DÖNEM: 23 YASAMA
YILI: 5
TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET
MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
CİLT
: 88
43üncü Birleşim
28 Aralık 2010 Salı
(Bu Tutanak Dergisinde yer alan ve kâtip üyeler
tarafından okunmuş bulunan her tür belge ile konuşmacılar
tarafından ifade edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş
alıntı sözler aslına uygun olarak
yazılmıştır.)
İ Ç İ N D E K İ L E R
I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II. - GELEN KÂĞITLAR
III.
- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin Gündem Dışı
Konuşmaları
1.- Burdur
Milletvekili Bayram Özçelikin, İstiklal Marşımızın
şairi Mehmet Âkif Ersoyun ölüm yıl dönümüne ilişkin gündem
dışı konuşması ve Kültür ve Turizm Bakanı
Ertuğrul Günayın cevabı
2.- Ankara
Milletvekili Zekeriya Akıncının, Atatürkün Ankaraya
gelişinin 91inci yıl dönümüne ilişkin gündem
dışı konuşması
3.- Van
Milletvekili Kayhan Türkmenoğlunun, Türkiye İş Kurumu ile
KOSGEBin iş birliğiyle girişimcilere verilen hibe ve kredi
desteklerine ilişkin gündem dışı konuşması ve
Sanayi ve Ticaret Bakanı Nihat Ergünün cevabı
IV.-
AÇIKLAMALAR
1.- İzmir
Milletvekili Oktay Vuralın, İstiklal Marşımızın
şairi Mehmet Âkif Ersoyun ölüm yıl dönümüne ilişkin
açıklaması ve Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul
Günayın cevabı
2.- Edirne
Milletvekili Rasim Çakırın, İstiklal
Marşımızın şairi Mehmet Âkif Ersoyun ölüm yıl
dönümüne ilişkin açıklaması ve Kültür ve Turizm Bakanı
Ertuğrul Günayın cevabı
3.- Denizli
Milletvekili Hasan Erçelebinin, Atatürkün Ankaraya gelişinin 91inci
yıl dönümüne ilişkin açıklaması
4.- Edirne
Milletvekili Rasim Çakırın, Atatürkün Ankaraya gelişi
münasebetiyle yapılan Harbiyeli koşusuna ilişkin
açıklaması
5.- İzmir
Milletvekili Kamil Erdal Sipahinin, gündem dışı
konuşmalara cevap veren 2 bakanın Atatürkün Ankaraya gelişinin
91inci yıl dönümü nedeniyle Valilik uygulamalarına
değinmemesine ilişkin açıklaması ve Sanayi ve Ticaret
Bakanı Nihat Ergünün cevabı
V.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Meclis Araştırması Önergeleri
1.- Kastamonu
Milletvekili Mehmet Serdaroğlu ve 20 milletvekilinin, Adalet ve Kalkınma
Partisi döneminde kamu yönetimindeki kadrolaşma iddialarının ve
siyasi maksatlı işlemlerin araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/961)
2.- Gaziantep
Milletvekili Hasan Özdemir ve 20 milletvekilinin, KÖYDES projesinin
uygulanmasında ortaya çıkan sorunların
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin
önergesi (10/962)
3.- Muş
Milletvekili M. Nuri Yaman ve 19 milletvekilinin, sel afetinin nedenlerinin
araştırılması ve sel riski taşıyan alanlar ile
yerleşim yerleri ve ekonomik faaliyet alanlarının
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/963)
4.- BDP Grubu
adına Grup Başkan Vekili Batman Milletvekili Ayla Akat Atanın,
Doğu Anadolu Bölgesindeki deprem riskinin araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/964)
B) Önergeler
1.- İstanbul
Milletvekili Hasan Macitin, Askerî Yasak Bölgeler ve Güvenlik Bölgeleri
Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Teklifinin (2/139), gündeme alınmasına ilişkin önergesi
VI.-
ÖNERİLER
A) Danışma Kurulu Önerileri
1.- Gündemdeki
sıralama ile Genel Kurul çalışma saatlerinin yeniden
düzenlenmesine ilişkin Danışma Kurulu önerisi
VII.-
SÖZLÜ SORULAR VE CEVAPLARI
1.- Gaziantep
Milletvekili Yaşar Ağyüzün, öğrenim ve harç kredilerinin geri
ödemesine ilişkin Millî Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi
(6/1142) ve Sağlık Bakanı Recep Akdağın cevabı
2.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğütün, Damaldaki bazı köylerin sağlık
ocaklarındaki ihtiyaçlarına ilişkin sözlü soru önergesi (6/1699)
ve Sağlık Bakanı Recep Akdağın cevabı
3.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğütün, bazı illerdeki sağlık
hizmetlerine ilişkin sözlü soru önergesi (6/1772) ve Sağlık
Bakanı Recep Akdağın cevabı
4.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğütün, bazı illerdeki içme suyu analizine
ilişkin sözlü soru önergesi (6/1775) ve Sağlık Bakanı Recep
Akdağın cevabı
5.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğütün, bazı illerdeki içme suyu analizine
ilişkin sözlü soru önergesi (6/1776) ve Sağlık Bakanı Recep
Akdağın cevabı
6.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğütün, bazı illerdeki sağlık
hizmetlerine ilişkin sözlü soru önergesi (6/1780) ve Sağlık
Bakanı Recep Akdağın cevabı
7.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğütün, bazı illerdeki kar ambulansı
sayısının artırılmasına ilişkin sözlü soru
önergesi (6/1824) ve Sağlık Bakanı Recep Akdağın cevabı
8.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğütün, bazı illerdeki kar ambulansı
sayısının artırılmasına ilişkin sözlü soru
önergesi (6/1825) ve Sağlık Bakanı Recep Akdağın
cevabı
9.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğütün, Iğdırdaki sağlık
ocağı ve sağlık personeli ihtiyacına ilişkin
sözlü soru önergesi (6/1832) ve Sağlık Bakanı Recep
Akdağın cevabı
10.-Ardahan
Milletvekili Ensar Öğütün, domuz gribi önlemlerine ilişkin sözlü
soru önergesi (6/1869) ve Sağlık Bakanı Recep Akdağın
cevabı
11.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğütün, bazı illerdeki fizik tedavi ve
rehabilitasyon merkezi ihtiyacı ile hastanelere ilişkin sözlü soru
önergesi (6/1900) ve Sağlık Bakanı Recep Akdağın
cevabı
12.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğütün, Ardahandaki sağlık
çalışanlarının döner sermaye paylarına ilişkin
sözlü soru önergesi (6/1940) ve Sağlık Bakanı Recep
Akdağın cevabı
13.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğütün, Siirt Devlet Hastanesindeki personel
açığına ilişkin sözlü soru önergesi (6/1963) ve
Sağlık Bakanı Recep Akdağın cevabı
14.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğütün, Ardahanda sağlık hizmetlerindeki
bazı ihtiyaçlara ilişkin sözlü soru önergesi (6/2015) ve Sağlık Bakanı Recep
Akdağın cevabı
15.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğütün, Ardahan ili Çıldır ilçesi
Aşıkşenlik beldesindeki doktor ihtiyacına ilişkin
sözlü soru önergesi (6/2101) ve Sağlık Bakanı Recep
Akdağın cevabı
16- Ardahan Milletvekili Ensar Öğütün,
Çıldırdaki doktor ihtiyacına ilişkin sözlü soru önergesi
(6/2155) ve Sağlık Bakanı Recep Akdağın cevabı
17.- Ardahan Milletvekili
Ensar Öğütün, Posof Devlet Hastanesine diyaliz ünitesi kurulmasına
ilişkin sözlü soru önergesi (6/2159) ve Sağlık Bakanı Recep
Akdağın cevabı
18.- Tokat
Milletvekili Reşat Doğrunun, organ nakline ilişkin sözlü soru
önergesi (6/2161) ve Sağlık Bakanı Recep Akdağın
cevabı
19.- Tokat
Milletvekili Reşat Doğrunun, Tokatta Ruh
Sağlığı ve Hastalıkları Hastanesi
açılmasına ilişkin sözlü soru önergesi (6/2162) ve
Sağlık Bakanı Recep Akdağın cevabı
20.- Kütahya
Milletvekili Alim Işıkın, sözleşmeli sağlık
personelinin sorunlarına ilişkin sözlü soru önergesi (6/2166) ve
Sağlık Bakanı Recep Akdağın cevabı
21.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğütün, Posoftaki kapalı sağlık
ocaklarına ilişkin sözlü soru önergesi (6/2179) ve Sağlık
Bakanı Recep Akdağın cevabı
22.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğütün, Ardahan Merkez köylerindeki kapalı
sağlık ocaklarına ilişkin sözlü soru önergesi (6/2188) ve
Sağlık Bakanı Recep Akdağın cevabı
23.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğütün, Gölenin köylerindeki kapalı
sağlık ocaklarına ilişkin sözlü soru önergesi (6/2189) ve
Sağlık Bakanı Recep Akdağın cevabı
24.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğütün, Karstaki kapalı sağlık
ocaklarının hizmete açılmasına ilişkin sözlü soru
önergesi (6/2210) ve Sağlık Bakanı Recep Akdağın
cevabı
25.- Tokat
Milletvekili Reşat Doğrunun, kanser hastası sayısına
ve kullanılan kanser ilacı miktarına ilişkin sözlü soru
önergesi (6/2220) ve Sağlık Bakanı Recep Akdağın
cevabı
26.- Tokat
Milletvekili Reşat Doğrunun, Tokat ve bazı ilçelerindeki uzman
hekim açığına ilişkin sözlü soru önergesi (6/2221) ve
Sağlık Bakanı Recep Akdağın cevabı
27.- Tokat
Milletvekili Reşat Doğrunun, açılan ve kapanan eczane
sayısına ilişkin sözlü soru önergesi (6/2222) ve
Sağlık Bakanı Recep Akdağın cevabı
28.- Gaziantep
Milletvekili Hasan Özdemirin, Gaziantepteki meslek hastalıklarına
ilişkin sözlü soru önergesi (6/2261) ve Sağlık Bakanı Recep
Akdağın cevabı
29.- Aksaray
Milletvekili Osman Ertuğrulun, kişi başına düşen
hekim sayısına ilişkin sözlü soru önergesi (6/2269) ve
Sağlık Bakanı Recep Akdağın cevabı
30.- Mersin
Milletvekili Akif Akkuşun, Tarsusun hastane ihtiyacına ilişkin
sözlü soru önergesi (6/2272) ve Sağlık Bakanı Recep
Akdağın cevabı
VIII.- KANUN
TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.- Türk Ticaret
Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/324) (S.
Sayısı: 96)
2.- Türk Borçlar
Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/499) (S.
Sayısı: 321)
3.- Kütahya
Milletvekili Soner Aksoyun, Yenilenebilir Enerji Kaynaklarının
Elektrik Enerjisi Üretimi Amaçlı Kullanımına İlişkin
Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile
Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Raporu
(2/340) (S. Sayısı: 395)
4.- Türkiye Yazma
Eserler Başkanlığı Kuruluş ve Görevleri Hakkında
Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe ile Millî Eğitim, Kültür,
Gençlik ve Spor Komisyonları Raporları (1/772) (S. Sayısı:
472)
5.- Türkiye
Cumhuriyeti Genelkurmay Başkanlığı ile Irak Cumhuriyeti
Savunma Bakanlığı Arasında Askerî Alanda Eğitim,
Teknik ve Bilimsel İş Birliği Mutabakat
Muhtırasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu
(1/781) (S. Sayısı: 459)
6.-
İşkenceye ve Diğer Zalimane, Gayriinsanî veya Küçültücü Muamele
veya Cezaya Karşı Birleşmiş Milletler Sözleşmesine Ek
İhtiyari Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair
Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/752) (S. Sayısı: 522)
IX.-
OYLAMALAR
1.- Türkiye Yazma
Eserler Başkanlığı Kuruluş ve Görevleri Hakkında
Kanun Tasarısının oylaması
X.-
YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI
1.-
Balıkesir Milletvekili Ahmet Duran Bulutun, Edremit Devlet Hastanesinin
doktor ve tıbbi cihaz ihtiyacına ilişkin sorusu ve
Sağlık Bakanı Recep Akdağın cevabı (7/16498)
2.- Adana Milletvekili
Yılmaz Tankutun, kaçak etlere ve et fiyatlarına ilişkin
Başbakandan sorusu ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet
Mehdi Ekerin cevabı (7/16859)
3.- Samsun
Milletvekili Osman Çakırın, mera alanlarının tahsis
amacı dışında kullanılmasına ilişkin
Başbakandan sorusu ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet
Mehdi Ekerin cevabı (7/16881)
4.-İstanbul
Milletvekili Ayşe Jale Ağırbaşın, İstanbulda
bir semtteki yeşil alana okul yapılacağı haberlerine
ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan
Yardımcısı Bülent Arınçın cevabı (7/16887)
5.- Bursa
Milletvekili Kemal Demirelin, bir beldedeki sulama kanallarının
bakımına ilişkin sorusu ve
Çevre ve Orman Bakanı Veysel Eroğlunun cevabı (7/16910)
6.- Zonguldak
Milletvekili Ali İhsan Köktürkün, İstanbul Çamlıcadaki verici
istasyon anten sisteminin yenilenmesine ve verici kulesinde meydana gelen
yangına ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan
Yardımcısı Bülent Arınçın cevabı (7/16912)
7.- Adıyaman
Milletvekili Şevket Kösenin, TRTdeki programlara ve bazı iddialara
ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan
Yardımcısı Bülent Arınçın cevabı (7/16919)
8.- Bursa
Milletvekili Onur Öymenin, Türkiye-AB müzakere
başlıklarının açılması konusunda yapılan
çalışmalara ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Egemen Bağışın
cevabı (7/16927)
9.- Antalya
Milletvekili Tayfur Sünerin, Füze Kalkanı Projesine ilişkin sorusu
ve Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlunun cevabı
(7/16933)
10.-
Tekirdağ Milletvekili Kemalettin Nalcının, hava yolu
ulaşımındaki farklı fiyat uygulamasına ilişkin
sorusu ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşekin cevabı (7/16968)
11.- Van
Milletvekili Fatma Kurtulanın, askerlik görevi esnasında
hayatını kaybeden bir kişinin ölüm sebebine ilişkin sorusu
ve Millî Savunma Bakanı Mehmet Vecdi Gönülün cevabı (7/16996)
12.- Yozgat
Milletvekili Mehmet Ekicinin, Yozgat Belediyesine ait olan Et Süt Entegre
Tesisinin Et Balık Kurumuna devredileceği iddiasına,
TMOnun protein
cihazı alımına,
-Balıkesir
Milletvekili Ahmet Duran Bulutun, bir köyde meydana gelen sel felaketine ve
alınan önlemlere,
-Manisa
Milletvekili Mustafa Enözün, zeytinciliğin geliştirilmesine,
Et ve süt
ürünleri ile gıda üretim yerlerinin denetlenmesine,
Kaçak et
girişlerinin önlenmesine,
Manisadaki
zeytin üreticilerine yapılan desteğin yükseltilip
yükseltilmeyeceğine,
-Ordu
Milletvekili Rıdvan Yalçının, illere göre hayvan
sayıları ve verilen teşvik miktarlarına,
-Kütahya
Milletvekili Alim Işıkın, damızlık hayvan
sayısına ve et ithaline,
Tavşanlıdaki
mera alanlarının imara açılacağı iddialarına,
Tavşanlıdaki
mera alanlarına,
Tavşanlıdaki
mera alanlarının tapu kayıtları ile ilgili iddialara,
Tavşanlıdaki
mera alanlarının tarım arazisi gibi gösterilerek tarımsal
desteklerden yararlanıldığı iddialarına,
- Hatay
Milletvekili Süleyman Turan Çirkinin, et fiyatlarındaki artış
ve et ithaline,
- Niğde
Milletvekili Mümin İnanın, Niğdedeki hayvan
varlığına ve kullandırılan hayvancılık
kredilerine,
İlişkin
soruları ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi Ekerin
cevabı (7/17015, 7/17016, 7/17017, 7/17018, 7/17019, 7/17020, 7/17021, 7/17022, 7/17023, 7/17024, 7/17025, 7/17026, 7/17027, 7/17028 7/17029)
13.- Denizli
Milletvekili Ali Rıza Ertemürün, hizmet alımı yoluyla
çalıştırılan personele ilişkin sorusu ve
Bayındırlık ve İskân Bakanı Mustafa Demirin
cevabı (7/17060)
14.- Denizli
Milletvekili Ali Rıza Ertemürün, hizmet alımı yoluyla
çalıştırılan personele ilişkin sorusu ve Enerji ve
Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldızın cevabı
(7/17084)
15.- Denizli
Milletvekili Ali Rıza Ertemürün, kamu yatırımlarına
ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı Cevdet
Yılmazın cevabı (7/17133)
16.- Mersin
Milletvekili Ali Rıza Öztürkün, eski bir futbolcunun enerji alanında
lisans ticareti yaptığı iddiasına ilişkin sorusu ve
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldızın
cevabı (7/17157)
17.- Adana
Milletvekili Hulusi Güvelin, Adanadaki kum, çakıl ve taş
ocakları için alınan ÇED raporlarına ilişkin sorusu ve
Çevre ve Orman Bakanı Veysel Eroğlunun cevabı (7/17198)
18.- Adana
Milletvekili Hulusi Güvelin, ilgili kuruluşların ve enerji
sektöründeki KİTlerin mali durumuna ilişkin sorusu ve Enerji ve
Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldızın cevabı
(7/17228)
19.- Bursa
Milletvekili Kemal Demirelin, özel tiyatroların desteklenmesine
ilişkin sorusu ve Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günayın
cevabı (7/17235)
20.- Zonguldak
Milletvekili Ali İhsan Köktürkün, bir tarihî eserin yurt
dışına kaçırıldığı iddiasına
ilişkin sorusu ve Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günayın
cevabı (7/17237)
21.-
Şırnak Milletvekili Hasip Kaplanın, yeni ihdas edilen hukuk
müşavirliği kadrolarına yapılan atamalara ilişkin
sorusu ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkan Vekili Nevzat Pakdilin
cevabı (7/17384)
I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
TBMM Genel Kurulu
saat 13.05te açılarak iki oturum yaptı.
2011
Yılı Merkezî Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile Plan ve
Bütçe Komisyonu Raporu (1/960) (S. Sayısı: 575),
2009
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı ile
Merkezî Yönetim Bütçesi Kapsamındaki İdare ve Kurumların 2009
Bütçe Yılı Kesin Hesap Tasarısına Ait Genel Uygunluk
Bildirimi ve Eki Raporlarının Sunulduğuna Dair
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi ile Plan ve Bütçe
Komisyonu Raporu (1/905, 3/1261) (S. Sayısı: 576),
Tümü üzerindeki
görüşmeler tamamlanarak elektronik cihazla yapılan açık
oylamalardan sonra kabul edildi ve kanunlaştı.
Trabzon
Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi, Giresun Milletvekili Nurettin Caniklinin,
Genel Başkanına,
Giresun
Milletvekili Nurettin Canikli, Trabzon Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebinin,
Hükûmete ve Başbakana,
Sataşmaları
nedeniyle birer konuşma yaptılar.
Başbakan
Recep Tayyip Erdoğan, bütçenin kabulü nedeniyle bir teşekkür
konuşması yaptı.
28 Aralık
2010 Salı günü saat 15.00te toplanmak üzere birleşime 19.39da son
verildi.
Mehmet Ali ŞAHİN |
Başkan
|
Bayram ÖZÇELİK Yusuf
COŞKUN |
Burdur
Bingöl |
Kâtip
Üye Kâtip
Üye |
No.: 50
II.- GELEN KÂĞITLAR
27 Aralık 2010 Salı
Tasarı
1.- Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ile Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Hükümeti
Arasında Sağlık Alanında İşbirliğine
İlişkin Anlaşmaya Ek Protokolün Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/984) (Sağlık, Aile,
Çalışma ve Sosyal İşler ile Dışişleri
Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 13.12.2010)
Sözlü Soru Önergeleri
1.- Gaziantep
Milletvekili Hasan Özdemirin, Türk Cumhuriyetlerine yönelik politikalara ve
ortak tarih kitaplarının yazımına ilişkin Devlet
Bakanından (Faruk Çelik) sözlü soru önergesi (6/2291)
(Başkanlığa geliş tarihi: 16/12/2010)
2.- Niğde
Milletvekili Mümin İnanın, Füze Kalkanı Projesine ilişkin
Başbakandan sözlü soru önergesi (6/2292) (Başkanlığa
geliş tarihi: 16/12/2010)
3.- Niğde
Milletvekili Mümin İnanın, bir ilköğretim okulunun bina
ihtiyacına ilişkin Milli Eğitim Bakanından sözlü soru
önergesi (6/2293) (Başkanlığa geliş tarihi: 16/12/2010)
4.- Kütahya
Milletvekili Alim Işıkın, ziraat mühendislerinin
istihdamına ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından
sözlü soru önergesi (6/2294) (Başkanlığa geliş tarihi:
16/12/2010)
Yazılı Soru Önergeleri
1.-
Şırnak Milletvekili Hasip Kaplanın, yeni ihdas edilen hukuk
müşaviri kadrolarına yapılan atamalara ilişkin Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanından yazılı soru önergesi
(7/17384) (Başkanlığa geliş tarihi: 01/12/2010)
2.- Hatay
Milletvekili Süleyman Turan Çirkinin, akaryakıt ürünlerindeki fiyat
artışına ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/17385) (Başkanlığa geliş tarihi: 10/12/2010)
3.- İzmir
Milletvekili Bülent Baratalının, KÖY-DES Projelerine ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/17386)
(Başkanlığa geliş tarihi: 13/12/2010)
4.- İzmir
Milletvekili Selçuk Ayhanın, Füze Savunma Kalkanı Projesine
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/17387)
(Başkanlığa geliş tarihi: 13/12/2010)
5.- Adana
Milletvekili Tacidar Seyhanın, bir Yunan istihbarat görevlisi ile
görüştüğü iddiasına ilişkin Başbakandan yazılı
soru önergesi (7/17388) (Başkanlığa geliş tarihi:
13/12/2010)
6.- Muğla
Milletvekili Fevzi Topuz'un, ilaçlar piyasaya çıkmadan önce yapılan
ve insan sağlığına zarar veren testlere ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/17389)
(Başkanlığa geliş tarihi: 20/12/2010)
7.- Trabzon
Milletvekili M. Akif Hamzaçebinin, Balâdaki bir taşınmazın
satışına ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/17390) (Başkanlığa geliş tarihi: 13/12/2010)
8.- İstanbul
Milletvekili Ayşe Jale Ağırbaşın, Samsunda kömür
yardımının dağıtılma şekline ve
yardımlardan yararlanacak kişilerin kriterlerinin belirlenmesine
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/17391)
(Başkanlığa geliş tarihi: 13/12/2010)
9.- Denizli
Milletvekili Hasan Erçelebinin, TOKİ konutlarının ödemelerine
ve iade edilen konutlara ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/17392) (Başkanlığa geliş tarihi: 14/12/2010)
10.- Hatay
Milletvekili Süleyman Turan Çirkinin, Seydişehir Eti Alüminyum
A.Ş.nin özelleştirilmesine ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/17393) (Başkanlığa geliş
tarihi: 14/12/2010)
11.- Adana
Milletvekili Yılmaz Tankutun, bir beldenin nüfusu, seçmen
sayısı ve referandum sonuçları ile ilgili iddialara ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/17394)
(Başkanlığa geliş tarihi: 14/12/2010)
12.-
Balıkesir Milletvekili Ahmet Duran Bulutun, internet üzerinden
yapılan satışlardaki vergi yükümlülüğüne ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/17395)
(Başkanlığa geliş tarihi: 14/12/2010)
13.-
İstanbul Milletvekili Hasan Macitin, Tokatın
Çevrecik-Saraykışla-Büşürüm bağlantı yoluna
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/17396)
(Başkanlığa geliş tarihi: 14/12/2010)
14.- İzmir
Milletvekili Selçuk Ayhanın, Maliye Bakanının emeklilerle
ilgili bir açıklamasına ilişkin Başbakandan yazılı
soru önergesi (7/17397) (Başkanlığa geliş tarihi:
14/12/2010)
15.- Batman
Milletvekili Ayla Akat Atanın, üniversitelerdeki olaylara
karışan öğrencilere verilen cezalara ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/17398)
(Başkanlığa geliş tarihi: 14/12/2010)
16.- İzmir
Milletvekili Kemal Anadolun, zaman aşımına uğrayan Kemal
Türkler cinayeti davasıyla ilgili hakim ve bürokratların
soruşturulması izni taleplerinin sonuçlandırılmasına
ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/17399)
(Başkanlığa geliş tarihi: 13/12/2010)
17.- İzmir
Milletvekili Kemal Anadolun, Kemal Türkler cinayeti davası
sanığının ödenek yetersizliği nedeniyle duruşmada
hazır bulundurulmadığı iddiasına ilişkin Adalet
Bakanından yazılı soru önergesi (7/17400)
(Başkanlığa geliş tarihi: 14/12/2010)
18.- Adana
Milletvekili Hulusi Güvelin, etik davranış ilkelerini ihlal eden
personele ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi
(7/17401) (Başkanlığa geliş tarihi: 14/12/2010)
19.- Batman
Milletvekili Ayla Akat Atanın, Adana Kürkçüler Cezaevinde intihar eden
bir tutukluya ve idarenin uygulamalarına ilişkin Adalet
Bakanından yazılı soru önergesi (7/17402)
(Başkanlığa geliş tarihi: 14/12/2010)
20.- Batman
Milletvekili Ayla Akat Atanın, Adıyaman E Tipi Cezaevinde kalmakta
olan adli tutuklulara bazı gazetelerin verilmediği iddiasına
ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/17403)
(Başkanlığa geliş tarihi: 14/12/2010)
21.- İzmir
Milletvekili Bülent Baratalının, kayıt dışı
istihdama, primsiz ödemeler kapsamındaki aylıklara ve İşsizlik
Sigortası Fonunun kullanımına ilişkin Çalışma ve
Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/17404)
(Başkanlığa geliş tarihi: 13/12/2010)
22.- İzmir
Milletvekili Bülent Baratalının, İzmirdeki işsizlik
oranına ve işsizlikle mücadeleye ilişkin Çalışma ve
Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/17405)
(Başkanlığa geliş tarihi: 13/12/2010)
23.-
Balıkesir Milletvekili Ahmet Duran Bulutun, BORENdeki uzman
kadrolarına ve bazı iddialara ilişkin Enerji ve Tabii Kaynaklar
Bakanından yazılı soru önergesi (7/17406)
(Başkanlığa geliş tarihi: 10/12/2010)
24.- İzmir
Milletvekili Bülent Baratalının, 2002-2010 yıllarındaki
enerji talebine ve sektöre yönelik yatırımlara ilişkin Enerji ve
Tabii Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/17407) (Başkanlığa
geliş tarihi: 13/12/2010)
25.-
Kahramanmaraş Milletvekili Mehmet Akif Paksoyun, Afşin-Elbistan
Termik Santraline ilişkin Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanından
yazılı soru önergesi (7/17408) (Başkanlığa geliş
tarihi: 14/12/2010)
26.- Yalova Milletvekili
Muharrem İncenin, Bursada verilen bir taş ocağı açma
ruhsatına ilişkin Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanından
yazılı soru önergesi (7/17409) (Başkanlığa geliş
tarihi: 14/12/2010)
27.-
Kırklareli Milletvekili Turgut Dibekin, akaryakıt fiyatlarındaki
artışa ilişkin Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanından
yazılı soru önergesi (7/17410) (Başkanlığa geliş
tarihi: 14/12/2010)
28.- Mersin
Milletvekili Ali Rıza Öztürkün, Otluca Hidroelektrik Santrali
inşaatında meydana gelen kazaya ilişkin Çevre ve Orman Bakanından
yazılı soru önergesi (7/17411) (Başkanlığa geliş
tarihi: 14/12/2010)
29.-
Tekirdağ Milletvekili Kemalettin Nalcının, Tekirdağ ve
ilçelerinde merkezi yönetim ve belediyelerin yaptığı ihalelere
ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/17412) (Başkanlığa geliş tarihi: 10/12/2010)
30.- Edirne
Milletvekili Cemaleddin Uslunun, kolluk güçlerinin biber gazı
kullanımına ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/17413) (Başkanlığa geliş
tarihi: 10/12/2010)
31.- İzmir
Milletvekili Ahmet Ersinin, İnsani Yardım Vakfı ile ilgili
iddialara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/17414) (Başkanlığa geliş tarihi: 13/12/2010)
32.-
Şanlıurfa Milletvekili İbrahim Binicinin, il özel idaresi
çalışanlarına eş durumu tayini imkanının sağlanmasına
ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/17415) (Başkanlığa geliş tarihi: 13/12/2010)
33.- Van
Milletvekili Fatma Kurtulanın, İran sınırında bir
köylünün öldürülmesine ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/17416) (Başkanlığa geliş
tarihi: 13/12/2010)
34.-
Kahramanmaraş Milletvekili Mehmet Akif Paksoyun, kurulması
düşünülen büyükşehirlerle ilgili kriterlere ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/17417)
(Başkanlığa geliş tarihi: 14/12/2010)
35.- Bursa
Milletvekili Kemal Demirelin, İstanbul-İzmir Otoyolu Projesinin
muhtemel etkilerine ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/17418) (Başkanlığa geliş
tarihi: 14/12/2010)
36.- Mersin
Milletvekili Ali Rıza Öztürkün, güvenlik güçlerince protestocu öğrencilere
yönelik müdahalede yaşanan bir olaya ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/17419)
(Başkanlığa geliş tarihi: 14/12/2010)
37.-
İstanbul Milletvekili Çetin Soysalın, bir lokantada yapılan
polis denetimine ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/17420) (Başkanlığa geliş
tarihi: 14/12/2010)
38.- Batman
Milletvekili Ayla Akat Atanın, cezaevinde kalan ve tahliye olan siyasi
kimliğe sahip kişilerin takibe alınması konusunda
yayımlandığı iddia edilen genelgeye ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/17421)
(Başkanlığa geliş tarihi: 14/12/2010)
39.- İzmir Milletvekili Bülent
Baratalının, İzmirde turizm sektöründe yatırım
projelerine ve tanıtım çalışmalarına ilişkin
Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru önergesi (7/17422)
(Başkanlığa geliş tarihi: 13/12/2010)
40.- İzmir Milletvekili Bülent
Baratalının, Ege Uygarlıkları Müze inşaatına
ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru önergesi
(7/17423) (Başkanlığa geliş tarihi: 13/12/2010)
41.- Adana Milletvekili Yılmaz Tankutun,
Mısır Apartmanının müze olarak düzenlenmesine ilişkin
Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru önergesi (7/17424)
(Başkanlığa geliş tarihi: 14/12/2010)
42.- Adana Milletvekili Yılmaz Tankutun,
Adanadaki bazı belde ve köy okullarındaki ısınma sorununa
ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi
(7/17425) (Başkanlığa geliş tarihi: 14/12/2010)
43.- İzmir Milletvekili Ahmet Kenan
Tanrıkulunun, OECD tarafından gerçekleştirilen
Uluslararası Öğrenci Değerlendirme Programının
sonuçlarına ilişkin Milli Eğitim Bakanından
yazılı soru önergesi (7/17426) (Başkanlığa geliş
tarihi: 14/12/2010)
44.- Mersin Milletvekili Ali Rıza Öztürkün,
Okul Polisi Projesine ilişkin Milli Eğitim Bakanından
yazılı soru önergesi (7/17427) (Başkanlığa geliş
tarihi: 14/12/2010)
45.- Gaziantep Milletvekili Yaşar
Ağyüzün, Bölge Hastanesi Projesine ve Gaziantep İl Sağlık
Müdürüyle ilgili bir iddiaya ilişkin Sağlık Bakanından
yazılı soru önergesi (7/17428) (Başkanlığa geliş
tarihi: 13/12/2010)
46.- Adana Milletvekili Yılmaz Tankutun,
Akinaton isimli ilacın piyasada bulunmadığı iddiasına
ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi
(7/17429) (Başkanlığa geliş tarihi: 14/12/2010)
47.- Sinop Milletvekili Engin Altayın, Sinop
Durağan Devlet Hastanesindeki doktor ihtiyacına ve yatak kapasitesine
ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi
(7/17430) (Başkanlığa geliş tarihi: 14/12/2010)
48.- Konya Milletvekili Atilla Kartın,
tarımsal amaçlı kalkınma kooperatiflerinin borç faiz yüklerinin
azaltılması konusunda Genel Kurulda verilecek önergelere
ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/17431) (Başkanlığa geliş tarihi: 14/12/2010)
49.- Adana Milletvekili Hulusi Güvelin, Sulama
Alanlarında Arazi Düzenlemesine Dair Tarım Reformu Kanununun
Osmaniyedeki uygulamasına ilişkin Tarım ve Köyişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/17432)
(Başkanlığa geliş tarihi: 14/12/2010)
50.- Adana Milletvekili Hulusi Güvelin, Sulama
Alanlarında Arazi Düzenlenmesine Dair Tarım Reformu Kanununun
Adanadaki uygulamasına ilişkin Tarım ve Köyişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/17433)
(Başkanlığa geliş tarihi: 14/12/2010)
51.- Adana Milletvekili Kürşat
Atılganın, çiftçilerin ve minibüsçü esnafının
borçlarının affedilmesine ilişkin Devlet Bakanı ve
Başbakan Yardımcısından (Ali Babacan) yazılı soru
önergesi (7/17434) (Başkanlığa geliş tarihi: 14/12/2010)
52.- İzmir Milletvekili Bülent
Baratalının, 2010 ve 2011 yılı mahalli idarelerin
yatırım programlarına ilişkin Devlet Bakanından
(Cevdet Yılmaz) yazılı soru önergesi (7/17435)
(Başkanlığa geliş tarihi: 13/12/2010)
53.- Muğla Milletvekili Gürol Erginin, süt
tozu ve tereyağı ithalatı kontenjanlarına ilişkin
Devlet Bakanından (Hayati Yazıcı) yazılı soru önergesi
(7/17436) (Başkanlığa geliş tarihi: 14/12/2010)
54.- Adana Milletvekili Hulusi Güvelin, etik
davranış ilkelerini ihlal eden personele ilişkin
Bayındırlık ve İskan Bakanından yazılı soru
önergesi (7/17437) (Başkanlığa geliş tarihi: 14/12/2010)
55.- Adana Milletvekili Yılmaz Tankutun,
ehliyet harçlarına ilişkin Maliye Bakanından yazılı
soru önergesi (7/17438) (Başkanlığa geliş tarihi:
14/12/2010)
56.- Kütahya Milletvekili Alim
Işıkın, Zafer Bölgesel Havaalanı Projesine ilişkin
Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/17439)
(Başkanlığa geliş tarihi: 14/12/2010)
57.- Trabzon Milletvekili M. Akif Hamzaçebinin,
özel bir şirketin aldığı kamu ihalelerine ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/17440)
(Başkanlığa geliş tarihi: 15/12/2010)
58.- İzmir Milletvekili Kemal Anadolun, Kemal
Türkler cinayeti davası sanığının yurt
dışına kaçırılmasına ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/17441)
(Başkanlığa geliş tarihi: 15/12/2010)
59.- Burdur Milletvekili Ramazan Kerim
Özkanın, Başbakanlık Müsteşarının aylık
toplam gelirine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/17442) (Başkanlığa geliş tarihi: 15/12/2010)
60.- Muğla Milletvekili Fevzi Topuzun, Datça
Devlet Hastanesi Projesine ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/17443) (Başkanlığa geliş tarihi: 15/12/2010)
61.- Diyarbakır Milletvekili Akın
Birdalın, İstanbul Üniversitesinde çıkan bir olaya ve bazı
öğrencilere verilen disiplin cezasına ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/17444) (Başkanlığa geliş
tarihi: 15/12/2010)
62.- Manisa Milletvekili Mustafa Enözün, TOKİ
tarafından Manisada yaptırılan konutların sorunlarına
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/17445)
(Başkanlığa geliş tarihi: 16/12/2010)
63.- Kütahya Milletvekili Alim
Işıkın, 2003-2010 yıllarında oluşturulan
istihdama ve taşeron şirket uygulamasına ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/17446)
(Başkanlığa geliş tarihi: 16/12/2010)
64.- Afyonkarahisar Milletvekili Abdülkadir
Akcanın, çiftçilerin kullandığı kredilerden alınmayan
kısımlarının nasıl
karşılandığına ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/17447) (Başkanlığa geliş
tarihi: 16/12/2010)
65.- İstanbul Milletvekili Ayşe Jale
Ağırbaşın, İGDAŞın özelleştirilmesi
kararına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/17448) (Başkanlığa geliş tarihi: 17/12/2010)
66.- İstanbul Milletvekili Ahmet Tanın,
çalışma hayatı ile ilgili bir yasa tasarısı için UÇÖ
ile diyalog kurulmadığı ve UÇÖ sözleşmelerinin dikkate
alınmadığı iddiasına ilişkin Çalışma ve
Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/17449)
(Başkanlığa geliş tarihi: 15/12/2010)
67.- Bursa Milletvekili Abdullah Özerin, Bursa SGK
İl Müdürlüğünde çalışan bazı memurlarla ilgili
disiplin işlemlerine ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanından yazılı soru önergesi (7/17450)
(Başkanlığa geliş tarihi: 15/12/2010)
68.- Gaziantep Milletvekili Hasan Özdemirin, RTÜK
üyeleri ile ilgili bir iddiaya ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan
Yardımcısından (Bülent Arınç) yazılı soru
önergesi (7/17451) (Başkanlığa geliş tarihi: 16/12/2010)
69.- Gaziantep Milletvekili Hasan Özdemirin,
Vakıflar Genel Müdürlüğüne ait hayrat ve ibadet yeri
niteliğindeki taşınmazların kiraya verildiği
iddiasına ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan
Yardımcısından (Bülent Arınç) yazılı soru
önergesi (7/17452) (Başkanlığa geliş tarihi: 16/12/2010)
70.- Mersin Milletvekili Ali Rıza Öztürkün,
bir lokantada yapılan polis denetimine ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/17453)
(Başkanlığa geliş tarihi: 15/12/2010)
71.- Van Milletvekili Özdal Üçerin, İran
sınırındaki kaçakçılık olaylarına ve bir köylünün
öldürülmesine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/17454) (Başkanlığa geliş tarihi:
15/12/2010)
72.- Bursa Milletvekili İsmet
Büyükatamanın, Bursa-Nilüfer Ertuğrulkent mevkiinde üst geçit
olmaması sebebiyle meydana gelen kazalara ve üst geçit
yapılmasına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/17455) (Başkanlığa geliş tarihi:
16/12/2010)
73.- Kütahya Milletvekili Alim
Işıkın, Polis Meslek Yüksek Okulundan ilişiği kesilen
öğrencilere ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/17456) (Başkanlığa geliş
tarihi: 16/12/2010)
74.- Giresun Milletvekili Murat Özkanın,
İran sınırında öldürülen Türk vatandaşlarına
ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/17457) (Başkanlığa geliş tarihi: 16/12/2010)
75.- Batman Milletvekili Ayla Akat Atanın,
Terör ve Terörle Mücadeleden Doğan Zararların
Karşılanması Hakkında Kanunun uygulanmasına
ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/17458) (Başkanlığa geliş tarihi: 17/12/2010)
76.- Eskişehir Milletvekili Fehmi Murat
Sönmezin, Eskişehir Milli Eğitim Müdürlüğündeki bazı
yolsuzluk iddialarına ilişkin Milli Eğitim Bakanından
yazılı soru önergesi (7/17459) (Başkanlığa geliş
tarihi: 15/12/2010)
77.- Gaziantep Milletvekili Hasan Özdemirin,
Gaziantepin okul öncesi eğitim ve ilköğretim okullarının
mevcut durumlarına ve ihtiyaçlarına ilişkin Milli Eğitim
Bakanından yazılı soru önergesi (7/17460)
(Başkanlığa geliş tarihi: 16/12/2010)
78.- Gaziantep Milletvekili Hasan Özdemirin,
Gaziantepteki okulların hijyen koşullarına ve çevre
düzenlemesine ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı
soru önergesi (7/17461) (Başkanlığa geliş tarihi:
16/12/2010)
79.- Bursa Milletvekili İsmet
Büyükatamanın, 2006-2010 yıllarında öğretmen
çocuklarına verilen ve iptal edilen burs sayısına ilişkin
Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/17462)
(Başkanlığa geliş tarihi: 16/12/2010)
80.- Kütahya Milletvekili Alim
Işıkın, sözleşmeli öğretmenlerin özür grubu
atamalarına ilişkin Milli Eğitim Bakanından
yazılı soru önergesi (7/17463) (Başkanlığa geliş
tarihi: 16/12/2010)
81.- Kütahya Milletvekili Alim
Işıkın, yenilenen KPSS Eğitim Bilimleri
Sınavından sonra yapılan öğretmen atamaları ile ilgili
bir iddiaya ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı
soru önergesi (7/17464) (Başkanlığa geliş tarihi:
16/12/2010)
82.- Balıkesir Milletvekili Ahmet Duran Bulutun,
eş durumu atamalarına ilişkin Milli Eğitim Bakanından
yazılı soru önergesi (7/17465) (Başkanlığa geliş
tarihi: 16/12/2010)
83.- Balıkesir Milletvekili Ahmet Duran
Bulutun, Bakanlık merkez ve taşra teşkilatı üst düzey
görevlilerinin yurt dışı seyahatlerine ilişkin Milli
Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/17466)
(Başkanlığa geliş tarihi: 16/12/2010)
84.- Adana Milletvekili Hulusi Güvelin, Sulama
Alanlarında Arazi Düzenlemesine Dair Tarım Reformu Kanununun
uygulanmasına ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/17467) (Başkanlığa geliş
tarihi: 15/12/2010)
85.- Mersin Milletvekili Mehmet
Şandırın, AB tarafından sağlanan kırsal
kalkınma yardımlarının dağıtımına
ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/17468) (Başkanlığa geliş tarihi: 16/12/2010)
86.- Adana Milletvekili Hulusi Güvelin, yurt
dışı seyahatlere ilişkin Çevre ve Orman Bakanından
yazılı soru önergesi (7/17469) (Başkanlığa geliş
tarihi: 15/12/2010)
87.- İzmir Milletvekili Canan
Arıtmanın, Özürlüler İdaresi Başkanlığında
görevli bir memurun şiddete maruz kaldığı iddiasına
ilişkin Devlet Bakanından (Selma Aliye Kavaf) yazılı soru
önergesi (7/17470) (Başkanlığa geliş tarihi: 15/12/2010)
88.- Mersin Milletvekili Ali Rıza Öztürkün,
Başbakan ile Genelkurmay eski Başkanının Dolmabahçe
Sarayındaki görüşmesiyle ilgili soru önergesine verilen cevaba
ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından
(Cemil Çiçek) yazılı soru önergesi (7/17471)
(Başkanlığa geliş tarihi: 15/12/2010)
89.- Gaziantep Milletvekili Hasan Özdemirin,
belediyelerin Hazineye olan borçlarına ilişkin Devlet Bakanı ve
Başbakan Yardımcısından (Ali Babacan) yazılı soru
önergesi (7/17472) (Başkanlığa geliş tarihi: 16/12/2010)
90.- İzmir Milletvekili Kamil Erdal Sipahinin,
İzmir Metrosunun devrinde yaşanan soruna ilişkin
Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/17473)
(Başkanlığa geliş tarihi: 16/12/2010)
91.- İzmir Milletvekili Kamil Erdal Sipahinin,
Allianoi Antik Kentine ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından
yazılı soru önergesi (7/17474) (Başkanlığa geliş
tarihi: 16/12/2010)
No.: 51
28 Aralık 2010 Salı
Meclis Araştırması Önergeleri
1.- Kastamonu
Milletvekili Mehmet Serdaroğlu ve 20 Milletvekilinin, Adalet ve
Kalkınma Partisi döneminde kamu yönetimindeki kadrolaşma
iddialarının ve siyasi maksatlı işlemlerin
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla bir Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/961) (Başkanlığa geliş tarihi:
21.10.2010)
2.- Gaziantep
Milletvekili Hasan Özdemir ve 20 Milletvekilinin, KÖYDES projesinin
uygulanmasında ortaya çıkan sorunların
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla bir Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/962) (Başkanlığa geliş tarihi:
21.10.2010)
3.- Muş
Milletvekili M. Nuri Yaman ve 19 Milletvekilinin, sel afetinin nedenlerinin
araştırılması ve sel riski taşıyan alanlar ile
yerleşim yerleri ve ekonomik faaliyet alanlarının belirlenmesi
amacıyla bir Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/963) (Başkanlığa geliş tarihi:
22.10.2010)
4.- BDP Grubu
adına Grup Başkanvekili Batman Milletvekili Ayla Akat Atanın,
Doğu Anadolu Bölgesindeki deprem riskinin araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/964)
(Başkanlığa geliş tarihi: 22.10.2010)
28 Aralık
2010 Salı
BİRİNCİ
OTURUM
Açılma
Saati: 15.03
BAŞKAN:
Başkan Vekili Nevzat PAKDİL
KÂTİP
ÜYELER: Yaşar TÜZÜN (Bilecik), Harun TÜFEKCİ (Konya)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 43üncü
Birleşimini açıyorum.
Toplantı
yeter sayısı vardır, görüşmelere başlıyoruz.
Gündeme geçmeden
önce, üç sayın milletvekiline gündem dışı söz
vereceğim.
Saygıdeğer
arkadaşlarım, bir hususu Genel Kurulun bilgilerine arz edeyim: Geçen,
bir başkan vekili arkadaşımızın yönetiminde meydana
gelen usul tartışmalarından sonra Genel Kurulda bir karar
alındı. Bu karara da uyacağız, uygulamaya devam
edeceğiz. Süresi dolan arkadaşlarımızın kesinlikle
mikrofonu açılmayacaktır. Onun için arkadaşlarımız,
kendi sürelerini, kendi konuşma üsluplarını kendileri
ayarlayacaklar.
Bilgilerinize
sunuyorum.
OKTAY VURAL
(İzmir) O zaman, gündem dışı konuşmaları da
vermeyin tasarruf edecekseniz.
BAŞKAN -
Evet, gündem dışı ilk söz, Mehmet Âkif Ersoyun ölümünün
yıl dönümü münasebetiyle söz isteyen, Burdur Milletvekili Bayrak Özçelike
aittir. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
OKTAY VURAL
(İzmir) Milletvekilinin konuşmasından tasarruf olur mu
Sayın Başkan? Milletvekilinin sesini kesmekle tasarruf olur mu?
BAŞKAN
Milletvekilinin konuşma süresi bellidir Sayın Vural.
OKTAY VURAL
(İzmir) Bir sayın milletvekilinin selamlamasını kesmek,
bu Meclisin mehabetine uyar mı? O zaman, Meclis başkan vekilleri de
konuşmasın.
BAŞKAN -
Sayın Özçelik, buyurun efendim.
III.-
GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin Gündem Dışı
Konuşmaları
1.-
Burdur Milletvekili Bayram Özçelikin, İstiklal
Marşımızın şairi Mehmet Âkif Ersoyun ölüm yıl
dönümüne ilişkin gündem dışı konuşması ve Kültür
ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günayın cevabı
BAYRAM
ÖZÇELİK (Burdur) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Millî Mücadelemizin öncülerinden, İstiklal Marşı şairimiz
ve ilk Meclisimizin Burdur Milletvekili Mehmet Âkif Ersoyu,
vefatının 74üncü yıl dönümünde, rahmetle, minnetle ve
şükranla yâd ediyoruz.
Mehmet Âkif, 27
Aralık 1936da gözlerini hayata yumduğunda, geriye misal
alınması gereken bir hayat, vazgeçilmez düsturlar ve eserler
bırakmıştı. Mehmet Âkifi daha yakından tanımak,
hepimiz için bir vefa borcu olmalıdır. Anadolu
insanımızın gönlünde müstesna bir yere sahip olan Mehmet Âkif
Ersoy, mahallelerimizde, derneklerimizde, okullarımızda ismi
yaşatılmaya çalışılırken Türkiye Büyük Millet
Meclisinde, 1 Mart 2006 yılında Burdurumuzda kurulan Mehmet Âkif
Ersoy Üniversitesi ile taçlandırılmıştır.
İstiklal Marşımızın kabul ve Mehmet Âkif Ersoyun
ölüm yıl dönümlerinde, üniversitemizde, Mehmet Âkif Ersoy
Araştırma ve Uygulama Merkezi vasıtasıyla, önemli
programlara öncülük edilmekte, uluslararası sempozyumlar düzenlenmekte,
Mehmet Âkif için kaleme alınan tüm eserler yayınlanmakta ve en son
olarak da Mehmet Âkif Ersoyun Aile Mektupları kitabı
yayınlanmıştır.
Mehmet Âkif
Ersoyun Millî Mücadeledeki istiklal ve istikbal uğruna Anadolunun dört
bir tarafında fakruzaruret içerisinde dahi insanlarımızın
gönlündeki ve yüreklerindeki hürriyet, birlik, kardeşlik ve dirlik
ateşini alevlendirmesi çok manidardır. Ülkenin zor dönemlerinde
halkıyla bağlarını koparan Batı hayranı
aydınların çıkmazlarına ışık tutan
fikirlerini yeni yeni anlayabiliyoruz. Buhranlar anaforunda yüzen,
çağdaşlık adı altında çağ dışı ve
insanlık dışı mefhumlarla boğuşan gençliğin
ilk okuyup anlamaya çalışacağı düşünce
dimağımızdır. Milletimize fikirleri, eserleri ve
şahsiyetiyle mal olmuş olan millî şairimizi genç nesillere
yeteri kadar anlatabiliyor muyuz acaba?
Asım ve
arkadaşları, birtakım meseleleri kaba kuvvetle halledeceklerini
zanneden, iyi niyetli fakat ilimden irfandan uzak delikanlılardır.
Âkif onlara Asımın Neslinde nasihat eder: Bu yol
yanlıştır. Kaba kuvvetle meselelerimizi halledemezsiniz.
Milletlerin kalkınması için iki temele dayanmaları gerekir.
Bunlardan birisi fazilet, ötekisi marifettir. der.
Milletin
yüzlerce, binlerce şairi var ama millî şairi olmak; milletin dertleriyle
dertlenme, umut adamı olma, istikbali görme, yüksek sorumlulukta onunla
örtüşme ve bütünleşme demektir. Âkif entelektüel, ahlak sahibi bir
insan, iyi bir aile babası, hisli bir eş, örnek bir akademisyen,
fedakâr bir milletvekili, iddialı bir güreşçi, cömert bir insan,
çetin ceviz bir dost; cesur, mütevazı ama vakur, mahcup ama mukavim,
yalnız ama Asımın Nesliyle dünyanın evladına sahip;
okuyan ve okutan; taassuba, gericiliğe, istismara, sapıklığa,
tutuculuğa, kolaycılığa, ben
yaptımcılığa sonuna kadar düşman; sözde ve özde
gerçek dindar, kahramanlık meselesinde ırkçı değil
milliyetçi, yiğit bir memleketsever, özellikle Müslümanları
İslamı yeniden okumaya çağıran ahlak sahibi bir mütefekkir,
his ve fikirleri ise milletin tarihî motifi. Ona bizim Âkifimiz diyoruz,
tıpkı bizim vatanımız der gibi. Söylemleri millî
olduğu kadar evrensel: Tembelliği yenmek, üretmek ve paylaşmak,
art niyetlilere karşı uyanık olmak. İsteyen benim Âkifim
der, isteyen bizim Âkifimiz diyebilir.
Milletimizin
uyanık vicdanlarından biridir Mehmet Âkif, dışarıdan
ve içeriden gelen bütün tehlikelerin farkına varmış, milletini
anında uyarmıştır Mehmet Âkif. Kendinin, değerlerinin,
tarihinin, kültürünün, dilinin, dininin farkına varmıştır
Mehmet Âkif. Bütün cahilliklere, tembelliklere, ayrılıklara,
ümitsizliklere, geriliklere canhıraş gayretle savaş
açmıştır Mehmet Âkif. Birliğimize, beraberliğimize
sokulan fitne ve fesattan, ilimden irfandan uzak kalmaktan yaka silkmiştir
Mehmet Âkif.
Düşüncelerini
hayata geçirmesi, dürüstlüğü, ilkeli ve tutarlı duruşu. Âkif
için en tahammül edilmez şeylerden birisi kibirli bir kimsenin kibrine
tahammüldür.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Özçelik.
BAYRAM
ÖZÇELİK (Devamla) Dün, Burdur Mehmet Akif Ersoy Üniversitesi Senatosu,
Edirnekapı Şehitliğinde, kabri başında Mehmet
Âkifimizi anmışlardır.
OKTAY VURAL
(İzmir) Vakit geçiyor yine kürsüde, niye uzatıyorsunuz? O sözleri
milletvekili duymayacaksa niye uzatıyorsunuz?
BAYRAM
ÖZÇELİK (Devamla) Ruhu için en güzel hediye bir Fatiha olmuştur.
Saygılar
sunarım. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
OKTAY VURAL
(İzmir) O sözleri milletvekilinin duymasını niye
engelliyorsunuz?
Yani,
konuşuyor orada, sesi kesiyor!
BAŞKAN
Gündem dışı konuşmayla ilgili olarak Hükûmet adına
Kültür ve Turizm Bakanı Sayın Ertuğrul Günay, buyurun efendim.
KÜLTÜR VE
TURİZM BAKANI ERTUĞRUL GÜNAY (İstanbul) Sayın
Başkan, değerli arkadaşlarım; ben hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Bayram Özçelik
arkadaşım İstiklal Marşımızın büyük
şairi Mehmet Âkif Ersoyu anmak vesilesiyle bazı bilgileri sizinle
paylaşma fırsatını bana verdi, onun için söz aldım.
Mehmet Âkif,
elbette, bir büyük şair olmanın ötesinde -dün de bir vesileyle, Tacettin
Dergâhı önünde yapılan törende söylemiştim- bir ahlak
öğreticisi. Bütün vasıflarıyla, bütün hayatıyla gerçekten
örnek bir insan, örnek bir yurttaş, örnek bir Müslüman olarak hayatı
her zaman genç kuşaklar tarafından bilinmesi, anlatılması,
anlaşılması gereken, milletimizin özel evlatlarından birisi
ve dilimizin en büyük ses bayraklarından birisi, Türkçemizin en büyük ses
bayraklarından birisi.
Bu sabah Adalet
ve Kalkınma Partisi Grubunda Sayın Başbakan da kamuoyumuzla
paylaştı, gelecek yıl 2011 yılı, Türkiye Büyük Millet
Meclisinin İstiklal Marşını kabulünün 90ıncı
yıl dönümü ve Mehmet Âkifin ebediyete intikal edişinin de 75inci
yıl dönümü. Bu iki tarihi birleştirerek biz 2011 yılını,
İstiklal Marşının kabulü tarihi 12 Mart 2011den
başlayıp Aralığın 27sine kadar sürecek olan süreci
Mehmet Âkif yılı olarak hem ülkemizde hem de ülkemizin
sınırları dışında değerlendirmeyi
kararlaştırdık. Bir Mehmet Âkif yılı, Mehmet Âkif
Ersoy anma yılı ilan ediyoruz. Bunu, Türkiye Büyük Millet Meclisiyle
ve Meclis aracılığıyla kamuoyuyla paylaşmak istiyorum.
Elbette Âkifin
yaşadığı mekânlarda, elbette Meclisimizde, elbette
Tacettiin Dergâhı ve çevresinde
Ankarada, elbette milletvekilliği yaptığı Burdurda,
Anadoluda Millî Mücadeleye katkı yaptığı bütün minberlerin
bulunduğu Anadolu şehirlerinde ve onun bütün tarihî
bağlılıklar taşıdığı coğrafyada,
Balkan coğrafyasından ön Asya coğrafyasına kadar hatta
kuzey Avrupa coğrafyasına kadar bütün bu alanlarda Âkifle ilgili
etkinlikler, sempozyumlar, anma törenleri yapmaya
çalışacağız.
Benim göreve
başladığımın ertesi yılı, Âkifi anmak için
ve Âkifin bu yeni nesille ilgili ideallerini paylaşmak için Âkiften
Asıma diye bir çalışma yapmıştık. Bunu, Türkiye
Büyük Millet Meclisi üyesi arkadaşlarımıza takdim etmiştim
önceki dönemde.
Şimdi, bu
2011 yılında, Âkifle ilgili yeni bir anma kitabı ve daha
mufassal, daha kapsamlı bir çalışma
gerçekleştireceğiz. Onun ötesinde, bizim Kültür ve Turizm
Bakanlığı olarak kütüphanelerle ilgili yeni bir kavram
çalışması, bir kavram çerçevesinde yeni kütüphane yapma
gayretimiz var. İstanbulda Ahmet Hamdi Tanpınar ismiyle,
Erzurumlu Emrah ismiyle Erzurumda, Eyüboğlu ismiyle Trabzonda,
değişik isimlerle ve Ankarada Mehmet Âkif ismiyle bir edebiyat müze
kütüphanesi açmayı planlıyoruz. Bunun mekânını
Altındağ Belediyesiyle birlikte tespit ettik ve tahmin ediyorum ki 12
Mart 2011 tarihinde o kütüphaneyi, Ankaradaki Mehmet Âkif edebiyat müze
kütüphanesini açmakla işe başlayacağız.
Yine bir
mutluluğumu sizinle paylaşmak istiyorum. Mehmet Âkif Ersoy merhumun
milletvekili olduğu dönemde Ankarada yerleşik olduğu -Tacettin
Dergâhı- Altındağ Hamamönü civarında bir mekân var. Burada
otuz yıldan, otuz yılı aşkın süreden bu yana, bir
sivil toplum kuruluşu, bir edebiyat kuruluşu, anma törenleri
yapıyordu ama önceki yıllardaki görüntüsü gerçekten içler
acısıydı bu mekânın. Bir üniversitenin hemen yanı
başında ve Ankaranın tarihî kent merkezi de olmakla birlikte
gerçekten çok bakımsız, bir çöküntü alanı çerçevesi içindeydi.
Ankarada yerel belediyelerden birisi, Altındağ Belediyesi, 2005te
Meclisimizin çıkardığı kanunun verdiği imkânla yani
emlak vergisinin tescilli kültürel varlıklara yardım edilmesini
sağlayan imkânlarıyla, bu imkânları iyi değerlendirerek
Tacettin Dergâhı ve çevresinde bir kentsel dönüşüm ve tarihî
alanın ayağa kaldırılması konusunda bir
çalışma yaptı ve şu anda Ankara halkının çok
rahatlıkla, gönül huzuruyla gidebileceği, görebileceği,
gezebileceği ve Âkifin hatırasına hürmet duyguları içinde
mekânı içselleştirebileceği bir ortam ortaya çıktı.
Kuşkusuz eksikler var. O çevrede İstiklal Marşımızla
ilgili bir anıtsal düzenleme yapılmıştı ama
mekânın tarihî özellikleriyle çok bağlaşık görülmediği
için kaldırıldı. Şimdi
Bakanlığımızın ilgili birimleri ile Altındağ
Belediyesi bir çalışma yapıyor ve yine 12 Mart 2011de yani
İstiklal Marşımızın kabulünün 90ıncı
yıl dönümünde o anıtsal düzenlemeyi de o mekânda
gerçekleştirmiş olacağız.
Ben, Mehmet Âkif
Ersoy gibi büyük şahsiyetlerin artık bu saatten sonra özel bir
biçimde övgüye değil, onların hatırasını
içselleştirdiğimizi gösteren gerçekten maddi ve manevi saygı
duruşlarına, o hatırayı yüreğimizde
yaşattığımızı gösteren anlamlı düzenlemelere
ve onların hatırasını genç kuşaklara aktaracak olan
çalışmalara ihtiyacımız olduğunu düşünüyorum.
Öteki bütün birimlerle iş birliği yapacağız 2011
yılında Âkifle ilgili yaptığımız
çalışmalar çerçevesinde, elbette Millî Eğitim
Bakanlığıyla, elbette okullarla, üniversitelerle; Âkifin
hayatının bir ahlak öğretisi olarak gerçekten genç kuşakların
bilincinde yeni baştan yer almasını sağlamaya
çalışacağız. İtiraf etmemiz gerekiyor ki Türkiye
geçmiş yıllarda önemli zihinsel kopukluklar yaşadı ve bize
bu vatanı vatan olarak bırakan, vatan olarak bu toprakların bize
kalmasında büyük emeği olan birçok insanın
hatırasını, birçok insanın hayatını genç
kuşaklar ne yazık ki yeteri kadar bilmiyorlar. Bu tür anma
yılları, sanıyorum, onların bilinmesi için, onların
öğrenilmesi için bir vesiledir.
Yüce Meclisimizin
bütün üyeleri elbette benim kadar biliyorlar ama Meclisin tutanaklarına
geçirirken bir kez daha kamuoyuna aktarma fırsatı bulacağım
için izninizle tekrar etmek istiyorum. Âkif, biliyorsunuz, son derece
diğerkâm bir insan; Ankaranın o kavurucu soğuklarında,
1920-1921 yıllarında paltosunu bir arkadaşına -daha muhtaç
olan bir arkadaşına- verecek kadar diğerkâm bir insan ve güçlük
içinde bir dergâhın bir köşesinde o mekânı
paylaşırken, Türkiye Büyük Millet Meclisinin koyduğu maddi ödülü
almamak şartıyla İstiklal Marşını
yazacağını ilgili komiteye bildiren, yüksek vasıfta,
gerçekten, çok yüksek karakterde bir insan.
Düşünün ki o
zaman İstiklal Marşının yazımı
karşılığında Meclisin, o fakir Meclisin, o fakir
milletin bütçesinden koyduğu karşılık, Ankarada bir ev,
bir çiftlik alabiliyor ama Âkif Bu milletin kesesinden bu maddi
karşılığı almamak kaydıyla bu yarışmaya
girerim. diyor. Herkes de biliyor ki o dönemde adı millî şaire
çıkmış çok büyük şairler olmakla birlikte, İstiklal
Marşını ancak bu milletin yüreğinden gelen yüksek bir
sesle, Çanakkale Şehitleri şiirinin şairi yazabilir.
Bu vesileyle bir
kez daha Mehmet Âkifi ve onun idealini, onun hayalini, onun millî birlik ve
bütünlük anlayışını, gayesini paylaşmış olan
herkesi -ebediyete intikal eden herkesi- bir kez daha rahmetle ve minnetle anıyorum.
Yüce Meclisi
saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Bakan.
Sayın Vural,
buyurun efendim.
IV.-
AÇIKLAMALAR
1.-
İzmir Milletvekili Oktay Vuralın, İstiklal
Marşımızın şairi Mehmet Âkif Ersoyun ölüm yıl
dönümüne ilişkin açıklaması ve Kültür ve Turizm Bakanı
Ertuğrul Günayın cevabı
OKTAY VURAL
(İzmir) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
İstiklal
Marşımızın şairi Mehmet Âkif Ersoyun dün ölüm
yıl dönümüydü. Gerçekten Sayın Bakan 2011 yılının
Mehmet Âkif Ersoy yılı ilan edildiğini ifade etti ve Tacettin
Dergâhıyla ilgili bir müjdeyi de paylaştı. Mehmet Âkif Ersoyun
Beyoğlunda Mısır Apartmanında öldüğü evle ilgili
acaba Kültür Bakanlığının bu evin müze
yapılmasına yönelik bir girişimi olacak mı olmayacak
mı, bu konuda eğer görüşlerini milletvekillerimizle
paylaşırsa çok memnun olurum.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Vural.
Sayın
Çakır
2.-
Edirne Milletvekili Rasim Çakırın, İstiklal
Marşımızın şairi Mehmet Âkif Ersoyun ölüm yıl
dönümüne ilişkin açıklaması ve Kültür ve Turizm Bakanı
Ertuğrul Günayın cevabı
RASİM ÇAKIR
(Edirne) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
İstiklal
Marşımızın çok değerli şairi Mehmet Âkif
Ersoyun ölüm yıl dönümünü hep beraber anıyoruz. Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına, sadece İstiklal Marşımızı
yazan değil yaşamıyla da bu topluma örnek olan, örnek olmaya da
devam edecek olan büyük şairi Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına da
minnetle, şükranla anıyoruz.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Çakır.
Sayın
Bakanım, mikrofonunuzu açtıracağım.
KÜLTÜR VE
TURİZM BAKANI ERTUĞRUL GÜNAY (İstanbul) Sayın
Başkanım, Âkifle ilgili milletimizin minnet duygularını
paylaşan arkadaşlarıma ben de teşekkür ederim. Mehmet Âkif
Ersoyun İstanbulda bir süre mukim olduğu Beyoğlunda
Mısır Apartmanı özel mülk şu anda. Daha önceden bu yana bu
yapıyla ilgili, bunun kamulaştırmasıyla ilgili
başlatılmış bir girişimimiz var, 2011 yılı
içinde inşallah bu girişimi de sonuçlandırıp, oturduğu
mekânın bulunduğu katın Âkifin hatırasına hürmeten
bir müze düzenlemesine kavuşmasını sağlamak bizim de
amacımızdır.
Arz ederim,
saygılar sunarım.
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Bakanım.
Gündem
dışı ikinci söz,
Atatürkün Ankaraya gelişinin 91inci yıl dönümü münasebetiyle söz
isteyen Ankara Milletvekili Zekeriya Akıncıya aittir.
Sayın
Akıncı, buyurun efendim. (CHP sıralarından
alkışlar)
III.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR (Devam)
A) Milletvekillerinin Gündem Dışı
Konuşmaları
(Devam)
2.-
Ankara Milletvekili Zekeriya Akıncının, Atatürkün Ankaraya
gelişinin 91inci yıl dö-nümüne ilişkin gündem
dışı konuşması
ZEKERİYA
AKINCI (Ankara) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
hepinizi sevgiyle, saygıyla selamlıyorum.
Ben de
konuşmama Mehmet Âkifi anarak başlıyorum ve
konuşmamın, Ankaranın başkent oluşuyla ve Mustafa
Kemalin Ankaraya gelişiyle ilgili olduğunu bir kez daha
anımsatmak istiyorum.
Değerli
arkadaşlarım, kuşkusuz bütün kentlerin tarihlerinde önemli
günler vardır, Ankaramızın da öyledir. Ulusal Kurtuluş
Savaşının öncesinde sonrasında, cumhuriyet tarihinde çok
önemli günler yaşamıştır, tanıklık etmiştir
Ankara ama bunların içinde iki tanesi hiç kuşkusuz istisnadır.
Birisi 27 Aralık 1919da Mustafa Kemalin Ankaraya gelişidir,
diğeri de 13 Ekim 1923te başkent ilan edilişidir.
Kuşkusuz, bunlar birbirini besleyen süreçlerin bir parçasıdır.
Üstelik Mustafa Kemal beş dönem milletvekilliği
yapmıştır, dört dönemini Ankara Milletvekili olarak
tamamlamıştır. O nedenle, özellikle Ankaramızda 27 Aralık
ve 13 Ekim tarihleri bütün diğer bayramlarımızla beraber
ayrıca bir coşkuyla kutlanır, çok çeşitli etkinlikler
düzenlenir. Bu etkinliklerin en önemli parçalarından bir tanesi de
koşulardır ve Ankaramıza has olan seğmen
yürüyüşleridir, seğmen alaylarıdır.
Ben bir
milletvekili arkadaşınız olarak, Atatürkün Ankaraya
gelişinin önemine dikkat çekmek, onun hazzını, mutluluğunu
bir kez daha yaşamak, tıpkı 1919da binlerce seğmenin
Mustafa Kemali karşılarken duyduğu heyecanı bir kez daha
yaşamak amacıyla bu yıl Atatürk Koşusuna
katıldım, Ankara Valimizin elinden koşuyu bitirdiğim için
de bu madalyayı aldım. (CHP ve AK PARTİ sıralarından
alkışlar) Bu madalyayı yaşamım boyunca onurla da taşıyacağım.
Kuşkusuz, bu madalyayı almış olmanın mutluluğunu
ve hazzını yaşadığım gün, bir başka iptal
gerekçesiyle de, bir Ankaralı olarak, bir hemşehriniz olarak
aynı şekilde hüznü ve üzüntüyü de yaşadım.
Valiliğimiz
-umarım kendi iradesiyledir, bir telkin ve tavsiye sonucu değildir-
bir genelge yayınlayarak, Ankarada geleneksel hâle gelmiş olan kimi
koşuların güzergâh olmadığı gerekçesiyle
yasaklandığını ve iptal edildiğini duyurdu.
Kuşkusuz, Vali, görevini yapmaya çalışan, cumhuriyetin
başkentinde önemli bir devlet adamıdır ama ben Sayın
İçişleri Bakanından özellikle, bugün kamuoyumuzda geniş bir
yer tutan bu koşulların iptaliyle ilgili bir açıklama
bekliyorum, özellikle bekliyorum.
OKTAY VURAL
(İzmir) Türkiyede İçişleri Bakanı mı var? Bozguncu
bir bakan, fesatçı bir bakan.
ZEKERİYA
AKINCI (Devamla) - Seğmen alayına niçin izin verilmemiştir ve
yürüyüşe katılamamıştır? Halkın
refahını, huzurunu bozmuyor, halkın kendisidir seğmenler.
Bin üç yüz yıllık tarihi vardır seğmenliğin ama
seğmen alayı kızılca günlerde, zor günlerde kurulur.
Peki, 1932den
beri yürüyen seğmenlere, Sayın İçişleri Bakanı, niçin
izin verilmemiştir, seğmen alayının Ankarada
kurulmasına? Halkın, Ankaralıların hiç huzursuz olduğu
yok, onların gösterdiği sevgiyi, coşkuyu, alkışlarla
ortaya koydukları desteği bizler çok iyi biliyoruz. Bu, mutlaka
açıklanmalıdır.
Mustafa Kemalin
emriyle kurulmuş, seğmenlik geleneğini yaşatmak
amacıyla kurulmuş 1932de, Ankara Kulübünün önderliğinde
yapılan seğmen alayı niçin yasaklanmıştır
güzergâh bahanesiyle?
Bir başka
şey, 1967den beri yapılan bir başka koşu, Garnizon
Koşusu iptal edildi. Bunu da merak ediyoruz. Güzergâh gerekçe
gösterilmiştir. Halkın refahı ve huzuru, güvenliği gerekçe
gösterilmiştir ama ben geçen sene bu Garnizon Koşusuna katılan
harp akademisi öğrencilerinin, askerî öğrencilerin halk
tarafından nasıl büyük bir coşkuyla, nasıl bir sevgi
seliyle kucaklandığını çok iyi biliyorum. Halk ne Atatürk
Koşusundan ne Garnizon Koşusundan ne de seğmen alayından
rahatsız ve huzursuz değildir ama bunlardan rahatsız ve huzursuz
olanlar olabilir. Aradan bunca yıl geçmiş olmasına rağmen,
askerlerin de yurttaşların da Ankara halkının da sivillerin
de atletlerin da aynı tazelikte ve aynı güzellikte, aynı
coşkuyla ve aynı heyecanla Ataya olan saygılarını
gösteriyor olmalarından bir biçimde rahatsızlık duyanlar
olabilir; bunlar güzergâhı bahane edebilirler, Ankara halkının
refahını bahane edebilirler ama bunlar inandırıcı
değildir. Biz, Sayın İçişleri Bakanımızdan bir
açıklama bekliyoruz, burada yok ama inşallah sonra yapar. Niçin iptal
edilmiştir bu koşular ve yürüyüşler? İnandırıcı
bir gerekçe ortaya koyabilmelidir.
Ayrıca, bir
şeyi daha hatırlamasını özellikle isterim: Bu tür
yasaklamalarla yurttaşlarımızın Mustafa Kemale olan
sevgisinin ve ona olan güveninin, inancının önüne geçmeniz mümkün
değildir. Eğer siz gerçekten Ankara halkının
refahını düşünüyorsanız bütün protokol geliş
gidişlerinde Başbakanın, Cumhurbaşkanının evine
giderken, AKP Genel Merkezine giderken kesilen yolları düşününüz. 3-5
kilometrelik bir güzergâhta koşacak Garnizon Koşusundaki
askerlerimizin ya da bir saat, bir buçuk saat boyunca
Keklikpınarından valiliğe koşacak olan
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Akıncı.
ZEKERİYA
AKINCI (Devamla) Selamlayayım Başkanım.
yurttaşlarımızın,
halkın refahını ve huzurunu bozması söz konusu
değildir. Ben Sayın İçişleri Bakanından bu yasaklarla
ilgili inandırıcı bir açıklama bekliyorum. Hepinizi
sevgiyle selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
RASİM ÇAKIR
(Edirne) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın
Erçelebi, buyurun efendim.
IV.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
3.-
Denizli Milletvekili Hasan Erçelebinin, Atatürkün Ankaraya gelişinin
91inci yıl dönü-müne ilişkin açıklaması
HASAN
ERÇELEBİ (Denizli) Sayın Başkanım, değerli
milletvekilleri; Atatürkün Ankaraya gelişinin yıl dönümü cumhuriyet
tarihimizde çok önemli bir gündür. Atatürk 27 Aralık 1919da Ankaraya
geldiği zaman Millî Mücadelenin bir yerde ateşini yakmış
ve başkentin de Ankara olduğunu bütün dünyaya duyurmuştu. O
günkü görkemli karşılanış yüzünden tren garındaki
İngilizler ürkmüşler ve hemen telgraf çekmişlerdir Mustafa
Kemalin arkasında 200 bin kişi yürüyor. diye. Oysa o zaman
Ankaranın nüfusu o kadar değildi. Demek ki korkmuşlardı. Acaba
Atatürkün Ankaraya gelişindeki bu yapılan törenlerin
yasaklanmasında günümüzde bir başka korku mu var diye ister istemez
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Sayın
Çakır, ben talebinizi gördüm ama şimdi her konuşmacıya bir
cevap şekli olursa, açıklama olursa
RASİM ÇAKIR
(Edirne) Konuyla ilgili efendim, katkı yapmak adına Sayın
Başkanım.
BAŞKAN
Efendim, haklısınız da bakınız, biraz önce size söz
verdim. Şimdi, ikinci defa tekrar veya diğer arkadaşlar da her
defasında girip bir talepte bulunurlarsa
RASİM ÇAKIR
(Edirne) Sayın Başkanım, her zaman ben talep etmiyorum. Ben
bir harbiyeliyim. Arkadaşım bir konuşma yaptı. Harbiyeli
olarak bir dakikalık katkı yapmak istiyorum eğer uygun
görürseniz, takdirinize bırakıyorum.
BAŞKAN
Peki, efendim. Hayır, şöyle bir şey var. Şimdi, biraz önce
de girdiniz, defaatle
RASİM ÇAKIR
(Edirne) Usulü bozmak istemem efendim.
BAŞKAN
Şimdi, öbür adam da diyelim ki mülkiyeli olarak girerse, filan adam
tıbbiyeli olarak girerse, bu işin
RASİM ÇAKIR
(Edirne) Takdir sizin efendim.
BAŞKAN
Neyse, ilk ve son olsun.
Buyurun efendim.
4.-
Edirne Milletvekili Rasim Çakırın, Atatürkün Ankaraya gelişi
münasebetiyle yapılan Harbiyeli koşusuna ilişkin
açıklaması
RASİM ÇAKIR
(Edirne) Teşekkür ederim Sayın Başkan
anlayışınıza.
Evet,
değerli arkadaşlarım, ben 1975-1979 yılları
arasında, 27 Aralık Atatürkün Ankaraya gelişiyle ilgili
Harbiye Koşusunu yapan arkadaşlarınızdan biriyim.
Bugün,
harbiyelinin Ankaralıyla buluştuğu, Ankaralının büyük
bir coşku seli içerisinde harbiyeliyi kucakladığı,
bağrına bastığı ve gerçekten çok güzel
duygusallıkların yaşandığı bir gün, bunları
yaşayan insanlardan birisiyim. Ama bugün harbiyelinin bu koşusuna
Ankarada Valilik tarafından izin verilmemiş. Bu çok önemli bir
olaydır. Bu, Sayın Valinin inisiyatifiyle mi
yapılmıştır, yoksa Hükûmetinizin sivilleşme iradesi
altında, harbiyelinin Ankara caddelerinde görünmemesi adına
almış olduğu bir karar mıdır, bunun gerçekten
samimiyetle sorgulanması gerekir. Ama şunu biliniz ki ne
yapılırsa yapılsın harbiyeliyle Ankaralının o
birbiriyle kenetlenmiş, kopmaz bağlarını gevşetebilmek
mümkün değildir.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Gündem
dışı üçüncü söz, Türkiye İş Kurumu-KOSGEB iş
birliğiyle düzenlenen mesleki eğitim kursları ve
girişimcilere verilecek olan hibe ve destekler hakkında söz isteyen
Van Milletvekili Kayhan Türkmenoğluna aittir. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Buyurun efendim.
III.-
GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR (Devam)
A) Milletvekillerinin Gündem Dışı
Konuşmaları
(Devam)
3.-
Van Milletvekili Kayhan Türkmenoğlunun, Türkiye İş Kurumu ile
KOSGEBin iş birliğiyle girişimcilere verilen hibe ve kredi
desteklerine ilişkin gündem dışı konuşması ve
Sanayi ve Ticaret Bakanı Nihat Ergünün cevabı
KAYHAN TÜRKMENOĞLU
(Van) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri, değerli
arkadaşlar; Hükûmetimiz tarafından verilen krediler, kaynaklar
yerinde kullanılıyor mu kullanılmıyor mu diye, burada
birkaç kez birçok arkadaşlarımız bunu ifade etmiştir.
Türkiye
Cumhuriyeti tarihinde, gerek sanayicimize gerek müteşebbisimize gerek
girişimcimize verilebilecek en mükemmel kaynaklar 60ıncı
Hükûmetimiz dönemi tarihinde verilmiştir, ancak bir şeyi, bir
gerçeği bilmemiz gerekiyor.
Değerli
arkadaşlar, sanayicilik, yatırımcılık bir kültürdür,
girişimcilik, müteşebbislik de bir ruhtur. Bizim amacımız,
sanayici ve yatırımcı kültürünü geliştirmek, girişimci
ve müteşebbis ruhunu canlandırmaktır. Sanayicilik ve
yatırımcılık ruhunu geliştirebilmemiz, kültürünü
geliştirebilmemiz için aklınıza ne geliyorsa, bir
yatırımcı için, ilk işe başladığı andan
itibaren üretimi sonlandırdığı ana kadar, makine
teçhizatından tutun şirket kurmasına, yaptığı
üretimi ihraç etmesine, dış dünyaya pazarlamasına kadar her
aşamada Hükûmetimizin özel destekleri var ve bunlar mükemmel bir
şekilde kullanılıyor. Ama benim burada bir şeyi önemle
ifade etmem gerekiyor: Türkiyede, özellikle son yıllarda KOSGEBin ve
İŞKURun vermiş olduğu destekler çok çok önemlidir. Bunu bizatihi
ben kendi ilimde uyguladığım için burada da ifade etmekte fayda
görüyorum. Bizim için önemli olan, girişimcilik ve müteşebbis ruhunu
canlandırmak idi.
Girişimcilik,
insanların içerisinde, özellikle genç girişimcilerimizin bu konuda
büyük bir hevesi var, büyük bir iştahı var. Bununla ilgili Hükûmetimiz
tarafından özellikle İŞKURun eğitimleri, mesleki
eğitimleri, KOSGEBin de destekleri sayesinde uygulamalı
girişimcilik eğitim modelini ortaya çıkarmış
durumdayız. Hemen hemen geçen hafta tüm kamuoyunda bu
paylaşıldı.
Burada, kendi
işini kurmak isteyen genç girişimciye, kadın girişimci
arkadaşlarımıza müthiş bir fırsat var. Hibe para var
değerli arkadaşlarım, hibe para ama bunu alabilmek için bir
eğitimden geçilmesi gerekiyor. Bu eğitimi veren kurum
İŞKURdur. Yirmi saat atölye olmak kaydıyla altmış
saatlik bir eğitim sonucunda girişimci kursiyerlerimiz ellerine bir
sertifika alıyorlar. Bu sertifikayı alan girişimci aynı
zamanda KOSGEBin girişimcilik kredisine başvurma hakkını
kazanıyor. Bu da şu demektir: KOSGEBin girişimcilik kredisi, 5
milyarı işletme kuruluşu için, yani 5 bin TLsi işletme
kuruluşu için, ofis ve teçhizat desteği için 10 bin, işletme
giderleri için de 12 bin; yani bu sertifikayı alan
arkadaşımız 27 TL devletin hibe desteğini kazanma
hakkını elde ediyor.
İlim Van
ilinde 94 tane girişimciyi bu şekilde ülke istihdamına, ülkeye
girişimci olarak kaydettik ve bunların her birisinin yanında da
en azından 1-2 tane de istihdam edilen vatandaş var.
Ha, bu yetmedi
mi? Yani bu, yetmeyebilir. Bunun dışında, sabit
yatırım desteği de hemen akabinde, on iki ay sonra sabit
yatırım desteğini de arkasından veriyoruz; bu da 70 bin TL.
Hâliyle 27 bin artı 70 bin; 97 bin TL bir girişimci için müthiş
bir paradır arkadaşlar. Bu parayı kullanabilmek benim için en
büyük fırsatlardan birisidir. Ülkemiz için de en büyük fırsatlardan
birisidir. Ancak onun orada olduğunu bilmemiz gerekiyor. KOSGEBin bu
kredileri verdiğini, İŞKURun mesleki eğitimlerini
verdiğini iyi bilmemiz gerekiyor.
İŞKURla
ilgili de; bakın, İŞKUR, 2002 yılında toplam mesleki
eğitimi 1.800 kişiye yaygınlaştırırken, 2009
yılında 165 bin insana mesleki eğitim kursu vermiştir
İŞKUR. Bizim hedefimiz, 500 bin insana mesleki eğitimi
kazandırmaktır. Buradaki istihdama katkı da yüzde 23tür
değerli arkadaşlar. Yani bu fırsatları, önümüze gelen bu
fırsatları değerlendirmemiz gerekiyor ve bunu anlatmamız
gerekiyor. Asıl seçmenimize, asıl bizim gittiğimiz seçim
meydanlarındaki veya seçim çevremize bu tür imkânları anlatmamız
gerekiyor. Önemli olan, bu tür imkânlardan faydalanabilmektir. Yani bunu devlet
veriyor ve bu imkânları kullanması için de aynı zamanda bunu
teşvik ediyor. Biz de bunları burada
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Türkmenoğlu.
KAYHAN
TÜRKMENOĞLU (Devamla) Bu vesileyle teşekkür ediyor, yüce heyeti
saygılarımla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Sayın Bakan cevaplayacak, Sanayi ve Ticaret
Bakanı Sayın Nihat Ergün.
Buyurun
Sayın Bakanım. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
SANAYİ VE
TİCARET BAKANI NİHAT ERGÜN (Kocaeli) Sayın Başkan,
değerli milletvekili arkadaşlarım; gündem dışı
söz alan Kayhan Türkmenoğlu, Van Milletvekili arkadaşımıza
çok teşekkür ediyorum. Onun bu açıklamaları vesilesiyle sizlerle
de bazı bilgileri paylaşma imkânı bulmuş oluyorum.
Değerli
milletvekilleri, bizim ülkemizde istihdam ve girişimcilikle ilgili belki
çok şey konuşuluyor, çok şey yazılıyor, çiziliyor ama
bazı bilgileri de zamanında ve doğru bir şekilde elde
etmek, bütün milletvekili arkadaşlarımız için son derece faydalı
olacaktır. Ülkemizin imkânları, kaynakları ne kadar bol olursa
olsun, sonuç itibarıyla bunları zenginliğe dönüştürecek
olan girişimcilerdir. Eğer bir ülkede girişimci bir ruh,
girişimci bir potansiyel ne kadar fazlaysa, zenginlik de, istihdam da,
üretim de o kadar fazla olacaktır. Bu konuda, başka ülkelere göre
bazı eksiklerimiz olduğunu ve girişimciliği ülkemizde
geliştirmek zorunda olduğumuzu görmeliyiz. Türkiyede her 100
yetişkin insandan yaklaşık 4,6sı şirket kurarken,
Amerika Birleşik Devletlerinde her 100 yetişkinden 11,7si, Güney
Korede her 100 yetişkinden 15 kişi, Meksikada bile her 100
yetişkinden 18 kişi şirket kurma noktasındadır.
Dolayısıyla bizim -yetişkin insanlarımızın-
iş aramaktan ziyade iş kurma gibi, müteşebbis olma,
girişimci olma gibi bir eksikliğe sahip olduğumuzu ve bu
eksikliği gidermemizi düşünmeliyiz. Biz de bu çerçevede,
girişimciliğe, Bakanlık olarak da son derece büyük önem
veriyoruz ve destek veriyoruz çünkü girişimcilik, ülkeyi gerçekten
zenginleştirecek olan ruhtur, heyecandır. Bu ruhu, bu heyecanı,
bizim, genç kuşaklarımıza mutlaka aşılamak
mecburiyetimiz vardır.
Evet, son
yıllarda Türkiyede kurulan şirket sayısında ciddi bir
artış var. 2002 yılında Türkiyede 30 bin şirket
kurulurken, küresel krize rağmen, 2009 yılında 44 bin
şirket kuruldu. 2003 yılından bugüne kadar 400 binin üzerinde
yeni şirket açıldı Türkiyede ve kapanan şirket
sayısı bu dönem içerisinde sadece 80 binde kaldı.
Dolayısıyla 320 bin yeni şirket, kapananları
düştüğümüzde, iş hayatımıza ilave oldu. Bunlar elbette
yatırım demek, üretim demek, istihdam demek. Ama bizim istihdam
artışını sağlamamızın en etkin
yollarından bir tanesi girişimci sayısını
artırmak ve her girişimcinin yeni bir ruhla, heyecanla üretim ve
istihdam yapmasına katkı sağlamaktır.
Bu çerçevede,
KOSGEB desteklerini, bazılarını sizlerle paylaşmak
istiyorum. Sadece yeni girişimciler için destek vermek yetmez, mevcut
girişimcileri de geliştirmek ve güçlendirmek icap eder. Elbette, yeni
girişimci olmak isteyenler için Van Milletvekilimizin
açıkladığı gibi- altmış saatlik bir
girişimcilik eğitiminden sonra 27 bin Türk lirası hibe vererek
iş hayatına başlamalarına destek veriyoruz. Bu
eğitimler geçtiğimiz on yıl içerisinde sadece 6 bin kişiye
verilebilmişken, sadece 2010 yılında 12 bin kişiye, bir
yıl içerisinde 12 bin kişiye bu eğitimleri verme
imkânımız oldu. Demek ki toplumda da bu konulara bir ilgi var, bir
farkındalık oluştu. On yılda 6 bin kişi eğitim
alırken bir yılda 12 bin kişi eğitim almaya
başladı. Bu eğitimlerden bir kısmı işini kurmak,
yeni iş kurmak isteyenlerin aldığı eğitimler, bir
kısmı da mevcut işini geliştirmek, güçlendirmek, daha iyi
yönetmek için alınmış olan eğitimler. İş kurmak
isteyenler için, bu eğitimleri aldıktan sonra 27 bin Türk lirası
hibe olarak veriyoruz. Bunların bir kısmını bir
yıllık masrafları için kullanıyorlar, 12 bin
lirasını, ayda bin lira olmak üzere, bir kısmını
kuruluş masrafları, harcamaları için, bir kısmını
ofis malzemelerinin dizaynı için, işte, telefon, faks cihazı,
masa, sandalye vesaire almak için kullanıyor ve eğer makine ve
teçhizata ve mala da ihtiyacı varsa 70 bin lira daha geri ödemeli kredi
olarak veriyoruz, 70 bin Türk lirası. Dört yıl vadeli, iki
yılı ödemesiz ve bu 70 bin lira faiz ve komisyon alınmaksızın
kredi olarak kendisine veriliyor. Dört yıl sonra ödemiş olacak, ama
bunun iki yılı da ödemesiz olacak. İki yıl işini
geliştirebilmesi için ondan herhangi bir şey istemiyoruz, dördüncü
yılın sonunda bu ödemelerini yapmasını istiyoruz. Bu,
girişimci olmak isteyenler için önemli, büyük bir fırsat. Bütün
milletvekili arkadaşlarımız, kendi çevrelerinde Ben
girişimci olmak istiyorum, ne yapmam lazım? diye soru soran olursa
işte KOSGEBin bu desteklerinden yararlanmak için o
arkadaşlarımızı mutlaka yönlendirmeliler.
REŞAT
DOĞRU (Tokat) Bankalar Para yok. diyor.
SANAYİ VE
TİCARET BAKANI NİHAT ERGÜN (Devamla) Bir başka girişimci
desteğimiz daha var, nitelikli girişimciler için. Yüksek lisans
öğrencisi, doktora öğrencisi veya lisans son sınıf
öğrencisi olan veya bunları beş yıl içerisinde
bitirmiş genç akademisyen veya mezun olan kişi Benim bir teknolojik
ürün veya yeni bir teknoloji geliştirecek projem var. Bunu
ticarileştirmek istiyorum. diyorsa projesini sunuyor. Bu, panellerden
geçiyor, akademik çevrelerden ve iş dünyasından oluşan heyetlerin
panellerinden geçiyor ve ticarileşmeye müsait olan bu projelere
teknoparklarda yer ayırıyoruz. Bu genç arkadaşımız
şirketini kuruyor. Ona da tamamı hibe olmak üzere 100 bin Türk
lirası teknogirişim sermayesi veriyoruz. Tamamı hibe, geri
ödemesi yok. Bazen soruyorlar: Bu çocuklar bu parayı
batırırlarsa? Biz, sırf onları cesaretlendirmek için
diyoruz ki: Batırırsanız siz batırın. Bunların
içinden çıkacak bir tane, iki tane Türkiyeyi markalaştıracak
proje, gerçekten Türkiye'nin önünü açacaktır.
Biz, Türkiyede
risk sermayesini geliştiremedik şimdiye kadar. Bu projeleri riskli
gördüğü için kimse bunların yanına yanaşmadı. Ama
gençlerimizin üretmiş olduğu bu teknolojik projelere destek
vermeliyiz. Şu anda 180 gencimize, biz, bu desteği verdik. Teknoparklarda
bu gençlerimiz çalışıyorlar. Bu gençlerimizin bu projeleri, çok
önemli konularda yapılmış olan çalışmaları
içeriyor. Bunlardan bir kısmı yazılımla ilgili projeler,
bir kısmı tıp teknolojileriyle ilgili projeler, bir
kısmı kimyayla ilgili projeler, bir kısmı ziraat
teknolojileriyle ilgili projeler. Bu projelerden birkaç tanesi bile önemli bir
başarı elde etmiş olsa, gerçekten, Türkiye'nin dünyadaki
imajına çok ciddi katkı yapacak olan projelerdir.
Şimdi, Parlamento gündemine gelecek olan
kamu borçlarının yapılandırmasını da içeren torba
kanunda her yıl 100 gence vermiş olduğumuz bu teknogirişim
sermaye desteğini 2011 yılından itibaren 300e
çıkartıyoruz, her yıl 300 gencimize vereceğiz. Şu anda
2011 yılı için 800 proje başvuru yaptı, 800 proje panellerden
elenecek ve bunların içinden 300ü desteklenecek. 2010 yılında
730 proje başvurmuştu, bunlardan ancak 100üne destek verebildik. Biz
bu projeyi 2009 yılında başlattık. O zaman 159 proje
başvurmuştu, sadece 78 projeye destek verebilmiştik. Şimdi 300
projeye destek vererek bu proje alanını daha da genişletiyoruz
ve teknogirişimci arkadaşlarımızı destekleyen, onlar
arasından çıkacak önemli teknolojik buluşları destekleyen
bir yaklaşımı sürdürmeye devam ediyoruz.
Değerli
arkadaşlar, tabii ki mevcut işletmelerin de desteklenmesi, mevcut
girişimcilerin de desteklenmesi icap ediyor, onların da bu
desteğe ihtiyacı var. Özellikle KOBİlerin günümüz
dünyasının şartlarına uygun destek modellerine ihtiyacı
var. Bu modelleri de KOSGEB vasıtasıyla geliştirdik. Bunların
bir kısmını sizlerle paylaşmak isterim. Mesela, mevcut
KOBİler için KOBİ Proje Destek Programı var. Bu programda
işletmelerimiz eğer işletmelerin üretim, yönetim, organizasyon,
pazarlama, dış ticaret, insan kaynaklarını geliştirme,
mali işler ve finans konularını, bilgi yönetimi ve buna benzer
alanlardaki konularını geliştirmek için bir proje yaparlarsa,
yaptıkları bu projenin maliyetinin yüzde 50sini birinci, ikinci
teşvik bölgelerinde, yüzde 60ını da üçüncü ve dördüncü
teşvik bölgelerinde destekliyoruz. Üst limiti 150 bin Türk lirası.
Yani 150 bin Türk lirasına kadar bu projesine destek veriyoruz. Bu
projesinin süresi iki yıl olabilir, iki yıllık bir proje
uygulayacağım diyebilir. İki yıllık bir projenin
eğer 300 bin liraysa maliyeti, 150 bin lirasını biz
karşılıyoruz, yani o da elini taşın altına
sokuyor. Firmasını geliştirmek isteyen kişiye, bu tür
danışmanlık hizmeti alan, bu tür projeler yapan KOBİlere
bu tür destekler veriyoruz.
Bir başka
destek yaklaşımı, KOBİlerin de bağlı olduğu
sivil toplum örgütleriyle birlikte eğer tematik projeler yaparlarsa,
belirli temaları işleyen projeler yaparlarsa, bu projeler de teklif
çağrısına çıkıyor. Aynı şekilde bunlara da,
yüzde 50sini, yüzde 60ını destekliyoruz, 150 bin liraya kadar üst
limit de bu projelerin gerçekleşmesine destek veriyoruz.
En önemli destek
konularından birisi, işbirliği-güçbirliği destek
programları. Bizim ülkemizde zayıf olan bir şey bu.
İşbirliği-güçbirliği desteğiyle bunu güçlendirmek
istiyoruz. İş birliği yapmaya yanaşmıyor bizim
işletmelerimiz, küçük olsun, benim olsun düşüncesi içerisinde.
Azıcık aşım, ağrısız başım
düşüncesi içerisinde. Birisiyle ortak olmak son derece zor geliyor.
Hâlbuki ortaklıklarla büyümemiz lazım. Hatta büyük ortaklıklar
bile bir süre sonra ayrılmayı tercih ediyorlar. Dünyada birçok devasa
firmalar evlilikler gerçekleştirirken, bizim küçük firmalarımız
bile bir araya gelmeyi maalesef yeterince kendilerini güçlendirecek bir formül
olarak bulmuyorlar. Biz de onları teşvik ediyoruz. Eğer beş
firma bir araya gelirse, bir işbirliği-güçbirliği projesi
yaparlarsa, biz, bu projelerini de, bu işbirliği-güçbirliği
projelerini de destekliyoruz. Buradaki destek üst limiti 500 bin Türk
lirasıdır. 500 bin liraya kadar geri ödemeli, 250 bin lira da geri
ödemesiz destek veriyoruz. Yani, böyle bir birleşme, iş birliği
projesine 750 bin liraya kadar destek veriyoruz.
Rekabet öncesi
iş birliği de olabilir. Rekabet öncesi iş birliği nedir?
diye soranlara, tabii ki sektöre göre, firmalara göre değişir, ama
özü şudur: İki takım, üç takım, beş takım maç
yapacaklar. Bir futbol sahasına ihtiyaç var. Futbol sahasını
beraber yapın, iyi oynayan kazansın. İşte, rekabet öncesi
iş birliği projesi, futbol sahasını beraber yapma
projesidir, oyun alanını birlikte yapma projesidir. Sonra iyi oynayan
kazanacak. Rekabet öncesi iş birliği projeleri de böylece
desteklenmiş olacak, 750 bin liraya kadar -250 bin lirası hibe, 500
bin lirası geri ödemeli- destek olmak üzere.
En önemli
desteklerden birisi ARGE, inovasyon destekleri. Her firmanın ARGEye,
inovasyona büyük önem vermesi lazım. Bunun için benim kaynağım
yok diyen, projem var ama kaynak bulamıyorum diyen firmalarımıza
da bu projeleri için destek veriyoruz, 200 bin Türk lirasına kadar destek
veriyoruz bu ARGE çalışmalarıyla alakalı. Mesela makine ve
teçhizat gerekiyorsa 200 bin lira, kira desteği gerekiyorsa 12 bin lira,
personel desteği gerekiyorsa 100 bin lira, başlangıç sermayesi
gibi birtakım destekler gerekiyorsa işte 20 bin lira, sınai,
fikrî mülkiyet hakları desteği gerekiyorsa 25 bin lira gibi destekler var.
Bunlar, rakamları bazen 500 binleri, milyonları bulan rakamlar bile
desteklenebilmektedir ama bu kalemlerin içerisinde 5 bin liradan 200 bin liraya
kadar varan limitlerde desteklemeler var. Ben burada ayrıntısına
girmiyorum, arkadaşlarımıza, bunları bilgi olarak da
odalarına ayrıca göndereceğiz.
Ve nihayetinde,
az önce, baştan konuştuğumuz Girişimci Destek
Programı: Yeni girişimci olmak isteyenleri de hem 27 bin lira hibe
destekle altmış saat eğitim vererek hem de 70 bin lira geri
ödemeli destekle destekliyoruz. 70 bin lira da yirmi dört ay geri ödemesiz,
geri kalan yirmi dört ayda bunu ödemek durumunda.
Genel Destek
Programı: Aslında en önemli destek programlarımızdan
birisi. Her firmanın tek tek yararlanabileceği destek programı,
genel destek. Mesela bir firma diyor ki ben yurt içi fuarlara katılmak
istiyorum, desteğe ihtiyacım var, stant kirası vesaire bunlar
bana yüksek geliyor ama firmamı da, ürünlerimi de burada göstermem
lazım. Fuar desteği olarak, 30 bin Türk lirasına kadar bir
firmaya iç fuarlarda biz destek veriyoruz. Bu 30 bin lira,
harcamasının maksimum yüzde 50si; üçüncü, dördüncü bölgelerde yüzde
60ı. Yani 60 bin lira harcıyorsa fuar için, 30 bin lirası
bizden. Biz, 30 bin lira fuar desteği veriyoruz.
Ben yurt
dışı iş gezisine gitmek istiyorum. Bir grup arkadaş
aynı sektörden, dünyada bizim sektörümüzde neler oluyor, bunu görmek
istiyoruz. diyorsa buna da 10 bin Türk lirası yurt dışı
iş gezisi desteği veriyoruz. 20 bin lira harcıyorsa yurt
dışında, 10 bin lirası bizden, yüzde 50si. Üçüncü,
dördüncü bölgeden bir işletmeyse bu, yüzde 60ı bizden.
Tanıtım
yapmak istiyorum, ürünlerimi tanıtacağım, bunun için bana destek
var mı? Evet, 15 bin Türk
lirası destek var. 30 bin lira tanıtım harcaması
yapıyorsa 15 bin lirasını biz karşılıyoruz.
Yurt
dışı firmalarla eşleştirme, benim gibi iş yapan
başka firmalarla kontak kurmak istiyorum. Bunun için eşleştirme
programlarında destek var mı? Var, firma başına 15 bin
Türk lirası eşleştirme desteği veriyoruz.
Ben, nitelikli
eleman çalıştırmak istiyorum ama cesaret edemiyorum, bir
mühendisin, iyi bir muhasebecinin bana ne faydası olacak, bunu
bilmiyorum. diyorsa cesaretlendiriyoruz bu kişiyi, diyoruz ki: Sen
çalıştır, 20 bin liraya kadar, bir yıl boyunca bu
kişinin maaşına biz destek veriyoruz. Bir sene sonra göreceksin,
o mühendisin, o nitelikli elemanın, iyi bir muhasebecinin senin firmana
yaptığı katkıyı göreceksin. Yıllık 20 bin
Türk lirasına kadar, bir kişinin, nitelikli elemanın ücretine o
firmada biz destek veriyoruz Nitelikli eleman çalıştırmak
istiyorum, cesaret edemiyorum. diyene.
Ayrıca,
Danışmanlık almak istiyorum. diyorsa 15 bin Türk lirasına
kadar, 30 bin liralık danışmanlık ücretinin 15 bin
lirasını
Personelime
eğitim vermek istiyorum. diyorsa o eğitim için 10 bin Türk
lirası destek veriyoruz. Eğer 20 bin lira eğitim harcaması
yapıyorsa 10 bin lirasını biz karşılıyoruz.
Enerji
verimliliği projesi yaptım. diyorsa, 60 bin liraysa projesi, 30 bin
lirasını biz karşılıyoruz.
Tasarım yaptım,
bu tasarımı hayata geçirmem lazım. diyorsa, bu tasarım
faaliyetlerine 15 bin liraya kadar tasarım desteği veriyoruz.
Sınai
mülkiyet hakları desteği veriyoruz. Patent alacağım
ürünüme. diyorsa, patent harcamaları için 20 bin Türk lirasına kadar
-harcamasının yüzde 50si, yüzde 60ı- patent sınai
mülkiyet hakları desteği veriyoruz bir KOBİye, bir
işletmeye.
Belgelendireceğim
ben, TSE belgesi alacağım, işte, ürünlerimi
belgelendireceğim, personelimi belgelendireceğim, kalite güvence
sistemine girmek istiyorum, bunun için harcama yapmak istiyorum. diyorsa,
belgelendirme desteği olarak da 10 bin Türk lirası, yine, bir
işletmeye belgelendirme desteği veriyoruz ve Ürünlerimi teste,
analize tabi tutmam lazım ama laboratuvarlarda bu işler için çok para
isteniyor, benim de buna verecek fazla bir imkânım yok. diyorsa, 20 bin
Türk lirasına kadar da laboratuvarlarda test, analiz ve kalibrasyon
desteği veriyoruz işletmelere.
Değerli
arkadaşlar, hem mevcut işletmelerimiz hem de yeni
girişimcilerimiz KOSGEBin bu desteklerinden önümüzdeki dönemde daha çok
yararlanmalıdırlar.
Ben, Kayhan
Türkmenoğlu arkadaşımıza, bu konuyu gündeme getirdiği
için, hatırlattığı için bir kere daha teşekkür
ediyorum ve bütün milletvekili arkadaşlarımızdan, kendi
bölgelerinde, özellikle KOBİlerin, yeni girişimci olmak isteyenlerin
veya teknogirişimci olmak isteyenlerin bu desteklerimizden
yararlanması için kendilerine bilgi vermelerini öneriyorum. Onlara gelen
bu sorulara bu cevapları verebilmeleri için de bu dokümanları
arkadaşlarımıza da göndereceğiz. İnanıyorum ki,
bunlar, o arkadaşlar için de faydalı olacaktır.
Hepinize çok
teşekkür ediyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Bakan.
Sayın
Sipahi, buyurun efendim.
IV.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
5.-
İzmir Milletvekili Kamil Erdal Sipahinin, gündem dışı
konuşmalara cevap veren 2 bakanın Atatürkün Ankaraya gelişinin
91inci yıl dönümü nedeniyle Valilik uygulamalarına değinmemesine
ilişkin açıklaması ve Sanayi ve Ticaret Bakanı Nihat
Ergünün cevabı
KAMİL ERDAL
SİPAHİ (İzmir) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Biraz önce bir
sayın milletvekili tarafından 27 Aralıkta Mustafa Kemalin
Ankaraya gelişindeki valiliğin bir uygulaması konusu gündeme
getirildi. Ben, bu konuyu, tekrar, bu vesileyle gündeme getirmek istiyorum.
2 Sayın
Bakanın söz almaları esnasında, Türkiye Büyük Millet Meclisinin
kurulmasının en önemli adımlarından birisi olan 27
Aralıktaki gelenekleşmiş ve millî ordunun kurulmasının
ilk adımı olan, bu, Atatürkün Ankaraya gelişiyle ilgili
konudaki uygulama rahatsızlığını dile getirmelerini
beklerdim, gerçekten üzüldüm.
Bu konu
açıklığa kavuşmak zorundadır. Kendisinin haddi olmayan
konularda ahkâm kesmeye cüret eden İçişleri Bakanı bu konuda
bilgi vermek zorundadır. Ekmeği ve suyu millî değerlere
düşmanlık olan bir zihniyetin baskı, telkin veya tavsiyesi
midir, yoksa başka bir maksattan mı kaynaklanmaktadır? Bu konu
Türkiye Büyük Millet Meclisinde açıklığa kavuşturulmak zorundadır.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
- Teşekkür ederim.
SANAYİ VE
TİCARET BAKANI NİHAT ERGÜN (Kocaeli) Sayın Başkan, bu
konuyla ilgili yerimden bir açıklama yapabilir miyim?
BAŞKAN
Buyurun.
SANAYİ VE
TİCARET BAKANI NİHAT ERGÜN (Kocaeli) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; konuyla ilgili, Atatürkün Ankaraya
gelişiyle ilgili kutlamalar her yıl coşkulu bir şekilde
yapılmaktadır, bu yıl da yapıldı ve
yapılıyor. Sizin söylediğiniz konuyla ilgili
açıklamayı hem Ankara Valiliği yaptı hem de bugün
İçişleri Bakanımız bir televizyon programında da hem
bütün Türkiye kamuoyuna bu konuyla ilgili gereken açıklamayı
yaptı. Dolayısıyla Açıklama yapılmadı. diye bir
yaklaşım gerçeği yansıtmıyor, gerekli açıklamalar
yapılmıştır.
Çok teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
OKTAY VURAL
(İzmir) Yani televizyon programında yapılmış
olması burada millete bu konuda bilgi verilmesini engelleyen bir husus
mudur? Milletvekilleri çalışıyor, televizyonda Bakanı
izlemiyor herhâlde! Hükûmet olarak bu konuda bilgi vereceksiniz tabii ki.
BAŞKAN
Saygıdeğer milletvekilleri, Sağlık Bakanı Sayın
Recep Akdağ, gündemin Sözlü Sorular kısmında yer alan
sorulardan 1, 129, 157, 158, 159, 161, 174, 175, 179, 191, 204, 218, 229, 255,
317, 351, 355, 357, 358, 362, 374, 383, 384, 404, 412, 413, 414, 453, 461 ve
464üncü sıralarındaki soruları birlikte cevaplandırmak
istemişlerdir.
Sayın
Bakanın bu istemini sırası geldiğinde yerine
getireceğim.
Sayın
milletvekilleri, Başkanlığın Genel Kurula
sunuşları vardır.
Meclis
araştırması açılmasına ilişkin dört önerge
vardır. Ayrı ayrı okutuyorum:
V.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Meclis Araştırması Önergeleri
1.-
Kastamonu Milletvekili Mehmet Serdaroğlu ve 20 milletvekilinin, Adalet ve
Kalkınma Partisi döneminde kamu yönetimindeki kadrolaşma
iddialarının ve siyasi maksatlı işlemlerin
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/961)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
AKP iktidarı
döneminde kamu kurum ve kuruluşlarında yaşanan personel
kıyımı, sürgün ve kadrolaşmanın tüm boyutlarıyla
ortaya konulması, yaşanan kadrolaşmanın kamu hizmetlerinin
nitelik ve niceliğine yaptığı etkinin, kıyıma ve
sürgüne uğrayan personelin durumlarının
araştırılması ve alınacak önlemlerin belirlenmesi için
Anayasamızın 98 ve İçtüzüğün 104 ve 105. maddeleri
gereğince, bir Meclis Araştırma Komisyonu kurulmasını
arz ve teklif ederiz.
1) Mehmet
Serdaroğlu (Kastamonu)
2) Mehmet
Şandır (Mersin)
3) Durmuş
Ali Torlak (İstanbul)
4) Abdülkadir
Akcan (Afyonkarahisar)
5) Mustafa Enöz (Manisa)
6) Mustafa
Kalaycı (Konya)
7) Osman
Ertuğrul (Aksaray)
8) Süleyman
Nevzat Korkmaz (Isparta)
9) Kemalettin
Nalcı (Tekirdağ)
10) Mümin
İnan (Niğde)
11) Ahmet Kenan
Tanrıkulu (İzmir)
12) Hasan
Çalış (Karaman)
13) Süleyman
Latif Yunusoğlu (Trabzon)
14) Recep Taner (Aydın)
15) Hüseyin
Yıldız (Antalya)
16) Reşat
Doğru (Tokat)
17) Ahmet Orhan (Manisa)
18) Ahmet Duran
Bulut (Balıkesir)
19) Rıdvan
Yalçın (Ordu)
20) Erkan Akçay (Manisa)
21) Osman
Durmuş (Kırıkkale)
Gerekçe:
İktidarlar,
üst bürokrasi kadrosunu oluştururken kendilerine yakın kişilerle
çalışmak isterler. Ancak, 8 yıllık AKP iktidarı bu
hakkını öylesine suiistimal etmiştir ki, bırakın
bürokrasinin üst kademesini, en alt kademedeki memur atamaları bile AKP'li
olup olmadığına bakılarak yapılmış ve
yapılmaya devam etmektedir.
Bu hükümet
döneminde özellikle ve bilinçli olarak, milliyetçi memur kıyımı
yapılmıştır. AKP, vatanını milletini seven, milli
hassasiyeti biraz daha yüksek olan memurlara kamu kurumlarını zindan
etmiştir. AKP'nin sürgüne gönderdiği, emekliliğe
zorladığı, kadro ve unvanlarını elinden
aldığı memurların tamamına yakını,
milliyetçi memurlardır. Bunlar, görevlerini layıkıyla
yapamadıkları için değil, milliyetçi oldukları için tasfiye
edilmişlerdir.
AKP döneminde,
kamuda 400 bine yakın atama yapılmıştır.
Cumhurbaşkanlığı makamının ele geçirilmesi ile
birlikte, üst düzey atamaların önündeki direnç ortadan kalkmış,
Cumhurbaşkanlığından dönen hiçbir atama
olmamıştır.
Kamu
kurumları, AKP'nin arka bahçesinin ötesinde, adeta, çiftliğine
dönmüştür. Kamu çalışanlarını, senin memurun, benim
memurum diye ayıran, atama ve terfilerde, liyakat ve beceriyi değil,
yandaşlığı esas alan AKP zihniyeti, toplumun tüm
kesimlerinde olduğu gibi, ayrışma ve çatışmayı,
kamu çalışanları arasına da sokarak, çalışma
barışını bozmuştur.
Atama, nakil,
terfi ve tayinlerde, AKP'nin il ve ilçe yöneticilerinin referans ve
onayına başvurulmakta, en küçük memur atamalarına bile siyasi
müdahaleler yapılmaktadır.
2002
yılında yapılan seçimlerle birlikte, İstanbul
Büyükşehir Belediyesi'nde çalışan kalmamıştır.
AKP'nin kadrolaşması, İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nden
başlayarak, AKP'li diğer belediyelerde çalışanların
kamu kurum ve kuruluşlarını istilası ve işgali ile
devam etmiştir. Bakan kardeşleri genel müdür, kendilerini aklayan
müfettişler vali, milletvekili aday adaylarının hepsi, ya genel
müdür, ya daire başkanı yapılmıştır.
Her seçim
gecesinde Parti balkonundan "ben her kesimin
başbakanıyım" diye nutuk atan Sayın
Başbakanın devri iktidarında, AKP'li olmayanın, AKP'li
görünmeyenin, ne kamuda, ne özelde iş bulma ve yükselme şansı
kalmamıştır.
Tüm bu
gerekçelerle AKP iktidarı döneminde kamu kurum ve kuruluşlarında
yaşanan personel kıyımı, sürgün ve kadrolaşmanın
tüm boyutlarıyla ortaya konulması, yaşanan
kadrolaşmanın kamu hizmetlerinin nitelik ve niceliğine
yaptığı etkinin, kıyıma ve sürgüne uğrayan
personelin durumlarının araştırılması ve alınacak
önlemlerin belirlenmesi için bir Meclis Araştırma Komisyonu
Kurulması gerekmektedir.
2.-
Gaziantep Milletvekili Hasan Özdemir ve 20 milletvekilinin, KÖYDES projesinin
uygulanmasında ortaya çıkan sorunların
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/962)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
İçişleri
Bakanlığı tarafından 2005 yılında susuz veya suyu
yetersiz köy ve bağlılarının sağlıklı ve
yeterli içme suyuna kavuşturulması ile köy yollarının kalite
ve standartlarının yükseltilmesi amacıyla başlatılan
Köy Altyapısını Destekleme Projesinde (KÖYDES) kırsal
altyapının iki önemli unsuru olan yol ve içme suyu
sorunlarının aşılması hedeflenirken aradan geçen süre
içerisinde proje kaynaklarının objektiflikten uzak bir biçimde
belirlendiği ve dağıtıldığı görülmektedir. KÖYDES
projesinin uygulamasında ortaya çıkan sorunları tespit etmek ve
için alınacak önemleri belirlemek üzere Anayasanın 98. ve
İçtüzüğün 104. ve 105. maddeleri gereğince Meclis
Araştırması açılmasını arz ve teklif ederiz.
Saygılarımızla.
1) Hasan Özdemir (Gaziantep)
2) Emin Haluk
Ayhan (Denizli)
3) Kamil Erdal
Sipahi (İzmir)
4) Hakan
Coşkun (Osmaniye)
5) Erkan Akçay (Manisa)
6) Mustafa
Kalaycı (Konya)
7) Beytullah Asil
(Eskişehir)
8) Mehmet Akif
Paksoy (Kahramanmaraş)
9) Akif
Akkuş (Mersin)
10) İzzettin
Yılmaz (Hatay)
11) Osman
Durmuş (Kırıkkale)
12) Muharrem
Varlı (Adana)
13) Mustafa Enöz (Manisa)
14) Süleyman
Latif Yunusoğlu (Trabzon)
15) Mümin
İnan (Niğde)
16) Recai
Yıldırım (Adana)
17) Abdülkadir
Akcan (Afyonkarahisar)
18) Metin Ergun (Muğla)
19) Ertuğrul
Kumcuoğlu (Aydın)
20) Ahmet Orhan (Manisa)
21) Ahmet Duran
Bulut (Balıkesir)
Gerekçe:
İçişleri
Bakanlığı 2005 yılında, susuz veya suyu yetersiz köy
ve bağlılarının sağlıklı ve yeterli içme
suyuna kavuşturulması ile köy yollarının kalite ve
standartlarının yükseltilmesi amacıyla KÖYDES Projesi (Köy
Altyapısını Destekleme Projesi)
başlatmıştır. Kaynak yetersizliği sebebiyle mevcut
yatırım programlarında kapsama alınamayan köylerin ve
bağlılarının içme suyu ve yol sorunlarının Vali
ve Kaymakamlar önderliğinde, İl Özel İdareleri ve Köylere Hizmet
Götürme Birlikleri aracılığı ile mahalli imkân ve
kabiliyetleri verimli bir şekilde kullanarak kısa sürede ve
düşük maliyetle çözülmesi olarak tanımlanabilecek KÖYDES Projesinin,
kırsal altyapının iki önemli unsuru olan yol ve içme suyu
sorunlarının aşılmasına önemli katkılarda
bulunması hedeflenmiştir. Projenin başlangıç hedeflerinde
kanalizasyon yatırımları da var iken daha sonra bu
yatırımlar kapsam dışına
çıkarılmıştır.
KÖYDES projesi
ile ilgili ciddi sorunlar bulunmaktadır. Öncelikle kaynak
aktarımı objektif kıstaslara göre yapılmamaktadır.
Hangi ile ne kadar ve hangi ölçüt ile ödenek aktarılacağı belli
değildir. İçişleri Bakanlığı Mahalli
İdareler Genel Müdürlüğü'nün verilerine KÖYDES projesinden beş
yılda en çok ödenek alan ilk iki İl olan Diyarbakır ve
Şanlıurfa, ne köy yolu ağı uzunluğu
bakımından ne de susuz veya yetersiz sulu yerleşim birimi
bakımından sıralamaya girememektedir.
KÖYDES ile ilgili
kamuoyunda oluşan tereddütlerin temel sebebi burada ortaya
çıkmaktadır. Böylece iktidarın elinde seçim malzemesi olarak
kullanacağı çok kullanışlı bir araç ortaya
çıkmış olmaktadır. İktidar hangi seçim bölgesinde oy potansiyelini arttırmak isterse o
yöreye göndereceği ödenekleri muazzam bir oranda arttırabilir. Her
şeyden önce ödeneklerin illere göre dağılımına
objektif ve amaca uygun bir ölçüt getirilmelidir.
KÖYDES projesi
ile içme suyu ve yol projeleri kapsama alınmış, ancak
kanalizasyon, köy içine trotuar ya da kilit parke döşenmesi, sulama
projeleri v.b. kırsal kalkınma için önem arz eden
yatırımlar kapsam dışı tutulmuştur. Hâlbuki
köylünün yaşantısının büyük bölümünün geçtiği köy içi
yollar genelde çok bakımsız durumdadır; kışın
çamur, yazın toz içindedir. Köy içlerinde yapılacak iyileştirme
faaliyetleri ve kanalizasyon, köylü vatandaşlarımızın hayat
kalitelerini doğrudan yükseltecek ve sağlıklı bir çevrenin
oluşmasının halk sağlığına olumlu katkısı
olacaktır. Sokakları temiz ve düzenli, köyler, köy
yaşantısı ile ilgili algılamayı da olumlu yönde
etkileyecek ve köyden kente göçü yavaşlatacaktır.
KÖYDES ile ilgili
en temel sorun ise aslında projenin kendisinden kaynaklanmaktadır.
KÖYDES her yıl Yüksek Planlama Kurulu kararıyla devam
ettirilmektedir. Bir sonraki yıl ne olacağı meçhuldür. Hâlbuki
kamu hizmetleri süreklilik arz eder. Yapılan bir yol her yıl
bakım, onarım ve geliştirilmeye ihtiyaç duyar. Örneğin
yapılan binlerce kilometre asfalt yolun onarımı nasıl ve
kim tarafından yapılacaktır? Her içme suyu projesi beraberinde
bakım, onarım ve işletme maliyetlerini getirir. Örneğin
bozulan bir dalgıç pompa hangi kurum tarafından ve hangi ödenekle
değiştirilecektir? Ayrıca her geçen gün kamu hizmetleri
gelişmektedir. Kırsal hizmetler de aynı şekilde
gelişme göstermektedir. Eskiden köy içine bir çeşme yeterli
görülürken bugün her yerleşim birimine şebekeli sistem
yapılmaktadır. Aynı şekilde bugün köylere yönelik bir
hizmet olarak görmediğimiz -örneğin çöp toplama hizmeti gibi- kimi
kamu hizmetleri çok yakın zaman içerisinde ihtiyaç olarak
karşımıza çıkacaktır.
Öte yandan
Gaziantep ilinde de birçok köyde kanalizasyon yoktur. Köylerin içerisinde
sosyal yaşam alanı olarak parklar yoktur. Atık sular köy
sokaklarında dışarıdan akmaktadır.
Netice itibariyle
kırsal alana yönelik hizmetlerin bir proje vasıtasıyla
yürütülmesinden kaynaklanan sıkıntıların giderilmesi için
gerekli araştırmaların yapılarak alınacak önlemlerin
belirlenmesi gerekmektedir.
3.-
Muş Milletvekili M. Nuri Yaman ve 19 milletvekilinin, sel afetinin
nedenlerinin araştırılması ve sel riski taşıyan
alanlar ile yerleşim yerleri ve ekonomik faaliyet alanlarının
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/963)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Türkiye'de meydana
gelen sel felaketlerinin etkilerini en aza indirmek maksadıyla sel riski
taşıyan alanların saptanması ve yerleşim
alanlarıyla ekonomik faaliyet alanlarının buna göre seçilmesi
için gerekli inceleme ve araştırmaların yapılması
hususunda Anayasanın 98 inci ve TBMM İçtüzüğünün 104 ve 105 inci
maddeleri gereğince Meclis Araştırması
açılmasını saygılarımızla arz ederiz.
1) M. Nuri Yaman (Muş)
2) Selahattin
Demirtaş (Diyarbakır)
3) Gültan
Kışanak (Diyarbakır)
4) Ayla Akat Ata (Batman)
5) Bengi
Yıldız (Batman)
6) Akın
Birdal (Diyarbakır)
7) Emine Ayna (Mardin)
8) Fatma Kurtulan (Van)
9) Hasip Kaplan (Şırnak)
10) Hamit Geylani (Hakkâri)
11) İbrahim
Binici (Şanlıurfa)
12) Mehmet Nezir
Karabaş (Bitlis)
13) Mehmet Ufuk
Uras (İstanbul)
14) Osman Özçelik (Siirt)
15) Özdal Üçer (Van)
16) Pervin Buldan (Iğdır)
17) Sebahat
Tuncel (İstanbul)
18) Sevahir
Bayındır (Şırnak)
19)
Sırrı Sakık (Muş)
20)
Şerafettin Halis (Tunceli)
Gerekçe:
Türkiye'de çok
sık görülen doğal tehlikelerin başında, sel olayları
gelmektedir. Önemli can ve mal kaybına neden olan ve değişik
nedenlerle oluşan sel, Türkiye'nin hızla değişen ve
gelişen sosyal ve ekonomik yapısı içinde daha da etkili olmakta,
büyük ekonomik kayıpların ve
acıların
yaşandığı bir afete dönüşmektedir.
Türkiye'de
görülen doğal afetler içinde sel, depremden sonra en büyük can ve mal
kayıplarının görüldüğü doğa olayıdır. Her
yıl bu afetten kaynaklanan ekonomik kaybın ortalama 160 trilyon Türk
Lirası olduğu hesap edilmiştir.
Sel
taşkınını önleme ve kaza zararlarından korunma
çalışmalarına baktığımızda; meydana gelen
ölümlerin yanında ayrıca ekonomik kayıplar açısından
da olumlu bir tablo çizmek mümkün değildir. Çünkü Sel/Taşkın
riski olan alanlardaki ekonomik etkinlikler zamanla artmıştır.
Bu nedenle daha küçük boyuttaki bir sel olayında bile oluşan
ergonomik kayıplar, daha önce yaşanan ve daha büyük boyuttaki bir sel
olayındakinden, daha fazla olmaktadır.
Türkiye'nin sel
olayına karşı duyarlılığını doğal
etkenlerin (iklim, bitki örtüsü, topografya vb.) yanında, insanların
çeşitli ekonomik ve sosyal etkinlikleri de belirlemektedir. Çeşitli
sektörlerdeki ekonomik faaliyetlerin yoğun olarak devam ettiği
ülkemizde hızlı nüfus artışı, sağlıksız
kentleşmeyi de beraberinde getirmektedir. Bu durum sele duyarlı
alanlarda ve özellikle de akarsu havzalarında nüfus ve sanayi
yoğunluğunu arttırmaktadır. Bu yerleşim
alanlarında yeni yollar açılmakta, kurulan işletmeler ile arazi
yapısı değişmekte, ormanlar ve meralar tahrip edilmektedir.
Dolayısıyla havzadaki jeomorfolojik ve hidrolojik denge
bozulduğundan can ve özellikle de mal kaybına neden olan
Sel/Taşkın afetleri daha sık görülmektedir.
Hangi
koşullar altında olursa olsun Türkiye, hızlı ve çarpık
bir biçimde artan nüfusun, iskân ve düzgün alt yapı ihtiyacının
karşılanabilmesi için, akarsuların özelliklerini göz önüne
alarak, su yapılarını projelendirmek, güçlendirmek, ekonomik
yönden akarsu havzalarını çok dikkatli bir biçimde
değerlendirmek zorundadır. Bunun için bütün akarsu havzalarının
Sel/Taşkın karakterini belirlemek çok önemlidir.
Bu konuda
yapılacak ilk iş, Türkiye'nin yapı ve yeryüzü şekilleri,
doğal bitki örtüsü ve iklim özellikleri ile sosyo-ekonomik
yapısının kapsamlı bir biçimde ortaya
konulmasıdır. Çünkü akarsu havzalarının sele
karşı duyarlılıklarını; büyüklükleri, jeolojik ve
jeomorfolojik özellikleri, kullanım durumları, toprak özellikleri,
orman örtüsü, kütle hareketleri ve erozyona karşı tutumları,
vadi eğilimi ve uzunlukları gibi etkenler belirlemektedir.
Jeomorfolojik
olarak Türkiye etrafı dağlarla çevrili, ortalama yüksekliği 1100
metre civarında olan, derin vadilerle yarılmış bir plato
görünümündedir. Eğimi %40 olan alanlar, genel yüz ölçümün %45'ini
kaplamaktadır. Türkiye'nin büyük bir bölümü bu jeomorfolojik
özelliğiyle şiddetli ve sürekli yağış sonucunda her an
sel olayı ile karşılaşabilecek olan bir ülke
konumundadır.
İklim olarak
Türkiye'nin güney kıyıları yazları sıcak ve kurak,
kışları ılık ve yağışlı olarak
bilinen Akdeniz iklim bölgesinde yer almakla beraber, tamamında ise sahip
olduğu fiziki coğrafya özellikleri nedeniyle, yoğun kar
yağışları yanında yaz ve ilkbahar
yağışlarının da görüldüğü bir ülkedir.
Türkiye'de arazi
kullanımı yönünden bakıldığında, ilk
çağlardan günümüze kadar, başta ormanlar olmak üzere, doğal
bitki örtüsünün büyük bölümü yok edilmiştir. Bitki örtüsü tahrip edilen
alanlarda, eğim ve erozyon nedeniyle tarım yapılamaz hale
geldiğinden, kültür bitkileri yönünden de fakirleşen yamaçlar, sel
oluşumunu hızlandıran bir etken haline gelmiştir.
Bu nedenlerden
dolayı Türkiye'nin ayrıntılı bir şekilde sel
haritasının çıkarılması, koşulları
bakımından sel ihtimali yüksek olan bölgelerin saptanması ve
gerekli önlemlerin alınarak hem can kayıplarının hem de
ekonomik kayıpların önüne geçilmesi bir zorunluluk haline
gelmiştir.
4.-
BDP Grubu adına Grup Başkan Vekili Batman Milletvekili Ayla Akat
Atanın, Doğu Anadolu Bölgesindeki deprem riskinin
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/964)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığı'na
Doğu Anadolu
Bölgesi ve yakın çevresini etkileyecek olası bir deprem riskinin
yaratacağı muhtemel sonuçlarının bütün boyutları
araştırılarak gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla
Anayasa'nın 98'inci, İçtüzüğün 104 ve 105'inci maddeleri
gereğince Meclis Araştırması açılmasını arz
ederiz.
Ayla
Akat Ata
Grup
Başkan Vekili
Gerekçe:
İnsanlar
için fiziksel, ekonomik ve sosyal kayıplara neden olan, normal
yaşamı ve insan faaliyetlerini kesintiye uğratarak
toplulukları etkileyen doğal, teknolojik veya insan kökenli olaylar
afet olarak tanımlanmaktadır. Afetlerin büyüklüğü meydana
getirdiği can kayıpları, yaralanmalar, yapısal hasarlar ve
neden olduğu sosyal ve ekonomik kayıplarla ölçülebilmektedir.
Doğal afet
türleri içinde en fazla can ve mal kaybına sebep olanı, belirsizlik
oranının en yüksek oluşu nedeniyle depremlerdir. Depremler
eğitim, sağlık, güvenlik gibi zorunlu kamu
yatırımlarını olumsuz etkileyebilmekte ve toplum
güvenliğini tehdit edebilmektedir.
Türkiye'nin,
dünyada depremselliği yüksek olan ülkeler arasında yer
aldığı bilinmektedir. Resmi istatistiklere göre Türkiye
topraklarının % 96'sı, nüfusunun ise % 98'i deprem riski ile
karşı karşıya bulunmaktadır.
Türkiye'nin
doğal afetlerle ilgili istatistik verilerine
bakıldığında da depremlerin en tahripkar doğal afet
sonucuna yol açtığı görülmektedir. Nitekim 1902-2003
yılları arasında 137 adet hasara neden olan deprem meydana
gelmiş, bu depremler sonucunda on binlerce kişi
yaşamını yitirmiş, yine on binlerce kişi de
yaralanmıştır.
Türkiye'de son
yıllarda can ve mal kayıplarına neden olan depremler
arasında 1992 Erzincan, 1995 Dinar, 1998 Adana-Ceyhan ve 1999 Marmara
depremi yer almaktadır. Özellikle Marmara bölgesinde 1999
yılında Gölcük ve Düzce'de meydana gelen iki büyük deprem, yol
açtığı ağır sonuçlar itibariyle dikkatleri olası
İstanbul depremine çevirdiğinden çalışmalarda
ağırlıklı olarak Marmara Bölgesinde
yoğunlaşmıştır.
Ancak Türkiye'de
başlıca deprem kuşakları arasında yer alan ve en etkin
iki ana fay kuşağından birini oluşturan Doğu Anadolu
Fay Hattı Karlıova-Antakya arasında geniş bir alana
uzanım göstermekte olup, bölgenin depremselliğinde önemli bir rol
oynamaktadır. Nitekim son birkaç yüzyılda bu fay hattı üzerinde
meydana gelen Karlıova, Antakya, Gezin, Çelikhan, Pötürge, Bingölü, Lice,
Ceyhan ve Elazığ depremleri önemli depremler arasındadır.
Üzerinde çok sayıda sismik boşluğun bulunduğu belirtilen
Doğu Anadolu Fay Hattının değişik kollarının
yakın gelecekte yıkıcı etkilere yol açabilecek depremlere
kaynaklık etmesinin kaçınılmaz olacağı
belirtilmektedir.
Afet
İşleri Genel Müdürlüğü tarafından hazırlanan
raporlarda da, Doğu Anadolu Fay Hattında oluşan birikimin
boşalmasının her an gerçekleşebileceği belirtilmesine
karşın, son yıllarda bu fay hattı üzerinde yer alan
alanlarda gerçekleşen depremler sonucunda oluşan can ve mal
kayıpları gerekli tedbirlerin alınmadığını
ortaya koymaktadır.
Doğu Anadolu
Bölgesi ve yakın çevresini etkileyen fayların aktif olması ve
değişik büyüklüklerde sürekli deprem üretme
olasılığının bulunması gerçeği gerekli
tedbirlerin zamanında alınmasını zorunlu
kılmaktadır. Bu nedenle önümüzdeki süreçte yaşanabilecek
olası bir deprem riskinin yaratacağı muhtemel
sonuçlarının bütün boyutları araştırılarak
gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Anayasa'nın 98'inci,
İçtüzüğün 104 ve 105'inci maddeleri gereğince Meclis
Araştırması açılmasını arz ederiz.
BAŞKAN
Bilgilerinize sunulmuştur.
Önergeler
gündemdeki yerlerini alacak ve Meclis araştırması
açılıp açılmaması konusundaki görüşmeler
sırası geldiğinde yapılacaktır.
Danışma
Kurulunun bir önerisi vardır.
Okutuyorum:
VI.-
ÖNERİLER
A) Danışma Kurulu Önerileri
1.-
Gündemdeki sıralama ile Genel Kurul çalışma saatlerinin yeniden
düzenlenmesine ilişkin Danışma Kurulu önerisi
Danışma
Kurulu Önerisi
Tarihi:
28/12/2010
Danışma
Kurulunun yaptığı toplantıda, ekteki önerinin Genel Kurulun
onayına sunulması uygun görülmüştür.
Nevzat
Pakdil |
Türkiye
Büyük Millet Meclisi |
Başkanı
Vekili |
Nurettin Canikli K.
Kemal Anadol |
Adalet ve Kalkınma Partisi Cumhuriyet
Halk Partisi |
Grubu Başkan Vekili Grubu
Başkan Vekili |
|
Oktay Vural Bengi
Yıldız |
Milliyetçi Hareket Partisi Barış
ve Demokrasi Partisi |
Grubu Başkan Vekili Grubu
Başkan Vekili |
Öneri: Genel
Kurulun; 4 ve 11 Ocak 2011 Salı günlerindeki birleşimlerde 1 saat
sözlü sorulardan sonra diğer denetim konularının
görüşülmeyerek gündemin kanun tasarı ve teklifleri ile komisyonlardan
gelen diğer işler kısmında yer alan işlerin
görüşülmesi, 5 ve 12 Ocak 2011 Çarşamba günlerindeki
birleşimlerde ise Sözlü Soruların görüşülmemesi,
Genel Kurulun; 4
ve 11 Ocak 2011 Salı günleri 15.00-20.00 saatleri arasında, 5, 6, 12
ve 13 Ocak 2011 Çarşamba ve Perşembe günkü birleşimlerinde ise
13.00-20.00 saatleri arasında çalışmalarını
sürdürmesi,
Önerilmiştir.
BAŞKAN
Danışma Kurulu önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler...
K. KEMAL ANADOL
(İzmir) Karar yeter sayısı istiyoruz.
BAŞKAN
Geçtik Sayın Anadol.
Kabul
etmeyenler... Kabul edilmiştir.
K. KEMAL ANADOL
(İzmir) Karar yeter sayısı istedim efendim.
BAŞKAN
Sayın Başkanım, oylamaya geçtikten sonra söylediniz. Özür
dilerim.
K. KEMAL ANADOL
(İzmir) Hayır. Evvela Lehte, aleyhte söz isteyen var mı?
diye sormanız gerekiyor.
BAŞKAN
Sayın Başkanım, ben okuttum. Söz almak isteyenler her zaman
gelip buraya, malumunuz, müracaat ediyorlardı.
İç Tüzükün
37nci maddesine göre verilmiş bir doğrudan gündeme alınma
önergesi vardır, okutuyorum:
V.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI (Devam)
B) Önergeler
1.-
İstanbul Milletvekili Hasan Macitin, Askerî Yasak Bölgeler ve Güvenlik
Bölgeleri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında
Kanun Teklifinin (2/139), gündeme alınmasına ilişkin önergesi
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Askeri Yasak
Bölgeler ve Güvenlik Bölgeleri Kanununda Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Teklifim, süresi içerisinde ilgili
Komisyonda görüşülmediği için doğrudan gündeme
alınmasıyla ilgili Meclis Genel Kurulunda görüşülmesini arz ve
talep ederim. 02.03.2010
Hasan
Macit
İstanbul
BAŞKAN
Teklif sahibi İstanbul Milletvekili Sayın Hasan Macit.
Sayın Macit,
buyurun efendim.
HASAN MACİT
(İstanbul) Sayın Başkan, sayın milletvekilleri, 2565
sayılı Askeri Yasak Bölgeler ve Güvenlik Bölgeleri Kanununda
değişiklik yapılmasıyla ilgili kanun teklifimizin
doğrudan gündeme alınmasıyla ilgili söz almış bulunuyorum.
Yüce heyetinizi saygılarımla selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlar, bu kanun teklifimizde istediğimiz değişiklik ne
yöndedir? Bizim teklif ettiğimiz konu şudur: Fiziki güvenlik
sistemleri, sınır bölgesinin coğrafi, fiziki ve topoğrafik
koşullarına göre fiziki elektronik güvenlik duvarları
şeklinde tesis edilebilir. şekliyle bir değişiklik
yapılmasını teklif ediyoruz.
Değerli
arkadaşlar, niçin biz bu teklifi yaptık? Öncelikle bir ülkenin
sınır güvenliğine hâkim olması gerekir. Eğer
sınırlarına hâkim olamıyorsa, sınır
güvenliğini sağlayamıyorsa içerideki huzuru, güvenliği
sağlaması mümkün değildir. Bu nedenle yaklaşık yirmi
beş yıl süre içerisinde bölücü
terör örgütünün Türkiyede yaşatmış olduğu
sıkıntı ve acımasızca yapılan terör eylemleri
sonucunda, 30 bini aşkın insanımız canından olmuş
ve yüz milyarlarca dolar ekonomik kayba neden olmuştur. İşte
bunun bu şeklide sürmesinin çok büyük bir katkısı
sınır güvenliğimize hâkim olamadığımızdan
kaynaklanmaktadır. Eğer sınırlarımıza hâkim
olabilseydik, sınır güvenliğimizi sağlayabilseydik bu terör
örgütü bu boyutlarda can ve ekonomik kayıplara neden olmayacaktı.
Mevcut koşullarda askerlerimiz, güvenlik güçlerimiz sınırlarda
ya siperlerde sınır güvenliğini sağlamaktadır veyahut
da geniş arazi içerisinde sadece insani gücünü kullanarak bu
güvenliği sağlamakla karşı karşıya. Ama
gelişmiş ülkelere baktığımız zaman veya
gelişmekte olan ülkelere baktığımız zaman
sınır güvenliklerini sağlamak üzere çok değişik
alanlara başvurulmuştur.
Değerli
arkadaşlar, bunu söylerken belki hayal gibi konuşulabilir veyahut da
böyle algılanabilir ama dünyada örneklerine baktığımız
zaman ilk olarak Çin Seddinden bahsetmeme gerek yok. Oradaki coğrafi
koşullar herhâlde bizim bölgemizdeki coğrafi koşullardan az
değildir. Bunun ötesinde, Suudi Arabistan ile Irak sınırı
arasında bir güvenlik şeridi, 900 kilometrelik elektronik çit
oluşturulmuştur. Dünyada başka örnekleri de vardır;
Hindistan-Bangladeş sınırında, Hindistan-Pakistan
sınırında, Çin-Kuzey Kore sınırında,
İsrail-Filistin sınırında bu gibi güvenlik anlamında,
sınır güvenliğini sağlayacak gerek elektronik çitler gerek
tel örgüler gerekse beton duvarlar çekilmek suretiyle göçmenlerin engellenmesi,
kaçakçıların engellenmesi, terörist sızmaların engellenmesi
için gerekli önlemler alınmıştır.
Amerika
Birleşik Devletleri, süper güç olarak
tanımladığımız bu ülke dahi, Meksika
sınırından ülkesine geçen kaçakçılığı ve
göçmen sızmalarını önleyemediği için buraya fiziki bir
duvar oluşturmuştur, yani beton bir duvar oluşturmuş ve
elektronik sistemlerle burayı donatmıştır. Öyleyse
dünyadaki örneklere baktığımız zaman, Türkiyede de böyle
bir güvenlik sisteminin kurulması, sınır güvenliğinin tesis
edilmesi gerekiyor.
Bu anlamda
vermiş olduğumuz kanun teklifinde bunun yapılabilmesinin önünü
açan ve bu yapıldığı zaman
Hani çoğu güvenlik yetkililerimiz diyor ya Terör örgütü
militanları elini kolunu sallayarak Türkiyeden,
sınırlarımızdan geçiyor. Keza sadece terör örgütü
militanları değil, buradan her türlü kaçakçılık
olayları da Türkiyeye girmektedir. Gerek gıda maddelerinde gerekse
diğer ihtiyaçlarımızı karşılamak için giren,
işte petrol kaçakçılığı gibi -bunlar her gün yazılıp çizilmekte
ve basınımızda yer almaktadır- bu anlamdaki
kaçakçılık olaylarının da önüne geçilecektir. Gerek insan sağlığımız
konusunda gerekse ekonomik kayıplar konusunda bu güvenlik
sınırını sağladığımız zaman önemli
kazanımlar olacaktır. Kaldı ki, değerli arkadaşlar,
1996 yılında ve 2003 yılında Meclisimizin
araştırma komisyonunun bu anlamda bir tesisin yapılmasıyla
ilgili Meclise önerileri vardır ve o zaman iktidara mensup ve bugün
iktidar partisinin genel başkan yardımcısı olan bir
arkadaşımızın
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Macit, teşekkür ederim.
K. KEMAL ANADOL
(İzmir) Oylayacak mısınız efendim?
BAŞKAN
Yok, Sayın Erçelebi de var.
HASAN MACİT
(Devamla) Ek süre vermeyecek misiniz Sayın Başkan?
BAŞKAN Yok
efendim, kaldırdık onu.
HASAN MACİT
(Devamla) Bu kanun teklifimize desteklerinizi bekliyoruz, hepinize
saygılar sunuyoruz.
BAŞKAN
Sayın Hasan Erçelebi, Denizli Milletvekili.
Buyurun efendim.
HASAN
ERÇELEBİ (Denizli) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri,
yüce heyetinizi Demokratik Sol Parti ve şahsım adına
saygıyla selamlıyorum.
Sayın
Macitin vermiş olduğu kanun teklifi üzerinde
konuşacağım. Evet, konu sınırlarımızın
güvenliği. Türkiye büyük bir ülke ve toplam 10.765 kilometre
sınırımız var, bunun 2.949 kilometresi kara sınırımız.
Bu sınırların korunması konusunda bugüne kadar gerçekten
ciddi bir önlem aldığımızı söyleyemeyiz, sadece
Türkiye-Suriye sınırında güvenlik önlemlerimiz yeterli sayılabilecek
düzeydedir.
Değerli
milletvekilleri, sınırlarını korumak bir ülke için onurdur,
korunamayan sınırlar sınır sayılamayacaktır. Onun
için biz Türkiye Büyük Millet Meclisi olarak
sınırlarımızın korunması için her türlü önlemi
almak zorundayız.
Değerli
milletvekilleri, bugün baktığımız zaman gerçekten
sınırlarımızı koruyabiliyor muyuz? Buna Evet demek
son derece zor. Sınırlarımız kimi söylemlere göre kevgir
gibidir ama en iyimser söyleme göre delik kova gibidir. Delik kova dolmaz
arkadaşlar, delik kovayla su taşınmaz.
Sınırlarımızın
korunmasındaki en önemli konu terör ve kaçakçılıktır. Bugün
Otuz yıldır terörü önleyemedik. diyorsak bunun en önemli sebebi
sınırlarımızın güvenliğinin
olmamasıdır. Ülkemize sınırlarımız
dışından saldırılar yapılmakta ve yine
sınırlarımız dışına kaçılmaktadır.
Bunun
yanında -kaçakçılığa baktığımız zaman-
terör örgütünün otuz yıldır önlenemeyen
saldırılarının en önemli sebebi silah
kaçakçılığıdır, patlayıcı madde
kaçakçılığıdır. Onun için sınırlarımızı
güvenlik altına almak zorundayız.
Et
kaçakçılığı bu ülkede hayvancılığı
bitirdi, köylümüzü bitirdi, şeker kaçakçılığı
aynı şekilde çiftçimizi bitirdi. Uyuşturucu
kaçakçılığı gençlerimizi bitirdi ve Birleşmiş
Milletler raporuna göre, Türkiye uyuşturucu kaçakçılığında
bir köprü görevi görmektedir. denilmektedir. Bu, dünya çapında bir utanç
kaynağıdır. Petrol kaçakçılığı aynı
şekilde hem halkımızı vurmakta hem de devletimizi
vurmaktadır. Şu anda en pahalı petrolü kullanıyoruz.
Dolayısıyla, bunların sonucunda vergilerimiz azalıyor.
Değerli
milletvekilleri, bu araştırma raporu Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından
yapılmıştır. Yani, Türkiyede sınır
güvenliğinin olmadığı, kaçakçılığın
nasıl, kimler tarafından yapıldığı, terörün
nasıl beslendiği burada yazıyor. İşte, bu kanun
teklifiyle aslında yüce Meclisin yıllardır
yaptığı çalışmaya sahip çıkmak istiyoruz. O
nedenle, bu kanun teklifine hepinizin, hepimizin olumlu oy vermesi,
aslında Türkiye Büyük Millet Meclisi çalışmalarının
bir sonuca varması demektir. İşte, o nedenle hepinizden bu kanun
için olumlu oy istiyoruz. Çünkü, bu kanunun herhangi bir iç siyasete malzeme
hedefi yoktur, ama bu kanun teklifinin terörü önlemede,
kaçakçılığı önlemede çok çok önemli özellikleri
vardır. İşte o yüzden Türkiye Büyük Millet Meclisi üyelerinin
tamamından oy istiyoruz. Bu kanunla inşallah özlediğimiz
sınır güvenliğini sağlarız.
Bugün teknolojik
bir çağda yaşıyoruz. Efendim, sınırlarımız
sarp kaya-ların arasında oralara duvar çekilemez. diyemeyiz. Bugün
elektronik duvarlar oraya çekilebilir, bugün oraya pekâlâ uydudan duvarlar
çekilebilir ve sınır güvenliğimizi sağlayabiliriz diyorum.
Yüce Meclisin bu
kanuna olumlu oy vereceğini umuyorum, hepinize say-gılar sunuyorum.
Sağ olun, var olun.
K. KEMAL ANADOL
(İzmir) Sayın Başkan, karar yeter sayısı istiyorum.
BAŞKAN
Tamam efendim.
İç Tüzükün
37nci maddesine göre verilen doğrudan gündeme alınma önergesini
oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı
arayacağım.
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Karar yeter sayısı yoktur.
Birleşime on
dakika ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 16.31
İKİNCİ
OTURUM
Açılma
Saati: 16.45
BAŞKAN:
Başkan Vekili Nevzat PAKDİL
KÂTİP
ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Yaşar TÜZÜN (Bilecik)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 43üncü
Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.
İstanbul
Milletvekili Hasan Macitin İç Tüzükün 37nci maddesine göre verdiği
doğrudan gündeme alınma önergesinin oylanmasında karar yeter
sayısı bulunamamıştı. Şimdi önergeyi tekrar
oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısını
arayacağım.
Önergeyi kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir, karar yeter
sayısı vardır.
Sayın
milletvekilleri, gündemin Sözlü Sorular kısmına geçiyoruz.
Biraz önce
Sağlık Bakanının cevaplandıracağı
soruları sizlere arz etmiştim, tekrar okumuyorum. Bu soruları
sırasıyla okutuyorum:
VII.-
SÖZLÜ SORULAR VE CEVAPLARI
1.-
Gaziantep Milletvekili Yaşar Ağyüzün, öğrenim ve harç
kredilerinin geri ödemesine ilişkin Millî Eğitim Bakanından
sözlü soru önergesi (6/1142) ve Sağlık Bakanı Recep
Akdağın cevabı
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Aşağıdaki
sorularımın Millî Eğitim Bakanı Sayın Doç. Dr. Hüseyin
Çelik tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını
saygılarımla arz ederim.
Yaşar
Ağyüz
Gaziantep
Global
fınans krizinden ülkemiz de olumsuz etkilenmektedir.
Ayrıca,
öğrenimlerini Kredi Yurtlar Kurumundan aldıkları kredi ile
tamamlayan üniversite mezunu gençlerimizin, iş bulamadığı
kriz ortamında kredi borçları için kendisinin ve ailesinin hacizle
karşı karşıya kalmaları acı bir gerçektir.
1. Kredi borcunu
ödeyemeyen üniversite mezunu gençlerimize ve ailelerine 17 Aralıka kadar
tanınan süre içinde çok önemli bir bölümü faiz olan, 5100 YTL'lik borç
için haciz uygulanmasını bu ortamda doğru buluyor musunuz?
2. Vergi
Barışı, vergi affı ve vergi borçlarının
taksitlendirilmelerinin Maliye Bakanlığınca, periyodik dilimler
hâlinde Türkiye Büyük Millet Meclisi gündemine getirildiği ve yasal
düzenlemelerin yapıldığı bir gerçek iken, kredi borcu için
süre uzatımı, taksitlendirme ve peşin ödemelerde faiz affı
gibi yeniden bir yapılandırma neden düşünülmemektedir?
2.-
Ardahan Milletvekili Ensar Öğütün, Damaldaki bazı köylerin
sağlık ocaklarındaki ihtiyaçlarına ilişkin sözlü soru
önergesi (6/1699) ve Sağlık Bakanı Recep Akdağın
cevabı
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Aşağıdaki
sorularımın Sağlık Bakanı Sayın Recep Akdağ
tarafından sözlü olarak cevaplandırılması konusunda
gereğinin yapılmasını saygılarımla arz ederim.
21.12.2009
Ensar
Öğüt
Ardahan
Ardahan Damal
İlçesine bağlı köylerden, Aşağı gündeş;
Cumhuriyet Mah., Tepeköy Burmadere, Üçdere, Dereköyü, Seyitören köylerinde
sağlık ocağı olmadığından veya var olan
sağlık ocaklarının fiziki durumlarının iyi
olmadığı gibi sağlık ocaklarında gerekli ebe ve
sağlık memuru olmadığından dolayı gerekli hizmet
verilememektedir.
1- Ardahan Damal
ilçesine bağlı yukarıda isimlerini yazdığım
köylerde sağlık ocağı olmadığından
vatandaşlarımız sağlık hizmetlerinden yeterli oranda
yararlanamamaktadır. Ayrıca var olan bazı sağlık
ocaklarında ebe ve sağlık memuru olmadığından
dolayı ocaklar kapalı durumdadır. Yine bazı sağlık
ocakları çok eskiden yapıldığından fiziki
durumlarının bir an evvel düzeltilmesi gerekmektedir. Bu
aksaklıkların giderilmesi ebe ve sağlık memuru ataması
yapılacak mı, yapılacaksa ne zaman yapılacak?
3.-
Ardahan Milletvekili Ensar Öğütün, bazı illerdeki sağlık
hizmetlerine ilişkin sözlü soru önergesi (6/1772) ve Sağlık
Bakanı Recep Akdağın cevabı
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Aşağıdaki
sorularımın Sağlık Bakanı Sayın Recep Akdağ
tarafından sözlü olarak cevaplandırılması konusunda
gereğinin yapılmasını saygılarımla arz ederim.
18.01.2010
Ensar
Öğüt
Ardahan
Gümüşhane ve
Bayburt bölgede kar yağışı en fazla olan illerimizdendir,
yoğun ve aralıksız yağan kar yağışından
dolayı çok zaman köylerin yolları kapalı kalmaktadır. Bu durum
uzun süre devam ettiğinden köylerdeki sağlık ocaklarında
ebe, hemşire, sağlık memuru ve doktor bulunmadığı
gibi malzeme eksiği de bulunmaktadır. Bölgede eksik olan
sağlık ocağına da çok ihtiyaç bulunmaktadır.
1- Gümüşhane
ve Bayburt illerinde yaşayan hemşehrilerimiz sağlık
hizmetlerinden tam anlamıyla yararlanamamaktadır, sağlık
hizmetlerinden faydalanabilmesi için sağlık ocaklarına ebe,
hemşire, sağlık memuru ve doktor ataması yapmayı
düşünüyor musunuz?
4.-
Ardahan Milletvekili Ensar Öğütün, bazı illerdeki içme suyu
analizine ilişkin sözlü soru önergesi (6/1775) ve Sağlık
Bakanı Recep Akdağın cevabı
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Aşağıdaki
sorularımın Sağlık Bakanı Sayın Recep Akdağ
tarafından sözlü olarak cevaplandırılması konusunda
gereğinin yapılmasını saygılarımla arz ederim.
18.01.2010
Ensar
Öğüt
Ardahan
Su
yaşamın en temel gereksinimlerinden birisidir. Yaşamla
özdeş olup, su olmadan hayat da olmaz. Kişinin ve toplumun
sağlıklı olabilmesi için, içme ve kullanma sularının
tümünün temiz ve yeterli olması gerekir. İçme, kullanma
sularının düzenli olarak sağlıklı olup
olmadığının denetlenmesinde insani tüketim amaçlı
sular hakkında yönetmelik hükümleri gereğince denetleme ve kontrol
izlemleri yine yönetmelik hükümleri gereğince sağlık
müdürlüğünce yapılmalıdır.
1-
Gümüşhane, Bayburt'da hemşehrilerimizin analizi
yapılmış su içmeleri için, su analizi yapılabilmesi için
bir çalışmanız olacak mı, olacaksa ne zaman
yapacaksınız?
5.-
Ardahan Milletvekili Ensar Öğütün, bazı illerdeki içme suyu
analizine ilişkin sözlü soru önergesi (6/1776) ve Sağlık
Bakanı Recep Akdağın cevabı
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Aşağıdaki
sorularımın Sağlık Bakanı Sayın Recep Akdağ
tarafından sözlü olarak cevaplandırılması konusunda
gereğinin yapılmasını saygılarımla arz ederim.
18.01.2010
Ensar
Öğüt
Ardahan
Su
yaşamın en temel gereksinimlerinden birisidir. Yaşamla
özdeş olup, su olmadan hayat da olmaz. Kişinin ve toplumun
sağlıklı olabilmesi için, içme ve kullanma sularının
tümünün temiz ve yeterli olması gerekir. İçme, kullanma
sularının düzenli olarak sağlıklı olup
olmadığının denetlenmesinde insani tüketim amaçlı
sular hakkında yönetmelik hükümleri gereğince denetleme ve kontrol
izlemleri yine yönetmelik hükümleri gereğince sağlık
müdürlüğünce yapılmalıdır.
1- Ardahan, Kars
ve Iğdır'da hemşehrilerimizin analizi yapılmış su
içmeleri için su analizi yapılabilmesi için bir çalışmanız
olacak mı, olacaksa ne zaman yapacaksınız?
6.-
Ardahan Milletvekili Ensar Öğütün, bazı illerdeki sağlık
hizmetlerine ilişkin sözlü soru önergesi (6/1780) ve Sağlık
Bakanı Recep Akdağın cevabı
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Aşağıdaki
sorularımın Sağlık Bakanı Sayın Recep Akdağ
tarafından sözlü olarak cevaplandırılması konusunda
gereğinin yapılmasını saygılarımla arz ederim.
18.01.2010
Ensar
Öğüt
Ardahan
Ülkemiz genelinde
sağlık hizmetlerinden vatandaşlarımız
gelişmiş dünya ülkelerindeki insanlar gibi
faydalanamadığı gibi özellikle ülkemizin daha geri
kalmış olan bölgelerindeki hemşehrilerimizin durumları
içler acısıdır. Bölgedeki sağlık ocaklarının
sayılarının yetersiz olmasının yanında araç ve
gereç açısından da istenilen düzeyde bulunmadığı bir
gerçektir. Bir de mevcut sağlık ocaklarında Doktor, Ebe,
Hemşire ve Sağlık Memuru bulunmamaktadır. Bu durumda
vatandaşlarımızın sağlık tedavisi almaları
aksamaktadır.
1-
Elazığ, Tunceli, Muş, Hakkâri, Diyarbakır, Ş.urfa,
Gümüşhane, Bayburt illerinde yoğun kar yağışı
nedeniyle başta köy yolları olmak üzere köyü ilçeye bağlayan
yollar zaman zaman da ilçeyi ile bağlayan yollar kapandığından
dolayı bu illerde yaşayan hemşehrilerimizin gerektiği
miktarda sağlık hizmeti almaları imkânsız durumdadır,
mevcut bulunan sağlık ocaklarında araç ve gereç
açığı çok fazla durumdadır. Sağlık hizmetleri
için gerekli olan malzemelerin tamamlanması için bir
çalışmanız olacak mı?
2- Adı geçen
illerin İl, İlçe ve köylerindeki sağlık ocaklarında
Doktor, Hemşire, Ebe ve Sağlık memuru
açığının giderilebilmesi için bir çalışmanız
olacak mı?
7.-
Ardahan Milletvekili Ensar Öğütün, bazı illerdeki kar ambulansı
sayısının artırılmasına ilişkin sözlü soru
önergesi (6/1824) ve Sağlık Bakanı Recep Akdağın
cevabı
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Aşağıdaki
sorularımın Sağlık Bakanı Sayın Recep Akdağ
tarafından sözlü olarak cevaplandırılması konusunda
gereğinin yapılmasını saygılarımla arz ederim.
27/01/2010
Ensar
Öğüt
Ardahan
Ardahan, Kars ve
Ağrı bölgesinde yoğun ve sürekli olarak yağan kar
yağışı nedeniyle başta köy yolları olmak üzere
ilçeyi ile bağlayan yollar da zaman zaman kar nedeniyle
kapanmaktadır. Köylerden hastaneye yetiştirilmesi gereken diyaliz
hastaları başta olmak üzere acil doğum yapacak olan
hastaların da hastaneye yetiştirilmesi için uzun süreli
uğraşlar verilmekte ve zaman kaybına neden olmaktadır.
1- Ardahan, Kars
ve Ağrı bölgesinde yoğun ve sürekli olarak yağan kar
yağışı hastalarımızın zamanında
hastaneye ulaşabilmesi için kar ambulansı sayısının
çoğaltılması için bir çalışmanız olacak mı?
8.-
Ardahan Milletvekili Ensar Öğütün, bazı illerdeki kar ambulansı
sayısının artırılmasına ilişkin sözlü soru
önergesi (6/1825) ve Sağlık Bakanı Recep Akdağın
cevabı
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Aşağıdaki
sorularımın Sağlık Bakanı Sayın Recep Akdağ
tarafından sözlü olarak cevaplandırılması konusunda
gereğinin yapılmasını saygılarımla arz ederim.
27/01/2010
Ensar
Öğüt
Ardahan
Erzurum,
Gümüşhane, Bayburt, Şırnak, Bingöl, Muş, Van ve
Elazığ bölgesinde yoğun ve sürekli olarak yağan kar
yağışı nedeniyle başta köy yolları olmak üzere
ilçeyi ile bağlayan yollar da zaman zaman kar nedeniyle kapanmaktadır.
Köylerden hastaneye yetiştirilmesi gereken diyaliz hastaları
başta olmak üzere acil doğum yapacak olan hastaların da
hastaneye yetiştirilmesi için uzun süreli uğraşlar verilmekte ve
zaman kaybına neden olmaktadır.
1- Erzurum,
Gümüşhane, Bayburt, Şırnak, Bingöl, Muş, Van ve
Elazığ bölgesinde yoğun ve sürekli olarak yağan kar
yağışı hastalarımızın zamanında
hastaneye ulaşabilmesi için kar ambulansı sayısının
çoğaltılması için bir çalışmanız olacak mı?
9.-
Ardahan Milletvekili Ensar Öğütün, Iğdırdaki sağlık
ocağı ve sağlık personeli ihtiyacına ilişkin
sözlü soru önergesi (6/1832) ve Sağlık Bakanı Recep
Akdağın cevabı
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Aşağıdaki
sorularımın Sağlık Bakanı Sayın Recep Akdağ
tarafından sözlü olarak cevaplandırılması konusunda
gereğinin yapılmasını saygılarımla arz ederim.
01/02/2010
Ensar
Öğüt
Ardahan
Doğu Anadolu
Bölgesinde nüfus artışı olan illerden birisi de
Iğdır'dır Iğdırda çok acil olarak
sağlıkevine ihtiyaç bulunmaktadır. Iğdır ve
ilçelerindeki köylerde bulunan sağlık ocakları yetersiz olmakla
beraber Ebe, Hemşire, Sağlık Memuru ve Doktor
ihtiyaçlarının karşılanması gerekmektedir.
1-
Iğdır ve ilçelerine bağlı köylerde hızlı bir
nüfus artışı olduğundan köylerde sağlık
ocağına ihtiyaç bulunmaktadır. İl ve ilçelere
bağlı köylere sağlık ocağı yapılacak
mı?
2- Iğdır ve İlçelerine mevcut
sağlık ocaklarına sağlık memuru, Ebe, Hemşire ve
Doktor ataması yapılacak mı?
10.-Ardahan
Milletvekili Ensar Öğütün, domuz gribi önlemlerine ilişkin sözlü
soru önergesi (6/1869) ve Sağlık Bakanı Recep Akdağın
cevabı
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Aşağıdaki
sorularımın Sağlık Bakanı Sayın Recep Akdağ
tarafından sözlü olarak cevaplandırılması konusunda
gereğinin yapılmasını saygılarımla arz ederim. 11/02/2010
Ensar
Öğüt
Ardahan
Sağlık
Bakanlığı 2009 yılının son aylarında 28
milyon kişiye aşı yapılması
planlanmıştı ve bunun için 43 milyon doz aşı
siparişi verilmişti ve bu aşıların yaklaşık
yarısı alınmıştı. Bu hastalıkla ilgili
yürütülen çalışmalarda belirli tedbirler
alınmıştı. Bu tedbirlerden şimdi vazgeçildi mi?
1- Domuz
Gribinden ölenlerin sayısının üçer günlük periyotlar hâlinde
açıklanması uygulamasından neden vazgeçildi?
2- Domuz
Gribinden bu güne kadar kaç kişi aşı oldu?
3- Domuz Gribine
karşı alınacak önlemleri anlatan kampanyalara neden son verildi?
4- Türkiye halen
Domuz Gribi riski altında değil mi?
5- Azalmaya
gerilemeye giren Domuz Gribi aktivitesinde içinde bulunduğumuz aylarda
artış görüleceği iddia ediliyor bu doğru mudur?
11.-
Ardahan Milletvekili Ensar Öğütün, bazı illerdeki fizik tedavi ve
rehabilitasyon merkezi ihtiyacı ile hastanelere ilişkin sözlü soru
önergesi (6/1900) ve Sağlık Bakanı Recep Akdağın
cevabı
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Aşağıdaki
sorulanının Sağlık Bakanı Sayın Recep Akdağ
tarafından sözlü olarak cevaplandırılması konusunda
gereğinin yapılmasını saygılarımla arz ederim.
28.02.2010
Ensar
Öğüt
Ardahan
Ardahan,
Ağrı, Iğdır, Gümüşhane, Bayburt, Bingöl, Bitlis,
Muş, Hakkâri, Tunceli, Şırnakta bulunan Fiziksel engelliler ve
rehabilitasyon merkezi olmadığı için tedavilerini sürdürmek için
ve engelli raporu almak için Bölge hastanelerinin bulunduğu illere
gitmektedirler bu durumda vatandaşlarımızın çok ciddi maddi
ve manevi kayıpları olmaktadır. Bu kayıplarının
bir an evvel giderilebilmesi için isimleri yazılı illerde bu
işlemlerinin yapılması bir Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon
merkezi açmakla bu konudaki sıkıntıya son verilmiş
olacaktır.
1- Yukarıda
İsimlerini yazmış bulunduğum illerde çok sayıda
Fiziksel engelliler ve rehabilitasyon merkezi bulunmadığı için
ve engelli raporu alabileceği illere gitmektedirler. Bu durum
karşısında vatandaşların maddi ve manevi
kayıplarının önüne geçebilmek için bulunduğu illerde Fizik
Tedavi ve Rehabilitasyon Merkezi açmayı düşünüyor musunuz?
2- Türkiye'de ne
kadar Devlet Hastanesi üniversite hastanesi ve ne kadar özel hastane
bulunmaktadır?
12.-
Ardahan Milletvekili Ensar Öğütün, Ardahandaki sağlık
çalışanlarının döner sermaye paylarına ilişkin
sözlü soru önergesi (6/1940) ve Sağlık Bakanı Recep
Akdağın cevabı
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Aşağıdaki
sorularımın Sağlık Bakanı Sayın Recep Akdağ
tarafından sözlü olarak cevaplandırılması konusunda
gereğinin yapılmasını saygılarımla arz ederim.11.03.2010
Ensar
Öğüt
Ardahan
Ardahan'da gerek
doğa şartları gerekse binaların fiziki durumlarıyla
beraber araç ve gereç bakımından çok zor şartlar altında
sağlık personeli olarak Ardahan'lı hemşerilerimize hizmet
etmektedirler. Sağlık personeli olarak çalışanlar Döner
Sermayeden hak etmiş oldukları hakları da 2006
yılından beri alamamaktadırlar. Çalışanların
günün şartlarına göre ailelerinin geçimlerini sağlamak için
verdikleri çabaların karşılığı olarak
gecikmiş olan paralarının ödenmesi ve mağduriyetlerinin
giderilmesi gerekmektedir.
1- Ardahan da
eksik Döner Sermaye alan sağlık çalışanları 2006
yılından beri Ardahan sağlık personeli olarak
çalışan düşük döner sermayeden para alanlar 375 sayılı
kanun kapsamında 2006 yılından beri almaları gereken
paraları alamamışlardır bu paraların sağlık
çalışanlarına ödenmesi için bir çalışmanız olacak
mı , olacaksa ne zaman olacak?
2- Bütçe
konuşmalarında en düşük devlet memuru maaşı 1.350 TL.
olacaktır denmesine rağmen Ardahan'da Sağlık memuru olarak
çalışan Ardahan'da çalışanların maaşları
artı döner sermaye ile birlikte bin lirayı bulmuyor bu
arkadaşlarımız bütün kış boyunca yaklaşık
olarak 5 ton kömür parası ödemektedirler bu
arkadaşlarımızın durumlarının göz önünde bulundurularak
maaşlarının yüzde 50 arttırılması için bir
çalışmanız olacak mı?
13.-
Ardahan Milletvekili Ensar Öğütün, Siirt Devlet Hastanesindeki personel
açığına ilişkin sözlü soru önergesi (6/1963) ve
Sağlık Bakanı Recep Akdağın cevabı
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Aşağıdaki
sorularımın Sağlık Bakanı Sayın Recep Akdağ
tarafından sözlü olarak cevaplandırılması konusunda
gereğinin yapılmasını saygılarımla arz ederim.
19.03.2010
Ensar
Öğüt
Ardahan
Siirt çevre
illerden ve köylerden gelen vatandaşlardan dolayı çok hızlı
büyümektedir. Mevcut hastanedeki doktorlar günde ortalama 10 ameliyat yapmakta,
yine her gün 120 hastaya bakmaktadırlar. İlde ve ilçelerde doktor
eksikliği nedeniyle hasta tedavilerinde gecikme olmakta, bundan
dolayı hastalar başka illere tedavi için gitmektedirler. Bu durumda da
hemşehrilerimizin ekonomik kayıpları olmaktadır.
1) Siirt ve
ilçelerindeki nüfus artışı hızla artarak devam etmektedir.
Siirt Devlet Hastanesinde uzman doktor eksiği ile birlikte ebe,
hemşire ve sağlık memuru açığının
giderilebilmesi için bir çalışmanız var mıdır? Varsa
ne zaman gidereceksiniz?
14.-
Ardahan Milletvekili Ensar Öğütün, Ardahanda sağlık
hizmetlerindeki bazı ihtiyaçlara ilişkin sözlü soru önergesi (6/2015)
ve Sağlık Bakanı Recep Akdağın cevabı
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Aşağıdaki
sorularımın Sağlık Bakanı Sayın Recep Akdağ
tarafından sözlü olarak cevaplandırılması konusunda
gereğinin yapılmasını saygılarımla arz ederim.
07.04.2010
Ensar
Öğüt
Ardahan
Türkiye'nin
toprak bütünlüğü için savaş tazminatı olarak verilen ve
yarım asra yakın işgal altında kalan hemşehrilerimiz
ne dillerinden ne dinlerinden ne de gelenek ve göreneklerinden taviz
vermemişlerdir. Türkiye Cumhuriyetinin kurulmasında Ardahanlı
vatandaşlarımızın büyük fedakârlıkları
vardır.
1) Yapılan
çeşitli araştırmalarda, bebek ve çocuk ölümlerinde Türkiye'de
ilk sırayı almaktadır. Ardahan'da yaşanan doktor
sıkıntısı artık dayanılmaz noktaya
gelmiştir. Uzman doktor eksiğinin tamamlanması için bir
çalışmanız olacak mı?
2) 21.
yüzyılda Ardahan'da bebek ve çocuk ölümlerinin durdurulması için
hastanelerin araç ve gereç ihtiyaçlarının giderilmesi için doktorlara
hizmet verecek olan lojman yapılması için bir
çalışmanız var mıdır?
15.-
Ardahan Milletvekili Ensar Öğütün, Ardahan ili Çıldır ilçesi
Aşıkşenlik beldesindeki
doktor ihtiyacına ilişkin sözlü soru önergesi (6/2101) ve
Sağlık Bakanı Recep Akdağın cevabı
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Aşağıdaki
sorularımın Sağlık Bakanı Sayın Recep Akdağ
tarafından sözlü olarak cevaplandırılması konusunda
gereğinin yapılmasını saygılarımla arz ederim.
01.06.2010
Ensar
Öğüt
Ardahan
Ardahan
Çıldır ilçesi Aşıkşenlik beldesindeki Sağlık
Ocağında 4 Doktor kadrosu bulunmasına rağmen uzun süreden
beri doktor bulunmamaktadır. Bu durumda hemşehrilerimiz
hastalandıklarında Çıldır Merkeze veya Ardahan'daki
hastaneye gitmektedirler. Bu durum hem zaman kaybına hem de maddi
kayıplara neden olmaktadır.
1) Ardahan
Çıldır ilçesi Aşıkşenlik beldesindeki Sağlık
Ocağında 4 Doktor kadrosu bulunmasına rağmen Doktor
bulunmamaktadır. Hemşehrilerimizin mağduriyetlerinin giderilmesi
için Sağlık Ocağına Doktor tayini yapacak
mısınız?
16-
Ardahan Milletvekili Ensar Öğütün, Çıldırdaki doktor
ihtiyacına ilişkin sözlü soru öner-gesi (6/2155) ve Sağlık
Bakanı Recep Akdağın cevabı
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Aşağıdaki
sorularımın Sağlık Bakanı Sayın Recep Akdağ
tarafından sözlü olarak cevaplandırılması konusunda
gereğinin yapılmasını saygılarımla arz ederim. 1.07.2010
Ensar
Öğüt
Ardahan
Ardahan
Çıldır ilçesinde Doktor bulunmadığından dolayı
ilçedeki hemşerilerimiz çok sıkıntı çekmektedirler.
Çıldır ilçesine bağlı bir kasaba ve 35 köy mevcut olup
buralarda yaşayan vatandaşlara sadece bir doktor hizmet vermektedir.
Bu durumda hastalarımıza yeterli oranda sağlık hizmeti
verilmemektedir. Hastalarını Ardahan'a ve Karsa götürmekte bu durum
da vatandaşlarımızın hem maddi hem de zaman kaybına
yol açmaktadır.
1- Ardahan
Çıldır ilçesinde bir ilçe, bir belde ve 35 köye aynı Doktorun
hizmet vermesi beklenmektedir. İlçede görev yapan Doktor da izne
ayrıldığında ilçede hiç Doktor bulunmayacaktır. Acilen
yeteri kadar Doktor ataması yapılacak mı?
17.-
Ardahan Milletvekili Ensar Öğütün, Posof Devlet Hastanesine diyaliz
ünitesi kurulmasına ilişkin sözlü soru önergesi (6/2159) ve
Sağlık Bakanı Recep Akdağın cevabı
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Aşağıdaki
sorularımın Sağlık Bakanı Sayın Recep Akdağ
tarafından sözlü olarak cevaplandırılması konusunda
gereğinin yapılmasını saygılarımla arz ederim. 7.07.2010
Ensar
Öğüt
Ardahan
Ardahan Posof
İlçesi Devlet Hastanesinin bünyesinde Diyaliz ünitesi olmamasından
dolayı hastalarımız Ardahan Merkez hastanesine tedavi için
haftada iki gün gitmektedirler. Bu durumda her hafta iki defa 85 km yolu kat
etmek zorunda kalmaktadır. Hastalarımız yaz kış bu
sıkıntıyı çekmektedirler. Diyaliz makinesinden çıkan
hastalar vücutlarını sıcak tutmak zorundadırlar. Bu durum
da hem maddi hem de manevi kayıplara neden olmaktadır.
1- Ardahan Posof
İlçesindeki Hastanemizde Diyaliz Makinesi bulunmadığından
dolayı hastalarımız haftada iki gün tedavilerinin
yapılabilmesi için Ardahan'daki Hastaneye gidip gelmek zorunda
kalmaktadır. Bu yol 85 km olmasından dolayı
hastalarımız çok sıkıntı çekmektedirler,
hastalarımızın yerinde tedavi edilebilmesi için Posof
Hastanesine Diyaliz ünitesi kurulması için bir çalışma
yapmayı düşünüyor musunuz?
18.-
Tokat Milletvekili Reşat Doğrunun, organ nakline ilişkin sözlü
soru önergesi (6/2161) ve Sağlık Bakanı Recep Akdağın
cevabı
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Aşağıdaki
sorularımın Sağlık Bakanı Sayın Prof. Dr. Recep
Akdağ tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını
arz ederim.
Dr.
Reşat Doğru
Tokat
1- Türkiye'de kaç
hastanede organ nakli yapılmaktadır?
2- Son 5
yılda kaç kişiye organ nakli yapılmıştır?
19.-
Tokat Milletvekili Reşat Doğrunun, Tokatta Ruh
Sağlığı ve Hastalıkları Hastanesi
açıl-masına ilişkin sözlü soru önergesi (6/2162) ve
Sağlık Bakanı Recep Akdağın cevabı
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Aşağıdaki
sorumun Sağlık Bakanı Sayın Prof. Dr. Recep Akdağ
tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını arz
ederim.
Dr.
Reşat Doğru
Tokat
Soru: Tokat
ilinde açılması planlanan Ruh Sağlığı ve
Hastalıkları Hastanesi ne zaman faaliyete geçecektir?
20.-
Kütahya Milletvekili Alim Işıkın, sözleşmeli
sağlık personelinin sorunlarına ilişkin sözlü soru önergesi
(6/2166) ve Sağlık Bakanı Recep Akdağın cevabı
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Aşağıda
belirtilen sorularımın, Sağlık Bakanı Sayın Prof.
Dr. Recep Akdağ tarafından sözlü olarak
cevaplandırılmasını arz ederim.
Prof.
Dr. Alim Işık
Kütahya
Bakanlığınız
bünyesinde sözleşmeli olarak istihdam edilen sağlık personelinin
sorunlarının ve bu sorunlar nedeniyle yaşanan
mağduriyetlerin her geçen gün arttığı kamuoyunca
bilinmektedir. Bu konuyla ilgili olarak;
1. Hâlen Bakanlığınız
bünyesinde sözleşmeli olarak çalıştırılan personel
sayısı ne kadardır? Sözleşmeli personelin toplam personel
içindeki payı nedir?
2. 2003-2010
döneminde işe başlayan sözleşmeli personelin yıllara ve
unvanlarına göre dağılımları nasıldır?
3. Doğu ve
Güneydoğu Anadolu Bölgesi illerinin sağlık personeli
ihtiyacının karşılanması amacıyla
başlatılan sözleşmeli personel uygulamasının yol
açtığı aile parçalanması sorununun çözümüne yönelik bir
çalışmanız var mıdır? Varsa çalışma ne
aşamadadır?
4. Bakanlığınızca,
sözleşmeli sağlık personelinin mağduriyetinin giderilmesine
yönelik ne tür tedbirler alınmış ya da alınmaktadır?
21.-
Ardahan Milletvekili Ensar Öğütün, Posoftaki kapalı
sağlık ocaklarına ilişkin sözlü soru önergesi (6/2179) ve
Sağlık Bakanı Recep Akdağın cevabı
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Aşağıdaki
sorularımın Sağlık Bakanı Sayın Recep Akdağ
tarafından sözlü olarak cevaplandırılması konusunda
gereğinin yapılmasını saygılarımla arz ederim. 18.08.2010
Ensar
Öğüt
Ardahan
18 sene önce il
olan Ardahan aradan geçen yıllara rağmen sağlık
sorunları yanlış politikalar sebebiyle çözülememiştir.
Ardahan, hastalarının halen Kızak üstünde sağlık
ocaklarına ve hastanelere taşındığı, Doktor,
Hemşire ve Sağlık tedavi görememektedir. Yoğun
kış şartlarının da göz önünde bulundurularak
sağlık problemlerinin giderilmesi gerekmektedir.
1- Ardahan
İli Posof ilçesinde kaç uzman doktor vardır. Eksik uzman Doktor
ataması ne zaman yapılacak?
2- Ardahan Posof
ilçesi ve bağlı köylerinde sağlık ocaklarındaki
doktor, ebe ve hemşire eksiği bulunmaktadır. Bu eksikliklerin
giderilmesi için bir çalışmanız var mıdır?
22.-
Ardahan Milletvekili Ensar Öğütün, Ardahan Merkez köylerindeki
kapalı sağlık ocaklarına ilişkin sözlü soru önergesi
(6/2188) ve Sağlık Bakanı Recep Akdağın cevabı
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Aşağıdaki
sorularımın Sağlık Bakanı Sayın Recep Akdağ
tarafından sözlü olarak cevaplandırılması konusunda
gereğinin yapılmasını saygılarımla arz ederim. 22.08.2010
Ensar
Öğüt
Ardahan
Ardahan ili
Merkez ilçesine bağlı köylerdeki sağlık
ocaklarının kapalı olması, açık olanlarda ise doktor,
hemşire, ebe ve gerekli teçhizatların yetersiz olması nedeniyle
hastalara acil müdahale edilememekte, zor ve uzun kış
şartlarının zorluğu nedeni ile şehir merkezine
ulaştırılamadığından dolayı da hastalar
yollarda ölmektedir. Teknoloji çağını
yaşadığımız 21. yüzyılda Ardahan ilimizde doktor,
hemşire, ebe ve gerekli teçhizatları olmayan sağlık
ocakları kapanmış ve kullanılamaz durumda harabeye
dönmüştür.
1- Ardahan ili
merkez ilçesine bağlı köylerde kapalı bulunan sağlık
ocaklarının doktor, hemşire, ebe ve teçhizat eksiklerinin bir an
önce tamamlanarak vatandaşlarımızın hizmetine
açılmaları için herhangi bir çalışma yapacak
mısınız.
23.-
Ardahan Milletvekili Ensar Öğütün, Gölenin köylerindeki kapalı
sağlık ocaklarına ilişkin sözlü soru önergesi (6/2189) ve
Sağlık Bakanı Recep Akdağın cevabı
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Aşağıdaki
sorularımın Sağlık Bakanı Sayın Recep Akdağ
tarafından sözlü olarak cevaplandırılması konusunda
gereğinin yapılmasını saygılarımla arz ederim.
22.08.2010
Ensar
Öğüt
Ardahan
Ardahan ili Göle
ilçesine bağlı köylerdeki sağlık ocaklarının
kapalı olması, açık olanlarda ise doktor, hemşire, ebe ve
gerekli teçhizatların yetersiz olması nedeniyle hastalara acil
müdahale edilememekte, zor ve uzun kış şartlarının
zorluğu nedeni ile şehir merkezine
ulaştırılamadığından dolayı da hastalar
yollarda ölmektedir. Teknoloji çağını
yaşadığımız 21. yüzyılda Ardahan ilimizde doktor,
hemşire, ebe ve gerekli teçhizatları olmayan sağlık
ocakları kapanmış ve kullanılamaz durumda harabeye
dönmüştür.
1- Ardahan ili
Göle ilçesine bağlı köylerde kapalı bulunan sağlık
ocaklarının doktor, hemşire, ebe ve teçhizat eksiklerinin bir an
önce tamamlanarak vatandaşlarımızın hizmetine
açılmaları için herhangi bir çalışma yapacak
mısınız.
24.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğütün,
Karstaki kapalı sağlık ocaklarının hizmete
açılmasına ilişkin sözlü soru önergesi (6/2210) ve
Sağlık Bakanı Recep Akdağın cevabı
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Aşağıdaki
sorularımın Sağlık Bakanı Sayın Recep Akdağ
tarafından sözlü olarak cevaplandırılması konusunda
gereğinin yapılmasını saygılarımla arz ederim. 31.08.2010
Ensar
Öğüt
Ardahan
Kars ili Merkez ilçesine bağlı köylerdeki
sağlık ocaklarının kapalı olması, açık
olanlarda ise doktor, hemşire, ebe ve gerekli teçhizatların yetersiz
olması nedeniyle hastalara acil müdahale edilememekte, zor ve uzun
kış şartlarının zorluğu nedeni ile şehir
merkezine ulaştırılamadığından dolayı da
hastalar yollarda ölmektedir. Teknoloji çağını
yaşadığımız 21. yüzyılda Kars ilimizde doktor,
hemşire, ebe ve gerekli teçhizatları olmayan sağlık
ocakları kapanmış ve kullanılamaz durumda harabeye
dönmüştür.
1- Kars ili merkez ilçesine bağlı köylerde kapalı
bulunan sağlık ocaklarının doktor, hemşire, ebe ve
teçhizat eksiklerinin bir an önce tamamlanarak
vatandaşlarımızın hizmetine açılmaları için
herhangi bir çalışma yapacak mısınız.
25.- Tokat Milletvekili Reşat
Doğrunun, kanser hastası sayısına ve kullanılan
kanser ilacı miktarına ilişkin sözlü soru önergesi (6/2220) ve
Sağlık Bakanı Recep Akdağın cevabı
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki sorumun Sağlık Bakanı
Sayın Prof. Dr. Recep Akdağ tarafından sözlü olarak
cevaplandırılmasının teminini arz ederim.
Dr.
Reşat Doğru
Tokat
Son yıllarda ülkemizde kanser vakalarında
artışlar görülmektedir. Buna bağlı olarak da ilaç
ihtiyacımız artmıştır. Buna göre;
Son üç yılda kaç hastaya, ne kadar kanser ilacı kullanılmıştır?
26.- Tokat Milletvekili Reşat
Doğrunun, Tokat ve bazı ilçelerindeki uzman hekim
açığına ilişkin sözlü soru önergesi (6/2221) ve
Sağlık Bakanı Recep Akdağın cevabı
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki sorumun Sağlık Bakanı Sayın
Prof. Dr. Recep Akdağ tarafından sözlü olarak
cevaplandırılmasının teminini arz ederim.
Dr.
Reşat Doğru
Tokat
Tokat ile Artova, Almus, Reşadiye ilçe hastanelerimizde
çeşitli branşlarda uzman hekim açığı vardır.
İlçelerimize hekim atamaları ne zaman yapılacaktır?
27.- Tokat Milletvekili Reşat
Doğrunun, açılan ve kapanan eczane sayısına ilişkin
sözlü soru önergesi (6/2222) ve Sağlık Bakanı Recep
Akdağın cevabı
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki sorularımın Sağlık
Bakanı Sayın Prof. Dr. Recep Akdağ tarafından sözlü olarak
cevaplandırılmasının teminini arz ederim.
Dr.
Reşat Doğru
Tokat
1- Son beş yılda ülkemizde kaç eczane
açılmış, kaç eczane kapatılmıştır?
2- Eczanelere yaptırılan Sağlık
Bakanlığına ait kesintilere ne zaman son vermeyi
düşünüyorsunuz?
28.- Gaziantep Milletvekili Hasan
Özdemirin, Gaziantepteki meslek hastalıklarına ilişkin sözlü
soru önergesi (6/2261) ve Sağlık Bakanı Recep Akdağın
cevabı
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki sorularımın Sağlık Bakanı
Sayın Recep Akdağ tarafından sözlü olarak
yanıtlanmasını saygılarımla arz ederim.
Hasan
Özdemir
Gaziantep
Ülkemizde çalışma koşullarına dair problemler
devam ederken bu problemlerin en önemli yansıması meslek
hastalıkları hususudur. Bakanlığınızın verilerine
göre Türkiye'de her yıl ortalama 6 binin üzerinde maluliyet ve 2 binin
üzerinde ölüm meslek hastalıkları kaynaklıdır.
Buna göre;
1) Gaziantep ilinde son 8 yılda Hastanelere meslek
hastalığından dolayı kaç başvuru olmuştur?
2) Gaziantep ilinde son 8 yılda meslek
hastalıklarından dolayı malul olan ve ölen kişi
sayısı nedir?
3) Güneydoğu ve Doğu Anadolu Bölgelerinin en
gelişmiş sanayi kenti olan Gaziantep'te bir meslek
hastalıkları hastanesi açmayı düşünüyor musunuz
29.- Aksaray Milletvekili Osman Ertuğrulun,
kişi başına düşen hekim sayısına ilişkin
sözlü soru önergesi (6/2269) ve Sağlık Bakanı Recep
Akdağın cevabı
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki sorularımın Sağlık
Bakanı Sayın Recep Akdağ tarafından sözlü olarak
cevaplandırılması için gereğini arz ederim. 23/11/2010
Osman
Ertuğrul
Aksaray
Soru:
Kişi başına düşen hekim sayısında
Türkiye ortalaması nedir?
Aksaray ilimizde İlçe, Belde ve köyleri dahil olmak üzere
sağlık hizmetleri kaç personelle yürütülmektedir? Kişi
başına düşen hekim sayısı yeterli midir?
Büyükşehirlerde yaygınlaşan teşekküllü özel
hastanelerin Aksaray ilimiz gibi illerde de açılması için
yatırımcıları özendirici çalışmalarınız
var mıdır?
30.- Mersin Milletvekili Akif
Akkuşun, Tarsusun hastane ihtiyacına ilişkin sözlü soru
önergesi (6/2272) ve Sağlık Bakanı Recep Akdağın
cevabı
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıda yer alan soruma Sağlık
Bakanı Sayın Recep Akdağın sözlü olarak cevap vermesini
saygılarımla arz ederim. 23.11.2010
Prof.
Dr. Akif Akkuş
Mersin
Tarsus, ülkemizin en büyük ilçe nüfusuna sahip olan bir
yerleşim birimidir. Sağlık birimlerinin birleşmesinden
önce, Tarsusta 221 yataklı devlet hastanesi ve 520 yataklı sigorta
hastanesi adı altında iki hastane bulunmakta idi. Hastaneler birleşti,
eski sigorta hastanesi, genel hastane, eski devlet hastanesi ise kadın
doğum hastanesi haline geldi.
Genel hastane, vatandaşın ihtiyacına cevap
verememektedir. 233 bin merkez, köy ve beldelerle beraber 320 bin nüfusa sahip,
Tarsus ilçesine yeni bir hastane yapılması konusunda bir
çalışmanız var mı? Kadın doğum hastanesinde,
farklı hastalar için de hizmet verilebilmesi, değişik bölümler
kurulması konusunda talimatınız olur mu?
BAŞKAN Soruları cevaplandırmak üzere
Sağlık Bakanı Sayın Recep Akdağ.
Sayın Bakanım, buyurun efendim. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Erzurum)
Saygıdeğer Başkanım, teşekkür ediyorum.
Benim kırk dakikam mı kalmış Değerli
Başkanım, ona göre zamanımı harcayacağım.
BAŞKAN Kırk dakikalık süre var ama belki
arkadaşların, soru yönelten arkadaşların da tekrar bir
şey ilave etme hakları var, bir iki dakika verebilirim.
Buyurun.
SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Devamla) Peki efendim.
Gaziantep Milletvekilimiz Yaşar Ağyüzün Millî
Eğitim Bakanına sorusunu cevaplıyorum, esas no (6/1142)
numaralı soru: Yüksek Öğrenim Kredi ve Yurtlar Kurumu Genel
Müdürlüğünden öğrenim veya katkı kredisi alan öğrenciler
borçlarını, bilindiği gibi, Yüksek Öğrenim Kredi ve Yurtlar
Kurumu Kanununun 16ncı maddesi hükümleri doğrultusunda geri
ödemektedir.
2006 yılında bu maddeye eklenen bir fıkra ile kredi
borç ödemeleri başladığı hâlde, borçlarını
herhangi bir sebepten dolayı ödeyemeyecek olanlara borçlarını
birer yıllık sürelerle erteletme imkânı getirmiştik. 2009
yılında da yine, bazı kanunlara eklediğimiz maddelerle 10
Temmuz 2009 tarihinden itibaren üç ay içerisinde Yüksek Öğrenim Kredi ve
Yurtlar Kurumuna başvurarak ödeme taahhüdünde bulunmaları hâlinde
seçtikleri peşin veya taksitli ödeme seçeneklerine göre gecikme zammı
borçlarının belli oranda terkin edilmesi imkânını da
getirdik. Bütün bunlar öğrencilerimize getirdiğimiz
kolaylıklardır.
Ayrıca, bildiğiniz gibi, bugün, Değerli
Başbakanımız da
açıkladılar, öğrencilere 2002 yılında burs ya da kredi
olarak verilen 45 lira bugün 240 liraya
çıkmış durumdadır. Bu da gerçekten eğitim adına
yıllarını üniversitede geçirmiş bir kişi olarak beni
ziyadesiyle memnun etmektedir.
Sayın Ensar Öğütün (6/1699) sayılı sorusuna
cevap veriyorum. Sayın Öğütün birçok sorusu var, bunlar Ardahan ili,
ilçeleri ya da yine bazı illerimize ait sorular.
Ardahan ili Damal ilçemizde toplamda 6.977 kişi
yaşamaktadır. Bütün nüfus 6.977 kişidir, bu nüfusun 3.773ü
köylerde ikamet etmektedir. Damal ilçe merkezine
Bakanlığımız imkânlarıyla 2009 yılı içerisinde
iki katı hizmet binası ve iki katı da lojman olarak
kullanılan dört katlı, il tipi çok güzel bir bina yaptık. Bu
bina, bugün Aile Sağlığı ve Toplum
Sağlığı Merkezi olarak hizmet vermektedir. Buradaki
merkezimizde 2si aile hekimi olmak üzere 19 sağlık çalışanı
görev yapmaktadır.
Bu arada, önergeye konu edilen bazı köyler var, buralarda
neden sağlık ocaklarında doktor yok deniyor. Bu köylerden
Burmadere köyünün nüfusu 900dür. İlçe merkezine 10 kilometre
uzaklıktadır. Burada bir sağlık-evi binasının
onarımını da Aralık 2010 tarihi itibarıyla 21
Aralıkta tamamlamış durumdayız.
Önergede sözü edilen başka köyler var.
Aşağıgündeş köyü, 419 nüfusludur, merkeze 3 kilometre.
Cumhuriyet Mahallesi, ilçe merkezine 4 kilometredir, 532 nüfusludur. Sözü
edilen diğer köylerin de nüfusları son derece az.
Değerli milletvekilleri, aslında bu durum Anadoluda
nüfusu çok azalmış olan, on yıllar içinde çok azalmış
olan köylerde sağlık personeli istihdamını maalesef mümkün
kılamamaktadır. Dolayısıyla, yeni aile hekimliği modelinde
bu köylerimize mobil sağlık hizmeti götürüyoruz. Yani aile
hekimlerimiz bu köylere yakın bir merkezde ikamet ediyorlar. Köylülerimiz,
kırsalda yaşayan vatandaşlarımız kendi toplu
taşıma araçlarıyla buralara ulaşıp hizmet
alabiliyorlar ama haftanın belli günlerinde de hekimlerimiz
personelleriyle bu köylere çıkarak köylerimizde bizzat
vatandaşımızın ayağında kendilerine hizmet
vermektedirler. Sonuç itibarıyla Ardahan ili Damal ilçesi merkez ve
köylerinde de bugün, yeni kurduğumuz sistemle geçmişle kıyaslanamayacak
kadar daha yaygın bir sağlık hizmeti sunulmaktadır.
Yine, Sayın Ensar Öğütün (6/1772) esas sayılı
sorusuna cevap veriyorum. Gümüşhane ve Bayburt ilimizle ilgili sorular
sormuş Sayın Ensar Öğüt. Burada kar
yağışının fazla olduğundan, köylerin
yollarının kapalı olduğundan bahsediyor. Ayrıca,
sağlık memuru, doktor yokluğundan, malzeme eksiğinden
bahsediyor. Aslında geçmişle hiç kıyaslanmayacak ölçüde çok
ciddi bir hizmet artışı olduğunu özellikle bu illerimizde
ifade etmeliyim Doğu Anadolu illerinde. Sayın Ensar Öğütün de
yaşadığı, milletvekili olduğu Doğu Anadolu
açısından konuşuyorum. Örneğin, Gümüşhane ilimizde 29
hekim tarafından geçmişte sağlık ocaklarında sunulan,
sunulmaya çalışılan sağlık hizmeti bugün 41 adet aile
hekimi tarafından sunulmaktadır. Ayrıca, Bayburt ilimizde de 18
hekim tarafından sunulan hizmetler 24 aile hekimi tarafından
sunuluyor. Bunlara ilave, toplum sağlığında da hekimlerimiz
var ve yine hem Bayburtta hem Gümüşhanede aile
sağlığı merkezlerinden gezici hizmetler yapıyoruz.
Bunun ötesinde, acil sağlık
hizmetleri için artık bütün köylerimize ambulans çıkmaktadır.
Bu, son derece önemli bir husus. Geçmişte köylerimize ambulans hizmeti ne
yazık ki verilmiyordu ve bu bölgelerde artık kar üzerinde yürüyen,
paletli kar ambulanslarımız var. Türkiyede bunların
sayısı 140a çıktı. Bölgede de bu
ambulanslarımızdan var ve sayılarını artırarak,
200e kadar da, bütün Türkiyede, çıkaracağız. Örneğin, bu
durumda, hem Bayburt ilimizde hem de Gümüşhane ilimizde paletli
ambulanslar bugün hizmet vermektedir. Tabii, geçmişte
vatandaşlarımız bu imkânlar yokken, kızaklarla, kendi
imkânlarıyla -ben de Doğu Anadoluda yaşayan, oradan
milletvekili olmuş bir kişiyim- bu büyük imkânsızlıklarla
hastalarını taşımaya gayret ederlerdi, bu
imkânsızlıklar artık ortadan kalkmıştır.
Bildiğiniz gibi helikopter ambulansla da
vatandaşlarımızı gerektiğinde taşıyoruz.
Bölgede bu taşıma yoğun biçimde bugün yapılmaktadır,
bu hizmetlerimizi geliştirerek devam ettireceğiz.
Yine, Sayın Ensar Öğütün (6/1775) ve (6/1776)
sayılı soruları var. Burada da özellikle suyla ve temiz su
kaynaklarıyla ilgili bir soru soruyor Sayın Ensar Öğüt.
Değerli milletvekilleri, Türkiye bu açıdan son beş
yıl içerisinde çok büyük bir mesafe almıştır. 2003
yılı içerisinde Bakanlığımız içme sularıyla
ilgili yeni bir yönetmelik yayınladı. Belediyelere ve il özel
idarelerine belli bir zaman verdik buna uyum göstermeleri için, bu süre de
tamamlandı ve bir taraftan Çevre ve Orman
Bakanlığımız, bir taraftan Sağlık
Bakanlığı olarak biz, bir taraftan İçişleri
Bakanlığımız, il belediyeleriyle ve il özel idareleriyle
çok sıkı bir çalışma yaptık. Bu sadece mevzuat
oluşturmakla da olmuyor, bu belediyeleri bir taraftan gerçekten bu
husustaki potansiyelleri itibarıyla zenginleştirmek gerekiyordu, bir
taraftan da çok iyi takip edildiklerini kendilerine anlatmak gerekiyordu. Bütün
bunları yaptık. Sadece Sayın Milletvekilinin bahsettiği
illerde değil, artık bütün Türkiye'de içme, kullanma
sularının kalitesi, periyodik olarak, hem kimyasal hem bakteriyolojik
analizlerle belediyeler tarafından yapılıyor, il özel idareleri
tarafından yapılıyor, bir anlamda onların kontrolünü de
Sağlık Bakanlığı olarak biz yapıyoruz, yerine
getiriyoruz.
Peki, bu ne sağladı bize? 2000li yıllara geri
döndüğümüzde, yılda aşağı yukarı 20 binin
üzerinde tifo vakasıyla karşılaşırdık.
Bakanlığa bildirim yapılan tifo vakaları 20 binin üzerine
çıkardı. Tifo, bu açıdan gösterge olarak çok önemli bir
hastalıktır çünkü ancak çok kirli sularla bulaşır -suyla
bulaşan kısmını söylüyorum- ama 2010 rakamları şu
şekildedir: Türkiyede kayıtlı tifo vakası 31dir yani 10
binlerle ifade edilen vakalardan bugün 31e geriledik.
Burada, gerçekten, ben belediyelerimize de Türk halkı
adına, Türk halkının sağlığı adına
şükranlarımı ifade etmek istiyorum. Çok küçük
istisnalarıyla, küçük sayıdaki istisnalarıyla belediyelerimiz de
bu yeni sisteme, bu yeni anlayışa ayak uydurmuştur,
duyarlılıkları artmıştır.
Ayrıca, KÖYDESte köylere götürülen sular, bu suların
daha temiz biçimde vatandaşımıza
ulaştırılması, en küçük köy depolarında bile klorlama
çalışmalarının büyük ölçüde başlatılmış
olması Türkiyeyi temiz içme suyu kullanımı açısından
bugün Avrupa ülkelerine yakın bir noktaya getirmiştir, birçok
Doğu Avrupa ülkesinden de üstün bir 0noktaya
taşımıştır. Belki hâlâ eksiklerimiz var ama bu
eksiklerimizi bir taraftan gidermeye devam edeceğiz.
Konu içme suyu olunca, temiz içme suyu olunca, burada ana görev
belediyelere aittir. İktidar partisine veya muhalefet partisine ait olsun,
hiç fark etmez, bu görev belediyelerin görevidir. Ayrıca, köyler
açısından da il özel idarelerinin görevidir. Sağlık
Bakanlığı olarak da biz bu meseleyi takibe devam edeceğiz.
Sadece tifo açısından değil, dikkat ederseniz,
Türkiyede son iki yıl içerisinde büyük salgınlarla hemen hemen hiç
karşılaşmıyoruz. Allah korusun,
karşılaşmayacağımız anlamına gelmez. Bir
belediye biraz gevşeklik gösterse, özellikle tamirat, tadilat
sırasında bir mahallede, bir semtte salgına yol
açılabiliyor. Belediyelerimizin bu dikkati hiç işin ciddiyetini azaltmadan
devam ettirmeleri gerekiyor. Biz de bu meselenin takipçisi olmaya devam
edeceğiz. Ama Türkiye, artık örneğin tifo gibi, örneğin, ne
bileyim, işte suyla bulaşan dizanteriler gibi, benzeri birtakım
virüs hastalıklar gibi hastalıklar açısından bir anlamda
lig atlamış durumdadır hem de belki iki lig birden
atlamış durumdadır ama bu hususta hassasiyetimizi devam
ettireceğiz.
Sayın Ensar Öğütün yine (6/1780) esas sayılı
sorusunda da bazı illerimiz zikredilerek, bu illerimizde özellikle
yolların kapanmasından ve bir taraftan da araç gereç
açığından bahsediliyor.
Şunu açıkça ifade etmeliyim değerli
milletvekilleri: Türkiye, artık o eski Türkiye değildir.
Bildiğiniz gibi, her köyümüze yol yapma imkânı oldu. Bu,
sağlık hizmetlerinin köylere ulaşması açısından
çok önemliydi. Hani biz Sağlıkta şöyle şöyle
gelişmeler oldu. diyoruz. Bunun yan unsurlarını çok iyi
değerlendirmek lazım. Yani siz ambulans hizmeti vermeye karar
verirsiniz, bu hususta da gerekli teçhizatı, personeli oluşturursunuz
ama köye ulaşamıyorsanız nasıl götüreceksiniz
ambulansı? Bu açıdan Türkiyede kırsal dâhil olmak üzere
sağlık hizmetinin kalitesi büyük ölçüde artmış
durumdadır.
Bir de şunu yapıyoruz biz: Özellikle Sayın
Milletvekilinin sorusuna sebep olan şehirlerimizde, doğudaki
şehirlerimizde, karın fazla olduğu ilçelerimizde birtakım
yeni uygulamalarımız var. Biraz önce ifade ettim; ambulans
helikopterlerle taşıma yapıyoruz, kar üstü araçlarla
taşıma yapıyoruz. Ancak bu köylerde bazen bu imkânları
kullanarak da hasta taşımak mümkün olmaz,
ulaşamazsınız. Kar o kadar fazladır, tipi vardır;
oralarda yaşayan vatandaşlarımız çok iyi biliyorlar.
Örneğin, şöyle bir uygulama yaptık geçtiğimiz
yıllarda: Özellikle hamile kadınları doğumdan on beş
gün, bir ay önce il merkezlerine davet ettik. Bu daveti kabul eden çok
sayıda da hamile kadın oldu. Bunları ilde veya ilçede
ağırladık ve doğumlarını yaptırdıktan
sonra da belli bir müddet sonra köylerine götürdük. Gerçekten özellikle
Doğu Anadolunun öyle bir iklimi vardır ki, yaşayanlar bilirler,
ben de Doğu Anadolulu bir milletvekiliyim, bazen
ulaşamazsınız; yani helikopterle bile ulaşamıyorsunuz.
O zaman buna benzer tedbirleri de almaya devam edeceğiz.
Tabii, bu illerimizde personel sayısını da çok
ciddi ölçüde artırdık. Özellikle, uzman hekim sayısı son
derece yetersiz olan bölge illerinde uzman hekim sayılarını ve
diğer personel sayılarını çok büyük ölçüde
artırdık. Bugün, 2002 yılından bu yana, Doğu ve
Güneydoğu Anadolu illerine 2.182 uzman hekim, 523 diş hekimi, 8.518
hemşire ve ebe, 7.295 diğer sağlık personeli ataması
yapmış durumdayız. Bundan sonra da
Artık, kısmen bir
denge sağlandı. Şöyle söyleyeyim: 2002 yılından önce
Ağrı ili ile Ankara ilini kıyasladığınızda,
uzman hekim açısından fark 1e 24tü, bugün bu farkı 1e 3e,
1e 2,5a düşürmüş durumdayız ama hâlâ bu dengeyi sağlamak
için de gayret ediyoruz.
Yine, Sayın Ensar Öğütün (6/1824) ve (6/1825) esas
sayılı soruları: Burada da birtakım illerden bahsediliyor,
diyaliz hastalarından ve diğer
hastalardan
Hükûmetimizce, coğrafi durum ve iklim şartları
sebebiyle ulaşımda sıkıntı çekilen bütün illerimize kar
paletli ambulanslar, hasta kabinli kar araçları temin edilmiş
durumdadır, biraz önce de ifade ettim. Bunların
sayısını daha da artıracağız. Bu sene de yeni
alımlar yapıyoruz ve üç dört yıldır
vatandaşlarımıza düzenli olarak bu hizmeti sunuyoruz.
Yukarıda bahsi geçen iller yani Sayın Milletvekilimizin sorusuna esas
olan iller, Erzurum, Gümüşhane, Bayburt, Şırnak, Bingöl,
Muş, Van, Elâzığ, Ardahan, Kars ve Ağrı bölgesinde
bugün, 49 kar üstü ambulansı hizmet vermektedir. Bu yıl da Ardahan
iline 2, Kars iline 1, Ağrı iline 1 adet kar paletli ambulans -2010
yılı itibarıyla- tahsis edilmiştir. 2011de de bu tahsisata
devam edeceğiz.
Sayın Ensar Ögütün (6/1832) sayılı sorusu:
Iğdırla ilgili sorular var. Şimdi, Iğdırda da acaba
nereden nereye gelmişiz, bir bakmak lazım. Iğdır ilimizde,
ben Sağlık Bakanı olarak göreve başladığımda
uzman hekim sayısı 28 kişi, bu yıl bu sayıyı
66ya yükseltmişiz; 62 olan pratisyen hekim sayısını da
91e yükseltmişiz. 2010un dördüncü ayından itibaren,
başarılı bir şekilde, aile hekimliği uygulamasına
geçmiş durumdayız. Yirmi bir aile sağlığı merkezi
aktif olarak aile hekimliğini başarılı bir şekilde
Iğdır ilimizde devam ettirmektedir.
Bazı sağlıkevi talepleri var ama
Iğdırda, aslında bu sağlıkevi meselesini de
-söylediğim gibi- artık gezici sağlık hizmetleriyle
birlikte yürütüyoruz. Nüfusu yeterli olan, belli bir sayının üstünde
olan bütün köylerimize ebe tahsisi yapıyoruz ama nüfus çok
azalmışsa da ebe tahsisi yapamayacağımız için bu
köylümüzün ayağına bizzat gezici hizmetleri en az haftada 1 kere
götürüyoruz.
Sayın Ensar Öğütün (6/1869) sayılı sorusunda
geçtiğimiz yıl bütün dünyada salgını görülen domuz gribiyle
ilgili sorular var. Bu hususla ilgili aslında kamuoyunu yeterince
bilgilendirdik ama bu soru vesilesiyle bir kere daha bilgilendirme imkânım
olacak. Ülkemizde ve dünyada hastalığın seyriyle ilgili
açıklamalarımızda zaman zaman ölüm sayılarıyla ilgili
verileri de paylaşmıştık. Dünya Sağlık Örgütü,
Ağustos 2010da pandeminin sona erdiğini ilan etti. Ülkemizde de
2010un ilk aylarından sonra yeni bir pandemik grip vakası tespit
etmiş değiliz. Zaman zaman vatandaşlarımız yahut
basın tarafından da bize soruluyor. Dünya Sağlık Örgütü
artık bu domuz gribi virüsünün salgın durumunun
olmadığını ilan etmiş durumda, bizim ülkemizde de
durum bu şekildedir. Virüs hâlâ dünyada dolaşıyor ama her
yıl şu mevsimlerde 3 virüs özellikle yaygın olarak toplumda
mevsimsel grip yapar. Artık domuz gribi virüsü de toplumda mevsimsel grip
yapan bir virüs durumuna geçti yani geçen yılki salgın virüsü
olmaktan çıktı. Neden geçen yıl bir salgın virüsüydü? Çünkü
dünya toplumu, insanların vücudu bu virüsü tanımıyordu ama
artık böyle bir salgın tehlikesini şu anda doğrusu
beklemiyoruz, bilim adamlarımız böyle bir tehlikeyi beklemiyorlar. Bu
arada, ölüm sayısının sık açıklanmasına ihtiyaç
olmadığında tabii ki günlük açıklama yapmadık, buna
bilim adamlarımız karar vermekteydi, o bilim
adamlarımızın kararlarına biz de uyduk. 2010 Haziran
ayına kadar yaklaşık 3 milyon doz pandemik grip
aşısı kullanmış durumdayız. Bu hususta da daha
önce kamuoyunu bilgilendirdik ama yüce Meclisimizi bir kere daha bilgilendirmek
isterim. Başlangıçta, bir tedbir olmak üzere, 43 milyon doz
aşı anlaşması yapılmıştı, Türkiye bu
sigortayı elde etmişti. Ama süreç içerisinde, biz, firmalarla
görüşerek, anlaşmalarımızı yenileyerek
kullandığımız 3 milyon dozun parasını onlara vermiş
olduk. Kullanmadığımız ve Türkiyeye getirdiğimiz bir
miktar aşıyı, başka aşılarla ve ilaçlarla
değiştirdik, herhangi bir kamu harcaması olmamış oldu.
3 milyon doz aşıyı da stoklarımızda tutuyoruz ileride
başka bir salgın olma riskine karşı bir tedbir olmak üzere.
Yani, 43 milyon dozla bir sigorta elde etmiştik ama bunun yalnızca 6
milyon dozuna para ödedik, geri kalan kısmına herhangi bir ödeme, bir
harcama yapmış değiliz.
Sayın Ensar Öğütün (6/1900) esas numaralı sorusu.
Tabii bu arada söylemek zorundayım değerli milletvekilleri,
Sayın Ensar Öğütün sadece kendi iliyle değil bütün illerle
ilgili çok sayıda sorusu geliyor bize, bu vesileyle biz de kamuoyumuzu
bilgilendirmiş oluyoruz.
KEMALETTİN AYDIN (Gümüşhane) Kendisi gelip dinlemez.
SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Devamla) Yine doğu
illeriyle ilgili bir soru var; fiziksel engelliler ve rehabilitasyon merkezi
konusu. Sayın Milletvekilinin sorusuna esas olan bütün illerde fizik
tedavi uzmanlarımız var, bunlar vatandaşlarımıza
hizmet ediyorlar. Ayrıca, engelliler için Millî Eğitim
Bakanlığına bağlı rehabilitasyon merkezleri de var bu
illerin birçoğunda. Buralarda da vatandaşlarımıza hizmet
veriliyor ve bunun ödemesi de devlet tarafından yapılıyor. Bu
arada, ancak böyle çok kapsamlı, ileri rehabilitasyon merkezi, belki
Sayın Milletvekilimizin maksadı bu olabilir, takdir edilmelidir ki
her ilde böyle bir rehabilitasyon merkezi yapılamaz. Dünyanın hiçbir
yerinde de böyle bir uygulama yok. Bu sebeple, biz, bölgesel anlamda ileri
rehabilitasyonu sağlayacak bir planlama da yapmış
durumdayız. Örneğin, bu anlamda, Erzurum, Trabzon, Elâzığ,
Malatya, Van, Diyarbakır illerimizde, doğu ve güneydoğuda
bölgesel, ileri rehabilitasyon merkezleri kurmak üzere hazırlıklarımızı
büyük ölçüde tamamladık. Kamu-özel ortaklığı yöntemiyle bu
binaları ve işletmeleri ihale ederek böyle bir bölgesel hizmet de
inşallah önümüzdeki yıllarda sunacağız. Ama bahsedilen
illerde yani yine Ardahan, Ağrı, Iğdır, Gümüşhane,
Bayburt, Bingöl, Bitlis, Muş, Hakkâri, Tunceli, Şırnak, şu
anda 27 fizik tedavi uzmanı kamu ve özel sağlık kuruluşunda
hizmet vermektedir.
Türkiye'de kaç hastane olduğunu da sormuş Sayın
Milletvekili. Bakanlığımıza bağlı 843 hastane,
üniversitelere bağlı 62 hastane, özel sektöre ait de 486 hastane
hizmet vermektedir.
Sayın Ensar Öğütün (6/1940) sayılı sorusunda
Ardahan iliyle ilgili birtakım sorular var. Döner sermaye
dağıtılmadığı veya işte eksik
kaldığı gibi bir soru da var. Ardahanda sağlık memuru
olarak çalışanların ağustos ayı net maaşı
-örnek olarak veriyorum- 1.300 lira olup döner sermaye ek ödeme miktarları
ortalamaları da yıllık 350 liradır. Ama şöyle bir
husus var biliyorsunuz: Diğer memurlara ödenen denge
tazminatının altında bir ek ödeme oluşmuşsa eğer,
değerli milletvekilleri, yıl sonunda bu eksik kalan miktarlar
Sağlık Bakanlığı çalışanlarına
ödenmektedir. Ancak şimdi Plan-Bütçede görüşülen bir kanun var
biliyorsunuz, geniş maddeli bir kanun, onun içine bu hususta,
çalışanlarımızı daha rahatlatacak bir madde de koyduk.
Ümit ederim bunu muhalefetimizle birlikte, onların da desteğiyle
yasalaştırırız. Bu, yıl sonunda yapılan
mahsuplaşmayı aylık mahsuplaşmaya dönüştürüyoruz. Yani
bir sağlık çalışanı, memurlara ödenen denge tazminatının
daha üstünde bir ek ödeme imkânını bulmuşsa o ek ödemeyi
kendisine aylık yapıyoruz, bunun altında kalmışsa
ödeme -ki bu 400 liranın biraz
üstünde bir rakama tekabül edecek 2011 yılında- aylık olarak o
eksik kendisine ödenecek, denge tazminatı miktarına
çıkarılacak. Böylece, garanti bir para ve onun üzerinde yine ek
ödemeyle alabileceği bir miktarı da
çalışanlarımıza inşallah sağlamış
olacağız.
(6/1963) sayılı, Sayın Öğütün sorusunda da
Siirtle ilgili sorular var. Siirtle ilgili de elimizde çok enteresan bilgiler
var tabii. Aralık 2002 yılında 28 olan uzman hekim
sayısı, Haziran 2010 tarihinde 79dur.
Bu illerle ilgili olarak Sayın Milletvekili soru sorarken, bu
illerin nüfusunun arttığından da bahsediyor. Doğru, nüfus
artmış. Siirtte nüfus artış oranı yüzde 15, uzman
hekim artış oranı yüzde 321. Bizim, AK PARTİ olarak
meselelere bakış tarzımız budur değerli
milletvekilleri. Yıllarca Türkiyede sağlık hizmet
arzının kamu tarafından veya özel sektör tarafından verilen
sağlık hizmet arzının, hakkaniyetten uzak, dengesiz bir
biçimde sunulduğunu biliyoruz. İşte Sağlıkta
Dönüşüm Programıyla bu dengeyi büyük ölçüde sağlamaya
başlamış durumdayız. Nitekim, mesela, en son, devlet
hizmeti yükümlülük kurasında da Siirt Devlet Hastanesine, şöyle
bakıyorum, 6 uzman daha görevlendirmişiz. Bunların içinde
anestezi uzmanı var, kalp damar cerrahi uzmanı var, göz
hastalıkları uzmanı var. Türkiyede bütün vatan sathında
yaşayan vatandaşlarımızın sağlık hizmetini
bir hak olarak elde etmeleri gerektiğine inanıyoruz,
politikalarımızı da bu yönde geliştiriyoruz.
Bütün milletvekillerimiz bilirler, zaman zaman bize çeşitli
personelimizden, doktorlarımızdan, milletvekillerimiz
vasıtasıyla bazı talepler gelir, bizi şu ile götürün, bu
ile götürün diye ama artık hepimiz bunu öğrendik, bunu
çalışanlarımız da biliyorlar, Sağlık
Bakanlığının Türkiyede böyle bir nakil yapma imkânı
falan yoktur. Yani, kendi talebiyle Bakan ya da Bakanlık yapamaz. Ya
nedir? Her çalışanın bir sağlık hizmet puanı var,
dönem tayini dediğimiz, yılda üç defa yaptığımız
dönem tayinlerinde, belirtilen boş pozisyonlara
çalışanlarımız -doktorlarımız da bu arada-
müracaat ederler ve kendi puanlarına göre kendi aralarında
yarışarak yer değiştirirler. Tabii ki hakkaniyet de bunu
gerektiriyor.
Sayın Öğütün (6/2105) sayılı sorusu
şöyle, deniyor ki: Yapılan çeşitli araştırmalarda
bebek ve çocuk ölümlerinde Türkiyede ilk sırayı Ardahan
almaktadır. Ardahanda bebek ve çocuk ölümlerinin durdurulması için
ne yapacaksınız? falan
Ardahan ilinde 2009 yılında bebek
ölüm hızı binde 17,6dır, Türkiyede 16ncı
sıradadır bu açıdan Ardahan, iyi bir sıradadır.
Türkiye ortalaması da şu anda aşağı yukarı binde
10lara doğru gerilemiş durumda. 2009da bu binde 13tü. Ama çok
haklı Değerli Milletvekilimiz, özellikle Doğu Anadolu
Bölgesinde bu oranlar bundan sekiz sene önce binde 60lar, binde 70ler
mesabesindeydi. Bu kadar ciddi bir gerilemeyi şükürler olsun ki Türkiye
Cumhuriyeti sağlamış durumdadır.
(6/2101) sayılı, Sayın Ensar Öğütün,
Çıldırla ilgili soruları var, Çıldırda da yine
Aşıkşenlik beldesindeki sağlık ocağında 4
doktor kadrosu bulunmasına rağmen doktor bulunmamaktadır. diyor
Sayın Milletvekili. Tabii nüfusu 843 olan bir beldeye 4 doktor kadrosu
falan
Böyle bir şey akla ziyan bir iş, asla mümkün değil.
İlçe merkezine 7 kilometredir Aşıkşenlik beldesi, buraya 1
ebe şu anda hizmet vermektedir ve aile hekimi tarafından da iki gün
gezici sağlık hizmeti yapılmaktadır.
Sayın Öğütün (6/2155) sayılı sorusu
Çıldır ilçesiyle ilgili: Bugün Çıldır ilçesinde 3 aile
hekimimiz, 1 toplum sağlığı merkezi hekimimiz vardır,
4 doktorla hizmet etmekteyiz.
Posof ilçesinde diyalizle ilgili bir soru var. Posof ilçemiz,
hakikaten, Ardahana 85 kilometre uzakta bir ilçemiz. Nüfusu az olmasına
rağmen buradaki diyaliz hastalarına yerinde hizmet vermek istiyoruz.
Bu anlamda bir diyaliz ünitesi kurmak için de gerekli ihaleleri
tamamladık, 2 hemşiremiz de eğitimde. Ancak şu anda da
Posof ilçemizdeki değerli kardeşlerimizi, diyaliz hizmetine ihtiyaç
duyan kardeşlerimizi biz kendi araçlarımızla taşıyarak
Ardahana götürüyoruz.
Değerli milletvekilleri, Türkiye bu hususta da çok büyük yol
katetmiştir. Geçmişte, bir böbrek hastası, ortalama beş
sene ancak ömre sahipti çünkü düzenli diyaliz hizmeti alamazdı. Bugün,
böbrek hastaları, çok düzenli diyaliz hizmeti alabiliyorlar hem kamudan
hem özel sektörden. Bunlar için taşıma yapılıyor;
köylerden, kentlerden, kırsaldan, her yerden taşıma
yapılıyor. 50 bine yakın vatandaşımız diyaliz
hizmeti almaktadır.
Ama bu hususta bütün vatandaşlarımıza düşen
önemli bir görev de var: Mutlaka beyin ölümü tespit edilmiş olan
yakınlarının organlarının
bağışlanmaları için müsaade etmelidir halkımız.
Şu anda beyin ölümü tespitinde organ bağışı
yapılan vatandaş oranımız yüzde 30 civarındadır,
üçte 1 civarındadır. Yani bu oranı mutlaka yükseltmemiz
lazım. Aileler bilmelidir ki beyin ölümü tespit edilmiş yakınlarının
organını bağışladıklarında birçok
insanın hayatını kurtarıyorlar. Bu hususta ben değerli
milletvekillerimizden de yardım talep ediyorum. Toplumda bu duyarlılığı
birlikte artırmalıyız. Geçmişte, beyin bölümü tespitinde
çok geriydik, yani yılda beyin ölümü tespit edebildiğimiz çok az
sayıda vatandaşımız oluyordu ama bugün çok önemli
sayıda beyin ölümü tespit ediyoruz, yeter ki beyin ölümü tespit edilen
vatandaşlarımızın yakınları bu bağışı
yapsınlar şimdi. Organ bağışı dendiği
zaman, hani yaşayan bir insanın Ben
bağışçıyım. demesinin bir önemi yok ancak beyin ölümü
tespit edilmiş bir kişinin yakınlarının buna razı
olması önemli. Dolayısıyla bu husustaki duyarlılığı
hep birlikte artırmalıyız. Ama şöyle söyleyeyim: Mesela,
sadece 2002 yılında kamuda 1.500 olan diyaliz sayısı bugün
4.119dur ama bu diyaliz cihazlarından kurtulmamız lazım, bunun
için de organ naklini artırmamız lazım.
Sayın Reşat Doğrunun (6/2161) sayılı
sorusu: Türkiyede kaç hastanede organ nakli yapılmaktadır? Beş
yılda kaç kişiye organ nakli yapıldı? 57 hastanede, 103
merkezde organ nakli yapılıyor Değerli Milletvekilim. 2005-2010
yılları arasında 3.896 kişiye kadavradan, beyin ölümü
gerçekleşmiş vatandaşlarımızdan, 8.151 kişiye de
canlıdan organ nakli yapılmıştır. 2002de 729 olan
organ nakli sayısı, 2010 yılında 3.172ye
yükselmiştir, yaklaşık 4,5 kat artış var ama yeterli
değil, bunu el birliğiyle artırmak durumundayız.
(6/2162) sayılı soru, Sayın Reşat
Doğrunun: Tokatta ruh sağlığı hastanesi ne zaman
faaliyete geçecek? Recep Yazıcıoğlu Devlet Hastanesinin ruh
sağlığı hastalıkları hastanesi olarak revize
edilme çalışmalarını tamamlama aşamasına geldik.
Şartname gereği 31/3/2010 tarihine kadar güçlendirme
çalışmaları ve revizyon çalışmalarının
tamamlanmasını bekliyoruz. İhale süreçlerinde bir aksama
olmazsa, inşallah, yaz mevsimine kalmadan bu hastanemizi hizmete
açabiliriz.
(6/2166) sayılı, Kütahya Milletvekilimiz Alim
Işıkın sorusu sözleşmeli personelle ilgili bir soru.
Şu anda sözleşmeli personellerin toplam personel içindeki payı
yüzde 20dir Sağlık Bakanlığında. 66.681
sözleşmeli personelimiz var ve oran yüzde 20dir.
Bakanlığımızca 4.924ü sözleşmeli personel
atamaları ile 2003, 2004, 2005 yıllarında 17.562 personel
ataması yaptık, 2005 yılından sonra da yine bu atamalara
devam edildi.
Gerek sözleşmeli personel gerekse ilgili meslek
kuruluşları ile sendikalardan özlük haklarına ilişkin gelen
talepleri Bakanlığımız ve Devlet Personel
değerlendirdi, eş durumuyla ilgili, becayişle ilgili,
hastalıkla ilgili yer değiştirmeler konusunda bazı
iyileştirmeler yaptık. Bu arada, farklı statüde görev yapan
sözleşmeli personelin bir çatı kanunla aynı, bir
sözleşmelilik esasında birleştirilmesi için de bir
çalışma yürütmekteyiz.
Sayın Ensar Öğütün (6/2179) sayılı sorusunda,
yine, Ardahan ve Posofla ilgili sorular var. Bugün, Ardahan Devlet
Hastanesinde 33 uzman hekimimiz var, Posofta da 3 aile hekimi ile görev
yapmaktayız.
Buralarda bir (B) tipi 112 acil sağlık hizmetimiz var,
Posofta. İlk otuz dakikada kırsal bölgelerdeki acillere ulaşma
oranımız yüzde 100dür. Tam donanımlı
ambülansımız var, ayrıca Ardahanda 4 adet tam paletli,
lastikli, karlı arazi şartlarına uygun da ambülanslarımız
hizmet vermektedir.
Sayın Ensar Öğütün (6/2188) ve (6/2189)
sayılı sorularında yine Ardahan iliyle ilgili sorular var.
Burada da Gölede 8 aile hekimliği birimi vasıtasıyla birinci
basamak sağlık hizmetleri verdiğimizi ifade etmek istiyorum ve
2002 yılında Ardahanda kara ambülans sayısı 2 iken bugün
11 kara ambülansı ve 4 de paletli ambülansla -15 ambülansla- hizmet
verdiğimizi ifade etmek isterim.
2002 yılında ambülanslarla 134 vaka
taşınmışken 2010da 3.500 vakayı ambülanslarla
taşımışız değerli milletvekilleri.
Sayın Öğütün (6/2210) sayılı sorusu: Kars ve
merkez ilçesine bağlı köyler hakkında soru sormaktadır.
Kars ilimizde Ağustos 2010 tarihinde aile hekimliğine
başladık. Bugün artık aile hekimliği merkezimiz
pırıl pırıl yerler yani o geçmişin kırık
dökük, bakımsız sağlık ocakları bugün bütün Türkiyede
yerini gayet güzel ve titiz hizmet veren yerlerle değiştirmiş
durumdadır. Sağlık ocaklarında en fazla 45 hekim görev
yapmaktayken bugün birinci basamakta Karsta 102 hekimle görev yapıyoruz.
Kuşkusuz ki yine bazı eksikler vardır, bunları da
tamamlamaya devam edeceğiz.
Sayın Reşat Doğrunun (6/2220) sayılı
sorusu: Son üç yılda kaç hastaya ne kadar kanser ilacı
kullanılmıştır? sorusu. Bir defa, kanser istatistikleriyle
ilgili bir şey söyleyeyim. Geriye dönük olarak bunlar
yayınlanır, bütün dünyada seriler hâlinde verilir. Dünyada en son
açıklanan seri 2004-2006 serisidir. Buna göre vaka sayımız 406
bindir. İlaçla ilgili olarak da IMS diye bir kuruluşun verileri
genelde kullanılmaktadır. Biz de Bakanlık olarak onların
verilerini satın alarak kullanıyoruz.
Son üç yılda antikanser ilaçları ve kansere
yardımcı ilaçlar, immünomodülatör ilaç grubunda 13 milyon 770 bin
kutu ilaç tüketilmiştir. Yıllara sari olarak tüketilen miktarlar da
birbirine son derece yakındır.
Sayın Reşat Doğru (6/2221) esas sayılı
sorusunda Tokat iliyle ilgili, bazı ilçelerde çeşitli branşlarda
uzman hekim açığından bahsetmektedir. Tokat Almus ilçe hastanesi
D grubu rolünde bir hastanedir. Burada 36ncı dönem kurasında (2010da)
1 iç hastalıkları uzmanı atamış durumdayız. Yine
de bundan sonra atamaya çalışacağız tabii ki uzman hekim.
Bu nispeten ölçeği küçük olan ilçelerimize uzman hekim atamasında
gerçekten zorluk çekiyoruz Türkiyedeki doktor sayısı
yetersizliğinden dolayı.
Reşadiyede şu anda 4 uzman hekimimiz vardır: Çocuk
sağlığı, genel cerrahi, iç hastalıkları ve
kadın doğum hastalıkları. Burada da bir eksik
bulundurmamaya gayret edeceğiz.
Ama şunu da ifade etmek isterim değerli
milletvekillerimiz: Tokat ilimizin uzman hekim sayısı 2002
yılında 140 iken, 2010 Aralık ayı itibarıyla 219
olmuştur ve aşağı yukarı Türkiye ortalamasına
yakın bir uzman sayısı var. İnşallah ileriki zamanlarda
daha da bu sayıyı artırmaya çalışacağız.
Son beş yılda ülkemizde kaç eczane açılmış,
kaç eczane kapatılmıştır? diyor Sayın Milletvekilimiz
Doğru. Son beş yılda 5.760 eczane açılmış
Bakanlığımız kayıtlarında, 3.722 eczane de
kapanmıştır.
Bu arada Eczanelerde Sağlık Bakanlığına
ait kesintilere ne zaman son vermeyi düşünüyorsunuz? diye bir soru var.
Muayene katılım paylarından bahsediyor Sayın
Milletvekilimiz. Bunun tahsiline ilişkin esaslar Sosyal Güvenlik Kurumunca
düzenleniyor ama bunu pek değiştirmek istemiyoruz. Çünkü aksi
takdirde bunların hastanelerde ödenmesi lazım. Hastanede ciddi ve
gereksiz kuyruklara yol açmaktadır. Dolayısıyla bunların
eczaneden ödenmesine devam edilecektir.
Gaziantep Milletvekilimiz Sayın Hasan Özdemir (6/2261)
sayılı sorusunda meslek hastalığıyla ilgili son derece
önemli sorular sormaktadır: Gaziantep ilinde son sekiz yılda
hastanelere meslek hastalığından kaç başvuru olmuş?
3 başvuru olmuş ama bu, gerçek anlamda meslek
hastalığının 3 olduğunu göstermiyor. Türkiyede meslek
hastalıklarını tespit konusunda sayısal anlamda şu
anda yetersiziz. Sosyal Güvenlik Kurumuyla, Çalışma ve Sosyal
Güvenlik Bakanlığıyla özel bir proje başlattık. Meslek
hastalıklarının Türkiyede bir yılda tespit edildiği
sayı 500ün biraz üzerindedir, oysa bunu 10 binle ifade etmemiz lazım
ama iki 10 bin mi, üç 10 bin mi, bilmiyoruz.
Dolayısıyla, hem işletmelerde
duyarlılığı artıracak hem çalışanlarda
duyarlılığı artıracak çalışmaları
Sosyal Güvenlik Bakanlığımızla birlikte yapacağız.
Bir protokol düzenledik, bundan yaklaşık bir hafta önce bu protokolü
ve eylem planımızı Türkiyede ilan ettik. Gerçekten, bu konuda
daha yapmamız gereken çok önemli işler olduğu kanaatindeyiz.
Sayın Osman Ertuğrulun iki sorum kaldı, hemen
bitiriyorum Değerli Başkanım- (6/2269) sayılı sorusu:
Kişi başına düşen hekim sayısında Türkiye
ortalaması nedir?
10 bin kişiye düşen hekim sayısı 15tir.
Avrupada bu sayı 35tir, Türkiye'nin aşağı yukarı 2,5
katıdır.
Aksaray ilimizle ilgili de sorular sormuş Değerli
Milletvekilimiz
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Bakanım
SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Devamla) Hemen
tamamlıyorum.
BAŞKAN - Süremiz doldu
SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Devamla) Bir dakika
verirseniz, bitiriyorum.
BAŞKAN Efendim, şimdi
KADİR URAL (Mersin) Verin Başkanım.
BAŞKAN Hayır, vereceğiz de şimdi sistemi delmiş
oluruz yani.
REŞAT DOĞRU (Tokat) Bitirsin, bir soru kaldı.
AHMET YENİ (Samsun) Oylama yapılmış, oylama.
BAŞKAN - Onun için, şimdi siz Bakana bir katkıda
bulunacaksınız, Bakan Bey o arada diğer soruya da cevap
verebilir.
Sayın Bakanım, böyle usul. Reşat Beyi bir
konuşturayım da efendim, izninizle.
Siz yerinizde oturunuz Sayın Bakanım isterseniz çünkü o
arada sizin tekrar bir beş dakika hakkınız var.
SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Devamla) Tamam, nasıl
arzu ederseniz. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Sayın Doğru, buyurun efendim.
REŞAT DOĞRU (Tokat) Teşekkür ederim Sayın
Başkanım.
Sayın Bakana teşekkür ediyorum sorularıma
vermiş olduğu cevaplardan dolayı.
Tokat ilindeki psikiyatri hastanesinin yeri, Sayın
Bakanım, uygun bir yer değildir. Recep Yazıcıoğlu
Hastanesi, tam şehrin ortasında, göbeğinde olup böyle rahat bir
şekilde psikiyatr hastalarının yatacağı ve tedavi
olabileceği bir yer değildir. Dolayısıyla, halk burayı
eski şekliyle -yani tam teşekküllü bir hastane olmasını-
istemektedir. Bu yönlü olarak, özellikle uzmanlarınız
vasıtasıyla incelenmesini istiyoruz. Psikiyatr hastanesi
yapılabilecek olan yer şu andaki mevcut olan doğumevinin
olduğu yerdir. Doğumevinin de yeni Tokat Devlet Hastanesinin
olduğu yere taşınması planlanıyor. En azından bu
şekilde yaparsanız, şu andaki Recep Yazıcıoğlu
Hastanesi hem eski hâline kavuşmuş olur hem de orada çok büyük
sayıda insan bundan faydalanmış olur. Artova, Sulusaray ve
Yeşilyurt ilçeleri bu bölgeden gelmektedir ve bu bölgede de çok büyük
sayıda insan
yaşamaktadır. Dolayısıyla da buranın tekrar bir tam
teşekküllü hastane olması istenmektedir.
Ayrıca, Tokat Devlet Hastanesinin eski yeri şu anda
atıl bir vaziyette bulunmaktadır. Burası sağlık
müdürlüğüne devredildi, çeşitli kuruluşlara devredildi. Ancak o
bölgede yaşayan halk hem maddi olarak zarar görmektedir hem de aynı
zamanda buranın tam teşekküllü bir semt polikliniği hâline
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Doğru.
REŞAT DOĞRU (Tokat) Sayın Başkanım, bir
soruya cevap verdim, en azından beş altı sorum var. Daha fazla
süre vermeniz gerekmez mi?
BAŞKAN Sayın Doğru, yani burada tabii ki soru
sormanın öbür tarafında yorumlar yapıldığı için
bu sürelerin çok uzaması buradan kaynaklanıyor.
REŞAT DOĞRU (Tokat) En azından iki dakika
verseniz
Derdimizi anlatalım.
BAŞKAN Yani, sizin birikiminiz, tecrübeniz bu işe
yeterli, üstelik alanınızla da ilgili. Soruyu cepheden
sorarsanız olur.
Eğer beş soru
sormuşsanız, bir tekrar yapın, bir dakikalık süre
daha vereyim ama bu defa tamamlayın lütfen.
Buyurun efendim.
REŞAT DOĞRU (Tokat) Teşekkür ediyorum.
Sayın Bakanım, aynı zamanda hasta katılım
paylarıyla ilgili olarak da toplumunun her tarafında çok ciddi
sıkıntılar vardır. Yani, hasta katılım
paylarını, en azından, emeklilerin vermemesi, yeşil
kartlı olan insanların da vermemesi beklenmektedir. Bakın,
yeşil kartlı insanlardan şu anda hasta katılım
payı alınıyor, daha sonra deniyor ki: Siz daha sonra gelin,
paranızı geri alın. En azından buraya bir madde
konmasında -mesela torba kanun geliyor- bunun içerisinde yeşil
kartlılardan hasta katılım payı alınmaması,
emeklilerden hasta katılım payı alınmaması
şeklinde bir düşünce olabilir mi?
Bir diğer konu da: Bu hasta katılım payları
eczaneler tarafından aldırılmaya
çalışılıyor. Bu da doğru bir uygulama mı diye
tartışılması gerekir. Bence yanlış bir
uygulamadır yani eczaneleri bir yerde muhasebe gibi kullanma durumuyla
karşı karşıya kalıyoruz, bunun da düzenlenmesini
bekliyoruz.
Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Doğru.
Sayın Bakanım, söz talebi olan arkadaşlardan sonra
sayın bakanların süresini size kullandıracağım,
kürsüye buyurun Sayın Bakan, bu arada öbür soruyu da
cevaplandırmış olursunuz.
SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Erzurum) Değerli
Başkanım, teşekkür ediyorum.
Çok da bol zamanım var, beş dakika, iyi, rahat rahat
açıklayabileceğim.
Tokattaki psikiyatri hastanesi nerede olsun meselesi
Aslında, Değerli Milletvekilim, biz psikiyatri hastanelerinden büyük
ölçüde Türkiyede vazgeçiyoruz.
REŞAT DOĞRU (Tokat) Vazgeçin demiyoruz biz de.
SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Devamla) Şimdi
anlatacağım efendim.
Tokattakini de böyle kullanacağız. Büyük ölçekli
psikiyatri hastaneleri yerine toplum temelli ruh sağlığı
dediğimiz bir modele geçiyoruz. Burada hastalar mümkün olduğu kadar
az yatırılıp, bir şekilde ailelerine yakın bir
hizmetle rehabilite edilecek. Dolayısıyla aşağı
yukarı 200 bin kişiye, 250 bin kişiye böyle, şehirlerde
merkezler kuracağız, toplum temelli ruh sağlığı
merkezleri kuracağız. Psikiyatri hastalarını böyle kaçak
göçek bir taraflara götürüp oralarda saklamak, aylarca yatırmak falan, bu
alışkanlıktan vazgeçeceğimiz için bu bahsettiğiniz
konu bence çok önemli bir sakınca olmaktan çıkıyor.
REŞAT DOĞRU (Tokat) İnceletirseniz belki
SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Devamla) Tekrar inceleteyim
efendim.
Eski hastanenin yeri, binası çok eski bir bina. Biz bu
binayı aslında buradan kaldırarak -çünkü yani bir daha
güçlendirme şu bu vesaire yapılabilecek bir hâli kalmamış,
20li yıllardan zannediyorum kalmış bu bina-burada şehre
çok güzel bir yeşil alan, park oluşturmak ve bunun yanı
sıra burada da bir ağız-diş sağlığı
merkezi geliştirmek istiyoruz. Bir semt polikliniği yapılamaz
mı? Yapılabilir. Ancak bizim tecrübelerimiz şunu gösteriyor:
Orta ve küçük ölçekli şehirlerde ana hastaneden kopuk semt poliklinikleri
yaptığınız zaman, bu, hizmetin kalitesini artırmıyor.
Çünkü diyelim ki bir branşta 3 doktor var, 3 doktorun 1ini oraya
veriyorsunuz, 2si hastanede kalıyor. Dolayısıyla
vatandaşın hem hekim seçme hakkı açısından
sıkıntılar çıkıyor hem de hastanedeki hizmetler
aksıyor. Bunu bu açıdan değerlendirelim yani. Tokatta, siz de
iyi biliyorsunuz ben de iyi biliyorum, o hastane ile diğer hastane
arasındaki mesafe çok yakın bir mesafe. Toplu taşıma
araçları var. Belki belediyelerimizin toplu taşıma
açısından biraz daha işi geliştirmesi lazım.
Bu, hasta katılım payları meselesi,
vatandaştan biz para alalım da bununla devleti zenginleştirelim
için yapılmıyor ancak biz şunu gördük: Katılım
payı olmaksızın hastaların hastanelere gitmesi hastaneleri
aşırı yüklüyor. Bugün aile sağlığı
merkezlerimiz var, bedava hizmet veriyor, hiçbir katılım payı
yok, sosyal güvencesi olmayan bile gidebiliyor. Reçete
yazdıracaksanız, nezle olduysanız aile hekiminize gideceksiniz.
Dolayısıyla katılım payları biliyorsunuz 5 liradır,
reçete alınmışsa 3 lira daha geliyor. Bunlar bir anlamda talebi
yönetmek amaçlı olarak yapılan sigortacılık
uygulamalarıdır ve bence doğru uygulamalardır. Bu
uygulamaların biz çalıştığını gördük.
Hastanelerimizdeki yoğunluğun azalmasına kısmi de olsa
faydaları oldu. Şunu da ifade etmeliyim: Sürekli
hastalığı olanlardan katılım payı almıyoruz.
REŞAT DOĞRU (Tokat) Yeşil kartlılar
SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Devamla) Yeşil
kartlılardan da bunu almak lazım çünkü yeşil kartlılar da
aynı işi yapar. Bu sefer, almadığınız zaman bütün
yeşil kartlılar hastaneye gidecektir, aile hekimlerini asla
kullanmayacaklardır.
Bu rakamlar gerçekten küçük rakamlardır. Tekrar söylüyorum:
Eğer kronik bir hastalığı varsa kişinin veya ailesinin
-kanser olmuştur, veremdir, efendim, sürekli takipteki bir kalp
hastasıdır, diyabettir- bunlardan zaten katılım payı
alınmıyor. Yani raporlu ilaç alan hastalardan katılım
payı alınmıyor. Dolayısıyla bu biraz sistemi regüle
etmek için düzenlenmiş bir şeydir, kanaatimce de devamında yarar
vardır.
(6/2269) sayılı, Sayın Osman Ertuğrulun
sorusuna cevap veriyordum.
Aksaray ilimizde 71 yataklı 3 özel hastane vardır, 53
yataklı bir özel hastane de ön izin almıştır. Bu
hastanelerimizin toplamı da 124 yataklı 4 özel hastane
olacaktır. Dolayısıyla yeni bir özel hastane
açılmasına da gerek görmüyoruz.
Sayın Akif Akkuş, son soru, (6/2272) sayılı
soru, Tarsusla ilgili bir soru. Tarsus ilinde otuz üniteden oluşan bir
ağız-diş sağlığı merkezi ve 2012-2013
yılları programı açısından da yeni bir hastane
yapmayı düşünüyoruz. Tüm branşlarda bugün poliklinik hizmetlerini
Tarsusta verebilmekteyiz. Mevcut hastanelerimizi geliştirecek yeni bir
hastane de, söylediğim gibi, 2012-2013 yılı programına
almış durumdayız.
Teşekkür ediyor, yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Bakanım.
Saygıdeğer milletvekilleri, soru önergeleri
cevaplandırılmıştır.
Alınan karar gereğince diğer denetim
konularını görüşmüyor ve gündemin Kanun Tasarı ve
Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler"
kısmına geçiyoruz.
1'inci sırada yer alan Türk Ticaret Kanunu Tasarısı
ve Adalet Komisyonu Raporu'nun görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
VIII.- KANUN TASARI VE
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER
İŞLER
A) Kanun
Tasarı ve Teklifleri
1.- Türk Ticaret Kanunu Tasarısı
ve Adalet Komisyonu Raporu (1/324) (S. Sayısı: 96)
BAŞKAN - Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
2'nci sırada yer alan Türk Borçlar Kanunu Tasarısı
ve Adalet Komisyonu Raporu'nun görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
2.- Türk Borçlar Kanunu
Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/499) (S. Sayısı:
321)
BAŞKAN - Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
3'üncü sırada yer alan Kütahya Milletvekili Soner Aksoy'un,
Yenilenebilir Enerji Kaynaklarının Elektrik Enerjisi Üretimi
Amaçlı Kullanımına İlişkin Kanunda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Sanayi,
Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Raporu'nun
görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
3.- Kütahya Milletvekili Soner
Aksoyun, Yenilenebilir Enerji Kaynaklarının Elektrik Enerjisi
Üretimi Amaçlı Kullanımına İlişkin Kanunda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Sanayi,
Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Raporu (2/340)
(S. Sayısı: 395)
BAŞKAN - Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
4üncü sırada yer alan Türkiye Yazma Eserler
Başkanlığı Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun
Tasarısı ile Plan ve Bütçe ile Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve
Spor komisyonları raporlarının görüşmelerine
başlayacağız.
4.- Türkiye Yazma Eserler
Başkanlığı Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun
Tasarısı ile Plan ve Bütçe ile Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve
Spor Komisyonları Raporları (1/772) (S. Sayısı: 472) (x)
BAŞKAN Komisyon ve Hükûmet yerinde.
Komisyon raporu 472 sıra sayısıyla
bastırılıp dağıtılmıştır.
Sayın milletvekilleri, alınan karar gereğince bu
tasarı, İç Tüzükün 91inci maddesi kapsamında temel kanun
olarak görüşülecektir. Bu nedenle tasarı, tümü üzerindeki
görüşmeler tamamlanıp maddelerine geçilmesi kabul edildikten sonra
bölümler hâlinde görüşülecek ve bölümlerde yer alan maddeler ayrı
ayrı oylanacaktır.
Tasarının tümü üzerinde ilk söz AK PARTİ Grubu
adına Kocaeli Milletvekili Sayın Fikri Işıka aittir.
Sayın Işık, buyurun efendim. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA FİKRİ IŞIK (Kocaeli)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 472 sıra
sayılı Türkiye Yazma Eserler Kurumu Başkanlığı
Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısı üzerinde AK
PARTİ Grubu adına söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce
Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekili arkadaşlarım, 23üncü Dönem
milletvekilleri olarak çok yoğun bir tempoda çalışarak bir
taraftan ülkemizin sorunlarına çözüm getirecek yasaları
çıkartıyor, diğer taraftan da ülkemizin
yarınlarını inşa edecek yasal altyapıyı hep birlikte
hazırlıyoruz. Yani Türkiye Büyük Millet Meclisi olarak geçmişi,
bugünü ve yarını düşünerek çok önemli çalışmalar
yapıyoruz.
Bugün görüştüğümüz yasa tasarısı -ki
inşallah, bütün grupların ve milletvekillerin desteğiyle
yasalaşacağına inanıyorum- ülkemizin ve en önemlisi
dünyanın kültür mirası olarak kabul ettiği hazine
değerindeki el yazması eserlerin bakımı, onarımı,
korunması, bilim ve edebiyatın ve sanatın hizmetine
sunulması açısından son derece önemli bir kurumun
kuruluşunu gerçekleştireceğiz. Hava, su, toprak ve çevre gibi,
diğer tüm kültür varlıkları gibi el yazması eserler de
sadece bize atalarımızdan miras değil, aynı zamanda gelecek
kuşakların bizim üzerimizdeki emanetidir.
Doğrusu, özellikle yönetimler bazında sahip
olduğumuz veya emanetçisi olduğumuz bu kültür ve tabiat
varlıklarımızı hakkıyla koruyup gelecek kuşaklara
aktarma noktasında gereken titizliği gösterdiğimizi
söyleyemeyiz. Maalesef, atalarımızın meydana getirdiği ve
inşa ettiği pek çok esere çok uzun yıllar bigâne kaldık;
onları kaderlerine terk edip o eserlerin meydana getirilmesi için
günlerini, aylarını, yıllarını, hatta ömürlerini
harcayan, emeklerini, alın terlerini ve bütün birikimlerini
harcayanların bu birikimlerini önemsemedik ve eserlerin yok olup gitmesine
seyirci kaldık. Pek çok ecdat yadigârı eser bugün hâk ile yeksan
olmuştur. Ancak zararın neresinden dönülürse kârdır.
(x) 472 S. Sayılı Basmayazı tutanağa
eklidir.
Son zamanlarda,
özellikle AK PARTİ İktidarında unutulan, yıkılmaya,
yok olmaya yüz tutmuş pek çok eserimiz ele alınmış, gerekli
çalışmalar yapılmış ve insanlığın
hizmetine sunulmuştur. Süleymaniye Camiinden Aydın Nasuhpaşa Külliyesine,
Niğde Ulukışla Kervansarayından Samsun Büyük Camiine, Van
Hüsrevpaşa Camiinden Yenikapı Mevlevihanesine, Akdamar
Kilisesinden İskenderun Süryani Katolik Kilisesine kadar pek çok eser
restore edilmiştir. Örnek vermek gerekirse Vakıflar Genel
Müdürlüğümüz AK PARTİ İktidarına kadar olan 1996-2002
yılları arasında sadece 56 eser restore etmişken 2003-2010
yılları arasında tam 3.484 eseri restore ederek ülkemizin ve
insanlığın hizmetine sunmuştur. Bu çalışmalar
sadece yurt sathında kalmamış, ecdadın ayak bastığı
ve çil çil eserler bıraktığı her yerde bu yeniden
ayağa kaldırma işlemi yapılmaya
başlanmıştır. Orhun Kitabelerinden Sultan Murat Hanın
Türbesine, Medine Tren İstasyonundan Mostar Köprüsüne, Sultan Sencer
Türbesinden Kırımdaki Zincirli Hana, Sudandaki Osmanlı eserlerinden
Karadağdaki Fatih Sultan Mehmet Camiine, doğudan batıya,
kuzeyden güneye tüm tarihî mirasımıza bugün sahip
çıkılmaktadır.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; kültür
varlıkları sadece taşınmaz eserlerden ibaret değildir.
Hazine değerinde, Türkiye ve dünya kültürüne, bilimine, sanatına
katkıda bulunan ve bulunacak olan paha biçilmez taşınabilir
kültür varlıklarına da sahibiz. Taşınabilir kültür
varlıklarının en önemlilerinin başında hiç
kuşkusuz ki yazma eserler gelmektedir. Çok büyük bir bölümü Selçuklu ve
Osmanlı dönemine ait olan yazma eserler, bilim, sanat, edebiyat, tarih,
din, astronomi ve diğer pek çok alanda kaleme alınmış
eserlerdir. Bu eserlerimizin öncelikle korunması, gün yüzüne
çıkarılması ve gelecek kuşaklara aktarılması her
birimiz açısından millî bir görevdir.
Ayrıca, bu eserlerin ülkemizdeki ve dünyadaki
araştırmacıların hizmetine sunulması, bilimsel
çalışmalara kaynaklık etmesi ve böylece kültürümüzün dünyaya
tanıtılması da çok çok önemlidir. Bugün bu hizmeti Kültür ve
Turizm Bakanlığımız bünyesindeki Kütüphaneler ve
Yayımlar Genel Müdürlüğü ile Millî Kütüphane
Başkanlığı yerine getirmektedir. Bu durumda Neden yeni bir
kuruma ihtiyaç duyulmuştur? sorusu akla gelebilir. Bu konuya geçmeden
önce yazma eser hakkında bilgi vermek isterim.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yazma eser,
çeşitli konularda elle yazılmış ve
çoğaltılmış eserlerdir ve bunlar tarih, din, felsefe,
coğrafya, astronomi, fen bilimleri gibi çeşitli konularda
yazıldığı dönem ve yere ait temel bilgileri bünyesinde
toplayan, bilim ve sanat dünyasının ilk elden kaynaklarını
oluşturmaktadır. Dolayısıyla yazma eserler, içerik ve
sanatsal özellikleri açısından hem kültürel ve sanatsal hem de
bilimsel değer taşırlar.
Yazının icadıyla başlayan dönemlerden bu yana,
önceleri deri, papirüs, parşömen levha üzerine, daha sonraları ise
kâğıt üzerine çeşitli konularda insanoğlunun birikimlerini
aktardığı tüm ürünler el yazması eserler olarak
tanımlanmaktadır. Tarihsel süreçte, eser, ilk defa yazıya
geçirildikten sonra okuyan ilgililer tarafından da çoğaltmak
amacıyla tekrar tekrar yazıya geçirilmişlerdir. Kimi zaman da
yazma eserler, farklı yazı türleri ve yeni eklenmiş bilgilerle
çoğaltılmış; bu sayede, matbaanın keşfinden önce,
bilginin toplumlar arasında aktarımına aracılık
etmiştir. Türkçe ilk yazma eserler, Uygur Devletinin Çince ve Sanskritçe
yazılmış eserleri kendi dillerine çevirme faaliyetleri sonucunda
meydana getirilmiştir. Selçuklu Devleti zamanında yazma eserlerde
tezhib sanatı ortaya çıkmış, özellikle 6 ila 10uncu yüzyıllar
arasında Arap harflerinin geçirdiği gelişim sayesinde hat
sanatı ortaya çıkmış ve böylece yazma eserler, içerik
değerlerinin yanı sıra sanatsal bir değer de
kazanmışlardır. İslam dünyasına ait ilk yazma eserler
ise 4 halife döneminde, Hazreti Ebu Bekirin Kuran-ı Kerimi kitap hâline
getirmesi ve Hazreti Osmanın da Kuran-ı Kerimi
yazıcılara yazdırıp çoğaltarak İslam ülkelerine
göndermesiyle ortaya çıkmıştır.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; el
yazması eserler, Kültür ve Turizm Bakanlığına
bağlı kütüphaneler ve müzeler olmak üzere üniversiteler, resmî ve
özel kurum ve kuruluşlarda ve şahıslarda bulunmaktadır.
Hâlihazırda yazma ve nadir basma eserlere ilişkin her türlü idari ve
teknik işlemler, yukarıda belirttiğim gibi kütüphanecilik hizmetleri
konusunda genel görevli kurumlar olan Kütüphaneler ve Yayınlar Genel
Müdürlüğü ile Millî Kütüphane Başkanlığı bünyesindeki
birer şube müdürlüğü ile genel müdürlüğe bağlı
kütüphane müdürlüklerince yürütülmektedir. Bugün itibarıyla Bakanlık
bünyesinde on dört adet yazma eser kütüphanesi ve koleksiyonunda yazma ve eski
harflerle basma eser bulunduran on dört kütüphane bulunmaktadır. Millî
Kütüphane Başkanlığının da yazma eser koleksiyonu
bulunmaktadır. Bakanlığa ait koleksiyonlarda yüz yetmiş
bine yakın yazma eser ve iki yüz kırk bin civarında da eski
harflerle basma eser bulunmaktadır.
Dünyadaki yazma ve nadir eserlere yönelik çalışmalar ile
bu eserlerin saklandığı birimlerin idari ve teknik
yapılarını incelediğimizde, uzman personel kapasitesi,
binaların fiziki durumları, teknolojik imkânlar ve maddi kaynaklar
açısından oldukça geri olduğumuz gerçeği ortaya
çıkmaktadır.
Bu söylediklerimden, asla, yürütülmekte olan kütüphanecilik
faaliyetlerini yetersiz görme veya değersizleştirme gibi bir sonuç
kesinlikle çıkarılmamalıdır. Çünkü, ilgili olan, faaliyetlerinden
yararlanan herkes bilmelidir ki gerek Kütüphaneler ve Yayımlar Genel
Müdürlüğü bünyesindeki kütüphaneler gerekse Millî Kütüphane
Başkanlığı son derece özenli ve özverili bir şekilde
çalışmaktadır. Amacım, genel kütüphaneciliğin
çalışma tarzı ve bakış açısının yazma
eserler konusunda eksik ve yetersiz kaldığı gerçeğini ifade
etmektir. Gerçekten de günümüze ulaşan yeni bilgi ve teknolojilere
bağlı olarak yazma eserlere ilişkin koruma, restorasyon, içerik
tespiti, sanatsal açıdan inceleme yöntemleri geliştikçe mevcut
yapılanma ihtiyacı karşılamamakta, kısıtlı
ve yetersiz kalmaktadır. Maddi kaynaklar, uzman personel, fiziki durumlar
değerlendirildiğinde bu görevlerin Genel Müdürlük bünyesindeki bir
şube müdürlüğü ve buna bağlı kütüphanelerce gerçekleştirilmesinde
sıkıntı ve zorluklarla
karşılaşılmaktadır.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; dünyadaki
yazma eserler konusunda görev yapan kurumlara bir göz atacak olursak,
örneğin İngiltere, Amerika Birleşik Devletleri, Hindistan,
Japonya, Özbekistan, Gürcistan gibi ülkelerde yazma ve nadir eserler
açısından oldukça zengin koleksiyonlar bulunmaktadır.
İngilterede bu koleksiyonları muhafaza eden ilk yapılanmalar
13üncü yüzyılda kütüphane şeklinde ve 18inci yüzyılda da müze
şeklinde gerçekleştirilmiştir. Bugün British Library ve British
Museumun birleştirilmesiyle ortaya çıkan yapılanmada 500den
fazla uzman personelin çalıştığı bilinmektedir.
Amerika Birleşik Devletlerinde 18inci yüzyılda kurulan Kongre
Kütüphanesinin bünyesinde bulunan yazma eserlerin sayısı, bugün
itibarıyla bunlara önemli sanatçı, şair ve yazarların el
yazmaları da dâhil 62 milyon civarındadır ve bunların 500
bin kadarı mikrofilmlere aktarılmış durumdadır.
5 milyondan fazla yazma eser koleksiyonuna sahip olan
Hindistanda, Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından,
ülkedeki tüm eserlerin tespit edilmesi, kataloglanması, dijital ortamlara
aktarılması çalışmalarını yürütmek amacıyla
ulusal bir heyet oluşturulmuştur. Bu heyetin nihai amacı da
ulusal yazma eserler kütüphanesi kurulması olarak belirlenmiştir.
1958 yılında kurulan Gürcistan Yazma Eserler Ulusal
Merkezi ülke içerisindeki farklı merkezlerde bulunan el
yazmalarının bu merkezde toplanmasıyla kurulmuş enstitü
niteliği taşıyan bir yapılanmadır.
Bu konuda daha pek çok örnek vermek mümkündür. Genel olarak
dünyada ve Avrupada yazma ve nadir eserlerle ilgilenen kurumlar
incelendiğinde kütüphane, enstitü veya müze gibi farklı
yapılanmalara sahip oldukları görülmektedir ancak buna
karşın hepsinin birleştikleri bazı ortak noktalar da göze
çarpmaktadır. Bunları kısaca şöyle özetleyebiliriz:
Dünyadaki yazma ve nadir eserlerin saklandığı kurum ve
kuruluşların yapıları incelediğinde eserlerin tek
elden yönetiminin sağlanmaya çalışıldığı
görülmektedir. Bu kurumlar idari açıdan yarı bağımsız
veya özerktirler ve sadece eserlere ilişkin koruyucu hizmeti veren
birimler olarak yapılandırılmamış, akademik ve
bilimsel kurumlarla iş birliği içerisinde kültürel, sanatsal,
bilimsel çalışmalar gerçekleştiren birimler olarak da hizmet
vermektedirler. Ülke içerisinde ve dışında yazma eserlerin
korunmasına yönelik uygulamaların öğretildiği kurslar
düzenlemekte ve eser koruma üzerine teorik bilgileri ile uzmanların pratik
uygulamalarını birleştirerek yeni yöntem ve uygulamalar
oluşturmaktadırlar. Uzman personel çalıştırmakta,
teknolojik imkânlardan en iyi şekilde yararlanmayı
hedeflemektedirler. Koleksiyonların zenginleştirilmesi,
koleksiyondaki eserlerin restorasyon ve konservasyonunun en iyi şekilde
gerçekleştirilmesi, akademik ve bilimsel çalışmalar yürütülmesi
başlıca görevleri arasındadır.
Gerçekten de bu kurum ve kuruluşlarda yazma eserlere yönelik
çalışmalar için istihdam edilen uzman personel sayısı ve
niteliği de oldukça iyi durumdadır. Örneğin, Mısır
Millî Kütüphanesi ve arşivlerinde saklanan yazma ve nadir eserler için
oluşturulan birimlerin sadece konservasyon ve restorasyon bölümünde
yaklaşık 500 personel çalışmaktadır. İtalyada bu
konuyla ilgili 8 ayrı laboratuvar ve çok sayıda uzman personel
çalışmaktadır.
Aktarmaya çalıştığım bu bilgilerden de anlaşılacağı
üzere, yazma eserlerle ilgili özellikli ve nitelikli görevlerin yerine
getirilmesi, nitelikli personel ye-tiştirilmesine ve istihdamına,
yazma eserlere uygun fiziki şartların ve mekânların hazırlanmasına,
yönetim sorununun çözümlenmesine ve gerekli kaynakların
sağlanmasına bağlıdır. İşte, bu sebeplerle,
taşıdığı değerli bilgiler dışında
ni-telikleri itibarıyla bizatihi kültürel birer varlık olan yazma
eserlerin hak ettiği ve olması gerektiği şekilde
değerlerine uygun olarak orijinal hâliyle korunması, gelecek
kuşaklara aktarılması, bunlarla ilgili bilimsel
çalışmaların yapılması, içerik tespiti yapılarak
bilim ve sanat dünyasının hizmetine sunulması gibi
iş-levleri yerine getirebilecek ihtisas kurumu niteliğinde yeni bir
kurumsal yapı-lanmaya ihtiyaç vardır.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; işte,
bu saikler doğrultusunda ku-rulması amaçlanan Türkiye Yazma Eserler
Kurumu Başkanlığı hakkında da siz-lere kısaca
bilgi vermek istiyorum: Tasarıyla başkanlığa yazma eserler
kütüp-hanelerini koordinasyon içinde yönetmek, kütüphanecilik hizmetlerini
doğrudan veya elektronik ortamda sunmak, yazma ve nadir basma eserlerle
ilgili çalış-malara ilişkin ilkeleri belirlemek,
geliştirmek, konservasyon ve restorasyon iş-lemlerini yürütmek, hat,
tezhip, ebru, ciltçilik gibi geleneksel Türk el sanatlarıyla ilgili
sertifikalı ve sertifikasız eğitim programları düzenlemek,
bu sanatların yaşatılmasına,
yaygınlaştırılmasına, desteklenmesine ve tanıtılmasına
yönelik faaliyetleri yürütmek gibi temel görevler yüklenmektedir.
Başkanlık, Kültür ve Turizm Bakanlığına
bağlı, tüzel kişiliği haiz ve özel bütçeli bir kurum olup
merkezi İstanbulda olacaktır. Diğer kütüphanelerdeki yazma
eserler de kanunun yürürlüğünü müteakip iki yıl içerisinde
başkanlık bünyesinde kurulan yazma eserler kütüphanelerine
devredilecektir. Yazma ve Nadir Eserler Dairesi Başkanlığı,
Çeviri ve Yayım Dairesi Başkanlığı, Kitap
Şifahanesi ve Arşiv Dairesi Başkanlığı da ana
hizmet birimleri olarak, değerli arkadaşlarım, hizmet
verecektir.
Değerli arkadaşlarım, bu kurumda nitelikli personel
çalıştırılması konusunda da gerekli yasal düzenlemeler
bu tasarıda yer almaktadır. Ümit ediyoruz ve inanıyoruz ki bu
kurumda çok özel, yetenekli personel istihdam edilsin ve bu personel, ülkemizin
bilim, kültür ve sanat hayatına ışık tutacak bu eserlerin
bir an önce hem korunması hem gelecek kuşaklara aktarılması
konusunda gerekli çalışmaları yapsınlar.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu
tasarının hazırlanmasında emeği geçen
Başbakanlığa, Maliye Bakanlığına, ilgili tüm
kurum ve kuruluşlara, onların değerli çalışma
arkadaşlarına teşekkür ediyorum. Ayrıca, Kültür ve Turizm
Bakanımıza, onun şahsında tüm bakanlık
çalışanlarına teşekkür ediyorum.
Türkiyenin geleceği açısından son derece önemli bu
kurumun ülkemize, milletimize ve tüm dünya kültür mirasına
hayırlı olmasını diliyor, Yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Mersin Milletvekili
Akif Akkuş.
Buyurun Sayın Akkuş. (MHP sıralarından
alkışlar)
MHP GRUBU ADINA AKİF AKKUŞ (Mersin) Değerli
arkadaşlar, Sayın Başkan; 472 sıra sayılı Türkiye
Yazma Eserler Başkanlığı Kuruluş ve Görevleri
Hakkında Kanun Tasarısının tümü üzerinde Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu ve şahsım adına söz almış
bulunuyorum. Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, bir toplumun tarihsel süreç
içerisinde ürettiği ve kuşaktan kuşağa
aktardığı her türlü maddi ve manevi özelliklerin bütününe
kültür adını veriyoruz. Milletleri diğer milletlerden
ayıran en önemli yönü de budur yani kültürdür. Kültür, bir milleti ayakta
tutan en önemli unsurdur. Milletlerin hayatiyetinin devamı kültür
unsurlarına sahip çıkmalarına bağlıdır. Bu kültür
unsurlarından biri de milletlerin meydana getirdiği yazılı eserlerdir
yani tarihî süre içerisinde ortaya koydukları eserlerdir. Yazılı
eserler, milletlerin heyecanlarının, duygularının,
düşüncelerinin nesilden nesile aktarımını sağlar, bir
bakıma milletlerin kültürel kodlarını meydana getirir.
Değerli milletvekilleri, Türk milleti de sayısız
eserler meydana getirmiştir, bu eserleri meydana getirirken birçok alfabe
kullanmıştır. Bu alfabeler arasında Göktürk alfabesi, Uygur
alfabesi, Arap alfabesi, Latin alfabesi bunların belli
başlılarındandır. Türk milleti hangi alfabeyi kullanırsa
kullansın önemli olan meydana getirdiği eserdir, bu da Türk
milletinin kendi özünü yansıtmaktadır. Türk milleti bin
yıllık bir süreç içerisinde Arap alfabesini
kullanmıştır. Bu alfabe ile düşünce dünyasını
yansıtmış, yüz binlerce eser vermiştir. Bunların
önemli bir kısmı el yazması eserlerdir.
Taşınır kültür varlıklarımızdan olan
yazma eserler elbette matbaanın bulunmadığı yahut
yaygın olmadığı dönemlerde kaleme alınmış ve
günümüze kadar da varlıklarını sürdürmüş
kaynaklarımızdır. Bugün yazma eser olarak
nitelendirdiğimiz bu kültür kaynaklarımız Selçuklular ve
Osmanlı döneminde yazılmış olan eserlerdir. Tabii,
bunlardan daha eski eserler de var ama çoğunlukla Selçuklu ve
Osmanlıdan kalan eserlerdir bu yazma eserler diye belirttiğimiz
eserler.
Bu dönemlere ait yazma eserler, tarih, sanat, edebiyat, din ve fen
ilimleri ile pek çok alanda yazılmış ve günümüz Türk millî
kültürüne önemli katkıları olmuştur. Birçoğu nadir eser
niteliğine uygun olan bu eserlerin korunması, hizmete sokulması,
kültürel kaynaklarımızın yeni nesillere ve dünyaya tanıtılması,
bilimsel çalışmalara kaynaklık etmesi özel ve titiz bir
çalışmayı gerektirmektedir. Dolayısıyla, bu
çalışmaları yapacak olanların ve bu eserlerin
bulunduğu mekânlarda görevlendirilecek kişilerin de ona göre
görevlendirilmesi gerekmektedir. Bu eserlerin bulundurulacağı
kütüphanelerin de oralarda görev alacaklar kadar nitelikli olması
gerekmektedir.
Değerli milletvekilleri, bir anımı belirtmek
istiyorum burada, bir anekdot olarak ortaya koymak istiyorum: 2000
yılında Kansasa gitmiştim. Kansas Üniversitesinde bir
toplantı vardı, ona gittim. Orada kütüphaneye gittim. Burada dediler
ki: Roma hukukunun el yazmaları bulunmakta. Bunları görebilir
miyim? dedim oradaki kütüphane yetkilisine, ismimi aldı, yazdı falan
filan, Yarın öğleden sonra gelin, hazır edeceğim. dedi.
Dedim ki: Fazla da işiniz yok, burada fazla bir şey gözükmüyor.
Nedir? Niye vermiyorsunuz. Dedi ki: Şu anda, onlar eksi 70 derecede
tutuluyor. Doğrudan doğruya biz onu eksi 70 dereceden gün ışığına
çıkartamayız. Onu belirli aşamalardan geçireceğiz ve dört
aşama sonra o eser sizin elinize ulaşacak.
Elbette ki bunların gerçekten bu şekilde
saklanmaları gerekiyor. Bu bakımdan, yazma eserler dediğimiz
zaman, böyle, işte çokça, her yerde rastladığımız
eserler değil bunlar, son derece kıymetli, geçmişte
yazılmış olan ve el emeği, göz nuruyla
yazılmış olan eserlerdir. Bu bakımdan, bunları,
kıymetlerine binaen, gerçekten milletimize yakışır bir
şekilde ve geleceğimizi teminat altına almak için korumalı
ve saklamalıyız, gelecek nesillere de
ulaştırmalıyız.
El yazması eser, adından da
anlaşılacağı üzere, matbaada basılmamış,
çoğaltılmamış olan, elle yazılmış kitap veya
risale demektir. El yazması eserlerin yanında yine Arap harfleriyle
yazılmış ama matbaadan çoğaltılmış olanlar
da vardır, bunlar da nadir eser adıyla nitelendirilmektedir. Bugün
dünyanın ve Türkiye'nin değişik müze ve kütüphanelerinin en
seçkin köşelerinde Türklere ait çok sayıda el yazması eser
bulunmaktadır. Bu eserler içerik itibarıyla edebiyat, dil, bilim,
tarih, coğrafya, felsefe, din bilimleri, matematik, fizik, kimya,
tıp, botanik, astronomi gibi pek çok alanda kaleme
alınmıştır.
El yazması eserler içerikleri yanında fiziki
özellikleriyle de birer kültür hazinesidir çünkü birçok sanat dalının
ve bu dallarla uğraşanların ortak ürünüdür. Onlarda Türk
ciltçiliğinin, nakkaşlığının,
tezhipçiliğinin, tezyinciliğinin birer yansımasını
müşahede ederiz. Bugün bu sanat dallarıyla uğraşanlar, eski
harfli nadir eserler gibi çok azalmış, bir elin parmakları ile
sayılabilecek sayıya düşmüştür ancak yazma eserler ortaya
çıktığı zamanlarda gerek bu sanatlarla uğraşanlar
gerekse yaptıkları işler büyük bir çalışma idi ve
oldukça itibarlı mesleklerdi. Bugün bu sanat dallarıyla
ilgilenenlerin azalmış olması o sanat dallarında
yapılmış eserleri birer antika hâline getirmiştir.
Eserlerin yanında onların da titizlikle korunması gerekmektedir.
Çağımızda bilgi kaynaklarının
çeşitlenmesi ile el yazması eserler eski konumunu yitirmiş gibi
görünse de kültür taşıyıcısı olarak önemini sürdürmeye
devam edecektir. Gerçekten de bu kitapların içeriği kadar tezyini de
göreni duygulandırmakta ve heyecanlandırmaktadır. Bugün,
Türkiyede sadece resmî kurumlardaki yazma eserlerin sayısı 300 bini
bulmaktadır. Risale dediğimiz makale niteliğindeki eserlerin
bir araya toplandığı mecmuaları da sayarsak bu sayı
500 bine ulaşmaktadır ki oldukça zengin bir kaynak olduğunu
belirtebiliriz. Bunların tespiti ve tanıtımına yönelik
birçok yayın yapılmıştır.
1978 yılında, Kültür Bakanlığı
tarafından, Türkiye genelinde Yazmalar Toplu Kataloğu
hazırlanmaya başlanmış ve bu proje altında bu
çalışmalar sürdürülmüştür. Katalog projesi çerçevesinde 32 cilt
katalog hazırlanmış, bunlardan 31.866 kitabın tanıtımı
yapılmıştır. 2004 yılından itibaren ise Kültür
Bakanlığı, el yazmalarının daha iyi korunması
adına, eserleri dijital ortama aktarmaya başlamıştır.
Bugün, dijital ortama aktarılan bibliyografik künye sayısı
198.444 civarındadır. El yazmalarının dijital ortama
aktarılması projesi hâlen devam etmektedir. Bu projelerle dijital ortama
alınan eserler, mutlaka en iyi şekilde korunmaya
çalışılmalı ve önümüzdeki bin yıllarda da yeni
nesillerin ilgi ve alakasına tevdi edilmelidir.
Devletimiz tarafından yürütülen, el yazmalarının
tespitine yönelik birçok çalışma olsa da bunlar yeterli değildir
çünkü yazmalar, millî kültür ve İslam medeniyeti için hayati bir öneme
sahiptir. Onların iyi korunması, herkesin faydalanabileceği bir
statüye kavuşturulmaları millî bir ödevdir. Yazmalar olmadan,
atalarımızı, tarihimizi, kültür ve medeniyetimizi tanımamız
hemen hemen mümkün değildir.
Değerli milletvekilleri, yukarıda da kısmen
değinildiği gibi, bu eserler, Kültür ve Turizm
Bakanlığı Kütüphaneler ve Yayımlar Genel Müdürlüğüne
bağlı 28 adet kütüphanede bulunmaktadır ve 166.210 cilt hâlinde
muhafaza edilmekte ve kullanıcıların hizmetine
sunulmaktadır. Kültür Bakanlığına bağlı bu
kütüphanelerden bugün 14ü yazma eser kütüphanesidir. Yazma eserlerin büyük bir
kısmı İstanbuldaki kütüphanelerde bulunmaktadır ancak ülke
geneline yayılmış birçok kütüphanede de yazma eser bulunmakta ve
muhafaza edilmektedir. Süleymaniyede ve Süleymaniye Kütüphanesine
bağlı beş yazma eser kütüphanesi ile birlikte 90 bin cilt el
yazma eser bulunmaktadır.
Bunların yanında, nadir basma eser olarak
nitelendirilen on binlerce eser daha bulunmaktadır. Nadir basma eser, Türk
kültür kaynakları içerisinde yer alan ve genellikle bir defa
basılmış eserlerdir. Elbette bunlar da büyük bir ehemmiyetle
korunup istifade edilmesi gereken kitaplardır.
Ülkemizde Bakanlığa bağlı kütüphanelerin
dışında özel kütüphaneler veya özel koleksiyoncuların
elinde bulunan yazma eserlerin ve nadir basım eserlerin bulunduğu da
bir gerçektir. Yazma eser kütüphanelerinin zenginleştirilmesi ve
koleksiyoncularda bulunan bu eserlerin daha uzun müddet kültür kaynağı
olarak devam etmesinin sağlanması maksadıyla bu eserler
satın alma veya hibe yoluyla kütüphanelere kazandırılmaya
çalışılıyor, ancak bu eserleri vermek istemeyenler de zaman
zaman çıkıyor. Böyleleri çıkarsa bunlara ait bu değerli
eserlerin o kişi adına tescillerinin yapılması ve teknik
özelliklere sahip kütüphanelerde koleksiyoncular adına muhafaza edilmesi
yolu mutlaka seçilmelidir. Yani İlla alacağız.
dediğimizde vermiyor, o zaman diyelim ki Getir, bu senin eserin, şu
kütüphanede eskimeden, yıpranmadan dursun. diyebilmeliyiz.
Bu tasarıyla yazma eserlerle ilgili hizmetin
yaygınlaştırılması amaçlanmaktadır. Buna göre,
Yazma Eserler Başkanlığı adı altında Marmara
Bölgesindeki kütüphaneler yeni oluşturulan ve Süleymaniye Kütüphanesi
çerçevesinde bir araya getirilen merkeze bağlanmıştır.
Bunun yanında, Ankara ve Konyada olmak üzere iki yeni bölge
müdürlüğü daha kurulmuştur.
Bu sebeple, el yazmalarıyla ilgili şunları
yapmamız gerekiyor, yani bunları koruyabilmek, gelecek nesillere
bırakabilmek, gelecek nesillerin bunlardan istifadesini sağlayabilmek
için şunları yapmamız gerekiyor:
Yazmaların değeri ve önemi konusunda yoğun bir
bilinçlendirme yapmalıyız. Bugüne kadar geçen süre içerisinde elimize
mutlaka çok kıymetli olmayan ama nadir eser diyebileceğimiz eserler
geçmiştir ama onun o yıpranmış hâli,
yazılarının artık yer yer silinmiş hâli o kitabı
bir kenara fırlatmamıza sebep olmuştur ki bunların biz çok
kıymetli olduğunu mutlaka anlatmalıyız ve bu konuda
özellikle yeni nesilleri, genç nesilleri bilinçlendirmeliyiz.
Yazmaları veya mikrofilmlerini özel ellerden temin ederek
koruma altına almalıyız.
Yazma eser kütüphanelerini maddi imkân ve uzman
bakımından yeterli bir şekilde donatmalıyız. Biraz
önce belirttiğim gibi, Kansas Üniversitesinin kütüphanesindeki gibi bir
donatıma sahip olması gerekiyor bunların.
Yazmaları değişik kütüphanelerden geniş
imkânlara sahip merkezlere toplamalıyız.
Yurt dışındaki yazmalara yönelik tasnif ve tespit
çalışmaları da ihmal edilmemelidir.
Değerli milletvekilleri, Türkiye Yazma Eserler
Başkanlığının kurulmasıyla burada görev yapacak
bir kadroya da ihtiyaç duyulmuş ve bu kadrolar için beş ayrı
cetvel ve üç adet de liste ihdas edilmiş bulunmaktadır. Bunlar yasa
tasarısı kitapçığında yer almaktadır ancak
bunları kısaca şöyle belirtecek olursak: Bu cetvellere göre,
dört yıllık süre için, müşterek kararnameyle, 1 başkan,
belirlenen bölge müdürlüklerine 1er bölge müdürü, 1er hukuk müşaviri
atanması gerekiyor. Yine müşterek kararnameler ile bunların
atanmasından sonra, bölge müdürü dâhil, ana hizmetlerin daire
başkanları, yazma eser uzmanı, yazma eser uzman
yardımcısı kadrolarına birtakım atamaların
yapılması gerekiyor. Bu atanacak olan kişilerin ilgili bilim
dallarından mezun olmuş, sahasında doktora yapmış, en
az dört yıllık eğitim öğretim kurumlarından mezun olma
şartları hiçbir sulandırmaya maruz
bırakılmaksızın ve 8inci maddenin ikinci
fıkrasına titizlikle uyarak
Bunların atanması bugün de
yarın da bu şekilde yapılmalıdır diyor, bu yasa ile
ortaya çıkacak olan Yazma Eserler Başkanlığının
yürüteceği, kontrol edeceği, denetiminde bulunduracağı
kütüphanelerin hayırlı olmasını belirtiyor, yüce Meclisi
saygıyla selamlıyorum. (MHP, AK PARTİ ve CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Akkuş.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına İstanbul
Milletvekili Sayın Çetin Soysal.
Buyurun efendim. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA ÇETİN SOYSAL (İstanbul) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri;
472 sıra sayılı Türkiye Yazma Eserler
Başkanlığı Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun
Tasarısı ile ilgili olarak
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış
bulunmaktayım.
Tabii, tarihî kültürel mirasımız son derece önem
taşımaktadır. Yazma eserlerimizde de son derece önem
taşıyor. Selçuklu, Osmanlı dönemlerinde önemli
râkımlarımız son derece önemli eserler bırakmıştır.
Elbette ki bu tarihî kültürel mirasımızı korumak ve onu dünyaya
açmak gibi bir sorumluluk, bir görev olduğunu kabul etmemiz gerekiyor. Bu
anlamda da böyle bir yasayı desteklediğimizi ifade etmek istiyorum.
Tabii, tarihî kültürel miras deyince mirasın her birini
sahiplenmek, o tarihî kültürel birikimi, binlerce yıllık Anadoluda
var olan o kültürel birikimi elbette ki günümüze ve daha ileri dönemlere
taşımak gibi bir sorumluluğumuz var. Bu temel sorumluluk da
elbette ki bununla ilgili var olan Kültür
Bakanlığımızın önemli bir görevi olarak
karşımıza çıkıyor.
Tabii, bu kültürel mirasın korunmasıyla ilgili ne
yazık ki yeterli ve yeterince yapılmış çalışma
olmadığını görüyoruz. Daha önce de Sayın Bakanla
buralarda bu konuları görüştük, aldığımız
yanıtlar hiç de tatmin edici değil. Üzerine biraz daha ileri boyutlarda
söylediğimiz zaman da Şimdi, bu bugünün sorunu değil,
geçmişe kadar uzanırız. diyor.
Geçmişi filan bırakalım da bugüne bir bakalım.
Bugüne baktığımız zaman, daha önce de burada ifade ettim,
kara surlarının 2010 Ajansı tarafından nasıl cahilce
ve bilgisizce kullanıldığını ve oralarda 3er ton,
yaklaşık 69x3 ton betonun nasıl döküldüğünü ifade
etmiştik ve bunun soru önergesini
de Sayın Bakana sorduğumuzda bize verdiği yanıt da aynen
şuydu: 11-12 Kasım 2009 tarihlerinde İstanbul 2010 Avrupa
Kültür Başkenti Ajansı tarafından yürütülen projeler
kapsamında kara surlarının üzerine ve etrafına
ışıklandırma sistemi yapmak için beton blokların
döküldüğü ve 2863 sayılı Kanuna aykırı hareket
edildiğine ilişkin Bakanlığımız Kültür
Varlıkları ve Müzeler Genel Müdürlüğüne elektronik posta
kanalıyla yapılan başvurular üzerine, 20/11/2009 tarihli ve
221284 sayılı yazı ile konunun 2863 sayılı Kanun
kapsamında incelenerek gereğinin yapılması, varsa aykırı
uygulamaların durdurulması ve yapılan işlemlerin sonucunda
bilgi verilmesi İstanbul IV Numaralı Kültür ve Tabiat
Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu Müdürlüğünden
istenmiştir.
Şimdi, bu istenirken öte yandan aydınlatma işinin
kendileri uhdesi altında kaldığı belirtilerek,
uygulanması düşünülen proje ekte gönderilmiş ve projenin koruma
bölge kurulunca değerlendirilmesi istenmiş. Ancak 25/12/2009
tarihinde yerinde yapılan incelemede söz konusu uygulamanın dört ay
önce gerçekleşmiş olduğu tespit edilmiş
tarafınızdan.
KÜLTÜR VE TURİZM BAKANI ERTUĞRUL GÜNAY (İstanbul)
Durduruldu
ÇETİN SOYSAL (Devamla) Hayır, durduruldu da hâlâ
duruyor orada. Tespit edildiği görülmüştür.
Şimdi dört ay önce yapılıyor ve
Bakanlığın bundan haberi yok. Neresi? Tarihî kültürel
mirasımızın en önemli kara surları, İstanbulun
varlık nedeni, İstanbulun tarihî birikimini
yansıttığı, Romayı, Bizansı kapsayan,
Osmanlıyı kapsayan o önemli kara surları ne yazık ki
yapıldıktan dört ay sonra
Bakanlık tarafından, bizim vermiş olduğumuz önergenin
sonucunda ilgi duyuluyor.
Bakın, bu örnekleri çoğaltmak mümkün. Örneğin
Kariye Müzesinde veya müzelerde stant kurulmuş. Kariye Müzesinin
içerisinde bir stant var. Şimdi, Kariye Müzemiz son derece ciddi, önemli
bir tarihi, kültürel birikimimizdir, bir tarihî mirasımızdır.
Hiçbir ülkede, hiçbir müzenin içerisinde bu tür stantlar kurulamaz ve
tanık olmanın üzüntüsünü yaşadım. 2010 Avrupa Kültür
Başkenti İstanbulun en önemli müzelerinden biri olan Kariye
Müzesinin içerisine tanıtımla ilgili stant kuruldu. Bilginiz var mı,
yok mu, bilmiyorum ama bu kültürel mirastır. Bunun içerisinde her
isteyenin her dilediği gibi davranma hakkı ve şansı yoktur.
Bunun bir ciddiyeti var, bir önemi var. Bunun da gereğinin
yapılması gerektiğini düşünüyorum.
Tabii, İstanbul deyince ister istemez 2010 Avrupa Kültür
Başkentine değinmeden geçemiyorum. Son zamanlarda önemli, devasa
reklamlar yapılıyor bütün kanallarda, 10 milyonun üzerinde ziyaretçi
olduğu ifade ediliyor. Ne hikmetse İstanbul bunu duymuyor,
İstanbul bunu yaşamıyor, İstanbul bunu hissetmiyor.
Hissetmediğinin önemli bir fotoğrafını da burada sizlere
ifade etmek istiyorum: Yayıncılıkta İstanbul Vizyonu
Sempozyumu. Tarih: 10-11-12 Kasım 2010. Yer: İstanbul Üniversitesi
Beyazıt Kampüsü. Konuşmacılar, 6 tane önemli zatı
muhteremimiz konuşuyor. İzleyici sayısı 4. 2010 Avrupa Kültür
Başkenti, önemli bir sempozyum, 2010u tanıtıyoruz, 2010u
konuşuyoruz, Avrupa Kültür Başkentini konuşuyoruz -buraya da
muhtemelen bir kaynak aktarılmıştır- 6 tane önemli bilim
adamımız konuşma yapacak, izleyici sayısı 4 kişi.
Fotoğrafı da burada. Hayretler içerisinde kalmamak mümkün değil
çünkü 10 milyonun üzerinde ziyaretçi geldiği ifade ediliyor
İstanbulla ilgili etkinliklere. Ne hikmetse İstanbulda bu
etkinliği yaşayan, tanık olan, bilen ve bu anlamda hisseden hiç
kimse yok.
E, tabii, bunu niçin konuşuyorum? Sayın Bakan da
aynı zamanda koordinatörü -aslında bir Ajans- bu Ajansın
başında olması gereken Bakan. Kültür faaliyeti, kültür
etkinliği, kültürel tarihî mirası Avrupayla buluşturma anlayışı
ama Sayın Bakan ne yazık ki bu işin içinde bir koordinatör bakan
olarak görev yapıyor. Şimdi baktığımızda
milyonlarca insanın geldiği ifade ediliyor. Ben hep söylüyorum,
işte Türkiyeye, İstanbula 4,5 milyon insan girdiğini ifade
ederken Ya, işte Antepten, Suriyeden girenler de var, o
sınırı kullananlar da var. ifadesi yer alıyor Ajansın
yöneticileri tarafından.
Şimdi, değerli arkadaşlar, bakın,
İstanbulu, turizm açısından, kültürel
varlığını hissettirmesi açısından gerçekten
Avrupayla ve dünyayla buluşturmak son derece önemli. Her konuşmamda
söylüyorum, iki metre kazdığınızda Osmanlıyı,
dört metre kazdığınızda Büyük Bizansı, altı
metre kazdığınızda Romayı görmek mümkün olan
İstanbul nitekim sekiz metrede Neolitik Çağı
yakalamışız, bir tek açık hava müzesi bile olmayan
İstanbulu konuşuyoruz.
Bakın İstanbula en çok katkısı olanlardan bir
tanesi bugün cezaevinde, Sayın Mehmet Haberal. Sayın Mehmet Haberal
bugün cezaevinde. Sayın Mehmet Haberal 2010 senesinde altmış
dört ülkeden 742 kayıtlı bilim insanının yanında çok
değerli katılımcılarla birlikte 1.000in üzerinde
insanı 2010, 21 ve 25 Haziran tarihleri arasında İstanbulda
ağırlamış. Dünyada ilk defa, Türkiyede ilk defa
yapılıyor İstanbulda, Dünya Yanık Kongresi. Şimdi
bakın, Türkiyenin tanıtılması için son derece önemli,
üstelik de cezaevinden. Daha doğrusu rahatsız olduğu hastaneden,
tedavi altında olduğu hastaneden katkı vererek kendi
Başkent Üniversitesinin sponsorluğunda gerçekleşiyor. 21-25
tarihleri arasında 2010 Avrupa Kültür Başkenti olan İstanbula
dünyada yapılan, yetmiş altı yıldır yapılan
Yanık Kongresine Sayın Haberalın 1.000in üzerinde insanı,
bilim adamını konuk ettiğine tanık oluyoruz. Peki,
soruyorum, mesela 2010 Avrupa Kültür Başkenti uluslararası arenada
hangi sanatçıları, hangi yazarçizerleri, hangi bilim
adamlarını ağırlama imkânını
yakalamıştır? Evet, bir U2 konseri yapıldı. U2
konserinin sponsoru 2010 Avrupa Kültür Başkenti Ajansı, gişe
gelirleri İKSVnin. Böyle bir şey olabilir mi? İKSV oranın
gişe gelirlerinden istifade edecek, 2010 projesi kapsamında
yapılacak ve bunun gibi daha birçok etkinlik, ne yazık ki gişe
gelirleri
Örneğin Asya Organizasyonu 2009da yaz konserleri diye
adlandırdığı ama hiç kimsenin tanık
olmadığı çatma yaz konserinde o gişe gelirlerinin bile
nereye gittiği bilinmemektedir. Yani gerçekten 2010a
baktığımız zaman bir iflasın eşiğinde
olduğunu, derme çatma, günü kurtarma
Ya, nereden başımıza
iş aldık da 2010 Avrupa Kültür Başkenti olduk, bir an önce
bundan nasıl sıyırırız? der iken ne oldu?
Vatandaşımızın, sokaktaki insanımızın 1
kuruş ve 1,5 kuruşları da iç edildi. Maliye
Bakanlığı
Ben burada bunu ifade ettiğim zaman Sayın
Bakan Hayati Yazıcı Bu para bize gelmiyor. dedi. Doğru, pompa
istasyonundan gelecek hâli yok. Maliye Bakanlığının
bütçesine giriyor, Maliye Bakanlığı 2010 Ajansının
hesabına bunu geçiyor.
Yani yine 2010a baktığım zaman gördüğüm,
gerçekten üç yıl boyunca para toplandı ki esas merak ettiğim
Önümüzdeki günlerde herhâlde bunu da konuşacağız. Bu 2010
Ajansı topladığı bu 1 kuruş, 1,5 kuruşlardan
ötürü sanıyorum Ajansı uzatabilirler, bu Ajansın
çalışmaları devam edebilir endişesini yaşıyorum
çünkü yılda toplanan paranın 250 milyon olduğu ifade
edilmişti, üç yılda 750 milyon. Ama baktığımız
zaman bu rakamları bile kullanamadıklarını görüyoruz.
Örneğin bunun, İl Özel İdaresinin katkıları
olacaktı, İl Özel İdaresinin katkıları 3,5 milyon.
İstanbul Sanayi Odası 50 bin lira katkıda bulunmuş
toplamda. Ticaret Odasının katkısı 1 milyon civarında
kalmış. Toplamda 499-500 milyonluk bir gelir elde edilmiş,
harcanan para da 339 milyon lira. Para bile yeterince kullanılamadı.
Niye kullanılamadı? Çünkü tarihî kültürel miras olan İstanbulun
birikimine, o tarihî bilgisine, o tarihsel işlevine dönük bir
yapılaşma olmadığı için. Ne İstanbulun
sanatçıları ne entelektüelleri ne bilgi adamları ne birikimli
insanlarının buraya katkı sunma şansı
olamadığı gibi, tarihî kültürel mekânların da sanatsal
alanların da ne yazık ki işlevi hayata geçirilemedi.
Baktığımızda, Sayın Bakan, Bülent Ecevit
Kültür Merkezini açtık. demişti. Kartal Belediyesiyle Büyükşehir
Belediyesinin çok önceden organize ettikleri bir yer idi.
Bana, 2010 Ajansı tarafından Kültür
Bakanlığıyla birlikte bir açık hava müzesini göstermeniz
mümkün mü?
Arkeoloji Müzesini daha önce örneklemiştim ben. 70-80 bin
eserimiz orada sergilenebiliyor, 1 milyon 200 bin eser depolarda duruyor.
Şimdi, bunlar tarihî kültürel mirasımız değil mi?
Ben, yine söylemiştim, 130 bin yabancı gelmişti.
Sayın Bakan da dedi ki: Senede 240 bin kişi geliyor. Bunun 130
bininin yabancı olduğu benim elimdeki bilgilere, kayıtlara göre
görünüyor.
Düşününüz ki binlerce yıllık o tarihî kültürel
birikimin, o Arkeoloji Müzesinin 130 bin yabancı tarafından
izlenmesi büyük bir talihsizliktir, çok daha önemli boyutlarda olması
gerekirken. Ayasofya örneğini, Yerebatan Sarayı örneğini verdi
ama Sayın Bakan, oraya çok daha fazla insanların girdiğini.
Doğrudur çünkü okulların yapmış olduğu geziler var, o
gezilerle, o katkılar alınıyor ama burada, oraya çok daha fazla
insanın girmesi... 2 milyon civarında olduğunu ben de sanıyorum,
o bile çok düşük bir rakamdır.
Yani, tarihî yarımadayı, o kültürel mirası, o
kültürel birikimi sadece Avrupayla değil, dünyayla buluşturmak
durumundayız. Turizm, kültürel miraslar geleceğin en önemli ekonomi
dayanakları olarak görülüyor. Bugün bile baktığımızda
bir Parise 60 milyon insan giriyor, Londraya yine o civarda insanlar giriyor,
Prag gibi yedi yüz yıllık bir tarihî geçmişi olan kente 20
milyon civarında insan giriyorsa elbette ki bizim buradaki hakkımız
olan sayının çok daha ileri boyutlarda olması gerektiğini
düşünüyorum. Milyonlarca insanın İstanbula gelmesi
gerektiğini düşünüyorum ama ne yazık ki tarihî kültürel
mirasımıza yeterince sahip çıkamamamızı da önemli bir
faktör olarak görüyorum.
Dedik ya, 2010 Avrupa Kültür Başkenti. Örneğin
Sayın Bakanın ben şuna cevap vermesini istiyorum: Biz ilk
çıktığımız zaman nasıl çıktık? 2010
Avrupa Kültür Başkenti dört element üzerine -Geçen konuşmamda da
söylemiştim, yanıt alamamıştım- ateş, toprak,
hava, su. Bu dört elementi niye bir daha kullanamadık? Bunun bir
yanıtı olmalıdır. Niçin? Ve bu tanıtımla ilgili,
2010 Avrupa Kültür Başkenti olacağız. diye burada sabahlara
kadar çalıştık. Ondan evvel davullar, zurnalar çalındı.
Avrupa Birliğine girmiş gibi büyük bir heyecan yaratılmaya
çalışıldı. Daha sonra da Ya, bunun da çok fazla önemi yok.
İşte, diğer Avrupa kültür başkentlerini gördük, küçücük
iller, İstanbul devasa bir il. İstanbula da zaten Avrupa Kültür
Başkenti çerçevesinde işte, verildi ama biz bunu çok fazla
önemsemiyoruz. denmeye başlandı çünkü orada bir
başarısızlık var,
bir beceriksizlik var, bir yetersizlik var, bir bilgisizlik var, bir
cahillik var. Bütün bunları ele aldığınız zaman Ya,
işte 2010 Avrupa Kültür Başkenti yaptık, bitti, kurtulduk
mantığını egemen kılmaya dayalı bir anlayışı
görüyoruz. Hani bu önemliydi? Hani Avrupada ses getiriyordu? Hani Avrupa
Kültür Başkenti? Burada sabahlara kadar çalıştık. Ne oldu
Atatürk Kültür Merkezi? Sayın Bakanın sorduğumuz soruya verdiği
yanıt: Atatürk Kültür Merkezi mahkeme kararıyla durduruldu, yeniden
onarımı ve bakımı yapılacak. Yapılamadı.
Ayazağanı soruyoruz. Şimdi Ayazağanı elli
günlüğüne verdiniz. Senede elli gün Kültür Bakanlığı
kullanacak, elli gün. İstanbulun ciddi kültürel mekânlara ihtiyacı
var. Niçin elli gün? Niçin üç yüz altmış beş gün değil? Bir
Kültür Bakanlığı üç yüz altmış beş gün
kullanılacak bir sanatsal mekânı hayata geçiremiyor mu? İKSV
geçiremedi, Kültür Bakanlığı devraldı -burada konuştuk
bunları- Biz burayı hayata geçireceğiz. dedi Sayın Bakan,
baktığımızda elli gün kullanmak kaydıyla ihale edildi.
Olmaz. Böyle bir mekâna, bir sanatsal faaliyet yürütecek sanatsal mekânlara
ihtiyacımız varken, bir anlayışla ihale ediliyor, elli günü
kullanılıyor.
Peki, Rami Kışlası ne oldu? Burada
konuşmadık mı Rami Kışlasını? Şimdi
bunlar tarihî kültürel miraslar değil mi? Rami Kışlası
deyince aklıma Davutpaşa Kışlası geldi. Şimdi
Davutpaşa Kışlasına bakıyorsunuz, orada işkence
görmüş sendikacılar -Otağ-ı Hümayun Müzesi
yapılmış, tebrik ediyorum, çok büyük bir başarı elde
etmişler- orayı ziyarete gidiyor, orada bir basın
açıklaması yapacak, 12 Eylüle dikkatleri çekmeye
çalışıyor, işkence yeri olarak gördükleri bir yerde bir
duyarlılık
Bunun sonucunda yine polisiye önlemler, yine biber
gazı, yine şiddet, adına da demokrasi diyeceğiz.
Aslında bunları konuşmak lazım, 12 Eylül, 12 Eylülle
hesaplaşmak.
Bakın, 12 Eylül deyince aklıma Mamak geliyor,
Davutpaşa geliyor, Metris geliyor, Diyarbakır Cezaevi geliyor.
Aslında bunlar 12 Eylülün sembolleridir, Metris, Mamak. 12 Eylülün o sembollerine
karşı demokrasi adına elbette buraların müze
olmasından daha doğal ne olabilir? Hatta daha ileri gideyim, Ekrem
Ekşi gibi gençlerin işkencede katledildikleri Gayrettepe Siyasi
Şube dahi müze olmalıdır. Bir ibret müzesi olmalıdır,
bir demokrasi müzesi olmalıdır ki orada binlerce insan, yüz binlerce
genç işkenceden geçti, Ekrem Ekşi gibi gençlerimiz de orada
işkencede katledildi.
Şimdi bunlara karşı bir duyarlılık
gösteren o dönemin sendikacılarına biber gazı
sıkmanın, o insanlara copla müdahale etmenin demokrasilerdeki yeri
nedir? Ne yazık ki görüyoruz, tanık oluyoruz ki demokrasi adına
demokrasiler katlediliyor, özgürlükler adına özgürlükler katlediliyor. En
önemlisi, hukuk adına hukuk katlediliyor. Ama tüm bunların içinde,
gerçekten tarihî kültürel mirasımıza sahip çıkmak bir
sorumluluktur, bir ödevdir, bir görevdir, onu gelecek nesillere
taşımak da bir görevdir.
Bu vesileyle hepinizi saygıyla, sevgiyle selamlıyorum.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Soysal.
Tasarının tümü üzerindeki görüşmeler
tamamlanmıştır.
Maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri, birinci bölümün görüşmelerine
başlıyoruz.
Birinci bölüm, 1 ila 11inci maddeleri kapsamaktadır.
Birinci bölüm üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubuna
adına Eskişehir Milletvekili Beytullah Asil.
Buyurun Sayın Asil. (MHP sıralarından
alkışlar)
MHP GRUBU ADINA BEYTULLAH ASİL (Eskişehir) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; ecdadımızın
değişik dönemlerinde, bilhassa Selçuklu ve Osmanlı döneminde
bizim din, edebiyat, sanat ve tarih başta olmak üzere değişik
alanlarda hayat bulmuş kültür varlıklarımızdan büyük bir
bölümünü oluşturan yazma eserlerin öncelikle korunması, bugüne ve geleceğe
taşınması, sahip olduğumuz kültürün dünyaya
tanıtılması açısından çok önemsediğimiz Türkiye
Yazma Eserler Başkanlığı Kuruluş ve Görevleri
Hakkında Kanun Tasarısının birinci bölümü üzerinde söz
aldım. Bu vesileyle Genel Kurulu ve nezdinizde aziz milletimi
saygıyla selamlıyorum.
Bu yasa tasarısının
amaçladığımız hedeflere varmamızı
kolaylaştırmasını temenni ediyorum.
Değerli milletvekilleri, istediğiniz kadar güzel, amaca
matuf kanunlar yapın, hedefe ulaşmayı sağlayacak,
hazırlanan bu kanunları doğru uygulamakla mümkündür.
Bu Kanunla, Türkiye Yazma Eserler Kurumu
Başkanlığı merkez, taşra teşkilatı için yeni
kadrolar ihdas ediyoruz, sözleşmeli uzman personel
çalıştırma yetkisi veriyoruz. İnşallah bu kadrolar amaca
uygun, işin ehli personel tarafından doldurulur.
Niçin bu uyarıyı yapma gereğini duydum? Bir örnekle
izah etmek istiyorum: 2007 tarihinde yine bu Mecliste bir kanun kabul edildi.
Bu Kanunla, Tarım ve Kırsal Kalkınmayı Destekleme Kurumu
kuruldu. Kanunda, ihtiyaç duyulan pozisyonlar sıralanıyor ve bu
pozisyonlar için istihdam edileceklerin yabancı dil bilgisi
noktasında belli bir düzeyde puan almış olmaları ve dil
yeterliliği bakımından bunlara denkliği kabul edilen
uluslararası geçerliliğe sahip bir belgeye sahip olmalarını
zorunlu kılıyordu.
Bu Kanunla, Kurumun nitelikli personel ihtiyacının
karşılanabilmesi amacıyla istihdam edilecek personel için
31/12/2010 tarihine kadar yabancı dil yeterliliği şartı
aranmayabileceği, ancak bu tarihe kadar bu fıkrada öngörülen dil
yeterliliği belgesini ibraz etmeyenlerin de sözleşmelerinin
yenilenmeyeceği hükmü getiriliyordu.
Değerli arkadaşlarım, maalesef bu kuruma eleman
istihdam edilirken Kanunun bu amir hükmü hiç dikkate alınmadan, sadece
adama iş mantığıyla hareket edilerek bu pozisyonlar dolduruldu.
Tabiidir ki adama iş mantığıyla, benim partilim, benim
yandaşım mantığıyla doldurulan bu pozisyona
alınanların, gerekli şartları, Kanunda öngörülen süre olan
31/12/2010a kadar sağlayamayacakları anlaşılınca,
Hükûmet, bir ay önce süre uzatımı talebiyle Genel Kurulun huzuruna
geldi. O nedenledir ki, bu Kanunla ihdas edilen kadroların işin ehli
personel tarafından doldurulması temennisinde bulundum. Bunun,
milletim adına takipçisi olacağımızı da ifade
ediyorum.
Değerli milletvekilleri, bu kanunla
kuracağımız Başkanlığın
başarısı, sadece
ülkemizdeki eserlerin orijinal hâlleriyle gelecek kuşaklara
ulaştırılması, bilimsel çalışmalara kaynak
oluşturması, çeviri ve sadeleştirme yapması yeterli
değildir. Şimdiye kadar edinilen koleksiyon ve tecrübe, yerine
getirilen görevlerin ve yeni yapılanmanın getireceği dinamizm
ile Avrasya coğrafyasına da hizmet edecek konuma gelmelidir. Dünya
kütüphaneleri taranmalı, bilhassa, ellerindeki eserin içeriğinin ne
olduğunu bilmeden yıllardır ata yadigârı olarak
kütüphanelerinin en güzel köşesinde saklanan yazma eser ve bir o kadar da
nadir basma eser taranmalı ve insanlığın hizmetine
hazır hâle getirilmelidir.
Değerli milletvekilleri, okuyan, araştıran insan,
çok üreten insandır; sorunları hoşgörü ve bilgiyle çözecek ve
bunu bir yaşam biçimi hâline getirmek ve topluma artı değer
katmak arzusunda olacaktır. Gelişmiş, bilgili, hoşgörülü ve
geniş ufuklu bireylerin üretim toplumunu meydana getireceği ise bir
başka gerçektir. Bilindiği gibi bir toplumun her yönden kalkınmış
olması, o toplumun sorumluluğunu üzerine alacak genç
kuşakların çok iyi yetişmiş olmasıyla mümkündür. Bu
bakımdan, geleceğin büyükleri olacak çocuklarımızın ve
gençlerimizin hızla gelişen karmaşık bir dünyada, ilim,
kültür ve sanat alanlarında daha iyi yetişerek geleceğe en iyi
şekilde hazırlanmalarını sağlamak en büyük vazifemiz
olmalıdır. Bunun için gençlerimizin eğitim ve öğretimlerini
sürdürürken bir yandan da okumak, bilgilerini artırmak, çevreyle
kolaylıkla anlaşıp uyuşarak faydalı ilişkiler kurmalarına
yardımcı olacak okuma alışkanlığının
kazandırılması gerekmektedir. Ne yazık ki ülkemizde
halkın çok büyük bir bölümü hayatları boyunca kütüphane
kavramını bilmeden yetişiyor. O nedenledir ki tuttukları
takımın başkanını bir çırpıda söyleyebilen
ama 11 cumhurbaşkanını sayamayan nesiller yetiştiriyoruz.
Söylemde çok önemsiyormuş gibi gözüktüğümüz gençliğe,
gençliğin güçlenmesine yönelik hizmetler için bugün olduğu gibi millî
gelirin binde 3ünü ayırırsanız sağlıklı nesiller
yetiştiremezsiniz, sonra da millî gelirin çok önemli bir
kısmını ilaca, tahlile, tetkike, tedaviye ayırmak zorunda
kalırsınız.
Değerli milletvekilleri, bu vesileyle canımı çok
acıtan, sadece benim değil, hepimizin, aziz milletimizin de
canını acıttığını bildiğim
İçişleri Bakanının bir sözü ve bir uygulamasıyla
ilgili birkaç söz söylemek istiyorum. Milliyetçi Hareket Partisi, milyonlarca
insanın oyunu almış, kırk iki yıla yaklaşan
şerefli mazisi olan büyük bir siyasi harekettir. Biz, 72 milyon
insanımızdan birinin dahi burnunun kanamasını siyasi
ikballere değişmeyecek kadar da onurluyuz.
Değerli arkadaşlarım, Atatürkün Ankaraya
gelişinin yıl dönümünde yapılagelen Garnizon Koşusuna ve
1932den beri gerçekleştirilen seğmen alayı yürüyüşüne
güzergâh tahsis etmeyerek engel olunmuştur. Sayın İçişleri
Bakanı taşınan Atatürk posterinden mi rahatsız
olmuştur, yoksa yürüyüş boyunca askerlerin Her şey vatan
için., Ne mutlu Türk'üm diyene!, Vatan canım sana feda. sloganlarından
mı rahatsız olmuştur? Bu sloganlardan rahatsız olan, milyonlarca
mensubu ve şerefli mazisi olan partimize dil uzatan İçişleri
Bakanı milletin güvenini kaybetmiştir. Milletimizin güvenini kaybeden
İçişleri Bakanını istifaya davet ediyor, yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Asil.
Maddelerin oylamasına geçiyoruz.
1inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
2nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Kabul edilmiştir.
3üncü madde üzerinde bir adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Türkiye Yazma Eserler Kurumu
Başkanlığı Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun
Tasarısının 3 üncü maddesinin (j) bendinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
(j) Gerçek veya tüzel kişiler ile kamu kurum ve
kuruluşlarında bulunan eserlerin tespit ve tescil işlemlerini
yapmak, talep hâlinde bunlara bedelli ya da bedelsiz restorasyon ve
konservasyon hizmetleri vermek.
Nurettin Canikli Azize Sibel Gönül Ahmet Yeni |
Giresun Kocaeli Samsun |
Ali
İhsan Merdanoğlu Mustafa
Kabakcı |
Diyarbakır Konya |
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
MİLLÎ EĞİTİM, KÜLTÜR, GENÇLİK VE SPOR
KOMİSYONU BAŞKANI MEHMET SAĞLAM (Kahramanmaraş) Uygun
görüşle takdire bırakıyoruz.
BAŞKAN Önergeye katılıyor musunuz Sayın
Bakanım?
KÜLTÜR VE TURİZM BAKANI ERTUĞRUL GÜNAY (İstanbul)
Katılıyoruz efendim.
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Kurulacak olan Başkanlık dışındaki kamu
kurum ve kuruluşları ile gerçek veya tüzel kişilerin sahip
olduğu yazma eserlerin de Başkanlığın bütçe
imkânlarıyla restorasyon ve konservasyon hizmetlerinden yararlanması
ve bu surette korunması amaçlanmaktadır.
BAŞKAN - Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
Kabul edilen önerge doğrultusunda madde 3ü cetvelleriyle
birlikte oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler...
Kabul edilmiştir.
4üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
5inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
6 ncı maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
7nci maddeyi cetvelleriyle birlikte oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
8inci maddeyi ek listeyle birlikte oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
9uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
10uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
11inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri, birinci bölümde yer alan maddelerin
oylamaları tamamlanmıştır.
Şimdi, ikinci bölümün görüşmelerine
başlıyoruz.
İkinci bölüm, çerçeve 14üncü maddedeki 1, 2, 3, 4, ve 5inci
fıkralar ile geçici 1inci madde dâhil olmak üzere 12 ila 16ncı
maddeleri kapsamaktadır.
İkinci bölüm üzerine Milliyetçi Hareket Partisi Grubu
adına Çanakkale Milletvekili Mustafa Kemal Cengizin söz talebi
vardır.
Sayın Cengiz, buyurun efendim. (MHP sıralarından
alkışlar)
MHP GRUBU ADINA MUSTAFA KEMAL CENGİZ (Çanakkale) Sayın
Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım;
görüşülmekte olan 472 sıra sayılı Yasa
Tasarısının ikinci bölümü üzerine Milliyetçi Hareket Partisi
Grubu adına söz aldım. Yüce heyetinizi saygıyla selamlarım.
Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlar;
bin yıldır Anadolu toprağını ilmek ilmek işleyen
Türk milleti Anadoluda kendine özgü ve özgün bir medeniyet yaratmış,
bu medeniyet üç kıtada 22 milyon kilometrekareye uzanmıştır.
Anadoluya gelen Türk milleti, Orta Asyadan aldığı, Anadoluya
gelirken yolda kazandığı ve Anadoluda bulduğu medeniyet
ürünlerini, kendi süzgecinden geçirerek sentezleştirmiş ve özgün bir
sanatı, kültürü ve medeniyeti dünya sahnesine sunmuştur.
Değerli milletvekilleri, bugün görüşmekte olduğumuz
Türkiye Yazma Eserler Başkanlığının kurulmasıyla
ilgili kanunla, gerçekten bugüne kadar kurulması
gerçekleştirilememiş, atıl hâlde kalmış ve büyük bir
hazinenin gün ışığına çıkarılamadığı
noktada gerçekten önemli bir teşkilat kanununu burada görüşmekteyiz.
Değerli milletvekilleri, bu kültür hazinesi ve milletimizin
belleği olan yazma eserler, eski harfli basma eserlerin bugün
hatırlanması ve sahip çıkılması noktasında bir
şeyler yapılmasını da gerçekten çok önemsiyoruz.
Bir ulusun kimliğini oluşturan ve yaşatan unsurları,
Türk kültürü, sanatı, bilim anlayışı ve ülkenin en
değerli kültür varlıkları arasında olan
yazmalarımız ve el yazısıyla ilgili bu önemli
tasarıda, baktığımızda, tarihimize en önemli el
yazmaları, İslam âleminin ve halifemiz olan Hazreti Osmanın
Kuran-ı Kerimi istinsâh ettirerek bir nüshasını Medineye,
Kufeye, Basraya ve Şama göndererek, İslam âlemindeki ilk
örneğini görmekteyiz.
İlk Türkçe yazma eser olarak da İbn en-Nedim
Kitabül-buzat lit Türkten bahseder. Milattan sonra 745 yıllarında
yine Orta Asyada yaşayan Uygurlarda, Uygur devletinin ilk yazma
eserlerini edebiyat alanında görmekteyiz.
Ülkemizdeki yazma eserler hem nicelik hem nitelik
açısından çok büyük önem arz etmektedir. El yazmaları, cilt,
tezhip, minyatür ve hat sanatı bakımından çok kıymetli bu
eserler, sadece Türk dünyası değil, bütün İslam ülkeleri ve
Batılı şarkiyatçıları ve bilim, kültür ve edebiyat
araştırmacılarını yakından ilgilendiren, insanlığın
mazisini geleceğe taşıyan ve geleceğe ışık
tutacak insanlık mirasının en değerli hazinesi
niteliğindedir. Bu hazinenin derlenmesi açısından kurulan bu
başkanlığı, önemli bir adım ve yapılanma olarak
görmekteyiz ancak bu kurum, çok uzun, meşakkatli, yorucu bir işe de
soyunduğunu çok iyi bilmelidir.
Yazma eserlerimizin en temel sorunlarını şöyle
sıralayabiliriz:
1) Örgütlenme ve teşkilatlanma sorunu. Bugün inşallah
kısmen bu olay çözülecektir.
2) Kataloglama sorunu.
3) Yetişmiş uzman ve bu alanda ehil personel sorunu.
4) Hizmete sunma ve yararlanma sorunu.
5) Bakım ve restorasyon sorunu.
6) Eserlerin günümüz Türkçesine kazandırılmasıyla
ilgili sorun.
7) Hat, tezhip, cilt, kâğıtçılık gibi yazma
sanatların yaşatılması ve gelecek nesillere
aktarılmasıyla ilgili sorunlar.
8) Ulusal ve uluslararası bilim, sanat ve kültür platformuna
bu eserlerin taşınarak insanlığa ve ülkemize katkı
sağlamasıyla ilgili sorunlarımız.
9) Eserlerin mutlaka elektronik ve mikrofilm ortamına
alınması, aktarılması ve bunların derlenmesiyle ilgili
sorunlar olarak karşımıza çıkmaktadır.
Yazma eserlerin kataloglama ve sınıflamasıyla
ilgili çalışmalar 19uncu yüzyılın ikinci
yarısında başlamış, Münif Paşa tarafından da
hazırlanan Kütüphaneler Nizamnamesi, yazmaları da hatırlayan bir
düzenleme olmuştu.
Ülkemizde yazma eserler bakımından Kültür
Bakanlığı Kütüphaneler Genel Müdürlüğüne bağlı
elli sekiz kütüphanede toplam 162.214 yazma olduğu bilinmekte olup
ülkemizde yazma eserler bakımından İstanbul Süleymaniye
Kütüphanesi 67.274 adet yazma ile Millî Kütüphanede ise 31 bin civarında
yazma eserin yanında Bakanlık dışındaki Dil ve
Tarih-Coğrafya Fakültesindeki on bir ayrı koleksiyonda toplam 15.059
yazma eserin bulunması çok önemlidir. Bu ecdat yadigârı hazine,
insanlık âlemi, bilim, sanat ve kültürümüz için ve gelecek nesiller için
dünya mirası bir zenginliktir ve yazmaların acilen bibliyografik
tanımları tamamlanıp katalogları yayınlanarak
araştırmacılara sunulması gerekmektedir.
Bu yazma eserlerle ilgili ciddi çalışma olarak, Milli
Kütüphane bünyesi içinde TÜYATOK çalışmaları önemli yer
tutmaktadır.
Yine, önemli çalışma olarak, Dil ve Tarih-Coğrafya
Fakültesi bilim adamları tarafından yapılan kataloglama
işlemleri ve bilgisayar ortamına alınmasıyla ilgili
çalışmalar dikkati çekmektedir.
Değerli milletvekilleri, bugün, gerçekten, belki
çoğumuzun fark etmediği ama Türk milletinin ve
ecdadımızın bizlere bırakmış olduğu çok
önemli bir hazinenin görüşülmesiyle ilgili önemli bir kanun
tasarısını Meclis çatısı altında
görüşüyoruz. Buradan, ben, Sayın Bakana teşekkür ediyorum
gerçekten. Böyle bir hazinenin derlenmesi, toparlanması,
teşkilatlanması ve bunların hem millî kültürümüze
kazandırılması hem gelecek nesillere
kazandırılması hem de turizm sektörü açısından; dünya
mirası olabilecek bu değerli el yazmalarımız, eski harfli
eserlerimiz gelecek nesiller açısından, bilimimiz
açısından, sanatımız açısından, kültürümüz
açısından çok önemli bir yer tutmaktadır. Bu teşkilatlanma
yapısının ortaya konulmasını çok ciddi buluyoruz ve
gerçekten, ben, bir arkeolog ve sanat tarihçisi olarak da bunu çok önemsiyorum
ve sizlere de teşekkür ediyorum.
Gerçekten, üç kıtaya yayılmış, 22 milyon
kilometrekarelik bir alanda fethi gerçekleştiren ecdadın, aynı
zamanda, fermanlarıyla, emirleriyle, yasalarıyla, yazma emirleriyle
bu alanlara kadar ulaştığını ve buralardan da bize
geri dönüşen
Uluslararası düzeyde de yazmaları bulmak ve
ülkemize kazandırmak ve ecdat yadigârı bu eserleri toplamak, bu
Başkanlığın görevleri arasında olmalıdır
diye düşünüyorum.
Türk kültürünün, gerçekten, çok büyük
yayıldığı alan, yayılmış olduğu
coğrafya, üç kıtadaki coğrafi değerler ve oradan gelen
bilgilerle birlikte bu el yazmalarının aynı zamanda
süslemesiyle, hat sanatıyla, işte tezhibiyle ve içeriğiyle
gerçekten bizim, belki de, gelecek nesillerimize, geçmişimizin, mazimizin
bir hatırası olarak ve gelecek nesillerimize, aynı zamanda
ecdadımızın düşüncelerini, duygularını,
şiirlerini, edebiyatını, kültürünü ve bütün değerlerini
taşıyabileceğimiz en önemli el yazmaları olarak görmekteyim.
Bu değerli hazinenin derlenmesini, gün ışığına
çıkarılmasını, mikrofilmlerinin elde edilmesini, bilgisayar
ortamına aktarılmasını ve böyle bir uzman kadronun
kazandırılmasını ve aynı zamanda bu eserleri günümüze
kazandıracak uzmanların da yetiştirilmesini çok önemli olarak
görmekteyim.
Yalnız, Değerli Bakanım, acaba, Başkanlık
Ankara merkezde olup, İstanbul bölge müdürlüğü,
genişletilmiş, güçlendirilmiş bir bölge müdürlüğü olarak
tesis edilse, böyle bir uygulama yapılsa, başkentte merkez olsa.
Diğer illerdeki bölge müdürlüklerimiz ve kütüphane müdürlükleri,
işte, Başkanlığa, İstanbula gitme noktasında
belki daha da mesafe olarak, coğrafi olarak
İşte, bir
Diyarbakırdaki, bir Siirtteki, bir Hakkârideki ve bir Erzurumdaki
müzelerdeki insanımızın, çalışanlarımızın
yazışmalarının İstanbula kadar gitmesi acaba
tartışılabilir miydi? Merkezin Ankaraya yapılması
daha uygun olabilir miydi? Bu konuda da, mutlaka, düşünülmesi gerekirdi
diye düşünüyorum.
Özellikle, bu uzmanlar, yazmaları inceleyecek uzmanlar
arasında mutlaka, cilt bakımından, tezhip bakımından,
süsleme bakımından sanat tarihçilerinin de değerlendirilmesi, bu
Başkanlıkta sanat tarihçilerine de geniş yer alanı
açılmasını temenni ediyorum. Özellikle sanat tarihçileri son
zamanlarda çok atıl kaldı. Vakıflar Genel Müdürlüğü
bünyesinde son zamanlarda biraz sanat tarihçilerine verilen önem ortaya
çıksa da, orada görsek de, ama Kültür Bakanlığımızda
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Cengiz.
MUSTAFA KEMAL CENGİZ (Devamla) Bitti mi Sayın
Başkan?
BAŞKAN Süremiz tamam.
MUSTAFA KEMAL CENGİZ (Devamla) Sayın Bakanım,
aynı zamanda Kültür Bakanlığımızın bünyesi
içindeki arkeolog, müze uzmanları ve kütüphaneciler için
hazırlamış olduğumuz önergeye destek verirseniz
teşekkür ederim. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Şahsı adına Ahmet Duran Bulut,
Balıkesir Milletvekili.
Buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)
AHMET DURAN BULUT (Balıkesir) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; ilgili tasarı hakkında şahsım
adına söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Yazma eserler, kitaplar kültür hayatımızın
vesikaları, belgeleri, tapularıdır. Avrupa, eğitim
inkılabını 18inci, 19uncu yüzyılda, kültür
inkılabını ise 20nci yüzyılın başında,
1920de tamamlamıştır. Avrupada, Almanyada ilk kitap 1740
yılında basıldığında sayı itibarıyla
1.140 adet basılırken, bizler 1727 ve 1829 yılları
arasında toplam 180 adet kitap basmış bulunuyoruz. Harf
inkılabına kadar Türkiyede basılan kitap sayısı 27
bin adet. Bu demektir ki matbaanın dışında asıl
yazılan, elle yazılan, Türk kültürünü oluşturan çok sayıda
eserin varlığı bir gerçek ancak bu yazılı eserlerin
derlenip toparlanması, bir kayda alınması, envanterinin
tutulması, tertipli, düzenli onarılması noktasında getirilen
tasarıyı çok yerinde ve uygun bulmaktayız. Bizler, kültür
hayatımızın içerisinde, tabii ki 29 Ekim 1923 yılında
cumhuriyeti ilan ettiğimizde erkek nüfusun yüzde 10u, kadın nüfusun
ise binde 4ü okuryazar iken Türkiyedeki doktor, hekim sayısı 554,
mühendis sayısı 38. Çanakkalede bir darülfünun kaybetmiş iken
cumhuriyet, Osmanlının 90 milyon akçe borcunu ödediği gibi
Anadoluyu şeker fabrikaları, çimento fabrikaları,
kâğıt fabrikalarıyla donatmış ve kalkınmanın
yolunda hızlı bir şekilde ilerlemiş.
Değerli milletvekilleri, bir ülkenin, bir milletin bir kültür
sınırı vardır, bir de siyasi sınırı
vardır. Bizim siyasi sınırımız Edirneden Karsa
kadardır ama kültür sınırımız Altaylardan Tunaya
kadar uzanan, şiiriyle, edebiyatıyla, destanıyla, efsanesiyle,
yazma eserleriyle, kitaplarıyla bu kıtalara
dağılmış bir kaynak. Anadolu kültürünün Orta Asya
kültürüyle kucaklaşması, o ülkelerdeki Türk devletleriyle
diyalogların iyi kurulmasına bağlı olmaktadır.
Şimdi Azerbaycan Parlamentosundan bir milletvekili
hanımefendi Güler Ahmedova bir mektup göndermiş bizlere.
Geçtiğimiz günlerde bir televizyon kanalında yine Azerbaycan
milletvekili olan Devlet Başkanı Aliyevin eşi Mihriban
Hanım hakkındaki Türkiyedeki televizyon kanallarının
bazılarında yayınlanan bir haberden dolayı üzüntülerini
ifade etmektedirler. Bizler bu koca Türk dünyasında Türk kültürünün
birleşmesi, kaynakların değerlendirilmesi, korunması ve
zenginleştirilmesini sağlar iken, Avrupa Birliği kapılarında
ille Avrupa Birliğine girmek adına dayatmalara, ısrarlara boyun
eğerken, orada hazır bekleyen Türk dünyası içerisinde en
azından kültürel birliği, daha sonra ekonomik, ticari birliği,
daha sonrasında siyasi birliği kurma noktasında Türkiye'nin öncü
ve örnek bir hareket tarzını takip etmesi gerekmektedir. Tabii,
onların dertleriyle dertlenmek, acılarına, üzüntülerine
hassasiyet göstermek gibi de bizlerin bir zorunluluğu bulunmaktadır.
Bu kültürün alışverişinde bir ortak alfabenin
oluşması, bu Türk kültürünün değerlerinin ortaya
çıkartılması ve bu coğrafyada çocuklarımıza okuma
alışkanlığı kazandırılarak, Anadolu
kültürünü Asya kültürüyle birleştirerek böyle bir kaynaşmanın
sağlanması noktasında Kültür Bakanlığımıza
büyük görevler düşmektedir, Millî Eğitim
Bakanlığımıza büyük görevler düşmektedir. Bunda
öğrenci alışverişi, kültürel diyalogların,
toplantıların, kurultayların yapılması, tertiplenmesi,
bilim adamlarının, edebiyatçıların, sanatçıların
gidip gelmeleri, ortak değerlendirmelerde bulunmaları ve bu
yazılı eserlerin Türk dünyasında, Türk kültürü çerçevesinde bir
yerde toplanması, bu çıkan tasarıdan daha öte bunun bilgisayar
ortamında Türk dünyasının her üyesinin bunlara ulaşabilmesi
gibi bir gayret ve çabanın olması dilek ve düşüncesiyle
tasarının hayırlı olmasını diliyor, yüce heyeti
saygıyla selamlıyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Bulut.
İkinci bölüm üzerindeki görüşmeler
tamamlanmıştır.
Madde 12yi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Madde 13ü oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Madde 14e bağlı birinci fıkra üzerinde bir adet
önerge vardır, önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 472 sıra sayılı
"Türkiye Yazma Eserler Başkanlığı Kuruluş ve
Görevleri Hakkında Kanun Tasarısının
"Değiştirilen ve Yürürlükten Kaldırılan Hükümler"
başlıklı 14. Maddesinin 1. fıkrasının
"ç" bendinden sonra gelmek üzere, "d" ve "e"
bentlerinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
d- 36 ncı maddesinin "II- Teknik Hizmetler
Sınıfı" bendine "mimar" ibaresinden sonra gelmek
üzere "arkeolog, müze araştırmacısı" ibaresi
e- Eki (I) sayılı cetvelin "II- Teknik Hizmetler
Sınıfı" başlıklı bölümünün (a) bendine
"mimar" ibaresinden sonra gelmek üzere "arkeolog, müze
araştırmacısı, kütüphaneci" ibaresi.
Mustafa Kemal Cengiz Oktay Vural Osman Ertuğrul |
Çanakkale İzmir Aksaray |
Mümin
İnan Recep
Taner |
Niğde Aydın |
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
MİLLÎ EĞİTİM, KÜLTÜR, GENÇLİK ve SPOR
KOMİSYONU BAŞKANI MEHMET SAĞLAM (Kahramanmaraş) Takdire
bırakıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
KÜLTÜR VE TURİZM BAKANI ERTUĞRUL GÜNAY (İstanbul)
Efendim, bu konu bizim teşkilat yasamızda, gündemde olan
yasamızda düzenleniyor.
Takdire bırakıyoruz.
MUSTAFA KEMAL CENGİZ (Çanakkale) Takdire
bıraktılar.
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) Kusura bakma.
MUSTAFA KEMAL CENGİZ (Çanakkale) - Arkadaşlar,
bakın buna oy istiyorum ben, 500 tane arkeolog, sanat tarihçisi
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) Olmaz, dengeyi bozar.
Kusura bakma.
BAŞKAN Gerekçeyi mi okutayım Sayın Vural?
OKTAY VURAL (İzmir) Gerekçe...
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe
Bu tasarıya eklenmesi teklif edilen bentler ile bugün
kültürel mirasın geleceğe taşınmasında büyük
emeği olan, bu alanda manevi görevi üstlenen bu meslek
gruplarının diğer ülkelerde olduğu gibi ve mesleklerinin
teknik hüviyeti göz önünde bulundurularak bu zamana kadar mağdur
edilmiş ve hakkını alamamış ve kariyer kaybı yaşayan
bu meslek gruplarımıza iadei itibarlar verilmesi amaçlanmıştır.
BAŞKAN Gerekçesini dinlediğiniz önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
MUSTAFA KEMAL CENGİZ (Çanakkale) Bak, kabul edildi.
OKTAY VURAL (İzmir) Sayalım efendim, sayalım,
kabul edildi.
BAŞKAN Kabul etmeyenler
MUSTAFA KEMAL CENGİZ (Çanakkale) Vallahi kabul edildi.
OKTAY VURAL (İzmir) Kabul edildi efendim.
MUSTAFA KEMAL CENGİZ (Çanakkale) Kabul edildi, herkes
kaldırdı.
OKTAY VURAL (İzmir) Kabul edildi.
BAŞKAN Efendim, kabul edenler den sonra bir de kabul
etmeyenleri sormam lazım, sadece kabul edenleri değil.
MUSTAFA KEMAL CENGİZ (Çanakkale) Kabul edildi, kabul
edildi.
OKTAY VURAL (İzmir) Sayın efendim, kabul edenleri
sayın.
BAŞKAN Arkadaşlar, oylamayı tekrarlayayım,
daha neticelendirmedim.
Önergeyi kabul edenler, buyursunlar efendim
MUSTAFA KEMAL CENGİZ (Çanakkale) Ya arkadaşlar, 500
kişiye hak vereceğiz.
BAŞKAN Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Madde 14e bağlı birinci fıkrayı
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Madde 14e bağlı ikinci fıkrayı
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Madde 14e bağlı üçüncü fıkrayı
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Madde 14e bağlı dördüncü fıkrayı
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Madde 14e bağlı beşinci fıkrayı
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Çerçeve madde 14ü biraz önce okumuş olduğumuz
fıkralarla birlikte oylarınıza arz ediyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Geçici madde 1 üzerinde iki adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Türkiye Yazma Eserler Kurumu
Başkanlığı Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun
Tasarısının Geçici 1 inci maddesinin altıncı
fıkrasının aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
(6) Başkanlığın 2011 mali yılı
harcamaları, Maliye bakanlığınca yeni bir düzenleme
yapılıncaya kadar Bakanlığın 2011 yılı
bütçesinde yer alan ödeneklerden karşılanır.
Nurettin Canikli A. Sibel Gönül Ahmet Yeni |
Giresun Kocaeli Samsun |
Ali
İhsan Merdanoğlu Mustafa
Kabakcı |
Diyarbakır Konya |
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan, Türkiye Yazma Eserler Kurumu
Başkanlığı Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun
Tasarısının Geçici 1 inci maddesinin üçüncü
fıkrasının aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
(3) Bakanlık Kütüphaneler ve Yayımlar Genel
Müdürlüğüne bağlı diğer kütüphanelerde, Bakanlık
Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel Müdürlüğüne bağlı
müzelerde ve Millî Kütüphane Başkanlığında bulunan eserler
ile bu eserlerin restorasyonunda kullanılan teçhizattan Bakanlıkça
uygun görülenler, öncelikle bulunduğu ilde olmak üzere en yakın yazma
eser kütüphanesine iki yıl içinde devredilir.
Nurettin Canikli Ahmet Yeni A. Sibel Gönül |
Giresun Samsun Kocaeli |
Mustafa
Kabakcı Ali
İhsan Merdanoğlu |
Konya Diyarbakır |
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
MİLLÎ EĞİTİM, KÜLTÜR, GENÇLİK ve SPOR
KOMİSYONU BAŞKANI MEHMET SAĞLAM (Kahramanmaraş)
Katılıyoruz Sayın Başkanım.
KÜLTÜR VE TURİZM BAKANI ERTUĞRUL GÜNAY (İstanbul)
Katılıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor, Komisyon takdire
bırakıyor.
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Yazma eserlerin ve ilgili teçhizatın devri işlemlerinin
sorunsuz bir şekilde yürütülmesi amacıyla Bakanlığa yetki
verilmesi öngörülmektedir.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Türkiye Yazma Eserler Kurumu
Başkanlığı Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun
Tasarısının Geçici 1 inci maddesinin altıncı
fıkrasının aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
(6) Başkanlığın 2011 mali yılı
harcamaları, Maliye bakanlığınca yeni bir düzenleme
yapılıncaya kadar Bakanlığın 2011 yılı
bütçesinde yer alan ödeneklerden karşılanır.
Nurettin
Canikli (Giresun) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
MİLLÎ EĞİTİM, KÜLTÜR, GENÇLİK ve SPOR
KOMİSYONU BAŞKANI MEHMET SAĞLAM (Kahramanmaraş)
Katılıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
KÜLTÜR VE TURİZM BAKANI ERTUĞRUL GÜNAY (İstanbul)
Katılıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Kanun tasarısının yürürlük tarihi dikkate
alınarak harcamaların yapılacağı mali yılın
2011 olarak değiştirilmesi amaçlanmaktadır.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Kabul edilen önergelerle birlikte geçici madde 1i cetvelleriyle
birlikte oylarınıza arz ediyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Madde 15i oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Madde 16yı oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri, ikinci bölümde yer alan maddelerin
oylamaları
tamamlanmıştır.
Tasarının görüşmeleri
tamamlanmıştır.
Tasarının tümü açık oylamaya tabidir. Açık
oylamanın şekli hakkında Genel Kurulun kararını
alacağım.
Açık oylamanın elektronik oylama cihazıyla
yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Oylama için iki dakika süre veriyorum ve oylama işlemini
başlatıyorum.
(Elektronik cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN Saygıdeğer milletvekilleri, Türkiye Yazma
Eserler Başkanlığı Kuruluş ve Görevleri Hakkında
Kanun Tasarısının açık oylama sonucu:
Kullanılan oy sayısı : 235
Kabul : 235 (x)
Kâtip
Üye Kâtip
Üye |
Yaşar
Tüzün Bayram
Özçelik |
Bilecik Burdur |
Evet, kültürümüze, tarihimize ve milletimize hayırlar
getirmesini diliyorum.
Buyurun Sayın Bakanım.
KÜLTÜR VE TURİZM BAKANI ERTUĞRUL GÜNAY (İstanbul)
Size ve yüce Meclise teşekkürlerimi ve saygılarımı
sunuyorum. Gerçekten Türkiyenin kültür yaşamı için çok önemli bir
kanunu oy birliğiyle bugün Meclisimiz çıkarmıştır. Bir
kez daha minnetlerimi sunuyorum. Milletimize, ülkemize hayırlı
olmasını bütün kalbimle diliyorum.
Saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Biz de kanaatlerinize katılıyoruz.
Hayırlı olmasını diliyorum Sayın
Bakanım.
Sayın milletvekilleri, Türkiye Cumhuriyeti Genelkurmay
Başkanlığı ile Irak Cumhuriyeti Savunma
Bakanlığı Arasında Askeri Alanda Eğitim, Teknik ve
Bilimsel İş Birliği Mutabakat Muhtırasının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
ve Dışişleri Komisyonu Raporunun görüşmelerine
başlıyoruz.
5.- Türkiye Cumhuriyeti
Genelkurmay Başkanlığı ile Irak Cumhuriyeti Savunma
Bakanlığı Arasında Askerî Alanda Eğitim, Teknik ve
Bilimsel İş Birliği Mutabakat Muhtırasının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/781) (S. Sayısı: 459)
BAŞKAN Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
Sayın milletvekilleri, İşkenceye ve Diğer
Zalimane, Gayriinsanî veya Küçültücü Muamele veya Cezaya Karşı
Birleşmiş Milletler Sözleşmesine Ek İhtiyari Protokolün
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
ve Dışişleri Komisyonu Raporunun görüşmelerine
başlıyoruz.
6.- İşkenceye ve
Diğer Zalimane, Gayriinsanî veya Küçültücü Muamele veya Cezaya
Karşı Birleşmiş Milletler Sözleşmesine Ek
İhtiyari Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair
Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/752)
(S. Sayısı: 522)
BAŞKAN Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
Bundan sonra da komisyonun bulunmayacağı dikkate
alınarak, gruplar arasında da mutabakatı gözeterek, alınan
karar gereğince, kanun tasarı ve teklifleri ile komisyonlardan gelen
diğer işleri sırasıyla görüşmek için 29 Aralık
2010 Çarşamba günü saat 13.00te toplanmak üzere birleşimi
kapatıyorum.
Size ve bizleri izleyen vatandaşlarımıza
hayırlı akşamlar diliyorum.
Kapanma Saati: 19.37
(x) Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren
tablo tutanağa eklidir.