DÖNEM: 23 YASAMA
YILI: 5
TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET
MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
CİLT
: 79
6ncı Birleşim
13 Ekim 2010 Çarşamba
(Bu Tutanak
Dergisinde yer alan ve kâtip üyeler tarafından okunmuş
bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından ifade
edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı sözler
aslına uygun olarak yazılmıştır.)
İ Ç İ N D E K İ L E R
I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II.- GELEN KÂĞITLAR
III.-
YOKLAMA
IV.-
GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A)
MİLLETVEKİLLERİNİN GÜNDEM DIŞI KONUŞMALARI
1.- Denizli Milletvekili
Mehmet Yükselin, Ahilik ve Kültür Haftası ile Esnaf Bayramına
ilişkin gündem dışı konuşması
2.- İstanbul
Milletvekili Algan Hacaloğlunun, çağdaş siyasi etik ve ahlâk
kurallarının ülkemizde uygulamaya konulmasına ilişkin
gündem dışı konuşması
3.- İstanbul
Milletvekili D. Ali Torlakın, ülkemizde ve İstanbulda
yaşanması olası deprem riski ve alınması gereken
önlemlere ilişkin gündem dışı konuşması
V.-
AÇIKLAMALAR
1.- Trabzon
Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebinin,
Ankaranın başkent ilan edilişine ilişkin
açıklaması
2.-
Şırnak Milletvekili Hasip Kaplanın, Mecliste bekleyen siyasi
etik yasa teklifine ilişkin açıklaması
3.- Tunceli
Milletvekili Şerafettin Halisin, Elâzığ depreminden etkilenen
Tunceliye negatif ayrımcılık uygulandığına
ilişkin açıklaması
4.- Mersin
Milletvekili Mehmet Şandırın,
Ankaranın başkent ilan edilişine ilişkin
açıklaması
5.- Kayseri
Milletvekili Mustafa Elitaşın, Ankaranın başkent ilan
edilişine ilişkin açıklaması
VI.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A)
MECLİS ARAŞTIRMASI ÖNERGELERİ
1.- Adana
Milletvekili Nevingaye Erbatur ve 27 milletvekilinin, maden ve taş
ocaklarında çalışan işçilerde görülen pnömokonyoz
hastalığının araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/868)
2.- İstanbul
Milletvekili Mehmet Sevigen ve 29 milletvekilinin, çocuklara yönelik cinsel
istismar konusunun araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/869)
3.-
Diyarbakır Milletvekili Akın Birdal ve 19 milletvekilinin, nükleer
enerji santrali kurulması konusunun araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/870)
4.- Mersin
Milletvekili Ali Rıza Öztürk ve 21 milletvekilinin, 12 Haziran 1980de
İzmir İnciraltı Öğrenci Yurdunda meydana gelen olayın
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/871)
B)
TEZKERELER
1.- Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanı Mehmet Ali Şahinin, Japonya Temsilciler
Meclisi Başkanı Takahiro Yokomichinin davetine icabetle, beraberinde
bir Parlamento heyetiyle Japonyaya resmî ziyarette bulunmasına
ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/1311)
VII.-
ÖNERİLER
A)
SİYASİ PARTİ GRUBU ÖNERİLERİ
1.- (10/390) esas numaralı Meclis
araştırması önergesinin ön görüşmelerinin Genel Kurulun
13/10/2010 Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına
ilişkin MHP Grubu önerisi
VIII.-
SEÇİMLER
A)
ANAYASA MAHKEMESİ ÜYELİKLERİNE SEÇİM
1.- Anayasa
Mahkemesine üye seçimi
IX.-
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER
A)
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ
1.- Türk Ticaret
Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/324) (S.
Sayısı: 96)
2.- Türk Borçlar
Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/499) (S.
Sayısı: 321)
3- Devlet
Yardımlarının İzlenmesi ve Denetlenmesi Hakkında Kanun
Tasarısı ile Avrupa Birliği Uyum ve Plan ve Bütçe
Komisyonları Raporları (1/818) (S. Sayısı: 523)
4.- Adalet ve
Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri Yozgat Milletvekili Bekir
Bozdağ, Samsun Milletvekili Suat Kılıç, Kayseri Milletvekili
Mustafa Elitaş, Giresun Milletvekili Nurettin Canikli, İstanbul
Milletvekili Ayşe Nur Bahçekapılı ve 3 Milletvekilinin; Sayıştay
Kanunu Teklifi ve Avrupa Birliği Uyum ile Plan ve Bütçe Komisyonları
Raporları (2/594) (S. Sayısı: 510)
5.- Kamu Hastane
Birlikleri Pilot Uygulaması Hakkında Kanun Tasarısı ile
Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu
ile Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/439) (S.
Sayısı: 493)
6.- Türkiye
Cumhuriyeti ile Şili Cumhuriyeti Arasında Serbest Ticaret
Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu
(1/853) (S. Sayısı: 517)
7.- Türkiye
Cumhuriyeti ile Ürdün Haşimi Krallığı Arasında Serbest
Ticaret Alanı Tesis Eden Ortaklık Anlaşmasının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısı ile Dışişleri Komisyonu Raporu
(1/893) (S. Sayısı: 540)
8.- Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ile Kosova Cumhuriyeti Hükümeti Arasında
Kalkınma İşbirliği ve TİKA Kosova Program Koordinasyon
Ofisinin Statüsüne İlişkin Protokolün Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri
Komisyonu Raporu (1/846) (S. Sayısı: 551)
X.-
OYLAMALAR
1.- Türkiye
Cumhuriyeti ile Şili Cumhuriyeti Arasında Serbest Ticaret
Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısının oylaması
2.- Türkiye Cumhuriyeti
ile Ürdün Haşimi Krallığı Arasında Serbest
Ticaret Alanı Tesis Eden
Ortaklık Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısının oylaması
3.- Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ile Kosova Cumhuriyeti Hükümeti Arasında
Kalkınma İşbirliği ve TİKA Kosova Program Koordinasyon
Ofisinin Statüsüne İlişkin Protokolün Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısının oylaması
XI.-
YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI
1.- Kütahya
Milletvekili Alim Işıkın, hac organizasyonu müracaat ve
kayıt yenileme ücretlerine ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Faruk
Çelikin cevabı (7/15501)
2.- İzmir
Milletvekili Selçuk Ayhanın, TRT ile ilgili bazı iddialara
ilişkin Başbakandan sorusu ve
Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Bülent
Arınçın cevabı (7/15608)
3.- Gaziantep
Milletvekili Akif Ekicinin, TRTnin aylık dergisine ilişkin sorusu
ve Devlet Bakanı ve Başbakan
Yardımcısı Bülent Arınçın cevabı (7/15630)
4.- Muğla
Milletvekili Ali Arslanın, TRTdeki sözleşmeli personele
ilişkin sorusu ve Devlet
Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Bülent
Arınçın cevabı (7/15631)
5.- Zonguldak
Milletvekili Ali İhsan Köktürkün, TRTye yapılan bir atamaya
ilişkin sorusu ve Devlet
Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Bülent
Arınçın cevabı (7/15634)
6.- Zonguldak
Milletvekili Ali İhsan Köktürkün, TRTnin bazı
yayınlarına ilişkin
Başbakandan sorusu ve Devlet
Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Bülent
Arınçın cevabı (7/15707)
I.-
GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
TBMM Genel Kurulu
saat 15.00te açılarak dört oturum yaptı.
Birinci Oturum
Kırşehir
Milletvekili Mikail Arslan, Ahilik Bayramı ve Ahilikin merkezi
Kırşehire;
Kırşehir
Milletvekili Metin Çobanoğlu,
Kırşehir
Milletvekili Abdullah Çalışkan,
Ahilik
Haftasına,
İlişkin
gündem dışı birer konuşma yaptılar.
Adıyaman
Milletvekili Şevket Köse, Ahilik Haftasına,
Tokat
Milletvekili Reşat Doğru, Ahi birliklerinin bugünkü
karşılığı olan esnaf ve sanatkârlar odası
üyelerinin zor durumda olduklarına, dükkânlarını ve iş
yerlerini kapattıklarına,
İzmir
Milletvekili Mehmet Ali Susam, Parlamentoda Ahilik Haftası
kutlanırken esnaf sorunlarının Parlamentoya getirilip
tartışılması gerektiğine,
İlişkin
birer açıklamada bulundular.
Tunceli
Milletvekili Şerafettin Halis ve 19 milletvekilinin, TSKda yaşanan
asker ölümlerinin (10/864),
Kahramanmaraş
Milletvekili Mehmet Akif Paksoy ve 23 milletvekilinin, taşeron
şirketler aracılığıyla kamuya hizmet veren
işçilerin sorunlarının (10/865),
Niğde
Milletvekili Mümin İnan ve 20 milletvekilinin, dericilik sektörünün
sorunlarının (10/866),
Amasya
Milletvekili Hüseyin Ünsal ve 27 milletvekilinin, Atatürk Orman Çiftliği
ile ilgili bazı konuların (10/867),
Araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla, bir Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergeleri Genel
Kurulun bilgisine sunuldu; önergelerin gündemdeki yerlerini alacağı
ve ön görüşmelerinin, sırası geldiğinde
yapılacağı açıklandı.
Aydın
Milletvekili Ali Uzunırmakın KİT Komisyonu üyeliğinden
çekildiğine ilişkin önergesi Genel Kurulun bilgisine sunuldu.
Gündemin Kanun
Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler
kısmında yer alan 493, 517 ve 540 sıra sayılı Kanun
Tasarılarının bu kısmın 5, 6 ve 7nci
sıralarına alınmasına; bugünkü gelen kâğıtlarda
yayınlanan ve dağıtılan 551 sıra sayılı
Kanun Tasarısının 48 saat geçmeden gündemin 8inci
kısmının 8inci sırasına alınmasına,
diğer işlerin sırasının buna göre teselsül
ettirilmesine; Genel Kurulun, 12 Ekim 2010 Salı günkü birleşiminde sözlü
soruların görüşülmemesine ve Anayasanın 146ncı ve geçici
18inci maddeleri gereğince Türkiye Barolar Birliği
Başkanlığınca bildirilen 3 aday arasından Anayasa
Mahkemesine 1 üyelik için yapılacak seçimin 13 Ekim 2010 Çarşamba
günkü birleşiminde yapılmasına ve bu birleşimde seçimin
tamamlanmasına ilişkin Danışma Kurulu önerisi, yapılan
görüşmelerden sonra kabul edildi.
Türk Silahlı
Kuvvetlerinin, Irakın Kuzeyinden Ülkemize Yönelik Terör Tehdidinin ve
Saldırılarının Bertaraf Edilmesi Amacıyla,
Sınır Ötesi Harekât ve Müdahalede Bulunmak Üzere, Irakın PKK
Teröristlerinin Yuvalandıkları Kuzey Bölgesi ile Mücavir Alanlara
Gönderilmesi ve Görevlendirilmesi İçin Türkiye Büyük Millet Meclisinin
17/10/2007 Tarih ve 903 Sayılı Kararıyla Hükûmete Verilen ve
8/10/2008 ve 6/10/2009 Tarihli 929 ve 948 Sayılı Kararları ile
Birer Yıl Uzatılan İzin Süresinin Anayasanın 92nci
Maddesi, Uyarınca 17/10/2010 Tarihinden İtibaren Bir Yıl Daha
Uzatılmasına Dair Başbakanlık Tezkeresinin (3/1309)
görüşmelerinin, İç Tüzükün 70inci maddesine göre kapalı
oturumda yapılmasına ilişkin Hükûmetin önergesi üzerine,
kapalı oturuma geçildi.
Birleşime
saat 16.13te ara verildi.
İkinci Oturum
(Kapalıdır)
Üçüncü, Dördüncü Oturum
Kapalı
oturumda açık oylaması yapılan (3/1309) esas numaralı
Başbakanlık Tezkeresinin kabul edildiği açıklandı.
Muğla
Milletvekili Gürol Erginin, (2/489) esas numaralı Kanun Teklifinin
İç Tüzükün 37nci maddesine göre doğrudan gündeme
alınmasına ilişkin önergesinin, yapılan görüşmelerden
sonra, kabul edilmediği açıklandı.
İstanbul
Milletvekili Mehmet Sevigen ve 57 milletvekilinin, Seviye Belirleme
Sınavı uygulamasında görevini kötüye kullanarak ve yetkisini
suistimal ederek öğrenciler ve ailelerin mağduriyetine ve kamunun
zararına neden olduğu, bu eylemlerinin Türk Ceza Kanununun 257nci
maddesine uyduğu iddiasıyla Millî Eğitim eski Bakanı
Hüseyin Çelik hakkında Anayasanın 100üncü ve İç Tüzükün
107nci maddeleri uyarınca bir Meclis soruşturması açılmasına
ilişkin (9/3) esas numaralı önergesi üzerindeki görüşmeler
tamamlandı; yapılan gizli oylamadan sonra Meclis
soruşturması açılmasının kabul edilmediği
açıklandı.
13 Ekim 2010
Çarşamba günü, alınan karar gereğince saat 14.00te toplanmak
üzere birleşime 21.52de son verildi.
Nevzat
PAKDİL
Başkan
Vekili
Bayram
ÖZÇELİK Yaşar
TÜZÜN
Burdur Bilecik
Kâtip Üye Kâtip
Üye
Yusuf
COŞKUN Gülşen
ORHAN
Bingöl Van
Kâtip Üye Kâtip
Üye
No.: 8
II.- GELEN KÂĞITLAR
13 Ekim 2010 Çarşamba
Raporlar
1.- Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ile Kosova Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Askeri
Alanda Eğitim, Teknik ve Bilimsel İş Birliği Çerçeve
Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısı ile Dışişleri Komisyonu Raporu
(1/825) (S.Sayısı: 552) (Dağıtma tarihi: 13.10.2010)
(GÜNDEME)
2.- Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ile Kosova Cumhuriyeti Hükümeti Arasında
Sağlık Alanında İşbirliğine Dair
Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısı ile Sağlık,
Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ile
Dışişleri Komisyonları Raporları (1/771) (S.
Sayısı: 553) (Dağıtma tarihi: 13.10.2010) (GÜNDEME)
3.- Türkiye Cumhuriyeti
Hükümeti ile Kosova Cumhuriyeti Hükümeti Arasında
Ekonomik İşbirliği
Anlaşmasının
Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve
Dışişleri Komisyonu Raporu (1/751) (S. Sayısı: 554)
(Dağıtma tarihi: 13.10.2010) (GÜNDEME)
4.- Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ile Kosova Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Gümrük
Konularında İşbirliği ve Karşılıklı
Yardım Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ile Dışişleri
Komisyonu Raporu (1/889) (S. Sayısı: 555) (Dağıtma tarihi:
13.10.2010) (GÜNDEME)
5.- Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ile Kosova Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Karayoluyla
Uluslararası Yük ve Yolcu Taşımacılığı
Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısı ile Dışişleri Komisyonu Raporu
(1/939) (S. Sayısı: 556) (Dağıtma tarihi: 13.10.2010)
(GÜNDEME)
Meclis Araştırması Önergeleri
1.- Adana
Milletvekili Nevin Gaye Erbatur ve 27 Milletvekilinin, maden ve taş
ocaklarında çalışan işçilerde görülen pnömokonyoz
hastalığının araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/868)
(Başkanlığa geliş tarihi: 18.06.2010)
2.- İstanbul
Milletvekili Mehmet Sevigen ve 29 Milletvekilinin, çocuklara yönelik cinsel
istismar konusunun araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/869) (Başkanlığa
geliş tarihi: 18.06.2010)
3.-
Diyarbakır Milletvekili Akın Birdal ve 19 Milletvekilinin, nükleer
enerji santrali kurulması konusunun araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/870)
(Başkanlığa geliş tarihi: 23.06.2010)
4.- Mersin
Milletvekili Ali Rıza Öztürk ve 21 Milletvekilinin, 12 Haziran 1980de
İzmir İnciraltı Öğrenci Yurdunda meydana gelen olayın
araştırılması amacıyla bir Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/871)
(Başkanlığa geliş tarihi: 23.06.2010)
Süresi İçinde Cevaplanmayan Yazılı Soru
Önergeleri
1.- Adana Milletvekili Yılmaz Tankutun,
bazı tatlandırıcıların zararlarına ve
ithalatına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/14790)
2.- Şırnak Milletvekili
Sevahir Bayındırın, bir hastanede kadın
çalışanlara yönelik şiddet iddialarına ilişkin
Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/14832)
13 Ekim 2010 Çarşamba
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 14.03
BAŞKAN: Başkan Vekili Nevzat PAKDİL
KÂTİP ÜYELER: Gülşen ORHAN (Van), Yaşar
TÜZÜN (Bilecik)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 6ncı
Birleşimini açıyorum.
III.- YOKLAMA
BAŞKAN
Elektronik cihazla yoklama yapacağım.
Yoklama için dört
dakika süre vereceğim.
Sayın
milletvekillerinin oy düğmelerine basarak salonda bulunduklarını
bildirmelerini, bu süre içerisinde elektronik sisteme giremeyen
milletvekillerinin salonda hazır bulunan teknik personelden yardım
istemelerini, buna rağmen sisteme giremeyen üyelerin ise yoklama
pusulalarını, görevli personel aracılığıyla, dört
dakikalık süre içerisinde Başkanlığa
ulaştırmalarını rica ediyorum.
Yoklama
işlemini başlatıyorum.
(Elektronik
cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, toplantı yeter sayısı vardır,
görüşmelere başlıyoruz.
Gündeme geçmeden
önce üç sayın milletvekiline gündem dışı söz vereceğim.
Gündem
dışı ilk söz Ahilik ve Kültür Haftası ile Esnaf
Bayramı münasebetiyle söz isteyen Denizli Milletvekili Mehmet Yüksele
aittir.
Sayın
Yüksel, buyurun efendim. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A) MİLLETVEKİLLERİNİN GÜNDEM DIŞI
KONUŞMALARI
1.- Denizli Milletvekili Mehmet Yükselin, Ahilik ve Kültür
Haftası ile Esnaf Bayramına ilişkin gündem dışı
konuşması
MEHMET YÜKSEL
(Denizli) Sayın Başkanım, değerli milletvekili
arkadaşlarım; gündem dışı söz almış
bulunmaktayım. Hepinizi sevgiyle, saygıyla selamlıyorum.
Değerli
milletvekili arkadaşlarım, dünkü gündem dışı
konuşmalarda 3 değerli milletvekili arkadaşımız Ahilik
ve Ahilik Haftasıyla ilgili birbirinden güzel konuşmalar
yaptılar ve Ahiliğin misyonuyla ilgili bilgiler verdiler. Ben de
bugün aynı şeyleri tekrar etmeyeceğim. Ahilik konusunda Kayseri,
Kırşehir, Konya gibi, Tokat gibi, Kütahya gibi Denizli ilimizin de
Ahilik konusunda önemli birikimleri olduğunu, önemli kazanımları
olduğunu kısaca size aktarmaya çalışacağım.
1300lü
yıllarda Ahi Evran vefatından önce Konyadan sonra Denizliye gelir
ve Denizlide Ahi Sinan debbağ yani dericiyi, Ahi Duman demirci
ustasını Ahilik teşkilatı konusunda yetiştirir ve
Denizliden Ahilik teşkilatını kurduktan sonra ayrılır
ve Denizli şu anda Ahi Sinan ve Ahi Duman iki hocasıyla Ahilik
Haftasını bugüne kadar kutlayarak gelmiştir. Denizlide
debbağlık, dokumacılıkta, dericilikte, demircilikte,
bakırcılıkta, keçecilikte, nalbantçılıkta olduğu
gibi o günden bugüne kadar gelen ürünlerimizden, mesleklerimizden bir
tanesidir. Artık şu anda Denizlide dericilik yapan,
debbağlık yapan 25-30 civarında dericimiz
kalmıştır. Bunlar da şu anda yine Türkiyede tektirler,
yaptıkları üretim sebebiyle tektirler. O da sadece ayakkabı,
kösele derisi üretmektedirler ve şu anda, bu anlamda, ayakkabı,
kösele, deri üretiminde Türkiyenin yüzde 70-80 ihtiyacını bu 25-30
tane esnafımız karşılamaktadır. Dolayısıyla,
bu mesleğin devamı bizim için çok önemlidir. Bu anlamda, Denizlide
Deri Organize Sanayisi kurulmuştur ve dericilerimiz yıl sonuna kadar
bu Deri Organize Sanayisine taşınacaklardır ama onların
içinde bulundukları ekonomik şartlar sebebiyle taşınma
noktasında da Sanayi ve Ticaret Bakanlığımızdan KOSGEB
vasıtasıyla hibe destekler beklenmektedir.
Değerli
dostlarım, Ahilik, evet, dünyada daha önce tüketici hakları ve
standartlar konusunda, kalite konusunda sanki ilki dünyada
yapılmış ve Türkiyeye gelmiş gibi bilinen bu önemli
sektörler aslında yedi yüz yıl önce ülkemizde hem tüketici
hakları anlamında hem de standartlar anlamında Ahilik
teşkilatıyla var olmuştur ve var olmaya devam etmektedir. Biz,
Denizlimizde yine Ahilik konusunda yıllar önce Ahi Sinan Caddesi,
yıllar sonra da yine Denizli Ticaret Odamız vasıtasıyla
yaptırılan ilköğretim okuluna Ahi Sinan İlköğretim
Okulu adını vermekle ilköğretime giden öğrencilerimizin
daha o yaştan itibaren Ahiliğin ne olduğunu, atalarla ilgili,
geleneklerle ilgili bilgi, ahlak anlamında, kültür anlamında Ahi
Sinanı, Ahi Dumanı, Ahi Evranı ve Ahiliği anlayabilmesi
anlamında daha ilkokul çağlarında öğrenebilmesini
sağlamak amacıyla okulumuza bu ismi verdik. Daha sonra iş
hanlarımıza yine Ahi Sinan isimleri verilmekte. Ahiliğin
yaşatılması, devam ettirilmesi konusunda da büyük gayretler sarf
edilmektedir.
Şimdi yine,
bu tüketici haklarıyla ve standartlarla ilgili olarak ilk kanun 1502
yılında II. Bayezid zamanında, yine bizler, Osmanlılar
tarafından bizim zamanımızda çıkartılmış ve
bu çıkan yasada ilk gıda maddeleri nizamnamesi, ilk standartlar
kanunu, ilk çevre nizamnamesi, 1502 ile 1507 yılları arası
çıkmış ve burada kısa bir anekdotu ben size aktararak
sözümü bitirmek istiyorum. Bu kanunda yazı şöyle:
Ve mahkeme
kararıyla yiyecek ve içecek ve giyecek ve hububat ki; çarşıda ve
pazarda vardır, gözedilüb her meslek sahibi teftiş oluna. Eğer
terazide ve kilede ve arşunda eksük bulunursa, muhtesib (belediye
başkanı) haklarından gele.
Ekmekçiler,
standart olarak alınan ekmeği narh üzerine pâk eyleyeler, eksik ve
çiğ olmaya. Ekmek içinde kara bulunursa ve çiğ olursa, tabanına
let oluna; eksük olursa tahta külâh uralar veyahud para ile
cezalandırıla.
Ayrıca yine
karaborsayı önlemek anlamında o dönemde çıkan yasada:
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Yüksel, konuşmanızı tamamlayınız.
Buyurun.
MEHMET YÜKSEL
(Devamla) Ve her ekmekçinin elinde iki aylık, en az bir aylık un
buluna. Tâ ki aniden bazara un gelmeyüb Müslümanlara darlık göstermeyeler.
Eğer muhalefet edecek olurlarsa, cezalandırıla. Eyle olıcak
ekmek gayet eyü ve arı olmak gerekdir. diye yine karaborsa için de bu
dönemde yani beş yüz yıl önce çıkmış bir kanun ve yasa
vardır.
Ben buradan
şuna gelmek istiyorum: Her şeyiyle Avrupa hayranı olan
vatandaşlarımıza sesleniyorum. Bizim ülkemizde
değerlerimize eğer biz sahip çıkacak olursak, eğer biz
kendi değerlerimizin ne olduğunu anlayıp bilip bunları
yaşatacak olursak, el birliğiyle, iktidarıyla muhalefetiyle,
sivil toplum örgütleriyle bu değerlerimizin gelecek nesillere mutlaka
aktarılması gerekir. Bu anlamda, Sanayi ve Ticaret Bakanlığımıza,
Kültür ve Turizm Bakanlığımıza, illerde yapılan
etkinliklerin daha canlı, daha görkemli olması noktasında da
önerilerim var.
Hepinize
teşekkür ediyorum, sevgi, saygılar sunuyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Gündem
dışı ikinci söz, çağdaş siyasi etik ve ahlak
kurallarının ülkemizde uygulamaya konulması ve Türkiye Büyük
Millet Meclisi bünyesinde siyasi etik kurulu kurulması konusunda söz
isteyen İstanbul Milletvekili Algan Hacaloğluna aittir.
Sayın
Hacaloğlu, buyurun efendim. (CHP sıralarından
alkışlar)
2.- İstanbul Milletvekili Algan Hacaloğlunun,
çağdaş siyasi etik ve ahlâk kurallarının ülke-mizde
uygulamaya konulmasına ilişkin gündem dışı
konuşması
ALGAN
HACALOĞLU (İstanbul) Sayın Başkan, değerli
arkadaşlarım; ülkemiz ne yazık ki son sekiz yıldır
kuralsızlık, hukuksuzluk, yolsuzluk batağına
saplanmış durumdadır. Bunun temelinde sekiz yıldır
ülkemizi yönetmekte olan AKP İktidarının genetik
yapısının temiz siyaset, dürüst toplum ilkelerine uyum
sağlayamaması yatmaktadır.
Değerli AKP
milletvekilleri, Anayasada keyfinize göre, yargı
bağımsızlığını umursamayan
değişiklikler yaptınız ama belli ki genetik
yapınız elvermediği için olsa gerek Anayasanın 82nci ve
83üncü maddelerine dokunmadınız.
SONER AKSOY (Kütahya)
Sen kendi genetik yapına bak!
ALGAN
HACALOĞLU (Devamla) 83üncü madde bilindiği gibi milletvekillerine
adi suçlar karşısında dahi koruma sağlayan bir
dokunulmazlık maddesidir. 82nci madde ise milletvekillerine
milletvekilliği dışında hemen her alanda para
karşılığı iş yapabilme olanağını
tanıyan bir düzenlemedir. Bu her iki madde de demokrasimizin, parlamenter
rejimimizin günümüzde yüz karası olan maddelerdir. Böyle bir uygulama ne
Hindistan veya Yunanistan parlamentolarında ne de Amerikada veya Avrupa
ülkelerinde vardır.
Değerli
milletvekilleri, parlamenter sistemimizin siyasi etik, ahlak
kurallarını, demokrasi ilkeleri standartlarını
yükseltebilmek için Cumhuriyet Halk Partisi milletvekilleri olarak bugüne
değin 24 Aralık 2002de yasa teklifi verdik ama iktidar
umursamadı, teklifimizin Meclis gündemine gelmesini engelledi. Keza 12
Şubat 2007de teklifimizi yineledik, yine umursamadı, yine iktidar,
teklifimizin Meclis gündemine gelmesini engelledi, yasalaşmasını
engelledi. Bu dönemde ise 9 Ağustos 2007de Siyasi (Etik) Ahlak Yasa
Teklifimizi bir kez daha yineledik fakat beklendiği gibi, AKP
İktidarı keyfî ve aymaz tavrını devam ettirmekte. Bu
kürsüden iktidarı defaatle uyarmamıza rağmen umursamamakta ısrar
ediyor.
Sadece bizi
değil, AByi de umursamıyorsunuz değerli Hükûmet temsilcileri,
Hükûmetin çok sayın üyeleri. Milletvekili
dokunulmazlığının kürsü masuniyetiyle
sınırlandırılmasını, siyasi etik
kurallarının Avrupa parlamentoları düzeyine
çıkarılmasını öngören AByi de dikkate almıyorsunuz.
Değerli
milletvekilleri, size bu konuda iki ülkeden bazı örnekler vermek
istiyorum. Amerika Birleşik Devletlerinde, Kongre üyelerinin mesleklerini
icra etmeleri, özel kuruluşlarda kazanç karşılığı
görev kabul etmeleri yasaktır. Milletvekili maaşı
dışında, toplam kazançları ikinci baremdeki devlet
memurunun aldığı maaşın yüzde 15ini geçemez. Bir
yılda mal ve hizmet olarak kabul edebilecekleri hediye toplamı 250
doları aşamaz. Keza, her yıl mayıs ayında tüm mal
varlıklarını topluma açıklamakla yükümlüdürler. Fransada
ise milletvekilleri, devlet desteği alan şirketlerde, finans
kurumlarında, halka açık şirketlerde, kamuya veya yabancı
devletlere mal ve hizmet satan şirketlerde, arazi alım
satımı yapan veya gayrimenkul inşaatı yapan
şirketlerde para karşılığı yöneticilik
yapamazlar, çalışamazlar ve milletvekili maaşları
dışındaki tüm kazançlarını her yıl beyan etmekle
yükümlüdürler. Bizde ise durumun böyle olmadığını hepimiz
çok açık bilmekteyiz.
Değerli
milletvekilleri, siyaset bir zenginleşme aracı değildir, olamaz,
olmamalıdır. Siyaset bir kamusal görev alanıdır, bir
toplumsal özveri alanıdır, bir hizmet ve fazilet
yarışıdır, öyle de olmalıdır. Bizde ise ne
yazık ki bu evrensel demokrasi kuralları tam işlememektedir,
işlememesine de AKP İktidarı âdeta çanak tutmaktadır.
Temiz siyaset
için, siyasi etik kurallarının yürürlüğe konulması,
milletvekili dokunulmazlığının kürsü masuniyetiyle
sınırlandırılması, siyasetin ve siyasi partilerin
finansmanının Batı demokrasileri uygulamaları çerçevesi
içinde denetlenmesi Parlamentomuzun da mutlaka çözümlemesi gereken en önemli üç
sorundur. Bu alanda bir reformun en büyük engelini oluşturan AKP
iktidarı bu tutumuyla demokrasimizin en büyük kamburu hâline
gelmiştir. AKPnin bu büyük ayıbı demokrasimizin derhâl
aşılması gereken eksikliğidir, zaafıdır.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Buyurun, bir dakikalık süre veriyorum, konuşmanızı
tamamlayınız.
ALGAN
HACALOĞLU (Devamla) Ne yazık ki AKP iktidarı bu sorunları
çözmekten korkmakta, çekinmekte, bu nedenle temiz siyaset için verdiğimiz
yasa tekliflerini komisyon dolaplarında hapsetmeye devam etmektedir.
Bu, bugün
dağıtılan gündem. Aradan beş yıl geçmiş, hâlâ
beş yıl evvel verdiğimiz yasa teklifi bu gündeme
girmemiştir. Bilinmelidir ki Siyasi (Etik) Ahlak Yasa Teklifimizi yüce
Meclisten kaçırmanın sonu yoktur. Nereye kadar kaçarsanız
kaçınız Bir ülkede namuslular da en az namussuzlar kadar cesaret
sahibi olmalıdır. demiş olan
İsmet İnönünün izinden gitmekte olan CHPliler olarak sizi
sonuna kadar kovalayacağız. Yine biliniz ki korkunun, gerçeklerden
kaçışın ecele faydası yoktur. Mecliste bizden kaçmayı
başarsanız dahi bulaştığınız tüm
kuralsızlıkların, hukuksuzlukların ve yolsuzlukların
hesabını sandıkta, tarih önünde, halkın vicdanında
vermekten kaçamayacaksınız.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Daha sandıktan yeni çıktık, sen
nereden çıktığının farkında değilsin. Millet
sandıkta ibra etti daha yeni.
ALGAN
HACALOĞLU (Devamla) Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederim.
Gündem
dışı üçüncü söz, yaşanması olası deprem riski ve
alınması gereken önlemler konusunda söz isteyen İstanbul
Milletvekili Durmuş Ali Torlaka aittir.
Sayın
Torlak, buyurun efendim. (MHP
sıralarından alkışlar)
3.- İstanbul Milletvekili D. Ali Torlakın,
ülkemizde ve İstanbulda yaşanması olası deprem riski ve
alınması gereken önlemlere ilişkin gündem dışı
konuşması
D. ALİ
TORLAK (İstanbul) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
ülkemizde ve özellikle İstanbul ilimiz civarında yaşanması
olası bir depremle ilgili olarak gündem dışı söz
almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce heyetinizi
saygılarımla selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, bildiğiniz gibi, ülkemiz deprem
kuşağındadır. Bu nedenle geçmişte meydana gelen
doğal afetlerin, depremlerin sonuçları ülkemiz için çok
ağır olmuştur. Büyük bir bölümü deprem kuşağı
içinde yer alan ülkemizde 1999 yılında Marmara ve Düzcede meydana
gelen depremlerin ardından İstanbulda meydana gelebilecek deprem
olasılığı o tarihten bu yana yoğun bir şekilde
tartışılmaktadır. Dolayısıyla geçmişte
meydana gelen depremlerde yıkılan evler, yetim kalan çocuklar, sönen
hayaller deprem felaketi hakkında hepimize bir fikir vermektedir.
Yaşanan bu
felaketlerden sonra İstanbul merkezli bir depremle ilgili olarak uzmanlar
tarafından birçok uyarılar yapılmıştır. Bu
depremin 7nin üzerinde olacağı ifade edilmektedir. Bu anlamda
geçtiğimiz günlerde meydana gelen sarsıntı, başta
İstanbul ve Marmara Bölgesinde olmak üzere deprem riskinin ne kadar fazla
olduğunu göstermektedir. Ancak durumun bu şekilde olmasına
karşılık gerekli ve yeterli tedbirleri bugüne kadar
aldığımızı söylemek mümkün değildir. Marmara ve
Düzce depremlerinin verdiği can ve mal kaybı ile sebep olduğu
ekonomik hasar canlı bir örnek olarak önümüzde dururken aradan geçen on
bir yılın ardından bu konuda hiçbir şey
yapılmamış olmasının mazur görülecek veya gösterilecek
bir tarafı yoktur.
Değerli
milletvekilleri, ülkemiz dünyanın aktif deprem kuşaklarından
biri üzerinde bulunduğu hâlde depremlere karşı tedbir almayı
hâlâ başaramıyoruz. Yani deprem olduğu zaman depremin her türlü
riskiyle karşı karşıya kalıyoruz ama bir dahaki
depreme kadar sadece mevcut sorunları tespit ederek vakit harcamaktan ve
hamasi konuşma, nutuklardan öte gidemiyoruz. Yani depremi her afetten
sonra yeniden hatırlayan ve yeni afetlere kadar tekrar unutan bir ülke
görüntüsü vermekten bir türlü kurtarılamıyoruz.
Burada dikkate
alınması gereken bir gerçek var ki o da Türkiye'nin bir deprem ülkesi
olduğunu kabullenmemiz, bununla yaşamayı öğrenmemiz
gerekmektedir. Bu durumu kabullenirken deprem konusunda yerel ve merkezî
yönetimlerin yasal ve yapısal her türlü tedbirleri alması
gerekmektedir.
Depremle ilgili
hemen her konunun ayrı bir önemi bulunmaktadır. Geleceğe daha
güvenli bakmak açısından yapı denetim sisteminin tam ve eksiksiz
olarak işler hâle getirilmesi gerekmektedir. Depremin can ve mal
kaybına yol açmaması için yapı denetim sisteminde boşluk
bulunmamalıdır. Doğal afet riskinin en az düzeyde olduğu
Avrupa ülkelerinde bile yapı denetimi konusunda kurallar
getirilmişken, büyük depremleri yaşayan ülkemizde konu gerek kamuoyu
gerekse Hükûmet nezdinde hak ettiği ilgiyi görmemektedir. Mevcut
iktidarın da bu duruma 2003ten bu yana ilgisiz kaldığı, bu
konuda vurdumduymaz bir tavır takındığı da
görülmektedir. Bu durumun en açık örneği Deprem Araştırma
Komisyonunda görülmüştür.
Geçtiğimiz
yasama yılında oluşturulan Deprem Araştırma
Komisyonunun kurulması için siyasi parti gruplarının yanı
sıra AKPnin de vermiş olduğu Meclis araştırma
önergesinden size çok çarpıcı bir tespit sunacağım.
Önergede aynen şöyle diyor: Hükûmetimizin tabii afetlere yönelik
alınması gerekli tedbirler konusundaki hassasiyetini, bu konuyla
ilgili çeşitli çalışmaları olduğunu, gerek yerel
yönetimler açısından gerekse merkezî yönetimler açısından
bazı tedbirler almakta olduğunu, yasal düzenlemeleri kısmen de
olsa yaptığını takdirle bilmekteyiz. Ancak çarpık,
plansız yapılaşmalar ve depreme dayanıksız, kontrolsüz
kentleşmeler, deprem gibi tabii afetlere karşı riskleri
artırmaktadır. Özellikle İstanbul ilimizde bu riskin daha da
ürkütücü boyutlara çıktığı aşikârdır. Yani
mevcut durum sekiz yıldır iktidarda bulunan AKP Hükûmeti
tarafından da ifade edildiği gibi çok vahim bir noktaya
ulaşmıştır.
Değerli
milletvekilleri, Bayındırlık ve İskân
Bakanlığı tarafından 29 Eylül-1 Ekim 2004 tarihleri
arasında Türkiyede ilk defa Deprem Şûrası
toplanmıştır. Bu şûra sonuçlarına göre otuz beş
madde tespit edilmiştir ancak hiçbir çalışma devamı söz
konusu olmamıştır. Aynı şekilde depremin riskleri ve
alınması gereken tedbirler ile ilgili Meclis Araştırma
Komisyonu 20 Ocak 2010da kurulmuş, ilk toplantısını 28
Ocak 2010da yapmıştır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Torlak, konuşmanızı tamamlayınız.
Buyurun.
D. ALİ
TORLAK (Devamla) Teşekkür ederim.
Komisyonda
yaptığımız tespitlere göre, kurumlar ve bilim adamları
dinlenmiştir. Konunun bilincinde olunmasına rağmen, maalesef tam
hazırlıklı olunduğunu söylemek mümkün değildir. Dolayısıyla
kısa zaman içinde gerekli tedbirlerin alınmasını
sağlamak, bugün Türkiyeyi yöneten AKP İktidarının
görevidir ve bu görev mutlaka ifa edilmelidir.
Değerli
milletvekilleri, AKP Hükûmetinin bu ilgisizlik ve karar alma eksikliğinden
dolayı, Türkiyede başta İstanbul ilimiz olmak üzere deprem
sebebiyle yaşanabilecek maddi ve manevi kayıpların tüm siyasi ve
vicdani sorumluluğunun AKP İktidarına ait
olacağını bildiriyor, yüce heyetinizi saygılarımla
selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Sayın
Hamzaçebi, buyurun efendim.
V.- AÇIKLAMALAR
1.- Trabzon Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebinin, Ankaranın başkent ilan
edilişine ilişkin açıklaması
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (Trabzon) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Bugün
Ankaranın başkent olarak ilan edilişinin 87nci yıl
dönümünü yaşıyoruz. 29 Ekim 1923 tarihinde cumhuriyetin
ilanından önce, 13 Ekim 1923 tarihinde, o zamanın Parlamentosu kabul
etmiş olduğu bir kanunla Ankaranın Türkiye Cumhuriyetinin
başkenti olmasına karar vermiştir. Cumhuriyeti kuran,
Ankarayı başkent ilan eden başta Mustafa Kemal Atatürk olmak
üzere dönemin Parlamentosunu, onun mensuplarını şükranla
anıyorum.
Bugün
ayrıca, her yıl ekim ayının ilk pazartesi günü olarak
dünyada kutlanan Konut Günü Türkiyede 13 Ekim tarihinde kutlanmaktadır.
Bu yıl Birleşmiş Milletlerin Daha iyi kent, daha iyi bir
yaşam. teması çerçevesinde kutlanan bugünün, Türkiyenin de konut
politikalarına ışık tutmasını diliyorum.
Hepinize
saygılar sunuyorum.
BAŞKAN Teşekkür
ediyorum Sayın Hamzaçebi.
Sayın
Kaplan
2.- Şırnak Milletvekili Hasip Kaplanın,
Mecliste bekleyen siyasi etik yasa teklifine ilişkin açıklaması
HASİP KAPLAN
(Şırnak) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Mecliste bekleyen
Siyasi Etik Yasası Teklifinin dışında, daha önce siyasi
partilerce de bu konuda bazı çalışmaların olduğunu
biliyoruz ancak siyasi etik gibi önemli bir konuda bütün Meclisteki
grupların ortak bir komisyon kurarak bir çalışma yapıp
böylesi bir yasayı çıkarıp bir kurul oluşturmasında
son derece yarar vardır. Örneğin, Anayasanın 83üncü maddesine
göre dokunulmazlık olmasına rağmen, BDP milletvekilleri için bu
söz konusu değil, zorla ifadeye çağrılabiliniyor ve
gıyaplarında yargılanarak hüküm kurulabiliniyor. Bu ve benzeri
çifte standartları ortadan kaldırmak için de bu siyasi etik kuruluna
uygun bir düzenlemenin yapılması gerektiğini düşünüyoruz.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Kaplan.
Sayın
Halis...
3.- Tunceli Milletvekili Şerafettin Halisin,
Elâzığ depreminden etkilenen Tunceliye negatif
ayrımcılık uygulandığına ilişkin
açıklaması
ŞERAFETTİN
HALİS (Tunceli) Ülkemizin bir deprem kuşağı üzerinde
olduğu biliniyor. Bugüne kadar büyük acılar ve afetler
yaşandı. Tabii, bu afet ve
acıların yaşanmaması için devlete büyük sorumluluk ve görev
düşüyor ancak bakıldığında, Hükûmet ülkede
yaşanabilecek, beklenti içinde olunan acılara seyirci kalıyor.
Geçen yıl
Elâzığda bir deprem yaşandı, yine acılar vardı.
O depremden Bingöl ve Tunceli de aynı derecede etkilendi. Yapılan
raporlar sonucunda binlerce ağır hasarlı bina rapor edildi
-incelemeler sonucunda-ancak afet kapsamına alınmadı.
Şimdi, afet
kapsamına alınmadığı için ağır hasarlı
binalara 3er bin lira para veriliyor. Tabii, 3er bin lira parayla ne
yapılır diye düşünüyoruz. Hükûmetin bu konuda Tunceliye bir
negatif ayrımcılık yaptığını iddia ediyoruz
söylemiyorsa- Tunceli halkını ölümle karşı
karşıya bıraktığını söylüyoruz. Eğer böyle
olmadığını söylüyorsa bu iddialarımızı
dikkate almak zorundadır.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Sayın
Şandır...
4.- Mersin Milletvekili Mehmet
Şandırın,
Ankaranın başkent ilan edilişine ilişkin
açıklaması
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Çok teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Değerli
milletvekilleri, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu olarak, biz de bugün 13 Ekim
Ankaranın başkent olarak ilan edilmesinin 87nci yıl dönümü,
bunu çok önemsiyoruz, çok değerli buluyoruz, kutluyoruz çünkü
Ankaranın başkent olması Türkiye Cumhuriyeti devletinin
kuruluş hukukunun değiştirilemez bir hususudur. Bunu bu anlamda
özümsemek, bu anlamda kabul etmek ve kutlamak gerekiyor. Milliyetçi Hareket
Partisi olarak Ankaranın başkent ilan edilmesine sebep teşkil
eden millî mücadeleyi verenleri başta Gazi Mustafa Kemal Atatürk olmak
üzere Türkiye Büyük Millet Meclisinin o günkü değerli üyelerini, tüm Türk
Silahlı Kuvvetlerini ve şehitleriyle, gazileriyle milletimizi
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu olarak yürekten kutluyor, şehitlerimize
rahmet diliyor, gazilerimize şükranlarımızı sunuyoruz ve
Ankaranın başkent olmasını tüm Türk milleti adına,
Ankaralılar adına Milliyetçi Hareket Partisi olarak yürekten
kutluyor, söz verdiğiniz için sizlere de teşekkür ediyorum efendim.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Şandır.
Sayın
Elitaş.
5.- Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaşın,
Ankaranın başkent ilan edilişine ilişkin
açıklaması
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.
Bugün
Ankaranın başkent oluşunun yıl dönümünü hep birlikte idrak
ediyoruz. İstiklal Savaşımızın
başlangıcının ilk temellerinin
atıldığı, Türkiye Büyük Millet Meclisinin kurulduğu ve
Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından Türkiye Cumhuriyeti Hükûmetinin
kurulduğu bir sürecin yaşanmasında ve Ankaranın
başkent olmasında başta Gazi Mustafa Kemal ve arkadaşları
olmak üzere hepsine şükranlarımızı ve
saygılarımızı iletiyor, kendilerini rahmetle anıyoruz,
başkent oluşunun yıl dönümünü kutluyoruz.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Elitaş.
Saygıdeğer
milletvekilleri, gündeme geçiyoruz.
Başkanlığın
Genel Kurula sunuşları vardır.
Meclis
araştırması açılmasına ilişkin dört önerge
vardır, ayrı ayrı okutuyorum:
VI.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) MECLİS ARAŞTIRMASI ÖNERGELERİ
1.- Adana Milletvekili Nevingaye Erbatur ve 27
milletvekilinin, maden ve taş ocaklarında çalışan
işçilerde görülen pnömokonyoz hastalığının
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/868)
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Maden
ocaklarında çalışan maden işçileri ile taş
ocaklarında çalışan işçilerin risk grubunu
oluşturduğu "pnomokonyoz" hastalığının
nasıl önlenebileceği ve bu hastalığa yakalanan
işçilerin tedavilerinin sosyal güvenlik çatısı kapsamında
gerçekleştirilip gerçekleştirilmediğinin Meclis çatısı
altında araştırılması ve konunun detaylıca
incelenebilmesi ve çözüm önerilerinin uzmanların fikrinin de
alınması yoluyla ortaya konabilmesi için TBMM içtüzüğünün 104 ve
105. maddeleri ve Anayasanın 98. maddesi gereğince bir Meclis
araştırması açılmasını arz ederiz.
1) Nevingaye Erbatur (Adana)
2) Mehmet Ali Özpolat (İstanbul)
3) Şevket Köse (Adıyaman)
4) Rasim Çakır (Edirne)
5) Ali Oksal (Mersin)
6)Rahmi Güner (Ordu)
7) Bilgin Paçarız (Edirne)
8) Ramazan Kerim Özkan (Burdur)
9) Hulusi Güvel (Adana)
10) Sacid Yıldız (İstanbul)
11) Tayfur Süner (Antalya)
12) Osman Kaptan (Antalya)
13) Atila Emek (Antalya)
14) Tekin Bingöl (Ankara)
15) Abdulaziz Yazar (Hatay)
16) Ergün Aydoğan (Balıkesir)
17) Durdu Özbolat (Kahramanmaraş)
18) Mevlüt Coşkuner (Isparta)
19) Ali Rıza Ertemür (Denizli)
20) Halil Ünlütepe (Afyonkarahisar)
21) Enis Tütüncü (Tekirdağ)
22) Ali Rıza Öztürk (Mersin)
23) Kemal Demirel (Bursa)
24) Necla Arat (İstanbul)
25) Gökhan Durgun (Hatay)
26) Hüsnü Çöllü (Antalya)
27) İsa Gök (Mersin)
28) Mehmet Ali Susam (İzmir)
Gerekçe:
Cisimlerin
parçalanmaları, kırılmaları ve ezilmeleri
sırasında o cismin özelliklerini taşıyan küçük
parçacıklar oluşur. Bu parçacıklar toz diye
adlandırılır. İşyerlerinde oluşup, işyeri
havasında yer alarak işçi sağlığı konusunda
önemli bir sorun olan pnömokonyoz hastalığını meydana
getirir. Pnömokonyoz latin dili kökenli solunum yoluyla akciğerlere
alınan tozlardan oluşan hastalıkların genel adıdır.
Pnömokonyoz
bilhassa kömür madencilerinin tutulabildikleri önemli bir meslekî
hastalıktır, ince taş ve kömür tozlarının
akciğerde alveollere yerleşmesiyle, fiziksel ve kimyasal etkileri
sonucu akciğer tahrip etmekte ve hastanın vital kapasitesini büyük
ölçüde azaltmakta ve tüberküloz gibi tehlikeli hastalıklarla ihtilât
yaratmaktadır. İşveren müesseselerin bu tehlikeye
karşı
1- İlk
işe girişte genç ve sağlam işçileri işe almak,
2- Periyodik
radyografik muayenelerle işçilerin sağlıklarını
kontrol altında tutmak,
3-
Yeraltında tozlarla gerekli mücadeleyi yeterli bir seviyede tutmak
suretiyle devam etmek, gibi tedbirlerle bu meslek
hastalığını asgari seviyede tutmak ödevidir.
Pnömokonyoz
olasılığı, her işçiye göre değişir. En
önemli faktörler işçinin yaşı, beden gücü, beslenmesi olarak
ortaya çıkar. Her ulus kendi insanının bu değerini
çeşitli açılardan inceleyerek bir sonuca ulaşmak
çabasındadır. Ulaşılan noktalarda yurdun, işçinin,
sanayinin, devlet sağlık kuruluşlarının
işverenlerin, araştırma enstitülerinin gereksinimleri,
bulguları düğümlenir ve toz standartları ortaya çıkar.
Ülkemizde de
madencilik çoğu zaman aile mesleği hâline gelen önemli bir iş
kolu olduğu da düşünüldüğünde, belirtilen
hastalığın artış göstermemesi için alınması
gereken tedbirlerin varlığının önemi daha iyi
anlaşılabilir. Ancak ülkemizde madencilik sektöründe geçtiğimiz
günlerde yaşanan üzüntü ve elem veren can kayıpları ve
sonrasında hükûmet kanadından yapılan "ölmek madencinin
kaderinde var" gibi açıklamalar sektörde madencilerin can
güvenliği ve fiziki sağlıklarının korunabilmesi için
gereken tedbirlerin layığıyla alınamadığı
şüphesini yaratmıştır.
Maden sektöründe
yoğun biçimde görülen pnömokomyoz hastalığı ile ilgili
olumsuz bir durum da hastalığın önlenebilmesi ya da erken
teşhisi için gerekli olan düzenli kontrollerin ihmal edilmesi ve
hastalığa yakalanan emekçilerin maluliyetlerinin tespitinde SSK'nın
ilgili tüzüğü yanlış yorumlayarak maluliyet oranlarını
düşük hesaplaması ve işçilerin mağdur edilmesidir.
Yukarıda
özetlenen sebeplerle, maden işçilerinin ve taş ocaklarında
çalışan işçilerin yakalanma riski
taşıdıkları pnömonkonyoz hastalığının
nedenlerinin ve nasıl önlenebileceğinin
araştırılması ve işçilerinin SSK'nın ilgili
tüzüğü yanlış yorumlaması sebebiyle mağdur olup
olmadıklarının tespiti için ilgili sendikaların,
uzmanların ve işçilerin görüşlerine de başvurularak
tartışılabilmesi amacıyla bu araştırmanın
açılmasının uygun olacağı düşünülmektedir.
2.- İstanbul Milletvekili Mehmet Sevigen ve 29
milletvekilinin, çocuklara yönelik cinsel istismar konusunun
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/869)
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Türkiye henüz
Siirt ve Manisa'daki çocuklara yönelik tecavüz skandallarını
tartışırken bir başka benzer olayın da, Van'ın
Erciş ilçesinde yaşandığı ortaya
çıkmıştır. Basına yansıyan haberlere göre,
Erciş Kız Meslek Lisesi'nde okuyan 15 yaşındaki bir
kız çocuğunun, Erciş Belediyesi'nde zabıta olarak
çalıştığı iddia edilen Ömer Aslaner isimli
şahıs tarafından tehdit ve şantajla defalarca tecavüze
uğradığı ve bu zabıta memuru tarafından
başka kişilere de para karşılığında
pazarlandığı ortaya çıkmıştır. Zabıta
memurunun lise öğrencisini kandırarak zorla kamera ile çıplak
görüntülerini çektiği ve ortaokuldan beri bu çocuğa tecavüz
ettiği söylenmiştir.
Okuldaki
diğer öğrencilerin ifadelerinde, zabıta memurunun başka
arkadaşlarıyla birlikte sürekli okula geldiğini belirtirken,
adı geçen zabıta memurunun okuldan başka kızlarla da
ilişki içerisinde olduğuna ve okul yönetiminin de bu durumdan
haberdar olduğuna vurgu yapmışlardır. Olayın
duyulmasının ardından ise, emniyet yetkililerinin durumu aydınlığa
çıkarmak, soruşturmak yerine kapatılması için kıza ve
aileye baskı yaptığı söylenmektedir.
Türkiye son
yıllarda benzer olaylara sık sık sahne olmakta, son olarak
Siirt'te, Manisa'da yaşanan tecavüz olayların izleri silinmeden
başka şehirlerden de aynı haberler gelmektedir. Sadece
basına yansıyan bu olaylar bile göstermektedir ki ortada ciddi bir
fuhuş şebekesi vardır. Çocuklar ne devlet güvencesi altında
ne de korumasında, aciz ve savunmasız bırakılmaktadır.
Çocuklara
karşı artan cinsel istismar olaylarının önüne geçmek,
engellemek için kapsamlı ve ciddi bir çalışma
yapılması, sorumluların ortaya çıkarılması,
alınacak önlemlerin belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98, TBMM
İç Tüzüğü'nün 104 ve 105. maddeleri uyarınca Meclis
Araştırması açılmasını arz ve teklif ederiz.
09/06/2010
1) Mehmet Sevigen (İstanbul)
2) Ali Rıza Öztürk (Mersin)
3) Durdu Özbolat (Kahramanmaraş)
4) Halil Ünlütepe (Afyonkarahisar)
5) Mevlüt Coşkuner (Isparta)
6) Ali Rıza Ertemür (Denizli)
7) Osman Kaptan (Antalya)
8) Nevingaye Erbatur (Adana)
9) Erol Tınastepe (Erzincan)
10) Birgen Keleş (İstanbul)
11) Şevket Köse (Adıyaman)
12) Rasim Çakır (Edirne)
13) Rahmi Güner (Ordu)
14) Bilgin Paçarız (Edirne)
15) Hulusi Güvel (Adana)
16) Ramazan Kerim Özkan (Burdur)
17) Sacid Yıldız (İstanbul)
18) Tayfur Süner (Antalya)
19) Atila Emek (Antalya)
20) Tekin Bingöl (Ankara)
21) Abdulaziz Yazar (Hatay)
22) Ergün Aydoğan (Balıkesir)
23) Mehmet Ali Özpolat (İstanbul)
24) Enis Tütüncü (Tekirdağ)
25) Kemal Demirel (Bursa)
26) Necla Arat (İstanbul)
27) Gökhan Durgun (Hatay)
28) Hüsnü Çöllü (Antalya)
29) İsa Gök (Mersin)
30) Mehmet Ali Susam (İzmir)
3.- Diyarbakır
Milletvekili Akın Birdal ve 19 milletvekilinin, nükleer enerji santrali
kurulması konusunun araştırılarak alınması
gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/870)
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Türkiye'ye
nükleer enerji ve nükleer santralin gerekip gerekmediğinin açığa
çıkarılması ile nükleer santral kurulması durumunda ne gibi
zarar ve kayıplarla karşılaşılacağının
araştırılması için Anayasanın 98'nci, İçtüzük'ün
104 ve 105'inci maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması
açılmasını dilerim. 23/05/2010
1) Akın Birdal (Diyarbakır)
2) Selahattin Demirtaş (Diyarbakır)
3) Gültan Kışanak (Diyarbakır)
4) Ayla Akat Ata (Batman)
5) Bengi Yıldız (Batman)
6) Emine Ayna (Mardin)
7) Fatma Kurtulan (Van)
8) Hasip Kaplan (Şırnak)
9) Hamit Geylani (Hakkâri)
10) İbrahim Binici (Şanlıurfa)
11) M. Nuri Yaman (Muş)
12) Mehmet Nezir Karabaş (Bitlis)
13) Mehmet Ufuk Uras (İstanbul)
14) Osman Özçelik (Siirt)
15) Özdal Üçer (Van)
16) Pervin Buldan (Iğdır)
17) Sebahat Tuncel (İstanbul)
18) Sevahir Bayındır (Şırnak)
19) Sırrı Sakık (Muş)
20) Şerafettin Halis (Tunceli)
Gerekçe:
12 Mayıs
2010 tarihinde Türkiye ile Rusya arasında Mersin Akkuyu'da yapılacak
olan ve 4800 MW gücünde dört nükleer reaktörden oluşan nükleer santral
yapımı için devletlerarası bir anlaşma
imzalanmıştır.
Bu
anlaşmayla sermayesinin tamamı Rusya'ya ait olan bir şirket
tarafından yapılacak olan bu santralin bedeli 20 milyar dolardır
ve 7 yıl içinde yapımı tamamlanacaktır.
Oysa başta
bilim insanları olmak üzere meslek odaları, sivil toplum
kuruluşları, (santralin kurulacağı) Akkuyu halkı bu
santrale karşı çıkmakta, ülke için hiçbir yararının
olmayacağını aksine çok fazla olumsuz etki
yaratacağını söylemektedirler.
Bu olumsuzluklar
şunlardır:
Nükleer santralde
enerji üretilirken her yıl tonlarca radyoaktif atık üretilir. Yüz
binlerce yıl radyasyon yaymaya devam eden bu atıkların
nasıl saklanması gerektiğini hiçbir ülke bulabilmiş
değildir. Bu nedenle nükleer enerji en kirletici, insan
yaşamını ve doğayı en fazla tehdit eden enerji üretim
biçimidir. Kazalardan, atıklardan ve normal işleyişten
yayılan radyasyon kanserin, doğumsal anomalilerin ve başka
sağlık sorunlarının en önemli nedenidir. Yaşanan
kazaların sonuçları kuşaklar boyunca sürer ve geri dönüşü
yoktur.
Nükleer enerji
son derece pahalı bir yatırımdır. ABD'de 1000 mw
büyüklüğünde bir santral en az 7 milyar dolara mal olmaktadır. Bu
yatırım maliyeti kazaları önleyecek güvenlik önlemleri nedeniyle
giderek artmaktadır. Ancak hükümetin yaptığı son
anlaşmaya göre Rusya 1000 MW'lık santrali yaklaşık 4 milyar
dolara mal edecektir. Bu düşük fiyat güvenliksiz bir teknolojinin
kullanılacağını akla getirmektedir.
Türkiye Rusya'ya
15 yıl boyunca kws başına 12,35 cent ödeyecektir. Avrupa'da bu
fiyat 6-7 cent'dir.
Türkiye Rusya'ya
petrolde %66; doğalgazda %33 oranında bağımlıdır.
Nükleer enerji ile bu bağımlılık %10 daha artarak,
yaklaşık %80 civarına çıkacaktır. Böylece enerji
alanında tek ülkeye tamamen bağımlı hâle gelinmektedir.
Nükleer enerji
nükleer silahlanmanın ilk adımıdır. Çoğu ülke için
nükleer santrale sahip olmak nükleer silahlara sahip olmanın bir
parçasıdır. Bu anlamda nükleer enerji barış
politikalarına da aykırıdır.
Nükleer
santralın yapılmak istendiği Mersin-Akkuyu için alınan yer
lisansı üzerinden tam 35 yıl geçmiştir. Lisansı verenlerden
Prof. Dr. Tolga Yarman, artık bu lisansın geçersiz olduğunu,
yeniden güncellenerek, bugünkü teknolojik ölçümler ve koşullara göre
yenilenmesi gerektiğini belirtmektedir.
Santralde
soğutma suyu olarak kullanılacak Akdeniz suyunun
sıcaklığı uygun olmamasının yanı sıra
bölgedeki balıkçılık, tarım ve turizm potansiyelinin olumsuz
etkilenecek olması gibi nedenlerle de Akkuyu uygun bir yer değildir.
Nükleer santral
gibi tehlikeli ve pahalı bir yatırım ihalesiz, rekabetsiz,
şartnamesiz bir şekilde yaptırılamaz. Hükümetin şu
anki uygulaması her türlü yargı denetiminden de, teknik denetimden de
kaçmak anlamına gelmektedir. Yapılan anlaşmanın kapalı
kapılar ardında yapılması, ihale ve yargı
süreçlerinden kaçırılması, anlaşmanın içeriğinin
belli olmaması, toplumdaki ve yöredeki nükleer
karşıtlığının dikkate alınmaması
nedeniyle bu anlaşma her şeyden önce demokrasiye
aykırıdır. Bu anlaşma yapılış biçimi ve
içeriğiyle antidemokratiktir.
Bütün bu
gerekçelerle Türkiye'nin nükleer enerjiye gereksinimi olup
olmadığının, nükleer santral kurulması durumunda ne
gibi zarar ve kayıplarla karşılaşılacağının
araştırılması için bir Meclis Araştırma Komisyonu
kurulmasını dilerim.
4.- Mersin Milletvekili Ali Rıza Öztürk ve 21
milletvekilinin, 12 Haziran 1980de İzmir İnciraltı Öğrenci
Yurdunda meydana gelen olayın araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/871)
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
13 Haziran 1980
tarihinde yapılacak Üniversite Seçme Sınavına girmek için
İzmir'e gelen öğrencilerin konaklama ve barınma ihtiyaçları,
Kredi ve Yurtlar Kurumuna bağlı öğrenci yurtlarında
karşılanmıştır.
İzmir
İnciraltı Öğrenci Yurdundaki öğrenciler, Üniversite Seçme
Sınavına girecek öğrenci arkadaşları için
sınavdan bir gece önce, 12 Haziran 1980 tarihinde yurt bahçesinde bir
moral gecesi düzenlediler. Bu gecede, çeşitli yörelere ait folklor
oyunları sergilenmiş ve türküler söylenmiştir.
Şenliğin
devam ettiği sırada, saat 21.00 ile 21.30 sıralarında yurt
bahçe kapısından içeri giren silahlı askerler, bahçede bulunan
öğrencilerin üzerine ateş açmışlar ve resmi
açıklamalara göre 5 öğrenciyi öldürüp onlarca öğrenciyi de
yaralamışlardır.
Bu
saldırı nedeniyle; İsmail Baytak, Mehmet Ali Arun, Mustafa Uslu,
A. İhsan Tan ve Hüseyin Akdağ isimli öğrencilerin öldükleri,
Erhan
Üstbaş, Emel Şahin Toprak, Sait Cacur, Hüseyin Özbaş, Orhan
Zahur, Mahmut Çalışkan, Ömer Sarıtoprak, Oğuz Sayır,
Murat Çalıkuşu, Bekir Sıtkı Şenyurt, Oğuz
Şahin, Orhan Zabun, Hasan Nergis, Ahmet Kamil Utkan, Hakan Erez, Cevdet
İnci, İbrahim Morkacı, İbrahim Toy, Harun Azyit, Lütfü
Zafer Demirel, Selahattin Öcal, Muhsin Okuyan, Sahir Erdoğan, Berkan
Usbaş isimli öğrencilerin de yaralandıkları gazete
haberlerine yansımıştır.
Olayın
ardından açılan dava, 3,5 yıl sürmüştür. Ancak, sadece iki
ailenin ifadesi alınmış, avukatlar baskı nedeniyle davadan
çekilmiş, sonunda sıkıyönetim dönemindeki faaliyetlerinden
dolayı askerlerin yargılanamayacağı hükmünü getiren yasayla
dosya ortadan kaldırılmıştır.
Katliama
ilişkin gerçeklerin açığa çıkartılması ve
sorumlularının yargılanması için uzunca bir süredir
çalışma yürüten İzmir 78'liler Dayanışma ve
Araştırma Derneği, katliamın 30. yılında
dosyayı yeniden gündeme getirerek, geçtiğimiz yıl katliamın
tanıklarına çağrı yaparak, memur suçlarına bakan
savcılığa suç duyurusunda bulunmak istemiş ancak
dilekçeleri kabul edilmemişti.
Davanın
zaman aşımına uğramaması için suç duyurusunda bulunan
İzmir 78'liler Dayanışma ve Araştırma Derneği,
yarım saat süren katliam anını şöyle anlatıyor:
"Bir grup
asker jandarma panzerleriyle öğrencilerin kaldıkları blokların
çevresini sarmış, yurtların kapı önüne kadar girmiş,
sirenlerini sürekli açık tutmuş ve 1000'in üzerinde yurt bahçesinde
şarkı söyleyip, halay çeken öğrenciyi
kuşatmışlardır. Saat 21.00 gibi megafonla anons yaparak
öğrencilere genel arama yapılacağını
duyurmuşlardır. Anonsun yapılmasından sonra araçlardan inen
jandarma çavuşun verdiği emir ile bahçedeki öğrencileri 3 dakika
süreyle taramışlardır. Bir anda savaş alanına dönen
öğrenci yurtlarında kurşun yağmuru altında
öğrenciler kaçışmaya başlamışlardır."
Devleti esas alan
"devletin hukuku" yerine, yurttaşı esas alan hukuk
devleti"nin önündeki engellerin kaldırılması için 12
Haziran 1980 tarihindeki İnciraltı Öğrenci Yurdu'ndaki
öğrenci katliamının; neden, nasıl, kimler tarafından
ve hangi yöntemlerle yapıldığının; faillerin neden
bulunamadığının, devletin sorumluluktan nasıl
sıyrıldığının, yargısal sürecin nasıl
ve hangi yöntemlerle tıkandığının, ülkemizdeki
faaliyeti ile hükümetleri devirip, sivil ya da askerî darbelerle anayasal
demokratik düzeni işlemez hâle getirdiği; sosyal, kültürel, etnik,
dinî, mezhepsel gibi farklıları ve yaraları kaşıyarak
halkı birbiriyle çatıştırıp, cinayet ve katliamlarla
ülkede kaos yaratıp, istediği yönetimleri işbaşına
geçirdiği söylenen emperyalizmin, 12 Haziran 1980'deki İnciraltı
Öğrenci Yurdu'ndaki öğrenci katliamı öncesinde, oluşunda,
sonrasında olaylardaki bağlantısı ve rolünün
araştırılması ve tespiti demokratik hukuk devletinin asli
görevidir. Demokratik hukuk devletinde, hangi nedenle olursa olsun demokrasiye ve
halkın iradesine yönelik tüm müdahalelere karşı çıkmak,
demokrasiyi ve hukuku savunmak herkesin asli ödevidir. Demokrasiye müdahaleyi
zemin hazırlayan karanlık olayların
aydınlatılması, devlet içindeki yasa dışı
örgütlenme ve yapıların açığa çıkarılması;
TBMM'nin öncelikli ödevidir.
Açıklanan
nedenlerle Anayasanın ve İçtüzüğün ilgili hükümleri
uyarınca 12 Haziran 1980 İnciraltı Öğrenci Yurdu'ndaki
öğrenci katliamı hakkında Meclis Araştırması
yapılmasını dileriz.
1) Ali Rıza Öztürk (Mersin)
2) Tansel Barış (Kırklareli)
3) Tayfur Süner (Antalya)
4) Durdu Özbolat (Kahramanmaraş)
5) Şevket Köse (Adıyaman)
6) Ahmet Küçük (Çanakkale)
7) Mehmet Ali Özpolat (İstanbul)
8) Ali Rıza Ertemür (Denizli)
9) Ali İhsan Köktürk (Zonguldak)
10) Osman Kaptan (Antalya)
11) Halil Ünlütepe (Afyonkarahisar)
12) Nevingaye Erbatur (Adana)
13) Çetin Soysal (İstanbul)
14) Mevlüt Coşkuner (Isparta)
15) Ramazan Kerim Özkan (Burdur)
16) Turgut Dibek (Kırklareli)
17) Sacid Yıldız (İstanbul)
18) Kemal Demirel (Bursa)
19) Ergün Aydoğan (Balıkesir)
20) Muhammet Rıza Yalçınkaya (Bartın)
21) Ensar Öğüt (Ardahan)
22) Atila Emek (Antalya)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, bilgilerinize sunulmuştur.
Önergeler
gündemdeki yerlerini alacak ve Meclis araştırması
açılıp açılmaması konusundaki görüşmeler,
sırası geldiğinde yapılacaktır.
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığının bir tezkeresi
vardır, okutuyorum:
B) TEZKERELER
1.- Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Mehmet
Ali Şahinin, Japonya Temsilciler Meclisi Başkanı Takahiro
Yokomichinin davetine icabetle, beraberinde bir Parlamento heyetiyle
Japonyaya resmî ziyarette bulunmasına ilişkin Başkanlık
tezkeresi (3/1311)
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Genel Kuruluna
TBMM
Başkanı Mehmet Ali Şahinin, Japonya Temsilciler Meclisi
Başkanı Takahiro YOKOMICHInin vaki davetine icabet etmek üzere,
beraberinde bir Parlamento heyetiyle, Japonyaya resmî ziyarette bulunması
hususu Türkiye Büyük Millet Meclisinin Dış İlişkilerinin
Düzenlenmesi Hakkında 3620 sayılı Kanunun 6. Maddesi
uyarınca Genel Kurulun tasviplerine sunulur.
Mehmet
Ali Şahin
Türkiye
Büyük Millet Meclisi
Başkanı
BAŞKAN -
Tezkereyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler...
Kabul edilmiştir.
Sayın
milletvekilleri, Milliyetçi Hareket Partisi Grubunun İç Tüzükün 19uncu
maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutuyorum:
VII.- ÖNERİLER
A) SİYASİ PARTİ GRUBU ÖNERİLERİ
1.- (10/390) esas
numaralı Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin
Genel Kurulun 13/10/2010 Çarşamba günkü birleşiminde
yapılmasına ilişkin MHP Grubu önerisi
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Danışma
Kurulu; 13.10.2010 Çarşamba günü (bugün) toplanamadığından
Grubumuzun aşağıdaki önerisinin, İçtüzüğün 19uncu
Maddesi gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını arz
ederim.
Saygılarımla.
Mehmet
Şandır
Mersin
MHP
Grup Başkan Vekili
Öneri:
Türkiye Büyük
Millet Meclisinin Gündeminin, Genel Görüşme ve Meclis
Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler
Kısmında yer alan 10/390 esas numaralı, Hayvancılık
sektöründeki sorunların araştırılarak alınması
gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98. ve
İçtüzüğün 104 ve 105. Maddeleri Gereğince Meclis
Araştırması önergemizin görüşmelerinin Genel Kurulun
13.10.2010 Çarşamba günkü birleşiminde yapılması
önerilmiştir.
BAŞKAN
Milliyetçi Hareket Partisi grup önerisinin lehinde Abdülkadir Akcan,
Afyonkarahisar Milletvekili.
Buyurun
Sayın Akcan. (MHP sıralarından alkışlar)
ABDÜLKADİR
AKCAN (Afyonkarahisar) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Milliyetçi Hareket Partisinin grup önerisi olan, Türkiye
hayvancılığının sorunları ile ilgili olarak
açılması talep edilen Meclis araştırma önergesi
görüşmeleriyle ilgili söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin çalışma şekli,
yürütmenin yaptığı faaliyetleri denetlemek, Türkiyenin genel
sorunları üzerinde, çözülemeyen sorunları üzerinde çözüm aramak
olarak düşünülebilir, değerlendirilebilir, özetlenebilir.
Değerli
milletvekilleri, eğer yürütme sağlıklı şekilde,
üstlendiği görevi yapamazsa, bunun denetlenmesiyle ilgili
değişik yollardan biri Meclis araştırması
açılması ve üzerinde durulan konuyla ilgili sorunların tespit
edilerek, buna mümkün olan en doğru, en gerçekçi yolla çözüm önerileri ve
çözüm yolları üretmektir. Maalesef, sekiz yıllık Adalet ve
Kalkınma Partisi İktidarında Türk tarım sektörü, maalesef
diyorum, milletvekillerimiz âdeta kendi kendilerini hipnotize ederek, kendi
kendilerini bir yanlışa ikna ederek, inandırarak
yanlış yönetilmesine de sebep olmuşlar, bugüne kadar Türk
tarım sektörü, çöktü denecek, çökme noktasına değil, çöktü
denecek noktaya gelmiştir. Çöktü denecek noktaya gelmiştir ki,
Türkiye, potansiyel hayvansal ürün ihracatçısı ve hayvan
ihracatçısıyken, et amaçlı hayvansal üretimle geçimini temin
eden, işsizliğin bir boyutunu bu yolla ortadan kaldıran bir ülke
iken, şimdi et ithal eder durumdayız. Ben, size, olayın
vahametini, mutlaka bu araştırma komisyonunun kurularak soruna
Hükûmeti doğru yönlendirme adına çözüm aramak amacıyla,
sağlıklı bir şekilde yaklaşılmasını
temin etmek için, yürütmenin, ilgili sektör olan tarım sektörünün
başındaki Sayın Bakanın görüş ve önerilerini arz
ederek konuya açıklık getirmeye çalışacağım.
12 Ekim 2009
Bütün gazetelerde Sayın Bakanın demeci var.
AKİF
AKKUŞ (Mersin) Bir sene önce
ABDÜLKADİR
AKCAN (Devamla) Tam bir sene önce.
Sayın
Bakan, kırmızı et fiyatlarının bir yılda yüzde 50
artmasını Türkiyedeki sığırların İran ve Irak
pazarına kaydırılmasına bağladı. Türkiye'nin
kırmızı ve beyaz ette rekabetçi olamadığına
dikkat çeken Eker, avantajlı alanlarımız meyve sebze ve bakliyat
dedi.
Yani Sayın
Bakan hayvansal üretimi Türkiye'nin rekabetçi olma şansına sahip
olacak olanaklara sahip
olmadığı
gerekçesiyle gözden
çıkılması gereken bir sektör olarak ilan etti. Sabah gazetesi,
12 Ekim 2009.
Kırmızı
et fiyatlarında son bir yılda yaşanan yüzde 50lik
artışı İran ve Irak piyasalarına sığır
gönderilmesine bağlayan Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehdi
Eker, özellikle İranın bu konuda önemli teşvikler
verdiğini belirtti.
Yani Sayın
Bakan aslında hayvancılığın nasıl
kurtarılacağının işaretini de veriyor.
Teşviklerin sağlıklı olmadan yapılması veya
yetersiz kalması herhangi bir sektörün, teşvik edilmesi gereken
sektörün çökmesine sebep oluru teyit eden bir ifadedir ve biz bu Mecliste bu
kürsüden konuşan iktidar partisi milletvekili
arkadaşlarımızdan kendilerini hipnotize eden mantıkla ifade
ettiklerini söylediğim Nereden nereye? şarkılarını
dinleyerek sekiz yılın geçirildiğini, bunun 2007den
sonrasına MHP milletvekilleri olarak ama 2002den bu tarafa Cumhuriyet
Halk Partisi milletvekilleriyle, bu kürsü aracılığıyla,
TRT3 aracılığıyla bütün insanlarımız şahit
olarak bu sekiz yılı yaşadık maalesef.
Sayın Eker
İran ve Irak piyasasına kayma var. diyor ve ben Ne kadar
kaymış? diye soruyorum. Gümrük Müsteşarlığından
sorumlu Devlet Bakanı Sayın Hayati Yazıcının
imzasıyla yazılı
soru önergemize gelen
cevap: İran ve
Irak sınırlarındaki gümrük
kapılarından 2008 ve -30 Eylül 2009a kadar- 2009
yılında bir tek hayvan dahi ihracatının
olmadığını söylüyor Sayın Yazıcı resmî
yazıyla. O zaman, bu hayvanlar kaçak mı gitti Sayın Bakan?
Talihsizliklerden
bir başka boyutu da gösteriyor bu durum, yani Hükûmetin gümrükten sorumlu
Bakanı ile tarımdan, tarımsal üretimden sorumlu Bakanı
farklı farklı şeyler söylüyor. Hükûmetin kendi içerisinde
tutarsızlığını, uyumsuzluğunu sektörün bugünkü
ithal eden, et ithal eden, hayvansal ürün ithal eden, hayvan ithal eden duruma
gelmesinin ana sorunu olarak görmemek mümkün mü acaba?
Değerli
milletvekilleri, Sayın Bakan devamen aynı konuşmasında,
beyaz ette Avrupaya ihracat yapabilme sıkıntısının
aşıldığını anlatıyor, Zaman zaman
kırmızı et ve sütte de ihracatla ilgili
sıkıntılarımız oluyor. diyor. Yani Türkiye, AKP
iktidarlarından önce de potansiyel olarak, Avrupa Birliği de dâhil,
ihracat yapabilme kabiliyetine sahipken bugün ithal eden duruma geldiyse bunun
sebepleri vardır ve bu sebeplerin mutlak surette açıklığa
kavuşması ve Türk milletinin bu sektörle ilgili önünün
açılması gerektiğini Sayın Bakan bizzat kendi sözleriyle
teyit etmektedir değerli milletvekilleri.
Sayın
Bakanın 6 Haziran 2010 tarihinde Amasyanın Suluova ilçesinde
konuşmasına şahit oluyoruz. Bakan Eker, et fiyatındaki
artışı yemin pahalı olmasına bağlayarak Dünya
genelinde fiyatlardaki farklılığın nedeni bizde yemin
pahalı oluşu. Besicilik yapan dış ülkelerde ise
yağmurun bol oluşu, otların fazla oluşu maliyetleri
düşürmektedir. diyor. Demek ki maliyetlerin düşürülebilmesi için
yemin ucuza mal edilmesi lazım; bir.
Özellikle
geviş getiren hayvan yetiştiriciliğinde kaliteli kaba yemin bol
ve ucuza mal edilerek üretilmesi şart. Bütün bu şartları
Nereden nereye? laflarıyla kamufle eden iktidar
anlayışının
Gerçekleri görerek, sağlıklı
bir hayvansal üretimin zemininin ne olduğunun
araştırılmasının şart olduğunu iktidar
milletvekillerinin de kabul etmesi gerekir. İnanınız
değerli milletvekilleri, böyle bir araştırma komisyonu
kurulursa, Türkiye hayvancılığının sorunları
tespit edilirse, bu en fazla iktidarın işine yarar. Alınacak
tedbirlerin neler olduğu konusunda
Kurulacak komisyonda zaten
çoğunluk iktidar milletvekillerinden oluşuyor. Nereden nereye?
şarkıları söyleyen arkadaşlarımız belki komisyon
içinde yer alarak, neyin sorun olduğunu, neyin hatalı olduğunu,
nerede yanlışın yapıldığını
anlamaları mümkün hâle gelir diye düşünüyoruz.
Değerli
milletvekilleri, geldiğimiz noktada yaşadığımız
sıkıntıları aşmak için Sayın Bakan özellikle Ne
güzel ettik, bakın, hayvansal üretimle ilgili hibeler veriyoruz. diyor.
Peki, sanayi sektöründe bu hibeleri niye vermiyoruz? İhtiyaç yok da onun
için. Ölen bir sanayiden bahsetmek mümkün değil, onun için. Ama tarım
sektörünü öldüren politikalar uygulana uygulana bugüne geldiğimiz için,
şimdi, vatandaşımız, yüzde 60 sübvansiyonlu faizle verilen
Hayvansal üretimle ilgili, damızlık üretimiyle ilgili, işletme
kredileriyle ilgili Ziraat Bankası kredilerinin faizsiz hâle,
sıfır faizli hâle dönüştürülmesi bu sektörün öldüğünü ve
ölen sektörü ayağa kaldırmak için de, bunun, gerekli ve şart
olduğunu kabul eden bir anlayıştır sıfır faizli
kredi vermek. Peki sıfır faizli kredi verildiğinde vatandaşımız
bunu alabiliyor mu? Önemli olan bu. Niye? Vatandaş hayvansal üretimde
önünü göremiyor. Acaba benim başıma ne gelir, bilemiyorum. diyor.
Niçin? Verilecek kredi faizsiz de olsa, mutlaka kredi verme şartları
yerine getirildikten sonra kendisine verilecek. Sıfır faizli kredi
verilmeden önce hazine tarafından faizinin yüzde 60ı sübvanse edilen
krediler alınırken damızlık hayvanın bir tanesi, gebe
düve, 2.500 ile 3 bin TL arasındaydı değerli milletvekilleri.
Şimdi, 4 bin liraya, 4.500 liraya varsa damızlık hayvan getirin,
taliplisi çok fazla. 6 bin, 6.500, 7 bin
lira farklı ırklara göre, 6
bin TLnin altında damızlık hayvan yok.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Buyurun, konuşmanızı tamamlayınız.
ABDÜLKADİR
AKCAN (Devamla) Şimdi, bu şartlarda Keşke, ben,
sıfır faizli olmasa da makul faizli olsa ama uygun fiyatla
damızlık hayvan alabilsem. diyor. Eğer ben, şimdi, bu
sıfır faizli krediyle 6-7 bin liradan damızlık
hayvanımı ahıra bağlarsam, önümüzdeki periyotta hayvansal
ürünlerin fiyatlarında dalgalanma olursa, 2007de sütün litresi 85
kuruşa satılırken tıpkı 2008de olduğu gibi 35
kuruşa düşerse, bu sefer krediyi almak için ipotek ettiğim evimi
barkımı, tarlamı tapanımı elimden icra yoluyla bankaya
devretmek zorunda kalır, kaybederim. diyor ve sıfır faizli
kredinize talip olmuyor değerli milletvekilleri. İşte, içinde
bulunulan durum, Türkiye hayvancılık sektörünün ciddi şekilde
araştırılması gününün geldiği durumdur ve gündür.
Bu itibarla, bu
önergenin desteklenerek, Türkiye hayvancılığının
sorunlarının ne olduğunu tespit edip çözüm önerilerinin
geliştirilmesine katkı sağlamak hepimizin görevidir, borcudur
diyor, desteklerinizi bekliyor, yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum
Sayın Akcan.
Grup önerisinin
aleyhinde Adıyaman Milletvekili Sayın Mehmet Erdoğan.
Buyurun efendim.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
MEHMET
ERDOĞAN (Adıyaman) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Milliyetçi Hareket Partisinin grup önerisinin aleyhinde söz
almış bulunmaktayım. Bu vesileyle yüce heyetinizi saygıyla
selamlarım.
Değerli
milletvekilleri, tarım çok önemli bir sektör. Tarım sektörü ülkemiz
için Avrupa Birliği üyesi ülkelerin çoğundan daha önemli. Çünkü millî
gelirin yüzde 10una yakın bir bölümü hâlâ bu sektörde üretilir iken,
nüfusumuzun dörtte 1i, istihdamın beşte 1i hâlâ bu sektörde.
2002 senesinde
Türkiye dünyanın 11inci tarımsal üretim yapan ülkesi ve üretim
değeri yaklaşık 24 milyar dolar. 2008de 58 milyar dolar,
2009da 51 milyar dolar. ABD, Çin ve Hindistan gibi büyük tarımsal üretim
yapan ülkeleri saymıyorum. Ama 2002 yılına göre Fransa 35
milyar, İtalya 28 milyar, İspanya 25 milyar dolar gibi oranlarla
bizim önümüzdeler. 2008 senesine geldiğimizde Türkiye'nin tarımsal
üretim değeri açısından dünyada 8inci ülke konumuna
yükseldiğini görüyoruz. Daha az tarım çalışanıyla
tarımsal üretimde nispi bir ilerleme kaydediyor ve bu üç Avrupa
Birliği ülkesini geride bırakıyoruz, ABde 1inci
sıradayız.
Tarım,
üzerinde negatif anlamda en fazla popülizmin yapılabildiği bir alan
ama son senelerde bu sektörde önemli iyileştirmeler yaşanıyor. Dolar
kuruyla mukayese edersek, Türkiye'nin tarımsal üretim değerinde
Fransa, İspanya, İtalyayı sollaması önemli bir
gelişmedir.
Teknoloji ne
kadar gelişirse gelişsin, insanların beslenme, barınma,
giyinme gibi zorunlu temel ihtiyaçlarının kaynağı olan tarım
sektörünün önemi azalmayacaktır. Tarım, ekonominin de halkın
sağlıklı ve dengeli
beslenmesinin de temelidir. Et için de ekmek için de süt için de
halkımızın yeterli ve dengeli beslenmesi, gıda
güvenliğiyle makul bir fiyatla besin temin edebilmesi için de isabetli,
sürekli, etkili tarım politikalarının olması ve mutlaka
tarımın desteklenmesi şarttır.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; öncelikle koyun ve keçide olmak
üzere hayvan sayısını artıracak önlemler
alınmalı. Çünkü kırmızı et üretimi
hızının artırılması gerekmektedir.
MEHMET AKİF
PAKSOY (Kahramanmaraş) Sekiz senede ne yaptınız?
MEHMET
ERDOĞAN (Devamla) Koyun, keçi, sığır
sayısını artırmak kadar aynı zamanda karkas
ağırlığı ve verimliliği artırmak da
önemlidir. Piyasa istikrarı sağlamanın üretim
artışına katkısı kısa süreli fiyat
artışlarından daha yüksektir. Et ve süt piyasasında
istikrar sağlayacak önlemler sadece hayvan sayısındaki erozyonu
durdurmayacak, üretim ve sayı artışına da imkân verecektir.
Üretim artış hızına bağlı olarak bir müddet sonra
da fiyatlar makul seviyeye inecektir çünkü küçük ölçekli işletmelerin
varlığını koruyacak politikalar Türkiye
kırmızı et üretiminde istihdama katkı
sağlayacaktır. 73 milyon vatandaşımızın hayvansal
protein ihtiyacını giderirken üreticiyi de tüketiciyi de korumak
bizim temel amacımızdır. Hedefimiz üretimi
kolaylaştırmak, verimli, kârlı hâle getirmektir. Son dönemde
yaşananlardan da kısmen size bahsetmek istiyorum.
Değerli
milletvekilleri, Hükûmetimiz döneminde hayvancılık üvey evlat
olmaktan çıkarılmıştır. Evet Nereden nereye geldi
şarkılarını hep söylüyorsunuz. diyorlar. Herhâlde
yapılan hizmetleri, güzel çalışmaları anlatmak kadar
olgunluk, kâmillik olmaz diye düşünürüm ama sabırlı olun siz
millete sırtınızı döndüğünüz sürece zaten yüzde 58le
millet size bunu bir daha hatırlatmış oldu.
MEHMET AKİF
PAKSOY (Kahramanmaraş) Bu mu siyaset!
MEHMET
ERDOĞAN (Devamla) - Biz artık cumhuriyet tarihi boyunca
yapılanlar ve AK PARTİ iktidarında yapılanları da
bahsedeceğiz, herhâlde o zaman daha çok ifade edersiniz. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
ALİM
IŞIK (Kütahya) - Sattıklarınızdan da bahsedin biraz.
MEHMET
ERDOĞAN (Devamla) - Değerli milletvekilleri, büyükbaş hayvan
varlığı 2002 yılında 9,8 milyon, 2010
yılında 10,8 milyon. Toplam süt üretimi 8,5 milyon tondan 12,5 milyon
tona çıkmış. Hayvan başına ortalama süt verimi 1.705
litreden 2.802 litreye çıkmış. Hayvan başına ortalama
et verimi 183 kilogramdan 217 kilograma çıkmış.
RAMAZAN
KERİM ÖZKAN (Burdur) - Rakamlar çok güzel!
MEHMET
ERDOĞAN (Devamla) - Bunlar niye olmuş, verimlilik niye
artmış, niye bereketlenmiş? Evet, suni tohumlama
sayısını artırmışız. 614 bin baş
hayvana suni tohumlama yapılırken, biz 2,18 milyon baş hayvana
suni tohumlama yaptırmışız, toplam artış 3,5 kat
artıştır.
ERTUĞRUL KUMCUOĞLU
(Aydın) - O kadar hayvan kalmadı memlekette!
MEHMET
ERDOĞAN (Devamla) - Artı bu verimlilik niye böyledir? Çünkü kültür
ırkı sığır oranlarımız 2002
yılında yüzde 19 iken bu yapılan çalışmalarla yüzde
35e çıkartmışız.
Hayvancılık destekleri
Yani siz de
bahsedin de Nereden nereye? derken Allah aşkına bahsedeceğiniz
bir şeyi söyleyin. 2002 yılında sadece hayvancılıkla
ilgili yapılan toplam destekleme 83 milyon TL.
ABDÜLKADİR
AKCAN (Afyonkarahisar) Sayın Erdoğan, et ithalatı var mı?
MEHMET
ERDOĞAN (Devamla) - Peki, 2010 yılında ne kadar? Eski parayla 1
katrilyon 251 trilyon, hayvancılığa yapılan destekleme.
Hayvancılık
desteklerinin toplam desteklemeler içerisindeki payı ne kadar? Nereden
nereye
ALİM
IŞIK (Kütahya) İthalatı yapan firmalardan bahset.
MEHMET
ERDOĞAN (Devamla) - Yüzde 4,4 sizin döneminizde ama AK PARTİ
döneminde yüzde 22,3e yükseltmişiz.
Sığır
türünde ıslah amacına yönelik kayıt sistemini faaliyete
geçirmişiz. Soy kütüğü kayıtları 178 bin baştan 2
milyon başa çıkmış. 50 başın üzerinde hayvan
barındıran işletme sayısı 4.300 iken 2010
yılında 18.650ye çıkmış.
Yem bitkileri
üretimi: Otla eti birbirinden ayıramayız. 50 milyon tonluk kaba yem
ihtiyacımızın 2002 yılında yüzde 50sini, 25 milyon
tonunu karşılarken 2010 yılında yüzde 75 seviyesine
getirmişiz, 37 milyon ton kaba yem ihtiyacını karşılar
durumdayız.
Sadece bunlar
mı? Dedim ya Ot ve et, toprakla koyun, gerisi oyun. der
atalarımız. Biz mera ıslah çalışmalarına da önem
vermişiz. 2002 yılında 6.800 hektarda çalışma
yapılırken 2009da 30.800 hektarda, tam 5 misli bir artışla
mera ıslah çalışmaları yapmışız;
İktidarımız döneminde 335 bin hektarda mera ıslah
çalışmalarını yapmışız.
Bu da
yetmemiş, yem bitkilerine destek vermişiz. 1999-2002 sizin döneminiz,
sadece yem bitkilerine olan desteğiniz 55 milyon TL ama AK PARTİ
İktidarı döneminde 2 milyar 179 milyon, yem bitkilerine destekleme
yapmışız.
Bu da
yetmemiş, kırsal kalkınma yatırımları destekleme
projeleri kapsamında 445 proje desteklenmiş, 71 milyon TL hibe
verilen bu çalışmada 5 bin küsur istihdam oluşturulmuş.
Bu da
yetmemiş, kooperatifler desteklenmiş. Süt
sığırcılığında 65 bin aileye 168 bin
baş gebe düve teslim edildi, 10.290 aileye 335 bin damızlık
koyun ve koç teslim edildi, 550 aileye 5.500 besi danası verildi. Hayvancılıkla
ilgili makine, ekipman desteklemelerinde 9.294 projeye 86 milyon TL hibe
verildi.
MEHMET AKİF
PAKSOY (Kahramanmaraş) Netice, netice
Mehmet Bey, netice ne?
MEHMET
ERDOĞAN (Devamla) Ziraat Bankası faiz oranları yüzde 59, AK
PARTİ İktidarında yüzde 0,975 aralığında.
Hayvancılığa verilen kredi miktarı 2002de 47,4 milyon,
2009da 2 milyar 468 milyon TL. Ziraat Bankasından kredi kullanan
çiftçimizin 2002de sayısı 16 bin, 2009da 202 bin çitçimiz
kullanmış. 2010 yılında bir uygulama
başlatmışız -1 Ağustos 2010 tarihinde- yedi yıl
vadeli sıfır faizli, hayvancılığın ve üretimin
önünü açacak bir proje. Ne kadar kullanılmış biliyor musunuz?
13.934 üreticiye yaklaşık 1 milyar TLlik kredi
kullandırılmış. İşte bu istihdam demek, işte
bu kırmızı et üretiminin artışı demek.
Bunlara ilaveten
GAP ve DAP bölgesinde damızlık sığır
yatırımlarıyla ilgili, sütçü ve etçi damızlıklarla
ilgili, GAP bölgesinde 112 projeye 17 bin baş, DAP bölgesinde 105 projeye
7 bin baş, hayvan alımında yüzde 40, makine alımında
yüzde 40, inşaat yapımında yüzde 30 hibe oranlarıyla
desteklemede bulunuyoruz.
Değerli
milletvekilleri, bunlar da yetmemiş, süt de önemli dedik. Koyun ve keçi
sütüne, sığır sütüne göre 2,5 kat ilave destek verdik. Süt fiyat
istikrarı için süt tozu destek uygulaması başlatıldı.
Karkas et standardı belirlendi. Et Balık Kurumuna piyasa düzenleme
görevleri belirlendi.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın
Erdoğan, konuşmanızı tamamlayınız lütfen.
Buyurun.
MEHMET
ERDOĞAN (Devamla) İthalattaki vergi oranları düşürüldü.
Süt sığırcılığı işletmesi kurmak veya
kapasite artırımı için 10 baş ve üzeri, damızlık
et sığırcılığı işletmesi için 50
baş ve üzeri, büyükbaş hayvan yetiştiriciliğinde ise 10
baş, koyun için 50 baş, keçi için en az 25 baş kapasiteli
işletme kurmak isteyenlere kredi kullandırılacak. İşte
bunun da vatandaşımız tarafından makul olduğu, müspet
olduğu, yaklaşık 1 milyar TLlik kredi talebiyle bu projelerin
gündemde olduğu meydandadır.
Siz
istediğiniz kadar söyleyin. Güneş balçıkla sıvanmaz.
Yaptığımız çok güzel çalışmalar var.
İftiharla 2002den bu yana söylüyoruz ama dediğim gibi, isterseniz
cumhuriyet tarihinden bu yana deriz. Herhâlde o zaman da ne söylersiniz
bilemiyorum ama son sözü söyleyen milletimizdir. Milletimiz Durmak yok, yola
devam. demiştir.
ABDÜLKADİR
AKCAN (Afyonkarahisar) Cumhuriyet tarihinde ilk defa et ithal ediliyor
Sayın Erdoğan. Vatandaş sizi dinliyor ve hayırla yâd
etmiyor.
MEHMET
ERDOĞAN (Devamla) MHPnin grup önerisinin aleyhinde olduğumu
bildiriyor, sizleri saygıyla, sevgiyle selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Grup önerisinin
lehinde Ramazan Kerim Özkan, Burdur Milletvekili.
Buyurun
Sayın Özkan. (CHP sıralarından alkışlar)
RAMAZAN
KERİM ÖZKAN (Burdur) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Hayvancılığın
sorunlarının tespiti ile çözüm yollarının bulunması
için Anayasanın 98, Türkiye Büyük Millet Meclisi İç Tüzüğünün
104 ve 105inci maddeleri gereğince bir araştırma önergesi verdi
Milliyetçi Hareket Partisi. Bunun lehinde ve bu araştırma önergesinin
kabulü yönünde desteklerinizi bekliyorum.
Değerli
arkadaşlar, bu işte ulusal mutabakata ihtiyaç var. Bakın, bu
işi başaramadınız. Şu anda 160 bin kurbanlık
nereden geliyor? Kafalarınızı kaldırın, bir dinleyin.
160 bin kurbanlık geliyor değerli arkadaşlarım. Bu nereden
geliyor? Şu anda 6/10/2010 tarihinde süt, süt tozu, tereyağı
yurt dışından 2.500 ton, 2 bin ton
Değerli Bakanım,
istiyorsanız biz bunu üç günde Burdurdan göndeririz. Bizim Burdurun 800
ton sütü var günde. Üç günlük ihtiyacınızı biz
karşılarız. Niçin bu ithalata izin veriyorsunuz? Bu,
hayvancılığa verilen kurşundur.
Et
Canlı
hayvan bitti, düve bitti, şimdi karkas hayvanlar geldi, kesilmiş
etler geldi gümrüğe. Bunlar niçin geliyor arkadaşlar?
Bu rakamlara
katılıyorum, Mehmet Beyi kutluyorum. Çok doğru, hep
verdiklerinizi söylüyorsunuz. Mazottan özel tüketim vergisi ne kadar
aldınız? Gübreden KDV ne kadar aldınız? İlaçtan KDV ne
kadar aldınız? İneğin ağzından giren yemden ne
kadar KDV aldınız? İneğin memesinden çıkan sütten ne
kadar KDV aldınız? Türkiyeyi üzmeyen İstatistik Kurumuna bir
görev verin, buralardan ne kadar para toplandı, bunun ne kadarı Türk
köylüsüne döndü bir tespit edin. Tarım alet ve makinelerini söylemiyorum,
veteriner ücretlerini söylemiyorum, ilacı söylemiyorum, yonca üretim
maliyetlerini söylemiyorum, tohumu söylemiyorum.
Değerli
arkadaşlarım, hep verdiklerinizi konuşuyorsunuz,
aldıklarınızı niye konuşmuyorsunuz? Türk çiftçisinden
ne aldınız bugüne kadar, bunu niçin değerlendirmiyorsunuz?
Rakamlar çok güzel, bakanlar da çok güzel. Rakamlar
Değerli
arkadaşlarım, yüzde 57 faizle traktör aldı benim köylüm,
şakır şakır borcunu ödedi ama şimdi 0,99 diyor
sayın milletvekili arkadaşım, şu anda yediemin
depoları traktörle dolu, tarım alet ve makineleriyle dolu. Bu güzel
ekonomi düzeldi de neden bunlar yediemin depolarında şu anda? Pulluk
var pulluk, saban var. Bir şey bulamamış, koca 50 NC tır
gidiyor, köyden, vatandaşın bir şeyini bulamamış,
evinde kırık bir mobilet bulmuş, mobileti getiriyor. İcra
kapıları niçin, icra dosyaları niçin çoğaldı?
Değerli
arkadaşlarım, sıfır faizli kredi verdiniz, sıfır
faizli. Faiz haram, tabii ki sıfır olacak ama bu komisyon neyin nesi?
Yüzde 2 komisyon neyin nesi? Komisyonun adı faiz mi oldu, faizin adı
komisyon mu oldu? Bu ne? Yüzde 25i, verdiğiniz paranın, bankada
bloke ediliyor. Bu çiftçiye şunu söylüyorsunuz, diyorsunuz ki: Çiftçi
kardeşim, ben sana güvenmiyorum, sen gelecek yıl batacaksın.
Onun için, ben sana 60 milyar para veriyorum ama -60 bin lira yeni parayla-
dört tane kefil bulacaksın, bu kefillerin bankalara kırmızı
çizgisi olmayacak. Yetmedi, 100 dönüm arazi göstereceksin çünkü ben sana
güvenmiyorum, bu uygulanan tarım hayvancılık politikasına
güvenmiyorum. Gelecek sene batarsan banka mağdur olmasın. diyorsunuz
ama bize telefon geliyor, sayın vekil filan demiyor, aynen arıyor,
telefonda bankalar: Sayın Özkan, bir imzayla, nüfus
cüzdanınızla gelin istediğiniz kadar kredi verelim. diyor.
Köylüye niçin denmiyor bu? Köylüye niçin güvenmiyorsunuz? Onun için,
değerli arkadaşlarım, oturacağız, Milliyetçi Hareket
Partisi, Barış ve Demokrasi Partisi, Cumhuriyet Halk Partisi ve
Adalet ve Kalkınma Partisi, bu iş başa düştü, bu işi
beraber çözeceğiz. Beraber çözmezsek hâlimiz harap, hâlimiz harap.
Bu ülke Suudi
Arabistana her yıl on binlerce kurbanlık gönderiyordu değerli
arkadaşlarım. Bunun içinde keçi de vardı, koyun da vardı,
inek de vardı. Şimdi, Trakya bölgesine 160 bin kurbanlık
geliyor. E, bu hayvancılık bu kadar güzel de, koyun bu kadar iyi oldu
da
Sayın Başbakana kepenek giydirdiniz Afyonda, Evet
yazılı. Çok güzel, yakışmış, tebrik ediyorum.
Değerli arkadaşlarım, o kepenek Türk çiftçisinin yorganı,
Türk çiftçisinin arkadaşı, yatağı. O, çiftçinin; o,
çobanın gerçek dostu. Ama memlekette çoban bırakmadınız
kepenek giyecek. (CHP ve MHP sıralarından alkışlar)
Sayın Başbakana o kepenek yakışıyor mu? O,
çobanın arkadaşı; o, çobanın dostu; o, çobanın
yatağı; o, çobanın ekmeği. O kepeneği
çobanlarımız giyecek.
Sürüler görürdüm
ben Konya Ovasında, Polatlı Ovasında. Nereye gitti bu sürüler
bu kadar güzel de? Bu kadar destek verildi, bu destekler niye yerine
varmadı? Üretim çok güzel, niçin bu süt, tereyağı, süt tozu
ithal ediliyor bu ülkemizde? Bunları masaya yatırmamız
gerekiyor. Onun için sizlerden rica ediyorum değerli
arkadaşlarım, bu iş başa düştü, hep beraber bu
işi araştıracağız çözüm için. Bakın, uyarı,
öneri yapıyoruz; siyaset yapmıyoruz. Uyarı, öneri
Rakamlar çok
güzel, ağzınıza yakışıyor ama bu
yakışan rakamların, gerçeğini, o vatandaşın
arasına bir gidelim, bir soralım.
6.600 kişi
bu sıfır faizli kredi talebinde bulunmuş. Değerli
arkadaşlarım, hemen o talep
Sıfır faizli kredi
uyguladığınızda inekler yüzde 100 fiyat yaptı. 7
milyar şu anda bir damızlık düve, 7 milyar. Seneye bu hayvan
Sürdürülebilir olması gerekiyor tarım ve hayvancılığın.
Seneye bu fiyat kendisini koruyacak mı? Bu güvenceyi veriyorsanız hiçbir
sorun yok demektir ama bu güvence verilmiyor. Bakıyorsunuz et geliyor,
bakıyorsunuz süt geliyor, bakıyorsunuz yaş meyve sebze geliyor.
Her ülke ithalat yapıyormuş. Her ülke ithalat yapıyor ama
benim ülkem tarım ve hayvancılık ülkesi. Benim ülkem ancak
bununla değer bulur. Artık ülkeler araçtan, füzeden, silahtan
bahsetmiyor. Bir ülkenin doğal zenginliği buğdaysa, suysa,
etse, sütse o ülkenin belini kimse bükemez. diyorlar. Bükülmez çünkü
milyarlık o uçak, trilyonluk o uçak o benzini
koymadığınız zaman uçmuyor. O cipleriniz bir litre mazotu
bulamadığı zaman yürümüyor. Onun için, bunu bir masaya
yatırıp tarım ve hayvancılığı
konuşmamız gerekiyor.
Bütçe geliyor.
Geçen yıl, geçen dönem gayrisafi millî hasılanın yüzde 1ini
tarım ve hayvancılığa destek olarak
ayırmıştık. İşte, sorun önümüzde. Yüzde 2
yapalım ve bu parayı da verelim çiftçiye. Bu parayı çiftçiyle
buluşturalım, gününde buluşturalım. Ben, Bize koca
lazım, bu gece lazım. dediğimde eleştirdiniz burada.
İşte, gün bugün. Biz bugünleri dünden gördük. Bakın, bu
bacasız fabrikalar, bu inekler kesime gidiyor dediğimizde süt 40
kuruştu. 4 kuruş destek verdiniz o zaman. O 20 kuruş
desteği verseydiniz, bugün ne kurbanlık inek arayacaktık ne
kurbanlık koyun arayacaktık ne de süt, tereyağı yurt
dışından gelecekti. O
desteği vermediniz gününde. O destek verilmediği için bugün bu
sorunları yaşıyoruz. O gayrisafi millî
hasılamızın yüzde 2sini tarım ve hayvancılığa
ayıralım.
Toprakla koyun.
dedi Mehmet Bey, aynen katılıyorum Toprakla koyun, gerisi oyun.
tabii ki. Toprağa sahip çıkacağız, meralarımıza
sahip çıkacağız, hayvancılığımıza sahip
çıkacağız. Bu şekilde ülke kalkınacak. Bunlar bizim
gelir ve getiri kaynaklarımız.
Geçmişte
kuş gribi çıktı, hayvancılık, kanatlı sektörü...
Ne oldu kuş gribi şimdi? Ne oldu, göçmen kuşlar gelmiyor mu? Bu
göçmen kuşlar şu anda işemiyor mu? Ne oldu bu virüs? Nereye
gitti virüs? Bir anda bütün Türkiyede -benim köyüm de dâhil, Burdur dâhil- her
yerde binlerce hayvan, binlerce kanatlı toprağa gömüldü Tedbir
alıyoruz. adı altında. Ama şimdi göçmen kuşlar
geliyor yine aynı şekilde, sazlıklarımıza iniyor,
göllerimize iniyor ama kuş gribi yok.
Değerli
arkadaşlarım, bu dışarıdan
aldığınız etten brusella gelir, tüberküloz gelir, ibele
gelir. Her ne kadar kontrol yapıyorsanız, bunların beslenmesi
sorundur. Müslüman mahallesinde salyangoz satılmaz. Sizi uyarıyoruz.
Bakın, Müslüman mahallesinde salyangoz satılmaz. Kestiğiniz
kurbanlıklara dikkat edin, yediğiniz ete dikkat edin. O şekilde
üzerine sadece helal yazmakla helal olmuyor. Helal yazıyor. Her yere
yazılır helal. Yaz, domatesin üzerini de yaz, biberin üzerini de
yaz, etin üzerini de yaz, kanatlının üzerini de yaz. Yazmakla helal
olmuyor. Dikkatlerinizi çekiyorum. Onun için, hep beraber oturacağız,
Sayın Bakana da yardımcı olacağız. Demek ki o para
yetmiyor. Üvey evlat muamelesi görülmeyecek, ortak aklı hep beraber
kullanacağız. Bu şekilde tarım ve
hayvancılığın sorunları çözülmüş olur. Bu olmazsa
Türk çiftçisinin iki eli yakanızdadır. O şekilde efendim, ben
evet oylarını çok aldım, Türk çiftçisi bizi destekliyor, onun
için, bak bizim yaptığımız güzel demeyin değerli
arkadaşlarım. Bizim rakibimiz sizler değildiniz. Bizim rakibimiz
greyderdi, bizim rakibimiz su borusuydu, kanaldı, göletti, yoldu,
çeşmeydi, okuldu, camiydi. Biz bunlarla yarıştık, sizlerle
yarışmadık. Vatandaşın gündemi oydu.
Vatandaşın gündemi işsizlikti, köyünün sorunuydu,
çeşmesiydi. O oylar sizi yanıltmasın. Bu sorunlara hep beraber
eğilelim ve bu sorunları Türkiye Büyük Millet Meclisi olarak çözelim.
Biz buraya çözüm üretmeye geldik.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Buyurun Sayın Özkan.
RAMAZAN
KERİM ÖZKAN (Devamla) Değerli arkadaşlarım, biz buraya
çözüm üretmeye geldik. Siyaset sorun çözme sanatı. Bugün,
hayvancılıkta bir sorun var, sütte sorun var, ette sorun var,
kurbanlıkta sorun var. Onun için, gelin, hep beraber elinizi
vicdanınıza koyun, bu araştırma önergemizi destekleyin, hem
siz kendinizi kurtarın hem çiftçimizi kurtaralım hem Türkiyeyi
kurtaralım.
Saygılar
sunuyorum. (CHP ve MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Grup önerisinin
aleyhinde Sırrı Sakık, Muş Milletvekili.
Buyurun. (BDP
sıralarından alkışlar)
SIRRI SAKIK
(Muş) Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; ben de her
ne kadar aleyhte söz aldıysam, biz de bu önergenin desteklenmesi
gerektiğini söylüyoruz.
Şimdi, niye
bu hâle geldik, neden bu kadar verimli topraklarda
Geçmişe bir dönüp
bakarsak, nasıl buradan Orta Doğu ülkelerine et ihraç
ettiğimizi, canlı hayvan ihraç ettiğimizi, bugün de
geldiğimiz noktayı bir miktar mercek altına alırsak
aslında nedenler ortaya çıkar.
Biraz önce
burada, AKP Grubu adına konuşan arkadaşımız çok güllük
gülistanlık bir tablo sundu. Sanki bu ülkede etin kilosu 30 bin lira
değil. Süt alabildiğine pahalı. Yoksullar ne et ne süt
tüketemiyorlar. Bu bizim gerçeğimiz. Ama burada o kadar verilerle
konuştu ki, halkın verileriyle sizin verileriniz birbiriyle
uyuşmuyor. Yani bütün sıkıntı da burada.
Şimdi,
bakın, geçmişte 1980li yıllar
Yani canlı
tanığıyım, Orta Doğuya canlı hayvan ihraç
edenlerden biriyim. Yani Gaziantep milletvekilleri buradaysa bu olayı çok
iyi bilirler. Özellikle bölgeden, Hakkâriden tutun Şırnaka kadar,
her gün, hem Gaziantepe hem de Mersine binlerce canlı hayvan gelir. Bu
canlı hayvanların büyük bir çoğunluğu Katardan tutun Abu
Dabiye, Suudi Arabistana, Suriyeye, Kuveyte, yani birçok ülkeye ihraç
edilirdi. Ben ihracatçıydım, canlı hayvan yanında da
hububat ve saman ihraç ederdik. Ama şimdi geldiğimiz noktada, ihraç
ettiğimiz bu canlı hayvanların yerini Iraktan, İrandan,
Suriyeden kaçak hayvanlar alıyor ve yine et ithali yapılıyor,
yine etin kilosu alabildiğine pahalı. Peki, niye bu noktaya geldik?
Hiç kimse
Bu noktaya niye geldiğimizi üstünü örterek söylemeye
çalışıyor. 1980 ve 90da özellikle yeni bir sürece girdik.
Birileri rahatsız oluyordu, yani o Kürt coğrafyasında ciddi, her
gün on binlerce hayvan ihraç ediliyor, oradan yeni bir zengin tabaka Türkiyeye
merhaba diyordu. Gidip ilk işleri ne oldu? Gidip yaylaları
yaktılar, gittiler köyleri yaktılar. Yani hâlen, on yedi
yıldır yaylalar yasaklı, yakılıp yıkılan
köyler var ve bu köylere kimse gidemiyor, canlı hayvan orada üretilmiyor,
orada insanlar kendi mesleklerini sürdüremiyorlar. Bu kürsüden zaman zaman
seslendik. Sayın İçişleri Bakanımız hep çıkar
İnşallah, maşallah. der, saatlerce konuşur, hiçbir
şey söylemez. On yedi yıldır yakılıp yıkılan
köyler var ve yaylalara çıkılmıyor. O köylerin zararları
ödenecekti ama on yedi yıldır bu insanlar
Evet, devletin güvenlik
birimleri gidip köyleri yakmış, yani bunu kimse inkâr edemez ki.
Onların zararları karşılanacak ama hâlen
yapılmıyor. Bölgede görevli olan ve söylediğimiz gibi sizin
emrinizde olan o il valileri, emin olun
Geçmişte, hep söylersiniz ya,
Cumhuriyet Halk Partisi döneminde, tek parti döneminde valiler müfettişti,
il başkanıydı. Emin olun, şu anda sizin de valileriniz
aynen il başkanı gibi davranıyor ve o yakılıp
yıkılan köylerin zararlarını tazmin etmiyor.
Bakın,
bölgede açlık ve sefalet alabildiğine insanların ruhunu
çürütüyor ve insanlar işsiz. Onun içindir ki gençlerin zaman zaman
nasıl hareket edip nereye doğru gittiğinin, sokaklarda sisteme
karşı nasıl tepkili olduklarının bir göstergesi de
budur. Yani siz hayatın bütün alanında birilerini
ötekileştirirseniz, sağlıkta, beslenmede, eğitimde, hiçbir
noktada eşit koşullarda olmazlarsa insanlar ne yaparlar? Onlar da
farklı alanlarda kendilerini ifade ederler. İşte, bizim
coğrafyamızda bu yaşandı.
Şimdi
buradan size sesleniyoruz: İktidarsınız, bu dönemde yapılan
haksızlığa, hukuksuzluğa karşı bu insanların
hakkını, hukukunu yerli yerine oturtun. Valiler
çağırıyor onları, on yedi yıl geçmiş, diyor ki:
Efendim, sizin 25 milyar ama size 8 milyar verirsek kabul eder misiniz?
Şimdi, böyle bir sosyal devlet olur mu Allah aşkına? Yani, vali
orada on yedi yıldır zulme uğrayan bir insanla oturup
pazarlık etme hakkını nasıl kendisinde bulabilir?
İktidar milletvekilleriyle zaman zaman paylaşıyoruz
bunları, Lütfen, ne olur, siz de yardımcı olun, şu
insanların hakkını, hukukunu bir an önce ödesin bu devlet.
diyoruz ama ne hikmetse bununla ilgili herhangi bir şey
yapılmıyor.
Sayın
Tarım Bakanımız burada, aynı bölgedeniz. Yani
hayvancılık öldü, diğer alternatif ürünler de ortadan
kaldırıldı. Mesela, Muş benim seçim bölgem, tütün
vardı, tütüncülüğü kaldırdınız, Alternatif ürün
sunacağız. dediniz ama şu ana kadar tütünün yerine
koyabileceğiniz bir ürünü Muş halkına sunmadınız.
Aynı şekilde pancar; kotalar getirildi. Şu anda, peki,
tarım ölecek, hayvancılık ölecek, bu insanlar neyle geçinecek
Sayın Bakanım?
Bölgede,
bakın, tarımla uğraşan insanların hiçbiri arazilerini
ipotek ederek tek lira para alamıyorlar. Neden? Çatışma ve kavga
var. Peki, bu çatışmayı, kavgayı durdurmanın
yollarını arayalım
O da yok.
Peki, ilinizde,
ilçenizde
Bismil ilçesinde tarımla uğraşan insanlar, gerçekten,
gidip Ziraat Bankasından, Halk Bankasından arazilerini ipotek ederek
para alabiliyorlar mı? Alamıyorlar.
Şimdi, bu da
bu ülkenin yüz karasıdır, ayıbıdır. Bir ülkede
nasıl çifte standart olur? Hayatın her alanında çifte standart
olduğunu söylediğimizde işte bunları örnek göstererek
söylüyoruz. Yani bir an önce bunların da ortadan
kaldırılması gerektiğini söylüyoruz ve buna uygun
adımlar atılması gerekir.
Yine, Sayın
Başbakan dün açıklama yaptı SSK ve BAĞ-KUR emeklileri için,
sanki bir lütufmuş gibi yani 4 liradan bilmem 60 milyon liraya kadar bir
zammı anlata anlata
Peki, bununla ne kadar et alınabilir Allah
rızası için? Sizin evinize et, süt gerekliyse şu yoksul
insanların evine de bu gerekmiyor mu? Bu adaletsizliği nasıl
ortadan kaldırabiliriz?
Ben dün
Sayın Başbakanı dinlerken gerçekten daha çok, böyle, hayata
dair, umutlara dair bir şeylerin yeşerebileceğini
düşünmüştüm ama ne yazık ki bunların hiçbirinin hayata
geçmediğini
Şimdi,
kooperatifler var. Efendim, krediler veriliyor. Kime veriliyor? Vallahi size
yandaş olanlara veriliyor. Yani kıyametleri koparıyoruz,
kıyametler koparılıyor, kıyametleri koparıyoruz,
aylardır uğraşıyoruz ama bir tek bizimle, bizim
başvurumuz üzerinde hiçbir şey hayata geçmiyor. Size yakın olan
kesimlere bu noktada, evet, devletin bütün olanaklarını sunuyorsunuz,
hem Bakanlık düzeyinde sunuyorsunuz hem de KÖYDES, BELDESte bunları
sunuyorsunuz. Biz mesela il genel meclisi üyeliğinde iktidarız ama
bölgede KÖYDES ve BELDESin oradaki rantlarını sizin valilerinizin
elinden kurtaramıyoruz. Bütün köy muhtarlarını tek tek alıp
getiriyorlar, tehdit ediyor, karakol komutanı tehdit ediyor, vali tehdit
ediyor, kaymakam tehdit ediyor; bunu da bir rant olarak sunuyor ve sonra
seçimlerde eşit koşullarda siyaset
yaptığımızı da söylüyorsunuz.
Onun için,
lütfen, adil ve adaletli olalım. Lütfen
Yani bu tür şeyleri siyasal
iktidarın hizmetinden değil, tam tersine bu konuda mağdur olan
insanlarımıza sunalım ve yayla yasaklarını
kaldıralım. Bu yayla yasaklarından dolayı binlerce insan
mağdur ve o dönemde yakılıp yıkılan üç bin beş
yüz köy var. Bunların inşası için yeniden projeler üretelim ve
koçerler var. Bütün hayatları yani onların ana yurdu yollardır,
dağlardır. Onların barındığı tek yer
dağlardır. Onlara yeni hayat alanları açalım. Onların
çocukları, onların geleceğiyle ilgili yeni bir çalışma
sürdürelim. Bu Meclis araştırma önergesine bunları da dâhil
ederek hep birlikte ülkemizin geleceğiyle ilgili ortak bir platformda
buluşalım yani iktidar ve muhalefet. Sürekli iktidar muhalefetin
getirdiği önergeleri reddetmek gibi bir görevle karşı
karşıya değil. Ortaklaşalım. Yani faili meçhul
cinayetleri getiriyoruz, bunları reddediyorsunuz, hayvancılıkla
ilgili getiriyoruz, onları reddediyorsunuz. Peki, nasıl uzlaşacağız?
Nasıl bir iklim
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
- Sayın Sakık,
konuşmanızı tamamlayınız.
SIRRI SAKIK
(Devamla) Teşekkür ediyorum.
Yani,
uzlaşı için daha çok özveri, daha çok hoşgörüyle, yani
muhalefetin getirdiği bu önerilere de evet diyerek, ortaklaşarak
sorunlarımızı çözebileceğimizi düşünüyoruz. Biz grup
olarak bu önergeye evet oyu vereceğiz.
Teşekkür
ediyorum. (BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
- Teşekkür ediyorum.
Buyurun
Sayın Ertugay.
ZEKİ ERTUGAY
(Erzurum) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın
milletvekilleri, zannediyorum, bu yüce Mecliste en çok konuştuğumuz
konulardan birisi hayvancılık ve onun problemleri. Bu konuda sadece
yüce Meclis değil, Türk milletinin tamamı, tüketicisi, üreticisi,
besicisi herkes hemfikir ki, Türkiye hayvancılığı gerçekten
büyük bir çöküşte ve büyük bir kaosa doğru gidiyor. Türkiye
dönüşü olmayan bir yola sokulmuş vaziyette. Son iki haftadır,
Meclis açıldı açılalı bu konuyu çeşitli vesilelerle
gündeme getirdik. Bu konuda gelinen noktaya hangi sebeplerle gelindi, o kadar
önemli değil, ama şu anda gelinen nokta, Türkiyenin kurbanlık
ithal eder noktaya gelmesi, et ithal eder noktaya gelmesi, Türkiye
hayvancılığı için bir daha geri dönüşü olmayan bir
yola sokulduğunu ve tehlike çanlarının
çaldığını gösteriyor. Bu yüce Meclisin temel görevlerinden
biri denetim görevidir. Eğer biz bu konuda da,
hayvancılığın sorunları nedir, Meclis olarak bir
araştırma yapıp, üzerinde genel bir komisyon kurup çözüm
üretemeyeceksek, bu yüce Meclis görevini iyi yapamıyor demektir. O
bakımdan Hükûmet
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN -
Teşekkür ediyorum Sayın Ertugay.
Buyurun
Sayın Serdaroğlu.
MEHMET
SERDAROĞLU (Kastamonu) Teşekkür ederim.
Sayın Bakan,
hayvancılığımız yanlış politikalarınız
sonucu iflas ettirilmiştir. Yaptık, ettik, destek verdik. diyerek
hem halkımızı hem de kendi kendinizi aldattınız, daha
doğrusu kandırdınız. Hayvan varlığımız
küçükbaşta yüzde 70, büyükbaşta yüzde 40 azalmıştır.
Türkiyeyi et satan ülke iken et alan ülke hâline getirdiniz. Son kararnameyle,
etten sonra 2.500 ton süt, 2 bin ton tereyağı ithaline müsaade
verdiniz.
Sonuç olarak,
hayvancılığımızı bu duruma düşürerek, ne
olduğu, nasıl olduğu şüphelerle dolu et ve sütü milletimize
layık gördüğünüzden dolayı istifa etmeyi düşünüyor musunuz?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Arkadaşlar, ben de size teşekkür ederim de bakınız, burada
gündemle ilgili olarak bir husus için söz alıyorsunuz, ondan sonra
başka mecralara giriyor. Bu böyle giderse ben de bu mikrofonu maalesef bu
tip şeyler için kapatacağım yani.
Teşekkür
ediyorum.
ERTUĞRUL
KUMCUOĞLU (Aydın) Sayın Başkan
BAŞKAN
Saygıdeğer arkadaşlarım, kimin ne hususta olacağı
belli, yerimizden lütfen konularla ilgili konuşalım.
Grup önerisi
üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
Grup önerisini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Öneri kabul
edilmemiştir. [MHP sıralarından alkışlar (!)]
Saygıdeğer
milletvekilleri, gündemin Seçim kısmına geçiyoruz.
VIII.- SEÇİMLER
A) ANAYASA MAHKEMESİ ÜYELİKLERİNE SEÇİM
1.- Anayasa Mahkemesine üye seçimi
BAŞKAN
Saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım, Anayasanın
146ncı ve geçici 18inci maddeleri gereğince Türkiye Barolar
Birliği Başkanlığınca bildirilen 3 aday arasından
Anaya Mahkemesine 1 üyenin seçimi gizli oyla yapılacaktır.
Üye seçilebilmek
için ilk oylamada üye tam sayısının üçte 2 çoğunluğu
yani 367 oy, ikinci oylamada ise üye tam sayısının salt
çoğunluğu yani 276 oy aranacaktır. İkinci oylamada salt
çoğunluk sağlanamazsa bu oylamada en çok oy alan 2 aday için üçüncü
oylama yapılacak ve üçüncü oylamada en fazla oy alan aday Anayasa
Mahkemesine üye seçilmiş olacaktır.
Gizli
oylamanın ne şekilde yapılacağı hepinizin malumudur,
sadece birkaç hususu arz ediyorum: Kullanılacak oylar -malumunuz
olduğu üzere- burada verilecek ve orada adaylar için her milletvekilimiz
bir işaretleme yapacaktır, sonra Başkanlık
Divanının önündeki kutulara oylarını atacaktır.
Kabinlere aynı renk tükenmez kalemler konulmuştur, sayın üyeler
bu kalemleri kullanacaklardır.
Şimdi kâtip
üyelerin yerlerini almalarını rica ediyorum.
Birinci oylamada
kullanılacak tek mühürlü birleşik oy pusulaları ve zarflar
sayın kâtip üyelere teslim edilsin.
Oylamanın
sayım ve dökümü için ad çekme suretiyle 5 kişilik bir Tasnif
Komisyonu tespit edeceğim.
Sayın Fatma
Kurtulan? Yok.
Sayın
Mustafa Kemal Cengiz? Burada.
Sayın Ahmet
Kenan Tanrıkulu? Yok.
Sayın
Muharrem Selamoğlu? Burada.
Sayın Mehmet
Sevigen? Yok.
Sayın
Mustafa Kuş? Yok.
Sayın Mahmut
Dede? Yok.
Sayın Mehmet
Fatih Atay? Yok.
Sayın Hamit
Geylani? Yok.
Sayın Ali
İhsan Merdanoğlu? Burada.
Sayın
Hakkı Suha Okay? Yok.
Sayın Hasan
Angı? Burada.
Sayın
Mustafa Kalaycı? Yok.
Sayın
Süreyya Sadi Bilgiç? Yok.
Sayın
Abdurrezzak Erten? Yok.
Sayın Vahap
Seçer? Yok.
Sayın Mehmet
Erdem? Yok.
Sayın
Kemalettin Aydın? Yok.
Sayın Mehmet
Hanifi Alır? Yok.
Sayın Tekin
Bingöl? Yok.
Sayın Mehmet
Salih Erdoğan? Burada.
Tasnif
Heyetindeki üye arkadaşların isimlerini tekrar okuyorum: Sayın
Mehmet Salih Erdoğan, Denizli; Sayın Ali İhsan Merdanoğlu,
Diyarbakır; Sayın Hasan Angı, Konya; Sayın Muharrem
Selamoğlu, Niğde; Sayın Mustafa Kemal Cengiz, Çanakkale
milletvekilleri.
Oylamaya Adana
ilinden başlıyoruz.
(Oyların
toplanmasına başlandı)
BAŞKAN
Saygıdeğer milletvekilleri, Devlet Bakanı ve Başbakan
Yardımcısı Ali Babacanın yerine Sanayi ve Ticaret
Bakanı Nihat Ergün, Çevre ve Orman Bakanı Veysel Eroğlunun
yerine Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız,
Sağlık Bakanı Recep Akdağın yerine Adalet Bakanı
Sadullah Ergin, Ulaştırma Bakanı Binali
Yıldırımın yerine Tarım ve Köyişleri Bakanı
Mehmet Mehdi Eker, Bayındırlık ve İskân Bakanı Mustafa
Demirin yerine Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay, Devlet
Bakanı Cevdet Yılmazın yerine Devlet Bakanı Faruk
Nafız Özak, Millî Eğitim Bakanı Nimet Çubukçunun yerine
İçişleri Bakanı Beşir Atalay, Maliye Bakanı Mehmet
Şimşekin yerine Devlet Bakanı Faruk Çelik, Devlet Bakanı
Selma Aliye Kavafın yerine Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanı Ömer Dinçer, Devlet Bakanı ve Başbakan
Yardımcısı Cemil Çiçekin yerine Devlet Bakanı Zafer
Çağlayan, Başbakan Recep Tayyip Erdoğanın yerine Devlet
Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Sayın Bülent
Arınç vekâleten oy kullanacaklardır.
(Oyların
toplanmasına devam edildi)
BAŞKAN
Genel Kurulda oyunu kullanmayan milletvekili arkadaşımız var
mı efendim?
Kâtip üye
arkadaşlarımız oylarını kullandılar mı?
Sayın
milletvekilleri, oylama işlemi tamamlanmıştır.
Oy
kutularının kaldırılmasını rica ediyorum.
Tasnif Komisyonu
üyeleri lütfen yerlerini alsınlar.
Tasnif Komisyonu
üyelerinin adlarını tekrar okuyorum: Mustafa Kemal Cengiz, Çanakkale;
Muharrem Selamoğlu, Niğde; Hasan Angı, Konya; Ali İhsan
Merdanoğlu, Diyarbakır; Mehmet Salih Erdoğan, Denizli.
(Oyların
ayrımı yapıldı)
BAŞKAN
Saygıdeğer milletvekilleri, Tasnif Komisyonu tutanağı gelmiştir,
arz ediyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Türkiye
Cumhuriyeti Anayasasının 146ncı ve geçici 18inci maddeleri
gereğince Türkiye Barolar Birliği Başkanlığınca
bildirilen 3 aday içinden Anayasa Mahkemesine seçilecek 1 üye için yapılan
birinci oylamaya 353 üye katılmış, kullanılan oyların
dağılımı aşağıda gösterilmiştir.
Saygıyla arz
olunur.
Tasnif Komisyonu:
Üye Üye Üye
Muharrem
Selamoğlu Mehmet Salih
Erdoğan Mustafa Kemal Cengiz
Niğde Denizli Çanakkale
Üye Üye
Hasan Angı Ali İhsan Merdanoğlu
Konya
Diyarbakır
Kullanılan
oy sayısı : 353
Celal Mümtaz
Akıncı : 242
Ali Dilber : 9
Sait Sever : 61
Geçersiz : 25
Boş : 16
BAŞKAN
Saygıdeğer milletvekili
arkadaşlarım, bu sonuca göre, Anayasanın geçici 18inci
maddesinde öngörülen üçte 2 oy çoğunluğu
bulunamamıştır.
Şimdi ikinci
oylamaya başlıyoruz.
Bu oylamada
Anayasa Mahkemesine üye seçilebilmek için üye tam sayısının salt
çoğunluğu, yani 276 oy aranacaktır.
Kâtip üyelerden
yerlerini almalarını rica ediyorum.
İkinci
oylamada kullanılacak çift mühürlü birleşik oy pusulaları ve
zarfların sayın kâtip üyelere teslim edilmesini rica ediyorum.
Yine birinci
oylamada olduğu gibi 5 kişilik bir Tasnif Komisyonu tespit
edeceğiz.
Sayın Vahap
Seçer? Yok.
Sayın
Mustafa Kuş? Yok.
Sayın Mahmut
Dede? Yok.
Sayın Mehmet
Fatih Atay? Yok.
Sayın Yüksel
Özden?
Sayın Ahmet
Orhan?
Sayın
Mustafa Özbayrak?
Sayın
İbrahim Binici? Burada.
Sayın
İdris Güllüce?
Sayın
Mustafa Kabakcı?
Sayın Fevzi
Şanverdi?
Sayın Haluk
Koç?
Sayın
Mustafa Özyürek? Sayın Başkanım buradalar.
Sayın Mehmet
Erdoğan, Gaziantep? Burada.
Sayın
İrfan Gündüz?
Bihlun
Tamaylıgil? Yok.
Sayın Mevlüt
Coşkuner? Yok.
Sayın Mikail
Arslan? Burada.
Sayın
Toskay? Yok.
Sayın
Şevket Gürsoy? Yok.
Sayın Mehmet
Ceylan, Karabük? Burada.
Saygıdeğer
milletvekili arkadaşlarım, oylamaya Adana ilinden
başlıyoruz; buyurun.
(Oyların
toplanmasına başlandı)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, sayın bakanların kime vekâleten oy
kullandığını bir daha arz ediyorum:
Devlet
Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Ali Babacanın
yerine Sanayi ve Ticaret Bakanı Nihat Ergün, Çevre ve Orman Bakanı
Veysel Eroğlunun yerine Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı Taner
Yıldız, Sağlık Bakanı Recep Akdağın yerine
Adalet Bakanı Sadullah Ergin, Ulaştırma Bakanı Binali
Yıldırımın yerine Tarım ve Köyişleri Bakanı
Mehmet Mehdi Eker, Bayındırlık ve İskân Bakanı Mustafa
Demirin yerine Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay, Devlet Bakanı
Cevdet Yılmazın yerine Devlet Bakanı Faruk Nafız Özak,
Millî Eğitim Bakanı Nimet Çubukçunun yerine İçişleri
Bakanı Beşir Atalay, Maliye Bakanı Mehmet Şimşekin
yerine Devlet Bakanı Faruk Çelik, Devlet Bakanı Selma Aliye
Kavafın yerine Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Ömer
Dinçer, Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Cemil
Çiçekin yerine Devlet Bakanı Zafer Çağlayan, Başbakan Recep
Tayyip Erdoğanın yerine Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı
Bülent Arınç vekâleten oy kullanacaklardır.
Saygıdeğer
milletvekili arkadaşlarım, oy kullanmayan üye var mı Genel
Kurulda efendim?
Kâtip üyeler
oylarını kullandılar mı?
(Oyların
toplanmasına devam edildi)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, oylama işlemi tamamlanmıştır.
Oy
kutularını kaldıralım.
Tasnif Komisyonu üyesi
arkadaşlarımız lütfen yerlerini alsınlar.
Tasnif Komisyonu
üyelerinin isimlerini tekrar okuyorum: Mehmet Erdoğan, Gaziantep; Mehmet
Ceylan, Karabük; Mustafa Özyürek, İstanbul; Mikail Arslan,
Kırşehir; İbrahim Binici, Şanlıurfa milletvekilleri.
(Oyların
ayrımı yapıldı)
BAŞKAN
Saygıdeğer milletvekilleri, Tasnif Komisyonu tutanağı
gelmiştir.
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Türkiye
Cumhuriyeti Anayasasının 146 ncı ve geçici 18 inci maddeleri
gereğince, Türkiye Barolar Birliği Başkanlığınca
bildirilen üç aday içinden Anayasa Mahkemesine seçilecek bir üye için
yapılan ikinci oylamaya 385 üye katılmış, kullanılan
oyların dağılımı aşağıda
gösterilmiştir.
Saygıyla arz
olunur.
Tasnif Komisyonu:
İbrahim
Binici Mehmet Erdoğan Mustafa Özyürek
Şanlıurfa Gaziantep İstanbul
Mikail Arslan Mehmet
Ceylan
Kırşehir Karabük
Kullanılan
Oy Sayısı : 385
1) Celal Mümtaz
Akıncı : 290
2) Ali
Dilber : 5
3) Sait
Sever : 29
Geçersiz : 3
Boş : 58
Saygıdeğer
milletvekilleri, bu sonuca göre Sayın Celal Mümtaz Akıncı ikinci
oylamada Anayasada öngörülen çoğunluğu sağlamış ve
290 oyla Anayasa Mahkemesine üye seçilmiştir. Sayın
Akıncının kendisi için, Anayasa Mahkememiz için, yargı
camiası için ve milletimiz için hayırlı olmasını
diliyorum.
Sayın
milletvekilleri, birleşime on beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 17.11
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 17.36
BAŞKAN: Başkan Vekili Nevzat PAKDİL
KÂTİP ÜYELER: Yaşar TÜZÜN (Bilecik), Gülşen
ORHAN (Van)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 6ncı
Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.
Alınan karar
gereğince sözlü soru önergelerini görüşmüyor ve gündemin Kanun
Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler
kısmına geçiyoruz.
1inci
sırada yer alan Türk Ticaret Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu
Raporunun görüşmelerine kaldığımız yerden devam
edeceğiz.
IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER
A) KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ
1.- Türk Ticaret Kanunu Tasarısı ve Adalet
Komisyonu Raporu (1/324) (S. Sayısı: 96)
BAŞKAN
Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
2nci sırada
yer alan Türk Borçlar Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporunun
görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
2.- Türk Borçlar Kanunu Tasarısı ve Adalet
Komisyonu Raporu (1/499) (S. Sayısı: 321)
BAŞKAN
Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
3üncü
sırada yer alan Devlet Yardımlarının İzlenmesi ve
Denetlenmesi Hakkında Kanun Tasarısı ile Avrupa Birliği
Uyum ve Plan ve Bütçe Komisyonları Raporlarının
görüşmelerine kaldığımız yerden devam ediyoruz.
3.- Devlet Yardımlarının İzlenmesi ve
Denetlenmesi Hakkında Kanun Tasarısı ile Avrupa Birliği
Uyum ve Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/818) (S.
Sayısı: 523) (x)
BAŞKAN
Komisyon ve Hükûmet? Yerinde.
Geçen
birleşimde İç Tüzükün 91inci maddesine göre temel kanun olarak
görüşülen tasarının birinci bölümünde yer alan maddelerinin
oylamaları tamamlanmıştı.
Şimdi ikinci
bölümün görüşmelerine başlıyoruz.
İkinci
bölüm, geçici madde 1, 2, 3, 4, 5 dâhil olmak üzere 13 ila 19uncu maddeleri
kapsamaktadır.
(x)
523 S. Sayılı Basmayazı 07/10/2010 tarihli 4üncü Birleşim
Tutanağına eklidir.
İkinci bölüm
üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Ferit Mevlüt Aslanoğlu,
Malatya Milletvekili; Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Mehmet Günal,
Antalya Milletvekili; Barış ve Demokrasi Partisi Grubu adına
Nezir Karabaş, Bitlis Milletvekili. Şahısları adına,
Hasan Angı, Konya Milletvekili; Behiç Çelik, Mersin Milletvekili.
İlk söz
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Malatya Milletvekili Ferit Mevlüt
Aslanoğluna aittir.
Sayın Aslanoğlu,
buyurun efendim.
CHP GRUBU ADINA
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) Sayın Başkan, çok
değerli milletvekilleri; hepinize saygılar sunuyorum.
Çok değerli
milletvekilleri, tabii bu yasa özellikle Avrupa Birliği ve gümrük
birliğiyle ilgili bölünmez bir yasa. Bir kere bu yasaya böyle bakın
lütfen. Bu yasaya, Avrupa Birliği, gümrük birliği ve Türkiyedeki
yatırımların teşvikinde üçlü olarak bakın. Yani bu
yasa, bu üç konuyu çok ilgilendiren bir yasa. Şimdi, önce şunu
soruyorum ilgililere: Acaba Avrupa Birliğine giren ülkeler -en son
ülkelere bakın- devlet yardımlarının izlenmesiyle ilgili
yasayı ne zaman kabul ettiler meclislerinde? Değerli
arkadaşlarım, daha ortada fol yok, yumurta yok. Avrupa Birliğine
en son giren ülkelere bakın, hangi fasıllar görüşülmüş,
hangi fasıllar açılmış, hangi fasıllar kabul
edilmiş? Acaba bu yasayı ne zaman kabul etmişler ilgili ülkeler?
Daha ortada fol yok, yumurta yok. Avrupa Birliğiyle ilgili açılan
fasılları siz benden daha iyi biliyorsunuz. Şimdi, bu, bir kere,
çok erken alınan bir karardır. Hiç gereği yokken -aynen gümrük
birliğine, biraz sonra anlatacağım- hiç gereksizken çok önceden,
daha Avrupa Birliğinin fasıllarının fsi daha ortada yokken
biz aynı gümrük birliğindeki gibi hataya düşüyoruz, aynı
hataya düşüyoruz arkadaşlar. Bu yasa kabul edilmeli, biz bu yasaya
karşı değiliz, yasanın bir bütününe karşı
değiliz ama bu yasanın ne zamanı ne zemini. Bakın, rica
ediyorum sizden, Avrupa Birliğine giren ülkelere bakın, acaba bu
yasayı hangi fasıllar bittikten sonra kabul etmişler? Yani
kapı açılmış, girmelerine bir adım kala bu yasayı
kabul etmiş insanlar. Şimdi, bu nedenle çok erken alınan bir
karar, çok erken kabul ettiğimiz bir yasa arkadaşlar. Bir kere bunu
söylemek zorundayım.
Tabii, ikinci bir
konu gümrük birliği arkadaşlar. Hazmedemiyorum, yine söylüyorum.
Gümrük birliğini o gün kabul etmemizle, bizim kabul etmemizle Avrupa
Birliğinin -daha fol yok, yumurta yok- biz gümrük birliğine girdik.
Ama biliyor musunuz arkadaşlar, gümrük birliğinin bir ticari komitesi
var, ticaret komitesi. Gümrük birliği ile ilgili tüm kararlar bu ticaret
komitesinde alınır ama maalesef gümrük birliğinde olup da
ticaret komitesinde yer almayan tek ülkeyiz arkadaşlar. Yani benimle
ilgili kararları, gümrük birliğiyle ilgili kararları maalesef
ben veremiyorum. Oradaki on sekiz ülkenin on yedisi gümrük birliği ticaret
komitesi üyesi ama maalesef Türkiye bu komitenin üyesi değil
arkadaşlar. Bu bir acıdır arkadaşlar ama biraz zorlasak biz
buraya gireceğiz her ne hikmetse. Bu bizim hakkımız. Biz, bir
birlikte olacağız, o birlikte olmamıza rağmen o
birliğin ticari komitesinde olmayacağız, aklınız
eriyor mu sizin arkadaşlar? Yani benim aklım ermiyor bu konuya. Onun
için, gümrük birliği ticaret komitesinde, eğer ben gümrük
birliğinde isem orada alınan kararlarda benim de dahlim olmalı,
benim de dahlim olmayan kararları bize kabul ettirmeyi de hakikaten
vicdanen kabul edemiyorum arkadaşlar. Bir kere ikinci olay bu
arkadaşlar. Birinci olay, çok erken bir yasa, ikinci olay ise bu, arkadaşlar.
Yine söylüyorum, gümrük birliği bizim elimizi, kolumuzu, her
tarafımızı bağlayan, özellikle üçüncü dünya ülkeleriyle
yaptığımız ticarette bizi kendilerinden biri gibi, Avrupa
Birliğinin bir üyesi gibi görüp -ama hep iyiler kendilerine- Türkiye'nin
de her türlü hakkını kısıtlayan bir birlik arkadaşlar.
Maalesef, elimiz, ayağımız, kolumuz bağlı. Bu nedenle,
bu konuda ben yetkilileri uyarıyorum. Özellikle gümrük birliği
ticaret komitesinde mutlaka Türkiye'nin olması lazım. Gümrük
birliğine girmemizin -artık
size anlatmayayım- ülkeye neler kaybettirdiğini, neler
kaybettiğimizi ben size anlatmak istemiyorum, hepiniz benden daha iyi
biliyorsunuz.
Tabii, bir
başka konu, hep özellikle şu soruyu soruyorum: Acaba biz Avrupa
Birliği ülkeleriyle eş değer konumda mıyız? Özellikle
imalat sanayisinde, imalatta bizim rekabet edebilme koşullarımız
acaba aynı mı arkadaşlar? Çok basit diyorum, acaba bizim enerji
girdilerimiz, yani bir üretimdeki enerji girdilerimiz Avrupa Birliği
ülkeleriyle aynı mı arkadaşlar? Avrupada mazotudur,
elektriğidir kaç dolar veya kaç euro, acaba bizim
imalatçılarımız bunu ne kadar bir maliyetle kullanıyor,
dikkatlerinize sunuyorum. Bir kere, rekabet şansımız ortadan
kalkıyor arkadaşlar.
Şimdi, demir
çelik sektöründen bir örnek vereceğim. Bana birisi desin ki biz bu anlaşmayla
Avrupa Birliğinde demir çelik sektöründe rekabet edecek bir yapıya
geliyoruz. Bir kere, demir çelik sektöründe biz haksız rekabeti kendimiz
yaratıyoruz. Siz, hiçbir ülkede olmayan, her ne hikmetse, bir çevre
vergisi koyuyorsunuz. Bu vergiyi koyan biziz. Önce sen evinin önündeki
sorunları, ayrıkları temizle. Sen bunları temizlemeden hâlâ
daha demir çelik sektörünün ülke için ne kadar önemli bir sektör olduğunu,
ülkede demir çelik sektöründe istihdamı çok iyi biliyorsunuz ama siz daha
bu yasa yürürlüğe girecek ama demir çelik sektörünün önündeki hiçbir
şeyi açmıyorsunuz. Türkiye'nin bir kere demir çelik sektörünün
önündeki tıkanıklıkları gidermek zorundasınız.
Geleyim
başka bir sektöre, yurt dışı müteahhitlik sektörü.
Değerli
arkadaşlarım, yurt dışı müteahhitlik sektörü, bu ülke
için çok önemli bir sektör. Yurt dışında iş alan, dürüst,
namuslu herkesin önünde saygıyla eğiliyorum, saygıyla
eğiliyorum. Neden?
1) İstihdam
yaratıyor.
2) Yurt
dışında harcayacağı tüm malzemeleri, çok önemli
kısmını bu ülkeden götürüyor.
Yani, bu ülkeye
iki türlü hizmet veriyor bu insanlar. Ama Libyada bir yurt dışı
müteahhidi yüzde 44 vergi ödüyor arkadaşlar, 40+4 vergi ödüyor
kazancından. Fakat, eğer yurt dışı müteahhidimiz bu
kazancını, Libyadaki vergiden sonra getirdiği kazancı
Türkiyeye getirip Türkiyede kâr dağıtımı yaparsa Hey,
bir dakika! diyorsun Sen vergiye tabisin. Şimdi, yüzde 44 zaten bu
ülkede vergi ödüyor. Bu nedenle -ben söylüyorum- yurt dışı
müteahhitlerimiz, hiçbiri yurt dışında kazandığı
parayı Türkiyeye getirmiyor. Bir şekilde borç gibi getiriyor,
harcamalarında borç gibi kullanıyor ama kârlarını
dağıtmıyorlar. Bir kere, bu insanların önünü aç. Bu
insanlar Ben oğlumun düğününü yapmak istiyorum. Kârımı
dağıtıp ortaklarıma kâr vermek istiyorum. Ortaklarıma
her sefer borç vermek istemiyorum. diyor ama maalesef bu sorun
yıllardır çözülmüyor.
Bir kere,
eğer siz bu yasayı önümüze getiriyorsanız önce Türkiyedeki
sektörlerin içeride olduğu koşullarda önünü açmak
zorundasınız. Önünü açmayacaksın, ondan sonra da sen daha Avrupa
Birliğine ne zaman gireceğimiz belli olmaksızın pat diye
yine gümrük birliği gibi elimizi kolumuzu bağlayan bir yasayı
kabul edeceksin. Ben bunu hazmedemiyorum arkadaşlar. Bu yasa çok erken.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Buyurun Sayın Aslanoğlu.
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Devamla) Gene
söylüyorum: Biz bu yasanın bütününe karşı değiliz ama ülke
menfaatleri, ülkenin geleceği, sektörlerin geleceği ve Hükûmet olarak
özellikle Avrupa Birliğinde KOBİ başı 200 bin euro
teşvik olmasına rağmen, Avrupa Birliğinde KOBİ
başı 1,5 milyon euro teşvik olmasına rağmen
bunların hiçbirini dikkate almayacaksın, Türkiyede, Türk
ekonomisinde işleyecek gerçek bir teşvik kanunu getirmeyeceksin,
Türkiyedeki KOBİler, küçük esnaf veya sanayici için uygulanabilir hiçbir
teşvik olmayacak, ondan sonra biri eline böyle bir şey verecek, bunu
kabul edeceksin; hazmedemiyorum.
Hepinize
teşekkür ediyorum, saygılar sunarım. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Aslanoğlu.
Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu adına Antalya Milletvekili Mehmet Günal.
Buyurun efendim.
(MHP sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA
MEHMET GÜNAL (Antalya) Teşekkürler Sayın Başkan.
Değerli
milletvekilleri, hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlarım, bu görüştüğümüz, sonradan
değiştirilen adıyla Devlet Yardımlarının
İzlenmesi ve Denetlenmesi Hakkında Kanun Tasarısı tali
komisyon olarak da Avrupa Birliği Uyum Komisyonuna gitmiş, yani
Avrupa Birliğine uyum çerçevesinde çıkardığımız yasalardan
bir tanesi.
Genel gerekçeye
baktığımız zaman, burada Katılım
Ortaklığı Belgesinden, ilerleme raporlarından,
birtakım Avrupa Birliği mevzuatından bahsedilerek bu konuda bir
düzenleme yapılması gerektiği, ulusal bazda da devlet
yardımları izleme biriminin kurulması gerektiği söyleniyor.
Nerede? Hazine Müsteşarlığı bünyesinde de bir genel
müdürlük aracılığıyla sekreteryasının yürütülmesi
ve kurulun oluşturulması söyleniyor. Yani temel gerekçe Avrupa
Birliğine uyum.
Peki, Sayın
Başbakan daha birkaç gün önce Bizi oyalamayın kardeşim! diye
bir çıkış yaptı ve bu konuda bize imtiyazlı
ortaklık öneren bir ülkenin başbakanıyla görüştükten sonra
yaptı ve yine aynı şekilde bugün bizler de sabahleyin Alman-Türk
Parlamentolararası Dostluk Grubu olarak -Sayın
Başkanımı göremiyorum- Almanyadan gelen uyum heyetiyle bir
görüşme yaptık, onlara da aynı şekilde endişelerimizi
illettik. Şu anda bu kanun tasarısının acelesi nedir? Kaç
tane fasıl açıldı? Sayın Bakanım, niye bunu şimdi
getirdiniz? Başlarken de söyledik: Mali yılla ilgili
çalışmalar duruyor. Yine aynı şekilde, mali kuralla ilgili
çalışmalar gelmişti, geri çekildi. Bir kere, burada bir
tutarsızlık var.
Değerli
arkadaşlarım, bir taraftan mali kuralı rafa kaldırıp
geri çekerken, IMF istiyordu, Avrupa Birliği istiyordu. derken, öbür
taraftan bizi de Avrupa Birliğine uyum. diye
sıkıştırırken bir de bakıyoruz, yine Güney
Kıbrıs Rum Yönetiminin çekinceleriyle, Fransanın,
Almanyanın maddelerle ilgili çekinceleriyle karşı
karşıyayız. Acelesi nedir bunun? Şu anda devlet
yardımlarında bir şey mi var, yani bir aksama mı var?
Desteklemede bir sıkıntı mı var? Eğer bunu
çıkarmazsak Avrupa Birliği bize ne verecek? Ne götürecek?
Diğerleri çıktı mı ki? Otuz üç fasıldan kaç tanesini
açabildik? Bunun neye faydası olacak? Ve de varsa da burada tutarlı
olmamız lazım. Tam da bu kanun görüşülürken Sayın
Başbakanın Bizi oylamayın
Biz de diyoruz Bizi
oyalamayın. Ona katılıyoruz da bunu söylerken bir taraftan
böyle bir kanun tasarısı için Meclisin gündeminin işgal edilmesini
anlamadığımı söylüyorum. Yoksa o konuda gerçekten eğer
Türkiye bu şekilde oyalanacaksa biz de o tavrının, Sayın
Başbakanın arkasındayız. Bizi oyalamasınlar, varsa da
bir an önce gümrük birliği de dâhil olmak üzere bütün süreci
sorgulayalım, ona itirazımız yok.
Değerli
arkadaşlarım, burada önemli olan şey, ikinci bölümde ve bizim de
daha önce arkadaşlarımızla komisyonda tartışırken
söylediğimiz bir geçiçi 5inci madde var. Bu orijinal, geldiği zaman
aynen şöyle kısacık bir şeymiş: 31/12/2001 tarihinden
önce düzenlenmiş ve yatırım süresi bitmiş yatırım
teşvik belgesi kapsamında yer alan yatırımlar, herhangi bir
işlem yapılmaksızın gerçekleşmiş haliyle
tamamlanmış sayılır. Tabii o anda
arkadaşlarımıza sorduk, uzman arkadaşlarımız bizi
bilgilendirdiler -çünkü doğrudan baktığımız zaman bir
af niteliğinde, daha önce kimin ne yaptığı, ne
yapmadığı belli değil- bazı endişelerimizi
giderdiler, bize bazı rakamlar da verdiler. Hatta bu eksik belgelerin
nasıl tamamlandığını, vizenin ne olduğunu, süre
uzatımları konusunda da bizi bilgilendirdiler ama hâlâ burada
netleşmemiş bazı hususlar var. Sonrasında ne yaptık?
Bu eleştirimiz üzerine arkadaşlarımız: Bu kanunun
yürürlüğe girdiği tarihten önce iptal edilenler,
yap-işlet-devret modeli kapsamında gerçekleştirilen yatırımlar
için düzenlemeler ve kaynak kullanımı destekleme primi ihtiva edenler
hariç diğerleri -yine- ile herhangi bir işlem
yapılmaksızın gerçekleşmiş haliyle
tamamlanmış sayılır. diyor.
Şimdi
değerli arkadaşlar -buraya baktığımız zaman
arkadaşlarımızın verdiği dökümde- 11.781 tane hâlâ
tamamlama vizesi yapılmamış belge duruyor. Bunun tutarı da
yaklaşık 10 milyara tekabül ediyor, 9,7 yatırım tutarı
olarak sabit yatırım değeri. Benim anlamadığım
burada birkaç tane husus var. Onu sizlerle hâlâ bu
yaptığımız düzeltmeye rağmen kafa
karışıklığımızın giderilemediğini
paylaşmak istiyorum. Sayın Bakandan veya bürokratlardan eğer bir
düzeltme gelirse de memnun olacağım.
Şimdi,
değerli arkadaşlarım, Resen tamamlanmış olur.
deniliyor sonunda yani bunları kapatacağız, tamamlanmasa da bu
hâliyle kabul ettik diyoruz. Burada verilen notta -makine ve teçhizat
satışına ilişkin arkadaşlarımız bize
kısa bir değerlendirme notu verdiler-
önce on yıl olarak makine teçhizatın satışı
yasakmış. 86 yılında çıktığında
-kısa geçiyorum vaktimiz sınırlı olduğu için- 88
sayılı Kararla 2002 arasında, geçenlerde beş yıla
düşmüş, sonra 2006da üç yıla düşürülmüş makine
satışının serbestlik süresi, 2009da tekrar beş
yıl olmuş. Bu kadar süre içerisinde kaç tane değişiklik
yapılmış? Bu kadar süre içerisinde insanlar bu kadar
ağır makine teçhizatın gelip işlemini kapatıp
satmamışlar. Yani buradan söylediğimiz şeyden birincisi bu.
Tamamlama
vizesiyle ilgili de yine arkadaşlarımızın notları var,
sektör bazında bize söylediler. 2002-2009 arasında yapılan
işlemlerden 10.732 adedi 2000 öncesi yıllarda düzenlenen teşvik
belgelerine aittir. Yani bu arada da kapanan teşvik belgeleri olmuş.
Peki, şimdi
asıl sorun
Burada zorluklar yaşıyoruz. diyor
arkadaşlarımız. 2001 yılından önce düzenlenmiş olanlara
2007 yılının Mayıs ayında yazı
yazmışlar, 12.466 adet. Müracaatlar istenmiş, 4.031 adet firma
adresinde bulunamadığı için iade edilmiş. Yani nasıl
bu konularda çalıştığımızı ben gerçekten
anlayamıyorum. Yani bu tamamlama vizeleri alınmadan da makinelerini
satamıyorlar, Bunlara bir yol bulalım. diyorlar.
Peki, notta
arkadaşlarımız diyor ki: Firmalar yatırımı
yapıp makineleri de uygun şekilde kullanmış olmalarına
rağmen çoğu defa tamamlama vizesi şartını ve bundan
önceki satış yasağını bilmediklerinden aradan geçen
uzun zaman nedeniyle amortisman değerini kaybetmiş veya teknolojisi
değişmiş makineleri elden çıkarmış
durumdadırlar. Ya nasıl olur da bir teşvik belgesi
alınırken bunun şartlarında gereklilikleri bilmeden bu
işlemler yapılır, ben bunu anlayamıyorum.
Anlayamadığım zaman bazı arkadaşlarım hemen
Anlayamazsın. diye kızıyorlar. Burada da yine niye
anlamadığımı tekrar edeyim: Merkez Bankasında
memuriyete başladığımda ilk
çalıştığım birim Mali Tahliller Servisiydi ve bu
teşvik belgelerine istinaden verilen reeskont kredilerine -kısa
vadeli ve orta vadeli- bakardık ve bu parayı banka vermesine
rağmen, biz, Merkez Bankası olarak reeskont kredisi veriyor
olmamıza rağmen, bütün yatırımları gider, yerinde
görür, neler yapılmış, neler yapılmamış, yatırım
süresince üç aylık, tamamlanmasından sonra altı aylık, daha
sonra borç bitinceye kadar da her sene bir yıllık çeklerini
yapardık.
Sayın
Müsteşar Yardımcım, siz de o zamandan biliyorsunuz.
Yani, e, peki,
nasıl oluyor da devletin bir birimi bunları böyle yaparken
bunların adresi yok, bulunamıyor? Üç tane, dört defa uzatma
çıkarılmış, kısaltma çıkarılmış,
satış yasağı kaldırılmış, hâlâ yok. E
şimdi de Bunları affedelim. Açıkçası, ben bunu daha önce,
kapatmalarını yapanlara
Her ne kadar arkadaşlarımız
bazı bilgileri verseler de şu anda boşlukta kalan
Bunların
dökümü yok. Kimin teşvik belgeleri bunun içinde kapatılıyor, ben
onu bilemiyorum. Toplam rakamımız var burada.
E bu kadar
sorumsuzluğun arkasından, Efendim, arkadaşlarımız
satamıyorlar, atıl kalan makine
Hangi makine kalır? 2001den
önce alınmış makinenin ekonomik ömrü kaç sene? Ona göre zaten
satış yasağını kaldırma süresi vermişiz.
10dan 5e düşmüş, 3e düşmüş, tekrar 5e
çıkarmışız, sürekli oynamışız.
Dolayısıyla,
değerli arkadaşlarım, burada, aklımızda maalesef
sorular kalıyor. Onun için de bunun, böyle, Avrupa Birliğine uyum
çerçevesinde çok da bir acelesi olmadığını düşünüyorum
ama başka acelesi olanlar varsa onu bilemiyorum.
Bu çerçevede,
tasarının genel olarak gerekliliği başka bir şey,
içerisinde geçen madde, tartıştığımız ve
kısmen düzeltilen madde hâlâ orada duruyor. Benim bu konuda
endişelerim tam olarak giderilmedi. O dökümlerde kimlerin olduğunu
bilemiyorum, toplam rakam var sadece. Size de miktarını ve toplam
yatırım tutarını ancak verebiliyorum Hazineden gelen
rakamlar çerçevesinde. Böyle bir ortamda da sanki birileri yine kısmen de
olsa affediliyormuş gibi geliyor.
Öte yandan da
dediğim gibi, Avrupa Birliği ile ilgili mali kural
tasarısını geri çekip bir taraftan Biz seçime gidiyoruz, fazla
sıkışmayalım., öbür taraftan ama devlet
yardımlarıyla ilgili şeyde ABye uyum çerçevesinde bize
lazım, yapalım. diyoruz. Bu konuda da tutarsızlık
görüyorum.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MEHMET GÜNAL
(Devamla) Bitiriyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN
Buyurun Sayın Günal.
MEHMET GÜNAL
(Devamla) Tabii, seçim arifesinde, yeni, dün Sayın Başbakan memur
emekli ve işçi emeklilerinin maaşlarını açıklarken de
söyledi: Efendim, -sonunda ilginç bir şey söyledi- orta vadeli planda,
programda ve mali planda var. dedi. Ben baktım, orada hiç gelirlerle
ilgili bir şey yok; sadece toplam bir rakam var, bir de özelleştirme
geliri var, giderler yukarıdan aşağıya
yazılmış.
Bütçe
rakamlarına bakıyoruz: Bu yıl yüzde 7,6 önümüzdeki yıl için
reel artış öngörüyorsunuz, 2011de de yine aynı şekilde,
2012de düşüyor yavaş yavaş. Dolayısıyla burada bir
seçim ekonomisi uygulamak üzere birtakım çalışmaların
yapıldığını görüyoruz, onun
dışındakiler dostlar alışverişte görsün oluyor.
Avrupa Birliğinde de sadece bu kanun tasarısını
çıkararak bir faslın açılıp kapanacağını da
düşünmüyorum.
Bu vesileyle
teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Günal.
Barış
ve Demokrasi Partisi Grubu adına Muş Milletvekili Sayın Nuri
Yaman.
Buyurun efendim.
BDP GRUBU ADINA
M. NURİ YAMAN (Muş) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 523 sıra sayılı Devlet
Yardımlarının İzlenmesi ve Denetlenmesi Hakkında Kanun
Tasarısının ikinci bölümü üzerine Barış ve Demokrasi
Partisi adına söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle hepinizi en
içten duygularımla selamlarım.
Bu yasanın
geçen hafta görüşülmesi sırasında birinci bölümle ilgili
söylenmesi gereken konuları net ve açık bir şekilde söyledik.
Hem komisyonlardaki görüşmelerde ilgili
arkadaşlarımızın eleştirileri kapsamında hem de
bizim o günkü konuşmamızda değindiğimiz gibi, bu genelde
bir aç-kapama yapacak şekilde Avrupa uyum yasalarına benzetme ve
uyumu sağlamanın ötesinde doğru dürüst bir amaç
taşımadığını ve içindeki çelişkilere de yine
o bölümde net olarak değindik. Ancak, Türkiyede, ülkemizde yıllardan
beri devletin yapmış olduğu bu yardımlar, sadece bu sanayi
yatırımlarının gelişmesine ilişkin yapılan
yardımlar değil, bir de devletin ve hükûmetlerin yatırım
programları ve bunların bir bakıma sosyal amaçlı
birtakım hizmetlerin ve projelerin gerçekleşmesi amacıyla
dünyadaki çeşitli örgütlerden, kuruluşlardan
sağladıkları fonlar ve yardımlar, hibe yardımlarıyla
yürüttüğü devlet yardımları da var. Bunların
başında -hepimiz kendi bölgelerimizde- bilhassa Başbakanlık
Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakfı tarafından
her ilde ve her ilçede kurulan bu vakıfların eliyle yürütülen ve
içler acısı olup aynı zamanda siyasi iktidarın bir rant
yolu olarak, seçimlerde bir noktada, bir rüşvet kapısı olarak
yürüttüğü devlet yardımları vardır. Bunlar zaman zaman
medyada da çok komik durumlara düşecek birtakım uygulamalarla
hepimizin bilgisi dâhilinde.
Bu
yardımları yürüten değerli meslektaşlarımın büyük
bir çoğunluğu da vali ve kaymakamlar. Ne yazık ki AKP
İktidarı döneminde o, devletin, halkın hizmetinde olan,
yasaların uygulanmasından sorumlu olan, o
meslektaşlarımın zaman zaman nasıl komik durumlara
düşürülmeye çalışıldığını ve bizzat
Sayın Başbakanın ağzından Valiyi o aile
yardımlarında, kömür yardımını yaparken ben o kamyonun
başında görmek istiyorum. O kaymakamın o gece eğer bir
sağlık yardımı, bir giyecek veya barındırma
yardımı verecekse o mahalledeki yoksul vatandaşın evinde
olmasını isterim. demesini fırsat bilen bazı
meslektaşlarım ne yazık ki bunu çok hoş da olmayan
görüntülerle de uyguladılar ve seçimlerin arifesinde İçişleri
Bakanlığı tarihinde belki ilk kez olan, bir sayın valinin,
benim de yakından tanıdığım bir
arkadaşımın, elektriği olmayan köye nasıl
buzdolabı ve suyu olmayan köye çamaşır makinesi
dağıttığı karikatürize edilecek şekilde medyaya
konu oldu. Bu arkadaşımız ne yazık ki
yaptığı bu yardımları da sırf iktidarın
sanki bu konuda bir hizmetiymiş gibi değerlendirerek de belki
İçişleri Bakanlığı tarihinde de ilk defa Yargıtayda
yargılanıp ceza alma durumuyla da karşı karşıya
kaldı.
O nedenle
bilhassa Avrupa Birliği fonlarından ve yatırım
İÇİŞLERİ
BAKANI BEŞİR ATALAY (Ankara) Hiç anlamamışsın ya,
onunla ilgisi yok bunun kardeşim!
M. NURİ
YAMAN (Devamla) Tabii ki bunların ilgisi vardır yani devlet
yardımı dediği zaman sadece sanayiyle ilgili yapılacak
olan
İÇİŞLERİ
BAKANI BEŞİR ATALAY (Ankara) Hiç anlamadan konuşuyorsun!
Bununla ilgisi yok onun.
M. NURİ
YAMAN (Devamla)
sanayiyle olan yardımları değil, sizin
İÇİŞLERİ
BAKANI BEŞİR ATALAY (Ankara) Bir baksan, şunu bir okusan ve
bununla ilgili konuşsan çok iyi olur.
M. NURİ
YAMAN (Devamla) Sayın
İçişleri Bakanı, sizin de başında bulunduğunuz o
vali ve kaymakamlar birtakım fonlardan sağlanan paraları da bu
halka yardım olarak götürüyorlar ama bu yardımları götürürken ne
yazık ki bazıları sizin açtığınız bu yoldan
dolayı o yüce mesleği böyle çok acıklı durumlara kadar
düşürme durumlarını içimiz almadığı için bugün
burada dile getiriyoruz.
İÇİŞLERİ
BAKANI BEŞİR ATALAY (Ankara) Yazıklar olsun!
M. NURİ
YAMAN (Devamla) Bir vali, bir kaymakam evvela halkının hizmetinde
olacak, evvela kanunların uygulamasından sorumlu olacak. Onun
beğendiği veya Hükûmete veya iktidara yaranmak için birtakım
şeylerde bulunmayacak.
Şimdi, bu
yardımların da bu dağınıklıklarının
giderilmesi lazım, bir düzene bağlanması lazım.
Şartlı
nakdî yardım transferleriyle ilgili olarak, AKP yapılan bu çocuk ve
aile yardımlarını her seçimde istismar etmiştir. Ben kendi
seçim bölgemde karşılaştığım insanların
aynen şu şekilde bana hitap ettiklerini hatırlıyorum.
Bakın, sanki bu yardım AKPnin yardımıymış gibi,
sanki Sayın Başbakanın
bir lütfuymuş gibi, bir sadakasıymış gibi çocuklara
yapılan yardım annelere verilmekte ve anneler de ilköğretimde olan
erkek ve kız çocuklarına göre 20-25 lira, ortaöğretimdeki
çocuklara da 30-35 liralık parayı alırken, bunu sanki o
Hükûmetin bir sadakasıymış gibi değerlendirip, seçimlerde
sizin gerçekten kamu görevlerinizi nasıl istismar ettiklerini ben bizzat
yaşamış ve oradan gelen bir insanım. Bu nedenle, sadece bu
yasayla göstermelik de olsa belki sanayi yardımlarıyla ilgili
devletin bu yardımları bir düzene konmuş olacak, ama o
düzenlemede de görüyoruz ki bunu denetleyecek olan ilgili genel müdür,
aynı Hazine Müsteşarlığının bu
fonlarının, bu yardımlarının izlenmesini ve
denetlenmesini, kendi başında bulunan müsteşara rağmen onun
yanlışlıklarını nasıl ortaya koyacak, nasıl
rapor edecek, doğrusu merak ediyorum.
Bu nedenle, ta
1984lerden bu yana devlet tarafından yürütülen yiyecek yardımı,
yakacak yardımı ve okullarla ilgili yapılan, hem
taşımalı eğitimde hem de SRAP projesi kapsamındaki
sosyal riski azaltmaya yönelik şartlı nakit yardımlarının,
buralardan, bu değerli meslektaşlarım tarafından bu
yardımların devlet adına yapıldığını,
devletin sosyal devlet olma ilkesinden, hukuk devleti olması ilkesinden
dolayı bir partinin veya bir partinin siyasi düşüncesi
kapsamında yapmadıklarını bundan sonra sağlamalarını
diliyorum.
Yine bu Avrupa
Birliği fonları kapsamında Tarım
Bakanlığının yapacağı yardımlarla ilgili çok
sayıda verilen yardımlar var. Bu yardımlardan önemli
bulduğum bir kısmı da kırsal kalkınma projeleri
kapsamında, kırsal kalkınmalarda
hayvancılığın geliştirilmesine yönelik olarak verilen
projelerdir.
Bu projelerle
ilgili de yine bölgemde yaşanan çok olumsuz olayları bire bir
yaşamış ve bunu da Sayın Tarım Bakanı burada
olsaydı ismini de belirterek kendisine sunmak isterdim.
Bu projelerin,
Dünya Bankasının bu hibe yardımlarının hayata
geçirilmesinde sadece belki başvuruyla ilgili bir yasal düzenleme, bir
yönetmelik hazırlanmıştır. Ancak, onun seçilmesinde ve o
yardımın sağlanmasında, ne yazık ki, siyasi
iktidarın başındaki Sayın Bakanın iki dudağı
arasından çıkacak Evet veya Hayır ile Muş özelinde
hangi projelerin hayata geçirildiğini, hangilerinin de göz ardı
edildiğini biliyoruz. Ancak, zaman zaman Sayın Bakana da belirttik,
gerçekten Doğu Anadolunun tarımsal kalkınması ve
hayvancılığın temel bir motor olarak ele alınması
için bilhassa kırsal kalkınma kooperatiflerinin -ki, her biri 30
kişiden aşağı değildir- behemehâl
sayılarının artırılarak bu bölgede hayata geçirilmesi
lazım. Şu anda geçmişten gelen ve hâlen de devam eden
Muşta üç tane proje, bizim de zaman zaman kendilerine katkı
sunmamız ve moral destek vermemizle hayata geçirilmek üzeredir.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Yaman, konuşmanızı tamamlar mısınız.
Buyurun.
M. NURİ
YAMAN (Devamla) Burada olsaydı Sayın Bakana onu sormak isterdim.
Siz eğer bu öngörüyle hareket etmezseniz, siz bu kırsal kalkınma
amaçlı köy kooperatiflerinin, tarımsal kooperatiflerin bu kredilerini
belli bir bölgede, hayvancılığın geliştirilmesi için
büyük potansiyele sahip bulunan Kürt coğrafyasındaki illerde bunu
değerlendirmezseniz etin kilosunu ileride 50 liraya da 60 liraya da
alacaksınız ve ithalat suretiyle getirdiğiniz bu etlerinizin de
ileride çeşitli saiklerle kullanamadan çürümeye
bırakılacağını da göreceksiniz.
Bu nedenle, vakit
geçmeden Hükûmetten ve Sayın Tarım Bakanlığından bu tür
yardımların, bu tür kredilerin buraya başvuran yüzlerce
kooperatife bir an önce verilmesini diliyor, yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum. (BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Şahsı
adına Karaman Milletvekili Sayın Lutfi Elvan.
Buyurun efendim.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
LUTFİ ELVAN
(Karaman) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ben de
hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Biraz önce, demir
çelik sektörüne yönelik bir konu gündeme getirildi; ona yönelik birkaç şey
söylemek istiyorum.
1995
yılındaki bulunan Hükûmet tarafından Avrupa Birliğine
verilmiş olan bir söz var. Nedir o söz? 2001 yılı
itibarıyla demir çelik sektörünün yeniden
yapılandırılması ve bu yapılandırılmaya 2001
sonu itibarıyla geçilmesiydi. Ancak 2001 yılına kadar bu
gerçekleşmedi ve 2001 yılı sonrası, yani bizim Hükûmetimiz
döneminde demir çelik sektörünün yeniden yapılandırılmasına
yönelik bir çalışma başlatıldı ve bu çalışma
hâlen devam ediyor. Dolayısıyla biz, bu sürenin uzatılması
yönünde gerekli girişimlerde bulunuyoruz, gerekli görüşmeler devam
ediyor ve bu devlet yardımlarıyla demir çelik sektörünü ve bu yeniden
yapılandırmayı doğrudan ilişkilendirmenin çok
doğru olduğunu düşünmüyorum; birincisi bu.
İkinci
husus: Efendim, neden Hazine Müsteşarlığı? Neden Rekabet
Kurumu veya başka bir kurum değil? sorusu.
Değerli
arkadaşlar, devlet yardımları konusu sadece rekabeti
ilgilendiren bir husus değildir. Bunun ekonomi boyutu vardır. Küçük
ve orta boy işletmeler vardır. Birçok alanla, makroekonomiyle
ilişkisi vardır, mikroekonomiyle ilişkisi vardır.
Dolayısıyla oluşacak olan yapının içerisinde hem
Hazine Müsteşarlığı olmalıdır, DPT
Müsteşarlığı olmalıdır, Dış Ticaret
Müsteşarlığı olmalıdır, Maliye
Bakanlığı olmalıdır; yapılan da budur.
Burada
işlevsel bağımsızlık konusu gündeme gelmiştir.
İşlevsel olarak bağımsız olmadığı
söylenmiştir. İşlevsel
bağımsızlığın ne anlama geldiğini iyi
bilmemiz gerekir. Bu konuda ilgili kurumlarımız Avrupa Birliği
ile Avrupa Komisyonu ile gerekli görüşmeleri yapmışlardır
ve bu oluşturulan kurul işlevsel açıdan
bağımsızdır. Bu konuda hiçbir tereddüt söz konusu
değildir.
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) Sen de inanmıyorsun!
LUTFİ ELVAN
(Devamla) Bu sadece bizim görüşümüz değil, bu, Avrupa
Birliğinin de kabul ettiği bir görüştür.
İkinci
husus, bir başka husus: Efendim, bu Devlet Yardımları
Yasası için çok erken
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) Evet
LUTFİ ELVAN
(Devamla) - Değerli arkadaşlar, Avrupa Birliğine aday olan tüm
ülkeler üye olmadan önce devlet yardımları yasa tasarısını
geçirmiştir.
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) Ne kadar önce? Hangi ülke?
LUTFİ ELVAN
(Devamla) - Hepsini geçirmiştir.
MEHMET GÜNAL
(Antalya) Listesini versene bize! Hangi tarihte, ne kadar önce?
LUTFİ ELVAN
(Devamla) Bugün bana
Hepsini veririm.
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) Hangi sene?
Kaç ay, kaç yıl?
LUTFİ ELVAN
(Devamla) - Şu anda yanımda yok ama hepsini vereyim. Bugün bana bir
tane ülke gösteremezsiniz ki üye olduğu zaman bu
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) Üye olduğu zaman
demiyor.
LUTFİ ELVAN
(Devamla) -
veya üye olma aşamasında söyleyin, üye olma
aşamasında olsun. Bakın, değerli arkadaşlar, eğer
biz bu yasa tasarısını geçirmezsek belki şuna da
zorlanacağız.
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) Aynı gümrük birliği gibi olacak.
LUTFİ ELVAN
(Devamla) - Biz, doğrudan komisyona bildirim yapmak zorunda
kalacağız. Hâlbuki şu anda, bildirimi biz ilgili kurula
yapacağız. Bunu da göz ardı etmeyin ve bu sözü veren de biz
değiliz, onu da söyleyeyim. Bu sözü veren, 1995 yılındaki Hükûmettir.
Ortaklık Konseyi kararıyla şu söylenmiştir: 2001
yılı itibarıyla biz devlet yardımları konusunda tüm
bildirimlerimizi yapacağız.
AKİF
AKKUŞ (Mersin) Hoşuna gitmiyorsa vazgeçseydin!
LUTFİ ELVAN
(Devamla) - O dönemdeki hükûmetler bunu yerine getirmemiştir değerli
arkadaşlar.
MEHMET GÜNAL
(Antalya) Peki, AB yerine getirmiş mi söylediklerini?
LUTFİ ELVAN
(Devamla) - Bir başka husus: Avrupa Birliğine üyelik söz konusu olsun
veya olmasın, böyle bir kurumun oluşması Türkiye
açısından son derecede yararlıdır arkadaşlar. Neden
yararlıdır? Birçok kurum ve kuruluş devlet yardımı,
devlet destekleri veriyor ve bunları bir bütün olarak
değerlendirmenin, analiz etmenin, koordine etmenin ne zararı var?
Vermiş olduğumuz devlet yardımlarının ne kadar etkin
olduğunu görebileceğiz bu yolla.
MEHMET GÜNAL
(Antalya) Nerede görüyorsun? İptal ediyorsun yapılanları.
LUTFİ ELVAN
(Devamla) - Biz bu yolla göreceğiz. Nasıl göreceğiz? Biz
MEHMET GÜNAL
(Antalya) Daha, bak, adresi bile yokmuş!
LUTFİ ELVAN
(Devamla) - Lütfen
Lütfen
MEHMET GÜNAL
(Antalya) - Adresi bile yokmuş!
LUTFİ ELVAN
(Devamla) - Biz şunu göreceğiz arkadaşlar: Bütüncül bir
bakış açısına sahip olmak, o alanda. Biz, şu, şu,
şu, alanlarda destek vermişiz, acaba bu alanlarda vermiş
olduğumuz destekten ne kadar fayda elde etmişiz? Gerçekten bu
vermiş olduğumuz desteği biz ektin olarak kullanabilmiş
miyiz? Bunu da görebilme imkânımız olacak. Bu kötü bir şey mi
arkadaşlar? Soruyorum size, kötü bir şey mi bu? Şeffaf bir
yapı getiriliyor arkadaşlar. Tüm kurumların, tüm firmaların
almış oldukları destekleri açık ve net olarak
görebileceksiniz. Mükerrer hiçbir uygulama ile
karşılaşmayacaksınız.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MEHMET GÜNAL
(Antalya) Bu kanun çıkmasa göremiyor muyuz, teknoloji müsait değil
mi?
BAŞKAN
Sayın Elvan, konuşmanızı tamamlar mısınız.
LUTFİ ELVAN
(Devamla) - Örneğin bir kurum KOSGEBden bir destek
almıştır, TÜBİTAKtan başka bir destek
almıştır. Bu destekleri bir bütün olarak görebilme imkânına
kavuşacaksınız.
Son olarak bir
şey söylemek istiyorum. Yine eleştirilerden bir tanesi Esnek bir
yapı değil. eleştirisi. Buna da cevap vermek istiyorum müsaade
ederseniz.
Değerli
arkadaşlar, bu tasarı son derece esnek bir yapıdadır. Hangi
alana ne kadar destek vereceğimizi, bunun alt ve üst
sınırlarının neler olacağını tamamıyla
biz belirleyeceğiz, Avrupa Birliği belirlemeyecektir. Bugün, biz, zor
durumda olan bir sektöre devlet yardımı yapmak istesek belki Dünya Ticaret
Örgütünün ve Avrupa Komisyonunun karşı
çıkışlarıyla, müdahaleleriyle karşı
karşıya kalacağız. Ama şu Devlet Yardımları
Yasa Tasarısının çıkmasıyla birlikte, eğer
ekonomik alanda herhangi bir sektörde zor durumda kalan bir firma veya firma
grubu varsa bunları destekleme imkânımız ortaya
çıkıyor. Dolayısıyla hangi açıdan bakarsanız
bakın Türkiye açısından son derece yararlı bir
tasarıdır.
Hepinize
saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
MEHMET GÜNAL
(Antalya) Listeleri istiyoruz Sayın Elvan, listeleri! Listeleri bir gönderin
bize! Kim, ne zaman imzalamış?
BAŞKAN
Şahsı adına Mersin Milletvekili Behiç Çelik.
Sayın Çelik,
buyurun efendim. (MHP sıralarından alkışlar)
BEHİÇ
ÇELİK (Mersin) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
görüşülmekte olan 523 sıra sayılı Tasarının
ikinci bölümü üzerinde şahsım adına konuşma yapmak üzere
söz aldım. Hepinizi bu vesileyle saygılarımla selamlıyorum.
Bu bölüm, Devlet
Yardımlarını İzleme ve Denetleme Kurulu tarafından
hazırlanacak yıllık rapor bölümü, ilgili yönetmelik, Devlet
Yardımları Genel Müdürlüğünün kurulmasına ilişkin
hüküm, anılan genel müdürlüğün görevlerine ilişkin hüküm, kadro
düzenlemeleri ve diğer uygulamalardan ibaret.
Değerli
arkadaşlar, bugün Türkiye bu hususa dikkat çekerken Hükûmet
kanalıyla, aslında Avrupa Birliği adaylık sürecinde olan
Türkiye'nin şu anda nasıl bir ekonomik ve sosyal tablo içerisinde
olduğunu hatırlamakta yarar var. Türkiye, 2007-2010 döneminde
tarihinin en dramatik daralmasını yaşamıştır ve bu
daralmanın faturasını geniş halk kitleleri ödemiştir
ve karanlık bir dönemi idrak etmiştir. Her ne kadar son bir
yılda makroekonomik verilerde iyileşme görülse de bu durum geçici ve
yanıltıcıdır. Türkiye'nin daha da
bağımlılaşmasına yol açan kararlar, bu dönemin en
önemli kanıtlarıdır. Kısaca, Türkiye, uygulanan
politikalarla bağımlılaştırılmaktadır, diz
çöktürülmektedir ve Türkiye pazarlanmaktadır. Bu ekonomik
politikaların devamının dış politikaya,
güvenliğe, millî savunmaya, velhasıl her alana menfi etkiler
bırakacağı açıktır. O zaman şunu rahatlıkla
diyebiliriz: Bir bütün olarak Türkiye, cumhuriyet tarihinin en karanlık
yolunda hedefsiz, çaresiz, ezbere yürümeye devam ediyor.
Bir an için
düşünelim: Türkiyede her çocuk 6.700 dolar borçla doğuyor. Son sekiz
yılda özelleştirmeden sağlanan gelir 44 milyar 300 milyon TL,
bugünkü parayla 66 milyar 450 bin TLye tekabül ediyor. Bu tutarın
nerelere harcandığına dair bir belge, bir tablo, bir cetvel
sunulabilmiş değil.
Kamuda istihdam
oranı yüzde 13,52ye geriledi. Bu tutarın da nasıl
yapıldığını, istihdam oranının nasıl
düşürüldüğünü açıklayamıyorlar. Ama gelişmiş
ülkelere baktığımız zaman bu oranlar yüzde 20 ila 40
aralığında cereyan etmektedir. Türkiye'de iş gücü sekiz
yıllık AKP İktidarında olağanüstü
ucuzlamıştır, saat başına -imalat sektöründe- 2,5
dolara gelmektedir.
Demek ki AKP
İktidarı bir taraftan dünyanın 17nci büyük ekonomisi olarak
Türkiye'yi överken bir taraftan ülkemizin 17nci büyük pazar hâline getirildiğini
ifade etmiyor ve açık veren, düşük kur politikası uygulayan,
dayatmalara boyun eğen bir ülkede, aynı zamanda ihracat
ithalatın altında kalmaya mahkûmdur.
Aslında
burada önemli olan, ekonominin büyüklüğünü gösteren, küresel rekabet
edebilirliktir. Buna baktığımızda Türkiye'nin çok gerilerde
olduğunu da müşahede ediyoruz. O zaman, halk nasıl geçiniyor,
buna bakmamız gerekiyor. Tüketici kredileri borcu Türkiye'de yüzde 225
artmış, takibe düşen tüketici kredilerinde artış yüzde
951e çıkmış ve AKPnin TÜİKinin düzenlemiş
verilerine rağmen işsizlik hâlâ en büyük sorun olarak
karşımıza çıkıyor ve çalışanların yüzde
43,3ü kayıt dışı, bütçe açığı ilk altı
ay içerisinde 15,5 milyar dolar ve kredi kartı borçları ise
karşımıza 38,8 milyar TL olarak çıkmakta.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
- Buyurun Sayın Çelik.
BEHİÇ
ÇELİK (Devamla) Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.
Bu, Türkiyenin
ekonomik, sosyal tablosu. Daha fazla rakam verebilirim ama süre
yetersizliğinden veremiyorum. Böyle bir tablo içerisinde devlet
yardımlarına ilişkin bir tasarı önümüze geliyor ve bunu
konuşuyoruz. Burada, Avrupa Birliğinin bir dayatmasını yine
görüyoruz. O hâlde burada şunu söyleyebiliriz: Avrupa Birliği, demek
ki, bu tasarı yasalaştığı zaman devlet yardımlarını
denetleyebilecek, yönlendirebilecek ve yeni bir
bağımlılaşma koridorunu kendi ellerimizle açmış
olacağız. Onun için, siz değerli milletvekilleri, Türkiyenin
her anlamda bağımsız olmasını sağlayıcı
mevzuat çalışmalarını yapmanızı yürekten
diliyorum.
Bu vesileyle
hepinize saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Çelik.
Saygıdeğer
milletvekili arkadaşlarım, soru-cevap işlemi
gerçekleştireceğiz. Gerçi bir arkadaşımız girmiş
sisteme.
Sayın Günal,
buyurun.
MEHMET GÜNAL
(Antalya) Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Sayın Bakan
değişmiş ama yine bürokratlar cevaplayacak. Demin sorumu sordum,
dikkate alındı mı bilmiyorum. Somut olarak bir rakam
öğrenmek istiyorum. Bu, tamamlanmamış, vizesi
yapılmamış işlemlerin içerisinde diğer
dediğimiz kısmı acaba ne kadardır?
Arkadaşlarımız biliyorlar, kestirmeden, zamanım
olmadığı için
9,737 olanın içerisinde, maddede
değiştirdiğimiz diğerleri yazan kısmın bir
ayrıntısı var mıdır?
Bir de, vize
verdikleri notta şöyle bir ibare vardı: Tamamlama vizesiyle
haksız kullanım oluşmaz. diyorlar. Gerekçe olarak da
Gerçekleşme değerleri üzerinden uygulanmakta olduğundan
herhangi bir harcama yapılmadan teşvik alınmasına imkân
bulunmuyor. diyorlar, ama burada harcamanın
yapıldığını belgeler üzerinden görüyorsunuz. Siz
makinelerin bile olup olmadığını bilmiyorsunuz. Gerçekte
bunun gerçekleşmiş olduğunu nereden bileceğiz? Uygun
şekilde kullanılıp kullanılmadığını nereden
bileceğiz? 4.031 tanesinin adresinde bulunamadığı
söyleniyor, bu konuda açıklayıcı bilgi varsa
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Sayın Genç
KAMER GENÇ
(Tunceli) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Daha önce
defalarca dile getirdim, 8 Martta Elâzığda meydana gelen deprem
sonucunda Elâzığa komşu il olan Tuncelide de 873 tane
ağır hasar, 1.300 tane orta hasar ve 1.500 tane de hafif hasarlı
bina tespit edilmiştir. Bu tespitler devletin teknik elemanları
tarafından tespit edilmiş, bu ağır hasarlı bina
sahiplerine de çadır verilmiştir. Daha bugüne kadar bu
insanlarımıza herhangi bir yardım
yapılmamıştır ve maalesef bu insanlar kışa
girerken kışı dışarıda geçirecekler. Bu Hükûmete
defalarca sordum ve bir de siyah çelenk getirdim Başbakanlığa
bıraktım. Şimdi bu insanlar kışı nasıl
geçirecekler? Karşımızda muhatap olarak Hükûmetin buna bir cevap
vermesi lazım, biz bu insanlara şu yardımı
yapacağız
Bir prefabrik evden bahsediliyor. Maalesef -daha
şimdiye kadar- nasıl bir prefabrik ev, nasıl verilecek, o da
belli değil. Yani şu Türkiye Cumhuriyeti devleti
sınırları içindeki Tunceli ilindeki vatandaşları,
Türkiye Cumhuriyeti devletinin vatandaşlarını kabul
etmiyorsanız, onları o zaman buradan da başka bir yere göç
ettirelim. Sayın Başkan çok ciddi bir mesele. Kışa girerken
bu insanlarımız dışarıda. Defalarca bana telefon ediyorlar:
Bu kışı nasıl geçireceğiz? Şu Hükûmet bize bir
cevap versin efendim.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Tamam efendim.
Teşekkür
ederim.
Başka bir
soru yok.
Sayın
Bakanım, buyurun efendim.
ENERJİ VE
TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) - Sayın Başkan, değerli
arkadaşlar; arkadaşlarımdan aldığım not
gereği özellikle bu tamamlama vizesi yapılan ve iptal edilenlerle
alakalı rakamları bu vesileyle vermek isterim. 1985 ila 2001
yılı sonu arasında düzenlenen teşvik belgesi adedi 55.637,
sabit yatırım cari fiyatlarla 65 milyar TL görülüyor. Tamamlama
vizesi yapılan 34.929, iptal edilen 8.940 adet. Miktarı ise yine
sabit yatırım cari fiyatlarla 8,4 milyar TL. Tamamlama vizesi
yapılanlarda 46,3 milyar TL.
MEHMET GÜNAL
(Antalya) Onlar var zaten bizde Sayın Bakan, içeriğini soruyoruz.
ENERJİ VE
TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) Şimdi oraya
geliyorum.
Kanun
taslağı kapsamına giren 8.067 ve bu döneme ait olup kanun
taslağı kapsamına alınmayan belge sayısı,
yap-işlet-devret modeliyle yapılan yatırımlar ile kaynak
kullanımı destekleme primi öngörülenler ise 3.701 adet, bu kapsama
girmeyen.
Aynı
şekilde, 1985 ila 2009 yılları arasında tamamlama vizesi
yapılmayan adet ise 24.822; 133 milyar TLlik de cari fiyatlarla bir sabit
yatırım miktarı var.
Sayın
Başkan, bir not daha alıyorum arkadaşlarımdan. Makinelerin
aktifinde tutma sürelerini gördüğümüzü söyledi arkadaşlar, defter
kayıtlarında da bunların görüldüğünü aktardılar.
Problem, gerekli asgari sürelerde makine kullanılmasına rağmen,
tamamlama vizesi yapılmadan satıştan
kaynaklandığı belirtiliyor çünkü süre ne olursa olsun, tamamlama
vizesi öncesi satış yasaklandığı için böyle bir
gerekçe öne sürülüyor.
Teşekkür
ederim Sayın Başkanım.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Sayın Başkan, benim sorumun cevabı yok orada. Orada
Bakan olarak Hükûmeti temsil ediyorsan cevabını verin. Bilmeyen
oturmasın oraya.
ENERJİ VE
TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) Şöyle,
yanıltıcı bilgi vermemek açısından da, ben bütün
detaylarını şu anda bilemediğim için yazılı
olarak sizin tarafınıza aktarılacak.
Arz ediyorum
Sayın Başkan.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Sen orada Hükûmeti temsil etmiyor musun?
BAŞKAN
Sayın Genç, herhâlde bu, Afet Acil Yönetimiyle ilgili bir husus.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Sayın Başkan, bu sorunu defalarca dile getirdim.
İnsanların ızdırabını dinlemeyen bir Hükûmet olur
mu? Hükûmeti orada temsil etme niteliği olmayan insan oturmasın
efendim.
BAŞKAN Bu
arada bilgi alırlarsa verirler ümit ediyorum Sayın Genç.
Teşekkür
ediyorum.
Sayın
milletvekilleri, şimdi, ikinci bölümde yer alan maddeleri, varsa o madde
üzerindeki önerge işlemlerini yaptıktan sonra, ayrı ayrı
oylarınıza sunacağım.
13üncü madde
üzerinde iki adet önerge vardır, okutuyorum:
T.B.M.M
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 523 sıra sayılı yasa tasarısının 13.
maddesinin sonundaki en az bir defa ifadesinin en az iki defa olarak
değiştirilmesini arz ederiz.
Saygılarımızla.
M. Akif Hamzaçebi Ferit Mevlüt Aslanoğlu Hikmet Erenkaya
Trabzon Malatya Kocaeli
Eşref
Karaibrahim Tayfur
Süner
Giresun Antalya
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan, 523 sıra sayılı Kanun Tasarısının 13 üncü
maddesinde geçen Yardım ibaresinin Destek olarak,
yardımına ibaresinin desteğine olarak, devlet
yardımlarına ve desteklere ibaresinin devlet desteklerine olarak
değiştirilmesini arz ve teklif ederim.
Nurettin
Canikli
Giresun
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) Takdire
bırakıyoruz.
BAŞKAN
Hükûmet?
ENERJİ VE
TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) Katılıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe: Kanun
Tasarısının başlığında yapılan
değişikliğe paralel olarak önergenin verilmesinin uygun
olacağı düşünülmüştür.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Karar yeter sayısı istiyorum.
BAŞKAN
Peki.
KAMER GENÇ
(Tunceli) - Madem bizim sorularımıza cevap vermiyorsa bu Hükûmet,
bundan sonra engelleyeceğim.
BAŞKAN
Evet, önergeyi oylarınıza sunacağım, karar yeter
sayısını arayacağım.
Önergeyi kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Karar yeter sayısı yoktur.
Birleşime on
dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 18.34
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 18.47
BAŞKAN: Başkan Vekili Nevzat PAKDİL
KÂTİP ÜYELER: Yaşar TÜZÜN (Bilecik), Gülşen
ORHAN (Van)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 6ncı
Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.
Giresun
Milletvekili Sayın Nurettin Caniklinin önergesinin oylamasında karar
yeter sayısı bulunamamıştı. Şimdi, önergeyi
tekrar oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı
arayacağım.
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Karar yeter sayısı vardır, önerge kabul
edilmiştir.
523 sıra
sayılı Kanun Tasarısının görüşmelerine devam
edeceğiz.
Komisyon ve
Hükûmet yerinde.
13üncü madde
üzerindeki diğer önergeyi okutuyorum:
T.B.M.M.
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 523 sıra sayılı yasa tasarısının 13.
maddesinin sonundaki en az bir defa ifadesinin en az iki defa olarak
değiştirilmesini arz ederiz.
Saygılarımızla.
Mehmet
Akif Hamzaçebi (Trabzon) ve arkadaşları
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet?
ENERJİ VE
TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) Katılmıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN
Buyurun Sayın Hamzaçebi. (CHP sıralarından alkışlar)
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (Trabzon) Sayın Başkan, sayın milletvekilleri;
önerge maddede küçük bir düzeltmeyi öngörüyor. Önerge vesilesiyle
tasarının daha iyi anlaşılabilmesi amacıyla bazı
konularda Genel Kurulu bilgilendirmeyi görev saydım, o nedenle
huzurunuzdayım.
Tasarı,
devlet yardımını, kamu kaynaklı veya kamu tarafından
belirli teşebbüslere veya belirli malların üretimine yönelik olarak
verilen her türlü destek ve teşvik olarak tanımlıyor. Bu
çerçevede, örneğin, Türkiyede uygulanan teşvik sistemi çerçevesinde
öngörülen vergi indirimi, sigorta primi indirimi bir devlet
yardımıdır. Bu örnekleri çoğaltabiliriz.
Tasarının amacı, Türkiye'nin vermekte olduğu bu
yardımların Avrupa Birliğiyle olan uyumunu
sağlamaktır. Çünkü her türlü yardım piyasada birtakım
teşebbüslere belirli malların üretimine yönelik olarak belirli bir
avantajın sağlanmasını amaçlar. Bu avantajı eğer
Avrupa Birliğinden daha fazla oranda verirseniz, Avrupa Birliğindeki
teşebbüslere kıyasla Türkiyedeki teşebbüslere daha fazla
avantaj sağlamış olursunuz. Şimdi tasarının
hedefi, Avrupa Birliğinden daha fazla bir teşviki Türkiyede
vermemektir. Dolayısıyla, böyle bir tasarının Avrupa
Birliğine üyeliğin gerçekleştiği tarihe kadar
yasalaşma imkânı vardır. Yani bu tasarı ne kadar geç
yasalaşırsa Türkiye'nin o kadar lehinedir. Ama bu kürsüden
yapılan açıklamalarda sanki bunun bir an önce
yasalaşmasının ekonominin lehine, Türkiye'nin lehine olduğu
gibi bir izlenim verildi. Bu doğru değil. Türkiye'nin bunu gündemine
alma nedeni, Avrupa Birliğiyle olan görüşmelerde rekabet
faslının açılması için Avrupa Birliğinin bu kanunun
çıkmasını şart görmüş olmasıdır. Neden
budur. Türkiye tezini iyi savunamamıştır.
Savunamadığı için, daha önünde uzun bir zaman olmasına
rağmen bu tasarıyı yasalaştırma zorunluluğuyla
karşı karşıya kalmıştır. Avrupa
Birliğiyle rekabet faslının müzakeresini Türkiye iyi götürememiştir,
bu onun sonucudur. Bunu tespit edelim.
İkinci
olarak, burada kurulan yapının, devlet yardımlarını
izleyecek olan yapının Avrupa Birliğine uyumlu olduğunu
söylemek mümkün değildir. Ama bu kürsüden bunları duydum ben. Bu
yanlış. Devlet yardım veriyor. Bu yardımları izlemek
üzere bir Devlet Yardımları Genel Müdürlüğü kuruluyor. Bu Genel
Müdürlük Hazine Müsteşarlığı bünyesinde kuruluyor. Bu
yardımları izleyecek olan Devlet Yardımları İzleme ve
Denetleme Kurulu da Hazine Müsteşarlığında kuruluyor.
Kurulun başkanlığını da bu genel müdür yürütecek.
Şimdi hem uygulamayı hem denetimi aynı kişiye verirseniz bu
yapının saydam olduğunu söylemek mümkün müdür? Mümkün
değildir. Ama şunu ifade edeyim: Yani Bağımsız bir
yapı olsun mu? derseniz, hayır, bağımsız bir yapı
olmasını da ben Türkiyenin Avrupa Birliğine üyeliğinin
gerçekleştiği tarihe kadar istemem. Belki burada bir manevra
alanı olacaktır Türkiyenin bu yapı nedeniyle ama bu
yapıyı çok saydam bir yapı olarak burada anlatmak da
doğruyu ifade etmemek olur. Ben bunları ifade etmek için huzurunuzdayım.
Teşekkür
ediyorum, saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Sayın Hamzaçebi, teşekkür ediyorum.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
Biraz önce kabul
ettiğimiz önerge doğrultusunda maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
14üncü madde
üzerinde bir adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan Tasarının 14 üncü maddesinde yer alan Bakanlıkça
ibaresinin Bakan onayı ile olarak değiştirilmesini arz ve
teklif ederiz.
Mustafa
Elitaş Suat
Kınıklıoğlu Veysi
Kaynak
Kayseri Çankırı Kahramanmaraş
Ertekin Çolak Mehmet
Ceylan
Artvin Karabük
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) Takdire
bırakıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Hükûmet?
ENERJİ VE
TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) Katılıyoruz
Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
2 nci maddede
yapılan değişiklik paralelinde bu değişikliğin
yapılma ihtiyacı doğmuştur.
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmiştir.
Kabul edilen
önerge doğrultusunda maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
15inci madde
üzerinde bir adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan, 523 sıra sayılı Kanun Tasarısının 15 inci
maddesinde geçen Yardımları ibaresinin Destekleri olarak
değiştirilmesini arz ve teklif ederim.
Nurettin
Canikli
Giresun
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) Takdire
bırakıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet?
ENERJİ VE
TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) Katılıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe: Kanun
Tasarısının başlığında yapılan
değişikliğe paralel olarak önergenin verilmesinin uygun
olacağı düşünülmüştür.
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Kabul edilen
önerge istikametinde 15inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
16ncı madde
üzerinde bir adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan, 523 sıra sayılı Kanun Tasarısının 16
ncı maddesiyle 4059 sayılı Kanunun ikinci maddesine eklenen
ı) bendinde geçen "yardımlarının" ibarelerinin
"desteklerinin" olarak, "yardımları" ibarelerinin
"destekleri" olarak, "yardımlarını"
ibarelerinin "desteklerini" olarak, "yardımlarına"
ibaresinin "desteklerine" olarak, "uygulanan devlet
yardımları ve desteklere" ibaresinin "uygulanan devlet
desteklerine" olarak, "yardımı" ibaresinin
"desteği" olarak değiştirilmesini arz ve teklif
ederim.
Nurettin
Canikli
Giresun
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) Takdire
bırakıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet?
ENERJİ VE
TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) Katılıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe: Kanun
Tasarısının başlığında yapılan
değişikliğe paralel olarak önergenin verilmesinin uygun
olacağı düşünülmüştür.
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Kabul edilen
önerge istikametinde maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
17nci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Geçici madde 1
üzerinde bir adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan, 523 sıra sayılı Kanun Tasarısının Geçici
Madde 1'de geçen "yardımlarının" ibaresinin
"desteklerinin" olarak değiştirilmesini arz ve teklif
ederim.
Nurettin
Canikli
Giresun
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) Takdire
bırakıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet?
ENERJİ VE
TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) Katılıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe: Kanun
Tasarısının başlığında yapılan
değişikliğe paralel olarak önergenin verilmesinin uygun
olacağı düşünülmüştür.
BAŞKAN -
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Önerge
istikametinde maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Geçici madde 2yi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Geçici madde 3
üzerinde bir adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan, 523 sıra sayılı Kanun Tasarısının Geçici
Madde 3'ün başlığında geçen
"yardımları" ibaresinin "destekleri" olarak,
1'inci fıkrasında geçen "yardımlarına" ibaresinin
"desteklerine" olarak, yardımı ibaresinin desteği
olarak, ikinci fıkrasında geçen "yardımı"
ibarelerinin "desteği" olarak, "yardımın"
ibaresinin "desteğin" olarak,
"yardımının" ibaresinin "desteğinin"
olarak, üçüncü fıkrada geçen "yardımı" ibarelerinin
"desteği" olarak, "yardıma" ibaresinin
"desteğe" olarak, "yardımın" ibaresinin
"desteğin" olarak, "yardım" ibaresinin
"destek" olarak, dördüncü fıkrada geçen "yardım"
ibaresinin "destek" olarak, "yardımlardan" ibaresinin
"desteklerden" olarak, "yardımlar" ibarelerinin
"destekler" olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederim.
Nurettin
Canikli
Giresun
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) Takdire
bırakıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet?
ENERJİ VE
TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) Katılıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe: Kanun
Tasarısının başlığında yapılan
değişikliğe paralel olarak önergenin verilmesinin uygun
olacağı düşünülmüştür.
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Kabul edilen
önerge istikametinde geçici madde 3ü oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Geçici madde 4
üzerinde bir adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan, 523 sıra sayılı Kanun Tasarısının Geçici
Madde 4te geçen "yardımlarının" ibaresinin
"desteklerinin" olarak değiştirilmesini arz ve teklif
ederim.
Nurettin
Canikli
Giresun
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) Takdire
bırakıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet?
ENERJİ VE
TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) Katılıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe: Kanun
Tasarısının başlığında yapılan
değişikliğe paralel olarak önergenin verilmesinin uygun
olacağı düşünülmüştür.
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Kabul edilen
önerge istikametinde geçici madde 4ü oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Geçici madde 5
üzerinde iki adet önerge vardır, okutuyorum:
TBMM
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 523 sıra sayılı Kanun Tasarısının Geçici 5.
maddesinin birinci fıkrasının sonuna aşağıdaki
cümlenin ve yeni fıkra olarak ikinci fıkranın eklenmesini arz ve
teklif ederiz.
Harun
Öztürk Kamer Genç Osman Kaptan
İzmir Tunceli Antalya
Abdulaziz
Yazar Vahap Seçer Ferit Mevlüt Aslanoğlu
Hatay Mersin Malatya
Herhangi bir
işlem yapılmaksızın gerçekleşmiş hâliyle
tamamlanmış sayılan teşvik belgelerine ilişkin
işlemin ödenmiş veya yapılmış olan tarhiyatlar
nedeniyle ödenmesi gereken her türlü vergiye şümulü yoktur.
2) Birinci
fıkra hükmünden yararlanan gerçek ve tüzel kişiler uygun araçlarla
kamuoyunun bilgisine sunulur. Bu bilgi sunma işlemi ticari
sırrın ya da vergi mahremiyetinin ihlali olarak
değerlendirilmez.
TBMM
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 523 sıra sayılı yasa tasarısının Geçici 5.
maddesinin tasarı metninden çıkartılmasını arz ve
teklif ederiz.
Saygılarımızla.
Ferit Mevlüt
Aslanoğlu Şevket
Köse Fehmi Murat Sönmez
Malatya Adıyaman Eskişehir
Hüsnü Çöllü Rıza
Yalçınkaya
Antalya Bartın
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet?
DEVLET BAKANI VE
BAŞBAKAN YARDIMCISI ALİ BABACAN (Ankara) Katılmıyoruz.
BAŞKAN
Sayın Aslanoğlu, buyurun efendim.
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) Sayın Başkan, çok değerli üyeler; biz
bu ülkede dürüst, namuslu, şerefli her yatırımcıya
saygı duyan kişileriz. Kim dürüst, namuslu, şereflice
yatırımını tamamlamışsa, yapmışsa ve
eksik kalmışsa bunlara çok saygı duyuyoruz. Bu madde de
Komisyonda görüşülürken Bu madde de özellikle bu yasa metninde yer
almasın. dedik. Neden, onu anlatacağım. Daha sonra
arkadaşlarım başka bir önerge verdiler ama -biraz önce okundu-
acaba Komisyonla, Hükûmetle, gruplar arasında bir mutabakat
sağlayabilir miyiz dedik ama maalesef onu da sağlayamadık. Yoksa
ben önergemi geri çekmiştim.
Değerli
arkadaşlarım, eğer dürüst, namuslu yatırımcıyla
dürüst olmayan insanı aynı kefeye koyduğunuz sürece bu ülkede
hiçbir şey düzelmez. Şimdi burada, adama vergi tarhiyatı
Yatırımını yapamamış, gitmiş demiş ki:
Ben yatırımımı yapamadım. Vergi tarhiyatı
yapılmış, vergisini ödemiş, şimdi siz bu adamlara
kötülük yapıyorsunuz. Devletten bu adamlar gidip parasını geri
alacak, bu madde böyle geçerse. Dürüst ile dürüst olmayanı lütfen
ayırın ve siz dürüst ile dürüst olmayanı aynı kefeye
koyuyorsunuz. Benim size başka hiç söyleyecek lafım yok.
Teşekkür
ederim. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
TBMM
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 523 sıra sayılı Kanun Tasarısının Geçici 5.
maddesinin birinci fıkrasının sonuna aşağıdaki
cümlenin ve yeni fıkra olarak ikinci fıkranın eklenmesini arz ve
teklif ederiz.
Harun
Öztürk (İzmir ) ve arkadaşları
Herhangi bir
işlem yapılmaksızın gerçekleşmiş hâliyle
tamamlanmış sayılan teşvik belgelerine ilişkin
işlemin ödenmiş veya yapılmış olan tarhiyatlar
nedeniyle ödenmesi gereken her türlü vergiye şümulü yoktur.
(2) Birinci
fıkra hükmünden yararlanan gerçek ve tüzel kişiler uygun araçlarla
kamuoyunun bilgisine sunulur. Bu bilgi sunma işlemi ticari
sırrın ya da vergi mahremiyetinin ihlali olarak
değerlendirilmez.
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet?
DEVLET BAKANI VE
BAŞBAKAN YARDIMCISI ALİ BABACAN (Ankara) Katılmıyoruz.
BAŞKAN
Buyurun Sayın Genç.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 520 sıra
sayılı Yasa Tasarısının geçici 5inci maddesiyle
ilgili olarak verdiğimiz önerge üzerinde söz almış bulunuyorum.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Önergemiz gayet
açık. Geçmişte teşvik belgesini alıp da gereğini
yerine getirmeyenlerin, bir kısmını yerine getirip de
ödediği vergilerin kendilerine geri verilmemesi konusunda önergede bu
hususu açıklığa kavuşturuyoruz. Bence normal bir önerge.
Yani şimdi, bu, zaten daha önce taahhütlerini yerine getirmemiş ve
vergisini ödemiş insanlara eğer bu istisnayı getirmezseniz
bunlara vergi iadesini yaparsınız ki, şimdiye kadarki hiçbir
uygulamada böyle bir sistem yoktur ama aksini iddia ediyorsanız, işte,
burada Komisyon var. Komisyon desin ki, hayır desin. Yani Ödenmiş
vergiler iade edilmez. derse, o zaman mesele hallolmuş oluyor.
Şimdi,
sayın milletvekilleri, burada bir Hükûmet oturuyor, Hükûmeti temsilen
birileri oturuyor. Burada milletvekiliyiz, diyoruz ki: Bu kanunun ismi
yardım kanunu. Bir deprem meydana gelmiş. Bizim ilimizde meydana
gelen bu deprem nedeniyle insanlar dışarıda; evleri
yıkılmış, çadır verilmiş. Bu insanlar ne olacak?
Burada oturan bakan mıdır, bakan yardımcısı
mıdır veyahut da kimse bize cevap vermek zorundadır. Ben soru
soruyorum hiç kale almıyor. Yahu sen Hükûmet temsilcisi değil misin?
O zaman oturma burada.
Şimdi,
düşünebiliyor musunuz ekim ayına gelmişiz, deprem martta meydana
gelmiş. İnsanlar dışarıda. Çadır verilmiş.
Diyoruz ki: Ya, bu insanların derdine bir çare bulacak
mısınız, bulmayacak mısınız? Yok.
Karşımızda sağır bir Hükûmet var. Aynı zamanda
AKP Grubu da sağır. Yani bunu bana söyletmeden sizin söylemeniz
lazım ya! Bu arkadaşın
Yani Tuncelide AKPye de oy veren
insanlar var. Ya, bunların hepsi yani size karşı insanlar
değil ki. Diyoruz burada: Ya orada oturmayın ya oturuyorsanız
milletvekilinin sözlerine cevap verin. Diyoruz ki: Bu insanlar kışa
girecek. Ne yapacak? Açıyoruz telefonu, efendim, işte Bazı kişilere
42 metrekarelik prefabrik ev vereceğiz. Ya kardeşim, ne zaman
vereceksin?
Ayrıca,
vatandaşın evi yok. Diyor ki: Kardeşim, sosyal güvenlik yani
yaşlılık aylığı alıyorsunuz. Beyler,
bakın, adamın evi yıkılmış, bana
inanmıyorsanız İl Afet Müdürüne açıp sorabilirsiniz.
Efendim, sen yaşlılık aylığı alıyorsun.
Kaç lira yaşlılık aylığı alıyor? Evin
yıkılmış ama sen yaşlılık aylığı
alıyorsun. diyor. Sen bu yardımdan yararlanamazsın, yani
depremde sana yardım edemeyiz. Ya arkadaşlar, böyle bir şey olur
mu ya! Ya, bir yaşlılık aylığı veya velev ki
emekli aylığını alan birisi, nasıl
Deprem meydana
gelmiş, evi yıkılmış Buna bir kuruş yardım
yapamayız. diyor. Ya, bu devlet bu kadar fakir mi arkadaşlar? Bu
devlet o kadar zengin bir devlet ki. Bakın, ben size söyleyeyim: Halk
Bankası, Merkez Bankası, Vakıflar Bankası TOKİye 1
katrilyon lira para veriyor, TOKİye, TOKİye. Niye veriyor biliyor
musunuz? TOKİ gitmiş, İstanbulda devlete ait bir arsayı
almış. Vakıflar Bankası, Halk Bankası, Merkez
Bankası buna, TOKİye 1 katrilyon lira veriyor, devletin arazisi...
Bu paraların bir kısmıyla bizim oradaki insanlara yardım
edin yahu. Deprem var arkadaş, dışarıda... Peki, ne yapacak
bu adam? Bu adamın çaresizliğini burada dile getiren bir milletvekili
olarak, burada, bu sıralarda oturan adamlar sağırlık
yaparsa peki ben buna nasıl cevap vereyim? Böyle bir şey olur mu
arkadaşlar yahu? Bu, ne vicdana sığar ne insanlığa
sığar ne insan haysiyetine sığar. Ondan sonra, gel, orada
otur, gül, git... Yahu, çocuklar da güler. Yani büyüyen insanların
çocuklardan farklı olduğunu göstermeleri lazım arkadaşlar.
Yani sağırlar da susar. Yani burada oturan kişilerin
sağırdan farklı olduğunu belirtmesi lazım. Bu neyle
belirtilir? Sözle, ağızdan çıkan sözle arkadaşlar. Bunu
defalarca dile getirdik. Getirdik, siyah çelenk bırakmaya kalktık.
Yani arkadaşlar mecbur muyum her gün bu konuları burada dile getirip
de karşımızdaki insanlar da böyle susacak.
Peki, AKPliler,
size soruyorum yahu: Yani sizin memleketinizde böyle bir şey olsa, insanlar
karda kışta kalsa, siz Bu insanlar karda kışta
kalsın. mı diyeceksiniz? Yani Pakistana yardım
yapıyorsunuz da, Gazzeye yardım yapıyorsunuz da, peki
Tuncelideki vatandaş Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı değil
mi? O da Müslüman değil mi?
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Genç, konuşmanızı tamamlar mısınız.
Buyurun.
KAMER GENÇ
(Devamla) İnsanlar önce kendi vatandaşına yardım eder
arkadaş. Bu adamlar depremde evlerini kaybetmiş,
dışarıda oturuyor. Ee, bize cevap verin. Vermezseniz ne olacak
peki? Ne yapacağız arkadaşlar? Yani gidip bu insanlar
hırsızlık mı yapacak? Gidip başkasının evine
mi saldırsın, o evde mi kalsın? İsterseniz, getirelim bu
vatandaşları, Çankaya Köşküne gitsin yerleşsinler
arkadaşlar. Zaten Abdullah Gül oraya gitmiyor. Hariciye Köşkünde
oturuyor. Oradaki insanlar gelsin, burada otursun, bu kışı öyle
geçirsinler. Herhâlde öyle istiyorsunuz değil mi? Böyle bir şey olur
mu arkadaşlar?
Bakın, AKP
Grubu bir sorumluluk duygusunu taşıyarak burada Hükûmeti temsil
ediyorsa, burada konuşulan sorunlara cevap vermek zorundadır. Susarak
bir yere gidemezsiniz. Susarsanız biz de susan insanlara karşı
elbette verilmesi gereken cevapları burada söyleriz.
Saygılar
sunuyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
Geçici Madde 5i
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
18inci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
19uncu maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Saygıdeğer
milletvekili arkadaşlarım, ikinci bölümde yer alan maddelerin
oylamaları tamamlanmıştır.
Tasarının
görüşmeleri tamamlanmıştır.
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) Sayın
Başkanım, bir düzeltme talebimiz var.
BAŞKAN
Evet, Komisyonun bir düzeltme talebi var.
Buyurun.
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta)
Sayın Başkanım, birinci bölümün 4üncü maddesindeki madde
başlığı olan kurul ifadesi madde metninde bazı
yerlerde sehven yönetim kurulu olarak yazılmıştır;
değiştirilmesini talep ediyoruz.
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Gerekli notlar
alınmıştır.
Evet,
saygıdeğer arkadaşlarım, tasarının tümünü
oylarınıza arz ediyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Tasarı
kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır.
Evet, milletimiz
için hayırlı olmasını diliyorum.
Sayın
milletvekilleri, 4üncü sırada yer alan 510 sıra sayılı
Sayıştay Kanunu Teklifi ve Avrupa Birliği Uyum ile Plan ve Bütçe
Komisyonları Raporlarının görüşmelerine
başlayacağız.
4.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup
Başkanvekilleri Yozgat Milletvekili Bekir Bozdağ, Samsun Milletvekili
Suat Kılıç, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş, Giresun
Milletvekili Nurettin Canikli, İstanbul Milletvekili Ayşe Nur
Bahçekapılı ve 3 Milletvekilinin; Sayıştay Kanunu Teklifi
ve Avrupa Birliği Uyum ile Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları
(2/594) (S. Sayısı: 510)
BAŞKAN
Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
5inci
sırada yer alan 493 sıra sayılı Kamu Hastane Birlikleri
Pilot Uygulaması Hakkında Kanun Tasarısı ile
Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu
ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporlarının görüşmelerine
başlayacağız.
5.- Kamu Hastane Birlikleri Pilot Uygulaması
Hakkında Kanun Tasarısı ile Sağlık, Aile,
Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu ile Plan ve Bütçe
Komisyonları Raporları (1/439) (S. Sayısı: 493)
BAŞKAN
Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
Sayın
milletvekilleri, 6ncı sırada yer alan Türkiye Cumhuriyeti ile
Şili Cumhuriyeti Arasında Serbest Ticaret Anlaşmasının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
ve Dışişleri Komisyonu Raporunun görüşmelerine
başlayacağız.
6.- Türkiye Cumhuriyeti ile Şili Cumhuriyeti
Arasında Serbest Ticaret Anlaşmasının Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve
Dışişleri Komisyonu Raporu (1/853) (S. Sayısı:
517) (x)
(x)
517 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.
BAŞKAN
Komisyon? Burada.
Hükûmet? Burada.
Komisyon raporu
517 sıra sayısıyla bastırılıp
dağıtılmıştır.
Garip bir
tesadüf, bugün de Şilideki yer altındaki göçükte kalan
işçilerin sağ salim dünya yüzüne çıkarılmaları da söz
konusu. O insanlara da, Şiliye de Geçmiş olsun. diyoruz.
Tasarının
tümü üzerinde söz talebi yok.
Maddelerine
geçilmesini oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
1inci maddeyi
okutuyorum:
TÜRKİYE
CUMHURİYETİ İLE ŞİLİ CUMHURİYETİ
ARASINDA SERBEST TİCARET ANLAŞMASININ ONAYLANMASININ UYGUN
BULUNDUĞUNA DAİR KANUN
TASARISI
MADDE 1- (1) 14
Temmuz 2009 tarihinde Santiagoda imzalanan Türkiye Cumhuriyeti ile Şili
Cumhuriyeti Arasında Serbest Ticaret Anlaşmasının
onaylanması uygun bulunmuştur.
BAŞKAN
1inci madde üzerinde söz talebi yok.
Oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Kabul edilmiştir.
2nci maddeyi
okutuyorum:
MADDE 2- (1) Bu
Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN Söz
talebi yok.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
3üncü maddeyi
okutuyorum:
MADDE 3- (1) Bu
Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.
BAŞKAN Söz
talebi yok.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Saygıdeğer
milletvekilleri, tasarının tümü açık oylamaya tabidir.
Açık
oylamanın elektronik oylama cihazıyla yapılmasını
oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Saygıdeğer
arkadaşlarım, oylama için üç dakika süre veriyorum ve oylama
işlemini başlatıyorum.
(Elektronik
cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Cumhuriyeti ile Şili Cumhuriyeti
Arasında Serbest Ticaret Anlaşmasının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
açık oylama sonucunu arz ediyorum:
Kullanılan
oy sayısı : 224
Kabul :
224 (x)
Kâtip Üye Kâtip
Üye
Bayram Özçelik Yaşar
Tüzün
Burdur Bilecik
Böylece
anlaşma yasalaşmıştır. Her iki ülke için de
hayırlı olmasını
diliyorum.
(x)
Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa
eklidir.
Bu vesileyle
Şilide göçük altında kurtulmayı bekleyen ve bugün gün yüzüne
çıkan işçilere de geçmiş olsun diyorum.
Sayın
milletvekilleri, 7nci sırada yer alan Türkiye Cumhuriyeti ile Ürdün
Haşimi Krallığı Arasında Serbest Ticaret Alanı
Tesis Eden Ortaklık Anlaşmasının Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ile
Dışişleri Komisyonu Raporunun görüşmelerine
başlayacağız.
7.- Türkiye Cumhuriyeti ile Ürdün Haşimi
Krallığı Arasında Serbest Ticaret Alanı Tesis Eden
Ortaklık Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ile Dışişleri
Komisyonu Raporu (1/893) (S. Sayısı: 540) (x)
BAŞKAN -
Komisyon ve Hükûmet yerinde.
Komisyon raporu
540 sıra sayısıyla bastırılıp
dağıtılmıştır.
Tasarının
tümü üzerinde söz talebi yoktur.
Maddelerine
geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
1inci maddeyi
okutuyorum:
TÜRKİYE
CUMHURİYETİ İLE ÜRDÜN HAŞİMİ KRALLIĞI
ARASINDA SERBEST TİCARET ALANI TESİS EDEN ORTAKLIK ANLAŞMASININ
ONAYLANMASININ
UYGUN
BULUNDUĞUNA DAİR KANUN TASARISI
MADDE 1- (1) 1 Aralık 2009 tarihinde Ammanda
imzalanan Türkiye Cumhuriyeti ile Ürdün Haşimi Krallığı
Arasında Serbest Ticaret Alanı Tesis Eden Ortaklık
Anlaşmasının onaylanması uygun bulunmuştur.
BAŞKAN
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
2nci maddeyi
okutuyorum:
MADDE 2- (1) Bu
Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
3üncü maddeyi
okutuyorum:
MADDE 3- (1) Bu
Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.
BAŞKAN
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Sayın
milletvekilleri, tasarının tümü açık oylamaya tabidir.
Açık
oylamanın elektronik oylama cihazıyla yapılmasını
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Oylama için iki
dakika süre veriyorum ve oylama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla
oylama yapıldı)
(x)
540 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Cumhuriyeti ile Ürdün Haşimi
Krallığı Arasında Serbest Ticaret Alanı Tesis Eden
Ortaklık Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı açık oylama sonucunu arz
ediyorum:
Kullanılan
oy sayısı : 232
Kabul : 232 (x)
Kâtip
Üye Kâtip
Üye
Bayram
Özçelik Yaşar
Tüzün
Burdur
Bilecik
Anlaşmanın
her iki ülkeye de hayırlar getirmesini diliyorum.
Saygıdeğer
milletvekilleri, 8inci sırada yer alan Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti ile
Kosova Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Kalkınma
İşbirliği ve TİKA Kosova Program Koordinasyon Ofisinin
Statüsüne İlişkin Protokolün Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri
Komisyonu Raporunun görüşmelerine başlayacağız.
8.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Kosova Cumhuriyeti
Hükümeti Arasında Kalkınma İşbirliği ve TİKA
Kosova Program Koordinasyon Ofisinin Statüsüne İlişkin Protokolün
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/846) (S. Sayısı:
551) (xx)
BAŞKAN
Komisyon ve Hükûmet yerinde.
Tasarının
tümü üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Balıkesir
Milletvekili Hüseyin Pazarcı.
Sayın
Pazarcı, buyurun efendim. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA
HÜSEYİN PAZARCI (Balıkesir) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Türkiye Cumhuriyeti ile Kosova arasındaki Kalkınma
İşbirliği ve TİKA Kosova Program Koordinasyonu Ofisi
kurulması konusundaki protokol ve bunun hakkındaki uygun bulma
yasası konusunda Cumhuriyet Halk Partisi adına söz almış
bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Yeni kurulan ve
yakın tarihsel ve kültürel bağımız bulunan Kosova için
böyle bir kalkınma iş birliği programı yapılması
Türkiye ile Kosova arasında ve bunun TİKA
aracılığıyla kurulacak ofisimiz vasıtasıyla
yürütülmesini Cumhuriyet Halk Partisi olarak olumlu buluyoruz, destekliyoruz.
Dolayısıyla, bunun, bu uygun bulma kanununun geçmesi konusunda
herhangi bir özel eleştirimiz yok.
Ancak, sayın
milletvekilleri, bu Kosova vesilesiyle, Türkiye için çok önemli olan,
diplomasimiz bakımından bizim temel düzenimizi etkileyecek etkileri
bulunan bir veriye dokunmak istiyorum burada. Şöyle ki: Bu çerçevede
Kosovanın bağımsızlığını ilanı
olayına baktığımızda, Kosova Geçici Yönetimi Meclisi
17 Şubat 2008de bağımsızlığını ilan
ediyor. Türkiye Cumhuriyeti olarak -bunu bütün halkımız da desteklemiştir
genelinde- 18 Şubatta, yani ertesi gün biz Kosovayı, onun
bağımsızlığını tanıyoruz. Burada,
Kosovayı tanımanın, desteklemenin de Türkiye olarak gururunu
duyuyoruz tabii.
(x)
Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa
eklidir.
(xx)
551 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.
Ancak,
Kosovanın bu bağımsızlık ilanından sonra olay
Birleşmiş Milletlere gidiyor ve Birleşmiş Milletlerde
şöyle bir sorunla karşılaşılıyor:
Birleşmiş Milletler Genel Kurulu Kosovanın bu
bağımsızlık ilanında bazı sorunlar gören
devletlerin bulunduğunu tespit ediyor ve bunun üzerine, Kosovanın,
Kosova Meclisinin tek taraflı bağımsızlık ilanı
üzerine, bu soruna ilişkin olarak Uluslararası Adalet
Divanının danışma görüşünün alınmasının
gerekli olduğu kanısına varıyor. Sorun bu çerçevede
Uluslararası Adalet Divanı önüne taşınıyor ve
danışma görüşü isteniyor.
Şimdi, bu
çerçevede Birleşmiş Milletler Genel Kurulu, Uluslararası Adalet
Divanından, Kosova Meclisinin bu bağımsızlık
ilanının uluslararası hukuka uygun olup
olmadığını soruyor, bunun meşruiyetinin doğru
olup olmadığını soruyor.
Buraya kadar bu
iş, Kosovanın bağımsızlığına önem
veren, onu destekleyen bir devlet olan Türkiye olarak bizi tabii ki
ilgilendiriyor ama değerli milletvekilleri, bundan daha önce, bundan daha
da önemli konumda olan bir durum var. Bu çerçevede, Uluslararası Adalet
Divanı kendisine sorulan bu soruyu, danışma görüşünde, 22
Temmuz 2010 tarihinde cevaplıyor ve danışma görüşünde,
Kosovanın bağımsızlık ilanının uluslararası
hukuka uygun olduğunu beyan ediyor Divan. Bu, çok, bizim tasvip
edeceğimiz bir şey ve şunu da belirteyim ki, bu vesileyle
Türkiyede, biraz bu işlerden anlayan çevrelerde, Kuzey Kıbrıs
Türk Cumhuriyetinin de bir gün böyle bir durumda kalırsa yani şu
andaki görüşmeler sonuçlanmazsa, o zaman, bunun, Türkiye, Kuzey
Kıbrıs Türk Cumhuriyeti bakımından da örnek
gösterilebileceği düşünülmeye başlanıyor kararın ilk
sonucu sadece bilindiğinde. Ancak, sayın milletvekilleri, bu
olayı yani Uluslararası Adalet Divanının danışma
görüşünü incelediğimiz zaman durumun hiç de Kuzey Kıbrıs
Türk Cumhuriyeti ve Türkiye Cumhuriyeti lehine olmadığını
görüyoruz.
Şimdi, temel
verilerini size açıklama yoluna gideceğim: En başta, bu
danışma görüşünün 81inci paragrafında, Birleşmiş
Milletler Güvenlik Konseyinin Kıbrısa ilişkin 1983 tarihli
kararıyla, KKTCnin bağımsızlık ilanını
kınadığını, reddettiğini ifade ediyor bu
danışma görüşü, metnin bizzat içinde ve bunun gerekçesi olarak
da, bunun kabul edilmemesinin, kuvvete başvurularak bir
bağımsızlık ilanı yoluna gidildiğini belirtiyor,
yani burada Türkiye Cumhuriyetini de uluslararası hukuka
aykırı bir yolla bir KKTC cumhuriyetinin ilanını doğru
yapmadığı şeklinde değerlendirildiğini
görüyoruz. Olay, sadece, üstelik KKTCyi ilgilendirmiyor, doğrudan Türkiye
Cumhuriyetini de ilgilendiriyor ve bu görüş, sadece seksen birinci
paragrafından bunu ifade etmekle kalmıyor, ileriye yönelik olarak
Kıbrıs sorununun çözümü konusunda nasıl bir devlet olması
gerektiği unsuruna da işaret ediyor, Kosova vesilesiyle bunları
yapıyor. Yani Kosovada bu yoktu ama örneğin KKTCde,
Kıbrısta bu vardı. şeklinde ve yüz on dördüncü paragrafta
da 1251 sayılı, 1999 tarihli Güvenlik Konseyi Kararında
Güvenlik Konseyinin Kıbrıs devletinin ancak egemen, uluslararası
tek bir kişiliğe sahip yani tekil, üniter dediğimiz devlet
olma mecburiyetini öngören, tek vatandaşlığı tanıyan,
çifte vatandaşlığın söz konusu olamayacağı
Kıbrıs cumhuriyeti dedikleri devlet biriminde bağımsız
ve ülke bütünlüğü garanti edilmiş bir devlet öngörüldüğünü ifade
ediyor. Kosova için böyle bir şey öngörülmediği için böyle bir
kararı Meclisinin alabileceğini ama örneğin KKTC için bunun
uluslararası hukuka da uygun düşmeyeceğini ifade ediyor.
Şimdi,
sayın milletvekilleri, Kosova vesilesiyle bu kararı ele
aldığımızda Kosova vesilesiyle verilmiş bulunan
danışma görüşü Kıbrıs sorununu çözümüne ilişkin
olarak olumsuz bir karar niteliği taşıyor. Türkiye'nin ve Kuzey
Kıbrıs Türk Cumhuriyetinin isteklerini zayıflatan veya yok
sayma yolunu seçen bir sonuca götürür nitelikte hükümler, cümleler içeriyor ve
dolayısıyla, Kosova konusunda verilen bu karar, KKTC konusunda, KKTC
aleyhine olumsuz bir karar niteliği taşıyor.
Şimdi, bu
vesileyle şunu sormamız gerekiyor tabii: Peki, bunun önüne geçebilmek
olanaklı değil miydi? Uluslararası Adalet Divanı Statüsünü
incelediğimizde bunun önüne geçebilmeyi belki garanti edemezdik ama
Türkiye Cumhuriyetinin, Dışişleri
Bakanlığımızın -ki, maalesef bir tek yetkilisini dahi
şurada göremiyorum- bunları dinlemeleri ve birazcık bazı
verilere bu ülkenin çıkarları açısından daha dikkatli olmaları
bakımından.
Şuna olanak
vardı: Uluslararası Adalet Divanı bir danışma
görüşü istendiğinde, bunu özellikle Birleşmiş Milletler
Genel Kurulu da istediğinde, bu vesileyle üye devletlerin her birine
görüşünü açıklama hakkı tanıyor ve bu görüşlerini hem
yazılı hem sözlü aşamada ifade edebileceklerini söylüyor.
Üstelik daha da önemlisi, eğer bir devlet böyle bir danışma
görüşü çerçevesinde müdahil olma yolunu seçmişse, başka
devletlerin, üçüncü devletlerin bu konuda verecekleri görüşlerini de
cevaplama hakkını tanıyor Uluslararası Adalet Divanı
Statüsü 66ncı maddesinin dördüncü paragrafında. Yani, bir başka
devlet, örneğin Kosova vesilesiyle KKTCye, Kıbrısa, Türkiyeye
yönelik birtakım iddialarda bulunursa eğer, biz, Türkiye Cumhuriyeti
olarak bu danışma görüşü vesilesiyle Divana görüş ifade
edeceğimizi bildirseydik bu hakka sahip olacaktık ama maalesef,
değerli milletvekilleri, Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti ve
Dışişleri Bakanlığı, nedir gerekçesi bilemiyorum,
belki Orada bu konuyu tartışmayalım. gibi bir gerekçe
olabilir
Ama bu konu orada tartışılmıştır ve
bizim devletimiz, Hükûmetimiz gerekli önlemi almamıştır. Tam
kırk civarı devlet görüş bildirmiştir bu konuda ve
bunların arasında Güney Kıbrıs Rum Yönetimi açıkça
-gözlemlerini okuduğunuz zaman- işgalciliğimizden, kuvvet
kullanmadan, Kuzey Kıbrısın bir azınlığı
barındırdığından Kıbrıs Cumhuriyeti içinde,
tırnak içinde, kendilerinin temsil ettiği birçok şeyi söylemiştir
ama danışma görüşünde de işte bunun bir anlamda
hülasasını oluşturan bazı veriler yer
almıştır ve Türkiye Cumhuriyeti bu konuda herhangi bir önlem
almamıştır.
Ben genelde,
özellikle dış ilişkilerimizde, Hükûmeti tabii ki
eleştireceğim, muhalefet partisinin bir elemanıyım ama ülke
yararına olan konularda pek fazla da üzerine gitmeyi sevmiyorum ama
burada, arkadaşlar, sizlere de hatırlatıyorum, bütün cihanda,
nerede uluslararası sorun varsa Ben Türkiye olarak büyük devletim, araya
girmeye, arabuluculuk yapmaya, işi kolaylaştırmaya, sorunu
çözmeye talibim. diyen Hükûmetimiz ve Bakanlığımız,
maalesef, bu konuda parmağını oynatma durumunda, konumunda
olmamıştır ve böyle bir danışma görüşü bugün
çıkmıştır. Danışma görüşü
bağlayıcı değildir ama uluslararası hukukun yorumunda
içtihat oluşturur ve dolayısıyla, bu artık, sadece bugün
Kıbrısla ilgili gelişmelerde önümüze çıkarılacak bir
husus değildir. Yarın Avrupa Birliği çerçevesinde -hani az önce
Avrupa Birliğine uyum esası çerçevesinde neler savunulma yoluna
gidildi- bu, önümüze çıkarılan, çıkarılacak bir durumdur,
bir karardır. Dolayısıyla, bu konuda Hükûmetimizin bundan sonra
en azından, bu danışma görüşündeki görüşleri, verileri
biraz daha zayıflatacak, lehimize çevirecek bir şekle
dönüştürülmesi zorunluluğu vardır. Kosova ile yapılan bu
anlaşma çerçevesinde bunu ifade ediyorum. Zannediyorum ki, Hükûmet
yetkililerimiz önümüzdeki günlerde Kosovaya gidecekler veyahut bu
anlaşmaların uygun bulunduğunu daha sonra da bütün
işlemleri tamamlanarak onaylandığını ifade
ettiklerinde işin bu yanına ilişkin olarak açıklama
yapmaları ve daha sonra hukuki ve siyasi olarak bu danışma
görüşünü daha anlaşılır, hukuken ve siyaseten
Kıbrıs Türkü ve Türkiye bakımından kabul edilir hâle
getirmek belki zor ama, en azından daha yerine koyacak çalışmaların
yapılması Hükûmetimiz ve Dışişleri
Bakanlığı tarafından gereklidir. Bu durumu bu vesileyle
sizlere sunmak istiyorum.
Hepinize
saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Pazarcı.
Barış
ve Demokrasi Partisi Grubu adına Şırnak Milletvekili Hasip
Kaplan.
Buyurun
Sayın Kaplan.
BDP GRUBU ADINA
HASİP KAPLAN (Şırnak) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 551 sıra sayılı Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti
ile Kosova Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Kalkınma
İşbirliği ve TİKA Kosova Program Koordinasyon Ofisinin
Statüsüne İlişkin Protokol nedeniyle Barış ve Demokrasi
Partisi Grubu adına söz aldım. Hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Kosova denince
Türkiye açısından tabii ki tarih, kültür, ticaret, sosyal,
savaşlar, göçler, akrabalıklar, bütün bunlar geçmiş bir yedi yüz
yılın verisi olarak önümüze çıkıyor. Birinci Kosova
Savaşından sonra Osmanlı topraklarına katılan Kosova,
1912de Sırbistana bağlanıyor. Şimdilerde Kosova denince
Avrupanın 50nci devleti akla gelir ama Kosova denince
Uluslararası Adalet Divanının aldığı karar akla
gelir, Kosova denince dış müdahaleler akla gelir, Kosova denince
Kosovadaki yeni yönetimle Türkiye'nin ilişkileri akla gelir. Çünkü
Kosovada 1912de göç eden ve şu an Kosovada yaşayanların
sayısına eşdeğer Arnavut, Boşnak, Türk kökenli
yurttaşımızın hâlâ akrabalıkları sürmekte.
Bu anlamda
böylesi teknik bir sözleşmeye parti olarak bizim elbette ki bir
diyeceğimiz olmaz. Teknik olarak bu tür sözleşmeleri destekleriz ama
iki noktaya, üç noktaya dikkatinizi çekmek istiyorum.
Birincisi, 18
Şubat 2008 tarihinde bağımsızlığını
ilan ediyor, Türkiye bir gün sonra hemen tanıyor. Türkiyeden önce
tanıyan, elini çabuk tutan ülkeler var, onu da biliyoruz. Ama şu
gerçeğin altını çizelim: Kosova gibi ülkeler, Karadağdan
sonra kurulan 50nci devlettir, dış müdahalelerin sonucu genellikle
bu tür devletler kuruluyor ve burada da bir dış müdahale var. 1999
yılından 2008 yılına kadar yine Birleşmiş
Milletlerin, Avrupa Birliği ülkelerinden 1.900 polis ve yargı
mensubunun burada görev yaptığını ve daha sonra
bağımsızlığını ilan ettiğini biliyoruz.
Burada
Uluslararası Adalet Divanı kararıyla Kosova, uluslararası
hukuk sözleşmeleri açısından son derece önemli bir kararın
konusu. Self determinasyon hakkının, sınırların
değişmezliği olayının, halkların kendi kaderini
tayin hakkının en çok konuşulduğu,
tartışıldığı bir karardır. Uluslararası
Adalet Divanı, Kosovanın
bağımsızlığını meşru görmüştür.
Evet, bu bir tavsiye kararıdır ama bu bir içtihattır ve
uluslararası hukukta buna benzer kararların çıkması çok
zordur.
Burada iki yanlış
var. Türkiye, artı ve eksileriyle bunu değerlendirebiliyor mu?
Örneğin, Kosova kararı Kıbrıs için de bir emsal olur mu?
Buradan, Kıbrıstan da bir Kosova benzeri karar çıkabilir mi? O
süreçleri izlediğimiz kadar, maalesef, Türkiye o dönemlerde bunu hesaba
katamamış. Dışişleri bu konuda etkin bir
çalışma yapmadığı gibi, Rum kesimi, Yunanistan bu
konuda gayet gayretli bir çalışma yapmışlar ve
görüşlerini, raporlarını sunmuşlar.
Şimdi,
burada, şöyle bir tartışma da yaşanıyor:
Sayısı 2 milyonu dahi bulmayan Arnavutların,
Boşnakların, Sırpların yaşadığı;
sayısal olarak da AGİTin, nüfus kayıtlarına göre
milliyetini sorarak, Nedir milliyetiniz? sorusu sonucu 60 bin kişinin
cevap verdiği Türkün yaşadığı ama diğer
verilerle, başka verilerle 250 bin civarında Türkün
yaşadığı bir Kosovadan bahsediyoruz. Arnavutlar ile
Boşnakların bizimle ortak bağlarında biraz din
bağının, Müslüman olma özelliğinin öne
çıktığını görebiliyoruz.
Bazı
stratejistler, uzmanlar bunun kıyaslamasını yapıyor. Evet,
Kosava-Kıbrısı kıyaslayanlar da var, Kosova,
Kıbrısın dışında da, başka ülkelerde
başka stratejiler de Türkiyedeki Kürt sorununu kıyaslıyorlar.
Böyle bir gerçekliği de var. Yani, biz bu gerçekliğimizi göz ardı
edip, örtbas ettiğimiz zaman başkaları konuşmayacak
anlamına gelmiyor veya başkalarının stratejileri,
hesapları olmayacak anlamına da gelmiyor. Oluyor, dünyada bunu
görüyoruz, nasıl müdahaleler oluyor, yeşil hatlar çiziliyor.
Buradan ders
çıkarılması gereken bir durum var: Beş yüz yıl
Osmanlı topraklarında yaşanılan bir birlikteliğin,
kültürün şekillendirdiği, kopmazlığın getirdiği
bir dayanışma sonucu tabii ki bir Kosovayla ilgili birtakım
şeylerin olması doğal ama bunu TİKA düzeyinde asgari bir
ilişki olarak değil de, keşke bu daha çok devlet düzeyinde,
Dışişleri düzeyinde daha farklı, daha geniş
şeyler olsaydı. Bu sözleşmede teknik olarak TİKAnın
boyunu, boyutunu aşan çok şey var. Şu enerji konusu
TİKAnın işi değil enerji arkadaşlar. Başka
sayayım: Eğitim, sağlık... Birtakım konular var ki,
bunların hiçbirisi değil. Ama şunu biliyoruz ki, orada kurulan
üniversitelerde çalışmalar yapılıyor, bu
çalışmaların getirdiği bir durum söz konusu.
Şimdi burada
yaşayan halkın durumuyla ilgili baktığımızda
şöyle bir durumla karşı karşıyayız: Özellikle
Prizren Üniversitesinde
Burada çok dillilik var, Arnavutça, Türkçe ve
Boşnakça dillerinde öğrenim görüleceğini örneğin, söyleyen
Enver Hocay TİKAyla imzalanan anlaşmanın da sahibi. Oysaki biz
60 bin Türkün veya gayriresmî 250 bin Türkün yaşadığı
Kosovada 60 bin veya 250 bin kişi için bir resmî dil -ki göreceksiniz
biraz ileride anlatacağım- kazanılan belediyelerde resmî dil
olarak Türkçenin hayata geçtiğini görürsünüz. Şimdi, buradaki bu
örnekten yol aldığımız zaman 20 milyonu aşkın
Kürt yurttaşımız Türkiyede yaşarken burada sadece Artuklu
Üniversitesinde adını bile koymadığımız bir
ürkeklikte Konuşulan Diller Enstitüsü diye, dalga geçer gibi,
milyonlarca insanın gözünün içine baka baka bir tespitler
yapılıyor, politikalar yapılıyor Türkiyede. Bir taraftan
bu politikalar geliştirilirken bir taraftan da bu yapılıyor.
Sonra Başbakan gidiyor Sayın Merkel, iki dilli eğitim
istiyoruz Almanyada, Almanca da olsun
-1 milyonu aşkın yurttaşımız var- Türkçe de olsun.
diyor. İyi hoş da, geliyor Türkiyeye Benden ikinci dilde, ana dilde
eğitim isteniyor, bu mümkün değil. diyor. Yani bu bir
çelişkiler yumağı. Bu çelişkiler yumağı içinde
bir taraftan onu savunup, bir taraftan gelip gerçeklerle
yüzleşildiğinde de bunu inkâr etmek son derece tehlikeli, toplumsal
güveni sarsıcı bir yaklaşım tarzıdır.
Bakın
arkadaşlar, şöyle bir örnek vermek istiyorum: Türkçe, bugün
Kosovada, Prizrende, Mamuşada, Priştinada, Mitroviçada, Vucitrn
ve Gilan belediyelerinde resmî statüye sahip ama Diyarbakırda Sur
Belediye Başkanımız ve bütün belediye meclis üyeleri, içinde
muhalefet parti belediye meclis üyeleri de çok dilli belediyecilikle ilgili bir
çalışma yaptıkları için belediye başkanı ve bütün
belediye meclis üyeleri görevden alındı arkadaşlar. Oysaki
Alanya Belediyesi veya Fethiye Belediyesi veya Antalya Belediyesi çok
rahatlıkla Rusça, İngilizce, Fransızca ve Arapça broşürler
basıp dağıtabiliyordu. Şimdi, bu gerçekliğimizle
yüzleştiğimiz zaman gerçekten bir tutarlılık konusunun
olmadığını görüyoruz. Burada Sur Belediyesi görevden
alındı, İçişleri Bakanımız aldı, aynı
İçişleri Bakanımız görevde. Aynı Sur Belediye
Başkanı ve belediye meclis üyeleri tekrar seçime girdiler ve tekrar
seçildiler geldiler şimdi. Şimdi, burada biraz siyaset yaparken
önümüzü görmek lazım, önümüzdeki süreçleri görmek lazım, politika ve
stratejileri ona göre çizmek lazım, gerçekçi olmak lazım. Yani
külliyen inkâr, külliyen retten, birlikte yaşamanın güvenini
zedelemenin hiçbir anlamı yok.
Şimdi Kosova
Cumhuriyetinin dilleri Arnavutça ve Sırpça. Bunun yanında, işte
dedik ki Kosova Belediyesi, Kosova Anayasasında Türkçe, Boşnakça,
Romca, bu dillerde statülerine göre resmî dil hüviyeti elde edebiliyorlar. Yani
bu belediyelerin olduğu yönetimlerde çoğunluk vardır, bu
dillerde resmî dil olarak faaliyet yürütebiliyorlar. Ve Kosova Cumhuriyeti
Anayasası Diller diye bir başlık, madde 5: Kosova Cumhuriyeti
resmî dilleri Arnavutça ve Sırpçadır. diyor. Hemen altında
Türkçe, Boşnakça ve Romca dilleri belediyeler seviyesinde resmî statüye
sahiptir ve yasalara uygun şekilde herhangi bir seviyede resmî
kullanımda kullanılır. diyor. Burada şunu ifade etmek
istiyorum: Bosna-Hersekte Sırplar, Hırvatlar, Boşnaklar;
altı yıllık cumhurbaşkanlığı görev süresinde
iki yıl Sırp bir cumhurbaşkanı, iki yıl Boşnak,
iki yıl Hırvat bir cumhurbaşkanı sırayla görev
yapıyor. Farklılıklar ve aidiyetler konusunda, kimlikler ve
diller konusunda çok kültürlülük ve çoğulculuk konusunda bizim Kosovayla
ilgili görüş alışverişi yaparken alacağımız
çokça ders var. Bu derslerden yola çıkarsak kendi ülkemizde kendi
sorunlarımızı daha sağlıklı konuşabilme,
değerlendirme imkânına sahip olabiliriz.
Biz,
Makedonyadan tutun Bosnaya, Karadağdan Kosovaya kadar bütün Balkan
ülkeleri için güçlü bir Türkiye'nin, iç barışını
sağlamış çok güçlü bir Türkiye'nin bir güvence
olacağını düşünüyoruz. Ve aynı şeyi Kafkaslar
için söylüyoruz. Biliyoruz ki, TİKA çalışıyor ama en son
Sayın Cumhurbaşkanımızın Türki cumhuriyetlerle
yaptığı toplantıda altı Türki cumhuriyetinin ortak
kullandığı dilin Rusça olduğu gerçeğini de göz ardı
etmeden birtakım çalışmalarımızı sürdürmemiz
gerekiyor. Bu anlamda benim görüşüm, benim tavsiyem, benim partimin
görüşü, arkadaşlar, bu çok kültürlülük, çok dillilik, çoğulculuk
konusunda hem Balkanlara hem Kafkaslara hem Ortadoğuya da eşit
mesafede aynı yaklaşımı gösterdiğimiz zaman
TİKAnın da Kerkükte, Erbilde, Süleymaniyede, Duhokta benzer
faaliyetlerini geliştirdiği zaman Türkiyenin rolünün
artacağını düşünüyoruz. Daha güçlü bir Türkiye
olacağını, Türkiyenin bu zenginlikler içinde kendi iç barışını
da sağlayabileceğini, Meclisimizin de bu olgunluğa
eriştiğini düşünüyoruz.
Geç oldu hepinizi
saygıyla selamlıyorum. Partim adına da desteklediğimizi de
ifade etmiştim. Teşekkür ederim.
BAŞKAN
Saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım, gruplar arasında
mutabakat var, süremiz de azaldı ama tahmin ediyorum ki bu
anlaşmanın herhâlde bitimine kadar bir süre alabiliriz.
Reşat Bey
siz de kısa mı konuşacaksınız?
Önce bir, bu
uluslararası anlaşmanın bitimine kadar çalışma
süremizin uzatılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu adına Tokat Milletvekili Sayın Reşat
Doğru.
Buyurun
Sayın Doğru. (MHP sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA
REŞAT DOĞRU (Tokat) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın
Başkan, sayın milletvekilleri; 551 sıra sayılı Kosova
Cumhuriyetinde TİKA ofisi kurulmasıyla ilgili kanun teklifi üzerinde
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum.
Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Tabii, TİKA
ofisleri hepimizin de malumu olduğu şekliyle 90lı yıllarda
Orta Asyadaki Türk cumhuriyetlerinin
bağımsızlığını kazanmasıyla beraber
kurulan önemli kuruluşlardan bir tanesidir. Cumhuriyetin kuruluşundan
sonra önce büyük Atatürk, daha sonraki yıllarda da Türk dünyası
lideri Alparslan Türkeşin ısrarla sahiplendiği Türkiyenin
dışında da Türkler vardır. sözü gerçekleşmiş ve
90lı yıllardan itibaren de
bağımsızlığını kazanan Türk devletleri
ortaya çıkmıştır.
Bağımsızlığı kazanmasıyla beraber bir anda
tabii, Türk dünyasında çok güzel bir heyecan ortaya konmuş ve Türk
dünyası Adriyatikten Çin Seddine kadar geniş bir
coğrafyayı söyler konuma gelmiş ve herkesin ağzından
da Acaba bu Türk devletlerine neler yapabiliriz? şeklinde bir söylemler
gelişmiştir.
İşte,
bunlar içerisinde kurulmuş olan kuruluşlardan bir tanesi de
TİKAdır. Şu anda Kosovada işte o kurulmuş olan
TİKA kuruluşunun ofisinin onayını biz burada
görüşüyoruz. Biz Milliyetçi Hareket Partisi olarak bu kuruluşun
onaylanmasını arzu ediyoruz, inşallah onaylanacak.
Tabii, Kosova
hepimizin de bildiği gibi Türk tarihinde önemli bir yeri olan bir
coğrafya parçasıdır. Kosovada Türkün, Osmanlının çok
önemli eserleri vardır, Türkün vatan değerleri vardır,
gözyaşları vardır, şehit kanları vardır,
gazilerin emekleri vardır. Gerçi, en son kaybedilen, Trakya bölgesinde en
son kaybedilen yerlerin başında da burası gelmektedir.
TİKA
kuruluşunun orada kurulmasıyla beraber, inanıyorum ki oradaki
eserlerin ortaya konması da Türkün birçok güzelliklerinin ortaya
konması da bir noktada gerçekleşmiş olacaktır.
Geçmiş
dönemlerde, 2002 senesinde, Kosovada, Prizrende Fatih Sultan Mehmet Han
Hazretleri zamanında Türk ordusunun, Osmanlı ordusunun
kullanmış olduğu Kırık Cami restore edilmiş ve
-TİKA marifetiyle restore edilmiş- hizmete sunulmuştu. O
açılış töreninde oradaki insanların gözlerinin
yaşlarla dolduğunu, Osmanlının yeniden dirilmiş
şeklinde bir görüntüsünün olduğunu hatırlıyoruz.
Prizren,
Priştine, Mamuşa Türklerin yaşamış olduğu,
Osmanlının yaşamış olduğu yerlerdir. Prizrene
bir sabah gittiğiniz zaman, bir sabah hadisesini yaşamış
olduğunuz zaman oradaki camilerden ezan seslerini duyarsınız,
Anadoludaki bir kasabanın görüntüsünü orada görürsünüz.
Prizrene
yakın olan Mamuşa kentine gitmiş olduğunuz zaman
-Mamuşa yaklaşık olarak 5 bin nüfuslu bir yerdir- o 5 bin
nüfuslu Mamuşada, insanların hepsinin bir İstanbul Türkçesi
konuştuğunu ve Türkçenin her türlü güzelliklerini
yaşadığını, sanki Anadoludaki bir Türk şehrinde
olmuş gibi olduğunuzu görürsünüz.
Mamuşa
Belediyesi bir Türk tarafından yönetilmektedir birçok yerde olduğu
gibi. Yani Mamuşadaki insanlara sorduğunuz zaman, Nereden geldiniz
siz buraya? diye sorduğumuz zaman bize söylemiş oldukları: Biz
Karamandan geldik., Biz Niksardan geldik. hatta Tokattan geldik.
söylemine bile rastlamış olduğumuzu ifade etmek istiyorum. Yani
Kosova bu kadar önemli bir bölgedir. 2008 senesinde
bağımsızlığını kazanmıştır.
Şu an itibarıyla orada, onların meclislerinde, Türk
milletvekilleri vardır, Türk bakanlar vardır, yani Türkler orada
azınlık olarak kabul edilmekte ve azınlık haklarından
da en iyi şekilde faydalanan bir millet olarak bulunmaktadır.
Sayın
milletvekilleri, TİKA burada ofis açıyor. İnanıyorum ki,
inşallah, bu ofisler vasıtasıyla çok güzel hizmetler
yapılacak. TİKAnın kuruluşlarının hepsini
yakinen takip ediyoruz. Şu anda üç kıtada otuz sekiz ülkede
TİKAnın ofisleri var. Bu ofisler marifetiyle çok önemli görevler
yapıyor. Ancak, son zamanlarda, özellikle AKP İktidarı
zamanında TİKAnın kuruluş amacının
dışına çıkmakta olduğunu da görüyoruz. Yani bir yerde
Dışişleri Bakanlığının görevini yapma
konumuyla karşı karşıya, bir yardım kuruluşu
şeklinde çalışmakta olduğunu da görüyoruz. Hâlbuki,
TİKAnın esas kuruluş amaçları -Türk
İşbirliği ve Kalkınma İdaresi- yani bağımsızlığını
kazanan Türk devletleri arasındaki ilişkilerin geliştirilmesi,
orada çeşitli faaliyetlerin yapılması, Türkiye Cumhuriyeti
devleti ile o devletler arasındaki ilişkilerin geliştirilmesi
şeklinde özetlenebilir. Ama son zamanlarda bakıyorsunuz TİKA
ofislerini Senegalde açıyor, Afrika ülkelerinin çeşitli yerlerinde
açıyor.
Bakınız,
şu anda Türk dünyasında çok önemli problemlerin olduğunu da hep
beraber görüyoruz. İşte, şu anda, hepimizin bildiği gibi,
Kuzey Irakta, Kerkükte, Musulda, Telaferde Türkmenler çok büyük
sıkıntı içerisinde bulunuyorlar. Amerika Birleşik
Devletlerinin Irakı işgal etmesiyle beraber orada öldürülen
insanlar içerisinde binlerce Türkmen kardeşimiz vardır. Özellikle
Kerkükteki demografik yapının Peşmergeler tarafından bozulmasıyla
beraber Kerküke, Musula çeşitli yerlere Peşmergelerin
yerleşmekte olduğunu ve Türkmenlerin buralardan zorla göç
ettirilmiş olduğunu görüyoruz. İşte, TİKA marifetiyle
buralara hizmetler götürülebilir, TİKA marifetiyle buradaki insanlara
sahip çıkılabilir, oralarda ofisler açılarak en azından
Kuzey Irak Türkmenlerine karşı birtakım hizmetler yerine
getirilebilir.
Tabii bunun
yanında yine, bakınız, şu anda Doğu Türkistanda,
Sincan- Uygur bölgesinde çok büyük katliamların olduğunu ve Türklere
karşı, Uygur Türklerine karşı çok büyük katliamlar
olduğunu görüyoruz. Uygur Türklerine karşı soykırımlar
uygulanıyor. Nükleer denemelerin hepsinin yapılmış
olduğu yerler Uygur Türklerinin yaşamış olduğu
yerlerdir. Geliniz, TİKA marifetiyle oradaki Türkmen kardeşlerimize
bazı yardımlar götürelim, oradaki Türkmenlerin problemlerinin
çözümünde onlara destek olalım.
Yine,
bakınız, şu anda Ahıska Türkleri konusu vardır.
Ahıska Türkleri işte Gürcistanda Ahıska bölgesine yerleşme
noktasında, Avrupa Konseyinin vermiş olduğu karar
doğrultusunda oraya izin verildi ve yerleşmeleri gerekiyor.
Bakınız, şu an itibarıyla vatan cemiyetlerini Ahıska
Türkleri, Rusyanın çeşitli yerlerinde kurmuşlar, özlem
içerisinde oraya yerleşmeye çalışıyorlar ama
yerleşemiyorlar. Şu an itibarıyla diyorum, bakınız, o
bölgeye Türkiye Cumhuriyeti devleti olarak ciddi manada bir destek vermiş
olabilseydik oraya Ahıska Türkleri yerleşmiş olacaktı.
Geçmiş dönemlerde Kırım Tatarlarına, Kırım
Türklerine bu yönlü destekler TİKA marifetiyle verilmiştir ve
TİKA oralarda ne yapmıştır, Kırımda? Orada evler
almıştır, araziler almıştır ve almış
olduğu evleri ve arazileri Kırım Türklerine vermiş ve oraya
dönüşleriyle ilgili olarak da bir cazibe merkezi hâline getirmiştir.
Peki, TİKA
marifetiyle biz aynı cazibe durumunu Ahıska Türklerine neden
yapmıyoruz? Ahıska Türkleri de Ahılkelek bölgesine, o özellikle
Ahıska bölgesine yerleşsinler. Bakınız, Ahıska
Türkleri Stalinin 1944lü yıllardan itibaren çok ağır bir
zulmüne maruz kalmışlardır, zorla göç ettirilmişlerdir ve
geriye dönüşü sağlanmayan tek olarak, tek grup olarak şu anda
bulunmaktadırlar. Ahıska Türklerinin özellikle Rusyanın
Krasnodar bölgesinde çekmiş olduğu sıkıntıları
hep beraber çok iyi biliyoruz. Krasnodar bölgesinde yaklaşık olarak 5
binin üzerinde Ahıska Türkü çok büyük bir ezayla
karşılaşmışlar ve Amerika Birleşik Devletlerinin
kabul etmesiyle beraber Amerika Birleşik Devletlerine
gönderilmişlerdir. Ama Amerika Birleşik Devletleri nasıl almış?
Amerika Birleşik Devletleri onları alarak hepsini Amerikanın
çeşitli yerlerine, neredeyse birbirleriyle irtibat sağlamasın
diyerek dağıtmışlardır ama biz Türkiye Cumhuriyeti
devleti olarak, acaba Ahıska bölgesine, Kırımdaki o
Kırım Türklerine uygulamış olduğumuz sistemi, yani
arazi almayı, ev almayı, o bölgeye gelişleriyle ilgili, cazip
hâle gelişleriyle ilgili çalışma yapabilmiş olsaydık,
şu anda Ahıska bölgesine Türklerin yerleşmiş olduğunu
görürdük. İşte, TİKA marifetiyle bunlar yapılmalıdır.
TİKAnın esas, asli görevleri bunlardır.
Bakınız,
TİKA daha önceki zamanlarda Kazakistanda, Kırgızistanda,
Özbekistanda, Azerbaycanda çok önemli projelere imza atmıştır.
Bakınız, Azerbaycanda yapmış olduğu projelerin bir
tanesi, Haçmaz bölgesine, yaklaşık olarak 300 dönüm üzerindeki bir
yere numune çiftlikler kurmuştur. Bu numune çiftlikleri neden
kurmuştur? Oradaki Azerbaycan Türkü bu çiftliklerden modern
tarımı görsün, modern tarımla karşılaşsın ve
de geçim durumunu düzeltsin şeklinde olmuştur. Yani numune bir
çiftlik oluşturulmuştur ve bunu TİKA yapmıştır.
TİKA orada laboratuvarlar kurmuştur, toprak analizleri
yapmıştır, Azerbaycan Türkünün kalkınması ve
gelişmesinde çok büyük emekleri olmuştur. Hatta Ermenistan
sınırında yeni bir çiftliğin kurulması ve YAYÇEP
dediğimiz yaygın çiftçi eğitimlerinin orada yapılması
bile planlanmıştı. Yani TİKA kuruluşunun o Türk
dünyasında çok önemli hizmetler yapmış olduğunu
görüyoruz.Bakınız, Kırgızistanda da çok önemli hizmetleri
olmuştur. Kırgızistanda KOBİ faaliyetlerinin
yerleştirilmesi, küçük ölçekli sanayilerin geliştirilmesi konusunda
TİKAnın çok önemli hizmetleri vardır. İşte, biz bu
Hükûmetten bunları bekliyoruz. Yani TİKA marifetiyle Türk
dünyasının her tarafına ulaşmak mecburiyetindeyiz çünkü
Türk dünyası bizim geleceğimiz olmalıdır. Türk dünyası
Türkiye Cumhuriyeti devletini yakinen takip ediyor, Kıbrıstaki
gelişmeleri yakinen takip ediyor. Bakın, Azerbaycanla olan
ilişkilerimizi gayet yakinen takip ediyor -Ahıska Türkleri meselesi-
özellikle Kuzey Iraktaki Türkmenlerin durumlarını gayet yakinen
takip ediyor. Bunlar bizim soydaşlarımızın olduğu
yerlerdir. Bu bölgelere mutlaka Türk devleti olarak sahip çıkmak
mecburiyetindeyiz.
1991li, 1992li
yıllar, yani 90lı yılların başlangıcı Türk
milleti için çok önemli yıllar olmuştur ama o kurulan devletlerin
hepsi genç devletlerdir. İşte, 2010 yılı,
yaklaşık olarak on sekiz, yirmi yıllık devletlerdir. Bu
yirmi yıllık devletlere her noktasında bizim çeşitli
projelerle gitmek mecburiyetimiz vardır. Nasıl Manas Üniversitesi
Kırgızistana kurulmuşsa, nasıl Ahmet Yesevi Üniversitesi,
işte, Kazakistana Yesi şehrinde kurulmuşsa aynı
şekilde TİKA marifetiyle çok şeyler yapabiliriz.
Bakınız, TİKA, Ahmet Yesevi Hazretleri Türbesini restore
etmiştir. Sultan Sencer Türbesini, Türkmenistanda Merv şehrindeki o
Sultan Sencer Türbesinin restorasyonu TİKA marifetiyle
yapılmıştır. Yani TİKAnın yapacağı
Türk dünyasında çok önemli hizmetler vardır ama siz Türk
dünyasındaki hizmetlerin yanında onu bırakıp da
Dışişleri Bakanlığı şeklinde bir
faaliyetlerin yapılmasını, hizmetlerin yapılmasını
uygulama içerisine koyarsanız o zaman kuruluş amacının
dışına çıkmış olursunuz. İnanıyorum ki,
inşallah önümüzdeki dönemlerde bunların yanında, yani, işte,
Kosovadaki kuruluşlar yanında, diğer çeşitli
şehirlerde kuruluşların yanında Türk dünyasının
her tarafına kuruluş amacına yönelen bir şekliyle TİKA
faaliyetlerine devam eder diye düşünüyorum.
Söylenecek çok
söz var ama sözlerimi burada bitiriyor, çıkartmakta olduğumuz kanunun
Kosovaya, Türkiye Cumhuriyeti devletine hayırlar getirmesini temenni
ediyorum ve saygılar sunuyorum. (MHP ve AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Doğru.
Tasarının
maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Kabul edilmiştir.
1inci maddeyi
okutuyorum:
TÜRKİYE
CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ İLE KOSOVA CUMHURİYETİ
HÜKÜMETİ ARASINDA KALKINMA İŞBİRLİĞİ VE
TİKA KOSOVA PROGRAM KOORDİNASYON OFİSİNİN STATÜSÜNE
İLİŞKİN PROTOKOLÜN ONAYLANMASININ UYGUN
BULUNDUĞUNA
DAİR KANUN TASARISI
MADDE 1- (1) 2
Şubat 2010 tarihinde Ankarada imzalanan Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Kosova Cumhuriyeti Hükümeti
Arasında Kalkınma ve İşbirliği ve TİKA Kosova
Program Koordinasyon Ofisinin Statüsüne İlişkin Protokol ün
onaylanması uygun bulunmuştur.
BAŞKAN
Komisyonun bir düzeltme talebi var.
Buyurun.
DIŞİŞLERİ
KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ MEHMET CEYLAN (Karabük)
Sayın Başkanım, burada bir maddi, yazılım düzeltme
önerimiz var. 1inci maddenin dördüncü satırındaki ilk ve ifadesi olmaması
gerekiyor Kalkınma İşbirliği olarak devam etmesi
gerekiyor.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Gerektiği
şekilde düzeltilecektir.
Maddeyi kabul
edilen düzeltme şekliyle birlikte oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
2nci maddeyi
okutuyorum:
MADDE 2- (1) Bu
Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN -
Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
3üncü maddeyi
okutuyorum:
MADDE 3- (1) Bu
Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.
BAŞKAN -
Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Sayın
milletvekilleri, tasarının tümü açık oylamaya tabidir.
Açık
oylamanın elektronik oylama cihazla yapılmasını
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
Oylama için iki
dakika süre veriyorum ve oylama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik
cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN
Saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım, Türkiye Cumhuriyeti
Hükümeti ile Kosova Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Kalkınma
İşbirliği ve TİKA Kosova Program Koordinasyon Ofisinin
Statüsüne İlişkin Protokolün Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı açık oylama sonucunu arz
ediyorum:
Kullanılan oy sayısı : 234
Kabul : 234
(x)
Kâtip Üye Kâtip
Üye
Bayram Özçelik Yaşar
Tüzün
Burdur Bilecik
Evet, bu
anlaşmanın her iki ülke için de hayırlar getirmesini temenni
ediyorum.
Saygıdeğer
milletvekili arkadaşlarım, kanun tasarı ve teklifleri ile
komisyonlardan gelen diğer işleri sırasıyla görüşmek
için 14 Ekim 2010 Perşembe günü, alınan karar gereğince saat
14.00te toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum.
Sizlere ve
bizleri izleyen sevgili vatandaşlarımıza hayırlı
akşamlar diliyorum.
Kapanma Saati : 20.14
(x)
Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.