (İstanbul)
Neredeydiniz şimdiye kadar ya?
K. KEMAL ANADOL (İzmir)
Beş ay kaldı, beş ay.
ORHAN KARASAYAR (Hatay)
Blok liste mi, çarşaf liste mi?
M. FATİH ATAY (Devamla)
Bak bu kayda geçiyor, senin için iyi olmaz Değerli Kardeşim, senin
için iyi olmaz. Genel Başkanınızın lafının üstüne
laf koymayın.
RECEP KORAL (İstanbul)
Vay, vay! Neredeydiniz şimdiye kadar?
M. FATİH ATAY (Devamla)
Değerli milletvekilleri, böyle bir siyaset anlayışı
olabilir mi? Genel başkanının yaptığı
yanlışlara Bu yanlıştır. diyemeyen bir parlamenter sistemden
söz edilebilir mi? Bağımsız yargıdan söz edilebilir mi?
Mümkün mü bu? Ama siz
ORHAN KARASAYAR (Hatay)
Baykalcısınız siz
M. FATİH ATAY (Devamla)
Ben ön seçimle geldim Beyefendi, ben
ön seçimle geldim. Ben öyle, genel başkanın iki
dudağının arasında gelmedim.
AHMET YENİ (Samsun)
Cumartesi görürüz, cumartesi!
M. FATİH ATAY (Devamla)
Değerli milletvekilleri, Türk Telekomda yolsuzluk var. Üzerine
gidebilecek misiniz Türk Telekomun? Beş buçuk yıl
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
M. FATİH ATAY (Devamla)
Saygılar sunarım. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın
Atay, teşekkür ederiz.
Sayın milletvekilleri,
alınan karar gereğince, saat 14.00e kadar ara veriyorum.
Kapanma Saati: 13.09
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 14.03
BAŞKAN: Başkan Vekili Şükran Güldal MUMCU
KÂTİP ÜYELER: Fatih METİN (Bolu), Yusuf COŞKUN (Bingöl)
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 34üncü Birleşiminin
Üçüncü Oturumunu açıyorum.
2011 Yılı Merkezî
Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile 2009 Yılı Merkezî Yönetim
Kesin Hesap Kanunu Tasarısı beşinci tur görüşmelerine devam
ediyoruz.
Komisyon ve Hükûmet yerinde.
Şimdi söz
sırası Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Ankara Milletvekili
Tekin Bingöle aittir.
Buyurunuz Sayın Bingöl.
(CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA TEKİN
BİNGÖL (Ankara) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu, Sosyal Yardımlaşma ve
Dayanışma Genel Müdürlüğü ile Özürlüler İdaresi Daire Başkanlığının
bütçeleri üzerinde söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla
selamlarım.
Üzerinde konuştuğum
kurumlar sosyal devletin yurttaşlarına sosyal hizmet sunmak üzere
kullandıkları kurumlardır. Bu kurumlardan yoksullar,
kimsesizler, çaresizler ve engelli kardeşlerimiz hizmet almaktadırlar.
Dolayısıyla bu kurumların işleyişi, personel
anlayışı ve hizmet sunumları son derece önem arz
etmektedir.
Sayın Bakan Plan ve
Bütçe Komisyonundaki sunuş konuşmasında Sosyal Hizmetler ve
Çocuk Esirgeme Kurumunun bütçesinin 2002 yılında 121 milyon iken 2011
yılında 3 milyar 279 milyon Türk lirasına
ulaştırıldığını, bunun da yüzde 2.700
civarında bir artışa tekabül ettiğini ifade etmiştir.
Bu son derece memnuniyet verici bir olaydır. Elbette sosyal hizmet veren
bu tür kurumların bütçelerinin artırılması, yeterli olmasa
dahi, son derece mutluluk vericidir. Bu anlamda da Plan ve Bütçe Komisyonundaki
Cumhuriyet Halk Partili üye arkadaşlarımız sekiz
yıldır, başta SHÇEK olmak üzere, bu tarzdaki kurumların
bütçelerini hep desteklemiş ve katkı koymuşlardır.
Bütçedeki bu
artışlar bu kurumların anlayışına, yönetim
tarzına, personel politikalarına ve hizmetine ne ölçüde
yansımıştır, bir de ona bakmak lazım.
Değerli milletvekilleri,
maalesef, 2002-2010 yılları aralığında Türkiyede 5
bin çocuk, başta hırsızlık olmak üzere gasp, adam yaralama,
adam öldürme suçlarından mahkemeye
çıkarılmışlardır. Bugün sokaklardaki çocuk
sayısı 30 binlere ulaşmıştır. Maalesef,
Türkiyede alkol ve uyuşturucu madde kullanım yaşı on
ikilerin altına düşmüştür. Yine, kurulduğu günden bugüne
kadar geçen süre içerisinde AMATEMlerde tedavi altına
alınanların 4 katı artışında en büyük payı
çocukların ve bunların önemli bir kısmının da
yurtlarda kalan çocukların oluşturduğu da bir başka
gerçekliktir.
Değerli milletvekilleri,
personel politikalarına baktığımızda, maalesef,
iktidarın, diğer kamu kuruluşlarında olduğu gibi bu
sosyal hizmet sunan kurumlarda da özelleştirme ve
taşeronlaştırma anlayışının hüküm
sürdüğünü görmekteyiz. Özellikle SHÇEK bünyesinde özel bakımevlerinde
barınan çocukların ve yaşlıların hizmet
alımlarında çok ciddi aksaklıklar vardır.
Arkadaşlarımızın bu aralar yaptıkları ziyaretler
çok açık bir şekilde ortaya koymuştur ki buralarda çok ilkel koşullarda
hizmet sunulmaktadır.
Aslında SHÇEKin ve
sosyal hizmet kurumlarında çalışan personelin de niteliklerine
bakmakta büyük yarar var. Maalesef, bu kurumlarda nitelikli, eğitimli, en
azından davranış psikolojisini bilen ya da pedagojik formasyon
eğitimi olanların sayısının artırılması
gerekirken giderek sosyal hizmet uzmanı elemanların dahi
sayısını azaltacak genelgelerle buralar taşeron eliyle
hizmet vermeye yönlendirilmiş ve bu durum, maalesef, zaman zaman kamuoyuna
ve uluslararası basına yansıyan, hepimizi üzen o çirkinliklerin
hâlâ devam etmesine sebep olmuştur.
Değerli milletvekilleri,
sokaktaki bir çocuğu dahi yaşadıkları o olumsuz
koşullardan kurtarıp hayata tutunmaları için yapılan her
çalışma son derece kutsaldır ve son derece önemsenmesi gereken
bir çalışmadır ama aslolan, o çocukları, o kimsesizleri,
yurttaşlarımızı sokaklara iten gerçek sorunları
ortadan kaldırmaktır.
Bu sorunların temelinde
hepinizin bildiği gibi yoksulluk vardır. Gandhi Yoksulluk,
şiddetin en kötü biçimidir. demiştir. Ne kadar haklı
söylemiştir. Ülkemizde parçalanmış ailelerin nedenlerini
incelediğimizde temelinde, çok önemli bir kısmında
yoksulluğun olduğunu görürüz. Keza, aile içi şiddette de temel
neden yoksulluktur. Sokakta yaşayan kimsesizlerin, garibanların,
cezaevinde yatan insanların büyük bir çoğunluğunun,
yoksulluğun ve işsizliğin cenderesi sonucunda o sonuçlara
katlandığı hepimizce malum.
Yoksulluk, hayatın her
alanında kendisini gösteriyor değerli milletvekilleri. Maalesef
Türkiye'de bedenini satarak karnını doyurmaya çalışan 15
bin vesikalı kadın varken yine büyük bir üzüntüyle belirtmek isterim
ki 30 bine yakın kadınımız hayatını bedenini
satarak karşılamak üzere vesika başvurusu
yapmışlardır. Türkiye'de dünyanın çok az ülkesinde olan bir
başka realite vardır ki vesikalı ve vesikasız
çalışan hayat kadınlarının sayısı bugün 100
bini aşmış durumdadır. İşte bu da
yoksulluğun bir sonucudur.
Bir başka realite
hapishanelerde yaşanmaktadır değerli milletvekilleri. 2002
yılında Türkiye'deki cezaevi sayısı 524 iken sadece 2000
ile 2009 yılları arasında, Türkiye'de birçok sorunu hallettiğini
iddia eden AKP İktidarı döneminde 52 yeni cezaevi
açılmıştır ve bugün cezaevlerindeki doluluk oranı
yüzde 107dir. Bu da yetmezmiş gibi geçtiğimiz günlerde Adalet
Bakanı yeni dönemde bir müjde vermiştir, Türkiye'de yeni seksen
altı cezaevi açacağız. demiştir. O cezaevinde
yatanların, düşünce suçluları, düşüncelerinden dolayı
yatanlar, siyasi nedenlerle yatanların dışındakilerin çok
önemli bir kısmı maalesef yoksulluğun,
aşsızlığın, işsizliğin sonucunda
cezaevlerine girmişlerdir.
Değerli milletvekilleri,
toplumun bu sosyal hizmet kurumlarından mutlaka hizmet bekleyen ama
dağ gibi sorunları olan bir başka kesimi de engelli
kardeşlerimizdir. 2005 yılında 5378 sayılı Yasa
çıkarılmıştır. Bu, herkes için, başta engelliler
ve aileleri için büyük bir umut kaynağı olmuştur ama gelin görün
ki aradan geçen bu beş yıllık süre sonrasında o
yasanın mutlaka güncellenmesi ihtiyacı hâsıl olmuştur çünkü
engellilerin sorunu artarak süregelmektedir. Engellilerin sorunu iş
sorunudur. Bugün İŞKURlara başvuran engelli sayısı
110 bini aşmıştır ama maalesef geçtiğimiz
yıllarda ödenekleri dahi çıkarılan sadece kamu kurumlarında
53 bin civarında engelli kadrosu boş tutulmakta, yine binlerce özel
sektörde yasal zorunluluk nedeniyle iş verilmesi gereken engelli
kadroları o engelli kardeşlerimizle buluşturulmamaktadır.
Yaklaşık 65 bin engelli kadrosu boşken 110 bin engelli
kardeşimiz iş başvurularının umudu içerisinde evlerine
hapsolmuş vaziyette beklemektedirler.
Değerli milletvekilleri,
engellilerin bir başka önemli sorunu, eğitim sorunudur.
Çağımızda çağdaş eğitimin mutlaka yerli yerine
oturtulması gerekirken bugün engellilerin eğitim sorunları,
eğitim okulları, engellilerin okulları kapatılarak daha da
büyük soruna dönüştürülmüştür.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Teşekkür
ederiz Sayın Bingöl.
TEKİN BİNGÖL
(Devamla) Aslında sekiz dakikalık süre içerisinde bu çok önemli üç
kurumun sorunlarını anlatmak tabii ki mümkün değil ama ben ancak
bu kadarını dile getirebildim.
Hepinize saygılar
sunarım. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederiz Sayın Bingöl.
Adana Milletvekili Nevingaye
Erbatur
(CHP sıralarından alkışlar)
Buyurunuz Sayın Erbatur.
CHP GRUBU ADINA
NEVİNGAYE ERBATUR (Adana) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Başbakanlık Aile ve Sosyal Araştırmalar
Genel Müdürlüğünün 2011 yılı bütçesi üzerinde Cumhuriyet Halk
Partisinin görüşlerini sunmak amacıyla söz almış
bulunmaktayım. Yüce Meclisi saygıyla selamlarım.
Bütçesi üzerinde
konuştuğumuz kurumun temel görev alanı, aile kurumu üzerinde çalışmalar
yapmaktadır. Bu bağlamda ailenin demokratik bilinç sahibi bireylerden
oluşan bir yapıya kavuşturulması ve aile bireylerinin
birbirlerine saygı ve sevgiyle bağlanmaları ve her bir aile
bireyinin temel hak ve özgürlüklerini yaşayabilmelerini sağlayacak
politikalar geliştirilmesi gerekmektedir ancak ne yazık ki
baktığımız zaman ailenin, kadının eşit birey
olarak yer almadığı ama daha çok erkeklerin egemen olduğu
bir sistem olduğunu bugün maalesef görmekteyiz.
Erkek ve kadın
arasındaki güç dengesizliğinin ciddi ve yaygın bir sonucu da
cinsiyet temelli şiddettir. Toplumsal cinsiyet eşitsizliği
tartışmalarının tam da merkezinde bir konu olan kadına
yönelik şiddet, ülkemizde hâlâ en yaygın aile sorunu olarak devam
etmektedir. Ayrıca, namus adına işlenen cinayetler de
kadına karşı ayrımcılık ve kadını
kontrol etmenin uç uygulamasıdır ve kadının yaşama
hakkını elinden almaktadır.
Bunların önlenebilmesi
için, 4320 sayılı Ailenin Korunması Kanununun
uygulanmasına ilişkin, gerek kadın örgütlerinin gerek avukat ve
hâkimlerin sıklıkla dile getirdiği sorunlarla ilgili
araştırmaların bu kurum tarafından yapılması
gerekmektedir ama maalesef bunların yapıldığını
görmüyoruz. Ayrıca, yapılacak araştırmalarla yasanın
uygulamasının nasıl sağlanacağı, aile içi
şiddet mağdurlarının nasıl korunacağı ve
bunun için hangi platformların oluşturulacağı yani
tutarlı bir aile politikasının nasıl
oluşturulacağı da gene bu kurumun yapacağı
araştırmalarla ortaya çıkmalıdır.
Geleneksel anlayışa
göre kadının temel ve birincil görevi annelik ve çocuk
bakımıdır. Evet, bu, kadınların sahip olduğu en
güzel özelliktir. Gelecek nesilleri yetiştirme görev ve sorumluluğunu
yüklenen kadından, bu görevini, ev içindeki komşuluk ve akrabalık
ilişkileri çerçevesinde titizlikle yerine getirmesi beklenir ama ailedeki
erkekler maalesef bu görev ve sorumluluğu paylaşmazlar, onlar daha
çok zamanlarını dışarıda geçirirler ve ev içi
sorumlulukların tamamının kadınlar tarafından yerine
getirilmesini beklerler ve böylece çalışma yaşamından uzak
kalan kadın, aynı zamanda, toplumun diğer yaşam
alanlarından da uzak ve kopuk yaşamaktadır.
Dolayısıyla, kadınlar karar alma süreçlerine katılamamakta,
güçsüz kalmakta ve onların günlük yaşamlarını etkileyecek
kararların alınmasında kendilerini etkisiz ve aciz hissetmektedirler.
Ailedeki erkek ise kadının güçlenmesini istememektedir, aynen
Hükûmetimizin de yaptığı gibi. Neden böyle söylüyorum? Çünkü
hâlâ bir kadın valimiz yok. Bu kürsüden sıklıkla dile
getiriyorum: Yönetim kademesinde kadınlarımız yok ve hâlâ bir
kadın valimiz yok.
Hükûmet
politikalarının sonucunda büyük bir uçurum oluşturan gelir
dağılımında adaletsizlik, aileyi ve aileyi oluşturan
bireyleri, özellikle de kadın ve çocuğu yaralamakta, kadın ve
çocuk yoksulluğu pekişmektedir. Ülkemizde insanların yüzde 1i
ulusal gelirin yüzde 49unu alırken geri kalanı ulusal gelirin yüzde
51ine ulaşabilmektedir. Yoksul aileler, aile göçleri, kadın ve çocuk
emeğinin sömürüsü, aile refahının yetersizliği ve aile
parçalanmaları yaşanılan aile sorunları olarak görülmektedir
ve ben Sayın Bakanımızdan bu konuda, bu konularda bu kurumun
yaptığı araştırmaların neler olduğunu da
öğrenmek istiyorum.
Başbakanlık Aile ve
Sosyal Araştırmalar Genel Müdürlüğü tarafından yapılan
Sosyal Yardım Alanların Yardım Algısı ve Yoksulluk
Kültürü adlı bir araştırma, Hükûmetin eleştirilere hedef
olan sosyal yardımlarının ihtiyaç sahibi aileler üzerindeki
etkisini çarpıcı bir şekilde ortaya koymuştur. Yapılan
yardımlar insanları muhtaç ve bağımlı konuma
getirmekte, yardım alanlar çalışma yaşamına girme
konusunda gönülsüz olmakta, istihdam sürecinin dışına
çıkamamaktadır. Yardım alabilmek için kamuoyu nezdinde, kendi
sosyal ortamında, arkadaş çevresi içerisinde yardıma muhtaç
damgası vurulan kadın ve çocuk, yoksulluğu çok daha derin
yaşamakta ve hissetmektedir.
Cumhuriyet Halk Partisi
olarak biz ve çeşitli sivil toplum örgütleri, konunun uzmanları
Hükûmeti bu araştırmanın öncesinde ve sonrasında defalarca
bu yardımların yapılış biçimi konusunda uyardık,
sosyal yardımın bireyi küçük düşüren bir biçimde
sunulmasının yanlışlığını dile
getirdik. Olması gereken, aileyi ve bireyi güçlü kılan ve sosyal
devlet ilkesine uygun bir aile politikası belirlemektir. Cumhuriyet Halk
Partisi iktidarının uygulamaya koyacağı aile sigortası
politikası bunun başarılı bir örneği olacaktır.
Aile sigortası, sosyal refah devletinin ailelere kimseye muhtaç olmadan
yaşayabilmeleri için sağladığı bir gelirdir, ailenin
geçimini sağlayan kişi işsiz kaldığında ödenir.
Bu gelirle aile temel ihtiyaçlarını karşılayabilir. Aile
sigortasıyla kimse işsiz kalmaz. Uluslararası Çalışma
Örgütünün kabul ettiği 102 sayılı Sosyal Güvenliğin Asgari
Normları Sözleşmesinin öngördüğü dokuz sigorta dalından
biri olan aile sigortası ülkemizde ne yazık ki
uygulanmamaktadır. Cumhuriyet Halk Partisi iktidarı, aile
sigortası kurumunu hayata geçirerek sadaka dağıtan devletten
sosyal devlete geçişin önemli basamaklarından birini inşa
etmiş olacaktır. Aile sigortası ile kadını ve
çocuğu küçük düşüren, rencide eden, yardım alanı sosyal
çevresine ifşa eden sosyal yardım manzaraları son
bulacaktır. Aile sigortasında, devlet her ay ailenin banka
hesabına insan onuruna yaraşır bir yaşamı
sağlayacak miktarı yatıracak ve paranın kullanımı
kadının inisiyatifinde olacaktır. Bu uygulama ile aynı
zamanda kadının evde daha güçlü konuma gelmesine destek
olunacaktır. Hakların sağlanması, uygulanması,
korunması ve geliştirilmesi uygulayıcıların temel
sorumluluğundadır. Yasaları çıkardık ama uygulamada
sorun var. demek ülkeyi yöneten Hükûmete yakışmaz, mutlaka gerekli
önlemlerin alınması gerekir. Bunun için, toplumsal cinsiyet
bakış açısının ülkenin ana plan ve programlarına,
yasalara entegre edilmesi ve uygulanması gerekir. Mustafa Kemal Atatürkün
1920lerde vurguladığı gibi, nüfusun yarısı
gelişirken diğer yarısının gelişmemişliğiyle
toplumsal kalkınma nasıl sağlanabilir? Anayasamızda
söylendiği gibi inşallah öyle söylüyordur- kadınlar lehine
pozitif ayrımcılık yapmalıyız. Kadının güçlendirilmesi
ailenin güçlendirilmesidir. Bu da topluma gelişme olarak döner. Cumhuriyet
Halk Partisi iktidarında, kadınları güçlü olan bir Türkiye
göreceğiz, bunu hep beraber yaşayacağız.
Bu duygularla hepinizi
saygı ve sevgiyle selamlıyorum.
Teşekkür ederim. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederiz Sayın Erbatur.
İzmir Milletvekili Canan
Arıtman. (CHP sıralarından alkışlar)
Buyurunuz Sayın
Arıtman.
CHP GRUBU ADINA CANAN ARITMAN
(İzmir) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Kadının Statüsü Genel Müdürlüğünün 2011 bütçesi üzerine
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz aldım. Yüce Meclisi
saygıyla selamlıyorum.
Ülkemizdeki nüfusun
yarısını oluşturan kadınların, 36 milyonun
yaşamını iyileştirmek, statüsünü yükseltmek için
çalışması gereken bu Genel Müdürlük, sekiz yıllık AKP
İktidarında acaba görevlerini yapabilmiş midir yoksa
yapıyormuş gibi mi vakit geçirmiştir?
Şimdi ülke
kadınlarımızın durumuna bir bakalım, bir MR çekelim:
Kadınlarımızın durumu kötü, iktidarın kadın
düşmanlığı altında giderek de kötüye gidiyor.
Kadınların güçlenme alanları olan eğitim, sağlık,
çalışma yaşamı ile siyasete ve karar mekanizmalarına
katılım alanlarına bakarsak kadınlarımız
eğitimsiz, hâlâ 4 milyon kadınımız okumaz-yazmaz, kör cahil
durumda. Güneydoğuda 2 kadından biri okumaz-yazmaz.
Kadınlarımızın yüzde 41inin ilkokul diploması bile
yok.
Sağlık,
kadınların en ciddi biçimde eşitsizliğe
uğradığı alanlardan biri. Tüm OECD ve AB ülkeleri
arasında anne ölüm oranları en yüksek olan ülke biziz. Ulusal anne
ölümleri araştırmasına göre, ülkemizdeki 5 anne ölümünden 4ü ne
yazık ki önlenebilir ölümlerdendir. Kadınlarımızın
yaşam hakkını bile koruyamıyoruz. Dünyanın 17nci
büyük ekonomisi olmakla övünürken bu büyük ekonomiden kadınlara gerekli ve
yeterli payları ayırmıyoruz. Bu on yedi büyük ekonomisi olan
ülkelerin hiçbirinde anne ölüm oranları bizdeki kadar yüksek değildir
ve biz Cumhuriyet Halk Partisi olarak cinsiyete duyarlı bütçelendirme
istediğimiz zaman ekonomiden sorumlu bakan hâlâ Bizim parti
politikamızda bu yok. diyebilmektedir. Kadın
sağlığı konusunda hâlâ bölgeler arası eşitsizlik
ciddi biçimde sürmektedir. Kadına yönelik şiddet oranlarıyla,
tüm AB ve OECD ülkeleri arasında en kötü durumdayız.
Kadınların fiziksel şiddete uğrama oranı yüzde 39,
cinsel şiddet yüzde 15, her iki şiddetin birlikte görülme oranı
yüzde 42. Şiddete maruz kalan her 4 kadından 1i, orta veya
ağır derecede yaralanıyor. Kadınlarımız gebelikte
bile yüksek oranda şiddete uğruyor. Kadının
eğitimsizliği ve yoksulluğu, şiddete uğrama
olasılığını katlıyor. Aile içi şiddet
nedeniyle öldürülen kadın oranları AKP döneminde yüzde 1.400
arttı. Türkiyede bu yedi yıllık süreç içerisinde hiçbir
şeyin oranı bu kadar çok artmadı ama kadın katliamları
zirve yaptı.
CEDAW 2010 Türkiye Raporunda
Hükûmete Gerekli yasal düzenlemeleri yapın, Ceza Yasasındaki
ayrımcılık içeren maddeleri kaldırın. diyor. CEDAW
Komitesi ayrıca endişelerini dile getirip Geçici özel önlemleri niye
almıyorsunuz? Kadınların ilerlemesini sağlamak için gerekli
yerlere neden kaynak ayırmıyorsunuz? diyor. Türkiyede kadından
yana olan her şeyin ancak yasa ve Anayasa sayfalarında
kaldığının, asla yaşama geçmediğinin, bilinçli
olarak geçirilmediğinin hâlâ farkına varamadılar. CEDAW
Komitesi, raporunda erken yaşta ve zorla evlilikler gibi zararlı
geleneksel uygulamaların hâlâ devam etmesi konusunda derin endişe
duyduğunu yazıyor.
Ülkemizde her 3 gelinden 1i
çocuk, güneydoğuda ise her 2 gelinden 1i. Çocuk gelin görülme
sıklığı ile ailelerin yoksulluğu doğru
orantılı. Güneydoğuda kız çocuklarını evlendirme
yolları arasında en çok uygulananlar, başlık paralı
evlilik, kan bedeli evliliği ve berdel gibi geleneksel evliliklerdir.
Ayrıca, ülkemizin doğusunda, kırsal alandaki yoksul ailelerin
kız çocukları, para karşılığı, bu işi
meslek edinmiş birtakım aracılar vasıtasıyla
batıdaki yaşlı adamlarla evlendirilmektedir. Kız çocuklarının
metalaştırıldığı bu evliliklerin çoğunda
resmî nikâh da yoktur. Ne yazık ki toplumun benimsediği tüm bu
geleneksel evlilikler, kadının ruhsal, fiziksel ve sosyal
sağlığı üzerinde olumsuz etki gösterirken kadının
insan hakkı ihlallerine de yol açmaktadır. Aile içi şiddet bu
evliliklerde daha yoğundur ve bu geleneksel evlilikleri önlemek için
Hükûmet, halının altına süpürmekten başka hiçbir şey
yapmamaktadır.
Kadınların iş
gücüne katılımında da durum içler acısıdır.
90larda yüzde 34 olan iş gücüne katılım oranı bugün yüzde
26ya düşmüştür. AKP İktidarında sürekli düşüş
gösteren kadının iş gücüne katılım oranları
kentlerde yüzde 22lere kadar inmektedir. Yine, yüzde 22 olan kadın
istihdamı oranımızla AB ve OECD ülkeleri arasında en kötü
durumda olan biziz. Kadın işsizliği erkeklerinkinden çok daha
fazla. Zaten istihdamdaki o az sayıdaki kadınlarımız da
genelde düşük ücretli, düşük statülü işlerde ve çoğunlukla
da sosyal güvencesiz olarak çalışmaktadırlar.
Siyasal katılımda
da kadın oranlarımızla Avrupada sonuncu, dünya listelerinde ise
liste sonlarında, demokrasiyle yönetilmeyen ülkelerle bir aradayız.
Muhtarların bile ancak binde 9u kadın, belediye başkanlıklarında
binde 1 olamadı, ulusal Parlamento yüzde 9, yerel parlamento
ortalaması yüzde 4. Yani bu oranlarla kadınlarımızın
siyasal katılımı seçilen olarak yoktur. Ülkemizde hâlâ hâkimiyet
kayıtsız şartsız erkeklerindir. Karar mekanizmalarında
da kadın yok. Hiç kadın valimiz yok, kaymakamların ancak yüzde
2si kadın, bürokratların da sadece yüzde 7si kadın. Bu
rakamları uzatmak istemiyorum ama ülkenin neresine bakarsanız
bakın her alanda kadınlar çok ağır bir eşitsizlik ve
ayrımcılık yaşıyorlar.
Kadınlarımızın
bu acıklı durumunu zaten uluslararası raporlar da gösteriyor.
Dünya Ekonomik Forumunun 2010 raporunda 234 ülke arasında sondan 8inci
sıradayız. Kadının iş gücüne katılımı
konusunda ise aynı raporda listenin sondan 3üncü
sırasındayız. Yani arkadaşlar durum içler
acısıdır.
Sekiz yıllık AKP
İktidarında kadınlar her alanda geriye gitti.
Şiddetten çocuk evliliğine,
töre cinayetlerinden intiharlara, işsizlikten yoksulluğa kadar her
şey kadını eziyor, güçsüzleştiriyor. AKP
İktidarında kadının geriye götürülmesi projesi
uygulanmaktadır. Çağdaş, güçlü kadından Orta Doğu
kadınına dönüştürülüyoruz.
Eski Genel
Başkanımız Medeniyetler arasındaki tek fark kadına
bakış açısıdır. der. Peki, AKPnin kadına
bakış açısı nedir? Kadın-erkek eşit
değildir. Gidin, 3 çocuk doğurun. diyen bir Başbakan,
Kadınların çalışmasına gerek yoktur. diyen bir
bakan. Bu bakış açısıyla kadınların statüsünün
yükselmesi mümkün müdür?
Hitler de kadınlara
benzer şeyler söylüyordu. Hitlerin kadınlara verdiği rol ve
görev, mutfak, çocuk ve kilise idi. Ne büyük bir benzeşme değil mi?
Kadın
haklarını türbana indirgeyen, türbanla sınırlayan, bunun
ötesindeki tüm kadın haklarını reddeden bir
anlayışın egemenliğinde kadınlar ezildiler.
Dünyada kadını
örterek, kapatarak, doğurmaya zorlayarak kadın haklarında
ilerleme sağlamış, kadının statüsünü yükseltmiş
tek bir ülke yoktur.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkür
ederiz Sayın Arıtman.
CANAN ARITMAN (Devamla) Bir
dakika Sayın Başkan
BAŞKAN Teşekkür
ederiz Sayın Arıtman.
CANAN ARITMAN (Devamla)
Genel Kurulu selamlamak için yarım dakika
BAŞKAN
Tamamlamış oldunuz. Teşekkür ederiz.
CANAN ARITMAN (Devamla)
Yarım dakika
Peki Sayın Başkan.
AKP İktidarında
gizli bir kadın düşmanlığı vardır.
AHMET YENİ (Samsun)
Kimse duymuyor.
AHMET KOCA (Afyonkarahisar)
Hayda!
ALEV DEDEGİL
(İstanbul) Böyle bir usul yok.
BAŞKAN Sayın
Arıtman
CANAN ARITMAN (Devamla)
Sekiz yıllık iktidarında
BAŞKAN Sayın
Arıtman
CANAN ARITMAN (Devamla)
kadını güçsüzleştiren, ezen, geriye götüren bu
anlayışı
BAŞKAN Sayın
Arıtman, lütfen yerinize geçer misiniz.
AHMET YENİ (Samsun)
İkna odalarını unutmayın!
CANAN ARITMAN (Devamla)
nüfusun yarısını oluşturan kadınlar, seçim
sandığında geriye, geldikleri yere yollayacaklardır.
AHMET YENİ (Samsun)
İkna odalarını unutmayın!
AHMET KOCA (Afyonkarahisar)
Oradan öyle mi gözüküyor?
BAŞKAN Sayın Arıtman, lütfen yerinize
geçiniz.
CANAN ARITMAN (Devamla)
Ancak o zaman milyonlarca kadının yüzü gülecektir.
AHMET YENİ (Samsun)
İkna odalarını unutmuyor bu millet!
CANAN ARITMAN (Devamla)
Teşekkür eder, saygılar sunarım.
AHMET KOCA (Afyonkarahisar)
Kürsüyü işgal etme!
AHMET YENİ (Samsun)
İkna odalarını unutmadık!
CANAN ARITMAN (İzmir)
Kadın düşmanları hariç!
AHMET KOCA (Afyonkarahisar)
Kürsüyü işgal etme!
AHMET YENİ (Samsun)
İkna odalarını unutmadı bu millet!
BAŞKAN Adalet ve
Kalkınma Partisi Grubu adına konuşacak sayın
milletvekillerinin adlarını sırayla okuyorum: Ali Osman Sali,
Mustafa Kabakcı, Dilek Yüksel, Halide İncekara, Cafer Tatlıbal,
Lokman Ayva, Özlem Müftüoğlu, Safiye Seymenoğlu konuşacaklardır.
İlk konuşmacı
Balıkesir Milletvekili Ali Osman Sali. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Söz süreniz beş
dakikadır, lütfen uyunuz. Karar bu yöndedir.
Buyurunuz efendim.
AK PARTİ GRUBU ADINA
ALİ OSMAN SALİ (Balıkesir) Sayın Başkanım,
sayın milletvekilleri; Gümrük Müsteşarlığının
bütçesiyle ilgili olarak huzurunuzdayım. Hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Sayın milletvekilleri,
bir yandan ülkemizin yer aldığı coğrafi konum, diğer
yandan silah ve uyuşturucu kaçakçılığı,
gümrüklerimizin önemini her geçen gün daha da artırmaktadır. Ticaret
hacmi her yıl artış göstermekte, ticarete konu olan
eşyanın çeşitliliği baş döndürücü bir hızla
artmaktadır. Bu gelişmelere paralel olarak uluslararası
ticaretin yasal zeminde gerçekleşmesi amaç ve hedefi doğrultusunda
örgütlenen gümrüklerimizin kanunlar ile kendine yüklenilen görevleri eksiksiz
ve tam olarak yerine getirmesi büyük önem arz etmektedir.
Hükûmetimizin ve
gümrüklerimizin önem ve öncelik verdiği konular arasında
dış ticaretin kolaylaştırılması, yasa
dışı ticaretin ise engellenmesi yer almakta, bu konuda her türlü
hukuki ve idari tedbirler alınmaktadır. Yasa dışı
eşyanın ülkemize girmemesi ya da ülkemizden
çıkmamasını sağlayarak ülkenin iç ve dış
güvenliğine olan katkısı, bütçe gelirlerimizin önemli bir
bölümünü tahsil etmesi, adli kolluk görevi ifa etmesi gibi
misyonlarının dışında gümrüklerimiz, ülkemizin
dışa açılan penceresi olması nedeniyle temsil ve imaj
fonksiyonuna da sahiptir.
Değerli arkadaşlar,
ülkenin mali çıkarları, millî güvenlik ve emniyeti, kamu
sağlığı, çevre ve tüketiciler ile fikrî ve sınai
mülkiyet haklarının korunması konularında önleyici,
caydırıcı, mücadele edici çok önemli görevler üstlenen Gümrük
Müsteşarlığı klasik gümrük idaresi
anlayışında da köklü değişikliklere gitmiştir.
Kaçakçılıkla
mücadele için mevzuat, personel ve idari altyapısının fiziki ve
teknik yönlerinde yenileme ve iyileştirme çabaları büyük ölçüde
gerçekleştirilmiştir. Bugün itibarıyla gümrüklerimiz vergi
tahsilatı yapan kurum hüviyetinden çok, farklı alanlara ilişkin
politikaların uygulayıcısı ve denetleyicisi konumuna
gelmişlerdir.
Gümrük
Müsteşarlığında önemli ve kalıcı adımlar
atılmaktadır. Bunlardan birkaçı: İhtiyaca göre
mevzuatın yenilenmesi ve güncellenmesi suretiyle dış ticaret
erbabına sağlanan kolaylıklar, otomasyonda yapılan
atılımlar, yap-işlet-devret modeli, Avrupa Birliği
projeleri, kanun düzenlemeleri bunlardan bazılarıdır.
Gümrük idarelerinde ithalat,
ihracat işlemlerinin yüzde 100ü elektronik ortamda yapılmakta, ilk
yirmi dört saat içinde işlemlerin çoğu sonuçlanmaktadır. 5070
sayılı Elektronik İmza Kanunu çerçevesinde,
Müsteşarlıkça, gümrük beyannamelerinin elektronik ya da mobil
imzalı olarak gümrüğe sunulmasına olanak veren elektronik imza
ve mobil imza uygulamaları başlatılmıştır.
Gümrüklerde başlatılan mobil imza ve elektronik imza
uygulamalarıyla kâğıt evrakın ortadan
kalktığı, modern, hızlı işleyen ve gelişen
Türkiye'ye yakışır, Avrupa Birliği standartlarında
işlem yapan gümrük idaresi hedefine daha da yaklaşılmış
olmaktadır.
Değerli arkadaşlar,
birkaçını belirttiğimiz son birkaç yıl içerisinde
gerçekleştirdiği faaliyetler ile e-gümrük olma yönünde önemli
aşamalar kaydeden gümrük idaresinin bu çalışmalarıyla
şeffaflık, erişilebilirlik ve iyi yönetişim hedeflerine
ulaşması sağlanacaktır. Gümrük
teşkilatımızın
başlattığı modernizasyon çabasının
sürdürülmesini temenni etmekteyiz.
Gümrüklerimizin gittikçe
artan stratejik öneminin farkında olan Hükûmetimizin de destekleriyle
dış ticaret erbabımızın en kolay şekilde
işlemlerini halledebildiği, buna mukabil kaçakçılık
başta olmak üzere tüm gümrük suçları için
caydırıcılığı en üst seviyeye
ulaşmış idareler hâline gelecektir.
Personelin yaklaşık
yüzde 74ü yüksekokul ve üstü bir eğitime sahip olduğu
Müsteşarlığın nitelikli, değişime ve
gelişmeye açık, yabancı dil bilen, uzmanlık esasına
dayalı, bilgi teknolojisinden yararlanabilen personel istihdam
anlayışı esas alınarak hizmette kalitenin yükseltilmesi
amaçlanmaktadır. Yıllar içinde artan işlem yükünün aksine,
personel sayısında gerekli artış sağlanamamıştır.
Değerli arkadaşlar,
işlemlerin basitleştirilerek bürokrasinin azaltılması, risk
odaklı etkin bir kontrol ve denetim sistemi ile kaçakçılıkla
daha etkin mücadele edilmesi, böylece Avrupa Birliğine teşkilat ve
altyapı alanlarında uyum sağlamak amacıyla hazırlanan
Gümrük Müsteşarlığı Teşkilat ve Görevleri
Hakkında Kanun Tasarısının görüşmeleri devam
etmektedir. Alt komisyon çalışmaları tamamlanmış, Plan
ve Bütçe Komisyonunda görüşmelerine temenni ediyoruz ki yakın bir
zamanda başlanacaktır.
Sayın milletvekilleri,
söz konusu teşkilat yasasıyla
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkür
ederiz Sayın Sali.
ALİ OSMAN SALİ
(Devamla) Ben teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Saygılar sunuyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Konya
Milletvekili Mustafa Kabakcı. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
Buyurunuz efendim.
AK PARTİ GRUBU ADINA
MUSTAFA KABAKCI (Konya) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Devlet Personel Başkanlığı bütçesi üzerine AK PARTİ
Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum.
Değerli Başkan,
değerli üyeler; Devlet Personel Başkanlığı, devlet
personel rejiminin temel ilke ve politikasını, kurum ve
kuruluşların teşkilat, görev ve yetkilerini, kamu görevlilerinin
tabi olacakları personel rejimlerini ülke şartlarına en uygun
olacak şekilde düzenlemek, belirlenen personel politikasını
uygulamak, revize etmek, uygulamayı takip etmek, denetlemek, personel
rejimleri arasında uyum, denge ve koordinasyonu sağlamak göreviyle
çalışmaktadır.
Sayın Başkan,
değerli üyeler; kamu personel rejiminde uygulama birliğinin
sağlanması, bireylerin başvurularının
sonuçlandırılması, memurlar ile diğer kamu görevlilerinin
hukuki ve mali statüsünün iyileştirilmesi bu Başkanlığın
temel amaçlarından biridir.
Başkanlığın
önemli görevlerinden biri de kamu kurum ve kuruluşlarına ait kadro ve
pozisyonların iptal, ihdas ve değişiklik taleplerini incelemek,
bunların bütçe imkânları, hizmet gerekleri ve diğer kamusal
ihtiyaçlara bağlı şekilde kullanılması
işlemlerini yürütmektir.
Kamu hizmetlerine giriş,
kamu personel seçme sınavıyla toplumun büyük ölçüde itibar
ettiği bir sisteme dönüşmüştür. Devlet Personel
Başkanlığı, özelleştirme programına alınan,
özelleştirilen, kapatılan, tasfiye edilen veya yeniden
yapılandırılan kamu kurum ve kuruluşlarında
çalışan memur, sözleşmeli personel ve bazı kapsam
dışı unvanlı personelin diğer kamu kurum ve
kuruluşlarına nakilleriyle ilgili işlemleri de yürütmektedir. Bu
kapsamda 1994 yılından bu yana 67.548 istihdam fazlası personel
Başkanlığa bildirilmiş ve bu personelin kamu kurum ve
kuruluşlarına nakilleri gerçekleştirilmiştir. Ben bu
vesileyle önce kamu personel sisteminin belli başlı birkaç sorununa
da değinmek istiyorum. Bu alandaki en önemli sorun farklı kamu kurum
ve kuruluşlarında benzer statüde görev yapmakta olanların mali
haklarının birbirinden farklı olmasıdır. Farklı
kurumlarda çalışıyor olmaları sebebiyle aynı işi
yapanlara farklı ücretlerin ödenmesi söz konusudur. Ülkemizde tek kanuna
dayalı bir ücret rejimi maalesef uygulanmamaktadır. Bu konuda kurum
ve kuruluşlar arasındaki ücret eşitsizliğini gidermek
amacıyla ek ödeme uygulamasına hepimizin bildiği gibi 2006
yılında başlanmıştır. İktidarımız
bu konudaki çalışmalarına devam ederek ücret
adaletsizliğini gidermekte kararlıdır.
İkinci önemli sorun
ödeme kalemlerinin çokluğudur. Maaş ödeme kalemleri maalesef
inanılmaz sayıdadır. Birkaç örnek vermek gerekirse: Gösterge
aylığı, ek gösterge aylığı, taban aylık,
kıdem aylığı, iş güçlüğü, iş riski
tazminatı, özel hizmet gibi daha burada sayamayacağım
çokluktadır. Ödeme kalemlerinin sayısının
azaltılması hususunda kurumun çalışmaları devam
etmektedir.
Sayın Başkan,
değerli üyeler; üçüncü problem iller arasındaki personel
dağılımındaki dengesizliktir. Bazı kurumların
kurdukları atama sistemleri iller ve alt bölgelerinde belirlenecek ilave
ödemelerle bu sorunun çözülebildiğini görmekteyiz. Günümüzde yürürlükte
olan kamu personel rejimi çağdaş personel yönetiminin temel
ilkelerinin başında yer alan objektiflik, yeterlilik, yerinde
istihdam, adil ücret, kariyer planlaması, kariyer geliştirme ve bu
gibi ilkeleri hayata geçirmede yetersiz kalmaktadır. Personelin yerinde
istihdamında, mali haklarda performansının
değerlendirilmesinde yönetime katılmada yaşanan sorunları
ortadan kaldırarak çözüm üretilmesi alanlarında çağdaş personel
yönetim sistemi oluşturmaya yönelik çalışmalar AK PARTİ
Hükûmeti tarafından çıkarılan kanun ve yönetmeliklerle
kurumsallaştırılmaya çalışılmaktadır.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Devlet Personel
Başkanlığımız ülkemizin en eski ve en köklü kurumlarından
biridir ve kuruluşunun 50nci yılını 17 Aralıkta
kutlayacağız.
Son olarak, 2010
yılında 12 milyon 201 bin Türk Lirası olan Devlet Personel
Başkanlığı bütçesi yüzde 45lik bir artış ile
2011 yılı bütçe tasarısında 17 milyon 724 bin Türk
Lirası olarak öngörülmüştür.
Sayın Başkan,
değerli üyeler; 2011 mali yılı bütçemizin ülkemize
hayırlı olmasını diliyor, hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ediyoruz Sayın Kabakcı.
Tokat Milletvekili Dilek
Yüksel.
Buyurunuz Sayın Yüksel.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA
DİLEK YÜKSEL (Tokat) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Başbakanlık Sosyal Yardımlaşma ve
Dayanışma Genel Müdürlüğü bütçesine ilişkin
görüşlerimi açıklamak üzere AK PARTİ Grubu adına söz
almış bulunmaktayım. Bu vesileyle yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum.
Hükûmetimiz sosyal devlet
anlayışını ortaya koyarken muhtaç ve yoksul kesimlerin
insan onuruna yakışır şekilde yaşamalarını
sağlamak ve kimsesizlerin kimsesi olmayı hedeflemiştir. Bu
hedefe ulaşmak, toplumsal denge ve adaleti sağlamak amacıyla son
yıllarda sosyal yardımlar etkili bir sosyal politika aracı
olarak kullanılmaktadır. Sosyal yardım uygulaması, gelir dağılımının
iyileştirilmesinde ve toplumsal refahın yükseltilmesinde önemli rol
oynamaktadır.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Sosyal Yardım Bilgi Sistemiyle yardım
başvurusu yapan vatandaşlarımızın
muhtaçlıklarının tespiti, merkezî veri tabanları
kullanılmak suretiyle bizzat devlet tarafından yapılmaya
başlanmış, bireyler muhtaçlıklarını ispatlama
külfetinden kurtarılmıştır. Sosyal Yardım Bilgi
Sisteminin hayata geçirilmesiyle, sosyal yardım başvurularında
vatandaşların muhtaçlığının ispatına
ilişkin istenilen on yedi belge ortadan kaldırılmış ve
bürokrasi en aza indirgenmiştir.
Bildiğiniz gibi bu
program kapsamında yoksul ailelere, çocuklarını okula ve
sağlık kontrollerine götürme şartıyla yardım
verilmektedir. Yeni hazırlanan modül ile programdan yararlanan çocuklara
ilişkin veriler Millî Eğitim Bakanlığı ve
Sağlık Bakanlığı veri tabanlarından anında
aktarılmakta ve böylece 1,34 milyon TLlik evrak tasarrufu
sağlanmaktadır.
Bütünleşik Sosyal
Yardım Hizmetleri Projesinin 2013 yılında tamamlanmasıyla
birlikte sosyal yardım alanında hizmet veren belediyeler ve sivil
toplum kuruluşlarının bilgi paylaşımına olanak
sağlayan bir mekanizma da hayata geçirilmiş olacaktır.
Yoksullukla etkin bir mücadele için fakir ve muhtaç
vatandaşlarımızın güçlendirilmesi, bilgiye ve sosyal
erişim fırsatlarının artırılması gerekmektedir.
Alo Sosyal Yardım hattıyla vatandaşlarımız sadece
144ü tuşlayarak ücretsiz bir şekilde sosyal yardım
hizmetleriyle ilgili bilgiyi alabilmektedir.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; genel olarak Hükûmetimiz döneminde fon
kaynakları
2003 yılında 826 milyon 583 bin TL olan Fon geliri
2009 yılında 1 milyar 842 milyon 802 bin TLye
ulaşmıştır. 2010 yılı ekim ayı
itibarıyla ise Fon gelirleri 1 milyar 703 milyon 864 bin TL olarak
gerçekleşmiştir. İhtiyaç sahibi ailelerimizin gıda ve giyim
gibi temel ihtiyaçlarının karşılanması amacıyla
ramazan ayı ve Kurban Bayramı öncesinde sosyal yardımlaşma
ve dayanışma vakıflarına kaynak aktarımı
yapılmaktadır. Bu kapsamda 2003-2010 Ekim dönemi itibarıyla 1
milyar 113 milyon TL kaynak aktarılmıştır. 2010
yılı Ocak-Ekim sonu itibarıyla gıda yardımları
kapsamında 46,2 milyon TL kaynak aktarılmıştır.
Yoksul kesimlerin temel
eğitim ve sağlık hizmetlerinden azami düzeyde
faydalanmalarını sağlayacak desteklere de öncelik
verilmiştir. 2003 yılında başlatılan yeni bir
uygulamayla ülke genelinde eğitim çağında olup özel eğitime
gereksinim duyan engelli çocuklarımızın okullarına ücretsiz
ve zahmetsiz olarak ulaşmaları sağlanarak engelli
çocuklarımızın ailelerinin sıkıntıları
hafifletilmekte, engellilerimizin eğitim hayatına
katılmaları yoluyla toplumla bütünleşmelerine de imkân
yaratılmaktadır. Ayrıca ilköğretimde ücretsiz ders
kitabı uygulaması da Fon
kaynaklarıyla yürütülmektedir.
İstihdam alanında
proje destek programları arasında gelir getirici ve istihdam
artırıcı projeler de özel bir yer tutmaktadır. Bu kapsamda
bireysel veya grup hâlinde kendi işini kurma talebi olan dar gelirli
vatandaşlarımıza kır, kent ayrımı yapmadan 15 bin
TLye kadar ödenek ayrılmaktadır. İstihdam alanındaki
destek programlarından birçoğu da seçim bölgem olan Tokatta
başarıyla yürütülmektedir. Bunlardan bir tanesini örnek olarak vermek
istiyorum: 2009 yılında 33 kişiye sera projesiyle sera
verilmiştir ve vatandaşlarımız kesme çiçek üretimine
geçmiş ve çiçek borsasına bunları satarak Tokat ekonomisine
katkı sağlamıştır.
Sonuç olarak, ben de insani
bir hizmet alanı olan sosyal yardımların vatandaşlara
ulaşmasında profesyonelce çalışmalar yürüten bu
çalışanları kutluyor, bahsi geçen kanun
tasarısının önümüzdeki dönemdeki yasalaşma sürecinde
gereken desteği vereceğimi açıklıyorum.
Hepinize saygılar
sunarım. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederiz Sayın Yüksel.
İstanbul Milletvekili
Halide İncekara. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Buyurunuz Sayın
İncekara.
AK PARTİ GRUBU ADINA
HALİDE İNCEKARA (İstanbul) Sayın Başkanım,
değerli milletvekili arkadaşlarım; ben sizi çok seviyorum çünkü
ne zaman kürsüye çıksam tebessüm etme ihtiyacı hissediyorum.
Demin çıkan
arkadaşlarıma da çok teşekkür ediyorum ama bu Hükûmet dönemidir
KSGMyi on yıl kâğıt üzerinde bırakmayıp on
yıldan sonra kanunu çıkarıp çalışan bir kurum hâline
getiren bu Hükûmettir. Aile Araştırma Merkezini
ŞENOL BAL (İzmir)
Ne büyük iş yapmışsınız!
HALİDE İNCEKARA
(Devamla) Ne iş yapmışız, ne iş
yapmışız? İyi bir şey yapmışız. Ben
bununla övünüyorum ve tebessüm ediyorum, gurur duyuyorum.
ŞENOL BAL (İzmir)
Ya, ne var övünecek bunda?
HALİDE İNCEKARA
(Devamla) Siz de olduğunuz yerlerden hiç rahatsız olmayın.
Sizler de muhalefet yaparak daha iyi olması için katkıda
bulunuyorsunuz fakat birazcık insaf lazım, birazcık görmek
lazım.
ŞENOL BAL (İzmir)
Kurumsallaştırın bir kere ilk önce.
HALİDE İNCEKARA
(Devamla) Ben karşınızda 2011 bütçe görüşmelerinde Sosyal
Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumunu sizlerle paylaşacağım.
Rakamlar vermişler arkadaşlar ama rakamlara boğmayayım
sizi. Hangi rakama baksam binlerce sayı artmış. Oranlara
bakıyorum yüzde binlerle ifade ediliyor. Yani şimdi bu yüzde binlerle
artışları sizlerle paylaşarak sizleri daha zor durumda
bırakmayayım istiyorum.
Peki, yeter mi? Yetmez.
PERVİN BULDAN
(Iğdır) Gözaltılar, zamlar, ölümler, işkenceler, hepsinde
artış var.
HALİDE İNCEKARA
(Devamla) Çünkü kim ki Yaptığım yetti., kim ki der ki
Yaptığım bitti., kendisini inkâr etmiş olur.
SHÇEK daha önce sadece
ihtiyaç sahibi çocuklarımıza bakarken,
yaşlılarımıza bakarken, ailelere yardım ederken 5395
sayılı Çocuk Koruma Kanunundan sonra sorumluluk alanları daha
da çok arttı. Bütçe rakamlarını artırabiliriz, daha çok
para verebiliriz fakat Kurumun en büyük eksikliği kabul edelim ki
yetişmiş eleman eksikliğidir.
Gelişen ihtiyaçları
öngöremeyen YÖKün, daha önceden ihtiyaç olabilecek alanlarda fakülte
hazırlığına girmemesi ve bu çalışmanın yine
bizim dönemimizde SHÇEK yöneticileri ve sayın
bakanlarımızın gayretiyle, YÖKle yapılan görüşmelerle
üniversiteler açılmış, bu mesleklerde eleman yetişmesi
sağlanmıştır ama bu elemanların da hayata geçmesi
nereden bakarsanız dört beş yılını alacaktır diye
düşünüyorum.
Bir de Kurumda en güzel
hizmetlerden birisi
Sizlere de tavsiye ederim, randevulu olarak gitmeyin,
randevusuz kapılarını çalın; o kurumlarda dezavantajlı
gruplarla çalışan o çalışanlara da manevi destekler verin.
Çocuklarla bir araya gelin, oturun. O yeni açılan Sevgi Evlerini,
çocukların yaşadığı ortamları görün. Eksikler
varsa paylaşalım, daha iyisini yapalım.
Sıfır-altı
yaş grubunda özellikle çocuklarımızı, yurt havasından
kurtararak ev ortamına, aile yapısı, görgü ve geleneklerini
paylaşabilecekleri, okula gittiğinde, öğretmeni para toplarken
ya da işte, yardım toplarken ona Çocuğum, sen getirme. demiyor
artık, o çocuk da cebine harçlık olarak bırakılan
zarfı öğretmenine uzatıyor.
Yalnız, dostlar,
şunu paylaşmak isterim, hep söylüyorum, çocukların sadece
sırtları üşümez, sadece karınları acıkmaz,
çocukların ruhları da üşür. Parayla, binayla her şey
tamamlanmaz. En çok ihtiyaç hissettikleri şey sevgi, güvendir ve bu
sorumluluk sadece Sosyal Hizmetler Kurumuna da ait olan bir şey
değildir. Bütün kurumların bir iş birliği içinde aileyi
yaşatmaya, bir arada tutmaya, problemlerini çözmeye yönelik
organizasyonların ve kurumlar arası diyalogların
sağlıklı bir şekilde gelişmesi gerekiyor.
Ben bu fırsatla hem
muhalefette eleştiren arkadaşlarıma, katkıda bulunanlara
hem de Değerli Bakan ve ekibine yaptığı
çalışmalardan ötürü çok teşekkür ediyorum.
Şunu söyleyeyim: Uzun
bulup kısaltmadık, geniş bulup daraltmadık. Tam tersi, dar
bulduğumuzu genişlettik, küçük bulduğumuzu büyüttük
arkadaşlar ve bununla gurur duyuyorum.
Teşekkür ederim. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederiz Sayın İncekara.
Kahramanmaraş
Milletvekili Cafer Tatlıbal.
Buyurunuz efendim. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA
CAFER TATLIBAL (Kahramanmaraş) -
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; SHÇEK bütçesi üzerinde AK PARTİ Grubu
adına söz almış bulunuyorum. Hepinize selam ve sevgiyle
saygılarımı sunuyorum.
Ülkemizde sosyal hizmetler
cumhuriyet öncesine dayanan köklü bir geçmişe sahiptir. Ailenin toplumun
temeli olduğu inancından kaynaklanan çocuklara şefkat,
yaşlılara hürmet ilkesi çerçevesinde şekillenen sosyal hizmet
kültürümüz Anayasada ifadesini bulan sosyal devlet ilkesiyle bütünleşmiştir.
Kurtuluş
Savaşının en zor zamanlarında Himaye-i Etfal Cemiyetinin
kurulmuş olduğunu unutmayalım. Cumhuriyet döneminde
değişik alanlarda sunulan sosyal hizmetler, 1983 yılında
çıkarılan 2828 sayılı Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme
Kurumu Kanunu ile tek çatı altına alınıp
birleştirilmiştir. Bununla birlikte sosyal hizmet alanı
çocuklarla sınırlı da değildir. AK PARTİ 2002
yılı sonunda iktidara geldiğinde Aile ve Sosyal Araştırmalar
ile Kadının Statüsü ve Sorunları Genel Müdürlükleri ve Özürlüler
İdaresinin kuruluşunu düzenleyen kanun hükmünde kararnameleri Anayasa
Mahkemesi tarafından iptal edildiğinden bu kuruluşlar âdeta
ölüme terk edilmişti. Öncelikle, bunların kuruluş kanunları
çıkartılarak sosyal hizmetler alanında kaos ortadan
kaldırılmıştır. Faaliyetlerini
Başbakanlığa bağlı olarak sürdüren Sosyal Hizmetler ve
Çocuk Esirgeme Kurumunun öncelikli ve özellikli hizmet alanı korunmaya
muhtaç çocuklardır.
2000li yıllarla
birlikte korunmaya muhtaç çocuklara yönelik sosyal hizmet
anlayışında yeni fikir ve yaklaşımlara ihtiyaç
olduğu görülmüştür. Çünkü toplumlar sokak çocukları, suça itilen
çocuklar, çocuk istismarı, çocuğa yönelik şiddet gibi
geçmişte pek de bilinmeyen yepyeni olgularla yüzleşmek zorunda
kalmıştır.
Diğer taraftan, kamu
yönetiminde yeni arayışlar, Kurumun hizmetlerine ilişkin olarak
toplumdan yükselen eleştiriler, akademik çevre yanında medyanın
da çocuk sorunlarına gösterdiği yakın ilgi AK PARTİ
hükûmetleri için uyarıcı ve yol gösterici olmuş. Nitekim göreve
gelir gelmez, bu tespitlerden hareketle, çok yönlü çözümler gözeten dinamik bir
icraat içine girilmiştir.
Öncelikle, sosyal hizmetlerin
hangi alanında olursa olsun dünyadaki değişik uygulama örnekleri
mercek altına alınmıştır. Tek bir modele
bağlı hizmet sunumunun sürdürülmediği görülmüştür.
Örneğin, bazı Avrupa ülkelerinde hizmetlerin tümüne yakını
kilise ve belediyeler tarafından yürütülmekte, temel eğitimden sonra
askerlik yapmak istemeyenler sosyal hizmetler alanında hizmetle askerliklerini
bitirebilmektedirler.
Kurumda bakılan bir
çocuk için maliyetin yaklaşık 700 TL olduğunun tespit edilmesi
üzerine evde bakım ve ayni, nakdi yardım yapılması,
ailelerin desteklenmesi, evlat edindirme, koruyucu aile, ev tipi bakım
gibi hizmet modelleri hayata geçirilmiştir. Huzurevlerinin sayısı
artırılmış, yaşlıların sosyal hayata
katılmasını gözeten yaşlı danışma merkezleri
uygulamaları başlatılmıştır.
SHÇEK Genel Müdürlüğüne
karşı kamuoyunun sarsılan güveni olumlu uygulamalarla yeniden
tesis edilmiştir. 2004 yılında ülkemizde ilk defa Sosyal Hizmet
Şûrası yapılmış, bu şûrada yüzlerce bildiri
tartışılmıştır.
Sosyal Hizmetler
Danışma Kurulu tarafından eğitimli sosyal hizmet
personeline duyulan ihtiyaç nedeniyle yapılan girişimler sonucunda,
sosyal hizmetler yüksekokulu, fizyoterapist yetiştiren okul
sayılarının artırılması için tavsiye kararı
alınmıştır. Kurum personelinin uygun ortamlarda hizmet
vermesi, sosyal imkân ve tesislerden azami ölçüde yararlanması, özlük
haklarının iyileştirilmesine yönelik çalışmalar da
özenle sürdürülmektedir. Çocuk, kadın ve özürlülerle ilgili
uluslararası çalışmalara aktif bir şekilde iştirak
edilmiş, bu konudaki uluslararası sözleşmelerin bir an önce iç
hukukumuzun bir parçası hâline gelmesi için önemli çabalar sarf
edilmiştir. Öngörülü bir yaklaşımla ve Kurumun hiçbir zaman
hizmet ihtiyacının gerisinde kalmaması ilkesinden hareketle
bütçe de her yıl düzenli olarak artırılmıştır.
Elbette ki belirtilen
hizmetlerde takip edilmesi gereken en doğru yol, önleyici ve koruyucu
hizmetlerle aile ve çocuğun destelenerek ailenin parçalanmasının
önlenmesine, çocukların mümkün olduğu ölçüde aile ortamından
koparılmamasına öncelik verilmiştir. Koruyucu, önleyici ve
eğitici hizmetler her geçen gün yaygınlaştırılmaktadır.
Hizmetlerde birinci öncelik,
sosyal hizmete ihtiyaç duyan bireye ulaşabilmek ve onun yoksunluğunu
gidermektir. Bireye kimin ulaştığından çok, hizmetin
içeriği, kalitesi, sunuluş biçimi, bireye
sağladığı tatmin ve uyandırdığı memnuniyete
bakıyoruz. Hükûmetimizin, önce insan onuru ve insanca yaşama için
hizmet sevdası doğrultusunda
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
CAFER TATLIBAL (Devamla) -
SHÇKın 2011 yılı bütçesinin hayırlara vesile
olmasını diler, teşekkür ederim. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ediyoruz Sayın Tatlıbal.
İstanbul Milletvekili
Lokman Ayva. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Buyurunuz Sayın Ayva.
AK PARTİ GRUBU ADINA
LOKMAN AYVA (İstanbul) - Sayın
Başkanım, aziz milletimin kıymetli vekilleri; yüreğimden
gelerek hepinizi sevgi ve saygıyla selamlıyorum. (Alkışlar)
Efendim, malumunuz, Lokman
konuşsa konuşsa Özürlüler İdaresi bütçesinde konuşur.
Bankacılık üzerine konuşacak hâlimiz yok ya! Şimdi, zaman
zaman konuşmalarında birtakım değerli arkadaşlarımız,
büyüklerimiz veya sivil toplum kuruluşu temsilcileri diyorlar ki:
Özürlülere yardım etmek lazım, destek olmak lazım; yarın
bir gün, Allah korusun, biz de özürlü olabiliriz. Ben Kuvvetli bir kadın
hakları savunucusuyum. diyorum; yarın bir gün kadın olurum diye
mi yapıyorum bu işi? (Alkışlar)
Şimdi, Halide
Hanım, salondan katkıda bulunan arkadaşımıza Bu
hizmetleri görmek lazım, kıymetini bilmek için. dedi. Ben de diyorum
ki: Özürlülere verilen hizmetlerin kıymetini bilmek için görmemek
lazım. (Alkışlar)
Şimdi, efendim, ben,
Türkiye Cumhuriyetinin bütün vatandaşlarıyla, ülkesiyle, devletiyle
iftihar ediyorum. Türkiye Büyük Millet Meclisimizle iftihar ediyorum.
Hükûmetimizle, Başbakanımızla, bakanlarımızla, kamu
yöneticisi ve kamuda çalışan görevli arkadaşlarımızla,
sivil toplum kuruluşu ve özel sektör, herkesle Türkiyede bir özürlü
olarak iftihar ediyorum, çok teşekkür ediyorum.
RIDVAN YALÇIN (Ordu)
Muhalefeti unutma Lokman Bey.
LOKMAN AYVA (Devamla) Bütün
Türkiye Büyük Millet Meclisini, muhalefet, iktidar, hepsini kastederek
söylüyorum, çalışanları, uzmanları dâhil olmak üzere. Bütün
partilerimizden çok memnunuz, çok teşekkür ediyorum. Çünkü temel bir insan
hakkı meselesi olan özürlülerle ilgili hak ve hukuku benim de içinde
bulunduğum son sekiz yılda inanılmaz bir hâle getirdiniz. Ne
yaptı hükûmetler? İlk başta ben 2001de, 2002de şöyle
düşünüyordum: Türkiye, muhalefeti, iktidarı, Hükûmetiyle, Meclisiyle
çatlasa da patlasa da 100 birimlik işin ancak 10 birimini yapar diye
düşünüyordum ama bugün görüyoruz ki, hamdolsun, 100 birimlik işin en
zor olan yüzde 10unu bırakın, yüzde 20-30unu yapmış. Bu,
bizim için, hepimiz için bir iftihar vesilesidir. Yani hep beraber
insanımızın, en zor durumda olanın kıymetini
biliyoruz, onun da başkasından ayrılmaz olduğunu fark
ediyoruz ve diyoruz ki: Sen de herkes kadar bizim için vazgeçilmezsin,
kıymetlisin. mesajı veriyoruz. Bu, insanlık için iftihar
edilecek bir durumdur ve Türkiye uluslararası standartlarda da bunu
başarmıştır. Yüz binlerce kardeşimin ailesi
baktığı için bakım desteği alıyor. Bunu buradan
beraber Hükûmetimizin organizasyonuyla yaptık. 490 binden fazla
kardeşim özürlü maaşı alıyor,
harçlığını buradan alabiliyor yine milletimizin
verdiği vergilerlerle. Yine, yüz binlerce kardeşim okula gidebiliyor,
eğitim alabiliyor rehabilitasyon merkezinden okuluna kadar her şeye.
Şimdi,
bakınız, sosyal hayata katılımla ilgili bir rakam vereyim:
2 bin civarındaydı bundan on sene önce özürlü lisanslı sporcu
sayısı, şu anda 25 bini geçti.
Evet, Türkiye, büyük
işler yaptı değerli arkadaşlar. Ben, bundan sonra da önemli
işler yapacağından adımdan daha fazla eminim. Şimdi,
Türkiye'nin buna benzer çok hizmetleri var, benim burada saymam mümkün değil.
Bunun için, ozida.gov.tr İnternet sitesinden, lokmanayva.netten veya 444
6000 numaralı telefondan vatandaşlarımız da çok
detaylı şeyleri öğrenebilirler. Reklam olsun diye
BAŞKAN Son bir dakika
Sayın Ayva.
LOKMAN AYVA (Devamla) Fakat
Çalışma Bakanlığımızın bu güzelliklere gölge
düşüren bir önergesi oldu. Benim, yüce heyetinizin, her zaman olduğu
gibi, Hükûmetimizle beraber, Türkiye Cumhuriyetinde özürlüler aleyhine
dışlayıcı, ayrımcı maddeler
geçirmeyeceğinize karşı inancım sonsuzdur.
Tekrar, emeği geçen,
hizmeti geçen herkese çok çok teşekkür ediyor, hepinizle iftihar ediyorum.
Sağ olun, var olun. (Alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ediyoruz Sayın Ayva.
Gaziantep Milletvekili Özlem
Müftüoğlu.
Buyurunuz Sayın
Müftüoğlu. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA
ÖZLEM MÜFTÜOĞLU (Gaziantep) Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; Başbakanlık Aile ve Sosyal Araştırmalar
Genel Müdürlüğü bütçesi üzerinde, Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu
adına söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Sayın Başkan,
sayın milletvekilleri; aile, birey ve toplum hayatı için zorunludur.
Aile, her çağın ve her toplumun en temel sosyal bir kurumu olarak
neslin devamı, çocukların bakımı ve yetiştirilmesi,
yeni nesillere kültürel kimliğin, dinî ve ahlaki değerlerin
kazandırılması, tarihsel ve toplumsal bilincin
aktarılması; sevgi, saygı ve hoşgörü esasına dayanan
tutum ve değerlerin yerleştirilmesi gibi temel fonksiyonları
üstlenerek varlığını sürdürmektedir. Dünyada geçirilen
tecrübeler göstermiştir ki, çocuk, genç, kadın, erkek,
yaşlı, özürlü, her bireyin ihtiyaçlarının en iyi cevap
bulduğu yer ailedir. Aile Türk toplumunun temelidir. Bizler insan olarak
sevgi, saygı, hoşgörü, özveri, sadakat, paylaşma ve
sorumluluklarımızı ailemizden alır ve kazanırız.
Sahip olduğumuz aile değerleri millî birlik ve beraberliğimizin
en önemli teminatıdır. Anayasamızın 41inci maddesinde yer
alan Aile, Türk toplumunun temelidir
ifadesi önemli bir yükümlülüğü
tarif etmekle birlikte çarpıcı bir toplumsal gerçeği de işaret
etmektedir. Aileyi korumak ve güçlendirmek için gereken tedbirleri almak ve
teşkilatı kurmak Anayasamızın amir hükümleri arasında
yer almaktadır. Kalkınma planlarında da aileye gereken önem
verilmiş, ailenin korunması ve güçlendirilmesi, aile fertleri
arasındaki bağlılık ve dayanışmayı
geliştirici ve özendirici politikalara ağırlık verilmesi
vurgulanmıştır.
Sayın Başkan,
sayın milletvekilleri; Türk toplumunun tarih boyunca güçlü aile
değerlerine yaslanarak gerçekleştirdiği yükselişi sürdürmek
için aile merkezli politikalara öncelik verilmesinin gerekliliği
bilinciyle 1989 yılında Aile Araştırma Kurumunun
kurulması, aile konusunun sosyal politikalar açısından merkezî
önemini de ortaya koymuştur. Geçen zaman zarfında çeşitli hukuki
sorunlar yaşayan kurumla ilgili Hükûmetimiz önemli bir adım atarak 13
Kasım 2004 tarihinde 5256 sayılı Yasa ile Başbakanlık
Aile ve Sosyal Araştırmalar Genel Müdürlüğü olarak yeniden yasal
statüye kavuşturulmuştur. Genel Müdürlüğümüz, ülkemiz sosyal
sorunlarının tespiti ve çözümü ile Türk ailesinin bütünlüğünün
korunması, güçlendirilmesi ve sosyal refahın
arttırılmasına yönelik ulusal ve uluslararası bilimsel
araştırmalar yapmak veya yaptırmak, projeler geliştirmek,
desteklemek, bunların uygulamaya konulmasını sağlamak ve
aileye yönelik millî bir politikanın oluşturulmasına yardımcı
olmak amacıyla faaliyet göstermektedir. Genel Müdürlük, misyonu
gereği önemli bir yükümlülükle karşı karşıya
bulunmaktadır. Aile odaklı çözüm politikaları oluşturmak
Genel Müdürlüğümüzün hedefidir. Çalışma esası sosyal
politikanın rasyonel, sağlıklı olarak yürütülmesi için
sahadaki sorunların bilimsel verilerle tespit edilmesi ve stratejik çözüm
yollarının hızla üretilmesi anlayışına
dayanmaktadır. Çoğunlukla uzman unvanlı altmış sekiz
personelin görev yaptığı Genel Müdürlükte, teşkilat
kanununun çıkmasıyla birlikte araştırma projelerine
hız verilmiştir.
Ülkemizde ilk defa, Genel
Müdürlüğümüz -Dünya Aile Örgütü iş birliğiyle 4-7 Aralık
2009 tarihinde İstanbulda Başbakanımız Sayın Recep
Tayyip Erdoğan ve Bakanımız Sayın Selma Aliye Kavafın
katılımlarıyla Dünya Aile Zirvesi
gerçekleştirilmiştir. Zirveye elli dört ülkeden bakanlar,
milletvekilleri, sivil toplum kuruluşları, kamu kurumları,
üniversiteler, medya ve aileleri temsilen üç yüzden fazla delege
katılarak, karşılıklı bilgi ve deneyimleri paylaşma
ve geleceğe yönelik ortak politikalar belirleme imkânı
bulmuştur. Bu bağlamda, Başbakanlık Aile ve Sosyal
Araştırmalar Genel Müdürlüğünün 2011 yılı bütçesi 7
milyon 297 bin lira olarak öngörülmüştür.
Sayın Başkan,
sayın milletvekilleri; ülkemizde şöyle bir atasözü vardır:
Ayinesi iştir kişinin, lafa bakılmaz. İşte sekiz
yıllık AK PARTİ hükûmetleri de milletine hizmetkâr olmak
düsturuyla birçok icraatlar ortaya koymuştur ve halkımızın nezdinde
bu hizmetler neticesinde takdir görmüştür ve milletimiz defalarca
oylarıyla bize destek vermiştir.
Ben, 2011 yılı
bütçemizin de, halkımıza, milletimize yönelik hizmetlere vesile
olacağı inancındayım. Bundan dolayı,
Başbakanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğana,
Bakanımıza, bakanlarımıza, milletvekillerimize ve
emeği geçen tüm bürokratlara hem kendi adıma hem milletim adına
teşekkür eder, saygılarımı sunarım. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ediyoruz Sayın Müftüoğlu.
Trabzon Milletvekili Safiye
Seymenoğlu.
Buyurunuz Sayın
Seymenoğlu. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA
SAFİYE SEYMENOĞLU (Trabzon) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 2011 mali yılı bütçe görüşmelerinde,
Kadının Statüsü Genel Müdürlüğü bütçesi üzerinde grubumuz
adına söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce Meclisi
saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri,
Kadının Statüsü Genel Müdürlüğü, ülkemiz
kadınının insan haklarının gelişmesi ve toplumsal
yaşamın tüm alanlarında tam katılımının
sağlanabilmesi için önemli gelişmeler göstermiş, özellikle de
2003 yılından bu yana gerçekleştirilen yasal düzenlemeler ile
önemli ilerlemeler kaydetmiştir.
KSGM, kuruluşundan bu
yana başta yasal çalışmalar olmak üzere görev alanı
kapsamıyla ilgili kamu kurum ve kuruluşları, yerel yönetimler,
üniversiteler, kadın konusunda çalışan sivil toplum
kuruluşları ile iş birliği çerçevesinde çok sayıda
çalışmalar yapmış, kadın erkek eşitliği
konusunda farkındalık yaratma ve duyarlılık artırmaya
yönelik önemli bir bilgi birikimi ve deneyimi oluşturmuştur.
Değerli milletvekilleri,
Kadının Statüsü Genel Müdürlüğü, Türkiyede kadınların
toplumsal fırsatlardan erkeklerle eşit biçimde
yararlanmalarının sağlanması ve kadının insan
haklarının korunması hedeflerine dönük olarak önemli bir projeyi
uygulamış, Toplumsal Cinsiyet Eşitliğinin Geliştirilmesi
Projesini yürütmüştür. İki bileşenden oluşan projenin ilk
bileşeni, Toplumsal Cinsiyet Eşitliğinin Geliştirilmesi,
Eşleştirme; ikincisi ise Kadına Yönelik Aile İçi
Şiddetle Mücadele Projesidir.
Toplumsal Cinsiyet
Eşitliğinin Geliştirilmesi, Eşleştirme Projesi
kapsamsında, diğer çalışmaların yanı sıra
toplumsal cinsiyet eşitliğinin sağlanmasına yönelik kamu
politikalarına temel teşkil etmek üzere ulusal eylem planı
hazırlanmıştır. Kadına Yönelik Aile İçi
Şiddetle Mücadele Projesi kapsamında ise farkındalık ve
duyarlılık artırıcı birçok çalışmanın
yanı sıra Aile İçi Şiddetle Mücadele El Kitabı
hazırlanmış, kadına yönelik şiddetle mücadelede erkek
katılımlı konferanslar gerçekleştirilmiştir.
Gerçekleştirilen önemli bir çalışma da Avrupa Birliği 2005 yılı
katılım öncesi mali yardım programı kapsamında finanse
edilen ve Kadının Statüsü Genel Müdürlüğünce ülke genelinde
yürütülen Türkiyede kadına yönelik aile içi şiddet
araştırmasıdır.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; bilindiği gibi Türkiye Büyük Millet Meclisi,
kadına karşı şiddetin önlenmesi konusunda gösterdiği
duyarlılık ve hassasiyetle 2005 yılında töre ve namus
cinayetleriyle kadınlara ve çocuklara yönelik şiddetin sebeplerinin
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla araştırma komisyonu kurmuştur. Komisyon
çalışmaları sonucu oluşturulan raporu takiben Çocuk ve
kadınlara yönelik şiddet hareketleri ile töre ve namus cinayetlerinin
önlenmesi için alınacak tedbirler konulu Başbakanlık Genelgesi
yürürlüğe girmiştir. Genelge ile Kadının Statüsü Genel
Müdürlüğü, kadına yönelik şiddet ve töre, namus cinayetleri
konusunda koordinatör kurum olarak belirlenmiştir. Bu çerçevede, genelgede
belirlenen sorumlu ve iş birliği kuruluşlarının
gerçekleştirdiği faaliyetler üçer aylık dönemler hâlinde
izlenerek Başbakanlığa sunulmakta, Kadına Yönelik
Şiddet İzleme Komitesi çalışmalarını Devlet
Bakanı Başkanlığında yürütmektedir.
Genelge gereğince, Genel
Müdürlük koordinasyonunda kamu kurum ve kuruluşları, üniversiteler,
sivil toplum kuruluşları, özel sektör ve yerel yönetimlerin
katılımıyla, iş birliğiyle hazırlanan kısa,
orta ve uzun vadede şiddetle kimlerle, nasıl ve nerede mücadele
edileceği sorunlarına cevap verecek Kadına Yönelik Aile İçi
Şiddetle Mücadele Ulusal Eylem Planı yürürlüğe girmiştir.
Kadına yönelik
şiddetle mücadele amacıyla kadın ve aileden sorumlu Devlet
Bakanlığı ile İçişleri Bakanlığı,
Sağlık Bakanlığı, Adalet Bakanlığı ve
Diyanetten sorumlu Devlet Bakanlığı arasında, kadına
yönelik şiddetle mücadele kapsamında hizmet içi eğitim
protokolleri imzalanmıştır.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; bugün, dünyada kadın erkek
eşitliğinin tam olarak sağlanabilmesi için kamu
kurumlarının bütçelerinin cinsiyete duyarlı bütçeleme sistemine
dönüştürülmesinin gerekli görüldüğü ve bu doğrultuda
çalışmaların yapıldığı bir süreç
yaşanmaktadır.
Ülkemizde de öncelikli gündem
maddelerinden olan kadın-erkek eşitliğinin sağlanması
konusunda çalışan ve tek ulusal mekanizma olan Kadının
Statüsü Genel Müdürlüğüne ayrılan bütçe, kurumun faaliyetlerinin
sürdürülebilirliği ve etkinliğinde önemli bir faktördür.
Değerli milletvekilleri,
2011 yılı bütçesinde Kadının Statüsü Genel Müdürlüğüne
ayrılan bütçenin kadının farkındalık ve toplum
içerisinde karar alma mekanizmalarında yerinin daha ileriye taşınması
adına olumlu sonuçlar doğuracağı inancıyla bütçenin
hayırlı olmasını diler, hepinizi saygıyla
selamlarım. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederiz Sayın Seymenoğlu.
Lehinde, Konya Milletvekili
Orhan Erdem.
Buyurunuz Sayın Erdem
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
ORHAN ERDEM (Konya)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2011 yılı
bütçesi üzerinde lehte söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle
bütçemizin ülkemize, milletimize, bugün bütçelerini müzakere ettiğimiz
kuruluşlara, bakanlıklarımıza hayırlı ve
uğurlu olmasını temenni ederim.
Bugün bütçelerini müzakere
yaptığımız bakanlıklar, insan merkezli, hani AK
PARTİnin de en önemli anlayışlarından, felsefelerinden
biri olan İnsanı yaşat ki devlet yaşasın, insanı
yücelt ki devlet yücelsin. felsefesine hizmet eden kurumları kapsamakta.
AK PARTİ, 2002 Kasımından bu yana bu konuda o kadar büyük
hizmetler yaptı ki Türkiye'nin bütçesi 5 katına çıkabildiği
hâlde bu kurumların bütçelerinin en az 10, 15, 20, 27 katına
çıktığını görüyoruz.
Bir örnek verelim: 2002
Kasımı ile 2010 yılı arasını baz alırsak
Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumunun 2002 yılında
kullandığı bütçe 121.589 lira, 2011de önerdiğimiz bütçe 3
milyon 279 bin 483 lira; 27 kat artmış. Buradan da AK PARTİnin
özürlülere, yaşlılara, düşkünlere, muhtaç olanlara ne kadar önem
verdiğini çok net görebiliyoruz. Bu örnekleri Sosyal Yardımlaşma
Vakfı için, diğer bugün görüşmelerini
yaptığımız kurumlar için de ele alabilir, değerlendirebiliriz
ama insan merkezli anlayışımızın en güzel örneği
bence buydu.
Maaş alan özürlü
sayısına baktığınızda 2002de 262.373 kişi,
2010 Eylülüne geldiğinizde 493.970 kişi. Yüzde 100 artmış.
Bugün dışarıda daha çok engellimizi marketlerde, sokaklarda
görebiliyoruz. Yeterli mi? Yetmez. Bir an önce belediyelerimiz
ulaşabilirlik konusundaki eksikleri yerine getirmeli.
İstihdama bakalım:
2002de kamu kurumlarında 6.103 kişi çalışıyordu,
2010da 21 bine çıktı. 31 bin kadroya da peyderpey alım
yapılmakta. İşçi kadrolarına baktığınızda
da aynı, diğer kriterleri ele aldığınızda da
aynı. Zaten AK PARTİnin özürlülerle ilgili politikalarında
birçok şeyle ilgili geçmiş yok, kıyas yok. Evde bakım
diye bir hizmeti var. Bugün 300 binlere dayanan mağdur insana bir asgari
ücret ödeme yapılabilmekte. Ancak, bunları görmek lazım.
Haftası içinde olduğumuz Hazreti Mevlânâ İki
parmağını gözlerine koy, bir şey göremiyorsun dünyadan. Sen
göremiyorsun diye bu âlem yok değil. diyor. İnşallah herkes
bunu görmeye çalışıp Doğrulara doğru, eksikleri de
giderelim. şekliyle muhalefet yapmalıdır. Yine Hazreti Mevlânâ
Kalbi ve gözü bir olmayan insanın yüz tane dili olsa o dilsiz. der.
Gerçekten gözümüzle, gönlümüzle bunu görmemiz gerekiyor.
Ben, gerçekten, bugüne kadar
görev alan devlet bakanlarımıza, başta
Başbakanımıza, kurum çalışanlarına çok
teşekkür ediyorum. 2011 yılının 2010dan daha iyi
olacağına eminim.
Ve AK PARTİ bütçelerinde
lehte konuşmak kadar kolay bir şey olmadığını da
biliyorum. Çok şükür bu İktidarla bu dönem milletvekiliyiz. Bu büyük
hizmetlerde bir nebze olsun bizlerin de katkısı olduğunu
düşünüyorum. Bugüne kadar bu işleri hep birlikte yaptık. Ben de,
sizlerin bu anlayışla yaptıklarınızı kutluyor,
teşekkür ediyorum.
Tekrar 2011 yılı
bütçemizin ülkemize hayırlı olmasını diliyor, hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ediyoruz Sayın Erdem.
Hükûmet adına ilk söz
Devlet Bakanı Hayati Yazıcıya aittir.
Buyurunuz Sayın
Yazıcı. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
DEVLET BAKANI HAYATİ
YAZICI (İstanbul) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Bakanlığıma bağlı Gümrük
Müsteşarlığı, Devlet Personel
Başkanlığı, Sosyal Yardımlaşma ve
Dayanışma Genel Müdürlüğünün bütçeleriyle alakalı görüşlerimi
ifade etmek üzere söz almış bulunuyorum. Yüce heyeti saygıyla
selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri,
önce bütçelerimizin, Bakanlığıma bağlı bütçelerin daha
reel, daha gerçekçi
Faaliyetlerimize ilişkin eleştiri, öneri yapmak
suretiyle katkı veren bütün milletvekillerine konuşmamın
başında teşekkür ediyorum ve gene konuşmamın
başında, bütçeleri değerlendirmek üzere söz alan
milletvekillerimizce bazı eleştiriler, bazı sorular
yöneltilmişti, öncelikle o konular üzerinde durmak istiyorum.
Sayın Akatın
buradaki beyanında, yapılan yardımların bir sadaka
mantığı içerisinde yapıldığına ilişkin
vurgu yer aldı. Bu birkaç yıldır tekrarlanıyor. Bizim
yardımlarımızın bir plan dâhilinde, bir proje dâhilinde ve
çok değişik kurumların katılımıyla kanunlar ve
ikincil düzenlemeler çerçevesinde yapıldığını herkes
biliyor ve bu yardımlar son derece şeffaf bir biçimde yapılıyor
ve özellikle 2003 yılından bu yana gerçekten sosyal
yardımların, fonun kuruluş amacı doğrultusunda, hiçbir
yere aktarılmasına fırsat vermeden, tamamen sosyal güvenceden
yoksun insanlarımıza gerek coğrafya olarak gerekse felsefi
düşünce, etnik mensubiyet itibarıyla hiçbir ayrım yapmadan,
insan olmasından kaynaklanan özellikleri dikkate almak suretiyle, muhtaç
vatandaşlarımıza adil bir şekilde erişimini
sağlamak üzere çalışmaları sürdürüyoruz. Detaylara inecek
değilim.
BENGİ YILDIZ (Batman)
Objektif kriterler var mı Sayın Bakanım?
DEVLET BAKANI HAYATİ
YAZICI (Devamla) Ama bir örnek vermek isterim. Bakın, biz, yoksullukla
ilgili bütün kamu kuruluşlarının yaptığı
çalışmaları da içeren
Çünkü sosyal politikaları çok spesifik
olarak Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Genel Müdürlüğü
icra ediyor. Ama bunun yanında bugün bütçeleri görüşülmekte olan
SHÇEK, Özürlüler İdaresi, Sağlık Bakanlığı,
Çalışma Bakanlığı hatta Bayındırlık
Bakanlığı ve evet, Afet ve Acil İşler
Başkanlığı, TOKİ
gibi kamu idareleri de birçok sosyal politika yürütmektedir. Bütün
bunları dikkate almak suretiyle oluşturduğumuz haritada,
Diyarbakırda -yaptığımız total yardımları
kişi başına dağılım hesabıyla
yaptığımızda- kişi başına 798,33 TL
yardım yapıldığı bu kayıtlarda mevcut.
AYLA AKAT ATA (Batman)
Sayın Bakanım, yapılan yardımlar gerçekten yardıma
muhtaç insanlara parayla satılıyor.
DEVLET BAKANI HAYATİ
YAZICI (Devamla) Bu kayıtlarda mevcut.
İkinci olarak Sayın
Lâtifoğlu, burada özellikle, Trabzon Milletvekili olması
dolayısıyla çay üzerinde durdu, kendi takdirleri. Ama gördüm ki
konuşmalarında esas veriler tamamen yanlış. Bilmiyorum
Beyefendi burada mı, Sayın Lâtifoğlu? (MHP
sıralarından Burada, burada sesleri)
SÜLEYMAN LÂTİF
YUNUSOĞLU (Trabzon) Buradayım.
DEVLET BAKANI HAYATİ
YAZICI (Devamla) Bakın şimdi 50 bin ton çay girmekte diyorsunuz,
böyle bir şey mümkün değil. Türkiye'nin çay üretimi belli, kişi
başına tüketim miktarı belli, ithaline izin verilen çay
miktarı belli. Dolayısıyla, 50 bin ton çayın bu anlamda
Türkiyeye girmesi mümkün değil. Kaçak olarak yakalanan çay miktarı
235 tondur şu gün itibarıyla. Bunu ifade ediyorum.
SÜLEYMAN LÂTİF
YUNUSOĞLU (Trabzon) Yakalanmayanları ifade etmeye
çalıştık efendim.
DEVLET BAKANI HAYATİ
YAZICI (Devamla) Konuşmamın başını dinlerseniz
anlayacaksınız, bu bir muhakeme işi. Bakın, Türkiyede
ÇAYKURun ürettiği çay belli, 105 bin ton, özel sektörün ürettiği
belli, 105 bin ton; 210 bin ton eder. Türkiyede yaklaşık 2,9
kilogram kişi başına çay tüketimi var. 70 milyonla
çarptığınız zaman 210 bin ton eder.
BEYTULLAH ASİL
(Eskişehir) O resmî rakam efendim. İfade edilen, kaçak.
DEVLET BAKANI HAYATİ
YAZICI (Devamla) 210 bin ton eder, ben rakamları size veririm. Burada
tartışmaya girecek değilim.
Devam ediyorum ve yine
Sayın Lâtifoğlu diyor ki
SÜLEYMAN LÂTİF
YUNUSOĞLU (Trabzon) Yunusoğlu
DEVLET BAKANI HAYATİ
YAZICI (Devamla) Kişi beraberinde 15 kilogram çay getirilmektedir.
diyorsunuz ve öneriyorsunuz, Bunu 3 kilograma indirelim. diyorsunuz. Biz kaç
yıldır, kişi beraberinde getirilecek çay miktarını 1
kiloya indirmişiz
SÜLEYMAN LÂTİF
YUNUSOĞLU (Trabzon) Teşekkür ederim.
DEVLET BAKANI HAYATİ
YAZICI (Devamla)
1 kilo
Kaç yıldır böyle uyguluyoruz ve ben
geçtiğimiz pazar günü Haburdaydım.
AKİF AKKUŞ (Mersin)
Kaçak çay nereden geliyor Sayın
Bakanım? Her yerde kaçak çay satılıyor.
DEVLET BAKANI HAYATİ
YAZICI (Devamla) Orada da denetlemelerde bulundum. Kişi
başına, yolcu, üç günde bir ancak 1 kilogram çay getirebilir.
KÜRŞAT ATILGAN (Adana)
Sayın Bakan, kaçak çaylar nasıl satılıyor?
DEVLET BAKANI HAYATİ
YAZICI (Devamla) Yine devam ediyor Sayın Yunusoğlu, diyor ki:
Uzmanlarla ilgili torba kanunda bir düzenleme var, bu geri çekildi, haberiniz
var mı? Benim Bakanlığımla ilgili her şeyden haberim
var, arkamda da cereyan etse haberim var, görürüm. Evet, uzmanlarla ilgili bir
düzenleme yaptık. Torba kanunda var ama kurul üyeleri, uzmanlarla ilgili
düzenlemenin birçok kanunda değişiklik gerektirdiğinden madde
türeteceği, madde sayısının da 50-60a
ulaşacağı şeklindeki gerekçeler dolayısıyla torba
kanundan bunu geri çekiyoruz ama bu düzenlemeyi daha da genişleterek
gerçekleştireceğiz.
Gene diyorsunuz ki: Gümrükte
meslekte yükselme sınavı kaç yıldır yapılmıyor.
Aralık 2009 tarihinde Gümrükte meslekte yükselme sınavı yapıldı
ve bu sınavda kazananlar şef ve müdür seviyesine yükseltildi. 40
kişi müdür, 15 müdür yardımcısı, 40 bölge amiri ve
kısım amiri, 26 şef bu sınavda kazanmış ve
statüleri değişmiştir.
İstanbul Başmüdürü
hakkında soruşturma
diyorsunuz. Daha önceki yıllarda,
İstanbul Başmüdürümüz dâhil, mal varlığıyla
alakalı bir soruşturma başlatılmış,
sonuçlanmış 2004 yılında, dolayısıyla
İstanbul Başmüdürüne atfı söz konusu olabilecek bir suçlama
unsuruna rastlanmamıştır.
Bir tekstil firmasından
söz ediyorsunuz. Diyorsunuz ki: Dâhilde işleme rejimi kapsamında
getirdiği tekstil ürününü, yangın çıkmış olması
dolayısıyla ihraç etmediği
Bundan bilginiz var mı? Bundan
da bilgim var ve bu konuyu soruşturma talimatı verdim. Mahkemenin
bilirkişi raporu olmasına rağmen, Burada yangın
çıktı, bu kadar ürün yandı. şeklinde mahkeme tespiti
olmasına rağmen, yeniden soruşturma talimatı verdim. Bugün
yarın raporu bekliyorum ve takip ediyorum.
Evet, değerli
arkadaşlar, Gümrük Müsteşarlığı gerçekten Türk kamu
idaresi içerisinde önemli işlev icra eden kamu idarelerimizden bir tanesi
ve biz 149 yıl geçmişi olan Gümrük
Müsteşarlığını hem altyapı olarak hem insan
donanımı ve yetilerini geliştirmesi açısından ve hem
de işlemlerin sürat ve kolaylığı açısından büyük
ölçüde modernize etmiş durumdayız. Gümrük
kapılarımızı gerçekten çağdaş anlayışla
yeniliyoruz. Her defasında belki örnek veriyorum; görmediyseniz,
Kapıkule Gümrük Kapısını lütfen gidin görün, gezin.
Türkiyeye yakışır, modern bir gümrük kapısını
çok kısa zamanda inşa ettik, ticaret erbabımızın
hizmetine sunduk.
Gümrüğün faaliyetlerini
iki başlık altında toplamak mümkün. Bir tanesi, işlemleri
kolaylaştıracaksınız, basitleştireceksiniz çünkü
ticaret erbabı çok seri şekilde ürününün muhatabına erişimini
sağlayacak ki, rekabet etme şansı olsun ama bunun yanında,
bunun kadar önemli bir işlevi de, her türlü kaçağı
önleyeceksiniz. Uyuşturucu kaçağı, insan kaçağı, ürün
kaçağı; ne gelirse kaçak olarak aklınıza, bunları
önleyeceksiniz. İşte bu çerçevede biz gümrüklerimizi teknik araç ve
gereçlerle de modernize ediyoruz. Teknolojiyi en yoğun, en etkin
şekilde kullanan kurum hâline getirdik. Sınırlı insan
kaynağımızı bu teknik araç ve gereçlerle takviye ederek
hizmet kalitesini artırmış bulunuyoruz.
Hukuksal
altyapımızı tamamladık, teşkilat kanunumuz hariç.
Gerçekten, gümrükte 5911 sayılı Kanunla -bu sizlerin de
desteğiyle- mevzuat altyapısını tamamladık.
Yaptığımız bu düzenlemeyle Türkiye gümrük bölgesine gelen
eşya için özet beyanın eşyanın gelişinden önce
verilmesine imkân sağlamak suretiyle hem risk değerlendirmesini daha
etkin yapabiliyoruz hem de ürünlerin daha seri şekilde gümrükten
geçişiyle tüketiciye erişimini gerçekleştirmiş oluyoruz.
Yetkilendirilmiş gümrük
müşavirliği ve beyan esasını başlattık. Bu,
gümrükte önemli bir yenilik; bu, çağdaş bir perspektifle ortaya
konmuş bir yaklaşım biçimi. Avrupa ülkelerinin
tamamını kapsayan, Ortak Transit olarak adlandırılan
transit taşıma sistemine ilişkin hukuki çerçeveyi oluşturduk,
fikrî mülkiyet hakları da dâhil olmak üzere birçok alanda Avrupa
Birliği müktesebatına uyumu gerçekleştirmiş bulunuyoruz.
Değerli milletvekilleri,
Gümrük Müsteşarlığı, gerçekten, e-Dönüşüm Türkiye
Projesini başarıyla uygulayan kamu idarelerinden bir tanesi.
İnşallah yakın zamanda insansız ve kâğıtsız
gümrük işlemlerini hayata geçirir hâle geleceğiz. Deneme
uygulamalarını başlattık.
Risk değerlendirme
birimi oluşturduk gümrükte. Daha önceki yıllarda Gümrük
Müsteşarlığının değişik genel müdürlükleri
bünyesinde bulunan ama verimli çalışmadığını
gördüğümüz risk birimlerini topladık, bir daire
başkanlığı şeklinde Risk değerlendirme birimi
oluşturduk. Bakın, kırmızı hat, sarı hat,
yeşil hat uygulamaları var. Eminim ki size tanıdıklarınız
bazı yakınmalarda bulunuyordur. Bir ürünün kırmızı
hatta düşüp düşmemesi o ürünle ilgili işlemin
yapıldığı gümrük idaresinin takdirinde değil, bu
değerlendirmeleri otomatik olarak merkez yapmaktadır. Oradaki
memurun, o ürünün, o iletinin, o gönderinin, kırmızı, yeşil
hat vesaire düşüp düşmeyeceğini takdir edemez, öyle bir yetkisi
yok. Bu tespiti, bu saptamayı merkezden risk birimi yapar ve hangi memurun
kırmızı hatta düşen işlemle ilgili faaliyeti
yürüteceğini de merkez tayin eder. Dolayısıyla bu kadar hassas
davranmak suretiyle daha önceki yıllarda gümrüklere hâkim olan etik kurallarına
aykırı davranışları da hemen hemen
sonlandırmış bulunuyoruz. Bana gelmiyor, gelince de üzerine
sıfır toleransla gidiyorum ama size erişen varsa onları da
bilmek isterim.
Değerli arkadaşlar,
gümrükle ilgili söyleyeceğim çok şey var ama görüyorum ki altı
dakikam kalmış. Tabii, çok önemli bir genel müdürlüğümüz de
Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Genel Müdürlüğü. Biz
yapamayacağımız hiçbir şeyi söylemedik ama ne söylediysek
de onu yaptık, unutmadık, seçim meydanlarında
bırakmadık. Ne dedik? Sessiz yığınların sesi,
kimsesizlerin kimi olacağız. dedik. Öyle yaptık, öyle
davranıyoruz.
Bakın, dünyada 1,5
milyar insan günlük 1 doların altında gelirle yaşıyor ve 1
milyar insan temiz suya erişmekten yoksun. Demin bir arkadaşım
söz etti ama Türkiyede günlük 1 doların altında bir parayla geçinmek
zorunda olan bir birey kalmamıştır. Bunu biz sağladık
ve İktidarımızda Fon kaynaklarını sadece bu amaçla
kullanıyoruz. Demin de ifade ettim. Buna itiraz ederseniz dosya
yanımda var. Geçmiş dönemlerde Başbakan, Başbakan
Yardımcısı olarak arkadaşlarımızın olur
verdiği, bu Fondan başka fasıllara aktarmaya olur verdikleri
uygulamaları var. Dolayısıyla bunu bilmenizi özellikle istirham
ediyorum. Biz 1 kuruşu dahi, Sosyal Yardımlaşma
Dayanışma Fonunun 1 kuruşunu dahi başka hiçbir fasıla
aktarmıyoruz. Tamamen sosyal güvenceden yoksun
vatandaşlarımızın ihtiyaçlarına tahsis ve teksif
etmiş bulunmaktayız.
Önemli bir sosyal politika
olarak proje destek oranlarını artırdık. İktidara
geldiğimizde, emaneti aldığımızda bu Fonun kaynaklarının
yüzde 1,5u proje desteklerine tahsis ediliyordu ve biz bunu bugün yüzde 20
seviyelerine çıkardık.
Amacımız, insana
sadece gıda vermek, açlığını gidermek değil,
iş kurmasını sağlamak, geleceğini kendi
çalışmasıyla garanti ettirmek ve böylece hem yoksul
vatandaşlarımız iş sahibi oluyor, öte yandan da Sosyal
Yardımlaşma Dayanışma Genel Müdürlüğünün muhatap
kitlesi azalıyor. Böyle bir politika izliyoruz ve bu
politikalarımız çerçevesinde yedi yıldır
çocuklarımızın kitaplarını sıraların
üzerinde teslim ediyoruz. Bu, çok çağdaş bir yaklaşım. Hani
eleştiriyorlar belki, eleştiren arkadaşımız oldu,
Niye burada zenginlere de veriyorsunuz? Ee çocuk, çocukların
arasında zengin fakir ayrımı yapamayız. Bütün
çocukları ayırt etmeksizin masalarının üzerinde teslim
ediyoruz.
Biz sadece sosyal
politikaları gıda yoksunluğunu esas alarak yürütmüyoruz,
eğitimsizliği ve elbette ki istihdam güçlüğündeki sorunları
da dikkate almak suretiyle bu perspektif içerisinde bir sosyal politika
yürütüyoruz. İşte bu kapsamda şartlı eğitim yardımı
da özgün uygulamalarımızdan bir tanesi ve bu uygulamamız
çerçevesinde Türkiyede 2 milyon çocuk bu projeden faydalanmakta ve bu çocuklar
eğitimlerini okula gitmek suretiyle anneleri hesabına
yatırılan paralarla sürdürmektedirler.
Diğer bir faaliyetimiz,
barınma yardımları. Anadolunun çok değişik
yörelerinde gerçekten sağlık koşullarından uzak,
çatılarda yaşayan insanlarımız var, tuvaleti,
mutfağı, yatak odası bir arada yaşamak zorunda olan
insanlarımız var. Bunlara el attık. Bir taraftan Sosyal
Yardımlaşma ve Dayanışma Genel Müdürlüğü vakıflar
aracılığıyla, bu gibi vatandaşlarımızın
sorunlarını gidermek için projelerini uygularken, öte yandan
TOKİyle birlikte sosyal konut üretimine başlamış
bulunuyoruz ve hedefimiz ilk etapta 50 bin konut. Bu projemizin 928 konutunu
Eskişehirde bitirdik. İnşallah anahtar dağıtım
töreni yapacağız, uygun olan arkadaşlarımı, mümkünse
hepinizi bekliyoruz. Gerçekten buralara zaman ayırın, bu törenlere
gelin. Gelirseniz bize sinerji verirsiniz, daha fazla
çalışırız, sizlerden de güç almış oluruz.
Değerli milletvekilleri,
son olarak, Devlet Personel Başkanlığının
faaliyetlerinden söz etmek istiyorum. Gerçekten, Devlet Personel
Başkanlığı, Türkiye'nin kamu idaresi uygulamaları
bakımından yüklenen işlev itibarıyla en özgün kurumlardan
bir tanesi. Kamuda çalışanların bütününün envanterinin
tutulduğu, meslekte yükselme standartlarının belirlendiği,
mevzuat düzenlemelerinin genel düzenlemelere uygunluğu açısından
görüş bildiren önemli kurumlarımızdan bir tanesi.
İnşallah bu kurumu da, kuruluş yasasında öngörüldüğü
şekilde, en etkin hâle getirme çalışmamızı
sürdürüyoruz ve bu kararlılığımız devam ediyor. Bu
çerçevede, memurlarımızın mali ve sosyal haklarının
belirlenmesi noktasında yürüttüğümüz müzakereleri izlediniz. Burada
bir arkadaşım bunu da eleştirdi. Niye Anayasa
değişikliği yaptığınız hâlde, yasada
değişiklik yaparak sözleşme süresini geçmediniz de toplu
görüşme yöntemiyle belirlediniz? dedi. Anayasa değişmeden yasa
çıkar mı? Bekledik 12 Eylülü. Milletimiz de Anayasa
değişikliğini onayladı ve Anayasanın 53 ve 128nci
maddelerinde gerçekleşen düzenlemeleri dikkate almak suretiyle
inşallah 2012 yılı mali ve sosyal hakları yasal
değişikliğini de hazırlamış bulunuyoruz.
Gerçekleştirdiğimiz takdirde, 2012 yılında kamu
görevlilerinin mali ve sosyal haklarını toplu sözleşme yöntemi
uygulamak suretiyle hayata geçireceğiz. Bu, görevimiz ve bu görevi yapma
konusunda da bizim kararlılığımız devam ediyor.
Bütün mesai
arkadaşlarıma, Gümrükte, Sosyal Yardımlaşmada ve Personel
Başkanlığında çalışmalarımıza emek
veren arkadaşlarımızın hepsine teşekkür ediyorum,
sizleri de saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ediyoruz Sayın Yazıcı.
Hükûmet adına Devlet
Bakanı Selma Aliye Kavaf.
Buyurunuz Sayın Kavaf.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
DEVLET BAKANI SELMA
ALİYE KAVAF (Denizli) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 2011 mali yılı bütçe görüşmeleri çerçevesinde
Bakanlığıma bağlı kuruluşların bütçelerini
görüşüyoruz. Bu çerçevede öncelikle sayın konuşmacıların,
benden önceki hatiplerin bana yöneltmiş olduğu bir kısım
sorulara cevap vererek konuşmama başlamak istiyorum.
Değerli milletvekilleri,
Kadının Statüsü, Sorunları Genel Müdürlüğü, Aile
Araştırma Kurumu, Özürlüler İdaresi, Darülaceze ve Sosyal
Hizmetler Çocuk Esirgeme Kurumu Bakanlığıma bağlı
kuruluşlar. Bütün bu kurumlarda kadınlara, çocuklara,
yaşlılara, özürlülere ve aile kurumuna yönelik bir dizi
çalışmaları yürütüyoruz. Bu çalışmalar çerçevesinde
kadınımızın hayat standardını iyileştirmek,
kız çocuklarımızın sürdürülebilir eğitim
almasını sağlamak, kadının daha çok istihdama dâhil
edilmesini sağlamak, aile kurumunun güçlendirilmesi ve güçlü aile
yapısının önemine binaen ailenin desteklenmesi ve
özürlülerimizin insanlık onuruna yaraşır bir şekilde hayatın
içerisinde yer alması noktasındaki
çalışmalarımızı sizlerle paylaşacağız.
Değerli milletvekilleri,
Kadının Statüsü ve Sorunları Genel Müdürlüğü
iktidarımız döneminde teşkilat yasasına
kavuşturulmuştur ve benden önceki bir kısım hatip
tarafından az bulunan, küçümsenen bütçesi de yine iktidarımız
döneminde teşkilat yasasına kavuşturulduktan sonra bu Kuruma
tahsis edilmiştir ve bütçe alabilir hâle gelmiştir. Bu ülkede bizden
önce de hükûmetler vardı, Parlamento vardı, yasama faaliyetlerinde
bulunuyorlardı, niye bizden önce teşkilat yasası
çıkmadı, Kurumun bütçesine para aktarılmadı? Bunlar bizden
önce de gerçekleştirilebilirdi.
OECDnin, Dünya Ekonomik
Forumunun bir kısım sıralamalarından söz edildi.
Doğrudur, bu sıralamalarda Türkiyenin yeri bir kısmında
63, bir kısmında 77, bazı endekslerde de, bir kısmında
da 131inci sırada. Buna bir açıklık getirmek isterim: Ülkemizde
tahminen kadınların elde ettiği gelir yılda 5.352 dolar,
erkekler için bu 20.441 dolardır. Sözü edilen ülke Surinamda bu veri
kadınlarda 4.794 dolar, erkeklerde ise 10.875 dolardır. Yine, sözü
edilen bir diğer ülke olan Ugandada bu veri kadınlar için 865 dolar,
erkekler için ise 1.256 dolardır.
Yine, ülkemizde
yükseköğrenimde okullaşma oranlarına
baktığımızda, bu oran ülkemizde kadınlarda yüzde 34,
erkeklerde yüzde 43tür.
Surinamda bu oran,
sırasıyla, kadınlarda yüzde 16, erkeklerde yüzde 9; Ugandada
yüzde 3 ve yüzde 4tür. Aradaki makas farkından dolayı bu
sıralamada ülkemiz sözü edilen sıralarda yer almıştır.
Elbette biz ülkemizi
Surinamla da Ugandayla da kıyaslamıyoruz. Bizim ülkemizde
kadınlarımızın elde ettiği gelir, Ugandada
kadınların elde ettiği gelirin 10 katıdır, Surinamda
kadınların elde etmiş olduğu gelirden çok daha
fazladır. (BDP sıralarından gürültüler)
PERVİN BULDAN
(Iğdır) Ugandanın dışında başka ülke yok
mu?
DEVLET BAKANI SELMA
ALİYE KAVAF (Devamla) Ancak aradaki makas farkından dolayı
sıralamada bu rakamlar ortaya çıkmaktadır.
AKİF AKKUŞ (Mersin)
Yakışmıyor Sayın Bakan, yakışmıyor!
DEVLET BAKANI SELMA
ALİYE KAVAF (Devamla) Yine Kadının Statüsü ve Sorunları
bütçesinin küçüklüğünden ve kadına harcanan paranın
azlığından söz edildi. Elbette Kadının Statüsü ve
Sorunları Genel Müdürlüğü bir ARGE genel müdürlüktür,
araştırma ve geliştirme çalışmaları yapan bir
genel müdürlüktür ve ayrılan bütçe araştırma geliştirme
içindir ama bunun dışında, Hükûmetimiz, Sağlık
Bakanlığının anne-çocuk sağlığı
harcamalarında, Millî Eğitim Bakanlığımızın
kız çocuklarının okullaştırılması için
şartlı nakit transferinde ve kadınlarımızın
okuryazarlık oranının artırılması için onlara
harcanan bütçelerde, Sosyal Güvenlik Kurumumuzun yine sosyal güvenlik
alanında kadınlarımız ve kız çocuklarımız
için bütçelerine ayırmış oldukları paralar ve yine Sanayi
Bakanlığımızın İŞKUR vasıtasıyla,
iş kurmak isteyen ve üretim yapmak için başvuran
kadınlarımız için ayırmış olduğu bütçeler
yine Hükûmetimizin kadınlar adına farklı bakanlıkların
bütçesine aktarmış olduğu çok ciddi rakamlardır.
Bunların da gözden kaçırılmaması gerektiğini
düşünüyorum.
Anne-bebek ölümlerinden
bahsedildi. Evet, şu anda bizde anne ölümleri yüz binde 18, bebek ölümleri
ise 2003ten 2008e kadar yüzde 48 oranında bir düşüşle yüzde
17lere düşmüştür. Bu da Dünya Sağlık Örgütünün ideal
olarak belirlediği rakamlar çerçevesindedir.
CANAN ARITMAN (İzmir)
Hâlâ çok yüksektir efendim, AB ülkelerinin 10 misli, yapmayın!
DEVLET BAKANI SELMA
ALİYE KAVAF (Devamla) - Kadın hakları mücadelesinden bahsedildi,
burada Sayın Başbakanımızın konuyla ilgili bir
cümlesini aktarmak istiyorum: Kadın hakları için mücadelenin
ideolojilerden arındırılması, siyaset ve ideolojiler üstü
bir yapıya kavuşması, hareketin önünü açacaktır.
Sayın Başbakanımızın ifadesi.
AYLA AKAT ATA (Batman)
Kadını siyasetsiz ve iradesiz bırakmanın başka bir
tarafı!
DEVLET BAKANI SELMA
ALİYE KAVAF (Devamla) Elbette, biz kadınlarımızı
bireysel tercihlerinden dolayı başı kapalı ya da açık
diye ayırmıyoruz ya da ideolojik tercihlerinden dolayı
kategorize etmiyoruz. Bu ayrımı ve bu kategorizasyonu yapanların
kimler olduğunu, ben yüce Meclisin takdirine sunuyorum. İkna
odalarını ve insanın en temel hakkı olan eğitim
hakkını bireysel tercihinden, başörtüsünden dolayı kimlerin
engellediğini yine yüce Meclisin takdirine bırakıyorum.
CANAN ARITMAN (İzmir)
Başı örtülüler iş buluyor, başı açıklar
kapıda
DEVLET BAKANI SELMA
ALİYE KAVAF (Devamla) - Yine, Sayın
Başbakanımızın bu konuda bir sözünü aktarmak istiyorum:
Biz kadın ile erkeğin temel haklara sahip olmasını, haklar
noktasında kesinlikle eşit olmasını, demokrasinin ve çağdaşlığın
bir gereği olmanın çok ötesinde bir insanlık meselesi olarak
görüyoruz ve bunu böyle görmek zorunda olduğumuzu her zaman her yerde
söylüyoruz. Eylemlerimizle de bunu gösteriyoruz. Elbette biz kadına
yönelik şiddeti de kınıyoruz, tasvip etmiyoruz. Sadece
kınamakla kalmıyoruz, bakın bu ülkede otuz senedir
konuşulan, ama bir türlü değiştirilemeyen Türk Ceza Yasası
vardı. 2005 yılında bu iktidar o Ceza Yasasını
değiştirdi ve töre ve namus cinayetlerinde indirim sebebi olarak
kullanılan tahrik unsurunu kaldırarak idamdan sonra en ağır
ceza olan müebbet hapis cezasını getirdi.
NEVİNGAYE ERBATUR
(Adana) Sayın Bakan, o töreye, namusa yok!
CANAN ARITMAN (İzmir)
Sadece töre cinayetlerinde!
AYLA AKAT ATA (Batman)
Sayın Bakan, kadın katliamlarını da söyleyin!
DEVLET BAKANI SELMA
ALİYE KAVAF (Devamla) - Yine 4320 sayılı Ailenin
Korunmasına Dair Kanunda 2007 yılında değişiklik
yapılarak sadece şiddeti uygulayan eşe değil, diğer
aile fertlerine de ceza uygulanması uygulamasını bu iktidar
getirdi.
Şimdi, değerli
milletvekilleri, bir insan niye siyasete talip olur? Niye milletvekili olur?
Mücadelesini meşru siyasi zeminde, Parlamentoda, burada yapmak için. Ama
mücadele yeri olarak Parlamentoyu değil de sokağı, sokak çatışmalarını
tercih ediyorsanız, onun sonuçlarından dolayı Hükûmeti ya da
şahsımı sorumlu tutmanın takdirini ben Parlamentoya
bırakıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
AYLA AKAT ATA (Batman)
Sayın Bakan, bizim tabanımız sokakta çünkü.
MEHMET NEZİR
KARABAŞ (Bitlis) Bu söylem çok ayıp, bir kadına
yakışmıyor.
DEVLET BAKANI SELMA
ALİYE KAVAF (Devamla) Değerli milletvekilleri, sosyal sorumluluk
anlayışımızın temelinde, kaynakların gelecek
nesillere çoğalarak ve geliştirilerek aktarılmasını sağlayacak
olan sürdürülebilirlik ilkesinden hareket ediyoruz. Bu nedenle, hizmetlerimizi
sadece bugünün değil yarının Türkiyesine de çözümler üretecek
biçimde planlıyoruz. Bunun için bütün Türkiyeyi tarıyor, ihtiyaç
analizleri yapıyor, sosyal hizmet haritaları hazırlıyoruz.
Bu doğrultuda, Sosyal Hizmetler
ve Çocuk Esirgeme Kurumunun hizmet önceliğini aile merkezli koruyucu ve
önleyici çalışmalar oluşturmaktadır. Kurum
bakımına ihtiyacı olan çocuk, genç, özürlü, kadın ve
yaşlılarımız için sunulan hizmetler, her kesimin
farklı ihtiyaçlarına göre alternatifler oluşturacak biçimde
yeniden düzenlenmiştir. Yeni hizmet modellerimiz, ihtiyaç sahiplerine en
yüksek kalitede ve bulundukları yerde hizmet verme ilkesiyle
oluşturulmaktadır.
Hükûmetimiz, devletin
himayesine ihtiyaç duyan ancak sosyal güvencesi olmayan
vatandaşlarımıza ulaşabilmek amacıyla Sosyal Hizmetler
ve Çocuk Esirgeme Kurumunun bütçesinde önceki yıllara oranla önemli
artışlar sağlamıştır. 2002 yılında 121
milyon 589 bin lira olan Kurum bütçesi, 2011 yılında yüzde 2.700
oranında artırılarak 3 milyar 279 milyon 483 bin liraya
çıkartılmıştır.
Sosyal hizmetler
alanında Kurumumuzun sunduğu hizmetlerde Hükûmetimizin göreve
geldiği günden bugüne önemli gelişmeler kaydedilmiştir.
Bunların en önemlilerinden biri, yatılı Kurum
bakımının ihtiyaç sahipleri için son seçenek hâline
getirilmesidir. Bu çerçevede, öz ailesi yanında destek, koruyucu aile,
evlat edindirme, evde bakım gibi yeni hizmet modellerimiz başka
ülkeler tarafından örnek alınmaktadır. Bu kapsamda yaptığımız
bazı çalışmaları paylaşmak istiyorum:
Aileye dönüş ve aile
yanında destek uygulaması ile 2005 yılından bu yana
ekonomik yoksulluk sebebiyle çocukların Kurum koruması altına
alınmasından vazgeçilmiştir. Daha önce, ekonomik sebeplerle koruma
altına alınan çocuklar da ailelerinin yanına döndürülmüş ve
kendi öz aileleri yanında desteklenmeye devam edilmektedir. Bu kapsamda
29.920 çocuğumuzu ailesinin yanında destekliyoruz.
Ailesi yanında
desteklenen çocuklarla birlikte ihtiyaç sahibi kişilere verilen ekonomik
ve sosyal destek 2002 yılında 5 milyon 233 bin 236 lira idi, 2010
yılında bu rakam 87 milyon 44 bin lira olmuştur. 2011
yılında ise bu desteğin 2002'ye göre yüzde 1.880 oranında
arttırılarak 98 milyon 290 bin lira olması öngörülmektedir.
2003 yılına kadar
6.976 çocuk evlat edindirilmişken bugün 10.948 çocuk evlat
edindirilmiştir. 2003 yılında 515 çocuğumuza koruyucu aile
yanında bakım hizmeti verilirken bu kapsamda yer alan çocuk
sayısı 1.227'ye ulaşmıştır.
Aile yanında
bakımın mümkün olmadığı durumlarda ise koğuş
tipi uygulamalardan süratle vazgeçiyoruz. Bunun yerine küçük merkezlerde veya
müstakil binalardan oluşan siteler içinde çocuklarımızın
yaşlarına ve ihtiyaçlarına uygun biçimde düzenlenmiş
mekânlarda hizmetlerini sürdürüyoruz.
Çocuklarımızın
ev ve aile ortamının güvenliğini, sıcaklığını,
toplumsal yaşamı, komşuluk ilişkilerini, örf ve adetleri
yaşayarak öğrenebilecekleri, 5-6 çocuğun bir arada
kaldığı çocuk evlerini yaygınlaştırıyoruz.
Çocuk evleri, SHÇEK tarihinde ve kurum bakımı
yaklaşımında reform niteliğindeki örnek bir uygulamadır.
Türkiye genelinde 284 çocuk evimiz var, 2011 yılı sonuna kadar bu
sayıyı 400'e çıkarmayı planlıyoruz.
Yine, ev tipi
uygulamalarımızdan olan, 10-12 çocuğumuzun
kaldığı, siteler içinde bağımsız binalardan
oluşan sevgi evlerine son üç yılda hız verdik. Hâlen 32 sevgi
evi sitesinde 235 villa tipi evde 1.888 çocuğumuz kalıyor.
Ev ortamı
hazırladığımız bu kuruluşlarımızda
yaşayan çocuklarımızın akademik başarıları
da gözle görülür bir biçimde artmıştır. Üniversite
sınavına giren 466 gencimizden 328'i bir yükseköğrenim
programına yerleştirilmeye hak kazanmıştır, yüzde
70lik bir başarı elde edilmiştir.
Son yıllarda,
çocuklarımızın yükseköğrenime devamlarını
özendirmek için üniversite mezunlarının işe
yerleştirilmesine ağırlık verilmiş, 3413
sayılı Yasa gereği korunma altında bulunan ve on sekiz
yaşını tamamlayan 31.693 gencimiz kamu kurum ve
kuruluşlarında işe yerleştirilmiştir.
5395 sayılı Çocuk
Koruma Kanunu kapsamında suça itilen ve suç mağduru çocuklara
ilişkin Kurumumuza yeni yükümlülükler getirilmiştir. Bu kapsamda
çeşitli illerde koruma ve bakım rehabilitasyon merkezleri ile
bakım ve sosyal rehabilitasyon merkezlerinde hizmet verilmektedir.
7 koruma ve bakım
rehabilitasyon merkezimizde 128 çocuğa, 23 bakım ve sosyal
rehabilitasyon merkezimizde ise 335 çocuğumuza yatılı hizmet
veriyoruz. 2011 yılında bu merkezlerin toplam
sayısının 40'a ulaşması planlanmaktadır.
Sosyal Hizmetler ve Çocuk
Esirgeme Kurumumuzun toplum merkezleri ve aile danışma merkezleri
aracılığıyla sürdürdüğü koruyucu, önleyici hizmetleri de
yaygınlaştırıyoruz. Bu merkezlerimiz göç alan büyük illerde
ve sosyoekonomik yönden yetersiz olan yörelerde hizmet vermektedir.
2003 yılında 76
merkezimizde 56.270 kişiye hizmet verirken, bugün 133 toplum merkezimizde,
aile danışma merkezimizde 107.467 vatandaşımıza destek
veriyoruz.
Ulusal düzeyde sosyal hizmet
erken uyarı sisteminin kurulması için 2009 yılında
altı ilimizde pilot uygulama başlatıldı. Sosyal hizmet ve
rehabilitasyon merkezlerimiz 2011 yılında ülke genelinde yaygınlaştırılacaktır.
İstismara uğrayan
ya da bu riski taşıyan, şiddet mağduru olan
kadınlarımıza psikososyal destek, acil barınma,
sağlık, hukuki yardım gibi ihtiyaçlarını
karşılayan kadın konukevlerimizin sayısını da
hızla artırıyoruz.
2003 yılında 170
kapasiteli 8 kadın konukevimiz varken, bugün ise 867 kapasiteyle 38
kadın konukevimizle hizmet veriyoruz. Bu rakamı bu yılın
sonuna kadar açacağımız konukevleri ile 45'e, 2011
yılında ise 50'ye çıkarmayı hedefliyoruz. Ayrıca, bu
yıl tüm illerimizde şiddete uğrayan
kadınlarımızın barınabilecekleri ilk kabul
merkezlerini de kurmuş bulunuyoruz.
Yatılı bakım
hizmeti veren huzurevleri ile yaşlı bakım ve rehabilitasyon
merkezlerinin fiziki koşulları ve hizmet standartlarını da
iyileştirdik. Odalarımız yeniden düzenlenerek 1 ya da 2 yaşlının
kalacağı hâle getirilmiştir. 2002 yılında 5.977
kapasiteyle çalışan huzurevlerimiz, bugün 9.052
yaşlımıza hizmet vermektedir. 2011 yılında ise 10 bin
kapasiteye ulaşmayı hedefliyoruz.
Ayrıca, yaşlı
hizmetlerimizde, bin yaşlımıza gündüzlü dayanışma
hizmeti ve yeni uygulamaya başladığımız "evde
yaşama destek" kapsamında 100 yaşlımıza da hizmet
veriyoruz. Evde bakım hizmeti ile altmış yaş üstü 55 bin
ağır özürlü yaşlıya evlerinde bakım hizmeti
vermekteyiz. Evde yaşama destek ve gündüzlü hizmetlerinin yaygınlaştırılması
2011 yılında da devam edecektir.
Kuruluşlarımızda
çalışan personelin nitelik ve niceliği bakımından da
önemli gelişmeler kaydedilmiştir. 2003 yılında
çalışan personel sayımız 12.644 iken, bu sayı bugün 22.169'a
ulaşmıştır. 2011 yılında ise 25 bin personele
ulaşmayı hedefliyoruz.
2003 yılında
yaklaşık 30 kişiye 1 bakım elemanı düşerken
şimdi ise kuruluşlarımızda, özürlü bakım merkezlerinde
6 özürlüye, çocuk yuvalarında 6 ile 8 çocuğa, huzurevlerinde ise 15
yaşlıya, en az meslek lisesi mezunu, kız meslek lisesi çocuk
gelişimi veya düz lise mezunu ise sertifikalandırılmış
1 bakım elemanı hizmet vermektedir.
Ayrıca, sosyal
çalışmacı ihtiyacına yönelik olarak YÖK ve üniversiteler
nezdinde yapılan girişimlerle, lisans düzeyinde 15, Açık
Öğretim Fakültesi ön lisans düzeyinde 1 sosyal hizmet bölümünün
açılması sağlanmıştır.
Özürlü
vatandaşlarımıza yönelik devrim niteliğindeki evde
bakım hizmeti kapsamında, 2006 yılından bugüne kadar, 275
bin 795 özürlünün bakımını üstlenen akrabası ya da vasisine
toplam 2 milyar 452 milyon 723 bin 822 lira ödenmiştir.
Evet,
İktidarımızdan önce özürlüler, evlerin bodrum katlarında,
arka odalarında kilitlenmiş, gün ışığı
görmeyen, insan önüne çıkarılmayan insanlardı. 2011
yılı sonuna kadar 381 bin özürlümüze evde bakım hizmeti vermeyi
hedefliyoruz.
Bakıma muhtaç
özürlülerimizin bakımlarını üstlenen aile, akraba ya da vasisine
ayda 544 lira ödüyoruz. Bu uygulamayla bakıma muhtaç ağır özürlü
kişiler evlerine yük olmaktan çıkmış oluyor.
2003 yılı
başlarında 21 özürlü bakım merkezinde 1.943 kapasite ile hizmet
verirken, bugün 140 resmî ve özel bakım merkezinde 11.655 özürlümüze
hizmet veriyoruz. 2003 yılı başında yatılı hizmet
talebinde bulunan özürlü sayısı 3.729 iken bugün sıra bekleyen
özürlümüz yok.
Bakanlığım
bünyesindeki Özürlüler İdaresi Başkanlığının
bütçesi ve çalışmalarından da kısaca bahsetmek istiyorum.
2002 mali yılında 2 milyon 449 bin lira olan bütçe 2010
yılında 5 milyon 653 bin lira olmuştur. Tabii ki, özürlülerimize
ödemiş olduğumuz bakım ücretleri bu bütçenin dışında
tutulmuştur. Özürlüler Kanunu ile
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkür
ediyoruz Sayın Kavaf.
DEVLET BAKANI SELMA
ALİYE KAVAF (Devamla) Bütçenin hayırlı uğurlu
olmasını temenni ediyor, saygılar sunuyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
SEVAHİR BAYINDIR
(Şırnak) Sayın Başkan, Sayın Bakan konuşurken
bana atfen Milletvekilinin yeri burasıdır, çalışma
yapacağı yer buradadır. Eğer sokağa çıkarsa
başına gelenlere katlanır. dedi.
BAŞKAN
Yanlış anlaşılmayı düzeltmek için yerinizden bir
dakika süre vereceğim.
Mikrofonunuzu açıyorum.
SEVAHİR BAYINDIR
(Şırnak) Yanlış anlaşılma değil, bir
itham, bir durum tespiti Sayın Başkan.
İLKNUR İNCEÖZ
(Aksaray) Senin sataştıkların ne olacak?
BAŞKAN
Açıklamanızı yerinizden yapınız lütfen, buyurunuz,
oturunuz.
AYLA AKAT ATA (Batman)
Sayın Başkan, açıklama için istemedi; sataşma var, söz
hakkı istedi. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
BAŞKAN Zaten söz
hakkı veriyorum efendim.
Buyurunuz.
İLKNUR İNCEÖZ
(Aksaray) Ya, onun sataştıklarına da onun cevap vermesi
lazım.
SEVAHİR BAYINDIR
(Şırnak) Sen bir kadın olarak sus lütfen ya! Utanın!
BAŞKAN Buyurunuz
efendim, lütfen, açıldı mikrofonunuz.
Sayın
Bayındır, iki dakika süre veriyorum.
V.- AÇIKLAMALAR
1.- Şırnak Milletvekili Sevahir Bayındırın,
Devlet Bakanı Selma Aliye Kavafın, Siyasi mücadele yeri olarak
meşru siyasi zemin, parlamento değil de sokak, sokak
çatışmaları tercih ediliyorsa sözlerine ilişkin
açıklaması
SEVAHİR BAYINDIR
(Şırnak) Aynası Uganda olanın, Ruanda olanın zaten
yüzüne bakılmaz. Bir kere, bir bakan olarak, kadından sorumlu Bakan
olarak burada öz eleştiri vermesi gerekirken, istifa etmesi gerekirken,
beni bu şekilde yeniden itham edip, bu şekilde hedef göstermesini kınıyorum
ve söz hakkı istiyorum. Neden? Çünkü henüz bir soruşturma
yapılmadı, henüz bu konuda hesap vermesi gerekenler vermedi çünkü
kusur, orada panzerden su sıkan değil, burada o tazyiki yaratan
anlayıştır. Sayın Bakanı öz eleştiriye ve hesap
vermeye davet ediyorum yoksa gerçekten şurada kıyameti
koparacağım! (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
İLKNUR İNCEÖZ
(Aksaray) Böyle bir şey var mı? Burası hukuk devleti.
VAHİT
KİRİŞÇİ (Adana) Sayın Başkan
MUHARREM SELAMOĞLU
(Niğde) Sayın Başkan
SEVAHİR BAYINDIR
(Şırnak) Benim her yerdir, benim
yerim her yerdir.
Başbakan vekillerine
Twitterda değil, gidin, halkın içinde konuşun
Siz burada
papağanlık mı yapacaksınız yoksa gerçek anlamda
kadın haklarını mı savunacaksınız?
MUHARREM SELAMOĞLU
(Niğde) Sen orada militanlık yapacaksın...
SEVAHİR BAYINDIR
(Şırnak) Benim yerim
demokrasi mücadelesidir. Bunu sokakta da, evde de, Parlamentoda da
yapacağım, bu benim yasal ve anayasal hakkımdır. Sayın
Bakan Anayasaya karşı suç işlemiştir, yasalara
karşı suç işlemiştir.
DEVLET BAKANI SELMA
ALİYE KAVAF (Denizli) Ne alakası var? Soru sordu, cevap verdim.
SEVAHİR BAYINDIR
(Şırnak) Polis akademisinde
profesörlük yapan biri bile gençlere uygulanan şiddetten sonra diyor ki:
Kadınların, gençlerin, herkesin yürüme ve basın açıklaması
yapma hakkı vardır. Biz böyle eğitiyoruz. Bu eğitimi bozan
sizlersiniz ve sizi öz eleştiriye, hesap vermeye davet ediyorum.
Kınıyorum sizin bu tavrınızı!
İLKNUR İNCEÖZ
(Aksaray) Biz de seni kınıyoruz!
BAŞKAN Teşekkür
ediyoruz Sayın Bayındır. Yeterli açıklama olmuştur.
DEVLET BAKANI SELMA
ALİYE KAVAF (Denizli) Sayın Başkan, soru sordu, cevap verdik
ama sorular kısmında soru sorabilir.
SÜLEYMAN LÂTİF
YUNUSOĞLU (Trabzon) Sayın Başkan, Sayın
Bakanımız benim yaptığım konuşmam üzerine bana
birtakım cevaplar verdi. Konuya açıklık getirmek üzere
60ıncı maddeye göre kısa bir açıklama yapmak istiyorum.
BAŞKAN Yerinizden
lütfen
Yerinizden, yanlış anlaşmaya olanak vermemek üzere, bir
dakika süre vereceğim size de.
AYLA AKAT ATA (Batman)
Sayın Başkan, bizim talebimiz
DEVLET BAKANI SELMA
ALİYE KAVAF (Denizli) Böyle şey olur mu?
DEVLET BAKANI HAYATİ
YAZICI (İstanbul) Cevap verdim Sayın Başkan.
BAŞKAN - Sayın
Bakanlar
Yanlış anlaşmaya yol açtı, yerinden
SEVAHİR BAYINDIR
(Şırnak) Yanlış anlaşma değil, suç! İtham
etti.
BAŞKAN Sataşma
değil efendim, ben sataşmadan söz vermiyorum, kısa bir
açıklama için söz veriyorum Sayın Vekilime.
SEVAHİR BAYINDIR
(Şırnak) Ama niye yerimden? Orada bana hakaret ediyor, beni
suçluyor, hakir görüyor bu hâlimi! Bir kadın olarak bunu bekliyorum
sizden.
BAŞKAN Sayın
Bayındır, siz yeterince cevap verdiniz ve konuştunuz. Daha gerek
var mı acaba?
AYLA AKAT ATA (Batman)
Sayın Başkanım
BAŞKAN Sayın
Yunusoğlu, buyurunuz efendim, bir dakika süre size, kısa bir
açıklama istediğiniz için.
2.- Trabzon Milletvekili Süleyman Lâtif Yunusoğlunun, Devlet
Bakanı Hayati Yazıcının, kaçak çayla ilgili vermiş
olduğu rakamlara dair konuşmasına ilişkin
açıklaması
SÜLEYMAN LÂTİF
YUNUSOĞLU (Trabzon) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Gümrük Müsteşarlığı
bütçesi konusunda yapmış olduğum konuşma üzerine Sayın
Bakan sorularıma cevaplar verdi, öncelikle Sayın Bakana teşekkür
ediyorum. Ancak, benim buradaki amacım kimseyi incitmek veya yaralamak
değildir. Birtakım usulsüzlüklerin üzerine gidilmesi konusunda
Sayın Bakana ve görevlilere birtakım uyarılar yapmak istedim.
Şimdi, kaçak çay
konusunda ben bir rakam burada ifade ettim. Bu rakamı Türkiye Büyük Millet
Meclisi çatısı altında Bütçe Plan görüşmelerinde
yapılan ve ifade edilen rakamlara dayanarak söyledim ve bir kaçak çaydan
bahsediyorum. Sayın Bakan, o kadar kaçak çayın
olmadığını ifade ettiler. Hâlbuki bu bilinmeyen, yasa
dışı yollardan giren kaçak çayın ne kadar olduğunu net
olarak hiç kimse bilemez. Eğer biliyorsa Sayın Bakan, biz Niye önlem
almadınız? diye kendilerine soru yöneltiriz.
İkincisi olarak, ben
2006 yılında Türkiyeye giren
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkür
ederiz.
Derdiniz net
anlaşıldı, konu da o konuydu zaten, siz de açıklık
getirdiniz.
AYLA AKAT ATA (Batman)
Sayın Başkan, izninizle, az önce milletvekilimize yerinden söz
vermeden önce bir sataşmanın olduğunu söyledik, mümkünse
tutanaklara bakın.
BAŞKAN Ben
sataşma olarak nitelemedim, açıklama olarak yerinden de söz verdim.
AYLA AKAT ATA (Batman) Bu
durumda
BAŞKAN Oradan
yeterince konuştu Sayın Bayındır.
AYLA AKAT ATA (Batman)
Sayın Başkan, nasıl dersiniz Yeterince konuştu. diye.
BAŞKAN Söz hakkı
yerine geldi Sayın Ata. Daha ne istediğinizi anlamış
değilim.
AYLA AKAT ATA (Batman)
Vekilimiz şahsında grubumuza da sataşma
yapılmıştır ve söz hakkı talep ediyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Lütfen
Lütfen
Sayın Ata.
AHMET YENİ (Samsun)
Bütçe görüşmelerine devam edelim Sayın Başkan.
AYLA AKAT ATA (Batman)
Sayın Başkan, lütfen, siz bu Parlamentoda hepimizin
AHMET YENİ (Samsun)
Devam edelim bütçeye Sayın Başkan.
BAŞKAN Sayın Ata,
ben Sayın Bayındıra söz verdim. Lütfen
SEVAHİR BAYINDIR
(Şırnak) Hayır, yerimden değil
Onların amacı
oturtmaktı. Sayın Başkan, ben sizden böyle bir şey
beklemiyordum yani.
AYLA AKAT ATA (Batman)
Sayın Başkan, grubumuz hedef alındı, milletvekillerimiz
hedef alındı.
BAŞKAN Sayın Ata,
lütfen yerinize oturunuz. Ben gerekli söz hakkını verdim efendim.
AYLA AKAT ATA (Batman)
Sayın Başkan, bu durumda siz taraf olmuş oluyorsunuz.
BAŞKAN Şimdi
aleyhinde Adana Milletvekili
AYLA AKAT ATA (Batman)
Sayın Bakanımızın kürsüde söylediklerine siz de taraf
olmuş, yapılan muameleyi uygun görmüş oluyorsunuz.
BAŞKAN Sayın Ata
lütfen
Lütfen
AYLA AKAT ATA (Batman)
Evet, eğer cevap hakkı vermediyseniz öyle. Taraf olmuş
oluyorsunuz.
SEVAHİR BAYINDIR
(Şırnak) Yasama üyesini savunmamış oluyorsunuz, yürütmeye
siz de alet olmuş oldunuz.
BAŞKAN Sayın
Bayındır, siz gerekli söylemlerinizi yerinizden de yerine getirdiniz,
bir farkı yoktur.
SEVAHİR BAYINDIR
(Şırnak) Ama yerimden değil
Amaç zaten oturtmak ve
etkisizleştirmek. Yasamanın bir üyesine karşı suç
işleniyor ve siz buna seyirci kaldınız.
BAŞKAN Buyurunuz
efendim.
IV.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.- 2011 Yılı Merkezî Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı
ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/960) (S. Sayısı: 575) (Devam)
2.- 2009 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı
ile Merkezî Yönetim Bütçesi Kapsamındaki İdare ve Kurumların
2009 Bütçe Yılı Kesin Hesap Tasarısına Ait Genel Uygunluk
Bildirimi ve Eki Raporların Sunulduğuna Dair Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu
(1/905, 3/1261) (S. Sayısı: 576) (Devam)
A) GÜMRÜK MÜSTEŞARLIĞI (Devam)
1.- Gümrük Müsteşarlığı 2011 Yılı Merkezî
Yönetim Bütçesi
2.- Gümrük Müsteşarlığı 2009 Yılı Merkezî
Yönetim Kesin Hesabı
B) DEVLET PERSONEL BAŞKANLIĞI (Devam)
1.- Devlet Personel Başkanlığı 2011 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2.- Devlet Personel Başkanlığı 2009 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
C) SOSYAL YARDIMLAŞMA VE DAYANIŞMA GENEL MÜDÜRLÜĞÜ
(Devam)
1.- Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Genel
Müdürlüğü 2011 Yılı
Merkezî Yönetim Bütçesi
2.- Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Genel
Müdürlüğü 2009 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
D) SOSYAL HİZMETLER VE ÇOCUK ESİRGEME KURUMU GENEL
MÜDÜRLÜĞÜ (Devam)
1.- Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu Genel Müdürlüğü 2011 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2.- Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu Genel Müdürlüğü 2009
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
E) ÖZÜRLÜLER İDARESİ BAŞKANLIĞI (Devam)
1.- Özürlüler İdaresi Başkanlığı 2011
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2.- Özürlüler İdaresi Başkanlığı 2009
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
F) AİLE VE SOSYAL ARAŞTIRMALAR GENEL MÜDÜRLÜĞÜ (Devam)
1.- Aile ve Sosyal Araştırmalar Genel Müdürlüğü 2011
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2.- Aile ve Sosyal Araştırmalar Genel Müdürlüğü 2009
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
G) KADININ STATÜSÜ GENEL MÜDÜRLÜĞÜ (Devam)
1.- Kadının Statüsü Genel Müdürlüğü 2011 Yılı
Merkezî Yönetim Bütçesi
2.- Kadının Statüsü Genel Müdürlüğü 2009 Yılı
Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
BAŞKAN Adana
Milletvekili, aleyhte, Mustafa Vural.
Buyurunuz Sayın Vural.
MUSTAFA VURAL (Adana)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Konuşmama başlarken
şahsım ve Demokratik Sol Parti adına yüce Meclisi
saygılarımla selamlarım.
Sosyal devlet, sosyal adalet
ve sosyal güvenliği sağlamak, herkes için insan onuruna
yaraşır bir hayat düzeyini gerçekleştirmekle yükümlü bir devlet
olarak tanımlanır.
(Şırnak
Milletvekili Sevahir Bayındır komisyon sıraları önüne
gelerek bastonunu bıraktı)
(AK PARTİ
sıralarından Sayın Başkan
sesleri, gürültüler)
BAŞKAN Sayın
Bayındır, lütfen
Sayın Bayındır, lütfen yerinize
geçiniz
Lütfen yerinize geçiniz
Size yeniden söz
vereceğim Sayın Vural.
Buyurunuz efendim.
MUSTAFA VURAL (Devamla)
Sosyal devlet, sosyal adalet ve sosyal güvenliği sağlamak, herkes
için insan onuruna yaraşır bir hayat düzeyini gerçekleştirmekle
yükümlü bir devlet olarak tanımlanır. Bu tanımın
gereği olarak 1986 yılında 3296 sayılı Kanunla,
yoksul vatandaşlara yardım etmek, sosyal yardımlaşmayı
güçlendirmek üzere Başbakanlığa bağlı Sosyal
Yardımlaşma ve Dayanışmayı Teşvik Fonu
kurulmuştur. 1991de yoksulların sağlık hizmetlerinin
karşılanabilmesi için de yeşil kart uygulaması
başlatılmıştır. Ayrıca Türkiye, 21 Kasım
1990 yılında Paris Şartı Bildirgesine imza atarak
yoksullukla mücadele konusunda uluslararası kamuoyuna söz
vermiştir.
Değerli
arkadaşlarım, görüldüğü gibi, ülkemiz, sosyal devlet
olmanın gereği olarak yoksullukla mücadele konusunda pek çok önlemi
daha AKP kurulmadan önce almış, uygulamaya da
başlamıştır. Demokratik Sol Parti olarak, 1997-2002
yılları arasında ilgili Bakanlığı
aralıksız biz yönettik koalisyon hükûmetleri döneminde. Bu
yıllar arasında yaklaşık 16 milyon yoksulumuza ayni ve
nakdî yardım yapılmıştır.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; bir şeye çok özen gösterdik, valilerimize,
kaymakamlarımıza dedik ki: Özellikle
ayni yardımları hava karardıktan sonra dağıtın.
Niçin böyle istedik? Yardım alan aileler komşularından
utanmasın, onurları incinmesin diye.
Değerli
arkadaşlarım, yardım, siyasi bir uygulama değil, insani bir
uygulamadır. Şimdi öyle mi yapılıyor? Yardımlar
paketleniyor, medya çağrılıyor, gazete ve televizyonlarda haber
yaptırılıyor.
Değerli
arkadaşlarım, sömürünün en kötüsü inanç sömürüsüdür, duygu
sömürüsüdür. Yaşıyoruz, duyuyoruz, okuyoruz, köy ve mahalle
muhtarlarımız iktidar tarafından baskı
altındadır.
Sayın Bakan
aracılığıyla iktidara sesleniyorum: Yol yapın, okul
yapın, su getirin, göğsünüzü gere gere oy isteyin, ancak sosyal
yardımı rüşvete dönüştürmeyin. Ne yazık ki
yardımlar AKPye oy satın almaya dönüştürülmüştür.
Geçenlerde bir gazetemizde
Sayın Bakan Hayati Yazıcının bir demecini okudum. Haberin
başlığı şöyle: Düşük maaşlılara da
müjde. Yoksulluk sınırı altındaki kayıtlı
çalışanlara da sosyal yardım verilecek. Sayın Bakanı
içtenlikle kutluyorum. Bu yüreklice bir itiraftır. Sayın Bakanın
bu açıklaması bütçenin sunuşunda gerek Maliye
Bakanının gerek AKP sözcülerinin gerekse Başbakanın tepeden
gördüklerine en aşağıdan haykırıştır.
Artık, çalışanların, emeklilerin pek çoğunun
ücretlerinin insanca yaşamaya yeterli olmadığı ortaya
çıkmıştır. Hükûmetin ilan ettiği gibi, dünyanın
kalkınmış yirmi ülkesi içine girmiş ülkemizde
maaşların bir bölümü yoksulluk sınırı altında ise
ülke büyüklüklerine ilişkin rakamlarınızı yeniden gözden
geçirmelisiniz.
Demokratik Sol Parti,
maaş ve ücretlerin yaşanabilir miktarlara çekilmesi, yoksullukla
mücadele ve sosyal yardımların bir merkezde toplanıp devlet
denetiminde, insan onuruna yakışır, adaletli bir şekilde
ulaştırılması konusunda kapsamlı çalışmalarını
seçim bildirgesinde kamuoyuyla paylaşacaktır.
2011 bütçesinin
hayırlı olmasını diliyorum, hepinize saygılar
sunuyorum. (CHP ve DSP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ediyoruz Sayın Vural.
Şimdi soru-cevap
bölümüne geçiyoruz.
Sisteme giren sayın
milletvekili arkadaşlarımın adlarını okuyorum:
Sayın Asil, Sayın Ağyüz, Sayın Özdemir, Sayın
Işık, Sayın Korkmaz,
Sayın Köse, Sayın Enöz, Sayın İnan, Sayın
Çalış, Sayın Süner, Sayın Doğru, Sayın Taner,
Sayın Paksoy, Sayın Geylani, Sayın Erbatur, Sayın Kaptan,
Sayın Aydoğan, Sayın Akkuş, Sayın Durmuş,
Sayın Macit, Sayın Güvel, Sayın Yalçın ve Sayın Emek.
Sırayla söz
vereceğim. Süremiz yirmi dakika, on dakika sorulara
ayrılmıştır, on dakika da cevaplara; tekrar yineliyorum ve
bir dakika her kişiye söz hakkı veriyorum.
Buyurunuz Sayın Asil.
BEYTULLAH ASİL
(Eskişehir) Sayın Bakan, İmralıda bulunan terör örgütü
mensubuyla görüşmeler yapılıyor. Başbakan Hükûmetin hiçbir
ilişkisi yoktur, devlet görüşüyordur görüşüyorsa. diyor. Dün
Silahlı Kuvvetlerden bir açıklama geldi. Türk Silahlı
Kuvvetlerinin bununla hiçbir ilişkisi yoktur. diye. Devlet Personel
Başkanlığının başı olarak terör örgütüyle
kimin görüştüğü hususunda bildiklerinizi Meclisle paylaşır
mısınız?
İkinci sorum:
Eskişehirde fondan dağıtılan kömürler son derece kalitesiz
ve şehrin hava kirliliğini son derece olumsuz etkiliyor. Bazı
gecelerde insanlar sokağa çıkmaya korkuyor. Bu konuda bir tedbir
almayı düşünür müsünüz? Eskişehirde Soma kömürü diyerek
dağıtılan bu kömürlerin kalitesiz başka kömürler
olmasını inceletir misiniz?
Üçüncü sorum Sayın Kavafa:
Şehirlerde, kavşaklarda elinde, sırtında çocukla karda,
kışta, yağmurda dilenen insanlar mendil, sakız
sattırılan çocuklar, tedbir almak bakanlığın görevi
değil mi?
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkür
ediyoruz Sayın Asil.
Sayın Ağyüz
YAŞAR AĞYÜZ
(Gaziantep) Teşekkür ederim.
Sayın Bakan, seçim
bölgem Gaziantepin Karkamış ilçesi ekonomik olarak geri
kalmış bir ilçe. Gümrük kapılarının yeniden
yapılandırılması programlarında olan
Karkamış Kara Sınır Kapısı ne zaman yeniden
düzenlenerek etkin hâle getirilecek?
Engellilere yapılan
parasal yardımda esas alınan aylık gelirinin 100 TLyi
aşmaması gerekiyor şartı günümüzde çok ilkel bir şart
değil mi? 100 TLnin üzerinde geliri olan engelliye Muhtaç
değilsin. demek doğru mu?
Ayrıca
dağıttığınız kömürler artıyor, gıda
yardımları artıyor her yıl. Bu, Türkiyede
yoksullaşmanın bir göstergesi değil midir? Sosyal
yardımların eşit, adil dağıtılmadığı
bir gerçekken kömür yardımlarının evi, aracı olanlara
dağıtıldığı iddiaları kentlerde
dolaşırken bunu inceleme gereğini hissetmiyor musunuz?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür
ediyoruz Sayın Ağyüz.
Sayın Özdemir
HASAN ÖZDEMİR
(Gaziantep) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Bakana soruyorum:
2004 yılında Vakıf Genel Sekreterliğini genel müdürlük
çatısı altında teşkilatlandırarak vakıf
yardımının il ve ilçelere giderek siyasallaşmasına
sebep oldunuz.
Buna göre ilk sorum: Sosyal
Yardımlaşma ve Dayanışma vakıflarının daha
çok merkezden kontrol edilmesinin vakıf yardımlarının
yönlendirilmesindeki etkisi nedir? Vakıf yardımlarının
merkezden yönlendirilmesinin gerekçesi nedir?
İkinci sorum: İl ve
ilçelerdeki vakıf heyetlerinde il genel meclisinde seçilen kişilerin
görevlendirilmesinin sebepleri nedir?
Üçüncü sorum: Yazın
sıcak günlerde gerçekleştirilen Gaziantepteki kömür
yardımlarınız hâlen devam etmekte midir? Son iki ay içerisinde
kaç kişiye kömür yardımı yaptınız? Referandum öncesi
yapılan kömür yardımları ne kadardır?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür
ediyoruz Sayın Özdemir.
Sayın Işık
ALİM IŞIK (Kütahya)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
İlk sorum Sayın
Yazıcıyadır: Sayın Bakan, daha önce verdiğim bir soru
önergesine istinaden, İçişleri Bakanlığınca şehit
ailesi veya yakınlarından ikinci bir kişinin daha devlet
tarafından işe yerleştirilmesine yönelik olarak olumlu
görüşle Bakanlar Kuruluna gönderilen düzenleme ne aşamadadır?
Hızla bu düzenlemenin yasalaşması sağlanabilecek midir?
İkinci sorum Sayın
Kavafadır: Hâlen çeşitli nedenlerle ailesinden ayrı
yaşayan sokak çocuklarının ve nerede olduğu bilinmeyen
kayıp çocukların Bakanlığınızca tespit edilebilen
sayıları ne kadardır? Bu durumdaki çocukların topluma
kazandırılması amacıyla Bakanlığınızca
yürütülen bir çalışma var mıdır? Yine bu amaçla
Bakanlığınız ne tür tedbirler almış ya da
almaktadır?
Çok teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür
ederiz Sayın Işık.
Sayın Korkmaz
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta)
Sayın Başkan, ben de sualimi Sayın Kavafa, Özürlüler
İdaresinden sorumlu Sayın Kavafa yöneltmek istiyorum: Kısa bir
süre önce Özürlüler İdaresi Başkanlığına
atadığınız Başkan, icraatlarıyla değil
skandallarıyla bir türlü medyanın gündeminden inmiyor, çevresindeki
bayan yöneticilere bir türlü tahammül göstermiyor. İki bayan Başkan
Yardımcısından birini sırf istifaya zorlamak için Ankara
Saraya tesis müdürünün emrine araştırma görevine gönderiyor,
diğerine de engelli çocuğunu bir kere Kuruma getirdi diye herkesin
içinde hakaretler yağdırarak Burası çocuk yuvası
değil. Bir daha çocuğu burada görmek istemiyorum. diyor.
Doğrusu merak ediyorum, kendi mesai arkadaşlarının engelli
çocuğuna tahammül edemeyen kurum başkanı, Türkiye'nin engelli
çocuklarına nasıl hizmet götürür?
Üçüncü sorum: Engelli bir
bayan olan şube müdürünü dövmek için üzerine yürüyen daire
başkanı hakkında engellilerden sorumlu bir bayan bakan olarak
bugüne kadar nasıl bir işlem yaptınız?
BAŞKAN Teşekkür
ederiz Sayın Korkmaz.
Sayın Köse
ŞEVKET KÖSE
(Adıyaman) Teşekkürler Sayın Başkan.
Sayın Bakan, Sosyal Hizmetler
ve Çocuk Esirgeme Kurumunda sosyal hizmet uzmanlarının meslek
unvanları olan sosyal hizmet uzmanı bir genelgeyle
kullandırılmamaktadır, kullananlara soruşturma
açılmaktadır. Bu uygulamanın gerekçesi nedir?
Yine, genel müdürünüzce
çalışanların isteği dışında tayin
yapılmakta ve aileler ayrılmaktadır. Bu sürgünlerin
durdurulması ne zaman olacaktır?
Sivil toplum
kuruluşları neden çocuk evlerine alınmamaktadırlar? Gerekçe
olarak ağabeylerin ve ablaların yardımcı olduğu
söylenmektedir.
Yine, sosyal hizmet
uzmanları kendilerine iş yerinde psikolojik taciz
yapıldığını söylemektedirler. Bu konuda bir
çalışma yapıyor musunuz?
Devlet kurumlarında
özürlü kadrolarının yüzde 70inden fazlası boştur. Bu
konuda hem yasal hem de fiilî bir düzenleme yapılacak mıdır?
Özel sektörde özürlü
çalışmalarına ilişkin teşvikin gelişmesi
amacıyla ek düzenlemeler yapılması düşünülmekte midir?
BAŞKAN Teşekkür
ederiz Sayın Köse.
Sayın Enöz
MUSTAFA ENÖZ (Manisa)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın ilgili Bakana
soruyorum: Çocukları ve gençleri hırsızlığa, kapkaça,
dilenmeye zorlayan çetelerin varlığı biliniyor. Bu
çocukların çetelerin eline düşmemesi için özel bir
çalışmanız var mı?
Ayrıca, bu
çocukların büyük bir bölümü uyuşturucu bağımlısı
olarak hem kendilerine hem de topluma zarar veriyor, gasp ve cinayet gibi
olaylara karışıyorlar. Şimdi, bu olayları hayatın
bir gerçeği deyip sineye çekip normal mi göreceğiz, yoksa acil bir
eylem planı dâhilinde sorunların çözümüne yönelik tedbirlerin
alınmasını mı sağlayacağız? Bu konuda
Hükûmet olarak bir çalışmanız, gerçekçi bir projeniz var
mıdır?
İkinci sorum:
Gelişmiş ülkelerde bakıma muhtaç kimsesizlere kurumsal
bakım yerine evinde bakım uygulamaları yapılmaktadır.
Bizde bu konuda stratejik planlarımızda olmasına rağmen bu
konuda çalışma
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkür
ediyoruz Sayın Enöz.
Sayın İnan
MÜMİN İNAN
(Niğde) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Bugün Türkiye Büyük Millet
Meclisinde ve Türkiyede en çok eleştirilen konuların
başında sosyal yardımlar gelmektedir. Sosyal yardımın
muhtaç insanlara yapılmasında hiçbir milletvekili ve Milliyetçi
Hareket Partisi olarak hiçbir zaman karşı çıkmadık.
Milletimizin, fakir fukara milletin açlıktan ölmesine, soğuktan
donmasına gönlümüz razı olmaz. Buradaki eleştirilen
konuların tamamı yardımın yapılış
biçiminedir. Bu konuyla ilgili Milliyetçi Hareket Partisi olarak asgari ücretin
yarısı kadar, vatandaşlarımızın onurunu
kırmadan maaş bağlayalım önerimiz ve kanunumuz Meclistedir.
Bunun gündeme getirilerek yasalaştırılmasına katkı
verir misiniz? Bu daha onurlu bir davranış olacaktır, modern
devlete daha yakışır bir tutum olacaktır.
Diğer taraftan Çocuk
Esirgeme Kurumunda sosyal hizmet uzmanı, psikolog ve sosyolog ve
hemşire eksikliği Niğdede olduğu gibi Türkiyede de
vardır. Ne zaman bu eksikliği gidermeyi düşünüyorsunuz?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür
ederiz Sayın İnan.
Sayın Çalış
HASAN ÇALIŞ (Karaman)
Sayın Başkan, teşekkürler.
Benim ilk iki sorum
Sayın Yazıcıya: Sayın Bakan, sosyal yardımlar
içerisinde iş kurma ve meslek edindirmeye yönelik kaç proje vardır?
Bu projelerin genel yardımlar içerisinde yüzde olarak oranı nedir?
İkinci sorum:
Yıllar itibarıyla sosyal yardımlardaki artışla
kalkınma hızı ve gayrisafi millî hasılada kişi
başına düşüş oranlarına bakınca ters orantı
görülüyor. Bu durumu nasıl izah ediyorsunuz?
Üçüncü sorum Sayın
Kavafa: İnternet bağımlılığını
azaltacak çocuk ve gençlere yönelik ne gibi projeleriniz vardır?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür
ederiz Sayın Çalış.
Sayın Süner
TAYFUR SÜNER (Antalya)
Sayın Bakanım, ülkemizden, özellikle Antalyadan yapılan
yaş sebze ve meyve ihracatında dönem dönem sıkıntılar
yaşandığı bilinmektedir. İlaç kalıntısı
veya haşere gibi sıkıntılar sonucunda ülkemiz,
dolayısıyla bütün ihracatçılarımız sorun
yaşamaktadırlar. Bu sorunların yaşanmaması için hangi
firmanın veya firmaların mamulünde sıkıntı
yaşanıyorsa, o firmanın yaptığı ihracatın
yasaklanması suretiyle çözüm bulunabileceği kanaatindeyim. Tüm
firmaların aynı uygulamaya tabi tutulması, gerek ihracatın
gerekse işini iyi yapan firmaların önünde engel olarak
durmaktadır. Böyle bir uygulamayı hayata geçirmek konusunda
düşünceleriniz nelerdir?
İkinci sorum, engelli
vatandaşlarımızın toplumsal yaşama tam
katılımlarının sağlanması hedefine
ulaşabilmek için kamu kurum ve kuruluşlarının
kullandıkları binalar, özel yapılar, kamuya ait açık
alanlar ve toplu taşıma araçlarının engellilerin
kullanımına uygun duruma getirilmesi büyük önem
taşımaktadır. Bu bağlamda Bayındırlık ve
İskân Bakanlığı ve İçişleri
Bakanlığıyla ortak bir çalışma
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkür
ederiz Sayın Süner.
Buyurunuz Sayın Bakan.
DEVLET BAKANI HAYATİ
YAZICI (İstanbul) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
önce Sayın Asilin, Eskişehirdeki kömür kalitesiz
İlk defa
böyle bir şikâyet alıyorum Eskişehirle alakalı, başka
yerlerle oldu. Bizim dağıttığımız kömürün kalori
miktarı bellidir, o kalorinin altında herhangi bir kömür
alımı yapılmışsa, o alımı yapan Sosyal
Yardımlaşma Vakfı mütevellisi sorumludur, kesinlikle kabul
etmemesi gerekir. Geçende böyle bir şey oldu bir ilimizde,
soruşturması devam ediyor. Dolayısıyla, Eskişehirdeki
kömürün hava kirliliğine şayet sebebiyeti varsa ve bu kalori
eksikliğinden kaynaklanıyorsa bunun üzerinde duracağız.
Şimdi, hemen sizin yanınızda, Genel Müdürüm arkamda, bu
talimatı vermiş oluyorum.
BEYTULLAH ASİL
(Eskişehir) Teşekkür ederim.
DEVLET BAKANI HAYATİ
YAZICI (İstanbul) Sayın Ağyüzün, engellilere aylık 100
TL veyahut da işte sosyal güvenceden yoksunlara 100 TL yardım az
değil mi? Bizim belirlediğimiz bir miktar söz konusu değil.
Bakın, değerli
arkadaşlar, gene bu sorularla bağlantılı olarak, diğer
bir arkadaşımız sormuştu, Yardımlar niye
merkezileşiyor, niye merkezde yapıyorsunuz? diye. Böyle bir durum
söz konusu değil. Bizim aylık periyodik ödeme dediğimiz -ki, bu
yaklaşık 50 milyon TL civarındadır- Türkiye genelinde 973
Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakfına
HASAN ÖZDEMİR
(Gaziantep) Sayın Bakan, bu bir vakıf, vakıf!
DEVLET BAKANI HAYATİ
YAZICI (İstanbul) -
nüfus, sosyal gelişmişlik kriteri dikkate
alınmak suretiyle periyodik olarak gönderilmekte ve bu yardımın
eriştiği yerde muhtaç vatandaşlarımızın tespitini
ve onlara yardım miktarının belirlenmesini mütevelli heyetleri
yapmaktadır. Dolayısıyla, bir merkezileşme söz konusu
değil ama somut olarak herhangi bir yerdeki uygulamada bir kayırma,
bir haksızlık söz konusuysa
HASAN ÖZDEMİR
(Gaziantep) Çok
Çok
DEVLET BAKANI HAYATİ
YAZICI (İstanbul) Varsa somut olarak
Çok. demek olmaz, Çok. olmaz.
Bunu tarif edeceksiniz, falan yerde falan kişi
Çok. demek belirsiz
demektir. Bizim belirsizliğe zamanımızı harcayacak imkânımız
yok çünkü işimiz çok. Somut, tarif edin yapacağım.
HASAN ÖZDEMİR
(Gaziantep) Vatandaş şimdi bize diyor ki Sayın Bakanım:
Bu kömürler tamamen havayı bozdu.
DEVLET BAKANI HAYATİ
YAZICI (İstanbul) Tarif edin yapacağım.
Kömür yardımları
devam edecek mi? diyor. Edecek.
Bakın, değerli
milletvekilleri, kömür yardımını sadece vatandaşın
kömür ihtiyacının giderilmesi şeklinde bir proje olarak
algılamayın. Bu kömürlerin tamamı bu topraklardan
çıkarılmaktadır. Dolayısıyla, bu proje çerçevesinde
bizim ocaklarımız çalışmakta, binlerce kişi iş
bulmakta ve yine binlerce nakliyeci iş bulmak suretiyle istihdam
oluşturmaktadır. Böyle bir boyutu var, birkaç boyutu var.
Yazın kömür
dağıtılması
Buna takılıp kalıyorsunuz.
Defalarca izah ettim. Arkadaşlar, 2 milyon ton kömür
dağıtıyoruz. Değerli milletvekilleri, 2 milyon ton kömürü
hangi ayı uygun görüyorsanız -eylül, kasım, aralık,
hangisini uygun görüyorsanız- gelin planlayın, 2 milyon ton kömürü
çıkarıp dağıtmayı planlayın, bir formülünüz varsa
onu icra edeceğim. Ama 2 milyon ton kömür çıkacak, bunu
depolayacaksınız, bunu dağıtacaksınız. Bu, bir
plan dâhilinde olur ve yılın her mevsimi bu projeyi uygulamak
durumundayız. Bunu bilmenizi özellikle istiyorum.
Sayın Köse diyor ki:
Özürlü çalışması için düzenleme yapılacak mı? Özürlü
çalışmasında, özellikle bu sene ve önümüzdeki sene özellikle
kamuda görevli memur kesiminde bir hayli mesafe almış
durumdayız, 21 bine çıkarttık. İnşallah önümüzdeki
yıl da zaten açıktan atama kontenjanı dışında
özürlüler için istihdam imkânı getirilmektedir.
Son bir şey, herhâlde
benim sürem bitiyor; bir şeye daha cevap vereyim Sayın
Başkanım
BAŞKAN
Yazılı verin isterseniz.
DEVLET BAKANI HAYATİ
YAZICI (İstanbul) Sayın İnan yardımın
yapılış biçimini eleştiriyor ve diyor ki: Bu konuda bizim
kanun taslağımız var, destekleyecek misiniz?
MÜMİN İNAN
(Niğde) Var efendim, asgari ücretin yarısı kadar maaş
bağlanması için teklifimiz var.
DEVLET BAKANI HAYATİ
YAZICI (İstanbul) Biz hazırlıklıyız, bizim de bu
konuda kanun tasarımız var.
MEHMET ŞANDIR (Mersin)
Bizim söylediğimiz farklı bir şey.
DEVLET BAKANI HAYATİ
YAZICI (İstanbul) Yetiştirebilirsek, destek verirseniz sizinle
paylaşalım, grubunuzla paylaşalım, çıkartalım.
MÜMİN İNAN
(Niğde) Tamam
DEVLET BAKANI HAYATİ
YAZICI (İstanbul) Bizim bütün Türkiyedeki yardım faaliyetlerini
daha belirlenmiş ölçütlere bağlamak suretiyle bir
hazırlığımız var. İnşallah onu yakında
Bakanlar Kuruluna sunacağız.
Diğer sorulara
yazılı cevap vereceğim.
Hepinize teşekkür
ediyor, saygılar sunuyorum.
BAŞKAN Teşekkür
ediyoruz Sayın Yazıcı.
Buyurunuz Sayın Kavaf.
DEVLET BAKANI SELMA
ALİYE KAVAF (Denizli) Sayın Başkanım, Sokakta
yaşayan çocuklar ve yetişkinlerle ilgili ne yapılıyor?
diye sordu bir vekilimiz.
Sokakta yaşayan veya
çalıştırılan çocuklarla alakalı gezici mobil ekipler
oluşturduk. Bu ekipler vasıtasıyla bunlar sokaktan
toplanıyor. Çocukların eğer ailelerine ulaşabilirsek
ailelerine ulaşılabiliyor ve gerekli hukuki işlemleri
başlatıyoruz. Eğer ailesi çocuğunu sahiplenmiyor ve
ilgilenmiyorsa o zaman biz kendi kurumlarımızda çocukları kurum
bakımı altına alıyoruz, yaşlıları da
huzurevlerine yerleştiriyoruz.
Hâlen ailesinden ayrı
yaşayan ve kayıp çocukların sayısı nedir? diye
soruldu. Emniyet rakamlarına göre söylüyorum: Bu rakam 1.100. Bunlardan
580 tanesi bizim kurumlarımızda kayıtlı olup da
kayıp diye nitelendirilen ama gerçekte kayıp değil, bunlar
sokağın kontrolsüz yaşamına alışkın
oldukları için kurum bakımını reddeden
çocuklarımız. Bunları biz güvenlik ve kolluk güçleri
vasıtasıyla yine bulundukları yerden toparlayıp,
kurumlarımıza getirmek, bunların bakım ve
rehabilitasyonuyla ilgilenmek üzere, bakım ve rehabilitasyon, sosyal
rehabilitasyon merkezlerindeki çalışmalarımızı
sürdürüyoruz.
Sosyal hizmet
uzmanlarımızın unvan kullanamamaları ile ilgili bir soru
geldi. Sosyal hizmet uzmanlığıyla ilgili, 190 sayılı
Kanun Hükmünde Kararnamede, Kanunda, bu personelin unvanları içerisinde
sosyal hizmet uzmanı diye bir kadro bulunmamaktadır, sosyal çalışmacı
olarak tanımlanmıştır. Ayrıca sosyal hizmet
uzmanı unvanını kullanabilmek için, ilgili personel mahkemeye
de başvurmuş, hukuk sürecine başvurmuş ancak mahkeme de bu
kararnamenin haklılığına karar vermiştir. Kurumun bu
konuda, onlarla ilgili, yasalara uygun olmayan herhangi bir tasarrufu söz
konusu değildir.
STKlar niye çocuk evlerine
alınmıyor? diye, bir sayın vekilimiz sordu. Yine, bir
sayın vekilimizce kürsüdeki konuşmasında da dile
getirilmişti: Efendim, muhtelif günlerde bu kurumlara ziyarete gidiliyor
ve bu çocuklar sanki gelenleri eğlendirmek zorundaymış gibi, çok
rahatsız edici bir durum söz konusu. Buna müsaade edilmemesi gerekir.
dendi. Bizim genel olarak, Kurum olarak böyle bir prensip kararımız
var. Biz bayramlarda ve özel günlerde bu kurumlarımızı nihai bir
ziyarete açarak veya bunun dışındaki günlerde
çocuklarımızın özel alanı kabul edilen alanların
onların iradesi dışında ziyaretçi trafiğine açılmasına
müsaade etmiyoruz. Tam tersi, geleneklerimize uygun olarak bayramlarda da çocuklarımızın
o şehrin büyüklerine, valisine, belediye başkanına veya
huzurevindeki yaşlılarına bizzat kendilerinin giderek bu sosyal
faaliyete katılmalarını teşvik ediyoruz. Buna uyulması
noktasında da hassasiyet gösteriyoruz.
Özürlülerle ilgili kadrolar
niye doldurulamıyor. dendi. Biliyorsunuz, geçen yıl bütçe kanununun
sonuna ilave ettiğimiz bir kanunla özürlü istihdamını normal
Maliye Bakanlığının tahsis ettiği kadroların
dışına çıkarmıştık ve bu çerçevede, 39 bin
kadronun her an doldurulabilmesinin önünü açtık. Bununla ilgili Millî
Eğitim Bakanlığımız bir sınav yaptı, 5 bin
kişiyi istihdam etti. Şimdi, Sağlık
Bakanlığımız, Çevre Bakanlığımız ve
diğer kamu kurum ve kuruluşlarımız sınavlar açarak
özürlü istihdamındaki sorumluluklarını yerine getirmek üzere bu
girişimde bulunuyorlar. Ancak özürlülerimizin istihdamında
kadroların doldurulamamasının esas nedeni, geçmişte
özürlülere yönelik eğitim çalışmalarının
altyapısının olmaması nedeniyle, özürlülerimizin herhangi
bir mesleki eğitim alamamaktan dolayı meslek sahibi olmaması
nedeniyle özürlülerimizin istihdamında böyle bir güçlük
yaşıyoruz ama onların eğitimden kaynaklanan bu
eksikliğini gidermeye yönelik çalışmalarımız da devam
ediyor.
BAŞKAN Sayın
Kavaf, süreniz doldu.
DEVLET BAKANI SELMA
ALİYE KAVAF (Denizli) Peki, teşekkür ediyorum.
Diğerlerini
yazılı olarak cevaplandıracağım.
BAŞKAN Teşekkür
ediyoruz.
YAŞAR AĞYÜZ
(Gaziantep) Sayın Başkanım, tek kelimelik
sorularımıza bile cevap vermediler. Demagoji, yok şunu
yaptık, yok bunu yaptık, reklam
BAŞKAN
Yazılı cevap verecekler efendim.
DEVLET BAKANI HAYATİ
YAZICI (İstanbul) Yarın sabah kahvaltısına bekliyorum
makamıma.
BAŞKAN - Şimdi,
sırasıyla beşinci turda yer alan bütçelerin bölümlerine
geçilmesi hususunu ve bölümlerini ayrı ayrı okutup oylarınıza
sunacağım.
Gümrük
Müsteşarlığı 2011 yılı merkezî yönetim bütçesinin
bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Bölümleri okutuyorum:
07.84 - GÜMRÜK MÜSTEŞARLIĞI
1. Gümrük Müsteşarlığı 2011 Yılı Merkezî
Yönetim Bütçesi
Ö D E N E K C E T V E L İ
Kodu Açıklama (TL)
01 Genel Kamu Hizmetleri 305.021.630
BAŞKAN Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
03 Kamu Düzeni ve Güvenlik Hizmetleri 16.458.370
BAŞKAN Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
TOPLAM 321.480.000
BAŞKAN
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Gümrük
Müsteşarlığı 2011 yılı merkezî yönetim bütçesinin
bölümleri kabul edilmiştir.
Gümrük
Müsteşarlığı 2009 yılı merkezî yönetim kesin
hesabının bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
2. Gümrük Müsteşarlığı 2009 Yılı Merkezî
Yönetim Kesin Hesabı
BAŞKAN (A) cetvelinin
genel toplamını okutuyorum:
A - C E T V E L İ
(TL)
- Toplam
Ödenek : 262.184.496,38
- Bütçe
Gideri : 237.244.255,67
-
İptal Edilen Ödenek : 24.940.240,71
BAŞKAN (A) cetvelini
kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Gümrük
Müsteşarlığı 2009 yılı merkezî yönetim kesin
hesabının bölümleri kabul edilmiştir.
Devlet Personel
Başkanlığı 2011 yılı merkezî yönetim bütçesinin
bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Bölümleri okutuyorum:
07.78 - DEVLET PERSONEL BAŞKANLIĞI
1. Devlet Personel Başkanlığı 2011 Yılı
Merkezî Yönetim Bütçesi
Ö D E N E K C E T V E L İ
Kodu Açıklama (TL)
01 Genel Kamu Hizmetleri 17.685.000
BAŞKAN Kabul
edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
02 Savunma Hizmetleri 39.000
BAŞKAN Kabul
edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
TOPLAM 17.724.000
BAŞKAN Kabul
edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Devlet Personel
Başkanlığı 2011 yılı merkezî yönetim bütçesinin bölümleri
kabul edilmiştir.
Devlet Personel
Başkanlığı 2009 yılı merkezî yönetim kesin
hesabının bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
2. Devlet Personel Başkanlığı 2009 Yılı
Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
BAŞKAN (A) cetvelinin
genel toplamını okutuyorum:
A - C E T V E L İ
(TL)
- Toplam
Ödenek : 11.854.600,00
- Bütçe
Gideri : 9.432.370,52
-
İptal Edilen Ödenek : 2.422.229,48
BAŞKAN (A) cetvelini
kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Devlet Personel
Başkanlığı 2009 yılı merkezî yönetim kesin
hesabının bölümleri kabul edilmiştir.
Sosyal Yardımlaşma
ve Dayanışma Genel Müdürlüğü 2011 yılı merkezî yönetim
bütçesinin bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Bölümleri okutuyorum:
07.90 - SOSYAL YARDIMLAŞMA VE DAYANIŞMA GENEL MÜDÜRLÜĞÜ
1. Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Genel
Müdürlüğü 2011 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
ÖDENEK CETVELİ
Kodu Açıklama (TL)
01 Genel Kamu Hizmetleri 1.551.100
BAŞKAN Kabul
edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
03 Kamu Düzeni ve Güvenlik Hizmetleri 350.000
BAŞKAN Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
10 Sosyal Güvenlik ve Sosyal
Yardım Hizmetleri 17.942.900
BAŞKAN Kabul
edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
TOPLAM 19.844.000
BAŞKAN Kabul
edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Sosyal Yardımlaşma
ve Dayanışma Genel Müdürlüğü 2011 yılı merkezî yönetim
bütçesinin bölümleri kabul edilmiştir.
Sosyal Yardımlaşma
ve Dayanışma Genel Müdrülüğü 2009 yılı merkezî yönetim
kesin hesabı bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
2. Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Genel
Müdürlüğü 2009 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
BAŞKAN (A) cetvelinin
genel toplamını okutuyorum:
A - C E T V E L İ
(TL)
- Toplam
Ödenek : 12.162.200,00
- Bütçe
Gideri : 5.918.912,14
- Ödenek
Üstü Gider : 314.075,13
-
İptal Edilen Ödenek : 6.557.362,99
BAŞKAN (A) cetvelini
kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Sosyal Yardımlaşma
ve Dayanışma Genel Müdürlüğü 2009 yılı merkezî yönetim
kesin hesabın bölümleri kabul edilmiştir.
Sosyal Hizmetler ve Çocuk
Esirgeme Kurumu Genel Müdürlüğü 2011 yılı merkezî yönetim
bütçesinin bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Bölümleri okutuyorum:
07.93 - SOSYAL HİZMETLER VE ÇOCUK ESİRGEME KURUMU GENEL
MÜDÜRLÜĞÜ
1. Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu Genel Müdürlüğü 2011
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
ÖDENEK CETVELİ
Kodu Açıklama (TL)
01 Genel Kamu Hizmetleri 11.504.500
BAŞKAN Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
03 Kamu Düzeni ve Güvenlik Hizmetleri 21.862.400
BAŞKAN Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
10 Sosyal Güvenlik ve Sosyal
Yardım Hizmetleri 3.246.116.100
BAŞKAN Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
TOPLAM 3.279.483.000
BAŞKAN Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Sosyal Hizmetler ve Çocuk
Esirgeme Kurumu Genel Müdürlüğü 2011 yılı merkezî yönetim
bütçesinin bölümleri kabul edilmiştir.
Sosyal Hizmetler ve Çocuk
Esirgeme Kurumu Genel Müdürlüğü 2009 yılı merkezî yönetim kesin
hesabının bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
2. Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu Genel Müdürlüğü 2009
Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
BAŞKAN (A) cetvelinin genel toplamını
okutuyorum:
A - C E T V E L İ
(TL)
- Toplam
Ödenek : 1.819.567.144,09
- Bütçe
Gideri : 1.808.424.786,32
-
İptal Edilen Ödenek : 11.043.717.80
- Ertesi
Yıla Devreden Ödenek : 98.639,97
BAŞKAN (A) cetvelini
kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Sosyal Hizmetler ve Çocuk
Esirgeme Kurumu Genel Müdürlüğü 2009 yılı merkezî yönetim kesin
hesabının bölümleri kabul edilmiştir.
Özürlüler İdaresi
Başkanlığı 2011 yılı merkezî yönetim bütçesinin
bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Bölümleri okutuyorum:
07.87 - ÖZÜRLÜLER İDARESİ BAŞKANLIĞI
1. Özürlüler İdaresi Başkanlığı 2011
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
ÖDENEK CETVELİ
Kodu Açıklama (TL)
01 Genel Kamu Hizmetleri 1.751.500
BAŞKAN Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
02 Savunma Hizmetleri 2.000
BAŞKAN Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
03 Kamu Düzeni ve Güvenlik Hizmetleri 160.500
BAŞKAN Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
10 Sosyal Güvenlik ve Sosyal
Yardım Hizmetleri 7.708.000
BAŞKAN Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
TOPLAM 9.622.000
BAŞKAN Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Özürlüler İdaresi
Başkanlığı 2011 yılı merkezî yönetim bütçesinin
bölümleri kabul edilmiştir.
Özürlüler İdaresi
Başkanlığı 2009 yılı merkezî yönetim kesin
hesabının bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
2. Özürlüler İdaresi
Başkanlığı 2009 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
BAŞKAN (A) cetvelinin
genel toplamını okutuyorum:
A - C E T V E L İ
(TL)
- Toplam
Ödenek : 5.751.300,00
- Bütçe
Gideri : 5.146.631,14
-
İptal Edilen Ödenek : 604.668,86
BAŞKAN
(A) cetvelini kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Özürlüler İdaresi
Başkanlığı 2009 yılı merkezî yönetim kesin
hesabının bölümleri kabul
edilmiştir.
Aile ve Sosyal
Araştırmalar Genel Müdürlüğü 2011 yılı merkezî yönetim
bütçesinin bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Bölümleri okutuyorum:
07.88 - AİLE VE SOSYAL ARAŞTIRMALAR GENEL MÜDÜRLÜĞÜ
1. Aile ve Sosyal Araştırmalar Genel Müdürlüğü 2011
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
ÖDENEK CETVELİ
Kodu Açıklama (TL)
01 Genel Kamu Hizmetleri 7.197.000
BAŞKAN Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
03 Kamu Düzeni ve Güvenlik Hizmetleri 100.000
BAŞKAN Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
TOPLAM 7.297.000
BAŞKAN Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Aile ve Sosyal
Araştırmalar Genel Müdürlüğü 2011 yılı merkezî yönetim
bütçesinin bölümleri kabul edilmiştir.
Aile ve Sosyal
Araştırma Genel Müdürlüğü 2009 yılı merkezî yönetim
kesin hesabının bölümlerine geçilmesini oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
2. Aile ve Sosyal Araştırma Genel Müdürlüğü 2009
Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
BAŞKAN (A) cetvelinin
genel toplamını okutuyorum:
A - C E T V E L İ
(TL)
- Toplam
Ödenek : 5.782.800,00
- Bütçe
Gideri : 5.029.656,44
-
İptal Edilen Ödenek : 753.143,56
BAŞKAN (A) cetvelini
kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Aile ve Sosyal
Araştırma Genel Müdürlüğü 2009 yılı merkezî yönetim
kesin hesabının bölümleri
kabul edilmiştir.
Kadının Statüsü
Genel Müdürlüğü 2011 yılı merkezî yönetim bütçesinin bölümlerine
geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler...
Kabul edilmiştir.
Bölümleri okutuyorum:
07.89 - KADININ STATÜSÜ GENEL MÜDÜRLÜĞÜ
1. Kadının Statüsü Genel Müdürlüğü 2011 Yılı
Merkezî Yönetim Bütçesi
ÖDENEK CETVELİ
Kodu Açıklama (TL)
01 Genel Kamu Hizmetleri 5.752.000
BAŞKAN Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
TOPLAM 5.752.000
BAŞKAN Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Kadının Statüsü
Genel Müdürlüğü 2011 yılı merkezî yönetim bütçesinin bölümleri
kabul edilmiştir.
Kadının Statüsü
Genel Müdürlüğü 2009 yılı merkezî yönetim kesin
hesabının bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
2. Kadının Statüsü Genel Müdürlüğü 2009 Yılı
Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
BAŞKAN (A) cetvelinin
genel toplamını okutuyorum:
A - C E T V E L İ
(TL)
- Toplam
Ödenek : 4.309.800,00
- Bütçe
Gideri : 3.814.169,23
-
İptal Edilen Ödenek : 495.630,77
BAŞKAN (A) cetvelini
kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Kadının Statüsü
Genel Müdürlüğü 2009 yılı merkezî yönetim kesin
hesabının bölümleri kabul
edilmiştir.
Böylece Gümrük
Müsteşarlığı, Devlet Personel
Başkanlığı, Sosyal Yardımlaşma ve
Dayanışma Genel Müdürlüğü, Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme
Kurumu Genel Müdürlüğü, Özürlüler İdaresi
Başkanlığı, Aile ve Sosyal Araştırmalar Genel
Müdürlüğü ile Kadının Statüsü Genel Müdürlüğünün 2011
yılı merkezî yönetim bütçeleri ile 2009 yılı merkezî
yönetim kesin hesapları kabul edilmiştir. Hayırlı
olmalarını temenni ederim.
Sayın milletvekilleri,
beşinci tur görüşmeleri tamamlanmıştır.
17.00ye kadar ara veriyorum.
Kapanma Saati: 16.41
DÖRDÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 17.05
BAŞKAN: Başkan Vekili Şükran Güldal MUMCU
KÂTİP ÜYELER: Fatih METİN (Bolu), Gülşen ORHAN (Van)
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 34üncü Birleşiminin
Dördüncü Oturumunu açıyorum.
2011 Yılı Merkezî
Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile 2009 Yılı Merkezî Yönetim
Kesin Hesap Kanunu Tasarısı altıncı tur görüşmelerine
başlıyoruz.
IV.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.- 2011 Yılı Merkezî Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı
ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/960) (S. Sayısı: 575) (Devam)
2.- 2009 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesap Kanunu
Tasarısı ile Merkezî Yönetim Bütçesi Kapsamındaki İdare ve
Kurumların 2009 Bütçe Yılı Kesin Hesap Tasarısına Ait
Genel Uygunluk Bildirimi ve Eki Raporların Sunulduğuna Dair
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi ile Plan ve Bütçe
Komisyonu Raporu (1/905, 3/1261) (S. Sayısı: 576) (Devam)
H) ULAŞTIRMA BAKANLIĞI
1.- Ulaştırma Bakanlığı 2011 Yılı
Merkezî Yönetim Bütçesi
2.- Ulaştırma Bakanlığı 2009 Yılı
Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
I) KARAYOLLARI GENEL MÜDÜRLÜĞÜ
1.- Karayolları Genel Müdürlüğü 2011 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçesi
2.- Karayolları Genel Müdürlüğü 2009 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
İ) BİLGİ TEKNOLOJİLERİ VE
İLETİŞİM KURUMU
1.- Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu 2011
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2.- Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu 2009 Yılı
Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
J) DENİZCİLİK MÜSTEŞARLIĞI
1.- Denizcilik Müsteşarlığı 2011 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2.- Denizcilik Müsteşarlığı 2009 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
K) SİVİL HAVACILIK GENEL MÜDÜRLÜĞÜ
1.- Sivil Havacılık Genel Müdürlüğü 2011 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2.- Sivil Havacılık Genel Müdürlüğü 2009 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
L) MİLLÎ SAVUNMA
BAKANLIĞI
1.- Millî Savunma Bakanlığı 2011 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2.- Millî Savunma Bakanlığı 2009 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
M) SAVUNMA SANAYİİ MÜSTEŞARLIĞI
1.- Savunma Sanayi Müsteşarlığı 2011 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2.- Savunma Sanayi Müsteşarlığı 2009 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
BAŞKAN Komisyon ve
Hükûmet yerinde.
Altıncı turda,
Ulaştırma Bakanlığı, Karayolları Genel
Müdürlüğü, Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu, Denizcilik
Müsteşarlığı, Sivil Havacılık Genel
Müdürlüğü, Millî Savunma Bakanlığı, Savunma Sanayii
Müsteşarlığı bütçeleri yer almaktadır.
Sayın milletvekilleri,
tekrar bu konuda hatırlatma yapıyorum, tur üzerindeki görüşmeler
bittikten sonra, yirmi dakikalık soru-cevap işlemi için, soru
sormayla ilgili işlemleri şimdiden yaparsanız daha iyi
olacaktır.
Bu turda gruplar elli dakika
konuşacaktır.
İlk grup Milliyetçi
Hareket Partisidir. Ahmet Kenan Tanrıkulu, Hüseyin Yıldız,
Durmuş Ali Torlak, Kürşat Atılgan, Sabahattin Çakmakoğlu,
Hamit Homriş konuşacaktır.
İlk konuşmacı
olarak İzmir Milletvekili Ahmet Kenan Tanrıkulu.
Buyurunuz efendim. (MHP
sıralarından alkışlar)
Süreniz on iki
dakikadır.
MHP GRUBU ADINA AHMET KENAN
TANRIKULU (İzmir) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan,
sayın milletvekilleri; Ulaştırma Bakanlığı 2011
yılı bütçesi üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz
almış bulunuyorum. Hem şahsım hem de grubumuz adına
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Sayın milletvekilleri,
bütçe, hükûmetler için en önemli politik bir belgedir; toplumumuzun vergi
verebilecek kesimlerinden toplanan kaynakların ülkenin temel hedeflerine
uygun amaçları için hangi yöntemlerle harcanacağını
belirten bir dokümandır. Dolayısıyla bu belge sayesinde
hükûmetlerin de ve aynı zamanda ekonomi yönetimlerinin de samimiyetleri ve
tabii ki becerileri de test edilir. Söz konusu bu test bağlamında
önceki yılların bütçelerinin bir türlü hedeflerinin
tutturulamaması ve sürekli revize edilmesi sebebiyle de bugünkü 2011
yılı bütçesi de benzer bir durumla karşı karşıya
kalacaktır.
Değerli milletvekilleri,
2011 yılı bütçesinde görmekteyiz ki seçim sürecine
odaklanmış bir hükûmet ve onun ekonomi yönetimi kendi önünü
göremediği gibi ekonominin de önünü görememiştir. Kaliteli ve
sürdürülebilir bir büyüme öngöremeyen, cari açıkla mücadeleden uzak ve
işsizlikle ilgili elle tutulur bir projesi bulunmayan bütçe
karşımızda durmaktadır.
Değerli milletvekilleri,
öte yandan, ekonomide ve sanayide kredi maliyetlerinin yüksekliği,
kayıt dışı ekonomi ve düşük fiyatlı ithalattan
kaynaklanan haksız rekabet, bürokrasinin fazlalığı, kamunun
sağladığı bazı girdilerin uluslararası fiyatlarla
mukayese yaptığımız zaman yüksek kalması ve vergi
oranlarındaki yükseklik gibi temel sorunlar da sekiz yıldır
karşımızda durmaktadır.
Sayın milletvekilleri,
bu tespiti Hükûmetin sayın bakanlarının da imzası olan
Devlet Planlama Teşkilatının hazırladığı
2011 Yılı Programı söylemektedir. Bunlar bizlerin tespiti
değil, Hükûmetin organı olan Devlet Planlama
Teşkilatının tespitleridir.
Ulaştırma
Bakanlığının bütçesine baktığımız zaman
ilk dikkatimizi çeken, ulaştırma sektörü sabit sermaye
yatırımlarının sabit fiyatlarla geçtiğimiz yıla
oranla yüzde 2 gerilemesidir. Tabii, burada da kamunun ulaştırmadaki
payının yaklaşık olarak yüzde 35 gerilemesinin çok önemli
bir rolü bulunmaktadır.
Gene bu bütçede dikkat çeken
diğer bir husus, sektörel sabit sermaye yatırımları içerisinde
-bu sefer cari fiyatlarla- yüzde 10un altında değişim gösteren
tek sektörün yüzde 1,7yle ulaştırma sektörü olduğunu görüyoruz.
Demek ki sabit sermaye yatırımları içerisinde de bu sene
ulaştırma sektörü en az gelişme ve değişme
gösterecektir. İşte her fırsatta övgüyle ulaştırma
hizmetlerini anlatan Hükûmet, ne hikmetse, bu hizmetlerin, bu projelerin
birçoğunun 57nci Hükûmet döneminde başlatılan işler
olduğunu da maalesef söylememekte, bundan imtina etmektedir. Bizlerin
57nci Hükûmet döneminde, o dönemde başlattığı bu
projeleri, ülkemiz için doğru ve gerekli projeleri Hükûmetin bu
şekilde sahiplenmesi, eğer bir hak teslim edilecekse, bizleri ancak
memnun eder, mutlu eder. Çünkü bizler için asıl amaç milletimize bu
projelerin kazandırılması ve devamının getirilmesidir.
Değerli milletvekilleri,
ulaştırma alanında AKP Hükûmetinin performans
düşüklüğünü, yine biraz önce söylediğim gibi, kendi
dokümanlarının, Hükûmetin ve onların organlarının
hazırladığı dokümanların da içerisinde
bulmaktayız. Bu bakımdan, ulaştırmada sekiz
yıldır devam eden birçok projenin kâğıt üstünde kalarak,
ülkemiz hizmetine maalesef sunulmayarak, yapılacak, edilecek gibi
birtakım cek, caklı cümlelerle, söylemlerle kullanılması
da, tahmin ediyorum, övgüden ziyade eleştiriye açık bir konudur.
Değerli milletvekilleri,
çağdaş ulaştırma anlayışına
baktığımız zaman, yani birçok ülkedeki ulaştırma
sektörüne çağdaş ve modern anlamda yaklaşan kesimlere baktığımız
zaman, ulaştırma modları arasında bir denge görüyoruz.
Zaten bu çağdaş ulaştırma anlayışı, bu
modlar arasındaki dengeyi sağlamayı, hız ve güveni, ileri
teknoloji kullanımını, sektörel dönüşümü öngören projelerin
üretilip uygulamaya konulmasıyla farklılık yaratıyor.
Bu bağlamda da
çağdaş ülkelerin ulaştırma sistemleri sürekli olarak, hem
ekonomik hem sosyal ve tabii ki siyasi şartların da
değişimine paralel olarak planlı ve programlı bir
şekilde gelişme gösteriyor. Son sekiz yıla
baktığımız zaman, maalesef benzeri gelişmelerin
ülkemiz için sağlanamadığını görüyoruz. Özellikle ulaştırma
türlerinin -demir yollarının ve deniz yollarının- çok
önemli imkânları gereğince kullanamayan, dengesiz, pahalı ve
sağlıksız bir ulaştırma sisteminin
sorunlarını yaşadığını görüyoruz.
Örneğin, çift yollarla ilgili, kazaları yüzde 90
azalttığı ileri sürülmektedir. Belki bu doğrudur ancak
bunun aksine, bugün Türkiyeye baktığımız zaman bu süre
zarfında maalesef bu kazaların 2 katı
arttığını da görüyoruz. Bu durumu Bakanlık ve ilgili genel
müdürlüğün yetkilileri de kabul etmektedirler. Yıllık trafik kazası
sayısı bakımından bir mukayese
yaptığımız zaman 2002de 439 bin civarında
olduğunu, 2009un başlangıcına geldiğimizde yine 950
binlere çıktığını görüyoruz. Bu dönem içerisinde yine
yıllık bazda ölümlerin ve kazaların, çok ciddi
yaralanmaların arttığına da şahit oluyoruz.
Değerli milletvekilleri,
Devlet Planlama Teşkilatı tarafından, geçiş
hesaplarının doğru olmadığı ve projenin
İstanbul trafiğine de bir çözüm sunamayacağı belirtilmesine
rağmen Karayolları Genel Müdürlüğünün geçiş garantisi
vererek yap-işlet-devret sistemiyle yapılacak olan İstanbuldaki
üçüncü köprü projesi maalesef rantabl değildir. Bu yüzden, bu projede
üstleniciler için geçiş garantisi istenmektedir ve bu sürekli dile
getirilmektedir. Burada da projenin, İstanbulun geçiş trafiğini
rahatlatmasından ziyade gayrimenkul rantı yaratacağından
endişe duyulmaktadır ve birçok medya organında da bu konu
işlenmektedir.
Bir diğer alt sektör
demir yollarına baktığımız zaman, değerli
milletvekilleri, demir yolları sadece
hızlandırılmış trenden ibaret değildir, böyle de
görmemek gerekir diye düşünüyorum.
Yine,
Bakanlığın açıkladığı 2009 rakamlarına
göre demir yollarımızın yüzde 95i hâlen tek hatlı
durumdadır ve bu toplam hatların, rayların yaklaşık
yüzde 48inin yaşı da 21in üzerindedir. Rakamlardaki bütün bu
olumsuzluklara rağmen, sekiz yıldır bu durumun
düzeltilemediğini, bunun yerine çok uzun bir vade olan 2023
yılında düzelteceğiz. denmesi de huzurunuza getirilmesi gereken
bir konudur.
Yine bu sektörde Ankara
merkezli hızlı tren çekirdek ağı kapsamında
gerçekleştirilecek projelerde de şöyle sorular akla gelmektedir:
Uzun vadede mal ve hizmet hareketlerini yolcu hareketleriyle birlikte neler
görecek, ne şekilde ilerleyecek veyahut ulaşım talebinin nasıl
karşılanacağı ve bunun kara, deniz, hava
taşımacılığına nasıl
yansıyacağı şeklinde hesaplamaların da kamuoyuyla
paylaşılması gerekmektedir.
Değerli milletvekilleri,
demir yollarımızdaki başarısızlığı
sadece içerideki -yurt içindeki- organlarda, yayınlarda görmüyoruz. Avrupa
Birliğinin son ilerleme raporuna baktığımız zaman da
Demir yolu taşımacılığı bugüne kadar ilerleme
kaydedilmeyen tek taşımacılık alt sektörüdür. deniyor bu
raporda.
Diğer yandan,
geçtiğimiz haftalar içerisinde maalesef hepimizin üzülerek görüp, takip
ettiği tarihî, İstanbuldaki Haydarpaşa Garındaki
yangın da tek kelimeyle suistimal ve görevin kötüye
kullanılmasıdır. Bu tip olayların önceden öngörülmeyip
önlenememesi ve zamanında müdahale edilememesi de bir skandala yol açmıştır.
Yine, Pamukovada
yaşanan hızlı tren faciası, Avrasya Maratonunda
Boğaziçi Köprüsünün tehlike atlatması veyahut İstanbul
Havalimanının hemen kenarındaki çok büyük ölçüde akaryakıt
depolarının yerleşim yerlerine çok yakın olması bence
önemli konulardır. Burada da, bünyesinde birçok temel görevi
barındıran Ulaştırma Bakanlığının
yönetişimsizlikten bu yükün altında ezilmeye ve yanlışlar
yapmaya devam ettiğini görüyoruz.
Değerli milletvekilleri,
bu bağlamda Demiryolları çalışanlarımızın da
önemli sorunları vardır ve bu sorunlar her geçen gün artmaktadır
ama bu sorunları dile getiren kendi çalışanlarına
karşı da bir cezalandırma yöntemi uygulanmaktadır. Pilot ve
kaptanlara verilen önem kadar en az makinistlerimize ve bu alanda
çalışan personelimize de önem verilmesini diliyoruz.
Değerli milletvekilleri,
bu iktidar döneminde yine özelleştirilen sekiz liman devletin
kasasına yaklaşık 1,5 milyar dolar civarında bir para
getirmiştir ama bu özelleştirmelerden sonra maalesef bu
limanların çoğu işletme ve yatırım açısından
doğru dürüst kullanılamamıştır. Bunların en
önemli örnekleri Çeşme Limanı -İzmirde- verilebilir. Bu
olumsuzluğun ne zaman ve nasıl giderileceğine dair de herhangi
bir bilgi ve teklifte bulunulmamaktadır. Keza İzmir Deniz Ticaret
Odası hem Aliağa hem İzmir Limanı için öneriler ve
tekliflerde bulunmuştur Bakanlığa, bununla ilgili de bir cevap
alınamamıştır.
Değerli milletvekilleri,
İzmir metrosu da sahipsiz görünüyor. Bakın, İstanbul ve Ankara
metroları ağustos ayı içerisinde Bakanlığa müracaat
etmiş ama İzmir metrosuyla ilgili herhangi bir cevabın da
alınmadığını görüyoruz. Sadece bazı gazetelerde
Sayın Ulaştırma Bakanının
açıklamalarını görüyoruz. Bu konuda da, umarım,
İzmirliler için olumlu ve müjde verici bir haberle karşı
karşıya kalırız.
Değerli milletvekilleri,
bu süre zarfında Ulaştırma Bakanlığıyla ilgili
olarak dile getirmeye çalıştığımız ve
eleştirdiğimiz konular, umarım, sayın Bakanlık
yetkilileri tarafından ciddiye alınır ve önümüzdeki bütçe
döneminde cevaplandırılır. Ve bu şekilde de yeni bütçenin
hem Ulaştırma Bakanlığının kendisine,
mensuplarına hem de Türk milletine hayırlı olmasını
diliyor, tekrar saygılarımızı sunuyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ediyoruz Sayın Tanrıkulu.
Antalya Milletvekili Hüseyin
Yıldız. (MHP sıralarından alkışlar)
Buyurunuz Sayın
Yıldız.
Süreniz sekiz dakikadır.
MHP GRUBU ADINA HÜSEYİN
YILDIZ (Antalya) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Ulaştırma
Bakanlığının, Karayolları Genel Müdürlüğü ve
Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumlarının 2011
yılı bütçesi üzerinde söz almış bulunuyorum. Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu adına ve şahsım adına, yüce
heyetinizi ve büyük Türk milletini saygılarımla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri,
kalkınmanın ve büyük bir devlet olmanın en önemli göstergelerinden
ikisi de ulaşım ve bilişim alanlarında elde edilen
başarılardır. Adalet ve Kalkınma Partisi Türkiye Büyük
Millet Meclisinde kanun tasarı ve tekliflerinin görüşülmesi
sırasındaki anlayışını bütçe görüşmelerinde
de sürdürmektedir. Başta Sayın Başbakan, bakanlar ve söz alan
Adalet ve Kalkınma Partisi milletvekilleri olmak üzere, karalama, inkâr,
istismar ve duygu sömürüsü anlayışını devam
ettirmektedirler. Adalet ve Kalkınma Partisi Hükûmetinin sekiz
yılı aşan iktidarları döneminde, yetmiş dokuz
yıllık cumhuriyet hükûmetlerinin yaptığından daha
büyük ve daha çok duble yol yapıldığını, bilgi
teknolojisi ve iletişim sektöründe Avrupa Birliği ülkelerini bile
geride bıraktığımızı Türkiye Büyük Millet
Meclisinde, televizyon ekranlarında ve seçim meydanlarında
söyleyerek, hak etmemenize rağmen övünmeye ve Türk milletini
kandırmaya devam etmektesiniz. Özellikle kara yolları, bilişim
ve iletişim sektöründe yaptıkları hizmetler için sizden önceki
elli yedi cumhuriyet hükûmetinin tüm yetkililerine teşekkür etmek istiyorum
çünkü AKPnin unuttuğu şeylerden bir tanesi de teşekkür,
lügatlerinde bulunmamaktadır. Sekiz yıllık Adalet ve
Kalkınma Partisi Hükûmetine de yapabildiği hizmetler kadarıyla,
onlara da teşekkür ediyorum.
Değerli milletvekilleri,
Karayolları Genel Müdürlüğünün sorumluluğunda, 2002
yılı sonu itibarıyla 1.714 kilometre otoyol, 6.101 kilometre
bölünmüş yol, 58.240 kilometre de devlet yolu ve il yolu olmak üzere
toplam 66.054 kilometre yol ağı bulunmaktadır. Adalet ve
Kalkınma Partisi Hükûmetinin sekiz yıllık iktidarında, 484
kilometre yapımı önceden süren otoyol tamamlanmış, 12.929
kilometre de bir şeridi daha önceden yapılmış olan
yolların ikinci şeridi yapılarak duble yol hâline getirilmiştir.
Yani her fırsatta övündüğünüz yolun toplamı, bir şerit ve 12.929
kilometredir.
Değerli milletvekilleri,
bu yapılan 12.929 kilometrelik bir şeritlik yolun tümünün projesi
önceki hükûmetlerce yapılmış, istimlakleri önceki hükûmetlerce
tamamlanmış, yol yapımında en önemli unsurların da
projenin yapılması ve istimlaklerin yapılması olduğunu
da Sayın Ulaştırma Bakanımız ve burada söz alan AKP
yetkilileri sıklıkla unutmaktadır ve bunlardan hiç
bahsetmemektedirler.
Değerli milletvekilleri,
beğenmediğiniz ve her fırsatta kötülediğiniz sizden önceki
hükûmetler, o dönemin ekonomik ve teknolojik zor şartları
altında 50 tonluk kamyonlardan, kırıcılardan, delicilerden
yoksun, kazmayla, kürekle, kompresörle 66.054 kilometre yol
yapmışlardır. Bu yolları yaparken de o hükûmetler aynı
zamanda -Sayın Elitaş tebessüm ediyor- sattığınız
Ereğli, İskenderun demir çelik fabrikaları, PETKİMi, Türk
Telekomu, hidroelektrik santrallerini, termik santralleri, Tekeli,
SEKAyı, okulları, hastaneleri, Fatih Sultan Mehmet Köprüsünü,
Boğaziçi Köprüsünü, otoyolları ve sayamayacağımız
sizlerin de çok iyi bildiği tesisleri yapıyordu. Bununla beraber, bu
66 bin kilometre yolu da yapmıştı o sizin
beğenmediğiniz elli yedi cumhuriyet hükûmeti.
Adalet ve Kalkınma
Partisi Hükûmeti olarak sekiz yılı aşan iktidarınızda
ise 12.929 kilometre bölünmüş yolun bir şeridini yaparken,
yukarıda saymış olduğum tesislerin hem de hiçbirini
yapmazken, yapılanları da peşkeş çekerek 35 milyar dolara
özelleştirme yaptınız. Değerli milletvekilleri, bu özelleştirmeden
elde edilen 35 milyar doların yarısıyla bu övündüğünüz 12.929
kilometrelik bir şeritlik yolun, adliye saraylarının,
okulların, hastanelerin ve sizlerin bu kürsüde
anlattığınız diğer yatırımların
tamamı o özelleştirmelerden aldığınız 35 milyar
doların yarısıyla yapılırdı. Kalan
yarısını ne yaptığınızı ise siz biliyorsunuz.
İnşallah, Milliyetçi Hareket Partisinin iktidarında bunun
hesabını sorup o kalan 17,5 milyar doları ne
yaptığınızı da buradan soracağız. (MHP
sıralarından alkışlar)
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) Millet biliyor, millet!
HÜSEYİN YILDIZ (Devamla)
- Değerli milletvekilleri, Devlet Planlama Teşkilatı
raporları, Yüksek Planlama Kurulu raporları, Avrupa Birliği
raporları ulaştırma sektöründe Hükûmetin maalesef
başarılı olmadığını raporlamaktadır.
Bunlar benim düşüncelerim değildir, sizlerin de çok önem verdiği
Avrupa Birliği ve size ait, Hükûmete ait kurumlardaki raporlardır.
Duble yola dönüştürülen yolların yapımında da ihtiyaçlar ve
trafik yoğunluğu yerine siyasi müdahalelerin yapılması da
ayrı bir garabettir. Duble yollar nedeniyle trafik kazalarının azaldığı
da doğru değildir. Azalan kazalar sadece bu duble yollarda kafa
kafaya çarpışmaların azalmasıdır.
Değerli milletvekilleri,
burada, hem sayın bakanlarımız bizim sormuş olduğumuz
sorulara alakasız cevaplar vermekte, sayın bakanlar da bizim
sorularımıza doğru dürüst cevap vermemektedirler. Sayın
Bakana yazılı olarak soruyorum, diyorum ki: Sayın Bakanım,
bu yapmış olduğunuz duble yollarla ilgili maliyet nedir, ne
kadar para harcadınız? diye soruyorum. Yazılı, okunabilir,
cevap vermek kolay çünkü burada övünüyorsunuz. Sayın Bakan vermiş
olduğu cevaplarda bu yollara ne kadar harcama
yapıldığını, bu harcamalarla ilgili kilometre
maliyetinin ne olduğunu bir türlü açıklamıyor.
Birinci günkü
görüşmelerde bir sayın bakana buradan soruyorum, soruma cevap vermiyor.
Tekrarladığımız zaman ise bu soruyla alakası olmayan
cevaplar vermeye çalışıyor ve burada oturan Sayın Adalet ve
Kalkınma Partili milletvekilleri de beni Otur! diye uyarıyorlar
kaba bir şekilde. Benim sorularımda Sayın Bakanı
rahatsız edecek, Adalet ve Kalkınma Partili milletvekillerini
rahatsız edecek bir kelime yok. Gayet kibar ve nazik. Almak istediğim
cevap ise belli ama Sayın Bakanın bunlara cevap vermekten ziyade
doğru olmayan bilgilerle hem Türk milletini hem de Türkiye Büyük Millet
Meclisini yanıltmasının kendisine
yakıştığını söylüyorum sadece.
Bu duygu ve düşüncelerle
2011 bütçesinin ülkemize ve milletimize hayırlı uğurlu
olmasını diliyor, Adalet ve Kalkınma Partisi Hükûmetine de,
üçüncü zarfı açtılar, artık bir üç zarf hazırlamalarının
zamanının geldiğini söyleyerek hepinizi saygılarımla
selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ediyoruz Sayın Yıldız.
İstanbul Milletvekili
Durmuş Ali Torlak. (MHP sıralarından alkışlar)
Süreniz altı
dakikadır.
Buyurunuz.
MHP GRUBU ADINA D. ALİ
TORLAK (İstanbul) Teşekkür ederim.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Denizcilik Müsteşarlığı
bütçesiyle ilgili olarak Milliyetçi Hareket Partisi Meclis Grubu adına söz
almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce heyetinizi saygılarımla
selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri,
Türkiyenin dünya denizciliğinde söz sahibi olması için Denizcilik
Müsteşarlığının yönetim kademesindeki
insanlarımızın ve ekibinin uluslararası nitelikte bir
yönetim anlayışının olmasıyla mümkündür. Günümüzde
dünya ticaretinin yüzde 90ı deniz yoluyla yapılmaktadır. Bu
oran denizcilik sektörü olmadan dünya ticaretinin
devamlılığının olmadığını
göstermektedir. AKP Hükûmetinin denizcilik sektörünü büyütme yerine küçültülmüş
bir idari yapı içerisinde yönetme arzusu değişmediği ve yasal
değişiklik yoluna gidilerek güçlü bir denizcilik idaresi
oluşturulamadığı takdirde denizcilik sektörünün ülkemize ve
ekonomiye olan katkısının önemi
anlaşılamayacaktır. Denizcilik Müsteşarlığının
mevcut idari yapısı ile de sektörün ihtiyaçlarına cevap veremediği,
sektörü doğru yönlendiremediği de açıktır. Bu nedenle
sektörün büyüklüğü ve dinamikliği dikkate alınarak çok güçlü,
yirmi dört saat çalışan yapısı olan bir
müsteşarlık veya denizcilik bakanlığının
kurulması gerekliliği aşikârdır.
Değerli milletvekilleri,
AKP hükûmetleri döneminde Türk denizcilik sektörü geriye gitmiştir.
Sürekli, dönemlerini, 2000 öncesiyle, 2002 öncesiyle kıyaslayan AKP, söz
konusu denizcilik olunca kıyas yapmaktan kaçınmaktadır. Çünkü
dünya deniz ticaretinden Türkiye on yıl önce yüzde 2 pay alırken
şimdi yüzde 0,6 ile reel anlamda yüzde 300e yakın düşme
yaşamıştır. Dünya sıralamasında 1 Ocak 2002de
19uncu olan Türk deniz ticaret filosu 2004te 23üncü, 2005te 24üncü,
2009da 26ncı sıraya düşmüştür. Ayrıca, seyir
emniyeti ve deniz güvenliği bakımından gençleştirilme
ihtiyacı açıktır.
Türk deniz ticaret filosunun
1999 yılında yaş ortalaması on sekiz iken bugün
itibarıyla yirmi dört olan yaş ortalaması, irdelenmesi gereken
ve çözüm bulunması gereken önemli bir sorundur. Ayrıca, ülkemiz
toplam ithalat ve ihracatının yüzde 88ini deniz yoluyla
gerçekleştirirken, ülkemiz dış ticaret
taşımacılığında millî filomuzun
aldığı pay 2002 yılında yüzde 33 iken bu oran 2006da
yüzde 20,6ya, bugün ise yüzde 14 oranına düşmüştür. Yani
devlete ait yüklerin dahi olduğu ihracat ve ithalatımızın
yüzde 86sının yabancı bayraklı gemiler tarafından
taşınması, üzerinde düşünülmesi gereken önemli bir
husustur.
Milliyetçi Hareket Partisi
olarak bu konuda Hükûmeti devamlı uyarmamıza, bu sorunu devamlı
gündeme getirmemize rağmen, sorun olduğu yerde
bırakılmış, âdeta çözümsüzlüğe itilmiş, on
yıl önce 10,5 milyon dead weight ton olan millî filomuz, 2010 Ekim
ayı itibarıyla 8,1 milyon dead weight tona düşmüştür.
Bakınız, yeni
verilen siparişlerle birlikte Çinin 183,6 milyon dead weight ton ile
1inci, Güney Korenin 150,78 milyon dead weight ton ile 2nci ve
Japonyanın 73,6 milyon dead weight ton ile 3üncü olduğu dünya gemi
inşa sıralamasında Türkiye, Filipinler, Vietnam, Hindistan,
Brezilya, Tayvan ve Romanyadan sonra 1,19 milyon dead weight ton ile ancak
10uncu sırada yer alabilmiştir. Transit
taşımacılıkta önemli tehdit kaynağı olarak
karşımıza çıkan ve dünya navlun piyasasında ülke
olarak çok az pay almamıza neden olan deniz ticaret filomuzun ve koster
filomuzun yaşlandığından hep bahsederiz, yenilenmesi
sürekli gündemde olur. Kaldı ki Sayın Bakan bir
konuşmasında Eğer çalışma yapılmazsa Akdenizde
koster taşımacılığını Rusyaya
kaptırabiliriz. diyerek sorunun büyüklüğünü kabul etmiştir.
Aynı şekilde, Sayın Başbakan, 2011 yılı bütçe
konuşmasında deniz yolu ulaşımı ile gemi inşa
sanayisi sorunlarına bir satır dahi değinmeyerek AKP Hükûmetinin
sektöre olan bakış açısını göstermiştir.
Sektörde yaşanan tüm
olumsuzluklar sonucunda AKP Hükûmeti döneminde uygulanan yanlış
politikalarla dünya ile rekabet olumsuz etkilenmiş, destek verilmeyerek
fiilî istihdam sayısı 36.981den 6.500e düşen gemi inşa
sektöründe yan sanayi ile birlikte sadece Tuzla tersaneler bölgesinde 200 bin
insanımız işsiz kalmıştır. Zonguldakın
Ereğli ilçesindeki tersaneler bölgesinde de aynı durum
yaşanmaktadır. 2008de 7 bin olan istihdam sayısı, Türkiye
İş Kurumu Zonguldak İl Müdürlüğü verilerine göre 2010da
277ye düşmüştür. Yalova Altınova tersanelerinde de durum farklı
değildir.
Bu nedenlerle gemi inşa
sanayisinin sorunları bir yumak hâline dönüşerek her geçen gün
büyümekte ve birçok tersane kapanmaya başlamış
bulunmaktadır. Hükûmetin aylarca denizcilik sektöründe büyük beklentilere
neden olduğu Kredi Garanti Fonu imkânlarıyla da bu sorunların
çözümü mümkün görünmemektedir.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; büyük sıkıntılara rağmen Türk
denizciliğine hizmet veren armatörlere, tersanecilere, yan
sanayicilerimize, ve sektörde çalışan tüm insanlarımıza
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
D. ALİ TORLAK (Devamla)
-
sektöre verdikleri destekten dolayı Milliyetçi Hareket Partisi ve
şahsım adına saygılarımızı sunarız.
(MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ediyoruz Sayın Torlak.
Adana Milletvekili Kürşat
Atılgan.
Buyurunuz Sayın
Atılgan. (MHP sıralarından alkışlar)
Süreniz sekiz dakikadır.
MHP GRUBU ADINA KÜRŞAT
ATILGAN (Adana) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Sivil
Havacılık Genel Müdürlüğünün 2011 yılı bütçesiyle
ilgili olarak Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış
bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri,
sivil havacılık hepimizin hayatını yakından
ilgilendiren bir husustur çünkü bu Genel Müdürlüğün icraatları
neticesinde faaliyet gösteren hava yolu şirketlerine hepimiz en az ayda
birkaç sefer hayatımızı teslim ediyoruz. Dolayısıyla
bu Genel Müdürlüğün icra etmiş olduğu görevler hayatidir.
Peki, bu Genel Müdürlük
kendisine verilmiş olan görevi, kanunla, yönetmelikle verilmiş olan
görevi teçhizatı, personeli ve teşkilatıyla acaba yerine
getirmeye müsait midir değil midir, onu açıklıkla ortaya koymak
lazım. Üç yıldır bu kürsüden söylüyorum: Sivil
havacılığımızın gelmiş olduğu boyutu
Sivil Havacılık Genel Müdürlüğünün mevcut teşkilatıyla
götürmek mümkün değildir. Dolayısıyla Genel Müdürlüğün
behemehâl müsteşarlık seviyesine çıkarılarak şu anki
personelinin bizim gibi benzer ülkelerdeki, bize benzer ülkelerdeki personel
sayısına ehil personelle çıkarılarak en az 3 misli
personelle faaliyetlerini yürütmesi mümkündür. Birazdan Sayın Bakan buraya
çıkıp sivil havacılığımızın yüzde
200-250 nasıl büyüdüğünü anlatacak. Gerçekte acaba
teşkilatımız bu oranda büyüdü mü? Hayır. Sadece yüzde 35
civarında -2002ye göre- personeli arttı, o kadar.
Ayrıca bu teşkilat
yapısı AB ülkelerindeki teşkilat yapısından son derece
farklıdır. Hâlen yürürlükte olan Dokuzuncu Kalkınma Planı
bize bu konuda yol gösteren önemli bir plandır. Bu planının Hava
Taşımacılığı Özel İhtisas Raporunda bu
teşkilatın yetersizliği açık olarak dile getirilmesine
rağmen Sivil Havacılık Genel Müdürlüğü bu raporu ve bu
Dokuzuncu Kalkınma Planında kendisine yol gösteren rapordaki
hususları hiç dikkate almamakta, sekiz yıldır
teşkilatını büyütecek herhangi bir teklifi Bakanlığa
veya Meclisin huzuruna getirmemektedir.
Ayrıca değerli
arkadaşlarım, 2920 sayılı Kanunun 42nci maddesi, 5431
sayılı Kanunun 4/g maddesi ve Uluslararası Sivil
Havacılık Teşkilatının Annex-12 ve Türk Arama ve
Kurtarma Yönetmeliği açık olarak Ulaştırma
Bakanlığına ve Sivil Havacılık Genel Müdürlüğüne
arama-kurtarma teşkilatını kurma sorumluluğu vermesine
rağmen, bugüne kadar Genel Müdürlük bünyesinde arama-kurtarma
teşkilatı kurulmamıştır.
Peki, kurulmazsa ne olur
değerli milletvekilleri? Kurulmazsa, rahmetli Muhsin
Yazıcıoğlu ve arkadaşlarının helikopter
kazasında olduğu gibi yaşanan arama-kurtarma zafiyeti ve
eksikliğin nelere mal olduğu, bütün Türkiyede, düşen arkadaşlarımızı
günlerce nasıl aradığımızı hep birlikte
yaşadık. Dolayısıyla, Türkiye bu yetersizliğin
acısını günlerce hep birlikte yaşadı, bunu mutlaka en
kısa zamanda kurmak gerekir.
Ayrıca, Sivil
Havacılık Genel Müdürlüğünün 140 civarındaki personeliyle
değerli milletvekilleri, muadil ülkelerle
karşılaştırıldığı zaman bu sayı
son derece yetersizdir. Etkin bir denetim ve kontrol yapması mümkün
değildir. Şimdi, Sayın Bakan birazdan buraya çıkacak -ben
bunu üç senedir söylüyorum- diyecek ki, SANA ve SAFA denetlemelerindeki
artış oranını söyleyecek bana. Evet, sanal olarak SANA-SAFA
dediğimiz yani millî ve yabancı uçaklara yapılan
denetlemelerdeki artışı bu Meclisteki birçok arkadaşa
anlatabilirsiniz, inandırabilirsiniz de ama beni inandırmanız
mümkün değildir. Çünkü, bu denetlemelerin en önemli istatistiki
değeri hava yolu şirketlerinin yapmış olduğu kaza
kırım oranlarındaki düşüştür. Bugün etkin denetim
yapılamadığı için Türkiyedeki kaza kırım
oranları son derece yüksektir. Yani, bu Genel Müdürlük hayatidir derken
hayatımızı koyarak uçtuğumuz uçaklardaki kaza
kırım oranının son derece yüksek olduğunu sizlere
söylemek istiyorum. Hepimiz uçarken kendimizi risk altına atıyoruz.
Bu, binde 1dir milyonda 1dir ama önemli bir risk vardır. Bu risk de
Avrupadaki ve dünyadaki önemli ülkelerin risklerinden son derece yüksektir. Bu
nedenle, değerli arkadaşlarım, İnternetteki Airline
Accident Statistcs Reports denen, yani hava yolları kaza istatistik
raporlarına giren -burada da girilebilir- arkadaşlarım,
görecekler ki, çok çarpıcı bir sonuçla
karşılaşacaklar. O çarpıcı sonuç şudur: Türk Hava
Yolları, Türk sivil havacılığı Avrupada kaza
kırım oranında birinci, dünyada üçüncüdür. İşte o
nedenle bana anlatamazsınız dedim. Yani Sivil Havacılık
Genel Müdürlüğü teşkilatı büyütülür, etkin bir denetleme
yapılırsa kaza kırım oranları sıfıra
doğru gider. Dolayısıyla, bu yapının Türkiyeye maliyeti,
kaza kırım oranlarının çok yükseklere çekilmesidir. Bunu
sadece kontrolsüz büyümeyle izah etmek mümkün değildir, sanal kontrollerle
izah etmek mümkündür aynı zamanda.
Değerli
arkadaşlarım, Sivil Havacılık bünyesinde teşkil edilen
bir kurul var ki başka ülkelerde bu kurullar bağımsız
kurullardır, o da kaza kırım tetkik kurullarıdır.
Bizde, Sivil Havacılık bünyesinde kaza kırım tetkik
kurulları oluşturulmaktadır. Hâlbuki bütün dünyada, ciddi
havacılık işleri yapan ülkelerde bu kurullar
bağımsızdır. Neden olması gerekir? Çünkü son
yıllarda olan kazalarda da -dikkat ederseniz- Sivil Havacılık
Genel Müdürlüğünün de birtakım ihmalleri ve noksanları
olduğu görülmektedir. Dolayısıyla, bünyesinden çıkan bir
kurul, kendi genel müdürlüğünün birtakım kabahatlerini örtmektedir.
Hâlbuki bu kurulların asli unsuru, kazanın sebebini ortaya
çıkarmak, kazanın oluşundan dersler çıkarmak, kimlerin ne
tür eksiklikler yaptığını ortaya koymak ve bundan sonra
böyle bir kazanın olmaması için neler yapılması
gerektiği noktasında raporlar hazırlamaktır.
İşte, Türkiyedeki kazaların bir türlü azalmamasının
altında yatan sebeplerden biri de Türkiye'de gerçek anlamda
bağımsız kaza kırım kurullarının oluşturulmamasıdır.
İnanıyorum ki Sayın Bakan bu söylediklerimi bir muhalefet milletvekilinin
söylediği sözler olarak değerlendirmeyip, bunu, bu konularda teknik
bilgisi olan bir şahsın söyledikleri olarak değerlendirir ve bir
an evvel, bu söylediklerimi hayata geçirecek faaliyetler için, Sivil
Havacılık Genel Müdürüne, gerekli bağımsız
kurulların kurulması için çalışmayı
yaptırır.
Değerli
arkadaşlarım, sivil havacılığın
sorunlarını ancak havacılık şûralarında düzeltmek
mümkündür.
Zaman da
azaldığı için atlayarak konuşmama devam ediyorum.
Diğer bir konu
vardır ki hayati bir önem arz etmektedir. Türkiye'de yabancı
pilotların ve yabancı teknisyenlerin cirit attığı,
kendi pilotlarımızın ve kendi teknisyenlerimizin iş
bulamadığı bir durumu yaşıyoruz kanuna rağmen.
Kanun diyor ki: Türkiye'de herhangi bir nedenle pilot bulunamazsa yabancı
pilotlara çalışma izni verilir. Benim bildiğim onlarca pilot
işsiz olmasına rağmen Türk Hava Yolları bünyesinde 200,
Türkiyede 600 civarında yabancı pilot görev yapmaktadır. Bunun
da sebebi Türklerle yabancılar arasındaki klerans farkıdır.
Bir Türk pilotunun Türk Hava Yollarına girmesi için pilot lisansı
olması, dört yıllık üniversite bitirmesi, TOEIC dediğimiz
yabancı dil sınavından 600 puan alması ve DLR testinden
geçmesi gerekir. Yabancı pilot için iki şart var: Pilot lisansı
olması, en az lise mezunu olması. Yani Türk gençlerine, işsiz
duran Türk gençlerine kastınız nedir değerli arkadaşlar?
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
KÜRŞAT ATILGAN (Devamla)
Son derece yüksek maaşlarla görev yapan bu sektöre Türk genci mi
bulamadınız?
Hepinize saygılar
sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ediyoruz Sayın Atılgan.
Kayseri Milletvekili
Sabahattin Çakmakoğlu. (MHP sıralarından alkışlar)
Buyurunuz Sayın
Çakmakoğlu.
MHP GRUBU ADINA
SABAHATTİN ÇAKMAKOĞLU (Kayseri) Sayın Başkan, sayın
milletvekili arkadaşlarım; öncelikle sizleri saygılarla
selamlıyorum.
Millî Savunma
Bakanlığı 2011 yılı bütçesiyle ilgili Milliyetçi
Hareket Partisi adına görüşlerimizi ana hatlarıyla anlatmaya
çalışacağım.
Bilindiği gibi, bu bütçe
Türk Silahlı Kuvvetlerinin de bütçesidir, Türkiye'nin savunma bütçesidir.
Genelde bütçelere bakıldığında, devletlerin
uyguladığı ekonomik, sosyal politikalar, kalkınma planları,
savunmaları için gerekli değerler öne alınır. Bizim için
ise asıl olanı, silahlı kuvvetlerimizin, savunmamızın
ertelenemez ihtiyaçlarını öncelikle karşılayıp
karşılamadığına bakılır. Bütçede öyle
olduğu anlaşılmaktadır.
Bizim için esas,
devletimizin, savunmamızın oluşuna göre ilkelerimiz neler
olmalıdır, buna da bakmamız gerekmektedir. Genel ilkemiz,
biliyorsunuz, büyük kurtarıcımız Mustafa Kemal Atatürkten
devraldığımız, hemen, daima da uygulayageldiğimiz
Yurtta sulh, cihanda sulh. ilkesidir. Önceliklerimize, bize karşı
olabilecek hareketlere, politikalara ve husumetlere karşı bir
caydırıcı güç var olmalıdır, var edilmelidir. Bunu
yapıyorken küreselleşme çabaları olmasına rağmen
dünyamızda, politikalarımıza uygun müştereklerden yana olan
uluslararası antlaşmalarda yer almalıyız, mevcut
olanları da korumasını, onları yerinde ve zamanında
iyi kullanmasını bilmeliyiz. Dünlerde kalınmış olsa
bile, tarihsel geçmişimizi, coğrafi konumumuzu dikkate
alıcı çok rollü görevlere silahlı kuvvetlerimizi daima
hazır hâlde bulundurmalıyız. Tabiidir ki savunmamız için
gerektiğinde kullanılmak üzere, cephe savaşlarına,
gayrinizami dediğimiz asimetrik savaşlara, teröristlerle mücadele
gücümüze, ablukalara, güç gösterme hallerimize askerimizi daima hazırda, eğitilmiş
bulundurmalıyız. Savunmamızın başlıca
kaynağı olarak, dayanağı olarak bu düşüncelerdeyiz.
Bu arada,
savunmamızın gereği, yakınlarımızda
oluşturulmaya çalışılan kitle imha silahlarının
gelişiyor olması, ülkemizi etkileyecek füze menzillerinin
artışı gibi olayları yakın ilgimiz içinde bulundurmalıyız.
Üç kıtanın âdeta kavşağı durumundaki çok komşulu
ülkemizin sınırlarını korumada çok güçlü
olunmalıdır. Biliyorsunuz, denizlerde 8.300, karalarımızda
2.875 kilometre olan sınırlarımızdaki güvenliğimizin,
kaçakçılığı, hem de teröristlerin giriş-çıkış
trafiğini yeterli önleyemediğini hepimiz biliyoruz. Bu sebeple,
sınır güvenliğimizi çok yönlü iyileştirmelerle
geliştirmeli, güçlendirmeliyiz. Komşu ülkelerle güneyimizdeki
sınırlarımızın -gerçeklere
bakılmaksızın hiç de- suni, yapay oldukları bilinmektedir.
Bu hâlin ıslahına yönelen çalışmaları mutlaka gündeme
sebepleriyle getirmeliyiz. Mesela, bayramlarda sınır bölgelerimizde
yaşanılan geliş, gidiş ve kalış süreleri
trafiğinin yoğunlaşan artışının, bu
kısa süreli ziyaretlerin bile, sınırlarımızın
nasıl gerçeğe uyulmadan tespit edildiğini, egemen güçlerin
menfaatleri doğrultusunda politik çıkarlarının
gözetildiği için yapıldığını, etrafa ve
ilgilenenlere göstermeliyiz. Bu sebeplerle, sınırlarda
belirttiğimiz makul bir yeni düzenleme gerçekleşinceye kadar da
sınır güvenlik kuşağı, tampon bölgeler
oluşturulması yolunda çalışılmalıdır.
Sayın Başkan,
sayın milletvekili arkadaşlarım; şimdi de sizlere, Millî
Savunma Bakanlığıyla ilgili benimsediğimiz bazı
konulardan bahsetmek istiyorum. Savaşlarda, vatan görevlerinde, terörle
mücadelede hayatlarını kaybetmiş şehitlerimizle
gazilerimizin tamamını kapsayan, onların tanımlamaları
dâhil, onlara ve yakınlarına yapılacak maddi, manevi
yardımlar ve hizmetlerin belirleneceği, çeşitli yasal
düzenlemelerdeki farklılıkların, aksaklıkların
giderilmesini amaçlayan, çözüme kavuşturan bir şehitler ve gaziler
temel kanunu artık çıkarılmalıdır.
Terörle mücadeledeki
ayrı güçlerin tek bir güç hâline getirilmesi sağlanmalıdır.
Terör örgütlerinin
kullanageldikleri ortamın giderilmesi için çok yönlü gerçekleri
insanımıza anlatacak, bilgilendirecek, yönlendirecek, koordine edecek
eğitici öğretici ülke genelinde bir çalışma
yapılmalıdır.
Silahlarımızın
ülke kaynaklarından karşılanması esastır, biliyoruz.
Bunun için özel sektörün tesislerinin teşviklerle kullanılması,
bu hâlin etkinlikle devam ettirilmesi bizim de arzumuzdur.
Asimetrik tehditlerin yurt
içi kaynaklarının bağlantılarının tam kesilmesi
için malum sınır bölgelerimizdeki tehditkâr uzantıların
tecavüzlerine, Birleşmiş Milletler Sözleşmesinin 51inci
maddesinin de cevaz verdiği gereği meşru müdafaa ilkesi,
hakkı yerinde ve zamanında kullanılmalı, sıcak takip,
sınır ötesi harekâtı yerinde gerçekleştirilmelidir.
Millî savunmanın ve
silahlı kuvvetlerimizin görevli bütün personelinin kurumlarının
sosyal tesislerinden -emeklileri dâhil- yararlanması
sağlanmalıdır.
Bir başka konuyu bu defa
da tekrarlamak istiyorum. Sayın Başkan, sayın
milletvekillerimiz; yurt dışındaki insanlarımızın
askerliklerini yapmalarında bazı kolaylaştırıcı
tedbirler alınmalıdır.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
SABAHATTİN
ÇAKMAKOĞLU (Devamla) Bunun için o ülkelerdeki askerî birliklerden
yararlanılmalı, olmuyor ise Türkiyeden bir birlik gönderilmek
suretiyle orada yapılması sağlanmalı ve dövizle askerlik
esasından doğan kaynaklardan gidiş geliş ücretlerinin
karşılanması yolu da açılmalıdır.
Teşekkürler. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederiz Sayın Çakmakoğlu.
Bursa Milletvekili Hamit
Homriş.
Buyurunuz Sayın
Homriş. (MHP sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA H. HAMİT
HOMRİŞ (Bursa) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Savunma Sanayi
Müsteşarlığı bütçesiyle ilgili konuşma yapmak üzere
huzurlarınızda bulunmaktayım. Yüce heyetinizi saygılarımla
selamlıyorum.
Ancak bütçe gibi önemli bir
görüşmede AKP sıralarında sadece 25-26 sayın
milletvekilinin bulunduğunu görmekten de üzüntü duyduğumu belirtmek
istiyorum. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
ÖMER İNAN (Mersin)
Kendinize bakın.
H. HAMİT HOMRİŞ
(Devamla) Toplam 16 milyar 976 milyon lira büyüklüğündeki Millî Savunma
Bakanlığı 2011 yılı bütçesinde Savunma Sanayii
Müsteşarlığı özel bütçesine sadece 32 milyon liranın
ayrıldığı görülmektedir. Bu bütçenin dünya savunma
harcamalarına kıyasla fazla olup olmadığı ve bu
kaynağın Türkiyenin ihtiyaçlarını karşılamak
için etkin ve verimli bir şekilde kullanılıp
kullanılmadığı hususları dikkat çekmektedir.
SIPRInın (Stockholm
International Peace Research Institute) 2009 yılı rakamlarına
göre, geçen yıl dünya savunma harcamaları 1 trilyon 531 milyar
dolardır. 661 milyar dolar savunma harcamasıyla Amerika Birleşik
Devletleri en fazla savunma harcaması yapan ülke olup Amerikayı 100
milyar dolarla Çin, 63 milyar dolarla Fransa, 58 milyar dolarla, 53 milyar
dolarla Rusya, 51 milyarla Japonya ve 45 milyar dolarla da Almanya takip
etmektedir. Türkiye ise en fazla savunma harcaması yapan ilk on beş
ülke arasında dahi yer almamaktadır.
Tartışmamız
gereken esas konu, Türkiye'nin bu harcamaları yerli yerinde yapıp
yapmadığıdır. Milliyetçi Hareket Partisi savunma için
ayrılan kaynakların etkin ve verimli bir şekilde
kullanılmadığı düşüncesindedir çünkü Sayın
Bakanın Plan Bütçe konuşmasında ülkemizin güvenliğine
yönelik en büyük tehdit olarak tanımladığı PKK terör örgütü
ile savunma sanayisi faaliyetleri içinde saydığı askerî
teçhizat tedarik projelerinin,
birbiriyle uyumlu olması gerekirken, ne yazık ki içerik ve zamanlama
bakımından birbirleriyle uyuşmadığı
görülmektedir. Sayın Bakanın ifadesi ile son derece organize
olmuş asimetrik tehditlere yani teröristlere karşı, askerî
teçhizat tedarik projelerinden 250 adedi için 4 milyar dolar ödeyeceğimiz
ana muharebe tankı Altay'ın 120 milimetrelik topunu mu
kullanacağız? 116 adedine 16 milyar dolar ödeyeceğimiz radarlara
karşı görünmezlik özelliği olan F-35 savaş
uçaklarını mı kullanacağız? 6 adedine 2 milyar euro
ödeyeceğimiz yeni tip denizaltını mı
kullanacağız? Yoksa 11 adedi için 3 milyar dolar ödeyeceğimiz
millî gemi projesini mi kullanacağız? Sayın Bakanın tehdit
algılaması ve tanımı ile askerî teçhizat tedarik projeleri
arasındaki ilgiyi anlamak mümkün değildir.
Bir başka önemli husus,
bu projelerin tedarik planlaması ile ilgilidir. Bu projelerde
sözleşme imzası, ilk ürünün ortaya çıkması ve Türk
Silahlı Kuvvetleri envanterine girişi arasında ortalama yedi
yıllık bir süre olduğu görülmektedir. Muhtemel gecikmeleri de
dikkate alırsak proje başlangıcından itibaren ürün
teslimatları için en az yedi ila on yıl arasında
değişen bir zaman söz konusudur.
Öncelikli tehdit algılamamız
PKK terörü olduğuna göre, örneğin 2004 yılında yeniden
başlatılan 3 milyar dolar bedelli ATAK helikopter projesinde ilk
helikopteri yedi ila on yıl sonra teslim alacağız demektir.
Böyle bir tedarik planlaması kabul edilemez.
Sayın milletvekilleri,
AKP hükûmetleri döneminde Millî Savunma Bakanlığı sembolik bir
bakanlık hâline gelmiştir. Savunma ile ilgili görevler Genelkurmay
Başkanlığına, savunma politikasıyla ilgili görevler
Dışişleri Bakanlığına
bırakılmıştır. Bugün savunma ve güvenlik ile ilgili
konularda Millî Savunma Bakanlığının
ağırlıklı bir rolü olduğunu söyleyebilir miyiz?
Gelişmiş ülkelerde
savunma bakanlıklarının görevi, ülkenin savunma
politikalarının belirlenmesi ve uygulanmasını
sağlamaktır. Türkiye'de Millî Savunma
Bakanlığının böyle bir görev icra ettiğini
söyleyebilir misiniz?
Diğer taraftan, 58, 59
ve 60ıncı AKP hükûmetleri dönemlerinde gerek Millî Savunma
Bakanlığı tedarik faaliyetlerinin yürütülmesi gerekse Makine ve
Kimya Endüstrisi Kurumunun yapısının iyileştirilmesine yönelik
hiçbir bir yasal düzenleme yapılmamıştır.
Sayın Milletvekilleri,
Bakanlığın savunma sanayisi projeleriyle ilgili
çalışmalarında hemen her ay bir vesile yaratılarak ve ciddi
paralar harcanarak törenler yapılıyor olması dikkat çekmektedir.
Bu kadar sık tören yapılmasının amacı nedir? Savunma
sanayisi ürünlerinin müşterisi halk değil ki sizin bir pazarlama
ihtiyacınız olsun. Savunma sanayisi ürünlerinin müşterisi Türk
Silahlı Kuvvetleri. Onların da pazarlamaya değil, ürüne
ihtiyaçları vardır. Bu pazarlama faaliyeti Türk Silahları
Kuvvetleri için olmadığına göre kimin içindir, doğrusu
merak ediyoruz.
Savunma Sanayii
Müsteşarlığınca yürütülmekte olan projelerdeki
gecikmelerden hiçbir şekilde bahsedilmemektedir. Örneğin,
Barış Kartalı (AWACS uçakları) Projesi ile Meltem
projelerindeki gecikmeler gibi. Barış Kartalı (AWACS
uçakları) Projesi dört yıl gecikmiştir. Bu gecikmeler hiç
gündemde bulunmuyor.
Soruyorum: Savunma Sanayii
Müsteşarlığı projelerinde gecikme oranı nedir? Kaç
projede gecikme vardır? Projeler niçin geciktirilmektedir?
Değerli milletvekilleri,
sekiz yıllık AKP İktidarı döneminde Türk Silahlı
Kuvvetleri askerî teçhizat tedarik sistemi, Makine ve Kimya Endüstrisi Kurumu,
TAI, HAVELSAN, ROKETSAN gibi vakıf şirketlerinin gelişimi
hakkında hiçbir işlem yapılmamıştır.
Sözlerimi tamamlamadan önce
Sayın Bakana üç soru sormak istiyorum:
Birincisi: AKP
iktidarları döneminde İtalyan Agusta firmasına ihale edilen
işlerin toplamı, birlikte çalıştığı
Türkiye'deki firmalar dâhil, kaç milyar dolardır? ATAK Helikopter
Projesinde bugüne kadar Agusta firmasına yapılan toplam ödeme
miktarı ne kadardır? İlk prototip helikopter niçin
düşmüştür?
İkinci sorum: Agusta
firmasının Türkiye temsilcisi kimdir?
Üçüncü sorum: AKP
iktidarları döneminde başlatılan savunma sanayisi holdingi
kurulması çalışmasının akıbeti ne olmuştur?
Bu çalışmalar için bir danışmanlık firmasından
hizmet alınmış mıdır? Alınmışsa bu
firmaya ne kadar ödeme yapılmıştır? Bu danışman
firma hangi ihale yöntemiyle seçilmiştir? İhale
yapılmışsa ihaleye hangi firmalar
çağrılmıştır?
Bu sorularımın
cevap bulması dileklerimle sözlerime son veriyorum. Partim ve
şahsım adına yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum
efendim. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ediyoruz Sayın Homriş.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına Kemal Demirel, Metin Arifağaoğlu, Mehmet Emrehan
Halıcı, Hüsnü Çöllü, Erol Tınaztepe, Hüseyin Pazarcı
konuşacaktır.
İlk konuşmacı
Bursa Milletvekili Kemal Demireldir.
Buyurunuz Sayın Demirel.
(CHP sıralarından alkışlar)
Süreniz sekiz dakikadır.
CHP GRUBU ADINA KEMAL
DEMİREL (Bursa) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Ulaştırma Bakanlığı bütçesi üzerinde konuşmak
için söz almış bulunuyorum. Yüce Meclisimizi ve halkımızı
saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri,
Ulaştırma Bakanlığı gerçekten Türkiye'nin en önemli
bakanlıklarından bir tanesi çünkü Türkiye'nin, ulaşım
noktasında bir değerlendirme yaptığımızda,
ulaşım modları içerisinde birbiriyle rekabet etmemesi gereken,
tam tersine, birbirleriyle bütünleşmiş bir ulaşım
politikasının geçerli ve yürürlükte olmasını özellikle
vurgulamak istiyorum. Çünkü Türkiyenin ulaşım
politikalarını gözden geçirdiğimiz zaman, Osmanlı öncesi,
Osmanlı sonrası, cumhuriyet dönemi ve cumhuriyet döneminden bugüne
kadar karşılaştırdığımızda, demir
yollarının gelmesi gereken noktada olmadığını ve
cumhuriyet dönemindeki demir yolu atağının 1950 yılı
sonrası âdeta kaderine terk edildiğini ve onun yerine kara
ulaşım modlarının öne çıkarıldığını
ve bunun sonucu olarak Türkiye'nin ekonomik anlamda, maddi ve manevi anlamda
büyük kayıplarla karşı karşıya
kaldığını özellikle vurgulamak istiyorum. Bunu can olarak
ortaya koyarsak, inanın, Türkiye trafik kazalarında kaybettiği
canı depremlerde kaybetmemiştir. O yüzden trafik
kazalarının önüne geçebilmenin, onları en aza indirebilmenin,
can ve mal kayıplarını aza indirmenin yolunun demir
yollarına sahip çıkmak, demir yollarına gereken
ağırlığı vermek ve demir yolu
ulaşımını Türkiyenin her yerine ulaştırmanın
yolunu bulmaktan geçtiğini özellikle vurgulamak istiyorum. Tabii bu noktada
kara yollarına kaynak ayrılırken ve bu kaynağı
yaratmak için mevcut demir yollarının taşınmazları
arasındaki garlar, etrafındaki bulunan yerler özelleştirmeyle ve
satılmasıyla kara yollarına kaynak ayrılması gibi
çalışmalar da yapılmıştır. Bunun da aslında
o garların, o taşınmazların demir yolu
ulaşımında ve hizmetinde kullanılmasını çok daha
sağlıklı olduğunu vurgulamak istiyorum.
Değerli
milletvekillerim, bugün Türkiyenin gerçekten demir yolu konusunda hak
ettiği yere gelmesi gerektiğini her zaman vurguladım. Bu noktada
Bursada ve Türkiyede demir yolu noktasında -Sayın
Bakanımın da yakından takip ettiğini biliyorum- hak
ettiği yere gelmesi için on dört
yıldan beri mücadele veriyorum. Milyona yakın imza
toplamışımdır, 250 kilometre yol yürümüşümdür, 44
vilayette Bursaya ve Türkiyede demir yolunun gelişmesi için ve demir
yolunu hak ettiği yere gelmesi için de kampanyalar
yapmışımdır çünkü bunda amaç bu ülkedeki can ve mal kayıplarının önüne
geçebilmek, Türkiyenin maddi kayıplarının önüne geçilmesi ve
maddi noktasında da başka yerlere de yatırım
yapılabilmesi için mutlaka demir yolunun şart olduğunu
vurgulamak istemişimdir. Burada özellikle vurguluyorum, eğer demir
yolu ve taşımacılıkta payımızı yüzde 25e
çıkarabilmiş olsak bugün ulaştırmaya da ayrılan pay
yüzde 15 düşecektir yani ulaşıma düşecek olan pay
başka yatırımlara aktarılacaktır. Bu nedir?
Sağlığa aktarılacaktır, eğitime
aktarılacaktır, başka yerlerin de kalkınmasına
aktarılacak diye düşünüyorum.
Değerli
arkadaşlarım, yine Ulaştırma Bakanlığının
kitapçığında rakamlar var, işte cumhuriyet öncesi,
cumhuriyet sonrası, 1950 ve bugüne kadar ve AKP Hükûmetinin 2003ten 2010
yılına kadar yapmış olduğu çalışmalarda 1.076
kilometre demir yolu inşaatının
yapıldığını söylediler. Ben burada bir kez daha
Sayın Bakana sormak istiyorum: Bu 1.076 kilometre içerisinde iki tane ili
bağlayan veya iki tane ilçeyi bağlayan 1 kilometre demir yolu
yapılmış mıdır? Şimdi bu yapılan demir yolu
içerisinde hızlı tren güzergâhları
yapılmıştır ama o güzergâhlar içerisinde yine mevcut demir
yolları vardır. Benim öğrenmek istediğim, mesela Bursa ile
Ankara arasında 1 kilometre ya da 1 metre demir yolu
yapılmış mıdır? Eğer yapılabilmiş
olsaydı, 2003 yılından 2010 yılına, inanıyorum ki
Bursa demir yoluna kavuşur ve Bursa hak ettiğini alırdı.
Bunu niye vurgulamak istiyorum? 1950 yılına kadar Bursada demir yolu
vardı. Ama ne yazık ki 1950den sonra dost ve müttefik
Amerikanın talebi üzerine Mecliste kanun çıkarılarak Bursa-Mudanya
demir yolu kaldırılmış. Evet, ne yazık ki gerçek bu ve
Bursa, Türkiyenin, ekonomide, ihracatta ülke ekonomisine en fazla katkı
veren iki ilinden bir tanesi ama maalesef bu il demir yoluna
kavuşmamış. Sanayide, tarımda, turizmde, eğitimde
böyle önemli bir kentin demir yolu ulaşımından mahrum
bırakılmasını asla kabul etmiyoruz ve bunu
kabullenemiyoruz.
Yine son günlerdeki
açıklamalarda, işte Bandırma-Bursa-Bilecik demir yoluyla ilgili
yapılan çalışmalarda, Bursa-Yenişehirle ilgili ihaleye
çıkarılacağını söylediler, sevindik. Ne zaman çıkarılacağını
söylediler? 18 Ekim, olmadı; 5 Kasım, yine olmadı. Dediler ki:
İşte projeler var, gözden geçiriyoruz. Müteahhitlerin, daha
doğrusu ihaleye giren firmaların çalışmaları var,
gözden geçiriyoruz, onları inceliyoruz. Ama diyorlar ki: 2011-2013
arasında bitecek. Ben yine bir kez daha buradan sesleniyorum:
İnşallah bitecek. Evet, ama inanıyorum ki bu hızla maalesef
2013 yılına kadar Bursaya demir yolunun gelmesi noktasında
umutlarımız azalıyor.
Ama ben şunu
Bursalılar seyrediyor, Türkiye seyrediyor. Türkiyede demir yolunun ve o
ulaşımın
Mustafa Kemalin dediği gibi Demir yolları
bir ülkenin toptan tüfekten daha önemli bir silahıdır. Bunu niye
söylemiştir? Çünkü demir yollarını önemini Kurtuluş Savaşında
ortaya koymuştur. O günkü şartlarda demir yolları, Kurtuluş
Savaşında Türk askerine hem silah hem asker açısından en
büyük desteği veren bir ulaşım aracı olduğu için. Bunu
özellikle vurgulamak istiyorum.
Onun dışında,
konuşacak konu çok ama sekiz dakikaya sığdırmak da kolay
değil ve artısı da olmuyor bu işin, artı 1, artı
2de olmuyor. Bu anlamda kara yollarındaki kamyon
taşımacılığını yapan şoförlerimizin,
esnafımızın da çok büyük sıkıntıları var. Bu
sıkıntıları da özellikle vurgulamak istiyorum ama
Parlamentonun kürsüsünden de vekillerimiz konuşmalarını özgürce
ve zamanı da kullanırken gerektiğinde o zamanı aşma
noktasında da gerekli hassasiyetin gösterilmesini özellikle bir kez daha
vurgulamak istiyorum. Bu hepimiz için geçerli çünkü buraya kamyoncular gelemez,
şoför esnafı gelemez, kamyonetçiler gelemez.
Sayın Bakan, yine
kamyonetçilerle ilgili bir şey söylemek istiyorum: Onlar şehir
dışına çıkamıyorlar, şehir dışına
çıkıldığı zaman K1 belgesi gerekiyor, o 25 ton şartı
aranıyor ama bu da olmadığı için mümkün olmuyor. Biz de
diyoruz ki kamyonetçilerin de şehir dışına
çıkmaları için K1 belgesi almalarının önemli olduğunu
vurgulamak istiyorum.
Sözlerimi bağlarken,
kamyoncuların işte son zamanlarda en çok şikâyet ettiği
konulardan bir tanesi zamlar, benzin ve mazot zamları. Şimdi
kamyoncular şunu söylüyor: Bas gaza, frene, debriyaja,
kazandığını ver vergiye, stopaja, benzine, mazota. Bir de
ne diyor: Kaderimizse çekeriz, batsın bu dünya. Bu yazıların
olmaması için kamyoncu esnafına, şoförlerimize de gereken
desteğin verilmesi, mazottaki ve benzindeki KDV, ÖTV oranlarının
mutlaka ve mutlaka indirilmesi gerektiğini bir kez daha vurguluyor,
hepinizi en içten sevgi ve saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ediyoruz Sayın Demirel.
Artvin Milletvekili Metin
Arifağaoğlu.
Buyurunuz Sayın
Arifağaoğlu. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA METİN
ARİFAĞAOĞLU (Artvin) Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; 2011 yılı Karayolları Genel Müdürlüğü
bütçe üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum.
Yüce heyetinizi ve izleyenleri saygıyla selamlıyorum.
Yol konusunda ülkemizde tek
uzman kuruluş Karayolları Genel Müdürlüğüdür. 64.800
kilometrelik yol ağına sahip olan Karayolları Genel
Müdürlüğünde çok iyi yetişmiş mühendisler ve teknisyenler
bulunmaktadır ancak yirmi beş-otuz yıllık bir mühendisin,
aldığı ücretle üniversitede okuyan çocuğuna ve zaruri ev
ihtiyaçlarına maaşını yetiştirmesi mümkün
gözükmemektedir. Yetki verip iş ve üretim beklediğiniz teknik
kadroların ve Karayolları camiasında çalışan toplam
16.265 personelin maaşlarının iyi olduğunu söylemek mümkün
değildir.
Özelleştirme
İdaresi Yüksek Kurulunun 15 Ekim 2010 tarihinde 2010/88 no.lu
Kararına göre otoyollar, köprüler ve bu yolun üzerinde yer alan tesisler
özelleştiriliyor. 2.197 kilometre otoyolumuz bulunmaktadır. Bu
yeterli değildir, yeni otoyollara ihtiyacımız vardır. Yeni
otoyolların yap-işlet-devret modeliyle yapılmasını
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu olarak destekliyoruz ancak mevcut otoyollarımızdan
Edirne-İstanbul-Ankara, Pozantı-Tarsus-Mersin, Tarsus-Adana-Gaziantep
ve Toprakkale-İskenderun otoyolları ile Boğaziçi ve Fatih Sultan
Mehmet köprülerinin özelleştirilmesini doğru bulmuyoruz. Tek paket
hâlinde birlikte fiilî teslim tarihinden itibaren yirmi beş yıl süreyle
işletme devir hakkı verilerek özelleştirme kararı
almışsınız. Cumhuriyet Halk Partisi Grubu olarak bu
kararı doğru bulmuyoruz. Herhangi bir kriz ortamında
değiliz. Mevcut otoyolları özelleştirmek doğru
değildir ancak yeni yapılacak otoyolların yerli veya
yabancı firmalarca yaptırılmasının doğru ve ülke
çıkarları için uygun olacağını düşünüyoruz.
Mevcut otoyolları özelleştirirseniz Türkiye'nin ana sorunu olan
işsizliği azaltmazsınız, bilakis artırmış olursunuz.
Otoyollarımız gelir getiren önemli kaynaklarımız
arasındadır. Otoyolları satıyorum demek Türkiye'nin
geleceğini satıyorum demektir. Ülkemizin yirmi beş
yıllık gelirini satmanız doğru değildir.
Doğmamış çocukların geleceğini satıyorsunuz.
Ülkemizin varlıklarını tek tek sattınız, satmaya da
devam ediyorsunuz. Altı ay sonra seçim var, dilerim bu aziz millet
satanlardan sandıkta hesap sorar.
Sayın Başkan,
sayın milletvekilleri; Karadeniz Bölgesini güneye bağlayacak yeni
koridorlara şiddetle ihtiyaç vardır. Karadenizde bulunan illerin
güneye bağlantılarını sağlayacak standardı yüksek
yollara geç kalınmadan başlanılmalıdır.
Artvin barajlar şehri
oldu. Çoruh Nehri üzerinde 10 adet baraj bulunuyor. Borçka-Muratlı ve
Borçka-Artvin arası eski yollar baraj gölü içinde kaldı, ancak bu
yolların standardı düşüktü; elli yıl sonra bir protokolle bu
yollar barajları yapan Devlet Su İşleri tarafından
yapıldı, ancak elli yıl sonra yine aynı standartla
yapıldı. Bu doğru değildi, fakat üzgünüm Karayolları
müdahale etmedi ve aynı standartla yollar yapıldı.
Borçka-Artvin arasında
11 adet tünel olmasına rağmen, yine yolların standardı
düşüktür, milletvekili oldum, buraya geldim, Tüneller
karanlıktır. dedim, ancak üç senede bu 11 adet tüneller
aydınlatılabildi.
Değerli milletvekilleri,
bu bölgede yaşayan insanların yüksek standartlı yollara
ihtiyacı olduğunu ancak 2010 yılında anlayabildiniz. 2010
yılına gelince Karadenizi güneye bağlayan bölünmüş yollara
ihtiyaç olduğu hissedilmiştir. Geç de olsa böyle bir projeye
başlanmış olması oldukça yararlıdır. Bölgede
yaşayan insanlar için ve şoför esnafı için sevindirici ve mutlu
edici, önemli bir projedir. Bu proje Hopa-Borçka devlet yolu, Cankurtaran
Tünelidir. Hopa-Borçka devlet yolu, Cankurtaran Tüneli elbette ki Artvin için
çok önemlidir, ancak Artvinden sonra Ardanuç ve Şavşat istikametine
gitmek için Deriner Barajı varyant yolu kullanılacaksa bu proje
amacına ulaşamayacaktır. Neden ulaşamayacaktır?
Değerli milletvekilleri,
Deriner Barajı yapılırken servis yolu olarak Varyant
Deriner
Barajı-Varyant yolu diyoruz, bu çok inişli
çıkışlı yoldur, şoför esnafı ve hiçbir
vatandaş bu yoldan memnun değildir. Şu anda Artvin-Erzurum
devlet yolu yapılmaktadır. Bu Varyant yolunu baypas etmekten
başka çaremiz yoktur. Bu yol nasıl baypas edilir, çözüm var
mıdır? Vardır. Şavşat Suyunun Çoruh Nehriyle
birleştiği noktaya bir viyadük yaparak çözüm sağlanabilir. Bu
çözüm sağlandıktan sonra Kuzey Karadenizi güneye bağlayacak iki
seçenek karşımıza çıkmaktadır. Bunlardan biri Ardanuç
üzerinden Ardahana ulaşmaktır, diğeri Şavşat
üzerinden Ardahana ulaşmaktır. İster Ardanuç üzerinden gidin,
Bilbilan Geçidinden kurtulmak için tünel gerekmektedir ister Şavşat
üzerinden gidin, orada da Sahara Geçidinden kurtulmak için yine tünele ihtiyaç
vardır. Her iki geçitten de tünelle kurtularak
Yüksek rakımlı geçitlerden
böylece kurtulmak mümkündür.
Yine, bizim Artvin için çok
önemli projelerden biri Ardanuç-Ardahan Projesiydi, on yedi yıldır devam ediyor. Bu
proje hâlen daha bitirilmemiştir. Bu kürsüde, Sayın
Bakanımız 2009da bitecek. demişti, bitmemiştir.
Yine önemli projelerden Borçka-Camili
yolu vardır, on dokuz yıldır devam ediyor. Bu proje de
bitirilememiştir maalesef.
Yine Artvin için çok önemli
yeni projeden bahsetmek istiyorum. Ardanuç-Olur arası 48 kilometredir. Bu
yeni proje, mutlaka iki ilçe için çok çok önemlidir ancak Erzurum ve Artvin
illeri için alternatif bir güzergâh olacaktır ve bu iki il arasındaki
trafiği çok çok rahatlatacaktır. Onun için, Ardanuç-Ardahan
arasındaki bu yolu da önemsiyor ve destekliyoruz.
Ne yazık ki sekiz
dakikada bunları yetiştirmek çok zor. Karayolları Genel
Müdürlüğü bütçesinin çalışanlara ve ülkemize hayırlı,
uğurlu olmasını diliyor, sizleri tekrar saygıyla
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ediyoruz Sayın Arifağaoğlu.
Ankara Milletvekili Mehmet
Emrehan Halıcı.
Buyurunuz Sayın
Halıcı. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA MEHMET
EMREHAN HALICI (Ankara) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
bilgi ve iletişim sektörü tüm dünyayı değiştiren ve bu
değişime uyma konusunda kişileri, kurumları, devletleri âdeta
zorlayan olağanüstü etkiye sahip bir sektördür. Böyle olduğu için de
hükûmetlerimiz ve birçok devlet yöneticimiz tarafından özel bir önemle
karşılanmıştır. İlgileri ve katkıları
nedeniyle rahmetli Turgut Özalı, Sayın Süleyman Demireli ve
rahmetli Bülent Eceviti şükranla anmak isterim.
Ecevitin 1999
yılında bilgi toplumu hedefini siyasete taşıması ve
başında bulunduğu 57nci Cumhuriyet Hükûmetinin e-Cumhuriyet
girişimini başlatması, bilişim ve iletişim
konularının devlette karşılık bulmasını
sağlamış ve yeni yapılanmaların oluşmasına
olanak oluşturmuştur. Koalisyon ortakları olan Milliyetçi
Hareket Partisini ve Anavatan Partisini de takdirle hatırlamamız
gerekir.
AKP Hükûmeti e-Türkiye
Projesine bir dönüşüm kelimesi ekleyerek e-Dönüşüm Türkiye Projesi
adıyla yeniden tanımlamıştır ve bu çerçevede 2006-2010
yıllarını kapsayan Bilgi Toplumu Stratejisi ve Eylem
Planını 2006 yılında yürürlüğe sokmuştur.
Plan çerçevesinde
gerçekleştirilecek faaliyetlerin ve projelerin tanımının
yapıldığı eylem planı 111 adet eylem içermektedir.
2009 yılı sonu itibarıyla baktığımızda bu
111 eylemden sadece 22si tamamlanmış, 19u ise henüz
başlangıç aşamasındadır ve ortalama olarak bu
projelerin, bu eylemlerin tamamlanma oranı maalesef yüzde 49,65tir. Bu,
çok üzücü bir tablodur.
Raporu hazırlayan Devlet
Planlama Teşkilatıdır. Çünkü bu Eylem Planının
uygulanmasını Devlet Planlama Teşkilatı izlemekte ve e-
Dönüşüm Türkiye İcra Kuruluna rapor etmektedir.
Şimdi, e-Dönüşüm
Türkiye İcra Kurulu nedir? Bu Kurul 2003 yılında Hükûmet
tarafından kurulmuş ve 2007 yılında Kurul üyeleri yeniden
tanımlanmıştır. Bilgi Toplumu Stratejisinin
uygulanması açısından en üst karar organıdır ve içinde
çok değerli üyeleri barındırmaktadır,
bakanlarımız, bürokratlarımız ve sivil toplum örgütlerinin
bulunduğu. Bu önemli Kurul 2003 yılından beri 27 kez
toplanmıştır ve son toplantısını Temmuz 2009
yılında yapmıştır yani bir buçuk yıldır bu
Kurul toplanamamaktadır. Bu aslında, çok ciddiyetten uzak bir
durumdur ve biraz önce bahsetmiş olduğum başarısızlığın
en önemli nedenlerinden bir tanesidir. Türkiye'nin içinde bulunduğu bu
olumsuz tablo, uluslararası ekonomik kuruluşların da
raporlarına maalesef yansımaktadır. Dünya Ekonomi Forumunun
ülkelerin bilgi toplumuna hazır olma durumlarını gösteren raporda,
2008-2009 yılı için Türkiye'nin durumu, 134 ülke arasında,
sadece 61inci sıradır.
Niyet ve hedef iyi
olmasına rağmen başarıya ulaşamamış
olmanın aslında çok da sürpriz olmaması gerekir çünkü ülkemizde
bu konunun sahibi belli değildir. Dikkatinizi çekiyorum yoktur
demiyorum, belli değildir... Aslında bütçeye bakacak olursak sadece
Ulaştırma Bakanlığının altında Bilgi ve
İletişim Kurumunun bu bütçede yer aldığını
görüyoruz, bu konuların bu Kurumda yer aldığını
görüyoruz ama Bilgi Toplumu Stratejisi Kurumsal Yapılanma Modeline
baktığımız zaman ise bir dolu tablo var, bir dolu kurum var.
Hemen kısaca, siyasi liderlik Devlet Bakanı ve Başbakan
Yardımcısı, strateji ve politika belirleme e-Dönüşüm
Türkiye İcra Kurulu, kaynak tahsisi Devlet Planlama Teşkilatı
Bilgi Toplumu Genel Müdürlüğü, strateji koordinasyonu Kamu Yönetimi
Geliştirme Genel Müdürlüğü, Mahallî İdareler Genel
Müdürlüğü ve uygulama komisyonu, uygulamadan, koordinasyondan sorumlu ise
Dönüşüm Liderleri Kurulu.
Şimdi Dönüşüm Liderleri Kurulu deyince
buraya da bir bakmak lazım. Bilgi Toplumu Genel Müdürlüğünün
sayfasına baktığımız zaman bu Kurulun da sadece ve
sadece 2 kez toplandığınızı görüyoruz; birisi
Şubat 2008de, diğeri ise Haziran 2008de yani iki buçuk
yıldır bu Kurul da hiçbir toplantı maalesef yapmamış.
Aslında bu kadar karışık bir yapılanma modeli
olduğu zaman ve bu kadar sahiplenen kurum olduğu zaman ve kurullar da
ciddi bir biçimde toplanmadığı zaman herhangi bir adım
atmak, herhangi bir hedefe ulaşmak da tabii ki mümkün değil.
Değerli milletvekilleri,
bilişim ve iletişimin kesişim noktasında İnternet
vardır. İnternete yaklaşım açısından Hükûmeti
değerlendirdiğimiz zaman da maalesef olumlu bir tabloyla
karşılaşmıyoruz. 5651 sayılı Yasa -üzülerek
söylüyorum- temel hak ve özgürlükler açısından çok ciddi problemler
yaratmış ve hem yurt içinde hem de uluslararası arenada önemli
ve olumsuz, maalesef, yankılar oluşturmuştur.
Şimdi, İnternetten
sorumlu olan Ulaştırma Bakanlığı olduğuna göre
Ulaştırma Bakanlığı ve İnternet deyip bir
araştırma yaptığımız zaman karşımıza
bu sefer de İnternet Kurulu çıkıyor. Şimdi, İnternet
Kurulu sayfasına -şu an bilgisayarı olanlar bakabilir- bu
sayfaya girdiğimiz zaman da maalesef çalışma grupları
dışında dokümanlar, toplantılar ve haberler bölümü tamamen
boştur, tıkladığınızda hiç ama hiçbir bilgi
gelmemektedir.
Şimdi, değerli
arkadaşlar, ya bu Kurul da diğerleri gibi çalışmıyor
ya da bu sayfa çalışmıyor. Bu sayfa kimin sayfası?
İnternetten sorumlu olan Bakanlığımızın,
İnternetten sorumlu olan Kurulunun İnternet sayfası yani dramla
komedi arası bir durum.
Aslında benim vaktim
sekiz dakika olacaktı, yanlışlık mı var acaba?
BAŞKAN Sekiz
dakikaydı efendim. Devam edin siz. Sekiz dakika. Bir dakikanız
kaldı.
MEHMET EMREHAN HALICI
(Devamla) Peki.
Şimdi, rakamlarla ilgili
olarak da birtakım farklılıklar var DPTnin raporuyla
Ulaştırma Bakanlığının sunduğu rapordaki
rakamlar arasında ama oraya şu an maalesef değinemeyeceğim,
sadece şunu söylemek istiyorum: Bu rakamlarda geçen yıl 22,2 milyar
ABD doları olan sektör büyüklüğünde, maalesef, yazılım,
sadece yüzde 2,3lük bir öneme sahiptir; bilişim ise kendisi
açısından yüzde 30luk bir bölüme sahiptir. Bu, hoş bir durum
değildir. Yazılım ve bilişim, sadece bugünü değil,
yarınlarımızı ilgilendiren çok ama çok önemli bir konudur.
Dolayısıyla, üzerine çok önemle eğilmemiz gerekir.
Eleştirilerimizin iyi niyetle yapıldığının
bilinmesini özellikle istiyorum.
Sözlerime son verirken
bütçenin hayırlı ve uğurlu olmasını diliyor,
yarın akşam Şebiarus töreninde anacağımız Hazreti
Mevlânânın çağrısı olan sevgi, barış ve
hoşgörünün tüm insanlığa egemen olması dileğiyle,
hepinizi saygılarımla selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ediyoruz Sayın Halıcı.
Antalya Milletvekili Hüsnü
Çöllü.
Buyurunuz Sayın Çöllü.
(CHP sıralarından alkışlar)
Süreniz dokuz dakikadır.
CHP GRUBU ADINA HÜSNÜ ÇÖLLÜ
(Antalya) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Denizcilik
Müsteşarlığının 2011 yılı bütçesi üzerinde
CHP Grubu adına söz aldım. Sizleri saygıyla selamlıyorum.
Denizcilik sektöründen gelen
bir milletvekili olarak Türkiye'nin denizleri ve denizciliği ihmal
etmemesi ve yüzünü daha fazla denizlere dönmesi gerektiğini, denizlerin
Türkiye için de önemli fırsatlar taşıdığını
hep vurguladım. 2009 bütçesi üzerinde konuşurken Sayın
Bakanın, denizci kökenli bir bakan olmasına rağmen Plan ve Bütçe
Komisyonunda denizciliği üç dört cümleyle geçiştirdiğini
belirtmiştim. Bu sitemimin bir etkisi olmuş olacak ki Sayın
Bakan, iki yıldır, Komisyonda denizciliği de gündeme aldı
ve ayrıntılı açıklamalar yapıyor. Memnuniyet verici bu
değişimin öncelikle altını çizmek istiyorum.
Değerli milletvekilleri,
denizcilik sektörünün tüm dinamikleriyle ülkemiz ekonomisinin lokomotifi olacak
potansiyelde olduğunu her fırsatta vurguladım ancak bu
potansiyelin üretime, katma değere dönüşmesi yolunda AKP İktidarıyla
geçen dokuz yıl içinde ciddi bir mesafe alınabildiğini söylemek
mümkün değildir hatta bazı alanlarda ise ciddi kan
kayıpları yaşanmıştır.
Sektöre birlikte şöyle
bir bakalım: Deniz taşımacılığındaki durum
nedir? Taşımacılığın dünyadaki ölçeği yaklaşık
500 milyar dolardır. Türkiye, AKP döneminde
taşımacılıkta çok dramatik bir dönem
yaşamıştır. 2003 yılında ihracatın yüzde
28i Türk Bayraklı gemilerle gerçekleştirilirken 2009
yılında bu rakam yüzde 13lere gerilemiştir. İthalatta ise
2003 yılında Türk Bayraklı gemilerin payı yüzde 30 olurken
2009 yılında ithalatın yüzde 15i Türk Bayraklı gemilerle
ancak yapılabilmiştir. Toplamda baktığınızda
ihracatımız ve ithalatımız neredeyse yüzde 50 artarken Türk
Bayraklı gemilerin payı yüzde 30lardan yüzde 14lere
gerilemiştir. Yaklaşık 215 milyon tonluk yükün yalnızca 30
milyon tonunu Türk Bayraklı gemiler taşıyabilmiştir.
Türkiye, bırakın 500 milyar dolardan pay almayı, sürekli artan
oranda ödeme yapar durumdadır. Böyle bir tabloyu kabul etmek ve anlamak
mümkün değildir. İç taşımacılıkta da mesafe
alındığını söylemek olanaklı değildir. Deniz
taşımacılığı kara yoluna göre katbekat ucuz
olmasına rağmen hâlen vatandaşlarımızın yüzde
95ini yükümüzün ise yüzde 92sini kara yoluyla taşımaktayız.
Değerli milletvekilleri,
gemi inşa sanayisindeki durum nedir? Gemi inşa sanayimiz
-gelişen dünya ticaretine- 2002-2008 döneminde büyük bir sıçrama
göstermiştir, kendi dinamikleriyle büyük bir başarıya imza
atmıştır, binlerce kişiye istihdam
yaratılmış, işçilerin evine ekmek götürmesi
sağlanmış, ihracat yoluyla da ülke ekonomisine ciddi
katkılar sağlanmıştır ancak ekonomik kriz bu tabloyu tersine çevirmiştir, 20 bine
yakın kişi işini aşını kaybetmiştir, birçok
tersane iflas noktasına gelmiştir. Maalesef, Hükûmetimiz bu süreci seyretmiştir.
Bakın, bu sorun pek çok
ülkede ve tersanelerde yaşanmıştır ancak Çin, Kore, Fransa
gibi ülkeler süreci seyretmek yerine, sektörü ayakta tutabilmek için aktif bir
politika izlemişlerdir, kredi olanakları yaratmışlardır,
destek politikaları uygulamışlardır. Türkiye'de ise gemi
inşa sanayisi ne yazık ki kaderine terk edilmiştir. Bir medya
kuruluşu için kamu bankalarının 750 milyon dolar kredi
açtığı bir dönemde gemi inşa sanayisi için hiçbir olanak
yaratılmamıştır. Böyle bir tabloyu Türk denizciliğinin
hak ettiğini düşünmüyorum. Kriz döneminde sektöre bir can suyu
verilebilseydi tahribat bu kadar ağır olmayabilirdi. Sektör kendi
dinamikleriyle ayağa kalkmaya çalışmaktadır. Bu noktada
kredi garanti kapsamında yatırım ve işletme kredisi
olanağı getirilmiş ancak koşulların ağır
olması nedeniyle de bunun beklenen katkıyı
sağlamasının çok mümkün olmayacağı
düşünülmektedir.
Değerli milletvekilleri,
evet, amatör denizciliği geliştirmeden Türkiyede denizciliği
geliştiremeyiz. Denizci belgesi almak yetmez.
İnsanlarımızın denizle daha fazla haşır
neşir olmalarını sağlamak için, onları tekneyle de
tanıştırmalıyız.
Motorlu taşıt
vergisinin yeniden yapılandırılmasıyla ilgili bir adım
atılmıştır. Sayın Bakan 1.240 teknenin de Türk
Bayrağına geçtiğini söylüyor ama bu rakamlar yetmez. Neden Türk
Bayrağının tercih edilmediği üzerinde dikkatle
durulmalıdır. Çünkü sisteme olan bir güvensizlik vardır. Bugün
vergiler indirildi ama yarın bunun tekrar eski seviyesine çıkarılabileceği
endişesi var. Bu endişeyi gidermediğimiz sürece de bu alanda yol
almak maalesef mümkün değildir.
Değerli milletvekilleri,
biraz da deniz turizmine değinecek olursak, deniz turizmi, hem turizmin
hem de denizciliğin önemli bir ayağıdır ve çok büyük bir
pastadır. Türkiyeye gelen turistlerin büyük bir bölümü deniz turizmi için
gelmektedir. Türkiye bu alanda özellikle daha fazla gelir elde edebileceği
yat turizmi ve marinacılık ile kruvaziyer turizminde
atılımlar yapması gerekmektedir. Çünkü İtalyanın 6.500
kilometre uzunluğundaki kıyılarında 380, İspanyada
4.964 kilometrelik sahillerde 96 marina varken, bizim marina sayımız
36dır. Sayın Bakan 2023 yılı için 50 bin bağlama
kapasitesi hedefi koyuyor ancak diğer ülkelerin de çalışmaları
dikkate alındığında bizim daha hızlı olmamız
gereği de açıktır.
Üzerinde dikkatle
durmamız gereken bir alan da kruvaziyer turizmidir. Çünkü gelir
potansiyeli çok yüksektir. Bu alanda da ciddi bir planlı yatırım
ve tanıtım atağına geçmek gerekmektedir. Seçim bölgem
Antalyanın da kruvaziyer turizmi açısından çok çekici
özellikleri olmasına rağmen limanın yetersizliği nedeniyle
istenilen gelişme sağlanamamaktadır. Bu konuda yerel
dinamiklerle bir çaba içerisindeyiz. Hükûmetin ve ilgili birimlerin bu çabaya
destek vermeleri ve turizmin başşehri Antalyanın bu konuda da
yol alması adına katkı koymaları gerekmektedir.
Değerli milletvekilleri,
Antalya ilimiz, serbest bölgesinde faaliyet gösteren yat inşa yerleri ve
mega yat yapımı konusunda da önemli bir merkez hâline gelmiştir.
Bu sayede hem istihdam yaratmakta hem de katma değer
sağlamaktadır ve sonucu olarak da mega yat yapımı konusunda
bir dünya markası olma yolunda emin adımlarla da ilerlemektedir. Bu
kapsamda Manavgat Yat Yapım ve Çekek Yeri Projesi gündemdedir. Bu proje, deniz
turizmi açısından büyük önem taşıyan ve uzun süredir
üzerinde çalıştığımız bir projedir. Şimdi
belirli bir aşamaya gelinmiştir. Burada amaç, bu projenin en
sağlıklı, en verimli ve en hızlı şekilde
yaşama geçirilmesi olmalıdır. Bu anlamda, yetkili ve ilgili
tarafların bir araya gelip siyasi rantı, kişisel çıkar ve
beklentileri bir tarafa bırakarak sektör ve bölge
çıkarlarını öne çıkaran ortak bir karar
oluşturması konusunda çaba gösterilmesi gerektiğini
düşünüyorum.
Değerli milletvekilleri,
sonuç olarak, denizciliğimiz ne yazık ki AKP döneminde yalnız
bırakılmıştır, en azından hava yolunun ve kara
yolunun aldığı desteği ve yatırımı almamıştır.
Denizcilikte bir şeyler yapılabilmişse büyük ölçüde sektörün
kendi olanaklarıyla sağlanmıştır. Bu noktanın
altını çizmek istiyorum.
Bakın, denizciliğin
rotasını çizmesi gereken ve tüm çalışanlarıyla
sektörün gelişmesi adına gayret gösteren Denizcilik
Müsteşarlığının bir kanunu yoktur. Bütçesinin büyük
bir bölümü personel harcamalarına giden bir yapı ile mesafe almak
mümkün değildir. Denizcilik Müsteşarlığının
ulaşım, taşıma, gemi inşa sanayi ve turizm
boyutlarıyla sektöre yönelik tüm hizmetlere odaklanan yeni ve
kapsamlı bir organizasyona ihtiyacı vardır. Yaklaşık
dokuz yıldır bu düzenleme konusunda da bir adım
atılmaması büyük bir eksikliktir.
Denizciliğin
gelişmesi isteniyorsa burada izlenmesi gereken yol, aynı turizmde
olduğu gibi, denizciliğin de bir devlet politikası olarak ele
alınması gereğidir. CHP iktidarında denizciliğe
gereken önemi vereceğiz ve bütüncül bir yapıda denizciliğin hem
istihdam alanı yaratma hem de ekonomik katma değer yaratma
konusundaki potansiyelini değerlendireceğiz.
Bu düşüncelerle
Denizcilik Müsteşarlığının bütçesinin
hayırlı olmasını diliyor, hepinize saygılar sunuyorum.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ediyoruz Sayın Çöllü.
Erzincan Milletvekili Erol
Tınastepe. (CHP sıralarından alkışlar)
Buyurunuz Sayın
Tınastepe.
CHP GRUBU ADINA EROL
TINASTEPE (Erzincan) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
2011 Yılı Merkezî Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısının
Ulaştırma Bakanlığı Sivil Havacılık Genel
Müdürlüğü bütçesi üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz
almış bulunuyorum. Sözlerime başlamadan önce yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; 1925 yılında daha sonra Türk Hava
Kurumu adını alacak olan Türk Tayyare Cemiyetinin kurulmasıyla
Atatürkün çok önem verdiği Türk havacılığının kurumsal
temelleri atılmış, İkinci Dünya Savaşından sonra
çok büyük bir gelişme içinde olan hava
taşımacılığı kısa sürede çok hızlı
teknolojik ve yapısal değişiklikler gösteren bir
ulaştırma sektörü hâline gelmiştir.
Türk hava yolu
ulaştırma sektörü 14/10/1983 tarihinde kabul edilen 2920
sayılı Sivil Havacılık Kanununun yürürlüğe girmesiyle
özellikle 1980lerin ikinci yarısından itibaren belirgin bir
gelişme içine girmiştir. Bu dönemde Türk Hava Yollarının
bir modernizasyon ve standardizasyon programı çerçevesinde filosunu
geliştirmeye başladığı, hizmet
standartlarını yükseltme çabasına girdiği ve yurt içi
hatlardan ziyade, ekonomik açıdan avantajlı dış hatlara
yönelmekte olduğu görülmektedir.
Değerli
arkadaşlarım, Sivil Havacılık Genel Müdürlüğünün
sorumluluk alanına, uçuş emniyeti ve havacılık
güvenliğinin yanı sıra, operasyon, bakım, tescil, lisans,
havaalanı emniyeti, yer hizmetleri, iş yeri ve kolaylıklar,
seyrüsefer emniyeti, seyrüsefer teknik hizmetleri, uçuş müsaadeleri, ikili
anlaşmalar, havacılık güvenliği gibi birçok konu
girmektedir. Bugün sivil havacılık teşkilatı genel
müdürlük seviyesinde teşkilatlanmıştır. Sivil
havacılığımız bugünkü hâliyle kaliteli hizmet
vermekten uzak, yoğun mesai saatleri altında ezilen yetersiz
personeliyle sadece kâr ve büyümeye endeksli bir yapıya sahip duruma
getirilmiştir. Kazalar ve uçuş sırasında meydana gelen
aksaklıkları ve tehlikeleri, gözlemledikleri olumsuzlukları
uçuş ve yer ekipleri işlerini kaybetme korkusuyla açıkça
anlatamamakta, bunun yerine İnternet
ortamında isimsiz iletilerle paylaşarak dile getirmeye
çalışmaktadırlar. Uçuş ve yer hizmetlerinin güvenli bir
şekilde yapılmasının, güvenlik zafiyetinin asgari düzeye
indirilmesinin ve eğitilmiş, donanımlı personelin önemini
Amerikanın 11 Eylülde yaşadığı olay bize
göstermiştir.
Değerli
arkadaşlarım, uluslararası sivil havacılık kaza
oranlarına baktığımızda ülkemizin durumunu daha iyi
anlayabiliriz. Dünya istatistikleri kaza sayı ve oranlarının
işlendiği karnemizin Batılı ülkelere göre pek de iyi olduğu
söylenemez. Örneğin Delta ve British Airwaysin 1 milyon kalkış
itibarıyla ölümlü kaza oranı 0,17dir. Bu oranlar Northwest,
Continental, United, Lufthansa, Air Canada gibi şirketlerde 0,21 ve 0,33
bandındadır. Air France ve Swiss şirketlerinin 0,72-1,36
arasındadır. Bizim oranımız ise 3,60tır. Bunun için
gerekli önlemi zaman geçirmeden almalıyız.
Uçuş sayıları
çok daha fazla olmasına karşın Air Canada 1983, British 1985,
Lufthansa 1993 yılından bugüne kadar hiç kaza yapmayan
şirketlerdir. Bu hava yolu şirketlerinin yapılanmasını
iyi incelemek ve gerekli tedbirleri bir an önce almak faydalı
olacaktır.
İstatistiklerdeki
olumsuz tablo, 1974 yılından bugüne geçen otuz altı yılda
ulusal hava yolu şirketimizin on üç büyük kaza yapmış
olmasına bağlıdır. Bu durumu sadece bugünkü yöneticilere
mal etmek haksızlık olacak ama bu 13 kazanın 3ünün son yedi
yılda gerçekleşmiş olması dikkat çekicidir.
Sadece Çok uçuş yaparak
fazla kâr yapalım. mantığını gütmek
yanlıştır. Önemli olan güvenli uçuştur. Son on yıl
içinde Pegasus, Atlasjet, İzair gibi hava yolu şirketlerinin
kurulması ve beraberinde özellikle de iç hatlarda artan sefer
sayılarıyla, yeni hizmete giren hava limanları, sektördeki bu
denli büyümenin yanında teknik desteğin, uçuş ve yer
hizmetlerinin bu büyümeye paralel olarak orantılı gelişmediğini
göstermektedir.
Yer hizmetlerinin
eğitimli personel azlığından kötüleşmesi, hava yolu
şirketlerinin rekabet uğruna kaliteyi standartların altına
düşürmesi, Türkiyede bu alanda bir denetimin ve altyapının
fazla güçlü olmadığını göstermekte olup ve bir an önce de
acil önlemler alınması gerekmektedir.
Oysa uluslararası sivil
havacılıkta gelişmiş ülkeler bağımsız bir
denetleme kurulu oluşturmak suretiyle, sivil
havacılığın üzerinde, bütün kurumları içine alan bir
yapıyla denetimlerini yürütmektedirler.
2 Mayıs 2007 tarihinde
Uluslararası Sivil Havacılık Örgütünün Türk sivil
havacılığı üzerine yayınladığı raporda
Sivil Havacılık Genel Müdürlüğünü uyararak havacılıkla
ilgili birçok şeyin yüzeysel yapıldığını
belirtmiştir. Ayrıca, Avrupa Havacılık Birliği de hava
yolu şirketimize birtakım kısıtlama ve yasaklar
getirmiştir.
O günden bugüne Türk sivil
havacılığındaki yapısal sorunlar
giderilmediğinden pek fazla şeyin değişmediğini
görmekteyiz. İnşallah, Bakanlık ve Sivil Havacılık
yöneticileri bu değerlendirmelerimizi dikkate alacaklardır.
Değerli
arkadaşlarım, sivil havacılığın mutlaka yeniden
yapılandırılması gerekmektedir. Bağımsız bir
denetleme kurumumun sivil havacılık için ne kadar önemli
olduğunu, 2007 yılında Ispartada düşen Atlasjet
uçağı sonrası oluşan söylentiler ve yaşananlar bize göstermiştir.
Ispartada düşen uçakta 6 nükleer fizikçinin bulunması ve kaza
sonrası Amerikalıların uçak enkazında incelemelerde
bulunması birçok soruyu akla getirmiştir. Kazayla ilgili, Samsun
Milletvekilimiz Sayın Haluk Koçun Başbakanın cevaplaması
için verdiği önergeye de ne yazık ki cevap verilmemiştir.
Değerli
arkadaşlarım, sivil havacılık sektörünün altyapı
eksiklikleri giderilmeden büyütülmeye çalışılması dikkate
alındığında, hava yolu şirketlerinin de Sivil
Havacılık Kurumunun da kalifiye eleman ve teknik altyapı
yönünden bu büyümenin gerisinde kalmaması gerekmektedir. Sivil
havacılığın orantılı bir şekilde büyümesini
ve gelişmesini sağlamak için öncelikle Sivil Havacılık
Genel Müdürlüğünün özerk bir kuruluş hâline getirilmesi
lazımdır. Bunun akabinde, kazaların minimize edilmesi,
uçakların karıştığı kazalar hakkında
bilimsel incelemelerin yapılması, teknik ve bilimsel istatistiklerin,
eğitim programlarının hazırlanması, uçuş
ekiplerinin çalışma koşullarının iyileştirilmesi,
çalışanları bilinçlendirmek
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkür
ediyoruz Sayın Tınastepe.
EROL TINASTEPE (Devamla)
Teşekkür ediyorum, hepinize saygılar sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Balıkesir
Milletvekili Hüseyin Pazarcı. (CHP sıralarından
alkışlar)
Buyurun Sayın
Pazarcı.
Süreniz dokuz dakikadır.
CHP GRUBU ADINA HÜSEYİN
PAZARCI (Balıkesir) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Millî Savunma Bakanlığı ve Savunma Sanayi
Müsteşarlığı bütçesi üzerine Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Türkiye'nin güvenlik ve savunma politikası,
Sayın Bakanın Bütçe Plan Komisyonunda yaptığı
konuşmada belirttiği gibi uluslararası istikrara katkı
yanında, esasen, ülkenin birliği, ulusal
bağımsızlığı, egemenliği, ülke bütünlüğü
ve yaşamsal çıkarlarının hedeflerine yönelik olarak Türk
Silahlı Kuvvetlerinin ihtiyaçlarını karşılama
görevidir. Bu Bakanlığın önemli görevlerinden biri, savunma ve
güvenlik konusundaki gelişmeleri izlemek ve Türk Silahlı
Kuvvetlerinin gücünü ve yeteneklerini bu gelişmelere ve özellikle bizim
tehdit algılamamıza göre oluşturmaktır.
Millî Savunma
Bakanlığı, Türk Silahlı Kuvvetlerinin bu amaçla
modernleşmesini, bağımsız hareket etme yeteneğini
sürekli bir biçimde artırmak görevini yüklenmiş bulunmaktadır ve
bu çerçevede şunu hemen ifade etmek lazım ki cumhuriyetimizin
kuruluşundan bu yana daha Atatürk döneminden başlayarak Millî Savunma
bakanlıkları bu çabayı gerektiği gibi göstermişlerdir.
Dolayısıyla, Sayın Bakanımızın özellikle Bütçe
Komisyonundaki konuşmasında olayı sadece sekiz yıldır
yapılan bir faaliyet şeklinde ağırlıklı olarak
takdimi hak gözetirlik değildir. Daha önce emek veren herkesin ve bütün
hükûmetlerin bu katkısını unutmamak gerekmektedir. Özellikle
şunu hatırlatmak isterim ki Kıbrıs Barış Harekâtı
sonrasında 1974ten sonra bu Türk Silahlı Kuvvetlerinin
bağımsız yeteneğini geliştirme hamlesi büyük önem
kazanmıştır. Dolayısıyla bütün bunları inkâr
etmemek lazım.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Bakanlığın silah araç ve
gereçleriyle ilgili yeni çalışmaları tabii ki takdir edilecek
şeylerdir daha önceki bakanlıklar için olduğu gibi ama konuyu bu
silah araç gerece getirdiğimiz zaman akla gelen ilk şey, bunları
kullanacak olan insan unsurudur yani Türk Silahlı Kuvvetleridir.
Motivasyonu kırılmış ve yıpratılmış bir
orduyla dünyanın en sofistike, en gelişmiş silahlarıyla
bile ülke güvenliğini gereği gibi sağlamak çok zordur. Bunun
için, Türk Silahlı Kuvvetlerinin belirli bir süreden beri ağır
bir yıpratma furyasına uğratılmasını üzüntüyle
karşılıyoruz. Türk Silahlı Kuvvetleri içinde yasalara
aykırı davranan bireyler bulunduğu takdirde bunların hukuka
ve adalet ilkelerine uygun olarak gerekli soruşturma, kovuşturma ve
yargılamaya tabi tutulması hiç kimsenin reddedeceği bir unsur
değildir ancak durum bugün maalesef bunu göstermiyor. Daha önceki
Genelkurmay Başkanının da belirttiği gibi, Türk
Silahlı Kuvvetlerine karşı âdeta psikolojik bir harekât
yürütülüyor. Basın yayın organlarına sızdırılmış
haberler, nitelikleri ya da doğrulukları kanıtlanmamış
belgeler yanında iktidar partisinin bazı elemanlarının da
-hepsi için bunu söylemiyorum- suçlayıcı söylemlerde bulunması
bu alevlenmeyi artırmaktadır. Evet, şunu tanımak gerekiyor
ki, Hükûmet zaman zaman Ordumuz bizim gözbebeğimizdir, ona toz
kondurtmayız. mealinde söylemlerde bulunuyor ancak bunlar
inandırıcı görünmüyor. Esas olan, kurum olarak Türk Silahlı
Kuvvetlerini yıpratmamaktır. En doğru yaklaşım,
güvenliğimiz için, emniyetimiz için, millî savunmamız için bu
olacaktır. Aksine bir tutum, güvenliğimizi tehlikeye düşürecek
olasılıkları da ortaya çıkaracaktır. Bu konuda
Cumhuriyet Halk Partisi olarak, Hükûmetin gerekli özeni göstereceğini umut
ediyoruz.
Türk Silahlı
Kuvvetlerinin bir başka sorunu personel konusuyla ilgilidir ve burada da
özellikle askerlik görevine ilişkin bugün bir kaos
yaşanmaktadır. Bu çerçevede birinci sorun, yurt içi bedelli askerlik
sorunudur, bu yola gidilip gidilmeyeceği sorunudur. Her gün onlarca ve
bazen yüzlerce e-posta alıyoruz ve almaya devam ediyoruz. İkinci
sorun, askerlik süresiyle ilgilidir. Değişik süreler mi olacak, tek
tip askerlik mi olacak, bu süre ne kadar olacak, bu merak konusudur. Üçüncü
sorun ise profesyonel askerliğe gidilip gidilmeyeceği, eğer buna
gidilecekse bunun sayısının ne olacağı ve zamanı
konusudur. Maalesef yine tüm AKPli arkadaşlarımızı suçlama
yoluna gidemeyiz ama bazı AKPli yetkililerin yaptığı kimi
beyanlar, durumu bir hayli belirsiz kılmış ve
insanlarımızı, milyonlarca insanlarımızı
kaygılı bir yaşama itmiştir. Üzerinde
çalışılmamış konularda beyanda bulunulmamasına
özen gösterilmesi zannediyorum hepimizin görevidir. Türk Silahlı
Kuvvetlerinin personelini de ilgilendiren başka sorunlar var, özellikle
kıdem ve tazminat konuları, emeklilik sorunları. Bunların ayrıntısına
girecek vaktimiz yok.
Bir başka üzerinde
durmak istediğim konu Casus belli adı altında sunulan,
bahsedilen konudur. 1995 yılında Türkiye Büyük Millet Meclisi,
Yunanistan eğer kara sularını -çünkü Yunanistan
Birleşmiş Milletler Deniz Hukuku Sözleşmesini onayladı o
tarihte- 6 milden 12 mile çıkarırsa bu hakkını saklı
tuttuğunu ifade ediyordu. O zaman, Türkiye Büyük Millet Meclisi de
Hükûmete, okuyorum aynen: Askerî bakımdan gerekli görülecek olanlar da
dâhil olmak üzere tüm yetkilerin verilmesine ve bu durumun Yunan ve dünya kamuoyuna
dostane duygularla duyurulmasına karar vermiştir.
Casus belli savaş
nedeni demektir. Burada Meclisimiz Hükûmete savaş yetkisi
vermemiştir, sadece önlem alma yetkisi vermiştir eğer herhangi
bir, Türkiyenin temel menfaatlerini rahatsız edecek bir durum ortaya
çıkmışsa. Bu karar hâlen -Türkiye Büyük Millet Meclisinin bu
kararı- geçerlidir. Millî Güvenlik Belgesine
yansıtıldığı veyahut geri alınması
gerektiği konusunda AKPli bazı yetkililerin beyanı
olmuştur ama bu, doğru değildir. Bu yaklaşımı da
tasvip etmiyoruz.
Hepinize saygılar
sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ediyoruz Sayın Pazarcı.
Adalet ve Kalkınma
Partisi Grubu adına Sebahattin Karakelle, Murat Yıldırım,
Asım Aykan, Müjdat Kuşku, Osman Coşkun, Mehmet Sarı, Mehmet
Beyazıt Denizolgun, Ali Temür, Mehmet Yılmaz Helvacıoğlu,
Fazlı Erdoğan konuşacaktır.
İlk konuşmacı,
Erzincan Milletvekili Sebahattin Karakelledir.
Buyurunuz Sayın
Karakelle. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Süreniz beş
dakikadır.
AK PARTİ GRUBU ADINA
SEBAHATTİN KARAKELLE (Erzincan) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Ulaştırma Bakanlığımızın
2011 yılı bütçesi üzerinde AK PARTİ Grubumuz adına söz
almış bulunuyorum. Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Ulaşımın her
alanında, havacılıkta, denizcilikte, demir yollarında, kara
yollarında, bilişim sektöründe destanların
yazıldığı, ezberlerin bozulduğu bir dönemi
yaşadık, yaşıyoruz. Bilirsiniz ki bazı
havaalanlarında koyun, kuzu otlatılıyordu; pistlerde sebze,
meyve kurutuluyordu. Yıllarca ölü yatırım olarak görülen bu
havaalanlarını tamamladık, Avrupanın en modern
havaalanları seviyesine çıkardık.
Havacılığımız Ankara, İstanbul, İzmir
üçgenine sıkışmıştı. Havacılığı
yurt geneline yaydık. 2002 yılında 8 milyon 500 bin olan iç hat
yolcu sayısı 50 milyona dayandı. 10 milyon insanımız
hayatında ilk defa uçağa bindi. Hava yolu halkın yolu oldu.
Kara yollarında
cumhuriyet tarihimizin en büyük yol
yapım seferberliğini başlattık. Yetmiş dokuz
yılda yapılan 6.100 kilometre bölünmüş yola sekiz yılda
13.300 kilometre ilave ettik. Aşılmaz denilen dağları
aştık, geçilmez denilen vadileri geçtik. Köprülerle, viyadüklerle,
tünellerle her ilimizi, her ilçemizi birbirine bağladık. Sadece
yolları değil, gönülleri de birbirine bağladık. Türkiyenin
çehresini değiştirdik. Anadolunun kara bahtını ak
yaptık. Doğudan batıya, kuzeyden güneye ülkemizi duble yollarla,
otobanlarla, bilişim otobanlarıyla donattık.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; 1998-2000 yılları arasında
Ulaştırma Bakanlığı bütçelerinin toplamı bugünün
rakamıyla 26 milyar. Bu yıl Sayın
Başbakanımızın temelini attığı
yap-işlet-devret modeliyle yapılacak olan İstanbul-İzmir
otoyolunun İzmir-Körfez Geçişi Projesinin yatırım tutarı
11 milyar liradır. Bizden önceki hükûmetlerin dört yılda
ulaştırmaya yaptığı yatırımı biz
kamudan hiçbir kaynak kullanmadan tek bir projede yapıyoruz. Peki ne
değişti? Zihniyet değişti değerli milletvekilleri.
Hizmet siyaseti işbaşına geldi. AK PARTİ Hükûmeti
işbaşına geldi.
Bu ülke yüksek
hızlı treni hayallerden, rüyalardan bilirdi. Hükûmetimiz
Ankara-Eskişehir yüksek hızlı tren yolunu başladı ve
bitirdi, hizmete açtı. Bugün hızlı trende dünyada 8inci,
Avrupada ise 6ncı ülkeyiz. Ankara-Konya hızlı tren demir yolu
bitti, denemesi yapılıyor. Asrın projesi Marmarayın
yapımı devam ediyor. Bakü-Tiflis-Kars ipek demir yoluna
başladık, yarı yarıya bitirdik.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Türkiyede denizcilik can çekişiyordu,
balıkçılık can çekişiyordu.
Kıyılarımızı limanlarla, yat limanlarıyla,
tersanelerle, deniz yapılarıyla donattık. Türkiye denizcilikte,
gemi inşasında dünyanın ilk 5 ülkesi arasında yer
aldı. Gemilerimiz kara sularımız dışına
çıkamıyordu. Ülkemizi kara listeden çıkardık, beyaz
listenin başına yerleştirdik. Artık cep telefonuyla sadece
konuşma yapılmıyor, dünyanın her yerindeki bilgiye de
ulaşılıyor. Türkiyenin İnternet altyapısı ülke genelinde
nakış nakış işlendi. Unutmayınız ki bilgi
toplumu hedefine sözle gidilmez; bilgi toplumu hedefine bütün okullara
hızlı İnternet
bağlayarak gidilir, e-devlet kapısı açılarak
gidilir, bütün santralleri yenileyerek, sayısal hâle getirerek gidilir,
bütün sınıfları akıllı sınıf yaparak 3
milyar dolarlık Fatih Projesiyle gidilir. Muasır medeniyet
seviyesine de ancak böyle ulaşılır.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Ulaştırma Bakanımız
ulaşımın, bilişimin her alanında, duble yollarda,
hızlı trende, PTT banklarda destan yazdı. Daha yazılacak
çok destanı var. Bir halk türkümüz bakınız ne diyor: Yola yolladım
seni, yollar yormasın seni. Biz milletimizi yollar yormasın diye iktidara
geldik. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Hamdolsun,
sekiz yıldır bu ülkenin yollarını açan bir
Başbakanımız var; gece demeden gündüz demeden çalışan,
herkesin takdir ettiği bir Ulaştırma Bakanımız var.
Bu vesileyle
Ulaştırma Bakanımız Sayın Binali Yıldırım
ve ekibine şükranlarımı sunuyorum, teşekkür ediyorum.
Ulaştırma Bakanlığımızın 2011 yılı
bütçesinin hayırlı uğurlu olmasını Cenabıhaktan
niyaz ediyor, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
(Alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ediyoruz Sayın Karakelle.
MEHMET ŞANDIR (Mersin)
Sayın Bakan, bu Erzincan yağından biz de isteriz, yalnız
yemeyin bu yağı yani!
BAŞKAN Çorum
Milletvekili Murat Yıldırım. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Buyurunuz Sayın
Yıldırım.
AK PARTİ GRUBU ADINA
MURAT YILDIRIM (Çorum) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Ulaştırma Bakanlığımızın 2011 yılı
bütçesi üzerinde AK PARTİ Grubumuz adına söz almış
bulunuyorum. Sizleri saygıyla selamlarım.
Ulaştırma
Bakanlığımız son sekiz yıl içerisinde kara, hava,
deniz ve demir yollarıyla iletişimde dev hamleler
gerçekleştirmiştir. Yapılan çalışmaları
milletimiz ve bizler gururla izliyoruz. Ülkemiz, doğusundan
batısına, kuzeyinden güneyine, aşılmaz denilen engelleri
aşarak geniş bir ulaşım ağıyla
donatılmaktadır. Ulaştırma çalışmalarıyla
birçok ilke imza atılmıştır. AK PARTİ kadroları
olarak, yapacağız, edeceğiz şeklindeki afaki sözlerden
ziyade, gerçekleştirdiğimiz işlerin onurunu yaşayan bir
iktidarız.
İktidarımız
döneminde ulaşım ve iletişim için yaklaşık 92 milyar
yatırım yapılmıştır. 2011 yılında
Ulaştırma Bakanlığı ve bağlı
kuruluşların bütçe toplamına baktığımızda
karşımıza 19,5 milyar
liralık bir rakam çıkmaktadır. Bunun yaklaşık 9,3
milyarlık kısmı yatırıma ayrılan bütçedir. 2002
yılında kamu yatırım harcamaları içerisindeki
Ulaştırma Bakanlığı yatırımlarının
payı yüzde 5 iken, 2010 yılındaki gerçekleşme yüzde 43tür.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Türkiye ekonomisi bugün Avrupanın
altıncı, dünyanın on beşinci en büyük ekonomisi olma
konumunu elde ettiyse ulaştırma ve diğer alanlarda
yatırıma ayrılan bu rakamların önemi büyüktür. Bugün kara
yolları alanında 100 binden fazla insanımıza istihdam
sağlanırken 400 binden fazla insanımıza geçim imkânı
temin edilmektedir.
2002-2010 arasındaki
uçuş trafiği yüzde 137 artış göstermiştir. Yine
aynı dönemdeki yolcu trafiği yüzde 187 ve yük trafiği de yüzde
109 artmıştır. Bu, hizmet edenlerle laf edenler arasındaki
farkı ortaya koymaktadır. İktidarımız öncesinde dünya
genelinde 60 noktaya uçulurken bugün 130 noktaya uçulmaktadır.
İş adamlarımız dünyanın 130 ülkesine yüz yüze mal
satma imkânına
kavuşmuştur.
Demir yollarımıza
baktığımızda da bu büyük farkı görüyoruz. Türkiye ilk
defa iktidarımızda hızlı trenle
tanışmıştır. 2002 yılında demir yoluna
tahsis edilen ödenek 464 milyon TL iken 2009 yılında 5 kat, 2010
yılında ise 4,4 milyar lira ile 10 kat artmıştır.
Türkiye bugün kara, hava, deniz ve demir yolu ulaşımındaki dev
yatırımlarla Avrupa, Orta Doğu, Orta Asya ve Çin bağlantısında
stratejik bir güzergâh konumuna gelmiştir. Okullarda öğretilen
Türkiye, Asya ve Avrupa arasındaki stratejik öneme sahip ülke. sözü
iktidarımızla gerçekleşmiştir. Bu, büyük bir devrimdir.
Ülkemiz, cumhuriyetimizin yüzüncü yılında, kara, deniz, hava ve demir
yolu ulaşımıyla dünyanın lider ülkelerinden biri olacaktır.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; seçim bölgem olan Çorum da büyük
değişimden hak ettiği payı almıştır. Çorum,
kuzeyinden güneyine 18 adet yol şantiyesiyle inşaat hâlindedir.
Çorum-Ankara duble yol çalışmaları tamamlandı. Çorum
Samsuna duble yolla bağlandı.
Çorum-Yozgat Duble Yol
Projesiyle önümüzdeki yıl sonunda Karadenizi Mersin Limanına
bağlayan bir geçiş bölgesi olacaktır. Onlarca yıldır
aşılamayan Kırkdilim kayalıkları yerle bir edildi, o geçit
vermez sarp kayalıklar baklava dilimleri gibi dilimlendi. Sanayisiyle
adını duyurmuş olan Çorumdan, her gün tonlarca mamul ürün
limanlara sevk edilmektedir. Ulaşım giderlerini düşürmek
yatırımcı açısından büyük önemi haizdir, bu ise ancak
demir yoluyla sağlanabilmektedir. O sebeple, demir yolu Çorumlu için hep
bir özlem olmuştur, artık bu özlem sona erecek.
Geçtiğimiz günlerde
iş teslimi yapan Çerikli-Çorum-Samsun Hızlı Tren Demir Yolu
Hattı Projesi için de gösterdikleri yakın ilgiden dolayı
başta Başbakanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan ve
Sayın Bakanımıza Çorum halkının
minnettarlığını iletmek isterim. Bu projeyle Başkent
Samsun limanına bağlanacak, Çorum bir tarafta Başkentle,
diğer yandan Samsun Limanı ile dünyaya kapısını
açmış olacaktır.
Yine bölge için planlanan
Ankara-Çorum-Samsun Otoyolu Projesi bizi heyecanlandırmaktadır. Hem
hızlı tren hem otoyol projesi sadece Çorumu değil, Karadenizin
tümünü kapsamaktadır.
Bu vesileyle bütçenin
hayırlı olmasını diliyor, saygılarımı
sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ediyoruz Sayın Yıldırım.
Gaziantep Milletvekili Mehmet
Sarı.
Buyurunuz Sayın
Sarı. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA
MEHMET SARI (Gaziantep) Teşekkür ediyorum Başkanım.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; 2011 yılı bütçesinin Ulaştırma
Bakanlığı Denizcilik Müsteşarlığı bütçesiyle
ilgili Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına söz almış
bulunuyorum. Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Türkiye, konumu
itibarıyla üç tarafı denizlerle çevrili olup 8.333 kilometrelik
kıyı şeridiyle Avrupa, Asya, Orta Doğu arasında köprü,
Karadenize kıyısı olan ülkeler için ise su yolu
bakımından hayati öneme sahip bir ülkedir. Deniz yolu
ulaşımı demir yolu ulaşımına göre 3,5 kat, kara
yolu ulaşımına göre 7 kat, hava yolu ulaşımına
göre 22 kat daha ucuz olup tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de
uluslararası ticarette yüzde 87 gibi büyük bir bölümü deniz yoluyla
gerçekleşmektedir.
AK PARTİ döneminde
Denizcilik Müsteşarlığı tarafından önemli
atılımlar yapılmış ve bunun neticesinde olumlu
ilerlemeler sağlanmıştır. Kabotaj hattında
çalışan yük, yolcu, balıkçı ile ticari yatların özel
tüketim vergisi indirilmiştir. Ayrıca 2009 yılında
yapılan bir düzenlemeyle iç sularda faaliyet gösteren kamuya ait yük ve
yolcu gemileri de bu kapsama dâhil edilmiş bulunmaktadır. ÖTVsiz
yakıt uygulamasıyla sektöre verilen destek 30 Eylül 2010 tarihi
itibarıyla 1 milyar 934 milyon TLye ulaşmış
bulunmaktadır.
Kabotaj hattında
taşınan yolcu miktarında 2002 yılına göre yüzde 61,
taşınan araç miktarında ise yüzde 71lik bir artış
sağlanmıştır. Trakyadan Anadoluya geçişlerde deniz
yolunun kullanılması, özellikle İstanbul trafiğine
rahatlama getirmiş, bu kapsamda deniz yoluyla taşınan
ağır vasıta araç sayısında 2002 yılına göre
2009 yılında yüzde 584lük bir artış
sağlamıştır. Ülke genelinde kabotaj
taşımacılığında elleçtirilen yük
miktarlarında 2002 yılına göre 2009 yılında yüzde 31
artış gerçekleşmiş olup 2010 yılında ise bu
artışın yüzde 36ya çıkması beklenmektedir.
Yine 2002 yılı baz
alındığında limanlarımızda işlem gören
toplam konteyner miktarında 2010 yılı sonu itibarıyla yüzde
219luk bir artış beklenmektedir. Limanlarımızda
elleçtirilen yük miktarında 2002 yılına göre 2009 yılı
yüzde 63 artış ile gerçekleşmiş, 2010 yılında ise
yüzde 92 olması beklenmektedir.
Liman, fener ve tahlisiye
ücretlerinde indirime gidilmiş, bunun neticesinde
limanlarımızı ziyaret eden büyük gezinti gemisi yolcu
sayısında 2002 yılına göre 2010 yılında yüzde
441lik bir artış beklenmektedir. Limanlarımıza
uğrayan kruvaziyer gemi sayısında 2010 yılı sonu itibarıyla
yüzde 78lik bir artış beklenmektedir. Yurt dışı
bağlantılı devam eden Ro-Ro seferlerine üç yeni hat ilave
edilmiş ve tüm Ro-Ro hatlarında taşınan araç
sayısında 2010 yılı sonu itibarıyla yüzde 64lük bir
artış beklenmektedir.
Türk sahipli deniz ticaret
filosunda 2002 ile 2010 yılı Eylül ayı arasında adet
bazındaki artış yüzde 161 olurken tonaj bazında ise yüzde
100 oranında bir artış gerçekleşmiştir. Türk sahipli
deniz ticaret filosu dünya sıralamasında devamlı yükselmiş
ve 2009 yılı itibarıyla 16ncı sıraya oturmuştur.
Denizcilik
Müsteşarlığı hizmetlerinin birçoğunu elektronik
ortamda sunmakta, 7 adet e-hizmet, e-devlet, 28 adet hizmet e-denizcilikten
sunulmaktadır. Denizcilik alanında en prestijli kuruluş olan
Paris Memorandum, ülkelerin durumlarının belirlendiği kara, gri,
beyaz listeler, dünya denizciliğinde ülkelerin denizcilik
filolarının deniz emniyeti bakımından karnesi ve prestij
açısından da kredibilitesi olarak değerlendirilmekte, bu
kapsamda Türkiye 2008 yılından beri beyaz listededir.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Denizcilik Müsteşarlığı 2003
yılından günümüze kadar denizciliği sevdirmek amacıyla
Anadolunun birçok yerinde bizzat etkinlik düzenlemekte ve desteklemektedir. Bu
çerçevede bu yıl ağustos ayında Gaziantep Rumkalede Gaziantep
Büyükşehir Belediyesinin düzenlediği offshore
yarışlarına Müsteşarlığımız da destek
vermiştir. Ülkemizde hızla geliştirilen denizcilikten Gaziantep
de nasibini almış ve özel bir üniversitemiz, Zirve Üniversitesi,
Denizcilik Bölümü açmıştır. İnşallah, Denizcilik
Müsteşarlığımızın önümüzdeki yılda Nizip
Zeugma antik kentte yapılacak offshore yarışmalarına destek
vermesini temenni ediyoruz.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Türk denizciliğinin uluslararası
camiada hak ettiği yeri alabilmesi ve daha ileri seviyelere
ulaşması amacıyla yol haritası niteliği
taşıyan Denizcilik Müsteşarlığı 2011
yılı bütçesinin hayırlı olmasını diliyor, yüce
Meclisi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ediyoruz Sayın Sarı.
Trabzon Milletvekili
Asım Aykan. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Buyurunuz Sayın Aykan.
AK PARTİ GRUBU ADINA
ASIM AYKAN (Trabzon) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Karayolları bütçesi üzerinde görüşlerimi arz etmek için söz
almış bulunuyorum. Bu vesileyle, bugün aşure günü malum,
İslam dünyasının aşure gününü kutluyor, hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar,
yol çalışmalarının bir ülke için ne anlam ifade
ettiğini uzun boylu söylemeye gerek yok. İnsan vücudunda kan
damarı ne ise herhâlde bir ülke için de yol budur. İkinci Dünya
Savaşından çıkan Almanların kalkınma hamlesini
başlatmak için yoldan başlamış olması, herhâlde bize
dünya çapında güzel bir örnektir. Ayrıca, ülkemiz Avrupa ile Asya
arasında bir koridordur ve coğrafyamızın gereği olarak
bizim yola önem vermemiz tabii bir çalışma
alanımızdır.
Yol problemini çözemeyen bir
ülkenin ticarette başarılı olması mümkün değildir,
güvenliği sağlaması -buna askerlik güvenliği de dâhil-
mümkün değildir, yaşanabilir kentler kurması mümkün değildir,
ülke imkânlarını değerlendirmesi, potansiyelini
değerlendirmesi mümkün değildir, gerçek anlamda trafik
güvenliğini sağlaması mümkün değildir, turizmde mesafe
alması mümkün değildir. Nitekim Alanya yolu, Kemer yolu ve Karadeniz
sahil yolunun ülkemizdeki turizm hamlesine nasıl bir katkı
sağladığını hep beraber biliyoruz. Ayrıca, insan
sağlığının ve zaman tasarrufunun da yolla birebir
ilintili olduğunu söylemek gerekir.
Bütün bunların
farkında olan Hükûmetimiz kurulduğu günden beri, yani sekiz yıl
öncesinden beri bu konuda önemli bir hamle yapmış ve isabetli
adımlar atmıştır.
Bu anlamda lazım gelen
çalışmaları yapan şu anki Bakanımız Binali
Yıldırım Beye, geçmiş Bayındırlık
Bakanlarımız Zeki Ergezen Beye ve Faruk Nafiz Özak Beye,
ayrıca altmış yıllık köklü kuruluşumuz olan,
müteahhitlerimize okul görevi gören, dünya çapında müteahhitlerimizin
yetişmesine öncülük eden karayolları teşkilatımıza
şükranlarımı sunuyorum.
Son sekiz yılda,
arkadaşlar, biz Hükûmet olmadan önceki sekiz yıla göre kıyas
yaptığımız zaman, yaklaşık olarak 1e 8
seviyesinde yatırım yapmışız. Yani geçmişte 1
yapılmışsa, şimdi 8 katını
yapmışız. Bu, cumhuriyet rekorudur, belki bir dünya rekorudur.
Şu an
harcadığımız, bu sekiz yılda
harcadığımız para 36 milyar TLdir, yani 36 katrilyondur.
Geçmiş sekiz yılda harcanan para ise yaklaşık olarak 4,5
milyar TL civarındadır, arada 8 kat vardır ve aynı zamanda
belki bir dünya rekorudur. Bir buçuk asır önce yaşayan Halil
Rıfat Paşa, biliyorsunuz Gidemediğiniz yer sizin
değildir. diyordu. Kendisi Sivas Valiliği, İzmir Valiliği
yaptı ve sadrazamdı. Valilikleri döneminde de 800 kilometrelik yola
imza attı.
Bütün bunları bir
misalle arz etmek istersek değerli arkadaşlar, Ferhat gibi
dağları delen Karayollarımızın iş makineleri
fiziki olarak Tak, tak, tak. diyor ama siyasi olarak Ak, ak ak. diyor. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar) Bu farkı, siyasi
olarak belki muhalefet partilerimiz yadırgayacaktır ama objektif
baktığımız zaman, hakkı teslim anlamında görmemiz
gerekiyor.
Değerli arkadaşlar,
bu anlamda yaptığımız çalışmalar 500 kilometre
otoyol, 13 bin kilometre bölünmüş yol -yaklaşık olarak
söylüyorum- 5 bin kilometre tek platformlu yol, 95 kilometre köprü, 27
kilometre viyadük, 62 kilometre tünel, 5 bin kilometre bitüm sıcak
karışımı, 110 bin kilometre sathi kaplama, 124 köprü, 560
adet kaza kara noktasının düzeltilmesi olmuştur.
Değerli arkadaşlar,
ayrıca gelecek yıllara yönelik olarak 24 yerde 10 bin kilometre 83
milyar dolarlık da yap-işlet-devret modeliyle otoyol yapmayı
planlıyoruz.
Bu anlamda, ayrıca bir
hususa değinmek istiyorum. Biliyorsunuz, geçen yıl haziran
ayında Karayollarımıza peyzaj, temizlik ve
ağaçlandırma görevini de vermiş bulunuyoruz.
Karayollarımızın bu çalışmayı da en güzel
şekilde yerine getireceğine inanıyorum.
Karayolları bütçemizin
ülkemiz ve teşkilatımız için hayırlı
olmasını diliyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ediyoruz Sayın Aykan.
Çanakkale Milletvekili Müjdat
Kuşku.
Buyurunuz Sayın
Kuşku. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA
MÜJDAT KUŞKU (Çanakkale) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 2011 yılı Karayolları genel bütçesiyle ilgili
AK PARTİ Grubu adına söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum.
Kara yolları,
ulaşım modları arasında çok büyük yükü kaldıran bir
çeşittir ve ülkemizde de yolcu
taşımacılığının yüzde 95ini ve yük
taşımacılığının da yüzde 84ünü
kaldıran bir ulaşım çeşididir. Dolayısıyla, kara
yollarında yapılan yatırımlar herkes için çok önemlidir.
Ticaret için de önemlidir, yolculuk yapmak için de çok önemlidir.
Dolayısıyla, ülkemizin kara yollarına yapacağı
yatırımlar, bütçeden ayrılan paylar da bundan dolayı en
yüksek şekilde tutularak sekiz yıldan beri bu yolların
yapımına devam edilmektedir.
Tabii, geçmişle mukayese
yapmak açısından değil ama büyüklükleri göstermek
açısından bazı şeyler söylemek gerekirse;
yaklaşık olarak bu sekiz yıl zarfında 13 bin kilometre
bölünmüş yol yapılmıştır.
Tabii, bölünmüş yol,
trafik güvenliği ve konfor açısından son derece önemli ve
aynı zamanda da trafik kazalarını minimize eden bir yol
ağı oluşturmuştur. Dolayısıyla, bundan sonra bu
bölünmüş yolların yüzey güzelleştirmesi de hızla devam
etmektedir ve BSK kaplaması bu yıllarda son derece
artmıştır. Bunda da bir mukayese etmek gereği olursa;
yaklaşık olarak 6.800 kilometre olan BSK kaplama sadece 2010
yılında 3.500 kilometre daha artırılmıştır.
Dolayısıyla, bu
yolların BSK kaplamaları da yapıldıktan ve bölünmüş
yollar tamamlandıktan sonra bunların daha konforlu ve daha güvenli
yollar hâline gelmesi için Karayollarımız, mutlaka bunları
şehir dışlarına çıkarak yeni güzergâhlarında yeni
yollar yapmaya devam edecektir diye düşünüyoruz.
Bu arada tabii ki, otoyollara
da önem vermenin gerekliliğine vurgu yapmak üzere, bundan sonraki dönemde
bütün partilerimizin de komisyonlarda mutabakat ettiği gibi
yap-işlet-devret modeliyle yeni otoyollar yapılacaktır.
Bunlardan birincisi olan
İzmir-Gebze-İstanbul arası zaten yapımına
başlanmış bir yoldur ve bu otoyol yaklaşık olarak üç
beş yıl içinde tamamlanarak son derece konforlu bir otoyol hâline
gelecektir ve İstanbul-İzmir güzergâhındaki yolculuğu
yaklaşık olarak üç buçuk saate kadar düşürecektir.
Bundan sonraki ikinci önemli
yolumuz, mutlaka İstanbuldaki üçüncü köprü geçişi olduktan sonra da
ondan sonraki üçüncü olarak Çanakkale üzerinden geçecek olan
Kınalı-Çanakkale-Tekirdağ ve Balıkesir yolunda İzmir
aksına gelecek olan otoyoldur ki, bu, Çanakkaleyi çok ilgilendirmektedir
ve bunun proje çalışmaları da yapılmaktadır.
Yaklaşık olarak 370 kilometre olan bu yol
tamamlandığında, Avrupa istikametinden ülkemize gelen herkese,
çok kaliteli, çok kısa ve çok güvenli bir yolculuk imkânı da
sağlayacaktır.
Bu arada, tabii uçak
seferleri de çok önemli ve Çanakkaleyi çok ilgilendiren bir müjdemiz var.
Sayın Bakanımızdan az önce öğrendik, bundan sonra
Çanakkale-Ankara ve Çanakkale-İstanbul seferleri haftada yedi güne
çıkarılarak devam edecektir. Çanakkalede, Sayın
Bakanımızın bütün Çanakkaleye yaptığı
yardımlar ve yatırımlardan sonra şimdi, hava yolunda da
böyle bir kolaylık sağlanacaktır, Çanakkaleye kalite
gelecektir. Bütün vatandaşlarımızın bu Çanakkale
hattını kullanmalarını ve Çanakkaleye gelmelerini rica
ediyoruz.
Sabrınız için çok
teşekkür ediyorum. Ben 2011 yılı Karayolları bütçesinin
ülkemize, milletimize hayırlı olmasını temenni ediyorum. Bu
çalışmalarından dolayı
13 bin kilometre yolun
yanında bir 13 bin kilometre yol daha yaptılar. demenin o kadar
doğru olmadığını düşünüyorum çünkü gerçekten,
kara yolu son derece zor yapılan bir işlemdir ve kara yolunda
kilometre hesabı asla yapılamaz. Projelerin kendilerine göre
özellikleri vardır. Projelerin bazılarında kara yolları
daha ucuza mal edilirken bazıları onun 3 katına, 4 katına
mal edilebilir diyorum ve bu konudaki desteklerinden dolayı öncelikle
Ulaştırma Bakanımıza, Sayın
Müsteşarımıza ve Karayolları çalışanlarına
çok teşekkür ediyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ediyoruz Sayın Kuşku.
Yozgat Milletvekili Osman
Coşkun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Buyurunuz Sayın
Coşkun.
AK PARTİ GRUBU ADINA
OSMAN COŞKUN (Yozgat) - Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu bütçesi
üzerinde grubumuz adına söz almış bulunmaktayım. Hepinizi
saygıyla selamlarım.
Hükûmetimiz, bilgi,
teknoloji, iletişim ve yenilik çalışmalarının, rekabet
gücü yüksek, sürdürülebilir ekonomi temeli olduğunun bilinciyle bu Kuruma
özel önem vermektedir. Biliyoruz ki güçlü, başarılı, gelişmiş
bir Türkiye, bilgiyle, teknolojiyle, iletişimle atılan temeller
üzerinde yükselecektir. Bu kapsamda, bilişim sektörü büyüklüğü 2002
yılında 9,1 milyar dolar iken 2010 yılı Eylül ayı
itibarıyla 35 milyar dolara ulaşmış olup sektör bu sürede
yüzde 284 oranında büyümüştür. Buna paralel olarak 2002 yılında
sektörde yetkilendirilmiş işletmeci sayısı 97 iken Eylül
2010 itibarıyla 415e ulaşmış olup bu dönemde
işletmeci sayısı yüzde 327 oranında
artmıştır.
Değerli
arkadaşlarım, Hükûmetimizin uyguladığı politikalar ve
stratejilerle son yıllarda bilim, teknoloji, iletişim ve yenilikler
alanında büyük adımlar gerçekleştirilmiştir. Bununla
birlikte uluslararası standartlara uygun, kaliteden taviz vermeyen
çalışmalardan birkaçını sizlerle paylaşmak isterim:
Yüksek ses kalitesinde telefon görüşmesi, Elektronik İmza Kanunu,
İnternet Kanununun kabulü, 3G hizmetlerinin faaliyete açılması,
Elektronik Haberleşme Sektöründe Hizmet Kalitesi Yönetmeliğinin
çıkarılması gibi.
Değerli
arkadaşlarım, Hükûmetimiz, tüm bu çalışmalar için ARGEye
ayrılan kaynak ve yatırımı önemli ölçüde
artırmıştır; bilgi, teknoloji ve iletişim
alanının ihtiyaç duyduğu idari ve yasal altyapıyı
oluşturmuştur. 2003-2008 yılları arasında, Türkiye,
ARGE harcamaları en hızlı artan ülke olmuştur. Özel
sektörümüz, üniversitelerimizle kamu araştırma enstitülerimiz
çalışmalarını hızlandırmalılar. Çünkü
dünyanın en büyük 10 ekonomisinden biri olmak için üretim ve
ihracatımız içinde ileri teknoloji ürünlerinin payını yüzde
5ten yüzde 20lere çıkarmamız gerekiyor. İktidarımız
süresinde teknoloji merkezi, teknoparklara önem verdik ve destekledik.
Teknogirişim sermayesi desteğiyle eğitimli ve nitelikli
gençlerimizin teknoloji ve yenilik odaklı iş fikirlerini hayata
geçirmeleri için genç girişimcilere destek verilerek ülkemizdeki beyin
göçü tersine çevrilmiştir.
Değerli
arkadaşlarım, bilgi çağında bir ülke ürettiği bilgi,
geliştirdiği teknoloji ve gerçekleştirdiği iletişim,
yenilikler ölçüsünde dünyada söz sahibi olacaktır.
Başkalarının ürettiği bilgiyle, geliştirdiği
bilim ve teknolojiyle rekabet gücümüzü geliştiremeyiz, rekabet gücümüz
gelişmeden ise müreffeh bir ülke olamayız. O sebeple, kendi beyin
gücümüzü destekleyen, dünya ile rekabet edebilecek nitelikte insan gücümüzü
yetiştirecek bir eğitim sistemine, bilim ve teknolojiye sahip olmak
zorundayız. Artık, ilim için ilim anlayışının
yerine, insan için ilim anlayışını koymalıyız.
Kamu kurumları, üniversiteler ve iş dünyası iş birliği
yapıp birlikte yol almalı, birlikte hareket etmeliyiz. Bütün
kaynaklarımızı ve kurumlar arası ilişkilerimizi bu
hedefe odaklayarak seferber etmeliyiz.
Bu kapsamda, Bilgi
Teknolojileri ve İletişim Kurumunda devam eden bazı
çalışmaları sizlerle paylaşmak istiyorum. Acil güvenlik
haberleşme sisteminin tesis edilmesi, GSM kapsama alanını tüm
ülke sathına yaygınlaştırılması, çevre ülkelere
eğitim programları düzenlenmesi.
Tabii, konu bilgi ve
teknoloji olunca, bir bilgiyi daha sizlerle paylaşarak sözlerime son
vermek istiyorum. Gelişmiş ülkelerde de bizde olduğu gibi
seçimler yapılmaktadır. Seçim öncesi kıyasıya devam eden
yarış, daha sonra yerini karşılıklı saygıya
ve çalışmaya bırakmaktadır. Milletvekilleri birbirlerine,
bizde olduğu gibi, saygıyla Sayın diye hitap etmektedir, çünkü
onlar artık sadece kendilerini değil kendini seçen milletini temsil
etmektedir.
Bu duygu ve düşünceyle,
başta Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu olmak üzere, tüm
kurumlarımıza başarılar diliyor, hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ediyoruz Sayın Coşkun.
İstanbul Milletvekili
Mehmet Beyazıt Denizolgun.
Buyurunuz Sayın
Denizolgun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA
MEHMET BEYAZIT DENİZOLGUN (İstanbul) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; 2011 yılı Ulaştırma
Bakanlığı Denizcilik Müsteşarlığı bütçesi
üzerinde, AK PARTİ adına söz almış bulunuyorum. Sizleri
saygıyla selamlıyorum.
Denizcilik
Müsteşarlığında çalışan denizci kökenli
çalışanlarımız yüzde 7den yüzde 25e yükseltilmiştir.
Özel teknelerden alınan
MTV'nin çok yüksek olması amatör denizciliğin gelişmesi önünde
büyük bir engel idi. Bu olumsuz husus nedeniyle amatör teknelerden alınan
MTV kaldırılmıştır, 15/5/2009 tarihinde de Resmî
Gazetede yayımlanmıştır.
ÖTVsiz yakıt
uygulamasına geçilmiştir. 16 Temmuz 2003 tarihli Bakanlar Kurulu
Kararıyla ve Maliye Bakanlığının da 31/12/2003
tarihindeki kararıyla, akaryakıttan alınan Özel Tüketim Vergisi
sıfıra indirilmiştir. Bu şekilde de bu uygulama
başladıktan sonra, 1 Ocak 2004 tarihinden 30 Eylül 2010 tarihine
kadar toplam olarak 1 milyar 934 milyon lira ÖTV tahsil edilmeyerek sektöre
özel bir destek sağlanmıştır.
Liman hizmetleri tarifesi:
Avrupa Birliği ve Akdeniz Havzası ülkeleri ile rekabet edilmesi bu
ülkelere göre çok yüksek olan ülkemizin liman ücret tarifelerinde
yaklaşık yüzde 50 indirim
yapılmış ve uygulama 1 Ağustos 2003 tarihinde
başlamıştır ve bu şekilde de yüzde 75e varan indirim
sağlanmıştır.
2002de 821 adet kruvaziyer
gemi ülkemize gelmiş iken bu yıl sonunda 1.460 adet kruvaziyer
geminin geleceği öngörülmektedir. Bu şekilde kruvaziyer gemi
sayısında yüzde 78lik bir
artış görülmektedir. 2002de 333 bin gemi yolcusu gelmiştir
kruvaziyerle, 2010 yılında ise 1 milyon 800 bine yükselmiş ve
yüzde 441 bir artış sağlanmıştır.
Yurt dışından
alınıp Türk Uluslararası Gemi Siciline kaydedilecek gemilerin
yurda gelmeden kaydedilmesi imkânını sağlayan yönetmelik
17/9/2006 tarihinde yürürlüğe girmiştir.
Bir de ithal edilen gemiler
için armatörümüze teşvik sağlanmıştır.
Gemi Sicili Kanununda
yapılan değişikle ithal edilecek gemiler 12 bin deadweight
tondan tonaj sınırı 3 bin deadweight tona düşmüştür.
Ayrıca özel yapılı gemilerden de 499 groston
sınırından 300 grostona indirilmiştir.
Türk Ticaret Kanununun
824üncü maddesinde yapılan değişiklikle daha önce iki yıl
olarak geçici Türk Bayrağı çekme izni süresi geminin sözleşmeyle
bırakıldığı süreyle sınırlı olarak
uzatılmıştır. Türk Ticaret Kanununun 851inci maddesinde
yapılan değişiklikle geminin yurt dışında cebrî
icra mahkeme kararıyla bir yabancıya satılması hâli de
eklenmiştir.
e-gemi, gerçekten bu
e-ticaret ve e-gemi bunun içinde
Denizcilik alanında gemi sicili
işlemleri, isim onayları Haziran 2007den itibaren elektronik ortamda
yapılmak suretiyle günler süren bürokratik işlemler çok az dakikalara
indirilmiştir.
Bir de biliyorsunuz ülkemiz
yıllardır kara bayrak listesindeydi fakat çalışmalarla, bu
Paris Memorandumu liman devleti denetimlerinde Türk Bayraklı gemiler 2003,
2004 ve 2005 yıllarında iyileşen bir performans göstererek
2006da kara listeden gri listeye geçmiştir. Müteakiben Denizcilik
idaremizce Türk Bayraklı gemilerin deniz emniyeti kurallarına uyumun
artırılmasıyla bu Türk Bayraklı gemilerimiz bundan sonra
beyaz listeye 2008 yılında geçmiştir ve bu şekilde Avrupa
Birliği ülkelerinde bu ülkelerin artık prestij olarak da
kredibilitesi artmış bulunmaktadır.
Türk boğazlarında
seyir, can, mal ve çevre emniyetinin artırılmasıyla deniz
trafiğinin anlık izlenerek yönlendirilmesi amacıyla
İstanbul ve Çanakkale boğazlarında kurulan TBGTH Sistemleri 30
Aralık 2003te hizmete açılmıştır.
e-denizcilik üzerinden
yapılan işlemler: Evrak takibi, gemi adamı yeterlik belgesi
doğrulama, gemi isim talep işlemleri, ÖTVsi indirilmiş
yakıt bilgi ekranı, gemi acenteleri yetki belgesi doğrulama,
gemi belgeleri doğrulama.
Bundan sonra, denizcilik
eğitimimiz hakkında Avrupa Deniz Emniyeti Ajansı (EMSA)
değerlendirmesinde olumlu rapor yayınlanmıştır ve bu
şekilde Avrupa Birliğinde Türk gemi adamlarımız
çalışabilmektedir. Bu şekilde denizciliği sevdirmek
adına amatör denizciliği artırmak için de 2003e kadar 47 bin
kişi amatör denizci belgesi almış iken şimdi
kolaylaştırılmış ve bu günümüze kadar 85 bin
kişiye kadar artmıştır.
İktidarımız
zamanında ciddi aşamalar kaydedildi fakat global krizde denizcilik
biraz zor durumlara düştü fakat bu zaman zarfında da savunma
sanayimize yapılan askerî gemilerle
(AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkür
ediyoruz Sayın Denizolgun.
Giresun Milletvekili Ali
Temür.
Buyurunuz Sayın Temür.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA
ALİ TEMÜR (Giresun) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 2011 yılı Sivil Havacılık Genel
Müdürlüğü bütçesi hakkında AK PARTİ Grubu adına söz
almış bulunuyorum. Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri,
ülkemizde sivil havacılık faaliyetlerinin uluslararası
standartlara uygun olarak düzenlenmesi ve uygulanmasında tek yetkili kurum
Sivil Havacılık Genel Müdürlüğüdür. Genel Müdürlük, hava
taşıma işletmelerinin faaliyetlerini uluslararası
standartlara uygun olarak yapmaları için sürekli denetim ve gözetim
faaliyetlerini sürdürmektedir. Daha önce denetim konusunda Avrupada son
sırada olan ülkemiz sürekli yapılan denetimler sonucunda 44 ülke
içerisinde Avrupa 3üncüsü olmuştur. AK PARTİ hükûmetleri
tarafından alınan önlemler ve yapılan düzenlemelerle hava yolu,
halkın yolu hâline getirilmiş, uçağa binmek imtiyaz olmaktan
çıkarılmıştır. Gerek ücret gerekse
erişilebilirlik açısından uçağı binmenin diğer
ulaşım vasıtalarıyla bir farkı
kalmamıştır.
AK PARTİnin iktidara
gelmesiyle birlikte hava ulaşımında reform sayılan yeni
düzenlemeler bir bir hayata geçmiş, özel sektör
kuruluşlarının iç hatlarda seferlere başlamasının
önü açılmıştır.
2000li yılların
başında sadece Türk Hava Yolları 2 merkezden 25 noktaya iç hat
seferleri yapabilirken bugün -özel sektör kuruluşları da dâhil olmak
üzere- 6 hava yolu şirketiyle 7 merkezden 46 noktaya uçuş
yapılabilmektedir.
Yine, 2000li
yılların başında iç ve dış hat toplam olmak üzere
33 milyon 783 bin yolcu taşınırken Kasım 2010
itibarıyla bu sayı tam 97 milyonu aşmıştır.
Değerli milletvekilleri,
küreselleşmeyle birlikte dünyadaki ticaret hacminin hızla
artması, ulaşım sektörünün dünya ekonomisinin en önemli
aktörlerinden biri hâline getirmiştir.
Ülkemiz, havacılık
endüstrisinde uluslararası havacılık gelişmelerini
yakından takip etmekte ve çağın gereklerini yerine getirmek için
her türlü çalışmayı yapmaktadır.
Hava yolu
işletmelerimizin her geçen gün büyüyen uçak filoları,
uluslararası iş birliği ve ortaklıklar, uçuş
ağımızın yurt içinde ve yurt dışında giderek
büyümesi Türk sivil havacılığını üst sıralara
taşımıştır.
Ekonomik krizler nedeniyle
dünya sivil havacılık sektöründe belirli bir küçülme meydana
gelmişken Türkiyede sivil havacılık alanında dünyayı
şaşırtan bir büyüme gerçekleşmiştir. Öyle ki Türk
sivil havacılığı yakaladığı rekor büyüme
sayesinde uluslararası kuruluşların 2015 yılı için
öngördüğü toplam trafik sayısı bugünlerde aşılmıştır.
Dünyada yaşanan küresel
ekonomik kriz nedeniyle 100e yakın uluslararası hava yolu
şirketi batmış durumdayken pek çok ülkenin hava
taşımacılığındaki yolcu sayıları yüzde
10 nispetinde düşmüşken, yük miktarı yüzde 20 azalarak dünya
sivil havacılığında önemli ölçüde bir daralma
olmuşken, ülkemizde ise bırakın azalmayı, daralma dahi olmamış,
pek çok alanda gelişme yaşanmıştır. Dünyada
havacılık sektörünün ortalama büyüme hızı yüzde 5 iken
Türkiyede bu oran yüzde 60ları yakalamıştır.
Değerli milletvekilleri,
son yıllarda Türk havacılık sektöründe büyük atılım
yaşanmış, Türk uçak filosuna 220 büyük gövdeli uçak ilave
edilmiştir ve hava yolu taşımacılığı yapan
şirket sayısı 13ten 17ye yükselmiştir. Büyük gövdeli uçak
sayısı 110dan 330a çıkarken, koltuk kapasitesi de yüzde 128
artarak 57.279 olmuştur.
Değerli milletvekilleri,
bölgesel havacılığın geliştirilip
yaygınlaştırılması için Hükûmetimizin
uyguladığı teşvik ve projeler sayesinde atıl durumdaki
7 tane havaalanı hizmete alınmıştır. Ayrıca, 2011
yılı bütçesinde 4 tane yeni havaalanı yapımı programa
girmiştir. Bu havaalanlarından bir tanesi de Ordu ve Giresun
illerimize ortak hizmet edecek olan Ordu ve Giresun Havaalanıdır. Bu
havaalanının yapımında, programa alınmasında
ilgilerini esirgemeyen Sayın Başbakanımıza, Ulaştırma
Bakanımıza ve Hükûmetimize şükranlarımızı arz
ediyoruz.
2011 bütçesinin ülkemize ve
milletimize hayırlı olmasını diliyor, yüce Meclisi
saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederiz Sayın Temür.
Sayın milletvekilleri,
saat 20.00ye kadar ara veriyorum.
Kapanma Saati: 19.34
BEŞİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 20.05
BAŞKAN: Başkan Vekili Şükran Güldal MUMCU
KÂTİP ÜYELER: Yaşar TÜZÜN (Bilecik), Bayram ÖZÇELİK
(Burdur)
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 34üncü Birleşiminin
Beşinci Oturumunu açıyorum.
2011 Yılı Merkezî
Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile 2009 Yılı Merkezî Yönetim
Kesin Hesap Kanunu Tasarısı altıncı tur görüşmelerine
devam ediyoruz.
Komisyon ve Hükûmet yerinde.
Şimdi söz
sırası Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına Siirt
Milletvekili Mehmet Yılmaz Helvacıoğluna aittir.
Buyurunuz efendim. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA
MEHMET YILMAZ HELVACIOĞLU (Siirt) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Millî Savunma Bakanlığının 2011
yılı bütçesiyle ilgili olarak söz almış bulunmaktayım.
Bu nedenle hepinize saygılar sunuyorum.
Türk ordusu
yüzyıllardır milletimizin dünya üzerinde var olması için üzerine
düşen görevleri en iyi şekilde yapmış ve yapmaya devam
edecektir. Bugün yaşadığımız zorlu coğrafyada
ordumuzun gücü çok önemlidir. Ayakta kalmak için güçlü bir ordumuzun
olması tabiidir. Türk ordusu her gün daha da artan imkân ve
kabiliyetleriyle milletimiz için övünç kaynağı olmaya devam
etmektedir. Ekonomisi güçlü bir ülke orduyu idame etme imkânına sahip olmasına
rağmen buna ihtiyaç duyması jeopolitik ve jeostratejik konumuyla
doğrudan ilgilidir. Ülkemiz, bağımsızlık ve millî
bütünlüğünün idamesi için her an harbe hazır, ileri teknolojiyle
donatılmış, eğitim ve morali üstün bir silahlı kuvvete
sahip olmak zorundadır.
Değerli milletvekilleri,
Türk Silahlı Kuvvetleri bugün sadece ülkemizin güvenliğini
sağlamakla kalmamış, dünyanın çeşitli bölgelerinde de
barışa katkıda bulunmaktadır. Bosna Hersekte, Kosovada,
Adende, Afganistanda, Lübnanda barışa
yaptığımız katkılar azımsanmayacak düzeydedir.
Silahlı kuvvetlerimiz dost ve kardeş ülkelerin ordularının
eğitimine katkı sağlayarak milletimizin temsilcisi olarak görev
yapmaktadır.
Değerli milletvekilleri,
Millî Savunma bütçesini özetlersek: 2011 yılı savunma bütçesi 8
milyar 965 milyon TL; personel ve prim giderleri 3 milyar 755 milyon TL; silah
sistemleri, sefer stokları 3 milyar 931 milyon TL; yiyecek, iskân, bina
onarımları 60 milyon TL; içme suyu tesisi yapımı, lojmanlar
203 milyon TL; dış askerî yardımlar, sağlık giderleri,
dost ülkelerden eğitim amacıyla gelecek askerî personelin
masraflarının karşılanması ile NATO ve
uluslararası kuruluşlara katkı payı aidatı ödemeleri
olmak üzere Millî Savunma Bakanlığımızın bütçesi
toplam olarak yaklaşık 17 milyar Türk lirası olarak öngörülmüştür.
Bu bütçenin 2011
yılı hedeflerine göre gayrisafi yurt içi hasıla içerisindeki
payı yüzde 1,4tür. 2011 yılı merkezî yönetim bütçesi içindeki
payı ise yüzde 5,4tür.
Değerli milletvekilleri,
Türk Silahlı Kuvvetlerinin ihtiyaç duyduğu harp, silah, araç, gereç
ve mühimmatın mümkün olan azami ölçüde yurt içi imkânlarla
karşılanması gayreti ve ARGE faaliyetlerinin
ağırlıklı olarak yer alması nedeniyle millî sanayimize
önemli katkılar sağlamaktadır. Ulusal savunma sanayisinin
geliştirilmesi ve Türk Silahlı Kuvvetlerinin modernizasyon
ihtiyaçlarının azami ölçüde yurt içi imkân ve kabiliyetleriyle
karşılanması amacı doğrultusunda silahlı
kuvvetlerimizin önemli projelerinden bir kısmı Sanayi Müsteşarlığı
tarafından yürütülmektedir.
Savunma sanayisi
alanında etkin, verimli ve modern teknoloji kullanan ve dışa
bağımlılığı asgari düzeye indiren bir
yapıda, iç ve dış piyasada rekabet edebilir kalitede üretim
yapabilen Makine Kimya Endüstrisi, ulusal savunma sanayimize önemli
kazanımlarda bulunmaktadır.
Türk Silahlı
Kuvvetlerimizin, Türk sanayisi tarafından tasarlanan ve geliştirilen
ürünlerle karşılanması amaçlanmaktadır. Bu temel
yaklaşım içerisinde millî imkânlarla modern tank geliştirilmesi,
Türk Silahlı Kuvvetlerinin taarruz, taktik, keşif helikopteri
ihtiyacının karşılanması, denizaltıların
inşa edilmesi, tamamen millî imkânlarla geliştirilen insansız
hava araçlarının üretimlerinin ülkemizde olması ülkemiz için bir
gurur kaynağı olmuştur. Yeni nesil savaş uçağı
F-35 Projesine dokuz ülkenin yer aldığı konsorsiyumla da devam
edilmektedir.
Savunma
harcamalarının denetim ve kontrolü, gerek planlama gerekse harcama
aşamasında Maliye Bakanlığı, Sayıştay ve
Türkiye Büyük Millet Meclisi denetimine tabi bulunmaktadır. Savunma
harcamalarının ana amacı ülkemize yönelebilecek her türlü
tehdide karşı caydırıcılığı
sağlayacak küçülerek etkinleşme temel prensibi çerçevesinde
nicelikten çok niteliğe önem veren, vurucu gücü yüksek ve mobilitesi fazla
kuvvetlere sahip olmaktır. Bütçenin azami tasarruf
anlayışıyla kullanılması için gerekli çabanın
gösterileceğine inancım tamdır.
Bu duygu ve
düşüncelerle, Millî Savunma Bakanlığının 2011
yılı bütçesinin Türk Silahlı Kuvvetlerimize ve milletimize
hayırlı olmasını diliyor, hepinize saygılar
sunarım. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ediyoruz Sayın Helvacıoğlu.
Zonguldak Milletvekili
Fazlı Erdoğan. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
Buyurunuz Sayın
Erdoğan.
AK PARTİ GRUBU ADINA
FAZLI ERDOĞAN (Zonguldak) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Savunma Sanayii Müsteşarlığının 2011
mali yılı bütçesi üzerinde AK PARTİ Grubu adına söz
almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Savunma Sanayii
Müsteşarlığı, Türk Silahlı Kuvvetlerinin modernizasyon
ihtiyaçlarını karşılamak ve modern savunma sanayimizi
geliştirmek, ülkemizin stratejik savunma ve güvenlik ihtiyaçlarına,
teknolojik gelişmeler doğrultusunda yurt içi çözümler sunan,
uluslararası pazara entegre ve savunma sanayisine yön veren uzman tedarik
konumu olma konusunda çalışmaktadır. 2000li yıllardaki
küresel krize rağmen, 2002 yılından bu yana büyük bir hızla
gelişen savunma sanayimiz, 2009 yılında da olumlu örnekleriyle
bu tabloyu çizmiştir. Bunu sayısal olarak ifade etmek gerekirse, 2002
yılında 240 milyon dolar seviyesinde olan toplam savunma sanayimizin
ihracatı 2009 yılında 832 milyon dolar seviyesine
çıkmış ve Türkiye'nin kendi iç dinamikleriyle yüzde 10a kadar
dışarıdan alım düşmüştür. Silahlı
kuvvetlerimizin ihtiyaçlarının yurt içinden karşılanma
oranı sekiz yıl içerisinde yüzde 25 seviyesinden yüzde 45,7
seviyelerine ulaşmıştır. Savunma sanayimizin yüzde 50
oranında yurt içinden karşılanmasıyla birlikte 1 milyar
dolar savunma hizmeti ihracatı hedefinin yakalanması mümkün hâle
gelmiştir. 2002 yılından beri kaydedilen istikrarlı ve
sürdürülebilir büyümenin tesadüfi olmadığı, Hükûmetimizin güçlü
bir savunma sanayinin dışa
bağımlılığının azaltılması,
ordumuzun caydırıcılığının
artırılmasındaki rolünün Savunma Sanayii
Müsteşarlığı eliyle kararlı bir şekilde
gerçekleştirildiğini görmekteyiz.
Son dönemdeki
başarılı çabaları ve sergilediği performansla savunma
sektörü, oluşturduğu tasarım yetkinliği ve ofset
uygulamalarıyla sektörler içinde örnek teşkil etmektedir. Dost ve
müttefik ülkelerin resmî temsilcilerini ve savunma sanayisine yön veren dünyanın
en önemli savunma firmalarının
katılımcılarını bir araya getiren Uluslararası
Savunma Sanayii Fuarının dokuzuncusu İstanbulda icra
edilmiştir.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; bölgesel ve küresel önceliklerin yanı
sıra askerî anlamda diğer ülkelerle de olan ikili ilişkilerin
geliştirilmesine Hükûmetimiz büyük önem vermektedir. Bugüne kadar 42
ülkeyle savunma sanayisi iş birliği anlaşması
yapılmış, 12 ülkeyle de anlaşma aşamasına gelinmiştir.
Bu anlaşmalar çerçevesinde, dost ülkelerin silahlı kuvvetlerinin
geliştirilmesine ve savunma sanayisi ürünlerinin pazarlanmasına
yönelik faaliyetler devam etmektedir.
Sektörün temel
taşlarını oluşturan Makine Kimya Endüstrisi Kurumu,
vakıf şirketleri, özel şirketler ve askerî firmalar özgün ürün
geliştirme, üretim ve ihracat alanında önemli merhaleler kat
etmiş ve millî savunma sanayisinin yetkinliği ile güven veren bir
noktaya gelmesine katkıda bulunmuştur.
Türkiye, AK PARTİ
Hükûmetlerimizin döneminde savunma sanayisi ilklerini başardı; ilk
temel eğitim uçağı Hürkuş, ilk ana muharebe tankı
Altay, ilk korvet Milgem, ilk insansız hava aracı Anka, ilk uydu
Göktürk, ilk jet motoru, ilk radar, ilk piyade tüfeği, ilk makineli tüfek,
ilk seyyar yüzücü hücum köprüsü Samur. Bu ilkleri daha çoğaltabiliriz.
Türk Silahlı Kuvvetlerinin ihtiyacı olan seyyar yüzücü hücum köprüsü
Samur, yurt dışından hiçbir destek alınmadan tamamı
Türk mühendislerce tasarlanan ve geliştirilen ilk yerli kara sistemidir.
Söz konusu Samurun ilk örneği geçtiğimiz günlerde
tamamlanmıştır.
Sayın
Başbakanımızın başkanlığında
yapılan Savunma Sanayii İcra Komitesi toplantısında Hava
Kuvvetleri Komutanlığının 2020li yıllardan sonra jet
eğitim uçağı ve muharip uçak ihtiyacının
karşılanması maksadıyla kavramsal tasarım
yapılması için Türk Havacılık ve Uzay Sanayii AŞ ile
sözleşme görüşmelerine başlanmasına karar verilmiştir.
Dünyadaki 100 büyük savunma
sanayisi kuruluşu arasında artık Türkiye de var. ASELSAN dünya
savunma şirketleri arasında 86ncı sıraya gelmiştir.
Diğer taraftan savunma
sanayimiz 2009 ve 2010 yıllarında ihracat başarılarına
devam ederken, Malezyaya tekerlekli zırhlı araç, Suudi Arabistana
bazı malzemeler, Birleşik Arap Emirliklerine sahil güvenlik botu
satış işbirliği sözleşmeleri üzerinde mutabakat
sağlanmıştır.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; ilk defa harp gemileri AK PARTİ döneminde özel sektöre
ihale edilmiştir; beş tane ihale bu şekilde verilmek
kaydıyla, kriz döneminde tersanelerimize büyük destek
sağlanmıştır. Bilindiği üzere Savunma Sanayii
Müsteşarlığı tarafından yürütülen savunma projeleri,
Savunma Sanayii Destekleme Fonundan finanse edilmektedir. 2002 yılı
içinde projelere 1 milyar 83 milyon ABD doları ödeme
yapılmışken, 2010 yılında bu ödemeler 1,3 milyar
dolarlar seviyesine ulaşmıştır. Diğer taraftan,
Müsteşarlık özel bütçesi 2002 yılında 10 milyon iken, 2011
yılında bu bütçe 30 milyona kadar ulaşmaktadır.
Teklif edilen bütçenin büyük
bölümü Müsteşarlığın personel giderleri ile yönetim
faaliyetleri için gerekli malzeme ve hizmet alımlarını
karşılamaya yöneliktir.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
FAZLI ERDOĞAN (Devamla)
Sözlerime burada son verirken, 2011 yılı bütçesinin
hayırlı olmasını diliyor, hepinize saygılar sunuyorum.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ediyoruz Sayın Erdoğan.
Sayın milletvekilleri,
Danışma Kurulunun bir önerisi vardır, okutuyorum:
VI.- ÖNERİLER
A) Danışma Kurulu
Önerileri
1.- Genel Kurulun 17 Aralık 2010 Cuma günkü birleşiminde saat
10.00dan 12.00ye ve 13.00ten günlük programın tamamlanmasına kadar
çalışmalarını sürdürmesine ilişkin Danışma
Kurulu önerisi
Danışma Kurulu
Önerisi
Tarihi: 16/12/2010
Danışma Kurulunun
yaptığı toplantıda, aşağıdaki önerinin Genel
Kurulun onayına sunulması uygun görülmüştür.
Öneri:
Genel Kurulun; 17 Aralık
2010 Cuma günkü birleşiminde saat 10.00dan 12.00ye ve 13.00ten günlük
programın tamamlanmasına kadar çalışması
önerilmiştir.
Mehmet
Ali Şahin |
Türkiye
Büyük Millet Meclisi |
Başkanı |
Mustafa Elitaş Kemal
Anadol |
Adalet ve Kalkınma Partisi Cumhuriyet
Halk Partisi |
Grubu Başkanvekili Grubu
Başkanvekili |
Mehmet Şandır Bengi
Yıldız |
Milliyetçi Hareket Partisi Barış
ve Demokrasi Partisi |
Grubu Başkanvekili Grubu
Başkanvekili |
BAŞKAN Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Öneri kabul edilmiştir.
IV.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.- 2011 Yılı Merkezî Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı
ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/960) (S. Sayısı: 575) (Devam)
2.- 2009 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesap Kanunu
Tasarısı ile Merkezî Yönetim Bütçesi Kapsamındaki İdare ve
Kurumların 2009 Bütçe Yılı Kesin Hesap Tasarısına Ait
Genel Uygunluk Bildirimi ve Eki Raporların Sunulduğuna Dair
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi ile Plan ve Bütçe
Komisyonu Raporu (1/905, 3/1261) (S. Sayısı: 576) (Devam)
H) ULAŞTIRMA BAKANLIĞI (Devam)
1.- Ulaştırma Bakanlığı 2011 Yılı
Merkezî Yönetim Bütçesi
2.- Ulaştırma Bakanlığı 2009 Yılı
Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
I) KARAYOLLARI GENEL MÜDÜRLÜĞÜ (Devam)
1.- Karayolları Genel Müdürlüğü 2011 Yılı Merkezî
Yönetim Bütçesi
2.- Karayolları Genel Müdürlüğü 2009 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
İ) BİLGİ TEKNOLOJİLERİ VE
İLETİŞİM KURUMU (Devam)
1.- Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu 2011
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2.- Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu 2009
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
J) DENİZCİLİK MÜSTEŞARLIĞI (Devam)
1.- Denizcilik Müsteşarlığı 2011 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2.- Denizcilik Müsteşarlığı 2009 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
K) SİVİL HAVACILIK GENEL MÜDÜRLÜĞÜ (Devam)
1.- Sivil Havacılık Genel Müdürlüğü 2011 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2.- Sivil Havacılık Genel Müdürlüğü 2009 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
L) MİLLÎ SAVUNMA
BAKANLIĞI (Devam)
1.- Millî Savunma Bakanlığı 2011 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2.- Millî Savunma Bakanlığı 2009 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
M) SAVUNMA SANAYİİ MÜSTEŞARLIĞI (Devam)
1.- Savunma Sanayi Müsteşarlığı 2011 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2.- Savunma Sanayi Müsteşarlığı 2009 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
BAŞKAN - Şimdi,
Barış ve Demokrasi Partisi Grubu adına Şerafettin Halis ve
Sırrı Sakık konuşacaktır.
İlk konuşmacı
Tunceli Milletvekili Şerafettin Halistir.
Süreniz yirmi dakikadır.
Buyurunuz efendim. (BDP
sıralarından alkışlar)
BDP GRUBU ADINA
ŞERAFETTİN HALİS (Tunceli) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; ben de Barış ve Demokrasi Partisi Grubu
adına söz almış bulunmaktayım Ulaştırma
Bakanlığı bütçesi hakkında. Sizleri saygıyla
selamlıyorum.
Tabii, bir ülkenin
gelişmişliği o ülkedeki ulaştırma sistemiyle
doğrudan bağıntılıdır. Gelişmiş ülkeler
açısından bu önem çok daha fazladır. Kendi ülkemize
baktığımızda da gelişme ve sanayileşme oranında
bir sorunlar yumağı hâli yaşanmaktadır. Bugüne değin,
deyim yerindeyse bir ulaşım ana planı
yapılmamıştır; denenmek istenen, yapılmak istenen
beş yıllık, on yıllık planlar da öngörülen hedefine
ulaşmamıştır.
Tabii, ulaştırma
sistemi deyince her şeyden önce kara yolları, demir yolları,
hava yolları ve deniz yollarıyla, alt sektörlerle müteşekkil bir
sistem. Ancak Türkiyeye bakıldığında kara yollarına
büyük önem atfedilmiş, 8.333 kilometrelik kıyı şeridine
rağmen deniz yolları hiç değer bulmamış, yine demir
yolları da coğrafyamızın uygun olmasına rağmen
çok kabul görmemiştir. Hele hele kara yollarının kan gölüne
döndüğü ülkemizde çok daha fazla güvenli olarak kabul görmesi gereken
demir yolu sistemi devreye girmesi gerekirken yine de
olmamıştır. Bakın, Kara yolları kan gölü. diyoruz,
hiçbir bayram yok ki öncesinde ve sonrasında onlarca insan ölmesin,
yüzlerce, binlerce insan yaralanmasın ve milyarlara bedel bir servet yok
olmasın, ancak bu görülmüyor. 2007de sadece, bir rakam vermek gerekirse,
825 bin kaza meydana gelmiş; 188 bin yaralı, 9.429 kişi
yaşamını yitirmiş. Yani Irak işgalinin beş
yılında Amerikan askerlerinin kaybı sadece 4 bin küsurla
sınırlı. Tabii, böyle beş yıllık bir savaş
ve bir yıllık bir ülkenin kara yolunda kaza sonucu
yaşamını yitiren insanlar kıyaslandığında
burada bir faciayla karşı karşıya olduğumuz görülüyor.
Neden kara yolları?
Konuşmacı arkadaşlarımızın hiçbiri kara
yollarının tarihçesinde kara yollarının kaderini belirleyen
ve bugün hâlâ o belirleyiciliği
devam eden bir Amerika raporundan bahsetmek istemediler ne hikmetse, bir Hilts
raporu var. Bilindiği gibi, İkinci Dünya Savaşından sonra
motorlu taşıt araçları çok daha fazla ihtiyaç hâline geldi.
Böyle olunca da Amerika için yeni yeni motorlu araç pazarları gerekiyordu.
1948 yılında Türkiye Amerika Birleşik Devletlerinden
ulaştırma sistemiyle ilgili bir rapor ister. Tabii, Amerikanın
canına minnet, gecikmez, hemen raporu gönderir. Raporu yazan da ABD
Federal Karayolları Genel Müdür Yardımcısı Hilts. Tabii,
Hiltsin raporunda Türkiyede mutlaka kara yolları ağının döşenmesi,
asfaltlanması yönünde bir telkin, bir öneri verilir. Hiç gecikilmeden
hemen 1950 yılında durum yasalaşır ve
Bayındırlık Bakanlığına bağlı
Karayolları Genel Müdürlüğü kurulur. Çok ilginçtir,
Bayındırlık Bakanlığına bağlı
Karayolları Genel Müdürlüğü harcamaları genel bütçe içinde
kaynak bulur ve yapılan işler kâr ve zarar hesabı
yapılmadan yapılır. Bu anlamda, böyle olunca da, hem demir
yolları hem hava yolları hem deniz yolları bundan nasibini almaz
ve bunlar geri bıraktırılır. Tabii, bunda amaç bellidir.
Her şeyden önce Marshall Planı devreye girer. Marshall Planı
yardımıyla Amerikanın bu raporu Türkiyede yaşam bulur.
Marshall Planının bir bağımlılık planı
olduğu da herkes tarafından bilinen bir durumdur.
Tabii, bugün bakıyoruz
kara yollarımızın ulaştırma içindeki payına. Kara
yollarının ulaştırma sistemi içindeki payı yüzde 95.
İlk defa, bu, 1983-93 Ulaştırma Planıyla
aşağı çekilmek istenmiş, yüzde 72lerden yüzde 36lara
düşürülmek istenmiş ama uygulanmamış, daha sonra bu plan
1986da kaldırılmış. Yine, bu yıl
bakıldığında ulaştırma sistemi içinde,
taşımacılık sistemi içinde kara yollarının yolcu
taşıma payı yüzde 96, demir yolları sadece yüzde 2ye
tekabül ediyor. Oysaki kara yollarına göre çok daha güvenli olan, çok daha
ekonomik olan, çevre kirliliği yaratmayan demir yolları
ulaşımı esas alınmalıydı. Dediğim
nedenlerden dolayı alınmadı.
Birçok ülke 1970li
yılların ortasından sonra kendi demir yolları
politikalarını bir daha gözden geçirmek zorunda kaldılar çünkü
demir yolları politikaları, dediğim nitelikleri
taşımasından ötürü, kaliteli hizmet ve ucuz hizmet
niteliklerinden ötürü revaçta ama ülkemizde demir yolları komünist
ülkelerin ulaşım sistemidir zihniyetiyle Marshall Planı
meşru kabul ediliyor ve devreye konuyor. Oysaki bizim söylediğimiz
demir yolları, Türkiyenin coğrafyası ve sosyal ihtiyaçları
itibarıyla çok daha fazla ihtiyaca cevap verirdi.
Tabii, AKP İktidarı
döneminde kara yollarında çok ciddi bir kilometraj eklendiğini
söylediler. Kara yolları ve duble yolların yapımıyla ciddi
övünmeler içinde oldular. Tabii, bizim çocukluğumuzda, öğretmenin
bize verdiği ödevleri yapmamız için ebeveynlerimiz bize baskı
uygularlardı, Ödevlerinizi yapmazsanız dışarı
bırakmayız, çocuklarla oynamaya bırakmayız. derlerdi. Biz
de ne yapardık? Çalakalem bir sayfa, iki sayfa yazı yazardık.
Tabii, okuma yazma bilmeyen ebeveynler bunu yutardı. Çalakalem
yazılmış yazının dolayısıyla karakteri de
bozuk olurdu ertesi gün de öğretmene yutturmanın imkânı da
olmazdı. Bugün, evet, AKP yollar yapıyor, kara yolları
yapıyor, bunu kabul etmek lazım ama AKPnin yaptığı
yollar ne yazık ki çalakalem yazılmış yazı gibi,
çalakalem yapılmış yollar.
Tabii, demir yollarına
verilmeyen bir değer hızlandırılmış tren ya da
hızlı tren sistemiyle kamuflaj edilmeye
çalışıldı. Dünyanın hiçbir yerinde -yani bizim bildiğimiz kadarıyla-
olmayan bir şey yapıldı Türkiyede:
Hızlandırılmış tren sistemi. Nedir
hızlandırılmış tren sistemi? Cevabını bir
faciayla verdi, Pamukovada 41 insanımızın ölümüne yol açan bir
kaza sonucuyla noktalandı. Tabii, hızlandırılmış
tren yerine hızlı tren sistemine geçildi. Hızlı tren
deyince en az 300-400 kilometre arasında, ortalama hız yapan sistem
olarak algılanmalı. Ancak Eskişehir-Ankara arasında
yapılan hızlı tren sistemi ne yazık ki ortalama 160
kilometreyi geçmiyor. Tabii, böyle olunca da hızlı tren sisteminin de
ne kadar hızlı tren sistemi olduğu
tartışılır duruma geliyor.
Yine, demir
yollarının önemine binaen çalışmaları var AKPnin.
Sayın Başbakan 2003 yılında Ankara-İstanbul
hattında bir hızlı tren sistemi
oluşturacağını söylemişti. Bu hızlı tren
sistemiyle -tarih vermiş, 5 Aralık 2005- Ankaradan İstanbula
ulaşılacağını söylemiş ama bugüne kadar, aradan
beş yıl geçmiş olmasına rağmen, sekiz yıl
geçmiş olmasına rağmen hâlâ böyle bir tren sistemi ortada yok.
MUHARREM SELAMOĞLU
(Niğde) Olur, olur, merak etme.
ŞERAFETTİN
HALİS (Devamla) Olur da, verdiğiniz sözü zamanında
yaparsanız daha iyi olur.
1970lerde 70 bine yakın
demir yolcu var. Bugün bakıyoruz, 20-28 bin arasına
düşürülmüş bu sayı. Dolayısıyla, sayı
düşürülünce de, mevcut demir yolcuların, mevcut demir yolu
emekçilerinin hem yükü ağırlaşıyor hem de can güvenlikleri
ortadan kalkmış oluyor.
Yine, demir
yollarımızın ne yazık ki bugüne kadar hâlâ yüzde 95i tek
hatlı olarak çalışıyor. Tek hatlı
çalışınca da ister istemez çok ciddi ertelemelere yol
açıyor. Tabii tehir
Şimdi, en çok tehir eden 10 trenin
güzergâhı veriliyor. Bu 10 tren içinde 7sinin bu ülkenin doğusunda
yani Kürtlerin yaşamış olduğu alanlarda olması yine
manidardır. Güney Ekspresi, Haydarpaşa-Kurtalan, haftada dört gün,
sefer başına ortalama gecikme süresi 555 dakika olarak verilmiş.
Yine Güney Ekspresi, Kurtalan- Haydarpaşa, haftada dört gün
karşılığı 377 dakika tehir, gecikme ortalaması.
BENGİ YILDIZ (Batman)
Kimse binmiyor Şerafettin, boş gidip boş geliyor.
ŞERAFETTİN
HALİS (Devamla) - Van Gölü Ekspresi, Tatvan-Haydarpaşa haftada iki
gün, tehir süresi ortalama 308. Bu böylece devam edip gidiyor. Şimdi, bu
kadar tehirle, bu kadar gecikmeyle ulaşım yapan bir sistemin hangi
yönünden bahsetmek lazım? Bu sisteme bir de geçen yüzyılın
başında mevcut olan teknik ya da geometrik, fiziki nitelikler hâlâ
varsa o zaman başımız sağ olsun, Türkiyede demir
yolculuğu, demir yolu ulaşımı bitmiş demektir. Zaten
2010 Avrupa İlerleme Raporunda ilerleme kaydedilmeyen
taşımacılıkta alt sektör olarak Devlet Demir
Yollarını gösteriyor.
Yine, Hazine
Müsteşarlığının 2008 kamu işletmeleri raporu var.
Bu raporda 1996-2009 arası toplam çalışan sayısı
yüzde 12 oranında azaltılmıştır. diyor. Yine bu
süreçte 18 yol atölyesinden 8i tamamen, 7 adedinin ise inşaat bölümleri
kapatılarak mekanik atölyelere dönüştürülmüştür.
Yetmiyor, özelleştirme
var. İşletilen 7 limandan Haydarpaşa-Haliç, Mersin,
İskenderun, İzmir, Bandırma, Samsun, Derince özelleştirme
programına alındı. Tabii, çok ilginçtir, özelleştirme
gerekçesi bugüne kadar zarar eden kurumların ve sektörlerin
özelleştirilmesiydi. Ancak buraya baktığımızda, bir
Mersin Limanı yılda ortalama 41 milyon dolar kâr ediyor.
İşçileri ve memurları Devlet Demiryollarına
bırakılmak üzere, otuz altı yıllığına 750
milyon dolara özelleştirilme planına alınıyor.
Yine, İzmir Limanı
yılda ortalama 60 milyon dolar kâr ediyor. Kırk dokuz
yıllığına 1 milyar 275 milyon dolarla firmaya ihale
ediliyor ama firma daha sonra ödeme yapmadığı için bu
sözleşme bozuluyor.
Tabii, Haydarpaşaya
gelince, Haydarpaşa çok gözde bir bina. Her ne kadar Aralık 2010da
bir yangından söz ediliyorsa da asıl Haydarpaşa 2006
yılında yanıyor. Haydarpaşanın duvarına
asılı kocaman dövizde, devasa bir dövizde, Devlet
Demiryollarının açık teklif yoluyla gayrimenkullerinin
satışı burada reklam ediliyor. Tabii, çok şey söylendi bu
yollar üzerinde, Haydarpaşa Garı üzerinde ama asıl biz şunu
söylüyoruz: Haydarpaşanın yakılması, basından da
izlediğimiz kadarıyla Dünya Ticaret Bankasına arazilerin
peşkeş çekilmesi için yapılmış bir yangın olarak
söyleyebiliriz.
Tabii, kara yollarından
bahsedince, kara yolları yapıldı ama çalakalem
yapıldı. Şimdi, ben, kendi ilimden örneklerle bu yolların
ne olduğunu anlatmaya çalışacağım.
Şimdi, Tunceli-Kovancılar-Elâzığ
kara yolu 132 kilometre. Kovancılardan Tunceliye dönüldüğünde
yapılmış yeni bir yol her ne kadar varsa da çok ciddi bir
nitelik farkı gösteriyor. Asıl bizim yol iletişimimiz Elâzığla
Pertek üzerinde ama Pertekle 70li yılların ortasında yapılan
Keban Barajından dolayı direkt iletişim yok, orada bir feribot
iletişimi var.
Şimdi, her şeyden
önce Tuncelinin sosyal, ekonomik çehresinde bir değişikliğin
yapılması gerçekten isteniyorsa Pertek Köprüsünün mutlaka
yapılması gerekir, ki bu köprü, iki yaka arasındaki
açıklık 1.200 metre. Pertek-Kale arasında 700 metrelik dolgu
yapma durumu, olanağı var. Böyle bir olanak var ve bu konuda
fizibilite çalışmaları yapılmış. Bu dolgu 160 bin
metreküpe tekabül ediyor ki, günümüz iş makineleri ve teknolojisi
açısından çok da büyük bir durum değil.
Tabii, ben burada Sayın
Bakanıma, yanında Sayın Millî Savunma Bakanımız da
var
AKP yöneticileri Biz bundan sonra artık doğuya namlunun ucundan
bakmıyoruz. diye övünüyorlar. Eğer, gerçekten doğuya namlunun
ucundan bakılmayacaksa öncelikle Kürt sorununun çözümü noktasında bir
adımın atılmasıyla beraber ekonomik
yatırımların da mutlaka olması gerekiyor. Bu konuda Pertek
Köprüsünün yapılmasını hem Bayındırlık
Bakanımızdan hem de Sayın Savunma Bakanımızdan
Özellikle Savunma Bakanımızın Hozatta görev yapmış
olması, aynı zamanda benim öğretmenim olması
itibarıyla da, kendilerinin deyimiyle Hozat benim ilk göz
ağrım demeleri itibarıyla da bu köprünün sözünü burada
kendilerinden duymak istiyorum. Eğer gerçekten bu köprü
yapılırsa hem Tuncelinin sosyal, ekonomik çehresinde bir
değişiklik olacaktır hem de Tunceliden Karadeniz ana
bağlantılara gidiş çok daha kolay olacaktır.
Ancak, bundan önce de yine
Tunceliden Elâzığa Pertek üzerinden giderken Pertek yolunun -ki bu
Pertek yolu çok uzun bir yol da değil doğrusu, 39 kilometrelik bir
yol- hem virajları hem eğimi itibarıyla çok ciddi kazalara neden
oluyor, virajlarda kamyonların kuyruk bölümüne çarpmadan geçmek mümkün
olmuyor. Bu anlamda çok büyük külfete mal olmayacak Pertek yolunun virajlardan
kurtarılması, eğimin düşmesi için bir
çalışmanın, yani genişletme
çalışmasının yapılması gerekiyor.
Hozat yolu, Hozatı
Elâzığa bağlayan yol ne yazık ki Elâzığ il
sınırından itibaren, kerte kürte halkın deyimiyle,
dediği şekilde ciddi bir çukur tarlası daha doğrusu
köstebek tarlası hâlinde ve dar. Şimdi, dar olan bu yolda çoğu
yerlerde araçların birbirini geçme imkânı yok. Nazımiye yolumuz
yıllardır iki aracın birbirini zor geçebileceği
şekilde dar. Mazgirt yolumuz yine kalite ve nitelik itibarıyla çok
niteliksiz ve düşük. Ovacıkın Hozat üzerinden
Elâzığa bağlanması yönünde yapılan bir yol tam bir
mühendislik felaketi, hâlâ bitmiş değil. Bütün ısrarlara
rağmen -bölge teftişi dâhilinde yol bakımı, denetimi
yapılıyor ama- halkın bütün rahatsızlığına
rağmen bir iyileşme yok.
Yine, Geyiksuyu üzerinden
Hozata giden yol, Geyiksuyuna kadar olan 30 kilometrelik bölümü
yapıldı. Yine biraz önce söylediğim ifadeyi
kullanacağım, başka bir ifade kullanmak zor, yine bir
mühendislik faciası. Bütün yerel yöneticilerin bütün çabalarına,
çalışmalarına -takdir ediyorum Karayollarındaki yerelde
çalışan yöneticileri- onların bütün çaba ve
çalışmalarına rağmen bölge denetimi ya da Ankara denetimli
bir iyileştirme görülmediği biliniyor.
Ben burada, bir daha bu
konuda iki Sayın Bakanımızdan Pertek Köprüsünün
yapılmasının sözünü almak istiyorum. Eğer gerçekten
artık bundan sonra Kürtlerin yaşadığı alanlara yönelik
yeni bir siyaset gelişecekse, gerçekten artık namlunun ucundan bakmak
istemeyeceklerse bu köprü sözünün verilmesi burada artık şart
olmuştur. Bu konuda ben burada bu sözü sayın
bakanlarımızdan duymak istiyorum. (BDP sıralarından
alkışlar)
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
ŞERAFETTİN
HALİS (Devamla) Sayın Bakanım, biz söz almak, bir şeyler
duymak istedik.
ULAŞTIRMA BAKANI
BİNALİ YILDIRIM (Erzincan) Teşekkür ederiz.
ŞERAFETTİN
HALİS (Devamla) Biz bunu söz kabul ediyoruz.
Saygılar sunuyorum. (BDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ediyoruz Sayın Halis.
Muş Milletvekili
Sırrı Sakık. (BDP sıralarından alkışlar)
Buyurunuz Sayın
Sakık.
Süreniz otuz dakikadır.
BDP GRUBU ADINA SIRRI SAKIK
(Muş) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Başkan,
değerli arkadaşlar; ben de Millî Savunma Bakanlığı
bütçesi üzerine söz almış bulunmaktayım grubum adına.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Millî Savunma
Bakanlığı bütçesine başlamadan önce Ulaştırma
Bakanlığıyla ilgili küçük bir iki şey söyleyeceğim.
Sayın Bakanım, biz,
doğru bir şey yapılırsa, Barış ve Demokrasi
Partisi olarak alkışlarız. Bakanlığınız
döneminde önemli şeyler yapıldı, teşekkür ediyoruz ama bir
konuyu sizlerle paylaşmak istiyoruz. Özellikle seçildiğimiz günden
bugüne kadar sürekli bu VIP denilen bir bela var, yani niye var onu da
bilmeyiz, ama burada ayrımcı politikalar
uygulandığını hep size söyledik, yetkili birimlerinize de
anlattık, ama ne yazık ki birkaç örnek vererek
Adana Havaalanında,
Sayın Ahmet Türk ve arkadaşlarımızın orada
uğradıkları haksızlıkları size ilettiler. Yine,
birçok bayan arkadaşımızın nasıl
haksızlığa uğradığını sizlere ilettik.
Yine, ben Antalyadan İzmire giderken, uçağın kalkmasına
tam kırk dakika var. İçeri girdiğimde, bir görevli elinde
telsizle beni kapıda bekliyordu, Hoş geldiniz dedi, Biz sizin
İzmire gideceğinizi biliyoruz. dedi. Oturduk, yarım saat bir
haber gelmedi. Tekrar döndük -yanımda da arkadaşlarımız
vardı- Efendim, uçağımız rötarlıdır. dedi.
Oturduk, bir on dakika sonra tekrar sorduk, üçüncü kez sorduk. Geldi, dedi ki:
Uçak kalktı Sayın Vekilim. Ve bu bizim kimliğimize
karşı bir tepkiydi, hatta sonradan Vali de arayıp böyle bir
şeyin olduğunu söyledi.
Yine, İstanbulda,
İstanbul Havaalanında uçağa biniyoruz. Yine yanımda
Sayın Türk var. Yani VIP hakkı olmayan bir partinin genel
başkanı, tek bir vekili de yok. Büyük eskortlarla, büyük bir orduyla
içeri girdiler, A protokolünde kendisine bir uygulama yapıldı ve
Sayın Türkle biz arka taraflarda kaldık. Yine B, C, D protokolünde
farklı kesimler oturuyordu. Birini getirip oturttular Ya, bu kim? dedik
yani Parlamentodan olsa tanırız, bürokrasiden az çok
tanıdıklarımız da var. Vallahi, muhakkak bu derin devletin
temsilcisidir, onlar gelince zaten hayat duruyor. dedik, öyle düşündük
çünkü 2-3 kişi getirip onu bindirdiler. Ankarada indiğimizde, yine
uçağın içerisinden onu birkaç arkadaş gelip aldı. Merak
ettim, indim sordum, Ulaştırma Bakanlığı
personeliymiş, Müsteşar yardımcısıymış.
Şimdi, sizin bu
bürokratların, Allah rızası için, niye burnu bu kadar
Kafdağında? Acaba bu bürokrat AKPli bir milletvekiline
karşı bunu yapabilir miydi? Bu bürokratlar başka bir
milletvekiline karşı bu saygısızlığı
yapabilir miydi? Ama sorun BDP olunca, sorun Kürtler olunca, sizin
bürokratlarınızda aşağılama
Çünkü hep bu halkı
aşağıladınız ya, onların temsilcisini de
aşağılamak gibi bir duygu var içinizde.
Yine, Ankarada onlarca kez
aynı şeyle karşılaştık. Yani bizim
çocuklarımız, eşlerimiz halkımızla birlikte giderler
yani halkla birlikte katılırlar ama biz gittiğimizde,
bakıyoruz, sizin milletvekillerinizin çocukları, hatta 18inci,
19uncu 20nci Dönem milletvekillerinin eşleri, çocukları geliyor,
oradan, VIPden biniş yapıyorlar ama bizim
arkadaşlarımızın eş ve çocuklarına
ayrımcı politikalar uygulanıyor.
Yine, bazı
arkadaşlar geliyor, merak ediyoruz, oradaki personel koşuyor
çantayı alıyor. Soruyoruz: Bu kim? Vallahi, AKP Urfa
Milletvekilinin kardeşi. Böyle bir VIP uygulaması olur mu?
Biz çok meraklı
değiliz ama emin olunuz ki, her türlü haksızlığa
karşı isyan ederiz. Lütfen, bunu düzeltiniz. Birkaç kez söyledik ve
bizim kimliğimize karşı bir ayrımcı politika
uygulandığını söyledim.
Teşekkür ediyorum.
Sayın Başkan,
değerli arkadaşlar; savaşın manzarası ölüm ve
kandır. Zira, hiçbir ülke savunma ve güvenliğini sadece silahlanarak
sağlayamaz. Özgürlükler ve haklar demokratik sistem içinde bir hukuka
bağlanmadığı müddetçe bileceğiz ki, güvenlik riski
önce içeriden kaynaklanmaktadır. Toplumsal gelişmeyi evrensel
kriterlerle sürdürmek istiyorsak ekonomide liberalleşmeyi, toplumsal
alanda özgürleşmeyi, siyasette demokratikleşmeyi
gerçekleştirmeliyiz. Aksi hâlde dünyanın en büyük ordusuna da sahip
olsanız güvenliğinizi sağlayamazsınız.
Soğuk savaşın
sona ermesiyle dünyanın daha güvenilir bir yer olacağı beklentisi
doğmuştu. Ancak silahlanma en üst seviyeye çıktı ve
güvensizlik arttı ve ülkemiz de dünyada silaha büyük bir yatırım
yapmaktadır.
Binlerce insanın ölümüne
neden olan silahlanma peşi sıra gelişen saldırılara bu
kadar para harcanırken açlık, yoksulluk, küresel ısınma
gibi sorunlarla boğuşan dünyamız hayatta kalma mücadelesine
kaynak bulamıyor. Örneğin, 10 milyar dolar
bulunamadığı için her yıl 2 milyon çocuk ishalden ölüyor.
Silahlanmaya trilyon dolarlar aktarılırken gelişmiş ülkeler
her beş saniyede 1 çocuğun açlıktan ölmesine göz yumuyor.
Ülkemizde ne yazık ki, açlıktan ölen çocuklar
21inci yüzyılda
dünyanın en büyük ayıbı, bir yılda açlıktan ölen 6
milyon çocuk var ve Türkiyenin varoşlarında ve Türkiyenin,
Anadolunun her tarafında da bu çocuklar yaşamlarını
yitiriyorlar.
Eğitime
ayırdığımız bütçe komiktir. Eğitime ayrılan
bütçeyle savunmaya ayrılan bütçe arasında fark ise daha komiktir. Ne
yazık ki, bu bütçede en büyük payı, aslan payını Türk
Silahlı Kuvvetleri, Millî Savunma Bakanlığı alır. Çünkü
onlar emrederler, plan ve bütçe buna göre şekillenir, Hükûmet onların
aslan payını verir, geri kalan paylar da diğer bakanlıklar
arasında paylaşılır.
Eğitime,
sağlığa dünyanın her tarafında ciddi bir pay
ayrılırken, ülkemizde en çok silaha ve en çok da millî savunma
fonlarına ciddi şekilde kaynak aktarılmaktadır.
Aslında Türkiye'nin
savunmaya ayırdığı kaynaklar bütçelerle
sınırlı değildir. Savunma Sanayii Destekleme Fonu, Türk
Silahlı Kuvvetlerini Geliştirme Vakfı, dış krediler,
iç yatırımlar -aynı sıra bile- Türkiyede aktarılan
silahlar savunmanın kaynakları olarak düşünülebilir. Hâlen özel
statüsü süren bazı savunma projelerini finanse eden Savunma Sanayii
Destekleme Fonu, alkol, tütün ve lüks eşyadan, tüketimden yapılan
kesintiler, her yıl milyonlarca dolar para bu fonlara
aktarılmaktadır. Burada mesela OYAK, bankacılık,
sigortacılık, otomotiv, finans sektörleri
Dünyada silahlı
kuvvetlerin bankası olan bir tek ülke vardır yani silahlı
kuvvetlerin bir tek bankası vardır dünyada, o da Türk Silahlı Kuvvetlerinindir,
OYAKtır. Bunlar denetlenemez, kontrol edilemez ve bunlar, sürekli
Parlamentonun denetiminin dışındadır.
Ne yazık ki ülkemizde,
adına düşük yoğunluklu savaş da denilen
çatışmalar, halkımıza çok acı dolu yıllar
yaşatmıştır. Kimi Hükûmet yetkilileri -bu düşük
yoğunluklu savaşın adına- otuz yıllık süre
içerisinde 500 milyar doların bu savaşa
harcandığını söylüyorlar ve hepimiz de buna
tanıklık ediyoruz. Türkiye'nin, bu konuda böyle lüks
davranmasına ve halkımızın geleceğini silahlara,
çatışmaya, kavgaya ayırmaya hakkı yoktur.
Nitekim 2009 yılı
bütçe görüşmelerinde, Savunma Bakanlığına ayrılan
kısmında Sayın Vecdi Gönülün, Millî Savunma Bakanı
Müsteşarı Korgenaral Ahmet Turmuşun kulağına Her ne kadar
savunma sanayisine biraz daha fazla pay ayırdıysak da sizinkiler daha
çok gizlidir. diyor. Güneydoğuda bir operasyon göstererek Çoktan
kurtarırız bunu. diyor. Sözleri, özel bir televizyon kanalında
kamuoyuna yansımaktadır ve hayalî operasyonlar Sayın
Bakanın ağzından kamuoyu tarafından bilinmektedir. Bütçeyi
şişirerek, içine, Kaç hayalî operasyon yapıldı acaba?
sorusu akla gelmiyor. Sayın Bakanım, bugüne kadar gerçekten kaç tane
hayalî operasyon yaptınız? Eğer demokratik bir ülkede olmuş
olsaydık, siz o koltuğunuzda oturamayacaktınız. Yani bu
Parlamento eğer vicdan sahibi olmuş olsaydı sizi orada
oturtmamalıydı. Ne demek hayalî operasyonlar? Biz biliriz, biz
tanırız, hayalî operasyonları da, gerçek operasyonları da
biliriz ama demokrasiden, militer güçlerden hesap soracağını
söyleyen AKP, bu konuda suçüstü yakalanan Bakan koltuğunu
korumaktadır. Hükûmetler düşer demokratik ülkelerde bu
yaklaşımlardan. Ama tabii ki bu bizim ülkemizde şeklen böyle
militer güçlerle bir kavga var. Aslında, hepimiz birbirimizi iyi
biliyoruz. Siz niye şeklen kavga ediyorsunuz? Çünkü Balyoz operasyonundan
-birazdan oraya da geleceğim- Ergenekon operasyonuna kadar
uzanacağız, hesaplaşacağız eğer
zamanımız yeterse. Sizin gerçekten kamuoyunu nasıl
yanılttığınızı, nasıl
hesaplaştığınızı, nasıl onlarla bir birlik
oluşturduğunuzu her birlikte burada bu gece halkımızla
birlikte paylaşacağız.
Bu ülke bu halk için
demokratik özgürlükler stratejisini bir an önce oluşturmalıdır,
yoksa herkes kaybeder. Artık tek millet, tek dil edebiyatı yapıp
bizi de zaman zaman demokratik bir hak olan dilimizle ilgili bir şeyi
gündeme getirdiğimizde ırkçılıkla, Nazizmle suçlayanlara
sesleniyorum: Biz ırkçı ve bölücü değiliz. Biz bu ülkenin
bütünlüğünü savunuyoruz. Biz kırıntı bir iki şeyle
Kürt halkının bu kırıntılara boyun
eğmeyeceğini ve kanmayacağını söylüyoruz.
Aslında, bu tekçi politikaları Kürt halkına, diğer halklara
dayatanlar ırkçıdır, tekçidir, bölücüdür. Onun için,
koşullar ne olursa olsun bir halkın dilini, kültürünü savunmak
dünyanın her yerinde olduğu gibi bu ülkede de meşrudur,
demokratiktir, ahlakidir, vicdanidir. Biz bunu yapacağız, bunu
savunacağız, halkların burada temsilcisi biz olacağız,
sadece Kürtlerin değil, bu ülkede kendisini bu yasalarda, Anayasada
görmeyen bütün halkların temsilcisi olmaya devam edeceğiz ve
onların sesi olacağız. Sizin bölücülüğünüze karşı
birlikte yaşamayı esas alacağız. İnadınıza
halkların kardeşliğini her yerde savunacağız ama ret
ve inkâr politikalarına karşı da dimdik duracağız.
Bu ülke ve bu hak için,
demokratik özgürlük stratejisi oluşturulmalıdır ve gereği
yapılmalıdır. dedik. Yüreğiniz yetiyorsa gelin,
barışın bütçesini yapalım. Yapamıyorsanız
savaşa harcanacak her kuruşun ve kaybolacak her canın sorumlusu,
siz AKP İktidarı ve siz bakanlar olacaksınız. Ölen yoksul
Anadolu çocuklarının sorumlusu siz olacaksınız. Bu
savaşın mağdurları yoksul Anadolu çocuklarıdır,
sizin çocuklarınız değil. Onun için onların üzerinde at
oynatıyorsunuz. Size soruyorum, hep de buradan sordum: Bana siyaset
dünyasından bir çocuğun gidip o coğrafyada
yaşamını yitirdiğini söyleyebilir misiniz? Asker, sivil,
siyaset dünyası size, bürokratlar size, üniformalılar size
sesleniyorum: Bir tek tanenizin çocuğu gidip ölmedi! Yoksul Anadolu
çocukları üzerinden artık ne olur, ne olur siyaset yapmayın.
Hepimiz ortak vatandan bahsediyoruz.
Bir dil ve kültür, bir halka lütuf değildir, demokratik bir haktır.
Bu hak, dil ve kültür için bu kadar kan ve şiddete gerek var
mıdır? Bir miktar el vicdan! Artık dönüp, bir miktar kendimize
sualler ve sorular sormalıyız.
Yani burada denetlenemeyecek
bir güç oluşturursanız
Bu güçlerin geçmişten bugüne kadar neler
yaptığını biliyoruz. Onun için Kontrol edilmeyecek güç,
güç değil. derler. Çünkü bunları, militer güçleri eğer
Parlamento kontrol edemezse
Biz onları tanırız, 1960larda
yaptıkları ihtilalle Adnan Menderes ve arkadaşlarını
sudan bahanelerle nasıl idam ettiklerini biliriz. 12 Martta sivil
uzantılarına verdikleri talimatlarla Deniz Gezmiş ve
arkadaşlarını nasıl
MUHARREM SELAMOĞLU
(Niğde) Şu anda 1 tane şehit Niğdeye geliyor senin
bölgenden!
SIRRI SAKIK (Devamla)
İşte tabii ki, sen şehitler, sen kan üzerinden siyaset
yapacaksın!
MUHARREM SELAMOĞLU
(Niğde) Sen yapıyorsun, sen!
SIRRI SAKIK (Devamla) Sen
yapıyorsun, sen! Tabii, seçimler yakın, yine kan, yine kan,
şiddet üzerinden siyaset yapacaksın. Ama artık deniz bitti,
yapamayacaksınız. Gideceksiniz, çünkü soruna çözüm üretmeyenler
gidecek, dökülecek.
Şimdi, biz bunları
tanıyoruz, Denizlerin nasıl idam edildiğini biliyoruz. Biz
bunları tanıyoruz, 12 Eylülde nasıl ihtilal yaptıklarını
biliyoruz ve -nasıl o dönemde ihtilal yaptıklarını- sonra
dönemin Başbakanı ve sonra Cumhurbaşkanı oldu. Ne diyordu?
Diyordu ki: Bunlar kan üzerinden siyaset yaptılar ve Köşke çıktılar.
Peki, aslında senin de elin kanlıydı. Siz de Denizleri astınız.
Eğer bunlar kan üzerinden siyaset yapıyor idiyse siz burada
Parlamentoda bulunan siyasi partilerin o dönem temsilcileri, siz bostan
korkuluğu muydunuz? Bir tek can var. Eğer inanıyorsak Allaha, o
canı ancak Allah alabilir. Sayın Başbakanın dediği gibi,
sesimizi de halkımız kısabilir. Ölüp gideceğiz ama militer
güçlere teslim olursanız, işte Başbakanı asar, Denizleri
asar, 12 Eylülde MHPlisini, devrimcisini de asar. Onun için, kontrol
edilmeyecek güç güç değildir. Bunların bir an önce kontrol edilmesi
gerektiğini söylüyoruz.
Sevgili arkadaşlar,
sürekli, bilirsiniz, kışlalara gidilirken hep derler: Orduya sadakat
şerefimizdir. yazılıdır oralarda. Ben de şimdi
soruyorum: Ey asker, demokrasiye sadakat ne zaman şerefiniz olacak? Ne zaman
Demokrasiye sadakat şerefimizdir. diyeceksiniz? Ne zaman halkın
iradesine saygı göstereceksiniz? Bu halkın iradesini, halkın
emrinde olanlar yani eğer sivil iktidarın emrindeyse sivil iktidara
Evet, siz bir devlet memurusunuz, ona göre hareket edeceksiniz. Ama ne
yazık ki bugüne kadar ülkemiz bu konuda sabıkalı. Mesela, halk
arasında bir söz var, derler ki: Askerin kanı, generalin
şanıdır. Askerin kanı olmasın, generalin de
şanı olmasın. Kimse ölmesin. Bu ülkede ölümden şan, şeref
doğmasın. Kimse ölmesin. Ölümden yaşam doğmuyor. Onun için,
hepimiz ölümden, ölümü çağrıştıracak şeylerden
kaçmalı ve hepimiz yaşamı hayata geçirmeliyiz ve
çocuklarımıza karşı böyle bir sorumluluğumuz
vardır.
Sevgili arkadaşlar,
Vietnamda bir gazinin İtiraf diye bir makalesi var.
Ben bir Vietnam gazisiyim.
Sanmıyorum ki Amerikan halkı savaşı, savaşta olup
bitenleri gerçekten anlamaktadır. Napalm atılmış köylere
girdiğimizde insanlar eritilmiş metal parçaları gibi
birbirlerine yapışmışlardı. Öyle ki çok kere insan
mı hayvan mı olduklarını bile ayırt edemezdiniz. Roket
atan jetlerimiz vardı. Roket kovanlarının içleri çivi doluydu.
Atıldıklarında, futbol sahası genişliğinde bir
alanın her 2,5 santimetrekaresine 1 çivi düşüyordu. Aklınız
almaz, insanoğluna bu çivilerin neler yapabileceğine. Orada bir
yıl kaldım ve asla 'bu yanlıştır' deme cesaretini
gösteremedim.
Siz de yanlışa
karşı yanlıştır deyin. Buraları terk ederek,
giderek bir sorun çözülmüyor.
Tersine uydum.
Savaşın acımasızlığına seyirci oldum.
Şimdi yurdumda, evimdeyim. Bazen yüreğim sızlıyor. Çünkü
bütün bunları hatırlıyor ve karşı çıkma
cesaretini gösteremediğimi biliyor, utanıyorum. Vietkong kötüdür
fakat bu benim de kötü olmamı haklı kılmayacağı gibi
başkalarına da çocuklarınızı,
kocalarınızı, kardeşlerinizi oralara gönderip onlar kadar
kötü olmalarını istemek hakkını vermez. Akıl almaz bir
şey bu. Savaşı görmeyen, yaşamayan, olup bitenlerin
insanı nasıl etkilediğini anlayamaz. Üzerine bin kiloluk bir
bombanın atıldığı bir köye girersiniz. Esir almak diye
bir sorununuz yoktur. Çünkü esir alınacak kimse
kalmamıştır. Öldürülenlerin Vietnamlı olup
olmadıklarını da bilemezsiniz. İnsanların
parçalarını bir araya getiremezsiniz ki. Halkımızın
anlaması gereken budur.
İşte, bu
coğrafyada da bunlar yaşandı. Utandığım için bu
fotoğrafları getirmedim. Ben tanığıyım
1991lerin, 2000lere kadar gelen süreçte nasıl binlerce insanın
yakıldığının, Vietnamda uygulanan politikaların
nasıl o coğrafyada uygulandığının
tanığıyım. Utandığım için getirmedim buraya.
Orada, bu işlerin
ortasındayken bunun doğru olduğunu düşünürsünüz. Her
şey öylesine günlük olağan bir iş hâline gelmiştir ki,
yapılanları akla yatkın bulursunuz. Sonra yurda
döndüğünüzde, karınızı çocuklarınızı
gördüğünüzde, ne yaptığınızı
anlarsınız. Bir yerin havadan çekilmiş bir fotoğrafına
bakın. Bir de aynı yerin B-52'lerin bombardımanından sonra
çekilmiş fotoğrafı ile karşılaştırın.
Olup bitenleri aklınız almaz. Beni tedirgin eden, oradayken bütün
bunları kabullenmemiz, akla yatkın bulmamız. 'Doğrudur,
çünkü onlar düşmandır' dememiz. Ama yurda, eve dönünce, insan ve
hayvanlara yapılan bunca eziyete, işlenen bunca cinayete
karşı çıkıp ağız açacak yürekliliği
gösteremediğinize inanamazsınız. Onların Vietkong
olduklarından bile emin değilsinizdir. Bilemezsiniz ki. Bu ülkenin
insanlarına napalm bombasının ne olduğunu anlatacak bir yol
yoktur. Bir yere gelirsiniz, insanlar eğri büğrü
olmuşlardır. Akıl dışı bir şey. Bir parçaya
yaklaşırsınız, insan mıdır, hayvan
mıdır anlayamazsınız. Şimdi ise evinize dönmüş,
bir zaman yapılanların yanlış olduğunu söyleyecek
yürekliliği gösteremediğinizi bilerek yaşamaktasınız.
Oysa birçok arkadaşın söyleyecek cesareti vardı.
İşte, biz de o cesaretlilerden biriyiz, bu grubumuz öyle biri, yani
ölümün önünde boyun eğmeyen bir grubuz. Bu yüzden ayrı tutuldular.
'Askeri göreve uymaz' damgası yediler. Uymazlardı, çünkü
yürekliydiler. Bizim gibiler göreve uygun bulunmuşlardı. Çünkü biz
kabullenmiştik zoru ve zulmü. Onun için, biz de zoru ve zulmü
kabullenmiyoruz. Bu, bir Vietnam gazisinin savaşta yaşadıklarını,
sonra gelip Amerikada bir üniversitede öğrencilerle
paylaştığı bir anısıdır.
Aslında çok fazla bir
zamanımız yok. Söylenecek o kadar çok şeyimiz var ki. Bu ülkede
neler olup bitti, neler yapıldı, hepsine tanığız. Eski
Genelkurmay başkanlarından tutun birçok yetkiliye kadar
Mesela,
Orgeneral Başbuğ Türk Silahlı Kuvvetleri, PKKyi 5 kere
bitirdi. diyor. Bir oyun, senaryo çizmiş. Nasıl bitirmiş?
PKKyi 5 defa bitirdik. 1984ten 2010a
kadar 26 yıl geçti. 40 bine yakın terörist etkisiz hâle getirildi.
dediniz, doğrudur. Bir gazeteci söylüyor.
Rakamları biz verdik. 30 bini etkisiz hâle getirildi. 10 bin de
yaralı. Bilmem ne oldu
Örgütün dağ kadrosu yıllara göre
değişiyor, ortalama 6 bin diyoruz, şu anda 4 binler
civarında, ortalama 6 bin dersek, 30 bini 6ya bölerseniz 5 bin
çıkıyor. Tam bir bulmaca gibi. Matematiksel olarak
baktığımızda 26 yılda güvenlik kuvvetleri 5 defa bu
PKKyi bitirmiştir.
Peki, bitirdiyseniz, nedir
sayın generaller, Sayın Savunma Bakanım? Hâlen duruyor ve
Bitirdim. dediğiniz bütün alanda var ve arkasında milyonlarca halk
da var. Onun için, bu yol, bu yöntem sorunları çözmüyor.
Sadece doğru bir
şey var. Diyor ki: 1999 ve 2004 yılları arasında biz
gerekeni yapmadık. Doğrudur. İşte, bugün de gereken
yapılmıyor. 1999-2004, heba olan dört beş yıl vardır.
Ne zaman silahlar susuyorsa bu ülkede sorunların yok anlamında kabul
edildiği bir süreci yaşıyoruz.
İşte, yine silahlar
sustu ve sizden rica ediyoruz, ülkemiz, halkımız ve geleceğimiz
adına, kardeşlik adına: Gelin, hep birlikte artık bu
yılları heba etmeyelim. Birlikte bir yol haritası koyalım
önümüze, birlikte -hep söylüyoruz- hakikatleri araştırma komisyonu
oluşturalım. Ülkemiz acı dolu yıllar yaşadı, bu
yıllar hepimize çok ağır faturalarla yeniden geri gelebilir.
Onun için sizi göreve davet ediyoruz.
Bakın, bu ülkede
şeyden bahsetmişken bugün, Balyoz Darbe Planı diye bir plan
vardı, işte onun sanıkları bugün mahkemedeydi. Şimdi,
Ergenekonla hesaplaştınız sözüm ona. Ergenekonun ilk sanıkları
nerede? O generaller nerede? Nasıl, nerede oturdunuz da o generaller
şu an özgürlüklerine kavuştu da arkasında güçler olmayan yani
uzun namlulu silahları olmayanlar niye içeride? Bu mu adaletiniz?
Oturdunuz, konuştunuz ve onlar özgürlüğüne kavuştu. Bu Balyoz
Darbe Planında -okuyunca insanın tüyleri diken diken oluyor- peki ne
oldu? Tutuklandılar. Tutuklanıyor, ikinci gün bir başka
yargıç serbest bırakıyor. Sonra Başbakanlıkta, Konutta
toplantılar oldu, uzlaşı sağlandı, bunlar
özgürlüklerine kavuştu. Hatta bunlardan Çetin Doğan -birinci aktör-
hasta oluyor, hastaneye gidiyor. Bakın, bir sokakta çocuk eğer
hırsızlık da yapsa, hastaysa, muhakkak kapıda polis,
bekçisi bekler hastanede. Ama bunları kimse bekleyemiyor, kontrol edemiyor
çünkü kontrolsüz bir güç. Ve sonra tutuklu çıkıyor diyor ki:
Hayır, ben bu gece gidip evimde dinleneceğim. Gidiyor evinde
dinleniyor. Bu ülkede kolluk kuvvetleri görev yapmıyor; yargısı
yapmıyor, polisi yapmıyor, askeri yapmıyor. Ama diğerlerine
gücünüz yetiyor. Ve bugün mahkemeye gidiyordu, gördüm, iki
ayağını bir beton şeyine koymuş, orada askerler bunun
ayakkabısını, korumaları
İster asker olsun ister
polis olsun, bu ülkenin çocukları onun hizmetçisi değil. Böyle bir
ülke olabilir mi? Ekranlarda biraz önce izledim.
Şimdi, bu ülkede 65 bin
asker gidiyor üst düzey subayların, generallerin evlerinde onlara
hizmetçilik ediyor. Yahu böyle bir şey olur mu? Sizlere hizmetçilik
yapsın diye çocuklarımızı askere göndermiyoruz ki. Size ve
çocuklarınıza, eşlerinize karşı bizim böyle bir sorumluluğumuz
yok ki. Biz burada efendi ve köle ilişkileri içerisinde
yaşamıyoruz ki. Eğer Peygamber ocağı dediğiniz
ocaksa, orada peygamberin adaleti uygulanmalıdır. Sizin çoluk
çocuklarınıza hizmetçilik yapmak üzere çocuklarımız oraya
gelmiyor. Bu anlayıştan vazgeçin.
Mesela, dönüyoruz Türk
Silahlı Kuvvetleri, bilmem Türk Tabipler Birliği, bilmem
Peki
kardeşim, biz de kendi çocuklarımızı gönderiyoruz, burada
Ermeniler de gönderiyor, diğer halklar da gönderiyor, Kürtler de
gönderiyor. Neden Türk Silahlı Kuvvetleri? Bakın, Türkiye Büyük
Millet Meclisi. İşte buradan başlamalıyız. Yani
birbirimizi kucaklayacak sözcüklere, köprülere ihtiyacımız
vardır. Gelin bu köprüleri birlikte oluşturalım. Küçük jestler,
küçük mimikler barışa giden yolda önemli mesafelerdir. Bu noktada
teklik politikalarından lütfen vazgeçiniz.
Daha önce tabii bazı
generallerin de nasıl yargıya müdahale ettiğini de bir bütün
olarak biliriz. Yani Şemdinli olayında da Büyükanıtın
sivil mahkemeye nasıl müdahale ettiğini biliriz. Ne diyordu? İyi
çocuklar. dedi. Sonra, sivil mahkemelerin otuz dokuz yıl mahkûm
ettiği o suçüstü yakalanan katiller askerî mahkemeler tarafından
serbest bırakıldı. Bu mu adaletiniz? İyi çocuklardı,
o mesaj yetiyordu ve sonra o iyi çocukların ne yaptığını
biliyoruz.
O vesileyle, söylenecek çok
şey var. Poyrazköyde lav silahları yakalandı. Yine dönemin
Genelkurmay Başkanı çıktı, açıklama yaptı. Ne
dedi? Yakalananlar soba borusu. dedi. Ne oldu sonra? Makine Kimya ne dedi?
Dedi ki: Bunlar askerlerin şeyi. E, hani diyordunuz ki: Silah namustur,
herkes buna sahip çıkacak. Peki, ordudan bu kadar silahlar
alınıp götürülüyor da ne oluyor, niye namusunuza sahip
çıkmıyorsunuz? Niye kabullenmiyorsunuz? Yok böyle Hukuksuzluğa
kefalet ederim. diyemezsiniz. Kefil olsanız, bir gün kefal olursunuz.
demiştim. Yine de söylüyorum: Eğer hukuk ve demokrasi oturursa herkes
bunun hesabını verir.
Sevgili arkadaşlar,
yine, düzensiz notlarımdan
Vallahi, çok önemli bir şey vardı
ama
Evet, Mustafa Kemal diyor ki: Ben askerim. Savaşın ne
olduğunu bilirim. Zorunlu değilse savaş cinayettir. Ben de
elbette barıştan yanayım çünkü yüzlerce yıllık
yaralarımızı ancak barışla sağlayabiliriz.
Bizim ülkemizde hele hele,
savaşmak için hiçbir neden yoktur. Daha çok barış, daha çok
demokrasi, daha çok özgürlük, daha çok empati ve daha çok halkın iradesine
saygı duymak.
İşte, eğer
diğer siyasi partilere, bunların temsilcilerine bir
saygınız varsa -bunu herkes için söylüyorum- dönüp ilk önce ve kendi
emeği, alın teri ve bilek gücüyle gelen Barış ve Demokrasi
Partisine bütün kurumların saygı göstermesini diliyorum,
barış dolu yıllar diliyorum. Bir daha bütçelerin savaşa
ayrılmadığı bir Türkiye dileğiyle, hepinize iyi
akşamlar diliyorum. (BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ediyoruz Sayın Sakık.
Şahıslar adına
lehte, İstanbul Milletvekili Mehmet Sekmen. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Buyurunuz Sayın Sekmen.
MEHMET SEKMEN (İstanbul)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Savunma Sanayii
Müsteşarlığı ve Ulaştırma
Bakanlığı bütçeleri lehinde görüşlerimi açıklamak için
şahsım adına söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce
heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Günümüzde savunma sanayisi
teknolojilerinde hızlı bir değişim yaşanmaktadır.
Ülkemizde de savunma teknolojilerinde dışa
bağımlılığın azaltılması ve ordumuzun
caydırı gücünün artırılması için 2002
yılından bu yana önemli
aşamalar kaydedilmiştir. Özellikle büyük bir silahlı gücü elinde
bulunduran ülkemizin coğrafi konumu itibarıyla da ileri teknoloji
ürünü sistemlerle donatılma zorunluluğu vardır. Savunma
sanayimizdeki gelişmelerin sonucu olarak silahlı kuvvetlerimiz
ihtiyaçlarının 2003 yılında yüzde 25 olan yurt içinden
karşılanma oranı 2009 yılında yüzde 45 seviyesine
ulaşmış, 2010 yılında ise yüzde 50ye
ulaşması tahmin edilmektedir.
2000li yılların
başında savunma sanayimizin ihraç portföyü zırhlı muharebe
aracı, telsiz ve basit mühimmat ile sınırlı iken, son
yıllarda silahlı kuvvetlerimizin özgün yurt içi ürünlerle
donatılmasının sonucu olarak millî sanayimiz tarafından
geliştirilen ürünler dünya pazarında ciddi bir ihracat
başarısı yakalamıştır. Savunma sanayimizin,
ihracat yapabilen, tasarım yeteneğini haiz, ürün bazlı
stratejiler geliştirebilen bir duruma gelmesi memnuniyet vericidir.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; konuşmamın bu bölümünde Ulaştırma
Bakanlığının bütçesi üzerinde de görüşlerimi ifade
etmek istiyorum.
Ulaştırma
sektöründe temel amaç, taşıma türleri arasında dengenin
sağlandığı, çağdaş teknoloji ve uluslararası
kurallarla uyumlu, çevreye duyarlı, ekonomik, güvenli ve hızlı
taşımacılığın yapıldığı bir
ulaştırma altyapısının
oluşturulmasıdır. Türkiye Cumhuriyeti kuruluşundan 2003
yılına kadar 6.100 kilometre bölünmüş yol
yapılmış iken 2003ten bugüne kadar 13.400 kilometre yol yapılmıştır.
Toplam bölünmüş yol uzunluğu 19.500 kilometreye
ulaşmıştır. Bunun yanında tünel
çalışmaları 2002 sonu itibarıyla toplam 91 adet iken 2010
yılı itibarıyla 160 adete ulaşmıştır. Bu
dönem Karadeniz sahil yolu, Bolu tüneli bitirilmiş, Marmaray Projesi başlamış
ve yapımı devam etmektedir.
Denizcilikte ve hava
ulaşımında önemli çalışmalar yapılmaktadır.
Yeni tersaneler, limanlar, yat ve marinalar devreye sokulmuş, hava yolu
halkın yolu konumuna getirilmiştir. Bunun için yeni hava
limanları yapılmış, ulaşımda sanki bir devrim
yaşanmaktadır.
Ayrıca yıllarca
ihmal edilen demir yolu yatırımları da bizim dönemimizde önemli
bir gelişme kaydetmiştir. Hızlı tren önemli projelerimiz
arasındadır. Ankara-Eskişehir hattı tamamlanmış,
Eskişehir-İstanbul hattı inşaatı devam etmektedir.
Ankara-Konya hattı bitirilerek deneme seferleri başlatılacak
konuma getirilmiştir. Ankara-Sivas hattının altyapı
çalışmaları devam etmektedir. Ankara-İzmir ve
Ankara-Kayseri projeleri hazırlanmıştır. 2.297 kilometrelik
proje kısa vadede tamamlanacak ve yaklaşık 18 milyar Türk lira
yatırım bedeli ödenecektir. Mevcut demir yollarının
bakım ve onarımı da devam etmektedir. Çok önemli gördüğüm
Marmaray Projesinin 2013 yılında bitirilmesi için
çalışmalar tüm hızıyla sürmektedir. Ulaştırmada
bundan sonraki hedeflerimiz ulaştırmanın tüm türlerinde trafik
güvenliğini artırmak, bölünmüş yol yapım
çalışmalarını devam ettirmek, mevcut kara
yollarının standartlarını yükseltmektir.
Bilgi teknolojileri ve
iletişim sektöründe de önemli düzenlemeler yapıldı.
Çağrı merkezlerinin özellikle doğu ve güneydoğuda
yaygınlaştırılması düzenlemeleriyle
vatandaşlarımıza büyük kolaylıklar getirilmiştir.
Sonuç olarak, çok önemli
projeleri hayata geçiren Hükûmetimiz kıt kaynaklarını en verimli
şekilde kullanarak, milletimizin yıllardır beklediği
hizmeti yerine getirmenin gayreti içerisindedir. Aziz milletimiz, kara, deniz,
hava ve demir yollarındaki çağ atlayan gelişmeleri izlemektedir.
Bu vesileyle Millî Savunma
Bakanlığı, Savunma Sanayii Müsteşarlığı ve
Ulaştırma Bakanlığımızın 2011 yılı
bütçelerinin hayırlı olmasını temenni ediyor, yüce
heyetinizi sevgi ve saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ediyoruz Sayın Sekmen.
Hükûmet adına
Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım
(AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Buyurunuz Sayın
Yıldırım.
Süreniz otuz dakikadır.
ULAŞTIRMA BAKANI
BİNALİ YILDIRIM (Erzincan) Sayın Başkan, Meclisimizin
değerli üyeleri; 2011 yılı Bakanlığımız
bütçesi, bağlı kuruluşları Denizcilik Müsteşarlığı,
Karayolları Genel Müdürlüğü ve Sivil Havacılık Genel
Müdürlüğü ile ilişkili kurumu Bilgi Teknolojileri ve
İletişim Kurumu Başkanlığının bütçeleri
münasebetiyle söz almış bulunuyorum. Yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Bakanlığımızın 2011
yılı bütçesini sunmak üzere bugün dokuzuncu kez huzurunuzdayım.
Sizlere bugün, dünden bugüne ulaşan ve erişen Türkiye
gerçeğinden bahsetmek istiyorum.
Hizmetlerimiz
vatandaşlarımızın hayatını nasıl
kolaylaştırıyor, Türkiye nasıl değişti,
nasıl değişiyor, nasıl gelişiyor? Bunlardan bahsetmek
istiyorum. Siz sayın milletvekillerimiz de, sizler ve bizler, bütün
vatandaşlarımız gibi ulaşım ve bilişim
alanında yaptığımız hizmetlerden her gün
yararlanıyor, günlük hayatımızda bizzat tecrübe ediyoruz.
Hizmetlerimizi sadece milletimiz değil cümle âlem ilgiyle ve takdirle
izliyor.
Hava yolu halkın yolu
olacak. Herkes uçağa binebilecek. dedik, sözümüzü tuttuk. İşte
rakamlar: Dünyada yolcu sayısını en fazla artıran 4üncü
ülke Türkiyedir. Brezilya, Çin ve Rusyadan sonra Türkiye dünyada yolcu
sayısını en hızlı artıran 4üncü ülke
olmuştur. Dünya havacılık idareleri bile bu
başarıyı tahmin edememişler ve dünya otoritelerinin 2015
yılı tahminlerini Türkiye 2005 yılında geçmiştir.
Küresel krizin en şiddetli olduğu 2009 yılında dahi dünyada
havacılık sektörü küçülmeye devam ederken Türkiye büyümeye devam
etmiş ve toplam 86 milyon yolcu hava yoluyla seyahat etmiştir. Bu
yıl havacılıkta 100 milyonu aşıyoruz. 2002
yılına göre dış hat yolcu sayısında 3 kat, iç hat
yolcu sayısında 5 kat artış sağladık. Filomuzdaki
uçak sayımız 110dan 360a yükseldi. Sektördeki doğrudan iş
bulan personel sayısı 50 binden 110 bine çıktı. Bunlardan 7
bin civarında pilotumuz aktif hâle geldi, 2002 yılında bu
sayı 1.300dü. 2002 yılında sektörün toplam cirosu 3,3 milyar
lira iken 2009 sonu itibarıyla bu rakam 18 milyara yükseldi.
Havacılıkta sağlanan bu başarı sayesinde millî bayrak
taşıyıcımız Türk Hava Yolları saygın,
etkili, küresel bir oyuncu hâline geldi. Avrupa 9unculuğundan Avrupa
4üncülüğüne yükseldi. 60 noktaya doğrudan uçuş yaparken 130
noktaya doğrudan uçuş yapar hâle geldi.
Havaalanlarına 4,5
milyar Türk lirası yatırım yaptık. Bununla da
kalmadık, yaptığımız havaalanlarını tekrar
kiraya verdik, hazineye 14,5 milyar TL bir katkı sağladık.
Atıl havaalanlarını uçuşlar başlatmak suretiyle aktif
hâle getirdik. 2003 yılında 36 havaalanımız vardı ve
bunların sadece 25 tanesine uçak inebiliyordu. Şimdi, 46
havaalanımızın tamamına uçak iniyor. Bugün, 7 hava yolu
şirketimiz 7 merkezden tüm havaalanlarımıza sefer yapıyor.
Bununla da kalmıyor, çapraz uçuşları da gerçekleştiriyoruz.
Artık, vatandaşlarımız, Ankaradan Zonguldak Çaycuma
Havaalanına, Çaycumadan Trabzona, Trabzondan İstanbula uçuş
yapabiliyor.
Hedeflerimiz büyük.
Şimdi, cumhuriyetimizin 100üncü yılına, 2023e kadar 60 milyon
kapasiteli bir, 30 milyon kapasiteli iki, 15 milyon kapasiteli üç
havaalanı yapmayı planlıyoruz. Yerli uçak üretimi konusunda
çalışmalarımızı sürdürüyoruz. Havacılıkla
ilgili organize sanayi bölgeleri kurma ve Türkiyeyi bölgenin
havacılık üssü yapmaya kararlıyız.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; şunu söylemeliyim ki biz yüzdelerden ziyade
vatandaşın yüzündeki mutluluk ifadesini, memnuniyetini daha fazla
önemsiyoruz. Bu ülkede seksen yaşına kadar uçağa binmemiş
vatandaşımız vardı, vatandaşlarımız vardı.
İnsanlarımızı bu hasretten ve bu mahrumiyetten
kurtardık. Cumhuriyetimizden sadece bir yaş küçük, seksen altı
yaşında, Karsta yaşayan Mehmet Emin Atmaca adlı
vatandaşımız hayatında ilk kez, dört yıl önce uçak
yolculuğu yapabildiyse, torunlarına daha çabuk kavuşabiliyor
ise, bunun mutluluğu hiçbir oranla, hiçbir yüzdeyle, hiçbir rakamla
ölçülmez.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Büyük Atatürk ne diyor? Demir yolları refah
ve ümran tevlit eder. Bakalım seksen yedi yılda Atatürkün bu
öğüdüyle ilgili neler yapabilmişiz? Şimdi tabloya
baktığımızda, 1923-1946 yılları arasında
önemli bir demir yolu atılımı görüyoruz. Zaten bu
çalışmalar da Onuncu Yıl Marşına konu olmuş ve
Demir ağlarla ördük yurdu dört baştan. diye bugün de
tekrarlanır hâle gelmiş, gururla ifade edilmektedir. Ancak 1946dan
sonra, özellikle de 1960tan sonra demir yollarında ciddi bir kan
kaybı, ciddi bir unutulmuşluğa rastlıyoruz. Bu, rakamlara
da yansıyor. Yıllık ortalama yapılan demir yolu 1946dan
2003e kadar sadece yılda 18 kilometre ve yıl 2003, demir
yolları tekrar ülkenin gündeminde. Hükûmetimiz demir yollarını
bir devlet politikası olarak ele alıyor ve yılların
ihmalini ortadan kaldıracak önemli projeleri birer birer hayata geçiriyor.
2003te başlayıp 2010 yılına kadar devam eden ve
yapımı tamamlanan demir yollarına
baktığımızda her yıl için 135 kilometre demir yolu
yaptığımız ortaya çıkıyor. Aynı zamanda
sekiz yılda demir yolu ağımızın yüzde 50sini de
tamamen yeniledik.
Bakû-Tiflis-Kars, Marmaray
Projesiyle Türkiyeyi Pekinden Londraya uzanan İpek Yolunun kalbi
hâline getiriyoruz. Tekirdağ-Muratlı demir yolu ile kırk
yıl sonra ilk defa bir ilimizi, Tekirdağı demir yoluna
kavuşturduk. Şimdi Ankara-Sivas Hızlı Tren Projesiyle
Yozgatı da tarihinde ilk kez demir yoluyla buluşturuyoruz.
Milletimizin hızlı
tren hayallerinin bir tünele gömülü bırakıldığı günü
unutmayalım. 1976 yılında temeli atılan sürat demir yolu
Sincan-Ayaş arasındaki tünelden bir türlü çıkamadı. 10
kilometrelik tünelin temel atma törenine katılan yeni mühendisler, tünel
şantiyesinden emekli olarak çalışma hayatını
tamamladı. Gönüllerdeki hızlı tren hasretini de yine bu dönemde
dindirdik. Kara tren gecikir. dönemi, yerini, Hızlı tren
yetişir. sloganına bıraktı. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Bugün dünyanın
hızlı tren işletmeciliğine sahip 8inci ülkesi
olabildiysek, bu, Türkiye'nin gururu, hepimizin gururu olmalıdır.
Bugüne kadar 2,5 milyon insanımız hızlı trenle seyahat
etti. Eskişehir-Ankara artık tek bir şehir gibi. Ankaradan
Eskişehire gitmek, Kayaştan Sincana gitmek gibi oldu. Artık
Eskişehirde ve Ankarada oturan gençler, evinden barkından, ana
babasından ayrılmadan üniversite eğitimi görebiliyor.
Şimdi bu kervana Konya
da katılıyor. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar) Yarın Sayın Başbakanımız
Ankara-Konya hızlı tren test sürüşlerini Konyadan
başlatıyor. Eskişehir-İstanbul, Ankara-Sivas
çalışmaları devam ediyor. Bursa-Bilecikin yapımına
başlıyoruz.
KÜRŞAT ATILGAN (Adana)
Adanaya ne zaman gelecek Sayın Bakan? Adanaya da gidecek mi Sayın
Bakanım? Lütfen
ULAŞTIRMA BAKANI
BİNALİ YILDIRIM (Devamla) - Milletimize söz verdik. Türkiyeyi
doğudan batıya, kuzeyden güneye duble kara yollarıyla
donatacağız. dedik. Nasıl bu
sözümüzü bugün yerine getirdiysek şimdi de yine milletimize söz
veriyoruz.
KÜRŞAT ATILGAN (Adana)
Adanaya ne zaman gidecek?
ULAŞTIRMA BAKANI
BİNALİ YILDIRIM (Devamla) Demir yollarında duble demir
yolları çağını başlatıyoruz. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar) 2023 yılına kadar,
cumhuriyetimizin yüzüncü yılına kadar demir yolları
ağımızı 2 katına çıkaracağız.
KÜRŞAT ATILGAN (Adana)
Adanaya gidecek mi Sayın Bakanım?
ULAŞTIRMA BAKANI
BİNALİ YILDIRIM (Devamla) Evet. Eş zamanlı olarak
ülkemizi bölgesinde lojistik üs yapıyoruz. Ayrıca Türkiyede demir
yolu ağlarını genişletirken aynı zamanda yerli demir
yolu sanayisini de kuruyoruz. Sakaryada, Konyada, Afyonda, Erzincanda,
Karabükte, Sivasta, Çankırıda makas fabrikası, travers
fabrikası, ray imalatı ve bağlantı elemanları gibi
demir yollarının vazgeçilmez altyapı, üstyapı üretimini
gerçekleştiriyoruz.
Kent içi ulaşımda
da İzmir Egerayı yaptık, hizmete soktuk, Marmaray,
Başkentray projeleri de devam ediyor, gün sayıyor. Şehir içi
raylı sistemi artık belediyelerin yanı sıra biz de yapmaya
başladık.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Marmaray yüz elli yıllık hayalimiz,
İstanbulun toplu ulaşımının omurgası olacak
büyük bir proje. Denizin altmış metre altından geçen bu muhteşem
proje dünyanın en derin su altı tüneli olma özelliğine sahip. Bu
proje 29 Ekim 2013te hizmete girecek. Dünyanın dört bir yanından
televizyon kanalları, basın organları projeyi adım
adım takip ediyor, belgeseller yapıyor. Ülkemizi ziyaret eden
yabancı konuklar, devlet adamları bu projeyi merak ediyor, bizzat
görmek istiyor. Dünyanın gözünü kamaştıran Marmaray Projesi
tamamlandığında her gün 1,5 milyon İstanbullu Avrupadan
Asyaya sadece dört dakikada geçecek. İstanbulda toplu
taşımada, bu proje tamamlandığında, raylı sistem
payı yüzde 8den yüzde 27ye çıkmış olacak.
Şimdi kara
yollarının geçmiş yıllarına bir göz atalım.
2000li yıllarda şehirden şehre gitmek için yola
düştüğümüzde önümüzdeki kamyonların, tırların yoldan
çekilmesini bekler, bir türlü sollama yapamazdık. Bazen sabrımız
taşar, hatalı sollama yapar ve bunun bedelini de çok ağır
öderdik. Çünkü o günlerde sadece 6 ilimiz bölünmüş yollarla birbirine
bağlanıyor idi, bugün 74 ilimiz bölünmüş yollarla birbirine
bağlanıyor. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Artık araç sollamadan hemen hemen istediğimiz her ile gitme imkânına
sahibiz. Amacımız, bütün şehirlerimizi bölünmüş yollarla
birbirine bağlamak, komşu illeri birbirleriyle
yakınlaştırmak.
2003-2010 yılları
arasında yapılan toplam 13.556 kilometrelik bölünmüş yol ve
diğer kara yolu çalışmaları için 40 milyon Türk Lirası
para harcadık.
KÜRŞAT ATILGAN (Adana)
Milyar
ULAŞTIRMA BAKANI
BİNALİ YILDIRIM (Devamla) 40 milyar para harcadık. Milletimize
helali hoş olsun.
ALİ UZUNIRMAK
(Aydın) Yok yok
Özel idareden çoğu, özel idare bütçelerinden
yapıldı bölünmüş yollar.
ULAŞTIRMA BAKANI
BİNALİ YILDIRIM (Devamla) Efendim, özel idareye biz gönderiyoruz.
Özel idarenin cari harcamaları karşılamaya parası yok,
onlara da biz para gönderiyoruz, merak etmeyin.
ALİ UZUNIRMAK
(Aydın) Köy yardımlarından, oradan buradan kesiliyor.
ULAŞTIRMA BAKANI
BİNALİ YILDIRIM (Devamla) Eğer bölünmüş yollar sayesinde
tek bir vatandaşımızın hayatını kurtarabildiysek,
buna vesile olduysak bunun değeri parayla pulla ölçülmez. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar) Onun için, bütün
çalışmalarımızda önce insan diyoruz. Yolları böldük,
hayatları birleştirdik. Yılda ortalama 2 bin kilometre
bölünmüş yol yaptık. 2012 sonunda toplam 22.500 kilometre
bölünmüş yola ulaşacağız. Bölünmüş yollarda seyahat süresinden
yüz elli beş milyon saat tasarruf sağladık. Yine 658 milyon
litre yakıt tasarrufu sağladık. Bolu Tüneliyle
Ankara-İstanbul arası seyahat süresi üç buçuk saate indi. 569
kilometrelik Ankara-İzmir bölünmüş yolunun hizmete girmesiyle seyahat
süresi on iki saatten yedi saate indi, böylece ekonomiye 194 milyon TL
katkı sağlandı. 134 kilometrelik çile yolu, ölüm yolu
Adapazarı-Mekece-Bozüyük yolunun tamamlanmasıyla dört saatlik seyahat
süresi bir buçuk saat kısaldı, ekonomiye katkı yıllık
118 milyon TL. 404 kilometrelik Ankara-Samsun yolunda seyahat süresini bir
buçuk saat kısalttık. 78 kilometrelik
Ankara-Kırıkkale-Elmadağ rampaları çile yolunu
tamamladık, bir buçuk saat olan seyahat süresini bir saate indirdik. Bu
örnekleri çoğaltmak mümkün. Liste uzayıp gidiyor. Vaktinizi almak
istemiyorum.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; kara yolu taşımacılığının
yeniden yapılandırılması konusunda da prensibimiz
Yolların kralı olmaz, yolların kuralı olur. dedik ve bu
sektörde kaosa, kargaşaya son verdik. Belge sistemi getirerek kara yolu
taşıma sektörünün yüzde 95ini sisteme dâhil ettik. Yetmiş dokuz
yılda sadece 4.176 işletme yetki belgesi almışken 2003-2010
yıllarında 407.420 işletmeye yetki belgesi verdik.
Taşımacılığa mesleki, mali kriterler getirerek
saygınlık kazandırdık. 1,5 milyon kişiye mesleki
yeterlilik eğitimi verdik, belgelerini sağladık. Ruhsat
üzerinden masa başında araç muayene devrini kapattık, Avrupa
standartlarında araç muayene istasyonları kurduk. Bu istasyonlarda
bugüne kadar 14 milyon 511 bin araç muayene oldu ve bunların emniyeti,
teknik donanımı tamamen yenilendi. Yollarımızı trafik
canavarı olmuş, hurda araçlardan kurtardık.
Vatandaşlarımızın geçim kaynağı gördüğü,
miadını doldurmuş, vergi borcunu dahi ödeyemediği,
trafikten kaydını da düşüremediği, atsa
atamadığı, satsa satamadığı araç sahiplerine
kolaylık getirdik, Getir aracını, al bedelini. dedik. Bu
şekilde 23.621 aracı aldık, hurdaya çıkardık ve hak
sahiplerine 120 trilyon ödedik. Kısa vadede 100 bin aracı, aynı
şekilde atıl olarak sektördeki bulunan bu kapasiteyi de bertaraf
edeceğiz, hurdaya çıkaracağız.
Duble yolları 6.101
kilometreden 19.657 kilometreye çıkarmasaydık, araç muayene
istasyonlarını kurmasaydık, ağırlık ve boyut
kontrolü istasyonları kurup denetlemeler yapmasaydık 2002
yılında 8 milyon 600 bin olan motorlu araç sayısının
bugün 14 milyon 900 bine ulaştığını ve bir günde
yaklaşık 40 milyon insanımızın bu taşıtlarla
yolculuk yaptığını dikkate aldığımızda
Türkiye bu yükün altında kalırdı. Yeni
yaptığımız bölünmüş yol ağımızın
sadece kullanıcılara, vatandaşlarımıza, sürücülere
yakıt ve zaman tasarrufu 7 milyar lira civarındadır. Bunun
anlamı şudur: 40 milyar harcadığımız
bölünmüş yolların her yıl 7 milyarı geri gelmektedir. Bu da
altı yıl gibi bir sürede yaklaşık olarak bu yollara
harcanan paranın tekrar Türkiyeye, Türk ekonomisine yakıt ve zaman
tasarrufu olarak dönmesi demektir. Bölünmüş yollarda yol kusurundan
kaynaklanan kaza oranı neredeyse sıfıra
yaklaşmıştır. Bu yollardaki genel kaza oranlarında ise
eski hâline göre yüzde 60 azalma görülmektedir. 100 milyon taşıt/kilometre
başına düşen can kaybı 2002 yılında 6 iken bu
değer 2009 yılında 4,41 seviyesine gerilemiştir. AB
ortalaması 3tür. Yani bu alanda daha fazla, yapacağımız
çok şey vardır. Sürücülerin eğitiminden tutun, diğer bütün
önlemler konusunda daha fazla çalışmamız gerekir.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; İstanbul-İzmir arasını üç
buçuk saate düşürecek İstanbul-İzmir Otoyol Projesinin temelini
attık. Bu proje için şunu söylemek istiyorum: 1950 yılında
Türkiye'nin millî geliri 9,5 katrilyondu. Bu proje tek başına,
yap-işlet-devret modeliyle yapılan bu proje bile 1950
yılındaki Türkiye Cumhuriyetinin bir yıllık millî
gelirinden daha büyük. Türkiye'nin nereden nereye geldiğini gösteren en
açık proje, en açık örnektir. Proje üzerindeki İzmit Körfez
Geçiş Köprüsü açıklık itibarıyla Japonya Kobedeki Akashi
Köprüsünden sonra, 1.700 metreyle ikinci köprüdür. Dünyanın ikinci büyük
köprüsünü de İzmit Körfezine yapmış olacağız. Devlet
bütçesinden kaynak ayırmadan 11 milyarlık yatırım
yapılacak, beş yıl sonra bu proje hizmete girecek.
Şimdi, sırada daha
birçok otoyol projesi var. Kuzey Marmara otoyolu, Ankara-Niğde,
Aydın-Denizli, Ankara-Delice ve toplam 19 otoyol projesini de 2023
hedefleri içerisinde yap-işlet-devret modeliyle gerçekleştirmeyi
planlıyoruz.
İstanbulun yakında
üçüncü bir gerdanlığı olacak. Türkiye'ye yaraşır
üçüncü boğaz köprüsünün hazırlıklarını
tamamladık.
Değerli milletvekilleri,
Boğaziçi ve Fatih Sultan Mehmet Köprüsünün kapasitesi günlük 250 bin
araç. İki köprüden her gün 500 bin, 550 bin araç geçiyor. On
dakikalık geçiş süresi yaşanan yoğunluktan dolayı
doksan dakikaya kadar çıkıyor, bu da yüzde 300lük işletme
kaybı anlamına geliyor. Kuzey Marmara Otoyolu Projesi köprülerde
yaşanan bu yoğunluğu ve zaman kaybını ortadan
kaldıracak aynı zamanda da transit trafiğin yükünü alacak,
ayrıca köprülerin büyük bakımının yapılmasıyla
birlikte onların daha rahat çalışmasına imkân
sağlayacak.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri, 2003 yılında kara listede olan ve her 4
gemisinden 1i uluslararası limanlarda tutulan denizciliğimizi beyaz
bayrak ülkesi hâline getirdik. Kıyı yapılarıyla,
denizcilere verdiğimiz destekle sekiz yılda denizciliğimizde
önemli bir mesafe katettik. Deniz ticaret filomuz 19uncu sıradan 15inci
sıraya yükseldi. 2003 yılına göre gemi adedinde yüzde 47, gemi
sahipliği oranında yüzde 156 artış sağlandı.
Yakıt desteği sayesinde kıyılarımızda, kabotaj
hattında yük ve yolcu taşımacılığında yüzde
100lere varan artışlar sağladık.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; bilişim
Büyük Atatürk Anadoluda
gittiği her yerde kendisinden okul ve yol istendiğini söylerdi. 2010
yılında, bu ülke insanı artık bizden yol yerine daha ziyade
bilişim otoyolu istiyor, ADSL istiyor, geniş bant erişim hizmeti
istiyor. Talepler yalnızca vatandaşlarımızla
sınırlı kalmıyor, Türkiye'nin komşuları da
aynı talepleri bizden istiyor: Gelin, bizim e-devlet
kapımızı yapın, MOBESE sistemimizi kurun, VEDOP, UYAP
projelerini bize de verin. Bilişim Türk insanının günlük
yaşamında artık vazgeçilmez hâle geldi. Orada bir köy var
uzakta, gitmesek de gelmesek de o köy bizim köyümüzdür. demiyoruz artık.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Bakın, Trabzon
Uzungölde yaşayan yetmiş yaşındaki Havva Hanım
kışın Ankaraya, oğullarının yanına geliyor
ama memleket hasretini İnternetten gideriyor. Köyünde kar mı
yağıyor, yağmur mu yağıyor, bilgisayardan görüntülü
olarak izleyebiliyor. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
İstanbulda yaşayan
seksen yaşındaki Orhan Tezcan isimli vatandaşımız 100
konuttan oluşan yazlık sitenin yöneticiliğini yapıyor. Site
sakinlerine duyurularını İnternetten gönderiyor, ödemeleri
İnternet üzerinden takip ediyor.
Yetmiş dört
yaşındaki Yüksel Özbeyin en önemli tutkusu seyahat etmek. Gitmek
istediği şehirleri önceden İnternetten
araştırıyor, daha sonra turlara katılıyor. Yüksel Bey
hangi doktora gideceğini, doktorların özgeçmişlerini de
İnternetten araştırıyor, ona göre karar veriyor.
Biz eğer Ankara
Bilkentte yaşayan altmış beş yaşındaki Ayşe
Boyarın Çinin Şanghay şehrinde okuyan oğlu Fatih, gelini
Elif, torunu Ömere hasretini İnternetten görüntülü olarak
giderebiliyorsa ne mutlu bize, ne mutlu bu ülkeye ki böyle bir teknolojiye
kavuştuk. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
ALİ UZUNIRMAK
(Aydın) Sayın Bakan, hangisini keşfettiniz? Bunlardan hangisini
siz keşfettiniz? Ayıp ya! Ayıp! Böyle politika olmaz, böyle
politika olmaz! Avrupada bunları yapmayan ülke yok.
ULAŞTIRMA BAKANI
BİNALİ YILDIRIM (Devamla) Bütün okullarımıza
İnternet altyapısı kurduk. Kablolu erişimin
olmadığı 5 bin civarındaki köy okuluna da uydu üzerinden
İnternet sağladık. 40 bin okulumuzun, 620 bin dersliğin
tamamını üç yıl içerisinde akıllı sınıf
hâline getiriyoruz. Bu projeyi de Millî Eğitim Bakanlığıyla
birlikte yapıyoruz.
2002 yılında bu
ülkede geniş bant yoktu. Bugün 8,5 milyon ev halkı, 35 milyon
vatandaşımız geniş bant İnternet ile dünyayla
iletişim kuruyor.
e-devlet
kapısını hizmete aldık. 223 kamu hizmetini e-devlet
kapısından veriyoruz.
2002de 23 milyon olan cep
telefonu sayısını 62 milyona çıkardık.
K. KEMAL ANADOL (İzmir)
Bravo! Çok pahalı ama çok. En pahalı cep telefonu Türkiyede.
ULAŞTIRMA BAKANI
BİNALİ YILDIRIM (Devamla) Üçüncü nesil hizmetini, görüntülü cep
telefonu hizmetini vatandaşlarımıza kazandırdık.
İletişimde yaptığımız gelişmelerle telefon
görüşme ücretlerini yüzde 60 ucuzlattık.
ALİ UZUNIRMAK
(Aydın) Kaçak giren telefonları önleyemiyorsunuz yalnız, o
sıkıntı!
ULAŞTIRMA BAKANI
BİNALİ YILDIRIM (Devamla) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; PTT, başlı başına bir başarı
öyküsü. PTT Bank Projesiyle bugün, vatandaşlarımız 1.357 yerde,
banka olmayan, hizmetleri elde eder hâle geldi. Listeler, hizmetler
uzadıkça uzuyor. Zamanımız ne yazık ki hizmetlerin
tamamını anlatmaya yetmiyor. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar) Ben bunları söyledikten sonra
ALİM IŞIK (Kütahya)
PTT postaları haftada bir geliyor Sayın Bakan. PTT, postaları Meclise haftada bir
getiriyor, Türkiye Büyük Millet Meclisine.
ULAŞTIRMA BAKANI
BİNALİ YILDIRIM (Devamla) Siz değerli milletvekilleri, bu
bütçe görüşmeleri sırasında yaptığınız
katkılar için, tenkitler için teşekkür ediyoruz. Bu bütçenin
hazırlanmasında ve buralara gelmesinde emeği geçen bütün
çalışma arkadaşlarıma, Plan-Bütçe Komisyonu
arkadaşlarıma ve Hükûmetimize, başta Sayın
Başbakanımız olmak üzere, emeği geçen herkese teşekkür
ediyorum ve arkadaşlarımız dedi ki: Geçmiş dönemlere
teşekkür etmediniz. Bu ülkeye, taş üstüne taş koyan herkese
teşekkür ediyorum, sağ olsunlar, var olsunlar. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar) Önemli olan, bu ülkeye hizmet etmektir.
Onun için, ben bu duygularla
yüce Meclisi sevgiyle, saygıyla selamlıyorum. Bütçemizin ülkemize
hayırlı, uğurlu olmasını diliyor, hepinize
saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ediyoruz Sayın Yıldırım.
ŞERAFETTİN
HALİS (Tunceli) Sayın Bakan, bizim köprüyü unuttunuz. Söz
vermiştiniz. Kendi ağzınızla
ULAŞTIRMA BAKANI
BİNALİ YILDIRIM (Erzincan) Tamam, onu beraber konuşalım.
BAŞKAN Millî Savunma
Bakanı Vecdi Gönül. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
Buyurunuz Sayın Gönül,
süreniz yirmi dakika.
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI
MEHMET VECDİ GÖNÜL (İzmir) - Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Savunma Bakanlığının 2011 yılı
bütçesiyle ilgili açıklamalara geçmeden önce zatıalinizi ve değerli
milletvekillerini şahsım ve mesai arkadaşlarım adına
saygıyla selamlıyorum.
Bu müzakereler
sırasında Bakanlığımız bütçesiyle ilgili
görüş beyan eden, sorular soran arkadaşlara da teşekkür
ediyorum.
Huzurlarınıza
getirilen 16 milyar 975 milyon liralık Millî Savunma
Bakanlığının 2011 yılı bütçe teklifi, mevcut
ekonomik ve sosyal politikalar, orta vadeli program ve enflasyonla mücadele
programı çerçevesinde kamu açıklarının
sınırlı bir boyutta tutulması amacıyla, alınan
tedbirlerin gerektirdiği kamu harcamalarının
azaltılması çalışmaları ve Türk Silahlı
Kuvvetlerinin zorunlu ihtiyaçları ile uluslararası savunma, güvenlik,
siyasal ve ekonomik durum dikkate alınarak azami tasarruf prensibiyle
hazırlanmıştır.
Uluslararası hukuk ve
Birleşmiş Milletler şartlarında kayıtlı ilkeler,
ülkenin savunma ihtiyaçları temelinde şekillenen Türkiyenin
dış güvenlik ve savunma politikası, bölge ve dünyadaki
barış ile istikrarın sürekliliğinin temini ilkesine
dayanmaktadır. Bu çerçevede, ülkenin birliği, ulusal bağımsızlığı,
egemenliği, toprak bütünlüğü ve hayati çıkarları korunurken
müttefiklere karşı uluslararası yükümlülükler de eksiksiz yerine
getirilmektedir.
Bilindiği gibi güçlü,
istikrarlı, demokratik, laik ve çağdaş Türkiyenin, kendi
güvenliğine ilave olarak bölgesindeki barış, güvenlik ve
istikrara katkı sağlaması yönünde de tarihî yükümlülükleri
mevcuttur.
Türkiye, bu yükümlülüklerini
gerek tek başına bir güç olarak gerekse mensubu olduğu
uluslararası kuruluşlar vasıtasıyla bölgesel iş
birliği sürecinde öncülük, iyi komşuluk ilişkilerinin ve
ekonomik iş birliğinin teşviki, zor şartlar altında
bulunanlara insani yardım, barışı koruma
operasyonlarına katılım, uyuşmazlıkların çözümü
ile çatışma sonrası uzlaşma ve yeniden yapılandırma
gayretlerine katkı gibi geniş bir yelpazede barışçıl,
ilkeli ve etkin bir güvenlik politikası izlemek suretiyle yerine getirmeye
çalışmaktadır.
Ülkemiz, binlerce
yıllık devlet geleneği, pazar ekonomisi, sosyal, kültürel
yapısı ile Balkanlar, Kafkaslar ve Orta Doğu üçgeninin
ortasında bir istikrar ve barış adası durumundadır. Bu
durumu korumaya ve daha da geliştirmeye devam edecektir. Türkiyenin
bölgesinde barış ve istikrarın sağlanmasında,
sürdürülmesinde oynadığı etkin rol devam edecektir. Askerî ve
siyasi yönlerden güçlü ve kendi içinde istikrarlı olan ülkemizden de
beklenen budur.
Değerli milletvekilleri,
hazırlanışı sırasında, azami tasarruf ve
kaynakların etkin kullanımı ilkelerini temel alan 2011
yılı bütçe teklifimizle sözleşmeli ve devam eden projeler,
kanunlara dayalı istihkaklar, iç güvenlik ve sefer stoku tamamlama
ihtiyacı, uluslararası görevler, işletme-bakım idame
ihtiyaçları, dost ülkelerdeki birliklerimizin ihtiyaçları için
planlanan ödeneklerden vazgeçilmesi mümkün olmadığından,
diğer ihtiyaçların bir bölümü gelecek yıllara ertelenmek
suretiyle öncelikle idame ve modernizasyon ihtiyaçlarının kısmen
karşılanması hedeflenmiştir.
Ayrıca, günümüzde
ülkelerin bağımsızlığından söz edildiğinde,
artık teknolojik bağımsızlık
anlaşılmaktadır. Teknolojik bağımsızlık
sonucu elde edilecek ekonomik güç ve toplumsal refah, aslında Kurtuluş
Savaşı mücadelemizin de en önemli hedeflerinden biri olmuş ve
Büyük Önder Atatürk tarafından tam bağımsızlık
olarak ortaya konmuştur.
Bu ilke
ışığında savunma sanayi stratejimiz, ülke
güvenliğinin sağlanması amacıyla Türk Silahlı
Kuvvetlerinin ihtiyaçlarının güvenilir ve istikrarlı bir
şekilde karşılanması, bu amaçla ileri teknoloji gerektiren
sistemlerin dahi uzun dönemde de olsa yurt içinde üretilmesi, bunun için
gerekli teknolojik alt yapının oluşturulması, gerekli
görüldüğü yerlerde yeni üretim tesislerinin kurulması ve
kurulmuş bulunan tesislerin teşvik edilmesi temeline
dayanmaktadır.
Bu prensiplerin sonucu olarak
2000li yıllarla birlikte sürekli bir gelişim eğilimi yakalayan
savunma sanayimiz, küresel krize rağmen 2009 yılında da olumlu
bir tablo çizmiştir. Bunu sayısal olarak ifade etmek gerekirse,
dolaysız sektör cirosu 2 milyar 319 milyon dolara, toplam savunma ve
havacılık ihracatı 832 milyon dolara yükselmiş, toplam
imzalanan sözleşmeler içinde yurt dışından hazır
alım ise yüzde 10a kadar düşmüştür. Özellikle bu yüzde 10
rakamını bilhassa belirtmek isterim çünkü iki şey birbirine
karıştırılmaktadır: Bütçe olarak hâlâ önemli bir
miktarda, belki havacılık sektörü sebebiyle, yurt dışına
transferler yapılmaktadır müşterek üretimlerden dolayı. Ancak
hazır alımın yüzde 10a düşmesi savunma sanayimizin önemli
bir başarısıdır.
Son dönemdeki çabaları
ve sergilediği performansla, savunma sektörü, oluşturduğu
tasarım yeteneği, offset uygulamalarıyla diğer sektörler
için de örnek teşkil etmektedir. Komşu sektörlerde de tasarım
kültürünün geliştirilmesi ve diğer kamu kurumlarının offset
ve yurt içi katkı uygulamalarını gündemlerine almaları için
çalışmalar gerçekleştirmek önümüzdeki dönem için önemli gündem
maddemiz olacaktır.
Bahsi geçen süreçte şu
projeler ilk defa Türkiye'de yürürlüğe konmuştur: İlk temel
eğitim uçağı Hürkuş, ilk ana muharebe tankı Altay, ilk
korvet MİLGEM, ilk insansız hava aracı Anka, ilk uydu Göktürk,
ilk jet motoru, ilk radar, ilk piyade tüfeği, ilk makineli tüfek.
Dün yapılan, Sayın
Başbakanımızın başkanlığında
yapılan İcra Komitesi toplantısında bir tarihî karar
alındı. Bu tarihî kararın iki maddesi var. Birincisi, ülkemizin
tarihinde ilk defa jet savaş uçağının yapılma ilke
kararı alındı. Bu jet savaş uçağı millî
imkânlarla tamamen özgün bir proje olarak gerçekleştirilecek ve ülkemizin
kuruluşunun 100üncü yılına bir seri olarak
hazırlanmış olacak. İkinci tarihî karar, bir güç sisteminin
yapılmasının yeniden planlanmasıdır. Bu da Türkiye'de
ilk defa tank motoru, gemi motoru gibi şimdiye kadar hep
dışarıdan aldığımız dizel motorların
Türkiye'de yapılması ve bunların
şanzımanlarının, aktarma organlarının da Türkiye
de yapılmasıdır. Türk sanayisinin buraya gelmesinden dolayı
gerek savunma sanayisinde çalışan arkadaşlarımıza
gerekse savunma sanayisine gerçekten teşekkür borçluyuz.
Millî olarak
geliştirilmeye başlanmış uzun yıllar devam eden
hazır alım ve lisanslı üretim modellerinin
ağırlığı en aza indirilmiştir. 2009
yılı itibarıyla Türkiye'nin 500 sanayi kuruluşu
sıralamasında 11 savunma sanayi firması yer almış,
aynı yıl ASELSAN firmamız dünya savunma şirketleri
arasında 86ncı sıraya kadar yükselmiştir. Daha önce
işletilmesinde krizler olan Makine Kimyanın da 120nci sıradan
80inci sıralara kadar inmesi mümkün olmuştur.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; şimdi de sayın
konuşmacıların konuşmalarında temas ettikleri
hususları tespit edebildiğim kadarıyla cevaplandırmaya
çalışacağım.
Sayın Çakmakoğlu,
Terörle mücadelede kuvvetler birleştirilmelidir. diyorlar. Bu, bugüne
kadar belli bir ölçüde yapıldı, bundan sonra da elbette yerine
getirilecektir. Terörle mücadelede en ufak bir taviz verilmeden mücadeleye
devam edilecektir.
Silahların özel
sektörde teşviki
Gerçekten bu yapılan bir hedeftir. Çünkü bugün
deniz araçlarının büyük bölümü
Korvetin yapılmasında elli
firma devreye girmiştir. Ayrıca arama kurtarma gemileri, petrol
gemileri, karakol gemileri, çıkarma gemileri, bunların tamamı
beş ayrı proje olarak özel sektöre yaptırılmaktadır.
Bu projelerden mesela Karakol Gemisi Projesi on altı gemiyi ihtiva
etmektedir.
Bursa Milletvekilimiz Hamit
Bey, tehdit algılamasını yanlış buluyorlar. Tehdit
algılaması yeni bir olay değildir, Genelkurmayın fevkalade
üzerinde durduğu ve ciddi bir şekilde hazırladığı,
her askerî şûrada gündeme getirdiği ve Hükûmetin tasvibini
aldığı bir konudur.
Bazı özel soruları
var. Savunma Sanayii Müsteşarlığı tarafından terörle
mücadele için temin edilen teçhizatlar nelerdir? Taarruz ve taktik keşif
helikopterleri, ATAK Projesi, insansız hava araçları. Şu anda
yüz ellinin üzerinde küçük insansız hava aracı terörle mücadelede
kullanılmaktadır. Tabii büyük insansız hava araçları da
buna ilaveten kullanılmaktadır.
Personel ve konvoy koruma
maksatlı jammerler. Jammerler vaktiyle dışarıdan
alınırdı, şimdi tamamı Türkiyede üretilmekte ve
dikkat edersiniz önemli ölçüde de bir zayiata mâni olmuş
bulunmaktadır.
Gece görüş sistemleri,
mayına karşı korumalı araçlar, elektronik dinlemeler.
Bir başka sorusu:
Agusta firmasına ne kadar ihale verildi? ATAK helikopteriyle ilgili bu
soru. ATAK helikopteri ihalesi daha evvel hazır alım şeklinde ve
4,5 milyar liralık bir ihaleyken şimdi 2,8 milyarlık
müşterek üretim, hatta müşterek üretimden de öte, TUSAŞın
ana yükleniciliğinde olan bir üretimdir.
ATAK Projesinde İtalyanların
alt yüklenici olarak payları 1 milyar 234 milyon avrodur. Bunun,
ayrıca, bir de önceden almayı planladığımız 150
milyon kadarlık bir iş payları vardır. Bu kapsamda söz
konusu firmaya ATAK Projesi için şimdiye kadar 340 milyon avro, Erken
Duhul Helikopter Projesi için de 45 milyon avro ödeme
yapılmıştır.
ATAK Projesinin
geciktiğinden bahsedildi. Prototip 2011de uçacaktır. 2012de ilk
şekli, 2013te ful versiyonu uçuşa girecektir.
Bir başka sorusu:
Holding çalışması hangi danışman firmasıyla yapıldı?
Bu altı sene önce olan bir çalışma. Danışman
firması olarak iki firma işletme ve ticari şirket
kurulmasına yabancı olduğumuz için seçilmiş ve bu
firmalardan birisine 50 bin, diğerine de 15 bin dolar para
ödenmiştir. Proje şimdilik ertelenmiştir.
HİK Projesinin
geciktiğinden bahsediliyorlar. Doğrudur, dört senelik bir gecikme
meydana gelmiştir. Bu yükleniciden kaynaklanan gecikmenin cezası
kesilmiştir.
Agusta firmasının
temsilcisi kimdir? diye soruluyor. Biz hiçbir ihalede temsilciyle
görüşmeyiz. Hiçbir ihalenin temsilcisi bizim muhatabımız
değildir ve İhalelerde temsilcimiz yoktur. diye de kendilerinden
taahhüt alırız.
Müsteşarlık
tarafından yürütülen proje sayıları: 2002 yılında 62
adedi modernizasyon, gerisi ARGE olmak üzere 100 civarındayken şimdi
249 adet proje yürütülmektedir.
Değerli milletvekilleri,
Sayın Hüseyin Pazarcıya takdir ifadelerinden dolayı
teşekkür ediyorum. Bütçe Komisyonundaki sekiz yılı
anlatmamın sebebi sekiz yıldan sorumlu olduğum içindir. Yani
sekiz yılın hesabını sizlere vermek durumunda olduğum
için sekiz yıl anlatılmıştır. Elbet daha evvel de
büyük hizmetler yapılmıştır.
Askerliğin bedelli
oluşuyla ilgili sorusu: Bugüne kadar sekiz yıl içerisinde benim
ağzımdan bedelli askerlikle ilgili hiçbir müspet ifade
çıkmamıştır. Çünkü kanun açıktır, Türkiye Büyük
Millet Meclisi 1111 sayılı Kanunun 10uncu maddesini
değiştirmediği müddetçe benim vaatkâr konuşmam mümkün
değildir.
Süre değişimiyle
ilgili de hiçbir beyanım olmamıştır. Bazı gazetelerin
bazı yerlerden bir brifing dolayısıyla aldıkları
bilgileri, belki maksatlarını da aşacak puntolarla ifade
etmelerinin sonucudur.
Profesyonel askerliğe
ne zaman geçilecek? deniyor. Profesyonel askerliğe 1986 yılında
çıkarılan Uzman Erbaş Kanunuyla adım
atılmıştır. Zaman içerisinde diğer kanunlar da
çıkarılmaktadır ve yalnız profesyonel askerlik değil,
karma bir sistem öngörülmüştür.
Partiler adına son
konuşmayı yapan Sayın Milletvekilinin üslubunun fevkalade
yanlış ve Meclisimize yakışmayan bir üslup olduğunu
belirtmeliyim.
SIRRI SAKIK (Muş)
Sizden mi onay alacağım? Nasıl konuşacağımı
siz mi belirleyeceksiniz?
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI
MEHMET VECDİ GÖNÜL (Devamla) Efendim, bu üslubunuzun Meclise
yakışmadığını ben düşünüyorum,
arkadaşlarım ne düşünür onu bilmiyorum, ben kendi kanaatimi
söylüyorum.
SIRRI SAKIK (Muş)
Aslında siz de bu ülkede bakanlık yapmaya
yakışmıyorsunuz.
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI
MEHMET VECDİ GÖNÜL (Devamla) Ayrıca, şöyle bir cümleniz var:
Peki, bitirdiyseniz nedir sayın generaller, Sayın Savunma
Bakanım? Hâlen duruyor ve Bitirdim. dediğiniz bütün alanda var ve
arkasında milyonlarca halk da var. Onun için, bu yol, bu yöntem
sorunları çözmüyor.
Neyin arkasında halk
var? Terörün mü? Siz de onların arasında mısınız?
Terörün arkasında mısınız?
SIRRI SAKIK (Muş) Halkımızın
arkasındayız, halkımızın.
MEHMET NEZİR
KARABAŞ (Bitlis) Halk yok mu arkasında? İsyan etmiyor mu?
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI
MEHMET VECDİ GÖNÜL (Devamla) Bakın, burada Bitirdim. dedikleri
terördür.
SIRRI SAKIK (Muş)
Bitirmemişsiniz.
MEHMET NEZİR
KARABAŞ (Bitlis) Bitirmemişsiniz. Halk da arkasındadır,
milyonlarca insan arkasında destek veriyor.
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI
MEHMET VECDİ GÖNÜL (Devamla) Siz terörü söylüyorsunuz. Ben zabıttan
okuyorum.
SIRRI SAKIK (Muş) Siz
bilmiyor musunuz?
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI
MEHMET VECDİ GÖNÜL (Devamla) Şimdi tabii ben milletvekili
olduğunuz için sorularınıza cevap vereceğim.
Binlerce çocuk öldüğü
söyleniyor.
(x) bizim
zamanımızda yüzde 18lere düşmüştür.
En büyük payın Millî
Savunma Bakanlığına ayrıldığı söyleniyor.
Millî Savunma Bakanlığına ayrıldığı yıl
sekiz yıl önceydi. Şimdi Millî Savunma Bakanlığı
bütçesi altıncı bütçedir.
Eğitime pay
ayrılmadığı söyleniyor. Millî Savunma
Bakanlığının bütçesi 17 milyarı bulmazken Eğitim
Bakanlığının bütçesi -ki iftiharla söylüyoruz, eğitime
pay ayrılmadığı söyleniyor- 17 milyarı bile bulmayan
Savunma Bakanlığı bütçesi yanında 34 milyar,
üniversitelerin bütçesi 11 milyardır. Böylece eğitime ayrılan
bütçe 45 milyardır. Bununla hepimiz iftihar etmeliyiz. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
OYAKın bankası
var. deniliyor. OYAKın bankası yok. Vaktiyle vardı,
satıldı.
SIRRI SAKIK (Muş)
Kimin peki OYAK?
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI
MEHMET VECDİ GÖNÜL (Devamla) Erler hizmetçilik yapıyor. deniyor.
Erlerin hizmetçilik yapmasını kimsenin tasvip etmesi mümkün
değil, hiçbir arkadaşımızın da tasvip etmesinin kabil
olduğu kanaatinde değilim. İç Hizmet Kanunu var. Bu Kanun
yanlış uygulanıyorsa, bildiğiniz varsa bildirirsiniz,
tahkikat yapılır.
Değerli milletvekilleri,
burada ben de milletvekiliyim, sizler de hepiniz milletvekilisiniz. Ben bu
anlayışla bu sorulara cevap verdim, yoksa fikirleri ve üslubu tasvip
ettiğimden değil.
Değerli milletvekilleri,
Millî Savunma Bakanlığı bir ülkenin istikbalinde, hâlinde en
önemli bakanlıklardan biridir. Millî Savunma
Bakanlığının görevi Türk Silahlı Kuvvetlerini harbe
hazırlamaktır. Türk Silahlı Kuvvetlerini harbe hazırlama
görevi hükûmete verilmiştir. Hükûmet adına da Millî Savunma Bakanlığı
yapmaktadır. Millî Savunma Bakanlığının rolünü bunun
üzerinde, bunun dışında aramak Anayasanın mana ve ruhuna
nüfuz etmemektir.
Nasıl ki bizler,
hepimiz, buraya Anayasayla gelmişsek, Anayasanın ürünüysek Millî
Savunma Bakanlığı da Anayasanın bir ürünüdür. Binaenaleyh,
onu çarptırarak, şöyle yaparak, böyle yaparak anlatmak fevkalade
yanlıştır, ayrıca silahlı kuvvetler de vatan hizmetini
en iyi şekilde yapmaktadır. Zaten Silahlı kuvvetler
dediğiniz ne bir aristokratik sınıftır ne bir ayrı bir
zümredir, hepsi sizin evlatlarınızdır, sizin
çocuklarınızdır. Türkiye kadar silahlı kuvvetlerin halkla
birleştiği başka bir ülke de yoktur.
Bu bütçe münasebetiyle bize
emanet ettiğiniz parayı da en iyi şekilde, en tasarrufa riayet
ederek sarf etmemiz, en güzel örneğini biraz evvel ifade ettiğim,
silahlı kuvvetlerin, yerli ama en kaliteli savunma ürünleriyle, bugüne
kadar hiç olmadığı kadar, bugüne kadar hiç görülmediği
şekliyle teçhiz edilmesiyle ve hiçbir noksanın kalmamasıyla
anlaşılabilir. Bütçedeki artış enflasyona paralel ve hatta
ondan biraz daha fazladır ama fonksiyon ve teçhiz edilme, düzenleme bunun
bir parçasıdır.
Bunun bir ifadesi olmak üzere
şunu sizlere arz ediyorum: Millî Savunma Bakanlığının
bu seneki ihalelerinin sayısı 5.545tir. Bu 5.545 halka açık
ihaleden yalnız 4üne itiraz edilmiştir, o da mahkemededir.
Ben, emanet ettiğiniz
paranın, emanet ettiğiniz gücün emin ellerde olduğunu, sizlerin
iradesi doğrultusunda kullanılacağından asla şüphe
edilmemesi gerektiğini arz ediyor, hepinize saygılar sunuyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederiz Sayın Gönül.
Aleyhte İstanbul
Milletvekili Durmuş Ali Torlak.
Buyurunuz Sayın Torlak.
(MHP sıralarından alkışlar)
D. ALİ TORLAK
(İstanbul) Teşekkür ederim.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; 2011 yılı Denizcilik
Müsteşarlığı bütçesiyle ilgili olarak şahsım
adına söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce heyetinizi
saygılarımla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri,
şimdi aldığımız bir habere göre Mardin merkezde Kenan
Erdem isimli bir uzman çavuş şehit olmuştur. Şehidimize
Allahtan rahmet, ailesine ve büyük Türk milletine
başsağlığı diliyorum.
Sayın Bakan,
saydığınız, başta Marmaray Projesi olmak üzere,
bazı projelerin 57nci Hükûmet tarafından başlatılıp
bunların devam eden projeler olduğunu kabul ettiğiniz için size
çok teşekkür ediyorum. Ancak, isterdim ki denizciliği bir yarım
dakika değil de bir beş altı dakika daha buradaki
insanlarımıza, buradaki milletvekillerimize ve gruba anlatsaydınız.
Değerli milletvekilleri,
bugün Türk denizciliği çok sayıda bakanlık, kamu kurum ve
kuruluşlarının yetki karmaşası
yaşadığı ve bu bağlamda birçok
sıkıntılarla uğraşmak zorunda kalınan bir sektör
hâline gelmiştir. Dolayısıyla, Sayın Bakanın Denizcilik
bizim için ayrıcalıklı bir sektördür. sözü havada
kalmış, Sayın Başbakanın Yatırım
yapanın başımızın üzerinde yeri vardır. sözüne
güvenerek yola çıkan ve yeni yatırım yapan
yatırımcılar, karşılığında destek
görmeyerek ya iflas etmişlerdir ya da iflasın eşiğine
gelmişlerdir. Denizcilik sektöründe bir zamanlar binlerce
çalışan vardı. Bu insanlar, bugün, işsiz oldukları
gibi başka bir sektörde de iş bulamamışlardır.
Çalışanlar borçlarını ödeyemez, masraflarını
karşılayamaz durumdadırlar. AKP Hükûmet yetkilileri her
platformda istihdam oluşturmaktan söz ediyor, işsiz
insanlarımızı beklentiye sokuyor, sonra istihdam
oluşturacak sektörlere destek vermeyerek kendi söylemleriyle ters
düşüyorlar. Hükûmet, denizcilik sektörünü desteklemiş olsaydı,
ülkemizde bulunan yüz otuz tersanenin her biri dün olduğu gibi
yaklaşık bin kişi istihdam ederek 130 bin kişiye daha
iş imkânı sağlardı, dolayısıyla yan sanayiyle
birlikte bu sayı asgari 500 bin kişiyi bulacaktı.
Değerli milletvekilleri,
bakınız, Çin, Güney Kore, Vietnam ve Hindistan son iki yıl
içerisinde devlet desteğiyle denizcilik sektörü yüzde 35-40 arası
büyüme gösterirken yüz binlerce insana da istihdam olanağı
sağlamıştır. Bizde ise durum tam tersine dönmüştür.
Ocak 2009 ile kıyasladığımızda, dead weight ton
bazında bu ülkeler devamlı büyüme gösterirken bizde ise Eylül 2010
itibarıyla yüzde 70lik bir düşüş olmuştur. Bu noktaya
gelmemiz tamamen Hükûmetin yanlış politikaları nedeniyledir.
Değerli milletvekilleri,
1 Ocak 2011 tarihinden itibaren Paris Memorandumuna taraf devletlerce
uygulamaya başlanacak yeni denetim sistemiyle yaşlı gemilerin
Avrupa Birliği limanlarına girmesi hâlinde alıkonulmaları
kuvvetle ihtimaldir veya Avrupa Birliği ülkeleri karasularına dahi
giremeyeceklerdir. Dolayısıyla millî filomuzun yüzde 60ı
uluslararası taşımacılık yapamayacağına göre
sektöre destek vermemek bu ülkeye yapılacak en büyük kötülük
olacaktır. Bu durumda belki de ülke dış ticaret
taşımacılığının tamamı yabancı
filolar tarafından yapılacaktır. Bu da ülkemizin milyarlarca
dolar döviz kaybına neden olacaktır.
Değerli milletvekilleri,
gemi inşa sanayisi, sektörün dünyadaki diğer aktörlerine
bakıldığında, otomotiv gibi frene bastığında
duracak bir sanayi değildir. Uygun finansman modelleri oluşturmadan
bir ülkenin denizcilik sektörünü geliştirmek ve büyütmek mümkün
değildir. Destekler sağlanmazsa yatırım ve üretim de
yapılmayacaktır. Dolayısıyla, ülkeler denizden gelecek
refahtan da istifade edemeyecekleri gibi, Türkiye gibi denize muhtaç olan
ülkelerin deniz yoluyla taşımacılığa daha fazla döviz
ödeyeceği de açıktır. Ayrıca, elde ettikleri navlunlarla
kredi borçlarını tam ödeyemez duruma gelen sektörün krizi atlatana
kadar bu sıkıntıların çözülmesi yönünde kredi
ertelemesi ya da
yapılandırılmasına gidilmesi büyük önem taşımaktadır.
Değerli milletvekilleri,
büyük sıkıntılara rağmen Türk denizciliğine hizmet
veren armatörlere, tersanecilere, yan sanayicilerimize ve sektörde
çalışan tüm insanlarımıza sektöre verdikleri destekten
dolayı Milliyetçi Hareket Partisi ve şahsım adına
teşekkür ediyorum.
Kanaatim odur ki AKP Hükûmet
yetkilileri, yandaşlar hariç, bu sektörün geneline destek vermek
istemeyecektir. İlgililer, seçim dönemi geldiğinde her zaman
olduğu gibi mavi boncuk dağıtacaktır.
Teşekkür ediyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ediyoruz Sayın Torlak.
Sayın milletvekilleri,
şimdi soru-cevap bölümüne geçiyoruz.
Sayın Aydoğan,
Sayın Yıldız, Sayın Işık, Sayın
Çalış, Sayın Köse, Sayın Bulut, Sayın Çalık,
Sayın Enöz, Sayın Özdemir, Sayın Asil, Sayın
Şandır, Sayın İnan, Sayın Varlı, Sayın
Doğru, Sayın Paksoy, Sayın Yalçın, Sayın Torlak,
Sayın Özensoy, Sayın Akkuş ve Sayın Bal sisteme
girmişlerdir. Sırayla söz vereceğim.
Buyurunuz Sayın
Aydoğan.
ERGÜN AYDOĞAN
(Balıkesir) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Duble yolların
kalitesini yeterli buluyor musunuz? Çok övünülen duble yolların trafik
levhası ve ışıklandırma eksiklikleri kazalara neden
olmuyor mu ki Balıkesir Edremitteki eksiklikler giderilmiyor?
Balıkesirdeki Orta
Mandıra köyünden geçen batı çevre yolundaki alt geçit eksikliği
giderilecek mi?
Biraz öncekini
Duble
yolların kalitesini yeterli buluyor musunuz?
Köprü ve otoyolları ne
zaman satacaksınız? Bu satış istihdam artışı
sağlayacak mı?
Sivil havacılık
tazminatını kimler almaktadır? Tazminat alan personel kriterlere
uyuyor mu?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın
Yıldız, buyurunuz.
HÜSEYİN YILDIZ (Antalya)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Bakan, Antalya
Gazipaşa Havaalanının son durumu nedir? Bundan sonraki
projeksiyonunuz ne olacaktır?
Sayın Bakanım,
ikinci sorum: Antalya-Alanya yolu artık özellikle yaz dönemleri
trafiği taşıyamamaktadır. Bu yolla ilgili bir
genişletme ya da yeni bir yol yapım projeniz var mıdır?
Yoksa trafik sorununu nasıl çözmeyi düşünüyorsunuz?
Üçüncü sorum: 57nci Hükûmet
döneminde projelendirilen Çanakkale geçişi, iki köprü arasındaki
üçüncü Boğaz geçişi yap-işlet-devret modeliyle niçin ihale
edilip Türk milletine kazandırılmamıştır?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür
ediyoruz Sayın Yıldız.
Sayın Işık
ALİM IŞIK (Kütahya)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sorularım Sayın
Ulaştırma Bakanınadır.
Sayın Bakan, Temmuz
2010da ihalesi yapılan Zafer Bölgesel Havaalanı inşaatı o
günden bugüne beş ay geçmesine rağmen hiçbir ilerleme
kaydetmemiştir. Acaba bir sıkıntı mı vardır, bu havaalanıyla
ilgili son durum nedir? Ordu-Giresun Havaalanı 2011 yılında
ihale edilebilecek midir?
2) Bize
dağıttığınız kitapta da görüldüğü gibi
Ankara-İzmir otoyolu ile Ankara-İzmir Hızlı Tren
Projesinin Kütahya ilinden geçmesi gerekirken bu ilden geçmediği
görülmektedir. Bu karar siyasi midir, Kütahya için yapılan bu
haksızlığa vicdanınız nasıl
sızlamayacaktır?
3) Kütahya ili Emet ilçesi ve
Tavşanlı arasındaki yolun yapım çalışmaları
ne aşamadadır? 2011 yılı için bu amaçla ne kadar para
ayrılmıştır?
Son sorum: 10 Kasım 2008
tarihinde
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkür
ediyoruz Sayın Işık.
Sayın Çalış
HASAN ÇALIŞ (Karaman)
Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.
Sorum Sayın
Ulaştırma Bakanına.
Sayın Bakan,
Karaman-Mut, Karaman-Konya duble yollarının Sarıveliler-Alanya
yolunun özellikle Kuş Yuvası bölgesinin
Hadim-Sarıoğlan-Konya yolunu ne zaman bitireceksiniz?
İkinci sorum ise Tokat
Vekilimiz Sayın Doğru adına: Tokat-Niksar,
Erbaa-Niksar-Reşadiye ve Tokat çevre yollarını ne zaman
bitirmeyi düşünüyorsunuz?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür
ederiz Sayın Çalış.
Sayın Köse
ŞEVKET KÖSE
(Adıyaman) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakan, yakın
zamanda temeli atılan Gebze-Yalova Köprüsü üzerinde demir yolu geçişi
niçin dikkate alınmamıştır? 1,5 milyar dolar maliyeti
olduğu ifade edilen bu köprünün Körfez fay hattı üzerinde olması
sakıncalı değil midir?
Atatürk Barajı üzerine
kurulacak olan Adıyaman-Diyarbakır arası ulaşımı
sağlayacak Nissibi Köprüsü yılan hikâyesine dönmüştür. Bu
köprünün yapım çalışmaları hangi aşamadadır?
Kesin olarak ne zaman hizmete girecektir?
Yine, ülkemizde işsiz
olan pilot sayısı kaçtır? Araştırma yapılmadan
yabancı pilot alımına girişilmiş midir? Yabancı
pilot istihdamı konusunda aracı olan danışmanlık
firmaları nasıl tespit edilmiştir?
Son olarak, Ankaradan Batum
Havaalanına direkt uçuşlara 2011 yılında
başlanabilecek mi?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür
ederiz Sayın Köse.
Sayın Bulut
AHMET DURAN BULUT
(Balıkesir) Sayın Bakan, Kütahya ve Bursa hattını Egeye
ulaştıracak olan Balıkesir-Edremit yolunun çift yola
dönüştürülmesi konusundaki çalışmalarınız ne
durumdadır? Yazın müthiş bir şekilde trafik yoğunluğu
olmakta ve o yol bu yoğunluğu kaldırmamaktadır. Körfeze
Edremit-İzmir demir yolu yapımı konusunda bir projeniz var
mıdır? Körfez Havaalanından sonra Edremite bir ihracat
limanı yapılması gibi bir düşünceniz, projeniz bulunmakta
mıdır?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Teşekkür
ederiz Sayın Bulut.
Sayın Enöz...
MUSTAFA ENÖZ (Manisa) - Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
İki sorum var. Nakliyede
25 ton için verilen K1 belgelerinin maliyeti 12 bin TLdir. Ayrıca, K
belgeleri araç devirlerinde devredilememektedir. Şoför esnafı için
çok büyük sıkıntılar doğuran bu uygulama ticareti de
sekteye uğratmaktadır. K1 belgesiyle ilgili bir düzenleme
düşünüyor musunuz?
İkinci sorum:
Ankara-İzmir Hızlı Tren Projesi hangi aşamadadır?
Planınız bu konuda nedir? Yapım çalışmaları ne
zaman başlayacaktır? Güzergâhı ne olacaktır? Hangi illere uğrayacaktır?
Manisa bu illerin içerisinde midir?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Teşekkür
ediyoruz Sayın Enöz.
Sayın Özdemir,
buyurunuz.
HASAN ÖZDEMİR
(Gaziantep) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Sayın Bakana soruyorum:
Bürokratik yapılanma içerisinde neredeyse en olumsuz çalışma
şartlarına ve özlük haklarına sahip olan Karayolları Genel
Müdürlüğü personeli kurumundan ayrılmak için âdeta fırsat kollar
bir duruma gelmiştir. Genel Müdürlük personelinin maaşlarında ve
özlük haklarında iyileştirmeye yönelik bir çalışma
yapmayı düşünüyor musunuz?
İkinci sorum: Sivil
havacılık alanında devletin tekelini ortadan kaldırabilmek
için herhangi bir çalışmanız var mıdır? Kaza
Kırım İnceleme Kurulu için özerk bir yapılanma
planlıyor musunuz? Üyesi olduğumuz sivil havacılıkla ilgili
uluslararası kuruluşların dokümanlarını Türkçeye
çevirip mevzuatımıza yerleştirmeyi düşünüyor musunuz?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür
ederiz Sayın Özdemir.
Sayın Çalık
ÖZNUR ÇALIK (Malatya)
Sayın Başkanım, teşekkür ederim.
Sorum Yıldırım
Bakanıma.
Bizim Malatyamızdaki
viyadük çalışmalarımız, tünellerimiz ve alt geçitlerimiz
tamamlanmak üzere fakat büyükşehir olmaya aday olan
Malatyamızın özellikle merkezdeki trafik yoğunluğu
dolayısıyla çevre yoluna acil ihtiyacı var. Malatya çevre yolu
ne zaman başlayacak?
İkinci sorum da Çinle
imzalanan protokol çerçevesinde hızlı tren projesi
Sivas-Malatya-Elâzığ ve Diyarbakır yol güzergâhının
başlangıç sürecini Sayın Bakanımdan öğrenebilirsek çok
mutlu olacağız.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür
ederiz Sayın Çalık.
Sayın Asil
BEYTULLAH ASİL
(Eskişehir) Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Sayın Bakan,
Eskişehir çevre yolu üzerine yapılan alt geçitlerin hizmete
girmesinin üzerinden aylar geçmiş olmasına rağmen
ışıklandırma ve kavşak düzenleme
çalışmaları yapılmamıştır. Şehirler
arası ve şehir içi trafiğin çok yoğun olarak
aktığı bu yolda bu ihmal kazalara neden olmakta, sürücüler büyük
tehlike atlatmaktadır. Işıklandırma ve kavşak
düzenleme çalışmaları ne zaman yapılacaktır?
Bir de tren yolunun yer
altına alınması projesi ne aşamadadır?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür
ederiz Sayın Asil.
Sayın Şandır
MEHMET ŞANDIR (Mersin)
Sayın İnan sorabilsin diye çıktım.
BAŞKAN Sayın
İnan, buyurunuz.
MÜMİN İNAN
(Niğde) Sayın Başkanım, Türkiye Büyük Millet Meclisinde
Türk Silahlı Kuvvetlerine ve Türkiye Cumhuriyeti devletine hakaret
edildiği saatlerde Mardin Dargeçitte teröristlerce hemşehrimiz Uzman
Çavuş Kenan Erdem şehit edilmiştir. Şehidimizin ailesine,
Türk Silahlı Kuvvetlerine ve aziz Türk milletine
başsağlığı diliyorum.
Diğer taraftan,
Ulaştırma Bakanımıza bir soru sormak istiyorum:
Kemerhisar-Adana-Pozantı gişelerine kadar geçtiğimiz günlerde
2.200 lira olan otoban ücreti aniden 8 bin liraya çıkmıştır.
Fahiş bir fiyat. Pozantı-Adana
Niğde Havaalanı ne
zaman bitirilecektir? Diğer taraftan, Pozantı-Çamardı ve
Niğde-Ketençimen-Çiftlik yollarını da 2011 yılında
planlayıp bitirmeyi düşünüyor musunuz?
Teşekkür ediyorum
efendim.
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz
Sayın İnan.
Buyurunuz Sayın Bakan.
ULAŞTIRMA BAKANI
BİNALİ YILDIRIM (Erzincan) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; konuşmamın başında, şehit olan uzman
çavuşumuza Allahtan rahmet diliyorum. Milletimizin başı sağ
olsun.
Evet, sorular bir hayli
kalabalık. Tabii, cevaplarının da hazırlanması
gerekiyor ama bir kısmını burada cevaplayacağım,
yetiştiremediklerimi de yazılı olarak izninizle
cevaplandırmak istiyorum.
Sayın Aydoğan duble
yolların kalitesi konusunda bir soru gündeme getirdi. Duble yolların
kalitesini artırma yönünde 2010 yılında fevkalade önemli
çalışmalar yaptık ve bu sene kara yolları tarihinde rekor
miktarda sıcak karışım asfalt kaplaması
gerçekleştirdik. Şehirlerimizin birçoğu, giriş
çıkışları, 10 kilometrelik kısımdan
başlayarak sıcak asfalt kaplaması yapılmış ve
programa 2011 yılında da aynen devam edilecektir.
Köprü, otoyolların
satışı söz konusu değildir. Özelleştirme idaresi
Başkanlığı köprü ve otoyolların uzun vadeli
işletme hakkının devriyle ilgili bir çalışma
yürütmektedir. Bu konu henüz daha hazırlık
aşamasındadır.
Sivil havacılık
tazminatını öngören yasa geçtiğimiz aylarda Meclisten
çıkmıştır. Bu yasaya göre hangi branşlarda tazminat
alacaklar detaylı bir şekilde yasada tadat edilmiştir, o
çerçevede ödemeler yapılmaktadır.
Sayın
Yıldızın sorusu: Antalya-Alanya yolu, doğrusu, hakikaten
gittikçe ağır trafik yükü altında sorun teşkil etmektedir.
Biliyorsunuz bu yol tek yoldu, göreve geldiğimizde ilk
yaptığımız bölünmüş yollardan birisi Antalya-Alanya
bölünmüş yoludur ve şimdi bir paralel başka bir yol
çalışmasını şu anda proje ve etüt
çalışmalarını sürdürüyoruz.
Gazipaşa Havaalanı
malum mâniaları olan bir havaalanıdır. Esasen kurulduğu yer
yanlıştır. Ancak, 50 trilyon harcanarak yapılmış
bu havaalanını işletebilmek amacıyla neredeyse bedava
denecek bir ücretle bir işletmeciye kiraladık ihale yoluyla. 1.825e
30 metre ebadında olan mevcut pist 2.000e 45 metreye yükseltilmesi
yönünde izin verilmeyi kararlaştırdık. Şu anda
havaalanı faaldir, uçuşlar havaalanında yapılmaktadır
ancak, dediğim gibi, kısıtlı, mânialı bir
havaalanıdır. Pistin uzatılmış olması bile bu
mâniaları ortadan kaldırmaya yetmeyecektir. O bakımdan bu
havaalanına uçuş yapan pilotların önceden eğitim
alması ve görerek şartlarda uçuşlarını
gerçekleştirmeleri mümkün olacaktır.
Sayın Alim
Işıkın sorusunu cevaplandırmak istiyorum. Zafer
Havaalanı, ihalesi yapılmıştır. Geçtiğimiz
haftalarda YPK kararı da çıkmıştır. 2011in ilk veya
ikinci ayında temeli atılacak, yapımına
başlanacaktır.
Diğer bir soru:
Ankara-İzmir otoyolu. Ankara-İzmir otoyolunun proje
çalışmaları devam ediyor. Kütahya ile Afyon şehirleri
arasından geçecek olup bu iki ilimize bağlantılar
sağlanacaktır.
Tabii, demir yolu için de
proje çalışmaları tamamlanma aşamasındadır. Daha
önce de ifade ettim, otoyollar veya hızlı demir yolları,
hangisini yaparsanız yapın yolu coğrafya belirler. Eğer
yolu coğrafyanın belirlemesine izin vermezseniz o zaman ciddi
sorunlarla karşı karşıya kalırsınız.
BAŞKAN Sayın
Yıldırım, süreniz, size ayrılan süre doldu.
ULAŞTIRMA BAKANI
BİNALİ YILDIRIM (Erzincan) Efendim, Bakanımızın
sorusu yok.
RIDVAN YALÇIN (Ordu)
Sayın Bakan, Ordu-Giresun Havaalanı, cevap vermediniz
BAŞKAN Size soru yok
muydu efendim?
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI
MEHMET VECDİ GÖNÜL (İzmir) Yok.
BAŞKAN Peki, o zaman
devam ediniz.
Buyurunuz.
ULAŞTIRMA BAKANI
BİNALİ YILDIRIM (Erzincan) Dolayısıyla
Emet-Tavşanlı yolunun da çalışmaları,
Emet-Tavşanlı şehir geçişleri yapılmış olup
diğer kesimlerde çalışmalar devam etmektedir.
Diğer soru, Sayın
Çalışın sorusu: Karaman-Konya büyük oranda zaten
bitirilmiştir.
Taşağıl-Kuşyuvası,
bu zor bir yoldur, Toroslardan Antalya-Manavgat arasına inen bir yoldur.
Proje çalışmaları devam etmektedir. Bir kesiminde de
çalışma yapılmaktadır.
Tokat-Niksar, Tokat çevre yolu
da büyük oranda yapılmasına rağmen belirli bir kesiminde
kamulaştırmayla ilgili hukuki sorunlar yaşamaktayız. Bu
hukuki sorunları da çözmek üzereyiz. Bunlar bittiğinde kısa
sürede tamamlanacaktır.
Bir başka soru:
İzmit köprüsünde demir yolu geçişinin de olması konusunda ta
baştan beri çalışmalar yapılmış olup ancak teknik
bakımdan bunun mümkün olmadığı köprü
açıklığı dikkate alındığında ortaya
çıkmış ve uygulamanın demir yolu olmadan
yapılmasına karar verilmiştir.
Pilot sayımız
1.300 pilotumuz faal iken 2003te, bugün bu sayı 7 bine
ulaşmıştır. Aslında sağ koltukta oturan pilot
yani ikinci açığımız yoktur, fazlamız vardır.
Açığımız olan, sol koltukta oturan kaptan açığıdır.
Bunların da çeşitli tip eğitimlerden geçmiş olması
lazım. Bu da bir süreye ihtiyaç gösteriyor, açık bu yüzdendir yoksa
keyfî olarak yabancı pilot istihdamı yapılmamaktadır. Bunun
bilinmesinde fayda var.
Sayın Bulutun sorusu:
Balıkesir-Edremit yolunun ihalesi yapıldı, iş yeri teslimi
de yapıldı ve çalışmalara 2011de faal olarak başlanacak.
ŞEVKET KÖSE
(Adıyaman) Adıyaman Nissibi Köprüsü ne oldu?
ULAŞTIRMA BAKANI
BİNALİ YILDIRIM (Erzincan) Sırayla
Geliyoruz şimdi.
Edremit-İzmir otoyol
çalışması şu anda gündemimizde yok. Edremite bir liman
projesi de yine gündemimizde yoktur.
Sayın Enöz K1 belgesiyle
ilgili
Evet, Nissibi Köprüsünün
proje yapımı devam ediyor. 2011 yılı yatırım
programına alındı, proje bitince ihalesi de yapılacak.
ŞEVKET KÖSE
(Adıyaman) Ne zaman bitecek? Yılan hikâyesine döndü Sayın
Bakan.
ULAŞTIRMA BAKANI
BİNALİ YILDIRIM (Erzincan) Efendim, proje yapıyoruz. Oradaki
köprü bir küçük boğaz köprüsüdür.
ŞEVKET KÖSE
(Adıyaman) Dokuz yıl efendim
Sayın Bakan dokuz
yıldır proje bitmedi mi?
ULAŞTIRMA BAKANI
BİNALİ YILDIRIM (Erzincan) Böyle zor bir projedir. Proje süresi iki
buçuk yıldır, proje iki buçuk yıldan beri yapılıyor.
Bunlar çocuk oyuncağı değil. Bu işler ciddi
çalışmalar ister.
ŞEVKET KÖSE
(Adıyaman) Çocuk oyuncağı değil. Proje biter efendim.
Dokuz yılda bitmez mi proje?
ULAŞTIRMA BAKANI
BİNALİ YILDIRIM (Erzincan) Görüyorsunuz, hizmetleri yaptıkça
sabırsızlıklar artıyor. Daha kısa sürede daha çok
iş yapmamızı istiyorsunuz. Bunda da haklısınız
ama ne yapalım seksen yılın ihmalini sekiz yıla
sığdıramadık. Bu konuda da tabii ki üzüntülüyüz.
Teşekkür ederim. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
ŞEVKET KÖSE
(Adıyaman) Bravo, çok güzel cevaplar verdiniz Sayın Bakan!
BAŞKAN Süreniz doldu
Sayın Bakan.
ULAŞTIRMA BAKANI
BİNALİ YILDIRIM (Erzincan) Teşekkür ediyorum. Bundan sonraki
soruları da yazılı olarak cevaplandıracağım.
Çok teşekkür ediyorum,
sağ olun, var olun. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederiz Sayın Yıldırım.
Buyurunuz Sayın Gönül,
ufak bir açıklamanız var.
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI
MEHMET VECDİ GÖNÜL (İzmir) Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; şehidimizle ilgili bilgi vermek istiyorum.
Jandarma Uzman Çavuş
Kenan Erdem, Mardin Dargeçit İlçe Jandarma Komutanlığında
görevliyken ilçe merkezinde saat 17.10da bir sivil araçtan açılan
ateş sonucu şehit olmuştur. Kendisine Allahtan rahmet
diliyorum. Bütün milletimizin, ailesinin başı sağ olsun,
silahlı kuvvetlerin başı sağ olsun. Hepinize saygıyla
arz ediyorum. Allah şefaatine nail eylesin.
BAŞKAN Teşekkür
ederiz Sayın Gönül.
KÜRŞAT ATILGAN (Adana)
60a göre kısa bir söz istiyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN Buyurunuz
Sayın Atılgan.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
3.- Adana Milletvekili Kürşat Atılganın, Millî Savunma
Bakanı Mehmet Vecdi Gönülün, Mardin Dargeçitte şehit olan Jandarma
Uzman Çavuş Kenan Erdemle ilgili konuşmasına ilişkin
açıklaması
KÜRŞAT ATILGAN (Adana)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; az önce milletin
kürsüsünden, milletin birliğinin ve savunmasının teminatı
olan Türk Silahlı Kuvvetleri, hakkında son derece çirkin iddialarla
itham edildi. Maalesef Savunma Bakanımız bu çirkin iddialara yeteri
kadar açıklıkla ve aynı üsluba yakın bir üslupla cevap
veremedi. Dolayısıyla bu milletin
birliğinin teminatı olan Türk Silahlı Kuvvetlerine
saldırıyı, asli gayesi bu ülkeyi bölmek olan insanların bu
saldırılarını milletin dikkatine getirmeyi, sizlerin
dikkatine getirmeyi bu Mecliste bir görev addediyorum. Dolayısıyla,
silahlı kuvvetlerini savunmakla sorumlu olanların yeteri kadar
savunmalarını da temenni ediyorum.
Teşekkür ediyorum söz
verdiğiniz için. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ediyoruz Sayın Atılgan.
IV.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.- 2011 Yılı Merkezî Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı
ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/960) (S. Sayısı: 575) (Devam)
2.- 2009 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesap Kanunu
Tasarısı ile Merkezî Yönetim Bütçesi Kapsamındaki İdare ve
Kurumların 2009 Bütçe Yılı Kesin Hesap Tasarısına Ait
Genel Uygunluk Bildirimi ve Eki Raporların Sunulduğuna Dair
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi ile Plan ve Bütçe
Komisyonu Raporu (1/905, 3/1261) (S. Sayısı: 576) (Devam)
H) ULAŞTIRMA BAKANLIĞI (Devam)
1.- Ulaştırma Bakanlığı 2011 Yılı
Merkezî Yönetim Bütçesi
2.- Ulaştırma Bakanlığı 2009 Yılı
Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
I) KARAYOLLARI GENEL MÜDÜRLÜĞÜ (Devam)
1.- Karayolları Genel Müdürlüğü 2011 Yılı Merkezî
Yönetim Bütçesi
2.- Karayolları Genel Müdürlüğü 2009 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
İ) BİLGİ TEKNOLOJİLERİ VE
İLETİŞİM KURUMU (Devam)
1.- Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu 2011
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2.- Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu 2009
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
J) DENİZCİLİK MÜSTEŞARLIĞI (Devam)
1.- Denizcilik Müsteşarlığı 2011 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2.- Denizcilik Müsteşarlığı 2009 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
K) SİVİL HAVACILIK GENEL MÜDÜRLÜĞÜ (Devam)
1.- Sivil Havacılık Genel Müdürlüğü 2011 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2.- Sivil Havacılık Genel Müdürlüğü 2009 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
L) MİLLÎ SAVUNMA
BAKANLIĞI (Devam)
1.- Millî Savunma Bakanlığı 2011 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2.- Millî Savunma Bakanlığı 2009 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
M) SAVUNMA SANAYİİ MÜSTEŞARLIĞI (Devam)
1.- Savunma Sanayi Müsteşarlığı 2011 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2.- Savunma Sanayi Müsteşarlığı 2009 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
BAŞKAN Soru-cevap
işlemi böylece sona ermiştir sayın milletvekilleri.
Şimdi
sırasıyla, altıncı turda yer alan bütçelerin bölümlerine
geçilmesi hususunu ve bölümlerini ayrı ayrı okutup
oylarınıza sunacağım.
Ulaştırma
Bakanlığı 2011 yılı merkezî yönetim bütçesinin
bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Bölümleri okutuyorum:
16 - ULAŞTIRMA BAKANLIĞI
1. Ulaştırma Bakanlığı 2011 Yılı
Merkezî Yönetim Bütçesi
ÖDENEK CETVELİ
Kodu Açıklama (TL)
01 Genel Kamu Hizmetleri 4.693.137.000
BAŞKAN Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
02 Savunma Hizmetleri 298.000
BAŞKAN Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
04 Ekonomik İşler ve
Hizmetler 1.832.375.000
BAŞKAN Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
TOPLAM 6.525.810.000
BAŞKAN Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Ulaştırma
Bakanlığı 2011 yılı merkezî yönetim bütçesinin
bölümleri kabul edilmiştir.
Ulaştırma
Bakanlığı 2009 yılı merkezî yönetim kesin
hesabının bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
2. Ulaştırma Bakanlığı 2009 Yılı
Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
BAŞKAN (A) cetvelinin
genel toplamını okutuyorum:
A - C E T V E L İ
(TL)
- Toplam
Ödenek : 1.102.785.232,04
- Bütçe
Gideri : 989.245.756,12
-
İptal Edilen Ödenek : 113.539.475,92
BAŞKAN (A) cetvelini
kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Ulaştırma
Bakanlığı 2009 yılı merkezî yönetim kesin
hesabının bölümleri kabul edilmiştir.
Karayolları Genel
Müdürlüğü 2011 yılı merkezî bütçesinin bölümlerine geçilmesini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
Bölümleri okutuyorum:
40.52 - KARAYOLLARI GENEL MÜDÜRLÜĞÜ
1. Karayolları Genel Müdürlüğü 2011 Mali Yılı
Bütçesi
ÖDENEK CETVELİ
Kodu Açıklama (TL)
01 Genel Kamu Hizmetleri 80.575.000
BAŞKAN Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
03 Kamu Düzeni ve Güvenlik Hizmetleri 8.500.000
BAŞKAN Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
04 Ekonomik İşler ve
Hizmetler 5.421.148.000
BAŞKAN Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
07 Sağlık Hizmetleri 1.159.000
BAŞKAN Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
TOPLAM 5.511.382.000
BAŞKAN Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Gelir cetvelini okutuyorum:
GELİR CETVELİ
Kodu Açıklama (TL)
03 Teşebbüs ve Mülkiyet Gelirleri 829.134.000
BAŞKAN Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
04 Alınan Bağış ve
Yardımlar ile Özel Gelirler 4.676.382.000
BAŞKAN Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
05 Diğer Gelirler 4.356.000
BAŞKAN Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
06 Sermaye Gelirleri 1.510.000
BAŞKAN Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
TOPLAM 5.511.382.000
BAŞKAN Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Karayolları Genel
Müdürlüğü 2011 yılı merkezî bütçesinin bölümleri kabul
edilmiştir.
Karayolları Genel
Müdürlüğü 2009 yılı merkezî yönetim kesin hesabının
bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
2. Karayolları Genel Müdürlüğü 2009 Yılı Merkezî
Yönetim Kesin Hesabı
BAŞKAN (A) cetvelinin
genel toplamını okutuyorum:
A - C E T V E L İ
(TL)
- Toplam
Ödenek : 9.558.118.134,39
- Bütçe
Gideri : 9.482.689.236,09
- Ödenek
Üstü Gider : 1.803.424,30
-
İptal Edilen Ödenek : 51.739.310,72
- Ertesi
Yıla Devreden Ödenek : 27.004.790,77
BAŞKAN (A) cetvelini
kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Karayolları Genel
Müdürlüğü 2009 yılı merkezî yönetim kesin hesabının
bölümleri kabul edilmiştir.
Bilgi Teknolojileri ve
İletişim Kurumu 2011 yılı merkezî yönetim bütçesinin
bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Bölümleri okutuyorum:
42.02 BİLGİ TEKNOLOJİLERİ VE
İLETİŞİM KURUMU
1. Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu 2011
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
ÖDENEK CETVELİ
Kodu Açıklama (TL)
01 Genel Kamu Hizmetleri 126.513.000
BAŞKAN Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
03 Kamu Düzeni ve Güvenlik Hizmetleri 30.300.000
BAŞKAN Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
04 Ekonomik İşler ve
Hizmetler 1.126.467.000
BAŞKAN Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
TOPLAM 1.283.280.000
BAŞKAN Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Gelir cetvelini okutuyorum:
GELİR CETVELİ
Kodu Açıklama (TL)
03 Teşebbüs ve Mülkiyet Gelirleri 1.146.550.000
BAŞKAN Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
05 Diğer Gelirler 136.730.000
BAŞKAN Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
TOPLAM 1.283.280.000
BAŞKAN Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Bilgi Teknolojileri ve
İletişim Kurumu 2011 yılı merkezî yönetim bütçesinin
bölümleri kabul edilmiştir.
Bilgi Teknolojileri ve
İletişim Kurumu 2009 yılı merkezî yönetim kesin
hesabının bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
2. Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu 2009
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
BAŞKAN (A) cetvelinin
genel toplamını okutuyorum:
A - C E T V E L İ
(TL)
- Toplam
Ödenek : 1.330.000.000,00
- Bütçe
Gideri : 1.289.079.321,43
-
İptal Edilen Ödenek : 40.920.678,57
BAŞKAN (A) cetvelini
kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
(B) cetvelinin genel
toplamını okutuyorum:
B - C E T V E L İ
(TL)
- Bütçe
Tahmini : 1.330.000.000,00
-
Yılı Net Tahsilatı : 1.289.079.321,43
BAŞKAN (B) cetvelini
kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Bilgi Teknolojileri ve
İletişim Kurumu 2009 yılı merkezî yönetim kesin
hesabının bölümleri kabul edilmiştir.
Denizcilik
Müsteşarlığı 2011 yılı merkezî yönetim bütçesinin
bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Bölümleri okutuyorum:
16.81 - DENİZCİLİK MÜSTEŞARLIĞI
1. Denizcilik Müsteşarlığı 2011 Yılı
Merkezî Yönetim Bütçesi
ÖDENEK CETVELİ
Kodu Açıklama (TL)
01 Genel Kamu Hizmetleri 7.198.000
BAŞKAN Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
02 Savunma Hizmetleri 385.000
BAŞKAN Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
04 Ekonomik İşler ve
Hizmetler 102.002.000
BAŞKAN Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir
07 Sağlık Hizmetleri 125.000
BAŞKAN Kabul
edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
TOPLAM 109.710.000
BAŞKAN Kabul
edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Denizcilik Müsteşarlığı
2011 yılı merkezî yönetim bütçesinin bölümleri kabul edilmiştir.
Denizcilik
Müsteşarlığı 2009 yılı merkezî yönetim kesin
hesabının bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
2. Denizcilik Müsteşarlığı 2009 Yılı
Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
BAŞKAN (A) cetvelinin
genel toplamını okutuyorum:
A - C E T V E L İ
(TL)
- Toplam
Ödenek : 69.944.510,11
- Bütçe
Gideri : 66.636.464,34
-
İptal Edilen Ödenek : 3.308.045,77
- Ertesi
Yıla Devreden Ödenek : 700.035,11
BAŞKAN (A) cetvelini
kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Denizcilik
Müsteşarlığı 2009 yılı merkezî yönetim kesin
hesabının bölümleri kabul edilmiştir.
Sivil Havacılık
Genel Müdürlüğü 2011 yılı merkezî yönetim bütçesinin bölümlerine
geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler...
Kabul edilmiştir.
Bölümleri okutuyorum:
40.49- SİVİL HAVACILIK GENEL MÜDÜRLÜĞÜ
1. Sivil Havacılık Genel Müdürlüğü 2011 Yılı
Merkezî Yönetim Bütçesi
ÖDENEK CETVELİ
Kodu Açıklama (TL)
01 Genel Kamu Hizmetleri 2.431.000
BAŞKAN Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
03 Kamu Düzeni ve Güvenlik Hizmetleri 400.000
BAŞKAN Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
04 Ekonomik İşler ve
Hizmetler 10.877.000
BAŞKAN Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
TOPLAM 13.708.000
BAŞKAN Kabul
edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Gelir cetvelini okutuyorum:
GELİR CETVELİ
Kodu Açıklama (TL)
03 Teşebbüs ve Mülkiyet Gelirleri 52.988.500
BAŞKAN Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
05 Diğer Gelirler 10.011.500
BAŞKAN Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
TOPLAM 63.000.000
BAŞKAN Kabul
edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Sivil Havacılık
Genel Müdürlüğü 2011 yılı merkezî yönetim bütçesinin bölümleri
kabul edilmiştir.
Sivil Havacılık
Genel Müdürlüğü 2009 yılı merkezî yönetim kesin
hesabının bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
2. Sivil Havacılık Genel Müdürlüğü 2009 Yılı
Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
BAŞKAN (A) cetvelinin
genel toplamını okutuyorum:
A - C E T V E L İ
(TL)
- Toplam
Ödenek : 12.549.000,00
- Bütçe
Gideri : 9.041.573,95
-
İptal Edilen Ödenek : 3.507.426,05
BAŞKAN (A) cetvelini
kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
(B) cetvelinin genel
toplamını okutuyorum:
B - C E T V E L İ
(TL)
- Bütçe
tahmini : 25.967.000,00
-
Yılı tahsilatı : 38.037.974,75
BAŞKAN (B) cetvelini kabul edenler... Etmeyenler...
Kabul edilmiştir
Sivil Havacılık
Genel Müdürlüğü 2009 yılı merkezî yönetim kesin
hesabının bölümleri kabul edilmiştir.
Millî Savunma
Bakanlığı 2011 yılı merkezî yönetim bütçesinin
bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Bölümleri okutuyorum:
09- MİLLÎ SAVUNMA BAKANLIĞI
1. Millî Savunma Bakanlığı 2011 Yılı Merkezî
Yönetim Bütçesi
ÖDENEK CETVELİ
Kodu Açıklama (TL)
01 Genel Kamu Hizmetleri 161.020.000
BAŞKAN Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
02 Savunma Hizmetleri 16.792.256.900
BAŞKAN Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
06 İskan ve Toplum Refahı
Hizmetleri 6.800.000
BAŞKAN Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
10 Sosyal Güvenlik ve Sosyal
Yardım Hizmetleri 15.910.000
BAŞKAN Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
TOPLAM 16.975.986.900
BAŞKAN Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Millî Savunma
Bakanlığı 2011 yılı merkezî yönetim bütçesinin
bölümleri kabul edilmiştir.
Millî Savunma
Bakanlığı 2009 yılı merkezî yönetim kesin
hesabının bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
2. Millî Savunma Bakanlığı 2009 Yılı Merkezî
Yönetim Kesin Hesabı
BAŞKAN (A) cetvelinin
genel toplamını okutuyorum:
A - C E T V E L İ
(TL)
- Toplam
Ödenek : 20.756.895.772,66
- Bütçe
Gideri : 14.683.304.049,42
- Ödenek
Üstü Gider : 76.741.757,76
-
İptal Edilen Ödenek : 6.129.166.308,47
- Ertesi
Yıla Devreden Ödenek : 6.056.564.872,72
BAŞKAN (A) cetvelini kabul
edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Millî Savunma
Bakanlığı 2009 yılı merkezî yönetim kesin
hesabının bölümleri kabul
edilmiştir.
Savunma Sanayi
Müsteşarlığı 2011 yılı merkezî yönetim bütçesinin
bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Bölümleri okutuyorum:
40.28- SAVUNMA SANAYİ MÜSTEŞARLIĞI
1. Savunma Sanayi Müsteşarlığı 2011 Yılı
Merkezî Yönetim Bütçesi
ÖDENEK CETVELİ
Kodu Açıklama (TL)
01 Genel Kamu Hizmetleri 7.364.800
BAŞKAN Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
02 Savunma Hizmetleri 24.285.600
BAŞKAN Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
03 Kamu Düzeni ve Güvenlik Hizmetleri 362.500
BAŞKAN Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
07 Sağlık Hizmetlerİ 1.100
BAŞKAN Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
TOPLAM 32.014.000
BAŞKAN Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Gelir cetvelini okutuyorum
GELİR CETVELİ
Kodu Açıklama (TL)
03 Teşebbüs ve Mülkiyet Gelirleri 65.000
BAŞKAN Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
04 Alınan Bağış ve
Yardımlar ile Özel Gelirler 5.000
BAŞKAN Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir
05 Diğer Gelirler 31.942.000
BAŞKAN Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
06 Sermaye Gelirleri 1.000
BAŞKAN Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
08 Alacaklardan Tahsilatı 1.000
BAŞKAN Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
TOPLAM 32.014.000
BAŞKAN Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Savunma Sanayi Müsteşarlığı
2011 yılı merkezî yönetim bütçesinin bölümleri kabul edilmiştir.
Savunma Sanayi
Müsteşarlığı 2009 yılı merkezî yönetim kesin
hesabının bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
2. Savunma Sanayi Müsteşarlığı 2009 Yılı
Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
BAŞKAN (A) cetvelinin
genel toplamını okutuyorum:
A - C E T V E L İ
(TL)
- Toplam
Ödenek : 33.531.883,00
- Bütçe
Gideri : 27.102.225,05
-
İptal Edilen Ödenek : 6.429.657,95
BAŞKAN (A) cetvelini
kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
(B) cetvelinin genel toplamını
okutuyorum:
B - C E T V E L İ
(TL)
- Bütçe
tahmini : 26.589.000,00
-
Yılı tahsilatı : 28.151.551,32
BAŞKAN (B) cetvelini
kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Savunma Sanayi
Müsteşarlığı 2009 yılı merkezî yönetim kesin
hesabının bölümleri kabul edilmiştir.
Böylece, Ulaştırma
Bakanlığı, Karayolları Genel Müdürlüğü, Bilgi
Teknolojileri ve İletişim Kurumu, Denizcilik
Müsteşarlığı, Sivil Havacılık Genel
Müdürlüğü, Millî Savunma Bakanlığı ve Savunma Sanayi
Müsteşarlığının 2011 yılı merkezî yönetim
bütçeleri ile 2009 yılı merkezî yönetim kesin hesapları kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri,
programa göre kuruluşların bütçe ve kesin hesaplarını
sırasıyla görüşmek için 17 Aralık 2010 Cuma günü,
alınan karar gereğince saat 10.00da toplanmak üzere, birleşimi
kapatıyorum.
Kapanma Saati: 22.46