DÖNEM: 23 CİLT: 78 YASAMA YILI: 5
TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET
MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
4üncü
Birleşim
7 Ekim 2010 Perşembe
(Bu Tutanak
Dergisinde yer alan ve kâtip üyeler tarafından okunmuş bulunan her
tür belge ile konuşmacılar tarafından ifade edilmiş ve
tırnak içinde belirtilmiş alıntı sözler aslına uygun
olarak yazılmıştır.)
İ Ç İ N D E K İ L E R
I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II. - GELEN KÂĞITLAR
III. - YOKLAMALAR
IV. - GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A)
MİLLETVEKİLLERİNİN GÜNDEM DIŞI KONUŞMALARI
1.- Malatya
Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlunun, organ nakli ve Malatya
Üniversitesine ilişkin gündem dışı konuşması
2.- Erzurum
Milletvekili Zeki Ertugayın, hayvancılık sektörünün
sorunları ve et ithalatına ilişkin gündem dışı
konuşması
3.- Malatya Milletvekili
Ömer Faruk Özün, Ankara Kültür Merkezinde düzenlenecek olan Malatya
Günlerine ilişkin gündem dışı konuşması
V.-
AÇIKLAMALAR
1.- Tokat
Milletvekili Reşat Doğrunun, organ bağışı ve
nakline ilişkin açıklaması
2.- İstanbul
Milletvekili Sacid Yıldızın, organ bağışı
ve nakline ilişkin açıklaması
3.- Mersin
Milletvekili Vahap Seçerin, hayvancılık sektörüne ilişkin
açıklaması
4.- Adıyaman
Milletvekili Şevket Kösenin, Adıyaman ve Malatyanın kültürüne
ilişkin açıklaması
5.- Muş
Milletvekili Sırrı Sakıkın, hayvancılık
sektörüne ilişkin açıklaması
6.- Tunceli
Milletvekili Kamer Gençin, KİT Komisyonunun Türkiye Büyük Millet
Meclisinin çalışma saatleri içinde çalışması için
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlık Divanının bir
kararı bulunup bulunmadığına ilişkin
açıklaması
7.- Antalya
Milletvekili Hüseyin Yıldızın, KİT Komisyonunun Türkiye
Büyük Millet Meclisinin çalışma saatleri içinde
çalışması için Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlık
Divanının bir kararı bulunup bulunmadığına
ilişkin açıklaması
VI.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Meclis Araştırması Önergeleri
1.- İstanbul
Milletvekili Sacid Yıldız ve 32 milletvekilinin, hemşirelik
mesleğinin sorunlarının araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/860)
2.-
Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan ve 19 milletvekilinin, güvenlik
güçlerince toplumsal gösterilerde kullanılan plastik mermi, gaz
bombası ve biber gazının yol açtığı
sorunların araştırılarak alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla bir Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/861)
3.- Mersin
Milletvekili Mehmet Şandır ve 22 milletvekilinin, erozyon ve
çölleşmenin nedenlerinin araştırılarak alınması
gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/862)
4.-
Kahramanmaraş Milletvekili Mehmet Akif Paksoy ve 22 milletve-kilinin,
ulusal ve uluslararası fonlardan finansman sağlanan projelerin
uygunluğunun araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/863)
VII.-
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYON-LARDAN GELEN
DİĞER İŞLER
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.- Türk Ticaret
Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/324) (S.
Sayısı: 96)
2.- Türk Borçlar
Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/499) (S.
Sayısı: 321)
3.- Devlet
Yardımlarının İzlenmesi ve Denetlenmesi Hakkında Kanun
Tasarısı ile Avrupa Birliği Uyum ve Plan ve Bütçe
Komisyonları Raporları (1/818) (S. Sayısı: 523)
4.- Adalet ve
Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri Yozgat Milletvekili Bekir
Bozdağ, Samsun Milletvekili Suat Kılıç, Kayseri Milletvekili
Mustafa Elitaş, Giresun Milletvekili Nurettin Canikli, İstanbul
Milletvekili Ayşe Nur Bahçekapılı ve 3 Milletvekilinin;
Sayıştay Kanunu Teklifi ve Avrupa Birliği Uyum ile Plan ve Bütçe
Komisyonları Raporları (2/594) (S. Sayısı: 510)
5.- Iraka
Komşu Devletler Hükümetleri ile Irak Cumhuriyeti Hükümeti Arasında
Terörizm, Sınırlardan Yasadışı Sızmalar ve
Örgütlü Suçlarla Mücadele Konularında Güvenlik İşbirliğine
İlişkin Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu
(1/347) (S. Sayısı: 73)
VIII.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- İstanbul
Milletvekili Ünal Kacırın, Tunceli Milletvekili Kamer Gençin,
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
2.- Tunceli
Milletvekili Kamer Gençin, İstanbul Milletvekili Ünal Kacırın,
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
IX.-
YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI
1.- Giresun
Milletvekili Murat Özkanın, otistik çocukların eğitim ve
öğrenimlerine ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Nimet
Çubukçunun cevabı (7/15176)
2.- Kütahya
Milletvekili Alim Işıkın, YÖKün bazı unvanları
teknik hizmetler sınıfına almasına ilişkin
Başbakandan sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Nimet Çubukçunun
cevabı (7/15330)
3.- İstanbul
Milletvekili Sebahat Tuncelin, işten çıkarılan bir kişiyle
ilgili bazı iddialara ilişkin sorusu ve Çalışma ve Sosyal
Güvenlik Bakanı Ömer Dinçerin cevabı (7/15344) (Ek cevap)
4.- Muğla
Milletvekili Fevzi Topuzun, Yatağandaki bir liseye isim verilmesine
ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Nimet Çubukçunun
cevabı (7/15379)
5.- Giresun
Milletvekili Murat Özkanın, Giresun Üniversitesinin bir arsa
alımına ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Nimet
Çubukçunun cevabı (7/15591)
6.- Adana
Milletvekili Hulusi Güvelin, kamu görevlileri hakkındaki ihbar ve
şikâyetlere ilişkin sorusu ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanı Ömer Dinçerin cevabı (7/15616)
7.- Trabzon
Milletvekili Kemalettin Göktaşın, TMSFye devredilen bankaların
borçlularına ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan
Yardımcısı Ali
Babacanın cevabı (7/15682)
8.- İstanbul
Milletvekili Çetin Soysalın, maden ocaklarında meydana gelen
kazalara ilişkin sorusu ve
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Ömer Dinçerin cevabı
(7/15713)
9.- Kocaeli
Milletvekili Cevdet Selvinin, ölümlü iş kazalarına ilişkin
sorusu ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Ömer Dinçerin
cevabı (7/15716)
10.- Bitlis
Milletvekili Mehmet Nezir Karabaşın, Bitlis Hizan ilçesi Ürünveren
Köyü Yapağı Mezrasındaki ilköğretim okulu sorununa
ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Nimet Çubukçunun
cevabı (7/15750)
11.- Batman
Milletvekili Bengi Yıldızın, ÖSYMnin sınav sistemine
ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Nimet Çubukçunun
cevabı (7/15754)
I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
TBMM Genel Kurulu
saat 14.06da açılarak üç oturum yaptı.
Birinci Oturum
Mersin
Milletvekili Vahap Seçer, hayvancılık sektöründe yaşanan
sorunlara,
Tokat
Milletvekili Reşat Doğru, Tokat ilinin sorunlarına,
İstanbul
Milletvekili Ahmet Tan, aile sağlığı konusuna,
İlişkin
gündem dışı birer konuşma yaptılar.
Adana
Milletvekili Hulusi Güvel,
Muş
Milletvekili M. Nuri Yaman,
Hayvancılık
sektörüne;
Trabzon
Milletvekili Cevdet Erdöl, doktorlara ve hastanelerde çalışanlara,
Malatya
Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu, kurban kesimine,
İlişkin
birer açıklamada bulundular.
Gaziantep
Milletvekili Hasan Özdemirin (6/2149) esas numaralı sözlü sorusunu geri
aldığına ilişkin önergesi okundu; sözlü sorunun geri verildiği
bildirildi.
Mersin
Milletvekili Mehmet Şandır ve 20 milletvekilinin, engelli
vatandaşların sorunlarının araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi (10/856),
CHP Grubu
adına Grup Başkanvekilleri Trabzon Milletvekili M. Akif Hamzaçebi ve
Yalova Milletvekili Muharrem İncenin, İstanbulda yaşanan sel
felaketinin araştırılarak alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi (10/857),
Giresun
Milletvekili Murat Özkan ve 21 milletvekilinin, okul çağındaki
çocukların sağlıksız beslenme alışkanlıklarının
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
(10/858),
Mersin
Milletvekili Ali Rıza Öztürk ve 27 milletvekilinin, 16 Mart 1978de
Beyazıt Meydanında meydana gelen olayın
araştırılması (10/859),
Amacıyla
birer Meclis araştırması açılmasına ilişkin
önergeleri Genel Kurulun bilgisine sunuldu; önergelerin gündemdeki yerlerini
alacağı ve ön görüşmelerinin, sırası geldiğinde
yapılacağı açıklandı.
Dışişleri
Komisyonunda açık bulunan 1 üyeliğe, Cumhuriyet Halk Partisi Grubunca
aday gösterilen Balıkesir Milletvekili Hüseyin Pazarcı,
Plan ve Bütçe
Komisyonunda açık bulunan 1 üyeliğe, Barış ve Demokrasi
Partisi Grubunca aday gösterilen Siirt Milletvekili Osman Özçelik,
Seçildiler.
Türkiye
Cumhuriyeti Anayasasının 146ncı ve geçici 18inci maddeleri
gereğince Sayıştay Genel Kurulunca gösterilen 3 aday içinden
Anayasa Mahkemesine seçilecek 1 üye için yapılan birinci tur gizli
oylamada üye tam sayısının üçte 2, ikinci tur gizli oylamada da
üye tam sayısının salt çoğunluğunun
bulunmadığı açıklandı.
Anayasa
Mahkemesine seçilecek 1 üye için yapılan birinci tur gizli oylamada oy
kullanan milletvekili sayısı 367 olmadığından ikinci
tur oylamaya geçilip geçilemeyeceğine ilişkin açılan usul
tartışması sonucunda Oturum Başkanı tutumunda bir
değişiklik olmadığını açıkladı.
Aydın
Milletvekili Ali Uzunırmak, oylama sonucuyla ilgili bir açıklamada
bulundu.
Birleşime
saat 16.57de ara verildi.
Meral
AKŞENER
Başkan
Vekili
Yusuf
COŞKUN Harun
TÜFEKCİ
Bingöl Konya
Kâtip Üye Kâtip
Üye
İkinci Oturum
Anayasa
Mahkemesine seçilecek 1 üye için yapılan ikinci tur gizli oylamada ikinci
ve üçüncü aday aynı sayıda oy aldığından en çok oy
alan ikinci aday belirlenemediği için ikinci tur oylamanın tekrar
yapılıp yapılamayacağı konusunda açılan usul
tartışması sonucunda Oturum Başkanı tutumunda bir
değişiklik olmadığını açıkladı.
Türkiye
Cumhuriyeti Anayasasının 146ncı ve Geçici 18inci maddeleri
gereğince Sayıştay Genel Kurulunca gösterilen 3 aday içinden
Anayasa Mahkemesine seçilecek 1 üye için yapılan ikinci tur gizli oylamada
ikinci ve üçüncü adaylar eşit sayıda oy aldıklarından
üçüncü tur gizli oylamaya katılacak ikinci aday belirlenemediği için
yeniden yapılan ikinci tur gizli oylama sonucunda da üye tam
sayısının salt çoğunluğu
bulunamadığından, en çok oy alan 2 aday arasında yapılan üçüncü tur gizli oylamada Hicabi
Dursunun seçildiği açıklandı.
Gündemin Kanun
Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler
kısmının:
1inci
sırasında bulunan ve İç Tüzükün 91inci maddesi kapsamında
değerlendirilerek temel kanun olarak bölümler hâlinde görüşülmesi
kabul edilen, Türk Ticaret Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu
Raporunun (1/324) (S. Sayısı: 96),
2nci
sırasında bulunan ve İç Tüzükün 91inci maddesi kapsamında
değerlendirilerek temel kanun olarak bölümler hâlinde görüşülmesi
kabul edilen, Türk Borçlar Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu
Raporunun (1/499) (S. Sayısı: 321),
3üncü
sırasında bulunan ve İç Tüzükün 91inci maddesi kapsamında
değerlendirilerek temel kanun olarak bölümler hâlinde görüşülmesi
kabul edilen, Devlet Yardımlarının İzlenmesi ve
Denetlenmesi Hakkında Kanun Tasarısı ile Avrupa Birliği
Uyum ve Plan ve Bütçe Komisyonları Raporlarının (1/818) (S.
Sayısı: 523),
Görüşmeleri
komisyon yetkilileri Genel Kurulda hazır bulunmadığından
ertelendi.
7 Ekim 2010
Perşembe günü, alınan karar gereğince saat 14.00te toplanmak
üzere, birleşime 19.40ta son verildi.
Nevzat
PAKDİL
Başkan
Vekili
Yusuf
COŞKUN Harun
TÜFEKCİ
Bingöl Konya
Kâtip Üye Kâtip
Üye
No.: 5
II.- GELEN KÂĞITLAR
7 Ekim 2010 Perşembe
Tezkere
1.- Türk Silahlı
Kuvvetlerinin, Irakın Kuzeyinden Ülkemize Yönelik Terör Tehdidinin ve
Saldırılarının Bertaraf Edilmesi Amacıyla,
Sınır Ötesi Harekat ve Müdahalede Bulunmak Üzere, Irakın PKK
Teröristlerinin Yuvalandıkları Kuzey Bölgesi ile Mücavir Alanlara
Gönderilmesi ve Görevlendirilmesi İçin Türkiye Büyük Millet Meclisinin
17.10.2007 Tarih ve 903 Sayılı Kararıyla Hükümete Verilen ve
8.10.2008 ve 6.10.2009 Tarihli 929 ve 948 Sayılı Kararları ile
Birer Yıl Uzatılan İzin Süresinin Anayasanın 92 nci
Maddesi Uyarınca 17.10.2010 Tarihinden İtibaren Bir Yıl Daha
Uzatılmasına Dair Başbakanlık Tezkeresi (3/1309)
(Başkanlığa geliş tarihi: 1.10.2010)
Yazılı Soru Önergesi
1.- Denizli Milletvekili Hasan
Erçelebinin, bazı polisler hakkındaki iddialara ilişkin Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanından yazılı soru önergesi
(7/16324) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/09/2010)
Meclis Araştırması Önergeleri
1.- İstanbul
Milletvekili Sacid Yıldız ve 32 Milletvekilinin, hemşirelik
mesleğinin sorunlarının araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/860)
(Başkanlığa geliş tarihi: 11.06.2010)
2.- Şırnak
Milletvekili Hasip Kaplan ve 19 Milletvekilinin, güvenlik güçlerince toplumsal
gösterilerde kullanılan plastik mermi, gaz bombası ve biber
gazının yol açtığı sorunların
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla bir Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/861) (Başkanlığa geliş tarihi:
15.06.2010)
3.- Mersin Milletvekili
Mehmet Şandır ve 22 Milletvekilinin, erozyon ve çölleşmenin
nedenlerinin araştırılarak alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla bir Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/862) (Başkanlığa
geliş tarihi: 15.06.2010)
4.- Kahramanmaraş
Milletvekili Mehmet Akif Paksoy ve 22 Milletvekilinin, ulusal ve
uluslararası fonlardan finansman sağlanan projelerin
uygunluğunun araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/863) (Başkanlığa
geliş tarihi: 16.06.2010)
Geri Alınan Sözlü Soru Önergesi
1.- Kütahya Milletvekili Alim
Işık, insani yardım taşıyan gemi konvoyuna
yapılan saldırıya ilişkin Başbakandan sözlü soru
önergesini 07/10/2010 tarihinde geri almıştır (6/2170)
7 Ekim 2010 Perşembe
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 14.03
BAŞKAN: Başkan Vekili Meral
AKŞENER
KÂTİP ÜYELER: Harun TÜFEKCİ (Konya),
Yusuf COŞKUN (Bingöl)
BAŞKAN
Türkiye Büyük Millet Meclisinin 4üncü Birleşimini açıyorum.
III.-YOKLAMA
BAŞKAN
Elektronik cihazla yoklama yapacağız.
Yoklama
için üç dakika süre vereceğim.
Sayın
milletvekillerinin oy düğmelerine basarak salonda bulunduklarını
bildirmelerini, bu süre içerisinde elektronik sisteme giremeyen
milletvekillerinin, salonda hazır bulunan teknik personelden yardım
istemelerini, buna rağmen sisteme giremeyen üyelerin ise yoklama
pusulalarını, görevli personel aracılığıyla, üç
dakikalık süre içerisinde Başkanlığa ulaştırmalarını
rica ediyorum.
Yoklama
işlemini başlatıyorum.
(Elektronik
cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN
- Toplantı yeter sayısı
yoktur.
Birleşime
on dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 14.07
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 14.21
BAŞKAN: Başkan Vekili Meral
AKŞENER
KÂTİP ÜYELER: Harun TÜFEKCİ (Konya),
Yusuf COŞKUN (Bingöl)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri,
Türkiye Büyük Millet Meclisinin 4üncü Birleşiminin İkinci Oturumunu
açıyorum.
III.-YOKLAMA
BAŞKAN
Yapılan ilk yoklamada toplantı yeter sayısı
bulunamamıştı.
Şimdi
elektronik cihazla yeniden yoklama yapacağız.
Yoklama
için üç dakika süre vereceğim.
Yoklama
işlemini başlatıyorum.
(Elektronik
cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN
Toplantı yeter sayısı vardır, görüşmelere
başlıyoruz.
Gündeme
geçmeden önce üç sayın milletvekiline gündem dışı söz
vereceğim.
Gündem
dışı ilk söz, organ nakli ve Malatya İnönü Üniversitesi
hakkında söz isteyen Malatya Milletvekili Sayın Ferit Mevlüt
Aslanoğluna aittir.
Buyurun
Sayın Aslanoğlu. (CHP sıralarından alkışlar)
Sayın
milletvekilleri, Sayın Hatip sözlerine başlamadan evvel
Gerçekten
Genel Kurulda çok büyük bir uğultu var, o konuda sükûneti temin
edebilirsek çok iyi olacak.
Buyurun
Sayın Aslanoğlu.
IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin
Gündem Dışı Konuşmaları
1.- Malatya Milletvekili Ferit Mevlüt
Aslanoğlunun, organ nakli ve Malatya Üniversitesine ilişkin gündem
dışı konuşması
FERİT
MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) Sayın Başkan, çok değerli
milletvekilleri; hepinize saygılar sunuyorum.
Değerli
milletvekilleri, Türkiyede organ nakli konusunda önemli merkezler
oluşmuştur. Bu merkezlerde dünyadaki organ nakilleriyle boy
ölçüşecek ve en az onların kalitesi kadar kaliteli organ nakli
yapılmaktadır. Dünyada tıp adına organ nakli konusunda
Türkiyedeki merkezler özellikle böbrek ve karaciğer nakli konusunda çok
önemli mesafeler katetmişlerdir. Bu nedenle, emeği geçen herkese
teşekkür ediyorum.
Değerli
milletvekilleri -özellikle karaciğer naklinde- ülkemizde yılda 600
civarında karaciğer nakli yapılmaktadır. Bunların bir
kısmı canlıdan canlıya, bir kısmı ise kadavradan
yapılmaktadır. Tabii, en önemli sorun burada, Türkiyede kadavradan
yapılan nakillerde kadavra temin etmek çok zordur. Bu, Avrupada milyonda
20 kişidir, İspanyada milyonda 33 kişiye kadavradan nakil
yapılmaktadır, Amerikada milyonda 28 kişi ama Türkiyede
kadavradan yapılan nakiller milyonda 3 kişidir. Yani en büyük sorun,
kadavra bulmakta, kadavradan alınan karaciğer bulmaktadır.
Böbrekte de aynı şey, yine Türkiyede milyonda 3 kadavranın
böbreği alınabiliyor. Fakat karaciğer naklinde canlıdan
canlıya konusunda özellikle Malatya İnönü Üniversitesi çok büyük
başarı elde etmiştir. Türkiyede yapılan yaklaşık
600 karaciğer naklinin 150 tanesi Malatya İnönü Üniversitesi Turgut
Özal Tıp Merkezinde
yapılmaktadır ve Türkiyede önemli bir merkez olmuştur,
bir marka olmuştur. Artık, bu merkezimiz, dünyanın her
tarafında canlıdan canlıya yapılan karaciğer nakli
konusunda çok üstün başarılar elde etmiştir. Bu nedenle, oradaki hekim arkadaşlarımı
yürekten kutluyorum, oradaki emeği geçen herkese teşekkür ediyorum.
Değerli
milletvekilleri, karaciğer nakli dünyada Amerikada yaklaşık 250
bin dolar civarında yapılmasına rağmen, Türkiyede bu
nakiller yaklaşık 50 bin dolar civarındadır. Özellikle
Malatya İnönü Üniversitesinde 50 bin dolar civarında bir maliyetle
yapılmaktadır. O nedenle, Sağlık
Bakanlığının, Avrupada ve özellikle bölgemizde, tüm bu
bölgede önemli bir merkez olan, karaciğer nakli konusunda önemli bir
merkez olan tüm merkezlerimizi dünyaya tanıtması gerekiyor çünkü
tıbben onların seviyesinden daha üstün bir seviyede ameliyat yapılmaktadır.
Bu açıdan, bu merkezlerimize Hükûmetimizin destek olması lazım.
Özellikle kadavradan yapılan nakiller konusunda farklı teşvikler
getirmek lazım. Çünkü, milyonda 3 kişinin kadavrasından
karaciğer veya böbrek alınabiliyor.
Yine,
böbrekte Antalya hakikaten -oradaki arkadaşlarıma da teşekkür
ediyorum- çok önemli yollar kat etmiştir. Yine, Türkiyede şu anda
çok sayıda, yaklaşık 60 bin kişi böbrek nakli beklemektedir
arkadaşlar, 60 bin kişi! Her yıl da yaklaşık 11-12 bin
kişi böbrek nakline yönelik hasta olmaktadır yani her yıl ilave
12 bin kişi gelmektedir. Bu gidişle, bu kadavra konusunda bu
oranlarla, 2015 yılında yaklaşık 100 bin böbrek
hastası böbrek nakli bekleyecektir.
Değerli
milletvekilleri, tabii bu hastalar hepimizin hastası. Bir hastanın
sağlığına kavuşması hepimizi mutlu eder. Bir
kişi hasta iken ailesi de hastadır. Yani özellikle böbrek konusunda,
her gün diyalize giden insanların ailesinin ve kendisinin psikolojik
durumunu ben takdirlerinize sunuyorum. Bu nedenle, bir böbrek, bir diyaliz
hastasının yılda devlete ve aileye maliyeti yaklaşık
25 bin dolar civarında. Diyaliz merkezlerine giden bir böbrek
hastasının yani eğer sigortalı ise yılda devlete
maliyeti veya aileye maliyeti 25 bin dolar civarında. Bu nedenle tek çözüm
böbrek nakli. Bu konuda çok önemli bir merkez olan Antalyadaki tüm hekim
arkadaşlarımı kutluyorum. Yani Türkiyede daha farklı
merkezler var ama bu konuda özellikle Sağlık
Bakanlığının gerek karaciğer nakli konusunda gerek
böbrek nakli konusunda çok önemli, farklı bir teşvik sistemi
getirmesi lazım.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Bir dakika ek süre veriyorum, tamamlayınız lütfen.
FERİT
MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) Özellikle kadavradan alınması
gereken böbrek ve karaciğer konusunda mutlaka farklı bir yola
gitmeliyiz. Çünkü bu oran İspanyada milyonda 33 kişi. Ama Türkiye bu
konuda çok başarılı, her iki konuda gerek böbrek nakli konusunda
gerek karaciğer nakli konusunda.
Ben iddia
ediyorum, söylüyorum, hekim arkadaşlarım söylüyor, Avrupada ve bu
bölgenin tümünde çok önemli bir merkezdir Türkiye. Özellikle Sağlık
Bakanlığının bu marka olan şehirlerimize, marka olan
merkezlerimize dünyadan ve diğer bölgelerden gelecek hastaları
teşvik etmesi gerekiyor. Şu anda Malatya İnönü Üniversitesinde
-yaklaşık 40-50 hekim- Pakistandan, Bosnadan, diğer ülkelerden
gelen ve karaciğer nakli konusunda eğitim alan hekimler var. Biz bu
cazibe merkezlerimizi korumak, kollamak zorundayız. Önemli bir marka
olmuş bu her iki konuyu da dünya sağlık turizmine sunmak zorundayız.
Teşekkür
ederim arkadaşlar, sağ olun. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Aslanoğlu.
Gündem
dışı ikinci söz, hayvancılık sektörünün sorunları
ve et ithalatı hakkında söz isteyen Erzurum Milletvekili Sayın
Zeki Ertugaya aittir.
Buyurun
Sayın Ertugay. (MHP sıralarından alkışlar)
2.- Erzurum Milletvekili Zeki Ertugayın,
hayvancılık sektörünün sorunları ve et ithalatına
ilişkin gündem dışı konuşması
ZEKİ
ERTUGAY (Erzurum) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, Hükûmetin uyguladığı yanlış ve
tutarsız tarım politikaları sonucu hayvancılıkta ve
kırmızı et sektöründe ülkemizde bugün son yılların en
büyük problemi, daha doğrusu en büyük krizi yaşanmaktadır.
Değerli
milletvekilleri, durumu kısaca özetleyecek olursak: Yanlış ve
yetersiz destekleme politikaları, yüksek girdi, özellikle yüksek yem
fiyatları, buna karşılık seyreden düşük süt
fiyatları sonucu üretimde bulunan on binlerce damızlık ve süt
hayvanı kesime gitti, hayvan sayısı düştü, son bir
yılda et fiyatları neredeyse enflasyonun 6 katı oranında
-yüzde 100lerin üzerinde- arttı. Geçen yıl 15 lira civarında
olan et fiyatı 32 liralara çıktı. Bu fiyat, sadece
Avrupanın değil, zengin fakir birçok ülkenin de en yüksek
rakamıdır.
Gelinen
nokta o kadar vahimdir ki çayır, mera potansiyeli ve hayvan
varlığı bakımından dünyanın sayılı
ülkelerinden biri olan ve bölgesinde mutlak söz sahibi olan bu ülke, son on
beş yıldır 1 gram et ithal etmeyen bu ülke et ithal eder duruma
gelmiştir.
Hükûmete
ve Sayın Bakana sesleniyorum: Bu konuda hiçbir ikazımızı
dikkate almadınız. Önce Türkiye
hayvancılığının ölüm fermanı olan kasaplık
canlı hayvan ithal ettiniz, yetmedi, karkas et ithal ettiniz. Türkiyeyi
dönüşü olmayan bir yola soktunuz. Şimdi yaklaşan Kurban
Bayramı için kurbanlık ithal ediyorsunuz. Yani bu ülke, sayenizde,
cumhuriyet tarihi boyunca ilk defa, mübarek Kurban Bayramında Avrupadan
ithal koyun kesecektir.
Bakın,
bu ülkeyi nereden nereye getirdiniz: Yakın zamana kadar
hacılarımızın Suudi Arabistanda kestiği hayvanlar bu
ülkeden gidiyordu, şimdi bu ülkeye kurbanlık hayvan geliyor. Durum bu
kadar acıdır, bu kadar vahimdir. Bunun anlamı, AKPnin
uyguladığı tarım politikalarının ve
hayvancılık politikasının iflasıdır.
Bu yüce
Mecliste yaptığımız bütün konuşmalarda ve basın
toplantılarında -gün ve saat veririz bu toplantılar için-
ısrarla dedik ki: Hayvancılık alarm veriyor, hayvan
sayısı düşüyor, damızlık hayvanlar, süt
hayvanları kesime gidiyor, süt ve et üretimi süratle azalıyor, yüksek
yem fiyatları üreticiyi zorluyor, derhâl tedbir alın ve ithalat
yapmayın. Bunları hiç dikkate almadığınız gibi,
bilakis, bu yüce Mecliste, milletin gözüne baka baka, Hayvancılıkta
durum gayet iyi, verim ve üretimde problem yok, gayet yüksek, artış
var. diyerek bugünleri hazırladınız.
Bu
ithalatın 31 Aralık 2010a kadar devam edeceği biliniyor.
Görünen o ki burada da durmayacak.
Bundan sonra Türkiye sürekli et ithal eder durumda olacak ve maalesef
dışarıya sürekli bağımlı kalacaktır. Zira,
et ithalatçı yabancı firmalar şimdiden Ankarada, Türkiye'nin
birçok yerinde kalıcı irtibat ofislerini açmışlardır.
Aslında size bu kürsüden Et ithalatı pirinç ithalatına benzemez,
ciddi tedbirler alın, bu ithalata izin vermeyin, bir defa başladınız
mı önünü alamazsınız. derken bu endişeleri
taşıyorduk.
Değerli
milletvekilleri, gelinen nokta milyonlarca tüketiciyi mağdur etti. Türk
halkı bir ramazan boyunca et kuyruklarında çile çekti. İthalata
rağmen et fiyatları bırakın düşmeyi yükselişe
geçti. Bırakın dar gelirlinin, orta gelirlinin bile
alamayacağı noktalara çıktı. Zaten kişi
başına et tüketimi düşük olan Türk halkı, bu Hükûmet
sayesinde, sayenizde etin tadını unuttu.
Sayın
milletvekilleri, et fiyatları yükseldi de para üreticinin, besicinin
cebine mi gitti? Hayır, o da perişan oldu, silindi gitti çünkü et
ithalatı gündeme geldiği andan itibaren üretici elindeki avucundaki
hayvanını çıkardı, bırakın bunu hayvan
bakıcısı çobanı bile işsiz kaldı.
Sayın
Bakana defalarca ifade ettim, sayın milletvekilleri, ben bu çekilen
sıkıntıları çok iyi bilen biriyim. Ekonomisi büyük ölçüde
hayvancılığa dayalı bir ilin, Erzurumun milletvekiliyim.
Çayır, mera ve büyükbaş hayvan varlığı bakımından
son zamanlara kadar Türkiye'nin bir numaralı ili olan Erzurumda kasaplar
sayenizde kesecek hayvan bulamıyor. Eğer Erzurumda kasaplar kesecek
hayvan bulamıyorsa ve batıdan gelecek ete umut
bağlamışsa varın gerisini siz hesap edin. Şu anda para
etse bile üreticinin elinde hayvan yok. Ben yeni, bu illerden
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Bir dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.
ZEKİ
ERTUGAY (Devamla) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Erzurum,
Kars, Ardahandan geliyorum. Bu feryatları lütfen Bakanınız ve
Hükûmet yetkilileri, sayın milletvekilleri, siz de gidin yerinde görün.
Bugün bu
ülke hayvancılığının çok önemli bir başka
problemi var. Bu ülke çok ciddi bir şap tehdidi altındadır.
Avrupanın ve Orta Doğunun en büyük şap enstitüsüne sahip ve
şap aşısı ihraç eden bu ülkede şap tehdidi var.
Şaptan dolayı son üç ayda yirmi dört ilimizde -bunların
içerisinde seçim çevrem Erzurum ve dokuz ilçesi de var- hayvan pazarları
kapatıldı ve siz, şaptan dolayı kurbanlık
ithalatını sadece Trakyayla sınırlı
kıldınız. Esas bunlara tedbir getirin. Bu ölçüde hastalık
tehdidi olan bir ülkede hayvancılık kalır mı?
Sayın
Bakana son bir sözüm var: Yaşanan krizi bu ülkenin besicisine, üreticisine
yüklemekten lütfen vazgeçin. Bu ülkenin üreticisi spekülasyon yapmaz, yapamaz.
Bu, eşyanın tabiatına aykırıdır çünkü besi
hayvanının süresi dolunca bir dakika dahi beklemez. Siz spekülasyonu,
haksız kazancı başka yerlerde arayın.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ZEKİ
ERTUGAY (Devamla) Sayın Başkanım, selamlamak için on beş
saniye rica ediyorum.
BAŞKAN
Buyurun.
ZEKİ
ERTUGAY (Devamla) Hükûmete tavsiyemiz şudur: Bu yanlış
uygulamaları derhâl durdurun, yazboz tahtasına çevirdiğiniz
uygulamalardan vazgeçin, süt ve et üreticisine gerçekten işe yarar destek
verin.
Sayın
Bakanın bu salonda olmasını ve bunlara gerçekten daha önce
verdiği cevaplar gibi değil ama bu Meclisi ikna edici cevaplar
vermesini çok arzu ederdim çünkü her çıkışımda Kriz
tellallığı yapıyorsunuz, bunları nereden çıkarıyorsunuz,
bu ülke hayvancılığı gayet iyi, verim de yükseliyor,
problem yok. diye savunmalar yaptı. Eğer gelinen nokta bu ise bunu
çok ikna edici bir şekilde açıklamak zorundadır.
Sayın
Başkan ve sayın yüce Meclisin değerli üyeleri;
sabrınız için teşekkür ediyor, hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Ertugay.
MUHARREM
İNCE (Yalova) Sayın Başkanım, Sayın Bakan cevap
versin. Hükûmet adına belki Sayın Bakan cevap verir.
BAŞKAN
Ben de bekliyorum
MUHARREM
İNCE (Yalova) Sayın Bakan, cevap vermeyecek misiniz Hükûmet
adına?
BAŞKAN
- Gündem dışı üçüncü söz Ankara Atatürk Kültür Merkezinde
düzenlenecek olan Malatya günleriyle ilgili söz isteyen Malatya Milletvekili
Sayın Ömer Faruk Öze aittir.
Buyurun
Sayın Öz. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
3.- Malatya Milletvekili Ömer Faruk Özün,
Ankara Kültür Merkezinde düzenlenecek olan Malatya Günlerine ilişkin
gündem dışı konuşması
ÖMER
FARUK ÖZ (Malatya) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 7-10
Ekim tarihleri arasında Malatya Atatürk Kültür Merkezinde düzenlenmiş
bulunan Malatya Günleriyle ilgili gündem dışı söz
almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Bir
noktada, Malatya, medeniyetlerin buluştuğu bir noktadır. Malatya,
geçmişte var olan özelliklerini bugün de aynen devam ettirmektedir.
Malatya, onlarca medeniyetin hüküm sürdüğü tarih ve kültür şehridir.
Malatya tarih boyunca çeşitli kültür ve medeniyetlere de ev sahipliği
yapmıştır.
Arapgir
ilçemizdeki Osmanlı ve Selçuklu mimarileri; Darende ilçemizdeki, yine,
aynı şekilde Osmanlı-Selçuklu mimarisi, birçok cami, medrese,
külliye, hamamlar; aynı şekilde, yine, Abdurrahman Erzincani Camisi,
Seyit Abdurrahman Gazi Camisi, Maşattepe Tümülüsü ve
Dulkadıroğullarına ait birçok tarihî eserimiz
bulunmaktadır.
Destanla
günümüze kadar gelen ilçemiz, ismiyle yaşatılan Battal Gazi ve
Battalgazi ilçemizdeki Anadolunun ilk camilerinden biri olan Ulucami, Malatya
Kalesi, IV. Murat dönemi vezirlerinden Silâhtar Mustafa Paşa tarafından
yaptırılan kervansarayımız hâlâ eski
canlılığını korumaktadır.
Yine,
aynı şekilde, Malatyanın birçok ilçesinde tarihî eserlerin,
Selçukluların izini görmek de mümkündür. Aynı şekilde,
Selçuklulardan, Osmanlılardan öteye giderek Eski Tunç, Asur, Hitit, Roma,
Bizans devirlerine ait de birçok tarihî kalıntı bulunmaktadır.
Malatya
aynı zamanda bir tarım şehridir. Malatya, dünya kuru
kayısı tüketiminin yaklaşık yüzde 80ini
karşılayan bir şehirdir. Bu özelliği ile de
Malatyamız millî ürünü olarak kayısıyı
tanımlamaktadır.
Yine
aynı şekilde, Malatyanın kültür, sanat, folklor konusunda çok
çeşitli kültürel zenginlikleri vardır. Aşağıdan gelir
omuz omuza, Malatya, Malatya, Yüksek ayvanlarda bülbüller öter,Bahçenize
bir taş attım vişneye, Çiçekten harman olmaz, Mevlam birçok
dert vermiş gibi ruhu okşayan Malatya türküleri ülkemizin her ilinde
zevkle şevkle dinlenmektedir.
Yine
aynı şekilde, şu anda da Malatyamızın Sultansuyu,
Sürgü Çayı vadileri, bir taraftan Akdenize uzanan Tohma Vadisi, İç Anadoluya
bağlayan Fırat Vadisi ve Doğu Anadoluya açılan birçok
vadilerimiz mevcuttur.
Malatyada
Atatürk Kültür Merkezinde düzenlenmiş olan Malatya Günleri çerçevesinde
Malatyanın kültür ve turizm potansiyelini ulusal ve uluslararası
düzeyde tanıtarak, Malatyanın zengin, sağlıklı,
mutfak kültürü ve damak tadını başkentte ülkemize duyurarak,
Malatyayla beraber aynı zamanda tanıtım ile ülke ekonomisine de
katkıda bulunmuş olacağız.
Malatya,
cumhuriyet tarihi boyunca Türkiyenin kalkınma çabalarına paralel bir
gelişme göstermiştir. Yetiştirmiş olduğu her
düşünceye sahip insanlar, bu ülkeye millî şuur anlamında çok
değerler katmışlardır.
Bakın,
Evliya Çelebi Malatyayı nasıl tarif etmiştir: Suyu ve
havası gayet latiftir. Denizde ve karada dolaşan seyyahların
beyanına göre havası Tebrizin iç çekici havasına benzemektedir,
belki daha da üstündür. Havasının güzelliğinden halkı dinç,
güçlü, kuvvetli ve rahatına düşkün, güzel tenli ve güzel
yüzlüdürler.
Dünyanın
en eski şehir devleti olarak kabul edilen bir kentin, dünya
kayısı başkenti Malatyanın 7-10 Ekim tarihleri
arasında Ankarada gerçekleştirilecek olan Malatya Günlerine
başta tüm milletvekillerimizi ve tüm başkentlileri ve ekranları
başında bizleri izleyen tüm hemşehrilerimizi, tüm
vatandaşlarımızı beklemekteyiz.
Malatya
kayısısı deyince sadece bir kuru yemiş olarak
adlandırılmamalıdır. Malatya kayısının kalp
yetmezliğinden böbrek hastalıkları, cilt bozuklukları ve
şeker hastalığına kadar iyi gelen birçok şifahi
özellikleri mevcuttur.
MUHARREM İNCE
(Yalova) Hiç görmedik!
ÖMER
FARUK ÖZ (Devamla) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Ankaralı hemşehrilerimi Malatyanın bu güzelliklerini görmek
üzere, bugünden itibaren başlayarak pazar gününe kadar devam edecek olan
şenliklerimize geldiklerinde hem damak tatlarına hem de güzel Arguvan
türkülerimize...
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Bir dakika ek süre veriyorum, tamamlayınız lütfen.
ÖMER
FARUK ÖZ (Devamla) - ...kulak vereceğimizi belirtmiş oluyorum.
Ben,
burada, bu güzel organizasyonu yapan başta Malatya Valimize, Malatya
milletvekillerimize, Malatya Belediyemize, Sanayi ve Ticaret Odamıza,
Ticaret Borsamıza ve emeği geçen herkese teşekkür ediyorum.
Bugün açılışına gelerek bizleri onurlandıran
Başbakan Yardımcımız Sayın Bülent Arınça da
teşekkür ediyorum.
Sizleri
Atatürk Kültür Merkezinde, Malatya Günlerinde ağırlamaktan mutluluk
duyduğumuzu belirtir, hepinizi saygıyla selamlarım. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Öz.
60ıncı
maddeye göre pek kısa söz talepleri vardır.
Sayın
Doğru, bir dakika süre veriyorum.
Buyurun.
V.- AÇIKLAMALAR
1.- Tokat Milletvekili Reşat
Doğrunun, organ bağışı ve nakline ilişkin
açıklaması
REŞAT
DOĞRU (Tokat) Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Ülkemizde
böbrek nakli başta olmak üzere, on binlerce insan organ
bağışı ve nakli için sıra beklemektedir ancak organ
nakli çok kısıtlı yapılmaktadır.
Organ
nakli denince unutulmaması ve hakkı verilmesi gereken insan,
ülkemizde ilk böbrek naklini yapan, yüzlerce hastayı sağlığına
kavuşturan, haksız ve hukuksuz şekilde tutuklanan, Başkent
Üniversitesi Rektörü Profesör Doktor Mehmet Haberalı anmadan geçmemek
lazımdır çünkü organ nakline, özellikle böbrek hastalıklarıyla
ilgili nakillerde çok büyük emeği geçmiştir.
Ülkemizde
organ ve doku nakli bölge koordinasyon merkezleri sayısı mutlaka
artırılmalı, kuruluşlar ve hastaneler desteklenmelidir.
Teşvik edilirse ve özendirilirse tahmin ediyorum ki önümüzdeki dönemlerde
de organ nakline daha fazla değer verilir ve daha fazla hasta bundan
faydalanmış olur diyor, teşekkürlerimi sunuyorum.
BAŞKAN
Sayın Yıldız...
2.- İstanbul Milletvekili Sacid
Yıldızın, organ bağışı ve nakline
ilişkin açıklaması
SACİD
YILDIZ (İstanbul) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Ben de bu
konuya değineceğim. Organ naklinin kadavradan olması çok önemli.
Avrupada yüzde 80 kadavradan oluyor, bizde dörtte 1i kadavradan oluyor. Daha
bugün haber kanallarına yansıyan bir dramı hepiniz
görmüşsünüzdür, Bir annenin zor seçimi diye. İki çocuğu böbrek
hastası, böbreğini büyük kızına verebiliyor. Oysaki
kadavradan nakil olsa bu olmaz.
Diğer
bir konu da bu organ naklinde çığır açan Mehmet Haberal bir
buçuk yıldır hapiste, tutuklu ve diğer... Malatyayı da
örnek gösterdi arkadaşımız Mevlüt Aslanoğlu, orada da organ
naklini, karaciğer, böbrek naklini başlatan Fatih Hilmioğlu ne
yazık ki hasta ve tutuklu. Yani biz bunları Türkiyeye
kazandıran, organ naklini başlatan insanlara bu şekilde mi vefa
borcumuzu ödeyeceğiz? Daha dün arkadaşımız, yanımda,
sağımda oturan Malik arkadaşımız her ikisini de
ziyaret etti ve çok zor koşullarda olduğunu, ciddi hasta
olduklarını söyledi ve Mehmet Haberalı da buradan kutluyorum
Mecliste, Amerikan Cerrahlar Birliğinin Seçkin Cerrah ödülünü aldı.
Biz bu insanlarımızı hapiste çürütüyoruz.
Saygılarımla.
BAŞKAN
Sayın Seçer
3.- Mersin Milletvekili Vahap Seçerin,
hayvancılık sektörüne ilişkin açıklaması
VAHAP
SEÇER (Mersin) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın
milletvekilleri, iki gündür burada hayvancılık sektörüyle ilgili
sorunları görüşüyoruz. Toplumun büyük bir kesimini ilgilendiren,
toplumun temel besin maddelerinden biri olan etteki fiyat
artışlarını konuşuyoruz ama Sayın Bakanı
yani bizim siyasi muhatabımızı Türkiye Büyük Millet Meclisinde
göremiyoruz. Ortada bir sorun varsa bunun müsebbibi Tarım
Bakanıdır ve bu konuda Türkiye Büyük Millet Meclisine bilgi vermek
zorundadır. Ben Sayın Bakanı istifaya davet ediyorum. Türkiye Büyük Millet Meclisini bundan sonra yaşanacak
sorunlarda muhatap alan, bilgi verecek bir bakanın Sayın Başbakan
tarafından atanmasını istiyorum.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Sayın Köse
4.- Adıyaman Milletvekili Şevket
Kösenin, Adıyaman ve Malatyanın kültürüne ilişkin
açıklaması
ŞEVKET
KÖSE (Adıyaman) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Biraz
önceki milletvekili arkadaşımıza Malatyayla ilgili
yaptığı konuşmadan dolayı kendisine çok teşekkür
ediyorum. Adıyaman ilimiz 1954 yılına kadar Malatya iline
bağlıydı. Dolayısıyla ben de her yönüyle kendimi bir
Malatyalı olarak hissediyorum.
Malatyanın
tabii ki siyasi, kültürel ve ekonomik yönden çok yeri vardır
Türkiyede. Ekonomik yönden tabii
kayısı, elma ve siyah üzümüyle çok ünlüdür. Siyasi ünlüler: Rahmetlik
2nci Cumhurbaşkanımız İsmet İnönü ve Sayın
Turgut Özal da çok ünlüdür. Bu anlamda tarihî, ekonomik ve siyasi yönleriyle
Adıyaman Malatyadan kopuk değildir. Ben bu duygularımı
ifade etmek istedim, bir.
Ayrıca,
Malatyanın kültürel yönünde Arguvan türkülerinden bahsetmek istiyorum.
Türkü deyince Türkiyede Malatya ve Arguvan akla gelmektedir.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Sayın Sakık
5.- Muş Milletvekili Sırrı
Sakıkın, hayvancılık sektörüne ilişkin
açıklaması
SIRRI
SAKIK (Muş) Sayın Başkan, ben de teşekkür ediyorum.
Konu
hayvancılık olunca, aslında hayvancılığın bu
noktaya nasıl geldiğini hepimiz çok iyi biliyoruz.
Hayvancılığın ana yurdu Kürt coğrafyasıydı,
yani uzun yıllardır orada devam eden yayla yasağından,
kavgadan, şiddetten, yakılıp yıkılan 3.500 köyün
ülkeye nasıl yansıdığının bir
fotoğrafıdır aslında, ama ne yazık ki hiç kimse bu
gerçekleri görmeden, yani afaki şeyler söyleyerek
hayvancılığın nasıl öldüğünü söylüyorlar.
Ben
hayvancılık konusunda bir miktar uzman olduğumu söyleyebilirim.
Orta Doğu ülkeleri, Katardan Abu Dhabiye kadar her yıl on binlerce
hayvan ihraç ettiğimiz alanlardır. Bu hayvanların büyük bir
bölümü Kürt coğrafyasında yetişiyordu, ama devletin
uyguladığı bu şiddet politikalarından dolayı
hayvancılık bu noktadadır. Asıl çözülmesi gereken
sorunlarımızdır, iç barışımızdır, yani
iç barışımız sağlanmadığı müddetçe
hayatımızın her alanına bunun
yansıyacağını biliyoruz.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Gündeme geçiyoruz.
Başkanlığın
Genel Kurula sunuşları vardır.
Meclis
araştırması açılmasına ilişkin dört önerge
vardır, ayrı ayrı okutuyorum:
VI.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA
SUNUŞLARI
A) Meclis
Araştırması Önergeleri
1.- İstanbul Milletvekili Sacid
Yıldız ve 32 milletvekilinin, hemşirelik mesleğinin
sorunlarının araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/860)
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Hemşirelik
mesleği, doğası itibariyle gece çalışmasını,
ağır ve tehlikeli iş nitelemesini, çoğunlukta kadın
işgücü istihdamını barındıran bir meslektir. Ancak
ülkemizde toplum sağlığını doğrudan
etkilediği bilinen bu özgün mesleğin mensupları, mesleğin
içerdiği bu önemli hassasiyetlere rağmen çalışma
koşulları, ekonomik ve sosyal hakları açısından
diğer mesleklerin mensuplarından farklı bir düzenlemeye tabi
tutulmamışlardır.
Sağlıkta
dönüşüm adıyla Hükümet tarafından yürütülen politikalar genel
olarak sağlık çalışanlarını olumsuz
etkilemiştir. Performansa dayalı döner sermaye uygulaması ile
gereksiz tetkik ve girişimlere bağlı olarak maliyet
artışı olmuş, ekip çalışması
zayıflayarak yerini rekabete bırakmış, koruyucu
sağlık hizmetlerine daha az önem verilir olmuştur. Hastanelerde
sağlık çalışanları arasında yaratılan
rekabet çalışma barışının bozulmasını
ve daha fazla çalışmayı da beraberinde getirmiştir.
Ülkemizdeki hemşireler sayılarının yetersiz olması
nedeniyle çok sık nöbet tutmakta, bu nedenle daha fazla
çalışmaktadırlar.
Gece
çalışmasının zararlı etkileri (Dünya Sağlık
Örgütüne göre muhtemel kanserojenler listesindedir ve yaşanan melatonin
eksikliği birçok farklı hastalığa da neden
olmaktadır.) bilinmesine rağmen bu konuda hemen hemen hiçbir
düzenleme yoktur. Gece çalışmasının fiziksel, psikolojik ve
sosyal etkilerini bilen hemşireler insani bir güdüyle kendilerini korumak
için gece çalışması yapılmayan kurumları, birimleri
hatta hemşirelik dışı işleri tercih etmektedirler.
Dolayısıyla hemşirelik hizmetleri olan hasta bakımı
çok ciddi zarar görmekte ve hasta güvenliği tehlikeye girmektedir.
Ayrıca çalışma barışı bozulmakta, aynı
kurumda çalışan hemşirelerin önemli bir kısmı sürekli
nöbet tutarken bir kısmı hiç nöbet tutmamaktadır.
Sağlık
hizmetlerinde ana hedef insan sağlığıdır.
Hemşirelerde, sağlık hizmeti veren en önemli ekip üyeleri
olmalarına rağmen ne yazık ki hak ettikleri önemi
görememektedirler. Ülkemizdeki hemşirelerin büyük bir kısmı
tedavi edici sağlık hizmetlerinde çalışmaktadır.
Tedavi edici sağlık hizmetleri ise çok az sayıda hemşire
ile yürütülmektedir. Kamusal alandaki istihdamın daraltılması
hemşirelerin işsiz kalmasına, özel sektöre yönelmelerine ya da
kamuda sözleşmeli statüde çalışmalarına neden
olmaktadır. Ülkemizdeki piyasacı sağlık politikaları
ise özel sağlık kurumlarında çalışan hemşire
sayısının giderek artmasına neden olmaktadır.
Özel
sektörde iş kanununa tabi çalışanlar için gece
çalışması, kadın işgücünün istihdamı,
ağır ve tehlikeli işler, gebe ve emzirenler hakkında
birtakım düzenlemeler söz konusudur. Fakat uygulamada iş kanununa
tabi çalışanlar haklarını bilmedikleri ya da çeşitli
sebeplerle haklarını aramaktan vazgeçtikleri için mevzuata rağmen
kabul edilemez koşullarda çalıştırılmaktadırlar.
Sağlık
kuruluşlarının çok riskli çalışma alanları
olduğu bilinmektedir. Çünkü kan ve vücut sıvıları ile çok
sayıda mikroorganizma insandan insana geçebilmektedir. O nedenle buralarda
çalışanların diğer sivil çalışanlara göre
enfeksiyon hastalıklarına yakalanma riskleri çok daha yüksektir.
Ülkemizde, meslek hastalıkları ve risklerine karşı koruyucu
önlemlerin yetersiz oluşu da başta hemşireler olmak üzere tüm
sağlık çalışanlarını bu risklerle karşı
karşıya bırakmaktadır.
Ülkemizdeki
hemşirelerin temel eğitimden sonra öğretim kurumları
dışında branşlaşma imkânları yoktur. Uzun
yıllar yoğun bakım hemşireliği yapan bir kişi
yoğunluk nedeniyle farklı alanlarda da çalıştırılmaktadır.
Bu durum ise hemşirelerin mesleklerinden gerekli doyumu alamamalarına
neden olmaktadır. Hemşirelerin büyük bir kısmı ücret
yetersizliği, görev, yetki ve sorumluluklarının tam
anlamıyla belli olmaması, risk fazlalığı, meslekte
ilerleyememe, yoğun çalışma temposu ve istedikleri branşta
çalışamamaktan şikâyet etmektedir.
Yukarıda
belirtilen nedenlerden dolayı mesleğin
barındırdığı hassasiyetler de göz önünde tutularak,
uluslararası antlaşmalar ve anayasamız
ışığında hemşirelik mesleğinde yaşanan
sorunların çözülebilmesi için gerekli olan sağlık
politikalarının yeniden düzenlenmesi, ekonomik ve sosyal
haklarının ayrı bir statüde değerlendirilmesi,
çalışma koşullarının iyileştirilerek tespit
edilen sorunlara kalıcı çözüm yollarının
sağlanması amacıyla Anayasanın 98. ve Türkiye Büyük Millet
Meclisi İç Tüzüğünün 104. ve 105. maddeleri uyarınca Meclis
Araştırması açılmasını
saygılarımızla arz ederiz.
1) Sacid
Yıldız (İstanbul)
2)
Şevket Köse (Adıyaman)
3) Birgen
Keleş (İstanbul)
4) Enis
Tütüncü (Tekirdağ)
5) Ali
Rıza Öztürk (Mersin)
6) Tayfur
Süner (Antalya)
7) Hulusi
Güvel (Adana)
8) Fevzi
Topuz (Muğla)
9) Ferit
Mevlüt Aslanoğlu (Malatya)
10)
Gökhan Durgun (Hatay)
11) Ali
Arslan (Muğla)
12) Atila
Emek (Antalya)
13) Kemal
Demirel (Bursa)
14) Tekin
Bingöl (Ankara)
15) Çetin
Soysal (İstanbul)
16) Erol
Tınastepe (Erzincan)
17) Osman
Kaptan (Antalya)
18) Gürol
Ergin (Muğla)
19)
Tansel Barış (Kırklareli)
20)
Tacidar Seyhan (Adana)
21) Ergün
Aydoğan (Balıkesir)
22) Durdu
Özbolat (Kahramanmaraş)
23)
Ramazan Kerim Özkan (Burdur)
24)
Mehmet Ali Özpolat (İstanbul)
25) Ahmet
Küçük (Çanakkale)
26) Rahmi
Güner (Ordu)
27) Ali
Rıza Ertemür (Denizli)
28) Hüsnü
Çöllü (Antalya)
29)
Bülent Baratalı (İzmir)
30) Canan
Arıtman (İzmir)
31)
Nevingaye Erbatur (Adana)
32) Rasim
Çakır (Edirne)
33)
Mevlüt Coşkuner (Isparta)
2.- Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan
ve 19 milletvekilinin, güvenlik güçlerince toplumsal gösterilerde
kullanılan plastik mermi, gaz bombası ve biber gazının yol
açtığı sorunların araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/861)
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığı'na
Güvenlik
güçleri tarafından toplumsal gösterilerde yaygın olarak
kullanılan biber gazı, gaz bombası ve plastik merminin yol
açtığı yaralanma, sakatlanma ve ölüm gibi ağır
sonuçların bütün boyutlarıyla araştırılması,
temel yaşam hakkını tehdit eden bu orantısız güç
kullanımının önlenmesi için alınacak tedbirlerin
belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98'inci, İçtüzüğün 104 ve
105'inci maddeleri uyarınca bir Meclis Araştırması
açılmasını arz ve teklif ederim. 14.06.2010
1) Hasip Kaplan (Şırnak)
2) Selahattin Demirtaş (Diyarbakır)
3) Gültan Kışanak (Diyarbakır)
4) Ayla Akat Ata (Batman)
5) Bengi Yıldız (Batman)
6) Akın Birdal (Diyarbakır)
7) Emine Ayna (Mardin)
8) Fatma Kurtulan (Van)
9) Hamit Geylani (Hakkâri)
10) İbrahim Binici (Şanlıurfa)
11) M. Nuri Yaman (Muş)
12) Mehmet Nezir Karabaş (Bitlis)
13) Mehmet Ufuk Uras (İstanbul)
14) Osman Özçelik (Siirt)
15) Özdal Üçer (Van)
16) Pervin Buldan (Iğdır)
17) Sebahat Tuncel (İstanbul)
18) Sevahir
Bayındır (Şırnak)
19) Sırrı
Sakık (Muş)
20) Şerafettin Halis (Tunceli)
Gerekçe:
Türkiye'de
demokratik hak ve özgürlüklerin kullanılmasında, işçi
sendikalarının eylemlerinde, siyasi partilerin faaliyetleri
esnasında; eylem ve etkinlikleri dağıtmak amacıyla polisin
kullandığı plastik mermiler, gaz bombası ve biber gazı
ölüm saçıyor. 2000 yılından beri onlarca kişinin ölümüne
yol açan ve son olarak Şırnak'ın Cizre İlçesi'nde 18
aylık Mehmet Uytun'un yaşamına mal olmuştur.
İnsan
yaşamını ve sağlığını tehdit eden ve
güvenlik güçlerinin eylem ve etkinliklerde en önemli 'dağıtma'
aracı olarak bilinen göz yaşartıcı,
bayıltıcı, nefes kesici gibi gazlar, insanların yaralanmasına
ve ölümlerine yol açıyor. Hekimler, özellikle biber gazlarının
yoğun olarak kullanılması halinde, fiziksel
rahatsızlık, kan basıncında yükselme gibi
rahatsızlıkların yanı sıra ölüme bile neden
olabileceğine dikkat çekiyor. Yine biber gazının hipertansiyon
krizi de yol açabileceğine dikkat çeken hekimler, özellikle alerjik
bünyeli kişiler, astım ve benzeri solunum sistemi hastaları ile
kalp hastaları tarafından yüksek oranda solunması halinde ise,
ölümün kaçınılmaz olduğuna işaret ediyor.
Avrupa
İşkence ve Kötü Muamelenin Önlenmesi Komitesi (CPT), 2001
yılında yayınlandığı bir raporda, biber
gazının potansiyel olarak tehlikeli bir madde olduğunu
belirtirken, kapalı alanlarda kullanılmaması gerektiği,
açık havada kullanılması konusunda da çekinceleri olduğunu
kaydetmişti. Türkiye'de polisin bolca kullandığı biber
gazı (CS) ve gaz bombaları, öldürücü kabul edilmese de son
yıllarda ortaya çıkan tablo bunun bu kadar masum bir silah
olmadığını da ortaya koyuyor. İstanbul'da 1 Mayıs
2007'de yaşanan olaylarda polisin Taksim-Gülleci Sokakta
attığı gaz bombası, bir kahvehanenin önünde oturan 75
yaşındaki İbrahim Sevindik'in fenalaşmasına ve
hayatını kaybetmesine neden olmuştu. Son olarak 6 Ekim'de İstanbul'daki
IMF protestoları sırasında Taksim'de polisin kullandığı
gaz bombaları sonucu 55 yaşındaki İshak Kalvo kalp krizi
geçirerek yaşamını yitirdi. İstanbul'da 29 Mart 2006'da
Ümraniye İlçesi'ne bağlı 1 Mayıs Mahallesi'nde yapılan
bir anma töreninde polisin onlarca gaz bombası kullanarak
yaptığı müdahalede, Hüseyin Demir (24) adlı yurttaş
gaz zehirlenmesi sonucunda yaşamını yitirdi.
Kullanılan
gaz bombalarının cinsi kamuoyuna açıklanmasa da
yaşamını yitirenlerin çoğunun beyinlerinin patlaması
sonucu ölmesi, bombanın insan vücuduna isabet etmesi sonucunda
kurşundan daha tehlikeli bir etkiye sahip olduğunu ortaya koyuyor. 28
Mart 2006'da Diyarbakır'da 3 gün süren olaylarda kullanılan gaz
bombaları 2 kişinin yaşamını yitirmesine yol
açtı. Döner başlıklı gaz bombası 22
yaşındaki Tarık Atakaya adlı mobilya işçisinin
başına isabet etti. Başının sol kısmından
içeri giren gaz bombası Atakaya'nın yaşamını
yitirmesine yol açarken, gaz bombası otopsi ile başından
çıkarıldı. 30 Mart günü de Mahsum Mızrak adlı genç de
polisin attığı gaz bombalarının hedefi oldu. Otopsi
tutanağına göre, Mızrak'ın başına isabet eden gaz
bombasının yol açtığı yaralanmaya bağlı
olarak beyin harabiyeti ve kanaması sonucu yaşamını
yitirdiği belirtildi. Hükümetin muhaliflerin hak aramasını
engellemesi, yasalardan kaynaklanan gösteri ve düşünce açıklama hürriyetlerini
engellemesi dikkat çekici şekilde artmaktadır.Taş atan çocuklara
izinsiz gösteriler nedeniyle verilen ağır cezalar kamu
vicdanını rahatsız etmektedir.
Gaz
bombası, gaz fişeği, biber gazlı saldırı en son 4
haziran 2010 da Silopi'de BDP Milletvekilleri Sevahir Bayındır, Hasip
Kaplan, Hamit Geylani'ye, Belediye Başkanlarına ve halka
karşı kullanıldı, otuz aşkın kişi
yaralandı. Demokratik toplum olmanın gereği yapılan gösteri
ve açıklamalarda, hükümetin taraf tuttuğu, İsrail
olaylarında olduğu gibi haftalarca bazı kesimleri
kayırdığı destek verdiği, diğer taraftan
muhaliflerine karşı acımasızca saldırıda
bulunduğu görülmektedir. Bu nedenle Meclis araştırması açılması
ve araştırma Komisyonu kurulmasında yarar bulunmaktadır.
3.- Mersin Milletvekili Mehmet
Şandır ve 22 milletvekilinin, erozyon ve çölleşmenin
nedenlerinin araştırılarak alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla bir Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/862)
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
"Ülkemizde
meydana gelen erozyon ve kuraklığa bağlı olarak oluşan
çölleşmenin engellenmesi için alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi" amacıyla, aşağıda belirtilen
gerekçelerle Anayasa'mızın 98'inci, Türkiye Büyük Millet Meclisi
İçtüzüğü'nün 104'üncü ve 105'inci maddeleri gereğince Meclis
araştırması açılmasını arz ve teklif ederiz.
1) Mehmet Şandır (Mersin)
2) Ali Uzunırmak (Aydın)
3) Mithat Melen (İstanbul)
4) Behiç Çelik (Mersin)
5) İzzettin Yılmaz (Hatay)
6) Muharrem Varlı (Adana)
7) Mümin İnan (Niğde)
8) Necati Özensoy (Bursa)
9) Mustafa Kemal Cengiz (Çanakkale)
10) Mehmet Akif Paksoy (Kahramanmaraş)
11) Zeki Ertugay (Erzurum)
12) Hüseyin Yıldız (Antalya)
13) Kadir Ural (Mersin)
14) Cumali Durmuş (Kocaeli)
15) Ümit Şafak (İstanbul)
16) Ahmet Deniz
Bölükbaşı (Ankara)
17) Kamil Erdal Sipahi (İzmir)
18) Süleyman Nevzat Korkmaz (Isparta)
19) Reşat Doğru (Tokat)
20) Osman Durmuş (Kırıkkale)
21) Hakan Coşkun (Osmaniye)
22) Metin Çobanoğlu (Kırşehir)
23) Ahmet Kenan
Tanrıkulu (İzmir)
Gerekçe:
Her
yıl milyonlarca ton verimli toprağın denizlere
karışması sonucu oluşan erozyon, ülkemizin 89,11'ini
çölleşme ile karşı karşıya
bırakmıştır. Bu topraklarımızın yüzde
36,84'ü çok şiddetli, yüzde 23,6'sı şiddetli, yüzde 23,19'u orta
şiddetli ve yüzde 5,48'i hafif şiddetli erozyona uğramış
topraklardır.
Türkiye'nin
toprak potansiyeli zengin değildir ve topraklarımızın
sadece %15'i üstün verime sahiptir. Ne var ki, yılların ihmali
sonucunda kader olarak kabul edilen erozyonun tahrip ettiği alanların
içinde bu verimli topraklar önemli bir yer tutmaktadır.
Her
yıl kaybedilen 1 milyar 400 milyon ton toprağın 500 milyon tonu
maalesef tarım alanlarından gitmektedir.
Toprak
üretilemeyen bir kaynaktır. 1 cm verimli toprak ancak ortalama 500
yılda oluşmaktadır. Tarım yapılabilmesi için gereken
asgari 40 cm toprağın oluşması ortalama 20 bin yıl
sürmektedir.
Konumu
itibariyle dünyanın en iyi yerinde bulunduğu kabul edilen ülkemizde
toprağın değerinin anlaşılmadığını
şu rakamlar ortaya koymaktadır:
Fırat
Nehri, yılda 108 milyon ton, Yeşilırmak 55 milyon ton toprak
taşımaktadır. Her yıl Keban Barajı'nda 32 milyon,
Karakaya Barajı'nda 31 milyon ton toprak birikmektedir.
Her gün
400 bin kamyon dolusu, her yıl da 1 milyar 400 milyon ton civarında
verimli toprak erozyon sonucunda kaybedilmektedir. Her yıl erozyonla
kaybedilen 1 milyar 400 milyon ton toprakla İzmit ve Bursa illeri 18 cm
kalınlığında toprak ile kaplanması mümkün
olabilmektedir.
Çeşitli
şiddetlerde yaşanmakta olan ülkemizdeki toprak erozyonu
Avrupa'nın 17, Kuzey Amerika'nın 6 katıdır.
ABD'nin
yüzölçümü ülkemizin 12 katı olmasına rağmen erozyonla kaybedilen
toprak miktarı ABD'de 1,7 milyar ton iken Türkiye'de 1,4 milyar tondur.
Ülkemizde
1960 yılında kişi başına düşen tahıl ekim
alanı 1 hektar iken, 2000 yılında bu alan 0,35 hektara
düştü.
Erozyonun
yanı sıra toprakların sağlıksız ve
aşırı kullanımı, ormanların yakımı ve
tahribi, hayvanların aşırı ve bilinçsiz
otlatılması; bitki örtüsünü eritmekte ve çevremizin ekolojik
dengesini bozmaktadır.
Cumhuriyetin
ilanından bu yana 44 milyon hektar mera alanımız, hatalı
yerleşimler başta olmak üzere, yanlış kullanımlar
sonucu 12,3 milyon hektara kadar gerilemiştir.
Ekolojik
dengenin bozulmasına bağlı olarak iklimlerde yaşanan
değişiklikler sonucu ülkemizde yetişen 2 bine yakın bitki
türü yok olma tehlikesiyle karşı karşıyadır.
Üst yüzey
toprak kaybı yavaş, sessiz, ancak tam olarak
algılanmamış gerçek bir krizdir, afettir.
Tüm bu
sorunların sebepleri ve sonuçlarının
araştırılarak alınması gereken tedbirlerin
belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98'inci, TBMM İçtüzüğünün
104 ve 105'inci maddeleri gereğince Meclis Araştırma Komisyonu
kurulmasını arz ve teklif ederiz.
4.- Kahramanmaraş Milletvekili Mehmet
Akif Paksoy ve 22 milletvekilinin, ulusal ve uluslararası fonlardan
finansman sağlanan projelerin uygunluğunun
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla bir Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/863)
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Bilindiği
gibi kamudaki bir kısım projelere Dünya Bankası, Avrupa
Birliği Fonları ile diğer uluslar arası veya ulusal
fonlardan finansman sağlanmaktadır. Bu finansmanların bir bölümü
de faiz karşılığı kullanılan kredilerden
oluşmaktadır. Bu kapsamdaki projelerin sayısı,
büyüklüğü ve ne kadarının amacına (proje
bileşenlerine) uygun kullanıldığı ve
sonuçlandırıldığı konularında kamuoyunda
çeşitli şüphe ve iddialar yer almaktadır. Belirtilen
hususların araştırılması ile Araştırma
Komisyonu kurulduğu takdirde tespit edilecek hususların Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına sunulmak üzere, Türkiye
Cumhuriyeti Anayasanın 98 inci maddesinin 3 üncü fıkrası ile
İçtüzüğün 104 üncü maddelerine istinaden "Meclis
Araştırması" açılmasını arz ve teklif
ederiz.
1) Mehmet Akif Paksoy (Kahramanmaraş)
2) Beytullah Asil (Eskişehir)
3) Akif Akkuş (Mersin)
4) Hakan Coşkun (Osmaniye)
5) Oktay Vural (İzmir)
6) Ahmet Duran Bulut (Balıkesir)
7) Hasan Çalış (Karaman)
8) Recep Taner (Aydın)
9) Kamil Erdal Sipahi (İzmir)
10) Süleyman Latif
Yunusoğlu (Trabzon)
11) Necati Özensoy (Bursa)
12) Reşat Doğru (Tokat)
13) Şenol Bal (İzmir)
14) Ahmet Orhan (Manisa)
15) Yılmaz Tankut (Adana)
16) Rıdvan Yalçın (Ordu)
17) Metin Çobanoğlu (Kırşehir)
18) Muharrem Varlı (Adana)
19) Süleyman Nevzat Korkmaz (Isparta)
20) Mehmet Şandır (Mersin)
21) Osman Ertuğrul (Aksaray)
22) Kadir Ural (Mersin)
23) Mustafa Kemal Cengiz (Çanakkale)
BAŞKAN
Bilgilerinize sunulmuştur.
Önergeler
gündemdeki yerlerini alacak ve Meclis araştırması
açılıp açılmaması konusundaki görüşmeler,
sırası geldiğinde yapılacaktır.
Gündemin
"Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer
İşler" kısmına geçiyoruz.
1inci
sırada yer alan, Türk Ticaret Kanunu Tasarısı ve Adalet
Komisyonu Raporu'nun görüşmelerine kaldığımız yerden
devam edeceğiz.
VII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ
İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER
A) Kanun
Tasarı ve Teklifleri
1.- Türk Ticaret Kanunu Tasarısı ve
Adalet Komisyonu Raporu (1/324) (S. Sayısı: 96)
BAŞKAN
Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
2nci
sırada yer alan, Türk Borçlar Kanunu Tasarısı ve Adalet
Komisyonu Raporu'nun görüşmelerine kaldığımız yerden
devam edeceğiz.
2.- Türk Borçlar Kanunu Tasarısı ve
Adalet Komisyonu Raporu (1/499) (S. Sayısı: 321)
BAŞKAN
Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
3üncü
sırada yer alan, Devlet Yardımlarının İzlenmesi ve
Denetlenmesi Hakkında Kanun Tasarısı ile Avrupa Birliği
Uyum ve Plan ve Bütçe komisyonları raporlarının
görüşmelerine başlayacağız.
3.- Devlet Yardımlarının
İzlenmesi ve Denetlenmesi Hakkında Kanun Tasarısı ile
Avrupa Birliği Uyum ve Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları
(1/818) (S. Sayısı: 523) (x)
BAŞKAN
Komisyon? Burada.
Hükûmet?
Burada.
Komisyon
Raporu 523 sıra sayısıyla bastırılıp
dağıtılmıştır.
Sayın
milletvekilleri, alınan karar gereğince bu tasarı İç
Tüzükün 91inci maddesi kapsamında görüşülecektir. Bu nedenle,
tasarı, tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanıp, maddelerine
geçilmesi kabul edildikten sonra bölümler hâlinde görüşülecek ve
bölümlerde yer alan maddeler ayrı ayrı oylanacaktır.
Tasarının
tümü üzerinde gruplar adına ilk söz, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına Tekirdağ Milletvekili Sayın Faik Öztraka aittir.
Sayın
Öztrak, buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU
ADINA FAİK ÖZTRAK (Tekirdağ) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 523 sıra sayılı Yasa
Tasarısının geneli üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun
görüşlerini açıklamak üzere söz almış bulunuyorum. Genel
Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, bu düzenlemenin Avrupa Birliğiyle yürütülen üyelik müzakereleri
kapsamında rekabet faslının müzakereye açılabilmesinin ön
koşulu olduğu anlaşılmaktadır. Getirilen
tasarıyla, sanayi sektörüne verilen devlet yardımlarının
Türkiye ile Avrupa toplulukları arasındaki anlaşmalara uygun
olarak düzenlenmesi, izlenmesi ve denetlenmesine ilişkin yasal çerçeve
oluşturulmaktadır.
Cumhuriyet
Halk Partisinin maddeler üzerindeki görüşlerini arkadaşlarım
açıklayacaklar ancak tasarıda önemli gördüğüm birkaç husus
üzerinde durmadan geçemeyeceğim.
Tasarıda
tanımlanan görevlerin işlevsel bağımsızlığa
sahip bir kurul aracılığıyla yerine getirilmesi
öngörülmektedir ancak öngörülen düzenlemeyle Türk kamu yönetiminde eşine
rastlanmayan bir uygulamaya imza atılmaktadır. Devlet
yardımlarını düzenleme, yardımları inceleme,
gerektiğinde yardımları durdurma ve geri alma konularında
kesin karar yetkisiyle donatılan kurul, Hazine
Müsteşarlığında kurulmakta, başına da
müsteşara bağlı bir genel müdür getirilmektedir. Oysa aynı
Müsteşarlık bünyesinde teşviklerden sorumlu bir genel müdürlük
de bulunmaktadır. Bu durumda Hazine Müsteşarlığına
bağlı bu genel müdürden devlet yardımlarına ilişkin
Hazine Müsteşarlığının yapmış olduğu
iş ve işlemleri incelemesi, denetlemesi nasıl beklenmektedir?
Atanacak genel müdürün sicil amirinin Hazine Müsteşarı olduğu
düşünüldüğünde bu genel müdürün bağımsız karar
alması mümkün müdür? Böyle bir yapılanma içinde ortaya çıkacak
çıkar çatışması kurulun karar ve işlemlerinde
bağımsızlığının ve
tarafsızlığının sorgulanmasına neden
olacaktır. Avrupa Birliğinin ilerleme raporlarında atıfta
bulunulan işlevsel bağımsızlık da
sağlanamayacaktır.
Değerli
milletvekilleri, diğer taraftan, bu düzenlemeyle, 31/12/2001 tarihinden
önce düzenlenmiş ve yatırım süresi bitmiş,
yatırım teşvik belgesi kapsamında yer alan
yatırımların tamamlanıp tamamlanmadığına
bakılmaksızın tamamlanmış sayılması hükme
bağlanmaktadır. Her ne kadar Plan ve Bütçe Komisyonunda kabul edilen
hâliyle sınırları daraltılmış olsa da bu
açıkça bir af maddesidir. Söz konusu af maddesinden hangi işletmeler
yararlanacaktır? Bu sorunun cevabı Genel Kurulda
açıklanmalıdır. Ayrıca, bunun bir vergi iadesi sorununa yol
açıp açmayacağı konusu da mutlaka değerlendirilmelidir.
Değerli
milletvekilleri, Cumhuriyet Halk Partisi Avrupa Birliğine üyelik hedefi
doğrultusunda bu tür teknik düzenlemeleri desteklemektedir. Bu
düzenlemeler Avrupa Birliği standartlarına ulaşmanın
yanı sıra ülkemizin dünyayla bütünleşmesinde, ekonomik, sosyal,
hukuki altyapısını dünya standartlarına ulaştırmasında
önemli bir araç olarak görülmektedir. Bununla beraber ülkemizin rekabet gücünü
ilgilendiren işsizlik sorununun çözümünde önemli bir rol oynaması
gereken devlet yardımlarıyla ilgili düzenlemelerde içinde
bulunduğunuz küresel konjonktürün olağanüstülüğü ve Avrupa
Birliğine üyelik sürecinin niteliklerinin de dikkate alınması
gerekmektedir.
Değerli
milletvekilleri, küresel krizden çıkışta ülkelerin rekabet
güçlerini artırmak maksadıyla yoğun çaba gösterdiği
günlerden geçiyoruz. Bu olağanüstü günlerde uyum için
uğraştığımız Avrupa Birliği
mevzuatının yine Avrupa Birliği ülkeleri tarafından ciddi
şekilde esnetildiğine şahit olduk. Kriz sürecinde çok
sayıda finansal kuruluşa devlet kaynakları aktarıldı.
Almanya sadece Opel markasını kurtarabilmek için çok ciddi kamu
destekleri verdi. Böyle bir ortamda küresel koşulların
olağanüstülüğünü de dikkate alarak Türkiye'nin mevcut politika
esnekliklerini korumalıyız. Katı kurallarla elimizi kolumuzu
bağlayacak düzenlemelerden kaçınmalıyız.
Diğer
taraftan, Avrupa Birliğiyle yürütülen üyelik müzakerelerinin başlamasından
bu yana beş yıl geçmiştir. Buna karşı kat edilen
mesafe oldukça sınırlıdır. Toplam 35 fasıldan sadece
13 başlık açılabilmiştir. Yine, açılabilen bu
başlıklardan sadece bilim ve araştırma
başlığı kapatılabilmiştir. Buna karşın,
müzakere sürecinde bizimle beraber aynı zamanda yola çıkan
Hırvatistan 35 müzakere başlığının
tamamını açtırmıştır. Açılan bu
fasılların 22sini kapattırmıştır. Bu tablo
Türkiyeyle yürütülen üyelik müzakerelerinin ucu açık
yapısını açıkça gözler önüne sermektedir.
Bugün, Avrupa
Birliği bazı sektörlerden vazgeçmektedir. Vazgeçilen bu sektörler
için Avrupa Birliği devlet yardımları konusunda daha katı
kurallar uygulayabilir. Ancak Avrupa Birliğinin
bıraktığı bu sektörlerin bazılarına Türkiyenin
talip olması pekâlâ mümkündür. Avrupa Birliğinin kendi önceliklerine
göre ele aldığı devlet yardımları mevzuatını
hemen kendi mevzuatımıza yansıtmamız, belirli geçiş
sürelerini öngörmememiz hâlinde Avrupa Birliğinin vazgeçtiği bu
sektörlerin Türkiye yerine Asyaya kayması oldukça yüksek bir
olasılıktır. Teknik düzenlemeleri içeren fasılları
öncelikle tamamlayalım, siyasi nitelikteki konuları daha sonra ele
alalım. gibi bir yaklaşımla bu olağanüstü küresel
konjonktürde Türkiyeyi belirli esnekliklerden mahrum
bırakmamalıyız. Bu kapsamda yapılacak düzenlemeleri
sektörlerimizin rekabet gücünü de dikkate alarak yapmalı, geçiş
dönemleri tanımlayabilmeliyiz.
Değerli
milletvekilleri, bugün başta gelişmiş ülkeler olmak üzere tüm
ülkelerin birinci önceliği rekabet gücü, bunun korunması ve küresel
krize bağlı olarak ortaya
çıkmış işsizlik sorununun bir an önce çözülmesidir. Ülkeler
bugün bu güçlerini koruyabilmek amacıyla kur ve ticaret
savaşlarını dahi göze alabilmektedirler. Amerika Birleşik
Devletleri ve Çin arasında süregiden tartışmalar, Japonyanın
parasını değerlendirmeme çabası, Avrupa Merkez
Bankasının döviz piyasasına yönelik örtülü müdahaleleri,
Brezilyanın sermaye akımlarına yönelik tedbirleri, Korenin
döviz cinsinden türev araçlara getirdiği sınırlar bu ülkelerin
rekabet güçlerini koruma konusundaki kararlılıklarıyla ilgili
son, yakın dönemde karşılaşılan örneklerdir. Tüm bu
çabaların gerisinde, yaratılan talebin mümkün olduğunca yurt
içinde tutulması, net ihracat öncülüğünde yüksek büyüme
hızlarının yakalanması, iş ve istihdam sorununu
hafifletme gayreti bulunmaktadır.
Değerli
milletvekilleri, dünya 2007-2009 döneminde daha önceki krizlere pek benzemeyen
bir krizle karşılaşmıştır. Son dönemdeki krizler
gelişmekte olan ülkelerde çıkarken, bu kriz küresel kapitalizmin
merkezinde çıkmıştır. Daha önceki krizler gelişmekte
olan ülkelerin kur ve faizlerinde ciddi sıçramalar şeklinde kendini
gösterirken, bu krizde gelişmiş ülkelerin merkez
bankalarının faizleri sıfırlaması, likiditeyi
salması tüm dünyada kur ve faizlerin sıçramasını engellemiştir
ancak yaşanan bu krizin etkisi özellikle iki alanda görülmüştür.
Bunlar ekonomik daralma ve işsizliktir.
Geçen
yıl Türkiye, dünyanın en hızlı daralan ülkelerinden biri
olmuştur. Dolayısıyla, büyüme anlamında, küresel krizde en
yüksek bedellerden birini Türkiye ödemiştir. Benzer tablo iş ve
istihdam boyutunda da yaşanmıştır.
Bize
benzeyen yüz elli ekonomi küresel krizin yaşandığı
2008-2009 döneminde ortalama yüzde 4,2 büyümüştür. Türkiye ise bu dönemde
yüzde 2,1 oranında daralmıştır. Yine bu dönemde Türkiye G
20 ekonomileri içinde en hızlı daralan beşinci ekonomi
olmuştur.
OECD
içinde iş ve istihdam kayıplarında Türkiye, finansal krizi
yaşamış, zehirli finansal varlıklarla
boğuşmuş, ekonomileri bu süreçte neredeyse çökme noktasına
gelmiş İspanya, İrlanda, İzlanda ve Amerika Birleşik
Devletleri gibi ekonomilerin ardından en yüksek işsizliği
yaratan ekonomi olmuştur.
Bunlara
rağmen Hükûmetin, gelişmekte olan ülkelerde daha önce yaşanan
krizlerin nitelik ve yapısını kullanarak -yani geçmişteki
hatıraları kullanarak- Türkiyeye krizin de teğet geçtiğini
söylemesi oldukça ilginçtir. Bu söylemler, kriz sürecinde işsiz kalan,
üretim dışına itilen tüm vatandaşlarımızın
ödediği ağır bedeli saklama çabasından başka bir
şey değildir. Türkiye bu krizde en yüksek bedel ödeyen ülkelerden
biri olmuştur, yılın ilk yarısında yaşanan yüksek
büyüme hızları bile Türkiyeyi düştüğü çukurdan
çıkarmaya yetmemiştir.
Geçtiğimiz
yılın ilk yarısında yüzde 11 daralan ekonomi bu
şiddetle daralmanın üzerine bu yılın ilk
yarısında yüzde 11 büyümüştür. Bu elbette sevindiricidir ancak
bu büyüme rakamlarını abartmamakta, istismar etmemekte de yarar
vardır.
İlk
yarıdaki büyüme rakamlarına bakılarak Çinle
yarıştığımız ifade edilmektedir. Çin, küresel
krize rağmen 2008 yılının ilk yarısına göre yüzde
19 oranında büyümüştür. Türkiye'nin geliri ise hâlâ 2008in ilk
yarısındaki gelirinin altındadır. Bu nasıl bir
yarıştır sayın milletvekilleri, Çin 100 metre
yarışında bize 20 metre fark atmış, Hükûmetimiz 20
metre geriden İpi ben göğüsledim. diye bağırıyor?
Değerli
milletvekilleri, Türkiye toparlanmaya rağmen, maalesef hızla kriz
öncesinin sorunlu ekonomik dengelerine dönüş sinyalleri vermektedir.
Dış açık yaratan ve finanse edildiği müddetçe sorun
olmadığı düşünülen yapı yeniden belirginleşiyor.
Küresel ekonomide merkez bankalarının pompaladığı
milyarca dolar likidite ve yine bu ülkelerin izlediği fiilî
sıfır faiz politikası bizim gibi ülkelere akacak ciddi bir
spekülatif kaynak havuzunu oluşturuyor. Bu havuzdan Türkiyeye de para
giriyor. Son dönemde bu spekülatif akımlardaki hızlanma neticesinde
dolar kuru iki yıl önceki sorun yaratan düzeylerine geliyor.
Gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerin tamamı,
paralarının değerlenmemesi, rekabet güçlerinin
aşınmaması için yoğun çaba gösteriyorlar. Böyle bir dönemde
dünya üzerinde bir tek Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı kendi
parasının değerli olmasından memnun olduğunu
açıklıyor. Ortada bir yanlış olduğu muhakkak, ya tüm
dünya bir yanlışın peşine düşmüş gitmektedir ya
da bizim bulunduğumuz noktada ciddi bir yanlışlık
vardır.
Değerli
milletvekilleri, Türk lirasındaki değerlenmenin spekülatif fon
akımları açısından iştah açıcı etkisini size
bir örnekle özetleyeyim: Son bir ayda Türkiyeye 1 milyon dolar getiren
yabancı bir yatırımcı parasını Hazine borçlanma
kâğıdına yatırsın ve 25 Nisan 2012 vadeli tahvile
yatırsın, bugün bu kâğıdı satıp Türkiyeden
çıkmak isterse 56 bin dolarlık kâr cebine giriyor. 1 milyon dolarda
56 bin dolar yani yüzde 5i aşıyor ve bu 56 bin dolarlık
kârın 2.700 doları sadece faiz gelirinden, geriye kalan 53.300
doları Türk lirasındaki değerlenmeden eline geçiyor.
Dünyanın neresinde bir ayda dolar cinsinden yüzde 5in üzerinde getiri
sağlayabilirsiniz? Sayın Başbakanın çok övündüğü değerlenen
Türk lirası yabancı yatırımcının cebine bir ayda
53.300 dolar koymuştur. Aynı dönemde 1 milyon dolarlık ihracat
yapan ihracatçı 75.300 Türk lirası kaybetmiştir, 1 milyon
dolarlık ithalat ise 75.300 lira ucuzlamıştır.
Değerli
milletvekilleri, bu tabloyla Türkiyenin rekabet gücünü koruması, net ihracatını
artırması mümkün müdür? Böyle bir tabloda dış
açıkların hızla artması da kaçınılmazdır.
Nitekim cari açık bu yılın ilk yedi ayında geçen
yılın aynı dönemine göre 3 kat artarak 24,2 milyar dolar
olmuştur. Artan bu açıkla beraber finansman kalitesi de hızla
bozulmuştur. Geçen yılın ilk yedi ayında cari
açığın yüzde 64ü doğrudan yatırımlarla
karşılanırken bu yılın aynı döneminde
açığın ancak yüzde 18i doğrudan yatırımlarla
karşılanmaktadır. Kriz öncesi dönem olan 2008in ilk yedi
ayında ise bu oran yüzde 37dir. Portföy
yatırımlarının cari açığa oranı ise 2009
yılının ilk yedi ayı ile bu yılın aynı
dönemi arasında yüzde 29dan yüzde 48e çıkmıştır.
Bilindiği gibi portföy yatırımları en hızlı gelen
ve ekonomiden de en hızlı çıkabilecek olan yatırımlardır.
Açıklanan
son dış ticaret verileri de iç açıcı değildir.
Ağustos ayına ilişkin ihracat, ithalat ve dış
açık rakamları ekonominin rekabet gücündeki aşınmayı
gözler önüne sermektedir. Ağustos ayında ihracatın ithalatı
karşılama oranı 2005 yılının Ağustos
ayından bu yana en düşük seviye olan yüzde 55,4e gerilemiştir.
Yine 2010 yılının ilk sekiz ayında dış ticaret
açığı geçen yılın aynı dönemine göre
yaklaşık 2 kat artmış, enerji hariç dış açık
neredeyse 2008 yılının ilk sekiz ayındaki düzeyine
gelmiştir. Dış dengede ortaya çıkan bu tablo
uluslararası yatırımcı kuruluşların da dikkatini
çekmektedir. Dünyanın en büyük yatırım bankalarından olan
Japon Nomuranın hazırladığı küresel
kırılganlık endeksine göre, 2010 yılının ikinci
üç ayı ile 2009un aynı dönemi arasında kur riski en
hızlı artan ülke Türkiyedir. Bu artışla Türkiye,
İzlanda ve Vietnamdan sonra riski en yüksek üçüncü ekonomi seviyesine
ulaşmıştır.
Değerli
milletvekilleri, geçen gün, kredi derecelendirme kuruluşu Moodys
Türkiyenin görünümünü durağandan pozitife çıkardı. Bu karar,
çok daha önce alınması gereken gecikmiş bir karardır ancak
görünümdeki düzeltmeye karşın Moodys Türkiyenin kredi notunu
artırmadı. Gerekçe Türkiyenin yüksek cari açığı, bu
açığın düşük finansman kalitesi ve Türkiyenin kamu
maliyesinde daha güçlü temellere ihtiyaç duyması olarak ifade edildi.
Dış
dengedeki bozulma, finansman kalitesindeki gerileme ve yabancı
yatırımcı raporlarında artan hassasiyet endişe
vericidir. Bu endişeleri giderici adımları atmak Hükûmetin görevidir.
Bu çerçevede döviz cinsinden kredi kullanımı ve şirket açık
pozisyonları yakından izlenmelidir.
Diğer
önemli bir husus ise malî disiplindir. Kriz yılı referans
alınarak yapılan değerlendirmeler malî disiplindeki
gevşemeyi saklayabilmektedir ancak 2008 yılının ilk sekiz
ayı ile 2010 yılının aynı dönemi mukayese
edildiğinde faiz dışı harcamalarda oldukça yüksek reel
artışların bulunduğu dikkati çekmektedir. Buna karşın
vergi gelirlerindeki reel artışlar ise çok
sınırlıdır.
Değerli
milletvekilleri, küresel ekonomide kur ve dış ticaret
savaşlarının tartışıldığı bir
dönemde Türkiye büyüyen dış açık sorununa bir de iç açık
sorununu eklememelidir ancak gelişmeler bu alanda da kaygıları
artırmaktadır. Seçimler yaklaşmaktadır. Hükûmet seçimlere
giderken elini serbest bırakmak amacıyla, daha önce söz verdiği,
bizim de ilke olarak desteklediğimiz malî kuralı bir kenara
itmiştir. Malî kuralı çıkarmayan Hükûmet, mevcut örtülü malî
kuralları da yok saymaktadır. Ekim ayı gelmesine
karşın, kanunen mayıs sonu ve haziran ortasında
açıklanması gereken orta vadeli program ile orta vadeli malî program
hâlen ortada yoktur. Ekim ayı ortasında bütçe Türkiye Büyük Millet
Meclisi huzuruna gelecektir ancak kamu kurumlarına yönelik bütçe çağrısı
hâlen yapılmamış, bütçe gizlenerek, saklanarak yapılmaya
çalışılmaktadır. Böyle bir tablo ile Türkiye ilk defa
karşılaşmaktadır. Bu gelişmelerin ciddiyetle
bağdaşır bir yanı da yoktur. İçinde bulunduğumuz
konjonktürde, ekonomi yönetiminde ciddiyet ve
ihtiyatlılığın elden bırakılmamasına her
zamankinden daha fazla ihtiyaç bulunmaktadır. Ekonomi yönetimi, mevcut
kurallara uyumu da bir yana bırakmış, mali disiplinin
geleceğini Sayın Başbakanın iki dudağının
arasından çıkan sözlere emanet etmiştir. Bu ancak
padişahlıklarda olur.
Değerli
milletvekilleri, gelişmiş ekonomilerin
kırılganlıkları aşmak için finansal sisteme likiditeyi
pompalamaya devam ettiği bir dönemde seçimlere kadar spekülatif fon
girişlerine dayanarak ekonomide yalancı bir bahar
yaşatılabilir. Hükûmet seçimlere kadar durumu bu şekilde idare
etmeyi de tercih edebilir. Ancak ekonomideki kırılganlıklar her
geçen gün artmaktadır. Bu kırılganlıkların
artması sonucunda seçimlerden sonra karşımıza ateşten
gömlek giyme ihtiyacı gelebilir. Bunun sonucunda kaybeden en başta
toplumun yoksul kesimleri olacaktır. Bu sebeple İktidarın bir an
önce ekonomi gündemine dönmesi gerekmektedir.
Bu
çerçevede, yine, İktidarı, bu sorumluluğu göstermek suretiyle
ekonomide alınması gereken tedbirleri bir an önce almaya davet
ediyor, sözlerimi tamamlarken Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Öztrak.
Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu adına Denizli Milletvekili Sayın Emin Haluk
Ayhan.
Buyurun
Sayın Ayhan. (MHP sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU
ADINA EMİN HALUK AYHAN (Denizli) Teşekkür ediyorum Sayın
Başkan.
Sayın
Başkan, sayın milletvekilleri; görüşülmekte olan 523 sıra
sayılı Devlet Yardımlarının İzlenmesi ve
Denetlenmesi Hakkında Kanun Tasarısının geneli üzerinde
Milliyetçi Hareket Partisi Grubunun görüşlerini arz etmek üzere söz
almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Tasarının
genel gerekçesinde 18/2/2008 tarihli Katılım Ortaklığı
Belgesinin ve hazırlanan Ulusal Programda yükümlülüklerimizin ne
şekilde ve ne zamanda ortaya koyulacağının
belirtildiği ifade edilmektedir. Gerek bunların gerekse 1/95
sayılı Ortaklık Konseyi Kararında topluluk
uygulamasına paralel bir şekilde düzenlenmesi gereken bir alanın
da devlet yardımları olduğu ifade edilmektedir.
Devlet
yardımları görev alanı olan büyüme, bölgesel
farklılıkların giderilmesi, işsizlik gibi konularda
izlenebilen ana politikaları benimseyen ve bu politikaların olumlu
etkilerini artıran uygulamalar olduğu belirtilmektedir. Genel
nitelikte devlet yardımı programları dışında
makro hedefli uygulamaları çözümü desteklemek için, ülkedeki ekonomik ve
sosyal sorunların giderilmesi için devlet yardımına
kuşkusuz ihtiyaç vardır. Bunların özellikleri ise piyasa mekanizması
dışı kaynak tahsisi, belirli bir ekonomik ve sosyal hedefe
yönelik olması, piyasa mekanizmasında yaratılan tahribatın
üzerinde bir dışsal getiridir. Bunların rekabeti bozduğu
bir gerçektir. Aslında, yapılan çalışmalar bu işin bir
çerçeve kanunu olarak ele alınmasının gerektiğini resmî
dokümanlar da ifade etmektedir.
Şimdi,
bunların uygulama alanları ve bu alanlara yönelik temel problemlerin
belirlenmesi, teşvik tedbirleri, uluslararası ilişkiler,
diğer ülke uygulamalarına karşı önlemlerin kapsama dâhil
edilmesi veya kanunda yer alması gerekir. Devlet Planlama
Teşkilatı Özel İhtisas Komisyonunda Devlet
yardımlarının vizyonu, ülke ekonomisinin uluslararası
alanda rekabet gücünü artırmak, bölgeler arası sosyoekonomik
farklılıkları gidermek ve ülke kaynaklarını katma
değeri yüksek, ileri ve uygun teknolojileri kullanan alanlara
yönlendirmektir. denilmektedir. Vizyona dönük temel amaçlar ise -bu raporda-
bunların özelliklerinin, genel nitelikli uygulamalar ile devlet
yardımlarının ayrılması, teşvik sisteminin
etkinliğinin artırılması, kamusal açıdan fayda ve
maliyet analizinin yapılabilmesinin temini, uluslararası
anlaşmalara uyum sağlanması, uygulamaların
birleştirilmesi ve uyumlaştırılması, sisteme merkezî
idare dışı birimlerin dâhil edilmesi, şeffaflık,
yardım uygulamaları için gerekli istatistiki altyapının
kurulması, devlet yardımlarını Türkiyenin
uluslararası rekabet gücünü artıracak faaliyet alanlarına
yoğunlaştırmak, bu özelliğini kaybetmiş olanları
uygulamadan kaldırmak, devlet yardımlarının verilmesinde
çarpan etkisini yapacak mekanizmaları geliştirmek gibi hususlar
sayılmaktadır. Aslında bu sayılan hususların içinde
Hükûmetin özellikle bu tasarı üzerinde durduğu hadise, sadece Avrupa
Birliğine verdiği taahhüdün yerine getirilmesidir. Aksi hâlde bunun milletle,
bunun sanayiciyle, bunun diğer desteklenmesi gereken gruplarla
yapılmasını düşündüğü kanaatinde de değiliz.
Böyle bir şeyi de görmüyoruz.
Şimdi,
Devlet Yardımlarının İzlenmesi ve Denetlenmesi
Hakkında Kanun Tasarısının amacı, tasarıda
devlet yardımlarının Türkiye ile Avrupa Toplulukları arasındaki
anlaşmalara uygun olarak düzenlenmesi ve ilgili mercilere bildirimi
sağlamak üzere ilke ve prensiplerini belirleyerek yardımların
izlenmesi, denetlenmesine ilişkin usul ve esasların tespit edilmesi
olarak belirlenmiştir. Tarım ve balıkçılık ve hizmet
sektörleri kapsamda yer almamıştır.
Genel
gerekçede, ABnin ekonomik, sosyal sistemleriyle uyum sağlamak için
Topluluk müktesebatını iç yasal düzenlemelere aktarmak üzere
bazı yasal yükümlülüklerin üstlenildiği ifade edilmektedir.
Diğer taraftan, rekabet faslının müzakereye
açılış kriterleri arasında devlet yardımlarıyla
ilgili genel ilkelerin belirlenmesi ve uygulanmasının denetlenmesine
yönelik yasanın çıkarılarak uygulamaya konulması hususunun
yer aldığı da ifade edilmektedir. Ülkemizde devlet yardımlarının
farklı mevzuatlarla farklı kuruluşlarca hazırlanıp
yürütüldüğü dikkate alınarak böyle bir tasarının
hazırlandığı konusu da tasarıda yer alan
hususlardandır.
Bu kanun
tasarısı ve diğer ikincil mevzuatın uygulanmasıyla
ülkemizde uygulanan, uygulanacak devlet yardımları AB kriterlerine
göre denetimden geçecek, böylece Avrupa Birliği sistemiyle uyumlu bir
devlet yardımları sistemi getirilmiş olacaktır. Ancak
devlet yardımları uygulamaları tam üye olmadan AB
kurallarıyla sınırlandırılmış
olacaktır. Yeni üye ülkelerde bu sınırlamaların tam
üyeliğe yakın bir zamanda yapıldığı dikkate
alınmamıştır. Hatta biraz önce ifade edildiği gibi, bu
ülkelerin, kriz esnasında üye ülkelerin bile bu kurallara
uymadığı çok açık ve net bir şekilde görülmüştür.
Ekonomik
gelişmenin hızlandırılması, bölgesel ya da sektörel
sorunların çözülmesi, araştırma ve geliştirme
faaliyetlerinin artırılması, işsizliğin
azaltılması, çevresel sorunların azaltılması gibi
nedenlerle bu yardımlar verilebilmektedir. Dolayısıyla devlet
yardımları, ekonomi ve kalkınma politikasının en temel
amaçlarından birisidir ve tasarının kalkınma
politikası çerçevesinde yapılması önem arz etmektedir. Bu husus,
Türkiye gibi gelişmekte olan ve kendine has ihtiyaçları olan bir ülke
için daha da önemlidir. Ama bu tasarının bu sonuçlarını
doğurmayacağını çok açık ve net bir şekilde ifade
etmek de mümkündür.
Tasarıyla
oluşturulan kurul yapısı, mevcut hâliyle devlet
yardımları izlenmesi ve denetlenmesi işlevini eksiksiz olarak
yerine getirebilecek idari ve işlevsel bağımsızlıktan
yoksundur. Kuruluşun devlet yardımları politikasını
belirleyip hem de denetimi yapması uygun görülmemektedir. Devlet
yardımlarının izlenmesi ve denetlenmesi görevi bağımsız
bir kurul tarafından yerine getirilmelidir. Bu tasarının
yürürlüğe girmesiyle devlet yardımı programlarını
uygulayan kamu kuruluşlarının durumunda bir değişiklik
olmayacaktır. Ancak bunlar mevcut programlarını kurulun
denetimine sunacaklar ve istenen değişiklikleri yapacaklar, bundan
sonra çıkacak destek programlarını ise bu kanun ve ikincil
mevzuat hükümlerine uygun olarak hazırlayacaklar ve kurulun
onayını aldıktan sonra uygulamaya koyabileceklerdir.
Dolayısıyla yeni devlet yardımları uygulanmadan önce izin
alınması gerektiğinden, yardımların uygulanmaya
başlaması ek süre ve daha fazla bürokrasiye neden olacaktır.
Mevcut devlet yardımlarının bazılarının kanunun
uygulamaya konulmasından belli bir süre sonra AB kurallarına uyumlu
hâle getirilmek üzere değiştirilmesi de gerekebilecektir. Bu
kapsamda, özellikle ihracat destekleri kapsamında uzun süreli yardım
programları, KİTlere yapılan kaynak transferleri,
özelleştirilmesi safhasında sağlanan çeşitli
yardımlar, enerji desteği gibi işletme yardımları ile yeni
yatırım teşvik sisteminin değerlendirilmesi gerekmektedir.
ABye tam
üyeliğin gerçekleşmesi hâlinde kurulun görevlerini Avrupa Komisyonu
devralacak ancak kurul sekreteryasının yürütmesi gereken izleme,
koordinasyon, bilgilendirme, raporlama, müzakere ve bildirim gibi işlevler
devam edecektir. Söz konusu otoritenin kurulmasının ardından AB
denetleme mevzuatının çevirisi yapılarak Türk mevzuatına
eklenecek ve bu mevzuata göre devlet yardımları denetlemeden geçerek
uygulanacaktır. Böylece rekabet faslının en önemli
açılış kriteri ile ABye karşı olan bir
yükümlülüğümüzün yerine getirilebileceği ifade edilmekle birlikte,
devlet yardımları AB kuralları ile
sınırlandırılacaktır. Esneklik, uygulama
esnekliği imkânımız ortadan kalkacaktır. Türkiye'nin ABnin
karar alma mekanizmasına ne zaman dâhil olabileceği ile ilgili bir
belirsizlik ortadadır. Bunu, gayet açık ve net, Hükûmet
yetkililerinden de işitiyoruz. Bu süre içinde AB Komisyonu denetleme
mevzuatını belirlerken Türkiye'nin ihtiyaçlarını ne ölçüde
dikkate alacağı kesin olmadığından uygulamaların
sağlayacağı fayda sınırlı olacak veya
faydası olmayacaktır. Devlet yardımları ile ilgili olarak
AB tarafına bildirimde bulunulacaktır. Uygulamalarda ek bir bürokrasi
oluşacaktır. Yeni bir genel müdürlük ve AKPnin çok arzu ettiği
bir kadrolaşma oluşacaktır. Yardımların geri
alınması söz konusu olabilecektir. Farklı kurumlar
tarafından uygulanan devlet yardımlarının bir merkezî
denetleme ve takibe tabi tutulmasının faydalı olacağı
ve devlet yardımlarında etkinliğinin artacağı
düşünülmekle birlikte, devlet yardımlarının
uygunluğunu incelemek, izlemek ve denetlemekle görevli bir kurulun
sekreterya hizmetini yürütmesinin isabetli olmayacağı, bu görevin
daha özerk bir idari teşkilat yapısıyla yerine getirilmesinin
daha uygun olacağı düşünülmektedir. Gerçekten de durum budur.
Tasarının
geçici 5inci maddesiyle yapılmak istenen düzenleme, uzun süredir devam
eden ve çözülmesi gereken problem olmakla birlikte af niteliği
taşıması, kamuoyunu tatmin edecek nitelikte
aydınlatıcı bilginin ortaya konulamaması, buna ilave olarak
yasal yükümlülüklerini yerine getirmeyenlerin
mükafatlandırılması izlenimini vermesinin -vatandaşlarda
yaratacağı- vatandaşları rahatsız edeceğinin
düşünülmesi nedeniyle uygun görülmemektedir.
Tasarıyla
temel olarak bir kurul oluşturuluyor. Kurul sekreteryası, hazine
bünyesinde ana hizmet birimi olarak Devlet Yardımları Genel
Müdürlüğü oluşturuluyor. Mevzuat ve uygulama böylece AB ilke ve
prensipleriyle uyumlu olacak.
Tabii ki
bu önemli. Hükûmeti ve Sayın Bakanı tebrik etmek lazım. Bu
kanunun gerçekten aciliyeti mi vardı? Vardıysa tebrik ediyoruz ancak
Komisyonda iki ayağımızı bir pabuca soktunuz. Şimdi
bakıyoruz
Memleketin çok önemli meseleleri var diyorduk. Ne var diyorduk?
Sayın Bakan söylüyordu, Mali kural var. diyordu. Biz bu kanunla ABye
yükümlülüklerimizi yerine getireceğiz.
Fakat
Sayın Bakanın ifadesiyle -mali kural görüşülürken Komisyonda
Sayın Bakanın bize söylediği bir şey vardı- G-20
ülkeleri, Avrupa Birliği ülkeleri ve diğer ülkeler, OECD ülkeleri
bizim bu mali kuralın formülünden istifade etmek için âdeta yarışıyorlardı
fakat onları biz bu işten mahrum ettik. Mali kuraldan kendimiz de ne
yaptık? İstifade edemiyoruz, çok üzüldük.
Birden
Sayın Bakanın sesi kesildi. Şimdi, Sayın Bakanın
özellikle mali kural konusunda konuşmaması gerçekten
ıstırap verici, azap verici. Şu Meclise bir bilgi verin, bir
bilgilendirin. Şurada Sayın Bakanın mali kuralla ilgili
aşağı yukarı elli sayfaya yakın, Komisyonda
konuşması var. Şimdi, bu kadar bu işin önceliği var
iken siz bunları bırakıp Avrupa Birliğinin her
dediğini yapacağız diye, önceliği var diye bunu buraya
getirmenin âlemi var mı? Şimdi, gerçekten önemliyse, birinci
önceliği varsa yapalım ama maalesef
Ne yapıyorsunuz? Bunu
yapmıyorsunuz, çok farklı bir şeyler söylüyorsunuz.
Bakın,
biraz önce, benden önceki Sayın Konuşmacı söyledi: Orta vadeli
plan. 5018 sayılı Kanuna göre, kendi
çıkardığımız kanuna göre ne yapmamız lazım?
Buna uyum sağlamamız lazım ve bunu beş ay önce
açıklamamız lazım. Siz burnunuzun dibini görmüyorsunuz,
göremiyorsunuz, korkuyorsunuz, Ortaya koyacağımız rakamlar
yanlış olur, yanlış çıkar. diye o rakamları
ortaya koymaktan kaçıyorsunuz. Bu millet -madem önümüz bu kadar
şeffaf, bu kadar açık, özel sektörün önünü açıyoruz- özel sektör
hangi rakama göre davranışlarını belirleyecek önümüzdeki
sene için? Beş ay geçti hâlâ daha ortaya bir şey
koymadınız, yok. Yarın, bütçe 17sinde gelecek buraya. Ben sizin
için üzülmüyorum. Hükûmetin bunu yapamayacağını,
beceremeyeceğini çok açık ve net bir şekilde biz bunu biliyorduk.
Ama birkaç gün önce, yirmi sene orada çalışmakla gurur duyduğum,
onur duyduğum Devlet Planlama Teşkilatının kuruluş
yıl dönümüne gittik. Şimdi, o Teşkilatı sizin sayenizde bir
orta vadeli plan çıkaramayacak hâle, milletin önünde soktuk. Bu
ızdırap verici bir şeydir. O Teşkilatın
çalışan bir insanı olarak, ben o kurumun çalışan bir
mensubu olarak bunu söylüyorum. Şimdi, burada başka
arkadaşlarım da var Devlet Planlama Teşkilatında
çalışan. Bu sorumluluk bizim değil, bu sorumluluk kamunun
değil, bu bürokrasinin sorumluluğu değil. Biz ortaya rakam koymaktan
çekiniyoruz, utanıyoruz yanlış çıkacak bu rakamlar diye.
Şimdi,
siz bunları söylemiyorsunuz, olacak olmayacak her şeyinizi
boynunuzdan bağlatıp ABye veriyorsunuz. Birinci öncelikse
yapalım. Zaten bunlara yapılan muhalefet de muhalefet partileri tarafından
öyle çok asılınan şeyler değil. Getirdiğiniz evine
evcir hadisesi böyle devam ediyor. Hiç sesiniz çıkmadı, ben
açıklama yaptım, Sayın Babacan dut yemiş bülbüle döndü
mali kural konusunda. dedim. Bunu, dutu çok yiyen bülbülün sırt üstü
yatıp konuşmaması anlamında söylemedim. Bunun anlamı,
o dutu yiyen bülbülün, onun içindeki bir maddenin sesini kısması
kuşun. Şimdi sizin sesinizi kısan ne var? Nedir hadise? Neden
bunu açıklayamıyorsunuz? Neden bundan vazgeçtiniz? Şimdi
Sayın Bakanlar çok farklı şeyler söylüyor. Ekonomiden Sorumlu
Başbakan Yardımcısı, Sanayi Bakanı,
Ulaştırma Bakanı, Maliye Bakanı bu konularda çok
farklı şeyler söylüyor. Sayın Babacan topluma doğruyu
söylemeye çalıştığı ve mali kurala sahip
çıktığı imajını vermek için ne yapıyor? Sesini
çıkarmıyor, Bu konuda daha fazla konuşmayacağım.
Peki, güzel. Arkasından Maliye Bakanı ihtiyatlı gözüküp
Sayın Başbakanın tabiriyle orta sahada top çeviriyor. Burada
Komisyona mensup, iktidar grubuna mensup
arkadaşlarla görüştüğümüzde bu iş neredeyse yani
şakanın da ötesinde -burada ifade etmek istemiyorum- alay meselesi
hâline geldi.
Devam
ediyorum.
MEHMET
AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) Başbakan öyle talimat verdiyse o ne yapsın!
EMİN
HALUK AYHAN (Devamla) - Şimdi,
Başbakan öyle talimat verdi ama Başbakan o tasarıyı da
buraya getirirken altına imza attı, ilgili bakanlar da attı.
Demek ki sizin oradaki formülünüzde bir arıza vardı. İyi ki
erken farkına vardınız, G-20 ülkeleri bundan zarar görecekti,
OECD ülkeleri sizden alacaktı, sıraya girdi, zarar görecekti, AB
ülkeleri alacaktı, zarar görecekti. Ya biz ne olacağız?
Onların hatırına Türk milleti bu sıkıntıyı
çeksin o zaman. Sizin söylediğiniz bu. Bunu bir şekilde ne yapmak
lazım? Millete anlatmanız lazım gelip bu kürsülerden. Yani
susarak bu meseleyi bizim çözmemiz mümkün değil, milletin bilmesi
lazım.
Şimdi
daha da ötede. Nerede bu orta vadeli plan? Şimdi Bazılarında
hedeflerin de ilerisindeyiz. diyorsunuz. Hedeflerin ilerisinde olmak
doğruyu yaptığınızı göstermez, sizin
dengelerinizin arızalı olduğunu gösterir. Yani bir şeyden
bir düşünürken beş gelirse o Allahın inayetiyle olmuş bir
şey, sizin becerinizle olmuş bir iş değil. Kaldı ki
onun öyle olup olmadığını da bir tartışmamız
gerekir.
Şimdi
Hedeflerin üzerinde performansımız var. diyebilirsiniz. Hâkim
değilsiniz, her şey sizin kontrolünüzün dışında. 1,60
dediğiniz kur geçen sene hedefiniz -hedefimiz de yok diyeceksiniz ama
hesaplamalardan öyle çıkıyor, herkes de biliyor bunu- 1,40. Daha
bugün sabahleyin televizyonda tartışıyorlardı. Şimdi,
3,5 dediğiniz büyüme 7 oluyor. Siz hedefi aşıyorsunuz. Takdir
etmek lazım hakikaten onu ama ben nerede yanlış hesap
yaptım diye de insan bir döner bakar. Hiç böyle bir
düşündüğünüz, baktığınız yok. Zaten, orta vadeli
planı da bunun için ortaya koyamıyorsunuz. Bazı ne
alacağınızı bilemiyorsunuz. Önümüzdeki sene ne
yapacağınızı bilemiyorsunuz. Tabii sizin
düşündüklerinizden belki bir cari açık biraz sizi üzebiliyor falan.
Şimdi, cari açık üzüyor da işe hâkimmiş gibi caka
satmanın bir anlamı yok. Halep oradaysa arşın burada. Vergi
borçlarını ertelemeye çalışıyorsunuz, sigorta
primlerini ertelemeye çalışıyorsunuz. Onu referandum öncesi
siyasi olarak kullanıyorsunuz, bir de şimdi seçim öncesi kullanacaksınız.
Bakın,
burada, Sayın Bakan gitti Denizliye. Denizli, tahsilat tahakkuk
oranları açısından ağustos ayı itibarıyla
vergilerde sondan on birinciydi arkadaşlar. Ekonominin motoru
dediğimiz il bu ya! Biz böyle deyince, Denizlide 180 bin haciz var,
merkezde 150 bin hane var. deyince herkes kızıyor Denizliyi kötülüyorsunuz,
bankalar o zaman kredi vermiyor. diyor. Ya, bankalar kredi verirken bizim
konuşmamıza mı bakıyor? Yoo. Adama getir bilançoyu diyor.
Şimdi, bir de bunlara bakmak lazım. Adam ihracat yapıyor kâr
edemiyor, adam sırf ayakta durmak için ihracatını yapıyor.
Biraz önce, benden önceki konuşmacı açıkladı,
dışarıdan 1 milyon dolar getirenin bir ay sonra ne
götürdüğünü söyledi size. Tabii bunlarla sizin ilginiz yok. Siz Denizliye
gidiyorsunuz, Diyarbakırla Denizlideki işsizlik sorununun aynı
olduğunu söylüyorsunuz.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Bir dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.
EMİN
HALUK AYHAN (Devamla) Ekonomik Sosyal Konseyi oraya koyacağız
diyorsunuz, Ekonomik Sosyal Konseyi Denizlide toplarken bir tane muhalefet
milletvekili çağırmıyorsunuz.
Çağıramazsınız, korkuyorsunuz çünkü.
Yaptıklarınız meydanda o ile. Her şey kapalı
kapılar ardında olup çıkıp gidiyor.
Şimdi,
hadiseyi böyle değerlendirdiğimizde bizim ne yapmamız
lazım? Bakın, devletten yardım alanların yüzde 43ü, üç ila
dört yıldır yardım alıyor, fakir fukara. İki
yıldan beri yardım alanlar da yüzde 23. İkisi 66yı
geçiyor. Bu fakir fukaranın derdine bir çare bulun. Şu
getirdiğiniz tasarıların hiçbir önemi, önceliği yok. Sadece
kendinizi tatmin ediyorsunuz.
Ben
hepinize saygılar sunuyorum. Teşekkür ediyorum Sayın
Başkan. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Ayhan.
Barış
ve Demokrasi Partisi Grubu adına Şırnak Milletvekili Sayın
Hasip Kaplan. (BDP sıralarından alkışlar)
Buyurun
Sayın Kaplan.
BDP GRUBU
ADINA HASİP KAPLAN (Şırnak) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; 523 sıra sayılı Devlet
Yardımlarının İzlenmesi Hakkındaki Kanun
Tasarısı üzerine Barış ve Demokrasi Partisi Grubu
adına söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Avrupa
Birliği üyelik süreci içinde teknik konulardan birisi bu.
Katılım Ortaklığı Belgesinde var, 2008 Ulusal
Programda var. Ancak biliyoruz ki hem Katılım
Ortaklığı Belgesinde hem ilerleme raporlarında hem de
Ulusal Programda yapılması gereken çokça konu var ancak Hükûmet
istediklerini zaman zaman bu şekilde, acele bir şekilde Plan Bütçe
Komisyonuna götürüyor, arkasından da Meclise indiriveriyor. Bir
kısmı çok aceleyle getiriliyor, öteleniyor mali kural gibi -belli ki
seçimden sonraki bir tarihe- veya onun dışındaki önemli konular
donduruluyor.
Şimdi,
bu konudaki devlet yardımlarının belli bir şekilde
yapılandırılması konusunda -rekabet faslının bir
şartı bu- bu açıdan baktığımız zaman da
şunu ifade etmek istiyoruz: Evet, yeni bir genel müdürlük kurulacak. Bu
genel müdürlükte devlet yardımlarını veya desteklerini izleme ve
denetleme kurulu oluşturulacak, yeni bir bürokratik mekanizma
oluşturulacak. Bu bürokratik mekanizma da Avrupa Birliği süreciyle
ilişkili. Olaya bu kadar basit ve dar bakamıyoruz biz.
Barış ve Demokrasi Partisi olarak, elbette ki Avrupa Birliği sürecini
destekleyen ama bunu her alanda destekleyen, siyasi kriterlerinden adalete,
demokrasiden azınlık haklarına kadar çok kapsamlı bakan bir
partiyiz.
Burada
baktığımız bu teknik yapılandırma, Avrupa
Birliğiyle ilgili bir konu. Avrupa Birliği, son küresel kriz
döneminde en çok etkilenen ülkelerden oluşuyor. Türkiye'nin Avrupa
Birliği ile ilgili biliyoruz ki ithalat ve ihracatının payı
yüzde 50lerin üzerindeydi ancak bu kriz sonrası yüzde 40lara çekildi,
büyük oranda ithalat ve ihracatını da Avrupa Birliğiyle ilgili
yapıyor. Ancak burada samimi olarak bir duygumu ifade etmek istiyorum:
1995 yılından bu yana, Türkiye Gümrük Birliğini
imzaladığından bu yana, Türkiye'nin kayıpları ekonomik
olarak neler olmuştur? Bunun bir fotoğrafı elimizde yok.
Keşke olsaydı! 1995, bugün 2010. On beş sene boyunca hangi
ürünlerde, Türkiye, vatandaşına hangi vergileri verdirtmiş,
hangi hak kayıpları olmuş, bunun bir fotoğrafı yok.
Yine bu devlet yardımları veya destekleriyle ilgili olarak da bir
fotoğraf göremiyoruz. Burada sosyal yardımlardan, sosyal devletten,
tüketicilere ilişkin haklardan bahsediliyor. Doğrusunu isterseniz,
bugüne kadar Hükûmetin icraatında tüketicilere yönelik sosyal devlet ve
sosyal hak anlamında Plan ve Bütçe Komisyonu üyesi olarak, Mecliste bulunan bir
arkadaşınız olarak tek bir kalem görmedim. Oysaki 21inci
yüzyılın en anlamlı tartışma konularından birisi
sosyal devlet, sosyal adalet arayışıdır. Bugün Avrupadaki
tartışmalar -Avrupa anayasası tartışılırken
dahi- bu noktada, liberal ekonomilerle sosyal devlet arasında
tartışmalar bu eksende yürüyordu.
Şimdi,
bütün bunlara baktığımız zaman tasarıdaki devlet
yardımları, işte teşvikler, vergi indirimleri, bazı
ürünlerde, şirketlerde uygulamalar söz konusu olduğu zaman Avrupa
Birliğinin biraz daha kendisi açısından bir kontrollü sisteminin
getirildiğini görüyoruz. Peki, Türkiye ekonomisi küresel krizden
etkilenmedi. derken, Biraz iyileşme var. derken Türkiye'nin şu an
uygulamakta olduğu ekonomi politik strateji nedir? Yani Neyin üzerine
oturuyor? dediğimiz zaman maalesef Türkiyenin bir ekonomi politika
konusunda bir stratejisinin olmadığını görüyoruz. O zaman
neyi görüyoruz? Pratik atılan adımlardan Türkiye'nin bu kriz
sonrası açıldığı -ki doğru bulduğumuz, bunu
özellikle söylüyoruz- ekonomi alanında Uzak Doğuya doğru,
Hindistana, Çine ve Uzak Doğu ülkelerine yönelik ekonomi
politikasında bir açılım olmasını son derece
doğru buluyoruz ve bu konudaki ihracat rakamlarında ve ithalat
rakamlarında bir hareketlilik olduğunu da görüyoruz. Bir örnek vermek
gerekirse dünyanın yüzde 70 bor madenine sahip olan Türkiye'nin bor madeni
ile ilgili olarak yaptığı ihracatının son zamanlarda
300 milyon dolar kalemlerine ulaşmasının Çinle olan
ilişkilerinden olduğunu görüyoruz. Yine, bu gelişmelerde
Afrikadaki yatırımların ve bu konudaki gelişmelerin, Orta
Doğuda komşularımızla olan ilişkilerin doğru bir
seyir içinde olduğunu ve bu doğru seyir içindeki ekonomik stratejide
Güney Amerika, Brezilya ve Latin Amerika ülkeleriyle de geliştirilecek
olan ekonominin de son derece doğru olduğunu düşünüyoruz. Bu
konuda da zaman zaman gelen kanun teklifleri ve düşüncelere de hep pozitif
muhalefet anlayışıyla baktık. Ancak, takdir edersiniz ki
ekonomiyi salt dış faktörlere, konjonktüre bakarak iyileştirmek
mümkün değil. Ülke içindeki sosyoekonomik durumu, ekonomik kalemleri,
harcamaları iyi görmek lazım.
Orta
vadeli programın hâlâ belirlenmemiş olması, orta vadeli
programda neler olduğunu bilemeyişimiz ve şu andan 2011
bütçesiyle ilgili vergilerin artırılacağı, dolaylı
vergilerin artırılacağı, KDVnin
artırılacağı izlenimlerinin verilmesi, bütün bu ekonomik
trafikte yurttaşlarımıza fatura edilen, emekçilere fatura
edilen, tüketicilere fatura edilen, çalışanlara fatura edilen bir
ekonomi politikasında öncelikle iş birlikçi bir ekonomik
politikanın uygulandığını ve dünya sermayesiyle olan
birlikteliğin bu şekilde sürdürüldüğünü görüyoruz.
Bu
açıdan baktığımız zaman, Türkiyedeki ekonominin
canlanmasının, gelişmesinin en önemli noktalarından birisi
Türkiyedeki toplumsal barıştır arkadaşlar. Eğer
ülkemizdeki toplumsal barışı hayata geçirebilirsek savunma
harcamalarına ayırdığımız çokça büyük bir kalem
dilimini ekonomiye ve toplumun yaralarını sarmaya yönlendirmek mümkün
olduğu gibi bugün et ithal eder duruma gelen Türkiye'nin ki
hayvancılık ve tarımda dünyada sayılı ülkelerden
birisi olan ve et ithal eder duruma gelen Türkiyede, Doğu Anadolu
Bölgesinde, güneydoğuda Et ve Balık Kurumlarının
nasıl kapatıldığını, yayla yasaklarından,
oradaki üreticilerin yaşadıkları zorluklardan, baskılardan
gün gün, milyon milyon rakamların nasıl küçüldüğünü çok
rahatlıkla, yakın bir zaman dilimine bakarsak görebiliriz. Peki,
bütün bunları göremedikten sonra Latin Amerikadan, Avrupadan -Kurban
Bayramı yaklaşıyor- Kurban Bayramında dışarıdan
kurbanlıklar ithal eden bir Türkiye durumuna getirilmesini, gelinmesini
Biz Türkiye'nin ekonomide iyi bir durumda olduğunu, 16ncı büyük
ekonomi olduğunu söyleyebilir miyiz arkadaşlar? Mümkün değil,
bunu söylemek doğru da değil.
Şimdi,
bu yardımlarla ilgili devlet alacağı kararları denetlemesi
için kendi bünyesinde genel müdürlük kuracak ve bu genel müdürlüğün kendi
bünyesinde bir denetim kurulu kuracak. Bu denetim kurulunun, arkadaşlar,
bağımsızlığı var mı? Yok. İdari
özerkliği var mı? Yok. Mali özerkliği var mı? Yok. O zaman
hani Sen, sen pişir; sen, sen ye. misali oldu bu da. Hem genel
müdürlüğünü kur hem denetlemesini de kendin yap. Böyle bir durum, böyle
bir anlayış, böyle bir mantık ekonomide mali kuralı da
öteleyen bir anlayışın da alt zeminini oluşturuyor.
Şimdi,
devlet yardımları denilince hibeler, uygun koşullu krediler,
özel yatırımcılardan elde edilemeyecek koşullardaki sermaye
katkılarından tutun da devlet tarafından güvence verilen -ki
yakın zamanda biliyoruz- özel bankaların teminat konuları, yine,
finans krizi odağında dönen likidite konusundaki, para
akışı konusundaki destekler ki Avrupa Birliğini en çok
ilgilendiren konular bunlardır. Avrupa Birliği, Gümrük
Birliğinden, 95ten bu yana Türkiyeden alıyor vergileri, kendi
merkez hazinesine paraları koyuyor. 95ten bu yana on altı senedir
biz buraya para ödüyoruz ama o para ödediğimiz, o Avrupa Birliği
merkez hazinesine giden o vergilerin, o paraların Türkiyeye
yatırım olarak dönüşümünü, hibesiz olarak gelişini bir
türlü sağlıklı bir şekilde organize edemiyoruz.
Arkadaşlar,
bu yardım konusunun teknik noktalarına girmeye gerek de duymuyorum,
Roma Anlaşmasına, Ortaklık Konseyine, 1/95... Bu konulardaki
akademik bir tartışmanın da çokça anlamlı olduğunu
düşünmüyorum. Ülkemizde para trafiği nasıl işliyor,
denetimi nasıl olacak, mali kural nasıl olacak, Sayıştay
Kanunu geliyor, denetimler Meclis adına kadar sağlıklı
yapılacak, bütün bunlar çokça önemli konular. Bizim, partimizin bu
konulara bakış açımız, emekçiler, çalışanlar,
işçiler ve onların cebine uzanan eldir. Dolaylı vergilerle bu bütçenin
birinci derecede, birinci kalem vergileri oluşturulurken çok kazanan
holdinglerin ve bankaların bu çalışanların yarısı
kadar vergi vermediğini bilen bir parti olarak bu ekonomik politika
anlayışına karşı bir duruşumuz vardır.
Biz
Avrupa Birliği sürecinde bu tür teknik değişiklikler
yapılırken şunu da görmek istiyoruz
Sayın Başbakan,
dün, bakıyoruz, Haliç Kongre Merkezinde iş dünyasına yönelik
görüşlerini açıklıyor ve Ya Allah, bismillah. sloganları
altında
5 bin tane iş adamı denildi Haliç Kongre Merkezinde.
Ya Allah, bismillah. nidaları ve sloganları altında kürsüye
Başbakan geliyor ve bir rest çekiyor Sayın Başbakan, Avrupa
Birliğine diyor ki: Bak, ya bizi alırsınız
Ya bizi
oyalamayınız, yoksa biz biliriz ne yapacağımızı.
(AK PARTİ sıralarından Sivas Milletvekili Osman Kılıç
alkışladı)
KAMER
GENÇ (Tunceli) Alkışla, alkışla, sana yakışan
o!
HASİP
KAPLAN (Devamla) Şimdi, briç bilenler çok iyi bilirler, zekâ oyunudur
briç. Bir sözleşme üzerine kurulur ve birisi der ki Bunu
yapacağım., diğeri der ki Kontr, yapamazsın., o da
Sürkontr. der. Komutanlara onun için kimse kontr çekemiyor. Cumhuriyet tarihi
de hep böyledir, politikacılar hep çekememiştir kontr ama şunu
söylemek istiyorum: Şimdi bu fasıl önemli arkadaşlar. Şimdi
bu fasıl önemliyse elimde ilerleme raporu var, 10 Kasımda yenisi
çıkacak, 2010. Peki, demokrasi ve hukukun üstünlüğü diye bir
fasıl yok mu arkadaşlar? Var. Peki, demokrasi ve hukukun
üstünlüğünün hayata geçmesinin temeli temsil değil midir? Temsil.
Yüzde 10 barajını niye kaldırmıyorsunuz? Var raporda,
ilerleme raporunda. Siyasi Partiler Yasasını niye
değiştirmiyorsunuz? Var bu ilerleme raporunda. Üstelik de yıllar
önce, 2003 Katılım Ortaklığı Belgesinde var. Sadece
yardım denilince şirketler ve holdinglere yardımı anlıyor
Hükûmet. Peki, siyasi partilere hazine yardımı niye Mecliste grubu
bulunan partimize yok? Yüzde 7 barajı getiriliyor.
Arkadaşlar,
şimdi vicdan vicdan konuşacağız yani şimdi açık
konuşacağız. Avrupa Birliğine kükremek kolay ama yüzde 7
barajını getirirken Kenan Evren bile: İnsaf
demişti.
Grubu olan partiye hazine yardımı yapılır. Yani Kenan
Evrenden de insafsız olan bir anlayışın
karşısında siz Avrupa Birliğine neyin meydanını
okuyorsunuz. Yüzde 10 barajı temsilin önüne geçerek vatandaşın
özgürce milletvekilini seçmesini engelleyerek Avrupa Birliğine neyle kafa
tutuyorsunuz? Gizli dinlemeyle mi Avrupa Birliğine kafa
tutacaksınız? Her gün hayalî çeteler yaratarak insanları üst
mevkilerden tutun da sade vatandaşa kadar varsayım ve senaryolarla
içeri atarak mı bunun uyumunu sağlayacaksınız?
Arkadaşlar,
yeni Anayasa dediniz, 13 Eylülde Başbakan dedi ki: Yeni Anayasa
sürecini başlatıyoruz. 4 Ekimde, 2011 seçimlerinden sonraya öteledi.
İşte, ilerleme raporu yeni Anayasa diyor. Bunu öteleyerek mi Avrupa
Birliğine gireceksiniz? 2011de seçim var, iyi
2012de de
Cumhurbaşkanlığı var, 2014de de yerel seçim var. Bu
memlekette seçim bitmez ki. Öteleyerek Avrupa Birliğine giremezsiniz.
Şimdilik
adil yargılanmanın olmadığı bir ülkede,
insanların senelerce tutuklu kaldığı, tutukluluğun
cezaya dönüştüğü bir ülkede, insanların iki sene boyunca hâkim
önüne çıkıp neyle suçlandığını bilmediği bir
ülkede, sen adalet reformunu yapmayacaksın. Avrupa Birliğinin
Katılım Ortaklığı Belgesinde, ilerleme
raporlarında bunlar yer alacak, ondan sonra kafa tutacaksın, rest
çekeceksin Avrupa Birliğine.
Ya
arkadaşlar, kırmızıbiber sevenler derneğinin de bir
tüzüğü vardır, bir amacı vardır. Avrupa Birliğinin de
amacı vardır, tüzüğü vardır, Kopenhag Kriterleri
vardır, siyasi kriterleri vardır. Siz, bu siyasi kriterlerin
işinize geleni yapacaksınız, yasalarını
getireceksiniz, ondan sonra da Avrupa Birliğine kafa
tutacaksınız. Avrupa Birliği bunları yemez. Bu
yaptıklarınızı da önüne 2010 Kasımında koyar.
Bakın
arkadaşlar, parlamentoyla ilgili getirdikleri kriterler var. Parlamentoyla
ilgili getirilen bu kriterlerden hiçbirisi hayata geçmedi. Güvenlik güçlerinin
siyasi denetimiyle ilgili kriter hayata geçirildi mi? Geçirilmedi. Güvenlik
güçlerinin modernizasyonu sağlandı mı? Sağlanmadı.
Güvenlik güçleri artık cemaatlerin, tarikatların, hükûmetlerin siyasi
iradesi ve emri altında operasyonel bir güce dönüşmeye
başladı. Adalet ve güvenlik polise, kolluğa
bırakılmayacak kadar kutsal kavramlardır
arkadaşlardır. Siz bu uyum süreciyle ilgili kriteri de
yapmayacaksınız ama Avrupa Birliğine kafa
tutacaksınız.
Bakın
arkadaşlar, Sayıştay Kanunu bekliyor. Askerî harcamaları
denetlemeyeceksiniz, İsrailden ne aldığınızı,
Heronlara ne ödediğinizi, F16larda, F35lerde ne ödendiğini,
kobralara, Skorskylere neler ödendiğini söylemeyeceksiniz. Nereye para
verdiniz, Savunma Fonu nerede ne kadar para aldı? Bu ülkenin vergisini, bu
ülkenin emekçisinin, işçisinin, öğretmeninin, esnafının,
memurunun vergisini hazineden öderken bu Meclis bilmeyecek, denetlemeyeceksiniz,
ondan sonra çıkıp Avrupa Birliğine kafa tutacaksınız.
Avrupa Birliğine kafa tutmanız için ekonomik olarak
şeffaflığınızı da onların kriterlerine ve
açtıkları başlıklara göre yapmak zorundasınız.
Yargı
sistemi sizlere şunu hatırlatır: Adaletin
olmadığı yerde herkes suçlu duruma düşebilir.
Şanlıurfada bizim kadın meclisimiz partimizin- sosyal bir
acı vakada -bir kadın ulaştırılmış- ve son
derece zor bir durumunda elini uzatıyor, sığınma evine
getiriyor, SHÇKye getiriyor; polis kalkıyor, Dağa götürüyorlar.
diye operasyon yapıp tutuklatıyorlar.
Burada,
bu ülkemin vatandaşlarının bu kadar sahipsiz olduğunu
düşünen bir başbakan Avrupa Birliğine kafa tutacak! Avrupa
Birliğine kafa tutup rest çekebilmek için o insana, o düşürülmüş
insanımıza sahip çıkacak. Onu kullanıp, Bunu da dağa
çıkarıyorlar. diye kendi basınlarında haber edip, kendi
polisine jurnalleyip, kendi polisine yalan yanlış bilgiler sunup
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Bir dakika ek süre veriyorum, tamamlayınız lütfen.
HASİP
KAPLAN (Devamla)
yalan yanlış bilgiyle vatandaşını
tutuklatan bir anlayışla Avrupa Birliği sana Buyurun,
kapıları açtım. demez. Avrupa Birliği, gelişmiş,
çağdaş demokrasilerin gelişmiş, eşit, özgür
vatandaşlarının özgür seçildikleri bir demokratik rejimi asgari
ölçüde hayata geçiren ve Avrupa anayasasıyla tüm üye ülkelerin
anayasasını oluşturan bir rejime doğru giderken; Türkiye,
Bulgaristanın, Romanyanın, Hırvatistanın, Çekoslovakyanın
gerisinden gidiyor, Sırbistanın gerisine düşecek,
Kosovanın gerisine düşecek. Böyle kabadayı
başbakanların Bizi almazsanız
diye restlerini görecek
Öyle
siyasetçiler göreceksiniz ki
10
Kasımda bu raporu burada okuyacağız arkadaşlar. Gelin,
birlikte bunların hepsini yapalım. Meclis bu kriterleri
ayırarak, seçerek değil, bir bütün olarak yaptığı
zaman demokrasiye hizmet eder.
Bu
duygularla, bu çekincelerimizle bu yasaya muhalefet şerhi koyduğumuzu
saygıyla bildiririz.
Teşekkür
ediyorum. (BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Kaplan.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
6.- Tunceli Milletvekili Kamer Gençin,
KİT Komisyonunun Türkiye Büyük Millet Meclisinin çalışma
saatleri içinde çalışması için Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlık Divanının bir kararı bulunup bulunmadığına
ilişkin açıklaması
KAMER
GENÇ (Tunceli) Sayın Başkanım, ben bir şey sormak
istiyorum.
Efendim,
şimdi KİT Komisyonu çalışıyor, ben de KİT
Komisyonu üyesiyim. Şimdi, İç Tüzükümüzün 35inci maddesi der ki,
komisyonların Türkiye Büyük Millet Meclisi çalışma saatleri
içinde çalışabilmeleri için Meclis Başkanlık
Divanının karar alması lazım. Şimdi, öyle bir
yeteneksiz bir Komisyon Başkanı var ki dün Yok böyle bir karar.
dedi, bugün de diyor ki Var. Şimdi ben size soruyorum: KİT
Komisyonunun Türkiye Büyük Millet Meclisinin çalışma saatleri içinde
çalışması için Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlık
Divanının bir kararı var mıdır, yok mudur efendim? Ben
öğrenmek istiyorum bunu.
BAŞKAN
Şimdi ben ona baktırayım.
KAMER
GENÇ (Tunceli) Ama bize Komisyon
Ne zaman imzalandı efendim?
BAŞKAN
Hemen, hemen
Şimdi baktırıp size bilgi olarak da
aktaracağım, tamam mı?
KAMER
GENÇ (Tunceli) Peki, verin o zaman.
HASAN
FEHMİ KİNAY (Kütahya) Size niye soruyor ki? Yazılı olarak
Meclis Başkanlığına sorsun.
BAŞKAN
Sayın Genç, dün imzalandığına dair bir bilgi var ama ben
göreyim.
KAMER
GENÇ (Tunceli) Ama efendim, yani ne zaman çıktı?
BAŞKAN
Bakın, ben göreyim, bilmiyorum. Göreyim, örneği getirecekler.
KAMER
GENÇ (Tunceli) O zaman, efendim, Başkanlık Divanında daha imza
tamamlanmamışsa Başkanlık Divanı böyle bir karar
almamıştır.
BAŞKAN
Sayın Genç, bilmiyorum, sizi bilgilendireceğim. Sayın Genç,
tamam mı?
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Başkanlığa yazılı soru
versin efendim.
KAMER
GENÇ (Tunceli) Kardeşim, sen neyin avukatlığını
yapıyorsun? Ben soruyorum Başkana.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Ben Sayın Başkana buradan fikirlerimi
ifade ediyorum, Sayın Başkan bana cevap verir.
KAMER
GENÇ (Tunceli) Sen ne karışıyorsun benim konuşmama?
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Sen ne karışıyorsun?
KAMER
GENÇ (Tunceli) Hayır efendim, ben
BAŞKAN
Şimdi arkadaşlar hemen gittiler. Sizi de bilgilendireceğim.
(AK PARTİ sıralarından Genel Kurul
çalışmalarını sabote ediyor. sesi)
KAMER
GENÇ (Tunceli) Ya, ne sabotesi kardeşim? Burada hukuka uygun
konuşun ve çalışın. İç Tüzük hükmü açık. Yani
İç Tüzük hükmü açıkken neden siz İç Tüzükü kale
almıyorsunuz? Daha karar çıkmamış.
VII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ
İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun
Tasarı ve Teklifleri (Devam)
3.- Devlet Yardımlarının
İzlenmesi ve Denetlenmesi Hakkında Kanun Tasarısı ile
Avrupa Birliği Uyum ve Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları
(1/818) (S. Sayısı: 523) (Devam)
BAŞKAN
Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına Afyonkarahisar Milletvekili
Sayın Halil Aydoğan. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
Buyurun
Sayın Aydoğan.
AK
PARTİ GRUBU ADINA HALİL AYDOĞAN (Afyonkarahisar) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 523 sıra sayılı
Devlet Yardımlarının İzlenmesi ve Denetlenmesi
Hakkında Kanun Tasarısının geneli üzerinde Adalet ve
Kalkınma Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum.
Konuşmama başlarken sizi, yüce Meclisimizi ve
halkımızı saygıyla selamlıyorum.
Türkiye
ile Avrupa Birliği arasındaki ilişkiler ekonomik ve ticari
açıdan yakınlaşmayı kapsayan ve 1963 yılında
imzalanan Ankara Anlaşmasıyla başlamıştır.
1996
yılında yürürlüğü giren 6 Mart 1995 tarih ve 1/95
sayılı Ortaklık Konseyi Kararı, diğer adıyla
Gümrük Birliği, ekonomik ve ticari ilişkilerin şekil ve
şartlarını belirlemiştir.
Gümrük
Birliği kapsamı dışında kalan kömür ve çelik
ürünlerinin ticaretine yönelik hususları içeren Türkiye-Avrupa Kömür Çelik
Topluluğu Serbest Ticaret Anlaşmasının 25/7/1996 tarihinde
imzalanması ile birlikte malların serbest
dolaşımını tesis edecek düzenlemelerin hayata geçirilmesi
tamamlanmıştır.
Ülkemizin
1999 yılında Helsinki Zirvesi neticesinde aday ülke statüsünü
kazanması ile birlikte, söz konusu ekonomik ve ticari ortaklık,
siyasi ve sosyal bir boyut da kazanmıştır.
Bu
gelişmelerin sonucu olarak ülkemiz, Avrupa Birliğinin ekonomik ve
sosyal sistemleri ile uyum sağlamak üzere diğer tüm aday ülkelerde
olduğu gibi Avrupa Birliğinin müktesebatını iç yasal
düzenlemelerine aktarma yükümlülüğünü üstlenmiştir.
Avrupa
Birliğine katılım, Türkiye'nin stratejik hedeflerinden biridir.
Bu hedefi benimsememizin nedeni, Türkiye'nin ileri demokrasi ve hukuk
normlarına ulaşmasını, refah ve kalkınmayı
gerçekleştirmesini sağlamak, Türk halkının temel hak ve
özgürlüklerini geliştirmektir.
1959
yılında başlayan bu süreçte 17 Aralık Brüksel Zirvesi, en
önemli dönemeçlerden biri olmuştur.
Adalet ve
Kalkınma Partisi iktidara geldiği andan itibaren bir yandan gereken
reformları peş peşe hayata geçirirken diğer yandan Avrupa
Birliği üyesi ülkeleri ziyaret ederek süreci hızlandırma
çabasında olmuştur.
17
Aralık Zirvesinde Türk heyetinin olağanüstü çabası ve
Sayın Başbakanımızın tartışılmaz
liderliği ve müzakere yeteneğiyle hak ettiğimiz sonuca
ulaşmayı başardık ve müzakere tarihini aldık. 17
Aralık günü Türkiye'nin Avrupa Birliği üyeliği yolundaki en
önemli kazanımı elde ettiği tarihtir. Türkiye o günden beri
bazı Avrupalı liderlerin umut kırıcı
yaklaşımlarına rağmen tutumunda sapma göstermeden aynı
kararlılıkla Avrupa Birliği yolunda üzerine düşeni
yapmaktadır. Katılım Ortaklığı Belgesi ile Türkiye'nin
uyum sürecinde sağladığı gelişmeleri
değerlendiren ilerleme raporlarında da devlet yardımları
alanında tam uyumun ve şeffaflığın sağlanabilmesi
için Avrupa Birliği kriterlerine dayalı devlet
yardımlarının kontrolünü etkin bir şekilde sağlayacak
ulusal bir devlet yardımları izleme biriminin kurulmasının
gerektiği vurgulanmaktadır. 1/95 sayılı Ortaklık
Konseyi Kararı ve Türkiye Avrupa Kömür Çelik Topluluğu Serbest
Ticaret Anlaşmasında ülkemizdeki devlet yardımları
sisteminin Avrupa Birliğindeki devlet yardımlarıyla ilgili
çerçeve, ilke ve esaslara uygun hâle getirilmesi ve Avrupa Birliğine
bildirilmesi yükümlülüklerimiz arasında yer almaktadır.
Diğer
taraftan, Avrupa Birliğine aday olan tüm ülkelerde devlet
yardımları alanında uyumun sağlanabilmesi için
yardımların izlenmesine olanak sağlayan bir yapı
oluşturulması şart koşulmuştur. Ülkemiz için de tam
üyelik sürecinde devlet yardımları konusunun da dâhil olduğu
rekabet faslının müzakereye açılabilmesi için benzer
şekilde devlet yardımlarının çerçeve, ilke ve
esaslarının belirlenmesi ve izlenmesini sağlayacak işlevsel
bağımsızlığı olan bir yapının
oluşturulması en önemli kriter olarak belirlenmiştir. Bu nedenle
Avrupa Birliğiyle ikili anlaşmalardan kaynaklanan
yükümlülüğümüzü karşılamak ve rekabet faslının
müzakereye açılmasını sağlamak üzere devlet
yardımlarının izlenmesi ve denetlenmesi işlevini yerine
getirecek olan bir birimin kurulması için şu anda
görüşeceğimiz Devlet Yardımlarının İzlenmesi ve
Denetlenmesi Hakkındaki Kanun Tasarısı
hazırlanmıştır.
Kanun
tasarısının amacı devletin sunduğu destek, teşvik
ve benzeri uygulamaların, diğer bir ifadeyle devlet
yardımlarının karar alma ve uygulama süreçlerinde
etkinliğini ve verimliliğini artırmaya, alternatif maliyetlerini
azaltmaya da yönelik olmak üzere devlet yardımları sisteminin
evrensel standartlara çıkarılmasını ve Türkiye ile Avrupa
Birliği arasındaki anlaşmalara uygun olarak düzenlenmesini
sağlamak için, çerçeve, ilke ve esasların belirlenerek
yardımların izlenmesi ve denetlenmesine ilişkin usul ve
esasları tespit etmektir. Tasarının kapsamı ise belirli
sektörlerde Türkiye'nin ihtiyaçlarına uygun devlet yardımları
mekanizması oluşturmaktır.
Kanun
tasarısıyla esas olarak hangi hâllerde ve şartlarda devlet
yardımlarının verilebileceğine ilişkin kurallar
tanımlanarak, çeşitli kurum ve kuruluşlar tarafından
verilen devlet yardımları belirlenen ilke ve esaslar çerçevesinde
değerlendirilecek ve devlet yardımlarının Avrupa
Birliği çerçeve mevzuatına uyumlaştırılması
sağlanacaktır.
Ülkemizde
mevcut durumda devlet yardımları değişik kurum ve
kuruluşlarca ayrı ayrı hazırlanan çeşitli mevzuat
kapsamında yürütülmektedir. Bu kanunla, ülkemizde devlet yardımı
kapsamına giren uygulamaları yürüten tüm kurum ve kuruluşlar,
hazırlayacakları yardım programlarına ilişkin mevzuat
taslaklarını kurulacak olan kurula bildirmekle yükümlü
olacaklardır. Bu sayede ülkemizde uygulanan tüm devlet
yardımlarının kayıtları tek merkezde belirlenecek
izleme standartları dahilinde toplanabilecektir. Böylece farklı kurum
ve kuruluşlarca uygulanan devlet yardımlarının
ölçülebilirliği temin edilecek ve ülkemizde uygulanan tüm devlet
yardımlarına ilişkin bilgiler gerektiğinde tek bir kurumdan
aynı standartta temin edilebilecektir. Ayrıca, hâlihazırda
sıkça rastlanan mükerrer yardımların verilmesi gibi bir durumun
önüne geçilmesi de mümkün olabilecektir.
Bu kanun
tasarısıyla esas olarak rekabeti bozan veya bozma tehdidi
oluşturan yardımlar, Türkiye ile Avrupa Birliği arasındaki
anlaşmalara uygun olarak belirlenmekte, hangi hâllerde ve hangi
şartlarda devlet yardımlarının verilebileceğine
ilişkin istisnalar tanımlanmakta, bunlarla ilgili kurallar ve
ölçütler oluşturulmaktadır. Böylelikle, ülkemizin sahip olduğu
kıt kaynakların en etkin şekilde kullanılması temin
edilerek yardımların kapsadığı alan
genişletilebilecek, buna bağlı olarak daha fazla
yardımın desteklenmesine imkân yaratılacak, bunun paralelinde
istihdam, üretim ve ihracat artışı sağlanabilecektir.
Ayrıca,
kanun tasarısıyla kanun kapsamı dışındaki
sektörlerde uygulanan devlet yardımları ve desteklerin de genel
müdürlük tarafından izlenmesi öngörülmektedir. Böylece, tüm sektörlerde
uygulanan yardımların sonuçları da yine belirli standartta tek
merkezde toplanacak ve gerektiğinde ilgili birimler bu yardım
uygulamalarını daha kolay ve analiz edilebilir nitelikte temin
edebileceklerdir.
Uluslararası
yükümlülüklerimizi yerine getirmediğimiz için
uyguladığımız devlet yardımı programları
Avrupa Birliği Komisyonunda eleştirilmekte, devlet
yardımlarının tek elden yönetilmemesi ve söz konusu alanda
yeterli istatistiki verilerin oluşturulamaması nedeniyle uygun olan
yardım programlarımız dahi sorgulanabilmektedir. Kurulacak
kurulla birlikte uygulanacak devlet yardımlarının
uluslararası yükümlülüklerimize uygunluğu mevzuat
aşamasında sağlanacağından, ileride ortaya
çıkabilecek ihtilafların önüne geçilebilecektir. Kaynakların en
etkin biçimde kullanılmasına imkân veren, uluslararası
yükümlülüklerimizi karşılayan bağımsız, merkezî bir
devlet yardımı otoritesinin kurulması bu yönüyle zaruri olduğu
kadar faydalı da olacaktır.
Devlet
yardımları sürecinin üç bileşeni bulunmaktadır. Devlet
yardımları politikası, genel anlamda ilgili bakanlıklarla
koordine edilerek Hükûmet ve Başbakanlığımız
tarafından yerine getirilecektir. Devlet yardımları uygulaması
ise ilgili bakanlık, kurum ve kuruluşlar tarafından
gerçekleştirilecektir. Böylece, yerel yönetimler de dâhil olmak üzere tüm
kamu kurum ve kuruluşları veya kamu adına aracı kurumlar ve
kuruluşlar tarafından verilen devlet yardımları ile kanun,
kararname, tebliğ ve diğer her türlü mevzuat uyarınca
gerçekleştirilen uygulamalar kapsama alınarak kanunun ve kanuna
dayanılarak yürürlüğe konulan mevzuatın uygulanmasıyla
ülkemizde Avrupa Birliği devlet yardımı kurallarıyla uyumlu
bir devlet yardımı sistemi getirilmiş olacaktır.
Bu kanun
tasarısı ile devlet yardımlarının izlenmesi ve
denetlenmesi işlevini yerine getirmek üzere işlevsel yönden
bağımsız olacak şekilde teşkil edilen Devlet
Yardımlarını İzleme ve Denetleme Kurulu ile kurulun
sekreterya hizmetlerini yürütmek üzere Hazine Müsteşarlığı
bünyesinde Devlet Yardımları Genel Müdürlüğü kurulması
öngörülmektedir.
Kurul,
Türkiye ile Avrupa Birliği arasındaki anlaşmalara uygun olarak
devlet yardımlarının ilke ve esaslarının belirlenmesi,
çerçeve mevzuatın hazırlanması, kanun hükümleri çerçevesinde
bildirimi yapılan devlet yardımlarının uygunluğunun
incelenmesi, izlenmesi ve denetlenmesi, Avrupa Birliği Komisyonuna ve
ilgili mercilere gerekli bildirimlerin yapılması işlevlerini
yürütecektir.
Bu kanun
tasarısının kabulü ve yayımını müteakip devlet
yardımı veren kurum ve kuruluşlar mevcut
uygulamalarını kurula bildireceklerdir. Yapılacak yeni
düzenlemelere ilişkin mevzuat taslaklarının ise yürürlüğe
konulmadan önce kurula bildirilmesi ve Kurulun uygunluk görüşünün
alınması esası getirilmektedir.
Kurul,
kararlarında bağımsız olup alınan kararların
kesin olma hükmü getirilerek kurulun işlevsel
bağımsızlığı temin edilmektedir.
Kanun
tasarısının yasalaşmasını müteakiben kurul
teşkil olunacak, kurulun teşkiline paralel olarak sekreterya
hizmetlerini yürütmekle sorumlu genel müdürlüğün teşekkülü
tamamlanacak, Avrupa Birliği Komisyonu ile iş birliği içerisinde
birimde görevlendirilecek personelin eğitimleri sağlanacak ve Avrupa
Birliği mevzuatına paralel olarak devlet yardımlarının
çerçeve, ilke ve esaslarını belirleyen mevzuat kurulun teşkilini
müteakip en geç dokuz ay içerisinde yürürlüğe konulacaktır.
Yönetmeliklerin yürürlüğe girmesini müteakiben kanuna göre devlet yardımı
kapsamına giren mevcut tüm tedbirler uygulamacı kurumlar
tarafından üç ay içerisinde kurula bildirilecektir. Bu yardımlar
kurul tarafından incelenerek uygun olup olmadıkları konusunda
değerlendirme yapılacak ve uygun hâle gelmesi için gerekli
değişikliklerin yapılması sağlanacaktır.
Hâlihazırda Avrupa Birliği Anlaşmasının 107/1
fıkrasına göre devlet yardımı kapsamına girebilecek
teşvik tedbirleri ile diğer kamu müdahale araçlarının
önemli bir kısmı 4059 sayılı Hazine ve Dış
Ticaret Müsteşarlıkları Teşkilat Kanunu ile verilen yetkiye
dayanılarak Hazine Müsteşarlığı tarafından
uygulanmaktadır. Devlet yardımlarının izlenmesi ve
denetlenmesine ilişkin yetkilerin toplanacağı yeni idari
yapılanmanın üstleneceği işlevlerin de devlet
yardımları mevzuatı hazırlanması ve
uygulamasının yanı sıra uluslararası mevzuat konusunda
birikim, tecrübe ve uzmanlığa sahip olan Hazine
Müsteşarlığı bünyesinde etkin bir biçimde yerine
getirilebileceği düşünülmektedir. Avrupa Birliği üyesi ülkelerin
her birinde kendi özel koşulları çerçevesinde farklı
yapılanmalar söz konusudur. Örneğin, ilgili otorite Bulgaristanda
ekonomi bakanlığının, Çek Cumhuriyetinde rekabet
otoritesinin altında, bazı ülkelerde maliye
bakanlığının altında, bazı ülkelerde
bağımsız otorite olarak teşekkül ettirilmiştir.
Tekrar
belirtmek gerekirse, kanun tasarısında hangi hâl ve şartlarda
devlet yardımı verilebileceğini belirleyen temel kurallar
belirlenmektedir. Bu kurallar belirlenirken de devlet yardımı vermek
suretiyle kamu müdahalesi yapılarak piyasa işleyişini bozacak
uygulamalardan kaçınılması esas alınmakta, devlet
yardımları aracılığıyla yapılan piyasa
müdahalesinin gerekli olduğu hâllerdeyse bu müdahaleyi dengeleyecek
nitelikte bir kamusal faydanın elde edilmesi kuralı gözetilmektedir.
Bu nedenle de bu kanun tasarısının kanunlaşmasıyla
devlet yardımlarının verilemeyeceği veya
kaldırılacağı endişesinin oluşmasına gerek
yoktur. Aksine, bölgeler arası gelişmişlik farklarını
giderecek yatırım ve faaliyetlerin, araştırma
geliştirmenin, çevre koruma önlemlerinin, küçük ve orta boy
işletmelerin ve girişimciliğin gelişmesine katkı
sağlayacak devlet yardımı uygulamalarının önü daha da
çok açılacaktır.
Çok
yakın bir geçmişte dünya küresel kriz yaşadı. Tabii ki
ister istemez krizin etkileri ülkemizde de gözlemlendi. Bu krizin etkilerini
aşmak için akla ilk gelen yollardan biri de kamusal müdahale aracı
olarak devlet yardımı uygulamalarıdır.
İşte
bu kanun tasarısı istisnai olarak bu tür olağanüstü hâl ve
durumlarda devlet yardımı uygulamalarına imkân sağlayan
hükümleri de bünyesinde barındırmaktadır.
Bugün
geldiğimiz noktada Adalet ve Kalkınma Partisi
İktidarının sağladığı siyasi ve ekonomik
istikrar sonucu krizin olumsuz etkilerini bertaraf ederek 2010
yılının ilk yarısında dünyanın en hızlı
büyüyen 3üncü ekonomisi olduk. IMF Türkiye ile ilgili 2010 yılı için
büyüme tahminini yüzde 6,1den yüzde 7,8e yükseltti.
Kredi
derecelendirme kuruluşu Moody's, Türkiye'nin Ba2 olan kredi notunun
görünümünü durağandan pozitife yükseltirken ekonomistlere göre
görünümdeki bu değişiklik gelecek yıl haziran ayında
yapılması beklenen genel seçimleri de içine alan on iki aylık
bir süreçte kredi notunun Moodys tarafından artırılması
ihtimalini kuvvetlendirdi.
Moodys
yaptığı açıklamada Türkiye ekonomisi beklenmedik
şekilde sağlam, güçlü olduğunu ortaya koydu,
kanıtladı. demiştir.
Küresel
krizin olumsuz etkileri sonucu Şubat 2009 itibarıyla yüzde 16,1e
kadar yükselen işsizlik oranı Haziran 2010 itibarıyla yüzde
10,5a kadar düşürülmüştür.
Siyasi
istikrarı halkımız sağlıyor. İki genel seçimde,
iki yerel seçimde ve iki referandumda halkımız Adalet ve
Kalkınma Partisinden yana tercihini ortaya koyarak siyasi istikrarı
sağlamış Adalet ve Kalkınma Partisi İktidarı da
halkımızdan aldığı güçle ekonomik istikrarı
gerçekleştirmiştir.
Siyasi ve
ekonomik istikrarın öneminin farkında olmayanların,
olamayanların 2010 yılının ilk yarısında
gerçekleşen ekonomik büyüme başarısını ve
derecelendirme kuruluşlarının derece yükseltmelerini
anlamaları da, kabullenmeleri de mümkün değildir.
Tasarının
geçici 5inci maddesi ile 31/12/2001 tarihinden önce düzenlenen
yatırım teşvik belgelerinin mevcut hâlleriyle
tamamlanmış sayılması öngörülmektedir.
1984
yılından önce düzenlenmiş teşvik belgelerinde tamamlama
vizesi şartı bulunmamakta iken bu tarihten itibaren düzenlenen
teşvik belgelerinde tamamlama vizesi şartı getirilmiştir.
1985-2001
yılları arasında düzenlenmiş olan toplam 53.637 adet
teşvik belgesinden 34.929 adedinin tamamlama vizesi
yapılmış, 8.940 adedi iptal edilmiş, 11.768 adedinin ise
hâlen tamamlama vizesi yapılmamıştır. Bu kanun tasarısı
uygun görüldüğü takdirde, tamamlanmış sayılacak olan belge
sayısı da 8.067dir.
Aradan
geçen uzun yıllar dikkate alındığında, 2001 öncesi
düzenlenen teşvik belgeleri kapsamındaki makine ve teçhizatın
çoğunun amortisman değerlerini kaybettiği ve teknolojik olarak
kullanım olanağı bulunmadığı görülmektedir.
Yapılan incelemelerde, firmaların bilgi eksikliği sonucu
çoğu makinenin elden çıkarıldığı veya
satış yapılmasa dahi hurdaya atıldığı ve
yatırım mahallinde bulunmadığı tespit edilmektedir.
Benzer şekilde, çoğu teşvik belgelerine ait harcamalara
ilişkin yasal kayıt ve belge saklama süreleri dolduğundan
bunlara ulaşmakta zorluk çekilmekte, çoğu defa
ulaşılamamaktadır. Kaldı ki 6/10/2006 tarihinden önce
düzenlenen teşvik belgelerinin tamamlama vizeleri, Bakanlar Kurulu
kararı gereğince yatırımın bütünlüğü ve
tamamlanma şartı aranmaksızın zaten gerçekleşme
değerleri üzerinden yapılabilmektedir.
Diğer
yandan, uygulanan teşvikler yapılan yatırımla
orantılı olmakla birlikte, bu yatırımların herhangi
bir teşvikten fazladan yararlanmış olmasının sonradan
tespiti hâlinde dahi maddede yer alan hükümle gerekli müeyyideler
uygulanacaktır.
Ayrıca,
2001 yılı öncesinde düzenlenen teşvik belgelerinden
yap-işlet-devret modeliyle gerçekleştirilen yatırımlar için
düzenlenen belgeler projenin büyüklüğüne ve hassasiyetine binaen, kaynak
kullanımı destekleme primini ihtiva eden belgeler ise hibe
şeklinde nakit destek unsuru uygulandığından kapsama dâhil
edilmemişlerdir.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Bir dakika ek süre veriyorum, tamamlayınız lütfen.
HALİL
AYDOĞAN (Devamla) - Tasarıda yer alan bu maddeyle
yatırımcılara herhangi bir af veya muafiyet getirilmeyip zaten
mevcut hâliyle tamamlama vizesi yapılabilecek olan çok sayıdaki belge
için sadece işlem muafiyeti getirilmekte ve bu sayede daha güncel
teşvik belgelerinin takip ve kontrolüne imkân sağlanmaktadır.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Avrupa Birliği üyelik sürecinde
bir yükümlülüğümüzü yerine getirecek ve ülkemizde devlet
yardımları alanında daha etkin uygulamaların
gerçekleştirilmesini sağlayacak olan tasarı, sizlerin de
katkılarıyla son hâlini alacaktır.
Sözlerime
son verirken, Devlet Yardımlarının İzlenmesi ve
Denetlenmesi Hakkında Kanun Tasarısının, yüce Meclisimiz
tarafından uygun görüldüğü takdirde, ülkemiz ve milletimiz için
hayırlı olmasını dilerken, tekrar, yüce Meclisimizi ve
halkımızı saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Aydoğan.
Birleşime
on dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 16.33
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 16.58
BAŞKAN: Başkan Vekili Meral
AKŞENER
KÂTİP ÜYELER: Harun TÜFEKCİ (Konya),
Yusuf COŞKUN (Bingöl)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 4üncü
Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.
523
sıra sayılı Kanun Tasarısının görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Komisyon
ve Hükûmet burada.
Şimdi,
söz sırası, şahısları adına konuşacak
milletvekillerinden ilk söz Bursa Milletvekili Sayın Sedat
Kızılcıklıda.
Buyurun
Sayın Kızılcıklı. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
SEDAT
KIZILCIKLI (Bursa) Sayın Başkan, değerli milletvekili
arkadaşlarım; Devlet Yardımlarının İzlenmesi ve
Denetlenmesi Hakkında Kanun Tasarısı ile Avrupa Birliği
Uyum ve Plan ve Bütçe komisyonları raporları üzerinde şahsım
adına söz almış bulunuyorum. Öncelikle yüce heyeti saygıyla
selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlarım, hepimizin bildiği gibi, Avrupa Birliği
sürecimizin zeminini teşkil eden ilk anlaşma 1963 Ankara
Anlaşmasıdır ve 1963 Ankara Anlaşmasından itibaren
de bu süreç başlatılmış ve bugün de devam ettirilmektedir.
Tabii, bu sürece baktığımız zaman önemli dönemlerin, önemli
anlaşmaların, önemli kavşakların olduğunu hep beraber
biliyoruz. Yine, hepinizin bildiği gibi, bunlardan birisi 1996
yılında yürürlüğe giren gümrük birliği dönemidir, 6 Mart
1995 tarihli ve 1/95 sayılı Ortaklık Konseyi
Kararıdır. Yine, 1999 yılında imzalanan Helsinki
Zirvesinde Türkiye'nin aday ülke statüsünü kazanmasını da çok önemli
bir kavşak olarak görmekteyiz. Yine,
18 Şubat 2008 tarihli Katılım Ortaklığı
Belgesi ve hemen akabinde yayınlanan Ulusal Programla da gerçekten çok
önemli çalışmalar önemli bir sürece getirilmiştir.
Bu
anlaşmaların her birinde, yapılan bu çalışmaların
her birinde Topluluk uygulamalarına paralel bir şekilde düzenlenmesi
gereken kanunlar vardır, yükümlülükler vardır; bu Hükûmet
imzalamıştır, bundan önceki hükûmetler
imzalamıştır. İfade ettiğim gibi, 1963
yılından itibaren bu süreç bütün hükûmetler tarafından
devamlı takip edilmekte ve âdeta Avrupa Birliği projesi bir devlet
projesi olarak görülmektedir. Bütün hükûmetler de buna katkı
koymuşlardır.
Tabii, bu
paralel düzenlemelerden birisinin de devlet yardımları sistemi
olduğunu burada ifade etmek istiyorum ve bugün devlet
yardımlarıyla ilgili bu kanunu hep beraber görüşüyoruz.
Değerli
arkadaşlar, devletimizin yardımları, devletimizin destekleri,
bildiğiniz gibi, bazen sektörler arası haksız rekabeti önlemek,
hatta bazen aynı sektördeki haksız rekabeti önlemek üzerine de
yapılabiliyor. Ben hatırlıyorum, burada yine 57nci Hükûmet
döneminde seramik sektörüne bir doğal gaz teşviki verilmiştir.
Çünkü bazı seramikçiler üretimini doğal gazla, bazıları da
mazotla yapmak durumunda kalıyorlardı. Dolayısıyla, bazıları
maliyetini çok yüksek yapıyordu. Doğal gazın gitmediği illerde
bu anlamda büyük sıkıntılar çıkıyordu. Ama hem 57nci
Hükûmet hem 58inci Hükûmet bu anlamda bu teşvikleri, bu
yardımları yapmıştı.
Yine,
bölgeler arası gelişmişlik farkı var hepimizin bildiği
gibi. Maalesef bunu hemen önleyemiyorsunuz. Bütün hükûmetler bu
gelişmişlik farkını ortadan kaldırabilme adına
devlet teşvikleri ve devlet desteklerini yapmışlar,
çıkarmışlar ve bunu uygulamışlardır.
Yine,
ihracatı artırmak için yapılan devlet teşvikleri
vardır, ithalatı azaltmak için yapılan devlet teşvikleri
vardır ki, ithal edilen ürünleri ülkemizde üretebilir miyiz ve bu
şekilde, bu yolla dövizimizin yurt dışına
çıkmasını engelleyebilir miyiz diye yapılan
çalışmalar vardır.
Yine,
istihdamı artırmak için verilen teşvikler, verilen destekler
vardır ve yine ülkemizin daha fazla teknolojiyle tanışabilmesi
için ARGE çalışmalarına yapılan katkılar bunlardan
bazılarıdır ve önemli kısmını da temsil
etmektedir.
Fakat,
ülkemizde devlet yardımları çeşitli mevzuat kapsamında
değişik kurum ve kuruluşlarca ayrı ayrı hazırlanmakta
ve yürütülmektedir. Bu kuruluşların sadece ilgili Avrupa Birliği
mevzuatını esas alarak mevcut düzenlemelerini
değiştirmeleri, Avrupa Birliği devlet yardımları
kurallarına uygun bir devlet yardımı sistemi
oluşturmaları için yeterli olmamaktadır. Bu konuda tam uyumun
sağlanabilmesi, devlet yardımı uygulamalarını ülke
genelinde bir bütünsellik içerisinde takip edecek etkin bir izleme ve denetleme
sisteminin kurulmasıyla gerçekleştirilebilecektir. Bu itibarla Devlet
Yardımlarını İzleme ve Denetleme Kurulu bu yasa kabul
edildiğinde oluşturulacaktır. Hazine
Müsteşarlığı bünyesinde Devlet Yardımları Genel
Müdürlüğü adı altında yeni bir ana hizmet birimi
kurulacaktır, çünkü birçok kurumumuz devlet yardımı, devlet
desteği vermekte, birbirinden habersiz olarak vermekte, bazıları
mükerrer olmakta, bazıları belki de yanlış -ölçülme
imkânı da olmadığı için- değerlendirilmekte ve
dolayısıyla bu da istenilen faydayı üretmemekte, istenilen
faydayı sağlamamaktadır. Dolayısıyla böyle bir birimle
tek elden bu işlerin yürütülecek olması gerçekten önemli bir
aşamadır diye düşünüyorum, çünkü burada kriterler belirlenecek,
esaslar belirlenecek ve devlet yardımları bu kriter ve esaslar
çerçevesinde verilecektir. Belki de hiç yapmadığımız
yıllık rapor hazırlanacaktır. Devlet
yardımını veren kurumlar, kuruluşlar takip eden
yılın ilk üç ayında Genel Müdürlüğe bu konuda bilgi
verecekler. Genel Müdürlük yetkilileri de haziran ayı içerisinde, haziran sonuna kadar, bir önceki yıl
verilen devlet yardımlarının hangi katkıyı sağladıklarını,
hangi faydayı temin ettiklerini ifade eden bir rapor hazırlayacaklar,
bu raporu ilgili yerlere iletecekler, Plan ve Bütçe Komisyonu
vasıtasıyla Türkiye Büyük Millet Meclisini de bilgilendirmiş
olacaklar. Dolayısıyla bu yıllık raporlar Plan ve Bütçe
Komisyonunda da değerlendirilecek ve görüşülecektir. Tabii, bu
yardımlarda herhangi bir aksaklık, yanlışlık,
haksız bir yardım yapılması gibi bir konu gündeme gelirse o
zaman da bu yardımların belli bir zaman aralığında
geri alınması mümkün olacaktır. Böylelikle bu yardımı,
haksız yardımı alandan bu da tazmin edilecektir.
Bu arada
tarımla ilgili, balıkçılıkla ilgili ve hizmet sektörleriyle
ilgili devlet yardımları bu kanun kapsamının
dışında tutulacaktır. Dolayısıyla onunla da
ilgili bir çelişki olmaması adına bunu da ifade etmek istiyorum.
Sayın
Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; hepimizin
gördüğü gibi, bütün dünyanın kabul ettiği gibi, küresel kriz
2009 yılında Türkiye tarafından doğru yönetilmiştir,
iyi yönetilmiştir ve bunu bütün dünya, Avrupa ülkeleri, finans çevreleri,
herkes kabul etmekte ve bunu sürekli kendi ülkelerinde ya da Türkiyeye
geldiklerinde açıklamaktadırlar. Türkiye ilk defa bir kriz döneminde
kredi notunu yükseltmeyi başarmış bir ülke olmuştur. Bir
kriz döneminde, krizin olmadığı dönemlerde bile kredi notunun
yükselmediği ülkemizde
AKİF
AKKUŞ (Mersin) Teğet geçti. dediniz, niçin kabulleniyorsunuz?
SEDAT
KIZILCIKLI (Devamla) -
kriz döneminde, kriz yılında kredi notunun
yükselmiş olması herhâlde hepimizi sevindirmiş olması
gerekir diye düşünüyorum.
Bugün
ülkemize baktığımız zaman işsizliğin göreceli
olarak gerçekten çok net olarak azalıyor olması, yine faizlerin
düşüyor olması -Türkiye Cumhuriyeti devletinin borçlanma faizlerinin
düşüyor olması- daha düşük faizlerle borçlanıyor
olması, ekonomimize duyulan güveni çok açıkça ortaya
koymaktadır.
Bakın,
Hükûmetimiz son aldığı kararla bir yıldan az vadeli esnaf
kredilerinde Halkbank kredi faiz oranını yüzde 10a indirdi. Devletin
de buna sübvansiyonu, desteği, yarıya kadarı da -yüzde 50si de-
devlet tarafından karşılandığı için bu kredi faiz
oranı yüzde 5e düştü yani yüzde 50 oranlarında faizle kredi
alan esnafımız bugün yüzde 5 oranlarla kredi alır ve buna faiz
öder duruma gelmiştir. Enflasyonun yüzde 5 üzerinde olduğunu da
düşünürseniz aslında Hükûmetimiz bu faizlerin düşmesiyle
birlikte esnafımızdan faiz istememektedir. Enflasyon
farkının bile altında bir rakamı kendisinden geriye
istemektedir. Bu da gerçekten, faizlerin düşmesinin ne kadar önemli
olduğunu, hem devletin borçlanmasına hem de esnafımıza
önemli desteklerin olduğunu göstermektedir.
Diğer
taraftan, üretimin artıyor olması, sanayide kapasite kullanım
oranlarının yükseliyor olması ve bunların hepsinin de
IMFsiz bir dönemde gerçekleşiyor olması gerçekten hepimizi
sevindirmektedir. Düşünün ki Türkiye krizden önce üst üste yirmi yedi
çeyrek büyümeyi gerçekleştirmiş bir ülkedir ve bugün üç çeyrektir
yine üst üste büyüme dönemi başlamıştır. Bütün bunları
yaparken mali kuralımız yok ama geçmiş sekiz yıldır
iktidardayız, mali kural o gün de yoktu. Mali kuralsız ama mali
disiplinden taviz vermeden, seçim bütçesi uygulanmadan bu çalışmalar
yapılmaktadır.
Bu
başarılı çalışmaların artması temennisiyle,
hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Kızılcıklı.
Tunceli
Milletvekili Sayın Kamer Genç.
Buyurun
Sayın Genç. (CHP sıralarından alkışlar)
KAMER
GENÇ (Tunceli) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Sayın
Başkan, televizyon Türkiye Büyük Millet Meclisi
çalışmalarını vermiyor. Niye acaba vermiyor? AKP herhâlde
milletten çok korkuyor, kendileri de bunun altına
sığınıyorlar. (AK PARTİ sıralarından
gürültüler) Ama olmaz böyle yani. Bir
kural alınmışsa bu kuralı uygulamak lazım. Onun için
bu kuralı Başkanlık Divanının uygulaması
lazım. Niye TRTyi susturuyorsunuz? Yani, Türkiye Büyük Millet Meclisinin
çalışmalarını susturuyorsunuz?
Şimdi,
Sayın Başkanım, biraz önce KİT Komisyonu vardı,
öğleden evvel çalıştık, dün de çalıştık.
KİT Komisyonu, biliyorsunuz
Türkiye Büyük Millet Meclisi İç
Tüzüğünün 35inci maddesinde der ki: Türkiye Büyük Millet Meclisi
komisyonları, Türkiye Büyük Millet Meclisi çalışma saatleri
içinde, Başkanlık Divanında alınmış karar
olmadıkça çalışamazlar. Bu, çok açık, net, kesin bir
hüküm. Dün KİT Komisyonu Başkanına sordum Yok. dedi, Ama
uydururuz usulüne. dedi. Bugün de gittim, dedim ki: Sayın Başkan
Yani, o kadar laubali davranıyor ki; yahu, soruyorum, gülüyor o karşıdan.
Yahu diyor Var. E, ver, varsa kararın tarihini, numarasını.
diyorum, yok
Yani, şimdi, Sayın Başkan, biz burada
milletvekiliyiz. Bir milletvekili ciddiyeti içinde olmayan insanların ne
burada ne de komisyonda bulunma hakları yok.
Şimdi,
ben size soruyorum: Ben size biraz önce Divan kararını sordum. Peki,
siz Divan olarak toplandınız mı? Toplanmadınız.
Şimdi, bir karar, dünkü tarihle alınmış bir karar
Bu,
Türkiye Büyük Millet Meclisine yakışır mı arkadaşlar?
Yani, bu ne demektir? Bu, Türkiye Büyük Millet Meclisini sahtekârlığa
teşvik etmektir arkadaşlar. Sen kararı ne zaman
almışsan o zaman geçerli. Böyle bir şey olur mu? Yani,
geçmiş tarihle elden karar olur mu arkadaşlar? Türkiye Büyük Millet
Meclisinin, Mehmet Ali Şahinin biz neyine güveneceğiz bundan sonra?
Başkanlık Divanının neyine güveneceğiz
arkadaşlar? Böyle bir şey olur mu ya! Karar,
çıktığı tarihten itibaren geçerli olur.
Arkadaşlar,
biz çalışmaktan çekinmiyoruz. Anayasaya ve hukuka riayeti, sadakati,
şerefi ve namusu üzerine yemin etmiş bir milletvekili olarak her
attığım adımda şerefim ve namusum üzerine
yaptığım yeminin gereğini yapmaya çalışan bir
milletvekiliyim ve başta Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı
dâhil olmak üzere Başkanlık Divanı üyelerinin ve bütün
milletvekillerinin bu Anayasaya ve hukuka sadakat yeminlerini kendilerine
hatırlatıyorum.
Arkadaşlar,
geçmiş tarihli karar olur mu ya! Olur mu böyle? Söyleyin yani. Ey gruplar,
olur mu böyle? Bu bir sahtekârlıktır. Arkadaşlar, olmaz böyle
bir şey. Bir şeyi bir anda imar etmek
İşte Komisyon Başkanı
karşımda oturuyor, gülüyor devamlı. Gülünecek bir şey mi
söylüyorum? Ben sana diyorum ki: Bu kararı, varsa göster bana. Efendim,
karar yok
Sonra Var
E, şimdi tabii eski tarihli karar alırsan
olur.
Arkadaşlar,
Türkiye Büyük Millet Meclisinin ciddiyetinde böyle bir şey yoktur.
Dolayısıyla böyle gayriciddi insanların olduğu yerde de
millet adına konuşmak da fuzuli. Şimdi televizyonda vermeyi de
şey ediyorlar.
Şimdi,
devlet yardımlarıyla ilgili bir kanun var. Arkadaşlar, elbette
ki sosyal politikalar gereği devletin yoksul vatandaşlara ve devlet
kaynaklarından bazı hâllerde de zarar gören insanlara yardım
yapılması gayet doğal, devletin görevi.
Şimdi,
ben kendi ilimle ilgili bir şey söyleyeyim. Bakın, 6 Mart 2010da
Elâzığda bir deprem meydana geldi. Bu deprem sonucunda Tuncelinin
Mazgirt, merkezin bazı köylerinde, Mazgirtin merkez ve bazı
köylerinde, Nazımiyenin merkez ve bazı köylerinde, Pertekin
bazı köylerinde önemli miktarda hasarlar meydana geldi. Bu hasarlar
nasıl tespit edildi? Devletin teknik elemanları, Afet
İşlerinin teknik elemanları gitti, köyleri gezdi, ilk
belirlemelere göre 873 tane ağır hasarlı bina var -Bunu yazan
kim? Oraya giden, devletin fen elemanları- 1.340 tane orta hasarlı ev
var ve 1.700 tane de hafif hasarlı var.
Şimdi,
Elâzığ depremi olduğu zaman, tabii ki Hükûmet boy gösterisi
yaptı, hepsi oraya gitti ama Tunceliye bir tane gitmedi daha şimdiye
kadar, bir tane, bu olaydan dolayı. Ben hemen, depremden iki gün sonra
gittim, gezdim. Köyleri gezdik, zarar olan yerleri tespit ettik; vatandaş
hâlâ çadırda. Geldim, soru önergesi verdim, ses çıkmadı. Ondan
sonra CHPye katıldım, bir Meclis araştırma önergesi
verdim, bir şey çıkmadı. Meclis araştırma önergesinin
gündeme alınması için çıktım, burada konuştum. Yahu,
dedim ki: Beyler, insansak, insanlık duygusunu taşıyorsak,
kış yaklaşıyor, bu insanların evleri
yıkılmış, dışarıda kalmışlar. Ey
Hükûmet, sağır hükûmet misin, kulakların duyuyor mu? Bu
insanlar
Daha kar yağmadan bunlara bir çare bulun. dedik. Yok, kimse
duymadı yine bir şey. Tuttum, bir siyah çelenk yaptım, gittim,
Başbakanlığın
Hani, bu AKPliler iktidara gelmeden önce
öyle bir yiğitlikler yapıyorlardı ki
Rahmetli Ecevit
zamanında biliyorsunuz, bir kasa masa atılmıştı,
dışarıda biraz engeller koymuşlardı. Hemen dediler,
Ne demek yahu? dediler, Her tarafımız vatandaşlara
açık. dediler, bizi Başbakanlığın dış
kapısında 50 tane polis karşıladı. Yahu
bırakın, ben içeri gireceğim kardeşim. Yani nasıl
bırakmıyorsunuz? Ben onlarla şey ederken, polisin birisi benim
arabamın arka bagajını açtı, çelengi alıp kaçtı.
Arkadaşlar,
böyle bir anlayış olur mu ya? Ya, bu o kadar iğrenç, o kadar
vahşice bir olay ki
Düşünebiliyor musunuz, Türkiye Büyük Millet
Meclisinin mensubu bir milletvekilinin bagajı açılıyor,
arkasındaki bir malı çalınıyor, gasbediliyor. Bunun ismi
gasp. Bu devlette böyle bir şey olur mu? Tayyip Erdoğan, sana
soruyorum: Bunun sorumlusu sensin. Benim çelengimi geri getir! Benim çelengimi
geri getirmek zorunda arkadaşlar, ben o çelenge para verdim, para. Para
verdim o çelenge, o benim malım. O çelengimi geri getirip koyacaksın.
Şimdi,
dolayısıyla, arkadaşlar, bakın, şimdi, bu insanlar ne
yapıyor? Her gün bana telefon ediyorlar. Buyurun vereyim isterseniz,
AKPliler size vereyim. Grup başkan vekilleri, bu insanlar ne yapacak
kardeşim? Evi yıkılmış, devlet tutanak tutmuş,
hâlâ dışarıda yaşıyor. Bu insanlar nerede
kışı geçirecekler arkadaşlar? Sonradan, efendim, birkaç,
işte, 50 kişi veya 35 kişiye güya bir ev yapıp
vereceklermiş. Şu tahta evlerden -ismini unuttum- prefabrik evden
yani 40 metrekarelik bir prefabrik ev.
Arkadaşlar,
yani, 800 küsur ev nerede, sen getiriyorsun 35 kişiye şey veriyorsun.
Arkadaşlar, Türkiye Cumhuriyeti devletinin hudutları içinde
yaşayan her vatandaş Türkiye Cumhuriyeti devletinin
vatandaşıdır. Her vatandaş, Türkiye Cumhuriyeti hükûmetleri
tarafından korunması ve kollanması ve zor durumdayken
yardım edilmesi lazım. Bazı arkadaşlara
diyorlarmış ki, bazı evi yıkılan kişilere: Ya,
sen yaşlılık aylığını alıyorsun.
Yaşlılık aylığı kaç lira? 300-350 milyon lira.
Yani bir kişi 350 milyon lira yaşlılık
aylığı alıyorsa
Ondan sonra, yok efendim, Senin evin
yıkılmış ama senin ekonomik durumun iyidir, sana
yardım yapmayız. diyorlar. Ya arkadaşlar, o ilin bir
milletvekili olarak ben şimdi ne yapayım? Soruyorum ya, bana bir çare
söyleyin arkadaşlar.
Şimdi,
her gün vatandaş bana telefon ediyor, arkadaş, kış, bize
yardım yapılmıyor
Bana inanmıyorsanız, buyurun,
gelin, beraber gidelim Tunceliye. Ya, bu insanlar ne yapacak
kışın arkadaş, dışarıda mı kalacak?
Bunun sorumlusu kim? İşte, Hükûmet sırasında oturan bey
bakan, ne yapacak bu vatandaşlar? Gülmekle bu iş olmuyor. Artistik de
yapmaya gerek yok. Gülüyorsun. Gülmek de bir şey ifade etmez ki. Sana soru
soruyorum, soru: Bu vatandaş ne yapacak kışın kardeşim,
nasıl geçirecek kışı? Bu adam nasıl geçirecek
kışı, onu soruyorum size. Hadi, devlet yardımları
kanunu çıkarıyorsun, işte, afete uğramış
insanlara yardım edeceğim diyor. Niye yapmıyorsunuz bu
insanlara? Bunlar Türkiye Cumhuriyeti devleti vatandaşı değil
mi? Bunlar Türkiye Cumhuriyeti devletine askerlik hizmetini yapmıyorlar
mı? Bunlar Türkiye Cumhuriyeti devletine gerektiği zaman vergi de
veriyorlar. Ondan sonra Yok, Tunceli bize oy vermemiş, biz onun için
yapmıyoruz. Kışın getirdiniz, buzdolabı ve çamaşır
makinesini verdiniz, belediye başkanlıklarından oy almaya
çalıştınız. Bari, mademki bir şey, hani bir menfaat
karşılığı yapmıyorsanız, o zaman bu
insanlara da, arkadaş, bir yardım edin yahu. Bu, insani görevdir, bir
vicdani görevdir. Bu insanlara nasıl, şimdi ne yapacağız?
Ben de gerçekten bunalıma giriyorum arkadaşlar. Yahu, böyle bir
şey olur mu? Her gün insanlar beni arıyor ve
sıkıntısını söylüyor arkadaşlar. Acı içinde
kıvranan insanların sıkıntısını anlamak için
insanlık duygusunu taşımak lazım, insan olmak lazım
yahu. İnsan olmayan kişi hiçbir şeyin farkında değil,
onlar sadece güler. Onlar için yani her
şeyde düğün bayram, ama ben bu insanların bana telefonlarında
vicdan azabı çekiyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN
Bir dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.
KAMER
GENÇ (Devamla) - Onun için, şimdi yine soruyorum: Bu Hükûmet bu
insanlarıma bir çare bulmazsa ben yine ciddi bir eylem yapacağım
arkadaşlar, bak onu da söyleyeyim size. Böyle bir şey olmaz yahu.
Benim insanım orada karda, kışta, dışarıda
soğukta yatarken, ondan sonra devletin imkânlarını o insanlardan
esirgeyen siyasi iktidara karşı elbette ki bizim de söyleyecek
sözümüz olur yani.
Bunun
çaresi, bizi bu duruma düşürmeden herkesi görevini yapmaya davet ediyorum
ve bu insanlara yardım edilmesini diliyorum. Bunu, oradaki... Efendim, üç
adam, işte, evi yıkılmış... Senin sigortadan emekli
maaşın var, sana yardım yapmayacağım. diyor. Yani ona
gelinceye kadar çok var da, gitmişler, tespit etmişler, bir de onları
ayıklıyorlar. Efendim, sen yaşlılık
maaşını alıyorsun, sosyal sigortalardan emekli
maaşını alıyorsun, sana ev yapmayacağız. Böyle
bir şey olmaz arkadaşlar yahu. Bu devlet bu kadar ilkel zihniyetle,
bu kadar basit zihniyetle yönetilemez.
Saygılar
sunuyorum. (CHP ve MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Genç.
ÜNAL
KACIR (İstanbul) Sayın Başkan...
BAŞKAN
Bir saniye... Sadece bir bilgilendireyim.
Televizyon
yayınlarıyla ilgili şimdi arkadaşlarımdan bilgi
aldım. Televizyon veriyor. Sadece Çankaya bölgesinde, o da Kablo TVde
teknik bir sorun olduğunu, onu da gidermeye
çalıştıklarını söylediler. Ben de sayın
milletvekillerini bilgilendirmek istedim.
Buyurun
Sayın Kacır.
ÜNAL
KACIR (İstanbul) Sayın Konuşmacı az önce
şahsımı da itham ederek bir şeyler söyledi, cevap vermek
istiyorum.
BAŞKAN
Buyurun.
Size üç
dakika süre veriyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
VIII.- SATAŞMALARA
İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- İstanbul Milletvekili Ünal
Kacırın, Tunceli Milletvekili Kamer Gençin, şahsına
sataşması nedeniyle konuşması
ÜNAL
KACIR (İstanbul) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
hepinizi sevgiyle, saygıyla selamlıyorum.
Az önce
konuşma yapan Sayın Genç, KİT Komisyonu Başkanı olarak
oradaki faaliyetlerimizle ilgili burada yanıltıcı bilgiler
vermiştir. Ben bu konuda sizleri bilgilendirmek üzere
huzurlarınızdayım.
Beşinci
yasama yılımızın ilk komisyon toplantısını
dün sabah saat on bucukta programlamıştık ve
gerçekleştirdik. Mutat olduğu üzere KİT Komisyonu olarak her
yasama yılının ilk toplantısında bazı kararlar
alırız. Bunlardan bir tanesi de, Meclis İç Tüzüğümüzün
35inci maddesi gereğince, Meclisin çalışma saatlerinde de,
eğer programımız sarkmışsa, KİT Komisyonu
çalışmalarını sürdürebilsin diye, Başkanlık
Divanından, İç Tüzükün 35inci maddesine göre karar
almasını talep etmek üzere Komisyonda karar çıkarttık ve
hemen, zaten hazır olan dilekçemizi de Meclis
Başkanlığına sunduk ve öğleden önce birinci
denetlediğimiz kuruluşun toplantısını
tamamladıktan sonra da, öğleden sonra ikinci denetleyeceğimiz
kurumun toplantısını yapmak da mümkün olamadı çünkü dün
Türkiye Büyük Millet Meclisindeki seçimlerin arkasından
toplantıyı yapacaktık, seçimler de uzadığı için
gerçekleştiremedik ama dün de, bu arada, bizim dilekçemiz
doğrultusunda Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlık Divanı
KİT Komisyonunun çalışmalarını Meclis
çalışma saatlerinde de sürdürebilmesi doğrultusunda karar
almış bulunmaktadır.
KAMER
GENÇ (Tunceli) Ne zaman almış?
ÜNAL
KACIR (Devamla) Karar dün alınmıştır ve bugün
öğleden önce toplantımızı gerçekleştirdik,
öğleden sonraki toplantımızda da Sayın Genç usul
hakkında söz talep etti ve kendisine söz verdim. Meclis
Başkanlık Divanının kararının olup olmadığını
sordu. Olmadığı hâlde çalışamazsınız,
çalışamayız. dedi ve ben de böyle bir kararın
olduğunu kendisine söyledim. Tarih ve numara istedi. Ben de Toplantı
bitince ben size tarihini, numarasını veririm. dedim. Ama buna
rağmen, trafik polisinin bir ehliyetsiz şoförü yakalaması gibi İlla
şimdi bana tarih, numarasını ver. gibi
Dedim ki:
Toplantıdan sonra veririm. Bakın, bizim buradaki
konuşmalarımız, yani komisyondaki konuşmalarımız
tam tutanaktır, her konuştuğumuz tutanağa geçiyor, var
demişsek vardır ama tarih, numarasını da size veririm.
dedim ve ondan sonra, buraya gelmiş ve benim beceriksizliğimden,
yeteneksizliğimden bahsetmiş. Ben, heyetin takdirine sunuyorum.
Becerimiz ve yeteneğimiz arkadaşlarımızın...
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ÜNAL
KACIR (Devamla) Bitiriyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN
Evet, teşekkür ederim Sayın Kacır.
ÜNAL
KACIR (Devamla) Bitiriyorum efendim.
BAŞKAN
Bakın, bu sataşmayla ilgili sözlere hep üç dakika verip bir dakika
uzatmıyorum ama normal, iki dakika veriliyor, bir dakikayı
uzatıyorsunuz, hep hesap aynı oluyor ama ben insicam bozulmasın
diye bugüne kadar öyle bir şey yapmadım.
ÜNAL
KACIR (Devamla) Hayır, cümlemi...
BAŞKAN
Hadi size bir dakika ama sadece selamlayın.
ÜNAL
KACIR (Devamla) Teşekkür ederim efendim.
Netice
itibarıyla halkımızın takdirindedir bu hususlar. Benim
burada söylemek istediğim ayrıca şudur: Ben anlayamıyorum.
KİT Komisyonu bir denetim komisyonudur, yürütmenin denetimiyle ilgilidir.
Ben, bir muhalefet milletvekilinin, denetim komisyonunun
çalışmasını arzu edip orada da denetim faaliyetinin
içerisinde yer almasını beklerken, denetim komisyonunun
çalışmasını engellemeye çalışma hususunu da
halkımızın takdirine sunuyorum.
Saygılarımı
sunuyorum efendim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
HÜSEYİN
YILDIZ (Antalya) Sayın Kacır, yakışmıyor yani!
Yakışmıyor, yaşınıza, başınıza
yakışmıyor!
KAMER
GENÇ (Tunceli) Sayın Başkanım, konuşmacı Muhalefet
partisi milletvekilinin denetimi yapması lazım, kaçıyor. dedi.
Bu bir sataşmadır. Uygun görürseniz ben kendisine cevap
vereceğim.
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Kalktı, cevap veriyor efendim. Sayın
Başkan, sataşma yok.
KAMER
GENÇ (Tunceli) Müsaade ederseniz...
BAŞKAN
Sayın Genç, yapmayın Allah aşkına!
KAMER
GENÇ (Tunceli) İki dakika efendim.
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Sataşma yok Sayın Başkan.
RASİM
ÇAKIR (Edirne) Ama ismini de söyledi Sayın Başkan.
KAMER
GENÇ (Tunceli) Sataştı efendim.
BAŞKAN
Buyurun.
O ek bir
dakikanın nelere kadir olduğunu gördünüz.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Başkan, yetkinizi
kullansaydınız bu kadar olmazdı.
BAŞKAN
Buyurun.
2.- Tunceli Milletvekili Kamer Gençin,
İstanbul Milletvekili Ünal Kacırın, şahsına
sataşması nedeniyle konuşması
KAMER
GENÇ (Tunceli) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın
Başkan, şu Parlamentoda herkes bilir ki en fazla
çalışmayı seven benim. Kendisi de bilir ki KİT Komisyonunun
açıldığı dakikada ben oradaydım. Ondan sonra
kapanış saatine kadar oradaydım. Bugün de yine gittim, hatta iki
üç defa gittim.
Ben
hukuka saygılı bir insanım. Bak, sizin
anlamadığınız ve kavramadığınız konu
bu. Ben ne dedim? Burada konuşmamı dinleseydiniz
Biz burada
milletvekili yemini yaparken Anayasaya sadakatle
çalışacağımıza namusumuz ve şerefimiz üzerine
yemin ettik.
İç
Tüzük diyor ki: Meclisin çalışma saatleri içinde komisyonların
çalışabilmesi için Başkanlık Divanının karar
alması lazım. Başkanlık Divanı kararı yoktu,
burada Başkanlık Divanı toplanmamıştı; Sayın
Başkanımıza sorduk. Bunları sizin partililerden elden
almışlar.
Sırrı
Bey, sen ne zaman imzaladın?
SIRRI
SAKIK (Muş) İmzalamadım.
KAMER
GENÇ (Devamla) Ee, imzalamışsın, orada imzan görünüyor. Demek
ki bakın, yerine imza da atıyorlarmış. Maşallah,
maşallah! Vallahi çok güzel.
MUHARREM
İNCE (Yalova) Islak imza mı?
KAMER
GENÇ (Devamla) Onun için, ben
Sayın Başkan, bakın, KİT Komisyonu
Başkanısınız. Bizim istediğimiz, her şey
şeffaf olsun. Ben, Sayın Başkan, soruyorum kendisine Sayın
Başkan, Türkiye Büyük Millet Meclisinin Başkanlık
Divanının bir kararı var mı, gösterin. diyorum. Hep gülüyor,
alaya alıyor. O karar o zaman size gelmedi. Ya, şimdi doğru konuşmak
lazım arkadaşım, o karar olsaydı niye ben şey edeyim?
Ben çalışmayı seven bir insanım. Onun için, yani efendim,
muhalefet partisi milletvekilinin çalışmadan kaçınması diye
bir şey söz konusu değil. Ben geldim, oturdum, İç Tüzüke riayet
eden bir milletvekili olarak, Sayın Başkan, böyle bir karar varsa
bana göster. dedim, siz de alay etmeye çalıştınız.
ÜNAL
KACIR (İstanbul) Var. dedim, Var.
KAMER
GENÇ (Devamla) Var. demedin, Var. demedin!
ÜNAL
KACIR (İstanbul) Tutanaklar var orada!
KAMER
GENÇ (Devamla) Ya, tutanakta var da alaylı dedin.
BAŞKAN
Sayın Genç, Sayın Kacır, karşılıklı
konuşmayın.
Sayın
Genç, siz sataşmaya cevap verdiniz, lütfen.
KAMER
GENÇ (Devamla) Sayın Başkanım, bakın, insanlar
vicdanı
Ben size
soruyorum Sayın Başkanım: Siz Başkanlık Divanında
böyle bir karar aldınız mı, almadınız mı?
BAŞKAN
Sayın Genç, benim imzam yok.
KAMER
GENÇ (Devamla) O zaman demek ki Başkanlık Divanı bu konuda
toplanmamış. Olur mu, yalnız AKPli milletvekillerine git, eski
tarihle karar al, bu sığar mı Türkiye Büyük Millet Meclisinin
itibarına ve güvenilirliğine? Benim kabul etmediğim bu. Dün bu
karar yoktu, bugün de yoktu. Dolayısıyla benim çalışmama
durumum söz konusu değil. Ben çalışmayı seven ve bu
Parlamentoyu en iyi takip eden bir kişiyim ama çıkıp da burada
doğruları söylerseniz
Yalnız, size şu üç senede, üç buçuk
senede bir doğruluğu öğretemedim, ona yanıyorum.
Saygılar
sunarım. (CHP sıralarından alkışlar)
HÜSEYİN
YILDIZ (Antalya) Sayın Başkan, ben de KİT Komisyonu üyesiyim.
Sayın KİT Komisyonu Başkanı
BAŞKAN
Sayın Gençin ismini verdi Sayın Yıldız, ne olur
MEHMET
GÜNAL (Antalya) Muhalefet milletvekilleri. dedi efendim.
BAŞKAN
Yani sizden rica ediyorum -Sayın Gençi işaret ederek- ne olur
MEHMET
GÜNAL (Antalya) Komisyon üyesi muhalefet milletvekilleri. dedi.
BAŞKAN
Yani bakın, özel rica ediyorum
Lütfen
HÜSEYİN
YILDIZ (Antalya) Tamam Başkanım, ben ona başka türlü
anlatırım.
Sayın
Başkan, size bu yakışmadı; yaşınıza,
başınıza bu söylediğiniz yalanlar yakışmadı.
ÜNAL
KACIR (İstanbul) Ne yalanı ya!
HÜSEYİN
YILDIZ (Antalya) KİT Komisyonunda
BAŞKAN
Evet
Lütfen
ÜNAL
KACIR (İstanbul) Hangi yalan ya? Neresi yalan ya?
HÜSEYİN
YILDIZ (Antalya) Sen hangi yalanı söylediğini biliyorsun.
ÜNAL
KACIR (İstanbul) Ben yalan söylemedim, hangi yalan olduğunu
çık, söyle.
BAŞKAN
Sayın Kacır, Sayın Yıldız, lütfen, rica ediyorum
ÜNAL
KACIR (İstanbul) Söz verin efendim, söylesin.
VII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ
İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun
Tasarı ve Teklifleri (Devam)
3.- Devlet Yardımlarının
İzlenmesi ve Denetlenmesi Hakkında Kanun Tasarısı ile
Avrupa Birliği Uyum ve Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları
(1/818) (S. Sayısı: 523) (Devam)
BAŞKAN
Şimdi soru-cevap işlemine geçiyorum.
ÜNAL
KACIR (İstanbul) Söz verin söylesin, neresi yalan? Hayret bir şey
ya!
BAŞKAN
Sayın Çalış
HASAN
ÇALIŞ (Karaman) Sayın Başkanım, teşekkür ediyorum.
Sayın
Bakan, görüşmekte olduğumuz tasarının geçici 5inci
maddesiyle yapılmak istenen düzenleme bir af niteliğinde midir,
değil midir?
İkinci
sorum: Bu tasarının kanunlaşmasıyla kısa dönemde
sanayiciye, tüccara, esnafa, çiftçiye, işsize ne gibi faydaları
olacaktır?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Sayın Taner
RECEP
TANER (Aydın) Sayın Bakan, Avrupa Birliğine girmeden
imzalamış olduğumuz Gümrük Birliği
Anlaşmasının ülke ekonomisine verdiği zararlar ortadayken,
kalkınmakta olan bir ülke olarak şu anda Avrupa Birliği üyeliğinin
sonucunun ne olduğunun belli olmadığı bir süreçte
hazırladığımız bu tasarı neticesinde ülkeye ne
tür faydalar sağlanacaktır?
2)
Görüştüğümüz tasarının yeterli olduğunu ve AB ile
görüşmelerde rekabet faslının açılması için ön
koşulun yerine getirilmiş sayılacağını
düşünüyor musunuz?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Sayın Akkuş
AKİF
AKKUŞ (Mersin) Sayın Başkan, Sayın Bakan; görüşmekte
olduğumuz Devlet Yardımlarının İzlenmesi ve
Denetlenmesi Hakkında Kanun Tasarısı Fak Fuk Fonu adı verilen Sosyal
Dayanışma ve Yardımlaşma Vakfı
aracılığıyla yapılan yardımları da denetim
altına alacak mıdır? Almayacaksa, bir önergeyle Fak Fuk Fonunun
da bu denetime tabi tutulması teklifini destekler misiniz?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Sayın Torlak
D.
ALİ TORLAK (İstanbul) Teşekkür ederim.
Sayın
Bakan, zor durumda olan Türk denizciliğinin desteklenmesi amacıyla
yaklaşık on ay evvel AKP Hükûmeti kararnameyle Kredi Garanti Fonunda
bir kredi oluşturdu. Ancak bu kredi aradan geçen bu zaman içerisinde
kullandırılabilir hâle getirilemedi. Bu kapsamda, bu kredi için
başvuru sayısı ve miktarı nedir? Bu krediden hiç kullanan
olmuş mudur? Hiç kullanan yok ise nedeni nedir? Ne zaman
kullandırmayı düşünüyorsunuz? Yoksa bu krediyi tüm denizciler
battıktan, gemiler ve tesisler yok pahasına el
değiştirdikten sonra mı kullandırmayı
düşünüyorsunuz?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Sayın Işık
ALİM
IŞIK (Kütahya) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın
Bakan, kanun tasarısında yer alan devlet yardımları
kapsamına tarım, balıkçılık ve hizmet sektörlerinin
dâhil edilmemiş olması sektörler arasında haksız rekabete
yol açmayacak mıdır? Kapsam dışı tutulan bu
sektörlerde de vatandaşlarımızın devlet tarafından
desteklenmesine yönelik bir çalışmanız var mıdır?
Özellikle ekonomik krizin de etkisiyle taahhüdü ihlal gerekçesiyle cezaevlerine
giren veya cezaevine girmekten kaçan çiftçi ve esnafın durumunun
düzeltilmesine yönelik bir çalışmanız söz konusu mudur?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Sayın Paksoy
MEHMET
AKİF PAKSOY (Kahramanmaraş) Teşekkür ederim.
Sayın
Bakan, söz konusu kanun teklifi daha önce Meclise getirilip de
görüşülemeyen Mali Kural Yasasından daha mı önemlidir? Sizce
hangi kanun teklifi vatandaşın lehinedir? Vergi ve SSK
borçlarının ertelenmesini Meclise getirmeyi düşünüyor musunuz?
Getirecekseniz bir tarih verir misiniz?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Sayın Bulut
AHMET
DURAN BULUT (Balıkesir) Sayın Bakan, Balıkesir desteklemede
ikinci bölge kapsamına alındı. Manisa ili Balıkesirden
daha kalkınmış bir il olmasına rağmen, Manisanın
üçüncü bölge olarak teşvikten destek almış olmasının
gerekçesi acaba Balıkesirli bir bakanın Kabinede bulunmaması
olabilir mi?
BAŞKAN
Sayın Doğru
REŞAT
DOĞRU (Tokat) Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Ülkemizin
en önemli sorununun başında işsizlik ve fakirlik gelmektedir.
Son yıllarda esnaflar ve çiftçiler yoğun bir şekilde, özellikle
borçlarından dolayı büyük sıkıntı içerisine
girmişlerdir. Esnaflar vergilerini ödeyemiyorlar, BAĞ-KUR primlerini
ödeyemiyorlar, hatta günlük nafakalarını bile
çıkartamıyorlar. Çiftçiler de üretimde gerekli olan desteği
alamadıkları için -ürünlerinin yeterince değerlendirilmemesinden
dolayı olarak- büyük sıkıntı içerisindedirler. Acaba
önümüzdeki dönemde banka borçları, tarım kredi borçları gibi
çeşitli borçlarla ilgili bir yapılandırma yaptırmayı
düşünüyor musunuz?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
- Sayın Tankut
YILMAZ
TANKUT (Adana) Teşekkür ediyorum.
Sayın
Bakan, son bir yılda Adana ölçeğinde devlet yardımları
miktarı nedir, kaç vatandaşımıza ne miktarda yardım
yapılmıştır? Yine, 2002 yılından bu zamana kadar,
yani son sekiz yılda iktidarınız döneminde ülkemiz insanına
devlet yardımı adı altında ne ölçüde yardım
yapılmıştır? Bunların miktarları ne ölçüde fazlalaşmıştır?
Bu fazlalaşma, insanımızın sosyal refah düzeyinin
artmasına mı, yoksa insanımızın yardıma muhtaç
hâle düşmesine mi işaret
etmektedir? Bu konudaki değerlendirmenizi almak istiyorum.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
- Sayın Bakan
DEVLET
BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI ALİ BABACAN (Ankara) Teşekkür
ediyorum.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; üzerinde çalışmakta
olduğumuz yasa tasarısı taslağı, Avrupa Birliği
müzakerelerinde 8 numaralı fasıl, yani rekabet politikası
faslının bir açılış kriteridir. Bu yasanın
tamamlanmasıyla beraber, bu yasanın içerdiği unsurları da
dikkate aldığımızda bize bildirilmiş olan üç
açılış kriterini bu yasayla beraber tamamlamış
oluyoruz. Bir yandan biz bunu Avrupa Birliği süreci açısından
gerekli bir düzenleme olarak görüyoruz ama öte yandan da kendi devlet
desteklerimizle, devlet yardımlarımızla tek elden derleme,
toplama, raporlama ve bir bakıma merkezî bir izlemeye alma
açısından da son derece faydalı görüyoruz.
Biz
geçenlerde KOBİ destekleriyle ilgili bir çalışma yaptık,
acaba devlet KOBİlere ne destek veriyor diye. Üç aylık bir
çalışma sonucunda 10un üzerinde kuruluşun belki 60-70
çeşit desteği olduğunu ancak bir envanter hâline getirebildi
arkadaşlar ve devlet desteklerinin derli toplu yayımlanması,
izlenmesi, raporlanması hem vatandaşlarımızın bu
desteklerden daha kolay yararlanmasının önünü açacak ve uygulamada da
bizim bu konuda daha derli toplu devam etmemizi sağlayacak.
Bu yasa
tasarısının içerisinde sosyal yardımlar yok çünkü sosyal
yardımlar apayrı bir konu, bunun mevzuatı da ayrı.
Ayrıca, Avrupa Birliği müzakereleri çerçevesinde gündemde olan bir
mevzu da değil bu.
Tarım
ve balıkçılık da yine bizim Avrupa Birliğine
yardımlarımızı bildirmekle yükümlü olduğumuz bir alan
değil ancak biz bu Genel Müdürlüğe bununla ilgili bilgi toplama
yetkisi veriyoruz bu yasa tasarısıyla ancak bu toplanan bilgileri
Avrupa Birliğine bildirmekle ilgili bir yükümlülüğümüz söz konusu
değil. Şunu da söylemek lazım ki bu birim aslında bizim tam
üye oluncaya kadar çalışacak bir birimimiz yani Avrupa Birliğine
tam üye olduktan sonra bu birime artık ihtiyaç kalmayacak, başka
birimler, Avrupa Birliğinin başka yapıları bu fonksiyonu
üstlenmiş olacak. Bir bakıma geçici bir yapılanma, üye oluncaya
kadar sürecek bir yapılanma olduğunu da ben burada özellikle ifade
etmek istiyorum.
Şimdiye
kadar bu kapsamda devlet yardımı olarak ne kadar ödenmiştir,
bunun kapsamı nedir? Tabii bu rakamlar şu anda önümde yok ama bununla
ilgili bir çalışma yapıp sizlere en kısa zamanda
yazılı olarak cevap vermeye çalışalım.
Bölgesel
ve sektörel teşvik programında Balıkesir neden ikinci bölge,
Manisa neden üçüncü bölge? diye bir soru vardı. Biliyorsunuz, biz, geçen
sene haziran ayında açıkladığımız teşvik
programına göre artık illere göre değil, illerin içerisinde
olduğu NUTS-II standartlarına göre belirlenmiş bölgelere göre
teşvik veriyoruz ve o bölgelerin tek bir ilini değil, o ilin içinde
bulunduğu o küçük bölgenin sosyoekonomik gelişmişlik endeksine
göre bir sıralama yaptık ve sosyoekonomik gelişmişlik
endeksi sırası neyse o, oradaki kriter çok objektif, açık ve
2003, 2004 yıllarında Devlet Planlama Teşkilatı
tarafından belirlenen kriterlere göre objektif kriter
dışında herhangi bir kriter de bu sıralamalarda
kullanılmadı. Zaten biz yasa tasarısını
açıkladığımızda da burada Mecliste görüşülürken
de bunlar detaylı bir şekilde açıklanmıştı.
Kredi
Garanti Fonu iki ayrı metotta çalışıyor. Birincisi, Kredi
Garanti Fonu AŞnin kendisinin risk alarak yaptığı
işlemler. Burada yüzde 80 riski Kredi Garanti Fonu üstleniyor, yüzde 20
risk bankalarda kalıyor. Ancak Kredi Garanti Fonuna da aynen bankaya
kredi müracaatı yapılır gibi bir kredi müracaatı gerekiyor.
Bizim geçen sene başlattığımız Kredi Garanti Fonu
uygulamasında ise başvuru sadece bankaya yapılıyor ve
riskin yüzde 65i hazine üzerinde, yüzde 35i banka üzerinde kalıyor.
Sistem kurulmuş durumda. Sistemin kurulması aşamasında
bankalarla reel sektör arasında bazı teknik konularda
uzlaşmazlıklar vardı, bunların çözümü biraz süre aldı
ama şu anda sistem kurulmuş ve faal durumda.
Vergi ve
sosyal güvenlik borçlarıyla ilgili, sosyal güvenlik primi borçlarıyla
ilgili bir yeniden yapılandırma çalışması şu anda
yapıyoruz, üzerinde çalıştığımız bir konu.
Biz burada hem Gelir İdaremizin hem Gümrük Müsteşarlığımızın
hem de Sosyal Güvenlik Kurumumuzun birikmiş alacaklarının
faizlerinin düşürülmesi ve alacaklarının tahsilinde de vadede
kolaylık sağlanması suretiyle yeni bir yasal düzenleme yapmak
istiyoruz. Bunu da en kısa zamanda Türkiye Büyük Millet Meclisine
sunacağız.
Yasa
tasarısında 2001 yılı öncesindeki teşviklerle
alakalı bir konu var bildiğiniz gibi. Bu bir af mıdır?
diye bir soru vardı. Düzenlemede mali sorumluluklara ilişkin herhangi
bir af hükmü yok. Sadece bu belgelerin teker teker tamamlama işlemini bu
düzenlemeyle, yasal düzenlemeyle kaldırmış oluyoruz. 1984-2001
dönemine ait bu belgelerin tamamlama vizesi işlemlerinde fiziki problem
yaşandığı için bu tür bir düzenlemeye gitme ihtiyacı
oluşmuştur. Zaten Plan Bütçe Komisyonunda da çok detaylı bir
şekilde bu görüştüğümüz bir konu. Alt komisyonda da milletvekili
arkadaşlarımızın yine detaylı bir şekilde
çalıştığı bir konu. Yükümlülüklerle ilgili bir ihlal
tespit edilirse müeyyide uygulanacağı yine taslakta yer alıyor.
Sanırım
soruların hepsine, bir soru hariç, cevap vermiş oldum Sayın
Başkanım.
BAŞKAN
- Tasarının tümü üzerindeki görüşmeler
tamamlanmıştır.
Maddelerine
geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Şimdi,
birinci bölümün görüşmelerine başlıyoruz.
Birinci
bölüm 1 ila 12nci maddeleri kapsamaktadır.
Birinci
bölüm üzerinde söz isteyen gruplardan ilk söz hakkı, Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına İzmir Milletvekili Sayın Harun Öztürke
aittir.
Buyurun
Sayın Öztürk. (CHP sıralarından alkışlar)
Süreniz
on dakika.
CHP GRUBU
ADINA HARUN ÖZTÜRK (İzmir) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; görüşülmekte olan 523 sıra sayılı Kanun
Tasarısının birinci bölümü üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi
Grubu adına söz aldım, bu vesileyle yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, mevcut Rekabet Kanunumuz mal ve hizmet piyasalarını
düzenleyerek işleyen bir rekabet sistemi temin etmeyi,
dolayısıyla serbest ticareti güvence altına almayı
hedeflemektedir. Bu açıdan, Rekabet Kanunuyla kurulan Rekabet Kurumu
devlet yardımları konusunda yetki sahibi değildir. Oysa rekabet
düzenlemelerinin ABye uyum süreci içinde ele alınması gereken önemli
konularından biri de devlet yardımlarıdır. Şimdi
görüşülmekte olan tasarıyla bu boşluk giderilmeye
çalışılmaktadır. Bu nedenle, tasarı ilke olarak olumlu
değerlendirilmektedir.
Değerli
milletvekilleri, Türkiye, gümrük birliğini oluşturan 1/95
sayılı Ortaklık Konseyi kararı ile rekabet kurallarına
ilişkin mevzuatını AB müktesebatıyla uyumlu hâle getirmeyi
taahhüt etmiştir. Bu çerçevede, ilk olarak, devlet
yardımlarının izlenmesine ilişkin otoritenin 2003
yılı içinde DPT bünyesinde oluşturulacağı Ulusal
Programda öngörülmüştü. 2007 yılında kabul edilen
Katılım Ortaklığı Belgesinde ise AB
müktesebatıyla uyumlu, faaliyetlerinde bağımsız, devlet
yardımları alanında şeffaflığı temin edecek
bir izleme otoritesinin kanunla kurulacağı, Topluluğun
yürürlükteki tüm yardımlardan haberdar edileceği ve verilecek yeni
yardımların da Topluluğa önceden bildirileceği
belirtilmiştir. Daha sonra hem Ulusal Programda hem de 2008
yılında kabul edilen Katılım Öncesi Ekonomik Programda
sözü edilen yasal düzenlemenin 2009 yılı içinde
gerçekleştirileceği ifade edilmişti, kısmet
bugüneymiş.
Değerli
milletvekilleri, AB ortak rekabet politikasının temel amacı,
rekabeti bozduğu kabul edilen eylemleri engelleyerek piyasa güçlerinin hâkim
olduğu iyi işleyen bir ortak pazarın oluşmasını
sağlamaktır. Bu amaca ulaşmaya çalışılırken
AB şirketlerinin dünya piyasasındaki rekabet güçlerini azaltmamak
hatta artırmak durumunda olduğu da unutulmamalıdır.
İşte bu alanda düzenleme yapılırken birbiriyle çelişen
bu iki hedefin kendi içinde dengelenmesine ihtiyaç vardır.
Değerli
milletvekilleri, burada AB ile ilişkilerde Türkiye açısından var
olan bir açmaza da işaret etmek istiyorum. Henüz aday statüsündeyken
gümrük birliğine dâhil olduğumuz için ABnin ortak rekabet
politikası çerçevesinde üçüncü ülkelerle yaptığı bütün
gümrük anlaşmalarına uymak zorunluluğumuz bulunmaktadır. Bu
zorunluluk, bizim, söz konusu devlet yardımlarını üçüncü ülkelere
karşı rekabet ortamımızı iyileştirmek üzere
kullanmamızı da engellemektedir.
Değerli
milletvekilleri, bu genel çerçeveyi bu şekilde çizdikten sonra henüz aday
statüsünde olan ülkemize, Topluluk kurucu anlaşmalarının devlet
yardımları konusunda bir esneklik tanıyıp
tanımadığına da bakmamız gerekir. Bu bağlamda Hükûmet,
tasarı ile ülkemizin çıkarlarını koruma konusunda üstüne
düşen sorumluluğu yerine getirmiş midir? Henüz aday statüsünde
bile değilken gümrük birliğini kabul etmiş bir ülke olarak
bazı devlet yardımlarını sürdürmemiz gerektiği
konusunda Toplulukla yeterli müzakereler yapılmış
mıdır yoksa Uyum için salt böyle bir tasarıyı kabul
etmemiz gerekiyor. anlayışıyla mı hareket edilmiştir?
Katılım Ortaklığı Belgesi ve Ulusal Programdaki
taahhütlerimiz çerçevesinde bu tasarıyı kabul etmek
durumundayız. demek tek başına yeterli değildir. Bizlerin
ve milletimizin, Hükûmetin ülke çıkarlarını korumak üzere bu
konuları sonuna kadar müzakere ettiğinden emin olmamız
gerekmektedir.
Değerli
milletvekilleri, Avrupa Topluluğunu kuran anlaşmanın 87 ile
89uncu maddeleri, devlet yardımlarını düzenlemektedir. Rekabeti
sınırlandırdığı için yasaklanacak devlet
yardımları, nakit desteği, bağışlar, kredi, faiz
ve vergi indirimi, ürün ve hizmetlerin devlet tarafından istenen
koşullarda sağlanması şeklinde tarif edilmektedir. Ancak,
yasaklanan devlet yardımlarının yanı sıra, izin
verilen devlet yardımlarının da olduğunu görüyoruz.
İzin verilen yardımlar arasında şu yardımlar
sayılmaktadır: Tek tek tüketicilere verilen sosyal nitelikli
yardımlar; doğal afet ya da olağanüstü durumların yol
açtığı zararların telafisi için verilen yardımlar; az
gelişmiş bölgelerde ekonomik gelişmeyi hızlandırmak,
tüm kamuoyunun yararlanabileceği bir projenin uygulanmasını
desteklemek ya da herhangi bir üye devletin ciddi bir ekonomik sorununu gidermek,
belirli faaliyetlerin ya da alanların gelişimini
kolaylaştırmak, kültür ve mirasın korunmasını
desteklemek amacıyla yapılan yardımlar bu aradadır.
İlgili
mevzuat, üye devletler tarafından yapılan yardımların
anlaşmaya uygun olup olmadığına veya ortak pazarın
işleyişine engel teşkil edip etmediğine karar verme
yetkisini üye devlete değil komisyona bırakmaktadır. Bu
nedenledir ki kural olarak her türlü yardımın önceden komisyona
bildirilmesi gerekir. Ayrıca, yardımın yürürlüğe
konulması için komisyon tarafından onaylanması da gerekmektedir.
Sadece, yardımın ekonomik olarak az gelişmiş bölgelere,
ARGEye, istihdam ve eğitim ile KOBİlere, çevreye, zor durumda olan
şirketlerin yeniden yapılandırılmasına
yapılacağına karar verilmesi hâlinde onay alınmak üzere
bildirim yükümlülüğü bulunmamaktadır. Bu demek değildir ki
komisyon bu yardımları rekabeti bozucu etkileri açısından
incelemeyecektir. Komisyon, ister resen ister şikâyet üzerine olsun,
sayılan bu yardımları da ortak pazarda rekabeti bozup
bozmayacağı açısından inceleyip, yapılıp
yapılmamasına karar verebilecektir. Hatta geniş bir yorumla,
kamu harcamaları dahi rekabet bozucu etkileri açısından
Komisyonun değerlendirmesine konu olabilecektir.
Komisyon
ortak pazarla bağdaşmayan bir yardımı alan taraftan yardımın
geri ödenmesini de talep edebilecektir. Bütün bu hususlar kesin üye olmadan
egemenlik haklarını kullanmaktan bir vazgeçişe işaret
etmektedir.
Değerli
milletvekilleri, AB mevzuatında yapılmasına izin verilen
bazı devlet yardımlarının tasarı ile oluşturulan
kurulun ön incelemesine bırakılmasının yerindeliği de
tartışılmalıdır. Bu durum AB mevzuatının üye
ülke hükûmetlerine bıraktığı bir yetkinin bürokrasiyi artıracak
bir biçimde bir kurula devredilmesi anlamına gelmektedir ki bunun
doğru olmayacağını düşünmekteyim.
Tasarının
1inci maddesinde tarım, balıkçılık ve hizmet sektöründeki
devlet yardımlarının kapsam dışına
çıkarılmış olması tasarı hazırlanırken
Hükûmetin ülke çıkarlarını sonuna kadar gözettiği
şeklinde de anlaşılmamalıdır. Hükûmet güya bu hükümle
tarım sektörünü AB tarım sektörüne karşı
koruyacağını söylemektedir. Uygulamaya
baktığımızda AKPnin söylem ve eyleminin bu konuda da taban
tabana zıt olduğunu görüyoruz. Hükûmet göreve geldiği günden
beri tarım sektörüne millî gelirden yasanın emrettiği
desteğin ancak yarısını vermiştir. 2010
yılının ilk sekiz ayında merkezî yönetim bütçesinden
tarım sektörüne yapılan destek 2008 yılının aynı
dönemine göre yüzde 4,8 daha az gerçekleşmiştir. Bu rakamlar
Hükûmetin tarım sektörünü AB tarım sektörü rekabetine Ölen ölür,
kalan sağlar bizimdir. anlayışı içinde zaten terk
etmiş olduğunu ortaya koymaktadır.
Değerli
milletvekilleri, tasarının kapsamını belirleyen 2nci
maddede devlet yardımı tanımı öylesine geniş
yapılmıştır ki bu tanımın içine her türlü
yardımı sokmanız ve ABnin denetim ve gözetimine terk etmeniz
mümkündür. Bu yargıya, maddede yapılan devlet yardımı
tanımına bakarak varıyoruz çünkü maddede devlet
yardımı Türkiye ile AB arasındaki ticareti etkilediği
ölçüde doğrudan kamu tarafından veya kamu kaynakları
aracılığıyla herhangi bir şekilde sağlanan,
belirli teşebbüslere veya belirli ürünlerin üretimine ayrıcalık
tanıyarak rekabeti bozan veya bozma tehdidi oluşturan ve yararlanana
mali fayda sağlayan her türlü tedbir. olarak tanımlanmaktadır.
Değerli
milletvekilleri, bu arada, devlet yardımlarıyla ilgili üzerinde
durmamız gereken birkaç hususa da işaret etmek istiyorum.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Bir dakika ek süre veriyorum, tamamlayınız lütfen.
HARUN ÖZTÜRK
(Devamla) - Teşekkür ederim.
Ülkemiz
açısından, devlet yardımlarının, sürdürülebilir
kalkınma için vazgeçilmez araçlardan biri olduğu
unutulmamalıdır. Bu tasarının uygulamada bu aracı
kısmen veya tamamen etkisiz kılabileceği öngörülmelidir.
Bu yardımların
AB tarafından denetlenmesinin yanı sıra bizim bir başka
değerlendirmeyi daha yapmamız gerekir. Devlet yardımları
ile ekonomik göstergelerdeki iyileşme arasında hangi ölçüde
ilişki olduğu üzerinde yeterince araştırma
yapılmış değildir. Bir devlet yardımı
yaptığımıza göre, herhâlde faydası oluyordur. diye
genel bir kabulümüzün olduğunu görüyoruz. Devlet
yardımlarının katma değer, ihracat, sabit sermaye
yatırımları, istihdam ve kapasite kullanım oranları
gibi göstergeler üzerinde belirgin bir etkisi olup
olmadığını tespit etmiş değiliz. Sonuçta ortaya
çıkan iyileşme eğilimlerine bakarak, bunların bir
kısmının yapılan yardımlardan
kaynaklanabileceğinin ötesinde, bugüne kadar somut bir ilişki ortaya
konulabilmiş değildir. Aksine, kalkınmada öncelikli yörelere
yönelik yıllardır yapılan devlet yardımlarının
bölgeler arası gelişmişlik farkını ortadan
kaldırmadığı açıktır.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
HARUN
ÖZTÜRK (Devamla) Tasarının hayırlı olmasını
diliyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Öztürk.
Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu adına İzmir Milletvekili Sayın Ahmet Kenan
Tanrıkulu.
Buyurun
Sayın Tanrıkulu. (MHP sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU
ADINA AHMET KENAN TANRIKULU (İzmir) Teşekkür ediyorum Sayın
Başkanım.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 523 sıra sayılı Kanun
Tasarısının birinci bölümü üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi
Grubu adına söz almış bulunuyorum, Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, Türkiye'nin AB üyeliğini destekleyen ve 1 Temmuz 2010a
kadar AB Dönem Başkanlığını yürüten İspanya bize
demiştir ki: Teknik olarak size açılabilecek dört fasılda hemen
her yardımı yapmaya hazırım. Bu fasıllar nelerdir?
Bir tanesi kamu alımlarına yönelik olan fasıl, bir diğeri
bugün görüştüğümüz tasarıya temel teşkil edecek olan
rekabet politikası faslı, bir diğeri gıda güvenliği,
veterinerlik ve bitki sağlığıyla ilgili olan fasıl ve
nihayet sosyal politikalar ve istihdam konusundaki fasıllar.
Şimdi,
Türkiye bu kadar değişik, bu kadar fazla fasıl içerisinden bula
bula sadece bu fasla yönelik bugünkü tasarıyı görüşebilme
yetkisi alabilmiştir. Zaten İspanyanın dönem
başkanlığında da ancak gıda güvenliği,
veterinerlik ve bitki sağlığına yönelik olan faslı tam
olarak açabilmiştik. Ülkemizin bu kadar ağır aksak
ilerleyebilmesi AB yolunda, bu konudaki sorumluları rekabet
politikasına yönelik olarak faslın açılabilmesi için gerekli ve önemli bir şart olan bugün görüştüğümüz tasarıya
ancak getirebilmekle övünmüşlerdir.
Değerli
arkadaşlar, tabii bunda Avrupa Birliğinin tam üyelik
görüşmelerinde zaten çok yavaş ilerlediğinden şikâyetçi
olan Türkiye'yi devlet
yardımları konusunda hassas davranmamakla suçlamasının da
çok büyük rolü olduğunu düşünüyorum.
Teknik
olarak -biraz önce de belirttiğim gibi- açılabilecek üç fasıl
varken iktidar bunların arasından cımbızla çekerek bir tek
rekabet politikası faslına odaklanmış ve bunun sebeplerini de bugün kamuoyuyla
belki paylaşmanın faydalı olacağı kanaatindeyim.
Bu üç
fasıldan ikincisi olan kamu alımları faslının
açılış kriterlerinden birinde şöyle yazıyor Avrupa
Birliği: Farklı kanunlarla
Kamu İhale Kanununun uygulamasına getirilen ve Topluluk
mevzuatıyla uyumlu olmayan bütün istisnaların yürürlükten
kaldırılmasını istiyor.
Şimdi,
bu konuda biliyoruz ki siyasi iktidar herhangi bir adım atmaktan
çekinmektedir çünkü bu istisnaların sayısı 2002
yılından bugüne kadar bütün çabalarımıza ve bütün,
ısrarla uyarılarımıza rağmen şu ana kadar
yaklaşık yetmişi bulmuştur yani istisna sayısı
Kamu İhale Kanununda yetmiş kadardır.
Değerli
milletvekilleri, üçüncü fasıl olan sosyal politika ve istihdam
faslında ise Türkiyede kamu ve özel sektördeki sendikal hakların AB
ve Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO) normlarıyla uyumlu hâle
getirilmesi istenmektedir. Bu konuda da Hükûmetin samimi adımlar
atmasını çok beklemek yersiz olur diye düşünüyorum. Zira 22nci
Dönemde ülkemizin içinde bulunduğu ekonomik şartlar ileri sürülerek
Avrupa Sosyal Şartı Sözleşmesi bu İktidar tarafından
imzalanmamıştır.
Değerli
milletvekilleri, belki bu gerekçelere birtakım kişiler inanabilirler
ama TÜİKin resmî verilerine göre, bugün baktığımız
zaman, en yoksul ve en zengin dediğimiz veyahut da üst gelir grubu ile en
alt gelir grubundan pay alanlara baktığımız zaman arada
âdeta bir uçurum olduğunu görüyoruz. Eğer bu noktada ciddi olarak bir
mukayese yapma şansı varsa, üst gelir grubu toplam gelir
pastasından yüzde 46,7 pay alırken en alttaki yoksullar, en
düşük gelirli grupsa ancak yüzde 5,8 pay alabilmektedir.
Çalışanların, emeklilerin durumu zaten ortadadır.
Yine,
TÜİK, temmuz ayında yaptığı bir başka
çalışmada satın alma gücü paritesini kullanarak kişi
başına gayrisafi yurt içi hasıla hacim endeksi
hesaplamıştır. Bu endekse göre, en yüksek endeks değeri 268le
Lüksemburgtur. 37 tane ülke mukayese yapılmıştır. Türkiye
46 endeks puanıyla ancak 30uncu sırada yer alabilmiştir. Zaten
bu endeksin en altında da Arnavutluk bulunmaktadır.
Değerli
arkadaşlarım, o hâlde ekonomi yönetiminin Türkiye dünyanın 17nci
büyük ekonomisidir. gibi bir söylemin arkasına çok da
sığınmaya hakkı yoktur diye düşünüyorum. Eğer bu
söylemi kullanmaya devam edecekseniz, bunun arkasını yeterli
gerekçelerle de doldurmanız gerekmektedir.
Görüşmekte
olduğumuz bu tasarının işlevselliği,
kapsayıcılığı, şeffaflığı ve her
şeyden önemlisi bağımsızlığı hâlen
tartışma götürmektedir. Tasarının 1inci maddesinin ikinci
fıkrasına baktığımız zaman, devlet
yardımları denetiminin yalnızca sanayi sektörüne yönelik
olduğunu görüyoruz. Hâlbuki Türkiye ekonomisinde yaklaşık olarak
yüzde 60 hizmetler sektörü bugün götürülmektedir. Demek ki ekonominin yüzde
60ını ilgilendiren kısmını bu tasarı zaten daha
ilk baştan görmemektedir.
Avrupa
Birliği ülkelerinde böyle bir ayrım, böyle bir yapay, suni ayrım
bulunmamaktadır. Yasa tasarısı meseleye gümrük birliği
açısından yaklaşmaktadır, böyle bir
yaklaşımın içerisinde bulunmaktadır, o yüzden de sanayi
sektörüyle bunu sınırlı tutmaktadır. Ancak bu
tasarıyı hazırlayanlar ve getirenler eğer bu nitelikteki
bir tasarının genelde Türk ekonomisi için yararlı olup
olmadığını değerlendireceklerse ve buna yönelik bir
fayda-maliyet analizi yapacaklarsa o zaman bunun sonucunda hizmetler sektörünün
de sanayi sektörüyle birlikte olup olmamasını belki önümüzdeki
günlerde getirebilirler diye düşünüyorum.
Biliyorsunuz,
4054 sayılı Rekabet Kanunumuz var. Bu Kanun da ABye uyum
açısından çıkarılmış bir kanundur ve bu Kanunda
hizmetler sektörü veyahut sınai sektörler gibi bir ayrım da
gözetilmemektedir.
Değerli
milletvekilleri, bu tasarının 2nci maddesinin (b) bendi
çerçevesinde, kanun kapsamında Türkiye-AB arasında ticareti etkileyen
devlet yardımlarının ele alındığını
görüyoruz. Buna göre Türkiye içerisindeki ticaret üzerinde etki yapan devlet
yardımları bu kapsamın dışında
tutulmaktadır. Bu bentteki, ABye yapılan referansın
kaldırılarak kanun kapsamının bütün devlet
yardımlarını içerecek şekilde değiştirilmesi bu
tasarının daha da kapsayıcı olmasına yol
açacaktır.
Yine,
tasarının 4üncü maddesine baktığımız zaman,
devlet yardımlarını izleme ve denetlemeye yönelik bir kurulun
kurulduğunu görüyoruz.
Bu
düzenlemeyle, çok ilginçtir -Türk bürokrasi tarihinde belki de hemen hemen
ilklerden biridir- devlet hem yardımı veren hem de bu
yardımı denetleyen konumuna gelmektedir.
Uyumlaşma
hedeflenen AB rekabet hukukunun temel prensibi olan özerklik yine burada
ayaklar altına alınmıştır.
Diğer
yandan, rekabet faslının müzakere açılış kriterleri
arasında gözüken, işlevsel anlamda bağımsız bir devlet
yardımı biriminin kurulması hususu da burada yine görüyoruz ki
hiç de dikkate alınmış gözükmüyor. Ancak bu tasarıdaki
kurulan kurulun başkanlığına, yine Hazine
Müsteşarlığı içerisinde bir birim oluşturarak, bir
ayrı genel müdürlük oluşturarak bu genel müdürün
başkanlığında bu faaliyetlerin denetlenmesi ve izlenmesi
istenmektedir. Bir sicil amiri, müsteşar ve onun bağlı
olduğu bakanın nasıl bir genel müdür tarafından
denetleneceği de ayrıca bir tartışma konusudur.
Değerli
milletvekilleri, ne ilginçtir ki bu Hükûmetin bağlı olduğu
kuruluşlardan biri olan Devlet Planlama Teşkilatı hem 2004
yılında hem de 2007 yılında devlet yardımlarına
yönelik özel ihtisas komisyonu raporları
hazırlamıştır. Bunlar böyle kalın kalın, büyük,
hacimli dosyalar hâlindedir ve çok değerli, Türkiyedeki özel sektör ve kamu
sektör uzmanlarından müteşekkil bir kurul tarafından
yapılmıştır. Bu raporlar demektedir ki bu tasarıya
yönelik önceden yaptığı öngörülerde, bazı önerilerde ve
tedbirlerin alınmasında ısrarcı olmuştur. Ancak gene
Hükûmet kendi kurumlarının hazırladığı bu raporu
yine bir kenara atarak bildiğini okumuş ve bu tasarıyı
karşımıza getirmiştir.
Değerli
arkadaşlarım, bir yandan devlet yardımlarını
denetlemeyi AB normlarına uyumlaştıracağız ama öbür
tarafta ABdeki gibi devlet yardımlarının niteliğini ve
niceliğini de artırmamız gerekir diye düşünüyorum.
Ayrıca, bu devlet yardımlarındaki uyumun temini için yine Avrupa
Birliğinde bugün uygulanan bölgesel gelişmişlik
haritasının ve istatistiki birimlerinin de bir an önce kurulması
gerekmektedir diye düşünüyorum.
Değerli
arkadaşlar, mevcut Teşvik Yasasının yeniden kurgulanmaya
ihtiyacı var. Bakın, bu raporlarda da bahsediyor, sektörel ve
bölgesel politikaların uygulanması gerektiği söyleniyor ancak
bunların hiçbirisi özde değil...
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Bir dakika ek süre veriyorum, tamamlayınız lütfen.
AHMET
KENAN TANRIKULU (Devamla) Teşekkür ederim.
...sadece
sözde kalan tedbirler oluyor. Bu noktada da ekonomimizin ve Türkiyedeki sosyal
hayatın bel kemiğini teşkil eden ve yaklaşık Türk
işletmecilik yapısının yüzde 99unu teşkil eden
KOBİlere yönelik bir teşvik sisteminin uygulanması gerekir.
Yoksa 2009 yılında Bakanlar Kurulunun önümüze getirdiği ve
Türkiyede sadece yüzde 1 çok büyük işletmelere yönelik teşvik
sistemiyle, Türkiyede KOBİleri veyahut da orta gelirli insanların
ekonomik hayatını geliştirmeyi düşünemezsiniz.
Geldiğimiz
noktada gerçek manada sektörel ve bölgesel bir teşvike ihtiyaç vardır
diye düşünüyorum. Aslında, girişimcilerimizin beklentisi ve
hedefi de budur.
Biz de
Milliyetçi Hareket Partisi olarak, ekonomik bağlamda geri kalmış
bölge ve illerimizin kalkınma sürecine girmesini temin etmek üzere bu
işsizliğin önlenmesini, yerel ve bölgesel kaynakların ülke
kaynaklarına katma değer üretmesini sağlayacak olan tedbirlerin
bir an önce alınmasını diliyoruz ve yüce heyetinizi tekrar
saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Tanrıkulu.
Barış
ve Demokrasi Partisi Grubu adına Muş Milletvekili Sayın Nuri
Yaman.
Buyurun
Sayın Yaman.
BDP GRUBU
ADINA M. NURİ YAMAN (Muş) Teşekkür ederim Sayın
Başkanım.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 523 sıra sayılı
Devlet Yardımlarının İzlenmesi ve Denetlenmesi
Hakkında Kanun Tasarısının birinci bölümüyle ilgili
görüşlerimi, Barış ve Demokrasi Partisi adına
görüşlerimi belirtmek üzere söz almış bulunuyorum. Bu nedenle
hepinizi saygıyla selamlarım.
Tabii,
öncelikle bu yasayla ilgili kapsam içinde, bu yasanın
amaçladığı sanayi yatırımlarının izlenmesi
ve denetiminin yanında, ben, devlet
tarafından yapılan vaktim müsait olduğu takdirde
diğer yardımların da- yardımların ne durumda
olduğunu sizlerle paylaşmak istiyorum.
Bilindiği
gibi, Türkiye Cumhuriyetinin ilk yıllarından itibaren
değişik amaçları gerçekleştirmek için birçok teşvik
aracı bugüne değin kullanagelmiştir. Bu teşvikler ülke
ekonomisinin gelişmesinde her ne kadar çeşitli yararlar da
sağlamışsa fakat farklı bölgelerde ülke ekonomisindeki
hızlı gelişmeler ve Doğu ve Güneydoğu Anadolu
Bölgesinin bir bölümünde bilinçli olarak yatırımların
yapılmaması ve ihmali sonucu
da beraberinde bölgesel birtakım sorunları ve dengesizlikleri de ne
yazık ki doğurmuştur. Bu bölgesel dengesizlikleri azaltmaya
yönelik uygulamaya konulan teşvikler ise âdeta bir seçim rüşvetine
dönüştürülerek iktidara yakın kesimlerce sürekli istismar
edilegelmiştir. Bunun çok sayıdaki örneklerini de hepimiz 80li ve
90lı yıllarda birlikte Anadolunun, bu coğrafyanın çok
ilinde Batmanda, Ağrıda, Vanda yarı kalmış tesisleri
görerek geçmişte gördük ve izledik.
Avrupa Birliğinin
2009 yılı Türkiye İlerleme Raporunda, devlet
yardımlarının şeffaf olmayan biçimde verilmesine devam
edilmekte olduğu bu raporda belirtilmiştir. Bu da önemli bir
belirlemedir. Bu nedenle Hükûmet, şu anda görüşmekte olduğumuz
bu Devlet Yardımlarının İzlenmesi ve Denetlenmesi
Hakkında Yasa Tasarısını hazırlamaya bir bakıma
mecbur kılınmıştır.
Devlet
yardımları halka ve yoksula verilen yardımlar ile
yatırımlara ve işletmelere verilen destekleri ifade eder bugün
günümüzde. Herkes tarafından bilinmektedir ki Türkiyede devlet
yardımları düzensizdir ve yapılan yardımlar arasında
da bir koordinasyonsuzluk söz konusudur. Yine, yapılan sosyal
yardımlarda da siyasi popülizm ve kayırmacılık hâkim
olagelmiştir. Bugün sosyal yardımlar, devlet yardımı
yerine, âdeta bölgelerde AKP yardımı şekline dönüşmüş
ve bunun propagandası yapılageliyor. Aynı düzensizlik
belediyelerin yaptığı yardımlarda da söz konusudur. Yine,
hangi kurumun hangi yardımları yapacakları konusunda da
ülkemizde bir birlik ve bir koordinasyon oluşumu bugüne kadar
sağlanamamıştır. Sosyal nitelikli yardımlar yoksul
kimselere yiyecek, giyecek, yakacak, ilaç ve barınma yerleri
yapılması şeklinde olması gerekirken, bunlar ne yazık
ki başka amaçlar için kullanılmıştır. Oysa günümüzde,
bu İktidarın, suyu olmayan köye çamaşır makinesi, elektrik
olmayan köye de buzdolabını dağıtma gibi bir aymazlık
içinde olduğunu da hep izleyegeldik. Üstelik bu tasarıda yasal
yardımlar için Ürünlerin veya hizmetlerin menşei ile ilgili
ayırımcılık yapılmaksızın şeklinde bir
ifadenin yer alması, var olan istismarı iyice
derinleştirecektir.
Açık
bir şekilde anlaşılmaktadır ki bu kanun tasarısı
sadece AB uyum yasaları çerçevesinde hazırlanmıştır ve
var olan sorunlara çözüm getirmekten de oldukça uzaktır. Bu
tasarının yerine devlet yardımları ve devlet
desteğinin prensiplerini yeniden belirleyen, merkezî devlet ve mahallî
idarelerin bu konuda yetki ve sorumluluğunu yeniden düzenleyen ve bu arada
AByle de uyumlu olabilecek yeni bir tasarı vakit geçirilmeden
hazırlanması gerekir.
Bu
bağlamda devlet yardımları, sosyal yardımlar ve ekonomik
destekler olmak üzere ikiye ayrılmalı; sosyal yardımlar, hazine
ve mahallî idareler tarafından, ekonomik yardımların da plan ve
programlara uyumlu ve koordineli bir şekilde yıllarını bu
yerde birikimleriyle geçiren Devlet Planlama Teşkilatı
tarafından organize edilmesi gerekir.
Değerli
arkadaşlar, tasarıda çok önemli bir çelişkiyi de şu
şekilde belirtmeden geçemeyeceğim. Her ne kadar konuşan hatipler
de aynı konuya değindilerse de fakat bu aymazlığın
ilgililer tarafından bundan sonra göz ardı edilmemesi amacıyla
buna değiniyorum.
Tasarıya
göre Devlet Yardımlarını İzleme ve Denetleme Kurulu
oluşturulmakta, bu Kurulun sekreterya hizmetlerini yürütmek maksadıyla
da Hazine Müsteşarlığı bünyesinde Devlet
Yardımları Genel Müdürlüğü adı altında yeni bir
hizmet birimi kurulmaktadır. Bu birimin başındaki genel müdürün
sicil amiri aynı zamanda bu yardımları yapan Hazine
Müsteşarı olduğuna göre, söz konusu genel müdürün Hazinenin
yapmış olduğu yardımlarda gerekli inceleme ve denetlemeleri
tarafsız ve bağımsız bir şekilde yapması sizce
mümkün müdür?
Tasarıyla
devlet yardımlarının dağıtımındaki çok
başlılığın giderilmesinin öngörüldüğü iddia
edilmektedir. Ancak, ister tek başlı ister çok başlı olsun,
Hükûmetin yandaşlarına nasıl da tereddüt etmeden kaynak
aktardığını hepimiz bilmekte ve bunu zaman zaman da
yaşamaktayız. Bu konuda, Türkiye'nin her yerinde ciddi huzursuzluk ve
endişeler yaşanmaktadır. Bir örnek vermek gerekirse: 2009
Aralık ayında Maliye Bakanlığı tarafından belde
belediyelerine nüfuslarına göre para
dağıtıldığı haberleri basında ve her tarafta
seslendirilmeye başlanmıştı. Ancak bu kaynaktan sadece
iktidar partisine mensup belediyeler haberdar edilmiş, diğer belde
belediyeleri girişimde bulunduklarında da kendilerine öncelikle böyle
bir kaynağın söz konusu olmadığı söylenmiştir,
daha sonra ise belde belediyelerinin talepleri doğrultusunda yardımların
yapıldığı ancak başvuru süresi geçtiği için de
yeni taleplerin kabul edilmediği söylenmiştir. İşte,
kayırma ve gerçekten siyasi amaçlı yardımların en bariz
örneklerinden biri de budur.
Artık
Türkiyede bütün kaynak aktarımlarında olduğu gibi devlet
yatırımlarında da AKPnin sadece yandaşları lehine
çalıştığı çok iyi bir şekilde halk
tarafından da anlaşılmıştır.
Yine,
başka bir önemli husus da tasarının 1inci maddesinin ikinci
bendinde ifade edildiği gibi, hizmet sektörünün devlet
yardımları kapsamının dışında tutulmuş
olmasıdır. Özellikle Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerinde
zaten ayakları üzerinde durmakta epey zorlanan hizmet sektörü bu
yardımlardan da mahrum kaldığı takdirde tam bir
yıkıma uğrayacaktır. Belki ülkenin güney ve batı
kesimlerinde bundan böyle yıldızlı otellere ihtiyaç olmayabilir
ancak Kürt coğrafyasına devlet yardım ve teşviki
sağlanamazsa bu tür nitelikli otellerin yapılması bu durumda
imkânsız hâle gelecektir. Bu durum, bölgeler arası
kalkınmışlık açısından Doğu ve
Güneydoğu Anadolu bölgeleri aleyhine işleyen uçurumu daha da
derinleştirecek bir düzenlemedir. Oysa Türkiyenin en temel
sorunlarından biri de bölgeler arası dengesizliktir ve bunun
giderilmesi amaçlıdır.
Avrupa
Birliği uyum yasaları çerçevesinde hazırlandığı
belirtilen bu kanun tasarısında Birliğin temel
amaçlarının dikkate alınmadığı açık bir
şekilde görülmektedir. Avrupa Birliğinin ilk adımı olan
Avrupa Kömür ve Çelik Topluluğunun kurulduğu 1951 yılından
bu yana tek amaç, üye ülkelerde yaşayan insanların demokrasi ve
özgürlükler konusunda ileri bir seviyeye gelmesini sağlamak olmuş ve
bu nedenle gelir düzeyi eşitsizliğinin aşılması
gereken en önemli amaçlardan biri olduğu kararlarına geçmiştir.
Bunun için de bizim bölgeler arası dengesizlikleri ortadan kaldıracak
politikaların üretilmesini sağlamamız gerekir.
Değerli
arkadaşlar, peki bu kanunun konusu olan sanayi
yatırımlarına yapılacak yardımı düzenleyen durum
böyle iken, acaba Başbakanlık Aile ve Sosyal Araştırmalar
Genel Müdürlüğünün yardımları ile belediyelerin yapmış
oldukları sosyal amaçlı yardımların durumu ülkemizde ne
durumdadır? Bu konulara da değinmeden geçemeyeceğim. Ben bu
konuyla ilgili olarak
Başbakanlık Aile ve Sosyal
Araştırmalar Genel Müdürlüğünün 2010 yılında
yapmış olduğu araştırmaya göre, devlet
yardımlarından yararlanan kişilerin yüzde 85i Sosyal Yardımlaşma
ve Dayanışma Genel Müdürlüğünden, yüzde 35i ise belediyelerden
yardım almaktadırlar.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Bir dakika ek süre veriyorum, lütfen tamamlayın.
M.
NURİ YAMAN (Devamla) Ayrıca, bu kişilerin yüzde 43ü üç ila
dört yıldır yardım alırken, yüzde 23ü yedi yıl ve
daha uzun süredir yardım almaktadır. İki yıldan beri
yardım alanların oranı ise yüzde 23tür.
Yine,
şu önemli saptamalar da göz önüne alındığında,
araştırma sonucuna göre, biz bu ülkede ne yazık ki, bu tür
sosyal amaçlı yapılan yardımları bir sadaka kültürüne
dönüştürdük ve bu sadaka kültürüne dayalı olarak da bugün, bölgelerde
insanlarımız ne yazık ki çalışmayanlardan oluşan
bir çalışmayanlar ordusu hâline dönüşmüştür.
Bu
nedenle, bu yardımların tekrar, yeniden ele alınarak ülke
çapında yapılan, sanayiye yönelik devlet yardımlarıyla
sosyal yardımların bir düzene getirilmesi gerektiğini
belirtiyor, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (BDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Yaman.
HÜSEYİN
YILDIZ (Antalya) Sayın Başkan, biraz önceki görüşmeler
esnasında, KİT Komisyonunun çalışma saatlerinin
belirlenmesiyle ilgili Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlık
Divanı kararının olup olmadığıyla ilgili
yapılan tartışma esnasında KİT Komisyonu
Başkanımız Sayın Ünal Kacırın
konuşmasında, bu kararın olduğunu ancak bir muhalefet
milletvekilinin
BAŞKAN
Buyurun Sayın Yıldız.
HÜSEYİN
YILDIZ (Antalya) Efendim, buradan konuştuğum için buradan
açıklamak istiyorum.
BAŞKAN
Yok, ben size buradan söz vereceğim, buyurun.
HÜSEYİN
YILDIZ (Antalya) - Efendim, buradan konuştuğum için...
BAŞKAN
- Hayır, buradan söz veriyorum. Talep ettiniz, buradan söz veriyorum.
Üç
dakikalık süreniz var, buyurun.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
7.- Antalya Milletvekili Hüseyin
Yıldızın, KİT Komisyonunun Türkiye Büyük Millet Meclisinin
çalışma saatleri içinde çalışması için Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlık Divanının bir kararı bulunup
bulunmadığına ilişkin açıklaması
HÜSEYİN
YILDIZ (Antalya) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; biraz önce yasanın geneli
üzerinde görüşmeler yapılırken bir milletvekilimizin Kamu
İktisadi Teşebbüsleri Komisyonunun çalışma saatleriyle
ilgili Başkanlık Divanı kararı olup olmadığına
dair talebi üzerine çıkan tartışmada KİT Komisyonu
Başkanımız Sayın Ünal Kacır Beyin
konuşmasında, bu kararın olduğunu, Muhalefet
milletvekilinin çalışmaları engellediği... sözü üzerine,
bütün KİT Komisyonu toplantılarına katılan ve sonuna kadar
bu çalışmalara tüzük ve yasalarla katkı vermeye
çalışan bir milletvekili olarak alındığımdan,
Sayın Ünal Kacıra, buradaki, kürsü dışındaki
konuşmamda Yalan söylüyorsunuz. diye hitap ettim. Kendisiyle beraber
yaptığımız araştırmada, Kamu İktisadi
Teşebbüsleri Komisyonunun çalışma süreleriyle ilgili
kararın hem şimdi hem de daha önceki süreçlerde
alındığını ancak Sayın Ünal Kacır, benimle
konuşmasında, bizleri kastetmediğini bu kararla ilgili soru
soran milletvekilini kastettiğini ifade etti. Durumu düzeltiyorum.
Teşekkür
ediyor, hepinize saygılar sunuyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Yıldız.
ÜNAL
KACIR (İstanbul) Yani yalan söylemediğim ortada. Teşekkür
ederim.
VII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ
İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun
Tasarı ve Teklifleri (Devam)
3.- Devlet Yardımlarının
İzlenmesi ve Denetlenmesi Hakkında Kanun Tasarısı ile
Avrupa Birliği Uyum ve Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları
(1/818) (S. Sayısı: 523) (Devam)
BAŞKAN
- Şahıslar adına İzmir Milletvekili Sayın Tuğrul Yemişci.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
TUĞRUL
YEMİŞCİ (İzmir) Teşekkür ediyorum Sayın
Başkan.
Devlet
Yardımlarının İzlenmesi ve Denetlenmesi Hakkında Kanun
Tasarısının birinci bölümü hakkında şahsım
adına söz aldım. Bu vesileyle yüce heyeti saygıyla
selamlıyorum.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; bu yasa tasarısının
birinci bölümü on iki maddeden oluşmakta ve bu maddeler amaç,
tanımlar, uygun devlet yardımı tarifleri, Kurul, Kurulun
görevleri ve yetkileri, Kurulun kararları, başvuru, inceleme gibi
maddeleri kapsamaktadır.
Kanun
tasarısının amacı, devlet yardımlarının
Türkiye ile Avrupa Birliği arasındaki anlaşmalara uygun olarak
düzenlenmesini sağlamak için çerçeve ilke ve esasların belirlenerek,
yardımların izlenmesi ve denetlenmesine ilişkin usul ve
esasları tespit etmektir.
Tasarıda
hangi hâl ve şartlar altında devlet yardımı
verilebileceğini belirleyen temel kurallar belirlenmektedir. Bu kurallar
belirlenirken de devlet yardımı vermek suretiyle kamu müdahalesi
yapılarak piyasa işleyişini bozacak uygulamalardan
kaçınılması esas alınmakta, devlet yardımları
aracılığıyla yapılan piyasa müdahalesinin gerekli
olduğu hâllerde ise bu müdahaleyi dengeleyecek nitelikte bir kamusal
faydanın elde edilmesi kuralı gözetlenmektir.
Tasarı,
kapsamında tarım, balıkçılık ve hizmet sektörleri
hariç olmak üzere tüm sektörleri içermektedir. Ülkemizde mevcut durumda devlet
yardımları birbirinden farklı kurum ve kuruluşlar
tarafından hazırlanan çeşitli mevzuat kapsamında
yürütülmektedir. Bu kanunla, ülkemizde devlet yardımı kapsamına
giren uygulamaları yürüten tüm kurum ve kuruluşlar
hazırlayacakları devlet yardımı tedbirlerini içeren mevzuat
taslaklarını öncelikle kurulacak olan Kurula bildirmekle yükümlü olacaktır.
Benden önceki konuşmacıları da izledim, dikkatle dinledim.
Devlet yardımlarının kaynağına
ulaşmadığından ve koordinasyon bozukluklarından
şikâyet edildi. İşte bu tasarı
kanunlaştığı zaman bu aksaklıkların
giderilebileceğini rahatlıkla görmekteyiz.
Ayrıca,
tasarı ile kanun kapsamı dışındaki sektörlerde uygulanan
devlet yardımları ve desteklerin de Genel Müdürlük tarafından
izlenmesi öngörülmektedir. Böylece, tüm sektörlere sağlanan
yardımların uygulama sonuçları da yine belirli standartta tek
merkezde toplanacak ve gerektiğinde ilgili birimler bu yardım uygulamalarına
ilişkin uygulama sonuçlarını daha kolay ve analize
elverişli nitelikte temin edebileceklerdir.
Kurul, 7
kişiden oluşmakta. Tabii ki başkanı Hazine
Müsteşarlığından ve ilgili yardımı yapan
bakanlıkların, ülkemizde bunlar sırasıyla
Kurul 6 kişiden
teşekkül ediyor. Maliye Bakanlığını, Sanayi ve Ticaret
Bakanlığını, Devlet Planlama Teşkilatı
Müsteşarlığını, Hazine
Müsteşarlığını, Dış Ticaret
Müsteşarlığını ve Rekabet Kurumunu temsilen 1er üye
olmak üzere, tamamı 6 üyeden teşkil edilmektedir. Kurulun sekreterya
hizmetlerini ise Hazine Müsteşarlığı bünyesindeki Devlet
Yardımları Genel Müdürlüğü yürütecektir.
Genel
Müdürlüğün yönetmeliklerle çıkaracağı görevleri;
bunları da kısaca sayarsak: Mevcut ve yeni yardımları
izlemek, değerlendirmek ve Kurulun denetimine sunmak, Avrupa
Birliğinin ilgili mevzuatını ve diğer ilgili
uluslararası mevzuatı takip etmek, devlet yardımları
çerçeve ilke ve prensiplerini belirlemek üzere araştırma ve
çalışmalarda bulunmak, yıllık rapor
hazırlıklarını yürütmek, Kurul tarafından uygun
bulunan yıllık raporu Avrupa Birliği Komisyonu ve gerekli
görülecek diğer mercilere iletmek olarak tasarlanmıştır.
Aslında,
bu görevlerin hepsi Avrupa Birliği uyum yasalarıyla ilgili
olmasına rağmen Avrupa Birliğinin tarım,
balıkçılık ve hizmet sektörünü bu kapsam dışında
bırakmasına rağmen, Bakanlığımızın
getirdiği bu tasarı, Hükûmetimizin getirdiği bu tasarı
ülkemizde bu sektörlerde de yapılan yardımların tek elden
izlenmesi yani Avrupa Birliğinin bize şart koştuğu
diğer sektörlerin dışında da tek elden bütün
yardımların izlenebilirliğini sağlayacağı için
tasarının kanunlaşması
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Bir dakika ek süre veriyorum.
Buyurun.
TUĞRUL
YEMİŞCİ (Devamla) Teşekkür ediyorum Sayın
Başkanım.
Bu sayede
Avrupa Birliğinin bize önermediği koşullarda diğer
sektörlerin de izlenebilirliği ve koordinasyonunun sağlanması bu
şekilde temin edilecektir.
Dolayısıyla,
kanunun birinci bölümü ve diğer bölümleriyle tamamlanıp
yasalaşmasını temenni ederken ülkemize ve ilgili kurumlara
hayırlı olmasını temenni ediyorum. Bu vesileyle yüce heyeti
tekrar selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
- Teşekkür ederim Sayın
Yemişci.
İstanbul
Milletvekili Sayın Algan Hacaloğlu. (CHP sıralarından
alkışlar)
Buyurun
Sayın Hacaloğlu.
ALGAN
HACALOĞLU (İstanbul) Sayın Başkan, çok değerli
milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum. Birinci bölüme
ilişkin şahsım adına söz almış
bulunmaktayım.
Değerli
arkadaşlar, devlet yardımları, piyasa ekonomilerinde ekonomilerin
performansını yükseltmek, artırmak için yaygın olarak
kullanılan araçlardan biridir. Partimin yani Cumhuriyet Halk Partisinin
sosyal haklara duyarlı, örgütlü ve rekabetçi, sosyal piyasa ekonomisi
yapısı içinde de kamu yardımlarının özel önemi vardır.
Üretimde
verimliliğin, işletmelerde rasyonelliğin, ekonomide
etkinliğin artırılması için özel kesim ve
girişimcilere kamu kesiminin işlev ve sorumluluklarını
aksatmamak kaydıyla kamu yardımlarının yapılması
çok doğal ve gereklidir.
Keza,
içinde bulunduğumuz bilgi toplumu yapılanması sürecinde de,
ileri teknoloji düzeyinde yapılanma için, bunun gereği olan
araştırma, geliştirme ve inovasyon çalışmalarında
yeterli düzeylere ulaşabilmek için gerekli kamu
yardımlarının seferber edilmesi, kullanılması bir zorunluluktur.
Benzeri şekilde, dışa bağımlılığı
ve dış açığı en aza indiren, dış ticaret
hacmini ve ihracatı artıran, istihdam yaratan, reel sektörü ve
üretimi özendiren ulusal politikaların etkin olarak uygulanmasında
devlet yardımları keza önemli bir araçtır, bir
enstrümandır. Hem üretim, ihracat ve istihdamda artış hem de
adil bölüşüm için, dengeli, sürdürülebilir, dışa açık
büyüme modeli uygulaması ile ülke ekonomisinin uluslararası rekabet
gücünün artırılmasında devlet yardımlarının keza
çok önemli işlevleri vardır.
Tabii
-yinelemeye belki gerek yok- devlet yardımları dediğimiz zaman,
bunlar, özel sektörün, girişimcilerin belirttiğimiz alanlardaki
faaliyetlerini desteklemek, onları özendirmek, onları motive etmek
için devlet kaynaklarıyla, belirli kurallar içinde teşvik
mekanizmaları dediğimiz araçlar ile desteklemektir. Bu,
yıllardır belirli çerçeveler içinde yapılmaktadır, belli
kurallar içinde yapılmaktadır. Zaman zaman bunların denetimi,
bunların uygulamasının sektörel, bölgesel ve kullanılan
enstrümanların ve teşvik mekanizmalarının öze ve amaca
yönelik olup olmaması nedenleriyle uygulamada türlü eksiklikler
yaşanmıştı.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ALGAN
HACALOĞLU (Devamla) Efendim, kaç dakikam var?
BAŞKAN
Ben yanlışlıkla size on dakika vermişim, onu düzelttik
iki dakikanız var. Bir de artı bir dakikanız olacak
dolayısıyla.
ALGAN
HACALOĞLU (Devamla) Ben onun için yavaşladım, konuya ilaveye
başladım onu görünce.
BAŞKAN
Ben hata yaptım.
ALGAN
HACALOĞLU (Devamla) Rica ederim, peki.
Ancak
bilindiği gibi AKP İktidarının son sekiz yıllık
iktidarında yabancı sıcak sermaye girişlerine teslim olarak
yüksek reel faizin cazibesi ve aşırı iç ve dış
borçlanmaya dayalı istihdam yaratma özürlü iktisat politikaları
uygulanmış ve uygulanmaya devam etmektedir. Böylece yaratılan
içi kof, istikrarsız, dengesiz, sürdürülebilme yeteneğinden yoksun
büyüme süreci önümüzdeki dönemlerde sabit sermaye yatırımlarına
yönelik kamu desteklerinde sektörel ve coğrafi niteliklerin çok özenli bir
şekilde denetlenmesini zorunlu hâle getirmiştir.
Kıt
olan kamu kaynaklarının devlet yardımları olarak
kullanılmasının gereceğince denetlenmesi büyük önem
taşımaktadır. Özellikle AKP İktidarında
kuralsızlık, hukuksuzluk ve yolsuzlukların kamu idaresini âdeta
derinden kuşatması, devlet yardımlarının gerçekten
bağımsız siyasi müdahalelerden
arındırılmış kurullar tarafından denetlenmesini
bir zorunluluğa dönüştürmüştür.
Tasarının
4üncü maddesiyle Hazine Müsteşarlığı bünyesinde
kurulması öngörülen Devlet Yardımlarını İzleme ve
Denetleme Kurulunun, bakanın, Başbakanın âdeta ağzına
bakan, iktidarın güdümüne giren bir kurul olmaktan, AKP
yandaşlarına kamu kaynaklarını aktarmaktan öteye bir
işlevi ne yazık ki olmayacaktır.
Evet,
Türkiye (1/95) sayılı Ortaklık Kararı uyarınca devlet
yardımları alanında AB mevzuatına uyma yükümlülüğünü
üstlenmiştir. Söz konusu denetim kurullarının
oluşturulmasının rekabet faslında müzakerenin
açılması için bir ön şart olduğunu biliyoruz.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Bir dakika ek süre veriyorum, lütfen tamamlayınız.
ALGAN
HACALOĞLU (Devamla) - Bildiği bilmediği her konuda polemik
yapmayı bir alışkanlık hâline getirmiş olan Sayın
Başmüzakereci Egemen Bağışı bu noktada göreve
çağırıyorum. Türkiye'nin ABye eşit koşullu tam
üyeliği konusunda ne yazık ki etkisi ve duruşu yetersiz
bulunmaktadır, etkisi olmamaktadır.
Sayın
Bağış, Sayın Babacan, Sayın Başbakan; sizden
beklediğimiz, ABnin her talebine evet demek değil, Türkiye'nin
ABye eşit koşullu tam üyeliği önüne duvar çekenlere, Türkiyeye
ancak imtiyazlı ortaklığı öngörenlere karşı
göğüs germenizdir.
Aynı
tarihte müzakerelere başladığımız Hırvatistan tam
üyeliğe yakında adım atacaktır. Türkiye ise son altı
yılda AB ile üyelik müzakerelerinin zorunlu koşullarını
oluşturan 35 fasıldan sadece 12sini müzakereye açabilmiştir.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Hacaloğlu, ben size şimdi bir dakika ek süre
vereceğim ama lütfen selamlayın.
ALGAN
HACALOĞLU (Devamla) Bitiriyorum, yarım dakika istiyorum efendim
çünkü insicamım bozuldu.
BAŞKAN
Buyurun.
ALGAN
HACALOĞLU (Devamla) Yani Hırvatistan altı yılda üyelik
yolunu arşınladı, biz ise üyelik yolunda sürünüyoruz âdeta.
Buradan
Hükûmeti bir kez daha uyarıyorum: Türkiye ile oyun oynayanların
oyununa gelmeye artık son veriniz.
Buradan
AKP İktidarına bir kez daha hatırlatıyorum: Türkiye'nin
haklarını, onurunu koruyunuz. Aksi hâlde halkımız bunun
hesabını sizden sandık başında mutlaka
soracaktır.
Saygılarımı
sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Hacaloğlu.
Soru-cevap
işlemine geçiyorum.
Sayın
Işık
ALİM
IŞIK (Kütahya) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın
Bakan, hükûmetleriniz döneminde Kütahya iline yapılan devlet
yardımı toplamı ne kadar olmuştur? Diğer illerle
kıyaslandığında bu açıdan Kütahyanın yeri sizce
doğru mudur? Özellikle seçim yıllarında devlet yardımlarının
artırılmasını etik buluyor musunuz?
İkinci
sorum: Bu tasarıyla kurulan Devlet Yardımlarını İzleme
ve Denetleme Kurulunun AB üyelerindeki eş değerleri daha özerk ve
bağımsız bir yapıda değil midirler? Niçin bu
tasarıda söz konusu Kurul, Müsteşarlığa bağlı bir
kurul olarak kurulmuştur?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Sayın Doğru
REŞAT
DOĞRU (Tokat) Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Devletin
yaptığı sosyal yardımların içinde belediyelere
yapılan yardımların oranı nedir?
Devlet
Yardımlarını İzleme ve Denetleme Kurulu belediyelerin
yaptığı sosyal yardımları da izleme ve denetleme
kapsamına alacak mıdır?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Sayın Taner
RECEP
TANER (Aydın) Sayın Bakan, görüşmekte olduğumuz
tasarı özel ihtisas komisyonları uygulamasına uygun mudur?
İki:
Devlet yardımını yapan kamu kuruluşlarının
durumlarında herhangi bir değişikliğe sebep olacak
mıdır?
Üç:
Tasarıdaki devlet yardımları tanımının net olarak
yapılmamasından dolayı yarınlarda tarım,
hayvancılık, balıkçılık gibi zaten yetersiz olan
desteklerde acaba bir sıkıntı yaşanacak mıdır?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Sayın Tankut
YILMAZ
TANKUT (Adana) Teşekkür ediyorum.
Sayın
Bakan, iktidarınız döneminde kişi başına devlet
yardımları miktarı illere göre nasıl
değişmiştir? Adananın bu değişimdeki
sıralaması ve yeri nedir? Yani kişi başına verilen
yardımlar baz alındığında Adana kaçıncı
sıradadır ve hak ettiği devlet yardımlarını
alabilmiş midir? Örneğin, sosyal nitelikteki yardımlar
dışında, teşvik, prim gibi diğer devlet yardım ve
desteklerinden Adana hak ettiği ölçüde faydalanmış
mıdır?
Diğer
taraftan, az önce sorduğum ancak cevap alamadığım sualimi
bir de size yöneltmek istiyorum: İktidarınız döneminde özellikle
sosyal nitelikli yardım miktarlarının yükselmesini ülkemizin
gelişmesi, sosyal refah düzeyinin de yükselmesi olarak mı, yoksa
yardım almadan yaşayamaz bir toplum hâline gelmemiz olarak mı
görmektesiniz?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Sayın Akkuş
AKİF
AKKUŞ (Mersin) Sayın Başkan, Sayın Bakan;
görüşülmekte olan yasa tasarısıyla getirilmekte olan Devlet
Yardımlarını İzleme ve Denetleme Kurulunun daha gerçekçi
denetim yapabilmesi için Hazine Müsteşarlığı yerine
doğrudan doğruya özerk bir kurul olması gerekmez mi? Birçok
kurumumuzu ve federasyonlarımızı ısrarla devletten
bağımsız, yeminli denetim kurullarının denetimine
açarken, bu kurulu neden bağımsız bir kurul hâline getirmiyorsunuz?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Sayın Bakan, buyurun.
ÇEVRE VE
ORMAN BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) Teşekkür ediyorum.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; özellikle şunu ifade edeyim:
Tabii, Kütahyaya hakikaten devlet yardımları
yapılmıştır ama onun miktarını bir tablo hâlinde
size yazılı olarak vereceğiz, onu özellikle belirtmek istiyorum.
Ama ben de Kütahyayı çok iyi tanıyorum, fahri de hemşehrisiyim
yani Kütahyaya hakikaten devletimiz gerçekten büyük yardımlar
yapıyor. Bunu da size bir liste hâlinde vereceğiz.
ALİM
IŞIK (Kütahya) Olması gereken yerde değil Sayın Bakan.
ÇEVRE VE
ORMAN BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) Tabii, bu denetleme
kurulunun bir özerk kurum olması şeklinde, milletvekillerimizden
bazıları, Sayın Akkuş da ifade etti. Efendim, Hazine
Müsteşarlığına bağlanmasının bir gerekçesi
var. Yani Hazine Müsteşarlığı bu mali yardımları
kontrol eden, dağıtan birim. Dolayısıyla bu kuruma bağlanmasının,
bence, doğru olduğu kanaatindeyim. Özerk kurum olursa paraların
transferi vesaire de bazı meseleler olabilir diye düşünüyorum.
AKİF
AKKUŞ (Mersin) Kurula ne gerek vardı Sayın Bakanım?
ÇEVRE VE
ORMAN BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) Bu konuda şunu ifade
edeyim: Yani bu yaptığımız bütün uygulamalar Avrupa
Birliğinin mevzuatına uygun hâle getirildiği için Avrupa
Birliğinde de zaten buna uygundur diye düşünüyorum.
Sayın
Tanerin ifade ettiği husus: Özel ihtisas komisyonları, kamu
kurumlarına yardımlar ve tarım ve hayvancılıkla ilgili
yardımları acaba engelleyecek mi? diye bir ifadede bulundu. Bu
yardımlar zaten aynen devam edecek. Bu tarım, hayvancılık
ve diğer yardımlarda herhangi bir azalma olmayacağı
kanaatindeyiz.
Sayın
Tankutun Adana için bir sorusu vardı. Adanada illere göre nasıl
değişmiştir? şeklinde bir sorusu vardı. Efendim,
tabii ki elimizde şu anda bu rakam yok, sizlere yazılı olarak bu
konudaki bilgiyi sunacağız.
Ayrıca,
sosyal yardımlar
Tabii, sosyal yardımlar tamamen fakir fukara
insanlar için yapılmaktadır.
YILMAZ
TANKUT (Adana) Sayın Bakanım, bunların artması iyi mi,
kötü mü?
ÇEVRE VE
ORMAN BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) Şimdi, şöyle ifade
edeyim: Devletin zaten temel prensiplerinden birisi sosyal devlet
anlayışıyla hareket ettiği için fakir fukara, garip
gurebaya el atmaktan daha tabii ne olabilir ki. Onu ifade etmek istiyorum.
Dolayısıyla sosyal yardımlar elbette devam edecektir. Onu
özellikle vurgulamak istiyorum.
Sayın
Akkuşa zaten cevap vermiştim diğer sayın milletvekilimizle
birlikte.
Efendim,
hepinize çok teşekkür ediyorum, sağ olun.
BAŞKAN
Birinci bölüm üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
Şimdi
1inci bölümde yer alan maddeleri, varsa o maddeler üzerindeki önerge
işlemlerini yaptıktan sonra ayrı ayrı oylarınıza
sunacağım.
1inci
madde üzerinde bir önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan, 523 sıra sayılı Kanun Tasarısının
başlığında, ekinde ve 1 inci maddesinin birinci
fıkrasında geçen yardımlarının ibaresinin
desteklerinin olarak, yardımların ibaresinin desteklerin olarak,
yine aynı maddenin ikinci fıkrasında geçen
yardımlarını ibaresinin desteklerini olarak
değiştirilmesini arz ve teklif ederim.
Nurettin
Canikli
Giresun
BAŞKAN
Komisyon katılıyor mu önergeye?
PLAN VE
BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ RECAİ BERBER (Manisa)
Katılıyoruz.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
ÇEVRE VE
ORMAN BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) Katılıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN
Sayın Canikli, gerekçeyi mi okutayım?
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Gerekçe okunsun.
BAŞKAN
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Kanun Tasarısının başlığında yapılan
değişikliğe paralel olarak önergenin verilmesinin uygun
olacağı düşünülmüştür.
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Kabul
edilen önerge çerçevesi içinde maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
2nci
madde üzerinde bir önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan, 523 sıra sayılı Kanun Tasarısının 2 nci
maddesinin birinci fıkrasının (a) bendinin Bakan: Hazine
Müsteşarlığının bağlı olduğu Bakan
olarak, (b) bendinde geçen yardımı ibaresinin desteği
olarak, (c) bendinde geçen yardımının ibaresinin
desteğinin olarak, (ç) bendinde geçen yardımı ibaresinin desteği
olarak, aynı bentte geçen yardımlarını ibaresinin
desteklerini olarak, (d) bendinde geçen Yardımlarını
ibaresinin Desteklerini olarak, (e) bendinde geçen yardım ibarelerinin
destek olarak, aynı bentte geçen yardımlarını
ibaresinin desteklerini olarak, (ğ) bendinde geçen Yardım
ibaresinin Destek olarak, aynı bentte geçen yardımı
ibaresinin desteği olarak, (h) bendinde geçen yardımı
ibarelerinin desteği olarak, (ı) bendinde geçen Yardımı
ibaresinin Desteği olarak, aynı bentte geçen yardım
ibaresinin destek olarak, (i) bendinde geçen Yardımın ibaresinin
Desteğin olarak, aynı bentte geçen yardımı ibarelerinin
desteği olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederim.
Nurettin
Canikli
Giresun
BAŞKAN
Komisyon katılıyor mu?
PLAN VE
BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ RECAİ BERBER (Manisa)
Katılıyoruz.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
ÇEVRE VE
ORMAN BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) Katılıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN
Sayın Canikli?
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Gerekçe.
BAŞKAN
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Kanun Tasarısının başlığında yapılan
değişikliğe paralel olarak önergenin verilmesinin uygun
olacağı düşünülmüştür.
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Kabul
edilen önerge çerçevesi içinde 2nci maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
3üncü
maddede bir önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan, 523 sıra sayılı Kanun Tasarısının 3üncü
maddesinin başlığında geçen yardımı ibaresinin
desteği olarak, birinci fıkrasının birinci cümlesinde
geçen yardımları ibaresinin destekleri olarak, aynı cümlede
geçen yardımı ibaresinin desteği olarak, birinci
fıkrasının (a) ve (b) bentlerinde geçen yardımlar
ibarelerinin destekler olarak, ikinci
fıkrasının ilk cümlesinde geçen yardımları
ibarelerinin destekleri olarak, ikinci fıkrasının (a), (b),
(c), (ç), (d), (e) ve (f) bentlerinde geçen yardımlar ibarelerinin
destekler olarak, aynı fıkranın (a) bendinde geçen
desteklemek ibaresinin sağlamak, (c) ve (d) bentlerinde geçen
desteklemeye ibaresinin sağlamaya olarak, üçüncü fıkrasında
geçen yardımlarına ibaresinin desteklerine olarak, aynı
fıkrada geçen yardımlarının ibaresinin desteklerinin
olarak, yine aynı fıkrada geçen yardımı ibaresinin
desteği olarak, dört ve beşinci fıkralarında geçen yardımı
ibarelerinin desteği olarak değiştirilmesini arz ve teklif
ederim.
Nurettin
Canikli
Giresun
BAŞKAN
Komisyon katılıyor mu?
PLAN VE
BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ RECAİ BERBER (Manisa)
Takdire bırakıyoruz.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
ÇEVRE VE
ORMAN BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) Katılıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Kanun Tasarısının başlığında yapılan
değişikliğe paralel olarak önergenin verilmesinin uygun
olacağı düşünülmüştür.
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmiştir.
Kabul
edilen önerge çerçevesinde madde 3ü oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Madde
4te bir önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan, 523 sıra sayılı Kanun Tasarısının 4üncü
maddesinin birinci fıkrasında geçen Yardımlarını
ibaresinin Desteklerini olarak, ikinci, dokuzuncu ve onikinci
fıkralarında geçen Yardımları ibarelerinin Destekleri
olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederim.
Nurettin
Canikli
Giresun
BAŞKAN
Komisyon katılıyor mu?
PLAN VE
BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ RECAİ BERBER (Manisa)
Takdire bırakıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
ÇEVRE VE
ORMAN BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) İştirak ediyoruz,
katılıyoruz.
BAŞKAN
Sayın Canikli?
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun)- Gerekçe
BAŞKAN-
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Kanun Tasarısının başlığında yapılan
değişikliğe paralel olarak önergenin verilmesinin uygun
olacağı düşünülmüştür.
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Kabul
edilen önerge çerçevesi içinde madde 4ü oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Madde
5te bir önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan, 523 sıra sayılı Kanun Tasarısının 5inci
maddesinin birinci fıkrasının (a) ve (b) bentlerinde geçen
yardımlarının ibarelerinin desteklerinin olarak, (c)
bendinde ve ikinci fıkrasında geçen yardımı ibaresinin
desteği olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederim.
Nurettin
Canikli
Giresun
BAŞKAN
Komisyon katılıyor mu?
PLAN VE
BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ RECAİ BERBER (Manisa)
Takdire bırakıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
ÇEVRE VE
ORMAN BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) Katılıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Kanun Tasarısının başlığında yapılan
değişikliğe paralel olarak önergenin verilmesinin uygun
olacağı düşünülmüştür.
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Kabul
edilen önerge çerçevesi içinde madde 5i oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
6ncı
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Madde
7de bir önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan, 523 sıra sayılı Kanun Tasarısının 7 nci
maddesinin başlığında geçen
"yardımlarına" ibaresinin "desteklerine" olarak,
birinci ve ikinci fıkrasında geçen "yardımı"
ibarelerinin "desteği" olarak, yine birinci fıkrasında
geçen "yardımına" ibaresinin "desteğine"
olarak, üçüncü fıkrasında geçen "yardımının"
ibaresinin "desteğinin" olarak, üçüncü fıkrasının
(a), (b) ve (c) bentlerinde ve fıkranın son cümlesinde geçen
"yardımı" ibarelerinin "desteği" olarak,
dördüncü fıkrasında geçen "yardımının"
ibaresinin "desteğinin" olarak, aynı fıkrada geçen
"yardımı" ibarelerinin "desteği" olarak,
beşinci fıkrasında geçen "yardımının"
ibaresinin "desteğinin" olarak, aynı fıkranın
(a), (b) ve (c) bentlerinde geçen "yardımı" ibarelerinin
"desteği" olarak, altıncı fıkrasında geçen
"yardımı" ibarelerinin "desteği" olarak
değiştirilmesini arz ve teklif ederim.
Nurettin
Canikli
Giresun
BAŞKAN
Komisyon katılıyor mu?
PLAN VE
BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ RECAİ BERBER (Manisa)
Takdire bırakıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
ÇEVRE VE
ORMAN BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) Katılıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Kanun Tasarısının başlığında yapılan
değişikliğe paralel olarak önergenin verilmesinin uygun
olacağı düşünülmüştür.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Kabul
edilen önerge çerçevesi içinde madde 7yi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Madde
8de bir önerge vardır, önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan, 523 sıra sayılı Kanun Tasarısının 8 inci
maddesinde geçen 'Yardımı" ibaresinin "Desteği"
olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederim.
Nurettin
Canikli
Giresun
BAŞKAN
Komisyon katılıyor mu?
PLAN VE
BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ RECAİ BERBER (Manisa)
Takdire bırakıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
ÇEVRE VE
ORMAN BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) Katılıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Kanun Tasarısının başlığında yapılan
değişikliğe paralel olarak önergenin verilmesinin uygun
olacağı düşünülmüştür.
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Kabul
edilen önerge çerçevesi içinde madde 8i oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Madde
9da bir önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan, 523 sıra sayılı Kanun Tasarısının 9 uncu
maddesinde geçen yardımı" ibarelerinin "desteği"
olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederim.
Nurettin
Canikli
Giresun
BAŞKAN
Komisyon katılıyor mu?
PLAN VE
BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ RECAİ BERBER (Manisa)
Takdire bırakıyoruz efendim.
BAŞKAN-
Hükûmet katılıyor mu?
ÇEVRE VE
ORMAN BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) Katılıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Kanun Tasarısının başlığında yapılan
değişikliğe paralel olarak önergenin verilmesinin uygun
olacağı düşünülmüştür.
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Kabul
edilen önerge çerçevesi içinde madde 9u oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Madde
10da bir önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan, 523 sıra sayılı Kanun Tasarısının 10 uncu
maddesinin başlığında geçen "yardımı"
ibaresinin "desteği" olarak, "yardımın"
ibaresinin "desteğin" olarak, birinci fıkrasında geçen
"yardımı" ibarelerinin "desteği" olarak,
yine birinci fıkrasında geçen "yardımıyla"
ibaresinin "desteğiyle" olarak, ikinci fıkrasında
geçen "yardımın" ibarelerinin "desteğin"
olarak, "yardımı" ibarelerinin "desteği"
olarak, üçüncü fıkrasında geçen "yardımın"
ibarelerinin "desteğin" olarak, "yardımı"
ibarelerinin "desteği" olarak, dördüncü fıkrasında
geçen "yardımının" ibaresinin
"desteğinin" olarak, "yardımdan" ibaresinin
"destekten" olarak, "Yardımı" ibaresinin
"Desteği" olarak, "yardımın" ibaresinin
"desteğin" olarak, beşinci fıkrasında geçen
"yardımı" ibarelerinin "desteği" olarak, "yardımın"
ibarelerinin "desteğin" olarak, "yardıma"
ibarelerinin "desteğe" olarak, "yardımlara"
ibaresinin "desteklere" olarak, "yardımlar" ibaresinin
"destekler" olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederim.
Nurettin
Canikli
Giresun
BAŞKAN
Komisyon katılıyor mu?
PLAN VE
BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ RECAİ BERBER (Manisa)
Takdire bırakıyoruz.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
ÇEVRE VE
ORMAN BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) Katılıyoruz
Sayın Başkan.
BİLGİN
PAÇARIZ (Edirne) Sayın Başkan, hiç anlaşılmıyor.
BAŞKAN
Buna itiraz etmeyeceğinize dair Grup Başkan Vekilinizin sözü var.
Gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe:
Kanun tasarısının başlığında yapılan
değişikliğe paralel olarak önergenin verilmesinin uygun
olacağı düşünülmüştür.
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Kabul
edilen önerge çerçevesi içinde madde 10u oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Madde
11de bir önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan, 523 sıra sayılı Kanun Tasarısının 11 inci
maddesinin başlığında geçen Yardımın ibaresinin
Desteğin olarak, maddede geçen yardımlarının ibaresinin
desteklerinin olarak, yardımın ibaresinin desteğin olarak,
yardımı ibaresinin desteği olarak değiştirilmesini
arz ve teklif ederim.
Nurettin
Canikli
Giresun
BAŞKAN
Komisyon katılıyor mu?
PLAN VE
BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ RECAİ BERBER (Manisa)
Takdire bırakıyoruz.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
DEVLET
BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI ALİ BABACAN (Ankara)
Katılıyoruz.
BAŞKAN
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Kanun tasarısının başlığında yapılan
değişikliğe paralel olarak önergenin verilmesinin uygun
olacağı düşünülmüştür.
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Kabul
edilen önerge çerçevesi içinde madde 11i oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Madde
12de bir önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan, 523 sıra sayılı Kanun Tasarısının 12 nci
maddesinin başlığında geçen yardımının
ibaresinin desteğinin olarak, maddede geçen yardımının
ibaresinin desteğinin olarak, yardımı ibarelerinin
desteği olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederim.
Nurettin
Canikli
Giresun
BAŞKAN
Komisyon katılıyor mu?
PLAN VE
BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ RECAİ BERBER (Manisa)
Takdire bırakıyoruz.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
DEVLET
BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI ALİ BABACAN (Ankara)
Katılıyoruz.
BAŞKAN
Gerekçeyi okuyun.
Gerekçe:
Kanun tasarısının başlığında yapılan
değişikliğe paralel olarak önergenin verilmesinin uygun
olacağı düşünülmüştür.
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Kabul
edilen önerge çerçevesi içinde madde 12yi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Birinci
bölümde yer alan maddelerin oylamaları tamamlanmıştır.
Birleşime
beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 18.48
DÖRDÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 18.55
BAŞKAN: Başkan Vekili Meral
AKŞENER
KÂTİP ÜYELER: Harun TÜFEKCİ (Konya),
Yusuf COŞKUN (Bingöl)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 4üncü
Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.
523
sıra sayılı Kanun Tasarısının görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Komisyon?
Yok.
Ertelenmiştir.
4üncü
sırada yer alan, Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri
Yozgat Milletvekili Bekir Bozdağ, Samsun Milletvekili Suat
Kılıç, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş, Giresun Milletvekili
Nurettin Canikli, İstanbul Milletvekili Ayşe Nur
Bahçekapılı ve 3 Milletvekilinin; Sayıştay Kanunu Teklifi
ve Avrupa Birliği Uyum ile Plan ve Bütçe Komisyonları
Raporlarının görüşmelerine başlıyoruz.
4.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup
Başkanvekilleri Yozgat Milletvekili Bekir Bozdağ, Samsun Milletvekili
Suat Kılıç, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş, Giresun
Milletvekili Nurettin Canikli, İstanbul Milletvekili Ayşe Nur
Bahçekapılı ve 3 Milletvekilinin; Sayıştay Kanunu Teklifi
ve Avrupa Birliği Uyum ile Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları
(2/594) (S. Sayısı: 510)
BAŞKAN
Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
5inci
sırada yer alan, Iraka Komşu Devletler Hükümetleri ile Irak
Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Terörizm, Sınırlardan
Yasadışı Sızmalar ve Örgütlü Suçlarla Mücadele
Konularında Güvenlik İşbirliğine İlişkin
Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporunun
görüşmelerine başlıyoruz.
5.- Iraka Komşu Devletler Hükümetleri
ile Irak Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Terörizm, Sınırlardan
Yasadışı Sızmalar ve Örgütlü Suçlarla Mücadele
Konularında Güvenlik İşbirliğine İlişkin
Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/347) (S.
Sayısı: 73)
BAŞKAN
Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
Komisyonların
bundan sonra da bulunmayacağı
anlaşıldığından, Türk Silahlı Kuvvetlerinin
Irak'ın kuzeyinden ülkemize yönelik terör tehdidinin ve
saldırılarının bertaraf edilmesi amacıyla sınır
ötesi harekât ve müdahalede bulunmak üzere, Irak'ın PKK teröristlerinin
yuvalandıkları kuzey bölgesi ile mücavir alanlara gönderilmesi ve
görevlendirilmesi için Türkiye Büyük Millet Meclisinin 17/10/2007 tarih ve 903
sayılı Kararıyla Hükûmete verilen ve 8/10/2008 ve 6/10/2009
tarihli ve 929 ve 948 sayılı kararları ile birer yıl
uzatılan izin süresinin, Anayasanın 92nci maddesi uyarınca
17/10/2010 tarihinden itibaren bir yıl daha uzatılmasına dair
Başbakanlık Tezkeresi ile alınan karar gereğince Millî
Eğitim eski Bakanı Hüseyin Çelik hakkında verilen (9/3) esas
numaralı Meclis soruşturma önergesinin görüşmelerini yapmak
için, 12 Ekim 2010 Salı günü 15.00te toplanmak üzere birleşimi
kapatıyorum.
Kapanma Saati: 18.57