DÖNEM: 23 YASAMA
YILI: 5
TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET
MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
CİLT
: 89
47nci Birleşim
5 Ocak 2011 Çarşamba
(Bu
Tutanak Dergisinde yer alan ve kâtip üyeler tarafından okunmuş
bulunan her tür belge ile
konuşmacılar
tarafından ifade edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş
alıntı sözler aslına uygun olarak
yazılmıştır.)
İ Ç İ N D E K İ L E R
I. - GEÇEN TUTANAK
ÖZETİ
II. - GELEN
KAĞITLAR
III.- GÜNDEM
DIŞI KONUŞMALAR
A) MİLLETVEKİLLERİNİN GÜNDEM DIŞI
KONUŞMALARI
1.- Niğde
Milletvekili Muharrem Selamoğlunun, Niğde iline yapılan
hizmetlere ilişkin gündem dışı konuşması
2.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğütün, Kars-Ardahan-Tiflis-Bakû demir yolu
yapımına ilişkin gündem dışı konuşması
3.-
Eskişehir Milletvekili Beytullah Asilin, yatılı ilköğretim
bölge okullarında yaşanan sıkıntılara ilişkin
gündem dışı konuşması
IV.- AÇIKLAMALAR
1.- Mardin
Milletvekili Cüneyt Yükselin, yatılı bölge okullarında
yaşam şartlarının iyileştirildiğine ilişkin
açıklaması
2.- Devlet
Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Bülent Arınçın,
Konya Milletvekili Atilla Kartın konuşmasına ilişkin
açıklaması
V.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Tezkereler
1.- Arap-Türk
Parlamenter Diyaloğu 2nci Toplantısına katılmak üzere
Kuveyte resmî bir ziyaret gerçekleştirecek olan Türkiye Büyük Millet
Meclisi Dışişleri Komisyonu üyelerinden bir heyet
oluşturmak üzere siyasi parti gruplarınca ismi bildirilen
milletvekillerine ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/1368)
B) Meclis
Araştırması Önergeleri
1.- Tokat
Milletvekili Reşat Doğru ve 21 milletvekilinin, kamu
avukatlarının sorunlarının araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/973)
2.- Adana
Milletvekili Hulusi Güvel ve 29 milletvekilinin, Çevresel Etki
Değerlendirmesi (ÇED) Yönetmeliğinin uygulanmasında
yaşanan sorunların ve siyasi baskı
yapıldığına dair iddiaların
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/974)
3.- İstanbul
Milletvekili Birgen Keleş ve 24 milletvekilinin, Türkiye-Avrupa
Birliği ilişkilerinin araştırılarak alınması
gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/975)
4.- Antalya
Milletvekili Osman Kaptan ve 29 milletvekilinin, Antalyada madencilik
faaliyetlerinin etkilerinin araştırılarak alınması
gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/976)
VI.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.- Türk Ticaret
Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/324) (S.
Sayısı: 96)
2.- Türk Borçlar
Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/499) (S.
Sayısı: 321)
3.- Bursa
Milletvekili Ali Koyuncu ve 4 Milletvekilinin; 5683 Sayılı
Yabancıların Türkiyede İkamet ve Seyahatleri Hakkında
Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve
İçişleri Komisyonu Raporu (2/644) (S. Sayısı: 492)
4.- Radyo ve
Televizyonların Kuruluş ve Yayın Hizmetleri Hakkında Kanun
Tasarısı ile Bayındırlık, İmar,
Ulaştırma ve Turizm; Avrupa Birliği Uyum ve Anayasa
Komisyonları Raporları (1/883) (S. Sayısı: 568)
VII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN
KONUŞMALAR
1.- Kayseri
Milletvekili Mustafa Elitaşın, Tunceli Milletvekili Kamer Gençin,
AK PARTİ Grubuna sataşması nedeniyle konuşması
VIII.- YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI
1.- Adana
Milletvekili Hulusi Güvelin, doğaya yeniden kazandırma
çalışmalarına ilişkin sorusu ve Çevre ve Orman Bakanı
Veysel Eroğlunun cevabı (7/16903)
2.- Tokat
Milletvekili Reşat Doğrunun, Yeşilırmaka dökülen atıklara
ilişkin sorusu ve Çevre ve Orman Bakanı Veysel Eroğlunun
cevabı (7/17302)
3.- İzmir
Milletvekili Bülent Baratalının, 2010 ve 2011 yılı mahalli
idarelerin yatırım programlarına ilişkin sorusu ve Devlet
Bakanı Cevdet Yılmazın cevabı (7/17435)
I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
TBMM Genel Kurulu
saat 15.03te açılarak üç oturum yaptı.
Ağrı
Milletvekili Abdulkerim Aydemir, Ağrı iline yapılan
yatırımlar ve açılacak Ağrı Havalimanına,
Adana
Milletvekili Yılmaz Tankut, 5 Ocak Adananın düşman
işgalinden kurtuluşunun yıl dönümüne,
İstanbul
Milletvekili Esfender Korkmaz, 2011 yılı için belirlenen asgari
ücrete,
İlişkin
gündem dışı birer konuşma yaptılar.
Mersin
Milletvekili Mehmet Şandır, 5 Ocak Adananın düşman
işgalinden kurtuluşunun yıl dönümüne,
Adana Milletvekili
Hulusi Güvel, asgari ücretin ve memur maaş zamlarının
hesaplanış şeklinin gerçek enflasyonu
yansıtmadığına,
Muş
Milletvekili M. Nuri Yaman, geçen yıl Ağrıda meydana gelen sel
felaketine,
İlişkin
birer açıklamada bulundular.
Adıyaman
Milletvekili Şevket Köse ve 20 milletvekilinin, yoksulluk sorununun
(10/969),
Kırklareli
Milletvekili Turgut Dibek ve 21 milletvekilinin, il genel meclisi üyelerinin
sorunlarının (10/970),
Bitlis
Milletvekili Mehmet Nezir Karabaş ve 19 milletvekilinin, su
kaynakları ve su hizmetlerinin özelleştirilmesinin
doğuracağı sorunların (10/971),
Iğdır
Milletvekili Pervin Buldan ve 19 milletvekilinin, faili meçhul cinayetlerin
(10/972),
Araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergeleri Genel
Kurulun bilgisine sunuldu; önergelerin gündemdeki yerlerini alacağı
ve ön görüşmelerinin, sırası geldiğinde
yapılacağı açıklandı.
Gündemin, Genel
Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair
Öngörüşmeler kısmında yer alan (10/137) esas numaralı,
kredi kartları ve bireysel krediler alanlarındaki sorunların
araştırılmasıyla ilgili Meclis Araştırması
Önergesinin görüşmesinin Genel Kurulun 4/1/2011 Salı günkü
birleşiminde yapılmasına ilişkin MHP Grubu önerisi
yapılan görüşmelerden sonra kabul edilmedi.
Gündemin Kanun
Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler
kısmında yer alan 492, 568, 474, 535, 477, 79, 511, 62, 577, 578,
579, 580, 581, 582, 583, 584, 585 ve 586 sıra sayılı kanun tasarı
ve tekliflerinin bu kısmın 3, 4, 5, 6, 7, 8, 9, 10, 42, 43, 44, 45,
46, 47, 48, 49, 50 ve 51inci sıralarına alınmasına ve
diğer işlerin sırasının buna göre teselsül
ettirilmesine; 568 sıra sayılı Kanun
Tasarısının, İç Tüzükün 91inci maddesine göre temel
kanun olarak görüşülmesine ilişkin AK PARTİ Grubu önerisi
yapılan görüşmelerden sonra kabul edildi.
Antalya
Milletvekili Tayfur Sünerin; Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık
Sigortası Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifinin (2/438) İç Tüzükün 37nci maddesine göre doğrudan
gündeme alınmasına ilişkin önergesi yapılan
görüşmelerden sonra kabul edilmedi.
Gündemin Sözlü
Sorular kısmının:
1inci
sırasında bulunan (6/1168),
114üncü (6/1652),
164üncü (6/1816),
169uncu (6/1829),
171inci (6/1833),
173üncü (6/1849),
182nci (6/1870),
184üncü (6/1875),
185inci (6/1877),
190ıncı (6/1895),
192nci (6/1898),
201inci (6/1921),
205inci (6/1937),
207nci (6/1948),
210uncu (6/1952),
214üncü (6/1960),
221inci (6/1971),
234üncü (6/2001),
235inci (6/2002),
236ncı (6/2007),
242nci (6/2016),
246ncı (6/2023),
247nci (6/2025),
271inci (6/2055),
272nci (6/2056),
273üncü (6/2057),
274üncü (6/2058),
292nci (6/2086),
295inci (6/2089),
297nci (6/2093),
304üncü (6/2104),
325inci (6/2136),
332nci (6/2151),
333üncü (6/2152),
358inci (6/2184),
362nci (6/2190),
Esas
numaralı sözlü sorulara Millî Eğitim Bakanı Nimet Çubukçu cevap
verdi; soru sahiplerinden Tokat Milletvekili Reşat Doğru, Kütahya
Milletvekili Alim Işık, Tunceli Milletvekili Kamer Genç,
Eskişehir Milletvekili Beytullah Asil, Ardahan Milletvekili Ensar
Öğüt, cevaplara ilişkin görüşlerini açıkladılar.
Gündemin Kanun
Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler
kısmının:
1inci
sırasında bulunan ve İç Tüzükün 91inci maddesi kapsamında
değerlendirilerek temel kanun olarak bölümler hâlinde görüşülmesi
kabul edilen, Türk Ticaret Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu
Raporunun (1/324) (S. Sayısı: 96),
2nci
sırasında bulunan ve İç Tüzükün 91inci maddesi kapsamında
değerlendirilerek temel kanun olarak bölümler hâlinde görüşülmesi
kabul edilen, Türk Borçlar Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu
Raporunun (1/499) (S. Sayısı: 321),
Görüşmeleri
komisyon yetkilileri Genel Kurulda hazır bulunmadığından
ertelendi.
3üncü
sırasına alınan, Bursa Milletvekili Ali Koyuncu ve 4
Milletvekilinin; 5683 Sayılı Yabancıların Türkiyede
İkamet ve Seyahatleri Hakkında Kanunda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve İçişleri Komisyonu
Raporunun (2/644) (S. Sayısı: 492) tümü üzerinde bir süre
görüşüldü.
5 Ocak 2011
Çarşamba günü, alınan karar gereğince saat 13.00te toplanmak
üzere birleşime 19.55te son verildi.
Sadık YAKUT
Başkan
Vekili
Murat ÖZKAN Yusuf
COŞKUN
Giresun Bingöl
Kâtip Üye Kâtip
Üye
Yaşar TÜZÜN
Bilecik
Kâtip
Üye
No.: 57
II.- GELEN KÂĞITLAR
5 Ocak 2011 Çarşamba
Teklifler
1.- Antalya
Milletvekili Hüseyin Yıldız ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup
Başkanvekilleri Mersin Milletvekili Mehmet Şandır ile İzmir
Milletvekili Oktay Vural ve 53 Milletvekilinin; Alanya Adıyla Bir İl
Kurulmasına İlişkin Kanun Teklifi (2/832) (İçişleri ile
Plan ve Bütçe Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş
tarihi: 24.12.2010)
2.- Hatay
Milletvekili Süleyman Turan Çirkin ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup
Başkanvekili İzmir Milletvekili Oktay Vuralın; Hatay İline
Bağlı Payas Adıyla Bir İlçe Kurulması Hakkında
Kanun Teklifi (2/833) (İçişleri ile Plan ve Bütçe
Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 28.12.2010)
3.- Ankara
Milletvekili Yılmaz Ateşin; Ankara İline Bağlı
Temelli, Hasanoğlan, Yenikent, Batıkent, Çayyolu Adıyla Beş
Yeni İlçe Kurulmasına İlişkin Kanun Teklifi (2/834)
(İçişleri ile Plan ve Bütçe Komisyonlarına)
(Başkanlığa geliş tarihi: 28.12.2010)
4.- Bartın
Milletvekili Muhammet Rıza Yalçınkayanın; Bartın
İline Bağlı Olarak Kozcağız Adıyla Yeni Bir İlçe Kurulmasına
İlişkin Yasa Teklifi (2/835) (İçişleri ile Plan ve Bütçe
Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 28.12.2010)
5.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğütün; Hoçivan Hasköy
Adıyla Bir İlçe Kurulması Hakkında Kanun Teklifi
(2/836) (İçişleri ile Plan ve Bütçe Komisyonlarına)
(Başkanlığa geliş tarihi: 28.12.2010)
Tezkere
1. Türkiye Büyük
Millet Meclisinin Denetimine Tabi Kuruluşların 2009 Yılı
Denetim Raporlarının Sunulduğuna İlişkin
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/1367) (Kamu
İktisadi Teşebbüsleri Komisyonuna) (Başkanlığa
geliş tarihi: 31.12.2010)
Meclis Araştırması Önergeleri
1.- Tokat
Milletvekili Reşat Doğru ve 21 Milletvekilinin, kamu
avukatlarının sorunlarının araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/973)
(Başkanlığa geliş tarihi: 27.10.2010)
2.- Adana
Milletvekili Hulusi Güvel ve 29 Milletvekilinin, Çevresel Etki
Değerlendirmesi (ÇED) Yönetmeliğinin uygulanmasında yaşanan
sorunların ve siyasi baskı yapıldığına dair
iddiaların araştırılarak alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla bir Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/974) (Başkanlığa
geliş tarihi: 27.10.2010)
3.- İstanbul
Milletvekili Birgen Keleş ve 24 Milletvekilinin, Türkiye-Avrupa
Birliği ilişkilerinin araştırılarak alınması
gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/975)
(Başkanlığa geliş tarihi: 27.10.2010)
4.- Antalya
Milletvekili Osman Kaptan ve 29 Milletvekilinin, Antalyada madencilik
faaliyetlerinin etkilerinin araştırılarak alınması
gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/976)
(Başkanlığa geliş tarihi: 27.10.2010)
5 Ocak 2011 Çarşamba
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 13.00
BAŞKAN: Başkan Vekili Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER:Yusuf COŞKUN (Bingöl), Murat ÖZKAN
(Giresun)
BAŞKAN
Türkiye Büyük Millet Meclisinin 47nci Birleşimini açıyorum.
Toplantı
yeter sayısı vardır, görüşmelere başlıyoruz.
Gündeme geçmeden
önce üç sayın milletvekiline gündem dışı söz
vereceğim.
Gündem
dışı ilk söz Niğde iline yapılan hizmetler
hakkında söz isteyen Niğde Milletvekili Muharrem Selamoğluna
aittir.
Buyurun
Sayın Selamoğlu. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
Ek süre
verilmeyecektir Sayın Selamoğlu, onu bilesiniz diye söylüyorum.
III.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin Gündem
Dışı Konuşmaları
1.- Niğde Milletvekili Muharrem Selamoğlunun,
Niğde iline yapılan hizmetlere ilişkin gündem
dışı konuşması
MUHARREM
SELAMOĞLU (Niğde) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Niğde ilimize yapılan hizmetler hakkında gündem
dışı söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi
saygıyla selamlarım.
Sözlerime
başlamadan önce tüm yurttaşlarımızın ve
hemşehrilerimin yeni yıllarını kutlar, sağlık,
sıhhat ve afiyetler dilerim.
Değerli
milletvekilleri, Niğde tarımda son dönemlerin en bereketli
yıllarını yaşamaktadır. Patates ve elma çiftçimizin bu
yıl ürünleri için oluşan fiyatlar hem çiftçimizin hem
ihracatçımızın yüzünün gülmesini
sağlamıştır. Gerek kendilerine verilen destekler gerekse bu
yıl ihracat için sınır kapılarının erken
açılması ve teşviklerin sağlanması, bunun
gerçekleşmesinde önemli bir rol oynamıştır.
Bunların
dışında tarımsal desteklemelerde üç buçuk yıl
içerisinde Niğdemiz çiftçisine 100 milyon TL destek
sağlanmıştır. 2011 yılı için tarım kredi
faizlerinin yüzde 10 seviyelerine çekilecek olması çiftçilerimize oldukça
büyük bir katkı sağlayacaktır. Tarımla uğraşan
hemşehrilerimizin en büyük sorunlarından biri olan ve on
yıllık bir maziye sahip olan tarımsal sulama enerji
borçları için Hükûmetimiz yeni bir yapılandırma
tasarısını Meclise getirmiştir. Tüm hemşehrilerimizin
büyük bir umutla beklediği borçlarının
yapılandırılmasıyla ilgili tasarının bir an önce
Meclis Genel Kurulundan geçirilmesi hem çiftçilerimizin hem
esnafımızın hem de sanayicimizin yüzünü güldürecektir.
Sanayi
alanında da ilimiz 2010 yılını çok iyi
değerlendirmiştir. Organize sanayimizde elektrik tüketimi bu
yılda yüzde 11,5 oranında artmıştır. Sanayi
kullanım kapasitesinde ise yüzde 10luk bir artış
sağlanmıştır. İstihdamda 2010 yılında yüzde
6lık bir artış sağlanmıştır. Bor Organize
Sanayi içerisinde arıtma tesisinin inşaatı devam etmektedir. Her
iki organize sanayimizde 4 bin kişiye yakın istihdam
sağlanmıştır.
Özellikle Türkiye
genelinde devrim niteliğinde değişim ve gelişim sağlamış
olduğumuz sağlık alanında Niğdemizde çok önemli
hizmetler yapılmıştır. Yapımı yıllardır
süren Niğde Fizik Tedavi Rehabilitasyon Hastanesi, Ağız ve
Diş Sağlığı Hastanesi açılışı
gerçekleştirilmiştir. Üç yüz yataklı devlet hastanesi
inşaatı hızla devam etmekte olup 2012 yılı içerisinde
Niğdeli hemşehrilerimizin hizmetine sokulacaktır.
Millî
eğitimde de çok büyük hizmetler kazandırılmıştır.
TOKİ Anadolu Öğretmen Lisesi ve yurdu öğrencilerimizin hizmetine
sunulmuştur. İkinci bir fen lisesinin yapımı ihalesi
gerçekleştirilmiş olup 2011 yılında öğretime
açılacaktır. Bor ve Niğdeye birer sağlık meslek
lisesi ihaleleri de bu önümüzdeki günler içerisinde gerçekleştirilecektir.
TOKİ
tarafından Niğdeye toplam 3.384 konut
yapılmıştır. 528 konutun ihalesi bu ay içerisinde
gerçekleştirilecek olup 496 konutun yoksul gruba ait Bor ve
Niğdedeki inşaatları hızlı bir şekilde devam
etmektedir. Ulaşımda Pozantı-Niğde otoban yolu önümüzdeki
nisan ayı içerisinde Niğdeye kadar getirilmiş olacak ve ondan
sonra da Niğde-Ankara otobanın devamı
gerçekleştirilecektir. Çamardı-Pozantı yolu genişletmesi
çalışmaları olacaktır. Bor-Altunhisar duble yolu
gerçekleştirilmiştir. Bor-Niğde arasındaki yolun da üç
şeritli hâle getirilmesi sağlanacaktır.
Devlet Su
İşleri tarafından Yeşilburç Barajına bu yıl 9
milyon TL ödenek sağlanarak bitirilecektir.
Ayrıca,
Azatlı, Hançerli ve üç gölet daha yapılacaktır.
Ecemiş
Çayı Niğdeye getirilecektir.
Kapalı yüzme
havuzumuz mayıs ayında hizmete sokulacaktır.
Üniversitemize
büyük destekler sağlanmıştır.
Değerli
milletvekilleri, tüm bunlar göstermektedir ki Niğdemiz geçen üç buçuk
yılı iyi bir şekilde geçirmiş, aldığı
yatırımlar ve ürettiği projelerle gelecekte daha iyi yerlere
gelecektir.
Bu
gelişmelerin ilimde sağlanması için çabalarımı
karşılıksız bırakmayan başta
Başbakanımız olmak üzere tüm bakanlarımıza
huzurlarınızda teşekkürü bir borç bilirim.
Bu duygu ve
düşünceler içerisinde yüce heyeti saygıyla selamlarım. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Selamoğlu.
Gündem dışı
ikinci söz Kars-Ardahan-Tiflis-Bakû demir yolu yapımı hakkında
söz isteyen Ardahan Milletvekili Ensar Öğüte aittir.
Buyurun
Sayın Öğüt. (CHP sıralarından alkışlar)
2.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğütün,
Kars-Ardahan-Tiflis-Bakû demir yolu yapımına ilişkin gündem
dışı konuşması
ENSAR ÖĞÜT
(Ardahan) Sayın Başkanım, değerli arkadaşlar;
Kars-Ardahan-Tiflis-Bakû demir yolunun yapımıyla ilgili söz
almış bulunuyorum. Hepinizi saygılarımla selamlarım.
Değerli
arkadaşlar, Kars-Ardahan-Tiflis-Bakû demir yolu aynı zamanda
İpek Yoludur. İngiltereden kalkan tren ta Çine kadar gidebilecek
bir konumdadır. 2008 Temmuz ayında sayın
cumhurbaşkanları, yani Türkiye Cumhurbaşkanı, Azerbaycan
Cumhurbaşkanı ve Gürcistan Cumhurbaşkanı temelini Karsta
attı. Bu yol devam ediyor. Ulaştırma Bakanıyla defalarca
görüştük. Yolun Kars-Ardahan kara yolu güzergâhında gelmesi ve
Çamlıçatak bölgesi olan bölgede bir istasyon kurulmasını talep
ettik. Aferin. dediler, Bu uluslararası bir proje, onun için en
kısa yol neredeyse oradan gitmesi lazım, oradan uzun oluyor. Peki,
o zaman Çıldırın içerisinden gitsin. dedik, O da olmaz, 100
milyon dolar fark ediyor. dediler. Neticede Ermenistan sınırına
paralel dağlardan yolu geçirdiler ve Yukarıcambaz köyünden
Gürcistana bir tünelle giriyor yol, bu güzel. Ancak Sayın Bakan Binali
Yıldırım sivil toplum örgütleri ve o dönemin milletvekili, AK
PARTİ Milletvekili Kenan Altunla beraber yaptığımız
toplantıda şu sözü verdi bize: Siz merak etmeyin, bir yol da biz
Çıldırdan Ardahana getiririz ama lojistik tesisler ve
antrepoları biz Çıldır Cambaz istasyonuna yapacağız,
onunla da Ardahan daha çok gelişecek. dedi ama şimdi duyuyoruz ki bu
ayın 10unda lojistik tesisler Erzuruma yapılıyor, ihalesi de
ayın 10unda, 10 Ocakta. Şimdi arkadaşlar, trenin girdiği
yer ilk sınır Ardahan Cambazlar istasyonu, lojistik tesislerin
kurulduğu yer Erzurum, yani sağ elle sol kulağı göstermek
gibi bir durum. Şimdi ben sizden istirham ediyorum, böyle bir şey
olabilir mi? Başka bir ile veya diyelim başka bir il Kars da olabilir
ama bunun normali -ilk sınır girişi olan- gümrükleme ilk
sınır girişinde olmaz mı?
Sayın
Milletvekilim Sabahattin Çakmakoğlu Çıldırda kaymakamlık
yaptı, oraları çok iyi bilir. Bölgemiz korkunç bir göç verdi
arkadaşlar, yoksullaştı insanlarımız. İki tane
sınır kapımız var çalışmıyor. Ham petrol
borusu Ardahandan geçiyor, en pahalı petrolü Ardahanlılar
kullanıyor. İki tane doğal gaz hattı borusu geçiyor, Ardahan
doğal gazdan faydalanamıyor, doğal gaz yakamıyor,
Ardahanda hâlen daha tezek yanıyor değerli arkadaşlar ve en
önemli biri daha Ardahan içerisinden geçen Kula Nehrini bir tünelle
Karadenize vereceğiz. diye bir çalışma yapılıyor, on
dört tane ihale dosyası alınmış, yakında onun da
ihalesi var. Yani suyumuzu verdiniz, sınırlarımızı
çalıştırmıyorsunuz; tren geçiyor, trene de istasyon,
doğru dürüst lojistik tesisler yapmıyorsunuz. Peki, bu
Ardahanlılar nereye gidecek, ne yapacak? Bunu bana bir söylesenize.
Şimdi, ben
Sayın Başbakanımdan ve Sayın Bakandan rica ediyorum, bu
konuyu gözden geçirsinler. Ardahan il sınırına mutlak suretle
lojistik tesisler ve antrepolar kurulması lazım. Yani 1,5 milyar
dolara Erzurumda ihalesi yapılıyor. 1,5 milyar dolar çok önemli bir
rakam arkadaşlar bizim için. 1,5 milyar dolar değil 500 milyon dolarlık
dahi olsa, 100 milyon dolarlık dahi olsa Ardahan il
sınırında lojistik tesisler ve antrepolar yapılması
lazım. Eğer bu yapılmazsa bütün Ardahanlılar şu anda
ayakta, inanın, samimi söylüyorum Ardahandan Ankaraya herkes yürüyecek
ve o tren yolunu biz istemiyoruz. Eğer Ardahan il sınırına
gümrükleme tesisleri yapılmazsa biz o trenin oradan geçmesini
engelleyeceğiz ve tüneli kapatacağız. Buradan da söylüyorum,
milletvekili olarak söylüyorum. Ardahanlılar da beni dinliyor. Bakın,
şunu da söyleyeyim: Eğer suyumuzu Ardahandan alıp, doğal
yapısını değiştirip Karadenize akıtırlarsa
orada da protesto yapacağız. Zaten ayın 15inde, 15 Ocakta
Ardahan dernekleri İstanbul Kartalda bir toplantı yapacaklar, ben de
orada bulunacağım.
Değerli
arkadaşlar, suyumuz elimizden alınıyor, yolumuz elimizden
alınıyor yani doğal gaz verilmiyor, sınır
ticaretlerimiz yapılmıyor. Yani biz nereye gideceğiz, ne
yapacağız, onu bana söylesenize değerli arkadaşlar. Ben
milletvekili olarak buradan isyan ediyorum ve rica ediyorum, Sayın
Başbakanım ve Sayın Bakanım bu konuyu tekrar gözden
geçirsin. Ardahan il sınırına mutlak suretle gümrükleme
tesisleri yapılsın.
Hepinize
teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Öğüt.
Gündem dışı
üçüncü söz yatılı ilköğretim bölge okullarında yaşanan
sıkıntılar hakkında söz isteyen Eskişehir Milletvekili
Beytullah Asile aittir.
Buyurun
Sayın Asil. (MHP sıralarından alkışlar)
3.- Eskişehir Milletvekili Beytullah Asilin,
yatılı ilköğretim bölge okullarında yaşanan
sıkıntılara ilişkin gündem dışı
konuşması
BEYTULLAH
ASİL (Eskişehir) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; ülke olarak çok önemsediğimiz, geleceğimiz
açısından güven duymamızı sağlayan genç nüfusumuzun
bir bölümünün eğitim-öğretime adım attıkları
yatılı bölge okullarındaki son yıllarda dayanılmaz bir
hâl alan sorunlara dikkat çekmek, ülke gündemine taşımak gayesiyle
gündem dışı söz aldım. Bu vesileyle yüce heyetinizi ve
sizlerin şahsında yatılı bölge okullarında fedakârca
görev yapan meslektaşlarımı saygıyla selamlıyor, 2011
yılının hayırlara vesile olmasını diliyorum.
Okulu bulunmayan
köy ve mezralarda yaşayan ve maddi imkânlardan yoksun ailelere mensup
çocuklarımızı okula kavuşturmak ve eğitimde
fırsat eşitliğini sağlamak gayesiyle kurulmuş ve iyi
yönetildiğinde ve yeterli imkânlar sağlandığında arzu
edilen ve hedeflenen gayelere ulaşılmış yatılı
bölge okullarında, üzülerek ifade ediyorum ki bugün yeterli kaynak ayrılmaması
ve iyi yönetilememesi nedeniyle inanılması zor
sıkıntılar yaşanıyor. Devlet olarak kıt
kaynaklarımızdan ayırarak inşa ettiğimiz
okullarımızda binlerce kapasite doldurulamamakta, diğer tarafta
binlerce öğrenci de eğitim-öğretimden yoksun köylerinde hayata
tutunmaya çalışmaktadırlar.
Değerli
milletvekilleri, hepimiz anne babayız. Elinizi vicdanınıza
koyun, soracağım soruyu kendi vicdanınızda cevaplayın.
Yatılı bölge okullarında öğrencilerin bir günlük yemek
bedeli 2010 yılı için 4 lira 20 kuruş idi, 2011 yılı
için 4 lira 80 kuruş oldu. Üç öğün yemek bedeli olarak 4 lira 80
kuruş verilen bir okula çocuğunuzu yatılı olarak
gönderebilir misiniz? Gelişme çağındaki bir çocuğun günlük
kalori ihtiyacını bu parayla karşılamak zorunda
olduğunuz bir okulda yöneticilik yapmak ister misiniz?
Değerli
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisi İnsan Hakları
İnceleme Komisyonu, Mardin İli Yatılı İlköğretim
Bölge Okulları İnceleme Raporu, 23üncü Dönem Beşinci Yasama
Yılı sayfa 12. Aynen aktarıyorum:
Yapılan
görüşmede öğrencilere şikâyetleri sorulmuş, çocuklar
aşağıdaki şikâyetleri belirtmişlerdir:
Okulda verilen
yemekler çok az, karnımızı doyuramamaktayız. Okulda
kaloriferlerimiz yanmadığından yatakhanelerde üşümekteyiz.
Düzenli banyo yapma imkânına sahip değiliz. Yemekhanede kaplar temiz
değil, bardaklar deterjan kokuyor. Sular soğuk olduğundan
ellerimiz çatlıyor. Etütlerde öğretmenlerimiz bulunmuyor.
Hastalandığımızda bize inanan olmuyor. Köylerimize hafta
sonları yürüyerek gidiyoruz, servisimiz yok.
Şikâyetlere
dikkatinizi çekmek istiyorum: Karnımızı doyurun. diyorlar, Üşüyoruz.
diyorlar, Banyo yapamıyoruz, temiz kaplarda yemek yemek istiyoruz.
diyorlar, Minik ellerimiz çatlıyor, kalem tutamıyoruz. diyorlar.
Etütlerde başlarında öğretmen olsun istiyorlar.
Sağlıklarıyla ilgilenilsin istiyorlar. Tatilleri anne
babamızın yanında geçirelim, bunu sağlayın.
diyorlar.
Değerli
arkadaşlarım, sözün bittiği yer işte burası. Devlet
olarak emanetimize aldığımız çocuklarımızın
karnını doyuramıyoruz. Hani millî gelir 10 bin dolara
yaklaşmıştı? Bu çocuklar niye bundan pay alamıyor?
Onların oy hakkı yok, ailelerinin de değişik metotlarla
oylarını zaten alıyoruz diye mi düşünüyorsunuz?
İşte bu ayıp herkese yeter.
Değerli
milletvekilleri, yatılı bölge okullarındaki ihtiyaçlar öncelikle
giderilmeli. Böylelikle, kontenjanlar doldurularak gençlerimizin okula
kavuşmaları sağlanmalıdır. Üç öğün yemek bedeli
acilen yetişme çağındaki bir çocuğun günlük kalori
ihtiyacı esas alınarak yeniden belirlenmelidir. Her okula bir erkek,
bir bayan rehber öğretmen atanmalı, gençlerin ergenlik çağı
ve diğer problemleri onlar için sorun olmaktan
çıkarılmalıdır.
Bu çocuklar bizim
çocuklarımız. Bu yaşta sahip çıkıp kol kanat
germediğimizde sonradan sahiplenme imkânı maalesef kalmıyor.
İstanbulda, Vanda, Diyarbakırda on binlerce çocuğun sokakta
olmasından hüzün duyuyorsak onlara sahip çıkmaya
çalışmalıyız.
Ben konunun
sahibi Millî Eğitim Bakanını göreve davet ediyor, hepinize
saygılar sunuyorum. (MHP ve CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Sayın
Yüksel, bir talebiniz var; buyurun.
IV.- AÇIKLAMALAR
1.- Mardin Milletvekili Cüneyt Yükselin, yatılı
bölge okullarında yaşam şartlarının
iyileştirildiğine ilişkin açıklaması
CÜNEYT YÜKSEL
(Mardin) Evet, teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Öncelikle
şunu belirtmek istiyorum: Ailesinden uzakta, anne ve baba sevgisine muhtaç
çocuklarımızla ilgili olarak en üst seviyede hassasiyet
göstermekteyiz.
YİBOlarda
eğitim gören, her biri bizim için çok değerli ve özel olan
çocuklarımızın aç kalması, bakım hizmetlerinin eksik
kalması ve üşümesi bizim tarafımızdan kabul edilemez bir
durumdur.
Çocuklarımızın
mağdur edilmesini hangi gerekçeyle olursa olsun siyaseten asla kabul
etmeyeceğimizi bir kez daha burada ifade etmek istiyorum.
Sayın
Vekilimizin bahsetmiş olduğu, özellikle Mardin bazında
BAŞKAN
Sayın Yüksel, siz Sayın Vekilin konuşmasına cevap verecek
konumda değilsiniz. Bu, Sayın Bakanın görevi.
CÜNEYT YÜKSEL
(Mardin) Mardinle ilgili
BAŞKAN
Sizin söz talebiniz var; bir dakikalık süre içerisinde
Lütfen...
CÜNEYT YÜKSEL
(Mardin) Teşekkür ediyorum.
Ben,
yapılanlarla ilgili hızlı bir şekilde, özellikle
şundan bahsetmek istiyorum: Çocuklarımızın örneğin,
kahvaltıyla ilgili orada hemen gittik ve şu kararı aldık:
Kahvaltı sistemini tamamen değiştirerek, açık büfe
sistemine geçtik.
Ayrıca,
banyo
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Yüksel.
METİN
KAŞIKOĞLU (Düzce) Aynı hassasiyeti başkalarında da
bekliyoruz Sayın Başkan!
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum!.. Bundan sonra size sorarım Sayın Vekilim.
METİN
KAŞIKOĞLU (Düzce) İyi olur!
BAŞKAN
Başkanlığın Genel Kurula sunuşları vardır.
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığının bir tezkeresi
vardır, okutup bilgilerinize sunacağım:
V.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Tezkereler
1.- Arap-Türk Parlamenter Diyaloğu 2nci
Toplantısına katılmak üzere Kuveyte resmî bir ziyaret
gerçekleştirecek olan Türkiye Büyük Millet Meclisi
Dışişleri Komisyonu üyelerinden bir heyet oluşturmak üzere
siyasi parti gruplarınca ismi bildirilen milletvekillerine ilişkin
Başkanlık tezkeresi (3/1368)
04/01/2011
Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna
TBMM Dışişleri Komisyonu üyelerinden oluşan
bir parlamenter heyetin, 9-13 Ocak 2011 tarihleri arasında düzenlenecek
olan Arap-Türk Parlamenter Diyaloğu 2. Toplantısına
katılmak üzere, Kuveyte resmi bir ziyaret gerçekleştirmesi Genel
Kurulun 23 Aralık 2010 tarih ve 40 sayılı birleşiminde
kabul edilmiştir.
Türkiye Büyük Millet Meclisinin Dış
İlişkilerinin Düzenlenmesi Hakkında 3620 sayılı
Kanunun 2. Maddesi uyarınca heyeti oluşturmak üzere siyasi parti
gruplarının bildirmiş olduğu isimler Genel Kurulun
bilgilerine sunulur.
Nevzat
Pakdil
Türkiye
Büyük Millet Meclisi
Başkanı
V.
1) Murat Mercan TBMM
Dışişleri Komisyonu Başkanı
Eskişehir
Milletvekili
2) Fevzi Şanverdi Hatay
Milletvekili
3) Canan Arıtman İzmir
Milletvekili
4) Abdullah Çalışkan Kırşehir
Milletvekili
5) Metin Ergun Muğla
Milletvekili
BAŞKAN
Bilgilerinize sunulmuştur.
Meclis
araştırması açılmasına ilişkin dört önerge
vardır, ayrı ayrı okutuyorum:
B) Meclis
Araştırması Önergeleri
1.- Tokat Milletvekili Reşat Doğru ve 21
milletvekilinin, kamu avukatlarının sorunlarının
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/973)
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Kamu
Avukatlarının sorunlarının araştırılarak,
alınması gereken tedbirler konusunda, Anayasanın 98. Türkiye
Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün 104 ve 105. maddeleri gereğince
Meclis Araştırması yapılması hususunu arz ederiz.
1) Reşat Doğru (Tokat)
2) Beytullah Asil (Eskişehir)
3) Ali Uzunırmak (Aydın)
4) Atila Kaya (İstanbul)
5) D. Ali Torlak (İstanbul)
6) Necati Özensoy (Bursa)
7) Yıldırım Tuğrul Türkeş (Ankara)
8) Emin Haluk Ayhan (Denizli)
9) İzzettin Yılmaz (Hatay)
10) Yılmaz Tankut (Adana)
11) Osman Durmuş (Kırıkkale)
12) Cemaleddin Uslu (Edirne)
13) Abdülkadir Akcan (Afyonkarahisar)
14) Mehmet Zekai Özcan (Ankara)
15) Oktay Vural (İzmir)
16) Behiç Çelik (Mersin)
17) Sabahattin Çakmakoğlu (Kayseri)
18) Mümin İnan (Niğde)
19) Mustafa Kalaycı (Konya)
20) Süleyman Turan Çirkin (Hatay)
21) Mustafa Enöz (Manisa)
22) Mehmet Şandır (Mersin)
Gerekçe:
Kamu
avukatları, kamu gücünü kullanan kurum ve kuruluşların her türlü
iş ve işlemlerinin hukuka uygun olmasına yardımcı olan
ve ortaya çıkan uyuşmazlıklarda onları temsil eden meslek
mensuplarıdır.
Kamu
avukatları, çok ağır bir sorumluluk
taşımalarından dolayı, büyük bir manevi baskı ile de
karşı karşıyadırlar. Çünkü kamunun hakkı demek,
73 milyon insanın hepsinin hakkı demektir. Savunulan, korunulan hak,
tüyü bitmemiş yetimin, garip ve gurebanın hakkıdır.
Kamu avukatları
kimi zaman değeri milyon liraları bulan lehte yada aleyhte
açılmış davalarla karşı karşıyadırlar.
Ağır
sorumluluklarla karşılaşan bu meslek gruplarının,
meslek gerekliliklerine uygun ücret ve çalışma şartlarına
sahip olmaları gerekmektedir.
Yargının
unsurları arasında savunma görevini üstlenen avukatların,
yargı içinde yine kamu görevlisi olarak görev yapan iddia ve karar
organlarının temsilcilerine tanınan mali ve özlük hakları
göz önüne alındığında durumları pek de iç
açıcı değildir.
Kamu
avukatları taşıdıkları mesleki sorumluluğa
rağmen hâkim ve savcıların sahip oldukları hiçbir hak ve
teminata sahip değildirler. Hâlbuki kamu avukatları, savcılar
gibi kamu gücünü temsil etmekte ve kamu adına her türlü davada devletin
yararını korumaktadır.
Kamuda çalışan
avukatlar tek bir statüye tabi olmayıp, görev yaptığı
kuruma göre farklı statülerde istihdam edilmekte, bu durum gerek ücret,
gerekse özlük hakları yönünden eşitsizliklere sebebiyet vermektedir.
Aynı
şekilde teftiş ve denetleme yönünden kamu avukatları diğer
devlet memurları statüsünde denetlenmektedir. Bir hâkim ve
savcıyı ancak adalet müfettişleri denetleyebilirken bir
avukatı hukukla ilgili olmayan kişiler denetleyebilmekte, bu da
avukatlar üzerinde bir baskı oluşturmaktadır.
Kamu
avukatları devleti savunduğuna göre, bütün kamu
çalışanlarının kazanmış oldukları haklardan
faydalanmaları gerekmektedir. Ancak görülmektedir ki devlet kendini
savunan bu kişilere âdeta üvey evlat muamelesi yapmaktadır. Çok zor
şartlar altında görev yapmalarına sebep olmaktadır.
Aynı ve
benzer işi yapan kamu görevlileri arasında gerek mali yönden, gerek
statü yönünden uçurumlar bulunmamalıdır. Bu durum adaleti savunan
insanlar arasında adaletsizlik yaratmaktadır. Sorunlar
araştırılmalı ve gerekli kanunlar Türkiye Büyük Millet
Meclisi'nce çıkarılmalıdır.
Konunun bir kez
de Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından
araştırılması, kamu avukatlarının statülerinin,
özlük ve mali haklarının iyileştirilmesi konusunda fayda
sağlayacaktır.
Araştırma
önergemiz bu amaçla hazırlanmıştır.
2.- Adana Milletvekili Hulusi Güvel ve 29 milletvekilinin,
Çevresel Etki Değerlendirmesi (ÇED) Yönetmeliğinin
uygulanmasında yaşanan sorunların ve siyasi baskı
yapıldığına dair iddiaların araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/974)
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Çevre Kanunu'nun
10'uncu maddesinde yer alan "planlanan faaliyetler sonucu çevre
sorunlarına yol açacak kurum, kuruluş ve işletmeler bir
"Çevresel Etki Değerlendirmesi Raporu hazırlarlar" hükmü
doğrultusunda 1993 yılında çıkarılan Çevresel Etki
Değerlendirme Yönetmeliği yürürlüğe girdiğinden bu yana
defalarca değiştirilmiş, kapsamı daraltılmış,
yapılan değişiklikler ve yürürlüğe konulan geçici maddeler
ile rapor süreci proje sahipleri lehine
kolaylaştırılmıştır.
Bu
değişiklikler sonrasında yatırım projeleri ile
doğal çevre arasında ÇED raporları aracılığı
ile sağlanmak istenen dengenin doğal çevre aleyhine bozulduğu
gözlenmektedir. ÇED raporlarının nesnellikten uzak
hazırlanması, karar verme süreçlerinde komisyonlara siyasi baskı
uygulanması, denetimlerin yetersizliği yönetmelikte amaçlanan
anlayışın dışına çıkılması
sonucunu doğurmaktadır.
Bu nedenlerle,
Çevresel Etki Değerlendirme Yönetmeliğinin uygulanmasında yaşanan
sorunlarının tespiti, ÇED raporlama, değerlendirme, onay ve
denetim süreçlerinde siyasi baskı kurulmasına ilişkin
sorunların ve alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Anayasanın 98 inci İç Tüzüğün 104 ve 105 inci
maddeleri gereğince Meclis Araştırması
açılmasını arz ederiz. 26.10.2010
1) Hulusi Güvel (Adana)
2) Ali Rıza Öztürk (Mersin)
3) Malik Ecder Özdemir (Sivas)
4) Bilgin Paçarız (Edirne)
5) Hüseyin Ünsal (Amasya)
6) Ali Oksal (Mersin)
7) Tekin Bingöl (Ankara)
8) Tansel Barış (Kırklareli)
9) Atila Emek (Antalya)
10) Hüsnü Çöllü (Antalya)
11) Şevket Köse (Adıyaman)
12) Erol Tınastepe (Erzincan)
13) Gürol Ergin (Muğla)
14) Halil Ünlütepe (Afyonkarahisar)
15) Tayfur Süner (Antalya)
16) Kemal Demirel (Bursa)
17) Harun Öztürk (İzmir)
18) Durdu Özbolat (Kahramanmaraş)
19) Ramazan Kerim Özkan (Burdur)
20) Mevlüt Coşkuner (Isparta)
21) Ahmet Küçük (Çanakkale)
22) Mehmet Ali Özpolat (İstanbul)
23) Osman Kaptan (Antalya)
24) Bihlun Tamaylıgil (İstanbul)
25) Mustafa Özyürek (İstanbul)
26) Ergün Aydoğan (Balıkesir)
27) Ali Rıza Ertemür (Denizli)
28) Hüseyin Pazarcı (Balıkesir)
29) Mehmet Şevki Kulkuloğlu (Kayseri)
30) Gökhan Durgun (Hatay)
Gerekçe;
Anayasamızda
herkesin sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşamak
hakkına sahip olduğu, çevreyi geliştirmenin, çevre
sağlığını korumanın ve çevre kirliliğini
önlemenin devletin görevi olduğu hüküm altına
alınmıştır. Bu göreve istinaden hazırlanan Türk çevre
mevzuatının önemli bir parçası Çevresel Etki Değerlendirme
Yönetmeliğidir. Bu yönetmeliğin temelini yapılacak
yatırımların çevreye etkilerini önceden tahmin etmek ve
olası olumsuz sonuçları ortadan kaldırmak için yapılan
çevresel etki değerlendirme raporları oluşturmaktadır.
Ancak söz konusu yönetmelik çıkarılmasından bu yana
yaklaşık on defa değiştirilmiş, yapılan
değişiklikler çevre aleyhine olumsuz sonuçlar
yaratmıştır.
Özelikle 2003
yılında yapılan değişiklikler ve yürürlüğe
konulan geçici maddeler bazı projeler için ÇED sürecini
kolaylaştırıcı sonuçlar doğurmuştur. Bu
değişiklik ve geçici maddelere göre petrol, jeotermal kaynak ve maden
arama faaliyetleri kapsam dışına
çıkarılmıştır. Daha önceden projelendirilmiş olan
gemi söküm tesisleri, nükleer tesisler, tehlikeli ve özel işleme tabi
atıkların ara depolama tesisleri, belli bir büyüklükte olan termik santraller
ve otoyollar için ÇED onayı aranmamaktadır.
ÇED
yönetmeliğine bağlı olarak yapılan raporlama,
değerlendirme, onay, denetim süreçlerinde siyasi iktidarın tercihleri
ve iradesinin çevrenin olumsuz etkilenmesinden daha baskın olduğu
görülmektedir. Bu süreçlerde siyasi baskı rol oynamaktadır. Bu
nedenle pek çok ÇED olumlu veya ÇED gerekli değil kararı nesnellikten
uzak olarak siyasi ve ekonomik politikalara göre biçimlenmektedir.
Sürdürülebilir
bir kalkınmanın ancak sürdürülebilir bir çevre ile mümkün
olabileceği göz ardı edilerek, ÇED sürecinin içi
boşaltılmakta, siyasi ve ekonomik baskı mekanizmaları
uygulanarak ÇED raporlama süreci amaçlanan ve olması gereken
anlayışın dışına çıkarılmaktadır.
Siyasi iktidar tarafından baskı uygulanarak çevre koruma ilkeleri yok
sayılmakta, çevrenin korunması amacından
sapılmaktadır. Örneğin kimi HES projeleri için bürokratlara
kolaylaştırıcı tavır almaları konusunda talimat
verilebilmektedir.
Bunlarla beraber,
yeterli donanım ve birikime sahip olmayan özel şirketlerin
gerçeği yansıtmayan, göstermelik raporlar hazırlaması,
sürecin yatırımcılar lehine
kolaylaştırılması, kamuoyu tarafından ÇED
raporları ve bu raporlara dayanılarak verilen kararların
yanlış, eksik, yetersiz ve çoğu kez yanlı olarak
nitelendirilmesine, güvenilmez bulunmasına yol açmaktadır.ÇED
raporlarının ezici çoğunlukla onaylanması kamuoyundaki bu
kuşkunun haklı olduğunu gösterir niteliktedir. ÇED
yönetmeliğine göre yapılması gereken bölge halkının
katılımı toplantıları çoklukla göstermelik bir biçimde
yapılmaktadır ve bağlayıcılığı
bulunmamaktadır.
Yukarıda
belirtilen gerekçelerle, ÇED yönetmeliğinin uygulanması ve ÇED
raporlama, değerlendirme, onay ve denetim süreçlerinde siyasi baskı
kurulmasına ilişkin sorunların ve bu konuda alınacak
tedbirlerin Yüce Meclisimizce tespiti amacıyla bir Meclis
Araştırması açılmasının yerinde olacağı
kanısını taşımaktayız.
3.- İstanbul Milletvekili Birgen Keleş ve 24
milletvekilinin, Türkiye-Avrupa Birliği ilişkilerinin
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/975)
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Fransa
Cumhurbaşkanı Nicolas Sarkozy ile Almanya Başbakanı Angela
Merkel her vesile ile, bazen ayrı ayrı, bazen birlikte, Türkiye'nin
Avrupa Birliğine (AB) tam üye olmasına karşı
olduklarını çok açık bir biçimde ifade etmektedirler. Gerçi her
iki lider de bu görevlerine seçilmeden önce de bu görüşlerini birçok kez
dile getirmişlerdir. Ne var ki, seçildikten sonra yapılan
açıklamalar daha net ve saygı ölçülerini aşan ifadelerdir.
Ayrıca, İmtiyazlı Ortaklık veya Türkiye ile Rusya'nın
ortak bir ekonomi bölgesi oluşturması gibi alternatifleri de
içermektedir. 19.10.2010 tarihinde Almanya Federal Cumhuriyeti
Cumhurbaşkanı Christian Wulff TBMM'de yaptığı
konuşmada, "ucu açık müzakereler" ifadesinin hâlâ
geçerliliğini koruduğunu, bir diğer deyişle, Türkiye'nin
tam üyeliği ile ilgili yaklaşımın
değişmediğini söylemiştir.
AB ülkeleri,
Türkiye'nin potansiyelini, 46 yıllık çabalarını ve
özverisini görmezden gelmekte ve Türkiye'yi baskı altında tutmak,
daha fazla ödün almak ve Türkiye'yi başka siyasi ödünler vermeye de
zorlamak için müzakerelere hazırlık gibi bir aşamaya olumlu
yaklaşmışlar; ancak, dosya açıp kapamak, ucu açık
müzakere yapmak, kalıcı bazı "derogasyonlar" getirmek
gibi aşırı talepler içeren bir çerçeve müzakere belgesi
hazırlamak, imtiyazlı ortaklık önermek gibi başka hiçbir
ülke ile ilişkilerde gündemde olmayan birçok sınırlama ve
kısıtlamayı Türkiye için gündeme getirmişlerdir.
Oysa, Türkiye'nin
yıllarca tam üye olmak için katlandığı özveriler çok önemli
ve ağırdır. Bunların başında Gümrük Birliği
gelmektedir. Kısa bir süre sonra tam üye olacağını
düşünerek Gümrük Birliğini kabul eden Türkiye, iç pazarını
AB'ye tamamen açtığı gibi AB'nin ikili anlaşmalar
yaptığı ülkelerle de Avrupa Birliğine benzer
anlaşmalar yapmak zorunda kalmıştır. Bir anlamda iç
pazarını sadece AB ülkelerine değil, AB'nin
anlaştığı diğer ülkelere de açmıştır.
Ayrıca, 1996'da Gümrük Birliğine giren Türkiye tam üye olmadan,
diğer bir deyişle, tam üyeliğin getirdiği olanaklardan
yararlanmadan, Gümrük Birliği yükümlülüğünü üstlenen ve bunu yürüten
tek ülkedir.
Sayın
Christian Wulff TBMM'de yaptığı konuşmada Kıbrıs
sorununun çözülmesini, Ermenistan ile ilişkilerin normalleştirilmesini
ve tartışmalı konuların da göz ardı edilmemesini talep
etmiştir. İlginç olan, "Almanya Türkiye'nin AB'ye
bağlanmasını özellikle desteklemektedir." ifadesidir.
"Biz Türkiye'nin AB'ye katılım müzakerelerinin adil ve ucu
açık biçimde yürütülmesine yönelik olan karara bağlıyız ve
aynı şekilde Türkiye'nin de yükümlülüklerini yerine getirmesini
bekliyoruz." demiştir. Bunun anlamı şudur; AB bugün de
Türkiye'yi tam üye olarak kabul etmek niyetinde değildir. Türkiye'nin tam
üye olmasını değil, onun AB'ye bağlanmasını ucu
açık müzakerelerle, tam üye olmadan AB'ye "demir
atmasını" talep etmektedir. Oysa, 12 Eylül 1963'te imzalanan
Ankara Anlaşması'nın 28. maddesi, "Anlaşma'nın
işleyişi, Topluluğu kuran Antlaşma'dan doğan
yükümlerin tümünün Türkiye'ce üstlenilebileceğini gösterdiğinde, Akit
Taraflar, Türkiye'nin Topluluğa katılması
olanağını incelerler." demektedir. Tam üyelik ve
çağdaş bir yapıya kavuşmak için yapılan düzenlemelerin
ve uygulanan politikaların tam üyelik açısından bir yarar
sağladığı da söylenemez. İnsan haklarına
saygıyı, demokrasiyi ve hukukun üstünlüğünü sürekli olarak
gündeme getiren AB ülkelerinin Türkiye ile ilişkiler söz konusu
olduğunda, tam bir çifte standart uyguladıkları da yadsınamaz
bir gerçektir. Türkiye'ye karşı yapılan haksızlıklara
bugüne kadar tepki göstermeyen Hükümetin bu davranışlara artık
dur demesi gerekir.
Gümrük
Birliği'nden sonra, Türkiye-AB ilişkilerindeki gelişmelerin
objektif bir şekilde değerlendirilmesi için bir Meclis
Araştırması gereklidir. Bu nedenle, Türkiye-AB
ilişkilerinin son 14 yıldaki gelişmesini, bugünkü durumunu ve
gelecekte nasıl gelişebileceğini incelemek ve çözüm önerileri
geliştirmek üzere, Anayasa'nın 98 ve TBMM İçtüzüğünün 104
ve 105 inci maddeleri gereğince bir Meclis Araştırma Komisyonu
kurulması için izninizi ve gereğini arz ederim.
1) Birgen Keleş (İstanbul)
2) Bilgin Paçarız (Edirne)
3) Ali Rıza Öztürk (Mersin)
4) Malik Ecder Özdemir (Sivas)
5) Hüseyin Ünsal (Amasya)
6) Hulusi Güvel (Adana)
7) Ali Oksal (Mersin)
8) Tekin Bingöl (Ankara)
9) Hüsnü Çöllü (Antalya)
10) Atila Emek (Antalya)
11) Şevket Köse (Adıyaman)
12) Tansel Barış (Kırklareli)
13) Erol Tınastepe (Erzincan)
14) Gürol Ergin (Muğla)
15) Halil Ünlütepe (Afyonkarahisar)
16) Tayfur Süner (Antalya)
17) Kemal Demirel (Bursa)
18) Harun Öztürk (İzmir)
19) Osman Kaptan (Antalya)
20) Bihlun Tamaylıgil (İstanbul)
21) Mustafa Özyürek (İstanbul)
22) Ergün Aydoğan (Balıkesir)
23) Hüseyin Pazarcı (Balıkesir)
24) Mehmet Şevki Kulkuloğlu (Kayseri)
25) Gökhan Durgun (Hatay)
BAŞKAN
Bilgilerinize sunulmuştur.
4.- Antalya Milletvekili Osman Kaptan ve 29
milletvekilinin, Antalyada madencilik faaliyetlerinin etkilerinin
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/976)
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Antalya il
sınırları içinde Maden Kanunu dayanak yapılarak, arama
işletme ruhsatlarıyla çalışan taş, kum, çakıl,
mermer ocağı vb. işletmelerinin, başta insan
sağlığı, çevre, turizm, tarım, doğal ve tarihî
sit alanlarında yarattığı ve yaratacağı bütün
olumsuzlukların incelenmesi, tespit edilen olumsuzlukların
giderilmesi için alınacak tedbirlerin belirlenmesi amacıyla,
Anayasanın 98 inci ve TBMM İçtüzüğünün 104 ve 105. maddeleri
gereğince Meclis araştırması açılmasını arz ve teklif ederiz. 25.10.2010
1) Osman Kaptan (Antalya)
2) Gökhan Durgun (Hatay)
3) Atila Emek (Antalya)
4) Ali Rıza Öztürk (Mersin)
5) Malik Ecder Özdemir (Sivas)
6) Hüseyin Ünsal (Amasya)
7) Tekin Bingöl (Ankara)
8) Hüsnü Çöllü (Antalya)
9) Şevket Köse (Adıyaman)
10) Tansel Barış (Kırklareli)
11) Hulusi Güvel (Adana)
12) Erol Tınastepe (Erzincan)
13) Gürol Ergin (Muğla)
14) Halil Ünlütepe (Afyonkarahisar)
15) Tayfur Süner (Antalya)
16) Kemal Demirel (Bursa)
17) Bihlun Tamaylıgil (İstanbul)
18) Harun Öztürk (İzmir)
19) Mustafa Özyürek (İstanbul)
20) Ergün Aydoğan (Balıkesir)
21) Durdu Özbolat (Kahramanmaraş)
22) Ramazan Kerim Özkan (Burdur)
23) Mevlüt Coşkuner (Isparta)
24) Ahmet Küçük (Çanakkale)
25) Mehmet Ali Özpolat (İstanbul)
26) Ali Rıza Ertemür (Denizli)
27) Ali Oksal (Mersin)
28) Hüseyin Pazarcı (Balıkesir)
29) Bilgin Paçarız (Edirne)
30) Mehmet Şevki Kulkuloğlu (Kayseri)
Gerekçe:
Antalya tarihi,
kültürü, doğal kaynak değerleri, ormanları ile turizmin ve
tarımın başkenti unvanını hak ederek alan, ülkemize
turizmde ve tarımda kazandırdığı dövizle ekonomimize
önemli katkıları olan bir dünya kentimiz, dünyaya açılan bir
turizm penceremizdir.
Turizm Cenneti
Antalya ciddi tehlikelerle karşı karşıyadır. Marka
değerini kaybetmemesi için her türlü özeni göstermek ve korumak hepimizin
görevi olmalıdır.
Antalya
İlimiz sınırları içinde, edinebildiğimiz bilgilere
göre 3.800 civarında Taş, Kum Çakıl, Mermer Ocağı ve
benzer işler için arama ve işletme ruhsatı verilmiştir.
Ancak ruhsat alan
işletmelerin, faaliyetleri sırasında, turizmin başkenti,
tarım üretimimizin lokomotifi durumundaki Antalya'mızın
doğal güzelliklerine, tarımsal üretimine, turistik yapısına
ve değerlerine, tarihi, kültürel dokusuna, içme ve kullanma suyu kaynaklarına,
fauna ve flora yapısına zarar verdiği yönünde yoğun
şikayetler olmaktadır.
Son yıllarda
Antalya'da ciddi olarak tartışılan, Taş, Kum, Çakıl,
Mermer vb. ocakları bir çevre felaketinin habercisi durumuna
gelmiştir. Antalya İlimizin doğal kaynak değerleri,
kültürel kaynak değerleri ve yaşam alanları dikkate
alınarak taş, kum, çakıl ve mermer ocağı ve benzeri
işletmelerin sayısının mutlaka azaltılması,
dolayısıyla yeni bir işletme izninin verilmemesi, verilen
izinlerden süresi dolanların süresinin yenilenmemesi, devam eden
işletme faaliyetlerinin de çevresel etki değerlerini dikkate alacak
şekilde yeniden düzenlenmesi gerekmektedir. Aksi takdirde hava
kirliliği, görsel kirlilik, gürültü kirliliği, toprak kirliliği,
atık kirliliği, su kirliliği ve ormanlarımızın
tahribi kaçınılmazdır, bu durumun önüne geçilebilmesi için yüce
Meclisimizce araştırılması gereklidir.
BAŞKAN -
Bilgilerinize sunulmuştur.
Önergeler
gündemdeki yerlerini alacak ve Meclis araştırması
açılıp açılmaması konusundaki görüşmeler, sırası
geldiğinde yapılacaktır.
Alınan karar
gereğince sözlü soru önergelerini görüşmüyor ve gündemin "Kanun
Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer
İşler" kısmına geçiyoruz.
1'inci
sırada yer alan, Türk Ticaret Kanunu Tasarısı ve Adalet
Komisyonu Raporu'nun görüşmelerine kaldığımız yerden
devam edeceğiz.
VI.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN
GELEN
DİĞER İŞLER
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.- Türk Ticaret Kanunu Tasarısı ve Adalet
Komisyonu Raporu (1/324) (S. Sayısı: 96)
BAŞKAN - Komisyon?
Yok.
Ertelenmiştir.
2'nci sırada
yer alan, Türk Borçlar Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu'nun
görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
2.- Türk Borçlar Kanunu Tasarısı ve Adalet
Komisyonu Raporu (1/499) (S. Sayısı: 321)
BAŞKAN -
Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
3'üncü
sırada yer alan, Bursa Milletvekili Ali Koyuncu ve 4 Milletvekilinin; 5683
Sayılı Yabancıların Türkiye'de İkamet ve Seyahatleri
Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifi ve İçişleri Komisyonu Raporu'nun görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
3.- Bursa Milletvekili Ali Koyuncu ve 4 Milletvekilinin;
5683 Sayılı Yabancıların Türkiyede İkamet ve
Seyahatleri Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Teklifi ve İçişleri Komisyonu Raporu (2/644) (S.
Sayısı: 492) (x)
BAŞKAN
Komisyon ve Hükûmet yerinde.
Geçen
birleşimde teklifin tümü üzerinde gruplar adına yapılan
konuşmalar tamamlanmıştı.
Sayın
milletvekilleri, dün soru sormak için sisteme giren Sayın Işık,
Sayın Uslu ve Sayın Vuralın yeniden sisteme girmelerini rica
ediyorum.
Şimdi,
şahıslar adına konuşma yapılacaktır.
Söz
sırası, şahsı adına söz isteyen Edirne Milletvekili
Cemaleddin Usluda.
Buyurun
Sayın Uslu. (MHP sıralarından alkışlar)
CEMALEDDİN
USLU (Edirne) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli
milletvekilleri, 492 sıra sayılı Yasa
Tasarısının geneli üzerinde şahsım adına söz
aldım. Sizleri saygılarımla selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, dün, yasanın geneli üzerine gruplar adına
konuşan sayın sözcüler Roman vatandaşlarımızın
sorunlarıyla ilgili tespit ettikleri ifadeleri burada
değerlendirdiler, konuştular, güzel tespitlerde bulundular
doğrusu.
Özellikle iktidar
partisi sözcüsünün, Sayın Ali Koyuncunun ifadelerinin çok hoş
ifadeler olduğunu, ancak, enteresan bir durum da ifade ettiğini
burada söylemek istiyorum. Özellikle Sayın Koyuncu ifadelerinde Roman
vatandaşların Türkiye Cumhuriyetinin kurucu, asil unsurları
olduğunu söyledi. Roman kardeşlerimize sevgiyle yaklaşıyoruz.
dedi. Roman çocuklarının delik ayakkabılarından bahsetti,
hatta Bulgaristanda Roman olduğu için işe alınmayan Roman
kalmasın diye bu kanuna destek verelim. dedi. Yunanistanda yoksul
Romanlar, olimpiyat sırasında, ülkenin imajı bozulmasın
diye, barakalardan atılmasın diye destek olalım. dedi.
İkinci Dünya Savaşında sadece Roman olduğu için katledilen
1,5 milyon Romanı hep birlikte analım. diye bu kanuna bizlerden
destek istedi ve Romanların, yıllarca ayrımcılık
içeren kanunlar çerçevesinde ayrımcılığa maruz
kaldıklarını söyledi.
(x)
492 S. Sayılı Basmayazı 4/1/2011 tarihli 46ncı
Birleşim Tutanağına eklidir.
Şimdi,
değerli milletvekilleri, bu görüştüğümüz tasarı 5683
sayılı Yasanın 21inci maddesinin son fıkrasının
yürürlükten kaldırılması. Nedir o son fıkra? Tabiiyetsiz
veya yabancı devlet tebaası olan Çingenelerin ve Türk kültürüne
bağlı olmayan yabancı göçebelerin sınır
dışı edilmelerine İçişleri Bakanlığı
salahiyetlidir.
Şimdi,
yukarıda söylenenlere baktığımızda bu maddeyle
söylenenlerin bir ilgisini de bulmak mümkün değil. Zaten bu Yasanın
adı da Yabancıların Türkiyede İkamet ve Seyahatleri
Hakkında Kanun. Dolayısıyla bu Kanunun adı böyleyken bu
Kanunda kastedilen bizim, Türkiyede yaşayan, Türk vatandaşı
olan ve bu ülkenin asli unsurları olan Roman
vatandaşlarımız olamaz. Daha doğrusu bu yasayla ilgili
gerekçeye de baktığımızda, ifade edilen,
Ayrımcılığı çağrıştırıyor,
bunun için kaldıralım. deniyor. Yani bu Yasanın mevcut bu
hâlinden bu Ayrımcılığı
çağrıştırma ifadesini anlamanın nasıl olacağını
düşünüyorum. Gerçekten böyle bir anlamayı nasıl bu hâle
getiriyoruz? Çünkü gerçekten yanlış bir ifade,
yakışıksız bir ifade çünkü bizim, bu ülkenin
vatandaşı olan bir kimsenin kimliğini o şekilde
ayırmamız da mümkün değil. Dolayısıyla bu
vatandaşlarımıza bu yasa ile Ayrımcılık
çağrıştırıyor. adı altında ifade edilmesini
de çok doğru bulmuyorum.
Değerli
milletvekilleri, özellikle Bulgaristana gittiğinizde orada yaşayan
Romanlar özellikle Biz Türküz. diye ifade ederken, biz, Türkiyede
yaşayan vatandaşlarımızı bir alt kimlikle
ayrımcılığa tabi tutmaya çalışıyoruz. Bunu
anlamak mümkün değil gerçekten.
Bakınız,
geçenlerde bir Roman açılımı yapıldı, bir Roman
çalıştayı yapıldı iktidar tarafından. Burada
özellikle Roman vatandaşlarımızın taleplerinin dile
getirildiği ifade ediliyor. Bunu dile getirirken de mutlaka
karşılıklı bir çalışmayla bu yapıldı.
Bu vatandaşlarımızın talepleri nelerdir? diye
yazılı hâlde aldım, ben de buradan bakıyorum:
Ayrımcılığın ortadan kaldırılması,
yaşam şartları ve standardının yükseltilmesi, mevzuat
düzenlemesi, eşit vatandaşlık ilkesi, eğitim süresinde
yaşanan sıkıntıların giderilmesi.
Şimdi, bu
sorunlar, daha doğrusu bu talepler Türkiyede yaşayan herhangi bir
toplulukla, herhangi bir şehrimizde yaşayan insanlarımızla
farklı bir durum yaratmıyor gerçekten. Özellikle bu
vatandaşlarımıza dönük bir sorun diye gösterilmesi de çok
manidar gerçekten.
Değerli
milletvekilleri, bakınız, Roman vatandaşlarımızın
ortak sorunları neler? Bir kere, eğitim sorunları var. Gerçekten
bu sorun öteden beri devam ediyor ama bunda da birtakım gelişmeleri
de görmek mümkün gerçekten. Bakınız, özellikle ilköğretim
çağına giden çocukların, ilköğretimde okuyan
çocukların sayısının eskiye göre
arttığını görüyoruz. Burada bir gelişme var gerçekten.
Hatta yükseköğretimde okuyan Roman çocukları var ki bu
vatandaşlarımızın bu anlamda da eğitime gayret
ettikleri ve bir ilerlemenin olduğunu da görmekteyiz. Ama hâlâ
sorunları var, bunu söylememiz lazım.
İstihdam
sorunu: Evet, Türkiye'nin genel bir sorunu gerçekten işsizlik. Bu
vatandaşlarımız belki de biraz eğitimin de ortaya
çıkmasıyla biraz daha bu sorundan, istihdamdan etkileniyorlar
gerçekten. Özellikle belediyelerden iş talepleri var. Belediyeler ile
Hükûmet arasına bir sıkışmışlık var
gerçekten bu konuda. Belediyelerin de özellikle
destek olması lazım işsizlikle alakalı ama Hükûmetin
çok ciddi tedbirler alması lazım.
Bakınız,
bizim Edirne ilimizde sınır kapısı olması
münasebetiyle zaman zaman tır kuyrukları 10 kilometreye kadar
sınır kapısına uzanıyor. Burada da özellikle
Edirnenin de birtakım tarihî özelliklerini öne çıkaran, hediyelik
eşya satan vatandaşlarımız var. Ama her defasında ne
yazık ki kolluk kuvvetleriyle, güvenlik güçleriyle bu vatandaşlarımızın
burada iş yapmaları önleniyor. Buna bir tedbir getirilebilir.
Sayın Validen rica etmiştim, sanıyorum bu konuda
çalışma yapıyordur. Orada vatandaşlarımızı,
hiç olmazsa belirli bir tek tip kıyafet yapılabilir,
eğitilebilirler ve bu kişilerin orada işsizliklerine bir nebze
bir çözüm bulunabilir.
Konut sorunu var.
Gerçekten bu vatandaşlarımızın yaşadığı
bölgelerin biraz daha düzenlenmesi lazım tekrar. Ama kentsel dönüşüm
projeleriyle de bu çözülmeye çalışılsa da mahalleler yok ediliyor,
yaşanan, bilinen tavırlar ortadan kaldırılmaya
çalışılıyor. Bu da çok doğru görülmüyor gerçekten.
Edirnede -yine örnek vermek istiyorum- Menzilahır mahallesi var. Burada
yaşayan vatandaşlarımız bu mahallenin ortadan
kaldırılması hâlinde evlerinden barklarından, yerlerinden
olacakları korkusunu taşıyorlar. Bunun da giderilmesi
lazım.
Sağlık
sorunları var. Gerçekten, sağlık sorunları bütün
vatandaşlarımız gibi bu vatandaşlarımızın da
etkilendiği bir durumdur. Yeşil kart uygulamalarıyla bunlar
giderilmeye çalışılsa da bunlarla ilgili bir oy hesabı
yapılıyor ne yazık ki. Bunun bu vatandaşlarımıza
reva görülmesi de doğru değil, her vatandaşımızın
sağlık sorunu olduğu gibi bu
vatandaşlarımızın sağlık sorunlarının
da giderilmesi lazım.
Değerli
milletvekilleri, yasanın adını az önce söylemiştim:
Yabancıların Türkiyede İkamet ve Seyahatleri Hakkında
Kanun. Asıl sorun başka yerde. Bakınız, özellikle Edirne
son yıllarda, Meriç Nehrinden Yunanistana geçişle, kaçak
göçmenlerle anılmaya başladı ve bunu da Sayın Bakana sormuştum.
İçişleri Bakanının Haziran 2010 tarihi itibarıyla bana
verdiği bilgiye göre, 2002 yılından günümüze kadar yasal olmayan
yollardan Meriç Nehrini geçmeye çalışan 58.801 kişi
yakalanmış, 38 kişi hayatını kaybetmiş; ülke
genelinde 475.793 yasa dışı göçmen yakalanmış, 180
kişi ise hayatını kaybetmiş. Tabii, Haziran 2010
yılı itibarıyla bu rakamlar, bunun biraz daha
arttığını söylememiz lazım.
Şimdi, bu
kaçak göçmenler, işte, nerede savaş ve sosyal sorunlar varsa oradan
geliyorlar, daha iyi yaşam koşullarını hedefleyerek
sınırı geçmeye çalışıyorlar. Ta, Afganistan,
Irak, Gürcistan, Moritanya, Burma gibi ülkelerden gelmeye
çalışıyorlar ve son derece trajik bir yolculuk yaptıktan
sonra ne yazık ki sınır kapısında yakalanıyorlar.
Asıl sorun
buralarda. Şimdi, tabiiyeti belli olan, belli bir ülke nüfusuna
kayıtlı olan kişilerin sınır dışı
edilmeleri mümkün ikili anlaşmalar çerçevesinde. Ama belli bir tabiiyeti
olmayan kişiler ne olacak? İşte, ne yazık ki bunlara,
Türkiyede tekrar iki aylık bir süre kendilerine tanınıyor,
Türkiyeyi, ülkeyi terk et. diye kendilerine tembihte bulunuluyor ama bu
kişiler Türkiyeyi terk etmiyorlar. İşte, asıl, bu yasayla
ilgili olan kişiler bunlar. Bu kişileri yurt dışına
çıkarmanın yolunu bulacaksınız ve İçişleri
Bakanlığının işte bundan dolayı bu kanuna göre
yetki alması lazım.
Özellikle
Edirnede insanlık dışı uygulamalar görüldü geçmişte,
bugün bunlar giderildi ve emniyet kuvvetlerimiz, emniyet müdürlüğümüz de
ciddi çalışma yapıyor gerçekten ve bu kişileri,
düşünün, binlerce kişi yakalanıyor ve Edirnede ikamet etmek,
daha doğrusu bir süre mecburi ikamete tabi tutuluyorlar. Zor şartlar
altında, bu kişilerin sıkıntılı durumları da
ortada. İşte, dediğim gibi, insanlık dışı
manzaralar yaşanıyor. Son günlerde, Edirne 80 kişi sayıyla
bunu sınırladı ve orada emniyet müdürlüğünde iyi
şartlarda bu kişiler bakılmaya çalışılıyor.
Dolayısıyla, emniyet güçlerimize de bu konuda tebriklerimi sunuyorum,
gerçekten ciddi çalışma yapıyorlar. Asıl sorun burada
değerli milletvekilleri. İşte, bu şartlarda, bu ülkede
yaşayan vatandaşlarımızın, herkesin birbirine
eşit olduğunu söyleyerek sözlerimi tamamlıyorum.
Saygılar
sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum
Sayın Uslu.
Şimdi
soru-cevap işlemi yapılacaktır.
Sayın
Işık, buyurun.
ALİM
IŞIK (Kütahya) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Bakan,
biraz önce Sayın Uslunun da bahsettiği fıkranın bu kanun
teklifiyle çıkarılmasından sonra, acaba, Türkiyede yaşayan
Roman vatandaşların hangi sorunlarına çözüm getirilebilecektir?
İkincisi:
1950 yılından bu yana yürürlükte olan bu fıkra hükmü
gereğince şimdiye kadar kaç kişi yurt dışına
İçişleri Bakanlığı tarafından sınır
dışı edilmiş? Bunların içerisinde kaç Roman
bulunmaktadır? Bu değişiklik sonrasında, örneğin
Afganistan veya Iraktan kalkıp Türkiye üzerinden Yunanistana gitmek
isteyen bir göçebe Türkiyede yakalandığında nasıl bir
işleme tabi tutulabilecektir?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Sayın Uslu
CEMALEDDİN
USLU (Edirne) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Bakan,
Türkiyede Roman vatandaşlarımızın sayısı nedir?
Bununla ilgili bir araştırmanız var mı? Böyle bir
sayım yapılıyor mu?
Özellikle geçen
aylarda gazetelere yansıdığı üzere, ilkokullarda,
ilköğretim çağındaki çocuklar üzerinde, aileler üzerinde
yapılan bir çalışmada bu kişilerin sayısının
tespitine yönelik bir çalışma olduğu anlamı ortaya
çıkarıldı, bu doğru mudur? Bu bilgileri almak istiyorum.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Sayın Vural?
Yok.
Sayın
Doğru
REŞAT
DOĞRU (Tokat) Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Benim sorum biraz
konunun dışında olacak ama Doğu Türkistan Türklerinden
gelen istek doğrultusunda sormak istiyorum. 300 milyon Türk
dünyasında aşağı yukarı Ahıska Türkleri ve
Doğu Türkistan Türkleri en zor şartlarda yaşayan insanlardır.
Doğu Türkistan Türklerinin tek güvendiği ülke Türkiye Cumhuriyeti
devletidir. Çeşitli yollardan ülkemize akrabalarının
yanında kalmak için veya ikamet etmek için geliyorlar ve geldikleri andan
itibaren de birçok sıkıntıyla karşı
karşıyalar. Bunların ülkemizde kalması noktasında
ikamet verilmesiyle ilgili Hükûmet olarak bir çalışma
yapılabilir mi, bunu öğrenmek istiyorum.
Diğer konu
da, Ahıska Türkleri de aynı şekilde çok büyük
sıkıntı içerisinde olan insanlardır. Ahıska
Türklerinin Gürcistana geri dönmeleriyle ilgili olarak işte bir proje
olduğu ortaya konulmuştur. Geçtiğimiz yıl sonu
itibarıyla geri dönüşle ilgili çalışmalar
tamamlanmıştır. Ancak şu ana kadar gördüğümüz kadarıyla
pek fazla bir dönüş de yoktur. Acaba Hükûmet olarak, Ahıska Türklerinin
geri dönüşüyle ilgili olarak Kırım Türklerine
uygulanmış olan projeler uygulanabilir mi? Bu yönde Hükûmetin bir
çalışması var mıdır, bunu öğrenmek istiyorum.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Sayın Bakan,
buyurun.
DEVLET BAKANI VE
BAŞBAKAN YARDIMCISI BÜLENT ARINÇ (Manisa) Sayın Başkan,
teşekkür ederim.
Arkadaşlarıma
da sorularından dolayı teşekkür ediyorum.
Sayın
Işık Türkiyede yaşayan Roman vatandaşların bu kanun
değişikliğiyle hangi sorunlarına çare getirilecek?
dediler. Bu madde değişikliği Türkiyede yaşayan Roman
vatandaşlarımızın tüm sorunlarına çare getirecek bir
düzenleme değil. Bu sadece Yabancıların Türkiyede İkamet
ve Seyahatleri Hakkındaki Kanunun 21inci maddesinin son
fıkrasında açıkça Çingene olarak nitelendirilen Roman
vatandaşlarımızın bir ayrımcılıktan
kurtarılması ve birinci sınıf vatandaşlar olarak
ülkemizde yaşadıklarını göstermek bakımından
belki sembolik bir çalışma, psikolojik bir çalışma. Roman
vatandaşlarımızın elbette hepimiz gibi konut sorunları
vardır, iş, istihdam sorunları vardır, geçim sorunları
vardır, yüksek tahsille ilgili sorunları vardır. Bunların
çözümlenmesi konusunda Hükûmetimizin aldığı tedbirleri
biliyoruz. Sayın Başbakanımız dünkü grup
toplantısında da özellikle konut konusunda, Roman vatandaşlarımız
için yapılan meskenlerin çok yakın bir zamanda kendilerine teslim
edileceğini ifade etmişti. Yani Türkiyede yaşayan herkesin
hangi sorunları varsa, Roman vatandaşlarımızın da o
sorunlarının olduğunu bilmeliyiz.
Kaç kişi
sınır dışı edildi? Elimde bir veri yok bu konuda,
kendilerine yazılı olarak takdim ederim.
Yalnız, bir
konuda Sayın Işık çok haklı; bunu, buraya oturduğum
andan itibaren Sayın Komisyon Başkan Vekilimizle de
tartışıyoruz. 21inci maddenin son fıkrasının
tamamen kalkmasıyla bir boşluk doğabilir. Bunu Sayın Hasan
Özdemir muhalefet şerhinde güzel bir biçimde yazmış, Sayın
Kamer Gençin de bu konuda bir önergesi elimizde bulunuyor, 1inci maddeyle
ilgili. Ben bir çalışma yaptım. Aslında İçişleri
Bakanlığımızın yetkilileri hem Pasaport Kanununda hem
de bu maddenin birinci fıkrasında İçişleri
Bakanlığına münhasıran bir yetki verildiğini
söylüyorlar. Yani o yetkiye bakarak son fıkranın tamamen
kaldırılmış olmasının bir mahzur ifade
etmeyeceğini söylüyorlar ama benim şahsi kanaatim, burada bir
boşluk doğabilir, bunun doldurulması gerekir. Yani
yukarıdaki yetkiye binaen bizim ayrıca, Tabiiyetsiz veya Türk
kültürüne bağlı olmayan yabancı göçebelerin sınır
dışı edilmelerine İçişleri Bakanı yetkilidir.
fıkrasını koymamız gerekiyor. 1inci maddede, Sayın
Kamer Gençin önergesi elimde, ona katılacağımızı
ifade edeceğim. Bu konu İçişleri Komisyonundaki görüşmeler
sırasında gündeme gelmiş, o zaman reddedilmiş. Muhalefet
şerhi sadece Hasan Beye aittir ama benim şahsi kanaatim, bu maddenin
tekrar, içinden Çingene kelimesini çıkarmak suretiyle muhafaza
edilmesinin daha doğru olduğunu düşünüyorum, 1inci madde
görüşmeleri sırasında buna katılacağım.
Sayın Uslu
Bu sayı belli mi? dedi. Doğrusu, böyle bir resmî veri olduğunu
bilmiyorum ancak özel anketler yoluyla birtakım kurumlar bu tür
çalışmalar yapmış olabilir. Ben resmî bir çalışma
olmadığı kanaatindeyim.
Sayın
Doğru Doğu Türkistandan gelenlerle Ahıska Türkleriyle ilgili
bir konuyu sordular. Aynı endişeleri ve duyguları
paylaşıyoruz. Doğu Türkistandan gelenler, yani Uygur Türkleri
dediklerimiz hakikaten çok zor şartlar altında, hem bulundukları
yerde hem de Türkiyeye geldiklerinden itibaren
Ancak bunlara çok özel ilgi
gösterildiğini ve bütün imkânların kendileri için
kullanıldığını biliyorum. Vatandaşlığa
geçmelerinde belki birtakım sorunlar yaşansa da ikametleri konusunda
-bizzat ilgilendiğim için biliyorum, yoksa bir veriye dayalı olarak
söylemiyorum- onlar bizim kardeşlerimizdir, onların her türlü
imkânsızlıklarını gidermeye çalışıyoruz. Ahıska
Türkleriyle ilgili sanıyorum iki sene önce bir kanunla özel bir madde
koymuştuk, üç ay içerisinde mi, belli bir süre içerisinde
vatandaşlığa geçmek istemeleri
karşılığında bu imkân tanınacaktı. Ama geri
dönüşleriyle ilgili çalışmaların hangi safhada
olduğunu ben kendilerine yazılı olarak takdim edeceğim.
Sayın
Başkan, teşekkür ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Bakan.
Teklifin tümü
üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
Maddelerine
geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
1inci maddeyi
okutuyorum:
YABANCILARIN TÜRKİYEDE İKAMET VE
SEYAHATLERİ HAKKINDA
KANUNDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA
DAİR KANUN TEKLİFİ
MADDE 1-
15/7/1950 tarih ve 5683 sayılı Yabancıların Türkiyede
İkamet ve Seyahatleri Hakkında Kanunun 21 inci maddesinin son
fıkrası yürürlükten kaldırılmıştır.
BAŞKAN
Madde üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz isteyen Rasim
Çakır, Edirne Milletvekili.
Buyurun
Sayın Çakır. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA
RASİM ÇAKIR (Edirne) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın
Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; 1nci maddeyle
ilgili Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz aldım. Hepinizi sevgi
ve saygıyla selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlarım, Cumhuriyet Halk Partisinin de katıldığı,
diğer grupların da katıldığı, iktidar partisi
milletvekili arkadaşımızın teklif ettiği ve bizim de
olumlu bulduğumuz ve oy vereceğimiz bir kanun teklifini
görüşüyoruz ama bu teklifin görüşülmesini fırsat bilerek,
iktidar partisinin Türkiyedeki Roman vatandaşlarımıza yönelik
bakış açısını ve çalışma yöntemini ve
bizlerin bu anlayışa yönelik eleştirilerini hem Genel Kurulla
hem de vatandaşlarımızla paylaşmak istiyoruz.
Öncelikle,
iktidar partisi mensubu Değerli Ali Kardeşim Roman meselesine
İktidar Partisinin sevgiyle yaklaştığını ifade
etti. Bence, bu işin en önemli kelimesi burasıdır yani bu
meseleye nasıl yaklaşmak gerektiği konusudur. Gerçekten, bu
sözün doğru olmasını canı gönülden arzu ederdim çünkü
sevgiyle yaklaşmak başarmaktır büyük ölçüde. Ama eğer
sevgiyle yaklaşılsaydı, sekiz yıllık bu iktidar
döneminde bu kanun teklifi, 8inci yılın seçimlere kalmış
dört beş ay değil de sekiz yıl önce bu kanun teklifi Genel
Kurulun gündemine gelirdi ve çıkardı. Yani demek ki sevginin ötesinde
birtakım siyasal beklentilere yönelik gayretler olduğu burada
görülüyor. Haddizatında kurulan sistem, kurulan yöntem, maalesef
Türkiyenin demokratik geleneğinin kökleşmesi,
kurumsallaşması ve daha uzun ömürlü olmasına destek veren, yardımcı
olan bir sistem değil. Neden? Şöyle açıklamaya
çalışayım:
Bir Roman
vatandaş sabah kalkar, yeşil karta ihtiyacı vardır
-sağlık problemi vardır- kaymakama gider. Kaymakamın
yanında AKP ilçe teşkilatından görevli bir ilçe yönetim kurulu
üyesi vardır. Yani kaymakamlıktaki iş ve işlemlerden
sorumlu yönetim kurulu üyesi vardır. Onun bir önünden ceketini ilikleyip
geçmek mecburiyetindedir bu vatandaş, onun bir elini öpmek
mecburiyetindedir yeşil kart talebiyle ilgili. Oradan vatandaş AKP
ilçe başkanına gönderilir. Orada, işte, kömür ihtiyacı
vardır veya başka ihtiyaçları vardır. Bu
ihtiyaçlarının tedarikiyle ilgili AKP ilçe başkanının
önünde boynunu bükmek mecburiyetindedir, ona Eyvallah. demek zorundadır
çünkü yarın ondan bunun bedeli istenecektir. Oradan vatandaş
çıkar, belediye başkanına gider. Belediye başkanından
kışı geçirmek için, bir şeyler alabilmek için onun
kapısında bekler, belediyenin kapısında bekler. Yani yoksul
vatandaş, Roman vatandaş yaşamını sürdürebilmek için
günün yirmi dört saati birilerinin önünde ellerini bağlayarak, ceketini
ilikleyerek bir şeyleri talep etmek, bir şeyleri istemek
durumundadır. Dolayısıyla böyle olunca da bu vatandaş
mahallesinde, kahvesinde otururken iktidar partisini eleştirmeyi veya
Başbakanı eleştirmeyi mümkün göremez kendinde çünkü eğer
eleştirirsem, eğer eleştirim duyulursa o zaman benim kömürüm
kesilir, yeşil kartım elimden alınır veya benim
çocuklarıma verilen okul yardımı ortadan kalkar korkusu ve
endişesi içerisindedir. Dolayısıyla bu şekilde
yarattığımız bir toplum demokratik refleksleri körelmiş,
demokratik taleplerini yükseltemez, isteklerini yükseltemez, söyleyemez ve
sadece boynu bükük kahvesinde, evinde oturan, tepki vermeyen, hele hele örgütlü
tepki hiç vermeyen bir toplum hâline geliriz.
Siz
uygulamış olduğunuz, Roman vatandaşlara yönelik
uygulamış olduğunuz, belki kendi açınızdan haklı
da olabilirsiniz, siyasal iktidarınızın devamı
anlamında haklı da olabilirsiniz ama bu politikayla tepki vermeyen,
sessiz, demokratik refleksleri olmayan bir toplum yaratıyorsunuz.
Eğer yarın -bırakın bizi, bırakın muhalefet
partilerini- siz, bu toplumun bir şekilde, bir konuda tepki vermesini
talep etseniz, o zaman siz de tepki verecek insan bulamayacaksınız.
Yani şunu söylemek istiyorum: Yarın Ülke bölünmek ile ilgili bir
risk içerisinde, gelin, tepki verin. dediğinizde, tepkiyi verecek
insanı siz de bulamayacaksınız çünkü o ortamı sizler
yarattınız, sizlerin politikaları yarattı. Bunu söylemek
istiyorum. Yarın bir rejim değişikliği söz konusu
olduğunda Gelin, tepki verin. deseniz siz de tepki verecek, demokratik
tepki verecek insanları bulamayacaksınız çünkü sizin
yarattığınız politika bunu bu noktaya getirdi. O
bakımdan değerli arkadaşlarım, bu politikayı gözden
geçirmek lazım. Yani insanları, ilçe başkanının
kapısında, kaymakamın kapısında, belediye
başkanının kapısında bir şeyler talep eden, bir
şeyleri alabilmek için el pençe divan duran insanlar hâlinden
çıkarıp, yasal hakkı olarak, kanundan gelen hakkı olarak
devletten birtakım şeyleri alıp bu aldığını
da özgürce kullanabilen, kendi içerisinde, ailenin içerisinde, toplumun
içerisinde her türlü demokratik tavrı koyabilecek insanlar yaratmamız
lazım. Türkiyenin geleceğinin teminatı buradadır. Yoksa
sizin yaratmaya çalıştığınız korku imparatorluğu,
Türkiyenin geleceğinin teminatı değildir. Belki sizin
geleceğinizin teminatı olabilir ama Türkiyenin geleceğinin
teminatı değildir.
Az önce
Sayın Bakan da söyledi, 8.270 tane konut, en kısa zamanda teslim
edeceğiz. dedi. Allah aşkına, bilen biri varsa gelsin. Ali,
gel, burada anlat. Şu ana kadar Roman konutlarıyla ilgili bir tek
Kemalpaşada konutların temeli atıldı, bunun
dışında temeli atılan Roman konutu yok arkadaşlar.
FİKRİ
IŞIK (Kocaeli) Var, var, İzmitte de var.
RASİM ÇAKIR
(Devamla) Yüzde 70i taslak hâlinde, daha yer tespiti yapılmamış,
yüzde 20si ihale aşamasında ama ihalesi tamamlanmamış,
ancak yüzde 5inin ihalesi bitmiş ve sadece Kemalpaşadaki
konutların da temeli atılmış. Yani bu kadar gürültü
koparıyorsunuz ama sonuç bu, gerçek bu. Gelin, bunu burada
açıklayın. Yani seçime kalmış beş ay. Benim Edirnede
ve Trakyada işte Tayyip Erdoğan bize konut yapacak, gel seni da
yazalım., bir sürü çalışmalar. Ama yani yapın,
yaptıktan sonra söyleyin. Yani bunların söyleniyor olması,
kesinlikle, bu siyasi iktidarın, Romanların sorunlarına yönelik
samimi ve çözüm üretme noktasında samimi olduklarını
göstermiyor. Bu tamamen, Roman vatandaşlarımızı bir oy
deposu olarak görüp Biz bu oy deposundan önümüzdeki seçimlerde nasıl
yararlanabiliriz, nasıl bunu kendi adımıza devşirebiliriz?
arayışı ve gayretlerinin bir ürünüdür. Bu kanun teklifinin dün
apar topar, AKP Grubunda yapılan toplantıdan sonra paraşütle bu
Genel Kurula gelmesinin altında yatan mantık da aynı
mantıktır değerli arkadaşlarım.
Romanların
sorunlarını bilebilmek için onu hissetmek lazım, onu
yaşamak lazım. Bunu ancak yaşayanlar bilir, bunu ancak
hissedenler bilir. En önemli sorun eğitim sorunudur. Eğer
Osmanlı döneminden beri, sadece cumhuriyet dönemi değil, Osmanlı
döneminden beri Romanların sorunları, bu ülkede değişik
iktidarlar tarafından bugünlere kadar devşirilmiş ve
birikmişse bu konuya samimi
yaklaşılmayışının altında yatar temel
mesele. Eğer samimi yaklaşılsaydı, bu sorun bugünlere
gelmezdi. Bugüne kadar Romanlar bu ülkede her zaman barışık
yaşamışlardır, her zaman toplumla iç içe
yaşamışlardır ama sizin Roman açılımı
lafınız bu Romanları dışlamak ve ötekileştirmek
gayretidir ve bundan da Romanlar memnun değil, bunu bilin.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
RASİM ÇAKIR
(Devamla) Biz ötekileştirilmek istemiyoruz, biz dışlanmak
istemiyoruz. Biz Anadoluya Türklerden daha önce geldik ve Anadolunun gerçek
sahibiyiz, Türkiye Cumhuriyetinin gerçek sahibiyiz. diyorlar.
BAŞKAN
Sayın Çakır, teşekkür ediyorum.
RASİM ÇAKIR
(Devamla) Bu düşüncelerle yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Teşekkür
ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Çakır.
Madde üzerinde
Barış ve Demokrasi Partisi Grubu adına söz isteyen Akın
Birdal, Diyarbakır Milletvekili.
Buyurun
Sayın Birdal. (BDP sıralarından alkışlar)
NECDET BUDAK
(Edirne) Sayın Başkan, 60a göre Edirneyle ilgili bir bilgi vermek
istiyorum, Roman konutlarıyla ilgili.
BAŞKAN
Böyle bir usulümüz yok Sayın Milletvekilim.
NECDET BUDAK
(Edirne) İpsalada konutlarımızın temeli atıldı
da, Milletvekilimiz
BAŞKAN
Sayın Koyuncu grup adına söz istedi, açıklama yapar.
NECDET BUDAK
(Edirne) Hayır Hiçbir yerde temel atılmadı. dendi,
İpsalada konutlarımızın yapımına
başlandı.
BAŞKAN
Sayın Birdal, buyurun.
BDP GRUBU ADINA
AKIN BİRDAL (Diyarbakır) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 492 sıra sayılı, 5683 Sayılı
Yabancıların Türkiyede İkamet ve Seyahatleri Hakkında
Kanunda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Yasa
Teklifi üzerine Barış ve Demokrasi Partisi adına söz
almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlarım.
Sözü edilen
değişiklik, yabancıların Türkiyede ikamet ve seyahatlerini
düzenleyen yasadaki son fıkrayı kaldırmaktadır.
Yasanın son fıkrasına göre uyruksuz ya da yabancı devlet
uyruğu olan Çingenelerin ya da Romanların ve Türk kültürüne
bağlı olmayan yabancı göçebelerin sınır
dışı edilmelerinde İçişleri Bakanlığı
yetkilidir. Değişiklik önerisiyle bu hüküm toptan
kaldırılmaktadır. Bu tutum olumludur ve benimsiyoruz.
Bu
değişikliğin iki yönü bulunmaktadır. Birincisi, yasalarda
yer alan ırkçı, ötekileştirici, ayrımcı madde ve
hükümlerin temizlenmesidir. İkincisi de önemli bir insan hakkı olan
mültecilik ve sığınma hakkına ilişkindir.
Mültecilik ve
sığınma hakkı, özellikle büyük savaşlar ile bölgesel
çatışma ve iç savaşların sürdüğü dönemlerde
yakıcı bir insanlık sorunu olarak gündeme gelmektedir. Bugün
savaş ve çatışmadan kaçmanın yanı sıra, ekonomik
nedenlerle ülkede baskı ve hak ihlallerinin sürmesinden ötürü mülteci ve
sığınmacı sayısında ciddi artış
vardır. Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek
Komiserliğinin 2009 değerlerine göre dünyada toplam 16 milyon
kişi mülteci ve sığınmacıdır. Türkiyede ise
sadece kayıtlı olan 17 bin kişi
sığınmacıdır. Türkiye uluslararası
sözleşmelere koyduğu çekincelerden ötürü ancak Avrupadan gelenlere
mülteci statüsü sağlamakta, başka ülke ve yönden gelenlere ise
başka ülkelere gitmesi için bekleme izni vermektedir. Bu konuda
Birleşmiş Milletler Mülteciler Komiserliği ile sürekli
ilişki hâlindeyiz ve gerçekten Hükûmetin bu konuda bir
politikasının olmaması ve buradaki Cenevre Konvansiyonuna
koyduğu çekincelerden ötürü doğudan gelenlerin burada çok trajik
yaşamları var.
2008
yılında 11-12 Haziranda Kırklareli Gaziosmanpaşa Mülteci
Kabul ve Barındırma Merkezinde Adam Terry adlı bir
sığınmacının kampta öldürülmesi üzerine Helsinki
Yurttaşlar Meclisi ve İnsan Hakları Derneğinden birkaç
arkadaşla birlikte Barış ve Demokrasi Partisi olarak gidip yerinde
inceleme yaptık ve hazırladığımız raporu
İnsan Haklarını İnceleme Komisyonuna sunduk. Bu konuda,
gerçekten, bir komisyonun oluşturulması, sistematik olarak
mültecilerin sorunlarıyla ilgili çalışmaların yürütülmesi
ve sorunların çözüme kavuşturulması yolunda bir öneri getirmiştik.
Sonra bir komisyon oluştu ama ne yazık ki o konudaki sorunlar hâlâ
gündemdeki yerini koruyor.
Ancak bu bekleme
bölgeleri ve kampları insan onuruna yakışmayan
koşullardadır. İstanbul Kumkapıda emniyet müdürlüğüne
bağlı yabancılar misafirhanesi de yine kamuoyuna yansıyan
sorunlardan ötürü bilgimiz dâhilindedir. Zaman zaman, gazete ve
televizyonlarda, burada kalanların, koşulların kötülüğünden
dolayı eylem yaptığına da tanık olduk.
Adının
misafirhane olduğuna bakılmamalı. Bu bina demir
parmaklıklarla çevrili. Bina sadece bir örnek. Neredeyse bütün kamplar ve
misafirhaneler insanlık dışı koşullarda bulunmakta,
hem fiziki olarak hem de oradaki uygulamalardan ötürü.
Aslında
uyrukluk hakkı, sığınma hakkı insan
haklarının olmazsa olmazlarındandır çünkü dünyada özellikle
şimdi yaşanmakta olan ekonomik küresel krizin sonucu bütün dünyada,
özellikle Avrupada -ki yurttaşlarımıza yönelik şu anda
Avrupa ülkelerinde baskı ve saldırıların en
çarpıcı yanı- işsizliğin sorumluluğunun yabancılara
bağlanmış olmasıdır. Başta İngiltere,
Fransa, Almanya, İspanya yeni birtakım düzenlemeler yapmakta ve bu,
oradaki yurttaşlarımız ve başka göçmenler
açısından ciddi tehditler oluşturmakta ve gelecek
açısından da kaygı yaratmaktadır. O nedenle iktidar bu konuda
şimdiden, İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi başta olmak üzere
bütün uluslararası hukuktan kaynaklanan, göçmenlerin ve
yabancıların haklarını koruyucu düzenlemeler yapmalı
ve o bağlamda ilişkileri sürdürmelidir.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; burada yaşayan
sığınmacıların bir an önce -ki sözünü ettiğim kamplar
için söylüyorum bunu- insanca yaşayabilecekleri koşulların
sağlanması gerekmektedir, çalışma izninin koşula
bağlanmadan verilmesi gerekmektedir.
Sığınmacıların sağlık hizmetinden
yararlanabilmeleri için gerekli düzenlemelerin yapılması yine
ayrıca zorunludur. Örneğin, kadın-erkek birçok
sığınmacı beraberinde üç, beş, sekiz, on
yaşında çocuklarını da getiriyorlar. Şimdi, burada
kaldıkları sürece bunların eğitim, sağlık ve
beslenmeleri çok ciddi bir sorun oluşturuyor. Örneğin, Kamplarda o
çocukların eğitimleri mümkün kılınamaz mı? ya da
Kendi kültürlerinin geliştirilmesi yolunda çaba gösterilemez mi? ya da
Sağlık hizmetleri daha insani koşullar içerisinde verilemez
mi? diye de bu sorular akla geliyor. Bu düzenlemeler
yapılmadığı sürece insan kaçakçılığı da
ne yazık ki sürecek. Türkiye üzerinden muazzam rantlar elde edildiği
ileri sürülmektedir. Örneğin, biz yine bir kez bu Genel Kurulda
İstanbulda birtakım, böyle göz önünde, mültecilerin derme çatma teknelerle
kaçırıldığını biliyoruz ve büyük rantlar elde
edildiğini de biliyoruz ve kimi güvenlik güçlerinin bunlar bilgisi
dâhilinde olduğu ileri sürülmektedir ama bu konuda verdiğimiz soru
önergeleri ya da bu konudaki araştırma önergelerimize
karşılık bir araştırma
yapılmamıştır, gerçekten bu trajedi, dram sona
erdirilememiştir. Ancak tekneler bir kayaya vurduğu zaman, bir
kıyıya vurduğu zaman, insan cesetleri kıyıya
vurduğunda gündeme geliyor, yazılıyor çiziliyor, üç gün sonra
unutuluyor ya da balık istifi gibi, bir kamyonetin arkasında
insanların cesetleri bulunduğu zaman gündeme geliyor,
tartışılıyor ve unutuluyor yine. Oysa, insanın insan
olmaktan kaynaklanan hakları ve özgürlükleri evrenseldir ve koruma
altında olması gerekmektedir.
Şimdi, bu
sorun komşumuz Yunanistanın yapmayı düşündüğü duvarla
da elbette ki çözülemeyecek. ABD-Meksika sınırında benzer bir
duvar yıllardan beri bulunmaktadır ama hâlâ ABDde kaçak işçi
olarak çalışanlar en çok Mesikalılardan oluşmaktadır.
Çözüm, güvenlik önlemlerinin artırılması değil elbette,
çözüm herkesin bir gün mülteci, sığınmacı olacağı
gerçeğinden harketle insanca yaşam koşullarının
sağlanmasından geçmektedir. Özellikle darbeli, sabıkalı bir
siyasi tarihi olan ülkeler açısından bu daha da kaçınılmaz
ve yaşamsaldır. Nitekim, 1980 faşist askerî darbesi sonrası
30 bin yurttaşımız zorunlu olarak yurt dışına
çıkmış ve mülteci durumunda kalmıştır ve sonra
bunların 16 bininin Bakanlar Kurulu kararıyla yurttaşlık
hakkı da kaybettirilmiştir ama şimdi onların hâlâ
birtakım mallarına el konulmuştur, birçok yasal sorun sürmektedir.
Şimdi,
değişikliğin bir diğer yönü olan yasaların
çağdışı, ırkçı, ayrımcı,
ötekileştirici söylemlerden arındırılması, herkesin
kabul edebileceği bi değişikliktir. Ancak bu
değişikliklerin yapılıyor olması, tek başına
olumlu sonuçlar vermemektedir. Uygulamanın da aynı
arındırılmadan geçmesi gerekmektedir. Yasa
uygulayıcılarının ırkçı ve yabancı
düşmanlığından uzak ve eşit bir davranış
sergilemesi sadece sığınmacılar için değil, bütün
yurttaşlar için de geçerli olmalıdır. Bu anlamda
uygulamaların demokratikleşmesine ve bir zihniyet
değişikliğine gereksinme vardır. Demokratik sivil bir
anayasa, eşitlikçi ve özgürlükçü bir anayasa bunun için bir güvencedir.
İkincisi de Cenevre Konvansiyonuna konulan çekincelerin ortadan
kaldırılmasıdır. Nasıl ki uluslararası sermaye
küresel dünyada serbestçe dolaşıyorsa insanlar da istediği yerde
istediği şekilde dolaşabilmeli ve gezme, çalışma
haklarını kullanabilmelidir.
Bugün gazetelerde
yer alan bir habere göre Başbakan Yardımcısı Sayın
Cemil Çiçek Kürtçe etiket olabilir ama su faturası olamaz. demiş.
Şimdi, su faturaları İngilizce oluyor
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Birdal, teşekkür ediyorum.
AKIN BİRDAL
(Devamla) Peki, Sayın Başkan.
BAŞKAN
Madde üzerinde şahsı adına söz isteyen Ali Koyuncu, Bursa
Milletvekili.
Buyurun
Sayın Koyuncu. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
ALİ KOYUNCU
(Bursa) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; öncelikle
hepinizi sevgi, saygı, dostlukla selamlıyorum.
Tabii ki
vermiş olduğumuz kanun teklifiyle ilgili dün de teşekkür ettim,
bugün de yine bütün gruplara teşekkür ediyorum.
Dün burada uzun
uzadıya, AK PARTİ Hükûmetinin, AK PARTİ
İktidarının Millî Birlik ve Kardeşlik Projesi çerçevesinde,
73 milyon Türk vatandaşımızın sorunlarının
minimize edilmesiyle ilgili projenin içerisinde yer alan Roman
kardeşlerimizle ilgili Türkiye'de, ülkemizde neler yaptık, neleri
yapamadık, bunları anlatmak istemedim çünkü sizler bunları
görüyorsunuz, biliyorsunuz diye.
HÜSEYİN
YILDIZ (Antalya) Ali, boş hikâye anlatma gözünü seveyim. Doğru bir
şey söyle de alkışlayalım.
ALİ KOYUNCU
(Devamla) Ama az önce çok Değerli Milletvekili
Arkadaşımız, Ağabeyimiz -Cumhuriyet Halk Partisinden-
burada, Romanlarla ilgili, Türkiye'de konut yapılmasıyla ilgili,
sadece Mustafakemalpaşada yapıldığını söyledi.
Ben Bursanın Mustafakemalpaşa ilçesindenim ama Mustafakemalpaşa
ilçesinde Roman konutlarının temeli atılmadı. Roman
konutlarının temelinin nerede atıldığını ben
sizlerle paylaşmak istiyorum. Bu anlamda, hem sizlerin bilgilenmesi
açısından hem de milletimizin doğruları bilmesi,
öğrenmesi açısından bunları sizlerle paylaşmayı
uygun buldum.
Şimdi, Bursa
Karacabey 132 tane konut, Edirne İpsala 192
RASİM ÇAKIR
(Edirne) İpsalanın temeli atılmadı daha Ali.
ALİ KOYUNCU
(Devamla)
Eskişehir Beylikova 48, Kocaeli İzmit 172, Kütahya
Altıntaş 48, Manisa Merkez Selimşahlar 144 konut olmak üzere
toplam 2 il merkezi ve 4 ilçe merkezinde 736 konut ihale aşamasında.
RASİM ÇAKIR
(Edirne) Ali, inşaat aşamasında olanları söyle, ihalesi
yapılanları değil.
ALİ KOYUNCU
(Devamla) Toplam 3
RASİM ÇAKIR
(Edirne) Ali, daha onların inşaatları başlamadı,
sadece ihalesi yapıldı.
ALİ KOYUNCU
(Devamla) Uygulama aşamasında.
RASİM ÇAKIR
(Edirne) Evet, ihale aşamasında.
ALİ KOYUNCU
(Devamla) Hayır, uygulama aşamasında. Pardon
RASİM ÇAKIR
(Edirne) Tamam, ihale aşamasında, doğru.
HÜSEYİN
YILDIZ (Antalya) Hikâye anlatıyorsun Ali Bey, hikâye!
ALİ KOYUNCU
(Devamla) Toplam 3 il merkezi ve 17 ilçe merkezinde toplam 2.748 konut ihale
aşamasında. Bu il ve ilçelere ait konut sayıları da
aşağıda belirtilmiştir:
Ankara
Beypazarı, Balıkesir merkez, Balıkesir Altınova,
Balıkesir Gönen, Bursa Mustafakemalpaşa, Bursa İznik, Çanakkale
Ayvacık, Çanakkale Biga
AHMET KÜÇÜK
(Çanakkale) Biga yok!
ALİ KOYUNCU
(Devamla)
Çanakkale Mahmudiye, Düzce merkez, Edirne Keşan, Edirne
Havza, Edirne Enez, Edirne Lalapaşa
RASİM ÇAKIR
(Edirne) Bunlar hayal aşamasında daha Ali!
ALİ KOYUNCU
(Devamla)
Eskişehir Alpu, Hatay Reyhanlı, Osmaniye Düziçi, Sakarya
Taraklı, Sivas Kangal Çetinkaya, Tekirdağ merkez.
Bunlar ihale
aşamasında, az önce söylediklerim uygulama aşamasında
değerli kardeşlerim.
RASİM ÇAKIR
(Edirne) Onlar hayal aşamasında!
ALİ KOYUNCU
(Devamla) İhale aşamasında, 24 Şubatta ihalesi olacak.
Bir dinle be kardeşim! Bir dinle!
RASİM ÇAKIR
(Edirne) Hayal aşamasında onlar Ali! Daha yerleri belli değil
onların!
ALİ KOYUNCU
(Devamla) Biz ayrıca bu illere, bu ilçelere gidiyoruz. Meclis
kapanıyor, vın! Nereye? Roman kardeşlerimizin olduğu
yerlerde ne sorunlar var?
RASİM ÇAKIR
(Edirne) Ben göremiyorum Aliciğim seni.
ALİ KOYUNCU
(Devamla) Keşana da geldik, Çanakkaleye de gittik, İzmire de
gittik. Türkiye'nin her tarafındaki Roman kardeşlerimizin
sorunlarını sadece Meclisten bakarak, tepeden 30uncu kattan bakarak
çözemezsiniz, zemin kattan bakacaksınız, ondan sonra sorunları
bileceksiniz, çözeceksiniz.
RASİM ÇAKIR
(Edirne) Biz oralardan yaşayarak geliyoruz, biz Roman mahallesinden de
geçiyoruz.
ALİ KOYUNCU
(Devamla) Bununla ilgili diğer iller de var.
HÜSEYİN
YILDIZ (Antalya) 335 milletvekiliniz var, bir tane de Romanı
milletvekili olarak getir o zaman.
ALİ KOYUNCU
(Devamla) Toplam 8.218 tane konut. Uygulama aşamasında olanlar var,
uygulama aşamasında olmayanlar var.
RASİM ÇAKIR
(Edirne) Hayır, ihalesi yapılanı söyle bana!
ALİ KOYUNCU
(Devamla) Ayrıca bunlarla ilgili biz ne yaptık? Bakın, ne
yaptık değerli kardeşlerim: 10 Aralıkta bir toplantı
gerçekleştirdik. Sabahtan başladık, değerli milletvekili
arkadaşlarımızla, bakanımızla,
Başbakanımızın talimatıyla, dedik ki: Ey Kilisten gelen kardeşim,
İzmirden gelen kardeşim, Manisadan, Trakyadan, Türkiyeden gelen
Roman kardeşim, sorunun nedir? Senin memleketinde, senin ilinde, ilçende
ne sorunun var? Dediler ki Konut sorunumuz var. Ne sorunun var Samsunlu
kardeşim? Diyarbakırdan gelen Roman kardeşlerimiz vardı.
Diyarbakırdan gelen Roman kardeşlerimiz ne dediler biliyor musunuz?
RASİM ÇAKIR
(Edirne) Geç kalmışsınız biraz Aliciğim, geç
kalmışsınız! Sekiz sene önce yapacaktınız onu.
ALİ KOYUNCU
(Devamla) Biz ayrımcılık içinde ayrımcılık
yaşıyoruz. dediler. Bunları da biz biliyoruz, görüyoruz.
İşte, bunların sorulması için dertlendik
RASİM ÇAKIR
(Edirne) Geç kalmışsınız, geç!
ALİ KOYUNCU
(Devamla) - Çözüm üretme noktasında da
RASİM ÇAKIR
(Edirne) İnşallah, o sorunları bizler çözeceğiz.
ALİ KOYUNCU
(Devamla) - Arkadaşlar, 8.200 küsur tane
RASİM ÇAKIR
(Edirne) - Geç kalmışsınız, geç!
ALİ KOYUNCU
(Devamla) - Ama sizler yardımcı olun.
RASİM ÇAKIR
(Edirne) Biz zaten yardımcı oluyoruz.
ALİ KOYUNCU
(Devamla) İlçelerinizde, belediyelerinizde söyleyin. İzmir
Belediyesinde sıkıntımız var.
HÜSEYİN
YILDIZ (Antalya) Milletin de sizinle sıkıntısı var,
belediyelerinizle var.
ALİ KOYUNCU
(Devamla) Konut sorununun çözülmesi için arsa istiyoruz. Bizlere
yardımcı olun, TOKİye arsaları devretsinler, İzmirde
de konut yapalım, Edirnede de daha fazla konut yapalım. Hep
birlikte, sizler de yardımcı olun Roman kardeşlerimize, konut
problemlerinin çözülmesiyle alakalı çalışma yapalım.
Ayrıca,
Roman kadınlarıyla ilgili de çalışmalar yapıyoruz ve
diyoruz ki
En önemlisi, nüfus cüzdanları çıkartılmamıştı,
nüfus cüzdanları yoktu. Bunlarla ilgili de İçişleri
Bakanımızın talimatıyla, genelgesiyle Roman
vatandaşlarımızın
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ALİ KOYUNCU
(Devamla) Bir dakika verirseniz Sayın Başkan
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Koyuncu.
ALİ KOYUNCU
(Devamla) Peki, teşekkür ederim. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Şimdi, on dakika süreyle soru-cevap işlemi yapılacaktır.
Sayın Uslu,
buyurun.
CEMALEDDİN
USLU (Edirne) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Bakan,
adına Roman konutları dediğiniz, TOKİnin
yaptığı sosyal konutlara neden böyle bir ifadede bulundunuz?
Eşit yurttaşlık ilkesiyle ne derece bağdaşıyor?
Bunu öğrenmek istiyorum.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Sayın
Işık
ALİM
IŞIK (Kütahya) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Bakan,
geçen yıl İstanbulda Roman açılımı adıyla
düzenlenen toplantıya İzmir ve diğer illerimizden bazı
Roman vatandaşlarımızın ellerine para verilerek
taşındığı yönündeki basında da çıkan
iddialar doğru mudur? Doğruysa bu uygulamayı normal buluyor
musunuz?
İkincisi:
Biraz önce, sayın konuşmacı Kütahya ili Altıntaş
ilçesinde kırk sekiz adet Roman konutunun temelinin
atıldığını söyledi. Ben de şimdi ilgililerle
görüştüm, böyle bir temel atma olmadığını ifade ediyorlar.
Bu doğru mudur? Doğruysa ne aşamadadır?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Işık.
Sayın
Akkuş
AKİF
AKKUŞ (Mersin) Sayın Başkan, Sayın Bakan; yapılan
konuşmalarda TOKİnin birçok il ve ilçemizde Roman konutları
adı altında konutlar yapacağı ancak bunların henüz
yapılmamış olduğu ve projelendirildiği
anlaşılmaktadır. Özellikle, Ali Bey, Sayın Ali Bey, AKP
Milletvekili, konuşmasında ikide bir Roman, Romanlar diye
konuştu. Doğrusu buna ben alındım. Romanlar da bu ülkenin
eşit vatandaşlarıdır, her türlü hak ve menfaati bu ülkenin
verebileceği kadar almak durumundadır. Ayrıca, bu, gerçekten bu
şekilde projelendirildiyse, yani Romanlara ayrı bir birim hâlinde
-üç, beş, on, yirmi, otuz, kırk, kırk sekiz neyse- bina
yapılması orada burada, bu insanları ötekileştirmeyecek mi?
Bunlara cevap
istiyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Akkuş.
Sayın
Bakanım, buyurun.
DEVLET BAKANI VE
BAŞBAKAN YARDIMCISI BÜLENT ARINÇ (Manisa) Sayın Başkan,
teşekkür ederim.
Bunlar sosyal
konutlardır, niçin Roman konutları diyorsunuz? dedi Sayın
Uslu. Siz de bunu zaman zaman kullanıyorsunuz. Siz
konuşmamış veya kullanmamış olabilirsiniz ama
Çingene kelimesi yerine Roman kelimesinin veya
tanımlamasının yapılması çok yeni değil.
Aslında, bu
tasarının başına gelenleri ibretle izliyorum. Ben buraya
otururken bütün grupların bu konuda fikir birliği içerisinde
olduğu ve herkesin sadece bu konudaki görüşlerini kısa sürede
ifade edecekleri söylenmişti. Ben şuna teşekkür ediyorum: Bu
vesileyle bir konu açıklığa kavuşuyor. Siz sosyal
konutlar denmesini istiyorsanız o şekilde ben konuşayım,
siz de o şekilde devam edin ama Roman kelimesini ilk defa konuşan
ben değilim.
Sayın
Işıkın konuşmasının birinci noktasını
gürültü dolayısıyla anlayamadım, affına
sığınıyorum. Altıntaştaki yüz kırk sekiz
Roman konutu ne aşamadadır?
AKİF
AKKUŞ (Mersin) Kırk sekiz.
DEVLET BAKANI VE
BAŞBAKAN YARDIMCISI BÜLENT ARINÇ (Manisa) Yüz kırk sekiz
değil, kırk sekiz mi?
AKİF
AKKUŞ (Mersin) Evet.
DEVLET BAKANI VE
BAŞBAKAN YARDIMCISI BÜLENT ARINÇ (Manisa) Evet, ancak bu kadar
anlayabilmişim, kusura bakmayın.
Bu çok önemli bir
konu. Buna yazılı cevap vermem gerekir.
Sayın
Akkuş da biraz önce konuşan arkadaşımıza cevap
mahiyetinde bir şeyler söyledi.
Şüphesiz, bu
konutlar yapılıyorsa buna teşekkür etmek lazım. Her konutun
yapılması, hangi sosyal grup için olursa olsun önce bir projeden
başlar, sonra ihale aşamasına gelir, biter ve sahiplerine teslim
edilir. Bitip sahiplerine teslim edilen çok azdır. diyebilirsiniz ama
proje ve ihale aşamasında çok olduğunu herhâlde kabul etmemiz
lazım.
Sekiz senedir
niye yapılmadı? Şimdi yapılmaya başlandı,
eğer eksik kalanlar olursa onları da arkadan gelenler tamamlar.
Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
AKİF
AKKUŞ (Mersin) Sayın Bakanım, bu ötekileştirme konusu,
belli bir yere yapılıyor.
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Bakan.
Madde üzerinde
bir adet önerge vardır, okutup işleme alıyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 492 sıra sayılı yasa teklifinin 1. maddesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ederim.
Kamer
Genç
Tunceli
Madde 1
15/07/1950 tarih ve 5683 sayılı Yabancıların Türkiyede
İkamet ve Seyahatleri Hakkında Kanunun 21. maddesinin son
fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
Tabiiyetsiz veya
Türk kültürüne bağlı olmayan yabancı göçebelerin sınır
dışı edilmelerine İçişleri Bakanı yetkilidir.
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
İÇİŞLERİ
KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ FEYZULLAH KIYIKLIK (İstanbul)
Takdire bırakıyoruz.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
DEVLET BAKANI VE
BAŞBAKAN YARDIMCISI BÜLENT ARINÇ (Manisa) Katılıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN
Önerge üzerinde söz isteyen Kamer Genç, Tunceli Milletvekili.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Sayın Başkanım, oradaki Bakanını Bakanlığı
şeklinde değiştirmek daha uygunsa isterseniz yani önergede ben
Bakanı demişim de Bakanlığı olursa daha uygun olur
efendim.
BAŞKAN
Buyurun Sayın Genç.
Sözleriniz
tutanaklara geçti, dikkate alınacaktır Sayın Genç.
Buyurun.
KAMER GENÇ
(Tunceli) 492 sıra sayılı Yasa Teklifinin 1inci maddesi
üzerinde verilen önergemle ilgili söz almış bulunuyorum. Hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, aslında tabii, 1950 yılında çıkarılan
5683 sayılı Yasada -aşağı yukarı
altmış küsur sene geçmiş- bu, o zamanki şartlara göre
işte Tabiiyetsiz veya yabancı devlet tebaası olan Çingenelerin
ve Türk kültürüne bağlı olmayan yabancı göçebelerin
sınır dışı edilmelerine İçişleri
Bakanlığı yetkilidir. cümlesinde bu tamamen
kaldırılmak isteniyor teklifte. Ama bence, Türkiyeye birçok vizesiz
insan geliyor. Aslında bana göre bu tabiiyetsizliği de
kaldırıp en kestirme yolu Türkiyeye vizesiz giren
yabancıların Türkiyeden sınır dışı
edilmeleri şeklinde değiştirilmesi bence daha doğru bir
anlatım olur ama tabii, kanunu uzun uzadıya görüşme
imkânımız olmadığı için, artık buradaki
yabancı devlet tebaası olan Çingeneler ibaresini
kaldırdığımız takdirde bu da o amacı sağlar
diye önergemiz bu yoldadır.
Şimdi,
değerli arkadaşlar, AKP aşağı yukarı sekiz buçuk
yıldır iktidarda. Sekiz buçuk yıl, bir devlet hayatında,
yani seksen yedi yıllık cumhuriyet hayatında çok önemli bir
yıldır. Bakın, 70leri, 50leri falan okursanız, o
yıllarda -geçen gün bir kitap geçti, Burhaniyede kaymakamlık yapan
bir kaymakamın hikâyesini anlatıyor- o zaman bütün köy yolları
yok ve insanlar kazma kürekle yol yapıyorlardı, köylere
getiriyorlardı. Şimdi, siz sekiz buçuk yıl iktidarda
kalacaksınız, ondan sonra bakacaksınız ki oy nereden
geliyor, Biz onlara, hemen oyun üzerine bir atlayalım böyle. diyorsunuz.
Bu iş doğru dürüst bir yönetim tarzı değildir. Türkiyede
çok büyük sıkıntılar var.
Bakın, geçen
gün, 8 Martta Elâzığda deprem oldu, Tuncelide de deprem oldu. Bu
depremde birçok ev yıkıldı. Orada söylenen şu: Efendim, o
depremde, Tuncelide meydana gelen ağır hasarlarda, orta hasarlarda
kimse ölmedi. diyorlar. Yahu, ölmez tabii. Yani orada, köyde yapılan
inşaatların kalitesi çok düşük, küçük bir sallantıda
binalar ayrılıyor ama ayrılıp da içinde ölmeyen insanlar
tabii ki oluyor. Dolayısıyla, maalesef, AKP Hükûmeti buraya
doğru dürüst el uzatmadı, hiçbir bakanı oraya gitmedi.
Yine, bizim
orada, mesela Şavaklar var, Beritanlar var; bunlar göçebe, hayvan
besliyorlar. Bu insanların da hayatları çok zor. Elâzığ
bölgesinde var, Tuncelide var, Urfa bölgesinde var.
Şimdi, tabii
ki burada, Roman vatandaşlarımız hakikaten çok zor durumda. Bu
insanlar, Tuncelide de bu vatandaşlarımız var. Bu
insanların önce bir mülkiyet konusunun halledilmesi lazım, önce
iş konusunu halletmemiz lazım. Şimdi, bu insanların evi
yok, çadır hayatını yaşıyor. Bizim hayvan göçerleri de
böyle, bunlar çadır hayatını yaşıyor. Ne yapmak
lazım? Önce devletin sosyal politikası gereği bunlara bir ev
yapmak lazım. Ayrıca, kendilerine mülk vermek lazım. Kuru bir ev
sahibi olmuşsunuz neye yarar arkadaşlar? Bu insanları, hiç
olmazsa ailede 1-2 tanesini işe almak lazım. Görüyorum, mesela bizim
Tuncelide var böyle arkadaşlarımız, insanlarımız,
yani kimse devlet dairelerine alınmıyor, ancak, işte,
hamallık yaptırılıyor. Ama bu insanları bunlardan
kurtarmak lazım, bunların çocuklarının eğitim
masraflarını karşılamak lazım. Bizim göçebe
yaşayan, hayvan besleyen Şavaklı hemşehrilerimizin,
Beritanlı hemşehrilerimizin gittikleri yaylak yollarını
yapmak lazım, yaylalarda bunların barınabilecekleri ev yapmak
lazım. Artık Türkiye Cumhuriyeti elli sene, altmış sene
önceki Türkiye Cumhuriyeti değil; Türkiye Cumhuriyeti devletini bugün
artık dünya devletlerinde insan hakları, insanların sahip
olması gereken sosyal haklar seviyesinde görmek lazım. Hâlâ Efendim,
siz ne yaptınız? Yahu, kardeşim, sekiz buçuk yılda yeni
bir dünya yaratılır. Bakın, sekiz buçuk yılda devletten
tahsil ettiğiniz vergilere bir bakın, orada yaptığınız
harcamalara bakın. Eğer bunlar dürüst yapılsaydı,
hakikaten, Türkiye şimdi çok ilerideydi.
Şimdi
-vaktimiz olsa yine konuşuruz- bakın, Adalet
Bakanlığı, arkadaşlar, 188 kişiyi katleden
insanları bugün dışarıya çıkarıyor. Niye
çıkarıyorsunuz? Siz iktidarsınız, bunu niye
düşünmüyorsunuz? Bu insanları dışarıya
çıkarıyorsunuz ama fikir suçlularını içeride
yatırıyorsunuz. Bu, insanlığa yakışmayan bir
davranıştır. Siz bu Türkiyeyi yönetecek bilgiye, kabiliyete,
kişiliğe sahip değilsiniz! Görseniz, bu nitelikleriniz olsa, bu
insanlarımızı bu devlette bu duruma sokmazsınız. Katilleri
dışarıya salmanın sorumlusu Adalet Bakanıdır ama
onunla ilgili de
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
KAMER GENÇ
(Devamla)
tabii elimde bazı bilgiler var. Onu söyledim.
Saygılar
sunuyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
SONER AKSOY (Kütahya)
Aferin! At keseden!
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Başkan, Hatip,
konuşmasında, son cümlelerinde, Siz Türkiye Cumhuriyetini
yönetmeye, idare etmeye, kişiliğine ve yeteneğine sahip
değilsiniz. diye bir ifade kullandı.
SONER AKSOY
(Kütahya) Terbiyesiz! Terbiyesiz!
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) AK PARTİ Grubuna sataşmada bulundu.
BAŞKAN
Buyurun Sayın Elitaş.
İki dakika
süre veriyorum. Yeni sataşmaya mahal vermeden
KAMER GENÇ
(Tunceli) Yahu, bunda sataşma yok.
SONER AKSOY
(Kütahya) Terbiyesizlik yapıyorsun!
KAMER GENÇ
(Tunceli) Terbiyesizliği yapan sensin!
SONER AKSOY
(Kütahya) Onlara hep sen layıksın!
OSMAN KILIÇ
(Sivas) Ayıp ya!
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, lütfen...
VII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN
KONUŞMALAR
1.- Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaşın,
Tunceli Milletvekili Kamer Gençin, AK PARTİ Grubuna sataşması
nedeniyle konuşması
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Bakın,
şu anda görüştüğümüz kanun teklifi üzerinde siyasi parti
gruplarının mutabakatıyla hep birlikte bir çalışma
yapıyoruz. Dün anlaşmıştık bitirmek üzere ama
kısmet olmadı, bitmedi, bugün başladık.
Biraz önce
konuşan milletvekili arkadaşımızın önergesi de hem
Sayın Bakan tarafından hem Komisyon Başkan Vekilimiz
tarafından uygun görüldü. Bu değerlendirmeyi de yapacağız,
biraz sonra da bu önergeyi oylayacağız.
Ama buraya
çıkıp da bir siyasi parti grubunu, beceriksizlikle,
şahsiyetsizlikle, kişiliksizlikle suçlamak hiçbir milletvekiline
yakışan bir hareket değildir. Burada milletvekili
arkadaşlarımızın gösterdiği tepkiye de Niye buna
tepki gösteriyorsunuz? diye şaşkınlıkta bulunmak da
açıkçası o kişinin hangi noktada olduğunun en önemli
göstergesidir.
Biz burada
sabırla dinliyoruz. Her türlü eleştiriyi yapmaya hakkınız
var, serbestsiniz ama hiç kimsenin kimseye hakaret etme hakkı yoktur.
Yaptığı hakaretin farkında olmayan insanların
varlığı da açıkçası beni çok üzüyor, milletim
adına üzüyor, milletvekilleri olarak üzüyor ki Sayın Grup Başkan
Vekili, herhâlde, bizim arkadaşlarımızın tepkisine Bunda
ne var? diye ifade etmedi. O şahsın bu ifadeleri, Cumhuriyet Halk
Partisini bağlamadı diye düşünüyorum.
Burada milletten
oyunu almış, milletin tercihini sandıkta gösterdiği idare,
kim olursa olsun, cumhuriyet kurulduğundan bu tarafa gelen bütün
hükûmetler bu milletin bekası için, geleceği için, güzelliği
için çalışmıştır ama bazıları
başarmıştır, bazıları başaramamıştır.
Hepsi de iyi niyetle ve samimiyetle bunu gerçekleştirmiştir. Ümit
ediyorum Sayın Milletvekili de bu düşüncededir.
Hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Elitaş.
VI.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
3.- Bursa Milletvekili Ali Koyuncu ve 4 Milletvekilinin;
5683 Sayılı Yabancıların Türkiyede İkamet ve
Seyahatleri Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Teklifi ve İçişleri Komisyonu Raporu (2/644) (S.
Sayısı: 492) (Devam)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, önerge sahibi önergedeki Bakanı ibaresinin
Bakanlığı olarak değiştirilmesini talep etmektedir.
Bu düzeltmeye,
Sayın Komisyona ve Sayın Hükûmete katılıp
katılmadığını soracağım.
Komisyon
katılıyor mu?
İÇİŞLERİ
KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ FEYZULLAH KIYIKLIK (İstanbul)
Takdire bırakıyoruz.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
DEVLET BAKANI VE
BAŞBAKAN YARDIMCISI BÜLENT ARINÇ (Manisa) Katılıyoruz efendim.
BAŞKAN
Önergeyi bu şekliyle oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Önerge kabul edilmiştir.
Maddeyi kabul
edilen önerge doğrultusunda oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
2nci maddeyi
okutuyorum:
MADDE 2- Bu Kanun
yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN Söz
talebi? Yok.
Oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
3üncü maddeyi
okutuyorum:
MADDE 3- Bu Kanun
hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.
BAŞKAN
Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
Teklifin tümünü
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Teklif kabul
edilmiş ve kanunlaşmıştır.
4üncü
sırada yer alan, Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve Yayın
Hizmetleri Hakkında Kanun Tasarısı ile
Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm; Avrupa
Birliği Uyum ve Anayasa komisyonları raporlarının
görüşmelerine başlayacağız.
4.- Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve
Yayın Hizmetleri Hakkında Kanun Tasarısı ile
Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm; Avrupa
Birliği Uyum ve Anayasa Komisyonları Raporları (1/883) (S.
Sayısı: 568) (x)
BAŞKAN
Komisyon ve Hükûmet yerinde.
Komisyon raporu
568 sıra sayısıyla bastırılıp
dağıtılmıştır.
Sayın
milletvekilleri, alınan karar gereğince, bu tasarı İç
Tüzükün 91inci maddesi kapsamında temel kanun olarak görüşülecektir.
Bu nedenle, tasarı, tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanıp
maddelerine geçilmesi kabul edildikten sonra bölümler hâlinde görüşülecek
ve bölümlerde yer alan maddeler ayrı ayrı oylanacaktır.
Tasarının
tümü üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz isteyen Şahin
Mengü, Manisa Milletvekili.
Buyurun
Sayın Mengü. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA
ŞAHİN MENGÜ (Manisa) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Radyo ve Televizyon Üst Kurulu Kanun Tasarısı
üzerine Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış
bulunuyorum. Yüce heyeti saygıyla selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, iletişim özgürlüğü, ülkemizde insanca
yaşamanın, saydam bir yönetime kavuşmanın ve demokratik
sistemin temel koşullarındandır. Halkın doğru haber
alma ve gerçekleri öğrenme hakkının bir aracı olan
yazılı, görsel ve dijital medyanın temel işlevi ise
iletişim özgürlüğünün sağladığı özgürlük ve
sorumluluk alanının en iyi şekilde değerlendirilerek
gerçekleri tarafsız bir biçimde kamuoyuna yansıtmaktır.
Doğru haber alma, doğruları ve gerçekleri bilme, doğru
bilgilenme hakkı demokrasinin gereğidir. Ancak maalesef sekiz
yıllık iktidarınız döneminde yandaş ve baskı
altına alınmış medya sayesinde demokrasinin bu gereği
yok edilmiştir. Devri iktidarınızda eli kalem tutanlar zindanlarda
çürütülürken eli kanlı katiller maalesef dünden itibaren başlayarak
sokağa salınmaya başlanmıştır. Yüce Meclis
çatısı altında küçük hesaplarınızın sonucu, bu
eli kanlı katiller kimleri, nerelerde katledeceklerinin de
planını yapmaya başlamışlardır. Bu eli kanlı
katilleri sokağa salıverdikten sonra yandaş ve baskı
altına alınmış medyanın susturulması
yetmezmiş gibi, bir de RTÜK iyice iktidarın sopası hâline
getirilmek istenmektedir. Tasarı ile RTÜK, bir sansür kurumu hâline
getirilmek istenmektedir. Oysa burada ön plana çıkması gereken,
sektördeki geniş alanın düzenlenmesidir. Ancak düzenleyici vasıf
tasarıda son derece zayıftır. Sansürcü denetleme
baskısı açıkça kendini göstermektedir.
Tasarının
gerekçesine baktığınız zaman, 19 Aralık 2007de yürürlüğe
giren Avrupa Birliği Görsel-İşitsel Medya Hizmetleri
Yönergesine uyum sağlanmasının amaçlandığı ileri
sürülmektedir. Söz konusu yönerge incelendiğinde, üye devletler
görsel-işitsel medya hizmetlerinin yeni ruhsat ve idari izin
mekanizmalarına bağlanmaması konusunda uyarılmasına
rağmen, tasarı bu yayın türünü denetim ve izleme altına
alarak görsel ve işitsel medyayı baskı altına
almaktadır.
Bu yüce Meclisin
huzurlarında bundan evvel Ulusal TVnin başına gelenleri burada
anlatmıştım. İşte bu işi ruhsata, belli izinlere
bağladığınız zaman yani Avrupa Birliği
yönergelerinin dışına çıkarak izne
bağladığınız zaman Ulusal TVnin başına
gelenler gelir yani siyasi iktidarın hoşlanmadığı
yapılar bir türlü yayın hayatına istediği şekilde
geçemezler. O nedenle bu yönerge sırf siyasi iktidarların, otoriteyi
elinde bulunduranların bunu yapmasını engellemek için
getirilmiştir.
Bu
tasarının en büyük eksiklerinden biri de Kurulun tek gelir
kaynağı televizyon reklamlarından alınan pay olmasına
rağmen, çok enteresandır ki hiçbir televizyon kuruluşu bu Kurul
içinde temsil edilmemektedir yani velinimet olan televizyon-medya
kuruluşları bu Kurul içinde temsil edilmemektedirler. Aslında
RTÜKte toplumdaki tüm kesimlerin temsil edilmesi gerekmektedir.
İletişim fakülteleri vardır, medya kuruluşları
vardır, gazeteciler cemiyetleri vardır, teknik konularda
özelliği olan, örneğin iletişim-bilişim sektörünün ünlü
sivil toplum kuruluşları vardır. Bunların hiçbirisi yoktur.
Sadece siyasi ve parlamentonun içinden gösterdiği, parlamentonun grubu
olan partilerin gösterdiği adaylardan kurulan bir örgüt söz konusudur. Bu
nasıl bir mantıktır ki hemen şunu da söyleyeyim: Bu
yanlış yapılırken maalesef benim partim de bu
yanlışın içinde olmuştur. Bu bir yanlıştır.
Bunun evvela şiddetle ve süratle değiştirilmesi gerekmektedir.
Yanlıştan dönmek bir erdemdir.
Değerli
milletvekilleri, tasarı genel havası itibarıyla RTÜKün
yetkilerini gerek yönetim gerekse yayın denetimi açısından daha
güçlendiren bir durumdadır. Yayınları durdurma yetkisinin RTÜKe
verilmesi ifade özgürlüğünü sınırlandırıcı bir
tutumdur. Yayınlarda sansür veya ön denetime kesinlikle müsaade edilmemesi
gerekir. Bu konuda sadece uluslararası normlarda yargı denetimine
bağlı kalınmaktadır. İleride de anlatacağım,
biz Bakanlar Kuruluna, Başbakana ve ilgili bakana doğrudan yayın
durdurma hakkını veriyoruz. Dünyanın başka bir uygar
ülkesinde böyle bir şey söz konusu olmaz.
Değerli
milletvekilleri, tasarıda özel radyo ve televizyon
kuruluşlarında, bir medya hizmet sağlayıcı
kuruluşta toplam yabancı sermaye payı ödenmiş sermayenin
yüzde 50sini geçemeyeceği hüküm altına
alınmıştır yani yüzde 50ye kadar yabancı sermayeye
açıyorsunuz. Bakın, cebine 2-3 milyar dolar koyan bir yabancı
sermaye, Türkiyedeki bütün ağırlıklı yayın
kuruluşlarını ele geçirir. Yüzde 50ye ortak olmak demek
Çünkü
bu hükmü getirdiğiniz zaman bunların tamamı İstanbul Menkul
Kıymetler Borsasında işlem gören şirketlerin hisseleridir.
Orada 3 kişiye daha hisse aldırdığı zaman siz bir
yabancı sermayeyi dilediği şekilde bir televizyon
kuruluşunu yönetme hakkını sağlarsınız. Ne
koyarsanız koyun, isterseniz bunlara bir altın hisse
verilmeyeceğini de hükme koyun, anonim şirketler hukukunda
değişiklik yapın, medya şirketlerine bazı
sınırlamalar getirin ama yüzde 50 sınırını getirdiğiniz
andan itibaren Menkul Kıymetler Borsasına kota edilmiş
şirketlerin hisselerinin kimin eline geçtiğini takip etmeniz mümkün
değildir. Böyle olduğu zaman da o şirketin yabancılar
tarafından tamamına hâkim olunmasını engelleyemezsiniz.
Yine tekrar ediyorum: 2-3 milyar dolardır bütün bunun maliyeti. Yani bir
Amerikalı sermayedar, bir İngiliz sermayedar gelirse buraya, cebinde
de 3 milyar dolar parası varsa Türk medya hayatının
iflahını keser.
Bakın,
başka bir şey var. Avrupa Birliği ülkelerine bakıyorsunuz.
Avrupa Birliği üyesi olmadan evvel hiçbir Avrupa Birliği ülkesi
yabancı sermayenin yüzde 50yle
sınırlandırılacağına dair bir şey
getirmemiş, izin vermemiş buna. Ne zaman vermiş? Avrupa
Birliği üyesi olduktan sonra diğer Avrupa Birliği ülkelerinin
sermayeleri için bunu getirmiş. Biz daha Avrupa Birliği üyesi
değiliz ama biz yüzde 50 sermaye sınırını getiriyoruz.
Ama bu yüzde 50 sermaye sözü sade aldatmaya yönelik. Biraz evvel de
belirttiğim gibi, Menkul Kıymetler Borsasındaki harekete mâni
olamadığınız sürece yüzde 50yle bütün piyasaya hâkim
olurlar. Değerli milletvekilleri, bu düzenlemeyle demin, biraz evvel de
söyledim- 2-3 milyar doları koyan bütün medyaya hâkim olacaktır.
Tasarıda
-maddelerde tabii ileride daha çok tartışacağız, daha çok
anlatacağız- böyle belli başlı, çok çarpıcı
yanlışlar var. Örneğin tasarıda bölge müdürlükleri
kapatılıyor, temsilcilikler hâline getiriliyor. Çok değil, 2003
yılında aynı uygulama yapıldı, 2003 yılında
bölge müdürlükleri kapatıldı. İrticai ve bölücü faaliyetlerin
yayınlarının artması sonrasında altı ay sonra
tekrar geri getirdik. Şimdi, bugün bu değişikliği yaparak
yani bölge müdürlüklerini kaldırarak -gene temsilciliklere dönüyorsunuz-
irticai ve bölücü faaliyetlerin azalacağına mı
inanıyorsunuz veya bu yayınların yapılmayacağına
mı inanıyorsunuz? Bu yayınlar yapılacak, gene bundan bu
sıkıntılar doğacak ve tekrar geri döneceğiz. Ama
aslında tabii bununla yapılmak istenen, bütününe baktığınız
zaman tasarının, tasarıda bir yeniden kadrolaşma, yeni bir
kadro yaratma mantığının yattığını
görüyorsunuz. Bu bir kadrolaşma hareketinin yöntemidir. Oraları
kapatırsınız, buraları kapatırsınız, oradaki
teknik arkadaşlara çok düşük sıfatlar verirsiniz, yeni kadrolar
yaratırsınız, bambaşka insanları getirirsiniz.
Olabilir ama bunun bedeli sonra çok ağır oluyor. Bir devletin
altı ay sonra yaptığı bir kanundan dönmesi
O anca
faşist düzenlerde olur, Kenan Evren mantığıyla olur,
Yaparız, kötüyse sonra değiştiririz. mantığıyla
olur. Bu, parlamenter sistemin doğru çalıştığı
ülkelerde olmaz, olmaması gerekir çünkü o zaman yasayı ciddi
tartışarak, konuşarak düzenlersiniz,
yapmadığınız zaman bu sonuçlar çıkar.
Bu analog
yayıncılıktan gene sistemde bir sayısal
yayıncılık ilkesine geçiliyor. Temel mantığa
bakarsanız, şu andaki siyasi iktidarın temel
mantığı buna tamamıyla bir ihale konusu olarak
bakıyor. Yani nasıl bir ihale yaparız, nasıl para
alırız, işte ona nasıl yaparız? Ama burada hiçbir
şekilde bir olayı bütünüyle görüp bir teknolojik patlamanın
sonuçlarına doğru bir hareket yok. Bütün Avrupa 2014ten itibaren
sayısal yayıncılığa geçecek. O nedenle, şimdiden
bunu bir ihale mantığı içinde görmeden, ciddi bir şekilde
tekrar ele almak mecburiyetindeyiz.
Biz bunları
burada söylüyoruz, elbette biliyoruz ki bunların hiçbir tanesi değerli
arkadaşlarımız tarafından nazarıitibara
alınmayacak. İleride önergeler de vereceğiz
değişiklikler için, nasıl olsa Komisyon
Katılmıyorum. diyecek, Hükûmet Katılmıyorum. diyecek,
hiçbir tanesi yerine gelmeyecek ama biz bunları burada tarihe not düşmek
için söylüyoruz.
Şimdi,
bakın, bu tasarıda ne de eksik? Sadece bizimle alakalı
değil, bizim söylediklerimiz değil, 2006, 2007, 2008 Devlet Denetleme
Kurulu raporlarında tek tek sayılmış, yapılması
gereken değişiklikler belirtilmiş. Bunların da hiçbir tanesi
burada yerini almamış. Hiçbiri yok veya çok azı yerine
getirilmiş. Devlet Denetleme Kurulu o tarihlerde, yani özellikle 2007den
itibaren Sayın Cumhurbaşkanının, yani Sayın Abdullah
Gülün yönetiminde ve denetiminde. O bakımdan, yani o raporlarda bir kötü
niyet aramaya da hakkımız yok ama o raporlarda da getirilen hiçbir
şeyi yerine getirmemişiz.
Şimdi,
başka bir şey daha var, bu tasarıya
baktığınız zaman hem televizyon hem radyo düzenlemesini
aynı yasa tasarısı içinde yapmışız. Bu sadece bu İktidarın
veya bu kanun tasarısının günahı değil, eskiden beri
gelen bir günah ama Avrupa Birliğine baktığınız zaman,
Avrupa Birliği uyum yasalarında radyo ve televizyon ayrı ayrı
hüküm altına alınır, ayrı ayrı yasaları
vardır. Aslında bunun en doğrusu, bir genel çerçeve yasanın
içinde bu her kurumu ilgilendiren, her iletişim kurumunu ilgilendiren,
yani radyoyu, televizyonu, yazılı basını ilgilendiren,
konuları ayrı ayrı yasalarla düzenlemekte fayda vardır
çünkü radyo ve televizyon dediğiniz zaman aynı kurumlar, aynı
müesseseler değildir. Burada bir karmaşaya yol açıyoruz.
Asıl tehlikeli ve önemli olan budur.
Şimdi,
Başbakanın ve görevlendirdiği bakanın yayın durdurma
hakkı var. Önceki hâlde de bu vardı. Yani ilk defa bu kanun
tasarısıyla geliyor demiyorum ama Başbakana ve bakana hiçbir
mahkeme kararına başvurmadan doğrudan doğruya bir
yayını yasaklamak hakkını tanımak sansüre yol
açmaktadır.
Şu
hakkı tanıyabilirsiniz: Sayın Başbakan veya
Başbakanın görevlendireceği bir sayın bakan doğrudan
mahkemeye böyle bir konuda yayın durdurmak için, karar için
başvurabilir. Bu çok doğaldır çünkü o bir mahkeme denetimi demektir ama burada yapılmak istenen...
Yani Kanunun eski hâlinde de var olması bu ayıbı ortadan
kaldırmaz. diye bunun için söylüyorum. Yani siz diyorsunuz ki bir masum
insana Ben seni suçlu ilan ettim. Sen bir kere suçsuz olduğunu git
mahkemede ispat et. Vallahi her şey ispat edilir de bir insanın
kendinin suçsuz olduğunu ispat etmesi kadar zor bir şey yoktur. Onun
için, temel mantık yargıda neyin üstüne kurulur? Suçlamanın
üstüne kurulur. Yani suçlayacaksınız, sen şunu yaptın, bunu
yaptın diyeceksiniz. Yoksa Sen bunu yapmadığını ispat
et. diye bir şey dünyanın hiçbir yerinde, hiçbir hukuk
mantığında yoktur.
Artı,
arkadaşlar, çok enteresan, bence bu ileride sadece bir kelime olarak
baktığınız zaman Ne
farkı var Ceza Kanununda da böyle deniyor. gibi bir mantık akla
gelebilir. Bu müstehcenlik ve pornografi. Bu ikisinin arasında çok önemli
bir ayrım vardır. Müstehcenlik başka bir şeydir, pornografi
çok farklı bir şeydir. Pornografi hakikaten
çocuklarımızı korumamız gereken şiddet kadar önemli ve
çocukların korunması gereken iki kavramdır. Şiddetten
çocukları uzak tutmak için televizyon yayınlarında nasıl
hassas davranmamız gerekiyorsa, hatta bazı televizyon
kuruluşları zamanında, çok daha evvel, hiç bu konular
konuşulmadığı zamanda dahi kendi kendilerine kararlar
almışlardı Kanlı görüntüleri vermeyeceğiz. diye. Bu
nedir? Bu şiddete karşı bir kendi doğal
mekanizmasıdır. Ama pornografi dediğiniz şey, bir
müstehcenlikle çok farklı şeylerdir. Müstehcenlik çağdan
çağa, toplumdan topluma değişen bir kavramdır. Sanat içinde
de müstehcenlik olabilir, sinema sanatında da müstehcenlik olabilir.
Burada felsefe hocalarım var, onların önünde bunları söylemeyi
Tabii beni bağışlasınlar. Ama pornografi bazı
dürtüleri harekete geçiren, çocukların seyretmemesi gereken, bazı
sapkın görüntüleri ortaya koyan şeydir. Şimdi, müstehcenlik
dediğiniz zaman kimin, nasıl, nerede bu engele mâni
olacağını tarif etmeniz mümkün değildir. İşte bu
sansüre yol açar. Herhangi bir sinema sanatında, herhangi bir görsel
sanatta bir olaya müstehcen dersiniz, doğrudur, müstehcendir ama
pornografik değildir. Yani o sahne ister görsel basında olsun, ister radyoda
olsun, nasıl olursa olsun, anlatımda veya görüntüde eğer cinsel
dürtüleri, sapkın dürtüleri tahrik etmiyorsa o sanatın konusu
olabilir ama pornografi hiçbir şekilde bir sanatın konusu olmaz. Onun
da belki kendi içinde sanat olan tarafı vardır ama o toplumu
ilgilendiren bir konu değildir. Toplumu ilgilendiren sadece iki
olayın birbirinden çok farklı olmasıdır.
Şu
söylenebilir: Efendim, Türk Ceza Kanunu müstehcenlik diyor. Ama Türk Ceza
Kanunu müstehcenlik dediği zaman Yargıtayın olayları
yorumlama şansı vardır, olaya yorum getirir, tarif eder çünkü
doğrudur, kavramı geniş koyarsınız, yaşayan bir
şey olduğu için hukuk, yargı bunu kendi tanımı içinde
çözer ama bir kamu kurumuna, bir kurula siz pornografi ile müstehcenliği
dediğiniz zaman bunun hesabı yoktur.
Şimdi, bir
başka çok önemli konu: Reçetesiz ilaçların ticari amaçla piyasaya
sürülmesi. Değerli arkadaşlar, bu çok tehlikeli bir olay.
Hatırlayacaksınız 1996da, 2003te, 2009da yine bunlar
Türkiye'nin gündemine geldi. O zaman Eczacılar Odası
Başkanlığı bu iş için mücadele etti. Mahkeme
kararlarıyla bu durduruldu. Çünkü siz bir insan
sağlığını, ilaç satışını
ruhsatsız dahi satılsa bir ticari meta olarak ve bu reklamlardan elde
edilecek paydan RTÜKün daha çok para kazanması mantığıyla
bakarsanız çok yanlış yaparsınız. Mahkeme kararları
yasayla geçilmeye çalışılıyor. Mahkemeler bu yasama
organının düşmanı değildir. Mahkemeler karar verirken
toplumun gereklerine uyumlu kararlar verirler. Yani bir ilacın
ruhsatsız satılıyor olması bunun televizyonlarda
reklamının yapılmasını icap ettirmez. Bir aspirinin
dahi nasıl kullanılacağının içindeki prospektüste
doktoruna sor diye söylüyorsa sizin bir ilacın reklamına izin
vermemeniz gerekir bu ilaç reçetesiz satılsa dahi.
Değerli
arkadaşlarım, yasanın tümüne baktığınız
zaman hakikaten hepimizi çok sıkıntıya sokacak, çok ciddi
sorunların olduğu, tek tek maddelere geçildiği zaman daha net
görüşlerimizi ortaya koyabileceğimiz bir yasal düzenlemeyle
karşı karşıyayız. Muhalefetin söylediği
şeyler her zaman bir düşman söylemi değildir. Muhalefet en azından
burada siyasal iktidarı oluşturan, çoğunluğu oluşturan
partiler kadar yasama faaliyetine katkıda bulunmak ister ama üç buçuk
yıllık Parlamento hayatımda şunu gördüm: Hiçbir şeyi
uzlaşarak çözmedik, hiçbir şeyi tartışarak çözmedik.
Dışarıda kapının önünde oturup konuştuğumuz
zaman birbirimize bazı şeylerin ne kadar doğru olduğunu
söyleyip içeri girdiğimiz zaman maalesef hepimiz emir komuta zinciri
içinde parmakları indirdik ve kaldırdık. Burada sayın
komisyon üyeleri, sayın iktidar katılmıyoruz dediği
zaman, ben milletvekili arkadaşlarımın neye katılıp
katılmadıklarını bildiklerine inanmıyorum, neye parmak
kaldırdığımızı da bilmiyoruz. RTÜK gibi çok
önemli bir yasayı tartışıyoruz, salondaki sayımız
50 kişiyi geçmiyor.
Bu RTÜKün
düzenlediği ekonomik alan, çimento üretimi değil, makine üretimi de
değil, bir ülkenin kültüründen, sanatından, güvenliğinden, her
şeyin yer aldığı, çok önemle üstünde durulması gereken
bir konu, ama söylüyorum, işte, 50 kişiyle konuşuyoruz.
Hemen şu
söyleniyor: Türkiye'de yasama komisyonlarda yapılır. Kimse kimseyi
kandırmasın, orada buradan farklı bir şey mi oluyor? Belki
sayıca buradan daha çok oluyoruz, eksiklerimiz de olsa -bazen bazı
arkadaşlarımız katılamıyor, bugün benim
katılamadığım gibi- ama sonunda çoğunluğun söylediği
oluyor. Yani biz bir şeyi tartışmıyoruz, muhalefet de bir
şey söylüyor, doğrudur mantığıyla hareket etmiyoruz.
Bu yasada da aynen öyle, içeride söylediğimiz hiçbir şey
düzeltilemedi. Yani şu yasa yapılırken, şu Parlamentoda,
bazı kurumların da aday gösterip seçtirilmesini getirseydik, bu
kurulu daha demokratik bir hâle getirseydik çok mu zarar verirdik? Yani
iletişim fakültelerinin yayınını bile engelledik.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Mengü.
ŞAHİN
MENGÜ (Devamla) Toparlıyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN
Sayın Mengü, ek süre vermiyoruz, veremiyoruz daha doğrusu.
ŞAHİN
MENGÜ (Devamla) Peki, Sayın Başkan.
Teşekkür
ediyorum. Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Tasarının
tümü üzerinde söz isteyen, Barış ve Demokrasi Partisi Grubu
adına Hasip Kaplan, Şırnak Milletvekili.
Buyurun
Sayın Kaplan. (BDP sıralarından alkışlar)
BDP GRUBU ADINA
HASİP KAPLAN (Şırnak) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Barış ve Demokrasi Partisi Grubu adına söz
aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Gerçekten çok
önemli bir kurumun, Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve Yayın
Hizmetleri Hakkında Kanun Tasarısını görüşüyoruz.
Türkiye'nin demokrasisiyle, demokratik toplum olma ölçütüyle, konuşan
Türkiye olma ölçütüyle bire bir çok ilgili, çok yakın ancak bugüne kadar
RTÜK Yasasında yirmiyi aşkın değişiklik oldu.
Şimdi biraz daha topluca bir tasarı getirildi ama bunun da Avrupa
Birliğinin
Eğer Avrupa Birliği istememiş olsaydı,
eğer Onuncu Fasılda Avrupa Birliğinin Bilgi toplumu ve medya
başlığı olmasaydı, inanın, bu tasarı da
gelmeyecekti.
Avrupa
Birliği istedi diye buradan kanun çıkarmak veya yargı karar
verdi diye baypas yasaları çıkarmakla dört senemiz geçti. Biraz,
kaliteli yasa çıkarma sorununu bu dört senede yaşadık ve
kaliteli yasa çıkaramıyoruz çünkü ortaklaşamıyoruz.
Mecliste 4 grubuz, demokrasiyi yakından ilgilendiren bir konuda
sıkıntı yaşıyoruz. Hükûmet bir tasarı getiriyor
Benim çoğunluğum var. diyor ve çoğunluğunu da kabul
ettiriyor, o şekilde çıkıyor yasa. Arkasından, çok geçmeden
o yasadaki aksaklıklar nedeniyle yeniden bir yasa çıkarma
zorunluluğu çıkıyor.
Şimdi, bu
yasa tasarısının çok önemli bazı başlıkları
var, birkaçına vurgu yapmak istiyorum çünkü eğer bu konuda muhalefet
olarak ciddi bir şekilde durmaz ve kamuoyuna karşı
sorumluluğumuzu açıklamazsak yarın bu konuda bizim de
şikâyet etme hakkımızın kalmayacağını kabul
etmek zorunda kalırız. Sadece yayınların düzenlenmesi
değil denetimi de söz konusu, hatta ileride açıklayacağım,
seçimin güvenliği de söz konusu maddeler var bunun içinde.
Şimdi,
baktığımız zaman şöyle gerekçesine en başta
şunu bir kere görmek lazım: Medya sahipliği Türkiyede nedir?
Uzan Grubu neredeydi, şimdi nerededir? Doğan Grubu nerdeydi,
şimdi nerededir? Ciner Grubu nereden nereye geldi? Çalık Grubu
nereden nereye gidiyor? Turkuaz Grubu ne yapıyor?
Sonra, bu
televizyonlara bakacaksınız, yazılı basına
bakacaksınız, gazetelere ve ondan sonra bu medya sahipleri neyle
uğraşıyor ona bakacaksınız. Bu medya sahiplerinin
hepsinin enerji sektörüyle uğraştığını
görürsünüz.
Bir; enerji
sektörüyle uğraşıyorlar. İki; altın başta olmak
üzere maden sektörüyle ilgileniyorlar ve tesadüftür ki, bu medya sahiplerinin
de ortak hobisi aynı alanlarda çalışmak. Erzincandaki
altın madeninden de Bergamadakinden de aynısı
çıkıyor. Silopideki termik santralden de Nallıhandaki santrale
geldiğimiz zaman, Beypazarında aynı kişi
çıkıyor. Sonra bakıyorsunuz HESlere, barajlara; bu HESlerin,
barajların kurulmasında, derelerin kurutulmasında, Allianoinin
sular altında kalmasında, Hasankeyfin, Munzurun, tahrip edilmesinde
doğanın ve yine bu medya sahipliklerinin ön planda olduğunu
görüyoruz.
Bu medya
sahiplikleri bunlarla kalmıyor, iktidarlarla da iyi iş kuruyorlar. Garip
olan, sonra 73 milyon halkımızı manipüle edip gerçekleri ters
yüz ediyorlar, kamuoyuna yanlış bildiriyorlar, yanlış
bilgilendiriyorlar.
Artık,
medya, demokraside, demokrasilerde, hukuk devletlerinde dördüncü güç olmaktan
çıkmış durumdadır; tekelleşmesiyle, bir dinamit gibi
tehlikeli bir konuma gelmiş durumdadır.
Bu yasa bunu
gideriyor mu? Maalesef gidermiyor. Paylara baktığımız zaman
yine yüzde 50lerde, yine baktığınız zaman televizyonlara,
yine dört taneye kadar çıkarabilecekler. Bir şey daha yapılıyor:
Yabancı şirketlere Türkiyedeki medyanın kanalları
açılıyor. Bunlar yapılırken muhalif medyanın da
üzerine acımasızca gidiliyor; acımasızca, hem yasak konuyor
hem ceza veriliyor hem susturuluyor hem de -geçmiş tarihleri faili meçhul
cinayetlerle doludur- ne hazindir ki, basının çok önemli bir ismine
suikast yapan birisinin devletin televizyonlarına
çıkarıldığını görüyorsunuz. Düşünün
artık!
Şimdi,
burada, baktığımız zaman elektronik haberleşmenin
Ki,
bu tasarı sadece bir bakanlıktan çıkmadı; Ulaştırma
Bakanlığı, Bayındırlık ve İskân
Bakanlığı
Çünkü, telekomünikasyon da bunun içindedir, gizli
dinleme de bunun içindedir, iletişim bunun içindedir, İnternet bunun içindedir, Facebook bunun içindedir,
Twitterden tut
Hatta imkânı ve gücünü bulabilirse WikiLeaksi bile
denetlemeyi RTÜK kendi iktidarına almayı başaracaktır.
Zaten demin, benden önceki hatip açıkladı- Başbakan
istediği kararları verebiliyor ama gücü WikiLeaksin
yayınlayıcılarının yakasına ulaşamıyor.
Şimdi,
burada bir gerçeği görmemiz lazım arkadaşlar. Bu gerçek, teknik
gerçeklerdir. Bir, IP-TV, DVB-H, HDTV gibi yeni yayın teknolojileri konusu
var. Zaten dikkat ederseniz iki tane yeni uluslararası sözleşme bu
uzayla ilgilidir. Geçenlerde hani Obamaya dedik ya: Bizi de uzaya uçur.
Türkiyeyi hani uçuruyorduk ya, nedense Bizi uçur. diyoruz. Oysaki
iletişim, teknolojinin ana ahengi uydular üzerindendir ve Türkiye'nin
kiraladığı uydular, sonra kendi uyduları ve dünya
uyduları üzerinden bunların hepsi yapılıyor. İşte
Avrupa Birliği yönergelerini salt bu noktada görmemek lazım.
Televizyon ve televizyon benzeri görsel, işitsel yayınların
düzenlenmesinde kamu yararı, -toplum yararı dengesiyle demokrasi-
özgürlükler dengesi çok iyi kurulmuştur.
Şimdi, bir
iki örnekle daha somutlaşalım. Örneğin, bu RTÜK yasasında
madde 5 diyor ki: Yayın hizmetlerinin Türkçe yapılması
esası düzenlenmiştir. Madde 5, bunun yanında, Üst Kurulca
belirlenecek esaslar dâhilinde Türkçe dışındaki dil ve
lehçelerde de yayın yapılabilmesine imkân tanımaktadır.
Evet, Türkiye
günlerdir iki dilliliği tartışıyor. Resmî dil, resmî dil
dışında ana diller, lehçeler
Türkiye çok kültürlü, çoğulcu
bir ülke. Ancak burada hep yasakçı, inkârcı, statükocu, resmî, tabucu
anlayış bu yasanın ruhuna da işlemiş durumda.
Nasıl işlemiş? Yasadan önce öyle bir işlemiş ki
şöyle bir baktığınız zaman RTÜKten
Hani TRT
Şeş açıldı ya, sonra Kürtçe, Zazaca, Boşnakça,
Çerkezce yayınlar yaptı, hatta şu an epey dilde yayın
yapıyor ki bunun olması doğaldır, 73 milyon Türkiye'nin
iftiharıdır, bütün dillerde yayın yapması, bütün dünyaya
hitap etmesi. Ancak özel olarak yönetmelikte, Kurmanci ve Zazaca bilen 2
personel beş televizyon kanalının yayınlarını
takip etmekle görevlendiriliyor. Yetmiyor, İl emniyet müdürlükleri
izlemeye katkı sağlayacak. Arkadaşlar, televizyon
yayını mı yapıyorsunuz, yoksa burada zehir hafiyecilik mi
yapıyorsunuz, anlamadık. Özgürlüklerse eşit özgürlük. Herkese
eşit mesafede olmak gerekiyor.
Yine,
Farklı dil ve lehçelerde yayınların izlenmesine,
İçişleri Bakanlığıyla yapılan protokol
kapsamında il emniyet müdürlüklerindeki izleme birimleri de katkı
sağlayacaktır. Maşallah! Bütün emniyeti dört tane Kürtçe
yayın yapan Gün TV gibi birkaç televizyonun başına dikip, aman
aman o Kürtçe şarkılarda, türkülerde devlete karşı, topluma
karşı, ahlaka karşı bir virgül yakalayabilir miyim diye
hafiyecilik yapılıyor. İnanın, bu sadece burada değil,
YÖKte de gizli genelgelerle öğrencilerin Kürtçe ana dil taleplerinin
izlenmesi hâlâ devam ediyor ve raporlar İçişleri
Bakanlığına geliyor.
Sonra deniliyor
ki: Denetim altyapısını güçlendirdik. Nasıl güçlendirdin?
Bakıyorsun, Mardinde Cemre FM, Mersinde Radyo Ses,
Şanlıurfada Radyo Net, Diyarbakırda Çağrı FM, Gün
TV; Aktüel TV
İşte
bunları izliyorlar. Ee, peki kardeşim, onca televizyon kanalı var
Türkiyede, ayrıca uydu üzerinden yayın yapan ve
kırmızı noktalı şeylerden tutun da her türlü
ırkçılıktan, her türlü ahlaksızlıktan, her türlü
şeye kadar yayın yapan televizyonlar var. Bunlarla ilgili bir izleme,
bir denetim var mı? Maalesef yok.
Geçenlerde dizi
oyuncuları, senaryocular, İstanbul Taksim Meydanında bir eylem
yaptı ve bu eylemde bir saatlik dizilere karşı isyan
yaptılar. Bir saatlik dizi bir film demektir arkadaşlar, bir filmi
bir haftada çekmek demektir. Bir saatlik filmi hem çektiriyorlar hem hafta
boyunca gece gündüz çalıştırıyorlar hem eziyorlar hem ücret
vermiyorlar ve gelişmiş, dünyanın 17nci büyük ekonomisi diye
lanse edilen ekonomimizde
G-20 Zirvesi içinde hiçbir ülkede, dünyanın
gelişmiş hiçbir ülkesinde sanatçılar bu tür eylem
koymamıştır. İnsani bir talep...
Şimdi bu
düzenlemeyle bunu sizin bir saatten kırk dakikaya veya kırk beş
dakikaya, ki onların talebi insanca yaşam
Ama RTÜK Başkanı
ne diyor: Efendim, dizi yapımcılarıyla görüştük, dizilerin
kısalması için oyuncuların ücretlerinin indirilmesi lazım.
El vicdan! El insaf! Dizi oyuncularının pestilini
çıkarıyorsunuz, fazla mesaisini vermiyorsunuz, ondan sonra
yapımcı ile dizi oyuncularını karşı
karşıya getiriyorsunuz. Hele bir söyleyin, bu
imzaladığınız, Avrupa Birliğinin dayattığı,
Uluslararası Sınır Ötesi Sözleşmede televizyon
yayınlarıyla ilgili, hangi ülkede bir saat yayının
arasına yirmi dakika reklam işkencesi konuyor? Bana bir tane ülke
gösterin. Yirmi dakika reklam işkencesi bir tek Türkiye'de vardır.
Bunun bir ölçüsü vardır arkadaşlar. Bu ölçü bu yasayla
kaldırılıyor, maalesef, serbest bırakılıyor, evet
serbest bırakılıyor.
Şimdi,
Meclise geliyorlar Dizi isyanı Meclise yansıdı. Niye? Yahya
Akman -göremiyorum burada- Dilekçe Komisyonu Başkanına bir dilekçe
vermişler. Bu sıkıntılarını giderecek, Meclis el
koydu. Meclis el koymadı, Meclis bu kanunla sizin feleğinizi
şaşırtacak ey sanatçılar! Aha bu kanun, öyle bir el koyma
ki, feleğinizi şaşırtacak sizin! Görün bakayım bir
saat mi, iki saate de çıkarırlar. Bu yasayla, dizi oyuncularına,
emekçilerine, bir saat değil iki saat dizi yaptırırlar.
Dünyanın hiçbir televizyonunda, aynı günde veya haftanın her
günü ikişer dizinin oynatıldığı televizyon yayıncılığı
yoktur arkadaşlar. Bütün ülkenin insanlarını aptal kutusuna bakar
duruma getirdiler. Ne oluyor bu TV dizilerinde? İlim, irfan, kültür,
sanat, bilim, toplum, iyi komşuluk, birbirinize düşmanlık
etmeyin, küfür etmeyin, kötülük etmeyin, güzel yaşayın, insanî
erdemler var, paylaşın
Ya, ülke televizyonlarının hepsinde
şiddet fışkırıyor, ekranlarında şiddet
fışkırıyor. Allah aşkına, bu ülkede hiç mi güzel
bir gün yaşanmıyor, hiç mi güzel insanlık, yardımseverlik,
hiç mi güzel çevre olayları, çevre hareketleri, hiç mi güzel şeyler
yaşanmıyor bu ülkede? Bir fidan da mı ekilmiyor, bir çiçekte mi
güzel bir günde analara verilmiyor? Niye bunun haberciliği
yapılmıyor, niye bu konuda bir üstüne gitme olayı yok? Ama,
burada düzenleme var 7nci maddede; olağanüstü hâl dönemlerinde
düşünce özgürlüğünü nasıl kısıtlarım,
yazmışlar. Devlet sırrını ihlal edeni nasıl içeri
tıkarım, yazmışlar. Avrupa İnsan Hakları
Sözleşmesi var, 10uncu madde ifade hürriyeti, o dengeyi de koruyoruz
Türkiye Cumhuriyeti, seksen yedi yıldır, dengeyi değil, daima
kantarın topuzunu kaçırmıştır düşünceyi ifade
hürriyetinde. Böyle bir yasayı da çıkardığınız
zaman dehşet bir şey olur, dehşet. Hiçbir televizyonda özgür bir
tartışmaya tanık olamazsınız.
Diğer bir
konuya gelince, şimdi bu söyleyeceğim konu sanatçıların
söyledikleri. Anlamıyorum denetimden, izleyin eski filmleri -ben
yasakları burada tek tek saysam zaten sürem yetmez- Yılmaz Güneyin
filmlerini TRT yayınlamıyor. Neden? Ama Abdi İpekçinin katilini
çıkarıyor ekrana. Soru soruyoruz, dört tane grubu olan parti var, ne
kadar süre tanıdınız? Bize yüzde 1 süre
tanımışlar, yüzde 1. E, vicdan yahu! Sanki vergiler yalnız
babanızın cebinden çıkıyor, bize 3 milyon seçmen cebinden
vergi vermiyor.
Şimdi,
burada, sinemada görüyorsunuz, ne oluyor? Sigara içen birisinde, eski bir film,
buzlanma işareti var ama duman her taraftan çıkıyor,
şaşırıyorsunuz. Bu nasıl sansür? Bu nasıl
kapatmak? Veya aktörün ağzında sigara var, ağzına bir tane
çiçek koymuşlar. Bu nasıl bir anlayış, Allah aşkına
bu nasıl bir denetim, bana bunu izah edin. Çıksın birisi bu
kürsüde desin ki bunu izah ettik. Ya yasaklayın ya bu rezaleti
yapmayın arkadaşlar. Ya yasaklayın tümden ya da bu rezalet
olmasın. Sigarının yerine erkekse ağzına çiçek,
kadınsa başka bir şey
Ya bu görüntüler ayıptır, yapan
sanatçıya, yönetmene hakarettir, filme hakarettir.
Arkadaşlar,
çok şey var konuşulacak, çevre konusundan tut şeye ama ben size
bir şey daha söyleyeceğim, seçime gidiyoruz. Kardeşim, seçim
kütüğüyle RTÜKün ne alakası var ya! Allahtan korkun! Seçimler yargının
denetiminde olmayacak mı? Bakın, 30uncu madde
Seçim kütüklerine de
el atıyorsunuz, seçimi de -tehlikeye- tehdit altına alıyorsunuz.
Avrupadaki seçmen kütükleri de oluşturulmadı, seçime gidiyoruz, ne
yapmak istiyorsunuz arkadaşlar ya! RTÜK nerede, YSK nerede; seçim kütüğü
nerede, RTÜK nerede? Ya, Allah aşkına, Deniz Fenerinden sonra seçim
kütüklerini size nasıl emanet ederiz? Biraz vicdan, düşünün!
Bunca
sakatlığı olan bu yasayla ilgili söyleyecek sözümüz çok.
AHMET YENİ
(Samsun) Hiçbir şey söyleyemezsin!
HASİP KAPLAN
(Devamla) İleriki bölümlerde bunları söyleyeceğiz.
Hepinizi
saygıyla selamlarım.
AHMET YENİ
(Samsun) Hiçbir şey söyleyemedin, hiç!
HASİP KAPLAN
(Devamla) - Bu kürsüden halkın söyleyecek o kadar çok sözü var ki,
tahammül etmeseniz de bu kürsü bunun için vardır. (BDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Kaplan.
Tasarının
tümü üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz isteyen Faruk
Bal, Konya Milletvekili.
Buyurun
Sayın Bal. (MHP sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA
FARUK BAL (Konya) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına RTÜK Kanunu üzerinde
görüşlerimizi ifade etmek üzere söz aldım. Yüce heyeti saygıyla
selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlarım, medya sektörünü ilgilendiren, radyo ve
televizyonları ilgilendiren bu kanun, milletimizin gözü ve
kulağı olarak tanımlayabileceğimiz, günlük hayatta bütün
bireyleri etkileyen bir kanundur.
Bir kamuoyu
araştırmasına göre, vatandaşlarımızın onda
9u günde dört veya beş saat radyo veya televizyon dinlemektedir. Bu
demektir ki günlük hayatın önemli bir kısmını
vatandaşlarımızın tamamı radyo ve televizyon dinlemek
suretiyle geçirmektedir ve dolayısıyla bundan etkilenmektedir.
Ne gibi bir etki
olmaktadır? İnsanlarımızın bireysel gelişimiyle
ilgili, millî hafızanın oluşmasıyla ilgili, millî kültürün
oluşmasıyla ilgili ve toplumsal kanaatin oluşmasıyla ilgili
olarak günlük dört-beş saatini televizyon karşısında
geçiren vatandaşımız radyo ve televizyondan etkilenmektedir.
İşte bunun içindir ki radyo ve televizyonların da içinde
bulunduğu basın sektörü, ülkemizde, yasamanın, yürütmenin ve
yargının yanında dördüncü güç olarak tanımlanmaktadır.
İşte bunun içindir ki basın ile meşgul olan, bu arada radyo
ve televizyon faaliyetleriyle ilgili görev yapan insanlar, halka doğru ve
gerçek haberi tarafsız bir biçimde verme göreviyle görevlidir ve bu bir
kamu görevidir. Ancak bunun karşılığında bir de
mükellefiyetleri vardır, bu mükellefiyet de, yapılan işin
gerçeğe uygun olması, tarafsız olması noktasındadır.
Değerli
milletvekilleri, bu görüştüğümüz kanun, netice itibarıyla,
vatandaşlarımızın bireysel gelişimine de etkisi
olacağından ve vatandaşlarımızın bireysel
gelişimini sağlayacağından önemlidir, aile
yapımızın millî, manevi ve toplumsal değerlerle
zenginleştirilmesi, geliştirilmesi açısından önemlidir,
genel ahlakın korunması açısından önemlidir, genel
sağlığın korunması açısından önemlidir,
millî birliğin, bütünlüğün, beraberliğin güçlendirilmesi
açısından önemlidir, millî kültürün ve manevi değerlerimizin
yaygınlaştırılması, vatandaşlarımız
tarafından paylaşılması açısından önemlidir.
Peki, bu önemine
mümasil bir durum var mıdır ülkemizde? Maalesef yoktur. Değerli
arkadaşlarım, başta RTÜK, devlet kurumu olan TRT olmak üzere,
diğer basın ve yayın organlarında çok ciddi bir
yozlaşmaya hep birlikte şahidiz. Bu yozlaşma üç yönlü olarak
kendisini göstermektedir. Birinci olarak bireysel yozlaşma, ikinci olarak
aile yapısının yozlaştırılması, üçüncü
olarak da toplumsal yozlaşma.
Bireysel olarak
RTÜKün ve diğer basın organlarının görevi, insanlar
arasındaki birliği, bir arada yaşama duygusunu geliştirecek
olan feragati, feraseti, fedakârlığı, cesareti, celaleti,
adaleti, hakkaniyeti geliştirmesi gerekirken, maalesef, bireyi
bireyselleştiren, bireyi bencilleştiren, bireyi toplumsal
değerlerden arınmış ve uyuşturucuya, fuhşa
yönelten yayınlara hep birlikte şahit olmaktayız.
Aile
yapısının kutsiyeti mutlaka hepimizce malumdur ancak,
izlediğimiz diziler, yapılan yayınlar aile
yapısının kutsiyetiyle örtüşmeyecek ve 1960lı
yıllarda görülen, kin, intikam, şehvet şeklindeki sinema
afişlerinde görülen filmleri andıran bir şekilde aile
içerisindeki seks ilişkileri, ensest ilişkiler, vesair
yozlaşmalar hep birlikte verilmektedir.
Toplumsal
yozlaşmayı körükleyen, değerli arkadaşlarım, etnik
ayrımcılığı tahrik eden, çeteyi, mafyayı ve
çeteleşmeyi, mafyalaşmayı özendiren, feodal aristokrasiyi
özendiren ve bu kapsam içerisinde de çeteciliği, etnik ayrışmayı
ve feodal aristokrasiyi Türk kültürünün, Türk millî kimliğinin üstüne
çıkaran yayınlara şahit olmaktayız. Dolayısıyla
bu yayınlar yozlaşmayı olduğu gibi körüklemekte ve
önümüzdeki süreç içerisinde millî kültürümüz açısından faydalı
olmayan bir sürecin yaşanmasına sebep olacaktır.
Değerli
milletvekilleri, ikinci bir nakisa ise basınımızda ve
ağırlıklı olarak radyo ve televizyonlarımızda at
gözlüğü bakış açısıyla
yayıncılıktır. At gözlüğü bakış
açısıyla yapılan yayıncılık tek yönlü, tek sesli
ve dayatma ürünü bir yayıncılık anlayışıdır.
Bilindiği gibi, medyamız farklı siyasi görüşleri
benimseyebilir, medyamız farklı siyasi görüşlerin iktidar
olmasını da temenni edebilir, medyanın içerisinde bulunan
bazı kişilerin elbette ki bu siyasi kanaat hürriyetine saygı duymamız
gerekmektedir ama sözlerimin başında ifade ettiğim, eğer
medya mensubuysa halka doğru, halka gerçek, halka tarafsız haber
vermek mecburiyet ve mükellefiyetinden kendisini ayrı tutamaz.
Dolayısıyla ikinci olarak bu mecburiyet ve mükellefiyetinin yanı
sıra, halkın doğru ve gerçek haberi edinme hakkını da
gasbedemez. Durum böyle mi? Maalesef böyle değil. Böyle değil çünkü
üç yönlü, üç görüntülü bir basın var Türkiyede. Birinci görüntü vahim bir
görüntü, basın mensupları topyekûn hapiste; Kanaltürk televizyonunun
eski sahibi hapiste, ART televizyonunun eski sahibi hapisteydi,
çıktı. Sakın konuşma, yoksa girersin. diye bir tehdit
aldı, susuyor şimdi!
Siyasi fikri
elbette ki bunların Milliyetçi Hareket Partisinden farklı. Gene,
İşçi Partisinin sahibi Doğu Perinçek içeride; Mehmet Haberal
içeride, uluslararası değerde bir bilim adamı içeride.
Bunların ortak özelliği nedir? Bunların ortak özelliği, AKP
iktidarına muhalif yayın yapmak.
Diğer
taraftan yandaş hâle getirilmiş basın var. Yandaş hâle
getirilmiş basına Yürü ya kulum! denilmiş, yürüyorlar!
Gittiği yerler hân-ı yağma, haram sofrası! Devlet
kaynaklarından besleniyorlar; milletin fitresinden, zekâtından,
sadakasından besleniyorlar. İşte bunlar tek yönlü AKP
propagandası yapıyor. İşte bunlar AKPnin hoparlörü hâline
geliyorlar. Bunların düzenlediği tartışma
programlarında -Sayın Başbakan Yardımcım,
vicdanınızla bir gün akşam izleyin bu televizyonları-
inanın, Başbakan Yardımcısı ve AKPnin yetkilisi
olarak zatıalinizden çok daha fazla AKPyi savunuyorlar; yalanla
savunuyorlar, kirli bilgiyle savunuyorlar. Bugün dinledim bir televizyonda
-uzun süredir birlikte çıkıyorlar- bir eski televizyoncunun -ismini
vermiyorum reklam olmasın diye- karşısına antrenman boksörü
gibi sol tandanslı bir şahsiyeti çıkarıyorlar ve bugünkü
konuşmaları saç baş yoldurur! Değerli
arkadaşlarım, işte bu tek yanlı yayın Türkiyeyi
tehdit etmektedir. Türkiyeyi nasıl tehdit etmektedir? Basının
yüzde 70e yakın bir rakamı AKPlileşti. Yüzde 30a
yakını, Candaş diyordunuz, candaşın şimdi
canı çıktı, çok vahim bir duruma düşürüldü vergi
tehdidiyle, diğerleri hapiste. Dolayısıyla medyaya tek yönlü bir
ses hâkim. Medyada, dördüncü kuvvette tek yönlü sesin bulunduğu yer asla,
kata demokrasi değildir, bulunduğu yer diktadır. Şimdi
diktaya gidiyoruz. Bu gidişi bir tek ben söylemiyorum, MHP de söylemiyor.
Bu gidişi, bakın, uluslararası basın özgürlüğü ve
demokrasi konusunda araştırma yapan bir kuruluş ilan ediyor. 178
ülkede basın özgürlüğü açısından bir sıralama
yapılmış, Türkiye geçen sene 122nci sıradaymış,
şimdi 138inci sıraya düşmüş.
Elbette,
Sayın Başbakanın, yanlış yazılmış olsa
bile bir köşe yazarına Ben mücadele etmem,
savaşırım. demesinin bu sıralamaya etkisi vardır.
Elbette, bir RTÜK üyesinin Deniz Feneri sanığı olarak bulunur
iken, böyle yayın yapan organların üzerine, medya üzerine kamu
gücünün adil bir şekilde gitmesinin engellenmesinin payı vardır
ve elbette, Türkiye'nin bu gidişte AKPnin sorumluluğuna düşen
önemli bir payı vardır.
Değerli
arkadaşlarım, basının hâli böyle, kamu gücünü kullananlar
partilileştirilmiştir, devlet organları
partilileştirilmiştir. Defalarca saydık, Elâzığ
Valisinden, Adana Valisinden, Tunceli Valisinden, muhtarları tehditle
AKPye oy toplayan kaymakamlardan, yeşil kartı rüşvet olarak
kullanıp AKPye oy toplayan kaymakamlardan, Fak Fuk Fonunu rüşvet
olarak kullanıp AKPye oy toplayan kaymakamlardan bahsettik, genel
müdürlerden, müsteşarlardan bahsettik. Bunlar, AKPnin devlet
organları içerisindeki siyasallaştırdığı
kişilerdir ve devlet siyasalaşmış durumdadır.
Devletle birlikte
sermaye siyasallaşmış bir durumdadır ve yargı da
siyasallaşma sürecine gelmiştir.
Basın
partileşmiş, devlet organları partileşmiş, sermaye
partileşmiş ve yargı partileşmiş ve
AKPlileşmiş. Burada demokrasi olabilir mi? Burada demokrasi
denildiği zaman, arkasından, hepimizin bildiği bir lafı da
söylememiz lazım: Ruhuna veleddalin amin. Geldiğimiz nokta bu.
Değerli
arkadaşlarım, genel olarak basın, yayın ve medyayla
ilişkili olumsuz bir tablo çizdim. Bunlar paranoya değildir,
bunların hepsi doğru şeylerdir ve memleketimiz açısından
çok zararlı, çok tehlikeli işlerdir. Bunların düzeltilebilmesi
için işte önümüzde bir fırsat var, bu fırsat da RTÜK Kanunuyla
ilgili yapılacak düzenlemelerdir. Milliyetçi Hareket Partisi olarak -bu riskleri,
bu tehlikeleri- parti düşüncesinden ayrılmış bir vaziyette,
hakka, hukuka, adalete ve vatandaşın doğru, gerçek haber alma
hürriyetine saygı duyarak maddelerin görüşülmesi sırasında
katkıda bulunacağız. Ancak bir miktar da RTÜKle ilgili
düşüncelerimi ifade etmek istiyorum.
Değerli
arkadaşlarım, bu söyleyeceğim sözler, çoğunuzun malumudur,
Cumhurbaşkanlığı Devlet Denetleme Kurumunun RTÜK
hakkında yapmış olduğu tespitlerdir. Dolayısıyla,
özellikle AKPye mensup milletvekili arkadaşlarımızın,
Sayın Cumhurbaşkanı Abdullah Gül Beyin talimatıyla yapılmış
olan bu denetlemedeki tespitleri vicdanlarında iyi bir şekilde
muhakeme etmesi gerekmektedir.
Birinci tespit:
RTÜK, özerkliği anlayamamıştır. diyor, özerkliğe
yanlış anlam yüklemiştir.
İki: RTÜK,
hesap verilebilirlikten uzaktır, hesap veremiyor. diyor. Oysa
demokrasinin özü hesap vermektir, özerkliğin özü de kanunla kendisine
tanınmış olan yetkinin siyasi etkiden arınmış bir
şekilde kullanılmasıdır.
Devam ediyor
RTÜK reklam ihaleleri ihlallerine karşı yaptırım
uygulamamıştır. Bunların sorumlularını
bulması gerekir. diyor. Özerk bir kurum, hesap verebilir bir kurum,
bunları yerine getirmesi gereken bir kurumdu. Bu tespit
Cumhurbaşkanlığı Denetleme Kurumunun tespitidir.
RTÜK,
haksız ayrıcalık sağlayan işlemler
yapmıştır. Haksızlık
yapan ve ayrıcalık sağlayan işlemlerin
sorumlularının belirlenmesi gerekmektedir. diyor, Mal bildiriminde
bulunmayanlar olmuştur, bunların sorumlularının tespit
edilmesi gerekmektedir. diyor, Lisansların verilmesinde gecikmeler
olmuştur, bunların sorumlularının belirlenmesi
gerekmektedir. diyor, Kadrolaşma vardır -biraz önce bizim devlet
organlarının partileştirilmesi anlamında ifade
ettiğimiz kadrolaşma vardır- bunların
sorumlularının belirlenmesi gerekmektedir. diyor.
İsmini
yanlış hatırlamıyorsam, şu anda notlarımın
arasında yok, açık öğretimi bitirmiş, iki
yıllığını bitirmiş bir zat RTÜKte uzman
kadrosuna atanıyor. Aradan kısa bir süre geçtikten sonra
uzmanlığından nasıl yararlanılacak olduğu malum
değil ama RTÜK Üst Kurul müşavirliğine atanıyor. Burada herhâlde
müşavere edilecek, kendisinden açık öğretim fakültesinin ikinci
sınıfından mezun olmuş bir kişi olarak değerli
bilgilerinden yararlanılacak ama yararlanılamıyor! Sebep? Bu zat
Tarım Bakanlığında Tarım Bakanının
danışmanı. Sayın Başbakan Yardımcım, Tarım
Bakanlığına danışman olacak ehliyet ve liyakatteki bir
kişinin RTÜKte ne işi var?
Pardon,
Sayın Bakan değişmiş. Ben Sayın Arınç
olduğunu zannediyordum.
Eğer
Tarım Bakanlığı bilgileriyle temayüz etmiş bir
kişi ise bu niçin RTÜK gibi basınla, medyayla biraz önce
özelliğini, önemini anlattığımız bir kuruma
alınmıştır? Sebep vardır ve basittir. Bir,
partizandır; iki, partizan olma kimliğiyle ayda 4 milyar liralık
devletin kasasından ulufeye nail görülmüştür! Bunun gibi onlarca
örnek vardır. Demek ki RTÜK Devlet malı deniz, yemeyen domuz.
anlayışıyla orada milletin, tüyü bitmedik yetimin hakkıyla
toplandığı, kendilerinin vicdanına emanet edilmiş
parayı bu şekilde harcamaktadır.
Bununla
kalmıyor tabii. RTÜKün sayın üyeleri özerkliği
Canımın istediği yere giderim, canımın istediği
yere gelirim, gezerim, tozarım. şeklinde anlaşılıyor.
Aynen Sayın Başbakanın Başbakanlığı Astığın astık,
kestiğin kestik gibi anlaması gibi.
Şimdi, yani
ben şaşırdım. Herkes kamu görevi yapmıştır,
ben de kamu görevi yapanlardan birisiyim ama görev süresi içerisinde 860 gün
yurt içi geçici görevde bulunmuş, 140 gün yurt dışı
görevinde bulunmuş bir kurum başkanını
hatırlamıyorum ama Sayın RTÜK Başkanı böyle bir
görevde bulunmuş.
Bir Kurul üyesi
172 gün yurt içinde, 161 gün yurt dışında göreve gitmiş ve
bu Kurul üyesi
OKTAY VURAL
(İzmir) Sayın Başbakandan esinlenmiştir!
FARUK BAL
(Devamla) Evet, Sayın Başbakan da havadan inmiyor! Böyle gezen
tozan bir kabinenin gezen tozan bir kurumu
Yani bir
başka arkadaşımız -isimlerini vermiyorum,
kişiliklerine saygı duyduğum için vermiyorum isimlerini ama
rakamlar vahimdir, bu vahameti sizlerle, milletimizle paylaşmak istiyorum-
161 gün yurt içi, 204 gün yurt dışı
Yani harcırahla
mı zengin olunmak isteniyor?
OSMAN DURMUŞ
(Kırıkkale) Yollukla yolunu buluyorlar, ne yapsınlar.
FARUK BAL
(Devamla) Bir başkası 212 gün yurt içi, 186 gün yurt
dışı görevde bulunmuş.
Değerli
arkadaşlarım, bunların içerisinde 2 kişi var, bunları
tebrik etmek istiyorum, bunları takdir etmek istiyorum. Tüyü bitmedik
yetim hakkına saygı gösteren 2 kişiyi, 2 üyeyi takdir etmek
istiyorum. Birisi Esat Çıtlak, bu hân-ı yağma sofrasına
oturmamış, diğeri de
AYHAN SEFER ÜSTÜN
(Sakarya) Yeni başlamış.
FARUK BAL
(Devamla) Değil, değil. Hesapları yaptım ben Ayhan Bey,
hesapları yaptım.
Diğeri de
Hasan Tahsin Fendoğlu. Birisi AKPli, birisi MHPli, biz parti farkı
gözetmeden söylüyorum.
Dolayısıyla
değerli arkadaşlarım, özerkliğin anlamını idrak
edemediği Cumhurbaşkanlığı Denetleme Kurulu raporuyla
belli olan, hesap verebilirlik ölçüsüne gelmemiş bir yönetim
tarzını benimsemiş olan RTÜKün, yaptığı
işlerin sorumluları hakkında inceleme ve soruşturma
yapamamış olan bir RTÜKün Başbakanlık Denetleme Kurulunca
denetleme hâlinde olduğunu biliyoruz. Aylar sürüyor bu denetleme. Ne zaman
biteceğini bilmiyoruz. Bir an önce o denetlemenin sonucunun
yapılması ve bu sonucun da milletimizle paylaşılması
gerekmektedir.
Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu olarak biz, medyanın, daha geniş anlamıyla
basının, dar anlamıyla radyo ve televizyonların halka,
doğru, gerçek, dürüst ve tarafsız haber verebilecek bir
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN -
Teşekkür ediyorum.
FARUK BAL
(Devamla) Öbür süre olmuyor mu Sayın Başkan?
BAŞKAN
Sayın Bal, uygulamamız üç haftadan bu tarafa bu şekilde.
FARUK BAL
(Devamla) Peki.
Bu
düşüncelerle yüce kurulu saygıyla selamlıyorum. Maddelerde bu
kanunun gelişmesine, olgunlaşmasına katkı vermeyi
sağlamaya çalışacağız.
Yüce kurula
teşekkür ediyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Bal.
Sayın
milletvekilleri, birleşime on beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 15.43
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 16.03
BAŞKAN: Başkan Vekili Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER:Yusuf COŞKUN (Bingöl), Murat ÖZKAN
(Giresun)
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 47nci Birleşiminin
İkinci Oturumunu açıyorum.
568 sıra
sayılı Kanun Tasarısının görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Komisyon ve
Hükûmet yerinde.
Şimdi, söz
sırası, AK PARTİ Grubu adına söz isteyen Ayhan Sefer Üstün,
Sakarya Milletvekili.
Buyurun
Sayın Üstün. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
AK PARTİ
GRUBU ADINA AYHAN SEFER ÜSTÜN (Sakarya) Sayın Başkan,
saygıdeğer milletvekilleri; 568 sıra sayılı Radyo ve
Televizyonların Kuruluş ve Yayın Hizmetleri Hakkında Kanun
Tasarısı ile Anayasa Komisyonu Raporu üzerinde AK PARTİ Grubu
adına söz aldım. Bu vesileyle yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlar, öncelikle bu kanunun amacı nedir, hedefi nedir, biraz
bunlardan bahsetmek istiyorum. Bu tasarıyla, radyo, televizyon ve
isteğe bağlı yayın hizmetlerinin düzenlenmesi ve
denetlenmesi hedeflenmektedir. Öncelikli hedeflerimizden bir tanesi budur.
İkinci
hedef, ikinci amaç, ifade ve haber alma özgürlüğünün sağlanması
amaçlanmaktadır.
Bir üçüncü amaç,
medya hizmet sağlayıcılarının idari, mali ve teknik
yapılarıyla yükümlülüklerini yeniden düzenlemektir.
Son olarak, Radyo
ve Televizyon Üst Kurulunun kuruluşu, teşkilatı, görev, yetki ve
sorumluluklarına ilişkin usul ve esasları yeniden belirlemek
amacıyla bu kanun tasarısı hazırlanmıştır.
Değerli
arkadaşlar, bu alanda ilk yasa 20/4/1994 tarihinde 3984 sayılı
Radyo ve Televizyonların Kuruluşu ve Yayınları
Hakkındaki Kanundur. Bugüne kadar bu Kanun üzerinde yirmi
değişiklik yapılmıştır. İlave edilen geçici
maddeler, ek maddelerle birlikte ve yine Anayasa Mahkemesinin iptal
kararıyla birlikte mevcut kanunun insicamı tamamen bozulmuştur.
Bu bakımdan günümüz ihtiyaçlarına karşılık veremez
duruma gelmiştir. Yeni bir kanun yapmak elzem olmuştur.
Değerli
arkadaşlar, görüşmekte olduğumuz RTÜK Yasa Tasarısı 8
geçici madde, toplam 58 maddeden oluşmaktadır. Zor bir alanı
düzenlemekteyiz. Zor bir alanı kanunlaştırmaktayız.
Gerçekten zor bir alan çünkü son derece dinamik bir alan üzerinde
çalışmaktayız. Bugün için güncel olan iki gün sonra maalesef
güncelliğini yitirebilmektedir. Zor bir alan çünkü sanal bir alemi tanzim
etmekteyiz. Zor bir alan çünkü tarafları çok olan bir alanda
çalışıyoruz. Bir tarafta televizyonlar, bir tarafta radyolar,
bir tarafta ulusal TVler, yerel TVler, bölgesel TVler ve diğer tarafta
tüketiciler, medya çalışanları, reklamcılar. Gerçekten
böyle bir yasayı yapmak hakikaten zor. Ancak bu zorluğa rağmen
tüm tarafların talepleri dikkate alınmış, sonuçta
tarafları azami derecede memnun eden bir yasayla birlikte huzurunuza
gelmiş bulunmaktayız.
Değerli
arkadaşlar, bu yasa hazırlanırken TRTnin, özel radyo ve
televizyonların, Radyo Televizyon Üst Kurulunun tecrübelerinden ve elbette
millî hafızadan istifade edilmiştir. Yine, aynı şekilde, AB
müktesebatına uyum çerçevesinde 2007 Aralık ayında
yürürlüğe giren AB Görsel-İşitsel Medya Hizmetleri Yönergesi
hükümlerinden de faydalanılmıştır. Aynı şekilde,
gerek alt komisyonda gerekse Anayasa Komisyonunda çalışırken
muhalefetle de birlikte son derece müspet, olumlu bir diyalog içerisinde,
muhalefetin de katkılarıyla şu anda son şeklini
almıştır yasa tasarısı.
Değerli
milletvekilleri, bu genel girişten sonra kanun tasarısıyla
birlikte yapılan değişiklikler, getirilen yenilikler nelerdir,
biraz da bunlardan bahsetmek istiyorum.
Öncelikle
yayın hizmet ilkeleri yeniden düzenlenmiştir. Bu yasa
tasarısının önemli maddelerinden birisidir 8inci madde. Bu
maddede yayın hizmet ilkeleri iki fıkra ve yirmi üç bent hâlinde
düzenlenmiştir. Aslında, keşke yayıncılar, bu
yayın ilkelerine tam olarak uymuş olsalar, kendi öz denetimlerini
sağlıklı bir şekilde yapmış olsalardı da bu
madde bu kadar uzun olmamış olsaydı ama maalesef zaman zaman, bu
tür ilkeler, kamuoyunu sıkıntıya sokacak bu ilkeler ihlal
edildiğinden dolayı burada yasaya tek tek yayın ilkeleri
yazılmak durumunda kalınmıştır. Örneğin komisyon
çalışmaları sırasında, muhalefetin de
katkılarıyla birlikte şu ilkenin çok üzerinde durulmuş ve
bu kanuna yansıtılmış: Yayıncılar, terörü
övemez, teşvik edemez, terör örgütlerini güçlü veya haklı gösteremez,
terör örgütlerinin korkutucu ve yıldırıcı özelliklerini
yansıtıcı nitelikte olamaz. Terör eylemini, faillerini ve
mağdurlarını terörün amaçlarına hizmet eder şekilde
sunamaz. İşte bu yirmi üç bentten bir tanesi de bu.
Bunun
dışında Çocuklara, güçsüzlere ve özürlülere karşı
istismar içeremez ve şiddeti teşvik edemez. Türkçenin, özellikleri ve
kuralları bozulmadan doğru, güzel, anlaşılır
şekilde kullanılmasını sağlamak zorundadırlar;
dilin düzeysiz, kaba ve argo kullanımına yer verilemez.
şeklinde temel ilkeler belirlenmiştir. Gönül ister ki
yayıncılarımız bu ilkelere uysunlar.
Yine aynı
şekilde, tasarının 9, 10, 11inci maddelerinde ticari
iletişim ve reklam hizmetleri yeniden düzenlenmiştir. Bu bölümde birçok
yeni kural getirilmiş, ancak bunlardan bir tanesi benim de gerçekten
dikkatimi çekti. Biraz önce burada arkadaşımız -aslında o
da şikâyet etti- reklamların uzunluğundan bahsetti. Tüketiciler
veya bu yayınlara muhatap olan vatandaşlarımız bu
konulardan şikâyetçiler. Bu kanuna bununla ilgili bir düzenleme koyduk.
Bakın, aynen okuyorum:
her türlü reklâm yayınlarının
oranı, bir saat başından bir sonraki saat başına
kadarki yayın içinde yüzde yirmiyi aşamaz. Bir başka
anlatım ile bir saatlik dilim içinde reklam süresi on iki dakikayı
geçemeyecektir. Sayın Kaplan biraz önce bunları şikâyet
etmişti, oysa yasamızda bu var.
Aynı
şekilde, yine seyircilerin çokça şikâyet ettiği bir başka
konu program tanıtımları. Reklamlar kadar program
tanıtımı var. Hafta sonunda göstereceği bir diziyi
pazartesinden itibaren başlıyor fragmanda tanıtmaya, saatlerce
sürüyor. İşte burada da bir hüküm getirilmiş, burada da, bir
saat içerisinde yüzde 5i geçemez, yani üç dakikayı geçemez diye bir hüküm
getirilmiş. Bu da yeni bir yenilik.
Değerli
arkadaşlar, bir başka düzenleme, frekans planlaması 26ncı
ve 27nci maddelerde düzenlenmiştir. Şu anda yürürlükte bulunan RTÜK
Yasası 1994 yılında çıkmış ama o zamandan beri
özel radyo ve televizyonlara lisansları verilememiştir. Bu durumdan,
bu belirsiz ortamdan herkes rahatsızdır, yayıncılar
rahatsız, devlet maddi imkânlarını elde edemiyor
O
bakımdan, işte bu kanunda, kanunun çıkmasından itibaren
hangi sürelerde, frekansların nasıl tahsis edileceğine, kira
bedellerinin nasıl alınacağına ilişkin açık, net
hükümler var. Bu konuda da RTÜK yetkilendirilmiştir. Bu belirsizlik de
kanunla birlikte ortadan kalkmaktadır.
Değerli
arkadaşlar, bir başka şikâyet konusu da bu kanunda tekrar
düzenlenmekte, o da idari yaptırımlar. Herkes yayınlardan şikâyetçi,
yayınların Türk aile yapısına uygun
olmadığı, yayınların seyredilemediği
noktasında şikâyetler var, bu şikâyetlerde de haklılar.
Ancak mevcut kanunda etkin ve esnek bir ceza sistemi getirilmemiş, âdeta
ceza uygulanmasın diye, tedbirler alınmasın diye kademeli bir
sistem getirilmiş. Siz ihlal ne kadar ağır olursa olsun önce
uyaracaksınız, ardından ikinci ihlalde idari para cezası
vereceksiniz, ardından yayın durdurma cezası verebileceksiniz. Eğer
bu süreçleri silsileleriyle takip etmezseniz idare mahkemesi iptal ediyor.
Zaten herhangi bir yerde, herhangi bir yayında yayını ihlal eden
medya hizmet sağlayıcı, yayıncı bunun bir yerinde
mutlaka gidip bir idare mahkemesinden yürütmeyi durdurma kararı alıyor
ve bu süreci kilitleyebiliyor.
İşte,
şimdi 32nci maddeyle esnek ve etkin bir idari yaptırımlar
sistemi oturtturduk. Ne var burada? Biraz önce de 8inci maddede
saydığımız yayın ilkelerinin
ağırlığına göre ceza tayini yapılacak. Bazı
bentlerde saydığımız ilkeler
8inci maddenin (a), (b),
(d), (g), (n), (s) ve (ş) bentlerini ihlal ettiğinde
yayıncılar, isterse RTÜK idari para cezası verebileceği
gibi, anında uyarısız bir şekilde yayını da
durdurabilecek. Bu bentlerin dışında kalan diğer yayın
ilkeleri ihlal edildiğinde de önce bir sefer uyarı cezası verilecek,
uyarıya rağmen hâlâ ihlale devam ediyorsa o zaman idari para
cezası dâhil diğer yaptırımları uygulayabilecek.
Özellikle eski
kanunda bu uyarıların tebliği uzun sürüyordu, ona da bir çözüm
getirdik: Eğer bir uyarı cezası verilmişse,
yayıncının elektronik posta adresine elektronik yolla tebligat
yapılabilecek. Dolayısıyla burada bir zaman sarfiyatı da
olmadığından dolayı, eğer yayıncı hâlâ ihlal
etmeye devam ediyorsa anında diğer tedbirler devreye girebilecek.
Burada, tabii,
yine arzu ederiz ki yayıncılar kesinlikle bu ilkeleri ihlal
etmesinler. Aynı zamanda bir dileğimiz de, RTÜK, artık, buradaki
etkin, caydırıcı olan bu ceza sistemini gerektiği zaman,
gerektiği şekilde uygulasın.
Değerli
arkadaşlar, özel medya hizmet sağlayıcı
kuruluşların kuruluş ve hisse oranları 19 ve 20nci
maddelerde düzenlenmiştir.
Şimdi,
burada biraz önce yine bir arkadaşımız Bu yasa
tekelleşmeyi önleyemiyor. dedi. Aksine, tekelleşmeyi önleyecek çok
ciddi tedbirler getirdik. Buna göre Yayın lisansı münhasıran
radyo, televizyon ve isteğe bağlı yayın hizmeti sunmak
amacıyla Türk Ticaret Kanunu hükümlerine göre kurulmuş anonim
şirketlere verilir. Aynı şirket ancak bir radyo, bir televizyon
ve bir isteğe bağlı yayın hizmeti sunabilir.
Tasarıda
tekelleşmeyi önleyecek farklı tedbirler
alınmıştır. Bunlar:
Medya hizmet
sağlayıcı kuruluşların hisseleri nama yazılı
olmak zorundadır.
Bir gerçek veya
tüzel kişi doğrudan veya dolaylı olarak en fazla dört karasal
yayın lisansına sahip medya hizmet sağlayıcı
kuruluşa ortak olabilir.
Bir başka
tedbir: Birden çok medya hizmet sağlayıcı ortaklıkta bir
gerçek veya tüzel kişinin doğrudan veya dolaylı hisse sahibi
olduğu medya hizmet sağlayıcı kuruluşların
yıllık toplam ticari iletişim -yani reklam- geliri sektörün
toplam gelirinin yüzde 30 unu aşamaz. Yani düşünün, bir medya grubu
bu kanundaki hakların tamamıyla birlikte dört tane ulusal televizyon
elde etti, sahiplendi. Bu dört ulusal televizyonun reklam geliri toplam reklam
gelirinin yüzde 30unu geçemez. Tekelleşmeyi önleyecek temel argümanlardan
bir tanesi bu. Bakın, bir örnek vereyim şu andaki hayattan: Sadece
bir televizyonumuzun yaklaşık reklam geliri toplam reklam gelirinin
yüzde 35ini sağlıyor. Bu ne demektir? Bu yasa devreye girdikten
sonra en azından yüzde 30a çekecek reklam gelirlerini, başka
televizyonları veya radyoları varsa bu da tekelleşmeyi önlemek
amacıyla bu radyo ve televizyonlarını elinden çıkarmak
zorunda kalacaktır. Dolayısıyla bu madde, bu kanun
tekelleşmeyi önleyen önemli hükümler getirmektedir.
Değerli
arkadaşlar, bu kanun aynı zamanda bir teşkilat kanunudur. Radyo
ve Televizyon Üst Kurulunun teşkilat yapısı düzenlenmektedir,
Üst Kurulun görev ve yetkileri yeniden tanımlanmıştır, yeni
yetkiler verilmiştir. Bu yetkileri saymayacağım ancak bir tanesi
çok önemli. Daha önce, biliyorsunuz rating ölçümleri konusunda kamuoyunda ciddi
tartışmalar vardı. Aslında bu tartışmaların
bir kısmında da haklılık payı vardı. Örneğin
bir spor programı var pazartesi günleri, bu spor programında herhangi
bir gol gösterilmiyor, herhangi bir özet gösterilmiyor. Sporcu veya seyirci gol
görmek ister. Diyelim ki TRTnin de spor programında uzun uzun özetler
verilir, goller görülür, tartıştırılır ama ertesi gün
bakarsınız ratingde bir tane dahi gol göremediğiniz spor
programı ratinglerin üst sıralarında görülmüş.
Dolayısıyla bu rating tartışmalarında gerçekten
birtakım haklılık payları vardı. Şimdi bunu,
bununla ilgili yetkiyi RTÜKe vereceğiz, veriyoruz. Rating ölçümlerinin
yapılması, denetlenmesi yetkisi Üst Kurula verilmektedir. Bundan sonra
bu şaibelerin inşallah ortadan kalkacağını
düşünüyoruz. Ratingler niye önemli? Çünkü Reklam Verenler Derneği
diye bir dernek var, bu ratinglere bakarak, bu değerlere, istatistiklere
bakarak reklam veriyorlar ve orada belki de haksız kazançlar elde edilme
ihtimali olabilir, onun için bu rating ölçümlemesi, çok önemli bir durum.
Değerli
arkadaşlar, kanal talepleri var, kanal tahsisi. Şimdi, burada birçok
kurumumuz kanal talep ediyor. Kamu kurumları, kendi yasalarına
konmuş bazı kamu kurumları var, yasalarında televizyon açma
yetkisi olmayan kamu kurumlarının televizyon açma talepleri var.
Üniversitelerin, iletişim fakültelerinin talepleri var. Özel sektörün ek
talepleri var. TRTnin yeni kanal açma talepleri var. Bunların hepsi makul
talepler, ama şu anda kabaca yaklaşık 24 tane ulusal kanal
tahsis edebilecek durumdayız. Belki kısa bir süre sonra bunun 4
katına çıkma ihtimali var, ama şimdi herkes Kanal tahsis
edilsin. diyor. Burada muhalefetten arkadaşlarım da söyledi,
İşte, efendim bazı ulusal kanalların
kazanılmış hakları muhafaza edilsin veya iletişim
fakültelerine yeni, efendim, işte televizyon açma yetkisi verilsin. Ama
elde 24 tane kanal var, bunların bir kısmını TRTye tahsis
etmek durumundasınız, bir kısmını özel
yayıncılara tahsis etmek durumundasınız, ihaleye
çıkacak. Dolayısıyla, şimdilik böyle bir
sıkışıklık görülse de, inşallah, sayısal
yayıncılığa geçtiğinden bu kanal sayısı 4
katına çıkacak ve muhtemelen ileride her arzu edene bu kanal tahsisi
yapılabilecek.
Değerli
arkadaşlar, aslında hep öz denetimden bahsettik. Keşke, hiç
RTÜKe ihtiyaç duyulmasa, kanallar bu denetimini kendileri yapabilseler.
Bakın, son zamanlarda, RTÜKün de öncülüğünde Akıllı
İşaretler diye bir sistem getirildi. Bu, aslında,
başlangıçta, RTÜKle yayıncıların ortaklaşa bir
projesiydi, güzel bir projeydi ancak bu tabii ihtiyari bir proje, bunu uygular,
uygulamaz. İşte, şimdi, bu, kanuna da dercedildi, şu anda
kanunda var. Bunların süreleri, ne kadar yayınlanacak, bu
logoları doğru mu koyuyorlar? Bunların hepsi daha sonra RTÜKün
denetimine tabi olacak.
Tabii,
arkadaşlar sürem bitiyor, bu kanunla ilgili konuşulacak çok şey
var. Kanun belirli bir ihtiyacı karşılıyor, var olan
sorunları çözüyor.
Bu kanunda
emeği geçen, başta bürokratlarımıza, Başbakan
Yardımcımız Sayın Bülent Arınç Beye, Anayasa
Komisyonu Başkan ve üyelerine, hepsine tekrar teşekkür ediyorum.
Saygılar
sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Üstün.
Tasarının
tümü üzerinde şahsı adına söz isteyen Hacı Hasan Sönmez, Giresun
Milletvekili.
Buyurun
Sayın Sönmez. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
H. HASAN SÖNMEZ
(Giresun) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 568 sıra
sayılı Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve Yayın
Hizmetleri Hakkında Kanun Tasarısının geneli üzerinde söz
almış bulunuyorum. Bu vesileyle Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
Bilindiği
üzere, ülkemizde özel radyo ve televizyon yayınları 1990
yılında başlamıştır. Bugün itibarıyla,
TRTnin radyo ve televizyon kanalları dışında, Üst Kurul
yayıncı kütüğüne kayıtlı 24 ulusal, 15 bölgesel, 210
yerel olmak üzere, karasal vericilerle yayın yapan toplam 249 televizyon
kuruluşu mevcuttur. Öte yandan, 35 ulusal, 98 bölgesel, 929 yerel olmak
üzere toplam 1.062 radyo kuruluşu bulunmaktadır. Ayrıca, kablo
ortamında 78 televizyon, uydu ortamında da 148 televizyon ile 53
radyo kuruluşuna lisans ve izin verilmiştir.
1993
yılında Anayasa değişikliği yapılarak radyo ve
televizyon yayınları üzerindeki kamu tekeli ortadan
kaldırılmış, özel radyo ve televizyon
yayınlarının yapılmasına imkân
sağlanmıştır.
Özel radyo ve
televizyon yayınlarını düzenleyen 3984 sayılı Radyo ve
Televizyonların Kuruluş ve Yayınları Hakkında Kanun
1994 yılında yürürlüğe girmişti. Söz konusu Kanunda son on
altı yılda 20 kez değişiklik yapılarak günün şartlarına
uyarlanmak istenmişse de yayın teknolojisindeki hızlı
değişim, Anayasa Mahkemesinin bazı maddeleri iptal etmesi gibi
temel nedenlerle yasal çerçevenin yeniden düzenlenmesi zorunlu hâle
geldiğinden görüşülmekte olan tasarı
hazırlanmıştır.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; geçici olanlar hariç elli maddeden
oluşan görüşmekte olduğumuz RTÜK Kanun Tasarısı,
sektörün sorunlarına çözümler içeren, düzenleme konusundaki yetki
karmaşasını ortadan kaldıran, yayın denetimi konusunda
RTÜKü daha etkin kılan, yayıncılık sektöründe rekabeti
artıran bir içeriğe sahiptir. Dünya ile paralel şekilde
sayısal yayıncılığa geçişin hukuksal
altyapısının oluşturulmasının da amaçlandığı
bu kanun tasarısı, yıllardır gerçekleştirilemeyen
karasal frekansların tahsisi konusuna da çözüm getirmektedir.
Tasarı, AB
müktesebatına uyum çerçevesinde AB Sınır Ötesi Televizyon
Direktifini değiştiren AB Görsel-İşitsel Medya Hizmetleri
Yönergesi hükümleri dikkate alınarak hazırlanmıştır.
Hazırlanan tasarıyla tanımlar sadeleştirilmekte ve anlam
bütünlüğü sağlanmaktadır. Yeni düzenlemeyle Avrupa eserleri,
bağımsız yapımcı, editoryal sorumluluk, gizli ticari
iletişim, medya hizmet sağlayıcı, isteği bağlı
yayın hizmeti, koruyucu sembol, sayısal yayın, ürün
yerleştirme, verici tesis ve işletim şirketi, multipleks
kapasitesi gibi yeni tanımlar mevzuata girmektedir.
Tasarı,
Radyo ve Televizyon Üst Kurulunun görevlerini de yeniden düzenlemektedir. Bu
çerçevede, RTÜK, yayın hizmetleri alanında ifade ve haber alma
özgürlüğünün, düşünce çeşitliliğinin, rekabet
ortamının ve çoğulculuğun güvence altına
alınması için gerekli tedbirleri almakla görevlendirilmektedir.
Tasarıyla,
yayın ilkeleri AB Görsel-İşitsel Medya Hizmetleri Yönergesi esas
alınarak yeniden düzenlenmiş, çağdaş normlara
dönüştürülmüştür. Bu çerçevede, yayınların hukukun
üstünlüğüne, adalet ve tarafsızlık esaslarına, insan
onuruna ve özel hayatın gizliliğine saygılı olma ilkesine
aykırı olamayacağı, kişi ya da kuruluşları
eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü, aşağılayıcı
veya iftira niteliğinde ifadeler içeremeyeceği, yayınlarda gizli
kamera, gizli mikrofon ve benzeri teknik araçlarla hukuka aykırı
olarak elde edilen görüntü ve kayıtlar kullanılamayacağı
gibi bir dizi düzenleme yapılmıştır. Öte yandan, Anayasa
Mahkemesi tarafından iptal edilen maddeler kapsamındaki konular,
iptal gerekçelerine uygun olarak yeniden düzenlenmiştir.
Sayın
Başkan, sayın milletvekilleri; bilindiği gibi, 3984
sayılı Kanunun yürürlüğe girdiği 1994 yılından
bugüne kadar karasal yayın kuruluşları
lisanslandırılamadığından, özel radyo ve televizyon
kuruluşları on altı yıldır geçici yayın izniyle
yayın yapmışlardır. Tasarıyla, sayıları bin
dört yüze ulaşan özel radyo ve televizyon kuruluşlarına karasal
yayın lisansına sahip olma imkânı sağlanmaktadır.
Elektronik Haberleşme Kanunu ile yeniden RTÜKe verilen frekans planı
yapma ve uygulama yetkisi de tasarıyla düzenlenmektedir. Ayrıca,
dünyayla paralel olarak, karasal sayısal yayıncılığa
sorunsuz geçilmesi mümkün kılınmaktadır.
Tasarı,
frekans kullanımının yıllık bedele
bağlanmasını, vericilerin tek bir şirkette toplanarak anten
kirliliğinin bitirilmesini, bir yıl içinde karasal sayısal
yayın için frekans ihalesi yapılmasını, ihaleyi kazanan
mevcut yayıncılardan bir kısmına sayısal
yayının yanı sıra analog yayını sürdürme
imkânı verilmesini, üç yıl analog ve sayısal paralel yayın
yapıldıktan sonra, analog televizyon yayınlarına son
verilmesini, analog televizyon yayınlarının
kapatılmasından sonra radyo ihaleleri yapılmasını
öngörmektedir.
Tasarıyla,
medya sahipliği konusu yeniden ele alınarak düzenlenmiş
bulunmaktadır. Bu konuda, radyo ve televizyon sahibi olmayla ilgili
sınırlamalar daraltılarak netleştirilmiş,
tekelleşmeyi engellemek üzere tahsis edilecek frekans kapasitesi ve elde
edilen sektörel gelir bazlı bir düzenlenmeye gidilmiştir.
Mevcut
yasanın aksayan müeyyide sistemi tasarıyla yeniden düzenlenmektedir.
Müeyyide sisteminin etkin hâle getirilmesi için mevcut tekerrüre dayalı
yaptırım uygulamasından vazgeçilerek yayın ilkeleri,
toplumsal etkileri açısından gruplandırılmakta,
kuruluşların ticari iletişim gelirlerine orantılı
idari para cezası uygulaması öngörülmektedir. Ayrıca, idari para
cezasıyla birlikte ihlalin ağırlığı dikkate
alınarak idari tedbir niteliğinde program durdurma yaptırımı
getirilmektedir. Kamu ve özel yayın kuruluşlarının
ayrı kurallara ve denetime tabi olması Avrupa Birliği
müktesebatına uyum çerçevesinde yapılan tarama sürecinde
eleştirilmiş ve durumun özel yayın kuruluşları
açısından haksız rekabete neden olduğu değerlendirmeleri
yapılmıştır. Bu bağlamda, tasarı, 3984
sayılı Kanunun ilk hâlinde olduğu gibi TRTnin de denetiminin
RTÜK tarafından gerçekleştirilmesini öngörmektedir.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; bildiğiniz gibi televizyon
yayınları karşısında en korumasız kesimi çocuklar
oluşturmaktadır. Üst Kurul müeyyidelerinin yüzde 27sinin konusunu
çocuklar için zararlı yayın içerikleri oluşturmaktadır.
Çocukların yayınlardan olumsuz etkilenmelerini önlemek amacıyla
Radyo ve Televizyon Üst Kurulu 23 Nisan 2006 tarihinde akıllı
işaretler, koruyucu sembol sistemini hayata geçirmiştir. Yayın
kuruluşlarının gönüllü katılımı sayesinde
uygulama imkânı bulan akıllı işaretler, koruyucu sembol
sisteminin hukuki bir altyapısı yoktu. Tasarıyla Üst Kurulun bu
dönemde hayata geçirdiği akıllı işaretler, koruyucu sembol
sistemi, sayısal kayıt, arşiv ve analiz sistemi, izleyici
temsilciliği, görsel-işitsel medya etik ilkeleri gibi uygulamalar
hukuki altyapıya kavuşturulmaktadır.
Diğer
yandan, mevcut uygulamada, reyting ölçümleri ciddi tartışma
konusudur. Tasarıyla, şu anda kontrolsüz bir şekilde yürütülen
rating ölçümleriyle ilgili usul ve esasları belirleme yetkisi Üst Kurula
verilmektedir. Tasarıyla getirilen yeni düzenlemeler kapsamında,
spor, film, dizi ve eğlence programlarında ürün yerleştirmeye
izin verilebileceği öngörülmüştür. Reklam harcamalarından en
fazla payı, yüzde 52,11lik bir oranla televizyonlar almaktadır.
Tasarıda reklamlara ilişkin olarak getirilen yeni düzenlemelerle,
uygulamadaki ortak sıkıntılar, eksiklikler giderilmekte,
izleyicilerin ve sektörün taleplerine cevap verilmektedir. Tasarıda, cevap
ve düzeltme hakkı, Basın Kanununa paralel olarak yeniden
düzenlenmiştir.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; bilindiği üzere, Radyo ve
Televizyon Üst Kuruluna verilen görevlerin yerinde ve eksiksiz olarak yerine
getirilebilmesi, hiç şüphesiz, nitelikli ve yeterli uzman personel
istihdamıyla mümkündür. Bu ihtiyacın karşılanması
için, yeterli sayıda Üst Kurul uzman yardımcılığı
ve Üst Kurul uzmanlığı kadrosu ihdas edilmektedir. Öte yandan,
bazı birimler kaldırılarak ve bazı birimler de
birleştirilerek Kurumun organizasyon şeması
sadeleştirilmekte, Kurum daha fonksiyonel bir yapıya
kavuşturulmaktadır.
Tasarının
kanunlaşması ve ülkemize hayırlı olması dileklerimle
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Sönmez.
Şimdi,
tasarının tümü üzerinde Hükûmet adına söz isteyen Başbakan
Yardımcısı Bülent Arınç.
Buyurun
Sayın Bakan. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
DEVLET BAKANI VE
BAŞBAKAN YARDIMCISI BÜLENT ARINÇ (Manisa) Sayın Başkan,
sayın milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Radyo ve
Televizyonların Kuruluş ve Yayın Hizmetleri Hakkında Kanun
Tasarısı üzerinde görüşmeler yapıyoruz.
Gruplarımızı temsilen değerli arkadaşlarım
konuştular, şahsı adına arkadaşımız
konuştu. Konuşmaları not ettik. Gerek Anayasa Komisyonumuzda
yaptığımız çalışmalarda, bugün de tümü üzerindeki
görüşmelerde arkadaşlarımızın tasarı üzerindeki
önerilerini ve eleştirilerini saygıyla karşılıyoruz ve
bunlardan yararlanacağımızı ifade etmek istiyoruz.
Değerli
arkadaşlar, bu konuyla ilgili kanun, bildiğiniz gibi, 3984
sayılı Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve
Yayınları Hakkında Kanundur ve 1994 tarihinde yürürlüğe
girmiştir. On altı senedir bu Kanun üzerinde bir yenileme yapmak
gerekiyordu çünkü Anayasa Mahkemesi bazı maddelerini iptal etmişti,
yeri doldurulamamıştı; yirmiye yakın bu Kanun üzerinde
değişiklikler yapılmıştı ve yayın
teknolojisindeki hızlı değişim de yeni terminolojileri bu
Kanuna kazandırmayı gerektiriyordu. Aynı zamanda, Avrupa
Birliği müktesebatına uyum çerçevesinde 2007 Aralık ayında
Avrupa Birliği Resmî Gazetesinde yayınlanarak yürürlüğe giren
ve Avrupa Birliği Sınır Ötesi Televizyon Direktifini
değiştiren Avrupa Birliği Görsel İşitsel Medya
Hizmetleri Yönergesi hükümlerinin de esas alınarak bir düzenleme
yapılması gerekiyordu.
Doğrusu, bir
seneyi aşkın bir zamandır kanun tasarısı üzerinde
çalıştık. RTÜKle, uzmanlarla birlikte çalıştık.
Aynı zamanda, paydaş kuruluşlarla, radyo-televizyon
yayıncılığı yapan sivil toplum örgütleriyle ve meslek
kuruluşlarıyla birlikte çalıştık, onların da
önerilerini Kanuna yansıtmaya gayret ettik.
Dolayısıyla,
huzurunuza getirdiğimiz tasarının önemli bir boşluğu
dolduracağını ve bugünün terminolojisi ve Anayasa Mahkemesinin
görüşleri, kanundaki boşlukları tamamen giderecek bir temel
düzenleme olduğunu ifade etmek istiyorum.
Bizim burada
yapmak istediğimiz: Sektörün sorunlarına çözümler bulmak istiyoruz.
Radyo ve televizyon yayıncılığı konusunda sektörde
önemli talepler, istekler ve sorunlar var. Bunlar düzenlememiz içerisinde yer
aldı.
Yetki
karmaşasını ortadan kaldırıyoruz. Yayın denetimi
konusunda RTÜKü daha etkin kılan, yayın sektöründe de rekabeti
artıran bir içerikte olmasına gayret ettik.
Aynı
zamanda, dünyayla paralel şekilde sayısal
yayıncılığa geçişin hukuksal
altyapısının oluşturulmasını da arzu ettik.
Önemli birkaç
konuyu vaktinizi almayacak şekilde arz etmek istiyorum.
Yapacağımız
iş on altı senedir yapılamayan bir konudur, o da karasal ortamda
yayın lisanslarının verilmesidir. Maalesef, bugüne kadar
yayın kuruluşlarının lisanslanması bir türlü
sağlanamadı ve buna bağlı olarak lisans ücretleri ve tahsis
edilen kanal ve frekansların kullanım ücretleri de tahsil edilemedi.
Çok kısa bir süreden bahsetmiyorum, maalesef on altı yıldan bu
yana bu yapılamamıştır ve mutlaka artık düzenlenmesi
gerekmektedir. Tasarıyla, yayın kuruluşlarının karasal
yayın lisansına sahip olmaları, lisans ücretlerinin, kanal ve
frekans kullanım ücretlerinin tahsil edilmesi amaçlanmaktadır.
İkinci
önemli konu: Sayısal yayıncılığa geçişi mutlaka
gerçekleştirmeliyiz. Artık, dünyayla paralel olarak karasal
sayısal yayıncılığa sorunsuz geçmek mecburiyetindeyiz.
Bu çerçevede, geçici düzenlemeyle, bir yıllık süre içerisinde
sayısal frekans ihalesi ve tahsislerinin yapılmasını,
tahsis tarihinden itibaren üç yıl süreyle de analog televizyon ve
sayısal televizyon yayınlarının paralel olarak
sürdürülmesini öngörmekteyiz.
Üçüncü konu,
medya sahipliği ve yabancı sermayenin tekrar düzenlenmesidir. Bu yürürlükte
bulunan medya sahipliğine ilişkin hükümler sektör gerçeklerine ve
Türkiye'nin hedeflerine uygun bulunmamaktadır. Bu bakımdan, sahiplik
konusu yeniden ele alınarak düzenlenmiştir. Esasen, biraz önce
konuşmalarını yapan değerli Ayhan Sefer Üstün arkadaşımız
ve Sayın Hasan Sönmez, Alt Komisyondaki çalışmaları
sırasında kanundaki bu önemli düzenlemeleri biraz önce
konuşmalarıyla da takdim ettiler. Bu konuda, radyo ve televizyon
sahibi olmakla ilgili sınırlamalar daraltılarak
netleştirilmiş, tekelleşmeyi engellemek üzere karasal ortamda en
fazla dört kuruluşun ortak olması öngörülmüş, ayrıca
sektörel gelirden alınabilecek paya yüzde 30la sınırlama
getirilmiştir. Yayın kuruluşlarında yabancı sermaye
oranı yüzde 25ten yüzde 50ye yükseltilmektedir.
Dördüncü önemli
konu, Elektronik Haberleşme Kanununun yürürlüğe girmesiyle 3984
sayılı Kanunda buna paralel olarak düzenleme
yapılmasıdır.
Önemli bir konu:
TRT yayınları da RTÜK denetimine alınmaktadır.
Kamu ve özel
yayın kuruluşlarının ayrı kurallara ve denetime tabi
olması, Avrupa Birliği müktesebatına uyum çerçevesinde
yapılan tarama sürecinde eleştirilmiş ve bu durumun özel
yayın kuruluşları açısından haksız rekabete neden
olduğu değerlendirmeleri yapılmıştır. Bu
bağlamda 3984 sayılı Kanunun ilk halinde olduğu gibi
TRTnin denetiminin de RTÜK tarafından gerçekleştirilmesi
sağlanacaktır.
Yeni yayın
teknolojilerinin hukuksal alt yapısını hazırlamak
istiyoruz. Tasarı ile IP TV, HDTV gibi yeni yayın teknolojileri ile
ilgili belirsizlikleri ortadan kaldıracak açılımlar getirilmekte
ve isteğe bağlı hizmetler düzenleme altına
alınmaktadır. Bu alana ilişkin düzenlemelerde Bilgi
Teknolojileri ve İletişim Kurumu yetki ve düzenlemeleri de saklı
tutulmaktadır.
Koruyucu sembol
sistemi ve öz denetim hükümlerini de
kanunun içerisine koymaktayız.
Üst Kurul bu
dönemde önemli konuları hayata geçirdi: Bunlardan birisi, Koruyucu Sembol
Sistemi; birisi, SKAAS Projesi; bir diğeri, İzleyici
Temsilciliği; bir diğeri, Görsel-İşitsel Medya Etik
İlkeleri ve diğer çalışmalar. Bunlar bir onayla ve bir
kararla devam ediyor ancak tasarıda uygun yerlerde bunlar kurumsal hâle
getirilmektedir. Bu çerçevede şu anda kontrolsüz bir şekilde
yürütülen rating ölçümleri, bu ölçümleri yapacak şirketlerin Üst Kuruldan
izin alması, şirketlerin ölçümlerinin de denetlenmesi
sağlanacaktır.
Yayın
ilkelerini yeniden düzenliyoruz. Yayın ilkeleri, Avrupa Birliği
Görsel-İşitsel Medya Hizmetleri Yönergesi esas alınarak yeniden
düzenlenmektedir. Burada yapılan düzenlemede radyo ve televizyon
yayınları ile isteğe bağlı hizmetlere uygulanacak
ilkeler ayrı ayrı düzenlenmektedir.
Cevap ve düzeltme
hakkını yeniden düzenliyoruz. Basın Kanununa paralel olarak
yeniden bu konuda önemli bir hükmü koyduk. Burada ilgili tarafa, mahkemeye
başvurmadan önce yayın kuruluşundan cevap ve düzeltme
hakkının kullandırılmasını isteme imkânı da
sağlanmaktadır.
Önemli bir konu:
Yayın kuruluşlarının reklam beyanlarından alınan
yüzde 5 Üst Kurul payı sektörün de beklentisi doğrultusunda yüzde 3e
düşürülmektedir. Bildiğiniz gibi, sadece ulusal televizyonlar
değil, bölgesel ve yerel televizyonlar da Türkiyede
yayıncılık yapmaktadır. Reklam payı ve buradan kesilen
miktarın gerçekten yüksek olduğu ve sektörün ayakta durabilmesi için
bu payın düşürülmesi gerektiği tarafımızdan da kabul
edilmiştir.
Müeyyide
sisteminin yeniden düzenlenmesini getiriyoruz. Konuşmalarını
yapan arkadaşlarımızın pek çoğu, ister komisyonda
ister burada, yayınlardaki şiddet unsurunun âdeta
taştığını,
fışkırdığını söylemektedirler. Buna benzer
pornografiyle ilgili, özel hayatın gizliliğini ihlal eden
yayınlarla ilgili pek çok şeyler de hepimizin eleştirilerine
haklı olarak muhatap olmaktadır. Mevcut müeyyide sistemiyle
bunları önlemek veya bunları cezalandırmak mümkün değildir.
Bizim kanunen elimizde olan imkân, yayına girmeyen bir konu hakkında
karar vermek mümkün değil ama yayınlanan bir eser veyahut da bir
dizi, belgesel, haber, bunlar konusunda gerek şikâyetlerle gerek resen
yapılan inceleme sonucunda öncelikle müeyyidelerde uyarıdan, özür
dilemeden başlayarak bir kademe uygulanmaktadır. Oysa çok vahim,
herkesin tüylerini diken diken eden, herkesin infialine, nefretine yol
açabilecek pek çok konularda bu sırayı takip ettiğiniz zaman ve
yargı sürecini de hesapladığınızda maalesef dizi
bittikten aylarca, belki de birkaç yıl sonra bu konu gündeme
gelebilmektedir.
Şu anda,
mevcut kanun tasarısıyla, kademeli müeyyide sisteminden vazgeçilerek
yayın ilkeleri, toplumsal etkileri ve sonuçları bakımından
sınıflandırılmış ve buna göre idari yaptırım
öngörülmüştür. Tasarıda getirilen müeyyide sistemine göre, ihlalin
niteliğine göre Üst Kurul idari para cezasıyla birlikte idari tedbir
niteliğinde program durdurma müeyyidesi de uygulayabilecektir.
Ayrıca, kuruluşların gelirine orantılı idari para
cezası öngörülerek ceza adaleti de sağlanmıştır.
Bir önemli konu,
son olarak arz ediyorum: Avrupa Birliği mevzuatına uyum çerçevesinde
yayın içeriklerinde Avrupa eserlerine de yer verilmesi sağlanmakta ve
belli oranda tüm yayınlarda yerli yapıma yer verilmesi zorunluluğu
getirilmektedir.
Sayın
Başkan, sayın milletvekilleri, değerli arkadaşlarım;
şunu hepimiz çok iyi biliyoruz ki Radyo ve Televizyon Üst Kurulu, 3984
sayılı Yasanın da 5inci maddesinde belirtildiği üzere,
Radyo ve televizyon faaliyetlerini düzenlemek amacıyla, özerk ve tarafsız
bir kamu tüzelkişiliği niteliğinde
bir organdır. Pek çok
üst kurul gibi, düzenleyici, denetleyici kurullar gibi kurulmuştur.
Bir Başbakan
Yardımcısı olarak, Devlet Bakanı olarak bu Kurulla
ilişkim ilgili bakan sıfatıyladır, bana doğrudan
bağlı bir kurum değildir Radyo ve Televizyon Üst Kurulu. Sermaye
Piyasası gibi, BDDK gibi, diğer, Tütün Üst Kurulları gibi,
vesaireler gibi, EPDK gibi, bunlarla bir bakanın ilgisi nasılsa, ben
de siyasi anlamda, sorulara cevap verme noktasında, Kurumu bütçesiyle
temsil etme noktasında görev ifa ediyorum.
Bunu şunun
için söylüyorum: Geçmişten bu yana Üst Kurul üyesi bir
arkadaşımız hakkında pek çok şey yazıldı ve
söylendi, bunun hâlâ görevine devam ediyor olması da eleştirildi. Bu,
Kanunun 9uncu maddesinden kaynaklanan bir konudur; üyeler teminat
altındadır eğer görevden alınması gerekiyorsa da
9uncu madde bunun Üst Kurul içerisinde nasıl
gerçekleşebileceğini öngörmektedir. Bir bakan olarak ya da Hükûmet
olarak, şu veya bu kişi hakkında görevden almak veya göreve
getirmek gibi bir görevimiz ve yetkimiz bulunmamaktadır.
Bildiğiniz
gibi, Üst Kurulun üyeleri Genel Kurulda yani Türkiye Büyük Millet Meclisinde
grubu bulunan partilerin oy oranlarına uygun olarak bir kontenjan
dâhilinde seçilmektedir. Şu anda 9 üyenin 6 üyesi AK PARTİ
kontenjanından, 2 üyesi Cumhuriyet Halk Partisi kontenjanından, 1
üyesi de Milliyetçi Hareket Partisi kontenjanından burada seçilmektedir.
Bu yöntem
eleştirilebilir ama bu, Anayasa değişikliğiyle ortaya
konulabilecek bir konudur. Dolayısıyla, mevcut sistem içerisinde
üyelerin nasıl seçildikleri, görevlerini ne şekilde yapacakları,
görevden alınmalarının ne şekilde mümkün olacağı,
tamamen Üst Kurulun yetkisinde bulunmaktadır. Ben bir ilgili kurum olarak,
bu Kurumun, hem bu kanunu hazırlayan, bütçesinde onu temsil eden,
bazı konularda da önüme getirilenleri imzalayan bir bakan
konumundayım. Dolayısıyla efelik yapmaya, şunu neden
şöyle yapmadın, bunu neden almadın, vermedin konusunda
eleştiri getirmeye artık bundan
sonra gerek yok diye düşünüyorum.
Bir diğer
konu da: Sayın Mengü pek çok eleştirileri içerisinde bir konuyu
söylediler, ben de size takdim etmek üzere önemli buldum. Yani Kadrolaşma
ihtiyacı içindeler. diyor. Hayır, böyle bir
hazırlığımız yok. İrticai yayınlar yapılır,
bunlar önlenemez. diyorlar. Böyle bir şey yok. Yayın ilkeleri,
göreceksiniz, titizlikle uygulanabilirse zaten bunlar kesinlikle mümkün
değildir. Müstehcenlik ve pornografi konusunda çok bilimsel
açıklamalar getirdiler, doğrusu ben o kadarını bilmiyordum.
Ama müstehcen yayın dediğiniz şey Türk Ceza Kanunu içerisinde de
yer alan bir husustur. Dolayısıyla, Türk Ceza Kanunundaki bir hükmü
bunun içerisine koymanın yasalar dışı veyahut da uygun
olmayan bir tercih olduğunu doğrusu kabul etmiyorum. Hükûmet veya
Hükûmetin yetkilendirdiği bir bakan istediği yayını durdurabilecek.
diyor. Bunun için mevcut kanunda da olan ama
üzerinde özenle çalışarak yeni tasarıya koyduğumuz
maddeyi okumak istiyorum. Bu 7nci maddedir: Savaşlar, terör amaçlı
saldırılar, doğal afetler ve benzeri olağanüstü
durumların ortaya çıkardığı kriz zamanlarında da
ifade ve haber alma özgürlüğü esas olup yayın hizmetleri önceden
denetlenemez ve yargı kararları saklı kalmak kaydıyla
durdurulamaz. Ancak, millî güvenliğin açıkça gerekli kıldığı
hâllerde yahut kamu düzeninin ciddi şekilde bozulmasının
kuvvetle muhtemel olduğu durumlarda, Başbakan veya
görevlendireceği bakan geçici yayın yasağı getirebilir.
Maddenin üçüncü fıkrası: Bu şekilde alınacak kararlar
aleyhine açılacak iptal davaları -yani yayıncı kuruluş
tarafından düşünelim- doğrudan Danıştayda
açılır. Danıştay bu davalara öncelikle bakar ve karara
bağlar, yürütmeyi durdurma talepleri varsa kırk sekiz saat içerisinde
karar verir. Yani öyle hâller zuhur edebilir ki Hükûmet buna müdahale etmek
ihtiyacını duyabilir, bu kararı verir. Bizim örnek
aldığımız pek çok Avrupa ülkesinde de bu hüküm vardır.
İkincisi de bu karara karşı Danıştaya gidilir ve
yürütmeyi durdurma hakkında karar istenirse, kırk sekiz saat
içerisinde bu konuda bir karar verilecektir. Dolayısıyla, hukuka
aykırı bir düzenleme olduğu kanaatinde değilim ama takdir
Genel Kurulumuzundur.
Değeri
arkadaşlarım, Sayın Hasip Kaplanın da bazı
konuşmalarını not almıştım. Ağca konusu
TRTyle ilgilidir. TRTnin denetlenmeyişinden bahsetmişlerdi, bu
kanunda onu getiriyoruz. Yönetmelikten bahsettiler. Onu, belki
sorularınız içerisinde cevaplandırabilirim. Polisten destek
alınacak olması, dizi filmlerin uzunluğu ve ekranlardan
şiddet fışkırıyor olması
Olumlu
eleştirilerden hep beraber istifade edeceğimizi tekrar arz etmek
istiyorum.
Ben, Anayasa
Komisyonunda da arkadaşlarımızın pek çok önergelerine
olumlu yaklaştığımızı, kanunun bütünlüğünü
bozmayacak şekilde, amacımıza eğer uygun bir noktada ise
bunu rahatlıkla kabul edebileceğimizi ifade etmiştim. Burada da
siyasi partilerimizin, milletvekillerimizin verecekleri önergelere olumlu
yaklaşım içinde bulunacağız, yeter ki üzerinde uzun
zamandır çalıştığımız ve bir bütünlük
içerisinde korunmasını gerekli bulduğumuz tasarımıza
katkı sağlamış olsun.
Ben, tüm siyasi
partilerimize ve Sayın Genel Kurula, Sayın Başkana saygılar
sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Bakan.
Tasarının
tümü üzerinde şahsı adına söz isteyen Fatoş Gürkan, Adana
Milletvekili. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Buyurun
Sayın Gürkan.
FATOŞ GÜRKAN
(Adana) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; öncelikle 5
Ocak 1922 hem Adana açısından hem de ülkemiz açısından
oldukça önemli bir tarih. 5 Ocak, millî mücadele ruhunu ateşleyen
Adanamızın düşman işgalinden kurtuluşunun 89uncu
yıl dönümü. Bu toprakların tekrar vatan olmasını
sağlayan başta Mustafa Kemal Atatürke, silah
arkadaşlarına, Tayyar Rahmiye Hatuna, Kılavuz Haticeye ve
adını burada sayamadığımız nice yiğit ecdadımıza
şükranlarımı sunuyorum. Türk Bayrağını
indirmeye, bu vatanı bölmeye kimsenin gücü yetmeyecektir. Güzel
Adanamızın kurtuluş gününü kutluyor, tüm Adanalı
hemşehrilerimize saygı ve sevgilerimi sunuyorum.
Sayın
Başkan, değerli arkadaşlar; Radyo ve Televizyonların
Kuruluş ve Yayın Hizmetleri Hakkında Kanun Tasarısı
üzerine şahsım adına söz almış bulunuyorum. Bizi
izleyen aziz milletimizi ve yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Kanun
değişikliğine neden ihtiyaç duyulduğu konusunda, daha önce
konuşan arkadaşlarımız ve Sayın Bakanımız da
detaylı olarak izahta bulundular, açıklama yaptılar; onun için
ben buna değinmeyeceğim. Mevcut kanunda önemli
değişiklikler içeren Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve
Yayın Hizmetleri Hakkında Kanun Tasarısı sektörün
sorunlarına çözümler içermekte, düzenleme konusundaki yetki
karmaşasını ortadan kaldırmakta, yayın denetimi
konusunda RTÜKü daha etkin kılmakta, yayıncılık sektöründe
rekabeti artırıcı bir nitelik taşımaktadır.
Dünyayla paralel şekilde sayısal yayıncılığa
geçişin hukuksal altyapısının oluşturulması,
karasal ortamda yayın yapan kuruluşların lisanslanması,
tahsis edilen kanal ve frekansların yıllık kullanım
ücretlerinin tahsiliyle ilgili düzenlemeler yer almaktadır. Tabii, Avrupa
Birliği müktesebatına uyum çerçevesinde de özel medya hizmet
sağlayıcıları gibi TRTnin de denetiminin Üst Kurul tarafından
gerçekleştirilmesi sağlanacaktır.
Anılan kanun
tasarısıyla özetle şu hususlar özellikle düzenlenmektedir:
5inci maddeyle
yayın hizmetlerinin Türkçe yapılması esası
düzenlenmiştir. Biz Alt Komisyonda da bu konu üzerinde detaylı olarak
çalıştık. Özellikle bugünkü yapılan dizilerde, çeşitli
yayınlarda Türkçeyle ilgili, Türkçe kullanımıyla ilgili önemli
sıkıntılar var, bununla ilgili de önemli denetimler
yapılacak. Tabii, Türkçe dışındaki dil ve lehçelerle ilgili
de yayın yapılabilmesine yine imkân sağlanmaktadır.
Tabii, en önemli
konulardan birisi sansür. Sansür yasaklanmakta, hiçbir makam ya da mercinin
yayın hizmetinin seçimi ve sunumunda medya hizmet
sağlayıcısına yayınlardan önce baskı
yapamayacağı da hükme bağlanmaktadır.
Tabii,
medyanın da bazı sorumlulukları var. Bunlardan biri, medya
hizmet sağlayıcısının sahip olduğu imkânları
kendi amaç ve çıkarları için kullanamayacağı, yine
yayın hizmetinin içeriğinden ve sunumundan medya hizmet
sağlayıcısının sorumlu olacağı da
düzenlenmektedir.
Yayın hizmetleriyle
ilgili, tekelleşmeyle ilgili detaylı olarak tabii, izahatlar
yapıldı. Ben zaman sıkıntısı nedeniyle bunlara da
çok fazla değinmek istemiyorum. Özellikle yayın hizmetlerinde ticari,
iletişim, reklam ve tele alışverişle ilgili düzenlemeler
var. En önemli düzenlemelerden biri burada, özellikle reçeteli ilaç ve
tedaviler ile tütün ürünleri ve alkollü içeceklerin reklam ve tele alışverişinin
yasaklanmasıdır.
Yine, yayın
içeriğiyle ilgili, bizim de özellikle üzerinde durduğumuz 14üncü
maddede yerli çocuk programı ve çizgi film endüstrisinin
geliştirilmesini sağlamak ve millî kültürü korumak amacıyla
çocuk programları ve bu programlarda yer verilecek çizgi filmler için
asgari yerli yapım kotası getirilmektedir. Yerli ve kaliteli
yayınlar teşvik edilmekte, yine yayınlarda belli oran ve
saatlerde Türk halk ve Türk sanat müziği programlarına yer vermek
zorunluluğu getirilmektedir.
Çok önemli bir
düzenleme, birçok kişinin de mağduriyetine neden olan yayınlarla
ilgili, düzeltme ve cevap hakkı. Anayasanın 32nci maddesine uygun
olarak düzenleme yapılıyor ve bu düzenleme ile yargı yoluna
gitmeden önce medya hizmet sağlayıcı kuruluşlara
başvurularak düzeltme hakkının kullanılması
imkânı da getirilmektedir.
Yine, önemli
değişikliklerden birisi izleyici temsilciliği. İzleyici
temsilciliği ile medya hizmet sağlayıcıların öz
denetim yapmalarının sağlanması amacıyla izleyici ve
dinleyicilerden gelecek tepki, beğeni ve önerileri alarak bunların
değerlendirmesini yapacak izleyici temsilcilerinin görevlendirilmesi öngörülmektedir.
Koruyucu sembol
sistemi, hâlen uygulanmakta olan ancak yasal dayanağı olmayan bir
sistem, yasal dayanağa kavuşuyor.
Yine, önemli bir
düzenleme, yayın kayıtlarının bir yıl süreyle
saklanması düzenleniyor.
Frekans
planlaması ve tahsisi yine önemli bir düzenleme özellikle sektörden gelen
önemli bir talep. 26 ncı maddeyle karasal kanal ve frekansların
planlanmasıyla tahsisi düzenlenmekte, yayın lisansı türleri,
süresi ve devri düzenlenmektedir. Yapılacak olan frekans ihalelerinde en
az bir yıl fiilen çalışmış olma şartı
konularak kendi imkânlarıyla ayakta durmaya çalışan, sektöre
emek ve gönül vermiş, özellikle Anadoludaki yayıncıların
korunması da amaçlanmıştır.
Yine önemli bir
düzenleme: Seçim döneminde yayınlar ve siyasi reklam. Seçim dönemlerinde
Yüksek Seçim Kurulunca belirlenecek esaslar çerçevesinde yayın
yapılması, siyasi reklam yapılması da mümkün hâle geliyor.
Evet, yine
kanaatimce tasarıda yapılacak en önemli değişiklik 2 çocuk
annesi bir milletvekili ve bir şahıs olarak hepimizin eleştirdiği,
geleceğimize dair endişe yaratan yayınlar,
çocuklarımız, gençlerimiz ve kadınlarımızın
kişisel gelişim ve yaşamlarını olumsuz yönde
etkileyen, şiddet içeren programlar. Bu tür programlarda yeni idari ve
cezai müeyyideler getirilmekte, mevcut kanundaki müeyyideler
artırılmakta, hatta ülkenin birlik ve beraberliğini olumsuz
etkileyen, terörü, bölücülüğü teşvik eden, tahrik eden programlarda
lisans iptali cezasına kadar da gidilmektedir.
Tabii, RTÜK kanun
gereği denetim görevini yerine getirecektir. Ancak sadece RTÜK denetimiyle
sorunların çözülmesi mümkün değildir; daha bilinçli, daha
eğitimli, başarılı ve kişilikli insanlardan
oluşan bir toplumun tesisinde herkese görev düşmektedir.
RTÜK yanında
biz izleyicilere de çok büyük sorumluluklar düşmektedir. Örneğin
herhangi bir televizyon veya radyo kanalını
açtığımızda beğenmediğimiz bir programla
karşılaşınca acaba kaçımız gereken hassasiyeti
göstererek o programı yayınlayan televizyon veya radyo
kanalını arayıp şikâyetimizi dile getiriyoruz? Belki de çoğumuz
eleştirdiğimiz, doğru bulmadığımız
programları izlemeye devam ediyoruz. Biz izleyiciler yapılan
yayınlarda seçici olmalı ve medyayı kaliteli yayın yapmaya
zorlamalıyız. Medya kuruluşları da yapmış
oldukları yayınlarda oldukça sorumlu davranarak toplumsal
sorumluluğunu yerine getirmeli. Unutmamalıyız ki hepimiz
birlikte aynı gemide seyahat ediyoruz. Yolcular ne kadar kişilikli ve
eğitimli olursa seyahat o denli huzurlu ve mutlu geçer. Aksinin yorumunu
siz değerli arkadaşlarıma bırakıyorum.
Bu duygu ve
düşüncelerle görüşülmekte olan tasarının ülkemiz ve
milletimiz adına hayırlı olmasını diliyor, emeği
geçen başta Sayın Başbakan Yardımcımız Sayın
Bakanımız Bülent Arınç Beye, Komisyon üyelerimize,
bürokratlarımıza teşekkür ediyorum. Öncelikle aziz milletimizi
ve yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Gürkan.
Şimdi yirmi
dakika süreyle soru-cevap işlemi yapılacaktır.
Soru sorma
sırası: Sayın Işık, Sayın Uslu, Sayın Asil,
Sayın Uzunırmak, Sayın Doğru, Sayın Akkuş,
Sayın Bal, Sayın Vural, Sayın Sakık, ve Sayın
Şandır.
Buyurun
Sayın Işık
ALİM
IŞIK (Kütahya) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Bakan,
sizin de bildiğiniz gibi RTÜKe beş yıllık lisans bedeli
olarak 31/12/2010 tarihi itibarıyla yaklaşık 210 bin TL ruhsat
bedeli yatıran ve uydudan yayın yapmak isteyen televizyon
kanalları ayrıca TÜRKSATın tahsisi için uzun süre
beklemektedirler. Bu beklemedeki kriterler nelerdir? Bu sürenin kısaltılması
yönünde bir çalışmanız var mıdır?
İkinci
sorum: Yerel radyo ve televizyonlar, bilindiği gibi resmî ilanları
verememekte ve bu nedenle de resmî ilan payı alamamaktadırlar. Ciddi
anlamda sıkıntı içerisinde olan bu yerel televizyon ve
radyoların resmî ilanlardan pay almasını sağlayacak bir düzenleme
yapılabilir mi?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Sayın Uslu
CEMALEDDİN
USLU (Edirne) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Bakan,
yerel gazetelerde çalışan personele yıpranma tazminatı
önceden ödeniyordu, kaldırıldı. Tekrar ödenebilmesi için bir
çalışma var mı?
Yine, yerel
televizyon ve radyoların en büyük giderlerinden birisi de elektrik
giderleri. Bunların karşılanması mümkün müdür?
Son sorum da:
Özellikle bu seçimler öncesinde genel olarak gazete kurulumları, yeni
gazeteler çıkarılmaya çalışılıyor, bunlar
vasıfsız gazeteler de olabiliyor, bilgi kirliliğine sebep
oluyor. Bunlarla ilgili bir düzenleme var mı?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Sayın Asil
BEYTULLAH
ASİL (Eskişehir) Teşekkür ederim Sayın
Başkanım.
Sayın Bakan,
Sayın Faruk Bal yaptığı konuşmada, bazı RTÜK
üyelerinin yılın çok büyük bir bölümünü yurt dışı ve
yurt içi gezilerinde geçirdiklerini ifade etti ve aldıkları yurt
dışı ve yurt içi harcırah günlüklerini söyledi. Bu rakamlar
doğru mudur? Bu gezilerde üyelere ödenen harcırah miktarı ne
kadardır? Bu icraatları doğru buluyor musunuz? Ne kadar personel
RTÜKte yüksek maaş alıp başka kurumlarda
çalışmaktadır? Bununla ilgili rakamları ifade edebilir
misiniz?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Sayın
Uzunırmak
ALİ
UZUNIRMAK (Aydın) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın
Bakanım, elimde sporda şiddet ve düzensizliğin önlenmesine dair
bir tasarı var, 7/12/2010 tarihinde Meclise gönderilmiş ve sporda
şiddetle ilgili olarak kamuoyu araştırmalarında
basın-yayın organlarının aşağı yukarı
yüzde 30a varan bir fonksiyonundan bahsediliyor. Dolayısıyla, burada
RTÜKe çok büyük bir iş düşüyor ve sporda şiddet en büyük
problemlerden birisi olarak karşımızda duruyor.
Bu 7/12/2010
tarihinde Meclise sevk edilen tasarıya bir katkısı oldu mu
RTÜKün? Olmadıysa böyle bir eksikliği gidermek için,
hazırlıklı bir şekilde önümüzdeki günlerde bu
görüşülür, katkılarını ve düzenlemedeki dengeleri gözeterek
-tabii ki yayıncı kuruluşlar büyük ekonomik yükümlülükler altında,
ama bunun yanında şiddetteki fonksiyon da önemli-
sağlıklı bir şeklin verilmesinin gerekliliğine
inanıyorum ve RTÜKe
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Sayın
Doğru
REŞAT
DOĞRU (Tokat) Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Sayın
Bakanım, ülkemizin her yöresinde olduğu gibi Tokat ilinde ve
ilçelerinde yerel TV yayını yapan kuruluşlar vardır. Bu
televizyon kuruluşları çok zor şartlar içerisinde yayın
yapmakta, personel ücretlerini, SSK ve BAĞ-KUR primlerini ve hatta
kullanmış oldukları elektriğin paralarını bile
ödeyememektedirler. Ayakta kalmak, kapanmamak için olağanüstü gayret sarf
eden bu kuruluşlarla ilgili olarak vergi indirimi, SSK indirimi ve
beraberinde elektrik ücretlerinin indirimleriyle ilgili Hükûmet olarak bir
çalışma yapmayı düşünüyor musunuz?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Sayın
Akkuş
AKİF
AKKUŞ (Mersin) Sayın Başkan, Sayın Bakan; zaman zaman TRT ve özel
televizyonlarda gösterime giren dizi veya filmlerde bireyin zararlı davranışlar
edinmesine sebep olan, toplum ahlakını zedeleyen görüntü ve
enstantaneler yer almaktadır. Bu sahneler ve yayınlar
vatandaşlarımızın birçoğunu üzmekte, gençlerimizi
yanlış özentilere sevk etmektedir. Bunların önlenmesi ve
zararlarının en alt düzeye indirilmesi için yapılan denetimler
sonucu kaç yayın kuruluşuna ne gibi yasal uygulama
yapılmıştır? Bunlara ne gibi cezalar
uygulanmıştır? Bu cezaların sayısı nedir?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Sayın Bal
ŞENOL BAL
(İzmir) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Bakana
sormak istiyorum: 3984 sayılı RTÜK Kanununun Yasaklar ve denetim
başlıklı 9uncu maddesi Üst Kurul üyelerinin üyelikleri
süresince yapamayacakları işleri sıralamaktadır.
Sayın Davut
Dursunun Sakarya Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsünde görev
aldığı Enstitü Yönetim Kurulu kararıyla da sabittir.
Sayın Dursun
Sakarya Üniversitesine gidip gelirken Üst Kurula bilgi vermiş midir?
Sakarya Üniversitesine giderken kurumun araçlarını
kullanmış mıdır ve bu tasarının 38inci
maddesiyle Davut Dursun için özel bir madde olarak mı düzenleme
yapılmıştır?
Yine,
bürokratlarınızın yasa tanımazlığını,
yasaları çiğnemelerini nasıl değerlendiriyorsunuz? Bu gücü
kimden alıyorlar?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Sayın Vural
OKTAY VURAL
(İzmir) Teşekkür ederim.
Sayın Bakana
üç soru yöneltmek istiyorum:
Bu
yayınlarda Önceden denetlenemez. hükmü var. Siz, biraz önce,
konuşmanızda madde 7de Başbakan ya da görevlendireceği
bakanın geçici yayın yasağı getirebileceğini ifade
ettiniz. Bu geçici yayın yasağı ön denetimi kapsıyor mu?
Çünkü burada Önceden denetlenemez ve yargı kararları saklı
kalmak kaydıyla durdurulamaz. deniyor ama ancak deniyor. Bu ancak
ifadesiyle, önceden denetim mümkün kılınmış oluyor mu?
İkincisi:
Önceki yasada -biliyorsunuz siyasi partiler demokrasinin vazgeçilmez kurumu-
radyo ve televizyonların siyasi partilere yönelik objektif yayın
yapması, taraf tutmaması ilkesi vardı. Şimdi bu ilkeyi
ortadan kaldırıyorsunuz; yani bu, televizyoncuların insafına
siyasi partileri terk etmek olmuyor mu? Siyasi partilerin bu televizyonlardan,
kamu görevi yapan bu televizyonlardan faydalanmasını ve tek
taraflı yayın yapmaması ilkesinden vazgeçip
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Sayın
Sakık?.. Yok.
Sayın
Şandır
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Çok teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakan,
bu kanunda, benim bütün zorlamama rağmen, yerel medyayla ilgili bir
düzenleme yok. Yerel medyanın ayrı tutulmasını,
korunmasını, desteklenmesini gerekli görmek gerekiyor. Siz böyle
düşünüyor musunuz? Öncelikle bunu soruyorum.
İkinci
husus: Yerel medyanın desteklenmesi noktasında RTÜK olarak veya
Hükûmet olarak bir projeniz, bir programınız bulunmakta
mıdır?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Sayın
Çalış
HASAN ÇALIŞ
(Karaman) Sayın Başkanım, teşekkürler.
Sayın Bakan,
zaman zaman şikâyetler almaktayız. Gerçekten, televizyonları
seyrederken bazı aileler, bu programları çoluk çocuğuyla
seyredemeyip kapatmak zorunda kaldığından şikâyetçi
olmaktadır.
Bir diğer
husus da özellikle özel televizyonlar olmak üzere televizyonların
sunucuları ve diğer çalışanlar
aracılığıyla Türk dilinin kirletildiği, Türk dilinin
bozulduğu, yanlış öğrenmelere sebep olduğu yönünde
sıkıntılar var. Bunlarla ilgili tedbirler almayı
düşünüyor musunuz?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Sayın Vural
OKTAY VURAL
(İzmir) Evet, teşekkür ediyorum.
Sayın Bakan,
bunu öncelikle soruyorum: Siyasi partilere demokratik bir şekilde,
tarafsız bir şekilde yayın yapılması ve tek
taraflı yapılmamasına ilişkin bir ilke öngörülmüşken
bu kanunda neden bu ilkeden vazgeçtiniz ve ticari reklamı getiriyorsunuz.
Parası olan, o zaman, millete düşüncelerini ifade edecektir. Bu
bakımdan, bence, bütün siyasi partilerin bütün radyo televizyonlardan
hangi ölçüler içerisinde faydalanabileceğine ilişkin bir ilkenin bu
RTÜK Kanununa konulmasının temin edilmesinde fayda mülahaza
ediyorum.
Bir de bölge
müdürlüklerini kaldırıyorsunuz. 3 Mart 2010 tarihinde RTÜK diyor ki:
Bölge müdürlükleri güçlendirilsin. Şimdi bölge müdürlüklerinin
kaldırılmasıyla ilgili bir kanun teklifi geliyor. Güçlendirmeden
kaldırılmaya
Yani acaba bu değişiklik neden
kaynaklandı, bunu öğrenmek istiyorum.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Sayın Bakan,
buyurun.
DEVLET BAKANI VE
BAŞBAKAN YARDIMCISI BÜLENT ARINÇ (Manisa) Sayın Başkan,
teşekkür ederim.
Arkadaşlarımızın
sorularını, not edebildiğim kadarıyla cevaplandırmaya
çalışayım.
Benim
notlarımda, 2009 yılında, Mayıs-Aralık ayları
arasında görev yaptığım süre içerisinde, 10
yazılı soru önergesi vardı, 10u cevaplandı; 7 sözlü soru
önergesi vardı, 7si de cevaplandı. 2010 yılında, RTÜKle
ilgili olarak 23 yazılı soru önergesi verildi. Bugün itibarıyla,
1 tanesi işlem görüyor, 22si cevaplandı. 1 sözlü soru önergesi var,
1i de cevaplandı.
Arkadaşlarımızın
sorularının, yine, daha önce sorulan sorularla, hususlarla
bağlantılı olduğunu düşünüyorum. Ancak,
hatırlayabildiğim kadarıyla şu şekilde
cevaplandırayım: Bir defa, yerel medya ile eğer yerel gazeteleri
kastediyorsak bu bizim işimiz değil. Bu, Basın Kanununda
düzenleniyor. Biz, yerel radyo ve televizyonlarla ulusal veya bölgesel radyo ve
televizyonları kanun içerisinde öngörüyoruz. Yani bugün
konuştuğumuz konu, daha çok radyo ve televizyon
yayıncılığıyla ilgili konulardır. Basın-
Yayın Enformasyon Genel Müdürlüğümüz Basın Kanunu çerçevesinde
yerel medyayla ve ulusal medyayla ilgili konuları da görüşmektedir
veya takip etmektedir.
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Ben televizyon anlamında söyledim Sayın Bakan.
DEVLET BAKANI VE
BAŞBAKAN YARDIMCISI BÜLENT ARINÇ (Manisa) - Teşekkür ederim.
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) - Gazeteleri kastetmedim, televizyonları kastettim.
DEVLET BAKANI VE
BAŞBAKAN YARDIMCISI BÜLENT ARINÇ (Manisa) - Yani yerel medya denince
genelde sanki gazeteler anlaşılıyor gibi geldi bana.
Sayın
Çalış Ailece seyredilemeyen diziler var. TV sunucularının
Türk dilini kirlettiği iddialarına karşı ne
yaptınız? diyor. Çok önemli konular var kanun içerisinde. Maddeler
geldiği zaman sanıyorum arkadaşlarımızın hepsi
tatmin olacak. Çünkü Türkçenin kullanımı, grameri, lehçesi,
şivesi, her şeyinin korunabilmesi ve özen gösterilmesi konusunda
önemli hükümler kondu, hatta başka dillerde konuşmalar
yapılıyorsa veya yayın yapılıyorsa o dilin
özelliklerine de mutlaka dikkat edilmesi gerektiği konusunda
sanıyorum madde önümüze geldiğinde bu konuda hepimiz çok tatmin
olacağız.
Yerel medyayla
ilgili bir konu yok. Açıklama yaptı Sayın Şandır, bunu
yerel televizyon olarak gördü. Bir defa, bütün televizyonların da, radyoların
da tek helal kaynağı diyeyim reklam gelirleridir. Bu reklam
gelirlerini artırmanın yoluna bakacağız. Bu, bir
açıdan mutlaka ekonominin gelişmesiyle ilgilidir, bir açıdan da
bu konuda verilecek desteklerle ilgilidir. Biz Üst Kurul payının
yüzde 5ten yüzde 3e indirilmesini öngörürken onlara yeni bir alan
açtığımızın farkındayız.
Dolayısıyla,
ayrıca bir arkadaşımızın sorduğu gibi Vergi
indirimi konusunda, SSK indirimi konusunda, elektrik indirimi konusunda yerel
televizyonlar çok zor şartlar altında çalışıyor, bu
konularda bir indirim düşünüyor musunuz? Bu konularda düşünmüyoruz,
bu konuda hiçbir hazırlığımız da yok.
Toplum
ahlakını zedeleyen kaç yayın kuruluşuna ceza verildi?
Notlarda vardır ama şimdi ben onu aynen ifade edebilecek durumda değilim.
Bu konuyu arkadaşlarımız sormuşlardı ve istatistiki
olarak da kendilerine bilgi vermiştik.
Sayın
Şenol Bal Hanımefendi, Sayın Davut Dursunla ilgili bir konu
söylüyor.
Bu konuyu
kendisinin cevaplandırmasına izin verir misiniz?
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Hayır, uygun olmaz.
DEVLET BAKANI VE
BAŞBAKAN YARDIMCISI BÜLENT ARINÇ (Manisa) Uygun olmaz. buyuruyorlar. O
zaman, yazılı olarak cevap verelim kendilerine ama bu konu
tartışmaya açıldığında Sayın Başkan bir
açıklama yapmış, bu açıklamadan sonra kimse de böyle bir
soru sormamıştı. Arkadaşımızı tatmin etmek
açısından yeniden bir yazılı cevap verilsin diye
düşünüyorum.
RTÜKten uydudan
tahsis, kablolu yayından mı bahsediyor Sayın Işık,
bilemedim. Neden bekliyor, bu konuda hangi kıstaslar var; onları cevaplandırayım.
Ücret pahalılığından bahsediyorsunuz. Yani bu RTÜKle
ilgili olduğu kadar TÜRKSATla da ilgili bir konudur. Biz kendi
yönetmeliğimizde uydu lisansı konusunda, bugün bize göre çok yüksek
olan rakamı -200 binin üzerindedir- asgariye indirme noktasında bir
çalışmamız var. Bunu yakın zamanda
açıklayacağımızı ümit ediyorum.
Sayın
Beytullah Asil, RTÜK üyeleri -Sayın Balın konuşmasına
atfen- harcırah ve yolluk konusunda ne aldılar? dediler. Evet,
Anayasa Komisyonunda da bunu çok açıklıkla görmüştük,
görüşmüştük. Devlet Denetleme Kurulunun bir raporu var. Bu rapor bize
gereği yapılmak üzere bildirilmişti, sanıyorum nisan
ayındaydı. Ben aynı gün, kanun gereğince, bu konuların
incelenmesi talimatını Başbakanlık Teftiş Kuruluna
verdim. Ancak çok kapsamlı bir incelemeydi. Bunun ne kadarının
gerçeklere uygun, ne kadarının yapılan işlemlerle ilgili
olduğu konusunu Başbakanlık Teftiş Kurulu hâlen inceliyor.
Bize bir yazılı bilgi geldiğinde, ben, bunu şahsen
arkadaşlarımla da paylaşacağım.
Sayın
Uzunırmak, sporda şiddetle ilgili bir konu söyledi ama doğrusu
çok fazla anlayamadım. RTÜKün bu konuda katkısı var mı?
Eğer kanunun yapımı sırasında bizden bir görüş
veya katkı talep edilmişse
Böyle bir konu olmamış bugüne
kadar. Ama kanun burada görüşülürken belki bunu zenginleştirebiliriz.
Sayın
Akkuşa yazılı cevap vereceğimi söylemiştim.
Sayın Oktay
Vural önemli bir konuya temas etti: Geçici yayın yasağı, Hükûmet
veya Hükûmetin görevlendirdiği bir bakan tarafından
Gördüğünüz
gibi, orada kamu düzeni, millî güvenlik ve diğer acil konularda böyle bir
geçici yayın yasağının konulabileceğini, buna
karşılık da Danıştayda dava açılıp kırk
sekiz saat içerisinde de yürütmeyi durdurma verilebileceğini öngörüyor.
Evet, bu geçici yayın yasağı bu hâliyle ön denetimi de içerisine
alıyor.
Siyasi reklam
konusu: Siyasi reklama eskiden de yasak ve kısıtlama yoktu, ancak biz
bunu serbest bırakan bir düzenleme yaptık. Bunun doğru
olacağını düşünüyorum. Artık günümüzdeki
çağdaş reklam ve iletişim unsurları içerisinde televizyonlar
da mutlaka yer almalıdır. Burada, siyasi partilerimiz seçimlerde
mutlaka çok büyük masraflar yapıyorlar. Siyasi partilerimizin de BDP
haricinde hazineden büyük bir pay aldığını biliyoruz.
Burada bir haksızlık veya bir ayrımcılık söz konusu
olursa bunu BDPnin dile getirmesi gerekir, nitekim getiriyorlar da. Ben de
şahsi düşüncemi ifade edeyim: BDP Grubuna hazineden yardım
verilmesini uygun buluyorum
(BDP sıralarından alkışlar)
ve bu şekliyle de verildiği takdirde köy köy, kasaba kasaba
dolaşmak bir tarafta ama sağda solda afişlerle, sloganlarla,
bağırmayla çağırmayla yapılacak siyasi
tanıtımların televizyonlarda yapılmasının da çok
doğru olacağını şahsen düşünüyorum. Biz buna
sadece imkân hazırlamış olduk.
Sayın
Başkan, teşekkür ediyorum.
OKTAY VURAL
(İzmir) Sayın Başkan, müsaade ederseniz
Sayın Bakan
seçim dönemiyle ilgili söyledi, benim söylediğim yayın ilkesi.
BAŞKAN
- Sayın Vural, lütfen sisteme girer
misiniz soru soracaksınız, süre var.
Buyurun.
OKTAY VURAL
(İzmir) Teşekkür ederim.
Sayın Bakan
biraz önce cevap verirken seçim dönemiyle ilgili reklamlar hüküm altına
alınmış. Benim dediğim, ilke. Burada aynen okuyorum:
Siyasi partiler arasında fırsat eşitliği
sağlanması, tek yönlü, taraf tutan yayın yapılmaması
ilkesi vardı. Şimdi bu ilkeyi ortadan kaldırıyorsunuz, Tek
taraflı yayın yapılabilir. hükmünü getiriyorsunuz. Bu durumda,
seçim dönemi dışındaki yayının tek taraflı
olması, partiler arasında ayrımcılık yapması
mümkün mü kılınıyor?
BAŞKAN
- Teşekkür ediyorum.
Sayın
Doğru, buyurun.
REŞAT
DOĞRU (Tokat) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Son zamanlarda
yapılan araştırmalar içerisinde madde
bağımlılığı dediğimiz sigara, alkol ve
uyuşturucuyla ilgili, öğrencilerin çok büyük
sıkıntısı vardır. Türkiye genelinde de gün geçtikçe
madde bağımlılığı sorunu katlanarak devam
etmektedir. Bununla ilgili, televizyon kanallarında çok ciddi olarak
yayınların yapılması düşünülebilir mi? Bununla ilgili
ihlal yapanlara herhangi bir ceza verilmiş midir?
İkinci soru
olarak, çizgi filmler konusunda Türk örf ve âdetlerini içeren çizgi filmlerle
ilgili olarak yüzde 20 oranı söylenmektedir kanunda yani Türkiye
Cumhuriyeti devletinin yapmış olduğu çizgi filmlerin yüzde 20
civarında olması gerekmekte. denilmektedir. Bu yüzde 20 oranının
ben az olduğunu
Daha fazla
artırılması gerekmez mi? şeklinde bir soru sormak
istiyorum.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
- Teşekkür ediyorum.
Sayın Bakan,
buyurun.
OKTAY VURAL
(İzmir) Sayın Bakan, orada (k)da var da, fırsat
eşitliği sağlanması anlamında
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN
YARDIMCISI BÜLENT ARINÇ (Manisa) Sayın Başkanım, Sayın
Vuralın sözünü şu şekilde karşılayabilirim, kendileri
de fark ettiler: 8inci madde yayın hizmeti ilkeleridir ve bu 8inci
maddenin (k) fıkrası: Siyasi partiler ve demokratik gruplar ile ilgili
tek yönlü veya taraf tutar nitelikte olamaz. Bu, seçim dönemlerini değil
bütün dönemleri kapsayan bir düzenlemedir. Sayın Vuralın
hassasiyetine ben teşekkür ediyorum.
Sayın
Doğru, Çizgi filmlere yüzde 20 az, aslında
artırılması gerekir. dedi. Biraz sonra önergeler
geldiğinde bunu çok yüksek bulan bir düşüncenin de olduğunu
göreceksiniz. Doğrusu ben de bunun daha da artırılması
gerektiği düşüncesindeyim ancak çizgi film yapmak çok masraflı
bir iş. Bu işle ilgili sektörle görüştüğümüzde, saniyesinin
veya dakikasının bin dolarla ifade edildiğini
söylemişlerdi. Şu anda da Türkçe çizgi film yapanlar yüzde 20nin çok
altında. Dolayısıyla, bunun daha üstüne çıkmayı
değil, belki gerçekçi olarak bunu muhafaza etmeyi veya biraz daha
altına indirmeyi düşünebiliriz.
Madde
bağımlılığı sorunu gerçekten büyük bir facia, on
birlere kadar inmiş yaş olarak. Bütün bunlara karşı
televizyonlarımızın yayınlarında özen gösterilmesi bir
vatanseverliktir, insanımıza, milletimize yapılacak büyük bir
hizmettir.
Sayın
Başkan, teşekkür ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Bakan.
Soru-cevap
işlemi tamamlanmıştır.
Böylece
tasarının tümü üzerindeki görüşmeler
tamamlanmıştır.
Maddelerine
geçilmesini
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (Trabzon) Karar yeter sayısı
BAŞKAN
Arayacağım Sayın Hamzaçebi.
Aynı zamanda
karar yeter sayısı da arayacağım.
Oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kâtip üyeler
anlaşamadığı için iki dakika süre veriyorum, elektronik
cihazla yapacağım.
(Elektronik
cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, karar yeter sayısı vardır;
maddelerine geçilmesi kabul edilmiştir.
Birleşime on
dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 17.25
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 17.35
BAŞKAN: Başkan Vekili Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER:Yusuf COŞKUN (Bingöl), Murat ÖZKAN
(Giresun)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 47nci
Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.
568 sıra
sayılı Kanun Tasarısının görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Komisyon ve
Hükûmet yerinde.
Şimdi
birinci bölümün görüşmelerine başlıyoruz.
Birinci bölüm 1
ila 29uncu maddeleri kapsamaktadır.
Birinci bölüm
üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz isteyen Nevzat
Korkmaz, Isparta Milletvekili.
Buyurun
Sayın Korkmaz. (MHP sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; görüşmekte olduğumuz tasarının birinci
bölümü üzerinde Milliyetçi Hareket Partisinin görüşlerini açıklamak
üzere huzurlarınızdayım. Yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Sayın
milletvekilleri, demokratik hayatın temel kabullerinden biri olan ifade ve
kanaat hürriyetini doğrudan ilgilendiren bir konuyu görüşüyoruz. Hem
toplumsal gündemi belirleyen hem de bireylerin dünya görüşlerini, siyasi
tercihlerini etkileyen radyo, televizyon yayınlarından bahsediyorum.
En küçük zaman
aralığının bile kıymet kazandığı,
felsefi düşünce derinliklerinin kaybolmaya yüz tutup görsel ve
işitsel iletişimin ön plana geçtiği günümüz dünyasında,
diyebiliriz ki insanlar, olayları, gerçek boyutları ile oluş
şekline göre değil de sunuluş biçimine göre değerlendirme
kolaycılığını kabullenmiş görünüyorlar.
Radyo ve
televizyonlar, yayınlarıyla bir dünya yaratmaktadır.
Yarattıkları bu sanal dünya bir müddet sonra
tartışılmaz tek gerçeklik hâline gelmektedir.
CNNin sahibi Turner
bu tespiti Bizim yayınlamadığımız şeyler var
olmamış sayılır. diyerek dillendirmekte.
Burundideki
vahşeti soran gazeteciye Bill Clinton Bu ülkede ciddi problemlerin
olduğunu biliyorum ama henüz CNN göstermedi. cevabını verirken,
kendi fikrinin CNN yayınlarıyla şekillendiğini itiraf
etmekte.
Profesör Ünsal
Oskay ise Televizyon uzakları yakınlaştırırken
yakınımızı da ustaca uzaklaştırmaktadır.
diyerek televizyon yayınlarının günlük hayatta mesafeleri
istediği gibi ayarladığından dert yanmaktadır.
Değerli
milletvekilleri, son yirmi beş yılda, ülkemizde, radyo ve televizyon
kanallarının hem sayısında hem de yayın saatlerinde
ciddi bir patlama yaşanmış, resmî olarak 1994 tarih ve 3984
sayılı Yasa ile televizyon yayıncılığında
devlet tekeli kaldırılmıştır. Bu gelişmeler bir
yandan demokrasinin olgunlaşmasına, kurumsallaşmasına
hizmet etmiş, diğer taraftan da insan ve toplum hayatındaki
güçlü tesirleri dolayısıyla yayın alanının bir an önce
bir düzene kavuşturulması zaruretini doğurmuştur.
Milliyetçi Hareket Partisi, radyo ve televizyonların ülke bütünlüğü,
milletin birliği, hukuk devleti, insan hakları ve bireysel
gelişim açısından taşıdığı önem
itibarıyla demokratik, millî, çoğulcu, bağımsız ve
tarafsız olma özelliklerine vurguda bulunmayı, Türk milletinin
güvenli ve onurlu geleceğine hizmet açısından bir yükümlülük
olarak telakki etmektedir. Üzerinde konuştuğumuz tasarı, bu
hassasiyetlerin gerçekleştirilmesi açısından ciddi
noksanlıklar ve sakatlıklar içermekte olup, bu arızaların
hem alt komisyonda hem de esas komisyonda yapılan çalışmalar
esnasında giderilmesi maalesef mümkün olmamıştır.
2002
yılından beri iktidar olan AKP, medyaya farklı işlevler
yüklemiş, tarafsız yayın ilkesiyle yayın yapması
gereken kamu televizyonculuğu yapan TRTyi, Hükûmetin borazanı;
düzenleyici bir kurum olan RTÜKü de, televizyon ve radyoları Hükûmet
adına hizaya getiren, Hükûmetin sopası diye
adlandırılabilecek kurumlar hâline dönüştürmüştür.
Değerli
milletvekilleri, hepinizin bildiği üzere ortak dil millet olmanın
zorunlu şartlarından biridir. Tüm devletler resmî dillerinin
ülkesinin en ücra köşelerinde dahi kullanılması ve tüm
vatandaşlarınca doğru bir şekilde öğrenilmesi için
gayret göstermektedir. Ülkedeki tüm görsel, işitsel medya da yayın
politikalarıyla bu amaca hizmet etmektedir.
AKP Hükûmetince
yerel dil ve lehçelerde yayın yapmak serbest hâle getirilirken, Milliyetçi
Hareket Partisi, hem bir koalisyon hükûmeti olan 57nci Hükûmet döneminde hem
de AKP hükûmetleri döneminde bu uygulamaya karşı
çıkmış ve yıllardır binlerce can alan ve ülke
bütünlüğünü tehdit eden PKKnın taleplerinden birisinin yerine
getirilmesine ve ülkenin ayrışmasına hizmet edeceği
düşüncesiyle muhalefet etmiştir. Milliyetçi Hareket Partisinin bu
hassasiyetinde ne kadar haklı olduğu da günlerdir ülke gündemini
meşgul eden ve kamuoyunu ciddi bir rahatsızlığa sevk eden
iki dil, özerklik gibi tartışmalar ile görülmüştür. Türk
siyasi hayatı, bölücü terör ve uzantılarını
cesaretlendirdikten sonra yükselişe geçen devlete ve millete meydan
okumaların parti tabanında oy kaybına sebep olacağı
düşüncesi ile Başbakan ve çevresinin günah çıkarma
girişimlerine sahne olmuştur.
Aziz milletimiz
sormaktadır: Bu tartışmalara nasıl gelinmiştir? Millî
birliğimizin kadim surlarını teşkil eden ortak dilimiz Türkçemiz
hangi zihniyet tarafından tartışılır hâle
getirilmiştir? Açılım denen yıkım projesinin millî
birlik ve bekamıza daha hangi zararları vermesi beklenmektedir? Yoksa
AKP tarafından yapılan bu reveranslar tavşana kaç, tazıya
tut oyununun bir parçası mıdır?
Değerli
milletvekilleri, milletin son direnç noktası olduğu bilinciyle
Milliyetçi Hareket Partisi bu yanlışlar karşısında
millî duruşunu tasarının komisyon çalışmalarında
da göstermiş, tasarının 5inci maddesinde yer alan Türkçe
dışında yerel dil ve lehçelerde yayın yapılması
düzenlemelerine karşı olduğunu ve metinlerden
çıkarılmasını ifade etmiştir.
Tasarının
7nci maddesi Başbakan ve görevlendireceği bakana geçici yayın
yasağı getirme yetkisi vermektedir. Bu yetki kamuoyunda demokrasi ve
çoğulculuk adına kaygı uyandırmaktadır. Bu
kaygılar da yersiz ve haksız değildir. Bizzat Başbakan,
hiçbir demokratik rejimde görülmeyecek bir tarzda muhalif seslere yer veren
medyayı defalarca tehdit edebilmiştir. Yine aynı Başbakan
şehit cenazelerini tahrik unsuru imiş gibi değerlendirip görüntü
yasağı getirilmesi girişimlerinde maalesef bulunabilmiştir.
Bu nedenle, zaruret hâlinde, Milliyetçi Hareket Partisi Anayasamızın
ilgili maddelerinde yer alan olağanüstü yönetim usullerindeki
düzenlemelere uygun bir düzenlemenin yapılmasını teklif
etmektedir.
Yine, 8inci
madde bir büyük noksanlığı içerisinde
barındırmaktadır. Televizyon yayınlarının Türk
aile yapısına aykırı olamayacağı, Türk millî
eğitiminin genel amaçlarına ve millî kültürün gelişmesine
paralel olması gerektiği hususları tasarıdan
çıkarılmakta, yerine getirilen kavramlar da maalesef içi boş bir
şekilde tasarıda yer almaktadır. Bu meyanda bu madde içerisinde,
haber yayınlamada kamuoyu oluşturma amacıyla yorum ve
yönlendirme yapılamayacağı prensibinin olmaması da
tasarının ciddi bir noksanlığıdır.
9uncu maddenin
7nci fıkrasında genel beslenme diyetlerinde aşırı
tüketimi tavsiye edilmeyen gıda ve maddeler içeren yiyecek ve içeceklerin
reklamına çocuk programlarında yer verilmeyeceği hususu
düzenlenmiştir. Bu düzenleme olumludur ancak eksiktir. Önceden belirlenip
ilan edilmez ise bu yiyeceklerin neler olduğu sürekli tartışma
konusu yapılacaktır. Bu tartışmanın önüne geçmek üzere
Sağlık Bakanlığı, Tarım
Bakanlığının da görüşünü alarak her yıl bu
yiyecek ve gıdaların listesini kamuoyuna
açıklamalıdır.
Ayrıca,
reklam gelirlerinden pay alınması mevzusunda, bütçe esasları
açısından, alınacak reklam paylarının önce hazineye,
sonra buradan RTÜKe pay verilmesinin daha doğru bir yöntem
olacağını düşünmekteyiz.
Tasarının
11inci maddesi toplum sağlığının korunması
açısından ciddi tehditler içermektedir. 2nci ve 3üncü
fıkralarda reçeteye tabi ya da tabi olmayan ayrımı
yapılmakta, tabi olmayan ilaçların reklamlarının
televizyonlardan yapılmasının önü açılmaktadır. Bunun
toplumsal menfaatler açısından olumlu en küçük bir faydası
olmayacaktır. Olsa olsa televizyonların reklam pastasını
büyütecektir, böylece RTÜKün gelirlerini artıracaktır. Milliyetçi
Hareket Partisi olarak bu hükmün tasarıdan
çıkarılmasının elzem olduğunu düşünmekteyiz.
Tasarının
18inci maddesine 7nci fıkra olarak, cevap ve düzeltme taleplerinin,
yayın kuruluşlarına başvuru tarihinde sulh ceza
mahkemelerinden de istenebileceği hükmü getirilmektedir. Bu da
vatandaş mağduriyetinin giderilmesi için süreci
hızlandırıcı, adalete hizmet eden bir tekliftir ve
inşallah demokrasi ve insan hakları diyen zihniyetin bu teklife
destek vereceğini beklemekteyiz.
Değerli
milletvekilleri, Milliyetçi Hareket Partisi yabancı sermayeye
karşı bir parti olmayıp, mülkiyetin sahipliğinin siyasi
rejimleri ve ülke bekasını doğrudan ilgilendirdiğinin de
şuurundadır. Özelleştirmenin şartları vardır ve
bu şartlar, tüm ülkelerin özelleştirmede göz önünde bulundurdukları
şartlardır. Tasarı, televizyon sahipliğinin yüzde 50sinin
yabancı sermayeye açılarak el değiştirmesinin önünü
açarken, Milliyetçi Hareket Partisi yönetimde son sözün yerli sermayede
olması gerektiği düşüncesiyle, payın en fazla yüzde 49da
kalmasını istemektedir.
Tasarının
23üncü maddesi Haber birimlerinde çalışanlar hususunu
düzenlemekte, bunun eğitimini almış iletişim fakültesi
mezunlarına öncelik verilmesi hususunu görmezden gelmektedir. Milliyetçi
Hareket Partisi, üst kurumlar sayıyı belirler iken iletişim
fakültesi mezunlarının gözetilmesi gerektiğini söylemektedir.
Tasarının
26ncı maddesinin 3üncü fıkrasının sonuna, hâlen
yayında olan iletişim fakültelerinin radyo ve televizyon müktesep
haklarının korunması için bir ilave yapılmasını
önermekteyiz.
Tüm bu
düşüncelerle, RTÜKün, iletişim ve teknoloji alanındaki son
gelişmelerden istifade edecek bir hüviyete
kavuşturulmasının önemli olduğunu ancak belirttiğimiz
gerekçelerle hem insan ve toplum sağlığımız hem de
millî ekonomimiz, demokrasimiz açısından ciddi riskler içeren
tasarıya muhalefet edeceğimizi belirtiyor, yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Korkmaz.
Bölüm üzerinde
Barış ve Demokrasi Partisi Grubu adına Pervin Buldan,
Iğdır Milletvekili.
Buyurun
Sayın Buldan.
BDP GRUBU ADINA
PERVİN BULDAN (Iğdır) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; ilgili yasa hakkında yapacağım konuşmaya
geçmeden önce iki gündür Hükûmetin öncülüğünde gerçekleşen hukuk
skandalına değinmek istiyorum.
Doğrusu,
Türkiyede adalet duygusunu ve adaletin gerçekleşeceğine olan
inancımızı bizler yıllar önce yitirmiştik fakat geçen
süre içerisinde gerekli yasal düzenlemeler ve çeşitli reformlar ile
adaletin yeniden tesis edilebileceği düşüncemizi de korumayı
ihmal etmedik. Ne var ki zaman bu düşüncemizi boşa çıkarmaktan başka
hiçbir işe yaramadı. 2002 yılından beri iktidar olan AKP
Hükûmeti adaletsizlik duygusunu daha da derinleştirecek icraatlara imza
attı. Şimdi burada bunları sıralamayacağım ancak
iki gün önce, bu ülkenin yakın tarihini kana bulayanlar hakkında
verilen tahliye kararları adliyenin hangi amaçlarla
işletildiğini açıkça göstermiştir.
Yargıtay 9.
Dairesinin yılbaşında yürürlüğe giren CMKnın 102nci
maddesi hakkındaki yorumu birçok cinayetin işlenmesinde öncülük
edenlerin ve bunların tetikçilerinin tahliye edilmesine olanak
sağladı. DEP Milletvekili Mehmet Sincar ve Yazar Konca Kurişin
de aralarında bulunduğu -bilinen sayısı toplam 188 olan-
cinayetin sanıkları tahliye edilmeye başlandı bile. Onca
delil, tanık ve ortada duran onlarca cinayetin
aydınlatılmasının önemine rağmen on yıldır
Hizbullah davası bitirilmedi, aksine uzatıldıkça
uzatıldı. Bu davanın ana davası olarak bilinen
Diyarbakır 6. Ağır Ceza Mahkemesindeki 31 sanıklı
davada 16 sanığa önce
ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası
verildi ve ardından iyi hâlleri gerekçe gösterilerek bu ceza müebbet hapis
cezasına çevrildi. Yargıtay 9. Ceza Dairesi bu davanın tutuklu
sanıklarından 17sinin tahliyesine karar verdi. Tutukluluk süresinin
on yıla kadar uzatılması ne kadar hukuksuzsa bazı kesimlere
af niteliğinde düzenlemelere gidilmesi de hukuk adına bir o kadar
elem vericidir. Oysa, biz, istenildiği zaman vicdan yaralayan
ağır cezaların ivedilikle nasıl verildiğine sürekli
olarak tanık olmaktayız. İşte, daha henüz verilmemiş
bir yargı kararı bize her şeyi anlatmaktadır.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Rahmetli Turgut Özal döneminde
kurulduğundan bu yana sürekli olarak tartışmaların odak
noktası olmaktan kurtulmamış olan Radyo Televizyon Üst Kurumu
son iktidar döneminde de iktidarın medya üzerindeki balans
ayarlarını gerçekleştiren misyonunu layıkıyla yerine
getirmiştir. Esasen tamamen özerk bir yapıda olması gereken RTÜK
iktidarların medya üzerindeki eli olmuştur âdeta. Nitekim RTÜKün
çalışmalarına ve somut uygulamalarına
baktığımızda da bu durumu net olarak görmekteyiz. Tabii ki
son iktidar döneminde bu Kuruma başkanlık edenlerin isimlerinin
yolsuzluk dosyaları içerisinde yer alması ve
tartışmalı atamaların yapılması ise âdeta hiçbir
hükûmet döneminde görülmemiş ve bu olaylar bu tartışmalı
Kurum için daha da lekelenmiştir.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; radyo ve televizyonların
yayınlarını denetlemekle yükümlü olan bu kuruluşun resmî
ideoloji çerçevesinde getirdiği yaptırımlar özgür yayın
koşullarını ortadan kaldırırken, bu kurumun toplumda
şiddeti, militarizmi ve ırkçılığı körükleyen,
evrensel insanlık değerlerini ayaklar altına alan yayınlara
hiçbir müdahalede bulunmaması kaygı vericidir ve bizim
açımızdan asla kabul edilemez bir durumdur. Bu noktada
Barış ve Demokrasi Partisi Grubu olarak ikazlarımızı
defalarca dile getirmemize rağmen ve yine halkımızın bu
konudaki tepkilerini gerekli makamlara iletmesine rağmen Hükûmet
tarafından hiçbir ciddi girişimde bulunulmamıştır.
Siirt Milletvekilimiz Sayın Osman Özçelikin görüşlerini ifade
ettiği yayın dolayısıyla yayını yapan kanala para
cezası kesilmiştir. Yine yazar Sevan Nişanyanın bir
programda görüşlerini ifade etmesi nedeniyle ilgili kanala yayın
durdurma cezası verilmiştir. RTÜK uzmanının
konuştuğu kanalın yayını yine bu Kurum tarafından
durdurulmuştur. Kübayı tanıtan bir belgesel programında
dünyaca ünlü Küba purolarını ekrana getirdiği için ilgili kanala
50 bin lira para cezası kesilmesi, yine RTÜKün anlaşılması
güç yaptırımlarından olmuştur.
Tabii RTÜKün bu
mantık dışı yaptırımlarının örnekleri
sıralamakla bitirilemez fakat benim özellikle merak ettiğim bir mevzu
vardır. Sayın Bakana buradan sormak istiyorum ve mümkünse soruma
özellikle cevap almak istiyorum. Sayın Bakan, örneğin Samanyolu TV ve
Kanal 7ye bugüne kadar Hükûmetiniz döneminde hiç para cezası
kesilmiş midir veya herhangi bir yaptırım uygulanmış
mıdır? Eğer yaptırım uygulanmışsa ve
eğer ceza kesilmişse, bu cezaların sayısı kaçtır?
Bu sorumu yanıtlarsanız gerçekten memnun olurum Sayın
Bakanım.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; RTÜK bugüne kadar
katıldıkları programlarda konukların
açıklamaları, düşüncelerin zararlı bulunması
dolayısıyla resmî ideolojiye aykırı bulduğu görseller
ya da konular nedeniyle veya ahlak konulu bazı nedenlerle birçok
yaptırım uyguladı fakat RTÜK toplumda şiddeti
tırmandıran programlar karşısında hiçbir
girişimde bulunmayarak, esas görevini suistimal eder hâle gelmiştir.
Popüler kültür
kıskacında yayınlarının niteliği zaten
tartışılır durumda olan Türkiye medyası âdeta resmî
ideolojinin bu topluma pompalamak istediği özelliklerin bir nakledicisi
durumuna gelmiştir. Özellikle televizyon dizileri, evlerimizde derin
ilişkilerin eğitimini yapan yayınlar hâline gelmiştir. Bu
dizilerde mafya vatanseverlik oluşumu olarak tanıtılmakta, kan
ve vahşet ise olması gereken vatani görevler olarak
sunulmaktadır. Türk olmayanlar dışında herkesin kötü
olduğu, yabancı devletlerin Türkiyeyi parçalamak isteyen güçler
olduğu, bu dizilerin ana temasını oluşturmaktadır.
Nitekim Yahudiler sinsi bir ticaretle uğraşan, Ermeniler kara para
aklayan ve Kürtler de bu ülkeyi bölmeye çalışan halklar olarak
tanıtılmaktadır. Milliyetçilik bu dizilerin kitlelere
şırınga ettiği ana temadır. Bu diziler
vatanını korumak isteyen her Türk evladına şunu nasihat
etmektedir: Silah kullanacaksın, kendini feda edeceksin, yabancılara
karşı yapılan her türlü eylemden mutluluk duyacaksın ve
vatan için yargısız infazlar yapmayı vazife edineceksin. Nitekim
bu vazifeyi edinen tetikçiler de dizilerin örnek alınması gereken
kahramanlarıdır. Hak, hukuk, mahkeme, yargı ve demokratik
mücadele gibi kavramlara bu dizilerde yer yoktur.
Şimdi,
Sayın Bakan açıklamasında bu dizilerin kardeşliği
pekiştirdiğini ve herhangi bir sakınca içermediğini ifade
etmektedir. Sayın Bakan, doğrusu şunu anlamak isterim: Siz gerçekten
bu dizileri doğru okuyamıyor musunuz yoksa doğru okuduğunuz
hâlde kardeşliğin bu şiddet temaları ile
sağlanabileceğini mi düşünüyorsunuz? Zira şiddet,
kardeşlik duygu ve kültürünü doğrudan dışlayan bir olgudur
ve bu dizilerin akışı da bu olgu üzerinden
gerçekleşmektedir. Kaldı ki bu dizilerde sadece etnik milliyetçilik
değil, din ve mezhep ayrımcılığı ve cinsiyet
ayrımcılığı da körüklenmektedir. Dizilerdeki
kahramanlar ve iyiler Türktür, Müslümandır ve erkektir. Müslüman, Türk
ve erkek olmayanlar kötü karakterlerdir ve kirli işlerle
uğraşanlardır. Kadınlar sadece ana ve sadık eş
olduklarında vardırlar ve iyidirler. Onun dışında
akıl çelendirler, beceriksizdirler ve ihanetçidirler. Kürtler sadece
kendilerini Türk hissettikleri oranda iyi karakterdirler. Müslüman
olmayanların ise iyi karakter olmaları neredeyse
imkânsızdır.
Bu nedenle,
Sayın Bakanın ve Hükûmetin diğer üyelerinin bu durumu dikkatle
gözden geçirmesi gerektiğini düşünüyoruz. Dolayısıyla
sadece Avrupa Birliği uyum süreci değil, aynı zamanda doğru
ve ilkeli bir yayıncılık esasının kurulması
adına RTÜK yeniden yapılandırılmalı, radyo ve
televizyon yayınları evrensel insanlık değerlerini
destekleyici nitelikte olmalıdır.
Hükûmeti bu
konuda sorumluluk almaya davet ediyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum.
(BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Buldan.
Bölüm üzerinde
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz isteyen Atila Emek, Antalya
Milletvekili.
Buyurun
Sayın Emek. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA
ATİLA EMEK (Antalya) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve Yayın
Hizmetleri Hakkında, 568 sıra sayılı, Kanun
Tasarısının birinci bölümü üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi
Grubu adına söz almış bulunuyorum. Konuşmama başlarken
grubum ve şahsım adına yüce Meclisi saygılarımla
selamlarım.
Değerli
milletvekilleri, radyo ve televizyonların kuruluş ve yayın
hizmetleri yayıncı kurumlar aracılığıyla
doğru ve ahlaklı olanı, nitelikli olmanın
gerekliliğini, cumhuriyetin kutsallığını ve cumhuriyet
değerlerinin önemini çok geniş kitlelere aktaracak, ülkemiz
insanını ucuz, bayağı, seviyesiz eğlence ve magazin
programlarının esaretinden kurtaracak önemli bir kuruluştur.
Etkisi ve yaygınlığı nedeniyle belki de en etkilisidir.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; gelişmiş Batı
demokrasilerinde RTÜK ve benzeri düzenleyici kurumlar zorunludur. Düzenleyici
kurumlar koşulları koyar, denetler ve kuruluşların
koşullara uyulmaması hâlinde verilen yayın yapma
imtiyazını geri alabilirler.
Değerli milletvekilleri, tasarı incelendiğinde sektörün
birçok sorununun çözümlenmediği gibi, Avrupa Birliği Görsel,
İşitsel Medya Hizmetleri Direktifine uyum sorunları
olduğu, siyasi düşüncelerle kimi yanlış düzenlemeler
yapılmak istendiği anlaşılmaktadır. Radyo ve
televizyon yayıncılığının kamu hizmeti
işlevi göz ardı edilmekte, kamu yayıncılığı
üniversitelerin iletişim fakültelerine engel koymak eyleminde olduğu
gibi yalnızca baskı aracı olarak ele
alınmıştır.
Değerli
arkadaşlarım, Anayasamızın 133üncü maddesinde RTÜKün
radyo ve televizyon faaliyetlerini düzenlemek ve denetlemek amacıyla
kurulduğu yazılı olmasına karşın bu tasarı
görsel ve işitsel medya hizmetlerinin düzenlenmesini RTÜK görev ve yetki
alanına koymakla Anayasadan daha geniş bir görev alanı çizmiş
olmaktadır ki bu husus Anayasaya aykırıdır.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; tasarının önemli bir
mantık hatası da, RTÜKün bir sansür ve denetim kurumu olarak
oluşturma amacının güdülmesidir. Oysa burada ön plana
çıkması gereken şey, sektördeki geniş alanın
düzenlenmesi ihtiyacının RTÜK tarafından
gerçekleştirilmesidir. Açık ifadesiyle düzenleyici vasıf
tasarıda son derece zayıftır. Tasarıda RTÜKün sansür
kurumu olma özellikleri ve denetleme baskısı kendini göstermektedir.
Tasarı,
kurumun bağımsızlıktan uzak, siyasi iktidarın bir yan
kuruluşu hâline getirilmek amacıyla hazırlanmış olup
sonuç itibarıyla bu durum da işin tehlikesini
artırmaktadır. Bu düşüncenin devamı olarak RTÜKte
başkan odaklı bir hiyerarşik yapının kurulmak
istenmesi ve çok açık olduğu üzere personel bünyesinde de
kadrolaşma ve eski personelin tasfiyesini öngören amaç güdülmüştür.
Değerli
arkadaşlarım, kadrolaşmayla ilgili elimde bir dizi liste var.
Bunları çok fazla burada tekrarlamak istemiyorum çünkü bu dönemde,
özellikle Adalet ve Kalkınma Partisinin iktidarı döneminde
kadrolaşma artık olağan ve bütün kadroların da kendi
yakın ve yandaşları tarafından doldurulduğu bir
gerçektir.
Sayın
milletvekilleri, tasarının birinci bölümündeki maddelerine
baktığımızda, 1inci maddedeki düzenlemenin
Anayasamızın 133üncü maddesine aykırılık
oluşturan durumun yanında, Anayasamızın 26/1
fıkrasında yerini bulan ifade, haber alma özgürlüğünün madde
başına getirilerek belirgin hâle getirilmesi gerekmektedir.
2nci maddenin
(b) bendi, iş gücünün önemli bir kısmının muğlak
olmasından dolayı Türkiye Cumhuriyeti mahkemelerinin yetkisinin
belirlenmesi konusunda uyuşmazlık ve farklı kararların
çıkması muhtemeldir.
Tasarının
3üncü maddesi 24üncü fıkrasında bulunan durumun veya olarak
düzeltilmesi gerekmektedir.
Aynı
şekilde, tasarının 6ncı maddesinin eksikliği çok
açık olup editoryal bağımsızlığın birinci
fıkraya eklenmesi ciddi bir sorundur.
Tasarının
7nci maddesinin birinci fıkrasında bulunan, Başbakan veya
görevlendireceği bakanın geçici yayın yasağı
getirebilme yetkisi asla kabul edilemez.
Düzenlemenin
8inci maddesinin, 3984 sayılı Yasanın 4üncü maddesinden
farklılaştırılarak düzenlenmesine anlam vermek mümkün
değildir. Çocuklarla ilgili ilave kurallar gerekmesine karşın bu
konu dikkate alınmamıştır. Çocuk
yayınlarının yayın ilkeleri âdeta görmezden
gelinmiştir.
Değerli
milletvekilleri, düzenlemede birçok önemli hususların Üst Kurula
yönetmelikle düzenleme konusunda verilen yetki, Üst Kurulu tek belirleyici
yapmak olup Meclis, yasama yetkisini âdeta Üst Kurula devretmektedir.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; tasarının 19uncu
maddesinde radyo ve televizyon yayınlarının özel şirketlere
tahsis etme anlayışı, eğitim vesair alanlarda
yayıncılığa izin vermektedir. Maddenin birinci fıkra
(b) bendinde, iletişim fakültesi bulunan üniversitelerde yerel bazda radyo
ve yayın yapmak üzere ücretsiz frekans ve kanal tahsisi
yapılmasına ilişkin ilave fıkra son derece önemli olup bu
aynı zamanda Avrupa Birliği uyumunun da bir gerekliliğidir.
Sendikalar ve
ticari kazanca dayalı olmayan demokratik kitle örgütlerine de yayın
hakkı tanınması uygun olacaktır.
Maddenin (ç)
bendinde, halka açık hisselerde nama yazılı olma
şartının aranmaması son derece yanlıştır. Bu
durumda yabancı sermaye payı yüzde 100 olabilir.
Sayın
milletvekilleri, (d) bendinde dört karasal yayın lisansı ve ticari
iletişim gelirinde yüzde 30luk oran ve (f) bendinde yer alan yüzde 49luk
oran yüksek olup açıkça tekelleşmenin önünü açmaktadır.
Bu
tasarının çok acele ele alınmasının amacı, bu
maddenin düzenleniş şekliyle özel radyo ve televizyonlardaki
yabancı sermaye payının yüzde 25ten yüzde 50ye
çıkarılarak siyasi iktidara yakın ve yandaş durumda olan
televizyon kanallarının, yabancılara satış yoluyla
banka borçlarının ödenmesi amaçlanmaktadır. Artık
kamuoyumuza mal olmuş malum bir televizyon kanalı, banka kredileriyle
siyasi iktidara yakın, akrabalık bağları içinde satın
alınma yoluna gidilmiş ama banka borçları ödenemediği için
şimdi bu yolla yabancıya pazarlanmak suretiyle banka kredileri
kapatılmak istenmektedir.
Değerli
Başkan ve değerli milletvekili arkadaşlarım; yeni
kadrolaşma ortamı yaratma ve siyasi iktidarın kendi
yandaşlarını kuruma yerleştirme olanağını
verecek bu düzenlemelerin, Cumhuriyet Halk Partisi olarak yerinde
olmadığını, diğer taraftan, yukarıda da ifade
ettiğimiz gibi, siyasi iktidara yakın televizyon
kanallarının yabancılara pazarlanmasını
sağlayacak bu tasarıya karşı olduğumuzu ifade eder, bu
duygu ve düşüncelerle yüce Meclise saygılar sunarım. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Emek.
Bölüm üzerinde
şahsı adına söz isteyen Mehmet Daniş, Çanakkale
Milletvekili.
Buyurun
Sayın Daniş. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
MEHMET
DANİŞ (Çanakkale) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; şahsım adına, söz konusu tasarıyla ilgili
söz almış bulunmaktayım.
Gerçekten de uzun
süredir üzerinde emek verilen ve kamuoyunda devam eden birçok
tartışmayı sonlandırmak adına bütün tarafların
görüşü alınarak hazırlanmış, detaylı bir
tasarı önümüzde. Bunun komisyon çalışmalarında da
iktidar-muhalefet bütün gruplar ellerinden gelen desteği verdiler,
komisyon çalışmalarında da bulunduk.
Özellikle ben
birkaç madde üzerinde durmak istiyorum. Bunlardan bir tanesi 3üncü maddede,
yani Tanımlar bölümünde sektörün ihtiyacı olan, kullanılan ama
mevzuata girmemiş, yasaya girmemiş olan bazı kavramları
görüyoruz. Avrupa eserleri, editoryal sorumluluk, gizli ticari
iletişim, isteğe bağlı yayın hizmeti, multipleks,
multipleks işletmecisi, multipleks kapasitesi, platform
işletmecisi gibi yeni kavramların, sektörde kullanılan,
kullanılmak durumunda olan bazı kavramların tasarıda yer
aldığını görüyoruz.
Yine özellikle
6ncı maddenin de, Medya hizmet sağlayıcının
bağımsızlığı ve sorumluluğu maddesinin de,
Yayın hizmetlerinin içeriğine ve yayınlanmasına önceden
müdahale edilemez ve yayınların içeriği önceden denetlenemez.
diye başlayan maddenin de ben yayın yapan işletmelere ciddi
anlamda bir serbestiyet verdiğini ama bununla beraber gerekli sorumluluğu
da içerdiğini düşünüyorum.
Yine özellikle
8inci maddede yayın hizmet ilkeleri çok net, açık ve sarih bir
şekilde sayılarak kamuoyunun beklentilerine
Türkiye Cumhuriyeti
Devletinin varlık ve bağımsızlığına,
Devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğüne, Atatürk ilke ve
inkılâplarına aykırı olamaz. ifadesiyle başlayan,
fıkrasıyla başlayan ve altında da toplumumuzun bütün
unsurları, bütün taraflarınca benimsenen ilkelerin sayılmış
olmasının, mevzuatta bunların itinayla seçilerek
sıralanmış olmasının önemli olduğunu yine
düşünüyorum.
Yine düzeltme ve
cevap hakkının sınırlandırılması, tarif
edilmesi önemlidir diye düşünüyorum.
Yine çokça
tartışılan, yabancılara satılan yayın
kuruluşlarıyla ilgili düzenlemenin de üzerinde çokça
tartışıldıktan sonra bu anlamda kamuoyunun aklında,
kafasında soru işareti bırakmayacak şekilde
düzenlendiğini görüyoruz.
Yine 19uncu
maddede özellikle Siyasi partiler, sendikalar, meslek kuruluşları,
kooperatifler, birlikler, dernekler, vakıflar, mahalli idareler ve bunlar
tarafından kurulan veya bunların doğrudan veya dolaylı
ortak oldukları şirketler ile sermaye piyasası kurumları ve
bu aracı kurumlara doğrudan veya dolaylı ortak olan gerçek ve
tüzel kişilere yayın lisansı verilemez, bu kuruluşlar medya
hizmet sağlayıcı kuruluşlara doğrudan veya
dolaylı ortak olamaz. denilerek sayılması ve bunların
sınırlandırılması, özellikle toplumun bilgilenmesi ve
siyasi, ideolojik anlamda yönlendirilmesi veya tarafsızlığına
gölge düşürmeyecek şekilde sayılmasının ve yine
bunların bir norm altına alınmasının önemli
olduğunu düşünüyorum.
25inci maddede
Özel medya hizmet sağlayıcılar, yaptıkları her
yayının kaydını bir yıl süreyle muhafaza etmekle
yükümlüdür. Gerçek ve tüzel kişiler yapacakları işlemlere esas
olmak üzere bu süre içinde yazılı olarak Üst Kurula başvurmak ve
Üst Kurulca belirlenecek ücreti ödemek suretiyle yayın kaydından bir
kopya alabilir. denilmesinin de ben birçok hakkı, aranması gereken
hakkı kayıt altına aldığını
düşünüyorum.
Dolayısıyla
uzun bir çalışmanın sonucunda önümüze gelen bu
tasarının ben, şimdiden ülkemize, milletimize, yayıncı
kuruluşlarımıza hayırlar getirmesini temenni ediyor, bu
tasarının oluşmasında ve buraya gelmesinde emeği geçen
herkese teşekkür ediyorum.
Saygılarımla.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Daniş.
Bölüm üzerinde
şahsı adına söz isteyen İsmail Bilen, Manisa Milletvekili.
Buyurun
Sayın Bilen. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
İSMAİL
BİLEN (Manisa) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 568
sıra sayılı Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve
Yayın Hizmetleri Hakkında Kanun Tasarısının birinci
bölümü üzerinde şahsım adına söz almış bulunuyorum.
Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlar, radyo ve televizyon yayınları ilk kez 1994
yılında 3984 sayılı Radyo ve Televizyonların
Kuruluşları Hakkında Kanun ile düzenlenmiş ancak
yaklaşık on altı yıl boyunca bu kanunda çok sayıda
değişiklik yapılmış, Anayasa Mahkemesince bu kanunun
bazı maddelerinin iptaline ilişkin verilen kararlarla kanun anlam
bütünlüğünü yitirmiş, günün ihtiyaçlarına ve hızlı
değişen teknolojik gelişmelere de cevap vermekte yetersiz
kalmıştır. Dolayısıyla, bu alanda yeni ve geniş
kapsamlı bir düzenleme zarureti hasıl olmuştur. Bu sebeple,
sürekli gelişen ve değişen teknolojik gelişmeleri
kapsayacak, dünya ve Avrupa Birliği mevzuatlarıyla entegrasyonu
sağlayacak, sektörün sorunlarını çözmeye yönelik, aynı
zamanda da dinleyici ve izleyicilerin, hatta bireyin hakkını ve
hukukunu güvence altına alacak yeni bir düzenleme ihtiyacı
doğmuştur. İşte bu tasarı bu sorunları giderici
düzenlemeleri ihtiva etmektedir. Avrupa Birliği Görsel-İşitsel
Medya Hizmetleri Yönergesi hükümleri esas alınarak hazırlanan
tasarı sektörün sorunlarına çözümler getirecektir.
Sayın
milletvekilleri, 1994 yılından bu yana lisanssız yapılan
yayınları ve bu husustaki yetki karmaşasını ortadan
kaldırmayı amaçlayan bu tasarı Radyo ve Televizyon Üst Kurulunun
yetkisini ve etkisini artırıcı çoğulculuğu ve rekabeti
sağlamayı hedeflemektedir. Değerli arkadaşlar, 1994
yılında yürürlüğe giren 3984 sayılı Kanun bugüne kadar
uygulamada başarılı olamamış, karasal ortamda
yayın yapan kuruluşları lisanslayamamış, lisans
ücretleri de dâhil kanal ve frekansların kullanım ücretleri tahsil
edilememiştir. Tasarı bu sorunu giderici hükümler ihtiva etmektedir.
Aynı zamanda dünya ile eş zamanlı karasal sayısal
televizyon yayıncılığına geçilmesi öngörülmektedir.
İletişim özgürlüğü esas olmakla birlikte kişilik
haklarını gözeten ve koruyan düzeltme ve cevap hakları da
güvenceye kavuşturulmaktadır. Kültürel ve bilimsel yayınlar ile
çocukların ve gençlerin gelişimini olumlu etkileyecek
yayınların yapılması da teşvik edilmekte, getirilen
tasarı ile sektörün çoğulculuğu ve çeşitliliği
güvenceye kavuşturulmaktadır. Sektörde tekelleşmenin önüne geçilmesi
için tasarıda düzenlemeler yapılmıştır. Nihai olarak,
radyo ve televizyon yayıncılarımızın
sorunlarının giderilmesi, dünya ile paralel, Avrupa Birliği ile
uyumlu, Anayasamıza, insan haklarına saygılı yayınlar
yapılması hedeflenmiştir. Yürürlükteki 3984 sayılı
Kanunun boşluklarını giderici, teknolojik gelişmeleri
kapsayıcı yeni düzenleme ile karasal yayınların
lisanslanması konusunda hükümler ihtiva eden tasarı, rekabeti
artıran, sayısal yayına geçişin altyapısını
hazırlayan, tekelleşmeyi engelleyen düzenlemeler içermektedir.
Kamu yayın
kuruluşları ile özel yayın kuruluşlarının
ayrı denetimi yerine aynı denetime tabi olmayı ihtiva eden
tasarı, yürürlükteki kanundan önemli bir gelişme göstermektedir.
Müeyyidelerin
uygulanabilirliği sağlanmaktadır.
Sektör üzerindeki
Üst Kurul reklam payı yüzde 5ten yüzde 3e indirilerek sektörün mali yükü
hafifletilmektedir.
Bu
düşüncelerle, tasarının sektöre ve ülkemize hayırlı
olmasını temenni eder, yüce heyetinizi saygıyla selamlarım.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Bilen.
Şimdi on
beş dakika süreyle soru-cevap işlemi yapılacaktır.
Soru sorma
sırası: Sayın Işık, Sayın İnan, Sayın
Paksoy, Sayın Asil, Sayın Erbatur, Sayın Yıldız,
Sayın Uslu, Sayın Köse, Sayın Güvel, Sayın Bal.
Sayın
Işık, buyurun.
ALİM
IŞIK (Kütahya) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Bakan,
2011 yılı bütçe kanun tasarısı görüşmeleri
sırasında sormuş olduğum bir soruya bugün yazılı
cevabınızı aldım, öncelikle teşekkür etmek istiyorum.
Sorum, ulusal ve
yerel radyo ve televizyonlara ne kadar para cezası
uygulandığı ve bunun ne kadarının tahsil
edildiğine yönelikti. Cevabınızda, bu amaçla 36.001.677 TLlik
para cezası uygulandığı ve bunun ancak 8.543.709 TLsinin
tahsil edilebildiği yani tahsilat oranının yaklaşık
yüzde 23,7 oranında olduğu tarafıma bildirilmiştir.
Şimdi,
sorum: Bu ceza uygulanan kanallardan hangilerinden tahsilat
yapılmış, hangilerinden bu tahsilatlar
yapılamamıştır? Tahsilatların
yapılamamasının gerekçeleri nelerdir? Eğer bu konuda bir
döküm verirseniz son derece memnun olacağımı belirtir
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Sayın
İnan
MÜMİN
İNAN (Niğde) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın
Bakanım, salı günleri Türkiye Büyük Millet Meclisinde grubu olan
siyasi partilerin grup toplantıları oluyor. Daha sonraki haberlerde
TRT tarafından orada haber değeri olan ya da kendi kriterleri neyse
ona göre birtakım haberler yayınlanıyor. Dün akşam saat
sekizde radyoda dinlerken Adalet ve Kalkınma Partisi ve Sayın
Başbakanın konuşmasından pasajlar verdiler, Cumhuriyet Halk
Partisinden verdiler. Sanki Milliyetçi Hareket Partisi bu Mecliste yokmuş
gibi Milliyetçi Hareket Partisinin grup toplantısında Sayın
Devlet Bahçelinin yapmış olduğu konuşmalardan bir cümleyi
dahi haber değeri olarak görmemek ve bunu TRT FM radyolarından
vermemek hangi akla ve mantığa sığmaktadır? Acaba
işgüzarlık olsun diye mi böyle bir çalışma içerisindeler,
yoksa Milliyetçi Hareket Partisini yok görme düşüncesi içerisinde mi bu
hareketi yapıyorlar?
Bir de son bir ay
içinde
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Sayın
Paksoy
MEHMET AKİF
PAKSOY (Kahramanmaraş) Teşekkür ederim.
Sayın
Bakanım, TRT devletin bir yayın organıdır. Asıl
görevi, ülkemiz insanın yapısına uygun yani millî ve manevi
duygularına hitap eden ve millî ve manevi duygularını
kuvvetlendirici yayınlar yapması gerekirken maalesef özel
televizyonlardan hiç farklı olmayan bir yayın politikası
sürdürmektedir. Hatta özel televizyonlardan daha da ileri giderek açık
saçık programlar yapıldığı görülmektedir.
Sayın
Bakanım, siz TRTnin yayın politikasından memnun musunuz? Memnun
değilseniz bu konuda bir çalışmanız var mıdır?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Sayın Asil
BEYTULLAH
ASİL (Eskişehir) Teşekkür ederim Sayın
Başkanım.
Sayın Bakan,
konuşmanızda lisanslama işlemleri için On altı
yıldır yapılamayanı yaptık. dediniz. On altı
yıldır neden yapılamadı? Bu on altı yılın
sekiz yılının sorumluluğu sizdeydi, niçin
yapmadınız? Bildiklerinizi Genel Kurulla paylaşır
mısınız?
Bir de bir önceki
soru-cevap bölümünde sorduğum bir sorunun cevabını
alamadım, onu tekrarlamak istiyorum: Ne kadar personel Radyo ve Televizyon
Üst Kurulundan yüksek maaş alıp başka kurumlarda
çalışmaktadır?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Sayın
Erbatur
NEVİNGAYE
ERBATUR (Adana) Sayın Başkan, ben Sayın Bakana sormak
istiyorum.
Radyo ve
Televizyon Üst Kurulunda çalışanlarla ilgili olarak mobbingle ilgili
herhangi bir araştırmanız var mı? Biz, Kadın Erkek
Fırsat Eşitliği Komisyonu olarak iş yerinde psikolojik
tacizi araştırıyoruz. Sizin kurumunuzda da bununla ilgili
yapılan çalışma var mı? Bundan mağdur olan
kişiler var mı? Size ulaşmış herhangi bir bilgi var
mı? Onu öğrenmek
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Sayın
Yıldız
HÜSEYİN
YILDIZ (Antalya) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Bakan,
Avrupa Birliğine üye ülkelerden resmî dilin yanında ana dil ve
lehçelerde hangi ülkelerde devlet televizyonunda yayınlar
yapılmaktadır?
RTÜK, yerel radyo
ve televizyon çalışanlarına meslekle ilgili eğitim
seminerleri yapmakta mıdır? 2003-2010 yılları
arasında, yıllar itibarıyla kaçar seminer
yapılmıştır? Seçim dönemlerinde de YSK kararları
doğrultusunda seminerler yapılmakta mıdır?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Sayın Uslu,
buyurun.
CEMALEDDİN
USLU (Edirne) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Bakan,
RTÜKe yapılan şikâyetler hangi konularda
yoğunlaşıyor? Ne gibi tedbirler alıyorsunuz?
Rating
ölçümlemesine göre programların izlenme oranı nedir?
Evlendirme
programları hakkında ne düşünüyorsunuz?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Sayın Köse
ŞEVKET KÖSE
(Adıyaman) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Bakan,
TRTde program yapanlar ve aldıkları ücretler konusunda bir soru
sormuştum. Yüksek ücretler harcanan ama rating oranları en az düzeyde
olan programlar neden devam etmektedir?
İkinci
sorum: TRTde program yapanların komisyonlarca belirtildiğini
söylemiştiniz. Bu komisyonlar kimlerden oluşmaktadır, nasıl
seçilmektedir ve komisyonlar ne kadar süreyle oluşturulmaktadır?
Son sorum:
Ağız ve diş sağılığıyla ilgili
televizyonda yapılan bilgilendirme programları, özellikle çocuklara
yönelik yapılan yayınları çocuklar yatmadan daha önceki bir
zamana çekmek mümkün müdür, böyle bir çalışmanız var
mıdır?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Sayın Güvel
HULUSİ GÜVEL
(Adana) Teşekkür ediyorum.
Sayın Bakan,
frekans planlaması ve tahsisi yetkisi Elektronik Haberleşme
Yasasıyla Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumundan
alınarak RTÜKe verilmiştir. Bu yetki dahilinde özel radyo ve
televizyonlardan alınması planlanan frekans kira bedelinin yeterli
geliri bulunmayan yerel yayıncıları nasıl etkileyeceği
konusunda bakanlığınızca bir çalışma
yapılmış mıdır?
İkinci
sorum: TRTnin Radyo ve Televizyon Üst Kurulunun denetim yetkisinin
dışında bulunması yarattığı haksız rekabetin
yanında TRTnin yanlı yayın anlayışı konusunda da
eleştirilere neden olmaktadır. Özellikle TRTnin yanlı
yayınları, siyasi iktidarın bakış açısıyla
yayın yapması konusunda RTÜKün denetleyici rol oynayacağı
bir düzenleme düşünülmekte midir?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Güvel.
Sayın Bal
ŞENOL BAL
(İzmir) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Bakan,
RTÜKün düzenleme görevinden biri olan frekans ihalelerini yapmayarak devlet ne
kadar zarara uğratılmıştır?
Bugün ülkemizde kaç
ulusal, kaç bölgesel, kaç yerel televizyon kanalı vardır ve
bunların kaç tanesi rutin olarak izlenmektedir?
Yine, kaç ulusal,
kaç bölgesel ve kaç yerel radyo kanalı vardır? Radyo
yayınlarını takip edebiliyor musunuz?
Dünyanın
hangi ülkesinde ücretsiz yayın yapan televizyon kuruluşları bu
kadar pervasız yayın yapmaktadır, toplumsal değerleri bu
kadar ayaklar altına almaktadır?
Bunlara cevap
verirseniz sevinirim.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Sayın Bakan,
buyurun.
DEVLET BAKANI VE
BAŞBAKAN YARDIMCISI BÜLENT ARINÇ (Manisa) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Tabii, çok önemli
sorular. Bunların bir kısmı verilere dayanması gerekiyor.
Belki anında cevap veremeyeceğim ama genel olarak cevap vereyim,
verilere dayalı olanları, istatistiki olanları da
yazılı olarak takdim edeyim arkadaşlarıma.
Öncelikle,
Sayın Pervin Buldan, biraz önceki konuşmasında, iki televizyon
kanalının isimlerini zikrederek Bunlara para cezası ve
yaptırım uygulandı mı? demişti. Tabii burada, özel
olarak bir televizyon kanalının ismini söylemek ne kadar
doğrudur bilmiyorum. Biz, bu konuyla ilgili soruya, hepsini içerisine alan
bir cevap vermiştik ama ben değerli arkadaşıma şöyle
cevap vermek istiyorum: Bizim müeyyide sistemimiz, hâlen mevcut kanunda ki
bunu değiştiriyoruz- öncelikle uyarı ve özür dilemedir, sonra
program durdurmadır, sonra para cezasıdır, sonra da eğer
tekrar ederse artırımlı para cezasıdır. Bu kanallardan
birisine, 2002 yılından bu yana yani sekiz yıllık dönemde,
95 müeyyide uygulanmıştır. Bu 95 müeyyidenin uyarı, program
durdurma, para cezası olduğunu söylemeliyim. Bir diğer kanala,
yine 2002 yılından bugüne kadar 78 müeyyide
uygulanmıştır, ayrıca 10 müeyyide de bu yıl içerisinde
uygulanmıştır.
Burada, para
cezalarının tahsil edilip edilmemesi konusunu bir arkadaşımız
sormuştu. Yüzde 23lük bir tahsilat var. dedi. Evet, acı olan da
budur zaten çünkü para cezalarını veriyoruz ama bunların
Kabahatler Kanunu nedeniyle tahsili kesinleşme şartına bağlıdır.
Tahsilat yetkisi de Maliye Bakanlığına geçmiştir. Süreç uzamaktadır
ama önemli olan, sürecin uzamasında, yargı sebebiyle
kesinleşmenin daha geç hâle gelmesidir. Burada verileri size elimizdeki
imkânlarla yazılı olarak takdim edeceğim.
Bir
arkadaşımız, ne kadar televizyon ve radyo olduğunu sordu.
Televizyon kanalı olarak ulusal 24, bölgesel 15, yerel 210 televizyon
kanalımız var. Radyolarda ulusal 35, bölgesel 98, yerel 929 radyo
kanalımız var.
Şimdi,
tekrar notlarıma bakarak
Sayın Mümin İnan, radyoda
-sanıyorum TRTye ait bir radyo olması lazım- dinlediğinde,
grup toplantılarından CHP ve AK PARTİnin
konuşmalarının verildiğini, MHPnin grup
konuşmasının verilmediğini söylüyor. Gerçekten böyleyse -ki
Sayın İnana inanmak durumundayım- yani bu çok
yanlıştır. Benim görebildiğim kadarıyla grup
toplantıları televizyon kanallarının her birinde hemen
hemen eş zamanlı olarak tekrarlanmaktadır. Radyo bunu MHPyi göz
ardı ederek yapmışsa büyük bir hata yapmış demektir.
TRTnin
yayın politikalarından memnun musunuz? Yani bu, istişareye
dayalı bir sorudur. TRTyle ilgili bir Bakan olarak buna cevap verirken
şüphesiz, memnun olduğum konuların çok daha
ağırlıkta olduğunu söylemek istiyorum. TRT şu anda on
dört kanalda yayın yapıyor ve milyonlarca insana hitap ediyor.
Eksikleri olabilir ama geçmişe bakarsak bugün TRT çok daha gayretli, çok
daha başarılı ve çok daha yüksek toplumlara hitap ediyor
sayısal olarak.
Lisans
işleri on altı yıldır neden yapılamadı? Sekiz
yılından biz sorumluyuz, diğer sekiz yılı da
aramızda paylaşalım. Bugüne kadar RTÜKle ilgili sayın
bakanlarımızın çalışmaları olduğunu
biliyorum ama bu işler bugüne kadar gecikti. Ben bu konudaki bize
düşen sorumluluğu da üstlenmek zorundayım ama Necip Fazıl
derdi ki: Ne kadar geçse o kadar erken sayabiliriz. Bir an evvel bu işi
yapmakta da fayda var.
Sayın Erbatur
çok ilginç bir soru sordu, bereket ki süresi bittiği için arkası
gelmedi. RTÜKte çalışanlarla ilgili olarak mobbing
iddiasını varsa siz bize getirin, biz de konuyu
araştıralım ama RTÜKe hasren böyle bir şey söylerseniz biz
kırılırız bundan. Yani bir bildiğiniz varsa
bildiğinizi açıklayın. Bilmediğiniz bir şeyi
soruyorsanız bize
NEVİNGAYE
ERBATUR (Adana) Böyle bir çalışmanız var mı? diye
soruyorum.
DEVLET BAKANI VE
BAŞBAKAN YARDIMCISI BÜLENT ARINÇ (Manisa) Öyle şey olur mu efendim!
Yani hiçbir yerde yok sanki de mobbing iddiası sanki RTÜKte
varmış gibi bu kurumu bir töhmet altına sokacak bir soruyu
doğrusu uygun bulmadım.
ŞENOL BAL
(İzmir) İktidarınızda her kurumda var.
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI
BÜLENT ARINÇ (Manisa) Sayın Hüseyin Yıldız
Arkadaşımız Avrupa Birliğine üye ülkelerde resmî dilin
yanında ana dilde yayın yapılmakta mıdır? diye
soruyorsunuz. Benim bildiğim kadarıyla hepsinde bu imkân var.
Sayın Uslu,
RTÜKe yapılan şikâyetler
Bunu veriler hâlinde size takdim
edeceğim. Bu hepimizi ilgilendiriyor.
Sayın Köse
Ratingi az olan diziler neden devam ediyor? diyorsunuz. Bir defa, ratingin
kendisi bir felakettir. Rating ölçümleriyle ilgili olarak bizim
şikâyetlerimiz var, bu konunun denetlenmesini de RTÜKe bir görev olarak
veriyoruz.
İkincisi:
TRT kamu yayıncılığı yapan bir kuruluştur, rating
kaygısı yoktur. Dolayısıyla bir özel televizyonun dizi
yaparken veya haber yaparkenki kaygıları -canlı canlı, kanlı
kanlı- anlaşılabilecek türdedir, daha çok ilgiyi çekmeye, daha
çok kendisinin ratingini artırmaya yöneliktir ama TRT, kanundan
kaynaklanan görevi içerisinde, kamunun ortak değerlerini yansıtmak ve
dizisiyle de belgeseliyle de yayın ilkelerine uygun
karşımıza çıkmak durumundadır. Bu diziler
hangileriyse, lütfen bana özel olarak da veya soruyla da iletiniz.
Normalde diziler
on üç bölüm hâlinde çekiliyor. Eğer ratingi de yüksekse veya toplum
içerisindeki farkındalığı fazlaysa ikinci bir on üç bölüm
daha çekiliyor. Bunlar da belli kademelerden geçerek kabul ediliyor, senaryosundan
harcama listesine kadar. Bu konularda duyarlı olduğumuzu ifade etmek
istiyorum. Eğer ratingi yüksek diziler mutlaka yayınlanmalı ve
bunlar devam etmeli düşüncesindeyseniz bugün en çok şikâyet konusu
olan dizilerin aynı zamanda ratingi en yüksek diziler olduğunu da
bilmemiz lazım. Biz toplumda bir paradoksun içindeyiz, hem çok
şikâyet ediyoruz hem de aynısını çok izliyoruz. Bu
paradoksu çözdüğümüz zaman zaten, Türkiyede televizyon
yayıncılığının da bir yere oturması mümkün
olacak.
Ne kadar zarara
uğradık? Özel radyo ve televizyonlardan alınan lisans
bedelleri
Pardon, o kimin sorusuydu? Sayın Kösenin mi acaba? Bir başka arkadaşımız ama
ismini tespit edemedim. Özel radyo ve televizyonlardan alınan lisans
bedelleri ne oldu? şeklinde herhâlde. Bir de TRTnin yanlı
yayın yaptığını biliyoruz, denetimi yok.
İşte, bu kanunda RTÜKün denetimine televizyonları da
alıyoruz.
Sayın Bal
Frekans ihaleleri ne kadar zarar verdi? dedi. Bu kârdan zarardır, bunun
hesaplanması gerekir. Bunu da kendilerine hesaplayabildiğimiz
takdirde yazılı olarak takdim edeceğim.
Bir soru daha
vardı, ikinci defa tekrarladı, Sayın Asil zannediyorum. RTÜK
kadrosunda olup da geçici görevli olarak başka kurumlarda
çalışanlar... dediniz zannediyorum ama siz yüksek ücretli olarak
da ilave ediyorsunuz. Neye göre yüksek ücrettir, onu bilemiyorum ama RTÜK
kadrosunda olup da geçici görevli olarak sadece Çalışma
Bakanlığında çalışan
bir arkadaş, Tarım Bakanlığı Özel Kalemde
çalışan bir arkadaş, Başbakanlıkta çalışan
bir arkadaş, yine Başbakanlıkta ve en son Adalet
Bakanlığı olmak üzere toplam 5 kişidir.
Sayın
Başkan, teşekkür ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Bakan.
Soru-cevap
işlemi tamamlanmıştır.
Böylece birinci
bölüm üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
Şimdi,
birinci bölümde yer alan maddeleri ve varsa o madde üzerindeki önerge
işlemlerini yaptıktan sonra ayrı ayrı oylarınıza
sunacağım.
Sayın
milletvekilleri, birleşime beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 18.33
DÖRDÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 18.41
BAŞKAN: Başkan Vekili Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER: Yusuf COŞKUN (Bingöl), Yaşar
TÜZÜN (Bilecik)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 47nci
Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.
568 sıra
sayılı Kanun Tasarısının görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Komisyon ve
Hükûmet yerinde.
1inci madde
üzerinde iki adet önerge vardır; geliş sırasına göre okutup
aykırılıklarına göre işleme alacağım.
Önergeleri
okutuyorum:
TBMM
Başkanlığına
568 sıra
sayılı kanun tasarısının 1. maddesinde geçen hizmet
sağlayıcıların ibaresi hizmet
sağlayıcılarının şeklinde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Bengi
Yıldız İbrahim
Binici M. Nezir
Karabaş
Batman Şanlıurfa Bitlis
Pervin
Buldan Akın
Birdal
Iğdır
Diyarbakır
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 568 sıra sayılı Radyo ve Televizyonların Kuruluş
ve Yayın Hizmetleri Hakkında Kanun Tasarısının 1 inci
maddesindeki ifade ve haber alma özgürlüğünün sağlanması ibaresinin
madde metninden çıkartılması ile,
2 nci fıkra
olarak Radyo Televizyon Üst Kurulu, yayınların: Ülke bütünlüğü,
milletin birliği, hukuk devleti, insan hakları, millî ve manevi
değerlerin korunması ve yüceltilmesi ile bireysel gelişim
açısından taşıdığı önem itibarıyla;
demokratik, millî, çoğulcu, bağımsız ve tarafsız bir
şekilde yapılması yönünde gerekli tedbirleri alır
ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Mehmet Akif Paksoy Mümin İnan Hasan Özdemir
Kahramanmaraş Niğde Gaziantep
Alim
Işık Beytullah
Asil
Kütahya Eskişehir
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
ANAYASA
KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ AYHAN SEFER ÜSTÜN (Sakarya)
Katılamıyoruz.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
DEVLET BAKANI VE
BAŞBAKAN YARDIMCISI BÜLENT ARINÇ (Manisa) Sayın Başkan, bir
cümleyle ifade edeyim müsaade edersiniz.
BAŞKAN
Buyurun.
DEVLET BAKANI VE
BAŞBAKAN YARDIMCISI BÜLENT ARINÇ (Manisa) Şimdi, bu önerinin uygun
olmadığını düşünüyoruz çünkü yasanın en önemli
amaçlarından birisi ifade ve haber alma özgürlüğünün
sağlanmasıyla ilgili koşulların
oluşturulmasıdır.
İkinci
fıkra da yayın ilkeleriyle düzenlenmiştir. Amaç maddesinde yer
alması doğru değildir.
Katılmıyoruz
Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Önerge üzerinde
söz isteyen Mehmet Akif Paksoy, Kahramanmaraş Milletvekili. (MHP
sıralarından alkışlar)
Buyurun
Sayın Paksoy.
MEHMET AKİF
PAKSOY (Kahramanmaraş) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; görüşülmekte olan 568 sıra sayılı Radyo ve
Televizyonların Kuruluş ve Yayın Hizmetleri Hakkında Kanun
Tasarısının 1inci maddesi hakkında vermiş
olduğumuz önerge üzerine söz almış bulunuyorum. Konuşmama
başlamadan önce yüce heyeti saygıyla selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, Hükûmetin Türkiye Büyük Millet Meclisi gündemine
getirdiği tasarı ve tekliflerde büyük bir özensizlik görmekteyiz. AKP
Grubu kendi öncelikleriyle ABnin dayatmaları dışındaki
hiçbir öneri ve teklifi dikkate almamakta, bu sebepten birçok kanun
tasarısı veya teklifi toplumun ihtiyacına cevap vermekten öte,
Hükûmetin ihtiyacına cevap verecek şekilde
yasalaştırılmaktadır.
Bu tasarıda
görmek istediğimiz hususları göremiyoruz. Mesela Türkçenin
yaygınlaştırılması ve benimsetilmesi hususunda bir
gayret beklerdik. Tüm dünyada devletler kendi resmî dillerinin ülkelerinin en
ücra köşelerinde dahi kullanılması ve bütün
vatandaşlarınca doğru bir şekilde öğrenilmesi için
gayret gösterirler. Bu gayretin amacı vatandaşları birlik ve
bütünlük içinde ortak değerlerde buluşturmaktır. Tüm süreli ve
süresiz yayınlar da bu amaca hizmet ederler. Ancak AKP Hükûmeti yerel dil
ve lehçelerle yayın yapmayı serbest hâle getirirken bölücü terörün
taleplerine cevap vermiştir. Vatandaşlarımız arasında
bin yıllık kardeşlik hukukunun yarattığı
müşterek değerleri örselemiş, dil
farklılığını kabul ederek bu farklılığın
ayrışmaya dönüşmesine katkıda bulunmuştur. Bu kanun
tasarısının görüşüldüğü Anayasa Komisyonunda ve alt
komisyonlarda Milliyetçi Hareket Partisi RTÜK kanun tasarısının
5inci maddesinde yer alan Türkçe dışında yerel dil ve
lehçelerle yayın yapılması düzenlemesine karşı
olduğunu ifade etmiş ve metinden çıkarılmasını
talep etmiştir fakat bu talebiniz kabul edilmemiş üstelik Hükûmet
farklı dil ve lehçelerde TRTye yaptırdığı
yayınları siyasi ranta çevirme gayretine düşmüştür.
Yarın başka talepler geldiği takdirde ne
yapacağınızı merak ediyoruz. Bu tutumun devlet ciddiyetiyle
bağdaşır bir yanı bulunmamaktadır. Hükûmetiniz kamu
yönetimindeki özensiz, özensiz olmaktan öte, çarpık yönetim anlayışıyla
her gün yeni bir skandala sebebiyet vermektedir.
Son olarak
Topkapı Sarayına müdür olarak atanan Yusuf Benli isimli
şahsın Topkapı Sarayı Başkanı saygın bilim
adamı Prof. Dr. İlber Ortaylı hakkında bir mülakatta sarf
ettiği sözler tam da Hükûmetinizin bu skandal tavrına örnek
teşkil etmektedir. Bu evsafta bir insanı Topkapı Sarayı
gibi dünyanın ve ülkemizin nadide kültür mirasına yönetici olarak
atamak ancak size yakışırdı. Ben bu konuda Sayın
Kültür Bakanımıza soru yönelttim. Sorularımın
cevabını beklemeden bir kez de bu kürsüden anılan kişi
hakkında gerekli işlemlerin süratle yapılmasını talep
ediyoruz. Son derece özensiz ve tahkir edici bir üslubu bulunan bu zat,
İlber Ortaylı gibi mümtaz bir bilim insanı hakkında
aşağılayıcı tarzda konuşma cesaretini kimden
alıyor? Yoksa mülakat verdiği medya grubundan İlber Hocaya
çatması için bir işaret mi aldı? Bu üslupsuzluğun ve
bayağılığın hesabını Sayın Bakan
mutlaka sormalıdır.
Bir diğer
husus: TV kanallarında pazarlama amaçlı yapılan sağlık
ve içerikteki tanıtım programlarıyla ilgili. Bu programlar
özellikle yerel kanallar için iyi bir gelir kaynağı olabilir. Ancak
bu programların içeriklerinin RTÜK ve ilgili bakanlıklarca
yakından takip edilerek tüketicinin korunmasının
sağlanması gerekmektedir.
Radyo ve
televizyonların personel istihdamında iletişim fakültesi
mezunlarına öncelik hatta kota tanınması yararlı
olacaktır. Bu sayede hem üniversitelerin iletişim fakültelerinde
eğitim görmüş donanımlı kişilerin sektörde yer
alması sağlanacak, onların istihdamına katkı
sağlayacak hem de yayınların daha kaliteli yapılması
sağlanacaktır.
Yabancı
dizi, film, belgesel vesaire programların tamamında o ülkenin millî
ve manevi değerlerini ön plana çıkartan unsurların
bulunduğunu sıklıkla görmekteyiz. Bu konuda ülkemizde de bir
bilinç oluşması, ülkemiz açısından bugünden yarınlara
önemli kazanımlara vesile olacaktır. Bu alanda öncelikli olarak yerli
çizgi film endüstrisi konusunda TRT, RTÜK, Kültür ve Millî Eğitim
Bakanlığı başta olmak üzere, devletin ilgili
kurumlarının gerekli hazırlık ve katkıları
sunması gerekmektedir. Biz, Hükûmetten bu konuda gayret ve
açılım bekliyoruz.
Bu
düşüncelerle önergemize desteğinizi bekliyor, yüce heyeti
saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Paksoy.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
TBMM
Başkanlığına
568 sıra
sayılı kanun tasarısının 1. maddesinde geçen hizmet
sağlayıcıların ibaresi hizmet
sağlayıcılarının şeklinde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Pervin
Buldan (Iğdır) ve arkadaşları
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
ANAYASA
KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ AYHAN SEFER ÜSTÜN (Sakarya)
Olumlu görüşle takdire bırakıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
DEVLET BAKANI VE
BAŞBAKAN YARDIMCISI BÜLENT ARINÇ (Manisa) Uygundur efendim,
katılıyoruz.
BAŞKAN
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Yapılan
değişiklik ile cümle düşüklüğünün giderilmesi
amaçlanmıştır.
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmiştir.
Kabul edilen
önerge doğrultusunda maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
2nci madde
üzerinde bir adet önerge vardır, okutup işleme alıyorum.
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan kanun tasarısının 2. maddesinin aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Madde 2- Bu
Kanun, her türlü teknik, usul ve araçlarla ve her ne isim altında olursa
olsun elektromanyetik dalga ve diğer yollarla yurt içine ve
dışına yapılan radyo, televizyon, internet ve isteğe
bağlı yayınlar ile ilgili hususları kapsar.
Faruk Bal S. Nevzat Korkmaz Behiç Çelik
Konya Isparta Mersin
Akif
Akkuş Abdülkadir
Akcan
Mersin Afyonkarahisar
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
ANAYASA
KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ AYHAN SEFER ÜSTÜN (Sakarya)
Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Hükûmet?
DEVLET BAKANI VE
BAŞBAKAN YARDIMCISI BÜLENT ARINÇ (Manisa) Efendim
katılmıyoruz. Gerekçesi de şu: Bu madde kapsam maddesidir, kanun
düzenleme alanını belirlemektedir. Ayrıca İnternet bireysel
iletişimi içermekte olduğundan görsel, işitsel medya hizmeti
tanımı içerisine girmemektedir. Kabul etmiyoruz.
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Sayın Akcan konuşacak.
BAŞKAN
Önerge üzerinde söz isteyen Abdülkadir Akcan, Afyonkarahisar Milletvekili.
Buyurun
Sayın Akcan. (MHP sıralarından alkışlar)
ABDÜLKADİR
AKCAN (Afyonkarahisar) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
görüşülmekte olan kanun tasarısının birinci bölümü 2nci
maddesiyle ilgili olarak verdiğimiz önergeyle ilişkili olarak söz almış
bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Sayın
Bakanın katılmama gerekçesini, ben inanıyorum ki, biraz önce
Grup Başkan Vekilimiz RTÜK Başkanımıza bu önergenin önemini
anlatırken RTÜK Başkanının kendisine söylediğini
duyarak ifade ettiğine yüzde yüz inanıyorum -Sayın Bakan, bir
haksızlık değil benim bu yaptığım- ama Sayın
Başkanın Metnin içindeki maddelerde bu husus düzenleniyor. demesini
göz önüne alırsanız, o zaman Metin içinde düzenlenen hususları
kapsamı tarif ederken Kapsam bölümünde ele almıyorsanız o
zaman neyi düzenliyorsunuz? diye sorarlar, mesele de bu.
Kastedilen burada
radyo, televizyon. Televizyonla İnternetin ilişkisini kurunca Bizim
önergemiz eksik. diye mütalaa edebilir ve burada -önergeyi aynen okuyorum- Bu
Kanun, her türlü teknik, usul ve araçlarla ve her ne isim altında olursa
olsun elektromanyetik dalga ve diğer yollarla yurt içine ve
dışına yapılan radyo, televizyon ve isteğe
bağlı yayınlar ile ilgili hususları kapsar. derken, biz
buna İnterneti de dâhil ederek kastettiğimizin İnternet
TV olması hâlinde olabilir.
diyeceğiniz yere, gerekçe ifade ederek
katılmadığınızı söylüyorsunuz. Eğer
İnternet televizyonculuğunu televizyonculuk kabul etmiyorsa mesele
yok ama İnternet televizyonculuğu televizyonculuksa, bunun da
denetime ihtiyacı varsa, bu da RTÜK kapsamında ele alınabilecek
bir husussa o zaman bu kanunun içerisinde yer alması gerekir. Ha, kapsamda
ifade edilmemiş. Kapsam maddeleri neyi kapsadığını
ifade etmiyorsa o zaman kapsam bölümünü, kanun, tasarı ve tekliflerinin
dışında bırakalım.
Sayın
Bakanım, eğer meselemiz buysa böyle değerlendirmek gerekir. Biz,
bunu, eğer uygun görürseniz İnternet TV ve isteğe
bağlı yayınlar şeklinde bu önergeyi, redakte edebiliriz.
Aslolan burada katkı sağlamak.
Bu mesele hepimizi
ilgilendiriyor. Şimdi iktidarsınız, dün muhalefettiniz,
yarın da muhalefet olduğunuzda iktidara gelenlerin, sizi, sizin
çıkardığınız kanunlarla, hoşunuza gitmeyen
icraatlarıyla hem toplumu hem sizi mağdur etmemesi esas
alınmalıdır. Yani devletin sürekliliği ve gelecek
kuşaklara pürüzsüz, problemsiz konunun aktarılması önemli.
Kanun
tasarısının genel gerekçesinin ilk paragrafına
baktığımızda Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve
Yayınları Hakkında Kanun ile düzenlenmektedir. Söz konusu Kanun
yürürlüğe girdiği tarihten bugüne kadar yaklaşık yirmi
değişiklikle günün şartlarına uyarlanmak istenmişse de
yayın teknolojisindeki hızlı değişim, Anayasa
Mahkemesi tarafından verilen iptal kararları gibi temel
nedenlerle... diyerek bu tasarının hazırlanma gerekçesini
sunuyorsunuz. Hızlı değişimin içerisinde İnternet TV veya buna benzer, ileride
oluşabilecek görsel ve işitsel yayınların
yapılmasına temel teşkil edecek gelişmeler olursa her
gelişmeden sonra bir kanun düzenlemesi yerine, hepsini içine alacak bir
genel düzenlemenin yapılmasının faydalı
olacağını düşünüyoruz. Aslında sizin gerekçeniz bu
şekilde açıklanmasaydı ben, farklı şeyler
söyleyecektim.
Bu kanun
tasarısıyla haberlerde önceden, reklam tarzında haber verme
şansı oluyor. Bir siyasi parti bir yerel veya genel, özellikle yerel
televizyonlarda kendi düşünceleri doğrultusunda bir haber
hazırlıyor. Bunun finansmanını da sağlayarak ilgili
televizyona veriyor ve günün ve dünyanın gerçeği Türkiye'nin
gerçeğiymiş gibi X, Y, Z, T hangi siyasi parti olursa olsun
bunu anlatıyordu, açıklıyordu. Olay haber şeklinde
veriliyordu oysa bir siyasi partinin genel görüşü kapsamında
değerlendirilmesi gerekiyordu. Şimdi, siyasilere reklam verme
şansı da doğdu. Acaba bir aday kendi düşüncesi
doğrultusunda hazırladığı haberi veya reklamı
verdiğinde gerçeklerle bağdaşmayan reklam veya haber, içerik
içermesine rağmen finansmanını da temin ettiği için hangi
televizyon bu gerçekleri yansıtmıyor diye anlatmaz? Anlatır. Bu
noktada da kaç para verdiğine bağlı. Yüksek bir meblağ verdiğinde
anlatmaya devam edecek. Neyi? Yalanı. Neyi? Yanlışı. Bundan
toplumu korumak için bu kanuni düzenlemenin olması lazım gerekirdi
diyor, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Akcan.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul
edilmiştir.
3üncü madde
üzerinde bir adet önerge vardır, okutup işleme alıyorum.
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Genel Kurulda
görüşülmekte olan 568 sıra sayılı Radyo ve
Televizyonların Kuruluş ve Yayın Hizmetleri Hakkında Kanun
Tasarısının 3. maddesinin 22 nci ve 28 nci fıkraları
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Şahin Mengü Nevingaye Erbatur Atilla Kart
Manisa Adana Konya
22) Program
destekleme: Gerçek veya tüzel kişilerin adını,
markasını, logosunu, imajını, faaliyetlerini veya
ürünlerini tanıtmak amacıyla programlara yönelik
yaptığı her türlü katkıyı,
28) Tematik
yayın: Günlük yayın süresinin en az yüzde
altmışını haber, belgesel, eğitim, ekonomi, kültür,
tarih, spor, müzik, sinema, dizi film, pazarlama veya benzeri konularda olmak
üzere sadece belli bir türe veya genel izleyici kitlesi dışında
belli bir izleyici kesimini hedef alan programlara ayıran
yayını,
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
ANAYASA
KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ AYHAN SEFER ÜSTÜN (Sakarya)
Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
DEVLET BAKANI VE
BAŞBAKAN YARDIMCISI BÜLENT ARINÇ (Manisa) Katılmıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN
Önerge üzerinde söz talebi?
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (Trabzon) Sayın Nevingaye Erbatur
BAŞKAN
Nevingaye Erbatur, Adana Milletvekili.
Buyurun
Sayın Erbatur. (CHP sıralarından alkışlar)
NEVİNGAYE ERBATUR
(Adana) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi
Cumhuriyet Halk Partisi adına saygıyla selamlıyorum.
Görüşmekte
olduğumuz bu kanun gerçekten hepimiz için son derece önemli, çünkü bu
ülkede yaşayan pek çok kişinin hayatının büyük çoğunluğu,
maalesef televizyon kanallarının önünde geçmekte.
Dolayısıyla yayınların içeriği, kalitesi hepimiz
açısından son derece önemli. O bakımdan, bu kanunun gerçekten
ülkemiz için yararlı hâle getirilmesi gerektiğini düşünüyorum.
Şimdi, benim
burada üzerinde durmak istediğim konu özellikle çocuklarla ilgili. Bu
kanunda çocuklara yeterince önem verilmediğini düşünüyorum, onun için
de burada konuşmak istedim, çünkü tasarıda güvenli çocuk
yayını konusu göz ardı edilmiştir. Şimdi, burada,
sadece çocukları korumaya yönelik önlemler düşünülmüş, ama
güvenli çocuk yayını üzerinde maalesef durulmamıştır,
bu temel olarak hatalı bir yaklaşımdır.
Şimdi,
burada, çizgi film, çocuk programlarının kotasından söz
edilmektedir, ancak bu kota hem yetersizdir hem de bu yasa
hazırlanırken çocuk pedagoji uzmanı, eğitimci gibi bu
konuda çalışan, çocuklarla çalışan uzmanların
görüşüne başvurulmadığı tasarıyı
incelediğim zaman anlaşılmaktadır.
Şimdi,
yayıncılık alanında çocukları mutlaka
korumalıyız, bunu sağlamalıyız, bunun yolu yayın
ilkelerinde yer alan, sadece dediğim şekildeki korumaya yönelik bir
bentle sağlanamaz. Çocuklar yetişkin yayınlarından zarar
görmemesi gereken varlıklar olarak ele alınmıştır bu
tasarıda. Ancak çocuklar için yapılmış, onlara uygun,
kaliteli, biçimlendirici, eğitici, eğlendirici yayınlara
gereksinim duyulmaktadır yani sadece sınırlamak, yasaklamak
değil biraz da yol göstermekle alakalıdır bu mesele.
Dolayısıyla, bu tasarıda eksik olan da çocuklarla ilgili olarak
bu yol gösterme kısmının ihmal edilmiş olmasıdır.
Çünkü bu ödev bize Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları
Sözleşmesiyle verilmiş bir ödevdir. Türkiye Büyük Millet Meclisi
Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesini imzalamıştır.
Anayasanın 90ıncı maddesi de bize bu sözleşmeyi
uygulamamız gerektiğini söylemektedir. Ancak bu tasarı
hazırlanırken maalesef Birleşmiş Milletler Çocuk
Hakları Sözleşmesi gündeme alınmamıştır.
Bir başka
husus da tematik yayınlarla ilgilidir. Tematik yayın olan çocuk
kanallarına ücretsiz ulaşım neredeyse mümkün değildir. Bu
nedenle, bu ödevin de eşit olarak yerine getirildiğini söylememiz
mümkün olmamaktadır.
Ardı
ardına çizgi film yayınlanmasının çocukların
işitsel ve görsel evrenini genişletip genişletmediği
konusunda da hâlen tartışma vardır. Dolayısıyla, bunların
ortadan kaldırılması için bu tasarıya Çocukları
istismar eden, onların gelişimsel seviyelerine uygun olmayan çevre ve
durumlarda konumlandıran ve bunu özendiren yayınlara izin verilemez.
ibaresinin eklenmesi, ayrıca çocuk yayınlarının
çocukların ve gençlerin gelişimsel seviyelerine uygun, onları
istismar etmeyen, onların potansiyellerini geliştirici, onları
ve kültürlerini temsil eden ve farklı kültürleri tanıyıp
anlamalarına yardımcı olacak şekilde hazırlanması
gerekir. Bunun da ilave edilmesi lazım. Çocuk yayınları
çocukların izlemesi için uygun saatlerde düzenli aralıklarla
yapılmalı, çeşit ve içerik bakımından da geniş
bir yelpazeye sahip olmalıdır. Bu, ayrıca Avrupa Sınır
Ötesi Televizyon Sözleşmesinin de bir şartıdır.
Bunları mutlaka bizim yapmamız ve sağlamamız gerekmektedir;
aksi takdirde çocuklarımız bu tür yayınların
eksikliğiyle eğitimlerini eksik tamamlayacaklardır.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
NEVİNGAYE
ERBATUR (Devamla) - Teşekkür ederim. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Erbatur.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
Komisyonun bir
düzeltme talebi vardır; buyurun Sayın Komisyon.
ANAYASA
KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ AYHAN SEFER ÜSTÜN (Sakarya)
Sayın Başkanım, 3üncü maddenin birinci
fıkrasının bentleri sayılarla ifade edilmiştir. Kanun
tekniğine uygunluk bakımından bentlerin alfabetik olarak
harflerle sıralanması daha uygun olacaktır.
Bentlerin
harflerle belirtilmesi şeklinde maddi düzeltme talebimizin kabulünü arz
ederiz efendim.
BAŞKAN
Evet, düzeltme talebiyle birlikte maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
4üncü madde
üzerinde bir adet önerge vardır; okutup, işleme alıyorum.
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan kanun tasarısının 4. Maddesinin 3. Fıkrasında yer
alan Üst Kurulca yönetmelikle düzenlenir ibaresinin kanun ile belirlenir
şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Faruk Bal S. Nevzat Korkmaz Behiç Çelik
Konya Isparta Mersin
Recep
Taner Akif
Akkuş
Aydın Mersin
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
ANAYASA
KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ AYHAN SEFER ÜSTÜN (Sakarya)
Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
DEVLET BAKANI VE
BAŞBAKAN YARDIMCISI BÜLENT ARINÇ (Manisa) Katılmıyoruz
efendim.
BAŞKAN
Önerge üzerinde söz isteyen Recep Taner, Aydın Milletvekili.
Buyurun
Sayın Taner. (MHP sıralarından alkışlar)
RECEP TANER
(Aydın) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
görüşülmekte olan 568 sıra sayılı RTÜK Kanun
Tasarısının 4üncü maddesiyle ilgili vermiş olduğumuz
değişiklik önergesi hakkında söz almış
bulunmaktayım. Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, görüşmekte olduğumuz bu madde ile yayın izleme
özgürlüğü ve yeniden iletim serbestisi düzenlenmektedir. Avrupa
Birliği mevzuatına uyum çalışmaları kapsamında,
Avrupa sınır ötesi televizyon sözleşmelerinin taraf devletlerin
kendi topraklarında program hizmetlerinin yeniden iletişimini
kısıtlayamayacakları hüküm altına alınmış,
ifade ve haber alma özgürlüğü kapsamında yayın izleme
özgürlüğü güvence altına alınmaya
çalışılmaktadır.
Vermiş
olduğumuz değişiklik önergesiyle 4üncü maddenin 3üncü
fıkrasında yer alan
yeniden iletimin usul ve esasları Üst
Kurulca yönetmelikle belirlenir. ibaresinin değiştirilmesini ve
kanunla düzenlenmesi gereken bir hususun yönetmelikle belirlenmesinin uygun
olmayacağından hareketle kanun ile belirlenir şeklinde
düzenlenmesini talep etmekteyiz.
Değerli
milletvekilleri, bu düzenleme radyo ve televizyonların kuruluş ve
yayın hizmetleri hakkında olduğuna göre, burada bazı
şeyleri konuşmamız lazım. Ülkemizde yapılan anket
çalışmalarından ortaya çıkan gerçek, her geçen gün aile içi
sohbetlerin, komşu, dost ve akraba ziyaretlerinin yerini artık
televizyonların almakta ve izlenme oranlarının da her geçen gün
artmakta olduğu gerçeğidir. Televizyon programlarına ve de
özellikle son yılların vazgeçilmezi hâline gelen TV dizilerine
baktığımızda, yapılan yayınların
birçoğunun eleştiri konusu olduğu da şu anda bir
vakıadır. Öncelikle, yayınlanan programlar ve dizilerde,
şiddete, saldırganlığa günlük yaşantımızdan
çok daha fazla yer verilmesi, müstehcenliğin artması, aile içi
mahremiyetin göz önünde bulundurulmaması, konuşulan dilimizin çok
bozuk şivelerle sergilenmesi gibi birçok olumsuzlukların
yaşandığını da gözlemlemekteyiz. Neticesinde, bu tür
programların Türk aile yapısını bozucu etkisinin
olduğu, aile içi şiddet ve aile büyüklerine isyanı
artırdığı, gençlerin ve çocukların fiziksel, zihinsel
ve ahlaki gelişmesini olumsuz yönde etkiledikleri de bir gerçektir. Salt
reyting kaygısıyla yayınlanan bazı bölümler ve bir
kısım görüntülerin yarattığı olumsuzluklar, millî ve
manevi değerlerimizin, gelenek ve göreneklerimizin ayaklar altına
alındığı da hepimizce görülmektedir.
Türk milletini
bir arada tutan, onu diğer uluslardan ayıran en önemli özelliklerin
başında aile yapısı gelmektedir. Toplumun temel
çekirdeği olan ailede başlayan huzursuzluk ve hoşnutsuzluk
unutmayalım ki ardından toplumsal huzursuzluğu tetikleyecektir.
Dolayısıyla bugüne kadar özenle koruduğumuz aile
yapımızı televizyon dizileriyle, Türk kültürüne uymayan
programlarla ve sadece reyting uğruna heba etmeyelim.
Değerli
milletvekilleri, reyting dediğimiz olgunun da ne derece doğru ve inandırıcı
olduğu da ayrıca değerlendirilmesi gereken bir konudur.
Ülkemizde televizyon izlenen hane sayısıyla ölçümlerin
yapıldığı söylenen hane sayısını
kıyasladığımızda açıklanan reyting
oranlarının ne derece gerçeği yansıttığı da
tartışma konusudur. TV programlarına ve dizilere
baktığımızda yayınlanan tüm programları
eleştirmek de doğru değildir. Bazı dizi ve
programların, gerçekten amacına uygun bir şekilde toplumsal
yapımıza olumlu katkıları olan yayınların
hakkını da kabul etmemiz ve vermemiz gerekmektedir. Gerek
yürürlükteki kanunda ve gerekse bugün görüşmekte olduğumuz bu
kanundaki yayın ilkeleri maddesinin içeriğine
baktığımızda birçok konuda gerekli düzenlemenin
yapıldığı da bir gerçektir.
Değerli
milletvekilleri, tabii ki amacımız televizyonları karartmak ve
onları sansür gibi çağ dışı uygulamalarla yola
getirmeye çalışmak değildir, istediğimiz, yayınlarda
kullanılan üslup ve içeriği daha iyi hâle getirmektir. RTÜK
başka konularla uğraşacağına asli görevlerini tam
olarak yapabilse, kanunda yazılı olanları fiilî hayata
geçirebilse bunların birçoğunu atlatmış olacağız.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; bu duygu ve düşüncelerle
önerimizin kabulünü diliyor, hepinize teşekkür ediyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Taner.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge
kabul edilmemiştir.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde
kabul edilmiştir.
5inci madde
üzerinde iki adet önerge vardır, geliş sırasına göre okutup
aykırılıklarına göre işleme alacağım.
TBMM
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan Tasarının 5 inci maddesinin 1 numaralı
fıkrasında yer alan esastır. ibaresinin asıldır.
olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
M. Akif Hamzaçebi Hüsnü Çöllü Yaşar Tüzün
Trabzon Antalya Bilecik
Birgen
Keleş Metin
Arifağaoğlu
İstanbul Artvin
TBMM Başkanlığına
Görüşülmekte olan kanun tasarısının 5. maddesi
aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
Madde 5. Yayınların Türkçe yapılması
esastır.
Nevzat Korkmaz Faruk Bal Mehmet
Şandır
Isparta Konya Mersin
Hüseyin
Yıldız Şenol
Bal Oktay
Vural
Antalya İzmir İzmir
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
ANAYASA
KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ AYHAN SEFER ÜSTÜN (Sakarya)
Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
DEVLET BAKANI VE
BAŞBAKAN YARDIMCISI BÜLENT ARINÇ (Manisa) Sayın Başkanım,
burada bir konuyu açıklığa kavuşturmak lazım. Her iki
önergede de Yayınların Türkçe yapılması esastır. deniliyor.
Yani bundan sonraki cümleyi tamamen çıkarmak mı istiyorlar? Her iki
önerge sahiplerine bunu sormamız lazım. Çünkü Yayın
hizmetlerinin Türkçe yapılması esastır. Ancak Türkçe
dışındaki dil ve lehçelerde de yayın yapılabilir.
Yayınlar seçilen dilin kurallarına uygun olarak yapılmak
zorundadır. Bu yayınlara ilişkin usul ve esaslar Üst Kurulca
yönetmelikle belirlenir. deniliyor. Yani Ancaktan sonraki kısmın
hem Cumhuriyet Halk Partisinin hem de MHPnin önergesinde tamamen
çıkarılması mı arzu ediliyor? Doğrusu öğrenmek
istiyorum.
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (Trabzon) Sayın Bakanım, bizim önergemizle öyle
değil, nereden çıkardınız onu? Bizim önergemiz öyle bir
şey söylemiyor efendim.
BAŞKAN
Önerge üzerinde söz isteyen Sayın Şandır herhâlde cevap
verecektir.
Buyurun
Sayın Şandır. (MHP sıralarından alkışlar)
MEHMET ŞANDIR
(Mersin) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; öncelikle yüce
heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Biz, bu önergeyle
bir hususa Genel Kurulun, Türkiye kamuoyunun dikkatini çekmek istiyoruz: Dil
meselesi. Bu konu, RTÜK yasalarının hemen hepsinde çok dikkatlice
düzenlenmiş, çok sıkıntılı, muhataralı bir konu.
Dil konusu üzerinde, hangi niyetle olursa olsun, ortaya konan
yaklaşımların sonuçları itibarıyla ülkenin birlik ve
beraberliği açısından, bölünmez bütünlüğü
açısından birtakım problemlere dönüştüğünü özellikle
bugünlerde yaşamaktayız. Bu sebeple, RTÜK Yasası gibi bir temel
kanunu düzenlerken istisnaları değil de esası belirlememiz
gerekir kanaatindeyiz. Biz bu önergemizle, Anayasanın 3üncü maddesindeki
temel hükmü RTÜK Yasasına taşımış oluyoruz:
Yayınların Türkçe yapılması esastır. Bu zaten sizin
getirdiğiniz tasarıda da böyle. Dolayısıyla, bunu ancak
diyerek açıp sulandırmanın, bence ileri zamanlarda veya
işte bugünlerde yaşadığımız gelişmelerle
ortaya çıktığı gibi birtakım yanlış
anlaşılmalara, birtakım umutlanmalara, cesaretlenmelere sebep
olduğunu dikkatinize sunmak istiyorum.
Değerli
milletvekilleri, dil konusu önemlidir. Dil, ana dilin konuşulması ne
kadar bir özgürlük, insan hakkı, vazgeçilemez, tartışılamaz
bir insan hakkıysa kamu düzeninin korunması da o kadar temel,
bireysel bir haktır. Türkiye Cumhuriyeti devleti bir Millî Mücadele
sonrası kurulmuş, kuruluş hukukunda da devletin dilinin Türkçe
olduğu çok açık, net, tüm anayasalarda yazılmıştır.
Şimdi, Avrupa Birliği uyum yasaları doğrultusunda veya bir
bireysel hak ve özgürlük talebi doğrultusunda Türkçe dışındaki dillerde ve
lehçelerde yayın yapılabileceği, eğitim
yapılabileceği, yönetim yapılabileceği sanki makul bir
talepmiş, makul bir istekmiş gibi bir algılamayla bugün Türkiye'nin
önüne işte özerk Kürdistan talebiyle çok tehlikeli bir sürece
ulaşmıştır. Buna dikkatinizi çekmek istiyoruz.
Anayasanın 3üncü maddesine göre Türkiye devletinin dili Türkçedir, bu
esastır. Bu esası ancak diyerek bir parantezle sulandırmak,
bence, yönetim açısından da, yani siyasi iktidar açısından
da, Parlamento açısından da gerçekten geleceğe dönük
birtakım tehdit ve tehlikelere kapı aralamak olur. Esası
belirleyelim, insan hakkı bağlamında, anlamında
insanların gündelik hayatlarında ana dillerini kullanmalarına
zaten hiçbir yasak yok. Bu yönde hiçbir kısıtlama yok. Şimdi bir
temel kanunda bir Anayasa hükmünün önüne ancak diyerek bir doğruyu
yazmanız hâli, o esasın temellerini sorgulamak, bu sorgulamada bir
art niyet aramak gibi bir sonuç getirir; doğru olmuyor. Burada,
geleceği öngörerek hukuk kurmak mecburiyetindeyiz. Eğer gelecekte,
yaptığımız bu düzenleme, bir yanlışa, bir
tehdide, bir tehlikeye dönüşme ihtimali varsa bunu yapmamalıyız,
bunu yapmaya hakkımız yok. Millet, temsil yetkisini, atalarının
bedelini kanla vererek, ödeyerek kurduğu bu devletin esaslarını,
temellerini sulandırmak için bize bu yetkiyi vermemiştir.
Bu sebeple,
geliniz, esası belirleyelim; Türkçe yayın yapmak esastır ve
orada noktayı koyalım, gerisi yönetmelik meselesi. Bu sebeple bu
önergeyi verdik; Hükûmetin katılmasını ve Parlamentonun buna
onay vermesini talep ediyor, hepinize saygılar sunuyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Şandır.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
TBMM
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan Tasarının 5 inci maddesinin 1 numaralı
fıkrasında yer alan esastır. ibaresinin asıldır.
olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
M.
Akif Hamzaçebi (Trabzon) ve arkadaşları
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
ANAYASA
KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ AYHAN SEFER ÜSTÜN (Sakarya)
Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
DEVLET BAKANI VE
BAŞBAKAN YARDIMCISI BÜLENT ARINÇ (Manisa) Katılmıyoruz. Çünkü
hukuki tabir esastır, mevcut Kanunda da bu tabir korunmuştur,
katılamıyoruz.
BAŞKAN
Önerge üzerinde söz isteyen Akif Hamzaçebi, Trabzon Milletvekili.
Buyurun
Sayın Hamzaçebi. (CHP sıralarından alkışlar)
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (Trabzon) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; maddenin içeriğine ilişkin olarak Cumhuriyet Halk
Partisi Grubunun herhangi bir olumsuz görüşü yok. İçeriği
doğru buluyoruz. Türkçe dışındaki dil ve lehçelerde
yayın yapılabilir. Şu anda da TRT Şeş bu
yayını yapmaktadır. Bu yayınlar tüm Kürt kökenli
vatandaşlarımızın anlayabileceği ve onların
ilgisini çekecek şekilde zenginleştirilebilir de. Benim söz alma
ihtiyacım maddeden kaynaklanmıyor, temel yasa olduğu için
konuşma fırsatı son derece sınırlı ama bu
vesileyle şekle yönelik, bir kelime düzeltmeye yönelik bir öneriyi
yaparken kanunun çeşitli maddelerine ilişkin görüşlerimi ifade
etmek için söz aldım.
Örneğin
tasarının 1inci maddesinde bir önerge kabul edildi Medya hizmet
sağlayıcıları ibaresi değiştirildi. Şimdi
bu değiştirilirken tasarının diğer maddelerinde bu
kavramın geçtiği sanıyorum dikkatlerden kaçtı. Örneğin
3üncü maddede bu kavram geçti, biraz sonra görüşeceğimiz 6ncı
maddede bu kavram var. Bence tasarıdaki o kavram da doğru. Ha
değiştirilebilir, bu şekilde ifade edelim denilebilir, o da
olabilir ama o yapılacaksa o zaman diğer maddelerde de bunu
değiştirmek gerekir.
Tasarı
özenli bir dille hazırlanmış değildir. 8inci maddeyi örnek
vereceğim buna ilişkin olarak. Belki Hükûmet bir hazırlık
yapabilir. 8inci madde, akla gelen her şeyin
yazıldığı ve radyo ve televizyon kurmanın Anayasada
serbest bırakıldığı bir ilke karşısında
âdeta televizyon ve radyo yayıncılığı her yönüyle
kıskaç altına alınmıştır bu maddeyle. Çok
tekrarlar vardır, dil kötüdür. Örnek vereceğim, 8inci maddede
örneğin hukukun üstünlüğü kavramı kullanılıyor.
Bizim Anayasamızda hukukun üstünlüğü kavramı iki yerde geçer,
milletvekillerinin yemin maddesi, Cumhurbaşkanının yemin maddesi,
81 ve 103üncü maddeler, başka hiçbir yerde geçmez. Doğru olan, hukuk
devleti ilkesidir. Hukukun üstünlüğü kavramını da
kullanırız ama Anglosakson hukukunda yer alan bir kavramdır.
Eğer Anayasaya bire bir uyum sağlayacaksa hukuk devleti
diyeceğiz, hukukun üstünlüğü onun içerisindedir.
Örneğin,
Dil, din, ırk, cinsiyet ayrımı gözetmeme hususu maddede üç
ayrı yerde ifade edilmektedir. Anayasa, bunu, kanun önünde eşitlik
olarak düzenlemiştir. Anayasanın 10uncu maddesine yapılacak
bir atıf, oradaki ana ilkenin buraya taşınması, bunun üç
yerde tekrarını önleyecektir ama buna dikkat edilmemiştir.
Örneğin, Anayasanın 10uncu maddesi, kanun önünde eşitlik
ilkesini koyarken pozitif ayrımcılığa olanak veren bir
düzenleme yapmıştır. Son referandumla da bu konuda bazı
düzenlemeler yapılmıştır.
Şimdi, bu
pozitif ayrımcılığın ilkeleri orada belliyken maddenin
(ğ) bendinde güçsüzler diye yeni bir kavram
kullanılmıştır. (ğ) bendi diyor ki: Çocuklara,
güçsüzlere ve özürlülere karşı
Güçsüzler kimdir? Anayasal yönden
bir tanımı yoktur. Yeni bir grup yaratıyorsunuz. Kimdir?
Ekonomik yönden güçsüz olanlar mı? Mali yönden güçsüz olanlar mı?
Medyanın gücü karşısında güçsüz olan bütün vatandaşlar
mı? Bu, izaha muhtaç bir tanım.
Yine,
şiddet kavramı birkaç yerde birden kullanılmış.
Örneğin, (ş) bendinde, Yayınlar, şiddeti özendirici ve
kanıksatıcı olamaz. denmiş. Ayrıca, maddenin (ğ)
bendinde, yine, Yayınlar şiddeti teşvik edemez. denmiş.
Birkaç yerde aynı cümle, aynı anlam tekrar ediyor.
Haksız
çıkar tanımı izaha muhtaçtır. Yani, haklı
çıkarlar olabilir mi? Bunun adı, ticari kuruluşların
kuruluş amacı kâr etmektir, kazanç elde etmektir ama bütün
kazançları çıkar olarak tanımlamak doğru değildir.
Yani, haksız çıkarlar yasak ama başka, bir de haklı
çıkarlar var, bunun adı kazançtır. Kazanç sağlamak saiki
dışında elde edilen dolaylı menfaatler, bunlar
çıkardır, bunun haklısı, haksızı olmaz.
Çıkarların bir kısmı doğru, bir kısmı
yanlış. Zamanım izin vermediği için bunları çoğaltamıyorum.
Sözlerimi burada bitiriyorum ama tasarıda bunun gibi çok sayıda
düzeltme vardır, hepsinin düzeltilmesi gerekiyor.
Hepinize
saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Hamzaçebi.
HÜSEYİN
YILDIZ (Antalya) Sayın Başkan, karar yeter sayısının
aranmasını istiyorum.
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunacağım ancak karar yeter
sayısı arayacağım.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Sayın
milletvekilleri, karar yeter sayısı yoktur.
Birleşime
beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 19.23
BEŞİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 19.30
BAŞKAN: Başkan Vekili Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER:Yusuf COŞKUN (Bingöl), Murat ÖZKAN
(Giresun)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 47nci
Birleşiminin Beşinci Oturumunu açıyorum.
568 sıra
sayılı Kanun Tasarısının 5inci maddesi üzerinde
verilen Trabzon Milletvekili Akif Hamzaçebi ve arkadaşlarının
önergesinin oylamasında karar yeter sayısı
bulunamamıştı.
Şimdi
önergeyi yeniden oylarınıza sunacağım ve karar yeter
sayısını arayacağım.
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Karar yeter sayısı vardır ve önerge kabul
edilmemiştir.
Tasarının
görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Komisyon ve
Hükûmet yerinde.
5inci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul
edilmiştir.
6ncı madde
üzerinde iki adet önerge vardır. Geliş sırasına göre okutup
aykırılıklarına göre işleme alacağım.
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 568 sıra sayılı kanun tasarısının 6ncı
maddesinin dördüncü fıkrasında sunumundan sonra hukuken
ibaresinin getirilerek değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Nevzat Korkmaz Mehmet Serdaroğlu Şenol Bal
Isparta Kastamonu İzmir
Reşat
Doğru Hüseyin
Yıldız M.
Akif Paksoy
Tokat Antalya Kahramanmaraş
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Genel Kurulda görüşülmekte olan 568 sıra
sayılı Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve Yayın
Hizmetleri Hakkında Kanun Tasarısının 6. maddesine
aşağıdaki fıkranın eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Şahin
Mengü Atilla
Kart
Manisa Konya
(7) Bir
yayın hizmetinin hiçbir değişiklik yapılmadan eş
zamanlı olarak farklı karasal vericiden, kablodan, uydudan ya da
başka herhangi bir teknik araçla aktarılması yeniden iletim
olarak kabul edilmez ve farklı telif hakkı taleplerine konu olmaz.
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
ANAYASA
KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ AYHAN SEFER ÜSTÜN (Sakarya)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
DEVLET BAKANI VE
BAŞBAKAN YARDIMCISI BÜLENT ARINÇ (Manisa) Sayın Başkan,
katılmıyoruz. Çünkü, bu, tasarının 4üncü maddesinin ikinci
fıkrasında düzenlendi. Bu maddede yeri yok bunun.
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Önerge üzerinde söz isteyen Atilla Kart, Konya Milletvekili.
Buyurun
Sayın Kart. (CHP sıralarından alkışlar)
ATİLLA KART
(Konya) Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; tarafımızdan
verilen önerge üzerinde söz almış bulunmaktayım. Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlarım, görüşülmekte olan kanunun RTÜK
yapılanmasında teknik anlamda ve sistematik anlamda ciddi
düzenlemeler getirdiğini görüyoruz. Bu tür düzenlemelere, bütüncül
düzenlemelere ihtiyaç olduğu bir gerçektir. Bu yönüyle tasarıyı
ben olumlu görüyorum ancak bu tasarı içinde gözden ısrarla
kaçırılmak istenilen ve üzerinde pek de durulmayan temel bir konuya
temas etmek istiyorum değerli arkadaşlarım.
Burada, muhtelif
yol ve yöntemlerle şimdiye kadar gerçekleştirilen, iletişim
üzerinden gerçekleştirilen, Telekomun özelleştirilmesi suretiyle
gerçekleştirilen kuşatmanın yeni bir ayağının
oluşturulduğunu görüyoruz.
Bakın,
değerli arkadaşlarım, 22nci Yasama Döneminde Bankalar Kanunu
ile RTÜK mevzuatında değişiklik yapan bir kanunla ilgili olarak
Adalet ve Kalkınma Partisi Bursa Milletvekili Ertuğrul
Yalçınbayırın birtakım değerlendirmelerini sizlerle
paylaşmak istiyorum.
Ne diyor
Sayın Yalçınbayır? Şunu söylüyor -aynen tutanaktan
okuyorum- değerli arkadaşlarım: Değerli milletvekilleri,
televizyonlarda yabancı sermaye payının yüzde 50lere kadar
ulaşılması kabul edilemez. Teklif kanunlaştığı
takdirde, Türkiye genelinde yayın yapan 24 televizyonun 6sı tümüyle
yabancı sermayenin eline geçecektir. Doğrudan yabancı sermayenin
girmesinde büyük yarar var ancak bu satış herhangi bir firmanın
satışı değil, bir gazoz firmasının
satışı değil. Bu satış, kamuoyunu oluşturan
düşünce özgürlüğüyle, basın özgürlüğüyle ilgili olan bir
tekliftir. diyor.
Devam ediyor
Sayın Yalçınbayır: Ben, o söz atan
arkadaşlarımın geçen dönem burada olmadığını
biliyorum. diyor. Adalet ve Kalkınma Partisine mensup
arkadaşlarını kastediyor. O zaman, sözümü, geçen dönem burada
olan 53 arkadaşıma söylüyorum öncelikle. RTÜKle ilgili kanun
tasarılarının görüşmelerini hatırlasınlar. Yani
22nci Yasama Döneminden evvelki görüşmelere atıfta bulunuyor. Geçen
dönemin birinci devresinde Anayasa Komisyonu Başkanıydım. Genel
Başkanın, Başbakanın talimatına rağmen,
Sayın Sadık Yakutun da büyük katkılarıyla
Sayın
Sadık Yakut, bugün Meclisi yöneten değerli bir
arkadaşımız.
Devam ediyorum,
Sayın Yalçınbayır şunu söylüyor: Sermayenin
tekelleşmesi ve kartelleşmesi ve basın özgürlüğü,
kamuoyunun oluşması, halkın haber alma hakkıyla ilgili o
tasarı karşısında nasıl direnmiştik. O 53
milletvekilinin, başta Mehmet Ali Şahin olmak üzere, Abdüllatif
Şener, Abdullah Gül, Bülent Arınç ve diğer
arkadaşlarımın verdiği mücadeleyi unutmak mümkün
değil.
Sayın Arınç
şimdi ne diyor? Diyor ki: Efendim, bu yabancı sermaye
payının yüzde 50ye çıkarılması çok da üzerinde
durulacak bir konu değil. Öyle uygun görülmüş teknik olarak.
Yabancı sermayenin faziletlerini hararetle savunuyor. Burada, hemen, bir
istismar yapılmaması için, bir açıklama getiriyorum:
Yabancı sermayeye ideolojik olarak bir değerlendirme yapan bir
anlayışın içinde değilim. Üreten, istihdam sağlayan,
katma değer yaratan yabancı sermayenin elbette günümüzde yeri
vardır. Ancak, bu da belirli alanlarda olabilir, belirli sektörlerde
olabilir. Bu yabancı sermayeyi, hiçbir üretim sağlamayan, Türkiye'nin
iletişim anlamında, güvenlik anlamında
kuşatılması sürecini getirecek olan böyle bir yapılanmaya,
elbette karşı çıkmak gerekiyor, bunu kabul etmemek gerekiyor.
Burada, devam
ediyoruz, izninizle devam etmek istiyorum, Sayın
Yalçınbayırın görüşleri üzerinden devam etmek istiyorum:
RTÜK Uluslararası İlişkiler Dairesinin tespitlerine göre
Avrupa ülkelerindeki bu yabancı sermaye paylarını çok somut
olarak anlatıyor, değerlendiriyor. Türkiyedeki bu oranın bu
ülkelerden hiçbirisinde söz konusu olmadığını ifade ediyor
ki, bu değerlendirmeler bugün de geçerlidir.
Geldiğimiz
noktada, burada Hükûmet adına Hükûmet sıralarında bulunan
Sayın Bakanın bizi ikna etmesini istiyoruz, bize bu konuda
açıklama getirmesini istiyoruz. O ikna gücünü kullandığı
takdirde, biz de bu tasarıya elbette olumlu destek vermek anlamında
görüşlerimizi beyan edeceğiz.
Bu değerlendirmelerle, Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Kart. (CHP sıralarından
alkışlar)
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 568 sıra sayılı kanun tasarısının 6ncı
maddesinin dördüncü fıkrasında sunumundan sonra hukuken
ibaresinin getirilerek değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mehmet
Serdaroğlu (Kastamonu) ve arkadaşları
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
ANAYASA
KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ AYHAN SEFER ÜSTÜN (Sakarya)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
DEVLET BAKANI VE
BAŞBAKAN YARDIMCISI BÜLENT ARINÇ (Manisa) Katılmıyoruz.
İlaveye gerek yok. Zaten hukuken sorumlu olduğu maddeden belli.
BAŞKAN
Önerge üzerinde söz isteyen Mehmet Serdaroğlu, Kastamonu Milletvekili.
Buyurun
Sayın Serdaroğlu.
MEHMET
SERDAROĞLU (Kastamonu) Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; önergemiz üzerine söz aldım. Sizleri saygıyla
selamlıyorum.
Tasarıyla
radyo ve televizyonların yayın esasları baştan
aşağı değiştirilmektedir. Bugüne kadar Avrupa
Birliğine uyum bahane edilerek dayatmalarla nereden nereye geldiğimiz
milletimizce malumdur. Görüştüğümüz tasarının da
değişiklikten öteye gidip gitmeyeceğini hep birlikte ileriki
zamanlarda göreceğiz. Bu tasarının kanunlaşmasıyla
birlikte, iktidar, yayın organları üzerindeki baskısını
daha da artırabilecektir.
Değerli
milletvekilleri, yaşadığımız iletişim
çağında iletişim araçları bütün hayatımıza yön
vermekte, en küçüğünden en büyüğüne kadar toplumu etkilemektedir.
Evlerimizde bulunan televizyon ve özellikle tamamen denetim dışı
olan İnternet vasıtasıyla geleneksel aile yapımız
bozulmakta, ana babanın çocuklar üzerindeki etki ve denetimleri son derece
azalmaktadır. Bizi biz yapan tarihî, kültürel, millî ve dinî
değerlerimizi korumak en önemli önceliğimiz olmalıdır.
Bugün yayıncılık sektörü rating uğruna pek çok çarpık
ilişkiyi görüntü yapmakta, pek çok kötü
alışkanlığı çocuklarımızın gözünün
içine sokmaktadır. Bunalıma girene uyuşturucu ve içki,
haksızlığa uğrayana mahkemeler değil de çeteler çözüm
olarak gösterilmektedir. Dizilerde gayriahlaki tutum ve davranışlar
normal ve masum gösterilmekte, toplumun tüm ahlaki ve manevi normları
yerle bir edilmektedir. Televizyoncuların özgürlük anlayışı
tamamen yakıp yıkmaya, bölüp parçalamaya, ahlaki zaaflar yaratmaya
odaklı bir rating anlayışıdır. Yaşananlardan
zerre kadar haberi olmayan senaristler yakın tarihi yeniden
yorumlayıp, milliyetçilere yönelik saldırılarla ideolojik
saplantılarını dizilere taşımaktadırlar.
Türklüğe ve milliyetçiliğe yapılan bu senaryo
saldırılar Gece Yarısı Ekspresi filmindeki
çarpıtmaları bile maalesef geride bırakmıştır. Bu
tür senaryoları yazanlar birilerini melek, milliyetçileri kötü göstermeye
çalışan bu çarpık anlayış sahipleri,
yaptıkları yanlışın bile farkında olmayan bu
şuursuz gafiller toplumsal yapımıza gerçekten büyük zarar
vermektedirler.
Değerli
milletvekilleri, üzerinde durulması gereken başka bir konu da
çocuklara yönelik dizi ve çizgi filmlerin durumudur. Gerçeklikten
alabildiğine kopuk, vahşet, şiddet, sihir ve büyü içeren bu tür
yapımlar gelecekte ruh durumu bozuk bir toplumun altyapısını
oluşturmaya hizmet etmektedir. Rating uğruna her yolu mübah sayan
televizyonculardan bu konuda bir duyarlılık beklemek hayal
olduğuna göre, çocuklarımızın korunması görevi de
tamamen ailelerimize düşmektedir.
Değerli
milletvekilleri, televizyonlarda iyi ve doğru olanı görmek neredeyse
imkânsızdır. Dolayısıyla toplumsal yapı ve ahlaki
değerlerimizin korunmasında öncelikli görev, kuruluş
amacına uygun olarak Radyo ve Televizyon Üst Kuruluna düşmektedir.
RTÜKün iktidarı ve kendini eleştirilere karşı
gösterdiği duyarlılığı yukarıda
saydığım yayınlara da göstermesini umut etmekteyiz.
Değerli
milletvekilleri, bugün büyük şairimiz Arif Nihat Asyanın ölüm
yıl dönümüdür. Kendisini rahmetle ve minnetle anıyorum. Özerklikten,
iki dilden, iki bayraktan bahsedildiği şu günlerde, rahmetli Arif
Nihat Asyanın Bayrak şiirinden alınan mısralarla
sözlerimi tamamlamak istiyorum:
Ey mavi göklerin
beyaz ve kızıl süsü,
Kız
kardeşimin gelinliği, şehidimin son örtüsü!
Işık
ışık, dalga dalga bayrağım,
Senin
destanını okudum, senin destanını yazacağım.
Sana benim
gözümle bakmayanın mezarını kazacağım.
Yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
7nci madde
üzerinde iki adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Genel Kurulda
görüşülmekte olan 568 sıra sayılı Radyo ve
Televizyonların Kuruluş ve Yayın Hizmetleri Hakkında Kanun
Tasarısının 7. maddesinin (1) fıkrasının son
cümlesi aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve
teklif ederiz.
Şahin
Mengü Atilla
Kart
Manisa Konya
Başbakan
veya görevlendireceği bakan geçici yayın yasağı getirilmesi
amacıyla Yargıdan yayınların geçici olarak
durdurulmasını talep eder.
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan kanun tasarısının 7. Maddesinin aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Faruk Bal S. Nevzat Korkmaz Behiç Çelik
Konya Isparta Mersin
Şenol
Bal Akif
Akkuş
İzmir Mersin
Madde 7- (1)
Savaş, terör amaçlı saldırı, doğal afet ve benzeri
olağanüstü hallerde de ifade ve haber alma özgürlüğü esas olup,
yayın hizmetleri önceden denetlenemez ve yargı kararları saklı
kalmak kaydıyla durdurulamaz.
Ancak, millî
güvenliğin açıkça gerekli kıldığı hâllerde yahut
kamu düzeninin ciddi şekilde bozulmasının kuvvetle muhtemel
olduğu durumlarda, Başbakan geçici yayın yasağı
koyabilir.
(2) Medya hizmet
sağlayıcısı, millî güvenlik, kamu düzeni, genel
sağlık ve genel ahlâk gerekleriyle ilgili Cumhurbaşkanı
veya Hükûmet bildirilerini, bildirinin ulaştığı gün en geç
saat 23:30a kadar yayınlamakla yükümlüdür.
(3) Birinci ve
ikinci fıkralar ile ilgili kararlar aleyhine Danıştayda dava
açılabilir. Danıştay bu davalara öncelikle bakar ve karara
bağlar, yürütmeyi durdurma talepleri hakkında kırksekiz saat
içerisinde karar verir.
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
ANAYASA
KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ AYHAN SEFER ÜSTÜN (Sakarya) Katılmıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
DEVLET BAKANI VE
BAŞBAKAN YARDIMCISI BÜLENT ARINÇ (Manisa) Katılmıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN
Önerge üzerinde söz isteyen Şenol Bal, İzmir Milletvekili
(MHP
sıralarından alkışlar)
ŞENOL BAL (İzmir)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşmekte
olduğumuz 568 sıra sayılı RTÜK Kanun Tasarısı
hakkında, 7nci maddesi üzerinde vermiş olduğumuz
değişiklik önergesi üzerine söz almış bulunmaktayım.
Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Sayın milletvekilleri,
tasarıdaki bu madde, Başbakan veya görevlendirdiği bakana geçici
yayın yasağı getirme yetkisi veriyor. Böyle bir yetki, bugün
korku imparatorluğuna dönüşmüş, özel hayatın tahrip
edildiği ülkemizde kaygılar uyandıran bir yetkidir. Her zaman bu
yetkinin kötüye kullanılma riski bulunmaktadır.
İçinde
yaşadığımız süreçte
yaşadıklarımızı şöyle
değerlendirdiğimizde bu teşebbüslerin nasıl oluşmaya
çalıştığını da hatırlatmak istiyorum: Bir
kısım yandaş medya vasıtasıyla aylardır etnik
bölücülüğün propagandası yapılıyor. İmralı
canisinin yol haritaları tartıştırılıyor.
Teröristler masum gösteriliyor. İki dillilik, iki bayraktan, federasyondan
bahsediliyor. Terörle mücadele edenler hain olarak ilan ediliyor. Yani,
kısaca, ülkenin bölünmez bütünlüğüne saldırı var. Tüm
değerler tahrip ediliyor. Kısaca, Anayasa göz göre göre ihlal
ediliyor.
Bu durum,
aynı zamanda, taraf olduğumuz Avrupa İnsan Hakları
Sözleşmesinin ifade özgürlüğüne de aykırı ama
Başbakan, Hükûmet, Başbakan Yardımcımız Sayın
Arınç, RTÜK bu durumdan rahatsız değil ama Başbakan,
vatanı için şehit düşmüş aziz vatan evlatlarının
cenaze merasimlerinin medyada yer bulmasından rahatsız olmuştur,
şehitlerin kabirlerine defnedilirken milletin terör örgütüne
gösterdiği tepkiden rahatsız olmuştur, ailelerin
feryatlarından rahatsız olmuştur ve bu yüzden yayın
yasağı getirme girişimlerinde bulunmuştur. Bunun, Hükûmete
karşı maksatlı ve ideolojik bir tutum olduğundan
bahsetmiştir.
Evet,
değerli milletvekilleri, İktidar gücünü kullanarak büyük bir
yandaş medya grubunun kontrolünü elinde bulundurarak birçok haberin örtbas
edildiği, haberlerin istenilen yönde
çarpıtıldığı, her şeyin güllük gülistanlık
gösterildiği, Başbakanın mülakatlarında dahi soruların
istenildiği şekilde yönlendirildiği ve ayakta durmaya çalışan
yandaş olmayan medyanın çeşitli yollar ile tehdit edildiği,
yok edildiği gerçeği ortada iken bu yetki medyada tam bir sansür
şekline dönüşebilir ve bu şekilde, yasanın bu maddesinin sınırları
istismara yer vermeyecek şekilde ortaya konmalıdır.
Kamuoyuna
gösterilmesini istemediği görüntüler, verilmesini istemediği bilgiler
için Hükûmet, demokratik toplumlarda olmayan bir yetki talep etmektedir. Bu
düşüncemiz, sadece bugünkü Başbakanla ve Hükûmetle ilgili
olmayıp gelecekte başbakanlık görevini üstlenecek kişiler
için de geçerlidir. Bu nedenle, bu yetkinin makul ve objektif
sınırlar içermesi, hukuk devleti açısından yerinde bir
karar olacaktır. Yapılan düzenlemelerin, Anayasamızın 119,
120, 121 ve 122nci maddelerinde zikredilen olağanüstü yönetim usulleriyle
uyumlu olması ve bu yetkilerin Anayasamızda çizilen çerçeveler
içinde kalması kaydıyla Başbakana bu yetki verilebilir. 7nci
maddenin ikinci ve üçüncü fıkralarında yaptığımız
değişiklikler, mahiyeti aynı olmakla birlikte ifade
düzgünlüğünü sağlamak amaçlıdır.
Değerli
milletvekilleri, bu kanun tasarısında vermiş olduğumuz
değişiklik önergesini desteklemenizi diler, hepinizi saygıyla
selamlarım. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Bal.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge
kabul edilmemiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Genel Kurulda
görüşülmekte olan 568 sıra sayılı Radyo ve
Televizyonların Kuruluş ve Yayın Hizmetleri Hakkında Kanun
Tasarısının 7. maddesinin (1) fıkrasının son
cümlesi aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve
teklif ederiz.
Atilla
Kart (Konya) ve arkadaşları
Başbakan
veya görevlendireceği bakan geçici yayın yasağı getirilmesi
amacıyla Yargıdan yayınların geçici olarak durdurulmasını
talep eder.
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
ANAYASA
KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ AYHAN SEFER ÜSTÜN (Sakarya)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
DEVLET BAKANI VE
BAŞBAKAN YARDIMCISI BÜLENT ARINÇ (Manisa) Katılmıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN
Önerge üzerinde söz isteyen Atilla Kart, Konya Milletvekili.
Buyurun
Sayın Kart. (CHP sıralarından alkışlar)
ATİLLA KART
(Konya) Değerli arkadaşlarım, 7nci madde ile ilgili önerge
üzerinde söz almış bulunmaktayım. Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
Biraz evvel
yaptığım açıklamalara kaldığım yerden devam
etmek istiyorum. Şöyle diyor Sayın Yalçınbayır: Sayın
Ertuğrul Yalçınbayır medya sektöründe yabancı sermaye
oranının Yunanistanda yüzde 25 olduğunu, İrlandada yüzde
27 olduğunu, İspanyada yüzde 25 olduğunu ifade ediyor. Biz
henüz Avrupa Birliği ülkesi değiliz. Diğer ülkelere sonuna kadar
açmanın bir yararı var mı? Olağanüstü süreçlerden
geçiyoruz; Büyük Orta Doğu Projesidir, Iraktır, İrandır,
Suriyedir, sözde Ermeni soykırımı iddiasıyla itham edilen
bir süreçten geçiyoruz; Kıbrıs sürecinden geçiyoruz. Yabancı
sermayenin sahip olduğu televizyon kanallarının
işleyeceği programlar itibarıyla RTÜKün yetkili
olacağını mı zannediyorsunuz? diyor. Tahkime
gideceklerdir, Avrupa Birliği mekanizmalarını
kullanacaklardır. İstisnai hâller ya da olağanüstü hâllerdir ki
bir siyasi iktidarın ya da milletvekilinin kimliğini ortaya koyar,
siyasi kimliğini ortaya koyar. Normal zamanlarda yüzde 100 oranında
bir açılım yapabilirsiniz ama gerçekten Türkiye'de bu şartlar
hiçbir zaman oluşmamıştır. Bir an için Meclisteki kanun
teklifinin aynen kanunlaştığını ve altı büyük
televizyon kanalının, örneğin Amerika Birleşik Devletleri
sermayesinin eline geçtiğini düşünün.
Tasarının
tümüyle ilgili olarak Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına görüşlerini
beyan eden Değerli Arkadaşım Şahin Mengünün ifade
ettiği gibi aslında 2-3-4 milyar dolara hâkim olmak suretiyle de
Türkiyede medya sektöründe egemen hâle gelmenin mümkün olduğunu göz önüne
aldığınız zaman, tablo çok daha somut olarak ortaya
çıkıyor.
Bakın,
böyle bir süreçte Amerikanın eline altı büyük televizyon
kanalının -1 Martla ilgili Irak tezkeresi sürecinde- geçtiğini
düşünebiliyor musunuz? Bu televizyon kanallarının Türkiyeyi
etkileme çalışmalarını ve onların burada o
görüşlerini destekleyen liberal demokrat aydınlarımızı
hatırlıyor musunuz? Bunların üzerinde RTÜKün denetim yetkisinin
fiilen işleyeceğinden söz edebilir misiniz? RTÜKün denetim yetkisi
kalmayacaktır. Hatırlayın, özellikle o 50 milletvekili
arkadaşım hatırlasın. diye başta Sayın Bülent
Arınç olmak üzere, uyarısını bir kez daha yapıyor.
Değerli
arkadaşlarım, burada neyi görüyoruz? Yine şu tespitimizi
ısrarla bir kez daha ifade etmek istiyoruz: Bu gelinen süreçte
iletişim alanında kartelleşmenin, tröstleşmenin
doğması kaçınılmazdır. Böyle bir yapı sonucunda,
iletişim anlamında, güvenlik anlamında bir ülkenin
kuşatılması kaçınılmazdır. Getirilen bu tasarıyla
bunun yeni bir ayağı oluşturuluyor.
Burada, tabii,
düşündürücü olan şudur: Bizim bu söylediklerimizi sekiz dokuz
yıl evvel ifade eden, bugün iktidar sıralarında
bulunanların bu sözlerinin arkasında duramamasıdır, vahim
olan tablo budur. Birileri çıkıp bize bunun gerekçesini açıklasın.
Bu sorumluluk -tekrar ifade ediyorum- en başta Sayın Bülent
Arınça düşer ama bu noktada da Sayın Arınçın hiçbir
tatminkâr açıklama getirmediğini görüyoruz. Ne diyor Sayın
Arınç? Efendim, yüzde 50 olarak takdir edilmiş. diyor. Komisyon
görüşmelerinde bunu söylüyor, Genel Kurulda da aynı tavrı
sürdürmeye devam ediyor.
Yine, Sayın
Ertuğrul Yalçınbayırın bir cümlesiyle konuşmamı
bitirmek istiyorum: Değerli arkadaşlarım, bir dönemde, bir
parlamento döneminde milletvekiline çok kritik anlamda birkaç kez görev
düşer, sorumluluk düşer. 1 Mart Tezkeresinde görev ve sorumluluk
düşmüştü. Sayın Arınç 1 Mart Tezkeresinde görevini
yapmıştı ama bugün görevini yapmaktan kaçınıyor.
Genel Kurulu bu
değerlendirmelerle saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Kart.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul
edilmiştir.
DEVLET BAKANI VE
BAŞBAKAN YARDIMCISI BÜLENT ARINÇ (Manisa) Sayın Başkan, affedersiniz;
zamanımız da doluyor. Sayın Kart ismimden birkaç defa bahsetti,
ben kendisini tatmin edici bir açıklama yapmak istiyorum.
BAŞKAN
Buyurun Sayın Bakan.
DEVLET BAKANI VE
BAŞBAKAN YARDIMCISI BÜLENT ARINÇ (Manisa) Teşekkür ederim.
OKTAY VURAL (İzmir)
60a göre mi, 69a göre mi söz
aldı?
DEVLET BAKANI VE
BAŞBAKAN YARDIMCISI BÜLENT ARINÇ (Manisa) 60a göre olsun efendim,
Sayın Vuralın talebi doğrultusunda. Sataşma yok.
OKTAY VURAL
(İzmir) Daha fazla olsun diye söylüyorum.
DEVLET BAKANI VE
BAŞBAKAN YARDIMCISI BÜLENT ARINÇ (Manisa) Eksik olmayın, çok
teşekkür ederim ama vakit doldu, sekize üç var, üç dakikayı
geçmeyeceğim, sağ olun.
OKTAY VURAL
(İzmir) Uzatırız süreyi.
IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)
2.- Devlet Bakanı ve Başbakan
Yardımcısı Bülent Arınçın, Konya Milletvekili Atilla
Kartın konuşmasına ilişkin açıklaması
DEVLET BAKANI VE
BAŞBAKAN YARDIMCISI BÜLENT ARINÇ (Manisa) Sayın Kart iki defa
konuşma yaptı, Sayın Yalçınbayırın mektubundan
pasajlar okudu. Sayın Yalçınbayıra buradan sevgilerimi,
selamlarımı sunuyorum. Ben sözünün eri bir insanım ancak yüzde
50lik yabancı sermayenin bu kanunda yer almasını uygun ve makul
buldum. Kaldı ki Sayın Kart kendi partisinin görüşünden habersiz
konuşma yapıyor. Şahin Mengünün önergelerine imza atıp
burada konuşma hakkını elde ediyorsunuz ama Şahin Mengünun
bu konuyla ilgili 19uncu maddede verdiği önergeyi okumanızı
tavsiye ediyorum. Aynen şöyle diyor: Bir medya hizmet
sağlayıcı kuruluşta doğrudan ortak olunması
durumunda toplam yabancı sermaye payı ödenmiş sermayenin yüzde
50sini geçemez. Gözünüz aydın. Sayın Mengü yüzde 50yi kabul
ediyor, bu, partinizin görüşü ama siz Kart olarak bana
Yalçınbayırın mektubunu okuyorsunuz.
Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Sayın
milletvekilleri, çalışma süremizin dolması sebebiyle, kanun
tasarı ve teklifleri ile komisyonlardan gelen diğer işleri
sırasıyla görüşmek için, 6 Ocak 2011 Perşembe günü,
alınan karar gereğince saat 13.00te toplanmak üzere birleşimi
kapatıyorum.
Kapanma Saati: 19.57