DÖNEM: 23 CİLT: 93 YASAMA YILI: 5
TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET
MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
67nci
Birleşim
16 Şubat 2011 Çarşamba
(Bu
Tutanak Dergisinde yer alan ve kâtip üyeler tarafından okunmuş
bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından ifade edilmiş
ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı sözler aslına
uygun olarak yazılmıştır.)
İ Ç İ N
D E K İ L E R
I. - GEÇEN TUTANAK
ÖZETİ
II. - GELEN
KÂĞITLAR
III. - YOKLAMA
IV. - GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A) MİLLETVEKİLLERİNİN GÜNDEM DIŞI
KONUŞMALARI
1.- İstanbul
Milletvekili Ayşe Jale Ağırbaşın, Türk Medeni
Kanununun kabulünün 85inci yıl dönümüne ilişkin gündem
dışı konuşması
2.- Denizli
Milletvekili Emin Haluk Ayhanın, Denizli ilinin ekonomik ve sosyal
sorunları ile alınması gereken önlemlere ilişkin gündem
dışı konuşması
3.- Bayburt
Milletvekili Ülkü Gökalp Güneyin, Bayburt ilinin düşman işgalinden
kurtuluşunun 93üncü yıl dönümüne ilişkin gündem
dışı konuşması
V.- AÇIKLAMALAR
1.- Adana
Milletvekili Hulusi Güvelin, Medeni Kanunun kabulünün 85inci yıl
dönümüne ilişkin açıklaması
2.-
Şırnak Milletvekili Hasip Kaplanın, Medeni Kanunun kabulünün
85inci yıl dönümüne ilişkin açıklaması
3.-
Gümüşhane Milletvekili Yahya Doğanın, Medeni Kanunun kabulünün
85inci yıl dönümüne ilişkin açıklaması
4.- Bayburt
Milletvekili Fetani Battalın, Bayburt ilinin kurtuluşunun 93üncü
yıl dönümüne ilişkin açıklaması
VI.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Meclis
Araştırması Önergeleri
1.- Adana
Milletvekili Yılmaz Tankut ve 21 milletvekilinin, medyanın ve televizyon
dizilerinin başta aile ve çocuklar olmak üzere toplum üzerindeki olumsuz
etkilerinin araştırılarak alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/1038)
2.- Kastamonu
Milletvekili Mehmet Serdaroğlu ve 21 milletvekilinin,
karşılıksız çek sorununun araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/1039)
3.- Muş
Milletvekili M. Nuri Yaman ve 19 milletvekilinin, kamu araçlarının
fazlalığının, maliyetlerinin ve amaç dışı
kullanımlarının araştırılarak alınması
gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/1040)
4.- Adıyaman
Milletvekili Şevket Köse ve 21 milletvekilinin, özel güvenlik sektörünün
sorunlarının araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/1041)
B) Çeşitli İşler
1.- Genel Kurulu
teşrif eden ve ülkemizde konuk olarak bulunan Rusya Federasyonu Devlet
Duması Rusya-Türkiye Parlamentolararası Dostluk Grubu
Başkanı Ildar Gılmutdınov ve beraberindeki heyete
Başkanlıkça Hoş geldiniz denilmesi
VII.- ÖNERİLER
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri
1.- Gündemdeki
sıralama ile Genel Kurulun çalışma gün ve saatlerinin yeniden
düzenlenmesine; 18 Şubat 2011 Cuma gününe ilişkin çalışma
kararının kaldırılmasına; 616 sıra
sayılı Kanun Teklifinin İç Tüzükün 91inci maddesine göre
temel kanun olarak bölümler hâlinde görüşülmesine ilişkin AK
PARTİ Grubu önerisi
B) Danışma Kurulu
Önerileri
1.- Türkiye Büyük
Millet Meclisi Genel Kurulunun 3/2/2011 tarihli 58inci Birleşiminin
Sekizinci ve Dokuzuncu Oturumlarına ilişkin kapalı oturum
tutanakları ile tutanak özetlerinin İç Tüzükün 71inci maddesine
göre yayımlanmasına ilişkin Danışma Kurulu önerisi
VIII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.- Bazı
Kamu Kurum ve Kuruluşlarının Bir Kısım Borç ve Alacaklarının
Düzenlenmesine Dair Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu
(1/877) (S. Sayısı: 535)
2.- Adalet ve
Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri Yozgat Milletvekili Bekir
Bozdağ, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş, Samsun Milletvekili Suat
Kılıç ve Giresun Milletvekili Nurettin Canikli ile Kahramanmaraş
Milletvekili Veysi Kaynakın; Ölçme, Seçme ve Yerleştirme Merkezi
Başkanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında
Kanun Teklifi ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Adalet ve Kalkınma Partisi
Grup Başkanvekilleri Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş ve Samsun
Milletvekili Suat Kılıç ile 6 Milletvekilinin; Ölçme, Seçme ve
Yerleştirme Merkezi Başkanlığının Teşkilat
ve Görevleri Hakkında Kanun ile Bazı Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Millî
Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu Raporu (2/849, 2/851) (S.
Sayısı: 616)
3.-
Güneydoğu Avrupa (GDA) Kültür Bakanları Konseyi Şartnamesinin
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/392) (S. Sayısı: 592)
IX.- YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI
1.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğütün, yerel basına ilişkin sorusu ve
Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Bülent
Arınçın cevabı (7/17755)
2.- Artvin
Milletvekili Metin Arifağaoğlunun, Karadeniz Üniversitesini
Güçlendirme Vakfıyla ilgili bazı iddialara ilişkin
Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan
Yardımcısı Bülent Arınçın cevabı (7/17801)
3.- Çanakkale
Milletvekili Ahmet Küçükün, Kazdağı Millî Parkında ve
Çanakkale-Bigada verilen maden arama ve işletme ruhsatlarına
ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner
Yıldızın cevabı (7/17975)
4.- Denizli
Milletvekili Ali Rıza Ertemürün, hizmet alımı yoluyla
çalıştırılan personele ilişkin sorusu ve Devlet
Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Ali Babacanın
cevabı (7/18013)
I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
TBMM Genel Kurulu
saat 15.04te açılarak üç oturum yaptı.
Trabzon
Milletvekili Cevdet Erdöl, kara yollarında can güvenliğine,
Giresun
Milletvekili Murat Özkan, yurt dışında çalışan
işçilerimizin tasarruflarıyla Türkiyede kurulmuş olan
şirketlerin batması sonucu mağdur olan
vatandaşlarımıza,
Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt, çiftçilerin sorunlarına,
İlişkin
gündem dışı birer konuşma yaptılar.
Kütahya Milletvekili
İsmail Hakkı Biçer, Kütahya çevre yolunda infilak eden LPG yüklü bir
araca ve kara yolu güvenliği açısından LPG taşıyan
araçların şehir trafiğine sokulmamasına,
Kütahya
Milletvekili Alim Işık, Kütahya çevre yolunda infilak eden LPG yüklü
araca ve bu tür kazaların tekrar yaşanmaması için Hükûmetin daha
ciddi tedbirler almasına,
İzmir
Milletvekili Oktay Vural, Türk Patent Enstitüsünde işine son verilen 110
taşeron işçiye,
Adana
Milletvekili Hulusi Güvel, Adanadaki çiftçilerin sorunlarına,
İlişkin
birer açıklamada bulundular.
İstanbul
Milletvekili Mustafa Özyürek ve 24 milletvekilinin, akaryakıt
fiyatlarındaki artışın nedenlerinin (10/1034),
Gaziantep
Milletvekili Hasan Özdemir ve 20 milletvekilinin, ceza infaz kurumları
personelinin sorunlarının (10/1036),
Van Milletvekili
Fatma Kurtulan ve 19 milletvekilinin, Vandaki hava kirliliğinin
nedenlerinin (10/1037),
Araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi;
Adana
Milletvekili Kürşat Atılgan ve 20 milletvekilinin, NATO Devlet ve
Hükûmet Başkanları Zirvesinde kabul edilen Stratejik Konsept Belgesi
ve Füze Savunma Sisteminin etkilerinin araştırılması
(10/1035);
Amacıyla bir
Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergeleri
Genel Kurulun bilgisine sunuldu; önergelerin gündemdeki yerlerini alacağı
ve ön görüşmelerinin, sırası geldiğinde
yapılacağı açıklandı.
Spor kulüplerinin
sorunları ile sporda şiddet sorununun araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla kurulan
(10/80, 91, 267, 674, 714, 737, 739, 876, 877, 878, 879, 880) esas
numaralı Meclis Araştırması Komisyonu
Başkanlığının, Komisyonun görev süresinin bir ay
uzatılmasına ilişkin tezkeresi okundu; bir ay ek süre
verildiği açıklandı.
TBMM ile Mozambik
Parlamentosu arasında parlamentolararası dostluk grubu
kurulmasına,
Bazı
milletvekillerine, Başkanlık tezkeresinde belirtilen sebep ve
sürelerle izin verilmesine,
Şırnak
Milletvekili Sevahir Bayındıra ödenek ve yolluğunun
verilmesine;
İlişkin
Başkanlık tezkereleri kabul edildi.
Şırnak
Milletvekili Hasip Kaplanın, Kredi Kartları Faizlerinin
İndirilmesi Hakkında Kanun Teklifinin (2/174) İç Tüzükün
37nci maddesine göre doğrudan gündeme alınmasına ilişkin
önergesi yapılan görüşmelerden sonra kabul edilmedi.
Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına Grup Başkan Vekilleri İzmir Milletvekili K.
Kemal Anadol, Trabzon Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi ve Yalova Milletvekili
Muharrem İncenin, uyguladığı tarımsal politikalarla
çiftçileri işsizliğe ve yoksulluğa ittiği, kırmızı
et fiyatlarında yükselişe neden olduğu, tarımsal üretimi ve
üreticileri desteklemek yerine ithalatı teşvik ederek görevinin
gereklerine aykırı davrandığı iddiasıyla
Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi Eker hakkında
gensoru açılmasına ilişkin önergesinin (11/13) gündeme
alınıp alınmamasına ilişkin ön görüşmeler
tamamlandı; yapılan oylama sonucunda, önergenin gündeme
alınmasının kabul edilmediği açıklandı.
Mersin
Milletvekili Behiç Çelik,
Muğla
Milletvekili Gürol Ergin,
Balıkesir
Milletvekili Ergün Aydoğan,
İzmir
Milletvekili Oktay Vural,
Şırnak
Milletvekili Hasip Kaplan,
Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt,
Muğla
Milletvekili Mehmet Nil Hıdır,
Mersin
Milletvekili Vahap Seçer,
Tarım ve
Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi Ekerin, hakkında gensoru
açılmasına dair önerge üzerindeki konuşmasına;
Kayseri
Milletvekili Mustafa Elitaş, gensoru görüşmelerinde bakandan sonra
İç Tüzükün 60ısncı maddesine göre yerinden söz
verilemeyeceğine;
İlişkin
birer açıklamada bulundular.
Gündemin Kanun
Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler
kısmının:
1inci
sırasında bulunan ve görüşmelerine devam olunan, İç
Tüzükün 91inci maddesi kapsamında değerlendirilerek temel kanun
olarak bölümler hâlinde görüşülmesi kabul edilen, Radyo ve
Televizyonların Kuruluş ve Yayın Hizmetleri Hakkında Kanun
Tasarısı ile Bayındırlık, İmar,
Ulaştırma ve Turizm; Avrupa Birliği Uyum ve Anayasa
Komisyonları Raporları (1/883) (S. Sayısı: 568)
görüşmeleri tamamlanarak yapılan açık oylamadan sonra kabul
edildi ve kanunlaştı.
2nci
sırasında bulunan, Kamu Denetçiliği Kurumu Kanunu
Tasarısı ile Avrupa Birliği Uyum ve Anayasa Komisyonları
Raporlarının (1/991) (S. Sayısı: 609),
3üncü
sırasında bulunan, Bazı Kamu Kurum ve
Kuruluşlarının Bir Kısım Borç ve
Alacaklarının Düzenlenmesine Dair Kanun Tasarısı ile Plan
ve Bütçe Komisyonu Raporunun (1/877) (S. Sayısı: 535),
Görüşmeleri
komisyon yetkilileri Genel Kurulda hazır bulunmadığından
ertelendi.
16 Şubat
2011 Çarşamba günü, alınan karar gereğince saat 13.00te
toplanmak üzere birleşime 20.36da son verildi.
Şükran
Güldal MUMCU |
Başkan
Vekili |
|
Yusuf
COŞKUN Bayram
ÖZÇELİK Fatih
METİN |
Bingöl Burdur Bolu |
Kâtip Üye Kâtip Üye Kâtip Üye |
No.: 85
II.- GELEN KÂĞITLAR
16 Şubat 2011 Çarşamba
Tasarılar
1.- 30 Eylül 1957
Tarihli Tehlikeli Malların Karayolu ile Uluslararası
Taşımacılığına İlişkin Avrupa
Anlaşmasının (ADR) Madde 1 (a),
Madde 14 (1) ve Madde 14 (3) (b)sini Tadil Eden Protokole
Katılmamızın Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısı (1/998) (Bayındırlık, İmar,
Ulaştırma ve Turizm; Avrupa Birliği Uyum ve
Dışişleri Komisyonlarına) (Başkanlığa
geliş tarihi: 9.2.2011)
2.- Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ile Maldivler Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Askeri
Alanda Eğitim, Teknik ve Bilimsel İş Birliği Çerçeve
Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısı (1/999) (Milli Savunma ile
Dışişleri Komisyonlarına) (Başkanlığa
geliş tarihi: 9.2.2011)
3.- Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ile Çin Halk Cumhuriyeti Hükümeti Arasında
Ulaştırma Altyapısı ve Denizcilik Alanında
İşbirliği Mutabakat Zaptının Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/1000)
(Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm ile
Dışişleri Komisyonlarına) (Başkanlığa
geliş tarihi: 9.2.2011)
4.-
Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı
(1/1001) (Plan ve Bütçe ile Milli Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor
Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 9.2.2011)
5.-
Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı
(1/1002) (Plan ve Bütçe ile Milli Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor
Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 9.2.2011)
6.- Türk
Silahlı Kuvvetleri Personel Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı (1/1003) (Plan ve Bütçe ile
Milli Savunma Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş
tarihi: 16.2.2011)
Teklif
1.- Kastamonu
Milletvekili Mehmet Serdaroğlu ile Milliyetçi Hareket Partisi Grup
Başkanvekili Mersin Milletvekili Mehmet Şandır ve 2
Milletvekilinin; Belde Belediye Başkanlarına Hususi Damgalı
Pasaport Verilmesi Hakkında Kanun Teklifi (2/863) (İçişleri
Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi: 28.1.2011)
Meclis Araştırması Önergeleri
1.- Adana
Milletvekili Yılmaz Tankut ve 21 Milletvekilinin, medyanın ve
televizyon dizilerinin başta aile ve çocuklar olmak üzere toplum
üzerindeki olumsuz etkilerinin araştırılarak alınması
gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/1038)
(Başkanlığa geliş tarihi: 30.12.2010)
2.- Kastamonu
Milletvekili Mehmet Serdaroğlu ve 21 Milletvekilinin,
karşılıksız çek sorununun araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/1039)
(Başkanlığa geliş tarihi: 05.01.2010)
3.- Muş
Milletvekili M. Nuri Yaman ve 19 Milletvekilinin, kamu araçlarının
fazlalığının, maliyetlerinin ve amaç dışı
kullanımlarının araştırılarak alınması
gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/1040)
(Başkanlığa geliş tarihi: 06.01.2010)
4.- Adıyaman
Milletvekili Şevket Köse ve 21 Milletvekilinin, özel güvenlik sektörünün
sorunlarının araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/1041) (Başkanlığa
geliş tarihi: 07.01.2010)
16 Şubat 2011 Çarşamba
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 13.05
BAŞKAN : Başkan Vekili Şükran Güldal MUMCU
KÂTİP ÜYELER : Yusuf COŞKUN (Bingöl), Fatih
METİN (Bolu)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 67nci
Birleşimini açıyorum.
III. YOKLAMA
BAŞKAN
Elektronik cihazla yoklama yapacağız.
Üç dakika süre
veriyorum.
(Elektronik
cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN
Toplantı yeter sayısı vardır, görüşmelere
başlıyoruz.
Gündeme geçmeden
önce üç sayın milletvekiline gündem dışı söz
vereceğim.
Gündem
dışı ilk söz Türk Medeni Kanununun kabulünün 85inci yıl
dönümü münasebetiyle söz isteyen İstanbul Milletvekili Ayşe Jale
Ağırbaşa aittir.
Buyurunuz
Sayın Ağırbaş. (CHP sıralarından
alkışlar)
IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin Gündem
Dışı Konuşmaları
1.- İstanbul Milletvekili Ayşe Jale
Ağırbaşın, Türk Medeni Kanununun kabulünün 85inci
yıl dönümüne ilişkin gündem dışı konuşması
AYŞE JALE
AĞIRBAŞ (İstanbul) Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Türk Medeni Kanununun kabulünün
85inci yıl dönümü nedeniyle gündem dışı söz
almış bulunuyorum. Konuşmama başlamadan önce hepinizi
şahsım ve Demokratik Sol Parti adına saygıyla
selamlıyorum.
Medeni Kanunun
kabulü Türkiye için önemli bir dönüm noktasıdır. Kanunun kabul
edildiği 17 Şubat 1926da çoğu kimse bu yasayla yeni bir
dünyanın kendilerine açıldığının farkına
varmamıştı ancak getirilen yeniliklerle toplum hayatı
değişti ve yenileşti; ümmetten bir ulus, kuldan yurttaş
yaratıldı, vatandaş yaratıldı, kadın gün yüzüne
çıkartılarak erkekle eşit kılındı.
Yüksek
öngörüsüyle bugünkü çağdaş, modern Türkiye Cumhuriyetini meydana
getiren Gazi Mustafa Kemal Atatürkü saygıyla, minnetle ve özlemle
anıyorum.
Medeni Kanunun
kabulünde zamanın Adalet Bakanı olan Mahmut Esat Bozkurtun da
oldukça önemli bir etkisi olmuştur. Atatürke, kanunların
Batının ün kazanmış kanunlarından iktibas edilerek
alınması zaruretinden bahsederek ve yeni kanunları uygulayacak
hukukçuların olup olmadığını soran Atatürke
yetiştireceğim cevabını vererek cesur kararların
alınmasında rol oynamıştır. Medeni Kanunun kabulüyle
Türkiye yüzünü Batıya dönmüştür, ilerlemenin ve gelişmenin önü
açılmıştır. Türkiyenin eski hususi hukuku ile
ilişkisi kesilmiş geriye giden yolların köprüleri
atılmış, geriye dönüşü bulunmayan yeni bir yola
çıkılmıştır. Bu yol yeni bir hukukun, yeni bir medeniyet
anlayışının, kısıtlayıcı bağlardan
kurtulmuş bir düşünce tarzının yolu olmuştur.
Canlı
varlıkların, organizmaların zamanla yaşlanması ve
beklenen performansı göstermekten yavaş yavaş
uzaklaşması gibi sosyal varlıklar olan kanunlar da zamanla
yaşlanmakta ve günün ihtiyaçlarına gereği gibi cevap
verememektedirler. Bu sebepledir ki kanunların, özellikle Medeni Kanun
gibi temel kanunların belli bir süre geçtikten sonra yeniden gözden
geçirilmesi ve yaşanan çağın, gelişen teknolojinin
ihtiyaçlarına cevap verebilir hâle gelmesi gerekmektedir. Türk Medeni
Kanununun bu gelişmelerden uzak kalacağı
düşünülemeyeceğinden 30 Aralık 1999da Ecevit
başkanlığındaki 57nci Hükûmet, Kanunu baştan sona
gözden geçirerek günümüzün ihtiyaçlarına cevap verecek yeni bir
tasarıyı Türkiye Büyük Millet Meclisine sunmuştur. Yürürlükteki
kanundan farklı pek çok yeni hükümleri içeren, özellikle kadın-erkek
eşitliğine her oranda yer veren 4721 sayılı Türk Medeni
Kanunu 1/1/2002 tarihinden itibaren yürürlüğe konmuştur.
O zaman dahi
eksikleri bulunduğu söylenen ve değişim hızı giderek
artan dünyadaki gelişmelere paralel olarak tekrar güncelleme ihtiyacı
beliren Medeni Kanunun özellikle kadınların sorunlarına çözüm
getirecek maddelerinin sekiz yıllık AKP İktidarında
güncellenmemesi manidardır. AKP bunları çözme konusunda bir
girişimde bulunmamayı tercih etmektedir. Örneğin, hâlâ
kadınlar kocalarının soyadlarını kullanmak zorunda
bırakılmaktadırlar. Medeni Kanunun 187nci maddesi evli
kadına iki seçenek sunmaktadır: Seçeneklerden birisi
kadının evlenmekle kocasının soyadını
alacağına ilişkindir, ikincisi ise evlendirme memuruna veya
nüfus idaresine yapacağı yazılı başvuruyla
kocasının soyadı önünde önceki soyadını da
kullanabilmesine ilişkindir. Yasanın emredici düzenlemesi kadının
evlenmesi hâlinde tek başına kızlık soyadını
kullanabilmesini olanaksız kılmaktadır. Medeni Kanunun 187nci
maddesinin Kadının soyadı başlığı Aile
soyadı olarak değiştirildikten sonra Eşler, evlilik
öncesi soyadlarını kullanmak istemezse evlendirme memuruna
yazılı bildirimde bulunup ortak aile adı olarak erkeğin ya
da kadının soyadını seçebilir. şeklinde yeniden
düzenlenmelidir. Böyle bir düzenleme eşitlik ilkesine uygundur ve
çocuğun hangi soyadını kullanacağı kararını
da aileye bırakır yani kadın isterse çocuğuna kendi
soyadını verme hakkına sahip olur. Medeni Kanunun 124üncü
maddesinde on yedi olarak belirlenen evlilik yaşı diğer hukuki
işlemler için geçerli olan asgari yaş sınırı olan on
sekize yükseltilmelidir. Evlilik içinde edinilen malların 1 Ocak 2002den
önceki bölümünün de eşit paylaşım içerisine alınması
sağlanmalıdır.
Değerli
milletvekilleri, boşanmış bir kadınsınız.
Çocuğunuzla birlikte tatile gideceksiniz, bir otelde
kalacaksınız. Vize, pasaport işlemleriniz var ya da askerdeki
oğlunuzu evci çıkarmak istiyorsunuz.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Lütfen sözlerinizi tamamlayınız, buyurunuz.
AYŞE JALE
AĞIRBAŞ (Devamla) Ancak çocuğunuzun kimliğinde
babasının soyadı yazılı olduğundan
anneliğinizi kanıtlamanız oldukça güçtür. Önce
tanımadığınız bir insana
boşandığınızı söylemek zorundasınız,
sonra cebinizdeki boşanma ilamını göstermek
zorundasınız. Bu sıkıntıyı gidermek için nüfus
cüzdanında anne adı, baba adı yerine anne adı, soyadı,
baba adı, soyadı bilgilerinin bulundurulması gerekmektedir.
Aynı şekilde nüfus cüzdanında yer alan boşanmış,
bekâr gibi ibarelerin de kaldırılması gerekmektedir. Kimsenin
kadının evli mi, bekâr mı olduğunu bilmesine gerek yoktur.
Kadınların sosyal ve ekonomik yaşamda sorunlar yaşamasına
yol açan maddeler bir an önce değiştirilmelidir. Bu konuda tüm
partileri samimi ve sorumlu davranmaya davet ediyorum. Medeni Kanunun devrimci
ilkelerine hiçbir şekilde dokunmamak üzere, çağda meydana gelen
değişmeler, teknik ve bilim alanlarındaki gelişmeler göz
önünde tutularak, aksaklıkların giderileceği bir şekilde
Kanunun güncellenmesi toplumun yararına olacaktır.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Lütfen tamamlayınız, buyurunuz.
AYŞE JALE
AĞIRBAŞ (Devamla) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Türk Medeni
Kanununun kabulünün 85inci yıl dönümünü kutluyor, yüce heyeti
saygıyla, sevgiyle selamlıyorum. (CHP, AK PARTİ ve MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Ağırbaş.
Sayın Güvel,
sisteme girmişsiniz; buyurunuz.
V.- AÇIKLAMALAR
1.- Adana Milletvekili Hulusi Güvelin, Medeni Kanunun
kabulünün 85inci yıl dönümüne ilişkin açıklaması
HULUSİ GÜVEL
(Adana) Teşekkür ediyorum Başkanım.
Değerli
arkadaşlar, 17 Şubat 1926 tarihinde kabul edilen Medeni Kanun
cumhuriyetimizin en önemli adımlarından bir tanesidir. Özellikle
kadınlara tanınan haklar açısından, çağının
ötesinde bir anlayışın ifadesidir. Miras, resmî nikâh,
mahkemelerde yapılan tanıklıklarda sağlanan eşitlik
gibi konularda bugün artık bize olağan gelen düzenlemeler, o günün
toplum yapısında birer devrim niteliği
taşımaktadır.
Türk
kadını Medeni Kanunun kabulüyle ekonomik, sosyal ve hukuksal
alanlarda erkeklerle eşit haklara sahip olmuştur ancak günümüz
Türkiyesi, kadın-erkek eşitliği sıralamasında 134 ülke
arasında, ekonomik katılım ve fırsat eşitliği
açısından 131inci, eğitim düzeyi açısından 109uncu
sırada bulunmaktadır. Dünya Ekonomik Forumunun
açıkladığı raporda yer alan bu rakamlar cumhuriyet
Türkiyesine yakışmamaktadır.
Teşekkür
ediyorum Başkanım.
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Güvel.
Sayın
Kaplan, buyurunuz.
2.- Şırnak Milletvekili Hasip Kaplanın,
Medeni Kanunun kabulünün 85inci yıl dönümüne ilişkin
açıklaması
HASİP KAPLAN
(Şırnak) Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Medeni
hakların en başında seçme-seçilme hakları gelir. Maalesef,
hâlâ 21inci yüzyılda Meclisimizdeki kadın temsil oranına
baktığımız zaman Afrika ülkelerinin de gerisinde
olduğunu görüyoruz. Sadece, Mecliste bulunan grubumuz, partimiz, Barış
ve Demokrasi Partisi en çok, kadın temsilinde, yüzde 40ın üzerinde
milletvekiliyle temsil edilmekte, 17 belediye başkanından
-Türkiyede- 14ü kadın belediye başkanı partimizde
bulunmaktadır.
Şimdi,
bugünü kutlarken, aradan seksen beş yıl geçmiş ama Selçuk
Üniversitesi İlahiyat Bölüm Başkanının
açıklamaları da dehşet yaratıyor. Dekolte, tahrik, taciz
tartışmaları şu an televizyonlarda ama kadın
haklarından sorumlu Bakanımız susuyor, Meclisin Kadın Erkek
Fırsat Eşitliği Komisyonu Başkanı susuyor, televizyonlar
da bunu sürekli tartışıyor. Acaba geldiğimiz nokta kabul
edilebilir bir nokta mıdır diye soruyorum?
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Kaplan.
Sayın
Doğan
3.- Gümüşhane Milletvekili Yahya Doğanın,
Medeni Kanunun kabulünün 85inci yıl dönümüne ilişkin
açıklaması
YAHYA DOĞAN
(Gümüşhane) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Gerçekten, bu
Türk Medeni Kanununun kabulünün 85inci yıl dönümü dolayısıyla
çok Değerli Milletvekili Jale Ağırbaş Hanımefendinin
yapmış olduğu konuşmayı dikkatle ve istifadeyle dinledim.
Gerçekten, kanun kabul edildikten sonra, uzun bir süre geçmesine rağmen
günümüz ihtiyaçlarına cevap veremediği için Hükûmetimiz
zamanında, daha önce başlatılan çalışmalar yüce
Meclisin de olgun davranışı neticesinde uzlaşmayla süratle
geçmiştir. Ben bundan dolayı yüce Parlamentoya elbette ki
teşekkür ediyorum. Ancak Sayın Ağırbaşın AK
PARTİ kılını kıpırdatmadı. demesini de
biraz doğru bulmuyorum. Ben ihtiyaç duyuldukça elbette ki kanunlarda
gerekli
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Doğan.
Bir dakika süre
vermiştim ben arkadaşımıza, sağ olun.
Gündem
dışı ikinci söz Denizli ilinin sorunları hakkında söz
isteyen Denizli Milletvekili Emin Haluk Ayhana aittir.
Buyurunuz
Sayın Ayhan. (MHP sıralarından alkışlar)
IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR (Devam)
A) Milletvekillerinin Gündem
Dışı Konuşmaları (Devam)
2.- Denizli Milletvekili Emin Haluk Ayhanın, Denizli
ilinin ekonomik ve sosyal sorunları ile alınması gereken
önlemlere ilişkin gündem dışı konuşması
EMİN HALUK
AYHAN (Denizli) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın
Başkan, sayın milletvekilleri; periyodik olmasa bile zaman zaman
Denizlinin yaşadığı ekonomik ve sosyal problemleri,
sorunları bu kürsüden hem gündem dışı hem de diğer
konuşmalarım esnasında dile getiriyordum. Özellikle
yaşanılan kriz ve Hükûmetin bizzat Teğet geçecek. diyerek
krizi hafife alması, dış piyasada meydana gelen talep
daralması sonucunda ihracatın azalması, Hükûmetin proaktif
önlemlerde geç kalması ilimizde ekonomik problemlerin, giderek, diğer
il ve bölgelerden daha ağır yaşanması sonucunu ortaya
çıkarmıştır. Hükûmet krizin yarasını
Başbakan ve bakan ziyaretleri ile sarmaya
çalışmıştır. Ancak bu davranış biçimi,
problemlerin çözümüne yeterli olmamıştır. Ortaya çıkan
tablo, 10 binlerce işsiz, boşalan evler, ödenemeyen senetler, çekler,
kiralar, azalan ihracat, kadın işçilerin işlerini kaybetmesi,
sıkıntıya düşen binlerce KOBİ, 2den 9a çıkan
icra dairesi sayısı, ilin temel sektörlerinin irtifa kaybetmesi, dört
yılda 300 binden fazla icra dosyası, vergide tahsilat/tahakkuk
oranında sondan 10uncu il, kredilerin takibinde en yüksek 3üncü il -hem
de Ankara ve İstanbuldan sonra- hava kirliliği, şehirde
altyapıda bizar olmuş 10 binlerce vatandaş, dikta bir baskı
rejimi, sivil toplum örgütlerinin ve benzeri kuruluşların
yaşadığı baskılar, sendika değiştirmeye
zorlanan memurlar. Bunlar AKPnin Denizliye yüklediği zorluklardır.
Artık
Denizlide problemler kriz geçmesine rağmen yine dayanılmaz hâlde
devam etmektedir. İşsizlik hâlen temel sorun olarak devam etmektedir.
Türk milletinin çocuğuna reva görülen güvenlik görevliliği ile
şirket taşeron işçiliğidir.
Hâlen kredisini
ödeyememede oran olarak en kötü üç ilden birisidir. Aralık ayı vergi
tahsilat/tahakkuk oranının en kötü olduğu on ilden birisidir. Şimdi,
bir milletvekilinin kendisinin temsil ettiği bir il için bu kadar
olumsuzluğu sayması gurur verici bir hadise midir? Hayır. Biz,
bunları sevinerek değil, içimiz kanayarak ifade ediyoruz.
Biz bunları
söylediğimizde AKPye mensup vekillerden bazıları bize
Denizliyi niye dile getiriyorsun? İzmir de kötü. Onlar İzmire
kötü diyor mu? diye söylüyorlardı. Maalesef, bunlar, Genel Kurul
tutanaklarında tarihe şahitlik yapacak birer delil olarak yerini
aldı.
Bu beyanatlar
karşısında bankaların Denizliye kredi vermekte çekingen
davrandıklarını ifade edenler, bankaların
müşterilerinin bilançolarına bakmadan kredi verdiklerini
düşünecek kadar aymazlık içindelerdi.
Bunlar
kısaca söyleyeceklerimiz ama diğer illerin de kriz öncesi ve sonrası
hâlleriyle Denizliyi mukayese etmemiz de gerekir. Denizli, 2009 krizinde en
ciddi sarsılan illerin başında gelmektedir. Diğer iller
kriz öncesindeki seviyeden daha fazla istihdama ulaşmıştır.
Diğer iller istihdam yaratırken Denizli eskiye
yaklaşamamıştır.
2003
yılından 2009 yılı sonuna kadar Denizliye verilen
yatırım teşvik belgeleri, yatırım değerleri
miktarı ve istihdam taahhüdü devamlı olarak
azalmıştır. 2003 yılında yatırım teşvik
belgesi 141den, 2009da 35e; 2002de 440 milyon TL olan teşvik belgeli
yatırım, 2009da 137 milyona; 2003te taahhüt edilen 6.130 istihdama
karşılık 2009da 763e düşmüştür. Diğer iller
istihdam yaratıyor, Denizli yapamıyor. Kriz öncesine göre Denizli
daha yukarı çıkmalıydı. 2008-2009da Denizli
yatırımlarında irtifa kaybetti.
Denizliye, AKP,
faydalı olmak istiyorsa, giderayak, bir an önce Çardak Organize Sanayi
Bölgesine, bomboş olan, altyapısı hazır sanayi bölgesine,
5084 sayılı Kanun hükümlerine benzer bir teşvik vermelidir.
Bir bakan
Denizliden çıkarsa olur. dediler, o da çare olmadı. Artık her
bakanın gelmesinin ardından kapanan fabrika ve işsiz
kalanların sıkıntısı hâlâ duruyor.
Teşvik
kötü, Denizli yanıyor. dedik. İşini kaybedenlerin evlerinin
cenaze evi olduğunu söyledik.
Çiftçi,
Salihağa köyünden dün arıyor. Biz arlı insanız. Durumumuzu
ifade et ancak bizim ismimizi verme. diyor. Şu anda Denizlililerin
düştüğü durum budur.
Hepinize
saygılar sunuyorum.
Teşekkür
ediyorum Sayın Başkanım. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Ayhan.
Gündem
dışı üçüncü söz Bayburt ilinin düşman işgalinden
kurtuluşunun 93üncü yıl dönümü münasebetiyle söz isteyen Bayburt
Milletvekili Ülkü Gökalp Güneye aittir.
Buyurunuz
Sayın Güney. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
3.- Bayburt Milletvekili Ülkü Gökalp Güneyin, Bayburt
ilinin düşman işgalinden kurtuluşunun 93üncü yıl dönümüne
ilişkin gündem dışı konuşması
ÜLKÜ GÖKALP GÜNEY
(Bayburt) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; güzel
Bayburtumuzun düşman işgalinden kurtuluşunun 93üncü yıl
dönümü nedeniyle gündem dışı söz almış bulunuyorum. Bu
vesileyle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Sözlerime
başlarken, bir daha o acı ve karanlık günlere dönmemeyi
Cenabıallahtan diliyor, aziz şehitlerimizi minnet ve rahmetle
anıyorum.
Değerli
milletvekilleri, bu vesileyle, bu kısa süre içerisinde ilimizdeki son
gelişmeleri, beklentilerimizi kısa satır başları
olarak sizlerle paylaşmak istiyorum.
İlimiz
tarihî İpek Yolu üzerinde, Karadenizi Doğu ve Güneydoğu
Anadoluya bağlayan önemli bir merkezdir. Cumhuriyet döneminin
kazanımlarıyla birlikte, özellikle 1989 yılında il
oluşuyla büyük gelişmeler göstermiştir. İl olmasıyla
devlet yatırımları ve destekleri artmış, son
yıllarda Hükûmetimizin üstün gayretleriyle olumlu gelişmeler
olmuştur. Bu gelişmeleri kısaca özetlemek istiyorum.
Üç yıl önce
kurulan üniversitemiz, üç fakülte, iki yüksekokulu ile 3.200 öğrenciyi
barındırmaktadır. Her geçen gün gelişmekte ve ilimize
sosyoekonomik açıdan büyük katkılar sağlamaktadır.
Yakında açılacak olan Aydıntepe, Demirözü yüksekokulları ile
daha da gelişecektir. Amacımız, bilimsel
araştırmalarıyla ve kaliteli öğretim kadrosuyla bölgemizde
tercih edilen bir üniversite hâline gelmesidir.
Değerli
milletvekilleri, Bayburtumuzun gelişmesi için en önemli lokomotif sektör
hayvancılıktır. Hayvancılık Bayburtun en önemli
uğraşı alanı ve geçim kaynağıdır. 12 Ocak
2010da çıkarılan, hayvan üreticilerini teşvik eden kararın
daha da genişletilerek ilimize uygulanması Bayburtlunun olmazsa
olmazıdır.
Bayburtumuzun en
önemli yatırımı olan Demirözü Barajı, temeli 1996da
atılmasına rağmen aradan geçen uzun yıllar sonucunda
Hükûmetimizin vermiş olduğu büyük desteklerle bu yıl
bitiriliyor. 31 milyon Türk lirası ödenek ayrıldı, son
aşamasına geldi ve bu yıl bunu bitiriyoruz. Böylece 11.339
hektar alan daha sulanacak. Bu, Bayburtun sulanan arazisine bir kat daha ilave
anlamına gelmektedir. Böylece hayvancılık da buna
bağlı olarak daha da gelişecektir, gelişme gösterecektir.
Erzurum ve
Trabzonla aramızdaki yollar duble yol hâline getirilmektedir ve
bunların da büyük bir kısmı bitirilmiştir.
Sadece 2010
yılında Özel İdaremizin imkânlarıyla şehrimizde, daha
doğrusu köylerimizde üç gölet -Aydıntepe, Gez, Yedigözeler göletleri-
yapılmış, bitirilmiştir. Yukarıpınarlı ve
Bayraktar göletlerinin inşaatı da hâlen devam etmektedir.
Yapımı
kırk yıldan beri devam eden Bayburt-Araklı arasındaki yolla
ilgili olarak gerek Trabzon milletvekillerinin ve gerekse Bayburt
milletvekilleri olarak bizlerin uğraşları ve büyük gayretleriyle
Dağbaşında 3 bin metrelik bir tünel realize edilmiş, ihale
aşamasına gelmiştir. Çok kısa zamanda bu
bağlantıyla Bayburtun Karadenize bağlanması, Trabzona
bağlanması 60 kilometre daha da kısalacaktır. Bu, bölgeye
her yönden olumlu katkılar sağlayacaktır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN
Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.
Buyurunuz.
ÜLKÜ GÖKALP GÜNEY
(Devamla) Kop Dağı Tüneli üzerindeki fizibilite
çalışmaları bitme aşamasına gelmiştir.
Ayrıca, bu
yıl Bayburtta ikinci devlet hastanemizin, kadın doğum ve çocuk
hastalıkları hastanemizin temelini attık. İki yıl
içerisinde bölgemizde modern ve bütün ihtiyaçlara cevap verecek bir hastaneye
kavuşmuş olacağız.
Değerli
milletvekilleri, Bayburt yüz seksen yedi köye sahiptir. Bugün bu köylerimizin
yüzde 95-96sının yolları asfaltlanmıştır. Bu,
Türkiye ortalamasının çok üstündedir. Burada, gayreti olanlara,
gayreti geçenlere, başta Özel İdareye ve bu yardımları
veren Hükûmetimize teşekkürlerimi sunuyorum.
Olumlu olarak
anlatacağım daha çok şey var, vaktim bitti ama bazı
sıkıntılarımız da vardır. Bunların en
başında, ilimizdeki en büyük sıkıntı işsizlik ve
göçtür.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Lütfen sözünüzü bağlayınız.
Buyurunuz.
ÜLKÜ GÖKALP GÜNEY
(Devamla) Bunun için çare, çıkarılan
hayvancılığı teşvik projesinin biraz daha
genişletilerek, daha rasyonalize edilerek bölgemize
uygulanmasıdır yani bunun daha pratik, özellikle bürokratik
engellerden arındırılarak doğrudan doğruya
köylülerimize, alıcılara intikal ettirilmesidir diye
düşünmekteyim. Bu bizim için çok önemli bir projedir.
Bir de buradan
yurt dışındaki ve yurt içindeki Bayburtlu iş adamı
hemşehrilerimize sesleniyorum: Altyapısı tamamen bitmiş
olan organize sanayi bölgesine yatırım yapmalarını, kendi
memleketlerine destek olmaların diliyorum. İnşallah bu da
tahakkuk edecektir.
Sayın
Başkanım, gösterdiğiniz sabra teşekkür ediyorum.
Sayın
milletvekilleri, hepinize şahsım ve Bayburt adına
teşekkürlerimi sunuyorum. Bu Kurtuluş Günümüzün hayırlara
vesile olmasını diliyorum.
Teşekkür
ederim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Güney.
Buyurunuz
Sayın Battal.
V.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
4.- Bayburt Milletvekili Fetani Battalın, Bayburt
ilinin kurtuluşunun 93üncü yıl dönümüne ilişkin açıklaması
FETANİ
BATTAL (Bayburt) Sayın Başkan, ben de Bayburtumuzun
kurtuluşunun 93üncü yılını kutluyorum. Hatta bölgemizde
kurtuluşunun 93üncü yılını kutlayan bütün illerimizin
kurtuluşunu kutluyorum. Çünkü verilen o mücadele, bu milletin ayağa
kalkışının ilk işaret fişeğiydi.
Çanakkaleden geri dönenler bu milletin şahlanışını
görmüşlerdi. Rusya o zaman doğudan girdi, işgallere
başladı ve yerel, milis kuvvetlerle Türk milletinin mücadelesine
şahit oldu ve Kop Dağında sadece, Mareşal Fevzi
Çakmakın tespitiyle 14 bin tane şehit verdi bu insanlar ve ondan
sonra kurtuluş ve ondan sonra istiklâl mücadelesinin
başlangıcının fişekleri ve bir milletin ayağa
kalkması
Kutlu olsun hepimize! (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN -
Teşekkürler Sayın Battal.
Gündeme
geçiyoruz.
Başkanlığın
Genel Kurula sunuşları vardır.
Meclis
araştırması açılmasına ilişkin dört önerge
vardır, ayrı ayrı okutuyorum:
VI.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Meclis
Araştırması Önergeleri
1.- Adana Milletvekili Yılmaz Tankut ve 21
milletvekilinin, medyanın ve televizyon dizilerinin başta aile ve
çocuklar olmak üzere toplum üzerindeki olumsuz etkilerinin
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/1038)
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Televizyonda
yayınlanan bazı diziler zararları ve yanlış
mesajları yönünden, son yılların en çok
tartışılan konusudur. Toplumun sosyal dokusunu bozan ve
bireylerin kötü alışkanlıklar edinmesine sebep olan söz konusu diziler,
yaşanan tartışmalar sonucunda azalmamakta aksine gün geçtikçe
çoğalmaktadır. Faydalı olma konusunda birey ve toplumu
eğitici ve öğretici dizilerin yerini mafya olmanın, adam
öldürmenin, şiddetin, ağzı bozuk olmanın,
hırsızlık yapmanın, aldatmanın, kandırmanın,
tecavüz etmenin topluma aşılandığı diziler
almıştır. Türk toplumunun yapısını tehdit eden,
bu medya ve dizi gerçeğinin meydana getirdiği sorunlara ait
nedenlerinin araştırılması ve çözüm yollarının
bulunması amacıyla Anayasanın 98. Türkiye Büyük Millet Meclisi
İçtüzüğün 104. ve 105. maddeleri gereğince Meclis
Araştırması açılmasını arz ederiz.
1) Yılmaz Tankut (Adana)
2) Muharrem Varlı (Adana)
3) Oktay Vural (İzmir)
4) İsmet Büyükataman (Bursa)
5) Beytullah Asil (Eskişehir)
6) Ahmet Bukan (Çankırı)
7) Akif Akkuş (Mersin)
8) Mustafa Kalaycı (Konya)
9) Erkan Akçay (Manisa)
10) Emin Haluk Ayhan (Denizli)
11) Ertuğrul Kumcuoğlu (Aydın)
12) Kemalettin Nalcı (Tekirdağ)
13) Osman Durmuş (Kırıkkale)
14) Necati Özensoy (Bursa)
15) Kürşat Atılgan (Adana)
16) Ali Uzunırmak (Aydın)
17) Alim Işık (Kütahya)
18) Cemaleddin Uslu (Edirne)
19) Ahmet Duran Bulut (Balıkesir)
20) Mehmet Zekai Özcan (Ankara)
21) Süleyman Nevzat Korkmaz (Isparta)
22) Mehmet Akif Paksoy (Kahramanmaraş)
Gerekçe:
Aile toplumun en
temel öğesidir. Aile toplum ağacının meyvesi olduğu
gibi aynı zamanda da çekirdeğidir. Dolayısıyla ailedeki
problemler toplum kaynaklıdır ve bu problemler toplumun bütününü
ilgilendiren ve çöküşüne sebep olabilecek hayati meselelerdir. Bu
çöküşe sebep olmada toplumdaki önemli kurumlardan medyanın payı
inkâr edilemez. Kitle iletişim araçlarının insan tutum ve
davranışları üzerindeki etkilerinin çok güçlü olduğu
yadsınamaz bir gerçekliktir.
Medyadaki
bazı dizilerin olumsuz etkisiyle toplum yapımızda aile
kurmanın ve çocuk sahibi olmanın kutsiyeti kaybolmakta ve evlenmemek
nikâhsız aşk birlikteliği yaşamak kabul edilebilir
sıradan bir yaşam tarzı olarak gösterilmektedir. Diziler, ölene
kadar sürdürülmesi için söz verilen evliliklerin, ihanetlerle, entrikalarla
yıkıldığını gösteren örneklerle doludur.
Bireye ve topluma
sağladığı önemli yararlarla toplumun ve bireyin vazgeçilmez
öğesi olan aile, evlerimizin başköşesine oturan televizyondaki
bu yayınlarla özellikle milli ve manevi değerlerden yoksun bazı
dizi filmlerle dejenere olmaktadır.
Seyredenlerini
ekran başına bağlayan bu diziler nikah, mahremiyet, vefa gibi
değerleri gereken önemiyle konu edinmemektedir. Eğitici nitelikli
dizi filmlerin hemen hemen görülmediği ekranlarda maalesef Türk aile
yapısına ve yaşantısına uygun olmayan görüntüler hakim
olmaktadır. Nitekim okul çağındaki genç kızlar için
hayatın gerçeklerinden uzaklaşıp tozpembe bir dünyada
yaşamasına imkan sağlayan, arkadaşlık
ilişkilerinin daha da cinsel boyutlara indirilmesini
meşrulaştıran ve gençleri bu yönde bir hayat tarzını
benimsemeye iten diziler bulunmaktadır.
Halkın
beğenisine sunulan bu yayınların toplumun değerleriyle
beklentileriyle uyuşması ailelerin ve toplumun geleceği
açısından hayati öneme sahiptir.
Aile
hayatının korunması ile ilgili medyaya da düşen görev,
dizileri ve diğer yayınları ile ahlaki değerleri
yıpratan, toplumun kendine ait özelliklerinin yok olmasına yol açan,
şiddeti, cinselliği, alkol kullanımını özendiren yayınlardan
uzaklaşıp evrensel kültür değerlerini tanıtan, milli ahlak,
terbiye ve değer çizgisinde kendine düşen kılavuzluk vazifesini
yerine getirerek eğitici, aydınlatıcı yol gösterici
olmasıdır.
Bugün ülkemizde
televizyon yayınlarından genel bir memnuniyetsizlik olduğu çok
açıktır. Hangi görüşten, hangi siyasal partiden olursa olsun
ülkemiz insanı televizyonlardaki sorumsuz yayınlardan
rahatsızdır. Televizyon yöneticileri reyting uğruna bu ülkenin
geleneklerini, millî ve manevi değerlerinin dilini, çocuk ve gençlerimizin
ruh sağlığını âdeta hiçe sayan bir
yayıncılık anlayışıyla hareket etmektedir.
Özellikle çocukların ve ev hanımlarının televizyon
izlediği saatlerde birbirlerinin benzeri niteliksiz, düzeysiz,
insanların özel yaşamlarını konu edinen ve birçok insanın
ölümüne ve saldırıya uğramasına neden olan programlara gösterilen
müsamaha hâlen sürmektedir.
Toplumda meydana
gelen olayların, bu dizilerin artışına bağlı bir
şekilde artması bir tesadüf değildir. Bu diziler bireylere kötü
yola sürüklenmenin yöntemini öğretmektedir. Toplumun sosyal dokusu bozuldukça
da bu tür diziler reyting rekorları kırmaya devam etmektedir.
Herkesin
birbirini aldattığı, tecavüzden geçilmeyen diziler aile dizisi
haline, mafya dizileri ise erkekliğin temsili haline getirilmiştir.
Bu tür diziler başladığı zaman adeta hayat
durmaktadır. Evlerde anne, baba ve çocuklar bu diziler
karşısında robot haline gelmektedir.
Eğer
yetkililer bu televizyon dizilerindeki içeriklere bir sınır ve ölçü
getirmezlerse, toplumun çürümesinin baş aktörü bu diziler olacaktır.
Televizyon günümüzün en etkili propaganda ve etkileme aracıdır.
Oradan zehir akarsa zehir, bal damlarsa bal toplumun ruh gıdasına
etki etmektedir.
Çocukların,
gençlerin raydan çıkmaması için herkese düşen sorumluluklar
vardır. Diziler toplum düzenini, ahlakını ortadan
kaldırıyorsa, asıl ortadan kaldırılması gereken
veya senaryosunun yeniden düzenlenmesi gereken o tür dizilerdir.
Netice olarak;
Türk toplumunun
yapısını tehdit eden, bu medya ve dizi gerçeğinin
yarattığı sorunlara ait nedenlerinin
araştırılması ve çözüm yollarının bulunması
amacıyla Meclis Araştırma Komisyonu kurulmasını arz
ederiz.
2.- Kastamonu Milletvekili Mehmet Serdaroğlu ve 21
milletvekilinin, karşılıksız çek sorununun
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/1039)
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Karşılıksız
çek sorununun nedenlerinin ortaya konulması, ekonomiye verdiği
zararın tespiti, çek borçlarını ödeyemeyen ve çek
alacaklarını tahsil edemeyenlerin içine düştükleri
mağduriyetlerin araştırılması ve alınacak
önlemlerin belirlenmesi için Anayasamızın 98 ve İçtüzüğün
104 ve 105. maddeleri gereğince, bir Meclis Araştırma Komisyonu
kurulmasını arz ve teklif ederiz.
1) Mehmet Serdaroğlu (Kastamonu)
2) Mehmet Şandır (Mersin)
3) S. Nevzat Korkmaz (Isparta)
4) Oktay Vural (İzmir)
5) D. Ali Torlak (İstanbul)
6) Hüseyin Yıldız (Antalya)
7) Şenol Bal (İzmir)
8) Cemaleddin Uslu (Edirne)
9) Alim Işık (Kütahya)
10) Beytullah Asil (Eskişehir)
11) Osman Ertuğrul (Aksaray)
12) Mümin İnan (Niğde)
13) Mehmet Akif Paksoy (Kahramanmaraş)
14) Mustafa Kalaycı (Konya)
15) Akif Akkuş (Mersin)
16) Hamza Hamit Homriş (Bursa)
17) Necati Özensoy (Bursa)
18) Mustafa Enöz (Manisa)
19) Reşat Doğru (Tokat)
20) Hasan Çalış (Karaman)
21) Behiç Çelik (Mersin)
22) Abdülkadir Akcan (Afyonkarahisar)
Gerekçe:
Yaşanan
ekonomik kriz sonrasında, karşılıksız çek sorunu
devasa boyutlara ulaşmıştır. 2010 sonu itibariyle, 1 milyon
600 bin kişinin karşılıksız çıkan çeki
dolayısıyla, çek cezası olduğundan bahsedilmektedir.
Karşılıksız
çek davaları, konu ile ilgilenen mahkemelerinin iş yükünün
yarısından fazlasını oluşturmaktadır. Dosya
yoğunluğu nedeniyle kilitlenme noktasına gelen mahkemeler, 3 yıl
sonrasına duruşma günü vermektedir. Birkaç celsede bitmesi gereken
karşılıksız çek davaları, yıllarca sürmekte ve en
sonunda da zamanaşımından düşmektedir.
Karşılıksız
çek sorununda, hem borcunu ödeyemediği için hapis cezasıyla
karşı karşıya olanlar, hem alacağını tahsil
edemediği için batma noktasına gelen alacaklılar, hem de bu
ticari ilişkilerin içinde yer alan üçüncü şahıslar mağdur
olmaktadırlar.
Sayıları
milyonlarla ifade edilen karşılıksız çek olayında, bu
kadar esnafımızın tamamının art niyetli olması
mümkün değildir. Karşılıksız çek sorunu zincirleme bir
sorundur. İşi bozulan esnaf, tüccar ve sanayiciler
yazdıkları çekleri ödeyememişler, iş yaptıkları,
ticari ilişki içinde oldukları alacaklılarını da
kendileriyle birlikte batağa sürüklemiş, mağdur olmalarına
neden olmuşlardır.
Karşılıksız
çek davaları ile ilgili olarak tam bir hukuk karmaşası
yaşanmaktadır. Bazı mahkemeler 3167 sayılı kanunun,
5941 sayılı Çek Kanunu ile ortadan kalktığı gerekçesi
ile beraat kararları verirken, bazı mahkemelerde 01.01.2009
tarihinden önceki karşılıksız çek suçları nedeniyle
verilen adli para cezalarını ödeyemeyenlere hapis cezaları
verilmektedir. Çek Kanununa muhalefetten suçlu bulunup, taahhütle serbest
bırakılan milyonlarca kişinin yeniden hapisle karşı
karşıya olduğu ifade edilmektedir.
İnsanların
hapis cezalarını çekerken, para kazanıp borçlarını
ödemeleri mümkün olmadığına göre, bu insanların cezaevine
konulması, aslında sorunu büyüten, içinden çıkılmaz hale
getiren bir uygulama olup, alacaklıların mağduriyetini de gidermemektedir.
Karşılıksız
çek sorunu, ülke ekonomisine de zarar vermekte, ekonomik ilişkilerde
güveni ortadan kaldırmakta, çek ödeme aracı olmaktan
çıkmaktadır.
Türkiye Büyük
Millet Meclisinin, çığ gibi büyüyüp, zincirleme felaketlere,
intiharlara neden olan karşılıksız çek sorununa, borçlu ve
alacaklı tüm mağdurların durumunu dikkate alarak, bir çözüm
bulması gerekmektedir.
Tüm bu
nedenlerle, karşılıksız çek sorunun nedenlerinin ortaya
konulması, ekonomiye verdiği zararın tespiti, çek
borçlarını ödeyemeyen ve çek alacaklarını tahsil
edemeyenlerin içine düştükleri mağduriyetlerin
araştırılması ve alınacak önlemlerin belirlenmesi için
Anayasamızın 98 ve İçtüzüğün 104 ve 105. maddeleri
gereğince, bir Meclis Araştırma Komisyonu kurulmasını
arz ve teklif ederiz.
3.- Muş Milletvekili M. Nuri Yaman ve 19
milletvekilinin, kamu araçlarının fazlalığının,
maliyetlerinin ve amaç dışı kullanımlarının
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/1040)
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Türkiyedeki kamu
araçlarının fazlalığı ve bundan kaynaklı
maliyetlerin kamu ekonomisine getirmiş olduğu yükün incelenerek
gerekli önlemlerin bir an önce alınması hususunda Anayasanın 98
inci ve TBMM İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri gereğince
Meclis Araştırması açılmasını saygılarımızla
arz ederiz.
1) M. Nuri Yaman (Muş)
2) Selahattin Demirtaş (Diyarbakır)
3) Gültan Kışanak (Diyarbakır)
4) Ayla Akat Ata (Batman)
5) Bengi Yıldız (Batman)
6) Akın Birdal (Diyarbakır)
7) Emine Ayna (Mardin)
8) Fatma Kurtulan (Van)
9) Hasip Kaplan (Şırnak)
10) Hamit Geylani (Hakkâri)
11) İbrahim Binici (Şanlıurfa)
12) Mehmet Nezir Karabaş (Bitlis)
13) Mehmet Ufuk Uras (İstanbul)
14) Osman Özçelik (Siirt)
15) Özdal Üçer (Van)
16) Pervin Buldan (Iğdır)
17) Sebahat Tuncel (İstanbul)
18) Sevahir Bayındır (Şırnak)
19) Sırrı Sakık (Muş)
20) Şerafettin Halis (Tunceli)
Gerekçe:
Türkiyede kamuya
ait araç sayısının diğer ülkelere nazaran çok daha fazla
olması, basında ve kamuoyunda kamuda araç saltanatı olarak
ifade edilmiştir.
AKPnin iktidara
geldiği 2002 yılını takip eden 2003 yılı Haziran
ayı itibariyle genel bütçeli idare ve katma bütçeli idarelerden
oluşan bütçe kapsamındaki kurum ve kuruluşların
mülkiyetindeki taşıt sayısı 86 bin 837 adet iken, 2010
yılı Haziran ayı itibariyle merkezi yönetim kapsamındaki
kamu idarelerinin mülkiyetinde bulunan araç sayısında bir azalma
olmamış, aksine artarak 87 bin 171 sayısına
ulaşılmıştır.
Mahalli
idarelerin mülkiyetinde bulunan taşıt sayısı ise 2009
yılı Haziran ayı itibariyle 58 bin 454 adet iken, Kamu
İktisadi Teşebbüslerinin mülkiyetinde 2010 Haziran ayı
itibariyle 10 bin 763 adet taşıt bulunmaktadır.
Dünyadaki
bazı ülkelerle konu ile ilgili bir kıyaslama
yaptığımızda;
127 milyon
nüfuslu Japonyada; milli gelir 4 trilyon 464 milyar dolar, kişi
başına düşen milli gelir 35 bin 905 dolar, kamu araç
sayısı 10 bin,
82 milyon nüfuslu
Almanyada; milli gelir 2 trilyon 890 milyar dolar, kişi başına
düşen milli gelir 35 bin 22 dolar, kamu araç sayısı 15 bin,
60 milyon 533 bin
nüfuslu İngilterede; milli gelir 2 trilyon 358 milyar dolar, kişi
başına düşen milli gelir 34 bin 905 dolar, kamu araç
sayısı 12 bindir.
Türkiyede ise;
Türkiye İstatistik Kurumunun 2009 verilerine göre nüfus 72 milyon 561
bindir. Yine Türkiye İstatistik Kurumu verilerine göre; Türkiyenin gayri
safi yurt içi hasılası 2010 yılı ilk dokuz ayı
itibariyle 531 milyon 929 dolar (yani 808 milyon 192 bin TL) iken 2009
yılı cari fiyatlarla kişi başına gayri safi yurt içi
hâsıla 8 bin 578 dolar (yani 13 bin 250 TL) olarak
gerçekleşmiştir.
Diğer 3 ülke
ile Türkiye kıyaslandığında; nüfusları birbirine
yakın olduğu halde Türkiyedeki kamu araç sayısı bu üç
ülkeden yaklaşık olarak 8 kat daha fazladır.
Gayrı safi
yurt içi hasıla ve kişi başına gayri safi yurtiçi
hasıla miktarları kıyaslandığında ise; araç
sayısındaki fazlalık, bu iki ekonomik veriyle tamamen tersine
işlemekte, diğer 3 ülkenin ulusal ve kişisel gelir düzeyleri
yaklaşık olarak Türkiyenin dört beş kat fazlası
şeklinde cereyan etmektedir.
Yine Merkezi
Yönetim kapsamında bulunan kamu idareleri tarafından,
taşıtların akaryakıt giderlerine yönelik olarak;
2008
yılında 1 milyon 68 milyon TL,
2009
yılında 1 milyar 184 milyon TL,
2010 Ekim
ayı itibariyle de 800 milyon TL harcama yapılmıştır.
Bu
harcamaların yaklaşık yüzde 77lik kısmı savunma ve
güvenliğe yönelik idareler (Milli Savunma Bakanlığı,
Jandarma Genel Komutanlığı, Emniyet Genel Müdürlüğü)
tarafından gerçekleştirilmiştir.
İktidar
tarafından zaman zaman kamuda taşıt saltanatına son verdik
(ya da) vereceğiz denilmesine rağmen, taşıt
sayısında hiçbir azalma göze çarpmamaktadır. Hatta kiralanan
araçlar da göz önüne alındığında, bu miktar sürekli
artmaktadır. Olayın, bakım-onarım ve yukarıda ifade
edilen yakıt maliyeti boyutunun yanı sıra özel işlerde
kullanılma boyutu da dikkate alındığında konunun önemi
daha açık bir şekilde ortaya çıkmaktadır.
4.- Adıyaman Milletvekili Şevket Köse ve 21
milletvekilinin, özel güvenlik sektörünün sorunlarının
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/1041)
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Güvenlik
hizmetlerinin özelleştirilmesi konusu, dünyada yoğun
tartışmalara konu olmuştur. Bu tartışmaların bir
kısmı günümüzde de devam etmektedir. Ülkemiz, bu
tartışmaların sıkça yaşandığı yerlerden
biri olmuştur. Özel güvenlik ile ilgili yakın zamanda açıklanan
rakamlar, bu konunun tekrar tartışılmaya
açılacağını göstermektedir.
Merkezi
Brükselde bulunan Avrupa Özel Güvenlik Şirketleri Birliğinin
yayımladığı rapor, ülkemizde de büyük yankı
uyandırmıştır. Rapora göre Türkiye, Avrupanın en
büyük özel güvenlik sistemine sahip ülkesidir. Avrupa ülkelerinin çoğunda
özel güvenlik görevlisi sayısının polis sayısını
aştığı belirtilen raporda, Türkiyedeki özel güvenlik
görevlisi sayısının 257 bin 192 olduğu açıklandı.
Avrupada özel güvenlik sisteminin giderek büyüdüğüne dikkat çekilen
raporda, halen Avrupa genelinde 1 milyon 639 bin 524 özel güvenlik
elemanının görev yaptığı belirtilmektedir. Geçen
yıla nazaran özel güvenlik görevlisi sayısında 176 bin 888 artış
olması raporda dikkat çekilen bir başka noktadır.
Avrupanın
yedi ülkesinde özel güvenlik elemanlarının polis
sayısını aştığı belirtilen raporda, bu
ülkelerin çoğunun eski Doğu Bloku ülkeler olduğu,
Macaristanın bu ülkelerin başını çektiği kaydedilmektedir.
Rapora göre en az sayıda özel güvenlik görevlisi İtalya,
İspanya, Malta, Danimarka, Belçika ve Litvanyada bulunmaktadır.
Türkiyeden sonra özel güvenlik elemanının en yoğun olduğu
ülkeler ise Almanya, Polonya, Fransa, İngiltere, Romanya ve Macaristan
olarak sıralanmıştır.
Rakamlardan
anlaşılacağı gibi, özel güvenlik sektörü büyümeye devam
etmektedir. Ancak; Avrupa Özel Güvenlik Şirketleri Birliğinin
yayımladığı raporda yer alan ülkemiz hakkındaki
rakamlar tartışılmaktadır. Son günlerde basına
yansıyan rakamlara göre, ülkemizde 168.975 kişilik özel güvenlik
elemanı istihdam edilmektedir. Rakamlarda her ne kadar muallaklık
olsa da ülkemizdeki özel güvenlik sayısı, dünyanın çok
sayıda ordusundan büyük konuma gelmiştir.
Türkiyede 2004
yılından, bu yılın Aralık ayı sonuna kadar
faaliyet izni alan 1270 özel güvenlik şirketi ile özel güvenlik
elemanı yetiştiren 712 eğitim kurumu bulunmaktadır. Özel
güvenlik elemanı çalıştırmak için şu ana kadar izin
alan 46 bin 688 kurum-kuruluş mevcuttur. Türkiyede toplam 232 bin polis
görev yaptığı düşünülürse özel güvenlik elemanı
sayısının önemi anlaşılmaktadır.
İstihdama
yaptığı katkı ile ekonomik olarak ülkemizde çok önemli
noktaya gelen özel güvenlik sektörünün sorunlarına, aynı önem
gösterilmemektedir. Kıdem tazminatı ve özlük haklarının
düzenlenmesi, yasadan doğan yetki karmaşaları, eğitimleri
konusunda netliğin henüz sağlanamamış olması,
kıyafet ve logoların tek tipleştirilmesinde farklı
görüşlerin bulunması nedeniyle özel güvenlik sektörünün
sorunları gittikçe büyümektedir.
Özel güvenlik
sektörünün sorunlarının çözülmemesi hem ekonomik açıdan hem de
güvenlik açısından farklı sorunların doğmasına
neden olmaktadır. Bundan dolayı özel güvenlik sektörünün
sorunlarını araştıran, tarafları ve uzmanları bir
araya getiren bir araştırma komisyonuna ihtiyaç bulunmaktadır.
Bu bağlamda
özel güvenlik sektöründe yaşanan sorunların tespiti ve bu
sorunların çözüm yollarının araştırılması
amacıyla Anayasamın 98. ve TBMM İçtüzüğünün 104 ve 105.
maddeleri gereğince Meclis Araştırması
açılmasını saygılarımızla arz ederiz.
1) Şevket Köse (Adıyaman)
2) Tekin Bingöl (Ankara)
3) Gürol Ergin (Muğla)
4) Ali Rıza Öztürk (Mersin)
5) Enis Tütüncü (Tekirdağ)
6) Atila Emek (Antalya)
7) Ali Arslan (Muğla)
8) Tayfur Süner (Antalya)
9) Ergün Aydoğan (Balıkesir)
10) Hulusi Güvel (Adana)
11) Abdulaziz Yazar (Hatay)
12) Ahmet Küçük (Çanakkale)
13) Durdu Özbolat (Kahramanmaraş)
14) Canan Arıtman (İzmir)
15) Turgut Dibek (Kırklareli)
16) Halil Ünlütepe (Afyonkarahisar)
17) Ali İhsan Köktürk (Zonguldak)
18) Rahmi Güner (Ordu)
19) Hüsnü Çöllü (Antalya)
20) Mehmet Ali Özpolat (İstanbul)
21) Mevlüt Coşkuner (Isparta)
22) Ramazan Kerim Özkan (Burdur)
BAŞKAN
Bilgilerinize sunulmuştur.
Önergeler
gündemdeki yerlerini alacak ve Meclis araştırması
açılıp açılmaması konusundaki görüşmeler,
sırası geldiğinde yapılacaktır.
Adalet ve
Kalkınma Partisi Grubunun, İç Tüzükün 19uncu maddesine göre
verilmiş bir önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve
oylarınıza sunacağım.
VII.- ÖNERİLER
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri
1.- Gündemdeki sıralama ile Genel Kurulun
çalışma gün ve saatlerinin yeniden düzenlenmesine; 18 Şubat 2011
Cuma gününe ilişkin çalışma kararının
kaldırılmasına; 616 sıra sayılı Kanun Teklifinin
İç Tüzükün 91inci maddesine göre temel kanun olarak bölümler hâlinde
görüşülmesine ilişkin AK PARTİ Grubu önerisi
Sayı: 933 16/2/2011
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Danışma
Kurulu 16.02.2011 Çarşamba günü (bugün) toplanamadığından,
İçtüzüğün 19 uncu maddesi gereğince, Grubumuzun
aşağıdaki önerisinin Genel Kurulun onayına
sunulmasını arz ederim.
Bekir
Bozdağ
Yozgat
AK
PARTİ Grup Başkan Vekili
Öneri:
Bastırılarak dağıtılan ve Gelen
Kağıtlar listesinde yayımlanan 616 Sıra Sayılı
Kanun Teklifinin 48 saat geçmeden gündemin Kanun Tasarı ve Teklifleri ile
Komisyonlardan Gelen Diğer İşler Kısmının 2 nci
sırasına; 535, 592, 569, 570, 572, 573, 612, 613, 614 ve 615
Sıra Sayılı Kanun Tasarılarının ise bu
kısmın 1, 3, 4, 5, 6, 7, 8, 9, 10 ve 11 inci sıralarına
alınması ve diğer işlerin sırasının buna
göre teselsül ettirilmesi,
Genel Kurulun;
17 Şubat 2011 Perşembe günü 616 Sıra
Sayılı kanun teklifinin görüşmelerinin tamamlanmasına kadar
çalışmalarına devam edilmesi,
Gece 24:00te 616 S. Sayılı kanun teklifinin
görüşmelerinin tamamlanamaması halinde 616 S. Sayılı kanun
teklifinin görüşmelerinin tamamlanmasına kadar çalışmalara
devam edilmesi,
616 S. Sayılı kanun teklifinin görüşmelerinin 17
Şubat 2011 Perşembe günkü birleşiminde tamamlanması halinde
Genel Kurulun 18 Şubat 2011 Cuma gününe ilişkin çalışma kararının
kaldırılması,
616 Sıra Sayılı Kanun Teklifinin
İçtüzüğün 91. maddesine göre Temel Kanun olarak görüşülmesi ve
bölümlerinin ekteki cetveldeki şekliyle olması,
Önerilmiştir.
616 Sıra Sayılı
Ölçme, Seçme ve Yerleştirme Merkezi
Başkanlığının Teşkilat ve
Görevleri Hakkında Kanun ile Bazı Kanun ve KHKlerde
Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/849, 2/851)
Bölümler Bölüm Maddeleri Bölümdeki Madde |
Sayısı |
1
ila 11 inci maddeler ile Geçici 1 inci |
1. Bölüm madde 19 |
(11
inci maddeye bağlı 1,2,3,4,5,6,7 |
ve
8 inci fıkralar dahil) |
12
ila 21 nci maddeler |
(12
nci maddeye bağlı Ek 135, 136, |
2. Bölüm 137, 138, 139, 140, 141 ve
142 nci 18 |
maddeler ile 13 üncü
maddeye bağlı |
Geçici
40 ve 41. maddeler dahil) |
Toplam
Madde Sayısı 37 |
BAŞKAN Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
Sayın milletvekilleri, alınan karar gereğince sözlü
soru önergelerini görüşmüyor ve gündemin Kanun Tasarı ve Teklifleri
ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler kısmına
geçiyoruz.
1inci sıraya alınan, Bazı Kamu Kurum ve
Kuruluşlarının Bir Kısım Borç ve
Alacaklarının Düzenlenmesine Dair Kanun Tasarısı ile Plan
ve Bütçe Komisyonu Raporunun görüşmelerine başlayacağız.
VIII.- KANUN TASARI VE
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER
İŞLER
A) Kanun
Tasarı ve Teklifleri
1.- Bazı Kamu Kurum ve
Kuruluşlarının Bir Kısım Borç ve
Alacaklarının Düzenlenmesine Dair Kanun Tasarısı ile Plan
ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/877) (S. Sayısı: 535) (x)
BAŞKAN Komisyon ve Hükûmet burada.
Komisyon raporu 535 sıra sayısıyla
bastırılıp dağıtılmıştır.
Tasarının tümü üzerinde gruplar adına, Cumhuriyet
Halk Partisi Grubu adına İstanbul Milletvekili Mustafa Özyürek
konuşacaktır.
Buyurunuz Sayın Özyürek. (CHP sıralarından
alkışlar)
(x) 535 S. Sayılı
Basmayazı tutanağa eklidir.
CHP GRUBU ADINA MUSTAFA ÖZYÜREK (İstanbul) Sayın
Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; Enerji KİTlerinin Borç
ve Alacaklarının Takas ve Mahsubuyla İlgili Tasarı
hakkında söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Çok önce Plan ve Bütçe Komisyonunda görüşülüp karara
bağlanmış olan enerji KİTleriyle ilgili bu tasarı
nihayet bugün Genel Kurula gelmiş bulunmaktadır.
Tasarı gerekçesini incelediğimizde, enerji KİTleri
arasındaki borç-alacak sorununun yıllardan bu yana
kronikleştiği ve büyük meblağlara ulaştığı
ifade edilmektedir. Genel gerekçedeki bu ifadenin anlamı şudur
değerli arkadaşlarım: Son sekiz yıldır iktidarda
bulunan AKP, enerji KİTlerinin borç ve alacaklarını uzaktan
seyretmiştir. Sorunun kronikleşmesine seyirci
kalmıştır. Hükûmetin kamu mali dengesini olumsuz
etkilediğini ifade ettiği bu süreçte neden pasif
kaldığı kamuoyuna mutlaka açıklanmalıdır. Bu
süreçte biriken borç ve alacaklardan dolayı birçok enerji KİTi bazen
personel giderlerini ödemek için dahi bankalardan kredi kullanmış,
ortaya ciddi miktarda faiz yükü çıkmıştır. Bu yükler son
tahlilde ya enerji fiyatı ya da tasarının kanunlaşması
hâlinde vergi olarak yurttaşlara yansıyacaktır.
Hazine Müsteşarlığının kamu
işletmeleri raporlarına göre Enerji KİTlerinin birbirlerine ve
bankalara olan borçlarındaki artışa paralel olarak faiz
giderleri 2006-2009 yılları arasında yaklaşık 4,5
milyar TL olmuştur. Bu meblağ yanlış yönetim sonucunda
halkın buharlaşan parasıdır. CHPnin projelerine kaynak
soran Hükûmete gösterilebilecek başlıca kaynaklardan biri de budur.
Enerji KİTleri konusundaki yönetsel beceriksizlik
örneğinin yanı sıra AKPnin genel olarak enerji sektöründe çok
sayıda beceriksizlik örneği sergilediği de ortadadır.
Bunların başında, AKPnin nükleer enerji konusunda Rusyayla bir
anlaşma yaptığını biliyoruz. Bu anlaşmaya göre
ihaleye 21,16 sent/kilovatsaat bir fiyatla verilmiş ve bu anlaşma
Danıştay tarafından iptal edilmiştir. AKPnin sürekli
eleştirdiği Danıştayın bu kararı olmasaydı
Türkiye 21 sent/kilovatsaate nükleer enerji temin etmiş olacaktı.
Daha sonra yapılan ihalede, o da yüksek olmasına rağmen, 12,35
sent/kilovatsaat bir fiyat ortaya çıkmıştır. Yani
Sayın Enerji Bakanı ve AKP yetkilileri, Danıştayı her
vesileyle ne kadar haksız bir şekilde suçladıklarını,
bu vesileyle bir kez daha umarım düşüneceklerdir.
Değerli arkadaşlarım, enerji KİTleriyle
ilgili olarak bu tasarıda ibadethanelerin borçları da silinmektedir.
İbadethane denildiği zaman, tabii, AKPnin gözünde cemevleri
kesinlikle ibadethane sayılmamaktadır.
Plan ve Bütçe Komisyonunda verdiğimiz önerge, AKPli üyeler
tarafından reddedilmiştir. Biz istedik ki cemevlerinin elektrik
borçları da bu tasarının kapsamına girsin, ama AKP Cemevleri
ibadethane değildir, öyleyse bunların borçlarını, elektrik
borçlarını silemeyiz. demiştir.
Cumhuriyet Halk Partisi olarak cemevlerinin de ibadethane
sayılması konusunda verdiğimiz pek çok önerge hep
reddedilmiştir. Sürekli Alevi açılımı
yaptığını söyleyen AKP, cemevlerinin ibadethane
sayılması noktasındaki bir maddelik kanun tekliflerimizi hep
geri çevirmiştir, ama onun dışında Biz Alevilerle ilgili
sorunları çözüyoruz, çalıştay üzerine çalıştay
düzenliyoruz. diye insanları aldatmaktadır, kandırmaktadır,
ama turnusol kâğıdı gibi bir önerimiz var. Bu öneri, eğer
AKPliler ellerini kaldırırsa, öncelikle cemevlerini ibadethane
sayabiliriz ve diyelim ki, cemevlerini ibadethane saymakta kendinize göre
bazı dinî gerekçeleriniz var ama cemevlerine yardım
yapılması konusunda, cemevlerinin bakımı, tamiri konusunda
bütçeden ödenek ayrılması için Cumhuriyet Halk Partisi olarak her
bütçe döneminde verdiğimiz önergeler de kesinlikler reddedilmiştir.
İşte burada bir konu, bir sorun gündeme gelmiştir,
o da cemevlerinin elektrik borçlarının camilerinki gibi silinmesidir.
Plan ve Bütçe Komisyonunda reddedilmiş olan önerimiz, burada Genel Kurulda
kabul edilecek mi, edilmeyecek mi, bunu hep beraber göreceğiz.
Değerli arkadaşlarım, Alevi
yurttaşlarımız da Sünni yurttaşlarımız gibi vergi
ödeyen insanlardır. Onların vergileriyle camilerin elektrik
borçlarını siliyorsanız, onu vatandaşın vergisiyle
karşılıyorsanız niçin Alevi yurttaşların
ödediği vergileri yok sayıyorsunuz? Bunu kabul etmek mümkün
değildir. Bu, doğru bir yaklaşım değildir ama AKP, ne
yazık ki, hem Diyanet İşleri
Başkanlığını sadece Sünni mezhebinin bir
başkanlığı hâline getirmiştir ve diğer
noktalardan da Alevi yurttaşlarımızın hiçbir sorununa
kalıcı, köklü bir çözüm getirmemiştir. En basiti, Madımak
Otelinin müze olarak yeniden düzenlenmesi konusundaki Alevi
yurttaşlarımızın ısrarlı takiplerini bile kabul
etmemiştir. O şeyi devletleştirmiş,
kamulaştırmış olmasına rağmen Orada sergi salonu
açacağız, anı salonu yapacağız. gibi topu taca atan
yaklaşımlar sergilemektedir.
Şimdi, bu tasarıyla enerji KİTlerinin
borçları TEDAŞta toplanmaktadır. Tabii, TEDAŞta
toplanması demek, bunların sonunda vergilerle
karşılanması demektir.
Şimdi, özellikle bankalara ödenmiş olan 4-5 milyar
liralık faizler de berhava olmuştur, havaya uçmuştur ve
vatandaşların vergisiyle karşılanmıştır.
Tabii, bu borçlar, bu enerji KİTlerinin borçları niçin
ortaya çıkmıştır? AKP, çeşitli politik nedenlerle
gerçekçi bir fiyat politikası izlemek yerine, bazen düşük tutarak,
bazen indirimler yaparak bir popülist politika izlemiştir ve bu popülist
politika sonucu da enerji KİTleri ciddi şekilde finansman
açığı vermiştir. İşte, yıllardır
verilen bu finansman açıklarının ki, toplamı 10 katrilyonu
geçen bir açıktır, bu açıkların şimdi takas ve
mahsubunu yapacağız ve sonunda TEDAŞta toplayarak, oradan
hazineye yüklenmesini sağlayacağız.
Değerli arkadaşlarım, enerji stratejisi diye
AKPnin açıkladığı bir strateji var. Bu stratejide
deniliyor ki: Biz, olabildiği kadar ucuz enerji
sağlayacağız ve güvenilir şekilde bu enerjiyi temin
edeceğiz.
Şimdi, OECD ülkelerinde en yüksek elektrik fiyatı
Türkiyede uygulanmaktadır. Bunun da temel nedeni, elektrik
fiyatlarına yüklenmiş olan vergilerdir. Bu elektrik fiyatları
içindeki vergiler nedeniyle yüksek elektrik fiyatları hem tüketiciyi
perişan etmektedir hem de sanayiyi perişan etmektedir. Onun için,
mutlaka, bu enerjimizi, elektrik fiyatlarını ucuzlatacak bir yol
bulmak lazımdır. Bunun yolu da özellikle yeni yeni hidrolik
santraller inşa edilmesi ve yenilenebilir enerji kaynaklarının
daha çok kullanılmasıdır.
Siz, elektriğinizin büyük bölümünü ithal doğal gaza
bağlamışsanız ve enerji fiyatlarını da bir vergi
toplama unsuru, vasıtası olarak kullanırsanız, işte,
böyle, OECD ülkeleri içinde en yüksek vergiyi ödeyen, en yüksek vergiyi alan
bir ülke durumuna düşersiniz. Değerli arkadaşlarım, hem
petrol, akaryakıt fiyatları üzerinden -geçen gün buradaki
görüşmeler sırasında da ifade ettim- astronomik vergiler alınıyor,
elektrik fiyatları üzerinden de astronomik vergiler alınıyor ve
bu da Türkiyede enerji fiyatlarının son derece yüksek olması
sonucunu doğuruyor.
Güvenlik açısından, güvenilir olma açısından
doğal gazın yüzde 63ünü, Türkiye, Rusyadan ithal ediyor. Avrupa
Birliği Komisyonunun Avrupa Parlamentosuna sunduğu bir rapora göre,
Avrupa Birliği ülkeleri dışından ithal edilecek doğal
gazın yüzde 30 sınırını geçmemesi önerilmektedir.
Oysa, Türkiye bunun 2 katını, yüzde 63ünü Rusyadan ithal
ettiği zaman, enerji güvenliği açısından çok ciddi bir
sorunla karşı karşıya olduğumuz
anlaşılacaktır.
Bir diğer önemli nokta, Türkiye, doğal gaz tüketimini
abartılı bir şekilde tahmin ettiği için, İrana, 1,3
milyar dolar, kullanmadığı doğal gazın bedelini
ödemiştir. Tabii, bunların hepsi yaşanıyor, görülüyor ama
bunların sorumlusu kim? 1 ton bile doğal gaz almadan, 1,3 milyar
dolar ödeme yapılmasının sorumlusu kim? Bunların
sorumluluğu yok, kimseden hesap sorulmuyor Türkiyede ve onun için de
keyfî uygulamalar, hesap dışı uygulamalar aldı
başını gidiyor.
Değerli arkadaşlarım, 2010 yılı
rakamları da ortaya çıktı. 2010 yılında 2009
yılına göre ekonomide önemli bir büyüme olmasına rağmen,
özellikle motorin tüketiminde kayda değer bir artış
olmadığını görüyoruz. Bunun temel nedeni ise motorindeki
kaçakçılıktır. 10 numaralı yağ olarak bilinen
maddenin motorine katılması sonucu, özellikle nakliyecilerimiz,
nakliye işi yapan şoförlerimiz 10 numara yağ
katılmış olan kalitesiz motorin kullanmaktadırlar. Bu motorinin
kullanılmış olması hem büyük bir vergi kaçağına neden
olmaktadır hem de motorların tahribine yol açmaktadır.
ASIM AYKAN (Trabzon) Hava kirliliği yapıyor.
MUSTAFA ÖZYÜREK (Devamla) - Hükûmete düşen şimdi
buradan açık bir şekilde önermek istiyorum- bu konuda Hükûmete
düşen, 10 numaranın vergisini artırmaktadır. 10
numaranın vergisini artırınız, bunu tüketen sanayi
kuruluşlarını kollamak, onları desteklemek
istiyorsanız ne kadar tüketmişse o kadar bir vergi iadesi
yapınız. Bunun yolu budur, bunu yapmadığınız
takdirde 10 numaralı yağ motorin olarak tüketilmeye devam eder.
Değerli arkadaşlarım, enerji KİTleriyle
ilgili düzenleme, tabii, bir zorunluluk olarak buraya gelmiştir. Bu
açıklarla bu KİTlerin çalışması mümkün değildir.
Öyleyse bu tasarı yasalaşacaktır, kabul edilecektir. Biz
ayrışık oyumuzla da ifade ettiğimiz bazı
itirazlarımızda, bunu özünde destekliyoruz ama 2nci maddeyle ilgili
de cemevleri noktasında bir önergemiz olacak.
Değerli arkadaşlarım, bugün bütün gazetelerde bir
önemli haber var: 8. Ordu Komutanı Korgeneral Korkut Özarslan annesinin
cenaze törenine katılmış. Kendisi Balyoz davası
kapsamında tutuklanmıştı, fakat gazetelerin
yazdığına göre Başbakanın izniyle bu cenaze törenine
katıldığı söyleniyor. Yasaya baktığımız
zaman, hükümlüler için böylesine cenazelerde bir günlük izin verilebiliyor
fakat tutuklular için bir izin verilmesi söz konusu değildir. Tabii,
Başbakanın tavrını kınıyor değilim; insani
bir davranışta bulunmuştur ama keyfî bir davranışta
bulunmuştur, yetkisi olmadığı hâlde bir tutuklunun
annesinin cenazesine katılmasına izin vermiştir. Daha önce
Mehmet Haberalın annesi de öldüğünde ona annesinin cenazesine
katılma izni verilmemişti. Yani bu çifte standart niye? Sayın
Başbakan dilediğine izin verebiliyor, dilediğine izin vermiyor.
VEYSİ KAYNAK (Kahramanmaraş) Sayın Başkan,
cezaevi savcısı izin vermiş; yanlış bilgi o.
MUSTAFA ÖZYÜREK (Devamla) Hayır; bütün gazeteler Sayın
Başbakanın
VEYSİ KAYNAK (Kahramanmaraş) Bu gazetede de cezaevi
savcısı yazıyor.
AKİF AKKUŞ (Mersin) Kamuoyuna öyle duyuruldu.
MUSTAFA ÖZYÜREK (Devamla) Sayın Millî Savunma
Bakanının, Sayın Başbakana ilettiği ve Sayın
Başbakan da Buna bir çözüm bulalım. deyince, en sonunda tabii ona
savcı izin vermiştir.
Bunu ben ayıplıyor değilim. Bu, insani bir
şeydir ama bu keyfî bir uygulamadır, Başbakanı padişah
konumuna getiren bir uygulamadır.
K. KEMAL ANADOL (İzmir) Öyle zaten!
MUSTAFA ÖZYÜREK (Devamla) Dilediğinize izin verirsiniz,
dilediğinize izin vermezsiniz. Bu olmaz, bu kabul edilemez değerli
arkadaşlarım.
Cumhuriyet döneminde, Atatürk döneminde Şevket Süreyya
Aydemir, büyük yazar, biliyorsunuz, hem Atatürkün hayatıyla ilgili çok
önemli kitapları var hem İsmet İnönüyle ilgili İkinci
Adam diye kitabı var ve Suyu Arayan Adam adı altına kendi anılarını
yazdığı kitabı var. O anılarında anlatır,
kendisi tutukluyken Cumhuriyet Bayramı törenlerine izinle
katılırmış. Yani ne kadar önemli bir şey. Ama
şimdi biz tutuklularımızı düşman gibi görüyoruz,
onları büyük bir baskı altında tutuyoruz ve şu anda,
istediğimize izin vererek istediğimize izin vermeyerek onları
bir çifte standart içinde yapıyoruz.
Bu konuda hemen bir yasal düzenleme yapılmasında yarar
var. Nasıl, hükümlüler için bir günlük izin imkânı varsa tutuklular
için de bu izin imkânının
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz Sayın Özyürek.
MUSTAFA ÖZYÜREK (Devamla) Tamamlıyorum Sayın
Başkan.
BAŞKAN - Sayın
Özyürek
MUSTAFA ÖZYÜREK (Devamla) Tutuklular için de bu hakkın
tanınması gerektiğini düşünüyorum. Ama en önemlisi, kaçma
BAŞKAN - Sayın
Özyürek, daha önce alınmış Genel Kurul kararı var, ek
süreler verilmiyor.
MUSTAFA ÖZYÜREK (Devamla) Tamam, peki Sayın Başkan.
Sayın Başkan, gündem dışı
konuşmalarda bile iki dakika verdiniz ama bana bir dakikayı çok
gördünüz.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN - Sayın
Özyürek
MUSTAFA ÖZYÜREK (Devamla) Burada önemli olan, kaçma ihtimali
olmayan bu insanların tutukluluk hâlinin bir an önce sona ermesini
diliyor, hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ederiz.
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Konya Milletvekili
Mustafa Kalaycı.
Buyurunuz Sayın Kalaycı. (MHP sıralarından
alkışlar)
MHP GRUBU ADINA MUSTAFA KALAYCI (Konya) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 535 sıra
sayılı Bazı Kamu Kurum ve Kuruluşlarının Bir
Kısım Borç ve Alacaklarının Düzenlenmesine Dair Kanun
Tasarısının geneli üzerinde görüşlerimizi açıklamak
üzere Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış
bulunmaktayım. Bu vesileyle hepinizi saygılarımla
selamlıyorum.
Kahramanmaraş Afşin-Elbistan (B) Termik Santrali için
kömür üretimi yapılan sahada ortaya çıkan heyelan sonucunda 2
işçimiz Hakkın rahmetine kavuşmuş, 10a yakın
işçimiz yaralanmış, 9 çalışanımız maalesef
toprak altında kalmıştır. Vefat eden 2 işçimize
Cenabı Allahtan rahmet diliyorum, ailelerine ve Afşinli
vatandaşlarımıza sabır ve
başsağlığı dileklerimi iletiyorum.
Cenabıallahtan niyazımız günlerdir göçük altında bulunan
kardeşlerimizin sağ salim bir şekilde ailelerine
kavuşmaları ve hepimizi sevince boğmalarıdır. Bunun
için de dua ediyoruz.
Değerli milletvekilleri, bu tasarıyla yapılan
düzenleme, enerji KİTlerinin birbirlerine olan borç ve
alacaklarının sadeleştirilerek kalan miktarın zincirin en
başında bulunan TEDAŞa aktarılmasını ve böylece
TEDAŞ sistemin borçlusu hâline getirilirken diğer KİTlerin de
TEDAŞtan alacaklı durumuna gelmesini öngörmektedir. Bu işlemler
yapılırken diğer taraftan da özelleştirme sonrası
dağıtım şirketlerini satın alan özel şirketlerde
değil de TEDAŞın üzerinde bırakılan genel aydınlatma,
köy içme suları ve ibadethaneler ile genel ve özel bütçeli kamu
idarelerinden olan ve sorunlu olarak adlandırabileceğimiz alacaklar
mahsuplaşma suretiyle terkin edilmektedir. Böylece TEDAŞın
üzerinde daha fazla borç kalmasının önüne geçilmektedir.
Dolayısıyla TEDAŞ borçlarının ferîlerinden
kurtarıldığı gibi bakiye borcuna yıllık bazda
Hazine Müsteşarlığı iskontolu devlet iç borçlanma senedi
faizi uygulanması öngörülerek önemli bir finansman desteği
sağlanmaktadır. Rakamsal ifadeyle TEDAŞın 31/12/2009
tarihli 14,9 milyar lira olan borçlarının faiz ve gecikme zammı
gibi ferîleri silinmek ve mahsuplaşma sonucu kalan net 10,9 milyar lira
borcuna da devlet iç borçlanma senedi faizi uygulanmak suretiyle bu tasarı
kapsamında bulunan diğer kuruluşlardan TEDAŞa bir kaynak
transferi yapılmakta, böylelikle TEDAŞ önemli bir finansman yükünden
kurtarılmaktadır.
Bu rakamlar Komisyonda verilen 31/12/2009 tarihli veriler olup
düzenleme bu kanunun yayımından önceki ay sonu itibarıyla borç
ve alacakları kapsadığından bu rakamların daha da
büyük olacağı açıktır. Dolayısıyla da borç ve
alacaklarının netleştirilmesi sonucu alacaklı konumda olan
BOTAŞ, EÜAŞ, TEİAŞ ve TETAŞın alacaklarıyla
ilgili tahakkuk eden faiz ve gecikme zammı gibi ferîleri terkin edilmek ve
bakiye alacaklarına devlet iç borçlanma senedi faizi uygulanmak suretiyle
bu kuruluşlar önemli bir finansman kaybına
uğratılmaktadır.
Sonuç itibarıyla, siyasi bir yaklaşımla elektrik
fiyatlarının artırılmaması sonucu oluşan
TEDAŞın maliyeti tasarı kapsamındaki diğer
kuruluşlara, dolayısıyla da yine vatandaşlarımıza
yüklenmiş olmaktadır.
233 sayılı Kamu İktisadi Teşebbüsleri
Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin 2nci maddesinde, iktisadi devlet
teşekkülleri, iktisadi alanda ticari esaslara göre faaliyet göstermek
üzere kurulan kamu iktisadi teşebbüsü olarak tanımlanmakta; 4üncü
maddesinde, KİTlerin, bu kanun hükmünde kararnameyle saklı tutulan
hususlar dışında, özel hukuk hükümlerine tabi oldukları
belirtilmekte ve 9uncu maddesinde de KİTlerin
çalışmalarını verimli ve kârlı yürütmeleri
öngörülmektedir. Dolayısıyla yapılan bu düzenleme, özel hukuk
hükümlerine tabi KİTlere siyasi bir müdahale niteliğini
taşımakta, KİTlerin özerk bir tarzda ve ekonominin kurallarına
uygun olarak yönetilmeleri, ekonomik gereklere uygun olarak verimlilik ve
kârlılık ilkeleri doğrultusunda çalışmaları
amacına da aykırılık teşkil etmektedir.
Değerli milletvekilleri, tasarının 4üncü maddesi
Plan ve Bütçe Komisyonunda yangından mal kaçırırcasına son
anda eklenmiştir. Bu maddede yapılan düzenleme, bir şirkete
mahsus, adrese teslim özel bir düzenlemedir. Zira, maddenin kısa ve
açık ifadesi, Kayseri ve Civarı Elektrik Türk Anonim Şirketi bu
kanunla getirilen hükümlerden yararlandırılır.
şeklindedir. Tasarının kapsamına ve özüne bakıldığında
aslında özel şirketleri kapsamadığı, sadece kamu
şirketleri, kamu idareleri ve bunlara bağlı döner sermayeli
kuruluşları kapsadığı anlaşılmaktadır.
Ancak, Başbakan Yardımcısı Ali Babacan tarafından Plan
ve Bütçe Komisyonuna sunulan bu tasarının görüşmelerine daha
sonra Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Sayın Taner Yıldız
katılmış ve tabiri caizse Kayseri ve Civarı Elektrik
TAŞ bu tasarıya kaynak yapılmıştır.
Kayseri Elektriği biraz yakından tanımakta yarar
var, zira, bu maddeyle yapılanı anlamak için şirketi
tanımak ve bu şirketin eski ve yeni yöneticilerini bilmek
gerekmektedir. Kayseri ve Civarı Elektrik TAŞnin sermayesinin yüzde
34,013ü Kayseri Büyükşehir Belediyesine, yüzde 8,912si Kayseri
Büyükşehir Belediyesine ait bir şirkete, yüzde 20si TETAŞ Genel
Müdürlüğüne, yüzde 37,075i de muhtelif gerçek ve tüzel kişilere ait
bulunmaktadır.
Kayseri ve Civarı Elektrik TAŞnin Yönetim Kurulu
Başkanı AKPli Kayseri Büyükşehir Belediye Başkanı,
Yönetim Kurulu Başkan Vekili AKPli Kocasinan Belediye Başkanı,
Yönetim Kurulu Üyesi AKPli Melikgazi Belediye Başkanı, Yönetim
Kurulu Üyesi Kocasinan AKP İlçe Başkanıdır. Yine, toplam
254 maden arama ruhsatı aldığı ve kapattığı
arama alanı Yalova ilinin 11 katı büyüklüğünde olduğu
basına yansıyan AKP Kayseri eski İl Başkanı, İl
Başkanı iken yedi yıl yürüttüğü şirket yönetim kurulu
üyeliğinden geçen yıl ayrılmıştır.
Maliye Bakanlığının sorumluluğunda
bulunan özelleştirme kapsamındaki TETAŞa ait yüzde 20 hisseyi
temsilen bile AKP İlçe Başkanı şirketin yönetim kurulu
üyesi yapılmış. Pes doğrusu demek lazım.
Bu arada AKP Teşkilat İç Yönetmeliğinin 28inci
maddesinde, kamu kurum ve kuruluşlarına veya bunlara bağlı
şirket, teşebbüs, teşekkül ve iştiraklerde
çalışanların bu görev ve hizmetlerinden ayrılmadıkça
teşkilat kademe başkanı olamayacakları ve buna
aykırı olarak görev alanların partideki görevine MKYK
kararıyla son verileceği belirtilmektedir. Ancak görüldüğü
üzere, şirket sermayesinin yüzde 63ü kamuya ait olmasına
karşın sanki AKPnin teşkilat birimi, sanki AKPnin bir
şirketi, sanki AKPnin arpalığı hâline gelen şirketin
yönetiminde yıllardır AKP il ve ilçe başkanları görev
yapmış ve yapmaya devam etmektedir. Bu durum, AKP zihniyetinin kamu
malları ve imkânlarıyla ilgili bakış
açısını, AKP zihniyetinin söylemlerinin ve yazılı
dokümanlarının nasıl göstermelik olduğunu ortaya koymakta
ve dürüstlükten hiç nasip almadıklarına işaret etmektedir.
Değerli milletvekilleri, TETAŞ ile 1990
yılında imzaladığı sözleşmelerin ana
hatlarına göre, Kayseri Elektrik, halktan elektrik parasını
toplayacak, ulusal sistemden aldığı elektrik bedelini devlete
ödeyecek ve her yılın sonunda mahsuplaşma yapılacak,
mahsuplaşma sonucunda şirketin sermayesine göre makul bir temettü alacak,
yapmış olduğu yatırımların bedelini
topladığı elektrik parasından karşılayacak,
kayıp-kaçak miktarını taahhüt ettiği orana
düşürecektir. Ancak mahsuplaşmalar yıllarca
yapılmamış, daha sonra ortaya konulan mahsuplaşma ve
denetim raporlarında şirketin çok yüksek borçları
çıkmış, sözleşmeye uygun
çalışmadığı belirtilmiş ve konu şu anda
yargıya intikal etmiş olup davalar henüz kesinleşmemiştir.
Yine, benzer durumda olan Aktaş Elektrik ile ilgili
açılan dava sonucunda Danıştay tarafından sözleşmesi
iptal edilmesine karşılık Kayseri Elektrik ile ilgili bir
işlem, bir başvuru yapılmamış ve sözleşmesi
uygulamaya devam edilmiştir. TETAŞın mahsuplaşmalardan
doğan Kayseri Elektrikten alacak
toplamının 150 milyon liraya ulaştığı
resmî raporlarla belirlenmiş durumdadır. Bu alacak toplamına
belgelerine ulaşılamayan değişik yıllara ait alacak
miktarları ile hesaplanacak faizler de eklendiğinde devletin adı
geçen şirketten alacağının çok büyük değerlere
ulaşacağı açıktır.
Şirketin hesapları incelendiğinde şirketin
faaliyetleriyle ilgisi olmayan pek çok özel harcamanın gider olarak
gösterildiği, yurt içi ve yurt dışı seyahatlerde büyük
paraların alındığı, şirket zarar etmesine
rağmen şirket yöneticilerine büyük tutarlarda prim ödendiği,
devlete zarar verildiği, mahsuplaşma denetimi yapan denetim
ekiplerinin raporlarında, Bakanlık, Başbakanlık Teftiş
Kurulu ve Başbakanlık Yüksek Denetleme Kurulu raporlarında yer
almıştır.
Milliyetçi Hareket Partisi tarafından 16 Şubat 2010
tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilen
araştırma önergesiyle Kayseri ve Civarı Elektrik Türk Anonim
Şirketi uygulamalarında kamunun zarara
uğratıldığı iddialarının
araştırılarak, alınacak önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Anayasamızın 98inci ve Türkiye Büyük Millet Meclisi
İç Tüzüğünün 104üncü ve 105inci maddeleri gereğince Meclis
araştırması açılması talep edilmiştir.
Şirketin resmî denetim raporlarına geçmiş birçok hediyelerin
dağıtıldığına dair
Ki, ben
ayrıntılarını açıklamayacağım, konu
yargıda devam ediyor. Bunlar raporlara yansımıştır.
Bazı partililerin elektrik faturalarının ödendiği,
bazı şirket yöneticilerinin kişisel harcamalarının,
misafir ağırlamalarının gider olarak kaydedildiği,
Kayseri Belediyesince yapılması gereken bazı harcamaların
şirket bütçesinden karşılandığı, hizmet
alımı yapılan bir şirkete sözleşmeye aykırı
keyfî ödemelerde bulunulduğu, şirket aracı ve personelinin
siyasi amaçlarla görevlendirildiği, bazı AKPli
politikacıların uçak biletlerinin şirket bütçesinden
karşılandığı gibi bazı usulsüzlüklere
karşın AKP İktidarı tarafından âdeta korunduğu ve
kollandığı iddiaları araştırılmaya
değer çok önemli iddialardır. Ayrıca, ilgili müfettişlerce
adı geçen şirkete ait harcamalarda çeşitli yolsuzlukların
yapıldığı belirtilmesine rağmen görevliler
hakkında bir işlemin yapılmaması da düşündürücüdür.
Değerli milletvekilleri, mutlaka
araştırılması gereken böylesi dikkat çekici
ilişkilerin ve kamu zararı olduğu iddialarının
bulunduğu Kayseri Elektriğin bu tasarı hükümlerinden
yararlandırılması hususu da Plan ve Bütçe Komisyonunda son anda
eklenmiştir.
Kayseri Elektriğin bu tasarı kapsamında bulunan
alacakları ve borçlarının ne tutarda olduğu, bu kanundan
nasıl yararlandırılacağı, şirkete sağlanan
kolaylığın ne boyutta olduğu
açıklanmamıştır ancak bu düzenlemeyle, Kayseri
Elektriğe bir çıkar sağlanacağı açıktır. Zira,
Kayseri Elektriğin de yararlandırılması öngörülen bu
tasarıyla enerji alanında faaliyet gösteren kamu iktisadi
teşebbüsleri olan BOTAŞ, EÜAŞ ve bağlı
ortaklıkları, TEİAŞ, TETAŞ ve TEDAŞın
birbirlerine olan borç ve alacakları ferîleri terkin edilerek TEDAŞa
devrolunmaktadır. Dolayısıyla, Kayseri Elektriğin bu
kuruluşlarla olan borç ve alacaklarının ferîleri terkin edilerek
mahsuplaşılması söz konusu olacaktır. Hâlbuki Kayseri
Elektriğin bu kuruluşlara dava konusu olmuş borç ve
alacakları bulunmaktadır. Biraz önce bahsettiğim üzere, Kayseri
Elektriğin TETAŞa, aralarındaki sözleşmeye göre
yapılan mahsuplaşmadan dolayı ihtilafa düşülen, hâlen
davası kesinleşmemiş olan 150 milyon TL düzeyinde borcu
bulunmaktadır. Bu borcun kesinleşmesi hâlinde ferîlerinden
kurtarılmak suretiyle Kayseri Elektriğe önemli boyutta bir çıkar
sağlanması söz konusu olacaktır.
Yine, tasarının 3üncü maddesine göre bu tasarı
kapsamında yapılacak işlemlere ilişkin usul ve esaslar
Hazine Müsteşarlığı tarafından belirlenecek iken, 4üncü
maddesine göre Kayseri Elektrik için uygulama esaslarının Enerji ve
Tabii Kaynaklar Bakanlığı tarafından hazırlanacak
olmasının sebebini anlamak mümkün değildir.
Sayın Bakan milletvekili seçilmeden önce uzun yıllar bu
şirketin genel müdürlüğünü yapmıştır. Şimdi de bu
şirketle ilgili uygulama esaslarını Sayın Bakan
belirleyecektir. Neden Hazine değil de Enerji Bakanlığı,
takdirlerine sunuyorum.
Kayseri ve Civarı Elektrik Türk Anonim Şirketinin
İnternet sitesindeki bilgilere göre, 1926 yılında kurulmuş
bu şirket 15 Temmuz 2009 tarihine kadar 3096 sayılı Kanun
kapsamında görevli bir şirket olarak faaliyet göstermekteyken enerji
temin ettiği TETAŞ ile sorunları birdenbire çözülmüş ve
şirketin eski genel müdürünün Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı
olmasından sadece iki ay sonra EPDK nezdinde sorunları çözülmüş
ve perakende satış ve dağıtım lisansları alarak
faaliyetlerini 4628 sayılı Elektrik Piyasası Kanununa göre
sürdürmeye başlamıştır.
Şimdi Sayın Bakana soruyorum: Dağıtım
şirketleri için milyar dolarlık özelleştirme bedelleri ödenirken
Kayseri Elektriğin otuz yıl için sadece 93 milyon dolar
tutarında işletme hakkı devir bedeli ödediği doğru
mudur? Ayrıca, toplam dört yılda ödenecek bu bedel şirketin tarifeleri
vasıtasıyla vatandaşın cebinden alınıp
şirketin kasasına geri dönecek midir?
Değerli milletvekilleri, Komisyonda samimi olarak
yaptığımız itirazlara, tasarıya bu şekilde
eklenen bir düzenlemenin ahlaki değerlerle ve siyasi ahlakla
bağdaşmayacağı uyarılarımıza rağmen,
Sayın Bakan, son anda getirdiği düzenlemeyi hararetle
savunmuştur. Kayseri ve Civarı Elektrik Türk Anonim Şirketi özel
hukuk hükümlerine tabi bir şirkettir. Dolayısıyla,
tasarının 4üncü maddesi bir şirkete menfaat sağlamaya hem
de Sayın Bakanın yıllarca genel müdürlüğünü
yaptığı bir şirkete imkân sağlamaya dönük bir
düzenlemedir. Bu düzenleme hukuka da, ahlaka da, Anayasaya da
aykırıdır. Bu düzenlemeyle kamu zararına sebebiyet
verilmesi öngörülmekte, suç işlenmektedir.
Sayın Bakana bizim bir çağırımız
olacaktır: Ya kamu menfaatini, saçı bitmemiş yetimin hakkı
olan milletin kaynaklarını koruyacak şekilde Bakanlık
görevini yapsın ya da Bakanlıktan istifa etsin, gitsin bu
şirketin genel müdürlüğünü yapsın. Bu nedenle, Sayın Bakanın
bir şaibe altında kalmaması için 4üncü maddenin tasarıdan çıkarılmasına
destek verilmesi gerekmektedir. Değerli AKP grup başkan vekilleri ve
değerli AKP milletvekillerine sesleniyorum: Böylesi şaibeli bir
düzenlemeyi içeren 4üncü maddenin lütfen bu tasarıdan çıkarılmasını
sağlayalım.
Değerli milletvekilleri, tasarı 5018 sayılı
Kanuna ekli 1 ve 2 sayılı cetvellerde sayılan kamu idareleri
ile bunlara bağlı döner sermayeli kuruluşlar adına tahakkuk
ettirilen elektrik kullanım bedelleri borçlarının tamamını
kapsamasına ve bu borçları, ferîlerini terkin etmesine karşın
belediye ve il özel idarelerinin elektrik kullanım bedelleri
borçlarını kapsamamaktadır. Bu, açık bir şekilde
eşitsizliktir. Birçok belediyemizin bırakın diğer
borçlarını, personel maaşlarını bile ödeyemez hâle
gelmiştir. Diğer kamu kurumlarına yapıldığı
gibi belediye ve il özel idarelerinin de elektrik kullanım bedeli
borçlarının kapsama alınması yönünde Plan ve Bütçe
Komisyonunda vermiş olduğumuz önerge maalesef reddedilmiştir.
Yine, elektrik dağıtımının
özelleştirilmesi sonucu şirketler tarafından vatandaşlara
sunulan hizmetlerde ortaya çıkan sorunların giderilmesini teminen
ihale şartnamelerinin daha detaylı bir şekilde düzenlenmesi
gerekmektedir. Özelleştirilerek devredilen dağıtım
şirketlerinin kamuya ait önceki döneme ilişkin
alacaklarının hassasiyetle takip edilmesi ve bu alacakların kime
ait olduğunun belirlenmesinde, elektrik kullanımının
yazılarak tahakkuk ettirildiği tarih yerine elektrik
kullandığı dönemin esas alınması, kamu alacaklarının
takibi açısından büyük önem arz etmektedir.
Yine, Hükûmet üyelerinin söz verdiği, çiftçinin dönemsel
gelir elde etmediği dikkate alınarak tarımsal sulama amaçlı
elektrik kullanımına ilişkin faturaların hasat dönemlerine
endeksli olarak yılda iki defa düzenlenmesine dair önergemiz de maalesef
reddedilmiştir, bu konuda Hükûmetin sözü olmasına rağmen.
Ben teşekkür ediyorum, hepinize saygılar sunuyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Kalaycı.
Barış ve Demokrasi Partisi Grubu adına
Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan.
Buyurunuz Sayın Kaplan.
BDP GRUBU ADINA HASİP KAPLAN (Şırnak)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, Barış ve Demokrasi Partisi
Grubu adına söz aldım, hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Tabii, 535 sıra sayılı yasa Bazı Kamu Kurum
ve Kuruluşlarının Bir Kısım Borç ve
Alacaklarının Düzenlenmesine İlişkin
başlığını taşıyor. Oysa, biraz önce hatipler
burada açıkladılar, bunun içinde özel sektöre ait, Kayserideki bir
şirkete ait de düzenlemeler var. O zaman bunun başlığı
yanlış, bunun ismi bile yanlış, başından bir
yanlış durumu başlıyor.
Tabii, enerji politikaları Türkiyenin en hassas konusu.
Enerji politikalarını Türkiyenin güvenlik politikasıyla
birlikte görmediğiniz zaman ve Türkiyede, Türkiyenin temel gündem
maddeleri olan ve bu temel gündem maddeleri içinde işsizlik, yoksulluk,
yolsuzlukla bağını görmediğiniz zaman, bu tür düzenlemeleri
tek başına alıp değerlendirmek de doğru değildir.
Türkiyede, dışa bağlı, ithal enerjiye
bağlı, 50 milyar dolarlar civarında bütçe
açığının nedenlerinden birinin enerji olduğu ülkemizde
sadece bununla da sınırlı kalınmıyor. Nükleer
santrallerin kurulacağı Sinop ve Mersin ilimizde öncelikle
yabancı şirketlere bu güzel iki sahil ilimizin -biri Karadenizde,
biri Akdenizde- üstelik devlet garantisiyle uzun süreli verilmesi ve böylesine
önemli konuların hem Mersinde hem Sinopta halkın, çevre
örgütlerinin, orada yaşayan insanların, oradaki insanları son
derece etkileyecek bu yatırımlar konusunda görüşünün
alınmaması ve bunun tek taraflı hükûmet tasarrufu olarak hayata
geçirilmesi çok ciddi kaygılar uyandırıyor. Bunun, sadece bu
boyutu değil, HESlerdeki denetimsiz çıkar hesaplarının
zaman zaman vatandaşla bu şirketleri ne çok karşı
karşıya getirdiğini, ne çok mahkemelik olduğunu, Karadeniz
dereleriyle ilgili platformların açtıkları davalarda idare
mahkemesinin, Danıştayın verdiği kararların ne çok
olduğunu da biliyoruz.
Salt bu değil, kömüre dayalı termik santraller konusunda
da benzer bir başıboşluk, bir denetimsizlik almış
gidiyor. Nedir bunlar? İşte görüyoruz, Silopide kömüre dayalı
termik santral kuruluyor, altı tane daha termik santral başvurusu
yapılıyor. Afşin-Elbistandan göçük haberleri geliyor.
Yüreğimizi dağlıyor. Hâlâ göçük altında
insanlarımız var. Zonguldaktan, Taşkömürleri
İşletmelerinden acı haberlerin arkası kesilmiyor.
Balıkesirden, Bursadan, diğer illerimizden de haberler
alıyoruz. Bu konuda çok ciddi tartışmalar,
araştırmalar da yaptık, maden araştırma
komisyonları kurduk, çok önemli incelemeler de yaptık. O, maden
araştırma komisyonunun kapsamlı raporu -ki Meclis tarihinde
sanıyorum bir ilk ama- maalesef gereği yapılmayan, kitaplık
raflarına konulan bir rapordan öteye gitmiyor. Bütün bunlar dikkate
alındığı zaman Türkiyenin bir enerji
politikasının olmadığı ortaya çıkıyor.
Salt bu değil tabii, Türkiyenin Orta Doğu
ilişkileri, Türkiyenin bir kaynak enerjisi ülkesi mi olacağı,
yoksa enerji geçiş ülkesi mi olacağı tartışmaları
içinde maalesef kaynak enerjiden çok bir geçiş enerjisi, Nabuccodan tutun
da birçok boru hattının geçtiği, geçeceği, Katardan tutun
da İrandan, Azerbaycandan, birçok ülkeden boru hatlarının
geçeceği bir ülke konumunda olduğumuz gerçeği var. Bunu şu
açıdan ifade ediyorum, çünkü BOTAŞ denilince BOTAŞ biraz
enerji alanında faaliyet gösteren Boru Hatları ile Petrol
Taşıma Anonim Şirketi olarak da değerlendiriliyor. Bu
olayın içinde ve bu borçların yapılandırılmasında
BOTAŞ önemli bir aktör olarak gözüküyor.
Peki, bu Mavi Akımdan dolayı, diğer enerji
alanlarından dolayı açılan davalar, yolsuzluklar -birçok ülkeye,
örneğin İrana harcanmadığı hâlde ödenen doğal
gaz paraları ki bu 2 milyar dolara yakın bir para olduğu
söyleniyor- bütün bunlar, bir bütün olarak ele aldığımız
zaman Hükûmetin bu konuda net bir politikası
olmadığını görüyoruz. Sadece bununla kalsak iyi ancak bu
tür kanun teklifleri Türkiyenin gündemiyle AK PARTİnin de gündeminin
farklı olduğunu ortaya koyuyor. Çünkü Türkiyenin gündeminde,
baktığımız zaman, işsizlik, yoksulluk, yolsuzluk, Kürt
sorunundan kaynaklı gerilim, darbeyle hesaplaşamama durumu,
bağımsız yargı
sorunu, sürekli tartışma, demokratikleşme, düşünce
özgürlüğü konuları; seçime gidiyoruz, seçim barajı konusu, hâlâ
yüzde 10 seçim barajları uygulanan ülkemizde, yüzde 7 hazine
yardımının uygulandığı ülkemizde, hâlâ
darbecilerin yaptığı siyasi partilerle, seçim yasalarıyla
seçime giden ülkemizde, yanı başımızda
yaşananları yok saymak ve görmezlikten gelen bir anlayış
hâkim. Tunusta olanlardan sonra, Mısırda yaşananları
görmezden geliyoruz; Yemende, Bahreynde yaşananları görmezden
geliyoruz ve daha dün, bugün, İran, yakın komşumuz, yine büyük
bir ülke, İranda yaşananları, çatışmaları,
protestoları -ki Cumhurbaşkanımızın orada olduğu bir
dönemde- görmezden geliyoruz ve bütün bunların içinde, gerçekten, Hükûmet
kendi ekonomi yasalarını durmadan Meclise getiriyor. Bunları
Meclise getirirken demokrasi adına muhalefet partilerinin -ki üç grup var
burada- düşüncelerini, açıklamalarını, önerilerini dikkate
almayı da düşünmüyor. Enteresan olan bir durum bu. Niye bunu
düşünmüyor? Mesela çok basit bir konu. Şimdi, TEDAŞın borç
yüklenicisi olarak görüldüğü bu proje içinde,
baktığımız zaman 15 milyar civarında bir parayı
konuşuyoruz. Bu, TEDAŞın borçları olarak gözüküyor. 15
milyar, 2011 bütçesinde öngörülende 39,6 cari açık söz konusu
olduğunda üçte 1 cari açık demek arkadaşlar. Yani, Türkiyenin
2011 bütçesinin üçte 1inin rakamı kadar bir enerji alanındaki borçtan
bahsediyoruz. Öyle basit bir şey değil.
Tabii, TEDAŞın hazineden alacakları var, 4 milyar
civarında bir hazine alacakları var. Bu, yol, aydınlatma
giderleri vesaire gibi gözüküyor. Ancak bu tasarı görüşülürken
Komisyonda, Plan Bütçe Komisyonunda şunları ifade ettik, dedik ki:
Adil olun, ayrımcılık yapmayın, eşit davranın.
Örneğin ibadethaneler konusunda, aydınlanma ücretleri konusunda
ayrımcılık yapıyorsunuz. Ülkemizde farklı dinler,
farklı mezhepler, farklı kültürlerin olduğu zengin bir ülkeyiz.
Siz bırakın camiler, ibadethane olarak
aydınlanmalarının karşılanmasının
dışında cemevlerinin aydınlanmalarını bile
kapsama almıyorsunuz. Bunu almazken, sizin Deyrül Zaferân gibi tarihî bir
manastırın, ibadethanenin veya Deyrül Umur gibi tarihî bir
manastırın, ibadethanenin aydınlanma borçlarını
ödemeyeceğinizi herkes bilir tabii. Ama bu konudaki önergeleri reddederken
-yani gerçekten samimiyetinizin ötesinde- o zaman niye bu Alevi
açılımlarını yapmakla meşgulsünüz? Yani nerede bir
açılım yapsanız, orada bataklığa saplanıyorsunuz.
Hiçbir şey duymamış, dinlememiş, görmemiş gibi
ayrımcılığa devam ediyorsunuz.
Bu dinî ibadet yerleriyle ilgili
ayrımcılığınız bu tasarının içinde var
arkadaşlar. Bu tasarı bir ayıbınız. 74 milyon
vatandaşımızın hepsine eşit ve adil davranma sorumluluğunuz
var. Sorumluluğunuz diyorum, bu sorumsuzluğu burada görüyoruz. Bunu
yapmayacaktınız.
Diğer bir konu
Şimdi, yakın zamanda elektrik
şirketlerinin hepsini özelleştirdiniz, 5 milyar lira para
Nerede bu
5 milyar lira para? Hani, bütçede gözükmüyor, 2011 bütçesi kalemleri içinde
gözükmüyor. Şimdi, bu yetmiyormuş gibi, arkadaşlar, bunları
borçtan kurtarmak, bunların borçlarını da TEDAŞa yüklemek,
KİTlere yüklemek ve Kayserideki bir şirketin
Ki arkadaşlar
burada açıkladılar, AK PARTİyle, Sayın Bakanla ve
seçilmiş temsilcileriyle haşır neşir olan bir şirketi,
özellikle
Şöyle baktığımız zaman, daha enteresan bir
şey, Kayseri ve Civarı Elektrik TAŞ (KCETAŞ), evet bu
böyle
Şimdi bakıyoruz, buradaki ÇEAŞ da, KEPEZ Elektrik AŞ
de, Aktaş Elektrik Ticaret AŞ de kapsama dâhil oldu ve tümünü de
KCETAŞ
Bu, kamu şirketi mi arkadaşlar? Kamu şirketi mi bu?
Soruyorum. Çıkıp burada Sayın Bakanın Bu, kamu
şirketi mi, değil mi? buna cevap vermesi lazım.
Eğer biz, özel sektöre, özel şirketlere, devletin hazine
bonolarıyla borçlandırma yaparak, takastı, devirdi, oradan oraya
kaydırarak birilerinin borçlarını da üstlendireceksek, şunu
söyleyeyim, fakir fukaranın, açlık sınırı altında
yaşayan 2 milyon vatandaşın, yoksulluk sınırı
altında yaşayan 15 milyon vatandaşın vebali ve
günahından kurtulamazsınız.
Bakın, sadece burada 15 milyar lira ile oynuyorsunuz. Bu 15
milyar lirayı, kayırdığınız bu şirketlere
verdiğiniz paraları sosyal devletin gereği olarak Türkiyedeki
açlık sınırı altında olan 2 milyon vatandaşa
verirseniz yoksulluk sınırı altında tek bir
insanımız kalmaz. Şimdi, adalet budur, adalet şirketlere
devletin hazinesini, parasını aktarmak değil ki. Zaten, 2001
yılında devletin hazinesinden 100 milyar lirayı, batık
bankaların parasını vatandaşın vergisinden ödediniz.
Kim ödedi? Sizlerin zamanında ödeme yapıldı. Evet, önceki
koalisyonlar döneminde bu banka krizleri yaşandı ama ondan sonra,
onların çıkardığı yasalarla finans piyasası bu
noktaya getirilirken bugün bankalar Türkiyede en çok kâr elde eden on yedi
kuruluşun başında geliyor.
Şimdi, burada adil olmak, eşit olmak ve adaletli
olmak kavramları gündeme geldiği zaman soruyoruz, yani, şimdi,
Allah aşkına, Türkiyede bir küçük köyün içme suyunu, sulama
birliklerinin elektriğini bile affetmiyorken borcunu üstlenmiyorken koskoca
şirketlerin, özel şirketlerin milyarlarını üstlenmeniz
acımasızca bir adaletsizlik değil midir? Yani -bu çok
acımasız yaklaşımı, bu kıyaslamayı
yaptığımız zaman- bir köyün içme suyunun elektriğini,
sulama birliklerinin parasını bile takas etmezken özel
şirketleri buna nasıl katarsınız? Lütfen, bu
başlığı değiştirin. Bu
başlığın içine bir de AKPye ait şirketlerin
borçlarının takası diye, KCETAŞ mı nedir, işte
onu yazın, bu kanun teklifi doğru olsun. Zaten, Melih Gökçek
Ankaranın doğal gazından dünyanın borcunu
takmış, elektrik borcunu takmıştı. İşte,
sayenizde iki yasa arka arkaya çıktı; bir, Türk Ceza Kanunundan
görevi kötüye kullananları akladınız, bir de ekonomi yönünden bu
çıktı.
Şimdi, burada şunu soracağım, vicdanlı
olarak: Aydınlanmaların bir kısmını BOTAŞ,
TEDAŞ üzerinden yapılandırıyorsunuz. Ne yapıyorsunuz?
Hemen adını da koymuşsunuz: Takas, mahsup, terkin. Şimdi,
belediyelerle özel idarelerin elektrik borçlarına gelelim. Yol
aydınlatma
Peki, belediyelerin, özel idarelerin yol aydınlatma
dışında hiç mi hizmeti yok? Elinizi vicdanınıza koyun.
Yani mezarlıkları aydınlatmasınlar mı Allah
aşkına? Bunun cevabını verin. Yani mezarlık
aydınlatmasını bile bu borcun içine koymuyorsunuz. Bir tarihî
kalesi varsa, o kalesine iki tane aydınlatma koymuşsa o belediye,
onun parasını karşılamıyorsunuz. Şehirlerin ana
caddeleri dışında kalan varoşlarını
aydınlatan belediyelere bir kuruş yardım etmiyorsunuz. İl
özel idareleri, civar, sınır olayından tutarak ne kömürden
yararlandırıyorsunuz ne elektrik üretiminden pay alıyorlar ne
koyduğunuz barajlardan, HESlerden oradaki şehirlerimize bir
kuruş para ayrılıyor. Bana şunu söyleyebilir misiniz,
çıkıp vicdanınıza elinizi basıp diyebilir misiniz? Ben
Karadenizin derelerini kurutuyorum. Hem de Başbakanın çocukluğunun
geçtiği dereleri, Kâzım Koyuncunun, Şevval Samın
türkülerindeki dereleri kurutup barajlar yapıyorum, orayı özel
şirketlere veriyorum. O özel şirketler buradan elektrik üretecek ama
buranın doğasını, tarihini, kültürünü tahrip ederken
buradaki vatandaşa ben şu kadar para veriyorum, yüzde 15ini
veriyorum. Bana diyebilir misiniz bunu? Hasankeyfi sular altında
bırakırken bunu diyebiliyor musunuz? Cizre Barajını
yapacaksınız
Yani buralardan alıyorsunuz kaynakları,
getirip özel sektöre veriyorsunuz. Hiç mi orantılı adalet,
orantılı hak, hukuk, hakkaniyet diye bir kavram yok? Oradaki insanlar
niye öfkeli? Maden sektörü İda Dağını, Kaz
Dağını çukurlara çevirirken, şirketler yarışırken
orada ve vatandaşın doğal zenginliklerini tahrip ederken bir de
yer altı zenginliklerini alıp götürürken, oradaki
vatandaşın şuna hakkı yok mu: Sen burayı tahrip
ederken buraya ne veriyorsun? Ne koyuyorsun yerine? demeye hakkı yok mu?
Biri yer, biri bakar, kıyamet bundan kopar. diyorlar ya, bunun gerçek
anlamı bu değil mi?
Şimdi, bu enerji sektörünü bu kadar acımasızca
kullanma hak ve hukukunu hangi vicdan sahibi hükûmet bu kadar hoyratça
kullanabilir? Nasıl kullanabilirsiniz? İnsanları nükleer
enerjinin radyasyonuna maruz bırakarak mı? Kendi sularını,
doğal kaynaklarını yabancı şirketlere peşkeş
çekerek mi? Kömür ocaklarını, kömürleri özelleştirip, ihaleye
verip 1-2 kişinin eline vererek sadece onların yararlanması için
mi? Yani şimdi, Şırnakın her tarafı kömür
arkadaşlar ama Ciner geliyor, Şırnakta termik santral kuruyor.
Allah aşkına, bunu kurarken ne veriyor bölge halkına? O kadar
kömürü alıyor, Cudi Dağında 800 metre tünel açmış,
orada ne para bırakıyor, ne yatırım yapıyor, bana
söyler misiniz? Altı tane daha firma başvurmuş, hepsinde AK
PARTİliler var, teker teker bunları açıklayacağız.
Ondan sonra da oranın havasını bozuyorsunuz, çevresini
kirletiyorsunuz, oradaki vatandaş da, çevreciler de güçlü bir hareket
olarak çıkınca toplumsal çatışmaya neden oluyorsunuz.
Bakın, arkadaşlar, dünyanın her yerinde, nerede
enerji ve kaynak varsa, o kaynak ve enerji nerede çıkmışsa yüzde
15i çıkan yere verilir, yatırıma dönüşür. Bu yok. Niye
yok? Yok işte. Biz muhalefetiz, doğru olana doğru deriz oy
veririz ama buna oy vermeyiz arkadaşlar, bu vahşi kapitalizmin
tasarılarına oy vermeyiz. Ret oyu kullanacağız.
Teşekkür ederim. (BDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz Sayın Kaplan.
Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına Rize Milletvekili
Bayram Ali Bayramoğlu. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
Buyurunuz Sayın Bayramoğlu.
AK PARTİ GRUBU ADINA BAYRAM ALİ BAYRAMOĞLU (Rize)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 535
sıra sayılı kanun çerçevesinde AK PARTİ Grubu adına
söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygı ve muhabbetle
selamlıyorum.
Benden önce diğer üç grubumuzun, partimizin temsilcilerini
dinledim. Söylediklerinin içerisinde doğruluk payı olan
konuların, eksikliğini hissettikleri konuların var olduğu
muhakkak ancak bu kanunun algılanması noktasında, gündeme
getirmiş olduğumuz mahsuplaşma meselesinin gerçek anlamda
anlaşılmadığını müşahede etmiş
bulunuyorum, çünkü sürekli şekilde bir para, bir ödeme,
karşılıklı bir transfer
yapılıyormuşçasına bir algılamayla konu gündeme
geldiği için ilk önce bu bilgi kirliliğini bir temizlememiz gerektiğiyle
sözlerime başlayacağım.
Şimdi, arkadaşlar, 1992 senesinde hazine, bir program
çerçevesinde bir tahkim kararı alıyor ve bu aldığı
tahkim kararı çerçevesinde yine enerji içerikli olan bütün kurumları
bir araya getiriyor ve diyor ki: Kendi aranızdaki bu borç-alacak
ilişkilerini eninde sonunda bir tasfiye etmemiz ve borçları
sıfırlamamız gerekiyor. diye bir karar alıyor ve 1992
senesinde borçlar tasfiye edilerek sıfırlanıyor. Hiçbir kurumun
bir başka kuruma, devlet kurumlarının da birbiriyle herhangi bir
borç ilişkisi kalmıyor ama aradan geçen, 1992den bu zamana geçen
süre zarfında, yaklaşık yirmi yıllık süre içerisinde
yine kurumlar çeşitli alışverişlerde bulunuyorlar.
Çeşitli alışveriş demek, şu demek: Bir perakende
dağıtım firması var. Bu perakende dağıtım
firması üretici bir firmadan elektrik enerjisi alıyor. Üretici firma
bunu dağıtıcı firmaya belirli bir bedel üzerinden
satıyor. Bu belirli bedel üzerinden satın alan dağıtım
firması da çeşitli perakende tüketicilere bu ürünleri
dağıtmış oluyor ama bu dağıtımları
yaparken, bunun içerisinde belediyeler, ibadethaneler, çeşitli kurum ve
kuruluşların bedelleri de onların üzerine yıkılmak
suretiyle hesaplama tekniğine gidiliyor ama bu sistemde, eninde sonunda
gözüküyor ki kurumlar aslında birbirlerinin ürünlerini kullanmış
olmalarına rağmen bunların bedellerini birbirlerine ödemiyorlar.
Nasıl olsa kamu kamudur diyor, TETAŞın EÜAŞtan
alacağı varmış, EÜAŞın TEDAŞa borcu
varmış gibi, kurumlar bu bedelleri nazarı itibara almıyor.
Bunu tabii sadece bir elektrik dağıtımı olarak
değerlendirmememiz gerekiyor çünkü bunun içerisinde aynı zamanda, en
önemli alacak-verecek ilişkisi içerisinde bulunan kurumlardan bir tanesi
de BOTAŞ, çünkü BOTAŞın enerjiyle doğal gaz
açısından ilişkisi var. Dolayısıyla BOTAŞ da
ithal ettiği doğal gazlardan dolayı gümrüğe ödemesi gereken
bedelleri zamanında zemininde ödeyemediği, yatırımlara daha
çok pay ayırdığı için BOTAŞ da bu bedellerini
ödeyemiyor. Rakamlar her geçen gün düzenli olarak, sistematik olarak büyüyor.
İşte, arkadaşların bahsetmiş olduğu
rakamlar hakkında size biraz bilgi vermekte fayda görüyorum:
Bakın, bugün itibarıyla, TEDAŞın TETAŞa
toplam borç miktarı 10 milyar 898 milyon lira. TETAŞ kim? Elektrik
satışı yapan bir kamu KİTi. Peki, aynı şekilde
TEDAŞın EÜAŞa toplam borcu ne kadar? Yani, direkt üretici
olan, direkt üreticiden satın alma sıfatıyla da 5 milyar 177
milyon lira. Bir de iletim bedellerini ödemesi gereken bir kurum var, o da
TEİAŞ. TEİAŞa ne kadar borcu var? O da 164 milyon lira.
Yani, 31/12/2010 itibarıyla, TEDAŞın toplam 16 milyar 239
milyon, kamu kurumlarına borcu var. Bunun karşısında da üç
dört tane kurumdan direkt alacağı var. Başında ne geliyor?
Genel aydınlatma. Genel aydınlatmadan alacağı ne kadar? 2
milyar 670 milyon lira, ibadethanelerden 164 milyon lira, resmî dairelerden de
731 milyon lira olmak üzere toplam 3 milyar 565 milyon lira alacağı
var. Yani, ikisini mahsuplaştırdığınız zaman,
TEDAŞın toplam borç miktarı 12,5 milyar TLye
ulaşmış. Ne kadar zamanda? 1992den bu zamana kadar. Fakat
sadece bu kurumlar mı var? Hayır. Mesela size birkaç tane örnek
vereceğim, BOTAŞtan örnek vereceğim. BOTAŞın toplam
borç rakamı açısından baktığımızda,
EÜAŞtan toplam alacağı 7 milyar 368 milyon lira. Peki, bu 7
milyar 368 milyon liraya şu andaki kaydi değer olarak
bakarsanız, toplam 12 milyar 815 bin lira faiz tahakkuk etmiş. Kim
kimden ne faizi alacak? Aynı şekilde, BOTAŞın Ankara
tır gümrüklerine 4 milyar 240 milyon lira gümrük vergisi ve buna yaklaşık
3 milyar 235 milyon lira faiz; Başkent Vergi Dairesine de 2 milyar 376
milyon lira vergi, buna da 551 milyar lira faiz tahakkuk etmiş durumda.
Şimdi, bu sistemleri bu hâliyle, mevcut hâliyle bırakırsak
önümüzdeki senenin sonunda bu rakam 16 milyar 239dan 18e çıkacak, beş
sene sonra 25e çıkacak ve gereksiz yere bir bilanço kaybına
sebebiyet vermiş olacağız. Bununla bitiyor mu? Hayır.
Bakın, bunun içerisindeki en önemli işlerden bir tanesi,
bu mahsuplaşmayı yapmak istememizdeki en önemli işlerden bir
tanesi şudur: Bu kurumlar birbirlerinden alacaklarını
alamadıkları için birbirlerine faiz tahakkuku yapmak zorundadır.
Faiz tahakkuku ne demek? O tahakkukun içerisinde
alacağınızı alamadığınız zaman borç
miktarını artırmak demektir. Ama kurum alacağını
alamadığı zaman çeşitli borçlanma mekanizmalarına
gideceği için bu borçlanma mekanizmalarını hangi kaynaklarla
oluşturacak? Mevcut piyasadaki uygulanan kredilendirme
mekanizmalarıyla veya uluslararası alandaki kredilendirme
mekanizmalarıyla. Peki, buna faiz tahakkuk ettiği zaman bu nereye
yansıyacak? Elektrik Üretim AŞninki üretim maliyetlerine, Elektrik
Dağıtımınki dağıtım maliyetlerine ve eninde
sonunda, dolaylı olarak perakende olarak enerjiyi kullanan sanayiciye veya
tüketiciye. İşte bu sistemin içerisinde kargaşayı ortadan
kaldırmak ve sistem açısından sistemi birbirine entegre edip
bundan sonra çok daha verimli, prodüktif bir çalışmayı yapmak
üzere, hiçbir parasal hareket olmaksızın kurumlar arası
mahsuplaşma kanununu getirdik.
Bakın, bunun sisteminin sonunda 16 milyar 239 milyon lira
borcu olan TEDAŞ nihai olarak toplam 9 milyar 2 milyon lira borçlu hâle
geliyor, yani alacakları borçları mahsup ediliyor, vergi hariç toplam
9 milyar 2 milyon lira borçlu konuma geliyor. Peki, bu borcunun
mekanizması hangi planlamayla yürütülecek? TEDAŞ şu anda
dağıtım ihalelerini, özelleştirmeden edinmiş
olduğu bedelleri, sistematik olarak bu kaynakları önümüzdeki süreç
içerisinde kullanmak kaydü şartıyla bu kurumlara yönlendirmek
şeklinde devam ettirecek ve en azından, o kurum, bilançosunda sürekli
zarar gözüken veya faiz gözüken sistemden bir anlamda kurtulmuş olacak.
Aynı mahiyette Türkiyede en çok yatırım yapan
kurumlarımızdan bir tanesi BOTAŞtır. BOTAŞın
toplam borç miktarı rakamsal olarak yaklaşık 10 milyar
lirayı, 11 milyar lirayı geçtiğinde, BOTAŞın bu sistemin
sonucunda olan TETAŞa borçları toplam 1,596; BOTAŞın da
toplam 752 milyon lira olmak suretiyle minimize edilmiş olacak ve bundan
sonra daha rahat, daha
(x) hareket etme imkânına sahip olacak. Yani
Ahmetin Aliye, Alinin Mehmete olan borçları, Mehmetin de Aliye olan
borcuyla bir anlamda kendi içerisinde absorbe edilmiş olacak. Şimdi,
bu noktadan sonra özellikle arkadaşlarımızın dile
getirdiği bir konuyu nazarıitibara almakta fayda görüyorum çünkü burada
Kayseri Elektrik Dağıtım işi meselesiyle ilgili son derece
bilgi dışı, gündem dışı, sanki Kayseri Elektrik
AŞye bir para aktarılıyormuş, bu parasal harekette bunlara
bir imkân tanınıyormuş gibi bir değerlendirme gündeme geldi
ki bu çok yanlış. Şöyle yanlış: Bakın, 2008
senesinde sizlerle beraber burada geçirmiş olduğumuz bütçenin
sonucunda bir karar aldık, dedi ki: Genel aydınlatma giderleri
bundan böyle kamu tarafından karşılanacaktır. Genel
aydınlatma nedir? Şehir içerisindeki ulaşım
imkânlarının ulaşabileceği her noktaya kadar
aydınlatmanın yapılabileceği çalışmalardır.
(x) Bu bölümde Hatip
tarafından Türkçe olmayan bir dille bir kelime ifade edildi.
Az evvel, Sayın Kaplan, Özellikle mezarlıkların
aydınlatmasını niye belediyelere bırakıyorsunuz?
derseniz, normal planlamada genel aydınlatma içerisinde mezarlıklar
yok ama ben özellikle o konuşmadan sonra arkadaşlara sordum, fiilî
olarak her ne kadar yok ise de dekoratif amaçlı aydınlatmaların
dışındaki mezarlık ve benzeri aydınlatmalar da şu
anda genel aydınlatmanın içerisinde zaten değerlendiriliyor yani
dolayısıyla genel aydınlatma dediğiniz, şehrin
içerisindeki bütün
aydınlatmaları bu anlamda içeriyor.
Peki, belediyelerin kaynakları şu anda bu bedelleri
ödeme imkânına sahip değil. İşte 2008den önceki dönemde
özelleştirilmiş üç tane bölgeden bir tanesi Kayseri bölgesidir.
Kayseri bölgesinin elektrik dağıtım şirketi, bu kanundan
önceki süre çerçevesinde bu bedelleri ilgili belediyelerden tahsil
edemediği için aslında belediyelerin borçları bu kanunda
mahsuplaşma içerisine dâhil edildiği için belediye adına bir
mahsuplaşma sistemi yapılmaktadır. Dolayısıyla bir
para transferi, özellikle o tarafa bir kaynak aktarımı diye bir
şey söz konusu değildir, olamaz da. Çünkü bu kanun, hiçbir şekil
ve surette özel kuruluşların mahsuplaşmasını,
dağıtım şirketlerinin, üretim şirketlerinin veya genel
anlamlı aydınlatmayla ilgili özel şirketlerin
dağıtımı ifadesini veya ödemesini hiçbir şekilde
kabullenmiyor ve zaten kanuna da özel hüküm olarak bunlar konulmuş
durumda. Bu konuyu çok iyi bilmemiz gerektiğini özellikle söylüyorum.
Bu mahsuplaşmanın sonucunda da -şunun
altını kalın kalemle çiziyorum- hiçbir dağıtım
şirketi özellikle bu mahsuplaşmadan yararlanma şansına
sahip olamaz. Neden olamaz? Çünkü mahsuplaşma sadece kamu kurumları
arasında yapılan bir para transferiyle bilançoları temizleme
işlemidir. Dolayısıyla hadisenin parasal boyuta indirgenmiş
olmasını çok doğru bulmadığımı özellikle
belirtiyorum.
Bunun yanında temel felsefe olarak az evvelki sözlerimin
içerisinde gündeme getirmiş olduğum konunun altını biraz
daha kalın kalemlerle çizmem gerektiğini düşünüyorum. Bu
mahsuplaşma sistemi yapıldı ve önünde sonunda toplam TEDAŞ
-şuradaki rakamlar çerçevesinde
söylüyorum size- TEİAŞa 67 milyon, TETAŞa 1 milyar 596 milyon,
EÜAŞa 6 milyar 587 milyon ve BOTAŞa da 752 milyon lira borçlu kalacak.
Bunun haricinde bir de hazineye yaklaşık 3,5 milyar lira vergi borcu
kalmış olacak. Mevcut Kanunumuzun 4üncü maddesinin ek bendine göre,
bundan sonraki süre içerisinde hazinenin reeskont faizleri sistemiyle bundan
sonraki dönem içerisinde TEDAŞ bu bedelleri sadece kime karşı
ödemekle mükellef olacak? Bu kurumlara aktarmakla mükellef olacak. Peki,
TEDAŞ bu kaynağı nereden temin edecek? İşte, önemli
nokta bu. TEDAŞ, şu anda, biliyorsunuz, çeşitli
dağıtım şirketlerini, özelleştirme yapmak suretiyle,
Özelleştirme İdaresinden bizim bile beklentilerimizin çok daha
üstündeki rakamlarla dağıtım şirketlerine satış
yapmış durumda. İstanbulun Anadolu yakası, Trakya
yakası, Konya bölgesi, Kütahya bölgesi, Antalya bölgesi gibi
kurumları ve hakikaten rakamsal olarak çok ciddi rakamlara bu bölge
dağıtım ihaleleri gerçekleşmiş durumda. Peki, bu
gerçekleşmeler onaylanıp bedellerin ödemesi olmadan, az evvel burada
konuşulduğu gibi, Biz, şu anda 2011 bütçesinin içerisinde bu
-özelleştirmeden- kaynakları göremiyoruz. demek konuyu takip etmemek
anlamına gelir. Dolayısıyla, 2011 senesi içerisinde bu
özelleştirme gelirleri hesaplara geçtikten sonra, Maliye yani Hazineyle
birlikte Özelleştirme İdaresi bir araya oturacaktır. Bu
miktarların ne kadarı hazineye aktarılacak, ne kadarı
TEDAŞın özelleştirme gelirlerinden dolayı bu diğer
kurumlara aktarma olarak geçirilecektir, onun kararını o kurumlar
zaten vereceklerdir. Ama bu, şu anlamda çok önemli bir ifadeyi de
beraberinde getirmiş oluyor. O da nedir? Eğer bu özelleştirme
gelirlerinden TEDAŞ bünyesine para transfer edilip TEDAŞla
EÜAŞa, TETAŞa, BOTAŞa bu kaynakları kademeli olarak
aktarmaya başlarsa hem borç limitini indirecek hem de finansal olarak
BOTAŞ gibi, TETAŞ gibi, EÜAŞ gibi sürekli yatırım
içerisinde olan kurumların çok daha iyi nefes almasına ve çok daha
yeni yatırımlara gitmesine de vesile olacaktır.
Bakın, geçtiğimiz cumartesi günü, ben, EÜAŞ
bünyesinde İstanbulda, Ambarlıda yapılan bir doğal gaz
çevrim santralinin ziyaretine gittim. Özellikle bu yatırımı bana
çok övmüşlerdi arkadaşlar, hatta bu konuda yerli bir
firmamızın -hem proje hem imalat, çeşitli makineler haricinde-
bu noktaya gelmiş olmasını görmekten de son derece memnun oldum.
İki tane önemli santralle yaklaşık 1.200
megavatlık büyük bir çevrim santrali planlanıyor, yapılıyor
ve inşallah bu sene içerisinde bitirerek devreye alacaklar. Şimdi,
bunu, bu yatırımı kim yapıyor? EÜAŞ yapıyor.
Peki, EÜAŞın şu andaki TEDAŞtan toplam alacağı
ne kadar? 6 milyar 587 milyon lira. Eğer bu kaynağı planlı
olarak bu kurumlara verebilirsek ve kademeli olarak bu kaynağın
geleceğine inanırlarsa, sadece rakamsal olarak ortada
kalmadığını görüp inanırlarsa, önümüzdeki dönemlerde
ihtiyacımız olan enerji yatırımları konusunda planlama
yapma, rekabet sistemini oluşturma ve Türkiyenin enerji arz
güvenliğini sağlama noktasında çok önemli bir işlevi yerine
getirmiş olacaklardır.
Yine, kanunun içerisinde bulunan belediyeler ve il özel
idarelerinin genel aydınlatma giderlerinin bu mahsup içerisine
katılmış olması son derece önemli bir konudur. Bakın,
belediye ve il özel idarelerinin sadece genel aydınlatmayla ilgili toplam
borç miktarı 2 milyar 670 milyon liradır. Bu borç miktarını
bu belediyelerin mevcut kaynaklarla ödemesi mümkün olmadığına
göre ve 2008 senesinde almış olduğumuz bütçe kararı çerçevesinde
genel aydınlatma giderlerinin hazine bünyesinde karşılanması
konusunda da çok doğru bir karar vererek bunu uygulamaya koymuş
olmamız demek bu eski hesapların kitapların bir güzel
düzenlenmesi, temizlenmesi ve 2011den sonraya beyaz sayfayla bu konulara
bakmak anlamına gelir ki, o zaman Türkiye bundan son derece daha iyi
istifade etmiş olur, mevcut kurumlarımız, özellikle KİT
statüsündeki mevcut kurumlarımız da daha randımanlı, daha
verimli çalışma imkânına sahip olmuş olurlar diyorum.
Bu kanunun Türkiye açısından, özellikle enerji sektörü
açısından son derece önemli ve geleceğe yönelik çok özel bir
anlam taşıdığını ve bunun faydasını,
önümüzde enerji sektörüne yönelik yapılacak diğer desteklere
faydasını da hep birlikte çok kısa süre içerisinde
göreceğimizi söylüyor ve hepinizi saygılarımla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz Sayın Bayramoğlu.
Şahsı adına Bursa Milletvekili Sedat
Kızılcıklı.
Buyurunuz efendim. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
SEDAT KIZILCIKLI (Bursa) Sayın Başkan, çok
değerli milletvekilli arkadaşlarım; 535 sıra
sayılı Bazı Kamu Kurum ve Kuruluşlarının Bir
Kısım Borç ve Alacaklarının Düzenlenmesine Dair Kanun
Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu üzerinde şahsım
adına söz almış bulunuyorum. Öncelikle yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlarım, hepinizin bildiği gibi,
2001 yılı öncesinde, 2001 yılının başından
önce elektrik dağıtım işi ya da elektrik piyasası, tek
alıcı, tek satıcı üzerinden, TEDAŞ üzerinden
yürütülüyordu. Tabii o zaman tek bir şirket vardı ve elektrik
işlemleri bu şekilde yürütülüyor, herhangi bir
karışıklık meydana gelmiyordu fakat 2001den itibaren
rekabeti esas alan ve üretimde nihai tüketiciye kadar kamu ve özel birçok
piyasa oyuncusunun rol aldığı bir yapı kuruldu. Bu
yapının içinde EÜAŞ, TEİAŞ, TETAŞ gibi kurumlar
ve sonradan piyasaya giren yine BOTAŞ gibi, TEDAŞ gibi elektrik
tedarik zincirinde rol oynayan diğer piyasa aktörleri de devreye girdi.
Yine, 2000li yıllardan sonra elektrik işleri de
özelleştirme kapsamına alındı, özelleştirilmesi
düşünüldü ve özelleştirme odasına konuldu. Bildiğiniz gibi
Nasıl olsa özelleştirilecek. düşüncesiyle herhangi bir
personel alımı, herhangi bir yatırım yapılmadı ve
bu anlamda da hizmetlerde büyük sıkıntılar yaşandı.
Gerçekten, özellikle az insanların yaşadığı yerlere kaliteli
hizmet götürülemedi, kaçakla etkili mücadele yapılamadı, enerji nakil
hatları, üretim hatları değiştirilemedi, personel
yokluğu ve denetim yetersizliği gibi sıkıntılarla
birlikte elektrik piyasasında bu anlamda, hizmet anlamında özellikle
çok büyük sıkıntılar ortaya çıkmaya başladı.
Tabii, bu arada
BAŞKAN Sayın Kızılcıklı, bir
dakikanızı rica edebilir miyim.
VI.- BAŞKANLIĞIN GENEL
KURULA SUNUŞLARI (Devam)
B)
Çeşitli İşler
1.- Genel Kurulu teşrif eden
ve ülkemizde konuk olarak bulunan Rusya Federasyonu Devlet Duması
Rusya-Türkiye Parlamentolararası Dostluk Grubu Başkanı Ildar
Gılmutdınov ve beraberindeki heyete Başkanlıkça Hoş
geldiniz denilmesi
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanı Sayın Mehmet Ali Şahinin resmî konuğu
olarak ülkemizi ziyaret etmekte olan Rusya Federasyonu Devlet Duması
Rusya-Türkiye Parlamentolararası Dostluk Grubu Başkanı
Sayın Ildar Gılmutdınov ve beraberindeki heyet şu anda
Meclisimizi teşrif etmiş bulunuyorlar.
Kendilerine yüce Meclisimiz adına Hoş geldiniz.
diyorum efendim. (Alkışlar)
VIII.- KANUN TASARI VE
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A) Kanun
Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.- Bazı Kamu Kurum ve
Kuruluşlarının Bir Kısım Borç ve
Alacaklarının Düzenlenmesine Dair Kanun Tasarısı ile Plan
ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/877) (S. Sayısı: 535) (Devam)
BAŞKAN Buyurunuz efendim.
SEDAT KIZILCIKLI (Devamla) Teşekkür ediyorum Sayın
Başkanım.
Ben de misafirlerimize Hoş geldiniz. diyorum.
Tabii, bu özelleştirme kapsamına girdikten sonra bu
yatırım yetersizliği ve sıkıntılar ortaya
çıktı. Daha sonra bu firmaların içerisinde yeni şirketler
oluşturulmasıyla birlikte enerji KİTleri arasında
baktığımız zaman gerçekten borç ve alacak
ilişkilerinde büyük sıkıntılar ortaya çıktı ve
her sene bunlarla ilgili düzenlemeler yapılmaya başlandı. Bu,
sürekli bir yapıya kavuşturulsun, daha sağlam bir yapıya
kavuşturulsun ve faiz gibi gerçekten sıkıntıları geçen
ve ödeme yükümlülüğünü artıran problemlerden artık düzgün bir
sisteme geçilmesi noktasında bu kanun tasarısı
hazırlandı ve bu kanun tasarısı kısaca enerji KİTleri
arasında elektriğin sunumu, girdi sağlayan kuruluşlardan
perakende satışı yapan kuruluşa doğru olurken nakit
akışı bunun tam tersi yönde gerçekleşmekte, bildiğiniz
gibi. Aşağıdan yukarı doğru bir hizmet sunumu var ama
nakdin de yukarıdan aşağı doğru gelmesi gerekiyor.
Diğer bir ifadeyle nihai tüketicilere sağlanan elektriği fatura
eden dağıtım şirketleri elde ettikleri gelirleri
kendilerine enerji tedarik eden üretim şirketine aktarmakta, elektrik
üreten şirketler ise gelirlerini elektrik üretiminde girdi sağlayan
kuruluşlara aktarmakta.
Yukarıda bahsi geçen mekanizma TEDAŞın
tahsilatında yaşanan sorunlar nedeniyle enerji alanında faaliyet
gösteren enerji KİTleri arasında borç, alacak birikimine neden
olmakta. Gelinen nokta itibarıyla tahsil edilme imkânı
kalmamış borç ve alacakların sadeleştirilmesi, mali
tabloların izlenebilir bir yapıya kavuşturulması bu yasa
tasarısıyla sağlanmış olacaktır.
Bu kanun tasarısı herhangi bir nakit ödemesi
yapılmaksızın enerji KİTleri arasında 31 Ocak 2011
tarihi itibarıyla oluşmuş bulunan borç ve alacakların takas
ve mahsup suretiyle tasfiye edilerek sadeleştirilmesi esasına
dayanmaktadır. Buna göre, TETAŞ, TEİAŞ, EÜAŞ ve
BOTAŞın her birinin mali tablolarında, 31/1/2011 tarihi
itibarıyla diğer enerji KİTlerinden olan alacak tutarı
diğer enerji KİTlerine olan borç tutarından
çıkarılacak, her bir KİT için net alacak bakiyesi
hesaplanacaktır. Hesaplanan bakiyeler TEDAŞın bilançosunda
borçlar bölümüne aktarılarak muhasebeleştirilecektir, böylece
diğer KİTler net alacaklı konuma gelirken, TEDAŞ sistemin
net borçlusu hâline gelecektir. Aralık 2010 itibarıyla
TEDAŞın diğer KİTlere olan 16,2 milyar lira borcu
değişmeyecek, ancak kendi aralarında borçlu-alacaklı
durumda olan diğer şirketler sadece TEDAŞtan alacaklı
olacaklardır.
Şirketlerin TEDAŞtan alacakları geçici rakamlara
göre, TEİAŞ 67 milyon, TETAŞ 2.217 milyon, EÜAŞ 6.587
milyon, BOTAŞ 7.368 milyon lira olacaktır.
Söz konusu işleme ilave olarak, başta BOTAŞın
Gümrük Müsteşarlığına bağlı tahsil dairelerine
olan ithalde ödenen KDV borçları ile Maliye Bakanlığına
olan tüm asli ve feri KDV ve ÖTV borçları olmak üzere, TEDAŞın
mülga Kamu Ortaklığı Fonuna olan borçları terkin edilerek
TEDAŞ tarafından devralınacaktır.
Ayrıca 31 Ocak 2011 tarihi itibarıyla tahakkuk eden ve
vadesi geldiği hâlde TEDAŞa ödenmemiş olan belediyeler ve il özel
idarelerinin genel aydınlatma bedeli, ibadethanelerin aydınlatma
bedeli, bu borçların tamamı herhangi bir faiz tahakkuk ettirilmemek
kaydıyla, öncelikle TEDAŞın Özelleştirme İdaresi
Başkanlığına olan borçlarından, daha sonra
bilançosunda öz kaynaklar altında yer alan hesaplardan mahsup edilecektir.
Değerli arkadaşlarım, bu kanun herhangi bir
şekilde borçların kamu tarafından üstlenilmesini
öngörmemektedir. Ayrıca, kamunun özel sektörden olan alacakları ile
özel sektöre olan borçları için herhangi bir düzenleme içermemektedir.
Tasarının yasalaşmasıyla birlikte enerji KİTlerinin
alacak bakiyeleri TEDAŞ bilançosuna aktarılacaktır. Bununla
birlikte, söz konusu bakiyeler karşılığında kuruluşlara
herhangi bir ödeme yapılmayacaktır.
Mesela, TETAŞa baktığımız zaman 3.595
lira abone grubundan alacağı, şirketlere ise 16.198 lira borcu
olduğu görülmektedir. Diğer taraftan, TEİAŞa
baktığımız zaman, 262 bin lira alacağına
karşılık 195 lira borcu olduğu görülmektedir.
TEDAŞın 10.995 lira alacağına karşılık
8.778 lira borcu olduğu görülmektedir. EÜAŞın 13.999
liralık alacağına karşılık 7.412 lira borcu
olduğu görülmektedir ve bunlara baktığımız zaman,
TEİAŞın 67 lira tam olarak alacağı,
TETAŞın 2.217 lira ve EAÜŞın da 6.587 lira
alacağı olduğu da gözükmektedir. Dolayısıyla,
KİTler arasındaki net borç-alacak durumuna da
baktığımız zaman toplam 16.239 lira alacak miktarına
karşılık 16.198 liralık da bir borcun olduğu açık
bir şekilde görülmektedir.
İşte bu mahsup gerçekleştirildiğinde,
TEDAŞın diğer KİTlere toplam 9 milyar liralık borcu
olacak ve borcun da şirketlere dağılımı şöyle
olacak: TEİAŞ 67 milyon, TETAŞ 1 milyar 596 milyon, EÜAŞ 6
milyar 587 milyon, BOTAŞ 752 milyon olarak gerçekleşmiş olacak
ve bu mahsuplaşma gerçekleştirildiğinde hem sadeleşmiş
hem de sağlam bir yapı kurulmuş olacaktır diyorum.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz Sayın
Kızılcıklı.
Sayın milletvekilleri, on dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 15.23
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 15.39
BAŞKAN : Başkan Vekili
Şükran Güldal MUMCU
KÂTİP ÜYELER : Fatih
METİN (Bolu), Yusuf COŞKUN (Bingöl)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet
Meclisinin 67nci Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.
535 sıra sayılı Kanun Tasarısının
görüşmelerine devam ediyoruz.
Komisyon ve Hükûmet yerinde.
Şimdi tasarının tümü üzerinde söz sırası
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldıza ait. (AKP
sıralarından alkışlar)
Buyurunuz Sayın Yıldız.
ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ
(Kayseri) Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; bazı
kamu kurum ve kuruluşlarının borç ve alacaklarının
düzenlenmesiyle alakalı kanun tasarısı üzerinde Hükûmetimiz
adına söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Tabii, öncelikle, Afşin Elbistan (B) Santraline kömür
tedariki yapan özel sektörün sahasında olan kazadan dolayı ölen
kardeşlerimize Allahtan rahmet, yakınlarına da
başsağlığı diliyorum.
Değerli arkadaşlar, bir kısım konuşmalar
yapıldı. Bu konuşmalardan bazı bilgi eksiklerinin
olduğu kanaatine vardım. Tekrar, bu bilgileri bir gözden geçirme
ihtiyacı hissediyorum.
Biz burada ne yapıyoruz; enerji KİTleriyle alakalı
nasıl bir düzenleme yapıyoruz, nasıl bir düzenleme
yapacağız? Hâlen enerji KİTlerinin genel bütçeli
kuruluşlardan toplam 3 milyar 565 milyon TL bir alacağı
vardır, merkezî bütçeli hem vergiden hem de Kamu Ortaklığı
Fonu da dâhil olmak üzere toplam 7 milyar 237 milyon TL de borcu
bulunmaktadır. Enerji KİTlerine bir enerji ailesi olarak bakarsak
genelde bu tarz bir rakam ortaya çıkıyor. Özetle, enerji
KİTlerinin konsolide olarak toplam 3 milyar 672 milyon TL kamuya yani
devlete borcu vardır. Hâlen, TEDAŞ, enerji KİTlerine 16 milyar
239 milyon borçlu, devletten ise 3 milyar 565 milyon TL alacaklıdır
yani net borcu 12 milyar 674 milyon TLdir. Mahsup işleminden sonra
TEDAŞın toplam net borç miktarı değişmeyecek ancak
borçluların kimliği değişecektir. Burada herhangi bir
aslından tenzil etmek, herhangi bir aslıyla alakalı terkin etmek
söz konusu değildir; yalnızca ferîlerinden, faizlerinden terkin etme
söz konusu olabilecektir. Çünkü kamu kurum ve kuruluşların kendi
aralarında faizlerinin de tek kalem ve üniform bir yapı
olmadığını görüyoruz. Dolayısıyla, daha önce
TETAŞ, EÜAŞ ve TEİAŞa borçlu iken mahsup sonrası,
eğer bu kanun tasarısı kanunlaşırsa, TETAŞ,
EÜAŞ, BOTAŞ hazineye borçlu hâle gelecektir, tek fark bu
olacaktır; TEDAŞın borcu ne bir kuruş eksilecektir ne de
bir lira artacaktır. Bir kere bunun altını kalın çizgilerle
çizmemiz lazım.
Burada herhangi bir nakdî ödeme de söz konusu değildir. Nakit
akışlarıyla alakalı enerji KİTlerinin, bu
söylediğimiz TEDAŞ, TEİAŞ, TETAŞ, BOTAŞ ve
EÜAŞın bulunduğu ailenin birbirleriyle olan nakit
akışlarında da bir değişme söz konusu değildir.
Yalnızca, burada, en kısa tabiriyle, bir sadeleştirme söz
konusudur.
Yine bir yanlış anlamaya meydan vermemek
açısından şunu belirteyim: Burada, bu düzenlemenin
vatandaşa bir vergi olarak yansıyıp
yansımayacağıyla alakalı konudan bahsedildi. Değerli
arkadaşlar, böyle bir şey söz konusu değildir. Bu düzenlemeyle
burada vatandaşımıza yeni bir vergi gelmemektedir, yeni bir
vergi aktarılmamaktadır. Çünkü bu kanun kapsamında
kuruluşlar arasında veya Hazine tarafından herhangi bir nakit
ödeme öngörülmediği için, nakit açığıyla alakalı da
bir şey söz konusu olmayacaktır. Mahsuplaşmaya konu olan vergi
borçları ise cari döneme ilişkin olmayıp, uzun bir süre
içerisinde birikmiş olan bir tortudan ibarettir. Mahsuplaşma
sonucunda vergi borcunun anaparası silinmeden, yani terkin edilmeden
TEDAŞın bilançosuna devredilmesi söz konusudur.
Dolayısıyla, burada yeni bir vergi tahakkuku oluşmayacaktır
ve vatandaşa da yeni bir vergi gelmeyecektir.
Değerli arkadaşlar, belki maddelerinde
konuşacağız ama Kayseri Elektrik ve Denizliyle alakalı bir
konu var, onu burada birazcık açmam gerekiyor.
Bildiğiniz gibi, ben Kayseri ve Civarı Elektrikte
yaklaşık dört buçuk-beş yıl genel müdürlük yaptım. Bu
genel müdürlük süresi içerisinde herhangi bir ortaklığım veya
herhangi bir hissem söz konusu olmamıştır, ondan sonra da
olmamıştır. Yani bu süre içerisinde ben orada maaşlı
çalışan birisi idim, Kayseri Büyükşehir Belediyesi adına,
orada yine Genel Kurul tarafından seçilmiş bir genel müdür.
Kayseri Büyükşehir Belediyesi, zamanında CHP
tarafından yönetilmiştir, zaman zaman -ANAP herhangi bir şekilde
belediyeyi almamış olmasına rağmen, daha önceden ANAP
belediyesiydi- değişik partiler Kayseri Büyükşehir Belediye
seçimlerini kazanmışlardır, şu anda da AK PARTİdir.
Dolayısıyla, en büyük hissedarı olan, hem bağlı
kuruluşları vasıtasıyla hem de ana hissedarı Kayseri
Büyükşehir Belediyesine aittir.
Şimdi değerli arkadaşlar, buradaki
yapacağımız düzenlemeyle çok fahiş bir hata
yapılmaktadır anlayış olarak. Bu düzenleme ile biz Kayseri
ve Civarı Elektrik AŞye herhangi bir para aktarmayacağız.
Tam tersi, Türkiyede seksen bir ilin içerisinde bu belediye sokak
aydınlatmaları ve il özel idareleriyle alakalı tek
almamış olan Kayseri belediyelerine ve il özel idaresine para
aktarmış olacağız. Kayseri ve Civarı Elektrik AŞ
bir bağlı kuruluştur, 3096 sayılı Kanun çerçevesinde
görev yapmış, yetmiş yıllık imtiyazı olan ve
sonra tekrar elli yıllık imtiyazını kullanıp yeni
imtiyaz almış olan bir şirketti. Şimdi tekrar, yeni düzenlemeyle,
4628 sayılı Kanun çerçevesinde lisans almış olan bir
şirkettir. Önceki hesaplarının her birisini kamu adına
alacak ve borçlarını düzenlemiş, bir nevi kiracı konumunda
bulunmuştur.
Şimdi, biz, buradaki yapacağımız düzenlemeyle
Türkiyenin seksen ilindeki belediyelerin 31/12/2008 tarihi itibarıyla
2015in sonuna kadar bütün sokak aydınlatmaları Hazine
tarafından karşılanacaktır ama Kayseri bunun istisnası
olarak kalmıştır. Bu düzenlemeyi yapmamış olmamız
hâlinde seksen ilin belediyeleri sokak aydınlatmalarını Hazine
tarafından ödeyeceklerdir ama bir tane il, Kayseri ilinde sokak aydınlatmaları
Hazine tarafından ödenmeyecektir. Bu doğru bir yaklaşım
değildir. O yüzden, yanlış anlamalara meydan vermemek
açısından, ben bunu Plan ve Bütçe Komisyonunda da anlattım ama
herhâlde orada bulunamayan arkadaşlarımız vardı, biz bu
vereceğimiz parayı, buradaki yapacağımız düzenlemeyi
Kayseri Elektriğe vermiyoruz arkadaşlar. Belediyelerindeki sokak
aydınlatmaları
Bu nasıl çıktı?
2002 yılında çıplak maliyetlere geçme kararı
alındıktan sonra piyasanın liberalleşmesi,
serbestleşmesiyle alakalı karar alındıktan sonra sokak
aydınlatmalarını ilgili belediyeler ödeyecek dedik
sınırları dâhilinde. Bakın ne oldu? Belediyeler
paralarını ödemediler. Şirketler dedi ki TEDAŞta:
Eğer siz bu sokak aydınlatma paralarını ödemezseniz,
aydınlatmaları keserim dedi. Belediyeler dedi ki: Buyurun kesin.
dediler. Türkiyenin genelinde yapılan uygulama bu. Kesildi sokak
aydınlatmaları. Bu sefer güvenlik güçleri dedi ki, şehir
içlerinde emniyet, şehir dışında jandarma: Arkadaşlar
elektriği kesiyorsunuz ama güvenlik sağlanamıyor, lütfen
elektrikleri açın. Parasını ödeyecek belediye, güvenliği
sağlayacak emniyet ve jandarma güçleri, alacaklı olan da o zaman
TEDAŞ ve görevli şirketler. Şimdi, bu mekanizma ancak 2008in
sonuna kadar birikmiş alacaklar şeklinde yürüdü. Ne tahsil edilebildi
ne de sokak aydınlatmaları kesilebildi. Bir yandan borçluların
borcu arttı, bir yandan alacaklıların alacağı
arttı ama sokak aydınlatmaları kesilemedi.
Son yapılan düzenlemelerle sokak
aydınlatmalarının da 2015in sonuna kadar hazine tarafından
karşılanacağı kanunlaştırıldı ve
bununla alakalı geriye dönük paralar hazine tarafından
karşılandı. Kimlerinki karşılanamadı? O anda
görevli bulunan şirketlerinki karşılanamadı. Hâlbuki orada
da belediyeler var. İl özel idarelerine aktarılan paralar, hepinizin
malumu, belediye sınırları dışında kalan
alanların, köy aydınlatmalarını düzenleyen
kısımdı. Kayserinin de köyü var. Biz şimdi 34 bin tane
köye veriyoruz, 365 tane köye vermiyoruz. Adil olmayan bu yaklaşım
düzeltiliyor burada değerli arkadaşlar. Şirkete herhangi bir
para aktarma söz konusu değildir çünkü bu kanunun temelinde, kamunun
kamuya olan borçları ancak birbirinden mahsup edilecektir, kamunun özel
sektörle alakalı borçları mahsup edilmeyecektir.
Denizli bölgesindeki AYDEMin de benzer bir problemi vardır.
Orada, Denizli, Muğla, Aydın illerine bakan işletmecinin
altı yedi aylık, yani 31/12/2008den daha önce lisans almış
olmasına rağmen, bu kanun yürürlüğe girdiğinden daha önceki
borçlarına dönük
Yaklaşık o da ne kadardır, ne
kadarlık bir rakamdır: 10,5 milyon civarında -7 milyonu
aslı, yaklaşık 3,5 milyonu da gecikme zammı olmak
kaydıyla- bir paradır. Yani o anda lisans almış
olmasına rağmen, daha önce, bu kanun kapsamından daha önce bu
çalışmayı yapan firmalardır. O yüzden, ben bu
yanlış anlamanın da bu manada giderileceğine
inanıyorum.
Değerli arkadaşlar, tekraren söylüyorum, bu kanun
tasarısının kanunlaşmasıyla beraber, bu
zikrettiğimiz bütün kuruluşların net olarak borçlu ve
alacaklı konumları değişmeyecektir ancak merkezî bütçeli
idarelere borçlu kuruluşlar -BOTAŞ gibi- ile merkezî idareden
alacaklı TEDAŞın ana borçlu ve ana alacaklı olarak
düzenlenmesi söz konusudur. Bir nevi, borcun ve alacaklının
olabildiğince kümeleştirilmesi söz konusu olmuştur çünkü
TEDAŞ
Niçin TEDAŞta bunları biriktiriyoruz, bir başka
kuruluşta biriktirmiyoruz? Bunun temelinde, TEDAŞ, nihai abonelerden,
nihai müşterilerden yaklaşık 32 milyon abonesi olan, nihai
müşterilerden alacağının tamamını alamayıp,
bütün kendisine tedarikçi kuruluşlara parasını ödeyemediği
için TEDAŞta biriktiriyoruz.
TEDAŞın alacaklarının bir bölümü aslında
merkezî bütçeli kuruluşlardan ve belediyelerin genel aydınlatma
giderlerinden, bir bölümü ise tarımsal sulama aboneleri ve sanayi ve
mesken kullanıcılarından idi bildiğiniz gibi. Merkezî
bütçeli kuruluşlardan olan alacağın ve genel aydınlatma
alacaklarının tahsili çok mümkün görülmedi, biraz önceki
anlattığım sebeplerden dolayı.
Tasarı ile karşılıklı
mahsuplaşmayı sağlamayı ve bakiye borçların devlet iç
borçlanma tahvili faiziyle uzun vadeli olarak yeniden
yapılandırılmasını amaçlıyoruz. Ödeme planı
ve diğer usul ve esaslar Maliye Bakanlığı ile
Bakanlığımızın görüşü alınmak suretiyle
Hazine Müsteşarlığı tarafından da belirlenecektir.
Ben burada çok fazla rakama girmek istemiyorum, çok detaylara
girmek istemiyorum, arkadaşlarımız rakamları da verdiler
ama şundan bahsetmek isterim ki: Özellikle faizler konusunda, genel ve
karma bütçeli idarelerden -özel veya kamu değişmiyor- bunlar
alınamıyor idi; kendi gelirini oluşturan şirketlerden ise
bunlar alınabiliyor yani Maliye Bakanlığına bağlı
kuruluşlardan da aynı şekilde, 1 ve 2 sayılı cetvel
kapsamında bulunanlardan da normalde alıyor idi. Şimdi, bu zaman
ne oluyor? Sizin Devlet Su İşlerinden alacağınız var
100 lira ve zamanında ödenmediği için TEDAŞ faiz tahakkuk
ettiriyor ama gel gelelim DSİnin borçlarında faiz ödeme kalemi yok.
O yüzden, asıllarından değil, faizlerinin terkiniyle
alakalı, bir denkleştirmeyle alakalı düzenleme
yapıldı. Burada herhangi bir asıl paranın -bu
bahsettiğim bütün rakamlar çerçevesinde- herhangi bir terkini söz konusu
değildir, herhangi bir affı söz konusu değildir, ancak, tekrar
ediyorum, faizleriyle alakalı terkinler olacaktır.
Ben, tekrar maddeler üzerinde konuşmak üzere heyetinizi
saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Yıldız.
Şahsı adına Siirt Milletvekili Afif
Demirkıran. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Buyurunuz Sayın Demirkıran.
AFİF DEMİRKIRAN (Siirt) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkanım.
Sayın Başkan, değerli milletvekili
arkadaşlarım; 535 sıra sayılı Bazı Kamu Kurum ve
Kuruluşlarının Bir Kısım Borç ve
Alacaklarının Düzenlenmesine Dair Kanun Tasarısının
geneli üzerinde şahsım adına söz almış bulunuyorum.
Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, bu kanun, bildiğiniz gibi,
kısaca enerji KİTlerinin mahsuplaşması şeklinde
halkımız arasında, vatandaşlar arasında ifade
edilmektedir. Ben, kanunla neler yapılacak, detaylar nedir; bütün bunlara
girmeyeceğim çünkü gerek Sayın Bayramoğlu gerek Sayın
Bakanımız, kim kime ne kadar borçludur, kim kimden ne kadar
alacaklıdır, bunun sonucunda neler oluyor, mahsuplaşmada neler
elde ediliyor, neler siliniyor, neler silinmiyor, herhangi bir silinme var
mı, yok mu, kamuya herhangi bir etkisi var mı, herhangi bir yük var
mı, vatandaşlarımıza herhangi bir vergi yükü getirecek mi,
kamuya herhangi bir yük getirecek mi, getirmeyecek mi, bununla ilgili çok
detaylı bir şekilde ifade ettiler, anlattılar yüce heyete.
Ben şunu ifade etmek istiyorum: Şimdi, BOTAŞtan
başlayalım, doğal gaz verecek elektrik üretim şirketine;
elektrik üretim şirketi elektrik üretecek, iletim şirketi üzerinden
ticaret, taahhüt şirketine elektrik verecek; TETAŞ yani Elektrik
Ticaret ve Taahhüt Şirketi de TEDAŞa elektrik verecek; TEDAŞ da
vatandaşa elektrik veriyor, kuruluşlara, kamu kuruluşlarına
elektrik veriyor, sokak aydınlatmaları yapıyor, ibadethaneler
vesaire
Şimdi, TEDAŞ alacağını tahsil edemezse
zamanlı olarak, işte o zaman bu yukarıdan aşağıya
gelen ham madde ve elektrik akışı aşağıdan
yukarıya doğru bir sıkıntı oluşturuyor.
TEDAŞ TETAŞa para ödeyemeyecek, TETAŞ elektrik üretim
şirketine para ödeyemeyecek, elektrik iletim şirketi arada kendi
iletim hizmetleriyle ilgili parayı alamayacak ve BOTAŞa para
gitmeyecek. Dolayısıyla, bütün bu şirketlerin mali
bilançoları allak bullak olacak. Mamafih o şekilde. İşte
biraz önce Sayın Bayramoğlu söyledi, 1992de bir mahsuplaşma yaptık,
o günden bugüne çok ciddi şekilde birikti. Nihayetinde artı-eksi,
hepsini üst üste koyduğunuz zaman 16 milyar liradan bahsediyoruz.
Peki, sonuçta, bu böyle kaldığı zaman daha da
artacaktı bu rakamlar. Bir faydası var mı, bir getirisi var
mı? Hayır. Çünkü kimse kimseye para verebilecek durumda da
değil. O zaman bunun bir mahsuplaşmasının
yapılması şarttır, gerekir. Başka türlü de zaten bu
işin altından kalkabilmeleri mümkün değil. Ama en azından
bu mahsuplaşma olduğu zaman enerji şirketlerinin kendi yapıları,
kendi mali yapılarında bir düzelme oluyor, biraz daha ciddi,
sağlıklı bir çalışma yapabiliyorlar. Peki, bu
çalışma olduğu zaman, bu mali yapıda
sağlıklı bir yapılanmaya gittiği zamanki getirisi ne
olacak? İşte, esas sorun burada, esas mesele burada daha
doğrusu.
Değerli arkadaşlar, elektrik üretimi -özellikle enerjide
elektrik üretiminden bahsediyor burada- olmazsa olmaz bir şarttır
Türkiyenin kalkınması için, Türkiyenin gelişmesi için,
sanayimizin gelişmesi için ve gelişmiş ülkeler seviyesinde bir
Türkiye, sevdamız olan bir Türkiyeye kavuşabilmemiz için.
Değerli arkadaşlar, bugün itibarıyla, bakın
bizim fert başına elektrik tüketimimiz OECD ülkelerinin
tükettiği elektrik ortalamasının yüzde 70 kadar
altındadır, dünya ortalamasıyla neredeyse başa
baştır. Bakın, Enerji Bakanlığının
yapmış olduğu çalışmaya göre ta 2023
yılında, cumhuriyetimizin 100üncü kuruluş yıldönümüne
geldiğimizde hâlen bizim ulaşacağımız seviye, fert
başına tüketim yılda 5.000-5.500 kilovatsaat olacak ki, bu
bugünkü OECD ülkelerinin, gelişmiş ülkelerin -ki 7.500-8.000
kilovatsaattir ortalaması- çok altında olacaktır. Onun için,
biz, şirketlerimizin rahat çalışabilmesini
sağlayabilmeliyiz.
BOTAŞ -detayına girmemize gerek yok- Türkiyeyi,
gerçekten, uluslararası platformda saygın bir noktaya getirmek üzere
ciddi bir şekilde boru hatları döşemektedir, ortak
olmaktadır. Türkiyenin her tarafını boru hatlarıyla
döşedi, 4 bin küsur kilometreydi, biz iktidara geldiğimizde 11 bin kilometreye
çıktı. Sadece beş altı ile doğal gaz verebiliyorduk,
bugün her tarafta, altmış yedi ile doğal gaz veriyoruz.
Artık, aileler evlerinde çok rahatlıkla çevreyi kirletmeden, rahat
bir şekilde doğal gaz tüketiyorlar, ısınıyorlar,
yemeklerini pişiriyorlar bacılarımız, tabii birçok yerde
beyler de hanımlarına yardımcı oluyorlar, onu da
söyleyeyim.
Elektrik üretim şirketi kapasitesini artırmak
mecburiyetinde. Bakın, her sene 2-3 bin hatta 4 bin megavat kadar ilave
kapasiteye ihtiyaç vardır Türkiyede. Kriz dönemlerini hariç tutarsak yüzde 6 ile 8 arasında elektrik
artışında bir talep artışı söz konusudur. Bunu
karşılayabilmek mecburiyetindeyiz. 48 bin megavat olan bugünkü
elektrik üretim kapasitesi 2020ye geldiğimiz zaman 80-100 bin megavatlara
çıkmak durumunda.
Bekir Başkan oradan işaret ediyor, evet, ben burada
keseceğim.
Dolayısıyla, değerli arkadaşlar, yalnız
TEDAŞ da buna bağlı olarak görevini yapıyor. Yüzde
25lerden yüzde 15lere düşürdü kayıp kaçağı. Bunun için
çok ciddi yatırımlar yapıldı. Köy hatlarında ciddi
iyileşmeler oldu, yeni yeni trafo merkezleri kuruldu birçok yerleşim
yerinde. Elektrik iletim şirketi çok ciddi yatırımlar
yaptı. 60 küsur bin kilometreden 90 küsur bin -98 bin- kilometreye
çıktı trafonun kapasitesi MWA olarak. İletim hatlarında da çok
ciddi şekilde artış söz konusu oldu.
Dolayısıyla, bu şirketleri bizim rahatlatmamız
gerekiyor. Bu şirketleri rahatlatabilmek için bu kanunu bugün burada
sonuçlandırmamız, bu mahsuplaşmayı yapmamız gerekiyor.
Şimdiden ben hayırlı olsun diyorum ve Elbistanda göçük
altında kalan vatandaşlarımız için yine ben de
başsağlığı diliyorum. İnşallah ülkemizde bir
daha böyle bir kazayla karşı karşıya gelmeyiz.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Demirkıran.
Sayın milletvekilleri, şimdi soru-cevap bölümüne
geçiyoruz. Yirmi dakika süremiz var, on dakika sorulara
ayıracağım. Sayın Bal, Sayın Akçay ve Sayın
Özdemir sisteme girmişler.
Buyurunuz Sayın Bal.
ŞENOL BAL (İzmir) - Sayın Başkan, Sayın
Bakana sormak istiyorum: Enerji alanında faaliyet gösteren söz konusu
kurum ve kuruluşlar arasındaki borç ve alacak sorunu özellikle devri
iktidarınızda kronikleşmiş ve borç-alacak tutarları
neticede devlet müdahalesini gerektirecek hâle gelmiştir. Bugün de bu
tasarıyı konuşuyoruz. AKP İktidarı süresince
KİTlerin borç-alacak durumlarının büyük bir problem hâline
gelmesi yönetim politikalarınızın ve yönetim
hatalarınızın bir sonucu değil midir?
İkincisi: Ankara Büyükşehir Belediyesi özellikle EGO ve
Başkent Doğalgazın BOTAŞa borcu ne kadardır,
nasıl bir ödeme planı uygulanmıştır?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Bal.
Sayın Akçay
ERKAN AKÇAY (Manisa) Teşekkür ediyorum Sayın
Başkan.
Sayın Bakan, doğal gaz anlaşmalarındaki al ya
da öde sistemine göre doğal gazın yüzde 75 ve yüzde 80i peşin,
yüzde 20-25i ise gaz alındığında ödenmektedir. Buna göre,
BOTAŞ, 2010 yılında Rusya ve İrandan
almadığı ne kadar gazın parasını ödemiştir?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Akçay.
Sayın Özdemir
HASAN ÖZDEMİR (Gaziantep) Teşekkür ediyorum Sayın
Başkanım.
Sayın Bakana soruyorum: AKP sözcüleri
konuşmalarında bu tasarı kanunlaşırsa Türkiyenin
enerji meselelerinin hemen hemen tamamının çözüleceği
imajını verdiler. Gerçekten, bu tasarı yasalaşırsa
enerji meselesinin yüzde kaçı çözülecektir?
İkinci sorum: Türkiye dünyada en hızlı gelişen
enerji pazarlarından biri hâline gelmiştir. Mevcut yatırım
hızıyla bu yakın gelecekte enerji problemleriyle
karşılaşmayacağımızı düşünüyor musunuz?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Özdemir.
Sayın Özdemir, buyurunuz.
MALİK ECDER ÖZDEMİR (Sivas) Teşekkürler.
Sayın Bakanım, Sivasın Divriği ilçesinin
yüzün üzerinde köyü var. Bu, TEDAŞ özelleştirildikten sonra, 100
köyümüzün yaklaşık 50sinden fazlasında on beş-yirmi günden
uzun süreyle elektrikler kesilmekte. Yeni gelen, özelleştirilen
şirketin elemanlarının işi bilmediğinden
kaynaklandığı söyleniyor. On beş günlük süreden sonra ya düşük
fazda ya yüksek fazda elektrik geldiği için buradaki insanlarımızın
büyük çoğunluğu belki 2 defa, 3 defa televizyon ve buzdolabı
almak durumunda kalıyorlar. Bu konuda bir çözüm, çare düşünüyor
musunuz?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Özdemir.
Buyurunuz Sayın Bakan.
ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ
(Kayseri) Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; öncelikle
sorular için teşekkür ediyorum. Bir kısmı
aydınlatıcı mahiyette olacak bunlar.
Elektrik şirketleri, dağıtım şirketleri
özelleştikten sonra, en son tarife düzenlemeleriyle beraber yaptığımız
işlemlerde hem bu geçiş dönemini iyi düzenleyebilmek hem de varsa
sıkıntıları giderebilmek açısından
yatırımlar üzerinde bir çalışma yaptık.
Yaklaşık 81 il, 850ye yakın ilçe, 34 bin civarında köy, 46
bin civarında köy bağıtlısı ve mezra olmak üzere ciddi
bir işletmecilik söz konusu. Tabii ki bunun her bir tarafında
vatandaşımızın hakkıdır ki kesintisiz bir
elektrik alması. Çünkü toplumun ulaştığı refah
seviyesi herhangi bir enerji kesintisine tahammül göstermemektedir ve bu son
derece haklıdır, son derece de doğrudur.
Bu açıdan, Sivas bölgesine yapacağımız 2011
yılındaki yatırım yaklaşık 2,5 katı
civarında olacaktır. Takdir edersiniz ki 950 bin kilometrelik
dağıtım hattının ve yaklaşık 50 bin
kilometrelik iletim hattını düşünecek olursak 1 milyon
kilometrelik iletim hatlarında herhangi bir kesintinin olmaması
lazım. Köy şebekelerinin bir kısmında, yirmi
yıllık, yirmi beş yıllık, hatta otuz yıllık
dağıtım hatlarının olduğunu görüyoruz.
Bunların yenilenmeye ihtiyacı var. Bir kısım yeni trafolar
da koyacağız. O açıdan, ben, şimdi, hangi köylerse
onların tek tek isimlerini aldırıyorum ve Sivastaki
köylerimizin de zaman zaman olağanüstü kış
şartlarından kaynaklanan ulaşımın kapandığı
yerler olabiliyor. Eğer ulaşımda herhangi bir
kapalılık tabii ki yoksa arkadaşlarımız onu gidermek
zorundadırlar ve zamanında hizmeti götürmek zorundadırlar, ister
kamu olsun isterse özel sektör olsun. Bununla alakalı, aslında,
Sivasın şahsında diğer bütün iller için de benzer
şeyleri söyleyebilirim. Elektrik dağıtım hizmetlerine
minimum 2 katı civarında yatırım yapılacak ve bunlarla
alakalı projelendirmeler de ocak ayı içinde başlamış
bulunmaktadır.
Türkiye büyüyor, değişiyor, gelişiyor. Sayın
Özdemir dediler ki: Bu enerji pazarları ileride bunlar rahat
karşılanabilecek mi, herhangi bir sıkıntı olabilecek
mi? Bunlarla alakalı nasıl bir görüşümüz var? Problemler
çıkabilecek mi?
Değerli arkadaşlar,
şu anda, elimizde yaklaşık 50 bin megavatlık bir
kurulu güç var ve şu anki üretimimiz tüketimimizden daha fazla. Bunda 2008
yılındaki oluşan global krizin tesirlerini de açıkça
söyleyebiliriz. Yani Türkiye büyüme hızı itibarıyla nasıl
2009 yılında yüzde 3lük bir küçülme yaşadı. Normalde bizim
öngörülerimizde enerji sektöründe orada yüzde 6lık büyüme vardı. Bu
makastan dolayı ve üretim şirketlerinin özelleşmesiyle beraber,
yani özel sektör tarafından yapılan üretim santrallerini de hesaba
katarsak şu anda üretimimiz tüketimimizden daha fazla. Bu makasın,
ben, üretim lehine açılacağını ve serbest piyasada,
rekabetçi ortamda daha çok özel şirketin daha çok enerji üretim
şirketi yatırımı yapacağına inanıyorum.
Dolayısıyla, bizim hedeflediğimiz, Türkiye Cumhuriyetinin
kuruluşunun 100üncü yıl dönümünde Türkiyenin üretiminin
tüketiminden fazla olacağına ve rekabetçi ortamda tamamen özel sektör
tarafından bunların değerlendirileceğine inanıyorum.
2002 yılında özel şirketlerin toplam üretim
içerisindeki payı yüzde 34ler civarındaydı, şu anki
geldiğimiz noktada yüzde 52ler civarında. Bu rakam daha da artarak
gidiyor ama bu rakamın aynı zamanda fiyatta rekabeti
arttırıcı, kaliteyi arttırıcı bir yapıda da
gelişmesi lazım.
Enerji meselesinin tamamı çözülür mü Türkiyede? Şunu
hep beraber biliyoruz ki, ana primer enerji kaynakları dediğimiz
petrol ve doğal gazda şu anda yurt dışına
bağımlıyız. Avrupa Birliği üyesi ülkelerdeki bu
bağımlılık oranı hemen hemen bizimki kadar, toplam
yirmi yedi ülke açısından baktığımızda da. Biz,
bu ithal ettiğimiz enerji kaynaklarını olabildiğince yerli
hâle getirmezsek istediğimiz hedefe tamamen ulaşmış olmayız.
Bir kere bunları yerli hâle getirmemiz lazım. Bu yüzden de arama
faaliyetlerini arttıran ve ülkenin şartları içerisinde
bunları değerlendiren bir yapı içerisinde bulunmamız
gerekiyor, ki içinde bulunduğumuz yapı da zaten budur. Ama takdir
edersiniz ki dünyadaki ülkelerin bir kısım
dağılımında tamamen enerji kaynaklarının yüzde
100ünü kendinden karşılayan olduğu gibi, yüzde 100ünü tamamen
yurt dışından ithal edenler var. O yüzden, bunun
doğasındaki, ülkemizin coğrafyasından kaynaklanan bu
doğayı biz değiştiremeyiz. Petrol ne kadar varsa biz o
kadarını bulmak zorundayız ama yine takdir edersiniz ki bizden
daha fazla petrolü olan, bizden daha fazla doğal gazı olan ülkeler
vardır, onların işi bizimkine göre daha kolaydır. Biz
bulunduğumuz şartlarda olabildiğince yerli kaynaklar hâline
getirerek bunları inşallah aşacağız.
Ankara Büyükşehir Belediyesinin doğal gaz
borçlarıyla alakalı BOTAŞa ne kadar borcu vardır?
dediniz. Biz köklü bir çözüm bulduk biliyorsunuz geçtiğimiz yıl
içerisinde. BOTAŞın EGOdan alacağı 676 milyon TL idi.
Tabii ki EGOnun bu borcu tasfiye etmesiyle alakalı -hem işletme
yaparken hem de bunları geri ödemekle alakalı- kabiliyetlerinin
azaldığını gördük. Biz daha kestirmeden bir çözüm
Ankara
Büyükşehir Belediye Başkanımız Sayın Gökçekle beraber
oturduk, dedik ki: Eğer bu EGO bu borçlarını ödeyemezse biz
daha farklı bir yola gitmek zorunda kalacağız. Gelin, bu
şirketi kanun kapsamında da Özelleştirme İdaresine
devredelim ve yine kanun çerçevesinde burası özelleştikten sonra
burada oluşacak nakitle öncelikle BOTAŞ alacaklarını mahsup
etsin, sonra cari alacaklarını alsın, eğer para
kalıyorsa Ankara Büyükşehir Belediyesinin olsun. Bu,
kalıcı ve köklü bir çözüm.
Nitekim Ankara Büyükşehir Belediyesinin bu hisseleri
Özelleştirme İdaresine devredildi, yönetimi komple değişti,
yönetimde hem Enerji Bakanlığından hem BOTAŞtan
değişik arkadaşlar bulundular ve sonuçta 1,2 milyar dolar
civarındaki özelleştirme gelirlerinden ilk alacağı olan
BOTAŞ olacaktır, cari borçlarını da alacaktır ve
BOTAŞın alacağı kalmayacaktır. Onun da zannediyorum
ÖYK kararı çıktı, devir bekleniyor. Demek ki bir iki ay
içerisinde de onu sağlarsak BOTAŞın alacağı
kalmayacaktır. Çünkü bu özelleştirme tamamen nakit üzerinedir,
herhangi bir vade, taksit yapılmayacaktır. Bunu da kökten çözmüş
olacağız.
Enerji alanında devlet müdahale etmiştir bu kanun
tasarısıyla. diye bahsettiniz. Bu cümle biraz yanlış bir
cümle değerli arkadaşlar. Burada devletin herhangi bir müdahalesi
falan söz konusu değildir, herhangi bir alacağın affı da
söz konusu değildir, borcun affı da söz konusu değildir.
Bunu belki birkaç kez daha tekrar etmem gerekebilir, buradaki
alacak ve borç miktarı toplamında değişmemektedir ancak
sadeleştirilmektedir, bir sadeleşme söz konusudur. Bununla
alakalı da, biraz önce anlattığım gibi, kamu kurum ve
kuruluşların isimleri değişse bile borç miktarı
değişmemektedir.
Yozyatağı köyü ile alakalı, Sivas ile alakalı
şu anda bir bilgi notu geldi, Bu köy yolu kar sebebiyle kapalı
olmasından dolayı
demişler. Ama bu bizim genel
bakışımızı değiştirmez, köy yolu
kapalıysa açılacaktır ve onun da enerjisi yine temin
edilecektir. Aynen söylüyorum: İster köy ister mezra ister ilçe ister
şehir neresi olursa olsun, ister kamu aracılığıyla
isterse özel sektör aracılığıyla mutlaka bu hizmeti temin
etmek durumundadırlar, hangisi almışsa. Özel şirket
almışsa bunu temin etmek zorundadır. Abonelerin
lisanslarında mutlaka bu hizmeti almasıyla alakalı işlem ön
plandadır. O yüzden hizmetler devam edecektir.
Ben heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz Sayın Bakan.
Tasarının tümü üzerindeki görüşmeler
tamamlanmıştır.
Maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
1inci maddeyi okutuyorum:
BAZI KAMU KURUM VE KURULUŞLARININ
BİR KISIM BORÇ VE ALACAKLARININ
DÜZENLENMESİNE DAİR
KANUN TASARISI
Amaç ve kapsam
MADDE 1- (1) Bu Kanunun amacı; enerji alanında faaliyet
gösteren bazı kamu kurum ve kuruluşlarının mali
yapılarını güçlendirmek üzere bir kısım borç ve
alacaklarının düzenlenmesi ve yeniden
yapılandırılmasına ilişkin esasları
düzenlemektir.
(2) Bu Kanun; enerji alanında faaliyet gösteren kamu kurum ve
kuruluşlarından Boru Hatları ile Petrol Taşıma Anonim
Şirketi, Elektrik Üretim Anonim Şirketi ve bağlı
ortaklıkları, Türkiye Elektrik İletim Anonim Şirketi,
Türkiye Elektrik Ticaret ve Taahhüt Anonim Şirketi ile Türkiye Elektrik
Dağıtım Anonim Şirketi ve sermayesinin tamamı Türkiye
Elektrik Dağıtım Anonim Şirketine ait
dağıtım şirketlerini kapsar.
BAŞKAN Gruplar adına, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına Adana Milletvekili Tacidar Seyhan konuşacaktır.
Buyurunuz Sayın Seyhan. (CHP sıralarından
alkışlar)
CHP GRUBU ADINA TACİDAR SEYHAN (Adana) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Tabii burada zarar gören kurumlardan, daha doğrusu
alacaklı olan kurumlardan birisi BOTAŞ. Ben de bu süreç içerisinde
BOTAŞın durumuna şöyle bir göz attım, siz değerli
milletvekilleriyle birlikte, Sayın Bakan buradayken, BOTAŞın
son dört yıllık çalışmasını sizlerle ortaya
koyacağım.
Değerli arkadaşlarım, bakın, daha önce
kamuoyuna yansıdı, bu al ya da öde sözleşmeleri. Daha önce,
2008 ve 2009da İrana, 2008de 705, 2009da 650 milyon dolar para
ödüyoruz. Neden? Taahhüt ettiğimiz gazı
almadığımız için. Bu parayı ödedik. Sayın Bakan
inkâr etmiyor, belgeler burada, önümüzde. Ancak normal boru hatları
taşımacılığı dışında, Türkiye bir
de LNGyi deniz yoluyla taşıyor, sıvılaştırılmış
gazı. Bakın, BOTAŞın 2009 yılı raporu elimde,
oradan söylüyorum. 2009 yılı raporunda BOTAŞ 167 milyon metreküp
LNG ithal etmiş. Hem de o zaman spot alım konusunda yasada bir
açıklık yokmuş, 2008de koymuşuz yani yetkisi olmadan ithal
etmiş gözüküyor. Anlatmak istediğim o değil, o ayrı bir
sorun. 167yi 2007de ithal etmiş. 333 milyon metreküpü 2008
yılında ithal etmiş ve 259 milyon metreküpü de sadece BOTAŞ
2009 yılında ithal etmiş, özel sektörün ithal miktarıyla
birlikte 2009 yılında 781 milyon metreküp gaz ithal etmiş.
Değerli arkadaşlar, şimdi size soruyorum:
İrandan aldığımız gazın fiyatı belli. Peki,
bunun en az 4 katı fiyatına siz neden LNG ithal ettiniz? Ben bunu çok
merak ediyorum. Sayın Bakan Genel Kurula bunu bir izah etsin de bunu
görelim. Bir yandan almadığınız gazın parasını
ödüyorsunuz, bir yandan LNG ithal ediyorsunuz; hem siz ediyorsunuz hem spot
piyasadan bir firmadan alıyorsunuz. Yazık değil mi bu ülkenin
parasına?
Değerli arkadaşlarım, bunun izah edilmesi
lazım. Durum bununla da kalmıyor. Bakın, Azerbaycanla bir
anlaşma yapmışız, milletlerarası anlaşma, milletlerarası
anlaşma burada. Maksimum
(x) yani minimum
en az fiyat
belirlenmiş, Azerbaycanla alacağımız gazın
fiyatı. Burada 70 dolar, maksimum
120 dolar. Yukarıda bir formül
var. Sözleşme diyor ki: Bu formülün dışında, bu formül
70-120 doların dışına tekabül ederse minimumda 70,
maksimumda 120 uygulanacak. Aradaysa sorun yok. Yani 120 dolardan doğal
gaz alıyoruz. Bu hangi yıllarda alınıyor? Yine LNG ithal
ettiğimiz yıllarda alınıyor. Peki, 120 dolardan
alıyorsunuz ve yine sözleşme diyor ki Siz, bu doğal gazın
yüzde 80ini al ya da öde kapsamında almak zorundasınız.
Miktar ne kadar? 6,6 milyar metreküp? Ne kadarını
alacaksınız? 5,2 milyar metreküpünü almak zorundasın yoksa o
parayı bana ödemek zorundasın. diyor. Gerçi, bu, yıllar
itibarıyla 2den başlıyor, sonra 3e çıkıyor, sonra
5e, sonra bu rakama çıkıyor. Bunu almış mıyız,
birazdan söyleyeceğim. Peki, bu yüzde 80in üstünde, yani 5,2nin
üzerindeki 1,4 milyar metreküpü de elimdeki sözleşmenin 9.5inci maddesine
göre
(x) yani
(x) üstündeki, al ya da ödenin üstündeki miktarı da
45 dolardan alabilirsin benden. diyor; 45 dolardan, değerli
arkadaşlarım.
Ben şimdi Sayın Bakana soruyorum: 2007 yılında
167 milyon metreküp, spot piyasadan LNG aldınız; peki, aynı
yılda 45 dolardan alabileceğiniz gaz hakkını
kullandınız mı; kullandınız mı arkadaşlar?
Bir yandan 45 dolarlık gazı kullanmayacaksınız, diğer
yandan, en az 10-15 kat fiyatına spot piyasadan LNG alacaksınız,
böyle bir şey olabilir mi? Rusyayı bırakın, Rusyadan
alacağınız gazın fiyatını bırakın
sadece spot piyasa dahi ne kötü durumda olduğumuzu, ne kötü durumda bir
yönetim anlayışı içerisinde olduğumuzu gösterir.
Ben bu bilgiler ışığında Sayın
Bakana yine soruyorum: 2010 yılında durum nedir? 2010
yılında siz 45 dolardan alabileceğiniz
(x)
dışındaki 1,4 milyar metreküplük gazı aldınız
mı? Aldınız mı değerli arkadaşlar, bunu sormak
istiyorum.
(x) Bu bölümlerde Hatip
tarafından Türkçe olmayan bir dille birtakım kelimeler ifade edildi.
İkincisi: Azerbaycanla al ya da öde konumunda 2010
yılında yine ödemek durumuna düştük mü düşmedik mi? 2010
yılı için Rusyayı da sormak istiyorum. 2010 yılında
al ya da öde kapsamına düşen miktarı alabildik mi? 2010
yılında da bizi Rusyaya ve Azerbaycana üste para vermek zorunda
bıraktı mı bu yönetim bırakmadı mı; onu
öğrenmek istiyorum.
Değerli arkadaşlarım, bakın, bunu yaparken
aldığımız en ucuz gaz bizim Azeri gazıdır, 70 ila
120 periyodunda. Tabii, formülde petrol fiyatları yüksek olduğu için
hep 120nin üstüne çıkmış, biz 120 ödemişiz. Onun için,
70le kafa bulandırmayalım, araya hiç inememişiz. Durum böyle
iken Enerji Bakanlığımız, en ucuz gazı, Turcas Gaza,
yerli tüketicilere satılmak üzere, 1,2 milyar metreküpünü devretmiş.
Ekim ayında, Cumhurbaşkanlığı, bu Bakanlar Kurulu
kararını onaylamış. Yine, aynı kararda, 2 milyar
metreküplük doğal gazın da BOTAŞ tarafından SOCARa devrini
öngörüyor yani Suriye veya Bulgaristan veya Yunanistana ihraç edilmek üzere.
Yani biz, Rusyadan alacağımız gazı alıyoruz, bu yönde
bir şey yapamıyoruz. Bizim devrettiğimiz gaz hangisi?
Türkiyenin en ucuz aldığı gaz. 1,2 milyar metreküpünü yurt
içine piyasaya verilmek üzere, 2 milyar metreküpünü yabancı ülkelere.
Değerli arkadaşlar, sizce bu tablo, iyi bir yönetim tablosu
mu? Yazık değil mi? Bir yandan ülkemiz İrana al ya da öde
kapsamında bir para ödeyecek, diğer yandan spot piyasadan 10 kat
yüksek fiyata LNG alacak. Bir yandan 45 dolara alması gereken doğal
gazı, 1,4 milyar metreküpü -ya da daha az konumda, 2007de 2 milyar
metreküpmüş bu, orada da 45 dolara düşen miktar 400 milyon
metreküptür- alamayacaksınız, almayacaksınız, almayı
tercih etmeyeceksiniz, diğer yandan spot piyasadan gaz
alacaksınız. Bu, hoş görülebilir bir şey midir? Bunu ben,
bir iddia olarak söylemiyorum değerli arkadaşlar, sözleşmelerin
hepsi benim elimde. Bu bir tercihtir ama bu tercih niçin
kullanılmıştır? Sizin amacınız eğer bu
firmalara
Bunun adı bir siyasi rüşvettir arkadaşlar, böyle bir
şey olabilir mi? Bunun adı kötü yönetimdir, benim cebimdeki
paranın birilerinin cebine aktarılmasıdır. Türkiye bunu
izleyemez, buna seyirci kalamaz.
Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Seyhan.
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Denizli Milletvekili Emin
Haluk Ayhan. (MHP sıralarından alkışlar)
Buyurunuz Sayın Ayhan.
MHP GRUBU ADINA EMİN HALUK AYHAN (Denizli) Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri;
görüşülmekte olan 535 sıra sayılı Tasarının
1inci maddesi üzerine Milliyetçi Hareket Partisi Grubunun görüşlerini arz
etmek üzere söz aldım. Bu vesileyle yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Burada bir şeyi ifade etmeden başlamak istemiyorum.
Sayın Bakanın ifadelerinden, bizim, kriz olmasa şu anda enerji
problemiyle karşı karşıya kalabileceğimizi
anlamış bulunuyorum.
ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ
(Kayseri) Hayır, yanlış.
EMİN HALUK AYHAN (Devamla) Yanlışsa düzeltin
Sayın Bakanım.
ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ
(Kayseri) Düzeltelim, onu nereden çıkardınız?
EMİN HALUK AYHAN (Devamla) Şimdi, maddede bu kanunun
amacı enerji alanında faaliyet gösteren bazı kurum ve
kuruluşların mali yapılarının güçlendirilmesi için bir
kısım borç ve alacakların düzenlenmesine ve yeniden
yapılandırılmasına ilişkin esasların düzenlenmesi
olarak ifade ediliyor. Buna ilave olarak hangi şirketler olduğu da
tek tek sayılıyor. Madde gerekçesinde ise maddenin amacına
ilişkin hususlar tekrar edilerek kuruluşların bir kısım
borç ve alacaklarının takas, mahsup ve terkin suretiyle tasfiye
edilmesine ilişkin esasların düzenlenmesi olduğu ifade ediliyor.
Esasen, hadise genel gerekçede olmakla birlikte kamufle edilmeye
çalışılmaktadır. AKP geldiğinden beri bu soruna bir
çözüm bulamamış ve gerekçedeki ifadeyle, hadise kronikleşmiştir.
Peki, bu olay ne yapıyormuş? Kamu mali dengesini olumsuz
etkiliyormuş. Bu kanun ne yapacakmış? Mali açıdan daha
sağlıklı bir enerji sektörü yaratacakmış, borç ve
alacak tutarlarına ilişkin yaşanan sorunlar ortadan
kaldırılacakmış. Kaldırılmaz ise ne
olacakmış? Bu kurumların içinde yer aldığı
tedarik zinciri borç ve alacak üretmeye devam edecekmiş?
Şimdi ne yapıyorsunuz? Borçları kuruluşun
birinin üzerine kâğıt üzerinde yükleyip faiz
oluşmasını önleyeceksiniz. Bu, Türkiye Cumhuriyetinde ilk, AKP
Hükûmetinin yaptığı bir iş değil. Bulduğunuz
metodu da uzaydan falan bulup gelmiş değilsiniz, bunu böyle takdim
etmenin de bir anlamı yok. Buradaki temel amacınız
Ki daha önce
bu konuşuldu Komisyonda da, tutanaklara bakılırsa orada görülür.
Sayın Başbakan Yardımcısı da bunu ne yaptı? Mali
kural çıkmadan önce bunun çıkması gerektiği ifade edildi.
Ben şu anda arkadan mali kurala doğru hadise gelecek mi, bir
tasarı gelecek mi diye düşünüyorum ama Hükûmet ondan da korktu. Kendi
bakanları arasında, Mali Kural Tasarısına imza
koymalarına rağmen, korkanlar oldu, çektiler.
Şimdi devam edelim. Bu ne demek? Biz, problem üreten bir
yapıyı mali kural öncesinde kamufle edelim, önümüzdeki bir yıl
problem çıkacak bir yapıyı gizleyelim demek. Ama mali kural
olmayınca, bu da gündemde oldu, mecburen çıkarmak zorunda
kalıyorsunuz, yoksa Komisyon gündeminin -torba tasarının
dışında- yoğun olduğundan falan değil. Kaç
maddelik tasarı? Bir şekilde çıkardı.
Nedir söylediğiniz? Mali kural öncesi kurumların
kâğıt üzerinde ortaya çıkaracağı olumsuz
yapıyı düzgün göstermek amacıyla da bu tasarı
hazırlanmıştır. diyelim. Dediğimize hayır
diyeceksiniz. Şimdi Bu yaptığınız siyasi anlamda
doğru mu? demeyeceğim ama etik mi, onu söylemenizi rica
edeceğim Sayın Bakan, lütfen kamuoyunu aydınlatın.
Bu kanunla yapılan bir diğer işlem ise: Siyasi bir
yaklaşımla elektrik fiyatlarının
artırılmaması sonucu TEDAŞın maliyeti tasarı
kapsamındaki diğer kuruluşlara yüklenmektedir.
Biliyorsunuz, iktisadi devlet teşekkülleri, iktisadi anlamda,
ticari esaslara göre faaliyet gösteren kuruluşlardır. Siz ne
yapıyorsunuz? Bu kuruluşların işlemlerini ticari esaslara
uygun olmayan yöntemlerle çözmeye çalışıyorsunuz.
Tasarıyla başka ne yapıyorsunuz? 5018
sayılı Kanuna ekli (I) ve (II) sayılı cetvellerdeki kamu
kurumlarını ve bağlı
döner sermayelerine tahakkuk ettirilen elektrik kullanım bedelleri
borçlarının tamamını kapsaması ve ferîlerinin
terkinini öngörmesine karşın
belediyelerin ve il özel idarelerinin borçlarını
kapsamıyor.
Başka ne oluyor? Şimdi siz en az kayıp kaçak olan
illeri ve bölgeleri cezalandırıyorsunuz. Denizlili sanayiciye
başka bölgelerden almadığınız elektrik fiyatına
sübvansiyon sağlattırıyorsunuz ve bu onların rekabet şansını
azaltıyor. Burada gerçeği millete anlatmanız lazım.
Şimdi, daha önce defalarca ifade ettik burada da çünkü bunu
yapmadığınız zaman o ilde de bahsettiğiniz krizin
etkisi icra dairelerinin sayısını 2den 9a
fırlatıveriyor. Bunu her sefer söylüyoruz.
Şimdi, Türkiye, aynı zamanda petrol tüketimiyle
doğal gaz tüketiminin tamamına yakınını ithal eden
önemli bir enerji pazarı ve ithalatçısı konumuna gelmiş.
Türkiye, dünyada en süratli büyüyen enerji pazarlarından biri hâline
gelmiş. Türkiye, enerji sektörünün her alanında hızla artan bir
taleple karşı karşıya. Türkiyenin artan enerji talebi
karşısında kendi enerji kaynaklarının
sınırlı olması, petrol ve doğal gaz olmak üzere enerji
kaynaklarının ithal bağımlılığını
da beraberinde getiriyor.
Şimdi -ben bu konuşmamda o zaman için not
almıştım, bu gecikti-
Enerji Piyasası Kurul Başkanı Türkiyenin gelecek yirmi
yılda 360 milyar TL enerji sektörüne yatırım yapması
gerektiğini söyledi. Bu yaklaşık yılda 20 milyar dolara
tekabül eder. 2010 yılında Türkiyenin enerji sektörü
yatırımı 8,8 milyar TL, yaklaşık 5,5 milyar dolar
bazında, gerek özel gerek kamu sektöründe, enerji sektöründe sabit sermaye
yatırımları da azalıyordu hem de cari fiyatlarla. Durumun
vahametini görün diye değil, vatandaş bilsin, bunlar kayıtlara
geçsin diye söylüyorum çünkü vatandaş sizlerden ümidini kesti. Geçen
yıl birileri enerji tüketicisi olmadı -biraz önce ifade ettim- kriz
yardımcı oldu diye neredeyse Hükûmet dua edecek hâldeydi. Sizden önceki
Sayın Bakan da bu kürsülerde konuştu, o zaman da bu meseleleri
tartıştık.
Şimdi, hiç kimse, enerji KİTlerinin
satışı öncesi bilanço makyajlaması olduğunu, bu
hadisenin, söylemiyor. Bunun bir an önce yapılması gerekiyor idiyse
şimdiye kadar yapılması gerekirdi. Siz, bütçe görüşmeleri esnasında
yaptığımız konuşmalara, Plan ve Bütçedeki
konuşmalara gönderdiğiniz cevapta diyorsunuz ki: Bu
tasarının Genel Kurul gündeminin yoğun olmasından geç
kaldığını söylüyorsunuz. Hâlbuki diğer tarafta mali
kural ile ne yapıyordu? İlgilendiriliyordu. Emin olun Sayın
Bakan, gerek bu tasarı gerekse daha önceki görüşülen yenilebilir
enerji tasarısı da -bilin- Komisyonda görüşülmekte olan torba
tasarının hatırına gündeme geldi.
Şimdi, burada ifade etmek istediğim bir husus var: Daha
önce torba tasarı görüşülürken yap-işlet-devret meseleleriyle
ilgili ifade ettim. Bu yap-işlet-devretle ilgili Yüksek Planlama Kurulu
kararını ortadan kaldırıyorsunuz, oradaki ifade zaten onu
anlatıyor. Burada neyi yapmak istiyorsunuz? Emin olun Sayın Bakan,
orada bürokratlar veya kurumlar -Hazinenin, Maliyenin vesaire diğer
kurumların- sizin projelerinize ret yazısı yazacak veya olumsuz
görüş beyan edecek diye bunu ortadan kaldırıyorsunuz, bu bir.
İkincisi, ne yapıyorsunuz? Bir bakanın kendi projesini
diğer bakana göstermekten imtina eder hâle geliyorsunuz. Peki, bu neyi
gösterir Sayın Bakan? Bu neyi gösterir? Sizin, AKPnin artık gitmekte
olduğunun çok açık ve seçik bir delilidir.
Bunu şunun için ifade ediyorum: Sizler bunları
söylüyorsunuz ama bakın, program kararnamesi bir Bakanlar Kurulu
kararnamesi. Ben burada ifade ettim, o Bakanlar Kurulu kararı ifadesini
yap-işlet-devretten çıkarıyorsunuz, ne yapıyorsunuz orada?
Bakanlar Kurulu kararı hâline getiriyorsunuz. Orada da Bakanlar Kurulu,
burada Bakanlar Kurulu
Hah, oradaki Bakanlar Kurulu kararını
değiştirdiğiniz zaman belki birileri görmeyebilir ama Bakanlar
Kurulu kararı dediğiniz zaman yüzlerce karardan bir tanesi diye ne
yaparsınız? İmzalar, geçer gidersiniz ve seçimden önce, ben
eminim -zaten ifadelerimizi Sayın Ulaştırma Bakanı da
doğruladı- birçok yap-işlet-devret projesini kimseye göstermeden
ihale etme niyetindesiniz.
Teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum Sayın
Başkanım. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz Sayın Ayhan.
Şahıslar adına söz talebi yok.
Soru-cevap bölümüne geçiyorum.
On dakika süreyle soru-cevap işlemi yapacağız.
Sayın Aslanoğlu ve Sayın Akçay sisteme
girmişler.
Buyurunuz Sayın Aslanoğlu.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) Teşekkür ederim.
Sormayacağım.
BAŞKAN Peki.
Sayın Akçay
ERKAN AKÇAY (Manisa) Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
Biraz önce sormuş olduğum soruya bir cevap
alamadım, kısaca tekrarlıyorum: Doğal gaz
anlaşmalarındaki al ya da öde sistemine göre 2010 yılında
alınmadığı hâlde ödenen doğal gaz alım
tutarı kaç milyon dolardır? 2008 yılında 700 milyon dolar,
2009 yılında 600 milyon doların doğal gaz
alınmadığı hâlde anlaşmalar nedeniyle ödendiğini
biliyoruz. Bunun 12 bin
2010 yılı itibarıyla soruyorum.
Türkiyede doğal gazdan bir yılda ne kadar elektrik
üretilmiştir? Üretilen bu elektriğin toplam elektrik üretimine
oranı ne kadardır? Doğal gazdan üretilen 1 kilovatsaat
elektriğin maliyeti nedir? Hidroelektrik üretim maliyetine oranı
nedir?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz Sayın Akçay.
Sayın Vural
OKTAY VURAL (İzmir) Teşekkür ederim.
Sayın Bakan, Sayın Başbakanın bir genelgesi
vardı, Kamu kurum ve kuruluşları, belediyeler, kamu kurumu
niteliğindeki meslek odaları bir ay içerisinde, mevcut akkor
flamanlı, tasarruflu ampullerle değiştireceklerdir. diye. Bu
çerçevede ne kadarlık ampul değiştirilmiştir,
değiştirilmeyen var mıdır, sonucu ne olmuştur? Bir ay
içerisinde bu gerçekleşmiş midir?
Bir de biraz önce Borçlar mahsuplaşıyor, yani netice
itibarıyla giden borç yok, kaybolan alacak yok. dediniz ama eğer bir
kurum bu alacağını elde edemediyse, bunu doğal gaz
fiyatına borçlanma maliyeti yoluyla koyduysa bunun bedelini vatandaş
ödemedi mi? Dolayısıyla bu politikanın bedelini
vatandaşımız zaten ödedi. Alacağını alamadı,
borçlandı, borcun maliyetini de vatandaş doğal gazda, elektrikte
ödedi. Dolayısıyla bunun bedelinin maalesef vatandaşa tarife
yoluyla ödettirilmiş olduğunu da hatırlatmak isterim.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Vural.
Buyurunuz Sayın Bakan.
ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ
(Kayseri) Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; özellikle,
enerji KİTlerinin kendi arasındaki mahsuplaşmasıyla
alakalı konunun asıllar üzerinde odaklandığını
görüyoruz. Bunun, asılların herhangi bir affının söz konusu
olmadığını tekraren söylüyorum.
Doğal gazla alakalı konuda, değerli
arkadaşlar, yanlış anlaşılmaması
açısından temel bir prensibi ortaya koymalıyız. Dünyadaki
ve bölgemizdeki bütün uzun dönemli kontratlar, üretici açısından ve
tüketici açısından mutlaka al ya da ödeli bir prensiple beraber
yapılabiliyor çünkü üretici diyor ki: Ben buraya çok ciddi bir
yatırım yapacağım, bana, almadığınızda
dahi parasını ödeyeceğiniz bir anlaşma yapalım ki ben
bu yatırımları sağlıklı yapabileyim, yoksa bu
yatırımları yapamam. Avrupada şu anda, Almanya, Avusturya
ve belli başlı tüketici ülkeler, İtalya da dâhil olmak üzere al
ya da ödeyle alakalı anlaşmalarında madde bulunmaktadır.
Bunun, yalnızca üretici açısından düşündüğümüzde çok
makul olmadığını söyleyemeyiz. Tüketiciler de alım
miktarlarını buna göre çok titiz düzenlemek durumundadırlar.
LNGyle alakalı konuyu da birleştirerek söylüyorum. Bizim batı
hattımız var yani Trakya tarafından giren, Ukrayna üzerinden
Rusya hattı geliyordu biliyorsunuz. Yıllık kontrat
miktarlarına baktığınızda o anki kontrat
miktarları yetişiyor. Azerbaycan ve İran üzerinden giren gaz
miktarımız var. Mesela 2009un başında, 2008in
sonlarında Ukraynadaki kriz söz konusu olduğunda o batı
hattından yirmi gün içerisinde gaz gelmemişti. Marmara Ereğlisi
bildiğiniz gibi BOTAŞın LNG tesislerinin bulunduğu yer.
İsterse o anda doğuda 2 katı kadar gaz olsun mutlaka o batı
hattını takviye edecek veya onu güçlendirecek bir yapıyı
kurmak zorundasınız.
Sayın Seyhanın bahsettiği 2007 yılındaki
167 milyon metreküp LNGnin, 2008deki 333 milyon metreküp LNGnin gerekçeleri
bunlardır ama temelinde tabii ki al ya da ödeyle alakalı Türkiye
şu ana kadar gerek İrana karşı ödediği al ya da
ödelerde gerekse bu yıl içerisinde -Sayın Akçayın
sorularına cevaben de söylüyorum- 1,1 milyar dolar civarında Rusyaya
ödeyeceği al ya da öde miktarlarında herhangi bir, Türkiyenin
doğal gazı hibe etme durumu yoktur. İrana 2007de ve 2008de
ödediği al ya da öde miktarlarıyla alakalı rakamlar şu anda
düşmüştür çünkü Türkiye -al ya da ödeden kasıt bir
yanlış anlamayı gidermek açısından bir açıklama
yapmaya atıftır, o da şudur- bu ödediği paraları bir
nevi nakit akışı açısından değerlendirmektedir,
bir nevi avans olarak ödemektedir bu anlaşmaların gereği, bizden
önce yapılmış uzun dönemli kontratlardan dolayı ama bu gaz
beş yıl içerisinde tüketilmesi hâlinde o zaman da şu anki
ödediğimiz rakam ödenmeyecektir ve avans niteliğindeki ödenmiş
rakam yalnızca nakit akışları açısından farklıdır
ve o zaman da, diyelim ki biz bunu 2014 yılında kullandık, 2014 yılında
da 2009 yılı, yani içinde bulunduğunuz cari fiyatlarla ancak
değerlendirerek yapabilirsiniz, buna herhangi bir zam konamıyor. 2009
yılındaki fiyatlarla 2014 yılında
kullandığınız gaz kullanılmış olacak, ona da
o zaman para ödemeyeceğiz. Yani Türkiyenin parasını ödeyip de
kullanmadığı bir gaz miktarı şu ana kadar söz konusu
değildir, ama iki yıl sonra kullanmıştır, ama o
yıl içerisinde kullanmıştır. O açıdan bunları da
açıklama ihtiyacı hissettim.
Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Yıldız.
Sayın Seyhanın bir kısa açıklaması
vardır.
60a göre yerinizden söz vereceğim efendim.
Buyurunuz.
TACİDAR SEYHAN (Adana) Sayın Başkan, değerli
milletvekili arkadaşlarım; Sayın Bakanın doğru
söylediği bir şey var. Gazımız yeterince gelmediği
zamanlarda spot piyasaya başvuruluyor ancak aylara göre alım
anlaşması ve yükümlülüğü yerine getirme görevi
vatandaşın değil, bu görev Sayın Bakanındır. Siz
sağlayamadığınız, yapamadığınız
sözleşmedeki hakları, burada gerekçe olarak, ne Genel Kurula ne
vatandaşlara söyleyemezsiniz, bu sorumluluk sizin.
İkincisi, 2008de İrandan
alamadığımız gazı 2012de, 2013de, 2009da
alamadığımızı da 2014te yani beş yıl sonra
alabiliyoruz ama bu yılın, 2008in ortalama fiyatlarından
değil, 2013ün, 2014ün ortalama fiyatlarından alıyoruz, burada
bir zarar ediyoruz ancak yüzde 25 kadar bir meblağı da, çarpı
yüzde 25, ödemekle yükümlüyüz. Bu durumda Genel Kurulu ve
vatandaşlarımızı yanlış bilgilendirmiş
oluyor Sayın Bakan. Şimdiden 2013ün, 2014ün fiyatları belli
değil ki. Zarar ettirmeyeceğiz. demenin hiçbir anlamı yoktur.
Saygılar sunuyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Seyhan.
Sayın Vural, siz de sisteme tekrar girmişsiniz. Süremiz
daha var.
Buyurunuz.
OKTAY VURAL (İzmir) Sayın Bakan, soru sormuştum,
herhâlde telefonla görüşüyordunuz o sırada.
ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ
(Kayseri) Sayın Başkan, cevap verebilirim isterseniz.
BAŞKAN Süremiz var zaten.
Buyurunuz efendim.
ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri)
Kamuda özellikle o, Başbakanlık genelgesiyle beraber bu lamba
değiştirme işleminden ne elde ettik ne elde etmediği
OKTAY VURAL (İzmir) Ne kadar lamba değişti?
ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ
(Kayseri) Ne kadar lamba değiştiğini sordular.
Kamuda verimli aydınlatmaya geçiş kapsamında 11
milyon TLlik harcamayla 2 milyon adet lamba değiştirildi, 2 milyon
adet ve 2008in sonuna kadar yapılan bu değişiklikle beraber
genel bütçeden her yıl 50 milyon TL civarında daha az aydınlatma
parası ödenmektedir. Bu doğru bir iştir ancak sokak
aydınlatmalarıyla alakalı dünyada şu anki oluşan rakam
henüz bu ledlerin -biz bu araştırmaları da yaptık
üniversiteyle beraber- daha istenilen noktaya gelmediğiyle
alakalıdır. Şu anda 7 milyon adet sokak aydınlatma
armatürünün değiştirilmesi söz konusuydu ama istenen verimlilik henüz
dünyada oluşmadığı için araştırmacılar
bizden altı ay kadar daha beklenmesini istediler ve bunun rutin
imalatlarının ledli olarak yüzde 30 daha az elektrik ödeyerek
aynı aydınlık düzeyini sağlamasıyla
alakalıydı.
OKTAY VURAL (İzmir) Toplam kaç ampulde 2 milyon?
Tamamı mı değişti yoksa
ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ
(Kayseri) Bu 2 milyon lambanın tamamı değişti, onun hepsi
dağıtıldı ve 11 milyon lira harcama yapıldı.
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Bakan.
1inci madde üzerinde önerge yoktur.
1inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
2nci maddeyi okutuyorum:
Uygulama
MADDE 2- (1) Türkiye Elektrik Dağıtım Anonim
Şirketine olanlar hariç olmak üzere, bu Kanun kapsamındaki kamu kurum
ve kuruluşlarının bu Kanunun yayımından önceki ay sonu
itibarı ile birbirlerine olan ödenmemiş borç ve alacakları,
21/7/1953 tarihli ve 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil
Usulü Hakkında Kanun ve 18/4/2001 tarihli ve 4646 sayılı
Doğal Gaz Piyasası Kanununun 12 nci maddesinin (g) fıkrası
kapsamında hesaplanan feriler terkin edilerek Türkiye Elektrik
Dağıtım Anonim Şirketine devrolunur ve aynı
kuruluşa ilişkin borç ve alacaklar netleştirilerek
muhasebeleştirilir.
(2) Bu Kanun kapsamında, Türkiye Elektrik
Dağıtım Anonim Şirketi, sermayesinin tamamı kendisine
ait dağıtım şirketlerine; Elektrik Üretim Anonim
Şirketi ise bağlı ortaklıklarına ilişkin
muhasebeleştirme işlemlerini kendi içinde yönetmeye yetkilidir.
(3) Bu Kanunun yayımından önceki ay sonu itibarı
ile doğmuş ve bu Kanunun yayımı tarihi itibarı ile
vadesi geçmiş ve ödenmemiş;
a) Yeniden yapılandırılanlar dahil olmak üzere,
Boru Hatları ile Petrol Taşıma Anonim Şirketinin Gümrük
Müsteşarlığına bağlı tahsil dairelerine olan asli
ve feri tüm borçları,
b) Yeniden yapılandırılanlar dahil olmak üzere,
Boru Hatları ile Petrol Taşıma Anonim Şirketinin Maliye
Bakanlığına olan asli ve feri tüm borçları,
c) Türkiye Elektrik Ticaret ve Taahhüt Anonim Şirketinin
mülga Kamu Ortaklığı Fonuna olan asli ve feri tüm
borçları, ferileri terkin edilerek Türkiye Elektrik
Dağıtım Anonim Şirketi tarafından devralınır.
(4) Bu Kanunun yayımından önceki ay sonu itibarı
ile tahakkuk eden ve bu Kanunun yayımı tarihi itibari ile Türkiye
Elektrik Dağıtım Anonim Şirketi ve sermayesinin tamamı
kendisine ait dağıtım şirketlerine ödenmemiş olan;
a) İl özel idareleri ve belediyelerin genel aydınlatma
bedeli,
b) İbadethanelerin aydınlatma bedeli,
c) Köylerin içme suyuna ilişkin elektrik kullanım
bedeli,
ç) 10/12/2003 tarihli ve 5018 sayılı Kamu Malî Yönetimi
ve Kontrol Kanununa ekli (I) ve (II) sayılı cetvellerde sayılan
kamu idareleri ile bunlara bağlı döner sermayeli kuruluşlar
adına, Türkiye Elektrik Dağıtım Anonim Şirketi ve
sermayesinin tamamı kendisine ait dağıtım şirketleri
tarafından tahakkuk ettirilen elektrik kullanım bedelleri
borçlarının tamamı, ferileri terkin edilmek kaydıyla
öncelikle Gümrük Müsteşarlığına bağlı tahsil
dairelerine olan borçlardan, bakiye tutar ise Maliye Bakanlığına
olan borçlardan mahsup edilir.
(5) Bu Kanun kapsamında takas ve mahsup işlemleri
uygulanmış olan borç bakiyelerine, takas ve mahsup işlemlerinin
tamamlandığı ayı takip eden ay başından itibaren
yıllık bazda Hazine Müsteşarlığı iskontolu Devlet
İç Borçlanma Senedi faizi uygulanır.
(6) Bu Kanun
kapsamında yapılacak borç ve alacak netleştirmeleri, takas ve
mahsup işlemleri ile terkin işlemleri sonucunda oluşacak gelir
ve giderler, dağıtılabilir ticari kârın ve kurum
kazancının tespitinde dikkate alınmaz.
(7) Bu madde kapsamındaki işlemleri bütçenin gelir ve
gider hesaplarıyla ilişkilendirmeksizin mahiyetlerine göre ilgili
Devlet hesaplarına kaydettirmeye Maliye Bakanı yetkilidir.
BAŞKAN 2nci madde üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına İzmir Milletvekili Bülent Baratalı. (CHP
sıralarından alkışlar)
Buyurunuz Sayın Baratalı.
CHP GRUBU ADINA BÜLENT BARATALI (İzmir) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 535
sıra sayılı Bazı Kamu Kurum ve
Kuruluşlarının Bir Kısım Borç ve
Alacaklarının Düzenlenmesine Dair Kanun Tasarısının
2nci maddesi üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına
görüşlerimi dile getirmek üzere söz almış bulunuyorum. Bu
düşüncelerle sözlerime başlarken yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, Uygulama
başlığı altındaki 2nci maddeye
baktığımızda, enerji alanında faaliyet gösteren
BOTAŞ, EÜAŞ ve bağlı ortaklıkları ile
TEİAŞ, TETAŞ ve TEDAŞ ve sermayesinin tamamı
TEDAŞa ait dağıtım şirketleri, mali
yapılarını güçlendirmek üzere, 31/12/2009 tarihi itibarıyla
birbirlerine olan borç ve alacaklarının herhangi bir faiz ve gecikme
zammına tabi tutulmaksızın takas ve mahsup suretiyle tasfiye
edilmesini ve tasfiye sonucunda oluşacak bakiyenin TEDAŞ bilançosunda
muhasebeleştirilmesini öngörmekteydi. Komisyonun kabul ettiği metne
göre, TEDAŞ hariç, tasarı kapsamına giren kamu kurum ve kuruluşlarının
birbirlerine olan borçlarına ait gecikme zamları ferîleriyle terkin
edilecek, maliye dâhil, bu kurumların alacak bakiyeleri TEDAŞın
borcu olarak muhasebeleştirilecek, Gümrük
Müsteşarlığının alacakları ile Hazinenin
TEDAŞa olan borçları arasındaki fark da yine TEDAŞa,
Gümrük Müsteşarlığına ödenmek üzere borç kaydedilecektir.
Bu mahsuplaşma sonucunda maliyenin BOTAŞ ve TETAŞtan olan
alacağı TEDAŞa devredildiği ve TEDAŞın mali
bünyesi de BOTAŞ ve TETAŞa göre daha zayıf olduğu için,
maliyenin alacaklarının tahsili daha da güçleşmiş olmaktadır.
Tasarı kapsamına giren hususlar arasında yapılacak borç ve
alacak mahsuplaşmasından sonra TEDAŞ bünyesinde toplanan nihai
alacak tutarlarının hangi vadede ödeneceği ise belirsizdir, bu
konuda tasarıda bir hüküm bulunmamaktadır. Bu nedenle, tasarı
iddia edildiği gibi bir yeniden yapılandırma tasarısı
olarak kabul edilemez. Düzenleme ancak bir ara düzenlemedir. İkinci
aşamada biriken borçların görev zararına dönüştürülerek
Hazineye mal edileceği öngörülmektedir.
Değerli milletvekilleri, ayrıca, tasarının
2nci maddesine 7nci fıkra olarak eklenen, yasa kapsamında
yapılan işlemlerin bütçenin gelir ve gider hesaplarıyla
ilişkilendirilemeyeceğini öngören hüküm, mali kural düzenlemesine de
ve böylelikle de samimiyetten uzak görülmektedir.
Öte yandan, Türkiye Büyük Millet Meclisine sevk edilirken
31/12/2009 olarak belirlenen mahsuplaşma tarihinin, Komisyonda bu kanunun
yayımından önceki ay sonu olarak değiştirilmesi, ileriye
doğru sıkıntıların giderek birikeceğini
göstermektedir ve ileriye taşınan bu sıkıntıları
da giderecek bir tedbir öngörülmemektedir.
Tasarı, merkezî yönetimin borç ve alacaklarını
mahsuplaştırırken aynı olanağın mahallî
idarelerden yani belediyelerden ve özel idarelerden sakınılması
-bu konuda- uygun değildir ve Anayasanın eşitlik prensibine de
aykırıdır.
Değerli milletvekilleri, CHPli üyeler olarak cemevlerinin
kullandıkları elektrik bedellerinin de ibadethanelerde
kullanılan elektrik bedellerinde olduğu gibi kapsama dâhil edilmesini
içeren önergemiz Komisyonda AKPli üyelerin ret oylarıyla kabul
edilmemiştir. Bu da -Sayın Bakan da burada- AKPnin bu konudaki,
açılımındaki samimiyetsizliğini göstermektir.
K. KEMAL ANADOL (İzmir) Öbür bakan da arkada,
açılım bakanı.
BÜLENT BARATALI (Devamla) Gördüm, Sayın Bakan Faruk Bey
arkada.
Keza, köylerin içme suyuna ilişkin elektrik kullanım
bedellerinin yanına, köy tüzel kişiliklerinin sulama suyu için
kullandıkları elektrik bedelleri de dâhil edilmeliydi. Bu da -önerge-
Komisyonda reddedilmiştir, ancak yeni bir önergeyi verdik, bakalım
tekrar bir samimiyet testinden nasıl geçecek değerli
arkadaşlarımız?
Değerli milletvekilleri, CHPnin, köy tüzel
kişilikleriyle tarım kesimi, küçük sanayi, küçük esnaf ve
KOBİlerin 31/05/2010 tarihi itibarıyla elektrik kullanım
bedellerine ait borçlarının faiz ve cezalarının silinerek
anaparalarının beş yılda ikişer eşit taksitte
ödenmesini öngören değişiklik önergesi de yine Komisyonun AKPli
üyeleri tarafından reddedilmiştir.
Değerli milletvekilleri, bu tasarı hukukun
üstünlüğünü ve eşitliğini bozan, çelişen, mali disiplini de
tekrar bozan vergi affı niteliğinde bir düzenlemedir. O nedenle,
bunun nasıl bütçeleştirileceği, neler olacağı
şimdiden belli değildir, boşluklar vardır. Bu boşluklar
ve düzenlemedeki aykırılıklar, hukukçular ve maliyeciler
tarafından dile getirilmektedir.
Bu tasarı, ayrıca edimini zamanında ödeyenler
arasında yine edimini sürekli ödeyenler aleyhine bir düzenlemedir,
edimlerini zamanında yerine getirenlere de verilmiş olan bir
cezadır; tıpkı İzmirin ve İzmir Büyükşehir
Belediyesinin her konuda cezalandırıldığı gibi.
İzmir Büyükşehir Belediyesi devlete olan bütün borcunu
ödemiştir, şu anda vadesi geçmiş borcu bulunmamaktadır ama
Ankaranın, bütün belediyelerin borçlarının yüzde 70ini
kapsayan borcu hâlâ daha durmaktadır. Ankara ve İstanbul gibi ya da
Sayın Hüseyin Çelikin kıyaslamak istediği Konya ve Kayseri
gibi, devlete katrilyonluk bir borç takmamıştır İzmir
Büyükşehir Belediyesi, borçlarını ödediği gibi kendi olanaklarıyla
devlete yük olmadan yatırımlarını gerçekleştirmeye çalışmaktadır.
Ancak yıllardır bir karış metro yapamayan Ankara ile
İstanbul için çıkartılan yasadan İzmir de faydalanmak
istemektedir. Bu konuda Bakanlar Kuruluna İzmirin müracaatı vardır.
Hâlen İzmir Büyükşehir Belediyesinin metronun ikinci
aşamasına ilişkin bu kanundan yararlanma talebi henüz Bakanlar
Kurulu tarafından tamamlanmamıştır veya yerine
getirilmemiştir. Tabii, bu AKP Hükûmeti bunu kabul etmese bile, biz
İzmirliler olarak kendi kaynaklarımızla bu metronun ikinci
aşamasını da tamamlamayı biliriz. Bu vesileyle İzmir
metrosu üzerinde şov yapmaya meraklı olanlar, önce Ankarada on dört
yıldır bir çivi bile çakmayan zihniyete baksın.
Bu arada, İzmiri sürekli bir şeylere benzetenlere küçük
bir önerim var sayın milletvekilleri. Kimi zaman gâvur dediniz, kimi
zaman sümüklü çocuğa benzettiniz ama her seçimde İzmirlinin onurlu
duruşu karşısında eğildiniz çünkü İzmirlinin
zihin yapısına erişemediniz. Evet, İzmir pırıl
pırıl parlayan, nur topu gibi güzel bir çocuktur çünkü İzmir
araştıran, düşünen, sorgulayan, biat kültüründen uzak
insanların yaşadığı, çocukların özgürce
şarkılar söylediği, martıları, denizi ve
havasının yanında laik, demokrat kimliği ve
yurtseverliğiyle Türkiyede modernizmin ve
çağdaşlığın simgesi olmuştur ve simgesi olmaya da
devam edecektir. Bu nedenle, ne kadar kıskanılsa o kadar azdır.
Fazlasında gözü yoktur. Ankaraya, İstanbula ne
yapılıyorsa onu talep etmektedir. Yok yapılmayacaksa da metrosu
olmazsa olmaz, kendisine dert edinmez. Yeter ki sayın Adalet ve
Kalkınma Partisine mensup milletvekilleri, AKP gölge etmesin başka
ihsan istemez. der.
Sayın Başkan ve değerli milletvekilleri, bu
düşüncelerle yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ederiz Sayın Baratalı.
TUĞRUL YEMİŞCİ (İzmir) Sayın
Başkan, madde 60a göre söz istiyorum, kamuoyunu bilgilendirmek için.
BAŞKAN - Yerinizden,
buyurun.
TUĞRUL YEMİŞCİ (İzmir) Teşekkür
ediyorum Sayın Başkanım.
İzmir Büyükşehir Belediyesinin metroyla ilgili talebini ben de İzmir Milletvekili
olarak duydum, çok sevindim. Tabii ki, bu yeni yapılacak projelerle ilgili
aynen katılıyorum ancak İzmir Büyükşehirin on
yıldır devam eden mevcut metrosunda 10 metrelik daha
açılmış bir metro teşkilatı, metro sistemi yoktur. Bu
tabii tamamen bir yanıltmaca oluyor, Sayın Milletvekilimizin
söylediği. Şu şekilde: Devam edenlerle ilgili bir talepleri
değil, İzmir için bundan sonra, devamında, yeni yapılacak
olanla ilgili Hükûmetten talebi var. Biz de İzmir Milletvekili olarak
Hükûmetimize bu konuda olumlu görüş vermesi için tabii ki talepte
bulunacağız ama konu o değil, devam edenden İzmirdeki
esnaf büyük sıkıntı
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Yemişci.
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Manisa Milletvekili
Erkan Akçay.
Buyurunuz Sayın Akçay. (MHP sıralarından
alkışlar)
MHP GRUBU ADINA ERKAN AKÇAY (Manisa) Teşekkür ederim.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 535
sıra sayılı Kanun Tasarısının 2nci maddesi
üzerinde söz aldım. Muhterem heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Bu kanun tasarısıyla, enerji alanında faaliyet
gösteren bazı kurum ve kuruluşların bir kısım borç ve
alacaklarının düzenlenmesi ve yeniden
yapılandırılmasına ilişkin hususlar düzenlenmektedir.
Bu tasarıya göre bu kanunun yayımından önceki ay sonu
itibarıyla BOTAŞ, EÜAŞ, yani Elektrik Üretim Anonim Şirketi
ve bağlı ortaklıkları, TEİAŞ, Türkiye Elektrik
İletim AŞ ve TETAŞ, Türkiye Elektrik Ticaret, Taahhüt Anonim
Şirketinin birbirlerine olan ödenmemiş borç ve alacakları
ferîler terkin edilerek TEDAŞa devrolunmakta ve aynı kuruluşa
ilişkin borç ve alacaklar netleştirilmektedir. BOTAŞın
Gümrük Müsteşarlığına ve Maliye Bakanlığına
olan asli ve ferî tüm borçları, TETAŞın mülga Kamu Ortaklığı
Fonuna olan asli ve ferî tüm borçları, ferîleri terkin edilerek
TEDAŞ tarafından devralınmaktadır.
TEDAŞ ve sermayesinin tamamı kendisine ait
dağıtım şirketlerine ödenmemiş olan il özel idareleri
ve belediyelerin genel aydınlatma bedeli, ibadethanelerin aydınlatma
bedeli, köylerin içme suyuna ilişkin elektrik kullanım bedeli, 5018
sayılı Kanuna ekli (I) ve (II) sayılı cetvellerde
sayılan kamu idareleri ile bunlara bağlı döner sermayeli kuruluşlar
adına tahakkuk ettirilen kullanım bedelleri borçlarının
tamamı ferîleri terkin edilmek kaydıyla öncelikle Gümrük
Müsteşarlığına bağlı tahsil dairelerine olan
borçlardan, geri kalan tutar ise Maliye Bakanlığına olan
borçlardan mahsup edilmektedir.
Tasarının 2nci maddesinin 5inci fıkrasına
göre, TEDAŞın bakiye borçlarına 6183 sayılı Kanunun
öngördüğü gecikme cezası yerine daha düşük olan yıllık
bazda Hazine Müsteşarlığı iskontolu devlet iç borçlanma
senedi faizi uygulanması kararlaştırılmıştır.
Dolayısıyla TEDAŞ borçlarının ferîlerinden
kurtarıldığı gibi, böylece Maliyenin TEDAŞtan olan
kamu alacağına da, diğer kamu alacaklarından farklı
olarak, 6183 sayılı Kanun hükümleri yerine, bu tasarının
öngördüğü daha düşük olan faiz oranı uygulanacaktır.
Yapılan bu düzenleme kapsamında bulunan
kuruluşların birbirlerine olan borç ve alacaklarının
netleştirilmesi sonucu tek borçlu durumda TEDAŞ kalacaktır ancak
bu tasarı kapsamına giren kuruluşlar arasında
yapılacak borç ve alacak mahsuplaşmasından sonra TEDAŞ
bünyesinde toplanan nihai tutarların hangi vadede ödeneceğine
ilişkin bir hüküm bulunmamaktadır. Bir başka ifadeyle,
TEDAŞın 14 milyar 904 milyon Türk lira olan borçlarının
faiz ve gecikme zammı gibi ferîleri silinmek ve mahsuplaşma sonucu
kalan net 10 milyar 934 milyon Türk lira borcuna devlet iç borçlanma senedi
faizi uygulanmak suretiyle bu tasarı kapsamında bulunan diğer
kuruluşlardan TEDAŞa bir kaynak transferi yapılmakta, böylece
TEDAŞ önemli bir finansman yükünden kurtarılmaktadır.
Değerli milletvekilleri, Plan ve Bütçe Komisyon üyelerine
dağıtılan ve biraz önce bahsettiğim borç ve alacaklara
ilişkin rakamlar 31/12/2009 tarihli olup, tasarı, bu kanunun
yayımından önceki ay sonu itibarıyla borç ve alacakları
kapsadığından bu rakamların daha da büyüdüğü,
büyüyeceği açıktır.
Sonuç itibarıyla, siyasi ve popülist bir yaklaşım
sonucu oluşan TEDAŞın maliyeti tasarı kapsamındaki
diğer kuruluşlara yüklenmiş olmaktadır.
Mecliste kabul edilen torba tasarıyla gerçek veya tüzel
kişiler tarafından tesis edilecek su yapılarının proje
onayıyla, yapım aşamasındaki denetim iş ve
işlemleri Devlet Su İşleri tarafından yetkilendirilecek
özel denetim firmaları tarafından yapılacaktır. Bu
hizmetlerin özel denetim firmaları tarafından verilmesine yönelik
çıkartılan yönetmeliğin daha önce Danıştay
tarafından yürütmesi durdurulmuştu. Türkiye Büyük Millet Meclisi
Enerji Komisyonunda çok sert tartışmalara neden olan ve bu
Komisyondan geçmeyen bu düzenleme torba yasa kapsamında ele alınarak
kabul edilmiştir. Bu düzenleme su yapılarında denetimsizliğe
yol açacaktır.
Enerji, ekonomik ve sosyal gelişim ile kaliteli bir
yaşam sürdürebilmenin temel unsurlarından birisidir. Evlerimizde,
iş yerlerinde, ulaşım araçlarında, sağlık ve
eğitim sektöründe, aklımıza gelebilecek tüm ürünlerin üretiminde
enerjiye ihtiyaç duyulmaktadır. Kısaca, günümüz insanı için
olmazsa olmaz diyebileceğimiz, hava, su ve gıda gibi somut
ihtiyacın enerji olduğunu söyleyebiliriz.
1970 yılında enerji kaynakları tüketimimizin yüzde
77si yerli kaynaklardan karşılanırken bu oran yıllar
geçtikçe düşmüştür. Enerji politikaları ve enerji
yatırımları konusunda yeni projeler üretemediğimiz sürece
bu oran giderek artacaktır. 1990 yılında Türkiyedeki toplam
elektrik üretiminin yüzde 17,7lik bölümü doğal gaz ile
gerçekleştirilirken, 2010 yılında elektrik üretiminde doğal
gazın payı yüzde 46lara ulaşmıştır.
Enerjide dışarıya ve doğal gaza
bağımlılık arttıkça enerji fiyatları da sürekli
yükselmektedir. Yine, aynı şekilde Avrupa ülkelerinde konut
elektriği ortalama 9 sent, sanayi elektriği ortalama 12 senttir. 1
kilovat konut elektriği sınır komşumuz Bulgaristanda 10,3
sent, Yunanistanda 13,7 sent iken ülkemizde 21,5 senttir. 1 kilovat sanayi
elektriği Bulgaristanda 8 sent, Yunanistanda 11 sent iken Türkiyede 18
senttir. Avrupa Birliği ülkelerinde tarımsal sulama enerji masrafı
1 kilovat için 8 sent iken Türkiyede maalesef 19,5 senttir.
Türkiyede 2,2 milyon dekarlık arazide basınçlı
sulama yapılmaktadır. 2009 yılında çıkarılan 5917
sayılı Kanun ile tarımsal sulamada kullanılan elektrik
borçları yeniden yapılandırılmıştır. Ancak
borç batağı içinde bulunan çiftçilerimiz bu düzenlemeden yeterince
yararlanamamıştır. Ayrıca, özelleştirilmiş
bölgelerde özel sektör başvuruları almadığı için
tarımsal elektrik borçları
yapılandırılamamıştır.
5917 sayılı Kanunun uygulama sonuçlarına
baktığımız zaman borçlu tarımsal sulama abone
sayısı 122.380 kişidir. 122.380 borçlu kişi tarımsal
sulama abonesinden 9.780 kişi yeniden yapılandırmadan
yararlanmak için başvurmuştur. Ancak bu abonelerden büyük bir
çoğunluğu taksitlerini ödeyemedikleri için yeniden
yapılandırmadan yararlanamamıştır. 5917
sayılı Kanun yürürlüğe girdiğinde toplam tarımsal
sulama borç tutarı 1 milyar 900 milyon Türk lirasıydı. Bu
Kanundan yararlanarak yapılandırılan borç tutarı 213
milyon Türk lirasıdır ancak bu miktar yapılandırılmak
için başvurulan tutardır. Çiftçilerimizin büyük çoğunluğu
yapılandırdıkları bu borçlarının taksitlerini
dahi ödeyememişlerdir.
Tarımsal sulama hizmetlerinde en önemli girdilerden biri olan
elektrik fiyatlarının yüksek olması sulama maliyetini artırmakta,
tarımda rekabet gücünü azaltmaktadır. İrlandada 1 kilovatsaat
elektrik için yüzde 13,5 katma değer vergisi alınırken,
ülkemizde elektrik tüketiminden yüzde 18 katma değer vergisi
alınmaktadır. Bu nedenle, tarımsal üretimde kullanılan
elektrikte alınan katma değer vergisi oranının yüzde 1e
kadar düşürülmesi gerekmektedir.
Tarımsal üretimde kullanılan elektrikteki katma
değer vergisi oranının yüzde 18den yüzde 1e
düşürülmesinin düşünülüp düşünülmediği konusunda Maliye
Bakanına verdiğimiz soru önergesine Sayın Maliye Bakanı
verdiği cevapta katma değer vergisi oranında düzenleme yapma
yetkisinin Bakanlar Kurulunda olduğunu belirterek Maliye
Bakanlığında bu yönde bir çalışma olmadığını
ifade etmiştir.
Değerli milletvekilleri, Milliyetçi Hareket Partisi
iktidarında küçük çiftçilerin desteklenmesi amacıyla mazot, gübre,
ilaç, tohum ve fide gibi tarımsal girdiler üzerindeki ÖTV ve KDV
kaldırılacağı gibi, sulamada ve tarım
işletmelerinde kullanılan elektrik tarifesi
farklılaştırılarak çiftçilerimize daha ucuz elektrik temin
edilecektir.
Bu düşüncelerle muhterem heyetinizi saygılarımla
selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz Sayın Akçay.
Barış ve Demokrasi Partisi Grubu adına
Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan.
Buyurunuz Sayın Kaplan.
BDP GRUBU ADINA HASİP KAPLAN (Şırnak)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Barış ve Demokrasi Partisi Grubu adına sizleri
selamlıyorum.
Gerçekten, tümü üzerinde yaptığımız
konuşmaları dikkate aldığımız zaman sonuçta AK
PARTİ Grubunun 2nci madde üzerinde bir önergesinin verildiğini
görüyoruz, bir de 4üncü madde üzerinde. Bu, köy içme sularıyla ilgili
kısmi bir düzenleme. Yine 4üncü maddede de belediye ve il özel
idarelerinin yükümlülüğünde olan sokak aydınlanmasıyla ilgili
daha önce çıkarılan bir yasa vardı, 1/1/2009-31/12/2015
tarihleri arasında bunun hazine tarafından
karşılanması
Bu yasalaşmıştı zaten. Böyle
bir teknik düzenleme.
Tabii, olay bununla kurtuluyor mu? Bu uygulamayla, TEDAŞta
borçların biriktirilmesiyle sorun çözülüyor mu? Değil. Enerji
politikalarında doğru yapıp
yapmadığınızın ölçüsü, verdiğiniz,
yaptığınız zamlardır. Yani elektriğe
vatandaş ne para ödüyor, doğal gaza ne ödüyor, siz ne kadar zam
yaptınız, o yaptığınız zamlardan vatandaş ne
kadar etkileniyor, ne kadar vergi ödüyor? Eğer bunun doğru
politikalarını koyarsanız, bu borçlanmanın, tamamen enerji
politikalarının bir çöküşünün olduğu da ortaya çıkar.
Şimdi bakın, şimdi enerji politikasında
Dünyanın enerji koridoru olarak Türkiyenin gözükmesine bakalım,
BOTAŞ üzerinden bir bakalım: Türkiyenin bulunduğu stratejik
konumu gereği, dünyadaki petrolün yüzde 10unun ve doğal gazın
yüzde 15inin Türkiyeden geçeceğini varsayalım. BOTAŞ böylesine
bir işlem yapıyor ve Avrupa pazarıyla bu doğal gazın
üretildiği ülkeler arasında bir köprü ama bütün bunlara rağmen
Avrupa Birliği politikalarında bu enerji geçiş koridoru
olmanın etkili olamadığını görüyoruz. Yani Türkiye
siyaseten dış politikasında dahi, bu enerji
politikalarındaki yanlışlarından dolayı bu kadar
önemli bir konumunda sıkıntı yaşıyor.
Salt bu değil, şimdi bakıyorsunuz, Gümrük
Müsteşarlığıyla ilgili borçlar var BOTAŞın.
Burada şunu görebiliyor muyuz: Bu Nabucco Anlaşmasından sonra
İranla, Azerbaycanla, diğer ülkelerin, BOTAŞın
yaptığı anlaşmalar var. Ne kadar doğal gaz
akışı Türkiye üzerinden yapılacak? Türkiye gümrükte ne
kadar borçlanacak? Türkiye bu borçlarından başka BOTAŞ ne kadar
kâr sağlayacak? BOTAŞ Türkiyeye ne getirecek? Niye TEDAŞın
üzerinde bunların hepsi temerküz ediliyor?
Demin bir şey sorduk, ancak Sayın Bakan da Sayın
Hatip, AK PARTİ Grubundan, dedi ki: Biz mezarlıklardan vergi
almıyoruz. Borçlarıyla ilgili düzenleme konuşulurken
uygulamada almıyoruz
Ama mühendis odalarının verilerine
baktığımız zaman, doğal gazda ve elektrikte sekiz
yıllık iktidar sürecinize baktığımız zaman,
yapılan zamların yüzde 250nin üzerinde bir zam oranıyla,
dehşet boyutlarda olduğunu görürüz. Değil
mezarlıkların aydınlatılması, artık mezarda yatan
vatandaşımızdan vergi alınır bir konuma gelmiştir
elektrik ve doğal gazda, yani bu gerçekle yüzleşmek gerekiyor.
Bakın, 2008de, kriz başlangıcı döneminde
birdenbire yüzde 86 bir doğal gaz zammı yaşandı, o günlere
sizi bir getirmek istiyorum ve o günler tarih itibarıyla çok önemlidir
borçlar açısından, hem elektrik üretim şirketleri hem
dağıtım şirketleri hem de BOTAŞ açısından.
Şimdi, 1 Ocak 2008de 1 kilovatsaat elektrik başına iletim
bedeli 0,374 kuruştan 0,425 kuruşa, dağıtım bedeli -o
tarihte- 1,636 kuruştan 2,145 kuruşa -yeni kuruşa o zaman YTL
var- perakende hizmet bedeli 0,152 yeni kuruştan 0,59 yeni kuruşa
çıkarılmış, çıplak elektrik fiyatı ise 10,244
yeni kuruştan 12,105 yeni kuruşa yükseltilmiştir.
Şimdi bu rakamları bu gerçeklerle yüzleşmeden bu
borçların kaynağını da bulamayız.
Böylece fon ve vergiler hariç, arkadaşlar, 1 kilovatsaat
elektriğin fiyatı 12,406 yeni kuruştan 14,831 yeni kuruşa
ulaşırken Enerji Fonu, TRT payı, belediye tüketim vergisi ve KDV
dâhil fiyat ne oluyor? 15,81 yeni kuruştan 18,90 yeni kuruşa
varıyor. Şimdi, bu, görüldüğü gibi, her şey dâhil 1
kilovatsaat elektriğin fiyatı yüzde 19,55 oranında bir zamlanma
yani durmadan üstüne vatandaştan alınan dolaylı vergilerin
katlamalı olarak eklendiği bir fiyatlama ve zamdan bahsediyoruz.
Şimdi bu fiyatlama ve zam oranında doğal gazın özellikle
TETAŞın 2008 tarihinde yaptığı ve yüzde 4,9 ve
Kasım 2008 tarihinde yaptığı yüzde 23lük zamları da
eklediğiniz zaman arkasından birdenbire yüzde 86lara fırlayan
bir zam oranı ve onun arkasından otomatiğe bağlanan bir
zam. Şimdi bu zamları, gerçekten bu dolaylı vergileri, bu
korkunç vergileri doğal gazda, petrolde, elektrikte
Bunları anlamak
için mühendis olmaya gerek yok; hele hele hiç profesör olmaya da gerek yok
arkadaşlar. Evdeki Fatma Teyzeye sorun. Evdeki Fatma Teyze, mutfakta o
çalıştırıyor, ocağı yakıyor, lambayı
yakıyor ve doğal gaza parayı ne aldığını, ne
verdiğini o biliyor ve bu rakamları görüyor,
karşılaştırıyor. Yani hiç mühendis olmanıza gerek
yok, dört aritmetik işlemini bilmeniz yetiyor yani iki artı iki dört
eder. Bunu bilmeniz bu enerji politikalarında ne kadar hoyratça, ne kadar
başıboş
Fransızların meşhur ...(x)
Bırakın yapsınlar, bırakın geçsinler. modeliyle
enerjideki bütün borçların, ithalatın, bütçenin yükünün yine sonuçta
getirilip vatandaşın sırtına yüklendiğinin bir gerçeğiyle
karşı karşıyayız. Bunu çok uzatmaya gerek yok.
Bakın, 2007den sadece 2008e reel düzeyde rakamlar 82,15 üzerinden bir
rakamı ortaya koyuyor.
Şimdi, bu doğal gaz politikaları enerji
politikalarının çöküşü değil mi? Elbette çöküşü.
Ekonomi ve enerji yönetiminin de başarısızlığı.
Plansızlık, öngörüsüzlük, bir stratejinin olmayışı
demek. Şimdi, bu borçları bu şekilde yapılandırıp
arada da kıyaklar koymak gerçekten vatandaşımıza
yapılacak en büyük kötülüktür. Vatandaşımız bu soğuk
kış gününde doğal gazın ibresine ve kilovatsaatlerine,
elektriğin ibresine ve kilovatsaatlerine bakıyor. Şimdi, bu
zamları otomatiğe bağlanmış vatandaş bu enerji
politikaları sonucu bir de Ankaranın belediyesinin, Büyükşehir
Belediyesinin borçlarıyla, İstanbul Büyükşehir Belediyesinin
borçlarını getiriyorsunuz takas sistemine, bilmem ne sistemine
getirip TEDAŞta temerküz ettirip onun üzerinde sıfırlamaya
çalışıyorsunuz. Bunların halkın çıkarına
olmadığını ifade etmek istiyoruz.
Saygılar sunuyorum. (BDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Kaplan.
Şahıslar adına söz? Yok.
Soru-cevap bölümüne geçiyoruz.
Sayın Akçay, Sayın Çalış, Sayın
Doğru, Sayın Günal sisteme girmişler.
Buyurunuz Sayın Akçay.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
Sayın Bakan, Türkiyede konutlarda kullanılan 1
kilovatsaat elektriğin toplam maliyeti kaç liradır? Türkiyeden
yurtdışına hangi ülkelere elektrik ihraç edilmektedir?
İhraç edilen 1 kilovatsaat elektriğin satış fiyatı ne
kadardır?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Akçay.
Sayın Çalış...
HASAN ÇALIŞ (Karaman) Sayın Başkan,
teşekkürler.
Sayın Bakan, Karamanda köylümüzün MEDAŞla ilgili
sıkıntıları özelleştirmeden sonra da artarak devam
etmektedir. Ürünü para etmeyen köylümüz ise borcunu ödeyemiyor; MEDAŞ,
avukat ve cezaevi tehdidiyle âdeta bunaltılmış durumdadır.
Örnek olarak, Karaman Ayrancı Karaağaç köyünden yeni arayan
hemşehrimiz diyor ki: 29 milyon elektrik borcumuzun faiz ve enerji hat
kaybı -eylül ayının borcu bu- 60 milyona ulaşmış
durumda. Ödeme imkânımız yok. Avukat Borcu ödemezseniz yeşil
hattınızı ve kuyunuzu sökeceğiz. diyor. Biz ne
yapacağız? Sayın Bakanım bize nasıl yol gösterir?
diyor. Ben de sizlere iletiyorum Sayın Bakanım. İlginizi,
yardımınızı bekliyorlar.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Çalış.
Sayın Doğru...
(x) Bu bölümde Hatip
tarafından Türkçe olmayan bir dille birtakım kelimeler ifade edildi.
REŞAT DOĞRU (Tokat) Teşekkür ederim Sayın
Başkanım.
Sayın Bakana sormak istiyorum: Amasya, Tokat, Sivas ve Erzincan hattı
üzerindeki Kelkit Vadisinde Yeşilırmak üzerinde çeşitli HES
projeleri vardır. HES projelerine, başta belediye
başkanları olmak üzere o bölgenin halkı karşıdır.
HES projeleri yapılırken orada binlerce ağaç kesilmekte ve
ağaç katliamı olmakta ve beraberinde heyelanlar da olmaya
başlamaktadır. Dolayısıyla da HESle ilgili de bitkisel
örtünün de bozulduğu göz önüne alınırsa bunları
durdurmayı düşünüyor musunuz?
İkinci soru olarak da: Şu anda TEDAŞta çok büyük
oranda özelleştirmeler sonucunda işçiler 4/C kapsamına
girmektedir. Tekel işçileri gibi bunlar da mağduriyet durumuyla
karşı karşıya bulunmaktadırlar. Bu TEDAŞın
işçilerinin 4/C kapsamının daha farklı bir sistemle
getirmeyi düşünüyor musunuz? Çünkü o insanların da psikolojileri
bozulmaktadır.
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Doğru.
Sayın Günal...
MEHMET GÜNAL (Antalya) Teşekkürler Sayın Başkan.
Sayın Bakanım, bir önerge geldi AKPli milletvekili
arkadaşlarımızdan. Burada (c) bendinin kalkması 2nci
maddede 5inci fıkra olarak eklenmesi öngörülüyor ama burada garip bir
şey var: Bu alacaklara ilişkin gecikme cezaları alacakları
bedeli ödenmek suretiyle... Bunları niye ödüyoruz? Daha önce bunların
özelleştirilmesi yapılırken özelleştirme sözleşmesinde
hüküm yok muydu? Daha önce yapılan özelleştirmelerle ilgili böyle bir
düzenlemeyi neden yapma ihtiyacı hissediyoruz, açıkçası
anlayabilmiş değiliz. Diğerlerinde çünkü ferîlerini düşerek
terkin yapıyorsunuz. Buradaysa daha önce bunları özelleştiren
şirketlere doğrudan TEDAŞ ödeme yapıyormuş gibi
görünüyor. Bu konuda bir açıklama yapabilirseniz sevinirim.
Teşekkürler.
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Günal.
Sayın Kaplan...
HASİP KAPLAN (Şırnak) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Sayın Bakan, Türkiye bir geçiş enerji koridoru ve boru
hatları çalışmaları var biliyoruz. En son Katarla da
görüşmeler var, Yumurtalık-Kerkük Petrol Boru Hattı düzeyinde.
Rusyayla, Azerbaycanla, İranla, Irakla, Katarla, Mısırla
ve Yemenle -Kuveyti bilmiyorum ben, o konuda bilgim yok- en son nedir bizim
fotoğrafımız? Bir açıklayabilir misiniz.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Kaplan.
Sayın Torlak...
D. ALİ TORLAK (İstanbul) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Sayın Bakan, Türkiyede ekonomik anlamda
sıkıntıların devam ettiği bir gerçek ve bu manada
üretim maalesef bitme noktasına gelmiştir. Bu sebeple dünyadaki
benzerleri gibi üretene, KOBİlere ve sanayiciye enerji fiyatlarında
fiyat indirimi veya enerji fiyatlarını artıran unsurlarda, yani
vergilerde indirim yapmayı düşünüyor musunuz?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz Sayın Torlak.
Sayın Bulut, en son.
AHMET DURAN BULUT (Balıkesir) Sayın
Başkanım, Sayın Bakanım; Türkiyede elektrik ücretlerinin
tahsili konusunda yedi coğrafi bölge içerisine giren illerde tahsilat
konusunda en zorluk çektiğimiz bölge hangisidir?
Özelleştirme kapsamında Doğu ve Güneydoğu
Bölgesindeki yönetimlerin, idarelerin özelleşmesine öncelik verecek
misiniz? Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Bulut.
Buyurunuz Sayın Bakan.
ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ
(Kayseri) Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; isterseniz
sondan başlayayım. Şu anda tahsilatında tahsilat oranı
en düşük olan bölge Dicle bölgesidir. Yani bunun içerisinde Urfa, Diyarbakır,
Mardin, özellikle Urfa ve Mardindeki tarımsal sulama
alacaklarının bunların içerisindeki en yüksek paya sahip
olduğunu söyleyebilirim.
Doğu ve Güneydoğu Anadoludaki bir kısım
şehirlerdeki kaçak kullanımla alakalı hususlarda çok ciddi bir
hassasiyet gösteriliyor. Tabii ki zamanında parasını ödeyen ve
kullandığı elektriğin her türlü kayıt içerisinde
kalmasıyla alakalı hassasiyet gösteren önemli bir miktar var
vatandaşlarımızdan. Özellikle, özelleştirmenin sondan
ikinci firması diye hatırlıyorum, son özelleştirme
paketinde Dicle Elektriği de bir ihalede bir firma aldı ve
taahhütleri itibarıyla -tabii ki o da o taahhütlerine uymak durumunda- biz
oradaki kayıp kaçağın da bu manada azalacağına inanıyoruz.
Çünkü ulusal tarifeyle sattığımız, Edirneden Karsa,
Sinoptan Hataya varıncaya kadar bütün elektrik sisteminin aslında
artıları ve eksileri bir havuza atılıyor. Yani oradaki
ödemeyen vatandaşın tabii ki o havuz içerisinde eksi payı var,
zamanında ödeyenlerin de
O yüzden hem hukuken hem de hakkaniyet
itibarıyla birbirine hakkı geçiyor. Biz
vatandaşlarımıza bir hukuk çerçevesinde bunları
zamanında ödemelerini söylüyoruz ve bunlarla alakalı
yaptırımları da uyguluyoruz.
Ekonomik veriler bundan sonraki enerji fiyatlarında bir
indirimi gerekli kılıyor mu? diye soruldu. Elektrik enerji
fiyatlarında ne tür bir şey bizi bekliyor? diye soruldu.
Değerli arkadaşlar, 2050 yılına kadar -gerek
Uluslararası Enerji Ajansının gerekse Dünya Enerji Konseyinin
verilerine göre- doğal gaz ve petrolün hâlâ dünyadaki tüketilen enerjinin
yarısını karşılayacağı görülüyor yani bu iki
kaynağın en yüksek tedarik unsuru olduğunu görüyoruz.
Dolayısıyla ham petrol fiyatlarının bizi yakinen
ilgilendirdiğini söyleyebilirim, doğal gaz fiyatlarının
bizi tabii ki yakından ilgilendirdiğini söyleyebilirim. Bir önceki
konuşmamda belirttiğim gibi, bunların yerli kaynak hâline
getirilmesiyle alakalı çalışmalarımızın da bu
açıdan çok fazla önemi var.
Doğal gaz ve petrol boru hatlarıyla alakalı soru
sorulmuştu. Bizim şu anda doğu-batı ve kuzey-güney
aksında geliştirdiğimiz bir kısım projeler var,
şu anda uygulamada olan bir kısım projeler var. Bunlardan
Bakû-Tiflis-Ceyhan Ham Petrol Boru Hattı toplam kapasitesi itibarıyla
50 milyon ton ve oradan şu ana kadar 1 milyar 65 milyon varil petrol
geçmiş durumda.
HASİP KAPLAN (Şırnak) Avrupaya
ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ
(Kayseri) O tamamen Akdeniz havzasından dünyaya açılan
Hem Avrupa
da var içerisinde hem de dünya pazarları da var çünkü buradaki konsorsiyum
sahipleri -BP gibi, Total gibi, Statoil gibi firmalar- ve onlar da
sattıkları pazarlarda bunların dağıtımına
devam ediyorlar.
Kerkük-Yumurtalık Ham Petrol Boru Hattını
söylediniz. Bu aslında Bakû-Tiflis-Ceyhan Boru Hattından daha yüksek
kapasiteli yani 70 milyon tonluk bir kapasiteye sahip. Irakın
normalleşmesine çok fazla katkı koyacak bir proje. Bildiğiniz
gibi on beş yıllık yeni bir anlaşma daha imzaladık ve
on beş yıl boyunca bu boru hattı çalışacak. Bu boru
hattının anlaşmamızdaki temel prensibini çok kısaca
şöyle söyleyebilirim: Üç yıl içerisinde bu boru hattının
yarı kapasitesinin kullanılması garantisi veriliyor yani 35
milyon tonun buradan geçeceği garantisi veriliyor. Geçmediği takdirde
dahi, biz geçmişçesine buradan bir taşıma tarifesi
alacağız. Bütün depolamalarla beraber yaklaşık 1 milyar
TLlik bir yıllık gelir hedefliyoruz burada o kapasiteyi geçmiş
olmamız hâlinde.
Kuveytten herhangi bir boru hattı projemiz şu anda yok
ama Katardan, Suudi Arabistan üzerinden
Bildiğiniz gibi Katar
dünyanın en büyük LNG tesislerine sahip, 122 milyar dolarlık
yatırımı olan bir ülke ve dünyanın dört bir tarafına,
dört büyük havzada LNG satıyor yani sıkıştırılmış
doğal gaz satıyor. Boru hattı projesinin kendi enerji
güvenlikleri açısından uygun bir proje olabileceğini ve bunu
geliştirebileceklerini bize söylediler ve bakanlarını da
ülkemize davet ettik.
Bildiğiniz gibi doğal gaz boru hatları var
Azerbaycandan, İrandan, Mavi Akımdan ve batı hattından
gelen boru hatları var, aynı zamanda Nijerya ve Cezayir gibi
ülkelerden de LNG tesisleri girişleri var.
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Yıldız,
süremiz doldu, herhâlde yazılı olarak verirsiniz geri
kalanını da.
2nci madde üzerinde dört önerge vardır. Önergeleri önce
geliş sırasına göre okutacağım, sonra
aykırılık sırasına göre de işleme
alacağım.
İlk önergeyi okutuyorum:
TBMM Başkanlığına
Görüşülmekte olan 535 sıra sayılı Kanun
Tasarısının 2 nci maddesinin (4) üncü fıkrasının
(b) bendinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini
arz ve teklif ederiz.
Mustafa
Özyürek Harun
Öztürk Kamer
Genç |
İstanbul
İzmir
Tunceli |
Ahmet
Tan Şevket
Köse Rasim
Çakır |
İstanbul
Adıyaman
Edirne |
b) İbadethanelerin (Cem Evleri dahil) aydınlatma
bedeli,
TBMM Başkanlığına
Görüşülmekte olan yasa tasarısının 2.
maddesinin 4. fıkrasının (c) bendindeki köylerin içme suyuna
ilişkin elektrik kullanım bedeli ifadesinin köylerin içme ve sulama
sularına ilişkin elektrik kullanım bedeli olarak
değiştirilmesini arz ederiz.
Saygılarımızla.
Ferit Mevlüt
Aslanoğlu Tacidar
Seyhan Bülent
Baratalı |
Malatya
Adana
İzmir |
Hulusi
Güvel Şevket
Köse |
Adana
Adıyaman |
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 535 sıra sayılı
Tasarının 2 inci maddesinin (4) numaralı
fıkrasının (b) ve (ç) bentlerinin aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mustafa
Kalaycı D.
Ali Torlak Erkan
Akçay |
Konya
İstanbul
Manisa |
Oktay
Vural Mehmet
Günal Muharrem
Varlı |
İzmir
Antalya
Adana |
Mümin
İnan |
Niğde |
b) İbadethanelerin elektrik kullanım bedelleri,
ç) 10/12/2003 tarihli ve 5018 sayılı Kamu Mali Yönetimi
ve Kontrol Kanununa ekli (I) ve (II) sayılı cetvellerde sayılan
kamu idareleri ile bunlara bağlı döner sermayeli kuruluşlar ve
mahalli idareler adına, Türkiye Elektrik Dağıtım Anonim
Şirketi ve sermayesinin tamamı kendisine ait dağıtım
şirketleri tarafından tahakkuk ettirilen elektrik kullanım
bedelleri borçlarının tamamı,
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 1/877 Sıra Sayılı Bazı
Kamu Kurum ve Kuruluşlarının Bir Kısım Borç ve
Alacaklarının Düzenlenmesine Dair Kanun Tasarısının
2. Maddesinin birinci fıkrasının aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini, dördüncü fıkrasının (c) bendinin
çıkarılmasını, aşağıdaki fıkranın
5. Fıkra olarak eklenmesini ve izleyen fıkraların buna göre
teselsül ettirilmesini arz ve teklif ederiz.
Bekir
Bozdağ Mehmet
Daniş Ali
Koyuncu |
Yozgat
Çanakkale
Bursa |
Müjdat
Kuşku Mahmut Esat
Güven Muharrem
Candan |
Çanakkale
Kars Konya |
Ayşe
Akbaş A.
Erdal Feralan Rıtvan
Köybaşı |
Balıkesir
Nevşehir
Nevşehir
|
Abdulmuttalip
Özbek |
Hakkâri
|
(1) Türkiye Elektrik Dağıtım Anonim Şirketine
olanlar ile Türkiye Elektrik İletim Anonim Şirketi tarafından
yürütülmekte olan Dengeleme ve Uzlaştırma Faaliyetleri
kapsamında olanlar hariç olmak üzere, bu Kanun kapsamındaki kamu
kurum ve kuruluşlarının bu Kanunun yayımından önceki
ay sonu itibarı ile birbirlerine olan ödenmemiş borç ve alacakları,
21/7/1953 tarihli ve 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil
Usulü Hakkında Kanun ve 18/4/2001 tarihli ve 4646 sayılı
Doğal Gaz Piyasası Kanununun 12 nci maddesinin (g) fıkrası
kapsamında hesaplanan feriler, TEİAŞ Dengeleme ve
Uzlaştırma faaliyetleri ile ilgili gecikme cezaları hariç olmak
üzere terkin edilerek Türkiye Elektrik Dağıtım Anonim
Şirketine devrolunur ve aynı kuruluşa ilişkin borç ve
alacaklar netleştirilerek muhasebeleştirilir.
(5) Elektrik Dağıtım Şirketlerine ait köy içme
suları hizmetleri için kullanılan elektrik bedelleri ve bu alacaklara
ilişkin gecikme cezaları alacakları bedeli ödenmek suretiyle
Türkiye Elektrik Dağıtım Anonim Şirketi tarafından
üstlenilir. Bu şekilde üstlenilen tutarlar bu Kanun kapsamında mahsup
edilir. Buna ilişkin usul ve esaslar Türkiye Elektrik
Dağıtım Anonim Şirketinin görüşü alınarak
Özelleştirme İdaresi Başkanlığı tarafından
belirlenir. Özel sektöre devredilmiş elektrik dağıtım
şirketleri için devir tarihi öncesindeki tutarlar dikkate alınır.
BAŞKAN Komisyon bu son okuttuğum önergeye
katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ İSMAİL ÖZGÜN
(Balıkesir) Takdire bırakıyoruz.
BAŞKAN Hükûmet?
ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ
(Kayseri) Katılıyoruz Sayın Başkan.
MEHMET GÜNAL (Antalya) Bir açıklama yapabilir misiniz
Sayın Bakan. Cevap veremediniz, bari hiç olmazsa o maddeyi
açıklayın. Cevaplarda yetişmedi, bunu yazılı
alırsak bir anlamı olmaz, bir açıklama yapın.
BAŞKAN Gerekçeyi mi okutuyorum?
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI (İstanbul) Gerekçe okunsun.
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum.
Gerekçe:
Söz konusu 2. maddenin birinci fıkrasına Türkiye
Elektrik Dağıtım Anonim Şirketine olanlar ibaresinden
sonra ile Türkiye Elektrik İletim Anonim Şirketi tarafından
yürütülmekte olan Dengeleme ve Uzlaştırma Faaliyetleri
kapsamında olanlar ifadesi ile bu Kanun kapsamındaki kamu kurum ve
hesaplanan feriler ibaresinden sonra TEİAŞ Dengeleme ve
Uzlaştırma faaliyetleri ile ilgili gecikme cezaları hariç olmak
üzere ifadeleri eklenerek, TEİAŞ tarafından yürütülen Dengeleme
ve Uzlaştırma faaliyetleri kapsamında oluşan borçlara
ilişkin anapara ve gecikme cezaları kapsam dışında
bırakılmaktadır.
TEİAŞın piyasa işleticisi olarak yürütmekte
olduğu Elektrik Piyasasında Dengeleme ve Uzlaştırma
Faaliyetlerine hem kamu piyasa katılımcıları hem de özel
sektör piyasa katılımcıları birlikte yer almakta olup,
piyasa 0 bakiye sistemi içerisinde çalışmaktadır. Bir
başka ifadeyle TEİAŞın yürütmekte olduğu DUY
faaliyetleri kapsamında herhangi bir borç ve alacak nedeniyle kar veya
zarar etmemesi ilgili mevzuat gereğidir. Bu çerçevede DUY
kapsamındaki anapara ve gecikme cezaları tasarı kapsamı
dışında tutulmaktadır.
Kanun Tasarısı ile kamuya ait dağıtım
şirketlerinin faaliyet gösterdiği bölgelerdeki köy içme suları
elektrik kullanım bedelleri mahsuba konu olmakta, ancak, özel sektöre ait
dağıtım şirketlerinin faaliyet gösterdiği bölgelerdeki
köy içme suları bedelleri mahsuba konu edilmemektedir. Eşitlik ilkesi
gereği, bütün köy içme suları bedellerinin bu Kanun
Tasarısı kapsamına girebilmesi için bu yönde bir düzenlemenin
yapılması gerekmektedir.
OKTAY VURAL (İzmir) Sayın Başkanım, bir
dakika
BAŞKAN Efendim?
OKTAY VURAL (İzmir) Yani böyle bir önerge oylaması
Kimin parası kime gidiyor? Ne yapılıyor?
MEHMET GÜNAL (Antalya) Açıklama gelmedi.
OKTAY VURAL (İzmir) Açıklama olmadan olur mu bu
gerekçeyle ilgili?
Efendim, bakın, Bu kanunun amacı, enerji alanında
faaliyet gösteren bazı kamu kuruluşlarının mali
yapılarını güçlendirmek üzere bir kısım borç ve
alacaklarının takas, terkin
düzenlemesidir. Şimdi, bu
çerçevede bunun kamu kurumuyla ne alakası var?
MEHMET GÜNAL (Antalya) Özel sektör
OKTAY VURAL (İzmir) Özel sektör sokuluyor. Yani kamu
kurumlarının birbiri arasındaki husus
Şimdi,
özelleştirilmiş KİTlerin alacakları ya da borçları
sokuluyor. Bu, kanunun amacına aykırıdır, böyle bir
şey olamaz yani kanunun amacına aykırı bir düzenleme
yapılamaz, amacı ihlal eden bir husustur. Lütfen
BAŞKAN Sayın Vural, Bakan açıklama yapacak.
Buyurunuz.
MEHMET GÜNAL (Antalya) Sorduk, yapmadı ama.
ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ
(Kayseri) Sayın Başkanım, değerli arkadaşlar;
cevabı hazır olan bir konuyla alakalı konuşuyoruz, biraz
önce vakit bittiği için
Konu şudur: Buradaki mesele, köy içme sularıyla
alakalı konudur. Eğer vatandaşlarımızdan, köydeki vatandaşlarımızdan
böyle bir talep size ulaşmamışsa ben onu bilmiyorum ama bu
talebi
MEHMET GÜNAL (Antalya) Lütfen Sayın Bakanım, demagoji
yapmayın.
ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ
(Kayseri)
bakın, hep beraber
OKTAY VURAL (İzmir) Özel şirketlerden size ne talepte
bulunuldu, ona cevap ver sen.
ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ
(Kayseri) Anlatayım arkadaşlar, sabırlı olun.
MEHMET GÜNAL (Antalya) O zaman niye tahsilat yapıyorsunuz?
Sayın Bakan, olmadı, bu olmadı. Bu demagoji olmadı yani.
BAŞKAN Bir dakika
Sayın Vural, Sayın Günal,
Bakanı dinleyiniz lütfen.
ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ
(Kayseri) Arkadaşlar, sabırlı olun, anlatayım. Lütfen
MEHMET GÜNAL (Antalya) Öde o zaman, öde cebinden.
MEHMET NİL HIDIR (Muğla) Biraz saygılı olun.
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI (İstanbul) Bakan açıklama
yapıyor arkadaşlar. Lütfen
ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ
(Kayseri) Anlamak istiyorsak anlatıyorum.
OKTAY VURAL (İzmir) Anlatmıyorsunuz ki siz
MEHMET GÜNAL (Antalya) Köyden talep gelmedi mi? Köyün
talebiyle bunun ne alakası var?
ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ
(Kayseri) Arkadaşlar, bakın
OKTAY VURAL (İzmir) Ben de size soruyorum: Hangi özel
şirketin talebiydi size getirilen?
BAŞKAN Sayın Vural
ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ
(Kayseri)
Türkiyede bu düzenlemeyi yapmazsak ne olur, yaparsak ne olur, onu
açık açık anlatayım.
Özelleştirme İdaresiyle
MEHMET GÜNAL (Antalya) Kimin için yapıyorsunuz, onu
söyleyin.
ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ
(Kayseri) Soruyu sordunuz, cevabını bekleyin lütfen. Soruyu ben
gayet iyi anladım.
BAŞKAN Buyurunuz Sayın Yıldız, devam edin.
MEHMET GÜNAL (Antalya) İtham ediyorsunuz.
BAŞKAN Sayın Günal
ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ
(Kayseri) Değerli arkadaşlar, köy içme sularıyla alakalı
konuda, özelleştirildiğinde TEDAŞ, bu alacak, yaklaşık
142 milyon TLlik rakam, özel şirketlerin alacağı hanesine
yazılmıştır. Bir kısım alacaklar, belediye
alacakları gibi, kamu adına tahsil edilip kamuya teslim edilenlerdir;
bir kısmı ise sanayi aboneleri, mesken aboneleri, ticaret aboneleri
gibi aboneler de şirket tarafından tahsil edilip şirket yedinde
kalanlardır.
Şimdi, tarımsal sulamalarla alakalı düzenlemeler
torba yasada en son düzenlendi, duymayanlar için onu söyleyeceğim, ondan
sonra da içme suyuyla alakalı konuları söyleyeceğim.
MEHMET GÜNAL (Antalya) Biz onu sormuyoruz.
ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ
(Kayseri) Tarımsal sulamalarla alakalı konular tamamen faizleri
bırakılarak tarımsal sulamada artık geriye dönük bembeyaz
bir çizgi oluşturmak açısından, bembeyaz bir sayfa
oluşturabilmek açısından beş yıl taksitlendirilerek
asıl paraları üzerinden alacak hanesine yazılacaktır.
MEHMET GÜNAL (Antalya) Güzel!
ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ
(Kayseri) İçme sularıyla alakalı konunun toplamı 142
milyon TLdir ve özel şirketler, eğer biz bunu düzenlemediğimiz
takdirde, geriye dönük, Özelleştirme İdaresinin özelleştirdiği
tarihten önce de sonra da bu paraları tahsil ederler.
MEHMET GÜNAL (Antalya) Öncesini nasıl edecek?
Özelleştirilirken yok muydu bu hüküm?
OKTAY VURAL (İzmir) Efendim, bu doğrudan doğruya
özelleştirme şeyine de aykırı.
ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ
(Kayseri) Özelleştirme İdaresinin özelleştirme tarihinden önce
-bu önerge bunu söylüyor- özel şirketlerin yedine geçmiş olanlar ve
alacak hanesinde olanlar şu anda özel şirketin alacaklarıdır.
MEHMET GÜNAL (Antalya) Bize ne, alsın! Bize ne! Yani, niye
TEDAŞ ödüyor?
ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ
(Kayseri) Şöyle bir şey: Bunu biz düzenlemediğimiz takdirde
-ben, Genel Kurulun takdirine bırakırım, tabii ki Genel Kurulun
iradesi ne ise o olacak- hükmi şahsiyet kazanmış köy içme
suları geriye dönük borçlarını öderler. Kime? Özel şirkete.
Bu düzenlemeyi yapmış olmamız hâlinde ise yine özelleştirme
tarihinden sonrakiler, cari borçlar ayrı tutulmak kaydıyla -önergeye
bakarsanız tarih onu söylüyor- şu anki cari borçlar, içme sularını,
köy içme sularını ödeyecekler ama özelleştirme tarihinden önce
olanlar TEDAŞ tarafından kendi hesaplarına alınır.
Yani özel şirketin alacağındaki kalem, köy içme suyu lehine TEDAŞın
hesaplarına aktarılır. Bu, bunu söylüyor. Eğer Genel Kurul
OKTAY VURAL (İzmir) Devlet ödemeyecek mi?
ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ
(Kayseri) TEDAŞın hesaplarında ödeyecek, evet.
OKTAY VURAL (İzmir) Efendim, devlet ödeyecek mi ödemeyecek
mi?
ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ
(Kayseri) TEDAŞın hesapları diyorum
OKTAY VURAL (İzmir) Özel sektöre kaynak aktarıyor
musun aktarmıyor musun?
MEHMET NİL HIDIR (Muğla) Sayın Başkan,
karşılıklı konuşuyorlar. Böyle bir usul var mı?
ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ
(Kayseri) Kaynak aktarma diye bir şey söz konusu değil
arkadaşlar. Yapacağımız tercih şudur, Genel Kurulun
iradesini kullanacağı konu şudur: Biz, köy içme sularından
borcu olanlar, kamuya veya özel sektöre borcu olanlar
Oradaki faiz, sizin
sorduğunuz faiz de şudur: Kamudan kamuya olan faizler tamamen terkin
edilmiştir bu kanun tasarısıyla
MEHMET GÜNAL (Antalya) Sulamada siliyorsunuz, bunda
silmiyorsunuz Sayın Bakan.
ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ
(Kayseri)
ama, özel sektörle kamu arasındaki alacaklar gecikme faizine
esastır.
MEHMET GÜNAL (Antalya) Sulamada faizi siliyorsun, bunda niye
silmiyorsun? Sulamada sildim. dedin biraz önce.
ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ
(Kayseri) Değerli arkadaşlar, ben açıklamamı
yapayım, siz tercihinizi kullanacaksınız tabii ki.
MEHMET GÜNAL (Antalya) Hayır, soruyorum ben de.
BAŞKAN Sayın Günal, lütfen açıklamayı
dinleyin.
ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ
(Kayseri) Şu anda anlaşılmayan bir husus varsa orayı
tekrar edeyim.
OKTAY VURAL (İzmir) Gecikme cezalarının hepsini
fiktif olarak, temerrüt faizi dâhil hepsini ödettiriyorsunuz.
ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ
(Kayseri) Buradaki affolunacak rakam, özel şirketin
alacağındaki rakam değildir. Özel şirket onu bir şekliyle
almak durumundadır. Buradaki affolunan kısım, köy içme
sularının hükmi şahsiyet kazanmış kişilikleridir,
bunların ödeyeceği rakamlardır. Genel Kurulun iradesi nasıl
tecelli edecekse biz ona saygılıyız.
Arz ederim.
BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Yıldız.
OKTAY VURAL (İzmir) Sayın Bakan, gecikme cezaları
dâhil niye yapıyorsunuz?
ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ
(Kayseri) Özel şirket düzenlemesi olduğu için.
BAŞKAN Sayın Vural
Sayın Vural
Böyle bir usul
yok, Sayın Bakan açıklamayı yaptı, oylamaya geçeceğim.
OKTAY VURAL (İzmir) Efendim, açıklamayı
yaptı da burası parmak demokrasisi değil, milletvekilleri de
merak ediyorlar neden itiraz ettiğimizi.
BAŞKAN Siz de sözünüzü söylediniz Sayın Vural,
itirazınızı yaptınız.
Sayın Günal, sizin sözünüz nedir?
MEHMET GÜNAL (Antalya) 60a göre söz istiyorum çok kısa.
BAŞKAN Bir dakika süre veriyorum, buyurun.
MEHMET GÜNAL (Antalya) Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
Sayın Bakan, kendiniz söylediniz Sulama sularında ceza
faizlerini indirdik. dediniz. Bunda niye indirmiyorsunuz da faizleri, özel
sektörün şirketine biz niye ödüyoruz?
OKTAY VURAL (İzmir) Kaynak aktarıyorlar ya!
MEHMET GÜNAL (Antalya) Biz, bir özel sektör şirketine
devrettik mi? Ettik. Özelleştirme tarihi itibarıyla elimizde bir
sözleşme yok mu? Var. Bize ne, niye kanuna yazıyoruz da bunların
tahsilatını sağlıyoruz? Siz, TEDAŞa onu
verdiğiniz zaman TEDAŞ, özelleştirmeyi
yaptığınız şirkete bunu ödemek zorunda. Doğrudan
o şirketlerin alamadığı borçlarını, tahsil
edemediği borçlarını siz TEDAŞ
aracılığıyla ödemiş oluyorsunuz. Madem bunu
yapıyorsunuz, en azından, sulamayı örnek verdiniz, orada faizi
silerken neden burada özel şirkete ödenecek faizleri de ödüyorsunuz? Merak
ediyorum, ne kadarı faiz? 142 milyonun bir de ne kadarı faizdir? Bunu
da merak ediyorum. Lütfen
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Günal.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Önerge kabul edilmiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 535 sıra sayılı
Tasarının 2 inci maddesinin (4) numaralı
fıkrasının (b) ve (ç) bentlerinin aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
D.
Ali Torlak (İstanbul) ve arkadaşları
b) İbadethanelerin elektrik kullanım bedelleri,
ç) 10/12/2003 tarihli ve 5018 sayılı Kamu Mali Yönetimi
ve Kontrol Kanununa ekli (I) ve (II) sayılı cetvellerde sayılan
kamu idareleri ile bunlara bağlı döner sermayeli kuruluşlar ve
mahalli idareler adına, Türkiye Elektrik Dağıtım Anonim
Şirketi ve
MEHMET GÜNAL (Antalya) Sayın Başkanım, bir
taraftan önergeleri okuttunuz, oyladınız. Bizim orada önergemiz var,
arkadaşlar okumaya devam ediyor, bu nasıl bir oylamadır?
BAŞKAN Önergeniz okunuyor efendim burada.
sermayesinin tamamı kendisine ait dağıtım
şirketleri tarafından tahakkuk ettirilen elektrik kullanım
bedelleri borçlarının tamamı,
MEHMET GÜNAL (Antalya) 2nci maddeyi oylatıyorsunuz, MHP
Grubunun önergesi var orada.
BAŞKAN Şimdi önergeniz okundu. Oylamadık daha,
önergeyi okuttum.
MEHMET GÜNAL (Antalya) Açıklama alalım da ondan
sonra
dedik, yine, açıklama da verdirmediniz, Sayın Bakan hâlâ
açıklama yapacak. Önerge oylanıyor
BAŞKAN - Sayın Günal, sistemin nasıl
işlediğini gayet iyi biliyorsunuz, lütfen
Önerge okundu.
Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ İSMAİL ÖZGÜN
(Balıkesir) Katılamıyoruz.
BAŞKAN Hükûmet?
ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ
(Kayseri) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Sayın İnan, buyurunuz.
MÜMİN İNAN (Niğde) Sayın Başkan,
saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım; hepinizi saygı
ve sevgiyle selamlıyorum. 535 sıra sayılı
Tasarının 2nci maddesiyle ilgili verdiğimiz önerge
hakkında söz almış bulunuyorum.
Tasarı 5018 sayılı Kanuna ekli (I) ve (II)
sayılı cetvelde sayılan kamu idareleriyle bunlara
bağlı döner sermayeli kuruluşlar adına tahakkuk ettirilen
elektrik kullanım bedelleri borçlarının tamamını
kapsamasına ve bu borçların ferîlerini terkin etmesine
karşın, belediye ve il özel idarelerinin elektrik kullanım
bedelleri borçlarını kapsamamaktadır. Milliyetçi Hareket Partili
Komisyon üyelerimiz, diğer kamu kurumlarına
yapıldığı gibi, belediye ve il özel idarelerinin de
elektrik kullanım bedeli borçlarının tamamının bu
kanun kapsamına alınması yönünde önergeler vermiş ancak,
maalesef, önergeler AKPli üyelerin oylarıyla Komisyonda
reddedilmiştir.
Ülkemizdeki birçok belediye büyük borçlarla vatandaşlara
hizmet etme gayreti içerisinde olmasına rağmen yöresel bazı
dezavantajları yüzünden içme suyu temininde kullanılan elektrik
mahallî idarelere önemli borçlar yüklemektedir, bu da vatandaşa hizmetin
kaliteli ve kesintisiz olarak sunulmasında önemli sorun teşkil
etmektedir. Elektrik fiyatlarının ülkemizde aşırı
yüksek olması ve sık sık zam görmesi maliyeti yükseltmekte, buna
karşın belediyelerin topladığı su paraları
maliyeti dahi karşılamamaktadır. Bu da geçmişten beri
diğer hizmetleri aksatmamak için devlete ait elektrik şirketine olan
borçların daha geri plana itilmesini ortaya çıkarmış, üst
üste biriken borçlar ve faizleri bu borçları ödenemez hâle getirmiştir.
Diğer kamu kuruluşlarının borçları
silinirken belediyelerin, il özel idarelerinin ve ibadethanelerin
aydınlatma dışındaki diğer borçlarının
kapsama alınmaması eşitsizlik ve adaletsizliktir. Belediyelerin
vatandaşa daha iyi hizmet götürebilmeleri için borç tasasından
kurtarılmaları gerekir. Sonuç itibarıyla
baktığımızda, devletin bütün kurumlarının temel
amacı, vatandaşlarımızın günlük hayatını
kolaylaştırmak ve onların hayat standartlarını
kaliteli bir hâle getirmektir.
Aslında, kamu kurumlarının birbirine olan
borç-alacak ilişkilerinin şimdiye kadar çoktan düzenlenmesi
gerekirdi. Milliyetçi Hareket Partisi olarak Mecliste yapmış
olduğumuz çalışmalarda bunlarla ilgili tekliflerimiz
olmasına rağmen, maalesef, hiçbir zaman dikkate
alınmamıştır. İbadethanelerin ısıtma ve
soğutma, elektrik giderlerinin neden kanun kapsamına
alınmadığını vatandaşlarımız ve
ilgililer merak etmektedir. Verdiğimiz bu önergenin kabulüyle vatandaşlarımızın
isteklerine hep beraber cevap vermiş olacağız.
Ayrıca, elektrik dağıtım şirketlerinin,
kurum olarak ibadethaneleri değil de ibadethane görevlilerini
-şahısları- abone yapmaya zorladıkları yönünde de
şikâyetler almaktayız. Uygulamada bu konulara dikkat edilmesini de
buradan ifade etmek istiyorum.
Belediyeler, yörenin, kamu hizmetleri bakımından itici
gücüdür. Diğer kamu kurumlarının ihtiyaçları hâlinde,
hizmetin gördürülmesi noktasında ilk akla gelen yer belediyelerdir.
Belediyelerin özellikle Millî Eğitime bağlı okullardan ve
diğer kamu kurumlarından önemli oranda su alacakları vardır
ve bunların tahsilinde zorlanılmaktadır. Bu alacaklar ilgili
bakanlıklardan talep edildiğinde verilen cevap: Mahallinden temin
edilmesi. şeklindedir. Mahallindeki kurumlara gönderilen ödeneklerle bu
alacakların karşılanması mümkün görünmemektedir. Gönderilen
ödenekler ihtiyacın ancak yüzde 10unu karşılamaktadır.
Basit bir örnek vermek gerekirse: Belediye
başkanlığı yaptığım dönemde Niğde
Belediyesinin, TEDAŞa olan içme suyu, elektrik borçlarından
dolayı olan borcu ile Millî Eğitim Bakanlığına
bağlı okullardan alacağımız olan su bedellerinin
mahsuplaşmasını yaptık. Niğde Valiliği ve Niğde Belediyesi arasında bu
protokol yapıldı ancak bunu Hazine kabul etmedi. Bu belgede,
Niğde Belediyesinin alacağı, borcundan daha fazla görünmekteydi.
Şu anda TEDAŞın işletmiş olduğu faiz, belediye
faiz işletmediği için daha fazla görünmektedir. Fakat Millî
Eğitim Bakanlığı belediyeye -anlaşmak suretiyle-
2006daki su borçlarını aynı fiyattan ödemeyi teklif etmektedir,
bu da Niğde halkı için son derece haksız bir durumdur.
Dolayısıyla aynı faiz oranlarının belediyenin içme
sularında da işletilmesi gerekmektedir.
Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekili
arkadaşlarım; son günlerde torba yasa ve bu görüştüğümüz
yasa ve diğerleri, iyi incelendiğinde, son sekiz yıldır AKP
hükûmetlerinin yanlış ekonomik yönetimleri neticesinde milletin ve
devletin geldiği borç noktasının önemli bir göstergesidir. Bu
borç yapılandırma uğraşları da bunun en büyük ispatıdır.
Önergemizin kabulü için desteklerinizi bekler, yüce heyetinizi
saygı ve sevgiyle selamlarım. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın İnan.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
TBMM Başkanlığına
Görüşülmekte olan yasa tasarısının 2.
maddesinin 4. fıkrasının (c) bendindeki köylerin içme suyuna
ilişkin elektrik kullanım bedeli ifadesinin köylerin içme ve sulama
sularına ilişkin elektrik kullanım bedeli olarak
değiştirilmesini arz ederiz.
Saygılarımızla.
Ferit
Mevlüt Aslanoğlu (Malatya) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ İSMAİL ÖZGÜN
(Balıkesir) Katılmıyoruz.
BAŞKAN Hükûmet?
ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ
(Kayseri) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
K. KEMAL ANADOL (İzmir) Gerekçe okunsun.
BAŞKAN Gerekçe
Gerekçe:
Genelde 1 sayaca bağlı olması nedeniyle.
MEHMET GÜNAL (Antalya) Sayın Başkan, karar yeter
sayısı
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza sunacağım ve
karar yeter sayısı arayacağım: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Karar yeter sayısı yoktur.
On dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 17.56
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 18.12
BAŞKAN : Başkan Vekili
Şükran Güldal MUMCU
KÂTİP ÜYELER : Harun
TÜFEKCİ (Konya), Yusuf COŞKUN (Bingöl)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet
Meclisinin 67nci Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.
Malatya Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu ve
arkadaşlarının önergesinin oylamasında karar yeter
sayısı bulunamamıştı. Şimdi önergeyi oylarınıza
sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım.
Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmemiştir.
535 sıra sayılı Kanun Tasarısının
görüşmelerine devam ediyoruz.
Komisyon ve Hükûmet yerinde.
2nci madde üzerindeki diğer önergeyi okutuyorum:
TBMM Başkanlığına
Görüşülmekte olan 535 sıra sayılı Kanun
Tasarısının 2 nci maddesinin (4) üncü fıkrasının
(b) bendinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini
arz ve teklif ederiz.
Mustafa
Özyürek (İstanbul) ve arkadaşları
b) İbadethanelerin (Cem Evleri dahil) aydınlatma
bedeli,
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SÜREYYA SADİ
BİLGİÇ (Isparta) Katılmıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ
(Kayseri) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
K. KEMAL ANADOL (İzmir) Ferit Mevlüt Aslanoğlu
konuşacak.
BAŞKAN Sayın Aslanoğlu, buyurunuz efendim.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) Sayın
Başkan, çok değerli milletvekilleri; bu önerge -2nci maddede-
ibadethanelerin elektrik bedellerinin ödenmesi
Yani, kilisenin, havranın,
camimizin, sinagogun, hepsinin elektrik bedellerini ödüyor, Türkiyedeki tüm
inanç gruplarının. Hani ya, diyoruz ya ileri demokrasi, daha ileri
demokrasi, daha ileri demokrasi
Önergemiz şuydu
Komisyon ve Hükûmet, bilemiyorum yani neden
katılmıyorsunuz? Katılmama nedeninizi bir bilsem ben de gam
yemeyeceğim. Diyoruz ki orada -bir parantez içinde- cemevleri dâhil
diyoruz. Sadece istediğimiz bu. İbadethanelerin diyor, yani
sinagog, havra, kilise, aklınıza ne gelirse
Oraya sadece parantez
içinde cemevleri dâhil diyoruz.
Değerli milletvekilleri, bir Türkiye gerçeği var,
Türkiye gerçeğini kimse inkâr etmesin. Türkiyede Alevi, Bektaşi
kardeşlerimizin gerçeğini lütfen kabullenin.
Açılım dediniz, bilmem ne dediniz ama dokuz
yıldır gerek Plan ve Bütçe Komisyonunda gerekse burada hep bu
önergeyi verdik, bir elektrik, cemevlerinin... Türkiyede
vatandaşlarımızın çok önemli bir kısmının,
önemli bir inanç grubunun gittiği bir yer olan cemevinin elektrik bedelini
ödemekten niye imtina ediyorsunuz? Çok mu görüyorsunuz?
Ben fazla konuşmayacağım. Vallahi takdir sizin ama
Komisyonun da Hükûmetin de niye hayır dediğini bilmek istiyorum.
Neden hayır diyorsunuz? Takdir sizin.
Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz Sayın Aslanoğlu.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
Kabul edilmiş önerge doğrultusunda 2nci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... 2nci
madde kabul edilmiştir.
3üncü maddeyi okutuyorum:
Usul ve esaslar
MADDE 3- (1) Bu Kanun kapsamında yapılacak
işlemlere ilişkin usul ve esasları belirlemeye, Maliye
Bakanlığı ile Enerji ve Tabii Kaynaklar
Bakanlığının görüşlerini almak suretiyle Hazine
Müsteşarlığının bağlı olduğu Devlet
Bakanı yetkilidir.
(2) Bu Kanun kapsamındaki kamu kurum ve kuruluşları
arasında, bu Kanun uyarınca yapılan işlemlere ilişkin
olarak ortaya çıkabilecek ihtilafların çözümünde Hazine Müsteşarlığının
görüşü esas alınır.
(3) Bu Kanun kapsamındaki uygulamalara konu alacak ve
borçlara ilişkin olarak yargı mercilerinde bulunan davalardan
vazgeçilir ve verilmiş olan kararlar üzerine ayrıca bir işlem
yapılmaz.
BAŞKAN Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Malatya
Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu.
Buyurunuz Sayın Aslanoğlu. (CHP sıralarından
alkışlar)
CHP GRUBU ADINA FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya)
Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri; hepinize
saygılar sunuyorum.
Değerli milletvekilleri, biraz önce iktidar partisinin bir
önergesi geçti. Çok tehlikeli bir önerge. Sayın Başkan, lütfen bu
önergenizi geri çekin. Bu önergede, yıllardır faiz borcu yüklenen,
özelikle köylerin içme sularıyla ilgili yüklenen faiz borçları aynen
kalacak. Lütfen bu önergeyi geri çekin. O faizleri -köylerin içme suyuyla
ilgili- lütfen terkin ettirin. Buradan terkin edilmiş bir şekilde bu
maddeyi önergeyle geçirmezsek yarın köylerimizin çok büyük sorunla
karşı karşıya geleceğini söylemek istiyorum.
Değerli milletvekilleri, birazcık, TEDAŞın
ortak olduğu devredilen dağıtım şirketleriyle, şu
anda görev yapan dağıtım şirketleri ile vatandaş
arasındaki diyalogdan bahsetmek istiyorum. Artık
dağıtım şirketleri -yaşamın gerçeği bunlar
arkadaşlar- bir kamu görevi yapmak yerine tamamen kâr amacını
güden kurumlar oldu. Hâlbuki bu iş bir yerde de bir sosyal devletin
göreviydi, köylünün elektriği veya bir ildeki, bir şehirdeki elektrik
hizmetleri. Parayla satıyorsun ama anında, dakikasında soruna
çözüm bulmakta bir kamu görevlisi sorumluluğu vardı TEDAŞ
yetkililerinde veya TEDAŞın dağıtım
şirketlerinde. Arkadaşlar, bu tavır kayboldu. Artık
saatlerce arasan, işine gelirse geliyor, işine gelmezse gelmiyor.
Bu bir yaradır Sayın Bakan. Artık
dağıtım şirketleri kendilerini tamamen kâra
odaklamış. Nasıl işine geliyorsa, gerekirse hiç çözüm
bulmamak adına köylümüze ve vatandaşımıza cevap vermiyor.
Bunun altını çiziyorum. Yani vatandaş ve dağıtım
şirketleri arasında önemli sorunlar oluşmaya başladı.
Günlerce telefon edilmesine rağmen, köyde elektrik
olmadığını söylemesine rağmen, günlerce arıza
olduğunu söylemesine rağmen, eskiden olduğu gibi kamu
duyarlılığı kayboldu. Hâlbuki bu bir kamu görevidir. Kamu,
vatandaşın anında her türlü sorununa cevap vermek
zorundadır, ama dağıtım şirketlerine devredilen illere
bakın, vatandaş ile dağıtım şirketleri
arasında büyük sorunlar olmaya başladı arkadaşlar.
Ben bir kez daha uyarıyorum, burada, dağıtım
şirketleri devredilirken özellikle vatandaşa hizmet yönüyle herhangi
bir madde konulmadığı için burada önemli sorunlar var,
vatandaşa anında hizmet götürülmüyor, vatandaş güç durumda
kalıyor.
İkincisi: Bazı köylerde, örneğin trafo küçükse
büyütülmesi gerekirken, eskiden TEDAŞ kanalıyla bu sorunlar
çözülürken şu anda bu sorunlar çözülmüyor, trafolar yetersiz kalıyor
ve o köyde sorunlar oluyor arkadaşlar.
Bunu bir kere daha söylüyorum, kamu adına hareket etme
kabiliyeti kaybolmuştur, dağıtım şirketleri tamamen
kendi kârını düşünmektedir, bir şekilde vatandaşa
hizmet verilmiyor, bunun altını bir kez daha çiziyorum.
Bir başka konu, değerli arkadaşlarım, sulama
birlikleri Türk tarımının önemli bir dayanağıdır
her yerde. Yani sulama birlikleri Türk tarımına önemli bir işlev
görmektedir; su. Sulama birliklerinin elektrik borçlarını, özelikle
bu genelde toplumun bütününü, o bölgedeki herkesi ilgilendiren konu
olmasına rağmen, maalesef enerji KİTlerinin borç
yapılandırmasında kabul etmediler ve koyduramadık, bir
şekilde bunu torba yasaya koydunuz. Ama onlar, yine, devredilen
dağıtım şirketlerine o önemli olan faizlerinden bir
şekilde torba yasada kurtuldular gibi görünüyor. Bir kez daha
dikkatlerinizi çekiyorum.
Ayrıca, hâlâ söylüyorum -İçişleri Bakanı
buradaydı, gitmiş galiba- sulama birliklerinin hâlâ
İçişleri Bakanlığına bağlı
olmasını kabullenemiyorum. Tarım Komisyonundan sulama
birlikleriyle ilgili yasa bir madde hariç ortak bir konsensüsle geçti. Önce alt
komisyondaydı, daha sonra Komisyondan geçti. Komisyon
Başkanını biraz önce burada gördüm.
Değerli arkadaşlarım, artık sulama
birliklerinin DSİye devredilmesi acil, elzem, en büyük ihtiyaç. Lütfen,
bu Meclis kapanmadan, bu Meclis bitmeden, rica ediyorum hepinizden, sulama
birliklerini bir an önce DSİye geçirelim. Çok kısa bir yasa. Ben tüm
gruplardan bir ortak konsensüs sağlayarak sulama birliklerinin Meclis
kapanmadan
Tarım Komisyonundan geçmiştir, sıra sayısı
almıştır, artık bu yasayı mutlaka görüşüp sulama
birliklerini DSİye devretmek zorundayız. Bu, çok geç
kalmıştır. Ben, tüm grup başkanlarından istirham
ediyorum, sulama birlikleri konusunda ortak bir konsensüs oluşmuş,
mutlaka bu Meclis kapanmadan bunu geçirmek zorundayız.
Değerli arkadaşlar, bir de burada demin bir önerge
verdim, Sayın Bakan ve Sayın Komisyon reddetti. Bir köyde köy tüzel
kişiliğine ait tek bir saat varsa, bunun bir kısmı içme
suyuna, bir kısmı sulama suyuna, köyün ortak mallarına
Zaten
sulama suyunda herkesin saati kendi adına ama köy tüzel
kişiliğine ait bir saat varsa, bunun ne kadarı içme suyuna ne
kadarı sulama suyuna kullanacağı belli değil
arkadaşlar. Orada önergem şuydu: Köy tüzel kişiliğine ait
içme ve sulama suları. şeklinde vermiştik ama her ne hikmetse
reddettiler.
Bazı köylerimizde cazibeli su var arkadaşlar, çok büyük
bir elektrik gideri yok. Hiçbir köyümüzde içme suyunda para tahsil edilmiyor
yani içme suyundan bedel olarak halktan bir para tahsil edilmiyor ama bazı
köylerimiz var ki cazibeli suyu yok. Belki birkaç adımda köye
çıkarıyor. Çok uzak yerlerden getiriyor. Belki iki üç depo kullanmak
zorunda kalıyor. Önemli bir elektrik gideri var. Bunların bir
kısmı içme suyunda, bir kısmı sulama suyunda
kullanılmasına rağmen, her ne hikmetse önergeyi reddettiniz.
Ben size bir kez daha söylüyorum: O önergeyi bir şekilde
tekriri müzakereyle
Köy tüzel kişiliğine ait tek saat varsa bunu
içme ve sulama suyu diye ayıramayız Sayın Bakan. O saatte ne
varsa o bedeli karşılamak zorundayız. Ben bir kez daha sizden
istirham ediyorum.
Arkadaşlar, bir de bir EPDK var biliyorsunuz.
Astığı astık, kestiği kestik; aynen söylüyorum.
Şimdi, özellikle tarımsal alanlarda olan benzin istasyonları
var. Mutlaka benzin istasyonları, petrol bayileri ilgili yasa hükümlerine
uymak zorundadır. Herhangi bir petrol istasyonunun yasa
dışı bir işlem yapmasına hiçbirimizin yüreği
elvermez. Ama basit, küçük, ikaz edilmeyen, alışılagelinen
birtakım hatalar yaptıysa o istasyona öyle bir ceza veriyorlar ki, o
istasyonun günlük cirosunun belki 20 katı. Arkadaşlar, bir objektif
kriter olmalı. Yani İstanbulun göbeğindeki bir petrol
istasyonunun yaptığı bir hatayla, bir köye yakın, köydeki
petrol istasyonunun yaptığı hataya aynı cezanın
uygulanması adil değildir. Onun yaptığı hatanın
hepsi hata olsa ne olur? Ne yapar? Kaç paralık benzin satıyor, mazot
satıyor? Ama siz İstanbulun göbeğinde, Ankaranın
göbeğinde günde 10 varil veya 10 tanker mazot, benzin satan bir petrol
istasyonuyla günde 300 kilo mazot ve benzin satmayan bir istasyona aynı
cezayı uygularsanız, bunun adı nedir arkadaşlar? Ben bir
kez daha rica ediyorum: Burada, istasyonlara ceza verirken istasyonun konumu,
yaptığı hata, yani
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz Sayın Aslanoğlu.
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Kahramanmaraş
Milletvekili Mehmet Akif Paksoy. (MHP sıralarından
alkışlar)
Buyurunuz Sayın Paksoy.
MHP GRUBU ADINA MEHMET AKİF PAKSOY (Kahramanmaraş)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 535 sıra
sayılı Bazı Kamu Kurum ve Kuruluşlarının Bir
Kısım Borç ve Alacaklarının Düzenlenmesine Dair Kanun
Tasarısının 3üncü maddesi üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi
Grubunun görüşlerini açıklamak üzere söz almış bulunuyorum.
Bu vesileyle yüce heyeti saygıyla selamlıyorum.
Konuşmama başlamadan önce, seçim bölgem
Kahramanmaraş ili Afşin-Elbistan kömür havzasında meydana gelen
göçük sonucu hayatını kaybeden vatandaşlarımızın
yakınlarına başsağlığı, başta aileleri
olmak üzere milletimize sabır diliyor, göçük altındaki
kardeşlerimizin bir an önce çıkarılabilmesi için, Hükûmetten,
gerekli çalışmaları ivedilikle yerine getirmesini, bölge
insanı ve milletimiz adına talep ediyoruz.
Bu tasarıyla enerji alanında faaliyet gösteren
KİTlerin borç ve alacaklarının mahsuplaşması
düzenleniyor. Bizce buna ihtiyaç duyulmasının en önemli sebebi,
tamamen popülist ve siyasi sömürü amacıyla elektrik fiyatlarına
gerekli zammın yapılmamasıdır. Bundan dolayı
kapsamdaki kuruluşlar zincirleme olarak birbirlerine olan
borçlarını ödeyememiştir. Aslında bu bedeli neticede yine
millet ödeyecektir. Bu mahsuplaşma aslında dolaylı bir
zamdır. Nihayetinde, mahsuplaşma yoluyla TEDAŞın maliyeti
tasarı kapsamındaki diğer kuruluşlara yüklenmiş
olmaktadır. Tasarı kapsamındaki uygulamalara konu, alacak
borçlar için yargı mercilerince verilen kararlar üzerine ayrıca
işlem yapılamayacağının öngörülmesi, yasamayı
kullanarak, yürütmenin, yargı kararlarını etkisiz kılmaya
yönelik bir girişimidir. Bu tutumu, kuvvetler ayrılığı
ilkesini zedeleyen, bundan sonrası için de benzer uygulamaların
genelleşmesine vesile olabilecek tehlikeli bir yaklaşım olarak
görüyoruz.
Kıymetli arkadaşlar, ısrarla dile getirmemize
rağmen Hükûmeti ülkenin ve vatandaşın gerçek sorunlarına
eğilme noktasında başarılı olamadık. Biz
Balık bilmezse Halik bilir. anlayışıyla bu sorunları
dile getirmeye devam edeceğiz, takdir aziz milletimizindir.
Bu meyanda, seçim bölgem Kahramanmaraş ili
Afşin-Elbistan kömür havzasında meydana gelen göçükle ilgili yüce
Meclisi bilgilendirmek istiyorum.
Değerli arkadaşlar, ülkemizin toplam linyit rezervinin
10 milyar ton olduğu tahmin edilmektedir. Bu rezervin yaklaşık
yarısı Afşin Elbistan havzasında yer almaktadır. Bu
miktar toplam 9.450 megavat gücünde termik santrallere karşılık
gelmektedir. Afşin-Elbistan Termik Santralinin hâlen 1.355 megavat ve (A)
ünitesiyle 1.440 megavat gücündeki (B) ünitesi faal hâlde bulunmaktadır,
C, D, E, F ünitelerinin ise ilerleyen dönemlerde işletmeye
açılması planlanmaktadır. Elbistan linyit rezervleri kalori
olarak 486 milyar metreküp doğal gaza karşılık gelmektedir.
Yine doğal gaz ile mukayese edildiğinde, elektrik enerjisi, linyitin
yakıt olarak maliyeti doğal gazın dörtte 1i
oranındadır. Elbistan havzasının doğru bir planlama
yapılarak değerlendirilmesiyle ülkemiz toplam 60 milyar dolar tasarruf
sağlayacaktır. Linyitle çalışan santrallerde
çalışan sayısı, doğal gaz santrallerinde
çalışanların 10 katıdır. Hâlen (A) ve (B)
santrallerinde 1.400 civarında personel çalışmakta olup
madencilik sektörünün çarpan etkisi de eklenirse toplam istihdam açısından
konunun önemi daha açık olarak anlaşılacaktır. Madencilik
sektörü doğası gereği özellik arz eden, bilgi, deneyim,
uzmanlık ve sürekli denetimi gerektiren dünyanın en zor ve riskli
iş koludur. Madencilik faaliyetleri sırasında yaşanan
iş kazalarında pek çok çalışan yaşamını
kaybetmekte ya da sakat kalmaktadır. Bu bağlamda, ülkemizde son
yıllardaki kaza istatistikleri incelendiğinde, özellikle madencilik
sektöründe iş kazalarının belirgin bir şekilde artarak
devam ettiği görülmektedir. Bu kazalar incelendiğinde teknik, sosyal,
ekonomik, eğitim, planlama, denetim sorunları ve benzeri pek çok
nedeni olduğu görülmektedir. Özellikle 80li yılların
başından itibaren yapılan özelleştirme, taşeronlaştırma,
redevans gibi yanlış uygulamalar kamu madenciliğini küçültmüş,
kamu kurum ve kuruluşlarında uzun yıllar sonucu elde
edilmiş olan madencilik bilgi ve deneyim birikimi yok edilmiştir.
Yoğun birikim ve tecrübeye sahip olan kurum ve kuruluşlar yerine,
üretimin teknik ve altyapı olarak yetersiz, deneyim ve uzmanlaşmanın
olmadığı kişi ve şirketlere
bırakılması, buna ek olarak denetimin de yeterli ve etkin bir
biçimde yapılamaması iş kazalarının artmasına
neden olmaktadır.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; maden
sahaları işletmeye açılmadan önce kömür ocaklarını ve
santralin çalışmalarını koordine edecek idari ve teknik
yapı havzanın büyüklüğüne uygun olmalı, deneyimli mühendis
ve teknik eleman ihtiyacı kesinlikle karşılanmalıdır.
Hazırlanan projeye göre çalışmalara
başlanmalıdır. Afşin-Elbistan özelinde ise yukarıda
zikredilen hususlara tam olarak riayet edilmediğini görmekteyiz. Söz
konusu santral kömür rezervinin üzerine kurulmuş, önemli miktarda kömür
rezervinin üretilebilme imkânı engellenmiştir. Özel şirket,
zaman ve para gerekçesiyle projeye uymadan yanlış yerden üretime
başlamıştır. Sahayı işletmekte olan şirkete
belirli bir süre yapılan kömür teslimatları
karşılığının yüzde 50 oranında zamlı
verilmesinin, yani bonus uygulamasının şartnamede yer
alması, söz konusu şirketi bilinçsizce ve teknolojiden uzak maden
işletmeciliği yapmaya teşvik etmiş ve bu sebeple,
anılan şirket, gerekli yatırımların
yapılmasından imtina etmiştir. Hızlı ve yüksek kazanç
sağlanabilmesi için üretim zorlamaları, kazalara davetiye
çıkarmıştır. Şev stabilitesi hesaplarında gereken
hassasiyetin gösterilmediği, işletmeye girmeden önce bölgede mevcut
olan yer altı suyu drenajının yeterli
yapılmadığı, drenajın önlenmesi babında Hurman
Nehri projede olduğu hâlde su
sızmasını engellemek için yapılması gereken beton
kanala alınmadığı, buradaki maksadın maliyetten kaçmak
olduğu değerlendirilmektedir. Ayrıca, kuşatma kanalı
ve kolektörler yapılmamıştır. Böyle büyük bir göçüğün
günler öncesinden belirtilerinin olduğu ve gerekli önlemlerin de bu
aşamadan itibaren alınması gerektiği hâlde alınmadığı
düşünülmektedir. Bir kısım uzmanlarca, yüzeyde oluşan
çatlakların hafriyatla doldurularak kapatılmış
olabileceği iddia edilmektedir. Bu iddia doğruysa faciaya davetiye
çıkarılmıştır. Kazanın
yaşandığı Çöllolar sahasında kuyuların
derinliğinin yeterli ve standartlara uygun olmadığı da
başka bir iddiadır. Bu iddia doğruysa yer altındaki suyun
bitirilemediği, kalan suyun göçüğe zemin
hazırladığı iddialar arasındadır.
Neticede, buradaki toprak kaymasının iki sebepten
kaynaklandığı uzmanlarca değerlendirilmektedir. Bunlardan
birinci sebep suyun gerektiği ölçekte deşarj edilememesi, ikincisinin
de şev hesaplarının doğru
yapılmadığıdır. Bir ilave durum da bonuslu ihale olarak tabir edilen
İşi ne kadar erken bitirirsen o kadar para alırsın.
mantığıyla düzenlenen sözleşmedir. Bu sözleşme de
firmayı karpuzun göbeğini çekmeye itmiştir.
Bu şekilde özensizlik sonucu yaşanan bu elim kazayla
ilgili olarak Devlet Denetleme Kurulunun harekete geçmesi gerekmektedir.
Kurtarma çalışmalarının çok uzun süreceği, hatta bir
yılı aşabileceği iddia edilmektedir. Dünyada tek maden
işleten ülke biz olmadığımıza göre, bunu hesabına
kitabına uygun bir şekilde adam gibi yapan ülkeleri örnek
almamız gerekmektedir. Göçükten dolayı santralde üretimin tekrar ne
zaman başlayacağı da bilinmemektedir. Bu konuda Hükûmetin
şu ana kadar bir öngörüsü kamuoyuna ulaşmış değildir.
Hükûmet, bir iki ziyaret ile bundan öncekilerde olduğu gibi asıl
sorunu geçiştirecek, insanlarımız ve bölge kaderiyle baş
başa kalacaktır. Bu elim ve vahim bir durumdur.
Sayın milletvekilleri, Türkiyenin yarısına
yakın linyit rezervi olan bölgeyi iki işletme müdürlüğüyle idare
etmeye çalışıyoruz. Biz buraya bir genel müdürlük
kurulmasını talep ettik. Yine, bölge için acilen master planın
yapılmasını, çalışanların açısından
bölge insanına pozitif ayrımcılık
tanınmasını, istimlaklerin parça parça değil de bir bütün
olarak yapılmasını, kömür sahasında olan Sinekli, Karagöz
ve Kuşkayası köylerinin acilen başka yerlere nakledilmesini
talep ettik, maalesef Hükûmetçe göz ardı edildi.
Yine (A) ünitesinin ERG firmasına olan devri konusu bir türlü
sonuca ulaştırılamadı. (A) ünitesine baca gazı
arıtma cihazı takılmaması sebebiyle çevre kirliliği
devam etmekte ve insan sağlığını büyük ölçüde tehdit
etmektedir. Yarın (A) ünitesi de bu şekilde yönetimle üretim yapamaz
hâle gelecektir.
Sayın Bakan, bölge halkı mutsuzdur. Kendilerini sahipsiz
hissetmektedir. Seçim meydanlarında çocuk parası, kömür
yardımı
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Paksoy.
MEHMET AKİF PAKSOY (Devamla) Tamamlıyorum efendim.
BAŞKAN Karar böyle efendim. Teşekkür ederiz.
Şahıslar adına söz talebi yok.
Soru-cevap bölümüne geçiyoruz.
Sayın Çalış ve Sayın Doğru sisteme
girmişler.
Buyurunuz Sayın Çalış.
HASAN ÇALIŞ (Karaman) Sayın Başkan,
teşekkürler.
Sayın Bakanım, bir önceki maddedeki soruma cevap
alamadığım için sorumu kısaca tekrarlıyorum.
Sorum, köylünün, sulama, elektrik borçlarıyla ilgili,
MEDAŞ-avukat-cezaevi kıskacında gerçekten bunalmasıyla
ilgiliydi ve bir tane köyümüzü de örnek vermiştim. Karaman Ayrancı
Karaağaç köyünün eylül ayı sulama borcunun, 29 bin lirayken, faiz ve
hat kaybı eklenerek 60 bin liraya kadar
ulaştığını söylüyor köylülerimiz. Avukat ise Bu borcu
ödemezseniz yeşil hattınızı ve kuyunuzu
kapatacağız. diyor, sökeceğiz diyor. Bu köylülerimize
nasıl yardımcı olabiliriz Sayın Bakanım?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz Sayın Çalış.
Sayın Doğru
REŞAT DOĞRU (Tokat) Teşekkür ederim Sayın
Başkanım.
Tokat ilinde TEDAŞın özelleşmesiyle beraber,
bilhassa köylerde, arıza ekiplerinin eksik olmasından dolayı,
kış şartları da olmasından dolayı yoğun bir
şekilde olan arızalara ekipler gidemiyor, dolayısıyla
elektrikler kesiliyor.
Bu arıza ekiplerinin artırılmasıyla ilgili
herhangi bir çalışma yaptırmayı düşünüyor musunuz?
İkincisi: Köylülerin içme suyu borçlarından dolayı
bazı köylerde neredeyse sular tamamen kesilmiş durumda. Bununla
ilgili, köylülerin içme sularıyla ilgili herhangi bir iyileştirmeyi
düşünüyor musunuz?
Diğer sorum olarak da: Okulların, camilerin,
cemevlerinin, ayrıca belediyelerin aydınlatmalarından
dolayı elektrik borçları durmaktadır. Bunlarla ilgili de
herhangi bir şey yapmayı düşünüyor musunuz?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Doğru.
Buyurunuz Sayın Bakan.
ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ
(Kayseri) Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; özellikle
Karaman ve Konyada, Nevşehirde, Niğdede, Aksarayda tarımsal
sulama abonelerimizin çok olduğunu biliyoruz ve en son torba yasada da çok
özellikli bir düzenleme yapıldı ve bu düzenlemeyi isterseniz
kısaca okumak isterim: Tarımsal sulamada kullanılan elektrik
tüketiminden kaynaklanan alacakların vadesi 31/12/2010 tarihi
itibarıyla geldiği hâlde, torba yasanın
çıktığı ve yayımlandığı tarihi
itibarıyla ödenmemiş olanların asılların
tamamını o tarihi izleyen dört ay içerisinde taksitlendirme
imkânı olacak ve hemen hemen yetmiş iki aylık bir taksitlendirme
imkânı olacak. Biz, geriye dönük bütün tarımsal sulamaların
artık bundan başka bir şans tanımaksızın tamamlanacağı
kanaatindeyiz. Bu, o dediğiniz tarımsal sulamaları da kapsayan
bir alacak-borç ilişkisi. O açıdan, bunlar düzenlenecek ve
kendilerine, özellikle ferîlerinden tamamen terkin edilmiş, gecikme
faizleri kaldırılmış bir borç hâline gelmiş oluyor. Bu,
önemli bir avantaj. Bunun çözüldüğü kanaatindeyiz. Bu vesileyle,
aslında, Genel Kurulda da, tarımsal sulama abonelerinin bu
fırsatı çok iyi değerlendirmeleri gerektiğinin bir kez daha
altını çizmek isterim. Bundan daha başka ve daha fazla bir
taksitlendirme ve bu kadar rahat bir imkân artık sağlanamaz diye
düşünüyoruz. O açıdan, böyle bir
HASAN ÇALIŞ (Karaman) Sayın Bakan, şirketleri de
uyarmak gerekiyor.
ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ
(Kayseri) - Şirketler de buna uymak zorundalar, normal şirketler de
buna uymak zorundalar.
Tokattaki konudan, önceki HESlerle beraber birleştirerek
Sayın Bakanım, isterseniz onu aktarayım. Bildiğiniz gibi gerek
havza düzenlemeleriyle alakalı Devlet Su İşlerinin
yaptığı gerekse komple HESlerle alakalı tekrar bir gözden
geçirme projeleri var Çevre Bakanlığımızın. Bu konuda
Çevre Bakanımızın hassasiyetini hep beraber biliyoruz. O yüzden,
böyle bir sıkıntının yaşanmayacağı
kanaatindeyim ama değerli arkadaşlar, bir başka soruyla da
birleştiriyorum, doğal gazın üretimdeki payı zaman zaman
yüzde 52lere zaman zaman yüzde 43lere kadar düştü ama şu anda yüzde
48ler civarında olan doğal gazın payını çok fazla
buluyoruz. Bunların yüzde 30lar civarına indirilmesi lazım. O
yüzden de, hidroelektrik santraller dediğimiz yerli ve yenilenebilir
enerji kaynaklarının ön plana alınması lazım. Bu
konuda, hepimiz ülkemizi seviyoruz ve bununla alakalı hassasiyetimizi
göstermemiz lazım. Gerek çevreyle alakalı
duyarlılıkların gerekse yerli kaynakların
artırılmasına dönük hep beraber el ele verip bunu aşmak
zorundayız. Yani HESlerle alakalı böyle bir hassasiyeti hep beraber
taşıyalım istiyorum.
Teşekkür ederim Başkanım.
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz Sayın Yıldız.
3üncü madde üzerinde bir önerge vardır, okutuyorum:
TBMM Başkanlığına
Görüşülmekte olan 535 sayılı kanun
tasarısının 3. maddesinin (2). fıkrasının madde
metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Mehmet
Günal Oktay Vural Mustafa Kalaycı |
Antalya İzmir Konya |
Hasan
Çalış Reşat
Doğru |
Karaman Tokat |
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SÜREYYA SADİ
BİLGİÇ (Isparta) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ
(Kayseri) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Sayın Günal, buyurunuz efendim.
MEHMET GÜNAL (Antalya) Teşekkürler Sayın Başkan.
Değerli arkadaşlar, bu maddenin birinci
fıkrasında zaten Hazine Müsteşarlığının
bağlı olduğu Devlet Bakanlığına yetki veren bir
hüküm var. Bence, yeniden, ikinci fıkrada da Hazinenin görüşü
dikkate alınır. demek biraz fazlalık gibi geldi, onun için
önergemizi verdik. O vesileyle bunun çıkması gerektiğini
düşünüyorum.
Bu önerge vesilesiyle az önceki konuda da bir açıklık
getirmek istiyorum çünkü Sayın Bakana tepkimiz biraz sert oldu çünkü ben
soru sordum. Bu önerge böyle biraz aceleyle hazırlanmış gibi
geldi, bilgi istedik, doğal olarak Komisyona geldiği zaman da
aynısını yapıyoruz, Arkadaşlar bilgi versin.
diyoruz. Bilgi gelirse, aydınlanırsak katılıyoruz,
katılmıyoruz ama bir şekilde oylanıyor. Bizim tepkimiz o
anda bir cevap gelmemesineydi, sonrasında da oylanınca farklı
bir ortam oluştu. Çünkü biz şöyle düşünüyoruz: Bu
şirketler, zaten özelleştirme yapılırken bunu tahsil edip
edemeyeceğini, ne kadar bir zarara katlanacağını
hesaplamışlardır diye düşünüyoruz. Dolayısıyla ne
kadarının faiz olduğu, ne kadarının anapara
olduğu da belli olmayınca bu konuda bir belirsizlik oluştu. Biz
Milliyetçi Hareket Partisi olarak tamamıyla hatta bundan sonrasında
da içme sularından köylerden para alınmamasından yanayız.
Metinden de öyle bir şey çıkabilir diye söyledik
arkadaşlarımıza. Ama bir düzenleme yapılıyorsa da
hakkaniyetli olması lazım. En azından diğer uzlaşmalarda
yaptığımız gibi
Torba kanunda karşı
olduğumuz hususlar varsa da desteklediğimiz maddeler vardı
biliyorsunuz, oradaki hakkaniyete uygun bir şekilde ve diğer
hükümlerde olduğu gibi en azından gecikme faizleri ve
cezalarından vazgeçerek bir uzlaşma gibi gösteriliyor bu
şekliyle. O zaman o şirketler bundan vazgeçerse ödenmesi gerekir diye
düşünüyoruz.
Ben, bu tekliflerin dikkate alınacağını umuyor
-görüşümüzü bu arada tekrarlamış oldum, haddini aşan bir
şey varsa özür diliyorum ama haklı olarak o soruyu sormak
durumundaydık- teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Günal.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
3üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
3üncü madde kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri, bir saat yemek arası veriyorum.
Kapanma Saati: 18.47
DÖRDÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 19.54
BAŞKAN : Başkan Vekili
Şükran Güldal MUMCU
KÂTİP ÜYELER : Harun
TÜFEKCİ (Konya), Yusuf COŞKUN (Bingöl)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet
Meclisinin 67nci Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.
535 sıra sayılı Kanun Tasarısının
görüşmelerine devam ediyoruz.
Komisyon ve Hükûmet yerinde.
4üncü maddede kalmıştık.
4üncü maddeyi okutuyorum:
3096 sayılı Kanun kapsamındaki işlemler
MADDE 4- 4/12/1984 tarihli ve 3096 sayılı Türkiye
Elektrik Kurumu Dışındaki Kuruluşların Elektrik
Üretimi, İletimi, Dağıtımı ve Ticareti ile
Görevlendirilmesi Hakkında Kanun kapsamında faaliyet gösteren
elektrik dağıtım şirketleri, Enerji Piyasası Düzenleme
Kurumundan lisans alarak yeni piyasa kapsamında faaliyet göstermeye
başladıkları dönemden önceki işletme faaliyetleri için bu
Kanunla getirilen hükümlerden yararlandırılırlar. Bununla ilgili
uygulama esasları Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığınca
çıkarılacak yönetmelikle belirlenir.
BAŞKAN Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Muğla
Milletvekili Gürol Ergin.
Buyurunuz Sayın Ergin. (CHP sıralarından
alkışlar)
CHP GRUBU ADINA GÜROL ERGİN (Muğla) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Bazı
Kamu Kurum ve Kuruluşlarının Bir Kısım Borç ve
Alacaklarının Düzenlenmesine Dair Kanun Tasarısının
4üncü maddesi üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz
almış bulunuyorum. Sözlerime başlarken, Sayın Başkan
sizi ve değerli milletvekillerini ve yüce Türk ulusunu saygıyla
selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, bilindiği üzere, eskiden
yalnızca Türkiye Elektrik Kurumu bünyesinde yürütülen elektrik üretim, iletim
ve dağıtım faaliyetleri daha etkin ve verimli çalışma
adına önce TEAŞ ve TEDAŞ olarak ikiye ayrılmış,
daha sonra TEAŞ kendi içinde TETAŞ, TEİAŞ ve EÜAŞ
biçiminde üçe bölünmüştür.
Görüştüğümüz tasarı, ayrı birer tüzel
kişilik hâline gelen söz konusu şirketlerin birbirleriyle olan alacak
ve borç ilişkisini gerçek bir borç ve alacak ilişkisi biçiminde
görmediklerini, nasıl olsa bir gün karşılıklı
mahsuplaşma olur düşüncesiyle de ödeme çabası içine girmediklerini
göstermektedir.
Tasarıyla, TEDAŞ hariç tasarı kapsamına giren
kamu kurum ve kuruluşlarının birbirlerine olan borçlarına
ait gecikme zamları ve 4646 sayılı Kanunun 12/g maddesi
kapsamında hesaplanan ferîleri terkin edilecek, Maliye dâhil bu kurumların
alacak bakiyeleri TEDAŞın borcu olarak muhasebeleştirilecek,
Gümrük Müsteşarlığının alacakları ile Hazinenin
TEDAŞa olan borçları arasındaki fark da yine TEDAŞa,
Gümrük Müsteşarlığına ödenmek üzere borç kaydedilecektir.
Tasarı, kapsama giren kuruluşlar arasında
yapılacak borç ve alacak mahsuplaşmasından sonra TEDAŞ
bünyesinde toplanan nihai alacak tutarlarının hangi vadede
ödeneceğini hükme bağlamamaktadır. Bu nedenle tasarı bir
yeniden yapılandırma tasarısı olarak kabul edilemez. TEDAŞın
mahsuplaşmadan sonra ortaya çıkacak borçlarını ne zamana
kadar ödeyeceği belirlenmediğinden düzenleme bir ara düzenlemedir ve
ikinci aşamada biriken borçlar görev zararına dönüştürülerek
Hazineye mal edilecektir.
Tasarının Plan ve Bütçe Komisyonundaki görüşmeleri
sırasında Cumhuriyet Halk Partisinin cemevlerinin
kullandıkları elektrik bedellerinin de ibadethanelerde
kullanılan elektrik bedellerinde olduğu gibi kapsama dâhil edilmesini
öngören önerisi Komisyonun AKPli üyeleri tarafından reddedilmiştir.
Bu durum, sözde Alevi
açılımından söz eden AKP İktidarının samimiyetsizliğini
açıkça ortaya koyması açısından önemlidir. Çünkü Alevi
açılımı yapıyoruz. diye ortaya çıkan AKP cemevlerini
ibadethane saymamakta inat ve ısrarla direnmektedir.
Cumhuriyet Halk Partili komisyon üyesi milletvekillerinin köylerin
içme suyuna ilişkin elektrik kullanım bedellerinin yanına köy
tüzel kişiliklerinin sulama suyu için kullandıkları elektrik
bedellerinin de dâhil edilmesine yönelik değişiklik önergesi de yine
Komisyonun AKPli üyeleri tarafından reddedilmiştir.
Cumhuriyet Halk Partisinin, sulama birlikleri ile sulama
kooperatiflerinin elektrik kullanım bedellerine ait borçlarından
yalnızca anaparalarının beş yılda ödenmesini öngören
yeniden yapılandırma önerisi de Komisyonun AKPli üyeleri
tarafından reddedilmiştir.
Cumhuriyet Halk Partisinin, köy tüzel kişilikleri ile
tarım kesimi, küçük sanayi, küçük esnaf ve KOBİlerin 31 Mayıs
2010 tarihi itibarıyla elektrik kullanım bedellerine ait
borçlarının faiz ve cezalarının silinerek anaparalarının
beş yılda ikişer eşit taksitte ödenmesini öngören
değişiklik önergesi Komisyonun AKPli üyeleri tarafından
reddedilmiştir.
Cumhuriyet Halk Partili üyelerin toplum yararına verdikleri
ve yukarıda saydığım tüm önergeler Hükûmet ve İktidar
milletvekilleri tarafından reddedilirken tasarıya Komisyonda AKP
milletvekilleri tarafından verilen ve Enerji ve Tabii Kaynaklar
Bakanının da katıldığı bir önergeyle yeni bir
madde eklenmiştir. AKPli milletvekillerinin verdikleri önergeyle
tasarıya eklenen ve tasarının geneli üzerindeki
görüşmelerin ana konusu hâline gelen madde şu anda
görüştüğümüz 4üncü maddedir. Bu maddeyle 3096 sayılı
Türkiye Elektrik Kurumu Dışındaki Kuruluşların
Elektrik Üretimi, İletimi, Dağıtımı ve Ticaretiyle
Görevlendirilmesi Hakkında Kanun kapsamında faaliyet gösteren
elektrik dağıtım şirketleri Enerji Piyasası Düzenleme
Kurumundan lisans alarak yeni piyasa kapsamında faaliyet göstermeye
başladıkları dönemden önceki işletme faaliyetleri için bu
kanuna getirilen hükümlerden yararlandırılmakta ve bu maddenin
uygulamasına ilişkin esas ve usulleri belirleme yetkisi, anılan
Bakanlığın çıkaracağı yönetmeliğe
bırakılmaktadır.
Bu madde, kapsama birden fazla şirketin girebileceği
biçiminde bir izlenim verilerek getirilmiştir ama gerçeğin öyle
olmadığı Komisyon görüşmelerinde ve bugün burada tasarının
geneli görüşülürken ortaya çıkmıştır. Komisyonda
kapsama girecek şirketlerin hangileri olduğu sorulduğunda,
Kayseri ve Civarı Elektrik Türk Anonim Şirketi ile Çukurova Elektrik
Anonim Şirketi, Kepez Elektrik Anonim Şirketi ve Aktaş Elektrik
Ticaret Anonim Şirketinin kapsama dâhil olduğu ancak Kayseri ve
Civarı Elektrik Türk Anonim Şirketi dışındakilerin
imtiyaz sözleşmeleri daha önce feshedildiğinden kabul edilen madde
hükmünden yalnızca Kayseri ve Civarı Elektrik Türk Anonim
Şirketinin yararlanabileceği yanıtı
alınmıştır. Hiçbir kuşkuya yer vermeyecek kadar
anlaşılmıştır ki bu düzenleme yalnızca Kayseri ve
civarında faaliyet gösteren bir şirket için yapılmaktadır.
Yasama organının bu tür özel durumlara sözde çözüm getirmek
adına alet edilmesini kesinlikle kabul etmiyoruz. Bu Meclis özel
çıkarlara alet edilecek bir Meclis değildir ve olmamalıdır
ama yapılmak istenilen de budur. Elbette her düzenleme için bir gerekçe
ortaya koyabilirsiniz. Bu düzenleme için de bir gerekçe ortaya
konulmaktadır. Bu gerekçede, bahse konu alacakların tahakkuk
esasına göre dağıtım şirketlerinin gelir
hesaplarına yansıdığı, 3096 sayılı Kanun
kapsamında mahsuplaşma esasına göre çalışan
şirketlerde, mahsuplaşma sisteminin niteliği gereği bu
alacakların gelir olarak görülerek mahsuplaşmaya taraf kamu
kuruluşuna ödenmesinin öngörüldüğü, hakkaniyetin bu tutarların
ilgili dağıtım şirketlerine mahsuplaşma suretiyle
ödenmesini gerektirdiği ifade edilmiştir.
O zaman şu soruyu soruyoruz: Niçin, TEDAŞa
bağlı ve sermayesinin tamamı bu şirkete ait
dağıtım şirketlerinden özelleştirme işlemleri
tamamlananlar için benzer düzenlemeler getirmiyorsunuz da, yalnızca bir
tek şirket için düzenleme yapıyorsunuz?
Değerli milletvekilleri, yapılan doğru bir iş
değildir. İşin doğrusu, Kayseri ve Civarı Elektrik
Türk Anonim Şirketinin geçmişe ilişkin resmî dairelerden olan
alacağını özel hukuk hükümleri çerçevesinde takip ederek tahsil
etmesidir. Kayseri ve Civarı Elektrik Türk Anonim Şirketinin bu kanun
kapsamında bulunan alacakları ve borçlarının ne olduğu,
bu kanundan nasıl yararlandırılacağı, şirkete
sağlanan kolaylığın ne boyutta olduğu açık
değildir.
Özel hukuk hükümlerine tabi olan şirketin yüzde 37nin
üzerinde payı özel sektöre ait olup, yüzde 5e yakın kısmı
gerçek kişilere aittir. Bu nedenle, yapılan bu düzenleme bir
şirkete özel bir muameledir. Bu düzenlemenin hukuki yönü yoktur. Enerji ve
Tabii Kaynaklar Bakanı Sayın Taner Yıldızın Kayseri
ve Civarı Elektrik Türk Anonim Şirketinin beş yıl Genel
Müdürlüğünü yapmış olması ve tasarıya eklenen, bu
şirkete haklar tanıyan önergeyi savunarak Hükûmet adına uygun
görmesi çok dikkat çekicidir. Bizzat Sayın Bakanın ifadesinden,
şirketin en büyük hissedarının Kayseri Büyükşehir
Belediyesi olduğu ve şirketin yönetiminde bu hisseleri temsilen
AKPli belediye başkanlarının ve ayrıca Kayseri İl
Başkanının görev aldığı
anlaşıldığına göre, bu madde tam bir
kayırmacılık ve keyfîlik örneğidir, hukuka olduğu kadar
siyasi ahlaka da aykırıdır ve derhâl kanundan
çıkarılmalıdır.
Sayın Bakanın geçmişte aralarında Cumhuriyet
Halk Partisi de olan değişik partilerin Kayseri Büyükşehir
Belediyesini yönetmiş olduğunu söylemesi yapılmak isteneni mazur
ve makbul kılamaz. Ve yine Sayın Bakanın, adil olmayan
yasanın düzeltildiği biçimindeki söylemi yalnızca yapılmak
istenen haksız, hukuksuz uygulamayı karartma amaçlıdır.
Tekrar söylüyorum: Kamu vicdanını sızlatacak bu madde
tasarı metninden çıkarılmalı, bu Meclisin vicdan sahibi
üyeleri haksız çıkar sağlama amacına yönelik bu işe
alet olmamalıdır.
Değerli milletvekilleri, sözlerime son verirken Sayın
Başkanı, siz değerli üyeleri ve büyük Türk ulusunu tekrar
saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Ergin.
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Antalya Milletvekili
Mehmet Günal.
Buyurunuz Sayın Günal.(MHP sıralarından
alkışlar)
HALİL AYDOĞAN (Afyonkarahisar) Kitap
getirmemişsin!
MHP GRUBU ADINA MEHMET GÜNAL (Antalya) Kitaba gerek yok.
Teşekkürler Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli arkadaşlarım, bu maddede
arkadaşlarımız bir de önerge getirmişler. Önce
içeriğiyle ilgili hızlı bir şey söylemek istiyorum.
Sayın Bakanım, burada bütün hükümlerden
yararlandırılacağı yazıyor yani Bu kanunun
getirdiği hükümlerden yararlanır. diyor. Doğrusu bunun, 2nci
maddenin 4üncü fıkrası hükümleri olması gerekir. Bu durumda,
diğer bütün hükümlerden Kayseri ve Civarı Elektrik TAŞ
yararlanma imkânı geliyor. Gelen önergede de bu giderilmiyor çünkü
Diğer hükümler dediğiniz zaman bir sürü borç-alacak var bunun
içinde. Normalde orada belediyelerle ilgili kısmı (b) maddesinde idi.
Diğer köy sularıyla ilgili onlar da (c) maddesindeydi,
değiştirdik. Eğer, bu 5inci fıkra yeniden böyle olursa,
içinde kalmazsa o zaman o iki fıkradan yani 2nci madde hükümlerinden, hepsinden
faydalanmaması gerekiyor, diğer maddelerindekinden.
Dolayısıyla, önergenin de bu şekilde düzenlenmesinde yarar var
diye düşünüyorum çünkü TEDAŞa mahsuplaşmadan olan borçlar var.
Biz, şimdi tam bilemiyoruz net bilgi gelmediği için. Bir 73, bir 74 milyonluk
daha önce kalan miktar, yaklaşık 147 milyarlık bir faiz
kısmı belli olmayan bir anaparadan bahsediyoruz. Bunlarla ilgili de
bir mahsuplaşma olacak mı, olmayacak mı, baştan
bunları bir söylemiş olayım.
Değerli arkadaşlarım, bu tasarıyla enerji politikasının
iflas ettiğini aslında kabul etmiş oluyoruz. Bu biriken borçlar
yeni değil, Adalet ve Kalkınma Partisi de dün iktidar olmadı.
Bakıyorsunuz, sekiz yıldır sürekli olarak enerjide bir sorun var,
üzerine gidilmiyor. Dört yıldır Plan ve Bütçe Komisyonunda
-sonrasında Sayın Bakanımız değişti, bakan
değişikliği de oldu ama her bakanımıza geldiği
zaman sorduğumuz sorulardan kendisine de sorduk- hâlen daha bir kafa
karışıklığı, bir strateji eksikliği devam
ediyor. Biz söyleye söyleye bir strateji belgesi çıktı, o da on sayfalık bir
temenni ve dileklerden ibaret bir şey oldu; önce çıkan da
özelleştirme yol haritası mahiyetindeydi. Yavaş yavaş bir
şeyler oluyor ama böyle azar azar, henüz daha iktidara yeni başlamış
bir şey gibi devam ediyoruz.
Şimdi, burada sekiz buçuk yılı bulmuş bir
iktidar var. Peki, ben size soruyorum: Bu tasarı TEDAŞın
sorununu çözecek mi Sayın Bakan? Bunları aldık, borçları
üstlendik; elektrik piyasasındaki, enerji piyasasındaki bu sorunu
çözmüş olacak mıyız? Bu borçlar sonra ne olacak? Yani
bunların çözümüyle ilgili bir şeyler yapılıyor mu?
TEDAŞ neye ne yapacak? Yeniden bir daha mı kanun
çıkaracağız? Bu mahsupları aldı, üzerine aldı;
alacakları, borçları düştük. Netinde kalan miktar
arkadaşlarımızda var. Burada
Halil Bey Kitapla gelmemişsin. dedi ama çok fazla liste
olduğu için onlara gerek kalmadı, biraz doldu şeyler.
Şimdi, bakıyorsunuz, sonucunda yine kalan bakiye var.
Bu, TEDAŞın üstünde kalacak. Peki, TEDAŞ bunu nasıl
ödeyecek? Nereden para bulacaksınız? Bir para mı aktaracaksınız,
yoksa, yarın, yine İşsizlik Sigortası Fonundan burada
biraz para var, hadi buraya da aktaralım. mı diyeceksiniz? Açıkçası, bu bir
çözüm değil. Hakikaten, ortada bir yaklaşım yok. Sekiz buçuk
yıl sonunda sadece mahsuplaşma işlemi yapıp bazı borçları,
alacakları silelim.
Değerli arkadaşlarım, 4üncü madde kanun yapma
tekniğine de aykırı, Anayasaya da aykırı.
Yukarıda sorduk, bu maddenin içine kimler giriyor diye. Diğer
söylenen şirketlerin zaten iptal edilmiş lisansı, yok. Çukurova
vardı galiba daha önce olan. Şu anda sadece Kayseri ve Civarı
Elektrik Ticaret Anonim Şirketine ait. Yani bu madde bir tek şirketi
ilgilendiriyor. Hukukta bir genellik ilkesi var, Anayasaya aykırı
bir durum söz konusu. Bir tek şirket için bir hukuki düzenleme çıkarılır
mı? Şahsa teslim, adrese teslim düzenlemeler gibi bu da bir tek
şirketi ilgilendiriyor. Nedir? Kayseri ve Civarı Elektrik Ticaret
Anonim Şirketi.
Şimdi, bu şirket ne, kamu kurumu mu? Belediyenin
iştiraki pozisyonunda. Kamunun payı ne kadar? TEDAŞ yüzde 20
galiba, yanlış hatırlamıyorsam. Yani belediye bir tarafta
borçlu... Değerli arkadaşlarım, Belediye Başkanı bir
tarafta borçlu, öbür tarafta belediye başkanları yönetim kurulu
üyesi sıfatıyla alacaklı. Böyle bir garabet var. Şimdi,
burada Sayın Müsteşarımız eski Özelleştirme İdaresi
Başkanı, sizler de burada her şeyi özeleştirelim diye bize
söylüyorsunuz. Nasıl oluyor da şimdi böyle bir şirket -hem de
yeni haber okudum, daha Sayın Bakanımız da kutlamalarına
katılmış- oralardaki dört beş tane daha 8 megavata
yakın -yanlış hatırlamıyorsam- küçük HESleri yine
Kayseri ve Civarı Elektrik Ticaret Anonim Şirketi yeni daha
devralmış? Burada onun...
YAŞAR KARAYEL (Kayseri) İhaleden aldı.
MEHMET GÜNAL (Devamla) Hayır, hayır, şunu
söylüyorum: Ben burada bir mantık soruyorum değerli arkadaşlar.
KİTler çalışmıyor, güzel. BİTleri de
özelleştirelim derken şimdi bu belediyenin şirketine -topu topu
yüzde 20si kamuda kalan bir şirket- değerli
arkadaşlarımız yeni şirketler almışlar.
Nasıl bir şeydir? Ondan sonra da buna gelip burada yeni avantajlar
sağlıyoruz.
YAŞAR KARAYEL (Kayseri) Bir avantaj sağlamıyoruz.
MEHMET GÜNAL (Devamla) Peki, bir sorumuz daha, burada,
değerli arkadaşlar...
HALİL AYDOĞAN (Afyonkarahisar) Özelleştirmeye
karşı mısınız?
MEHMET GÜNAL (Devamla) Ha işte, özelleştirelim derken
bir taraftan devlet kurumunu...
HALİL AYDOĞAN (Afyonkarahisar) Karşı
mısınız özelleştirmeye?
MEHMET GÜNAL (Devamla) Bunun karşılıkla
alakası yok. Şunu soruyorum: Siz her şeyi özelleştiriyor
musunuz? Evet. Gerekli şirketleri de, stratejik olanları da
özelleştiriyorsunuz. Peki, bu belediye şirketini bir taraftan böyle
güçlendirirken ihalelere girip farklı şekilde almasını
çelişkili bulmuyor musunuz? diyorum. Bir tarafta hem borçlu hem
alacaklı, sonrasında böyle bir garabet var.
Şimdi değerli arkadaşlar, buradaki garabet sadece
bununla bitmiyor. Bu şirket kuş mu, deve mi, ne idiği belli
değil, senelerce beklemiş. Özel bir imtiyaz almış.
Diğer şirketlerin, bununla eşdeğerde olan şirketlerin
imtiyaz haklarında, örneğin Çukurova Elektrikte Hem üretim hem
iletim hem de dağıtım yapamazsın. denmiş ve
olanı biliyorsunuz ÇEAŞta. Sonrası devam etti. Neden?
Yapamazsın, hepsi beraber olmaz, rekabete aykırı. Peki, sizce
Kayseri ne yapıyor?
YAŞAR KARAYEL (Kayseri) 1934ten beri var o.
MEHMET GÜNAL (Devamla) O da vardı, o da eskiydi de, şu
anda Kayseri, hem üretim hem iletim hem de dağıtımını
yapmaya devam ediyor. Bu nasıl rekabet anlayışı? Yani
Başkasında olduğu zaman bunu kapatalım, bizde olduğu
zaman bunları hemen destekleyelim. zihniyeti geliyor.
Şimdi, eğer burada bir Enerji Piyasası Düzenleme
Kurumu varsa ve rekabeti düzenliyorsa, bunun hangi kurum olduğuna
bakmadan, BOTAŞta yaptığınız gibi burada da yapmak
gerekir. Onun haklarını, bazı şeylerini elinden alıp
bunu çıkarın, sözleşmeye uyun. diyor mu? Diyor.
Dolayısıyla burada da bunların olması gerekiyor.
Peki, burada, değerli arkadaşlarım, bu
şirketler gerçekten ne yapıyor? Yani şu andaki
sıkıntımız bizim
Verdiğimiz şey gerçekten nedir
tam olarak? Demin de tartışma çıktığında onu
konuşmuştuk. Toplam olarak şirketin borç ve alacağı
nedir? Davalara intikal etmiş konular var. Daha önce Bakanlık kaç
defa Soruşturma açılsın. demiş, onun üzerine davalar
açılmış. Şimdi bunların da bu düzenleme kapsamına
girdiğini görüyoruz. Ne kadarlık bir borcu var? Bunlardan ne
kadarı cezası, ne kadarı faizi, ne kadarı
anaparasıdır? Bu kapsama giren miktar gerçekten nedir? Birikmiş
davalardan bu Kayseri ve Civarı Elektrik AŞnin borç ve alacak
tutarını tam olarak görmemiz gerekir. Bize burada TEDAŞın
alacakları, diğer kurumların dokümanları verildi ama acaba
devam eden ne kadar dava var, bu konuda hakkında soruşturma olan
personel var mı? Biliyorsunuz, daha önceki Beyaz Enerjiyle ilgili
soruşturma kapsamında yine Kayseri ve Civarına ait olan bir HES
santraliyle ilgili konu da gündemin içine girmişti ve o konuda bazı
insanlar cezalar aldılar, bazılarınınki sonradan
Yargıtaydan bozuldu ama bu konuda soruşturmalar vardı. 40tan
fazla insanın bu çerçevede soruşturulduğunu biliyoruz. Bu
konularda sonuçlanan bir şey var mıdır?
Burada gerçekten başka bir adaletsizlik daha var, az önce
söyledik ama
Şimdi, biz torbada ne yaptık? TEFE ve ÜFEye göre
yeniden yapılandırdık. Burada yaparken, onun da en azından
-eğer cezaları silinirse- üzerine gelip değerlendirilmesi gerekiyor.
Bu şirketin son birkaç yıllık bilançosunda ne var
Sayın Bakanım? Yani ne kadar zarar etmiş, zarar ederken temettü
dağıtmış mı dağıtmamış mı ben
merak ediyorum. Çünkü mahsuplaştırmalar yapılmadan önce bu
soruların cevaplanması gerekli. Mahsuplaştırmalarda çünkü
temettülere göre belirleme yapılıyor, fiyat belirlenirken bu hususlar
önemli.
Teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Günal.
Hükûmet adına Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner
Yıldız.
Buyurunuz Sayın Yıldız. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ
(Kayseri) Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; öncelikle
hepinizi tekrar selamlıyorum, iyi akşamlar diliyorum.
Birçok kere anlatmış olmama rağmen bir kez daha
anlatmam gerektiğine inandığım için söz aldım.
Şimdi, bizim burada yaptığımız düzenleme
bizim 31/12/2008 tarihinde aldığımız bir kararla
alakalıdır. O karar şudur: 2002 yılında enerjide
çıplak maliyetlere geçileceği kararı alındıktan sonra
sokak aydınlatmalarını ilgili belediyelerin
sınırları içerisindeki belediyelerin ödemesi kararı
alınmıştı. Herkes -belediyeler- kendi sınırı
içerisindeki sokak aydınlatmalarını ödeyecekti. Bu yürümedi,
belediyeler bunu ödeyemediler, ödemediler. Elektriklerin kesilmesi gerekiyordu,
kesildi. Kim zarar gördü? Sokak aydınlatmaları kesildiğinde
güvenlik problemi çıktı.
2008in sonunda, hazine, 2015in sonuna kadar bunları ödeme
kararı aldı. Bütün sokak aydınlatmalarının ödenme
kararı alındı, geriye dönük ve 2015e kadar. Bunun seksen bir
ilde uygulanması lazım, değil mi? Bunda herhangi bir
sıkıntı var mı? Bütün belediyelerin bundan istisna
olmaması lazım.
OKTAY VURAL (İzmir) 2009-2015 arası.
ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ
(Devamla) - Bundan sonraki oluşacak sokak aydınlatmalarını
hazine ödeneğine koyuyor, bundan sonrakilerle alakalı ve bundan
öncekilerle alakalı ise ödüyor.
Şimdi, bunun bir tane istisnası var, o da Kayseri ili.
Kayseri ilindeki belediyeleri sayıyorum, miktarlarını da
söyleyeceğim
GÜROL ERGİN (Muğla) Sayın Bakan, Kayseri niye
istisna?
ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Devamla)
Siz burada herhangi bir şirkete falan para vermiyorsunuz. Değerli
arkadaşlar, bunun altını üç defadır, beş defadır,
on beş defadır çiziyorum, bu verilen para şirkete verilen para
değil, oradaki görevli şirkete verilen para değil. Şu anda
bunun tek istisnası olan Kayseri Büyükşehir Belediyesi, Kocasinan
Belediyesi, Melikgazi Belediyesi
Tam yetmiş tane belediye. Bunların
miktarı 41 milyon küsur bin lira, gecikme cezaları bilmem ne kadar
bin lira. Bu konuştuğumuz konuların bu belediyelerle
alakası var. Eğer biz bunu böyle yapmazsak ne yapar görevli
şirket? Herhangi bir istisnası olmadı. diye kalkar, onlardan
almaya çalışır.
Hani şirketi cezalandırmak istiyoruz ya,
cezalandırdığımız şirket mi yoksa belediyeler mi?
Arkadaşlar, ben bunun fotokopisini isteyen arkadaşlara
dağıtacağım konuşmamdan sonra, hangi belediyenin ne
kadar alacağı varla alakalı.
MEHMET GÜNAL (Antalya) Borcu var
ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ
(Devamla) Şimdi, ben bunu ısrarla söylüyorum, aynı şeyi
söylüyorum ve tekrar ediyorum: Buradaki konu Kayserideki belediyelerle
alakalı konudur. Başka nerelerle alakalı konu? Belediye
sınırları dışarısında kalan bölümler için il
özel idaresinin ilgili köylere koyduğu aydınlatma bedelleriyle
alakalı. Onların da listesi burada ikinci sayfada, onu da
göndereceğim ve toplam
MEHMET GÜNAL (Antalya) Ama önerge 2009 öncesine gidiyor
Sayın Bakanım, kanun 2009 Ocaktan itibaren. Bu gelen önerge önceye
ait.
ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ
(Devamla) Arkadaşlar, bütün belediyelerde öncesiyle alakalı da
yaptık, onu söylüyorum ben işte, asıl onu söylüyorum, öncesiyle
alakalı yaptık.
MEHMET GÜNAL (Antalya) Yok, burada öncekinde yoktu öyle bir
şey.
ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ
(Devamla) Öncesiyle alakalı yaptık değerli arkadaşlar,
siz 2002 yılından bu tarafa aydınlatma parası ödeyen
belediye gördünüz mü hiç? Ama bunun ısrarla ben altını
çiziyorum.
OKTAY VURAL (İzmir) Kanunda 2009-2015 arası
yazıyor.
ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Devamla)
Bundan sonraki ödeneceklerle alakalı. O kanun da 31/12/2008den
itibaren... Ondan öncekilerle alakalı, belediyelerin borçları, ne
oldu ondan önce belediyelerin borçları? Hiçbir belediye ödedi mi? Ödemedi.
OKTAY VURAL (İzmir) Neye göre ödemedi efendim?
MEHMET GÜNAL (Antalya) Niye ödemiyor?
ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ
(Devamla) Arkadaşlar, bakın, ben şimdi size söylüyorum
-listeyi zaten göndereceğim- ama ben bunu söyledikçe siz ısrarla
diyorsunuz ki: Bunun Kayseri Elektrikle alakası var.
GÜROL ERGİN (Muğla) Evet!
OKTAY VURAL (İzmir) Evet!
ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ
(Devamla) Israrla söylüyorum, alakası yok diye söylüyorum işte.
OKTAY VURAL (İzmir) Başka kim var?
ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ
(Devamla) Niye alakası yok? Çünkü seksen ilde bütün belediyelerin
parası ödendi, bir tane Kayseride ödenmedi. Kayseri niçin istisnası
oluyor? diyorum ben. E, bu kadar açık bir konu, net bir konu. Türkiyede
seksen bir ilin bütün belediyelerinin sokak aydınlatma parası hazine
tarafından ödenecektir. diye karar alındı, Niçin Kayseri bunun
istisnası kaldı? diye çıkarılıyor bu.
MEHMET GÜNAL (Antalya) Neden kalmış Sayın
Bakanım?
ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ
(Devamla) Şimdi, diyorsunuz ki: Benim görev yaptığım
şirketle mi alakalı? Arkadaşlar, ben o şirkette görev
yapsam da yapmasam da
Denizlideki konuyu ben Denizlide görev yaptım
diye mi çıkarıyoruz? Aynen Denizlide de öyle.
MEHMET GÜNAL (Antalya) Hayır, neden ödenmemiş? Seksen
bir belediye varsa ödemesi lazım.
GÜROL ERGİN (Muğla) Sayın Bakan, Kayseri niye
dışında kalmış o kararın?
ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ
(Devamla) Niçin? O çıkarılan kanunda bütün ilgili kurum ve
kuruluşlar diyor, bağlı şirketler demediği için.
Bakın, buradaki konu Kayseri belediyeleriyle alakalı, şirketle
alakalı değil. Görevli şirketin nasıl
çalıştığını iyi bilmek lazım. Görevli
şirket yine kamu adına tahsilatlarını yapan ve sonunda
onları mahsuplaştıran bir sisteme dayalıdır. Yani evin
kiracısıdır. Boyasına, badanasına bakmış
mıdır; bu kontrol edilir. Kabul edilmeyen giderler ondan
düşülür. Şimdi, biz Denizlide bir düzenleme yapıyoruz bununla
alakalı. Önergeyle bir düzenleme yapıyoruz.
GÜROL ERGİN (Muğla) Sayın Bakan, o şirketin
yönetiminde muhalefet milletvekili olsaydı gelecek miydi buraya?
ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ
(Devamla) Kesinlikle gelecekti; niçin? Objektif bir şey
GÜROL ERGİN (Muğla) Hadi canım sen de!
ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ
(Devamla) Biz burada bir haktan bahsediyoruz.
GÜROL ERGİN (Muğla) Hatta bakan siz
olmasaydınız, gene gelmezdi, onu da söyleyeyim!
ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ
(Devamla) Değerli arkadaşlar, bunun CHPsi, AK PARTİsi olamaz
bu düzenlemenin. Böyle bir düzenlemenin AK PARTİsi, CHPsi yok. Bu
belediyelerin içerisinde CHPli belediyeler var, isimlerini size tek tek
göndereceğim, CHPli belediyeler var. Bu, siyasetten
arındırılmış, siyasetten öte bir konudur, bir
hakkın teslimi konusudur. Ben, şimdi bunları
açıkladıkça ve bunların fotokopilerini size gönderdiğim
hâlde, göndereceğim hâlde, siz diyorsunuz ki, Hayır bu, Kayseri
Elektrikle alakalı konu.
ERGÜN AYDOĞAN (Balıkesir) Tamam yollayın,
gönderin bakalım.
ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ
(Devamla) Kayseri Elektrikle alakalı bir konu değil değerli
arkadaşlar. Şimdi, bunun bu kanun maddesine göre, bu kanunun zaten
2nci maddesi var, diğer maddeleri kanunun esasıyla alakalı
maddeler değil ki.
MUSTAFA KALAYCI (Konya) 2ye 4
ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ
(Devamla) O yüzden burada herhangi bir artı hak tanınmış
değildir. Zaten böyle bir hak da, kusura bakmayın, hiç kimsenin
hatırı için bu Genel Kuruldan böyle bir kanun geçmez, buna hiçbirimiz
müsaade etmeyiz.
GÜROL ERGİN (Muğla) Yapma Sayın Bakan, hadi
canım ya!
ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ
(Devamla) Şimdi, gelelim davalarla alakalı konulara: Hukuka intikal
etmiş bir konu. 2002 yılına kadar 74 milyon TLlik, 2007
yılına kadar da 73 milyon TLlik, toplam 147 milyon TLlik dava var.
Bu davaların bu kanunla alakası nedir? Hiçbir alakası yok.
Kanun, sonuçta hukuk neye karar verecekse o olacak, haklı veya
haksız, nasıl çıkarsa biz hepsine saygılıyız. O
yüzden değerli arkadaşlar, konuları
karıştırmayalım. Ben Kayseri ve Civarı
Elektriğin, ibadethanelerle alakalı, özel idare, köy içme
suları, genel aydınlatma toplamlarıyla alakalı fotokopileri
tarafınıza arz edeceğim.
Bu duygu ve düşüncelerle heyetinizi saygıyla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Yıldız.
Soru-cevap bölümüne geçiyoruz.
Sayın Doğru, Sayın Vural ve Sayın Günal
sisteme girmişler.
Buyurunuz Sayın Doğru.
REŞAT DOĞRU (Tokat) Teşekkür ederim Sayın
Başkanım.
Tokat ili Gümenek Sulama Birlik Başkanı ve Omala köyü
Muhtarı Ekrem Şimşek, birçok muhtar, çiftçi ve köylünün,
ülkemizin her tarafındaki bir sorununu soru olarak siz Sayın Bakana
sormamızı istediler. Soru şudur; Muhtar diyor ki: Bizim sulama
birliğinde bizler sulama suyu parasını zamanında
kuruşu kuruşuna ödedik ancak çeşitli sebeplerle bazı
yerlerdeki insanlar borçlarını ödeyemediler ve bununla ilgili olarak
da çiftçilere, torba kanunda, borçları yeniden yapılandırmayla ilgili
bir çalışma ortaya kondu ve kanunlaştı. Biz diyoruz ki: Biz
bu durumda mağdur oluyoruz. Bizler de gelecekteki borçlarımıza
yönelik hak ettiğimiz iyileştirmeyi istiyoruz. Bize de
iyileştirme yapılması noktasında Hükûmet olarak herhangi
bir şey düşünüyor musunuz? Borçlarımızdan bunları
düşer misiniz? Bunu sormak istiyor.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Doğru.
Sayın Vural
OKTAY VURAL (İzmir) Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
Sayın Bakan, bu 4üncü maddeye ilişkin verilen önergede,
3096 sayılı TEK Dışındaki Kuruluşların
Görevlendirilmesi Hakkında Kanun kapsamında görevlendirilip 4628e
göre sözleşmelerini tadil eden dağıtım şirketi veya
şirketleri kimlerdir, nelerdir? Bununla kimler kapsanmaktadır?
İkincisi: 2009dan önce belediyeler ödemedi. Niye
ödemedi? diye sorduk. Bu konuda, 2009la 2015 arasındakileri hazine
karşılıyor. Ondan öncekilerin ödenmemesinin hukuki mesnedi,
terkin eden hukuki madde nedir? Lütfen, onu
ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ
(Kayseri) Tekrar eder misiniz.
OKTAY VURAL (İzmir) Efendim 2009dan önceki borçlar
ödenmedi. dediniz biraz önce. 4628, 2009la 2015in hazineden
karşılanmasını amir. 2009dan önce borcu olup da ödemeyen
belediyelerin ödememesinin dayanağı hangi kanundur? Hukuki
mevzuatı nedir?
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Vural.
Sayın Günal
MEHMET GÜNAL (Antalya) Teşekkürler Sayın Başkan.
Sayın Bakanım, otuz yıl için 93 milyon dolar toplam
dört yılda ödenecek. Otuz yıl için -tekrar ediyorum- toplam 93 milyon
dolar bir değer biçilmiş, toplam dört yılda ödenecek. Az önce
baktım, sadece 8 megavatı bulan bir şeyde 70 milyon
dolarlık bir -HESler için bile- fiyat ortaya çıkmış,
dolayısıyla, bu, zaten dört yılda yüksek tarifeden
vatandaştan alınıp şirkete ödenecek bir şey. Bunu
hakkaniyetli buluyor musunuz?
Demin Zarar etmesine rağmen temettü
dağıtılmış mıdır? demiştim, devam
ediyorum o soruya: Mahsuplaşma yapılmadan nasıl temettü
dağıttınız? Yani önce bunun yapılması gerekiyor.
Temettü hesaplamasında hangi yılın enflasyonu dikkate
alındı? Enflasyon düşmüş olmasına rağmen, ta
baştan, eski yılların enflasyonu alınarak temettü
dağıtıldığı doğru mudur?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Günal.
Sayın Ünsal
HÜSEYİN ÜNSAL (Amasya) Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
Sayın Bakanımıza Kayseri ve Civarı Elektrik
AŞyle ilgili bir soru sormak istiyorum. TEDAŞ yaptığı
yatırımlarla, yeni yatırımlarla son yıllarda bir atak
yaptı ancak bu yatırımların, belli bir vadede TEDAŞ
Genel Müdürlüğüne geri dönüşünü özelleştirmeler bir süreç olarak
kesti. Şimdi, YDK raporunda şöyle bir şey söyleniyor -bir
bölümünde- 48inci sayfada: Enerji ve Tabii Kaynaklar
Bakanlığının da müdahil olduğu, Kayseri ve Civarı
Elektrik AŞ ile TEDAŞ arasında mevcut anlaşmalar ile
Bakanlığın görev verme sözleşmelerinin tadili
sırasında, TEDAŞın, sözü geçen şirketten kendisine
ait olup da şirket kullanımında bulunan dağıtım,
tesis ve hatlarıyla ilgili amortisman gelirlerinden vazgeçmiş
olması bir alacak doğurmuştur. Bu konuyla ilgili olarak,
sözleşme stratejisiyle bağdaşmayan yanıyla, TEDAŞ
Genel Müdürlüğü için iktisadi dezavantaj olarak tahakkuk eden yanı
nedeniyle bu fonksiyonların TEDAŞ lehine çevrilmesi önemle arz
olunur. denilmektedir. Dolayısıyla, TEDAŞ bu
alacağından niye vazgeçmiştir? Bakanlık bu konuya Kayseri
ve Civarında neden müdahil olmuştur? Bu soruyu soruyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Ünsal.
Buyurunuz Sayın Bakan.
ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ
(Kayseri) Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; öncelikle bu
sokak aydınlatmalarıyla alakalı konuyu net olarak ortaya
koymamız lazım. Bütün bu şirketler, yirmi bir tane
dağıtım şirketi özelleştirilirken 2 milyar 670 milyon
TLlik bir rakam TEDAŞın bütçesine bırakıldı, hiçbir
şirkete sokak aydınlatması kalemi konmadı, 2008in sonu
yani 31/12/2008den öncesiyle alakalı; sonrasıyla alakalı malum
her yıl ödeneğine konuluyor, toplam 650 milyon TL civarında.
Ondan öncesiyle alakalı 2 milyar 670 milyonluk rakam komple, bütün yirmi
tane şirketi içine alan rakamdır. Bugün düzenlediğimizin
arasında, mahsuplaşmaya esas olacak rakam arasında bu sokak
aydınlatmalarının TEDAŞ içerisindeki kalemi vardır
yani mahsuplaşmaya esas olacak rakam arasında var. Bunların
arasında
OKTAY VURAL (İzmir) 2008de bu kanun geçti. Maddeyi 2008de
sizin Hükûmet değiştirdi. O zaman yok muydu bu? Niye 2009dan önce
Siz gelince mi oldu bu?
ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ
(Kayseri) O zaman tamamen şirketlerin borçlarında duruyor idi.
Bakın, çok net bir ifade. Güzel bir soru sordunuz. 31/12/2008 tarihinden
sonra, bütün sokak aydınlatmaları ilgili bütçeye konuluyor, yaklaşık
640-650 milyon civarında.
OKTAY VURAL (İzmir) 2015 yılına kadar.
ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ
(Kayseri) Ondan öncesiyle alakalı rakamlar şirketlerin
alacakları kısmında, belediyelerin borçlarında duruyordu.
Bunun toplam tutarı 2 milyar 670 milyon TLdir ve seksen tane ili
kapsamaktadır. Şimdi bunlar nerede duruyor, şu anda hangi
hesapta duruyor? TEDAŞın alacaklarında duruyor çünkü
belediyelerin bu borçları ödeyemeyeceği anlaşılınca ve
bu sistem işlemeyince TEDAŞın alacaklarında kaldı.
Yani toplam 16 milyar küsurluk toplam rakamın içerisindeki paylardan bir
tanesi 2 milyar 670 milyonla sokak aydınlatması.
OKTAY VURAL (İzmir) 2 katrilyon, eski hesapla.
ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ
(Kayseri) Evet, aynen, 2 katrilyon 670 milyar, eski parayla, yeni parayla da
2 milyar 670 milyon TL sokak aydınlatmalarından dolayı
birikmiş alacaklardı. Bunların tahsili mümkün
olmadığı için ve bunu hep beraber istediğimiz için,
Edirneden Karsa, Sinoptan Hataya varıncaya kadar bütün milletvekili
arkadaşlarımız dedi ki: (A) belediyesi, (C) belediyesi, (Z)
belediyesi bunu ödeyemiyor, yani pratiği yok bunun. O yüzden, şu
anda TEDAŞın alacaklı olduğu kalemlerden bir tanesi budur,
16 küsur milyarın 2 milyar 670 milyonu budur. Bundan sonrakilerle
alakalı, 2015 yılına kadar
2015 yılından sonra ne
yapacağız? derseniz, tekrar Meclisimiz oturur, karar verir, bununla
alakalı tamamen çıplak maliyetlere, tamamen serbest piyasaya, liberal
piyasa tam oluşmuşsa ona göre bir karar alır Türkiye Büyük
Millet Meclisi Genel Kurulu. Yok, olmazsa o süre uzatılır.
Değerli arkadaşlar, sonuçta, bu ülkenin ilindeki,
kasabasındaki, beldesindeki bütün sokak aydınlatmaları
yaklaşık 17 milyon adet direkte -şu anda biz onu
konuşuyoruz burada- ve diyorum ki: Niçin seksen ilde var da sırf
Kayseri ve Civarı Elektrik AŞ görevli şirket olduğu için
Kayseri belediyelerinde olmaz? Bu haksızlık değil mi?
Türkiyenin her bir tarafına uyguluyoruz da niçin Kayseriye
uygulamış olmuyoruz, konu buradan çıkmaktadır. İster
Kayseri ve Civarı Elektrikte ben görev yapayım ister yapmayayım
Denizli meselesini söyleyeyim. Denizlideki konu şudur:
Diğer sorunuzla birleştirerek söylüyorum, eskiden görevli
şirketler ve ilgili kanun, 3096 sayılı Kanunla beraber yürüyor
idi. Bunun içerisinde yap-işlet, yap-işlet-devret ve diğer
modellerlerle beraber. Şu anki piyasa, 4628 sayılı Kanun serbest
piyasayı, liberal piyasayı oluşturmaktadır ve bunun
aktörleri, argümanları ya üretici vardır, ya
dağıtıcı vardır, ya perakendeci vardır, ya tüketici
vardır. Bunlar bir lisansa tabidir ve bu şirketler, 3096
sayılı şirketler, niçin bunların arasında Aktaş
yoktu, ÇEAŞ yoktu, Kepez yoktu? E, bunların imtiyaz hakları
iptal oldu da o yüzden. Bakın, dikkatinizi çekiyorum, Adanada ÇEAŞ
şirketi hâlâ vardır, şirketin kendisi
kaldırılmamıştır ancak imtiyaz hakkı elinden
alınmıştır edinimlerini yerine getirmediği için.
Kayseri Elektrik, edinimlerini yerine getirmiş, ondan dolayı da
görevine devam etmektedir.
Şimdi, şunu söylüyorum: Kayseride bulunan -ve şu
anda listelerini isteyene dağıttığım,
yaklaşık otuz fotokopi çektirdiğim- o yetmiş tane
belediyenin haklarıyla alakalı husustur.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Yıldız.
OKTAY VURAL (İzmir) Yani, önergede sadece Kayseriyle
ilgili tanım mı var, önerge sadece onu mu kapsıyor; onu soruyorum.
ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ
(Kayseri) Evet, aynen
OKTAY VURAL (İzmir) Tamam.
BAŞKAN 4üncü madde üzerinde iki önerge vardır,
okutuyorum
OKTAY VURAL (İzmir) Peki, niye kanun hükümlerinden
faydalandırıyorsunuz? Sadece aydınlatma ve diğerleriyle
ilgili faydalandırın.
BAŞKAN Konu netleşti diye düşünüyorum.
ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ
(Kayseri) Yani, bir laf söyledi
OKTAY VURAL (İzmir) Efendim, bütün kanun hükümlerinden
Sayın Bakanın ifade ettiği konu, belediye ve il özel
idarelerinin borcu. Oysa getirilen önerge bütün kanundan
faydalandırıyor. Sayın Bakanın verdiği izahat sadece
bununla ilgili ama önerge tüm kanun hükümlerinden faydalandırıyor.
Dolayısıyla, önergenin sadece o ilgili kısımla ilgili olması
gerekir.
ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ
(Kayseri) Arkadaşlar
BAŞKAN Evet, bir dakika cevap verin lütfen, netleşsin
konu.
Buyurun.
ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ
(Kayseri) Sayın Başkanım, değerli arkadaşlar;
şimdi, Denizlideki husus, 31/12/2008 tarihi itibarıyla, bu Kanun,
ilgili çıkarttığımız Kanun devreye girdi ya, ondan
daha önce, aynı şekilde, belediyelerin diyelim ki
yanılmıyorsam 25 Haziran 2008 veya 25 Temmuz 2008 tarihinden itibaren
orada
MEHMET SALİH ERDOĞAN (Denizli) 15/7/2008 Sayın
Bakan.
ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ
(Kayseri) 15 Temmuz 2008 tarihinden 31/12/2008 tarihine kadar olan
kısımda bir boşluk var o şirketin lisans
aldığı ki bu Kanunda, AKEDAŞ Adıyaman, Maraş,
AYDEM Aydın, Denizli, Muğla da aynı statüde, bunlar da
lisanlarını daha sonra aldılar ama imtiyaz hakkıyla
başladılar yani bu Kanunun geçişiyle beraber
başladılar. O yüzden, biz bu verilen önergeyle beraber, o aradaki
diyelim ki 7 milyon TLlik Denizlinin tahsilatını da buraya
koyuyoruz çünkü o da belediyenin borcu olarak görünüyor. Denizli Belediyesinin
borcu var ve o şirket bunu almak zorunda bunu
koymadığımızda. Hâlbuki bütün aydınlatmalar bunun
istisnası.
OKTAY VURAL (İzmir) Niye bütün kanundan faydalandırıyorsunuz?
Sadece onunla ilgili hükümden faydalandırın.
ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ
(Kayseri) Bütün kanun dediğiniz nokta nedir?
OKTAY VURAL (İzmir)
bu kanunla getirilen hükümlerden
yararlandırılırlar.
ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ
(Kayseri) Nedir? O bütün kanunun maddeleri nedir?
OKTAY VURAL (İzmir) Bilmiyoruz ki!
MEHMET GÜNAL (Antalya) Mesela TEDAŞa olan, mahkemelik olan
borçlarında da bu mahsuplaşmadan faydalanacak mı? Onu
söylüyoruz.
ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ
(Kayseri) Mahkemelik olan borçların bununla alakası yoktur.
MEHMET GÜNAL (Antalya) Olur mu ama ya! Faydalanıyor.
dediğiniz zaman, mahkemede olan şeyleri de Kayseri ve Civarı
Elektrik AŞ TEDAŞla mahsuplaşabilir oluyor.
BAŞKAN Tamam, Sayın Günal, Sayın Vural; olay
netleşti.
ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ
(Kayseri) Yok, yok, onunla alakalı düzenleme yok.
BAŞKAN İki önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 1/877 sıra sayılı Bazı
Kamu Kurum ve Kuruluşlarının Bir Kısım Borç ve
Alacaklarının Düzenlenmesine Dair Kanun Tasarısının
4. maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini
arz ve teklif ederiz.
Bekir
Bozdağ Veysi
Kaynak Mehmet Salih
Erdoğan |
Yozgat Kahramanmaraş Denizli |
Mehmet
Daniş Rıtvan
Köybaşı Fatih
Arıkan |
Çanakkale Nevşehir Kahramanmaraş |
Madde 4- 4/12/1984 tarihli ve 3096 sayılı Türkiye
Elektrik Kurumu Dışındaki Kuruluşların Elektrik
Üretimi, İletimi, Dağıtımı ve Ticareti ile Görevlendirilmesi
Hakkında Kanun kapsamında görevlendirilen 20.02.2001 tarihli ve 4628
sayılı Elektrik Piyasası Kanunu kapsamında mevcut
sözleşmelerini tadil eden dağıtım şirketlerine mezkûr
Kanun kapsamında borcu olan Kamu Kurum ve Kuruluşları,
01.01.2009 tarihine kadar olan borçları için bu Kanunla getirilen
hükümlerden yararlandırılırlar. Bununla ilgili uygulama
esasları Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığınca
çıkarılacak yönetmelikle belirlenir.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 535 sıra sayılı Kanun
Tasarısının 4 üncü maddesinin Tasarıdan
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Mustafa
Kalaycı D.
Ali Torlak Erkan
Akçay |
Konya İstanbul Manisa |
Mehmet
Günal Oktay
Vural Muharrem
Varlı |
Antalya İzmir Adana |
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ İSMAİL ÖZGÜN
(Balıkesir) Katılmıyoruz.
BAŞKAN Hükûmet?
ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ
(Kayseri) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Sayın Günal, buyurunuz efendim. (MHP
sıralarından alkışlar)
MEHMET GÜNAL (Antalya) Teşekkürler Sayın Başkan.
Değerli arkadaşlar, az önce konuşmamı yaparken
Sayın Bakana söylemiştim ama 2nci maddenin 4üncü fıkrası
hükümlerinden yararlandırılırsa sorun yok. Burada aynen diyor
ki: Enerji Piyasası Düzenleme Kurumundan lisans alarak yeni piyasa
kapsamında faaliyet göstermeye başladıkları dönemden önceki
işletme faaliyetleri için -önceki işletme faaliyetleri için- bu
Kanunla getirilen hükümlerden yararlandırılırlar.
Siz Kayseri ve Civarına yedi yıl uğraştıktan
sonra -siz geldikten sonra- almadınız mı lisansı? Ne zaman
aldınız? 2009 yılında galiba, değil mi?
ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ
(Kayseri) Evet.
MEHMET GÜNAL (Devamla) Peki, 2009dan önceki
Lisansı
aldınız 2007de, 2008de, 2006da, 2005te, her neyse, 2000den
itibaren
90dan aldınız, sonra üretime başladınız
imtiyaz hakkıyla. Şu anda da TEDAŞla, TETAŞla
davalarınız var. Demin sordum size Kaç davanız var? Kaç milyonluk
bir meblağa tekabül ediyor? diye. Bu kanunun içerisinde enerji
KİTlerinin birbiriyle takası var. Kayseri ve Civarı Elektrik
Ticaret AŞ bir KİT mi? Değil, sadece yüzde 20 bağlı
ortaklık. Nasıl oluyor da şimdi bir bağlı
ortaklığı KİT statüsüne sokuyorsunuz o zaman?
Bu şartlarda, bu çıkan kanuna göre, Kayseri ve
Civarı Elektrik Ticaret Anonim Şirketi Yönetim Kurulu gelse, Bu
kanun çıktı, benim borcumu da TEDAŞa yükleyin. Mahkemelerden de
artık feragat edin, kanun çıkmış. dese ne olacak? Bunu
anlatmaya çalışıyoruz değerli arkadaşlar.
Söylediğimiz şey kuru bir muhalefet değil, burada bir
şeyler ifade ediliyor.
Yani farklı konuşmak istemiyorum, akşamdan beri
yapıcı konuşmaya çalışıyorum ama böyle bir önerge
getirilip araya bir şey sokuluyor alelacele, arkadaşlarımız
arkada bir şeyler konuşuyorlar, bu sefer yanlış oluyor.
Bunların eğer varsa bir şeyi
Plan ve Bütçe Komisyonu
göstermelik değil ki canım! Dört maddelik bir kanun
tasarısı geliyor, iki maddesi üzerinde yeniden önerge veriyorsunuz.
Bu nasıl bir iş! Yani böyle bir şey olabilir mi? Onun için
tartışıyoruz. Yani baştan gelmiş olsa,
arkadaşlarımıza orada sorsak, tartışsak,
yazılması gereken neyse bunların üzerinde tartışsak da
çıkarsak olmaz mı? Yani sıkıntımız bu.
Bu kanuna göre, ben eğer Kayseri ve Civarı Elektrik
Ticaret AŞnin Yönetim Kurulu Başkanı olsam, benim bütün
borçlarımı bir kuruş bundan sonra
Zaten ödemiyor da, sürekli
olarak mahkemeye gitmişler şimdiye kadar. Nasıl olsa başka
yerlerde kesiliyor. Bizim belediyelerde daha önceki dönemden kalmış
ödemeler var, tak, MHPli belediyeye haciz geliyor, bilmem, gelip
elektriğini kesiyor. Kalmış, önceki belediye AKPli, beş
yıl ödememiş, tık yok ama bizimki gelir gelmez adam bütün
borcunu ödüyor -örnek, ilçesini söyleyebilirim Sayın Bakana- diyor ki:
Eskisini de taksitlendirin, ödeyeyim. Hayır, hepsini birden faiziyle
ödeyeceksin. diyorlar. Ee, şimdi öyle olunca tabii bu düzenlemeler
maalesef eksik kalıyor.
Burada -Sayın Bakanım söyledi ama- 1/1/2003ten
31/12/2008e kadar olanların listesi var. Acaba -bundan sonra olanlar da
kapsama giriyor- o belediyelerin bundan sonra ne kadar var? Ee, listeye
bakıyoruz, zaten 41 milyon anaparanın 21 milyonu sadece Kayseri,
Kocasinan ve Melikgazi; yani kim? Yani öbür taraf yani Kayseri ve Civarı
Elektrik Ticaret AŞnin ortakları. Şimdi, öyle olunca hepsi
birbirine karışıyor, sadece belediyenin borcunu ödemiyoruz,
belediyenin bir taraftan da alacağını ödüyoruz. Kendisi niye
mahsuplaşmıyor da bize geliyor? Belediye gitsin, kendi
şirketinde nasıl mahsuplaşıyorsa mahsuplaşsın o
zaman. Borç, belediyenin borcu. Şirket de belediyenin şirketi.
İşte böyle yaptığımız zaman
.
AHMET ÖKSÜZKAYA (Kayseri) Cıngıllıoğlunun
ortaklığı var.
MEHMET GÜNAL (Devamla) Onların da yüzde 5 civarında
gerçek kişiler var, yüzde 20
AHMET ÖKSÜZKAYA (Kayseri) Yüzde 5 değil, yüzde 25
MEHMET GÜNAL (Devamla) Onu söylüyorum, kimlerin olduğu
ayrı bir konu, onu anlatmaya çalışıyorum. Bunun yönetim
kurulu başkanı da, yönetim kurulu üyeleri de, hepsi, belediyenin
genel sekreteri, genel sekreter yardımcısı, hatta
Özelleştirme İdaresinden görevlendirilen birisi var, partinizin
mensubu; oralara girmiyoruz çünkü amacımız, polemik yapmak
değil. Amacımız, kanunun düzgün çıkmasını,
adaletli çıkmasını sağlamak. Yoksa onunla ilgili o kadar
çok bilgi var ki
Ben, Sayın Bakanın yumuşak tavrından
dolayı o konuları polemik konusu yapmak istemedim. Bizim derdimiz,
bu, düzgün çıksın, adaletli çıksın. Bir şey
yapıyorsanız da kanun yapma
tekniğine uygun olsun, bir tek şirkete özel bir şey
çıkmasın diyorum.
Saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Günal.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 1/877 sıra sayılı Bazı
Kamu Kurum ve Kuruluşlarının Bir Kısım Borç ve
Alacaklarının Düzenlenmesine Dair Kanun Tasarısının
4. maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini
arz ve teklif ederiz.
Bekir
Bozdağ (Yozgat) ve arkadaşları
Madde 4- 4/12/1984 tarihli ve 3096 sayılı Türkiye
Elektrik Kurumu Dışındaki Kuruluşların Elektrik
Üretimi, İletimi, Dağıtımı ve Ticareti ile
Görevlendirilmesi Hakkında Kanun kapsamında görevlendirilen
20.02.2001 tarihli ve 4628 sayılı Elektrik Piyasası Kanunu
kapsamında mevcut sözleşmelerini tadil eden dağıtım
şirketlerine mezkûr Kanun kapsamında borcu olan Kamu Kurum ve
Kuruluşları, 01.01.2009 tarihine kadar olan borçları için bu
Kanunla getirilen hükümlerden yararlandırılırlar. Bununla ilgili
uygulama esasları Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığınca
çıkarılacak yönetmelikle belirlenir.
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ İSMAİL ÖZGÜN
(Balıkesir) Takdire bırakıyoruz.
BAŞKAN Hükûmet?
ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ
(Kayseri) - Katılıyoruz
Sayın Başkan.
OKTAY VURAL (İzmir) Sayın Başkanım,
tutanaklara geçmesi açısından söylüyorum.
Biraz önce Sayın Bakan bu düzenlemenin sadece ve sadece il
özel idareleri ve belediyelerin genel aydınlatma bedeli, ibadethanelerin
aydınlatma bedeli ve köylerin içme suyuna ilişkin elektrik
kullanım bedelini kapsayan 2nci maddenin 4üncü fıkrasını
kapsamak üzere yapıldığını ifade etmiştir.
Dolayısıyla burada oluşacak iradenin, Sayın Bakanın,
bu önerge onu ifade etmemekle birlikte, tutanaklara geçmesi
bakımından, sadece ve sadece o kapsamda olduğunu tutanaklara
girmesi bakımından arz ediyorum.
Teşekkür ederim.
Keşke düzeltme yapsaydınız.
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz.
Gerekçeyi mi okutuyorum efendim?
BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) Evet efendim.
BAŞKAN Gerekçe
Gerekçe:
4628 Sayılı Kanunun geçici 17 inci maddesine göre,
01.01.2009 ila 31.12.2015 tarihleri arasındaki dönem için sokak
aydınlatmalarına ait tüketim bedelleri Hazine
Müsteşarlığı bütçesine konacak ödenekten
karşılanmaktadır.
4628 sayılı Kanun ile çözüme kavuşturulan dönemden
önce doğup (01.01.2009 tarihinden önce) 2002/4100 sayılı
kararname hükümleri gereğince belediye ve il özel idarelerinin
yükümlülüğünde olan sokak aydınlatma bedellerinden kaynaklanan
borçların, belediye ve il özel idarelerine yüklediği yükümlülüklerin
bu idarelerce yerine getirilememesi, belediye ve diğer idarelerin borç
yükü altında kalmalarına neden olduğu gibi enerji bedelini
peşin ödeyerek alan elektrik dağıtım şirketlerinin
sürdürülebilirliklerine engel olacak boyutlarda ilave yük
oluşturmaktadır.
Diğer taraftan; 01.01.2009 tarihinden önceki dönemde
doğan borçlara ilişkin olarak, TEDAŞın görev
yaptığı bölgelerde ilgili borçların hazineye devri, o
bölgede bulunan elektrik dağıtım şirketlerini alacaklarından,
o bölgedeki belediyeleri ise borç yükünden kurtarırken, 3096
sayılı kanuna göre görev yapan elektrik dağıtım
şirketlerinin bulunduğu bölgelerde ilgili borçlar için aynı
uygulamanın yapılmaması, bu bölgelerdeki belediye ve diğer
kamu idareleri açısından eşitsizliğe neden olacaktır.
Yapılması önerilen düzenleme ile farklı yörelerdeki
belediye ve idareler açısından eşitlik ilkesi ile uyumlu, adil
ve hukuka uygun bir yaklaşım hedeflenmiştir.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmiştir.
Kabul edilen bu önerge doğrultusunda 4üncü maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
4üncü madde
kabul edilmiştir.
5inci maddeyi okutuyorum:
Yürürlük
MADDE 5- (1) Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe
girer.
BAŞKAN Gruplar adına, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına Adana Milletvekili Tacidar Seyhan konuşacaktır.
Buyurunuz Sayın Seyhan.
CHP GRUBU ADINA TACİDAR SEYHAN (Adana) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Eski ve yeni Çalışma Bakanı burada, Enerji
Bakanımız burada. Ben bu göçüğe, maden kazasına
değinmek istiyorum değerli arkadaşlarım.
Değerli arkadaşlar, öncelikle, hayatını
kaybeden yurttaşlarımızın ailelerine
başsağlığı diliyorum, yaralılara da geçmiş
olsun dileklerimi iletiyorum.
Elbette bu kazayı çok yönlü araştırıyorlar
değerli arkadaşlar ama burada beni düşündüren ve ilginç olan
şudur: Ortada bir kaza yok, ortada iki kaza var; biri 6sında, biri
10unda. 6sında meydana gelen kaza, kayıplı kaza.
Kayıplı kazalarda mutlaka keşif yapılıyor ve bu
keşif sonrasında, dört gün sonra biz ikinci büyük kazayı
yaşıyoruz ve göçük o kadar büyük ki
30-40 metre derinliğinde,
1,5 kilometreye yakın uzunluğunda bir göçükten bahsediyoruz. Mutlak
böyle bir göçüğün yaşanabilmesi için birinci kazanın
yarattığı sarsıntının etkileri vardır, orada
çatlaklar vardır. İkinci kazanın nedeni
araştırılırken birinci kazayı araştırmada
bir ihmal var mı, o da araştırılmalıdır
değerli arkadaşlar, mutlaka araştırılmalıdır
ve böyle durumlarda çalışma izni verilmeden resmî makamlarca, yeniden
çalışmaya geçilmemelidir.
Şimdi, oradaki yurttaşlarımıza
ulaşabilmenin güçlüğü ortada. Yani ne termal sensörler, ne jeofizik
aramalar, çok fazla, kazı dışında cevap vermeyebilir. Her
şey yapılıyordur ama orada kazanın oluş biçimi çok
düşündürücüdür, ihmal varsa mutlaka bunun ortaya
çıkarılması lazım.
Ben, Sayın Bakanlar buradayken, bunların bir daha
yaşanmaması için Cumhuriyet Halk Partisi olarak önerilerimizi burada
sıralamak istiyorum.
Değerli arkadaşlar, bildiğiniz gibi,
özelleştirme, taşeronlaşma, redevans çok hızlı
yapıldı ve biz TKİnin birikimlerini, kamu
kurumlarının, TTKnın birikimlerini özel sektöre
aktaramadık, aktarma fırsatı bulamadık, birinci
eksiğimiz bu.
İkinci eksiğimiz: Hızlı ve yüksek üretim
yapmaya çalıştı özelleştirmeden sonra şirketler ve alınması
gereken önlemler konusunda ciddi çalışmalar yapılmadı. Bunu
da çok ciddiye almak lazım.
Değerli arkadaşlar, tabii, galeri, tünel ve açık
alan çalışması yapıyoruz biz. Buralarda eskiden mostra
madenciliği yapıyorduk yüzeyde ama şimdi açık alanda dahi
madencilik derin yapılıyor. Yönetmeliklerimiz, iş güvenliği
tedbirleri, çalışacak kişiler, alınması gereken
önlemler her zaman yüzeye göreydi, deneyimimiz buna göreydi. Artık, biz,
tünellerde yeraltı madenciliğine göre
alışmalıyız, 500, 600 metrelere indik. 50 metrelerdeki
riskten 2 kat, 3 kat, 5 kat arttı riskimiz. Açık alanda da bu
arttı. Yapılan teraslamanın doğru yapılıp
yapılmadığı, oradaki yükün taşınıp
taşınmadığı, oradaki toprağın zemin etüdünün
doğru yapılıp yapılmadığı çok önemli. Yani,
taşıyıcı faktörlerin neye göre hesaplandığı
konusu dahi çok ciddi profesyonellik ister. Artık bunları
aşabilmeliyiz. Bu iş güvenliği ve sağlığı
konusundaki yönetmelikler mutlaka yeniden gözden geçirilmelidir değerli
arkadaşlar.
Ayrıca, bunun dışında, denetimi kim yapıyor?
Denetimi maden mühendisleri yapıyor. Ne olarak yapıyor? Teknik
nezaretçi olarak. Teknik nezaretçinin maaşını işveren
veriyor. Siz bana söyler misiniz, o teknik nezaretçi o iş yerini
kapatabilir mi? Orada çalışan personel kapatabilir mi değerli
arkadaşlar? Daha önce Maden Mühendisleri Odası bu konuda kanun
çıkarken çok istedi ve önerge verdik onlar adına, kabul edilmedi.
Orada ruhsat harcı alınırken bir pay alırsınız,
orada biriken fondan teknik nezaretçinin maaşını
karşılarsınız, bunu böylece çözersiniz. Siz işverenin
etkisinden kurtarmadıktan sonra sağlıklı bir denetimden söz
edemezsiniz.
Bunun dışında, değerli arkadaşlar,
madencilik sektörü, yatırımı fazla, risk sermayesi büyük
sektördür. Bu nedenle yatırdığınız paranın geri
dönüşü uzun yıllar almaktadır. Bu şuna neden oluyor:
Özellikle iş güvenliği yatırımları da çok pahalı.
Eğer siz madencilik yapanlara, oraya yüksek yatırım yapanlara
iş güvenliği tedbirleri konusunda bir teşvik uygulaması
getirmezseniz, biz, bu kazaların önüne geçemeyiz. Mutlaka, kamu da
yapıyorsa, özel sektör de yapıyorsa iş güvenliği tedbirleri
konusunda bir teşvik uygulamasını getirmek
zorundasınız. Biz, madenden sonra jeofizik mühendislerini de
eklemiştik ama belli derinlikten sonra inşaat mühendislerinin ve onların statülerinin de değerlendirmeye alınması lazım -bu da
zarurettir- o kriterlerin yeniden gözden geçirilmesi lazım.
İş güvenliği konusunda orada çalışan
insanların mutlaka ciddi bir biçimde bilgilendirilmesi lazım ve
sık eğitimden geçirilmeleri lazım. Değerli arkadaşlar,
bizim bir dönemdir iş hayatı içerisinde mesleki eğitimimiz
aksamaya başladı. Denetimcilerimizi mutlaka teknolojik
gelişmelere uygun olarak eğitmemiz şarttır, yeni teknolojik
gelişmelerden denetçileri yararlandırmak şarttır ve hatta
maden üretimi yapan kurumlarımızı da teknolojik
gelişmelerden faydalanmaya, yüksek teknoloji kullanmaya zorlamak
zorundayız. Teşvikse teşvik, tedbirse tedbir, bunu birlikte
almak zorundayız. Yoksa bu kazaları gittikçe daha şiddetli bir
biçimde yaşayacağız.
Değerli arkadaşlar, üçüncü bir konu iş
güvenliği mühendisliği. Riskli sektörlerde bu iş güvenliği
mühendislerinin mutlaka oralarda görevlendirilmesinin önünü açmak
zorundayız. Tabii bu çalışan işçi sayısıyla da
alakalı. Madencilik sektörü riskli bir sektördür arkadaşlar. 50den
az işçi çalışsa bile orada iş güvenliği
kurullarının kurulması zorunlu tutulmalıdır. Bu da
eksikliklerimizden biri. Neden yapmıyoruz yıllardır? Kaza üstüne
kaza yaşıyoruz. 2 işçimizin cenazesine biz daha yeni
ulaştık, yedi ay sonra ulaştık. Bunların hepsi ciddi
örneklemeler. Oluyor ve olmaya devam ediyor.
Değerli arkadaşlarım, üretim sürecinde
kullanılan ekipmanlar çok önemli. Bu ekipmanlar konusunda doğru
bilgilendirmeli ve biz kamu olarak ciddi standartlar getirtmeliyiz. Bunun
üretiminde standardın yükselmesi için devlet olarak üzerimize ne
düşüyorsa yapmalıyız. Ve bilinçlendirmeden sonra iş
güvenliği konusunda orada çalışan personelin talepleri neyse bu
talepleri yerine getirme yükümlülüğünü de gündeme getirmeliyiz
değerli arkadaşlarım. Ve bu riskler için bilgilendirme çok
önemlidir. Çoğu işçimiz çalıştığı yerin
riskleri konusunda bilgi sahibi değil. Bilgilendirildiğinde talepte
bulunacaklardır ama bu bilgilendirmede de çok ciddi eksikliklerimiz var.
Bu bazı madenlerimizin denetiminin özel idare tarafından
yapılması söz konusu. Değerli arkadaşlar, buralarda da
maden mühendisi birikimi olmadığı için bunu da çok verimli
bulmuyorum. Buna çok dikkat etmeliyiz. Ya burada, özel idarede maden mühendisi
görevlendirilmeli, ondan sonra böyle bir çalışmanın içerisine
girilmeli ya da Maden İşleri Genel Müdürlüğüyle birlikte bir
denetim yapılmalıdır.
Bu eksikliklerimizi şunun için anlatıyorum biraz da: Bu
eksiklikleri birlikte konuşabilmemiz için, lütfen, milletvekili olur,
üniversiteler olur, maden mühendisleri olabilir, hepsinin birlikte
konuşacağı, bunları tartışacağı bir
madencilik şûrasını toplayın, bu madencilik
şûrasında hepimiz görüşlerimizi açıklayalım, bu
görüşler çerçevesinde yeni bir yapılanmanın önünü açalım.
Bakın, denetimin etkisiz yapılmasının
faturasını ödüyoruz. Aynı şeyi enerji denetiminde de
yaşıyoruz, denetimsiz enerji yapılanmaları var ve orada
düşündüğümüz, enerjiyi denetlemek için özel sektörün önünü açmak.
Eğer biz barajlarımızda bunun önünü açarsak, özel denetim
firmalarına bu işi yıkarsak, şimdi belki eksik
yapıyoruz ama o zaman daha büyük eksikliğin önünü açmış
olacağız.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum değerli
arkadaşlar. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz Sayın Seyhan.
Soru-cevap yok.
Önerge yok.
5inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
6ncı maddeyi okutuyorum:
Yürütme
Madde 6.- (1) Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.
BAŞKAN Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Amasya
Milletvekili Hüseyin Ünsal.
Buyurunuz Sayın Ünsal. (CHP sıralarından
alkışlar)
CHP GRUBU ADINA HÜSEYİN ÜNSAL (Amasya) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Saygıdeğer milletvekilleri, görüşmekte
olduğumuz 535 sıra sayılı kanun üzerinde söz
almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Tabii, bu açıklamalar yapılırken Sayın Bakanla
bir ortak yönümüz nihayet ortaya çıktı; Sayın Bakan,
hidroelektrik santrallerle ilgili ve Türkiyedeki enerji sektörüyle ilgili
düşüncelerini açıklarken ortak yanımız şu: Gerçekten
Türkiyenin enerjide dışa bağımlılığı
gerçeği vardır, bu konuda ortak düşüncemiz var. Enerjinin
yenilenebilir bir enerjiyle karşılanması Türkiyede
doğrudur. Evet, buna da yanayız ama tabii ki doğayı
mahvetmeden, çevreyi dağıtmadan bu işleri yapmalıyız.
Sayın Bakanla bu ortak düşünceye vardık ama bugüne
kadar uygulamalar maalesef böyle gitmedi, bugün de hâlâ devam etmekte.
Özellikle seçim bölgem olan Amasyada hidroelektrik santrallerle ilgili
düşüncelerimi de kendisine söylemek istiyorum.
Şimdi yirmi iki tane hidroelektrik santral projesi var, on
dört tanesinde su kullanım hakkı anlaşması
yapılmış. Şimdi, bu anlaşma sayesinde, HES kurma
lisansları Türkiyede bütün akarsuların özelleştirilmelerine de
neden olmuştur. Akarsular bizim doğal kaynaklarımızdır
ve kamu kaynaklarıdır. Bugün, ülkemizde ve Amasyanın da
Yeşilırmakı üzerinde, maalesef, bu kamu kaynakları
hunharca hidroelektrik santral yapılıyor diye de katledilmektedir.
Bu durum Türkiyenin en önemli sorunlarından bir tanesidir, bu sorunlarla
ilgili de Karadenizden İç Anadoluya kadar sivil toplum örgütleri olsun
ve bu akarsular üzerinde yapılan hidroelektrik santrallerle ilgili olsun,
insanlarımız, köylülerimiz çok ciddi bir şekilde mücadele
ediyorlar ve mücadelelerine devam ediyorlar, kimisi başarılı
oldu kimisi de başarısız oldu. Ama Amasyadaki hidroelektrik
santraller hızla devam ediyor ve yenilenebilir enerji olarak elde edilecek
enerji de, maalesef, Türkiyenin enerji açığına değecek bir
noktada değil. Dolayısıyla, bu yapıdan bir an evvel
vazgeçilmesini istiyoruz çünkü artık kamu kaynaklarımız bir
ticari meta hâline gelmiştir. Ticari meta hâline gelerek özelleşen bu
kuruluşlar -işin daha da tehlikeli yanı, o daha da vahim
yanıdır- uluslararası para kuruluşlarından, sermaye
kuruluşlarından ve uluslararası şirketlerden yararlanmakta,
Türkiyenin enerji sektörü ve akarsuları ve akarsuların
yatakları da yavaş yavaş uluslararası şirketlerin
eline geçme noktasındadır.
Amasyada, artık, sebze ve meyve konusunda üreticilerimiz
iddiasız duruma gelmektedir. Amasyanın Taşova ilçesi bugün
bazı konularda ve bazı sebze üretimlerinde neredeyse birinci, meyve
ve sebze üretiminde de Türkiye beşincisi olmasına rağmen,
yavaş yavaş sebze ve meyve alanları talan edilmektedir.
Dolayısıyla, burada, çiftçilerimizin, ziraat
odalarımızın, sivil toplum örgütlerimizin iddialarına
lütfen kulak verin. Danıştaydan geri dönen mahkeme kararlarında
da lütfen biraz dikkatli olun ve bu Danıştay kararlarını da
uygulamaya çalışın.
Şimdi, tabii, esas önemli olan konumuz -bu kanunun geliş
nedeni- Türkiyede bu kanunu getirirken özellikle BOTAŞ, EÜAŞ,
TETAŞ ve TEDAŞın borçlarının mahsubuyla ilgili bir
yasa gelmiştir. Türkiye maalesef bu konuda çok yaralıdır.
Özelleştirmeler nedeniyle bu hesaplar altüst olmuştur ve bu altüst
olunan hesaplar içerisinde de bir yandan bu kuruluşlarda da KİT
Komisyonu üyesi olarak birtakım usulsüzlüklerle, yolsuzluklarla, ihaleye
fesat karıştırmalarla da karşı karşıya
kalmaktayız.
Ben birkaç konuya sizlerin ve Sayın Bakanın da dikkatini
çekmek istiyorum. Bunlardan bir tanesi, bakın, TEDAŞla ilgili.
TEDAŞ niye zarar ediyor, niye bu kadar borç-alacak
sıkıntısı içerisine girmiş? İyi
yönetilmediği için. TEDAŞla ilgili Yüksek Denetleme Kurulunun bir
iddiası, bu konuda en büyük iddialardan bir tanesi, TEDAŞ Genel
Müdürlüğünün bu galvanizli direklerle ilgili yapmış olduğu
alımlarla ilgili. Bu konuyla ilgili Yüksek Denetleme Kurulu rapor
yazıyor ve bu raporlarının bir tanesinde şunu diyor:
Yapılan incelemelerde firmaların şartnameye uygun direk boyunu
belirtilen ölçülerde tip projelerine uygun ağırlık ve ebatlarda
üretim yapmadığı, şartnamede tarif edilmeyen konularda ise
her firmanın farklı üretim yaptığı tespit edilmiş
ve bu tespitten sonra da üretici firmalar arasında imzalanan galvanizli
çelik poligon aydınlatma direkleri direk tipi esas alınmış,
teknik birim keşif fiyat listesindeki direk tipi
ağırlıkları esas alınmıştır ama buna
rağmen şirket aleyhine, yüklenici firmaların lehine doğan
bir sonuç ortaya çıkmıştır. TEDAŞla ilgili ve
bununla ilgili işte 635 kilo bir tane direkte vermesi gerekirken 535 kilo
vermiş ve Türkiyede TEDAŞ zarara uğramıştır.
Şimdi bizim Sayın Bakan bu firmalara
borçlarımız mı var, bu galvanizli direk veren firmalara? Zaten
bu dedikodular epeyce arşıâlâya çıktı. Sadece bu firmalarla
ilgili değil, ülkemizin önemli noktalarında bulunan insanların
yakınlarıyla ilgili de bu direk imalatları her yerde söyleniyor
ama bu firma Ankarada bir firma. Şeyde söylemiş, firmanın
adı Şara, Şara Enerji Ticaret Şirketi. YDK raporunda
yazdığı için artık firmanın adından söz ediyorum.
Bu firmanın sahibi de Ankarada önemli bir noktada bulunan bir kimse,
maalesef de partinize de çok yakın duran bir kimse. Bu konuyla ilgili bir
çalışma yaptınız mı? Herhangi bir
araştırmanız oldu mu?
Gelelim bir konuya daha. Ben bu Kayseriyle ilgili sorumun
cevabını bekliyorum, bu şeyle ilgili; yoksa tekrar girip, bu
konuda bir sorumu soracağım.
TEİAŞla ilgili soruma geliyorum. Bu TEİAŞla
ilgili bir sonuç bölümü var ve bu TEİAŞla ilgili, Yüksek Denetleme
Kurulu bir ivedi durum raporu çıkartmış. Bu ivedi durum
raporunda da TEİAŞın bağlantılarıyla ilgili bir
konuyu mutlaka dile getirilmesi istenmiş.
Üretim tesisleri ve serbest tüketiciler arasında imzalanan
bağlantı sistem kullanım anlaşmaları
Bu konu çok
manidardır, yani bu konunun araştırılması gerekiyor.
Trafolar şahıslara yaptırılıyor, devlet de daha sonra
TEDAŞ da onlara parasını ödüyor ama bu trafolar
yapılırken ne kadar yapıldı, kaç liraya yapıldı,
kimler tarafından yapıldı, şartnameye uygun
yapıldı mı, yapılmadı mı, bu konuyla ilgili ciddi
bir denetim olmadığı için, Yüksek Denetleme Kurulu bir ivedi
durum raporu çıkarmış. Sizin önünüze getirdiler mi bu raporu,
bilmiyorum ama bu uygulamadan derhâl, Enerji Bakanlığının
ve TEDAŞın, Türkiye Elektrik Dağıtım AŞnin
mutlaka bu uygulamadan vazgeçmesi gerekiyor.
Sayın Bakan, bir konuyla ilgili de tabii
Bu kadar, enerjiyle
ilgili sıkıntılar ortaya konunca da Türkiyede enerji sektörüyle
ilgili hiçbir yatırımın yapılmadığı, bu
konuyla ilgili de hiçbir gelişme olmadığı da ortada.
Bakın, bir konu var. OECD üyesi otuz ülke arasında
iletişim kaybı yüzde 14,6 Türkiyede. Otuz ülke arasında
iletişim kaybı en çok üye ülkelere baktığımızda
birinci Meksika 17,1; 14,6yla da
Türkiye geliyor. OECDnin ortalaması 6,7; dünyanın ortalaması
8,9. Bu konuyla ilgili nasıl tedbir alacaksınız? Yani enerji
sektörünün incelemesi yapılırken bunların çok önemli bir
şekilde, dikkatle izlenmesi gerekiyor.
Elektrik tüketiminde kişi başına şeylere
bakalım bir de. Bu da önemli bir veridir bizim için. Yine Meksika 1.919
kilovat/kişi, Türkiye ondan sonra geliyor 2.198, Yunanistan bizden çok
fazla kullanıyor 5.142, Almanyada 6.604, ABDde 12.972, Fransa 7.052,
bizden biraz fazla Polonya var. Enerji sektörüyle ilgili ve elektrik enerjisi
tüketimiyle ilgili yapılan düzenlemeler, bugüne kadar Adalet ve
Kalkınma Partisi İktidarında maalesef ciddi tedbirler
alınmamış ve bugüne kadar gelinmiştir.
Mahsuplaşmanın altında TEDAŞın zarar etmesi,
TEİAŞtaki usulsüzlüklerin, TEDAŞtaki usulsüzlüklerin
BOTAŞ konusuna giremiyoruz çünkü bu başlı başına roman
olacak bir konuya gelmiş. Elmadağda bir hapishane
boşaltılarak, bir ara BOTAŞtan giden personeller, memurlar,
Elmadağdaki hapishaneye yerleştirilmiştir.
Dolayısıyla bu usulsüzlükler, bu yolsuzluklar varken bu
mahsuplaşmaların da bir şey ifade etmeyeceğini,
Türkiyedeki elektrik piyasasıyla ilgili ve elektrik enerjisi üretimiyle
ilgili ciddi tedbirler alınmadığı sürece Türkiyenin
HESlerle, yapılacak olan akarsu üzerindeki HESlerle hiçbir şekilde
çözüm bulmayacağı gerçeği ortadadır.
Sözlerime burada son veriyorum. Hepinizi saygılarımla
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Ünsal.
6ncı maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
6ncı madde kabul edilmiştir.
BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) - Sayın Başkan
BAŞKAN Bir dakika.
Sayın milletvekilleri, kabul edilen 2nci maddeyle ilgili,
Sayın Bekir Bozdağın İç Tüzükün 85inci maddesine göre
bir talebi vardır.
Buyurunuz Sayın Bozdağ.
BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) Sayın Başkanım,
kabul edilen 2nci maddeyi değiştiren önergeyle eklenen 5inci
fıkrada yer alan Elektrik dağıtım şirketlerine ait
köy içme suları hizmetleri için kullanılan elektrik bedelleri ve bu
alacaklara ilişkin gecikme cezaları alacakları bedeli ödenmek
suretiyle ibaresinin Elektrik dağıtım şirketlerine ait
köy içme suları hizmetleri için kullanılan elektrik bedellerinin
asılları, tüm ferîleri, gecikme cezaları ve/veya gecikme
faizleri dâhil terkin edilmek kaydıyla şeklinde düzeltilmesini arz
ve talep ediyorum çünkü bir maddi hata söz konusudur. Bunun düzeltilmesini
Divana arz ediyorum.
BAŞKAN Komisyon bu talebi kabul ediyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SÜREYYA SADİ
BİLGİÇ (Isparta) Katılıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ
(Kayseri) Katılıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN On dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 21.10
BEŞİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 21.23
BAŞKAN : Başkan Vekili
Şükran Güldal MUMCU
KÂTİP ÜYELER : Fatih
METİN (Bolu), Yusuf COŞKUN (Bingöl)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet
Meclisinin 67nci Birleşiminin Beşinci Oturumunu açıyorum.
535 sıra sayılı Kanun Tasarısının
görüşmelerine devam ediyoruz.
Komisyon ve Hükûmet yerinde.
Yozgat Milletvekili Bekir Bozdağın, İç Tüzükün
85inci maddesine göre belirtmiş olduğu, tasarının 2nci
maddesindeki fıkrayla ilgili düzeltmeye ilişkin Komisyon
tarafından hazırlanan metni okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Esas Komisyon olarak Komisyonumuz tarafından görüşülüp
Genel Kurulun onayına sunulmuş olan 535 Sıra Sayılı
Bazı Kamu Kurum ve Kuruluşlarının Bir Kısım Borç
ve Alacaklarının Düzenlenmesine Dair Kanun
Tasarısının Genel Kurulda değiştirilerek kabul edilen
2 nci maddesi İçtüzüğün 85 inci maddesi uyarınca Komisyonumuza
geri verilmiştir. Komisyonumuzca söz konusu maddenin (5) numaralı
fıkrasında gerekli düzeltme yapılmıştır.
Raporumuz Genel Kurulun onayına sunulmak üzere Yüksek
Başkanlığa saygı ile arz olunur.
Başkan Başkan
Vekili Sözcü |
M. Mustafa
Açıkalın Recai
Berber Hasan Fehmi
Kinay |
Sivas Manisa Kütahya |
Kâtip
|
Süreyya
Sadi Bilgiç |
Isparta |
Halil
Aydoğan Mehmet
Günal İsmail
Özgün |
Afyonkarahisar
Antalya Balıkesir |
Ali
Osman Sali Zeki
Ergezen Mehmet
Yüksel |
Balıkesir Bitlis Denizli |
Mustafa
Özyürek Tuğrul
Yemişci Muzaffer
Baştopçu |
İstanbul İzmir Kocaeli |
Hasan
Angı Mustafa
Kalaycı Kadir
Tıngıroğlu |
Konya Konya Sinop |
Kerem
Altun |
Van |
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Plan ve Bütçe Komisyonu Metni
BAZI KAMU KURUM VE KURULUŞLARININ BİR KISIM BORÇ VE
ALACAKLARININ DÜZENLENMESİNE DAİR KANUN TASARISI
Uygulama
MADDE 2-
(5) Elektrik dağıtım şirketlerine ait köy içme
suları hizmetleri için kullanılan elektrik bedellerinin aslı, bu
alacaklara ilişkin tüm feriler gecikme faizleri ve/veya gecikme
cezaları da dahil olmak üzere terkin edilmek kaydıyla Türkiye
Elektrik Dağıtım Anonim Şirketi tarafından üstlenilir.
Bu şekilde üstlenilen tutarlar bu Kanun kapsamında mahsup edilir.
Buna ilişkin usul ve esaslar Türkiye Elektrik Dağıtım
Anonim Şirketinin görüşü alınarak Özelleştirme İdaresi
Başkanlığı tarafından belirlenir. Özel sektöre
devredilmiş elektrik dağıtım şirketleri için devir
tarihi öncesindeki tutarlar dikkate alınır.
BAŞKAN Düzeltmeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Tasarının tümünü oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Tasarı kabul edilmiş ve
kanunlaşmıştır.
Sayın Yıldız teşekkür konuşması
yapacaktır.
Buyurunuz efendim. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ
(Kayseri) Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; ben
iktidarıyla, muhalefetiyle bu kanun tasarısının
kanunlaşmasında katkı koyan bütün arkadaşlara teşekkür
ediyorum.
Bununla beraber, tekraren, bu bir sadeleştirmedir, asıl
borç ve alacakların terkini söz konusu değildir, ancak gecikme
cezalarının bir terkini söz konusudur.
Şu anda tarımsal sulama ve köy içme sularıyla
alakalı yapılan düzenlemelerde, yine hep beraber koyduğumuz
katkıyla yapılan düzenlemelerde, tüzel kişiliği bulunan
köylerdeki içme suyu tüzel kişiliklerinin eski borçları terkin
edilmiştir. Bir nevi aboneliği üzerinden kalkmıştır,
TEDAŞın üzerinde bulunmaktadır. Hazineye şu anda herhangi
bir yük gelmemektedir ama tarımsal sulamalarla alakalı, yıllara
sâri birikmiş ve bir nevi artık ödeme kabiliyetleri kaybolan
tarımsal sulama abonelerinin de, yine hep beraber koyduğumuz
katkıyla beraber, gecikme cezaları terk edilmiştir.
Dolayısıyla, kendilerine sağlanacak olan süre içerisinde bu
borçlarını ödemeleri tarımsal sulama aboneleri
açısından da faydalı olacaktır.
Ben tekraren, bu kanun tasarısının
kanunlaşmasında katkı koyan bütün arkadaşlara teşekkür
ediyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Yıldız.
Beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 21.28
ALTINCI OTURUM
Açılma Saati: 21.37
BAŞKAN : Başkan Vekili
Şükran Güldal MUMCU
KÂTİP ÜYELER : Fatih
METİN (Bolu), Yusuf COŞKUN (Bingöl)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet
Meclisinin 67nci Birleşiminin Altıncı Oturumunu açıyorum.
2nci sıraya alınan, Adalet ve Kalkınma Partisi
Grup Başkanvekilleri Yozgat Milletvekili Bekir Bozdağ, Kayseri
Milletvekili Mustafa Elitaş, Samsun Milletvekili Suat Kılıç ve
Giresun Milletvekili Nurettin Canikli ile Kahramanmaraş Milletvekili Veysi
Kaynakın; Ölçme, Seçme ve Yerleştirme Merkezi
Başkanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında
Kanun Teklifi ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Adalet ve Kalkınma Partisi
Grup Başkanvekilleri Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş ve Samsun
Milletvekili Suat Kılıç ile 6 Milletvekilinin; Ölçme, Seçme ve
Yerleştirme Merkezi Başkanlığının Teşkilat
ve Görevleri Hakkında Kanun ile Bazı Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Millî
Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu Raporunun görüşmelerine
başlayacağız.
2.- Adalet ve Kalkınma
Partisi Grup Başkanvekilleri Yozgat Milletvekili Bekir Bozdağ,
Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş, Samsun Milletvekili Suat
Kılıç ve Giresun Milletvekili Nurettin Canikli ile Kahramanmaraş
Milletvekili Veysi Kaynakın; Ölçme, Seçme ve Yerleştirme Merkezi
Başkanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında
Kanun Teklifi ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Teklifi ile Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri
Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş ve Samsun Milletvekili Suat
Kılıç ile 6 Milletvekilinin; Ölçme, Seçme ve Yerleştirme Merkezi
Başkanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında
Kanun ile Bazı Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Millî Eğitim, Kültür, Gençlik
ve Spor Komisyonu Raporu (2/849, 2/851) (S. Sayısı: 616) (x)
BAŞKAN Komisyon ve Hükûmet? Yerinde.
Komisyon raporu 616 sıra sayısıyla
bastırılıp dağıtılmıştır.
Sayın milletvekilleri, alınan karar gereğince bu
teklif İç Tüzükün 91inci maddesi kapsamında temel kanun olarak
görüşülecektir. Bu nedenle teklifin tümü üzerindeki görüşmeler
tamamlanıp maddelerine geçilmesi kabul edildikten sonra bölümler hâlinde
görüşülecek ve bölümlerde yer alan maddeler ayrı ayrı
oylanacaktır.
Teklifin tümü üzerinde gruplar adına, Cumhuriyet Halk Partisi
Grubu adına İstanbul Milletvekili Fatma Nur Serter
konuşacaktır.
Buyurunuz Sayın Serter. (CHP sıralarından
alkışlar)
CHP GRUBU ADINA FATMA NUR SERTER (İstanbul) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, 616 sıra sayılı
yasayla ilgili
Öncelikle bu yasa Komisyonumuza ÖSYM teşkilat
yasası olarak geldi. Daha sonra yapılan çeşitli eklemelerle,
2547 sayılı Yasanın bazı maddelerinin
değiştirilmesi, polis meslek yüksekokulu kanununda yapılan
değişiklik, üniversite döner sermayeleriyle ilgili düzenlemeler,
sekiz yeni üniversitenin açılmasına ilişkin eklemeler ve kadro
kanunlarıyla yeniden ortaya bir paket çıktı ve bugün yine bir
temel yasa olarak Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulunda görüşmelere
açılıyor.
(x) 616 S. Sayılı
Basmayazı tutanağa eklidir.
Değerli milletvekilleri, tabii, bu son derece önemli bir
yasa. ÖSYM ile ilgili teşkilat kanunu Türkiyede sadece
yükseköğretimi değil, toplumun pek çok kesimini ilgilendiren son
derece önemli bir düzenleme. Öncelikle, bu önemli yasanın ve pakete
eklenen diğer yasal düzenlemelerin, Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel
Kurulunda, yine bir paket içine konularak muhalefetin söz hakkını
kısıtlayıcı bir biçimde görüşülmekte olduğunun
altını çiziyorum. Artık bu, AKPnin sürekli, art arda tekrar
edegeldiği bir genel teamül hâline gelmiştir. Nerede elinden
geliyorsa orada muhalefetin sesinin daha az duyulmasını
sağlayacak düzenlemelere sıklıkla başvurmaktadır.
Ancak bu kez muhalefetin sesinin kısılması, daha az konuşma
hakkının muhalefete tanınması sadece Genel Kurulla
sınırlı olmadı. Aynı uygulama ne yazık ki, Millî
Eğitim Komisyonunda da kendisini gösterdi. Belki komisyonlarda ilk defa
olarak, sorulan soruların bile suç sayılabileceği bir
anlayışla muhalefet, Sayın Bakan tarafından ağır
eleştirilere hedef oldu.
Bu yasa paketi içerisinde yer alan bir üniversitenin kurucu
vakfı konusunda yeteri kadar bilgi sahibi olmadığımız
için Sayın Bakandan bilgi talep etmiştik. Gerçekten de eğer bir
vakıf üniversitesi açılıyorsa, bu vakıf üniversitesinin
kurucu vakfı, bu üniversitenin açılmasına karar verilmesinde en
önemli etken, en önemli amildir. O vakıf kimdir, nedir, kimler
kurmuştur, ne gibi faaliyetlerde bulunmuştur, bir üniversiteyi
üstlenecek güçte midir, bir eğitim altyapısı, bir eğitim
geleneğinden gelen bir vakıf mıdır; bunları
öğrenmek, elbette Millî Eğitim Komisyonu üyelerinin en doğal
hakkıdır. Eğer Millî Eğitim Komisyonu üyeleri, bu
soruları sormazlarsa o üyelerin o Komisyonda yerinin olmaması gerekir
çünkü onlar görevlerini yapmıyorlar anlamına gelir. Biz de
İnternete girmemize rağmen, bilgi elde edemediğimiz bir
üniversite vakfı hakkında bilgi sormak gafletinde bulunduk. Aman
efendim, biz Komisyonun gündemini nasıl işgal edermişiz! Bu
kadar geniş bilgiler bu Komisyonda tartışılır
mıymış! Bu vakıflarla ilgili dosyaların oraya
taşınması nasıl mümkün olabilirmiş! YÖK zaten bu
vakıfları inceliyormuş, ona göre karar veriyormuş! E, YÖK
böyle dediyse, bizim ne haddimize o vakıflarla ilgili bir soru sormak! O
zaman ne gerek var Komisyona! Sayın Bakan bunlarla da yetinmedi, dedi ki:
Eğer bilgi edinmek istiyorsanız Bilgi Edinme Yasası var, Bilgi
Edinme Yasasına başvurun. Yani Komisyonda bir üniversiteyle ilgili
oy kullanacağız, Sayın Bakan bize Bilgi Edinme
Yasasını öneriyor ya da Soru önergesi verin. diyor. İşte
bu, çok açık ve net bir biçimde, muhalefetin Komisyon
çalışmalarının engellenmesidir.
Değerli milletvekilleri, bakınız, her zaman
çoğunluğa sahip olmak, o çoğunlukla ülkeyi yönetmek demokrasinin
var olduğu anlamına gelmez. Parlamenter çoğunluğa
dayalı bu otoriter anlayış, aslında, AKPnin giderek
sıklıkla uyguladığı bir parlamenter totalitarizmdir ve
AKP bu parlamenter totalitarizm anlayışını ne yazık ki
giderek daha sıklıkla sergiler hâle gelmiştir. Bu
davranışları esefle kınıyoruz ve bundan sonra, AKPnin
gerek komisyonlarda gerek Genel Kurulda yapacağı
çalışmalarda dikkatli olmalarını öneriyoruz. Demokrasiden
söz etmek yetmez. Demokrasiyi sindirmek ve yaşamanın göstergesi,
muhalefetin söz hakkını kısmamak, soru sorma özgürlüğünü
engellememektir.
Şu anda, ÖSYM Kanunu gibi son derece önemli bir kanun geliyor
gündemimize. Değerli arkadaşlar, değerli milletvekilleri; tabii
ki ÖSYM zaman içinde değişime muhtaç bir kurumdur ama bir
hatırlayalım isterseniz: ÖSYM ilk defa 1974te ÜSYM adı
altında kuruldu. Çok sınırlı sayıda üniversiteler
arası giriş sınavlarını yapıyordu. Merkezi
İstanbuldaydı. Daha sonra, 1981 yılında ÖSYM adı
altında YÖKe bağlı bir kurum olarak faaliyet göstermeye
başladı.
ÖSYM hakkında çok yakın zamana kadar bütün kamuoyunun
görüşü, son derece ciddi çalışan, son derece güvenilir bir kurum
olmasıydı. Kurum henüz güvenilirliğini korurken, yavaş
yavaş, medyada, kamuoyunda ÖSYMyle ilgili bazı
değişiklikler yapılacağına ilişkin haberler
duyulmaya başladı. Olabilir, elbette ÖSYM de bir değişime
muhtaçtır. dedik ama birdenbire, sonra bir soru skandalı patlak verdi.
Elbette bunun üzerine ciddiyetle gidilmeliydi ve bir sonuç alınmalıydı.
Aradan aylar geçti, hiçbir sonuç alınamadı ve bütün kurum şaibe
altında bırakıldı. Şaibe altında
bırakılan bu kurumun da bugün yasası çıkıyor ve o
kurumda, şaibe altında bulunduğu iddia edilen,
aklanamadıkları için, gerçek failler bulunamadığı için
şaibe altında oldukları iddia edilen bütün personelin de
değişimini amaçlayan bir yasayı, bugün, burada görüşüyoruz.
ÖSYM yasasının iki tane çok temel unsuru var. Bunlardan
bizim şiddetle karşı çıktığımız ve
muhalefet ettiğimiz iki unsurdan bir tanesi, ÖSYMnin Kamu İhale
Kanunu dışına çıkarılmasıdır.
Değerli milletvekilleri, ÖSYM ne yapar? ÖSYM sınav
yapar. Yasada, sınavlarla ilgili her türlü mal ve hizmet
alımının Kamu İhale Kanunu dışına
çıkarılacağı ifade edilmiştir. Biz buna itiraz
ediyoruz. Niye itiraz ediyoruz?
1) Bu sınavlar sürpriz olarak mı yapılıyor?
Yani bugün yatıyorsun, üç gün sonra sınav olacağını
mı öğreniyorsun? Hayır. Bu sınavların takvimi bir
yıl önceden belli. O hâlde, bu sınavların ihtiyacı olan her
türlü mal ve hizmetin hangi mal ve hizmetler olacağı da önceden
belli. Dolayısıyla bunun Kamu İhale Kanununun
dışına çıkarılmasının hiçbir mantıki
gerekçesi bulunmamaktadır.
2) Deniliyor ki: Efendim, bu kurum o kadar ciddi, o kadar gizli
ihaleler yapacak ki o nedenle Kamu İhale Kanunu bunun için uygun
değil. Hayır, böyle bir şey yok. Bugün, Türk Silahlı
Kuvvetlerinin ihalelerini de aynı Kanun doğrultusunda yapıyoruz,
gerektiğinde Millî İstihbarat Teşkilatının her türlü
hizmet alımını, mal alımını da bunun içerisinde
yapıyoruz, Son derece gizli. diye adlandırılan teknolojiler de
bunlar doğrultusunda yapılıyor. Kaldı ki bu teknolojiyi
herhâlde bu kurum uzaydan bir uzay aracıyla falan getirmeyecek, neticede
Türkiyede bir firmadan satın alacak, alacağına göre de onun
gizliliği o firmanın kimliğiyle sınırlı bir
şey. Dolayısıyla bütün bunların hiçbirisi gerekçe
değil.
Bakınız bir şey daha söyleniyor, deniliyor ki:
Efendim, çok ani talepler olabilir. Bir tek örnek veriliyor, yirmi dokuz
yılda bir tek örnek. Sınav evrakı Karadenizde, sınavın
yapılacağı merkeze gönderilirken bir toprak kayması
olmuş. Ne olmuş? Olmuş ve sorun çözülmüş. Nasıl
çözülmüş? Çünkü anlaşılan şirketle anlaşma yaparken bu
gibi olağanüstü hâller karşısında hangi yöntemlerin
uygulanacağına dair bir anlaşma yapılmış, o anlaşma
doğrultusunda çözülmüş. Yirmi yılda bir olmuş olan, yirmi
dokuz yılda bir olmuş olan bir olay emsal olarak gösterilip Ya
aniden helikoptere ihtiyacımız olursa. gibi fantezi senaryolar
üreterek bu kurumun Kamu İhale Kanunu dışına
çıkarılması ilk başta, ne yazık ki üzülerek
söylüyorum, bu kurumu ve bu kurumun yöneticilerini kamuoyunun gözünde
şaibeli kılacaktır. Hiçbir şey olmasa bile sürekli soru
işaretleriyle bakılan Acaba bu ihalede hangi usulsüzlük yapıldı?
Bu iş hangi yandaşa verildi? sözlerinin sıkça
duyulacağı bir süreç başlatılacaktır. İkincisi,
ÖSYMnin personel alımıyla ilgilidir.
Değerli milletvekilleri, ÖSYMnin 318 personeli var. Bu
personelin çok büyük bir kısmı yıllardır bu kurumda hizmet
yapıyor. Bunların kimisinin uzmanlık alanları yeterli olur,
kimisinin olmayabilir ama sonuçta ÖSYMde her alanda, en tepe noktada özel
donanımlı personele ihtiyaç olmayacağı da
açıktır. Şimdi ne yapılıyor? Ben, şu söylense son
derece anlayışla karşılarım, partim de öyle
karşılar: Evet, kurum yeniden yapılanıyor. Üst düzeyde
görev yapacak, kritik noktalarda görev yapacak üst nitelikli elemanlara
ihtiyacımız var. denilir, belli bir miktar kadro verilir, işte
20 kişidir, 10 kişidir, 30 kişidir ama onun dışında,
318 kişinin birden ÖSYMden YÖKe nakli yapılmaz. Şimdi, ne
yapılıyor? 318 kişi, sadece yeni başkan döneminde
alınanlar dışında neredeyse YÖKe devrediliyor. Peki, bu
devir işlemiyle ilgili sorduğumuzda ne cevap veriliyor? İki şey
söyleniyor: Bir, Bunların yetenekleri, bunların yeterlilikleri bizim
ihtiyacımızı karşılamıyor. deniliyor. İki,
Bunlar şaibe altında. deniliyor, Bunlar şaibe altında.
Yani siz, şaibeli kadroları YÖKe aktarıyorsunuz öyle mi? Peki,
YÖKe soruyoruz: Ne yapacaksınız bu 318 kişiyi? Sizin 318
kişiye ihtiyacınız mı var? Hayır, yok. Kaç
kişilik bir kurumdur YÖK, kaç kişi çalışıyor YÖKte?
YÖKte, YÖK Genel Kurulu üyelerinin her birine birer sekreter, ikişer
sekreter, ikişer danışman verin, hizmetlileri koyun, 318 kişiyi
hiçbir yerde barındıramazsınız. Kaldı ki bu 318
kişi, ihtisası belli olan 318 kişidir.
Değerli milletvekilleri, bakın, tablo son derece
açıktır, bunun bir tek yanıtı vardır: Bu, açık ve
seçik bir biçimde kadrolaşmadır, bu kadrolaşmadır. Bunu
başka bir şekilde izah etmeniz, bunu başka bir şekilde
kabul ettirmeniz mümkün olmayacaktır. Orada çalışmış
insanların emeklerine saygı duymadığınız gibi,
oradaki insanların tümünü bu soru skandalından dolayı
şaibeli konuma getirmeye de hiç kimsenin hakkı yoktur. Ben
inanıyorum ki bundan sonraki süreç, art arda açılan davalarla sürüp
gidecektir.
Tabii, ÖSYM yasasında, bunların dışında
daha tartışılacak pek çok şey var. Bu
tartışılacak pek çok şeyden bir tanesinin burada
altını çizmek istiyorum: Bakınız, bu yasada, adli ve idari
kovuşturmalarda soru havuzuna erişim Bakanlar Kurulu iznine
bağlanıyor.
Şimdi, değerli arkadaşlar, sanki soru bankası
kozmik oda yani kozmik odaya bile girmek daha kolay oldu soru bankasına
girmekten, görülüyor, Bakanlar Kurulu izni
Peki, şunu soruyoruz: Diyelim
ki bir kovuşturma var ve bu kovuşturmada bir mahkeme kararı var.
Mahkeme kararına rağmen, bu maddeye göre, Bakanlar Kurulunun izni
gerekmektedir yani yürütme, bu maddeye göre, yargının üstünde ve
yargıyı kontrol eder konuma getirilmektedir.
K. KEMAL ANADOL (İzmir) İleri demokrasi!
FATMA NUR SERTER (Devamla) - Bunun adı nedir, bunu
takdirlerinize bırakıyorum. Yasamayı, yürütmeyi,
yargıyı, hepsini tek güç olarak, tek yumruk olarak avucunda toplamak,
acaba AKPyi hangi demokrasi anlayışına götürecektir, acaba
Avrupa Birliğine girişte kendisini hangi demokratik kriterler
doğrultusunda ifade edecektir?
Bu yasada çok özel düzenlemeler getirilmiştir. Bu özel
düzenlemelere diğer Cumhuriyet Halk Partili milletvekili
arkadaşlarımız verdikleri önergelerde değineceklerdir.
ÖSYM Türkiyede hiçbir kurumun sahip olmadığı
ayrıcalıklara sahip olan, bütün kurumların üstünde, Türkiyenin
-gerek maaş sistemi, ödeme sistemi itibarıyla gerek talep ettiği
insan gücü yapısı itibarıyla- her türlü kurumunun üstünde bir
yapıya kavuşmaktadır ve bu yapıyla birlikte ÖSYMnin
getireceği sistemin de gelecekte Türkiyeye nelere mal
olacağını, sadece göz boyamak için bu yasanın içine
konulmuş olan bazı sınav türleriyle Türkiyenin hangi
sorunları yaşayacağını çok yakın bir gelecekte
göreceğiz. Umarım görmeyiz, umarım bu kurum
başarılı olur.
Değerli arkadaşlar, bu yasayla birlikte sekiz vakıf
üniversitesi daha kuruluyor. Gerçekten, bu vakıf üniversiteleriyle ilgili
konuşmaktan, zannederim, biz Cumhuriyet Halk Partililer artık
yorulduk. Biz Vakıf üniversitesi açılmasın. demedik, hiçbir
zaman da demiyoruz ancak biz gerçekten eğitim altyapısı olan ve
gerçekten kendi öğretim kadrolarını oluşturabilecek ciddi
vakıflar tarafından üniversitelerin açılmasını
istiyoruz. Şimdi, bakıyoruz, bir şirket
Şirketin
iştigal alanı nedir? Efendim, kaynakçılık, kaynak,
kaynakçılıkla ilgili üretim. Yani kaynak yaratmak anlamında
değil, kaynak yapma, metali kaynaklama anlamında faaliyet gösteren
bir şirket, bir bakıyorsunuz bir vakıf kuruyor, bu vakıf
aracılığıyla önce bir meslek yüksekokulu açıyor, ondan
sonra onu üniversiteye dönüştürüyor.
Şimdi, üniversitelerin bize yolladıkları sözde
broşürlere bakıyoruz. Mesela, bir ilçenin belediyesi tarafından
yapılmış ve çalıştırılan bütün spor
tesislerinin bir üniversitenin tanıtım broşüründe yer
aldığını görüyoruz. Belediyenin spor tesisleri
üniversitenin âdeta envanterine kaydedilmiş, al gülüm, ver gülüm! Bilgi
talep edip cevap alamadığımız üniversitelere
bakıyoruz, bir bakıyoruz, Allah Allah, bu üniversitelerin
paraları çok ciddi referansları olan bazı bankalarda tutuluyor;
bir bakıyoruz, bu üniversitelerin kurucusu olduğu vakıflar
bazı cemaatlerin vakıfları olarak tanımlanabilir
vakıflar.
K. KEMAL ANADOL (İzmir) F tipi, F
FATMA NUR SERTER (Devamla) Şimdi, değerli
milletvekilleri, biz susuyoruz diye bizi aptal sanmayın, biz ne olup ne
bittiğinin farkındayız. Biz sizin bu ülkenin eğitimini
nereye götürdüğünüzün gayet iyi farkındayız, sizin eğitimi
nasıl amacından saptırdığınızın ve ne
yazık ki çok yakın bir zamanda onarılamayacak hâle
koyduğunuzun, sizin eğitimde yarattığınız tahribatı
düzeltmek için bir değil belki iki dönem iktidar olmak zorunda
olduğumuzun da farkındayız. O nedenle, sizin Türk millî
eğitim sisteminde yarattığınız tahribat, Türk
yükseköğretiminde yarattığınız tahribat tarihe
geçmiştir. Tarih bunun sizden hesabını soracaktır,
inanınız soracaktır ve bir taraftan şirket
binalarını üniversite mülkü olarak tayin edip, üniversite kampüsü
diye gösterip üniversite açarken kendi ideolojinize yakın olmayan
üniversitelerin nasıl kısıtlandığının ve
kapatılmak için girişim başlatıldığının
da farkındayız. Onun için, tarih sizi affetsin! (CHP
sıralarından alkışlar)
İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) Seni de affetsin!
ALİ KOYUNCU (Bursa) İkna odalarını unutuyor.
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Serter.
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Mersin Milletvekili
Akif Akkuş.
Buyurunuz Sayın Akkuş. (MHP sıralarından
alkışlar)
MHP GRUBU ADINA AKİF AKKUŞ (Mersin) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 616 sıra sayılı
Ölçme, Seçme ve Yerleştirme Merkezi Başkanlığının
Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun ile Bazı Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifinin tümü üzerinde söz almış bulunuyorum. Yüce Meclisi
saygıyla selamlarım.
Değerli milletvekilleri, malumunuz, geçtiğimiz haziranda
KPSS imtihanlarıyla ilgili birtakım skandallar yaşadık. Bu
skandalların bu konuyla alakası, ilgisi ne? derseniz, ÖSYMnin
yaptığı imtihanlarda yaşandı bu skandal, bu yüzden
ilgili diye düşünüyoruz ve bu skandallarda yüzlerce aday, öğretmen
adayı soruların hepsine tam olarak cevap vermiş. Gerçekten, bu
bir skandal çünkü biz üniversite hocaları öğrencilerimizin bütün
konularda her şeyi yapamayacağını biliyoruz. Bazı
konularda kendilerini iyi yetiştirirler ama bazı konularda
lakayıt kalırlar. Bu yüzden, bunların buna bağlı
olarak da bir iki soruyu atlaması yahut yapamaması gerekirdi ama
maalesef, bu, bu şekilde gerçekleşti ve bir skandal olarak
karşımıza çıktı.
Elbette, daha önceki dönemlerde de, yani geçtiğimiz seneler
içerisinde de yapılan birtakım imtihanlarda, gerek KPSS
imtihanları olsun gerek doçentlik dil imtihanları olsun, bunlarda da
birtakım suistimallerin yapıldığı,
kopyacılık hadiselerinin olduğu bilinmekte idi ama bunlar çok
büyük boyutlu değildi. Bunlar daha ziyade birkaç kişiyi ilgilendiren
yahut, işte, kimlerin kopya çektiği bile tam olarak
anlaşılmayan bir kopya çekme olayı idi ama bu 2010
Haziranında yapılan imtihanlarda maalesef büyük boyutlarda bir kopya
olayının yaşandığını gördük.
Değerli milletvekilleri, ÖSYM başlangıçta
ortaöğretimden yükseköğretime geçiş için öğrenciyi seçmek
üzere tasarlanmıştı ve uzun yıllar boyunca da bu
şekilde devam etmişti ancak sonraki yıllarda Açık
Öğretim Fakültesinin imtihanlarını yapmaya
başlamış, derken askerî okullara girenlerin
imtihanlarını yapmaya başlamış ve bugün,
belirtildiğine göre her yıl kırk çeşit imtihan yapmakta ve
bu kırk çeşit imtihana da 5 milyon civarında aday girmektedir.
Tabii, böyle olunca fevkalade önemli bir kurum hâline gelmiş,
yaptığı işler de fevkalade önemli hâle gelmiştir. Bu
yüzden gerçekten ince eleyip sık dokunarak yasanın dikkatle ortaya
konması ve yasalaştırılması gerektiği
kanaatindeyim.
Bugüne kadar önemli görevleri yerine getiren ÖSYMnin
teşkilat ve sorumluluklarını düzenleyen ayrı bir kanunu
maalesef bulunmuyordu. Bu da tabii ki bu tür bir kanunun çıkartılması
için önemli bir etken olarak karşımıza çıkıyor.
ÖSYM, teşkilatı ve çalışmaları
Yükseköğretim Kurulu bünyesinde oluşturulmuş olan ve yürütme
kurulu vasıtasıyla faaliyetlerini sürdüren bir kuruluş.
Değerli milletvekilleri, günümüz, bilgi ve iletişim
teknolojilerinin geliştiği, bilgi ve ona bağlı
iletişim hayatımızın her aşamasında
kullandığımız bir durum arz etmektedir. Böyle bir durumda,
bilginin, teknolojinin geliştiği bir durumda, elbette ki bilgiyi
ölçen ve bunun sonuçlarına göre değerlendirme yapan bir kurumun,
bilgi teknolojilerinden yoğun bir şekilde istifade etmesi en
doğru tespitlerden birisidir.
Bugüne kadar yapılmakta olan imtihanlar emin olun her türlü
titizlikle yapılmıştı. Gerçekten de yakın bir zamana
kadar, özellikle 2010 KPSS imtihanları yapılıncaya kadar ÖSYM,
Türkiyenin en güvenilir kurumlarından, kuruluşlarından birisi
idi ama 2010 Haziran KPSS imtihanlarında, boyutları ve etkileri
itibarıyla fevkalade büyük bir skandalın ortaya çıkmasına
sebep olmuş ve o skandalı takip eden günler içinde birtakım
gelişmeler sonucu ÖSYM Başkanının istifa etmesi söz konusu
olmuştur. Böylece, ÖSYMnin teşkilat ve kadrosunun yenilenmesi için
düğmeye basılmış ve bu yasa teklifi hazırlanmıştır.
Değerli milletvekilleri, haziran ayında yapılan ve
bir skandala dönüşen imtihanlarla ilgili olarak bugüne kadar net sonuçlar
ortaya çıkmamış ve konu hâlâ muallel vaziyetini muhafaza
etmektedir. Bu imtihanlarda 320 civarında kişinin bütün soruları
yapmalarına bağlı olarak kopya çektikleri kanaatine
varılmış ve imtihanlar iptal edilerek yenilenmiştir.
O günkü basın-yayında, olay, basit bir
kopyacılık olmaktan uzak, teşkilatlı, organize bir olay
olarak yansıtılmıştır. Hâl böyle olmasına ve
kamuoyunun da bunu böyle değerlendirmesine rağmen, konu, 320
civarında kişinin üstüne âdeta yıkılmıştır.
Hâlbuki bu olayda ideolojik, aynı zamanda cemaat ilişkilerinin
bulunduğu iddiaları yaygındı. Bu yüzden konunun
derinlemesine incelenerek sorumluların ve özellikle ideolojik ve cemaat
yönünden ortaya çıkartılması kamuoyu tarafından hâlâ
beklenmektedir. Aksi takdirde, sadece orada görev yapanlar değil, YÖK
Başkanından Bakana kadar herkes millî vicdanda görevini kötüye
kullanan, en azından görevinde gereken samimiyeti göstermeyen kişi
olarak yerini alacaktır.
Öte yandan, 2010 kopya skandalından dolayı pek çok
öğretmen adayı mağdur olmuştur, bunun da dikkate
alınması gerekiyor. Her gün bu konuda bize öğretmen
adaylarından fakslar geliyor, telgraflar geliyor, mektuplar geliyor,
mesajlar geliyor. Çünkü pek çok öğretmen adayı diyor ki: Ben birinci
imtihanda şu kadar not almıştım, bu not geçerli bir nottu
yahut da tayin edilmem için yeterli bir nottu ama ikinci imtihanda bu
başarıyı gösteremedim ve dolayısıyla büyük bir
mağduriyet içerisinde kaldım.
Geçtiğimiz günlerde birtakım intihar olaylarından
bahsedildi ki bunların içerisinde, sayıları 20nin üzerinde olan
bu intiharların bu imtihanlarda ataması yapılamayan
öğretmenler olduğu gündeme getirildi.
2010 imtihanlarının ardından İnternet yoluyla
bir araya gelen on binlerce aday çeşitli platformlar
oluşturmuşlar ve seslerini duyurmaya
çalışmışlardır. Bugün bana son olarak gelen bir faksta
diyor ki: Millî Eğitim Bakanlığı 30 bin kadro verirse,
ilaveten, bugüne kadar atadığı kadrolara; bu tür
mağduriyete uğramış olanların hepsi bu mağduriyetlerinden
kurtulacaktır. Sayın Bakana duyuruyorum.
Değerli milletvekilleri, merkezi Ankarada bulunan, kamu
tüzel kişiliği olan, idari ve mali özerkliğe sahip
Yükseköğretim Kurulunun bir alt kurulu olan ÖSYM Merkezi
Başkanlığının, ilgili mevzuatlara bağlı
olarak, yükseköğretim kurumlarında ön lisans, lisans veya lisansüstü
öğrenim görecek adayların puan sıralamasına göre tespiti
veya yerleştirilmesiyle, yükseköğretim kurumlarında atama ve
yükselme imtihanları, ulusal ve uluslararası her türlü bilim, yetenek
veya yabancı dil sınavları ile gerektiğinde
yerleştirme işlemlerini yapmak, sınav merkezleri
oluşturmak, ölçme, seçme, değerlendirme ve yerleştirme usul ve
esaslarını belirlemek, sınav sonuçlarını analiz etmek,
sınavlarla ilgili kılavuzlar hazırlamak, araştırmalar
yapmak, uluslararası kurumlarla sınavlar konusunda iş
birliği yapmak gibi birçok görevi bulunmaktadır.
Ölçme, Seçme ve Yerleştirme Merkezi bu görevleri yerine
getirirken 1 başkan, 2 başkan yardımcısı ve 4 de
yönetim kurulu üyesi ile çalışmaktadır.
Başkan, devlet üniversitelerinde görev yapan, profesör
unvanına sahip, Yükseköğretim Kurulunun önereceği 3 aday
arasından müşterek kararnameyle 4 yıllığına
atanabilmektedir.
Başkan, en az 1i devlet üniversitelerinden olmak üzere, 2
başkan yardımcısı atar. diyor. Yani birisi
dışarıdan bir kişi olabilir. Elbette ki bunu anlamak da pek
kolay değil. Niçin dışarıdan atanıyor? Yani
üniversitelerimiz bazı konularda yetersiz mi görülüyor yahut üniversiteli
yetersiz mi görülüyor? Bu bakımdan bu ikinci kişinin, başkan
yardımcısının da üniversitelerden olması
gerektiği kanaatindeyim.
ÖSYM Yönetim Kurulunun diğer üyeleri, Millî Eğitim
Bakanlığı, Yükseköğretim Kurulundan, Yürütme Kurulu
üyelerinden, Devlet Personel Başkanlığından, devlet
üniversitelerinden Yükseköğretim Kurulunca seçilen 1er üyeden
oluşmaktadır. Yani, Yönetim Kurulu 7 üyeden meydana geliyor. Ancak
bazı oylamalarda bu 7 üyenin kâfi gelmeyeceği ve
çalışmalara engel olabileceği kanaati var bende. Bu yüzden üniversiteden
gelenlerin 1 yerine 3 kişi olması gerektiği ve böylece 9
kişilik bir Yönetim Kurulunun oluşması daha uygun olacaktır
diye düşünüyorum.
Başkanlık teşkilatında hizmet birimleri, insan
kaynakları, daire başkanlıkları, daimî ve geçici
çalışma grupları bulunmaktadır ve bu birimler kendi çalışma
konu ve sahalarında gerekli çalışmaları yapacaklardır.
Değerli milletvekilleri, Ölçme, Seçme ve Yerleştirme
Merkezinde görev alacak personelin, başkan ve üniversiteden gelen
başkan yardımcıları hariç, 657 sayılı Devlet
Memurları Kanununa tabi oldukları görülüyor. Dolayısıyla
Merkezde daire başkanları ve müşavirler yanında bir de
Ölçme, Seçme ve Yerleştirme Merkezi uzmanı ve uzman
yardımcıları, şube müdürü kadrolarında görevlendirmeler
yapılmakta ve bunlar sözleşmeli olarak
çalıştırılabilmektedirler. Bu şekilde geniş bir
yetişmiş uzman kadronun görev alacağı ÖSYMnin
çalışmalarının başında imtihanların
yapılması geliyor demiştik. Bu imtihanlarda da bugüne kadar
karşılaşılan ve olumsuzluklara konu olan imtihanların
güvenliğidir. Bu yasa tasarısına göre Sınav soruları
ile bunları hazırlamakla görevli olanların kimlikleri gizli
tutulacaktır. deniyor. Ancak daha önceki yönetimlerde de bunların
kimliklerinin gizli olduğu, gizli tutulduğuna dair bilgiler vardı.
Hatta bu soruların hazırlanıp basılması aşamasında,
matbaada çalışanlar, soruları düzenleyenler, tanzim edenler dört
beş gün âdeta hapis hayatı yaşarlardı; evlerinden
ayrılırlar ve bu imtihanların sonuna kadar yahut soru
kitapçıklarının dağıtılmasına kadar evlerine
gitmezlerdi. Yani bu bakımdan fazla bir değişiklik
bulunmamaktadır.
Bundan böyle yapılacak imtihanlarda, imtihanların
yapıldığı binalarda sinyal kırıcı ve benzeri
cihazların kullanılacak olması sahteciliği önleme
çalışmalarından biri olarak dikkat çekmektedir. Ancak,
nasıl bir sonuç alınacağı ileride görülecektir. Çünkü bugün
sahteciler her şeyi kırabilmekte. Belki bu şekilde sinyal
kırıcıyı da kıracak ve gene yapacağını
yapacaktır. Ama bunları, belirttiğim gibi, ileride
göreceğiz.
Bu yasa tasarısının en ilgi çeken bölümü, ÖSYMde
çalışmakta olanların büyük bir kısmının
Yükseköğretim Kuruluna devredilmesi ve bunların yerine yeni
elemanların alınmasıdır. Bu şekilde eski
çalışanların gönderilip yerine yenilerinin alınması
Bir kadrolaşma mı yapılıyor? şüphesinin
doğmasına sebep olmaktadır. Mevcut çalışanların
YÖKe devrinin bir soruşturma veya suçlama ile olmaması bir keyfîlik
çağrışımı yapmaktadır. Yani Sizi aldım,
buraya gönderdim. diye belirtiyoruz. Elbette ÖSYMde çalışmakta
olanların çoğunun memuriyetten gelmiş olması ve ÖSYMde
bugün gerekli olan eğitimden yahut da ÖSYMnin istediği
eğitimden geçmemiş olmaları bir eksikliktir. Ancak, bundan böyle
de ÖSYMde çalışacak olanların hepsi teknolojik bilgilerle
donanmış kişiler olmayacaktır. Yani burada hizmetlisi
olacak, şoförü olacak, bilmem matbaacısı olacak.
Dolayısıyla bunlar olacaktır. Bu yüzden, çalışmakta
olanlardan istifade edilebileceklerin ÖSYMde çalışmaya devam etmesi
uygun olur kanaatindeyim. Çalışmakta olan yaklaşık 320
civarındaki görevlinin hiç olmazsa üçte 1inin görevinde kalması,
yukarıda belirttiğim keyfîlik ve kadrolaşma şüphesini
önemli oranda ortadan kaldırabilirdi.
Değerli milletvekilleri, bu yasa ile 28/3/1983 tarihli ve
2809 sayılı Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı
Kanununa göre, İstanbul Gelişim Üniversitesi, Alanya Hamdullah Emin
Paşa Üniversitesi, Üsküdar Üniversitesi, Bursa Orhangazi Üniversitesi,
Türk Hava Kurumu Üniversitesi, Ankara Bilge Üniversitesi, Altın Koza
Üniversitesi ve Gedik Üniversitesi olmak üzere sekiz yeni vakıf
üniversitesi kurulmaktadır. Böylece, üniversite sayımız yüz
altmış dörde ulaşacaktır.
Kurulmakta olan vakıf üniversitelerinin bir kısmı
öğretim üyesi, fiziki imkânlar bakımından oldukça zayıf
görünmektedir ancak bu üniversitelere bu vakıflar külliyetli miktarda
yatırımlar yapmaktadır. Üniversiteler çoğaldıkça
öğrenci kapma yarışına girecekler ve iyi üniversite olmaya
çalışacaklardır diye umut ediyorum.
Bunun yanında, daha önceki konuşmalarımda da
belirttiğim gibi, bu üniversitelerden bir kısmı belirlenen
süreler içerisinde istenen şartları yerine getiremeyecek ve ilgili
üniversitelere devredilecektir kanaatindeyim. Bu yüzden vaatlerini yerine
getirmek durumundadırlar ve bu konuda büyük bir gayret göstereceklerini
yine ümitle bekliyorum.
Değerli milletvekilleri, elbette ülkemizde üniversite eğitimi
almak isteyen gençlerimizin artması da üniversitelere ihtiyacı
gittikçe artırmaktadır. Zaten bütün bu eksikliklerine rağmen bu
üniversitelerin kurulmasına karşı çıkmamamızın
sebebi, gençlerimizin üniversite eğitimi almak istemelerinin giderek
büyüyen bir arzu hâline gelmesinden kaynaklanmaktadır fakat kurulan
vakıf üniversitelerinin gelişme ve ARGE çalışmaları
konusunda titiz denetimlere tabi tutulmaları gerekmektedir.
Öte yandan, ülkemizden hemen her yıl 25 bin kadar
öğrenci lisans eğitimi almak üzere yurt dışına
gitmektedir. Bir öğrenci için 20-25 bin euro yıllık masraf
yapıldığı düşünülürse yurt dışına giden
döviz yılda yaklaşık 50 milyon euro kadardır. Dolayısıyla,
bu üniversitelerin gelişmesi ve kalitesini yükseltmesiyle bu giderin büyük
bir kısmı da ülke içerisinde kalacaktır diye düşünüyorum.
Tabii, burada belirtmem gereken bir başka şey daha var
değerli milletvekilleri: Vakıf üniversite fakültelerinin klasik
fakülte isimlerinin yerine fantastik isimler kullanmaları dikkati çekiyor.
Mesela, sanat ve tasarım fakültesi diyoruz, tasarımla sanat aşağı
yukarı aynı anlama gelmekte. Havacılık ve uzay bilimleri
fakültesi, hava ulaştırma fakültesi diyor. Yani, bunlar, sanki
birbirinden çok ayrı özellikleri olan fakültelermiş gibi gösterilmeye
çalışılıyor. Spor bilimleri fakültesi diyor, hâlbuki, bugün,
ülke genelinde belki yüzün üzerinde beden eğitimi ve spor yüksek
okulları var ki, bu, bugün spor bilimleri fakültesinde verilecek hem
dersleri vermektedir hem de yetişecek elemanları
yetiştirmektedirler.
Değerli milletvekilleri, burada bir başka maddede,
yasanın 14üncü maddesinde görüyoruz; buna göre genel lise, erkek teknik
öğretim, kız teknik öğretim, ticaret ve turizm öğretimine
bağlı okul mezunları ibaresi lise ve dengi okulları
bitirenler şeklinde değiştirilmiştir. Yani bundan böyle
imam-hatibi bitiren de, meslek lisesini bitiren de gidecek polis
okullarına girebilecek ve polis olabileceklerdir.
Değerli milletvekilleri, burada yeni bir 15inci madde
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Akkuş.
AKİF AKKUŞ (Devamla) Biz teşekkür ederiz.
Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler.
Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına, Mersin
Milletvekili Ömer İnan. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
Buyurunuz Sayın İnan.
AK PARTİ GRUBU ADINA ÖMER İNAN (Mersin) Sayın
Başkan, değerli arkadaşlar; 616 sıra sayılı Kanun
Teklifiyle ilgili olarak Adalet ve Kalkınma Partisi adına söz
almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, Millî Eğitim Komisyonuna ÖSYM
ile ilgili olarak iki teklif, bir de ÖSYMnin kendi
hazırladığı metin olmak üzere üç metin gelmişti. Bir
alt komisyonda bu konunun görüşülmesinde fayda mülahaza edildi ve bir alt
komisyon oluşturuldu ve bu alt komisyon beş gün boyunca ciddi bir
şekilde çalıştı ve önünüze gelen teklif beş günlük
çalışmanın ürünü.
Bu teklif kanunlaştığı takdirde ne getiriyor,
onlara şöyle kısaca bir göz atalım:
Bir defa, Öğrenci Seçme ve Yerleştirme Merkezi isim
değiştiriyor, Ölçme, Seçme ve Yerleştirme Merkezi olarak bir
teşkilat kanununa kavuşmuş oluyor.
İkinci olarak sekiz tane vakıf üniversitesi kuruluyor.
2547 sayılı Kanunun bazı maddeleri
değişiyor. Bütün genel ve meslek lise mezunu öğrencilerimize
polis olma hakkı tanınıyor.
Bazı üniversitelere de kadro tahsis ediliyor.
Değerli arkadaşlar, ÖSYMnin tarihçesine, daha
doğrusu üniversiteye girişe şöyle kısaca bir
baktığımızda şunu görüyoruz: Evvela her üniversite
kendi imtihanını yapardı, bizim gençliğimizde öyleydi. Bir
öğrenci üniversiteye gitmek istiyorsa İstanbul, İzmir, Ankara
dolaşır dururdu. Daha sonra on sekiz üniversitenin imtihanı tek
yapılmaya başlandı. Orta Doğunun imtihanı Orta
Doğu tarafından yapılıyordu ve bunlar seçme sınavı
yapıyorlardı, yani öğrenciler bir puan alıyorlar,
puanlarına göre yine fakülte fakülte dolaşıp kayıt
yaptırıyorlardı. Daha sonra yerleştirme oldu, yani ÖSYM
öğrencilerin imtihanını yaparak üniversitelere yerleştirir
hâle geldi. ÖSYM sadece üniversite öğrencilerini üniversitelere
yerleştirmekle kalmıyor. Son yıllarda ÖSYMye yeni bir görev
yüklendi. Bazı kamu kurum ve kuruluşları alacakları
memurları, meslek mensuplarını ÖSYM kanalıyla, ÖSYMnin
yapacağı imtihanla almaya başladılar. Tabii, kamu
kuruluşu dışında özel sektör de isterse yaptırabilir.
Yalnız, ÖSYMnin görevi artmasına rağmen, altyapısında
bir değişiklik olmadı, ne yasal altyapısı
değişti ne fiziki ne personel açısından; altyapı ilk
kurulduğu günkü gibi kaldı, bir gelişme olmadı. Şimdi
bu teşkilat kanunuyla hem kendi kanunlarına kavuşmuş olacak
ÖSYM hem de bu eksiklik büyük ölçüde giderilmiş olacak.
Demin arkadaşımız da ifade etti; yılda
yaklaşık kırk imtihan yapıyor ÖSYM, 9 milyon kişi de
bu imtihanlara giriyor. Üniversite yanında, kamu
kurum/kuruluşları da imtihanlar yapıyorlar; meslek
mensupları, memurlar imtihanları hep buralarda yapılıyor.
Ayrıca, özel hukuk tüzel kişileri de her türlü ölçme ve
değerlendirmeyi burada yaptırabiliyorlar.
Bu kanunla gelen bir şey şu: Yurt dışına
da açılıyor artık ÖSYM, yurt dışına da
açılıyor. Yani yurt dışından herhangi bir kamu kurumu
veya özel sektörden bir kuruluş ÖSYMye müracaat ederek
imtihanlarını yaptırabiliyorlar.
Bu teklifin kabul edilmesiyle, ÖSYM kamu tüzel
kişiliğine kavuşmuş oluyor, idari ve malî özerklik geliyor,
özel bütçeli bir kurum oluyor ve Sayıştay denetimine tabi bir kurum
hâline geliyor.
ÖSYM 7 üyeli Yönetim Kuruluyla idare ediliyor, 1 başkan, 6
tane üye. 6 daire başkanlığı kuruluyor ve uzman bir
kuruluş hâline geleceği için de ÖSYM uzman
yardımcıları ve uzmanları istihdam edilmeye başlanacak.
Şu anda ÖSYM, üniversiteler için iki imtihan yapıyor,
biri martta diğeri de haziranda. Marttaki imtihan Yükseköğretime
Geçiş Sınavı YGS diye tabir ediliyor. Bu imtihanda 140 ve
üzeri puan alanlar meslek yüksekokullarına girebiliyorlar ve açık
öğretime kayıtlarını yaptırabiliyorlar. 180 ve üstü
puan alanlar da haziranda yapılacak imtihana giriyorlar. Haziranda da
beş imtihan yapılıyor. Bunun adı da LYS, yani lisans
yerleştirme sınavı. LYS-1, LYS-2, 3, 4, 5 diye gidiyor. 1,
matematik; 2, fen-edebiyat, sosyal bilimler, yabancı dil gibi imtihanlar
açılıyor haziranda. Marttaki imtihanda 180 ve üzeri puan alan
öğrenciler isterlerse bu imtihanların hepsine birden girebiliyorlar,
beş imtihana da girebilirler. İsterlerse, sadece, hangisinde uzmanlaşmak
istiyorsa ona girebilirler ve ondan sonra da yerleşiyorlar.
ÖSYM yöneticilerinin ifadesi: Bu kanun teklifi
gerçekleştikten sonra YGS yılda 3 defa yapılabilecek. Yani
martta yapılan imtihan sadece mart ayında değil bir yıl
içerisinde 3 defa yapılabilecek. Yani düşünün, sadece martta üç
beş saatlik bir imtihan için hazırlanıyor çocuk. Eğer
hastalanırsa, herhangi bir şey gelirse başına o sene
gidiyor, o senesi yanıyor. Bunun üstesinden gelebilmek için, bu
talihsizliği giderebilmek için bir yılda 3 defa imtihan yapacak ÖSYM.
Hangisinde müsait olursa öğrenci orada imtihana girecek. Eş
değer sınav dedikleri bir sistem geliyor, yani farklı
zamanlarda, farklı yerlerde benzer sorularla öğrenciler imtihan
edilebilecekler.
Bir başka yenilik ÖSYMyle ilgili olarak şu: On-line
imtihana da imkân verilecek yani İnternet üzerinden imtihana da imkân
verilebilecek. Herhangi bir kamu kuruluşu, 300 kişi, 500 kişi,
bin kişi, on-line olarak imtihanı ÖSYMye yaptırabilecek. Bunun
için İstanbuldaki kapasite şu an için 600, Ankaradaki 200,
İzmirdeki de 300. Bu kapasite ilerideki tarihlerde artacak. Yani yine
ÖSYMnin denetiminde, gözetiminde bir odada bilgisayarların
başına geçecek öğrenciler, imtihanlarını orada
olacaklar.
Bu önümüzdeki imtihanlar için bir değişiklik de şu:
Soru kitapçıkları artık bireysel. Yani eskiden, geçen sene,
evvelki senelerde dört soru kitapçığı
hazırlanırdı birbirinden farklı, A, B, C, D diye
isimlendirilirdi. Bu imtihanla beraber, önümüzdeki imtihanla beraber 1,5 milyon
soru kitapçığı hazırlanıyor, hepsi birbirinden
farklı. Yani her öğrencinin sorusu, soru kitapçığı
ayrı olacak ve soru kitapçıkları cevap
kâğıtlarıyla beraber poşetlere yerleştirilecek. Bu
poşetleri öğrenciler kendileri açacaklar. Şu andaki sistemde
salon başkanları açar soru kitapçıklarını. Bu yeni
gelecek sistemde ise öğrenciler bizzat soru
kitapçığını kendisi açacak, cevap anahtarıyla beraber
onu kendisi açmış olacak ve soru kitapçıkları ile cevap
kâğıtlarının üzerinde de adayların resimleri olacak.
Bütün bunlar güvenlik açısından ileri bir aşamayı ifade
ediyor.
Ayrıca, imtihanın güvenliği için cep
telefonları, saatlerin imtihana sokulmasına izin verilmeyecek. Hatta,
öğrencilerin kurşun kalem, silgi gibi ihtiyaçları ÖSYM
tarafından karşılanacak. Yani 2 tane kurşun kalem, 1 tane
silgi, kalemtıraş, peçete, hatta şeker dahi ÖSYM tarafından
öğrencilere verilecek.
Eskiden her binada yedek soru kitapçıkları ve cevap
anahtarları olurdu. Şimdi o da kalkıyor güvenlik
açısından. Yedek soru kitapçıkları sadece il sınav
yöneticiliklerine gelecek. Burada, bayağı, güvenlik
açısından iyi bir nokta diyebiliriz buna da. Tabii, bu çabalar,
ÖSYMnin büyük gayret göstermesi, orada çalışanların büyük
gayreti, özverisi, fedakârca çalışmaları sonunda
Tabii bunlara
bir sınav ücreti de veriliyor. Ben o konuya daha sonra geleyim.
Bu kanunla uygulamadaki bazı boşluklar gideriliyor.
Onlara da kısaca değineyim. Biliyorsunuz, kopyanın mevcut
durumda cezası yok. Kopya sadece kabahat kabul ediliyor. Yani toplu bir
kopyaya teşebbüs edilse veya ferdî bir kopyaya, kabahattir bu, bir
cezası yok. Geçenlerde yaşadığımız o KPSS
olayında toplu bir kopya girişiminde hiçbir şekilde
cezalandırılamadı bu işe tevessül edenler ve bunun
ceremesini ÖSYM çekti. 8 milyon Türk liralık bir zarara uğradı
ÖSYM. Bu yeni gelen sistemle, eş değer imtihan yoluyla bu büyük
meblağdaki masraf yapılmayacak, yani 8 milyon kadar bir para,
eğer eş değer imtihan sistemi geçerli olsaydı
yapılmamış olacaktı. Ne demektir o? Benzer sorular
sorularak o kopya çeken, mesela girmiş imtihana 40 almış, 50
almış, 30 almış, 40 almış, birden 100
almış; bu gibi öğrenciler, adaylar seçilerek, Buyurun sizi
tekrar imtihana alacağız. denilebilirdi ve onlar imtihan edildikten
sonra da hak ettikleri puanı verirlerdi eğer eş değer
sistemi olsaydı. Olmadığı için 8 milyon liralık bir
kayba uğradı ÖSYM. Bu değişiklikle, eş değer
imtihanın getirilmesiyle hem kopya olayındaki imtihanın topyekûn
iptal edilmesi olayı yaşanmayacak hem de başka sahalarda da bu
şey kullanılabilecek.
Bir başka değişiklik de şudur arkadaşlar,
getirilen ilavelerden biri de şudur: Biliyorsunuz, üniversite
imtihanları okullarda yapılır, ya üniversitenin binalarında
veyahut da liselerde, ilkokullarda yapılır. Burada da görevlendirilir
kişiler. Kimler görevlendirilir? Üniversitede profesör, doçent,
yardımcı doçent, araştırma görevlisi, okutman, öğretim
görevlisi, uzman; liselerde, ortaokullarda, ilkokullarda müdür,
öğretmenler görevlendirilir, hatta müstahdem görevlendirilir ve hepsine de
sınav ücreti adı altında bir ücret ödenir. Burada, bu
imtihanlarda görev alamayan bir kesim vardır, onlar da polislerdir.
Seneler önce bir polis müdürü arkadaşa sorduğumda, Size ne ücret
veriyorlar? Biz şu kadar alıyoruz, siz ne alıyorsunuz?
dediğimde cevabı şu oldu arkadaşın: Efendim, biz
görevimizi yapıyoruz. Hâlbuki o
görev esas itibarıyla hoca olarak bizlerindi, çünkü üniversiteye
öğrenci alıyorduk biz. Para almaması gereken bir kesim varsa o
da bizdik. Polisleri çok yakından ilgilendirmiyordu doğrusu. O görev
hepimizin göreviydi. Bu bizim görevimiz. deyince ben utandım
doğrusu. Şimdi bu utancı sileceğiz nasip olursa
değişiklikle. Yani polis arkadaşlara da bir sınav ücreti
ödenecek.
Düşünün, bir okulda 70 kişiye ücret ödeniyor müstahdem
dâhil, oradaki 2 tane polise ödenmiyor; 72 olsun. Aldıkları ücret de
fazla bir şey değil. Hak ediyorlar. Niye? Binaya en önce gelen
onlardır, en son giden de onlardır. Şehir dışına
kadar aracı takip ederler, ÖSYMnin aracı şehir
dışına gidinceye kadar da takip ederler. Dolayısıyla
Analarının ak sütü gibi helaldir, bunu onlara vermek
durumundayız. dedik. Bütün partilerin anlaştığı üç
tane konu vardı, biri buydu. CHPnin de, MHPnin de desteğiyle bunu
geçirdik, bunun için de sevinçliyiz. Tabii keşke Yönetim Kurulu üyelerine
de bir 3 bin gösterge yerine 8 bin gösterge verseydik daha iyi olurdu. Yani
ÖSYM -Ölçme, Seçme Yerleştirme Merkezi- Yönetim Kurulu üyelerinin
aldıkları ücretin biraz daha artmasında fayda mülahaza ediyorum;
bu, benim şahsi görüşüm.
Efendim, bu kanun teklifiyle getirilen bir başka
değişiklik, ikinci mutabakatımız muhalefetle,
yardımcı doçentlerin 1inci dereceye kadar gelmelerine imkân
sağlıyoruz bu maddeyle. Yani şu andaki mevcut düzenleme nedir?
Yardımcı doçentler ancak 3üncü dereceye kadar çıkabiliyorlar
yani lise mezunlarının çıktıkları derece, 3üncü
derece. Bu değişiklikle artık yardımcı doçentler de
1inci dereceden emekli olabilecekler. Bu da çok öteden beri hemen herkesin
istediği ama bir türlü muvaffak olamadığı bir şeydi.
Bunu da birlikte gerçekleştirdiğimiz için memnunum.
Bir başka değişiklik bu kanunla gelen, 2547
sayılı Kanunun 58inci maddesinin değişikliğinin
yapılıyor olması; yani, döner sermaye ile ilgili bir
değişiklik.
Bir başka konu da bazı üniversitelerin kadro ihdas
talebinin yerine getirilmesi. Tabii çok sayıda üniversite kadro ihdas
talebinde bulunmuş, bunların bazıları uygun görülmüş,
bazıları da uygun görülmemiş. Uygun görülmeyenlerin uygun
görülmeme sebebi de onların hâlen ellerinde saklı
kadrolarının olmasıdır. Bu vesileyle o üniversitelere de
duyurmuş olalım, saklı kadroları olduğu için onlara
tahsis yapılmamıştır.
Bir başka değişiklik, Polis Yükseköğretim
Kanununun 10 ve 15inci maddeleri değiştirilerek bu mesleğe
girmek isteyen öğrencilerin mezun olduğu liseler ile ilgili
kısıtlama kaldırılmaktadır. Daha eşitlikçi
oluyor. Eskiden genel lise, erkek teknik öğretim, kız teknik
öğretim, ticaret ve turizm öğretimine bağlı okullar polis
kolejine girebiliyorlardı, polis olabiliyorlardı, şimdi lise ve
dengi okulların tamamı polis olma hakkına kavuşmuş
oluyorlar. Bunun da daha eşitlikçi bir yaklaşım olduğunu
düşünüyoruz. Ayrıca, bazı tabuların da
yıkılması lazım gelir diye düşünüyoruz.
Son olarak, bu kanun teklifiyle gelen bir şey, 8 tane
vakıf üniversitesinin kurulması. Demin arkadaşımız
isimlerini saydı, ben tekrar saymayacağım. Bu 8 vakıf üniversitesi
tabela üniversitesi değil bir defa, onu bilelim. Bu 8 üniversitenin
kurulmasıyla üniversite sayısı 164e çıkıyor. 2002
yılına kadar 76 tane üniversite kurulmuş, 1923-2002 arası
76 üniversite kurulmuş, senede 1 üniversite kurmuş Türkiye devleti;
2002den bu tarafa 88 tane üniversite kurulmuş yani seksen senede 76
üniversite, sekiz, dokuz senede, on senede 88 üniversite. Yani seneye 10
üniversite düşmüş aşağı yukarı. Bu, üniversiteye
ne kadar önem verdiğimizin bir ifadesi.
Tabela üniversitesi değil bunlar çünkü bunlar kurulurken yani
vakıf üniversiteleri kurulurken -Özellikle onun üzerinde duruyor
arkadaşlar.- vakıf üniversiteleri layüsel kurulmuyor, sorumsuzca
değil, YÖK çok iyi inceliyor, ciddi bir şekilde inceliyor; kaynağına
bakıyor, burslu öğrenci okutup okutmayacağına bakıyor.
Öyle üniversiteler var ki orta vadeli bir perspektifte nereye gideceğini
de yazıyor oraya, Şu kadar fakültem olacak, şu kadar
öğrencim olacak, şu kadar yayınım olacak. diyor.
Bunların mal varlıkları, taahhütleri yerine geldiği zaman
bu üniversiteler
Bu üniversiteleri kuranlara ben ancak teşekkür ederim,
Türkiyenin eğitimine katkıda bulunuyorlar. Kaynakçı filan
deyip de basite indirgemeyelim, üniversitenin gelişmesi açısından
bu üniversitelerimiz çok önemlidir. Mütevelli heyetine
baktığınız zaman da ciddi iş adamlarını,
bürokratları, öğretim üyelerini görüyorsunuz.
Ben bu kanun teklifiyle ilgili görüşlerimizi aktardım.
Hepinize teşekkür ediyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın İnan.
Soru-cevap bölümüne geçiyoruz.
Sayın Ünsal, Sayın Yıldız, Sayın Köse,
Sayın Aydoğan, Sayın Koçal sisteme girmişler.
Sayın Ünsal
Yok.
Sayın Yıldız, buyurunuz.
SACİD YILDIZ (İstanbul) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Bilindiği gibi tam gün yasası üniversitelerin sadece
tıp fakültelerini değil, hukuk, ekonomi, maliye gibi diğer
fakültelerini de kapsamaktadır. Tam gün yasası çıktıktan
sonra tıp fakülteleri dışındaki öğretim üyelerinin ne
kadarı kısmi statüden tam güne geçmiştir? Hâlen kısmi
statüde çalışan, tıp fakülteleri dışındaki
öğretim üyelerinin fakültelere göre dağılımı
nasıldır?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Yıldız.
Sayın Köse
ŞEVKET KÖSE (Adıyaman) Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
Sayın Bakan, soru skandalının ardından aylar
geçti. Tüm çalışanlar suçlu ilan edildi. Bu olayın
suçluları neden bulunamıyor? Ne zaman bulunacak? Bunun için ne
yapıyorsunuz?
İkinci sorum: ÖSYM son yaptığı sınavla
hep yanlış sorularla gündeme geldi. Mesela TUS sınavında
dört soru iptal edildi. Bu yanlış soruların çok sık
tekrarlanmaması yani sorulmasının sık sık
tekrarlanmaması için özel bir önlem almayı düşünüyor musunuz?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Köse.
Sayın Aydoğan
ERGÜN AYDOĞAN (Balıkesir) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan.
Sayın Bakan, atanamayan öğretmenler atanma talebiyle
demokratik hakkını kullandığı için üç yılla
yargılanıp kamu görevinden men edilirken, son zamanlarda artan -soru
hırsızlıkları çoğaldı- KPSS sınavında
kopya, hırsızlık yapanlar bir şekilde affedildi, kamu görevine
atandı. Yani demokratik hak talebinde bulunmak kopya
hırsızlığı yapmaktan daha ağır bir suç mudur
ki demokratik hakkını kullananlar kamu görevinden men edilirken
hırsızlık yapanlar kamu görevine atanmıştır?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Aydoğan.
Sayın Koçal
ALİ KOÇAL (Zonguldak) Teşekkür ediyorum Sayın
Başkan.
Sayın Bakan, özel vakıf ve devlet üniversitelerinin
toplam öğrenci kontenjanı ne kadardır? 2010-2011 öğretim
yılında özel vakıf üniversitelerinde kaç kontenjan boş
kalmıştır? Ve yine 2010-2011 öğretim yılında
devlet üniversitelerinde ne kadar boş kontenjan kalmıştır?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Koçal.
Sayın Cengiz
MUSTAFA KEMAL CENGİZ (Çanakkale) Sayın Bakanım,
Bakanlığınızın uhdesinde okul müdürlükleri veya millî
eğitimde beş yıllık çalışma sürelerine göre
rotasyon yapıldı ve birçok arkadaşımız isteği
dışında birçok ile atandı ve bunlara, belki
bazılarına cevap hakkı da tanınmadı. Daha sonraki
süreçte mahkemeye gidildi, mahkeme kararlarıyla birçok arkadaş geriye
döndü. Geri dönmeye çalışan arkadaşlarla birlikte onların
yerine atanan arkadaşlarımız millî eğitimde hem eğitim
ve öğretimi aksattı, hem de büyük bir kaosa sebebiyet verdi.
Şimdi, hem onların yerine atanan arkadaşlarla onların
yerine dönen arkadaşların çilesini, ıstırabını
görüyoruz. Bir ile atanmış bir arkadaşımız daha sonra
daha uzak bir noktaya çoluğu çocuğu eğitim-öğretim yaparken
atanma süreci yaşanmakta ve birçok sıkıntıyla
karşı karşıya kalmaktayız. Bununla ilgili
düşünceleriniz nedir? Ne gibi çözüm üreteceksiniz ve
arkadaşlarımızın bu konudaki beklentilerine cevap
verebilecek miyiz?
Diğer bir sorum da, bugün eğitim-öğretim sezonu
başında öğretmenlerimize eğitime hazırlık
ödeneği verilmektedir. Şimdi, bana gelen telefonlarda özellikle memur
ve hizmetli arkadaşlar diyor ki, hatta Çanakkalenin Çan ilçesinden
İsmail Azman diye bir hizmetli arkadaşım aradı, diyor ki:
Sayın Bakanım, bu okulu eğitim-öğretime ben
hazırlıyorum. Efendim, boyasını badanasını ben
yapıyorum. Efendim, her türlü temizliğini ben yapıyorum, gelene
geçene okulu ben gezdiriyorum, tarif ediyorum ve çayları da getiren
götüren benim ama bu hazırlığı yapan biri olarak ben bundan
yararlanamıyorum. diyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MUSTAFA KEMAL CENGİZ (Çanakkale) Bunu birçok memur ve
hizmetli arkadaşlar dile getiriyor. Bu konuda Bakanlık olarak bu
arkadaşlara cevabınız olacak mıdır? Merakla
bekliyoruz.
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Cengiz.
Sayın Varlı
MUHARREM VARLI (Adana) Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
Sayın Bakana soruyorum: Çukurova Üniversitesi büyük bir
üniversite ama Adananın nüfusuna bakıldığı zaman
şu anda yeterli gelmiyor. Adanaya ikinci bir devlet üniversitesi
kurmayı düşünüyor musunuz? Veya Ceyhanın, enerji
yatırımlarını alırsa Türkiyenin Rotterdamı
olacağı söyleniyor. Adana düşünülerek, Ceyhan ilçesinde ikinci
bir üniversiteyi kurmayı düşünür müsünüz?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Varlı.
Buyurunuz Sayın Bakan.
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI NİMET ÇUBUKÇU
(İstanbul) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Öncelikle, bütün gruplara, Millî Eğitim Komisyonunun
değerli üyelerine, ÖSYM Yasa Tasarısının ve
üniversitelerin kuruluşu esnasında, alt komisyonda ve üst komisyonda
göstermiş oldukları çalışmalardan dolayı teşekkür
ediyorum.
Hepinizin de bildiği gibi, bugün Parlamentoda görüşülen
yasamız, 1974 yılında merkezî bir sistemle kurulan, ÜSYM
adıyla kurulan Öğrenci Seçme ve Yerleştirme Merkezi, 1981
yılında yürürlüğe giren 2547 sayılı Yasayla YÖK yani
Yükseköğretim Kuruluna bağlanarak bugünkü ismini aldı.
Kurulduğu 1981 yılından itibaren 2547 sayılı
Yükseköğretim Kanununun 10uncu maddesiyle idare edilen ÖSYM,
başlangıçta, ortaöğretimden yükseköğretime geçişte
öğrenci seçmek üzere tasarlanmış ve sonraki yıllarda, kamu
kurumları başta olmak üzere birçok kurumunun personel ve öğrenci
ihtiyacını ve yerleştirme sorumluluğunu yerine getirmeyi
üstlenmiştir. Bu kadar yoğun bir çalışma potansiyeli olan
ÖSYMnin teşkilatını ve sorumluluklarını düzenleyen
bağımsız bir teşkilat yasasının olmaması ve ÖSYMnin
Yükseköğretim Kurulu bünyesinde çalışmalarını
sürdürmesi ve kendine özgü, tanımlı bir bütçesinin olmaması
bazı sorunları ortaya koyuyordu. Gerçekten, kuruluş döneminden
bu zamana geçen otuz yıl içerisinde, değişen koşullara
uygun bir yapılanmanın gereği de ortadaydı.
Günümüzde ortaya çıkan bilgi, iletişim ve diğer
teknolojik gelişmelerdeki kolaylıklara rağmen, ÖSYMnin tüm
sınav organizasyonu söz konusu teknolojik imkânlar
kullanılmaksızın merkezî olarak yapılmakta ve bu durum da
özellikle sınavların güvenliğini tehlikeye sokmaktaydı.
Ayrıca, sınavların ve yerleştirmelerin adil bir biçimde
gerçekleştirilebilmesi, sınav ve yerleştirmede kullanılan
sorular ve verilere hukuka aykırı bir şekilde erişimin
önlenmesi ve veri güvenliğinin sağlanabilmesi için cezai ve
caydırıcı yaptırımların düzenlenmesi gerekli
bulunmaktadır.
Bugün, burada, hem gruplar adına geneli üzerinde yapılan
görüşmelerde hem soru-cevapta -burada bir parantez açarak bu soruya da
cevap vermek istiyorum- kamu personeli seçme sınavında, bu yıl
ÖSYMnin yaptığı sınavda yaşanan hukuk
dışılıklar hepimizin gözleri önünde cereyan etti.
Dolayısıyla başından itibaren de kurumun
bağımsız bir kurum olması göz önünde bulundurularak,
Yükseköğretim Kurulunun bünyesinde denetlenen bir kurum olarak, hemen,
hızla denetim mekanizmalarını harekete geçirdiğimiz gibi,
diğer yandan yargı da olaya el koydu. Takdir edersiniz ki bu kurumun
kendi iç denetim mekanizmaları olmadığı için, yani daha
doğrusu kurumun kendi teşkilat yasası olmadığı
için yargıya intikal etmiş bir konuda yönlendirme ve yönetmemiz
mümkün olmadığı gibi, ÖSYM çalışanlarının
şaibe altında bırakıldığı gibi veya
suçlandığı gibi -sorularda kullanıldı- bir kelime
herhangi bir şekilde ne benim tarafımdan ne AK PARTİ
mensupları tarafından ne de Hükûmetin herhangi bir üyesi
tarafından kullanılmadı. Bu konuyu gerçekten büyük bir
titizlikle ve dikkatle takip ettiğimizi düşünüyorum ve hangi nedenle
olursa olsun, herhangi biri eşit, objektif, adil olarak gerçekleştirilmesi
gereken sınavların güvenliğini tehlikeye sokar ise, her kim bu
sınavların güvenilirliği konusunda kurumlara olan güveni
zedeleyecek bir tutum içinde olur ise bunu hiçbir şekilde hoş
görmeyeceğimizi ve bu tutumun karşısında en sert şekilde
tutum alacağımızı söyledik. Takdir edersiniz ki mevcut
düzenlemede, yani yeni getirdiğimiz düzenlemede hem
caydırıcı cezalar hem suç tanımları hem de yeni
gelişen teknolojik gelişimlere uygun bir yapılanmayla
güvenilirliği sağlayacağız. Bugün ÖSYMnin elindeki
imkânlar, sınav yapma imkânları
Bugün gelişen dijital
teknolojide, çok küçük çipli telefonlar, bluetooth sistemiyle soruların
dışarıya verilmesi, alınması gibi, her ne kadar ÖSYM
merkezinin güvenliğini sağlamış olsanız bile
sınav salonlarının güvenliğini
sağlayamayacağımız da ortada. Dolayısıyla bu
yasayı hem acil hem ivedi hem de Öğrenci Seçme ve Yerleştirme
Merkezinin üstlenmiş olduğu ve bu toplumda hemen her gencin güven
duyduğu bu kurumun güvenilirliğini daha da korumak ve ileriye
götürmek gayesiyle yaptık. Dolayısıyla bu soruşturma,
hepinizin bildiği gibi, bağımsız yargı tarafından
ve ilgili savcı tarafından yürütülüyor. Biz de sizler kadar meseleyi
ilgiyle ve yakından takip ediyoruz. Hiç kimseyi, bu anlamda, kurum
çatısı altındaki hiçbir kişiyi -herhangi bir kelimem
kamuoyunda duyulmamıştır- ben suçlamadım, suçlayan herhangi
birini de duymadım ama yaşanan bir mesele vardı ve bu
sınavın güvenliğini riske etmişti, sınavın
eşit olarak uygulandığına dair güvenilirliği zedelemişti,
sınavın iptal edilip yenilenmesi de bir zaruret gereğiydi.
Elbette sınavı hakkıyla, hukukuyla kazanan adayların da bu
konuda ciddi bir zarara uğradıkları muhakkak. Nitekim,
ağustos ayında gerçekleştirmeyi düşündüğümüz
öğretmen atamalarının, 31 Ağustosta yapmamız gereken
öğretmen atamalarının kasım ayına ertelenmiş
olmasıyla, Millî Eğitim Bakanlığının bu konuda
belki de bu sınav nedeniyle fazla mağdur olan kurum olduğunu bir
kez daha ifade etmek istiyorum çünkü eğitim-öğretim yılı
başlamadan atamayı düşündüğümüz öğretmenlerin görev
yerlerine ulaşmaları, eğitim-öğretim yılı başladıktan
sonra atamalarının gerçekleştirilmiş olmasından ciddi
zarar gördük. Dolayısıyla bu konu hepimizin konusu ve hepimizin
meselesi. Biz istiyoruz ki bu ülkede sınava giren herhangi bir gencimiz,
kamu personeli olmak için veya üniversiteye yerleşmek için, hangi nedenle
olursa olsun bu kuruma sonsuz güven duysun ve bu kurum güvenilirliğini,
teknolojik güvenliğini, önlemlerini alabilecek mekanizmalara sahip olsun.
Bugün huzurunuza getirilen yasa da bu minvalde bir yasa. Dolayısıyla,
yeni teknolojik gelişmelere uygun, bu anlamda sınavların
güvenlik içerisinde yapılabilmesini, esneklik içerisinde
yapılabilmesini de sağlayacak. Sınav merkezlerinde alınan
güvenliğin de rahatlıkla uygulanabileceği bir sistem kurulacak.
Burada, yani Soru skandalının ardından ÖSYM şaibe
altında kaldı. vesaire bu sözler bu manada, dediğim gibi,
herhangi bir şekilde şaibe altında bırakmadık, buna da
özen gösterdik diyebilirim.
Bir yandan da atanamayan öğretmenlerin yaptıkları
eylemden dolayı yargı kararıyla kamu görevinden men edildiklerine
ilişkin bir konu. Doğrusu, ben bu meselenin
ayrıntısını anlamak isterim. Atanamayan bir öğretmen
zaten memur değildir, nasıl kamu görevinden men edilecektir,
nasıl böyle bir cezai yaptırım verilecektir bunu bilmiyorum. Ama
çeşitli zamanlarda ve çeşitli platformlarda özellikle eğitim
fakültesi mezunu öğretmen adaylarımızın zamanında
yanlış politikalarla bunu burada açıkça ifade etmek
mecburiyetindeyim- fazlasıyla kurulan eğitim fakülteleri,
fazlasıyla verilen kontenjanlar
ERGÜN AYDOĞAN (Balıkesir) 400 bin öğretmen
açığı var.
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI NİMET ÇUBUKÇU (İstanbul)
bugün Türk eğitim
sisteminin ihtiyacı olmayacak kadar fazla sayıda öğretmen
adayının eğitim fakültelerinden mezun olmasına sebebiyet
vermiştir. Bugün biz de en fazla itirazı eğitim fakültelerinin
kuruluşuna ilişkin zannediyorum
K. KEMAL ANADOL (İzmir) Sayın Bakan, siz hiç
eğitim fakültesi kurdunuz mu?
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI NİMET ÇUBUKÇU (İstanbul) Onu ifade edeceğim.
ERGÜN AYDOĞAN (Balıkesir) Öğretmen
açığı yok mu Sayın Bakan?
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI NİMET ÇUBUKÇU (İstanbul) Yerinizden yapılan bu
konuşmaları duyuyorum yani her ne kadar izleyenler duyma
şansına sahip değillerse de.
Bu itirazlar bize her Millî Eğitim Komisyonunda
kurulmasını istediğimiz fakülte geldiğinde de geliyor. Bunu
bir kez daha açıklıkla ifade etmek isterim ki dönemimizde kurulan
eğitim fakülteleri tamamen doğru bir planlamayla Türkiyenin
eğitim ve öğretim
ERGÜN AYDOĞAN (Balıkesir) Nasıl oluyor efendim,
yanlış bilgi veriyorsunuz.
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI NİMET ÇUBUKÇU (İstanbul) Lütfen dinleyelim, yani ben
sizin sorunuzu dikkat
ERGÜN AYDOĞAN (Balıkesir) Dinliyoruz ama
yanlış bilgi veriyorsunuz Sayın Bakan.
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI NİMET ÇUBUKÇU (İstanbul) Ben hiçbir konuda
yanlış bilgi vermiyorum. Bu yüce Meclis
ERGÜN AYDOĞAN (Balıkesir) Efendim, yanlış
bilgiler veriyorsunuz.
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI NİMET ÇUBUKÇU (İstanbul) Vermiyorum efendim.
ERGÜN AYDOĞAN (Balıkesir) Türkiyede öğretmen
açığı var mı? Türkiyede öğretmen açığı
yok mu şu anda?
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI NİMET ÇUBUKÇU
(İstanbul) Şimdi, öğretmen yetiştiren
kurumlarımızda, eğitim fakültelerimizde, kuruluşuna izin
verdiğimiz eğitim fakültelerinin bölümleri şu anda Türkiyenin
en çok ihtiyacı olan okul öncesi eğitim bölümü
öğretmenliği, sınıf öğretmenliği, İngilizce
öğretmenliği, özel eğitim, yani engelli
çocuklarımızın eğitimi gibi beş altı alanla
sınırlandırılmış durumda. Dolayısıyla
biz, bugün
Yarın, Yükseköğrenim Genel Kurulunda Başkanlık
edeceğim, başlığımız da Eğitim Fakülteleri
ve Öğretmen Yetiştirme. Millî Eğitim Bakanlığı,
bir yıllık çalışmayla, Türkiyenin ihtiyacının ve
önümüzdeki yirmi yıl içerisinde hangi alanda ve hangi branşta, ne
kadar öğretmen ihtiyacı olduğunun analizini yapmış ve
bundan sonraki planlamalarını yükseköğrenimde buna uygun
şekilde planlamıştır. Dolayısıyla bugün,
geçmişten günümüze gelen ve hakikaten gençlerimizin bu anlamda bir umut
kapısı olarak gördükleri ve kamuda öğretmen olarak atanmayı
bekleyen ve bu konudaki umutların bir şekilde fazlasıyla istismar
edildiğini görüyorum. Seçim atmosferindeyiz, gerçekten bu istismarın
daha fazlalaşacağını da tahmin ediyorum ama öğretmen
adaylarımız şunu bilsinler ki en yüksek öğretmen
atamaları AK PARTİ döneminde olmuştur, en yüksek atama da geçen
yıl gerçekleşmiştir.
ERGÜN AYDOĞAN (Balıkesir) En çok öğretmen
açığı da sizin döneminizde!
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI NİMET ÇUBUKÇU
(İstanbul) Biz, Millî Eğitim Bakanlığının norm
kadro açığı İLSİS modülü çerçevesi içerisinde ve
ülkenin mali olanakları çerçevesinde öğretmenlerimizi atamaya
çalışıyoruz. Dolayısıyla, bu konuda
Bir diğer soru, vakıf ve devlet üniversitelerinin
kontenjanları şeklindeydi, Sayın Koçal sordu. 2010
yılı kontenjanlarının, devlet üniversitelerinde, ön
lisansta ne kadarı boş kaldı? şeklinde sorulmuştu.
Yüzde 20si, lisansta sadece yüzde 4ü. Vakıf üniversitelerinde, ön lisansta
yüzde 58 boş, lisansta yüzde 20 civarında boş
kalmıştı. 2010 yılı için söylüyorum bunu.
Bir diğer soru, Sayın Yıldızın, okul
müdürlüklerinin rotasyonu konusunda. Her şeyden önce, okul müdürlerimizin,
beş yılı aşkın süredir aynı görev yerinde
bulunanların görev yeri değişikliğine ilişkin karar,
siyasi bir karar değildir. Millî Eğitim Bakanlığı, çok
uzun yıllar aynı kurumda yönetici olmanın getirdiği
bazı sıkıntıları göz önünde bulundurarak bu
değişikliği uygulamaya koymuştur. Türkiye genelinde
başlangıçta itiraz eden bazı okul müdürlerimiz dahi İyi ki
bu değişiklik yapıldı. diye bu değişiklikten
duydukları memnuniyeti çeşitli defalar bizlere iletmişlerdir.
Şimdi, söylendiği gibi, uzak bir yere atandığı gibi
Okul müdürlerimizin sadece beş yılı dolduranlarını biz
kendi istediğimiz yerlere atamadık Sayın Milletvekili, kendi
tercihleri doğrultusunda atama yaptık.
ERGÜN AYDOĞAN (Balıkesir) Zorladınız.
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI NİMET ÇUBUKÇU
(İstanbul) Biz onlara bir öneride bulunduk ve teklif yaptık. Bu
sıralama çerçevesinde kendi tercih ettikleri okullara ve kendi
rızalarıyla oldu. Ayrıca, bu yönde herhangi bir şikâyeti
veya yargısal başvurusu olan ve yargısal anlamda karar
alınanların bu kararlarını da uygulamaya gayret ettik.
Eğitim ve öğretim ödeneği hakkında bir soru
sordular Memur ve hizmetliler bu ödenekten yararlanabilecekler mi? diye. Bu
konuda şimdilik bir çalışmamız
olmadığını ifade etmek isterim.
Bugün Mecliste görüşülmeye başlanan yasa
tasarısının önemli bir bölümünü de yeni kurulacak olan
vakıf üniversiteleri oluşturuyor. Vakıf üniversitelerine
ilişkin en önemli itirazlardan bir tanesi de gerçekten, Türkiyenin
özellikle eğitim-öğretim ihtiyacı
Yükseköğrenim talebi
bulunan ülkemizde, bu denli genç nüfusa sahip ülkemizde, aynı zamanda,
yükseköğrenim görmüş kişilerin nüfusa oranının
gerçekleştirilmesi açısından bugün hâlâ daha yükseköğrenim
sistemimizin desteklenmesi ve daha fazla üniversitenin kuruluşu konusunda
adımlar atılıyor.
Bugün kurulacak olan 8 üniversiteyle birlikte Türkiyede üniversite
sayımız 164e çıkacak. Gerçekten, genç bir nüfusa sahibiz ve
yükseköğrenim görmüş kişilerin oranının
artırılması hedefinden hareketle, bugün kurulacak olan, yani
bugün ve yarın görüşüldükten sonra kurulacak olan üniversitelerimizle
birlikte yükseköğrenim sistemimizin daha da güçleneceğini
düşünüyoruz. Bu üniversitelerin kuruluşunda asla kaliteyi ve sistemi
göz ardı etmiyoruz. Yükseköğretim Kurulu, kurulacak olan
üniversitelerin uygulanması gereken kriterlerini -mal varlığı,
üyeleri, mütevellisi- eskisinden çok daha büyük bir titizlikle incelemektedir.
Dolayısıyla, aynı zamanda Yükseköğretim Kurulu bu
belirlediği kriterler doğrultusunda üniversitelerin kuruluşuna
izin verirken kendilerine ulaşan ve edinilmesi gereken tüm bilgileri hem
milletvekilleriyle hem kamuoyuyla da son derece açık, şeffaf bir
şekilde paylaşmaktadır. Dolayısıyla bu konuda ileri
sürülen itirazlar herhangi bir şekilde geçerli değildir.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Arz ederim.
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Bakan.
FATMA NUR SERTER (İstanbul) Tutanakları göndereyim
size Sayın Bakan. Tutanakları alın, okuyun; Komisyon
tutanaklarını alın, okuyun. Ayıp yani, ayıp!
SACİD YILDIZ (İstanbul) Sayın Bakan, benim
sorularıma yazılı mı cevap vereceksiniz?
BAŞKAN Herhâlde yazılı cevap verecektir
sorularınıza.
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI NİMET ÇUBUKÇU
(İstanbul) Cevaplarını yetiştiremediklerime
yazılı olarak cevap vereceğim.
FATMA NUR SERTER (İstanbul) Herkes alsın, okusun
Komisyon tutanaklarını, kimin doğru söylediği çıkar.
Ayıptır! Bir bakan yalan söylemez, ayıptır!
ÜNAL KACIR (İstanbul) Ama Bakana Yalan söylüyorsun. demek
de ayıptır!
FATMA NUR SERTER (İstanbul) Söylemesin, ben de
söylemeyeyim. Alın tutanakları, okuyun. Böyle şey olur mu?
SACİD YILDIZ (İstanbul) Ben sorularıma cevap
alamadım.
BAŞKAN Yazılı olarak cevap vereceğini
söyledi Sayın Bakan, kendisi öyle beyan etti.
Sayın milletvekilleri, teklifin tümü üzerindeki
görüşmeler tamamlanmıştır.
Maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Danışma Kurulunun bir önerisi vardır, okutuyorum:
VII.- ÖNERİLER (Devam)
B)
Danışma Kurulu Önerileri
1.- Türkiye Büyük Millet Meclisi
Genel Kurulunun 3/2/2011 tarihli 58inci Birleşiminin Sekizinci ve
Dokuzuncu Oturumlarına ilişkin kapalı oturum tutanakları
ile tutanak özetlerinin İç Tüzükün 71inci maddesine göre yayımlanmasına
ilişkin Danışma Kurulu önerisi
Danışma Kurulu Önerisi
Tarihi:
16/2/2011
Danışma Kurulunun yaptığı
toplantıda, ekteki önerinin Genel Kurulun onayına sunulması
uygun görülmüştür.
Mehmet
Ali Şahin |
Türkiye
Büyük Millet Meclisi |
Başkanı |
Bekir
Bozdağ Kemal
Anadol |
Adalet ve
Kalkınma Partisi Cumhuriyet
Halk Partisi |
Grubu
Başkanvekili Grubu
Başkanvekili |
Oktay
Vural Bengi
Yıldız |
Milliyetçi
Hareket Partisi Barış
ve Demokrasi Partisi |
Grubu
Başkanvekili Grubu
Başkanvekili |
Öneri:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulunun 3/2/2011 tarihli 58
inci Birleşiminin 8 inci ve 9 uncu Oturumlarına ilişkin
kapalı oturum tutanakları ile tutanak özetlerinin İçtüzüğün
71 inci maddesine göre yayımlanması,
önerilmiştir.
BAŞKAN Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
VIII.- KANUN TASARI VE
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A) Kanun
Tasarı ve Teklifleri (Devam)
2.- Adalet ve Kalkınma
Partisi Grup Başkanvekilleri Yozgat Milletvekili Bekir Bozdağ,
Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş, Samsun Milletvekili Suat
Kılıç ve Giresun Milletvekili Nurettin Canikli ile Kahramanmaraş
Milletvekili Veysi Kaynakın; Ölçme, Seçme ve Yerleştirme Merkezi
Başkanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında
Kanun Teklifi ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Adalet ve Kalkınma Partisi
Grup Başkanvekilleri Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş ve Samsun
Milletvekili Suat Kılıç ile 6 Milletvekilinin; Ölçme, Seçme ve
Yerleştirme Merkezi Başkanlığının Teşkilat
ve Görevleri Hakkında Kanun ile Bazı Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Millî
Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu Raporu (2/849, 2/851) (S.
Sayısı: 616) (Devam)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, şimdi birinci
bölümün görüşmelerine başlıyoruz.
Birinci bölüm geçici 1inci madde ile 11inci maddeye
bağlı (1), (2), (3), (4), (5), (6), (7) ve (8)inci fıkralar
dâhil olmak üzere 1 ila 11inci maddeleri kapsamaktadır.
Birinci bölüm üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına
Zonguldak Milletvekili Ali Koçal konuşacaktır. (CHP
sıralarından alkışlar)
Buyurunuz Sayın Koçal.
CHP GRUBU ADINA ALİ KOÇAL (Zonguldak) Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, görüşülmekte olan 616 sıra
sayılı Ölçme, Seçme ve Yerleştirme Merkezi
Başkanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında
Kanun Teklifinin birinci bölümüyle ilgili olarak Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına söz almış bulunuyorum. Yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, biraz önce soru-cevap işlemini
hep birlikte gerçekleştirdik. Soru-cevap işleminde Sayın Bakan
sorduğumuz sorulara yanıt vermeye gayret etti ama bizim
sorduğumuz sorulardan daha çok yasa teklifiyle ilgili kendi
düşüncelerini anlatmaya gayret etti. Bir de Sayın Bakanın,
gecenin bu saatinde bir Millî Eğitim Bakanı olarak biraz daha sakin
olmasını, bu kadar haşin olmamasını, buradaki
milletvekillerini azarlayacak şekilde konuşmamasını ve
Millî Eğitim Bakanlığına, millî eğitim
teşkilatına yakışır biçimde sorulara yanıt
vermesini arzu ediyorum.
Değerli arkadaşlar, tabii millî eğitim
dediğimiz zaman -millî eğitim, adı üzerinde- millî eğitim
hepimizi çok yakından ilgilendiren bir bakanlıktır.
Dolayısıyla millî eğitimdeki iş ve işlemlerin çok
düzgün, düzenli gitmesi gerekiyor. Hepimizin geleceği, ülkemizin
geleceği, yurdumuzun geleceğini ilgilendiriyor. Bir ülkenin
kalkınması ve aynı zamanda bir ülkenin bağımsızlığı
eğitimiyle ilgilidir. Eğer kaliteli bir eğitim, çağdaş
bir eğitim yapıyorsanız, eğer donanımlı birikimli
insan yetiştiriyorsanız, eğer başkalarıyla,
rakipleriyle rekabet edebilecek niteliklerde insan
yetiştirebiliyorsanız görevinizi yapıyorsunuz demektir ama
çağdaş eğitimi rafa kaldırıp, millî eğitimi
kadrolaştırıyorsanız, kendi siyasi düşünceniz
doğrultusunda hareket ediyorsanız o zaman bu millî eğitim
olmaktan çıkıyor, birilerinin eğitimi oluyor.
Dolayısıyla AKP döneminde ne yazık ki millî eğitim
amacından çok fazla uzaklaşmıştır. Bu millî
eğitim bakanları, gerçekten cumhuriyet tarihinde Türk millî
eğitimine en büyük kötülüğü yapan insanlardır. Bunu,
altını çizerek tekrar ifade etmek istiyorum. Zaten bu
İktidarın -öteden beri söylüyoruz- cumhuriyet kurumlarıyla
ilgili bir sıkıntısı var, bir alerjisi var. Yani cumhuriyet
ilkeleri ve kurumlarıyla bir sorunları var bu İktidarın. O
nedenle ne kadar söylesek de gene bu yasa teklifinde olduğu gibi çok somut
olarak niyetlerini ortaya koymuşlardır. Uygulamaları, bu söylediklerimin
kanıtıdır.
Değerli arkadaşlar, tabii, ÖSYMyi konuşuyoruz.
ÖSYM, millî eğitimde olduğu gibi yine yakından hepimizi, her
birimizi, tüm bireyleri, 74 milyonu ilgilendiren bir kurumdur. ÖSYM ile ilgili
74ten bu yana, bu yıla gelinceye kadar burayı değiştirmek,
işte, yeni bir yapılandırma ve farklı bir yönetim
oluşturmak kimsenin aklına gelmedi. Hatta bu
arkadaşlarımızın da aklına gelmedi, iktidarın da
sekiz buçuk yıldır aklına gelmedi. Niye gelmedi acaba? Ne oldu?
Sekiz buçuk yıldır çok iyiydi, beğeniyordunuz, siz de takdir
ediyordunuz, siz de özenle oranın korunmasını istiyordunuz ve de
çok güzel şeyler söylüyordunuz ama en sonunda yine öyle
anlaşılıyor ki sizin projeniz, planınız,
programınız çerçevesinde ÖSYMyi tarumar ettiniz, dağıttınız.
İşte, orada bir şaibeli durum ortaya çıktı, ondan
sonra da bir kamuoyu oluşturarak buranın değiştirilmesi
yoluna gidildi. Sekiz buçuk yıl sonra aklınız
başınıza geldi.
Tabii, buraya daha önceki ilgili
arkadaşımızın, Başkanın istifası, diğer
birkaç görevlinin istifasından sonra yeni bir arkadaş atamış
oldunuz vekâleten. Hayırlı, uğurlu olsun. Yeni atanan ÖSYM
Başkanı arkadaşımız da AKPnin işte grup
toplantılarında falan
Çok iyi, çok güzel, ne kadar iyi! Bunu da
herkesin bilmesi gerekiyor. Yani, demek ki bir bürokrat değil. Türkiye
Cumhuriyeti kurumlarının, herhangi birinin, işte ÖSYMnin
Başkanı değil, AKPnin artık, bir militanı dersem
çok belki uçuk söylemiş olurum ama herhâlde, AKPnin üyesi mi acaba, onu
merak ediyorum.
Evet, durum bu arkadaşlar. Tabii, ÖSYM kamuoyu gözünde,
nezdinde irtifa kaybettiği için, ne yaptı, yeniden
değiştirildi ve böylece, AKPnin amacı hasıl olmuş
oldu; hayırlı uğurlu olsun. Yeni bir yasa teklifiyle beraber
şimdi bu yasa teklifi de çıkmış olacak.
Bu yasa teklifiyle ilgili komisyonlarda yeterince
çalışma yapılmamıştır değerli
arkadaşlar, yeterince bu yasa teklifi
tartışılmamıştır. Yine muhalefetin sesini kesme
adına birtakım eylemler ve söylemler olmuştur. Bu doğru
değildir. Böylesine ciddi bir yasa, Türkiyenin tamamını,
toplumun tamamını ilgilendiren bir yasa teklifinin biraz daha
tartışılıyor olması gerekirdi. Bunu tartışma
fırsatını bulamadık, bir de kamuoyuna açık
tartışamadık. Yani tartışmanın hemen ilk
başlangıcında, Komisyon daha konuşmaya başlamadan
basın dışarı çıkartıldı. Ben bunu anlamakta
güçlük çekiyorum. Yani basından niye korktuk? Basın niye
dışarıya çıkartıldı? Orada söylenenleri kamuoyuna
niye yansıtamadık? Ben onu da anlamakta güçlük çekiyorum.
Dolayısıyla, burada yapılan işler, daha sonra
gördük ki bir temel yasa hâline dönüştürüldü. Temel yasadan torba yasa
hâline dönüştürüldü. Çuval olmadan herhâlde yarın bu işi
bitireceğiz Sayın Bakan, yani çuvala dönüştürmeden galiba
yarın bu işi bitiririz umuyorum ki.
Burada, Komisyonda çeşitli tartışmalar
yapıldı basına kapalı olarak, biz bize
tartıştık, kimsenin haberi yok; Komisyon üyeleri, bürokratlar
beraber tartıştık. Oradaki tartışmada AKP üyesi
arkadaşlarımız da bizim birtakım önerilerimizi,
tekliflerimizi ve eleştirilerimizi kabul ettiler ama ne yazık ki
Komisyondan geçiremedik. Demek ki aklın yolu bir. Hâlâ Adalet ve
Kalkınma Partisi içerisinde çok değerli, saygın, ülkesini,
yurdunu, milletini düşünen arkadaşlarımızın var
olmuş olmasından da gerçekten mutluluk duyuyorum.
Şimdi, yasaya geldiğimiz zaman, bu yasanın 3üncü
maddesinin 1inci fıkrasında diyor ki: İdari ve mali
özerkliğe sahiptir. İleriye doğru
baktığınız zaman, bu kurumun idari ve mali özerkliğe
sahip olduğunu söylemek asla mümkün değildir.
Yine, 3üncü maddenin (4)üncü fıkrasında,
arkadaşlarımız söylediler, Kamu İhale Kanunu hükümlerinin
dışında bırakılıyor ÖSYM.
Ya arkadaşlar, sayın milletvekilleri, AKPnin çok
değerli milletvekilleri, 18 defa bu İhale Yasasını
değiştirdiniz, 18 kere. Ondan sonra da birtakım kurum ve
kuruluşları İhale Yasasının dışında
tuttunuz. Şimdi de ÖSYMyi İhale Kanununun dışında
tutuyorsunuz. O zaman bu yasa niye var ya? Niye 18 defa bu yasayı
değiştirdiniz? Bunu bir oturun düşünün Allah aşkına
ya! Bu ne? Böyle bir şey olur mu?
Yine, 4üncü maddenin (8)inci fıkrasında
oluşturulan Yönetim Kurulu gerçekten kadrolaşmanın çok tipik bir
örneğidir değerli arkadaşlar. Orada başkan var, 2 tane
başkan yardımcısı var, Millî Eğitimden 1 temsilci var
ama biz bu maddenin değiştirilmesini istiyoruz. Bu maddede üye sayısının
9a çıkartılmasını istiyoruz. İleride önerge
vereceğiz. Sayın Bakanın ve Komisyonun bilgisine şimdiden
sunuyorum. Lütfen bunu bir değerlendirin ve Üniversitelerarası
Kuruldan da 2 kişinin bu komisyona girmesini arzu ediyoruz. Hani
şaibe, şaibe falan diyoruz ya, siz de birtakım söylentilerden
ve size yönelik eleştirilerden kurtulmak istiyorsanız 2 tane de
Üniversitelerarası Kuruldan getirin, bunu böylece çıkartmış
olalım.
Değerli arkadaşlar, yine 6ncı maddenin (3)üncü
fıkrası var. Bu (3)üncü fıkrada yönetim kurulu üyelerine huzur
hakkı veriliyor. İyi, verilsin, hayırlı olsun. İyi ama
adamın gerçek görevi bu canım, yani başkanın, başkan
yardımcılarının esas görevi bu. Esas görevi olan adama
huzur hakkı verilir mi ya? Dışarıdan gelene ver. Esas
görevi olana huzur hakkı veriyorsunuz, diğerlerine tamam, kabul ama
Bir diğer yerde de, 6ncı maddenin (13)üncü fıkrasına
dikkat edin, orada sınav sorusu hazırlayan personele sınav
ücreti ödemiyorsunuz, Allahtan korkun ya! Böyle bir şey olur mu? Biraz
önce AKPli konuşmacı arkadaş söyledi, dedi ki: İşte,
polislere de artık biz para vereceğiz. Çok güzel, iyi, biz de
destekledik zaten. İyi de, sınav sorusu hazırlayan Millî
Eğitim Bakanlığının personeline niye ödenek
vermiyorsunuz? Onu da bir düşünün lütfen, onu değiştirin.
Yine, 8inci maddenin (2)nci fıkrasında bir değişiklik
yapılması gerekiyor. Orada devlet üniversiteleri, vakıf
üniversiteleri, devlet kurumlarında yaptığınız
sınavlar, yapacağınız sınavlara
karşılık olarak o kurumlara ne temizlik parası ne
aydınlatma parası ne bilmem işte diğer giderlere yönelik
herhangi bir para ödemiyorsunuz. Bu yanlıştır, bu doğru
değildir. Zaten okullarınız perişan hâlde Sayın Millî
Eğitim Bakanı. Bu okullarda sınav yapacaksınız ama
okulun elektrik giderini, temizlik giderini
karşılamayacaksınız! Bu doğru bir yaklaşım
değildir, lütfen bunu değiştirin.
Düşüncelerimizi daha sonra önergelerde ifade edeceğiz.
Çok teşekkür ediyorum. Yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Koçal.
Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına Konya Milletvekili
Sami Güçlü. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Buyurunuz Sayın Güçlü.
AK PARTİ GRUBU ADINA SAMİ GÜÇLÜ (Konya) Sayın
Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Bugün, ÖSYM Başkanlığının Teşkilat
ve Görevleri Hakkında Kanun Teklifini ve bu kapsam içerisinde yeni
vakıf üniversitelerinin kurulmasını, ilave birkaç hususu daha
kapsayan tasarıyı görüşeceğiz. Dolayısıyla,
evvela hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Öğrenci Seçme ve Yerleştirme Merkezinin Türkiye için
ifade ettiği önemi arkadaşlarım da söylediler, benden önce
konuşanlar, ben de bu konuda eğitimin, yükseköğretimin,
üniversitelerin ve üniversitelere öğrenci seçmenin artan taleple birlikte
önemli olduğunu, bu önemin Türkiyenin şartları içerisinde
giderek daha da ileri bir kıymet kazandığını ve bu
dönemde yükseköğretim alanında yapmış olduğumuz
çalışmaların içinde, -muhalefete mensup
arkadaşlarımızın eleştirmesine ve bazı hususlarda
düşünceleri bize göre farklı olmasına rağmen- ben çok
önemli hamleler olduğunu düşünüyorum. Evvela oluşturduğumuz
kurumlar üniversitelerdir ve Türkiye, yükseköğretimde belli bir
standardı yakalamış ülkeler arasındadır ve yeni
kurulan üniversitelerimiz de bu zemin üzerinde, bu çıta seviyesinde bir
eğitimi hedeflemektedir, aksi hâlde bir gerilemenin işaretidir.
Bununla ilgili olarak elde de bu eleştiriyi yapan
arkadaşlarımız bir tahminde bulunmaktadırlar. Aslında
son yıllarda kurulan vakıf üniversiteleriyle ilgili
kaygılarını dile getirirken yükseköğrenimde fiilen ortaya
çıkmış bir gerilemeden değil, muhtemel olabilecek bir
gelişmeden bahsetmektedirler ki çok erkendir. Yani bu bir temenni
olmamalıdır. Tam aksine, kim, hangi iktidar döneminde olursa olsun,
yükseköğrenim alanındaki gelişmelerin sevinçle, ümitle ve önemle
gelişmesini takip etmek lazım ve bu konuda biraz daha, hep beraber
iyi niyetli olmamız lazım. Çünkü kurduğumuz,
oluşturduğumuz kurumlar bu kavram içerisinde ve Türkiyenin bir
geleneği var, bu geleneğin içerisinde. Başlangıçta
düşüncelerimiz doğrultusunda yanlış bir şey
yapıyor olsak bile kendini düzeltebilecek tek kurum üniversitelerdir.
Dolayısıyla, bu ümidi muhafaza etmemiz gerekir.
Ben yükseköğretimle ilgili bu girişten sonra
Öğrenci Seçme ve Yerleştirme Merkeziyle ilgili birkaç hususa
değinmek istiyorum. Biraz önce konuşan arkadaşımız
Yükseköğretim Öğrenci Seçme ve Yerleştirme Merkezinde bir
değişiklik ihtiyacı nereden doğdu? diye, ona da bir cevap
teşkil edecek şekilde
Türkiyede evvela Öğrenci Seçme ve
Yerleştirme Merkezinin kurulmaya başlamasının tarihi
1961dir. O zamana kadar bir seçme merkezine ihtiyaç olmamıştır.
Türkiyenin kapasitesi ve öğrenci sayısı itibarıyla
kurumlar bunu kendi içinde halletmişlerdir. Ama Ankara Üniversitesi
Senatosu 1961de bu konuda bir başlangıç yapmış, 63
yılında Üniversitelerarası Kurul bir karar almış ve
1964te Ankara Üniversitesini bağlayacak şekilde ama diğer
kurumların da arzu ederlerse gönüllü olarak katılabilecekleri bir
merkezî sınav sistemini yürürlüğe koymuştur. İki yıl
sonra bu görev İstanbul Üniversitesine verilmiştir ve İstanbul
Üniversitesi uzun süre bunu gerçekleştirmiştir ama 1973te sınav
sorularının çalınması üzerine 74te bu görevi tekrar
Ankaraya devretmiş, Hacettepe Üniversitesi görevi devralmış ve
1974te üniversiteye giriş sınavlarının tek merkezden
yapılması konusu Üniversitelerarası Kurul tarafından
kararlaştırılmış ve ÜSYM faaliyete geçmiştir.
1980de değişikliğe uğramış ama bu
değişikliğe uğrarken, değerli arkadaşlarım,
1974te özerk bir kurum olan ÜSYM yani karar alma ve resen hareket etme
kabiliyetine sahip bir kurum, 1980 darbesinden sonra ÖSYM adını
alırken ve YÖKe bağlı bir kurum hâline gelirken bu tüzel
kişilik, kamu tüzel kişiliği özelliğini de kaybetmiştir.
Burada değerlendirilmesi gereken bir husus vardır: Bu
gelişmenin bütün safhalarında Sayın İhsan
Doğramacı vardır. Yani 1961de Üniversitelerarası Kurulun
Başkanıdır, Ankara Üniversitesinin Rektörüdür, 1974te
Hacettepenin Rektörüdür, Üniversitelerarası Kurul
Başkanıdır, 1980 sonrasında YÖK Başkanıdır
ve dolayısıyla, Üniversitelerarası Kurul- Hacettepe
Üniversitesi-YÖK-Bilkent çizgisi içerisinde ÖSYM bir önemli halkadır.
Fakat bu yapı içerisinde kurumsal özelliği çok
zayıf kalmıştır. Mesela, Öğrenci Seçme
Yerleştirme Merkezinin temel mevzuatı 2547 sayılı Kanunda
bir maddedir, YÖKe bağlı bir kurumdur. İkincisi: 124
sayılı Yükseköğretim Üst Kuruluşları ile
Yükseköğretim Kurumlarının İdari Teşkilatı
Hakkında Kanun Hükmündeki Kararnamede bununla ilgili çok fazla bir
düzenleme söz konusu değildir, bir görev yönetmeliği söz konusudur.
En önemli, ÖSYMnin Kuruluş, İşleyiş ve Görev
Yönetmeliği 1982de çıkmıştır. Onun
dışında yükseköğretim kurumlarıyla ilgili Disiplin
Yönetmeliği, Sicil Yönetmeliği ve görevde yükselme yönetmelikleri
vardır, başka bir mevzuat söz konusu değildir.
Şimdi, bu yapı içerisinde çok önemli bir görev
üstleniyor Öğrenci Seçme Yerleştirme Merkezi ama
başkanının atanması doğrudan YÖK Başkanına
bağlı, geçici görevle; 2547nin 38inci maddesine göre
yapılıyor ve geçici yapılıyor. Bu konuda kadrosu da zaten
söz konusu değil.
İki: Bu kadar önemli görevi yapan şahsın kendi
üniversitesinin dışındaki özlük haklarının
dışında ek bir ödeme alması da genellikle söz konusu
değil, sadece 400 lira civarında ikinci görev aylığı
ve yine benzer rakam büyüklüğünde bir fazla mesai ücreti. Ayrıca,
atama yetkisi yok çünkü bu yetki YÖK Başkanının.
İkincisi: Disiplin konusunda yetkisi yok, yetki YÖK
Başkanının. Döner sermayeyle ilgili, geçici bir dönem
kurulmuş olan döner sermayeden yine YÖK Başkanı sorumlu ve
yaptığı iş, merkezî birimler ve her düzeydeki personel
üzerinde genel gözetim ve denetim görevini yapmak ve sicil vermektir.
Dolayısıyla, bu yapı içerisinde çok etkili, önemli,
toplumun güvenini kazanan ve bunu mahfaza edecek bir büyük hizmeti vermektir.
Geriye dönüp baktığımızda yükseköğretimle ilgili bu
alan içerisindeki öğrenci seçme yerleştirme merkezine Türkiyede
yaklaşık kırk yıldır faaliyet gösteriyor değerli
arkadaşlarım, kamuoyunda çok olumlu bir izlenimi var, örnek oluyor,
âdeta, Türkiyedeki insanlara, Türkiyede yaşayan insanlara, Türklere
gelecekle ilgili iyi işleyen kurumların varlığına ait
bir örnek teşkil ediyor. Yaptığı iş,
öğrencilerimiz için, aileleri için, toplumumuz için büyük önem arz ediyor,
milletin geleceği âdeta, çünkü bunların bilgilerini ölçecek,
sıralayacak ve üniversitelere de yerleştirecek. Bunu zamanında
yapacak, etkili yapacak, adil yapacak ve kayırmacılık olmadan
yapacak. Dolayısıyla, öyle bir duygu ortaya çıkıyor ki,
hepimiz çocuklarımızı okuttuk üniversitelerde, içimizde
yükseköğretimde görev yapan insanlar var, öğrencilerle
karşı karşıyaydık ve biz, gerek kendi
çocuklarımız gerekse öğrencilerimizin aldığı
puanlarla girdiği bölümler arasında mukayese ettiğimizde
vicdanen şu kanaate varıyoruz: Bu kurum bu görevi yapıyor. Kendi çocuklarımız ve
okuttuğumuz öğrencilerle ilgili bu duyguya kapılmak bir kurum
açısından çok önemli, bunu yerine getirebiliyor. Ama biraz önce
verdiğim misalde mevzuatı yok, özerk değil, yetkileri
sınırlı, bir personel rejimi yok. Bu kurum bu görevi nasıl
yapıyor? Bu kurum bu görevi gerçekten de başkanlarından tutarak
orada çalışan insanların özverili çalışmasıyla
yapıyor ve bir başka husus: Toplumun güven duygusu o kadar önemli ki
bunu kimse sarsmak istemiyor -hiçbir kurum sarsmaz- dıştan bir müdahale
yapmak ihtiyacı da olmuyor.
Bize düşen görev, yeni yapılaşması içerisinde
bu kurumu tekrar çok daha güvenilir bir hâle getirmek ve bunu korumak
zorundayız.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
SAMİ GÜÇLÜ (Devamla) Kadrolaşmayla ilgili
kaygılar için şunu söylemek istiyorum: AK PARTİnin Hükûmetine
ve Türkiye Cumhuriyetine eğer zarar vermek istiyorsa Yükseköğretim
Kurulu bu konuda bir kadrolaşmaya gidebilir ama bu doğru
değildir.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Güçlü.
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Çanakkale Milletvekili
Mustafa Kemal Cengiz. (MHP sıralarından alkışlar)
Buyurunuz Sayın Cengiz.
MHP GRUBU ADINA MUSTAFA KEMAL CENGİZ (Çanakkale) Sayın
Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım;
görüşülmekte olan 616 sıra sayılı Kanun Teklifinin birinci
bölümü üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz aldım.
Yüce heyetinizi saygıyla selamlarım.
Sayın milletvekili arkadaşlarım, gerçekten bu
akşam görüşmekte olduğumuz bu yasa tasarısı Ölçme,
Seçme ve Yerleştirme Merkezi Başkanlığının
Teşkilat ve Görevleri Hakkındaki Kanun ile bazı kanun hükmündeki
kararnamelerde değişiklik yapılmasına dair bir kanun
tasarısı ve bizim de Milliyetçi Hareket Partisi Grubu olarak genelde
desteklediğimiz, katıldığımız bir kanun. Fakat bu
kanunda tespit ettiğimiz bazı noktalar var, onları da sizlerle
paylaşmak istiyorum.
Tabii ki, görüştüğümüz bu kanun gerçekten önemli bir
merkezin, önemli bir kurumun teşkilat yapısını
oluşturmakta, bazı yeniliklerle birlikte düzenlemeler getirmekte ve
özellikle bu kurumun çalışmaları ve bu kurumun ortaya
koyacağı çalışma performansı da gelecek nesilleri
etkileme, gelecek nesillerin hayatını etkileme, kaderini belirleme
açısından da çok önemli bir kurum olarak görmekteyiz. Özellikle
teşkilat yapısını incelediğimizde,
baktığımızda, güçlü bir teşkilat
yapısını ortaya koyan bir düzenleme ve güçlü yetkilerle ve
ayrıcalıkları da ve özgün koşullarını da
beraberinde getiren maddeleri de ihtiva eden bir düzenleme olarak görmekteyiz.
Bu tasarının 3üncü maddesinin dördüncü
fıkrasında, 4734 sayılı Kamu İhale Kanununun
özellikle dördüncü fıkrasında muaf tutulmasıyla ilgili,
özellikle sınav hizmetlerinin ve sınavdaki iş ve işlemlerin
hızlı bir süreçte yapılması için bu İhale Kanununun
kapsamı dışında bırakılmış ve yine bu
Kamu İhale Kurumundan alınacak görüş doğrultusunda, bir
yönetmelikle bunlar düzenlenmesi hedeflenmiştir. Ancak KPS sınavındaki
skandala baktığımızda, üniversitelerimizde son zamanlarda
tespit ettiğimiz olaylara baktığımızda, maalesef,
bilim yuvalarında da istemediğimiz olayların cereyan
ettiğini görüyoruz. Özellikle bu konunun, bu maddenin, bu (4)üncü
fıkranın, Kamu İhale Kurumunun denetimi dışında
bırakması da soru işaretlerini ve çekincelerimizi ortaya
koymakta, bu konunun hassasiyetle uygulanabilirliğini de
tartışmaya açmaktadır.
Özellikle bu kurumun çok hassas bir görev ifa etmesiyle birlikte,
bu 3üncü maddenin (4)üncü fıkrası, özellikle dikkat edilmesi ve
dikkate alınması ve bu, Başkanlık tarafından da, ÖSYM
Başkanı tarafından da bu konunun titizlikle takip edilmesi
gerektiğine inandığımız bir madde. Bunda
hassasiyetimiz var. Bunun mutlaka yeniden değerlendirilmesi
Diğer
kurumların da özgün haklar elde etmesine vesile olabilecek bir düzenleme olarak
görmekteyiz.
Yine, 4üncü maddenin (8)inci fıkrasının (b)
bendinde ÖSYM Yönetim Kurulunun yönetimine YÖKten bir üye seçilmesiyle ilgili
bir konu vardır. Yine bu konuya da baktığımızda,
özellikle bu üyenin, 1 veya 2 üyenin artırılabileceği gibi bunun
Üniversitelerarası Kurul tarafından seçilmesi ve
Üniversitelerarası Kurul tarafından bu üyenin verilmesinin ÖSYMnin
özellikle özgür ve özgün yapısı için daha doğru ve daha
demokratik bir yaklaşım olacağını ifade etmek
istiyoruz.
Yine, değerli milletvekili arkadaşlar, 6ncı
maddenin (3)üncü fıkrasında bu madde yer almış ve
özellikle bizim yeni bir üniversite yapımızın, bundan sonraki
süreçte YÖK Kanununun da yeniden gündemimize geleceğini düşünerek
YÖKte ve ÖSYMde özellikle bilim dünyasını yöneten
kuruluşların o özgür ve özgün yapılarının
korunması için bu maddenin bir daha gözden geçirilmesinin şık
olacağını düşünüyoruz.
Özelikle madde 14te 4652 sayılı Kanunla, Polis Yüksek
Öğretim Kanununun 10uncu maddesini ihtiva ederek düzenlenen bu
uygulamanın, Milliyetçi Hareket Partisi tarafından da bir
haksızlığın önünün açıldığını
düşünüyoruz. Özellikle, lise ve dengi okulu öğrencilerimizin
haklı, birlikte ve eşit bir mücadele içinde böyle branşlarda,
meslek kuruluşlarında görev almasının önünün
açılmasını da doğru bir yaklaşım olarak
görmekteyiz. Bunu da özgürlükler açısından önemli görüyoruz.
Yine, değerli milletvekilleri, 6ncı maddenin (13)üncü
fıkrasında özellikle kolluk kuvvetlerinin bu sınav sürecinde
verilen görev doğrultusunda görev yapması ve sabahtan akşama
kadar, hatta günlerce görev yapması noktasında bir ödenek tahsisi
yoktu, alamıyorlardı. Bu konunun da gündeme gelmesini bizler için
olumlu bir yaklaşım olarak görmekteyiz.
Çerçeve 12nci maddede 5 adet vakıf üniversitesi
kurulmaktadır. Bu 5 adet vakıf üniversitesi, özellikle Bursa
Orhangazi, Türk Hava Kurumu, Ankara Bilge Üniversitesi, Altın Koza
Üniversitesi, Gedik Üniversitesi olmak üzere ve üniversite hayatımıza
vakıf üniversiteleri ve özel üniversiteleri bir kez daha katmaktadır.
Özellikle bu özel ve vakıf üniversitelerinin öz kaynaklarının
yeterli olmamasından kaynaklanan ve öz kaynaklarının güçlü
olmamasından kaynaklanan bu özel ve vakıf üniversitelerinde
eğitim ve öğretimin daha çok öğrenci üzerinden gelecek gelirlere
dayandırılan bir bütçe yapılması ve öğrenci gelirleri
üzerinden hesabın yapılması ve böylelikle de özellikle özel ve
vakıf üniversitelerindeki öğrencilerin bir meta olarak görülmesi de
bizim dikkatimizden kaçmamakta. Bu konuda da, özellikle hem YÖKün hem de
yetkililerin bu konuyu dikkatle takip etmesi, özellikle Kıbrıstaki
ve Kafkas üniversitelerinde görülen paralı eğitimde de birçok
fiyaskoyu da hep birlikte yaşamakta ve şahit olmaktayız. Onun
için, özellikle bu gibi konulara dikkat edilmesi, hem YÖK tarafından hem
de ÖSYMde bundan sonra bunların titizlikle izlenilmesi gerekmektedir.
Değerli milletvekili arkadaşlarım, bu kanunun
19uncu maddesinin ek 2 listesinde de kütüphanecilerle ilgili bir konu tespit
edilmiş. Bunu da uygun görüyoruz. Özellikle kütüphaneciler teklifte genel
idare hizmetleri sınıfındayken daha sonra komisyonda teknik
hizmetler sınıfına alınmış ve bu doğru bir
yaklaşım olmuştur. Ancak buradan da şuraya gelmek istiyorum.
Değerli milletvekili arkadaşlarım, burada grup
başkan vekillerimiz de var. Canikli de olsaydı, o konuyu da
konuşmuştuk kendisiyle ve bakanlarımız da var. Özellikle
geçen günlerde bir haber izledik. Mardin Müzesi soyuldu. Mardin Müzesinin çok
değerli eserleri çalındı ve burada da bir zaafı ortaya
çıktı. Özellikle Uşak Müzesinde çalınan Kanatlı
Broşun ve diğer eserlerin ve Türkiyede çalınan birçok Avrupa
ülkesine giden ve Avrupadaki birçok müzeyi süsleyen Türk eserlerine
baktığımızda, Türk kültürünün ne kadar zenginliğini ve
Türk arkeolojisinin ne kadar verimli bir noktada olduğunu, Anadolunun ne
kadar verimli bir toprak olduğuna baktığımızda,
milyonlar ve milyarlar değerinde, paha biçilmez eserleri teslim
ettiğimiz ve zimmet ettiğimiz müzelerdeki müze uzmanlarına ve
müze araştırma uzmanlarına geldiğimizde bunlarla ilgili bir
yasa tasarımız da beklemektedir. Özellikle 550 sıra
sayılı bu yasa tasarımızın, grup
başkanlarımız arasında da mütalaa edilmesine rağmen
şu ana kadar gündeme getirilmemesini de en büyük zayıflık ve
eksiklik olarak görüyorum. Özellikle burada, kütüphanecilerin teknik hizmetler
sınıfına alınmasından sonra, arkeologların, sanat
tarihçilerin, özellikle müze araştırmacısı kapsamında
görev alan sanat tarihi, arkeoloji, Hititoloji, antropoloji, Sümeroloji gibi
birçok teknik branşların hâlâ genel idare hizmetler
sınıfında ve yeterli düzeyde haklarını alamaması
çok acı bir durumdur. Özellikle dünya medeniyetlerinin inkişaf
ettiği ve örnek olduğu Anadolu medeniyetinin dünyaya örnek gösterilen
bu zenginliği sunan ve çok önemli, paha biçilmez, işte
Kaşıkçı Elmasını zimmet ettiğimiz insanlara üç
kuruş para verilmesi, arkeolog ve sanat tarihçilerin, özellikle Kültür
Bakanlığı kapsamında beklenen yasada 514 kişinin
mağdur edilmesi, bu Meclise ve Kültür Bakanlığına da
yakışmamaktadır. Özellikle bu meslektaşlarımızın
ve...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MUSTAFA KEMAL CENGİZ (Devamla) - ...bu konuda
çalışan müzedeki arkadaşlarımızın seslerinin de
duyulmasını diliyorum.
Saygılarımı sunuyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz Sayın Cengiz.
Sayın milletvekilleri, şimdi, soru-cevap bölümüne
geçiyoruz, on beş dakika süreyle.
Sayın Cengiz, Sayın Yıldız ve Sayın
Varlı sisteme girmişler.
Sayın Cengiz, buyurunuz.
MUSTAFA KEMAL CENGİZ (Çanakkale) Sayın Bakanım,
biraz önce sormuş olduğumuz sorulardan
anladığımız kadarıyla memur ve hizmetli
arkadaşlarımızın eğitim-öğretime
hazırlık ödenekleriyle ilgili bir
hazırlığınız olmadığını, bu konuda
da bir düşünceniz olmadığını herhâlde
arkadaşlarımız duymuştur. Özellikle biraz önce
bahsettiğiniz o okul müdürlerimizin özellikle beş yıllık
rotasyondan sonra
Bu beş yıllık rotasyon niye
çıkmıştır, niye çıkarmışızdır? Tam
verimli bir çağda, verimli olan bu okul müdürlerimizin kendi yöresindeki
çalışmalarını da düşünerek, bu rotasyonun amacı,
sebebi siyasi midir, yoksa teknik veya eğitimsel bir yönü mü vardır?
Bu da yine kafalarımızı kurcalamaktadır. Özellikle bundan
dolayı yeterli düzenleme yapılmadığından ve burada
çıkarmış olduğumuz kanun ve düzenlemeleri ve Bakanlık
uygulamalarını incelediğimizde, önce bir uygulama
yapılmakta, sonra bu uygulamalar bozulmakta veya yine kendimiz
bozmaktayız veya mahkeme tarafından bozulmakta ve bu bozulmalardan
mütevellit de hem eğitim-öğretim hem eğitim-öğretimi ayakta
tutan öğretmen arkadaşlar hem idareci arkadaşlar hem de oradaki
personel maalesef bundan zarar görmektedir. Biz özellikle bu konuda net olarak,
çıkışınızı anlayamadık. Diğer
arkadaşlarımız da bunu anlayamamışlar.
Biz özellikle millî eğitim camiasında,
okullarımızda yakacak, temizlik, güvenlik olaylarında da çok
büyük sıkıntı olduğunu söylüyoruz. Özellikle tuvaletlerde
olan kazalar gündemimize gelmişti, kapılardaki öğrenci
sıkışmaları gündemimize gelmişti. Özellikle
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Cengiz.
Sayın Yıldız
SACİD YILDIZ (İstanbul) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Bir önceki sorularıma herhâlde Sayın Bakan
yazılı cevap verecektir
-alamamıştım cevabı- öyle umuyorum.
Şimdi, hekimlik çok önemli, kutsal bir meslek olarak bilinir.
Her ne kadar Sayın Sağlık Bakanı nicelik üzerinde
durmaktaysa da hekimlikte nitelik çok önemlidir. Bu bağlamda
şunları sormak istiyorum:
Ülkemizde hâlen kaç tane tıp fakültesi vardır? Toplam
kontenjanları ne kadardır? Bunların hangilerinde, temel tıp
bilimleri dâhil olmak üzere eğitim-öğretim sürdürülmektedir?
Başka üniversitelerin fakültelerinde öğrencileri eğitilen
tıp fakülteleri hangileridir?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Yıldız.
Sayın Özdemir
HASAN ÖZDEMİR (Gaziantep) Teşekkür ediyorum Sayın
Başkan.
Sayın Bakana soruyorum: Seçim bölgem Gaziantepin en büyük
sorunu eğitim yetersizliğidir. Zatıaliniz de konuyu
bilmektesiniz. Ancak üzülerek şunu söylemekte yarar görüyorum:
Gaziantepte eğitimle ilgili gerçek tedbirler alınamamaktadır.
Bir hafta-on gün önce Gaziantepe gittiğimde Kent Konseyinin bir
toplantısı vardı, konu eğitimdi. Üst düzeyde hiç kimsenin
olmadığını gördüm.
Sayın Bakanım, eğitim yetersizliğini gidermek
için Gaziantepte gerçekten kalıcı önlemleriniz nelerdir?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz Sayın Özdemir.
Buyurunuz Sayın Bakan.
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI NİMET ÇUBUKÇU
(İstanbul) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Daha önceki soru-cevap bölümünde geneli üzerinde yapılan
görüşmeler esnasında sorulan soruların tekrarı söz konusu
oldu.
Memur ve hizmetli kadrosunun eğitim-öğretim
ödeneğine ilişkin bir çalışmamız olup
olmadığı
Bu yönde bir
hazırlığımızın olmadığını
ifade etmiştim.
Yine okul müdürleri için belirlenen rotasyon uygulaması
konusundaki sorulara da cevap vermiştim. Bir tek burada belki ilaveten
Kararlar siyasi miydi? derseniz
Bu okul müdürlerinin beş yılı
doldurmuş olmalarından yola çıkarsak eğer,
yaklaşık sekiz yıldır iktidarda olduğumuz
düşünülürse, atanmış öğretmenlerin bir çoğunun da
belki beş yılın üzerinde görev yapmaları değil, tam
tersine, iktidarımız dönemini de kapsayacak bir şekilde
alındığı düşünülürse burada siyasi bir kararın
olması söz konusu değil. Hizmetin bu anlamda yürütülmesi açısından,
tekraren söylüyorum, işletme anlamında okullarda idarecilerimizin
daha yeni heyecanlarla
Başarılı ise, zaten
başarılı bir okul idarecisinin bir başka okulda da
başarılı olmasının mümkün olduğunu,
dolayısıyla, bunda herhangi bir siyasi karar olmadığı
gibi, eğitim-öğretimin hareketli bir sistem olduğu
düşünülürse yeni değişiklikler konusunda -ki çok uzun bir zaman
oldu, yaklaşık bir yıla yakın oldu bu değişiklik
yapılalı- şu ana kadar da bize iletilen bir şikâyet
-minimum düzeyde olmakla- bir sıkıntımız yok.
Diğer husus da okulların temizlik, güvenlik ve yakacak
konusunda sıkıntıları olduğu konusundaydı. Bugün
artık, okullarımızın temizliğine ilişkin genel
bütçeden bir ödenek koyduk ve temizlik konusunda koymuş olduğumuz
ihalelerle artık, okullarımızın temizliğini
karşılayacak ve hizmet alımı suretiyle ihaleler
yapılacak. Bu yıl ilk kez bütçede bunun bir
karşılığı var.
Bunun dışında güvenlik konusuna da değindiniz
yine okullarımızla ilgili.
Bundan beş altı yıl önce, ben çok iyi
hatırlıyorum, okullarda sürekli Okulda şiddet, okulun
güvenliği, okulda şu oldu, okulun önünde bu yakalandı. diye
Ondan sonra, Güvenli Okullar Projesi çerçevesi içerisinde İçişleri
Bakanlığı ile Millî Eğitim Bakanlığı
arasında iş birliği protokolünün imzalanmasından sonra
okullarımızın özellikle dışarıdan gelecek
risklere karşı güvenliğinin sağlanması konusunda
alınan tedbirler neticesinde, 16 milyon öğrencisi olan, âdeta bir
ülke büyüklüğünde öğrenci nüfusuna sahip Millî Eğitim
Bakanlığında özellikle şiddet ve güvenlik
sorunlarının diğer birçok ülkeyle kıyaslanmayacak düzeyde
ve minimum olduğunu ifade etmek isterim.
Elbette, gençlerimiz ve gençliğimiz her zaman risk
altındadır. Bu risklerin öngörülerek, ebeveynlerin eğitimi de
dâhil olmak üzere Millî Eğitim Bakanlığı bu anlamda en
yüksek düzeyde, meseleyi hassasiyetle ele almakta ve gerekenleri yerine
getirmektedir.
Sayın Özdemir, Gaziantepin en önemli probleminin eğitim
olduğunu ve Kent Konseyi toplantısı gibi önemli bir konuda üst
düzeyde bir katılım olmadığını söyledi.
Doğrusunu isterseniz buna Gaziantep de dâhil olmak üzere
İstanbul, Şanlıurfa, Maraş, Adana, Mersin, Bursa gibi büyük
kentlerimizde, göç alan kentlerimizde, ki bu göç alma ve büyüme konusunda en
hızlı ikinci şehir olduğu için Antepte, eğitim
sorunlarının planlanması konusunda tabii ki daha özel ve daha
farklı, ayrıcalıklı bir muamele yapmak gerekiyordu. Bizim
bu yıl
Yani Üst düzey katılım. diyorsunuz, ben 2 kez
Gaziantepte eğitim sorunlarını ele alan başka
toplantılar yaptım. Müsteşarımız da bütün
bürokratlarımızla birlikte, ilgili tüm genel müdürlerimizle birlikte
Antepte sorunları yerinde görmek, sorunların tam anlamıyla
ortaya konulması için bütün okulları da gezmek suretiyle sorunun ne
olduğunu ortaya koymak ve bunun çözümü konusunda bir çalışma
yürüttüler ve bu çalışmaların neticesinde alınması
gereken tedbirler önümüzde. Elbette ki en problemli gördüğümüz, en yüksek
göç alan, derslik sayısı olarak en yüksek ihtiyaç duyduğumuz ilk
on ile yatırımlarda çok ciddi bir ağırlık verdik. Bu
yıl -Gaziantepin 2011 yılı yatırımları da-
ilköğretim için İl Özel İdaresine gönderdiğimiz miktar 14
milyon TL. Yine, 2011 yılına alınacak olan
yatırımlarımızda, Gaziantep İslahiyeye, yine
Gaziantep Şahinbeye, Gaziantep Nizipe, Şahinbeye,
Şehitkamile, Oğuzeline yine Şahinbey, Nizip ve Şahinbey
olmak üzere merkezdeki yoğun bölgelere ortaöğretim
kurumlarının yapılmasını yatırım
programına aldık. Dolayısıyla, bu konuda gösterdiğimiz
bir özen söz konusu.
Sayın Yıldızın bir sorusu vardı.
60ı devlet üniversitelerinde, 17si vakıf üniversitelerinde olmak
üzere 77 tıp fakültesi var ve bu fakültelere tahsis edilmiş olan
7.549 kontenjan var. Adıyaman, Yozgat Bozok, Dumlupınar
Üniversitesi, Erzincan Üniversitesi, Giresun Üniversitesi, Hitit Üniversitesi,
Kafkas Üniversitesi, Sakarya Tıp Fakültesi ve başka üniversitelerde
eğitim görüyorlar. şeklinde bilgilendiriyor YÖK.
Soruların eksik kalan kısımları varsa
Sayın Başkan, yazılı olarak
cevaplandıracağım.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Bakan.
Birinci bölüm üzerindeki görüşmeler
tamamlanmıştır.
Beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 23.44
YEDİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 23.48
BAŞKAN: Başkan Vekili
Şükran Güldal MUMCU
KÂTİP ÜYELER: Fatih
METİN (Bolu), Yusuf COŞKUN (Bingöl)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet
Meclisinin 67nci Birleşiminin Yedinci Oturumunu açıyorum.
616 sıra sayılı Kanun Teklifinin
görüşmelerine devam edeceğiz.
Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
3üncü sıraya alınan, Güneydoğu Avrupa (GDA) Kültür
Bakanları Konseyi Şartnamesinin Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri
Komisyonu Raporunun görüşmelerine başlıyoruz.
3.- Güneydoğu Avrupa (GDA)
Kültür Bakanları Konseyi Şartnamesinin Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri
Komisyonu Raporu (1/392) (S. Sayısı: 592)
BAŞKAN Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
Komisyonun bulunamayacağı
anlaşıldığından, kanun tasarı ve teklifleriyle
komisyonlardan gelen diğer işleri sırasıyla görüşmek
için, 17 Şubat 2011 Perşembe günü, alınan karar gereğince
saat 13.00te toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum.
Kapanma Saati: 23.49