DÖNEM: 23 CİLT: 89 YASAMA YILI: 5
TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET
MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
50nci
Birleşim
12 Ocak 2011 Çarşamba
(Bu Tutanak
Dergisinde yer alan ve kâtip üyeler tarafından okunmuş bulunan her
tür belge ile konuşmacılar tarafından ifade edilmiş ve
tırnak içinde belirtilmiş alıntı sözler aslına uygun
olarak yazılmıştır.)
İ Ç İ N D E K İ L E R
I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II. - GELEN KÂĞITLAR
III.
- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A)
MİLLETVEKİLLERİNİN GÜNDEM DIŞI KONUŞMALARI
1.- Mardin
Milletvekili Cüneyt Yükselin, yatılı ilköğretim bölge
okullarında ve Mardin Mazıdağı Yatılı
İlköğretim Bölge Okulunda son yıllarda yapılan
çalışmalara ilişkin gündem dışı
konuşması
2.- Muş
Milletvekili M. Nuri Yamanın, kamuda kullanılan araçların
fazlalığı ve ülke ekonomisine getirdiği yük ile koruma
hizmetlerine araç tahsislerindeki olumsuzluklara ilişkin gündem
dışı konuşması
3.- İzmir
Milletvekili Mehmet Ali Susamın, esnafların ve taksici
esnafının sorunlarına ilişkin gündem dışı
konuşması
IV.-
AÇIKLAMALAR
1.- Adıyaman
Milletvekili Şevket Kösenin, yatılı ilköğretim bölge
okullarına ilişkin açıklaması
2.- Yalova
Milletvekili Muharrem İncenin, Adalet Bakanı Sadullah Erginin
konuşmasına ilişkin açıklaması
V.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Meclis Araştırması Önergeleri
1.- Gaziantep
Milletvekili Hasan Özdemir ve 22 milletvekilinin, özel güvenlik
elemanlarının sorunlarının araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/985)
2.- Siirt
Milletvekili Osman Özçelik ve 19 milletvekilinin, Aselsanda görev yapan
mühendislerin ölümleri ile ilgili iddiaların
araştırılması amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/986)
3.-
Şanlıurfa Milletvekili İbrahim Binici ve 19 milletvekilinin,
GAPın tamamlanmasının önündeki engellerin
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/987)
4.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt ve 25 milletvekilinin, Cemil Kırbayırın
ölümü ile ilgili iddiaların araştırılması
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/988)
VI.-
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.- Türk Ticaret
Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/324) (S.
Sayısı: 96)
2.- Radyo ve
Televizyonların Kuruluş ve Yayın Hizmetleri Hakkında Kanun
Tasarısı ile Bayındırlık, İmar,
Ulaştırma ve Turizm; Avrupa Birliği Uyum ve Anayasa
Komisyonları Raporları (1/883) (S. Sayısı: 568)
3.- Hukuk
Muhakemeleri Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/574) (S.
Sayısı: 393)
4.- Türk Borçlar
Kanununun Yürürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkında Kanun
Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/674) (S. Sayısı:
375)
5.- Türk Ticaret
Kanununun Yürürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkında Kanun
Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/487) (S. Sayısı:
131)
VII.-
YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI
1.- Adana
Milletvekili Tacidar Seyhanın, Gümrük Müsteşarlığı
Teftiş Kurulu Başkanıyla ilgili bazı iddialara ilişkin
sorusu ve Devlet Bakanı Hayati Yazıcının cevabı
(7/17297)
2.- Trabzon
Milletvekili M. Akif Hamzaçebinin, Balâdaki bir taşınmazın
satışına ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet
Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçekin
cevabı (7/17390)
3.- Denizli
Milletvekili Hasan Erçelebinin, TOKİ konutlarının ödemelerine
ve iade edilen konutlara ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet
Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçekin
cevabı (7/17392)
4.- Burdur
Milletvekili Ramazan Kerim Özkanın, Başbakanlık
Müsteşarının aylık toplam gelirine ilişkin
Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan
Yardımcısı Cemil Çiçekin cevabı (7/17442)
5.- Manisa
Milletvekili Mustafa Enözün, TOKİ tarafından Manisada
yaptırılan konutların sorunlarına ilişkin
Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan
Yardımcısı Cemil Çiçekin cevabı (7/17445)
6.- İzmir
Milletvekili Selçuk Ayhanın, yolsuzluğun önlenmesi amacıyla
yapılan çalışmalara ilişkin Başbakandan sorusu ve
Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçekin
cevabı (7/17598)
I.- GEÇEN TUTANAK
ÖZETİ
TBMM Genel Kurulu
saat 15.00te açılarak dört oturum yaptı.
İstanbul
Milletvekili Ahmet Tan, Çalışan Gazeteciler Gününe,
Giresun
Milletvekili Murat Özkan, FİSKOBİRLİK
çalışanlarının sorunlarına,
Denizli
Milletvekili Hasan Erçelebi, üniversite özerkliğine,
İlişkin
gündem dışı birer konuşma yaptılar.
Adıyaman
Milletvekili Şevket Köse, Çalışan Gazeteciler Gününe
ilişkin bir açıklamada bulundu.
Malatya
Milletvekili Mehmet Şahin hakkında tanzim edilen soruşturma
dosyasının Adalet Bakanlığının ilgi
yazısı ile iadesinin talep edildiğine ilişkin
Başbakanlık tezkeresi okundu; Anayasa ve Adalet Komisyonları
üyelerinden kurulu Karma Komisyonda bulunan dosyanın Hükûmete
verildiği bildirildi.
Kütahya
Milletvekili Alim Işık ve 26 milletvekilinin, yaş sebze ve meyve
üreticilerinin sorunlarının (10/981),
Kütahya
Milletvekili Alim Işık ve 26 milletvekilinin, kamu kurumlarında
taşeron şirketler aracılığıyla istihdam edilen
işçilerin sorunlarının (10/982),
Adana
Milletvekili Hulusi Güvel ve 23 milletvekilinin, yapılması planlanan
nehir tipi hidroelektrik santrallerinin çevreye olası etkilerinin
(10/983),
İstanbul
Milletvekili Bayram Ali Meral ve 23 milletvekilinin, Kardemir A.Ş.de
işçilerin sendika değiştirmesi sebebiyle işten
çıkarıldığı ve yönetimle ilgili usulsüzlük
iddialarının (10/984),
Araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergeleri Genel
Kurulun bilgisine sunuldu; önergelerin gündemdeki yerlerini alacağı
ve ön görüşmelerinin, sırası geldiğinde
yapılacağı açıklandı.
Gündemin Kanun
Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler
kısmında yer alan 393, 375 ve 131 sıra sayılı kanun
tasarılarının bu kısmın 4, 5 ve 6ncı
sıralarına alınmasına, diğer işlerin
sırasının buna göre teselsül ettirilmesine; 393 ve 375 sıra
sayılı kanun tasarılarının İç Tüzükün 91inci
maddesine göre temel kanun olarak görüşülmesi ve bölümlerinin ekli
cetvellerdeki şekliyle olmasına; Genel Kurulun 14 Ocak 2011 Cuma ile
17 Ocak 2011 Pazartesi günleri de çalışması ve bu
birleşimlerde kanun tasarı ve teklifleri ile komisyonlardan gelen
diğer işlerin görüşülmesine; 11 ve 18 Ocak 2011 Salı günkü
birleşimlerinde 15.00-23.00; 12, 13, 14, 17 ve 19 Ocak 2011 Pazartesi,
Çarşamba, Perşembe ve Cuma günlerindeki birleşimlerinde
13.00-23.00 saatleri arasında çalışmasına; 20 Ocak 2011
Perşembe günü saat 13.00te toplanarak 131 sıra sayılı
Kanun Tasarısının görüşmelerinin tamamlanmasına kadar
çalışmalara devam edilmesine, görüşmelerin bu birleşimde
tamamlanamaması hâlinde 21 Ocak 2011 Cuma günü saat 13.00te toplanarak bu
kanun tasarısının görüşmelerinin tamamlanmasına kadar
görüşmelere devam edilmesine; 11 ve 18 Ocak 2011 Salı günkü
birleşimlerinde sözlü sorular ile diğer denetim konularının
görüşülmemesine; 12 ve 19 Ocak Çarşamba günkü birleşimlerinde
sözlü soruların görüşülmemesine ilişkin Danışma Kurulu
önerisi kabul edildi.
Ankara
Milletvekili Yılmaz Ateşin, 28/3/1983 Tarih ve 2809 Sayılı
Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanununda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin
(2/589) İç Tüzükün 37nci maddesine göre doğrudan gündeme
alınmasına ilişkin önergesi yapılan görüşmelerden
sonra kabul edildi.
Gündemin Kanun
Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler
kısmının:
1inci
sırasında bulunan ve İç Tüzükün 91inci maddesi kapsamında
değerlendirilerek temel kanun olarak bölümler hâlinde görüşülmesi
kabul edilen, Türk Ticaret Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu
Raporunun (1/324) (S. Sayısı: 96),
3üncü
sırasında bulunan, Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve
Yayın Hizmetleri Hakkında Kanun Tasarısı ile
Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm; Avrupa
Birliği Uyum ve Anayasa Komisyonları Raporlarının (1/883)
(S. Sayısı: 568),
4üncü
sırasına alınan, Hukuk Muhakemeleri Kanunu Tasarısı ve
Adalet Komisyonu Raporunun (1/574) (S. Sayısı: 393),
5inci
sırasına alınan, Türk Borçlar Kanununun Yürürlüğü ve
Uygulama Şekli Hakkında Kanun Tasarısı ve Adalet Komisyonu
Raporunun (1/674) (S. Sayısı: 375),
6ncı
sırasına alınan, Türk Ticaret Kanununun Yürürlüğü ve
Uygulama Şekli Hakkında Kanun Tasarısı ve Adalet Komisyonu
Raporunun (1/487) (S. Sayısı: 131),
8inci
sırasına alınan, Bazı Kamu Kurum ve
Kuruluşlarının Bir Kısım Borç ve
Alacaklarının Düzenlenmesine Dair Kanun Tasarısı ile Plan
ve Bütçe Komisyonu Raporunun (1/877) (S. Sayısı: 535),
Görüşmeleri
komisyon yetkilileri Genel Kurulda hazır bulunmadığından
ertelendi.
2nci
sırasında bulunan ve görüşmelerine devam olunan, İç
Tüzükün 91inci maddesi kapsamında değerlendirilerek temel kanun
olarak bölümler hâlinde görüşülmesi kabul edilen, Türk Borçlar Kanunu
Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/499) (S. Sayısı:
321),
7nci
sırasına alınan ve İç Tüzükün 91inci maddesi
kapsamında değerlendirilerek temel kanun olarak bölümler hâlinde
görüşülmesi kabul edilen, Tebligat Kanunu ile Adlî Sicil Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve
Kahramanmaraş Milletvekili Veysi Kaynakın; Tebligat Kanunu ile
Karayolları Trafik Kanununda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Teklifi ve Adalet Komisyonu Raporu (1/742, 2/546) (S.
Sayısı: 474),
Görüşmeleri
tamamlanarak kabul edildi ve kanunlaştı.
12 Ocak 2011
Çarşamba günü, alınan karar gereğince saat 13.00te toplanmak
üzere birleşime 20.34te son verildi.
Şükran
Güldal MUMCU
Başkan
Vekili
Bayram
ÖZÇELİK Harun
TÜFEKCİ
Burdur Konya
Kâtip Üye Kâtip
Üye
Gülşen
ORHAN
Van
Kâtip
Üye
No.: 62
II.- GELEN KÂĞITLAR
12 Ocak 2011 Çarşamba
Teklifler
1.- Mersin
Milletvekili Ali Rıza Öztürk'ün; Mersin İline Bağlı
Taşucu Adıyla Yeni Bir İlçe Kurulması ve 190
Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/847) (İçişleri ile
Plan ve Bütçe Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş
tarihi: 28.12.2010)
2.- İzmir
Milletvekili Abdurrezzak Erten'in; İzmir İlinde Uzundere Adı ile
İlçe Kurulması Hakkında Kanun Teklifi (2/848)
(İçişleri ile Plan ve Bütçe Komisyonlarına)
(Başkanlığa geliş tarihi: 28.12.2010)
Rapor
1.- Siirt
Milletvekili Memet Yılmaz Helvacıoğlu ve 2 Milletvekilinin;
Askerlik Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile İzmir Milletvekili Kamil
Erdal Sipahi ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili Mersin
Milletvekili Mehmet Şandırın; Kilis Milletvekili Hasan Kara ve
2 Milletvekilinin Benzer Mahiyetteki Kanun Teklifleri ile Milli Savunma
Komisyonu Raporu (2/831, 778, 824) (Dağıtma tarihi: 12.1.2011)
(GÜNDEME)
Meclis Araştırması Önergeleri
1.- Gaziantep
Milletvekili Hasan Özdemir ve 22 Milletvekilinin, özel güvenlik
elemanlarının sorunlarının araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/985)
(Başkanlığa geliş tarihi: 09.11.2010)
2.- Siirt
Milletvekili Osman Özçelik ve 19 Milletvekilinin, Aselsanda görev yapan
mühendislerin ölümleri ile ilgili iddiaların
araştırılması amacıyla bir Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/986) (Başkanlığa
geliş tarihi: 10.11.2010)
3.-
Şanlıurfa Milletvekili İbrahim Binici ve 19 Milletvekilinin,
GAPın tamamlanmasının önündeki engellerin
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla bir Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/987) (Başkanlığa geliş tarihi:
10.11.2010)
4.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt ve 25 Milletvekilinin, Cemil
Kırbayırın ölümü ile ilgili iddiaların
araştırılması amacıyla bir Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/988)
(Başkanlığa geliş tarihi: 10.11.2010)
12 Ocak 2011
Çarşamba
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 13.00
BAŞKAN: Başkan Vekili
Şükran Güldal MUMCU
KÂTİP ÜYELER: Gülşen
ORHAN (Van), Bayram ÖZÇELİK (Burdur)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet
Meclisinin 50nci Birleşimini açıyorum.
Toplantı yeter sayısı vardır, görüşmelere
başlıyoruz.
Gündeme geçmeden önce, üç sayın milletvekiline gündem
dışı söz vereceğim.
Gündem dışı ilk söz, YİBOlarda son dönemlerde
yapılanlar ve Mardin Mazıdağındaki YİBO hakkında
söz isteyen Mardin Milletvekili Cüneyt Yüksele aittir.
Buyurunuz Sayın Yüksel. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
III.- GÜNDEM DIŞI
KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları
1.- Mardin Milletvekili Cüneyt
Yükselin, yatılı ilköğretim bölge okullarında ve Mardin
Mazıdağı Yatılı İlköğretim Bölge Okulunda
son yıllarda yapılan çalışmalara ilişkin gündem
dışı konuşması
CÜNEYT YÜKSEL (Mardin) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; bugün burada, Mazıdağı Yatılı
İlköğretim Bölge Okulu özelinde son yıllarda yatılı
ilköğretim bölge okullarında yapılan çalışmalarla
ilgili gündem dışı söz almış bulunmaktayım. Bu
vesileyle yüce Meclisi saygıyla, en kalbî duygularımla
selamlarım.
Öncelikle, tüm samimiyetimle söylemek isterim ki, bütün çocuklar
bizim için çok değerlidir. Hangi okul türüne devam ediyorsa etsin her bir
çocuk biriciktir, tektir, bizim için çok özeldir. Onlar bizim
geleceğimizdir. Onlara çağın gereklerine uygun eğitim, barınma,
beslenme hizmeti sunabilme, bir bütün olarak sağlıklı
gelişimleri bizler için hayati önemi haizdir.
Esasen, son zamanlarda bu alanda gerçekleşen
iyileşmelere bakıldığında bu durumun sadece bir
temenniden ibaret olmadığını, fiiliyatta da önemli
mesafeler kaydedildiğini görmekteyiz. Bunu söylerken eğitim
sektöründe bütün sorunların halledildiğini söylemiyorum. Sorunsuz
olduğunu söylemenin imkânsızlığını biliyorum.
Ancak, sağduyu sahibi herkes, okulların fiziki altyapı, insan
kaynağı, barınma ve beslenme alanlarında yapılan iyileştirmeleri
görmektedir. Gittiğimiz hemen her yerde, bu alanlarda
yaptığımız iyileştirmeler
vatandaşlarımız tarafından dile getirilmekte ve bu durum
bizler için övünç kaynağı oluşturmaktadır.
Eminim bu çatı altında birçok milletvekili
arkadaşımız yatılı bölge okullarının bizim
İktidarımızdan önceki hâlini bilir. Elbette ki birtakım
donatılardan yoksun bu okullar, kendisinden bekleneni veremedi. Bizim
dönemimizde, 2003ten sonra açılan yatılı bölge okullarında,
belirli standartlar aranmaya başlandı. Bu okullar bugün
incelendiğinde, eski hamam tipinin hemen hemen kalmadığı,
çocuklarımızın duş alabileceği mekânların
oluşturulduğu, 80-100 kişilik koğuşların 8-10
kişinin kaldığı odalara dönüştürüldüğü, sportif,
sosyal, kültürel faaliyetlerin yapılabildiği mekânların
oluşturulduğu görülecektir. Bu yeterli mi? Tabii ki değil ama
çağımızın standartlarına ulaşmak için, sadece
2010 yılında, yatılı ilköğretim bölge okullarına
toplam 23 milyon TLye yakın onarım ödeneği, 16,5 milyon TL
donatım ödeneği ve 4 milyon TL yakacak ödeneği verilmiştir.
Öğrencilerin dengeli ve sağlıklı beslenmeleri için,
öğrenci başına günlük yemek bedeli 1,50 TL iken 4,50 TLye
çıkarılmıştır. 2007 yılından itibaren,
temizlik, yemekhane, mutfak, çamaşırhane, güvenlik
ihtiyaçlarının etkili bir şekilde karşılanabilmesi
amacıyla hizmet satın alma yoluna gidilmiştir.
Şunun da bilinmesini isterim ki: Bu okullara ilişkin
politikamız, zorunluluk olmadıkça bu okulların
açılmamasıdır. Esas olan, çocuğun, ailesinin yanında,
evinden okula, okuldan evine gidip gelebildiği okullardır. Çünkü esas
olan, çocuğun, ailesinin yanında eğitimini almasıdır.
Esas olan, anne ve baba sevgisiyle büyümesidir. Ancak, ülke
coğrafyası içerisinde, gerek iklim gerek coğrafi koşullar
ve gerekse yerleşim birimlerinin dağınıklığı
bazı yerlerde buna izin vermemektedir. Öncelikle, öğrencilerin
taşımalı ilköğretim kapsamına alınarak
eğitim-öğretimlerine devam etmelerine ağırlık
vermekteyiz. Onun için, içinde bulunduğumuz öğretim
yılının başında, yatılı ilköğretim
bölge okullarındaki 1-5inci sınıf öğrencilerinin büyük bir
kısmını taşıma kapsamına aldık. Zaman
içerisinde demografik yapıdaki değişimler bu okullara olan
ihtiyacı da azaltacaktır. Nitekim, örneğin, Mardin merkezde
bulunan bir YİBOyu ihtiyaç olmadığından kapatıp
kız meslek lisesine çevirdik. Beş yıllık bir perspektifte
bu okulların yarıya yakını gündüzlü okullara
dönüşecek, bu okulların pansiyon bölümleri bilhassa ortaöğretim
kız öğrencilerinin hizmetine sokulacaktır.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
bildiğiniz gibi geçtiğimiz günlerde Meclisimizin İnsan
Hakları Alt Komisyonu Mazıdağı YİBO ile ilgili raporu
yayımladıktan hemen sonra bahse konu olan okula gittim,
çocuklarımızla beraber Mazıdağı YİBOda bir gün
geçirdim. Sorunları yerinde görüp anında çözdük. Rapora konu olan
hususlarla ilgili gerekli inceleme ve soruşturma titizlikle
gerçekleşiyor. Daha önce açığa aldığımız
ancak, maalesef mahkeme kararıyla dönen okul yöneticileri yaşanan
olay üzerine tekrar açığa alındı. Kahvaltı sistemi
tamamen değiştirildi, açık büfe uygulamasına geçildi. Dokuz
ilçemizde bulunan ve 4.536 yatılı öğrencinin bulunduğu
okullarda da açık büfe uygulaması başlatıldı. Banyo
sorunu çözüldü, artık, haftanın her günü sıcak su var. Maliyetin
azaltılması için okula ayrıca güneş paneli koyulacak. Kaloriferler
tadilattan geçirildi, okul artık sıcacık. Hafta sonları
servis için çalışma başlatıldı, çocukların
yürüyerek eve gitmeleri önlenecek. Kalori hesaplı öğle ve akşam
yemekleri ve ara öğünler titizlikle hazırlanıyor. Bozuk olan
bulaşık makinesi yerine yenisi alındı.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Lütfen, sözlerinizi tamamlayınız.
Buyurunuz.
CÜNEYT YÜKSEL (Devamla) Ayrıca şunu da belirtmek
isterim ki: Sorunları anında görüp çözmek için Mardinde YİBO
Rehberlik ve Denetleme Komisyonu kurduk; tüm yatılı okullara
ziyaretler gerçekleştirdik ve ileriki dönemlerde de bu ziyaretler devam
edecektir.
Sayın Başkan, çok değerli milletvekili
arkadaşlarım; bu ülkenin neresinde olursa olsun, memleketin hangi
okulunda olursa olsun, çocuklarımızın mağdur edilmesinin
gerekçesi ne olursa olsun asla kabul etmedik, etmeyeceğiz. Her bir
öğrencimize, her bir çocuğumuza dünya standartlarında nitelikli
eğitim ve nitelikli öğrenim hizmeti sağlayana kadar gayretimiz
kararlılıkla devam edecektir.
Bu duygu ve düşüncelerle yüce Meclisi tekrar
saygılarımla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Yüksel.
Gündem dışı ikinci söz, kamu araçlarının
fazlalığı ve kamu ekonomisine getirdiği yük ile devlet
tarafından sağlanan koruma hizmetlerinin sorunları hakkında
söz isteyen Muş Milletvekili Nuri Yamana aittir.
Buyurunuz Sayın Yaman. (BDP sıralarından
alkışlar)
2.- Muş Milletvekili M. Nuri
Yamanın, kamuda kullanılan araçların fazlalığı
ve ülke ekonomisine getirdiği yük ile koruma hizmetlerine araç
tahsislerindeki olumsuzluklara ilişkin gündem dışı
konuşması
M. NURİ YAMAN (Muş) Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; kamuda
kullanılan araçların fazlalığı ve ülke ekonomisine
getirdiği yük ile koruma hizmetlerine araç tahsislerindeki olumsuzluklar
gibi önemli bir konuda gündem dışı söz aldım. Bu nedenle,
yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Gerçekten bugün ülkemiz için çok önemli olduğuna
inandığım bir konuyu belirtmeden önce, bu kısa süre içinde,
iki gün önce 10 Ocakta kutladığımız mülki idare amirleri
İdareciler Gününü, bu vesileyle ben de tüm meslektaşlarımla
beraber tekrar kutluyorum. Tabii, bu günü, değerli
meslektaşlarımın hangi mutlulukla, hangi huzur içinde
kutladıkları da ayrı bir konu. Ancak, o toplantıda
Sayın İçişleri Bakanının, mülki idare amirlerinin
yıllardır bekledikleri emekli olduktan sonra kendilerini önemli
ölçüde etkileyecek olan ek göstergeyle ilgili herhangi bir umut vermemeleri de
sanıyorum ki bu mutlu günlerinde olumlu bir başlangıç
olmamıştır.
Bu nedene bu konuyu burada bırakıp kamu araçlarıyla
ilgili yaşanan olumsuzluklara değinmek istiyorum. Sayın Maliye
Bakanının bir sayın milletvekilinin sözlü sorusuna verdiği
yanıta göre, ülkemizde genel bütçeye bağlı kurum ve kuruluşlardaki
taşıt sayısının 2003 yılında 86.837 adet
olduğu bildiriliyor. 2010 yılında ise bu sayı 87.171. 2009
yılında, bunlara ek olarak mahallî idarelerde 58.454, KİTlerde
de 10 binin üzerinde taşıtın bulunduğu resmî belge olarak
Sayın Bakan tarafından açıklandı. Tabii bu sayı, bugün
itibarıyla toplam 156.388e ulaşmış. Bu araçların
kiralama suretiyle kamu kurumlarından alınan miktarları da dâhil
edecek olursak varın geri kalan sayıyı siz hesaplayın.
Tabii, bu araç sayısında acaba diğer ülkelerde
durum nedir diye karşılaştırdığımızda,
mesela 127 milyon nüfuslu Japonyada bu araç sayısı 10 bin
civarında, fert başına düşen millî gelir de Japonyada 35
bin dolar; 82 milyon nüfuslu Almanyada bu miktar 15 bin ve burada da yine fert
başına düşen millî gelir 35 binin üzerinde, 60 milyon nüfuslu
İngilterede ise bu sayı 12 bin. Yine akaryakıt giderleriyle
ilgili verdiği yanıta göre 2009 yılında hemen hemen 1
milyar 184 milyon gibi bir harcamada bulunulmuş.
Bu araçlarla ilgili konuyu böyle değerlendirdikten sonra
önemli bir konuyu da, kamuda Koruma Hizmetleri Yönetmeliği gereğince
araç, şoför ve koruma polisi görevlendirilen diğer kamu
görevlileriyle ilgili bir iki konuyu bilgilerinize sunmak istiyorum.
Bu konuda Başbakanlıkta çıkarılan
Yönetmelikin ilgili maddesine göre görevden ayrıldıktan sonra
taleplerine bakılmaksızın kaydıhayat şartıyla
yaklaşık olarak otuz adet görevde görev yapan kişilere
şoför, araç, polis ve akaryakıtının da ayda 175 litre
Dikkatinizi çekmek istiyorum, araçların akaryakıt giderleri de devlet
tarafından karşılanıyor. Kim bunlar? Bunlar
Başbakanlık Müsteşarlığını yapan, Adalet
Bakanlığı Müsteşarlığını yapan,
İçişleri Bakanlığı
Müsteşarlığını yapan, MİT
Müsteşarlığı yapan, Emniyet Genel Müdürlüğü yapan ve
Tevkif Evleri Genel Müdürlüğü yapan görevlilerin yanında yine
olağanüstü hâl süresinde buralarda görev yapan olağanüstü hâl
valileri, olağanüstü hâl bölgesinde hasbelkader altı ay dahi olsa
görev yapan değerli mülki idare amiri, vali arkadaşlarımız,
buradaki bu görevlerinden dolayı bu Yönetmelik gereğince özel koruma
kararları aldıkları zaman, değerli milletvekilleri, bunlar
başka göreve de gitseler ve emekli dahi olsalar, yaşam boyunca,
hayatları boyunca aynı şekilde kamunun sağladığı
araç, sağladığı şoför ve koruma görevlisi
tarafından hâlen korunmaya devam ediliyor. Bu bir ayrıcalık
değil mi? Bu bir imtiyaz değil mi? Tabii, bu konunun detaylarına
indiğim zaman sizler de hayretle karşılayacaksınız.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Lütfen sözlerinizi tamamlayınız, buyurunuz.
M. NURİ YAMAN (Devamla) Şu anda bu yüce Meclisin
çatısı altında bulunup bu görevlerden gelen, yine daha önceki
dönemlerde milletvekilliği yapmış ve şu anda
emekliliğini yaşayan, yine saydığım bir sürü
görevlerde bu özel koruma kararını alıp ve bana göre de
ihtiyacı olmayan yüzlerce bu görevlerden ayrılıp da özel koruma
kararı alanlara devlet böyle bir imtiyaz tanımıştır.
Buradan sayın yetkililere söylüyorum: Lütfen, o Yönetmelik,
olağanüstü hal dönemlerinde sıkıyönetim ve Terörle Mücadele
Yasası kapsamında çıkarılan bir yasadır, buna
dayalı bir yönetmelikle bu kadar kamunun mallarını, bu kadar
kamunun harcamalarını bu şekilde israf etmek, deyim yerindeyse
günahtır, yazıktır ve gerçekten bu ödenen paralarda tüyü
bitmemiş yetimin parası olduğunu düşünerek bir daha gözden
geçirmenizi diliyor, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (BDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz Sayın Yaman.
Gündem dışı üçüncü söz, esnafların ve taksici
esnafının sorunları hakkında söz isteyen İzmir
Milletvekili Mehmet Ali Susama aittir.
Buyurunuz Sayın Susam. (CHP sıralarından
alkışlar)
3.- İzmir Milletvekili Mehmet
Ali Susamın, esnafların ve taksici esnafının
sorunlarına ilişkin gündem dışı konuşması
MEHMET ALİ SUSAM (İzmir) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Bugün, esnaflarımızın ve taksici esnafın
sorunlarıyla ilgili zamanımın yettiği süre içerisinde
bazı sorunların altını çizmek istiyorum.
Dün haberlerde izlemişsinizdir, akşam haberlerinde; bir
PTT şubesini soyan soyguncuya güvenlik görevlisi müdahale edememesine
rağmen, bir bisiklet tamircisi, Yılmaz Yılmaztürk, kendisine
silah doğrultulmasına rağmen motosikletine atlayıp
arkasından giderek o soyguncuyu yakalamış.
Bir bisiklet tamircisinin soyguncu peşinden
koşmasının altında yatan neden nedir diye hiç
düşündünüz mü? O esnaf kendisini bulunduğu bölgenin sorumlusu,
görevlisi, kamu düzeninin bir parçası ve sosyal hayatın vazgeçilmez
bir unsuru olarak görür. Esnaf ve sanatkârın bu anlamıyla böyle
önemli bir görevi vardır. Hayati tehlikeyi göze alarak silahlı bir
kişinin arkasından giderek onu entegre etmeye çalışmak
Türkiyedeki esnafın önemini göstermesi açısından çok önemlidir
arkadaşlar.
Ama sekiz yıllık iktidarınız süresi içerisinde
esnaf ve sanatkârın bu özelliklerini dikkate almadan, onları yok farz
ederek uyguladığınız ekonomik politikalar sonucunda, esnaf
ve sanatkârın, her geçen gün, bulunduğu sokaklardan iş yerlerini
kapatarak ayrılması noktasına gelebileceği uygulamalar
yapılmaktadır.
Bu nedenle de son uygulamalarda da buna yeni katmerler
eklemektedir. Tütün ve Alkol Piyasası Kurumunun yapmış
olduğu yönetmelik değişikliği hem bakkal esnafını
hem de ana yollar üzerindeki çeşitli restoran, lokanta ve işletmecilerin
ciddi sorunlarla karşı karşıya kalmasını
gerektiren bir noktaya getirmiştir.
Değerli arkadaşlarım, esnafı
yaşatın. Yaşatın ki bu toplumun birçok sosyal sorununu
çözme noktasında bu toplum en önemli sorun olan işsizliğin önüne
geçebilsin. Girişimci ve devlete yük olmadan iş yerini idare eden bu
kesimlere sahip çıkmak herkesin görevi olmalıdır, başta bu
Parlamentoda milletvekilliği yapanların.
Yine, bir ikinci olaya değinmek istiyorum: 3 Ocak tarihinde
bir taksicimiz öldürüldü; oğluna Gece tehlikeli olur, ben gideyim. diyen
ve 3 kuruş için taksisine aldığı kişi tarafından
üç kurşunla öldürülen taksici. Yarın taksiciler İstanbulda
kontak kapatacaklar. O kapattıkları kontakla Hükûmete şunu
söyleyecekler: Bizim can güvenliğimizi sağlayın. Bu çok zor değil
ey Hükûmet. Bize, güvenlikli bir araç almamızı ve bu aracı
alırken özel tüketim vergisini kaldırmayı sağlarsanız,
biz, müşteriyle temas etmeyecek ve can güvenliğimizi
sağlayabilecek yeni araçlar alırız. diyecekler. Bunu taksiciye
sağlamak çok zor mu?
Türkiyede ulaşım sektörünü götürenler taksiciler,
kamyoncular, kamyonetçiler, minibüsçüler, servisçiler, Türkiye'nin kendi tercih
ettiği ulaştırma sektöründe kara yolu ağının bir
parçası olarak, yıllardır bu sektörde ciddi bir güç
olmuşlardır. Bu kesimlerin şu an birinci sorunu
akaryakıttır. Türkiye, en pahalı akaryakıtı kullanan
şoför, taksici, kamyoncuyla karşı karşıyadır. Bu
insanlar işlerini devam ettirebilmek için, kamyoncular, 10 numaralı
yağı kullanarak mazot kullanamamakta; taksici esnafı, zam
yapmamak için, artan benzin fiyatlarına karşın, kırk tane
takla atmaktadır.
Bu kesimin sorunlarına değinmek hepimizin görevidir ama
değinmek yerine, bunların çok güçlü kuruluşları olan
Türkiye Şoförler Federasyonunun yöneticilerini karşına
alıp, ey taşımacı esnafının değerli
temsilcileri, sizin dertleriniz nedir diye sorsanız
Çok fazla da
talepleri yok.
Şimdi, yeni bir yönetmelik yayımlandı
Ulaştırma Bakanlığı tarafından, Y1 belgeleri
yerine D4 belgeleri çıktı. Taşıma kooperatiflerinin ciddi
şekilde öz mal sorunuyla karşı karşıya kalıp
yıllardır güçlü taşıma kooperatiflerinin küçülmelerine,
giderek bu sektörden yok olmalarına neden olabilecek bir yönetmelik
çıkardınız. Bu, çok ciddi bir sıkıntı
yaratacaktır. Bu noktada Ulaştırma
Bakanlığını uyarıyorum: D4 belgesiyle ilgili olarak,
hızla, Konfederasyonunun ve Federasyonunun söylediklerine dikkat etmek
durumundadırlar.
İkinci konu: Yine, aynı şekilde, bu kesimin
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.
Buyurunuz.
MEHMET ALİ SUSAM (Devamla) Yine, ulaştırma
sektörünün bu konuda başka sorunları da vardır. Bu
sorunların birisi de Ulaştırma Koordinasyon Kurulunda temsil
edilmeleri ve oy haklarının sağlanmasıdır. Yani,
özetle zamanım kısıtlı olduğu için söylüyorum-
şudur: Şoförlük, ulaşım sektörü Türkiye'nin çok önemli bir
sektörüdür. Türkiye bu sektörü tercih etmiştir, kara yolu
taşımacılığını. Bu sektörün ciddi
sorunları vardır, bu sorunların çözümünde de meslek
odalarını ve bu odaların temsilcilerini muhatap almaları
konusunda iktidarı bir kez daha uyarıyorum. Hem akaryakıtta hem
yedek parçada hem de idari sorunlarını çözme konusunda bu kesimlere
el uzatmak hepimizin görevidir.
Bu duygularla hepinizi saygıyla selamlıyor, şoför
esnafının bu konuda vermiş olduğu şehitleri bir kez
daha saygıyla, rahmetle anıyor, yarınki eylemde kendilerinin
yanında olduğumuzu buradan bir kez daha belirtiyorum.
Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Susam.
Sayın Köse, sisteme girmişsiniz, ne için acaba?
ŞEVKET KÖSE (Adıyaman) Efendim, 60a göre katkı vereceğim.
BAŞKAN Buyurun.
IV.- AÇIKLAMALAR
1.- Adıyaman Milletvekili
Şevket Kösenin, yatılı ilköğretim bölge okullarına
ilişkin açıklaması
ŞEVKET KÖSE (Adıyaman) Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
Mardin Milletvekilimiz Sayın Cüneyt Yüksel YİBOlarla
ilgili konuyu gündeme getirdi, kendilerine çok teşekkür ediyorum. Ancak,
şu an YİBOlar eğitim sistemimizin kanayan bir
yarasıdır. Örneğin, Adıyaman YİBO konusunda
mağduriyet yaşayan illerin başında gelmektedir. Çelikhan
ilçemizde bir YİBO vardı ama artık yok çünkü
yıkıldı. Bu YİBOda 350nin üzerinde öğrenci, 40a
yakın öğretmen görev yapıyordu. Hem eğitim hem ekonomik
açıdan bu denli önemli okulun yerine yenisi yapılmadı. Çelikhan
ve Adıyamanın bu mağduriyeti mutlaka giderilmelidir.
Sayın Millî Eğitim Bakanına seslenmek istiyorum:
Hem Adıyaman hem de ülkemizin tümünde YİBOlarla ilgili kapsamlı
bir düzenleme mutlaka yapılmalıdır.
Yine, yakın zamanda YİBOlarda yüreğimizi
sızlatan olaylar yaşadık. Üstü kapatılan olayları
burada söylemek istemiyorum ama YİBOların artık, tecavüzlerle,
yıkımlarla ve kötülüklerle anılmamasını diliyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Köse.
Sayın milletvekilleri, gündeme geçiyoruz.
Başkanlığın Genel Kurula sunuşları
vardır.
Meclis araştırması açılmasına
ilişkin dört önerge vardır, önergeleri ayrı ayrı
okutacağım.
İkinci sırada okutacağım Meclis
araştırması önergesi 500 kelimeden fazla olduğu için önerge
özeti okunacaktır ancak önergenin tam metni Tutanak Dergisinde yer
alacaktır.
V.- BAŞKANLIĞIN GENEL
KURULA SUNUŞLARI
A) Meclis Araştırması Önergeleri
1.- Gaziantep Milletvekili Hasan
Özdemir ve 22 milletvekilinin, özel güvenlik elemanlarının
sorunlarının araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/985)
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Ülkemizin sosyoekonomik tablosu içerisinde sayıları her
geçen gün artan özel güvenlik elemanlarının sorunları da giderek
artmaktadır. Çalışma koşullarından özlük
haklarına kadar geniş bir çerçevede görülen bu sorunların
araştırılarak alınacak önemleri tespit etmek üzere
Anayasanın 98. ve İçtüzüğün 104. ve 105. maddeleri
gereğince Meclis Araştırması açılmasını arz
ve teklif ederiz.
Saygılarımızla.
1) Hasan Özdemir (Gaziantep)
2) Şenol Bal (İzmir)
3) Ahmet Bukan (Çankırı)
4) Yılmaz Tankut (Adana)
5) Akif Akkuş (Mersin)
6) D. Ali Torlak (İstanbul)
7) Beytullah Asil (Eskişehir)
8) Kürşat Atılgan (Adana)
9) Mümin İnan (Niğde)
10) Zeki Ertugay (Erzurum)
11) Ahmet Kenan
Tanrıkulu (İzmir)
12) Kamil Erdal Sipahi (İzmir)
13) Emin Haluk Ayhan (Denizli)
14) Mehmet Şandır (Mersin)
15) Mustafa Enöz (Manisa)
16) Mehmet Akif Paksoy (Kahramanmaraş)
17) Mehmet Zekai Özcan (Ankara)
18) Mehmet Serdaroğlu (Kastamonu)
19) Murat Özkan (Giresun)
20) Ali Uzunırmak (Aydın)
21) Hasan Çalış (Karaman)
22) Ümit Şafak (İstanbul)
23) Osman Ertuğrul (Aksaray)
Gerekçe
Özel Güvenlik Hizmetlerine Dair Kanun 10 Haziran 2004'te kabul
edilip, 26 Haziran 2004'te resmi gazetede yayımlanarak yürürlüğe
girmiştir. Bu yasa ile devletin kolluk hizmetlerine dair kolluk
kuvvetlerinin bulunmadığı yerlerde bir tür yetkilendirme ile
güvenlik hizmetlerinin özel sektör tarafından yerine getirilmesi ifade
edilmiştir.
Bu kanunun kabul edildiği tarihten itibaren 930 bin kişi
sınava girmiş; 632 bin kişi başarılı olmuş;
554 bin kişi sertifika almış; 351 bin kişi kimlik
almış ve şu anda polis ve jandarma bölgesinde fiilen
çalışan 197 bin 498 kişi bulunmaktadır. Özel Güvenlik
alanında eğitim veren kurum sayısı ise 684'tür.
Özel güvenlik görevlileri görüldüğü gibi oldukça geniş
bir kesimi ifade etmektedir. Bugün Emniyet Teşkilatımızın
mevcudu 200 bini geçmiştir. Dolayısıyla bu özel güvenlik
görevlilerine, özel güvenlik görevlilerinin alanlarının ve
sayılarının genişlemesiyle birlikte polis ve jandarma
teşkilatlarımız kendi asli görevlerini yapabilecekleri için
gereken önem ve hassasiyet gösterilmelidir.
Gerçekten özel güvenlik teşkilatları devletin kolluk
kuvvetlerine oldukça faydalı olmuştur. Uzun süre Emniyet
Teşkilatının farklı kademelerinde görev yapmış
birisi olarak söyleyebilirim ki, polis kendi asli görevi olmayan pek çok alanda
istihdam edilmektedir.
Dünyanın birçok yerinde polisin nokta beklediği yerler
özel güvenlik görevlilerine bırakılmıştır. Gerekli
düzenlemelerle birlikte özel güvenlik görevlilerinin bu alanlarda istihdam
edilmesi faydalı olacaktır.
Özel güvenlik görevlileri ile ilgili olarak önemli bir nokta
şudur: Bu görevlilerin son derece iyi eğitilmeleri gerekmektedir.
Polis ve jandarma teşkilatlarımızın aldıkları
eğitimin bu alana da yansıtılması gerekmektedir. Özel
güvenlik görevlileri jandarma alanındaysa jandarmanın, polis
alanındaysa polisin yetkilerini taşımaktadırlar.
Dolayısıyla polis ve jandarma nasıl eğitiliyorsa bu
insanlar da öyle eğitilmelidir. Ancak burada çok ciddi
sıkıntılar ortaya çıkmaktadır.
Örneğin, özel güvenlik eğitimi veren kurslar ne
yazık ki bugün sürücü ehliyeti veren kurslar gibi olmuştur.
Alanında tam anlamıyla yetiştirmeden insanlara sertifika
veriliyor; o işi yapabilmeleri için ehil birer insan olarak ilan
ediliyorlar. Eğitimler kâğıt üstünde veriliyor. Bu eğitim
kurumlan maalesef kamu yaran için değil, tamamen kâr amaçlı
kuruluşlardır. Bu kuruluşlarda özel güvelik eğitimleri
layıkıyla yerine getirilememektedir.
Özel güvenlik görevlilerimizin özlük haklan da mutlaka yeni bir
düzenlemeye tabi tutulmalıdır. Özel Güvenlik Görevlilerine Dair Kanun
2004 yılında kabul edilmiştir. Ancak aradan daha henüz 5 sene
geçmişken yeni bir düzenleme gereği ortaya
çıkmıştır. Özel güvenlik görevlilerimizin özlük
haklarına dair çok acil tedbirler yerine getirilmelidir. Bu insanlar, çok
zor şartlarda, asgari ücretle çalışıyorlar. Ayda 550 TL
verilen bir kişinin güvenliği sağlaması mümkün
değildir.
Özlük hakları bağlamında bir diğer önemli
nokta ise özel güvenlik görevlilerinin çalışma saatleri ile
ilgilidir. 8 saat yerine 12 saat
çalıştırılmaktadırlar. 12 saat içerisinde fizik
güçlerinde de ciddi bir aşınma oluyor. Yani görevlerini tam
anlamıyla yerine getiremeyebilecekleri bir fiziki yapıya geliyorlar.
Öte yandan, fazla mesailerinin karşılığını da
alamamaktadırlar. Yine kıdem tazminatı konusunda da özel
güvenlik mensuplarımızın ciddi sorunları vardır. Bir
diğer sorun da özel güvenlik mensuplarının mesleki
kariyerlerinde yükselme olanaklarının olmamasıdır. Bu
konuda yapılacak düzenlemeler de özel güvenlik mensuplarının
mesleki bağlılıklarını arttıracaktır.
Bütün bunlardan da anlaşılacağı gibi özel
güvenlik teşkilatı mensupları mesleklerine başvurduktan
andan itibaren çok ciddi sorunlarla karşı karşıya
kalmaktadırlar. Bütün bu sorunların çözülebilmesi için önlemlerin
araştırılarak tespit edilmesi gerekmektedir.
2.- Siirt Milletvekili Osman
Özçelik ve 19 milletvekilinin, Aselsanda görev yapan mühendislerin ölümleri
ile ilgili iddiaların araştırılması amacıyla
Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi
(10/986) (x)
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
ASELSAN'da görev yapan mühendislerin şüpheli ölümlerinin
aydınlatılması amacı ile, Anayasanın 98'inci, TBMM
İçtüzüğünün 104 ve 105inci maddeleri gereğince Meclis
Araştırmasını arz ederiz.
1) Osman Özçelik (Siirt)
2) Selahattin Demirtaş (Diyarbakır)
3) Gültan Kışanak (Diyarbakır)
4) Ayla Akat Ata (Batman)
5) Bengi Yıldız (Batman)
6) Akın Birdal (Diyarbakır)
7) Emine Ayna (Mardin)
8) Fatma Kurtulan (Van)
9) Hasip Kaplan (Şırnak)
10) Hamit Geylani (Hakkâri)
11) İbrahim Binici (Şanlıurfa)
12) M. Nuri Yaman (Muş)
13) Mehmet Nezir Karabaş (Bitlis)
14) Mehmet Ufuk Uras (İstanbul)
15) Özdal Üçer (Van)
16) Pervin Buldan (Iğdır)
17) Sebahat Tuncel (İstanbul)
18) Sevahir Bayındır (Şırnak)
19) Sırrı Sakık (Muş)
20) Şerafettin Halis (Tunceli)
Gerekçe
Özeti
7 Ağustos 2006 tarihinde üç gündür kendisinden haber
alınamayan, ASELSAN'da çalışan makine mühendisi Hüseyin
Başbilen'in otomobili, Ankara Pursaklar Ayancık yolu üzerinde
bulundu. Başbilen, şoför koltuğunda kanlar içinde
yatıyordu. 30 yaşındaki elektrik mühendisi Hüseyin Başbilen
çoktan ölmüştü. Arabanın ön sağ koltuğunda, genç mühendisin
yazdığı intihar mektubu ve alyansı bulundu. Otomobilin içinde,
yerde, ucu kanlı ve üç santimetre açık olan falçata vardı.
Jandarmanın tutanağına göre; maktulün sol bileği iki
santimetre, boynunun sol tarafında iki santimetre falçatayla
kesilmişti. Ölüm sebebi olarak kan kaybı gösteriliyordu. Jandarma,
otomobilin içinde yaptığı aramada Başbilen'in
çantasını da buldu. Soruşturma kapsamında elde edilen
bilgilere göre çantada, Başbilen'in üzerinde
çalıştığı milli tank projesiyle ilgili sunumların
olması gerekiyordu. Ama bu dosyalar bulunamadı.
ASELSAN'ı sarsan ikinci haber, 17 Ocak 2007'de geldi. Bu kez
intihar eden Halim Ünsem Ünal'dı. ASELSAN'da bir süre
çalıştıktan sonra görevinden ayrılan Ünal'ın cesedi,
Ankara'da Eymür Gölü kenarında bulundu. Otopsi raporuna göre Ünal,
kafasına sıkılan tek kurşunla ölmüştü. Bu vaka da
savcılık dosyasına intihar olarak geçti. Ünal öldüğü gün,
savunma sanayi ile ilgili bir seminere katılacaktı.
Ünal'ın ölümünden dokuz gün sonra yeni bir intihar
vakası polise bildirildi. İntihar eden yine ASELSAN mühendislerinden
biriydi. ODTÜ mezunu Elektrik Mühendisi Evrim Yançeken, 26 Ocak 2007'de, Ankara
Batıkent'te oturduğu binanın arkasında ölü bulundu. Olay
yeri incelemelerine göre; 26 yaşındaki Yançeken, oturduğu
apartmanın yedinci katından atlamıştı. Yançeken'den
geriye bir intihar mektubu kaldı. Mektubunda, "Artık
dayanamıyorum. Psikolojim çok bozuldu. İntiharımdan kimse
sorumlu değil" yazmıştı. Onun da dosyası 'normal
intihar' ibaresiyle kapatıldı.
ASELSAN'ın Komuta Kontrol ye Haberleşme
Yazılım Mühendisliği'nin uçak komuta kontrol merkezi bölümünde
başarılı işlere imza atan Hacettepeli genç mühendis
Burhaneddin Volkan'ın, 3 arkadaşının şüpheli
şekilde hayatlarını kaybetmesinin ardından kurumdan
ayrıldığı ve yedek subay olarak vatani görevini yapmak
üzere gittiği Ankara'daki birliğinde hayatını
kaybettiği öğrenildi. 2005'TE ASELSAN'da çalışmaya
başladı. Hacettepe Üniversitesi Bilgisayar Mühendisliği
bölümünden mezun olduktan sonra ASELSAN'a mühendis olarak giren ve burada uçak
komuta kontrol merkezi bölümünde çalışan 8 mühendisten biri olan
Volkan, kurum bünyesindeki 3 mühendisin şüpheli şekilde hayatını
kaybetmesi üzerine endişeye kapılarak kurumdan ayrıldı.
Yedek subay olarak askere alınan Burhaneddin Volkan, önce Tuzla Piyade
Okulu, ardından Ankara Kızılay'daki Bando Okullar
Komutanlığı'ndaki birliğine gönderildi. Mühendis
Burhaneddin Volkan, asteğmen rütbesi ile gittiği birliğinde
nöbet esnasında şüpheli bir şekilde hayatını kaybetti.
3.- Şanlıurfa
Milletvekili İbrahim Binici ve 19 milletvekilinin, GAPın
tamamlanmasının önündeki engellerin araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/987)
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
GAP'ın bitirilmesinin önündeki engellerin tespiti, bugüne
kadar aktarılan kaynakların şeffaflığının ve
halkın sosyo-ekonomik yapısına etkisinin açığa çıkarılması,
gerekli olan kaynakların siyasal iktidarların istismarına yol
açmayacak şekilde belirlenmesi için, Anayasanın 98. ve
İçtüzüğün 104 ve 105. maddeleri gereğince Meclis
Araştırması açılmasını arz ve talep ederiz.
1) İbrahim Binici (Şanlıurfa)
2) Selahattin Demirtaş (Diyarbakır)
3) Gültan Kışanak (Diyarbakır)
4) Ayla Akat Ata (Batman)
5) Bengi Yıldız (Batman)
6) Akın Birdal (Diyarbakır)
7) Emine Ayna (Mardin)
8) Fatma Kurtulan (Van)
9) Hasip Kaplan (Şırnak)
10) Hamit Geylani (Hakkâri)
11) M. Nuri Yaman (Muş)
12) Mehmet Nezir Karabaş (Bitlis)
13) Mehmet Ufuk Uras (İstanbul)
14) Osman Özçelik (Siirt)
15) Özdal Üçer (Van)
16) Pervin Buldan (Iğdır)
17) Sebahat Tuncel (İstanbul)
18) Sevahir Bayındır (Şırnak)
19) Sırrı Sakık (Muş)
20) Şerafettin Halis (Tunceli)
Gerekçe: 1970'li yıllarda sulama ve hidroelektrik amaçlı
olarak Fırat ve Dicle nehirleri üzerindeki projelerle oluşturulan
GAP, 1980 sonrasında sosyo-ekonomik bir bölgesel programa
dönüştürülmüştür. Sulama, hidroelektrik, enerji, tarım,
kırsal ve kentsel yapı, ormancılık, eğitim ve
sağlık alanlarında çok yönlü bir kalkınma projesine
dönüştürülen GAP, bölgesel kalkınma alanında kapsamlı ve
örnek bir proje olma özelliğini taşımaktadır. Toplam
maliyeti 32 milyar dolar olarak planlanan bu proje bütünüyle hayat
bulduğunda Fırat ve Dicle havzaları ile yukarı Mezopotamya
ovalarında yer alan Mardin, Şırnak, Adıyaman, Batman,
Diyarbakır, Kilis, Siirt, Gaziantep ve Şanlıurfa kentlerinde
ciddi bir sosyo-ekonomik kalkınma düzeyi yaratacaktır. 22 baraj 19
hidroelektrik santrali ve 1 milyon 820 bin hektar alanda sulamayı öngören
proje, gelinen nokta itibariyle ancak belli boyutlarıyla
bitirilebilmiştir. Ancak bölgede yaşayan halkın doğrudan
sosyo-ekonomik yaşam kalitesine etki edecek projelerde halen belli bir gelişme
kaydedilememiş, gelen hükümetler ise özellikle, bölgeye en büyük
katkıyı sunacak olan sulama projelerine karşı
kayıtsız kalmışlardır.
Türkiye'nin en yoksul ve işsizlik oranlarının en
yüksek olduğu iller olan GAP illeri için GAP projesi tam bir umut kapısı
haline gelmiş ancak hükümetler tarafından bu umut sürekli oya
dönüştürülmeye çalışılarak istismar edilmiştir. GAP'
ta belli projelere aktarılan kamu yatırımları her dönem
hedeflenenin çok altında kalmış, ancak halkın
sosyo-ekonomik yapısını doğrudan etkilemeyen bir alan olan
enerji projelerine büyük bütçeler ayrılmış ve bu enerji
projelerinin tamamına yakını bitirilmiş, buradan üretilen
enerji ise büyük oranda batı illerinde kullanılmıştır.
Bakanlık verilerine göre, GAP Eylem Planı çerçevesinde
sulanması öngörülen 1 milyon 60 bin hektar alanın sadece % 28inin
sulamaya açıldığı, enerji projelerinin ise % 75inin
bitirildiği ve aktif halde olduğu anlaşılmaktadır.
Buna karşın tarım projelerinin ise % 25inin ancak
tamamlandığı görülmektedir.
GAP kapsamında yer alan bir çok proje
başlığında sadece madencilik ve imalat
yatırımları tamamlanmıştır. Bu iki alanın
toplam yatırım maliyetleri içindeki payı ise sadece %1dir. GAP
ın 2010 yılı fiyatlarıyla toplam maliyeti 39 milyar 186
milyon 738 bin liradır. Ancak 2010 aktarımıyla beraber geriye
kalan stok, yani projenin bitirilmesi için gerekli olan rakam 24 milyar 161
milyon 776 bin liradır. Bu rakamlara göre GAP'ın toplam maliyeti göz
önüne alındığında kaynak aktarım oranı % 39dur.
Projenin % 61'lik kaynak ihtiyacı halen
karşılanmamıştır.
GAP illeri ve çevre illerin ekonomik düzeyi herkesçe malumdur.
Bölge illeri reel olarak % 50'leri aşan bir işsizlikle yüz yüze olup,
yoksulluğun da en yüksek ve yakıcı hissedildiği bir bölgeyi
oluşturmaktadır. Yine 2003 yılında yapılan ve 81 ilin
gelişmişlik endeksini ölçen araştırmalara göre bölge illeri
en alt sıralarda bulunmaktadır. Bu endekse göre Şırnak 78,
Mardin 72, Batman 70, Siirt 73, Diyarbakır 63 ve Adıyaman ise 65'inci
sırada bulunmaktadır.
Bugüne kadarki bütün hükümetlerin vaatleri gibi,
Başbakanın 3 milyon 800 bin istihdam sözü de havada kalmış,
bu konuda hükümetin politikalarının sonuçlarına ilişkin bir
araştırma da yapılmamaktadır. Hükümetin gerçekleştiğini
iddia ettiği yatırımların somut bir
karşılığı halkın yaşam standartlarına
yansımamaktadır.
2008 yılında ilan edilen GAP Eylem Planı
çerçevesinde bölgeye aktarılan kaynaklara ilişkin bir
şeffaflıkta olmadığı gibi, emekçilerin
maaşlarından kesilerek oluşturulan işsizlik fonundan
aktarılan bu ödenekler, GAP'ın gelecek yıllarda yine kaynak
sorunlarıyla karşı karşıya geleceğinin
işaretlerini oluşturmaktadır.
Bütün hükümetler tarafından, bölge halkına adeta
şantaj yaparcasına oy isteme projesine dönüştürülen GAP,
artık bütün ayrıntılarıyla anlaşılmalı,
yapılan aktarımların şeffaflığı için gerekli
çalışmalar yapılmalı, bugüne kadar var olan gelişmeler
saptanmalı ve bitirilmesinin önündeki bütün engeller tespit edilmelidir.
Bunun için bir Meclis Araştırma Komisyonu'nun oluşturulması
gerekmektedir.
4.- Ardahan Milletvekili Ensar
Öğüt ve 25 milletvekilinin, Cemil Kırbayırın ölümü ile
ilgili iddiaların araştırılması amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/988)
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
12 Eylül 1980 askerî darbesi ardından Cemil
Kırbayır, 13 Eylül 1980 tarihinde Ardahan'ın Göle ilçesinde
gözaltına alınmıştır. Göle'de bir süre tutulduktan
sonra 17 genç arkadaşı ile birlikte Kars'a götürülmüş, 8 Ekim
1980 tarihinde kendisine yapılan işkence sonucu hayatını
kaybetmiş, ardından bedeni kaybedilerek ailesine
kaçtığı haberi verilmiştir. Cemil Kırbayır ve
arkadaşlarının gözaltında tutulduğu Kars Dede Korkut
Eğitim Enstitüsünde olağanüstü güvenlik önlemleri
alındığı ve tutukluların kaçmasının
imkânsız olduğu bilinmektedir.
Ailesi tarafından teslim edildikten sonra en son 7 Ekim 1980
tarihinde Abisi Mikail Kırbayır Kars Dede Korkut Eğitim
Enstitüsünde gözaltında tutulan kardeşi Cemil Kırbayır'a
elbise ve harçlık bırakmış ve Cemil Kırbayır
tarafından kendisine gönderilen notu almıştır.
8 Ekim günü Cemil Kırbayır ve kendisiyle birlikte
gözaltına alınan arkadaşları sorgulanmıştır.
Cemil Kırbayır sorgu esnasında işkenceye maruz kalarak
hayatını kaybetmiştir. 9 Ekim günü Kars Dede Korkut Eğitim
Enstitüsüne abisi Mikail Kırbayıra kardeşinin
kaçtığını söylenmesine rağmen mahkûm zimmet defterine
baktığında 4 kişinin o gün sorguya gittiğini 3
kişinin getirilip imza karşılığı teslim
edildiğini, kardeşinin isminin karşısında kırmızı
kalemle "getirilmedi" ibaresini görmüştür.
Bundan sadece 5 gün sonra Cemil Kırbayır'ın
ailesine gelen 14 Ekim 1980 tarihli gizli ibareli bir yazıyla Mikail
Kırbayır'ın Göle dışına sürgün edildiği
ifadesi yer almaktadır.
İnsanlık suçu işleyen dönemin kamu görevlileri
işkence ederek öldürdükleri Cemil Kırbayır'ın cinayetini
örtbas etme yolunu seçmişlerdir. Bu nedenle gözaltında öldürülen
Cemil Kırbayır'ın gözaltında kaçtığını
ileri sürülmüş ve 9 Ekim 1980 tarihinden başlayarak 1988
yılına kadar evi sürekli kolluk kuvvetlerince
aranmıştır.
Tam 30 yıldır kendi elleriyle oğlunu kolluk kuvvetlerine
teslim eden 103 yaşındaki Berfo Ana oğlu bir gün döner diye
evinin kapısını açık tutmakta, oğlu geldiğinde
evini tanıyamaz diye evini tamir ettirmemektedir. Berfo Ana 30
yıldır bir annenin yaşayabileceği en büyük dram ve
tramvayı yaşamaktadır. Her ne kadar Berfo Ana oğlunun
öldüğünü kabullenmiyor, oğlunun yaşıyor olma ümidini halen
daha içinde canlı tutuyorsa da: Cemil Kırbayır'la birlikte
işkenceye-sorguya alınan tanıkların ifadelerinde Cemil
Kırbayır'ın işkence sonucu hayatını
kaybettiği gerçeği dile getirilmektedir. Berfo Ana ölmeden bu
gerçeğin bütün yönleriyle ortaya çıkarılması,
naaşının gömüldüğü yerin bulunması Berfo Ananın
yaşadığı dramın son bulmasını sağlayacaktır.
12 Eylül mağdurlarından sadece bir tanesi olan Cemil
Kırbayır annesi Berfo Ananın yaşadığı
dramın son bulması ve mağduriyetinin giderilmesi amacıyla
Anayasanın 98. Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün 104 ve
105. maddeleri uyarınca bir Meclis Araştırması
açılması hususunda gereğini saygılarımla arz ederim.
03.11.2010
1) Ensar Öğüt (Ardahan)
2) Akif Ekici (Gaziantep)
3) Mehmet Şevki Kulkuloğlu (Kayseri)
4) Halil Ünlütepe (Afyonkarahisar)
5) Ali Rıza Öztürk (Mersin)
6) Tekin Bingöl (Ankara)
7) Nevingaye Erbatur (Adana)
8) Şevket Köse (Adıyaman)
9) Hüsnü Çöllü (Antalya)
10) Tayfur Süner (Antalya)
11) Çetin Soysal (İstanbul)
12) Abdulaziz Yazar (Hatay)
13) Zekeriya Akıncı (Ankara)
14) Harun Öztürk (İzmir)
15) Fehmi Murat Sönmez (Eskişehir)
16) Ali İhsan Köktürk (Zonguldak)
17) Ali Rıza Ertemür (Denizli)
18) Ramazan Kerim Özkan (Burdur)
19) Eşref Karaibrahim (Giresun)
20) Hulusi Güvel (Adana)
21) Ergün Aydoğan (Balıkesir)
22) Atila Emek (Antalya)
23) Kemal Demirel (Bursa)
24) Ahmet Küçük (Çanakkale)
25) Durdu Özbolat (Kahramanmaraş)
26) Mehmet Ali Özpolat (İstanbul)
BAŞKAN Bilgilerinize sunulmuştur.
Önergeler gündemdeki yerlerini alacak ve Meclis
araştırması açılıp açılmaması konusundaki
öngörüşmeler sırası geldiğinde yapılacaktır.
Sayın milletvekilleri, on dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 13.42
İKİNCİ
OTURUM
Açılma Saati: 13.55
BAŞKAN: Başkan Vekili
Şükran Güldal MUMCU
KÂTİP ÜYELER: Bayram
ÖZÇELİK (Burdur), Gülşen ORHAN (Van)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet
Meclisinin 50nci Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.
Alınan karar gereğince, sözlü soru önergelerini
görüşmüyor ve gündemin Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan
Gelen Diğer İşler kısmına geçiyoruz.
1inci sırada yer alan, Türk Ticaret Kanunu
Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporunun görüşmelerine kaldığımız
yerden devam edeceğiz.
VI.- KANUN TASARI
VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN
DİĞER İŞLER
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.- Türk Ticaret Kanunu
Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/324) (S. Sayısı: 96)
BAŞKAN Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
2nci sırada yer alan, Radyo ve Televizyonların
Kuruluş ve Yayın Hizmetleri Hakkında Kanun Tasarısı
ile Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm;
Avrupa Birliği Uyum ve Anayasa Komisyonları raporlarının
görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
2.- Radyo ve Televizyonların
Kuruluş ve Yayın Hizmetleri Hakkında Kanun Tasarısı
ile Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm;
Avrupa Birliği Uyum ve Anayasa Komisyonları Raporları (1/883) (S.
Sayısı: 568)
BAŞKAN Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
3üncü sırada yer alan, Hukuk Muhakemeleri Kanunu
Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporunun görüşmelerine
başlayacağız.
3.- Hukuk Muhakemeleri Kanunu
Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/574) (S. Sayısı:
393) (x)
BAŞKAN Komisyon ve Hükûmet yerinde.
Komisyon raporu, 393 sıra sayısıyla
bastırılıp dağıtılmıştır.
Sayın milletvekilleri, alınan karar gereğince, bu
tasarı İç Tüzükün 91inci maddesi kapsamında
görüşülecektir. Bu nedenle tasarı, tümü üzerindeki görüşmeler
tamamlanıp maddelerine geçilmesi kabul edildikten sonra bölümler hâlinde
görüşülecek ve bölümlerde yer alan maddeler ayrı ayrı
oylanacaktır.
Tasarının tümü üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına Kırklareli Milletvekili Turgut Dibek konuşacaktır.
Buyurunuz Sayın Dibek. (CHP ve MHP sıralarından
alkışlar)
CHP GRUBU ADINA TURGUT DİBEK (Kırklareli)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Değerli arkadaşlar, Hukuk Muhakemeleri Kanunu
Tasarısının tümü üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına söz aldım. Öncelikle yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum.
Aslında, dün ve bugün Mecliste, zannediyorum tüm milletvekili
arkadaşlarımızın da takdirle
karşıladığı, güzel bir uzlaşma içerisinde geçen
oturumlar oluyor diye düşünüyorum. Zira değerli arkadaşlar, dün
burada yaklaşık iki buçuk üç saat içerisinde bir temel kanun olan, çok
önemli bir kanun olan Borçlar Kanununu Meclis kabul etti, tüm grupların
katkısıyla, uzlaşmasıyla. Bugün de Hukuk Muhakemeleri
Kanunu Tasarısını görüşeceğiz. Gruplar olarak, tabii
bu tasarının Komisyon aşamalarında tüm siyasi partiler
katkılarını vermişlerdi, biz de ciddi anlamda katkılar
verdik.
Değerli arkadaşlar, doksan yıla yaklaşan yani
seksen yılı aşkın bir birikimin sonucu bu kanunlar
değişiyor. Yani gerek Borçlar Kanununun gerekse şu anki
yürürlükte olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun ilk
kabul ediliş tarihlerine baktığımız zaman 1920li
yılları göreceğiz. Yani o yıllardan bu yana
yaklaşık seksen yılın, seksen beş yılın
geçtiğini görüyoruz. Çok ciddi bir hukuk birikimi de tabii bu süre
içerisinde oluştu. Tabii günlük ihtiyaçlar, yaşam
koşulları, sosyal yaşam, ekonomik yaşam, bunların her
biri yeni ihtiyaçları da doğurdu, yeni kurumları getirdi.
Aslında belki uygulamada kanunda yer almayan çok sayıda kurumu,
uygulamayı fiilen biz hayata geçirdik, yani mahkemelerde bunlar zaten uygulanıyor.
Kanun metni olmamakla beraber bunlar birçok davada, birçok kurum olarak hayata
geçiyor. İşte bunlar yeni kanunla, yaklaşık seksen yıl
sonra, o birikimi de içine katarak, o birikimi dışlamadan, yeniden düzenlenmek
üzere Mecliste, çok uzun bir hazırlık süresinin sonunda Genel Kurula
geldi.
Değerli arkadaşlar, az önce belirttiğim gibi, biz
Komisyonda diğer siyasi partilerle birlikte katkı vermeye
çalıştık, eleştirdiğimiz konular oldu. O
eleştirdiğimiz veya öneri getirdiğimiz hükümlerle ilgili olarak
Komisyonda, iktidar partisi milletvekilleri de bunlara katıldılar
zaman zaman ama, ortak akılla doğruyu bulmaya
çalıştık. Zannediyorum temel kanun olarak yaklaşık
dört yüz elli maddeyi aşkın bir kanun. İçinde belki bizim itiraz
ettiğimiz, karşı çıktığımız hükümler
yok mu? Var, diğer siyasi partilerin de karşı
çıkmış olduğu hükümler vardır ama bir yerde Komisyonda
da uzlaşmaya çalışmıştık diye düşünüyorum.
İtiraz ettiğimiz noktalardaki haklarımız saklı, onu
zaten muhalefet şerhimizde de belirttik, burada da belirteceğiz ama
Komisyonda verdiğimiz katkıyı bu uzlaşma içerisinde
Mecliste de vermeye çalışıyoruz değerli arkadaşlar.
Şimdi, ben kanuna baktığımda şunu
görüyorum: Az önce bahsettim, bu kanunun içinde yeni kurumlar var, önemli
kurumlar var, önemli hükümler var. Yani yarısına yakını,
yaklaşık yüzde 40ı kanunun, değerli arkadaşlar,
belirttiğim gibi, yeni düzenlemeler. Onun dışındaki
düzenlemeler, mevcut olan yani uygulamadaki Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun
sadeleştirilmiş, arılaştırılmış hâli.
Yani metin daha önce okuduğumuzda pek anlaşılmıyordu, yani
yarıdan fazlası. Aslında var olan kurumları, var olan
hükümleri dilini sadeleştirerek bu kanuna getirmişiz, öyle görmemiz
gerekir. Ama bu -yüzde 40ı yeni diyelim- düzenlemeler içerisinde
gerçekten de uygulamada önemli olarak görülecek kurumlar var.
Şimdi, baktığımda, özet olarak geçeceğim
çünkü çok ayrıntılı, tek tek bunları anlatmam tabii mümkün
değil ama şunu söyleyebilirim: Temelde asliye hukuk-sulh hukuk
ayrımı bu kanunda devam ediyor yani daha önce mevcut
uygulamamızda bu vardı zaten. Gerçi burada sulh hukuk mahkemelerini
biraz daha uzmanlaştırıyor kanun, onlara biraz daha farklı
görevler yüklüyor ama bu ayrımın devam ettiğini görüyoruz
burada. Sulh hukuklar biraz daha uzman mahkeme hâline geliyorlar.
Yani bu kanuna baktığımızda, sistemde en çok
uygulamada olan, bizim Akdeniz ülkelerinde de var olan bir, senetle ispat
zorunluluğu var değerli arkadaşlar, bundan vazgeçilmediğini
görüyoruz burada.
Baktığımız zaman, yine önemli neler var, neler
devam ediyor, neler yeni geldi dediğimizde, var olan kurumlarla ilgili
olarak senetle ispattan vazgeçilmediğini görüyoruz kanunda. Aslında
bu senetle ispat zorunluluğu tabii diğer pek çok ülkede de var.
Burada da günün koşullarına uygun düzenlemeler
yapılmış, yani mesela yazılı delil
başlangıcı terimi burada değiştirilmiş, delil
başlangıcı olarak işte günümüzdeki faks, e-mail gibi
bilgisayar ortamındaki diğer delillerin de mutlaka kullanılabileceği
hüküm altına alınmış. Ama senetle ispat
zorunluluğundan vazgeçilmediğini görüyoruz.
Burada aklıma bir şey geldi. Burada, imza
atamayanların yani imza atması mümkün olmayanların parmak
basarak ya da mühürle belge düzenlediğini biliyoruz. Bununla ilgili yeni
bir düzenleme var. Tabii bunlarla ilgili olarak, bu belgelerin senet hükmünü
içermesi için mutlaka noterler tarafından düzenlenmesine ilişkin bir
hükmün bu kanunda getirildiğini görüyoruz ama noterlerin
düzenleyeceği bu belgelerden de hiçbir şekilde ücret
alınmaksınız yani herhangi bir vergi, resim, harç
alınmaksızın, bedelsiz olarak düzenlenmesine ilişkin bir
fıkra ilavesiyle -yani Vatandaş noterlere gidecek, bir de noterlere
katkı mı sağlanacak? şeklinde bir eleştiri olabilir-
orada da ücretsiz bir düzenleme yapılacağını belirtmek
istiyorum.
Şimdi, kanuna baktığımızda, yeni
düzenlemeler içerisinde -yani az önce yüzde 40a yakını yeni kurum
diye belirttim- neler var diye baktığımızda -bunlardan da
sadece birkaç tanesini seçebilirim çünkü diğerlerine zamanım
yetmeyecek- mesela yetki sözleşmesi var değerli arkadaşlar,
23üncü madde. Bunu da, yetki sözleşmesini de ben önemli gördüm. Daha önce
tacirler, şirketler, kamu tüzelkişileri -bunlar içerisinde bankalar
da diyelim- gerçek kişilerle bu yetki sözleşmelerini
yapıyorlardı. Yani güçlü olanlar, içine gerçek kişilerle olan
ihtilaflarda bu sözleşmeleri yapıyorlar. Yani kredi almak için
bankaya gittiği zaman vatandaşımız, herhangi bir tacir, bir
şirket bu yetki sözleşmelerini matbu bir şekilde
hazırlıyor, kendi elinde tutuyordu ve bu yetki sözleşmeleriyle
de, daha sonra çıkacak olan ihtilaflarda, o kendine yakın olan,
kendisinin uygun gördüğü yerde bu davaların veya icra takiplerinin
görülmesini sağlıyordu, bununla ilgili düzenleme var. Bu yetki
sözleşmesinin sadece tacirler ve kamu tüzelkişileri arasında
yapılması yönünde bir düzenleme getiriliyor yani gerçek
kişilerle tacirler, şirketler ya da bankaların böyle bir yetki
sözleşmesi yapmasının önü kapatılıyor. Buradaki amaç,
az önce belirttiğim günlük uygulamalarda karşılaşılan
yaşadığımız o sakıncaları gidermek.
Bu arada buna delil sözleşmesini de katmak mümkün
aslında. Yine, günlük uygulamada delil sözleşmeleri de var, delil
sözleşmeleri de yapılıyordu. Orada da bankalar veya işte
diğer şirketler diyelim, ispat yükünü, vatandaşın, gerçek
kişinin ispatlama yükünü engelleyen veya zorlaştıran bazı
hükümleri sözleşmeye koyarak bir anlamda onların da önünü
tıkıyorlardı, bununla ilgili olarak da bir düzenleme geldi
kanunda, 199uncu maddede. Orada da bunu engelleyecek olan
Böyle bir delil
sözleşmesinde yani bir banka, işte bir kredi sözleşmesinde
diyelim Vatandaşla yapılan sözleşmede ihtilaf
çıktığında banka kayıtları geçerlidir. dedi
mesela, bunun olmayacağını belirtmek istiyorum. Böyle yeni
düzenlemeler var burada gelen.
Şimdi, benim gördüğüm, yine önemli gördüğüm
aslında burada bir kurum var: Çekişmesiz yargı. Burada, 388inci
maddesinde, bana göre, yeni düzenlenen Hukuk Muhakemeleri Kanununun en önemli
kurumlarından bir tanesidir çekişmesiz yargı. Niye önemli
değerli arkadaşlar? Burada tek tek hangi ihtilaflar, daha doğrusu
hangi sorunlar, değişik, aile hukukundan, miras hukukundan, vesayet
hukukundan çok sayıda konu çekişmesiz yargı olarak nitelenecek
ve bunlar görülecek? Onlar tek tek sayılmış 388inci maddede.
Bunlar şundan önemli değerli arkadaşlar: Bunlar, bir defa,
temyize gitmeyecek yani temyiz aşamasına gitmeyecek. Tabii ki istinaf
mahkemelerinde, oraya gidecek. Bunlar kesin hüküm teşkil etmeyecek.
Dolayısıyla Yargıtaya gitmediği için bu dosyalar, bu
ihtilaflar, Yargıtayın iş yükünü çok ciddi anlamda azaltacak çekişmesiz
yargıyla ilgili olan bu ihtilaflar. Bu açıdan ben önemli görüyorum.
Bunlar sulh hukuk mahkemesinde basit yargılama usulü dediğimiz
yöntemle görülecek ve çok hızlı bir yargılamayla, az önce
belirttiğim gibi, Yargıtaya da gitmeden bu dosyalar sonuçlandırılacak
diye düşünüyorum.
Değerli arkadaşlar, burada yeni kurumlar var ama bizim
de itiraz ettiğimiz bir iki nokta vardı yani her şeyi de kabul
etmedik tabii ki. Yani burada katkı vermeye çalıştık,
itiraz ettiğimiz noktalar oldu, bir uzlaşma zemini
hazırlandı burada; bir uzlaşmayla geliyor, zaten kanun
görüşülürken ortak önergeler biraz sonra okunacak. Önergelerde bazı
düzenlemeler yaptık, onları da ortak uzlaşmayla tüm
grupların imzasıyla vereceğiz ama mesela bizim itiraz
ettiğimiz bir iki nokta vardı.
Bunlardan bir tanesi bu 52nci maddede düzenlenen hâkimin
sorumluluğuyla ilgili, devlete karşı dava
açılmasını düzenleyen maddeydi. Gündemde var olan bir madde.
Biliyorsunuz Mehmet Haberalın tutukluluğuyla ilgili olarak,
haksız tutuklanması ve tutukluluğunun haksız olarak
sürdürülmesiyle ilgili olarak açtığı bir dava vardı. O dava
sonunda Yargıtayın verdiği bir karar var ilgili hâkimler
hakkında. Daha sonra bu konu gündeme gelmişti, hatta iktidar partisi
milletvekili arkadaşlarımızın bir kısmı bu konuda
yeni düzenleme yapılsın diye yasa teklifi de vermişlerdi,
şu anda o teklif yukarıda duruyor. Yani burada biz, hâkimlerin
sorumluluğuyla ilgili olan bu hükmü yani devlete karşı dava
açılmasıyla ilgili olan bu hükmü kabul etmediğimizi
belirtmiştik Komisyonda, şu anda da aynı düşüncedeyiz. Zira
Anayasamızın 129uncu maddesinde kamu görevlilerinin, devlet
memurlarının sorumluluğundan devletin sorumlu olabilmesi için
hizmet kusuru kapsamında sorumluluk alması gerekiyor. Yani,
kişisel kusur dediğimiz kusurlarda tüm kamu görevlileri şahsen
sorumludur, onlara karşı dava açılıyor, burada hâkimlerin
ayrılmasını doğru bulmadığımızı
belirtiyoruz. Bu konuda biz Cumhuriyet Halk Partisi olarak kanun
görüşülürken önerge vereceğiz değerli arkadaşlar.
Ha, bu arada uzlaşmayla ilgili olarak şunu da
yaptık daha sonra: Bu sulh hukuk ve asliye hukuk mahkemelerinde
-uygulamadan gelen arkadaşlarımız bilirler- para borçları
ve değerine bakılarak görevlendirme yapılıyordu. O yüzden,
bu para borçlarıyla ilgili olarak yani miktarına ve değerine
bakılmaksızın tüm mal varlığı ve para
borçlarına ilişkin olan bu davalar sulh hukukun görev alanından
çıkarıldı, yani önergeyle bu gelecek, bu da güzel bir
düzenlemedir bize göre. Asliye hukuk mahkemesine tümüyle bu davalar gidecek.
Bunu da burada belirtmek istiyorum değerli arkadaşlar.
Ayrıca, asliye hukuk ve ticaret mahkemesi
Asliye ile ticaret
mahkemesi arasındaki ilişkinin bir görev ilişkisi olarak
düzenlenmesi yönünde de gruplar arasında bir uzlaşma oldu. Bu,
şu yararı sağlayacaktır: Çoğu uygulamada asliye
ticaret mahkemeleri üç hâkim olarak görev yapıyorlar, bundan böyle
eğer buradaki düzenleme geçerse tek hâkimli olacaklar asliye hukuk gibi,
diğer işte sulh hukuk gibi, tüketici mahkemesi gibi tek hâkimli
olacak. Oradaki iki hâkim, tabii ki şu anda istinaf mahkemeleri kurulma
aşamasında, belki diğer yerlerde görev yapma
olanağını da bulacaklar diye düşünüyorum değerli
arkadaşlar.
Şimdi, kanunda belirttiğimiz gibi, Cumhuriyet Halk
Partisi olarak eleştirilerimizi saklı tutarak, Komisyonda da katkı
vermeye çalıştık, burada da, değerli arkadaşlar, bu
uzlaşma içerisinde katkı vermeye çalışıyoruz ama kanun
dışında da birkaç şeyi sizlerle paylaşmak istiyorum,
çünkü gündemde olan bir konu. Değerli arkadaşlar, kanunda da var,
istinaf, yani bölge adliye mahkemeleri. Şimdi, dünyanın ve
Avrupanın hiçbir ülkesinde, değerli arkadaşlar, bizim bu
uygulamamız yok. Zaten bunu aşmak ya da bunu çözmek için biz, daha
doğrusu bir önceki Parlamento 2004 yılında bölge adliye
mahkemelerinin kurulmasına ilişkin kanunu buradan geçirdi, Arada bir
temyiz mercisinin olması gerekir. diyordu Avrupa Birliği de. Dünyada
da Avrupada da her yerde ilk derece mahkemelerinden sonra dosyalar
doğrudan yukarıdaki temyiz mercisine gitmiyor değerli arkadaşlar.
Yani, bizde Yargıtay var, onların da işte temyiz mercileri var,
arada ikinci bir yani başka bir temyiz, ara temyiz mercisi olması
gerekiyordu, bu da istinaf mahkemeleriydi fakat bununla ilgili olarak, ne
yazık ki bugüne kadar
2004te çıkan kanun 2005te yürürlüğe
girdi. Yürürlüğe girdikten iki yıl sonra bu kanunun hayata geçmesi
gerekiyor, mahkemelerin kurulması gerekiyor, 2007 Haziranda olması
gerekiyor. Değerli arkadaşlar, tarih 2011 Ocak, üç buçuk
yıldır bu kanun hayata geçmedi. Bakın, neler oldu ondan sonra?
Yargıtayın iş yükü, efendim, işte, iktidar partisinin de
diline doladığı iş yükü bu hâle geldi. Bugün,
yılbaşında, tüm toplumun vicdanını kanatan o
tahliyeler de yaşanmış oldu.
Değerli arkadaşlar, bakın, Adalet
Bakanımız burada, geçen gün kendisinin açıklamaları
vardı. Bu Hizbullah sanıkları tahliye olduktan sonra, işte,
toplumda tabii çok büyük bir infial uyandı. Ya, bu sanıklar, ilk
derece mahkemesi tarafından müebbet hapisle
cezalandırılmış yani suçlarının sabit
olduğuna dair mahkeme heyeti karar vermiş. Tabii ki bunun temyiz
aşaması var ama bu sanıklar, değerli arkadaşlar, on
yılın sonunda tahliye oldular. Niye tahliye oldular? İşte,
Ceza Muhakemeleri Kanunundaki 102 ve 252nci maddeler kapsamında böyle
bir sonuç doğdu. Ama, bakın, şimdi, geçenlerde Sayın Bakan
diyor ki: Biz UYAP sisteminden kimlerin tahliye olacağını
izliyoruz, görüyoruz. Yaklaşık bin kişi daha bu yasadan
faydalanabilir. Tabii bunu duyunca hemen aklıma şu geldi yani
Hizbullah dosyası için konuşmak istiyorum çünkü önemli bir dosya.
Değerli arkadaşlar, 2010un Ekim ayında bu dosya, eylül ayı
sonunda Yargıtaya gelmiş. On yıl, ilk derece mahkemesi olarak
Diyarbakır -sanıyorum- 6. Cezada kalmış, on yıl.
Orada, işte bunun, mütalaa aşaması, adli tıp
aşaması ama Yargıtaya geliş aşaması bu
yılın eylül ayı, ekim ayında işleme
alınmış. Sayın Bakan da tüm hukukçular da şunu
biliyorlar ki Yargıtaya gelmiş olan çok sanıklı bir dosya,
bunun işlemi var, tebligatlar yapılacak, duruşma günleri verilecek.
Yani siz UYAP sisteminden kimlerin tahliye olabileceğini görüyoruz,
izliyoruz. diyorsunuz, O zaman ben şunu görüyorum: O Hizbullah
sanıklarının da tahliye olacağını görüyordunuz
değerli arkadaşlar. Yani 2010un Eylül, Ekim ayında Ya, bu
kanun, 31/12/2010 itibarıyla bu süreler hayata geçecek,
dolayısıyla önümüzde iki üç ay var. İki üç ayda
Yargıtayın bu dosyayı bitirmesi mümkün değil. Bunlara
duruşma günü verecek, sanıklara tebligat yapacak, taraflara tebligat
yapacak, mağdurlara tebligat yapacak -neyse- dolayısıyla,
eğer bu yasa süresini uzatmazsak yani bu süreyi uzatmazsak bu insanlar
tahliye olacak. diye bunları görmemeniz mümkün mü Sayın Bakan?
Şu anda, bin küsur insanın tahliye olacağını UYAPtan
takip ediyoruz. diyorsunuz yani Ulusal Yargı Ağından. Kimin
sürenin sonuna geldiğini görüyorsunuz. Buradan -ya, bunu, tabii, söylemek
içimden gelmiyor- şu çıkıyor: Yani bu insanların tahliye
olmasını siz acaba istediniz mi? Yani bilerek ve isteyerek
Bu,
biraz, sanki böyle ihmalin de ötesinde bir davranış gibi,
düşünce gibi geliyor bana. Bunun mutlaka önlenmesi gerekirdi değerli
arkadaşlar.
Bakın, burada, AKP Grubu geçtiğimiz süre içerisinde çok
güzel işler de yaptı kendilerine göre. Bir gecede bir kelimeyi
değiştirerek onu akıl eden grup, yani bu askerî
yargının, efendim, işte, adli yargıya o davaların
intikali konusunda burada bir kelime, hâli dâhil olan kelimesi
değişti, hâlinde oldu ve burada tüm Türkiyeyi bu konuyla günlerce
meşgul ettiniz. Kafanız bunlara çalışıyor, buna
çalışmaması mümkün değil. Yani şuraya gelip de
Yargıtaydaki dosyalardaki bu insanların tahliye
olacağını görüyorsunuz. Niye bir satırlık bir
düzenlemeyle Bu süreler Yargıtayda olan dosyalarla ilgili olarak
uygulanamaz. ya da Yargıtaydaki dosyalarda bu süreler kapsam
dışındadır. buna benzer bir süreyi, bir maddeyi eylül,
ekim ayı içinde, kasım ayı içerisinde, aralık ayı
içerisinde getirmediniz değerli arkadaşlar? Bunu burada Sayın
Bakana da soruyorum, tüm Türkiyeye de soruyorum. Bu işte kasıt
vardır değerli arkadaşlar. Şimdi, Sayın Başbakan,
Sayın Bakan veya diğer bürokratların, AKP sözcülerinin
çıkıp da suçu yargıya atmasının hiçbir anlamı
yoktur.
Siz 2007nin sonunda -Adalet Komisyonunda hâlâ duruyor, Sayın
Başkan da burada, biliyor- Yargıtaydaki daire
sayısını, on iki tane daireyi azaltan, yaklaşık 100
hâkimi azaltan kanun tasarısını Bakanlar Kurulundan buraya
getiriyorsunuz ve diyorsunuz ki 2007 sonunda, 2008in başında:
Yargıtayın bu daire sayısı ve bu hâkimleri fazla,
bunların azaltılması gerekir. Hukuk daire sayısı
azalacak sekiz tane, ceza dairelerinden dört tane; on iki daire azalacak ve
Yargıtaydaki hâkim sayısı da en fazla 150 olacak. Bunu neye
göre yapıyorsunuz? Neye göre bu kanunu koca Bakanlar Kurulu oturmuş,
işte efendim, hazırlamış ve bunu Meclise getirmiş?
Bugün, Sayın Başbakan, Adalet Bakanı ve diğer
AKP sözcülerinin ağzından şu çıkıyor:
Yargıtayın iş yükü çok, bu daireler yetmez, bunlara ilave
yapmamız lazım. Yani arkadaşlar, bu ciddi anlamda bir
çelişki. Niye getirdiğinizi siz de biliyorsunuz. Bu istinaf mahkemeleri
hayata geçerse Yargıtayın iş yükü azalacak, o nedenle de biz bu
kanunu getirdik. diyorsunuz ama diğer taraftan istinaf mahkemelerini
hayata geçirmiyorsunuz. Yani toplumla, halkımızla,
vatandaşımızla -aslında söylemek de istemiyorum ama-
maalesef, alay edilen bir siyasi anlayışla karşı
karşıyayız. Sayın Başbakanın Kuveyte giderken
havaalanında yaptığı açıklamayı izledim,
gerçekten çok üzüldüm, yani bir Türk vatandaşı olarak üzüldüm. Yani
bu, açıkça Türk vatandaşını, bizleri aptal yerine koymaktır.
Bunu tüm samimiyetimle söylüyorum, hiç yakıştıramadım. Yani
siz, siyaseten burada her şeyi kendinize göre dizayn edeceksiniz, sonra
çıkacaksınız, havaalanında Kabahatli yargıdır.
Bak, daire, başkanı, başka işlerle uğraşıyor
bu Yargıtay. diyeceksiniz!
Değerli arkadaşlar, AKPnin bu konuda topluma
karşı vicdani sorumluluğu da var siyasi sorumluluğun
ötesinde. Lütfen kendinize dikkat edin, bir check edin diye düşünüyorum.
Bu arada, Sayın Bakan buradayken bir şey de
söyleyeceğim. AKP sözcülerinin veya Sayın Başbakanın
ağzından düşmeyen çok önemli bir argüman vardı: Geçmiş
dönemlerdeki Adalet Bakanlarından Sayın Seyfi Oktay, Mehmet
Moğultay döneminde kadrolaşma yaptınız, şu kadar hâkim
aldınız, şu kadar personel aldınız, icra memuru
aldınız, taşraya aldınız
Bir önerge vermiştim,
Adalet Bakanından yanıt geldi bana, yanıtı da zaten bugün
basına geçtim ama burada da söyleyeyim: Bakın, o dediğiniz
Mehmet Moğultay ve Seyfi Oktay döneminde 1.781 adli hâkim, 206 idari hâkim
alınmış ama sizin döneminizde 3.122 adli hâkim, 561 idari hâkim
alınmış. Personele baktığımızda, o iki
bakanın döneminde 2.727 diğer personel alınmış, AKP
döneminde de Bakanlık 16.551 personel almış.
Baktığımızda, o iki bakan döneminde taşraya
alınan personel 3.147 ama AKP döneminde 12.375.
Değerli arkadaşlar, şunu anlatmaya
çalışıyorum: Bir şey söylüyorsunuz
Yalancının
mumu yatsıya kadar yanar. diye çok güzel atasözümüz var fakat burada yani
o dönemde kadrolaşma yapıldı, siz bunun babasını
yapmışsınız. Buradaki rakamlar bunu gösteriyor değerli
arkadaşlar.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Lütfen tamamlayınız.
Buyurunuz.
TURGUT DİBEK (Devamla) Teşekkür ediyorum Sayın
Başkan.
Değerli arkadaşlar, burada da o zaman dikkatli
olmamız gerekiyor. Rakamlar gerçekleri zaten ortaya koyuyor, söylüyor.
Yani kadrolaşmaysa kadrolaşmanın en âlâsı sizin
tarafınızdan yapılıyor. Baktığım zaman
buraya, kat kat fazla hâkim ve savcı alınmış.
Yaklaşık 8-9 kat personel alınmış, taşra personeli
alınmış, cezaevi personeli alınmış. Zaten,
basına, kamuoyuna bu konuyu geçtik. Tahmin ediyorum, kamuoyunda da bu konu
değerlendirilecektir diye düşünüyorum.
Değerli arkadaşlar, tekrar kanunla ilgili son sözlerimi
söylemek istiyorum. Yani, sözlerimin başında belirtmiştim,
katkı veriyoruz Cumhuriyet Halk Partisi adına, çekincelerimizi tabii
ki saklı tutuyoruz, önergelerimiz olacak, onları da burada
sunacağız ama ben, bu kanunun, uygulamada bu kanunu bekleyen gerek
uygulamacılar gerek vatandaşlarımız açısından da
hayırlı olmasını diliyorum ve hepinize saygılar
sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Dibek.
Barış ve Demokrasi Partisi adına Hakkâri
Milletvekili Hamit Geylani. (BDP sıralarından alkışlar)
Buyurunuz Sayın Geylani.
BDP GRUBU ADINA HAMİT GEYLANİ (Hakkâri) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan yasa
tasarısının tümü üzerine Barış ve Demokrasi Partisi
Grubu adına söz aldım. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, Borçlar Yasa Tasarısı
Parlamentodaki bütün partilerin uzlaşısıyla, özellikle de üç
muhalefet partisinin özverisiyle,
Türkiye Büyük Millet Meclisi tarihinde görülmemiş bir hızla
Genel Kuruldan geçerek yasalaştı. Keşke bu uzlaşma ve
ortaklaşma kültürü ülkenin yaşamsal sorunu olan demokratikleşmede
ve toplumsal barışta da kendisini gösterebilseydi, bunu umuyor ve
diliyoruz. Biz, Barış ve Demokrasi Partisi Grubu olarak mevcut
yasaların, ilerleyen ve değişen dünya koşulları,
teknolojik gelişmeler, ekonomik krizler ve uluslararası boyut kazanan
ticari yaşam nedeniyle yurttaşın ihtiyacı olan bu
yasaların Avrupa Birliği hukukunun da bir gereği olması
karşısında bir an önce yasalaşması gerektiğini
düşünüyoruz. Ayrıca, gerçek bir hukuk reformuyla eş zamanlı
olarak Anayasa, ceza ve özel hukukun bir bütün olarak demokratikleşmesini
savunuyoruz. Onun için, köklü bir yargı reformu, kuşkusuz tüm
yasaların anası ve kaynağı olan yeni ve demokratik bir
anayasadan başlar diye düşünüyoruz.
Değerli arkadaşlar, bugün Türkiyede yaşanan
siyasi, ekonomik, kültürel ve yargısal krizlerin kökeninde, mevcut 82
darbe Anayasası yatmaktadır. Çoğulculuğu ve
farklılıkları reddeden, tek dil, tek millet üzerine inşa
edilmiş, sosyal devlet gereklerine uzak kalmış, düşünceyi,
özgürlükleri, temel hakları ve mağdur kesimleri koruma altına
almamış bir Anayasa olduğu müddetçe, özel hukuk alanı dâhil
hiçbir yasal düzenleme mevcut sorunları gideremez, aksine
derinleştirir ve kangrenleştirir.
Bakınız, bu Parlamento, Türkiye hukuk sisteminin temel
taşlarını oluşturan Borçlar Yasasının
yaklaşık 3 bin maddesi üzerinde uzlaşabiliyor ve bir oturumda da
yasalaştırabiliyor ama ne yazık ki yaşamsal hukuki
değişimlerde bu irade ve cesaret bulunamamaktadır. Beylik bir
örnek verirsek: Milletvekili Seçimi Yasasının 33üncü maddesinin
değiştirilmesi, Meclisin bir oturumluk süresini dahi almayacak bir
çalışmadır. Dünyanın hiçbir yerinde uygulanmayan yüzde
10luk seçim barajı, bu ülke demokrasisinin ve hukukunun en büyük
ayıplarından bir tanesidir. Ancak, AKP Hükûmeti, bu büyük
ayıptan ve hukuksuzluktan kurtulmayı düşünmesi bir yana, bunu
hâlen savunabilmektedir çünkü bununla AKP, hak etmediği,
kazanamadığı milletvekillerini de bu sistemle alabilmekte,
halkın özgür iradesini de gasbetmektedir.
Değerli arkadaşlar, görüştüğümüz bu yasa
tasarısı da Borçlar ve Ticaret Yasası gibi Türkiye
yargısı ve hukuk sistemi açısından yaşamsal bir önemi
haizdir. Dileğimiz, bu yasaları en ince ayrıntılarına
kadar tartışıp, ilgili kişi, kurum ve
kuruluşların görüşlerini de aldıktan sonra, Türkiye
şartlarına uygun bir durumda ve en uygun bir hâle getirildikten sonra
bunları yasalaştırmaktır.
Gerçekten de bu yasalar Türkiye medeni hukukunun en temel
yasaları olup her zaman yapılacak düzenlemeler değil. Bu
nedenle, bu yasaların bu şekilde geçmesi bizleri tedirgin etmektedir.
Nitekim, kaygılarımızda ne kadar haklı olduğumuzu
bizzat yaşadığımız pratikler
kanıtlamaktadır. Onun için, bu bağlamda, Ceza ve Ceza Usul
yasalarına bakma gereğini duyuyoruz. 2005 yılında
yasalaşan Ceza Kanunu ve Ceza Muhakemeleri Kanunundaki antidemokratik ve
hukuk dışı hükümler ülkenin yargı sistemini dibe
vurmaktadır. Bugün Türkiye cezaevlerinin dolup taşmasının,
haksız tutuklanmaların, Yargıtayın üzerinde artan iş
yükünün, düşünce ve örgütlenme özgürlüğünün önündeki en büyük
engeller bu iki yasanın uygulanmasından kaynaklanmaktadır.
Yine, hukuk ve uluslararası sözleşmelerin mantığına
aykırı olarak düzenlenen, örgüt üyesi olmamakla beraber, örgüt üyesi
gibi cezalandırmalar, suç ile ceza arasındaki
orantısızlıklar bu iki yasanın sonucudur. Önümüzdeki
süreçlerde Borçlar, Ticaret ve Hukuk Usulü Muhakemeleri Yasasının da
aynı sorunlara yol açacağı kuşkusunu taşıyoruz.
Ceza, Borçlar, Ticaret yasaları ve bunlara ilişkin
uygulama yasaları temel yasalardır. Bunlar yapılırken bir
ülkenin günlük ihtiyaçlarını karşılayacak şekilde
değil, ileriki yüzyıllarına cevap olacak şekilde
hazırlanmalı, itina edilmeli ve düzenlenmelidir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
siyasallaşan, taraf olan ve de adaletsizliğin egemen olduğu bir
yargı sistemi ile teknik sorunlar ve iyice hantallaşan yargı
hizmetleri nedeniyle yurttaş yargıdan umudunu kesmiş
durumdadır. Yargılamanın amacı, hakları bir
şekilde ihlal edilen tarafın uğradığı
zararın makul sürede telafisidir çünkü geciken adalet, gerçek adalet
değildir. Bu anlayış ceza hukukunda da büyük önem
kazanmaktadır. Özellikle tutuklu davalarda telafisi mümkün olmayan
zararların doğmaması için makul süre bir vazgeçilmezliktir.
Nitekim, son günlerde yaşadığımız hukuk
karmaşası Türkiye'nin gündemine oturmuştur.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
görüldüğü gibi, Yargıtay 9. Ceza Dairesinin eşitlik ilkesini
altüst eden ve on yılda gerçek adaleti bulup adil yargı kararı
vermeden kamuoyunu en çok yaralayan ve inciten bir davada vermiş
olduğu tahliye kararları hukukta derin bir yara
açmıştır. Bu nedenle, yargının kilitlenmesinde
karşılıklı suçlama trafiği yaşanmaktadır.
Adalet Bakanlığı Yargıtayı, Yargıtay Hükûmeti,
daire üyeleri adli tıbbı ve yargının
altyapısını, avukatlar da mahkemeleri suçluyor. Hepsinin de
belli ölçüde haklılık payı vardır ama ne yazık ki, her
nedense, kimsenin aklına sistemi sorgulamak ve onu suçlamak gelmiyor çünkü
asıl neden, asıl suçlu olan sistemde yatan hukuksuzluktur ve baş
suçlu, sistemin ta kendisi ve onun kurumlarıdır.
Yargının temel sorunu, devlete ve siyasete
karşı bağımsızlığı ve
tarafsızlığıdır; yine, kamu baskısına ve sokağa
karşı olan bağımsızlığı sorunudur;
ayrıca, hâkim ve savcıların kendi ideolojik ve bireysel
algılarına karşı bağımsızlığı
iradesidir. Bu da, çağcıl bir eğitim gereğini
açığa çıkarıyor. Pratik ve deneyim de bunun temel
şartlarından biridir.
Değerli arkadaşlar, Türkiye hukuk sistemi
yıllardır ağır ve kronikleşmiş sorunlarla
boğuşmaktadır. Adli yanlışlar, Türkiyeyi
uluslararası arenada mahcup etmiş ve yalnız bırakmıştır.
Bu nedenle Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, hem ceza hem hukuk
alanı davalarında çokça sayıda başvuruyu adil
yargılama ve makul süreye uyulmadığı gerekçesiyle
Türkiyeyi tazminatlara mahkûm etmiştir.
Bakınız, yargı sisteminin iflas etme noktasına
gelmesinin çokça nedenleri vardır: Gerek hükûmetlerin gerekse yargı
kurumlarının yargıyı siyasallaştırma hevesleri
yargı sisteminde yaşanan diğer teknik ve altyapı gibi
sorunların gölgesinde kalmasına neden olmuştur. Yargı
kurumları devleti koruma ve kollama bekçiliğine soyunurken kendi
alanında yaşanan hâkim ve savcı açıklarını,
personel ve bina yetersizliğini, mahkemelere düşen ağır
iş yükünü gündemleştirmeyi hep ikinci plana
bırakmıştır.
Neticede, Türkiyede gerçek anlamda yargı
bağımsızlığı ve
tarafsızlığının sağlanması durumunda bu tür
teknik ve altyapı sorunlarının da çözümü daha kolay ve kısa
sürede gerçekleşmiş olacaktır.
Değerli arkadaşlar, Türkiyede hiçbir zaman hukukun
üstünlüğüne dayalı, çağdaş, ceza hukuku ilkelerini
yaşama geçirecek, gerçek anlamda tarafsız ve bağımsız
bir yargı yapısı oluşturulmamıştır. Avrupa
Birliğine uyum sürecinde 2004 yılında çıkarılan yeni
ceza mevzuatı bir bütün olarak incelendiğinde eskinin
baskıcı devlet politikaları ile yeninin özgürlükçü
anlayışının bir arada götürülmeye çalışıldığı
bir karma sistem kurulmuştur ama bu da gerçek anlamda adil bir
yargıyı oluşturacak bir boyuta varamamıştır. Bu
karma sistem, 2005 yılında Türk Ceza Yasası ve Ceza Muhakemeleri
Yasasındaki değişiklikler, 2006da Terörle Mücadele
Yasasındaki değişiklikle birlikte baskıcı devlet
politikalarının daha ağır bastığı bir
noktaya evirmiştir ve bu yasaların onlarca maddesi, düşünceyi,
ifade özgürlüğünü cezalandırmaktadır.
Ceza Yasasında şiddete başvuranla başvurmayan
arasında ayrım yapılmayarak tüm yurttaşlar yargı
baskısı altına alınabilmektedir. Örneğin TCKnın
220/6, 7 ve 8inci fıkraları, yine 314üncü maddenin 3üncü
fıkrası, Terörle Mücadele Yasasının 2nci maddesi,
anılan baskının kılıçlarıdır. Bize göre bu
kılıçları toprağa gömme zamanı gelmiş ve
geçmiştir.
Ceza Muhakemeleri Yasasının 250, 251 ve 252nci
maddeleriyle eski DGMler olduğu gibi korunmuştur. Anayasal dayanak
olmadığı hâlde olağanüstü yargı yetkisi kullanan bu
mercilerin olağan kültüre dönüştürülmesi gerektiğine de
inanıyoruz. Soruşturma usulleri hukuk
dışılığı teşvik etmektedir. Gizli
tanık, teknik takip, telefon dinlemeleri hukuka aykırı bir
şekilde yapılmakta, tüm önemli iddianameler bunlara
dayandırılmaktadır.
Bakınız, uygulamada delilden sanığa
değil, sanık dinlenerek ya da takip edilerek delile gidilmeye
çalışılmaktadır. Kamuoyuna mal olmuş bütün davalarda bu
tutum görülmektedir. Özellikle de Diyarbakırda 13 Ocakta yani yarın
yeniden görülmeye başlanacak olan ve yüzlerce Barış ve Demokrasi
Partisinin yöneticileri, belediye başkanlarının
yargılandığı davada bu yöntem alabildiğine
derinlemesine uygulanmaktadır.
Değerli milletvekilleri, yine, tutuklama rejimi çok
ağırdır. Ceza Muhakemelerinin 100üncü maddesinde katalog suç
tanımı getirilmiş ve bu suçlarla suçlanan herkesin tutuklanma
koşullarının var sayılabileceği kabul edilerek âdeta
yargıçlara Şunları tutuklayın. mesajı
verilmiştir.
Yine, tutuklulukta geçen süre bakımından, ağır
ceza mahkemeleriyle özel yetkili ve görevli ağır ceza mahkemeleri
arasında da bir ayrım yapılmıştır. Devletin
güvenliğine, anayasal düzene, millî savunmaya ve devlet
sınırlarına karşı işlenen suçlar çok daha büyük
ölçüde önemsenmiştir. Bu da yeni CMUKun bu yönüyle eskisinden bir
farkı olmadığını, bireyi değil, devleti
önemsediğini ortaya koymaktadır.
Devlete karşı suç işlemekle itham edilen
gazeteciler, siyasetçiler, belediye başkanları, sendikacılar ve
öğrenciler için tutuklama süresi on yıl olarak belirlenmiştir.
Bu örnek, siyasal iktidarın yasa yaparken adalet
anlayışını çok net olarak ortaya koymaktadır.
Yine, Ceza Muhakemeleri Yasasında, Ceza İnfaz
Kanununda Adli Tıp Kurumu ile ilgili düzenlemeler uygulamada ciddi
sorunlar yaratmaktadır. Adli Tıp Kurumu âdeta bilirkişi tekeli
olarak yargıyı çalışmaz hâle getirmiştir, birçok
kararı ile tutuklu ve hükümlülerin cezaevlerinde ölüme terk edilmesine
neden olmuştur.
Değerli milletvekilleri, Hukuk Muhakemeleri Yasası,
bugün yargıda yaşadığımız
tıkanıklığın ve sorunların giderilmesi
noktasında önemli işlevlere sahiptir. Bu anlamda, tasarının
özellikle 2nci ve 3üncü maddelerinde yapılacak değişiklikleri
oldukça önemsiyoruz. Özellikle, her türlü idari eylem ve işlemler ile
idarenin sorumlu olduğu diğer sebeplerin yol açtığı
ölüm ve vücut bütünlüğünün yitirilmesinden doğan zararların
tazmini davalarında görevli mahkemenin asliye hukuk mahkemelerinin
belirlenmesi olumlu bir değişiklik olarak görülmektedir.
Konuşmama son verirken, Sayın Adalet Bakanının
da bir konuşmasında belirttiği gibi yaşanan tüm
hukuksuzluklardan ve haksız yere yapılan tahliyelerden, hukukun
eşitsizlik ilkelerini bozmadan ötürü bir bütün olarak kamuoyundan ve bu uygulamalardan
mağdur olan tüm yurttaşlarımızdan siyaset olarak,
yargı olarak, birey olarak ve bakanlık olarak bir özür borçluyuz,
halkımızdan özür dilemek durumundayız.
Bu bilgi ve duygularla Genel Kurulu bir kez daha saygıyla
selamlıyorum. (BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz Sayın Geylani.
Tümü üzerine söz yok.
Soru-cevap yok.
Tasarının tümü üzerindeki görüşmeler
tamamlanmıştır.
Maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Birinci bölümün görüşmelerine başlıyoruz.
Birinci bölüm 1 ila 30uncu maddeleri kapsamaktadır.
Birinci bölüm üzerine Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına
Mersin Milletvekili Ali Rıza Öztürk konuşacaktır. (CHP
sıralarından alkışlar)
Buyurunuz Sayın Öztürk.
CHP GRUBU ADINA ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Hukuk Muhakemeleri Kanunu
Tasarısının birinci bölümü üzerine Cumhuriyet Halk Partisi
Grubu adına söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, görüşmekte olduğumuz kanun
tasarısı adli yargıda, hukuk mahkeme-lerinde yargılama
yapılırken uygulanacak yöntemlerin esaslarını,
kurallarını öngören bir kanun tasarısıdır.
Usul, hukukta çok önemlidir. Usul keyfîliği önler ve
esası belirler. Usulde yapılacak hata esası yok eder. Hukuk
fakültelerinde sorulan sorularda, mahkemelerin görev ve yetki alanı
bilinmediği takdirde, ondan sonra gelen soruların yanıtları
doğru bile olsa o öğrenciyi sınıftan geçirmez genellikle
usul hocaları. Bu, hukukta usulün ne kadar önemli olduğunu gösterir.
Usul, hukuk kurallarının uygulanmasının özünü
oluşturur, adaletin de tecellisinin sağlanmasında önemli bir
fonksiyon ifa eder.
Hukuk ve demokrasiyi bir bütün olarak ele almak lazım.
Birbirlerinden parçalayarak, birbirlerinden ayırarak hukuk ve demokrasinin
özü hakkında bir şeyler söyleyemeyiz. Hukuku azaltarak demokrasiyi
çoğaltamazsınız ya da hukuku çürüterek demokrasiyi
sağlıklı kılamazsınız, sağlıklı
işler hâlde tutamazsınız, hukuku azaltarak demokrasiyi ve hukuk
devletini güçlendiremezsiniz. Eğer bir ülkede demokrasinin ve hukuk
devletinin gerçekten tüm kurum ve kurallarıyla işlemesini
istiyorsanız hukuku işletmeniz lazım, hukukun tüm kurum ve
kurallarıyla herkes açısından uygulanabilir olmasını
sağlamak lazım. Bu görüştüğümüz kanun tasarısı bu
yönüyle önemlidir.
Bu kanunlar yapılırken -özellikle usul kanunları-
yargılama yükü, yargının yükü, yargılama hızı
kavramlarını da açıklamak gerekiyor. Çünkü usulde bir
yavaşlık, usuldeki hatalar, usul kanunlarında yapılacak
hatalar yargı yükünün artmasına, yargılamanın
hızının yavaşlamasına neden olacaktır. Nitekim
geçmişte yaşadığımız Ceza Muhakemeleri Kanununda
ve Ceza Kanununda yapılan hatalar, gösterilen özensizlikler, bugün
yargının tıkanmasına ve yargının işlemez
hâle gelmesine neden olmuştur. Yargının
tıkanmasının ve yargının işlemez hâle gelmesinin
nedeni, yargı kuralları ve hukuk kurallarını önüne gelen
olaylara uygulamakla görevli olan mahkemelerden daha öte, yasa koyucunun da burada
çok ciddi sorumlulukları olduğunu ben düşünmekteyim.
Değerli milletvekilleri, geçmişte Ceza Muhakemeleri
Kanunu yapılırken yapılan özensizliklerin doğurduğu
sonuçlar bugün kamuoyunda tartışılmaktadır. Herkes
hataları birbirine yüklemektedir ve yargılamanın
hızının artırılmaması konusunda hiçbir eylem ve
işlemde bulunmayan sekiz yıllık iktidar döneminde siyasi iktidar
bu yükü mahkemelere ya da Yargıtaya yüklemek suretiyle sorumluluktan
kurtulma yolunu seçmektedir.
Gerek Sayın Bakanın gerekse Hükûmet sözcülerinin
televizyon ve basında verdiği demeçlerde daireler arasında örnek
verilmekte Efendim, falan dairede şu kadar iş
yapılmış da filan dairede niye bunlar
yapılmamış? gibi. Bu sözleri söyleyenler gerçekten hukukçu
olmasa, köylerdeki Mehmet Ağa ya da Hüseyin Ağa bu sözleri
söylediği zaman bunu anlamak, anlayışla karşılamak
mümkündür ama bunu bir hukukçunun söylemesi, hele hele Türkiyede adaletin
tecelli etmesiyle görevli Adalet Bakanının ekranlar
karşısında bunu söylemesi gerçekten tüyler ürpertici bir
durumdur.
Değerli milletvekilleri, bir kere her mahkemedeki
davaların vasfı ve niteliği aynı olmadığı
gibi, her davanın içeriği birbirinden farklıdır. Yine,
Yargıtaydaki gerek ceza davalarının gerekse hukuk bölümündeki
dairelerde her dairenin gördüğü davaların niteliği birbirinden
farklıdır. O yıl içerisinde oraya gelen dosya sayısı
da daireden daireye değişmektedir. Bunu bir adalet
bakanının, bir hukukçunun bilmemesi mümkün değildir.
Bakın, benim elimde Yargıtay ceza ve hukuk dairelerinin
2010 yılına ait iş durumu var. Tablo bu. Şimdi, bu tabloda,
örneğin 1. Ceza Dairesinde 2009 yılında 7.570 dosya gelmiş,
bu 7.570 dosya devirle birlikte 17.613 olmuş, 2011 yılına devir
9.067, görülen dosya sayısı burada 8.586. Yani 1. Ceza Dairesinde
8.586 dosya sonuçlandırılmış.
Ben tipik örnekler vermek istiyorum: 6. Cezada 32.090 dosya
gelmiş ve bunlardan 21.689u karara bağlanmış, 69.296 dosya
devretmiş. Yine, devam edelim: 9. Cezada -yani şu suçlanan ceza
dairesi- 18.653 dosya gelmiş, bunlardan 13.652 karara
bağlanmış, 28.457 devretmiş.
Hukukta da keza böyle değerli arkadaşlarım.
Örneğin, hukuk dairelerinde, 52 bin dosya gelmiş 9. Hukuk Dairesine,
9. Hukuk Dairesi bunların 42 bininde karar çıkartmış, 44
bin devir yapmış ama buna karşılık, örneğin 8.
Hukuk Dairesine 7.233 dosya gelmiş 2010 yılında ve bunlardan
6.451 dosya karara bağlanmış, 2.697 dosya devretmiş.
Yani söylemek istediğim konu şudur: Her daireye o
yıl için gelen dosya sayısı, o dairenin bakmakla görevli
olduğu olaylarla ilgilidir. Ama değerli arkadaşlarım,
burada çok ciddi bir hata var. Aslında yargılamayı tıkayan
Yargıtayın ya da yerel mahkemelerin kendisi değil,
yargılamayı tıkayan siyasi iktidarın kendisi. Bu
olayların sorumlusu, Hadi Yargıtayda tutuklu dosyalar öne
alınsın, arkaya alınsın. Tartışması. Sanki
öne alınmıyormuş gibi tutuklu şeyler... Televizyonlardan
izlediğiniz zaman tutuklu dosyalar öne alınmıyormuş gibi
bir olay var.
Bu, en son çok tartışma konusu olan Hizbullah
davasının terör örgütü mensuplarıyla ilgili davanın
Diyarbakır 6. Ceza Dairesi 2010/15387 esasıyla 21/9, yani Eylül
ayının 21inde Yargıtay Cumhuriyet
Başsavcılığına gelmiş, bir ay içerisinde,
26/10/2010da Yargıtay 9. Ceza Dairesine gitmiş. Yani, bakın,
bir ay içinde Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı
tebliğnamesini hazırlamış, tebliğ etmiş ve oraya
göndermiş. Şimdi, duruşma günü de verilmiş. Yani bu dosya
duruşma günü olan bir dosya. 26/10/2010u da duruşma günü
vermiş. Burada uyulması gereken
Yani burada
tartıştığımız konu zaten usul. Usulde
uyulması gereken kurallar var. Bu kuralları yargılama yapan
makamın atlayarak ya da bu kuralları ihlal ederek veya Canım,
bu kurallara uymayıverin, bu kuralları atlayarak yargılama
yapın. demek adaletin tecellisini savunmamak demektir. Hepimiz biliyoruz
ki Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi tebliğnamenin sanığa
tebliğ edilmemesinden dolayı Türkiyeyi tazminata mahkûm etti.
Söylemek istediğim konu şudur: Burada yapılacak şey,
gerçekten yasama organının usul hukukunun önünü tıkayan
olayları önlemesi lazım, yargının
hızlandırılması için tedbir alması lazım.
Şimdi ben soruyorum: Yani, yargıya bunu yıkmaya çalışan
Sayın Bakan dokuz yıllık iktidar süresi içerisinde
yargının hızlandırılması için hangi somut
adımı atmıştır? Parlamentodaki çoğunluk
sayısına dayanarak istediği kanunları istediği
şekilde geçirebilen bir siyasi iktidar gerçekten yargının bu
tıkanan sorunları karşısında hangi somut ciddi
adımı atmıştır?
Yani, değerli arkadaşlarım, buradaki mesele
şudur: Yani, sorunları çözme makamında olan, özellikle adaletin
tecellisinin önündeki engelleri kaldırmak durumunda olan Adalet
Bakanıdır. Şimdi, bu kürsüde defalarca söyledik, yargı
reformu adı altında yapılmak istenenin aslında köylünün,
işçinin, vatandaşın, esnafın hukukla, adliyeyle olan
sorunları çözmek olmadığını söyledik. Ben anayasa
değişikliklerine ilişkin, Hâkimler Savcılar Kurulu yasa
tasarısının değişikliğine ilişkin bu
görüşmelerde, bu kürsüde, bu yapılan değişikliklerin
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.
Buyurunuz.
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Devamla)
vatandaşın
sorunlarını çözmeye yönelik olmadığını söyledim.
Türkiyede yargıda bir reforma değil, gerçekten halkın
ihtiyaçlarını çözecek bir devrime ihtiyaç vardır ama gerçekten
siyasi iktidarın bu konuda suçu sağa sola atarak bu sorunu çözemeyeceği
çok açıktır.
Ben Adalet Bakanlığına buradan bir çağrıda
bulunmak istiyorum. Çok basit bir şey. Bugün Türkiyede cumhuriyet
başsavcılıklarından Yargıtaya gelen tutuklu ve
tutuksuz iş dosyaları aynı torbalarda karışık
olarak geliyor ve bunların ayrılması burada zaman alıyor.
Ben bunu araştırdım, inceledim. Sayın Bakan da
araştırsın. Şimdi, bir genelgeyle veya cumhuriyet
başsavcılıklarına verilecek sözlü ya da yazılı
bir genelgeyle tutuklu ya da tutuksuz iş dosyalarının ayrı
ayrı gönderilerek burada raflarda bekletilmeksizin, zaman kaybı
olmaksızın
Üç dört ay, belki de beş ay, bilemiyorum çünkü günde
1.500-2.000 dosyanın Yargıtay Cumhuriyet
Başsavcılığına geldiği söyleniliyor.
Değerli arkadaşlarım, 2005 yılındaki
Yargıtayın yükü ile 2011deki Yargıtayın yükünde
-grafikleri burada- yüzde 250lere varan bir artış var. Bunlar, bu
rakamlar korkutucu rakamlar. Biz bunların tedbirlerini almak
durumundayız.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Öztürk, lütfen Genel Kurulu
selamlayınız.
Buyurunuz.
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Devamla) Biz bunların gerçekten
tedbirlerini almak durumundayız ama burada çıkıp Yargıtay
şöyle dedi, şu böyle dedi diyerek sorunları çözersek bunun
sonucunu alamayız.
Son cümle şunu söylemek istiyorum: Bu dosya adli tıpta
beş yıl durdu ama ben bu kürsüde adli tıbbın masaya yatırılması
ve sorunların çözülmesi için Meclis araştırma komisyonu önergesi
getirdim. Adalet Bakanımız Sayın Sadullah Erginin döneminde, o
burada reddedildi. Bunun anlamı şu demektir: Adli tıp doğru
çalışıyor demektir. O da beş yılda dosya ancak
göndermiş.
Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz Sayın Öztürk.
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Ordu Milletvekili
Rıdvan Yalçın. (MHP sıralarından alkışlar)
Buyurunuz Sayın Yalçın.
MHP GRUBU ADINA RIDVAN YALÇIN (Ordu) Çok teşekkür ederim
Sayın Başkanım.
Değerli milletvekilleri, görüşülen Hukuk Muhakemeleri
Kanun Tasarısının birinci bölümü üzerinde Milliyetçi Hareket
Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum. Konuşmamın
başında yüce Meclisin değerli üyelerini saygıyla
selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, dün de bir başka kanun
vesilesiyle ifade etmiştim. Bugünkü konuşmacılar da ara ara
aynı konuya değindiler, ben de tekrar aynı konuya ilişkin
değerlendirme yapma ihtiyacı içerisinde olduğumu anlıyorum.
Bugünkü gazetelerde, tutuklu bulunan Mehmet Haberalın, doktor olan bir
profesörün bir raporu sakladığından bahisle
tutuklandığına ilişkin haberler yer aldı.
Şimdi, Sayın Bakanım, değerli arkadaşlar;
özellikle hukuk eğitimi almış arkadaşlara sesleniyorum. Biz
Milliyetçi Hareket Partisi olarak, kim suç işlemiş ise onun
karşılığını görmesinden tarafız, hiç
kimsenin kefili de değiliz. Elbette ki en doğru kararı
yargı verecektir. Fakat burada şöyle bir çelişki yok mu? Bir
yanda onlarca insanı vahşi yöntemlerle öldürmekten müebbet hapislere
mahkûm edilmiş insanların salıverildiği bir ortamda, bir
rapor usulsüzlüğünden bahisle bir profesörü, yani işi,
ikametgâhı belli olan, ülkeye mal olmuş insanların
tutuklanmasına seyirci kalıyoruz ya da buna tanık oluyoruz. Bu
husus, kamu vicdanında, bana göre hiç arzu edilmeyen bir yerde yer
alıyor.
Özellikle, Sayın Bakanım, buradan şuraya varmak
istiyorum: Şimdi, yine bugünkü gazetelerde, Ceza Muhakemesi Kanunu 102yle
ilişkili olarak tahliye edilen insanlar içerisinde
Biliyorsunuz bunlar
adli kontrol karşılığı tahliye edilmişlerdi,
şimdi ortada olmadıkları, adli kontrolü de yerine getirmedikleri
gibi bir durumla karşı karşıyayız.
Şimdi şöyle bir hukuki problem ortaya doğdu: Bir
yanda, bakıyorsunuz, yasanın emredici kuralında tutukluluk
süresinin on yılı geçemeyeceği ifade edilirken bir yanda da adli
kontrol karşılığı tahliye müessesesinin
işletildiğini görüyoruz.
Şimdi, adli kontrol hükümlerini yerine getirmeyenler,
sözgelimi imza atmaya gelmeyen ya da yurt dışına giden insanlar bakımından
ne tür bir yaptırım olacak? Adli kontrolü ihlal ettin, gel seni
tekrar tutuklayayım demek isteseniz, yasanın emredici hükmü buna
cevaz vermiyor.
Peki, o zaman, on yıl geçtiği için bu
şahısları da tutuklu tutamayacağınıza göre,
tutukluluğunu sürdüremeyeceğinize göre adli kontrolün ne anlamı
vardır o zaman? Demek ki adli kontrol kararı
yanlıştır.
Sayın Bakan, değerli arkadaşlar; ortaya çıkan
bu hazin hukuk skandalı karşısında dün söylediğimi bir
kere daha söylüyorum. Dün grup toplantımızda Sayın Genel
Başkanımız toplum vicdanını kanatan, toplumda infiale
yol açan bu durum için Milliyetçi Hareket Partisinden ne tür bir katkı
istenecekse bu katkıyı vermeye hazır olduğumuzu ifade
etmişti. Bu konu daha fazla yaralayıcı olmadan, tahliye edilen
insanlar ya da bundan sonra tahliye edilecek insanlar bakımından
şu geldi imza attı, bu atmadı, o yurt dışına
gitti, gitmedi gibi tartışmalar daha da yoğunlaşmadan bir
an evvel bir yasal düzenleme ihtiyacının giderilmesi gerektiğini
bir kez daha önem ve ısrarla tekrar ifade ediyorum.
Değerli milletvekilleri, üzerinde konuştuğumuz
kanun tasarısı aslında safahatı itibarıyla defalarca
gözden geçirilmiş, önemli ölçüde de rafine bir kanun, gerçekten de ciddi
bir emek ürünü. Ben, öncelikle bu kanun tasarısına emek vermiş,
hazırlamış, diğer modern memleketlerin kanunlarıyla
mukayese oluşturmuş bilim heyetine ve bürokrasiye
şükranlarımı sunuyorum, çok teşekkür ediyorum. Tabii, 1927
yılından bu yana uygulanan bir temel kanunu ve aslında
cumhuriyetin sembol kanunlarından birini bugün tekrar görüşüyoruz ve
değiştireceğiz. Gönül isterdi ki bu Kanun değişirken
Medeni Kanunda yapılan hata yapılmasın, bu Kanunun 1086 olan
kanun numarası ve 1927 tarihi muhafaza edilsin. En azından on
yıl, yirmi yıl, otuz yıl ya da elli yıl sonra bu Kanunu
açıp bakan insanlar bir otuz yıllık kanun değil de yüz
yıllık, yüz otuz yıllık bir kanuna
baktığının kıymetini fark etsin isterdim ama maalesef
bir yönetmelik bahane gösterilerek bu sistematik bilim heyeti tarafından
uygun görülmedi.
Değerli milletvekilleri, bu Kanunun aynı zamanda
yenilenmesi bir mecburiyetti, tabii Medeni Kanun değiştirilince
Medeni Kanunla ilişkili olarak bütün özel hukukun da
değiştirilmesi, istinafla ilgili düzenlemelere bu Kanunun da uyumlu
hâle getirilmesi gerekiyordu. Bu Kanunun temel amacı olarak gerekçesinde
de defalarca ifade edildiği üzere, hem dilinin günümüz
koşullarına uyarlanması hem hızlı ve ucuz yargıya
erişim imkânının getirilmesi, temel hedefler, temel gerekçeler
olarak ifade ediliyor. Bir kanunda dil gerçekten önemlidir değerli
arkadaşlar. Üniversitede okuduğumuzda, Ankara Hukukta, Ömer diye bir
arkadaşımız, sınavda kanun metnine bakmak serbest
olduğu hâlde, soruda bilirkişi olarak sorulduğu için, kanundaki
ehlivukuf kelimesini bilirkişi olarak bilmediğinden
arkadaşımız, ilgili maddeyi bulup
cevaplandıramamıştı. Gerçekten de dil, bir kanun
bakımından oldukça önemli olmaktadır.
Değerli milletvekilleri, bu kanun tasarısı,
yanlışlarından çok eksikleriyle belki
tartışılmalı diye düşünüyorum.
Her şeyden evvel, iki gündür sürdürdüğümüz
çalışmaların sürati beni bir yandan sevindirirken bir yandan da
aslında üzüntümü artırıyor. Biz neden, Meclis olarak, siyasi
partiler olarak aynı uzlaşmayı, aynı kültürü, aynı
anlayışı Anayasa değişikliği meselesinde gösteremedik?
Neden milletimizi, evetçiler-hayırcılar, darbeciler-demokratlar
diye bir suni, sanal bir ayrışmaya ittik? Değer miydi? diyorum.
Bugünkü tabloyu gördüğümüzde, Bir referandum sürecinde, devlet
imkânlarının bu denli kullanılmasından, milletimiz içerisinde
üretilen suni ayrışmalar içerisinde bir de Anayasa oylaması
üzerinden getirilen ayrışmanın getirdiği riskleri
taşımaya değdi mi acaba? diye, bunu da iktidar grubuna ve
Sayın Başbakana söylemekten kendimi alamıyorum.
Değerli milletvekilleri, tabii süremin önemli
kısmını harcamış olduğum için, belki daha sonraki
konuşmamda kanunun teferruatlarıyla ilgili konuşma imkânı
bulacağım. Şimdi, arkadaşlar, bu kanunun amacı, temel amaçlarından
birisi yargının hızlandırılmasıysa ki bu kanunda
önemli yenilik ve müesseseler var, her şeyden evvel bir ön inceleme
müessesesi getirilmiş, sürelerle ilgili müesseseler var, bunlar önemli
şeyler fakat özellikle ve ısrarla bir şeyin üzerinde durmak
istiyorum: Siz eğer hukukta, mahkemelerde bir ihtisaslaşmayı
tamamlayamazsanız, ihtisaslaşmayı
yaygınlaştıramazsanız, var olan ihtisaslaşmayı
gerçekten hayata sunamazsanız, bugün olduğu gibi aynı hâkim
sabah ticaret mahkemesi hâkimi sıfatıyla, öğleden sonra tüketici
mahkemesi hâkimi sıfatıyla, akşama doğru fikrî sınai
haklar hâkimi sıfatıyla bir mahkemeyi idare edecekse kâğıt
üzerinde var olan ihtisaslaşmanın bir işe
yaramadığını görürüz. Onun için ben özellikle
Bakanlıktan istirham ediyorum. Bana göre Türk hukuku içerisinde, Türk
mahkemeler sistemi içerisinde en önemli husus ihtisaslaşma meselesidir.
Birçok hâkim dosyanın incelemeye alınmasına gibi komik,
gayrihukuki gerekçelerle süreyi uzatmaktadır, hatta çok trajikomik
kararlar verilmiştir, incelemeye alınma kararının incelemeye
alınmasına gibi komik kararlarla yargının uzadığına
şahit oluyoruz. Onun için bir hâkim öyle olmalıdır ki
dosyasına vâkıf, konuya vâkıf, dosya bilirkişiye
gittiğinde bilirkişiye ne soracağını bilen,
bilirkişinin verdiği cevabı hukuki çerçeve içerisinde tahlil
edip eksik kalan hususun tamamlattırılmasını
sağlayabilen çerçevede bir ihtisaslaşmış hâkim, kendi
konusuna vâkıf, kendi alanında birtakım şeyler,
otomatikleşmiş bir sisteme bağlı bir düzen kurulabilirse
ancak yargının hızlanması mümkün olabilir, yoksa bu
Kanunda yapılan önemli değişiklikler de bana göre bu
ihtisaslaşma tamamlanamaz ise gerçekten gerçek bir ihtisaslaşma
olarak hayata geçemezse çok da bir anlamı olmayacağı
düşüncesindeyim.
Değerli milletvekilleri, bir siyasi karar elbette
tartışılabilir. Siyasi kararların, siyasetçilerin sevenleri,
taraftarları olduğu kadar sevmeyenleri de olacaktır,
karşıtları da olacaktır ancak bir mahkeme kararı
taraflı olmayanlar dışındaki, yani davanın tarafı
olmayanlar dışındaki insanların vicdanında yani genel
olarak kamu vicdanında ortak duyguya muhatap olmalıdır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Lütfen, sözlerinizi tamamlayınız.
Buyurunuz.
RIDVAN YALÇIN (Devamla) Teşekkür ediyorum Sayın
Başkan.
Bir siyasi karardaki, bir siyasi tercihteki, toplum içerisindeki
beğenenler-beğenmeyenler, destekleyenler-desteklemeyenler
ayrımı yerine bir mahkeme kararı, o kararın tarafı
olmayanlar, o karardan doğrudan etkilenmeyen insanlar
dışındaki toplum vicdanında, kamu vicdanında
doğru yer bulmalıdır. Eğer mahkeme kararları da toplum
vicdanında ya da Türk toplumunda toplumun yarısı Ne iyi oldu da
tutuklandı. yarısı Ne kadar yazık oldu da
tutuklandı. ya da Ne güzel şunun evini elinden aldılar. ya da
Yazık oldu da evini elinden aldılar. şeklinde tarif edilmeye
başlanmışsa o ülkede hukuka olan güven, hukuka olan inanç
sarsılmış demektir. Siyasetin getirdiği bölünmeler,
ayrışmalar süreç içerisinde belki tamiri mümkün şeylerdir ama
adalet üzerinden yapılan bu inançsızlığın tamiri on yıllarca
mümkün olamayacaktır.
Ben, bu düşüncelerle kanunun hayırlara vesile
olmasını diliyor, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
(MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz Sayın Yalçın.
Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına Düzce
Milletvekili Celal Erbay.
Buyurunuz Sayın Erbay. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
ADALET VE KALKINMA PARTİSİ GRUBU ADINA CELAL ERBAY
(Düzce) Sayın Başkan, çok değerli milletvekili
arkadaşlarım; hepinizi saygıyla selamlıyorum. 393 sıra
sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu Tasarısının birinci
bölümü üzerine partim adına söz almış bulunmaktayım.
Öncelikle şu hususu belirtmek isterim ki: 73+11, bugün
itibarıyla 84 yıllık geçmişi olan 1086 sayılı
Usul Kanununu bugüne uyarlamak, Türk yargı hayatının, Türk
toplumunun ihtiyaçlarını karşılayacak tarzda onu yeniden
inşa etmek üzere burada toplanmış bulunuyoruz. 4 Ekim 1927
tarihinde yürürlüğe giren 1086 sayılı Kanun, İsviçrenin
Neuchâtel Kantonunun 1925 tarihli Usul Kanununun bir bakıma tercümesi
mahiyetini taşıyordu ama bazı bölümleri için Fransız ve
Alman hukukundan da yararlanılmıştı. Daha sonraları
yeni bir medeni usul kanununun yapılması için çok kere
teşebbüste bulunulmuş, 1986, 1952, 1955, 1967, 1971, 1993
yıllarında yeni bir usul kanunu yapmak için teşebbüste
bulunmuş zamanın yasama organı ama tamamına
erdirememişti.
28 Ocak 2004 tarihinde zamanın Adalet Bakanı Sayın
Cemil Çiçekin başkanlığında ilk
toplantısını yapan, Türkiye hukuk fakültelerinden oluşan,
yüksek yargıdan oluşan, Bakanlığın ilgili birimlerinin
iştirakiyle oluşan heyet, işte şu anda görüşmekte
olduğumuz tasarının üretim çalışmalarına
başlamış ve -son toplantısını da 18 Mayıs
2006 tarihinde yapmak üzere- ortaya bu tasarıyı koymuş ve
Hükûmet tarafından Meclise sunulmak üzere Adalet Bakanlığına
teslim etmişti. Bugün nasip olursa bu çalışmalar tamamına
erecek.
Ben, hassaten Uzlaşma Komisyonunda partim adına görev
alan ve Uzlaşma Komisyonuna iştirak eden
arkadaşlarımın Başkanlık vasfını
lütfetmeleri sonrası Uzlaşma Komisyonu çalışmalarını
yürüten bir arkadaşınız olarak bu noktaya gelen bu
çalışmaların son derece hazzını duyuyorum.
Bu çalışmanın bu noktaya gelmesinde
katkısı bulunan, ilmî ve profesyonel komisyon olarak
çalışan hukuk fakülteleri mensuplarına, yargının
temsilcilerine, Adalet Bakanlığının temsilcilerine ve
hassaten ilim ehli olarak onları temsilen şu anda komisyon
sıralarında oturan sayın hocalarıma, Komisyonumuzun
değerli üyelerine ve Uzlaşma Komisyonunda üstün derecede bir iş
üretmek için fedakârlıkta bulunan diğer partilerden iştirak eden
arkadaşlarıma huzurunuzda teşekkür ediyorum.
Tasarının hazırlanmasında şu hususlar
dikkatimizi çekmiştir: Çok etkin, seviyeli prensipler kabul edilmiş
ve bu doğrultuda çalışmalar yapılmıştır.
Elbette ki, 1086 sayılı Kanun bizim ülkemizde seksen yıl uygulanmıştır.
Bu uygulama esnasında, gerek yargı pratiğinde bir tarz oluşmuş,
içtihatlar gelişmiş ve belli bir noktaya doğru daha güzeli
bulmaya yönelik yol alınmıştır ve yine, bu süre içerisinde
hukuk fakültelerimizin medeni usul hukuku kürsüleri
çalışmışlar, bizzat ilim üretmişler, doktora
çalışmaları yaptırmışlar, tez yönetmişler ve
makaleler üretmişler. Bütün bunlar, elbette ki bizde bir medeni usul
hukuku kültürünün gelişmesine katkıda bulunmuş. Bu
çalışmalarımız esnasında Komisyonumuz, bu kültür
birikimini değerlendirmiş ve kanunun temel felsefesi korunarak,
mevcut hükümleri değerlendirerek tasarının
hazırlanması cihetine gidilmiştir.
Son hazırlanan tasarılarda önemli bir tartışma
konusu olan sulh hukuk ve asliye hukuk mahkemesi ayrımı muhafaza
edilmiştir.
Tasarıda güncel, akıcı bir dil
kullanılması ilkesi benimsenmiş ancak özellikle hukuki kavramlar
konusunda üzerinde tereddüt edilmeyen, yerleşmiş, herkesin
anladığı kavram ve terimler aynen muhafaza edilmiştir. Dil
itibarıyla, Medeni Kanunun kullandığı dilin Usul Kanununda
da kullanılması hususunda özen gösterilmiştir.
Tasarı hazırlanırken 1086 sayılı Kanunun
madde numaraları maalesef muhafaza edilememiştir. Çünkü getirilen
yeniliklere Kanundan çıkarılan seksen maddenin boşlukları
içerisinde yer vermek ve böylece madde numaraları değişmeden
düzenleme yapabilmek mümkün değildi.
Hazırlanan tasarıda ayrıntılı
düzenlemeler yapılmasından kaçınılmıştır.
Her kurumla ilgili temel esasların kanunda tereddütsüz yer alması ve
uygulamada sorun oluşturacak hususların açığa
kavuşturulması kabul edilmiştir. Mümkün mertebe kazuistik bir
sistem izlemekten kaçınılmıştır.
Kanunun sistematiği bakımından yargılama
akışına uygun, takip edilmesi kolay, mantıklı, sade ve
basit bir sistematik anlayış benimsenmiştir ancak usul hukukunun
ana amacı olan maddi hakikati ortaya çıkarma ilkesinden asla ödün
verilmemiştir.
Tasarıda mahkeme dışı çözüm yolları ile
sulh ve uzlaşmayı mümkün kılacak ve teşvik edecek bir
altyapının oluşturulması benimsenmiştir.
Tasarıda yargılamanın niteliğiyle ters
düşmediği ölçüde güncel, teknik gelişme ve kolaylıklardan
yararlanılması, mesela ses ve görüntü kayıtlarının
yargılamada kullanılması benimsenmiş, deliller
bakımından teknik gelişmelerin gözetilmesi
düşünülmüştür.
Tüm hükümlerin düzenlenmesinde tarafların ve ilgililerin hak
arama özgürlüğünü genişleten, yargılama sırasındaki
haklarını en iyi şekilde teminat altına alacak ve
yargı organlarının yüceliği ve
saygınlığını koruyacak ilkelere yer verilmiştir.
Bu ilkeler doğrultusunda tasarının birinci
kısmına nazar ettiğimizde, baktığımızda,
Genel Hükümler başlığı altındaki birinci bölümde
Görev, Yetki ve Yargı Yeri Belirlenmesi ele alınmış ve
incelenmiştir. Bu bölümün birinci ayrımında Görev
düzenlenmiştir.
Yetki konusunda daha sistematik, daha açık bir düzenleme
yapılmaya çalışılmıştır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.
Buyurunuz.
CELAL ERBAY (Devamla) Bu kısımda, yeni olarak, eskiden
farklı olarak, yetki sözleşmelerinin sadece tacirler ve kamu tüzel
kişileri arasında yapılması kabul edilmiştir. Usul hukukunun
sosyal yönü, güçsüz olan kişileri yargılama sırasında
korumayı gerektirmektedir. Bu nedenle, tasarıda, tacir olmayanlar
bakımından yetki sözleşmesi yapılabilmesi imkânı
ortadan kaldırılmıştır.
Yine, birinci kısmın üçüncü bölümünün ikinci
ayrımında hâkimlerin sorumluluğu düzenlenmiş ve hâkimlerin
fiillerinden dolayı devletin birinci derecede sorumluluğu kabul
edilmiştir. Böylelikle, Anayasamızın 129uncu maddesinin
beşinci fıkrasına uygun bir düzenleme
yapılmıştır.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Lütfen sözünüzü tamamlayınız.
Buyurun.
CELAL ERBAY (Devamla) - Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; ben de bu kürsüye çıkıp bu uzlaşmayı
üreten, bu anlayış olgunluğunu sergileyen bütün
arkadaşlarıma, Uzlaşma Komisyonunda yer alan
arkadaşlarıma -alt komisyonda çalışan bir fert olarak- alt
komisyonda gayretlerini esirgemeyen arkadaşlarıma, heyetinize,
değerli Komisyonumuza, ilim ehlimize tekrar teşekkürlerimi sunuyor,
bu kanunun Türk yargı hayatı açısından hayırlı
olmasını temenni ediyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz Sayın Erbay.
Barış ve Demokrasi Partisi Grubu adına
Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan.
Buyurunuz Sayın Kaplan.
BDP GRUBU ADINA HASİP KAPLAN (Şırnak)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Barış ve Demokrasi Partisi Grubu adına hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Burada, gerçekten, Meclisin -dört yıldır beraber
çalışıyoruz- beraber ortaklaşa gerçekleştirdiği
en önemli yasama çalışması bu temel kanunlar: Türk Ticaret
Kanunu, Borçlar Kanunu, Hukuk Muhakemeleri Kanunu.
Şunu kabul etmek gerekir ki, dört gruptan birisinin
ortaklaşmaması durumunda bu yasaların Mecliste
çıkarılması üç senede dahi mümkün değildir. Bu gerçekliği
kamuoyuyla paylaşmak istiyorum.
İkincisi, bu torba, temel kanunların yanında bir de
torba kanun görüşmeleri de sürüyor bir yandan. Ancak, bundan -çok
değil- bir ay kadar önce Meclis Başkanlık Divanında, benim
de parti grubum adına hazır bulunduğum bir görüşmede,
Meclis Başkanımıza muhalefet partilerinin bu öneriyi getirmesi
ve bizim teşvik ve ısrarımız sonucu -o gün toplantıda
bulunan Cumhuriyet Halk Partisi
temsilcisi vardı, Sayın Şandır daha önce bu konuda
görüş bildirmişti- ve bizim talebimiz üzerine, Meclis
Başkanının, bir komisyon çağrısı yaparak bu
çalışmaların organize edilmesi konusunda
başlattığı çalışma ve bu çalışmalarda
da grubumuz adına bulunarak, ben ve Sayın Hamit Geylani, bu
çalışmaların bir an önce
sonuçlandırılmasını, bunun Türkiye için, toplumumuz için
yararlı olduğunu, yararlı olan konularda
ortaklaşılması gerektiği düşüncemizi ortaya koyarak
kanıtladık.
Uzlaşma ve ortaklaşma aslında demokrasilerin temel
ilkelerinden birisidir. Eğer Sayımız çoktur,
çoğunluğuz. derseniz ve muhalefeti dikkate almazsanız o zaman
burada kaliteli yasa çıkarma şansının
olmadığını herkesin bilmesi gerekiyor. Zaman zaman bu
sıkıntıları yaşadık ve öyle
sıkıntılar yaşadık ki gerilimli, hatta kavgalı
oturumlara kadar giden Anayasa referandumu mini paketlerinin
tartışmalarında Meclis sabahlamak durumunda kaldı. Oysaki
anayasa metinleri bütün toplumun uzlaşması gereken metinler ve hiçbir
partinin kendi çoğunluğuna dayanarak, Ben çoğunluğum,
çoğunluk görüşü demokrasidir. anlayışıyla veya
referandumda dikte ettirilmek şartıyla
oluşmadığını bütün gelişmiş,
çağdaş demokrasilerin işleyişinden biliyoruz. Aynı
zamanda sadece bu değil, bize halk soruyor
Bence sormalıdır,
hesabını da sormalıdır. Seçime gidiyoruz, sonuçta siyasi
partiler sandıkta hesabını halka verirler. Niye yeni bir
anayasayı, 12 Eylül darbe Anayasası yerine bir bütün olarak yeni,
sivil, demokratik bir anayasayı yapamadınız?ın
hesabını herkesten sorabilmeliler diye düşünüyorum.
Yine Siyasi Partiler Kanununu niye
değiştiremiyorsunuz, Meclis niye bunu beceremiyor? Bunu da
sorabilmelidir. Yüzde 10 seçim barajını niye
kaldıramıyorsunuz, ortaklaşamıyorsunuz? Milletin özgür
iradesinin önündeki engelleri niye kaldırmıyorsunuz? Bunun
hesabını sormalıdır. Niye hazine yardımını
partilere eşit olarak dağıtmıyorsunuz? Mecliste grubu olan
partiler burada hazine yardımı almıyor? Bunun sorulması
gerekiyor halk tarafından. Bunları mutlaka çoğaltmak mümkün.
Ancak, ben bunları çoğaltmanın üzerinde durmayacağım.
Bugün ortaklaştığımız havanın, bugün bütün Meclis
gruplarının bu en önemli, hatta önümüzdeki elli yıl Türkiye'nin
ticaret hayatını, Borçlar Kanunuyla eşya hukukundan
alacak-verecek ilişkilerine kadar olan yaşamını,
bunların işleyişini getiren Hukuk Muhakameleri Kanunuyla
çalışma tarzını belirleyecek çok önemli yasaları
konuşuyoruz.
Türkiye 2010da çok önemli mesafeler katetmiş durumda. Bir
taraftan Avrupa Birliği serüvenimiz on birinci yılını
dolduruyor. Yüzlerce uluslararası sözleşme imzaladık. Avrupa
Birliği müktesebatından sadece yüzlerce, binlerce kanun, yönetmelik,
genelge bizim iç mevzuatımızda yerleşti ve hâlâ küresel krizin
getirdiği çalkantı ve risk ortamında dünya ticaret
hayatını yeniden tanımlarken, şirketler yeniden
belirlenirken, garantörlük, hakemlik müesseseleri getirilirken,
uluslararası mahkemeler kurulurken, ekonominin uluslararası
mahkemelerinin biri Avrupa Birliğinde Lüksemburgda Adalet Divanında
atarken, diğer taraftan Dünya Ticaret Merkezinin de içinde olduğu
hakem heyetlerinin, yine denizcilik hukukundaki hakem heyetlerinin de çok etkin
olarak işlev yaptığı dünyamızda, kabul edelim ki
bazı yasalarımız seksen yıllık ömürleriyle oldukça
eskimişti, sürece cevap vermiyordu.
Bunları niye yapmak zorundaydık? Bir kere, istinaf
mahkemeleri gerçeğiyle karşılaştık. İstinaf
mahkemeleri yalnız cezada değil, hukuk mahkemelerinde de var ve
yargının, adaletin hızlandırılması konusunda
2007de yürürlüğe girmesi gerekirken 2010a ertelenen ve süreç içinde yeni
bir yapılanma ihtiyacı duyulan bir ortamda hukuk usulünü yeniden
belirlemek gerekiyordu.
Usul kanunidir, takdirî değildir. Onun için, yargıçlar
bu Kanunilik prensibine son derece uymak zorundalar. Yeniden
bilirkişiliğin düzenlenmesi, yeniden gelişen teknolojinin,
bilişimin, İnternetin, telif ve marka patent haklarının,
uluslararası sektörde gelişen yeni kavramların, bütün
bunların yeniden düzenlenmesi gerekiyordu.
Bütün bunları dikkate aldığımız zaman bu
temel kanunları -Türk Ticaret Kanunu, Borçlar Kanunu, Hukuk Muhakemeleri
Kanunu- bu dönemin çıkarmış olması elbette ki büyük bir
başarıdır. Kabul edelim ki en çok Ticaret Kanununda yüze
yakın önerge çıktı. Bu önergelerle iki yıllık
gecikmenin telafi edilmesi gerekiyor, düzenlemelerin yapılması
gerekiyor. O konuda da yüzde 90larda bir ortaklaşma sağlanmış
durumdadır. Bu durumda muhtemelen onu da hayata geçireceğiz hep
birlikte.
Evet, bunlar yetiyor mu tek başına? Bence, çok güzel
yasaları da çıkarsanız, çok modern yasaları da
koysanız eğer yargıç açığı varsa, personel
açığı varsa, araç gereç açığı varsa, adaletin
imkânları sınırlıysa, eğer adalet takside keşfe
gidiyorsa, eğer adalet mekanizması davacı ile
davalının tuttuğu araçlarla seyahat ediyorsa, eğer
bilirkişilere verilen ücretler günün rayiç bedelleriyle doğru
orantılı değilse, eğer bilirkişiler düzenli
seçilmiyorsa, eğer adli tıptan tutun kriminolojiye kadar bütün
uzmanlık alanları iyi çalışmıyorsa -ki bütün bunlar,
bir bütündür mübaşirinden kâtibine, kâtibinden adliyedeki bütün
personeline- eğer bu ihtiyacı tamamlayamıyorsanız yine adalet
konusunda her şeyi tam yapmış sayılmayız.
Değerli arkadaşlar, biz Barış ve Demokrasi
Partisi olarak bu yasaların bir an önce çıkmasının ve
ortaklaşmanın ve birlikte hareket edebilmenin, birlikte bir
şeyler yapabilmenin yapabileceklerimizin olduğunun işareti
olarak görüyor ve önümüzdeki günlere bir başka umutla bakıyoruz.
Ancak burada bir uyarıda bulunma gereğini duyuyorum: Bakın, biz,
dört parti grubu bu uzlaşmayı sağlarken, bu yasaları
çıkarırken -daha bu yasaları çıkarırken- yasaların
torba kanun gibi görüşmelerle delindiğini görüyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.
HASİP KAPLAN (Devamla) Toparlıyorum efendim.
Şimdi, burada hukuk muhakemelerini konuşuyorsak
eğer torba kanunda hukuk muhakemeleriyle ilgili teklif -madde olması-
tasarı olması kabul edilir bir davranış değil
arkadaşlar. Bu çelişkiye dikkatinizi çekmek istiyorum ve gerçekten
bir sıkıntı. Burada büyük bir ortaklaşmayı zedeleyecek
yaklaşımlardan iktidar partisinin özenle kaçınması
gerektiğini düşünüyorum.
Ülkemize, halkımıza, Türkiye halkına, bu mevcut
yasaların -önümüzdeki kırk
yıl, elli yıl uzun bir süre muhtemel yürürlükte kalacaklar-
hayırlı olmasını diliyor, Barış ve Demokrasi
Partisi olarak bizim de katkımız olduğu için, bu süreç içinde,
bundan mutluluk duyduğumuzu ifade etmek istiyorum.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Kaplan.
Adalet Bakanı Sadullah Ergin.
Buyurunuz Sayın Ergin.
ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkanım.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Hukuk Usulü
Muhakemeleri Yasamızın görüşülmesi vesilesiyle Hükûmetimizin
görüşlerini aktarmak üzere söz aldım. Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
Malum olduğu üzere 1086 sayılı Usul Yasamız
1925 tarihli Neuchâtel kantonundan, İsviçrenin, alınmış ve
4 Ekim 1927 tarihinde yürürlüğe girmiş bir yasa. Bu kanunda günümüze
kadar 26 kez değişiklik yapılmış, kanunun gerek
dilinde gerekse içeriğinde bu değişikliklerden kaynaklı
çelişkiler de ortaya çıkmıştır. Aynı kelimeyle
ifade edilmesi gereken bazı kavram ve kurumlar farklı kelimelerle
ifade edilmekte, bunun yanında bazı ibareler de yanlış
şekilde yer almış durumdadır.
1086 sayılı Yasanın yaklaşık seksen
maddesi değişik zamanlarda yürürlükten
kaldırılmış ve kaldırılan maddeler dikkate
alınarak teselsül ettirilmediğinden yasanın şekil yönünden
ele alınması zorunlu hâle gelmiştir.
Yasanın dili yazıldığı dönem
itibarıyla mükemmel olmakla birlikte günümüz şartlarına göre
oldukça eskimiş olup genç nesil, hatta hukukçular tarafından dahi
anlaşılması zorlaşmıştır.
Adil yargılanma hakkının sağlanabilmesi
açısından özellikle makul süre içinde yargılama
yapılabilmesi için 1086 sayılı Yasada yer alan ve adil
yargılanmaya engel teşkil eden hükümlerin bu düzenlemeyle
değiştirilmesini öngörmekteyiz.
Kanun tasarısında şekil bakımından güncel
bir Türkçe kullanılmasına özen gösterilmiş ancak hukuk
çevrelerinde tereddütsüz şekilde kabul edilen terimler
değiştirilmeksizin muhafaza edilmiştir.
Değerli milletvekilleri, getirilen yeni düzenlemeyle
yargılama giderleri davanın başında taraflardan avans
olarak alınacaktır. Yargılama giderlerinin zamanında
yatırılmaması tek başına davaların gecikme sebebi
olmamakla birlikte önemli etkenlerden bir tanesini teşkil ediyor.
Davacı davasını açarken, davalı ise cevap dilekçesi ve
delillerini sunarken yargılama giderlerini peşin olarak ödeyecektir.
Tasarıda yargılama süresini kısaltacak olan Ön
İnceleme bölümü getirilmiştir ki bu önemli bir yeniliktir,
değişikliktir. Bu düzenlemeyle deliller toplanmadan duruşmalara
başlanması ve yargılamanın bu nedenle gecikmesi önemli
ölçüde engellenecektir. Tasarıya göre deliller duruşmalara
başlanmadan önce toplanacak, duruşmalarda ise daha önce toplanan
delillerin değerlendirilmesi yapılacaktır. Böylece, tapu ve
nüfus idaresine veya benzer kurumlara yazılması ya da bu kurumlardan
gelmesi beklenen cevapların duruşma başlamadan önce hazır
edilmesi sağlanmış olacaktır.
Hâkimlerin kusurlu davranışlarından dolayı ilk
etapta hâkime karşı tazminat davası açılması
ilkesinden vazgeçilmiş, öncelikle devlete karşı tazminat
davası açılması esası kabul edilmiştir. Yine, bu
tasarıda, çekişmesiz yargıyla ilgili ayrıntılı
hükümlere yer verilmiştir.
Değerli milletvekilleri, bir kısım ilk itiraz
sebepleri dava şartı hâline getirilmek suretiyle hâkim
tarafından resen gözetilmesi de bu düzenlemeyle sağlanmaktadır.
Gene bu yasa tasarısında, önceki 1086 sayılı Yasada
beş gün, yedi gün, on beş gün gibi süreler yer alır iken
bunların yorumlanmasında hatalar ortaya çıkmaktaydı. Bu
süreler daha kolay hesaplanabilmesi amacıyla, bir hafta, iki hafta, bir ay
gibi sürelere dönüştürülmüştür.
Yeni düzenlemeyle mahkemelerde ses ve görüntü nakli yoluyla ifade
alınabilecektir. Talimatla alınan ifadeler ya da tanık
beklenmesine ilişkin gecikmeler bu teknolojik imkânların
kullanılmasıyla önemli ölçüde zaman tasarrufu sağlayabilecektir.
Sözlü ve seri yargılama usulleri
kaldırılmıştır. Uygulamadaki sorunlar da göz önünde
bulundurularak ihtiyati haciz, ihtiyati tedbir ve delil tespiti müesseseleri
yeniden düzenlenmektedir.
Muhalefet sözcülerimizin de detaylara ilişkin çok
değişik tespitleri var. Ben tekrara girmemek için kısaca bunlara
değinmiş durumdayım.
Ama bunun dışında, değerli milletvekilleri,
Türk yargısının genel problemlerine ilişkin
değişik tespit ve eleştiriler yapılmıştır
görüşmeler esnasında. Türk yargısının seksen
yılı aşkın süredir biriktirdiği sorunların çözümü
noktasında öncelikle bu sorunların kaynaklarının tespiti
açısından sağlıklı birtakım tespitlere ihtiyaç
vardır.
Bugün yargımızın içerisinde bulunduğu durum üç
ana başlıkta sorunlar olarak toparlanabilir: Bunlardan bir tanesi,
fiziki sorunlar, altyapı sorunları; bir diğeri, mevzuattan
kaynaklı sorunlar ve yine bir diğer sorun, insan
kaynaklarının yetersizliğinden kaynaklı sorunlar.
Bu açıdan, 2002-2011 arasında geçen süre içerisinde Türk
yargı teşkilatının fiziki altyapı
sorunlarının çözümü noktasında çok önemli mesafeler
alındığını tekrar tekrar söylemeye gerek yok. Bu
seksen yıllık süre içerisinde yapılan adliye
saraylarının kapalı alan toplamının tam 5 katı
tutarında bu son sekiz yılda fiziki mekân oluşturulmuş.
Teknolojik altyapı, bilgisayar donanımı, UYAP sistemi, bütün
bunlar yargılamada süreleri kısaltan tedbirler. Buralarda çok önemli
gelişmeler sağlanmış, Avrupa Konseyi üyesi ülkeler
arasında Türkiye, bilişim teknolojilerini yargıda kullanan ilk
üç ülke arasında yer almıştır.
Mevzuattan kaynaklı problemlere gelince: Değerli
milletvekilleri, gene bu sekiz yıllık süre içerisinde çok önemli
çalışmalara imza atmıştır bu Parlamento. Ceza
yargılamasına ilişkin olarak Uzlaşma Kurumu
getirilmiş, 2005 yılında yürürlüğe konulmuş, daha
sonra 2006da yeniden revize edilmiş, daha etkin hâle getirilmeye
çalışılmış, şu an
Bakanlığımızın yaptığı
çalışmayla, bu Kurumun daha da etkili hâle gelmesi için
çalışmalarımız devam etmektedir.
Gene 5252 sayılı Türk Ceza Yasasının Yürürlük
ve Uygulama Şekli Hakkında Yasada yapılan düzenlemelerle önemli
değişiklikler getirilmek suretiyle yargılamayı
hızlandırıcı tedbirler alınmıştır.
Bunlardan Kabahatler Yasası ceza yargılamasında önemli ölçüde
rahatlama sağlamıştır. Gene değişik kanunlarla
uyum amacıyla getirilen 5278 sayılı Yasa da çok önemli
kolaylıklar getirmiştir.
Ayrıca, Ceza Muhakemesi Yasamızın 36ncı
maddesinde mahkemelerin resmî kurumlarla yapacağı
yazışmalarda savcılık üzerinden yazışma yapma
zorunluluğu kaldırılmak suretiyle önemli bir zaman tasarrufu
sağlandığını düşünüyorum. Ceza Muhakemesi
Yasamızda getirilen adli kolluk uygulamaları da önemli imkânlar
sağlamaktadır, sunmaktadır.
Gene savcılarımıza verilen yetkilerden kamu
davasının açılmasının ertelenme yetkisinde, üst
sınırı bir yıl ve daha az süreli hapis cezalarında ve
şikâyete bağlı suçlarda savcı, yeterli şüphe varsa
bile, belli bir süre davayı açmayı ertelemek suretiyle, bunu dava
öncesi yöntemlerle çözme imkânına kavuşmuştur. İddianamenin
iadesi kurumu getirilmiştir ki yeterli hazırlık yapılmadan
hazırlanmış iddianameleri mahkeme kabul etmeden reddetmekte,
dolayısıyla yargılama sürecini başlatmayıp daha
donanımlı bir iddianamenin tanzimini sağlayabilme imkânına
kavuşmuştur iddia makamı.
Gene hukuk yargılamasına ilişkin olarak bugün
görüşmekte olduğumuz Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu, dün
görüştüğümüz Tebligat Yasası, bütün bunlar yargılamadaki
süreleri kısaltmaya dönük tedbirler.
Gene hukuk uyuşmazlıklarında ara buluculuk
müessesesi
Şu anda Adalet Komisyonunda tasarımız beklemektedir.
İlk fırsatta Adalet Komisyonunda ara buluculuk müessesesinin de Türk
hukuk sistemine kazandırılması için
çalışmalarımıza başlayacağız.
Değerli milletvekilleri, bununla beraber alternatif
uyuşmazlık çözüm yolları noktasında kamu denetçiliğine
ilişkin düzenleme Anayasa değişikliğinde yer
almış, buna bağlı kuruluş yasası Parlamentoya
sevk edilmiştir, şu anda komisyonlara havale edilmek
durumundadır.
Gene yüksek mahkemelerin kapasitesinin güçlendirilmesine ait
çalışmalarımız yakın tarihte Parlamentoya gelecektir.
Adli Tıp Kurumundaki aksaklıklar noktasında Devlet
Denetleme Kurulunun yapmış olduğu inceleme sonuçlarına göre
de ciddi bir reform çalışması hazırlığı
Bakanlığımızda devam etmektedir.
Değerli milletvekilleri, istinaf mahkemelerinin
kurulması gene bu dönemde olmuştur. Yürürlüğe girme tarihi 2007
olarak öngörülmüş idi ama HSYKnın haklı olarak insan
kaynaklarının, hâkim, savcı kaynaklarının
güçlendirilmesinden sonra faaliyete girmesine ilişkin tavsiye kararı
ve Yargıtayın da bu konudaki önerileri doğrultusunda hâkim ve
savcı sayısının artırılmasına dönük
çalışmalara hız verilmiştir. Bununla beraber, bu süreç
içerisinde yaşadığımız birtakım sorunlar
kamuoyuyla paylaşılmıştır, burada tekrar tekrar
bunları ifade etmek istemiyorum. Ancak benden önce söz alan değerli
muhalefet sözcülerinden Sayın Dibek, alınan hâkim, savcı
sayısıyla ve idari personelle ilgili rakamlarda, bu dönemde çok
sayıda hâkim, savcı ve idari memur, zabıt kâtibi
alındığını ancak Hükûmetin yine şikâyetçi
olduğunu ifade ettiler.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.
ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Devamla) Bitiriyorum
Sayın Başkanım.
Oysa Sayın Dibek, bir buçuk, iki yıllık, iki buçuk
yıllık hükûmet etme sürelerine ilişkin sayılarla dokuz
yıllık icraat dönemine ilişkin rakamları
karşılaştırmıştır.
Kaldı ki istinaf mahkemelerinin kurulmasıyla beraber
ilave en az bin kadar yetişmiş hâkim, savcının bu
kadrolarda istihdam edilmesi gerekmektedir. Buralara bu kadroların
aktarılabilmesi için rutin, normal zamanların öngördüğü
ihtiyaçtan daha fazla hâkim, savcıyı mesleğe
kazandırmamız gerekmektedir. Bu anlamda 2011 yılında en az
dört yeni sınavla hâkim, savcı kadromuzun güçlendirilmesine dönük
çalışmalar noktasında ÖSYM Başkanlığıyla
tarihlerde mutabakat sağlanmıştır. Bugün yarın bu
tarihleri kamuoyuyla paylaşacağımızı da ifade
ediyorum.
Bu tasarının hazırlanmasında emeği geçen
akademisyenlerimize, Komisyonda görev alan arkadaşlarımıza,
Bakanlık çalışanlarına ve Parlamentoda görev yapan tüm
milletvekillerimize, gruplarımıza teşekkür ediyor,
yasamızın hayırlara vesile olmasını temenni ediyorum.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz Sayın Ergin.
Birinci bölüm üzerindeki görüşmeler
tamamlanmıştır.
Şimdi, birinci bölümde yer alan maddeleri, varsa o maddeler
üzerindeki önerge işlemlerini yaptıktan sonra oylarınıza
sunacağım.
Madde 1: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Madde 2 üzerinde bir önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 393 sıra sayılı Hukuk
Muhakemeleri Kanunu Tasarısının 2 nci maddesinin
başlığıyla birlikte aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Bekir Bozdağ Rıdvan Yalçın Hamit Geylani
Yozgat Ordu Hakkâri
Turgut
Dibek Yahya
Akman
Kırklareli Şanlıurfa
"Asliye hukuk mahkemelerinin görevi
Madde 2- (1) Dava konusunun değer ve miktarına
bakılmaksızın malvarlığı haklarına
ilişkin davalarla, şahıs varlığına ilişkin
davalarda görevli mahkeme, aksine bir düzenleme bulunmadıkça asliye hukuk
mahkemesidir.
(2) Bu Kanunda ve diğer kanunlarda aksine düzenleme bulunmadıkça,
asliye hukuk mahkemesi diğer dava ve işler bakımından da
görevlidir."
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA
(Ankara) Takdire bırakıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay) Katılıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe
Bugüne kadar, malvarlığına ilişkin davalarda,
sulh hukuk ve asliye hukuk arasında miktara göre yapılan ayrım,
bir çok soruna yol açmıştır. Bu ayrımın pratik ve
ihtiyaçlara da tam olarak cevap verdiği söylenemez. Ayrıca aynı
konuda karar vermeye yetkili olan bir mahkemenin, miktarın
azlığı ya da çokluğuna göre yapacağı inceleme,
harcayacağı zaman ve kullanacağı bilgi özünde
değişiklik göstermemektedir. Sadece rakamsal olarak vereceği
karar değişmektedir. Böyle bir durumda, salt miktardaki
azlığın veya çokluğun görev yönünden bir öneminin
olmaması gerekir. Uygulamada miktar ve değere bağlı görev
sınırının tespitinde ortaya çıkan sorunlar sebebiyle
görevsizlik kararları verilmekte ve davalar salt bu yüzden gereksiz yere
uzamaktadır. Esasen hak arayan kişi bakımından bu
sınırın hiç bir önemi de yoktur, onun için önemli olan
hakkının yerine gelmesidir. Bu sınıra ilişkin
periyodik değişiklikler de diğer bir sorun olup, zaman zaman
karışıklığa yol açabilmektedir. Bu sebeple,
malvarlığına ilişkin davalarda sulh hukuk asliye hukuk
arasındaki ayrım kaldırılarak, kanunlarda belirtilen
istisnalar dışında malvarlığına ilişkin davalarda
asliye hukuk mahkemesi, asıl görevli mahkeme hâline getirilmiştir.
Öteden beri, aksine hükümler saklı kalmak üzere
şahıs varlığına ilişkin davalarda asıl
görevli mahkeme asliye hukuk mahkemesidir. Bu hüküm muhafaza edilmiştir.
Maddenin ikinci fıkrasında, asliye hukuk mahkemelerinin
genel görevli mahkeme olduğunu belirtmek ve bu konuda tereddütleri ortadan
kaldırmak için düzenleme yapılmıştır. Özel hükümlerle
başka mahkemelerinin görev alanına girmeyen tüm dava ve işlere
asliye hukuk mahkemesi tarafından bakılacaktır. Böylece, görev
konusunda bir tereddütün yaşanmaması veya boşluğun
doğmaması sağlanmıştır.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmiştir.
Kabul edilen bu önerge doğrultusunda 2nci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
3üncü madde üzerinde bir önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 393 sıra sayılı Hukuk
Muhakemeleri Kanunu Tasarısının 3 üncü maddesinin
başlığıyla birlikte aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Bekir Bozdağ Rıdvan
Yalçın Hamit
Geylani
Yozgat Ordu Hakkâri
Turgut
Dibek Yahya
Akman
Kırklareli
Şanlıurfa
Ölüm veya vücut bütünlüğünün yitirilmesinden doğan
zararların tazmini davalarında görev
Madde 3- (1) Her türlü idarî eylem ve işlemler ile idarenin
sorumlu olduğu diğer sebeplerin yol açtığı vücut
bütünlüğünün kısmen veya tamamen yitirilmesine yahut kişinin
ölümüne bağlı maddî ve manevî zararların tazminine ilişkin
davalara asliye hukuk mahkemeleri bakar. İdarenin sorumluluğu
dışında kalan sebeplerden doğan aynı tür
zararların tazminine ilişkin davalarda dahi bu hüküm uygulanır.
30/1/1950 tarihli ve 5521 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu
hükümleri saklıdır."
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA
(Ankara) Değerli Başkanım, Komisyon Raporunun 10uncu
maddesinin tekrarıdır, teknik nedenle
aktarılmıştır, takdire bırakıyorum.
BAŞKAN Hükûmet?
ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay) Katılıyoruz
Sayın Başkanım.
BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) Gerekçe okunsun.
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Sağlık ve yaşam hakkı, en temel bir insan
hakkıdır. Sorumluluk doğuran bir nedenle vücut bütünlüğünün
kaybı veya kişinin ölümü, sağlık ve yaşama
hakkının tipik bir ihlalidir. Hukuk sistemlerinin bu ihlaller için
öngördüğü tazminatlarla ortaya çıkan insan hakkı ihlali ikame
edilmektedir. Sorumluluk hukukunun bir dalı olarak "insana verilen
zararlar ve onun tazmini" çerçevesinde "tazminat hukuku", insan
hakkı ekseninde temellenen özel bir disipline dönüşmüştür. Bu
hukuk dalının cevherini oluşturan, bizatihi insandır ve
onun varlığıdır.
İnsana verilen zararlarının tazmini hukukunda hangi
yargı kolu görevlendirilmelidir? sorusuna cevap aranırken, insana
ilişkin bu durumun tam olarak gözetildiği, hatta bunun
ayırdına varıldığı söylenemez. Gerek kurucu
iktidar ve yasama iktidarının ortaya koyduğu çözüm gerekse
Yüksek Mahkemelerin içtihatlarıyla ortaya çıkan uygulama da
farklı değildir.
Gözünü kaybeden bir insanın davasının görev
alanı tartışması ile karşılaşması
hâlinde askerî, idarî, adlî yargı kolları arasındaki on
yılları aşan seyahati, Uyuşmazlık Mahkemesinin
zamanına ve oluşumuna göre farklı çözümleri, süre
aşımı, kısmi dava, tazminat miktarı (hesaplama
farklılığı) riskleri, çok farklı hukuk
alanlarının farklı çözümler üretmesi sorunları; görünürde
hukuk kılıfına sarılmış olsa da özü
itibarıyla ve adalet duygusu ekseninde hukuk devletinin
taşıyamayacağı birer yüktür.
Sorunun çözümünde temel yaklaşım, insan
zararlarında görev belirlenirken zararı doğuran sebebin ait
olduğu alanın yapı ve niteliği yerine, zararın
süjesini (insanı) esas alan bir ölçütün temel alınmasıdır.
"Alan ölçütü mü, zarar ölçütü mü"
karşılaştırmasında özne insan olduğunda elbette
ki "zarar ölçütü" denmelidir.
Kamulaştırma, kamulaştırmasız el atma,
tapu sicilinin tutulması sebebiyle Devletin sorumluluğu, finans
hukuku konularında, -idari işlem ve eylem- alanı olmasına
rağmen- idari yargı alanından adli yargı alanına yasa
ve içtihatla yapılan görev transferinin insan zararları hukukunda
gerçekleştirilmemiş olması, tam bir paradokstur. Öte yandan,
idarî yargı, insan zararlarını Borçlar Kanunu 41 ve devamı
maddelerine göre hesaplayıp sonuca bağlamaktadır. Bu
davaların baskın karakterini, olaya yol açan maddi sebebin hukuki
niteliği (idari hizmetin mahiyeti) değil, zararın
bağlı olduğu insan ve insan zararının
hesaplanması ilke ve değerleri ortaya koymaktadır.
Anayasamızın 142. maddesinde "Mahkemelerin
kuruluşu, görev ve yetkileri, işleyişi ve yargılama
usulleri kanunla düzenlenir." hükmü yer almaktadır.
Bu hüküm uyarınca, yasama organı,
anlaşmazlığın niteliğine, uygulamada yaşanan ve
adil yargılama hakkı ile bağdaştırılamayacak
kronik sorunlara, hukuk disiplininin ulaştığı özerk
karaktere ve diğer bilimsel verilere göre, yargı kolları
arasındaki görev alanını baştan belirleyebileceği
gibi, bu konudaki normları değiştirebilir, yeniden
düzenleyebilir.
Öngörülen değişiklikle;
a- "İnsan zararı"nın öznesi olan insan ve
insan hakkı değerinin yargı yolları
çatışmasından gördüğü etkilenmenin yok edilmesi ve bu yolla
korunması, adil yargılanma hakkı ve hukukun üstünlüğü
ilkelerinin yaşama geçirilmesi amaçlamaktadır.
b- Askeri olsun veya olmasın her türlü idari işlem,
eylem ve diğer sebeplerden kaynaklanan insan zararları (vücut
bütünlüğünün kaybı, ölüm sebepleri ile iş göremezlik, destekten
yoksun kalma, manevi tazminat talepleri) asliye hukuk mahkemelerinde
görülebilecektir. İdari yargı diliyle "tam yargı
davalarının" insan zararlarına ait bölümü, idari
yargının görev alanından çıkarılmıştır.
Örneğin bir askeri gemi ile ticaret gemisinin çarpışmasında
gözünü yitiren bir asker, davasını AYİM'de değil, Asliye
Hukuk Mahkemesinde açabilecektir.
c- Bu davalar, idare hukuku normlarına değil, özel hukuk
normlarına bağlı olacaktır.
İş sözleşmesine aykırılıktan
doğan tazminat davaları, (iş kazası, meslek
hastalığı ve diğer sebeplere dayalı tazminatlar)
iş mahkemelerinde görülmeye devam olunacaktır.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmiştir.
Kabul edilen bu önerge doğrultusunda 3üncü maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
4üncü madde üzerinde bir önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 393 sıra sayılı Hukuk
Muhakemeleri Kanunu Tasarısının 4 üncü maddesinin
başlığıyla birlikte aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Bekir Bozdağ Rıdvan
Yalçın Hamit
Geylani
Yozgat Ordu Hakkâri
Turgut
Dibek Yahya
Akman
Kırklareli Şanlıurfa
"Sulh hukuk mahkemelerinin görevi
Madde 4- (1) Sulh hukuk mahkemeleri, dava konusunun değer
veya tutarına bakılmaksızın;
a) Kiralanan
taşınmazların, 9/6/1932 tarihli ve 2004 sayılı
İcra ve İflâs Kanununa göre ilâmsız icra yoluyla tahliyesine
ilişkin hükümler ayrık olmak üzere, kira ilişkisinden doğan
alacak davaları da dahil olmak üzere tüm uyuşmazlıkları
konu alan davalar ile bu davalara karşı açılan davaları,
b) Taşınır ve
taşınmaz mal veya hakkın paylaştırılmasına
ve ortaklığın giderilmesine ilişkin davaları,
c) Taşınır ve
taşınmaz mallarda, sadece zilyetliğin korunmasına yönelik
olan davaları,
ç) Bu Kanun ile diğer kanunların, sulh hukuk mahkemesi
veya sulh hukuk hâkimini görevlendirdiği davaları,
görürler."
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA
(Ankara) Takdire bırakıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI NİMET ÇUBUKÇU
(İstanbul) Katılıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Sulh hukuk mahkemeleri, asliye hukuk mahkemelerince görülen
davalara göre daha basit olan ve tarafların sulh olmaları sonucu
çözüme kavuşturulabilen uyuşmazlıkların, yazılı
yargılama usulündeki ayrıntılı prosedüre tâbi olmadan, daha
kolay ve kısa yoldan çözülebilmesi amacıyla kurulmuştur. Bu
ayrım, 1086 sayılı Kanunun mehazını oluşturan
İsviçre başta olmak üzere birçok Avrupa ülkesinde de mevcuttur. Sulh
hukuk mahkemesi asliye mahkemesi düzeyinde bir ihtisas mahkemesi değil,
basit uyuşmazlıkların daha az masraf ve emek harcayarak
çözülebilmesini amaçlayan bir mahkemedir. Ancak, ülkemizdeki seksen seneyi
aşan kuruluş amacına uygun olmayan uygulama sonucunda, bu
mahkemeler belli bir alana yönelik uzmanlık mahkemesi gibi algılanmaya
başlanmıştır. Bu algılamanın sonucu olarak da
ayrımın kaldırılması ve asliye düzeyinde yeni ihtisas
mahkemeleri kurulması tartışılmaya
başlanmıştır.
Kanun Tasarısında sulh hukuk ve asliye hukuk mahkemesi
ayrımı muhafaza edilmiş ve bu mahkemelerin amacına uygun
şekilde çalışmasını öngören bir sistem
oluşturulmaya çalışılmıştır. Bu çerçevede,
sulh hukuk mahkemesinde uygulanacak olan basit yargılama usulü,
yazılı yargılama usulüne göre daha hızlı ve kolay bir
usul hâline getirilmiş, böylece bu mahkemelerde açılan davaların
daha basit ve kısa sürede çözümü amaçlanmıştır. Bugüne
kadar farklı kanunlarda yer alan çekişmesiz yargı işleri,
Kanun Tasarısının 386. maddesinde ayrı ayrı
sayılmış ve kural olarak bu işlerin sulh hukuk mahkemesinde
görülmesi kabul edilmiştir. Ayrıca, miktar ve değere
bakılmaksızın sulh hukuk mahkemelerinde açılan davalar
bakımından bu mahkemelerin görev alanları korunmuştur.
Örneğin, kira sözleşmesinden doğan uyuşmazlıklar,
taşınır ve taşınmaz mallarda sadece zilyetliğin
korunmasına yönelik uyuşmazlıklar parasal değerine
bakılmaksızın sulh hukuk mahkemesinin görevine verilmiştir.
Malvarlığına ilişkin davalarda, dava konusu
malın değerine göre mahkemenin görevinin belirlenmesi sebebiyle,
uygulamada verilen görevsizlik kararlarından dolayı
yargılamanın uzadığı bir gerçektir. Ayrıca görev
sınırının periyodik olarak değiştirilmesi de
farklı sorunlara yol açmaktadır. Esasen temelinde
malvarlığı uyuşmazlığı yatan bir konuda, daha
aşağıda olan miktarı sulh mahkemesini daha yukarıda
olan miktarları ise asliye hukuk mahkemesini görevli kılmanın
pratik olarak sağladığı büyük bir yarar da görülmemektedir.
Bu sebeplerle Komisyondaki görüşmelerde ilke olarak bu ayrımın
korunması, ancak, malvarlığının değerine göre
sulh hukuk mahkemesinin görevine giren uyuşmazlıkların asliye
hukuk mahkemesinin görevine bırakılması kabul edilmiştir.
Öngörülen bu sisteme göre parasal değerle ifade edilen
malvarlığından kaynaklanan davalara asliye hukuk mahkemesi
tarafından bakılacak, böylece dava konusunun değeriyle ilgili
görevsizlik kararlarına ilişkin yargılamanın uzaması
ve diğer problemler son bulacaktır. Sulh hukuk mahkemeleri 8. maddede
dava konusunun değeriyle ilgili olmaksızın sayılan
davalara, başka mahkemelerin görevine girmeyen çekişmesiz yargı
işlerine ve diğer kanunların sulh hukuk mahkemesini
görevlendirdiği dava ve işlere bakmakla görevli olacaktır.
Özellikle çekişmesiz yargı bakımından asıl mahkemenin
sulh hukuk mahkemesi hâline getirilmiş olması sebebiyle de sulh hukuk
mahkemesi işlevsel ve amacına uygun bir yargılama yapacaktır.
Bu düzenlemeyle, bir çok konuda sadelik ve basitlik de
sağlanmış olacak, görevle ilgili tartışmaya yol
açabilen ayrımlara da ihtiyaç kalmayacaktır.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Kabul edilen önerge doğrultusunda 4üncü maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
5inci madde üzerinde bir önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 393 sıra sayılı Hukuk
Muhakemeleri Kanunu Tasarısının 5 inci maddesinin Tasarı
metninden çıkarılmasını ve diğer maddelerin buna göre
teselsül ettirilmesini arz ve teklif ederiz.
Bekir Bozdağ Rıdvan
Yalçın Hamit
Geylani
Yozgat Ordu Hakkâri
Turgut
Dibek Yahya
Akman
Kırklareli
Şanlıurfa
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA
(Ankara) Takdire bırakıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
DEVLET BAKANI NİMET ÇUBUKÇU (İstanbul)
Katılıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Gerekçe okutuyorum:
Gerekçe:
Malvarlığına ilişkin davalarda; sulh
hukuk-asliye hukuk ayrımının kaldırılması
nedeniyle Kısmi davada görevi düzenleyen maddenin gerekliliği
ortadan kalktığından, bu hükmün Tasarı metninden
çıkarılması gerekmektedir.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmiş ve madde 5
çıkmıştır.
6ncı madde üzerinde bir önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 393 sıra sayılı Hukuk
Muhakemeleri Kanunu Tasarısının 6 ncı maddesinin
Tasarı metninden çıkarılmasını ve diğer
maddelerin buna göre teselsül ettirilmesini arz ve teklif ederiz.
Bekir Bozdağ Rıdvan
Yalçın Hamit
Geylani
Yozgat Ordu Hakkâri
Turgut
Dibek Yahya
Akman
Kırklareli
Şanlıurfa
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA
(Ankara) Takdire bırakıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
DEVLET BAKANI NİMET ÇUBUKÇU (İstanbul)
Katılıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Malvarlığına ilişkin davalarda; sulh
hukuk-asliye hukuk ayrımının kaldırılması
nedeniyle Karşı davada görevi düzenleyen maddenin gerekliliği
ortadan kalktığından, bu hükmün Tasarı metninden
çıkarılması gerekmektedir.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmiş
ve madde 6 çıkmıştır.
7nci madde üzerinde bir önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 393 sıra sayılı Hukuk
Muhakemeleri Kanunu Tasarısının 7 nci maddesinin Tasarı
metninden çıkarılmasını ve diğer maddelerin buna göre
teselsül ettirilmesini arz ve teklif ederiz.
Bekir Bozdağ Rıdvan
Yalçın Hamit
Geylani
Yozgat Ordu Hakkâri
Turgut
Dibek Yahya
Akman
Kırklareli Şanlıurfa
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA
(Ankara) Takdire bırakıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI NİMET ÇUBUKÇU (İstanbul) Katılıyoruz
Sayın Başkanım.
BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Malvarlığına ilişkin davalarda; sulh
hukuk-asliye hukuk ayrımının kaldırılması
nedeniyle "Eşyaya bağlı irtifak haklarına ilişkin
davalarda görev"i düzenleyen maddenin gerekliliği ortadan kalktığından,
bu hükmün Tasarı metninden çıkarılması gerekmektedir.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmiş
ve madde 7 çıkmıştır.
8inci madde üzerinde bir önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 393 sıra sayılı Hukuk
Muhakemeleri Kanunu Tasarısının 8 inci maddesinin Tasarı
metninden çıkarılmasını ve diğer maddelerin buna göre
teselsül ettirilmesini arz ve teklif ederiz.
Bekir Bozdağ Rıdvan
Yalçın Hamit
Geylani
Yozgat Ordu Hakkâri
Turgut
Dibek Yahya
Akman
Kırklareli Şanlıurfa
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA
(Ankara) Takdire bırakıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI NİMET ÇUBUKÇU (İstanbul) Katılıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
"Sulh hukuk mahkemelerinin görevi" yapılan
değişiklikle, Tasarının 4 üncü maddesinde
düzenlendiğinden, 8 inci maddenin Tasarı metninden
çıkarılması gerekmektedir.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmiş
ve madde 8 çıkmıştır.
Madde 9 üzerinde bir önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 393 sıra sayılı Hukuk
Muhakemeleri Kanunu Tasarısının 9 uncu maddesinin Tasarı
metninden çıkarılmasını ve diğer maddelerin buna göre
teselsül ettirilmesini arz ve teklif ederiz.
Bekir Bozdağ Rıdvan
Yalçın Hamit
Geylani
Yozgat Ordu Hakkâri
Turgut
Dibek Yahya
Akman
Kırklareli Şanlıurfa
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA
(Ankara) Takdire bırakıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI NİMET ÇUBUKÇU (İstanbul) Katılıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
"Şahıs varlığına ilişkin
davalarda görev", yapılan değişiklikle Tasarının
2 nci maddesinde düzenlendiğinden, 9 uncu maddenin Tasarı metninden
çıkarılması gerekmektedir.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmiş
ve madde 9 çıkmıştır.
10uncu madde üzerinde bir önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 393 sıra sayılı Hukuk
Muhakemeleri Kanunu Tasarısının 10 uncu maddesinin Tasarı
metninden çıkarılmasını ve diğer maddelerin buna göre
teselsül ettirilmesini arz ve teklif ederiz.
Bekir Bozdağ Rıdvan
Yalçın Hamit
Geylani
Yozgat Ordu Hakkâri
Turgut
Dibek Suat
Kınıklıoğlu
Kırklareli Çankırı
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA
(Ankara) Değerli Başkanım, madde, tasarının 3üncü
maddesine aktarılmıştır. Bu beyanla takdiri Genel Kurula
bırakıyorum.
BAŞKAN Hükûmet?
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI NİMET ÇUBUKÇU
(İstanbul) Katılıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
"Ölüm veya vücut bütünlüğünün yitirilmesinden doğan
zararların tazmini davalarında görev", yapılan
değişiklikle, Tasarının 3 üncü maddesinde
düzenlendiğinden, 10 uncu maddenin Tasarı metninden
çıkarılması gerekmektedir.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmiş ve 10uncu madde
çıkmıştır.
Bundan sonraki maddeleri gene buradaki sırayla
okuyacağım, daha sonra teselsül ettirilecektir.
11inci madde: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
12nci madde: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
13üncü madde: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
14üncü madde: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
15inci madde: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
16ncı madde: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
17nci madde: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
18inci madde: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
19uncu madde: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
20nci madde: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
21inci madde: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
22nci madde: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
23üncü madde: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
24üncü madde: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
25inci madde: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
26ncı madde: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
27nci madde: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
28inci madde: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
29uncu madde: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
30uncu madde: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Böylece, bölüm birdeki maddelerin oylamaları
tamamlanmıştır.
İkinci bölüm 31inci madde ila 60ıncı madde
arasını kapsamaktadır.
Bölüm üzerinde söz talebi yoktur.
Maddelerin oylamasına geçiyorum:
31inci madde: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
32nci madde: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
33üncü madde: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
34üncü madde: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
35inci madde: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
36ncı madde: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
37nci madde: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
38inci madde: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
39uncu madde: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
40ıncı madde: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
41inci madde: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
42nci madde: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
43üncü madde: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
44üncü madde: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
45inci madde: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
46ncı madde: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
47nci madde: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
48inci madde: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
49uncu madde: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
50nci madde: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
51inci madde: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
52nci madde üzerinde bir önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 393 Sıra sayılı "Hukuk
Muhakemeleri Kanunu Tasarısı"nın 52'nci maddenin
başlığı ile birlikte aşağıdaki şeklinde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
"Hakimin sorumluluğu
Madde 52- (1) Hakimlerin yargılama faaliyetinden dolayı
aşağıdaki sebeplere dayanılarak Hakim aleyhine tazminat
davası açılabilir:
a) Kayırma veya taraf
tutma yahut taraflardan birine olan kin veya düşmanlık sebebiyle
hukuka aykırı bir hüküm veya karar verilmiş olması.
b) Sağlanan veya vaat
edilen bir menfaat sebebiyle kanuna aykırı bir hüküm veya karar
verilmiş olması.
c) Farklı bir anlam
yüklenemeyecek kadar açık ve kesin bir kanunu hükmüne aykırı
karar veya hüküm verilmiş olması.
ç) Duruşma tutanağında mevcut olmayan bir sebebe dayanılarak
hüküm verilmiş olması.
d) Duruşma
tutanakları ile hüküm veya kararların değiştirilmiş
yahut tahrif edilmiş veya söylenmeyen bir sözün hüküm ya da karara etkili
olacak şekilde söylenmiş gibi gösterilmiş ve buna
dayanılarak hüküm verilmiş olması.
e) Hakkın yerine getirilmesinden
kaçınılmış olması.
(2) Tazminat davasının açılması, hakime
karşı bir ceza soruşturmasının yapılması
yahut mahkumiyet şartına bağlanamaz."
Turgut Dibek Sacid
Yıldız Ali
Rıza Öztürk
Kırklareli İstanbul Mersin
Şevket
Köse Ali
İhsan Köktürk
Adıyaman Zonguldak
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA
(Ankara) Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI NİMET ÇUBUKÇU
(İstanbul) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
TURGUT DİBEK (Kırklareli) Gerekçeyi okutun.
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Anayasamızın 129'uncu maddesinde memurun eyleminden
dolayı Devletin sorumlu olması için kusurun hizmet kusuru
kapsamında kalması gerektiği hükmü yer almaktadır. Memurun
kişisel kusuru halinde doğrudan kendisine başvurulurken, hakimin
kişisel kusurundan dolayı devletin sorumlu tutulması yerinde
olmayacaktır. Bu nedenle değişiklik önergesi verilmiştir.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
52nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Madde 53: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Madde 54: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Madde 55: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Madde 56: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Madde 57: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Madde 58: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Madde 59: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Madde 60: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Böylece, ikinci bölüm içindeki maddeler de oylanmış ve
kabul edilmiştir.
Üçüncü bölüm 61inci madde ila 90ıncı maddeleri
kapsamaktadır.
Bölüm üzerinde söz talebi yoktur.
Maddelerin oylamasına geçiyorum.
Madde 61: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Madde 62: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Madde 63: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Madde 64: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Madde 65: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Madde 66: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Madde 67: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Madde 68: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Madde 69: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Madde 70: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Madde 71: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Madde 72: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Madde 73: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Madde 74: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Madde 75: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Madde 76: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Madde 77: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Madde 78: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Madde 79: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Madde 80: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Madde 81: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Madde 82: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Madde 83: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Madde 84: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Madde 85: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Madde 86: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Madde 87: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Madde 88: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Madde 89: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Madde 90: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Böylece, üçüncü bölüm içinde yer alan maddelerin oylaması
tamamlanmıştır.
Bölüm dört, 91inci maddeler ila 120nci maddeleri kapsamaktadır.
Bölüm üzerinde söz yoktur.
Maddeleri oylarınıza sunuyorum:
Madde 91: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Madde 92: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Madde 93: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Madde 94: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Madde 95: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Madde 96: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Madde 97: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Madde 98: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Madde 99: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Madde 100: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Madde 101: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Madde 102: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Madde 103: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Madde 104: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Madde 105: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Madde 106: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Madde 107: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Madde 108: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Madde 109: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Madde 110: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Madde 111: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Madde 112: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Madde 113: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Madde 114: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Madde 115: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Madde 116: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Madde 117: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Madde 118: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Madde 119: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Madde 120: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Bölüm dört içindeki maddelerin oylaması
tamamlanmıştır.
Beşinci bölüm 121inci madde ila 150nci maddeleri
kapsamaktadır.
Üzerinde söz talebi yoktur.
Oylamaya geçiyorum:
Madde 121: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Madde 122: Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Madde 123: Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Madde 124: Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Madde 125: Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Madde 126: Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Madde 127: Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Madde 128: Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Madde 129: Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Madde 130: Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Madde 131: Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Madde 132: Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Madde 133: Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Madde 134: Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Madde 135: Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Madde 136: Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Madde 137: Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Madde 138: Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Madde 139: Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Madde 140: Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Madde 141: Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Madde 142: Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Madde 143: Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Madde 144: Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Madde 145: Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Madde 146: Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Madde 147: Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Madde 148: Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Madde 149: Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Madde 150: Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Beşinci bölümün içindeki maddelerin oylaması
tamamlanmıştır.
Altıncı bölüm 151inci madde ila 180inci maddeleri
kapsamaktadır.
Üzerinde söz talebi yoktur.
Madde oylamasına geçiyorum:
Madde 151: Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Madde 152: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Madde 153: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Madde 154: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Madde 155: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Madde 156: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Madde 157: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Madde 158: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Madde 159: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Madde 160: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Madde 161: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Madde 162: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Madde 163: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Madde 164: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Madde 165: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Madde 166: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Madde 167: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Madde 168: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Madde 169: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Madde 170: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Madde 171: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Madde 172: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Madde 173: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Madde 174: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Madde 175: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Madde 176: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Madde 177: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Madde 178: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Madde 179: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Madde 180: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Böylece, altıncı bölüm içindeki maddelerin oylaması
tamamlanmıştır.
Yedinci bölüm 181inci madde ila 210uncu maddeleri
kapsamaktadır.
Bölüm üzerinde söz talebi yoktur.
Maddelerin oylamasına geçiyorum:
Madde 181: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Madde 182: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Madde 183: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Madde 184: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Madde 185: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Madde 186: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Madde 187: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Madde 188: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Madde 189: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Madde 190: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Madde 191: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Madde 192: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Madde 193: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Madde 194: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Madde 195: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Madde 196: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Madde 197: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Madde 198: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Madde 199: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Madde 200: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Madde 201: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Madde 202: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Madde 203: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Madde 204: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Madde 205: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
206ncı madde üzerinde bir önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 393 sıra sayılı Hukuk
Muhakemeleri Kanunu Tasarısının 206 ncı maddesinin birinci
fıkrasında geçen beşyüz ibarelerinin ikibinbeşyüz
olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Bekir
Bozdağ Yahya
Akman Kayhan
Türkmenoğlu
Yozgat Şanlıurfa Van
Abdurrahman
Dodurgalı Orhan Karasayar Hasip Kaplan
Sinop Hatay Şırnak
Turgut
Dibek
Kırklareli
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray)
Takdire bırakıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI NİMET ÇUBUKÇU
(İstanbul) Katılıyoruz Sayın Başkan.
BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) Gerekçe...
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Günümüzün ekonomik koşulları ve paranın satın
alma gücü dikkate alınarak senetle ispat zorunluluğunda öngörülen
parasal sınır arttırılmaktadır. Maddede öngörülen
beşyüz Türk Liralık sınırın, Tasarının
hazırlandığı 2005 yılında getirilmiş
olduğu düşünülürse aradan geçen altı yıl içinde
paranın değer kaybı ve günümüz ekonomik koşulları
içinde yüksek bir rakam olmadığı değerlendirilmiş, bu
miktardaki bir alacak için borçludan senet istenmesinin özellikle aynı
sosyal veya ekonomik çevrede bulunanlar arasındaki ilişkilere zarar
verebileceği düşünülmüştür.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmiştir.
Kabul edilen bu önerge doğrultusunda madde 206yı
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
207nci madde üzerinde bir önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 393 sıra sayılı Hukuk
Muhakemeleri Kanunu Tasarısının 207 nci maddesinin birinci fıkrasında
geçen "beşyüz" ibaresinin "ikibinbeşyüz" olarak
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Bekir Bozdağ Yahya Akman Kayhan Türkmenoğlu
Yozgat Şanlıurfa Van
Orhan Karasayar Hasip Kaplan Turgut Dibek
Hatay Şırnak Kırklareli
Abdurrahman
Dodurgalı Rıdvan
Yalçın
Sinop Ordu
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray)
Takdire bırakıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI NİMET ÇUBUKÇU
(İstanbul) Katılıyoruz Sayın Başkanım.
BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) Gerekçe
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Günümüzün ekonomik koşulları ve paranın satın
alma gücü dikkate alınarak senetle ispat zorunluluğuna ilişkin
206 ncı maddede öngörülen parasal sınır
arttırıldığından, bu maddede öngörülen parasal
sınırın da arttırılması gerekmiştir.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmiştir.
Kabul edilen önerge doğrultusunda 207nci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
Madde 208: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
Madde 209: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
Madde 210: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
Böylece, yedinci bölüm içindeki maddelerin oylaması
tamamlanmıştır.
Sekizinci bölüm 211inci madde ila 240ıncı maddeleri
kapsamaktadır.
Bölüm üzerinde söz talebi yoktur.
Maddelerin oylamasına geçiyorum:
Madde 211: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
Madde 212: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
Madde 213: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
Madde 214: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
Madde 215: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
Madde 216: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
Madde 217: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
Madde 218: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
Madde 219: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
Madde 220: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
Madde 221: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
Madde 222: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
Madde 223: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Madde 224: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
Madde 225: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
Madde 226: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
Madde 227: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
Madde 228: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
Madde 229: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
Madde 230: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
Madde 231: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
Madde 232: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
Madde 233: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
Madde 234: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
Madde 235: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
Madde 236: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
Madde 237: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
Madde 238: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
Madde 239: Kabul edenler... Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Madde 240: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Böylece, sekizinci bölüm içindeki maddelerin oylanması
tamamlanmıştır.
On dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 16.18
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 16.33
BAŞKAN: Başkan Vekili
Şükran Güldal MUMCU
KÂTİP ÜYELER: Bayram
ÖZÇELİK (Burdur), Gülşen ORHAN (Van)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet
Meclisinin 50nci Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.
393 sıra sayılı Tasarının
görüşmelerine devam edeceğiz.
Komisyon ve Hükûmet yerinde.
Şimdi, dokuzuncu bölümün görüşmelerine
başlıyoruz. Dokuzuncu bölüm 241 ile 270inci maddeleri
kapsamaktadır.
Bölüm üzerinde söz yoktur.
Maddeleri oylarınıza sunuyorum:
Madde 241: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Madde 242: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Madde 243: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Madde 244: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Madde 245: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Madde 246: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Madde 247: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Madde 248: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Madde 249: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Madde 250: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Madde 251: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Madde 252: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Madde 253: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Madde 254: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Madde 255: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Madde 256: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Madde 257: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Madde 258: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Madde 259: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Madde 260: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Madde 261: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Madde 262: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Madde 263: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Madde 264: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Madde 265: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Madde 266: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Madde 267: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Madde 268: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Madde 269: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Madde 270: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Dokuzuncu bölüm içindeki maddelerin oylaması
tamamlanmıştır.
Onuncu bölüm 271inci madde ile 300üncü maddeleri
kapsamaktadır.
Bölüm üzerinde söz talebi yoktur.
Maddelerin oylamasına geçiyorum.
Madde 271: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Madde 272: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Madde 273: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Madde 274: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Madde 275: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Madde 276: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Madde 277: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Madde 278: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Madde 279: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Madde 280: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Madde 281: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Madde 282: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Madde 283: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Madde 284: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Madde 285: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Madde 286: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Madde 287: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Madde 288: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Madde 289: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Madde 290: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Madde 291in üzerinde bir önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 393 Sıra Sayılı Hukuk
Muhakemeleri Kanunu Tasarısının 291inci maddesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Madde 291- (1) Bilirkişinin kasten veya ağır ihmal
suretiyle düzenlemiş olduğu gerçeğe aykırı raporun,
mahkemece hükme esas alınması sebebiyle zarar görmüş olanlar, bu
zararın tazmini için bilirkişiye karşı tazminat davası
açabilirler.
Turgut Dibek Ali Rıza
Öztürk Ali
İhsan Köktürk
Kırklareli Mersin Zonguldak
Sacid
Yıldız Şevket
Köse
İstanbul Adıyaman
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA
(Ankara) Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay) Katılmıyoruz
Sayın Başkanım.
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Hâkimin hukuki sorumluluğu ile birlikte paralel olarak
düzenlenmesi yerinde olacaktır.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
291inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
291inci madde kabul edilmiştir.
292nci madde üzerinde bir önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 393 Sıra Sayılı Hukuk
Muhakemeleri Kanunu Tasarısının 292nci maddesinin
şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Madde 292 - (1) Bilirkişi aleyhine açılacak olan
tazminat davası, gerçeğe aykırı bilirkişi raporunun
ilk derece mahkemesince hükme esas alındığı hâllerde, bu
mahkemenin yargı çevresi içinde yer aldığı bölge adliye
mahkemesi hukuk dairesinde; bölge adliye mahkemesince hükme esas alındığı
hâllerde ise Yargıtay ilgili hukuk dairesinde görülür.
Turgut Dibek Ali Rıza
Öztürk Ali
İhsan Köktürk
Kırklareli Mersin Zonguldak
Şevket
Köse Sacid
Yıldız
Adıyaman İstanbul
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA
(Ankara) - Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay) Katılmıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
291inci maddede öngörülen değişiklik nedeniyle 292nci
maddenin değiştirilmesi yerinde olacaktır.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
292nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Madde 293: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Madde 294: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Madde 295: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Madde 296: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Madde 297: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Madde 298: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Madde 299: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Madde 300: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Onuncu bölüm içindeki maddelerin oylaması
tamamlanmıştır.
On birinci bölüm 301inci madde ila 330uncu maddeleri
kapsamaktadır.
Bölüm üzerinde söz yoktur.
Maddelerin oylamasına geçiyorum.
Madde 301: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Madde 302: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Madde 303: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Madde 304: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Madde 305: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Madde 306: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Madde 307: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Madde 308: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Madde 309: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Madde 310: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Madde 311: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Madde 312: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Madde 313: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Madde 314: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Madde 315: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Madde 316: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Madde 317: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Madde 318: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Madde 319: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Madde 320: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Madde 321: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Madde 322: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Madde 323: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Madde 324: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Madde 325: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Madde 326: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Madde 327: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Madde 328: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Madde 329: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Madde 330: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Böylece on birinci bölüm içindeki maddelerin oylaması
tamamlanmıştır.
On ikinci bölüm 331inci madde ila 360ıncı maddeleri
kapsamaktadır.
Söz talebi yoktur.
Maddelerin oylamasına geçiyorum.
Madde 331: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Madde 332: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Madde 333: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Madde 334: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Madde 335: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Madde 336: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Madde 337: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Madde 338: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Madde 339: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Madde 340: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Madde 341: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Madde 342: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Madde 343: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Madde 344: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Madde 345: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Madde 346: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Madde 347 üzerinde bir önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 393 sıra sayılı Hukuk
Muhakemeleri Kanunu Tasarısının 347 nci maddesinin ikinci,
üçüncü ve dördüncü fıkralarında geçen bin ibarelerinin
binbeşyüz olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Bekir Bozdağ Yahya Akman Kayhan
Türkmenoğlu
Yozgat Şanlıurfa Van
Orhan Karasayar Turgut Dibek Rıdvan
Yalçın
Hatay Kırklareli Ordu
Hasip
Kaplan Abdurrahman
Dodurgalı
Şırnak Sinop
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA
(Ankara) Takdire bırakıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay) Katılıyoruz
Sayın Başkanım.
BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) Gerekçe okunsun.
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Günümüzün ekonomik koşulları ve paranın satın
alma gücü dikkate alınarak ilk derece mahkemelerindeki kesinlik
sınırının arttırılması amacıyla bu
değişikliğin yapılması düşünülmüştür.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmiştir.
Kabul edilen bu önerge doğrultusunda 347nci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
Madde 348: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Madde 349: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Madde 350: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Madde 351: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Madde 352: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Madde 353: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Madde 354: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Madde 355: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Madde 356: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Madde 357: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Madde 358: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Madde 359: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Madde 360: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Böylece on ikinci bölüm içinde yer alan maddelerin oylaması
tamamlanmıştır.
On üçüncü bölüm 361inci madde ila 390ıncı maddeleri
kapsamaktadır.
Bölüm üzerinde söz talebi yoktur.
Maddelerin oylamasına geçiyorum.
Madde 361: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Madde 362: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Madde 363: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Madde 364: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Madde 365: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Madde 366: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Madde 367: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Madde 368 üzerinde bir önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 393 sıra sayılı Hukuk
Muhakemeleri Kanunu Tasarısının 368 nci maddesinin birinci
fıkrasının (a) bendinde geçen onbin ibaresi ile ikinci fıkrasında
geçen onbin ibarelerinin yirmibeşbin olarak değiştirilmesini
arz ve teklif ederiz.
Bekir Bozdağ Abdurrahman
Dodurgalı Hasip
Kaplan
Yozgat Sinop Şırnak
Turgut Dibek Rıdvan
Yalçın Orhan
Karasayar
Kırklareli Ordu Hatay
Yahya
Akman Kayhan
Türkmenoğlu
Şanlıurfa Van
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA
(Ankara) Takdire bırakıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay) Katılıyoruz
Sayın Başkanım.
BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) Gerekçe Sayın Başkan.
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Günümüzün ekonomik koşulları ve paranın satın
alma gücü dikkate alınarak temyiz sınırının
arttırılması amacıyla bu değişikliğin
yapılması düşünülmüştür.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmiştir.
Kabul edilen önerge doğrultusunda 368inci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Madde 369: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Madde 370: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Madde 371: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Madde 372: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Madde 373: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Madde 374: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Madde 375: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Madde 376: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Madde 377: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Madde 378: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Madde 379: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Madde 380: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Madde 381: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Madde 382: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Madde 383: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Madde 384: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Madde 385: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Madde 386: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Madde 387: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Madde 388: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Madde 389: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Madde 390: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
On üçüncü bölüm içinde yer alan maddelerin oylaması
tamamlanmıştır.
On dördüncü bölüm 391inci madde ila 420nci maddeleri
kapsamaktadır.
Söz talebi yoktur.
Madde oylamasına geçiyorum.
Madde 391: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Madde 392: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Madde 393: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Madde 394: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Madde 395: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Madde 396: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Madde 397: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Madde 398: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Madde 399: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Madde 400: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Madde 401: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Madde 402: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Madde 403: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Madde 404: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
405inci madde üzerinde bir önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 393 sıra sayılı Hukuk
Muhakemeleri Kanunu Tasarısına 405 inci maddenin birinci
fıkrasının aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Bekir Bozdağ Yahya Akman Abdurrahman
Dodurgalı
Yozgat Şanlıurfa Sinop
Hasip Kaplan Orhan Karasayar
Rıdvan
Yalçın
Şırnak Hatay
Ordu
Turgut
Dibek Kayhan
Türkmenoğlu
Kırklareli Van
Lehine ihtiyati tedbir kararı verilen taraf, ihtiyati tedbir
talebinde bulunduğu anda haksız olduğu anlaşılır
yahut tedbir kararı kendiliğinden kalkar ya da itiraz üzerine
kaldırılır ise haksız ihtiyati tedbir nedeniyle
uğranılan zararı tazminle yükümlüdür.
BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA
(Ankara) Takdire bırakıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN - Hükûmet?
ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay) Katılıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN - Gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe:
Madde metninde sehven teminat gösterilmiş olmasından
dolayı ifadesi kullanılmıştır. Bu hâliyle maddenin
yanlış anlamaya sebebiyet vermesi mümkün olacağından bu
ibare haksız ihtiyati tedbir nedeniyle şeklinde
değiştirilmiştir.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmiştir.
Kabul edilen önerge doğrultusunda 405inci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Madde 406: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Madde 407: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Madde 408: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Madde 409: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Madde 410: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Madde 411: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Madde 412: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Madde 413: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Madde 414: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Madde 415: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Madde 416: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Madde 417: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Madde 418: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Madde 419: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Madde 420: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
On dördüncü bölüm içindeki maddelerin oylanması
tamamlanmıştır.
On beşinci bölüm 421inci madde ila 450nci maddeleri
kapsamaktadır.
Bölüm üzerinde söz talebi yoktur.
Madde oylamasına geçiyorum:
Madde 421: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Madde 422: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Madde 423: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Madde 424: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Madde 425: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Madde 426: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Madde 427: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Madde 428: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Madde 429: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Madde 430: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Madde 431: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Madde 432: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Madde 433: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Madde 434: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Madde 435: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Madde 436: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Madde 437: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Madde 438: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Madde 439: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Madde 440: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Madde 441: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Madde 442: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Madde 443: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Madde 444: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Madde 445: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Madde 446: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Madde 447: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Madde 448: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Madde 449: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Madde 450: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Böylece on beşinci bölüm içinde yer alan maddelerin
oylaması tamamlanmıştır.
On altıncı bölüm 451inci madde ile 458inci maddeleri
kapsamaktadır.
Bölüm üzerinde, AK PARTİ Grubu adına Bolu Milletvekili
Fatih Metin konuşacaktır. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
Buyurunuz Sayın Metin.
AK PARTİ GRUBU ADINA FATİH METİN (Bolu)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 393 sıra
sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu Tasarısı hakkında on
altıncı bölüm üzerinde söz almış bulunmaktayım. Yüce
heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 1086
sayılı Kanun günümüze kadar 26 kez değişikliğe
uğramış ve 26 kez uğradığı
değişiklikle de seksen madde değiştirilmiştir ancak
amaçlanan yargılamanın hızlanması hususunda yeterli hedef
tutturulamamış ve bu nedenle, 18/6/1927 tarih ve 1086
sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununda uygulamadan kaynaklanan
aksaklıkları gidermek, davaların hızlı, basit, en az
giderle ve en etkin biçimde görülmesi ve bir kısım
uyuşmazlıkların nizasız kaza, sulh, uzlaşma gibi
yöntemlerle çözümünü sağlamak, karşılaştırmalı
hukuktaki gelişmeleri hukuk yargılamasına yansıtmak
amacıyla bu kanun tasarısı hazırlanmış ve
huzurunuza gelmiştir.
Değerli arkadaşlar, bu tasarıda hukuk usulü
hususunda çok önemli kaideler, yeni yenilikler getirilmektedir. Bunların
en önemlisi, yargılamada, kısa sürede bitirilmesini sağlayacak
usul kuralları öngörülmüştür çünkü malumunuz, gecikmiş adalet,
adalet değildir. Bu noktada yargılamanın hızlı bir
şekilde yürütülmesi ve neticelendirilmesi hususunda da bu kanun
tasarısında önemli hükümlere yer verilmiştir.
Bunların başında yargılama giderlerinin avans
olarak alınması müessesesi düzenlenmiştir. Bunu şu
şekilde kısaca izah edebiliriz: Yargılama giderlerinin
zamanında yatırılmaması tek başına davaların
gecikme sebebi olmamakla birlikte önemli etkenlerden biridir. Bu düzenlemeler
karşısında, davacının dilekçesini, davalının
da cevap dilekçesiyle birlikte gösterdiği delilleri mahkemeye sunarken
yargılama giderlerinin yaklaşık olarak hesaplanması ve
ilgiliden peşin olarak tahsili sağlanmalıdır.
Bunun dışında, tasarıda, 1086 sayılı
Kanunda yer almayan ve yargılama hukukunda yargılamanın
kısa sürede neticelenmesini sağlayacak olan ön inceleme bölümü
düzenlenmiştir. Bunu da kısaca anlatacak olursak: Bu müessese, medeni
usul hukuku alanındaki kanunlaştırmada hukukumuz için önemli bir
yeniliktir çünkü uygulamada en çok şikâyet edilen ve
yargılamanın gecikmesi sebebi olarak gösterilen önemli bir husus da
tam hazırlık yapılmadan tahkikata başlanmasıdır.
Tasarının ön inceleme bölümünde getirilen düzenleme ile
tahkikat duruşmaları, delillerin toplandığı değil,
değerlendirildiği bir aşama hâline getirilmiştir. Böylece,
çoğu kez, tapu veya nüfus idaresine yazı yazılması veya çok
basit ara kararların yerine getirilmesi hususunda defalarca
duruşmalar ertelenmiş ve bu şekilde de duruşmaların,
yargılamanın uzamasına neden olmuştur. Bu nedenlerle, bu
küçük, ufak sebeplerden dolayı ara kararların uzamaması
noktasında da bu ön inceleme sistemi büyük oranda rahatlık
getirecektir.
Yine, yargılamanın hızlı yürümesi
açısından bir yeni düzenleme de basit yargılama usulünün kolaylaştırılmasıdır,
sözlü ve seri yargılama usulünün kaldırılmasıdır.
Hukuk yargılamasında yazılı, basit, sözlü ve seri olmak
üzere dört ayrı usul şu anda mevcuttur. Bu usuller düzenleme
amacına uygun şekilde uygulanmadığından ve bu sebeple
de karışıklığa sebep olduğundan kanun
tasarısında sözlü ve seri yargılama usullerine ilişkin
hükümler yürürlükten kaldırılmıştır.
Yazılı ve basit olmak üzere iki yargılama usulünün
muhafaza edilmesi öngörülmektedir. Basit yargılama usulünde yapılan
düzenleme ile kural olarak davaların ön inceleme oturumu dâhil, toplam üç
duruşmada tamamlanması öngörülmüştür. Yine, basit yargılama
usulünün hızlı ve etkin şekilde işlemesi
bakımından davaların en fazla bir kez takipsiz
bırakılması esası kabul edilmiştir.
Bir diğer önemli husus: Tarafların mahkeme
kararını alıp işleme koyabilmeleri için bakiye karar ve
ilam harcının ödenmiş olma şartı
kaldırılmıştır. Ayrıca, bu düzenlemeye uygun
şekilde 492 sayılı Harçlar Kanununda düzenleme
yapılmıştır.
Bir diğer önemli müessese de ilk itirazlarla ilgilidir.
İlk itiraz sebepleri dava şartı hâline getirilmiştir çünkü
ilk itirazların, 1086 sayılı Kanunda düzenlenen şekliyle
kötü niyetli kişilere davaları sürüncemede bırakma fırsatını
vermektedir. Bu nedenle, ilk itiraz sebepleri dava şartı hâline
getirilmiş; böylece, sayılan hususların, davanın her
aşamasında, taraflar ileri sürmese dahi, hâkim tarafından resen
nazara alınması mümkün kılınmıştır.
Yine, yargılamanın hızlı yürümesi
açısından çekişmesiz yargıyla ilgili de
ayrıntılı hükümlere yer verilmiştir.
Bir diğer önemli değişiklik: 1086 sayılı
Kanunda yer alan bir kısım haklardan yararlanmaya ilişkin
süreler devamlı surette karışıklık oluşturmakta,
uygulama kolaylığı sağlamak bakımından disipline
edilmiştir. Bu sürelerin daha kolay algılanabilmesi amacıyla
tasarıda temel bazı süreler kabul edilmiştir; bu çerçevede bir
hafta veya iki hafta, bir ay veya bir yıl gibi süreler kabul edilerek
karışıklığa son verilmiştir.
Yargılama hukuku bakımından teknik yöntemlerden
yararlanmayı sağlayacak imkânlara yer verilmiştir, bu
bakımdan da bu imkânlar getirilmiştir.
Uygulamada yaşanan sorunlar da göz önünde bulundurularak
geçici hukuki koruma müessesesi yeniden düzenlenmiştir. Bu da yine
uygulamada çok sıkça karşılaşılan bir problemdir.
Geçici hukuki koruma tedbirlerinden özellikle ihtiyati tedbir, ihtiyati haciz
ve delil tespiti talepleriyle ilgili kararlara karşı istinaf yoluna
başvurabilme imkânı getirilmiştir. Uygulamada tedbir ve
tespitlerin çok kolaylıkla ve ciddi bir denetime tabi olmaksızın
alınabildiği herkesçe bilinmektedir. Bu durum ise yargıya güveni
sarsmakta ve mahkeme kararlarına olan inancı zedelemektedir. Bu
kararlara karşı kanun yolu açılarak bir ölçüde denetlenmesi
amaçlanmıştır.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Adalet
Komisyonumuzda da bu kanunumuzla alakalı çok önemli
değişikliklere katkıda bulunulmuştur. Bunların en
önemlilerinden bir tanesi: İnsanın ölümü veya vücut bütünlüğünün
yitirilmesinden doğan zararların tazminine ilişkin davalara
asliye hukuk mahkemelerince bakılması öngörülmüştür. Bunun önemi
şudur: Daha önce yani bu düzenlemeden önce, şu andaki mevcut
düzenlemelerde mevcut hukuk sistemimize göre maddi ve manevi tazminat
taleplerinde yargı yolu -adli, idari ve askerî olmak üzere üç şekildedir-
bu zararı kimin verdiğine bakılarak belirlenmektedir. Komisyonda
yapılan tartışmalarda insan zararlarına ilişkin olarak
açılan tazminat davalarının farklı yargı
kollarında görülmesinin, benzer olaylarda birbirinden farklı
kararların çıkmasına sebep olduğu
değerlendirilmiştir. Bu alanın disipline edilebilmesi
bakımından, insanın vücut bütünlüğüne ilişkin bir
zarar doğması durumunda zararı kimin verdiğine
bakılmaksızın, zarar süjesi esas alınarak bu davaların
asliye hukuk mahkemelerinde görülmesi benimsenmiştir.
Davanın açıldığı tarihte
alacağın miktarının tam olarak belirlenmesinin
imkânsız olduğu durumlar vardır. Bu da yine uygulamada özellikle
avukat arkadaşlarımızın
karşılaştığı büyük sorundur. Bu sorun da bu
şekilde
Asgari miktar üzerinden belirsiz alacak davası
açılabilecektir. Bu da önemli bir düzenlemedir.
Yine, uygulamada duruşma salonunda uygunsuz
davranışlarda bulunanların dışarı
çıkarılmasına ilişkin hükmün avukatlar için
uygulanmaması da yine savunma makamı ve savunma hakları açısından çok önemli bir
düzenlemedir.
Değerli arkadaşlar, bu ve buna benzer hem kanun
tasarısında hem de Komisyondaki arkadaşlarımızın
katkılarıyla düzenlenen bu yeni değişikliklerle beraber
uzun süreden beri beklenen Türk hukuk sistemi açısından çok önemli
kanunlar bir bir çıkmaktadır. Tabii, bu önemli kanunların
çıkmasında iktidarıyla-muhalefetiyle bütün milletvekili
arkadaşlarımızın başlangıçtan beri büyük
katkıları mevcuttur. O nedenle, huzurlarınızda, bütün bu
noktada, gerek Bakanlık bürokratlarımız gerekse Komisyondaki üye
arkadaşlarımız ve yine burada bulunan yüce heyetinizin, Türkiye
Büyük Millet Meclisi Genel Kurulundaki bütün milletvekili
arkadaşlarımızın katkısından dolayı
teşekkür ediyorum. Yine, Sayın Bakanımıza bu konudaki gayretinden
dolayı ve bu kanunların bu dönem içerisine yetişmesini
sağladığı için teşekkür ediyorum ve bu kanunun ve yine
bir gün önce kabul ettiğimiz Türk Borçlar Kanununun ve bundan sonra yine
huzurunuza gelecek olan diğer kanunların ülkemize,
vatanımıza, milletimize ve Türk hukuk sistemine, Türk hukuk
camiasına hayırlı olmasını temenni ediyor,
saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz Sayın Metin.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Afyonkarahisar
Milletvekili Halil Ünlütepe.
Buyurunuz Sayın Ünlütepe (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA HALİL ÜNLÜTEPE (Afyonkarahisar)
Teşekkür ediyorum.
Sayın Başkan, değerli üyeler; son on yıla
yakın bir dönemdir ülkemizdeki temel yasalarda köklü
değişiklikler yapıyoruz. Öncelikle Türk Medeni Kanunu, daha
sonra Türk Ceza Kanunu, Ceza Muhakemeleri Kanunu, dün Türk Borçlar Kanunu,
bugün Hukuk Muhakemeleri Kanunu ve önümüzdeki günlerde de Türk Ticaret
Yasasıyla ilgili ön hazırlıkları bitireceğiz. Bunlar
köklü değişiklikler.
Temel kanunları yaparken elbette eksiklikler de
olacaktır. Bu eksiklikler ise zamanla ihtiyaçları
karşılayacak hâle getirilebilir diye düşünüyorum.
Bugün görüştüğümüz Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu 1927
yılında İsviçreden tercüme olarak alınmış ve
üzerinde şimdiye kadar 26 kez değişiklik
yapılmış. Dolayısıyla, zaman zaman ihtiyaçları
karşılayamaması sonucu bu değişiklikleri yapma zorunluluğu
doğmuştur.
Şimdi, bu değişiklikleri yaparken en önemli faktör
şu olmuştur: Geciken yargının hızlanması, basit
ve ucuz yargının sağlanması hedef
alınmıştır. Bunu sağlamaya yönelik hareketleri
yaptığımız müddetçe de hep yargıya basitleştirememişiz,
yargıyı hızlandıramamışız ve
yargının tıkanmasına da neden olmuşuz. Hep
hastayı iyileştirmeye çalışmışız ama
hastalık günden güne artmış. İşte bugün, son
tahliyelerle ilgili olaylar, Yargıtaydaki dosya sayısının
tahmin edilemeyecek sayılara ulaşmasının sonucu bu son
dönemlerde yapılan hukuksal düzenlemelerde başarılı
olamadığımızın bir kanıtıdır.
Peki, niçin başarılı olamadık? Bunları
düzeltmek için mi çaba harcadık? Hayır, yargıyı ele
geçirmek için çaba harcadık.
Bir söz vardır: İnanmayan insan inandıramaz.
2002li, 2003lü yıllarda Adalet ve Kalkınma Partisinin değerli
üyeleri Biz yargıya inanmıyoruz. dediler. Şimdi, inanmayan bir
insan ne dereceye kadar bu yargıda bir düzenleme yapabilir, çözüm
getirebilir. Çözüm getirebilmeniz için inanmanız gerekir, bilmeniz
gerekir. Bu sıkıntıyı aşmak zorundayız.
Bugün Hukuk Muhakemeleri Kanunuyla ilgili, ülkemizdeki en önemli
sorunlardan birisi yargılamaların uzun sürmesi. Değerli
arkadaşlar, şimdi uzun süren bir yargılama, geciken bir
adalettir, adil yargılanma hakkını elinizden alır.
Bakın, bununla ilgili bir bilgi notu, gelen bir not: Uzayan adalet
hayatımı tarumar edip yurdumu, yuvamı yıktı. Bir
yurttaş gönderiyor. Günde otuz beş-kırk davaya bakan hâkimler
ne dereceye kadar doğru karar verebilir? Adam gibi
uygulayıcısı yetiştirilmeyen ve bulunmayan kanun ne
işe yarar? Uzayan ve insanı canından bezdirip vatanından
nefret ettiren hantal ve uyuz adaletin düzeleceğinden hiçbir umudum yok.
Tek umudum var, o da dava uzatmaktan Türkiye Cumhuriyeti devletine sürekli
tazminat cezası veren Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi. Bir yurttaşın
hem Adalet Komisyonu Sayın Başkanımızla
paylaştığı hem de bana gönderdiği bir mesaj.
Yurttaş, Türk hukukundan ziyade Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine
doğru yöneliyor. Ne zaman yöneliyor? Bu son on yılda bu yöneliş
daha çok artmış.
Başka bir meslektaşımızdan gelen bir not, bilgi
notu, bir daireden örnek vereceğim: Yargıtay 9. Hukuk Dairesi. Bu
daire 2009 yılında 23.393 onama kararı, 8.368 bozma, 1.841 karar
düzeltme ve 862 ret, geri çevirme kararı vermiş yani bir senede
36.464 dosyaya bakmış. 2009 yılındaki işgünü
sayısını 220 gün olarak kabul edersek, değerli
arkadaşlar, 9. Hukuk Dairesi günde 165 dosyaya bakıyor. Eğer
sekiz saat bir mahkemenin çalıştığını
düşünürsek saatte 20 dosyaya karar veriyor. Sonuç: Acaba burada doğru
bir karar peşinde mi koşuyoruz? Saate 20 dosyayı inceleyen bir
Yargıtay doğru karar verebilir mi?
Bugün, Türkiyede, insanların, artık, doğru veya
yanlış karar verilip verilmediği hiç umurunda değil. Eksik
inceleme nedeniyle milyonlarca insanın hakkı gasp oluyor. Peki, bunun
hesabını kim verecek? Bunun hesabının yurttaşa
karşı siyasal sorumluluğu kime ait? Hükûmete aittir, siyasal
sorumluluk bu işte Hükûmete aittir. Şimdi, sekiz saatte 165
dosyayı inceleyen bir Yargıtaydan bir içtihat beklenebilir mi? Bekleyemezsiniz.
Peki, bu ucuz, hızlı adaletin yapılması için altyapı
hazırlıkları yapılmış mı?
Yapılmış. Örneğin hukuk muhakemelerinde ve ceza
muhakemelerinde usul hukukunda değişiklikler yapılarak bölge
mahkemelerinin kurulmasına karar verilmiş. Bölge adliye
mahkemelerinin kurulması yönünde bu yüce Meclis 2005 yılında
karar vermiş. Der ki bu kararda: Bu Kanunu Bakanlar Kurulu yürütür. der.
Sene 2005. 2007ye kadar yürütmemiş, demiş ki: 2007ye kadar
uzatayım, ben bunu yapamam. demiş. 2007ye kadar yüce Meclis onu
uzatmış. 2007den 2011e kadar bu kanunu Bakanlar Kurulu
yürütmemiş. Peki, Bakanlar Kurulu bir kanunu uygulamıyorsa bunun
sorumlusu kim? Kanunlar yürütülmek için, uygulanmak için çıkar.
Türkiyedeki en önemli sıkıntı ne kadar düzgün yasa
çıkartırsanız çıkartın onun uygulanabilmesidir.
Niçin bölge mahkemeleri kurulmadı? Eğer
yetişmiyorsa zaman 2007de yaptığınız gibi tekrar bir
satırlık, bir cümlelik bir kanun değişikliği getirir
onu uygulatabileceğiniz zamana taşırsınız. Bu
altyapısı oluşturulmadan, Yargıtay tıkanacak, normal
mahkemeler tıkanacak
İnsanlar artık bugün yargıya
başvuramaz bir duruma geldi. Elbet bu insanların yargıya
başvuramayacak bir duruma geldiğini Hükûmet de biliyor.
Çıkış yolu nedir? Bu dönem bu Hukuk Muhakemeleri Kanunu içine
konuyordu, arabuluculuk sistemi. Peki, arabuluculuk sistemi bugün nerede
uygulanıyor? Anglosakson ülkelerinde uygulanıyor. İngilterede
bu türlü çalışmalarda başarıya
ulaşılmış. Ama o ülkelerin hukuk sistemiyle Türkiyenin
hukuk sistemi bir mi? Değil. O bölgedeki çalışmalara ben de
katıldım, on gün kadar kaldık. Orada Pakistanlı
kadınların oradaki arabuluculuk sisteminin uygulanmasıyla
çektikleri sıkıntıları dinledim, gördüm, dinledim ve
gördüm. Türkiye gibi altyapısı oluşmamış, belirli bir
bölgenin ağa sistemine dayandığı, belirli bir bölgenin
şeyh ve tarikat liderlerine dayandığı bir ülkede bu
arabuluculuk sistemini uygularsanız, o ülkede medeni hukuku
uygulayamazsınız. O ülkedeki hukuk sisteminiz, aydınlanma
devrimiyle Türkiyenin çizdiği cumhuriyet çizgisinden uzaklaşmadır.
Bu konuda Adalet Komisyonunda Cumhuriyet Halk Partili üyeler olarak ciddi
tartışmalar yaptık ve altyapısı oluşmayan o
arabuluculukla ilgili terimlerin çıkartılmasını istedik.
Üzüldüğüm konu, cumhuriyet rejiminin yetiştirdiği
aydınların da bu konuda yeterli araştırma yapmadan,
bunları hukuk muhakemeleri tasarısının içine
dercetmeleriydi. Bununla ilgili altyapı oluşmamış. Üniter
yapının getirdiği sıkıntılar bugün bilinmektedir.
Böyle bir ortamda bu tür bir düzenlemeye acaba bu yüce Meclis karar verebilir
miydi?
Cumhuriyet Halk Partisi olarak Hukuk Muhakemeleri Kanunu üzerinde
ciddi endişelerimiz var. Bunların üzerindeki endişelerimizi
Komisyonda paylaştık, düşüncelerimizi burada
paylaşıyoruz ama şu da bir gerçek ki: Hızlı, adil bir yargılanma
için Hukuk Muhakemeleri Kanununda da bir değişiklik gerekiyor.
Artık, başka ülkelerdeki tercüme yasalardan uzaklaşmak
zorundayız. Artık, bizim bilim adamlarımız hukuk
fakültelerindeki geniş, engin deneyimleriyle, Türk yapısına
uygun hukuk muhakemeleri kanunu yapabilecek düzeydedir. Başka yerden kopyacı,
Onlar öyle yapmış, biz de öyle yapacağız
Bu tür
şeyler bize güç kazandırmaz. Elbet şunu bilmek zorundayız:
Türkiyenin bir global sorunlardan etkileşim içinde olabileceğini de
kabul etmek zorundayız. Elbette, oradaki gelişimleri de izlemek,
görmek, bilmek zorundayız ama bunun çıkış yolu
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Lütfen sözlerinizi tamamlayınız,
buyurunuz.
HALİL ÜNLÜTEPE (Devamla) Bağlayayım Sayın
Başkanım.
Bunun çıkış yolu bence, yapılması
gereken, kendi yapımıza uygun bir düzenleme yapmak.
Bu görüştüğümüz kanun tasarısında,
Anayasamızın 129uncu maddesine göre hâkimlerin sorumluluğu
düzenleniyor. Hâkimler devlet memuru değildir, devlet memuru hâline
getiriyorsunuz. Anayasada açık bir hüküm vardır. Bu tür bir düzenlemenin
yapılması açıkçası Anayasanın 129uncu maddesi
yönünden ciddi endişeler doğurmaktadır. Haberalla ilgili davada
da görüldüğü gibi yargıçlar artık bir devlet memuru hâline
getirilmeye çalışılıyor. Bunlardan uzaklaşmak
zorundayız, uzaklaşmak zorundasınız.
Bu duygu ve düşüncelerle bu yasanın
hazırlanmasında emeği geçen bilim adamlarımıza,
Bakanlık personeline, bu çalışmalarda hazır bulunan
değerli Komisyon üyesi arkadaşlarımıza ve tüm emeği
geçenlere teşekkür ediyorum. Bu yasanın ülkemiz için
hayırlı olması dileğiyle hepinizi sevgi ve saygıyla
selamlıyorum.
Sayın Başkan, size de çok teşekkür ediyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Ünlütepe.
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Ordu Milletvekili
Rıdvan Yalçın. (MHP sıralarından alkışlar)
Buyurunuz Sayın Yalçın.
MHP GRUBU ADINA RIDVAN YALÇIN (Ordu) Çok teşekkür ediyorum
Sayın Başkanım.
Değerli milletvekilleri, sonuna geldiğimiz Hukuk
Muhakemeleri Kanunu ile ilgili bölüm üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Meclis
Grubu adına söz almış bulunuyorum. Tekrar, yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, özellikle kanunla ilgili
konuşmalara geçmeden evvel Sayın Bakanın dikkatine bir iki
hususu sunmak istiyorum. Öncelikle hukukumuzda ne yazık ki hâlen bir yedieminlik
müessesesi tam oturmuş durumda değil, her ilde de yok. Sayın
Bakanım, şöyle şikâyetler alıyoruz
vatandaşlarımızdan: Şimdi, bir malı yedieminde olan
vatandaşlarımız, özellikle de hakkını, hukukunu çok
bilemeyen yaşlı kadınlar yediemin bürosuna gittiğinde,
borcu ödeyip malını iade almak istediğinde kendilerine
Şuraya bir imza atın. deniyor ve ondan sonra bir başka depoya
yönlendiriliyorlar. Yani önce imza attırılıyor, daha sonra
eşyanın başka bir depoda olduğu söyleniyor. O depoya
gittiğinde ise ya eşyasını bulamıyor ya sağlam
bulamıyor fakat daha önce teslim aldığına ilişkin bir
belge imzalamış olduğu için çok ciddi bir mağduriyet ortaya
çıkıyor. Bu hususu Bakanlığın dikkatine sunuyorum. En
azından adliyelerdeki başsavcılıklar ya da icra müdürlükleri
ikaz edilmek suretiyle eşya fiilen teslim edilmeden bir imza
atılmasının önlenmesinin faydalı olacağını
düşünüyorum.
Değerli milletvekilleri, bir önemli hususu daha sizlerle
paylaşmak istiyorum: Özellikle iki yıldır, üç yıldır
süren yoğun ekonomik krizin toplum hayatımızda ortaya
çıkardığı yıkıcı sonuçları da
düşünerek bir kanun teklifimiz olmuştu ev eşyalarına haciz
yapılamamasına ilişkin. Maalesef bugüne kadar muhalefetten gelen
yedi yüze yakın kanun teklifi gibi bu kanun teklifimiz de bir
değerlendirmeye tabi tutulamadı, görüşmeye layık
bulunmadı. Acaba diyorum, oluşan bu uzlaşma ikliminden istifade
ederek seçim öncesi...
Bakın, çeklerle ilgili bir yasa düzenlemesi yaptık
burada, iki yıl ertelendi. Şimdi, muhtemelen sizlerin de
telefonlarına geliyordur -sürenin bitimine yaklaşıldı-
sürekli benzer mesajlar gelmeye başladı. Yani krizin etkileri bir
şekilde devam ediyor. O hâlde, şu çağda, şu devirde, bir
babanın yaptığı ölçüsüz harcamanın cezasını
ne kadar daha eşe ve çocuklara çektireceğiz? Evinden buzdolabı
götürülen bir kadının, izlediği televizyonu elinden alınan
bir çocuğun yaşadığı travmayı ne şekilde
düzelteceğiz, nasıl tamir edeceğiz? Bu insanlar bulundukları mahalde, evde, apartmanda
oturamaz bir psikoloji içerisine düşüyorlar. Arzu ediyorum ki -artık
bu çağa bu tablo yakışmıyor- çok kısa, iki üç maddelik
bir kanun teklifiydi; destek verir, gündeme alıp
kanunlaşmasını sağlarsanız, ben de şahsen
milletvekili olmanın, kendi adıma en büyük misyonu yerine
getirmiş olacağım. Daha önce de bu kürsüde ifade etmiştim,
eğer bunu bir yasama kıskançlığı içerisinde
düşünüyorsanız, ben kanun teklifimi geri çekmeye hazırım,
yeter ki sizden bir arkadaşımız aynı konuda bir kanun
teklifi versin.
ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay) Estağfurullah,
beraber yapalım, problem değil.
RIDVAN YALÇIN (Devamla) Değerli milletvekilleri, önemine
binaen birkaç hususu tekrar burada gündeme getirmek istiyorum.
Bir tanesi, Sayın Bakanın da bu kürsüde ifade
ettiği ara buluculuk meselesidir. Ara buluculuk meselesiyle ilgili Adalet
Komisyonu üyelerinin bir İngiltere ziyareti olmuştu, ben de o heyet
içerisindeydim. Gerçekten de İngilterede hayranlık
uyandırıcı bir sistem kurulmuş ve bugün ihtilafların
yüzde 30unun adliye öncesi oluşturulan bir ara buluculuk sistemi
içerisinde çözüldüğüne tanık oluyoruz.
Tabii, bu kanunun amaçları içerisinde ifade edilen, gerekçede
ifade edilen bir husus da, yargılama öncesi ya da yargılama
içerisinde bu tür yöntemlerle ihtilafların çözümünün teşvik edilmesi
olarak takdim ediliyor. Ben de bunu çok önemsiyorum aslına
bakarsanız. Sadece Yargıtayda 2 milyona yakın dosya
olduğunu düşündüğümüzde, bu personelle, bu hâkim, savcı
sayısıyla Türkiyedeki hukuk ihtilaflarını adil olarak
çözmenin mümkün olmadığı görülüyor. O hâlde, gerçekten de
yargılama öncesi başka bir uzlaşma yöntemleri geliştirmek
gerektiğine ben inanıyorum fakat Sayın Bakanım,
değerli arkadaşlarım; İngilterede bu konuyu
konuşurken hep şunu düşünmüştüm: Biz bunu ülkemizde
nasıl uygulayabiliriz? Bir ara bulucu olacak. Bu, muhtemelen belki bir
hukukçu olacak ya da hukukla ilişkili meslek dallarından böyle bir
kurum, böyle bir meslek oluşacak.
Şimdi, bizim memleketimizde, biraz önceki konuşmamda da
ifade ettim, toplumdaki en saygın meslek grubu olan, bir kariyer
mesleği kabul edilen hâkimlik kurumuna inanç bu kadar kaybolmuşken,
mahkeme kararları bile toplum nezdinde insanların yargılanan ya
da mahkeme kararından etkilenen insanların siyasi kimliğine göre
bir sahiplenme ya da reddedişle değerlendiriliyor bir noktaya
gelmiş iken, yani daha açık söylemek gerekirse, bir hâkime güven
kaybolmuşken ara buluculuk kurumuna güven nasıl sağlanacak, bu
konuda çok ciddi düşünmek gerekir. Eğer bu mesele bir yargı
yetkisinin devredilmesi gibi ele alınacaksa, buna ilişkin de ciddi
endişeler olduğunu ifade etmek isterim.
Değerli milletvekilleri, bu kanun içerisinde davacıdan
avans alınması gibi ya da ön inceleme müessesesi gibi faydalı,
yargıyı hızlandıracak düzenlemeler olduğu gibi;
aslında, bugün, Türk hukukunun, Türk özel hukukunun en büyük
sıkıntılarından biri olan hakka ulaşamamak, daha
doğrusu adaletin geç tecelli etmesinin de bir adaletsizlik olduğu
anlayışı içerisinde, bu mahzurları giderecek düzenlemeler
de var. Bunları biz de çok önemsiyoruz. Fakat bilirkişilik meselesi
hususundaki düzenlemeleri ben yeterli bulmadım. Geçtiğimiz günlerde,
Türkiye Mimarlar, Mühendisler Odaları Birliğinin Etik ve
Bilirkişilik adıyla bir sempozyumu vardı, oraya da Milliyetçi
Hareket Partisi adına ben katılmıştım. Orada da çok
ciddi tartışmalar yaşadık. Bir defa, bilirkişilik
meselesi, bugünkü düzenlemede en azından adli yargı adalet
komisyonlarınca sene başında bir isim havuzunun
oluşturulacağı ve oradan isimlerin seçileceği gibi
geçmişe göre daha düzenli bir düzenleme getiriliyor fakat bana göre, bu,
bilirkişilik meselesini çözmüyor. Bu konu kanayan bir yaraya
dönüşmüştür. Bugün, adliyelerde, maalesef, bilirkişiler
paralarını alamadıklarından şikâyet ediyor. Maalesef,
bilirkişilik meselesi, kalem personeli ile bilirkişiler arasında
bir ahbap çavuş ilişkisine döndürülmüş durumda. Diğer
insanlar bu durumdan şikâyetçiler ve hatta bilirkişilik müessesesinin
etik zaaflar taşıdığı hususunda da çok ciddi
şikâyetler var.
Bütün bu şikâyetlerden benim çıkardığım
sonuç şu ki: Bilirkişilik meselesi, bu kanunun içerisindeki maddelerle
sınırlı kalmayıp çok daha ciddi ve kapsamlı bir
mevzuata ihtiyaç duymaktadır. Bilirkişilik konusu
sanıldığından daha önemlidir. Birçok mahkeme kararı
aslında bilirkişi raporlarının neredeyse motamot
kâğıda yansımasından oluştuğundan bu konunun çok
daha önemli, çok daha ciddiyetle ele alınması gerektiğine olan
inancımı bir kez daha ifade ediyorum.
Değerli milletvekilleri, yine bir üzüntümü ifade etmek
isterim. Bu tasarının ilk hâlinde, 50 bin lira ve üzeri
kıymetteki davalarda avukat bulundurma mecburiyeti vardı. Maalesef,
daha sonra bu, tasarıdan çıkartıldı. Geçen o Etik ve
Bilirkişilik Sempozyumunda, ben bunun ihtiyaç olduğunu ifade
ettiğimde orada bir kadın bana cevap olarak Siz bizi avukatlara
mecbur mu etmeyi arzu ediyorsunuz? demişti.
Şimdi, toplumda böyle bir yanlış algı var.
Sanki avukat tutma mecburiyeti getirildiğinde
insanlarımızın aleyhine olarak, onlar ekonomik bir külfetle
karşılaşıp avukat tutmak zorunda kalacaklarmış
gibi bir durumla, bir eleştiriyle karşılaşılıyor.
Oysa, ciddi bir adli yardım müessesesi oluşması hâlinde, yani
avukat tutma imkânı, ekonomik gücü olmayan insanlara bu imkânlar
sağlandıktan sonra avukat bulundurma mecburiyetinin, vekil tutma
mecburiyetinin getirilmesinin, ben hem hukuk hayatımız
bakımından çok önemli olacağını, adliyelerin iş
yükünün önemli ölçüde azalacağını ve sanılanın aksine,
bir hukukçu nezaretinde yürüyen adliye sistemi içerisinde
vatandaşlarımızın da adil yargılanma hakkından
çok daha fazla istifade edeceğini düşünüyorum. Onun için, bunu
yalnızca avukatlar lehine bir mesleki gelir kapısı olarak görmek
yerine, Türk hukuk birikiminin daha yükseğe çıkabilmesi,
insanlarımızın hakka daha çabuk ulaşabilmeleri için
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.
Buyurunuz.
RIDVAN YALÇIN (Devamla) Bitiriyorum efendim.
bir yöntem olduğu hususunda anlaşmak, görüşmek ve
taraflarla, ilgili kesimlerle bu konuyu olgunlaştırıp, bana
göre, daha fazla gecikmeden, bu husustaki bir düzenlemeyi de hayata geçirmek
gerekiyor.
Değerli milletvekilleri, ben bu düşüncelerle,
hazırlanan tasarının Türk hukuk hayatına,
uygulayıcılara yasadan etkilenecek insanlarımıza
hayırlı olmasını temenni ediyorum.
Bu yasanın hazırlanmasında emeği geçen bilim
heyeti ve Bakanlık bürokrasisine teşekkür ediyor, ayrıca Adalet
Komisyonunda bizlere daha ziyade, siyasi atmosfer yerine hukuk atmosferinde
tanışma fırsatı sunan Sayın Başkan ve üyelere de
teşekkürlerimi sunuyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Yalçın.
Komisyon Başkanı Sayın İyimaya
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA
(Ankara) Çok değerli Başkanım, yüksek Parlamentonun
değerli üyeleri; yapacağım kısa konuşmanın
başında hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, aslında tarihî bir gün
içerisindeyiz. Bazen yaptığımızın
yansımalarını, inşa ettiğimiz kuralları
parmaklarımızla kabul ederken farkında olmayabiliriz. Gerçekten,
1927 yılında kabul edilen bu Kanun, cumhuriyet hükûmetleri ve bilim
adamları kurulları tarafından tam 7 defa kökten
değiştirilmek istendi. Bunlardan birisinde Barolar Birliği
adına komisyonda bulundum. Yedi girişim başarısız
kaldı. Şu anda gerçekten adil yargılanma hakkı ve
yargılama hakkı bağlamında, hak arama özgürlüğü
bağlamında var olması gereken güncellemeyi yapıyoruz.
Kaynak ülke 1992 yılında bu dönüşümü yaptı, 2011
yılında federal kapsamda dönüşüm yaptı, biz yeni
yapıyoruz.
Ben bu konuda görüşlerimi arz ederken
yaptığımız reformun iki üç kesitini sizlerle
paylaşmak, iki büyük noksanımızı da yüce millete ait olan
kayıtlara intikal ettirmek istiyorum.
Değerli arkadaşlar, şu anda Borçlar Kanunuyla bu
kanunda uyumlu şekilde insan zararları hukukunu güçlü bir zemine
oturtuyor ve insanların kollarının, gözlerinin,
yaşamlarının yitirilmesi sebebiyle farklı yargı
kollarına, Danıştaya, Askerî İdare Mahkemesine, diğer
mahkemelere gitmeleri gibi farklı yollar ortadan kalkıyor ve insan
zararları hukuku hukuk bütünlüğüne, koruma bütünlüğüne ve dava
kolaylığına kavuşuyor.
Yine bu yasayla, vatandaş davayı açıyor, kazanıyor,
bakiye harç adı altında -diyelim ki 1 trilyonluk bir dava veya
büyük bir gayrimenkul davası- siz 1 milyon, 2 milyon, 3 milyon harcı
yatırmazsanız ilamı tebliğe çıkaramazsınız,
temyiz yoluna gidemezsiniz, takibe koyamazsınız. Adalet Komisyonu,
haklı müdahaleyle, ilamda tecessüm eden hak ile Maliyenin harç
alacağı arasındaki var olmayan, yapay, sanal bağı
koparttı ve artık vatandaş, mahkemeden ilamı
aldığı gün tebliğe çıkarabilecek, takibe koyabilecek,
yargı yollarına gidebilecek.
Ayrıntıya girmek istemiyorum, aslında müzakerenin
başında söz almak istedim, Adalet Komisyonu Raporu bu konuda gerekli
ayrıntıyı bünyesinde taşıyor ama iki hususu, iki
noksanı da millî zabıtlara intikal bakımından sizlerle
paylaşmak istiyorum.
Değerli arkadaşlar, bunlardan bir tanesi, bir defa
reform hareketleri veya çağdaş ülkeler, hükûmetler, parlamentolar,
sistemler dünyadaki gelişimi erken fark etmek ve hatta gelişime öncü
olmak durumundadırlar. Anglosakson hukuku olsun, kara Avrupası hukuku
olsun, Batı, artık, sorunları, özellikle hukuk
sorunlarını dava yoluyla halli sisteminden yasalarla
düzenlenmiş, sınırlanmış alternatif çözüm yolları
sistemine geçti. Onun için, Adalet Komisyonu gündeminde bekleyen ara buluculuk
kanunu tasarısının muhalefetin de katılımıyla,
katkılarıyla kabul edilmesi aslında bu reformu tamamlar. Bu
reformla davaları ne kadar sadeleştirirseniz sadeleştirin yükü
azaltmanız mümkün değil, uzlaşmanın erdemini burada
yakalamanız mümkün değil ama elbette ki rezervler olabilir, o
rezervler de müzakerelerde değerlendirilebilir.
Şunu paylaşmak istiyorum yüksek heyetle: Usul
kanunları, ideolojik torbaları boş veya ideoloji torbaları
olmayan kanunlardır. Hatta Adalet Komisyonu usul kanunlarını
tarif ederken
Usul hükümleri sessiz ve fakat muktedir hâkimlerdir, sadece
olaylara değil, aynı zamanda hâkimlere de hükmederler. Türk hukukunun
en büyük sorunu hâkim bağlamında, usul hukuku çerçevesinde, usul
bağlayıcılığında hareket etmek ve referansı
hukuk olan kararlar vermektir. Bu bakıma da bu ciddi bir reform.
İkinci yüksünmem, ikinci sorun da şudur değerli
arkadaşlar: Şu anda Türkiye'de bilhassa kamunun taraf olduğu
davalar bakımından bir kesin hüküm sorunu yaşanıyor. Hazine
dava açıyor, Burası benim, senin mülkün değil. diyor. Hazine
davayı kaybediyor, kesin hüküm meydana geliyor. Yirmi sene sonra Orman
Genel Müdürlüğü bağımsız tüzel kişilik
sıfatıyla Bu hazinenin değil, senin de değil, benim.
diyor. Bakın, siyasal olarak tek bayrak diyoruz, tek millet diyoruz,
tek devlet diyoruz, devletin tekilliği diyoruz. Şimdi, bir devlet
biriminin vatandaşla taraf olduğu bir davada istihsal ettiği,
mahkeme yoluyla aldığı bir hükmü öbür devlet birimi Ben taraf
değildim. diye ortadan kaldırabilir mi?
İşte, bu sorunu Komisyon Başkanı olarak ilk
defa Türk hukukunda gündeme getirdim, önergeleştirdim. Meraklı olan
arkadaşlar için Komisyon Raporumuzun 157nci sahifesi ile 158inci
sahifeleri arasında bu çözüm var. Tabii, Komisyonumuz erken bir teklif
olarak gördü belki, biraz daha derinleştirilmesi gereken bir teklif olarak
gördü. Bizim bilim adamlarından bu konuda sorunu derinleştirmeleri ve
alternatif çözüm getirmelerini bu vesileyle sizlerle paylaşmak istiyorum.
Kanunun hayırlı olmasını diliyorum. Sevgiler
saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın İyimaya.
On altıncı bölüm üzerindeki görüşmeler
tamamlanmıştır.
Maddelerin oylamasına geçiyorum.
Madde 451: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Madde 452: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
453üncü madde üzerinde bir önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 393 sıra sayılı Hukuk
Muhakemeleri Kanunu Tasarısının 453 üncü maddesine
aşağıdaki fıkranın eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Bekir Bozdağ Rıdvan
Yalçın Turgut
Dibek
Yozgat Ordu Kırklareli
Hamit
Geylani Suat
Kınıklıoğlu
Hakkâri Çankırı
"(2) Mevzuatta,
yürürlükten kaldırılan 18/6/1927 tarihli ve 1086 sayılı
Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununa yapılan yollamalar, Hukuk Muhakemeleri
Kanununun bu hükümlerin karşılığını
oluşturan maddelerine yapılmış sayılır."
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA
(Ankara) Takdire bırakıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay) Katılıyoruz
Sayın Başkanım.
BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) Gerekçe okunsun.
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Kanun metnine eklenecek bu hükümle; yürürlükten
kaldırılan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununa,
diğer mevzuat tarafından yapılan yollamaların Hukuk
Muhakemeleri Kanunu açısından durumları açıklığa
kavuşturulacaktır.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmiştir.
Kabul edilen bu önerge doğrultusunda 453üncü maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Madde 454: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Madde 455: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Madde 456: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Geçici madde 1: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Geçici madde 2: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
457nci madde üzerinde bir önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
393 sıra sayılı kanun tasarısının
457 nci maddesinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederim.
Bekir Bozdağ Rıdvan
Yalçın Hamit
Geylani
Yozgat Ordu Hakkâri
Turgut
Dibek Suat
Kınıklıoğlu
Kırklareli Çankırı
Madde 457- Bu Kanun 01.10.2011 tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA
(Ankara) Takdire bırakıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay) Katılıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe: Uygulama açısından önerilen yürürlük tarihinin
daha yerinde olacağı düşünülmüştür.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Kabul edilen bu önerge doğrultusunda 457nci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
458inci maddeyi kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Böylece on altıncı bölüm içinde yer alan maddelerin
oylamaları tamamlanmıştır.
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA
(Ankara) Sayın Başkan, düzeltmelerle ilgili bir talebimiz var.
BAŞKAN Tasarının görüşmeleri
tamamlanmıştır.
Şimdi, tasarının tümünü oya sunmadan önce
konuşmak mı istiyorsunuz?
Buyurun.
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA
(Ankara) Sayın Başkanım, yüksek Genel Kurul
tasarının 5 ila 10uncu maddelerini metinden
çıkarmıştır. Bu çıkarma teselsülde değişim
doğurmuştur. Bu bağlamda, atıf maddelerinin ki 49, 50, 51,
70, 135, 136, 159, 181, 256, 257, 268, 276, 312, 348, 349, 350, 352, 357, 362,
363, 368, 372, 374, 375, 378, 379, 383, 386, 401, 402, 441, 449 ve gözden kaçan
diğer atıf maddeleri bakımından gerekli uyumun
yapılması, düzeltilmesi noktasında Genel Kurulun oyuna bu
durumun sunulmasını takdirlerine arz ediyorum efendim. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Bu redaksiyon isteğiniz yerine getirilecektir.
Bununla birlikte tasarının tümünü oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Tasarı kabul edilmiş ve
kanunlaşmıştır.
Buyurunuz Sayın Bakan. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; şu an itibarıyla, 2004
yılında başlatılmış olan bir
çalışmanın yasalaşmasını görmenin
mutluluğunu yaşıyoruz.
Hukuk Muhakemeleri Kanunu, uzunca bir süredir üzerinde reform
yapılmak istenen ama bir türlü neticeye gidemeyen bir yasamız idi ama
bugün itibarıyla, gruplarımızın katkısıyla,
iş birliğiyle Parlamentomuzun, 23üncü Dönem Parlamentomuzun çok
hayırlı olarak altına imza attığı önemli yasalardan
bir tanesi de bu. İnanıyorum ki hukuk yargılamalarında
süreyi kısaltacak, adalet bekleyen vatandaşlarımızın
beklentilerini önemli ölçüde kolaylaştıracak bir düzenleme
yaptık.
Ben, tekraren, bu çalışmada emeği geçen tüm
bürokrat arkadaşlarıma, akademisyen arkadaşlarımıza ve
Parlamentoda Komisyonda çalışan uzmanından Komisyon üyesine ve
bütün gruplarımıza, grup başkan vekillerimize ve
milletvekillerimize teşekkür ediyor, yasanın hayırlı
olmasını temenni ediyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Ergin.
Komisyon Başkanı Sayın İyimaya da kısa bir
teşekkür konuşması yapacaktır.
Buyurunuz.
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA
(Ankara) Başkanımızı ve yüksek Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, aziz milletimizin daima
arzuladığı uzlaşma özleminin Büyük Mecliste gerçekleştiği
mutlu zamanın içindeyiz. Millet, esasen, tabiatında var olan
gerilimli diyalektiğe rağmen, siyaset kurumundan aynen bugün
olduğu gibi önemli projelerde uzlaşma ve çözüm
dayanışması beklemektedir.
Hayatın ve adaletin muhtaç olduğu bu büyük eserin ortak
ve özenli mimarları olarak hukuk bilim adamlarımıza,
hâkimlerimize, Bakanlık bürokrasisine, Barolar Birliğine,
Kardeşim Adalet Bakanımız dâhil süreçteki bütün adalet
bakanlarımıza, siyasal partilerimize, en başta Büyük Meclise,
onun manevi kişiliğinde görüşmeleri yürüten
Başkanımız dâhil Divana, bütün milletvekillerimize, değerli
grup başkan vekillerimize, kıymetli üyelerimizin terkibiyle
müşekkel Adalet Komisyonumuza, hasılı, Parlamento bürokrasisi dâhil
katkısı olan herkese şükran borçluyuz.
Büyük Meclisin hukuk ve uygarlık dünyamıza
armağanı olan bu onurlu eserin hayırlı olmasını
Allahtan diliyorum. Aziz milletimizin ve tarihin huzurunda hürmetle
eğiliyorum, saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın İyimaya.
Sayın milletvekilleri, şimdi de 4üncü sırada yer
alan Türk Borçlar Kanununun Yürürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkında
Kanun Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporunun görüşmelerine
başlayacağız.
4.- Türk Borçlar Kanununun
Yürürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkında Kanun Tasarısı ve
Adalet Komisyonu Raporu (1/674) (S. Sayısı: 375) (x)
BAŞKAN Komisyon ve Hükûmet yerinde.
Komisyon raporu 375 sıra sayısıyla
bastırılıp dağıtılmıştır.
Sayın milletvekilleri, alınan karar gereğince bu
tasarı da İç Tüzükün 91inci maddesi kapsamında
görüşülecektir. Bu nedenle, tasarı, tümü üzerindeki görüşmeler
tamamlanıp maddelerine geçilmesi kabul edildikten sonra bölümler hâlinde
görüşülecek ve bölümlerde yer alan maddeler ayrı ayrı
oylanacaktır.
Tasarının tümü üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına Mersin Milletvekili Ali Rıza Öztürk konuşacaktır.
Buyurunuz Sayın Öztürk. (CHP sıralarından
alkışlar)
CHP GRUBU ADINA ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Türk Borçlar Kanununun
Yürürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkında Kanun
Tasarısının tümü üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi adına
söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, önceki konuşmamda da
söylediğim gibi, bir hususu tutanaklara geçmesi ve şerh
düşülmesi açısından söylüyorum: Dün kabul ettiğimiz Borçlar
Kanunu Tasarısı ve bugün kabul ettiğimiz Hukuk Muhakemeleri
Kanunu Tasarısı ve bundan sonra görüşülecek olan Türk Borçlar
Kanunu Tasarısının, bu üç temel kanunun görüşülme
sürecine, kanunlaşma şekline ilişkin uygulanan yöntemi bir
hukukçu olarak içime sindiremediğimi belirterek konuşmalarıma
başlıyorum. Aslında, gönül isterdi ki -bu tasarılar sekiz
yıldır tartışılıyor, sekiz yıldır
kamuoyunda görüşülüyor- komisyonlarda jet hızıyla, alelacele geçirilen,
çok sıkışıktır diye hemen geçirilen bu
tasarılar iki yıldır Meclisin gündeminde beklemesin. Eğer
bu tasarılar gerçekten çok ivedi ise çok acil idiyse o zaman -çünkü bu
gerekçeyle komisyonlardan alelacele geçirildi- komisyonlara sadece bu
tasarıların hazırlanış sürecinde bulunan bilim kurulu
üyeleri katıldı, başka, bu tasarıdaki düşüncelere
karşı olan bilim kurulu üyeleri de gelip düşüncelerini
belirtebilirlerdi. Yani böylesine önemli, bizim asırlar boyu geçerli
olmasını istediğimiz bu tasarılar, bu görüşleri
savunan ya da bu görüşlere karşı çıkan tüm bilim
adamlarının görüşlerinin harmanlandığı bir
ortamda enine boyuna tartışılarak yasalaşsa daha iyi olurdu
ve Mecliste de madde metinleri
Ben dışarıdan gördüğüm
tabloyu söylüyorum, Meclis Başkanı: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edenler
Etmeyenler
Tasarı maddeleri hiç görüşülmeden geçiyor.
Tabii, bu bence kanun yapma tekniğine çok uygun bir durum değil ama
bunun bu noktaya getirilip dayatılmasından iktidar partisi AKPnin
sorumlu olduğunu ben söylemeden geçemem. Çok ciddi sorumluluğu
vardır, uzlaşmaz tavrının bir sonucudur bu.
Bu üç kanun tasarısının içinde kabul
etmediğimiz, itiraz ettiğimiz birçok madde ve hüküm var. Bu madde ve
hükümler, itiraz etmemize rağmen, sadece
Meclis Genel Kurulunda bizim
İç Tüzükten kaynaklanan haklarımız var? Nedir onlar?
İşte, toplantı yeter sayısı isteme, karar yeter
sayısı isteme, maddeler üzerinde önerge verme ve her maddede
konuşma gibi İç Tüzükten kaynaklanan hakkımızı, bu
tasarıların bir an önce kanunlaşması adına dondurduk,
itirazlarımızı dondurduk yani ileride Sayın Adalet
Bakanının çıkıp, Ceza Muhakemesi Kanununda olduğu
gibi, bir olumsuzluk ortaya çıktığı zaman Canım, biz
bu tasarıları Cumhuriyet Halk Partisiyle, MHPyle beraber
çıkardık. dememesini ben diliyorum. Bunların olumsuz
olacağı yönlerini biz komisyonlarda belirttik. Dolayısıyla,
inşallah, umut ediyorum ve diliyorum ki bu üç kanun, uygulamada herhangi
bir olumsuz sonuç doğurmaz. Bizim zaten, bunun olumsuz sonuçlar
doğurması hâlinde, Cumhuriyet Halk Partisinin, halkın
iktidarında, onları gerçekten düzelteceğimizin bilinmesini
istiyorum.
Değerli milletvekilleri, özellikle bugün görüşülen Hukuk
Muhakemeleri Kanununun yönteme ilişkin olduğunu ben
söylemiştim. Şimdi, bir kısmı tabii ki yerel mahkemelerde
dosyaların tıkanması, gibi bunların çok büyük nedenleri
var. Bunlardan en önemlisi, en önemli nedenlerden birisi, hukuk eğitiminin
kalitesinin giderek düşmesidir. Sanıyorum, yürütmenin başı
olarak Sayın Adalet Bakanı da bu düşüncemize katılır.
Önemli olan, burada ne kadar mükemmel yasalar çıkartırsak
çıkartalım, bu yasaları uygulayacak olan insandır.
İnsanların eğitiminin yani bu yasaları uygulamakla görevli
insanların yani hukukçuların eğitim seviyesinin, eğitim
kalitesinin artırılması gerektiğini ben düşünüyorum.
En önemli nedenlerinden birisi yine, tabii ki bu yasaları uygulamakla
görevli olan yargıç sayısındaki azlık. Bir yandan Avrupa
Birliği ülkelerinden bahsediyoruz, her ağzımızı
açtığımızda onu söylüyoruz ama Avrupa Birliğinde hâkim
başına düşen kişi sayısı ile Türkiyedeki hâkim
başına düşen, yargıç başına düşen kişi
sayısı arasında çok ciddi farklılıklar olduğunu
sanıyorum hepimiz biliyoruz.
Değerli arkadaşlarım, şu anda, mevcut Adalet
Bakanlığının verilerine göre, 3 bin civarında hâkim
açığı, yerel mahkemelerde yani yasal norm kadroya göre bu kadar
hâkim açığı olduğu söylenilmektedir. Bu hâkim
açıkları bugüne kadar bir türlü kapatılamamıştır.
Bunun gerekçesini Sayın Bakan televizyonlarda açıklıyor, diyor
ki: Bir sınav yapıyoruz, bizim yaptığımız
sınavı Danıştay iptal ediyor. Tabii, ben köyde oturan bir
vatandaş olarak televizyonu dinlediğim zaman koskocaman Bakanın
söylediği bu lafa inanmak durumundayım. Yani inanmayacak değilim
ya, bu lafı Bakan söylüyor.
Şimdi, değerli arkadaşlarım, Danıştay
ya da bu mahkemeler neden kurulmuş yani Danıştayın görevi
ne? Danıştayın görevi, yürütmenin yaptığı
işlemlerin yasalara uygunluğunu denetlemek değil midir? Elbette
ki Adalet Bakanlığının yaptığı işlemi
yani sınav işlemini, hâkimleri mesleğe alma işlemini,
Adalet Bakanı, yasa ve hukuka uygun olduğu inancıyla
yapmıştır. Ama bunun hukuka aykırı olup
olmadığını tespit ve tayin etme görevi bu işlemi yapan
idarenin görevi değildir, bunu tespit ve tayin etme görevi
yargının denetimindedir. Yani burada da Bakanın ya da Bakanlar
Kurulunun böylesine
Hâkim ve savcıların hukuk kurallarına ve
yasaya uygun olarak, sınavla alınıp
alınmadığını denetleme görevi
Danıştayındır, şimdi Danıştay benim
yaptığım sınavları iptal etti. diye
suçlanmasının gereği yoktur.
Yani şunu demek mümkün değildir: Ben istediğim
gibi, istediğim şekilde, istediğim tarzda ve istediğim
kişileri hâkim ve savcı olarak alırım. Bunu deme
hakkı ve yetkisi, demokratik hukuk devletinin bakanının elinde
olmaması gereken bir haktır. Yani demokratik hukuk devletinin
bakanı istediği kişiyi, istediği zaman, istediği
sayıda hâkim ve savcı olarak alma hakkına sahip değildir;
elbette ki yasalarda öngörülen, hukuk kurallarında öngörülen yöntemlere
uyarak hâkim ve savcıları almak durumundadır ve bunun yargı
denetimine tabi olmasını da hazmetmek durumundayız. Yani
demokratik hukuk devletinin bakanı ile ilkel hukukun hâkim olduğu,
çağ dışı hukukun hâkim olduğu ülkelerdeki bakanın
arasındaki fark, demokratik hukuk devleti adalet bakanının da
başbakanın da diğer bakanların da yani yürütme
organının başındaki kişilerin yargı
tarafından yapılan işlemleri hazmedebilmeleridir. Yani bir bakan
eğer yaptığı işlemin yargı tarafından denetlenmesini
hazmedemiyor ise o, demokratik hukuk devletinin bakanı değildir.
Değerli arkadaşlarım, Danıştayın
görevi kendi yasasında belirlenmiş, Anayasada belirlenmiş.
Anayasada ve yasada belirlenmiş görevini yapması nedeniyle
Danıştayı suçlamak mümkün değildir. Eğer Adalet
Bakanlığının yaptığı sınavlar 4 kez
iptal edilmişse Danıştay tarafından, burada 4 kez hukuka
aykırılık yapılmış demektir. O zaman illa da
Ben, bu Danıştay kararında öngörülen hukuka
aykırılığa aldırmadan, kendi istediğim
adamları hâkim ve savcı yapacağım. diye ısrar etmenin
anlamı nedir?
Değerli milletvekilleri, bir konu daha söylemek istiyorum.
Yargıtay Yasasında Değişiklik Yapılmasına
İlişkin Kanun Tasarısı Hükûmet tarafından
hazırlandı, 2007 yılının Ocak ayında Türkiye
Büyük Millet Meclisine sevk edildi ve bu kanun tasarısı, seçimlerden
sonra, Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek tarafından,
Başbakan adına yenilendi. Bu, Yargıtay Kanununda
Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun
Tasarısının 1inci maddesi Yargıtay Kanununun 5inci
maddesinde değişiklik yapıyor; mevcut 21 hukuk dairesini 13e,
mevcut 11 ceza dairesini 7ye düşürüyor; 250 Yargıtay üyesinin 150ye
düşürülmesini öngörüyor. Bu tasarı 6 Şubat günü Adalet
Komisyonuna gelmiş, 2008in 6 Şubatında. Orada, Cumhuriyet Halk
Partili üyeler, Yargıtayda daire sayısının ve üye
sayısının düşürülmesine karşı
çıkmışlar. Hem tasarının, bu maddenin gerekçesinde hem
de o dönemdeki Sayın Adalet Bakanı Mehmet Ali Şahinin
açıklamalarında, bu kanun tasarısının, bu maddenin
getiriliş gerekçesi: İstinaf Mahkemeleri Yasasının
yürürlüğe girecek olması nedeniyle iş yükünün
azalacağı ileri sürülmüş. 2007 yılında istinaf
mahkemelerinin daha yürürlüğe girip girmeyeceği 2011
yılında atılmış iken
yani istinaf mahkemelerinin faaliyete girme olasılığı
daha azken istinaf mahkemelerinin yürürlüğe gireceği nedenle
Yargıtay üye sayısını düşürmeye çalışan
anlayış, istinaf mahkemelerinin yürürlüğe girmesi öngörülen 2011
yılında Yargıtay da üye sayısı ve daire
sayısını artırma çalışmalarının içine
girmiştir.
Şimdi, 8 Şubat 2008 günü Adalet Komisyonunda
-sanıyorum Komisyon Başkanı ve Komisyon üyelerimiz
hatırlarlar- bu konuda yaşanan sert tartışmalardan sonra
Adalet Komisyonu Başkanımız bu gerilimin toprağa verilmesi,
öfkenin toprağa verilmesi gerektiği anlayışıyla o
dönemki Adalet Bakanı Sayın
Mehmet Ali Şahinle birlikte Yargıtay Başkanıyla
yaptıkları görüşme sonucunda 8 Şubat 2008de bu
tasarıyı alt komisyona sevk ettiler.
Şimdi ne değişti de, değerli
arkadaşlarım, Adalet Bakanı bugün Yargıtaydaki daire
sayılarının artırılmasını ve üye
sayılarının çoğaltılmasını savunmaktadır,
buna ilişkin çalışmalar yapmaktadır? Yani 2007
yılında istinaf mahkemelerinin faaliyete geçme
olasılığının çok uzun bulunduğu bir devirde siz
daire sayısını ve üye sayısını azaltmayı
savunurken bugün faaliyete geçmesi gereken bu yılda bu daire
sayılarını artırmayı, üye sayısını artırmayı
savunmak çelişki değil midir? O günden bugüne ne
değişmiştir? O günden bugüne hükûmet aynı Hükûmettir. Bakan
değişmiştir, Adalet Bakanı Mehmet Ali Şahin
gitmiştir, onun yerine AKP Grup Başkan Vekili Sayın Sadullah
Ergin Adalet Bakanı olmuştur. Başka önemli bir
değişiklik daha vardır değerli arkadaşlarım, o
da, Yargıtaya üye seçme yetkisine sahip olan Hâkimler ve Savcılar
Yüksek Kurulunun yapısı değişmiştir. Bundan önceki yapıda
öyle anlaşılıyor ki Adalet Bakanı ve Hükûmet,
Yargıtaya seçilecek üyeleri kontrol edemeyecekleri düşüncesiyle o
tarihteki üye sayısını düşürmek suretiyle
Yargıtayı ele geçirebileceklerine inanmışlar ki o zaman üye
sayısını düşürmeye çalışmışlardır.
Şimdi, yapılan o büyük yargı reformundan sonra bu
ileri demokrasi döneminde gelinen noktada artık Yargıtaya üye seçecek
Hâkimler ve Savcılar Kurulunun yapısı değiştiği
için, bu yapıda kendi istedikleri adamı Yargıtay üyesi seçtirme
olanağına kavuştuğuna inanmış olacaklar ki
Yargıtayın üye sayısını artırarak
Yargıtayı ele geçirme amacıyla hareket ettikleri yönündeki
kamuoyunda var olan kuşkuyu artırmaktadırlar değerli
arkadaşlarım. Bunun başka hiçbir açıklaması olamaz.
Sayın Adalet Bakanı kamuoyuna 2007deki durumla bugünkü durum
arasındaki çelişkiyi açıklamak durumundadır.
Değerli milletvekilleri, halkın ihtiyacı olan
yasaları bu Meclis yapmak durumundadır yani siyasi iktidarın
yandaşlarının ya da koruma altında olan kişilerin
ihtiyaç duyduğu yasaları değil, büyük Türk milletinin, büyük
Türk halkının ihtiyaç duyduğu yasaları hukuk kurallarına
uygun şekilde bu Meclis yapmak durumundadır.
Bakın, 2008, 2009, 2010 yılında yaşanan
krizden sonra, Hükûmet Kamu Alacaklarının
Yapılandırılması adı altında bir kanun
tasarısı getirdi Plan ve Bütçe Komisyonuna. Bu torba yasa, şimdi
oldu çuval yasa. İçine ne bulunursa katıldı, kamu
alacaklarının tasfiyesi dışında, alacak-borç
ilişkilerinin tasfiyesi dışında akla ne gelirse, bununla
ilgisi, uzaktan yakından ilgisi olmayan her şey bunun içine
katıldı. Hatta, değerli arkadaşlarım, ihtisas komisyonlarında
görüşülmesi gereken birtakım kanun tasarı ve teklifleri dahi
buralarda önergeler vasıtasıyla gündeme getirildi ama o krizin en
önemli mağduru olan ve kamuoyunda çek mağdurları olarak
bilinen kişilerin sorunlarının çözümü, bunların dertlerinin
dermanı için herhangi bir çalışma
yapılmamıştır. Çağdaş hukuk sisteminde
olduğu gibi karşılıksız çek keşide etme suçunun
suç olmaktan çıkarılması gerektiği konusundaki
söylemlerimiz, 2009 yılında kabul edilen 5941 sayılı Çek
Kanunu sırasında biz söyledik ama gelinen noktada bu sorunların
çözülmediği çok açıktır değerli arkadaşlarım.
2009dan bu yana baktığımızda, demin de söyledim,
Yargıtay 10. Ceza Dairesi karşılıksız çek suçlarına
bakmaktadır. Bugün bu ceza dairesinde 59.219 dosya vardır
değerli milletvekilleri. Bu dosyaların 45.586 tanesi çek
dosyasıdır. Şimdi, yargı nasıl
tıkanmış, görüyor musunuz? Yani 59.219 dosyadan 45.586 dosya
ceza hukukunda suç genel teorisi içerisinde hiçbir sorumluluk esasına
dayanmayan karşılıksız çek keşide etme fiilinin suç
kabul edilmesi nedeniyle olmuştur.
Şimdi, Avrupa ülkelerinde böyle bir uygulamanın
olmadığını söylüyoruz. Adalet Bakanı basına
yansıyan demeçlerinde karşılıksız çek keşide etme
fiilinin suç olmaktan çıkarılması gerektiğini savunuyor,
Komisyon Başkanı, daha TV8de yaptığı programda
karşılıksız çek keşide etme suçunun ya da bazı
suçların suç olmaktan çıkarılarak yargının önünün
açılması gerektiğini veya buna benzer laflar söylüyor,
Yargıtay 10. Ceza Dairesi bu karşılıksız çek
keşide etme suçunun suç olmaktan çıkarılması
gerektiğini söylüyor, Türk ticaret hukukunu hazırlayan Ünal Tekinalp
bunu söylüyor, Ceza Muhakemesi ve Ceza Kanununu hazırlayan Sayın
İzzet Özgenç Komisyonda bunun böyle olması gerektiğini söylüyor,
milletvekilleri burada söylüyor ama nedense, değerli
arkadaşlarım, bir türlü biz Çek Kanununda
karşılıksız çek keşide etme suçunun suç olmaktan
çıkarılmasını öngören bir düzenleme yapamıyoruz. Bunun
tek sorumlusu Adalet ve Kalkınma Partisidir.
Çek mağdurlarından bizlere mektup gelmektedir, telefon gelmektedir.
Basına verilen demeçlerde, bunun aslında Adalet ve Kalkınma
Partisi tarafından kabul edildiği ama muhalefet tarafından
engellendiği şeklinde söylemlerin yapıldığına
yönelik duyumlar almaktayız. Çok açık söylüyorum bu Meclis
kürsüsünden: Bu duyumların, bu iddiaların doğru olduğuna
ben inanmıyorum ama biz, Cumhuriyet Halk Partisi olarak,
karşılıksız çek keşide etme suçunun suç olmaktan
çıkarılması gerektiğinin hem çek alacaklıları
yönünden hem çek borçluları yönünden hem de işleyen ekonomi yönünden
daha uygun bir durum olduğunu düşünüyoruz.
Bu nedenle, Adalet ve Kalkınma Partisi hemen ivedilikle
Biz
bu konuda bir kanun teklifi verdik. Yine Plan ve Bütçe Komisyonunda kamu
alacaklarının yapılandırılmasına ilişkin
kanun tasarısı görüşülürken üyelerimiz tarafından önergeler
verildi ama reddedildi. Şimdi ben Adalet ve Kalkınma Partisi Grubuna
çağrıda bulunuyorum: Bizim verdiğimiz kanun teklifi Adalet
Komisyonu raflarında bekletilmektedir. Eğer verdiğimiz kanun
teklifini beğenmiyorsanız siz bir kanun teklifi
hazırlarsınız ya da bir tasarı
hazırlarsınız, bunu Komisyona getirirsiniz, burada gerçekten bu
karşılıksız çek keşide etme suçunu suç olmaktan
çıkararak, bilimsel, uluslararası hukuk kurallarına uygun bir
düzenleme yaparız ve insanların evlerinden kaçak
yaşamasının da önüne geçmiş oluruz diye düşünüyorum ve
binlerce çek mağdurunun da gerçekten yaralarına merhem olmuş
diye düşünürüm.
Çek alacaklısı mağdur değildir değerli
arkadaşlarım. Nasıl ki senet alacaklısı mağdur
değilse, bir mahkeme ilamındaki dayanan bir alacaklı mağdur
değilse, mahkeme ilamından daha güçlü şiddete sahip olmayan çek
alacaklısı mağdur değildir. Çek alacaklısı vadeli
çeki alırken o çekin karşılığının o anda
olmadığını bilerek almıştır. Çek vadeli bir
alışverişin aracı değildir. Çek peşin
alışverişin bir aracıdır, ödeme aracıdır. O
hâlde siz ileri tarihli bir çek alıyorsanız o çekin keşide
edildiği tarihte karşılığının
olmadığını biliyorsunuz demektir. Yani siz yasaya
dolanmışsınız demektir. Bunun içerisinde çek
alacaklısının da böyle bir tutum ve davranışı
vardır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Lütfen sözlerinizi tamamlayınız Sayın
Öztürk.
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Devamla) Dolayısıyla,
alacağın garantisini sağlamak için ceza öngörülmesi
çağdaş hukuk, ceza hukuk sistemiyle bağdaşmamaktadır.
Ben buradan tüm AKP Grubuna sesleniyorum: Gelin hep birlikte
karşılıksız çek keşide etme suçunu tarihe gömelim.
Saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Öztürk.
Hükûmet adına Adalet Bakanı Sadullah Ergin. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
Buyurunuz Sayın Ergin.
ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkanım.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, bu akşam itibarıyla ben
sözlerimi bitirmiştim, hatta bu yasanın teşekkür
konuşmasını bile yapmayacağımı Sayın
Başkana ifade ettim. Ancak, benden önce konuşan Sayın Hatip
Adalet Bakanı gelip burada kamuoyuna bunları açıklamak durumundadır.
diye hitaplarda bulundu. Haklılar, kendi tespitlerinden sonra benim için
de bunları hem Genel Kurulumuza sunmak hem izleyen
vatandaşlarımıza aktarmak vecibesi doğdu. Onun için bu
zamanı işgal etmek durumundayım, beni mazur görün.
Adalet Bakanlığının yapmış
olduğu hâkim, savcı alım sınavlarının kanuna ve
içtihatlara uygun olmadığından bahisle durdurulmuşsa
durdurulmuştur, yoksa uygun yapsanız niçin yargı bunları
durdursun? diye tespitlerde bulundu Sayın Öztürk. Değerli
arkadaşlar, ben yüksek sesle konuşmayacağım, sakin sakin bu
konuyu şöyle bir Genel Kurulumuzda tartışmamızda fayda var.
Kısa bir sunum yapacağım.
Değerli milletvekilleri, Türkiyede hâkim, savcı
alım yöntemi 1934 yılından bu yana Adalet
Bakanlığı çatısı altında yapılmış.
Alınanlar hâkim, savcı değil; alınanlar hâkim, savcı
adayı. Nitekim, Anayasa Mahkemesinin 2007de vermiş olduğu
kararda bunun altını çizerek belirtiyor. Hâkim, savcı
adaylığına alınanlar genel idari hizmetler
sınıfında çalışıyorlar ve o hizmet
sınıfından maaş alıyorlar, özlükleri oraya ait. Staj
süresi bittikten sonra, iki yıllık staj süresi bittikten sonra bu
adayların mesleğe kabulünü HSYK yapıyor, Hâkimler-Savcılar
Yüksek Kurulu yapıyor. Yani hâkim, savcı alımı
noktasında Adalet Bakanlığının bir dahli söz konusu
değil. Aday alımını Bakanlık yapıyor,
mesleğe kabulü Hâkimler-Savcılar Yüksek Kurulu yapıyor. 2006
yılına gelinceye kadar bu yöntem böyle. Bizden önceki, 2002den
önceki hükûmetler döneminde yazılı sınavı da Adalet
Bakanlığı yapıyordu, mülakatı da. Gene 2002den önce
yazılı sınavın ÖSYM tarafından yapılmasına
dönük, zannediyorum Sayın Oltan Sungurlu döneminde yapılan bir
düzenlemeyle hâkim, savcı adaylarının alımında
yazılı sınavı ÖSYM yapmaya başladı, güzel bir
uygulamaydı.
2006ya gelinceye kadar hâkim, savcı adayları
sınavlara giriyorlar. Mülakatlarda başarısız olanlardan bir
kısmı mülakatın subjektif olduğunu, kendilerine
haksızlık yapıldığını ve mülakat
sınavının iptali ve yürütmesinin durdurulmasıyla ilgili çok
sayıda idari yargıda davalar açmışlardır. Bu
açılan davalarda, 2006 yılı dâhil, Danıştayın
verdiği bir içtihat var ve takarrür etmiş onlarca hüküm var,
verilmiş yüksek mahkeme kararları var. Şunu söylüyor: Mülakat
heyetinin tertibine bakarım, 2802 sayılı Yasada öngörülen heyet
bu mülakatı yapmış mıdır? Yapılmış ise
ben bu mülakatın içerisine müdahale etmem, mülakat heyetinin
yetkisindedir. deyip bütün bu müracaatları reddetmiştir.
Danıştayın uygulaması budur.
2006 yılının sonlarına doğru YARSAV
kuruluyor, ondan sonra bir müracaat yapılıyor, deniliyor ki:
Mülakatı Adalet Bakanlığının yapmaması
lazım. Bu, Anayasamıza aykırı, yargı
bağımsızlığına aykırı.
Danıştay yürütmeyi durdurma kararı veriyor, Bakanlık itiraz
ediyor. İdari Dava Daireleri Genel Kurulu şu kararı veriyor,
diyor ki: Bakanlığın mülakatı yapması Kanuna uygundur
ama Kanun Anayasaya aykırıdır. Dolayısıyla, bu
maddeyi, 2802nin mülakatı düzenleyen maddesini Anayasa Mahkemesine iptal
istemiyle Danıştay taşıyor. Anayasa Mahkemesi konuyu
inceliyor, 2007 yılının başında bir karar veriyor
Anayasa Mahkemesi, diyor ki: Danıştayın açmış
olduğu dava haksızdır. Danıştayın
davasını reddediyorum. Gerekçe de şu, biraz önce arz ettim:
Adalet Bakanlığının yapmış olduğu alım
hâkim, savcı alımı değil, aday alımıdır ve
bunlar genel idari hizmetler sınıfından maaş
alıyorlar. Mesleğe kabulü HSYK yapıyor, dolayısıyla
burada öteden beri uygulanagelen bir yöntemdir, aday alımlarını
Adalet Bakanlığı yapar, mülakatı da Adalet
Bakanlığı yapar.
Anayasa Mahkemesi noktayı koydu. Adalet
Bakanlığı o dönem için Tamam, konu Anayasa yargısına
taşındı ve Anayasa Mahkemesi de hükmünü koydu. deyip
sınavlarına devam etti ama gelin görün ki 2006ya kadar hiç sorun
çıkmayan bu uygulamada yeni bir şey çıktı, yeni bir
müracaat geldi, dava: Efendim, mülakat subjektiftir. Hemen Danıştay
yürütmeyi durdurma kararı verdi ve dedi ki: Bu mülakat subjektiftir, ne
olduğu belirsiz bunun. Bunun üzerine, hayhay, Adalet
Bakanlığı, tekrar, 2007de 2802 sayılı Yasada bir
değişiklik yaptı, mülakatı tanımladı.
Danıştayın belirlemiş olduğu subjektif
kavramını netleştirmek, tanımını yapmak,
mülakatta ne sorulacak, hangi konulara kaçar puan verilecek, bunlar Kanuna
yazıldı açık açık. Adayların muhakeme gücü ölçülecek,
adayların çağdaş gelişime açık olup
olmadığı ölçülecek, bilim, sanat ve genel kültür
konularında durumları ölçülecek ve kürsüde temsil yeteneğine
bakılacak. Bunların puanlaması da yazıldı Kanuna
açık açık, ne sorulacaksa.
Böylece muğlaklık, subjektiflik de giderilmiş oldu
Danıştayın isteği doğrultusunda. İyi, bu engel
de kalktı, artık bundan sonra bir şey çıkmaz. dedik ama
heyhat, gel gör ki hemen arkasından bu defa yeni bir dava geldi. ÖSYMnin
yapmış olduğu yazılı sınavda puanları hesap
etmek üzere yapılan yöntem, uygulanan yöntem yanlıştır.
Puan hesap etme yöntemini değiştirmeniz lazım, bu adil
değildir. diye bir dava açıldı. Hemen, derhâl yürütmeyi
durdurma verildi, savunma falan istenmedi, yürütme durduruldu tekrar.
Efendim, standart sapma yöntemi adil değildir. Hâlbuki
adayların çok, seçileceklerin az olduğu sınavlarda bu yöntem
uygulanagelmiştir. ÖSS sınavlarında, KPSS sınavlarında
bunlar uygulanan yöntemler ancak mademki Danıştay böyle karar verdi,
Adalet Bakanlığı, ÖSYMyle görüşmek suretiyle
puanların hesap yöntemini de Danıştayımızın
istediği şekle getirdi. Bu engel de ortadan kalktı diye
düşünüldü. İyi, Danıştayın istediği her şey
yapıldı. dedik.
Sayın Öztürk, hemen arkasından yeni bir dava
açıldı.
SAFFET KAYA (Ardahan) Adayları Danıştay seçsin o
zaman Sayın Bakanım.
ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Devamla) Efendim, mülakatta
kamera konulması gerekir.
AHMET YENİ (Samsun) Helal olsun!
ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Devamla) Şimdi, tabii,
bunun anlatılması lazım, anlaşılması lazım.
Sayın Bakan, niye korkuyorsunuz mülakata kamera koymaktan?
MUHARREM İNCE (Yalova) Her yere kamera koyuyorsunuz zaten
siz canım.
ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Devamla) Siz taraf mı
tutacaksınız? Siz yandaş mı kayıracaksınız?
Kamera koysanız ne olur? Ne olacağını ben size
anlatacağım şimdi.
BİLGİN PAÇARIZ (Edirne) Her yerde kamera var,
Ankaranın bütün yollarında kamera var.
ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Devamla) Değerli
arkadaşlar, aynı dönem içerisinde, 2008 yılının son
aylarında
BİLGİN PAÇARIZ (Edirne) Mecliste kamera var.
ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Devamla) Müsaade edin. Bak,
biz yirmi dakika dinledik Sayın Öztürkü.
2008in son aylarında ve 2009un Şubat ayında bir
karar verdi Danıştay, Adalet Bakanlığı
yapmış olduğu mülakatları sesli ve görüntülü kayıt
altına almak durumundadır. dedi. Aynı Danıştay bundan
sadece on beş gün sonra, 2008in Mart ayında bir karar daha verdi.
Millî Savunma Bakanlığının sözleşmeli subay alım
sınavlarında, mülakatında adaylardan bir tanesi Benim
mülakatımda kamera kaydı kullanılmadı. Mülakatımı
iptal edin. diye başvurmuştu. Orayla ilgili verdiği karar
şudur Danıştayın: Millî Savunma Bakanlığının
yapmış olduğu mülakatta sesli ve görüntülü kayıt yapmaya
gerek yoktur. Adalet Bakanlığının
yaptığında gerek vardır. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Şimdi, şuraya geleceğim. Değerli
arkadaşlar, 2006dan önceki dönemde yazılı sınavda 70 ve
üzeri puan alan adayların tamamı mülakata
çağrılıyordu. 2 bin kişi geçtiyse, 3 bin geçtiyse 70 üstüne
hepsi mülakata alınıyordu ama 2007de bu Parlamentoda
yaptığımız değişiklikle yürütme organı kendi
inisiyatifini daraltan uygulamalar da yaptı yani Danıştayın
o taleplerini aşan uygulamalar yaptı. Ne yaptı? Mülakat
komisyonuna Yargıtaydan 1, Danıştaydan 1 üye aldı, 5 tane
de Bakanlıktaki yüksek düzeyli hâkimlerden, toplam 7 üyelik, 7 tane yüksek
yargıcın oluşturduğu bir mülakat komisyonu
oluşturuldu. Artı, bütün, 70 puanı aşan aday
adaylarının tamamı girebilirken mülakata, sınırlama
yapıldı. Alınacak aday kaç kişi? 500 kişi. 1 katı
fazla aday mülakata davet edildi. 500 alınacaksa bin aday mülakata davet
edildi. Oysa 70i aşan 3 bin kişi vardı belki. Niçin bu
yapıldı? Subjektif değerlendirmeler yapılmasın.
Alınacak aday sayısının 1 katı kadar adayı
mülakata çağıralım, her 2 kişiden 1 tanesini almak
zorundasınız. Nerede 3 bin kişiden 500 kişi seçmek, nerede
bin kişiden 500 kişiyi seçmek. Daha objektifleştirmek için bütün
bu tedbirler alındı.
Başka ne yapıldı? Yazılı
sınavın etkisi yüzde 70e çıkarıldı, mülakatın
etkisi yüzde 30a indirildi. Bütün bunlar bu 2007 değişikliğiyle
yapıldı. Daraltıldıkça daraltıldı ve sınav
objektifleştirildi ama buna rağmen bu defa kamera kaydı koyun
denildi.
Şimdi, ben size şunu söylüyorum: 500 kişi
alacağız, yasaya göre bin kişiyi mülakata davet ediyoruz.
Mülakatta kazanamayan adaylardan bir tanesi dava açtı, dedi ki: Komisyon
benim hakkımı yedi, benim görünümümden, kişiliğimden, dünya
görüşümden haz almadığı için beni haksız yere eledi.
Davayı açtı. İdari yargı kamera kayıtlarına
bakacak ve bu kazanması gereken kaybetti diye hükmedecek.
Peki, siz o bir kişinin kaydına bakarak bu kararı
verebilecek misiniz? Çünkü bu mülakata girenlerin tamamı 70 ve üzeri alan
adaylar. Biz burada başarılı olanları almıyoruz. Ya?
Bin kişi içerisinde en başarılı ilk 500ü almak
zorundayız. 500 alacağız. 600üncü de başarılı
olabilir ama 500üncü 600üncüden daha başarılıdır. Yani
Sadullah sınavı kaybetti, Bekir kazandı. Mülakatta baktık
kameraya, Ya, Sadullah da bilmiş bir şeyler, bunun da kazanması
lazım. İyi ama, Bekir Sadullahtan daha
başarılıydı. Onu görebilmek için mülakata giren bin
kişinin görüntüsünü izlemesi lazım bilirkişinin,
başarılı olup olmadığını tespit edebilmesi
için, sadece bir tek davacının görüntüsüne bakarak bu karar
verilemez. Bu teknik bir konu.
Şimdi, peki, bin kişiyi incelesin bilirkişi. O
zaman mülakatı yapmanın bir esprisi yok ki. Verelim bilirkişiye
bunu veya Danıştaya mülakatı, mülakat sonucunda
kazanacakları onlar belirlesinler.
BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) Adayları size göndersin
Danıştay Başkanlığı!
ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Devamla)
Dolayısıyla, Danıştayın vermiş olduğu bu
kararlara karşı -bakınız, ben size bir şey daha söyleyeceğim-
Adalet Bakanlığı bu karara yürütmeyi durdurma istemiyle temyizde
bulundu. Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulunun bu
itirazımızı değerlendirmesi gerekiyor. Bulunalı iki
sene oldu.
BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) Dosyaları çoktur!
ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Devamla) - Sağlık
Bakanlığının çıkarmış olduğu Tam Gün
Yasasına yürütmeyi durdurmayı birkaç günde veriyor.
Bakanlığın bu durdurmaya karşı açıklamış
olduğu basın açıklamasının yirmi dört saat içerisinde
yürütmesini durduruyoruz, idari yargıda, Danıştayda ama Adalet
Bakanlığı iki senedir böylesine önemli bir konuda temyiz
başvurusu yapmış ve yürütmeyi durdurma talep etmiş
-malumunuz, yürütmeyi durdurma talepleri, kanununda on beş günlük acil
görüşme sürecine tabi- ama iki sene olmuş, Bakanlığın
bu talebine ilişkin herhangi bir karar çıkmamış.
BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) Sayın Bakan,
davacıyı değiştirirseniz hızlanır.
ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Devamla) - Değerli
arkadaşlar, 2006 ile 2010 arasında yaşanan bu süreci alt alta
koyun, yan yana koyun, üst üste koyun; Allah aşkına, dünyanın
hangi coğrafyasına giderseniz gidin, bunun adına bir şey
derler. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Biz, burada
Aman bizim yandaşımız olsun. diye bir çalışma
içerisinde olmadık. AK PARTİ, geldiği günden bu yana mülakat heyetinin
yapısını değiştirmiştir, Yargıtaydan,
Danıştaydan üye koymuştur, mülakatın etkisini
azaltmıştır, mülakatta konuşulacak konuları, sorulacak
soruları kanunla belirlemiştir. Hülasa, Danıştayın
istediği bütün hususları yerine getirmiştir ta ki kamera
kaydına kadar ama bunun pratiği yoktur, bunun uygulanabilirliği
yoktur, zaten Danıştay da Millî Savunma Bakanlığıyla
ilgili kararında bunu açıkça söylemiştir. Hülasa, bizim, hâkim,
savcı alım süreciyle ilgili geçirmiş olduğumuz süreç bu.
Asla ve kata hâkim, savcı adayı alımında
herhangi bir subjektif değerlendirme arzusu olmamıştır;
aksine, AK PARTİ, geldiği günden bugüne kadar tamamen, mülakatın
tarzı, sınavın şekli subjektif tablodan objektife
doğru büyük gelişim kaydetmiştir. Yaşanan süreç budur. Bu
süreç karşısında, bir yandan İstinaf mahkemelerini niye
kurmadınız, faaliyete almadınız, yargının yükünü
azaltmadınız? diye hesap soruluyor. Elbette ki, sorulacak. Siyaseten
sorumlu olan kurum Adalet Bakanlığıdır ama -Halil Bey de
biraz önce ifade etti- siyaseten sorumlu olan kurum bu sorumluluğunun
gereğini yapmak istediği zaman Dur, yargıya karışma.
diye bağırırsanız bu olmaz.
HALİL ÜNLÜTEPE (Afyonkarahisar) Kanunu uygulayacak olan
sizsiniz! Sayın Bakan, Kanunu uygulayacak olan sizsiniz!
ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Devamla) Değerli
arkadaşlar, personelin artırılması, hâkim, savcı
sayısının artırılması için yapılan
çalışmalar, girişimler bu şekilde akamete
uğramış.
Bakınız, istinaf mahkemelerinin kurulması için 2007
yılında Adalet Bakanlığı HSYKya teklifini
götürmüş; dilekçe örneği yanımda.
Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu o gün için haklı
olarak şu tespitte bulunmuş; demiş ki:
1) Fiziki altyapınızı tamamlayın;
binalarınızı, masa, sandalyenizi kurun.
2) Mevcut hâkim, savcı kadrosu ile bu mahkemeleri
kuramazsınız. Hâkim, savcı sayısını
artırın; öyle kurun.
Yargıtay Başkanı Sayın Osman Arslan,
Sayın Gerçeker de aynı şeyleri söylemiş, demiş ki:
2010un ikinci yarısından önce bunları kurmayın. Hâkim,
savcı sayısı artırılmadıkça bunlar kurulur ise
daha baştan ölü doğarlar ve kaos oluşur. Bu tespitler yapılmış.
ALİ UZUNIRMAK (Aydın) Sıkıntı orada
değil Sayın Bakan.
ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Devamla) O dönemde hâkim,
savcı sayısını artırmak için yapılan bu çabalar,
bahsettiğim, arz ettiğim süreçte idari yargıda bir şekilde
akamete uğraması neticesinde, biz yeterince artıramadık.
Şu ana kadar yüzde 25-26 oranında bir hâkim, savcı
sayısı arttı ama istinaflara biz bin civarında, kürsüden
hâkim, savcı çektiğimizde bugün itibarıyla ilk derece
mahkemelerinde ciddi sorunlar yaşama riskimiz var.
Onun için, ben bunları çok fazla cevaplandırmak
arzusunda değildim ama sürekli olarak Efendim, siz, kadrolaşmak için
hâkim, savcı almaya kalktınız; idari yargı da durdurur
tabii. gibi yaklaşımlar, gerçekten süreci doğru anlarsak,
yanlış değerlendirmelerdir.
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) Sayın Bakan, mahkeme
kararlarına uymamak gerekir mi yanlış bile olsa !
ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Devamla) Değerli
arkadaşlar, ben bu süreçle ilgili bu bilgileri arz ettim ama esas
itibarıyla Türk yargısının problemlerini çözmek üzere üç
temel konu arz etmiştim bir önceki konuşmamda.
BİLGİN PAÇARIZ (Edirne) Sayın Bakan, işinize
geldiği zaman hâkimler haklı, işinize gelmediği zaman
hâkimler, savcılar haksız!
SAFFET KAYA (Ardahan) Ne alakası var?
ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Devamla) Yargının
temel sorunları üç noktada birikiyor:
Bir tanesi, teknik altyapı ve fiziki şartlar. Buna
ilişkin, 2002-2010 arasında çok önemli ilerlemeler
kaydedilmiştir. Bu konu sorun olmaktan hemen hemen çıktı.
Danıştayımız ağustosta taşınacak.
Yargıtayın arsa tahsisi yapılmış, orada idari
mahkemenin yürütmeyi durdurması var; aksi hâlde, onların da inşaatı
başlamış olacak idi.
Onun dışında, mevzuat noktasında
yapılması gereken düzenlemeler vardı. Beraberce Genel Kurulda
yapmış olduğumuz bütün bu çalışmalar, 2002den bu yana
yapılan çalışmalar, bir önceki turda, tekrar etmek istemiyorum,
gerçekten çok sayıda yasal düzenlemeler yapıldı,
yargının hızlanması için önemli tedbirler alındı,
alınmaya da devam ediyor. Mevzuat açısından da bir sorun
gözükmüyor.
Temel sorun
Ne kaldı? Üçüncü problem: İnsan
kaynağı. Yazı işleri müdürü, zabıt kâtibi,
mübaşir vesair noktasında eksiklerimizi önemli ölçüde
tamamladık. Bu yıl ocak, şubat ayında yapacağımız
alımlarla 2002ye göre yüzde 74 civarında idari personel
artışı sağlamış olacağız ama hâkim,
savcı sayısı sadece yüzde 25-26 artırılabildi; oysa o
da aynı oranda artmalıydı. İş yükü -Sayın Öztürk
ifade ettiler- 2005te 900 bin civarında dosya vardı Yargıtayda,
şimdi 2 milyona dayandı.
Geldiğimiz noktada, bugün itibarıyla, ne istinafın
tek başına kurulması bu sorunu çözmeye yetecektir ne sadece,
Yargıtayın, Danıştayın güçlendirilmesi bu sorunun
çözümüne kâfidir; her ikisinin beraber devreye girmesi lazım. Zira, bugün
kesin, Yargıtaya bir tek dosya göndermeyin, bugünkü tarih itibarıyla
ilk derece mahkemelerinden bir tek dosya gitmesin; arkadaşlar, beş
yıl süreyle el vurulamayacak kadar dosya var.
Şimdi, önümde bir zaman aşımı tablosu var:
Geçtiğimiz yıl 15 bin dosya, 2010 yılı 20 bin dosya ve her
yıl yüzde 30 civarında artarak gidiyor. 2011de 25 bin, 2012de 32
bin, 2013te 42 bin, 2014te 54 bin dosya, tahmin, öngörü bu. Şimdi,
bunları yan yana koyduğunuz zaman 250-300 bin dosya yapacak.
HALİL ÜNLÜTEPE (Afyonkarahisar) Zaman aşımı
ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Devamla) -
Zamanaşımı için...
Şimdi, biz, sadece istinafları kurarak bunu nasıl
engelleyeceğiz? Bu vatandaşların sorunlarını
nasıl gidereceğiz? Onun için Radikal tedbirler gerekir.
dediğim şey bu; hem istinaflar devreye girecek hem yüksek yargı
güçlendirilecek ve bu iş yükü tasfiye edildikten sonra da güncel
düzenlemeler tekrar yapılacak.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.
Buyurunuz.
ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Devamla) Teşekkür
ediyorum Sayın Başkanım.
Bu hususları Genel Kurulun bilgisine arz etme ihtiyacı
duydum.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Ergin.
KAMER GENÇ (Tunceli) Sayın Başkan, son söz
milletvekilinindir, son sözü istiyorum efendim.
AHMET YENİ (Samsun) Daha kanuna başlamadık,
uyuyorsun ayakta.
KAMER GENÇ (Tunceli) Hayır, Bakan konuştu da
AHMET YENİ (Samsun) Ne alakası var? Ayakta uyuyorsun.
BAŞKAN Sayın İnce, sisteme girmişsiniz.
Buyurunuz.
IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)
2.- Yalova Milletvekili Muharrem
İncenin, Adalet Bakanı Sadullah Erginin konuşmasına
ilişkin açıklaması
MUHARREM İNCE (Yalova) Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
Sayın Bakan, gerçekten sizi dinlerken gözlerimi
yaşarttınız. Yani bu kamera sisteminden bu kadar
korkmanızın gerekçesini biliyorum. Ben size biraz geçmişi
hatırlatayım. İdris Naim Şahin, Sayın Başbakan
konuşurken bir torpil listesi hazırlamıştı
-basına yansıdı bu, fotoğraflarını çektiler- bir
tetkik hâkimine lojman istiyordu.
Yine Mehmet Ceylan adlı milletvekilinizin, hâkim,
savcı alımında Mehmet Ali Şahine, Sayın Adalet
Bakanına, o zamanki Bakana torpil yapılması için not yazarken
fotoğrafları çekildi, basına yansıdı. Tabii ki
insanlar mülakat isteyecek ve mülakatın tabii ki kamerayla kaydedilmesini
isteyecek. Bu notlar yansıyanlar, ne kadarı yansımadı
onları bilmiyoruz artık.
Bir diğeri: Mülakatta şiir okutulduğunu, abuk sabuk
sorular sorulduğunu herhâlde siz de okudunuz. Bu korkunuzun nedeni, kamera
kaydından korkunuzun nedeni orada şiir okutulması, orada abuk
sabuk sorular sorulması.
Bir başkası: Yargıtayı,
Danıştayı suçluyorsunuz. Adli tıp beş yıl
bekletmiş. Adli tıp sizin çocuklar mı?
ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay) Önceki dönemden o
arkadaşların çoğu.
MUHARREM İNCE (Yalova) Beş yıl adli tıp bekletecek burada, sizin
çocuklar olunca Yargıtaydan beş ayda karar vermesini isteyeceksiniz.
ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay) Doğru değil. Yargıtay
Başkanımızın açıklaması var.
MUHARREM İNCE (Yalova) Bakınız, siz, hâkimleri,
savcıları bile fişlediniz, Kırk yıl onlar bizi
fişledi, şimdi biz onları fişliyoruz. dediniz.
Bırakın vatandaşı, hâkimleri, savcıları bile
fişlediniz. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
Bunları bilgilerinize sunuyorum Sayın Bakan.
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın İnce.
AVNİ DOĞAN (Kahramanmaraş) Sayın
Başkan, arkadaş bana sataştı, söz istiyorum.
BAŞKAN Pardon, ne için efendim? Adınız geçmedi.
Ne söyledi?
AVNİ DOĞAN (Kahramanmaraş) Sayın İnce
benim sözlerimi çarpıtarak verdi, fişleme sözlerimi.
BAŞKAN Ne zaman?
BİLGİN PAÇARIZ (Edirne) Sayın Avni
Doğanın adı geçmedi.
BAŞKAN Adınız geçmedi. Sizin hangi sözünüzü
çarpıttı?
AVNİ DOĞAN (Kahramanmaraş) Adımın
geçmesi şart değil ki!
BAŞKAN Şart efendim. Sizin hangi sözünüzü
AVNİ DOĞAN (Kahramanmaraş) Kimi kastediyor, bir
sorun bakayım.
BAŞKAN Sizin hangi sözünüzü çarpıttı?
MUHARREM İNCE (Yalova) O söz size mi ait?
BAŞKAN Siz ne demiştiniz, neyi çarpıttı?
AVNİ DOĞAN (Kahramanmaraş) Yani söylediği
sözü bana mal etti.
BİLGİN PAÇARIZ (Edirne) Size aitse konuşma
hakkınız var. Size mi ait o söz?
BAŞKAN Çarpıttı mı efendim? Bire bir
söyledi, çarpıtmadı.
AVNİ DOĞAN (Kahramanmaraş) Tabii çarpıttı.
MUHARREM İNCE (Yalova) Kendine aitse
AVNİ DOĞAN (Kahramanmaraş) Mahkeme kararı
var.
MUHARREM İNCE (Yalova) Sayın Başkan Kırk
yıl onlar bizi fişledi, şimdi biz onları fişliyoruz.
sözü kendisine aitse sataşma vardır, kendisine ait değilse yoktur.
BAŞKAN Sayın İnce, sözü bire bir söyledi.
Yansıyanlardan bir çarpıtma görmedim ben, bire bir söyledi.
AVNİ DOĞAN (Kahramanmaraş) Ama çarpıtma.
Benim söylediğim söz o değil.
BAŞKAN Söz veremem efendim.
VI.- KANUN TASARI VE
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
4.- Türk Borçlar Kanununun
Yürürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkında Kanun Tasarısı ve
Adalet Komisyonu Raporu (1/674) (S. Sayısı: 375) (Devam)
BAŞKAN Şimdi, tasarının tümü üzerindeki görüşmeler
tamamlanmıştır.
Maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum.
KAMER GENÇ (Tunceli) Sayın Başkan
BAŞKAN Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
KAMER GENÇ (Tunceli) Sayın Başkan, Bakan
konuştuktan sonra, Hükûmetten sonra son söz milletvekilinindir. Bakan
konuştu, son sözü ben istedim sizden efendim biraz önce. (AK PARTİ
sıralarından Oylama yapıldı, geçti. sesleri)
Oylama değil, usul meselesi bu. İç Tüzükümüze göre
BAŞKAN Sayın Genç
KAMER GENÇ (Tunceli) Efendim, ben sizden söz istedim son söz
olarak. Bakan konuştuktan sonra son söz milletvekilinindir. Ben son söz
istedim, lütfen son sözümü verin efendim.
BAŞKAN Sayın Genç, oylamayı yaptım bir kere.
Muharrem İnce konuştu. Ondan sonra siz
KAMER GENÇ (Tunceli) Hayır efendim, o yerinden
açıklama yaptı. Konuşma kürsüde olur Sayın Başkan.
BAŞKAN Açıklama yaptı, evet.
KAMER GENÇ (Tunceli) Kaldı ki Bakanın
yaptığı açıklamaların bir kısmı
yanlış.
BAŞKAN Sayın Grup Başkan Vekiliniz bu konuda
açıklama yaptı efendim.
KAMER GENÇ (Tunceli) Efendim, Sayın Grup Başkan
Vekilimiz yerinden açıklama yaptı. Son söz milletvekilinindir,
milletvekilinin kürsüden konuşma hakkı vardır.
BAŞKAN Sayın Genç, sizin son söz
hakkınızı birinci bölümde vereyim, oylama yaptım çünkü
burada.
Birinci bölüm, 1 ila 6ncı maddeler arasındadır.
Birinci bölüm üzerinde söz talebi olarak
Buyurunuz Sayın Genç, beş dakika,
şahsınız adına.
KAMER GENÇ (Tunceli) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; şimdi, burada Adalet Bakanı çıktı,
birtakım şeyler söyledi. Şimdi, önemli olan,
hâkimlik-savcılık mesleğine ilk aday belirlemesini yani memur
statüsünde de olsa -çünkü oradan ancak hâkimlik ve savcılık
sınavının yapılan ilk imtihanı, seçme imtihanı, o
hâkim ve savcıları alınacak kişilerdir- onlara atama
yaparken dürüst, hâkimlik mesleğinin gerektirdiği bilgiye,
niteliğe, kişiliğe, kültüre sahip olan insanların orada
seçilmesidir. Bu imtihanı kim yapıyor? Adalet Bakanlığından
5 bürokrat, 1 tane de Adalet Akademisinden gelen -Danıştaydan
gelirmiş ama maalesef oradan gelenler de yine Adalet
Bakanlığının bir elemanı oluyor- ve Yargıtaydan 1
kişi geliyor, 7 kişi.
Şimdi, biraz önce Bakan burada dedi ki Efendim,
yazılı 70, sözlü 30
Yok öyle bir şey. Bizim burada kabul
ettiğimiz kanunda sözlüden 70 almak şart. Yani yazılıda,
eğer bir aday adayı, daha doğrusu hâkim adayı 100 de alsa
sözlüde 70 almadıktan sonra kazanmıyor. Dolayısıyla, bu
açık, ortada.
Şimdi, bizim burada yaptığımız 2007de
Hâkimler ve Savcılar Kurulunun aday belirlemesiyle ilgili
Danıştay Dava Daireleri Kurulunun Anayasa Mahkemesine
açtığı dava
Anayasa Mahkemesi onu da beş senedir,
altı senedir, on senedir karara bağlamadığı davalar
var ama Adalet Bakanlığıyla Anayasa Mahkemesi koordineli
çalıştığı için, tam o Hâkimler ve Savcılar Kurulu
kararı burada müzakereye başlamadan bir gün önce Anayasa Mahkemesi
kararı verdi ve Resmî Gazetede yayımlattı. Bakın ama burada
İç Tüzük değişikliğine ilişkin olarak Anayasa
Mahkemesince verilen iptal kararı
Anayasa Mahkemesi bir sene sonra ancak
gerekçeyi, o da çok büyük zorlamalarla şey etti. Yani, burada Anayasa
Mahkemesi tamamen siyasi iktidara paralel bir karar verdi. Burada istenen ne?
Arkadaşlar, hâkimlik ve savcılık mesleğine kabulde sözlü
imtihanın objektif yapılması. Ben biliyorum, kaç tane insan
gelmiştir bize; yazılıdan doksan almıştır, doksan
beş almıştır, sözlüye gidiyor: Memleketin neresi? Buyur!
Eğer Tunceliyse, tamam, sen gittin. Git, git kardeşim, biz seni
almayız. diyor. Bunlar aynen olan şeyler. Şimdi nasıl
oluyor da doksan-doksan beş puan alanlar belirli düşüncede olunca
bunlar imtihanlarda eleniyor ama birtakım düşüncede olan insanlar
yetmiş puandan kazanıyor.
Değerli arkadaşlar, burada çok açık bir
taraflı hareket var. Bu taraflı hareket AKP İktidarıyla
başladı. Ondan önceki dönemlerde böyle taraflı hareket yok. Bunu
herkes biliyor. Ondan sonra insanlar artık tükendi, yargıya
alınan kişiler arasında işte bu kadar şikâyetler
artınca Danıştaya da ondan sonra dava açıldı ve bu
dava da kamera sistemini getirdi. Kamera sisteminin ne zararı var? Kamera
sisteminde hiçbir zarar yok, bilakis imtihanın objektif
yapılması esasını getiriyor.
Şimdi, Sayın Bakan biraz önce burada açıklama
yaptı, güya subaylara atanmada Danıştaya bu konuda dava
açılmış bilmiyorum, ben onu araştıracağım-
Danıştay demiş ki Kameraya gerek yok. Bir defa bu asker
kişilerle ilgili davalar Askerî Yüksek İdare Mahkemesine gidiyor.
Bunun Danıştayla nasıl bir ilgisi var, ben de onu
anlayamadım. Bir bakalım, onu araştıracağım.
ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay) Millî Eğitim
Bakanlığının yaptığı sınav nedeniyle
ilgili.
KAMER GENÇ (Devamla) - Ayrıca burada söylenen sözlerin,
tabii, hemen bunların doğru olup olmadığını
tahkik etmek mümkün değildir.
Şimdi, bu Hükûmetin bir şeyi var, Danıştay
bunların ciğerlerini kanatıyor, yargı bunların ayak
bağı! Neymiş? Yahu siz diktatör müsünüz kardeşim? Türkiye
bir hukuk devletiyse hukuk devletinde hukuk söz söyler. Hep hedefe
Danıştayı almışlardır, Yargıtayı
almışlardır. Şimdi onları da
İşte ortada
olaylar var.
Bu Hizbullah davasında siz kasten, seçim
yatırımı yapmak için bunları
bıraktırdınız. Kesinlikle kasten yaptınız çünkü
orada Hizbullahtan, yani 108 tane vatandaşı öldüren kişinin o
tarihte tutukluluk süresinin dolacağını biliyordunuz, o kanunun ertelenmesi
konusunda, o kanunun süresinin uzatılması konusunda bir kanun
getirmediniz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Lütfen sözünüzü tamamlayınız.
KAMER GENÇ (Devamla) Bunu seçim yatırımı olarak
Hizbullahçılara verdiniz. Yarın Hizbullahçıların oyunu
nasıl alacaksınız? İşte bu şekilde
alacaksınız.
Bakın, arkadaşlar, bu dosyalar Yargıtaya
geldiğinde hemen duruşma günü tebliğ ediliyor ve bakın, kaç
klasör olduğunu Yargıtay Başkanı söyledi. Ekimden
gelmiş bu dosyalar Yargıtaya, beş sene adli tıpta
bekletilmiş. Bunlar hep nedir? Özel birtakım kayırmalarla bu
gelmiş. Yargıtaya gelir gelmez -kırk beş klasör- oradaki
savcı okumuş, mütalaasını bildirmiş, gelmiş ceza
dairesine, ceza dairesi bununla ilgili duruşma gününü belirlemiş. Siz
bunu bile bile, bunun o süresini
Hiç olmazsa o sürenin sonuna kadar bunu
yürürlüğe koysaydınız o zaman bu Hizbullahçılar
çıkmazdı. Ama çok iyi bir seçim yatırımı
yaptınız. Bakalım, vatandaş da
yaptığınız bu seçim yatırımının
herhâlde size mükâfatını verecektir.
Saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz Sayın Genç.
Birinci bölüm üzerinde görüşmeler
tamamlanmıştır.
Maddelerin oylamasına geçiyorum.
Madde 1: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Madde 2: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Madde 3: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Madde 4: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Madde 5: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Madde 6: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Böylece birinci bölüm içinde yer alan maddelerin oylanması
tamamlanmıştır.
Şimdi ikinci bölüme geçiyoruz.
İkinci bölüm 7nci madde ila 12nci maddeyi
kapsamaktadır.
Bölüm üzerinde Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına
Kahramanmaraş Milletvekili Veysi Kaynak konuşacaktır.
VEYSİ KAYNAK (Kahramanmaraş)
Konuşmayacağım Sayın Başkan.
BAŞKAN Konuşmuyorsunuz, vazgeçtiniz, peki.
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına İzmir
Milletvekili Oktay Vural konuşacaktır.
Buyurunuz Sayın Vural. (MHP sıralarından
alkışlar)
MHP GRUBU ADINA OKTAY VURAL (İzmir) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Hepinize saygılarımı arz ediyorum.
Bugün işte, yine, önemli yasalardan ve çok maddeli yasalardan
birini uzlaşmayla geçiriyoruz. Tabii, biraz önce bir sayın
milletvekilinin, mevzubahis tahliyelerin bilerek ve istenerek
yapıldığına ilişkin ve siyasi amaçlı
yapıldığına ilişkin bir ciddi ithamı
Ben
şahsen böyle bir konunun siyaset aracı olarak
kullanılabileceğine ihtimal vermiyorum. Böyle bir ciddi itham karşısında
da zannederim cevap verilmesi gereken hususlar olduğunu düşünüyorum,
cevap verilmelidir.
VEYSİ KAYNAK (Kahramanmaraş) Cevap vermeye bile
değmez. Yargıtay talimatla mı hareket ediyor?
OKTAY VURAL (Devamla) - Böyle bir şeyi
yakıştıramam, böyle bir değerlendirmeyi de doğru
bulmam. Hepimiz, burada, açıkçası, hukukun üstünlüğünü
sağlamak durumundayız. Böyle bilerek, isteyerek birtakım
tahliyeler üzerinden bir oy rantı elde etmeye ilişkin değerlendirmeyi
çok ağır bir değerlendirme olarak ve bu Mecliste bulunan tüm
milletvekillerin ve siyasi partilerin böyle bir ilişki içerisine
giremeyeceğini düşünerek ifade etmek istiyorum her şeyden önce.
Evet, biraz önce Sayın Bakanı dinledik. Tabii,
gerçekten, Sayın Bakanı dinleyince, Türkiyede hukukun üstünlüğünü,
hâkim ve savcıların tarafsız ve bağımsız bir
şekilde çalışmasını murat eden ve yapan bir hükûmetin
üyesi olarak konuştu ama Bu ne perhiz bu ne lahana turşusu. derler.
Yani bugün, maalesef, Türk yargısı Hükûmetin bilfiil
baskısı altındadır, Türk yargıcı ve
savcısı doğrudan doğruya Hükûmetin ve yürütmenin
baskısı altındadır. Sayın Başbakan hakkında
tazminat kararı veren hâkim üzerine soruşturma için müfettiş
gönderiliyor, hâkimler ve savcılar dinleniyor, dinlemeler İnternette
yayınlanıyor, doğrudan doğruya adaletin bütün
kurumları siyaset malzemesi yapılıyor ve Sayın Bakan
buradan Biz, hâkimler, savcılar üzerinde böyle bir şey
yapmıyoruz. diyor. Gerçekten hayret verici bir yöntem bu. Bu kadar
yapılanlar ne? Bugün, hangi hâkim hangi savcı yürütmenin ve Adalet
Bakanlığının baskısı altında
olmadığını hissediyor acaba? Bugüne kadar bununla ilgili
birçok delili ortaya koymamız mümkün. Bugün, burada, bu Mecliste
seçtiğimiz Anayasa Mahkemesi üyesini bile sadece ismen seçmişiz.
Nereden seçtik? Nasıl seçtik? Hâkimler-Savcılar Yüksek Kuruluna
seçilen üyelerle ilgili listeler yayınlandı. Nasıl, nerelerde,
hangi yemeklerde nasıl pazarlıklar
yapıldığını bilmiyor muyuz?
Onun için, ben şunu söylüyorum: Lütfen, çekin
Şu
partinin, bu partinin hâkimi olmaz. Sizin hâkiminiz, sizin
yargıcınız olsa ne olacak? Hak ve hakikat mı
değişecek, adalet mi değişecek? Vatandaşımız
adalet arıyor. Yok efendim, işte, yazılıda torpil, bilmem
ne
Ahmet olsa ne olur, Mehmet olsa ne olur! Biz, hâkimin hak, hakikati ve
adaleti sağlamasını istiyoruz.
Vatandaşımızın arzusu budur. Ne olacak yani,
tanıdığınız birisi hâkim olduğu zaman, bir
mahkemeye gönderdiğiniz zaman hamili kart davacınızdır ya
da davalınızdır diye torpil mi istenecek? Dolayısıyla,
böyle bakıldığı zaman hâkimler ve savcılarla ilgili en
önemli husus, açıkçası, bunların tarafsız ve
bağımsız bir şekilde hareket etmesini
sağlamaktır.
Takipsizlik kararı veren hâkimler üzerine ya da takipsizlik
kararını bozan hâkimler üzerine müfettişler gönderiliyor ve
yakın bir zamanda, nasıl siyasi karar
alındığını, hangi baskılarla
alındığını da anlatacağım.
Dolayısıyla, gerçekten, bu tartışmalar güzel değil.
Kameralı olacak, şu olacak; Ahmet olacak, Mehmet olacak
Soruyorum
size ya: Vatandaşın hakkı, hukuku var. Vatandaş adaleti
bekliyor. Yani, Ahmet olsa ne olur, Mehmet olsa ne olur! Biz onun doğru
bir karar verip vermediği, hakikati bulup bulmadığı,
adaleti oluşturup oluşturmadığı, bunun vicdanlara
sığıp sığmadığı konusunda meselelere
bakmamız lazım. Ama bu kadar yargının
siyasallaştığı bir ortam içerisinde ben hiçbir hâkim ve
savcının rahatlıkla yürütmenin baskısından ari bir şekilde kendisini hissedeceğini
gerçekten düşünemiyorum. O bakımdan, bugün geldiğimiz bu noktada
neyin nerede olduğunu, nasıl olduğunu gayet iyi biliyoruz.
Lütfen siyasetçiler, hâkimlerden, savcılardan elini çeksin, hâkimler ve
savcılar üzerinden siyaset üretmekten elini çeksin. Böyle bir şey
olamaz. Dolayısıyla, siyasetçi olarak bu meselenin sürekli olarak
şu hasım, bu hasım
O zaman vatandaş Danıştaya
nasıl inanacak, vatandaş Yargıtaya nasıl inanacak,
vatandaş hâkime nasıl inanacak? Bu bakımdan, bunları sizin
yargıcınız, bizim yargıcımız gibi dönemsel
tartışmaların odağına sokup ne yapacaksınız?
O dönemde olan yargıçlar bugün karar veriyor. Karar verdiği zaman ne
olacak? Siyasi karar mı vermiş olacak? Sizin döneminizde
alınanlar karar veriyor. Ne yapacağız? Bunlar siyasidir.mi
diyeceğiz? Dolayısıyla yapılması gereken, ne olursa
olsun hâkim ve savcıların vicdanlarına uygun karar vermesini
sağlayacak bir ortamı sağlamamız lazım. Hâkim ve
savcıların ve kurumlarının sürekli olarak
yıpratıldığı ve siyasileştirildiği bir ortam
içerisinde maalesef hâkim ve savcının tarafsız, bağımsız
karar vermesi engellenmiş olmaktadır. Bugün geldiğimiz bu
noktada bu kurumların doğrudan doğruya siyasileştirilmesine
yönelik girişimler olduğunu biliyoruz. İşte ileri demokrasi
bu! Yani Allah bizi bunun daha ilerisinden korusun diyeceğimiz geliyor.
Gerçekten, bugün Sayın Genel Başkanımızın
da ısrarla, defalarca ifade ettiği Türk Ticaret Kanunu, Borçlar
Kanunu, bir an önce bu konularda uzlaşma olsun, gündeme getirin.
ifadelerine diğer siyasi partilerin grup başkan vekillerinin de
olumlu cevap vermesi ve bu konuda bir uzlaşma sağlanmasını
önemsiyoruz. Neden? Biz bütün sorumluluğu almıyoruz ama bir
çalışma yapılmıştır, bundan sonraki dönem
içerisinde yanlışlıkların düzeltilmesi imkânı
olacaktır. Elbette bu konuda Milliyetçi Hareket Partisi olarak
önergelerimiz olmuştur, yanlışların düzeltilmesini
istemişizdir ama çoğunluk iradesi buna katılmayınca bunu bu
büyük kanunların engellenmesi için bir araç olarak kullanmaktan da imtina
ettik. Yakın bir zamanda göreceksiniz ki birçok şeyin
değiştirilmesi ihtiyacı içerisinde olacağız.
Bu bakımdan, bu uzlaşma güzel. Keşke gönül isterdi
ki bu Parlamentoda, şu ileri demokrasi dediğiniz Anayasa
değişikliği konusunda bu partilerle uzlaşma konusunda bir
zemin oluşsaydı da beraber ve birlikte bu Anayasayı
yapabilseydik, insanları, milleti ikiye bölmeseydik! Bugün geldiğimiz
bu noktada işte demokrasinin erdemi de uzlaşma ve diyalogdur.
Demokrasiyi yönetmek için de bu uzlaşmayı sağlayabilecek
şekilde yürekli olmak lazım, cesaretli olmak lazım.
Bu bakımdan, bütün bunları yaparken, bunları
Türkiye'nin geleceği için yapıyorsak, burada Türk Ticaret Kanunu ya
da Hukuk Muhakemeleri Kanununda temel olarak çok siyasal değil, teknik
bir değerlendirme yapmamız gerektiğini biliyoruz. O
bakımdan, keşke şu Parlamentoda Anayasayı da birlikte
yapabilseydik, keşke bunu sağlayabilecek bir zemin
oluşsaydı! Milleti birbirine kırdırmak kolay, milleti
birbirine kırdırarak bundan oy rantı elde etmek kolay. Onun
için, bu eksende bunu bir eksiklik olarak gördüğümü ifade etmek istiyorum.
İşte bugün geldiğimiz bu noktada kurumları
düşman kılmak, birbirine kırmak
Ne olacak? Yargıtaya olan
güven sarsılınca ne olacak, Danıştaya olan güven
sarsılınca ne olacak? Siyasetçiye güven sarsılınca
değişiyor muyuz her birimiz? Değişmiyoruz. Bütün siyasete
güven sarsılıyor. Dolayısıyla, bu konularda sürekli olarak
yargı üzerinden siyaset oluşturmak ve yargıya da
aldığı kararlar münasebetiyle Siyasi karar alıyor.
demekle bundan sonra da sizin döneminizde olanların Siyasi karar
alıyor. diye değerlendirilmesine zemin hazırlamış
olacaksınız. Hangi biriniz acaba bundan sonra Hâkimler ve
Savcılar Yüksek Kurulunun ya da Anayasa Mahkemesinin aldığı
kararların siyasi olmadığını ileri sürebilecek? Ama
düğmeyi yanlış iliklediğiniz için bu konuda atılacak
her türlü adım siyasi bir yargının attığı
adım olarak değerlendirilecektir. Bunun da memlekete faydası
yoktur.
Bugün geldiğimiz bu noktada özellikle bugün Hukuk
Muhakemeleri Kanunu 458 madde ve Türk Borçlar Kanununun yürürlüğe
girmesi, dün de 649 maddeyi görüştük, Tebligat Kanununu görüştük.
Bunlar aslında, son zamanlarda bu hepimizi üzen, vicdanı
yaralayan tahliyeler, geciken davalar, biraz önce Sayın Bakanın,
zaman aşımı münasebetiyle
Geciken yargı konusunda bu
atılan adımların da yargının
hızlandırılmasına katkı sağlayacağını
düşünüyoruz.
İşte, Milliyetçi Hareket Partisi olarak bizim özellikle
bu tür konularda bir an önce bunların çıkmasını istememiz,
bu konuda atılacak, yargının
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.
Buyurunuz.
OKTAY VURAL (Devamla) Teşekkür ederim.
doğru bir şekilde karar vermesini sağlayacak,
birtakım usuli işlemlerden dolayı yargının ve
vatandaşın hakkının, hukukunun zayi olmasını
temin eden bu süreci kısaltmaya yönelik birtakım adımlar
vardır ki bunları biz bu açıdan destekliyoruz. Hepimizin, hangi
siyasi partiden olursa olsun, hak ve hakikati ve adaleti temin etme
noktasında sarsılmaz bir şekilde buna bağlı
olmamız lazım. Bu bakımdan, bizim arayacağımız,
bu zemini temin etmektir.
Biz Milliyetçi Hareket Partisi olarak elbette bu süreç içerisinde
bu kanunlara verilen katkılara, hepsine teşekkür ediyoruz, bilim
adamlarının yaptığı katkılara, tasarıyı
hazırlayanlara, Adalet Bakanlığına teşekkür ediyoruz.
Umarım, bu çalışmaların sonrasında
uygulama sırasında ortaya çıkabilecek aksaklıklar da
Parlamentoda bir an önce sonuçlandırılır.
Bu vesileyle, bu tasarıların, kanunlaşan
tasarıların milletimize hayırlı, uğurlu olması
dileğiyle hepinize saygılarımı arz ediyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler ederiz Sayın Vural.
İkinci bölüm üzerindeki görüşmeler
tamamlanmıştır.
Şimdi maddelerin oylamasına geçiyorum.
Madde 7: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Madde 8: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Madde 9: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Madde 10: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Geçici madde 1: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Yeni bir geçici madde üzerinde bir önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 375
Sırasayılı Türk Borçlar Kanununun Yürürlüğü ve Uygulama
Şekli Hakkında Kanun Tasarısına geçici 1 inci maddeden
sonra gelmek üzere aşağıdaki geçici maddenin eklenmesini arz ve
teklif ederiz.
Bekir
Bozdağ M. Akif
Hamzaçebi Rıdvan
Yalçın
Yozgat Trabzon Ordu
Yahya Akman Hasip Kaplan Turgut Dibek
Şanlıurfa Şırnak Kırklareli
"Geçici madde 2- Bu Kanunun 1 inci maddesinin son cümlesi
hükmü bir defaya mahsus olmak üzere, bu Kanunun yürürlüğe girmesinden önce
Türk Borçlar Kanununun 347 nci maddesinin birinci fıkrasının son
cümlesinde öngörülen kira sözleşmelerinden on yıllık uzama
süresi dolmamış olmakla birlikte geri kalan süre beş yıldan
daha kısa olanlar hakkında, yürürlüğe girdiği tarihten
itibaren beş yıl; on yıllık uzama süresi dolmuş
olanlar hakkında da yürürlüğe girdiği tarihten itibaren iki
yıl sonra uygulanır.
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA
(Ankara) Takdire bırakıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay) Katılıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Türk Borçlar Kanununun yürürlüğe girdiği tarihten önce
kurulmuş olan kira sözleşmelerinden on yıllık uzama süresi
dolmamış olmakla birlikte, geri kalan süre beş yıldan daha
kısa olanlar hakkında Türk Borçlar Kanununun Yürürlüğü ve
Uygulama Şekli Hakkında Kanunun 1 inci maddesinin son cümlesi hükmü
bir defaya mahsus olmak üzere yürürlüğe girdiği tarihten itibaren
beş yıl sonra, on yıllık uzama süresi dolmuş olanlar
hakkında da yürürlüğe girdiği tarihten itibaren bir yıl sonra
uygulanması, böylece Türk Borçlar Kanununun 347 nci maddesinin birinci
fıkrasının son cümlesinin derhal uygulanması sonucunda
kiracıların zarara veya mağduriyete uğramalarının
ve doğması muhtemel sorunların önlenmesi amacıyla bu
değişiklik önergesi verilmiştir.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmiş ve yeni bir geçici madde
ihdas edilmiştir.
Madde 11 üzerinde bir önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
375 sıra sayılı kanun
tasarısının 11 inci maddesinin aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederim.
Bekir Bozdağ Rıdvan
Yalçın Ali
Koçal
Yozgat Ordu Zonguldak
Fatih
Arıkan Nurettin
Canikli
Kahramanmaraş Giresun
Madde 11- Bu kanun, 01/07/2012 tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA
(Ankara) Takdire bırakıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay) Katılıyoruz
Sayın Başkanım.
BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) Gerekçe okunsun.
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Uygulama açısından önerilen yürürlük tarihinin daha
yerinde olacağı düşünülmüştür.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmiştir.
Kabul edilen bu önerge doğrultusunda 11inci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Madde 12: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Böylece ikinci bölümde yer alan maddelerin oylanması tamamlanmıştır.
Tasarının görüşmeleri
tamamlanmıştır.
Tasarının tümünü oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Tasarı kabul edilmiş ve
kanunlaşmıştır.
Sayın milletvekilleri, beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 18.56
DÖRDÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 19.01
BAŞKAN: Başkan Vekili
Şükran Güldal MUMCU
KÂTİP ÜYELER: Bayram
ÖZÇELİK (Burdur), Gülşen ORHAN (Van)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet
Meclisinin 50nci Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.
5inci sırada yer alan, Türk Ticaret Kanununun Yürürlüğü
ve Uygulama Şekli Hakkında Kanun Tasarısı ve Adalet
Komisyonu Raporunun görüşmelerine başlayacağız.
5.- Türk Ticaret Kanununun
Yürürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkında Kanun Tasarısı ve
Adalet Komisyonu Raporu (1/487) (S. Sayısı: 131)
BAŞKAN Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
Komisyonun bulunamayacağı
anlaşıldığından ve siyasi parti grupları
arasında uzlaşma olduğundan, kanun tasarı ve teklifleri ile
komisyonlardan gelen diğer işleri sırasıyla görüşmek
için 13 Ocak 2011 Perşembe günü saat 13.00te, alınan karar
gereğince, toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum.
Kapanma Saati: 19.02