DÖNEM: 23 CİLT: 87 YASAMA YILI: 5
TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET
MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
41inci
Birleşim
24 Aralık 2010 Cuma
(Bu
Tutanak Dergisinde yer alan ve kâtip üyeler tarafından okunmuş
bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından ifade
edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı sözler
aslına uygun olarak yazılmıştır.)
İ Ç İ N
D E K İ L E R
I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II. - GELEN KÂĞITLAR
III.
- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A)
TEZKERELER
1.- TBMM
Başkanı Mehmet Ali Şahinin, Libya Arap Halk Sosyalist Büyük
Cemahiriyesi Genel Halk Kongresi Başkanı Muhammed Ebulkasım
El-Zuveyin vaki davetine icabetle, beraberinde bir Parlamento heyetiyle
Libyaya resmî ziyarette bulunmasına ilişkin Başkanlık
tezkeresi (3/1364)
IV.-
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.- 2011
Yılı Merkezî Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ve Plan ve Bütçe
Komisyonu Raporu (1/960) (S. Sayısı: 575)
2.- 2009
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı ile
Merkezî Yönetim Bütçesi Kapsamındaki İdare ve Kurumların 2009
Bütçe Yılı Kesin Hesap Tasarısına Ait Genel Uygunluk
Bildirimi ve Eki Raporların Sunulduğuna Dair Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu
(1/905, 3/1261) (S. Sayısı: 576)
3.- Türk Ticaret
Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/324) (S.
Sayısı: 96)
4.- Türk Borçlar
Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/499) (S.
Sayısı: 321)
5.- Kütahya
Milletvekili Soner Aksoyun; Yenilenebilir Enerji Kaynaklarının
Elektrik Enerjisi Üretimi Amaçlı Kullanımına İlişkin
Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile
Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Raporu
(2/340) (S. Sayısı: 395)
6.- Türkiye Cumhuriyeti
Hükümeti ile Arap Devletleri Ligi Arasında Türkiyede Bir Misyon
İhdas Edilmesine İlişkin Anlaşmanın
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
ile Dışişleri Komisyonu Raporu (1/903) (S. Sayısı 537)
7.- Türk-Arap
İşbirliği Forumu Çerçeve Anlaşmasının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/581) (S. Sayısı: 558)
V.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- Giresun
Milletvekili Nurettin Caniklinin, Balıkesir Milletvekili Ergün
Aydoğanın, Hükûmete ve grubuna sataşması nedeniyle
konuşması
2.- Trabzon
Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebinin, Giresun Milletvekili Nurettin
Caniklinin, Ecevit Hükûmetine sataşması nedeniyle
konuşması
3.- Mersin
Milletvekili Mehmet Şandırın, Giresun Milletvekili Nurettin Caniklinin,
57nci Hükûmete sataşması nedeniyle konuşması
4.- Giresun
Milletvekili Nurettin Caniklinin, Trabzon Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi
ve Mersin Milletvekili Mehmet Şandırın, Hükûmete
sataşması nedeniyle konuşması
VI.-
ÖNERİLER
A) Danışma Kurulu Önerileri
1.- Gündemdeki
sıralama ile Genel Kurulun çalışma saatlerinin yeniden
düzenlenmesine ilişkin Danışma Kurulu önerisi
VII.-
OYLAMALAR
1.- Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ile Arap Devletleri Ligi Arasında Türkiyede Bir
Misyon İhdas Edilmesine İlişkin Anlaşmanın
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısının oylaması
2.- Türk-Arap
İşbirliği Forumu Çerçeve Anlaşmasının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısının oylaması
VIII.-
YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI
1.- Antalya Milletvekili
Hüseyin Yıldızın, Antalya ve ilçelerindeki hastanelerde
açılan soruşturma ve ihalelere ilişkin sorusu ve
Sağlık Bakanı Recep Akdağın cevabı (7/16645)
2.-
Kırklareli Milletvekili Tansel Barışın, Burgaz
Rakıyı alan firmanın işten çıkardığı
işçilere ilişkin sorusu ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanı Ömer Dinçerin cevabı (7/16711)
3.- Kütahya
Milletvekili Alim Işıkın, Tavşanlıdaki mera
alanlarının tapu kayıtları ile ilgili iddialara
ilişkin sorusu ve Bayındırlık ve İskân Bakanı
Mustafa Demirin cevabı (7/16896)
4.- Kütahya
Milletvekili Alim Işıkın, arazi
toplulaştırmalarındaki hatalı tescil işlemlerine ve
Kütahya Şeker Fabrikası adına tescil edildiği iddia edilen
bir araziye ilişkin sorusu ve Bayındırlık ve İskân
Bakanı Mustafa Demirin cevabı (7/16897)
5.- Denizli
Milletvekili Ali Rıza Ertemürün, ataması yapılan ve kurumdan
ayrılan personele ilişkin sorusu ve Bayındırlık ve
İskân Bakanı Mustafa Demirin cevabı (7/16898)
6.- Adana
Milletvekili Hulusi Güvelin, Türk Patent Enstitüsünün yönetim kademesinde
çalışanların gelirlerine ve bunların siyasetçiler ile
yakınlığına ilişkin sorusu ve Sanayi ve Ticaret
Bakanı Nihat Ergünün cevabı (7/17012)
7.- Denizli
Milletvekili Ali Rıza Ertemürün, hizmet alımı yoluyla
çalıştırılan personele ilişkin Başbakandan sorusu
ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçekin
cevabı (7/17132)
8.- Mersin
Milletvekili Ali Rıza Öztürkün, WikiLeaksin
yayımladığı belgelerdeki bir iddiaya ilişkin
Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan
Yardımcısı Cemil Çiçekin cevabı (7/17202)
9.- Muğla
Milletvekili Fevzi Topuzun, WikiLeaksin yayınladığı
belgelerdeki bir iddiaya ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet
Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçekin
cevabı (7/17206)
10.- Denizli
Milletvekili Ali Rıza Ertemürün, WikiLeaksin
yayınladığı belgelerdeki bir iddiaya ilişkin
Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan
Yardımcısı Cemil Çiçekin cevabı (7/17207)
11.- İzmir
Milletvekili Ahmet Ersinin, WikiLeaksin yayınladığı
belgelerdeki bir iddiaya ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet
Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçekin
cevabı (7/17209)
12.- Gaziantep
Milletvekili Yaşar Ağyüzün, WikiLeaksin
yayınladığı belgelerdeki bir iddiaya ilişkin
Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan
Yardımcısı Cemil Çiçekin cevabı (7/17219)
13.- Adana
Milletvekili Tacidar Seyhanın, yabancı bir şirkette
yatırımı olduğu iddiasına ilişkin
Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan
Yardımcısı Cemil Çiçekin cevabı (7/17263)
14.- Antalya
Milletvekili Hüsnü Çöllünün, resmî tören ve tesis
açılışlarında yaptığı konuşmalara
ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan
Yardımcısı Cemil Çiçekin cevabı (7/17264)
15.- Adana
Milletvekili Tacidar Seyhanın, bir iddiaya ilişkin Başbakandan
sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Cemil
Çiçekin cevabı (7/17321)
I.-
GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
TBMM Genel Kurulu
saat 11.04te açılarak yedi oturum yaptı.
TBMM
Dışişleri Komisyonu üyelerinden oluşan bir parlamenter
heyetin, Türk-Arap Parlamenter Diyaloğu 2. Toplantısına
katılmak üzere Arap Parlamentosunun vaki davetine icabetle Kuveyte resmî
ziyarette bulunmasına ilişkin Başkanlık tezkeresi kabul
edildi.
2011
Yılı Merkezî Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı (1/960) (S.
Sayısı: 575) ve 2009 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesap
Kanunu Tasarısı ile Merkezî Yönetim Bütçesi Kapsamındaki
İdare ve Kurumların 2009 Bütçe Yılı Kesin Hesap
Tasarısına Ait Genel Uygunluk Bildirimi ve Eki Raporlarının
Sunulduğuna Dair Sayıştay Başkanlığı
Tezkeresi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporunun (1/905, 3/1261) (S.
Sayısı: 576) görüşmelerine devam edilerek, 2011 Yılı
Merkezî Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı 24üncü maddesine kadar kabul
edildi.
Samsun
Milletvekili Suat Kılıç, Aydın Milletvekili M. Fatih
Atayın, Grubuna ve Genel Başkanına,
Samsun
Milletvekili Suat Kılıç, Muş Milletvekili Sırrı
Sakıkın, grubuna,
Muş
Milletvekili Sırrı Sakık, Samsun Milletvekili Suat
Kılıçın, şahsına,
Trabzon
Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi, Muş Milletvekili Sırrı
Sakıkın, Genel Başkanına,
Samsun Milletvekili
Suat Kılıç, Mersin Milletvekili Mehmet Şandırın,
partisine,
Sataşması
nedeniyle birer konuşma yaptılar.
Adana
Milletvekili Kürşat Atılgan, son günlerde Türk Silahlı
Kuvvetlerine ve güvenlik güçlerine küfredilip, iftiralarla
saldırıldığına, bunlara, bakanların cevap
vermelerinin zorunluluğuna,
Diyarbakır
Milletvekili Akın Birdal, Mersin Milletvekili Kadir Uralın,
Mersinde bir barda işlenen cinayetle ilgili konuşmasına,
Mersin
Milletvekili Mehmet Şandır, AK PARTİ ve BDP
Gruplarının etnik kimlikler üzerindeki
tartışmasının Anayasaya aykırılık
teşkil edeceğine,
Samsun
Milletvekili Suat Kılıç, Trabzon Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi
ve Mersin Milletvekili Mehmet Şandırın, AK PARTİ Grubunu
hedef alan ve düzeltilmesi gereken cümlelerine,
İstanbul Milletvekili
Ünal Kacır, Muş Milletvekili M. Nuri Yamanın, KİTlerde
yolsuzluk yapıldığı sözlerine,
İlişkin
birer açıklamada bulundular.
Alınan karar
gereğince, 24 Aralık 2010 Cuma günü saat 10.00da toplanmak üzere
birleşime 00.29da son verildi.
Meral
AKŞENER |
Başkan
Vekili |
|
Fatih
METİN Yaşar
TÜZÜN |
Bolu Bilecik |
Kâtip Üye Kâtip
Üye |
|
Bayram
ÖZÇELİK |
Burdur
|
Kâtip
Üye |
No.:
49
II.-
GELEN KÂĞITLAR
24
Aralık 2010 Cuma
Tasarılar
1.- Türkiye
Cumhuriyeti ile Finlandiya Cumhuriyeti Arasında Gelir Üzerinden
Alınan Vergilerde Çifte Vergilendirmeyi Önleme Anlaşması ile
Anlaşmaya İlişkin Protokol ve Notaların
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
(1/978) (Plan ve Bütçe ile Dışişleri Komisyonlarına)
(Başkanlığa geliş tarihi: 8.12.2010)
2.- Türkiye
Cumhuriyeti ile Azerbaycan Cumhuriyeti Arasında Stratejik Ortaklık ve
Karşılıklı Yardım Anlaşmasının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
(1/979) (Dışişleri Komisyonuna) (Başkanlığa
geliş tarihi: 8.12.2010)
3.- Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ile Senegal Cumhuriyeti Hükümeti Arasında
Yatırımların Karşılıklı Teşviki ve
Korunması Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/980) (Plan ve Bütçe ile
Dışişleri Komisyonuna) (Başkanlığa geliş
tarihi: 14.12.2010)
4.- Türkiye
Cumhuriyeti Çevre ve Orman Bakanlığı ile Irak Cumhuriyeti
Tarım Bakanlığı Arasında Orman ve Ormancılık
Araştırmaları Alanlarında Mutabakat Zaptının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
(1/981) (Tarım, Orman ve Köyişleri ile Dışişleri
Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 14.12.2010)
5.- Türkiye
Cumhuriyeti Genelkurmay Başkanlığı ve Almanya Federal Cumhuriyeti Federal Savunma
Bakanlığı Arasında Yapılan Mühimmat Dahil Leopard 2
Ana Muharebe Tankı Silah Sisteminin Müşterek Konfigürasyon Kontrol
Yönetimi (JCCM) Konulu Mutabakat Muhtırasının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
(1/982) (Milli Savunma ile Dışişleri Komisyonlarına)
(Başkanlığa geliş tarihi: 14.12.2010)
6.- Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ile İran İslam Cumhuriyeti Hükümeti
Arasında Çevre Alanında Mutabakat Zaptının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
(1/983) (Çevre ile Dışişleri Komisyonlarına)
(Başkanlığa geliş tarihi: 14.12.2010)
Teklifler
1.- Edirne
Milletvekili Rasim Çakır ve 14 Milletvekilinin; 1971 ve 1980 Darbe
Dönemleri ve 28 Şubat 1997 Süreçlerinde Yargı Denetimine Kapalı
Yüksek Askeri Şura Kararları ile Silahlı Kuvvetlerden Resen
Emekli Edilen Subay, Astsubay ve Askeri Memurun Özlük Haklarını
Yeniden Düzenleyen Kanun Teklifi (2/822) (Milli Savunma ile Plan ve Bütçe
Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 13.12.2010)
2.- İstanbul
Milletvekili Ayşe Jale Ağırbaş ve 5 Milletvekilinin; 2011
Yılının Bireysel Silahsızlanma Yılı Olarak
İlan Edilmesine İlişkin Kanun Teklifi (2/823)
(İçişleri Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi:
16.12.2010)
3.- Kilis
Milletvekili Hasan Kara ve 2 Milletvekilinin; 1111 Sayılı Askerlik
Kanununa Bir Geçici Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi (2/824) (Plan ve Bütçe
ile Milli Savunma Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş
tarihi: 17.12.2010)
24 Aralık 2010 Cuma
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 10.00
BAŞKAN: Başkan Vekili Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER: Fatih METİN (Bolu), Yusuf
COŞKUN (Bingöl)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 41inci
Birleşimini açıyorum.
Toplantı
yeter sayısı vardır, gündeme geçiyoruz.
Başkanlığın
Genel Kurula sunuşları vardır.
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığının bir tezkeresi
vardır; okutup, oylarınıza sunacağım:
III.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Tezkereler
1.- TBMM Başkanı Mehmet Ali Şahinin, Libya
Arap Halk Sosyalist Büyük Cemahiriyesi Genel Halk Kongresi Başkanı
Muhammed Ebulkasım El-Zuveyin vaki davetine icabetle, beraberinde bir
Parlamento heyetiyle Libyaya resmî ziyarette bulunmasına ilişkin
Başkanlık tezkeresi (3/1364)
22.12.2010
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Genel Kuruluna
TBMM
Başkanı Mehmet Ali Şahinin, Libya Arap Halk Sosyalist Büyük
Cemahiriyesi Genel Halk Kongresi Başkanı Muhammed Ebulkasım
El-Zuveyin vaki davetine icabet etmek üzere, beraberinde bir Parlamento
heyetiyle, Libyaya resmi ziyarette bulunması hususu Türkiye Büyük Millet
Meclisinin Dış İlişkilerinin Düzenlenmesi Hakkında
3620 sayılı Kanunun 6. Maddesi uyarınca Genel Kurulun
tasviplerine sunulur.
Mehmet
Ali Şahin
Türkiye
Büyük Millet Meclisi
Başkanı
BAŞKAN
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Sayın
milletvekilleri, şimdi, programa göre 2011 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçe Kanunu Tasarısı ile 2009 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesap Kanunu Tasarısı üzerindeki görüşmelere devam
edeceğiz.
IV.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.- 2011 Yılı Merkezî Yönetim Bütçe Kanunu
Tasarısı ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/960) (S. Sayısı:
575)
2.- 2009 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesap Kanunu
Tasarısı ile Merkezî Yönetim Bütçesi Kapsamındaki İdare ve
Kurumların 2009 Bütçe Yılı Kesin Hesap Tasarısına Ait
Genel Uygunluk Bil-dirimi ve Eki Raporların Sunulduğuna Dair
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi ile Plan ve Bütçe
Komisyonu Raporu (1/905, 3/1261) (S. Sayısı: 576) (x)
(x) 575 ve 576
S.Sayılı Basmayazılar ve Ödenek Cetvelleri 13/12/2010 tarihli
31inci Birleşim Tutanağına eklidir.
BAŞKAN -
Komisyon ve Hükûmet yerinde.
Geçen
birleşimde 2011 Yılı Merkezî Yönetim Bütçe Kanunu
Tasarısının 23üncü maddesi kabul edilmişti.
Şimdi,
24üncü maddeyi okutuyorum:
İşçi
istihdamı ve ödeneklerine ilişkin esaslar
MADDE 24 (1)
Genel bütçe kapsamındaki kamu idareleri ile 5018 sayılı Kanuna
ekli (II) sayılı cetvelde yer alan kamu idareleri, sürekli
işçileri ile 4/4/2007 tarihli ve 5620 sayılı Kanuna göre
çalıştıracakları geçici işçileri, bütçelerinin (01.3)
ile (02.3) ekonomik kodlarını içeren tertiplerde yer alan ödenekleri
aşmayacak sayı ve/veya süreyle istihdam edebilirler.
(2) 190
sayılı Kanun Hükmünde Kararname kapsamındaki kamu idare, kurum
ve kuruluşlarının boş sürekli işçi kadrolarına,
22/5/2003 tarihli ve 4857 sayılı İş Kanununun 30 uncu maddesi
uyarınca yükümlü oldukları özürlü ve eski hükümlü işçi
atamaları, anılan Kanun Hükmünde Kararnamenin 11 inci maddesinin (d)
bendi hükmüne göre açıktan atama iznine bağlı
olmaksızın gerçekleştirilir. Bu atamalar izleyen ayın
sonuna kadar Maliye Bakanlığına ve Devlet Personel
Başkanlığına bildirilir.
(3) Toplu iş
sözleşmelerinden doğacak yükümlülükler, ihbar ve kıdem
tazminatı ödemeleri, asgari ücret ve sigorta prim artışı
nedeniyle meydana gelecek ödenek noksanlıkları Maliye
Bakanlığı bütçesinin "Personel Giderlerini
Karşılama Ödeneği" ile "Yedek Ödenek"
tertiplerinde yer alan ödeneklerden aktarma yapılmak suretiyle
karşılanabilir. Birinci fıkrada belirtilen ekonomik kodlara bu
durumlar dışında (söz konusu ekonomik kodlar arasındaki
aktarmalar ile bu kodlar için birimler arası aktarmalar hariç) hiçbir
şekilde ödenek aktarması yapılamayacağı gibi bütçenin
başka tertiplerinden işçi ücreti ve fazla süreli çalışma
ve/veya fazla çalışma ücreti de ödenemez. Bu fıkradaki
kısıtlamalar, kendi bütçe tertiplerinden aktarma yapılması
koşuluyla TÜBİTAK için uy-gulanmaz.
(4) Birinci
fıkrada belirtilen kamu idarelerinin harcama yetkilileri, fazla
çalışma için öngörülen ödeneğe göre iş
programlarını yapmak, bu ödeneği aşacak şekilde fazla
süreli çalışma ve/veya fazla çalışma yaptırmamak ve
ertesi yıla fazla süreli çalışma ve/veya fazla
çalışmadan dolayı borç bıraktırmamakla yükümlüdürler.
Deprem, yangın, su baskını, yer kayması, kaya düşmesi,
çığ ve benzeri afetler nedeniyle yürürlüğe konulacak Bakanlar
Kurulu kararları uyarınca yaptırılacak fazla
çalışmalar ile fazla çalışma ücret ödemelerine ilişkin
ilama bağlı borçlar için yapılacak aktarmalar hariç fazla süreli
çalışma ve/veya fazla çalışma ücret ödemeleri için hiçbir
şekilde ödenek aktarması yapılamaz.
BAŞKAN
Madde üzerinde söz isteyen Barış ve Demokrasi Partisi Grubu
adına Mehmet Nezir Karabaş, Bitlis Milletvekili.
Buyurun.
BDP GRUBU ADINA
MEHMET NEZİR KARABAŞ (Bitlis) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 24üncü madde üzerinde söz almış bulunmaktayım.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Tabii, bütçe
görüşmeleri devam ediyor uzun süredir. Ben, bugün, ayın 17 ve 18inde
Bitlis ilimizi ziyaret eden Sayın Başbakanın ziyaretiyle ilgili
bir değerlendirme yapacağım.
Tabii,
değerli milletvekilleri, Sayın Başbakanın Bitlisi ziyaret
etmesi önemli çünkü Bitlis nüfusu son yıllarda 390 binden 328 bine
inmiş yani nüfusu yüzde 15 oranında düşmüş.
Savaşın, çatışmaların şiddetinin devam
ettiği dönemde 250 tane köy ve mezrası
boşaltılmış. Geçmiş dönemde devlet tarafından
kurulan Tekel Sigara Fabrikası, Et Balık Kurumu, Yem Sanayiinin
kapatıldığı, nüfusunun yarısının, her iki
kişiden birinin yeşil kartlı olduğu, bir dönem 22 bini
bulan tütün ekicilerinin gittikçe azaldığı, kotalarla en son
Tekel Sigara Fabrikası ve Yaprak Tütün İşletmelerinin
kapatılmasıyla bunların hepsinin işsiz
kaldığı bir yer. Bu anlamda Sayın Başbakanın
Bitlisi ziyareti önemli.
Şimdi,
değerli arkadaşlar, öncelikle Bitliste Sayın
Başbakanın ziyaretiyle birlikte Bitlis Valisi Sayın Nurettin
Yılmazın genelgesini okuyacağım size. Bitlis Valisi
Sayın Nurettin Yılmazı belki birçok arkadaş bilmez ama
biz, burada, daha önce CHPli hatipler tarafından da dile getirildi,
Sayın İçişleri Bakanına önerge verdik bu konuda
şimdiye kadar cevabını almış değiliz.
Sayın Bitlis
Valisi Nurettin Yılmazın Erzincan Sulh Ceza Mahkemesinin kararı
neticesinde deşifre olan bir konuşması var. Bu
konuşması 29 Mart 2009 seçimlerinin olduğu gün akşam saat
19.00. Gazeteci Ahmet Albayrak telefon açıyor Sayın Bitlis Valisine,
önce hâl hatır sorduktan sonra soruyor: Seçim nasıl gidiyor?
Seçimlerin yapıldığı gün akşam saat yedi
civarları. Sayın Vali de Merkezi alıyorlar da bu Tatvanı
sol parti alıyor, DTP alıyor. Orada Saadet mahvetti
ortalığı. Saadet Partisi Tatvanda bayağı
sıkıntı yarattı. 500 oy fark var AKP ile DTP
arasında. Ahmet Albayrak Peki, Bitliste ne kadar ilerideyiz? Vali Bey
diyor ki: Bitliste iyiyiz şu an. Bana göre bir sorun çıkmaz. Bana
öyle geliyor ki yüzde 45-33 gibi bir şey. Burada Saadet fazla oy
alamadı. Tatvana önem veriyorduk ama orası gidiyor.
Değerli
arkadaşlar, bu Sayın Vali, seçim döneminde bu tür bir telefonu,
Erzincan Sulh Ceza Mahkemesinin dinleme kararı neticesinde dinlenen ve bu
konuda soru sorduğumuz, İçişleri Bakanına ne işlem
yaptığını sorduğumuz Sayın Vali, bu süreden bu
yana Bitliste valilik yapıyor ve tabii Bitlis AKP İl
Başkanlığını ve il örgütünü de tanıyoruz fakat
çalışmayı Sayın Vali Nurettin Yılmaz yapıyor ve
Nurettin Yılmaz, bir genelge gönderiyor, 18-19u için millî eğitim
müdürlüğüne gönderiliyor ve o gün tüm müdürlüklere gönderiliyor. Konu:
Büroların açık tutulması. Sayın
Başbakanımızın ilimizi teşriflerinden dolayı
18-19 Aralık 2010 tarihinde müdürlüklerinize bağlı bütün büroların
açık bulundurulması ve tüm personelin görevi başında
hazır bulunmasını önemle rica ederim. Böyle bir genelge
yayınlanıyor. Valiliğin talimatıyla millî eğitim
müdürlüğü ve diğer tüm müdürlükler memurlarına,
çalışanlarına bu talimatı veriyor.
Sayın
Başbakanın Bitlisi ziyaretinde okul açılışları,
sağlık ocağı açılışları var. Bu
kurumların müdürlerinin bilgi vermesi amacıyla hazır
bulunmaları doğaldır ancak genelgeyle tüm
çalışanların o gün görev başında bulunmasını
ve hazır bulunmasını -18-19unda, cumartesi ve pazar günü-
istemek ancak Nurettin Yılmaz gibi, biraz önce konuşmasını
söylediğim, seçimle ilgili biz dediği, seçim
çalışmasını bizzat yürüttüğünü ve Diğer yerlerde
çok çabaladık, çok yüklendik ama kaybettik diyen bir vali yapabilir ve bu
vali Bitliste valilik yapıyor. Altı ay sonra seçime gideceğiz,
bu vali de orada görev yapacak ve ondan sonra da Türkiyede seçimler
yapılıyor, demokratik seçimler, herkes eşit koşullarda
seçime giriyor. diyeceğiz.
Şimdi,
tabii, bu ziyarette Sayın Başbakanın değerlendirmeleri var.
İnsanların beklentisi var, biraz önce anlattık Bitlis nasıl
bir ildir. Sayın Başbakan geliyor, önemli, böyle birinden herkesin
beklentisi var. Fakat Sayın Başbakan Devlet bugüne kadar fabrika
kurmuş da ne olmuş? Hep zarar etmiş, bu zararın yükü
milletten çıkmış. Bu anlayış komünist rejimlerin
anlayışı. Şimdi komünist dünyada bile özelleştirmeler
yapılıyor. Bizdekiler ise hâlâ orada kaldılar,
değişmeye niyetleri yok. Her şeyi devletten beklemek
küreselleşme yapısına uymuyor. Hükûmetin gelip de buralarda
fabrika açmasını kimse beklemesin. Devlet eğer burada fabrika
açarsa iş adamlarımız nasıl iş yapacak? Peki,
doğrudur, iş adamlarımızın iş yapması için
önlerinin açılması gerekiyor. Fakat siz 22 bin tütün üreticisini üretimden
kopardınız. Siz Tekel sigara fabrikasını
kapattınız, yaprak tütün işletmesini kapattınız,
hayvancılığın ve tarımın bölgesi olan Bitliste
Et Balık Kurumunu kapattınız, Yem Sanayiini kapattınız
ve orada, gidiyorsunuz, tarımla ilgili, hayvancılıkla ilgili,
işsizlikle ilgili hiçbir mesaj vermiyorsunuz. Üstelik halkın
karşısına çıkıp Burada fabrika istemek veya iş
istihdamı ile ilgili bir şey istemek eski zihniyette kaldı,
komünist zihniyetin ürünü. diyorsunuz. Peki, niye gittiniz Bitlise? Bitlis
halkına ne verdiniz? Orada yapılan sağlık
ocağını, bir iki yıl önce yapılan, birçoğunun
daha önce açılışı da yapılmış okulları
açmasaydınız da olurdu. Yani bir tane ilköğretim okulunu, bir
sağlık ocağını, bir kültür merkezini açmak için mi
gittiniz Bitlise? Beş bin yıllık tarihî geçmişi olan, bu
kadar sıkıntıları yaşayan, Hükûmetiniz döneminde de bu
sıkıntıları yaşamış bir ile bunun için mi
gidilir?
Tabii, başka
şeyler de söylüyor Sayın Başbakan, Ahlat Kültür Merkezinin
açılışında. Ahlat Kültür merkezinin o dönem Ahlat, Tatvan,
Bitlis Merkez, Hizan ve beş ilçede kültür merkezlerinin temeli
atılıyor 1992de. Tabii, şimdi, açılışı yeni
yapıldı, daha tam faaliyete geçmemiş. Sayın Başbakan
aynen şunu söylüyor, Ahlat Selçuklu Kültür Merkezinin temelinin 1992de
atıldığını ancak bitirilmediğini, kendi
iktidarları döneminde çok kısa sürede inşaatın
tamamlandığını ifade etti. Şimdi, bunu söyleyen
Sayın Başbakan, eğer bir yıldır iktidarda olan bir
Başbakan olsaydı bir şey söylemeyecektik. 2002de AKP iktidar
olmuş, Bitlisten 3 tane milletvekili çıkarmış,
2010dayız, 2010da kültür merkezinin açılışı
yapılıyor, üstelik 1992de başlamış, birçok işi
de 2002ye kadar yapılmış. Diyor ki Daha önceki hükûmetler
temelini attı ama yapmadı, biz geldik kısa süre içinde bitirdik.
2010, 18-19 Aralık, 2002den bu yana da AKP iktidar.
Yine değerli
milletvekilleri, Bitlisin 4 tane deresi akıyor. Bu dereler elli
yıldır tüm belediyeler tarafından, devlet kurumları
tarafından gerçekten ya-şanmaz hâle getirildi, üzerlerine binalar
yapıldı. Bu derelerin üzerinde başta il özel idaresinin,
maliyenin, belediyenin, vakıfların dükkânları, iş yerleri
var. Bu iş yerleriyle ilgili Sayın Başbakan
İşgalcilere artık izin vermeyeceğiz. Diyor ki:
Yıkacağız.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Karabaş.
MEHMET NEZİR
KARABAŞ (Devamla) Ben bunu takdirlerinize bırakıyor ve
hepinizi saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN -
Madde üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz is-teyen Mustafa
Kalaycı, Konya milletvekili.
Buyurun
Sayın Kalaycı. (MHP sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA
MUSTAFA KALAYCI (Konya) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
görüşülmekte olan tasarının 24üncü maddesi üzerinde Milliyetçi
Hareket Partisi Grubunun görüşlerini açıklamak üzere
huzurlarınızdayım. Bu vesileyle hepinizi saygılarımla
selamlıyorum.
Tasarının
bu maddesiyle, genel ve özel bütçeli kamu idarelerinin istihdam edeceği
sürekli işçiler ile 5620 sayılı Kanuna göre
çalıştıracakları geçici işçilerin ödeneklerle
sınırlı olarak çalıştırılması hükme
bağlanmaktadır. Yine, özürlü ve eski hükümlü işçi
atamalarının açıktan atama iznine bağlı
olmaksızın yapılabileceği hüküm altına alınmakta,
ayrıca, işçilik ödenekleri, geçici iş pozisyonları ve fazla
süreli çalışma veya fazla çalışma ücret ödemeleri
sınırlandırılmaktadır.
Ülkemizde
endüstri ilişkileri alanında muhtelif gelişmeler aynı anda
yaşanmaktadır: Bunlardan birincisi, endüstri ilişkilerinin
kamudan özel sektöre doğru bir gelişme göstermesidir; ikincisi ise,
sendikalı ve toplu sözleşmeli iş yeri sayısının
azalmasıdır. Güçsüz örgütlenme ve taşeronlara teslim
edilmiş piyasalar, özellikle sendikal faaliyetlerin korunaksız hâle
getirilmesinin önünü açmaktadır. İşçi ve işveren
sendikacılığında gelişme trendi negatife
dönmüştür. Sendika üye sayılarında büyük azalmalar
yaşanmaktadır. Özelleştirmeler, kamudaki işçi
sayısında önemli gerilemelere sebep olmuştur. Bu eğilim
beraberinde sendikasız ve toplu sözleşmesiz iş yerlerinin
artmasına yol açmaktadır. Toplu sözleşmeli iş yerlerinde de
sendikalar ve işçiler, ekonomik daralma ve artan işsizlik
arasında sıkışmış durumdadır, bu nedenle
sendikalar haklarını aramakta zorlanmaktadırlar.
Değerli
milletvekilleri, ülkemizin ekonomik, sosyal ve kültürel
yapısının bir gereği olarak, 4857 sayılı
İş Kanunu kapsamında, çeşitli kamu kurum ve
kuruluşunda hizmet akdiyle çalışan işçiler mevcuttur. Bu
işçilerin eş durumu ve sağlık sebepleri ya da başka
nedenlerle bir kamu kuruluşundan diğerine naklen atanma talepleri söz
konusu olmaktadır. Kamuda çalışan memurlar ile 399
sayılı Kanun Hükmünde Kararnameye tabi sözleşmeli personelin
kuruluşlar arasında nakilleri yapılmakta iken, sürekli hizmet
akdiyle çalışan işçilerin kurumlar arasında tayin
olmamasının Anayasanın Kanun önünde eşitlik
başlıklı 10uncu maddesine aykırı olduğuna
kuşku yoktur.
Yine,
Anayasanın 123üncü maddesindeki İdare, kuruluş ve
görevleriyle bir bütündür ve kanunla düzenlenir. hükmü, memurlar için
uygulanmakta, bir memur kurumlar arası geçiş yapabilmektedir ancak
işçiler söz konusu olduğunda idarenin bütünlüğü göz ardı
edilmekte ve işçiler kurumlar arası geçiş
yapamamaktadırlar.
Milliyetçi
Hareket Partisi olarak 29/11/2010 tarihinde verdiğimiz (2/804) esas
numaralı Kanun Teklifi ile 4857 sayılı İş Kanununda
değişiklik yapılmak suretiyle, kamu kurum ve
kuruluşlarında çalışan işçilerin eş durumu veya
sağlık sebepleri ya da başka nedenlerle diğer kamu kurum ve
kuruluşlarına naklen atanabilmesine imkân sağlanması
öngörülmüştür. Bu kanun teklifiyle bu konudaki sorun giderilmekte, yasal
boşluk doldurulmakta ve işçilerin bu hususa ilişkin
mağduriyetleri önlenmektedir. Yapılacak olan düzenleme ile
esasında kamu hizmetini yürüten kamu kurumlarının personel
politikası açısından hiçbir sakınca yaratmayacak olan
düzenleme ile ailesel bütünlük sağlanacak, personelin verimi en üst
sıraya yükselmiş olacaktır.
Dolayısıyla,
vereceğiniz destek ile bu kanun teklifinin bir an önce görüşülerek
yasalaşması önem arz etmektedir.
Değerli
milletvekilleri, ülkemizde mevsimlik ve geçici işçilik adı
altında bir dram yaşanmaktadır, devletin sürekli işlerini
yapmalarına rağmen yılın belirli bölümlerinde işten
çıkarılmaktadırlar. 2007 milletvekili seçimlerinin hemen
öncesinde 4/4/2007 tarihli ve 5620 sayılı Kanun ile kamuda
çalışan 218 bin civarında geçici işçi, memur ve sözleşmeli
kadrolara atamıştır. Bu kanunun, 2006 yılı içerisinde,
toplam altı ay veya daha fazla süreyle çalışmış olan
geçici işçileri kapsaması nedeniyle 20 binin üzerinde mevsimlik ve
geçici kamu işçisi bu imkândan yararlanamamıştır. Sadece
2006 yılı için altı aylık çalışma aranması
büyük haksızlık ve eşitsizlik oluşturmuştur. Zira,
daha önceki yıllara ait çok daha fazla hizmeti olanlar ile her yıl
çalışması olmakla birlikte 2006 yılında altı
ayın altında çalışması olanlar büyük haksızlığa
uğramışlardır. Yine başta şeker
fabrikalarında olmak üzere, kamuda her yıl dört ay mevsimlik
çalışanlar mağdur olmuşlardır. On-on beş senedir
kamuda çalışanlar kadroya geçememiş ama sadece altı aydan
fazla çalışması olanlar kadroya geçebilmiştir. Ayrıca,
bu kanunla, bir mali yılda altı aydan az olmak üzere işçi
çalıştırılabilmesi hükme bağlanmış, on bir
ay geçici çalıştırmaya son verilmiştir. Geçici
işçilerin altı ay çalışıp geri kalan altı ayda ne
yapacakları dikkate alınmamıştır; daha önceleri,
boşta kaldıkları dönemde iş bulup çalışabilmekte
iken işsizliğin had safhaya yükseldiği bu dönemde iş
bulamamaktadırlar. Bu şartlarda emekliliği hak etmeleri de
mümkün değildir. Mevsimlik ve geçici işçiler geçinmekte, eve ekmek
götürmekte zorlanmaktadır; her birinin ailesi var, üniversitede okuyan
çocukları var, bu şartlar altında nasıl okutacaklar,
nasıl geçinecekler?
Değerli
arkadaşlarım, sadece bir ay bile maaş
almadığınızı elinizi vicdanınıza koyun ve
düşünün, bu arkadaşlarımızın durumunu da ona göre
değerlendirin. Kamuda çalışan mevsimlik ve geçici işçiler
kadro beklemektedir, 2007 yılında eksik ve adaletsiz yapılan
uygulamanın düzeltilmesini istiyorlar. Bu
arkadaşlarımızın sorunlarına mutlaka çözüm
getirilmesini, eşitsizliğin giderilmesini teminen kadroya
geçirilmeleri gerektiğine inanıyoruz. Geçici ve mevsimlik
işçilerin sorunları Milliyetçi Hareket Partisi iktidarında
mutlaka çözüme kavuşturulacaktır.
Değerli
milletvekilleri, kamu kurum ve kuruluşlarında büro işlerinden
güvenliğe, sağlıktan eğitime, iş makinesi
operatörlüğünden mühendisliğe varıncaya kadar her konuda
işlerin görülmesi için hizmet alımı yoluna gidilmektedir. Bugün
sadece sağlık kuruluşlarında taşeron işçi
sayısı 120 bini geçmiştir. Temizlik işleri ile
başlayan taşeronlaşma bugün ameliyathanelere, acil servislere
kadar uzanmıştır. İş güvencesiz, düşük ücretle,
ehil olmadıkları işlerde taşeron firma
çalışanları istihdam edilmektedir. İşsizliğin
olumsuzluğunu fırsata çevirenler tarafından oluşturulan bu
sömürü düzeni sadece çalışana değil, yürütülen sağlık
hizmetine de zarar vermektedir. Bu nedenle, taşeronlaşmadan vazgeçilmelidir.
Asli veya sürekli kamu hizmetlerinin hizmet alımı yoluyla
taşeron işçisi eliyle gördürülmesi kabul edilemez, doğru
değildir, Anayasaya da aykırıdır.
Kamuda 1 milyon
civarında taşeron işçisi çalıştığı
ifade edilmektedir. Bu işçiler, tabiri caiz ise sesi
kısılmış, elleri kolları bağlanmış,
komutla hareket eden bireyler hâline getirilmiştir. Bu işçilerin
çoğu asgari ücretle çalışmaktadır, kadrolu işçilerden
çok düşük ücret alıyorlar. Taşeron işçilerinin hiçbir
güvenceleri yok, en küçük itirazlarında işlerine son veriliyor,
hiçbir sendikal hakları yok, izin hakları çok kısıtlı,
fazla çalışma ücretleri yok, her sözleşme dönemi sonunda yeniden
sözleşme imzalamama korkusu yaşıyorlar. Taşeron
işçilerine her tür keyfî muamele yapılıyor, işten
çıkarılanlara ihbar öneli ya da kıdem tazminatı verilmiyor,
maaşlarını düzenli alamıyorlar, hakları
gasbedildiğinde dava açamıyorlar, açsalar bile bu işçilere hukuk
hilesi yapılıyor. Bu işçiler, taşeron ile devletin
arasına sıkışmış durumdadır. Devletin,
işsizliğin yoğun olduğu ortamdan istifade ederek
uyanık ve fırsatçı tüccar gibi davranmaya, daha az personel
maliyeti için farklı numaralar denemeye hakkı olmaması gerekir.
Asli ve süreklilik arz eden kamu hizmetlerinin kadrolu kamu çalışanları
eliyle yürütülmesini, taşeron personel olarak
çalıştırılan insanımızın da
yaptıkları işe ve vasıflarına göre bu kadrolara
alınması ve insan onuruna yaraşır bir biçimde
çalıştırılması gerektiğini düşünüyoruz.
İnşallah
Milliyetçi Hareket Partisi iktidarında, bu köle düzenine, bu Orta Çağ
zihniyetine son verilecektir.
Teşekkür
ediyor, saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Kalaycı.
Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına söz isteyen Ergün Aydoğan, Balıkesir
Milletvekili. (CHP sıralarından alkışlar)
Sayın
Aydoğan, şahsi söz talebiniz var, ekliyorum ve süreniz on beş
dakika.
Buyurun.
CHP GRUBU ADINA
ERGÜN AYDOĞAN (Balıkesir) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 2011 merkezî yönetim bütçesinin 24üncü maddesi üzerine
Cumhuriyet Halk Partisi ve şahsım adına söz almış
bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, 24üncü madde işçi istihdamı ve işçi
ödenekleriyle ilgili, bu süreyle ilgili.
Değerli
arkadaşlar, bugün bütçenin sonuna geldik. On bir günden beri yoğun
bir çalışma temposu içerisinde 2011 merkezî bütçesini
görüşüyoruz. Tabii, bütçeler saydam olmalı, samimi olmalı,
gerçekçi olmalı ve topluma güven vermeli. Öyle anlaşılıyor
ki on bir günden beri görüştüğümüz bütçemize Parlamentonun ilgisi de
oldukça zayıf.
Bu süre
içerisinde -her zaman olduğu gibi- AKP milletvekilleri ve AKP sözcüleri
AKPnin başarılarından ve Türkiye'nin sorunlarının
çözüldüğünden sıklıkla bahsettiler. Bizler de
vatandaşlarımızın, ülkemizin yaşadığı
sorunları burada dile getiriyoruz. Bu süre içerisinde de ülkemizin
önündeki en büyük sorun, ne yazık ki, işsizlik.
Türkiyede
1988-2002 yılları arasında işsizlik oranı yüzde 8
iken, AKP döneminin başlamasıyla beraber yüzde 8le alınan
işsizlik 2003-2009 yılları arasında yüzde 11,11e yükseldi,
devam eden yıllarda da yüzde 14 oldu ve çift haneli rakamlardan, maalesef,
aşağıya inmedi. Sürekli ekonomik mucizelerden bahsedilirken,
iktidarın başarılarından bahsedilirken, yüzde 8de
alınan işsizlik şu anda yüzde 11lerde. 14e kadar
çıktı, her zaman olduğu gibi TÜİKin rakamları
marifetiyle son günlerde 2 puan düşüldüğü iddia edildi.
Gerçekler böyle
mi? diye baktığımızda, maalesef, gerçeklerin böyle
olmadığını görüyoruz.
AKP Hükûmeti
oluşan bu tabloyu sanıyorum içine sindiriyor ki sürekli
başarılardan bahsediyor. Ekonominin başarılı
olduğunu söylerken, başarıyla yönettiğini iddia ederken,
Dünyada oluşan işsizlikte neredeyiz? diye
baktığımızda, en çok işsizi olan ülkeler arasında
49uncu sıradayız. 2003-2006 yılları arasında ise
23üncü sıraya fırlamışız. Bu da yine işsizlikte
ne kadar başarılı bir yönetim olduğunun çok açık bir
göstergesi!
İşsizlik
açısından, Türkiye, en ağır faturayı ödeyen ülkelerden
birisi. 2009 yılında da işsizlik yüzde 14 seviyesine
ulaştı. Rakamlar, gerçek işsizlik rakamlarını ne
yazık ki göstermiyor. İş arama umudunu kaybedenleri de
eklediğimizde, rakamların yüzde 21, yüzde 22lere
çıktığını görüyoruz.
Durum böyleyken,
gerçeği saklamak adına, mevsimlik çalışan işçileri de
işsiz saymadığımızı görüyoruz, yani haftada bir
gün pamuk, fındık, çay, zeytin toplayan mevsimlik işçilerin de
işsiz sayısından düşüldüğünü ne yazık ki gördük.
Ülkemizde
işsizlik hızla artarken; 3,7 artarken
Arjantinde binde 9, Afrikada
binde 6, Rusyada 2,1 ve Başbakan bu rakamlarla övünürken, işsizlik ülkemizde
3,7 artmıştır ve rakamlar hızla artarken, Başbakan ve
AKPliler savurmaya devam ediyor.
Daha vahim
olanı genç işsizlerin durumudur. Üniversiteyi bitirmiş,
okumuş, askerliklerini yapmış gelmişler, tam faydalı
olacakları yaşta da Başbakan diyor ki: Her üniversite mezunu
iş bulacak değildir. Normal yaşlarda iş bulamayan
işsizler ilerleyen yaşlarda nasıl iş bulacak, o da
ayrı bir sorun.
AKP Hükûmeti
çözüm üretmek için ne yapıyor? diye baktığımızda, her
tarafa talimat veriyor ve diyor ki iş dünyasına, işveren
odalarına: Her işveren 1 işçi alsa bu sorun çözülür. Bunu
yapmaları da mümkün değil, yapamazlar, çünkü onlar da sizin
övündüğünüz ve Bizi teğet geçti. dediğiniz krizin etkisi
altında zorlanmaktalar.
Yine, bu
yaşanan sorunları, işsizliği çözmek adına
planlarınıza baktığımızda 2011-2013 planında
Türkiye'nin büyüme rakamları ortalama yüzde 5. Ortalama yüzde 5 büyüme
rakamlarıyla işsizliği çözmenin mümkün olmadığı,
ancak yüzde 8 kalkınma hızıyla bu işsizliğin
çözülebileceği yani 2023 yılında ilk 10a girebilmek için her
yıl yüzde 8 büyümesi gerekirken AKPnin hedefi yüzde 5 büyümedir ve bu
büyüme rakamlarıyla cumhuriyet ortalamasını bile
yakalayamamışız.
İşsizlik
sorunu, ekonominin ve sosyal yaşamın ayrılmaz bir parçası
hâline gelmiştir. İşsizliğin artması,
azaltılmaması durumunda, huzurun kalmadığı,
barışın parçalanacağı, sevginin bitirileceği,
toplumun kaosa sürükleneceği çok açık bir gerçek iken AKP,
işsizliği TÜİK rakamlarıyla düşürmeye
çalışmaktadır. Bir taraftan da fakir fukara edebiyatı yapanlarla
temel hakkı çalışmak olanları
Gerçekten tirajikomik bir
durumdur.
Türkiye
İstatistik Kurumu rakamlarına göre de 12 milyon 930 bin yoksul
vatandaşımız vardır. Cumhuriyet Halk Partisi Genel
Başkanı Sayın Kemal Kılıçdaroğlu:
Yoksulluğu ortadan kaldıracağız dediğimizde,
Nasıl kaldıracaksınız? diye bize sormaktalar. AKP
döneminde yoksulluğun da hızla arttığı bir gerçektir.
Değerli
arkadaşlar, işsiz kalan işçilere ödenen İşsizlik
Fonundaki rakamın da geçtiğimiz yıl bir bölümünü GAPa
aktardınız. GAPı ihmal etmişken şimdi kalan
rakamı da işsizlere ödemek yerine yine burada, İşsizlik
Fonunda biriken rakama da göz diktiğinizi üzüntüyle görüyoruz.
Değerli
arkadaşlar, değerli milletvekilleri; bu kayıt
dışı istihdamı kayıt altına alırsanız,
eğer bugünkü vergi ve sigorta prim oranlarını düşürürseniz,
bu konuda öncelikli bir çalışma yapılabilirse istihdam
artıracak bir adım atarsanız belki bu işsizliği
çözmeniz mümkün olabilir. Ama öncelikli yapılması gereken
Yapılmadan önce, doğrudan Fondaki paraya göz diktiniz ve bu
gidişle hazıra dağ dayanmaz. Bir bölümünü GAPa
aktardınız Fondaki paranın, bir bölümünü de başka yerlerde
kullanacağınız çok açık bir gerçek.
Tabii,
Türkiyedeki bu işsizlik sorunu Balıkesirde de
yakıcılığını sürdürmektedir. Balıkesirde de
26 bin işsiz yani 14 bin vasıfsız, 12 bin vasıflı
yurttaşımız da işsizdir değerli milletvekilleri.
Değerli
milletvekilleri, döneminizde işsizlikle beraber çalışanlar da
sınıflandırıldı, 4/C, 4/B gibi tam bir kölelik düzeni
oluşturuldu. 4/C yani özelleştirme sonrasında
dışarıda kalan kamu çalışanlarını 4/C
adı altında kamuda çalıştırmaya devam ettiniz.
Şimdi yine bir ay işsiz kalacaklar yani tam bir kölelik düzeni.
Peki, 4/C bir
kölelik düzeni de sizin döneminizdeki 4/B kölelik düzeni değil mi?
İşsizlikten imzalamak zorunda kaldıkları 4/B
sözleşmesinde de TARGELle uyguladığınız
yükseköğrenim görmüş yurttaşlarımız yine köylerde
ikamet etme zorunluluğuyla karşı karşıyalar yani
işsizlikten imzalamak zorunda kaldıkları sözleşmeyle köyde
ikamet zorunda kalıyorlar.
İşsizlik
azalıyormuş
Peki, değerli arkadaşlar, Burdurda 21
kişilik bir kadroya 1.705 kişi temizlik işçisi olabilmek için
başvuruyor ve aralarında da üniversite mezunlarının
olduğu bir tablo. Yani siz diyorsunuz ki işsizlik azalıyor ama
Burdurda -yani iyiye gidiyoruz
diyorsunuz- 21 kişilik bir kadroya tam 1.705 kişi başvuru
yapıyor. Eğer azalıyor dediğiniz işsizlik buysa vay
hâlimize!
Değerli
arkadaşlar, değerli milletvekilleri; Sayın Başbakan bütçe
konuşmasında diyor ki: Siyaseti kendimiz ve yakın çevremizin
geçim kaynağı, bir ikbal vesilesi olarak görmedik. Peki,
mahdumlarınız ve siz nasıl zenginleştiniz? Gemicilik,
kuyumculuk sektörüne nasıl girdiniz?
KAMER GENÇ
(Tunceli) Gökten yağmış onlara!
ERGÜN
AYDOĞAN (Devamla) - Yakınlarınız zenginleşirken,
Kısıklıda villa sahibi olurken, özelleştirmeler kimlere
yapıldı? Yoksulluk artarken dolar milyarderlerinin
artmasını nasıl açıklıyorsunuz? Üniversite mezunu
gençler iş bulmak durumunda değil. derken, sizin
çocuklarınız, bakanların, AKPlilerin çocukları çok
akıllı ve zeki olduğu için mi zenginleşiyor ve iş
buluyor? Ben soruyorum değerli arkadaşlar, değerli
milletvekilleri: İçinizde herhangi birinizin çocuğu, yakını
işsiz var mı?
MUHARREM
SELAMOĞLU (Niğde) Var.
ERGÜN
AYDOĞAN (Devamla) Bu yakıcı işsizlik sorununu hisseden
var mı?
MUHARREM
SELAMOĞLU (Niğde) Var, var, benim var.
ERGÜN
AYDOĞAN (Devamla) Ne yazık ki yok. Hastanelerdeki temizlik
işçileri bile AKP örgütlerinden geçiyor. O zaman, evet, yani
vatandaşımız işsizlikten kırılırken,
bakanların, milletvekillerinin yakınları nasıl
zenginleşiyor?
Peki, iş yok
da, demokrasi var mı? Döneminizde demokrasi de yok. Ekonomist dergisinin
dünya demokrasi endeks araştırmasına göre tam ve kusurlu
demokrasiler arasında yer alamadı Türkiye, Tanzanya ve
Ugandanın bulunduğu hibrit yani melez rejimler grubunda yer
aldı. 2008 yılına göre iki basamak gerileyerek 5,69 puanla
89dan 87nci sıraya düştü.
Demokrasi gibi,
medya özgürlüğü de yok. Türkiye, kötüye giden ülkeler arasında. Sivil
özgürlük de yok. Siyasi katılımda da Türkiye 3,8 puanla otoriter
rejimler kategorisindeki ülkelerden bile geride kaldı. Seçim süreci
değerlendirmesinde 7,92yle Sri Lankayı ancak geçti.
Değerli
arkadaşlar, değerli milletvekilleri; bir AKP Milletvekili diyor ki:
Benim yakınlarımda da işsizlik var. Sayın Başbakan
Biz iktidarımızı kendimiz ve yakınlarımız için
kullanmadık. ifadesini bütçe görüşmelerinde söyledi. Peki, AKP Genel Başkan
Yardımcısı Haluk İpekin eniştesi jet
hızıyla, kırk günde nasıl profesör oldu?
AGÂH KAFKAS
(Çorum) Allah Allah!
ERGÜN
AYDOĞAN (Devamla) Allah Allah! Evet, buyurun değerli
arkadaşlar.
AGÂH KAFKAS
(Çorum) Ayıp, ayıp be!
ERGÜN
AYDOĞAN (Devamla) Nesi ayıp? Yani, şimdi, ayıp diye bir
şey yok.
AGÂH KAFKAS
(Çorum) Aklına geleni söylüyorsun!
BAŞKAN
Sayın Milletvekili, lütfen
ERGÜN
AYDOĞAN (Devamla) Bu ayıp varsa ayıbı yapan sizlersiniz.
AGÂH KAFKAS
(Çorum) Ayıp! Ayıp!
ERGÜN
AYDOĞAN (Devamla) - Türkiyede şu anda insanlar yoksulluktan,
işsizlikten kırılırken, sizin çocuklarınız
AGÂH KAFKAS
(Çorum) Utanın!
ERGÜN
AYDOĞAN (Devamla) - Biz utanacak bir şey yapmadık. Biz
yakınlarımızı zenginleştirmedik, biz
çocuklarımıza kuyumcu dükkânları açmadık, biz
çocuklarımıza gemicikler almadık, siz ve İktidar
mensupları aldınız.
AGÂH KAFKAS
(Çorum) İspat etmeyen ahlaksızdır! Ayıp!
ERGÜN
AYDOĞAN (Devamla) - Özelleştirmeleri yakınlarınıza siz
sağladınız. Türkiyeyi bu noktaya siz getirdiniz, biz
getirmedik.
AGÂH KAFKAS
(Çorum) Ayıp be! Ayıp!
BAŞKAN
Sayın Kafkas, lütfen
ERGÜN
AYDOĞAN (Devamla) - Buyurun Eniştem sağ olsun. diyor. AKP
Genel Başkan Yardımcısının eniştesi jet
hızıyla hem doçent oluyor hem profesör oluyor, kurulan bir
üniversiteye de rektör atanıyor değerli arkadaşlar.
AGÂH KAFKAS
(Çorum) Ayıp be!
BAŞKAN
Sayın Kafkas
ERGÜN
AYDOĞAN (Devamla) Bu, yakınlarınıza çıkar
sağlamak ve menfaat sağlamak değil midir?
Sivil özgürlük de
yok. Bakın, demokrasinin tahamüllüğünü görüyorsunuz. Bir parlamentere
siz yaptık
AGÂH KAFKAS
(Çorum) Ayıp! Ayıp! İspat edemezsen
BAŞKAN
Sayın Kafkas, lütfen
ERGÜN
AYDOĞAN (Devamla) Sayın Başkan, lütfen susturur musunuz.
MUHARREM
SELAMOĞLU (Niğde) Olur mu! İftira et, çamur at
ERGÜN
AYDOĞAN (Devamla) İftira atmıyoruz değerli
arkadaşlar, belgeyle konuşuyoruz belgeyle, iftira atmıyoruz.
Burada sizin
yaptıklarınızı anlatmak
AGÂH KAFKAS
(Çorum) İspat etmeyen ahlaksızdır, ayıp!
BAŞKAN
Sayın Kafkas, lütfen
ERGÜN
AYDOĞAN (Devamla) -
on dakikaya, on beş dakikaya sığmaz,
günler, aylar ister. O kadar çok ki bu ülkenin kaynaklarını kimlere
peşkeş çektiğinizi, kimleri nelere yerleştirdiğinizi
dakikalarca, saatlerce anlatamayız.
AGÂH KAFKAS
(Çorum) Savcılar orada!
MUHARREM
SELAMOĞLU (Niğde) Açıkla, açıkla!
ERGÜN
AYDOĞAN (Devamla) - Her gün yaptıklarınız bu. Oysa burada Türkiyenin
kalkındığını, demokraside geliştiğini
söylüyorsunuz.
Bakın,
16ncı büyük ekonomiyiz ama yaşam kalitesinde 126ncıyız.
Ben söylemiyorum, bu ülkenin sivil toplum örgütleri söylüyor ve aynı
zamanda kendi içinizde de çelişki içerisindesiniz. Başbakan diyor ki:
Dünyanın 17nci ekonomisiyiz. Sizler 16ncı ekonomi diyorsunuz.
Eğer dünyanın 16ncı ekonomisiysek, şu
anlattığım işsizlikler zaten yaşanmamalı, bu
yoksulluk olmamalı. Her 4 gençten 1i işsiz olmamalı ama oluyor
değerli arkadaşlar. Yine, Türkiye Avrupanın 7nci fakir ülkesi,
tablo bu.
Bir taraftan
dolar milyarderleri artıyor, bir taraftan yoksulluk artıyor,
işsizlik artıyor ama demokrasi
Demokratik yöntemlerle demokrasi
adına iş başına geldiniz, bir parlamentere bile
tahammülünüz yok. Çok özgün ifadelerle hakaret ediyor. Demokrasi
anlayışınız bu, demokrasi kültürünüz bu, basına
uyguladığınız şiddet bu.
Değerli
arkadaşlar, elbette
NURETTİN
AKMAN (Çankırı) Ama yanlış söylüyorsun.
ERGÜN
AYDOĞAN (Devamla) Yanlış değil efendim, yanlış değil.
AGÂH KAFKAS
(Çorum) Ne diyorsun?
BAŞKAN
Sayın Kafkas, lütfen
ERGÜN
AYDOĞAN (Devamla) Yargıdan dönen özelleştirmeleri biz mi
yaptık? Yani hiçbirisi yalan değil.
AGÂH KAFKAS
(Çorum) Yalan söylüyorsun.
ERGÜN
AYDOĞAN (Devamla) Ama hiçbirisi yalan değil.
Bu bütçe bu
sorunları çözmeyecektir, ülkenin sorunlarını çözmeyecektir,
açlığı, yoksulluğu ortadan kaldırmayacaktır,
işsizlikle kıvranan vatandaşların sorunlarını
çözmeyecektir çünkü bu ülkede AKPli olmayana iş yok. AKP örgütlerinden
belge getirmeyen temizlik işçisi bile olamıyor.
MURAT YILDIRIM
(Çorum) Geç onu ya, geç!
ERGÜN
AYDOĞAN (Devamla) Değerli arkadaşlar, sevgili milletvekilleri;
2011 bütçesinin ülkemize hayırlı olmasını diliyor,
saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Aydoğan.
OSMAN DURMUŞ
(Kırıkkale) Tesadüfe bak, söylediklerinin hepsi doğru ya. Bir
tane de yanlış söyle be birader.
ERGÜN
AYDOĞAN (Balıkesir) Doğru tabii, hiçbirisi yanlış
değil.
BAŞKAN
Şimdi, madde üzerinde şahsı adına söz isteyen Faruk
Septioğlu, Elâzığ Milletvekili.
Buyurun
Sayın Septioğlu.
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Sayın Başkan
BAŞKAN Bir
saniye Sayın Septioğlu
Buyurun
Sayın Canikli.
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Sayın Konuşmacı biraz önce hem
Hükûmetimize hem grubumuza çok ağır suçlamalarda bulunmuştur.
BAŞKAN Ne
söyledi de suçlamalarda bulundu Sayın Canikli?
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Özelleştirmeleri
yandaşlarınıza verdiniz. şeklinde çok haksız bir
iftirada ve ithamda bulunmuştur, sataşmadan söz istiyorum Sayın
Başkanım.
BAŞKAN
Sayın Canikli, buyurun.
ERGÜN
AYDOĞAN (Balıkesir) İftira değil eleştiri Sayın
Başkan.
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Bunlar bütçe eleştirisi, yani bunları
söylemeyeceğiz de ne söyleyeceğiz.
ERGÜN
AYDOĞAN (Balıkesir) Sayın Başkan, eleştirdik.
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Yandaşlara verildi ifadesi
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (Trabzon) Bu bir bütçe görüşmesi
BAŞKAN
Yalnız biriniz konuşursanız, konuşmaları
anlayacağım.
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (Trabzon) Sayın Başkan, Sayın Ergün
Aydoğan bir bütçe konuşması yaptı. Bütçede doğal
olarak Hükûmet politikaları eleştirilir, siyasi değerlendirmeler
yapılır. Bu herhangi bir şekilde bir sataşma nedeniyle söz
hakkı vermez efendim.
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Sayın Başkan, bu bir töhmettir.
Özelleştirmeleri yandaşlarınıza verdiniz. şeklindeki
bir ifade çok açık bir şekilde
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (Trabzon) Eleştiri bu efendim.
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Elbette eleştirilebilir, ona bir
itirazımız olamaz ama çok net bir şekilde bu kelimeyi
kullanmıştır.
OSMAN DURMUŞ
(Kırıkkale) Hükûmet kendini savunur efendim, Hükûmet kendini
savunur.
BAŞKAN
Sayın Canikli, yeni bir sataşmaya mahal vermeden, iç Tüzükün 69uncu
maddesi gereğince
İki dakika
süre veriyorum, buyurun.
ERGÜN
AYDOĞAN (Balıkesir) Sataşmayı gerektirecek bir şey
yok efendim.
OSMAN DURMUŞ
(Kırıkkale) Sayın Başkan, her doğruyu bir yalanla
mı düzelteceğiz?
BAŞKAN
Lütfen
OSMAN DURMUŞ
(Kırıkkale) Söylenenlerin hepsi doğru, bunu yalanla mı
düzelttireceksiniz? Burada ifade edilen her doğruyu yalanla mı
düzelteceksiniz? (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
V.- SATAŞMALARA İLİŞKİN
KONUŞMALAR
1.- Giresun Milletvekili Nurettin Caniklinin,
Balıkesir Milletvekili Ergün Aydoğanın, Hükûmete ve grubuna
sataşması nedeniyle konuşması
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Sayın Başkan, değerli milletvekili
arkadaşlarım; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Hep söylüyoruz,
elbette eleştirilebilir, eleştirilecek, ona hiç kimsenin bir
itirazı olamaz ama çok açık bir şekilde burada bir itham ve bir
töhmet söz konusu. Söylenen şudur: AK PARTİ döneminde
özelleştirmeler Hükûmetin ya da partinin yandaşlarına
veriliyor.
ERGÜN
AYDOĞAN (Balıkesir) Balıkesir SEKAyı kime verdiniz?
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) - Gerçekten bunu söylemek için en hafif ifadeyle insaf
sahibi olmak gerekir değerli arkadaşlar.
ERGÜN
AYDOĞAN (Balıkesir) Peki, Balıkesir SEKAyı kime verdiniz
Sayın Canikli?
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) - Bakın, ilk defa bizim dönemimizde
özelleştirmeler tüm dünyanın gözü önünde -Türkiye'nin değil
bakın, tüm dünyanın gözü önünde- ve kameralar eşliğinde
yapılıyor. Türkiye'nin hiçbir döneminde bu kadar şeffaf, bu
kadar açık, bu kadar objektif özelleştirme yapılmadı
değerli arkadaşlar. Hepsini izliyoruz, bütün dünya izliyor.
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) Çalık da öyle miydi? Hariri, Ofer öyle miydi?
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) - Bakın, 2001 yılında kamu ihale
mevzuatı değişti. Kamu ihale mevzuatı değişti ve
ilk uygulamasını biz yaptık. Sayın Kemal Derviş
döneminde değiştirildi. Daha önce uygulanan ihale yönteminde davetiye
usulü şeklinde bir sistem vardı ve idareler bu yöntemi kullanarak
hemen hemen her ihaleyi istediğine verebiliyordu değerli
arkadaşlar. Bunun sayısız örneği var.
ERGÜN
AYDOĞAN (Balıkesir) Balıkesir SEKAyı kime verdiniz?
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) - Ben yöntem olarak söylüyorum, böyle bir yöntem
vardı. Bu değiştirildi, bu kaldırıldı ve...
ERGÜN
AYDOĞAN (Balıkesir) Balıkesir SEKAyı söyle.
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) - ...bizim dönemde artık uygulanmadı.
ALİM
IŞIK (Kütahya) Sayın Canikli, şeker fabrikalarını
ihaleye niye sokmadınız? Söylediğine kendin de
inanmıyorsun.
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) - Dolayısıyla eğer yandaşlara
adam kayırmacı bir mantıkla ihale verilmesinin örneklerine
bakmak istiyorsanız 2001 ve 2002den önceki dönemlere bakacaksınız
değerli arkadaşlar.
ALİM
IŞIK (Kütahya) Yazıklar olsun sana!
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) - Bizim dönemde olmaz. Neden? Çünkü ihale
mevzuatı buna imkân sağlamıyor.
ERGÜN
AYDOĞAN (Balıkesir) Sayın Canikli, Balıkesir SEKAyı
söyler misiniz?
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) - Bu kadar açık, bu kadar net.
Aynı
şey bakın, personel alımı için geçerli.
RECEP TANER
(Aydın) Yüzünün kızarması lazım, Kayseri İl
Başkanınız neler yaptı? Kayseri İl
Başkanınızı bir anlatsana!
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) Personel, memur alımları daha önce
nasıl yapılıyordu? Memur alacak her kurum, her bakanlık
komisyon oluşturuyordu, yazılı sınavı da kendisi
yapıyordu, mülakatı da kendisi yapıyordu.
OSMAN DURMUŞ
(Kırıkkale) - Hayır efendim, Devlet Personel yapıyordu.
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) - Şimdi kim yapıyor? ÖSYM yapıyor
değerli arkadaşlar. Karşılaştırın, hangi
sistemde yolsuzluk olur, adam kayırmacılık olur?
OSMAN DURMUŞ
(Kırıkkale) İftira ediyorsun. Başbakanlığa bağlı Devlet Personel
yapıyordu.
ERGÜN
AYDOĞAN (Balıkesir) Sayın Canikli, Balıkesir SEKAyı
söyler misiniz?
BAŞKAN
Sayın Aydoğan, lütfen yerinize oturun.
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) - İnsafa davet ediyorum. Bu
değerlendirmeyi...
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) Gerçekten insaflı olmak gerekir.
Hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Canikli.
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (Trabzon) Sayın Başkan...
BAŞKAN
Buyurun Sayın Başkan.
ERGÜN
AYDOĞAN (Balıkesir) Balıkesir SEKAyı söyler misiniz?
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (Trabzon) Sayın Canikli...
BAŞKAN
Sayın Aydoğan eğer susarsa konuşmanızı
anlayacağım Sayın Başkan.
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (Trabzon) Sayın Canikli, konuşmasında AKP
öncesi hükûmetlerin yapmış olduğu bazı olumlu
uygulamaları AKPye mal etmek suretiyle bir değerlendirme yaptı.
Devlet
memurluğuna giriş sınavı, Sayın Bülent Ecevit Hükûmeti
döneminde merkezî sistemle...
BAŞKAN
Buyurun Sayın Hamzaçebi, iki dakika süre size de veriyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Sayın Başkan, ben bir sataşma
yapmadım ki.
Sayın
Başkan, yani söylediğimizin neresi yanlış, 2001
yılında değiştirilmedi mi? Biz de onu söylüyoruz Sayın
Başkan. Böyle bir şey olur mu?
2.- Trabzon Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebinin, Giresun
Milletvekili Nurettin Caniklinin, Ecevit Hükûmetine sataşması
nedeniyle konuşması
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (Trabzon) Sayın Başkan, sayın milletvekilleri;
Sayın Ergün Aydoğan konuşmasında siyasi bir
değerlendirme yaptı.
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Sayın Başkan, Balıkesir SEKA
ihalesi 4 defa ihale edilmiştir. Herkese, kamuya açık ihale
yapılmıştır. Kayıtlara geçmesi için söylüyorum.
BAŞKAN
Sayın Canikli, lütfen oturun, lütfen
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (Devamla) Hükûmete yönelik eleştirilerde bulundu. Bu,
Hükûmete yönelik bir eleştiriydi. Bu bir bütçe
konuşmasıdır. Bütçelerde daima hükûmet politikaları
muhalefet tarafından eleştirilir, kendi görüşleri, kendi
çözümleri ifade edilir. Bundan dolayı sataşma nedeniyle Sayın
Canikli söz aldı. Sataşma diye herhangi bir şey söz konusu
değil. Eğer sataşma nedeniyle bir söz alma ihtiyacı varsa
Hükûmet burada oturuyor, Sayın Maliye Bakanı söz alabilir, gerekli
açıklamaları yapabilir.
Ayrıca,
Sayın Canikli açıklamasında, kendi dönemlerinde özelleştirme
uygulamalarının gayet şeffaf bir biçimde
yapıldığını söyledi. Hatırlayacaksınız
Sayın Canikli -unutmuş olabilirsiniz- Kuşadası Limanı
ihalesini Ofer diye bir kişi, grup alınca Oferin Sayın
Başbakanla ilişkileri bir anda sorgulanmaya başlandı.
Sayın Başbakanla olan ilişkileri nedeniyle bu ihalenin Ofere
verildiği iddiası çok ciddi bir şekilde ortaya atıldı,
bizim tarafımızdan ortaya atıldı. Sayın Başbakan
konuya yönelik olarak kendisine yöneltilen sorulara Ben Oferi
tanımıyorum. dedi. Daha sonra, aynı gün öğleden sonra
Tanıyor olabilirim, belki görüşmüş olabilirim. dedi.
Akşam da Evet, ben Başbakanlıkta kendisiyle görüştüm.
dedi. AKP döneminde özelleştirme ihaleleri bu kadar saydam yapılmaktadır!
(CHP sıralarından alkışlar)
NURETTİN CANİKLİ
(Giresun) Ne oldu, ihale ne oldu? Kime verildi?
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (Devamla) Ayrıca, Sayın Bülent Ecevit döneminde Türk
kamu yönetim sisteminde çok modern bir adım atıldı, kamu
yönetimine, memuriyete giriş merkezî bir sınav sistemine
bağlandı, objektif yapıldı ama sizin birkaç gün önce -bunu
siz kendinize mal ediyorsunuz- bir süre önce Çalışma
Bakanlığı bir Sınav Yönetmeliği yayınladı. O
Yönetmelike göre uzmanlık sınavına yazılı giriş
şartı kaldırıldı. Siz istediğinizi
alacaksınız.
Hepinize saygılar
sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Hamzaçebi.
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Sayın Başkan
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Sayın Başkanım, Kuşadası
ihalesiyle ilgili olarak örtülü bir şekilde Sayın
Başbakanımıza haksız ithamda bulunmuştur.
Sataşmadan söz istiyorum Sayın Başkan. Biraz önce ben
sataşma yapmadığım hâlde
BAŞKAN Bir
saniye Sayın Canikli, önce Sayın Şandırı bir
dinleyeyim.
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) Ofere bir açıklık getirsene, Ofere!
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Getireceğim.
ERGÜN
AYDOĞAN (Balıkesir) SEKAya, SEKAya! Balıkesir SEKAya!
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Sayın Canikli, hiç gereksiz şekilde 21. Dönem
57nci Cumhuriyet Hükûmetini ilzam edecek sözler söyledi
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) İlzam etmedim, tam tersine o dönemde
değiştirildiğini söyledim sadece.
BAŞKAN O
zaman her üç sayın grup başkanvekiline de söylüyorum, biz bu
işlemi akşama kadar devam ettirelim yani!
Buyurun
Sayın Şandır, size de söz veriyorum iki dakika sataşmadan
dolayı, sonra Sayın Canikliye.
Buyurun.
3.- Mersin Milletvekili Mehmet Şandırın,
Giresun Milletvekili Nurettin Caniklinin, 57nci Hükûmete sataşması
nedeniyle konuşması
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Değerli arkadaşlar, yani duvarınız
camdan olursa komşuya taş atmayacaksınız. Şimdi,
yüreğiniz yetiyorsa, Hükûmetsiniz, tüm kayıtlar elinizde, 57nci
Cumhuriyet Hükûmeti ve daha önceki hükûmetler döneminde ne kadar yolsuzluk
varsa, getirin görüşelim.
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Rahşan affıyla kurtardınız
onların hepsini! Hiçbiri hakkında soruşturma
yapılamıyor!
BAŞKAN
Sayın Canikli, lütfen müdahale etmeyin.
MEHMET
ŞANDIR (Devamla) Hiç böyle burada suçüstü yakalanmış
olmanın telaşında etrafa çamur atmayın. Gelin, burada
Balıkesir SEKAyı bir anlatın! Gelin, burada Balıkesir
SEKAyı anlatın, yandaş kayırmasının
örneğini Türkiye Cumhuriyeti tarihinde anlatamayacaksınız.
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Anlatacağım, şimdi
anlatacağım!
MEHMET
ŞANDIR (Devamla) Gelin, burada Manisayı anlatın. Gelin,
burada Oferi anlatın.
OSMAN DURMUŞ
(Kırıkkale) Çalıkı anlatın, Çalıkı!
MEHMET
ŞANDIR (Devamla) Dolayısıyla, milletin gözünün içine baka baka
suçüstü yakalanmış olmanın telaşıyla, geçmişe
Yanlış olmuşsa da olmuştur, ama eğer geçmişi
suçluyorsanız hakkınız yok, Hükûmet sizsiniz, devlet sizsiniz,
konuşmaya hakkınız yok, yapmak sorumlususunuz.
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Hem yapacağız, hem
konuşacağız.
MEHMET
ŞANDIR (Devamla) Gelin, burada, sekiz yıldan bu yana geçmişe
dönük hangi bütçenin kesin hesabını ibra etmediniz de Yüce Divana
verdiniz? Böyle bir şey yok. Ama siz kendinizi savunamıyorsunuz.
Kendinizi savunamamanın telaşıyla geçmişe atıfta
bulunuyorsunuz, geçmişi suçluyorsunuz.
Çok net
söylüyorum: Balıkesir SEKAyı burada anlatmalısınız,
Oferi anlatmalısınız, TÜPRAŞın 14,76sının
gece yarıları nasıl satıldığını
anlatmalısınız. Yoksa, bu milletin aklıyla alay etmek
hakkınız yok, geçmişi suçlamak da sizin haddiniz değil.
Görevinizi yapın! Bir şey biliyorsanız yargı da burada,
kayıtlar da burada, devletsiniz. Gelip de bu Meclisin mehabetini bozmaya
hakkınız yok Sayın Canikli.
Teşekkür
ediyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Şandır.
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Sayın Başkan, Sayın
Konuşmacı birkaç ihaleden, isim zikrederek çok net bir şekilde,
bunların açık bir şekilde usulsüz olarak
yapıldığı şeklinde bir ithamda bulundu.
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Açık, açık
BAŞKAN
Sayın Şandır
Sayın Canikli, lütfen ama
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) - Ben sataşmadım. Bakın Sayın
Başkan, ben hiç sataşmadım ama sataşma var.
OSMAN DURMUŞ
(Kırıkkale) İlgilisi mahkemeye versin.
BAŞKAN
İki dakika söz vereceğim fakat
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) Tekrar söz isteyeceğiz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Buyurun Sayın Canikli.
4.- Giresun Milletvekili Nurettin Caniklinin, Trabzon
Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi ve Mersin Milletvekili Mehmet
Şandırın, Hükûmete sataşması nedeniyle
konuşması
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Bütün
özelleştirmelerde olduğu gibi, sözü edilen Balıkesir SEKA
ihalesi, bakın, bizden önce tam 3 defa ihaleye çıkarılıyor,
herkese duyuruluyor ama kimse girmiyor. 4üncü kez, yine herkese açık, bir
şekilde ihale ediliyor ve bir kişi alıyor.
ERGÜN
AYDOĞAN (Balıkesir) Kaç paraya satıldı? Ne kadara
sattınız?
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) - Bakın, önemli olan şu: İhaleye
giriş engellenmiş mi? Herhangi birileri girmek istemiş de
OSMAN DURMUŞ
(Kırıkkale) Kaç kişi girdi? Kim aldı? Ne kadara
aldı?
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, lütfen
Cevap veriyor.
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) -
böyle bir engelleme olmuş mu?
Olmamış, çok net bir şekilde.
Değerli
arkadaşlar, defalarca konuşuldu. Bakın, TÜPRAŞ, o zaman
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) TÜPRAŞın 14,76sını aldılar.
İhaleyle mi sattınız pazarlıkla mı?
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) -
yüzde 14ü borsadaki fiyatı üzerinden, en
yüksek fiyat üzerinden satılmıştır. Buna kimsenin bir
itirazı var mı? Yok.
OSMAN DURMUŞ
(Kırıkkale) Var.
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) Daha sonra, tüm Türkiyede olduğu gibi bütün
şirketlerin fiyatları yükselmiştir, tersi de olabilirdi.
Nitekim, bakın İstanbulda Büyükşehirin sattığı
1 milyar dolarlık arsa yargıya
takıldı, iptal edildi ama şu anda 300 milyon dolar etmez
değerli arkadaşlar. Dolayısıyla, her şeyi bu çerçevede
değerlendirmek lazım.
Bakın, ben
geçmişi falan suçlamadım. Elbette, suçlanması gerekirse
konuşacak çok şey var ama öyle bir tartışma açmak istemedim
ben.
OSMAN DURMUŞ
(Kırıkkale) - Ne yaptın?
NURETTİN CANİKLİ
(Devamla) Sadece, bir sataşma oldu, sataşmaya cevap verdim.
Eğer
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) Niye gereğini yapmıyorsun? Sekiz yıldır
Hükûmetsin, niye gereğini yapmıyorsun?
BAŞKAN
Sayın Milletvekilim
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) Bakın, arkadaşlar, lütfen
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) Niye yapmıyorsun?
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) O konulara girersek
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) Gir, yüreğin varsa gir!
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) Sadece şunu söyleyeyim
BAŞKAN
Sayın Canikli, lütfen
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) 19-21 Şubat 2001 tarihinde Merkez
Bankasının sattığı 6,5 milyar dolarlık döviz kime
satıldı? Kaç paradan satıldı? Bunun hesabını
verin. (MHP sıralarından gürültüler)
Hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Canikli.
OSMAN DURMUŞ
(Kırıkkale) Niye hesabını sormuyorsunuz? Haydi sorun.
Niye hesabını sormuyorsun?
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) Şu dokunulmazlıkları kaldıralım,
gereğini yapın.
OSMAN DURMUŞ
(Kırıkkale) 2 milyar doları Citibankta hibe eden siz
değil misiniz? Citiciler sizi!
RECEP TANER
(Aydın) Utanmadan çıkıp konuşuyorsunuz bir de.
BAŞKAN
Sayın Taner, lütfen
IV.- KANUN TASARI VE
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.- 2011 Yılı Merkezî Yönetim Bütçe Kanunu
Tasarısı ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/960) (S.
Sayısı: 575) (Devam)
2.- 2009 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesap Kanunu
Tasarısı ile Merkezî Yönetim Bütçesi Kapsamındaki İdare ve Kurumların
2009 Bütçe Yılı Kesin Hesap Tasarısına Ait Genel Uygunluk
Bildirimi ve Eki Raporların Sunulduğuna Dair Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu
(1/905, 3/1261) (S. Sayısı: 576) (Devam)
BAŞKAN
Madde üzerinde şahsı adına söz isteyen Faruk Septioğlu,
Elâzığ Milletvekili.
Buyurun
Sayın Septioğlu. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
FARUK
SEPTİOĞLU (Elâzığ) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 2011 yılı bütçesinin 24üncü maddesi üzerinde söz
almış bulunuyorum. Bu vesileyle bütün, hepinizi
saygılarımla selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlarım, bütçeler, bir memleketin en önemli işidir. AK
PARTİ İktidarı, dokuzuncu bütçesi olan bu bütçede gelişen
ve kalkınan ülkemizin hedeflerini daha ileriye götürecek bir gayretin
ürünü olarak buradadır.
3 Kasım
2002de AK PARTİnin iktidara gelmesiyle milletimizin
arzuladığı ve beklediği istikrar ortamı
sağlanmış, sekiz yıllık icraatının sonunda
Türkiye, dünyadaki saygın ve güçlü ekonomilerin içinde yer
almıştır. Bugün dünyanın 17nci büyük ekonomisine sahip
olan Türkiye
ERGÜN
AYDOĞAN (Balıkesir) 16 mı, 17 mi? Başbakan 16 diyor.
FARUK
SEPTİOĞLU (Devamla) Geleceğiz, 16ya da geleceğiz
inşallah.
ERGÜN
AYDOĞAN (Balıkesir) Siz 16 diyorsunuz, Başbakan 17 diyor,
hangisi doğru?
FARUK
SEPTİOĞLU (Devamla) Artık krizler ülkesi değil, krizlere
bulduğu çözümlerle örnek alınan bir huzur ve istikrar ülkesidir.
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) Mersiyelerden, methiyelerden bir vazgeçin ya! Vazgeçin!.. Sizi
seçmenleriniz kutluyor!
FARUK SEPTİOĞLU
(Devamla) Tabii, inşallah, göreceksiniz.
BAŞKAN
Sayın Korkmaz, lütfen
FARUK
SEPTİOĞLU (Devamla) Beyler, biz geçmişi de biliyoruz,
geçmişimizi de unutmuyoruz.
BAŞKAN
Sayın Septioğlu, lütfen Genel Kurula hitap eder misiniz siz; buyurun.
HAYDAR KEMAL KURT
(Isparta) Sayın Başkan, burada kimi dinleyeceğiz biz!
BAŞKAN
Lütfen Sayın Milletvekili
OSMAN DURMUŞ
(Kırklareli) Muhalefet konuşamaz!
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) Benim onda birim kadar konuş Haydar!
BAŞKAN
Sayın Korkmaz. ..
HAYDAR KEMAL KURT
(Isparta) Ne dedin, ne dedin?.. Avukat mısın?
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) Dedim bak, tutanaklardan okursun.
BAŞKAN
Sayın Septioğlu, lütfen Genel Kurula hitap edin.
FARUK
SEPTİOĞLU (Devamla) Türkiye bugün hem demokratik istikrar hem siyasi
gücüyle hem de gelişen ve büyüyen ekonomik imkânlarıyla tüm
dünyanın en gözde merkezi hâline gelmiştir. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Türkiye,
yıllarca enerjisini enflasyona, faize, kamu borçlarına sarf ederken,
tüketirken, bugün oluşan ya da oluşabilecek tüm
sorunlarının üzerine hızla giden, anında çözümler üreten
güçlü, istikrarlı ve deneyimli bir ülke konumundadır. Öyle ki bir
daha olmamasını niyaz ettiğimiz bir deprem yaşadık
bölgemizde. Tabii, Hükûmet olarak anında müdahaleyle yaralar sarıldı
ve bölgede bulunduk. Bu arada, ilk etapta 3.190 çadır, 7.276 battaniye,
1.132 soba, 1.060 yatak, 60 prefabrik ev ve 4 adet mobil mutfakla hizmete başlandı. Şu ana kadar
toplam 1.655 konut hak sahiplerine dağıtıldı. 695 konutumuz
hazır vaziyete getirilmiş, inşaatı devam ediyor. 356 konut
da en kısa zamanda hak sahiplerine teslim edilecektir. Tabii, bölgemizde
eğitim, sağlık, tarım, ulaşım ve diğer kamu
yatırımları da yapılmıştır. Bu
bağlamda, bölgemizde 11 okul, 11 öğretmen lojmanı hizmete
açılmış, Baskil YİBO Anadolu Öğretmen Lisesine
dönüştürülmüştür. Yatırımlarımız bununla da
kalmamış, şu anda ihale ve yapım aşamasında devam
eden 2 adet anaokulu, 25 adet ilköğretim okulu; ilave olarak 4 adet
anaokulu, 19 adet ilköğretim 2011 yılı projesinde sonuçlanacaktır.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; bölgemizde DSİ olarak
Elâzığ şehir merkezinin 2040 yılına kadar içme suyu
ihtiyacını sağlayacak olan Hamzabey barajı ihalesi
yapılarak inşaat aşamasına geçilmiş, Kanatlı
barajı ve Sarıcan barajı proje ve ihalelerinde son aşamaya
gelinmiştir. Bölgedeki gölet, pompaj sulama ve taşkın koruma
projelerinin yapımı da hızla devam etmektedir. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Septioğlu.
Madde üzerinde on
dakika süreyle soru-cevap işlemi yapılacaktır.
Sayın
Özdemir, buyurun.
HASAN
ÖZDEMİR (Gaziantep) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Bakana
soruyorum: Kamu kurumlarında 4/C statüsünde
çalıştırılan toplam kaç işçi bulunmaktadır? Bir
yılda on bir ay süreyle çalıştırılan bu işçilerin
kadrolu olarak çalıştırılması konusunda bir
çalışmanız var mıdır?
İkinci
sorum: 4/B statüsünde sözleşmeli olarak çalıştırılan
kamu personelini kadrolu personel hâline dönüştürmeyi düşünüyor
musunuz?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Sayın
Kaptan, buyurun.
OSMAN KAPTAN
(Antalya) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakan,
kendisi Emekli Sandığı emeklisi olan bir bayan, dul kalması
hâlinde, babası BAĞ-KUR emeklisi veya SSK emeklisi ise
babasından maaş alamıyor. Ancak, tam tersi, yani kendisi
BAĞ-KUR veya SKK emeklisi, babası Emekli Sandığı
emeklisi ise babasından dolayı maaş alabiliyor. Bu
eşitsizliğin giderilmesi için torba yasada bir düzenleme
yapılacak mıdır?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Sayın Köse
ŞEVKET KÖSE
(Adıyaman) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakan,
Adıyaman il merkezine 5 kilometre mesafede Pirin köyü, diğer ismiyle
tarihî Perra antik kenti bulunmaktadır. 5 bin yıllık bir tarihi
var. Burada oturan yurttaşlarımız perişan durumdalar. Oturdukları
evler hem yetersiz hem de 7-8 kişi aynı evde yatıp kalkmaktalar.
Bu insanların şöyle bir istekleri var sizlerden: Ya
kamulaştırma yapılsın ya da sit alanı olduğu için
bu mağduriyetin giderilmesi anlamında tadilata izin vermek mümkün mü?
Gerçekten bu insanların büyük sıkıntıları vardır.
Bu konuda Hükûmetiniz olarak ne düşünüyorsunuz? Bir açıklama
yaparsanız çok memnun olurum.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Sayın
Aslanoğlu
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) Sayın Bakan, şeker fabrikalarını
özelleştirme kapsamına aldınız, artık vazgeçtiniz.
Lütfen
Özelleştirme İdaresi ancak satmayı bilir, şeker
üretmeyi bilmez. Şeker Fabrikaları yönetimini, Özelleştirme
İdaresinden Şeker Fabrikalarının kendisine iade etmeyi
düşünüyor musunuz? Artık özelleştirmeden vazgeçtiniz; lütfen,
şeker fabrikasına dokuz yıldır, sekiz yıldır bir
tek çivi alamıyorlar, bir makine alamıyorlar, bir tadilat
yapamıyorlar, elleri kolları bağlı. Böyle bir kurum
üretimde başarılı olabilir mi? Bırakın, kendi
hâllerinde Şeker Fabrikaları yönetimi çok başarılı
olur. Lütfen, özelleştirmeden kendilerine iade etmeyi düşünüyor
musunuz?
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Sayın
Işık, buyurun.
ALİM
IŞIK (Kütahya) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Bakan,
Eti Maden İşletmelerine bağlı Kütahya ili Emet Bor
İşletmesinde uzun süredir çalıştırılan 160
dolayındaki taşeron işçisinin, işletmede kadrolu olarak
çalışan diğer işçilerle aynı işi
yaptırıldıkları gerekçesiyle Çalışma
Bakanlığı tarafından açılan davada haklı
bulundukları ve bu mahkeme kararına rağmen Enerji
Bakanlığı tarafından bu işçilerin kadrolu işçi
statüsüne geçirilmediği iddiaları doğru mudur? Doğruysa,
Türkiye Cumhuriyeti devletinde bu uygulama hukukun üstünlüğüyle
çelişmemekte midir? Bu konudaki Hükûmetinizin düşüncesi nedir?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Işık.
Sayın
Aydoğan, buyurun.
ERGÜN
AYDOĞAN (Balıkesir) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Bakan,
Balıkesir olarak biz de gelişen ve kalkınan ekonomiden pay almak
istiyoruz. Balıkesir Üniversitesi ve tıp fakültesinin uzun zamandan
beri kadro talebi var, YÖKte bekliyor fakat YÖKün verdiği cevapta ödenek
eksikliği nedeniyle kadronun tahsis edilemediği söylenmekte. Bu
tıp fakültesi tam kapasite faaliyete geçebilmiş değil kadro
yetersizliği nedeniyle. Balıkesir Üniversitesinin kadro eksikliğini
gidermeyi düşünüyor musunuz?
Ayrıca 40
bin öğrenci kapasitesi olan ilimizde en önemli sorunlarımızdan
birisi de yurt sorunu. Bu konuda da bir çalışmanız var
mıdır?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Soru sorma süresi
tamamlanmıştır.
Sayın Bakan,
buyurun.
MALİYE
BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan.
Şu anda
4/Cli çalışan sayısı 30.707 kişi,
özelleştirmeden gelen 17.838 kişi, diğer kamu kurumları
2.012 kişi ve Tekelden de gelen 10.857 kişi.
Değerli
arkadaşlar, 1992den ta 2004e kadar, en azından, biz, 4/C gibi bir
imkânı sağlayana kadar dışarıda kapı önüne
bırakılmış 12 bin tane, özelleştirme nedeniyle
kapı önüne bırakılmış 12 bin tane işçimizi biz
aldık kamuya, onlara maaş bağladık ve kendilerine emeklilik
imkânı sağladık.
ALİM
IŞIK (Kütahya) Sayın Bakan, hangi kapının önüne? Bu
ifadeler size yakışmıyor gerçekten.
BAŞKAN
Sayın Işık, lütfen
Soru soruldu, cevap veriyor Sayın
Bakan. Lütfen sabredelim.
MALİYE
BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) Bakın, AK PARTİ
Hükûmetlerinden önce
ALİM
IŞIK (Kütahya) Kapı önüne bırakılmadı.
Yanlış ifade kullanıyorsunuz.
MALİYE
BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) Önce medeni bir şekilde
dinleyin.
ALİM
IŞIK (Kütahya) Sayın Bakan, bu şekilde ifade ederek kamuoyunu
yanlış bilgilendiriyorsunuz.
MALİYE
BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) Soruyu soruyorsunuz, medeni
bir şekilde dinlemiyorsunuz.
BAŞKAN
Sayın Bakanım, lütfen
Soruya cevap verin efendim.
MALİYE
BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) Bakın, dinleyin.
Yanlış bilgilendirmiyorum.
ALİM
IŞIK (Kütahya) Kapı önünde kimse kalmadı.
MALİYE
BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) - Bağırıp
çağırma! (MHP sıralarından gürültüler)
BAŞKAN
Sayın Işık, soruyu sordunuz, lütfen cevabı bir dinleyin.
ALİM
IŞIK (Kütahya) Kapı önüne bırakılıyor diye bir
şey yok.
MALİYE
BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) Ya, soru sordun, dinle
işte! Soru sordun dinle! Niye dinlemiyorsunuz arkadaşlar?
ALİM
IŞIK (Kütahya) Yanlış ifade ediyorsunuz Sayın Bakan.
MALİYE
BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) Arkadaşım, sonraki
konuşmanda sorarsın.
ALİM
IŞIK (Kütahya) Ama şimdi yanlış bilgi veriyorsunuz,
herkes sizi dinliyor.
BAŞKAN
Sayın Işık, lütfen
Sayın Bakan cevap veriyor.
MALİYE
BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) Sonraki sorunuzda
sorarsınız. Bir dinleyin bakayım. Bir dinlemeyi öğrenin.
Dinlemiyorsunuz.
BAŞKAN -
Sayın Bakan, lütfen cevap verir misiniz sorulara.
MALİYE
BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) - Değerli arkadaşlar,
AK PARTİ Hükûmetlerinden önce özelleştirme yapılınca
işçilerin kıdem tazminatı ödenir, kapı önüne
bırakılırdı. Ne zamana kadar? 2002 yılı sonuna
kadar. AK PARTİ geldi
(MHP sıralarından gürültüler)
OSMAN DURMUŞ
(Kırıkkale) Siz o zaman İngilteredeydiniz, haberiniz bile
yoktu, kurum değiştiriyordunuz.
MALİYE
BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) Sayın Başkan, böyle
bir usul var mı?
OSMAN DURMUŞ
(Kırıkkale) Siz yoktunuz o zaman. Vatandaşı kim
kapının önüne bırakabilir!
MALİYE
BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) - Böyle bir usul var mı?
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, soru sordunuz, lütfen cevabı dinleyin,
Sayın Bakan cevap versin.
ALİM
IŞIK (Kütahya) Sayın Bakan, size yakışmıyor.
MALİYE
BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) Böyle bir usul var mı?
Böyle bir usul var mı?
OSMAN DURMUŞ
(Kırıkkale) Bir Bakana yakışıyor mu bu?
ALİM
IŞIK (Kütahya) Size yakışmıyor bu Sayın Bakan.
ERTUĞRUL
KUMCUOĞLU (Aydın) Ne zaman AK PARTİli oldun sen?
BAŞKAN
Lütfen sayın milletvekilleri
Sayın Bakan,
lütfen sorulara cevap verin siz Genel Kurula hitap ederek.
ALİM
IŞIK (Kütahya) Sayın Bakan, böyle bir şey olur mu?
MALİYE
BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) Böyle bir usul var mı?
OSMAN DURMUŞ
(Kırıkkale) Vatandaşı kapı önüne bırakmak da ne
demek?
MALİYE
BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) - Ne alakası var? Benim
söylediğimle ne alakası var bunun?
OSMAN DURMUŞ
(Kırıkkale) Böyle bir üslup bir Bakana yakışıyor mu?
BAŞKAN
Sayın Bakan, lütfen sorulara cevap verin, Genel Kurula hitap edin.
MALİYE
BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) Sayın Başkan, böyle
bir usul var mı?
OSMAN DURMUŞ
(Kırıkkale) O zaman biraz daha bir Bakanın üslubuyla
konuşun! Ne demek kapı önüne bırakmak?
BAŞKAN
Sayın Bakan, siz devam edin sorulara cevap vermeye. Tabii ki iktidar
sorgulanacak, soru sorulacak, cevap vereceksiniz Sayın Bakan.
MALİYE
BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) Değerli arkadaşlar,
2002 sonundan önce, özelleştirilen şirketlerde
çalışanların kıdem tazminatları ödenir, işten
çıkartılırdı, başka bir hak verilmezdi. AK PARTİ
hükûmetleri döneminde 4/C diye bir kadro ihdas edildi. Bizden önce, 1992 ile
2002 arasında kapı önüne bırakılan işçilerimiz de
dâhil olmak üzere -ki oradan 12 bin tane vatandaşımız
başvurmuştur- onlar da dâhil olmak üzere, biz kendilerini kamuda
işe aldık, kendilerine maaş bağladık ve kendileri
böylece emekli olma imkanına kavuştular. 4/C, o anlamda, hakikaten,
AK PARTİ hükûmetlerinin getirdiği çok önemli, çok doğru bir
düzenlemedir; bir mağduriyeti gidermiştir ve o anlamda da, hakikaten,
farkımızı ortaya koymaktadır.
Değerli
arkadaşlar, Emekli Sandığında çok farklı uygulamalar
olduğu söylendi, biz onları not aldık. Emekli
Sandığıyla ilgili hususu ilgili Bakanımıza bildiririz;
eğer hakikaten, düzeltilmesi gereken bir husus varsa, eminim
yardımcı olur.
Sayın Köse,
tabii ki gündeme getirdiğiniz hususu yine biz Kültür
Bakanlığımızla paylaşalım çünkü
kamulaştırma yapılması gerekiyorsa yapılır.
Şeker
Fabrikaları konusuna gelince: Tabii, Şeker Fabrikaları bir
yönetim kuruluna sahip ve bir genel müdür tarafından yönetiliyor.
Şeker Fabrikalarında, en yeni yönetici, sekiz yıldır orada yönetici
olarak çalışıyor, yirmi yıllık üst düzey yönetici
tecrübesine sahip bir yönetici kadrosu söz konusudur. Özelleştirme
İdaresinin Şeker Fabrikalarının günübirlik yönetimine
müdahalesi söz konusu değildir. Türkiyede 1 kilogram şeker, son
dünya şeker fiyatlarının artmasına rağmen, dünya
fiyatlarının neredeyse 2 katı bir maliyetle üretiliyor.
Türkiyedeki şeker fabrikalarının toplam kapasitesi Türkiye'nin
şeker ihtiyacının 2 katıdır. Yani şunu ifade
etmeye çalışıyorum: Türkiyedeki şeker
fabrikalarını tam kapasiteyle
çalıştırırsanız, Türkiye'nin ihtiyacı olan 2 kat
şeker üretirsiniz ama bunu ihraç edemezsiniz çünkü dünya
fiyatlarının 2 katına üretiyorsunuz. O nedenle, şeker
fabrikalarının daha verimli çalışması için, daha
üretken çalışması için özelleştirilmesi gerekiyor.
Özelleştirme programından çıkarmayı düşünmüyoruz.
BAŞKAN
Sayın Bakan, süre tamamlanmıştır.
Teşekkür
ediyorum Sayın Bakan.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul
edilmiştir.
25inci maddeyi okutuyorum:
YEDİNCİ
BÖLÜM
Çeşitli
Hükümler
Uluslararası
kuruluşlara üyelik
MADDE 25 (1)
Genel bütçe kapsamındaki kamu idareleri ile özel bütçeli idareler
ta-rafından kanun, kararname ve uluslararası anlaşmalar
gereği üye olunan uluslararası kuruluşlar dışındaki
uluslar arası kuruluşlara, gerekli ödeneğin temini hususunda
Maliye Bakanlığının uygun görüşü alınmadan üye
olunamaz ve katılma payı ile üyelik aidatı adı altında
herhangi bir ödeme yapılamaz.
(2) Hazine ve
Dış Ticaret Müsteşarlıklarının uluslararası
anlaşmalar, kanun ve karar-namelerle Türkiye Cumhuriyeti adına üye
olduğu uluslararası kuruluşlara ilişkin işlem-lerine
(katılma payı ödemeleri dahil) bu madde hükmü uygulanmaz.
BAŞKAN
Madde üzerinde Barış ve Demokrasi Partisi Grubu adına söz
isteyen Hasip Kaplan, Şırnak Milletvekili.
Buyurun
Sayın Kaplan.
BDP GRUBU ADINA
HASİP KAPLAN (Şırnak) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Barış ve Demokrasi Partisi Grubu adına hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
25inci madde
uluslararası kuruluşlara üyelikle ilgili. Biz de diyoruz ki AK
PARTİ hükûmetlerine: Gidin, görün, öğrenin, dersinizi
çalışın, gereğini yapın. Bunu söylüyoruz. Niye bunu
söylüyoruz? Birleşmiş Milletler İnsani Gelişme Endeksinde
Türkiye'nin neden 83üncü sırada olduğunu öğrenirsiniz. Neden
Avrupada 47 ülke içinde 46ncı sırada olduğumuzu
öğrenirsiniz. Hatta daha dün Ekonomist dergisinin
yayınlamış olduğu demokrasi endeksindeki ders notunuzu
öğrenirsiniz; sınıfta nerede çaktınız, nerede zar zor
geçtiniz onu öğrenirsiniz.
Bakın, rapor
birçok noktadan hareket ediyor; demokrasi, özgürlüklerin korunması
amacına yönelik kurumsallaşmış ilkeler ve uygulamalar
olarak tanımlanıyor. Yine, asgari koşulu, bireysel hak ve
özgürlüklerin, azınlık haklarının güvence altına
alınması, çoğulculuk, adil yargılanma ve yasalar önündeki
eşitliğin sağlanmasıdır. Serbest seçimler, hükûmetin
işleyişi, siyasi katılım, demokrasi kültürü ve özgürlükler;
işte, karnenizde nota tabi tutulduğunuz hususlar.
Şimdi, bu
rapora göre 1inci grupta tam demokrasiler var, Avustralya, Avrupa Birliği
gibi. 2nci grupta ise kusurlu demokrasiler var, bunlar da İtalya, Fransa
gibi. 3üncü grubun adı ise hibrit ve aslında bu raporda bunlar
için demokrasi sözcüğünü kullanmıyorlar. Bu grup için otoriter rejimlerle
demokrasiler arasında melez bir yönetimi ifade eden, hibritin de
anlamı zaten melez, karma, karmakarışık
anlamındadır. Bunun, bu tür ülkelerin içinde de maalesef Türkiye yer
alıyor.
AK PARTİ
hükûmetlerinin sekizinci yılı. Sekizinci yılının son
üç yılında Türkiyede seçimler endeksinde 7,9, işleyişte
7,14 ama siyasi katılıma gelince 3,89. Oysa 2007de bu 4,4tü. Yine,
siyasi kültürde 5, özgürlüklerde 4,71. Oysa 2007 raporunda bu 5,59du. Siz,
yani Hükûmet olarak çakmışsınız siyasal
katılımda, çakmışsınız siyasal kültürde,
çakmışsınız özgürlüklerde!
Şimdi,
serbest seçimler, siyasal katılım, özgürlükler, sivil demokratik
kuruluşlar, gösteri yürüyüşleri, protesto hakkı, düşünce
özgürlüğü, bütün bunların her birine son bir ay içinde bakarsak AK
PARTİnin zulmü, zorbalığı ve baskısıyla
karşılaşıyoruz.
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Ayıp, ayıp!
HASİP KAPLAN
(Devamla) - Öyle ki, Başbakan bile basın mensuplarına kendisine
hangi soruların sorulabileceğini belirleyecek düzeye geliyor.
Başbakanı protesto etmek yasak, Obamayı protesto etmek serbest!
Bakın, yine
öğrencilere yönelik baskılar, yine izinsiz gösteri nedeniyle
açılan ceza davaları, 2 bini aşan partilimize birer
açıklama nedeniyle verilen yedi on yıl hapis cezaları, yine 2
bini aşkın Kürt siyasetçinin yargılandığı
davalar, bütün bunlar. Bırakın onu, demokratik toplumlarda ve
ülkelerde şiddet unsuru olmadığı sürece her türlü fikrin,
en zıt fikirlerin, en aykırı fikirlerin parlamentoda
tartışılması demokrasinin gereğidir. Oysaki bir
demokratik özerklik projesi ortaya koyduk, Hükûmet bunun
karşısında da öylesine bir tepki veriyor ki kendi projesini
ortaya koymayanlar, kendi Başkan Yardımcıları
çıkıyor siyasi suikast kavramını kullanıyor. Bir
başka Başkan Yardımcısı bir kentimizin
insanlarını aşağılıyor.
Dün
söylemiştim: İki Çelik bu Hükûmette çok! Birisi İzmir
halkından özür dileyecek, o diğer Çelik de Kürt halkından özür
dileyecek. Böyle ileri geri konuşmanın zamanı, süresi geçti.
NURETTİN
AKMAN (Çankırı) Ama siz istediğinizi söyleyin!
HASİP KAPLAN
(Devamla) - Değerli milletvekilleri, bir konuyu daha sizinle
paylaşmak istiyorum, bu konuda samimiyetimizi ortaya koyacağız.
NURETTİN
AKMAN (Çankırı) Siz istediğiniz gibi konuşun, onlar
konuşmasınlar!
BAŞKAN
Sayın Milletvekili, lütfen...
HASİP KAPLAN
(Devamla) Konuşacağım, dinleyeceksiniz. Bu kürsü halkın
kürsüsü, ben halktan güç alıyorum. Bak, dinle, ben sana güzel şeyler
anlatacağım şimdi.
NURETTİN
AKMAN (Çankırı) Ne güzel şeyleri?
HASİP KAPLAN
(Devamla) - Dün Plan ve Bütçe Komisyonundaydık arkadaşlar. Mali af,
yapılandırma torba yasası var. Hükûmet, aklına gelen her
türlü düzenlemeyi bu yasanın içine koydu, katrilyonları bu
yasanın içine koydu bu ülkenin vergisini veren bütün vatandaşların.
Ben de bu Komisyonun alt komisyonunda BDPyi temsilen bulunuyorum. 2011
seçimlerinde üç siyasi partiye 376 milyon lira bütçemizden para
ayrıldı ama grubu bulunan partimize ayrılan bir bütçe, bir para
yok. Bu eşitsiz bir durum değil mi? Bu antidemokratik değil mi?
Böyle bir seçim koşullarında ahlaken kendi vicdanınıza
nasıl sığdırırsınız?
Biz bunu
araştırdık, 2004te AK PARTİden ayrılan bir grup
kuruldu diye, gruplar para almasın diye, Kenan Evrenin bile Siyasi
Partiler Yasasında grubu olan partilere verdiği hazine
yardımını sizin kestiğinizi tespit ettik.
Şimdi, bu
böyle. Bunu getirdik ve dedik ki Mecliste: Gelin, bunu
değiştirelim. Bir önerge verdik: Bir defaya mahsus olmak üzere,
Mecliste grubu bulunan siyasi partiler dâhil temsil edilen partiler, Meclisin
dışında olan, yüzde 1 oy alan partilere, gelin, eşit olarak
hazine yardımı yapalım.
Burada biz
-Sayın Sakık da vardı- Bülent Arınç -Başbakan
Yardımcısı- ve Alt Komisyon Başkanı Recai Berberle
şurada bu konuyu konuştuk bu adaletsizliği giderin diye. Kendisi
de Komisyon Başkanına söyledi. Sonra CHPyle görüştük, Grup
Başkan Vekili Sayın Kemal Anadolla görüştük ve Komisyon üyesi
Sayın Mustafa Özyürekle. Bu önergeyi getirdik, dün verdik ve bu önerge AK
PARTİ oylarıyla reddedildi, dikkatinizi çekerim. Şimdi,
Cumhuriyet Halk Partisi Biz seçim barajının da inmesinden
yanayız. Vergi verenler bu grubun üyelerini seçti, hazine
yardımından da yanayız. dedi. Hatta, telefonla Sayın
Kılıçdaroğlunun bizzat müdahalesiyle CHP bu önergemizi
destekledi. Cumhuriyet Halk Partisi, eğer baraj karşısında,
eğer hazine yardımı karşısında böyle bir
tavır koyabiliyorsa kutluyorum ama bu kutlamayı size, Hükûmete
yapamıyorum. Niye yapamıyorum? Bakın, şunu açıkça
söyledik: Seçim barajı bizim kırmızı çizgilerimizdir -çok
açık söylüyorum- ve bu seçim barajında -çok açık söylüyorum-
ortaklaşma en asgari çizgidir. Şunu bilin: Burada
ortaklaşacağımız çok şey var, hatta
ortaklaşıyoruz, yapıyoruz.
Bakın,
İç Tüzükte, dört Meclis grubunun oluşturduğu İç Tüzükün
Komisyon üyesiyim. Yine temel kanunlar, Türk Ticaret Kanunu, Borçlar Kanunu,
Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununda da parti grubum nedeniyle orada görev
yapıyorum. Şimdi, burada 3 bin tane madde var, ortaklaşmazsak bu
geçmez. Bunu uyarıyoruz, söylüyoruz Arkadaşlar yapmayın
Biz
tehdit etmiyoruz. CHP, MHP dün bunu söyledi ve bunun üzerine Haberal
yasası çıkarıldı. Şimdi size söylüyoruz: Bizi zorda
bırakmayın. Size bir seneye kadar mühlet -seneye kadar- 3 bin madde
var, 3 bin önerge veririz, 3 bin kez konuşuruz, 3 bin kez yoklama
yaparız, üç senede de siz bu yasaların hiçbirini
çıkaramazsınız. Çünkü siz eşit değilsiniz, adil
değilsiniz, özgür değilsiniz. Bu yasalarda
ortaklaşamazsanız biz de sizinle ortaklaşamayız, size de
seneye kadar süre veriyoruz.
Saygılarımla. (BDP sıralarından
alkışlar)
BENGİ YILDIZ
(Batman) Seneye az kaldı, bir hafta kaldı.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Kaplan.
Madde üzerinde
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz isteyen Mithat Melen,
İstanbul Milletvekili.
Buyurun
Sayın Melen. (MHP sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA
MİTHAT MELEN (İstanbul) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; yüce heyeti saygıyla selamlıyorum. Bütçe Kanununun
25inci maddesi üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz
almış bulunuyorum. Yüce heyeti tekrar selamlarım.
Değerli
milletvekilleri, önce maddeden başlamak istiyorum konuya. Madde gayet
açık ve net bir madde çünkü uluslararası kuruluşlara üye
olmayı ancak ve ancak Maliye Bakanlığının iznine
bağlamış çünkü bunun da ezbere olmaması gerekiyor, Maliye
Bakanlığını bu konuda yetkili kılmış. Fakat
burada başka bir atıfta bulunulacak mesele var -bu doğru, buraya
kadar olan kısmı doğru- o da şudur: Maliye
Bakanlığı bunu nasıl değerlendirecek veya bu konuda
Türkiyenin, başta hükûmetler olmak üzere, yeni kuruluşlara üye olmak
gibi nasıl bir politikası var? Çünkü gerçekten dünya
değişiyor; hatta mevcut kuruluşların dünyada bugün, Avrupa
Birliği dâhil, IMFnin, hatta Dünya Bankasının, birçok
kuruluşların, G-20lerin, hepsinin statüleri de değişiyor
çünkü geçmiş elli sene gelecek elli sene gibi olmayacak yani bu
kuruluşlardan çoğu değişecek, belki yenileri gelecek, buna
Avrupa Birliği dâhil.
Onun için, bu
maddeyi bu kadar böyle basite indirgeyip Maliye Bakanlığına
yetki vermek
Yetki verilmesine karşı değilim ama bunda bir,
arkada politika ve yasanın gereği var. Niye? Çünkü artık dünyada
önemli bir değişim var ve bu yasada da belki şunu yapmamız
lazım: Bizim ne yapacağımıza karar vermemiz lazım yani
bizim uluslararası kuruluşlar içerisinde artık hep iddia ediyoruz
ya dünyaya açıldık, şu kadar iyiyiz, bu kadar öne gittik, çok
fazla temsil ediliyoruz; hayır, bu uluslararası kuruluşlarda
temsil edilmiyoruz, bilakis daha altta temsil ediliyoruz. Bu konuda Türkiye
gerçekten tecrübeli, yetişmiş birçok personeli var fakat bu
kuruluşların içerisinde bir tane doğru dürüst yer
kapamıyor. Artık bunun için başkanlıktan bahsediyorum ben.
Bu kuruluşların, Türkiye, başkanı olabilecek düzeye
gelmiştir, bu nettir ama bunun için bir politika yok. Bu politika ne
Dışişleri Bakanlığında var doğru dürüst ne
de hükûmetlerde var ama bu politika için belki yeni yasa çıkarmak
lazım.
Onu da
şununla bağlayabilirim: Mesela bir Hollandanın çok ufak arazisi
belki ama Hollandanın 13 milyon nüfusuna oranla uluslararası
kuruluşlarda temsil edilme oranı o kadar çok yüksek ki. Birçok
uluslararası kuruluşların başında Hollandalılar
var. Niçin? O da bir politika icabı, gereği. Her yıl Hollanda
Hükûmeti 150ye yakın memurunu veya genci uluslararası
kuruluşlara gönderiyor ve oradan herhangi bir görev kapmaları hâlinde
yardım ediyor. Bizim hiç öyle bir şeyimiz yok. Mesela,
Sağlık Teşkilatına bakın, Dünya Sağlık
Teşkilatında kaç tane Türk çalışıyor? Dünyada G-20ler
var şimdi, yeni bir kurum, yeni bir yapılanma, hiçbir Türk
çalıştığını görmüyorum, başka sekreteryalar
o görevi görüyor. Onun için
Çünkü bu maddenin arkasında diyor ki:
Hazinenin ve diğer uluslararası kuruluşlara üyelik bu madde
kapsamında değildir. O zaman bu madde yeni kuruluşlara üye
olmayı öngördüğüne göre, Maliye Bakanlığının bir
politikası. Yetmez; Hükûmetlerin bu konudaki politikaları ve belki,
gerçekten karar mekanizmalarını bu konuda oturup
çalışmaları lazım. Yani belki bir yasa çıkarmamız
lazım, bunu da düşünmemiz lazım ama burada hep geçmişle
uğraştığımız için, hiç gelecekle uğraşmadığımız
için, bu konularda hiç düşünme zahmetini de görmemişiz kendimizde; bu
maddeler de böyle, hep şey gibi geçiyor, sıradan geçiyor.
Şimdi,
mesela, yine biraz önce 2001e atıfta bulunuldu. Yani ben de mecburen o
2001e atıfta bulunulduğu için, 2002den bahsedildiği için ondan
bir şey söylemek istiyorum. Aslında 2001deki o meşhur ekonomi
politikası var ya -o IMFnin de yardımıyla, işte biraz önce
ismini bahsettiğiniz, pek söylemek istemediğim ismin de
yardımıyla- o model bitti artık, onu da kabul etmeniz
lazım. O model bitti. Yani o model üzerinde İstanbulda oturup, bir
üniversitede birtakım çalışmalar yapıp, o
çalışmalarla yeni birkaç değişiklik yaparak Türk
ekonomisinin sorunlarını çözemezsiniz. Onun için, o modeli oturup da
lütfen değiştirin. Yeni bir program hazırlayın,
hazırlayalım hatta çünkü 2011 yılı, 2012 yılı çok
zor geçecek. Bakın, ne orta vadeli ne kısa vadeli programlar
artık tutmuyor, tutarlı olmuyor.
Bir şey daha
söylemek istiyorum: Bütün bu alınan önlemlerle -dün Sayın
Başbakan Yardımcısının açıkladığı
önlemlerle, biraz da bankaları tehdit ederek- ne cari açığı
ne sıcak parayı önleyemeyeceksiniz. Bu, çok tehlikeli. Aslında,
dün de söylemeye çalıştım, arz etmeye çalıştım.
Gerçekten, muhalefetin ağzında cari açık olabilir, bunları
sık sık söyleyebiliriz ama iktidarın ağzı da sık
sık, başta Başbakandan başlamak üzere, herkes cari
açıktan şikâyet ediyorsa iş demek ki çok ciddi hâle
gelmiştir ama önlem almak lazım. Yani İstanbulda 3 kişinin
bir arada, üç akılla, biraz da bankaları tehdit ederek bunu
çözemezsiniz ve bu sadece sizin değil, yarın bizim de
başımıza, hepimizin başına, Türkiyede ekonomiyle
meşgul olan herkesin başına iş getirecek. Niye getirecek?
Çünkü bir türlü Parlamento, Türkiye Büyük Millet Meclisi ekonomiyle ilgili
hiçbir konuya hâkim değil, her şey onun dışında
hallediliyor. Torba kanunlar da öyle. Ne kadar acı o torba kanunlar.
Türkiyede, dünyada hiç olmayan bir sistemi gerçekleştiriyorsunuz.
Bürokrasinin ödü kopuyor, her maddeyi torba kanuna koyuyor. Sistem altüst
olmuş. 3 bin madde midir, 7 bin madde midir, artık ben takip
edemiyorum, ben anlamıyorum artık. Torba kanunlardan
anlamıyorum. Hatta bazen düşünüyorum Bu ekonomi bilimini boş
yere mi yapmışız? diye çünkü burada ekonomi biliminin
katledildiğini de görüyorum veyahut da yeni bir ekonomi bilimi icat
ettiniz, ona da saygı duyuyorum gerçekten. Çünkü gerçekten
anlamıyorum o torba kanunları. Bunda bütün sistemi altüst ettik ve
sistem yeni baştan kurulmaya çalışılıyor ama nasıl
kuruluyor? Eksik kuruluyor.
Bakın,
şu anda ne oluyor biliyor musunuz Türkiyede? O kadar çok para var ki, o
kadar bol para var ki ama alacak kimse yok. Bu ne demek? Türkiyede üretim
yapılmıyor demek, üretim için kimse yatırım yapmıyor
demek. Bu ne demek? Türkiyede sadece tüketim yapılıyor demek. Bu
kürsülere çıkıp Şunu şu kadar artırdık, bunu bu
kadar artırdık. demek yerine Yarın neler
yapacağız?ı bir konuşsak. Yarın, bir sabahleyin
kesilecek... Mesela, otomotiv sektöründe artma tabii önemli, küçümsemiyorum ama
yeterli mi? Üretim sektöründe, mesela demir çelik çok artıyor mu? Demir
çelik üretimimiz artıyor mu? İthalatımız çok arttı.
Şimdi ithalatımız da yavaş yavaş bu önlemlerle çünkü
faiz yükseldikçe, döviz kuru yükseldikçe azalacak. İhracat da bu dönemde
mecbur olup azalacak ki yine bu bütçe açıkları bugünkünden daha fazla
olacak. Bugünkünden daha fazla olduğunda, tekrar bu açıkları
bulmak için paraya ihtiyacımız olacak. Onu kim
karşılayacak? Onu da ne Hükûmeti dinleyecek ne tehdidi dinleyecek, gidecek
özel sektör de dâhil olmak üzere yurt dışından en ucuz
parayı bulup getirecek.
Onun için,
bakın, yeni bir sisteme ihtiyaç var, yeni bir programa ihtiyaç var. Yeni
program olmasa
Ben İstanbulda görüyorum. İstanbul çatırdamak
üzere. İstanbul bu para konusunda çatırdayacak. Para
politikalarıyla bu işi böyle götüremezsiniz artık. Bunu
gerçekten değiştirirsek, hep birlikte değiştirirsek, hatta
1 Ocaktan itibaren gündem maddesi bu olursa, bir kere de bu ekonomi bu Meclise
gelirse, bu ekonomi gerçekten bu Mecliste konuşulursa ama nasıl
konuşulursa? Hâlâ kafanızı 2001lerden, o sudan
çıkarıp, o programın bittiğini, onun iflas ettiğini
anlayıp yeni baştan yeni bir program yeni kadrolarla yapıp
Hatta bunda da anlaşmak lazım. Yani bunu seçimde kimsenin
kullanmaması lazım. Sizin her gün yaptığınız
gibi, 2001de şu oldu, 2001de bu oldu dememek lazım. Yani oturup
Bakın,
deminden beri ben bakıyorum. Yanlış anlamayın ama yani hiç,
hiç içeriğe dönük bir şey konuşmuyoruz burada. Hep
karşılıklı suçlamalarla, birbirimizi hırpalayarak ve
Türkiyeye yararlı olmayan işlerle uğraşıyoruz.
Türkiyeye yararlı olmak istiyor muyuz? Çünkü bence Türkiye Büyük Millet
Meclisinin görevi Türkiyeye yararlı olmak, Türkiyenin
sorunlarını aşmak, toplumun önünde hareket etmek. Hayır,
toplumun gerisinde kalıyor Türkiye Büyük Millet Meclisi. Niçin? Çünkü
toplum kendi sorunlarını kendi çözümleriyle bulmaya
çalışıyor. Terörün de aslı buradan kaynaklanıyor. Siz
toplumun sorunlarını çözemezseniz, toplumun gerisinde
kalırsanız, toplum kendi sorunlarını kendi kendine çözmeye
başlar ki çok tehlikeli. Hele
demokrasilerde en tehlikeli şey bu. Toplumların seçtikleri
adamlar, insanlar vasıtasıyla sorunlarını çözememeleri ve
bunu anlamaları çok tehlikeli bir iş. Ben şimdi gözlüyorum hep
bunları ve üzülerek gözlüyorum.
Bu duygu ve
düşüncelerle yüce heyeti saygıyla selamlıyorum.
Teşekkür
ederim. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Melen, bu güzel konuşmanızdan
dolayı.
Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına söz isteyen Şükrü Elekdağ, İstanbul
Milletvekili.
Buyurun
Sayın Elekdağ. (CHP sıralarından alkışlar)
Sayın
Elekdağ, süreniz, eğer AK PARTİ Grubunun grup adına
konuşma talebi yoksa on beş dakika.
Buyurun.
CHP GRUBU ADINA
ŞÜKRÜ MUSTAFA ELEKDAĞ (İstanbul) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; 2011 yılı bütçe yasasının
25inci maddesi hakkında Cumhuriyet Halk Partisinin görüşlerini arz
etmek amacıyla söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlarım, kabul etme olasılığı nedeniyle
Ankaranın bir haftadır diken üstünde oturmasına yol açan, 1915 olaylarını
soykırım diye tanımlayan Amerikan Temsilciler Meclisi yasa
tasarısı, dün gece gündemden düşerek kadük oldu. Ancak
Amerikadaki Ermeni diasporası ve onun Temsilciler Meclisindeki
uzantıları mücadeleden vazgeçmiş değiller. Nitekim, yasa
tasarısının baş sunucusu olan Demokrat Milletvekili Adam
Schiff, 5 Ocakta başlayacak yeni yasama yılında
tasarının bir benzerini Temsilciler Meclisine
sunacağını açıkladı.
Değerli
arkadaşlarım, Amerikan Kongresinden soykırımı
kararının geçirilmesi, Erivan ve diaspora açısından büyük
önem taşıyor. Zira Erivan, Kongreden soykırım
kararını geçirebildiği takdirde bunun çorap söküğü etkisi
yapacağını ve şimdiye kadar bu konuda tereddüt içinde olan
birçok diğer devletin parlamentosuna örnek teşkil edeceğini
hesaplıyor. Ermenistanın ve diasporanın
açıklamalarına göre soykırımın, tarihsel açıdan
kanıtlanmış bir olay, yani -tırnak içinde- ... (x)
olduğunun kanıtlanması için mümkün olduğu kadar fazla
parlamentodan Türkiyeyi soykırım ile
(x)
Bu bölümde Hatip tarafından Türkçe olmayan bir dille birtakım
kelimeler ifade edildi.
suçlayan kararlar
geçirmek gerekmektedir. Bu yaklaşımlarında da pek haksız
oldukları söylenemez. Zira, Doğu Perinçeke karşı
soykırımı inkâr suçu davasında Lozan Mahkemesi,
soykırım iddiasının tarihsel açıdan
kanıtlanmış bir olay olduğunu ispat amacıyla bu
iddianın Avrupa Birliği Parlamentosu da dâhil olmak üzere birçok
devlet parlamentosu tarafından kabul edilmiş olduğunu ileri
sürmüştü. Bu itibarla Amerikadaki Ermeni kuruluşları ile Ermeni
vakıf ve kurumları soykırım tasarısını
Kongreden geçirmek için bundan sonra da var güçleriyle çaba göstereceklerdir.
Türkiyeyle
Ermenistan arasında müzakere edilerek 10 Ekim 2009da imzalanan
protokollerin önde gelen amaçlarından biri de Türk ve Ermeni bilim
adamlarından oluşacak bir ortak tarih komisyonunun
kurulmasıydı. Ortak komisyon arşivlerde araştırma
yaparak 1915 olaylarına ait gerçekleri aydınlığa
çıkaracaktı. Tabiatıyla Türkiye ve Ermenistan da tüm
arşivlerini araştırmaya açacaklardı. Böyle bir tarih
komisyonunun kurulmasının Ermenistan tarafından kabul
edilmesinin önemli bir yararı da Ermenistanın ve diasporanın
araştırma sürecinde Türkiye aleyhindeki soykırım propagandasını
durdurmak mecburiyetinde kalacakları idi.
Değerli
arkadaşlarım, ben ortak tarih komisyonu kurulması fikrimi 2005
yılında Dışişleri Bakanı olan Sayın Abdullah
Güle açmıştım. Sayın Gül önerimi kabul etme cesaretini
göstermişti. Cesaretten bahsediyorum, zira daha önceki bakanlar bu önerimi
kabul edemediler, bu cesareti gösteremediler. Dışişleri
Bakanlığı bürokrasisi benim bu önerime kuvvetle karşı
çıkıyordu. Askerî cenah da bu konuda istekli değildi.
Korktukları, daha tasnif edilmemiş bazı belgelerin Türkiye
aleyhine kullanılacak nitelikte olması ihtimaliydi.
Yaptığım
üç görüşmeden sonra Sayın Abdullah Gülü endişe edecek bir
şey olmadığına ikna edebildim. O da Sayın
Başbakanı ikna etti. Bu şekilde 8 Mart 2005 tarihinde
Başbakan Erdoğan ile ana muhalefet partisi lideri Deniz Baykal bir
araya gelerek Ermenistana ortak tarih komisyonu kurulmasını öneren
bir deklarasyonu açıkladılar.
Değerli
arkadaşlarım, 2005 yılından bu yana ortak tarih komisyonu
önerisi, 1915 olaylarına ilişkin görüşlerimizin
savunulmasında temel gerekçemizi oluşturmuştur. Son beş yıldır
Sayın Cumhurbaşkanı, Sayın Başbakan, Sayın
Dışişleri Bakanı ve dışarıda görevli tüm
büyük elçilerimiz, Türkiyenin tezini savunmak için bu ortak tarih komisyonu
önerisini ileri sürmektedirler. Bu şah-siyetler muhataplarına
Ermenistan eğer haklıysa ortak tarih komisyonu kurulmasını
kabul eder ve gerçeğin gün ışığına
çıkmasını sağlar. diyorlar. Nitekim Sayın
Başbakan da ortak tarih komisyonu önerimize dayanarak gümbür gümbür Türkiye
tarihiyle yüzleşmekten korkmuyor. diyor ve Aynı tutumu Ermenistandan
da bekliyoruz. şeklinde görüşünü belirtiyor.
Değerli
arkadaşlarım, ne var ki Ermenistan Hükûmeti bu teklifi kabul etmedi.
Ancak bilahare ortak tarih komisyonu kavramı Türkiye ile Ermenistan
arasında müzakere edilen protokollerde yer aldı. Eğer onaylanıp
uygulanmaya konulabilseydi, protokollerin Türk-Ermeni ilişkilerinin
normalizasyonuna hizmet edecek en önemli maddesi söz konusu ortak tarih
komisyonunun kurulmasına dair olanı olacaktı.
Şimdi,
değerli arkadaşlarım, önümüzde 24 Nisan tarihi var. Ermeni
lobileri bu tarihte Başkan Obamanın yapacağı geleneksel
açıklamada soykırım sözcüğünü kullanması için
yoğun girişimlerde bulunacaklardır. Washington da bu durumda
soykırım sözcüğünün açıklamada kullanılmaması
için Ankara üzerinde protokollerin Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından
onaylanması hususunda baskı yapacaktır. Ancak Başbakan
Erdoğanın Dağlık Karabağ sorunu çözümlenmeden
Türkiye-Ermenistan sınırının açılmayacağı
hususundaki kesin ifadeleri ortadayken protokollerin Türkiye Büyük Millet
Meclisi tarafından kabul edilmesi düşünülemez. Fakat, burada
belirtmemiz gereken bir husus da bugün
gelinen noktada Karabağ sorunu çözülse bile protokollerin
onaylanmasının mümkün olmayacağıdır. Bunun nedeni de
protokollerin Türkiye'nin ulusal çıkarlarıyla bağdaşmayan
son derece sakıncalı hükümler içermesidir. Daha imzalanmadan biz bu
protokollerde Türkiye açısından dört sakıncalı madde
gördük. Bu maddeler, Ermenistanın geleneksel tezleri doğrultusunda
yorumlanabilecek tarzda muğlak ve üstü kapalı ifadelerle kaleme
alınmıştı. Buna göre Moskova ve Kars
anlaşmalarının geçerliliği tartışmaya
açılıyor, Ermenistanın Doğu Anadolu üzerindeki hak
iddiası meşruiyet kazanıyor, kurulacak hiçbir komisyon
soykırım iddiasının gerçekliğini
araştıramıyor, Erivan Hükûmeti dünyada soykırım
iddialarını kabul ettirme misyonundan geri adım atmıyor ve
Yukarı Karabağ sorunu ile protokoller arasında hiçbir bağ
kurulmuyordu.
Değerli
arkadaşlarım, ben Dışişleri Bakanının
dikkatini bu sakıncalı noktaların üzerine çektim, Sayın Bakanla
konuştum, Dışişleri Bakanlığındaki
görevlilerle konuştum, muhtelif gazetelerde dört ayrı makale
yazdım ve protokollerin imzalanmasının Türkiye'nin ulusal
çıkarları açısından son derece zararlı sonuçlar
yaratacağını vurguladık. Nezaketle dinlendim ama
uyarılarım kesinlikle dikkate alınmadı ve çok geçmeden
değerli arkadaşlarım, korktuğumuz başımıza
geldi. Ermenistan Anayasa Mahkemesi protokollerde tarafımdan işaret
edilmiş olan zafiyet noktalarını yorumlamak suretiyle şu
dört ön şartı Türkiyeye dayattı:
1) Kars ve
Moskova antlaşmaları, Ermenistan hukuk sisteminin bir parçası
değildir. Bu nedenle ikisi de geçersizdir.
2) Protokoller,
Ermenistan Anayasası ve Ermenistan Bağımsızlık
Bildirisinde yer alan amaç ve ilkeler ışığında
yorumlanmalıdır. Bu bakımdan, Ermenistanın Doğu
Anadolu toprakları üzerindeki hakları meşru ve geçerlidir.
3) Keza,
Ermenistan Anayasası ve Bağımsızlık Bildirisi
gereğince 1915 soykırım olayı tartışılmaz
bir gerçektir. Bu gerçeğin uluslararası alanda tanınması
için Erivan her türlü çabayı gösterecektir. Bu nedenle, ilişkilerin
tarihî boyutunu incelemekle görevli ortak komisyon, soykırım
iddiasını ele alamaz.
4) Protokoller,
uluslararası hukuk ilkeleri gereğince sadece ve sadece Türkiye ile
Ermenistan arasındaki ilişkileri kapsar, Karabağ sorununa
teşmil edilemez.
Esasen,
Karabağ ile Türkiye-Ermenistan ilişkileri arasında bağ
kuran hiçbir ifade protokollerde yer almamaktadır.
Bu durumda,
Dışişleri Bakanlığı 18 Ocak 2010da
yaptığı sert bir açıklamayla Ermenistan Anayasa
Mahkemesinin kararı ile protokollerin lafzının ve ruhunun
değiştirildiğini, içeriğini ve anlamını tahrif
eden ön koşullara bağlandığını ve bu yaklaşımın
Türkiye tarafından kabul edilemeyeceğini vurguladı.
Evet,
değerli arkadaşlarım, bu açıklama 18 Ocak 2010da
Dışişleri Bakanlığı tarafından
yapıldı ve Dışişleri Bakanlığı
sitesinde yayınlandı. Şimdi, bu gelişmeden sonra
Dışişleri Bakanı, Türkiye'nin
haklılığını kabul ettirebileceği umuduyla
Ankara-Erivan yaklaşmasında rol oynamış ve müzakere
sürecini yakından izlemiş olan İsviçre, Amerika, Fransa ve
Rusyanın hakemliğine başvurdu. Bakan dedi ki: Türkiye,
Ermenistan Anayasa Mahkemesi kararının protokolleri tahrif eden bir
yorum yaptığını tespit etmiştir. Bu tutum Türkiye
açısından kabul edilemez. Ancak sonuç ne oldu biliyor musunuz
değerli arkadaşlar? Dört devlet de bir ağızdan, Ermenistan
Anayasa Mahkemesinin kararında hiçbir sorunun
olmadığını ve mahkeme tarafından yapılan yorumun
protokollerin içeriğiyle uyum hâlinde olduğunu belirterek
Ankaranın itirazında haksız olduğunu vurguladılar ve
tabii, benim söylediklerimi de bu şekilde, tartışmasız bir
şekilde desteklediler.
Şimdi,
değerli arkadaşlarım, sonuç olarak bu protokoller Türkiye
açısından geçersiz ve hükümsüz bir nitelik
kazanmıştır. Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından
onaylanma şansları da sıfırdır. Bu duruma rağmen
Hükûmetimiz, güç odaklı baskılar nedeniyle protokollerin geçersiz ve
hükümsüz hâle geldiğini açıklayamadığı gibi
protokolleri Meclisten geri çekme cesaretini de gösteremiyor. Sayın
Davutoğlunun bu konudaki en büyük hatası, komşumuz ve dostumuz
Rusyanın niyet ve çıkarlarını teşhis konusunda son
derece hayalperest davranması olmuştur. Davutoğlu bu hatayı
her zaman yapıyor.
Davutoğlu,
Türk-Ermeni ilişkilerinin iyileştirilmesine olumlu
baktığı izlenimini veren Moskovanın, hiçbir zaman,
Kafkasyada son kalesi olarak gördüğü Ermenistanın Rusyanın
yörüngesinden çıkmasına müsaade etmeyeceğini, bu nedenle de
Karabağ sorununa çözüm bulunmasına zerre kadar istekli
olmayacağını bir türlü anlayamamıştır.
Moskovanın, Karabağ sorunu çözümlenirse Ermenistanın Batı
yörüngesine gireceği hususunda çok derin endişeleri vardır.
Karabağ sorununun anahtarını elinde tutan Moskova, Ankara ile
Erivan birbirine ne kadar yaklaşırsa Azerilerin Türkiyeden o kadar
uzaklaşacağı ve kendi etki sahası içine gireceği
hesabı içinde olmuştur. Gerçekte Moskovanın esas amacı,
Türkiye-Azerbaycan dostluk hattını çökertmekti. Bu nedenle, bir
taraftan Ermenistan-Türkiye yakınlaşma sürecine destek verir
gözükürken Moskova, Bakûyü Ankaradan soğutacak nitelikteki bazı
görüşmelerin tüm sırlarını da Başkan Aliyeve
ulaştırmıştır.
Davutoğlunun
kavrayamadığı bir başka husus da Ermeniler için
protokollerin yürürlüğe girmesinden daha önemli olan hususun Türkiyeyi
uluslararası camia önünde mahkûm ettirmek olduğudur. Nitekim Erivan
şimdi, protokollerin onaylanmasını geciktirdiği için
oyunbozanlıkla suçladığı Türkiye üzerinde uluslararası
baskı yaratmaya çalışıyor.
Şimdi,
değerli arkadaşlarım, buraya kadarki izahatım bir
noktayı açıklıkla ortaya koyuyor. Bu da ayakları
sağlam bir şekilde yere basmayan, hayalperest bir dış
politikanın ülkemizin sorunlarına çözüm getirmek şöyle dursun,
Türkiyeyi yeni ve ağır sorunlarla karşı karşıya
bıraktığıdır.
Bu
görüşlerle bütçenin hayırlı olmasını diliyor, hepinize
saygılarımı sunuyorum değerli arkadaşlarım. (CHP
ve MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Elekdağ.
Madde üzerinde
şahsı adına söz isteyen Mehmet Hanifi Alır, Ağrı
Milletvekili.
Buyurun
Sayın Alır. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
MEHMET
HANİFİ ALIR (Ağrı) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 2011 Yılı Merkezî Yönetim Bütçe Kanunu
Tasarısının 25inci maddesi üzerinde söz almış
bulunmaktayım. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlar, 2002 yılından bugüne kadar sekiz yıllık AK
PARTİ İktidarı süreci içerisinde uluslararası
platformlarda, uluslararası arenada, uluslararası kurum ve kuruluşların
yönetiminde, uluslararası güç dengeleri içinde, uluslararası siyaset
denklemi içinde Türkiye çok ciddi bir prestije, çok önemli bir role, çok büyük
bir güce ve ciddi bir güce kavuşmuştur. Artık Türkiye masaya yatırılan
bir ülke değildir, Türkiye masaya oturan bir ülkedir. Artık Türkiye
kendisine rol biçilen bir ülke değildir, rol dağıtan bir
ülkedir. Artık Türkiye üstünde hesap yapılan bir ülke değildir,
hesap yapan, vizyon belirleyen, rol veren bir ülke konumuna gelmiştir.
Artık Türkiye'nin dünya gündeminde uluslararası insan hakları
ihlaliyle ilgili dosyası yoktur ve bu konuda sorgulanmamaktadır, tam
tersine sorgulayan ve hakem rolünü oynayan bir ülke konumuna gelmiştir.
Değerli
arkadaşlar, isterseniz 2002 öncesiyle bugünkü Türkiyeyi bir
karşılaştıralım. 2002 öncesi, on sene önce, bugün
olduğu gibi, Türkiye bütün komşularıyla sıfır
problemle yaşayan bir ülke olacak diye kim inanırdı? Biz on sene
önce Suriyeyle göğüs göğse değil miydik? Bizim on sene önce
Irak korkulu rüyamız değil miydi? On sene önce İran Ergenekonun
yaptığı eylemlerin günah keçisi değil miydi? Türki
cumhuriyetler İçimizi karıştırıyorlar. diye
şikâyet etmiyorlar mıydı? Ama bugün Bakanlar Kurulu Suriyede ve
Irakta toplantılar yapabiliyor, ama bugün Türki cumhuriyetlerle ve İranla
kardeşane ilişkilerimiz devam edebiliyor, ama bugün Yunanistanla,
Bulgaristanla dostane ilişkilerimiz devam edebiliyor ve bugün
Başbakanım Lübnanda, âdeta Konyada, Trabzonda miting
yapıyormuş gibi, halkın büyük gösterisiyle, büyük teveccühüyle,
büyük sevgisiyle karşılanabiliyor.
Değerli
arkadaşlar, aynı zamanda ülkemiz uluslararası kurum ve
kuruluşlarda çok önemli görevler almaktadır. Bugün İslam
Konferansına bir arkadaşımız başkanlık
yapmaktadır. Bugün Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisine bu Meclisin
şerefli bir üyesi başkanlık yapmaktadır. Bugün
dünyanın her yerinde artık Yunus Emre kültür merkezleri
yapılmaktadır ve bu vesileyle, çok kıymetli Kültür
Bakanımıza teşekkür ediyoruz. Aynı zamanda Mem û Zîn
adlı eseri, Ahmed Hani'nin çok önemli eserini Kültür
Bakanlığına kazandırdığı için yöremin
insanları adına çok teşekkür ediyorum.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MEHMET
HANİFİ ALIR (Devamla) İnşallah gün gelir, Yunus Emre
kültür merkezinin yanında Ahmed Haninin kültür merkezleri de olur.
OSMAN
ÖZÇELİK (Siirt) İnşallah
MEHMET
HANİFİ ALIR (Devamla) Yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın
Alır.
Sayın
milletvekilleri, öğleden önceki çalışma süremiz tamamlanmak
üzeredir. Soru-cevap işlemi için yeterli süre kalmamıştır.
Birleşime,
saat 13.00e kadar ara veriyorum.
Kapanma Saati : 11.54
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 13.04
BAŞKAN: Başkan Vekili Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER: Yusuf COŞKUN (Bingöl), Bayram
ÖZÇELİK (Burdur)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 41inci
Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.
2011
yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarının maddeleri
üzerindeki görüşmelere kaldığımız yerden devam
edeceğiz.
Komisyon ve
Hükûmet yerinde.
Şimdi
25inci madde üzerinde soru-cevap işlemi yapacağız.
Soru sorma
sırası: Sayın Taner, Sayın Köse, Sayın Kaptan,
Sayın Aydoğan, Sayın Işık, Sayın Paksoy,
Sayın Doğru, Sayın Genç, Sayın Aslanoğlu, Sayın
Şandır, Sayın Enöz ve Sayın Süner.
Sayın Taner,
buyurun.
RECEP TANER
(Aydın) Sayın Bakan, Temmuz 2010 itibarıyla Merkez
Bankası açıklamasına göre, bankalara olan toplam kredi borç
stoku 493 milyar, kişi başı borç stoku da 6.750 TLdir. 2002
yılında aynı banka borç stoklarına
baktığımızda, kişi başı borç 805 TLdir.
2002ye göre yüzde 838 artış, vatandaşın durumunun
iyileştiğinin göstergesi midir? Hâlâ ekonomik olarak
vatandaşın durumunun iyi olduğundan bahsedebilecek misiniz?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Sayın Köse
ŞEVKET KÖSE
(Adıyaman) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakan,
Sosyal Güvenlik Kurumu verilerine göre çalışanların toplam yüzde
41,1i asgari ücret almaktadır yani yoksulluk
sınırının değil, açlık
sınırının altında maaş almaktadır. Her
asgari ücretli de 2,57 kişiye bakmaktadır. Buna göre asgari ücretle
bakılan kişi sayısı 10 milyon 88 bin 44tür. Siz sürekli
zenginleşmekten bahsediyorsunuz. Bu tablo karşısında
zenginleşen halk mıdır, yoksa kimlerdir? Bunu merak ediyorum.
Açıklar mısınız.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Sayın
Kaptan
OSMAN KAPTAN
(Antalya) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakan,
zimmetine para geçiren kamu görevlileri iktidar yanlısı ise korunuyor
mu? Korunuyor diye bir intiba var.
Bir örnek vermek
istiyorum: Antalya Kepez ilçesinde bir ilköğretim okulunda kurucu müdür
olarak atanan bir kişi bir yıl orada çalıştıktan sonra
Aksu ilçesine müdür olarak atanıyor ve ilk çalıştığı
Kepezdeki okuldan 20 bin lira zimmet çıkarılıyor ve 6 defa da
kademe durdurması cezası alıyor. Şimdi, Sayın Bakan,
bu kişinin disiplin kurulunca da cezası kesinleşiyor ve
yönetmeliğe göre 1 defa kademe durdurması alan müdürlükten
alınıyor. Bu kişi 6 defa kademe durdurması almasına
rağmen müdürlükte kalıyor hem de 20 bin lira
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Sayın
Aydoğan
ERGÜN
AYDOĞAN (Balıkesir) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Bakan,
Balıkesir Üniversitesiyle ilgili talebimi yineliyorum, biraz önce
sormuştum.
Bir de Maliyenin
10 numaralı yağ ithalatından lisansa bağlanma talebi
doğru mudur? Bu akaryakıt fiyatlarının yüksekliği
nedeniyle 10 numaralı yağ, bunun lisansa bağlanma talebi
doğru mudur, vergi kaçağını önlemek adına? Ki
kamyoncuların çok sık kullandığı, akaryakıt
fiyatlarının pahalılığı nedeniyle 10
numaralı yağ kullandığı, bu da maliyenin, vergi
kaçağına neden olması nedeniyle, 10 numaralı yağ
ithalat lisans bağlaması talebi doğru mudur?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Sayın
Işık
ALİM
IŞIK (Kütahya) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Bakan,
bu yüce Meclis zaman zaman kabadayılık yapan ve sokak
ağzıyla konuşarak milletvekillerini hakir gören bazı
bakanlara şahit oldu. Üzülerek ifade ediyorum ki biraz önceki maddede size
sorulan bir soruya verdiğiniz cevabı verirken sizden önceki dönemde
işçilerin kapı önüne konduğunu ısrarla söylemeye devam
ettiniz. Kapı önüne konmadan neyi kastediyorsunuz? Bu bir sokak
ağzı değil midir? 2002den önce kapı önüne konan kaç
kişi olmuştur? İş yerinden kovularak tekmeyle atılan
kişi olmuş mudur? Bunların sayısı kaçtır? Hangi
firmalar tarafından kapı önüne konmuştur? Bugünkü kapı
önüne konanlarla öncesini bir kıyaslar mısınız?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Bu son soru.
Sayın
Doğru
REŞAT
DOĞRU (Tokat) Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Özelleştirmeyle
ilgili Sayın Bakan biraz önce AKP İktidarı öncesinde herkes
kapı dışarı edildi. demiştir, Biz 4/Cyle bunlara
iş verdik. demiştir. Sayın Bakanım, doğru
söylemiyorsunuz. 25/4/2002 tarihinde Resmî Gazetenin mükerrer
sayısında, özelleştirmede işsiz kalan insanların
işe yerleştirilmesi, kadroya atanmasıyla ilgili bir karar
yayınlanmıştır. Bunun neticesinde de 31/7/2002 tarihine
kadar, o zamana kadar işsiz bulunan 1.800 işçi
yerleştirilmiştir. Biz doğruları söylediğimiz zaman
kızıyorsunuz ve şiddetli bir şekilde karşı
koyuyorsunuz. Sizce yapılan bu iş doğru mudur? Şu an
itibarıyla da o 1.800 işçi işlerine devam etmektedir.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Sayın Bakan,
buyurun.
MALİYE
BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan.
Şimdi,
değerli arkadaşlar, bu 4/C kararnamesi öncesinde 12.789 tane daha
önce
Petlas, Petrol Ofisi, SEKA, Sivas Demir Çelik, Sümer Holding, Sümerbank,
Taksan, Tekel, TESTAŞ, TURBAN, TÜGSAŞ, Tümosan, Türkiye Denizcilik
İşletmeleri, Türkiye Gemi Sanayi Anonim Şirketi, yani liste tam
bir sayfa, arkadaşlarla da paylaşırız. 12.789 tane daha
önce kamuda çalışıp da şirketler özelleştirildikten
sonra işine son verilen vatandaşımız, kararname
çıktıktan sonra bunlar 4/Cden yararlanmıştır. Yani
bizim Hükûmetimizden önce de 1992-2002 dönemine kadar özelleştirme
nedeniyle işsiz kalan vatandaşlarımızı biz tekrar
işe almışız. Kararname sonrasında da 4/Cden
yararlanan yaklaşık 16.864 tane de vatandaşımız
vardır. Dolayısıyla biz burada sadece rakamlar ve
yaptığımız düzenlemeler çerçevesinde konuşuyoruz.
Evet, Türkiyede -daha önce de söyledim, açılış
konuşmasında Maliye Bakanlığının bütçesiyle
ilgili olarak- özelleştirme yapmayan hiçbir hükûmet
olmamıştır. Yani 1986yla 2002 arasında bütün hükûmetler,
dolayısıyla o hükûmetlerde görev alan bütün partiler bir anlamda
özelleştirme yapmışlardır. Bütün dönemlerde
yabancılara şirket satılmıştır, bütün dönemlerde.
Bakın, Demirbank HSBCye ne zaman satıldı? 2001 krizi
sonrasında satıldı. Yani bütün partiler özelleştirme
yapmış, bütün partiler yabancılara şirket satmış
ve dolayısıyla bunda da ben bir sıkıntı görmüyorum.
Bu 4/Cyle ilgili
hususta hakikaten Hükûmetimiz, mağdur olan, geçmişte ve bizim dönemde mağdur duruma
düşmemeleri için işçilerimizi
ne yapmış? 4/C çerçevesinde bu imkândan
yararlandırmış. Bu, doğru bir şeydir ve şu anda
ilkokul mezunlarından başlamak üzere asgari ücretin üzerinde de bir
maaş vermektedir. Türkiyede şu anda asgari ücreti alamayan 3 milyon
vatandaşımız var. Dolayısıyla bu 4/C hususu AK
PARTİnin yaptığı doğru bir düzenlemedir, önceki
yanlışları da düzeltmiştir.
Sosyal Güvenlik
Kurumunun rakamları, işte yüzde 60 asgari ücretle
çalıştırması hususu
Değerli arkadaşlar, kamuda
asgari ücretle zaten çalıştırılan yok. Bu
bahsettiğiniz rakamlar tabii ki özel sektörü ilgilendiriyor. Özel sektör
beyan üzerine çalışıyor. Gerçekten bu kadar kişi asgari
ücretle çalışıyor mu, çalışmıyor mu hususu, tabii
ki denetime tabidir ama sonuç itibarıyla Türkiyede asgari ücret şu
anda, ben şöyle söyleyeyim, Bulgaristan ve Romanyadakinin -ki bunlar
Avrupa Birliği ülkesidir- 3 katından fazladır. Net asgari ücret
Türkiyede Bulgaristan ve Romanyadaki asgari ücretin 2 katından
fazladır çünkü orada 97 eurodur, Türkiyede 600 lira net maaş
verilmektedir. Dolayısıyla asgari ücret, Türkiye'nin imkânları
çerçevesinde, Türk sanayisinin rekabet gücü çerçevesinde belirleniyor ve bunu özel sektör beyan
ediyor, özel sektör veriyor.
Halkımızın
zenginleştiği şuradan ortaya çıkıyor: Bugün
sağlık sisteminde Türkiye, dünyanın en iyi ülkeleri
arasında, bugün eğitimde -imkân açısından konuşuyorum-
dünyanın en iyi ülkeleri arasına giriyor. Bugün Türkiyede araba
satışları rekor kırıyor. Bugün Türkiyede sadece
TOKİnin yaptığı yani teslim edilen sayısıyla
birlikte devam eden 500 bine yakın bir konut söz konusu. Bütün bunlar
tabii ki vatandaşımızın hayat standartlarının
sürekli bir şekilde iyileştiğinin en güzel göstergesidir. Bugün
Türkiyede yılda 6-7 milyon beyaz eşya satılıyor, yine
yaklaşık -endüstri rakamlarından söylüyorum- 1 milyona
yakın LCD veya plazma televizyon satılıyor.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Bakan, teşekkür ediyorum. Süre tamamlandı.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul
edilmiştir.
26ncı
maddeyi okutuyorum:
Kamu idarelerince
işletilen sosyal tesisler
MADDE 26 (1)
Merkezi yönetim kapsamındaki kamu idarelerince işletilen eğitim
ve dinlenme tesisi, misafirhane, çocuk bakımevi, kreş, spor tesisi ve
benzeri sosyal tesislerin giderleri, münhasıran bu tesislerin
işletilmesinden elde edilen gelirlerden karşılanır. Bu
yerlerde, merkezi yönetim bütçesi ile döner sermaye ve fonlardan ücret ödenmek
üzere 2011 yılında ilk defa istihdam edilecek yeni personel
görevlendirilmez.
BAŞKAN
Madde üzerinde Barış ve Demokrasi Partisi Grubu adına söz
isteyen Hamit Geylani, Hakkâri Milletvekili.
Buyurun
Sayın Geylani. (BDP sıralarından alkışlar)
BDP GRUBU ADINA
HAMİT GEYLANİ (Hakkâri) Sayın Başkan, yasa
tasarısının 26ncı maddesi üzerine Barış ve
Demokrasi Partisi Grubu adına söz aldım. Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, yaşamın her alanında olduğu gibi
eğitim ve dinlenme tesisi, misafirhane, kreş, spor ve sosyal tesisler
konusunda da bölgeler arasında adaletsizlik ve eşitsizlikler derin
bir şekilde söz konusudur.
Batı illerinde başta spor tesisleri, buna ilçeler ve köyler de dâhil
olmak üzere büyük yatırımlarla gerçekleştirilmektedir. Sadece
somut bir örnek, seçim bölgem olan Hakkâride yüzme havuzu ve benzer tesisler
bir yana -belki bunlar lüks sayılır- gençlerin kendilerini
yetiştirebileceği ciddi bir spor alanı bulunmamaktadır.
İl genelinde sadece bir kütüphane var, o da çok sınırlı
olanaklara sahiptir.
İlimizde
devlet destekli hiçbir kültür sanat etkinliği de
yapılmamaktadır. Hakkâri ve diğer bölge illerinde, gerek sanat
gerekse spor dalında çok büyük yetenekler olduğu hâlde olanaksızlıklar
nedeniyle bu yurttaşlarımız büyük hayal
kırıklığı yaşamaktadırlar.
Bakınız,
Hakkâri kış sporlarına elverişli iklim şartlarına
ve coğrafyaya sahip bir ilimiz. Kayak dalında kendi olanak ve
yetenekleriyle dünyada çok önemli dereceler alan sporcularımız
mevcuttur ancak bugüne kadar Hakkâride ve de ilçelerinde tek bir kayak tesisi
yapılmamıştır.
Peki, Hükûmetin
bu bölgelere aktardım dediği kaynaklar nerelerde
kullanılmaktadır? Bölge, ekonomik ve kalkınmışlık
bakımından otuz yıl önceki hâlinden daha da ileri bir konumda
değildir.
Yine, sadece
Hakkâride her 10 gençten 9u işsizdir çünkü istihdam sağlayacak
hiçbir özel ve devlet yatırımı söz konusu değildir burada.
Diğer
bölgelere göre aktarılan kaynaklar oldukça da düşüktür ve bu
kaynaklar da yine ne yazık ki yandaş ihaleci kesimler tarafından
yağmalanmaktadır, artakalan kısmı da sınır
bölgelerinde kurulan taburlara, karakollara harcanmaktadır.
AKP Hükûmeti
döneminde yirmi bir ile aktarılmış görünen kaynaklar,
yaşanan çatışmalar gerekçe gösterilerek bölgedeki savunma,
güvenlik harcamalarında ve bölgenin kullanmadığı enerji
yatırımlarında kullanılmıştır.
Bakınız,
sadece Çukurca ilçemizde, Hakkârinin Çukurca ilçesinde, bir gün içerisinde
atılan top mermilerinin maliyetiyle bir okul ya da bir spor tesisi
inşa edilebilir nitelikte çünkü Çukurca merkezden sınırın
öte yakasına her gün yüzlerce top atışı
yapılmaktadır. Bu top atışları, başta çocuk ve
kadınlar olmak üzere halkın psikolojisini bozarken doğanın
da tahrip olmasına neden olmaktadır.
Değerli
milletvekilleri, Türkiye'nin özlemi olan barışın ve demokrasinin
inşası için bu Hükûmetin başta yapması gereken temel çokça
konu vardır. Bir kere, Kürt dilinin, edebiyatının ve kültürünün
geliştirilmesi için Kültür Bakanlığınca bütçe
sağlanmalıdır. Doğrudan gelir desteğinin yanı
sıra bölge için eğitim ve sağlık yatırımları
artırılmalı, kadın-erkek fırsat
eşitsizliğini ortadan kaldırmak için sosyal programlar da
uygulanmalıdır. Bölgelerin özelliklerine göre sınır
ticareti, kültür turizmi, yerli kaynakları kullanan sanayi
alanlarını teşvik politikaları geliştirilmelidir.
Bölgeye daha çok altyapı yatırımları yapılmalı ve
yerel yönetimlere daha çok yetki ve kaynak sağlanmalıdır.
Değerli
arkadaşlar, kamu harcamalarından nüfus başına Türkiye
ortalamasının çok altında pay alan bu bölgeler mahallî idare
harcamalarında da öteki muamelesi görmektedirler. Onun için, Türkiye'nin
idari yapısı demokratik bir anlayışla yeniden
yapılandırılmalıdır. Bunu her platformda
altını çizerek dile getiriyoruz.
Bakınız,
sorunları çözmeye dönük altyapı yatırımları ve mahallî
idarelere merkezden aktarılan paylar hep düşük kalmaktadır ama
hepimizin vergilerinden toplanan hazine kasasından sadece Meclisteki üç
partiye trilyonlar aktarılmaktadır. Oysaki halkın eksik iradesi
olsa bile bu Mecliste grubu bulunan dört partiyle temsil ediliyor. Ayrıca,
Meclis dışında kalan birçok parti de aldıkları oy
oranında halkın temsilcileri konumundadırlar ama bu
hukuksuzlukta direnen AKP hem Allah hem de kul huzurunda bunun
cevabını veremeyecektir fakat her şey bitmiş değildir,
bu hatadan şimdi de dönülebilir.
Sayın
Başkan, değerli arkadaşlar; demokrasinin bütünselliği
içinde yerel yönetimler demokratikleştirilmeden ve hizmet kalemleri
merkezî idarenin keyfî vesayetinden kurtulmadıkça doğru ve adil bir
bütçeden söz edilemez. Onun için, partimizin Türkiye'nin geneli için
tartışmaya açtığı yerel yönetimlerin demokratik
özerklik modeli neden bazılarının uykularını
kaçırıyor? Bunu anlamak mümkün değil.
Biraz ortak
tarihimize dönelim. Savaş koşullarında çıkarılan ilk
Anayasa 1 Şubat 1921 tarihlidir, adı Teşkilatı Esasiye
Yasası Şimdi, İdare başlıklı 10uncu maddesine
kısaca bir bakalım. Bakınız, Türkiye'nin idari yapısı
vilayetlere, vilayetler ilçelere, ilçeler nahiyelere ayrılıyor.
Yereldeki hizmetlerde de özerkliktir. denilmektedir. Dış siyaset,
yargı, iç siyaset, askerî işler, uluslararası ekonomik
işler merkezî idarenin yapacağı işlerdendir. Bu hizmetlerin
dışında vakıflar, medreseler, eğitim,
sağlık, ekonomi, tarım, bayındırlık ve sosyal
yardım işleri ise Büyük Millet Meclisi tarafından
çıkarılacak yasalar ile il meclisleri tarafından yerine
getirilecektir.
Değerli
arkadaşlar, bundan çeyrek cesaret alarak AKP Hükûmeti 2004
yılında biraz da 21 Anayasasını taklit ederek Kamu
Yönetimi Temel Kanun Tasarısını Meclisten geçirdi ama her yasa
da olduğu gibi dönemin Cumhurbaşkanı Sayın Sezer
tarafından bu da veto edildi. Bu kez, AKP de veto gerekçelerine aynen
uyarak ve tasarıyı da kuşa çevirerek İl Özel İdaresi
ve Belediyeler Kanunu olarak yasalaştırmadı mı?
İşte, bu Yasanın hukukilik ve demokratik
perişanlığı da işte tam ortada.
Değerli
arkadaşlar, aradan tam doksan yıl geçmiş ama hâlen
değişim ve dönüşüme, dünyadaki demokratik, ilerici
değişim ve dönüşümlere bir direnç vardır. İşte bu
direnci kırmak en önemli hadise. 1921den bugüne köprülerin altından
çokça kanlı sular aktı ama hiçbir zaman kan kanla temizlenmedi. Onun
için diyoruz ki temel amaç, bu köprülerin barış köprüleri olması
ve altlarından berrak sularla dostluğun akmasıdır. Tarihten
ve böylesi dileklerden kimsenin korkmaması gerekir. 70 milyon halkın
birlikteliğine ve ortak vatanımızın
demokratikleşmesine inancı olan, çağcıl, hukuk
normlarını içselleştiren ve kendisine güveni olan hiçbir
barış sevdalısının korkmayacağına da
inanıyoruz. Gelin, hep birlikte korku zincirlerini kıralım,
korku imparatorluklarının karanlık dönemlerine son verelim.
Bu dileklerimle,
yeniden Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (BDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu adına Mustafa Kemal Cengiz, Çanakkale Milletvekili.
(MHP sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA
MUSTAFA KEMAL CENGİZ (Çanakkale) Sayın Başkan, değerli
milletvekili arkadaşlarım; 2009 yılı kesin hesabı ve
2011 yılı tahminî bütçeyle ilgili 26ncı madde kapsamında
kamu idareleri eliyle işletilen sosyal tesisler üzerine söz aldım.
Yüce Meclisi saygıyla selamlarım.
Değerli
Başkan, değerli milletvekilleri; sekiz yıl önce iktidara gelen
AKP İktidarı, özellikle kamuya ait lojmanlar ve sosyal tesislerin
devletin üzerinde çok büyük bir kambur olduğunu ve bunun acilen
düzeltilmesi noktasında hızlı adımlarla ve eylem
planlarıyla işe girdi fakat bu süre içinde,
baktığımızda, özellikle Türkiye Büyük Millet Meclisi
lojmanlarının apar topar bir şekilde Türkiye Büyük Millet
Meclisi bütçesine de zarar veren bir yöntemle lağvedildiğini görürken
özellikle son üç yıla baktığımızda 2008 ve 2010
yılları arasındaki lojmanların
arttığını görmekteyiz ve lojman sultasının devam
ettiğini -aynı resmî taşıtlarda olduğu gibi- ve dolayısıyla
2008de 219.367 olan lojmanların 2010 yılında 235.219a
yükseldiğini, buna karşılık sosyal tesislerin
azaldığını görüyoruz. İşte burada ilginç bir
nokta var: Sosyal tesisler azalırken lojmanlar yükselmiş, özellikle
TOKİ eliyle yapılan işlerde de birçok şaibeleri de
beraberinde getirmiştir.
Özellikle 2008
yılındaki sosyal tesisler 3.037 iken bugün 2.976ya düşmüş
ve 61 tane sosyal tesis eksilmiş. Burada şunu görmekteyiz: Özellikle
rantabl olan, iş yapan, sahil kesimlerde, devletin elinde,
manzarasıyla, deniz kenarında çok güzel yerlerde bulunan sosyal
tesislerin birilerine doğru kaydığını, birilerine
doğru peşkeş çekildiğini ve rantabl olmayan, işte
Gökçeadada bulunan Sağlık Bakanlığına ait, Adalet
Bakanlığına ait, yılda bir iki ay çalışıp on
ay yatan ve bunun yanında Çanakkalede bulunan yine gençlik
kamplarının tamir ve tadilatını yaptıramayan da bir
Hükûmeti sekiz yıldan beri görmekteyiz. Dolayısıyla, bu sosyal
tesisler ve lojmanlar konusunda da yine söyledikleriyle
uyuşmamıştır ve buralardaki yolsuzluklar da dikkatimizi
çekmektedir.
Bunları
araştırırken bir olay da dikkatimizi çekti. Değerli
milletvekili arkadaşlarım, 27/10/2010 tarihinde Hürriyet gazetesinin
İstanbul sayfasında tam sayfa olarak, 12/12/2010 tarihinde de
Hürriyet gazetesinin Ankara baskısında yarım sayfa olarak
Sahibinden satılık taşınmazlar diye bir ilan
çıkmış ve bu sahibinden satılık
taşınmazların kimden olduğu ilanda belli olmamaktadır
ve Sahibinden satılık taşınmazlardan sonra
Aşağıdaki taşınmazlar kapalı zarf, açık
ihale usulüyle satılacaktır. ibaresinden sonra irtibat
telefonlarına bakmaktayız ve irtibat telefonlarına
baktığımızda, 555 ile başlayan telefonlar dikkati
çekmektedir. Özellikle 555li telefonların Telekom idaresi tarafından
kullanıldığını ve bunları aramamız sonucunda
da karşımıza Türk Telekom yetkililerinin çıkması da
dikkatimizi çekti. İşte bu bağlamda, kendi ismini dağlara,
taşlara, statlara, formalara büyük paralarla verdiren Türk Telekom,
taşınmaz gayrimenkullerinin satış ilanında niye
adını ve logosunu koymamıştır? Niye böyle bir gizleme
cihetine gitmiştir? Böyle bir flulukla el altından bu
taşınmazları satma cihetine giden Telekom, milyonları
aktardığı bu sahalarda adını yazdırmak için
dağlara, taşlara, statlara milyonlar aktaran bu Telekom acaba niye ismini
gizlemiştir de Sahibi adı altına
sığınmıştır? Bu dikkatimizden
kaçmamıştır. Bu gayrimenkulleri satışa
çıkarırken, İstanbulda Avcılarda, Silivride, Beylikdüzünde
üç taşınmaz, bunun yanında Eskişehirde, Ispartada,
İstanbulda, Kütahyada, Malatyada, Sakaryada, Samsunda ve Trabzondaki
taşınmazların acaba neye göre satıldıklarını
da biz merak etmekteyiz.
Bu bağlamda,
Telekom acaba burada açık ve alenen devlete uygun, devlet prosedürüne
uygun olarak niye bir ihale yapmamıştır, adını
saklamıştır, logosunu saklamıştır, neden
çekiniyordur, suç mu işliyordur yoksa yasalara uymayan bir işlemle
karşı karşıya mıyız? Çünkü, Telekom ile Bilgi
Teknolojileri Kurumu arasındaki sözleşmenin 38inci maddesine göre,
Türk Telekom, imtiyaz sözleşmesinin bitiminde, yani 2026 yılında
alt yapısını ve taşınmazlarını devlete iade
etmek zorundadır. Türk Telekom, imtiyaz sözleşmesinin bu maddesine
şerh koymuş ve Danıştay bu şerhi bozmuştur, iptal
etmiştir. İşte oysa, birkaç istisna dışında Türk
Telekom, tüm gayrimenkullerini alırken, Devlet Planlama
Teşkilatından telekomünikasyon tesisatı kurmak amaçlı onay
almış ve bu manada bunları çoğaltmıştır.
İki:
Telekomünikasyon amacıyla kullanılacak gayrimenkuller
özelleştirme öncesi diğer kuruluşlara devredilmiştir. Türk
Telekom taşınmazlarının büyük bir bölümünü,
telekomünikasyon tesisatı kurulması amacıyla hibe edilmiş,
kamulaştırılmış gayrimenkuller
oluşturmaktadır. Bizim kanaatimize göre, Türk Telekom,
taşınmazlarını satarak imtiyaz sözleşmelerinin
hükümlerini ihlal etmektedir. Türk Telekom, daha önceki satış
ihalelerinde olduğu gibi son satış ihalelerinde Türk Telekom
ismini ve logosunu kullanmayarak yasa hükmünü de ihlal etmiştir.
Türk Telekomdaki
kamu hisselerinin sahibi Hazine Müsteşarlığından, kamu
hisselerini temsil edecek yönetim kurulu üyelerini seçen Ulaştırma
Bakanlığından, imtiyaz sözleşmelerinin tarafı olan
Bilgi Teknolojileri Kurulundan ve
Cumhurbaşkanına bağlı
Devlet Denetleme Kurulundan Bilgi Teknolojileri Kurumunun denetlenmesi
sonucunda düzenlenen raporun 44üncü maddesinde: Türk Telekom temsilcisi
tarafından imtiyaz sözleşmesine konulan şerhin
Danıştay kararı ile kaldırılmasına
karşılık, mahkeme kararı doğrultusunda yeni imtiyaz
sözleşmesi imzalandığına dikkat çekilmiş ve
sorumluların tespiti için Başbakanlık müfettişleri
tarafından inceleme yapılması istenmişti ve biz de
soruyoruz: Bugüne kadar yeni imtiyaz sözleşmesi neden
imzalanmamıştır? Başbakanlık Teftiş Kurulu
sorumlular hakkında ne işlem yapmıştır? Türk
Telekomun gayrimenkullerinin usulsüz
satışlarına karşı ve bu yanlış ve ihaleye
uymayan satış ihale şartnamesine ve satışlara kimler
dur diyecektir? Bunları da merak ediyoruz.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; AKP İktidarı, sekiz
yıl önce yolsuzluklarla ve yoksullukla mücadele için yola
çıkmış bir parti olarak karşımıza
çıktı. 2002 yılında halkın da bildiği Sosyal
Yardımlaşma ve Dayanışma Fonundan, Fak Fuk Fondan 600 bin
ihtiyaç sahibini devraldılar. Bugün itibarıyla 2 milyon 500 bin
civarında bir ihtiyaç sahibinin arttığını ve
yoksulluğun ne aşamaya geldiğini görmekteyiz. Özellikle buna
bağlı olarak da yolsuzluklara baktığımızda, her
taşın altında da bir yolsuzluk çıkmaktadır.
Sayın Bakan
da oturuyor arkada. Bingölde de bazı olaylar olmuştu. Bu konuda
şahsımın, Bingölle ilgili
Özellikle oradaki, TOKİnin, 74
adet Yelesen konutlarıyla ilgili birinci ihaleyi iptal etmesi, ikinci
ihaleyi aynı kişinin alması, birinci ihale ile ikinci ihale
arasında 10 bin YTLlik farkın bulunması
Bunlara hâlâ bir cevap
bulamamışız ve bunları da yazılı olarak önergemizde
sorduk.
Yine, 18 adet
yapılan karakol ihalelerinde şaibeler devam etmekte. Bununla ilgili
de bize cevap gelmemiştir.
Yine,
Elâzığ Belediyesiyle ilgili de, özellikle oradaki belediye meclis
üyelerinin raporları doğrultusunda savcılığa intikal
eden konular tarafımızdan sorulmuş ve 7 Nisanda sormuş
olduğumuz soruya hâlâ cevap gelmemiştir.
Bu bağlamda,
Adanada gösterilen hassasiyetin Elâzığda niye gösterilmediği,
Kayseride niye gösterilmediği konusunda da bizim şüphelerimiz ve
endişelerimiz hâlâ devam etmektedir.
Değerli
milletvekili arkadaşlarımız, biz de bunları
yazılı soru önergesiyle sorduk, bu iki, Bingöl ve Elâzığ
olayını bizzat ben sordum, hâlâ cevap alamadım. Bu konularda
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Kayserideki davası bitmiş,
yargılanmış. Başkalarının iftiralarına
sığınma, onu malzeme olarak kullanma.
MUSTAFA KEMAL
CENGİZ (Devamla) - Biz cevap alamadığımızı
söylüyoruz.
Değerli
milletvekili arkadaşlarım, şimdi, bakın, yine, Avrupa
Birliği Eğitim ve Gençlik Programları Merkeziyle de ilgili 22
personel
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MUSTAFA KEMAL
CENGİZ (Devamla) Süreyi uzatacak mısınız?
BAŞKAN
Yok, uzatmıyoruz.
MUSTAFA KEMAL
CENGİZ (Devamla) - Hepinize saygılar sunuyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Cengiz.
Madde üzerinde
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz isteyen Fevzi Topuz, Muğla
Milletvekili.
Buyurun
Sayın Topuz. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA
FEVZİ TOPUZ (Muğla) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 2011 Yılı Merkezî Yönetim Bütçe Kanunu
Tasarısının 26ncı maddesi üzerinde Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına görüşlerimizi belirtmek üzere söz aldım.
Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Sekiz yıldan
bu yana iktidarda olan AKPnin en büyük özelliğinden biri kamuya ait
malları yandaşlara babalar gibi satmak olmuştur. Geçen sekiz
yıllık sürede seksen yıllık cumhuriyetin tüm
kazanımları ya uluslararası şirketlere ya da ülke içinde ve
dışındaki yandaşlara satıldı. Bu
satışlar genellikle Orta Doğu kökenlilere yapılarak bir
yerlere mesajlar verildi.
AKP Hükûmeti
Sosyal devlet yerine Düzenleyici devlet ilkesinden yana tavır
almaktadır. Düzenleyici devleti yaratmanın ilk şartı,
sosyal devletin mal ve hizmet üreten, dağıtan, yöneten tüm kurum ve
mekanizmalarını tasfiye etmektir. İkinci aşama ise devletin
bu tür kurumlaşmaya gitmesini yasaklamaktır.
Kamu
işletmeleri haraç mezat satılırken, kamu idarelerinin
işlettikleri sosyal tesisler de bu özelleştirmeden payını
almakta, çoğunlukla yarı fiyatına birilerine devredilmektedir.
Bildiğiniz gibi, çalışanlar için Bakanlık bünyesinde
-sosyal devlet olmanın gereği- sosyal tesisler oluşturularak
çalışanların tatil yapması sağlanır ve her
bakanlığın ve her kurumun böyle tesisleri mevcut idi.
Şimdi, kamuya ait sosyal tesislerin satılmasına sıra geldi.
Bundan böyle, kamuda çalışanlar tatil için Maliye Bakanının
söylemiyle beş yıldızlı otellere gidebileceklerdir. Maliye
Bakanının kamudaki tesis ve sosyal tesisleri satma gerekçesini ortaya
koyarken Memurların beş yıldızlı otellerde tatil
yapmaları sosyal tesislerden daha ucuzdur. söylemi talihsiz bir
açıklamadır. Anlaşılan o ki, Maliye Bakanı ya hesap bilmiyor
ya da kaldığı beş yıldızlı otellerin
ücretini ödemiyor. Bu ifadeyle memurlarla alay etmiştir. Ortalama 1.350
lira aylık geliri olan bir memur ailesinin tatile gitmesinin mümkün
olmadığını bilmeyen Maliye Bakanının Beş
yıldızlı otellere gitsinler. ifadesi memurlarımıza
yapılmış en büyük saygısızlıktır.
Ülkeyi
yönetenlerin Sosyal devlet anlayışını terk ederek Tüccar
devlet zihniyetiyle hareket etmesi Anayasamızın Sosyal devlet
ilkesiyle bağdaşmamaktadır.
Merak ediyoruz,
ülkede devletin elinde bulunan menkul ya da gayrimenkuller
kalmadığında Hükûmet neyi satacak? Misafirhaneler, kamu
yararına sosyal tesislerdir. Sosyal tesisler, ilgili kurum personelinin
mesleki bilgi ve becerilerini geliştirmek amacıyla hizmet içi
eğitimlerin yapılması için ve kamu çalışanlarının
ve ailelerinin konaklama ihtiyaçlarının karşılanması
için kurulmuşlardır. AKP İktidarı giderayak, devletin
elinde ne varsa yandaşlarına satmak, bugüne kadar
yarattığı yandaş zenginlere yenilerini eklemek peşindedir.
Değerli
milletvekilleri, AKP, geçmişte olduğu gibi 2011 bütçesinde de Türk
Silahlı Kuvvetlerine ait sosyal tesislerin, MİTe ait sosyal
tesislerin ve Emniyet Genel Müdürlüğüne ait polisevleri ve moral
eğitim tesislerinin elektrik, su ve yakacak giderleriyle büyük onarım
giderlerinin kurum bütçesinden karşılanmasını öngörmektedir.
Böylece, söz konusu tesislerin hizmet maliyetleri düşürülerek, buralardan
yararlanan polis ve askerlerimizin daha ucuz ve kaliteli hizmet almaları
sağlanmaktadır fakat öğretmenlerimiz baş tacımız
değil mi?
Başbakan
Sayın Recep Tayyip Erdoğan bundan bir ay önce, 24 Kasım
Öğretmenler Gününde Ellerinden öperim. diyerek
selamladığı öğretmenlerimiz ve öğretmenevlerimiz var.
Öğretmenevlerinin elektrik, su, yakacak giderleri ve onarım giderleri
neden bütçeden karşılanmıyor, bu ayrımcılık neden
yapılıyor?
Değerli
milletvekilleri, AKP İktidarı sosyal tesisleri birer birer
satmaktadır. Maliye Bakanı Sayın Mehmet Şimşek, geçen
aylarda yaptığı basın toplantısında Maliye
Bakanlığı sosyal tesislerinden başlayarak kamuya ait bütün
sosyal tesisleri satışa çıkaracağını ilan
etmiştir.
Özelleştirme
uygulamalarıyla, AKP Hükûmeti, ülkede artan işsizliğin ve
yoksulluğun sebebi olarak zarar eden kamu kurum,
kuruluşlarını işaret etmiştir ve Bunların acil
olarak elden çıkartılıp, bunların satışından
elde edilecek sıcak para ile yeni üretim tesisleri vaadiyle
halkımız kandırılmıştır.
Geçmişe
dönüp baktığımızda, sürekli olarak sıcak para
girişi olan ve zarar etmediği gibi ülke ekonomisine büyük
katkılarda bulunan Telekom, Türkiye Elektrik Kurumu, Petrol Ofisi,
TÜPRAŞ, Tekel ve limanlar gibi daha saymadığımız
kamuya ait birçok varlığın satıldığını
görmekteyiz. 2002de işsizlik oranı yüzde 8 civarında iken
2010da işsizlik yüzde 12ler civarındadır. İzlenen
yanlış ekonomik politika ve özelleştirme uygulamaları ile
yoksulluk, yolsuzluk ve işsizlik her geçen gün daha da
artmıştır. AKP Hükûmeti, tüm mali strateji ve
politikalarını satılacak olan kamu kurum ve
kuruluşlarının ve sosyal tesislerin ve hazine arazilerinin
satışı üzerine kurmuştur.
Maliye
Bakanı Sayın Mehmet Şimşek, maliye emekçilerinin
kullanımına açık olan Maliye Bakanlığına ait
sosyal tesisleri satışa çıkardığını
açıkça ilan etmiştir. Anlaşılan odur ki, Sayın Bakan,
kendisinden önceki halefi Sayın Kemal Unakıtanın Babalar gibi
satarım. düşünce ve söylemini onun selefi olarak aynen kabul ve
tekrar etmektedir. Sayın Bakan düzenlediği basın
toplantısında Maliye Bakanlığı bünyesindeki sosyal
tesislerin zarar ettiğini ve bundan dolayı satışa
sunulduğunu söylemiştir. Sayın Bakana soruyoruz: Bu sosyal
tesislerin zarar ettiğini incelettiniz mi? Bu tesislerin iyi
işletildiği ve iyi denetlendiği takdirde zarar etmesinin mümkün
olmadığını görecektir.
Değerli
milletvekilleri, bir örnek vermek istiyorum: Sinopta Devlet Su
İşleri Sosyal Tesisleri satışa
çıkarılmıştır. Piyasa değeri 30 milyon lira olan
tesisler 16 milyon liralık muhammen
bedel üzerinden satışa çıkarılmıştır.
Tesislerin 50 dairelik bir apartman fiyatına peşkeş çekilmek
istenildiği iddia edilmektedir. Bu durumda, Maliye
Bakanlığı piyasa değeri 30 milyon lira olan bu tesisi
yarı fiyatına pazarlamaya çalışmaktadır. İflas
etmiş tüccarın mallarını yok fiyatına satması
gibi gerçekleştirilmek istenen bu haraç mezat satışın
adını koymayı kamuoyuna bırakıyoruz.
Yazıktır, bu tesisler milletin verdiği vergilerle
yapılmıştır. Halkın bin bir sıkıntıya
göğüs gererek oluşturduğu bu değerler yok fiyatına
yandaş sermaye gruplarına satılmaya
çalışılmaktadır. Tesislerin her taşında tüyü
bitmemiş yetimlerin hakkı vardır. Bu tesis hem memurun hem de
bölge halkının en ekonomik şekilde dinlenme ihtiyacına
hizmet etmektedir. Yarın bu tesis özelleştirildiğinde bölge
halkının hiçbirinin bu tesisin kapısından içeriye girme
şansı yoktur.
Değerli
milletvekilleri, sosyal devlet anlayışını yok eden siyasal
iktidarın sadaka devlet anlayışıyla dağıtılan
yardımları AKPnin liberal ve dinsel politikalarıyla
şekillenmektedir. Bugün emperyalizm biçim değiştirmiş olup
artık toprak işgal etmeden de istediği ülkenin
topraklarını ele geçirebilmektedir. Bu noktada ülkemizin
topraklarının tapu yoluyla haraç mezat satılmış
olması kabul edilemez. Sosyal toplum ve kamu yararına dayanan
projelere sırtını dönen AKP Hükûmeti, varlık nedeni olan
yağma, talan ve peşkeş projeleriyle kendilerine ve
yandaşlarına yeni rant alanları yaratmaktadır. AKP
Hükûmeti, kamu varlıklarını orman alanlarını bir avuç
rantiyeye satma ısrarından artık vazgeçmelidir. Kamu
kurumlarının var olma nedeni ortadan kaldırılmakta, hatta
bu kurumların kuruluş gerekçeleri tartışılır hâle
getirilmektedir. Bu kurumlar halka hizmet için vardır. Bu kurumların
sosyal işletmeleri elden çıkarılması yerine maliyetine
çalıştırılmalıdır. Bu dönemde yolsuzluk,
suistimal, adam kayırmacılık âdeta bir devlet politikası
hâline gelmiştir. Sosyal devlette halkın ihtiyaçları ve
toplumsal fırsat eşitliği ön plandadır. Yapılan
iş ne kadar halkın gereksinimlerini karşılıyor, bu
konuda kararı halkımızın takdirine bırakıyor,
yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Topuz.
AK PARTİ
Grubu adına söz isteyen Mustafa Elitaş, Kayseri Milletvekili.
Buyurun
Sayın Elitaş. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
AK PARTİ
GRUBU ADINA MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
2011
yılı merkezî bütçesinin görüşmelerinin son anına geldik.
Şu anda 26ncı maddeyi görüşüyoruz, toplam 30 madde,
arkasından kesin hesapla ilgili konuları da
değerlendireceğiz. İnşallah, pazar günü son
konuşmaları ve bütünü üzerindeki oylamaları yapacağız.
Bugüne kadar,
22nci Dönem içerisinde maddeler üzerinde genel anlamda konuşmalar
yapılmazdı ama 23üncü Dönemde bütün bütçelerde maddeler üzerinde de
konuşma yapılmaya başladı. Değerli milletvekili
arkadaşlarımız maddeleri incelerlerse, madde üzerinde
konuşulacak herhangi bir şey olmamasına rağmen,
aslında bunların, bu maddelerin, toplam 30 maddenin belki 20
tanesinin, 25 tanesinin 5018 sayılı Kamu Yönetimi Kanununda
olması gerekmesine rağmen, siyaset yapmak adına, tribünlere,
seçmene mesaj vermek adına, ama son zamanlarda da seçmene mesaj
değil, kendisini yazacaklar adına mesaj verme konumuna dönmeye
başladı. (CHP ve MHP sıralarından gürültüler)
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) Muhalefetin denetim görevini bu kadar
aşağılıyorsunuz ya, pes doğrusu!
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) - Bakınız, söylenenler incir
çekirdeğini doldursa, hemen araştırmalara, incelemelere
başlanacak.
ERGÜN
AYDOĞAN (Balıkesir) Siz gemileri dolduruyorsunuz.
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) Şu anda konuştuğunuz incir çekirdeğini
dolduruyor mu?
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) - Muhalefet partileri öyle almışlar ki,
temcit pilavı gibi ağızlarına sakız etmişler,
Şurada yolsuzluk var, şurada peşkeş var, şurada
yandaşlara satma var. diyorlar.
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) Rahatsız mı oldunuz?
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) - Bakınız, değerli milletvekilleri,
biraz önce Sayın Bakan ifade etti: 1986 yılından bu tarafa
Türkiye yeni bir ekonomik sistem içerisinde, kamudaki devlet
kaynaklarının, devlet yatırımlarının daha verimli
bir şekilde çalışması amacıyla özelleştirme içine
girdi. 1986 yılından 2002 yılına gelene kadar bütün
hükûmetler özelleştirme yaptılar.
ERGÜN
AYDOĞAN (Balıkesir) - Siz ne kadar yaptınız?
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) - 86-2002 yılı arasındaki
yapılan özelleştirmelerin kamu bütçesine katkısı 8 milyar
dolar
ERGÜN
AYDOĞAN (Balıkesir) Siz ne kadar yaptınız, siz?
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) -
ama bunun maliyeti, masrafı ne kadar biliyor
musunuz? 8 milyar dolarlık alın teri kaynak satılmış,
11 milyar dolar masraf edilmiş. Yani özelleştirme yapılırken
3 milyar dolar da üstüne ilave edilmiş. Tıpkı 2001
yılında toplanan vergilerin faizleri ödemeye yetmeyip, üstüne 3
liralık borçlanma yapıldığı gibi, 2002 yılı
öncesindeki yapılan bütün özelleştirmelerin masrafı daha fazla
olmuş.
ALİM
IŞIK (Kütahya) Ne masrafı yapılmış Sayın
Elitaş?
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) - Yani burada öyle ifade var ki hani
Eğirdiği kılı yüne değişmek. diye ifade var. AK
PARTİ İktidarı döneminde ne kadar özelleştirme
yapılmış? 33 milyarlık özelleştirme
yapılmış. Bu özelleştirmeler ne olmuş?
RECEP TANER
(Aydın) Karabükü kaça sattınız?
ERGÜN
AYDOĞAN (Balıkesir)
Sayın Elitaş, rakamları saptırıyorsunuz.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) - Bir dinlerseniz, anlarsınız.
ALİM
IŞIK (Kütahya) Hayır, ne masrafı yaptınız? Yalan
söylüyorsun!
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) - Bakın, iftira atıyorsunuz,
Peşkeş. diyorsunuz. Yalan söylüyor. diye söyleme Hocam. Yalan
söylüyor. diye söyleme. Rahatsız olmayın...
ALİM
IŞIK (Kütahya) Masraf ne yaptınız?
BAŞKAN
Sayın Işık, lütfen müdahale etmeyin.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) - Burada sizin iftiralarınızı biz
sabırla dinliyoruz ama siz gerçekleri duymaktan rahatsız oluyorsunuz.
Gerçekler rahatsız etmesin.
AHMET BUKAN
(Çankırı) Elitaş, sen niye rahatsız oldun da oraya
çıktın konuşuyorsun?
MUSTAFA ELİTAŞ
(Devamla) - Bakın, değerli milletvekilleri, bugün az önce
milletvekili arkadaşımız ifade ettiler.
AHMET BUKAN
(Çankırı) Sayın Elitaş, niye rahatsız oldun da oraya
çıktın, madem maddeler üzerinde konuşulmuyor?
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) -
İşte Özelleştirilen kurumlar çok düşük fiyatlarla
satılıyor, yarı fiyatla satılıyor, ihaleyle muhammen
bedel bu hâle getiriliyor... Bir şey satılırken nasıl
satılması gerekir? İhaleyle satılması gerekir,
şeffaf bir şekilde satılması gerekir ve herkese açık,
televizyonların önünde yapılan ihalelerde eğer siz art niyet
ararsanız, bu, maalesef sizin bu konudaki samimiyetinizin ne kadar olumsuz
olduğunun en önemli göstergesidir.
BEYTULLAH
ASİL (Eskişehir) Bilkentteki görüşmeyi anlat.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) - 33 milyar dolarlık yapılan
özelleştirmede ne oldu? 13 bin kilometre duble yol oldu, 33 bin kilometre
adliye sarayları oldu, 33 bin kilometre hastane oldu, 33 bin kilometre
derslik oldu ve 33 bin kilometre teknolojiden faydalanan öğrencilerimize
bilgisayar oldu.
ERGÜN
AYDOĞAN (Balıkesir)
Gemicikler ne oldu, gemicikler?
FEVZİ TOPUZ
(Muğla) - Borçlanmalar ne oldu, borçlanmalar?
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) - Dün teknolojiden çok önemli bir fayda
sağladık. Sayın Bakan açıklama yaptı, Sayın
Cevdet Bey. Cevdet Bey yaptığı açıklamada dedi ki: 2002
yılı sonu itibarıyla asgari ücretin alabileceği tüp gaz
miktarı 9 adet 12 kilogramlık tüp. dedi. 2010 yılı
itibarıyla, kasım ayı rakamlarını veriyorum, asgari
ücretin alabileceği tüp gaz miktarı da 11 adettir. dedi. Hemen
muhalefet sıralarından itiraz geldi. Hâlbuki, muhalefet sırasındaki
arkadaşlarımız AK PARTİ İktidarı döneminde
hızlanmış teknolojiden faydalansalardı, -kendilerinin de
önünde vardı- Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığının bu dönem içerisinde milletvekili
arkadaşlarımıza verdiği son telefonlarda da tuşlara
girip Googleda arasalardı, 2002 tarihindeki tüp gazın, 12 kilogramlık
tüp gazın kaç lira olduğunu, 2002deki asgari ücretin ne kadar
olduğunu anında, saniyesinde bulurlardı.
AHMET BUKAN
(Çankırı) 2002de buğday ne kadardı, şimdi ne kadar?
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) - Google on iki saniyede
AHMET BUKAN
(Çankırı) Bir de ekmek hesabı yap.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) - Google on iki saniyede bulduğunu ifade
ediyor.
Oradan
arkadaşlarımız dediler ki: Sayın Bakan, milleti
bürokrasinin ağzıyla yanıltmayın.
AHMET BUKAN
(Çankırı) Ekmek, ekmek
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) - Bakın, değerli arkadaşlar, 2002
yılı sonunda asgari ücret 184 bin lira, 184 milyon lira. 2002
yılında Ankara, İstanbul, İzmir ilindeki tüp gaz
fiyatları da belli. 21 milyon 580 bin lira Ankaradaki fiyat. Bölün 184
milyon liraya.
ALİM
IŞIK (Kütahya) Hangi tarihte? 15.750 lira haziran ayında.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) - 8,4 adet
ALİM
IŞIK (Kütahya) Tarihi söyle? Doğru söyle.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) - 8,4 adet tüp gaz eder.
Girerseniz Alim
Hocam, Googlea girin
ALİM
IŞIK (Kütahya) Girdim, girdim
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) - 27 Aralık 2002 tarihindeki
ALİM
IŞIK (Kütahya) Niye tarihi söylemiyorsun?
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) - 27 Aralık 2002 tarihindeki Dünya gazetesine
bakarsanız bulursunuz. Eğer 2002 tarihinde tüp gazla ilgili, tüp gaza
yapılan zamlarla ilgili sayfayı okursanız, o dönemdeki hükûmet
zamanında bir yıl içerisinde 10 veya 12 tane zammın
yapıldığını, hatta Haziran 2002 tarihinde Türkiyenin
ilk defa Dünya Kupası kazandığı süreç içerisinde,
nasıl medyanın alaycı bir şekilde, milletin kırk sekiz
yıllık özleminin bir anda tüp gaz fiyatlarına yüzde 10 zam
yapılarak uyutulmaya çalışıldığını o
günlerde çok rahat bir şekilde görürsünüz.
RECEP TANER
(Aydın) Birazdan göreceğiz.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) - Şimdi, 2010 tarihi itibarıyla yine
Googlea girdiğiniz takdirde görürsünüz tüp gaz fiyatlarını veya
telefon açarsınız sorarsanız. Burada komisyon üyesi
arkadaşımız derhâl telefon açtı.
REŞAT
DOĞRU (Tokat) Pancarın fiyatını söyleyin. Pancarı
kaça alıyordunuz?
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) - Tüp gaz fiyatları 52 lira ile 58 lira
arasında değişiyor, ortalama 55 lira. Bölün 599 liraya, 11,4 tüp
gaz alır.
ERKAN AKÇAY
(Manisa) Yalan söylüyorsun. Elindeki rakamlar yanlış Elitaş.
Biraz sonra göreceksin.
BAŞKAN
Sayın Milletvekili, lütfen müdahale etmeyin.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) 11,4 tüp gaz alır. Bugün Sayın
Bakanın söylediği 2002 yılında 9 tane tüp gaz alır.
derken, yine centilmence davranmış; 8,6yı ilave etmiş,
tama iblağ etmiş, 9 tüp gaz alır. diyor, bu dönem içerisinde
11,4 tüp gaz alan bir asgari ücretlide 11 yapmış. Yani bunda
rahatsız olacak ne var?
ERKAN AKÇAY
(Manisa) Yanlış rakamlar. Asgari ücret 544 lira.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) Girin İnternete. Eğer yoksa ben size
makineyi göndereyim biraz sonra bakarsınız. Teknolojiden faydalanmayı
hepimizin ilke edinmesi gerekir.
Bakın
değerli milletvekilleri, arkadaşımız ifade etti, sosyal
tesislerin satılmasıyla ilgili. Türkiyenin en güzel yerleri...
BEYTULLAH
ASİL (Eskişehir) Mazot kaç lira oldu, mazot?
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) 2009 yılında, bakın, mazot 3,67
idi, 2010 yılı sonunda 3,87 lira mazot. Bir yıldaki mazot
artışı yüzde 5 olmuş.
BEYTULLAH
ASİL (Eskişehir) 3.300 lira mazot. Gene yanlış
söylüyorsunuz.
AHMET BUKAN
(Çankırı) Maliye Bakanı burada benzin 3.600 lira diyor, 4 bin
lira oldu.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) Bakın, 2002 yılında 1,5
liraydı mazot, şu anda 3,87 lira.
ALİM
IŞIK (Kütahya) O da yanlış.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) 2002 yılında petrol fiyatları 18
dolardı, şu anda 88 dolar.
ALİM
IŞIK (Kütahya) Bakan 28 dolar olduğunu söyledi, siz 18 dolar
fiyatı nereden buldunuz?
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) Petrol fiyatlarında 5 misli artış
var, mazot fiyatlarında 2,5 misli artış var.
Değerli
milletvekilleri, bakın, petrol fiyatlarındaki 5 misli
artışa rağmen bugün mazot fiyatlarında...
ALİM
IŞIK (Kütahya) Sayın Bakan o tarihteki petrol
fiyatlarının 28 dolar olduğunu söyledi, siz 18 dolar
diyorsunuz. Hangisi?
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) ...akaryakıt fiyatlarında eğer 2
misli, 2,5 misli artış varsa, biz bu millete ızdırap çektirmiyoruz,
bu millete imkânlar ölçüsünde en ucuz kaynakları kullandırmak için
gayret gösteriyoruz.
Sosyal tesisler
konusuna: Türkiyenin en güzel sosyal tesisleri deniz
kıyılarındadır. X işletmesinin moral, motivasyon ve
eğitim merkezli, sosyal amaçlı tesisleri. Kim faydalanır? X
işletmesindeki genel müdürler ve ona yakın insanlar. Kaç kişi?
300-500 kişi, bin kişi.
OSMAN DURMUŞ
(Kırıkkale) Şimdi kim faydalanıyor?
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) Bu sosyal tesisleri özelleştirdiğiniz
takdirde oradan halk yararlanır, millet yararlanır. 73 milyon
insanın yararlanamadığı, sadece kamu görevlilerinin
imtiyazlı bir sınıf hâline getirilip onlara hizmet edilmek
yerine, onların kaynaklarının tekrar ekonomiye
kazandırılarak milletin yararlanabileceği bir hâle getirmeyi
eleştirme, açıkçası, buradan, fırsat bulamayıp
başka konularda eleştirme imkânı bulamayan, malzeme üretemeyen
siyasilerin yaptığı icraatlardır diye düşünüyorum.
RECEP TANER
(Aydın) Sekiz yıldır neredeydiniz Sayın Elitaş?
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) Halka selam vermek için yapıyorsunuz ama halk
bunların hepsini biliyor.
OSMAN DURMUŞ
(Kırıkkale) Nereden biliyor halk? Meclis lojmanlarını
kime peşkeş çektiniz?
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) Ama son zamanlarda halka selamdan da geçti, genel
başkanlara selam vermek adına yapılan konuşmalar hem bizi
rahatsız ediyor hem milleti rahatsız ediyor.
OSMAN DURMUŞ
(Kırıkkale) - Manavgatı, Çolaklıyı,
Seferihisarı kime peşkeş çektiniz?
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) Bu kürsüde doğruları konuşmak, bu
milletin yüce temsilerinin en önemli görevidir diyor, saygılar sunuyorum.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Şahsı
adına söz isteyen Hasan Altan, Kastamonu Milletvekili.
Buyurun
Sayın Altan. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
HASAN ALTAN
(Kastamonu) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2011
Yılı Merkezî Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısının
26ncı maddesi üzerinde şahsım adına söz almış
bulunuyorum. Hepinizi bu vesileyle, sevgi ve saygıyla selamlıyorum.
Görüşülmekte
olan 2011 yılı bütçesi, AK PARTİ Hükûmeti olarak
hazırlamış olduğumuz Güçlü Türkiye vizyonuyla uyumlu
dokuzuncu bütçedir. Hepimizin bildiği gibi, Türkiye, AK PARTİ
hükûmetleri öncesi, kamu borçları, kamu açıkları, yüksek
enflasyon ve faizin hâkim olduğu, siyasi güven ve istikrarın
kaybolduğu bir dönemden geçti. 3 Kasım 2002de AK PARTİnin
iktidara gelmesiyle milletimizin hasretle beklediği istikrar ve güven
ortamı sağlanmıştır. Sekiz yıllık
iktidarımız sürecinde, her alanda, cumhuriyet tarihimizin ilkleri
denecek reform niteliğinde birçok proje gerçekleştirilmiştir.
Bugün dünyanın 17nci büyük ekonomisi olan Türkiye istikrar ve huzur
ülkesidir. Ekonomik krizin siyasi istikrarı bozmasını
bekleyenler, kötümser senaryolar kuranlar hayal kırıklığına
uğramıştır. Birçok ülke kriz ortamında
yatırım kısıtlamasına gidip, vergileri
artırıp, kamu çalışanlarının
sayısını azaltıp, kamu hizmetlerini kesintiye
uğratıp IMFden destek alırken, biz IMFden borç almadan,
yatırımları artırıp, vergileri azaltıp,
teşvik paketleri uygulayıp küresel krizden alnımızın
akıyla çıkmayı başardık. 2010 yılının
ilk dokuz ayında yüzde 8,9 oranında büyüme gerçekleştirdik. Bu
büyüme, krizi nasıl, ne kadar iyi okuduğumuzun açık bir
göstergesidir.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; AK PARTİ İktidarı
olarak, bundan önce hazırlanan sekiz bütçeyle başta eğitim,
ulaştırma, vakıflar ve KÖYDES projeleri olmak üzere birçok
alanda reform niteliğinde yatırımları hayata geçirdik.
2010 bütçesinde
olduğu gibi, 2011 yılı bütçesinden de yine en yüksek pay
eğitime ayrılmıştır. Eğitimde sekiz yılda
160 bin derslik açtık, 2010 yılında 39.980 kadrolu
öğretmenin atamasını yaptık. İlk ve ortaöğretim
öğrencilerine ücretsiz ders kitabı desteğine önceki
yıllarda olduğu gibi bu yıl da devam edilecektir. Yine bütçe
sunuş konuşmasında Sayın Bakanım Mehmet
Şimşekin açıkladığı gibi, öğrenci burs ve
harç destekleri yüzde 22 oranında artacaktır.
Medeniyet olarak
gördüğümüz ulaştırmada vatandaşlarımızın
daha güvenli ve rahat seyahat etmeleri için proje üretmeye devam ediyoruz.
Artık yollarda beklemek yok, zulüm çekmek yok. Son sekiz yılda
inşa ettiğimiz otoyol ve bölünmüş yol uzunluğu, yetmiş
dokuz yılda inşa edilen bölünmüş yol miktarının 2
katından fazladır, 13.375 kilometredir. Bu, AK PARTİ
İktidarının başarısıdır. Şu anda
dünyadaki en büyük ulaşım altyapı projelerinden biri olan,
asrın projesi olarak adlandırılan Marmaray Projesinin
çalışmalarına da hızla devam edilmektedir. Hızlı
tren projelerinin tamamlanmasıyla yurdumuzu demir ağlarla
öreceğiz.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; eğitim, sağlık,
ulaştırmayla ülkemizi çağdaş medeniyetler düzeyine
yükseltirken, 2003-2010 yılları arasında kültürel
mirasımız olarak gördüğümüz ata yadigarı 3.484 adet tarihî
eser Vakıflar Genel Müdürlüğümüz tarafından restore
edilmiştir.
Diğer önemli
projeler ise AK PARTİ İktidarımız zamanında hayata
geçirilen, seçim bölgem olan Kastamonu için de hayat kaynağı
diyebileceğim KÖYDES ve BELDES projeleridir. Bu projelerle köylerimizin ve
kasabalarımızın bütün altyapı hizmetleri, içme suyu
şebekeleri ve yollarının asfaltlanması
sağlanmıştır. İddia ediyorum ki Hükûmetimiz döneminden
önce bu projeler hayata geçirilmiş olsaydı, iller ve bölgeler
arasındaki gelişmişlik farkı ortadan kalkmış ve
kırsal kesimlerden kentlere göç engellenmiş olurdu.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; bu duygu ve düşünceler ile 2011
yılı merkezî yönetim bütçesinin ülkemize ve milletimize
hayırlı olması dilekleriyle yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
AHMET BUKAN
(Çankırı) 90 bin, Çankırının nüfusu düştü
Hemşehrim, sizin de milletvekili sayınız düştü; nasıl
göç önlendi?
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Şahsı
adına Mehmet Akif Hamzaçebi, Trabzon Milletvekili.
Buyurun. (CHP
sıralarından alkışlar)
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (Trabzon) Sayın Başkan, sayın milletvekilleri;
bütçe kanunu maddeleri, bölümleri Hükûmet politikalarının
değerlendirildiği maddeler ve bölümlerdir. Dolayısıyla bu
kürsüde Hükûmet politikalarına yönelik eleştiri, değerlendirme
ve önerilerin her madde vesilesiyle yapılıyor olmasını
doğal karşılamak gerekir.
Ben,
özelleştirmeyle ilgili kısa bir bilgi vermek istiyorum. Biraz önce
burada konuşan Sayın Elitaş özelleştirme konusunda
değerlendirmeler yaptı, Hükûmetinin görüşlerini ifade ettiler.
Ben de bu çerçevede hem Sayın Elitaşın değerlendirmelerine
biraz açıklık getirmek hem de bu konudaki Cumhuriyet Halk Partisi
görüşünü ifade etmek istiyorum.
1980li
yıllara kadar dünyada ve Türkiye'de özelleştirme kavramı
yoktu. 1980lerle birlikte özelleştirme kavramı bütün dünyanın
ve Türkiye'nin gündemine girmiştir. 1980lere kadar daha çok, devletin
hâkim olduğu, küreselleşmenin olmadığı bir yapı
vardı. Küreselleşmeyle birlikte, devletin ekonomideki rolü
sorgulanmaya başlandı. Vergi yükünün olağanüstü artmış
olması nedeniyle vergi ödeyiciler, mükellefler Vergilerimiz acaba
doğru yere gidiyor mu, devlet vergilerimizi doğru alanlara
harcıyor mu? şeklindeki bir sorgulamayı dünyanın gündemine
getirdiler. Bu çok doğal, doğru bir gelişme. O tarihten itibaren
özelleştirmeler de dünyanın gündemine girdi, Türkiye'nin de gündemine
girdi. Özelleştirme tabii ki bir tabu değildir, ihtiyaç
duyduğunuz alanda, yerde özelleştirme yaparsınız. Piyasa
ekonomisinin esas olduğu bir modelde devletin ekonomide üretimde
bulunması doğru değildir. Ana kural budur. Ancak
özelleştirme yaparken gözetilmesi gereken bir kural vardır: Gelişigüzel
özelleştirme yapılmaz, yani devlet ekonomideki bir alandan çekilecek,
o alanı özel sektöre bırakacak ise, bu alanda devletin alması
gereken bazı önlemler vardır. Nedir bu? O alanda o piyasada rekabetin
olması gerekir. O piyasada rekabet yok ise, devlet rekabeti sağlayana
kadar, rekabet ortamını yaratana kadar o piyasadan çekilmemelidir.
Aksi takdirde, devlette olan bir tekeli bir özel sektör tekeli hâline
dönüştürürsünüz, bundan vatandaşlar zarar görür. Tekel demek
fiyatı istediği gibi belirlemek demektir.
Bu konuda
TÜPRAŞı örnek vermek istiyorum. TÜPRAŞ Türkiyede tek
rafineridir. TÜPRAŞı Adalet ve Kalkınma Partisi Hükûmeti
özelleştirdi. Yüzde 51ini sattı daha önce, ondan sonra yüzde
14,76sını sattı, daha önce özelleş-tirilen bölümler de
vardı, TÜPRAŞ özelleştirilmiş oldu. Şimdi,
akaryakıt zamlarına ilişkin olarak Sayın Maliye Bakanı
açıklamalar yapıyor. Vergi politikası bunun sorumlusu
değildir. diyor. Peki, vergi politikası bu fiyat
artışlarının sorumlusu değilse, bir sorumlu
bulmamız gerekir. Dünyadaki petrol fiyatındaki yükselişler olarak
Sayın Maliye Bakanı bunu ortaya koyuyor, ancak daha önce geçen
yıl yaşadığımız fiyat yükselişi
karşısında, geçen, evvelki yıl
yaşadığımız fiyat yükselişleri
karşısında bugünkü fiyat yükselişinin bu petrol
zammının gerekçesi olmayacağı açıktır. Ne yapıyor?
Eğer dünyada meydana gelen fiyat yükselişlerinden
kaynaklanıyorsa akaryakıt fiyatlarındaki artış, o
zaman Enerji Bakanının petrol şirketlerinden, rafineri
şirketlerinden ricacı olmaması lazım. Yalvar yakar Enerji
Bakanı diyor ki, Lütfen fiyatlarınızı indirin, rica
ediyorum sizden, anlayış bekliyorum. diyor. Böyle bir
özelleştirme politikası olabilir mi? TÜPRAŞ devletteyken
piyasayı regüle ediyordu. O piyasada yeni bir rafineri kurana kadar onu
özelleştirmeyebilirdiniz.
Şimdi,
rekabet neyle mümkün o piyasada? Akaryakıt ithalatıyla.
Akaryakıt ithalatı demek, yirmi, yirmi beş gün demektir; güçlük
demektir, zaman kaybı demektir ve Enerji Bakanı enerji
şirketlerinden, akaryakıt şirketlerinden indirim rica
ettiğine göre, o zaman problem petrol fiyatından değil
akaryakıt şirketlerinden kaynaklanıyor. Böyle bir
özelleştirme olabilir mi?
Ayrıca, 8
milyar dolarlık özelleştirme geliri zamanında
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (Devamla)
sadece 50-60 milyon dolarlık bir maliyetle
gerçekleştirilmiştir. Bunu da bilgilerinize sunuyorum.
Hepinize
saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Sayın Hamzaçebi, teşekkür ediyorum.
Şimdi on
dakika süreyle soru-cevap işlemi yapılacaktır. Sayın
Doğru, Sayın Aydoğan, Sayın İnan, Sayın Taner,
Sayın Işık, Sayın Enöz, Sayın Güner, Sayın
Cengiz, Sayın Kaplan, Sayın Sakık, soru sorma
sıraları.
Sayın
Doğru, buyurun.
REŞAT
DOĞRU (Tokat) Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Tokat ilinde,
Tekelin özelleştirilmesiyle beraber önce sigara fabrikası
satılmış, kapatılmayacak denmiş olmasına
rağmen daha sonra kapatılmıştır. Akabinde de tütün
üreticileri tamamen mağdur edilmiş ve tütün üretiminden vazgeçilir
konuma gelmiştir. Tütün üretiminden vazgeçilmesiyle beraber yaprak tütün
işletme müdürlükleri de kapanmıştır. Tokattaki Yaprak
Tütün İşletme Müdürlüğü ve sosyal tesislerine Millî Eğitim
Bakanlığı tarafından hizmet içi eğitimle ilgili olarak
talip olunmaktadır. Millî Eğitim Bakanlığına veya
Millî Eğitim Müdürlüğüne hizmet içi eğitimle ilgili olarak
buranın verilmesi mümkün müdür? Onların taleplerine ne tür cevap
verdiniz?
İkinci
olarak da pancarın fiyatı 2002 senesinde 80 kuruş
civarındaydı, şu an itibarıyla pancarın kampanya
dönemi tamamlanmış olup şu andaki fiyatı da 90 ila 110
kuruş civarındadır. Acaba pancar fiyatı böyle
düşürülerek
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Sayın
Aydoğan
ERGÜN
AYDOĞAN (Balıkesir) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Bakan,
akaryakıt ürünleri üzerindeki verginin yüksek olduğunu söylüyorsunuz
ama 2002 yılında vergi yükü daha yüksekti, şimdi yüksek ama
2002ye göre az. diyorsunuz. Oysa rakamlara göre,
baktığımızda, benzinde Avrupada birinciyiz, motorinde
ikinciyiz. Türkiye, oransal olarak baktığımızda, benzinde
yüzde 66,8le diğer ülkelere göre birinci durumdadır, motorinde de
yüzde 56,5la ikinci durumdadır. Bu kadar yüksek bir vergiyi düşürmek
planlarınızda var mıdır?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Sayın
İnan
MÜMİN
İNAN (Niğde) Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.
Birincisi:
Sayın Bakanım, Niğde Çamardı ilçesinde İl Özel
İdaresine ait dağcılık ve kayakevi var. Bu kayakevi
gerektiği gibi işletilmemekte ve atıl durumdadır.
Dağcılık Federasyonu buraya bir okul açmak üzere İl Özel
İdaresinden bunu istemiştir ama ret cevabı gelmiştir.
Çamardı ilçemize katkı yapabilecek bu binanın
Dağcılık Federasyonuna tahsisine yardımcı olabilir misiniz?
İkincisi:
Yine, Niğde Ulukışla Çiftehanda, İçişlerine
bağlı polis eğitim moral merkezi olarak yapılan ama
yıllardır atıl bir vaziyette bekleyen bir binanın, İl
Özel İdaresine tahsis edilmek suretiyle kazançlı hâle getirilmesine
bir destek verebilir misiniz? Bugüne kadar yaptığımız bütün
girişimler reddoldu, bina çürümeye terk edildi.
Üçüncüsü: Yine,
Niğde merkezde İl Özel İdaresine ait
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Sayın Taner,
buyurun.
RECEP TANER
(Aydın) Sayın Bakan, biraz önce sordum, cevap alamadım.
Merkez Bankası
açıklamasına göre, Temmuz 2010 itibarıyla, bankalara olan toplam
kredi borç stoku 493 milyar TL, kişi başı borç da 6.750 TLdir.
2002 yılı toplam borç 56 milyar TL, kişi başı borç da
805 TL seviyesindedir. 2002ye göre yüzde 838 artış olması
vatandaşın durumunun iyileştiğinin göstergesi midir?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Sayın
Işık
ALİM
IŞIK (Kütahya) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Bakan,
kamuoyunun doğru bilgilenmesi açısından soruyorum.
1) Biraz önce
konuşan Değerli AK PARTİ Grup Başkan Vekili Sayın
Elitaş, iktidarı devraldıkları dönemde petrolün varil
fiyatının 18 dolar olduğunu söyledi, hâlbuki dün siz ise bunu 28
dolar olarak ifade ettiniz. Hangisi doğrudur?
2)
Ankaranın güzide semtlerinden birisi olan Or-Andaki Türkiye Büyük Millet
Meclisi lojmanları ve arsaları TOKİye hangi şartlarda
devredilmiştir? TOKİ, bu lojmanların arsasını hangi
şartlarla, hangi şirketlere devretmiş ya da paylaştırmıştır?
Bu şirketlerin isimleri nelerdir? Hazine bu devir işinden ne kadar gelir
elde etmiş? TOKİ ve diğer şirketler bu yolla kaç dairenin
sahibi olmuşlar ve ne kadar kazanç elde etmişlerdir?
Milletvekillerini iki dönemdir mağdur eden ve cumhuriyet tarihinin en
büyük vurgunlarından birisi olarak tarihe geçeceği iddia edilen bu
uygulamayı Bakanlık olarak nasıl denetlediniz? Bu konuda
yaptığınız bir işlem var mı?
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Sayın Enöz,
buyurun.
MUSTAFA ENÖZ
(Manisa) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın
Bakanım, ben de aynı konuya değinmek istiyorum çünkü son derece
önemli bir konu. Ankaranın en güzel yeri olan Or-Andaki milletvekili
lojmanları arsasına, biliyorsunuz, alışveriş merkezi
ve çok katlı binalar yapıldı. Bu inşalarda kaç iş yeri
ve kaç konut vardır, yapılmıştır? Bunun
karşılığında devlet yani kamu ne kadar gelir elde
etmiştir? Bedeli ne olmuştur?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Sayın Bakan,
buyurun.
MALİYE
BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan.
Bu Or-Andaki
milletvekili lojmanlarının TOKİye devri, ondan sonraki
gelişmelerle ilgili olarak arkadaşlar çalışacaklar, sizlere
yazılı olarak cevap verecekler.
Sayın Grup
Başkan Vekilimiz Elitaş 18 dolar dedi. 2002 Kasım
itibarıyla petrol fiyatları 25 dolardı, dün itibarıyla 90
doların üzerindeydi ama aralık sonu itibarıyla yani 2002
Aralık sonu itibarıyla son günde 28 dolara çıktı.
Dolayısıyla 2002 ortalaması yaklaşık 25 dolar diye varsayabilirsiniz
ama bugün itibarıyla onun neredeyse 4 katı civarında yani 93
dolar civarında.
Sayın Taner,
şimdi şöyle bir durum var: Biliyorsunuz, 1970li yılların
sonlarından itibaren, ta 2004, 2005e kadar Türkiye çift haneli, zaman
zaman üç haneli enflasyon, devalüasyon ve faiz hadlerini içeren bir
makroekonomik ortamda yaşamış. Böyle bir ortamda, takdir
edersiniz ki bırakın tüketicilerin yani büyük ölçekte
borçlanabilmesi
Bir kere zaten hiç kimsenin geçmişte evi, arabayı
krediyle alacak taksitlendirme imkânı yoktu, yani hem vadeler çok
kısaydı -ben çok iyi hatırlıyorum, 1990lı
yıllarda, 2000li yılların başlarında en uzun vadeler
on sekiz aydı, hadi otuz altı ay olsun- hem de faizler aylık
yüzde 5ti. Dolayısıyla, bu sektörü iyi bilen birisi olarak,
vatandaşımız isteseydi bile borçlanamazdı. Şimdi,
Avrupaya, Batıya baktığınız zaman kredi hacminin,
tüketici hane veya şöyle diyeyim, hane halkı borcunun millî gelire
oranı Avrupanın 27 ülkesinde ortalama yüzde 58. Yani o ülkelerin
millî geliri 100 liraysa hane halkı borcu 58 lira. Türkiyede millî gelir
100 liraysa hane halkı borcu 15 lira. Dolayısıyla,
karşılaştırmalara böyle bakmamız lazım. 1
liradan 8 liraya çıktı, yüzde 800 arttı. şeklindeki
yorumlar tabii ki yapılabilir ama bu istatistiklerin bu şekilde
değil, uluslararası standartlarda sunulması lazım.
Niğdeyle ilgili
gündeme getirilen hususlarla ilgili olarak tabii, takdir edersiniz ki oturup
bakmamız lazım. İl Özel İdaresini ilgilendiren hususlar
anladığım kadarıyla ama memnuniyetle biz, İl Özel
İdaresiyle temasa geçeriz, ülke yararına ne yapılması
gerekiyorsa yapmaya çalışırız.
Değerli
arkadaşlar, akaryakıt ürünlerinde ben söyledim defalarca, hakikaten
başka ülkelerle karşılaştırıldığı
zaman nispeten Türkiyedeki vergi yükü yüksek ama şunu da ifade ettim:
2002de toplam vergi yükü yüzde 70,3tü, bugün itibarıyla toplam vergi
yükü yüzde 64,8 civarına kadar inmiştir. Yani vergi yükünde bir
azalma var, bir artış yok ama vergi yükü düşük değil, vergi
yükü yüksek fakat bizim AK PARTİ hükûmetleri döneminde akaryakıt
ürünleri üzerinde, benzinde, mazotta, diğer ürünlerde vergi yükü
artmamıştır, azalmıştır. Benim söylemeye
çalıştığım konu bu.
Tokattaki Millî
Eğitim Bakanlığının talebine tabii ki olumlu
bakarız. Yani ben detayları bilmiyorum ama Millî Eğitime hizmet
edecek
Yani ben, Tekel binalarının, tesislerinin yani mülklerinin
çoğunu Millî Eğitime verdim. Özellikle onlara öncelikli olarak
veriyoruz, üniversitelerimize, Millî Eğitim Bakanlığına, o
hususta en ufak bir tereddüt göstermeyiz, eğer hakikaten talep edilen
REŞAT
DOĞRU (Tokat) Satılmasın.
MALİYE
BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) - Yani, mesele şu: Önemli
olan, ülkenin menfaatidir. Satıldığı zaman o bölgeye bir
dinamizm, bir yeni enerji, yeni bir ticari faaliyet alanı doğuracaksa
onu da yapmak lazım, istihdam yaratacaksa onu da yapmak lazım ama
Millî Eğitimin ihtiyacı varsa Millî Eğitim öncelikli gelir,
ticaret ikinci öncelikle gelir.
Evet, herhâlde
bütün sorulara cevap verdim Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Bakan.
Soru-cevap
işlemi tamamlanmıştır.
Şimdi,
26ncı maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Kabul edilmiştir.
27nci maddeyi
okutuyorum:
Muhasebe
kayıtlarından çıkarılacak tutarlar
MADDE 27 (1)
21/7/1953 tarihli ve 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil
Usulü Hakkında Kanun kapsamında izlenen alacakların
dışında kalan ve muhasebe kayıtlarında bulunan Devlet
alacaklarından tutarı 15 Türk Lirasına kadar olanların
tahsili için yapılacak takibat giderlerinin asıl alacak
tutarından fazla olacağının anlaşılması
halinde, bu tutarların muhasebe kayıtlarından
çıkarılmasına genel bütçe kapsamındaki kamu idarelerinde
Maliye Bakanı, diğer kamu idarelerinde üst yöneticiler yetkilidir.
BAŞKAN
Madde üzerinde, Barış ve Demokrasi Partisi Grubu adına Akın
Birdal, Diyarbakır Milletvekili. (BDP sıralarından
alkışlar)
Buyurun
Sayın Birdal.
BDP GRUBU ADINA
AKIN BİRDAL (Diyarbakır) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 2011 Yılı Merkezî Yönetim Bütçe Yasa
Tasarısının 27nci maddesi üzerine Barış ve Demokrasi
Partisi adına söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla
selamlarım.
27nci madde,
muhasebe kayıtlarından çıkarılacak tutarlara
ilişkindir. Buna göre, devlet alacaklarından 15 TLye kadar olanlar,
takip giderleri daha fazla olacağı için muhasebe
kayıtlarından düşürülecektir. Bu, muhasebe tekniği ve bütçe
açısından doğru bir yaklaşımdır. 15 TLlik alacak
için 30 TLlik bir gider söz konusu ise 15 TLden vazgeçmek gerekir. Ne var ki
bu anlayış ve yaklaşım siyasi iktidarın genel
bütçedeki tutumuna yansımamaktadır.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; bu bütçe AKPnin sınıfsal
ve ideolojik bir tercihini yansıtmaktadır ve bu da bugünden
yarına elbette ki değiştirilemez çünkü AKPnin bugün varlık
nedeni de, böyle bir tercihin sonucu bu Parlamento çatısı
altındadır ve iktidardır. Ama kimi şeyler var ki günlük
hayatı kolaylaştırabilir ve daha da yaşanılabilinir
kılar. Bu da birtakım olguları kabul ederek olur, ret ve inkâr
anlayışından vazgeçerek olur ve başta yaşam hakkı
olmak üzere, kişi güvenliği ve özgürlüğü, cezaevlerinde insan
haklarına dayalı bir düzenleme, dinlenmediğinize dair, özel
yaşamınızın güvence altında olduğu gibi bazı
düzenlemeler yapılabilinir.
Şimdi, biz,
tabii, muhalefet olarak bazı şeyleri söylüyoruz. Zaten muhalefetin
böyle bir itici gücü ve rolü vardır. İktidarlar ya da devlet
muhalefetin söylediğine üç yıl sonra gelir ya da dört yıl sonra
gelir ama dört yıl sonra geldiği yerde muhalefetin bugün
söylediğini söylerken, muhalefet, daha ileride, daha çağdaş,
daha günlük gereksinmelere karşılık verecek yine birtakım
tespitler ve öneriler yapar ve iktidar ya da devlet dört yıl sonra yine o
muhalefetin dediği yere gelir. Hep böyle sürer gider bu ama bazı
şeyler var ki ertelenemez.
Şimdi,
örneğin, Birtakım olguların ret ve inkârı. dedik.
Şimdi, Sayın Ömer Çelik diyor ki
Bugünkü süreçte gerçekten
insanların beklentilerine, toplumun gereksinmelerine
karşılık veriliyormuş gibi bir yanılsamayla, bizim bu
süreci suikast ettiğimizi söylemektedir.
Şimdi, neden
suikast? Bir defa, ayrıca gerçekten bu suikast sözcüğü rencide
edicidir çünkü suikast, tuzak kurulur ve İttihat Terakkiden beri gelen
baskıcı, otoriter, faşizan, militer yönetimlerin bir
geleneğidir ve hatta İttihat Terakkide enseden onların
imzası vardır- tek kurşunla vururlar.
Şimdi, biz
neden suikastçı oluyoruz? Bir halkın ve Türkiye'nin taraf olduğu
uluslararası hukuktan kaynaklanan bir hakkının
kullanılması gerektiğini söylüyoruz, iki dilli bir yaşam ya
da demokratik özerklik. Yani şimdi neden buna karşı
çıkıyoruz? Örneğin, Avrupa Yerel Yönetimler Özerklik
Şartı, doğrudan yerinde yönetim ve halkın doğrudan
yönetime katılmasını öngörmüyor mu ve bugün küresel krizin
getirdiği bütün yönetimlerde şimdi yeni böyle bir yol seçilmektedir.
Örneğin Britanyada işte şimdi, Başbakan Cameronın
dediği gibi, büyük toplum projesi buna dayandırılıyor,
yerinde yönetim ya da Fransada ama onlarda olacak ve bize geldiği zaman
olmayacak ya da bu başka şekilde adlandırılacak.
Biz bunu elbette
ki reddediyoruz çünkü olacaksa her şey karşılıklı ve
insanca ve dürüstçe olsun. Örneğin, böyle bir suikast tarihine, kültürüne
karşı Avrupada da işte karşılıklı düello
vardır ve gelinir, her şey açıkça orada kozlar
paylaşılır.
Şimdi,
örneğin, daha şu iki gündür yine cezaevlerinde gerçekten bu kanayan
bir yara, bunu söylüyoruz biz. Son üç örnek vereyim. Belki Hükûmet adına
kayıt yapılır. Her şey para değil çünkü dünyada
İnsanlık onuru. diye de bir şey var ve herkes için yaşam
hakkı var. Örneğin İnsanlık onuru. kavramı, biz
söylüyoruz geçiyoruz ama, Birleşmiş Milletlerin kırk altı
yıllık atölye çalışmalarında bulunmuş bir kavram.
Biz bu değerlere sahip çıkmalıyız ve her şeyi sermaye
ve onun çıkarlarına bağlı bir dünya ya da hayat
görmemeliyiz.
Bakın
şimdi, cezaevlerinde, Latif Bodur Midyat Cezaevinde kalıyor ve
1992den beri içeride. Kanser hastalığına yakalanmış,
Adli Tıp Kurumuna tahliye için başvurmuş, Adli Tıp
yanıt vermemekte. Diyor ki: Ailem, yakınlarım benim cezaevinde
ölmemi istemiyor. Son günlerini geçiren bir mahkûmun ne istediği ne
yazık ki karşılık bulmuyor.
Yine, Sabahattin
Aydemir
Daha dün geldi. Bakın, Eskişehir H Tipi Cezaevinde
kalıyor. Cezaevi yönetiminin -ki burada her yerde
ayrımcılık var, tabii bu ayrımcılık cezaevlerine
de yansıyor- Kürt olmaktan ötürü ve Kürt mahkûmlara karşı
ayrımcı davrandığını ve kötü muamele
gördüğünü protesto etmek için ölüm orucuna yatıyor. Şimdi
dördüncü gün. Eğer biz buna kulak vermezsek Sabahattin Aydemirin
yarın cenazesi çıkacak.
Yine, Habip
Çiftçi
Bu, Kandıra Cezaevinde on yedi yıldır yatıyor.
Kanser ve boyun ameliyatı olması gerekiyor. Bir aylık
başvurusu ne yazık ki karşılık görmüyor.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; bu küresel krizin
atlatılabilmesi elbette ki silahlanmayla ve giderek korkuyla,
baskıyla ve silahla baskı altına almakla giderilecektir.
Başka çaresi yoktur çünkü görülüyor, üretim yok, yatırım yok,
sosyal adalet yok ve nitekim, şu anda dünyanın silahlanmaya
ayırdığı para 1,5 trilyona ulaştı ve Türkiye'nin
de bu silahlanmadaki payı çok önemli ki nitekim Türkiye'nin silahlanmaya
ayırdığı şu anda 13 milyar dolar ve kamu
güvenliği için yapılan ödeneklerin ne kadar olduğunu dün sizlere
sunduk.
O nedenle, kamu
mallarının birtakım çevrelere peşkeş çekilerek
özelleştiriliyor adının makul gerekçelere
sığınması ya da savunması yapılamaz. Bunlar,
emekçilerin yarattığı ortak kamu mallarıdır.
Gerçekten, siz yatırım yapmak yerine, üretim yapmak yerine ve
ekonomik yaşamı demokratikleştirmek yerine, hep
özelleştirme tercihi yaptığınız zaman elbette ki böyle
bir karşılık olacaktır. Nitekim, şimdi, seçim
nedeniyle güçlü tepkiler alınca, alt komisyondaki silahlanma yasa
tasarısı şu anda rafa kaldırıldı. Ama görülecek
ki eğer 12 Hazirandan sonra, seçimlerden sonra halkımız bu
yanılsama ve aldatma sürecine yeniden itibar ederse, hemen o silah
lobileri yine faaliyete geçecek ve nitekim AKPli olduğunu
öğreniyoruz silah üretim ve ticareti yapan birinin ve İstanbuldan
bilmem- aday olduğunu öğreniyoruz. Şimdi ertelendi fakat 1
kişiye 5 tane silah taşıma hakkı getiriyor ya da bulundurma
hakkı getiriyor.
ÜNAL KACIR
(İstanbul) Şimdi kaç?
AKIN BİRDAL
(Devamla) - İkisine de taşıma ruhsatı verilecek. Acaba
Hükûmet, bütçe açığını silahlandırmayla, ruhsat
gelirleriyle mi acaba kapatmaya çalışacak?
AHMET YENİ
(Samsun) Şu anda kaç ?
AKIN BİRDAL
(Devamla) Neden 5 tane silah? Neden silah? Neden silahla?
SUAT KILIÇ
(Samsun) Şu anda sınırsız.
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Komik olmayın. Şu anda
sınırsız.
BAŞKAN
Sayın Canikli lütfen
Sayın Yeni
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Şu anda sınırsız, Hükûmetimiz
sınırlandırıyor 5le.
AKIN BİRDAL
(Devamla) O nedenle, bence bu silahlandırmadan vazgeçin.
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Neden insanları yanıltıyorsunuz?
Neden insanlara yanlış şeyler söylüyorsunuz? Hükûmetimiz
sınırlandıracak. Ayıptır ya!
AKIN BİRDAL
(Devamla) - Tehdit ve korku üreten rejim silahlanmaya yol açıyor. O
nedenle buna son verin ve biz buna karşı çıkacağız ve
demokratik kamuoyu da vazgeçecek. Silah gücüyle değil, demokrasinin,
hukukun gücüyle konuşun ve bunu eşitlikçi, özgürlükçü bir toplum
projesine bağlı kılın. Neden 5 silah? İki
yanınızda silah taşıyacaksınız! (AK PARTİ
sıralarından gürültüler) Hadi canım siz de oradan! Şimdiye
kadar halkımızı hiç böyle tehdit edemediniz ve silahlarla da
tehdit edemeyeceksiniz ya.
SUAT KILIÇ
(Samsun) Aynısını, teröristlere söylüyor musun
aynısını, teröristlere!
AKIN BİRDAL
(Devamla) - O nedenle, bence burada
SUAT KILIÇ
(Samsun) Aynısını teröristlere söyle bakayım.
AKIN BİRDAL
(Devamla) - Neyse
SUAT KILIÇ
(Samsun) Ya Neyse buraya gelince!
AKIN BİRDAL
(Devamla) - Burada hesap kitabı konuşuyoruz. Bu hesabınız
kitabınız yanlış ve geri dönecek.
EMİN
NEDİM ÖZTÜRK (Eskişehir) Sizin hesabınız
yanlış, sizin!
AKIN BİRDAL
(Devamla) - Ankarada yaptığınız hesap Diyarbakırdan,
İstanbuldan, İzmirden, Mersinden, Samsundan geri dönecek çünkü bu
yaptığınız hesap yanlış hesap ve
halkımızın ve ülkemizin çıkarlarına
karşılık verecek, beklentilerini, özlemlerine yanıt verecek
bir hesap değil. Bu hesap AKP hesabıdır. Üç üç daha altı
yapmaz, dokuz yapar bazen, bunu da göreceksiniz.
NURETTİN CANİKLİ
(Giresun) Sizden daha iyi biliriz hesabı.
AKIN BİRDAL
(Devamla) - Saygılar sunuyorum. (BDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Madde üzerinde
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz isteyen Erkan Akçay, Manisa
Milletvekili.
Buyurun
Sayın Akçay. (MHP sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA
ERKAN AKÇAY (Manisa) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
2011 bütçesinin 27nci maddesi üzerine söz aldım. Muhterem heyetinizi
saygıyla selamlıyorum.
Biraz önce Grup
Başkan Vekili Sayın Elitaş muhalefetin konuşmalarında
lüzumsuz konuşmalar, incir çekirdeğini doldurmayan konuşmalar
yapıldığını ifade etti. Öncelikle şunu ifade
etmeliyim ki milletin sorunlarını, yoksulluğu, yolsuzluğu
ve bazı konuların bu milletin kürsüsünden dile getirilmesinden
rahatsızlık duymamanız gerekir.
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Rahatsızlık duymuyoruz.
ERKAN AKÇAY
(Devamla) Evet, Sayın Elitaş keşke olsaydı, kürsüye
gelsin de Manisa Et-Balık Kurumunun, Manisa Sümerbankının,
Manisa Alaşehir Tekel Suma Fabrikasının nasıl
özelleştirildiğini burada milletimize bir anlatsa da acaba bizim daha
önce bu özelleştirmelerle ilgili yaptığımız
konuşmalar incir çekirdeğini mi doldurmuş yoksa bu, birilerinin
cebini mi doldurmuş, milletimiz bir de Elitaşın
ağzından duyardı. Ayrıca, verdiği benzin hesabı
da yanlış. Biraz önce Sayın Maliye Bakanı da gerekli
düzeltmeyi yaptı. Onun için Googlea Sayın Elitaş kendisi
bakmalı ve doğru bilgileri buradan ifade etmeli.
Değerli
milletvekilleri, Sayın Maliye Bakanı bütçe sunuş
konuşmasında 2002 yılıyla 2010 yılına ait
bazı göstergeleri karşılaştırdı, bir de yumurta
hesabı yaptı. Bu hesabı şimdi hep birlikte yeniden
yapacağız.
Öncelikle, bütçe
sunuşunda TÜFE oranları kıyaslanırken Ocak 2003 ile
Aralık 2010 dönemi kıyaslandı. Böylelikle 2003 yılı Ocak
ayından 2010 yılı Aralık ayına kadar TÜFEnin yüzde
107 arttığı açıklandı. Asgari ücret ve memur
maaşıyla bazı malların alım güçleri
kıyaslandı. Yalnız, bu kıyaslamalar yapılırken
bir kurnazlık da yapıldı. TÜFEde Ocak 2003 dönemi baz
alınırken diğer unsurlarda yani TÜFEde Ocak 2003 baz
alınıyor ancak aile yardımı ödeneği dâhil olmak üzere
en düşük memur aylığında, net asgari ücrette, en düşük
SSKlı emekli aylığında, BAĞ-KURlu esnaf emekli
aylığında, en düşük altmış beş yaş
memur aylığında ve muhtar aylıklarında 2002
Aralık baz alınıyor. Böylelikle Aralık ayından Ocak
ayına geçişte yapılan yüzde 23lük asgari ücret
artışı da kendi hanesine kaydediliyor. Buradan bir yüzde 23lük
avantaj sağlıyor ve asgari ücret Aralık 2002de 184 lira iken
Ocak 2003te 226 liradır.
Tabii, bu
uyanıklık, bununla sınırlı kalmıyor. Mesela
asgari ücret kıyaslaması yapılırken 2010 yılında
asgari geçim indirimi, net asgari ücrete de dâhil ediliyor. Biraz önce
Sayın Elitaş da 599 lira olarak ifade etti asgari ücreti fakat 2002
yılındaki vergi iadesine bilinçli olarak dâhil edilmiyor ve 2002
Aralığın 184 liralık asgari ücreti dikkate
alınıyor. Oysa 2002 ve 2003 yıllarında, malum, vergi iadesi
vardı. Madem asgari geçim indirimini 2010 yılı için net asgari
ücrete dâhil ediyorsunuz o zaman 2002 yılı için vergi iadesini de
asgari ücrete dâhil etmeniz gerekir çünkü asgari geçim indirimi vergi iadesinin
yerine getirilmiştir. 2010da asgari ücrete asgari geçim indirimini dâhil
ediyorsanız bunu da etmelisiniz veya ikisini de dâhil etmemeniz gerekir,
en doğrusu da dâhil etmemektir.
Değerli
arkadaşlar, gerçek şudur: Ocak 2003te 226 lira olan asgari ücret,
2010 Aralık ayında 544 liraya yükselmiştir; öyle, Sayın
Bakanın, Sayın Elitaşın dediği gibi 599 Türk
lirası değildir. Yüzde 10luk da burada bir yanıltma
yapılıyor. Mesela 2002 Aralık ayında 184 lira olan asgari
ücretin 599 lira olduğu söylenerek TÜFE kıyaslaması Ocak 2003
ile 2010 arasında yapıldığına göre aile yardımı
ödeneği dâhil en düşük memur maaşlarının,
aylıkların da Ocak 2003 ile Aralık 2010 arasında
yapılması gerekmektedir.
Sayın Maliye
Bakanı da yumurta modasına uydu ve Türk lirası hesabından
yumurta hesabına geçti. Şimdi, Sayın Bakan bu yumurtaya neden bu
kadar merak sardı? Ben de merak ettim ve yumurta borsasını aradım,
araştırma yaptım. Yumurta üreticileri kan ağlıyor.
Maliyetler yüzde 100 artarken yumurta fiyatları yüzde 30 artmış.
Aslında bu yumurta hesabını Sayın Unakıtan daha iyi
bilir yani Sayın Şimşekin girmemesinde fayda var.
OSMAN DURMUŞ
(Kırıkkale) Abdullah Unakıtan spekülatör!
ERKAN AKÇAY
(Devamla) Lütfen konuya biraz da üretici gözüyle bakınız. Hükûmet
Türkiye ekonomisinin performansını yumurta alım gücü
artışıyla açıklamaya çalışmakta.
Hatırlarsınız, kuş gribi bahanesiyle yüz binlerce tavuk
telef edildi, köy tavukçuluğu neredeyse bitti; kendi ailesinin beslenmesi
için tavuk besleyen çok sayıdaki aile de artık yumurta ve tavuk
satın almaya başladı.
Madem Hükûmet
Türk lirasından yumurta hesabına geçti, biz de yumurta hesabıyla
devam edelim. 2003 Ocak ayında bir tüp gaz 150 yumurtayla
alınırken 2010 Aralıkta 550 yumurtayla alınabiliyor. 2003
Ocak ayında bir litre benzin 24 yumurtayla alınabilirken 2010
Aralık ayında 38 yumurtayla alınabiliyor. 2003 Ocak ayında
1 kilo dana eti 61 yumurtayla alınabilirken 2010 Aralık ayında
285 yumurtayla alınabiliyor. Bunlar tamamen Sayın Bakanın
verdiği rakamlar üzerinden yapılan bir mukayesedir. 2003 Ocak
ayında gerçek kira 4.500 yumurtayla ödenebilirken bu 5.500 yumurtaya
çıkmıştır ve 1 kilo zeytin 61 yumurtayla alınabilirken
2010 Aralık ayında da 115 yumurtayla alınabilmiştir. Bir
asgari ücretle Ocak 2003te, yani 226 Türk liralık asgari ücretle 11 tüp
gaz alınabilirken, 2010da ise 544 lirayla sadece 9 tüp gaz
alınabilmektedir. Ocak 2003te 141 litre benzin alınabilirken, 2010da
sadece 136 litre benzin alınabilmektedir. Ocak 2003te 51 kilo zeytin
alınabilirken, 2010da sadece 49 kilo alınabilmektedir. Yani iktidar
simit hesabından sonra yumurta hesabında da, tüp gaz hesabında
da, benzin, mazot hesabında da sınıfta kalmıştır.
Sizin
döneminizden önce çiftçilerin evinin avlusunda mazot depoları, tankerleri
vardı, şimdi artık mazotu çiftçi pet şişede
alabiliyor. Sekiz yıllık AKP döneminde pamukta yüzde 68,
buğdayda yüzde 94 fiyat artışı var ama girdilerde, mesela
gübreye yüzde 400lere ulaşan zamlar yapıldı, sulamaya yüzde
230, mazota yüzde 140 zam geldi ve mazottan ÖTVyi
kaldıracağınızı söylediniz, sekiz yılda sadece
vergileri artırdınız.
Biraz da dört
işlemi dikkatli yapmak gerekiyor. Sunuşun 33üncü sayfasında
2002 yılı rakamları ile 2010 yılı rakamları
karşılaştırılmış ve artış
oranları verilmiş ancak oranlar yanlış
hesaplanmıştır, tekrar bakılmasını rica ediyorum,
yine bu asgari ücret kıyaslamaları ve artış oranları
bakımından.
Değerli milletvekilleri,
Sayın Maliye Bakanının yabancı gazetecilere söylediği
Bazı emekliler son maaşlarının yüzde 106sına kadar
maaş alıyor, bu bir çılgınlıktır. Türkiye'de bu yıl
çalışanlar elli yaşında emekli olabiliyor, bu, bu ülkenin
yaptığı büyük hatalardan biridir. sözünü tekrar
hatırlatmak istiyorum ve buradan yine bir emekli gözüyle ifade etmek
gerekir ki asıl çılgınlık bu kadar emekli
maaşıyla geçinebilmektir hatta Turgut Özakman Şu
Çılgın Emekliler adında bir roman dahi yazabilir. Türkiye'de
emekliler açlık sınırının altında kalan
maaşla neler yapılabileceğini göstermektedirler ve asıl
çılgınlık budur.
Değerli
milletvekilleri, konuşmama burada son veriyor, muhterem heyetinize
saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Madde üzerinde
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz isteyen Tayfur Süner, Antalya
Milletvekili.
Buyurun
Sayın Süner. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA
TAYFUR SÜNER (Antalya) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
2011 Merkezî Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısının 27inci maddesi
üzerine Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz aldım. Hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Sayın
Başbakan ekonomik olayları kendi penceresinden değerlendirerek,
2010 bütçesini Mecliste değerlendirdi. Örneğin bütçe konuşmasında,
örnek vererek Rusyaya ihracatımız 1 milyar dolardan 3 milyar dolara
çıkmıştır. dedi. Komşularımız da
kazanıyor, biz de kazanıyoruz. dedi.
Allah
aşkına, Sayın Başbakan, Rusyayla ticaretimizde 2010
yılında verdiğimiz açık 18 milyar dolar. Bu ne biçim kazanç? Yani ekonomiyi siz
hep kendi pencerenizden bakarak değerlendiriyorsunuz. Hep
konuşmanıza başladığınız zaman 2002
yılını baz alıyorsunuz. 2002 yılında toplam
ticaret açığı 15,5 milyar dolarken bugün artık 66 milyar
dolara yükseldi ve bir de devamlı gayrisafi millî hasılanın
yüksekliğinden bahsediyorsunuz. Ülkemizde yükselen şeyler var hem de
çok; işsizlik, halkın giderek fakirleşmesi, ekonomik
dağılımın giderek adaletsizleşmesi, yabancılara
para transferlerinin olağanüstü artması, borçlar, işte bunlar
yükselmiştir. Ülkemizin dış borcu 2002de 115 milyar dolar iken
şu anda yaklaşık, sadece devletin 300 milyar dolardır; özel
sektörün borçları hariç. Tabii, onları da katarsanız 2 katına
çıkar, 600 milyar dolara falan çıkar.
Ülkemizde para
yabancının elindedir. Ülkemize gelen sıcak para sonucunda
gayrisafi millî hasıla ve millî gelir yüksek çıkmaktadır. Ancak
yabancılar buraya gelip de bu sıcak parayla yatırım yapmak
yerine, paralarına para katmayı tercih etmektedirler.
Ekonomimizin
büyümesi, gelişmesi sadece verilerin artmasıyla anlatılamaz.
Gerçek işsizlik oranlarınız düşmeye, yoksul
sayılarımız azalmaya başladıysa, emeklilerimize
gereken değer ve ücret verilebiliyorsa enflasyonumuz kaç olursa olsun
ülkemiz ekonomik olarak iyi yolda diyebiliriz. Aksi hâlde bunları söylemek
işkembeyi kübradan atmak demektir.
Hemen hemen bütün
ülkeler küresel kriz nedeniyle bankalara destek vermiş ama Türkiye
Cumhuriyeti vermemiş diye övünüyorsunuz ama bir şeyi unutuyorsunuz
Sayın Başbakan: Bankalar, 2002de geldiğiniz zaman zarar
ediyordu; bugün artık 3-4 milyar, 5-6 milyar dolar para kazanıyorlar,
sübvanse etmiyorsunuz ama bankalara halkı soyduruyorsunuz. Muamele
vergisi, havale vergisi, havale parası diyerek bankaların kazançlarını
vasıtalı olarak artırdınız. Dolayısıyla
devletin sübvanse etmesine gerek kalmadı, halk zaten onu yerine getiriyor.
Bankalara vatandaşın parasını 0,49 faizle
kullandırıyorsunuz ama kredi kartlarına geldiği zaman yüzde
35 bankalar faiz alıyor. Sanayide, reel sektörde ve tarımda kullandırdığınız
krediler de mevduat faizlerinin kat kat üstünde.
Sayın
Başbakan yaptığı konuşmalarda devletin doğuya
fabrika ve otel yapamayacağını söylüyor. Peki, doğuya ne
yapacaksınız da terör kalkacak Sayın Başbakan? Ekonomik
olarak orada yaşayan insanların ekonomisini yükseltmeden terörün
nasıl önüne geçeceksiniz? Güneydoğudan, Doğu Anadoludan kalkan
insanlar kamyonlarla gelip Çukurovada tarım sektöründe
çalışıyor, çay sektöründe çalışıyor, bölgem
Antalyada kesme çiçek sektöründe çalışıyor. Cebine herhangi bir
sosyal sigorta kartı veriyor musunuz, Ben vatandaşım.
diyebiliyor mu, çalışmadığı zaman işsizlik
sigortası alabiliyor mu? Siz, ekonomik olarak sorunları çözün, o
zaman terör nasıl biter görürsünüz.
Bakın, 1990
senesinde Amerikada, New Yorkta bir arkadaşla tanıştım.
Tipinden sanki Suriyeli, Iraklı veya İranlı olduğunu tahmin
ettiğim için Nerelisin? diye sordum, Amerikalıyım. dedi. Bu
soruyu 4 kere tekrarladım, çünkü Amerikalı
olmadığını anlamıştım.
Çocuklarının olduğunu, evli olduğunu anlattıktan sonra
dedim ki: Allah aşkına merak ettim, söyle nerelisin? Amerikalı
olduğunu anladık. Ben, 1980 senesinden Iraktan Amerikaya göç
ettim ama artık çocuklarım Amerikada yaşıyor, hiçbir sağlık
sorunum yok, ekonomim gayet iyi, Iraka da dönmek istemiyorum. Niye ben
Iraklıyım diyeyim? Ben Amerikalıyım. dedi. Eğer
Türkiyede bir yanlışlık varsa devlet olarak
yanlışlığı bizim kendimizde aramamız lazım.
Biz cumhuriyet kurulalıdan beri tüm vatandaşlarımıza üniter
yapıyı savunduramıyorsak bunda kendi yanlışlığımız
vardır. Çocuklar dağa çıkıyorsa bunda tüm hükûmetlerin
sorumluluğu vardır. Onun için diyoruz ki: Gelin, Cumhuriyet Halk
Partisinin sözlerine kulak verin. Ne diyor Cumhuriyet Halk Partisi: Kültürel
hakları verelim. Güneydoğuya ve Doğu Anadoluya yirmi bir tane
fabrika yapalım. Oradaki insanlarımızı
kalkındıralım. O zaman terör sıfır sorun olur. diyor.
Aynen katılıyorum.
Sayın Genel
Başkanımız kurultayımızda bir çerçeveyle bunu gayet
güzel çizdi. Kürt demedin. dediler. Yahu Allah aşkına, bundan güzel
bir çerçeve çizilir mi? Herkesi kucaklayan, tüm vatandaşların
ekonomik ve sosyal durumunu yükseğe çıkarmak için sosyal devlet
anlayışını bu memlekette payidar etmeye çalışan
bir genel başkan başka ne diyebilir ki?
Türkiye
Cumhuriyetinde üniter yapıya kimse zeval getirtemez. Onun için, tüm
vatandaşlarımız huzuru kalple bu memlekette yaşamaya devam
edecektir, merak etmeyin.
Tabii, hep
Başbakandan bahsettik de Sanayi Bakanından da biraz bahsetmek
lazım, bu bütçede olduğuna göre. İktidarınız zamanında
ara malı ithalatının önünü açtınız, bütün
KOBİlerin canına ot tıkadınız; maalesef, KOBİ
diye bir şey kalmadı. Ara malı ithalatı ile maalesef
sanayinin yüzde 69u yabancıların eline geçti. Bankaların yüzde
43ü yabancıların elinde. Maalesef, dış ticareti
karşılama oranı sıcak parayla yüzde 87, reel ekonomide
yüzde 16.
Sayın Sanayi
Bakanı da bunları söyledikten sonra bir de petrol fiyatları
üzerinde duracağım. 2002de iktidara geldiğiniz zaman ham petrol
fiyatı 150 dolardı, bugün 90 dolar. 150 dolarken motorinin
fiyatı 2 liraydı, bugün 90 dolar ama motorinin fiyatı 3 lira.
SAFFET KAYA
(Ardahan) 150 dolar değildi.
OSMAN DEMİR
(Tokat) Doğru değil.
TAYFUR SÜNER
(Devamla) Sayın Bakanım, ÖTVyi alıyorsunuz
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
TAYFUR SÜNER
(Devamla)
yüzde 18 de KDV alıyorsunuz, verginin vergisini tahsil
ediyorsunuz.
BAŞKAN
Sayın Süner teşekkür ederim, süreniz tamamlandı.
TAYFUR SÜNER
(Devamla) Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Madde üzerinde şahsı adına söz isteyen, Kemalettin Aydın,
Gümüşhane Milletvekili.
Buyurun
Sayın Aydın. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
TAYFUR SÜNER
(Devamla) Laf atıyorsunuz ama Silivri Toplama Kampı Zulümhane
diye bir kitap almıştım okumak için; Türkiye zulümhane hâline
geldi zaten!
BAŞKAN
Sayın Süner lütfen
Sayın Süner
KEMALETTİN
AYDIN (Gümüşhane) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
27nci madde üzerinde şahsım adına söz almış
bulunuyorum.
On iki gündür
yüce Mecliste gruplar ve birçok konuşmacı merkezî bütçe üzerine
yoğun tartışmalar yaşamıştır. Ben,
farklı bir konseptten bakarak ülkemizin 2002 yılında
sosyoekonomik gelişmişliğinde yetmiş ikinci sırada
olan bir ile merkezî bütçenin burada onaylanmasından sonra nasıl bir
yansıma oluyor ve nasıl bir adaletli kalkınma
sağlanabiliyoru sizlerle paylaşmak istiyorum o il adına.
Eğitime
baktığımız zaman, 2002de 1.143 öğretmen olan ilimizde
1.608 öğretmene ulaşmış olup, ders başına ve
öğretmen başına düşen öğrenci sayısı Avrupa
standartlarına ulaşmıştır. Fiziksel mekân eksiklikleri
tamamlanmış olup, buna paralel olarak da 2002 yılında
ÖSYMde Türkiyede yetmişinci sıralarda olan bu il, 2010
yılında Türkçe-sosyalde Türkiye üçüncüsü olup, diğer alanlarda
da Türkiyede ilk on arasında yer almıştır. Bununla paralel
olarak da 2002 yılında dört yıllık fakülte kazanan
öğrenci sayısı 150ler civarındayken bu yıl, 2010
yılında 600 öğrencisi dört yıllık fakülte kazanmıştır.
Kızlarımızın okula gitme oranları da yüzde 40lardan
yüzde 90lara çıkartılmış, ödül kazanan okullar
TÜBİTAK ödülü alan okullar, Bu benim eserim. diye yarışmaya
girip 1inci olan yavrularımız ve üniversiteye yerleşmede de
toplamda yüzde 50 ilde Türkiyede 30uncu sıralara inmiştir.
Sadece
eğitimde değişim olmamıştır, sağlıkta
da değişim olmuştur ve yüzde 30lara yakın bir personel
artımı ve 78den 90a çıkan sağlık ocağı ile
5ten 23e çıkan ambulans sayısıyla
Ki bunlar özellikle bu
aylarda burada tartışılan bütçeden o ile giden paralarla
alınan hizmetlerdir. 25 olan uzman sayısı 66ya
ulaşmış olup 6 bin, 7 bin kişiye 1 uzman hekim
düşerken, bugün 2 bin kişiye bir uzman hekim düşmüş ve
bunun sonucunda da bu şehirde bebek ölüm oranları binde 16dan binde
13,8lere düşmüş, aşılama oranları da yüzde 83ten
yüzde 91lere çıkartılmış ve sağlıkta ciddi
iyilik sağlanmıştır. Bununla da kalmayıp hekim
başına düşen muayene sayısı 3 kat artmış,
ameliyat sayısı bu ilde 4 kat artarak başka illere sevk oranı
da 4 kat azalmıştır.
Spora gelince:
Eğitim, sağlık ve spor bir toplumun en önemli üç unsuru
dediğimiz zaman da 2002 yılında bu bütçeler
tartışılmadan, önceki yıllarda başka bütçeler
tartışıldığında bin lisanslı sporcu varken
bugün 4.500 lisanslı sporcu vardır, 1 millî sporcu varken bugün 9
millî sporcu olmuştur ve bocce ve voleybol takımları da Türkiye
Birinci Liginde mücadele etmektedir.
Tarım ve
sulamaya gelecek olursak: 2002 yılında 18-19 bin hektar sulanabilir
arazi varken bugün 27-28 bin sulanabilir araziye ulaşılmış
ve 4 milyon tarımsal hibe desteği verilirken bugün 2010
yılında 12 milyon hibe desteği almış olup Devlet Su
İşleri olarak da bütün ilçelerin ve il merkezinin dere
ıslahları yapılmıştır.
İletişimde
yaylalarda dahi İnterneti olan, kara yollarında 10 kat ödenekleri
artan, yaklaşık bin özürlüye evde bakım hizmeti verilen bir duruma
ulaşmış olup KÖYDES yatırımlarında kişi
başına düşen yatırım miktarında da Türkiye
3üncüsü olabilen bir ildir bu il. Yine, kamu yatırımlarında,
2002 yılında, kişi başına düşen para
anlamında 70inci olan bu il, bugün ilk 10lar içerisine girmiştir burada
onaylanan bütçeler sayesinde.
2010
yılında SODES kapsamında 4 trilyon hibe gönderilmiş olup
projelere; yine, 2002 yılında var olan 5 bin sigortalı -kriz
yıllarına rağmen- bugün 10.800 sigortalıya
ulaşmış olup bunların da yaklaşık 5 bini
teşvikten yararlanmaktadır.
Üniversitesi
olmayan bir il, bugün üniversitesine sahiptir; 1 fakülte 4 fakülteye
ulaşmış olup 2 bin öğrenci 6 bin öğrenciye ve 20
akademik kadro 336 kadroya ulaşmıştır.
Kısaca,
Torul Gençlerbirliği denilen bir takım
çıkmıştır 5 bin nüfuslu Torul ilçesinden ve Galatasaray,
Fener, Beşiktaş, Halkbank, Ziraat gibi takımlarla mücadele
etmektedir. 10 maçının 5ini galip gelmiş, yarın da
inşallah Fenerbahçeyi İstanbulda yenecektir.
2002
yılında bu bütçeler burada onaylanırken, evet denirken, acaba,
o il, Gümüşhane ili ne demiştir bu bütçelere diye
baktığınız zaman: 2002 yılında yüzde 42yle
Evet, bu bütçe uygundur. demiş, 2007 yılında yüzde 62yle Bu
bütçe uygundur. demiş, 12 Eylül 2010 referandumunda da yüzde 79la Bu
bütçe uygundur. demiştir Sayın Bakanım.
Sizin
şahsınızda ve Sayın Başbakana ilimin ve Gümüşhane
halkının bu oranlardaki teşekkürlerini sunuyor, bütçemiz
hayırlı olsun dileklerini takdim ediyorum.
Saygılarımla.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Madde üzerinde
şahsı adına söz isteyen Akif Hamzaçebi, Trabzon Milletvekili.
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (Trabzon) Konuşmayacağım.
BAŞKAN
Soru-cevap işlemine başlıyoruz.
On dakika süreyle
soru-cevap işlemi yapılacaktır.
Soru sorma
sırası: Sayın Yıldız, Sayın Özdemir, Sayın
Aslanoğlu, Sayın Doğru, Sayın Enöz, Sayın Paksoy,
Sayın Işık, Sayın İnan, Sayın Sakık,
Sayın Asil, Sayın Varlı, Sayın Taner, Sayın
Çalış, Sayın Aydoğan, Sayın Kaplan, Sayın Yaman,
Sayın Güner, Sayın Uzunırmak ve Sayın Genç.
Sayın
Yıldız, buyurun.
HÜSEYİN
YILDIZ (Antalya) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Bakan,
kanun tasarı ve tekliflerinde olduğu gibi, bütçe görüşmelerinde
de görüştüğümüz konulara bağlı kalmak kaydıyla, Genel
Kurula katılıyor, sorular hazırlıyor ve nezaketle soruyoruz
ancak sayın bakanlar, bize göre, doğru cevap vermiyorlar ya da hiç
cevap vermiyorlar ya da Yazılı cevap vereceğiz. diyorsunuz. En
çok soru soran milletvekillerinden birisiyim. Hiçbir bakandan soruma
yazılı olarak cevap alamadım. Yazılı cevap
vereceğim sözünü ne zaman yerine getireceksiniz? Yoksa, yazılı
belge vermek istemiyor musunuz?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Sayın
Özdemir
HASAN
ÖZDEMİR (Gaziantep) Teşekkür ediyorum Sayın
Başkanım.
Sayın Bakana
soruyorum: Tasarının bu maddesi yürürlüğe girdiğinde 15
TLnin altında kaldığı gerekçesiyle muhasebe
kayıtlarından düşürülecek olan toplam alacak tutarı ne
kadar olacaktır? Geçen yıl bu kapsamda ne kadar alacaktan vazgeçilmiştir?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Sayın
Aslanoğlu
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) Sayın Bakan, Türkiyede Üçüncü Ligden
başlamak üzere, İkinci Lig ve Bank Asya Ligindeki takımlar son
derece zor durumdadır. Bunların tek gelir kaynağı, en
önemli gelir kaynağı Spor Totodan aldıkları paylardır
ama bu payları hep siz alıyorsunuz. Siz yüzde 25 alıyorsunuz,
takımlara yüzde 6 veriyorsunuz. Spor Toto Kanununda bir
değişiklik yapıp takımların aldığı
payı yüzde 15e yükseltecek misiniz? Burada olan tüm milletvekillerinin bu
sorunu vardır. Türkiye liglerindeki kulüplerin Spor Toto
paylarının yüzde 15e yükseltilmesi için Spor Toto Kanununda
herhangi bir değişiklik yapacak mısınız?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Sayın
Doğru
REŞAT
DOĞRU (Tokat) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Tokat ili Türkiye
Emekliler Derneği Başkanı Kadir Erüre ile Turhal İşçi
Emeklileri Derneği Başkanı İsmet Sert sorulmasını
istediler.
Emeklilerle
ilgili çok büyük problemler var. Emekliler geçinemediklerini ifade ediyorlar.
Emeklilerin durumlarıyla ilgili olarak İşçi Emeklileri
İntibak Kanunu 2007 senesinde söz verilmiş olmasına rağmen
Hükûmet tarafından hâlâ çıkarılmamıştır, bundan
dolayı da işçi emeklileri büyük bir mağduriyet
yaşıyorlar. Ayrıca, tüm emeklilerin hepsi yeni
iyileştirmeler yapılmasını, kışa
hazırlık adı altında yeni ödemeler
yapılmasını bekliyorlar. Hükûmet olarak emeklilerle ilgili bir
çalışmanız var mıdır? İşçi emeklileri
intibak kanununu ne zaman çıkarmayı düşünüyorsunuz?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Sayın Enöz
MUSTAFA ENÖZ
(Manisa) Sayın Başkanım, iktidara geldiğinizden beri
kamuda özürlü ve eski hükümlü kadrolarına kaç kişi istihdam
edebildiniz? Kaç boş kadromuz bulunmaktadır kamuda?
Yine, eski
hükümlü kadrolarından özel sektörde tekrar istihdamı düşünüyor
musunuz?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Sayın
Paksoy
MEHMET AKİF
PAKSOY (Kahramanmaraş) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakan,
izlediğiniz düşük kur, yüksek faiz politikası sonucunda 2010
yılında cari açık 37,5 milyar dolara
çıkmıştır. Ülkemiz sıcak para cenneti oldu;
bankaların yüzde 42si, borsanın yüzde 70inin üzeri ise
yabancıların eline geçti. Merkez Bankası döviz rezervi 70 milyar
dolar civarında. Böyle kırılgan bir ekonomide döviz
rezervlerimiz sizce yeterli midir? Döviz rezervi bakımından
gelişmekte olan ülkelerle kıyas eder misiniz? Döviz rezervinin
ülkemize maliyeti nedir?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Sayın
Işık
ALİM
IŞIK (Kütahya) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Bakan,
iki madde önce sormuştum ama kargaşaya geldi, cevap alamadım,
tekrarlıyorum çünkü işçilerden gelen talep üzerine.
Bilindiği
gibi, Emet Bor İşletmesi Hisarcık ve Espey Konsantratör
servislerinde çalışan 160 taşeron işçisi hakkında
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı
müfettişlerince Alt İşverenlik Yönetmeliğinin 13üncü
maddesine göre asıl işverenin işçi sayılmaları yönünde
ve Alt İşverenlik Yönetmeliğinin aynı maddesi
uyarınca da söz konusu iş yerindeki alt işverenlik
uygulamasına son verilmesi gerektiği belirtilmiştir.
Dolayısıyla, işletmenin bu müfettiş raporunun reddi
konusunda açtığı dava da 16 Eylül 2010 tarihinde Emet Asliye
Hukuk Mahkemesi tarafından sonuçlanmış ve talebin reddine karar
verilmiştir. Dolayısıyla işçiler şu anda ortadadır.
Bu taşeronluk sistemi devam ediyor, işçiler ortada. Bu konuda
Hükûmetinizce nasıl bir çözüm bulunabilir?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Sayın Bakan, buyurun.
MALİYE
BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan.
Sayın
Işık, sorunuzu aldım, Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanlığına ileteceğim çünkü benim doğrudan
doğruya bilgi sahibi olduğum bir konu değil, ancak biz
kendilerine iletiriz, onlar da size inşallah cevap verirler.
Değerli
arkadaşlar, bir soruda düşük kur, yüksek faiz politikasından
bahsedildi. Herhâlde son dönemdeki faizleri yakından takip etmiyor.
Şu anda Türkiyede reel faiz yüzde 0. 2002 yılında yüzde 13tü
reel faiz. Dolayısıyla, artık, böyle Yüksek faiz, düşük
kur, böyle bir politika yok, olmadı da. Şu anda reel faizin sıfır
olduğu, kısa vadeli, Merkez Bankasının borçlanma faizinin
yüzde 1,5 olduğu bir ülkede yüksek faiz politikasından bahsedilemez.
Merkez
Bankası piyasadan borçlandığı zaman yüzde kaç veriyor?
Yüzde 1,5. Bu yüksekse, Brezilyada veya ne bileyim, bizim gibi gelişmekte
olan birçok ülkede Merkez Bankasının verdiği faizin 6 kat
fazlasını veriyorlar, o ülkelerde belki yüksek faizden
bahsedebilirsiniz.
Dolayısıyla,
cari açığın temelinde bu yatmamaktadır. Cari
açığın birkaç sebebi var, birincisi: Dünyada emtia fiyatları
yükseliyor, petrol fiyatları yükseliyor. Bu ülke, yılda -fiyatlara
göre- 40 milyar dolarla 50 milyar dolar arasında brüt enerji ithalatı
yapan bir ülkedir. Bunu ne yaparsanız yapın, isterseniz kurunuz
yüksek olsun, isterseniz faizleriniz eksi olsun -ki böyle bir şey söz
konusu olamaz ancak reel bazda olur- fark etmez, bu açığı
veriyorsunuz. Niye? Çünkü doğal gazın yüzde 99unu, petrolün yüzde
95ini ithal ediyorsunuz. Dolayısıyla uluslararası petrol fiyatları,
enerji fiyatları, emtia fiyatları çok önemlidir. Maalesef, bizim
aleyhimize gelişmektedir. Bu, dünyanın, dünya ekonomisinin
beraberinde getirdiği bir husustur.
İkincisi:
Türkiye, Avrupa Birliğinin yaklaşık 4 katı bir hızla
büyümektedir. Yani ticari ortaklarımıza oranla 4 kat daha hızla
koşuyoruz, daha hızlı büyüyoruz. Türkiye şu anda yüzde 8
büyüme ile gidiyor. Avrupa Birliği en iyi ihtimalle yüzde 2 civarında
büyüyecek. Bu da ikinci bir faktördür.
Üçüncü bir
faktör: Tabii ki rekabet gücü önemlidir. Maalesef, her sektörde
arzuladığımız düzeyde bir rekabet gücümüz yok, onun da
etkisi var.
Özürlü ve
hükümlülere ilişkin kaç kişi istihdam edildi? sorusu
Arkadaşlar çıkartabilirlerse bir sonraki soru-cevap
kısmında size cevap vermeye çalışacağım ama
önümde öyle bir rakam yok.
Bu intibak
kanunu, ben dün de söyledim, biz en düşük maaş alan emeklilerimize
-ki intibak konusu burada gündeme geliyor- her zaman çok daha yüksek oranlarda
bir artış veriyoruz. Bakın, 2011 yılı için en
düşük maaş alan emeklilerimize biz yüzde 21 civarında bir
maaş artışı vereceğiz, enflasyon öngörüsü yüzde 5,3;
en yüksek maaş alan emeklilerimize de yüzde 8 civarında bir maaş
artışı vereceğiz. Dolayısıyla, fark sürekli bir
şekilde azalıyor. Şu anda bunun dışında intibak
yasasına ilişkin bir çalışmamız yok.
Futbol
kulüplerine ekstra kaynak, bu loto gelirlerinin yeninden
paylaşımına ilişkin şu anda bir çalışma yok.
Bütçe bağlanmış durumda, bir gelir-gider dengesi var. Şu an
itibarıyla üzerinde çalıştığımız bir husus
yoktur.
Sayın
Özdemir, 15 liranın altında ne kadar alacak geçen sene silindi, bu
sene ne kadar alacaktan vazgeçilecek
O rakamları vereyim ben size: 15
liranın altında silinen 353.500 liradır arkadaşlarım.
Bir de diğer mevzuat hükümleri varmış, o hükümler çerçevesinde
silinen 8 milyon 45 bin 812. Yani çok cüzi rakamlardan bahsediyorsunuz, 353.500
liradan bahsediyorsunuz 15 liranın altında silinen.
Diğer bir
soru
Sayın Yıldız, yine cevap yok çünkü o hususları
arkadaşlar
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Bakan, teşekkür ediyorum.
Sayın milletvekilleri,
soru-cevap işlemi tamamlanmıştır.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul
edilmiştir.
Birleşime on
dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 15.07
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 15.21
BAŞKAN: Başkan Vekili Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER: Yusuf COŞKUN (Bingöl), Bayram
ÖZÇELİK (Burdur)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 41inci
Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.
2011
Yılı Merkezî Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısının
maddeleri üzerindeki görüşmelere kaldığımız yerden
devam edeceğiz.
Komisyon ve
Hükûmet yerinde.
Şimdi
28inci maddeyi okutuyorum:
Gelir ve
giderlere ilişkin diğer hükümler
MADDE 28 (1)
4046 sayılı Kanunun 10 uncu maddesinin üçüncü fıkrası
kapsamındaki nakit fazlası tutar, Fon tarafından Hazine İç
Ödemeler Muhasebe Birimi hesaplarına aktarılır ve genel bütçenin
(B) işaretli cetveline gelir kaydedilir. Anılan Kanunun geçici 23
üncü maddesinin ikinci fıkrası, geçici 24 üncü maddesinin ikinci
fıkrası ile 20/2/2001 tarihli ve 4628 sayılı Elektrik
Piyasası Kanununun 14 üncü maddesinin beşinci fıkrası
kapsamında öngörülen ödenek kayıtları yapılmaz.
Ayrıca, 4046 sayılı Kanunun geçici 24 üncü maddesinin ikinci
fıkrası ile 4628 sayılı Kanunun 14 üncü maddesinin
beşinci fıkrasında öngörülen özel gelir kayıtları
yapılmaz. Bu gelirler genel bütçenin (B) işaretli cetveline gelir
olarak kaydedilir.
(2) 22/2/2005
tarihli ve 5302 sayılı İl Özel İdaresi Kanununun 51 inci
maddesinin birinci fıkrasının (f) bendi ile 5393
sayılı Kanunun 68 inci maddesinin birinci fıkrasının
(f) bendi uyarınca il özel idareleri ve belediyelerin ileri teknoloji ve
büyük tutarda maddi kaynak gerektiren alt yapı
yatırımlarında Devlet Plânlama Teşkilatı
Müsteşarlığının teklifi üzerine Bakanlar Kurulunca
kabul edilen projeleri için yapılacak borçlanmalar, 5302 sayılı
Kanunun 51 inci maddesinin birinci fıkrasının (d) bendi ile 5393
sayılı Kanunun 68 inci maddesinin birinci fıkrasının
(d) bendi kapsamında hesaplanan faiz dahil borç limitinin
hesaplanmasına dahil edilir. Ancak, il özel idareleri, belediyeler ve
bunların bağlı kuruluşları ile sermayesinin yüzde
ellisinden fazlasına sahip oldukları şirketler tarafından
Avrupa Birliği ile katılım öncesi mali işbirliği
çerçevesinde desteklenen projelerinin finansmanı için yapılan borçlanmalar,
çok taraflı yatırım ve kalkınma bankalarından
yapılan borçlanmalar ve hükümetlerarası ikili mali
işbirliği protokolleri kapsamındaki projelerinin finansmanı
için yapılan borçlanmalar ve BELDES Projesi kapsamında yürütülecek
işler için İller Bankasından yapılan borçlanmalarda söz
konusu borç stoku limitine uyma şartı aranmaz.
BAŞKAN
Madde üzerinde, Barış ve Demokrasi Partisi Grubu adına söz
isteyen Mehmet Ufuk Uras, İstanbul Milletvekili. (BDP
sıralarından alkışlar)
Buyurun
Sayın Uras.
BDP GRUBU ADINA
MEHMET UFUK URAS (İstanbul) Sayın Başkan, değerli
vekiller; bütçe görüşmelerinin sonuna doğru gelirken, bu
görüşmelerle ilgili genel olarak izlenimlerimi sizinle paylaşmak
istiyorum.
Sayın Bakana
geçen gün takılmıştım, erkeklerden oluşan bir heyet
diye. Bir rötuş yaptı ama çok
değişen bir şey yok. Bu
devlet ricali lafı -rical, adamlar demek- devlet adamları
lafından mütevellit, hep böyle bir erkek egemen dünyada yaşamaya
devam ediyoruz.
Çoğulculuk,
bütçe görüşmelerinde tabii önemli. Farklı görüşlerin
olması, çok seslilik bir insani, siyasi olgunlaşmayı
gerektiriyor ama çok seslilik yüksek seslilik anlamına gelmiyor. Zaman
zaman bizim BDP Grubuna yüksek sesle seslenen vekillerimizi gördüğümde,
aklıma hemen Hemingwayin bir hikâyesi geliyor. Konuşma yaparken
kenara yazarmış Burada fikirler zayıf, burada yüksek sesle
konuşulacak. diye. Bu zayıf fikirler her zaman bizim gruba yönelik
olduğu zaman gündeme geliyor ama zihnimizdeki hapishanelerin sorgulanması
açısından, insanlıktan umudu kesmemek gerekiyor.
Bütçe
dediğiniz, aslında kaynakların yeniden
yapılandırılması faaliyeti. Sık sık Nerede o
eski bütçe tartışmaları? diyen arkadaşlarımız
bilmeli ki kamu kaynakları neoliberal politikalar nedeniyle eridikçe bütçe
tartışmalarının da eski ağırlığı
doğal olarak kalmıyor çünkü tartışılacak bir kamusal
alan giderek eriyor. O yüzden, neoliberal bir bütçe yerine sosyal bir bütçeyi
savunmak, aynı zamanda sosyal bir ekonomiyi, dayanışma
ekonomisini savunmak anlamına geliyor.
Bütçe
tartışmaları bizim açımızdan aynı zamanda harcama
ve gelir önceliklerinin de tartışılması demek oluyor.
Toplumun çoğunluğunun aleyhine olan tercihler nedeniyle görüyoruz ki
sosyal devletin çöküşü aslında insanın çöküşüdür. İlk
on altı ekonomi arasına girip Birleşmiş Milletler İnsani
Yaşam Endeksinde 83üncü sırada olmamızın nedeni
aslında bölüşüm politikalarına ilişkin tercihlerin vahim
sonucundan dolayı oluyor. Dengeli bölüşmeyen bir toplumun bütün
dengelerinin bozulduğunu görüyoruz.
Bütün kamusal yükümlülüklerin piyasaya devredildiği bir ortamdayız.
Unutmayın ki İnsan Hakları Evrensel Bildirgesinin 23üncü
maddesi Her insanın çalışmaya, mesleğini seçmeye, adil ve
elverişli çalışma şartlarında ve eşitsizliğe
karşı korunmaya hakkı vardır. demektedir. Yani insani,
siyasi haklarla sosyal ve iktisadi toplumsal taleplerin ne kadar iç içe
olduğunu gösteren bir örnektir bu.
Sevgili Mina
Urgan Bir Dinazorun Anıları kitabında trenin camından
bakarken gördüğü yoksul bir kızla kurduğu empati nedeniyle ve
benzeri örneklerle açıklar niye tercihinin emekten, eşitlikten ve
soldan yana olduğunu. Empati yeteneğini yitirmemek önemlidir. Belki
bu şekilde her mücadele de kazanılmayabilir ama mücadele etmeden
kazanmanın mümkün olmadığını biliyoruz.
Amerikada bir
siyahi diyor ki: Biz işsiz kaldığımızda bize tembel
diyorlar, beyazlar işsiz kaldığında bunun adı
ekonomik kriz oluyor. Tekel işçileri de Bize marjinal dediler ama
sonunda orijinal olduk. demiyorlar mıydı? Yılmaz Güney
Arkadaş filminde bir karakterine Çalışanların hâlinden
çalışmayanlar anlamaz. diyordu. Burada ideolojiler ve hayatın
neresinde olduğumuz son derece önemli. Sözü örgütlemenin kendisidir
aslında politika.
Bizim bu
mücadelemizin bir tarihi var. Ta Meşrutiyet Döneminde Meclisi Mebusan da
Cavit Bey Osmanlıyı yedi düvele peşkeş çekme
konuşmaları yaparken, örneğin Ermeni sosyalist Mebus Zohraf
Efendi önerdiği vergi politikalarıyla toplumun
çıkarını özel olarak savunarak kendi özgün farkını
ortaya koyuyordu o Meclisin iş birlikçileri karşısında ama
gene de İttihat Terakkinin tehcirinden ve zulmünden maalesef
kurtulamadı.
Bugün,
bakıyorum, kapitalist modeli benimseyen partiler farklı nüanslarla bu
bütçe görüşmelerinde de aynı zeminde siyaset yapıyorlar. Daha üç
gün öncesine kadar Kemal Dervişin modelini -BDP Grubu hariç-
sırasıyla, uygulayan partiler değil miydi? Kimisi güler yüzlü
olanı, kimisi vahşi kapitalizmi savunuyor ama nihai olarak
kapitalizmi savunuyor. Kapitalizmi itiraz etmeden, nasıl muhalif ve solcu
olunur, doğrusu ben bilemiyorum. Rosa Luxemburg kapitalizmi
tanımlarken, kendi kuyruğunu yiyen yılan olarak
tanımlıyordu. Ekonomide bir yatay iş bölümü var, kimisi bakkal,
kimisi tellak, vesaire, bir de dikey bir iş bölümü var. Dikey iş
bölümü, bizi ekonomik süreci denetleyen bir sınıf gerçeğiyle
karşı karşıya bırakıyor.
Bir sosyalist
olarak beni sizden farklı kılan temalardan biri de, ekonomiye
bakarken merkeze artı değer sömürüsünü koymamızdır.
Artı değer, emekçinin kullanım değeriyle değişim
değeri arasındaki farktır. Ödenmemiş emeğin
maddeleşmesidir artı değer. Artı değere kim el koyuyor
sorusu, iktisatta en temel sorudur. Liberal ekonomik modele
itirazımızın ve ekonomide demokrasi ve katılım
bütçesini savunmamızın temeli de zaten bu analize dayanır.
Zaman zaman
AKPnin gizli gündemi olduğu iddiası üzerine siyaset yapanlar da
bilmelidir ki, AKPnin var olan gündemi zaten yeterince muhalefet etmek için
çok geniş bir malzeme bize sunmaktadır. Ayrı bir dedektiflik
mesaisine gerek var mıdır, bilemiyorum. İşte, BDPye
ilişkin hazine yardımı konusunda alınan gayriadil tutum. Şimdi,
adil bir seçimden mi yana olacağız önümüzdeki süreçte, yoksa adilin
lsi düşüp her türlü adiliğin serbest olduğu bir zeminde mi
önümüzdeki süreçte siyaset yapacağız?
Zaman zaman
Mecliste yapılan konuşmalardaki mantık ve analiz
hatalarını toparlıyorum. Neredeyse bir on ciltlik bir külliyat
oldu. Mesela Başbakan Erdoğandan başlayalım. Bütçe
görüşmelerinde dedi ki: Koyun bile güdemeyenler toplumu yönetemezler. Bu
cümleden birkaç sonuç çıkarılabilir. Bir tanesi, koyun güden, toplumu
yönetebilir. İşte Sülü, Süleyman örneğine falan
baktığımızda doğru mu, değil mi takdir sizde.
İki: Toplumu yöneten iyi koyun güdebilir. Onu da bilemiyoruz. Üç: Koyun
gütmeyle toplumu yönetme arasında analoji yapanlar, bilinç altlarında
acaba koyun gibi toplumu da güdecek bir nesne gibi mi
algılamaktadırlar sorusunu mutlaka sormalıyız. Denilebilir
ki ne güden ne güdülen; insanca, özgür, hakça, demokratik bir düzen talebi
geleceğimizi şekillendirmelidir.
Sosyalizm
bayrağını devralmaktan her zaman onur duyduğumuz Türkiye İşçi
Partisi Genel Başkanı Mehmet Ali Aybar, bu kuzu-koyun mevzusunda
Kuzu postuna bürünenler ancak koyunları kandırabilir. diyordu. O
yüzden, galiba, bütün bu bütçe görüşmelerinde, İbni Mukaffanın
dediği gibi belagat uğruna fesahati, yani gönül
açıklığını hiçbir şekilde kaybetmemek gerekiyor.
Ana muhalefet
partisine dönelim. Sayın Kılıçdaroğlu, bütçe
konuşmasında İstihdam yaratmayan büyüme bir bizde var.
demişti. Hâlbuki başta Almanya olmak üzere bütün Batı
kapitalizmindeki bu yapısal sorun üzerine devasa bir külliyat
bulunmaktadır. Gruptaki akademik iktisatçılar aslında bunu çok
iyi kendileri de bilirler. Nietzsche, ineğin huzurunu, hatırlama
yetisinin olmamasına bağlar. O yüzden hep hatırlayıp
kapitalizmin bu yapısal krizleri konusundaki analizlerimize dikkat
ederken, sermayenin küresel saldırısı karşısında
ulus eksenli değil, emek eksenli bir mücadelenin önemini de
unutmayalım. Tarık Ali, bu yüzden, Medeniyetler
Çatışması kitabında aptalların antiemperyalizminden
bahsetmektedir. Ne demektir bu? Emperyalizm sermaye ilişkilerinin
yaygınlaşması ise, antiemperyalizm otoriter militarist bir
devlet hükümranlığından yana olmak anlamına gelmez;
despotik devlet yapısı, ulus devlet diye savunulamaz. O yüzden militarizmin,
savaşın değil, barışın bütçesini inşa etmek
de bir politik tercihtir. Söylediklerinizle yaptıklarınız
arasında o yüzden fark olmamalıdır. Batılıların
(x) dedikleri, kirala ve at dedikleri taşeronlaştırma
karşısında, iktidarıyla muhalefetiyle taşeron
işçiler konusundaki duyarlılığınızı elinizdeki
yerel yönetimlerden başlayarak göstermek gerekmez mi? Kendi genel
merkezlerindeki hizmetleri bile taşeron şirketlere veren partilerin
listesini şimdi sıralayıp sizi mahcup etmek istemem.
(x)
Bu bölümde Hatip tarafından Türkçe olmayan bir dille birtakım
kelimeler ifade edildi.
O yüzden, bizim
hem bireysel yoksulluk hem kamusal yoksullukla ilgili önceliklerimizin
değişmesi gerekmektedir. Unutmayalım, disneylandlarda,
lunaparklarda, o şamatanın içinde sendikaların
olmadığı gerçeğini gizleyen bir ideolojik hipnoz
hayatımızın bir hakikati olarak önümüzde durmaktadır.
O yüzden devir
ideoloji devri değil deyip fiilen kapitalizmin propagandasını
yapan vekillere inat, inadına eşitlik, inadına demokrasi,
inadına sosyalizm, inadına barış, inadına
(x) (BDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Madde üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz isteyen Erkan
Akçay, Manisa Milletvekili.
Buyurun
Sayın Akçay. (MHP sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA
ERKAN AKÇAY (Manisa) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
2011 Yılı Merkezî Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısının
28inci maddesi üzerinde söz aldım. Muhterem heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, orta vadeli programa göre 2011 yılı büyüme hedefi
yüzde 4,5, enflasyon hedefi ise yüzde 5,3tür. Bütçe gelirlerindeki
artış oranı ise yüzde 10,4, vergi gelirlerinde ise yüzde
10,5tir. Vergi gelirleri incelendiğinde artış
oranının yüzde 2,8 ile yüzde 18 arasında değiştiğini
görüyoruz. Hükûmetin yıl sonu işsizlik tahmini yüzde 12,2. Devlet
memurlarına yüzde 4+4 zam verilecek olması ve ayrıca özel
sektörde maaş zamlarının dondurulması, prim ve mesai
ödemelerinin kesilmesini de dikkate aldığımızda, 2011 yılında
2010 yılına göre gelir vergisi tahsilatında yüzde 15lik bir
artış öngörülmesi gerçekçi değildir. İstihdamda ciddi bir
artış beklemediğimize göre, enflasyon ve büyüme
oranının üzerinde bir vergi tahsilat artış öngörüsü de
inandırıcı değildir. Gelir vergisinin vergi gelirleri
tahsilatı içindeki payı 2008 yılında yüzde 22,6 iken, bu
oran sürekli düşerek 2011 yılında yüzde 20,5e gerilemektedir.
Buradan kayıt dışılığın
arttığı ve çalışanların ücretlerinin
düştüğü, istihdamın azaldığı ortaya
çıkmaktadır.
Kurumlar
vergisinde 2011 yılında yüzde 10,7lik bir artışla 23
milyar liralık bir tahsilat öngörülmektedir. Kurumlar vergisinde öngörülen
bu artışın sebebi finans sektöründe öngörülen büyümedir. Bu
sektörün tüm kurumlar vergisi içinde yüzde 35lik paya sahip olduğunu
düşündüğümüzde ve dâhilde alınan katma değer vergisi
oranının sadece yüzde 2,8lik oranda artacağını da
dikkate aldığımızda, bankacılık hariç diğer
sektörlerde daralma öngörüldüğü açıktır. Bankacılık
sektörünün büyümesi demek, banka faiz gelirlerinin veya bankacılık
ücretlerinin artması demektir. Bu da halkın gelirinin
artmayacağını, bilakis borcunun artacağını
göstermektedir.
Değerli
milletvekilleri, ithalat artışları da Hükûmete âdeta can simidi
olmuştur. İthalat üzerinden alınan katma değer vergisinin
ithalata oranı dikkate alındığında, 2011
yılında yüzde 15lik bir artışla 41 milyar 40 milyon liraya
ulaşacağı öngörülmektedir. AKP Hükûmetinin ithalata dayalı
büyüme politikasını sürdürmeye devam edeceği buradan
anlaşılmaktadır. Hükûmet vergi gelirleri tahsilatını
artırmak için âdeta ithalatı desteklemektedir.
Kriz ve devam
eden süreçte enflasyon artışı kaydeden ülkeler arasında
Türkiye 6ncı sırada yer almaktadır. Tüketici fiyatlarında
kaydedilen yüzde 8,5 oranındaki yıllık ortalama artış,
Türkiye'de ekonomik krizin enflasyon artışıyla beraber
yaşandığını göstermiştir. 2010 yılında
tüketici fiyatlarında, incelenen 42 ülkenin 27sinde 2009 yılına
göre artış kaydedilmesi beklenmekle birlikte Türkiye bu ülkeler
arasında 2,4 puanlık artış ile enflasyon oranı en
yüksek artış göstermesi beklenen ülkeler arasında yer
almaktadır. Bu mevcut enflasyona rağmen dâhilde alınacak katma
değer
(x) Bu bölümde, Hatip
tarafından Türkçe olmayan bir dille birtakım kelimeler ifade edildi.
vergisinde sadece
yüzde 2,8lik bir artış öngörülmesi ve bu oranın KDV
tahsilatına büyük katkı sağlayan özel tüketim vergisi
artışının çok altında kalması ve ayrıca
gelir ve kurumlar vergisi tahsilatıyla paralel bir artış
göstermemesi, hatta enflasyon ve büyümenin altında kalması ciddi bir
çelişki arz etmektedir. Aslında sadece katma değer vergisiyle
kurumlar vergisi karşılaştırıldığında
bile Hükûmetin maliye politikasında ne kadar başarısız
olduğu ortaya çıkmaktadır.
Uluslararası
ticaret ve muamelelerden alınan vergilerin vergi gelirleri içindeki
payı 2009da yüzde 16,6ya, 2010 yılında yüzde 18e, 2011
yılında ise yüzde 19,3e yükselmektedir. Bu da Hükûmetin verginin
büyük bir kısmını ithalat üzerinden aldığını,
bu nedenle ithalatın artmasından rahatsız olmadığını,
hatta memnun olduğunu bize defaatle göstermektedir. Tabii, bu noktada 2011
yılı için motorlu taşıtlar vergisi, harçlar, damga vergisi
başta olmak üzere bütün cezalara gelecek artışları da
dikkate almak gerekmektedir.
Vergi
gelirlerinde asıl vahim durum ise vergi tahsilatında görülmektedir.
Tahsilat oranı 2010 yılının ilk dokuz ayında, vergi
gelirlerinde yüzde 81e, gelir ve kazanç üzerinden alınan vergilerde yüzde
75e, kurumlar vergisinde yüzde 75e ve dâhilde alınan vergide yüzde 64e
varan düşmeler yaşanmıştır. Bunlar tahsilat
oranlarıdır. Hükûmet bu durumu fark etmiş olmalı ki 2011de
yapılacak seçimi de göz önünde bulundurarak borç
yapılandırmasını gündeme getirmiştir. Yani,
aslında Hükûmetin vatandaşın borcunu düşündüğü yoktur.
AKP Hükûmetinin
dolaylı vergileri azaltmak, vergi kayıp kaçağıyla mü-cadele
etmek, verginin tabana yayılması veya vergi adaletini sağlamak
gibi bir derdi yoktur. Hükûmetin tek derdi, vergi tahsilatını
nasıl olursa olsun bir şekilde artırmaktır. Bunun için de
âdeta her yol mubahtır. Vergi ister vatandaşların
borçlanmalarının artmasından, bankacılık ve finans
sisteminden gelsin, ister ithalattan gelsin hiç dert değildir. Bunun en
belirgin örneğini yine Sayın Maliye Bakanı bütçe sunuş
konuşmalarında dile getirmiştir. Türkiyede hane halkı
borçluluk oranının düşük olduğunu ifade etmiş, buradan
vatandaşın daha çok borçlanarak tüketimini
artıracağını tahmin ettiklerini belirtmiştir.
Vatandaşın gelirini artırmaktan vazgeçen, borçlanarak tüketim
harcaması yapmasından vergi uman bir anlayış, maalesef,
Hükûmete hâkim olmuştur. 2011 yılında da aynı
anlayış devam edecektir.
Şu hazin
duruma bakınız değerli milletvekilleri, Hükûmet
vatandaşın daha fazla vergi ödemesi için daha fazla
kazanmasını düşünmüyor da, vatandaş daha çok borç alsın,
daha fazla faiz ödesin, buradan tüketim harcaması yapsın ve vergi
gelsin diyor. Değerli
milletvekilleri, bir hükûmetin görevi vatandaşın gelirini
artırmaktır, onu borçlandırmak değildir. Çiftçi kazanacak,
esnaf kaza-nacak, sanayici ve tüccar kazanacak ki daha çok vergi ödenebilsin.
Nitekim, AKPnin
politikaları sonucunda, Merkez Bankası verilerine göre Aralık
2002 yılında Türkiyede toplam kredi stoku 56 milyar Türk lirası
iken, Eylül 2010 itibarıyla 510 milyar lirayı aşmıştır.
Yani, vatandaşın borçluluğu sekiz yılda tam 10 kat
artmıştır. Bankalara olan kişi başı ortalama borç
7 bin liraya yükselmiştir. Yıl sonunda toplam borç 550 milyar
lirayı muhtemelen aşacaktır, ortalama borç ise 7.500
liranın üzerine çıkacaktır ve 2011 yılında ise bu
oranın en az 600 milyar liraya ve kişi başına 8.300 lira
borçluk oranına ula-şacağını tahmin ediyoruz.
Ülkemizde, sekiz
yıllık AKP hükûmetleri döneminde, vatandaşı yoksulluktan
kurtaracak ve hakça gelir paylaşımı sağlayacak bir sosyal
düzen tesis edilememiştir. AKPnin uyguladığı politikalar
bir taraftan dolar milyarderi sayısını hızla
artırırken, diğer taraftan yoksulu daha da
yoksullaştırmış ve insanlarımızı
yardıma muhtaç hâle getirmiştir. Bir derginin dolar milyarderleri
listesine göre, 2002 yılında Türkiyedeki dolar milyarderi
sayısı 8 kişi iken, gelir dağılımındaki
adaletsizliğin giderek artması neticesinde bu sayı 2006da 28
kişiye, 2008de 35 kişiye ulaşmış, 2009
itibarıyla da 40ı aşmış; 2010 yılı
itibarıyla da sayısının kaç olduğunu Sayın
Elitaştan sormak lazım. Türkiye, yoksul sayısı
arttıkça dolar milyarderi sayısı da artan bir ülke durumuna
gelmiştir, bu bakımdan Avrupada 3üncü, dünyada ise 8inci
sıraya yerleşmiştir. Milyonlarca halk kitlesi yoksullaşırken,
ülkemizde, çoğu bir kuruş vergi ödemeyen milyoner sayısı da
artmaktadır. Ekim ayı itibarıyla Türkiyenin milyoner
sayısı 4 bin kişi artarken, milyonerlerin bankalardaki
mevduatı da 60 milyar liralık artış göstermiştir ve
milyoner sayısı geçen yıla oranla yüzde 29 artış
göstermiştir.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
ERKAN AKÇAY
(Devamla) Değerli milletvekilleri, konuşmama burada son verirken
hepinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Akçay.
Madde üzerinde
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz isteyen Ferit Mevlüt
Aslanoğlu, Malatya Milletvekili.
CHP GRUBU ADINA
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) Sayın Başkan, çok
değerli milletvekilleri; hepinize saygılar sunuyorum.
Değerli
milletvekilleri, bütçeler, hükûmetler, vatandaşın can ve mal güvenliğini
sağlamak zorundadır. Adres veriyorum, söylüyorum, defalarca söyledim,
bu bütçenin son gününde gene söylüyorum: Malatya Doğanşehir
Topraktepe köyü, dokuz yıldır harman yakılıyor, ev
yakılıyor, ağaçlar kesiliyor, bulunamıyorsa,
vatandaşlar namusuna, can güvenliğine zarar geleceğine
artık kuşkuyla bakıyor, her gece korkuyla yatıyorlar. Dokuz
yıldır her iki ayda bir, her üç ayda bir, bir köyde ağaç
kesiliyor, harman yakılıyor, ev yakılıyor, hayvanlar telef
ediliyor ama hâlâ daha vatandaşın can güvenliği temin
edilemiyorsa ben kime kimi şikâyet edeceğim? Son kez söylüyorum: Bu
köyde, artık, vatandaşın can güvenliğine sıra
gelmiştir, bırakın mal güvenliğini, can güvenliği
endişe altındadır.
Değerli
milletvekilleri, sizi deminden beri dinliyorum, ne kadar şeffaf
özelleştirme yaptığınızı söylüyorsunuz. Ben de
size bir özelleştirme hikâyesi anlatacağım: Tekel.
Sayın
milletvekilleri, Tekeli sattınız. Daha sonra, önce içki bölümü
satıldı 280 milyon dolara. Ne kadar başarılı bir
özelleştirme yaptınız ki
Bakın, daha sonra alanlar 900
milyon dolara bir başkasına sattı, şimdi alanlar da 2,5
milyar dolara birisiyle pazarlık ediyorlar. Ne kadar
başarılı bir özelleştirme yapmışsınız!
2,5 milyar dolarlık malı 280 milyon dolara vermek
şeffafmış. Ben anlamam böyle şeffaflıktan! 280 milyon
dolar, 2,5 milyar dolar
Ne kadar başarılısınız!
Gelelim tütün
kısmına. Türkiyede 500 bin aile tütün ekimi yapıyor; bu,
yaklaşık 3 milyon kişi yapar. Bu aileler genelde çocuklu
aileler. Sattınız, dediniz ki: Sigara fabrikaları kapanmayacak.
Burada geçen dönem
Etmeyin, tutmayın
Başladı sırayla;
Adana, Malatya, Bitlis, Tokat, Samsun. Tek tek tek, hepsinin, geldiler,
kapısına kilit vurdular. Üstelik bu yetmedi, bu sigara
fabrikalarını sattınız ya, adamlar geldi -yabancılar-
Malatya Sigara Fabrikasını 20 milyon dolara sattı, cebine para
koydu. Yarın Adanayı da satacak, zannediyorum Tokatı da
satıyorlar. Herhâlde, verdiğiniz gayrimenkullerden bir 200-250 milyon
dolar para alacaklar. İşçiler gitti, kimse kalmadı, o
fabrikalarda baykuşlar ötüyor. Ne kadar başarılı bir
Şimdi,
değerli milletvekilleri Türkiyede tütün ekimi serbest. diyorsunuz. Ben
soruyorum: Acaba, Alkol ve Tütün Piyasası Kurulu ne iş yapar? Merak
ediyorum, bu kurum ne iş yapar? Sayın Bakan, bu kuruma gerek yok, siz
Maliye Bakanlığı içinde alkol ve tütün piyasasının
vergileriyle ilgili bir birim kurun, o birim bu işi yapar. Ne gereği
var bir de kurum kuruyorsunuz? Kurum kimin hakkını koruyor?
Üreticinin mi hakkını koruyor, tüketicinin mi hakkını
koruyor? Bu kurum ne iş yapar? Maliye Bakanlığı içinde
alkol ve içkiden alınacak vergilerle ilgili bir birim kurun, bu görevi siz
yapın.
Tütün ekimi
serbest. diyorsunuz. Arkadaşlar, dikkatinizi çekiyorum. Eğer bir
şeyin ekimi serbestse satışı da serbest olmalı.
Maalesef
Malatyada, Adıyamanda, Bitliste -özellikle şark tipi
tütünlerde- köylü götürüyor şehre, 3 kuruş para alacak, ekeceği
tütün en fazla 300 kilodur, elde ettiği, en fazla 500 kilodur, yok bile.
Bir çiftçi 300 kilodan fazla tütün götüremez. Götürür dükkânlara, 5 milyon ceza
yazılıyor. Arkadaşlar, bir şeyin ekimini serbest
bırakıyorsanız, bunun satışını da serbest
bırakın. O zaman, siz kaçak sigarayı teşvik ediyorsunuz.
Güneyden giren kaçak sigara ne kadardır bakın. Sarmalık tütün
Türk halkının bir dudak zevki vardır. İstediğiniz
kadar, istediğiniz sigarayı getirin, bazı insanlar sarmalık
tütün dışında sigara içemez arkadaşlar. Ama gidip onlara,
bu yörelerde tütün satan dükkânlar var, polis 3 kilo tütün gördüğü zaman 5
milyar ceza yazıyor.
Sayın
milletvekilleri, bir şeyi serbest bırakıyorsanız, serbestse
ekimi, satışı serbest olmalı. Dünyanın hiçbir yerinde
böyle bir şey yoktur. Kime yarıyor bu, bu cezayı niçin
uyguluyorsunuz? Köylü kendi ektiği tütünü pazara götürüp satamıyorsa,
pazarda gidip insanlara ceza veriyorsanız, ne yapmak istiyorsunuz,
amacınız nedir? Bana birisi bunu bir şekilde söylesin ya!
Amacınız nedir? Yani illa dışarıya parayı mı
ödeyelim? Türkiyede tek gram sigara artık Samsun dışında
Bir fabrika çalışıyor, Samsun Fabrikası, o da çok
yakında kapatılır. Tamamen dışarıda üretilen
sigaralar getiriliyor, tamamen Türk tütününü artık kullanmıyor
maalesef bu fabrikalar, altını çiziyorum. Yani amaç nedir? Yani
Türkiyede köylüyü bu şekilde mi yok etmek istiyorsunuz?
Sayın Bakan,
Tütün ve Alkol Piyasası Kurumunun ne iş yaptığını
ben bilmek istiyorum. Kimin hakkını koruyor, köylünün mü
hakkını koruyor, çiftçinin mi hakkını koruyor? Bana diyor
ki Plan ve Bütçe Komisyonunda Kurum Başkanı: Siz de tesis
yapın, izin verelim.
Ya, benimle alay
mı ediyor arkadaşlar? Tesis yapın. diyor. Türkiyede acaba
sattığınız Tekel dışında başka tütün
üreten bir tesis var mı arkadaşlar? Köylü tesis yapsın. diyor.
Arkadaşlar, bir tesis yaptırmak kaç para? Köylü bunu
yaptırabilir mi?
Sayın Bakan,
lütfen, Tütün ve Alkol Piyasası Kanunundaki 8inci maddeyi -köylü kendi
tütününü rahatça satabilmeli- bu maddeyi değiştirmelisiniz. Bu madde
kolluk kuvvetlerinin elini kolunu bağlıyor. Kolluk kuvvetlerinin
burada hiçbir suçu yok, böyle bir talimat gitmiş valiliklere, bu talimatı
uyguluyor. Lütfen, Tütün ve Alkol Kurumu Kanununun 8inci maddesine Köylü,
kendi ürettiği tütününü serbestçe satabilir. ibaresini getirmek
zorundasınız. Bu ülkenin köylüsü kendi üretip üç kuruş
parasını oradan kazanıyorsa buna engel olmaya kimsenin hakkı
yoktur ve köylü götürüyor bu ürünü, diyor ki: Vallahi ben alamam çünkü ceza
yazıyorlar. Alırsam ancak bu fiyata alırım. Böyle şey
olur mu arkadaşlar? Böyle şey olur mu arkadaşlar?
Sayın Bakan,
lütfen, Malatyada, Adıyamanda, Bitliste, sarmalık tütün içen
insanların dudak zevkini yok etmeyin. Hangi ülkede bir ürünü üretmek
serbest, satmak yasak? Bana bunu birisi söylesin arkadaşlar ya, bunun
manası, anlamı nedir? Ben bilmek istiyorum, niçin, kimin için, bu
iş kime yarıyor?
Ben, hepinize
saygılar sunuyorum, teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Madde üzerinde
şahsı adına söz isteyen Hüseyin Devecioğlu, Kilis
Milletvekili.
Buyurun. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
HÜSEYİN
DEVECİOĞLU (Kilis) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 2011 Yılı Merkezî Yönetim Bütçe Kanunu
Tasarısının 28inci maddesi üzerine şahsım adına
söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Evet, on iki
gündür yoğun bir şekilde devam eden bütçe
çalışmalarımızın sonuna doğru gelmekteyiz.
İktidar ve muhalefetin katkılarıyla yapılmaya
çalışılan bu bütçe çalışmalarında, milletimizin
ihtiyacına cevap verecek en iyi bütçeyi hep beraber yapmaya
çalışıyoruz. Tabii ki bu bütçe, Hükûmetimizin 9uncu bütçesi
olacaktır. Bu bütçe de diğerlerinde olduğu gibi, bir hedefin,
bir iradenin, bir gayretin yansımasıdır. Bu hedef, ülkemizi
layık olduğu yere taşımaktır. İşin
başı istikrardır. İstikrar dediğimiz zaman, önce
siyasi istikrar gelir, bu, ekonomik istikrarla devam eder ve sosyal istikrarla
tamamlanır.
Ülkemiz sekiz
yıl önce âdeta bir krizler ülkesiydi. Türkiye bugün dünyanın
16ncı, Avrupanın da 6ncı büyük ekonomisi konumundadır.
Bir krizler ülkesi değil, huzur ve istikrar ülkesi olmuştur.
Geçmişte
bizim yaşadığımız bu kötü yönetimi, yanlış
ekonomik politikaları bugün komşumuz Yunanistandan İspanyaya,
Fransadan İrlandaya kadar birçok Avrupa memleketleri
yaşamaktadır ve bu ülkeler âdeta yardıma muhtaç hâle
gelmişlerdir. Yüz milyarlarca euroluk yardım, destek
programlarıyla ancak ayakta kalmaya çalışmaktadırlar.
Az önce
örneğini verdiğimiz ülkeler krizin altında kalarak ekonomilerini
küçültmüşler, yüzlerce bankaları batmış, insanları
işsiz kalmıştır. Hâlbuki, Türkiye bu krizden en az zararla
çıkmış ve Başbakanımızın deyimiyle, kriz
teğet geçmiştir. Ülkemizde ekonomik krizin siyasi istikrarı
bozmasını bekleyenler hayal kırıklığına
uğramıştır.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; krizi iyi yönetmek başlı
başına bir marifettir. Bu krizde IMF karşısında ilk
kez komplekssiz bir duruş sergilenmiştir. Cumhuriyet tarihinde ilk
defa Başbakanımız IMFye, gereken yeri, kapının önünü
göstermiştir. Bu, yüksek liderlik, siyasi bir kararlılık ve
milletine duyulan sarsılmaz inancın sonucudur.
94, 99, 2001
krizlerinde hükûmetler krize bir teşhis bile koyamazken, yurt
dışından ithal kurtarıcılardan medet umarken,
Hükûmetimiz, böyle büyük bir küresel ekonomik krizde, IMFden borç almak bir
yana, 2002 yılında IMFye 23,5 milyar dolar olan ülke borcumuzu 2010
Ekim ayı sonu itibarıyla 6,4 milyar dolara kadar indirmiştir.
Türkiye, küresel
finans krizinde, bütçe dengesini yönetmede de başarılı bir
performans göstermiştir. Nitekim, sekiz yıllık AK PARTİ
iktidarı döneminde üç seçim, iki referandum olmasına rağmen,
daima bütçe hedefleri içerisinde kalmış, vergiler artmamış,
yatırımlar kısıtlanmamış, milletin parası
çarçur edilmemiş, popülist bir politika asla uygulanmamıştır.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; AK PARTİ Hükûmetinin bir
diğer başarı örneği de bütçeleri ağır faiz
yükünden kurtarmak olmuştur. Örneğin, 2002de faiz giderlerinin bütçe
içerisindeki oranı yüzde 43,22 iken bugün, 2011 yılında bu oran
yüzde 15,2ye çekilmiştir. Bütçeden, faiz oranı aynı
kalsaydı 135 milyar lira faiz ödenecekti. Bu da bugünkü rakamla cebimizden
87,5 milyar çıkması demektir. İşte, Hükûmetimiz, rantiye ve
faize gidecek olan bu parayı buralardan âdeta keserek milletimizin
hizmetine sunmuştur. Bu hizmetlerden serhat şehri olan Kilis ilimiz
de faydalanmıştır. 1995 yılında il olan Kilisimize
2002 yılına kadar, birçok iktidar gelmiş geçmiş
olmasına rağmen, sadece vilayet ve emniyet binasından başka
hiçbir yatırım yapılamamıştır.
2002
yılında iktidara gelen AK PARTİ ve AK PARTİyle Kiliste
yapılan hizmetleri şöyle özetleyebiliriz: 60 kilometre
Gaziantep-Kilis duble yolu, 10 kilometre Öncüpınar-Halep duble yolu, 40
kilometre İslâhiye iyileştirme çalışmaları. 7
Aralık Kilis Üniversitesi, yurduyla, hizmet binalarıyla 5 bin öğrenciye
hizmet edecek kapasiteye gelmiştir. TOKİ tarafından yine 900
normal, 280 sosyal konut yapılmıştır. 2007
yılında tamamlanan 160 yataklı, beş yıldızlı
otel rahatlığında devlet hastanesi yapılmış, aile
hekimliğine geçilmiştir. Yine yirmi beş yıldır
bitirilemeyen Küçük Sanayi, Organize Sanayi Kilisimizin hizmetine
sunulmuştur. Yine Kilis Kültür Merkezi tamamlanmıştır.
Katı atık deposuyla, atık su arıtmasıyla, Seve
Barajıyla, Afrin Barajıyla Kilisimiz birçok hizmete
kavuşmuştur. 2005 yılından bu yana SODES, KÖYDES
kapsamlarında yüzlerce hizmet yapılmıştır.
Sözlerimi
bitirirken bütçemizin hazırlanmasında başta Hükûmetimiz olmak
üzere emeği geçen herkese teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Devecioğlu.
Şahsı
adına söz isteyen Şevket Köse, Adıyaman Milletvekili.
Buyurun
Sayın Köse. (CHP sıralarından alkışlar)
ŞEVKET KÖSE
(Adıyaman) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2011
Yılı Merkezî Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısının 28inci
maddesi üzerine şahsım adına söz almış bulunmaktayım.
Sözlerime başlarken yüce heyetinizi saygıyla selamlarım.
Değerli
arkadaşlar, biraz önce Malatya Milletvekilimiz Sayın Mevlüt
Aslanoğlu gerçekten çok önemli konuları gündeme getirdi, kendilerine
teşekkür ediyorum. Ancak seçim bölgem olan Adıyamanla ilgili bir iki
şey de ben söylemek istiyorum. Adıyaman ilinde 29 bin aile,
yaklaşık olarak 150 bin kişi hayatını tütün üretimiyle
sağlıyordu. Şimdi bu kotalarla tütün yok edildi.
Adıyamanın 9 ilçesinin yaklaşık olarak 6 ilçesinde bu ürün
yetiştiriliyordu. Tekel Yaprak Tütün İşletmelerinde 1.200
işçi çalışıyordu. Tekelin kapatılmasıyla bu
insanlar işsiz kaldı. Daha doğrusu tütünden dolayı
Adıyaman ekonomisine yılda 100 milyon lira, yani geçmiş parayla
100 milyar kadar bir girdi olurdu. Bu yönden hem köylümüz hem de
esnafımız perişan bir durumdadır.
Biz bu kürsüde
çok defa gündeme getirdik bu konuları. Adıyamanda siz dokuz
yıldır iktidardasınız. Çok önemli iki barajımız
var: Koçali ve Gömükhan barajlarımız hem sulama amaçlı hem içme
suyu amaçlı hem de elektrik amaçlı. Eğer iktidarınız
becerikli olmuş olsaydı bugüne kadar bunlar bitmiş olurdu ve
Adıyamanda da sulu tarıma bağlı ekonomi
canlanmış olurdu, belki 35-40 bin civarında insan istihdam
edilmiş olurdu, bugün Adıyamanda 240 bin insan yeşil karta mahkûm
edilmemiş olurdu ve geri kalan da mevsimlik tarım işçisi
konumuna gelmezdi.
Sayın
milletvekilleri, bu kürsüde Nemrutun durumunu defalarca kez anlattım ama
bir türlü size anlattıramadım. Benzer bir biçimde Adıyamandaki
Perre Antik Kentini de örnek vermek istiyorum. Kommagene
Krallığının beş büyük kentinden biri olan Perre Antik
Kenti, Güneydoğu Torosların eteğinde Anadolu ile Mezopotamya
arasındadır. Burası Kommagene Kralı için büyük bir öneme
sahip, tanrıların ve tapınakların mekânı olarak
Nemruta bakacak şekilde inşa edilmiştir. Acaba biz bu
zenginliğin değerini bilmekte miyiz? Tabii ki hayır.
Şimdi
burası sit alanı olarak ilan edilmiştir,
yurttaşlarımız mağdur edilmiştir. Sebep ise
kamulaştırma yapılmamıştır.
Kamulaştırma yapılmamasının en büyük nedeni ise ödenek
yokluğudur. Dolayısıyla çalışmalar aksadı.
Hepinizin tahmin edeceği gibi, bu ödenek yokluğundan dolayı
Pirin Antik Kentinde insanlar, 7-8 kişi
bir evde kalmaktadırlar. Bu insanların evleri
çatlamış, göçük hâline gelmiştir. Ne tadilatını
yapabilmektedirler ne de kamulaştırma olmadığı için
herhangi bir rahatlama sağlanabilmektedir. Onun için, bu bölgede
yaşayan insanların mağdur edilmemesi için yer değişimi
mutlaka, derhâl sağlanmalıdır. Ardından da eksik olan
kazı çalışmaları tamamlanmalıdır diye
düşünüyorum.
Sayın
milletvekilleri, alternatif üründe yeterli desteği bulamamış,
tütünü elinden alınmış, teşvikte üvey evlat muamelesi
görmüş, bağrında çok sayıda mevsimlik tarım
işçisi barındıran, esnafı borcundan kepenk kapatan,
gençleri işsiz şekle gelen Adıyamanda turizmin
gelişmesinin ne kadar önemli olduğunu herhâlde az çok
kavramışsınızdır.
Sayın Bakan,
657 sayılı Devlet Memurları Kanunu çerçevesinde
çalışan tüm memurlar sınıflandırılarak maaş
almaktadırlar. Dört yıllık üniversite mezunu olan kimya,
gıda ve ziraat mühendisleri ile biyolog ve kimyagerler çoğunlukla
aynı işletme ve laboratuvarlarda çalışmaktadırlar,
doğal olarak da iş yaparken aynı iş riskine sahiptirler.
Kimyagerler pek çok laboratuvarda şef veya sorumlu olarak
çalışmaktadırlar. Ayrıca ağırlıklı
olarak laboratuvar ve kimya eğitimi almaları nedeniyle pek çok meslek
grubuna yol gösterici konumda da görev yapmaktadırlar. Yalnız
kimyagerler, saydığımız diğer alandaki
çalışmadan daha az bir göstergeyle maaş aldıkları için
büyük bir adaletsizlik yaşamaktadırlar. Örneğin,
Hıfzıssıhhada çalışan bir kimyager 1.300 lira
alıyorken eczacı 1.800 civarında maaş almaktadır. Bu
durumun adaletle bağdaşır hiçbir yanı bulunmamaktadır.
Hükûmet 2011 yılı bütçesi döneminde bu konuyu mutlaka gündeme
getirmelidir. Biz, Cumhuriyet Halk Partisi olarak bu konuda her zaman destek
olmaya hazırız. Benim de zaten bu konuda bir yasa teklifim mevcuttur.
2011
yılı bütçesinin ülkemize hayırlı olmasını
diliyor, hepinizi, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Köse.
Şimdi on
dakika süreyle soru-cevap işlemi yapılacaktır.
Soru sorma
sırası: Sayın Aslanoğlu, Sayın Tankut, Sayın
Aydoğan, Sayın Sipahi, Sayın Yıldız, Sayın Güner,
Sayın İnan, Sayın Işık, Sayın Köse, Sayın
Ağyüz, Sayın Sakık.
Sayın
Aslanoğlu, buyurun.
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) Sayın Bakan, dokuz yıldır muhtarlarla
ilgili ben burada konuşuyorum. Ceplerinde bir kuruş para
kalmıyor, sosyal güvenlik primine gidiyor. 20 lira kalıyor Sayın
Bakan, 20 lira. Siz istediğiniz kadar artırdık deyin, 20 lira
para kalıyor ve sonra Köy Kanununa attınız. Köy Kanununu seçim
olmadan buraya getirecek misiniz? Muhtarların bu sorununa seçim olmadan
çözüm bulacak mısınız? Çok net cevap istiyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Sayın
Tankut
YILMAZ TANKUT
(Adana) Teşekkür ediyorum.
Sayın Bakan,
Tarım Bakanlığı tarafından kırsal
kalkınmayı destekleme amacıyla verilen hibe kredilerle ilgili
olarak Bakanlığın istediği proje dosya
evraklarının belirli bir zamanda tamamlanması gerekmektedir.
Ancak 63 adet evrak istendiği için de bu dosyaların büyük bir bölümü
maalesef tanınan süre içerisinde tamamlanmamıştır ve bunun
tamamlanmadığına dair de bilgiler bize iletilmektedir. Şu
an Komisyonda görüşülmekte olan ve pek çok konuya af getiren torba yasa
tasarısında söz konusu kırsal kalkınma hibe projelerinin
dosyalarının tamamlanma sürelerinin uzatılması da mevcut
mudur, yoksa almayı düşünüyor musunuz?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Sayın
Aydoğan
ERGÜN
AYDOĞAN (Balıkesir) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Bakan,
Avrupanın en yüksek fiyatlı benzinini kullanıyoruz. Bir varil
ham petrol 150 dolarken 1 litre benzin 3,34 TLye satılıyordu.
Petrolün varili 40 dolara kadar düştü ancak benzin Türkiyede ucuzlamadı,
aradaki fark vergi artışıyla kapatıldı. Bir varil
petrol 80 dolardan 88 dolara çıkınca benzine son bir haftada ikinci
zam geldi. Türkiyede vatandaşın satın alma gücü hepsinden az
olmasına rağmen Avrupanın açık ara en pahalı
benzinini kullanıyoruz ve siz 2002ye göre vergi yükünün
azaltıldığını ifade ediyorsunuz. Bu rakamlar
gerçekleri ne kadar yansıtıyor?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Sayın
Sipahi
KAMİL ERDAL
SİPAHİ (İzmir) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakan,
bu getirilecek torba kanun içerisinde çiftçinin sulamayla ilgili, elektrik
borçlarıyla ilgili de bir hüküm olacağı daha evvel soruldu ve
cevap verdiniz. Ancak, çiftçinin sulamayla ilgili elektrik borçlarında en
önemli kalem faiz borçlarıdır. Ben geçen sene size sormuştum,
yaşadığım bir örnek var: Çiftçinin elektrik borcu 50 lira
ama gecikme faizi 802 lira 98 kuruş, yer Menemen ilçesi, Doğaköy.
Dolayısıyla bu faiz konusunda bir çözüm getirmediğiniz müddetçe
bu borçlar affedilse de bir müddet sonra tekrar ortaya çıkacak. Bu konudaki
görüşlerinizi almak istiyorum.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Sayın
Yıldız
HÜSEYİN
YILDIZ (Antalya) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Bakan,
yine zor bir sorum var. Plan ve Bütçe alt komisyonunda görüşmeleri
tamamlanan, vatandaşlarımızın yüz yirmiye yakın
ödeyemediği vergi, sigorta ve benzeri borçlarıyla ilgili cumhuriyet
tarihinin en kapsamlı affını getiriyorsunuz. Başta
Sayın Başbakan, bakan ve milletvekilleriniz, 2002yle de
karşılaştırarak AKPnin ekonomi yönetiminde ne kadar
başarılı olduğunuzu anlatıyorsunuz. Sizce
vatandaşlarımız devlete olan borçlarını niçin
ödeyememektedirler, spor olsun diye mi, zevkten mi, yoksa AKPnin yanlış
ekonomik politikaları nedeniyle mi, yoksa para kazanamadıkları
için midir, yoksa başka bir nedeni mi vardır? Sizce bu borçları
vatandaş neden ödeyememiştir şimdiye kadar?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Sayın
Güner...
RAHMİ GÜNER
(Ordu) Sayın Bakan, 2004 senesinde Karadeniz Bölgesinde
fındıkta büyük bir don hasarı oldu. Burada 288 milyon TL zarar
meydana geldiği tespit edildi. Altı sene oldu, şimdiye kadar
ödenen para 127 milyon lira, şu anda 161 milyon lira ödeme durumu
kaldı. Bu durumu ödeyecek misiniz? Ödeyecekseniz ne kadar tahsisat
ayrıldı? Bu konuda cevabınızı bekliyorum efendim.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Son soru.
Sayın
İnan...
MÜMİN
İNAN (Niğde) Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Sayın
Bakanım, Niğde merkezde il özel idaresine ait eski toprak ve sosyal
tesislerini Kızılay, kan merkezi yapmak üzere talep etmiştir ama
maalesef yıllardan beri tahsis edilmemiştir ve boş
durmaktadır. Demin de sorduğum sorularla bağlantılı
olarak devletin elindeki bu tür atıl yapıların bir kurumsal
taassuptan çıkarılarak devletin diğer kurumlarına tahsis
edilmesine yardımcı olursanız sevinirim. Bu sorduğum
sorulara da cevap verirseniz çok memnun olurum.
Diğer
taraftan, Niğde Kemerhisar-Pozantı otoyolunda geçtiğimiz ay 2
lira olan otoban geçişleri aniden 8 liraya yükselmiştir. Yani bu
kadar aşırı bir zam, vatandaşlar tepki göstermektedirler.
Bunun nedeni nedir? Bu konuda bir açıklama yaparsanız sevinirim.
Yine, muhtarlarla
ilgili -bugün bütçeleri izledikleri için muhtarlar sürekli takip ediyorlar- bir
gelişme olacak mı, maaş artışları olacak mı,
sosyal güvence altına alınabilecekler mi?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Sayın Bakan,
buyurun.
MALİYE
BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan.
Köy Kanununun
seçimlerden önce gelip gelmeyeceği tabii ki ilgili
bakanlığımızın çalışmalarını
tamamlamasına, aynı zamanda tabii ki Meclisin gündemine muhtemelen
bağlı olacaktır. Dolayısıyla o konuda benim bir kesin
ifade kullanmam mümkün değil, doğru da olmaz.
Değerli
arkadaşlar, 2002 Aralık ayında muhtarların maaşı
97 lira. En düşük aylık prim tutarı 87 lira. Yani bir muhtarımız
maaşının 2002 yılında yüzde 89,4ünü ödeyerek ancak
kendisini en düşük prim aylığı tutarında
sigortalayabiliyordu. Gelelim 2010 yılı Ekim ayına. Muhtar
maaşı 354 lira, en düşük aylık prim tutarı 255 lira.
Yani 2010 yılı Ekim itibarıyla bir muhtarımız
maaşının yüzde 71,9unu ödeyerek kendisini sigortalayabiliyor.
2002 yılında ne kadar? Yüzde 89,4. Dolayısıyla yani
muhtarlarımızın hem maaşlarında hem aylık prim
yani -kendilerini sigortalama anlamında- kapasitesinde çok ciddi bir
iyileşme olmuştur.
Tarım
Bakanlığının verdiği hibe kredilerin yani kırsal
kalkınma çerçevesinde uzatılıp uzatılmayacağı
hususu en azından benim bilgim dâhilinde bu konu torba
tasarısında yok. Sayın Bakanın bu konuyla ilgili olarak da
en azından bizim yakın bir dönemde bu konuyu müzakere ettiğimiz
bir konu değil. Torba tasarısı takdir edersiniz ki birçok
bakanlığı ilgilendiren bir tasarıdır. Şu an
itibarıyla, bildiğim kadarıyla böyle bir husus yoktur.
YILMAZ TANKUT
(Adana) Tarım Bakanına hatırlatır mısınız
Sayın Bakan?
MALİYE
BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) Değerli arkadaşlar,
petrol ürünleri üzerindeki vergiler konusunda hem Maliye
Bakanlığı bütçesini sunarken hem sonraki bütün soru-cevap
kısımlarında gerçekten en detaylı bir şekilde bütün
rakamları vererek, karşılaştırmaları vererek
cevaplandırdım. Hem petrol fiyatlarında artış var, kur
yerinde saymıyor hem de tabii ki, takdir edersiniz ki petrol ürünleri
üzerinde değerli arkadaşlar, 2002 yılı ortalarında bir
maktu vergi getirilmiştir. Maktu vergi demek yani devlet diyor ki: Ben
şu kadar para alırım. Normalde o vergiyi her sene bizim yeniden
değerleme oranı kadar artırmamız lazım. Niye? Çünkü
devletin harcamaları en az bir o kadar artıyor.
Şimdi,
zamanında, 2002 yılında ÖTV getirilirken şöyle bir kanun,
yani bir kararname, neyse, çıkartılmış ve denilmiş ki:
Her ay üretici fiyatları endeksiyle -o zamanlar toptan eşya
fiyatı endeksiydi- bununla güncellenir. Biz onunla güncelleseydik vergi
yükü çok daha farklı boyutlarda olacaktı, ben o rakamları da
verdim.
Tam aksine, 2005
yılında biz demişiz ki: Yok artık, enflasyon kadar da
artırmayalım. 2005-2007 yılları arasında maktu ÖTV
miktarları sabit tutulmuştur ama sonraki dönemlerde uluslararası
petrol fiyatları sürekli bir şekilde yükselmiş ve Hükûmet olarak
da tabii ki bunları güncellemek durumunda kalmışız
kısmen.
Bugün gelinen
nokta itibarıyla tekrarlıyorum: Eğer 100 liralık bir
benzini 2002 yılında alsaydınız 70 lirası vergiydi,
bugün 65 lira civarında bir rakamı vergidir. Evet, vergi yüksektir
ama AK PARTİ hükûmetleri döneminde vergi yükü düşmüştür.
Sulama elektrik
borcunun en önemli tabii ki unsuru faiz, katılıyorum size, bu önemli
bir husustur. Şu anki taslakta öngörülen şey şu: O yüksek
faizler yerine, üretici fiyatları endeksiyle bir güncelleme öngörülüyor.
Ha, Meclisimize gelir, o zaman tekrar bu konular tartışılır
ama şu an itibarıyla komisyondaki taslak bu çerçevede.
Değerli
arkadaşlar, tabii ki bu yapılandırma hakikaten kapsamlı,
doğru bir tanımlama ama bir af değil çünkü biz anaparadan
vazgeçmiyoruz, hatta şunu söylüyoruz: Mutlaka ve mutlaka, faiz almayacağız
ama en az bir enflasyon kadar anaparanın değerini
güncelleyeceğiz. Şimdi, buna af denilemez. Zaten zamanında
vatandaş bu borcu ödeseydi bu kadar ödeyecekti, gerçek değeri
üzerinden biz alıyoruz. Şimdi, niye bu borçları ödeyemiyorlar?
Değerli
arkadaşlar, tabii ki dönem dönem şirketler sıkıntıya
girebilirler veya bunu alışkanlık hâline getirenler bile
olabilir ama bu yeni bir şey değil
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Bakan.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul
edilmiştir.
29uncu maddeyi
okutuyorum:
Yürürlük
MADDE 29 (1) Bu
Kanun 1/1/2011 tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN
Madde üzerinde Barış ve Demokrasi Partisi Grubu adına Osman
Özçelik, Siirt Milletvekili.
Buyurun. (BDP
sıralarından alkışlar)
BDP GRUBU ADINA
OSMAN ÖZÇELİK (Siirt) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Barış ve Demokrasi Partisi Grubu adına
görüşmekte olduğumuz bütçe yasa tasarısının 29uncu
maddesi üzerine söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Barış
ve Demokrasi Partisi olarak ülkenin tüm sorunlarına ilişkin
görüş ve önerilerimizi gerek bu kürsüden gerek Meclis araştırma
önergeleri gerek kanun teklifleri gerekse yazılı ve sözlü soru
önergeleriyle dile getiriyoruz. Ama muhalefet olarak biz bu görevimizi yaparken
AK PARTİ, muhalefetin sesine kulak tıkıyor, Meclisteki
sayısal çoğunluğuna, nicel büyüklüğüne güvenerek,
bildiğim bildik tarzda bir Meclis çalışması yapıyor.
AK PARTİ, muhalefetin önerilerini, eleştirileri dikkate almıyor,
sırtını parmak sayısına dayıyor. AK PARTİye
yönelik eleştirileri bugün de olduğu gibi İncir
çekirdeğini doldurmaz şeyler. diye niteliyor ve muhalefetin bu
denetim yapma görevini âdeta küçümsüyor.
Sayın
milletvekilleri, son yıllarda ortaya çıkan ciddi bir hastalık
var: Silikozis. Silikozis, toplumu meşgul eden bir ciddi sorun olarak
duruyor karşımızda. Bu soruna ilişkin olarak 05/11/2008
tarihinde Diyarbakır Milletvekilimiz Sayın Akın Birdal
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığına
yazılı cevaplandırılması istemiyle bir önerge verdi.
14/01/2009 tarihinde İstanbul Milletvekilimiz Sayın Sebahat Tuncel
silikozis hastalığı ve bunun ortaya
çıkardığı sorunlarla ilgili Meclis
araştırması önergesi verdi. 28/04/2010 tarihinde
Şırnak Milletvekilimiz Sayın Sevahir Bayındır yine
aynı konuya ilişkin bir Meclis araştırma önergesi verdi.
Biz sorunun peşini bırakmadık. Daha sonra, silikozis
hastaları, bu hastalıktan yaşamını kaybeden
hastaların ailelerinin sorunları ve hastalığa neden olan
iş yerlerinin denetimi ve benzeri konularla ilgili bir kanun
tasarısı, kanun teklifi hazırladık, Şırnak
Milletvekilimiz Sayın Sevahir Bayındır imzasıyla yine
Meclise sunduk. Gördüğünüz gibi bu hastalık ayrım yapmaksızın
insanları öldürüyor. Bu hastalığı ortaya çıkaran
sorunları çözmek, bu hastalıktan sonra ortaya çıkan sorunlara
çözüm bulmak bu Meclisin görevidir. Biz sorunun peşini
bırakmadık, muhalefet görevimizi yaptık ama AK PARTİ
eleştirilere İncir çekirdeğini doldurmaz. diyor. Bakın,
bütün belgeler burada, bunlar eğer incir çekirdeğini doldurmayacak
şeylerse acaba AK PARTİnin inciri ve çekirdeği hangi
büyüklükte, nelerle doldurabileceğiz, onu bilemiyorum.
Bu silikozis
hastalığı silisyum dioksit denilen bir kimyasal maddenin
solunması sonucu akciğerde meydana gelen bir hastalık. Bu hastalık
daha ziyade cam fabrikalarında, çimento fabrikalarında, tünel kazma
işinde, yol işinde, seramik fabrikalarında seramik üretiminde
çalışan işçilerde, emekçilerde görülen bir hastalık. Ancak
son yıllarda çok özel bir alana yayılan bir hastalık. Modanın
gelişmesi, kot pantolonlarının taşlanması diye
bilinen kot kumaşlarının silisyum dioksit ihtiva eden özel bir
kumun kuru hava ile kompresörlerle püskürtülerek kot pantolonların ve
diğer kumaşların beyazlatılması ve
aşındırılması esasına dayanan bu taşlama
işinde çalışan işçilerde yoğun olarak görülmeye
başladı. Bu hastalık öyle bir hastalık ki tedavisi yok. Bir
defa, hasta silisyum dioksiti solumaya başladıysa bunun tedavisi
mümkün değil. Burada yapılacak şey hastalığa
yakalanmadan önce gerekli koruma önlemlerinin alınmasıdır. Ancak
ne yazık ki büyük kot fabrikaları, kapasite olarak büyük kot
fabrikaları, dünya çapında kot üretimi yapan fabrikalar bu
taşlama işini bizzat kendi fabrikalarında yapmıyor, bizim
merdiven altı dediğimiz küçük atölyelerde, genellikle
işçilerin güvencesiz yaşadığı, gerekli
sağlık önlemlerinin alınmadığı, çoğunun
sigortasız çalıştığı iş yerlerinde bu kot
taşlama işi yapılıyor ve hastalık ortaya
çıkıyor. Kot taşlama işinde çalışanlarda
hastalık, altı ay çalıştıktan sonra ortaya çıkabiliyor.
Eğer emekçi, çalışan, işçi altı ay sonra bile bu
işi terk etmiş, başka bir işe geçmiş olsa bile
hastalık ortaya çıkabiliyor. Daha önce ismini
saydığımız iş yerlerinde, tünel kazma işinde, cam
fabrikalarında, cam üretiminde, çimento üretiminde çalışan
işçilerde, maden işçilerinde de bu çıkıyor ama yirmi otuz
yıl süreyle çalıştıktan sonra bu hastalık ortaya
çıkabiliyor. Bu nedenle, bu kot taşlama işindeki hastalık,
kronik bir hastalık olarak çıkıyor ve ani olarak
çıkıyor ve kesinlikle ölümle sonuçlanıyor.
2003 ile 2008
yılları arasında, Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanının açıklamalarına göre, Türkiyede 2.500ü
aşkı insan bu hastalıktan yaşamını yitirdi. Yine
şu anda 10 bini aşkın insan bu hastalıkla
pençeleşiyor. Şu anda bu hastalıktan muzdarip 30 kişi,
Meclisin bütçe görüşmelerini yaptığı sırada, kendi
sorunlarına bir çözüm bulunabilir umuduyla Ankaraya geldiler ve
Petrol-İş Sendikasında demokratik haklarını kullanarak
bir eylem yapıyorlar ve bizden bir ışık, bir umut
bekliyorlar ama görüyoruz ki Meclisin gündeminde böyle bir şey yok. Bu bir
toplumsal sorundur. Buna mutlaka bir çare bulunması lazım, bu
insanlara el atılması lazım.
Sayın
milletvekilleri, burada çalışan işçiler genellikle toplumun en
yoksul kesiminden gelen insanlar, iş bulma umuduyla büyük kentlere gelen
ve çoluk çocuğunun ekmeğini kazanmak adına kendi
yaşamını ortaya koyan insanlar, köyünden ya kovulmuş ya
köyünde, yaşadığı memleketinde herhangi bir iş
bulamamış, büyük kentte çocuklarının nafakası
peşinde koşan insanlar. Bunlara el atılması lazım,
giderek sayıları daha da artıyor. Yapılacak şey,
öncelikle bu işte zarar gören, yaşamını yitiren
insanların ailelerine el atmak, hâlen bu çalışmayı sürdüren
iş yerlerinin kesinlikle denetiminin yapılması lazım,
sağlıklı bir ortamda çalışma yapmak lazım ve
belki de bu kot taşlama işini yasaklamak da gerekebilir.
İnsanın yaşamına neden olan böyle keyfekeder bir iş
nasıl bir iş olur, onu anlamakta ben zorluk çekiyorum. Kot eski olsa
ne olacak, yeni olsa ne olacak, insan yaşamının burada tüketilmesine
değer mi? Buna dikkatinizi çekmek istiyorum. Sayın Bakanın,
Sayın Başbakanın bu konuyla ilgilenmesini ve bu insanların
sesine kulak vermesini istiyoruz.
Sayın
Başbakanımız şiir okumayı çok seviyor. Ben de bir
şiir okumak istiyorum. Büyük şair Orhan Velinin sanki bugün için
yazılmış bir şiiri, elli yıl, altmış
yıl önce yazdığı bir şiir Bedava şiirini ben de
size sunmak istiyorum. Orhan Veli ne diyor?
Bedava
yaşıyoruz, bedava;
Hava bedava,
bulut bedava;
Dere tepe bedava;
Yağmur çamur
bedava;
Otomobillerin
dışı,
Sinemaların
kapısı,
Camekânlar
bedava;
Peynir ekmek
değil ama
Acı su
bedava;
Kelle
fiyatına hürriyet,
Esirlik bedava;
Bedava
yaşıyoruz, bedava.
Özgürlüğün
kelle fiyatına olmadığı bir ülke dileğiyle, hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (BDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Madde üzerinde
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz isteyen Kamer Genç, Tunceli
Milletvekili. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA
KAMER GENÇ (Tunceli) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
2011 bütçe kanunu tasarısının 29uncu maddesi üzerinde söz
aldım. Hepinize saygılar sunuyorum.
Değerli
milletvekilleri, AKPli sözcüler buraya çıkıyorlar, sanki biz bu
Türkiyede yaşamıyoruz, bu Türkiyede yalnız bunlar
yaşıyorlar, o kadar yalan söylüyorlar ki bu yalanlara sanki biz bu
memlekette olmasak inanırız. Mesela şimdi, birileri
çıktı burada dediler ki: Özelleştirmeleri biz şeffaf
yapıyoruz. Peki, ATV ve Sabah ihalesinin nasıl yapıldığını
biliyorsunuz değil mi? Tayyip Bey gitti, ihaleden önce bütün herkesi
diskalifiye etti, o zaman sıkıysa birisi katılsın. Böyle
tek kişilik yahut da anlaşan kişilerin girdiği bir ihalede
bir şeffaflık olabilir mi? Telekomda ne baskılar yapıldı.
Telekom bedava verildi beyler. Telekom iki yıllık, üç yıllık
gelir bedeline verildi. Zamanımız çok olmadığı için
her konuya girmiyorum.
Sayın Bakan,
özellikle burada bu akaryakıt konusunda diyor
Gerçekten akaryakıt
konusunda Türkiyede yapılan zamlara dayanmak mümkün değil. Bugün bir
tane otobüs şoförü arkadaş geldi, İstanbulda 10 numara
yağları tenekelere dolduruyoruz, otobüsün deposuna, üzerine de çok az
bir mazot koyuyoruz. diyor. Günah değil mi Sayın Bakan? Ondan sonra
otobüsü akşam çektiğimiz zaman sanki ızgara balık kokuyor.
Millet, bu ızgara balığı nerede yapıyorlar. diyor.
Değerli
arkadaşlarım, bu özellikle akaryakıt konusunda, doğal gaz
konusunda Hükûmet gerçekleri söylemiyor. Mesela İrandan alınan
gazın bin metreküpünü kaça alıyorsunuz? Söylemiyorlar. Niye?
Gizliyorlar. Niye gizliyorlar? Çünkü, burada gizli hesaplar var. Burada
alınan birtakım pahalı doğal gaz, emsaline göre
dış ülkelerden daha pahalıya alınıyor ve bu arada
farkta birileri katakulli yapıyor.
Ayrıca
bakın, İrandan alınan doğal gazdan dolayı da
arkadaşlar, geçen sene ve evvelsi sene 1 milyar 300 küsur milyon dolar al
veya öde şartlarını yerine getirmediği hâlde, gaz
alınmadığı hâlde İrana para ödemişiz. Bu böyle
olur mu? Böyle bir devlet ciddiyeti olur mu, devlet yönetimi olur mu?
Dolayısıyla
bu doğal gaz konusunda özellikle bir soru sormuştu geçmişte
Bu
Hükûmetin bazı bakanları özellikle yalan söylemeyi kendilerine
prensip edinmişler.
Şimdi, dedim
ki bakın arkadaşlar, bu doğal gazın
. Türkiyede Turusgaz
diye bir şirket kurmuşlar. Bu Turusgaz şirketinin bir hissesi
özel bir şirkete ait, BOTAŞa ait bir kısmı da, bir de
hissesi belli olmayan bir yüzde 12lik bir hisse var. Bu doğal gaz
geliyordu eskiden
96da bu anlaşma yaptı. Gel diyor, Bulgaristan
sınırından giriyor, orada Turusgaza bir hisse veriyorlar, bin
metreküpüne 10 dolar veriyorlar. Önce Recai Kutan bu anlaşmayı
yaptı, sonra Mesut Yılmaz devam ettirdi. O zaman 2 milyon metreküptü,
sonra bunu 8 milyon metreküpe çevirdiler. Ben burada sordum bu Enerji
Bakanına, Yahu, biz onu 2003te bitirdik. dedi. Bu sene KİT Komisyonunda
açtık rapora baktık, hâlâ anlaşmayı bitirmemişler. Bu,
tamamen bir suistimal. Bu, devletin, vatandaşın parasını
alıp birtakım kişilerin cebine aktarmak demektir ve burada
senede ödenen para 500-600 milyon dolar sayın milletvekilleri. Ama soru
soruyoruz, burada, Hükûmet sırasında oturan insanlar yalan söylüyor,
bize doğruları söylemiyor.
BAŞKAN
Sayın Genç, siz bir milletvekilisiniz ve bu konuşmanızda üçüncü
defa Yalan söylüyor. diye
KAMER GENÇ
(Devamla) Tabii canım, yalan söyleyene Yalan söylüyorsun. derler
Sayın Başkan.
BAŞKAN
Lütfen
Sizi İç Tüzükün 67nci maddesi gereğince temiz bir lisanla
konuşmaya davet ediyorum.
KAMER GENÇ
(Devamla) Peki nasıl diyeyim, yani yalan söyleyeni nasıl ifade
edeyim?
BAŞKAN
Sayın Genç, geçen Sayın Bakan da aynı kelimeyi kullandı,
uyardım. Lütfen
KAMER GENÇ
(Devamla) Hayır, yani doğrusunu söylesinler. O zaman gerçek
söylemiyorlar diyelim. Öyle mi diyelim yani? Gerçekleri söylemiyor bakanlar
arkadaşlar. Tamam mı?
YAHYA DOĞAN
(Gümüşhane) Kahvede öyle konuş da burada konuşma!
KAMER GENÇ
(Devamla) Yahu, neyse
Kahvede değil.
Değerli
milletvekilleri, bakın, burada milletin hakkını korumak
zorundayız. Peki, doğal gaz orada girerken niye bu şirket
kuruldu? Şirketin ortağı belli değil. Söylüyoruz Hükûmete,
diyor ki: Biz bunu 2003te bitirdik. Hayır, bitirmemiş, hâlâ,
2009da devam ediyor. İşte, KİT Komisyonu raporunda
çıktı ortaya. Bunu söylemek benim hakkım değil mi
arkadaşlar? Birilerine buradan açıktan, havadan para gidiyor.
İran doğal gazında yine birilerine, bazı partilere
açıktan para gidiyor arkadaşlar. Eğer gitmiyorsa buyurun
açıklayalım. İran doğal gazının
fiyatını niye açıklamıyorsunuz? Demek ki burada
NURETTİN
AKMAN (Çankırı) Biliyorsan sen açıkla. Ha bire buraya
getiriyorsun, biliyorsan açıkla.
KAMER GENÇ
(Devamla) Efendim, açıklamıyor, gizliyor; gizliyor halk bilmesin
diye.
Şimdi,
değerli milletvekilleri, bir diğer konu bu Kayseri meselesi: Mustafa
Bey buradayken bundan bahsetmekte yarar var. Kayseriden dün bana şey
kanalıyla bir yazı geldi. Bu yazının şeyinde
şöyle diyor, bakın: İstanbul Cumhuriyet
Başsavcılığı, Bakanlık bürosu makamına
Bu
Kayserideki olayla, Hacı Ali Hamurcuyla ilgili uzun uzadıya bu
Yusuf Erikel ifade veriyor. Burada 10 trilyon liralık bir senet var. Bu 10
trilyon liralık senet nedir? 10 trilyonluk senedi diyor ki
Bu Hacı
Ali Hamurcuya, Kayseri Belediye Başkanı ile Genel Sekreterin
imzasını taşıyan bir senet
deniliyor. Peki, bu senet
nerede? Bu senedi, hakikaten, Kayseri
Belediye Başkanı ile Genel Sekreteri imzalamış
mı? Ondan sonra, bu Yusuf Erikelin iş yerinde yapılan bir arama
var. Kendisi içeride.
İRFAN GÜNDÜZ
(İstanbul) Kamer Bey, senet sahte, bugün açıkladı.
KAMER GENÇ
(Devamla) Neyse, sahte mahte
Burada diyor ki,
bakın, kendi bürosunda elde edilen bir belgede diyor ki ibraname
Bu
ibranamede, bu 10 trilyon liralık senedin tahsil edildiği ve
avukatın, hissesini aldığı ve müvekkilin de Hacı Ali
Hamurcunun da hissesini, alacağını aldı, ibra ediyorum
diyor.
Değerli
arkadaşlarım, bakın, şimdi, eğer, hakikaten, AKPliler
şeffaf olmak istiyorlarsa, gerçeği açıklamak istiyorlarsa
Bakın, tabii, burada çok iğrenç ifadeler var. Bu Yusuf Erikelin
ifadesinde, bu Hacı Ali Hamurcuya Ya, niye sen peki vazgeçtin? Güzel
güzel çalıyordunuz, topluyordunuz bu paraları. Ya, o kadar
iğrenç yöntemlere başvurdular ki... Artık bunları yedi,
sömürdü ya, bu defa başladılar başka ahlaksızlıklar
yapmaya, ben de bunun üzerine bu senedi getirdim ifade verdim. diyor. Aslında,
tabii, buradaki ifadeleri açıklamak da istemiyorum, hakikaten yüz
karası bir durum var.
Şimdi ben
bir teklif getiriyorum: Arkadaşlar, bakın, bu işi, tabii, kim
ortaya
Ortada bir Kayseri Vali Muavininin İçişlerine gönderdiği
bir rapor var, Vali Muavini İbrahim Yurdakulun. Şimdi,
arkasından, bu iş öyle devleti
Ta Abdullah Gülden kaynaklanan
-Abdullah Gül: Ben kefilim. diyor- kaynaklanan bir olay var. Bunun özünü
ortaya çıkarmak için buyurun Mecliste bir komisyon kuralım.
Tarafsız bir milletvekilinin başkanlığında bu Kayseri
olayını araştıralım çünkü burada çok ciddi bir
kayırma var. Eğer AKP örtbas etmek istemiyorsa
Bakın, Adana
Anakent Belediye Başkanı Aytaç Durak kaç aydır açıkta?
Hakkında ciddi bir şikâyet var mı? Yok. Soruşturma var
mı? Yok. Ama adamcağızı siz orada tutuyorsunuz. Peki,
Kayseri Belediye Başkanıyla ilgili bu kadar açık, net bilgiler
var, makbuzlar var, Kayseri Belediye Başkanının mührünü
taşıyan senetler var, vatandaşlardan toplanan paralar var. Peki,
olay bu kadar gün gibi ortadayken bunu açıklamıyorsunuz ve Kayseri
Belediyesi meselesini üç günde, beş günde kapatıyorsunuz. Bu hangi
adalet? Peki, bu Adana Belediye Başkanının ne suçu var?
Çıksın birileri burada açıklasın. Koskoca Adana ili bu
kişiye oy vermiş. Ortada fol yok, yumurta yok. Dolayısıyla,
arkadaşlar, eğer, hakikaten, AKPliler bizim burada yüzümüz ak
diyorlarsa, buyurun, gidelim, bir onu inceleyelim. O 10 trilyon liralık
senet nerededir? Hakikaten 10 trilyonluk senetteki imza Kayseri Anakent
Belediye Başkanına ve Genel Sekreterine mi aittir, değil midir?
Yine o ifadede bahsedilen birtakım kadınlar, kızlar var,
onların ifadesine başvuralım. Şimdi, bunu kaçırmakla
bir yere varamayız.
Tabii,
aslında çok şey var, şimdi bir vergi inceleme meseleleri var.
Sayın Bakana sordum: Merkezî Uzlaşma Komisyonunda 2007, 2008, 2009da
kaç tana mükellef gitti, ne kadar uzlaştınız? Mesela
Citibankın sizin zamanınızda 3,5 milyar dolarlık vergi
borcunu siz bir kalemde sildiniz Merkezî Uzlaşma Komisyonunda. Bunun gibi
daha olaylar var mıdır, yok mudur?
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
KAMER GENÇ
(Devamla) - Ama bilmiyoruz ki, bize burada söylenmiyor ki değerli
milletvekilleri.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Genç.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Başkanım, madde üzerinde AK
PARTİ Grubu adına söz istiyorum.
BAŞKAN -
Madde üzerinde AK PARTİ Grubu adına söz isteyen Kayseri Milletvekili
Mustafa Elitaş.
Buyurun.
AK PARTİ
GRUBU ADINA MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Sayın
Konuşmacı konuşmasına başlarken ilk etapta ATV-Sabah
ihalesinin nasıl verildiği ve ihaleye kimlerin
katıldığı, bu ihale süreci içerisinde
başkalarının katılmasının engellendiği
şeklinde bir iddiada bulunmuş. Açıkçası bu, bu Parlamentoda
sürekli tartışıldı. Muhalefet partisinin özellikle gündeme
getirdiği ATV-Sabah ihalesinde soru işaretleri var. şeklinde
olan kısmı hem biz hem de diğer grup başkan vekilleri
arkadaşlarımız yeterince
açıkladığımızı zannediyoruz ama maalesef malzeme
kıtlığından dolayı, yeni yeni bir şeyler
bulamadıklarından dolayı, sekiz yıldır yapılan
icraatın bu milletin gönlündeki fethettiği yere hitap edememelerinden
dolayı
KAMER GENÇ
(Tunceli) Sen Şeffaf yapıyoruz. dersen ben de bunları
söylerim.
BAŞKAN
Sayın Milletvekili, lütfen
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) -
bu milletin gönlünde yer almak yerine,
açıkça bu tutanaklarda iftiralarla yer almayı yeğ
tuttuklarından dolayı maalesef büyük bir kıskançlık
içerisinde bu iftiraları ortaya atıyorlar. Biz, İftira atma ne
olur; koş, milletin içine git, bu millet seni de gönlüne alır.
diyoruz ama yapmıyorsunuz bunları.
Bakın,
ATV-Sabah ihalesi 1 milyar doların üzerinde bir bedelle ihale edildi. Bu
ihaleye fiyat aşırı derecede yüksek olduğundan dolayı
hiç kimse girmedi.
İki: Şu
anda benzeri olan bir şirketin satışıyla ilgili, hem yurt
içinde hem yurt dışında çeşitli alıcı firmalarla
yapılan durumda bir büyük gazete ile bir büyük televizyonun
satışıyla ilgili kamuoyunda, gazetelerde yer alan fiyat
ATV-Sabah ihalesinin altıda 1ine yakın bir fiyat. Bakın
dikkatinizi çekiyorum, ATV televizyonu ile Sabah gazetesinin ihale
edildiği fiyat ile şu anda eş değerinde bir gazeteyle,
Türkiye'nin en eski gazetelerinden biri ile en eski genel televizyonlardan
birinin ATV-Sabah ihalesinin altıda 1i fiyata pazarlık edildiği
kamuoyunda yazılıyor, gazetelerde yazılıyor ve onun
gazetelerde yer almasıyla birlikte borsa endeksinde o holdingin
fiyatlarında, kâğıtlarında önemli bir
artışın var olduğunu görüyoruz.
İki:
ATV-Sabahla ilgili verilen krediler ile Halk Bankası ile Ziraat
Bankasından verilen kredilerle ilgili bugüne kadar benzer kredilerdeki en
yüksek faiz oranı uygulanmıştır ve yine aynı düzeydeki
firmalara verilen kredilerde hiç uygulanmadık şekilde teminat
alınmıştır. Bu teminat da en yüksek teminattır,
gayrimenkul teminatıdır, şahsi kefaletini de ortaya koyan
teminattır. Ve yine bu satış içerisinde, ilk defa böyle ihaleler
içerisinde en yüksek öz kaynak oranı da bu ATV-Sabahta olmuştur. Ama
maalesef burada iftira atmayı kendisine meslek edinmiş, ilke edinmiş
şahıslar sürekli temcit pilavı gibi bunu dile getiriyorlar.
Bakınız
değerli arkadaşlarım, yüzde 25e yakın öz kaynak oranı
var ve satışından bugüne kadar da alan firma hiç aksatmadan
borçlarını günü gününe ödüyor. Bu gerçeği de açıkçası
kabul etmeniz gerekir.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Devletin bütün kaynakları
Tabii ki ödeyecek.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) - İki: Doğal gaz meselesi. İranla ve
diğer ülkelerle bizden önceki dönemde yapılmış, ta
56ncı Hükûmet dönemlerine kadar, 55inci Hükûmet dönemlerine kadar giden,
senin de içinde bulunduğun siyasi partinin, o dönemde içinde
bulunduğun siyasi partinin hükûmeti tarafından imzalanan ve
gizlilik ifadesini taşıyan sözleşmelerdir. Bizden önceki
hükûmetler açıklamadı, daha önceki hükûmetler de
açıklamadı. Şimdi bunu Açıklamadı. diye ifade etmek
yanlıştır. Bununla ilgili bir komisyon kuruldu; bakın,
22nci Dönemde bir komisyon kuruldu, yolsuzlukları soruşturma
komisyonu kuruldu, orada dahi bu fiyatlar ortaya çıkmadı.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Örtbas komisyonu.
MUSTAFA ELİTAŞ
(Devamla) Onun için, arkadaşlar, böyle şeyleri temcit pilavı
gibi buraya getirmenin bir manasının olmadığını
ifade ediyorum.
Üç: Kayseriyle
ilgili kısım. Şunun bir kere altını çiziyorum:
Hacı Ali Hamurcu denilen şahıs, sorumlu bir vatandaş
olarak vicdan muhasebesi yaptığından dolayı gidip
savcılığa itirafta bulunmamış
KAMER GENÇ
(Tunceli) Tehditle, tehditle
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) -
Biz Belediye Başkanı ve
çalışanlarıyla birlikte şöyle şöyle yolsuzlukları
yaptık, ben vicdan muhasebesi içerisinde öbür tarafta hesap
vereceğim, ondan dolayı şu itiraflarda bulunuyorum. diye
gitmemiş. Büyükşehir Belediye Başkanlığına
yapılan vatandaş şikâyeti üzerine Büyükşehir Belediye Başkanlığının
25 Haziran tarihinde dikkatinizi çekiyorum, 25 Haziran 2007 tarihinde-
savcılığa müracaatıyla birlikte, şahıs yirmi iki
gün sonra başka bir vilayette yakalanmış; İstanbulda,
Malkarada, Tekirdağda, Adapazarında, neredeyse, o vilayetlerde
yakalanmış.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Komisyon kuralım.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) Niye yakalanmış bu şahıs?
Gidip de Ben itiraf edeceğim. diye değil, vatandaşı
dolandırdığından dolayı, sahtecilik
yaptığından dolayı bu şahıs Belediye
Başkanlığının şikâyeti üzerine
yakalanmış.
Sonra? Belediye
Başkanlığının şikâyetiyle yakalandıktan
sonra bu adam on dört-on sekiz tane taksi durağıyla ilgili
şikâyet konusu ifadesi alınırken, Belediye Başkanı ve
çalışanlarla da ilgili bir iddiada bulunmuş. O süreçteki
Cumhuriyet Başsavcılığı sorumlu bir davranış
içerisinde demiş ki: Bu konuyla ilgili biz ifadesini alırken,
Belediye Başkanının verdiği şikâyet üzerine ifade
alırken bu şahıs belirli iddialarda bulunuyor. Bu,
memurların yargılanmasına girdiğinden dolayı İçişleri
Bakanlığından izin istemiş, İçişleri
Bakanlığı da derhâl izin vermiş.
Kim o zaman
İçişleri Bakanı? Osman Güneş. Sonradan hani Valiydi,
müsteşardı, imza attı. diyorsunuz ya. Osman Güneşin
İçişleri Bakanlığı döneminde buna izin verilmiş.
Kime gönderilmiş? Sizin söylediğiniz İbrahim Yurdakula, Vali
Vekiline gönderilmiş. Vali Vekili 21 Ağustos tarihindeki raporunda
yazıyor, diyor ki: Buna muhakkik tayin etmeye gerek yoktur. Zaten bu 3628
sayılı Yasanın 17nci maddesine girdiğinden dolayı,
bu Yolsuzlukla Mücadele Yasasına girdiğinden dolayı buna
muhakkik tayin etmeye, izne gerek yok, derhâl soruşturmayı
başlatabilirsiniz. Bu süreç aynı şekilde devam ediyor. Siz 21
Ağustos tarihindeki İbrahim Yurdakulun yazdığı
dosyayı rapor olarak okuyorsunuz. Orada eki dosya diyor. Bu dosya ne?
Başsavcının İçişlerine Bakanlığına
yazdığı rapor. Hani kayboldu dediğiniz on sayfa var ya, o
on sayfa gidiyor İçişleri Bakanlığına.
İçişleri Bakanlığı o on sayfayı eki dosya
diyor, Valiliğe gönderiyor. Valilik bu işi alıyor Muhakkike
gerek yoktur. diyor, tekrar aynı şekilde eki 1 dosya diye İçişleri
Bakanlığına gönderiyor.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Bir komisyon kuralım diyorum.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) Bu süreci, kalkıp da kaybolan on sayfa diye
iddia etmenin bir manası yok. Açıkçası, eğer, siz, o
sürecin 25 Haziran tarihinden itibaren başladığı
kısmı, 17 Temmuz 2007 tarihine kadar geçen kısmı milletin
gözünden saklamasaydınız, kaçırmasaydınız ve bu
belgeleri saklayarak milleti yanlış yöne sevk etme
ihtiyacını hissetmemiş olsaydınız, bu konuyu, burada,
bütçe görüşmeleri sırasında gündeme getirmezdiniz. Açıkçası birilerinin
sakladığı, kendi ikbali ve geleceği için
yaptığı bir çalışmayı maalesef bir siyasi parti
genel başkanına burada söyletmek mecburiyetinde kaldınız.
Hâlâ onun üstünde devam ediyorsunuz, hâlâ onu ısrarla ifade etmeye
çalışıyorsunuz.
KAMER GENÇ
(Tunceli) 10 trilyonluk senetler
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) İki: Bakın, şunu da bir kere
17
Temmuz 2007 tarihinde Büyükşehir Belediye Başkanlığı
kendisine şantaj yapıldığını, sahte bir senetle
kendisine şantaj yapıldığını cumhuriyet
başsavcılığına suç duyurusunda bulunuyor. Derhâl,
Yusuf Erikel denilen şahıs üzerinde ve iş yerinde arama
yapılıyor ama bu arama sonucunda senet bulunamıyor. Senet
bulunamıyor. diye tutanak tutuluyor. Arkasından, hani Sayın
Genel Başkanın sorduğu Bu Hacı Ali Hamurcu nerede?
demişti ya, Hacı Ali Hamurcu, 2007 yılında,
aldığı suçtan dolayı, sahtecilik ve
dolandırıcılıktan dolayı aldığı suçtan
Kayseri Pınarbaşı Cezaevinde yatıyordu. İki yıl
yattı, izin aldı, İstanbula gitti, Yusuf Erikelle buluştu
ve mason üstatlarına suikast düzenlemek üzereyken yakalandı. Sorgusu
sırasında Biz böyle böyle işler yaptık. deyince tekrar
savcılık Yusuf Erikelin yazıhanesinde araştırma
yaptı, o araştırmada işte bu söylediğiniz senet
bulundu. O senette de kriminal araştırmalar yapıldı, mührün
ve imzanın Büyükşehir Belediye Başkanı ve Genel Sekreter
üzerinde olmadığıyla ilgili rapor düzenlendi. Emniyet bu raporu
düzenledi ve bunun sahte olduğundan dolayı Hacı Ali Hamurcu ile
Yusuf Erikelin birlikte bu işi düzenleyerek şantaj
yaptıklarını ve bunun da Ergenekon iddianamesinde geçen bir
paşalarla alakalı olduğunu
Eğer orada sen ifadeyi,
tutanakları okursan, o iddianameyi okursan kiminle alakalı
olduğunu görürsün. Bundan dolayı Hacı Ali Hamurcu, yatmakta
olduğu Pınarbaşı Cezaevinden aldığı izin
sürecinde Ergenekonla ilişkilendirilip Silivride yatıyor, Yusuf
Erikel ile beraber Silivride yatıyor. Bunu milletin kafasında soru
işaretleri çıkarmanın, bırakmanın bir manası yok
diyorum.
Hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından Bravo
sesleri, alkışlar)
KAMER GENÇ
(Tunceli) Sayın Başkan, dedi ki: Daima yalan söylüyor, gerçekleri
inkâr ediyor. ismimi de zikrederek. Müsaade ederseniz sataşmaya cevap
vermek istiyorum.
BAŞKAN
Sayın Genç, konuşmasında, siz üç defa Yalan söylüyor. dediniz
ama Sayın Elitaşın Yalan söylüyor. dediğini ben
duymadım. Söylemedi, Yalan söylüyor. diye hiçbir kelime kullanmadı.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Hiç Yalan söylüyorsunuz. demedim.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Devamlı burada iftira ediyor. dedi.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Başkan, sataşmaya mahal
verecek hiçbir şey söylemedim, tamamen belgelerden konuştum.
BAŞKAN Bir
saniye Sayın Elitaş, lütfen
KAMER GENÇ
(Tunceli) ATV-Sabah ihalesiyle ilgili yalan söylüyor, gerçekleri inkâr
ediyor. dedi.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Yalan söylüyor. demedim. Yalan söylüyorsa o
başka!
BAŞKAN
Hayır, Yalan söylüyor. demedi. O zaman tutanakları isteyeceğim
Sayın Genç.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Kendisi gerçek dışı söyledi. Bakın, ATV ve
Sabah ihalesine giren bir müteahhidin Tayyip Erdoğan tarafından
Atatürk Havaalanında alıkonulduğu, kendisinin âdeta taciz
edildiğini o günkü gazeteler yazdı.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Başkan, gazetelerden
konuşmasın, belgelerden konuşsun.
BAŞKAN Bir
saniye Sayın Elitaş
Sayın Genç,
tutanakları istetiyorum. Yalan söylüyor. kelimesi varsa söz
vereceğim size.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Sayın Başkan, çok önemli ihalelerde devlet gücü kullanılmak
suretiyle, Başbakanlık gücü kullanılmak suretiyle rakiplerin
ihaleye girmesi önlendi.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Genç, tutanaklara geçmiştir.
Madde üzerinde
şahsı adına söz isteyen Ali Güner, Iğdır Milletvekili.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Buyurun
Sayın Güner.
ALİ GÜNER
(Iğdır) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
görüşmekte olduğumuz 2011 Yılı Merkezî Bütçe Kanunu
Tasarısının 29uncu maddesi üzerinde söz almış
bulunuyorum. Bu vesileyle yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar,
iki haftaya yakındır biz burada bu bütçeyi görüşüyoruz. Burada
hakikaten, kendi şahsım adına bunu söylemek istiyorum, ben çok
üzüldüm. Üzülmemin sebebi de şu: Acaba şu ana kadar hazırlanan
bu bütçelerde Türkiyenin yararına, ülkenin yararına, illerimiz
yararına hakikaten bir şey yapılmamış mıdır?
Bütçenin tarifine bakıyoruz ki mevcut olan hükûmetlerin
başarılı veya başarısız olduklarını
gösteren ve onların aynası hükmünde olan bir olaydır.
Şimdi
bakıyorum, ben de 2002 yılında milletvekiliydim, bu Meclisteydim,
bugünleri yaşadık. Türkiyede, gelen gelirin -ben kısaca
izahını yapmak istiyorum- 100 liranın 87 lirası faize
gidiyordu ve mevcut bütçe yüzde 13le idare ediliyordu. Memurun, esnafın,
işçinin, tüm Türkiyedeki yatırımlar ama şimdi
bakıyoruz, bu dönemde bu yüzde 23lere inmiş ama temennimiz, 2012de
bu yüzde 20lere düşsün.
Şimdi,
arkadaşlar söylüyor, özellikle muhalefetteki
arkadaşlarımız. Şimdi, benim ilim en son il,
Iğdır, Türkiyenin en son ili. Ulaşıma bakıyorum
-hakikaten, rakamlar elimde- 13 bin kilometre duble yol
yapılmış.
AKİF
AKKUŞ (Mersin) Duble yolun yarısı vardı zaten Ali Bey.
ALİ GÜNER
(Devamla) - Ben oradan esinlenerek şunu söylüyorum: Acaba
Iğdırda da bir şeyler olmuş mu? Bakıyorum, cumhuriyet
tarihinden bugüne kadar Iğdırda sadece ve sadece 10 kilometre duble
yol yapılmış, bugün bu miktar 200 kilometreye
çıkmıştır. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar) Ha, demek ki bu bütçe iyi bir bütçedir diyorum.
Şimdi,
TOKİye bakıyoruz. Rakamlar elimizde. 475 bin tane konut
yapılmış. Acaba dedim, ilimde de bir şeyler olmuş mu?
İlime bakıyorum, 250 tane konut, iş yeri, cami ve bu sene de 300
tane yapılacak. Ha diyorum, bu bütçe güzeldir.
Şimdi,
ulaşıma bakıyorum. Yalnız duble yolla kalmıyor ki.
KÖYDESin yaptığı bir sürü hizmetler var. Kendi ilimde 600
kilometre asfalt yol yapılmıştır köylere, 1.750 kilometre
stabilize yol; bunun menfezi, köprüsü, şuyu, buyu hariç. Bütçeye
bakıyorum, ha, demek ki Iğdıra da
yansımıştır.
Şimdi,
eğitime bakıyoruz. Şimdi, 100 binlerce dersliklerden
bahsediyoruz. Acaba diyorum, benim ilime yansıması olmuş mudur?
Değerli
arkadaşlar, şimdi cumhuriyet tarihinden bugüne kadar
Iğdırda 950 tane derslik yapılmış, sekiz yıl
içerisinde 1.600 tane derslik yapılmış. Ben, niçin bunu
söylüyorum? 2002de millî eğitime ayrılan pay yüzde 7, şimdi
yüzde 15. Ha, bu yeterli midir? Değildir.
Bunun
yanında, başka ne yapılmış? O güne kadar 8 tane olan
yurt ve pansiyon bugün 16ya çıkmış.
AHMET DURAN BULUT
(Balıkesir) Yüzde 20 olan yerleri de söylesene.
ALİ GÜNER
(Devamla) Evet, yüzde 20 olanı söylüyorum. 2012 için söylüyorum. Yani bu
bütçenin esnafa, eğitime, sağlığa, emekliye, memura
katkı sağlayacağına ben inanıyorum.
AKİF
AKKUŞ (Mersin) Ali Bey, otoyollara kaç lira ödenmiş, kaç lira?
ALİ GÜNER
(Devamla) Şimdi, bu icraatlarımızı söylerken değerli
arkadaşlar, hakikaten gönül isterdi ki muhalefetten bir arkadaş
çıksın Şunları şunları yaptınız da
keşke şunları da yapsaydınız. Hep bardağın
boş tarafını gösteriyorsunuz.
Bakın,
değerli arkadaşlar, ben Türkiyenin en son ilinden geliyorum.
OKTAY VURAL
(İzmir) Sen boş tarafını söyle.
ALİ GÜNER
(Devamla) Boş tarafını söyleyeyim size. Bakın, siz hep
boş konuşuyorsunuz. Onun için, dervişin fikrini neyse zikri de
odur. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Değerli
arkadaşlar, şimdi, konu şu: Bak, bu yıl içerisinde, bu
yıl için konuşuyorum, benim ilime
OKTAY VURAL
(İzmir) Sen daha önce başka partiden milletvekili olduğun
zaman yapılan iyi şeyleri söyle.
ALİ GÜNER
(Devamla) Evet, evet, 2002de beraberdik, koalisyonda beraberdik. Ben de o
hükûmetin bir ferdiydim.
OKTAY VURAL
(İzmir) İyi bir şey yapmadı mı?
ALİ GÜNER
(Devamla) Değerli arkadaşlar, ben kendi şahsım için
konuşuyorum. Vallahi de billahi de
(AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Güner, teşekkür ediyorum.
OKTAY VURAL
(İzmir) Hiçbir şey yapmadı mı?
AKİF
AKKUŞ (Mersin) Niye yapmadın, niye?
ALİ GÜNER
(Devamla)
biz bunları yaşadık.
BAŞKAN
Sayın Güner
ALİ GÜNER
(Devamla) Faizleri gördük. Bir günde vatandaşın ne hâle
geldiğini gördük.
SUAT KILIÇ
(Samsun) Ali Ağabey, süre bitti.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Güner.
ALİ GÜNER
(Devamla) Değerli arkadaşlar, başta bakanlarımız
olmak üzere
AKİF
AKKUŞ (Mersin) Beş dakika daha versinler.
BAŞKAN
Sayın Güner, lütfen!
ALİ GÜNER
(Devamla) Teşekkür ederim. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Madde üzerinde şahsı adına söz isteyen Abdurrahman
Arıcı, Antalya Milletvekili
Ayşe Jale
Ağırbaş, İstanbul Milletvekili
Başka talep
yok.
Soru-cevap
işlemine geçiyoruz.
Soru sorma
sırası: Sayın Tankut, Sayın Köse, Sayın
Çalış, Sayın Aydoğan, Sayın Yıldız,
Sayın İnan, Sayın Paksoy, Sayın Enöz, Sayın
Doğru, Sayın Aslanoğlu, Sayın Özdemir, Sayın
Sakık ve Sayın Kaplan.
Sayın
Tankut, buyurun.
YILMAZ TANKUT
(Adana) Teşekkür ediyorum.
Sayın Bakan,
bundan bir süre önce, temmuz ayında bir grup iş adamının
davetiyle Adanaya gelmiştiniz ve orada Adananın problemleriyle
ilgili olarak Özel olarak ilgileneceğim. demiştiniz. Dün de
sormuştum, cevap alamadım, yeniden sorma ihtiyacı hissediyorum.
Adananın bu
süre içerisinde, yaklaşık altı ay zaman dilimi geçmesine
rağmen, hangi sorunuyla ilgili olarak özel ilgilendiniz? Özel
ilgilendiğiniz sorunlardan hangisini çözebildiniz? Adananın ikinci
devlet üniversitesine olan ihtiyacı konusunda bir girişiminiz oldu
mu? Yine, Adanaya yıllardan beri haksız teşvik
uygulamasıyla ilgili herhangi bir çözümünüz veya girişiminiz oldu mu?
Bunları öğrenmek istiyorum. Açıklarsanız memnun
olacağım.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Sayın Köse
ŞEVKET KÖSE
(Adıyaman) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakan,
sekiz yıllık İktidarınız döneminde bankaların ve
sanayi kuruluşlarımızın yüzde kaçı
özelleştirilmiştir? Bu kuruluşların yüzde kaçı
yabancının eline geçmiştir? Bakanlık olarak bu konuda bir
çalışmanız var mıdır?
Yine,
Sağlık Bakanlığı, performansa dayalı olarak
sağlık çalışanlarına bir ücret ödemektedir. Ancak alt
kademedeki çalışan personele ödenen ücret çok düşüktür. Bu
performans adaletsizliğini ortadan kaldırmak için bir
çalışmanız var mıdır?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Sayın
Çalış...
HASAN ÇALIŞ
(Karaman) Sayın Başkan, teşekkürler.
Sayın Bakan,
yüce Meclis sicil affını çıkardı ama bankaların önemli
bir kısmı bu affı tanımıyor. Bu probleme bir çözüm getirebilecek
miyiz?
İkinci bir
sorum: Sosyal Güvenlik Destek Primi gerçekten yüksek. Bu primleri biraz daha
uygun bir seviyeye çekip düşürmeyi düşünüyor musunuz?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Sayın Aydoğan...
ERGÜN
AYDOĞAN (Balıkesir) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Bakan,
4/C mağduriyetini giderecek düzenleme yapacak mısınız?
Ayrıca, bu
4/Byle ilgili, 657 sayılı Kanunda, devlet memurlarının
çalışma saat süreleri, devlet memurları için belirlenen
çalışma saati aynıdır. Bitirilmesi gereken işler söz
konusu olduğunda normal çalışma saatleri dışında
hafta tatili ve resmî tatillerde çalışmak zorundadır.
Çalışmalar karşılığında personele herhangi
bir ücret ödenmez. diyor. Yani bu haksız düzenlemeyi ortadan
kaldırmayı düşünüyor musunuz?
Yine, bu mühendislerle
yapılan sözleşmelerin köylerdeki ikamet etme zorunluluğunun
kaldırılmasını düşünüyor musunuz?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Sayın
Yıldız...
HÜSEYİN
YILDIZ (Antalya) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Bakan,
cevaplarımı alamadığım sorularımı güzel bir
dilekle tamamlıyorum. 12 Haziran 2011 tarihinde yapılacak seçimler
sonucunda Adalet ve Kalkınma Partisinin son yaptığı bütçe
olması dileklerimle, 2011 yılı bütçesinin Türk milletine
hayırlı olmasını diliyor, saygılar sunuyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Sayın
İnan...
MÜMİN
İNAN (Niğde) Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.
Sayın Bakan,
Türkiye ve Niğde için soruyorum. 1999 ve 2009 yılları
itibarıyla ne kadar usulsüzlük cezası, ne kadar özel usulsüzlük, ne
kadar da kaçakçılık cezası kesilmiştir? Ayrıca ne
kadar trafik cezası kesildiğini öğrenmek istiyorum.
Ayrıca,
Niğdede işsizlik oranlarının ve vergi ödeme
oranlarında düşüş olup olmadığını da
öğrenmek istiyorum.
Teşekkür
ediyorum efendim.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Sayın Paksoy
MEHMET AKİF
PAKSOY (Kahramanmaraş) Teşekkür ederim.
Sayın Bakan
eşit işe eşit ücret sözünüzden hareketle, üzerinde aylarca
çalışılan uzman maaşlarının eşitlenmesine
yönelik düzenlemenin torba yasadan geri çekildiği söylenmektedir.
Sayın Bakan, bürokraside büyük bir heyecanla beklenen söz konusu yasa
konusunda açıklayıcı bilgi verir misiniz?
İkinci
sorum: IMFye kaç ülke borçlanmak için müracaat etti, kaç ülke imzaladı,
isimlerini sayar mısınız?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Sayın Enöz
MUSTAFA ENÖZ
(Manisa) Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Sayın Bakan,
Manisada, Tarım Bakanlığında döner sermayeden
çalışan işçiler var. Bu işçiler maalesef üç aydır
maaşlarını alamıyor. Türkiye çapında da döner
sermayeden çalışan bu işçilerin sayısı 230 civarında.
Sağlık Bakanlığında olduğu gibi bu işçilerin
de kadroya geçirilmesi düşünülüyor mu?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Sayın
Doğru, buyurun.
REŞAT
DOĞRU (Tokat) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Tokattan Artova
çiftçisi soruyor: Tarım kredi kooperatiflerine olan
borçlarımızı ve bankalara olan borçlarımızı
ödeyemiyoruz. Gerçi Sayın Bakan Özel bankalar kendileri bir
yapılandırma yapabilir. diyor ama bu çiftçi kardeşlerimizin
Ziraat Bankasına borçları var. Tarım kredi ve Ziraat Bankası
borçlarıyla ilgili önümüze gelecek olan torba kanuna bir şeyler
koymayı düşünüyor musunuz? Bunu sormak istiyorlar.
Teşekkür
ederim Sayın Bakan.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Buyurun
Sayın Bakan.
MALİYE
BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) Teşekkür ediyorum Sayın
Başkan.
Doğrudur,
ben bir süre önce Gaziantepten dönerken Adanada arkadaşlar yolumu
kestiler, bir yemek yiyelim
Sonra baktım, orada bazı sivil toplum
kuruluşlarının yöneticileri de vardı. Orada Adananın
meseleleri açıldı ve hakikaten de yani Adana geçmişte
sanayimizin önemli bir merkeziydi, şimdi de bu dinamizmini kazanması
için Hükûmet olarak, ben de bu Hükümetin bir üyesi olarak ne
yapılması gerekiyorsa yapalım. dedim.
Şunu bir
hatırlatmak istiyorum, sadece bilginiz olsun diye: Eskiden Adana teşvik
sistemi kapsamında değildi, sonra teşvik sistemi daha rasyonel
bir zemine oturtuldu ve öyle görünüyor ki
(MHP sıralarından
gürültüler)
Değerli
arkadaşlar, bir müsaade edin, bakın, şu an
YILMAZ TANKUT
(Adana) Ama başka iller de teşvik kapsamında değildi o
zaman!
MALİYE
BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) Ama değerli
arkadaşlar, soruya cevap vermeye çalışıyorum. Bir
dinleseniz
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, soru sordunuz, Sayın Bakan cevap veriyor.
Lütfen sabredin.
MALİYE
BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) Şimdi, Adana ilinde 2009
yılı Ağustos ile Temmuz 2010 döneminde seksen dokuz firmaya
teşvik belgesi verildi, 18,5 milyar liralık yatırım ve
3.172 kişiye istihdam sağlamak üzere. Dolayısıyla Adanaya
yatırım yapma konusunu bu teşvik sistemi daha şimdiden
ciddi bir şekilde olumlu yönde etkilemeye başlamış. Geçen
gün yine Adana Organize Sanayi Bölgesinde elektrik tüketiminin yıllık
bazda yüzde 38, doğal gaz tüketiminin yıllık bazda yüzde 30lar
civarında arttığını
Çünkü burada kullanılan
elektrik, burada kullanılan doğal gaz aslında doğrudan
doğruya sanayinin, oradaki üretimin, Adanadaki üretimin
yakaladığı ivmeyi göstermesi açısından önemli.
Şimdi,
değerli arkadaşlar, Sekiz yıllık iktidarınızda
kaç tane banka özelleştirildi? diye soruldu. Değerli
arkadaşlar, benim bildiğim kadarıyla sadece bir Halk
Bankası kısmen halka arz edildi. Geriye kalan, yani TMSF
tarafından elden çıkartılan
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) Satılan bankalar diye sormak istedi,
satılan özel bankalar olarak sormak istedi.
MALİYE
BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) Şimdi, satılan özel
bankalar bir kere özelleştirilmiyor.
BAŞKAN
Sayın Bakanım, niye karşılıklı
konuşuyorsunuz? Lütfen, Genel Kurula, cevap verin siz sorulara.
MALİYE
BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) Yani diyelim ki bir firma
kendi şirketini satışa çıkartıyor. Bunu yerlisi,
yabancısı alabilir, ben söyledim.
ŞEVKET KÖSE
(Adıyaman) Kaç tanesi yabancıların eline geçti Sayın
Bakan? Gayet açık bir soru.
MALİYE
BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) Bakın, 2000li
yılların başında da bankalar el değiştirmiş.
Yani buna niye ticari bir alışveriş olarak bakmıyorsunuz da
özelleştirme
Devletin bunda bir katkısı yok ki.
Şimdi,
değerli arkadaşlar, bakın, Sağlık
Bakanlığımızın uyguladığı döner sermaye
sistemi, OECD ülkeleri tarafından, OECD tarafından bir rapor
yazıldı ve dünyanın en güzel uygulama örnekleri olarak
gösterildi ve hakikaten bu kadar güzel hizmeti, kapsamlı hizmeti bu kadar
düşük fiyata bu kadar insanımıza ulaştırması
açısından çok başarılı.
Sayın
Çalış, bankalar sicil affı
Tabii ki biz bu türden taleplere
cevap verdik, çıkarttık ama bankaların ellerindeki verileri yok
edemezsiniz. Bankalar Biz bu sicil affına uymuyoruz. demiyorlar. Meclis
kanun çıkartmış ama ellerinde veri var, o veriyi hâlâ dikkate
alabilirler. Zaten bu kanun çıkartılırken, o zamanlar ben
hazineden sorumluydum, benim görüşüm sorulduğu zaman ben dedim ki:
Zaten böyle bir kanun, bankalar istemezse çok fazla da etkili olmaz.
4/C
mağduriyetinden bahsediyorsunuz.
Değerli
arkadaşlar -bu konuda bugün çok konuştuk- 4/C yoktu, 4/Cyi biz
getirdik, gerçekten güzel bir uygulamadır, başarılı bir
uygulamadır. Özelleştirme sonucunda vatandaşlarımız
mağdur olmasın, emekliliklerine zaman olanlar bir sigorta
kapsamı çerçevesinde çalışmaya devam etsinler
Asgari ücretten
çok daha fazla, hatta bazı kategorilerde asgari ücretin yüzde 50 daha
fazlası maaş bağlıyoruz, dolayısıyla bunu bir
mağduriyet olarak görmemek lazım.
4/Blerle ilgili
fazla mesai ücreti konusuna doğrusu ben tam olarak vâkıf
değilim, arkadaşlar baksınlar.
Sayın
Yıldız, ben de size teşekkür ediyorum. Aslında sizin
sorduğunuz soruların çoğunu cevaplandırmaya
çalıştım. Üç gündür üst üste buradayım,
aşağı yukarı her arkadaşımın
sorularını sürem yettiği ölçüde cevaplandırmaya
çalıştım, dolayısıyla soruların
cevaplandırılmaması diye bir şey söz konusu olmaz.
Sayın
İnan, sorduğunuz sorularla ilgili verileri arkadaşlar
çıkarsınlar
MÜMİN
İNAN (Niğde) Yazılı da isterim efendim.
MALİYE
BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep)
size
ulaştırsınlar çünkü birçok bilgi istiyorsunuz.
Eşit
işe eşit ücret
Değerli arkadaşlar, şöyle bir husus
vardı: Bir denge tazminatı alanlar vardı, makam
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Bakanım.
MALİYE
BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) Sayın Başkan
BAŞKAN
Lütfen
Soru-cevap
işlemi tamamlanmıştır.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul
edilmiştir.
Birleşime on
dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 17.04
DÖRDÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 17.15
BAŞKAN: Başkan Vekili Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER: Yusuf COŞKUN (Bingöl), Bayram
ÖZÇELİK (Burdur)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 41inci
Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.
2011
Yılı Merkezî Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısının
maddeleri üzerindeki görüşmelere kaldığımız yerden
devam edeceğiz.
Komisyon ve
Hükûmet yerinde.
Şimdi
30uncu maddeyi okutuyorum:
Yürütme
MADDE 30 (1) Bu
Kanunun;
a) Türkiye Büyük
Millet Meclisi ile ilgili hükümlerini Türkiye Büyük Millet Meclisi
Baş-kanı,
b)
Cumhurbaşkanlığı ile ilgili hükümlerini
Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreteri,
c)
Sayıştay Başkanlığı ile ilgili hükümlerini
Sayıştay Birinci Başkanı,
ç) Genel bütçe
kapsamındaki kamu idareleri ile ilgili hükümlerini ilgili bakanlar ve
Maliye Bakanı,
d) Özel bütçeli
idarelere ilişkin hükümlerini idarelerin bağlı veya ilgili
olduğu bakanlar ve Maliye Bakanı,
e) Düzenleyici ve
denetleyici kurumlara ilişkin hükümlerini kendi kurulları ve/veya
kurum başkanları,
f) Diğer hükümlerini
Maliye Bakanı,
yürütür.
BAŞKAN
Madde üzerinde Barış ve Demokrasi Partisi Grubu adına
Sırrı Sakık, Muş Milletvekili.
Buyurun
Sayın Sakık. (BDP sıralarından alkışlar)
BDP GRUBU ADINA
SIRRI SAKIK (Muş) Sayın Başkan, değerli arkadaşlar;
hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Tabii, bu bütçe
görüşmelerinde 30uncu madde son madde. Biraz önce AKP Grup Başkan
Vekili çıkıp burada muhalefete haksızlık ederek,
Çıkıp incir çekirdeğini doldurmayan söylemler
Aslında bu
dil hoş bir dil değil. Siz iktidarsınız, çıkıp
olmayan şeyleri methediyorsunuz, Sayın Başbakana mesaj
gönderiyorsunuz, seçmene mesaj gönderiyorsunuz. E, muhalefet de çıkıp
sizi eleştirecek. Sizin bakanlarınız çıkıp burada
topluma yanlış bilgiler veriyor.
Bakın, geçen
gün Millî Savunma Bakanlığı bütçesinde Barış ve
Demokrasi Partisi adına ben konuştum. Buradan Millî Savunma
Bakanlığı bütçesini eleştirdim, ama Millî Savunma
Bakanı çıkıp burada sizin gözünüzün içine baka baka hem sizi hem
de halkımızı yanılttı. Ben dönmüştüm
Mesela
şunu sordum, dedim ki, dünyada bankası olan tek ordu var mı?
Dedi ki, Ya, böyle bir banka yok. Peki, bu banka OYAK değil miydi? Bu
banka uzun süre askerlere hizmet eden bir banka değil miydi? Yine, dünyada
sigortası olan tek ordu Türk Silahlı Kuvvetleri. Buna benzer onlarca
şeyi söylediğimizde Sayın Bakan çıkıp her şeyi
ters yüz etti. Oysaki OYAK Bankı, ABnin İlerleme Raporundaki
eleştirilerinden dolayı satmak zorunda kaldılar. Kime
sattılar? Hollandada ING denilen bir bankaya 2,8 milyar dolara
sattılar. Peki, dünyada bana bir tek örnek gösterebilir misiniz, yani
ordunun bu kadar sermayeye hükmettiği bir ordu gösterebilir misiniz? Biz
yalan mı söyledik, Bakan çıktı burada bizi ve kamuoyunu
yanılttı? Biz doğruları söylüyoruz. Kamuoyunun bilgilenmesi
gerekiyor ve nitekim çıkıp mesela 65 bin askerin subaylara
hizmetkârlık, hizmetçilik görevi yaptığını
söylediğimizde de çıkıp tam tersini söyledi. Oysaki
söylediklerimizin hepsi doğru. Biz toplumu doğru bilgilendireceğiz.
Bakın
sevgili arkadaşlar, burada militer güçlere karşı
eleştirilerimiz olunca kıyametleri koparıyorsunuz, biz itfaiyeyi
eleştirirken, itfaiye kurumuna karşı olduğumuz
noktasında bir algı oluşmamalıdır. Türkiye Büyük
Millet Meclisini eleştirdiğimizde parlamenter demokrasiye
karşı olduğumuz anlaşılmamalıdır. Eğer
militer güçlere karşı eleştirilerimiz varsa, onlar hukuk
dışına çıktığı içindir ki,
eleştiriyoruz ve eleştirmek zorundayız.
Bakın, bugün
balyoz sanıklarından üç generalin terfilerinin geri verilmesi için
Askerî Yüksek İdare Mahkemesi karar verdi. Demokratik ülkelerde bu olur
mu? Parlamento buna seyirci kalır mı? Biz bunları dile
getirdiğimiz için
Belli birimler ordudan besleniyor, kışladan
besleniyor yani artık, Türkiyeyi cami avlusundan ve kışladan kurtarmalıyız,
siyaset dünyası ürettikleriyle var olmalıdır. Kimisi cami
avlusunda kimi de kışladan nemalanarak siyaset olmaz. Eğer ordu
gerçekten görevini yapacaksa hiçbir eleştirimiz yoktur ama ordu yasa
dışı ilişkiler
Eğer ordu siyasal iktidarlara
karşı komplo düzenliyorsa, darbe planlıyorsa bunları
eleştirmek de siyaset dünyasının görevidir.
Bakın, yine,
yakın bir tarihte, 17 Aralıkta e-muhtıra denilen bir şey.
Ne oldu? Çok dillilikle ilgili Genelkurmay açıklama yapıyor ve
Parlamentodan ses çıkmıyor, Hükûmetten ses çıkmıyor. Bir
tek kimden ses çıktı? Hüseyin Çelikten. İktidar, muhalefet,
muhalefet, ses yok. Nasıl ordu müdahale edebilir? Yani halkın
iradesiyle seçilenlere karşı nasıl böyle bir şey
söyleyebilir? Ama sorun işte tam da bu noktadadır. Yani 27 Nisanda da
aynı şeyi yapmamış mıydı? Size karşı
yapmıştı. Kime karşı yaparsa yapsın biz
karşısında oluruz.
Sevgili
arkadaşlar, biz, zaman zaman bu kürsüde birçok şeyi dile getirdik,
nasıl hukuksuzlukların işlendiğini, bu ülkede askerlerin
zaman zaman üzerlerindeki üniformayla, üzerindeki o üniforma ve mevki,
makamlarıyla halka karşı nasıl suçlar işlediğini.
Mesela Hakkâri Çukurcada 6 askerin öldüğü o mayın döşenmesinde,
biz bunu gündeme getirdiğimizde siz bize karşı ayaklandınız.
Sonra ne oldu? O generallerden biri şu an cezaevinde. Nitekim, geçmişte,
mesela, Bolu ve Kayseri tugay birliklerinin halka karşı nasıl
acımasız politikalar uyguladığını -keşke
Sayın Bakanım olmuş olsaydı- köyleri nasıl
yaktıklarını bütün Türkiye biliyor ve bunları yakarken de
üzerlerinde üniforma vardı. Şimdi, bu ülkenin askeri gidip nasıl
bu ülkenin halkının köyünü, kentini yakabilir? Şimdi, biz
bunlara karşıyız, bunlara karşı olmak insanlık
görevidir. Eğer vicdanımız varsa, bu vicdanımıza karşı
bizim de bunları dile getirmemiz gerekir.
Siz
söylüyorsunuz: Efendim, biz 12 Eylülden hesap soracağız. ve 12
Eylülde gittiniz, halk size destek verdi. Oysaki 12 Eylülle ilgili
başvuruları olanlar, yani Yetmez, evet. diyenler, size oy verenler
gitti başvurdu ama hiçbirinin başvurusu kabul edilmedi ve o dönemin
generalleri şu an ellerini kollarını sallayarak
dolaşıyorlar ama bugün Arjantinde seksen beş
yaşındaki o askerî general yargılandı, ömür boyu cezaya
mahkûm oldu. Onun için halkı çok kandırmaya kimsenin hakkı yoktur.
Eğer yüreğiniz yetiyorsa, bu generallerden, bu ihtilalcilerden,
ihtilale teşebbüs edenlerden bu Parlamentonun hesap sorması gerekir.
Eğer
gerçekten sizler, yani burada her konuşmamızdan sonra bize laf
yetiştirmeye çalışanlar, sanki biz Türk Silahlı
Kuvvetlerinin düşmanıymışız gibi bizi kamuoyuna lanse
edenler, eğer gerçekten bu kadar sevdalıysanız militer güçlere,
keşke askerde tezkere bıraksaydınız. Kiminiz bugün belki
yüzbaşı, kiminiz albay, kiminiz belki
General olma
şansınız yoktu. Kalsaydınız orada, parlamenter
demokraside ne işiniz vardı? Yani biz yanlışlıklara
karşı gerçekten duruş sergileyen bir gelenekten geliyoruz.
Sevgili
arkadaşlar, bakın, şimdi, zaman zaman hep şu söylenir: Bu
ülkede çok masumane talepler seslendirildiği zaman Aman bu ülkenin sinir
uçlarına dokunmayın. diyorlar. Peki, Allah aşkına bizim
sinir uçlarımız yok mudur? Bizim hassasiyetlerimiz yok mudur?
Bakın, sizin
Grup Başkanınızın sürekli seslendirdiği,
1937-1938deki Dersim katliamının mimarlarından olan, hiçbir
savaşa katılmamış Sabiha Gökçenin ihtisas alanı
sadece neresidir biliyor musunuz? Dersimdeki köyler ve Dersim kentidir. Oraya
bombalar yağdırmıştır ve o bombalardan sonra bundan
özür dilenilmesi gerekirken, İstanbulda bir havaalanına onun
adını veriyorsunuz. Yine 33 masum Kürtü Vanda katleden Mustafa
Muğlalının adını orada kışlaya o köylülerin
gözünün içine soka soka veriyorsunuz. 12 Eylülde ihtilal yapanların yani
Kenan Evrenin adını hâlen kışlaya veriyoruz ve ne oluyor?
Mesela, Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı da çıktı
Derhâl değiştirin. dedi. Ben de Cumhuriyet Halk Partisine buradan
sesleniyorum, bakın iktidarsınız, Muğlada Belediye
Başkanlığı sizde: Muğlada bir caddenin adı
Mustafa Muğlalı Caddesidir. Muğlada bir iş
hanının adı Mustafa Muğlalı İş
Hanıdır. Eğer İktidar yapmıyorsa siz görevinizi
yapın, derhâl o adları değiştirin. İnsanlığa
karşı suç işleyenlerin adı eğer bu ülkede her yere
verilirse peki bizim hassasiyetimiz ne olacak? Bu işin
mağdurları olan biz halkın hassasiyeti ne olacak? Hassasiyetten
bahsediyorsak, gerçekten, hepimiz bu toplumda yaşayan her bireyin
hakkına, hukukuna saygı göstermeliyiz. Yani hak ve hukuk ararken
sadece kendimize karşı bir hak, hukuk değil, toplumun bütün
kesimlerine karşı da bir hak, hukuk mücadelesi vermeliyiz.
Son olarak
diyorum ki: Korktukça tutsak, umut ettikçe özgür olacağız.
Korkmayacağız ve özgürleşmek adına hepimizin yürekli
olmasının gerekli olduğunu düşünüyorum. Hepinize iyi
yıllar diliyorum. (BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Madde üzerinde
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz isteyen Abdülkadir Akcan,
Afyonkarahisar Milletvekili. (MHP sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA
ABDÜLKADİR AKCAN (Afyonkarahisar) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; görüşülmekte olan 2011 yılı bütçe kanunu
tasarısının 30uncu maddesi, yürütme maddesi üzerinde Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum. Yüce
heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, bütçe adına, yapılacak işler veya
yapılmış işler adına, burada iktidar ve muhalefetten
çok kişi konuştu. Özellikle, iktidar partisi milletvekillerinin gene
klasik, sekiz seneden beri unutamadıkları 2002 yılı ve
sonrası, 2002 yılı ve öncesi konuşmaları hep gündeme
geldi.
Değerli
milletvekilleri, Türklerin hasletlerine bir bakarsak, insan olma adına ve
insanlık için, insanca davranma adına düşünerek ele alırsak
İslamın öngördüğü davranış biçimleriyle
örtüştüğünü görürüz. Mesela, dinimiz üç günden fazla küs
kalmamayı emrederken bir anlamda, küslüğe sebep olan nedenleri
unutmayı da dolaylı yoldan öngörüyor demektir. Bu sebepten midir
yoksa başka ek sebep var mıdır bilmem ama yüce Türk milleti,
hadiseleri, kendisine yapılan kötülükleri ve olumsuzlukları çok
kolay, çok çabuk unutan bir millet. Mesela, Habur rezaleti diye
andığımız ve cereyan ettiği günlerde milletimizi derinden
yaralayan, şimdi milletimizin unutmaya başladığı bu
olay Sayın İçişleri Bakanımız tarafından da yol
kazası olarak nitelendirilmişti ve biz bunu yeniden
andığımızda AKPli arkadaşlar maalesef
celalleniyorlar. AKP iktidarları da milletimizin bu özelliğini çok
iyi biliyor ve kullanıyor. Sanki 2002den önce hiçbir şey
yapılmamış, 2002den önce yapılan her şey
kötüymüş gibi lanse edilmeye çalışılıyor ancak bu
bütçe görüşmeleri sırasında, bütçe kanun
tasarısının 10uncu maddesinde söz alan, iktidar partisi milletvekili
Sayın Mehmet Ceylanın konuyla ilgili olarak
yaklaşımında teşekküre şayan -ve kendisini
kutladım, teşekkür ettim- şu ifadelerini görüyoruz, Sayın
Ceylan diyor ki: Değerli arkadaşlar, bakın, bizden önceki
bütçeler ve bizim bütçelerimizin makro göstergeleri elimde. 1993ten 2010
yılına kadar kıyasladığımızda
İşte teşekkür edilecek nokta bu. İlk defa bir iktidar
partisi sözcüsü 1993ten 2010a kıyaslama ihtiyacını hissetmiş
ama biraz eğri, biraz doğru olmayan tarzda sunsa da ben yürekten
kendisine burada, huzurlarınızda teşekkür ediyorum.
bizden
önceki hükûmetler döneminde maalesef ve maalesef bütçeler tamamen faiz
bütçesiydi, faiz ödeme bütçesiydi ve onun dışında da maaş
bütçesiydi. Esneklikleri kalmamıştı bütçelerin bizden önceki
hükûmetlerin döneminde. Bakın, 2002 yılında, bizden önceki
dönemde, faiz harcamalarının toplam vergi gelirlerine oranı
yüzde 87. Yani toplanacak her 100 liralık verginin 87 lirası faize
gidiyor değerli arkadaşlar. diyor. Doğru. Madem Sayın
Ceylan 93ten aldın, şu 99a gidiversek.
Değerli
milletvekilleri, 12 Eylül ihtilalinden sonra kurulan, 99 yılına kadar
kurulan hiçbir hükûmette, Milliyetçi Hareket Partisi yer
almamıştır. Aldı diyen varsa söylesin. 99
yılında, koalisyonun üçte 1 ortağı olmasına
rağmen, o hükûmetin
MEHMET DOMAÇ
(İstanbul) MCde vardı.
ABDÜLKADİR
AKCAN (Devamla) 80 öncesi, MCyi karıştırmayın, 80
sonrası MC yok.
ALİ
UZUNIRMAK (Aydın) Onlar da vardı MCde, MSP vardı,
ataları vardı.
ABDÜLKADİR
AKCAN (Devamla) Kendiniz de varsınız ve MClerin
mimarısınız.
Şimdi
değerli arkadaşlar, bu 99 yılında, 29 Mayısta göreve
başlayan hükûmet, Haziran ayında, 15 Haziranda, Plan ve Bütçe
Komisyonuna bütçe kanunu tasarısını sundu. O tasarıda
Sayın Maliye Bakanı çıkıp çıkıp, sık
sık işte Devlet arşivlerinden, devlet kaynaklarından.
diyor, ora da devletin kaynağı. Sayın Bakan bir
bakıverin. diyeceğim ama şansım yok, kendisi gitmiş.
Sayın Bakan, bir bakıver o Plan ve Bütçe Komisyonundaki rakamlara. Toplanacak
her 100 liraya karşılık 107 lira iç ve dış borç faizi
ödemek zorunda olan bir sorumluluğu üstlenmiş, hükûmetin üçte 1lik
ortağı olmasına rağmen. Buraya her çıkışta,
sanki bunun başka sorumluları yokmuş gibi, dönüp dönüp orada MHP
sıralarını taciz ede ede 9uncu bütçeyi yapıyoruz
değerli milletvekilleri.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Çok alınganlık gösteriyorsunuz.
ABDÜLKADİR
AKCAN (Devamla) Bu tacizlere rağmen ne yaptık bakın, sizin
durumunuz ne? Sayın Ceylan diyor ki: 2001 yılında, toplanacak
her 100 liralık vergiye karşılık 103 lira faiz ödenecekti. 2002de,
87 lira ödenecek hâle geldi. Bu nedir? İki tane ekonomik kriz
yaşanmış bir ülkede, toplanacak vergilerin 100 lirasına
karşılık 107 lira borç faizi ödeme zorunluluğunu 87 liraya
düşürmek başarı değilse Pes doğrusu. demek bizim
hakkımız.
Şimdi, ona
rağmen, ne olmuş 2001 yılında reel enflasyon, ÜFE? Eylül
2001: 74,7.
AHMET YENİ
(Samsun) Bugüne gel, bugüne.
ABDÜLKADİR
AKCAN (Devamla) Buna karşılık Eylül 2001de -tarıma öyle
önem veriyoruz ki bu ülkenin en önemli fırsatlarından biri olarak
görüyoruz- enflasyonun yüzde 74 olduğu bu ülkede tarıma yüzde 44
faizle kredi vererek sübvanse etmişiz.
Şimdi
Sayın Bakana İstanbul Milletvekilimiz Sayın Durmuş Ali
Torlak bir soru yöneltti: Bu faiz eşiğinde, Sayın Bakan, siz
yatırım yapar mısınız? Sayın Bakan da
anlattı anlattı anlattı, Yaparım. dedi. Yaparım.
dediği kredi desteklemenin faiz oranı -Ziraat Bankası
açısından söylüyorum- şu anda yüzde 13. Doğru mu,
yanlış mı? Yüzde 2 komisyon, eder yüzde 15. Enflasyona, övünerek
Yüzde 7,5. diyorsunuz. Tarımsal kredi olarak verdiğiniz ve
düşük faizli destek diye adlandırdığınız bu
destek, reel enflasyonun 2 katı olmuyor mu? Ve bunu da
MEHMET ALTAN
KARAPAŞAOĞLU (Bursa) Olmuyor, olmuyor.
ABDÜLKADİR
AKCAN (Devamla) Peki, ne oluyor?
MUSTAFA ENÖZ
(Manisa) Yüzde 7,5 reel oluyor.
ABDÜLKADİR
AKCAN (Devamla) Ne oluyor? Yüzde 7,5 enflasyon, yüzde 13 -düşük faizli
reel kredi dediğiniz- faizli zirai krediler
HALİL
AYDOĞAN (Afyonkarahisar) Sıfırdan 13e kadar Sayın
Bakanım.
ABDÜLKADİR
AKCAN (Devamla) Bizim zamanımızda da sıfır faizli kredi
kalemleri tarımda vardı ama bunların hepsini geçiyorsunuz
değerli milletvekilleri, bunları bir bir söylemek zorundayız.
Değerli
milletvekilleri, Sayın Ali Babacan bir soru üzerine görev
zararlarıyla ilgili 1,5 milyar civarında görev zararı
karşılayacağız, bunun en önemlisi TMOya ait, Toprak
Mahsulleri Ofisine. diye ifade etti. Şimdi, bir taraftan reel piyasa
ekonomisi şartlarında ithalat yaptırıyorsunuz Toprak
Mahsulleri Ofisine, burada şekillenen görev zararını kapatıyorsunuz.
Görev zararı olarak TMO adına ödediğinizin
yarısını, gelin, kiralamak için inanılmaz derecede
çırpınışa girdiğiniz
Bu ülkenin tarım sektörünün
en çok ihtiyaç duyduğu ve kullanılması hâlinde bu konuyla
ilgilenen herkesin Evet, doğru. diyeceği sertifikalı tohum
üretimi nerede gerçekleşir? Birinci planda, Türkiyede üretilen
sertifikalı tohumun yüzde 60ını TİGEM üretiyor. Orada
çalışan bütün arkadaşları, Genel Müdüründen teknisyenine, yürekten
kutluyorum. Eğer her tarafta sertifikalı tohum kullanın,
kullanacağınız tohum ile minimum yüzde 10 verim
artışı sağlarsınız. 20 milyon ton ortalama
yıllık üretimimiz var buğdayda, yüzde 10 verim
artışı 2 milyon ton. İki gün önceki Bakanlar Kurulu
kararında ne verdi Bakanlar Kurulu Toprak Mahsulleri Ofisine görev olarak?
Buğday ithalatını verdi. Yani buğday ithal ederek, bu
buğdayı, ithal ettiğiniz ülkenin üreticisini sübvanse etme
görevi verdi bir anlamda.
Biz diyoruz ki:
Bu bütçede kesinlikle hayvan hastalıklarıyla mücadele için
ayrılan ödenekler yetersiz. Bu mücadele için ayrılan ödeneklerin
yetersizliğini görüyoruz, bunun sebep olduğu hastalıklara
bağlı olarak hayvanlar yavru atıyor, damızlık ve
materyal ihtiyacınızı karşılayamıyorsunuz, yine
iki gün önce çıkan Bakanlar Kurulu kararında buzağı ithalatına
izin veriyorsunuz. Ülkeyi getirdiğiniz plato bu, getirdiğiniz seviye
bu. Bununla övünecekseniz, buyurun övünün; bununla bizi yerecekseniz, buyurun
yerin! Bu milletimiz biliyor.
Dönüp dönüp oraya
bakmanın nedenini de söyleyeyim mi? Milliyetçi Hareket Partisi korkusu.
(MHP sıralarından alkışlar) Korkunun ecele faydası
yok. Haziran 2011de bu millet size öyle bir ders verecek ki ne olduğunu
göreceksiniz ve şaşıracaksınız.
Her şeye
rağmen bütçenin Türk milletine hayırlı olmasını
diliyor, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına söz isteyen Mehmet Akif Hamzaçebi, Trabzon
Milletvekili, buyurun.
CHP GRUBU ADINA
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; bir önceki maddede konuşan Adalet ve Kalkınma
Partisi Grup Başkan Vekili Sayın Mustafa Elitaş, Kayseri
Büyükşehir Belediyesiyle ilgili yolsuzluk iddialarına ilişkin
olarak çeşitli bilgiler verdi ancak vermiş olduğu bilgilerin bir
bölümünün, daha doğrusu, verdiği bilgiler içerisinde yer alması
gereken önemli bir bölümün olmadığını gördüm. Ben o
bilgileri sizlere vermek üzere huzurunuzdayım:
Kayseri
Büyükşehir Belediye Başkanlığı söz konusu olayda
muhbir veya şikâyetçi konumunda olan Hacı Ali Hamurcuyla ilgili
olarak 25 Haziran 2007 tarihinde
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Şikâyetçi değil, asıl problem
orada.
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (Devamla) Efendim?
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Hacı Ali Hamurcu şikâyetçi değil.
BAŞKAN
Sayın Elitaş, lütfen
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (Devamla) Siz beni dinlerseniz, farklı bir şey
söylemediğimi anlayacaksınız.
Söz konusu
rüşvet olayında şikâyetçi veya muhbir konumunda olan Hacı
Ali Hamurcuyla ilgili olarak Kayseri Büyükşehir Belediyesi, daha önce 25
Haziran 2007 tarihinde Kayseri Cumhuriyet
Başsavcılığına bir suç duyurusu yapıyor. Kayseri
Cumhuriyet Başsavcılığı bu suç duyurusu üzerine
harekete geçiyor ve 10 Temmuz 2007 tarihinde soruşturmayı başlatıyor,
aynı anda Emniyet Müdürlüğünden de soruşturma istiyor. Kayseri
Emniyet Müdürlüğü 18 Temmuz 2007 tarihinde adı geçen kişinin tam
26 sayfalık ifadesini alıyor ve alınan bu ifade aynı gün
Cumhuriyet Başsavcılığına gönderiliyor ve adı
geçen kişi de mevcutlu olarak tutuklanma talebiyle birlikte Emniyet
Müdürlüğüne sevk ediliyor.
Kayseri
Cumhuriyet Başsavcılığı kendisine gelen bu yazı
üzerine 31 Temmuz 2007 tarihinde İçişleri Bakanlığına
talepte bulunuyor, şikâyet dilekçesi veya Emniyet Müdürlüğünün,
Cumhuriyet Başsavcılığının aldığı
ifade ektedir, konu Bakanlığınızı ilgilendirdiğinden
bu konuda soruşturma başlatılması için izin veya talepte
bulunuyor. Ancak şu unutuluyor: 3628 sayılı Mal Bildiriminde
Bulunulması ve Yolsuzluklarla Mücadele Kanununun 17nci maddesine göre rüşvet
suçu için cumhuriyet savcılıkları doğrudan soruşturma
yaparlar. Bu konuda herhangi bir bakanlığın iznine gerek
bulunmamaktadır, gerek yok, böyle bir müessese düzenlememiş.
Savcılık, doğrudan soruşturmayı
başlatacaktır ancak her ne hikmetse cumhuriyet
savcılığı, soruşturmayı doğrudan
başlatmak yerine konuyu İçişleri Bakanlığına
göndermeyi tercih ediyor. İçişleri Bakanlığı,
kendisine gelen bu yazı üzerine, 10 Ağustos 2007 tarihinde Kayseri
Valiliğine bir yazı gönderiyor Savcılıktan gelen yazı
ektedir, konunun Valiliğinizce incelenerek gereğinin yapılması.
diyor. Valilik diyor ki 21 Ağustos 2007 tarihli yazısında
-Efendim, herhâlde dikkatinizden kaçtı anlamında bir ifade olarak ben
bunu anlıyorum- Rüşvet suçu bizim soruşturabileceğimiz bir
suç değildir. Bu iddia cumhuriyet savcılığının
yetkisindedir, görev alanındadır, bizim görev
alanımızda değildir.
diyor ve dosyayı İçişleri Bakanlığına iade
ediyor. İçişleri Bakanlığının yapacağı
bir şey yok. Ne yapacak? Dosyayı bu sefer Kayseri Cumhuriyet
Başsavcılığına gönderiyor 3 Eylül 2007 tarihinde.
Şimdi, savcılık ne yapıyor? Savcılık alıyor
bunu, diyor ki: Bu suç rüşvet değildir, görevi kötüye kullanma
suçudur. Dolayısıyla İçişleri
Bakanlığının izin vermesi, soruşturması gerekir.
Buraya kadar,
bakın, hep rüşvet olduğu söyleniyor, iddia o yönde. Muhbirin,
müştekinin, her neyse, söz konusu kişinin iddiası, burada bir
rüşvet şebekesi veya rüşvet çetesi var. Doğru veya
yanlış, bir iddia. Bunun soruşturulması gerekir. Hukuk
devletinde isek bu iddia soruşturulmalıdır. Ne yapıyor
savcılık? Hayır, bu, görevi kötüye kullanmadır.
düşüncesiyle dosyayı İçişleri Bakanlığına
gönderiyor. İçişleri Bakanlığı, böylesi önemli bir
iddia karşısında mülkiye müfettişi görevlendirmesi gerekirken
bu yola gitmiyor, yazıyı tekrar Kayseri Valiliğine gönderiyor.
Kayseri Valiliği, bunu alıyor, inceliyor, işte o bilinen
prosedür işliyor ve daha sonra tekrar Burada herhangi bir şey
yoktur. diyerek İçişleri Bakanlığına gönderiliyor ve
dosya kapanıyor.
Şimdi, hiç
kimse diyemez ki Burada bir suç yoktur. Bir kere, siz hukukun yolunu kapatmış
durumdasınız. Bıraksaydınız, bu yol işleseydi, bu
iddia savcılık tarafından soruşturulsaydı ve
savcılık Burada suç vardır. veya Yoktur. deseydi. Bundan
neden korktunuz? Problem burada. Yani, eğer herhangi bir korku yok ise,
bıraksaydınız, savcılık 3628 sayılı Kanuna
göre rüşvet iddiasını doğrudan soruştursaydı. Ben
Şu kişi suçludur. veya Değildir. şeklinde bir yorumda
bulunmuyorum. Ortada bir iddia var. Hukuk devletinde iddialar
soruşturulur.
Şimdi, her
türlü açıklamayı yapabilirsiniz, bu kürsüden yapabilirsiniz,
basın toplantıları yapabilirsiniz ama bu sorunun
yanıtı bugüne kadar verilmiş değil. Benim önerim şu:
Kayseri Milletvekili Sayın Şevki Kulkuloğlu, Kayseri
Büyükşehir Belediye Başkanını televizyonda açık
oturuma davet etti. Çıksınlar açık oturuma,
tartışsınlar. Kim haklı, kim haksız, millet kendisi
karar versin. Bakın, bir açık oturum davetini yapmış
Sayın Milletvekili. Neden
Kabul etsin Büyükşehir Belediye
Başkanınız, otursunlar, tartışsınlar
arkadaşlar. Bu sorunun cevabı verilmiş değil. Bu sorunun
cevabı bu kürsüden de verilebilecek durumda değil. Sayın
İçişleri Bakanı da istediği kadar açıklama
yapsın, hukukun yolu kapanmıştır,
tıkanmıştır, problem buradadır. Bunu ifade etmek için
huzurunuza geldim.
Merkezî Yönetim
Bütçe Kanunu Tasarısının son maddesini görüşüyoruz. Bu
vesileyle, katılmasak, yetersiz bulmuş olsak da 2011 yılı
bütçesinin ülkemize, milletimize hayırlı olmasını dilerim.
Hepinize
saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum öncelikle Sayın Hamzaçebi.
AK PARTİ
Grubu adına Mustafa Elitaş, Kayseri Milletvekili. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Buyurun.
AK PARTİ
GRUBU ADINA MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Sayın
Hamzaçebinin açıkladığı süreç içerisinde itiraz
ettiğim bir nokta var. Onu da yerimden ifade etmiştim ama Sayın
Hamzaçebi Açıklayacağım, sizin söylediğinize
geleceğim. diye ifade etti. İlk defa Cumhuriyet Halk Partili bir
arkadaşımızın, bu sürecin başlangıcından
itibaren alması, 25 Hazirandan itibaren alması önemli bir
gelişme, onun altını çizmek istiyorum. Ama ifadesini
kullanırken itirafçı veya şikâyetçi şeklinde bir ifade
kullandı. O, o şekilde değil.
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (Trabzon) Rüşvet konusunda müşteki, şikâyetçi.
Diğer konuda Büyükşehir Belediyesi onu şikâyet ediyor tabii ki.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) Hayır efendim. Şikâyetçi, şikâyetçi
değil. Asıl oradaki altı çizilmesi gereken noktası şu:
Şahıs, biraz önce de söylediğim gibi, öyle bir vicdan muhasebesi
içerisinde kalmış ki gitmiş
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (Trabzon) Ben öyle bir cümle kullanmadım.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) - Bakın, itirafçı olarak söylüyorsunuz. Bu
şahıs, Büyükşehir Belediye
Başkanlığının 25 Haziran tarihindeki
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (Trabzon) Söyledim onu.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) -
kendisine gelen şikâyetler üzerine,
başsavcılığa verdiği müracaat üzerine tam yirmi iki
gün sonra yakalanmış.
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (Trabzon) Tamam, güzel.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) - Bu şahıs, ifadesi verilirken, Sayın
Genel Başkanın söylediği 26 sayfalık ifadeyi verirken,
savcılık sorumluluk içerisinde demiş ki: Bu ifadede bir de
ihbar var. demiş. Şahsın verdiği ifadeyi ihbar olarak
kabul etmiş. O 26 sayfalık ifadenin 16 sayfalık kısmı,
Büyükşehir Belediyesinin şahısla ilgili iddiaları üzerine
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (Trabzon) Şikâyetçi veya muhbir dedim Sayın
Elitaş. O iddia konusunda
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) -
Büyükşehir Belediyesinin ihbarı üzerine
16 sayfalık bir iddianame düzenlemiş. Bu şahısla ilgili
kısım.
Sayın Genel
Başkanın sorduğu 10 sayfa nerede? diye bir ifade
kullanıyor. Bakın, değerli arkadaşlar, o 26 sayfanın
içerisindeki 16 sayfa Büyükşehir Belediye Başkanının
şikâyetiyle alakalı. Sayın Genel Başkanın sorduğu
10 sayfa nerede? diye ifade edildiği takdirde, o 10 sayfalık
kısım da 13 sayfa hâlinde İçişleri
Bakanlığına gönderilen dosya. 13 sayfa oluş sebebi nerede?
Kapak yazılarıyla imza sayfalarından olmasından dolayı
13 sayfa
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (Trabzon) Ben o hususlara girmedim.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) - Ben sizin söylediğinizi ifade etmiyorum.
Sayın Genel Başkan bize sordu ya İşte 26 dedi, Nerede 10
sayfa? dedi. Biz 10 sayfayı anlatıyoruz. Diyoruz, Burada, burada.
diyoruz.
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (Trabzon) Yani onun sonucu ne oldu mesela orada? Sayın
Genel Başkanın sorduğu odur.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) - Siz de onu iddia etmediğinizi söylüyorsunuz,
doğru. Yani şu anda
Bakın, şu da 13 sayfalık
kısım. Kapak yazıları ve son yazıyla birlikte
birleştirdiğiniz, 16yla 13ü birleştirdiğiniz takdirde
şuradaki 26 sayfanın tamamına ulaşmış
oluyorsunuz.
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (Trabzon) Konu, o sayfada yer alan iddia ne oldu, niye
soruşturulmadı?
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) Şimdi, savcılık diyor ki
Bakın, eğer o iddianameyi, 26 sayfalık iddianameyi iyi
okursanız, savcılıkla İçişleri
Bakanlığı arasındaki yazışmaları,
savcılık Böyle, böyle bir iddianame var. Bunu aynı zamanda
ihbar kabul ediliyorum. diyor. Aynı zamanda görevi kötüye kullanma da
ortaya çıkabileceğinden dolayı, tekrar izne ihtiyaç
hissedilmemesi adına olayı hızlandırmak için
İçişleri Bakanlığından izin istiyor. Zaten
İçişleri Bakanlığı, o zamanki İçişleri
Bakanı Sayın Osman Güneş derhâl Vali Vekiline gönderiyor, Vali
Vekili de TCK 252yle 3628in 17sine girdiğinden dolayı bu konu
izne tabi değildir, dava açabilirsiniz. diyor. Savcı tekrar
yazdığı yazıda Zaten ben bu davayı açtım.
diyor. Eğer yine okursanız 19 Eylül 2007 tarihli dosyada, savcılığın
İçişleri Bakanlığına yazdığı dosyada
Zaten ben bu davayı açtım ama bu dava süreci devam ederken yine izin
gerektirebilecek görevi kötüye kullanma gibi bir durum ortaya çıkabilir, o
anlamda ben izin istiyorum. diyor.
Yine gözlerden
kaçan çok önemli bir nokta var: Şimdi değerli arkadaşlar, hiç
ifade etmediğiniz şahıs
Hani Saygıdeğer, Sevgili
Sayın Genel Başkanın söylediği gibi
Cumhuriyet Halk
Partisi Genel Başkanı yolsuzluktan dolayı ve
dolandırıcılıktan dolayı, evraktan sahtekârlıktan
dolayı yargılanıp içeride yatan şahsın ifadesini hiç
okumuyor. 3 sayfalık bir ifade daha var, şahıs burada diyor ki
ifadesini verirken savcılıkta: Ben hakkımdaki suçlamalardan
kurtulmak için ve belediye üst düzey görevlilerinin bana
yardımını sağlamak için bu ifadeyi verdim. Bu nedenle önceki
ifadelerimin gerçek dışı olduğunu belirtmek istiyorum.
Orada petrol istasyonlarıyla ilgili olarak -yani hani sizin kayıp
dediğiniz 10 sayfa- açıkladığım usulsüzlükler tamamen
hayaldir. En azından herhangi bir usulsüzlükten ben haberdar değilim.
Bundan önceki yaptığım şeylerin göz önüne alınmaması
gerekir. diye ifade ediyor.
AKİF
AKKUŞ (Mersin) - O ifadelerlerden hangisi doğru Sayın
Elitaş?
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) - Şimdi, bakın, Sayın
Kılıçdaroğlunun bu kürsüde ifade ettiği yazılar
vardı. 10 Ağustos 2007 tarihli yazı, 16 Ağustos 2007
tarihli yazı ve 21 Ağustos 2007 tarihli yazılar. Bunlar
İçişleri Bakanlığı-Vali arasındaki
yazışmalar. Bunun eğer altına bakarsanız -Sayın
Kılıçdaroğlu Burada rapor nerede? diye sordu- eğer,
dosyaların gittiği yazışmaların altına
bakarsanız eki ne diye, hepsinin ekinde dosya ifadesi var. O dosya her ne
hikmetse birdenbire rapor hâline geldi. O anlamda değerli milletvekilleri,
bu konunun tekrar gündeme getirilmesinin bir anlamı
olmadığını ifade ediyorum.
Açıkça
söylüyorum, eğer Sayın Kılıçdaroğlunun bu kürsüde aldığı,
muhatap olduğu şahıs Büyükşehir Belediye
Başkanıdır. Sayın Kılıçdaroğluna
Büyükşehir Belediye Başkanımız açıkça
söylemiştir, tüm televizyon kanallarını... Demiştir ki
Hangi kanalda istiyorsanız Sayın Kılıçdaroğluyla bu
dosyanın Asından Zsine, ıcığını
cıcığını araştırmak üzere
hazırım. Muhatabı Sayın Kılıçdaroğludur.
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) - Niye, Kayseri milletvekili değil mi?
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) - Eğer Sayın Kılıçdaroğlu
Büyükşehir Belediye Başkanını muhatap almıyorsa...
Sayın Kılıçdaroğlu, zamanında Ankara Büyükşehir
Belediye Başkanına çıkmıştır, Kayseri
Büyükşehir Belediye Başkanı da her konuda ortaya çıkar.
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) - Sayın Elitaş, Sayın
Kılıçdaroğlunun muhatabı Sayın Başbakandır.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) - Bugün kamuoyunun gündemine getiren Sayın
Kılıçdaroğludur. Kayseri milletvekili
arkadaşımız bundan bir buçuk ay önce, 12 Kasım 2010
tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisinde, Kayseride bunu sürekli dile getirdi
ama kamuoyu...
OKTAY VURAL
(İzmir) Aranızda bir husumet mi var?
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) - ... buna hiç ilgi duymadı ve sizin il
teşkilatınız da bu konuyla ilgili bir satır
yazmadı ve bir satır itirazda
bulunmadı. Kayseri Büyükşehir Belediyesinde böyle bir yolsuzluk
vardır. diye itirazda bulunmadı.
Açıkça
söylüyorum, Sayın Kılıçdaroğlunun muhatabı
Büyükşehir Belediye Başkanıdır. O Kayseri milletvekili
arkadaşın muhatabı...
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (Trabzon) Sayın Başbakan...
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) - ...Büyükşehir Belediye Başkanı
değildir.
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (Trabzon) Sayın Başbakan olur muhatap.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) - Eğer bu konunun açıklanmasını
yüreklilikle, istekle arzu ediyorsanız Sayın
Kılıçdaroğlu çıkar bir televizyon programına,
karşısında Büyükşehir Belediye Başkanı gelir,
dosyalarıyla, hani o içi boş meşhur kırmızı
dosyalarınız var ya, o dosyalarla beraber tartışırlar,
kim haklı, kim haksız bu millet görür.
Hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Elitaş.
Madde üzerinde
şahsı adına söz isteyen Mithat Ekici, Denizli Milletvekili.
Sayın Ekici,
buyurun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
MİTHAT
EKİCİ (Denizli) Sayın Başkan, değerli milletvekillerim;
2011 Yılı Bütçe Kanunu Tasarısının yürütmeyle ilgili
30uncu maddesi hakkında şahsım adına söz almış
bulunuyorum. Bu vesileyle sizleri saygıyla selamlıyorum.
Ülkemizin
ihtiyacı olan ve dört gözle beklenen bu bütçeyi gece gündüz
çalışarak beraberce çıkardık. Peki,
çıkardığımız bu bütçe nasıl bir bütçe? Bu bütçe
özürlü eğitimi ve evde bakım programları için 3,2 milyar TL
ayıran sosyal bir bütçedir.
Bu bütçe Halk
Bankası aracılığıyla esnaf ve sanatkârlara
kullandırılan krediyi 153 milyon TLden 3,3 milyar TLye
çıkaran, kredi limitini 5 milyon TLden 50 milyon TLye yükselten, faiz
oranlarını yüzde 59dan yüzde 5e kadar indiren, esnaf ve
sanatkârı destekleyen bir bütçedir.
Bu bütçe
işçiyi, memuru, emekliyi enflasyona karşı ezdirmeyen ve
alım gücünü daha da artıran bir bütçedir.
Bu bütçe en büyük
payı Millî Eğitim Bakanlığına ayırarak
eğitime önem veren bir bütçedir.
Bu bütçe
doğrudan tarım desteklerini 1,8 milyardan 6 milyara çıkaran,
hayvancılık desteklerini 83,6 milyon TLden 1 milyar 267 milyon TLye
yükselten, yüzde 59lu çiftçi kredileri faizini yüzde sıfır ile yüzde
9,5 arasında indiren çiftçi dostu bir bütçedir.
Bu bütçe KÖYDES
ve BELDES projelerine toplam 6 milyar TL kaynak ayırarak Şehirde ne
varsa köyde de aynısı olacaktır. diyen bir bütçedir.
Bu bütçe ARGEyi
daha fazla destekleyen geri kalmış bölgeler için daha fazla kaynak
ayırarak bölgeler arası gelişmişlik farkını
kaldırmaya çalışan bir bütçedir.
Kadın, genç
ve özürlülerin sigorta primlerini karşılayarak, işverenin yükünü
azaltarak, kısa çalışma ödeneğine işlerlik
kazandırarak, mesleki eğitim, girişimcilik eğitimi ve staj
programları uygulayarak istihdamı destekleyen bir bütçedir.
Bu bütçeyle faiz
giderleri azalıyor. 2002 yılında toplanan her 100 liralık
verginin 86 lirası faize gidiyordu, şimdi ise sadece 24 lirası
faize gidiyor, aradaki 62 liralık fark kasada kalıyor ve
yatırımlara yönlendiriliyor.
Değerli
arkadaşlar, bunların neticesi olarak IMFye olan borcumuzu 23,5
milyar dolardan 6 milyar dolara indirdik. Dünyanın 26ncı büyük
ekonomisinden 16ncı büyük ekonomisine yükseldik. Merkez Bankasındaki
döviz rezervimizi 26,8 milyar dolardan 68 milyar dolara çıkardık.
Enflasyonu yüzde 70den yüzde 7lere indirdik.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; sağlıkta
yaptıklarımıza gelince: Sekiz yıldır
Sağlıkta Dönüşüm Programını başarıyla
uyguluyoruz. Tüm hastaneler birleştirildi, isteyen istediği hastaneye
gidiyor, ilaçları istediği eczaneden alıyor. Hekim seçme
özgürlüğünü getirdik. İlaç fiyatlarını düşürdük. Hasta
odalarını 1-2 kişilik nitelikli yataklar hâline getirdik.
Hastaneleri modern ve son teknolojik cihazlarla donattık. Yoğun
bakımları ve acil servisleri daha ileri seviyelere götürdük.
Hastanede rehin kalma olayını ortadan kaldırdık. Ambulans
hizmetlerini ücretsiz yaptık. Sadece kara ambulanslarını
değil, hava, deniz ve kızak ambulanslarını da yurdumuzun
dört bir yanında acil hastalarımızın hizmetine sunduk.
Genel sağlık sigortasıyla on sekiz yaş altı herkesi
sağlık güvencesine kavuşturduk. Tam Gün Yasasını
çıkararak ve Türkiye'nin dört bir yanında modern hastaneler inşa
ederek, fakir, zengin herkesin sağlığa ulaşımında
fırsat eşitliğini sağladık. Aile hekimleri
köylerimize, kasabalarımıza, hatta mahallelere kadar giderek
vatandaşlarımızı muayene ve tedavi etmektedir. Yine, aile
hekimleri tarafından vatandaşlarımızın
sağlık kontrolleri, çocuklarının aşıları
ücretsiz olarak yapılmakta ve kendilerine sağlık
danışmanlığı hizmeti verilmektedir.
Vatandaşımız sağlık ve sağlığa
ulaşım hakkının temel bir insan hakkı olduğu
bilincine vardı ve bu hakkını kullanmaktadır.
Tabii ki, ben
buradan, Sağlıkta Dönüşüm Programını en iyi
şekilde uygulayan, yirmi dört saat, gece-gündüz demeden, yorgunluk
göstermeden, yüzündeki tebessümü bir an bile eksiltmeyen ve bu tebessümü
hastalardan hiç esirgemeyen, onların hayır dualarını alan
ve bu ulvi hizmeti başarıyla yürüten vefakâr, cefakâr
sağlık çalışanlarına, doktorlara, hemşirelere,
ebelere, teknisyenlere, tüm sağlık personeline teşekkür etmeyi
bir görev kabul ediyorum.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MİTHAT
EKİCİ (Devamla) 2011 yılı bütçemizin ülkemize
hayırlı ve uğurlu olmasını temenni ediyor, yüce
heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Ekici.
Madde üzerinde
şahsı adına söz isteyen Abdurrahman Arıcı, Antalya
Milletvekili
Yok.
Ayşe Jale
Ağırbaş, İstanbul Milletvekili
Yok.
Başka talep
yok.
Soru-cevap
işlemi yapılacaktır.
Soru sorma
sırası: Sayın Taner, Sayın İnan, Sayın
Doğru, Sayın Işık, Sayın Çalış, Sayın
Ağyüz; Sayın Akkuş, Sayın Özdemir, Sayın Enöz,
Sayın Aslanoğlu ve Sayın Uzunırmak.
Sayın Taner
RECEP TANER
(Aydın) Sayın Bakan, beyana tabii gelir ve kurumlar vergilerinde
verilen beyannamelerde son beş yılda Bakanlar Kurulu kararıyla
vergi muafiyeti tanınan vakıflara ve derneklere ne kadar matrah
indirimi yapılmıştır? Bunun vergisel
karşılığı ne kadardır?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Sayın
İnan
MÜMİN
İNAN (Niğde) Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.
Sayın
Bakanım, Türkiyede olduğu gibi Niğdenin de birçok yerlerinde
tapu, kadastro yanlışlıkları ortaya çıkmaktadır.
Bu, Türkiye genelinde ne kadardır? Türkiye genelinde ikinci bir tapu,
kadastro çalışması düşünüyor musunuz?
Diğer
taraftan, hazine arazilerini kullanan, ekim, dikim yapan
vatandaşlarımızın daha sonra hazine bu mallarını
ellerinden almaktadır, gerçi, isteyenlere vermektedir, satmaktadır
ama bedeller yüksektir. Daha uygun fiyatlarla vermeyi düşünüyor musunuz?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Sayın
Doğru
REŞAT
DOĞRU (Tokat) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
2002 senesinde
AKPnin ilk icraatlarından bir tanesi Or-Andaki milletvekili
lojmanlarının tasarruf amaçlı olarak kapatılması ve
daha sonra da arsasının TOKİye devredilmesidir.
Benim sorum odur
ki, 2002 senesindeki lojman sayısı ülke genelinde ne kadardır?
2010 senesinde, şu an itibarıyla lojman sayısı ne seviyeye
gelmiştir? Bunu öğrenmek istiyorum.
İkinci sorum
olarak: Şu anda mevcut olan lojmanlarda devlet memurlarına yüzde 8
oranında kirayla ilgili zam gelmiştir. Bu yüzde 8 oranı yüksek
olarak değerlendirilmektedir. Yüzde 8i tespit ederken hangi kriterlere
göre bunu tespit ettiniz? Bunu öğrenmek istiyorum.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Sayın
Işık.
ALİM
IŞIK (Kütahya) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakan,
yaklaşık 18.500 dekarlık bir alandan oluşan Kütahya
İli Simav ilçesi sınırları içerisindeki Simav göl
arazisinin mevcut kullanım şartlarının belirlenmesi ve
geleceğine yönelik bir araştırma amacıyla Kütahya
Valiliği tarafından geçen yıl bir miktar ödenek bakanlığınızdan
istenmişti. Bu ödenek karşılanabildi mi?
Diğer
yandan, Çevre ve Orman Bakanlığının da bu göl arazisiyle
ilgili bazı çalışmaları yürütülmektedir. Acaba,
bakanlığınız ve Hükûmet olarak Simav göl arazisinin
geleceğiyle ilgili düşünceniz nedir? On bir köy ve beldenin
vatandaşlarını yakından ilgilendiren bu önemli sorunun
çözümüyle ilgili ne aşamadasınız?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Sayın
Çalış... Yok.
Sayın
Ağyüz.
YAŞAR
AĞYÜZ (Gaziantep) Teşekkür ederim.
Sayın
Bakanım, KİTlerde çalışan müdürler ve başuzmanlarla,
müdür yardımcıları, şef, başmühendis ve mühendislerden
daha düşük maaş alıyorlar. Sıra düzenine uymayan bu
ücretlendirme düzenlemesi torba yasada varken dün neden
çıkarıldı?
Ayrıca, il
planlama, millî emlak, gelir uzmanlarıyla, bunların
yardımcıları torba yasada özlük haklarından mahrum bırakılıyor.
Uzmanlar arasında bu ayrım neden?
Elektrik
özelleştirmeler sonucu daimi işçi statüsünde kapsam
dışı çalışan 1.500 genç elektrik mühendisinin ve
raportörlerin güvenceleri yok. Bunların hakları ne olacak?
İlgili Bakanlar Kurulu kararını ne zaman alacaksınız?
Ayrıca,
Kayseri çok konuşuluyor. Kayseriye bir yazar demiş ki: Kayseride
bir kuş var. Kanadında gümüş var. Gitti para gelmedi. Belli
bunda bir iş var. Sayın Elitaş
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Sayın Akkuş...
AKİF
AKKUŞ (Mersin) Sayın Başkan, Sayın Bakan; hemen hemen her
çıkan bakan ve AKP milletvekilleri 13 bin kilometre duble yolu gündeme
getirmektedir. Bu 13 bin kilometre yolun ne kadarı mevcut yola bir iki
şerit eklenerek yapılmıştır? Duble yolun 1
kilometresinin maliyeti nedir? 13 bin kilometre yol için proje dâhil kaç lira
ödenmiştir? Bu ödenen miktar özelleştirme gelirinin kaçta
kaçıdır, bütçelere ne kadar yük getirmiştir?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Sayın
Özdemir ve son soru
HASAN
ÖZDEMİR (Gaziantep) Teşekkür ediyorum.
Sayın
Başkan, Sayın Bakana soruyorum: Sayın Bakan aynı zamanda
Gaziantep Milletvekilidir. Bana Oğuzeli, Nizip ve Karkamış
bölgesindeki Barak köylerinden vatandaşlarımız soruyor ve
milletvekillerimiz de bilhassa iktidar milletvekilleri sürekli Şu gün
olacak, bugün olacak. diye devam ediyorlar. İstedikleri konu şu: Son
altı yıldır bu Barak Sulama Projesiyle ilgili Maliye
Bakanlığının para göndermediğini ve bu
sulamaların olmadığını söylüyorlar. Bu konuda
vatandaş gerçekten sizden müjdeli bir haber bekliyor.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Sayın Bakan, buyurun.
MALİYE
BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan.
Sayın
Özdemir, bu Barak Ovasının sulama projesinin tamamlanması için
Maliye Bakanlığı olarak ne gerekiyorsa yaparım ama şunu
da ifade etmek istiyorum: Gerçekten, biliyorsunuz Güneydoğu Anadolu
Projesi çerçevesinde bu da ele alınan bir proje ve DSİye biz ciddi
kaynak ayırdık ve şunu da söyleyebilirim: Bu kaynaklar bu sene
tamamen de kullanılamadı yani dolayısıyla, bir para probleminden
çok muhtemelen eğer orada işler hızlı yürümüyorsa
başka hususlar vardır. Ama ben o konuyu Sayın
Bakanımızla konuşayım, hangi aşamada, onunla bir
ilgilenelim.
Sayın
Akkuş, bu sorduğunuz sorulara ancak Ulaştırma
Bakanlığımız cevap verebilir çünkü çok teknik hususlar var
burada. Dolayısıyla, arkadaşlarımız iletsinler veya
siz her zaman yazılı olarak tabii ki sorabilirsiniz.
Sayın
Ağyüz, bu gündeme getirdiğiniz husus doğru bir husustur,
KİTlerdeki müdürlerin alttakilerden daha az maaş alması hususu.
Biz onu ayrı bir şekilde çalışacağız. Bu torba
tasarısında özlük haklarına ilişkin hemen hemen her
şeyi çıkarmaya çalıştık. Bundan sonra
çalışacağız yani sorunun farkındayız, çözmeye
çalışacağız. Tekrar dikkatimize getirdiğiniz için
teşekkür ediyorum.
Kütahya-Simava
eğer geçen sene katkıda bulunduysak, bitmediyse, ilgili valimiz
bizimle temasa geçerse kaynaklarımızın elverdiği ölçüde,
biz yine
ALİM
IŞIK (Kütahya) Bildiğim kadarıyla para gelmedi Sayın
Bakan.
MALİYE
BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) Hayır, hayır
Yani
bilemiyorum arkadaşlar. Şimdi, tabii, ülkemizdeki bütün bu
sıkıntıları bana soruyorsunuz ama ben bunları ancak
not alırım, daha sonra ancak kendileriyle görüşmemiz olur.
Ha, bu arada,
arkadaşlar yaklaşık 13 bin kilometreye 31,7 milyar lira
harcandığını ifade ettiler.
Değerli
arkadaşlar, bütçe konuşmamda da söylemiştim toplam
özelleştirme gelirleri yaklaşık 33 milyar dolardı. Bu 33
milyar doların, bizim dönemde, 29 küsur milyar dolarını biz
hazineye verdik ve hazinemiz onu borç azaltmada kullandı.
ALİ
UZUNIRMAK (Aydın) Azalmadı ki!
MALİYE
BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) Dolayısıyla,
değerli arkadaşlar, burada 13 bin kilometreye 31,7 milyar lira para
harcanmış, özelleştirmeden toplamda 33 milyar dolar
civarında para gelmiş ama hazineye aktarılan, yani
Özelleştirme İdaresinden hazineye aktarılan kısım
yaklaşık 29 küsur milyar dolar.
Değerli
arkadaşlar, hazır iki dakikam varken sık sık gündeme
getirilen bir husus konusunda da ben yine sizleri bilgilendirmek istiyorum,
yani yeni bir tartışma anlamında söylemiyorum. Şimdi,
sık sık denildi ki: Türk Telekom birkaç yıllık kârı
bedeline satıldı. Değerli arkadaşlar, Türk Telekomun
yüzde 55i 7 milyar 56 milyon dolara satıldı. Fakat, sonradan yüzde
15i halka arz edildi, yaklaşık -ben yuvarlıyorum
rakamları- 1,7 milyar dolar civarında bir gelir elde edildi. Bu
dönemde, hazineye temettü olarak Türk Telekomdan da yaklaşık 3,6
milyar dolar geldi. Bir de özelleştirmenin hemen öncesinde oradan 1 milyar
dolar almıştık. Toplamda, Türk Telekomdan bugüne kadar, yani
2005 döneminden bu yana, yani özelleştirme safhasından bu yana, bize,
hazineye 13,3 milyar dolar
Hâlâ hazinenin Türk Telekomda yüzde 31in üzerinde
de hissesi var değerli arkadaşlar.
Şimdi, size,
hani bunu anlamak açısından söylüyorum: British Telecom 1980li
yılların ortalarında özelleştirildi yüzde 50si, sonra
90lı yılların başlarında yüzde 47si daha
satıldı. Ben yüzde 47si satılırken İngilteredeydim,
çok iyi hatırlıyorum, yaklaşık 5 milyar pound elde edildi.
Şirketin değeri 1999da 80 milyar pounda çıktı. Sonra,
bugün itibarıyla bakarsanız 14 milyar pound. Yani şirketler
canlı organizmadır, bunların değerleri iner çıkar.
Burada hakikaten yanlış bir şey aramamak lazım. Bakın,
Denizbankı 1997 yılında Özelleştirme İdaresi 66
milyon dolara satmış. Sonra bunu alan grup çıkmış bunu
3,5 milyar dolara satmış.
Şimdi
değerli arkadaşlar, ille de yani sadece AK PARTİ döneminde bir şirket şu fiyata
satıldı, değeri şuraya çıktı, bunun altında
bir şey aramamak lazım. Varsa hakikaten bir hata
OKTAY VURAL
(İzmir) Var var. Niye aramayalım?
MALİYE
BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) Ama değerli
arkadaşlar, bakın, açık, şeffaf bir şekilde bu
şirketler
AKİF
AKKUŞ (Mersin) Kısa aralıklarla oluyor ama.
MALİYE
BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) Bakın, ben size,
değerli arkadaşlar, British Telecomu anlattım.
OKTAY VURAL
(İzmir) Haririyi anlat mesela.
MALİYE
BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) Bakın, yarısı
5 milyar pounda satılıyor, değeri 80 milyar pounda
çıkıyor, bugün 14,5 milyar pound.
OKTAY VURAL
(İzmir) Gizli ortak var mı yok mu onu anlatın.
MALİYE
BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) Dolayısıyla, burada
hakikaten, Türkiye'de, sizin döneminizde de bizim dönemimizde de
başarılı özelleştirme uygulamaları olmuştur.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN -
Sayın Bakan teşekkür ediyorum.
Soru-cevap
işlemi tamamlanmıştır.
Madde üzerinde
bir önerge vardır.
Önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 575 sıra sayılı 2011 Yılı Merkezî Yönetim Bütçe
Kanunu Tasarısının 30 uncu maddesinin (1) inci
fıkrasının (c) bendinde yer alan Sayıştay Birinci
Başkanı ibaresinin Sayıştay Başkanı olarak
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mustafa
Elitaş Bekir
Bozdağ A.Müfit
Yetkin |
Kayseri Yozgat Şanlıurfa |
Suat
Kınıklıoğlu Kürşad
Tüzmen |
Çankırı Mersin |
BAŞKAN -
Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) Takdire
bırakıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN -
Hükûmet katılıyor mu?
MALİYE
BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) Katılıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN -
Anayasanın bütçe görüşmelerini düzenleyen 162nci maddesinin
değişiklik önergeleri, üzerinde ayrıca görüşme
yapılmaksızın okunur ve oylanır. hükmü gereğince
önergenin gerekçesini okutuyorum:
Gerekçe:
3/12/2010 tarihli
ve 6085 sayılı Sayıştay Kanunu 19/12/2010 tarihli ve 27790
sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe
girmiştir. Söz konusu Kanun ile ilga edilen 21/12/1967 tarihli ve 832
sayılı Sayıştay Kanununda yer alan Sayıştay
Birinci Başkanı ibaresi, 6085 sayılı Kanun ile
Sayıştay Başkanı olarak
değiştirildiğinden, önerge ile mevzuattaki gerekli güncellemenin
sağlanması amaçlanmıştır.
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmiştir.
Kabul edilen
önerge doğrultusunda 30uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Sayın
milletvekilleri, kanun tasarısının tümü açık oylamaya
tabidir.
Açık oylama,
pazar günkü birleşimde son konuşmalardan sonra
yapılacaktır.
Şimdi, 2009
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısının
1inci maddesini tekrar okuttuktan sonra oylarınıza
sunacağım.
2009 YILI MERKEZİ YÖNETİM KESİN HESAP
KANUNU TASARISI
Gider bütçesi
MADDE 1- (1) 5828
sayılı 2009 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanununa
bağlı (A) işaretli cetvellerde gösterildiği üzere,
10/12/2003 tarihli ve 5018 sayılı Kamu Malî Yönetimi ve Kontrol
Kanununa ekli;
a) (I)
sayılı cetvelde yer alan genel bütçe kapsamındaki kamu
idarelerine 257.742.143.488 Türk Lirası,
b) (II)
sayılı cetvelde yer alan özel bütçeli idarelere 16.423.005.878 Türk
Lirası,
c) (III)
sayılı cetvelde yer alan düzenleyici ve denetleyici kurumlara
1.923.611.108 Türk Lirası,
ödenek
verilmiştir.
(2) 2009
yılı merkezi yönetim konsolide ödenek toplamı 262.217.866.000
Türk Lirasıdır.
(3)
Kanunların verdiği yetkiye dayanarak yıl içerisinde eklenen ve
düşülen ödenekler sonrası merkezi yönetim kesin hesap gider
cetvellerinde gösterildiği üzere, 5018 sayılı Kanuna ekli;
a) (I)
sayılı cetvelde yer alan genel bütçe kapsamındaki kamu
idarelerinin 2009 yılı bütçe giderleri toplamı
262.597.514.551,99 Türk Lirası,
b) (II)
sayılı cetvelde yer alan özel bütçeli idarelerin 2009 yılı
bütçe giderleri toplamı 17.368.169.726,37 Türk Lirası,
c) (III)
sayılı cetvelde yer alan düzenleyici ve denetleyici kurumların
2009 yılı bütçe giderleri toplamı 1.819.209.938,32 Türk
Lirası,
olarak
gerçekleşmiştir.
(4) 2009
yılı merkezi yönetim konsolide bütçe gideri toplamı 268.219.184.705,19
Türk Lirasıdır.
BAŞKAN
1inci maddeyi daha evvel kabul edilen cetvelleriyle birlikte
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
2nci maddeyi
okutuyorum:
Gelir bütçesi
MADDE 2- (1) 5828
sayılı 2009 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanununa
bağlı (B) işaretli cetvellerde gösterildiği üzere, 5018
sayılı Kanuna ekli;
a) (I)
sayılı cetvelde yer alan genel bütçe kapsamındaki kamu
idarelerinin gelirleri 244.170.907.000 Türk Lirası,
b) (II)
sayılı cetvelde yer alan özel bütçeli idarelerin gelirleri
3.877.617.905 Türk Lirası öz gelir, 12.657.033.320 Türk Lirası Hazine
yardımı olmak üzere toplam 16.534.651.225 Türk Lirası,
c) (III)
sayılı cetvelde yer alan düzenleyici ve denetleyici kurumların
gelirleri 1.923.611.108 Türk Lirası,
olarak tahmin
edilmiştir.
(2) 2009
yılı merkezi yönetim konsolide bütçe gelir tahmini toplamı
248.758.274.859 Türk Lirasıdır.
(3) Merkezi
yönetim kesin hesap gelir cetvellerinde gösterildiği üzere, 5018
sayılı Kanuna ekli;
a) (I)
sayılı cetvelde yer alan genel bütçe kapsamındaki kamu
idarelerinin 2009 yılı net bütçe gelirleri toplamı
209.484.497.597,67 Türk Lirası,
b) (II)
sayılı cetvelde yer alan özel bütçeli idarelerin 2009 yılı
net bütçe gelirleri toplamı 18.495.925.775,29 Türk Lirası,
c) (III) sayılı
cetvelde yer alan düzenleyici ve denetleyici kurumların 2009
yılı net bütçe gelirleri toplamı 1.811.075.522,94 Türk
Lirası, olarak gerçekleşmiştir.
(4) 2009
yılı merkezi yönetim konsolide bütçe geliri toplamı
215.458.340.727,85 Türk Lirasıdır.
BAŞKAN
Madde üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz isteyen Erkan
Akçay, Manisa Milletvekili. (MHP sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA
ERKAN AKÇAY (Manisa) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri,
2009 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısının
gelir bütçesi üzerinde söz aldım. Muhterem heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, kesin hesap kanunu, yürütme organına verilen harcama
yetkisinin kanunlara uygun olarak etkin, ekonomik ve verimli bir şekilde
kullanılıp kullanılmadığının Meclis
tarafından denetlenmesidir.
Kamu mali
yönetiminde hesap verilebilirlik, saydamlık ilkelerinin önemi her
geçen gün artmaktadır. Vatandaşların, kendilerinden toplanan
vergilerin nerelere, ne kadar harcandığından haberdar olma
istekleri ve daha kaliteli kamu hizmeti beklentisi, kesin hesabın önemini
daha da artırmaktadır.
2009 döneminde
verginin tabana yayılması konusunda maalesef mesafe
alınamamıştır. Dolaylı vergiler
artırılmış, kayıt dışı ekonomi
büyümüştür. Doğrudan vergiler yüzde 28e düşerken, dar gelirleri
ezen dolaylı vergiler yüzde 72lere dayanmıştır. Türkiye,
dolaylı vergi oranı ile OECD ülkeleri arasında ikinci
sıradadır.
2009
yılında nüfusun binde 1i ve uluslararası sermaye millî gelirin
yüzde 16sını, bütçe giderlerinin de yüzde 33ünü
almıştır. Gelir dağılımının bu hâli
2009 yılı bütçesinin adalet anlayışını
belgelemektedir. AKP döneminde gelir dağılımı daha da
bozulmuş, zengin daha çok zenginleşirken, fakir daha da
fakirleşmiştir.
OECDye üye 30
ülkeden 24ünü kapsayan Gelir Dağılımı konulu raporda,
Türkiye, Meksikadan sonra gelir dağılımı en bozuk ülke
olarak yer almıştır. AKP döneminde, en fakir ve en zengin yüzde
10luk gruplar arasındaki gelir farkı 13 kat olmuştur.
2009
yılı bütçesi, tüm uyarılarımıza rağmen, ekonomik
kriz dikkate alınmadan hazırlanmış, öngörülen hiçbir
hedefin, bırakın tutmasını, yanından bile
geçilememiştir. 2009 yılı bütçesi, bu nedenle, cumhuriyet
tarihimizin en kötü bütçelerinden birisidir.
Kasım
2002de iktidara gelen AKP, 57nci Koalisyon Hükûmetinin ekonomik
programını devralmış ve uygulamaya
çalışmıştır, kendisi yedi yılda başkaca bir
program uygulamamıştır. Yedi yıllık AKP
İktidarı ekonominin hangi temel sorununu çözmüştür?
Üretimsizlik, işsizlik, dış ticaret açığı,
yoksulluk, gelir dağılımındaki adaletsizlik ve refah
konusunda bütün sorunlar daha da derinleşmiştir. Bütçe dengeleri
sakat, kamu maliyesi bozuktur. Sağlıklı gelir
toplanamamıştır.
Diğer
yıllarda olduğu gibi, 2009da da bir bakıyoruz borçlanmaya
yüklenilmiş, yetmemiş, satışlara yüklenilmiş.
Özelleştirme Fonundan bütçeye aktarma yapılmış yine
yetmemiş ve bir de bakmışız ki İşsizlik
Sigortası Fonunun paraları bütçeye gelir yazılmış.
2009-2011
yılı orta vadeli programda yüzde 5 büyüme, yüzde 9,8lik
işsizlik oranı ve yüzde 7,5luk enflasyon hedefiyle hazırlanan
2009 yılı bütçesi, yüzde 4,7lik küçülme, yüzde 14 işsizlik
oranı ve yüzde 6,5luk enflasyonla tamamlanmıştır. Bu büyük
sapmaların sonunda âdeta 2009 yılında bir bütçe faciası
yaşanmıştır.
2009 bütçesinin
gerçekleşme rakamlarına baktığımızda, 2009
yılında krizin, o meşhur deyimle, teğet geçmediğini,
ülkeyi perişan ettiğini görürüz. Hükûmet, 2009 yılı
krizinde bütçe açığını aşağıda tutabilmek
için harcamalarda kısıntı yapma gayretine girmiştir ancak
evdeki hesap çarşıya uymamıştır.
2009 bütçesindeki
harcama ödenekleri yüzde 3,5 oranında artmıştır. Ödenek
üstü harcama 9 milyar liradır. 2009 yılında da krizin
faturası yine çalışanlara çıkmıştır.
Personel giderleri yüzde 2,2 daha küçük gerçekleşmiş, bu arada 1
milyar 264 milyon lira kısıntıya gidilmiştir yani krizde
bütçe harcamaları artarken personel giderleri
kısılmıştır.
Gelir
rakamları ise krizin nasıl vurduğunu çok açık bir
şekilde göstermektedir. 248 milyar lira olan bütçe gelirleri tahminleri
yüzde 14 düşerek 215 milyar lira olarak gerçekleşmiştir. Vergi
gelirleri her şeyi tam olarak ortaya koymaktadır. 2009 Yılı
Bütçe Kanununda 202 milyar lira olan vergi hedefi, 29 milyar lira olarak,
hedefin altında yüzde 14,7 sapmayla 172 milyar Türk lirası olarak
gerçekleşmiştir. Tabii, bunların sonucunda 10 milyar Türk
lirası açık vermesi öngörülen bütçe 52 milyar 760 milyon Türk
lirası açık vermiştir. Bütçe açığı vergi
gelirlerinin yüzde 31idir.
Harcamalara biraz
daha ayrıntılı baktığımızda personel
giderlerinin bütçe hedefinin yüzde 2,2 altında gerçekleştiğini
ifade etmiştik. Bütçe ödeneğinin altında kalan harcamalar ise
dikkat çekicidir. Ödenekleri kullanılamayan harcamalar da yine,
ayrıca dikkati çekmektedir. Örneğin, tarım reformu uygulama
projelerinde yüzde 50, tarımsal amaçlı desteklerde yüzde 44,
eğitime katkı payında yüzde 16, hayvancılık destekleme
hizmetlerinde yüzde 23, eğitim transferlerinde yüzde 32, tarım
destekleme ödeneklerinde yüzde 9, gelirlerden ayrılan paylarda yüzde 13,
mahallî idare paylarında yüzde 15, il özel idarelerine ayrılan
paylarda yüzde 16, küçük belediyelere ayrılan paylarda yüzde 45 ve
büyükşehir belediyelerine ayrılan paylarda yüzde 33 azalma
gerçekleşmiştir.
Ancak, bazı
harcamalarda ödenekler aşılmıştır. Örneğin, mal
ve hizmet alım giderlerinde yüzde 24, görev zararlarında yüzde 34,
Hazine teşvik ödemelerinde yüzde 61, gayrimenkul alımları ve
kamulaştırmada yüzde 233, yurt içi sermaye transferlerinde yüzde 58
ve borç vermede yüzde 22 ödenek üstü harcama yapılmıştır.
2009
yılı gelirlerinde ise dâhilde alınan katma değer vergisi
ile veraset ve intikal vergisinin dışında tüm vergilerde hedefin
gerisinde kalınmıştır. Gelir vergisinde yüzde 15, kurumlar
vergisinde yüzde 11, özel tüketim vergisinde yüzde 12, gümrük vergisinde yüzde
30, ithalde alınan katma değer vergisinde yüzde 32, damga vergisinde
yüzde 12 ve harçlarda yüzde 20 oranında hedeflerin gerisinde
kalınmıştır.
Teşebbüs ve
mülkiyet gelirlerinden alınan vergilerde ise yüzde 35lik bir
artış gerçekleşmiştir. En dikkat çekici husus da budur.
Hükûmet 2009 yılında vergi kaybını faizler, paylar ve
cezalardaki yüzde 18lik tahsilat artışıyla kapamaya
çalışmıştır.
Özel bütçeli
idareler gelirlerini yüzde 30 artırırken, düzenleyici ve denetleyici
kurumların gelirleri yüzde 5 düşmüştür. Vergi muafiyetinin
yanı sıra yine Kesin Hesap Kanunuyla ilgili olarak vergi muafiyeti,
istisnası ve indirimleri ile benzeri uygulamalar nedeniyle vazgeçilen Kamu
Gelirleri Cetveli Kesin Hesap Kanun Tasarısına eklenmemektedir.
5018
sayılı Kanunun 18inci maddesinin ikinci fıkrası ( c)
bendine göre, vergi muafiyeti, istisnası ve indirimleri ile benzeri
uygulamalar nedeniyle vazgeçilen kamu gelirleri cetvelinin, Merkezi Yönetim
Bütçe Kanunu Tasarısına, Türkiye Büyük Millet Meclisinde
görüşülmesi esnasında ekleneceği hüküm altına
alınmış olmasına rağmen bu maddenin gerekleri yerine
getirilmemiştir.
Esasen,
dolaylı bir bütçe gideri olarak tarif edilebilecek olan istisna, indirim
ve muafiyet ve benzeri uygulamalardan dolayı vazgeçilen kamu gelirleri
tamamen Hükûmetin yetki ve tasarrufundadır.
Değerli
milletvekilleri, sözlerime burada son veriyor, muhterem heyetinize
saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Akçay.
Sayın
milletvekilleri, birleşime beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 18.26
BEŞİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 18.32
BAŞKAN: Başkan Vekili Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER: Fatih METİN (Bolu), Yaşar
TÜZÜN (Bilecik)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 41inci
Birleşiminin Beşinci Oturumunu açıyorum.
2009
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısının
maddeleri üzerindeki görüşmelere kaldığımız yerden
devam edeceğiz.
Komisyon ve
Hükûmet yerinde.
Şimdi, 2nci
madde üzerinde söz isteyen, Barış ve Demokrasi Partisi Grubu
adına Nezir Karabaş, Bitlis Milletvekili.
Buyurun. (BDP
sıralarından alkışlar)
BDP GRUBU ADINA
MEHMET NEZİR KARABAŞ (Bitlis) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; madde üzerine Barış ve Demokrasi Partisi Grubu
adına söz almış bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, sabah da bahsetmiştim, bu konuşmamda da Sayın
Başbakanın Muş ve Bitlisi ziyaretiyle ilgili bazı
değerlendirmeleri yapacağım.
Değerli
milletvekilleri, Bitlisi belki bir çoğunuz görmüşsünüzdür. Direkt
Bitlise gitmeyen, Diyarbakır üzerinden Van, Hakkâri, Ağrı,
Karsa veya Muş üzerinden yine aynı illere giden insanların
yolunun geçtiği bir kent. Tabii, dünyada içinden derenin geçtiği çok
kent var, çok il var ama içinden dört tane derenin geçtiği çok az il var,
Bitlis böyle bir il. Maalesef, yıllardır, hem yerel yönetimler,
belediyeler hem çeşitli iktidarlar döneminde geçmişten bu yana kadar
oraya atanan valiler, yerel yetkililer tarafından hem derelerin üzeri
kapatılmış hem de kentin o beş bin yıllık tarihî
yapısı, tarihî dokusu, çeşitli medeniyetlerin izleri silinme
noktasına gelmiştir.
Tabii, Bitliste,
mevcut derelerin üzerinde yedi yüz civarında iş yeri var. Bu iş
yerleri her zaman derenin temizlenmesini de engellemiş, birçok zaman orada
çeşitli sorunlara da neden olmuş. Sekiz yıldır AKP
iktidarda, yedinci yıldır da Bitlis Belediye Başkanı AKPli
belediye başkanı. Bu süre içinde de dereyle ilgili, derenin
ıslahıyla ilgili ve dere üzerindeki yapılaşmayla ilgili
diğer belediyelerin icraatı ne olmuşsa aynı olmuş.
Sayın Başbakan
Bitlisteki 17-18-19 tarihlerindeki ziyaretinde dere üzeriyle ilgili, oradaki
iş yerleriyle ilgili şunu söylüyor, diyor ki: Şimdi kimsenin
yanlışını doğru olarak kabule mecbur değiliz. O
derenin üzerindeki işgalleri kaldıracağız. O derenin üzerinde
700 tane iş yeri var, Bitlisteki esnafların toplamının
üçte 1i kadar. O derenin üzerindeki binaların en büyüğü İl Özel
İdaresinin, Maliyenin, Belediyenin, vakıfların binaları var
ve yine geriye kalan binalar da, iş yerleri de vatandaşa aittir;
tapusu var, hiçbiri gecekondu değil, belediyeye gidilip ruhsat
alınmış, bina yapılmış, iş yeri
yapılmış, oturma ve kullanım izinleri var. Sabah belirttik,
3 kişiden 1 gencin işsiz olduğu, köylünün köyünü terk
ettiği; tütün üretiminin, pancar üretiminin bittiği, bitirildiği,
Tekelin kapatıldığı, işçilerin işsiz
kaldığı bir ile, bir kente Başbakan gidiyor oradaki iş
yerlerinin, esnafın üçte 1inin oturduğu iş yerleriyle ilgili ve
o esnafa işgalci diyor. Sayın Başbakanı Bitlis
milletvekilleri şu anda kimse burada yok, Cemal Bey burada- Bitlis
Valisi, Bitlis İl Özel İdare Müdürü, diğer yetkililer, oradaki
bürokrasi yanıltmıştır. Orada gecekondu yoktur, derenin
üzerinde. Derenin üzerindeki yerlerin yarısından çoğu resmî
kurumlara aittir, devletin kurumlarına aittir, gerisi de tapulu yerdir ve
belediye tarafından ruhsat alınıp
yapılmıştır. Elbette o derenin üzerinin
kaldırılmasıyla ilgili çalışma yapılmalı,
biz her zaman önerdik ve bizim gündemimizde. Eğer biz de belediyeyi
alsaydık onunla ilgili çalışma yapacaktık ama bu
yapılırken, orada oturan insanlara, yıllardır, elli
yıldır, altmış yıldır orada oturan, iş
yapan, babadan dededen kalan dükkân sahiplerine, mülk sahiplerine, esnafa
işgalci demeye hiç kimsenin hakkı yoktur, Başbakanın hiç
yoktur.
Ve yine,
değerli milletvekilleri, Bitlisteki açılışların
içinde Bitlis arıcılık tesislerinin açılışı
var. Bitlis yaylalarıyla, flora ve fauna zenginliğiyle, Türkiyenin
bal üretiminde en değerli balları üreten illerden biridir. Köylerde
sınırlı sayıda kovanla arıcılık yapanların
dışında, şu anda Arıcılar Birliğinin 600e
yakın üyesi var ve Bitliste yılda 800-900 ton bal üretilmektedir.
Belki hepiniz
bilirsiniz, bir ara Türkiyede arıcılık enstitüleri vardı.
Arıcılık enstitüsünün olduğu üç ilden biriydi Bitlis ili.
On yıldır Arıcılık İşletme Enstitüsü
kapatıldı ve orası çürümeye terk edildi. Arıcılar
Birliği üç yıldır, birçok bürokratik işlemden sonra, birçok
bürokratik işlemi aşarak, orada beş dönümle birlikte, harap
durumdaki tesisleri aldı. Üç yıldır, başta Bitlis
Arıcılar Birliği Başkanının ve Arıcılar
Birliğine üye arıcıların çabası, emeği ve
katkıları sonucu orada, Bitlis arıcılığında,
bal paketleme tesisi, kovan üretimi tesisi, mum üretim tesisi, bal
satış noktası ve yetmiş yıldır, seksen
yıldır belediyelerin yapmadığı, gerçekten
çağdaş, büyük, güzel, Bitlise bir park kazandırıldı
ama o tesisler bugün çalışmıyor. Sınırlı miktarda
kovan üretimi yapılıyor, diğer tesislerin hiçbiri
çalışmıyor çünkü yıllardır oraya yaptıkları
yatırımdan sonra tükendiler, piyasaya borçlandılar ve orayı
işletmeye sokma güçleri yok. Bitlis Arıcılar Birliği
Başkanı gerçekten becerikli, çalışkan, bürokrasiyle iyi
ilişki kuran biri. Sayın Cumhurbaşkanı ve Başbakan
başta olmak üzere, Tarım Komisyonu Başkanı, diğer
bakanlıkların tümüne dosya yapıp göndermiştir, Tüm Bitlisli
iş adamlarına dosya yapıp göndermiştir, bu işle,
arıcılıkla ilgilenen tüm kesimlere dosya yapıp
göndermiştir ve destek istemiştir. Ancak yapılan
sınırlı destekler, yapılan sınırlı
katkılar Arıcılar Birliğinin tümüyle tesislerini faaliyete
geçirmesine yetmemiştir. Sayın Başbakan, eğer bu konuda da
yeterince bilgilendirilseydi, inanıyorum, onun
açılışıyla birlikte Arıcılar Birliğinin
şu anda ihtiyaç duyduğu kaynağı tümüyle
karşılayacak bir çalışmanın içinde olurdu. Nitekim,
şu anda, daha önce kurulmuş olan, İl Özel İdaresinin,
Sanayi Ticaret Odasının da ortağı olduğu, sonradan
Arıcılar Birliğinin çekildiği ve
arıcılığı destekleme amacıyla kurulan
şirketin 700-800 milyar parası bekletiliyor. Bu konuda, bu
paranın aktarılması ve Arıcılar Birliğinin
sorununun çözülmesiyle ilgili çaba sarf edilebilir.
Değerli
milletvekilleri, yine, Rahvada beş altı yıldır
vatandaşa dağıtılan, vatandaşın içinde
konakladığı, yaşadığı TOKİnin
konutları var. Bu yıl da ek konutların, yeni yapılan
konutların açılışını yaptı Sayın
Başbakan. Ben, daha önce Başbakana soru önergesi vermiştim.
TOKİnin kanalizasyon, foseptik çukurlarıyla ilgili bana verilen
cevap var: Bitlis Rahva bölgesi TOKİ tarafından
yapılaşmaya açılmış olup bölgede daha önce herhangi
bir imar çalışması yapılmamıştır. Burada
1.072 konut, polis okulu, yurt binası, okul, cami
yapılmıştır. diyor. Bitlis Belediye
Başkanlığı Fen İşleri Müdürlüğüne devri yapılmıştır
ancak geçen zaman diliminde adı geçen Belediye
Başkanlığınca foseptikte gerekli bakım ve
boşaltma işlemleri yapılmadığından taşmalar
ve geri tepmeler meydana gelmiştir. TOKİde yaşayan
vatandaşlar iki yıldır Valiliğe, milletvekillerine,
Belediye başkanlarına sorunu götürüyorlar, çözümlenmiş
değil ve Sayın Başbakan diyor ki: Söz konusu atık su ve
yağmur suyu hatları tekniğine ve Bitlis Belediye
Başkanlığınca onaylı altyapı projelerine uygun
olarak tamamlanmış, Belediye Fen İşleri Müdürlüğüne
teslim edilmiştir. Sorumluluk belediyededir. dediği belediye,
yedinci yıldır AKP belediyesidir. Geçen dönem de AKP belediyesiydi bu
dönem de. Şimdi, bir AKP belediyesi, AKP valisi Başbakana böyle cevap
veriyor.
Hepinize
saygılar sunuyorum. (BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Karabaş.
Soru-cevap
işlemi yapacağız.
Sayın
Uzunırmak, buyurun.
ALİ
UZUNIRMAK (Aydın) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Ben, Sayın
Bakana bireysel olarak da sordum, zabıtlara da geçer herhâlde: IMFe kaç
ülke müracaat etti, kaç ülke anlaşma imzaladı ve bu ülkelerin
isimlerini döküm olarak istediğimi rica ettim.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Buyurun
Sayın Bakan.
MALİYE
BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) Sayın Başkan,
teşekkür ediyorum.
Benim
bildiğim kadarıyla 2008 sonundan bu yana yani krizin
derinleştiği noktadan bu yana ya 21 ya da 22 tane ülke IMFyle yeni
anlaşma imzaladı ama kaç kişi başvurdu, bilmiyorum. Benim
bildiğim kadarıyla, aşağı yukarı başvuran
bütün ülkelere bu program imkânı tanındı çünkü olağanüstü bir
kriz dönemiydi. IMFnin imkânları 3e katlandı, 750 milyar dolara
çıkartıldı. Dolayısıyla 22 ülke krizin
derinleştiği noktadan itibaren anlaşma imzaladı.
BAŞKAN
Sayın Sakık
SIRRI SAKIK
(Muş) Başkanım, özür, ben aslında soru
sormayacaktım, kalkacaktık ama küçük bir şey Sayın Bakandan
rica ediyoruz.
Bu 1993ten
bugüne kadar yani evleri yakılan binlerce insan var. Aradan on yedi
yıl geçti ve gerçekten çok da büyük bir mağduriyet var. Bu
mağduriyetin giderilmesi için yani sadece sizden değil, Hükûmetten bu
konuda mağduriyetin giderilmesi için bir çaba sarf etmenizi rica ediyoruz.
MALİYE
BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) Sayın Başkan, bu,
biliyorsunuz terör tazminatlarıyla ilişkili olarak gerçekten her sene
bütçe imkânları çerçevesinde çok ciddi aktarımlar yaptık ve yanlış
hatırlamıyorsam, terör tazminatı uygulamaya girdiğinden bu
yana 1,8 milyar liranın üzerinde bir kaynak aktardık. Şu anda
beklemede olan, yani bizden talep edilip de henüz bizim ödeyemediğimiz,
takipte olan 300 küsur milyon liralık bir şey var. Yani aklımda
kaldığı kadarıyla söylüyorum, onu da imkânlar el
verdiğince hızlandırıp ödemeleri yapacağız.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Bakan.
Şimdi (B)
cetvelinin genel toplamlarını okutup oylarınıza
sunacağım.
(B) cetvelini
okutuyorum:
B - CETVELİ
Bütçe Geliri Tahmini Tahsilât Red ve
İadeler Net Tahsilat
TL TL TL TL
TOPLAM: 263.243.700.000,00 233.804.378.635,33
24.319.881.037,66 209.484.497.597,67
BAŞKAN
Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
2nci maddeyi (B)
işaretli cetveliyle birlikte oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... 2nci madde (B) işaretli cetveliyle
birlikte kabul edilmiştir.
3üncü maddeyi
okutuyorum:
Denge
MADDE 3- (1) 2009
yılı bütçe giderleri ile bütçe gelirleri toplamları
arasında, 5018 sayılı Kanuna ekli;
a) (I)
sayılı cetvelde yer alan genel bütçe kapsamındaki kamu
idarelerinin 53.113.016.954,32 Türk Lirası bütçe gider fazlası,
b) (II)
sayılı cetvelde yer alan özel bütçeli idarelerin 1.127.756.048,92
Türk Lirası bütçe gelir fazlası,
c) (III)
sayılı cetvelde yer alan düzenleyici ve denetleyici kurumların
8.134.415,38 Türk Li-rası bütçe gider fazlası,
gerçekleşmiştir.
(2) 2009
yılı merkezi yönetim konsolide bütçe gider fazlası 52.760.843.977,34
Türk Lira-sıdır.
BAŞKAN
Madde üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz isteyen Münir
Kutluata, Sakarya Milletvekili.
Buyurun. (MHP
sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA
MÜNİR KUTLUATA (Sakarya) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; bütçe dengesi konusunda görüşlerimi açıklamak üzere,
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum.
Yüce Meclisi saygılarımla selamlıyorum.
Bütçe
uygulamalarında esas olan, denk bütçe yapabilmektir. Kamu
harcamalarına yetecek kamu geliri elde edilmediği zaman ortaya
çıkan bütçe açığı borçlanma gereğini de beraberinde
getiriyor. Bu da faiz ödemelerinde artışlara neden oluyor. Artan faiz
harcamaları kamu hizmetlerine gidecek payı azaltıyor. Bir
başka deyişle, bütçe esnekliği ortadan kalkıyor. Bu
açıdan bakınca, bütçe denkliğinin önemi daha iyi
anlaşılmaktadır.
Bu noktada
kısaca, faiz ödemeleri ve bütçe denkliği konusu üzerinde durmak
istiyorum. Bir yılın bütçe büyüklüğü belirlenirken, kamu
hizmetlerinin gerektirdiği harcamalarla daha önceki yılların
bütçe açıklarının finansmanı için alınan
borçların faiz ödemeleri esas alınmaktadır. Bir tarafta kamu
hizmetlerinin gerektirdiği harcama miktarı, diğer tarafta faiz
ödemelerinin gerektirdiği harcama miktarı, bunların üst üste
koyulması bütçe büyüklüğünü ortaya çıkarıyor
bildiğiniz gibi. Bu iki ana kalemden ne kadar kamu harcaması
yapılacağını belirlemek bütçeyi yapan hükûmetin iradesine
bağlıdır. O bütçe dönemindeki ödenecek faiz miktarı ise
hükûmetin önüne veri olarak gelmektedir, o konuda hükûmetin yapabileceği
fazla bir şey yoktur. Bu gerçek dikkate alındığında,
Hükûmetin ikide bir Milliyetçi Hareket Partisi sıralarına dönerek
Sizin ortağı olduğunuz 57nci Hükûmet döneminde faiz ödemeleri şöyleydi,
böyleydi. demesinin hiçbir anlamı olmadığı görülüyor.
Çünkü Milliyetçi Hareket Partisinin ortak olduğu hükûmet döneminde ödenen
faizlerin, Milliyetçi Hareket Partisi öncesi hükümetlerin bütçe
açıklarının kapatılması için yaptıkları
borçların faizleri olduğu biliniyor. Bu vesileyle belirtmek gerekir
ki bugün faiz yükünün nispi olarak düşmüş olmasının,
Türkiye benzeri ülkelerde ortalama yüzde 56lar civarında olan enflasyonun
2002den itibaren düşerek yüzde 7ler düzeyine inmiş
olmasının soncudur.
Şimdi,
faizler düşerken, dünyada bu rahatlık varken, Türkiyeye de sirayet
etmişken Türkiye Fazla faiz ödemedim. diye hayıflanmakta
mıdır, Hükûmet bunu mu söylüyor, anlayabilmiş değiliz. Bu,
o günün trendlerinin sonuçları idi, bunu söylemek istiyorum.
Tekrar bütçe
denkliğinin önemi konusuna dönersek, bu konuda yani denk bütçe yapma
gereğinin önemi konusunda ciddi bir ihtilaf olmamasına rağmen
süre konusunda farklı görüşler vardır. Bütçe denkliğinden
yıllık bir eşitliği mi anlamak lazım geldiği, yoksa
birkaç yıllık bir dönemi mi esas almak gerektiği noktasında
bir görüş farkı vardır.
Büyüme
oranlarının yıldan yıla önemli farklılıklar
göstermesi hâlinde ve kriz ortamlarında denklikten ziyade dönemsel bir
denge hesabına gidileceği kabul edilir, büyümedeki zikzaklara paralel
bir denklik anlayışının büyümeyi daha da
istikrarsızlaştıracağı düşünülür. Kriz
ortamında ise ekonominin daralmasına seyirci kalmanın bütçe
denkliğini sağlamayı gelirler açısından daha da
zorlaştıracağı bilinir. Nitekim, son krizde birçok ülkenin
krizin kendi ülkelerindeki daralma etkisini azaltabilmek için bütçe açıklarını
göze aldıklarını, ekonomilerini çeşitli şekillerde
desteklediklerini gördük.
Türkiyede ise,
kriz ortamında hazırlanmış olmasına rağmen 2009
yılı bütçesinde gerçekçi olmadığı belli olan
düşük bir bütçe açığı öngörülmüş fakat 5
katının üzerinde bir gerçekleşme ile
karşılaşılmış idi. Bu da gösteriyor ki iktidar
krizi ne algılayabilmiş ne de önlem alabilmişti.
Algılamamış demek yerine Umursamamış demenin daha
yerinde olacağı anlaşılıyor. 52 milyar TL olarak
gerçekleşecek bir açığı herkes tahmin ederken Hükûmetin 10
milyar TL olarak öngörmüş olması bunu göstermektedir. Krizin en
yoğun yaşandığı 2009 yılı için 10 milyar TL
bütçe açığı öngörülürken 2010 yılı
açığı 44 milyar civarında olmuş, 2011 yılı
için ise 35,5 milyar açık öngörülmüştür, üstelik 13,7 milyar TL
olarak hedeflenen özelleştirme hasılatının üzerine. Bütün
bu karşılaştırmalar ışığında 2011
bütçesinin denklikten hayli uzak, açık veren bir bütçe olduğunu
söyleyebiliriz.
Her yıl
önemli miktarda özelleştirme ve yabancılara yönelik varlık
satışları ile düşük tutulmaya çalışılan
bütçe açıklarını iyi değerlendirmek gerekiyor.
Özelleştirmenin bir sınırı olması gerektiği ve
yabancılara satışların sağlıklı bir yol
olmadığı düşünülürse bütçe açıkları konusunda
Hükûmetin karnesinin iyice zayıf olduğu görülecektir. Özetleyecek
olursak, ekonomi daralırken bütçe açığı vermeyeceğini
iddia etmeye ihtiyaç duyan, ama tarihî bir bütçe açığı veren,
bir taraftan Ekonomi düzeldi. deyip bir taraftan bütçe açıkları
vermeye devam eden, millî kuruluşlarımızı yabancılara
satarak bütçe açığı rekorlarını düşürmeye
çalışan bir iktidarla karşı karşıyayız.
Bütçe
açığını değerlendirirken cari açıkla
ilişkisini de göz ardı etmemek gerekiyor. Bütçe açığı
ile ödemeler dengesi açığı, bir ekonominin birbirini
çoğaltıcı etkiye sahip en önemli iki defosudur. İç
açık ve dış açık sorununu bir arada yaşayan ülke
ekonomilerinin ciddi tehdit altında olduğu bilinir. Bu iki ciddi
sorunun bir arada yaşanıyor olması ikiz açık ifadesiyle
değerlendirilmektedir. Türkiye maalesef bu iki sorunu bir arada
yaşayan şanssız ülkelerden bir tanesidir. Artan bütçe
açığının cari açığı nasıl
artırdığı, artan cari açığın yeniden bütçe
açığını nasıl tetiklediği çok kişinin
malumudur. Ancak mekanizmanın Türkiye'de biraz farklı
işlediğini de söylemeliyiz. Vergi sistemindeki çarpıklıklar
nedeniyle Hükûmet cari açığı artırarak bütçe
açığını nispeten aşağılarda tutmaya
çalışıyor. İthalata dayalı büyüme modelinde ithalat, ihracat
gelirleriyle değil, dış açıkla finans ediliyor. Vergi
gelirlerimiz içinde vasıtalı vergilerin payının yüksek
olması, cari açıkla yapılan ithalat ürünlerinden alınan KDV
ve ÖTV gibi dolaylı vergilerin miktarını artırıyor,
ithalden alınan KDV toplamı da artıyor. Bütçe gelirleri içinde
kazançtan alınan doğrudan vergilerin payı azalırken, dolaylı
vergiler artmakta, bu gelirlerin de cari açıkla finanse edilen ithalattan
geldiği bilinmektedir.
Buradan,
Hükûmetin cari açığın büyümesine neden razı olduğu,
sıcak paranın Türkiyeyi kavurmasına neden seyirci
kaldığına gelirsek, görünen manzara şudur: Türkiye, AKP
İktidarı döneminde tarihinin en yüksek cari
açık-larını vermektedir. Kendi ülke ürünlerini ihraç ederek,
yani ihracattaki yerli ürün payını artırarak cari
açığı azaltma yolunu kapatmış, büyümeyi cari
açığa bağlı hâle getirmiştir. Cari
açığı azaltmak için elindeki tek yol, büyümeyi düşürmektir.
İthalatın azaltılması, büyümeden vazgeçme şartına
bağlı hâle gelmiştir. Bir başka nokta: Hükûmet Cari
açık azalsın. dese, yani sıcak paranın Türkiyeyi
fakirleştirmesine artık razı olmayacağını söylese
ithalat düşecek. İthalat düşünce büyüme düşecek, büyüme
düşünce hem ithal yoluyla alınan direkt ve dolaylı vergiler hem
de ekonomi küçüldüğü için kazançtan vergiler azalacak, gelen vergiler
düşecek, o zaman bütçe açığı rekor düzeylere çıkacak.
Görüldüğü
gibi, Hükûmet, Türkiye ekonomisini cari açık ve bütçe açığı
gibi iki büyük tahribatı birden yaşamaya mahkûm etmiş, ülkeyi
birinin zararını azaltmak için diğerinin zararını
artırmak mecburiyetine sokmuştur.
Hangi açıdan
bakılırsa bakılsın Türkiyeyi çok büyük
sıkıntıların içine sokmuş olan AKP
İktidarının sadece bütçe denkliği açısından
bakıldığı zaman bile durumu budur. Dolayısıyla,
sayın milletvekilleri, Türkiyede denge konusu söz konusu olduğu
zaman, sadece denge konusu üzerinden bile konuşacak olsak, Türkiyedeki
açıkların esasen çok dolaylı ve geçici yollardan telafi
edildiğini, esasen rekor düzeylerde olabilecek bütçe
açıklarının birtakım satışlarla kamufle
edildiğini görmüş oluyoruz.
Bu
açıklamalarımdan sonra hepinize saygılar sunuyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Kutluata.
Başka söz
talebi yok.
Soru-cevap
işlemi yapılacak.
Sayın Genç,
buyurun.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Sayın Başkan, efendim, 8 Martta Elâzığda bir
deprem meydana geldi. Bu deprem sonucunda Tuncelide de birçok ağır
hasarlı, orta hasarlı ve hafif hasarlı binalar tespit edildi.
Bunu defalarca dile getirdim ama maalesef Hükûmet de tatmin edici bir cevap
vermedi.
Şimdi, bu
deprem sonucunda vatandaşların bazılarına 43 metrekarelik
prefabrik ev veriyorlar, bazılarına 3 bin lira veriyorlar,
bazılarına 2 bin lira veriyorlar yani bununla o insanların
derdine deva bulunması mümkün değil. Ben şimdi Sayın
Bakandan öğrenmek istiyorum: 8 Mart depreminde Tuncelide depremzede
olarak tespit edilen bu vatandaşlara -ağır hasarlı, orta
hasarlı ve hafif hasarlı binalara- yeni senede emsallerine verilecek
miktarda yardım yapabilir misiniz? Çünkü bu sene, 2 bin, 3 bin lira bir
para veriliyor. Seneye bir ev yapmayı düşünüyor musunuz? Bu konuda özellikle
bir cevap almak istiyorum.
Bir de Düzceden
vatandaşlar bana telefon ettiler, diyorlar ki... 2003 yılında
Anayasada yapılan değişiklikten önce aile reisi erkekti. Orada
tütün eken aileler var, evli hanım. 2003ten sonra evli hanım
BAĞ-KUR üyesi olabiliyor da 1994ten başlıyor bu, o zaman aile
reisi olmadığı için evli hanım BAĞ-KURa müracaat
edemiyor ama bu konuda iş mahkemelerine açılan davaları da
kazanıyor. Bakanlık olarak bu vatandaşları mahkemeye sevk
etmeden, doğrudan doğruya, 1994ten itibaren bu evli
kadınları da BAĞ-KUR iştirakçisi olarak kabul etmeyi
düşünüyor musunuz?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Sayın Bakan,
buyurun.
MALİYE
BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan.
Tabii, bu
Elâzığ depremi sonrasında eğer Tuncelide bir hasar söz
konusuysa, Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı
onları tespit ettiyse, biz Maliye Bakanlığı olarak
elimizdeki imkânlar çerçevesinde tabii ki yardımcı oluruz.
Şunu
söyleyeyim ben: TOKİnin özellikle o bölgede deprem sonrası
yaptığı konutlarda yardımcı olmak üzere -çünkü Afet ve
Acil Durum Yönetimi Başkanlığının bütçe imkânları
son derece sınırlı- biz bu sene bütçe imkânları
elverişli olduğu için kendilerine de yardımcı olduk yani
hem TOKİye hem il özel idarelerine. Dolayısıyla,
vatandaşlarımıza, böylesine bir felaket
karşısında en azından devletin desteği burada
esirgenmedi. Yani ben teknik olarak Tuncelide ne oldu bilmiyorum ama sonuç
itibarıyla tabii ki buradaki muhatap kurum veya kuruluş Afet ve Acil
Durum Yönetimi Başkanlığıdır, onların bize getirmesi
lazım.
KAMER GENÇ
(Tunceli) O tespit edilmiş Sayın Bakan. Onlar tespit etmişler
yani.
MALİYE
BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) Siz zaten bunu gündeme
getirdiğinize göre eminim onların da bir çalışması
vardır.
Şimdi, 2003
Anayasa değişikliği öncesi durum ve tabii ki
kadınların BAĞ-KUR hususu
Yine, arkadaşlar not
alsınlar, biz Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanımıza
iletelim. Muhtemelen eğer bu bir kanun değişikliği
gerektiriyorsa biz kendilerine iletelim. Ama takdir edersiniz ki bu, Maliye
Bakanlığının bir hususu değil çünkü BAĞ-KUR
KAMER GENÇ
(Tunceli) Hükûmet sıfatıyla size sordum.
MALİYE
BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) Tabii ki ben Hükûmet
sıfatıyla buradayım.
Benim
dediğim gibi, arkadaşlar, bu gündeme getirdiğiniz bütün
hususları not alıyorlar. Benim talimatım şu: İlgili
bakanlıklara da bildirelim, dolayısıyla onlar bu konularla da
ilgilensinler, Meclise getirilmesi gereken bir husus olursa da getirilir.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Mahkemeler lehte karar veriyor.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Bakan.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul
edilmiştir.
4üncü maddeyi
okutuyorum:
Nazım gelir
ve gider
MADDE 4- (1)
Merkezi yönetim kesin hesap gider ve gelir cetvellerinde gösterildiği
üzere 2009 yılında toplam 506.441.106,84 Türk Lirası nazım
gelir tahsil edilmiş ve aynı miktar gider gerçekleşmiştir.
BAŞKAN
Madde üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz isteyen Emin Haluk
Ayhan, Denizli Milletvekili. (MHP sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA
EMİN HALUK AYHAN (Denizli) Teşekkür ediyorum Sayın
Başkan.
Sayın
Başkan, sayın milletvekilleri; 2009 Yılı Merkezî Yönetim
Kesin Hesap Kanunu Tasarısının 4üncü maddesi üzerinde
Milliyetçi Hareket Partisi Grubunun görüşlerini arz etmek için söz
aldım. Bu vesileyle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
2009
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısında bütçe
giderleri toplamı 268,2 milyar Türk lirası, bütçe gelir toplamı
215,5 milyar Türk lirası, bütçe açığı ise 52,8 milyar Türk
lirası olarak gerçekleşmiştir. Tabii ki bunlar Kesin Hesap
Kanunu Tasarısında kuruşuna kadar var, vakit almamak için böyle
izah ediyorum.
2009
yılı sonu itibarıyla, kısa vadeli devlet iç borcu 14 milyar
Türk lirası, orta-uzun vadeli devlet iç borcu 316 milyar Türk lirası
olmak üzere, toplam 330 milyar Türk lirası devlet iç borcu, 112 milyar
Türk lirası devlet dış borcu, 17,5 milyar Türk lirası
hazine garantili borç bulunmaktadır.
5018
sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanununda kesin hesap kanunu
süreci ve genel uygunluk bildirimi usul ve esaslarına dair hükümler yer
almaktadır. Buna göre, Sayıştayın genel uygunluk
bildirimini, dış denetim raporları, idari faaliyet
raporları ve genel faaliyet raporunu dikkate alarak hazırlaması
gerekmektedir fakat 5018 sayılı Kanunun gerektirdiği
değişiklikler konusunda Sayıştayın uygunluk bildirimi,
dış denetim raporları, idari faaliyet raporları ve genel
faaliyet raporları dikkate alınmaksızın
hazırlanmıştır.
2009
Yılı Kesin Hesap Kanunu Tasarısı 5018 sayılı
Kanunda İdarelerin faaliyet raporları, genel faaliyet raporu,
dış denetim, genel değerlendirme raporu ve kesin hesap kanun
tasarısı ile merkezî yönetim bütçe kanun tasarısı birlikte
görüşülür. hükmüne uygun olmayan bir biçimde Plan ve Bütçe Komisyonunca
genel faaliyet raporu veya dış denetim genel değerlendirme
raporları olmaksızın veya dikkate alınmaksızın
görüşülmüştür. Şimdiye kadar böyle olmuştur, bunu aynı
şekilde muhalefet şerhimizde de belirttik. Bu kanun hesap
verilebilirlik ve şeffaflık açısından önemlidir. Hükûmet,
5018 sayılı Kanunla getirilen hükümlere uygun olarak gerekli
düzenlemeleri yapmayarak değerlendirme ve hazırlanıştaki
eksikliklere yol açması nedeniyle hesap verilebilirlik ve şeffaflık
ilkelerine uygunluğu konusunda kesin hesap kanununu maalesef
sakatlamıştır.
Sayıştay,
2009 yılı merkezî yönetim bütçesi sonuçları hakkında,
Sayıştay Genel Kurulunun 6/9/2010 tarih ve 5286/1 sayılı
kararı ile kabul edilen genel uygunluk bildirimini hazırlamış
ve Türkiye Büyük Millet Meclisine göndermiştir. Genel Uygunluk Bildirimine
göre, 2009 yılı merkezî yönetim bütçesi kapsamındaki kamu
idareleri bu yıl içinde toplam 9,8 milyar Türk lirası tutarında
ödenek üstü harcama yapmıştır. Bu ödenek üstü harcamanın
8,6 milyar Türk lirası Sayıştay tarafından, personel
harcamaları ve diğer yasal harcamalar olduğu için
tamamlayıcı ödenek verilmesi konusunda uygun görüşle Türkiye
Büyük Millet Meclisine sevk edilmiştir ancak 1,2 milyar Türk lirası
tutarındaki ödenek üstü gider için 5018 sayılı Kamu Mali
Yönetimi ve Kontrol Kanununun ilgili maddelerinin açık hükümleri
karşısında tamamlayıcı ödenek verilmemesi
gerektiği görüşüyle konu yüce Meclisin takdirine bırakılmıştır.
Diğer
taraftan, Kesin Hesap Kanun Tasarısı, yeterli iç kontrol ve
dış denetim güvencesine sahip midir? Maalesef değildir. Burada
ifade etmek istediğim bir husus: Gerçekten, yüce Meclis, 2009 Kesin Hesap
Kanunu Tasarısını incelerken detayıyla bu işi ele
almalıdır. Neden? 2009 yılı bütçesi görüşülürken biz,
Milliyetçi Hareket Partisi ve diğer muhalefete mensup milletvekili
arkadaşlar, gerek komisyonda gerekse burada, çok önemli bir şekilde
Hükûmeti ikaz etmiştir. 2009 yılı bütçesi değerlerinin
gerçekçi olmadığını, dünyada ve Türkiyede gelmekte olan
ekonomik krizi karşılayamayacağını çok açık ve
net bir şekilde Hükûmete ikaz etmişizdir. Hatta, Türkiye Cumhuriyeti
Hükûmetinin ekonomik birimlerinin, müesseselerinin, kurumlarının, bu
krizi karşılayacak güçte yeniden ekonomik olarak bütçeyi gerçeklere uygun
olarak hazırlayabileceğini, bir hafta gibi kısa bir sürede de
olsa yapılandırabileceğini, bütçenin geri çekilmesini, gerçekçi
bir biçimde tekrar yüce Meclise sunulması gerektiğini ifade
etmişizdir. Fakat, Hükûmet ısrarla buna karşı
çıkmıştır, bu bütçenin gerçekçi olduğunu
söylemiştir.
Bu bütçenin
gerçekçi olmadığı, bu Kesin Hesap Tasarısıyla önümüze
gelmiştir. Gelirler, harcamalar tutmamıştır. 10 küsur
milyar dediğimiz açık, 52-53 milyar Türk lirasına
gelmiştir. Bu yetmemiştir, siz kendinizden şüphe etmişsinizdir,
70 milyar TLye uzanacak bir yetki almışsınızdır.
Dolayısıyla, yani bu Kesin Hesap Kanunu Tasarısını
kabul ettiğimiz takdirde, harcamaların uygun harcanıp harcanmadığı
ama gerçekleşmelerin düzgün olmadığını da burada
tescil etmiş olacağız. Niye bunu söylüyorum? Siz buna
inanmadınız, getirdiğiniz tasarının düzgün
olduğunu söylediniz, her şeyin gerçekçi olduğunu söylediniz.
Bunu niye söylüyorum? Önünüzde ne geldi? Mart seçimleri geldi. Siz, bütçeyi
Parlamentoya getirdiğinizde şunu düşündünüz: Ya, biz bunu
getirdik ama seçim öncesi bu millete ne söyleyeceğiz? Bizim
getirdiğimiz bütçe doğru değil. Biz bunu düzenleyemeyiz. Biz
bunun doğru olmadığını millete anlatamayız.
Anlatırsak mahallî idare seçimlerinde vatandaşlar bize ne der? Niye
doğruyu getirmediniz? der. diye bunu düzeltmediniz ama gerçek ortaya
çıktı. 10 milyar, 12 milyar. dediğiniz açık
çıktı geldi 52-53 milyara. Bu gelip biriniz burada izah etmiyorsunuz
Sayın Bakanım. Diyorsunuz ki: Bütün dünyada da bu vardı, bizde
de böyle oldu. Bunun için 2009 bütçesinde bu sıkıntı oldu. Ama
bu sıkıntıların olacağı size muhalefet
tarafından zaten söylenmişti. Bütün dünyada bu problemler vardı
ama siz vatandaşa mahallî idare seçimleri öncesi Biz doğru düzgün
bir bütçe getiremedik, biz bunun farkına varamadık,
getirdiğimizde de iş işten çok geçmişti. diyemediniz.
Şimdi de
benzer şeyler oluyor. Problemi Merkez Bankasının üstüne
yıktınız, problemi Merkez Bankası karşılamaya
çalışıyor. Kamu maliyesine ilişkin tedbir
almıyorsunuz, neyi alıyorsunuz? Merkez Bankası parasal ve
finansal hususlara ilişkin birtakım tedbirler alıyor. Bu
hadiseyi çözecek mi? Çözmeyecek.
Küresel kriz
döneminde merkezî yönetim bütçe açığı gerçekten ciddi biçimde
arttı. 2009 yılı Ekim ayına gelindiğinde merkezî
yönetim bütçe açığı yıllık bazda 55 milyar Türk
lirasına ulaştı. Ekonomide küçülmeyle birlikte vergi
gelirlerindeki artış ve kriz döneminde kamu harcamalarındaki
artış bütçe açığının artmasına neden oldu.
2010
yılında bütçe açığı azalmaya başladı. 2010
yılı Kasım ayında yıllık bazda bütçe
açığı 29 milyar Türk lirasına geriledi. Bu çok büyük
oranda geriledi. diyorsunuz ama bunun gerçekten gerilemediğini, önceki
yıllarla mukayese ettiğinizde -kriz öncesiyle- 2 misli arttığını
siz de biliyorsunuz. 2010 yılında iç talepteki artışla
birlikte tüketim ve ithalat kaynaklı vergilerin artmasıyla bütçe
açığı azalıyor. Bütçe açığındaki azalmaya
rağmen, açığın seviyesi, biraz önce ifade ettiğim kriz
öncesi dönemden daha fazla.
Bütçe
açığı 2006, 2007 ve 2008 yıllarında
sırasıyla, 5 milyar, 13 milyar ve 16 milyar Türk lirası
tutarında gerçekleşti. Bununla şimdiki durumu mukayese
ettiğinizde açığın düştüğünü ifade etmek mümkün
mü? Bir başka deyişle, krizin en yoğun yaşandığı
2009 yılındaki 52 milyar Türk lirası tutarındaki
açığımız azalmakla birlikte, bütçe
açığımız -biraz önce ifade ettim- hâlâ kriz öncesi
seviyelerinin yaklaşık 2 katı.
Ekonomide
sıcak paraya dayalı bir büyüme gerçekleştiriyorsunuz.
Bunları gerçekten ülkenin problemlerini çözücü, istihdam
sağlayıcı bir hâle getirmiyorsunuz.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Ayhan.
EMİN HALUK
AYHAN (Devamla) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Bütçenin ve kesin
hesabın hayırlı olmasını diliyorum.
Saygılar
sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Başka söz talebi? Yok.
Soru-cevap
işlemi yapılacaktır.
Sayın Genç
KAMER GENÇ
(Tunceli) Sayın Başkan, Sayın Bakandan soruyorum: 2008 ve 2009
yıllarında Başbakan tarafından harcanan örtülü ödenek
miktarı kaç liradır kesin? Ayrıca da Başbakan
dışında örtülü ödenek kullanan hangi bakanlar ve kuruluşlar
vardır? Onların miktarları nedir?
Yine, 2009
Yılı Kesin Hesap Kanunu Tasarısı incelendiğinde; 9,8
milyar ödenek üstü harcama var, bunun 1,2 milyar lirası yasalara
aykırı. Şimdi, bunu getirip de Mecliste buna yasal bir
meşruiyet kazandıracağına
Bu 1,2 milyar liralık
ödenek üstü harcama, kanuna aykırı harcama yapan kişiler
hakkında, neden bu paraları onlardan tahsil etme cihetine gitmiyorsunuz
da getirip burada bunu onaylıyorsunuz? O zaman bütçe yapmanın ne
anlamı var? Eğer Meclisin verdiği ödenekler
aşılıyorsa ve Meclisin verdiği bu ödenekleri hiç kale
almadan bakanlıklar böyle keyfî, istediği şekilde harcama
yapıyorsa, o zaman bütçeye ne gerek var?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Sayın Bakan, buyurun.
MALİYE
BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan.
2009
yılında örtülü ödenekten harcama 341 milyon 971 bin 42 lira, 2010
yılında en azından -yani elimizdeki son rakam- 307 milyon 482
bin 647 lira.
Şimdi,
örtülü ödeneği kimler kullanıyor? Tabii ki 5018 sayılı
Kanunda belirtildiği gibi Başbakanlık,
Dışişleri, İçişleri, güvenlik ve diğer istihbarat
birimleri kullanıyor. Bu paralar, 5018 sayılı Kanunda ifade
edildiği gibi özel nitelikli amaçlar için kullanılıyor.
Dolayısıyla rakamlar da bunlar.
Ödenek üstü
harcamaya gelince: Takdir edersiniz ki 2009 yılı, son
altmış yılın en büyük küresel kriziydi. Ekonominin tabii ki
küresel krizden daha az etkilenmesi için birtakım tedbirler
alındı. Bu tedbirlerin birtakım tabii ki gider etkisi söz konusu
oldu. Esas itibarıyla farklılıkların Sosyal Güvenlik
Kurumundan kaynaklandığını yani esas itibarıyla sosyal
güvenlik, personel, sağlıkla ilgili hususlardan kaynakladığını
göreceksiniz yani detaylarını incelediğiniz zaman.
Bütçedeki
diğer fark da esas itibarıyla gelir farklılıklarından
yani ekonomideki daralma nedeniyle vergi gelirlerinin azalması nedeniyle
tabii ki bütçe açığında da artış olmuştur ama
ödenek üstü harcamaların temelinde bu vardır.
KAMER GENÇ
(Tunceli) O zaman ek bütçe getirseydiniz.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Bakan.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul
edilmiştir.
5inci maddeyi
okutuyorum:
Tamamlayıcı
ödenek
MADDE 5- (1)
Merkezi yönetim kesin hesap gider cetvellerinde gösterildiği üzere, kamu
idarelerinin 2009 yılı ödenek üstü giderlerini karşılamak
üzere, 5018 sayılı Kanuna ekli;
a) (I)
sayılı cetvelde yer alan genel bütçe kapsamındaki kamu idareleri
için toplam 9.816.447.248,96 Türk Lirası,
b) (II)
sayılı cetvelde yer alan özel bütçeli idareler için toplam
2.506.887,11 Türk Lirası,
tamamlayıcı
ödenek kabul edilmiştir.
BAŞKAN
Madde üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz isteyen Süleyman
Nevzat Korkmaz, Isparta Milletvekili. (MHP sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 2009 yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesap Kanunu
Tasarısının son bölümlerini görüşmeye
başladığımızı hatırlatarak,
Tamamlayıcı ödenek bölümünde
Milliyetçi Hareket Partisinin görüşlerini açıklamak üzere söz
almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, 2009 konsolide bütçe gideri toplamı 268 milyar lira,
gelir toplamı 215 milyar lira, bütçe açığı da 53 milyar
lira olarak gerçekleşmiş, devlet iç borcu, dış borcu ve
hazine garantili borç toplamı olarak Türkiye Cumhuriyeti devletinin borç
toplamı da 460 milyar liraya ulaşmıştır.
Bu rakamlar,
kıymetli milletvekilleri, durumun milletimize daha iyi gösterilmesi
amacıyla bir gecede değiştirilen sanal rakamlardan olmayıp
canlı rakamlardır. Muhalefet bu borç meselesini gündeme getirdikçe
Sayın Başbakan ve ekonomiden sorumlu bakanların kimyası
bozulmakta Ama gayrisafi yurt içi hasılamız da arttı, bunu
büyütmeyin demektedirler ancak biz büyütsek de büyütmesek de dünyadaki en
borçlu ekonomilerden biri olduğumuz gerçeği değişmemekte,
Sayın Başbakanın pembe dizileri aratmayacak cilalı sözler
ile vatandaşımızın günlük hayatına bir türlü
yansımayan refah ve gelişme bir türlü gerçekleşememektedir.
Hesabı işlerine geldiği gibi yapan Hükûmet, biz biraz daha borç
konuşursak bir gecede rakamlarla oynayıp toplam borç
miktarını da değiştiriverecekler, buna da Revizyon
iyidir. diye, milletin gözünün içine baka baka, yaptıklarının
ne kadar millet menfaatine, faydasına, yararına olduğunu
söylemeye devam edecekler.
Sayın
Hükûmet, aziz milletimiz merak ediyor ve soruyor: AKP Hükûmeti Türkiye'nin iç
ve dış borç toplamını 2ye, 3e katlar iken bu paralar
nereye harcanmıştır, nerelerde
kullanılmıştır? Bu paralar insanlarımızın
günlük refahına, hayat şartlarına
yansımadığına göre hangi sektörlere ve kimlerin cebine
yönlendirilmiştir? Sık sık 2002 kıyaslaması
yaptığınıza göre -olur olmaz yerlerde- 2010a
gelindiğinde insanlarımızın refah artışı
2002ye göre hakikaten 3 kat artmış mıdır,
insanlarımız 2002ye göre 3 kat daha iyi mi yaşamaktadır?
Bu karmaşa, bu düzensizlik, anlaşıldığına göre,
AKP Hükûmeti gönderilinceye kadar devam edecek. La Fontaineden masallar da
ancak o zaman sona erecek.
Değerli
milletvekilleri, ne kadar rakamları değiştirirseniz
değiştirin, örneğin Ispartalı hemşehrilerimin yüz yüze
kaldığı şu sorunları ortadan
kaldırmamaktadır. Ben, kendi ilimi örnek veriyorum ama tüm illerde de
durum bundan farklı değil. Merak ediyorsanız kendi ilinizdeki rakamları
da lütfen bir çıkartın. 2010 yılının Eylül ayı
itibarıyla Isparta ilinde sektörlere göre kullanılan kredilerin tümü
dikkate alındığında, doksan gün içerisinde herhangi bir
geri ödeme yapılmadığından takibe düşmüş tüm
bankalardaki nakdî kredi miktarlarını sizlerle paylaşmak
istiyorum ki bu rakamlar Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulunun
resmî web sitesinden alınmış rakamlardır.
Gıda,
meşrubat ve tütün sektöründe Aralık 2009da 423 bin lirayken borç,
sadece dokuz ay sonra Eylül 2010da yüzde 23 artışla 533 bine
gelmiş. İnşaat sektöründe 2 trilyon 22 milyar lira olan borç,
yüzde 66 artışla 3 trilyon 360 milyar liraya gelmiş. Finansal
kuruluşlardaki bu dokuz ay içerisindeki borç artışı yüzde
46, turizm sektöründe yüzde 10, ziraat ve balıkçılık sektöründe
yüzde 33, taşıt kredisinde yüzde 20, tüketici kredisinde yüzde 8,
kredi kartlarında yüzde 30 kıymetli milletvekilleri.
Bu
miktarları topladığınızda, Ispartanın
muacceliyyet kazanmış, takibe düşmüş kredi miktarları
toplamının Aralık 2009da 50 trilyon 112 milyar lira iken,
sadece dokuz ay sonra, dikkatinizi çekiyorum sadece dokuz ay sonra Eylül
2010da 55 trilyon 172 milyar liraya ulaştığını ve bu
borçların artış yüzdesinin de yüzde 10u dokuz ay içerisinde arttığını
görüyoruz.
Haydi
bakalım, bir gecede rakamları hokus pokusla değiştiren
AKPnin ekonomi kurmayları ve Sayın Başbakan, bir zahmet şu
meseleye de bir el atıverin, Ispartalının ve Türkiye'nin dört
bir yerinde yaşayan vatandaşlarımızın borç yükünü de
üzerlerinden bir alıverin. Ne oldu? Sizin sanal dünyanızdan
sıyrılıp vatandaşın gerçek gündemiyle
karşılaştığınızda söyleyecek sözünüz
kalmıyor değil mi? Ne söylerseniz söyleyin, vatandaşın
borçları arttı mı artmadı mı?
Vatandaşımız zor durumda mı değil mi? Kâğıt
üzerinde oynamalar sizin olsun Sayın Bakan, vatandaşın
çektiğini ancak vatandaş biliyor.
Değerli
milletvekilleri, Sayıştayın hazırladığı
genel uygunluk bildirimine göre 2009 yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
kapsamındaki kamu idareleri bu yıl içinde toplam 9 milyar 819 milyon
lira ödenek üstü harcama yapmışlardır, yaklaşık 10
katrilyon lira eski parayla. Bu ödenek üstü harcamaların 8 milyar 637
milyon lirası personel harcamaları ve diğer yasal harcamalar
olduğu için Sayıştay tarafından tamamlayıcı
ödenek verilmesi hususunda uygun görüşle Türkiye Büyük Millet Meclisine
sevk edilmiştir. Ancak 1 milyar 182 milyon lira tutarındaki ödenek
üstü gider için 5018 sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrolü Kanununun
20, 26, 31 ve 70inci maddelerindeki açık hükümler karşısında
tamamlayıcı ödenek verilmesi hususu Türkiye Büyük Millet Meclisinin
takdirine bırakılmıştır.
Değerli
milletvekilleri, önemli bir hususu sizlerle paylaşmak istiyorum. Hükûmet,
Türkiye Büyük Millet Meclisinin kendisine verdiği harcama yetkisini ve
sınırlarını aşmayı adet hâline getirmiştir.
Bu tespit, sadece bizim tespitimiz değildir. TEPAV, yani Türkiye Odalar ve
Borsalar Birliğinin vakfı, Türkiye Ekonomi Politikaları
Araştırma Vakfının hazırladığı rapora
göre, bu raporda da aynı konuya işaret edilmiş, son
yıllarda Türkiye Büyük Millet Meclisinin verdiği harcama yetkisinin
yürütme tarafından, Hükûmet tarafından yine bütçe kanununa eklenen
ödenek aktarmalarına ilişkin maddelerle bütçe aşımı
yapıldığı ve yılın sonunda başta verilen
harcama yetkisinin üzerine çıkıldığına işaret
edilmiştir. TEPAVın raporunda, bu aşımların özellikle
2008 yılında yapılan bütçe dışı harcamalarla 5
milyar lira -ki bu, eski parayla 5 katrilyon liraya tekabül ediyor-
civarına çıktığı ve en çok personel kalemindeki
ödeneklerde kendisini gösterdiği belirtilmektedir. Bu miktarların,
yıl içerisinde, en çok personel harcamaları ödeneğinden kesinti
yapılarak, önce yedek ödeneklere, oradan da ilgili kalemlere
aktarıldığı ifade edilmektedir. Türkiye Büyük Millet
Meclisinden başta alınan ödeneklerin üzerinde yıl içinde harcama
yapılmaktadır. denilmektedir. Kaldı ki personel kaleminde
ödenek olmasa da harcama yapılabildiği bilinmektedir. Böylelikle
kesin hesap görüşmelerinde yıl sonunda ortaya çıkan ödenek üstü
personel harcamaları Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından, Sayıştay
tarafından tamamlayıcı ödenek verilmesi suretiyle
yasallaştırılmaktadır.
Raporda, bu
uygulamayla her şey kâğıt üzerinde çözüme
kavuşturulmuş gibi görünse de Türkiye Büyük Millet Meclisinin
başta devrettiği bütçe hakkının dışında
harcamalar yapılmasına zemin hazırlandığına
dikkat çekilerek, giderek yaygınlık kazanmaya
başladığı anlaşılan bu uygulamaların
istisnai durumlar dışında engellenmesi gereğine dikkat
çekilmiştir. Ayrıca, aktarılan bu ödeneklerin hangi kalemlere
gittiğinin net bir biçimde raporlanmamasının da üzerinde
durulması gereken bir başka husus olduğu ifade edilmektedir.
Bu düzensizlik ve
disiplinsizlikler yıllardır devlet sistemimizde rastlanmayan
şeylerdir. AKP, iktidarının ilanihaye süreceği gibi bir
sarhoşluğa kapılmıştır. Bunun sıkıntıları
katlanarak artacaktır.
AKPye, her ne
kadar Benden sonra tufan! dese de, yapanın yanına
bırakılmayacağını, bu hesapların didik didik
edilip milletin gasbedilmiş her kuruşunun hesabının
sorulacağını hatırlatıyor; Milliyetçi Hareket Partisi
olarak, eksik ve yetersiz bulsak da 2011 bütçesinin milletimize hayırlar
getirmesini temenni ediyor, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
(MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Korkmaz.
Başka söz
talebi yok.
Soru-cevap
işlemi yapılacaktır.
Sayın Kurt,
buyurun.
HAYDAR KEMAL KURT
(Isparta) Sayın Başkan, müsaadenizle, Hatipin
konuşmasıyla alakalı bir hususa açıklık getirmek için,
60/4e göre
BAŞKAN
Hayır Sayın Kurt, lütfen
Soru-cevap işlemi yapıyoruz. Soru
soracaksınız Sayın Bakana. Buyurun. Onun için açtım ben
mikrofonu.
HAYDAR KEMAL KURT
(Isparta) Şimdi, efendim, konuşmacı Ispartadaki ekonomik
durumla ilgili birtakım bilgiler verdi. Benim bildiğim kadarıyla
Isparta Türkiyede yaşanabilir kentler arasında 3üncü sıradaki
bir kent. Ayrıca, örneğin bir, araç tüketiminde
BAŞKAN
Sayın Kurt, böyle bir usulümüz yok.
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) Benim rakamlarım BDDK rakamları.
HAYDAR KEMAL KURT
(Isparta) Sayın Bakana soruyorum efendim.
BAŞKAN
Buyurun sorun.
HAYDAR KEMAL KURT
(Isparta) Sayın Bakana soruyorum efendim.
BAŞKAN
Sayın Korkmaz, lütfen
HAYDAR KEMAL KURT
(Isparta) Yani, araç tüketiminde Türkiyedeki ilk illerden birisi. Ekonomik
durumu kötü bir il olarak bunu Sayın Bakan açıklayabilir mi? Bunu
soruyorum efendim.
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) Sayın Başkan, bu soru mudur? İç Tüzükün hangi
maddesine uygun?
BAŞKAN
Soru soruyor Sayın Korkmaz.
Buyurun
Sayın Bakanım.
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) - Böyle bir şey olur mu?!
HAYDAR KEMAL KURT
(Isparta) Olur, olur. Sen her çıktığında mendil
sallarsan, olur. Mendil sallamayacaksın.
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) Ben sen miyim?
BAŞKAN -
Lütfen sayın milletvekilleri
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) Kanal 32de tartışalım, seninle her yerde
tartışırım bu rakamları, yüreğin yetiyorsa
çık.
HAYDAR KEMAL KURT
(Isparta) Hadi, hadi
BAŞKAN -
Sayın Kurt
Sayın Korkmaz
Sayın Bakan,
buyurun.
MALİYE
BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) Sayın Başkan,
soruyu anlamadım gerçekten.
ALİ
UZUNIRMAK (Aydın) Bravo Sayın Bakan.
BAŞKAN
Sayın Bakan, teşekkür ediyorum.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul
edilmiştir.
6ncı
maddeyi okutuyorum:
Devredilen ödenek
MADDE 6- (1)
Merkezi yönetim kesin hesap gider cetvellerinin ilgili sütununda
gösterildiği üzere, 5018 sayılı Kanuna ekli;
a) (I)
sayılı cetvelde yer alan genel bütçe kapsamındaki kamu
idarelerinin 2009 yılı içinde harcanmayan toplam 196.421.588,97 Türk
Lirası,
b) (II)
sayılı cetvelde yer alan özel bütçeli idarelerin 2009 yılı içinde
harcanmayan toplam 9.740.465,25 Türk Lirası,
ödeneği
ertesi yıla devredilmiştir.
BAŞKAN
Madde üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Mustafa
Kalaycı, Konya Milletvekili söz istemişlerdir.
Buyurun. (MHP
sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA
MUSTAFA KALAYCI (Konya) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
görüşülmekte olan tasarının 6ncı maddesi üzerinde
Milliyetçi Hareket Partisi Grubunun görüşlerini açıklamak üzere
huzurlarınızdayım. Bu vesileyle hepinizi saygılarımla
selamlıyorum.
2009 yılında
52,7 milyar Türk lirası bütçe açığı
gerçekleşmiştir. 2009 yılı bütçesi hazırlanırken
Hükûmetin önlem almak yerine, denk bütçe nutuklarıyla Türkiye Büyük Millet
Meclisini meşgul ettiği hatırlardadır. Öngörülen bütçe
açığının yaklaşık 5 misli artış gösterdiği
de ortadadır. Türkiye çok zorlu ve çetin bir ekonomik buhranın tüm
sonuçlarını derinlemesine yaşamış ve toplumun tüm
kesimleri bu süreçte çok ciddi yara almış, her sektörden ve her
kesimden imdat çığlıkları yükselmiştir.
Türkiye
ekonomisinin ağır kriz şartlarından en fazla etkilenen
kesim hiç şüphesiz esnaf ve sanatkârlarımız olmuştur.
Krizin tahribatı ve yoğunluğu esnafımızı
bunaltmış ve iş yapamaz hâle getirmiştir. Ürettiğini
satamayan, sattığının yerine ise yenisini koyamayan
esnafımız kısır bir döngü içerisine hapsolmuş ve
çırpınarak sürekli olarak dertlerine çözüm bulacak bir muhatap
aramıştır. İş yeri kirasını dahi ödemekte
zorluk çeken, hayatın güçlüklerine direnen esnafımız gerçekten
çok zor duruma düşmüştür. Piyasalarda yaşanan durgunluk sebebiyle
binlerce iş yeri kapanmıştır. Esnafımız kredi
borçlarını, vadesi gelen senetlerini, vergi ve prim
borçlarını kazanamadıkları için ödeyememişler ve
birçoğu da ya kepenk kapatmış ya iflas etmiştir.
Sayın Maliye
Bakanı, siz esnafımızın ne durumda olduğunu biliyor
musunuz? Esnaf ve sanatkârlarımız AKP Hükûmetinin ihmali ve gözden
çıkarmasıyla çilenin merkezi olmuştur. Ankarada Sitelere hiç
yolunuz düşüyor mu? Esnafımızın sorunlarını hiç dinliyor
musunuz? Gerçi AKP Hükûmeti olarak siz milletin sorunlarını
değil ancak telefonlarını dinliyorsunuz.
Nakliyeci
esnafımız zor durumda, aldığınız vergi ve belge
harçları kamyoncunun altındaki emektarı kamyonunun
değerinden daha yüksek. Otobüsçü, minibüsçü, taksici esnafımız
çok dertli. Nakliyeci esnafımız iş bulamıyor, bulsa da
aldığı para yakıtını ancak
karşılıyor. Gemilere vergisiz yakıt veriyorsunuz. Peki ama
neden kamyoncuya, nakliyeci esnafımıza ÖTVsiz, ucuz yakıt
vermiyorsunuz? Sizin adaletiniz böyle mi?
Kamyoncu,
otobüsçü esnafımız sekiz yıldır yaptığınız
zamlar nedeniyle pahalandığı için mazot alamıyor, 10 numara
yağ kullanıyor. Akaryakıt istasyonlarında 10 numara
yağ bulunur. yazısını hepiniz görüyorsunuzdur. Gerçi
Sayın Maliye Bakanı Plan ve Bütçe Komisyonuna yaptığı
sunumda 10 numara yağ sorununu çözüyoruz. dedi. Nasıl mı?
Denetleyerek. Yani nakliyeci esnafımız neden 10 numara yağ
yakmak zorunda kalıyor, Maliye Bakanının ve AKP Hükûmetinin
umurunda değil. O hâlde kamyoncumuz, nakliyecimiz geçimini nasıl
sağlayacak, evine nasıl ekmek götürebilecek? Esnafımız
feryat ediyor, kan ağlıyor ama onu dinleyen, sorunlarına çözüm
getirecek bir iktidar ortada yok.
Değerli
milletvekilleri, Sayın Başbakan 10 Nisan 2010 tarihinde ekonomiyle
ilgili 6 bakanıyla birlikte İstanbul Dolmabahçe Sarayı
Başbakanlık Ofisinde düzenlenen basın toplantısıyla
Esnaf ve Sanatkârlar Değişim, Dönüşüm ve Destek Strateji Belgesi
ve Eylem Planını açıklamıştır. Esasen Eylem
Planında muğlak ifadeler bulunmakta olup genel ve belirsiz
yaklaşımlarla esnafımızın sorunları halledilemez.
Yine de AKP Hükûmetinin başını kaldırıp esnafı
hatırlaması ve görmesi iyi bir gelişme olmuştur. Ancak,
sadece hatırlamakla kalınmış, ertesi gün yine unutularak
esnaf ve sanatkârlarımız kaderiyle baş başa
bırakılmıştır.
Sayın
Başbakan o toplantıda, hazırladıkları strateji
belgesinin temel hedefinin esnaf ve sanatkârların rekabet gücünün
artırılması ile değişim ve dönüşümün
desteklenmesi olduğunu belirterek, bu temel hedefe ulaşmak için yedi
ana başlık ve bu ana başlıklar altında otuz tedbir
belirlediklerini açıklamıştır. Aradan tam sekiz ay on
beş gün geçmiş olmasına rağmen açıklanan bu
tedbirlerle ilgili bugüne kadar kayda değer bir düzenleme
yapılmamıştır. Bu durum, Sayın Başbakanın ve
AKP Hükûmetinin konulara ve sorunlara samimiyetten ve ciddiyetten uzak olan
bakış açısını göstermektedir.
Sayın
Başbakan o toplantıda Hâlen esnaf muaflığı
kapsamındaki meslek kolları için vergiden muaf esnaf belgesi
uygulaması getiriyoruz, Gelir Vergisi Kanunu Tasarısında basit
usulden gerçek usule geçen esnaf ve sanatkârların şartlar
oluştuğunda basit usulde vergilendirilmesini sağlayacak
düzenlemelere yer vermeyi planlıyoruz. diye açıklama
yapmıştır ancak bir cümlelik ve bir maddelik düzenleme, ne
hikmetse, sekiz buçuk aydır hâlâ planlama aşamasında.
Gerçek usulden
basit usule geçmeyi yasaklayan düzenleme şu şekildedir: Gelir Vergisi
Kanununun 46ncı maddesinin altıncı fıkrasının
son cümlesinde Herhangi bir şekilde gerçek usulde vergilendirilecek
olanlar ve gerçek usulde vergilendirilen mükellefler, bir daha hiçbir şekilde
basit usule dönemezler. Bu kişilerin aynı türden iş yapan
eş ve çocukları da bu faaliyetleri nedeniyle basit usulden
yararlanamazlar. hükmü bulunmaktadır.
Gerçekten, bu
hüküm büyük bir eşitsizlik ve haksızlıktır. Ülkemizde
birçok esnaf ve sanatkâr basit usule tabi olmayı gerektiren
şartları topluca taşıdığı hâlde, herhangi
bir şekilde gerçek usulde vergilendirmeye geçtiği gerekçesiyle bir
daha hiçbir şekilde basit usule dönememekte, hatta bu kişilerin
aynı türden iş yapan eş ve çocukları da bu faaliyetleri
nedeniyle basit usulden yararlanamamaktadır. Bu durum, aynı durumdaki
mükellefler arasında büyük bir haksızlığa neden olmakta,
eşitlik ve adalet ilkelerine uygun düşmemektedir.
10 Nisandan beri
birçok kanun çıkarıldı. Bir cümleyle yapılabilecek düzenlemeye,
Milliyetçi Hareket Partisi olarak uyarılarımıza ve önerilerimize
rağmen bu kanunlarda yer verilmedi. Sayın Başbakan, 6 bakanla
Dolmabahçe Sarayında yaptığı basın
toplantısıyla söz vermiştir. Neden sözünüzü yerine
getirmiyorsunuz? Madem yapmayacaktınız niye söz veriyorsunuz?
Plan ve Bütçe
Komisyonunda şu anda torba kanun tasarısı görüşülüyor, alt
komisyon tamamlandı. Olur olmadık maddeler eklendi, tasarı 130
maddeyi geçti ama esnaf muaflığıyla, esnafın basit usule
dönebilmesiyle ilgili bir madde, maalesef, yine yok. Söz verip de yapmamak,
sözünde durmamak AKPnin temel özelliği hâline gelmiştir.
Milliyetçi
Hareket Partisi olarak verdiğimiz 22 Nisan 2010 tarih ve (2/681) esas
numaralı Esnaf ve Çalışanların Vergi Yükünün Hafifletilmesi
ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında
Kanun Teklifinde basit usule tabi olmayı gerektiren şartları
topluca taşıyan esnaf ve sanatkârın gerçek usulden basit usule
geçebilmesine imkân verilmesi, basit usule tabi esnaf ve sanatkârdan gelir
vergisi alınmaması hususları da yer almaktadır. Bu kanun
teklifinin hızla görüşülmesi konusunda destek vereceğinizi
umuyorum.
Torba kanun
tasarısında üç yüze varan kamu alacağı yeniden
yapılandırılmaktadır. Bu düzenlemeyle AKP, esasen sekiz
yıldır Türkiyeyi iyi yönetmediğini ikrar etmektedir.
Vatandaşlarımızın borcunu ödeyemez hâle gelmesinin
sorumlusu AKP Hükûmetidir. Aslında, bu düzenleme için çok geç
kalınmıştır. Vatandaşımızın vergi,
sigorta primi, elektrik, kredi gibi borçlarının yeniden
yapılandırılması konusunda Milliyetçi Hareket Partisi
olarak biz sekiz ay önce yine 22 Nisan 2010 tarihi itibarıyla beş
adet kanun teklifi verdik ama tekliflerimizi ve
uyarılarımızı AKP Hükûmeti dikkate
almamıştır. Yapılandırma tasarısının
kanunlaşması daha da gecikeceğe benziyor. Yirmi bir maddesi,
alacakların yapılandırılmasını içeren tasarı
Hükûmetten geçici maddelerle birlikte 120 madde olarak gelmiş, alt
komisyonda 130 maddeyi aşmıştır. Daha komisyon
aşaması var, Genel Kurul aşaması var. Başka ilave
madde gelmeyeceği düşünülse bile 136 madde ne zaman görüşülecek?
Biz yine tekrarlıyoruz: Gelin, yirmi bir maddeyi hemen görüşelim,
vatandaşımızın, esnafımızın beklentisine
cevap verelim diyoruz.
Teşekkür
ediyor, hepinizi saygılarımla selamlıyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Kalaycı.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Sayın Başkan, şahsım adına söz istiyorum.
BAŞKAN
Önce söz isteyenleri davet edeyim Sayın Genç.
Ayşe Jale
Ağırbaş, İstanbul
Yok.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Bundan önce okumuyordunuz ama değil mi? Ben söz istemediğim
zaman okumuyordunuz.
BAŞKAN
Sayın Genç, sizin tavrınıza göre hareket edecek değilim.
Ramazan
Başak, Şanlıurfa Milletvekili
Azize Sibel
Gönül, Kocaeli Milletvekili
ALİ
UZUNIRMAK (Aydın) Genel Başkana ayıp olacak şimdi. Burada
olmadıkları ortaya çıkıyor arkadaşların,
yapmayın ya! Meclise devamsızlıkları ortaya
çıkıyor arkadaşların.
BAŞKAN Ali
Öztürk, Konya Milletvekili
Buyurun
Sayın Genç.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2009 kesin
hesap kanunu tasarısı üzerinde görüşme yapıyoruz.
Şimdi
aslında bizim burada yaptığımız iş fuzuli. Bütçe
yapıyoruz, idareler bunu hiç kale almıyor. Yüzde 10 seviyesinde
ödenek üstü harcamalar var. Sayın Bakana soruyoruz, Efendim, kriz oldu.
diyor. Kriz olduysa ek bütçe getirin. Dolayısıyla yani o zaman sen
Meclisin iradesini bir tarafa bırakıyorsun da Meclisin verdiği
ödeneklerin üstünde para harcıyorsun hem de bunun içinde 1,2 milyar
liralık yapılan harcamalar da kanunlara aykırı. O zaman bu
bütçenin ne anlamı var?
Şimdi
değerli milletvekilleri, AKP hakikaten devlet nizamını yok etti,
yani kuralları yok etti, denetimi yok etti, her şeyi yok etti. Ben
biraz önce burada Kayseriyle ilgili bir konuyu dile getirdim. Bunu dile
getiren bizim Kayseri milletvekilimiz Kayseri Belediye Başkanına
diyor ki: Buyurun, televizyonlara çıkalım, konuşalım.
Ayrıca da ben söyledim, tabii Mustafa Elitaş çıktı, bana
cevap verdi ama ben sataşmadan söz istedim, Sayın Başkan
vermedi. Şimdi olay şu: Burada bu olayın kapatılması
için ta Çankayadan, Hükûmetten, her taraftan, bir taraf olarak taraf
koymuş kendisini. Şimdi, bunun karşısında tek
sağlıklı incelemeyi Meclis yapacak. Mecliste bir komisyon
kuralım, gidelim, hakikaten, bu Kayseri Belediyesinde hakikaten
vatandaşlardan para toplanmış mı, toplanmamış mı;
Kayseri Belediyesi ile Genel Sekreteri 10 trilyon liralık senet
imzalamış mı, imzalamamış mı, bunları bir
görelim. Yani bunu niye örtbas ediyoruz? Alnı açık olan insanlar der
ki: Hayhay arkadaş, buyurun. Çünkü Vali Belediyeden yana, Hükûmet
Belediyeden yana, Çankaya Belediyeden yana. Nasıl olacak peki? Nasıl
bu işin temizliğini yapacağız, bu pisliği nasıl
temizleyeceğiz arkadaşlar? Olmaz böyle bir şey.
AHMET YENİ
(Samsun) Millet Hükûmetten yana.
KAMER GENÇ
(Devamla) Şimdi, bakın, bu Hükûmetin bir taktiği daha var.
Resmî dairelerde kullanılan araçların büyük bir kısmı
kiralık. Bu kiralık arabaları nasıl yapıyorlar
arkadaşlar? Hep kendi yandaşlarının araçlarını
alıyorlar. Ben sordum yukarıda, KİT Komisyonunda da sordum,
burada da bir vesileyle sordum. Şimdi, bu ekseriye araçları kiralanan
kişilerden mesela bir Beyaz Holding var. Bu Beyaz Holdingin en önemli
Beyaz Holding ama on tane yan şirket kurmuş. Bunun esas sahibi
Zekeriya Karaman. Zekeriya Karaman kim? Onun oğluyla Tayyip
Erdoğanın oğlu bacanak. Şimdi, bir bakıyorsunuz, çok
yüksek fiyatlarla araç kiralanıyor.
Şimdi,
arkadaşlar, yani devletin siz paralarını ekonomik
kullanamazsanız, kendi yandaşlarına çarçur ettirirseniz,
peşkeş çektirirseniz, o zaman böyle bir devlet yönetimi olur mu?
Soruyoruz, cevap vermiyorlar.
Yine soruyorum
Sayın Bakana: Sizin, yani 2008, 2009, 2010 yıllarında
araçlarını kiraladığınız şirketlerin
isimlerini açıklayın. Şimdi, diyorlar ki: Efendim, biz usulüne
uygun olarak ihale açıyoruz. Kesinlikle böyle bir şey yok arkadaşlar.
Bu hep geliyor, aynı kişilere mi gidiyor?
İstanbul
Belediye Başkanı eğitimle ilgili bir ihale yapıyor, hep
Zekeriya Karamanın şirketi alıyor bunu, aşağı
yukarı 500 trilyon liralık ihale. Tabii, sen şartnameyi ona göre
ayarlarsan, tabii ki onun dışında kimse katılmaz. Yani
işte, gözü siyah olacak, belki bir gözü körse bir gözü de kör olacak
diyecek. Ona göre ihale şartnamesini hazırlıyorsun. Bir gözü
kör, işte, bilmem, saçları siyah bir tane adam olur, o da gider,
oraya girer. Yani böyle, yok şu kadar aracı olacak, şu kadar
şey olacak. Arkadaşlar, yani
istendikten sonra istenilen şey yapılabilir.
Şimdi, bu
Hükûmetin getirdiği en büyük marifetlerden birisi de kurumlar vergisini
yüzde 30dan yüzde 20ye indirmesi. Bunda en büyük faydayı sağlayan yabancı
bankalar. Bankaların Türkiyede bugünkü kârı 15-16 katrilyon lira.
Bunun yüzde 10u ne ediyor? 1,5 katrilyon lira. Şimdi, bankalara öyle
kazançlar sağlıyorsunuz ki mesela 500 lirayı aşan
kiraları bankalara yatırın. diyorsunuz. Bir banka 500
liralık kira alırken en azından 20 milyon liralık da ücret
alıyor, adam oturduğu yerde. Yani hiç
Hükûmetin
sağladığı imkânlarla sağlıyor. Yani bunlarda da
getiriyorsunuz... Ne var? Yani bu sene bankalar
Eğer özellikle
-yabancı bankaların şeyi de yüzde 45 olduğuna göre- normal
kurumlar vergisi alınsaydı 1,5 katrilyon fazla vergi
alınırdı arkadaşlar. Peki, kime çalışıyor bu
Hükûmet?
MEHMET DOMAÇ
(İstanbul) Atma! Atma!
KAMER GENÇ
(Devamla) Yahu, git, öğren bunları. Öğrenin de öyle gelin
buraya. Dolayısıyla kime çalıştıkları belli. Bu
millet dışında herkese çalışıyorlar sayın
milletvekilleri.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul
edilmiştir.
Sayın milletvekilleri,
Danışma Kurulunun bir önerisi vardır, okutuyorum:
VI.- ÖNERİLER
A) Danışma Kurulu
Önerileri
1.- Gündemdeki sıralama ile Genel Kurulun
çalışma saatlerinin yeniden düzenlenmesine ilişkin
Danışma Kurulu önerisi
Danışma
Kurulu Önerisi
Tarihi:
24.12.2010
Danışma
Kurulunun 24.12.2010 Cuma günü yaptığı toplantıda,
aşağıdaki önerilerin Genel Kurulun onayına sunulması
uygun görülmüştür.
Mehmet
Ali Şahin |
Türkiye
Büyük Millet Meclisi |
Başkanı |
Mustafa
Elitaş M.
Akif Hamzaçebi |
Adalet ve
Kalkınma Partisi Cumhuriyet
Halk Partisi |
Grubu
Başkan Vekili Grubu
Başkan Vekili |
Oktay
Vural Nuri
Yaman |
Milliyetçi
Hareket Partisi Barış
ve Demokrasi Partisi |
Grubu
Başkan Vekili Grubu
Başkan Vekili Y. |
Öneriler:
Gündemin Kanun
Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler
kısmında bulunan 537 ve 558 sıra sayılı kanun
tasarılarının bu kısmın 4 üncü ve 5 inci
sıralarına alınması, diğer işlerin
sırasının buna göre teselsül ettirilmesi,
Genel Kurulun 24
Aralık 2010 Cuma günkü (bugün) birleşiminde 2011 Yılı
Merkezî Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ve 2009 Yılı Merkezî
Yönetim Kesinhesap Kanunu Tasarısının oylanmamış
maddelerinin oylanmasının tamamlanmasından sonra Kanun
Tasarı ve Tekliflerin görüşülmesi, bu birleşimde 558 sıra
sayılı kanun tasarısının görüşmelerinin
tamamlanmasına kadar çalışma süresinin uzatılması,
Önerilmiştir.
BAŞKAN -
Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
IV.- KANUN TASARI VE
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.- 2011 Yılı Merkezî Yönetim Bütçe Kanunu
Tasarısı ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/960) (S.
Sayısı: 575) (Devam)
2.- 2009 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesap Kanunu
Tasarısı ile Merkezî Yönetim Bütçesi Kapsamındaki İdare ve
Kurumların 2009 Bütçe Yılı Kesin Hesap Tasarısına Ait
Genel Uygunluk Bil-dirimi ve Eki Raporların Sunulduğuna Dair
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi ile Plan ve Bütçe
Komisyonu Raporu (1/905, 3/1261) (S. Sayısı: 576) (Devam)
BAŞKAN
7nci maddeyi okutuyorum:
İptal edilen
ödenek
MADDE 7- (1)
Merkezi yönetim kesin hesap gider cetvellerinde gösterildiği üzere, 2009
yılı içinde kullanılan ve ertesi yıla devredilen özel
ödenekler dışında kalan ödeneklerden, 5018 sayılı
Kanuna ekli;
a) (I) sayılı
cetvelde yer alan genel bütçe kapsamındaki kamu idarelerinin toplam
14.118.860.846,09 Türk Lirası,
b) (II)
sayılı cetvelde yer alan özel bütçeli idarelerin toplam
2.183.662.073,10 Türk Lirası,
c) (III)
sayılı cetvelde yer alan düzenleyici ve denetleyici kurumların
toplam 166.833.873,68 Türk Lirası,
ödeneği
iptal edilmiştir.
BAŞKAN
Madde üzerinde söz talebi? Yok.
Oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
Birleşime
beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 19.48
ALTINCI OTURUM
Açılma Saati: 19.53
BAŞKAN: Başkan Vekili Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER: Fatih METİN (Bolu), Yusuf
COŞKUN (Bingöl)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 41inci
Birleşiminin Altıncı Oturumunu açıyorum.
2009
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısının
maddeleri üzerindeki görüşmelere kaldığımız yerden
devam edeceğiz.
Komisyon ve
Hükûmet yerinde.
Şimdi 8inci
maddeyi okutuyorum:
Devlet
borçları
MADDE 8- (1)
Devlet borçlarına ilişkin cetvellerde gösterildiği üzere 2009 yılı
sonu itiba-rıyla;
a)
14.035.809.664,54 Türk Lirası kısa vadeli Devlet iç borcu ve
315.968.768.937,38 Türk Lirası orta ve uzun vadeli Devlet iç borcu olmak
üzere toplam 330.004.578.601,92 Türk Lirası Devlet iç borcu,
b)
112.043.291.591,86 Türk Lirası Devlet dış borcu,
c)
17.446.201.381,04 Türk Lirası Hazine garantili borç,
mevcuttur.
BAŞKAN
Madde üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz isteyen Ali
Uzunırmak, Aydın Milletvekili. (MHP sıralarından
alkışlar)
MHP GRUBU ADINA
ALİ UZUNIRMAK (Aydın) Çok değerli milletvekilleri, en önemli
maddelerden birine geldik bütçe üzerinde, en çok tartışılan
maddelerden birisi. Dolayısıyla el kaldırmaktan, indirmekten
yorulan siz milletvekillerine dikkat çekmek için ve vatandaşlarımızın
dikkatini çekmek için kısa bir fıkra anlatmak istiyorum. Onunla
bağlayın bunu.
Yetişip
gelen bir şehzade varmış. Bu şehzade tabii ki etrafı
tarafından -tırnak içinde- saray ve iktidar yanlıları
tarafından edebiyat cemiyetlerine ve av cemiyetlerine falan davet ediliyor
ve buralarda sohbetler ediliyor. Sohbetler edilirken deniliyor ki:
Sultanım, iki cümle de sen söyle. falan. Tabii şehzade
çıkıyor, diyor ki: Bir ok attım, kebap oldu. Hemen iktidar
mensuplarından birisi çıkıyor -orada itiraz edenler var tabii ki
akıllı uslu insanlardan bizim gibi itiraz edenler- diyor ki: Olmaz.
AHMET YENİ
(Samsun) Ayıp ediyorsun. Herkes akıllıdır.
ALİ
UZUNIRMAK (Devamla) Hemen diğeri, iktidar mensubu çıkıyor,
diyor ki: Olur, olur. Olmaz mı! Sultanımda öyle bir kol var ki öyle
bir yay geriyor, bir ok attı, ceylanı vurdu. Ceylan havalandı
gitti, ağaca saplandı. Okun şiddetinden ağaç alev aldı
ve o közde ceylan kebap oldu. Olmadı ya, olsun hadi bakalım.
diyor. Neyse ikinci bir cemiyete geliyorlar. İkinci cemiyete geldiklerinde
diyorlar ki: Sultanım, iki söz de siz edin. falan. Sultan diyor ki: Bir
ok attım, helva oldu. Diyorlar ki: Olmaz. Taklacı tabii ki
çıkıyor, diyor ki: Sultanım ben bunu tevil yapamayacağım,
kusura bakma.
Ya ne olur,
şimdi bu devlet borçları bu kadar olmuş, bu hükûmet
borçları bu kadar olmuş, ne olur içinizden olmuyor deyin ya.
Buradaki konuşmalar var, iki belge var elimde. Bunlardan birisi sizin Plan
ve Bütçe Komisyon Raporu, birisi de Sayın Başbakanın
konuşmaları. Şimdi bunlardan size devlet kaynaklarından
örnekler vereceğim değerli arkadaşlar.
KEMALETTİN
AYDIN (Gümüşhane) Olmuyor diyen taklacı mı?
ALİ
UZUNIRMAK (Devamla) Elimde, hazine kaynak. Gerçi tarihlerde
değişiklikler var ama bakın
Önce ikiye ayırıyorum, merkezî
yönetim ve Türkiye Cumhuriyeti devlet borçları olarak. Merkezî yönetim
2002de iç borç 91,7 milyar dolar, Ekim 2010 itibarıyla -daha iki ayı
yok- 243,2 milyar dolar. 151 milyar dolarlık bir artış var, 2,6
kat. Dış borç 56,8 milyar dolar, 2010da 78 milyar dolar ve
artış 1,3 kat. Toplamda 148,5 milyar dolardan 321 milyar dolara
çıkmış merkezî yönetimin, sizin hükûmetinizin yönetiminin.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Ne kadar artmış, kaç kat
artmış?
ALİ
UZUNIRMAK (Devamla) Artış ne kadar? 172,9 milyar dolar
artmış, 2,16 kat. Dolayısıyla
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Gayrisafi yurt içi hasıla ne kadar
artmış?
ALİ
UZUNIRMAK (Devamla) Gayrisafi yurt içi hasılaya geleceğiz. Sen
onları hesaplamayı bilmiyorsun.
Bakın,
Türkiye Cumhuriyetinin borçlarını sayıyorum değerli
arkadaşlar: İç borç 91,7,
243,2; dış borç 129,5 milyar dolardan 266 milyar dolara
çıkmış, devletin borçları ve 136,9 milyar dolar
artmış, 2,05 kat artmış. Tabii ki daha bunun içinde özel
sektör borçları yok değerli arkadaşlar, özel sektör borçlarıyla
beraber hesapladığınızda 509 milyar dolar 2010 Ekim
itibarıyla.
OKTAY VURAL
(İzmir) Sıcak parayı da koy.
ALİ
UZUNIRMAK (Devamla) Onları da vereceğiz.
Yani 221 milyar
dolardan 509 milyar dolara çıkmış, 2,3 kat artmış
devlet borçlarımız.
Elitaş diyor
ki: Gayrisafi yurt içi hasıla ne kadar artmış?
Değerli
arkadaşlar, argümanlar değişiyor. Tabii ki enflasyonu
hesaplarken TÜİKin sepetini ayarlarsanız enflasyonu da geçmişe
göre doğru kıyaslayamazsınız.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Dolar olarak hesapla, dolar, dolar.
ALİ
UZUNIRMAK (Devamla) Bakın şimdi, gayrisafi yurt içi hasıla
diye bir terim çıktı ortaya, eskiden gayrisafi millî hasıla
vardı. Gayrisafi yurt içi hasılanın içerisinde
yabancıların getirdikleri para, sıcak para, borçlar, özel sektör
borçları, her şey var, eskiden bunlar yoktu.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Allah Allah!
ALİ
UZUNIRMAK (Devamla) Dolayısıyla bakın, özel sektör borcu 43
milyar dolardan 172 milyar dolara çıkmış yani 4 kat
artmış değerli arkadaşlar, yaklaşık 130 milyar dolar
artış var. Şimdi, bütün bunları ele
aldığımızda Türkiyede borç yönetimi doğru
yönetilmiyor, aldatmaca bir şeyler söyleniyor.
Cari açık
günden güne büyüyor. İşte elimizde, bakın TÜİKin
verilerinde AKP dönemindeki dış ticaret açığı
yetmiş dokuz yılda 133 milyar dolar farkla sekiz yılda 380,5
milyar dolara çıkmış. Vatandaşlarımızın
dikkatine sunuyorum ben bunları.
Orta Vadeli
Planda da, bunda da bir hayır görünmüyor çünkü 39 milyar dolardan 2010da
47,8 milyar dolara çıkıyor Orta Vadeli Programda da.
Bunun
yanında, tabii ki, cari işlemler açığında da bütün
cumhuriyetin yetmiş dokuz yıldaki farkına sekiz yılda 163,5
milyar dolar AKP artı getirmiş. Bütün bu açıklar artıyor.
Değerli
milletvekilleri, değerli vatandaşlarımız; bütün bu
açıklar artarken acaba kişisel borçlarda ne oluyor? Kaynak Sayın
Ali Babacana 06/10/2010 tarihinde verdiğim soru önergesine gelen cevap:
Kredi kartı borç toplamı 4,5 milyardan 41 milyar dolara
çıkmış, yaklaşık 10 kat. Gerçek kişi ve
şirketlerin bankalara finansal borçları 51 milyardan 445 milyar 883
milyona çıkmış, 8,7 kat. Tüketici kredisi borç tutarı 2
milyar 260 milyondan 100 milyar 200 milyona çıkmış. Konut
kredisi borç tutarı 297 milyondan 47 milyar 797 milyona çıkmış,
160 kat artmış. Yabancı bankaların
kullandığı kredi tutarı 2 milyar 272den 86 milyar 791e
çıkmış. Bütün bunlarda, tarımsal kredilerde, başka
alanlarda
Tarımsal kredilerde geri dönüş on sekizde 1e
düşmüş. Borçları yeniden yapılandırarak, şunu
yaparak, bunu yaparak vatandaşlarımızın borç
ödeyebildiğini iddia etmek çok saçma bir yoldur değerli
arkadaşlar.
Şimdi, bütün
bunlara baktığımızda
Bugün 70-80 milyar dolara yakın
Türkiye'de bir sıcak paranın olduğundan bahsediliyor.
Değerli milletvekilleri, aslında sıcak para Türkiye'de iyi para
kazandırıyor ve aslında millî güvenliği tehdit unsurudur.
Eğer borçlanmaya kalksanız, devlet borçlarıyla LIBOR artı
yüzde 1-1,5la falan borçlanırsınız ama bakın, sıcak
paranın ben size bir hesabını yapacağım. 1 milyon
doları eğer 1.500den bozdursanız 1.400e düştüğünde tekrar
alsanız -ki bir ay içerisinde oldu bu hareketler- Türkiye'deki 1 milyon doların kazancı yüzde 12
civarındadır ve buna 3 defa takla
attırdığınızda Türkiye'de yüzde 40 civarında bir
para kazanır 1 milyon dolar. E, peki, devlet borçlanarak yapsa bu işleri
yüzde 6yla, 7yle borçlanabilecek. Oysaki sıcak paranın bizdeki
maliyetleri vatandaşımıza daha yüksektir.
Değerli
milletvekilleri, burada bir noktaya gelmek istiyorum. Bu on dakikada tabii ki
bu iş çok kolay değil, bütün meseleleri açıklayabilmek zor.
Sayın Başbakanın 2011 bütçesiyle ilgili birtakım
görüşmelerde sarf ettiği sözler var. Ben Sayın
Başbakanın bunları konuştuğuna inanmıyorum çünkü,
eğer bunları konuştuysa devletin rakamlarından haberi yok.
Bunları zannederim ki yazılı verdiler. Başbakanın konuşmasında
bu metni okumadığını zannediyorum çünkü değerli
arkadaşlar, bu kadar doğru olmayan bilgilerle rakamlara yalan
söylettirilerek bir devlet adamının yüzünün kızarması
gerektiğine inanıyorum.
Bakın,
Sayın Başbakanın bu konuşma metninde deniyor ki: IMFe
23,5 milyar dolar borç vardı, devralmıştık, şu an
itibarıyla 6 milyar dolara düşürmüşüz. 2013
yılının Mayıs ayında IMFe borcumuzu tamamen
ödemiş olacağız. İşte emanete sahip çıkmak budur,
işte vatandaşın hakkına, hukukuna sahip çıkmak budur.
Arkadaşlar, IMFe borç 6,5 milyar dolara düştü ama Türkiyenin borcu
550 milyar dolara çıktı! Yani Ahmete olan borcunu ödemiş olman,
yeni eklenen borçları veya Mehmete olan borcunu, Cafere yeni borç
edinmiş olmamanı gerektirmiyor. Hayır, Türkiyenin borcu, borç
yükü artmıyor, tam tersine, Türkiye on yıllar öncesinden
devraldığı borçları dahi bugün başarıyla ödüyor
ve kapatıyor. Ödeyemiyor, kapatmıyor. İşte bu sıcak
parayla, misafir parayla, başka başka borçlanmalarla, gayrisafi yurt
içi hasıla kavramının Türk ekonomisine girdiği yıldan
beridir vatandaşın gözü boyanarak birtakım terimlerle bu
borçlar, doğrudan yatırımlar, devlet bütçesinden
yap-işlet-devret modeliyle yeni yatırımlar yapılmayıp
özel sektöre yaptırılması, en basitinden yeni
İzmir-İstanbul otoyolunun yapılması, özel sektöre
yaptırılıyor. Hava limanları, enerji santralleri,
birtakım şeyler hep özel sektöre yaptırılıyor. Eskiden
bunları devlet borçlanıyordu. Cumhuriyet borçlandı bunları
2002ye kadar ve bütün bu toplamlar hep netice olarak sıkıntıya
doğru gitti. Dolayısıyla zırva tevil götürmüyor, rakamlar
yalan söylettirilir ama bir gün patlar bu işler.
Türkiyede ipin
ucu şu anda Hükûmetin elinde görünüyor ama bu borçlarla sizlerin ipi,
Sayın Bakanım, başkalarının elinde görünüyor. Bu, çok
acı. Dolayısıyla, bu iple daha sizler ne açılımlar
yaparsınız, ne kapanışlar yaparsınız. Ve ülkem
adına üzülüyorum, acıyorum, bu kadar tevili, bu kadar doğru
olmayan bilgiyi, bilimi yalan söylettirerek, inançları tevil
yaptırarak bu halkı nereye kadar kandırabileceksiniz çok merak
ediyorum.
Hepinize
saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Halkımız çok akıllıdır,
halkı kandırdığınızı zannediyorsunuz siz,
halkı kanıyor zannediyorsunuz.
BAŞKAN -
Teşekkür ediyorum.
Başka söz talebi
yok.
Sayın Yeni,
buyurun soru soracaksınız.
AHMET YENİ
(Samsun) Sayın Başkanım, Bakana bir sorum var: Türkiyenin
borçlarının arttığı iddia ediliyor. Bu doğru
mudur? Kamu borçları muhalefet sözcülerinin iddia ettiği gibi
artmış mıdır? Hastaneleri, duble yolları,
üniversiteleri, havaalanlarını, KÖYDES projelerini, BELDES
projelerini, barajları, hızlı trenleri,
havaalanlarını, bu bahsedilen bütçeyle mi yapıyorsunuz?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
BEYTULLAH
ASİL (Eskişehir) Yok, cebinden yapıyor.
OKTAY VURAL
(İzmir) Kendi zekâtından yapıyor.
AHMET YENİ
(Samsun) Lazımsa verelim.
BAŞKAN -
Buyurun Sayın Bakan.
MALİYE
BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) Sayın Başkan, bu
borç hususu tabii sık sık konuşuluyor.
OKTAY VURAL
(İzmir) Bu zor bir soru aslında, yazılı cevap verseniz
daha iyi olur Sayın Bakan. O kadar cevabı nasıl vereceksiniz?
MALİYE
BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) Müsaade ederseniz ben vereyim
yine de.
Şimdi,
değerli arkadaşlar, bir ülkenin iç borcu olabilir, dış
borcu olabilir. Burada aslında herhâlde kastedilen kamunun borcu çünkü
sonuç itibarıyla, özel sektör borcunu konuşmak için özel sektörün
bilançosundaki varlıkları da dikkate almak lazım.
OKTAY VURAL
(İzmir) 2002den bugüne kadar
MALİYE
BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) Değerli arkadaşlar,
müsaade ederseniz
Bakın,
Türkiyenin önce size toplam dış borcunu söyleyeyim, ondan sonra
kamunun toplam dış borcunu söyleyeyim, arkasından bir de iç
borcu konuşalım ama bunlardan önce, Avrupa Birliğinin bir
tanımı var, o bütün ülkeler için geçerlidir. Avrupa Birliğinin
tanımına göre Türkiyenin kamu, iç ve dış borç toplamı
neydi, nereye geldi?
OKTAY VURAL
(İzmir) Onu sormadı Sayın Bakan.
MALİYE
BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) Ama, yani konuyu
açıklamak açısından
OKTAY VURAL
(İzmir) Avrupa Birliğinin tanımı nedir diye sormadı,
Miktar nedir 2002den bugüne kadar? diye sordu.
MALİYE
BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) Peki, o zaman şöyle
söyleyeyim: Türkiyenin toplam borcu, iç ve dış borcu 2002
yılında 256,9 milyar lira idi. Türkiyenin toplam iç ve dış
borcu 256,9 milyar lira, bu brüt, kamunun toplam borcu. Şimdi, bunun millî
gelire oranı
EMİN HALUK
AYHAN (Denizli) Borcu soruyor, millî gelire oranını sormuyor.
MALİYE
BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) Niye arkadaşlar? Yani
millî gelire oranlamadan borcun anlamı yok.
OKTAY VURAL
(İzmir) Soru öyle Sayın Bakan.
MALİYE
BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) Bakın, Amerika
Birleşik Devletlerinin bugün 10 trilyon dolardan fazla borcu var.
İtalyanın 2 trilyon dolardan fazla borcu var.
OKTAY VURAL
(İzmir) Soruyu değiştirsin de öyle cevap verin.
MALİYE
BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) Şimdi, siz kalkıp
Türkiyenin borcu 300 milyar dolar, Amerikanın 10 trilyon dolar deyip
Amerika perişan olmuş diyebilir misiniz? Diyemezsiniz
arkadaşlar.
OKTAY VURAL
(İzmir) Efendim, siz soruyu yanlış vermişsiniz oraya.
MALİYE
BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) Soruyu yanlış
vermemişim.
OKTAY VURAL
(İzmir) Soruları öyle verseydiniz öyle olurdu.
MALİYE
BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) Şimdi, değerli
arkadaşlar, bir ülkenin mutlak borcuna bakılmaz
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Bakanım, televizyondaki
vatandaş dinliyor sizi, onlara konuşun, biz de dinliyoruz sizi.
Bunlar doğruları öğrenmek istemiyorlar.
MALİYE
BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) -
uluslararası bütün
karşılaştırmalarda borcun millî gelire oranına
bakılır.
Bakın,
Türkiyede kamu dış borç stoku üç aşağı beş
yukarı 2002yle aynı seviyededir ama Merkez Bankasının
rezervlerine bakarsanız 27 milyar dolardan 80 milyar dolara
çıkmıştır. Dolayısıyla kamunun toplam net
dış borcu millî gelirinin yüzde 1i kadar bir düzeye kadar
düşmüştür değerli arkadaşlar.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Neyse 2010u da söyle de.
MALİYE
BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) Şimdi net kamu
dış borcundan bahsediyorum, ama bırakalım netini, kasadaki
parayı bir kenara bırakalım, Türkiyede kamunun toplam iç ve
dış borcunun
Bakın, ben söylüyorum: 257 milyar lira
civarından, ikinci çeyrek sonu itibarıyla 479 milyar liraya
ulaşmıştır. Peki, bu arada millî gelir nereden nereye
gitmiştir?
EMİN HALUK
AYHAN (Denizli) Ya adam millî geliri sormuyor Sayın Bakan!
MALİYE
BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) Millî gelir 350 milyar
liradan bu sene neredeyse 1,2 trilyon liraya çıkacaktır.
RECEP TANER
(Aydın) O millî gelirin içinde özel sektör var mı Sayın Bakan?
MALİYE
BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) Yani borç, değerli
arkadaşlar, 1 kat dahi artmamış ama millî gelir 4 kattan fazla
nominal olarak artmıştır. Şimdi, hesap ortada.
Bakın,
değerli arkadaşlar, 2002 yılında borcunuz lira cinsinden
OKTAY VURAL
(İzmir) Sayın Bakanım, nominal değil de sabit fiyatlarla
yapacaksınız.
MALİYE
BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) Sabit fiyatlarla nasıl
bakacaksınız? Faizi var bu işin.
OKTAY VURAL
(İzmir) O yanlış hesap orada. Nominal olur mu?
MALİYE
BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) 2002 yılında bize
devredilen borcun ortalama faizi yüzde 62,7
BAŞKAN
Sayın Bakan, teşekkür ediyorum.
MALİYE
BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) O sene hiç
borçlanmasanız borcunuz 162,7 lira olacak.
OKTAY VURAL
(İzmir) Siz yazılı cevap verin en iyisi Sayın
Bakanım.
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) Sayın Bakan, Ahmet Yeninin sorusuna bir cevap veremedin yani.
MALİYE
BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) Dolayısıyla,
arkadaşlar
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
OKTAY VURAL
(İzmir) Soru cevaplanmadı galiba.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Bakan.
BEYTULLAH
ASİL (Eskişehir) Hangi parayla yaptınız o
yatırımları?
BAŞKAN -
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde
kabul edilmiştir.
9uncu maddeyi
okutuyorum:
Yürürlük
MADDE 9- (1) Bu
Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN Söz
talebi? Yok.
Oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
10uncu maddeyi
okutuyorum:
Yürütme
MADDE 10- (1) Bu
Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.
BAŞKAN Söz
talebi? Yok.
Oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Sayın
milletvekilleri, tasarının tümü açık oylamaya tabidir. Açık
oylama pazar günkü birleşimde, son konuşmalardan sonra
yapılacaktır.
Böylece 2011
Yılı Merkezî Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile 2009
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısının
maddeleri kabul edilmiştir.
Alınan karar
gereğince gündemin Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan
Gelen Diğer İşler kısmına geçiyoruz.
Basılı
gündemin 1'inci sırasında yer alan, Türk Ticaret Kanunu
Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu'nun görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
3.- Türk Ticaret Kanunu Tasarısı ve Adalet
Komisyonu Raporu (1/324) (S. Sayısı: 96)
BAŞKAN -
Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
Basılı
gündemin 2'nci sırasında yer alan, Türk Borçlar Kanunu
Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu'nun görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
4.- Türk Borçlar Kanunu Tasarısı ve Adalet
Komisyonu Raporu (1/499) (S. Sayısı: 321)
BAŞKAN -
Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
Basılı
gündemin 3'üncü sırasında yer alan, Kütahya Milletvekili Sayın
Soner Aksoy'un, Yenilenebilir Enerji Kaynaklarının Elektrik Enerjisi
Üretimi Amaçlı Kullanımına İlişkin Kanunda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii
Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Raporu'nun görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
5.- Kütahya Milletvekili Soner Aksoyun; Yenilenebilir
Enerji Kaynaklarının Elektrik Enerjisi Üretimi Amaçlı
Kullanımına İlişkin Kanunda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii
Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Raporu (2/340) (S. Sayısı:
395)
BAŞKAN -
Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
Gündemin 4üncü
sırasına alınan, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Arap
Devletleri Ligi Arasında Türkiyede Bir Misyon İhdas Edilmesine
İlişkin Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ile Dışişleri
Komisyonu Raporunun görüşmelerine başlayacağız.
6.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Arap Devletleri Ligi
Arasında Türkiyede Bir Misyon İhdas Edilmesine İlişkin
Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısı ile Dışişleri Komisyonu Raporu (1/903) (S.
Sayısı 537) (x)
BAŞKAN
Komisyon? Yerinde.
Hükûmet? Yerinde.
Komisyon raporu 537
sıra sayısıyla bastırılıp
dağıtılmıştır.
Tasarının
tümü üzerinde gruplar adına söz talebi? Yok.
Şahsı
adına Kamer Genç, Tunceli Milletvekili. (AK PARTİ
sıralarından Yeter be! sesleri)
Buyurun.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 537 sıra
sayılı Yasa Tasarısının tümü üzerinde
şahsım adına söz aldım. Hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Yerinizden
bağırıyorsunuz Yeter be! Ne Yeter be! ya! Biz burada
çalışmıyoruz! Siz dua edin de biz maddeler üzerinde
konuşmuyoruz. Yoksa ki her madde üzerinde konuşsak
Siz
konuşuyorsunuz, biz konuşmuyoruz. Bu, bizim doğal
hakkımız.
Şimdi,
değerli milletvekilleri, Türkiye Cumhuriyeti devleti ile Arap Devletleri
Ligi diye bir kurumun arasında
Arap Liginin Türkiyede bir misyonerlik
bürosu açması bu anlaşmayla
NURETTİN
AKMAN (Çankırı) Misyonerlik değil, misyon.
MUSA
SIVACIOĞLU (Kastamonu) Misyonerlik olmaz.
KAMER GENÇ
(Devamla) Yahu, sen kendine hâkim ol. Misyon açma hakkını
tanıyor.
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, lütfen
(x)
537 S.Sayılı Basmayazı tutanağına eklidir.
KAMER GENÇ
(Devamla) Tabii, Arap Ligi misyonunun açılmasına ilişkin
getirilen bu anlaşmada da bu misyona çok diplomatik imtiyazlar veriliyor.
Yani anlaşmanın belirli hükümlerinde öyle hükümler var ki mesela bir
yerde tüm doğrudan vergilerden muaflar, bir yerde dolaysız
vergilerden diyor. Bir defa, yani doğrudan vergi, dolaysız
vergi, bunlar ne anlama geliyor? Mesela ben soruyorum buradan: Acaba bu misyon
mensuplarının Türkiyede kullanacakları akaryakıttan KDV,
ÖTV alınacak mı, yani bunlar vergisiz akaryakıt mı
kullanacak? Yine bunlar, Türkiyede herhangi bir kaza yaptıkları
zaman
Mesela misyondaki bir personel Türkiyeyi bırakıp gittiği
zaman, getirmişsiniz Bunların malına haciz konulmaz.
demişsiniz. O zaman, burada bir memuru gitti, vatandaşın
birisine zarar verdi, bu da gitti, burayı terk etti, o zaman Türkiye
Cumhuriyeti vatandaşının hakkı nasıl korunacak?
Şimdi,
değerli milletvekilleri, tabii ki Araplar iyi dostlarımız da
fakat pek öyle dostluk gösterileri yok. Mesela, kaç senedir, bu Arap
kardeşlerimiz bir Kıbrısı tanımadılar. Dostluk
bazen var. Yani şimdi, tamam, Tayyip Bey, biraz onların hoşuna
giden konuşmalar yaptı, gitti, bilmem, Hariri ailesinin olduğu
yerlerde, Telekomdan alınan korkunç paraların, kârların
şeyine kapılarak kendisi güzel bir ağırlandı ama
birisini böyle gösterişle alkışlamak önemli değil, önemli
olan, devletlerin birbirine olan dostluk belirtileridir. Yani Türkiye
Cumhuriyeti devletine karşı maalesef Arap dostlarımız
bugüne kadar gerekli dostluk gösterilerini yapmamışlardır. Yani
sokaktaki halkın, elbette ki onun hoşuna gidecek laflar söylersiniz
ama devlet önemli, Türkiye Cumhuriyeti devleti önemli ama tabii, AKP
İktidarı zamanında Türkiye Cumhuriyeti devleti maalesef
uluslararası alanlarda itibarını kaybetti. Niye kaybetti? Çünkü
bu devleti yöneten kişilerin basiretsiz tutumlarından
kaynaklandı. Şimdi, geçen gün Adalet Bakanı, tuttu iki
günlüğüne Amerikaya gitti, geldi. Nereye gittin, kiminle görüştün,
ne için gittin, belli değil. Türkiye Cumhuriyetinin bir milletvekili
olarak böyle bir gezinin bir devlette olması için çok istisnai bir görev
olması lazım. İşte, mesela Kıbrıs Harbi
sırasında, rahmetli Ecevit, atladı gitti, İngiltereyle
konuştu. Acaba şimdi
AKP İktidarının, Tayyip Bey ve
Abdullah Beyin bazı özel düşünceleri var. Bu düşüncelerini
kamuoyunda açıkça konuşmuyorlar. Konuşmadıkları için,
böyle gizli birtakım bilgileri, kimseye yani devletin diplomatlarına
da sızdırmamak suretiyle gidip böyle özel ilişkiler kuruyorlar.
Bunlar, devlet hayatında yaşanmamış olaylardır
değerli milletvekilleri.
Şimdi,
Türkiye Cumhuriyeti devletinde, her şeyin açık olması
lazım. Yani işte, oraya gittiler, getirdiler Federasyon, bilmem
bölge ile ilgili bir düzenleme yapılacak. dediler veyahut da orada ne
taktik alacaklarını pek bilmiyoruz.
Şimdi,
İsraille ilgili olaylar oldu. 9 tane Türkiye Cumhuriyeti
vatandaşı İsrail tarafından hunharca şehit edildi. Biz
isterdik ki Türkiye Cumhuriyeti Hükûmetinin buna karşı gerekli
tepkiyi göstermesi lazım ama anlaşılıyor ki Amerikadan
aldıkları talimat gereği, Amerika diyor ki Ey Tayyip Bey, ey
Abdullah Bey, sen İsraille anlaşmak zorundasın. İsraille anlaşmadığın
takdirde sonun kötü. Şimdi, bunun için de Tayyip Bey ne yapıyor?
Bahane arıyor.
AHMET YENİ
(Samsun) Niyet mi okuyorsun, niyet mi? Ezbere konuşuyorsun.
KAMER GENÇ
(Devamla) Efendim, ben
Korkan sensin kardeşim, korkan sizsiniz.
AHMET YENİ
(Devamla) Karıştırma!
KAMER GENÇ
(Devamla) Ben iktidarda olsam, İsraili perişan ederdim,
perişan ederdim. (AK PARTİ sıralarından gürültüler) Tamam
mı, perişan ederdim. Ben işte öyle bir insanım ama sizde o
güç nerede?
MEHMET EMİN
TUTAN (Bursa) Sen anlamazsın insanlıktan!
AHMET YENİ
(Devamla) Biraz insanlıktan anlasan!
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, lütfen
KAMER GENÇ
(Devamla) Şimdi, yani İsraille anlaşmak için her şeyi
vermeye razı bir siyasi iktidar. Böyle bir anlayış içinde bir
siyasi iktidara kim itibar eder ya? Şimdi, geçen gün İsrailde bir
yangın çıktı, hemen helikopter gönderdi. Yarın öbür gün bir
şey daha olsa, Tayyip Bey Acaba ben ne yapabilirim de yahu şu
İsraille anlaşırım? Herhâlde, belli bir süre geçtikten
sonra Yahu sen bizden özür dileme, biz senden özür dileyelim. diyecek,
mecburen ilişkileri kuracak. (AK PARTİ sıralarından
gürültüler) Göreceğiz beyler, göreceğiz ya, göreceğiz.
Şimdi şurada göreceğiz, acaba
MEHMET OCAKDEN
(Bursa) Biz İsraili perişan ettik.
KAMER GENÇ
(Devamla) Ben dilerim ki benim düşüncelerimde ben yanılayım
ama ben yanılmıyorum çünkü Türkiye Cumhuriyeti devletinin
itibarını siz öyle yaptınız ki âdeta şimdi Amerika bir
şey istediği takdirde ona mahkûmsunuz, Türkiyeyi o duruma
getirdiniz.
Yani sizin bir
milletvekiliniz veyahut da bir mensubunuz gidip de Amerikalara demedi mi ki:
Yahu, şu Tayyipi deliğe süpürmeyin de bundan yararlanın.
demedi mi?
AHMET DURAN BULUT
(Balıkesir) Dedi.
KAMER GENÇ
(Devamla) Bunu hangi devletin başkanına, başbakanına,
hangi kişi söyler? Bunu söyleyen kişi acaba sizin partide herhangi
bir reaksiyon gördü mü, görmedi mi? Ne kadar süre geçti, o
arkadaşınız da yine en üst safhalarda. Peki, yani Türkiye
Cumhuriyeti devletinin Başbakanlığı makamında oturan
bir kişiye Yahu, bundan yararlanın; bu, işte, sizin her
istediğinizi yapar. Bunu tuvaletin deliğine süpürmeyin. demek kadar
ağır, bir devlete hakaret sayılabilecek nitelikte bir söz, bir
davranış biçimi olur mu? Ama siz sanki hiçbir şey
olmamış gibi bu insanları, maalesef
Yani, işte, suskunluk,
tabii, sükût ikrardan gelir.
Türkiye Cumhuriyeti
devletinin askerinin başına çuval geçiren Amerikan
komutanını siz getirip de burada başınızın
üzerinde taşımadınız mı?
AHMET DURAN BULUT
(Balıkesir) Taşıdılar.
KAMER GENÇ
(Devamla) Kendisine en üst seviyede diplomasi uygulamadınız
mı?
AHMET DURAN BULUT
(Balıkesir) Uyguladılar.
KAMER GENÇ
(Devamla) Yedirmediniz mi?
AHMET DURAN BULUT
(Balıkesir) Yedirdiler.
KAMER GENÇ
(Devamla) İçirmediniz mi?
AHMET DURAN BULUT
(Balıkesir) İçirdiler.
KAMER GENÇ
(Devamla) Yani diyemez miydiniz ki: Yahu, ey Amerika, bu bizim askerimizin
başına çuval geçirmekle bizim Türkiye Cumhuriyeti devletimizin
başına çuval geçirdi
MUSA
SIVACIOĞLU (Kastamonu) Ya, bu kadar yalanı nereden buluyorsun?
KAMER GENÇ (Devamla)
itibarımızı sıfır etti. Hiç olmazsa bizim
ilişkilerimizde bu adamı gönderme kardeşim, başka bir adam
gönder. diyemez miydiniz?
TAHİR ÖZTÜRK
(Elâzığ) Diyemezdik.
KAMER GENÇ
(Devamla) Niye diyemiyorsunuz? Çünkü mahkûmsunuz, çünkü
Ben bunu şu
şekilde yorumladım: Türk askerinin başına çuval geçirmesini
ya sizin Hükûmet istedi veyahut da
(AK PARTİ sıralarından
gürültüler)
AHMET YENİ
(Samsun) Hadi oradan be! Ettiği lafa bak!
KAMER GENÇ
(Devamla) Yahu, anlatacağım yahu.
AHMET YENİ
(Samsun) Utanmadan da konuşuyorsun!
KAMER GENÇ
(Devamla)
veyahut da sizin Hükûmetin Amerikalıların elinde öyle
kozları var ki ne yapsa karşı çıkamazsınız. Yahu,
bunun başka izahı var mı?
MUSA
SIVACIOĞLU (Kastamonu) Çok kötü yalan söylüyorsun sen ya.
KAMER GENÇ
(Devamla) Şimdi, benim askerimin başına çuval geçirecek ve ben
-o çuval benim başıma geçti, o çuval Türkiye Cumhuriyeti devletinin
başına geçti- bunun karşısında susacağım! E,
ondan sonra böyle bir dış devlete itibar olur mu? Hangi devlet size
itibar edecek? Yahu, git! diyecek. Kendisinin, ordusunun haysiyetini
korumayan bir devletin devletliğinden mi söz edilir?
Arkadaşlar,
bir devletin haysiyetini korumak yöneticilerin haysiyetli olmasına
bağlıdır, dik durmasına bağlıdır. Yani
gideceksin, ikide bir
Ondan sonra
Şimdi, İsrail, eğer
İsrail
Siz İsraille barışmadıktan sonra Amerikayla
ilişkilerinizi
Yani Amerika belki, tabii, birtakım şeyler
yaptırıyor da Amerika istiyor İsraille ilişkilerinizi
düzeltmenizi. Siz mecbursunuz İsraille ilişkilerinizi düzeltmeye.
NURETTİN
AKMAN (Çankırı) Biraz önce ne diyordun?
KAMER GENÇ
(Devamla) Dolayısıyla, şimdi, getirip de bu tip
anlaşmalarla yine Türkiye Cumhuriyeti devletinde birtakım
kapitülasyonlar getiriyorsunuz.
MUSA
SIVACIOĞLU (Kastamonu) Ne kadar saçma konuşuyorsun!
KAMER GENÇ
(Devamla) Yahu, durup dururken niye yani bir misyon, böyle bir şube
açılmasına izin veriyorsunuz, ona bir sürü vergi muafiyetlerini
getiriyorsunuz, yargı muafiyetini getiriyorsunuz, orada
çalışanlara dokunulmazlık müessesesini getiriyorsunuz? Bu olmaz
ki yani! Sonra, uluslararası ilişkilerde
karşılıklılık ilkesi esastır.
Karşılıklılık ilkesi olabilmesi için, Türkiye
Cumhuriyeti devletinin de onların bulunduğu yerlerde aynı
niteliklerde bir büro açması lazım, o büroda çalışan
kişilere bu imtiyazların sağlanması lazım.
Sonra, bu
açılacak misyona öyle muafiyetler getirmişsiniz ki işte,
vergilerden muaf olacak. Demin de dediğim gibi, acaba orada
kullanılan araçlardan alınan
Mesela binalar KDVden istisna olacak
mı, olmayacak mı? Olacaksa bu nasıl olacak?
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
KAMER GENÇ
(Devamla) Bunların hepsinin ayrıntılı şey edilmesi
lazım ama tabii, bu saatte getirip Meclisten bunu geçiriyorsunuz.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Genç.
Tasarının
tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
Maddelerine
geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
1inci maddeyi
okutuyorum:
TÜRKİYE CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ İLE
ARAP DEVLETLERİ LİGİ ARASINDA TÜRKİYEDE BİR
MİSYON İHDAS EDİLMESİNE İLİŞKİN
ANLAŞMANIN ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞUNA DAİR
KANUN TASARISI
MADDE 1- (1) 11
Ekim 2008 tarihinde İstanbulda imzalanan Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti
ile Arap Devletleri Ligi Arasında Türkiyede Bir Misyon İhdas
Edilmesine İlişkin Anlaşmanın onaylanması uygun
bulunmuştur.
BAŞKAN Söz
talebi? Yok.
Oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
2nci maddeyi
okutuyorum:
MADDE 2- (1) Bu
Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN
Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
3üncü maddeyi
okutuyorum:
MADDE 3- (1) Bu
Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.
BAŞKAN
Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
Tasarının
tümü açık oylamaya tabidir.
Açık
oylamanın elektronik oylama cihazıyla yapılmasını
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Oylama için iki
dakika süre veriyorum.
Oylama
işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla
oylama yapıldı)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Arap Devletleri
Ligi Arasında Türkiyede Bir Misyon İhdas Edilmesine
İlişkin Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı açık oylama sonucu:
Kullanılan
Oy Sayısı : 271
Kabul : 269
Ret : 1
Çekimser : 1 (x)
Kâtip
Üye Kâtip Üye |
Fatih
Metin Yusuf Coşkun |
Bolu Bingöl |
Böylece
tasarı kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır.
5inci
sıraya alınan, Türk-Arap İşbirliği Forumu Çerçeve
Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporunun görüşmelerine
başlayacağız.
7.- Türk-Arap İşbirliği Forumu Çerçeve
Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu
(1/581) (S. Sayısı: 558)(xx)
BAŞKAN
Komisyon ve Hükûmet yerinde.
Komisyon raporu
558 sıra sayısıyla bastırılıp
dağıtılmıştır.
(x)
Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa
eklidir.
(xx)
558 S.Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.
Tasarının
tümü üzerinde söz isteyen? Yok.
Tasarının
tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
Maddelerine
geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
1inci maddeyi
okutuyorum:
TÜRK-ARAP
İŞBİRLİĞİ FORUMU ÇERÇEVE ANLAŞMASININ
ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞUNA DAİR KANUN TASARISI
MADDE 1- (1) 2
Kasım 2007 tarihinde İstanbulda imzalanan Türk-Arap
İşbirliği Forumu Çerçeve Anlaşmasının
onaylanması uygun bulunmuştur.
BAŞKAN
Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
2nci maddeyi
okutuyorum:
MADDE 2- (1) Bu
Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN -
Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
3üncü maddeyi okutuyorum:
MADDE 3- (1) Bu
Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.
BAŞKAN
- Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Tasarının
tümü açık oylamaya tabidir.
Açık
oylamanın elektronik oylama cihazıyla yapılmasını
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
İki dakika
süre veriyorum oylama için ve oylama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik
cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türk-Arap İşbirliği Forumu Çerçeve
Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısının yapılan açık oylama sonucunu
açıklıyorum:
Kullanılan
Oy sayısı: 273
Kabul : 273
(x)
Kâtip
Üye Kâtip Üye |
Fatih
Metin Yusuf Coşkun |
Bolu Bingöl |
Böylece
tasarı kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır.
Programa göre
bütçenin tümü üzerindeki son konuşmaları ve 2011 Yılı
Merkezî Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile 2009 Yılı Merkezî
Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısının açık
oylamalarını yapmak için, alınan karar gereğince, 26
Aralık 2010 Pazar günü saat 13.00te toplanmak üzere birleşimi
kapatıyorum.
Kapanma Saati: 20.31
(x)
Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa
eklidir.