DÖNEM: 23 CİLT: 93 YASAMA YILI: 5
TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET
MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
68inci
Birleşim
17 Şubat 2011 Perşembe
(Bu Tutanak Dergisinde yer alan ve kâtip üyeler
tarafından okunmuş bulunan her tür belge ile konuşmacılar
tarafından ifade edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş
alıntı sözler aslına uygun olarak
yazılmıştır.)
İ Ç İ N D E K İ L E R
I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II.- GELEN KÂĞITLAR
III.-
YOKLAMA
IV.-
GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin Gündem Dışı
Konuşmaları
1.- Adana
Milletvekili Muharrem Varlının, Adana ilinin ekonomik ve sosyal
sorunları ile alınması gereken önlemlere ilişkin gündem
dışı konuşması
2.- Denizli
Milletvekili Ali Rıza Ertemürün, taşeron işçilerin
sorunlarına ilişkin gündem dışı konuşması
3.- Kahramanmaraş
Milletvekili Mehmet Sağlamın, 10 Şubat 2011 tarihinde
Kahramanmaraş Afşin Elbistan Termik Santrali kömür havzasında
meydana gelen heyelana ilişkin gündem dışı
konuşması ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner
Yıldızın cevabı
V.-
AÇIKLAMALAR
1.- Adana
Milletvekili Hulusi Güvelin, 2010 yılı işsizlik
rakamlarına ve Adanadaki işsizliğe ilişkin
açıklaması
2.- İzmir
Milletvekili Tuğrul Yemişcinin, Birinci İktisat Kongresinin
yıl dönümüne ilişkin açıklaması
3.- Batman
Milletvekili Ayla Akat Atanın, Batmandaki TPAO tesislerinde meydana
gelen patlamaya ilişkin açıklaması
4.- Ankara
Milletvekili Tekin Bingölün, Kahramanmaraş Afşin Elbistan Termik
Santrali kömür havzasında meydana gelen heyelana ilişkin
açıklaması ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner
Yıldızın cevabı
5.- Batman
Milletvekili Mehmet Emin Ekmenin, Batmandaki TPAO tesislerinde meydana gelen
patlamaya ilişkin açıklaması
6.- Adana
Milletvekili Kürşat Atılganın, önergelerinin kabulü sonucunda,
Çerçeve 12nci maddeye bağlı Ek Madde 139un kanun metninden
çıkarılması nedeniyle yaşadıkları üzüntüye
ilişkin açıklaması
7.- Yozgat
Milletvekili Bekir Bozdağın, Ek Madde 139 ile bir vakfın talebi
doğrultusunda üniversite kurulacağını, vakfa rağmen,
önerge ile üniversite yapısında yeni bir düzenleme
yapılmasının doğru olmayacağına ilişkin
açıklaması
VI.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Meclis Araştırması Önergeleri
1.- Mersin
Milletvekili Ali Rıza Öztürk ve 27 milletvekilinin, gözaltındaki ve
cezaevlerindeki kayıp olaylarının araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/1042)
2.- Siirt
Milletvekili Osman Özçelik ve 19 milletvekilinin, başta cinsiyet temelli
ayrımcılık ve nefret suçları olmak üzere
ayrımcılık ve nefret suçlarının
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/1043)
3.- Gaziantep
Milletvekili Hasan Özdemir ve 20 milletvekilinin, esnaf ve sanatkârların
sorunlarının araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/1044)
4.- Van
Milletvekili Fatma Kurtulan ve 19 milletvekilinin, gıda güvenliği
konusunda yaşanan sorunların araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/1045)
VII.-
ÖNERİLER
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri
1.- (10/864) esas
numaralı, TSKda yaşanan asker ölümlerinin
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesinin görüşmelerinin, Genel Kurulun 17/02/2011
Perşembe günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin BDP
Grubu önerisi
B) Danışma Kurulu Önerileri
1.-
Görüşülmekte olan 616 sıra sayılı Kanun Teklifinin,
Çerçeve 12nci maddesine bağlı ek madde 139un yeniden
görüşülmesine dair Çevre ve Orman Bakanının talebinin uygun
görüldüğüne ilişkin Danışma Kurulu önerisi
VIII.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- Batman
Milletvekili Bengi Yıldızın, Adana Milletvekili Kürşat
Atılganın, konuşmasında, grubuna sataşması
nedeniyle konuşması
2.- Malatya
Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlunun, Millî Eğitim Bakanı
Nimet Çubukçunun, şahsına sataşması nedeniyle
konuşması
IX.-
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.- Adalet ve
Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri Yozgat Milletvekili Bekir
Bozdağ, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş, Samsun Milletvekili Suat
Kılıç ve Giresun Milletvekili Nurettin Canikli ile Kahramanmaraş
Milletvekili Veysi Kaynakın; Ölçme, Seçme ve Yerleştirme Merkezi
Başkanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında
Kanun Teklifi ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Adalet ve Kalkınma Partisi
Grup Başkanvekilleri Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş ve Samsun
Milletvekili Suat Kılıç ile 6 Milletvekilinin; Ölçme, Seçme ve
Yerleştirme Merkezi Başkanlığının Teşkilat
ve Görevleri Hakkında Kanun ile Bazı Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Millî
Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu Raporu (2/849, 2/851) (S.
Sayısı: 616)
B) Yeniden Görüşmeleri Yapılan
Tasarılar/Teklifler (Tekriri Müzakere)
1.- Adalet ve
Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri Yozgat Milletvekili Bekir
Bozdağ, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş, Samsun Milletvekili Suat
Kılıç ve Giresun Milletvekili Nurettin Canikli ile Kahramanmaraş
Milletvekili Veysi Kaynakın; Ölçme, Seçme ve Yerleştirme Merkezi
Başkanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında
Kanun Teklifi ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Adalet ve Kalkınma Partisi
Grup Başkanvekilleri Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş ve Samsun
Milletvekili Suat Kılıç ile 6 Milletvekilinin; Ölçme, Seçme ve
Yerleştirme Merkezi Başkanlığının Teşkilat
ve Görevleri Hakkında Kanun ile Bazı Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Millî
Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu Raporu (2/849, 2/851) (S.
Sayısı: 616) (12nci maddeye bağlı Ek Madde 139)
X.-
USUL HAKKINDA GÖRÜŞMELER
1.- 616 sıra
sayılı Kanun Teklifinin 12nci maddesine bağlı ek madde
139un (ç) bendinin değiştirilmesine yönelik verilen önergenin
oylamasından sonra Başkanlıkça kabul edildiğinin
açıklanması üzerine, ret oyları daha fazla olduğu hâlde
kabul edildiğinin açıklanması ve oylamanın tekrar edilmesi
gerektiği taleplerini dikkate almaması nedeniyle Oturum
Başkanının tutumu hakkında
XI.-
YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI
1.- Gaziantep
Milletvekili Hasan Özdemirin, ameliyat öncesi uygulanan ve hastaları
mağdur eden prosedürlere ilişkin sorusu ve Sağlık
Bakanı Recep Akdağın cevabı (7/17636)
2.-
Kahramanmaraş Milletvekili Mehmet Akif Paksoyun, Kahramanmaraşdaki
bazı hastanelere ilişkin sorusu ve Sağlık Bakanı Recep
Akdağın cevabı (7/17638)
3.- Trabzon
Milletvekili M. Akif Hamzaçebinin, su kullanım hakkı
anlaşmasıyla devredilen HESlerin yapım ihalelerine ilişkin
sorusu ve Çevre ve Orman Bakanı Veysel Eroğlunun cevabı
(7/17749)
4.-
Balıkesir Milletvekili Hüseyin Pazarcının, hayvan ve et
ithalatı nedeniyle besicilik sektörünün yaşadığı
mağduriyete ilişkin sorusu ve Tarım ve Köyişleri
Bakanı Mehmet Mehdi Ekerin cevabı (7/17842)
5.- Antalya
Milletvekili Hüsnü Çöllünün, Antalya Sarısu mesire alanında
yapılacak tesislere ilişkin sorusu ve Çevre ve Orman Bakanı
Veysel Eroğlunun cevabı (7/18068)
6.- Antalya
Milletvekili Hüsnü Çöllünün, makam araçlarına ve yurt dışı
seyahat harcırahlarına ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet
Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçekin
cevabı (7/18076)
I.- GEÇEN TUTANAK
ÖZETİ
TBMM Genel Kurulu
saat 13.05te açılarak yedi oturum yaptı.
İstanbul
Milletvekili Ayşe Jale Ağırbaş, Türk Medeni Kanununun
kabulünün 85inci yıl dönümüne,
Denizli
Milletvekili Emin Haluk Ayhan, Denizli ilinin ekonomik ve sosyal sorunları
ile alınması gereken önlemlere,
Bayburt
Milletvekili Ülkü Gökalp Güney, Bayburt ilinin düşman işgalinden
kurtuluşunun 93üncü yıl dönümüne,
İlişkin
gündem dışı birer konuşma yaptılar.
Adana
Milletvekili Hulusi Güvel,
Şırnak
Milletvekili Hasip Kaplan,
Gümüşhane
Milletvekili Yahya Doğan,
Medeni Kanunun
kabulünün 85inci yıl dönümüne;
Bayburt
Milletvekili Fetani Battal, Bayburt ilinin kurtuluşunun 93üncü yıl
dönümüne,
İlişkin
birer açıklamada bulundular.
Adana
Milletvekili Yılmaz Tankut ve 21 milletvekilinin, medyanın ve
televizyon dizilerinin başta aile ve çocuklar olmak üzere toplum
üzerindeki olumsuz etkilerinin (10/1038),
Kastamonu
Milletvekili Mehmet Serdaroğlu ve 21 milletvekilinin,
karşılıksız çek sorununun (10/1039),
Muş
Milletvekili M. Nuri Yaman ve 19 milletvekilinin, kamu araçlarının
fazlalığının, maliyetlerinin ve amaç dışı
kullanımlarının (10/1040),
Adıyaman
Milletvekili Şevket Köse ve 21 milletvekilinin, özel güvenlik sektörünün
sorunlarının (10/1041),
Araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergeleri Genel
Kurulun bilgisine sunuldu; önergelerin gündemdeki yerlerini alacağı
ve ön görüşmelerinin, sırası geldiğinde
yapılacağı açıklandı.
Bastırılarak
dağıtılan ve gelen kâğıtlar listesinde yayımlanan
616 sıra sayılı Kanun Teklifinin 48 saat geçmeden gündemin
Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer
İşler kısmının 2nci sırasına; 535, 592,
569, 570, 572, 573, 612, 613, 614 ve 615 sıra sayılı kanun tasarılarının ise bu
kısmın 1, 3, 4, 5, 6, 7, 8, 9,
10 ve 11inci sıralarına
alınması ve diğer işlerin
sırasının buna göre teselsül ettirilmesine; Genel Kurulun 17
Şubat 2011 Perşembe günü 616 sıra sayılı Kanun
Teklifinin görüşmelerinin tamamlanmasına kadar
çalışmalarına devam edilmesine; gece 24.00'te 616 sıra
sayılı Kanun Teklifinin görüşmelerinin tamamlanamaması
hâlinde 616 sıra sayılı Kanun Teklifinin görüşmelerinin
tamamlanmasına kadar çalışmalara devam edilmesine; 616 sıra
sayılı Kanun Teklifinin görüşmelerinin 17 Şubat 2011
Perşembe günkü birleşiminde tamamlanması hâlinde Genel Kurulun
18 Şubat 2011 Cuma gününe ilişkin çalışma
kararının kaldırılmasına; 616 sıra
sayılı Kanun Teklifinin İç Tüzükün 91inci maddesine göre
temel kanun olarak görüşülmesine ilişkin AK PARTİ Grubu önerisi
kabul edildi.
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Genel Kurulunun 3/2/2011 tarihli 58inci Birleşiminin
Sekizinci ve Dokuzuncu Oturumlarına ilişkin kapalı oturum
tutanakları ile tutanak özetlerinin İç Tüzükün 71inci maddesine
göre yayımlanmasına ilişkin Danışma Kurulu önerisi
kabul edildi.
Görüşmeleri
izlemek üzere Genel Kurulu teşrif eden ve ülkemizde konuk olarak bulunan
Rusya Federasyonu Devlet Duması Rusya-Türkiye Parlamentolararası
Dostluk Grubu Başkanı Ildar Gılmutdınov ve beraberindeki
heyete Başkanlıkça Hoş geldiniz denildi.
Gündemin Kanun
Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler
kısmının:
1inci
sırasına alınan, Bazı Kamu Kurum ve
Kuruluşlarının Bir Kısım Borç ve
Alacaklarının Düzenlenmesine Dair Kanun Tasarısı ile Plan
ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/877) (S. Sayısı: 535) görüşmeleri
tamamlanarak kabul edildi ve kanunlaştı.
2nci
sırasına alınan ve İç Tüzükün 91inci maddesi
kapsamında değerlendirilerek temel kanun olarak bölümler hâlinde
görüşülmesi kabul edilen, Adalet ve Kalkınma Partisi Grup
Başkanvekilleri Yozgat Milletvekili Bekir Bozdağ, Kayseri
Milletvekili Mustafa Elitaş, Samsun Milletvekili Suat Kılıç ve
Giresun Milletvekili Nurettin Canikli ile Kahramanmaraş Milletvekili Veysi
Kaynakın; Ölçme, Seçme ve Yerleştirme Merkezi
Başkanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında
Kanun Teklifi ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Adalet ve Kalkınma Partisi
Grup Başkanvekilleri Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş ve Samsun
Milletvekili Suat Kılıç ile 6 Milletvekilinin; Ölçme, Seçme ve Yerleştirme
Merkezi Başkanlığının Teşkilat ve Görevleri
Hakkında Kanun ile Bazı Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Millî
Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu Raporunun (2/849, 2/851) (S.
Sayısı: 616) birinci bölümü üzerindeki görüşmeler
tamamlandı; verilen aradan sonra,
3üncü
sıraya alınan, Güneydoğu Avrupa (GDA) Kültür Bakanları
Konseyi Şartnamesinin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair
Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporunun
görüşmeleri (1/392) (S. Sayısı: 592),
Komisyon
yetkilileri Genel Kurulda hazır bulunmadığından ertelendi.
17 Şubat
2011 Perşembe günü, alınan karar gereğince saat 13.00te
toplanmak üzere birleşime 23.49da son verildi.
Şükran
Güldal MUMCU |
Başkan
Vekili |
|
Yusuf
COŞKUN Harun
TÜFEKCİ Fatih
METİN |
Bingöl Konya Bolu |
Kâtip
Üye Kâtip
Üye Kâtip
Üye |
No.:
86
II.- GELEN KÂĞITLAR
17 Şubat 2011 Perşembe
Raporlar
1.- Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ile Irak Cumhuriyeti Hükümeti Arasındaki 27
Ağustos 1973 Tarihli Ham Petrol
Boru Hattı Anlaşması ve Sonrasındaki İlgili
Anlaşmalar, Protokoller, Toplantı Tutanakları ile Eklerinin
Tadiline İlişkin Değişiklik Anlaşmasının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/988) (S. Sayısı: 617)
(Dağıtma tarihi: 17.2.2011) (GÜNDEME)
2.- Türkiye-EFTA
Ortak Komitesinin EFTA Devletleri ile Türkiye Arasında
Anlaşmanın Devlet Yardımlarına İlişkin 18 ve 23.
Maddelerinin ve II Sayılı Ekinin Değiştirilmesi ve X ve XI
Sayılı Eklerinin İptaline İlişkin 1/2005 Sayılı
Kararının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/380) (S.
Sayısı: 618) (Dağıtma tarihi: 17.2.2011) (GÜNDEME)
3.- Türkiye
Cumhuriyeti Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı ile Irak
Cumhuriyeti Petrol ve Elektrik Bakanlıkları Arasında Enerji
Alanında İşbirliği Mutabakat Zaptının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/519) (S. Sayısı: 619) (Dağıtma
tarihi: 17.2.2011) (GÜNDEME)
4.- Türkiye
Cumhuriyeti Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı ve Çin Halk
Cumhuriyeti Ulusal Enerji İdaresi Arasında Enerji Alanında
İşbirliğine İlişkin Mutabakat Zaptının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/809) (S. Sayısı: 620)
(Dağıtma tarihi: 17.2.2011) (GÜNDEME)
5.- Sulama
Birlikleri Kanunu Tasarısı ve Çevre ile Tarım, Orman ve
Köyişleri Komisyonları Raporları (1/873) (S. Sayısı:
621) (Dağıtma tarihi: 17.2.2011) (GÜNDEME)
Süresi İçinde Cevaplanmayan Yazılı Soru
Önergeleri
1.- Adana
Milletvekili Hulusi Güvelin, Osmaniyedeki sağlık kurum ve
kuruluşlarının depreme karşı güçlendirilmesi
çalışmalarına ilişkin Sağlık Bakanından
yazılı soru önergesi (7/17185)
2.- Adana
Milletvekili Hulusi Güvelin, Adanadaki sağlık kurum ve
kuruluşlarının depreme karşı güçlendirilmesi
çalışmalarına ilişkin Sağlık Bakanından
yazılı soru önergesi (7/17186)
3.- Kütahya
Milletvekili Alim Işıkın, kurulması planlanan bölge adliye
mahkemelerine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/17269)
4.- Konya
Milletvekili Atilla Kartın, bir hakimle ilgili iddiaya ilişkin
Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/17271)
5.- Van
Milletvekili Fatma Kurtulanın, cezaevlerinde hak ihlali
yaşandığı iddialarına ilişkin Adalet
Bakanından yazılı soru önergesi (7/17272)
6.- Hakkari Milletvekili Hamit Geylaninin,
Wikileaksin yayınladığı belgelerdeki bir iddiaya
ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/17273)
Meclis Araştırması Önergeleri
1.- Mersin Milletvekili Ali Rıza Öztürk ve
27 Milletvekilinin, gözaltındaki ve cezaevlerindeki kayıp
olaylarının araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/1042) (Başkanlığa
geliş tarihi: 11.01.2010)
2.- Siirt
Milletvekili Osman Özçelik ve 19 Milletvekilinin, başta cinsiyet temelli
ayrımcılık ve nefret suçları olmak üzere
ayrımcılık ve nefret suçlarının
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla bir Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/1043)
(Başkanlığa geliş tarihi: 12.01.2010)
3.- Gaziantep
Milletvekili Hasan Özdemir ve 20 Milletvekilinin, esnaf ve sanatkârların
sorunlarının araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/1044) (Başkanlığa
geliş tarihi: 13.01.2010)
4.- Van
Milletvekili Fatma Kurtulan ve 19 Milletvekilinin, gıda güvenliği
konusunda yaşanan sorunların araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/1045)
(Başkanlığa geliş tarihi: 18.01.2010)
17 Şubat
2011 Perşembe
BİRİNCİ
OTURUM
Açılma
Saati: 13.02
BAŞKAN:
Başkan Vekili Şükran Güldal MUMCU
KÂTİP
ÜYELER: Yusuf COŞKUN (Bingöl), Fatih METİN (Bolu)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 68inci
Birleşimini açıyorum.
III.-
YOKLAMA
BAŞKAN
Elektronik cihazla yoklama yapacağız.
Yoklama için üç
dakika süre veriyorum.
(Elektronik
cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN
Toplantı yeter sayısı vardır, görüşmelere
başlıyoruz.
Gündeme geçmeden
önce üç sayın milletvekiline gündem dışı söz
vereceğim.
Gündem
dışı ilk söz Adana ilinin sorunları hakkında söz
isteyen Adana Milletvekili Muharrem Varlıya aittir.
Buyurunuz
Sayın Varlı. (MHP sıralarından alkışlar)
IV.-
GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları
1.-
Adana Milletvekili Muharrem Varlının, Adana ilinin ekonomik ve
sosyal sorunları ile alınması gereken önlemlere ilişkin
gündem dışı konuşması
MUHARREM VARLI
(Adana) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Adananın
problemleri hakkında gündem dışı söz aldım. Bu
vesileyle hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Adana denilince
akla ne yazık ki son zamanlarda işsizlik gelir hâle geldi. AKPnin
devri iktidarında, Adana, ne yazık ki işsizlikte birinci
sıraya oturdu. Bir dönem taşı toprağı altın
diyerek sürekli göç alan, dev tesisleriyle gümbür gümbür çalışan
Adana, şu anda kaldırımlarında işsizler ordusunun
dolaştığı, geleceğinden emin olmayan bir kent hâline
getirildi.
Yine, her ortamda
övündüğünüz, enerji yatırımları gerçekleşirse
Türkiye'nin Rotterdamı olacak. dediğiniz Ceyhan-Yumurtalık
bölgesine şu ana kadar tek bir çivi dahi çakılmadı, tek bir
yatırım dahi yapılmadı. Ya bu bölgeye devlet
yatırımları bir an önce gerçekleştirilmeli ya da özel
sektörün yapacağı yatırımların önü açılmalı.
Adanadaki işsizliğin önüne ancak bu şekilde geçilebilir.
Değerli
milletvekilleri, işsizlik denilince akla sendikalar geliyor. Türkiyede
memurların kurmuş olduğu en büyük sendikalardan bir tanesi de
Türkiye Kamu-Sendir ve yetki sahibidir. Şu anda Türkiye Kamu-Sen üzerinde
aşırı bir baskı var. Her ortamda demokratikleşmekten
bahsediyorsunuz, demokrasiden bahsediyorsunuz ama demokrasinin en önemli
kurumlarından bir tanesi sendikalardır. Ne yazık ki sizin,
sizden olmayanlara tahammülünüz olmadığı için bu tip kurumlara
bile tahammülünüz yok. Şu anda, Adanada ve Türkiye'nin her tarafında
Türkiye Kamu-Sen üyelerine baskı, yıldırma, sendikadan istifa
etme zorlamaları yapılmaktadır. Bu son derece yanlış
bir uygulamadır. Bu uygulamayla, bu baskılarla da ülkücüleri
yıldıramazsınız, Türkiye Kamu-Sen üyelerini
yıldıramazsınız. Türkiye Kamu-Sen varlığını
her ortamda sürdürmeye devam edecektir.
Değerli
milletvekilleri, demokrasi denilince akla yine seçimler geliyor.
Bildiğiniz gibi, yerel seçimlerde Adanada Büyükşehir Belediyesini
Milliyetçi Hareket Partisi ve onun adayı Aytaç Durak
kazanmıştı ancak bir müddet sonra, zannediyorum tahammülünüz olmadığı
için, Aytaç Durakı görevinden uzaklaştırdınız. On
aydan beridir Aytaç Durak görevinin başında değil ancak şu
ana kadar bir tek soruşturma dahi açılmadı, bir tek mahkemesi
dahi yok. Eğer Aytaç Durakın suçu varsa lütfen, onu Türk adaletine
teslim edin, yargılayın. Eğer Aytaç Durakın suçu yoksa
demokrasinin gereği, onu görevine iade edin. Adanalı
hemşehrilerimizin beklentisi budur. Adanalı hemşehrilerimiz
sizden bunu beklemektedir. Eğer demokrasiye inanıyorsanız,
halkın iradesine inanıyorsanız, halkın iradesi Adanada MHP
lehine tecelli etmiştir, bunu kabullenmek zorundasınız.
Adana denilince
akla tabii ki çiftçiler geliyor, çiftçilerin problemleri geliyor. Çiftçilerimiz
çok sıkıntılı günler geçiriyor. Son dönemde artan
akaryakıt fiyatları çiftçilerimizin belini kırdı, âdeta traktörlerine
mazot koyup tarla ekecek hâlden aciz duruma getirildi. Şu anda,
kırsal motorinin fiyatı
3.100 lira. Yine euro motorinin fiyatı 3.410 lira. Birkaç ay sonra
kırsal motorin de devreden çıkartılacak, euro dizel kullanmak
zorunda kalacak çiftçilerimiz. 3 milyon 400 bin liraya kullandıkları
akaryakıtla ne kadar verimli olabilirler, ben burada sizin
vicdanlarınıza bırakıyorum.
Çiftçinin
girdisinin maliyetini azaltmamız lazım. Bu manada gübre
fiyatları da dönemsel yükselişler gösteriyor. Ben bunu daha önce de
gündeme getirdim ama hiç dikkate almadınız. Çiftçiye lazım
olduğu zaman, buğdayın üst gübresi atılacağında,
pamuk ekimi, mısır ekimi yapılacağında, taban gübresi
atılacağında birdenbire gübre fiyatları 200 bin lira-300
bin lira yükseliyor, yüzde 30-yüzde 40 oranında yükseliş gösteriyor.
Şimdi eğer ki gübre fiyatları eski hâliyle kurtarıyorsa
Hükûmet bu konuda neden bir yaptırım uygulamıyor gübre
üreticilerine veya ithalatçılarına? Çiftçiye lazım
olduğunda bu gübre fiyatları neden yükselir? Ben, gübre
fiyatlarının yükselişiyle ve gübre fiyatlarındaki KDV
oranının yüksekliğiyle ilgili birkaç defa soru önergesi verdim,
buradan gündeme getirdim. Gübrede şu anda KDV oranı yüzde 18.
Gübredeki KDV oranını neden düşürmeyi hiçbir zaman için
planlamadınız, düşünmediniz, değerlendirmediniz?
Altında ve süs eşyasında KDV oranını sıfıra
çektiniz ama gübrede hâlâ KDV oranı yüzde 18.
Yine mart
ayı çiftçilerimiz için en sıkıntılı aylardan bir
tanesidir. Mart ayı dert ayı. derler bizim orada. Çiftçi mazot
alacak, tohum alacak, gübre alacak, tarlasını ekecek. Eğer,
Hükûmet, çiftçiye bir iyilik yapmak istiyorsa destekleme primlerini mart
ayı içerisinde ödemeli, çiftçi de tefeciye düşmeden, faizciye
düşmeden tohumunu, gübresini, mazotunu alıp tarlasını
ekebilmeli.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Lütfen sözlerinizi tamamlayınız, buyurunuz.
MUHARREM VARLI
(Devamla) - Eğer çiftçiye bir iyilik yapmak istiyorsanız, lütfen bir
an önce çiftçilerin prim desteklerini ödeyiniz ve onları memnun ediniz.
Yine
Adananın en önemli problemlerinden bir tanesi Ceyhan-Yumurtalık kara
yoludur. Çok uzun yıllar önce projesi onaylanıp desteği
verilmesine rağmen, bu yol hâlâ bitirilmemiştir. Yumurtalık
yazın 50-60 bin nüfusa sahip bir sahil beldesidir. Ceyhan-Yumurtalık
arası gece saat on iki-bire kadar çok yoğun bir taşıt
trafiği yaşamaktadır. Bir de çiftçilerin traktörlerini, tarladan
gelenleri de hesap ettiğiniz zaman âdeta ölüm yolu hâline gelmektedir. Bu
yolun da bir an önce bitirilmesi lazımdır, Adanaya büyük bir hizmet
olur.
Yine
hızlı tren projesinde, hızlı tren ağında ne
yazık ki Adana yoktur. Türkiye'nin 4üncü büyük nüfusuna sahip ilimiz
Adana acaba cezalandırılmakta
mıdır
FATOŞ GÜRKAN
(Adana) Cezalandırılmıyor.
MUHARREM VARLI
(Devamla) -
yoksa Adana, hızlı tren ağını,
hızlı treni hak etmemekte midir diyorum, hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Varlı.
Sayın Güvel,
buyurun.
V.-
AÇIKLAMALAR
1.-
Adana Milletvekili Hulusi Güvelin, 2010 yılı işsizlik
rakamlarına ve Adanadaki işsizliğe ilişkin
açıklaması
HULUSİ GÜVEL
(Adana) Teşekkür ediyorum Başkanım.
Değerli
arkadaşlar, 2010 yılı işsizlik rakamlarına göre Adana,
yüzde 26,5 işsizlik oranı ile ülkemiz genelinde işsizliğin
en yoğun yaşandığı iller sıralamasında
1inci gözükmektedir. Bu sorun, son birkaç yılın sorunu
değildir. Adana ve Mersin illerini kapsayan istatistiki bölge
sınıflandırılmasında bu iki ilimiz son yedi
yıldır işsizliğin en çok görüldüğü iller
konumundadır. Adana, gerek birikimiyle gerek fiziki
koşullarıyla, tarımda, sanayide, turizmde, enerjide büyük bir
potansiyele sahiptir ancak geçtiğimiz dokuz yıla
baktığımızda, bu potansiyelin yeterince
değerlendirilebildiğini söylemek mümkün değildir.
İşsizliğin ortadan kaldırılması ya da en
azından etkilerinin hafifletilebilmesi için gerekli olan yeni
yatırımlar yapılmamaktadır. Adana, merkezî Hükûmetçe dokuz
yıldır yok sayılmaktadır.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Güvel.
Gündem
dışı ikinci söz taşeron işçilerin sorunları
hakkında söz isteyen Denizli Milletvekili Ali Rıza Ertemüre aittir.
Buyurunuz
Sayın Ertemür.
IV.-
GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR (Devam)
A) Milletvekillerinin Gündem Dışı
Konuşmaları
(Devam)
2.-
Denizli Milletvekili Ali Rıza Ertemürün, taşeron işçilerin
sorunlarına ilişkin gündem dışı konuşması
ALİ RIZA
ERTEMÜR (Denizli) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
taşeron işçilerin sorunları üzerine gündem dışı
söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle yüce heyetinize ve
ekranları başında bizleri izleyen yurttaşlarımıza
en içten saygılarımı sunarım.
Değerli
milletvekilleri, 2002 yılında iktidara gelen AKP Hükûmetinin, bugüne
kadar Her yeri rant alanına çevireceğiz, özel sermayeye
açılmamış hiçbir alan kalmayacak. anlayışıyla
ürettiği politikaları sonucunda, belediyelerde, hastanelerde,
okullarda, devlete bağlı birçok kurumda
taşeronlaştırma alabildiğine
yaygınlaşmıştır. Taşeron işçiler, bir
diğer adıyla modern kölelik sisteminde, kadrolu işçilerle
aynı mesaiyi yapmasına rağmen, hatta daha fazla
çalışmasına rağmen, ne yazık ki SSK primleri
sağlıklı bir şekilde
yatırılamamıştır, sürekli giriş
çıkış yapıldığı için kıdem ve ihbar
tazminatlarını alamamışlardır.
Değerli
milletvekilleri, 12 Eylül referandumunda sözde demokrasi adına
yapılan Anayasa değişikliğine göre, bir işçinin birden
fazla sendikaya üye olması mümkün kılınmış iken
taşeron işçilerin haklarını istemek adına sendikal
faaliyetleri ellerinden alınmıştır. Sendikalı olmak
isteyenler ise kapının önüne konuluyor, kısacası bu
işler üzerinde de AKPnin korku imparatorluğu kurulmak isteniyor. Bu
yöntemle hem sesleri kesilmiş oluyor hem de ölümü gösterip diğer
işçileri sıtmaya razı ediyorlar.
Taşeron
işçi olarak çalışanların izin hakları da doğru
dürüst uygulanmamaktadır. Özellikle bu durumdan en çok kadın
işçilerimiz mağdur olmaktadır. Anne olmak gibi kutsal bir
duyguyu sadece işini kaybetmemek için yaşayamamaktadırlar. Hak
ettikleri izinleri kullanamayan taşeron işçilerimiz de bir insandır.
İzin kullanmak ve tatil yapmak her insanın ihtiyacıdır.
Psikolojik ve fizyolojik olarak dinlenmeyen kişiler zaten verimli
olamazlar.
Değerli
milletvekilleri, ayrıca, izin konusunda hakları yenen işçiler
bir yılı doldurmadan işten çıkarılmakta ya da
şirket değişikliği yoluyla yeni işe
alınmış gibi işine devam ettirilmektedir. Neden böyle
oluyor? Çünkü bir yılı doldururlarsa tazminat hakkı doğacak
ama bir yılı doldurmadan sözleşmesi yenilenen işçilere
tazminat verme gereği olmayacaktır. Bu durumda tazminatlar da
taşeron firmaların cebine kalmaktadır.
Değerli
milletvekilleri, şimdi soruyorum: AKPli milletvekili
arkadaşlarımın ya da Hükûmet üyelerinin bu durumdan haberi yok
mu, yoksa var da duymuyorlar mı? Taşeron işçilerimizden hiç mi
şikâyet eden ya da dert yanan yurttaşlarımız
kapılarını çalmıyor? Peki, bu işçilerimizin
hakları yenilirken hiç mi içiniz sızlamıyor?
Değerli
milletvekilleri, AKP İktidarıyla birlikte taşeron işçilik
bir gelenek, bir genel uygulama hâlini almıştır. Yalnızca,
arada birkaç yandaş, komisyon kazansın diye işçilerin
hakları görmezden gelinmektedir. AKP İktidarı bu vebali
ödeyemeyecektir. İnsanların manevi duygularını sömüren AKP
Hükûmeti kul hakkı yemekte ve yiyenlere de göz yummaktadır.
Taşeron işçiler için mutlu son yakındır. Genel
Başkanımızın da söylediği gibi, Cumhuriyet Halk
Partisi iktidarında taşeron işçilik kaldırılacak ve bu
işçilerin tamamı kamu kurum ve kuruluşlarında istihdam
edilecektir.
Sayın
Başbakan ve Hükûmet üyeleri her fırsatta kalkıp bunun
kaynağını bize sormaktadırlar. Verdiğimiz soru
önergelerinin cevaplarına göre, 12 bakanlığa bağlı 22
kamu kurumunda 2.683 işçi taşeron firmaların bünyesinde hizmet
veriyor. Genel anlamda, bunun tamamı 300 bin kişi. Taşeron
firmalara, yani 2.683 kişiye bir yılda ödenen miktar ise 56 milyon
lira. Bu işçileri kadroya geçirin. dediğimizde ise bize kaynak
soruyorsunuz. İşte, kaynak burada, hazır. Şu an
taşeron işçilerin tamamı bir iş yapmakta mıdır?
Yani hepsinin kadrosu olabilir. Peki, bu işçilerin emeklerinin karşılığında
bir ödeme yapılmakta mıdır? Evet ama bir farkla, yandaşa ödeme
yapılmakta ve AKP yandaşı taşeron firmalar arada komisyon
kazanmaktadır. Bu durumda devlet zaten bir ödeme yapmaktadır. Bu
ödeme aracıya değil bizzat işçiye
yapıldığında hiçbir sorun kalmayacaktır. Şimdi bu
sözümüzün, kaynağımızın ne olduğunu Sayın Başbakan
ve Hükûmet üyeleri anlar değerli milletvekilleri.
Bu anlamda birkaç
örnek vermek istiyorum size. Bakın değerli milletvekilleri,
TÜBİTAK 673 kişi çalıştırmış bünyesinde,
taşeron firmalara bir yılda 12 milyon 666 bin lira ödenmiş.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.
Buyurunuz.
ALİ RIZA
ERTEMÜR (Devamla) Teşekkür ediyorum Başkanım.
Dışişleri
Bakanlığınca 2010 yılında sadece 60 güvenlik görevlisi
için bir yılda firmaya yapılan ödeme 1 milyon 65 bin 265,
firmanın elde ettiği yaklaşık kâr olarak gösterilen -bu,
önergeye verilen cevap- 15.745. Yani bu parayı 60 kişiye
dağıtsanız, bu 15 bin lirayı tek kişiye
vereceğinize 60 işçiye dağıtsanız, bu 60 işçinin
kadrosunu tamamlamış olursunuz.
Bu anlayışla
sözlerime son verirken hepinizi saygıyla, sevgiyle selamlıyorum. Umut
ediyorum ki bu taşeron işçilerimizin, yani modern kölelerin
sorunları bir an önce çözülür ve kadroya geçirilirler.
Hepinizi
saygıyla, sevgiyle selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Ertemür.
Buyurunuz
Sayın Yemişci.
V.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
2.-
İzmir Milletvekili Tuğrul Yemişcinin, Birinci İktisat
Kongresinin yıl dönümüne ilişkin açıklaması
TUĞRUL
YEMİŞCİ (İzmir) Teşekkür ediyorum Sayın
Başkanım.
Sayın
Başkanım, değerli arkadaşlar; bugün, 17 Şubat 1923te
İzmirde idrak edilen, cumhuriyetimizin kurucusu Atatürkümüz
tarafından, Birinci İktisat
Kongresinin yıl dönümü.
İzmirde yapılan bu kongrede, daha 29 Ekimde cumhuriyet ilan
edilmeden önce Atatürkümüz İzmirde bu kongreyi tertipletti ve
ayrıca kongrenin yanında o yıllarda ülkemizde yetişen
ürünlere ait bir de sergi tertip edildi. Bu kongrede önemli olan, savaş
sonrası yeni kurulacak devletin ekonomik yönden hem içeriye hem de
dışarıya verilmesi lazım gelen mesajların verilmesi
idi. Çok faydalıydı. Dileğim, Devlet Planlama
Teşkilatı tarafından geleneksel hâle getirilip beş veya on
yılda bir bu kongrenin aynısının uluslararası düzeyde
İzmirde tekrarlanması.
Sayın
Başkanım, söz verdiğiniz için çok teşekkür ediyorum.
Seneidevriyesini tekrar kutluyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Yemişci.
Buyurunuz
Sayın Akat Ata.
3.-
Batman Milletvekili Ayla Akat Atanın, Batmandaki TPAO tesislerinde
meydana gelen patlamaya ilişkin açıklaması
AYLA AKAT ATA
(Batman) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
İş
güvencesi sağlanmadan, sağlıksız koşullarda
çalışarak evine ekmek götürmek derdinde olan taşeron
işçilerin sorunları gündem dışı olarak Meclise
düşmüşken bugün, ne yazık ki ülkemizin gündemine Batman TPAO tesislerinde
yaşanan patlama düşmüştür. Orada bugün 3
vatandaşımızın yaşamını yitirdiği, 3
taşeron işçisinin yaşamını yitirdiği yönünde
bilgiler gelmektedir. Çok sağlıklı bilgilere ulaşmamakla
birlikte bugün ülke gündemine yansıyan bu haber dolayısıyla
öncelikle yaşamını yitirenlere Allahtan rahmet, acılı
ailelerine de başsağlığı diliyorum.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Akat Ata.
Gündem
dışı üçüncü söz 10 Şubat 2011 tarihinde Kahramanmaraş
Afşin Elbistan Termik Santrali kömür havzasında meydana gelen heyelan
hakkında söz isteyen Kahramanmaraş Milletvekili Mehmet Sağlama
aittir.
Buyurunuz
Sayın Sağlam. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
IV.-
GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR (Devam)
A) Milletvekillerinin Gündem Dışı
Konuşmaları (Devam)
3.-
Kahramanmaraş Milletvekili Mehmet Sağlamın, 10 Şubat 2011
tarihinde Kahramanmaraş Afşin Elbistan Termik Santrali kömür
havzasında meydana gelen heyelana ilişkin gündem dışı
konuşması ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner
Yıldızın cevabı
MEHMET
SAĞLAM (Kahramanmaraş) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın
Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım;
Kahramanmaraş Afşin Elbistan Termik Santralinin Çöllolar mevkisinde
10 Şubat Perşembe günü sabahı çok önemli bir toprak kayması
meydana gelmiş ve bu kayma sonrasında kaybettiğimiz 2
vatandaşımıza ilave olarak 9 vatandaşımız da
toprak kaymasının altında kalmışlardır. Hâlen
toprak altındaki 9 canın kurtarılması için bütün imkânlar
seferber edilmiştir. Gerek teknik ekipler gerekse uluslararası
düzeyde Almanyadan, Japonyadan gelecek olan ekipler beklenmekte ve bu 9
canın kurtarılması için her türlü tedbir ve faaliyet
sürdürülmektedir.
Elim olayın
meydana geldiği geçen perşembe günü sabahı saat 11.00
sularında 4 milletvekili arkadaşımızla olay yerine gittik.
Aşağı yukarı 1.300 metre uzunluğunda ve 500 metre
genişliğinde bir büyük heyelanın aşağı
yukarı 50 milyon ton civarında bir malzemeyi bir yerden diğerine
kayma suretiyle taşıdığı ve maalesef iki gün önceki
pazar günü yapılan değerlendirme sonucunda bölgeyi incelemek üzere
giden bir kısmı da tecrübeli mühendislerden oluşan 9
kişinin toprak altında kaldığı yere gidip mahallinde
bizzat olaylara şahitlik ettik. Arkasından Afşin Kaymakamı,
Kahramanmaraş Valisi, daha sonra Devlet Bakanımız Faruk Çelik,
Enerji Bakanımız Taner Yıldız, Çalışma ve Sosyal
Güvenlik Bakanımız Ömer Dinçer ve Devlet Bakanı ve Başbakan
Yardımcımız Cemil Çiçek mahallinde incelemelerde bulundular ve 9
vatandaşımızın kurtarılması için teknik
yapılacak çalışmalara nezaret ettiler,
vatandaşlarımızla görüşmeler yaptılar,
kaybettiğimiz işçilerimizin ailelerine ziyaretler yapıldı
ve Sayın Başbakanımız gerek kaybettiğimiz
işçilerin gerekse toprak altındaki işçilerimizin aileleriyle görüşmeler
yaptı, telefon görüşmeleri yaptı, hâlâ da bu
çalışmalar sürdürülüyor ve milletvekillerimiz Sayın Pakdil ile
Sayın Doğan hâlen Çöllolar mevkisinde bulunuyorlar. Açık üretim
sahasında, alınan karar gereğince kömür üretimi şu anda
yapılmıyor, arama ve kurtarma faaliyetleri bütün hızıyla
sürdürülüyor ve birinci öncelik de 9 kişinin can kaybına veriliyor.
Ancak,
soruşturma ve incelemeyle hukuki süreç de olay ilk gününden itibaren
başlatılıyor. Olayın sorumluları ister kamudan ister
özelden olsun, bir an evvel hukuki süreç sonunda ortaya çıkarılmaya
çalışılıyor, bununla ilgili incelemeler ve
araştırmalar da devam ediyor. Heyelanın neden
kaynaklandığı net bir biçimde ortaya konarak arkasından da
sorumlular için gerekli araştırma ve inceleme yapılacaktır.
Hukuki sorumluluk da daha doğrusu araştırma da
başlamıştır. Ancak, şu anda amaç, öncelikle 9 cana
ulaşmak ve başından itibaren, bir haftadan beri ailelerin
acılarını paylaşmak üzere gereğini yapmaktır.
Bu arada
şunu da şayanı şükran bir biçimde söylemek isterim ki dün
gerek ana muhalefet partisinden gerekse muhalefet partilerinden konuşan
arkadaşlarımız konuyla ilgili acılarını dile
getirmişlerdir, ne yapılacağı konusunda müspet
katkılarda bulunmuşlardır. En azından, yüce Meclisimizin,
iktidarıyla muhalefetiyle konunun araştırılması,
ortaya çıkması ve gereğinin yapılması için gösterdiği
hassasiyet hepimizin şükranla karşılaması gereken bir
birlik ve beraberliğin sergilenmesidir.
Bu duygularla,
her türlü tedbirin alınması için gerekli çalışmaları
yürüten insanların gayretlerini bir kere daha takdirle yâd ediyoruz.
Arkasından da özellikle kaybettiğimiz 2
vatandaşımızın ve toprak altındaki 9
vatandaşımızın bir an önce
araştırılması ve onlara ulaşılması için
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.
MEHMET
SAĞLAM (Devamla)
çalışmaların sürdürülmesi konusunda da
bütün ilgilileri bu göreve katkıda bulunmaya davet ediyoruz.
Bu münasebetle
yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Sağlam.
Sayın
Bingöl
V.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
4.-
Ankara Milletvekili Tekin Bingölün, Kahramanmaraş Afşin Elbistan
Termik Santrali kömür havzasında meydana gelen heyelana ilişkin
açıklaması ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner
Yıldızın cevabı
TEKİN
BİNGÖL (Ankara) Teşekkürler Sayın Başkan.
Hepimizi yürekten
yaralayan Maraştaki iş kazası, maalesef son yıllarda
ülkemizde sıklıkla vuku bulan kazalardan bir diğeridir. Daha
OSTİMde yaşanan patlamaların acısını
yüreğimizde hissederken Maraştaki göçük meydana gelmiştir ve
literatürde hemen hemen örneği hiç olmayan açık alandaki bir maden
faciasıdır.
Aslında bu
kaza âdeta geliyorum demiştir. Biz her defasında Parlamentoda
ısrarla işçi sağlığı ve iş güvenliği
yasal mevzuatının bir an önce çıkarılması önerisini
sıklıkla vurgulamamıza rağmen, maalesef Hükûmet bunu göz
ardı etmiştir ve her iş kazası sonrasında acılar
paylaşılmış, hamasi nutuklar atılmış ama bir
sonraki iş kazasına kadar bu unutulmuştur.
Umut ediyorum ki,
Zonguldakta yaşanan maden faciası sonrasında
yurttaşlarımızın cesetleri dahi sekiz ay göçük altında
kalmışken, bir an önce acılarımızı hafifletecek
olan, bu Maraştaki kaza sonrasında oradaki
yurttaşlarımıza bir an önce ulaşılır, bir nebze
olsun acımız hafifler diyor ve yakınlarına şimdiden
geçmiş olsun dileklerimizi iletiyorum.
Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Bingöl.
Sayın Ekmen
5.-
Batman Milletvekili Mehmet Emin Ekmenin, Batmandaki TPAO tesislerinde meydana
gelen patlamaya ilişkin açıklaması
MEHMET EMİN
EKMEN (Batman) Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.
Ayla
Hanımın da dile getirdiği Batmandaki olayda, Türkiye
Petrolleri Anonim Ortaklığına doğal gaz
taşımacılığı hizmeti veren nakliye
firmasında henüz tam anlaşılamayan bir sebeple meydana gelen
patlama sonucu 3 vatandaşımız hayatını
kaybetmiştir. Ben 3 vatandaşımıza ve bütün Batmanlı
hemşehrilerimize başsağlığı diliyorum.
Bu olayla ilgili
olarak Bakanlık çalışma başlatmıştır.
Olayın sebebi mutlaka ortaya çıkarılacak ve benzer
olayların yaşanmaması için tedbirler de alınacaktır.
Tekrar
teşekkür ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Ekmen.
Hükûmet
adına Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız
konuşacaktır.
Buyurunuz
Sayın Yıldız. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
IV.-
GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR (Devam)
A) Milletvekillerinin Gündem Dışı
Konuşmaları (Devam)
3.-
Kahramanmaraş Milletvekili Mehmet Sağlamın, 10 Şubat 2011
tarihinde Kahramanmaraş Afşin Elbistan Termik Santrali kömür
havzasında meydana gelen heyelana ilişkin gündem dışı
konuşması ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner
Yıldızın cevabı (Devam)
V.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
4.-
Ankara Milletvekili Tekin Bingölün, Kahramanmaraş Afşin Elbistan
Termik Santrali kömür havzasında meydana gelen heyelana ilişkin
açıklaması ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner
Yıldızın cevabı (Devam)
ENERJİ VE
TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) Sayın
Başkan, değerli arkadaşlar; Afşin Elbistan sahasında
meydana gelen kaza üzerine, biraz önce verilen bilgiler doğrultusunda, ben
de bir kısım açıklamalarda bulunmak istiyorum.
Bildiğiniz
gibi, Afşin Elbistan (B) Termik Santraline kömür tedarik eden Çöllolar
mevkisinde takribi üç yıldan bu yana kömür sevkiyatı
yapılmaktaydı ve burada oluşan kazada önce birinci göçük, daha
sonra da çok ciddi bir toprak kayması oluştu. Bu toprak kaymasının
miktarı yaklaşık 50 milyon metreküp, 75 ila 80 milyon ton
civarında bir topraktan bahsediyoruz. Daha önce olan ve 20 milyon tonluk
bir blokun kaymasıyla beraber orada bizatihi 110 civarında
çalışan bulunuyordu. Malum, özel sektöre ait bu hizmette, toprağın
dağılmaması, yalnızca blok olarak kaymasından
dolayı yalnızca 1 kişi orada vefat etti. Ben öncelikle, vefat
eden çalışanlarımıza Allahtan rahmet diliyorum ve
yakınlarına da sabırlar temenni ediyorum. Tabii ki, bu kadar
büyük bir toprak, özellikle 2 kilometreye 1 kilometrelik bir alanda vuku
buluyor ve 600 metreye 1.100 metrelik bir alana dağılıyor.
Birinci toprak kayması olduktan sonra oradaki kömür çıkarma
faaliyetleri tarafımızdan durduruldu ve bu toprağın hangi
gerekçelerle kaydığı üzerinde hem özel sektör hem de kamu
çalışanları, jeofizikçiler, jeoloji mühendisleri, maden
mühendisleri bir çalışma başlattılar.
Orada şu
anda hayatını kaybettiğini düşündüğümüz 2 tane maden
mühendisi Afşin Elbistan (A)da çalışan mühendisler ve emekli
olduktan sonra özel sektöre geçen kişilerdi ve onlar nasıl bir çökme
var, toprakta nasıl bir çatlama var, bunun üzerinde inceleme yaparken
topoğraflarıyla beraber orada toprak altında kaldılar.
Tabii ki, Enerji
Bakanlığımız ve Çalışma
Bakanlığımız gerekli müfettişlerini gönderdi,
soruşturmalar açıldı. Cumhuriyet savcılığı
da aynı şekilde soruşturmalarını başlattı.
İl Kriz Merkezi kuruldu. Biraz önce değerli
konuşmacının bahsettiği gibi, bakan
arkadaşlarımız oradaydılar. Bizler refakat ettik ve bunun
tespit edilmesiyle alakalı bir çalışma
başlatıldı. Bu niçin oldu, nasıl oldu, bir su zemininin
üzerinde mi kaydı bu yoksa projeye aykırı bir durum mu
vardı, özel sektörün bir ihmali mi vardı, kamu çalışanlarının
bir ihmali mi vardı, bununla alakalı enine boyuna olan incelemelerimiz
devam ediyor.
Şu anda tek
bir amacımız var: Oradaki 9 kardeşimize ulaşmak ve
yaklaşık yüksekliği 65 metreyi bulan toprağın
içerisinden çıkartabilmek. Yalnız toprak üniform değil.
İçinde 5-7 metrelik çukurları bulunan hatta 10-12 metrelik
kayaları bulunan, düzenli olmayan bir yapı. Üzerinde iş
makinesinin gidebilmesi ancak sıkıştırmayla olabilecek. O
yüzden oradaki kişilerin yerlerinin tespit edilmesi önemli, onlara
ulaşabilmek önemli. Her türlü teknolojinin denendiği ki bunların
içerisinde canlı veya cansız insana, kokuya duyarlı köpeklerden
tutun ki elektromanyetik dalgalara varıncaya kadar her birinin
denendiği bir ortam oldu. Biz teknolojinin diğer
sınırlarını da zorlayarak gerek yurt dışı
gerekse yurt içinde bu konuyla alakalı çalışanlarla temasa
geçtik ve bunu yol açarak mı yoksa zemini sıkıştırarak
mı gideceğimiz üzerinde bir çalışma yaptık. Tabii ki,
bununla alakalı, dediğim gibi, bütün imkânlar
kullanılacaktır. Özel sektör-kamu ayrımı
yapmaksızın bütün imkânlar kullanılacaktır, hiçbir şey
bu manada esirgenmeyecektir.
Kayıp
yakınlarıyla düzenli görüşmeler yaptık ve
acılarını kısmen de olsa paylaşmaya gayret ettik ve bu
konuyla alakalı olabildiğince şeffaf ve samimi
yaklaşımlarımızı onlarla paylaştık.
Tabii ki, orada,
şu anda kurtarma çalışmalarında da dikkat etmemiz gereken
ve kurtarma çalışmalarında riske etmememiz gereken personel var.
Onların hayatını riske etmeksizin bu çalışmaları
devam ettirmemiz gerekiyor. Yaklaşık 100er metrelik bir bant var,
hâlâ riskli alan, heyelanın zaman zaman devam ettiğini görüyoruz,
küçük toprak parçalarının oradan koptuğunu görüyoruz ve bununla
alakalı da gerek jeofizikçiler gerekse jeoloji mühendislerimiz de
çalışmalarını devam ettiriyorlar.
Biz, özellikle su
seviyesi
400e yakın pompanın orada önemli bir kısmının
devre dışı kalmasıyla beraber
Tabii, kömürden de su
besleniyor, o suları da kesmek için 207 tane pompa devreye
alındı, bugün tekrar 40 tanesi daha devreye alınacak, o su
seviyesinin de şu anki heyelan bölgesine ulaşmaksızın,
normalde eksi 35 metre kotlarında bulunması gereken seviyelere
çekmeye çalışıyoruz.
Çalışmalar
her yönüyle devam ediyor. Bu arada, biz, Afşin Elbistan (B)nin üretimi ne
olur, buradaki üretim nedir, bunlara ayrı bir ekip koyduk ve o ekip
çalışıyor ama bizim, biraz önce de söylediğim gibi, bir
tane amacımız var, o 9 kişiye ulaşmayla alakalı
gayretler, çabalar.
Ben, bütün bu
duygu ve düşüncelerle, iktidarıyla, muhalefetiyle bu acıyı
paylaşan bütün arkadaşlarıma teşekkür ediyorum ve tekrar
vefat edenlere Allahtan rahmet, yakınlarına da sabırlar temenni
ediyorum.
Hürmetlerimle.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Yıldız.
AYLA AKAT ATA
(Batman) Sayın Bakan, Batman için de bir şeyler söyleseydiniz.
BAŞKAN
Gündeme geçiyoruz.
Başkanlığın
Genel Kurula sunuşları vardır.
Meclis
araştırması açılmasına ilişkin dört önerge
vardır, önergeleri ayrı ayrı okutacağım:
VI.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Meclis Araştırması Önergeleri
1.-
Mersin Milletvekili Ali Rıza Öztürk ve 27 milletvekilinin,
gözaltındaki ve cezaevlerindeki kayıp olaylarının
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/1042)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Yakın
geçmişimiz, gözaltındaki kayıplar, işkencelerde ölümlerle
ve faili meçhul bırakılan siyasi cinayetlerle anılmaktadır.
Çok sayıda yurttaşımız, gözaltına alındıktan
sonra yok olmuşlar, ortadan kaybolmuşlar, âdeta
buharlaşmışlardır. Gözaltındayken kaybolanların
kimisinin daha sonra cesetleri, kimsesizler mezarlığında
bulunmuş, kimisinin ise cesedi dahi bulunamamıştır. Devlet,
gözaltındayken kaybolanları bir türlü bulamamış,
gözaltındaki kayıpların nedenlerini ve sırrını
açıklamamış, siyasi cinayetlerin faillerini bulmamış,
gözaltındaki bir kişi, neden ve nasıl kaybolur? Sorusunun
yanıtını, bugüne kadar vermemiştir. Devlet,
gözaltındayken kaybolan yakınlarını, yıllardır
her Cumartesi günü Galatasaray meydanında arayan Cumartesi annelerinin
acılarını, dertlerini anlamamış, onların taleplerini
her seferinde cop, biber gazı ve şiddetle cevap verme yoluna
gitmiştir.
Anayasada Türkiye
Cumhuriyeti; demokratik, hukuk devleti olarak
tanımlanmıştır. Hukuk devleti, temel hak ve özgürlüklerin
güvence altına alındığı, yönetenlerin her türlü eylem
ve işleminin yargı denetimine tabi olduğu, böylelikle bireylere
hukuk güvenliğinin sağlandığı devlettir. Hukuk
Devleti, hukukun üstünlüğü temeline dayanan, hiçbir organ ya da
kişinin, hukukun üstünde olmadığı devlettir. Hukuk
Devletinde; devletin tüm organlarının üstünde hukukun mutlak
egemenliği vardır. Hukuk Devletinde; yönetenlerin kurallara uymama,
keyfî davranma özgürlüğü yoktur. Hukuk devletinde yakalanıp
gözaltına alınan, tutuklanan, hüküm giyen kişiler, devletin
koruması altındadır. Devlet, kendi koruması altındaki
kişilerin can güvenliğinin sağlanmamasından sorumludur.
Oysa yakın tarihimiz; gözaltındaki kayıplar, ölümler ve faili
meçhul bırakılan siyasi cinayetler mezarlığı gibidir.
Gözaltındayken kaybolanların yakınları; "Cumartesi
anneleri" adıyla 27 Mayıs 1995 tarihinden bugüne kadar her
Cumartesi günü Galatasaray Meydanında toplanarak gözaltında kaybolan
yakınlarını aramaktadırlar. Arjantin'de Faşist Cunta
yönetiminin yok ettiği çocuklarını bulmak için Plaza Del
Mayo" meydanında toplanan annelerden esinlenen "Cumartesi
Anneleri" hareketini, başlatan olay; Hasan Ocak'ın,
gözaltında kaybolmasıdır. Gözaltındayken kaybolan Hasan
Ocak'ın cesedi, işkence edilerek öldürülmüş hâlde kimsesizler mezarlığında
bulunmuştur. Hasan Ocak'ın aile bireyleriyle birlikte küçük bir grup
"Cumartesi Anneleri" adıyla ilk defa 27 Mayıs 1995 günü
Galatasaray meydanında toplanmışlardır. Zaman geçtikçe
başkaların katılımı ile sayıları binleri bulmuştur.
Tam 200 hafta boyunca 1999 yılına kadar her hafta
toplanmışlardır. Gözaltında evlatlarının,
kardeşlerinin, arkadaşlarının, ana ve babalarının
başlarına ne geldiğini öğrenmek istemekten başka bir
amaçları olmayan Cumartesi annelerinin, oturma eylemleri, "terörizme
destek" olarak gösterilmiştir. Devletin sert müdahaleleri ve dayanılmaz
hâle gelen polis şiddeti sonucu bu kişiler, 13 Mart 1999
yılında yakınlarını aramaya ara vermek zorunda
kalmışlar, AİHM'nin kararlarından sonra 31 Ocak 2009
tarihinden itibaren yakınlarını yeniden aramaya
başlamışlardır.
Cumartesi
anneleri, "Gözaltında bir daha kayıplar, ölümler
olmasın" diye 300 haftadır sıcak, soğuk, yaz,
kış, yağmur, kar, buz demeden maruz kaldıkları cop,
biber gazı, şiddete aldırmadan her Cumartesi o meydandalar. Bu
kişiler, sadece devletten yakınlarının ne olduğunu
açıklamasını ve faillerinin yargılanmasını
istiyor. Oysa devlet, hâlâ gözaltında kaybolanların ne olduğunu
açıklamamış, faillerini bulmamış, sorumluları
yargılamamıştır. Gözaltında meydana gelen
karanlık olaylar hâlâ aydınlatılmadığı gibi
gözaltında kaybolanların mezarlarının yeri bile
bulunmamıştır.
Gözaltında
kaybolanların mezarları var mı, yok mu? O bile belli
değildir. Hukuk Devletinde gözaltına alınan, tutuklanan
insanlar, kaybolur mu? Buharlaşır mı? Devlet,
yakaladığı, gözaltına aldığı,
tutukladığı kişinin güvenliğinden sorumlu değil
midir? Devletin koruması altında bulunan kişilerin
kaybolmasının sorumlusu kimdir?
Cumartesi
annelerinin taleplerine şiddetle bastırmak yerine
acılarını anlamak, dertlerini dinlemek ve yaralarını
sarmak gerekir. Türkiye'nin adını kirleten geçmişteki hukuk
devletinde olmaması gereken ve Türkiye'nin adını kirleten
geçmişindeki bu gözaltı kayıpları, işkencede ölümler
ve faili meçhul bırakılan cinayetler gibi kötü olayların bir
daha olmaması için geçmişimizi kirletenlerin açığa
çıkarılması gerekir. Karanlıklara ışık
tutarak aydınlatacak ışık kaynağı, Millî iradenin
temsilcisi, demokrasinin sigortası olan T.B.M.M'dir. Gözaltındaki ve
hapishanelerdeki kayıpları, ölümleri ve faili meçhul
bırakılan siyasi cinayetleri araştırmak, sorumlularını
bulmak, yargılamak; Demokratik Hukuk devletinin tarihsel görevi olup,
demokrasinin gelişmesi ve hukuk devletinin güçlenmesinin ilk
koşuludur. Bu nedenle "insanlarımız, bir daha
gözaltında ölmesin, gözaltında bir daha kaybolmasın,
buharlaşmasın" diye gözaltındaki ve hapishanelerdeki
kayıpların, neden ve nasıl olduğunun, arkasındaki
karanlık ilişkilerin ve yasadışı güçlerin
araştırılması, faillerinin ve sorumlularının açığa
çıkarılıp yargılanmasını sağlamak için;
yakın tarihimizdeki karanlıkları aydınlatmak ve
çocuklarımıza, torunlarımıza; insanlarının,
gözaltında kaybolmadığı, suç işleyen kişilerinin
cezasının bağımsız yargı tarafından
verildiği, yurttaşlarının demokrasiye ve hukuka
bağlı olduğu bir Türkiye bırakmak için, Anayasanın 98.
maddesi ve İçtüzüğün 104. ve 105. maddeleri uyarınca Meclis
Araştırma komisyonu kurulmasını saygıyla arz ve talep
ederiz.
1) Ali Rıza
Öztürk (Mersin)
2) Akif Ekici (Gaziantep)
3) Yaşar
Ağyüz (Gaziantep)
4) Şevket
Köse (Adıyaman)
5) Ergün
Aydoğan (Balıkesir)
6) Rasim Çakır
(Edirne)
7) Orhan Ziya
Diren (Tokat)
8) Ramazan Kerim
Özkan (Burdur)
9) Mehmet Sevigen
(İstanbul)
10) Metin
Arifağaoğlu (Artvin)
11) Tayfur Süner (Antalya)
12) Fatma Nur
Serter (İstanbul)
13) Hüsnü Çöllü (Antalya)
14) Enis Tütüncü (Tekirdağ)
15) Algan
Hacaloğlu (İstanbul)
16) Tekin Bingöl (Ankara)
17) Ensar
Öğüt (Ardahan)
18) Sacid
Yıldız (İstanbul)
19) Ali Koçal (Zonguldak)
20) Hüseyin Ünsal
(Amasya)
21) Halil
Ünlütepe (Afyonkarahisar)
22) Vahap Seçer (Mersin)
23) Atila Emek (Antalya)
24) Ahmet Küçük (Çanakkale)
25) Ali Rıza
Ertemür (Denizli)
26) Durdu Özbolat
(Kahramanmaraş)
27) Kemal Demirel
(Bursa)
28) Necla Arat (İstanbul)
BAŞKAN
Şimdi, ikinci önergeyi okutacağım ancak önergenin aslı 500
kelimeyi geçtiğinden özetini okutuyorum. Önergenin tam metni tutanak
dergisine eklenecektir.
2.-
Siirt Milletvekili Osman Özçelik ve 19 milletvekilinin, başta cinsiyet
temelli ayrımcılık ve nefret suçları olmak üzere
ayrımcılık ve nefret suçlarının
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/1043) (x)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Kişilerin
cinsel tercihlerinden dolayı ayrımcılığa maruz
kalmasını önlemeye yönelik, Anayasanın 98inci, TBMM
İçtüzüğünün 104 ve 105inci maddeleri gereğince Meclis
Araştırmasını arz ederiz.
1) Osman Özçelik (Siirt)
2) Selahattin
Demirtaş (Diyarbakır)
3) Gültan
Kışanak (Diyarbakır)
4) Ayla Akat Ata (Batman)
5) Bengi
Yıldız (Batman)
6) Akın
Birdal (Diyarbakır)
7) Emine Ayna (Mardin)
8) Fatma Kurtulan
(Van)
9) Hasip Kaplan (Şırnak)
10) Hamit Geylani (Hakkâri)
11) İbrahim
Binici (Şanlıurfa)
12) M. Nuri Yaman (Muş)
13) Mehmet Nezir
Karabaş (Bitlis)
14) Mehmet Ufuk
Uras (İstanbul)
15) Özdal Üçer (Van)
16) Pervin Buldan (Iğdır)
17) Sebahat
Tuncel (İstanbul)
18) Sevahir
Bayındır (Şırnak)
19)
Sırrı Sakık (Muş)
20)
Şerafettin Halis (Tunceli)
(x)
(10/1043) esas numaralı Meclis Araştırması Önergesinin tam
metni tutanağa eklidir.
Gerekçe Özeti:
Bir şahsa
veya bir mülke karşı işlenen suçun nedeni ırk, renk, etnik
köken, din, cinsel yönelim, fiziksel veya zihinsel engeller ile ilgili ise bu
suç nefret suçunu teşkil eder.
Nefret
suçları, zaman zaman çeşitli toplumsal kesimler arasındaki
siyasal çatışma ve kamplaşma eğilimleri ile ilgili görünse
de, failleri, her zaman, belirli siyasal kesimlere mensup, yönelimleri
kararlı kimseler değildir. Ancak nefret suçlarının
failleri; bu suçları her zaman siyasi saiklerle işlemiyor olsalar da,
kriminolojik olarak, belirli kesimlere karşı egemen toplumsal
önyargılardan, "tarihsel" düşmanlıklardan, genel
kışkırtmalardan etkilenen kimseler oldukları söylenebilir.
Bu nedenle nefret suçları, belirli toplumsal kesimlere yönelik egemen
siyasal ya da sosyo-kültürel tahammülsüzlüğün veya
düşmanlıkların, bireysel izdüşümleri olarak görülebilir.
Aslında her suç için geçerli olan önemli bir kriminolojik gerçek, nefret
suçları için de geçerlidir: Bireysel olsun toplu olsun suç olgusu; salt
bireysel bir "şaşırmışlığın"
ya da gayrimeşru bir "ölçüsüzlüğün" değil, aynı
zamanda devletin yapısının, toplumsal ilişkilerin ve hiyerarşik
yapılanmaların örgütlenmesinin, egemen ahlak ölçülerinin, ekonomik
paylaşımın, toplumsal, ekonomik ve kültürel iletişim
kodlarının niteliğinin ya da niteliksizliğinin de bir
göstergesidir.
Türkiye'de
çoğunluğu belirleyen tek tipçi ideolojik iktidar
anlayışlarının dışında kalanlar nefret
suçlarının hedefi olabilmektedir. Lezbiyen, gey, biseksüel, transgender
(LGBT) bireyler de ayrımcılıktan etkilenen ve hedef olan bir
kitledir.
Türkiye'de de
türlü etnik, dinsel, cinsel ve siyasal azınlık kesimleriyle ilgili
siyasetteki perspektif değişimi, toplumun siyasi orta kesimlerine de
rahatça sıçrama potansiyeli gösteren kin ve nefret eğilimini ortadan
kaldırabilir. Dengeli bir azınlıklar siyasetinin ve
ayrımcılığın sistematik olarak önlenmesinin,
farklılıklara düşmanlığı da dolaylı olarak önleyeceği
tartışmasızdır.
3.-
Gaziantep Milletvekili Hasan Özdemir ve 20 milletvekilinin, esnaf ve
sanatkârların sorunlarının araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/1044)
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Ülkemiz ekonomik
ve sosyal sisteminin en önemli unsurları olan esnaf ve
sanatkârlarımız bugün çok ciddi ekonomik sorunlar içerisindedirler.
Esnaf ve sanatkârlarımızın ekonomik yaşamlarının
devamlılığını tehdit eden bu sorunların
araştırılarak alınacak önemleri tespit etmek üzere
Anayasanın 98. ve İçtüzüğün 104. ve 105. maddeleri
gereğince Meclis Araştırması açılmasını arz
ve teklif ederiz.
SaygılarımızIa.
1) Hasan Özdemir (Gaziantep)
2) Rıdvan
Yalçın (Ordu)
3) Oktay
Vural (İzmir)
4) Ahmet Orhan (Manisa)
5) Mustafa Enöz (Manisa)
6) Erkan Akçay (Manisa)
7) Akif
Akkuş (Mersin)
8) Yılmaz
Tankut (Adana)
9) Ahmet Bukan (Çankırı)
10) Bekir Aksoy (Ankara)
11) Beytullah
Asil (Eskişehir)
12) Abdülkadir
Akcan (Afyonkarahisar)
13) Hüseyin
Yıldız (Antalya)
14) Hasan
Çalış (Karaman)
15) Kadir Ural (Mersin)
16) Recep Taner (Aydın)
17) Hamza Hamit
Homriş (Bursa)
18) Kamil Erdal
Sipahi (İzmir)
19) Osman
Ertuğrul (Aksaray)
20) Zeki Ertugay (Erzurum)
21) Kürşat
Atılgan (Adana)
Gerekçe:
Esnaf ve
sanatkârlarımız Türk toplum yapısının ekonomik ve
sosyal devamlılığının en önemli
unsurlarıdır. Toplumumuzun bu kesiminin varlıklarının
devamlılığı sosyal ve ekonomik bir gerekliliktir. Ancak
bugün esnaf ve sanatkârlarımızın yaşadığı
sorunlar varlıklarının devamlılığını
tehdit eder duruma gelmiştir.
Esnaf ve
sanatkârlarımızın sorunlarına dair Hükûmet tarafından
alınan önlemler, verilen krediler bu sorunları gidermekte yeterli
olmamaktadır. Türk ekonomisinin çok ciddi yapısal
sıkıntıları vardır. Ekonomi gibi dinamik bir alanda
mevcut yapılar ile güçlü olabilmenin imkânı yoktur. Günü kurtarmak
için hazırlanan önlemler ise hiçbir şekilde kısa ve uzun vadede
etkili olmayacaktır. Bugün ekonomik sektörler birbirine o kadar entegre
olmuştur ki ekonomiyi bir bütün olarak değerlendirme zarureti ortaya
çıkmıştır. Diğer bir ifadeyle, esnaf ve
sanatkârların sorunları ekonomiyi etkilemektedir
dolayısıyla aynı sorunlar aslında memurun, çiftçinin,
sanayicinin sorunlarıdır. Ancak ekonomiye dair geliştirilen
politika ve stratejiler bu gerekliliği göz ardı etmektedir.
Esnaf ve
sanatkârımız ekonomik açmazlar karşısında
savunmasız bırakılmaktadır.
Hükûmet esnaf ve
sanatkârımıza karşı vurdumduymazlık içerisine
girmektedir. Esnafımızı vergi ve sigorta primleri üst üste
yığılan borçlar ile soluk aldırmaz bir hâle getirmektedir.
Borçların taksitlendirilmesi ve kredi kartıyla ödenme imkânı
gibi kolaylıklar esnafımızın derdine orta ve uzun vadede
çare olamayacaktır.
Bugünkü
şartlarda esnaf ve sanatkârımızın derinleşen
sorunlarının başında esnafımızın iş
yapmasının ve müşterilerinin çoğalmasının
önündeki engeller vardır. Eğer vatandaşımızın
satın alma gücü zayıfsa ve ekonomik olarak yetersizse, bu olumsuzluk
doğrudan doğruya esnafımıza yansımaktadır.
Öte yandan esnafımız
yayılan büyük alışveriş merkezlerinin, geleneksel iş
kollarında faaliyet gösteren esnafımızı ciddi düzeyde
tehdit etmesine karşın Hükûmet bu konuda da çözüm
bulamamıştır. Hükûmetin zihniyeti âdeta bakkalların
kapanması, terzilerin işlememesi, manavlar kapısına kilit
vurma noktasındadır. Nitekim Hükûmetin politikaları esnaf ve
sanatkârımızı dışlamış ve kendi kaderine
terk etmiştir.
Hükûmet
tarafından geliştirilen söylemlerde ülkemiz ekonomisinin iyi
olduğuna dair, ekonomik krizin hiçbir etkisinin kalmadığına
dair tespitler getirilmektedir. Hükûmetin rakamlar üzerinden
geliştirdiği söylemler ise gerçekliği
yansıtmamaktadır. Örneğin, 2010
yılında Dünya'nın ortalama enflasyon oranı yüzde
3,3; gelişmiş ülkelerin yüzde 1,1; gelişmekte olan ülkelerin
yüzde 5,9 olması tahmin edilirken, Türkiye'de ise Aralık ayında
yüzde 6,4 olarak gerçekleşmiştir.
Diğer
taraftan bu tür rakamlar bütün iddialara karşı yoksulluk artmakta,
gelir dağılımındaki adaletsizlik ve haksızlık
devamlı çoğalmaktadır. Yine resmî rakamla ifade edilecek olursa;
2009 yılında Türkiye'de vatandaşlarımızın
yaklaşık yüzde 0,48'i, yani 339 bin kişi sadece gıda
harcamalarını içeren açlık sınırının, yüzde
18,08'i yani 12 milyon 751 bin kişi ise gıda ve gıda
dışı harcamaları içeren yoksulluk
sınırının altında yaşamaktadır.
Netice
itibarıyle iş yeri kirasını dahi ödemekte zorluk çeken;
eşinden, dostundan gördüğü destekle hayatın güçlüklerine
direnen; üretimden pazarlamaya, ticaretten turizme, ulaşımdan hizmete
birçok alanda faaliyette bulunan esnaf ve sanatkârımızın durumu
kaygı verici bir hâl almıştır. Esnaf ve
sanatkârlarımızın içerisinde bulunduğu bu sorunlar ekonomik
ve sosyal hayatın devamlılığını tehdit etmektedir.
Bu nedenle esnaf ve sanatkârlarımızın sorunları
araştırılarak alınacak önlemlerin tespit edilmesi
gerekmektedir.
4.-
Van Milletvekili Fatma Kurtulan ve 19 milletvekilinin, gıda güvenliği
konusunda yaşanan sorunların araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/1045)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Tüketime sunulan
gıdalarda, gıda güvenliğinin sağlanması, üreticilerin
ve satış yerlerinin sürekli denetlenerek, insan
sağlığını tehdit eden katkı maddelerinin
kullanımının ve hijyen olmayan koşullarda üretim
yapılmasının önlenmesi; gıda güvenliği konusunda
yaşanan sorunların araştırılarak tüketilen
gıdaların güvenilirliği konusunda toplumun bilinçlendirilmesi ve
bu alanda alınacak bütün önlemlerin belirlenmesi amacıyla
Anayasa'nın 98'inci, TBMM İçtüzüğü'nün 104. ve 105. maddeleri
uyarınca Meclis Araştırması açılmasını arz
ve teklif ederiz.
1) Fatma Kurtulan (Van)
2) Selahattin
Demirtaş (Diyarbakır)
3) Gültan
Kışanak (Diyarbakır)
4) Ayla Akat Ata (Batman)
5) Bengi
Yıldız (Batman)
6) Akın
Birdal (Diyarbakır)
7) Emine Ayna (Mardin)
8) Hasip Kaplan (Şırnak)
9) Hamit Geylani (Hakkâri)
10) İbrahim
Binici (Şanlıurfa)
11) M. Nuri Yaman (Muş)
12) Mehmet Nezir
Karabaş (Bitlis)
13) Mehmet Ufuk
Uras (İstanbul)
14) Osman Özçelik (Siirt)
15) Özdal Üçer (Van)
16) Pervin Buldan (Iğdır)
17) Sebahat
Tuncel (İstanbul)
18) Sevahir
Bayındır (Şırnak)
19)
Sırrı Sakık (Muş)
20)
Şerafettin Halis (Tunceli)
Gerekçe:
Güvenli gıda
tüketimi, halk sağlığı açısından son derece
önemlidir. Gıda tüketimine bağlı sağlık
sorunlarının yaşanmaması amacıyla, gıda üretim,
tüketim ve satış yerleri denetiminin sıkı ve etkin biçimde
yapılması gerekmektedir.
Gıda
güvenliği gıda kaynaklı hastalıklara neden olan biyolojik,
fiziksel ve kimyasal etkenleri önleyecek şekilde gıdaların
işlenmesi, hazırlanması, depolanması ve son tüketiciye
sunulmasını tanımlayan bilimsel bir sistem döngüsüdür. Gıda
kaynaklı hastalıklar, insan sağlığı üzerinde
özellikle çocuklar, yaşlılar ve hamilelerde ciddi bir tehlike
oluşturmaktadır.
Özellikle uygun
olmayan teknolojik ve hijyenik olmayan koşullarda üretilen ve
"merdiven altı" diye tabir edilen gıda maddelerinin
satışının engellenmesinin halk sağlığı
açısından hayati önem taşıdığı
aşikârdır. Ancak Türkiye'de genel olarak özellikle açıkta
satılan etiketsiz, ambalajsız, son kullanma tarihi geçmiş;
Tarım ve Köyişleri Bakanlığı üretim izni olmayan ürün
satışı ve tüketimi son derece yaygındır. Kayıt
dışı ve merdiven altı gıda satışının
önlenmesi için bugüne kadar alınmış etkili önlemler bulunmamakla
beraber, söz konusu üretim şekillerine göz yumulmakta, halk
sağlığını tehdit eden üretim şekillerine izin
verilmektedir.
Gıda
güvenliği hakkında mevzuatta, gıda güvenliğinin ve
kalitesinin temini için gıda iş yerlerinin asgari teknik ve hijyenik
şartları ile gıda ve gıda ile temasta bulunan madde ve
malzemelerin gıda mevzuatına uygunluğunun denetimi ve kontrol
hizmetleri ile iş yeri sorumluluklarına dair usul ve esasları
belirlenmiş olmakla beraber, söz konusu mevzuata bağlı
kalınmamakta, bu yönlü denetim ve kontroller yok denecek kadar az olmaktadır.
Türkiye'de fırınlar, pastaneler, yemek firmaları ve diğer
gıda üretimi yapan yerler bir bütün olarak periyodik şekilde
denetlenmeli, kâr amacı güderek sağlıksız gıda üretimi
yapan ve hijyen koşulları tüketime uygun olmayan üretici firmalar
kapatılmalıdır. Üretim, işleme, dağıtım,
depolama ve satışın çeşitli aşamaları ile
gıda ve gıda ile temasta bulunan madde ve malzemelerin, insan
sağlığı açısından ve gerekli görüldüğü
takdirde hayvan ve bitki sağlığı ile çevre
açısından taşıyabileceği riskler hakkında
kapsamlı denetimler yapılmalıdır.
Gıda
güvenliğine yönelik olarak denetimlerin sağlıklı bir
biçimde yürütülmemesi, Tarım ve Köyişleri
Bakanlığının yeterli kadroyu ve teknik imkânları
sağlamamasından kaynaklıdır. Türkiye'de katkı maddesi
olarak kullanılan maddelerin çoğu sağlık
açısından uygun olmamakla beraber, tüketime sunulan maddelerin
çoğunda temel gıda olarak da üretilen ürünle ilgisi olmayan
maddelerin kullanımı son derece yaygındır. Geldiğimiz
aşamada toplum olarak ne tükettiğimizi, gıdaların hangi
koşullarda üretildiğini ve ne içerdiğini bilemez
durumdayız.
Sağlıksız
üretim şekilleri kimi zaman deşifre ediliyor olsa da bunların
büyük çoğunluğu bu şekilde üretimine devam etmektedir.
Türkiye'de gıda güvenliğinin sağlanmasını engelleyen
en büyük sorun merdiven altı üretim olmakla beraber, uygun üretim
yöntemlerinde bile az maliyetle üretimin yapılmasının
amaçlanması, tüketime uygun olmayan kalitesiz ürün ve katkı
maddelerinin kullanılması karşı karşıya
kalınan bir durumdur.
Toplum
sağlığının korunması ve sağlık
koşullarının geliştirilerek yüksek düzeyde tutulması,
ayrıca halkın sağlıklı ve kaliteli gıdalarla
beslenmesinin sağlanması ve sağlam kuşakların
yetiştirilmesi için gıdaların üretimden tüketime kadar kontrol
altında bulundurulması devletin temel görevlerindendir. Gıda
güvenliği konusunda sağlıklı istatistik bulunmamakta,
doğru rakamlara ulaşmak sorun olmaktadır. Bu da tüketici
sağlığını olumsuz olarak etkilemekte ve gıda
sektöründe olumlu gelişimi engellemektedir. Bu konuda gereken önlemler bir
an önce alınmalı, ilgili kamu otoriteleri arasında koordineli
çalışma sağlanarak kayıt dışı üretim
kayıt altına alınmalı; sağlıksız
koşullarda üretimin yapılmasının ortadan
kaldırılması ve sürekli bir denetimin sağlanması için
gerekli önlemler alınmalıdır.
BAŞKAN
Bilgilerinize sunulmuştur.
Önergeler
gündemdeki yerlerini alacak ve Meclis araştırması
açılıp açılmaması konusundaki ön görüşmeler,
sırası geldiğinde yapılacaktır.
Şimdi,
Barış ve Demokrasi Partisi Grubunun İç Tüzükün 19uncu
maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup işleme
alacağım ve oylarınıza sunacağım.
VII.-
ÖNERİLER
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri
1.-
(10/864) esas numaralı, TSKda yaşanan asker ölümlerinin
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesinin görüşmelerinin, Genel Kurulun 17/02/2011 Perşembe
günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin BDP Grubu önerisi
17.02.2011
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Danışma
Kurulu 17.02.2011 Perşembe günü (Bugün) toplanamadığından,
Grubumuzun aşağıdaki önerisinin, İçtüzüğün 19 uncu
maddesi gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını saygılarımla
arz ederim.
Bengi
Yıldız
Batman
Grup
Başkanvekili
Öneri:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Gündeminin, Genel Görüşme ve Meclis
Araştırması Yapılmasına Dair Ön Görüşmeler
Kısmının 744 üncü sırasında yer alan 10/864 esas
numaralı TSKda yaşanan asker ölümlerinin
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla bir Meclis Araştırması açılmasına
ilişkin önergenin görüşmelerinin, Genel Kurulun 17.02.2011
Perşembe günlü birleşiminde yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN
Barış ve Demokrasi Partisinin grup önerisinin lehinde Tunceli
Milletvekili Şerafettin Halis konuşacak.
Buyurunuz
efendim. (BDP sıralarından alkışlar)
ŞERAFETTİN
HALİS (Tunceli) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
ben de grubumuzun vermiş olduğu kuşkulu asker ölümleri üzerine
söz almış bulunmaktayım. Sizleri saygıyla
selamlıyorum.
Tabii, ben konuya
geçmeden önce son iki haftadır ülkemizde peş peşe yaşanan
iş kazaları ya da iş katliamları üzerine değinmeden
geçemeyeceğim. Yani deyim yerindeyse insan yaşamının bir iş
makinesinden daha ucuz ve değersiz olduğu bir ülkede
yaşıyoruz. Son dönem peş peşe yaşanan kazalarda insan
hayatının ne kadar değersiz olduğu bir daha
anlaşıldı. OSTİMde patlama oldu, akabinde iki saat
geçmeden bir patlama daha oldu. Yetmedi, Afşinde toprak kayması
oldu, insanlar toprak altında. Çıkarmanın olanağı var
mıdır, yok mudur tartışmaları yaşandı. Bugün
de yine Türk Petrol Anonim Ortaklığının Batmandaki
sahasında insanlar öldü bir patlamadan sonra. Her şeyden önce ben
ölenlerin yakınlarına başsağlığı ve
sabır diliyorum.
Tabii,
Şilide yerin yüzlerce metre altında insanların
yaşatılması ve kurtarılması gerçekleştiriliyorsa,
ilk etapta yerleri tespit edilip onlara hava ve iaşe gönderilebiliyorsa,
buna karşılık Türkiyede Zonguldakta
insanlarımızın bedenleri sekiz ay toprağın
altında kalıyorsa, bu da Türkiyede insana verilen değerin bir
ölçüsü olarak karşımıza çıkıyor. Tabii, biraz önce
Sayın Bakan burada konuyla ilgili konuşurken kendi sahasıyla
ilgili Batmandaki son patlamadan haberi olmamış olacak ki
değinmeden geçtiler. Burada kendilerinin dikkatine sunalım diyoruz.
Değerli
milletvekilleri, defalarca biz burada Askerde çocuklarımız ölüyor,
çocuklarımız öldürülüyor
Buna dikkat çekmeye
çalıştık. Özellikle de 2007 yılından sonra asker
ölümlerinin arttığını, bunların hepsine kaza, eğitim
zayiatı ve intihar denildiğini biliyoruz. Biz burada, bunların
intihar olmadığını defalarca söyledik, bizim
kuşkularımızın aileleri tarafından da
beslendiğini söyledik ama ne yazık ki bu Parlamentonun dikkatini
askerdeki kuşkulu ölümlere, daha doğrusu, intiharlara çekemedik.
Şunu
söyledik: Eğer gerçekten askerdeki ölümler intiharsa bu askerler neden
intihar ediyor, hiç olmazsa bunu araştıralım. Yine bir dikkate
değer bir şey yaratamadık ve özcesi, ölüleri gelen askerlerin
büyük çoğunluğunun Kürt, Alevi, demokrat, solcu ve sosyalist
olmalarını burada söylemiştik, AKPnin sıralarından
bağırtılar çağırtılar kopmuştu. Aynı
iddiamızı yine tekrarlıyoruz.
ÜLKÜ GÖKALP GÜNEY
(Bayburt) Yanlış, yanlış
ŞERAFETTİN
HALİS (Devamla) Şimdi, dünden beri İnternette ve televizyon
ekranlarında insanın kanını donduracak, insanı hayrete
düşürecek görüntüler yayınlanıyor. Bir yüzbaşı hedef
tahtasının kenarına askerleri yerleştirerek şov yapıyor
ve normal duruşla ateş etmeyi bırakın, ters dönerek,
eğilip bacak altından hedefe ateş etmeye
çalışıyor. Oradaki emir kulu, maiyetindeki askerler itaatsiz
davranmamak için ne yapıyorlar? Sadece Olmaz Komutanım. deme
çaresizliğinin ötesinde bir tek şey söylemiyorlar ve duyduk ki Millî
Güvenlik komutanlığı konuyla ilgili soruşturma
başlatmış ancak durum Sayın Savunma Bakanına
sorulduğunda Bu bizim iç işimizdir, bundan fazlasını size
anlatamayız.
Şimdi,
Türkiyede halkın, yoksulun çocuklarını askere
alacaksınız, sebebi kuşku -bizce sebebi bilinen ama- yaratan
ölümlerle, sağ çocukları alıp tabutlar içinde ailelerine
göndereceksiniz Bu bizim iç işleyişimizdir, iç işimizdir.
diyecekseniz, fazla bilgi vermeyeceksiniz.
Tabii, bu olsa
olsa, demokratik değil, diktatöryel bir ülkede söylenebilecek bir sözdür
ki biz dün iddia ettik, bugün de iddia ediyoruz, askerin, bu halkın
çocuklarının askerde değeri yok. Ancak Sayın Erdoğan,
referandum konuşmalarında -Ağrıda- aynen şunu
söylüyor: Ben bir tek Mehmetçikin, bir tek şehidin bir tek damla
kanını 550 milletvekiline değişmem. Ama bunu dedikten
sonra da kuşkulu asker ölümleri alabildiğine devam ediyor, bugüne
kadar da yapılmış bir şey yok.
Tabii, daha önce
de, askere bu kadar değer veren bu sistem, kirli savaşta medet
dileyen askerlere Bizi kurtarın. diyen askerlere komutanının
sözü de Analar her zaman Mehmet doğurur ama analar bir Kobrayı her
zaman doğuramaz. diyerek bir Kobrayı insan yaşamından,
insan hayatından çok daha önemli bulmuş ve bunu biz basında
izlemiştik hayretler içinde, o dönemden bugüne kadar da, yine, konuyla
ilgili bir tek alaka gösterilmedi.
Şimdi,
değerli milletvekilleri, ben kaza ya da intihar olarak ailelerine
sunulan birkaç konuyu sizinle paylaşmak istiyorum: Burhan Güzelaydın,
31 Ocak 2009da Hakkâri Yüksekovada intihar etti diye ailesine haber
ediliyor ve cesedi ailesine veriliyor, intihar biçimi kurşun
Fakat ailesi
buna inanmıyor, başvuruyor, valilik ve oradaki yetkililerce
Çocuğunuz askerden muaf tutulsun diye intihara kalkıştı.
deniyor. Ancak, baba da, oğlunun telefonda kendisini arayarak sürekli dayak
yediğini, sürekli baskı altında olduğunu söylüyor ve
İHAD aracılığıyla otopsi istiyor. Bakın Tek
kurşunla vuruldu. denilen Burhan Güzelaydının otopsi raporunda
ne yazıyor: Omzunda bir kurşun yarası olduğu ancak ölümcül
olmadığı, göğsünden aldığı sert bir cisim
darbesiyle yedi adet kaburgasının kırıldığı,
sol elde kesik, dudakta ve vücudun
çeşitli yerlerinde morluklar. Yine 17 Ağustos 2009da
Elâzığ Karakoçan askerî birliğinde askerin eline pimi
çekilmiş bombayı tutuşturan yetkili, 4 insanın ölümüne, 4
askerin ölümüne sebep oldu. Mahkeme süreçleri başladı. Allem edildi
kallem edildi ve 4 erin ölümüne neden olan o subay korundu, sekiz yıl ceza
verildi. Tabii, örnekler sadece bununla bitmiyor. Bugüne kadar Çocuğunuz
intihar etti. denilen cesetlerin otopsisinde, sırtından altı
kurşunla vurulmuş olduğu öğrenildi. Yine Çocuğunuz
intihar etti. denilen askerin solak olmasına rağmen
başının sağ tarafından kurşunu yemiş olduğu
görüldü. İşte Edip Yaman 10 Ocak 2009da Bingöl Genç jandarma
karakolunda başının sağ yanından kurşun yiyerek
ölüyor ama kendisi solak. Ailesine intihar deniliyor.
Şimdi,
değerli milletvekilleri, bir ülkede eğer askerin değeri buysa o
ülkede tüm yurttaşlara verilen değer de budur. Bir ülkede
dünyanın ikinci büyük ordusu kurulmuş, bununla övünülüyorsa o zaman
orada demokrasi yoktur. Bir korkunun emaresi, ifadesi olarak bu dışa
vurur. Şimdi askere alıyorlar. Oysaki bu askere alımlar zorla
askere alma olayıdır. Oysaki dünyada gelinmiş olan bu noktada
Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Komisyonu ve Avrupa
Parlamentosu askere gitmemeyi temel bir insani hak olarak görüyor ve bunun
literatürdeki adı da vicdani rettir ama Türkiyede bir gencin vicdani
ret hakkını kullanması, onun ömür boyu etki altında
kalabilecek, ömür boyu olumsuzluklarını çekebilecek bir yaşam
süreciyle karşı karşıya kalır. Ne olur? Karakol,
askerlik şubesi, cezaevi, işkencehane, adliye sarayı
arasında kısır bir döngü içinde döner dolaşır durur.
Bakın,
Adalet Bakanlığının verilerine göre, 1989-2008
yılları arasında 590 kişi hakkında, askerlikten
soğutma, askere gitmeme yani vicdani ret hakkını kullanmadan dava
açılıyor.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.
ŞERAFETTİN
HALİS (Devamla) Bunlardan 140 kişi tutuklanarak cezaevlerine
konuyor. Oysaki evrensel hukuk normları ve evrensel değerler
itibarıyla bir hak olan vicdani ret hakkı Türkiyede hâlâ bir suç
olarak ağır cezaî yaptırımlarla karşı
karşıya kalınıyor. Oysaki demokrasiden bahseden, demokrasi
havarisi olduğunu iddia edenlerin yapacağı tek şey
vardır; vicdani ret hakkının mutlaka bu ülkede herkes
tarafından kullanılması gereğidir ve askerliği yeni
baştan, bu minval üzeri dizayn etme gereğidir.
Sizlere
saygılar sunuyorum. (BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Halis.
Aleyhte, Konya
Milletvekili Ali Öztürk
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Buyurunuz
Sayın Öztürk.
ALİ ÖZTÜRK
(Konya) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Barış
ve Demokrasi Partisinin Meclis araştırması komisyonu
kurulması yönündeki önergesinin aleyhinde söz aldım. Yüce Meclisi
saygıyla selamlıyorum.
Şüphesiz,
tüm partiler bizim için değerlidir, partilerimizin görüşleri de bizim
için çok değerlidir. Basında da yer alan konu gerçekten tüyler
ürpertici ancak buraya getirilen konular da şüphesiz çok önemli. Şu
anda Meclis kendi gündemini belirlemiş durumda. Gündemde, milyonlarca genç
öğrencinin istikbalini, geleceğini ilgilendiren ve bu konuda karar
alan ÖSYMnin yapısıyla ilgili bir kanun tasarısı gündemde
görüşülmektedir. Gündemin bu kadar önemli olması arasında
şüphesiz böyle önemli konular da olabiliyor ancak bence, şu anlamda,
şu durumda ve gündemin yoğun olması nedeniyle gündemin
arasında böyle bir konuya ayıracak zamanın
olmadığı düşüncesiyle
ŞERAFETTİN
HALİS (Tunceli) Tabii, insanlar ölüyor, ne gereği var!
ALİ ÖZTÜRK
(Devamla) -
grup önerisinin aleyhinde olduğumu bildirir, yüce Meclisi
saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Öztürk.
Lehinde, Batman
Milletvekili Bengi Yıldız.
Buyurunuz
Sayın Yıldız. (BDP sıralarından alkışlar)
BENGİ YILDIZ
(Batman) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ben de sizi
saygıyla, sevgiyle selamlıyorum.
Batmanda bugün
bir patlama gerçekleşti ve 3 yurttaşımız
yaşamını yitirdi. Öncelikle onlara Allahtan rahmet, ailelerine
başsağlığı diliyorum, acılarını
paylaşıyorum. Vekillerimizin de belirttiği gibi Sayın
Enerji Bakanımız buradaydı ama Batmandaki, kendisini
ilgilendiren bir sahadaki patlamadan haberi olmayacak ki bu konuya değinme
gereğini de duymadı. İş güvenliği ve taşeronlaşma
ülkemizin, tabii, en temel problemlerinden birisidir ve Batmandaki bu patlama
da ne yazık ki taşeron işçi çalıştıran bir alanda
gerçekleşiyor. Daha önce de Batmanda TÜPRAŞ ve TPAOdan sızan
benzinin bir mahallede, Cumhuriyet Mahallesi dediğimiz mahallede yer
altında birikmesi sonucu bir patlama gerçekleşmişti. Âdeta o
mahalle havaya uçmuştu. Birçok esnafımız yaşamını
yitirmiş, yaralılarımız olmuş ve sanayi sitesi,
esnaf sitesi dediğimiz site tamamen kullanılmaz hâle gelmişti.
Bu tehlike hâlen devam ediyor. Bilim adamları o alanda
araştırmalar yaptılar, raporlar ortaya çıkardılar.
Buna ilişkin en ufak bir gelişme şu ana kadar
yaşanmadı. Çok ilkel koşullarda, Batmanda sanki su kuyusu kazar
gibi o mahallelerinin içerisinde yedi sekiz tane kuyu açılmış.
Sözüm ona orada gazlar dışarı çıkacak ve bu şekilde bu
patlamanın önüne geçilecek. Herhâlde Afrika ülkelerinde bile böyle bir
yöntem düşünülemez.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; tabii, asker ölümleri... Bu ülkede
devlet kutsal, toprak kutsal, ordu kutsal. Kutsal olmayan bir tek şey var,
insan; insan yaşamı, insan düşüncesi, insanın kendisi.
Demokratik ülkelerde devlet de insan içindir, vatan da insan içindir, ordu da
insan içindir ama bizde bu ters yüz edilmiş. Bir ülkede yüzlerce insan
intihar ediyor. Aileleri müracaat ediyor Bu intihar değil, bu cinayet.
diyor ama o ülkenin Meclisi de, Parlamentosu da, basını da, sivil
toplumu da kör ve sağırları oynuyor ve yargı bu cinayetleri
veyahut belirttikleri gibi intihar olsa, bunu kim araştıracak, kim
soruşturacak? Bunu kime havale ediyorsunuz? Bu ülkede ikili yargı
sistemi var: Bir, sivillerin yargılandığı mahkeme, bir de,
askerlerin yargılandığı mahkeme. Yani orada komutan veyahut
herhangi birisi bir askeri infaz ettiğinde o komutanların emri ve
gözetimi altındaki askerî mahkeme, askerî savcı gidip orada araştırma
yapacak ve Sen Anadolunun yiğit evlatlarını, herhangi bir
işçinin, emekçinin çocuğunu öldürdün. diyecek, komutanı
mahkemenin önüne çekecek, cezalandıracak. Bunun
olmadığını, olamayacağını... Zaten Binlerce
asker intihar etti. deniliyor ama içlerinden tek bir tanesini Burada bir
başkası öldürdü. şeklinde bir yargı, bir savcı
kararı çıkmıyor. Eğer bir yerde binlerce iddia varsa ve o
iddialar içerisinde bir teki doğrulanmıyorsa orada bir soruşturma,
adil bir yargının olmadığı, adaletin tecelli edemeyeceği
gerçeği ortadadır. Nitekim kovboy filmlerindeki gibi bir uygulamayla
karşı karşıya. İşte dün akşam, dünden
itibaren İnternet sitelerine düştü. Yani komutan dediğimiz
-komutan mıdır, komutan taslağı mıdır,
bilemiyorum- askerleri koymuş karşısına, ellerine de bir
hedef tutuşturmuş, ha bire ateş açıyor. Bununla yetinmiyor,
Vekilimizin dediği gibi bacakların arasından,
sırtını askere dönerek, neredeyse güvercin taklası atarak
Bir de buradan ateş açayım diyor. Ülkemizde böyle bir uygulama
varsa eğer bu olağan bir durumdur. Şu ana kadar bu eğer
bizim elimize ulaşmıyorsa, orada bir soruşturma
açılmamışsa bu olağan bir uygulamadır ve biz bunu
zaten biliyoruz.
Türkiyedeki
askerlik sistemine baktığımızda, zaten askere
gittiğimizde orada vatandaş yoktur; orada -iddia ediyoruz-
padişahların emir kulundan da daha beter bir durum vardır.
Dövülürsün, sövülürsün. Hepimiz askerlik yaptık, ben gerçi otuz günlük
askerlik yaptım ama hayatımın en uzun günlerini
yaşadım, saat beşte uyanıyorsun, yaz ayında bilmem
kaçta. Yani orada sorgulanmayan, hakkı hukuku olmayan bir sistemle
karşı... Kapalı bir kutu. Bir egemenlik sistemi, devletin
ayrı bir alanı, sorgulanmayan bir alanı. Zaten nesini
sorgulayabiliyoruz ki? Ne harcamasını sorgulayabiliyoruz, ne
cinayetini sorgulayabiliyoruz ne darbe yapmasını sorgulayabiliyoruz,
devlet içerisinde devlet olan bir yapılanma ve çağ
dışı bir yapılanma. 1 milyon kişilik ordusu, ülkenin
bütün kaynaklarının yüzde 30unu harcayan bir yapı, sorgusuz
sualsiz bir yapı.
Şimdi,
şunu belirtmek istiyoruz. Vicdani ret hakkı dediğimizde, zorunlu
askerliğe karşı çıktığımızda
kıyametler kopuyor. Avrupa Birliğine girmek istiyoruz. Avrupa
Birliğinin herhangi bir ülkesinde zorunlu askerlik ve vicdani reddin
tanınmadığı bir ülke var mıdır? Siz nasıl
gireceksiniz Avrupa Birliğine? Ortada ya zorunlu askerlik yoktur ya da
zorunlu askerliğin olduğu yerde vicdani ret hakkı vardır.
Ben düşüncemden, dinî inancımdan, dünyaya bakış
açımdan dolayı askerliği kabul etmiyorum, burada hizmet etmek
istemiyorum. Gideceğim, sosyal kurumda, hastanede, okulda
çalışacağım bu süreyi. Devlet bu hakkı
tanımış, hem vicdani ret hakkını
tanımış hem zorunlu askerliğe alternatif olarak kamu
kurumlarında, sosyal kurumlarda çalışma hakkı vermiş.
Bizde ikisi de yok; askerlik zorunlu, vicdani ret hakkını savunmak
suç. Milletvekili olarak bile vicdani ret hakkını savunduğumuzda
kıyametler kopuyor. Geçen yıl Batmanda Vicdani ret hakkı
tanınmalıdır. Bizim çocuklarımız kendi kardeşini
öldürmek istemiyor. dedik, Meclisten de insanlar ayağa kalktı,
basın da ayağa kalktı. Dünyadan haberiniz yok mu sizin? diye
soruyoruz.
İşte,
Avrupa Birliği ülkeleri, tek tek sayayım, bakın. Zorunlu
askerlik nedir Avrupa Birliğinde, Avrupa ülkelerinde, çağdaş
dünyada? Vicdanı ret hakkı nedir? Bugüne kadar niye Meclise
taşınmamıştır? Avrupa İnsan Hakları
Mahkemesi kararları vardır. Bunların hepsini görmezlikten gelen,
laik, demokratik, düşünce özgürlüğüne saygılı
-Anayasasında kendisini böyle tanımlayan- bir ülke.
Dolayısıyla
sadece İnternete girdiğinizde, şu kuşkulu asker ölümlerine
ilişkin binlerce haberi görürsünüz, ailelerin itirazını
görürsünüz, mahkeme kararlarını görürsünüz, İntihar etti.
deyip de arkasından üç kurşun yiyen insanları görürsünüz.
İntihar etti. deyip de alnından üç kurşun yiyen adam
nasıl intihar ediyor? Beyninden üç kurşunu nasıl geçiriyor bir
insan? Bunların hepsine Bu kutsal ordu, peygamber ocağı deyip
bir zırh koyuyoruz önüne. En kutsal değerimiz olan insan bir tarafa
itiliyor ama diğer taraftan dokunulmaz alanlar yaratılıyor.
Bunun, bu
kuşkulu asker ölümlerinin bir an önce Mecliste
tartışılması lazım. Biz bunları her
getirdiğimizde Zamanı değil, daha önemli yasalar vardır.,
faili meçhulleri getirdiğimizde Zamanı değil, daha önemli
yasalar vardır
İnsanın yaşamından daha önemli hiçbir
şey yoktur. Buradaki yasama faaliyeti insanın yaşamı
içindir, özgürlüğü içindir, daha iyi bir koşulda hayat sürmesi
içindir, dolayısıyla bu araştırma önergemizin
reddedileceğini biliyoruz
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Tamamlayın lütfen.
BENGİ YILDIZ
(Devamla) -
ama toplum, kendi vicdanında bunun kanayan bir yara
olduğuna, siz burada gözünüzü, kulağınızı
kapatsanız da toplumun bu acıları yaşadığına
ve Parlamentonun buna bir an önce el koyması gerektiğine
inanıyor.
Bu duygu ve
düşüncelerle ben de yüce heyetinizi sevgi ve saygıyla
selamlıyorum. (BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Yıldız.
Aleyhte, Adana
Milletvekili Kürşat Atılgan.
Buyurunuz
Sayın Atılgan. (MHP sıralarından alkışlar)
KÜRŞAT
ATILGAN (Adana) Değerli Milletvekilleri, Barış ve Demokrasi
Partisinin Türk Silahlı Kuvvetlerindeki intihar ve ölümlerle ilgili olarak
Meclis araştırmasıyla ilgili vermiş olduğu önerge
hakkında söz almış bulunuyorum. Aslında bu sözü AKP
Grubundan bir arkadaş almıştı ama konuşmalar
neticesinde bu sözü AKP Grubundaki arkadaştan alarak konuşma lüzumu
hissettiğim için söz almış bulunuyorum.
Burada görevini
yapanlar var. Görevini yapmayanlar, Türk Silahlı Kuvvetleri hakkında
bu tür isnadı olmayan, asılsız söylemlerle Türk Silahlı
Kuvvetlerini yıpratmaya dönük faaliyetler içinde olanlara karşı
vazifesini yapmayanlar için bu sözü aldığımı da belirtmek
isterim.
Değerli
arkadaşlarım, Türk Silahlı Kuvvetlerinin bu kürsüden
konuşma yetkisi yok, Türk Silahlı Kuvvetleri hakkında söylenen
sözler karşısında cevap verecek televizyonu yok, radyosu yok,
gazetesi yok. Bu görev hükûmet edenlerin görevidir. Türk Silahlı
Kuvvetleri hakkında ne tür iddialar varsa hepsi hakkında istatistiki
değerlerle, Savunma Bakanlığından verileri alarak buradaki
iddialara cevap verme görevi Hükûmet sıralarında oturmak zorunda
olanların görevidir. Dolayısıyla, Türk Silahlı Kuvvetlerini
yıpratmayı kendilerine hedef seçmiş olanların görevlerini
gayet iyi anlıyorum, onlar görevini yapıyor, tebrik ediyorum. Görevini
yapmayanları da göreve davet ediyorum.
Türk Silahlı
Kuvvetlerindeki ölümler 1980den bu yana, intihar ölümleri dâhil her geçen
yıl azalmaktadır. Savunma Bakanlığını da bu
istatistikleri burada açıklamaya davet ediyorum. Lütfen, bu tür öneriler
olduğu zaman Türk Silahlı Kuvvetlerinin istatistiki değerlerini
alsınlar ve bu Mecliste milletvekillerini doğru dürüst
bilgilendirsinler.
Evet, Türk
Silahlı Kuvvetlerinde, bütün dünya ordularında olduğu gibi
intihar olayları vardır. Bu konuda, sugötürmez biçimde bu intihar
olaylarının bir kısmının neden olduğu
noktasında Türk Silahlı Kuvvetlerinin derinlemesine
araştırmaları vardır. 1980li yılların
ortalarından itibaren tabur seviyesi bütün birliklerde psikologlar
istihdam edilmektedir. Bütün birlikler psikolojik sorunlu olan insanlarla ve
askerle bire bir görüşmeler yaparak onların yapabilecekleri herhangi
bir olumsuz davranışları engellemeye dönük istatistiki
birtakım değerlendirmeler yapmaktadırlar. Askerler bire bir
takip edilmektedir bu psikolojik danışma merkezleri tarafından.
Mümkün olduğu kadar bu intiharları azaltmak için anormal bir gayret
vardır komuta yapısında.
Dolayısıyla
böyle bir gayret içinde olan silahlı kuvvetleri bu şekilde
suçlayıcı önergelerle ve bu şekilde itham edici birtakım
söylemlerle bu Meclis kürsüsünde milletin ve devletin birliğini temsil
eden Türk Silahlı Kuvvetlerini yıpratmaya, bölmeye, yıkmaya
dönük bu tür iftiraları şiddetle kınadığımı
söylemek istiyorum. Türk Silahlı Kuvvetlerinde hiçbir komutan, hiçbir
idareci, emrine verilmiş olan milletin evlatlarını asla telef
edecek bir davranış içinde bulunmaz. Kim bunu iddia ediyorsa yalan
söylüyor. Kim bunu söylüyorsa maksatlı söylüyor. Türk Silahlı
Kuvvetleri bu devletin ve milletin birliğinin timsalidir. Bu timsali
yıkmak için Türk Silahlı Kuvvetlerinin üzerinde yapılan
psikolojik harekâtı hepimiz biliyoruz. Unutmayın ki, Türk
Silahlı Kuvvetlerinin operasyonel gücü ve milletin birliğini temsil
eden gücü yok edildiği zaman, sevinecek bir tek grup vardır bu
ülkede: O da bu ülkeyi yıkmayı, bölmeyi hedef edinmiş olan
bölücü örgüttür ve onların temsilcileridir!
Dolayısıyla,
değerli milletvekilleri, Hükûmet edenlere buradan bir kez daha
sesleniyorum: Lütfen, Türk Silahlı Kuvvetleri hakkındaki ithamlara
doğru verilerle, Savunma Bakanlığının verileriyle,
Genelkurmay Başkanlığının verileriyle doğru bir
şekilde cevap verin, görevinizi yerine getirin diyorum.
Diğer bir
konu vicdani retçilik konusudur. Dünya ülkeleri içinde vicdani retçilik
bazı ülkeler tarafından tanınmıştır, bazı
ülkeler tarafından tanınmamıştır. Tanıyan ülkeler
de yok denecek, çok az sayıdadır dünyada. Dolayısıyla,
dünyada tehdit altında olmayan, Türkiye gibi bir ateş çemberi
coğrafyasında bulunmayan ülkelerin vicdani retçiliği kabul
etmeleri Türkiye için bir örnek olamaz. Türkiye için bir örnek olamaz. Bu konu
bu Mecliste de tartışılabilir, kabul ediyorum ama Türkiyenin
içinde bulunduğu tehdit ortamı, özellikle içerisinde bulunan bölücü
faaliyetler nedeniyle, vicdani retçiliğin bütün boyutlarını
tartışabiliriz ama bugünkü geldiğimiz noktada dünyada üç
beş ülke tarafından kabul edilmiş olan, birtakım
insanların Kişiliğim ve inancım nedeniyle ben askerlik
yapmak istemiyorum. düşüncesiyle dile getirdikleri konuları ve kabul
ettikleri konuları Türkiyenin önünde bir örnek gibi sunmanın yine
iyi niyetli bir örnek olduğunu söyleyemiyorum. İyi niyetli
değildir.
Türkiyede iyi
niyetlerle yapılan doğrularla birtakım kötü niyetler birbirine
karıştırılmaktadır. Silahlı Kuvvetlerde hata
yapmayan olmaz mı? Elbette olur. Silahlı Kuvvetler gökten zembille
inmedi, onun içindeki insanlar da sizler gibi, bizler gibi insanların
oluşturduğu ancak milletin gerçek evlatları olan, milletin her
kesiminden -bakın her kesiminden- devletin ve milletin her
coğrafyasından, her ilinden, her ilçesinden gelen orta ve alt
sınıftaki insanlardan oluşan gerçek bir millet ordusudur.
Dünyada örneği azdır. Bu orduyu yıpratmak için elinden gelen
gayreti gösterenlerin bir tek amacı vardır: Kendi emelleri ve
hedeflerine engel olduğu düşüncesiyle Türk Silahlı Kuvvetlerine
karşı girişilen bir faaliyettir. Bu faaliyetin de bu Meclis
tarafından iyi değerlendirilmesi gerekir ve bu niyette olan insanlara
da asla ve asla taviz verilmemesi gerekir.
Değerli
arkadaşlarım, dolayısıyla, Türk Silahlı Kuvvetlerinin
içindeki intihar olaylarını bu şekilde dile getirirken onun
manevi şahsiyetini ve milletin birliğini bozacak şekilde
faaliyet göstermek yanlış bir tutumdur. İçinde hata
yapanları, Türk Silahlı Kuvvetlerinin kendi mekanizması içinde
çok doğru bir şekilde yargılarlar, bundan hiç kimsenin
şüphesi olmasın. İçinde, kendisine verilen görevde kanunlarla ve
Anayasayla çizilmiş olan çerçevenin dışına çıkanlar
varsa elbette ki onlar mahkemenin önünde cezalandırılırlar, o
konuda bizatihi Türk Silahlı Kuvvetlerinin başındaki
şahıs soruşturma açar.
Az önce bu
kürsüden dile getirilen, dünden beri İnternete düşen ve
televizyonlarda çıkan konuyla ilgili de ilgili kurumun başındaki
şahıs soruşturma açmıştır. Doğrudur,
yanlıştır, ayrı bir konudur. Yani oradaki silah
arkadaşlığının, özel kuvvetlerde birbirine güvenin,
komutana güvenin bir aracı gibi bir eğitim usulüdür o.
Yanlış bir usuldür belki, kabul ediyorum ama, onun uç bir
örneğini, uç bir eğitim örneğini ve birbirine güveni özellikle
bu şekilde pekiştiren özel kuvvetlerin bir eğitim aracını
bu kürsüden gelip de Türk Silahlı Kuvvetlerini yıpratmak amaçlı
kullanırsanız işte o zaman buna cevap vermesi gerekenin de -yine
söylediğim gibi- Türk Silahlı Kuvvetlerinin bu tür faaliyetlerinin her
türlü istatistiki değerini elinde bulunduran Hükûmet kanadı
olduğunu söylemek isterim.
Ben isterdim ki
burada Millî Savunma Bakanı olmalı ve bu konuları daha önceden
gündeme getiren arkadaşların verdiği önergeyi alarak oradaki
iddiaların tamamını yıpratacak şekilde veyahut da haklı
bulduğu konular varsa onları da dile getirecek şekilde bu
Meclise doğru bilgi verilsin. Ama maalesef -maalesef diyorum- bu
konuşmayı yapmak zorunda kaldım, konuşmam
olmadığı hâlde yerimden dedim ki: Bana on dakikalık bir
süre alın, konuşmak istiyorum. Çünkü bu konu bir stratejinin
eseridir değerli milletvekilleri. Bu konu bir stratejinin eseridir.
Türkiyede Türk Silahlı Kuvvetlerini itibarsızlaştırmak,
etkisizleştirmek, şahsiyetsizleştirmek, Türk Silahlı
Kuvvetlerinin mensupları hakkında akla hayale gelmeyen iftiralar
atmak, bu bir stratejinin gereğidir. Lütfen, bu stratejiye alet
olmayalım, hiç birimiz alet olmayalım ama içinde hata yapanlar varsa
-yine söylüyorum- hatayı yapanları mutlaka hatalarının
cevabını alacak şekilde de ilgili mahkemeler önünde
yargılayalım ama emin olun ki -bir kez daha tekrarlıyorum- Türk
Silahlı Kuvvetlerinde kendisine teslim edilmiş olan vatan
evlatlarının, bakın, vatan evlatlarının
tırnağının kanaması uykularını kaçırır
komutanlarının.
Askerlikte,
dövmedir, küfürdür müfürdür, bunların tamamı suçtur değerli
arkadaşlarım, suç. Askere bir fiske vurmak suçtur, askere kötü bir
söz söylemek suçtur. Ben bizatihi komutanlık yaptım. Birliğin
her tarafına askerlerin şikâyetlerini verecekleri kutular koydum,
anahtarı sadece bende. Her kim ki askere bir tek kötü laf ederse
onları mahkemeye verdim çünkü askerdeki, askere gelen o vatan
evlatları aynı benim evladım gibiydi, onların her türlü
ihtiyacı benim evladımın ihtiyacı gibiydi. Bu derece
hassasiyet gösteren Türk Silahlı Kuvvetlerinin komuta
yapısındaki insanlara bu derece vicdansızca saldırılar
bana göre biraz ayıp oluyor, Türkiye Cumhuriyetinin ve devletinin
birliğinin timsali olan bu orduya da ayıp oluyor.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.
KÜRŞAT ATILGAN
(Devamla) - Türkiye Cumhuriyetinin en önemli kurumunu yıpratmanın da
hiç kimseye ama hiç kimseye bir faydası olmadığını
söylüyor, bu niyette olanların da bu kötü niyetlerinden vazgeçmesi
dileğiyle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP ve CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Atılgan.
BENGİ YILDIZ
(Batman) Sayın Başkan, Sayın Hatip, grubumuza,
araştırma önergemizin içeriğine ilişkin iftiralarla dolu
şeklinde değerlendirmeler yaptı.
KÜRŞAT
ATILGAN (Adana) Ben kimseyi hedef almadım Sayın Başkan.
BENGİ YILDIZ
(Batman) Türk Silahlı Kuvvetlerini yıpratmayı görev
edinenler şeklindeki nitelendirme
KÜRŞAT
ATILGAN (Adana) Ben grubun adını söylemedim.
BENGİ YILDIZ
(Batman) Araştırma önergelerimizin iftirayla dolu olduğunu
söylediniz, kime söylüyorsunuz, kimin araştırma önergesi var,
başka bir partinin var mı?
BAŞKAN
Lütfen, mikrofonu açar mısınız.
Yerinizden de
buna cevap verebilirsiniz.
Buyurunuz.
BENGİ YILDIZ
(Batman) Kürsüden mümkünse Sayın Başkan.
BAŞKAN
Buyurunuz.
VIII.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.-
Batman Milletvekili Bengi Yıldızın, Adana Milletvekili
Kürşat Atılganın, konuşmasında, grubuna
sataşması nedeniyle konuşması
BENGİ YILDIZ
(Batman) Sayın Hatibin şuna alışması lazım:
Burası Türkiye Büyük Millet Meclisi. Hiç kimse, bu halkın iradesinden
daha üstün değil, kimse de Meclisin denetiminin dışında
değil; bunu öğreneceksiniz bir kere. Türk Silahlı Kuvvetleri, 1
milyon insanı içinde barındıran bir teşkilattır. 1
milyon insanı barındıran bir teşkilatın suç
işlemediğini, hata yapmadığını söylemek abesle
iştigaldir.
KÜRŞAT
ATILGAN (Adana) Öyle bir şey demedim ben.
BENGİ YILDIZ
(Devamla) Öyle diyorsunuz.
KÜRŞAT
ATILGAN (Adana) Hata yapanlar mahkeme önüne çıkarılır.
dedim.
BENGİ YILDIZ
(Devamla) Bakın, şöyle söyleyeyim Sayın Hatip: Türk
Silahlı Kuvvetleri mensubu, kendi karakolunun etrafına mayın
döşeyip kendi askerlerinin ölümüne sebep oldu mu olmadı mı? Bunu
hepimiz dinledik.
İki: Türk
Silahlı Kuvvetleri mensubu komutan, kendi askerlerinin eline bomba pimini
çekerek tutuşturdu mu tutuşturmadı mı?
AKİF
AKKUŞ (Mersin) Hepsi mi yaptı?
KÜRŞAT
ATILGAN (Adana) Hepsi hakkında soruşturma açıldı.
BENGİ YILDIZ
(Devamla) Bundan dolayı insanlar öldü mü ölmedi mi?
KÜRŞAT
ATILGAN (Adana) Hepsi hakkında soruşturma açıldı.
AKİF
AKKUŞ (Mersin) Bir tanesi yaptı, o da soruşturma geçirdi.
BENGİ YILDIZ
(Devamla) Bakınız, işte bir tane de olsa bu Meclis onu
araştıracak, soruşturacak; bundan siz de rahatsız
olmayacaksınız, bundan kimse rahatsız olmayacak.
KÜRŞAT
ATILGAN (Adana) - Görevi Türk Silahlı Kuvvetlerini yıkmak olan
kişilerin bu şekilde konuşmaları garip oluyor, garip!
BENGİ YILDIZ
(Devamla) Eğer bin kişilik bir teşkilatın
sorgulanmasını istiyorsanız, 1 milyon insanın içinde de
KÜRŞAT
ATILGAN (Adana) Sen görevini yapıyorsun, sana dediğim bir şey
yok! Sen görevini iyi yapıyorsun kardeşim, sana bir şey
demiyorum ben!
BENGİ YILDIZ
(Devamla) Sayın Hatip, 1 milyon insanın içinde de suç
işleyenler var. O suçu işlemek
KÜRŞAT
ATILGAN (Adana) Sen görevini yapıyorsun, benim sözüm yapmayanlara.
BENGİ YILDIZ
(Devamla) O suçu işleyenleri soruşturmak, hakkında
araştırma önergesi vermek, bu Meclisin görevidir. Bunu
istediğimiz zaman da hiç kimsenin bizi iftiralarla, yalanlarla
suçlamasına müsaade etmeyiz. Biz burada Parlamentonun bir partisiyiz.
OSMAN DURMUŞ
(Kırıkkale) Tekil vakaları genelleştirmeyin.
BENGİ YILDIZ
(Devamla) Türk Silahlı Kuvvetleri içerisinde suç işleniyorsa
orası dokunulmaz bir alan değildir, kutsal bir alan değildir.
Sizin için kutsal olabilir, bizim için kutsal değildir. Herkes, her makam,
her mevki, bu halka ve yargıya hesap vermek zorundadır. Herkes bunu
öğrenecek, Türk Silahlı Kuvvetleri de bunu öğrenecek,
öğrenmelidir de.
Teşekkür
ediyorum. (BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN -
Teşekkür ederiz Sayın Yıldız.
VII.-
ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
1.-
(10/864) esas numaralı, TSKda yaşanan asker ölümlerinin
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesinin görüşmelerinin, Genel Kurulun 17/02/2011
Perşembe günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin BDP
Grubu önerisi (Devam)
BAŞKAN
Öneriyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
MEHMET NEZİR
KARABAŞ (Bitlis) Karar yeter sayısı Başkanım.
BAŞKAN Karar
yeter sayısı arayacağım.
Kabul etmeyenler
Karar yeter sayısı yoktur.
On dakika ara
veriyorum.
Kapanma
Saati: 14.36
İKİNCİ
OTURUM
Açılma
Saati: 14.50
BAŞKAN:
Başkan Vekili Şükran Güldal MUMCU
KÂTİP
ÜYELER: Yusuf COŞKUN (Bingöl), Fatih METİN (Bolu)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 68inci
Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.
Barış
ve Demokrasi Partisi Grubunun İç Tüzükün 19uncu maddesine göre
verdiği önerinin oylamasında karar yeter sayısı
aranmıştı, bulunamamıştı.
Şimdi,
öneriyi yeniden oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Öneri kabul edilmemiştir, karar yeter sayısı
vardır.
Şimdi,
gündemin Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer
İşler kısmına geçiyoruz.
1inci
sıraya alınan, Adalet ve Kalkınma Partisi Grup
Başkanvekilleri Yozgat Milletvekili Bekir Bozdağ, Kayseri
Milletvekili Mustafa Elitaş, Samsun Milletvekili Suat Kılıç ve
Giresun Milletvekili Nurettin Canikli ile Kahramanmaraş Milletvekili Veysi
Kaynakın; Ölçme, Seçme ve Yerleştirme Merkezi
Başkanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında
Kanun Teklifi ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Adalet ve Kalkınma Partisi
Grup Başkanvekilleri Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş ve Samsun
Milletvekili Suat Kılıç ile 6 Milletvekilinin; Ölçme, Seçme ve
Yerleştirme Merkezi Başkanlığının Teşkilat
ve Görevleri Hakkında Kanun ile Bazı Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Milli
Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu Raporunun görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
IX.-
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN
DİĞER İŞLER
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.-
Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri Yozgat Milletvekili
Bekir Bozdağ, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş, Samsun
Milletvekili Suat Kılıç ve Giresun Milletvekili Nurettin Canikli ile
Kahramanmaraş Milletvekili Veysi Kaynakın; Ölçme, Seçme ve
Yerleştirme Merkezi Başkanlığının Teşkilat
ve Görevleri Hakkında Kanun Teklifi ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Adalet ve
Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri Kayseri Milletvekili Mustafa
Elitaş ve Samsun Milletvekili Suat Kılıç ile 6 Milletvekilinin;
Ölçme, Seçme ve Yerleştirme Merkezi Başkanlığının
Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun ile Bazı Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Millî
Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu Raporu (2/849, 2/851) (S.
Sayısı: 616) (x)
BAŞKAN
Komisyon ve Hükûmet yerinde.
Dünkü
birleşimde teklifin birinci bölümü üzerindeki görüşmeler
tamamlanmıştı.
Şimdi,
birinci bölümde yer alan maddeleri, varsa o maddeler üzerindeki önerge
işlemlerini yaptıktan sonra ayrı ayrı oylarınıza
sunacağım.
(x) 616 S. Sayılı Basmayazı
16/02/2011 tarihli 67nci Birleşim Tutanağına eklidir.
1inci madde
üzerinde bir önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 616 Sıra Sayılı Ölçme, Seçme ve Yerleştirme Merkezi
Başkanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında
Kanun Teklifinin 1. maddesinde yer alan alanların ibaresinden sonra gelmek
üzere görev ibaresinin eklenmesini arz ve talep ederiz.
Nur Serter Ali Koçal Abdullah Özer |
İstanbul Zonguldak Bursa |
Eşref Karaibrahim Engin Altay Sacid
Yıldız |
Giresun Sinop İstanbul |
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
MİLLÎ
EĞİTİM, KÜLTÜR, GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU BAŞKANI
MEHMET SAĞLAM (Kahramanmaraş) Katılmıyoruz.
BAŞKAN
Hükûmet?
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI NİMET ÇUBUKÇU (İstanbul)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
K. KEMAL ANADOL
(İzmir) Sayın Sacid Yıldız konuşacak.
BAŞKAN
Buyurunuz Sayın Yıldız. (CHP sıralarından
alkışlar)
SACİD YILDIZ
(İstanbul) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
sözlerime başlamadan önce bugün Batmandaki patlamada ve daha evvel
Kahramanmaraştaki felakette ölenlere rahmet diliyorum,
yakınlarına başsağlığı diliyorum.
616 sıra sayılı
Yasa Tasarısının 1inci maddesi üzerine vermiş
olduğumuz önergeyle ilgili söz almış bulunmaktayım. Yüce
heyetinizi selamlıyorum.
Vermiş
olduğumuz önergeyle, sınavlarda görev alanların yetki ve
sorumluluklarının yanı sıra görevlerinin belirlenmesinin de
yasanın amaçları arasına alınması hedeflenmektedir.
Değerli
milletvekilleri, bu yasayla ÖSYM Türkiyenin en geniş yetkilerle
donatılmış kurumu hâline getirilecektir. 1973te sınav
sorularının çalınmasından sonra 1974 yılında
rahmetli Altan Günalp tarafından -benim Hacettepeden hocam olur- kurulan
ÖSYM önce Üniversitelerarası Seçme Yerleştirme Merkezi
adını almıştı. 81 yılında ise Öğrenci
Seçme ve Yerleştirme Merkezi olarak değiştirildi. Şimdi de
Ölçme, Seçme ve Yerleştirme Merkezi adını almaktadır.
ÖSYM uzun
yıllar boyunca gerek yöntem gerekse teknik donanım olarak
üniversitelere giriş sınavlarında başvuru işlemlerinin
organizasyonu, sınav sorularının hazırlanması,
sonuçların değerlendirilmesi ve öğrenci yerleştirme
işlemlerinin yapılması gibi konularda deneyim sahibi
olmuştur. ÖSYM, özellikle işlemlerin gizliliği konusunda çok
ciddi çalışan merkez, bu sayede hem toplumun hem de devletin nezdinde
güvenli bir kurum olarak algılanmıştır. ÖSYM zamanla diğer
başka kurumların da sınavlarını
yapmıştır bu güven sonucunda. ÖSYMye yönelik tüm bu olumlu
algılar olmasına rağmen ÖSYM şeffaflıktan
uzaklaşmaya başlamıştır. ÖSYMnin bağlı
bulunduğu kurum olan YÖKün topluma hesap vermekten uzak ve kapalı
tavrı son zamanlarda ÖSYM tarafından da benimsenmiştir.
Değerli
milletvekilleri, KPSS sınavında ortaya çıkan kopya
skandalları ve 2010 yılı üniversite sınavında
bazı hesaplamaların yapılmasının unutulması,
ÖSYMye karşı duyulan güveni sarsmaya yetmiştir. Özellikle
üniversite giriş sınavının değerlendirilmesi,
başarı sırasının oluşturulması sürecinde
yapılan ciddi hatalar basına da yansımıştır ve
uzun yılların verdiği deneyime rağmen son yıllarda
yaşanan bu olaylar, ÖSYMye olan güvenin giderek azalmasına neden
olmuştur.
Değerli
milletvekilleri, görüşmekte olduğumuz yasa ile ÖSYMnin adı,
biraz evvel söylediğim gibi Ölçme, Seçme ve Yerleştirme Merkezi
olarak değiştirilmekte ve Başkanlık, merkezi Ankarada
bulunan özel bütçeli bir kuruluş hâline getirilmektedir. Yıllarca güvenin
sembolü olan ÖSYM özerk bir kurum hâline getirilmek yerine siyasi bir kurum
hâline dönüştürülecektir. Oysa ÖSYMnin yeniden
yapılandırılma sürecinde şeffaflık, açıklık
ve hesap verebilirlik gibi ilkeler göz önünde bulundurulmalıydı. Ne
yazık ki yasa bu hâliyle kadrolaşmanın önünü açacaktır.
ÖSYM, 318 kadronun kısıtlı istisnalar dışında kalan
kısmını YÖKe devretmekte, 180 yeni kadro almakta. Bu, açıkça
kadrolaşma demektir değerli milletvekilleri. ÖSYMde
çalışan mevcut personel devre dışı bırakılmakta
ve hiçbir kıstas öngörülmeden yabancı uzman ve sözleşmeli
personel alımı söz konusu olmaktadır. Bu, ÖSYMnin özel
istihdamı anlamına gelmektedir.
Bu yasa ile ÖSYM,
Kamu İhale Kanunu hükümleri dışında
bırakılmaktadır. Bu da çok önemlidir
-arkadaşlarımız da söyledi- önemli itiraz
noktalarımızdan biri de budur. Tarihi önceden belli olan
sınavların yapılması için gerekli olan mal ve hizmet
ihtiyaçları da önceden bellidir. Bu nedenle, sınava bağlı
mal ve hizmet alımlarının Kamu İhale Kanunu
dışına çıkarılması kabul edilemez. Bir acele
yoktur. Niye bütün bu kuruluşlar Kamu İhale Kanunu
dışına çıkarılıyor? Geçenlerde torba
yasasında da Kömür İşletmeleri bunun dışına
çıkarılmıştı. Bunun Kamu İhale Kanunu
dışına çıkarılması, keyfîlik ve denetimsizlik
sonucunda yolsuzlukları da gündeme getirecektir. Başkanlık,
başta yükseköğretim kurumlarında ön lisans, lisans ve lisansüstü
öğrenim görecek adayların puan sıralamasına göre tespiti,
yerleştirilmesi ile yükseköğretim kurumlarında atama veya
yükselmelerde esas alınan sınavlar olmak üzere her türlü bilim,
yetenek veya yabancı dil sınavları ile gerektiğinde
yerleştirme işlemini de yapabilecektir. Görüldüğü gibi, gereksiz
bir şekilde çok fazla yetki verilmektedir. Görevlerini kimseye
bağlı olmadan gerçekleştiren Başkanlığa hiçbir
organ, makam veya kişi talimat veremeyecektir. Yani, ÖSYM
Başkanının çok fazla yetkiyle donatılması vardır
bu taslakta ve Yönetim Kurulu işlevsiz kalmaktadır. Personel
alımında bile yetkisi olmayan bir Yönetim Kurulunun görev ve
yetkilerinin neler olduğu anlaşılmaz bir durumdur. ÖSYM
Başkanının tek seçici, tek karar verici olmasını ise
demokrasiyle bağdaştırmak mümkün değildir.
Bu duygu ve
düşüncelerle sözlerimi bitiriyor, önergemizin desteklenmesini rica
ediyorum.
Teşekkür
ederim. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Yıldız.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge
kabul edilmemiştir.
Madde 1i
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde 1 kabul
edilmiştir.
2nci madde üzerinde
bir önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 616 Sıra Sayılı Ölçme, Seçme ve Yerleştirme Merkezi
Başkanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında
Kanun Teklifinin 2. maddesinin 1. fıkrasının (ı) bendinin madde
metninden çıkarılmasını arz ve talep ederiz.
Nur Serter Ali Koçal Abdullah Özer |
İstanbul Zonguldak Bursa |
Eşref Karaibrahim Engin Altay Hulusi Güvel |
Giresun Sinop Adana |
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
MİLLÎ
EĞİTİM, KÜLTÜR, GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU BAŞKANI
MEHMET SAĞLAM (Kahramanmaraş) Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet?
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI NİMET ÇUBUKÇU (İstanbul)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
K. KEMAL ANADOL
(İzmir) Sayın Hulusi Güvel konuşacak.
BAŞKAN
Sayın Güvel, buyurunuz efendim.
HULUSİ GÜVEL
(Adana) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşmekte
olduğumuz 616 sıra sayılı ÖSYM Yasası hakkında
söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlarım.
Değerli
arkadaşlar, ÖSYM, kurulduğu 1981 yılından geçtiğimiz
yıla kadar devletin en çok güvenilen kurumlarından bir tanesiydi. Ne
oldu ÖSYMye? Aslında devletin saygın ve güvenilir diğer
kurumlarının başına gelen durum ÖSYMnin de
başına gelmiştir. ÖSYM, devleti idare etmek yerine
kadrolaşmayı, özerklik yerine boyun eğdirmeyi, özgürlük yerine
yandaşlığı tercih eden bir siyasi anlayışın
kurbanı olmuştur. Bugün bütün üst kurulların, TRTnin, RTÜKün,
YÖKün, Adli Tıp Kurumunun, üniversitelerin hâline baktığımızda
da benzer bir durumu görmekteyiz.
Yıllarca
YÖKten yakınan, YÖKün kaldırılmasını savunan AKP
değil miydi? Ne zaman ki YÖK belli zihniyetteki kişilerce yönetilmeye
başladı, eleştiriler de ortadan kalktı. Şimdilerde
YÖKün antidemokratik bir kurum olduğunu söyleyen AKPli kalmadı
maalesef. Bizden olan iyidir. mantığı egemen oldu. Bu, devleti
yönetmeyen, devleti kendi amaçları doğrultusunda eğip büken
siyasi anlayışı hâkim kılmak için devleti kullanan bir
yapı hâline geldi. Bakın Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunun
hâline ne demek istediğimi çok iyi anlayacaksınız.
Değerli
arkadaşlar, devlet yönetiminde ciddi bir bozulma vardır.
İşe göre adam yerine, adama göre iş anlayışı
devleti sağlıksız bir hâle getirmiştir. Bir kamu görevlisi,
bir siyasi partinin yandaşı gibi davranıyorsa orada
sağlıklı bir devlet işleyişinden söz etmek mümkün
değildir. Devlet kurumlarının sağlıklı
işlemesine izin vermezseniz o devlette yolsuzluk da olur, beceriksizlik de
olur.
Hatırlarsanız,
AKP, yolsuzlukları ortadan kaldırma vaadiyle kamuoyunun önüne
çıkmıştı. Aradan geçen sekiz yıldan fazla süre sonunda
ülkenin geldiği yere baktığımızda, Türkiye'nin en çok
rüşvet verilen ülkeler arasında 6ncı sırada olduğunu
görmekteyiz; bu, Uluslararası Şeffaflık Örgütünün yayınladığı raporlarda yer almaktadır. Avrupa
Birliği ilerleme raporlarında yolsuzlukların pek çok alanda
yaygın olduğundan söz edilmektedir. Bu, amaçlarına
yabancılaşmış bir devlet örgütü anlamına gelmektedir.
İnsanları liyakatleri yerine, bir siyasi oluşuma sadakatleriyle
göreve getirirseniz sonucu da elbette bu olur.
Değerli
arkadaşlarım, yalnızca devletin kurumları sorunlu
değildir, devleti yönetenlerin anlayışlarında da sorunlar
vardır. Devleti yönetenler her çeşit muhalefete karşı büyük
bir tahammülsüzlük örneği göstermektedirler. Bu, kendini, ülkemizin
basın özgürlüğü ve ifade özgürlüğü alanlarında açık
bir biçimde göstermektedir. Türkiye dünya basın özgürlüğü
sıralamasında 178 ülke içerisinde 138inci sıraya
gerilemiştir. Bugün 50ye yakın gazeteci tutukludur, birçoğu
hakkında binlerce soruşturma dosyası bulunmaktadır. Daha
iki gün önce Hükûmete muhalefet eden Oda TVye baskın düzenlendi, Soner
Yalçın ve Oda TV yöneticileri gözaltına alındı. Bütün bu
baskılar basında açık bir oto sansüre neden olmaktadır. Bu
yüzden Sayın Başbakana soru sormaya korkan muhabirler vardır.
Hata yapıp Sayın Başbakanın beğenmediği bir soru
sormuşsa soruyu soran muhabir işinden olabilmekte, akreditasyonu
iptal edilmektedir.
Değerli
arkadaşlar, Başbakanı protesto etti diye öğrenciler
yıllarca hapis cezası istemiyle yargılanmaktadır.
Ağzını açan ağzını açtığına
pişman olmaktadır, insanlar üzerinde bir korku iklimi hâkim
kılınmaktadır. Bir polis devleti hâkimiyeti vardır.
Ülkemizde tutukluluk süreleri cezaya dönüşmüştür, hapishanelerde
hükümlü sayısı kadar tutuklu vardır. Lafa gelince mangalda kül
bırakmayan demokrasi şampiyonu Hükûmet bunlara karşı
gözlerini kapamaktadır. Kendi gibi düşünmeyen herkes bu kaderi önünde
sonunda paylaşacak, Sayın Başbakanın öfkesinden ve kininden
herkes nasibini alacak gibi görünmektedir.
Teşekkür
ediyorum Sayın Başkanım. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Güvel.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
2nci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
2nci madde
kabul edilmiştir.
Madde 3 üzerinde
bir önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 616 Sıra Sayılı Ölçme, Seçme ve Yerleştirme Merkezi
Başkanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında
Kanun Teklifinin 3. maddesinin 4. fıkrasının 2. cümlesinde yer
alan uygulanmaz ibaresinin uygulanır ibaresi ile
değiştirilmesini arz ve talep ederiz.
Nur Serter Ali Koçal Abdullah Özer |
İstanbul Zonguldak Bursa |
Eşref Karaibrahim Engin Altay Hüseyin Ünsal |
Giresun Sinop Amasya |
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
MİLLÎ
EĞİTİM, KÜLTÜR, GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU BAŞKANI MEHMET SAĞLAM
(Kahramanmaraş) Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet?
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI NİMET ÇUBUKÇU (İstanbul)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
K. KEMAL ANADOL
(İzmir) Hüseyin Ünsal.
BAŞKAN
Sayın Ünsal, buyurunuz. (CHP sıralarından alkışlar)
HÜSEYİN
ÜNSAL (Amasya) Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri,
616 sıra sayılı Kanun Teklifinin 3üncü maddesi üzerinde
verdiğimiz önerge için söz almış bulunuyorum. Heyetinizi
saygıyla selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlarım, 3üncü maddeyle mal ve hizmet alımları 4734
sayılı Kamu İhale kapsamı dışına
çıkarılıyor. Bizim buradaki muhalefetimiz bu konuda. Mal ve
hizmet alımını 4734e göre yapmayacak ve mal ve hizmet
alımını ÖSYM daha sonra düzenleyeceği kendi bir iç
yönetmeliğiyle düzeltecek. Bu konuyla ilgili olarak da gerekçe
yazılmış. Gerekçeyi size okuyorum: Ancak, 4734 sayılı
Kamu İhale Kanununun ihale işlemleri uzun bir süreç gerektirdiğinden,
takvime bağlanan sınavların zamanında yapılma
zorunluluğu bulunmasından dolayı sınav ve
yerleştirmelere yönelik ihtiyaç duyulan aşmalarda soru
hazırlama, donanım, yazılım olarak alımlar
yapılır. ifadesi var.
Şimdi,
burada bir gerçeği ortaya koymak lazım. Zaten gerekçe
yazılırken de kendi içerisinde bunun 4734e bağlı
olmasını gerektiren bir mana da çıkıyor. Madem takvime
bağlı, takvimle düzeltilecek bir satın alma varsa bunu niye biz
ihale kapsamı dışına çıkarıyoruz? Bunun ne
gereği var? İhale kapsamı dışına
çıkınca da işte, Türkiyede gördüğümüz gibi bir sürü
sıkıntılar çıkıyor. Bizim bu takvime
bağlılığın dışında başka bir
gerekçemiz mi var? Yoksa bu ÖSYM, F-16 Modernizasyon Projesine özel bir bilgi
mi alacak? Yoksa Türkiyede ileride doğacak bir salgın
hastalıkla ilgili bir acil ilaç alımı mı yapılacak?
Bunu mu gerektirecek bir durum var? Hayır, yok. Böyle bir durum
olmadığı için de ÖSYMnin, mutlaka, mal ve hizmet
alımlarında Kamu İhale Kanunu kapsamı içerisine alınması
lazım. Niye bunu söylüyoruz? Çünkü sütten ağzımız
yandı, ayranı üfleyerek içiyoruz. Çünkü devri iktidarınızda
sayısız ihale yolsuzlukları, hukuka aykırılıklar
o kadar ayyuka çıktı ki artık, biz bu konuda endişelerimizi
dile getirmek zorundayız.
Değerli
milletvekilleri, bir kabine düşünün ki, ihale yolsuzluğundan dolayı
adı Ali Diboya çıkmış Adalet Bakanımız var. Bir
kabine düşünün ki, çocuklarına ihale çıkaran, onlara vergi
muafiyetleri getiren bir Maliye Bakanımız vardı. Bundan daha
vahim olanı da kalpazanlık, zimmet ve resmî evrakta sahtecilik suçu
bulunan bir Başbakan. Bu iddia var. Böyle bir iddia varken Kamu İhale
Yasası kapsamı dışına çıkılarak, bu
yolsuzluklar süreci içerisine ÖSYMyi de mi dâhil etmek istiyoruz?
Değerli
arkadaşlarım, sekiz yıllık şaibeli
iktidarını tamamlamak üzere olan Adalet ve Kalkınma Partisinin
bundan sonraki yapacağı çalışmalarında artık bu
Türkiye Büyük Millet Meclisi böyle sorumlu noktalarda sorumluluk almamalı.
Bu Meclisin bu 23üncü Dönemi artık miadını doldurmak üzere, o
yüzden biraz dikkatli olmalıyız diyorum.
Şimdi, tabii
ki, bu konunun sorumlusu başta tabii ki Hükûmetin Başkanı
Başbakan. Sayın Başbakana verdiğimiz bir soru önergesiyle
ilgili de bugün 17 Şubat tarihi olduğu için, kendisine 17 Ocakta bir
soru önergesi verdim, hâlâ cevabını alamadım. Bu yolsuzluklar,
bu şaibeler varken kendisi Karsta yaptığı bir
konuşmada dedesinin şehit olduğunu ilan etti. Dedesinin
şehit olduğunu ilan etti ve adını ve soyadını da
söyledi. Meğerse daha önce de okullara, hastanelere, yollara da dedesinin
adları verilmeye başlanmış. Soyadı Kanunu
çıkmadan evvel bir de soyadı ihdas edilmiş. Biz dedesini,
Sayın Başbakanın dedesini gerçekten şehitse biz onu
rahmetle anıyoruz, şehit olmasa da rahmetle anıyoruz ama
Sayın Başbakanın, şehit olmadığı hâlde
milliyetçi duygularını, insanların üzerinden politika
yapmasına, bu yolsuzluklar dururken bunların üzerinden politika
yapmasına da karşıyız. Bu konuyla ilgili ben bir
sıradan milletvekili olarak benim de dedemin aynı konumda olması
nedeniyle araştırma yaptım ve Millî Savunma
Bakanlığından bu belgeleri elde ettim. Bir aydır bir
Başbakan kendisine sorulan bir önergeyi, bir bilgiyi Millî Savunma
Bakanlığından, Genelkurmay Başkanlığından
alamıyorsa o Başbakanın ya yeteneksizliği vardır,
yahut da söylediği yalanın üstüne yatma durumu vardır. Biz
buradan -Bakanlar Kurulunun Değerli Üyesi burada, Millî Eğitim
Bakanımız burada- kendisine de bir ricada bulunuyoruz, bir istekte
bulunuyoruz. Sayın Başbakanın bu sorumuza cevap vermesini talep
ediyoruz.
Önergemizin
lehinde oy kullanmanızı diliyor, saygılar sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Ünsal.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge
kabul edilmemiştir.
Madde 3ü
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde 3 kabul
edilmiştir.
4üncü madde
üzerinde iki önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 616 Sıra Sayılı Ölçme, Seçme ve Yerleştirme Merkezi
Başkanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında
Kanun Teklifinin 4. maddesinin 8. fıkrasında yer alan
"yedi" "ibaresinin "dokuz" olarak, 12.
fıkrasında yer alan "beş" ibaresinin "yedi"
olarak değiştirilmesi ve 8. fıkraya aşağıda yer
alan d) bendinin eklenmesini arz ve talep ederiz.
Nur Serter Ali Koçal Abdullah Özer |
İstanbul Zonguldak Bursa |
Engin Altay Eşref Karaibrahim Oğuz Oyan |
Sinop Giresun İzmir |
d) Üniversitelerarası Kurul tarafından seçilen 2
temsilciden,
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 616 sıra sayılı Ölçme, Seçme
ve Yerleştirme Merkezi Başkanlığının
Teşkilat ve görevleri hakkında Kanun Tasarısının 4.
maddesi 8. fıkrası (ç) bendinden sonra gelmek üzere "Devlet
Üniversitelerinde görevli öğretim üyeleri arasından, üniversiteler
arası kurul tarafından seçilen 2 temsilciden ibaresinin eklenmesini
arz ve talep ederiz.
Mustafa Enöz Ahmet Duran Bulut Akif Akkuş |
Manisa Balıkesir Mersin |
Kürşat Atılgan Osman
Durmuş |
Adana Kırıkkale |
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
MİLLÎ EĞİTİM, KÜLTÜR, GENÇLİK VE SPOR
KOMİSYONU BAŞKANI MEHMET SAĞLAM (Kahramanmaraş)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI NİMET ÇUBUKÇU
(İstanbul) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Kim konuşacak Sayın Vural?
OKTAY VURAL (İzmir) Akif Akkuş
BAŞKAN Sayın Akkuş, buyurunuz.
AKİF AKKUŞ (Mersin) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan Öğrenci Seçme ve
Yerleştirme Merkeziyle ilgili teklifin 4üncü maddesinde verdiğimiz
önerge üzerinde söz almış bulunuyorum. Yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, dün de konuşmam
sırasında belirttiğim gibi, Ölçme, Seçme ve Yerleştirme
Merkezi Başkanlığının teşkilatlanması ve
görevleri hakkında bir kanun çıkartıyoruz.
Dolayısıyla, bu teşkilatlanmanın en iyi şekilde, en
uygun şekilde ve en iyi görev yapacak şekilde oluşturulması,
yapılması arzumuzdur. Bunun bir sonucu olarak da bu yasa
tasarısının 4üncü maddesi 8inci fıkrası (ç)
bendinden sonra gelmek üzere Devlet üniversitelerinde görevli öğretim
üyeleri arasından, Üniversitelerarası Kurul tarafından seçilen 2
temsilciden ibaresinin eklenmesini arz ve talep etmekteyiz. Malumunuz,
şimdi burada, Ölçme, Seçme ve Yerleştirme Merkezi
Başkanlığı 7 üyeden oluşuyor. 1i Başkanın
kendisi, 2 tane başkan yardımcısı var. Bunların 1i
üniversiteden geliyor, 1i de herhâlde idari kadrodan gelecek birisidir. Yani
birisi akademik işlerle uğraşırken birisi de yönetim, mali
yahut idari işlerle uğraşacak olan başkan
yardımcısı olacaktır diye düşünüyorum. Bunun
yanında Millî Eğitim Bakanlığından, Devlet Personel
Başkanlığından ve üniversitelerden olmak üzere, 4 tane daha
yönetim kurulu üyesi seçiliyor. Tabii, bu 4 yeni yönetim kurulu üyelerinden 1
tanesi, devlet üniversitelerinde görev yapan profesörlerden 1 tane diye
belirtiliyor ve bunun YÖK Başkanlığı tarafından
belirtilerek ataması sağlanıyor.
Biz, bu 7 kişi mutlaka görevlerinin idraki içerisinde iyi
kararlar verecekler, iyi sonuç verecek kararlara imza atacaklar ancak buraya 2
tane daha, devlet üniversiteleri kadrolarında bulunan 2 profesörün daha
atanması uygun olur diyoruz. Tabii, bu atama bu defa YÖK tarafından
değil de Üniversitelerarası Kurul tarafından yapılsın
diye belirtiyoruz.
Tabii, bunu Komisyonda da dile getirdiğimizi
hatırlıyorum. Ancak Komisyonda bunu dile getirirken dendi ki:
Üniversitelerarası Kurul akademik bir kuruldur, akademik işlere
bakar, bu yüzden, biz onları o akademik işleriyle baş başa
bırakalım ve buradan 1 tane kişiyi alalım, o da YÖK
tarafından seçilmiş ve atanmış olsun. Ancak daha sonra düşünme
fırsatı bulduğumuzda gördük ki, 7 kişi zaman zaman az
gelebilecek çünkü hastalık var, sağlık var yani insanların
her zaman görevlerini bihakkın yerine getirmeleri söz konusu olmayabilir.
Bu yüzden, hem Üniversitelerarası Kurulun da bir katkısının
olması hasebiyle hem de sonuçların daha güvenli olacağı
kanaatiyle bu önergeyi vermiş bulunuyoruz.
Dolayısıyla, bu şekilde, 2 öğretim üyesinin, 2
profesör vatandaşımızın daha bu yönetim kurulu içerisine
girmesi sanırım Ölçme, Seçme ve Yerleştirme Merkezine kuvvet ve
güç katacaktır, onun gücünü yahut da çalışmalarını
zaafa uğratmayacaktır diyor, yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum, önergemize de evet demenizi bekliyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz Sayın Akkuş.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 616 Sıra Sayılı Ölçme, Seçme
ve Yerleştirme Merkezi Başkanlığının
Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Teklifinin 4. maddesinin 8.
fıkrasında yer alan "yedi" "ibaresinin
"dokuz" olarak, 12. fıkrasında yer alan
"beş" ibaresinin "yedi" olarak
değiştirilmesi ve 8. fıkraya aşağıda yer alan d)
bendinin eklenmesini arz ve talep ederiz.
Nur Serter (İstanbul) ve
arkadaşları
d) Üniversitelerarası Kurul tarafından seçilen 2
temsilciden,
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
MİLLÎ EĞİTİM, KÜLTÜR, GENÇLİK VE SPOR
KOMİSYONU BAŞKANI MEHMET SAĞLAM (Kahramanmaraş)
Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI NİMET ÇUBUKÇU
(İstanbul) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Sayın Oyan, buyurunuz efendim.
OĞUZ OYAN (İzmir) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; bu ÖSYM ile ilgili düzenleme, ilginç bir düzenleme. Bir kere,
yeniden Öğrenci Seçme Yerleştirme Kurumu yerine, Ölçme,
Yerleştirme Seçme Kurumu oluşturuluyor. Olağanüstü yetkilerle
donatılıyor. Kadroları yeniden oluşturuluyor
aşağı yukarı tamamen neredeyse. Kamu İhale Kanunu
dışına çıkarılıyor. Buradan ilave yetkiler veriliyor.
Böylesine bir yapılanma. Yani bu tam bir kadrolaşma, tam bir
denetimden kaçma ve üniversite
Tabii bunun içinde bir de ayrıca 8 tane
vakıf üniversitesi kurulması olduğuna göre, sadece ÖSYM ile
ilgili bir şey değil, ayrıca 8 tane vakıf üniversitesi
kurarak da yeni katkılarda bulunuyor bilim dünyamıza. Tırnak
içinde.
Değerli arkadaşlarım, bir kere, öyle bir yönetim
kurulu var ki -bu yönetim kurulu- işte, 1 Başkan, 6 üye var. Bu 6
üyenin 2si de başkan yardımcısı. 4 tane üyeye
bakıyorsunuz nasıl seçiliyor diye: 1 tanesi YÖKün içinden, YÖKün
belirleyeceği bir isim, diğeri gene YÖKün belirleyeceği bir
üniversiteden bir isim; yani etti 2, YÖK 2 kişiyi belirliyor. YÖKün ne
olduğu malum, iktidarın arka bahçesi. Onun dışında,
Devlet Personel Başkanlığından 1 isim ve Millî Eğitim
Bakanlığından 1 isim. Yani tamamen yürütme burada kendi organizasyonunu
yapıyor. 2 Başkan Yardımcısı da zaten gene, işte,
dört yıllık bir üniversite mezunu ve on yıllık memuriyet
diyerek tanımlanmış.
Yani burada önerilen şey hem MHP Grubu hem Cumhuriyet Halk
Partisi Grubunca hiç olmazsa Üniversitelerarası Kuruldan daha
tarafsız olma ihtimalî olan 2 üyenin eklenmesi yönünde. Tabii, bunun
burada kabul edilmeyeceğini biliyoruz ama biz gene de derdimizi
anlatalım, yani nasıl demokrasiden kaçılır nasıl
demokrasiye uyulur.
Değerli arkadaşlarım, bakın, Türkiyede 102
tane devlet üniversitesi var, 54 tane de vakıf üniversitesi var.
Şimdi bu yasayla 8 tane daha vakıf üniversitesi kuruluyor; 3ü
Ankarada, 3ü İstanbulda, 1i Bursada, 1i de Alanyada. Artık
ilçelerde kurmaya başladık! Böylece, toplamı 162ye
çıkarıyoruz. 9 tane ayrıca vakıf yüksekokulunu buna dâhil
etmiyorum.
Yani yakın bir gelecekte ne görüyorsunuz? Yakın
gelecekteki tablo şudur: Vakıf üniversitelerinin sayısı
devlet üniversitesi sayısını aşmış olacak devri
iktidarınızda. Böylece, yükseköğrenimi özelleştirmede
hızlı adımlarla, koşar adım ilerlemeye devam
edeceğiz.
Şimdi, tabii, bu yükseköğretimde vakıf
üniversitelerinin hâkimiyeti sayıca olabilir ama tabii, öğrenci
olarak baktığınızda, bütün yük kamuda aslında. Yani
kamu, devlet üniversitelerinde, esas itibarıyla yüzde 90dan fazlası
öğrencilerin devlet üniversitelerinde eğitim görüyorlar. Kaldı
ki bir de vakıf üniversitelerine hazine yardımları
yapıyoruz. Yani yük her bakımdan kamunun sırtında. Kamunun
sırtından aç bakalım vakıf üniversitesi!
Tabii, ben hayretle okudum tutanakları, Komisyondaki
görüşmeleri, bize verilen buradaki itiraz, muhalefet şerhlerini.
Millî Eğitim Komisyonunda arkadaşlarımız bir vakıf
üniversitesiyle ilgili daha fazla bilgi istiyorlar, Bakan âdeta azarlıyor,
yani Bilgi Edinme Kanununa göre isteyin. diyor. Milletvekillerine diyor ki:
Dilekçe Komisyonuna dilekçe verin, oradan isteyin. Ya böyle bir şey
olabilir mi? Yani, bu nasıl bir iştir? Burada vakıf
üniversiteleri kuruluyorsa her bir vakıfın ne olduğu, neyle
iştigal ettiği, hangi çapta olduğu, her şey konusunda
bilgilenmek hakkına sahiptir, milletvekillerinden ve yasama yapan bir
organdan bahsediyoruz.
Değerli arkadaşlarım, bakınız,
üniversiteler eğer bilim üretmezlerse üniversite olmazlar. Üniversiteler
inanç üretmezler. Zaten inanç üretilmez. Yani, inanca biat etme kültürü
üniversitenin işi değildir. Böyle bir şey olmaz. Üniversite
sorgulayıcı aklın eseridir, ürünüdür. Bilim
yanlışlanabilir şeydir, yanlışlığı
iddia edilebildiği için bilimdir. İnancın
yanlışlığını iddia edemezsiniz.
İnançtır, ona iman edersiniz ama siz cemaat vakıfları
kurarsanız nasıl bilim üreteceksiniz? Hadi bana bir söyleyin. Yani
hem cemaat vakıfları burada oluşturacaksınız hem de
buradan üniversite, Türkiye bilim üreten bir ülke hâline gelecek. Bu ikisi yan
yana durmaz arkadaşlar. Türkiyeyi, dolayısıyla, siz, bir bilim
ülkesi hâline değil, bir cemaatler ve tarikatlar ülkesi hâline
getiriyorsunuz. Üniversiteleri de böyle yönetiyorsunuz. Yazıktır
buna. Türkiye bunu hak etmiyor değerli arkadaşlarım.
Hepinize teşekkür ederim. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Oyan.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Madde 4ü oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Madde 4 kabul edilmiştir.
5inci madde üzerinde bir önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 616 Sıra Sayılı Ölçme, Seçme
ve Yerleştirme Merkezi Başkanlığının
Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Teklifinin 5. maddesinin 3.
fıkrasında yer alan daire başkanlıkları altında
ibaresinden sonra gelen daimi ve ibaresinin madde metninden
çıkarılmasını arz ve talep ederiz.
Nur Serter Ali Koçal Abdullah Özer |
İstanbul Zonguldak Bursa |
Engin Altay Eşref Karaibrahim Zekeriya
Akıncı |
Sinop Giresun Ankara |
Ferit
Mevlüt Aslanoğlu |
Malatya
|
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
MİLLÎ EĞİTİM, KÜLTÜR, GENÇLİK VE SPOR
KOMİSYONU BAŞKANI MEHMET SAĞLAM (Kahramanmaraş)
Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
DEVLET BAKANI SELMA ALİYE KAVAF (Denizli)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Sayın Akıncı, buyurunuz efendim. (CHP
sıralarından alkışlar)
ZEKERİYA AKINCI (Ankara) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla, sevgiyle
selamlıyorum.
Görüşmekte olduğumuz yasanın bu maddesinde
Hükûmetin ve Komisyonun katılmadığı, AKPnin oylarıyla
da reddedileceğinden kuşku duymadığım önerge üzerinde
söz almış bulunuyorum. Hepinizi tekrar selamlıyorum.
Değerli arkadaşlarım, bu yasa düzenlemesinde
teklifi veren arkadaşların da gerekçelerini okudum, bir bölümü çok
ilgimi çekti, Sayın Oyanın yaptığı değerlendirme
doğrultusunda ilgimi çekti. Diyorlar ki: Üniversitelerin,
toplumların ekonomik, sosyal, kültürel ve yönetsel açılardan rehberi
ve öncüsü olma fonksiyonları günümüzde daha önemli bir yer
tutmaktadır. Bu nedenle, bugünkü seçkin eğitime ve bilimsel
araştırmalara ağırlık verme yanında, bütün
üniversitelerin uyguladıkları öğretim programlarıyla
yaptıkları araştırmaların konuları,
bulundukları çevrenin -kentin, ülkenin, her neyse- ihtiyaçlarına ve
sorunlarının çözümüne de dönük olmak durumundadır. Bunu
okuyunca ya ne güzel tanımlamışlar dedim kendi kendime, ne güzel
bir gerekçe bulunmuş dedim ama sonra bir sorguladım: Bu mümkün
olabilir mi? Bu nasıl olabilir? Bu nasıl sağlanabilir?
Üniversiteler bu yönlerini nasıl olur da harekete geçirebilirler? Hiç
kuşku yok ki üniversitelerde ancak bir özgürlük ortamı varsa ve
üniversitedeki herkes kendisini özgür hissederse o zaman üniversiteler bunu
hakkıyla başarma şansını bulabilirler. Çünkü ancak
insanlar o zaman yaratıcı gücünü kullanabilir, sergileyebilirler;
bilgisini, birikimini, deneyimini ancak o zaman ortaya koyabilirler, aksi hâlde
üniversiteler bu işlevlerini hakkıyla yerine getirebilme
şansına sahip değillerdir. Kendini özgür hissetmeyen, sürekli
baskı altında olduğunu düşünen insanların gerekçede
belirtilmiş, tanımlanmış üniversite ortamının
hazırlayıcısı olabilmeleri mümkün değildir. Sosyal,
kültürel yapının gelişmesinin öncüsü olamazlar, sadece yasak
savarlar ya da statükocu davranışlarıyla durumu korumaya
çalışırlar, fırsat bulurlarsa da kafalarında daha geri
bir dünyanın yaratılması için çaba gösterirler.
Peki, bu gerekçede belirtilmiş olan üniversite bugünkü
şartlarda mümkün kılınabilir mi? Var mıdır bu ülkenin
üniversitelerinde özgürlük? Hele böyle bir YÖK yapısı
işbaşındayken rektörler, dekanlar, öğretim üyeleri,
profesörler, hocalar, yöneticiler, öğrenciler özgür müdürler?
Düşüncelerini, anlayışlarını özgürce ortaya
koyabiliyorlar mı? Koymak isterlerse başlarına neler geliyor,
bilinmiyor mu? Nelerin geldiğine hep birlikte hemen her gün gazete
sayfalarında ya da televizyon ekranlarında tanık olmuyor muyuz?
O nedenle bu insanların birçoğunun sessiz sedasız, içi kan
ağlayarak, bağrına taş basarak olup biteni seyretmek
durumunda bırakıldıklarının farkında değil
miyiz? Susmazlarsa, seslerini çıkarırlarsa, tepki verirlerse,
eleştirirlerse, protesto ederlerse tekmelenirler, coplanırlar,
gazlanırlar, gözaltına alınırlar, yargılanırlar,
mahkûm edilirler. Örnekler o kadar çok ki, bunları burada tek tek saymaya
gerek bile duymuyorum. Hatta kimileri tedavi gördüğü hastanelerde
basılırlar, televizyonları, gazeteleri kapatılır,
İnternet sayfalarına gece
yarısı baskınları düzenlenir. Kimileri burunları
sürtercesine üç dört kez serbest bırakılır, yeniden
tutuklanır, serbest bırakılır, yeniden tutuklanırlar.
Onların aracılığıyla bütün topluma gözdağı
verilir. Onların özgürlükleri yok edilirken aslında toplumların,
yurttaşların kafasındaki özgürlük düşüncesi yok edilmek istenir.
Hatta kimileri tam da tarif edilmek istenen üniversite hedefleri için mücadele
verirken, yoktan var ettikleri üniversitelerine Acaba onun başına
hangi çorap örülüyor? diye düşünmek zorunda bırakılırlar.
Başkent Üniversitesi örneğinde olduğu gibi, medyada, kamuoyunda
altyapısı oluşturulup üniversitelerine bile el koymanın
yollarının arandığını acı acı izlerler.
O nedenle değerli arkadaşlarım, bugünkü
şartlarda üniversitelerimizin işlevlerini tam anlamıyla yerine
getirebilmeleri olanaklı değildir. Hele gerekçede
tanımlanmış üniversite tanımını yerine
getirebilmeleri hiç olanaklı değildir. Bunun AKPnin ileri demokrasi
düzeninde olamayacağı çok daha bellidir. Yapılması gereken
Türkiyedeki iklimi değiştirebilmektir, ortamı
değiştirebilmektir, ileri demokrasi safsatasının yerine
gerçekten özgürlükçü ve hukuka dayalı bir demokrasiyi egemen
kılabilmektir. İşte o zaman bu gerekçede tarif edilen
üniversitelere ulaşabiliriz.
Bu duygularla hepinizi sevgiyle, saygıyla selamlıyorum.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Akıncı.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Madde 5i oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Madde 6 üzerinde iki önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 616 Sıra Sayılı Ölçme, Seçme
ve Yerleştirme Merkezi Başkanlığının
Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Teklifinin 6. maddesinin 3.
fıkrasının başına "Başkan ve başkan
yardımcıları dışındaki" ibaresinin
eklenmesini arz ve talep ederiz.
Nur Serter Gürol Ergin Ali Koçal |
İstanbul Muğla Zonguldak |
Abdullah Özer Engin Altay Eşref Karaibrahim |
Bursa Sinop Giresun |
Ferit
Mevlüt Aslanoğlu |
Malatya |
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 616 Sıra Sayılı Kanun
Teklifinin 6 ncı maddesinin;
ikinci fıkrasının ikinci cümlesinde yer alan
"lisansüstü tez danışmanlığı" ibaresinin
"lisansüstü eğitim faaliyetleri" şeklinde
değiştirilmesini,
onüçüncü fıkrasında yer alan "başvuru süreci
de dahil olmak üzere" ibaresinin madde metninden
çıkartılmasını ve yine onüçüncü fıkrasında yer
alan "sınavlar hakkında da uygulanır." ibaresinden
sonra gelmek üzere "Başkan ve Başkan
Yardımcıları, kadroları karşılık gösterilmek
suretiyle çalıştırılanlar ile sekizinci fıkraya göre
görevlendirilenlere sınav ücreti ödenmez." cümlesinin eklenmesini,
onaltıncı fıkrasının madde metninden
çıkartılmasını ve onyedinci fıkranın
onaltıncı fıkra olarak teselsül ettirilmesini
arz ve teklif ederiz.
Bekir Bozdağ Ahmet Aydın Veysi Kaynak |
Yozgat Adıyaman Kahramanmaraş |
Yılmaz Tunç A. Gökhan Sarıçam Mehmet Halit Demir |
Bartın Kırklareli Mardin |
Mehmet
Ceylan |
Karabük |
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
MİLLÎ EĞİTİM, KÜLTÜR, GENÇLİK VE SPOR
KOMİSYONU BAŞKANI MEHMET SAĞLAM (Kahramanmaraş)
Katılıyoruz efendim.
BAŞKAN Hükûmet?
DEVLET BAKANI SELMA ALİYE KAVAF (Denizli)
Katılıyoruz.
BAŞKAN Sayın Bozdağ, kim konuşacak?
BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) Gerekçe
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Önerge ile yükseklisans ve doktora öğrencilerine ders
verilmesi, bunlara yönelik tez danışmanlığı ve jüri
üyeliği görevlerinin akademik faaliyet çerçevesinde yürütülebilmesi
amaçlanmıştır. Ayrıca sınavlarda görev alanlara
yapılacak ödemeler yeniden düzenlenmiştir.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 616 Sıra Sayılı Ölçme, Seçme
ve Yerleştirme Merkezi Başkanlığının
Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Teklifinin 6. maddesinin 3.
fıkrasının başına "Başkan ve başkan
yardımcıları dışındaki" ibaresinin
eklenmesini arz ve talep ederiz.
Ferit Mevlüt Aslanoğlu (Malatya) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
MİLLÎ EĞİTİM, KÜLTÜR, GENÇLİK VE SPOR
KOMİSYONU BAŞKANI MEHMET
SAĞLAM (Kahramanmaraş) Katılamıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
DEVLET BAKANI SELMA ALİYE KAVAF (Denizli)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
K. KEMAL ANADOL (İzmir) Gürol Ergin
BAŞKAN Sayın Ergin, buyurunuz efendim. (CHP
sıralarından alkışlar)
GÜROL ERGİN (Muğla) Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Ölçme, Seçme
ve Yerleştirme Merkezi Başkanlığının
Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Teklifinin 6ncı maddesi
üzerinde verdiğimiz önerge nedeniyle söz almış bulunuyorum.
Sözlerime başlarken, Sayın Başkan sizi, değerli
milletvekillerini ve yüce Türk ulusunu saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, bu yasa teklifinde de
gördüğümüz siyasal iktidarın kadrolaşma eylemlerini dur durak
bilmeksizin sürdürmesidir. Bugüne dek tüm kamu kurum ve kuruluşları,
özerk kuruluşlar, federasyonlar, meslek örgütleri, sivil toplum örgütleri
kadrolaşmadan nasibini aldı. Kadrolaşma, kuşkusuz,
yükseköğretime de yansıdı. Sayın Gülün
Cumhurbaşkanı olmasından sonra YÖK
Başkanlığına, YÖK üyeliklerine ve rektörlüklere hızla
siyasal iktidar gibi düşünen akademisyenler atanmaya başlandı.
Sonra, aynı anlayışı temsil eden İstanbul Teknik
Üniversitesinde görevli türbana özgürlük bildirisine imza atan tekstil
mühendisi bir profesör ÖSYMnin başına getirildi. Şimdi
sıra Öğrenci Seçme ve Yerleştirme Merkezinin tüm
kadrolarını Ölçme, Seçme ve Yerleştirme Merkezi
Başkanlığı adı verilen yeni kuruma doldurmaya geldi.
Değerli milletvekilleri, ÖSYM 2010a kadar
sınavları titizlikle hazırlamış ve en güvenilir
kurumlar arasında olduğunu kanıtlamıştır. ÖSYMye
ilişkin gelişmeler KPSSde 350 kişinin tam puan alması
üzerine kopya iddialarının gündeme gelmesiyle
başlamış; kopya iddiaları sonrasında eleştirilen,
ÖSYMde kuruluş yılı olan 1974 yılından itibaren
çeşitli görevlerde bulunan ve Ekim 2004 yılında Başkanlığa
getirilen Sayın Profesör Yarımağanın istifasıyla
sürmüştür. Bugün ise ÖSYMdeki gelişmelerin son
aşamasını yaşamaktayız. Sayın Profesör
Yarımağan olaylardan sorumlu tutulduğu için istifa etti. Oysa en
az Sayın Yarımağan kadar sorumlu olan ÖSYM Başkanının
direkt bağlı olduğu YÖK ve YÖKün Başkanıydı ama
YÖK Başkanı istifa etmedi.
Aslında ÖSYMde yaşananlar, ÖSYMdeki kadroların
tümünün ele geçirilmesine duyulan gereksinimi karşılamak amaçlı
yıpratma senaryosunun uygulanmasıydı. Bu amaçla önce sorular
ÖSYMdeki cemaat mensuplarınca sızdırıldı, sonra bu
durum basına yansıtılarak ÖSYMde sorun var. imajı
yaratıldı. Böylece ÖSYM Başkanı ve yöneticileri hedef
durumuna düşürüldü. Sonuçta da yandaş medya kullanılarak
Başkanın istifası, diğerlerinin görevden alınması
sağlandı. KPSS şüphelisi kişi, sızdırılan
sorularla ilgili olarak cemaati işaret etti. Yine, kopya nedeniyle
tutuklanan reis lakaplı öğretim elemanı da 2009
yılında sorular çalındığı ve çalınan
soruların cemaate bağlı dershanelere dağıtıldığı
ortaya çıktığı için iptal edilen polis meslek yüksekokulu
sınavı sorularını cemaate bağlı kişilerden
elde ettiğini ileri sürdü.
Yaşananlardan görülüyor ki artık, yalnızca polislik
ya da KPSS sınavları değil, lisans programlarına
yerleştirme sınavları, lisansüstü sınavları, hepsi
cemaatin hedefindedir. Bunun için de ÖSYM personelinin tümüyle
değiştirilmesi özel ve anlamlı bir öneme sahiptir.
Görüştüğümüz teklif YÖK ve Hükûmetin KPSS
skandalından nemalanma çabalarını ortaya koymaktadır. Bu
teklifin açık amacı ÖSYMde çalışan personeli tasfiye
etmektir. Hükûmet, hem KPSS hırsızlığını yapanları
ortaya çıkaramamış hem de tüm sorumluluğu ÖSYM personelinin
omuzlarına yüklemiştir. Bunu kabul etmek mümkün değildir.
Teklifte ÖSYMnin 318 personelinin YÖKe nakli ve bunların
yerine yeni personel alımı öngörülüyor. Elbette ki, bunun adı
kadrolaşmadır. Görüştüğümüz maddenin üçüncü
fıkrasıyla, başkan ve başkan yardımcılarına
huzur hakkı ödenmektedir. Oysa, aynı maddenin on üçüncü
fıkrasında, ÖSYM Başkanlığı ve Millî Eğitim
Bakanlığında kadrolu veya sözleşmeli çalışan
personele, sınav sorularının hazırlanmasına
katkıları nedeniyle ayrıca sınav ücreti ödenmemesi hüküm
altına alınmıştır. Çalışan kadrolu personele
ücret ödenmezken, başkan ve yardımcılarına huzur hakkı
ödenmesi adil değildir. Bu adaletsiz duruma yol açmamak için, üçüncü
fıkranın başına Başkan ve başkan
yardımcısı dışındaki ibaresi eklenerek
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
GÜROL ERGİN (Devamla) -
başkan ve
yardımcılarına huzur hakkı verilmesi maddeden
çıkarılmalıdır diyor, hepinizi tekrar saygıyla
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Ergin.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Kabul edilmiş diğer önerge doğrultusunda 6ncı
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
6ncı madde kabul edilmiştir.
7nci madde üzerinde bir önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 616 Sıra Sayılı Ölçme, Seçme
ve Yerleştirme Merkezi Başkanlığının
Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Teklifinin 7. maddesinin 4.
fıkrasında yer alan on ibaresinin onbeş olarak, iki
ibaresinin beş olarak değiştirilmesini arz ve talep ederiz.
Nur Serter Tayfur Süner Ali Koçal |
İstanbul Antalya Zonguldak |
Eşref Karaibrahim Engin Altay Abdullah Özer |
Giresun Sinop Bursa |
Ferit
Mevlüt Aslanoğlu |
Malatya |
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
MİLLÎ EĞİTİM, KÜLTÜR, GENÇLİK VE SPOR
KOMİSYONU BAŞKANI MEHMET SAĞLAM (Kahramanmaraş)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
DEVLET BAKANI SELMA ALİYE KAVAF (Denizli)
Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Sayın Süner, buyurunuz efendim. (CHP
sıralarından alkışlar)
TAYFUR SÜNER (Antalya) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; görüşmekte olduğumuz teklifin 7nci maddesi üzerine
söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Bu maddede verdiğimiz önergede, elektronik ortamda ve
basılı ortamda yapılan sınavların asgari on yıl
yerine on beş yıl saklanmasını arzu ediyoruz ve
sınavlarda kullanılan cevap kâğıtlarının iki
yıl sonra yerine beş yıl sonra imha edilmesini talep etmekteyiz.
Önergemizle, veriler ile cevap kâğıtlarının daha uzun süre
muhafazasını talep ediyoruz.
Değerli milletvekilleri, merkezî sınavlar
sonrasında öğrencilerin üniversiteye ya da personelin kamuya
yerleştirilmesi talebinin çok daha derin tarihsel ve toplumsal nedenleri
vardır. Merkezî sınavlar sonrasında yapılan
yerleştirmede insan unsurunun etkisi en aza indirildiğinden daha
nesnel, daha adil ve daha eşitlikçi olduğu, kayırmacılığın
engellendiği düşünülmektedir. Merkezî sınavlar sonrası
yapılan yerleştirmeler birçok soruna neden olmasına rağmen
dayandığı bu zemin merkezî sınavları toplumun gözünde
meşru ve güvenilir kılmaktadır. Ancak, son yıllarda
sınav sorularının çalınması ve sınavlarda kopya
çekilmesi vakalarındaki artışla birlikte birçok merkezî
sınavı yürüten ÖSYMye duyulan güvende de bir azalma söz konusudur.
Özellikle 2010 KPSS Eğitim Bilimleri Sınavında yaşananlar
ve buna bağlı olarak -şimdiye kadar hiç yaşanmayan- savcılığın
ÖSYM binasında yürütmüş olduğu kapsamlı soruşturma
bunun en somut örneğidir.
Ben konuşmamda bu konuda neler yapılabilir bunlardan
bahsetmek istiyorum. Belirli bir toplumsal meşruiyet zeminine sahip olan
merkezî sınavlar sonrası yerleştirmeler bu sınavları
organize edecek bir kuruma ihtiyaç duyulduğunu göstermektedir. Ancak, ÖSYM
ve bağlı bulunduğu kurum olan YÖKün şeffaflık ve
topluma hesap verilebilirlik kültürünün zayıf olması önemli bir
sorundur. ÖSYMnin yeniden yapılandırılması gerektiği
açıktır. Yeniden yapılandırma sürecinde
şeffaflık, açıklık ve hesap verilebilirlik ilkeleri dikkate
alınmalıdır ki bu teklifte bunlar göz ardı edilmektedir.
Sınavların insanların geleceğini tayin eden
belirleyiciliğine bağlı olarak giderek artan önemi nedeniyle
sınavlara giren adayların maddi olanaklarını da kullanarak
soru çalma ve kopya çekme yönünde daha fazla risk alması muhtemeldir.
Bundan dolayı, soruların hazırlanmasından
basılması ve dağıtımına kadarki süreç daha iyi
gözden geçirilmeli, güvenlik zafiyetleri giderilmelidir.
ÖSYM daha etkin ve geniş çerçevede veri paylaşmalı,
sınav sonuçlarına ilişkin verilerin analizleri
yapılmalı, yorumlanmalı, daha ciddi çalışmalar
yapılmalıdır. Bugün, ÖSYM, Türkiye birincilerini ve il
başarı sıralamalarını açıklamakta ve
ortaöğrenim kurumlarına göre öğrenci seçme ve yerleştirme
sistemleri sonuç kitabını yayınlamaktadır. Elinde
sınırsız veri olmasına rağmen bu veriler üzerinde
herhangi bir analiz ya da rapor ÖSYM tarafından
hazırlanmamaktadır. Geçmişte bazı çalışmalar
yapılmış ancak son on yılda sınav sonuçlarına
ilişkin olarak tek bir analiz bile hazırlanmamıştır.
Dünyadaki ÖSYM muadili
kuruluşlara bakıldığında yaptıkları
sınavların sonuçlarına ilişkin analizlerin
yapıldığı, raporların hazırlandığı
görülebilir. Dahası, kurumlar kendilerine ve organize ettikleri
sınavlara yönelik yapılan eleştirilere sınav verilerini
kullanarak hazırladıkları raporlarla cevap vermektedirler ama
bizde ÖSYMyle ilgili herhangi bir analiz veya sonuç incelemesi
yapılmamaktadır. Maalesef dünyanın birçok sınavlarında
görülebilir ki ÖSYM gibi muadili sınav sonuçları analizleri,
İnternete girildiği zaman neticelerini alabilmek mümkündür ama
Türkiyede mümkün değildir.
Önergemize destek vermenizi rica ediyor, saygılar sunuyorum.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Süner.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
Madde 7yi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Madde 7 kabul edilmiştir.
Madde 8 üzerinde bir önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 616 Sıra Sayılı Ölçme, Seçme
ve Yerleştirme Merkezi Başkanlığının
Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Teklifinin 8. maddesinin 2.
fıkrasında yer alan de dahil ibaresinin hariç olarak
değiştirilmesini arz ve talep ederiz.
Nevingaye Erbatur Nur Serter Ali Koçal |
Adana İstanbul
Zonguldak
|
Abdullah Özer Eşref Karaibrahim Engin Altay |
Bursa Giresun Sinop |
Ferit
Mevlüt Aslanoğlu |
Malatya |
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
MİLLÎ EĞİTİM, KÜLTÜR, GENÇLİK VE SPOR
KOMİSYONU BAŞKANI MEHMET SAĞLAM (Kahramanmaraş)
Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI NİMET ÇUBUKÇU
(İstanbul) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Sayın Erbatur, buyurunuz efendim. (CHP
sıralarından alkışlar)
Sayın milletvekilleri, biraz sessiz olur musunuz lütfen.
NEVİNGAYE ERBATUR (Adana) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; yüce heyeti saygıyla selamlıyorum.
Ölçme, Seçme ve Yerleştirme Merkezinin teşkilat
yapısını düzenlemeyi amaçlayan kanun teklifinin 8inci maddesi
üzerinde bir önerge verdik. O nedenle konuşma yapmaktayım.
Bugün 17 Şubat Türk Medeni Kanununun kabulünün yıl
dönümü. Bu, kadınlar için önemli bir tarih çünkü kadınların
vatandaş olarak kabul edildiği bir tarih, cumhuriyet
aydınlanmasının önemli bir günü. Ancak, bu kürsüden defalarca
dile getirdiğim, Medeni Kanunun değiştirilmesi
sırasında 2001 yılında yapılan düzenleme ile 2002 yılından
önce evlenmiş olan kişilerin mal ortaklığı rejiminden faydalanamaması
da bugün bu Büyük Millet Meclisinin bir hatası olarak durmaktadır. Bu
hatanın düzeltilmesi için defalarca bu kürsüden konuştum, bugün gene
konuşuyorum. 17 milyon evli çift bu yasadan yararlanmamaktadır. Bu
yasanın acilen yeniden düzenlenmesi gerekmektedir. Bunu da tekrar dile
getiriyorum.
Eğitimin, ekonomik büyüme, verimlilik, kazanç ve kişi
başına düşen gelir gibi ekonomik faktörlere etkisi olduğu
gibi, net nüfus artışı, sağlık, beslenme,
doğurganlık, yaşam beklentisi üzerinde de olumlu etkileri
vardır. İyi eğitilmiş ve yetiştirilmiş bir nüfus
hem bireylerin ve toplumların refahı hem de insan hakları,
demokrasi ve özgürlüklerin geliştirilmesi, yaşam beklentisi,
toplumsal bütünleşme ve çevrenin korunması için gereklidir.
Eğitimin bireysel gelişme ve nüfus bakımından
önemi Uluslararası Nüfus ve Kalkınma Konferansı dâhil,
Birleşmiş Milletler konferanslarında da dile getirilmiştir.
Bu nedenle, nüfus bilimi, eğitimin planlanmasında yararlanılması
gereken bir bilim dalıdır ama maalesef, ülkemizde bu bilim
dalından eğitim alanında yararlanmakta zorluk çekiyoruz,
neredeyse yararlanmıyoruz.
Ülkemizde eğitim politikalarında uygulanan sık
değişiklikler, kişi başına düşen millî gelir
adaletsizlikleri, toplumsal cinsiyet eşitsizlikleri politikaların kalıcı
olmasını ve dolayısıyla eğitim sisteminin etkin ve
verimli işlemesini engellemektedir.
Ülkemizde yetişkin nüfus olarak kabul edilen on
beş-altmış dört yaş için ortalama eğitim süresi 6,9
yıldır. Ülkemizdeki insanların yüzde 10u hâlâ okuryazar
değildir. Okuryazar olmayan nüfusun yüzde 80i kadındır. Yirmi
beş yaş üzeri nüfusun yüzde 73,5i ilkokul mezunu ya da ilkokulu
terktir, Yüzde 16,6sı lise mezunu, yüzde 9,9u yükseköğretim
mezunudur. İlköğretime başlayan her 100 çocuktan 30u liseden
mezun olmadan örgün eğitimden ayrılmaktadır.
Arkadaşlar, bu verileri söylüyorum çünkü ülkemizin
eğitimdeki durumu gerçekten kötüdür. Türkiye bugün dünyanın 17nci
büyük ekonomisidir, Avrupanın en büyük 7nci ekonomisidir. Ancak insani
gelişmişlik endeksine baktığımızda, Türkiye 169
ülke içinde 89uncu sıradadır. Eğitimde ise 109uncu
sıradadır. Sayın Bakanım, bu verileri nasıl
düzelteceğiz?
Bu çarpık eğitim sisteminde, sınav sisteminde
yaptığımız bu sık değişiklikler
eğitimde ölçme ve değerlendirmeyi ihmal etmekte, geleceğe dönük
bir sistem arayışından ziyade günübirlik politikalar üretmeye
yaramaktadır. Eğitim sisteminin amacına uygun işleyebilmesi
için değerlendirme öğesinin etkin biçimde işlemesi gerekmektedir.
Değerlendirme öğesinin işlemediği sistemlerde hatalı
çıktıların düzeltilmesi mümkün olamaz, sistemin çökmesi
kaçınılmazdır, nitekim ülkemizde de bu olmuştur.
ÖSYMnin yapmakla yükümlü olduğu sınavlar sadece
üniversiteye öğrenci yerleştirmekle kalmamakta, uzman doktor
adayı, hâkim yerleştirme, savcı yerleştirme gibi
işlemleri de yapmaktadır. Dolayısıyla, bu sistemin son
derece doğru işlemesi gerekmektedir. Ancak KPSS sistemiyle
yapılan sınavların sonucunda emeğinin
karşılığını almayı bekleyen kişiler
maalesef emeklerinin karşılığını alamamakta,
özellikle sözlü mülakatlarda eşitliğe uygunluk ilkesinin
denetlenmesi
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Erbatur.
NEVİNGAYE ERBATUR (Devamla) Peki, teşekkür ediyorum.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Madde 8i oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler.. Kabul
etmeyenler
Madde 8 kabul edilmiştir.
Madde 9 üzerinde bir önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 616 Sıra Sayılı Ölçme, Seçme
ve Yerleştirme Merkezi Başkanlığının
Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Teklifinin 9. maddesinin 1.
fıkrasında yer alan Adli ve ibaresinin madde metninden
çıkarılmasını arz ve talep ederiz.
Nur Serter Tayfun İçli Ali Koçal |
İstanbul Eskişehir Zonguldak |
Abdullah Özer Engin Altay Eşref Karaibrahim |
Bursa Sinop Giresun |
Ferit
Mevlüt Aslanoğlu |
Malatya |
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
MİLLÎ EĞİTİM, KÜLTÜR, GENÇLİK VE SPOR
KOMİSYONU BAŞKANI MEHMET SAĞLAM (Kahramanmaraş)
Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI NİMET ÇUBUKÇU
(İstanbul) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Sayın İçli, buyurunuz efendim. (CHP
sıralarından alkışlar)
H. TAYFUN İÇLİ (Eskişehir) Sayın
Başkan, çok değerli milletvekili arkadaşlarım; sizleri
saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlarım, öncelikle yine kanun yapma
usul ve tekniğiyle ilgili olarak bir itirazımı belirtmek
istiyorum. Şimdi, bu kanun teklifi 21 maddeden oluşuyor, yürürlük ve
yürütme maddesini çıkardığınız zaman 19 madde yani
özet olarak, madde madde görüşmeyeceğiz, iki madde hâlinde
görüşeceğiz. Böyle bir kanun yapma tekniği olamaz
arkadaşlar.
Bir de bu yasanın geneli hakkında görüşlerimi ifade
edeceğim. Şimdi, son yıllarda Türkiyede şöyle bir olay
oluyor: Skandal oluyor, skandalda iktidar hiç sorumlu olmayıp
skandalın çıktığı kurum tasfiye edilmeye
çalışılıyor. Hani halk arasında bir söz var Hem suçlu
hem güçlü. ya da Yavuz hırsız ev sahibini bastırır.
diye.
Şimdi, bir bakıyorsunuz yargıyla ilgili skandallar
ortaya çıkıyor, örneğin Hizbullahın davul zurna ile
tahliyesi; yurt dışına tüyüyor adamlar, Suçlu Yargıtay,
haydi Yargıtayı bir değiştirelim., Haydi Yargıtayda
bir kadrolaşalım
Bir bakıyorsunuz Danıştay idarenin eylemleriyle
ilgili karar veriyor, siyasi iktidar rahatsız oluyor, Haydi
Danıştayı da şöyle bir düzeltelim
Şimdi de ÖSYMde, Türkiyenin en güvenilir kurumlarından
olan ÖSYMde yüzyılın skandalı ortaya çıkıyor, siyasi
iktidar bundan hiçbir şey almıyor, Haydi ÖSYMyi dümdüz edelim
Mevcut kadroları Yükseköğrenim Kurumuna atıyorlar, yeni
kadrolar. Kamu İhale Yasasından muaf tutuyorlar, nasıl ihale
yapacaklarsa onu yapıyorlar.
Değerli arkadaşlarım, bunu kabul etmek mümkün
değil yani aklımızı başımıza toplayalım
ve bunlar Türk toplumu tarafından anlaşılmasın diye de bunu
temel kanun olarak getiriyoruz. Temel kanun olarak getiriyoruz, arasına
bir de sekiz tane vakıf üniversitesi sokuyoruz. Gömlek olmadı,
pantolon uyduralım! Böyle kanun yapılır mı?
Yukarıda Adalet Komisyonunda da sporda şiddeti
konuşuyoruz, yine orada on altı, on yedi madde, temel kanun olarak
gelecek, acele acele geç saatlere kadar çalışıyoruz, hâlâ
Komisyon devam ediyor. Adalet Komisyonunun alt komisyonunda, başka bir
komisyonda görevliyiz, orada yine kanunlar, Kabul edenler
, Etmeyenler
Buraya gelecek yine temel kanun, bunun adına da kanun yapma
diyeceğiz.
Bunları söyledikten sonra maddenin özeli: 9uncu maddenin
birinci fıkrasının son cümlesi Adli ve idari soruşturma ve
kovuşturmalarda soru havuzuna erişim için Bakanlar Kurulunun izni
gerekir. Hoppala! Bu nasıl bir iş? Değerli
arkadaşlarım, bakın Anayasanın 138inci maddesi,
Hâkimlere tavsiyede bulunamazsınız, emir ve talimat veremezsiniz.
Soruşturma savcının yaptığı, kovuşturma
mahkeme. Genelkurmayın kozmik odasına giriyorsunuz, donanmanın
kozmik odasına giriyor yargı, girsin ama ÖSYMnin kozmik odasına
girmek için, havuza, Bakanlar Kurulunun izni gerekir! Değerli
arkadaşlarım, bakın Anayasanın 6ncı maddesi Egemenlik,
kayıtsız şartsız milletindir.
yetkili organları
eliyle kullanır. Yargı yetkisinin kullanılması, Madde 9:
Yargı yetkisi, Türk Milleti adına bağımsız
mahkemelerce kullanılır. Ama yürütme yetkisi, bakın millet
adına değil, Anayasa ve kanunlara uygun olarak
kullanılır. diyor. Şimdi, siz Anayasanın bu amir hükmünü
alıyorsunuz, yani adli soruşturmalarda mahkemeler Bakanlar Kurulundan
izin alacak! Bunu şu kadar hukuk bilgisi olan şu kadar, yapmaz,
Anayasaya aykırı.
Sayın Başkanım, siz bakanlık yaptınız,
yıllarca şerefli olarak yaptınız, YÖK
Başkanlığı yaptınız, siz bir adli
kovuşturmanın iznini, mahkemenin alacağı kararı
Bakanlar Kurulunun iznine nasıl tabi koyarsınız? Lütfen, bu
önergemi işleme alın. Bu madde Anayasaya aykırı, dünya
âleme rezil olmayalım, hukuk âlemine rezil olmayalım, yani hukuk
âlemine rezil olmak var da, bir de dünya âleme rezil olmak
Soruşturma,
savcının soruşturma iznini
Hadi bir suç için izin
alırsın ama bir mahkemenin Bakanlar Kurulundan Ben arama
yapacağım, buraya gireceğim. dediği zaman izni nasıl
Bakanlar Kuruluna verirsiniz, doğrusu pes!
K. KEMAL ANADOL (İzmir) İleri demokrasi!
H. TAYFUN İÇLİ (Devamla) - Yani bugüne kadar bu Mecliste
her şey yapıldı ama buna cesaret edebileceğinizi
doğrusu
Bir de hukukçu, milletvekilimiz, Sayın Bakanımız
da hukukçu kökenli. Lütfen Sayın Bakanım, siz de hukukçu
kökenlisiniz, nasıl adli makamların kovuşturmasını
Bakanlar Kurulunun iznine tabi tutarsınız, doğrusu anlayabilmiş
değilim.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın İçli.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Madde 9u oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Madde 9 kabul edilmiştir.
Madde 10 üzerinde bir önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 616 Sıra Sayılı Ölçme, Seçme
ve Yerleştirme Merkezi Başkanlığının
Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Teklifinin 10. maddesinin
tasarı metninden çıkarılmasını arz ve talep ederiz.
Nur Serter Ali Koçal Abdullah Özer |
İstanbul Zonguldak Bursa |
Engin Altay Eşref Karaibrahim Tacidar Seyhan |
Sinop Giresun Adana |
Ferit
Mevlüt Aslanoğlu |
Malatya |
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
MİLLÎ EĞİTİM, KÜLTÜR, GENÇLİK VE SPOR
KOMİSYONU BAŞKANI MEHMET SAĞLAM (Kahramanmaraş)
Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN Hükûmet?
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI NİMET ÇUBUKÇU
(İstanbul) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Buyurunuz Sayın Seyhan.
TACİDAR SEYHAN (Adana) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; bu madde, kopya çekilmesi hâlinde kişilerin
alacağı cezaları öngörüyor. Değerli arkadaşlar, burada
cezayla birlikte tedbir de konulmuş. Örneğin Jammer
kullanılabilir. diyor, dışarıdan elektronik bir araçla
kopya çekilmemesi için. Değerli arkadaşlar, bu bir önlem değil.
Genel Kurulda da jammer vardı, cep telefonumun frekansı yüksekti,
bana sinyal geliyordu. İstediğiniz kadar jammer koyun, daha güçlü bir
frekansla sinyal gelirse bu bilgileri taşırsınız. Oradan
almayan, uydudan alır, uyduya jammerle engel olamazsınız.
Frekansları yeniden, yeniden düzenlemek mümkün olamayacağı için
bu geçerli bir önlem değil; birincisi bu.
İkincisi: Kopya çekilen alan kadar soruların
hazırlandığı alan ve Kurulun da tedbir almak
zorunluluğu vardır. Oraya ne yapacaksınız? Dinlenemez bir
oda yapabilecek misiniz? O kurullardaki kişileri disipline edebilecek
misiniz? Onların örgütlenmesine engel olabilecek misiniz? Asıl burada
da bir ihmal vardı geçmişte yaşadığımız
örneklerde. Şu anda, hazırlanan yerde, değerli arkadaşlar,
sağlıklı bir soru hazırlamanın imkânı yok. Cama
yansıtacağınız bir lazerle oradaki konuşmaların
tamamını dinleyebilmeniz mümkün, vakumlama sistemiyle dinleyebilmeniz
mümkün, hem dinleme mesafeleri son derece yakın hem de bina, teknik donanım
açısından çok kötü dizayn edilmiş ve
yapılaştırılmış. Burada, hazırlanan yerin de
çok ciddi olarak gözden geçirilmesi lazım. Diğeri, cezaların
adil olmayışı.
Değerli arkadaşlar, burada, herhangi bir elektronik araç
ve cihazla kopya çekene bir yıldan dört yıla kadar ceza veriyorsunuz.
Peki, araç kullanmamışsa
O, adi kopya sayılıyor,
cezası yok.
Değerli arkadaşlar, böyle bir şey olabilir mi?
Şu yapılıyor: Eğer elektronik ortamda kopya çekmişse
kararı hâkim veriyor, çekip çekmediğine, cezayı alıp
almadığına, adil bir yargılama sistemi var ama diğer
kopyalarda kurul, sınavını iptal ediyor, kalıyor. Kim
ediyor? Kurul. Neye göre ediyor? Burada belli değil. Neyin kopya
sayılacağı konusunda yönetmeliğe atıfta bulunup
şeklen bunu sınırlamadığınız sürece buradaki
kopya, öğrencinin aleyhine dahi kullanılabilir. Sayın ki oradaki
ortamdan 3-4 kişilik bir grupta kopya meselesi yaşandı, birini
haksız olarak aldınız. Ne çıkıyor öğrenciye
fatura? İki yıl süreyle sınava girememek.
Arkadaşlar, KPSS iki yılda bir yapılıyor.
İki yıl sonra sınava girememesi demek, dört
yılının kaybolması demektir bu kişinin. Haksız alınmış
bir kopya kararı bir kişinin geleceğinin elinden
alınmasına maalesef neden olur. Bunun için, bu maddeyi çok tehlikeli
buluyorum. Mutlaka yönetmeliklere atıf yapılmalı,
yönetmeliklerle sınırları çizilmeli, neyin kopya
sayılacağı konusunda genel bir kanı
oluşmalıdır arkadaşlar. Tek tek kopyanın şeklini
veremeyiz ama elektronik kopyayla adi kopya arasındaki farkı
ayıracak bir tasarımı, bir yapılanmayı mutlaka kurmak
zorundayız.
Bir önemli şey de şu arkadaşlar: Elektronik kopyayı neden böyle
yapıyorsunuz? dediğimde, değerli yetkili arkadaşım
Bunun birkaç kişi tarafından örgütlü bir şekilde
yapılmasını kastediyoruz, ondan cezaya bağladık:
diyor. Eğer siz, cep telefonunuzla veya başka bir cihazla
İnternet üzerinden bir kopya çekecekseniz, bazen ikinci kişinin size
yardım etmesine gerek yok. Bir program yükleyerek cep telefonunuzdan
zamanı ayarladığınız anda o mesaj size o zamanda
düşer, kimsenin size yardım etmesine gerek yok. Zaman ayarı
yaptığınızda size bir İnternet mesajının
ulaşması sadece o saat ve saniyeyi bekler. Bu nedenle, her elektronik
aygıtla çekilmiş kopya, profesyonel, örgütlü bir kopya değildir,
kişiler tek başına da çekebilir. O zaman, bu kopyayı siz
sivil kopya sayıp cezalandırmayacak mısınız?
Diğerine dört yıla kadar hapis vereceksiniz, bunu ne
yapacaksınız? Eğer bunu da adi kopya sayacaksanız, bu
maddenin hiçbir hükmü yok.
Yeniden gözden geçirilmesini arz ediyorum, bu maddeyi oldukça
sakıncalı görüyorum.
Saygılarımla. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Seyhan.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
10uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
10uncu madde kabul edilmiştir.
Madde 11e bağlı 1inci fıkra üzerinde iki önerge
vardır, okutuyorum:
TBMM Başkanlığına
Görüşülmekte olan 616 sıra sayılı kanun
teklifinin 11. maddesinin birinci fıkrasına aşağıdaki
(c) bendinin eklenmesini ve diğer bentlerin teselsül ettirilmesini arz ve
teklif ederiz. 17/2/2011
c) 2547 sayılı kanunun 23 üncü maddesinin (a) bendinin
ikinci paragrafı yürürlükten kaldırılmıştır.
M. Nezir Karabaş Sırrı
Sakık Ufuk
Uras |
Bitlis Muş İstanbul |
Fatma Kurtulan Akın
Birdal |
Van Diyarbakır |
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 616 Sıra Sayılı Ölçme, Seçme
ve Yerleştirme Merkezi Başkanlığının
Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Teklifinin 11. maddesinin 1.
fıkrasının c ve d bentlerinin madde metninden
çıkarılması, bentlerin yeniden numaralandırılarak
aşağıdaki bendin fıkraya eklenmesini arz ve talep ederiz.
Mustafa Özyürek Ali Koçal Sacid
Yıldız |
İstanbul Zonguldak İstanbul |
Nur Serter Metin
Arifağaoğlu Ferit
Mevlüt Aslanoğlu |
İstanbul Artvin Malatya |
ç) 2547 sayılı Kanunda yer alan Öğrenci Seçme ve
Yerleştirme Merkezi ibareleri Ölçme, Seçme ve Yerleştirme Merkezi
Başkanlığı olarak, Öğrenci Seçme ve Yerleştirme
Merkezince ibareleri Ölçme, Seçme ve Yerleştirme Merkezi
Başkanlığınca olarak değiştirilmiştir.
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
MİLLÎ EĞİTİM, KÜLTÜR, GENÇLİK VE SPOR
KOMİSYONU BAŞKANI MEHMET SAĞLAM (Kahramanmaraş)
Katılamıyoruz.
BAŞKAN Hükûmet?
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI NİMET ÇUBUKÇU
(İstanbul) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Sayın Özyürek, buyurunuz efendim.
MUSTAFA ÖZYÜREK (İstanbul) Sayın Başkan,
saygıdeğer milletvekilleri; Ölçme, Seçme ve Yerleştirme Merkezi
Başkanlığının kurulmasıyla ilgili yasa teklifi
hakkında söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli arkadaşlarım, daha önce ÖSYM olarak
faaliyet gösteren bu merkez, bizim hem üniversitelere girecek öğrencilerin
seçilmesinde hem bürokrasiye girecek, memur olacak insanların seçilmesinde
önemli görevi olan, fonksiyonu olan bir kurumumuzdu ve geçmiş dönemde de
saygın bir kuruluştu. ÖSYMnin sonucu böyle. dediğiniz zaman
herkes ona razı olurdu, ona güven duyardı ama ne olduysa, daha sonra,
birtakım kopya iddiaları, birtakım usulsüzlük, yolsuzluk
iddialarıyla bu saygın kurum bütün itibarını kaybetti. Tabii,
burada sorumlularla ilgili, suçlularla ilgili dava hangi aşamadadır,
ne gibi sonuçlar alınmıştır, onlar ayrı bir konu ama
gerçekten, izlenmesi gereken bir konu.
Değerli arkadaşlarım, bu, ÖSYM
kaldırıldıktan sonra yerine Ölçme, Seçme ve Yerleştirme Merkezi
olarak kurmakta olduğumuz kuruluş, bizim devlet sistemimiz
açısından bakarsanız, ayrıcalıklı bir
kuruluş olarak ortaya çıkmaktadır, özerk bir kuruluş olarak
ortaya çıkmaktadır. Burada çalışan, görev yapan personel
diğer devlet dairelerine göre daha avantajlı bir şekilde burada
görev yapacaktır ve yine, teklifte yer alan bir maddeye göre de Kamu
İhale Kanununun kapsamı dışında olacaktır.
Şimdi, bu Kamu İhale Kanunu kapsamı
dışında olmasını belki yöneticiler büyük bir avantaj
olarak görebilirler ama unutmasınlar ki kullandıkları para kamu
parasıdır, kamu parasını objektif koşullarda
harcamazsanız her zaman başınız belaya girer. Onun için,
Kamu İhale Kanunu kapsamında olursanız kuralları belli bir
sistemin içinde olursunuz ve daha rahat bir şekilde satın
almaları yaparsınız. Oysa şimdi sizi serbest bırakan
bir sistemi burada öngörüyorsunuz. Kendi kendinize kurallar
koyacaksınız ama o kuralları da durmadan
değiştireceksiniz ve sürekli başınız
ağrıyacak. Bürokraside çok yılını geçirmiş, hem
Kamu İhale Kanunu kapsamında hem de bu kapsam dışında
kurumlarda görev yapmış bir arkadaşınız olarak size
ifade etmek isterim ki Kamu İhale Kanununa tabi olmak çok daha güvenceli
bir sistemdir, serbest sistem baş ağrısı yaratan bir
sistemdir.
Değerli arkadaşlarım, burada ÖSYMnin bazı
personeli, ÖSYMnin mal varlığı olduğu gibi bu kurula
aktarılıyor. Şimdi, tabii bu yolsuzluğa, usulsüzlüğe
karışan insanları bütün ÖSYM çalışanları gibi değerlendirmek
doğrusu büyük haksızlık olur. Herhâlde orada belli sayıda
insan bu işe karışmıştır. Bu işe
karışmayan, bu konuda uzmanlaşmış kimselerin yeni
kuruma, ölçme kurumuna aktarılması çok daha iyi olurdu ama bu noktada
da bu vesileyle bir kadrolaşma yolunu tercih eden Hükûmet, buraya yeni
personel alacaktır ve ÖSYMde yetişmiş olan personeli de
uzmanlık alanları dışında değerlendirecektir.
Onları bir anlamda hem mağdur edecek hem devlet açısından
büyük bir zarara yol açacaktır.
Burada iyi yetişmiş insanların
değerlendirilmesinin mutlaka bir
çaresi bulunmalıydı diyorum, bu yasanın yükseköğretim
camiasına ve bürokrasimize hayırlı olmasını diliyor,
saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Özyürek.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
TBMM Başkanlığına
Görüşülmekte olan 616 sıra sayılı kanun
teklifinin 11. maddesinin birinci fıkrasına aşağıdaki
(c) bendinin eklenmesini ve diğer bentlerin teselsül ettirilmesini arz ve
teklif ederiz. 17/2/2011
c) 2547 sayılı kanunun 23 üncü maddesinin (a) bendinin
ikinci paragrafı yürürlükten kaldırılmıştır.
Ufuk Uras (İstanbul) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
MİLLÎ EĞİTİM, KÜLTÜR, GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU
BAŞKANI MEHMET SAĞLAM (Kahramanmaraş) Katılamıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI NİMET ÇUBUKÇU
(İstanbul) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Sayın Uras, buyurunuz.
MEHMET UFUK URAS (İstanbul) Sayın Başkan,
değerli vekiller; Komisyon ve Hükûmeti bu konuda ikna edemedik ama bu bir
dizi madde görünen konu yaklaşık 17-18 bin yardımcı doçent
kadrosundaki öğretim üyesi arkadaşlarımızın mesleki
güvencesini ele alan bir konu. Tabii önemli bir adım atılıyor bu
maddeyle beraber. 3ün 8inde sabit kalan kadroları 1in 4ü, 5ine kadar
gidiyor. Bu, son derece olumlu ama 2000li yılların başında
yapılan yasa değişikliği net olmadığı için
bu arkadaşlarımız yargı kararıyla üniversitelere geri
dönmek durumunda kaldılar ve çok büyük bedeller, mağduriyetler
ödediler. Ben de konuyla ilgili aslında bir yasa teklifi vermiştim,
yasayı daha sarih hâle getiriyorduk ve 1in 4üne kadar,
yardımcı doçent kadrosundaki görevlilerimiz ilerleyebiliyorlardı,
özlük haklarını savunuyorduk. O kadar fazla öğretim üyesi
açığı var ki üniversitelerimizde, yeni açılan
üniversitelerle birlikte, doktorasını yapmış öğretim
görevlisi arkadaşlarımızın iş güvencesini
sağlamak aslında son derece önemli. Tabii ki kendi alanında daha
fazla kariyer yapan insanların da imkânları nispi olarak daha
farklı oluyor. Bu, öğretim elemanlarında çok büyük bir
yabancılaşma, çok büyük bir meslek şevkini ortadan kaldıran
bir husus olduğu için 1in 4ü ve 5ine kadar ilerletilmesi olumlu
olmuştur.
Fakat benim yaptığım bu kanun teklifiyle buradaki
örtüşen maddeyle ilgili bu aralar adı çok geçen Oda TVde çok
yaygın bir kampanya maalesef yapıldı. Biz tabii herkesin fikir
özgürlüğünden, basın özgürlüğünden yanayız ama oradaki
dezenformasyon ve bizim hukukumuza yönelik ihlaller kabul edilebilir
değildi yani yardımcı doçentlerin böyle bir probleminin
olmadığı, zaten bu hakların kazanılmış
olduğu şeklindeki iddialara verdiğimiz yanıtları bile
maalesef yayınlatma imkânımız olmamıştı. Herkesin
hukukunu, herkesin söz ve ifade özgürlüğünü savunmak bu yüzden son derece
önemli. Doktorası yapılan bütün öğretim
elemanlarımızın böyle bir güvenceyi kazanmasının
önemli olduğunu düşünüyorum. Bu kurumların
varlığıyla kurumsallaşma aynı değil ama bu kurumsal
aidiyetin benimsenmesi açısından bu gelişme son derece önemli.
Bu, 2547 sayılı Yükseköğretim Kanununun 23üncü maddesinin (a)
bendinin ikinci fıkrasının 12/8/1986 tarihli Kanun Hükmündeki
Kararnameyle değişen 261/1 maddesindeki Yardımcı
doçentler bir üniversitede her seferinde ikişer veya üçer yıllık
süreler için en çok 12 yıla kadar atanabilirler. Her atama süresi sonunda
görev kendiliğinden sona erer. hükmüne ilişkin bir
değişiklik önergesiydi.
Biliyorsunuz, bu hüküm uyarınca, ihtiyaç sonucu olarak
Amerika Birleşik Devletlerindeki yardımcı profesörlük
karşılığı ihdas edilen yardımcı doçentlerin,
ağır dil sınavları ve bilim sınavlarındaki
tartışmalar yüzünden hak ettikleri noktalara ulaşmaları
mümkün olamıyordu. Oysa bu unvanı taşıyan öğretim üyelerinin,
üniversitelerin çeşitli idari kademelerinde çalışmanın
yanında tez ve projeler ürettiklerini biliyoruz. Türkiye yeni
üniversitelere ihtiyaç duyarken ve öğretim üyesi açığı her
gün çoğalırken, Yükseköğrenim Kurulu yetişmiş insan
gücünü, şartları her geçen gün daha zorlaşan yabancı dil
sınavlarıyla saf dışı bırakarak öğretim
üyeleri arasında gittikçe yılgınlığa ve
kötümserliğe yol açmış bulunuyor.
Profesör, doçent ve yardımcı doçentler 2547
sayılı Yasanın 3üncü maddesinin (b) bendine göre zaten öğretim
üyesidir. Üniversitelerin çeşitli birimlerine atanan profesör ve
doçentlerde süre sınırlaması yok iken, yukarıda belirtilen
hükümle, yardımcı doçentlerin atamalarının ikişer ya
da üçer yıllık süreler için en fazla on iki yıllık
sınırlandırma bir mağduriyet yaratıyordu ve
Anayasanın, kamu görevlilerini düzenleyen 128inci maddesine göre de
Devletin, kamu iktisadî teşebbüsleri ve diğer kamu
tüzelkişilerinin genel idare esaslarına göre yürütmekle yükümlü
oldukları kamu hizmetlerinin gerektirdiği aslî ve sürekli görevler,
memurlar ve diğer kamu görevlileri eliyle görülür. ifadesi vardı.
Üniversiteler de kamu tüzel kişiliği olduğuna göre,
yardımcı doçentler de ders vermek, tez
danışmanlığı yürütmek, bölüm
başkanlığı, dekan yardımcılığı
yapmak, disiplin soruşturması yapmak, jürilere girmek gibi
üniversitenin asli ve sürekli görevlerini yerine getirdiklerine göre,
Anayasanın bu hükmü ve yerine getirdikleri görev gereği
yardımcı doçentlerin hukuki statülerinin de görevin niteliğine
uygun bir sürekliliğe kavuşması gerekmekte.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MEHMET UFUK URAS (Devamla) - Yardımcı doçentlerin
atamalarının süreli olması ve bunun da üst sınıra tabi
olması Anayasaya aykırıdır.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Uras.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Madde 11e bağlı 1inci fıkrayı
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde 11e
bağlı 1inci fıkra kabul edilmiştir.
Madde 11e bağlı 2nci fıkra üzerinde bir önerge
vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 616 Sıra Sayılı Ölçme, Seçme
ve Yerleştirme Merkezi Başkanlığının
Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Teklifinin 11. maddesinin 2.
fıkrasının aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve talep ederiz.
Mustafa Özyürek Nur Serter Ali Koçal |
İstanbul İstanbul Zonguldak |
Sacid Yıldız Harun Öztürk Metin
Arifağaoğlu |
İstanbul İzmir Artvin |
Ferit
Mevlüt Aslanoğlu |
Malatya |
(2) 7/10/1983 tarihli 124 sayılı Yükseköğretim Üst
Kuruluşları ile Yükseköğretim Kurumlarının İdari
Teşkilatı Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin 5. bölümü
yürürlükten kaldırılmıştır.
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
MİLLÎ EĞİTİM, KÜLTÜR, GENÇLİK VE SPOR
KOMİSYONU BAŞKANI MEHMET SAĞLAM (Kahramanmaraş)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI NİMET ÇUBUKÇU
(İstanbul) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
K. KEMAL ANADOL (İzmir) Harun Öztürk konuşacak.
BAŞKAN Sayın Öztürk, buyurunuz. (CHP
sıralarından alkışlar)
HARUN ÖZTÜRK (İzmir) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; görüşülmekte olan 616 sıra sayılı Kanun
Teklifinin 11inci maddesinin 2nci fıkrasıyla ilgili vermiş
olduğumuz önerge üzerinde söz aldım. Bu vesileyle yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, kanunun adı içeriğiyle
uyuşmamaktadır, bu nedenle adı Ölçme, Seçme ve Yerleştirme
Merkezi Başkanlığının Teşkilat ve Görevleri ile
Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Teklifi şeklinde değiştirilmelidir.
4üncü maddenin 3üncü fıkrasında Başkanın
görev süresince kadrosunun bulunduğu üniversitesinde ücretsiz izinli
sayılacağı belirtildikten sonra kadrosuyla ilgili özlük
haklarının devam edeceğini söylemek bir çelişkidir. 2nci
fıkrada Başkan ve Başkan Yardımcısının özlük
haklarının ne olacağı tarif edilmiştir. 3üncü
fıkrada Başkanlıkta geçen sürelerinin üniversitedeki kadro ve
derecesinin kazanılmış hak aylığında ve emekli
keseneğine esas aylığın ilerlemesinde
değerlendirileceği söylenmek isteniyor ise bunun başka
şekilde ifade edilmesi gerekir. Aynı yanlış tanımlama
devlet memurları arasından atanan Başkan
Yardımcısı için 6ncı fıkrada da
yapılmıştır.
6ncı maddede uzman yardımcılığına
hangi fakülte mezunlarının atanabileceği
yazılmalıdır. Atama yapılacak fakültelerin yönetmelikle
belirlenmesi bu konudaki genel düzenlemelere aykırıdır.
Yine, 6ncı maddede olumlu sicil almak ve olumsuz sicil
alanlardan söz edilmektedir. Oysa son torba tasarıda 657 sayılı
Kanunda yer alan bu kavramlar madde metinlerinden
çıkarılmıştır.
6ncı maddenin başlığı Personel rejimi
ve malî hükümler şeklindedir. Buradaki mali hükümlerden kasıt,
personele yapılacak ödemelerdir. Bu nedenle ÖSYMnin gelirlerini gösteren
17nci fıkranın başka bir çerçeve maddede düzenlenmesi
gerekirdi. Düzenlenecek bu maddede ayrıca, Başkanlığın
giderlerinin nelerden ibaret olacağına da yer verilmeliydi.
9uncu maddedeki Adli ve idari soruşturma ve
kovuşturmalarda soru havuzuna erişim için Bakanlar Kurulunun izni
gereklidir. ibaresinin Adli soruşturma ve kovuşturmalar
dışında soru havuzuna erişime izin verilmez. şeklinde
değiştirilmesi uygun olurdu çünkü Bakanlar Kurulunun böylesi bir
olayda devreye sokulması doğru değildir.
11inci maddenin 1inci fıkrasının (b) bendiyle
2547 sayılı Kanunun 10uncu maddesinin ÖSYM teşkilatına
ilişkin fıkralarının kaldırılması ve ÖSYM
gelir fazlasının yüzde 25inin YÖKe aktarılmasını
düzenleyen fıkraların muhafaza edilmesi yerindedir ancak madde
başlığının sadece kaynak aktarımı
değil, kaynak aktarımı ve kullanımı şeklinde
değiştirilmesi içeriğine uygun olacaktır.
Öte yandan, aktarılan bu kaynağı aktaracak olan
ÖSYM kuruluşunun Teşkilat Kanununda da bu husus yer
almalıdır.
Değerli milletvekilleri, 2547 sayılı Kanunun
Atamalar başlıklı 52nci maddesinin birinci
fıkrasının (a) bendinde yer alan ÖSYM Başkanı, Genel
Sekreter ile daire başkanları, müdürler, hukuk müşavirleri ve
uzmanlar, yükseköğretim üst kuruluşlarında ilgili
kuruluşların görüşü alınarak Yükseköğretim Üst
Kuruluşunun Başkanı tarafından atanacaklarına
ilişkin maddenin metinden çıkarılması gerekir çünkü bu
kanun teklifinde, bu kişilerin nasıl atanacakları ayrıca
belirlenmiştir.
Değerli milletvekilleri,
2547 sayılı Kanunda yer alan Öğrenci Seçme ve
Yerleştirme Merkezi ibareleri değiştirilirken geçici madde 27,
geçici madde 49, geçici madde 55 ve numarasız geçici maddenin üçüncü
fıkrasındaki ibareler değiştirilmemiştir. Her ne kadar
11inci maddenin 8inci fıkrasında yer alan hüküm, diğer
mevzuatta ÖSYMye yapılan atıfların ÖSYM merkezine
yapılmış sayılacağına ilişkin hüküm yer
almasına rağmen, bu hükmün 2547 sayılı Kanunu
içermediğini düşünüyoruz çünkü yarısı
değiştirilmiş, yarısı değiştirilmemiş
durumdadır.
Değerli milletvekilleri, 11inci maddenin 2nci
fıkrasında 124 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 15 ila
24üncü maddeleri yürürlükten kaldırılmaktadır ancak bölüm
başlığı yürürlükten kaldırılmamaktadır.
Bölümdeki maddeler yürürlükten kaldırıldığından bölüm
ve başlığının da yürürlükten
kaldırılması için işbu değişiklik önergesi
verilmiştir diyor, desteğinizi beklediğimizi ifade ediyor, yüce
heyetinizi tekrar saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Öztürk.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Madde 11e bağlı 2nci fıkrayı
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Madde 11e bağlı 3üncü fıkra üzerinde aynı
mahiyette iki önerge vardır. Aynı nitelikli olduğundan birlikte
işleme alacağım ama istemleri hâlinde ayrı ayrı söz
vereceğim.
Şimdi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 616 Sıra Sayılı Ölçme, Seçme
ve Yerleştirme Merkezi Başkanlığının
Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Teklifinin 11. maddesinin 3.
fıkrasının ç bendinin madde metninden
çıkarılmasını arz ve talep ederiz.
Mustafa Özyürek Nur Serter Ali Koçal |
İstanbul İstanbul Zonguldak |
Bülent Baratalı Metin Arifağaoğlu Sacid
Yıldız |
İzmir Artvin İstanbul |
Ferit
Mevlüt Aslanoğlu |
Malatya |
İkinci önergenin imza sahipleri:
Bekir Bozdağ Emin Önen Ali Öztürk |
Yozgat Şanlıurfa
Konya
|
Ahmet Yeni Suat
Kınıklıoğlu |
Samsun Çankırı |
BAŞKAN Komisyon okuttuğum bu iki önergeye
katılıyor mu?
MİLLÎ EĞİTİM, KÜLTÜR VE GENÇLİK
KOMİSYONU BAŞKANI MEHMET SAĞLAM (Kahramanmaraş)
Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI NİMET ÇUBUKÇU
(İstanbul) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
K.KEMAL ANADOL (İzmir) Bülent Baratalı
BAŞKAN Buyurunuz Sayın Baratalı. (CHP
sıralarından alkışlar)
BÜLENT BARATALI (İzmir) Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
görüşülmekte olan 616 sıra sayılı Kanun Teklifinin 11inci
maddesinin 3 no.lu fıkrası üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun,
grubumuzun vermiş olduğu önergeyle ilgili söz almış
bulunuyorum. Sözlerime başlarken yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, söz konusu fıkrayla 657
sayılı Kanuna yeni uzmanlıklar eklenmekte, geniş
yetkilerin yanı sıra oluşturulan kadro cetvelleriyle ÖSYMnin de
AKPlileşme operasyonu tamamlanmaktadır. Yasama, yürütme, yargı,
HSYK, medya, YÖK, üniversiteler, şimdi de ÖSYM
Değerli milletvekilleri, üzülerek söylüyorum ki Türkiyede
artık hiçbir kurum Türkiye Cumhuriyeti devletini temsil etmiyor. Kanunlar
önündeki Türkiye Cumhuriyeti yazısı sadece sembolik bir anlam
taşımakta. Bütün kurumlar ne yazık ki AKPnin birer şubesi
hâline dönüştü. Bunun son halkası da ÖSYMdir. ÖSYM üzerindeki
operasyonda daha önceki senaryolara benzer bir senaryo izlenmiştir. Önce
kurum zayıflatılmış, çeşitli iddialarla kamuoyunda
tartışılır hâle getirilmiş,
saygınlığı ve güvenilirliği kaybedilmiş, başkanı
ve yönetimi istifaya zorlanmış ve AKPlileştirilmiştir.
Bunda YÖK Başkanının da rolü olduğunu unutmamak
gerekmektedir.
Milyonlarca öğrencinin, memur adayının bel
bağladığı, devletin en güvenilir kurumu olan ÖSYM kopya
skandalıyla AKP döneminde tanışmıştır. Ünal
Yarımağan istifa etti. Peki,
sorumlular ne oldu? Deniz Fenerinde olduğu gibi hâlâ ellerini,
kollarını sallaya sallaya içimizde dolaşıyorlar ama Zir
Vadisiyle ilgili ABD-Türk polisi komplosunu içeren videoları
yayınladı diye Soner Yalçın ve arkadaşları apar topar
içeride. Mustafa Balbay ve Tuncay Özkan gibi, Yalçın ve arkadaşları
da AKP için tehlike olmaya başlamıştı, tıpkı
laik, demokratik Türkiye Cumhuriyeti için canı ve kanı pahasına
mücadele etmekten başka bir suçu olmayan askerler gibi.
Değerli arkadaşlar, emekli Tuğamiral Türker
Ertürkün dün İnternet sitelerine yansıyan sözlerine dikkat çekmek
istiyorum.
Bakınız ne diyor Ertürk görülmekte olan bir dava
nedeniyle: Dreyfus ve Rosenberg davaları gibi siyasi motifli
davalarla birlikte dünya hukuk tarihindeki yerini almıştır. 163
Atatürkçü, yurtsever, amiral, general ve subayın tutuklanmasına ne
demeli? Ne farkları var İngiliz işgali altındaki
İstanbulda tutuklanan vatansever subaylardan? Başbakanımız
ve hükümetimiz ne yapıyor? Parmağını kıpırdatmıyor.
Ne farkınız var sizin Damat Ferit ve Fransız Vichy
Hükümetinden? Onlar hiç olmaz ise işgal altındaydılar, ya
siz?.. Eğer emperyalizm tarafından gizli işgal
altındaysanız, bilin ki biz de sizin yanınızda oluruz.
Yeter ki açıkça söyleyin." diyor Sayın Tuğamiral ilgili
adrese.
Değerli milletvekilleri, nedir insanlara bunu söyleten? Nedir
memurları, öğrencileri, işçileri, askerleri, kısaca AKP
zulmüne uğrayan bütün kesimleri sokağa dökme pahasına isyan
ettiren nedir? Tecavüze uğrayan kadını bile suçlu gören
zihniyete bu cüreti veren
Yazılanların, çizilenlerin, söylenenlerin
hiç mi doğruluk payı yok? Nedir Atatürke, laik ve demokratik
cumhuriyete duyulan bu kin, bu öfke ve bu nefret?
Değerli milletvekilleri, bütün bunlar göstermektedir ki, AKP,
sekiz buçuk yıldır çatışma, kaos, din ve inanç sömürüsüyle
beslenmektedir. Bu temel strateji gereği bütün kesimler birbirine
düşmüş, kutuplaşma ve ayrımcılık tehlikeli
boyutlara ulaşmıştır.
KONDAnın üç ay süren ve bugün yayınlanan
araştırmasına göre Türkiyenin en önemli problemi siyasi
kutuplaşma olarak görülmektedir. Bu kutuplaşmayı tehlikeli
kılan ise siyasi kutuplaşmanın giderek hayat tarzı
kutuplaşmasına dönüşmesidir. Türkiye uçuruma gitmektedir, bunun
da tek sorumlusu AKPdir.
Bu düşüncelerle önergemizin kabulünü takdirlerinize sunar,
yüce Meclisi sevgi ve saygılarımla selamlarım. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Baratalı.
Sayın Bozdağ konuşacaklar mı, gerekçe mi?
BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) Gerekçe
BAŞKAN Gerekçe
Gerekçe:
Yükseköğretim Kurulu Başkanlığı için
ihdas edilen Başkanlık Müşaviri kadro ünvanının teklif
metninden çıkarılması amaçlanmıştır.
BAŞKAN - İki önergeyi birlikte işleme
alıyorum: Önergeyi kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmiştir.
Kabul edilmiş bu önerge doğrultusunda madde 11e
bağlı (3)üncü fıkrayı oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Madde 11e bağlı (4)üncü fıkra üzerinde iki önerge
vardır. Bu iki önerge de aynı mahiyettedir, aynı nitelikte
olduğundan birlikte işleme alacağım ve istemleri hâlinde
ayrı ayrı söz vereceğim.
Şimdi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 616 Sıra Sayılı Ölçme, Seçme
ve Yerleştirme Merkezi Başkanlığının
Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Teklifinin 11. maddesinin 4.
fıkrası ile ihdas edilerek 190 sayılı Kanun Hükmünde
Kararnameye eklenen (2) Sayılı listede yer alan Başkanlık müşaviri
unvanlı kadroların (2) sayılı listeden çıkarılmasını
arz ve talep ederiz.
Nur Serter Ali Koçal Mustafa Özyürek |
İstanbul Zonguldak İstanbul |
Sacid Yıldız Atila Emek Ferit Mevlüt
Aslanoğlu |
İstanbul Antalya Malatya |
Diğer
önergenin imza sahipleri: |
Bekir Bozdağ Emin Önen Ali Öztürk |
Yozgat Şanlıurfa
Konya
|
Suat
Kınıklıoğlu Ahmet
Yeni |
Çankırı Samsun |
BAŞKAN Komisyon katılıyor mu bu önergelere?
MİLLÎ EĞİTİM, KÜLTÜR, GENÇLİK VE SPOR
KOMİSYONU BAŞKANI MEHMET SAĞLAM (Kahramanmaraş) Olumlu
görüşle takdire bırakıyorum.
BAŞKAN Hükûmet?
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI NİMET ÇUBUKÇU
(İstanbul) Katılıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Kim konuşacak?
Buyurun Sayın Emek. (CHP sıralarından
alkışlar)
ATİLA EMEK (Antalya) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 616 sıra sayılı Ölçme, Seçme ve
Yerleştirme Merkezi Başkanlığının Teşkilat
ve Görevleri Hakkında Kanun Teklifinin 11inci maddesinin 4üncü
fıkrası üzerine verdiğimiz önergeyle ilgili söz almış
bulunuyorum. Konuşmama başlarken yüce Meclisi saygılarımla
selamlarım.
Değerli milletvekilleri, Öğrenci Seçme ve
Yerleştirme Merkezi 1981 yılından bu yana 2547 sayılı
Yükseköğretim Kanununun 10uncu maddesinde düzenlenen kurallar ile idare
edilegelmiştir. Başlangıçta ortaöğretimden
yükseköğretime geçişte öğrenci seçmek üzere tasarlanan Merkez,
sonraki yıllarda, kamu kurumları başta olmak üzere, birçok
kurumun yönetmelikleri gereği personel ve öğrenci
ihtiyacını karşılamak için seçme ve yerleştirme
sorumluluğunu üstlenmiştir. Her yıl kırk civarında
sınavı gerçekleştiren ve en az 5 milyon insanın sınava
alındığı ÖSYM, ülkemiz dışında sınavlar
gerçekleştirmeye başlamıştır.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; uzun bir
dönemde ÖSYM, sınavları başarıyla yapmış
olmasına karşın, özellikle son dönemde sınavlarda ciddi
yolsuzluklar ve haksızlıklar ortaya çıkmıştır. Bu
uygulamanın toplumda yarattığı güvensizlik ve özellikle
adaylar üzerinde yaptığı olumsuz etki, çok
yıpratıcı olmuştur. KPSS; ALES ve TUS
sınavlarında yaşananlar çok acı ve üzüntü verici
olaylardır.
Değerli arkadaşlarım, AKP
İktidarının ilk dört yıllık döneminde akademik
personel ihtiyacına ilgisiz ve duyarsız kalınmış,
öğretim elemanı yetişmesi için kadro verilmemiş; AKP,
devletin kurumlarıyla sürdürdüğü kavgayı YÖKle de devam
ettirmiştir. YÖK Başkanının değişmesi ve kendi
anlayışına uygun atamanın gerçekleşmesinden sonra
YÖKün ele geçirilmesiyle birlikte AKPnin kavgası bitmiş ancak
yükseköğretimde ve kurumlarında sorunlar artarak devam etmiştir.
Sayın milletvekilleri, AKP İktidarının YÖKü
teslim almasından sonra OECD değerlendirmesine göre üniversite
özerkliği açısından Türk üniversiteleri 8 tam puan üzerinden 1,5
puan alabilmektedir. Tablo budur, AKPnin başarısı budur.
Değerli arkadaşlarım, üniversite
sayımızın artmasına kimsenin itirazı yoktur ancak bu
artışın gelişigüzel, keyfî kararlarla olmaması
gerekir. Nicel başarıya niteliği
katmadığınız zaman varacağınız nokta hayal
kırıklığı olacaktır. Gelinen bu noktada Türkiye
bir bilgi toplumu, bir bilim toplumu oldu mu; bunu söyleyebiliyor muyuz?
Sayın milletvekilleri, hiçbir altyapı
hazırlanmadan, öğretim üyesi yetiştirilmeden, gerçekten bilimsel
ölçütlerle bir planlamaya bağlanmadan sadece talep odaklı üniversite
kurmak, Türkiye'ye, Türk yükseköğretimine ve Türk gençliğine
yapılacak en büyük haksızlık olacaktır. Ne acıdır
ki, AKP İktidarında maalesef bu yapılmıştır.
Şimdi 200 bini aşkın öğretmen adayı, çeşitli
branşlardan binlerce mühendis, binlerce üniversite mezunu işsiz,
mutsuz ve gelecekten umutsuz yaşıyor. İşte AKP
İktidarının Türkiye tablosu bu, topluma yansıyan
manzarası budur.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; teklifte,
ÖSYMnin üç yüz on sekiz kadrosunun çok sınırlı miktar
dışında kalanlarının tümü YÖKe devredilmektedir.
Yetişmiş bu kadroların elden çıkarılarak ÖSYMnin
boşaltılması AKPnin kadrolaşma
anlayışının doğal bir sonucudur.
Teklifin 11inci maddesinin (4)üncü fıkrasında
yapılan düzenleme ile kadrolar açısından benzeri düzenleme
yapılmaktadır. Bu sakıncaları gidermek için (2)
sayılı listede yer alan Başkanlık Müşaviri
unvanlı kadroların bu listeden çıkarılması önergemizde
takdirlerinize sunulmuştur.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu duygu ve
düşüncelerle önergemizin kabul edilmesini diler, yüce Meclise
saygılar sunarım. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ederiz Sayın Emek.
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Yükseköğretim Kurulu Başkanlığı için
ihdas edilen Başkanlık Müşaviri kadro unvanının teklif
metninden çıkarılması amaçlanmıştır.
BAŞKAN - Aynı
mahiyetteki bu iki önergeyi birlikte oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Kabul edilmiş bu önergeler doğrultusunda madde 11e
bağlı (4)üncü fıkrayı oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Madde 11e bağlı (5)inci fıkra üzerinde bir önerge
vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 616 Sıra Sayılı Ölçme, Seçme
ve Yerleştirme Merkezi Başkanlığının
Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Teklifinin 11. maddesinin 5.
fıkrasının madde metninden çıkarılmasını arz
ve talep ederiz.
Nur Serter Ali Koçal Mustafa Özyürek |
İstanbul Zonguldak İstanbul |
Sacid Yıldız Ferit Mevlüt Aslanoğlu Metin Arifağaoğlu |
İstanbul Malatya Artvin |
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
MİLLÎ EĞİTİM, KÜLTÜR, GENÇLİK VE SPOR
KOMİSYONU BAŞKANI MEHMET SAĞLAM (Kahramanmaraş)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI NİMET ÇUBUKÇU
(İstanbul) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Boş ve dolu kadroların yeniden düzenlenmesi
amacıyla söz konusu fıkranın madde metninden çıkarılması
amaçlanmıştır.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Madde 11e bağlı (5)inci fıkrayı
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde 11e
bağlı (5)inci fıkra kabul edilmiştir.
Madde 11e bağlı (6)ncı fıkrada bir önerge
vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 616 Sıra Sayılı Ölçme, Seçme
ve Yerleştirme Merkezi Başkanlığının
Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Teklifinin 11. maddesinin 6.
fıkrasında yer alan "yerine" "ibaresinin
"çıkarılarak" ibaresiyle değiştirilmesini arz ve
talep ederiz.
Nur Serter Ali Koçal Mustafa Özyürek |
İstanbul Zonguldak İstanbul |
Sacid Yıldız Ferit Mevlüt Aslanoğlu Metin Arifağaoğlu |
İstanbul Malatya Artvin |
Şevket
Köse |
Adıyaman |
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
MİLLÎ EĞİTİM, KÜLTÜR, GENÇLİK VE SPOR
KOMİSYONU BAŞKANI MEHMET SAĞLAM (Kahramanmaraş)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI NİMET ÇUBUKÇU
(İstanbul) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Sayın Köse, buyurunuz efendim. (CHP
sıralarından alkışlar)
ŞEVKET KÖSE (Adıyaman) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; görüştüğümüz yasa
tasarısının 11inci maddesinin (6)ncı fıkrası
üzerine vermiş olduğumuz önerge üzerine söz aldım. Sözlerime
başlamadan önce yüce heyetinizi saygıyla selamlarım.
Değerli milletvekilleri, bugünün Türkiyesine
bakıldığında, YÖK gibi anayasal kurumların
bakanlıkların işgali altında olduğu görülmektedir.
Devlet kurumları âdeta AKPnin arka bahçesi hâline getirilmiştir.
Bizden olsun da kim olursa olsun. mantığı egemen
kılınmıştır. Şimdi de ÖSYM bu kurumlardan biri
hâline getirilmek istenmektedir. Partizanlık artık yüksek
yargıya kadar tüm devlet kurumlarının içindedir.
Değerli milletvekilleri, bir başbakan kendi gibi
düşünmeyenleri darbecilikle suçluyorsa, bertaraf etmekle tehdit ediyorsa o
ülkede demokrasiden, çoğulculuktan, siyasi erdemden bahsetmek mümkün
değildir. Bir ülkede özgürlükler ancak bir zihniyetin işine
geldiğinde söz konusu ediliyorsa, bir taraftan hukukun üstünlüğünden
dem vurup, öte yandan hukuk devleti yok sayılıyorsa, göz göre göre
hukuk katlediliyorsa o ülkede çağdaş bir demokrasiden bahsetmek mümkün
değildir.
Eleştirdi diye bir gazeteci işinden oluyorsa, fikrini
söyledi diye aydınlar hapisteyse, hakkını aradı diye
işçiler ve öğrenciler coplanıyorsa o ülkede insan
haklarından söz etmek mümkün değildir.
Değerli arkadaşlar, basın, her türlü araç
kullanılarak susturulmaktadır. Üniversiteler, sendikalar, sivil
toplum örgütleri gördükleri baskıdan dolayı derin bir sessizlik
içindedir. Mahkemeler baskı altındadır. Hukukun üstünlüğü
yok sayılmaktadır. Unutulmamalıdır ki hukukun olmadığı
yerde ancak zorbalık egemen olur. Zorbalığın egemen olduğu
yerde ise siyasi erdemden, siyasi ilkelilikten söz edilemez. Halkımız
bu durumu asla hak etmemektedir.
Değerli arkadaşlar, her yıl milyonlarca
öğrenci üniversiteye girebilmek için büyük çaba harcamaktadır.
Bilimsel kaliteden tutun da barınma sorununa kadar pek çok alanda sorun
bulunmaktadır ancak üniversitelerimizin hepsinin birer sorun
yumağı hâlinde olduğu görülmektedir.
Yurt sayısının ve kapasitesinin yetersizliği
hepimizin malumudur. Büyük üniversiteler dışındaki tüm
yükseköğretim kurumlarında öğretim elemanı
açığı oldukça aşikârdır.
Üniversitelerimiz özerk bir yapıya kavuşturulmadan bu
sorunları ortadan kaldırmak mümkün olmayacaktır ancak Hükûmet,
üniversitelerin sorununu da görmezden gelmekte ve her alanda olduğu gibi
üniversitelerde de kadrolaşmaktan başka bir şey
düşünmemektedir.
Değerli milletvekilleri, yalnızca üniversiteler
değil, eğitim sisteminin tamamında da sorun vardır.
Sınava sistemi iki yılda bir değiştirilmektedir.
İlköğretim okullarında derslik açığı ve
öğretmen açığı vardır. Güneydoğuda hâlâ okulu
olmayan yüzlerce yerleşim birimi vardır. İlköğretime devam
edemeyen on binlerce kız öğrenci bulunmaktadır ancak Hükûmet
bunları da görmezden gelmektedir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; seçim bölgem
olan Adıyaman ilinin bir öğretmenevi vardır ki ancak görmeye
değer! Bugün 700 bin nüfusun yaşadığı Adıyaman
ilinde 7 bin öğretmen görev yapmaktadır ve 250 bin nüfuslu merkez
ilçemizde sadece ve sadece 28 yataklı bir öğretmenevi bulunmaktadır
ve bu 28 kapasiteli öğretmenevinin de sadece 4 odasının tuvaleti
ve banyosu bulunmaktadır. 80 kişilik bir yemekhanesi
bulunmaktadır. Bugün Adıyaman Üniversitesi 14 bin civarında
öğrenci okutmaktadır. Oraya gelen velilerimiz, yani Millî
Eğitime tabi velilerimiz ne yazık ki bu öğretmenevinden
yeterince yararlanamamaktadırlar. Dolayısıyla, bu
öğretmenevimiz, Adıyaman Öğretmenevimiz çok ilçenin
öğretmenevinden çok küçüktür, çok yetersizdir. Sayın Bakanım
buradayken, bu konuya el atmasını önemle rica ediyorum.
Yine, çevresiyle birlikte 30 bin nüfusa hitap eden Kömür
beldemizin ne yazık ki bugün bir lisesi bulunmamaktadır. Ben, bu
sıkıntılarımızı Bakanımıza sizin
aracılığınızla iletmek istiyorum. Tüm bu
sıkıntıların, biraz önce bahsettiğim, birçok
sıraladığım sıkıntıların ancak 13
Haziranda Cumhuriyet Halk Partisinin iktidarında yani halkın
iktidarında son bulacağına inanıyor, bu duygu ve
düşüncelerle yüce Meclisi tekrar en derin saygılarımla
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Köse.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Madde 11e bağlı (6)ncı fıkrayı
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde 11e
bağlı (6)ncı fıkra kabul edilmiştir.
Madde 11e bağlı (7)nci fıkra üzerinde bir önerge
vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 616 Sıra Sayılı Ölçme, Seçme
ve Yerleştirme Merkezi Başkanlığının
Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Teklifinin 11. maddesinin 7.
fıkrasının aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve talep ederiz.
Nur Serter Ali Koçal Hulusi Güvel |
İstanbul Zonguldak Adana |
Mustafa Özyürek Sacid Yıldız Ferit Mevlüt
Aslanoğlu |
İstanbul İstanbul Malatya |
(7) 27/6/1989 tarihli ve 375 sayılı Kanun Hükmünde
Kararnamenin ek 3 üncü maddesinin birinci fıkrasına
Yurtdışı Türkler ve Akraba Toplulukları
Başkanlığı ibaresinden sonra gelmek üzere Ölçme, Seçme ve
Yerleştirme Merkezi Başkanlığı, ibaresi
eklenmiştir.
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
MİLLÎ EĞİTİM, KÜLTÜR, GENÇLİK VE SPOR
KOMİSYONU BAŞKANI MEHMET SAĞLAM (Kahramanmaraş)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI NİMET ÇUBUKÇU
(İstanbul) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Geçici nitelikteki maddenin kaldırılmasına gerek
duyulmamıştır.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Madde 11e bağlı (7)nci fıkrayı
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Madde 11e bağlı (8)inci fıkrada bir önerge
vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 616
Sıra Sayılı Ölçme, Seçme ve Yerleşme Merkezi
Başkanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında
Kanun Teklifinin 11. maddesinin 8. fıkrasının madde metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Nur Serter Mustafa Özyürek Ali Koçal |
İstanbul İstanbul Zonguldak |
Enis Tütüncü Sacid
Yıldız Ferit
Mevlüt Aslanoğlu |
Tekirdağ İstanbul Malatya |
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
MİLLÎ EĞİTİM, KÜLTÜR, GENÇLİK VE SPOR
KOMİSYONU BAŞKANI MEHMET SAĞLAM (Kahramanmaraş)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI NİMET ÇUBUKÇU
(İstanbul) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
K. KEMAL ANADOL (İzmir) Gerekçe
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Söz konusu düzenlemeye gerek duyulmamıştır.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Madde 11e bağlı (8)inci fıkrayı
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Şimdi de çerçeve madde 11i bağlı fıkralarla
beraber oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Geçici madde üzerinde iki önerge vardır, okutuyorum:
TBMM Başkanlığına
Görüşülmekte olan 616 sıra sayılı Kanun
Tasarısının Geçici 1. maddesinin 1. fıkrasının
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini; 3., 4. ve 5.
fıkralarının madde metninden çıkarılmasını
ve maddeye aşağıdaki fıkranın eklenmesini arz ve
teklif ederiz.
Oktay Vural Mehmet Günal Ahmet Bukan |
İzmir Antalya Çankırı |
Kürşat Atılgan D.
Ali Torlak |
Adana İstanbul |
(l) "Bu kanun
yürürlüğe girdiği tarihte Yükseköğretim Kurulu Öğrenci
Seçme ve Yerleştirme Merkezine tahsis edilmiş veya
kullanımında bulunan mevcut taşınır mal ve
taşınmazların hak ve yükümlülükleri ve kurumda çalışan
personel ile bu personelin tüm özlük hak ve alacakları başkaca bir
işleme gerek kalmaksızın Başkanlığa devredilir.
Tapuda hazine veya Yükseköğretim Kurulu adına kayıtlı olup
Yükseköğretim Kurulu Öğrenci Seçme ve Yerleştirme Merkezince
fiilen kullanılan taşınmazlar ise tapuda Başkanlık
tüzel kişiliği adına başka bir işleme gerek
kalmaksızın tescil edilir. Bu kanunla öngörülen geçiş, devir,
temlik ve intikal işlemleriyle ilgili düzenlenecek protokoller her türlü
vergi, resim, harç, ücret ve fondan müstesnadır"
"ÖSYM bünyesinde on yıl ve üzeri çalışan en az
lisans mezunu düzeyindeki personel, diğer şartlar
aranmaksızın bir defaya mahsus ÖSYM Uzmanlığına ve
uzman yardımcılıklarına atanır. Bu atamalar ilan
edilen kadronun % 60ı ÖSYM çalışanları arasından
yapılacak şekilde gerçekleştirilir."
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 616 Sıra Sayılı Ölçme, Seçme
ve Yerleştirme Merkezi Başkanlığının
Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Teklifinin Geçici 1. maddesinin
Tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Nur Serter Ali Koçal Mustafa Özyürek |
İstanbul Zonguldak İstanbul |
Sacid Yıldız Metin
Arifağaoğlu Ferit
Mevlüt Aslanoğlu |
İstanbul Artvin Malatya |
BAŞKAN
Komisyon bu son okuttuğum önergeye katılıyor mu?
MİLLÎ
EĞİTİM, GENÇLİK, KÜLTÜR, GENÇLİK VE SPOR
KOMİSYONU BAŞKANI MEHMET SAĞLAM (Kahramanmaraş)
Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN
Hükûmet?
ÇEVRE VE ORMAN
BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Kim
konuşacak?
K. KEMAL ANADOL
(İzmir) Ferit Mevlüt Aslanoğlu
BAŞKAN -
Sayın Aslanoğlu, buyurunuz efendim. (CHP sıralarından
alkışlar)
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) Sayın Başkan, çok değerli
milletvekilleri; size bir mektup okuyacağım şimdi. İhbar
ediyorum, ihbar ediyorum.
MUZAFFER
BAŞTOPÇU (Kocaeli) Önce selam verin!
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Devamla) Hepinize saygılar sunarım.
İhbar
ediyorum. Ben Malatyadan filanca efendim. Özel sektörde beş altı
yıl çalıştıktan sonra bir KPS kursuna yazılıp
sınavdan 81,5 aldım. Ön lisans mezunuyum. Tercihlerimi yaptım
fakat daha sonra bugün açıklanan sonuçlara göre atanamadım.
Hayırlısı dedik. Fakat kurumların en yüksek/en düşük
kaç puanla kapadıklarına bakayım dedim, bir de ne göreyim? Bizim
tercih yaparken görmediğimiz bir ton kadro var. Çok düşük puanla
kapanmış. Sayın Vekilim, ben emekli bir memur çocuğuyum.
Bizim siyasi olaylarla hiçbir bağlantımız yok. Sizin Meclise
taşıdığınız konuları düşününce bu
konuda sizin, bizim bu mağdurlara yardım edeceğinizi düşündüm.
Bu adresleri gönderiyorum. Rica etsem bakar mısınız?
Burada bir sürü
kurumun ÖSYM sitesinde açtığı kurumların kadroları
var. Ama biz göremedik. diyor. Ve bir liste göndermiş. Bu listede de
81,5 puan alan insan var ama yerine 77 puan, 79 puan, 77 puan
Veriyorum, ihbar
ediyorum.
OKTAY VURAL
(İzmir) Rezalet zaten o! Torpil var.
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Devamla) Sitede yok. Tercih sitesi açmadı. diyor.
Memurlar
MURAT YILDIRIM
(Çorum) Herkese açık.
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Devamla) Ya, lütfen
Bilmediğin konuda ahkâm
kesmeyeceksin Murat Bey. Bilmediğin konuda
Lütfen, rica ediyorum.
MURAT YILDIRIM
(Çorum) Ben çok iyi biliyorum. Yalan yanlış beyan ediyorsunuz.
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Devamla) Bilmiyorsun, bilmiyorsun! İnsanlar diyor ki:
Bu siteyi bize açmadılar. Bu sitede
Veri hazırlama sitesini
(AK
PARTİ sıralarından gürültüler)
Ne diyorsun ya?
Ne diyorsun Ali Bey?
ALİ KOYUNCU
(Bursa) Ya, devam et sen.
BAŞKAN
Sayın Aslanoğlu
ALİ KOYUNCU
(Bursa) Zaten sen olmazsan Türkiye'nin her şeyini
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Devamla) Biliyorum; sen de biliyorsan gel burada konuş.
BAŞKAN
Sayın Aslanoğlu
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Devamla) Ben bir mağdurum, mağdurların
şeyini dile getiriyorum.
BAŞKAN
Sayın Aslanoğlu, Genel Kurula hitap ediniz,
karşılıklı konuşmayınız.
ALİ KOYUNCU
(Bursa) Sağ ol. Devam et.
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Devamla) Olabilir, olabilir kardeşim. Gelip burada
konuşacaksın.
ALİ KOYUNCU
(Bursa) Devam et, devam et
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Devamla) - Allah Allah
Ben ihbar
ediyorum, inceleyin.
MUZAFFER
BAŞTOPÇU (Kocaeli) İhbar, suç duyurusu; doğru.
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Devamla) Bakın, eğer bu site
O gün ilan
ettiğiniz sitenizde Tapu Kadastro Genel Müdürlüğüyle ilgili ilan
ettiniz mi? Bu insanların gözleri kör müydü acaba göremedi bunları
tercih yapmadı? Acaba bu insanların ve
Sadece bu değil,
memurlar.com.nete bakın, herkes bundan şikâyetçi. İhbar
ediyorum.
Değerli
arkadaşlar, insanların emeğine saygı gösterin. Eğer
bir şey yapılacaksa herkese objektif yapın ama bu
insanların yıllarca hazırlanıp bir emeği varsa bu
emeğini de böyle, devletine güvenmeden
Devletinin yaptığı
sınavda birilerine eğer ayrıcalık yapılıyorsa ben
insan adına buna çok üzülürüm.
Değerli milletvekilleri,
bu ülkenin gençlerinin umudu, ekmek bulmak, aş bulmak ama gençleri ülke
yönetimine isyan ettirmeyin kim yönetirse yönetsin. Gençler ülkesine güvenmeli,
gençler bu ülkenin geleceğine güvenmeli ama böyle bir gencin
yüreğinde Ben böyle yapıyorum, böyle yaptığım hâlde
bu sonradan ilan edildi. demesinden dolayı ben kahroluyorum. Takdir
sizin.
Ben, olduğu
gibi, bunu da veriyorum, ilan edilen diğer kadroları da veriyorum ve
sonradan en düşük puana göre alınan diğer kadroları da
veriyorum.
Hepinize
saygılar sunarım. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Aslanoğlu.
OKTAY VURAL
(İzmir) Bu konuda Meclis araştırması gerekiyor, gerçekten
büyük adaletsizlik var.
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) Evet.
Bende var, bunu
kime vereyim arkadaşlar
Buyurun.
BAŞKAN -
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
TBMM Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 616 sıra sayılı Kanun Tasarısının Geçici 1.
maddesinin 1. fıkrasının aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini; 3., 4. ve 5. fıkralarının madde
metninden çıkarılmasını ve maddeye aşağıdaki
fıkranın eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Oktay Vural (İzmir) ve arkadaşları
(1) "Bu kanun yürürlüğe girdiği
tarihte Yükseköğretim Kurulu Öğrenci Seçme ve Yerleştirme
Merkezine tahsis edilmiş veya kullanımında bulunan mevcut
taşınır mal ve taşınmazların hak ve
yükümlülükleri ve kurumda çalışan personel ile bu personelin tüm
özlük hak ve alacakları başkaca bir işleme gerek
kalmaksızın Başkanlığa devredilir. Tapuda hazine veya
Yükseköğretim Kurulu adına kayıtlı olup Yükseköğretim
Kurulu Öğrenci Seçme ve Yerleştirme Merkezince fiilen kullanılan
taşınmazlar ise tapuda Başkanlık tüzel kişiliği
adına başka bir işleme gerek kalmaksızın tescil
edilir. Bu kanunla öngörülen geçiş, devir, temlik ve intikal
işlemleriyle ilgili düzenlenecek protokoller her türlü vergi, resim, harç,
ücret ve fondan müstesnadır"
"ÖSYM
bünyesinde on yıl ve üzeri çalışan en az lisans mezunu
düzeyindeki personel, diğer şartlar aranmaksızın bir defaya
mahsus ÖSYM Uzmanlığına ve uzman
yardımcılıklarına atanır. Bu atamalar ilan edilen
kadronun % 60ı ÖSYM çalışanları arasından
yapılacak şekilde gerçekleştirilir."
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
MİLLÎ
EĞİTİM, KÜLTÜR, GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU BAŞKANI
MEHMET SAĞLAM (Kahramanmaraş) Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet?
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI NİMET ÇUBUKÇU (İstanbul)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Sayın Günal, buyurunuz efendim. (MHP sıralarından
alkışlar)
MEHMET GÜNAL
(Antalya) Teşekkürler.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlarım, bu kanunda yine bir AKP klasiğiyle karşı
karşıyayız. Yani şimdiye kadar kamu personel rejiminde
yapılmayan değişiklik nedeniyle her kanunun ekine geçici
hükümlerle, şunlar, şunlar, şunların görevi sona
ermiştir, araştırmacı kadrosuna atanmışlardır,
ondan sonrası, gerisi Allah kerim
Şimdi böyle bir şeyi ben
gerçekten anlamlandıramıyorum. Çıkardığımız
bütün kanunların ekinde bu var. Sizin bir, kamu yönetimine ilişkin
kanununuz vardı, Acil Eylem Planında yer alan kamu personel rejimine
ilişkin tasarılar vardı, bunların hiçbirisi -maşallah
ikinci döneminiz de bitti- gündeme gelmedi. Burada bunların bu
şekliyle olmaması gerekiyor. Bir kurum yapıyorsunuz, burada
yaşanan bir skandalı zemin olarak kullanıyorsunuz ama bu arada
yeniden bir tasfiye sürecine giriyoruz. Burada çalışan
arkadaşlarımızın hepsi nitelikli insanlar. Daha önce bu
kurumda çalışmışlar ve bunların o nitelikleri
değerlendirilmiyor. Şimdi hepsini araştırmacı
yapıyoruz. Yeni kurumda size idareci lazım değil mi?
Bunları ilgili sendikalarla görüştünüz mü? Türk Eğitim-Sen
tarafından bize gönderilen notlar var, önerge kısıtı
nedeniyle birleştirerek hepsini bir önergeye koydum.
Şimdi siz
Anayasa değişikliğine ekonomik ve sosyal konseyi koyuyoruz.
dediniz, güzel. Peki, burada bir çalışma yaparken bari en
azından Memur-Senin içerisindeki sendikanın eğitimle ilgili
kolunu çağırıp görüştünüz mü ne olacak bu personelin hâli
diye? Hani siz grev hakkı vermiştiniz, hani toplu sözleşme
hakkı verdiniz, grev de verecektiniz! Bir defa olsun oturup, bunlarla bir
görüşüp acaba bu personelin durumu ne olacak diye sordunuz mu? Hayır.
Bu verdiğimiz önergeler ÖSYM bünyesinde yıllardır
çalışan tecrübeli personelin, hangi aşamada olursa olsun,
değerlendirilmesiyle ilgili. Değerli arkadaşlar, bu müdürlerin
hepsi gidiyor, (b) bendine bakın, ne varsa hepsi. Yeni kurulacak yere ben
istediğimi atarım! Peki, bu skandalın sorumluları nerede?
Yok. Dilek ve temennide bulunuyor: Vallahi ben de çok istiyorum! Kim yaptı
bu kadar şeyi? Bu kadar haksızlık nasıl oluştu?
Bunların soruşturulması, sadece polisin ve mahkemenin
soruşturulmasına bırakılamaz. ÖSYM kendi içerisinde bunu
yapması lazım. Nasıl oluyor? Lazım olduğu zaman polis
sehven deliller koyuyor. Lazım olmayınca da o deliller belki ortadan
kalkıyor. Bu, gerçekten herkesin geleceğiyle ilgili bir konu. ÖSYM
şimdiye kadar tarafsızlığıyla
Bir sınav yaparken
kimsenin aklına böyle bir şey gelmezdi. Sınav hataları
olurdu, sorular yanlış çıkardı, iptal edilirdi, bazı
küçük adaletsizlikler olurdu ama hiçbir şekilde böyle skandallarla gündeme
gelmemişti.
Biz burada
diyoruz ki bu mevcut personel ÖSYM bünyesinde değerlendirilsin. Bu
sendikaları mademki hazırlarken çağırıp
konuşmadınız. Şimdi en azından onların personelle
ilgili önergelerini dikkate alın. Bu mevcut personel yapısından
faydalanalım ve şu anda nitelikli olan kişileri doğrudan
kadroya aktaralım. Bunların kadrolarını da Efendim,
şahsa bağlı hâle getirdik, araştırmacı
yaptık. değil, onların yöneticiliklerinden faydalanalım.
Biz bunu her söylediğimizde ilgili Bakan diyor ki: Kardeşim, biz
zaten onları atayacağız. Peki, niye böyle yazıyorsunuz?
Şu andakilerden uygun olanlar, mevcut kadrosu olanlar
Orada da yine müdür
de lazım, hepsi lazım. Bunlara aktarılır. deyin.
Şimdi ne olacak? Bunların hepsi araştırmacı olacak.
Oturunca oraya yeni gelecek yönetim tek tek yeni müdürler atayacak, dolayısıyla
bu adaletsizliktir. Bu şartlarda en azından kurumdaki personelin
değerlendirilmesi, uzmanların da ona göre, öncelikle en azından,
hiçbir şey yapamıyorsak, belli bir kısmının, ÖSYMye öncelik
verilerek mevcut personel arasından değerlendirilmesi gerektiğini
düşünüyoruz çünkü bu şekliyle, gerçekten yetişmiş insanlar
kıyıda köşede bırakılıyor. Gerçi, daha geçen
hafta kabul ettiğimiz torba tasarının içerisine koyduğunuz şeyde
siz bu zihniyeti ortaya koydunuz. Neden? Efendim, zaten o
çalışanlara gerek yok; biz özel sektörden müsteşar da buluruz,
genel müdür de buluruz, müsteşar yardımcısı da buluruz.
dediniz. Onun için, bizim bu söylediklerimizi çok da dikkate
almayacağınızı biliyoruz ama bu vesileyle, en azından
bir daha vicdanlarınıza, sizlere hitap etmiş olalım çünkü
hakikaten, dışarıdan, özel sektörden müsteşar, genel müdür
getirmeyi düşünen kişi zaten o müdürü de oradan
değiştiriverir, birilerini başka kurumdan getirir;
üniversitelerde bekleyenler vardır, dışarıda bekleyenler
vardır, bunlardan da yeni müdürler atarız diye düşünür.
Ben -Anayasada
değişiklik yaparken, ekonomik sosyal konseyi getiriyoruz dediniz ama
işlemedi- en azından şimdi, bu
sendikacılarımızın görüşlerini dikkate alıp,
çalışanların özlük haklarını koruyup adaletli
davranalım diyor, saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Günal.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
Geçici madde 1i
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Geçici madde 1
kabul edilmiştir.
Sayın
milletvekilleri, on beş dakika ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 16.59
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma
Saati: 17.19
BAŞKAN:
Başkan Vekili Şükran Güldal MUMCU
KÂTİP
ÜYELER: Yusuf COŞKUN (Bingöl), Fatih METİN (Bolu)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 68inci
Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.
616 sıra
sayılı Kanun Teklifinin görüşmelerine devam ediyoruz.
Komisyon ve
Hükûmet yerinde.
Şimdi,
ikinci bölümün görüşmelerine başlıyoruz.
İkinci
bölüm, 12nci maddeye bağlı ek 135, 136, 137, 138, 139, 140, 141 ve
142nci maddeler ile 13üncü maddeye bağlı geçici 40 ve 41inci
maddeler dâhil 12 ila 21inci maddeleri kapsamaktadır.
İkinci bölüm
üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına İstanbul Milletvekili Sacid Yıldız
konuşacaktır.
Buyurunuz
Sayın Yıldız. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA
SACİD YILDIZ (İstanbul) Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
Değerli
milletvekilleri, 616 sıra sayılı Yasa
Tasarısının ikinci bölümü üzerinde söz almış bulunmaktayım.
Yüce heyetinizi saygıyla selamlarım.
Görüşmekte
olduğumuz yasa tasarısı ile -ikinci bölümde- 8 tane yeni
vakıf üniversitesi kurulmaktadır. Bunlarla birlikte ülkemizde toplam
üniversite sayısı 164e yükselmiştir ve bunların 102si
devlet, 62si vakıf üniversitesidir. Bu yeni 8 vakıf üniversitesi
içinde 1 tane de tıp fakültesi vardır. Yüksek İhtisas ve
Sağlık Bakanlığı vakıfları tıp
fakültesi kurmakta Ankarada Bilge Üniversitesi bünyesi içinde. Şimdi,
ülkemizde bu sayıyla -dün Sayın Bakan söyledi, 77 tıp fakültesi
olduğunu söyledi; 60 tane devlet, 17 tane vakıf- birlikte 78 tane
tıp fakültesi oluyor. Belki 1 tane daha fazla olabilir, emin değilim,
benim hesaplarımda 79uncu olabilir Sayın Bakanım.
Avrupada 1,5-2
milyon kişiye bir tıp fakültesi düşmekte. Oysa, bizde,
bakın, şimdiden 1 milyonun altına inmiş. 72,5 milyon nüfus,
78 veya 79 tane tıp fakültesi. Bunu da takdirlerinize sunuyorum: Bu kadar
ihtiyaç var mı?
FATİH ARIKAN
(Kahramanmaraş) Doktor sayısını da hesap etmek
lazım. Avrupayla kıyaslıyorsanız, onu da hesap etmeniz
lazım.
SACİD YILDIZ
(Devamla) Şimdi geleceğim... Şimdi geleceğim...
Sayın Bakan
Tıp fakültesi açıyoruz. diyor. O tıp fakülteleri kendi
öğrencilerini eğitemiyor yani 8 tanesi başka yerde eğitiyor
öğrencisini. Biz niye tıp fakültesi açıyoruz? Dün Sayın
Bakan dedi. Sakaryada, Erzincanda, Hititte, daha başka yerlerde
açıyoruz... Muğla Tıp Fakültesi iki yıl evvel
açıldı, öğrenci almadı. Tıp fakültesi var, öğrenci
yok. Niye? Rektör yandaş değil, kadrolaşmamak için yeni, bu sene
öğrenci alacak. Yani bunları da değerlendirmenize sunuyorum.
Değerli
arkadaşlar, bakınız, bu kürsüden defalarca, altyapısı
hazırlanmadan kurulan üniversitelerin doğuracağı
sorunları anlattık. Fakat her defasında olduğu gibi bu
tasarının içerisine de yeni üniversitelerin kurulması için -ÖSYM
diye geldi ama sekiz tane yeni üniversite- ek maddeler yerleştirildi.
Bundan evvel de iki tane vakıf üniversitesi 2010 Kasımında
geçmişti. Böylelikle sayıları giderek artmakta olan
üniversitelere yenileri eklenecektir. Geçmişte de birçok vakıf
üniversitesi kurulmuştu. Bu üniversitelerin çoğu taban üniversiteleri
olmakta ve kendi öğrencilerini eğitememekte, temel tıp
bilimlerinde öğretim üyesi bulamamaktadır.
Yeni kurulan
üniversitelerin çoğunun mütevelli heyetlerinde Hükûmete yakın
isimlerin bulunduğunu herkes bilmektedir. Peki, bu üniversiteler
kurulurken kaç tanesinin altyapı, araç gereç, yeterli sayı ve düzeyde
öğretim elemanı gibi gerçek gereksinmeleri göz önünde
bulundurulmuştur? Hiçbir şey hesaplanmadan, diğer öğretmen
okulları gibi -dün Sayın Bakan da itiraf etti burada- tıp
fakültelerinde de üniversitelerde de böyle bir açılma var. Hükûmetin
öncelikli hedefi üniversitelerin sayısını artırmak
değil de yeni açılan üniversitelerde öğretim görecek
gençlerimize iyi bir altyapı hazırlamak olsaydı, hâlâ
öğrencilerimizin barınma, sosyal alan gibi sorunları devam
etmezdi. Bu Genel Kuruldan, defalarca ben ve arkadaşlarım ifade
ettiler; vakıf üniversiteleri kurulurken fakülteler yazılıyor,
falanca falanca fakülteler diye. Bunların altına bir de, değerli
arkadaşlar, yurt söylensin, şu kadar kız öğrenci yurdu,
şu kadar yataklı erkek öğrenci yurdu. Bunlar söylensin dedik.
Niye defalarca bunlar yerine getirilmiyor? TOKİ, bunları
rahatlıkla yapar ama geçen de TOKİ Yasasında TOKİ,
ülkemizde yurt yapma yerine yurt dışında yurt yapmayı
üstlendi. Sanki bizim ülkemizde ihtiyaç yok da yurt dışında yurt
yapacak TOKİ. Bunları defalarca söyledik. Bunların da
değerlendirilmesi lazım.
Gelecek
nesillerin daha nitelikli, daha başarılı yurttaşlar olarak
yetişebilmeleri için daha iyi planlanmış,
programlanmış, aceleye getirilmemiş devlet eğitim
politikalarına ihtiyaç vardır. Gerek devlet gerekse vakıf
üniversitelerinde öğretim elemanı açığı çığ
gibi büyümektedir. Bu sorunun büyümesinde ücretlerin düşük olması
önemli bir rol oynamaktadır. Profesör maaşları yoksulluk
sınırındadır değerli arkadaşlar. Üniversitelerde
öğretim üyesi sayısı azalırken öğrencilerin sayısı
her geçen gün artmaktadır. Bu da öğretim üyelerinin ders yükünü
artırmakta, akademik yükselişi zorlaştırmaktadır.
Ayrıca Hükûmet bir taraftan yeni üniversiteler açarken, diğer
taraftan üniversite kurucularını tutuklatıp cezaevine
göndermektedir, onları cezalandırmaktadır.
Bakınız,
basına yansıyan ve YÖKün İnternet sayfasında yer alan bilgilere
göre, Başkent Üniversitesi, devlet ve vakıf üniversiteleri
arasında toplam yayın sayısı sıralamasında 17nci
sırada yer almaktadır. Başkent Üniversitesi 2009
yılında 472 yayına sahipken, aynı dönemde altmış
bir üniversitenin toplam yayın sayısı 415tir. YÖKün sitesinde
bunlar arkadaşlar. Bu başarılı Üniversitede öğretim
üyesi başına düşen yayın sayısı 0,95tir. Bu
ölçüte göre Başkent Üniversitesi ilk beş üniversite arasında yer
almaktadır. Peki, biz ne yapıyoruz? Bu önemli konuda, hâlâ, kurucu
Rektörü, Sayın Mehmet Haberalı tutukluyoruz, peşin peşin
ceza veriyoruz. Biz yargılanmasın demiyoruz, yargılansın
ama niçin tutuklu yargılanıyor?
Ayrıca,
devlet bu Başkent Üniversitesini ele geçirmek için planlar yapıyor,
ele geçirme hamlesi yapıyor. Bu da yanlıştır değerli
arkadaşlar. Ayrıca üniversite hastanelerinde de bir ele geçirme
planı var. Şu anda yirmi iki tane üniversite hastanesi önce zor
duruma düşürüldü mali destek
Arkasından idari özerklik bozulacak,
sonra bilimsel özerklik de gidecek. Durum bu.
Üniversiteler, en
yüksek eğitim düzeyini temsil eden, bilgi üreten, akademik
çalışmaların özgürce yapıldığı
kurumlardır. Fakat bu prestijli kurumlar, Hükûmetin yanlış
politikaları nedeniyle demokratik idare anlayışının
hâkim olduğu yerler olmaktan çıkarılmış, baskı
altına alınmış, sindirilmiş kurumlar hâline
getirilmiştir.
Bir birkaç sefer
söyledim, biz 68 kuşağındanız. Bizim o dönemde
üniversitelerden ses çıkardı, üniversite senatoları, yönetim
kurulları belli konularda -işte şimdi açılım
diyoruz, falanca açılım diyoruz- ülkenin önemli sorunlarında
görüş bildirirlerdi. Şu anda hiçbir görüş yok değerli
arkadaşlar. Bütün üniversiteler ülkemizde, Sayın Başbakana,
Cumhurbaşkanına onursal doktora payesi vermekte ve cüppe giydirmekle
meşgul, başka bir şey yapmıyor, bir görüş yok.
FATİH ARIKAN
(Kahramanmaraş) Cumhurbaşkanı zaten doçent!
SACİD YILDIZ
(Devamla) Baskılar üniversite hastanelerinde kendini göstermektedir.
Hükûmet bir plan çerçevesinde hareket ederek üniversite hastanelerini ele
geçirme planı yapmaktadır.
Değerli
arkadaşlar, bakınız, bu konuda tıp fakültelerindeki
yetersizlik hakkında İstanbul Tabip Odası ne diyor: Yeterli
altyapısı olmadan, hatta bazen devlet hastanelerine
iliştirilmiş olarak açılan tıp fakülteleriyle tıp
eğitiminin niteliği düşürülüyor, tıp fakülteleri tıp
yüksekokullarına dönüştürülüyor. Ortalık yandaş mütevelli
heyetlerinin özel vakıf tıp fakülteleri hastanelerine
bırakılıyor. Görüş bu, değerli arkadaşlar.
Performans
uygulamasıyla verimlilik artışı amaçlanmış
olmasına rağmen SGK tarafından üniversite hastanelerine 2011
yılı için ayrılan toplam pay, önceki yıllara göre, global
bütçeye geçildiği için düşürülmüştür değerli
milletvekilleri.
Üniversiteler
kamusal hizmet yerine piyasa yönelimli hizmet anlayışına
yöneltilmeye çalışılmış, merkezî destek kesilerek
ciddi gelir kaybına uğratılmış ve düşük maliyetli
hizmet anlayışına zorlanmışlardır.
Sağlıkta
tasarruf hedeflenmiştir, onun için komplikasyonlar sık görülmektedir.
İşte katarakt ameliyatlarında görülen -İzmirde, Konyada,
Afyonda- komplikasyonlar bunlardır. Stent konulmasında işte
İlaçlı mı ilaçsız mı? deniyor. Sağlıkta
tasarruf olmaz değerli milletvekilleri.
Tıp
fakültelerinde eğitim, araştırma ve nitelikli hizmet
işlevleri her geçen gün daha da geriye gitmektedir. Personel nöbet
ücretleri, genel giderler, makine teçhizat ve tıbbi malzemeler gibi tüm
giderleri döner sermaye gelirlerinden karşılayan üniversite
hastaneleri borçlarıyla baş etmeye çalışırken, Hükûmet
bu üniversite hastanelerini bu borçları nedeniyle ele geçirmeye
çalışmaktadır.
Değerli
arkadaşlar, üçüncü basamak sağlık hizmeti sunan, komplike
hastaların bakımını yapan, araştırma yapan ve
bunların yanı sıra hekim ve uzman yetiştiren kurumlara
hizmet bedeli olarak SGK tarafından ödenen miktarlar maliyetlerin çok
altında kalmıştır, üstelik bu ücretler gecikmeli olarak
ödenmektedir. Bu da üniversite hastanelerini zor duruma sokmaktadır.
Öğretim
üyeleri doğru bildikleri işlemi mi yapsalar, yoksa ucuza gelecek
işlemi mi yapsalar, tercihte zorlanmaktadırlar. Doğru bildikleri
işlemi yaptıkları için ödeme güçlüğüne girmekte üniversite
hastaneleri. Daha aylarca önce üniversite hastanelerinin birikmiş
borçlarının 1,2 milyar lira olduğu yetkili kişiler
tarafından, Üniversite Hastaneleri Birliği Derneği
Başkanı Yunus Söylet tarafından
açıklanmıştır değerli arkadaşlar. Bu
borçları göz ardı edilmemelidir bu üniversite hastanelerinin.
Nitelikli
insanların yetişebilmesi için önce nitelikli üniversitelerin
kurulması gerekmektedir. Peki, biz ne yapıyoruz? Burada sürekli
vakıf üniversitesi kurulması için yasalar çıkarıyoruz.
Sonra bu üniversitelerde akademik niteliği olmayan kişilere ders
verdirilmekte, bu da üniversite öğretiminin kalite ve seviyesinin
düşmesine neden olmaktadır.
Peki, neden
ısrarla ellerimizle eğitim sistemimizi içinden çıkılmaz bir
hâle sokuyoruz? Onlarca vakıf üniversitesi açtık, peki bunların
kaç tanesinde eğitime devam edilmektedir? Çoğunun kendi akademik
kadrosu bile yoktur değerli milletvekilleri.
Baskılar
bunlarla da sınırlı değildir değerli milletvekilleri,
toplumun her kesimi üzerinde ciddi baskılar vardır. Ne yazık ki
ülkemizde de insanlar demokratik haklarını bile kullanamaz hâle gelmişlerdir.
Bakınız, en demokratik hak olan yürüyüş ve protesto
hakkını bile kimse kullanamamaktadır çünkü anında
şiddete maruz kalmaktadırlar. Son zamanlarda bunun en sıcak
örneği polis tarafından öğrencilere uygulanan şiddet
olmuştur. Bu duruma YÖK Başkanı bile karşı
çıkmış, üniversitede polisin olmasını
istemediğini ve bazen kontrolden çıkan polislerin
aşırı güç kullanımının uygun
olmadığını belirtmiştir.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
SACİD YILDIZ
(Devamla) İnşallah -daha bitmedi- bir önerge üzerinde söz
alırsam devam ederim. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN -
Teşekkür ederiz Sayın Yıldız.
Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu adına Balıkesir Milletvekili Ahmet Duran Bulut.
Buyurunuz
Sayın Bulut. (MHP sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA
AHMET DURAN BULUT (Balıkesir) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; görüşülmekte olan 616 sıra sayılı Ölçme,
Seçme ve Yerleştirme Merkezi Başkanlığının
Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Teklifi ile Bazı Kanun
Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifinin ikinci bölümü üzerinde Grubum adına söz almış
bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, bir müessese, bir kurum tasfiye ediliyor. Ölçme, Seçme ve
Yerleştirme Merkezi bugüne kadar Türkiyedeki kurumlar içerisinde en
saygın kurumlardan biriydi, düne kadar.
Saygınlığını dikkatle, titizlikle koruyan bu kurum,
her nedense sizin AKP Hükûmeti döneminde çeşitli şaibelere
karıştı, hem üniversite seçmelerinde hem yerleştirmelerinde
skandallarla, yolsuzluklarla karşılaştı. Ne oldu? Bunlardan
ÖSYMnin yaptığı altı sınavda örgütlü kopya
çekildiği ortaya çıkarıldı, soruşturma
açıldı ve bunlar sonuçlandırıldı. Ancak her nedense,
KPSS eğitim bilimleri sınavı temmuz ayında
gerçekleşti, kopya çekildiği ortaya çıkınca ağustosta
soruşturma başlatıldı ancak hâlâ hiçbir bilgi yok. 835 bin
üniversite mezununun umutlarıyla oynanıyor, hakkını,
emeğini çalanlar ortada dolaşıyor. Kopya olayına
karışan binlerce kişinin arasında hâlâ bir tek failin bile
bulunmaması bu ülke vatandaşları tarafından iyi değerlendirilmelidir.
Hedefe varmak için her yolu mübah sayan, haram-helal
anlayışından vazgeçen -biz Türk milleti olarak
düşmanlarımıza bile adaletli davranırız- bizden
olmayanlara bu adaleti esirgeyen bir anlayışla hakkı
olmayanların kazanmasına ve bir kadrolaşma adına bu kurumun
böyle bir şaibe ve suç altında bulunmasına göz yumuldu, meydan
verildi. Telefon dinlemelerinden dahi olsa bunu yapanlar bulunamaz
mıydı acaba? diye düşünüyorum. Bulunamadığına
göre acaba bu telefonları dinleme emrini verenler, telefonları
dinleyenler mi bu işi yaptı, onların mı bu işte eli
var? diye de düşünmeden edemiyorum.
Değerli
milletvekilleri, bu müessesede çalışan birçok yetişmiş
personel olduğu hâlde bunlar tasfiye edilirken, bu kurumun başı,
devlet üniversitelerinde görev yapan profesörler içerisinden YÖK
tarafından önerilecek 3 aday arasından ortak kararname ile atanacak.
Ortak kararname: Bakan, Başbakan ve Sayın Cumhurbaşkanı. Bu
ne demektir? Bir siyasi atama demektir, Hükûmet bu başkanlığı
dolduracak demektir.
Şimdi, AKP
Hükûmetinin iktidara geldiğinden bu yana çeşitli kurumlarda önce kriz
yaratıp, ondan sonra o kurumu ele geçirmek, siyasallaştırmak,
kadrolaşmak adına attığı adımlardan birisi bu
Ölçme, Seçme ve Yerleştirme Merkezi Başkanlığının
tasarısı. Tabii, bunun içerisine bir de yeni kurulan sekiz üniversite
kanununu torba gibi eklemişler. Bu üniversitelerin kurulmasını
memnuniyetle karşılıyoruz, ülkemize, eğitim dünyamıza
hayırlı olmasını diliyoruz. Bu kurumlar kör topal
kuruluyor, eksiklikleriyle kuruluyor. Evet, kervan yolda düzülür
anlayışı güzel bir anlayış, Zaman içerisinde telafi
edilir. deniliyor ama oradaki malzememiz insan, gençlerimizi
doğuştan mezara kadar ilgilendiren en önemli konu eğitim. Bu
eğitim olayıyla ilgili olan Bakanlığımız okul
öncesi, ilköğretim, ortaöğretim, üniversite ve üniversite
sonrası bunların hayata atılmaları, başlamaları,
daha sonra halk eğitimi noktasında acaba görevlerini yapıyor mu?
ÖSYM de bu Bakanlığın içerisinde bir birim, YÖK bu
Bakanlığın içerisinde bir birim, hep skandallarla
karşılaşırken, eğitimde başarı
düşerken, Bakanlık bu konuyu hiç üzerine alınmıyor, tasfiye
ederek, yeni kadrolar getirerek güya, sözüm ona devrim yapıyor, sözüm ona
bu işleri çözmüş oluyorlar!
Peki, durum
gerçekten böyle midir? Çocuğa oyun oynatmayan, arkadaşlık
yaptırtmayan, mahallede yalnızlaştıran, yani
çocukluğunu yaşatmayan bir sistem olur mu? Gence gençliğini
yaşatmayan, sorumluluk duydurtmayan, yarış atı gibi
koşturan bir sistem eğitimde nasıl başarılı
olabilir? Gençler, kadınlar, gayesiz, amaçsız toplumda hiç kimse
yarınından, geleceğinden emin bulunmamakta. Hedefsiz,
amaçsız, günü kurtaran, otomatiğe bağlanmış,
sorunları halının altına saklayan bir koca fil. Sayın
Bakanın bu file yön verme, çekip çevirme gücü, imkânı yok; o üstünde,
o fil onu nereye götürürse oraya gitmek zorunda. Müfredatı
karışık ve yetersiz. Ölçmenin değerlendirilmediği,
yeteneklerin belirlenip geliştirilmediği, gençlerin yeteneklerine
göre ve ülkenin ihtiyaçlarına göre yönlendirilip eğitilmediği,
kaynakların israf edildiği, fiziki şartların
sağlanıp hâlâ ikili öğretimden tekli öğretime
geçilemediği kof bir yapı bu Bakanlık. Neresinden
tutarsanız, emin olun, elinizde kalır. Eğitim-öğretim
dershanelere terk edilmiş. Bugün, lise dördüncü sınıftaki
öğrenciler okula gitmiyorlar, oysa gitmek zorundalar; gitseler,
üniversiteye hazırlanamayacaklar. Müfredat yetersiz. Öğretmenler
şaşkın. Veliler, öğrencilere rapor alıp dershanelerde
çocuğunu yetiştirmeye çalışıyorlar. Okulun amacı
nedir? Okul neden bunları eğitmez? Neden eğitemez?
Okulda temel,
öğretmendir, öğrenci temeldir ama öğrenciyi eğiten
öğretmendir. Bizim Bakanlığımızın, öğretmen
alınırken bir ölçüsü, değerlendirmesi KPSSnin
dışında yoktur. Bir fabrikaya işçi alınırken,
insan kaynakları karşısına alır, bakar ona,
yaptıracağı işe uygun mu değil mi diye, bizim
Bakanlığımızda bu yoktur. İlköğretimi,
ortaöğretimi, üniversiteyi okur öğrenci, sonra KPSS denilen
sınava girer. En iyi beden eğitimi öğretmeni özelliğine
sahip kişi kazanamaz bunu.
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI NİMET ÇUBUKÇU (İstanbul) Öneriniz?
AHMET DURAN BULUT
(Devamla) Beden eğitimi öğretmenleri içerisinde matematiği iyi
olacak, fiziği iyi olacak, tarihi iyi olacak, sosyal bilgileri iyi olacak
ki bu sınavı kazansın. O zaman, neden üniversitelerde beden eğitimi
bölümü diye, matematik bölümü diye, fen bölümü diye bölümler
yapıyoruz? Komple bir eğitim yapalım, her şeyi görsün
çocuklar, ondan sonra hepsinden bir sınav yapalım. Matematik
öğretmeninin veyahut da herhangi bir kuruma alınacak ilgili
personelin kendisinden istenen KPSS puanına baktığınız
zaman, o puanı yükseltebilmesi için
Çocuk liseyi bitirdiğinde
üniversite sınavlarına hazırlanıyor. Üniversiteyi
bitiriyor, bir de KPSSye hazırlanıyor. Bunun için dershanelere yeni
bölümler açıldı KPSS kursları diye.
Değerli
milletvekilleri, eğitimin kaynaklarının, insanın bu kadar
israf edildiği dünyada ikinci bir ülke yok. Üniversite sınavları
çocuklarda büyük bir travma yaratıyor. İnşallah
Tarihi de belli
değil ya, ne zaman seçim yapacağız? Belli mi değerli
milletvekilleri? Kim karar alacak buna? Türkiye seçime gidecek ama hâlâ
kararını almamış bu Meclis. Meclis bekliyor, Hükûmet
harekete geçemiyor, ha bire kamuoyu araştırması yapıyor
AKPnin oyları ne oldu, muhalefetin ne oldu? Korkunun ecele faydası
yok.
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI
(İstanbul) Doğru.
AHMET DURAN BULUT
(Devamla) Bir dahaki dönem AKP Hükûmeti de yok değerli milletvekilleri,
bunu bilin.
Yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
AYŞE NUR
BAHÇEKAPILI (İstanbul) Görüşürüz.
OKTAY VURAL
(İzmir) Anketler bunu gösteriyor.
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Bulut.
Adalet ve
Kalkınma Partisi Grubu adına Muğla Milletvekili Yüksel Özden.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Buyurunuz
Sayın Özden.
AK PARTİ
GRUBU ADINA YÜKSEL ÖZDEN (Muğla) Sayın Başkan, değerli
milletvekili arkadaşlarım; hepinizi saygıyla, hürmetle
selamlıyorum.
616 sıra
sayılı Kanun Teklifi üzerine AK PARTİ Grubu adına söz
almış bulunuyorum.
Dünden bu yana,
ölçme, seçme ve yerleştirme merkezinin yeniden
yapılandırılması ve üniversite kuruluşu ile ilgili
konuşuyoruz. Büyük oranda tamamladığımız ölçme,
yerleştirme ve seçme merkezinin, ben, bu kanunla birlikte daha önce hep
birlikte yaşadığımız, şahit olduğumuz, gurur
duyduğumuz eski yapısına hızla kavuşmasını
ümit ve temenni ediyorum; yaptığı işleri çağın
gereklerine uygun şekilde tekrar düzenleyerek bu ülkenin gurur
duyduğumuz bir kurumu hâline geleceğine inancım da tamdır.
Dünkü
görüşmeler içerisinde ifade edilen bir konuyu sadece dile
getireceğim. Bu kurumun yaptığı sınavların Kamu
İhale Kanunu dışarısında kalması bu teklifle
gündeme getirilen, ilk defa yapılan bir şey değildir. ÖSYMnin
yürüttüğü sınavlar şimdiye kadar, bugün dâhil, Kamu İhale
Kanunu -özelliği gereği- dışındadır ve bundan
sonra da dışında olmaya devam edecektir.
İkinci
bölümde ağırlıklı olarak üniversiteler ve üniversitelere
ihdas edeceğimiz kadrolar var. Üniversitelerin kuruluşuyla ilgili
hızlı davrandığımız, acele ettiğimiz
söyleniyor. Bir kez daha söylüyorum. Evet, acelemiz var çünkü ülkenin
yetiştireceğimiz genç nüfusunun sayısı bugün
itibarıyla bile sekiz sene öncesine, on sene öncesine
baktığımızda azalmıştır. On sene öncesinde,
bu ülkede üniversite çağındaki gençlerin toplam sayısı 6
milyon 700 bin iken, bugün 6 milyon 200 bine düşmüştür ve 2020-2025ten
sonra da iyice düşecektir. Bizim hızla, daha fazla üniversite
açıp bu gençlerimize demokrasinin ve kalkınmanın teminatı
olan eğitimi bir an önce vermemiz gerekiyor.
Açılan
üniversite sayılarından sıklıkla bahsedildi ama bunun
içinde neler yapıldığı üzerinde durulmadı.
Kısaca, sanki sadece üniversite açıyoruz, oraya bir tabela
yapıştırıyoruz ve sonrası boş
bırakılıyormuş gibi geliyor. Rakamları kısaca bir
daha hatırlatmak istiyorum: 76 olan üniversite sayısı 156,
fakülte sayısı 500den bine çıkmış durumda, enstitü
sayısı aynı şekilde 2ye katlanmış durumda,
meslek yüksekokulu ve yüksekokul sayısı da aynı şekilde ama
her zaman gündeme getirilen, dile getirilen diğer mevzuya, öğretim
üyesine baktığımızda o rakamları da verelim:
2002de 63 bin olan öğretim
elemanı kadrosu bugün 91.500, sadece öğretim üyesi olarak
baktığımızda 24 binden 41.500e çıkmış
durumda. Bununla da yetinmiyorsak, öğretim üyesi olacak olan, doktora
almakta olan öğrencilerin sayısına bakalım: 2002deki
sayı 21.739, bugün 44.407. Yıllık verdiği mezunlar da 2
binden 4.500e yaklaşmış durumda. Yani sadece tabela
asmıyoruz, bir şehre üniversite açtığımızda oraya
sadece bir rektör göndermiyoruz, onun için gerekli olan öğretim üyesi
yetiştirilmesini de hızla sürdürmekteyiz. Gurur duyduğumuz
tablo, bugün İstanbulda 39, Ankarada 13, İzmirde 9 tane
üniversitemiz var, bugünkü açılacak olan 8 üniversite hariç.
Öğrenci
sayıları üzerine de bakmak istiyorum: 2002de AK PARTİ iktidara
geldiğinde bu ülkenin üniversitedeki öğrenci sayısı toplam 1,5
milyondu, açık öğretim, iki yıllık, dört yıllık
toplamı, hepsi dâhil 1,5 milyondu. Bugün, bu sayı 3 milyon 300 bini
aşmış durumdadır. Hangi açıdan baraksak bakalım o
günden bugüne baktığımızda tablo, ülkemiz adına gurur
duyduğumuz, onur duyduğumuz bir tablodur. 2002de yüzde 23 olan
üniversitedeki okullaşma oranı bugün yüzde 53tür. Bu tablo, bizim,
hepimizin gurur duymamız gereken bir tablodur.
Vakıf
üniversitelerine gelince: Sanki istekte bulunan herkes geliyor ve üniversite
açıyormuş gibi
Dün burada esefle karşıladım, üzüldüm.
Ülkemiz için gurur kaynağı olan bir şirket, bir holding grubu,
üstelik de yıllardır eğitime yatırım yapmakta olan,
İstanbulda, Uşakta ilköğretim binaları yapmış,
ortaöğretime kız, erkek yurtları yapmış, Uşak
Eğitim Fakültesine ek bina yapmış, Anadolu meslek lisesi
açmış, Anadolu endüstri meslek lisesi açmış olan bir
holding bu sefer de kalkıyor, diyor ki: Bu iş benim için gönül
işi, bundan sonrasında bir tane de üniversiteye sahip olmak
istiyorum. 75 ülkeye ihracat yapmakta olan bir kuruluş. Bünyesinde 1.500
kişi çalışıyor ve ilave olarak şu an 300 bin
metrekarelik bir alan inşa etmekte ama burada dinlerseniz sanki organize
sanayideki bir kaynakçının aklına esmiş Hadi ben de bir üniversite kurayım.
demiş. Tablo bu değil. Biz, bu üniversitelerin
Hepimiz, Eğitim
Komisyonunda olan arkadaşlarımız titizlikle biliyor ve tüm
Türkiye'nin bilmesini isteriz, üniversite açmak için mali yükümlülükleri var, o
mali yükümlülüklerini yerine getirmeyen birisinin üniversite açmayı teklif
bile etmesi mümkün değil. Ayrıca, öğretim üyesi yetiştirme
ve tedarik planını da sunmak durumunda. Hadi kurduk, burada
üniversite kuruldu ama gerekli koşulları yerine getirmediğinde,
hiçbir vakfın, -devlette de aynı durumda- o fakülteyi, o bölümü
açmasının bir imkânı, bir yolu yoktur.
Çok değerli
milletvekilleri, ikinci bölümde, üniversiteler dışında
düzenlediğimiz bir başka husus daha var. Bugüne kadar, tam tarihi
hatırlamıyorum, 2000li yılların başında, polis
akademilerine ve polis meslek yüksekokullarına girişte bir
haksızlık, yanlışlık ve ayrımcılık
uygulanmaktaydı. Meslek lisesi mezunlarından bazılarına
Siz polis olabilirsiniz. derken bazılarına, imam-hatip lisesi ve
yanında yirmi kadar farklı meslek lisesi gruplarına Sizler
-üniversiteye de gidemiyorlardı- üniversitelere gidemeyeceğiniz gibi,
dört yıllık adam gibi bir örgün eğitim kurumuna
yerleşemeyeceğiniz gibi, polis de olamazsınız. deniyordu.
İkinci bölümde yaptığımız bir düzenlemeyle, bu
ayrımcılık ortadan kalkmıştır, bu
haksızlık giderilmiştir. Bundan sonra, meslek liselerini hangi
kademede kimler bitirirse polis meslek yüksekokullarına ve akademilere
girebilmektedir. Bunun bazen şu şekilde eleştirildiği
oluyor: İşte, böylesine masraflı bir şekilde yetişen
gençleri polis yaparak genel lise mezunları aleyhine bir olumsuzluk
yaratıyorsunuz, oradaki rekabeti artırıyorsunuz. Oysa, bunu
söyleyenler dâhil bu ülkede herkes biliyor ki önü kapalı olan bir kuruma
kimse gitmez. Eğer bir çocuğa siz Bu okulu bitirdiğinde sen,
sayılı birkaç tane, hangi bölümü bitiriyorsan, o alanın
dışında hiçbir yerde çalışmazsın, hiçbir yere
gidemezsin. derseniz bu çocuk ileride üniversiteyi okuyamayacak bile olsa,
okuma durumu olmayacak bile olsa gitmiyor. Nitekim, 2000li yıllardan bu
yana, üniversiteye girişin kapatılmasından, polis meslek
yüksekokullarına girişteki gibi haksız, yanlış,
ayrımcı tavırlardan dolayı bu okullardaki
sınıflar boşalmış, atölyeler çalışmaz hâle
gelmiştir. İşte, bugünkü bir düzenlemeyle buradaki
eşitsizliği, ayrımcılığı da ortadan
kaldırıyoruz.
Son bir husus:
Öğretim üyeleri arasında yardımcı doçentlerimiz birinci
dereceye yükselememekteydi. Kamuda çalışan üniversite mezunu herkes
birinci dereye kadar yükselebilirken yardımcı doçentlerden bu hak
alınmıştı, bunlara verilmiyordu. Bugün
yapacağımız düzenlemeyle yardımcı doçentlerimiz de
birinci dereceye kadar yükselebilecektir.
Ben hem ÖSYMnin
hem de kurduğumuz sekiz tane vakıf üniversitesinin ülkemize
hayırlı olmasını diliyor, hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Özden.
Barış
ve Demokrasi Partisi Grubu adına Muş Milletvekili Sırrı
Sakık.
Buyurunuz
Sayın Sakık.
BDP GRUBU ADINA
SIRRI SAKIK (Muş) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın
Başkan, değerli arkadaşlar; ben de Barış ve Demokrasi
Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Millî Eğitim
Bakanlığı sadece ülkemizde
Yani bu Orta Doğuda belki
millî devletler, millî politikalar olabilir ama evrensel ülkelerde millî
eğitim yok, bizim ülkemize ait olan bir terim. İlk önce bunun
baştan değişmesi lazım. Yani neyin millîsi? Evrensel bir
eğitim varsa başta bunun hemen değişmesi gerekir.
Biz burada zaman
zaman haksızlıklara vurgu yaptığımızda,
başkan vekilinden birçok arkadaşımıza kadar, siz
ayrımcı politikalar yapıyorsunuz
Ama eğer hayatın
her alanında ayrımcı politikalar uygulanıyorsa,
Şırnakta okuyan bir öğrenciyle Kabataş Lisesinden mezun
olan bir öğrenci aynı sınava tabi tutuluyorsa ortada ciddi bir
haksızlık vardır. Yani, hepinizin çocukları var, iyi
eğitimle bu çocukları eğitirsiniz ve olanakları olmayan
yoksul Anadolu çocukları da eğitimden pay almazsa, burada ciddi bir
sorun vardır. Bu sorunu oturup tartışabilmeliyiz,
konuşabilmeliyiz.
Biz bu torba yasa
buradan geçerken de buna vurgu yaptık. Bakın, siz adil
davranmıyorsunuz. dediğimizde zaman zaman gerginlikler oldu.
Eğer siz adaleti uygulamazsanız tabii ki gerginlikler olacaktır.
Biz bu adaletin ve bu hakkın, hukukun yerli yerine oturması için
halktan oy talep ettik, halk bizi destekledi ve onun için buradayız.
Torba yasada
öğrencilerle ilgili af yasası vardı. Getirdiniz, bu af
yasasında Sayın Başbakanı protesto eden öğrencileri
terörist listesine aldınız, bunları bu sürece dâhil etmediniz.
Sadece parasız eğitim talep eden öğrencileri terörist olarak
damgaladınız. Oysaki annesini, babasını acımasız
bir şekilde öldüren öğrenciler elini kolunu sallayarak gidip
eğitimini tamamlayabiliyor, hatta genç bir kızı testereyle
paramparça edenler gidip bu haktan faydalanabiliyor ama eğer siz Bu
ülkede birilerinin diline, kimliğine gem vuruluyor, herkes ana dilinde
eğitim görsün. dediğiniz an Terörle Mücadele Yasasından mahkûm
oluyorsunuz ve terörist ilan ediliyorsunuz.
İşte,
bütün isyanımız da bu. Siz bir halka haksızlık ediyorsunuz.
Sadece Kürtlere değil, Türkiye demokrasi güçlerine, özgürlükten, adaletten
yana olan herkese haksızlık ediyorsunuz. Yani, gelip burada pankart
açıp parasız eğitim talep edenlere ne ağır cezalar
verildiğini siz biliyorsunuz ve onlar da terörist ilan edildi, ellerinde
hiçbir silah da yoktu.
Şimdi, bu
haksızlığı ortadan kaldırmadan, sadece millî
duygularla siz adaleti sağlayamazsınız. Eğer adaleti
sağlamak istiyorsanız, hayatın her alanında eşit
eğitimi, parasız eğitimi hayata geçireceksiniz. Siz üniversite
sınavlarında, başta da dediğim gibi, Muştan,
Hakkâriden yoksul Anadolu çocuklarını getirip burada
İstanbulun Galatasaray Lisesinden mezun olanlarla eş değerde
tutarsanız adaleti sağlayamazsınız. Bir tarafı kollayıp
korumuş olacaksınız, bir taraf da eğitimden pay
almamış olacak. Bu, hayatın her alanında
karşımıza çıkıyor.
Bakın,
burada bir sorun olduğunda birlik oluşuyor bizlere karşı.
Size yargıdan küçük bir örnek vereceğim. Bakın, bizimle ilgili
Boluda, Bolu Express gazetesi bir haber yaptı. Demokratik Toplum Partisi
milletvekillerinin, DTP yöneticilerinin ve DTPli belediye
başkanlarının isimlerini, resimlerini tek tek gazeteye, ön
sayfaya koyarak aynen şöyle diyor: Yüce Türk Ulusu, işte
karşında düşman. Kahpece pusu kuran dağdaki teröristin
peşinde koşmaktansa
Üç beş kişinin peşinden
değil.
üç beş mikrobu ve DTPlileri öldürürseniz hiçbir sorun
yok. Bir bizden beş sizden, tamam.
Yani bizden beş kişinin öldürülmesi için manşetler atıyor.
Biz yargıya başvuruyoruz. Burada hedef gösteriliyoruz. Yerel mahkeme
hemen devreye giriyor Burada bir düşünce beyanı var. diyor. Bir üst
mahkemeye başvuruyoruz aynı şey oluyor. Yargıtaya gidiyoruz
aynı Düşünce özgürlüğü var.
İkincisi,
iktidar milletvekilinden bir zat çıkıp bize Bu şerefsizler
diyor, BDPliler için. Biz de yargıya başvuruyoruz. Yani dönüp
buradan binle çarpıp geri göndermiyoruz, yargıya başvuruyoruz.
Yargı diyor ki: Burada düşünce beyanı vardır, burada suç
yoktur.
Yine dönüyoruz,
bir başka milletvekili, Milliyetçi Hareket Partisinden, bizim için bir
kongrede DTPnin köpekleri diyor ve başvuruyoruz. Öcalanın
köpekleri diyor, yargıya başvuruyoruz. Yani
sığınabileceğimiz, hepimizin son liman orası. İki
gün önce mahkeme Düşünce beyanıdır. diyor. Bakın,
Kürtlere karşı yargınızdan tutun Parlamentosundan,
eğitiminden tutun hayatın her alanında ayrımcı
politikalarınız var.
Şimdi ben bu
mahkeme kararını veren yargıçlara buradan saygıyla hepsini
alıp gönderiyorum. Düşünce suçu ölçüsü içerisinde diliyorum
değerlendirirler. Şimdi, bizim eğer
sığınabileceğimiz bir liman ve saçak yoksa, bizim bir arada
yaşama şansımız da yoktur. Onun içindir ki kavga ediyoruz,
onun içindir ki bizi linç etmeye kalkışıyorsunuz. Bir miktar
empati yapacaksınız.
Peki, buralarda
suç yoksa nerede suç var? Şimdi ne yapmamız lazım? Biz,
kısasa kısas politikası mı uygulayalım? Bunu da
yapabiliriz. Söyleyen arkadaşlara eğer yargı bu konuda böyle
davranıyorsa, biz bunu binle çarpıp hepsine iade ederiz ama ne
yapalım? Yani, bunu bize bırakmanın dışında bir
şans kalmadı. Bize yargı böyle davranıyor ve ne oluyor?
Bakın, iki gün önce ben burada çıkıp şunu söylemiştim
O dönemde Hâkimler ve Savcılar Üst Kurul üyesiydi, hâlen de görevi devam
ediyor. Bir eleştiri getirmiştim buradan. Onun döneminde 30 tane
insan yaşamını yitirmişti cezaevlerinde, sözüm ona hayata
dönüş operasyonu adı altında 30 insan yaşamını
yitirmişti. Dava açıp beş gün içerisinde 15 milyara yakın
mahkûm oldum, bakın ve dün de bizim Diyarbakır Belediye
Başkanımız, o da bir şey söylediği için alelacele o da
30 milyar mahkûm oldu.
Peki, siz ne
yapıyorsunuz? Avukatlarınız gidiyor, nöbetçi mahkemeleri
buluyor, sizin lehinizde karar verecek mahkemeleri buluyor, davayı
götürüyor oraya, oradan mahkûmiyet çıkıyor. Sözüm ona ulusalcı
ve Ergenekoncular da çıkıyor, kendilerine uygun bir mahkeme buluyor,
nöbetçi mahkemeye gidiyor, dilekçeyi veriyor, bizimle ilgili mahkûmiyet
kararları çıkıyor. Şimdi, bir taraftan Onlara
eleştiriniz vardı. diyordunuz. Doğrudur, yargının bu
konuda taraf olduğunu biliyoruz. Ama onların nemalandığı
alandan şimdi siz nemalanıyorsunuz, siz kendinize göre yargı
yaratmaya çalışıyorsunuz. Biz, ilk günden söyledik.
Amerikalıların o meşhur sözü: Eğer ortada arıza yoksa
tamirata gerek yok, tamir etmeye gerek yok. Ama bu yargıda arıza
var. Arızayı yaparken kendinize göre bir tamir uygularsanız, bir
rölantiye alırsanız, bunun adı da yargı olmaz.
İşte, yargının Kürtlere karşı uygulaması bu,
yargının Kürtlerle ilgili kararları bu, Parlamentoda 500
milletvekilinin bize karşı kararı bu. Biz burada konuşurken
beş dakikalık konuşma içerisinde 33 kez -altını
çizerek- eğer bir taraftan laf atılıyorsa burada vekilin
düşüncesini özgürce ifade etme şansı da yok. Ondan sonra dönüp
efendim iyi polis-kötü polisi oynamaya gerek yok, bizi linç etmeye
kalkıştınız buralarda. Biliyorsunuz, gelirken de dostane
ilişkiler içerisinde ne yapıldığını da biliyoruz.
Biz 3-5 kişi
de olabiliriz ama bu hukuk ve bu ülkede hukukun ve huzurun ülkesini istiyoruz,
hiç kimseden de bir merhamet değil. Hayatın her alanında
öğrencisinden yaşlı Kürt kadınına kadar ve
parlamenterine kadar hepimiz hukuk ve huzur istiyoruz. Onun için adil ve
adaletli yasalar çıkarırsanız hep size dua ederiz ama
çıkarmazsanız da sizinle cebelleşmek bizim boynumuzun borcudur.
Hepinize iyi
akşamlar diliyorum. (BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Sakık.
Şahsı
adına İstanbul Milletvekili Necat Birinci.
Buyurunuz
Sayın Birinci. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
NECAT
BİRİNCİ (İstanbul) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 616 sıra sayılı Ölçme, Seçme ve
Yerleştirme Merkezi Başkanlığının Teşkilat
ve Görevleri Hakkında Kanun Teklifi üzerine söz aldım. Hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, bu yasa taslağı Millî Eğitim, Kültür, Gençlik
ve Spor Komisyonuna geldiğinde son derece sevindirici, mutluluk verici bir
uzlaşma görüldü. Yani, böyle bir yasayla 2010 yılı içinde
meydana gelen trajik ve skandal boyutundaki kopya hadisesinden sonra bir
uzlaşmayla bu yapının değiştirilmesi söz konusu oldu
ve Komisyonda uzlaşmayla alt komisyona sevk edildi, alt komisyon beş
gün ve her toplantısı beşer saat olmak üzere
çalıştı, konuyu olgunlaştırdı ancak 2 madde
üzerinde anlaşılamadı, 3üncü maddenin 4üncü bendinde Kamu
İhale Kanununun konusu ve bir de geçici 1inci maddenin 2ci ve 3üncü
bentlerinde şekillenen ve mevcut personelin durumu. Bir de küçük bir
anekdot olarak da yönetim kuruluna
Üniversitelerarası Kuruldan 2 üyenin verilmesi...
Şimdi,
burada söz alışımın temel sebebi, 318 ÖSYM personelinin ne
olacağı ve bu personelin kabiliyetleri konusundadır.
Değerli
dostlar, sayın muhalefet sözcüleri ve özellikle CHP, sayıları
318 olan ÖSYM çalışanlarının büyük bölümünün YÖKe
devredileceğini, bunun büyük bir haksızlık olduğunu dile
getirdiler ve şerh düşüldü. İlk bakışta doğru. Ne
olacak 318 kişi ama müsaadenizle bu 318 kişiye bakalım.
Yeni bir kurum,
yeni bir yapı, yeni bir teknoloji, bu teknolojiyi kullanacak insanlar.
Mevcut elemanların durumu nedir? Bu kıstaslara göre
değerlendirdiğimizde hiç kimsenin özlük hakları elinden
alınmadan, hiçbir kayıpları olmadan YÖKe devrediliyorlar.
Şaibe altında da değiller ama özellikleri nedir?
Şimdi,
gelin, bu 318 kişinin yeni yapılanmakta alacakları duruma
bakalım. Yeni yapılanmada kariyer esastır. 318 kişinin
içinde sadece 3 doktoralı eleman vardır. 318 kişiden sadece
124ü lisans mezunudur, bunlardan 34ü de açıköğretim lisans
tamamlama, eğitim tamamlamayla gelmiştir. 318 kişiden sadece 18
kişi (C) ve üzeri yabancı dil bilmektedir. Bunların hepsi de
sözleşmelidir, yani kadrolu elemanları değildir. 318 personel
içinde uzman kadrosunda olanlar vardır ama bunlar memuriyetten uzmanlığa
geçilen kadrolardır ve uzman değillerdir.
Değerli
muhalefet sözcüleri, bu yasa ile büyük bir kadrolaşmaya gidildiğinin
üzerinde durdular, 180 yeni kadronun bunu sağlayacağını
söylediler.
Şimdi,
ÖSYMnin nasıl bir kadrolaşma içinde olduğunu birlikte görelim.
ÖSYMnin 318 personelinin 58i -lütfen dikkat ediniz- arasında ya eş
ya kardeş ilişkisi vardır. Bu biraz garip değil mi? Bir
nevi aile şirketi hâline gelmedi mi? Ama o kadar da kalsa yine iyi. 100
kişisi de 2nci veya 3üncü derecede akrabadır.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; siz, gelin yabancı dil bilmeyen, ancak yirmi sene öncesinin
teknolojisini kullanabilen, yeni teknolojilerinden hiç haberdar olmayan,
kendilerini yetiştirme ve geliştirme imkânlarını da
yaşları gereği kaybetmiş bir kadroyla yeni bir kurum kurun,
onunla yeni ihtiyacı karşılamaya çalışın, yeni
teknolojileri kullanın, ileriye yönelik kapsamlı projeler
hazırlayın ve başarılı olun. Bu mümkün değildir.
Kadrolaşmanın nasıl olduğunu size verdiğim bu rakamlar
herhâlde çok açık şekilde gösteriyor. Kadrolaşma soyut
ifadelerle değil somut delillerle sıralanması gereken bir
özelliktir. Yeni alınacak 180 eleman ise KPSSden gelecektir ve KPSSden
sonra özel sınavlarla uzman yardımcılığına ve
uzmanlığa atanacaktır. Yani bir kadrolaşma söz konusu
değildir. Sizin huzurunuza sadece bu kadrolaşma isnadının
yanlış olduğunu, gerçeğin söylediğimiz gibi
olduğunu belirtmek için
Hepinize
saygılar sunarım. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Birinci.
Şahsı
adına Van Milletvekili Gülşen Orhan.
Buyurunuz
Sayın Orhan. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
GÜLŞEN ORHAN
(Van) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 616 sıra
sayılı Kanunun ikinci bölümü üzerine şahsım adına söz
aldım. Sizleri saygıyla selamlıyorum.
Uzun zamandır
eksikliğini hissettiğimiz ve gençliğimiz açısından
önemli olan bir kanunu görüşüyor olmamızdan son derece memnunum.
Emeği geçen tüm yetkilileri kutluyorum.
Bunun
yanında geçen hafta içinde BDPli bir milletvekilinin bu kürsüde
şahsımla ilgili açık suçlamalarda bulunması konusuna
açıklık getirmeyi bir zaruret sayıyorum.
Sayın
milletvekilleri, sınır ihlalleri gerekçesiyle Van-İran
sınırında son dört yılda 38 vatandaşımız
öldürüldü. Daha birkaç gün önce kaçak yollardan 3-5 litre benzin getirmek
isteyen 3 gençten 2si İran askerlerinin kurşunlarına hedef
olarak yaşamını yitirdi. On beş, on altı
yaşlarındaki bu çocuklar için üzüntümüz sonsuzdur. Taziye
ziyaretlerinde tanık olduğumuz acılar tarif edilemez.
Sayın
milletvekilleri, ülkeler için sınır güvenliği kuşkusuz
vazgeçilmezdir ancak sınır güvenliği kolluk güçlerinin bu
iddiayla çocukları kurşunlamalarına haklılık
kazandırmaz. Öldürerek sınır ihlallerini engelleme yerine
başka önlemler alınabilir ve alınmalıdır da.
Başından
beri, arkadaşlarımızla konunun takipçisi olduk, olayları
kınadık, İran Büyükelçiliğine, İran milletvekillerine,
yetkili birimlerimize, Meclis İnsan Hakları Komisyonuna konuyu ilettik.
Yetkili kurumlar konuyla ilgili defalarca görüşmelerde bulundular. Buna
karşın, İran tarafının tutumlarında
değişiklik olmadı. Son olaylardan sonra konuyu Sayın
Başbakanımıza, Sayın Cumhurbaşkanımıza
ilettik. Nitekim, Sayın Cumhurbaşkanımız İran ziyareti
sırasında konuyu en üst düzeyde dile getirdiler.
Aldığımız yanıttan da son derece umutluyuz.
Sayın
milletvekilleri, biz konuya bu denli hassasiyetle eğilirken muhalefetin,
medya organlarının ve bir milletvekilinin sanki o bölge onlardan
sorulurmuş havasında gerçek dışı, düzeysiz
karalamalarda bulunduklarını görmekteyiz. Anlaşılıyor
ki, mağdur olan insanlarımızın sorunlarıyla
ilgilenmek, bunu en üst organlara taşımak,
yurttaşlarımızın haklarını korumak bazı kimseleri
rahatsız ediyor.
Biz, Kürt
kültürünün, dilinin, müziğinin yasaklardan kurtulması için gerekli
yasal değişiklikleri gerçekleştirdik, yasakları
kaldırdık, televizyonlarda Kürtçe yayınlar, üniversitelerde
Kürtçe eğitim bölümleri, kurslar, etkinlikler yaşama geçti. Yeri
geldiğinde, ben kendim de bunu icra ettim. Bir parlamenterin ana dilinde
şarkı söylemesi, şiir okuması, bir diğerinin resim
yapması ve sanatla uğraşmasının ne gibi bir mahzuru
olabilir? Bölgenin esas temsilcisi olduklarını iddia edenler bundan
neden rahatsız oluyorlar anlamak mümkün değil.
Sayın
milletvekilleri, dört yüzyıl önce yaşamış Fakih Teyran
adına geçtiğimiz yaz bir festival düzenledik. Valilik himaye etti,
sempozyumlar, konserler, şiir dinletileri düzenlendi. Dünyanın her
tarafından Kürtçe ve Türkçe yazan ozanlar, yazarlar, 23 ülkenin
büyükelçileri, Devlet Bakanımız ve geniş bir katılımla
festivali gerçekleştirdik. Aynı çevreler buna karşı
karalamalarda ve gerçek dışı iddialarda bulunarak, üstü örtülü
tehditlerde bulundular. Böylece, ne kadar rahatsız olduklarını
göstermiş oldular. Önemsemeyip, kulak asmadığımızda
ise bir olayı bize mal edip Meclise taşıdılar. Bu konuda bu
muhalif milletvekili yine rolünü oynuyordu. Tepkimizi dile getirdiğimizde
ise gerekçeleri Alanımıza girmeyin. şeklindeydi.
Sayın
milletvekilleri, demokrasi ve özgürlükler alanında ileri adımlar
mı atılıyor, müreffeh ve barışık bir toplumun
oluşturulup kalıcılaştırılması için gereken
önlemler mi alınıyor bu çevre yine harekete geçiyor, karalamalar,
çamur atmalar, hain ilan ederek itibarsızlaştırıp, yok etme
girişimleri başlıyor; tek bildikleri ve yaptıkları bu.
Bakın
sayın milletvekilleri, bunlar kırk yıldan beridir Kürt kültürüne
büyük katkılarda bulunan Şivan Pervere de bunu reva görüyorlar.
Sayın
milletvekilleri, bugün Türkiyenin daha özgür, daha müreffeh ve daha demokratik
olması yolunda ciddi adımlar atılıyor. Yıllarca
öldürülüp, gizlenen faili meçhuller aydınlanıyor, insanlar
haklarını arama olanağına kavuşuyor, asit
kuyularından, derelerden insan kemikleri çıkarılıyor,
failler aranıp, bulunmaya devam ediyor; öldürülenlerin anneleri
karşılarında seslerini duyuracakları yetkililer buluyor.
Bunlardan niçin rahatsız olunuyor?
Sayın
milletvekilleri, milletvekili bulunduğumuz ilimizle ilgilenmediğimiz
konusunda yanıt teşkil edecek birkaç şey söylemek istiyorum:
Benim şahsen takip ettiğim Abalı Kayak Tesisine, Van Gölü
kıyısındaki su sporları merkezine, Bahçesaray yoluna, Van
Kalesi restorasyonuna, yeni yapılan kadın sığınma
evine, toplum merkezine, huzur evine, Adalet Sarayına DPTnin ve
İller Bankasının Van Gölü ile ilgili yaptığı
çalışmaya bu arkadaşımızın Meclise soru önergesi
vermekten biraz fırsat bulup göz atmasını diliyorum.
K. KEMAL ANADOL
(İzmir) Adını söyle ya!
OKTAY VURAL
(İzmir) Kim, Hüseyin Çelik mi; onu mu diyorsun?
K. KEMAL ANADOL
(İzmir) Kim o? Hüseyin Çelik mi?
OKTAY VURAL
(İzmir) Van Milletvekili Hüseyin Çelik
GÜLŞEN ORHAN
(Devamla) Bizim, ülkemizin kalkınması için,
halkımızın refahı ve barışı için elimizden
geleni yapmaktan çekinmeyeceğimizi söylüyor, yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
SIRRI SAKIK
(Muş) Sayın Başkan
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Orhan.
OKTAY VURAL
(İzmir) Hangi milletvekili? Hüseyin Çeliki mi kastediyor arkadaş?
SIRRI SAKIK
(Muş) Sayın Başkan, sataşma var; elimizi
kaldırdık ama görmediniz.
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, soru-cevap yok.
İkinci bölüm
üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
Şimdi,
ikinci bölümde yer alan maddeleri, varsa o madde üzerindeki önerge
işlemlerini yaptıktan sonra, ayrı ayrı oylarınıza
sunacağım.
Şimdi,
ikinci bölümde yer alan madde 12ye bağlı ek madde 135te iki önerge
vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 616 Sıra Sayılı Ölçme, Seçme ve Yerleştirme Merkezi
Başkanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında
Kanun Teklifinin 12. maddesine bağlı Ek Madde 135in ikinci
fıkrasının b bendinden sonra aşağıdaki c bendinin
eklenmesini ve bentlerin buna göre teselsül ettirilmesini arz ve talep ederiz.
Nur Serter Ali Koçal Mustafa Özyürek |
İstanbul Zonguldak İstanbul |
Sacid Yıldız Oğuz Oyan Ferit Mevlüt Aslanoğlu
|
İstanbul İzmir Malatya |
c) İletişim Fakültesinden,
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 616 sıra sayılı Ölçme, Seçme
ve Yerleştirme Merkezi Başkanlığının
Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Teklifinin 12nci maddesine
bağlı Ek-135in teklif metninden çıkartılmasını
arz ve teklif ederiz.
M. Nezir Karabaş Şerafettin Halis Hasip Kaplan |
Bitlis Tunceli Şırnak
|
Ufuk Uras Akın Birdal Bengi
Yıldız |
İstanbul Diyarbakır Batman |
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
MİLLÎ EĞİTİM, KÜLTÜR, GENÇLİK VE SPOR
KOMİSYONU BAŞKANI MEHMET SAĞLAM (Kahramanmaraş)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI NİMET ÇUBUKÇU
(İstanbul) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Kim konuşacak acaba?
Sayın Karabaş, buyurunuz.
MEHMET NEZİR KARABAŞ (Bitlis) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; verdiğimiz önergeyle ilgili söz
almış bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, bugün ÖSYM ve eğitimle ilgili
konuşuyoruz. Tabii, bu yasa tasarıyla ilgili denileceklerden daha
çok, biraz, genel olarak eğitimden bahsetmemiz gerekiyor. Değerli
milletvekilleri, Türkiyede çok sayıda üniversite açıldı,
doğru, çok sayıda da vakıf üniversitesi açılıyor ama
biraz, üniversitelere bakmamız gerekiyor. Üniversitelerimiz, başta
taşradakiler dâhil, en eski, uluslararası alanda en ünlü
üniversitelerimizin önü kışlaları andırıyor. Hele
özellikle bölgede, Kürt coğrafyasında telle çevrilmiş, önünde jandarmanın
birçok zaman polis de değil- olduğu üniversitelerimiz var ve polis,
hiçbir şekilde güvenlik, bilmem izin öyle değil; elini kolunu
salladığı zaman, resmî veya sivil bir şekilde istediği
zaman üniversitelerde geziniyor ve üniversiteler hakkında istediği zaman
üniversite öğrencileriyle ilgili işlem yapıyor, istediği
zaman baskı yapıyor, istediği zaman tehdit ediyor ve yine birçok
üniversitede, özellikle bölgede, diğer Türkiye'nin küçük kentlerinde
açılan üniversitelerin birçoğunda eğitim gerçekten çok kötü durumda.
Öğretim üyesi genelde yok denecek düzeyde. Lise düzeyinde eğitim
yapan, lisede eğitim vermesi gereken insanlar belli geçici veya ek dersle
orada eğitim veriyor. Bunu bizler de biliyoruz, bunu iktidar partisi de
biliyor, bunu Sayın Bakanımız da Millî Eğitim Bakanımız
da biliyor.
Değerli milletvekilleri, eğitim denildiği zaman
açılan üniversitelerin, hele özellikle vakıf üniversitelerinin, hem
açan vakfın mevcut yapısı, dünyaya bakışı hem o
vakfın, açılan üniversitenin donanımı, teknik
donanımı yanında eğitim kadrosu, öğretim üyesi kadrosu
hem de o vakfın mantığı, dünyaya bakışı, o
vakıf, o vakfı kuranlar, o vakfın sahipleri ve üniversite kuran
kişilerin dünyaya bakışı, yaşama
bakışı, demokratik bakışı, üniversiteden ne
anladığı, üniversitelere nasıl baktığı,
üniversite eğitimine nasıl baktığı önemlidir. Birçok
zaman yaşamında, ilişkilerinde ve vakıf olarak
çalışmalarında demokratik olmayan yapılar üniversite
kuruyor, bu üniversitelerin mantığı da bu üniversitelerin
eğitim biçimi de bundan farklı olmuyor.
Değerli milletvekilleri, bizler bugün eğitimden
bahsederken -biraz önce Sayın Sırrı Bey de dedi- torba yasada
bir madde geçirdik. Burada Sayın Gülşen Orhan Van Milletvekilimiz,
belli konularda bölgeyi temsil ettiklerini, bölgedeki sorunlarla
ilgilendiklerini, ölümleri kendilerinin de önemsediğini söyledi. Elbette
katılıyorum. Ben, Sayın Gülşen Orhanın tüm ölümler,
hele özellikle Van sınırındaki ölümler karşısında
acı duyduğunu biliyorum. Ama burada 75 tane Kürt milletvekili diyor
sürekli Sayın Başbakan ve o Kürt milletvekilleri burada oturmuşken,
Herkes yararlanır, Terörle Mücadele Yasasından ilişiği
kesilen öğrenciler aftan yararlanamaz. diyorken ondan sonra gelip Biz de
Kürtlerin sorunlarından, onların yaşadıklarından
üzüntü duyuyoruz ve onunla ilgili çalışmalarımız var,
çabalarımız var. demek çok mantıklı gelmiyor.
İkincisi: Elbette ki son dönemde sayın Van
milletvekillerinin, AKP milletvekillerinin de çabaları oldu; ama bunun
dün, öbür gün, beş yıl önce olması gerekirdi, çünkü her gün
insan ölüyor. Her gün o sınırda insanlar ölüyorken bu konuda ciddi
bir tepkiyi, başta Van milletvekilleri olmak üzere, bölge milletvekilleri
olmak üzere de bu Parlamentonun göstermesi gerekiyor. Bugüne kadar bu
yapılmadı.
Ve yine Kürt sanatçılarıyla ilgili, Şivan Perverle
ilgili
Hâlâ Şivan Perverin söylediği birçok parça, Kürtçe parça
yasakken onu söylediler diye, o söyledi veya dinlediler diye insanlar ceza
almışken, birçoğu TRT Şeşte bile yasaklıyken
gelip burada Şivana, Kürt sanatçısına sahip çıkmak çok
mantıklı değil. Gelin, biz, Kürt coğrafyasında Kürte
yönelik, diline yönelik baskıları ortadan kaldıralım,
herkes bundan yararlansın.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MEHMET NEZİR KARABAŞ (Devamla) Elbette ki, Şivan
Perver de özgür bir şekilde hem bu ülkeye gelsin hem de istediği
şekilde düşüncesini açıklasın diyor, saygılar
sunuyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Karabaş.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 616 Sıra Sayılı Ölçme, Seçme
ve Yerleştirme Merkezi Başkanlığının
Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Teklifinin 12. maddesine
bağlı Ek Madde 135in ikinci fıkrasının b bendinden
sonra aşağıdaki c bendinin eklenmesini ve bentlerin buna göre
teselsül ettirilmesini arz ve talep ederiz.
Oğuz Oyan (İzmir) ve
arkadaşları
c) İletişim Fakültesinden,
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
MİLLÎ EĞİTİM, KÜLTÜR, GENÇLİK VE SPOR
KOMİSYONU BAŞKANI MEHMET SAĞLAM (Kahramanmaraş)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI NİMET ÇUBUKÇU
(İstanbul) Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
K. KEMAL ANADOL (İzmir) Sayın Aslanoğlu,
konuşacaklar.
BAŞKAN Sayın Aslanoğlu, buyurunuz efendim.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) - Sayın Başkan, çok değerli
milletvekilleri; hepinize saygılar sunuyorum.
Değerli milletvekilleri, elimdeki liste 11 Şubat
tarihli, ÖSYM tarafından yayınlanan KPSS sınavında boş
olan ve ilan edilen kontenjanların en yüksek ve en düşük
puanları, bu liste. Kaç kontenjan var, kaç puanla girmiş insanlar?
Değerli milletvekilleri, bir kere, yanlış
şurada: Tercih sisteminizde büyük yanlış var. Eğer ben 85
puan almışsam, 85 puanlı bir yere birisi girecekse ben girmeliyim.
Siz bana, diyelim ki (x) yerde tercih yaptırıyorsunuz, (y) yere
yaptırmıyorsunuz, yapamıyorum. Ama (x) yere
yaptığım tercihten dolayı ben 85 puanla giremiyorum, ama
-burada size okuyorum- 73 puanla Elektrik Üretim AŞye bir
başkası girebiliyor.
Değerli milletvekilleri
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI NİMET ÇUBUKÇU
(İstanbul) Tercih yapmamışsa biz ne yapabiliriz?
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) Hanımefendi,
Sayın Bakan, bu sistemin yanlış olduğunu söylüyorum.
Eğer sınava alıyorsanız, sınava aldıktan sonra en
yükseğin puanından başlayarak
Önce bana sormanız
lazım
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI NİMET ÇUBUKÇU
(İstanbul) Öneriniz ne?
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) - Sistemi
değiştirin, sistemi değiştirin Hanımefendi, sistemi
değiştirin.
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI NİMET ÇUBUKÇU
(İstanbul) Nasıl ya?
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) Ben 85 puan
almışsam, giremiyorsam, devlet memuru olarak elektrik idaresinin
bilmem neresine 73 puanla adam alıyorsanız, bana haksızlık
yapıyorsunuz.
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI NİMET ÇUBUKÇU
(İstanbul) Tercih etmediği bir yere mi yerleştirelim?
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) Efendim, tercih
Önce
bana sorun Buraya gider misin, gitmez
misin? deyin. Ben şurada şu puan
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI NİMET ÇUBUKÇU
(İstanbul) Nasıl soracağız?
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) Evet, tercih
sistemini değiştirin arkadaşlar. Bu sistemle siz, yüksek puan
alan insanları saf dışı bırakıyorsunuz. Tercih
sisteminizi değiştirmek zorundasınız, en yüksekten
başlayarak yerleştirmek zorundasınız.
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI NİMET ÇUBUKÇU
(İstanbul) Vay vay vay!
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) Eğer ben, sizin
önerdiğiniz yere gitmiyorsam o hakkımı kaybedeyim. Yani tercih
sistemi
Tercih, tercih diyorsunuz ama eğer bir şekilde, hasbelkader,
Ankaranın göbeğinde 73 puanla giriyorsa bir başka yere
aynı memur 90 puanla giriyor.
Değerli arkadaşlarım, burada haksızlık
yapıyorsunuz. Yıllarca emek veren, yıllarca bir ekmek sahibi
olmak isteyen insanlara haksızlık yapmayın. Gelin, bu sistemde
tercih sisteminizi değil, tercihi siz kullanacaksınız; en yüksek
puandan başlayarak, burada 100 puan alan insan da var, 100 puan alan
insana en önce teklif etmek kaydıyla. Ben eğer gitmezsem oraya, ben
hakkımı kaybedeyim ama ben 90 puan almışım, ben
giremiyorum ama 73 puan alan giriyor. Ben onu tercih etmem. Burada benim
hakkımı elimden almayın. Burada 56 puanla giren de var. 56 puan
da var arkadaşlar. Yani kendi sınıfında, belki
sağlık grubunda, 56 puanla giren var. Belki hemşire, ebe, sağlık
memuru
O grupta çok kişi girmemiş mi, yüksek puan alan yok mu veya
bilemiyorum, 56 puanla adli tıp kurumuna giren insan var burada.
Değerli arkadaşlar, insanlara haksızlık
yapmayın, tercih sistemi deyip buna sığınmayalım,
gelin, gerekirse haksızlık etmemek adına sistemi
değiştirmek zorundayız. Burada, ÖSYM, en yüksek puan alandan
başlayıp insanlara teklif etme sistemini getirmek zorundayız.
Yoksa insanların tercih ettikleri yere şansa, kadere bırakarak
oraya daha çok tercih diyelim yapılıyorsa, bir başka yere
nasıl olsa bura Ankaradır, Ankaraya çok tercih yapılıyor
diyerek kimse müracaat etmiyorsa 73 puanla Elektrik Etüt İdaresine adam
alırsınız. Durum bu. Sistemin değişmesi lazım.
Benim hakkımı acaba buraya 100 kişi, bin kişi müracaat
edecek diye
Ben bilemem. Benim önüme getiriyorsunuz, bir tercih sistemini
koyuyorsunuz, En fazla bu kadar tercih yapabiliyorsunuz. diyorsunuz. Bu
hakkımı elimden almayın. Lütfen sistem değiştirin. En
yüksek puan alan insanların hakkını yemeyin. Önce bunları
yerleştirin ve o zaman kimse de bu ülkenin devlet memurluğuna
gireceğim diye hakkının yendiğini iddia etmesin. Herkes
diyor, anneler, babalar, benim kızım 90 puan aldı giremedi ama
77 puanlı insanlar girdi diyorlar. Sistem buna elveriyor. Değerli
arkadaşlarım, bu sistemi değiştirin.
Sayın İçişleri Bakanım, şu büyükşehirleri
de artık getirin de bir an önce konuşalım.
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz Sayın Aslanoğlu.
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI NİMET ÇUBUKÇU
(İstanbul) Sayın Başkan, bu konuda bir açıklama yapmak
istiyorum.
BAŞKAN - Sayın Bakan bir açıklama yapacaklar.
Buyurunuz.
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI NİMET ÇUBUKÇU
(İstanbul) Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri;
öncelikle bir konuda hem Parlamentomuzu hem de kamuoyunu bilgilendirmek
zarureti doğdu, söz verdiğiniz için teşekkür ediyorum.
Sayın Aslanoğlu, bir önceki bölümde, kendisine gelen bir
vatandaş e-mailinden hareketle bazı hususların vuzuha
kavuşturulmasını istemiş ve Buradan ihbarda bulunuyorum.
şeklinde bir konuşma yapmıştır. Bu
konuşmasında, ÖSYM tarafından yayınlanan kılavuzlarda
bu 12 adet iddia edilen kadro unvanı alanının yer
almadığı ihbarında bulunmuştur. Bu süreç içerisinde,
aradaki dönem içerisinde Öğrenci Seçme ve Yerleştirme Merkezinden bu
ilan edilmediği iddia edilen kadroların, KPSS 2010/2 merkezî yerleştirmede
en küçük ve en büyük puanlar ön lisans yerleştirme 11 Şubat 2011
tarihli kılavuzun yirmi ve yirmi birinci sayfalarında yer
aldığı kendisine bildirilmiştir. Kendisine bildirildikten
sonra bir açıklama yapma gereği duymadım çünkü ben Sayın
Milletvekilimizin aday tarafından yanlış
bilgilendirildiğini veya yanıltıldığını
düşünüyordum. Doğrusu, bu açıklama kendisine
yapıldıktan sonra yeniden söz alıp bu konu üzerinde yapılan
konuşmayı dinleyince bunun tamamen bir ajitasyon meselesi hâline
getirildiğini üzülerek görmüş bulunuyorum.
Bizden istediği Bu sistemi değiştirin. Tercih
sistemi hatalı, 90 puan alan yerleşemiyor, 75 puan alan
yerleşiyor. diyor. Takdir edersiniz ki Kamu Personeli Seçme
Sınavına giren ve şu anda konumuza mevzu ön lisansta
yerleştirme yapılan adayların sayısı 2,5 milyondur.
Dolayısıyla tercih yapmayan birinin herhangi bir göreve atanması
mümkün olmadığı gibi bu atanacak alanların hepsi de, Tapu
Kadastro Genel Müdürlüğünden Tarım İşletmelerine ve
Elektrik İdaresine kadar hepsi ayrı ayrı uzmanlık isteyen
alanlar. Dolayısıyla, 85 puan almış dahi olsa birisi, bir
memuriyet alanını tercih etmediyse, onun oraya atanması
imkânı yoktur. Kaldı ki Siz daha yüksek puan
almışsınız, size bir kez daha soralım, burayı siz
ister misiniz? şeklinde bir sistemin, 2,5 milyon insanın memuriyete
yerleştirileceği bir sınavda mümkün olmadığı
gibi, bu tercih sistemi adı altında size bir kez daha dönüp sorulup,
ona göre yerleştirmenin de doğurabileceği sayısız
sıkıntı ve bugün burada dile getirilen başka hususlarla
birlikte ele alındığında imkânsız görülmektedir.
Dolayısıyla, ben, burada, gerçekten, bir
vatandaşımızın, memuriyete girmiş bir
vatandaşımızın kılavuzun ilgili sayfalarında
görmediği bir durumdan kaynaklanan yanıltıcı bir bilgi
verdiğini düşünüyordum ama Evet bu konuda yeteri kadar ve tatmin
edici bilgi aldım. demek yerine Sayın Aslanoğlu bu meseleyi
ziyadesiyle istismara yönelmiştir. Kamuoyunu bu açıdan bilgilendirme
ihtiyacı hissettim.
Arz ederim.
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Bakan.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) Sayın
Başkan, Sayın Bakan ismimi vererek ajitasyon ve istismar
ettiğim yönünde bir şey söyledi. Söz istiyorum.
BAŞKAN Vereyim söz efendim; buyurun. Sisteme
girmişsiniz zaten, yerinizden vereyim sözünüzü.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) Müsaade ederseniz
kürsüden efendim.
BAŞKAN Yerinizden vereyim Sayın Aslanoğlu,
sisteme girmişsiniz; buyurun.
SIRRI SAKIK (Muş) Sayın Başkan, biraz önce bize
oradan sataşıldı, buradan söz istiyoruz, bizi görmezlikten
geliyorsunuz.
BAŞKAN Ne zaman?
SIRRI SAKIK (Muş) Gülşen Hanım konuşurken
söz istedik, bizi görmediniz.
BAŞKAN Fark etmemişim kusura bakmayın Sayın
Sakık. Arkadaşlar da uyarmadılar.
Buyurun Sayın Aslanoğlu.
VIII.- SATAŞMALARA
İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
2.- Malatya Milletvekili Ferit
Mevlüt Aslanoğlunun, Millî Eğitim Bakanı Nimet Çubukçunun,
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) Sayın Bakan, ne
ajite ederim, ne istismar ederim. Ben, ilk konuşmamda, bana gelen bir
bilgiyi sizinle paylaştım. Bunu eğer Bir milletvekili ajite
ediyor. diyorsanız sizi kınıyorum, bir.
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI NİMET ÇUBUKÇU
(İstanbul) Ben de sizi kınıyorum.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) Sizi
kınıyorum.
İkincisi, ikinci konuşmamda ise bu sistemin bana göre
-bu benim görüşümdür, bunu ajite edemem ben, bu benim şahsi
görüşümdür- yanlış olduğunu, sistemin daha çok yüksek puan
alanlar yerine daha düşük puan alanları yerleştirdiğini,
tercih sistemin yanlış olduğunu
Bunu söylemek benim görevim. Ha
siz paylaşırsınız, paylaşmazsınız. Birinci
konuşmamla ilgisi yoktur, sistem yanlıştır diyorum.
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI NİMET ÇUBUKÇU
(İstanbul) Verdiğimiz bilgileri açıklamadınız, size
bilgi verdim.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) - Buna siz
yanlış değildir diyebilirsiniz ama Türkiyede sınava giren
herkes, en yüksek puandan başlayarak, hakkının yenmemesini
istiyorsa bunun ajite edilmesini lütfen, bir Bakan olarak, kabullenemiyorum,
sizi kınıyorum.
Teşekkür ediyorum.
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI NİMET ÇUBUKÇU
(İstanbul) Ben sizi kınıyorum. Birinci konuşmanızla
ikinci konuşmanıza bakın nasıl farklı.
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz Sayın Aslanoğlu.
IX.- KANUN TASARI VE
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A) Kanun
Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.- Adalet ve Kalkınma
Partisi Grup Başkanvekilleri Yozgat Milletvekili Bekir Bozdağ,
Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş, Samsun Milletvekili Suat
Kılıç ve Giresun Milletvekili Nurettin Canikli ile Kahramanmaraş
Milletvekili Veysi Kaynakın; Ölçme, Seçme ve Yerleştirme Merkezi
Başkanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında
Kanun Teklifi ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Adalet ve Kalkınma Partisi
Grup Başkanvekilleri Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş ve Samsun
Milletvekili Suat Kılıç ile 6 Milletvekilinin; Ölçme, Seçme ve
Yerleştirme Merkezi Başkanlığının Teşkilat
ve Görevleri Hakkında Kanun ile Bazı Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Millî
Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu Raporu (2/849, 2/851) (S.
Sayısı: 616) (Devam)
BAŞKAN - Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
Madde 12ye bağlı ek madde 135i oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Madde 12ye bağlı ek madde 136 üzerinde bir önerge
vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 616
Sıra Sayılı Ölçme, Seçme ve Yerleşme Merkezi
Başkanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında
Kanun Teklifinin 12. maddesine bağlı Ek Madde 136nın ikinci
fıkrasının b bendinden sonra aşağıdaki c bendinin
eklenmesini ve bentlerin buna göre teselsül ettirilmesini arz ve teklif ederiz.
Nur Serter Ali Koçal Ferit Mevlüt
Aslanoğlu |
İstanbul Zonguldak Malatya |
Ali Rıza Öztürk Sacid Yıldız Oğuz Oyan |
Mersin İstanbul İzmir |
c) Denizcilik Yüksekokulundan,
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
MİLLÎ EĞİTİM, KÜLTÜR, GENÇLİK VE SPOR
KOMİSYONU BAŞKANI MEHMET SAĞLAM (Kahramanmaraş)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI NİMET ÇUBUKÇU
(İstanbul) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Sayın Öztürk, buyurunuz.
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, Alanya Hamdullah Emin Paşa Üniversitesinin
kuruluşuna ilişkin bir madde bu. Tabii, güzel Antalyanın güzel
ilçesi Alanyada bir vakıf üniversitesinin kurulmuş olması
aslında güzel bir şeydir ancak bu üniversitelerin kurulması yetmez,
üniversite kurulmuş olmak için üniversite kurulması yetmez, aynı
zamanda üniversitelerin hem personel bakımından hem akademik kadrolar
bakımından hem de mali denetim bakımından üniversiteler
gibi olması lazım. Aslında 12 Eylül 1980 darbesinden sonra YÖK
diye bir kurum getirilmiş üniversitelerin başına bela olarak, bu
YÖK siyasi iktidarların üniversite üzerindeki hem kalemi hem de
kılıcı olma işlevini hâlen sürdürmektedir. Dün bunu
başka siyasi iktidarlar
kullanmış ama Adalet ve Kalkınma Partisi iktidarı YÖK kendi
elinde değilken, yönetimi yönetemez iken buna karşı
olduğunu söylemiş ama şimdi bunun nimetlerinden kendisi
faydalanıyor. Artık, YÖKün antidemokratik olup olmaması AKPyi
fazla da ilgilendirmiyor; önemli olan, antidemokratik YÖKün
sağladığı nimetlerden AKP faydalanıyor mu
faydalanmıyor mu, bu önemli AKP için.
Değerli arkadaşlarım, üniversitelerin
özerkliği ve özgürlüğü sadece kampüs içerisindeki binalara
tanınmış bir özerklik ve özgürlük değildir; orada mali,
idari ve akademik özerkliklerin sağlanılması gerekmektedir.
Üniversite içinde üretilen hizmetlerin pek çoğu bugün
özelleştirilmektedir. Yine, üniversitede yemek, ulaşım,
barınma, temizlik, spor gibi pek çok kolektif hizmet belli
anlaşmalarla taşeronlara devredilmektedir.
Üniversitelerde akademik kadroların
dağıtımında keyfî ve ayrımcılık içeren
uygulamalar giderek yaygınlaşmaktadır. Araştırma
görevlilerinin istihdam edilme biçimleri çeşitlenmiş ve
esnekleştirilmiştir. Farklı adlar altında aynı
işi yapan kamuda ve vakıf üniversitelerinde çalışan
araştırma görevlileri iş güvencesinden yoksun durumdadır.
Dahası, vakıf üniversitelerinde görev yapan araştırma
görevlilerinin çoğu sosyal güvenceden yoksundur. Son dönemlerde bunlara
ilaveten üniversitelerde proje asistanlığı, öğrenci
asistanlık gibi uygulamalar devreye sokulmuş ve giderek artan biçimde
bu örnekler kadrolu asistanlığın yerini almıştır.
Türkiye üniversiteleri insanın özgürleşmesi
amacından ayrılıp akademik kapitalizme geçişin öyküsünü
trajik bir şekilde yaşamaya başlamıştır. Üniversite
özerkliği ve akademik özgürlükler kavramlarının içi
boşaltılmış, üniversite özerkliğinin içeriği
yönetim anlayışıyla doldurulmuştur.
Üniversite kampüslerine polis elini kolunu sallayarak
girmiştir. Üniversiteler artık, polis karakolları hâline getirilmiştir.
Hak arayan üniversite öğrencilerinin siyasi iktidarı protesto etme
gibi demokratik hakkı polis copuyla, polis panzeri ve biber gazıyla
âdeta ezilmiştir.
Düşüncelerini özgürce ifade etmek, diğerlerine
kendilerini anlatmak isteyen tüm üniversite bileşenleri üzerinde
baskılar sürmektedir. Üniversitelerde gerçeği arama ve ifade etme
özgürlüğü yok edilmiştir.
Sivil polis, özel güvenlik birimleri ve diğer tedbirler,
güvenli ve özgür düşüncenin mekânları olması gereken
üniversiteleri güvenlik gerekçesiyle baskı kuşatması altına
almıştır. Üniversitelerde öğrenme ve öğretme
özgürlüklerini güvenlik gerekçesiyle açık veya örtük biçimde
baskılayan bu tür uygulamalara siyasi iktidar daha da destek vermektedir.
Silahların gölgesinde bilim yapılamayacağının herkes
tarafından bilinmesine rağmen siyasi iktidar bunun hâlâ daha
farkına varmamıştır.
Siyasi iktidarın, hak arayan insanların üzerine
uyguladığı bu baskı ve zulüm, ileri demokrasinin, 12 Eylül
2010 Anayasa değişikliklerine ilişkin referandum
yapıldıktan sonra Türkiyeye gelen, AKPnin getirdiği ileri
demokrasinin uygulamaları olsa gerek.
Biz, böylesine bir ileri demokrasi istemiyoruz. Üniversite
gençliği, üniversite bilim adamları normal demokrasiye razı. Bu
ileri demokrasi AKPnin olsun.
Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Öztürk.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Sayın Vural, sisteme girmişsiniz, niçin acaba?
OKTAY VURAL (İzmir) Evet, 60a göre bir şeyle ilgili,
Sayın Bakana bir
BAŞKAN Buyurunuz efendim.
OKTAY VURAL (İzmir) Efendim, daha önce bazı
milletvekillerimiz ilçelerde üniversite kurulmasına ilişkin
önerilerde bulunuyorlardı. İlçelerde üniversite kurulması gibi
bir politikamız yok. deniyordu yanlış
hatırlamıyorsam. Şimdi, mesela Alanyada üniversite kuruluyor,
mesela Tarsusta üniversite kurulmasına ilişkin girişimler
vardı. Acaba, yani bundan sonra ilçelerde de üniversite kurulması gibi
bir prensip geçerli olacak mı, genel bir prensibin bir parçası olarak
mı değerlendirebileceğiz?
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz Sayın Vural.
Sayın Emek, siz?
ATİLA EMEK (Antalya) Ben de kısa bir açıklama
yapacağım Sayın Başkanım.
BAŞKAN Buyurunuz.
ATİLA EMEK (Antalya) Sayın Başkanım,
teşekkür ederim.
Antalya Milletvekili olarak Alanya ilçemizde bir vakıf
üniversitesinin, Hamdullah Emin Paşa Vakfı Üniversitesinin
kuruluşunu görüşüyoruz. Alanyamıza, Antalyamıza bütün
ülkemize hayırlı olmasını diliyorum.
Bu bir başlangıçtır, diğer ilçelerimizde de
aynı şekilde ileride üniversite kurulması temennisiyle hayırlı
olmasını diliyorum, teşekkür ediyorum, saygılar sunuyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Emek.
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI NİMET ÇUBUKÇU
(İstanbul) Bu konuyla ilgili kısa bir açıklama yapmak
istiyorum.
BAŞKAN Tabii, buyurun.
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI NİMET ÇUBUKÇU
(İstanbul) Sayın Başkanım, vakıf üniversiteleri
olarak ilçelerde üniversite kurulmasına herhangi bir itirazımız
yok. Fakat, İlçelerde üniversite kurulması için, devlet üniversitesi
kurulması için henüz bir alınmış kararımız yok,
bu yönde de bir adım atmıyoruz. diye söylemiştim ve yedi devlet
üniversitesinin Parlamentoda görüşüldüğünde sorulara karşı
bu cevabı verdim. Bundan önce Tarsusta da vakıf üniversitesi
kuruldu, var yani devlet üniversitelerini biz tercih etmiyoruz devlet olarak
ama vakıf üniversitelerinin kuruluşu konusunda ilçenin
şartları, üniversite talebi, bunun uygunluğu konusunda YÖKün
değerlendirmeleri doğrultusunda Genel Kurula sunuyoruz.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz.
Madde 12ye bağlı ek madde 136yı
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Madde 12ye bağlı ek madde 137de bir önerge
vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 616 Sıra Sayılı Ölçme, Seçme
ve Yerleştirme Merkezi Başkanlığının
Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Teklifinin 12. maddesine
bağlı Ek Madde 137'nin ikinci fıkrasının b bendinden
sonra aşağıdaki c bendinin eklenmesini ve bentlerin buna göre
teselsül ettirilmesini arz ve talep ederiz.
Nur Serter Ali Koçal Sacid
Yıldız |
İstanbul Zonguldak İstanbul |
Tayfun İçli Oğuz Oyan Ferit Mevlüt
Aslanoğlu |
Eskişehir İzmir Malatya |
c) İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesinden,
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
MİLLÎ EĞİTİM, KÜLTÜR, GENÇLİK VE SPOR
KOMİSYONU BAŞKANI MEHMET SAĞLAM (Kahramanmaraş)
Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI NİMET ÇUBUKÇU
(İstanbul) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Sayın İçli, buyurunuz.
H. TAYFUN İÇLİ (Eskişehir) Sayın
Başkanım, çok değerli milletvekili arkadaşlarım;
sizleri saygıyla selamlıyorum.
Şimdi, bu önergemizde iktisadi ve idari bilimler fakültesinin
kurulmasını öneriyoruz. Bu konuda konuşacak çok fazla bir
şey yok ama bir önceki, 9uncu madde konusunda beş dakikada
görüşlerimi ifade etmem o kadar mümkün olamadı. Buradan bir kez daha
kamuoyunun bilgisine sunmak istiyorum.
Değerli arkadaşlarım, bu 9uncu maddede bir
kısıtlama getiriliyor ve deniliyor ki: Adli ve idari soruşturma
ve kovuşturmalarda soru havuzuna erişim için Bakanlar Kurulunun izni
gereklidir. şeklinde bir hüküm var. Bu, Anayasaya açıkça
aykırı, onu söylemiştim, Anayasanın 138inci maddesine
aykırıdır. Hâkimler üzerinde, mahkemeler üzerinde yürütme
organının böyle bir yasaklayıcı hüküm koyması mümkün
değil ama farklı bir madde de var, Anayasanın 125inci maddesi:
İdarenin her tür eylem ve işlemleri yargı denetimine
açıktır. ve çok önemli çünkü 12 Eylülde yapılan Anayasa
değişikliğinde Anayasanın 125inci maddesine eklemeler de
yapıldı. Şimdi, siz, burada, idare, bu soru havuzunda
birtakım olaylar olacak, bunun soruşturulmasıyla görevli
cumhuriyet savcısı ya da kovuşturulmasıyla görevli bir
mahkeme davada Bakanlar Kurulunun iznini almadan kovuşturma yapamayacak.
Anayasanın 125inci maddesinde çok açık bir hükümdür, bunu özellikle
belirtmek istiyorum.
Yine kısa zamanda bu geçici 1inci maddesinde 318 kadronun
kısıtlı istisnalar dışında kalan
kısmının YÖKe devrini ama buna karşılık da yeni
180 kadro verilmesine ilişkin bir hüküm buradan geçti. Değerli
milletvekilleri, bu da Anayasanın 125inci maddesine açıkça
aykırıdır. Yargı yolunu kapama amacına yönelik,
kulağı arkadan göstermeye yönelik bir düzenlemedir. Siz, kanunla,
orada çalışan memurların müktesep haklarını alıp,
keyfî olarak başka bir yere lağvedip kadrosunu YÖKe devredemezsiniz.
Bu idari bir işlem olsa Anayasanın 125inci maddesi gereğince
idare mahkemeleri bunu iptal eder ama siz bu
vatandaşlarımızın, bu kişilerin yargı yolunu
kapatmak için kanuna ve Anayasaya karşı hile kullanmak suretiyle
bunu geçici 1inci madde olarak buraya getiriyorsunuz. Bu ne yaman bir
çelişkidir ki buradaki 318 kadroyu, skandalı bunun üzerine
yıkıyorsunuz ama bu 318 kişiye sonradan yapılacak
sınavların sorularını hazırlattırıyorsunuz;
yine ne yaman çelişkidir ki yeni alacağınız 180
kişinin eğitilmesi görevini bu kadrolara veriyorsunuz. Burada
açık bir çelişki vardır. Siz, bu vatandaşların,
yıllarını emek vermiş, bu meslekte geçirmiş, ÖSYMde
geçirmiş bunca insanı, suçu bunların üzerine atmak suretiyle bu
işten sıyıramazsınız. Bu kanun, bu işten
sıyırma kanunudur. Hem suçlusunuz, suçlu olmakla, suçluları
bulmamakla da 2nci kez suçlusunuz hem de suçu buradaki 318 kişilik
kadroya yüklemek istiyorsunuz.
Değerli arkadaşlarım, gerçekten, bu çok vahim bir
olay. Burada kul hakkı yiyorsunuz. Soruşturma yapmadan, belirli
kadroları Siz kötüsünüz, siz şaibe altındasınız.
deyip, onları buradan, ÖSYMden uzaklaştırmak istiyorsunuz ve
çok ilginçtir, daha önce de söyledim, ÖSYM Türkiyenin en güvenilir kurumlarından
birisidir. Siz burada bir rotasyon yapmak, kadro değişikliği
yapmakla, sadece 318 kadroya haksızlık etmiyorsunuz. Bu kuruma
güvenen milyonlarca gencimizin, ister üniversite sınavı olsun ister
Anadolu liseleri sınavı olsun ister KPSS sınavı olsun ister
ALES sınavı olsun, onların hepsinin hakkını gasp
edecek, ben F tipi demeyeyim, haksızlık etmeyeyim ama AKP tipi
kadrolaşmayla, milyonlarca gencimizin, onların annesinin
babasının haklarını gasbediyorsunuz. Bu kul hakkı
yemektir. Dinimize göre kul hakkını yemenin affedilecek yanı
yoktur. Siyaseten yaptığınız hatalar affedilebilir. Seçimle
partiler değişir, iktidar değişir ama kul
hakkının hesabını veremezsiniz. Onun için, bu konularda çok
dikkatli olmak lazım.
Bir de çok kısa bir şey söyleyeyim: Artık, torba
kanun getirmiyorsunuz, kese kanun getiriyorsunuz. Bir tek uluslararası
sözleşmeleri burada kanun olarak görüşüyoruz. Onun
dışında, beş maddelik, on maddelik kanunları torba
kanun, kese kanun, cep kesesi kanunu gibi getirmek kanun yapma tekniğine
ayıp olduğu gibi, bu işlemler halkın bilgilenme
hakkını da engellemektedir diyor, hepinize saygılar sunuyorum.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz Sayın İçli.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Madde 12ye bağlı ek madde 137yi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Madde 12ye bağlı ek madde 138 üzerinde bir önerge
vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 616 Sıra Sayılı Ölçme, Seçme
ve Yerleştirme Merkezi Başkanlığının
Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Teklifinin 12. maddesine
bağlı Ek Madde 138in ikinci fıkrasının b bendinden
sonra aşağıdaki c bendinin eklenmesini ve bentlerin buna göre
teselsül ettirilmesini arz ve talep ederiz.
Nur Serter Ali Koçal Ferit Mevlüt
Aslanoğlu |
İstanbul Zonguldak Malatya |
Sacid Yıldız Abdullah Özer Oğuz Oyan |
İstanbul Bursa İzmir
|
c) Yabancı Diller Yüksekokulundan,
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
MİLLÎ EĞİTİM, KÜLTÜR, GENÇLİK VE SPOR
KOMİSYONU BAŞKANI MEHMET SAĞLAM (Kahramanmaraş)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
ÇEVRE VE ORMAN BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar)
Katılmıyoruz Başkan.
K. KEMAL ANADOL (İzmir) Abdullah Özer
BAŞKAN Sayın Özer, buyurunuz. (CHP
sıralarından alkışlar)
ABDULLAH ÖZER (Bursa) Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; Bursada kurulmakta olan Bursa Orhangazi Üniversitesiyle
ilgili önerge hakkında söz almış bulunuyorum. Yüce Meclisi
saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlarım, Uludağ Kültür, Sağlık ve Eğitim Vakfı
tarafından 2547 sayılı Yükseköğretim Kanununun vakıf
yükseköğretim kurumlarına ilişkin hükümlerine tabi olmak üzere,
kamu tüzel kişiliğine sahip Bursa Orhangazi Üniversitesi
adıyla bir üniversite kurulmaktadır.
Üniversiteler, en geniş anlamıyla üniversal yani
evrensel düşüncenin doğduğu, geliştiği, bilim
yuvası olan eğitim kurumlarıdır. Üniversiteler, sağlam
temellerle kurulup araştırmanın ve bilimsel
çalışmaların yoğun olduğu, içinde bulunduğu
toplumu çağın ilerisine taşıyan ve bu hedeflere ulaşmasını
sağlayan kurumlardır. Kurulacak her yeni üniversitenin en
azından bir hazırlık süreci içinden geçmesi gerekmektedir.
Başlangıçta başka bir üniversiteye bağlı fakülteleri
ve ardından planlanan yerleşkesiyle tam donanımlı olarak
hazır hâle getirilmesi, mühendislik, fen bilimleri, sosyal bilimler ve
eğitim fakülteleri gibi üniversitelerin olmazsa olmazı olan alanlarda
açılacak fakültelerin varlığı ile daha iyi konuma
geleceği açıktır.
Son zamanlarda, özellikle vakıf üniversitelerinin
girişimleriyle açılan eğitim kurumlarının
özelliklerine genel anlamda bakıldığında cemaatlerin
desteğiyle kuruldukları görülecektir. Bu tür yapılanmaların
eğitim kurumlarının her kademelerine olan ilgileri öteden beri
bilinen bir gerçektir. Önce dershanelerle başlayan, daha sonra ise ilk ve
ortaöğretim kurumlarıyla devam eden eğitimde el
değiştirme sürecinin yeni boyutunu da son zamanlarda üniversitelerde
görmekteyiz. Çağdaş, bilimsel, laik ve evrensel dünya görüşüne
sahip bireyler yetiştirmeyi kendisine ilke edinmesi gereken üniversiteler
toplumu değiştiren özellikleriyle eğitimde en önemli güç
merkezidir. Bu hâliyle, tek taraflı düşüncenin odağında
kalmış, otoriter ve özgürlükçü olmayan, gerici akımların
etkisinde kalmış bir üniversite de aynı şekilde toplumu
parçalayabilecek en tehlikeli silahtır.
Bütün devlet üniversitelerinde olduğu gibi Uludağ
Üniversitesi de önemli ölçüde akademik kadro sorunu yaşayan
üniversitelerin başında gelmektedir. Birçok değerli bilim
adamını özel üniversite ve hastanelere vermek zorunda kalarak yetişmiş
akademik kadrosunda önemli eksiklikler yaşamaya devam etmektedir. Bütün
devlet üniversitelerinde yaşanan bu sorun vakıf üniversitelerine
sağlanan ayrıcalıklı desteklere âdeta devlet üniversiteleri
adına haksız rekabet ortamı yaratılmaktadır.
Uludağ Üniversitesinin akademik kadrosunun güçlendirilmesi ve
bütçe olanaklarının daha iyi bir konuma getirilmesi beklenirken
vakıf üniversitelerine sağlanan ayrıcalıklı destekler
akla şu soruları getirmektedir: Devlet üniversiteleri bir süre sonra
sadece fakir aile çocuklarının gelebildiği üniversiteler mi
olacaktır? Âdeta siyasi rant amacıyla her yerde açılan
üniversiteler sözde bilim yuvaları hâline getirilmek mi istenmektedir?
Aslında, niyet başka da, yeni kadrolaşmalara zemin açabilecek
yeni başka istihdamlar sağlayan kurumlar mı açılmak
istenmektedir?
Üniversitelerin özgür düşünceye açık, çağdaş,
evrensel dünya görüşleriyle, laik yapısıyla, Atatürkçü çizgide,
ülkesini daha ileriye taşıyan yapıda olmasını tüm
arzularımızla istiyoruz, bu konuda her türlü girişimi içtenlikle
karşılıyor ve destekliyoruz çünkü cumhuriyetimizin kurucusu
Mustafa Kemal Atatürkün önemli sözlerinden birinde olduğu gibi, aklı
hür, vicdanı hür nesillere ihtiyacımız vardır. Devlet kaynaklarıyla
değil, kendi olanaklarıyla, kazanç amacı gütmeden vakıflar
tarafından kanunla kurulan kamu tüzel kişiliğine sahip
üniversiteler, ülkemizdeki yükseköğretimin önemli bir unsurunu
oluşturmaktadır. Bu vakıf üniversitelerinin, özgür
düşünceye açık, çağdaş, evrensel dünya görüşleriyle,
laik yapısıyla, Atatürkçü çizgide ülkemizi daha ileriye
taşıyan, dogmatik değil analitik düşünceyi ön plana
çıkaran bir eğitim vermesini sağlamak ülkeyi yönetenlerin
anayasal görevi olmalıdır diyor...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ABDULLAH ÖZER (Devamla)
bu ilkeler doğrultusunda
eğitim yapacağına inanmak istiyorum.
Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Özer.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Kabul edilmemiştir.
Madde 12ye bağlı ek madde 138i oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Madde 12ye bağlı ek madde 139da iki önerge
vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 616 sayılı yasa teklifinin 12nci
maddesine bağlı ek madde 139un (ç) bendinin Adana Hava
Ulaştırma Fakültesinden şeklinde değiştirilmesini arz
ve teklif ederiz.
Kürşat Atılgan Ahmet Duran Bulut Mustafa Enöz |
Adana Balıkesir
Aydın |
Akif Akkuş Osman Durmuş Ertuğrul Kumcuoğlu |
Mersin Kırıkkale
Aydın |
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 616 Sıra Sayılı Ölçme, Seçme
ve Yerleştirme Merkezi Başkanlığının
Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Teklifinin 12. maddesine
bağlı Ek Madde 139un ikinci fıkrasının b bendinden
sonra aşağıdaki c bendinin eklenmesini ve bentlerin buna göre
teselsül ettirilmesini arz ve teklif ederiz.
Nur Serter Ali Koçal Sacid
Yıldız |
İstanbul Zonguldak İstanbul |
Ferit Mevlüt Aslanoğlu Rasim Çakır Oğuz Oyan |
Malatya Edirne İzmir |
c) Mimarlık
Tasarım Fakültesinden,
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
MİLLÎ
EĞİTİM, KÜLTÜR, GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU BAŞKANI
MEHMET SAĞLAM (Kahramanmaraş) Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet?
ÇEVRE VE ORMAN
BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) Katılamıyoruz Sayın
Başkan.
K. KEMAL ANADOL
(İzmir) Önerge üzerinde Rasim Çakır konuşacak.
BAŞKAN
Sayın Çakır, buyurunuz. (CHP sıralarından
alkışlar)
RASİM ÇAKIR
(Edirne) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilli arkadaşlarım; Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu önerisi üzerinde söz aldım. Hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlarım, artık, seçim zamanı yaklaştı. Seçim
zamanı yaklaşınca Parlamentoda görüşülen kanun
tekliflerinin görüşülme biçimi, içeriği, muhteviyatı ve
yönteminde de farklılıklar oluşmaya başladı. Bir
bakıyorsunuz, Trakyabirlikle ilgili Meclisin kabul etmiş olduğu
bir Meclis araştırması üç buçuk aydır AKP Grubunun isim
bildirmemesi üzerine toplanamıyor. Diğer taraftan, Bakanlar Kurulu
bir gece yarısı bir kanun tasarısı hazırlıyor,
Millî Savunma Komisyonuna gönderiyor, oy birliğiyle, kırk sekiz saat
de beklenmeden Bunun hemen geçmesi lazım, bu çok acil, memleket meselesi
bu. falan diyerek, maddeler okunmadan, kanunun metni bile okunmadan, numaralar
okunarak komisyonlardan geçiriliyor. Yani, öyle bir duruma gelindi ki sanki,
Türkiyede, züccaciye dükkânına bir fil girmiş gibi, iktidar partisi
giderayak Neyi koparabilirim, neyi kotarabilirim, neyi kaçırabilirim veya
neyi gitmeden önce halledebilirim. anlayışıyla bir düzen
tutturmaya gayret etti.
Tabii, bunlar
yapılırken, bu arada millî eğitimle ilgili de maalesef dokuz
yıldır götürmüş olduğunuz politikalarda eğitimin millî
olma niteliği hızla kayboldu, eğitimin millî tarafı bir
tarafa kaldı, eğitim süratle özerkleştirildi,
özelleştirildi. Dolayısıyla, eğitimin millî niteliği
ortadan kalkınca da ne oldu? Eğitimde fırsat eşitliği
ortadan kalkmaya başladı. Yani parası olan ailelerin
çocukları daha iyi eğitim alır, daha iyi okullara gidebilir hâle
geldiler, parası olmayan ailelerin çocukları da ancak ilköğretim
düzeyinde bir eğitim alma fırsatı bulabildiler.
Değerli
arkadaşlarım, tabii, bunları niçin anlatıyorum? Bu,
toplumda nasıl bir sonuç yaratıyor sonuçta? Bugün Millî Savunma
Komisyonuna gelen bir kanun teklifi şöyle: 50 bin tane uzman asker
alınacak vatan savunması için. 50 bin tane uzman asker
İlkokul
mezunları alınıyor yani ilkokul mezunu bir gencimiz
NURETTİN
AKMAN (Çankırı) En az diyoruz.
RASİM ÇAKIR
(Devamla)
savaşmak için, vatanı kurtarmak için, sınır
boylarında cenk etmek için askere alınıyor. Yani o yoksul aile
çocukları, ancak ilkokulu bitirebilme olanağı bulabilen aile
çocukları bu ülkede vatan savunmasında cenk etme görevini
alıyorlar, savaşma görevini alıyorlar ama sizin
yaratmış olduğunuz eğitim sisteminden dolayı,
varsıl olduğu için, parası olduğu için, daha iyi
eğitim alabilme olanakları olduğu için o gençlerimiz de çok daha
farklı noktalarda bu ülkeye hizmet etmeye gayret ediyorlar.
Değerli
arkadaşlarım, gün gelir bu öyle bir sonuca gider ki -yani üç sene
sonra, beş sene sonra, on sene sonra- hani bir hikâye vardır ya,
asteğmenin kura çektiği gibi Ha, bu bayrağı buraya
dikenin
diye, bu iş o noktaya gider. Yani toplumda millî eğitimde
fırsat eşitliğini bozan, eğitimin millî olma
niteliğini ortadan kaldırmaya yönelik ciddi bir projeyle
çalışma gayreti içerisindesiniz.
Biz Cumhuriyet
Halk Partisi olarak bunu doğru bulmuyoruz. Halkın iktidarında
halkın bütün çocuklarının eşit düzeyde eğitim alma
hakkının var olduğunu bilerek ve onlara her platformda, her
kulvarda yarışabilme fırsatı tanıyarak bir millî
eğitim politikası oluşturacağımızı ifade
ederek yüce heyetiniz saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Çakır.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 616 sayılı yasa teklifinin 12nci maddesine bağlı ek
madde 139un (ç) bendinin Adana Hava Ulaştırma Fakültesinden
şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Kürşat Atılgan
(Adana) ve arkadaşları
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
MİLLÎ
EĞİTİM, KÜLTÜR, GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU BAŞKANI
MEHMET SAĞLAM (Kahramanmaraş) Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet?
ÇEVRE VE ORMAN
BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) Katılamıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN
Sayın Atılgan, buyurunuz. (MHP sıralarından
alkışlar)
KÜRŞAT
ATILGAN (Adana) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türk
Hava Kurumunun kurmuş olduğu Türk Hava Kurumu Üniversitesi
hakkında söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, havacılık üniversitesi gerçekten ülkemizdeki önemli
bir boşluğu dolduracak bir üniversite olacaktır.
Çağımızın en önemli mesleklerinden biri olan
havacılık mesleği bugüne kadar Eskişehir Anadolu
Üniversitesine bağlı olan Havacılık Fakültesi şeklinde
bir kurumsal yapıyla devam ediyordu. Türk Hava Kurumunun, Yüce Atatürkün
kurduğu, Türk gençlerinin havacılık faaliyetleriyle ilgili
özendirilmesi amacıyla kurulan Türk Hava Kurumunun, ki İstikbal
göklerdedir diyerek geleceği işaret eden Yüce Atatürkün kurmuş
olduğu bu kurumun bugün bu mesleği kurumsal hâle dönüştürmeye
dönük havacılık üniversitesi kurmasını gerçekten Türkiye
açısından çok önemli bir gelişme olarak önemsiyorum ve Türk Hava
Kurumunu bu girişiminden dolayı kutluyorum. İnşallah, bu
üniversitenin fakülteleri gereği gibi organize edilir, gereği gibi
altyapısı oluşturulur ve Türkiyede ve dünyada her yerde
çalışma imkânı olan, hem de yüksek ücretlerle çalışma
imkânı olan havacılığın her dalındaki
birtakım meslekleriyle ilgili Türk gençleri de bu alanda yerini
alırlar.
Değerli
milletvekilleri, aslında benim burada vermiş olduğum önerge çok
teknik bir konuyla ilgili, çok önemli bir önergeydi. Havacılık için
en önemli olan şeylerin başında meteoroloji gelir yani
yaptığınız havacılık aktivitesinde senenin büyük
oranda havacılık aktivitesine müsaade edebilecek şekilde
meteorolojik imkânların müsaade etmesi gerekir. Yani siz bir uçuş
okulunu Erzurumda, Erzincanda, Ankarada kurabilirsiniz ama bu okul senenin
ancak yüz yetmiş gününden faydalanarak uçuş faaliyetlerini
yürütebilir ama bunu Antalyada, Adanada, İzmirde, kıyı
şeridinde veyahut da havanın daha iyi olduğu yerlerde
kurarsanız senenin üç yüz elli gününden faydalanarak havacılık
aktivitelerini götürebilirsiniz. Dolayısıyla, altyapısı
olan, meydanı olan, meteorolojik şartları Türkiye'nin en iyi
havacılık faaliyetlerine müsaade eden Adanada bir hava
ulaştırma fakültesinin kurulması, bana göre kurumun da yani bu
üniversiteyi kurmaya dönük olan kurumun da çok rahat bir şekilde kabul
edeceği, hatta bunun orada kurulabileceği
Çünkü nerede
kurulacağı doğrultusunda bir ifade yok kanunda.
Dolayısıyla
bunu biraz da o tarafa yönlendirmek için, Hükûmet tarafından ihmal edilen
Adanaya bir nebze olsun bir soluk aldıracak bir uygulamanın önünü
açmak için teklifte bulundum.
ÇEVRE VE ORMAN
BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) İhmale uğramıyor.
KÜRŞAT
ATILGAN (Devamla) Her ne kadar Sayın Veysel Eroğlu oradan bana laf
atıyorsa da
ÇEVRE VE ORMAN
BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) Yok, laf atmıyorum.
KÜRŞAT
ATILGAN (Devamla) Yani şu anda havacılıkla Çevre ve Orman
Bakanlığının ilişkisini belki biraz orman
yangınlarına dönüştürerek kendi alanıyla ilgili daha güzel
açıklamalar yapabilirim ama isterdim ki orada Millî Eğitim
Bakanı olsun, çok mantıki yapmış olduğum bu öneriyi de
siz değerli milletvekilleri vasıtasıyla bu Meclisten geçirelim.
Dolayısıyla,
değerli milletvekilleri, havacılık çok önemli bir aktivitedir.
En önemli yapılacağı yerlerden biri Adanadır,
coğrafya uygundur, meteoroloji uygundur. Bir de Türkiye için çok önemli
bir yerdir. Yani Hükûmetle ilgili bir şey der demez Sayın Çevre
Bakanımız oradan laf attı ama ben size Hükûmet Adanayı
unuttu. diye
Ayrıca, Devlet Planlama Teşkilatının
verilerinden, illerin kamu yatırımlarından aldığı
payları okuyorum: Adana 2000 yılında, bizim iktidarda
olduğumuz dönemde kamu yatırımlarından aldığı
pay açısından 5inci sırada, 2001de 4üncü sırada, 2002de
3üncü sırada. Bakınız, devri iktidar olan AKP döneminde yani
sizin devrinizde, Sayın Bakanım, Adana nerelere gidiyor? 2003te 27nci
sırada, 2004 ve 2005te 13üncü sırada, 2006da 15, 2007de 21,
2008de 23, 2009da 32 -değerli Adana milletvekillerinin de dikkatine
sunuyorum- 2010da 36ncı sırada.
Değerli
milletvekilleri, Adana, katma bütçeye sağladığı imkânlar
açısından Türkiye'de 7nci sırada, illerin büyüklüğü
açısından 6ncı sırada. Dolayısıyla, ayrıca
bu ilin çok özel bir konumu var, Türkiyenin laboratuvarı gibidir;
Türkiyenin her kesiminden, dinimizin her türlü sectlerinden yani
mezheplerinden insanların olduğu, âdeta -bir laboratuvar gibi- Türk
milletinin kaynaşmasının bir laboratuvarıdır, oraya
özel önem göstermek gerekir.
Saygılar
sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Atılgan.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmiştir.
BEKİR
BOZDAĞ (Yozgat) Hayır, hayır
BAŞKAN
Edilmiştir çünkü ellerinizi kaldırmadınız sayın
vekiller, tamamdır. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
BEKİR
BOZDAĞ (Yozgat) Hayır efendim
Hayır Sayın Başkan
K. KEMAL ANADOL
(İzmir) Ya, geçti, geçti
KÜRŞAT
ATILGAN (Adana) Geçti
BAŞKAN
Yani iki defa oylayamam Sayın Bozdağ, lütfen
BEKİR
BOZDAĞ (Yozgat) Hayır Sayın Başkan
Sayın
Başkan, ellerimizi kaldırdık, ben de dâhil.
K. KEMAL ANADOL
(İzmir) Kaldırmadınız ya.
KÂTİP ÜYE
YUSUF COŞKUN (Bingöl) Sayın Başkanım,
kaldırmışlardır.
BAŞKAN
Kaldırmadılar ellerini, sayın kâtip üyeler. (MHP ve CHP
sıralarından alkışlar)
KÂTİP ÜYE
YUSUF COŞKUN (Bingöl) Kaldırdılar ellerini.
BAŞKAN
Kaldırmadılar.
KÂTİP ÜYE
YUSUF COŞKUN (Bingöl) Biz gördük Başkanım.
BAŞKAN
Kaldırmamış elini, ne yapalım.
KÂTİP ÜYE
YUSUF COŞKUN (Bingöl) Başkanım, kaldırdılar
ellerini, çoğunluk burada zaten.
BEKİR
BOZDAĞ (Yozgat) Sayın Başkan, eller kaldırıldı,
ben de takip ettim.
BAŞKAN
Sayın Bozdağ, sayın milletvekillerine lütfen söyleyin
BEKİR
BOZDAĞ (Yozgat) Tamam efendim
BAŞKAN
kabul etmiyorlarsa ellerini kaldırsınlar. (AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
BEKİR
BOZDAĞ (Yozgat) Tamam ama eller kaldırıldı Sayın
Başkan.
BAŞKAN
Olay bitmiştir, oylama bitti efendim.
BEKİR
BOZDAĞ (Yozgat) Efendim olay bitti olur mu? Bu vakıf üniversitesi
Sayın Başkanım, burada büyük bir yanlışlık
yapıyoruz, devlet üniversitesi kurmuyoruz burada. (AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
KÂTİP ÜYE
FATİH METİN (Bolu) Vakıf üniversitesi bu Sayın
Başkanım, ısrar etmenize gerek yok.
BAŞKAN
Tamam
KÂTİP ÜYE
YUSUF COŞKUN (Bingöl) Tereddüt varsa
KÂTİP ÜYE
FATİH METİN (Bolu) Oylamayı biz sayıyoruz.
BAŞKAN Ama
kaldırmamışsa bunun şeyi olmaz ki
KÂTİP ÜYE
FATİH METİN (Bolu) Burada sayı da belli Sayın
Başkanım.
KÂTİP ÜYE YUSUF
COŞKUN (Bingöl) Oylamayı biz sayıyoruz Başkanım, biz
de sayıyoruz.
BAŞKAN
Evet, kaldırmadılar
KÂTİP ÜYE
YUSUF COŞKUN (Bingöl) Bizimle sizin aranızda tereddüt hasıl
oldu, yeniden oylayabilirsiniz.
BAŞKAN
Oylayamayız efendim.
KÂTİP ÜYE
FATİH METİN (Bolu) 5 kişiye karşı 15 kişi olur
mu Sayın Başkanım?
BAŞKAN
Nerede 5 kişi var?
KÂTİP ÜYE
FATİH METİN (Bolu) Lütfen, Allah aşkına, kaldıran 5
kişi, oradaki 20 kişiyle bir olur mu ya Sayın
Başkanım? Allah aşkına
BEKİR
BOZDAĞ (Yozgat) Sayın Başkan, oylamada bir
yanlışlık olduğu zaman düzeltme imkânı var. İç
tüzükün
BAŞKAN
Sayın Bozdağ
BEKİR
BOZDAĞ (Yozgat) Sayın Başkan, müsaade buyurursanız bir
itirazım var.
BAŞKAN
Sayın Bozdağ
BEKİR
BOZDAĞ (Yozgat) İç Tüzükün
BAŞKAN
Sayın Bozdağ, söyledim ve konu bitmiştir. (MHP ve CHP
sıralarından alkışlar)
KÂTİP ÜYE
FATİH METİN (Bolu) Ya, bitecek bir durum yok Başkanım.
BEKİR
BOZDAĞ (Yozgat) Sayın Başkanım
Sayın
Başkanım
BAŞKAN
Madde 12ye bağlı
BEKİR
BOZDAĞ (Yozgat) Sayın Başkanım, 12ye geçmeden
BAŞKAN -
ek
madde 139u
(AK PARTİ sıralarından sıra kapaklarına
vurmalar)
BEKİR
BOZDAĞ (Yozgat) Sayın Başkanım, benim itirazım var,
beni bir dinlemenizi istirham ediyorum. (AK PARTİ sıralarından
gürültüler, sıra kapaklarına vurmalar)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri
Sayın milletvekilleri
K. KEMAL ANADOL
(İzmir) Böyle mi sonuç alacaksınız?
BEKİR
BOZDAĞ (Yozgat) Sayın Başkan, benim itirazımı
dinlerseniz memnun olurum.
BAŞKAN
Dinliyorum.
BEKİR
BOZDAĞ (Yozgat) Sayın Başkanım, İç Tüzükün
(Gürültüler)
KÂTİP ÜYE
FATİH METİN (Bolu) Kaç kişi kaldırdı ellerini?
BAŞKAN
Kaldırmadılar ellerini.
KÂTİP ÜYE
FATİH METİN (Bolu) Hiçbiri mi kaldırmadı ya?
BAŞKAN Çok
az
KÂTİP ÜYE
FATİH METİN (Bolu) Allah Allah, çok azı var mı? Burada
kaldıran sayısı 5 kişi, orada 20 kişi
Başkanım, en azından.
BEKİR
BOZDAĞ (Yozgat) Sayın Başkanım
ABDÜLHADİ
KAHYA (Hatay) Milletin iradesini yok sayamazsınız Sayın
Başkan.
ALİ KOÇAL
(Zonguldak) Dışarıda oturuyorsunuz, buraya gelip ahkâm kesiyorsunuz.
K. KEMAL ANADOL
(İzmir) Milletvekilliğini öğreneceksin!
BAŞKAN Bir
dakika
BEKİR
BOZDAĞ (Yozgat) Sayın Başkanım
BAŞKAN
Sayın Bozdağ, sizi dinliyorum.
Buyurunuz
Sayın Bozdağ.
KÂTİP ÜYE
FATİH METİN (Bolu) Biz muhalefet de değiliz ama
BAŞKAN Ama
kesin söyledim.
KÂTİP ÜYE
FATİH METİN (Bolu) Hayır, hayır, biz muhalefete diyoruz
ama netice itibarıyla
BAŞKAN
Olabilir.
KÂTİP ÜYE
FATİH METİN (Bolu) Ama yani böyle bir karar verme yetkiniz yok ki
Başkanım.
BAŞKAN
Var.
BEKİR
BOZDAĞ (Yozgat) Sayın Başkan, şimdi, oylama
yapılırken Kabul edenler
diye sordunuz, el kaldıranlar oldu,
Kabul etmeyenler
diye sordunuz, el kaldıranlar oldu. Kabul etmeyenlerin
sayısı, kabul edenlerin sayısından daha fazla; bu bir,
Sayın Başkanım. (Gürültüler)
BAŞKAN
Fazla değildi efendim.
KÂTİP ÜYE
FATİH METİN (Bolu) Biz de fazla diyoruz.
BAŞKAN O
zaman olacaktı, söyledim.
KÂTİP ÜYE
FATİH METİN (Bolu) Usul tartışması
yapılsın.
BAŞKAN
Yapın.
BEKİR
BOZDAĞ (Yozgat) - İkincisi: Siz dediniz ki arkasından Bunlar
kabul edildi. Divanda da itiraz var. Şimdi, bu durumda, Sayın
Başkan, İç Tüzükün 85inci maddesi açık: Kanun tasarı veya
teklifinin Türkiye Büyük Millet Meclisince kabulünü gerektirecek oylamanın
yapılmasından önce, buralarda hata olduğu zaman bir düzeltme
yapılması lazım, bir. İkincisi de bu oylama usule uygun
yapılmamıştır, bunun yenilenmesi lazım, burada bir
yanlışlık var. Karar yeter sayısı
BAŞKAN
Karar yeter sayısı istenmedi efendim.
KÂTİP ÜYE
FATİH METİN (Bolu) Hayır canım, Hayır diyenler
fazla. İkimiz burada fazla diyoruz Başkanım. Ne alakası
var canım?
KÂTİP ÜYE
YUSUF COŞKUN (Bingöl) Onu biz sayıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN O
zaman itiraz etmediniz.
KÂTİP ÜYE
FATİH METİN (Bolu) Sizin tek başınıza bunu deme
yetkiniz yok, onu demeye çalışıyoruz Sevgili Başkanım.
KÂTİP ÜYE
YUSUF COŞKUN (Bingöl) Yeniden oylayalım Sayın
Başkanım.
BEKİR
BOZDAĞ (Yozgat) Sayın Başkan, Hayır. diyenler fazla
olduğu hâlde siz Kabul edilmiştir. dediniz. Yani burada sayım
yapılmadı, bu oylamanın yenilenmesi lazım. Sayın
Başkanım, burada bir hata yapılıyor. Hayır diyenler
fazla olduğu hâlde kabul dendi.
SONER AKSOY
(Kütahya) Tarafsız Başkan olmanız lazım, yanlış
yapıyorsunuz.
BAŞKAN Ben
tarafsız yönetiyorum. Buraya gelince sayın milletvekilleri
oylamalarda ellerini kaldırsınlar Evet. ya da Hayır. demek
için. Çok rica ediyorum.
KÂTİP ÜYE YUSUF
COŞKUN (Bingöl) Bizim muhalefetimizi esas alarak yeniden oylayın
Sayın Başkanım.
BEKİR
BOZDAĞ (Yozgat) Sayın Başkan, bakın, kâtip üyeler
arasında da
K. KEMAL ANADOL
(İzmir) Sayın Başkan, zorlamayla bir şey olmaz. Burada oy
sonucunu Sayın Bekir Bozdağ değil, Meclisi yöneten Başkan
ilan eder. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
KÂTİP ÜYE
YUSUF COŞKUN (Bingöl) Kâtip üyelerin muhalefeti nedeniyle yeniden
oylayın Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Oylamayacağım. Bitti, bu kadar bu iş. (AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
KÂTİP ÜYE
YUSUF COŞKUN (Bingöl) Sayın Başkanım
BEKİR
BOZDAĞ (Yozgat) Sayın Başkan, oy sonucunu ben ilan etmiyorum.
Divanda üyeler arasında oy konusunda sizin görüşünüz
paylaşılıyor mu? Burada Hayır. diyenler, Ret. diyenler
fazla olduğu hâlde Kabul. dediniz Sayın Başkanım. Burada
bir hata var, onun düzeltilmesi lazım.
KÂTİP ÜYE
FATİH METİN (Bolu) Başkanım, usul
tartışması açar mısınız?
BAŞKAN
Yani bunu siz telkin edemezsiniz. (AK PARTİ sıralarından
gürültüler)
KÂTİP ÜYE
FATİH METİN (Bolu) Biz neciyiz burada? Öyle şey olur mu
canım!
K. KEMAL ANADOL
(İzmir) Sayın Başkan, milletvekilliği yan gelip yatma
mesleği değildir. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
AHMET BUKAN
(Çankırı) Başkanlık Divanı tarafsız değil.
Başkanlık Divanı tarafsızlığını
kaybediyor.
AHMET DURAN BULUT
(Balıkesir) Başkanlık Divanının böyle bir şeye
yetkisi var mı? Kâtip üyeler kâtip olduğunu unuttu.
BEKİR
BOZDAĞ (Yozgat) Sayın Başkan, efendim oylama
KÂTİP ÜYE
YUSUF COŞKUN (Bingöl) Sayın Başkan, o bize bağlı.
Kâtip Üye olarak belirlemek bize ait, siz onu belirleyin, bizimle sizin
aranızda
BAŞKAN Ben
gördüğüm andakini söylerim. Görmediniz o sırada. (CHP ve MHP
sıralarından alkışlar)
KÂTİP ÜYE
FATİH METİN (Bolu) Hayır
O zaman bana görevimi tarif eder
misiniz?
BAŞKAN Ne
yapmayı istiyorsunuz? Olmaz
Lütfen
(AK PARTİ sıralarından
gürültüler)
BEKİR
BOZDAĞ (Yozgat) Sayın Başkan
KÂTİP ÜYE
YUSUF COŞKUN (Bingöl) Yeniden oylayın Sayın
Başkanım.
BAŞKAN
Oylamaya sunamam. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
BEKİR
BOZDAĞ (Yozgat) Sayın Başkan
Sayın Başkan
Sayın
Başkanım, bakın, Divan üyelerinin 2si de itiraz ediyor efendim,
bunu Divan görmezden gelemez.
YAŞAR TÜZÜN
(Bilecik) Sayın Başkan, bundan sonraki maddeye geçmeniz lazım.
KÂTİP ÜYE
FATİH METİN (Bolu) Bana görevimi tarif eder misiniz
Başkanım? Ben neciyim burada?
BAŞKAN Bir
kere söyledim Sayın Kâtip Üye... (AK PARTİ sıralarından
gürültüler)
BEKİR
BOZDAĞ (Yozgat) Geçemez efendim.
YAŞAR TÜZÜN
(Bilecik) Dönüş olmaz Sayın Başkan.
K. KEMAL ANADOL
(İzmir) Bu iş olmaz! Ne biçim işlem bu ya! (AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
AHMET BUKAN
(Çankırı) - Sayın kâtip üyeler otursun yerine
Başkanı
tahakküm altına alıyorlar.
OKTAY VURAL
(İzmir) Kâtip üyeler, oturarak lütfen
KÂTİP ÜYE
FATİH METİN (Bolu) Biz neciyiz burada? İzah edin o zaman.
Benim görevim ne o zaman?
BAŞKAN Ne
yapıyorsunuz arkadaşlar ya! Aa, lütfen
Çok rica ederim sayın
milletvekilleri
(AK PARTİ sıralarından gürültüler)
OKTAY VURAL
(İzmir) Kâtip üyeler oturarak
BEKİR
BOZDAĞ (Yozgat) Sayın Başkanım, usul
tartışması açmanızı istiyorum.
BAŞKAN
Niçin ara vereceğim Sayın Bozdağ? O zaman kapatırım.
KÂTİP ÜYE
FATİH METİN (Bolu) Boşaltalım
BAŞKAN
Çıkın, o zaman Çalışma koşulu kalmadı. diye
Genel Kurulu kapatırım arkadaşlar. Ne yapıyorsunuz siz
Allah aşkınıza! Ben gördüğümü görüyorum.
KÂTİP ÜYE
FATİH METİN (Bolu) Ee, biz
Biz neciyiz burada o zaman?
BEKİR
BOZDAĞ (Yozgat) Sayın Başkanım
BAŞKAN - Bu
tartışma beş dakika önceydi sayın milletvekilleri. (AK
PARTİ sıralarından gürültüler)
BEKİR
BOZDAĞ (Yozgat) Sayın Başkanım, ben, o zaman usul
tartışması açmak istiyorum İç Tüzükün 63üncü maddesine
göre.
BAŞKAN
Tamam, buyurun.
Beş dakika
Buyurunuz,
Sayın Bozdağ. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
K. KEMAL ANADOL
(İzmir) Ben de lehte istiyorum, lehte.
HASİP KAPLAN
(Şırnak) Lehte efendim.
X.-
USUL HAKKINDA GÖRÜŞMELER
1.-
616 sıra sayılı Kanun Teklifinin 12nci maddesine
bağlı ek madde 139un (ç) bendinin değiştirilmesine yönelik
verilen önergenin oylamasından sonra Başkanlıkça kabul
edildiğinin açıklanması üzerine, ret oyları daha fazla
olduğu hâlde kabul edildiğinin açıklanması ve
oylamanın tekrar edilmesi gerektiği taleplerini dikkate almaması
nedeniyle Oturum Başkanının tutumu hakkında
BEKİR
BOZDAĞ (Yozgat) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Türkiye Büyük Millet Meclisi görüşmelerini bizim, Anayasa ve İç
Tüzüke uygun yapmamız lazım. Meclis Başkanlık
Divanının görevi de bu İç Tüzük uygulamasını
doğru yapmaktır. Eğer, milletvekilleri veya grup başkan vekilleri
veya herhangi birimiz bir yanlışlık yaparsa Meclis
Başkanlık Divanı bu yanlışlığa izin
vermemeli ve orada doğrusunu yapmalı, doğru uygulamayı
ortaya koymalı ama ortada bir yanlışlık varsa o zaman ona
göre de hareket etmesi, tavrını belirlemesi lazım. Ben
şimdi bakıyorum, İç Tüzükümüzün 146ncı maddesini okuyorum
huzurlarınızda, diyor ki: Oya konulan bütün hususlar, Anayasada,
kanunlarda veya İçtüzükte ayrıca hüküm yoksa, toplantıya
katılan milletvekillerinin salt çoğunluğuyla
kararlaştırılır. Salt çoğunluk belli bir
sayının yarısından az olmayan çoğunluktur.
İşaretle
oylamada olumlu oylar, olumsuz oylardan fazlaysa, oya konan husus kabul
edilmiş; aksi halde, reddedilmiş olur. Genel Kurulda bulunup da oya
katılmayanlar yeter sayıya dahil edilirler. Şimdi, burada çok
açık. Şimdi, siz oylamayı yaptınız Kabul edenler
diye sordunuz, elini kaldıranlar oldu, kaldırmayanlar oldu, Kabul
etmeyenler
diye sordunuz, burada da elini kaldıran, elini kaldırmayan
kişiler oldu, milletvekilleri oldu. Karar yeter sayısı da talep
edilmediğine göre böyle bir ortamda kabul diyenlerin sayısı
mı daha çok yoksa Hayır. diyenlerin sayısı mı daha
çok ona göre işlem yapılması lazım. Siz burada sayıyı
tam saymadınız. Böylesi bir durumda kâtip üyeler eğer sizinle
aynı görüşü paylaşırsa tamam, Hayır. diyenlerin
sayısı az, Kabul. diyenlerinki fazlaysa o zaman kabul olması
lazım ama biz deminden beri seyrediyoruz, Sayın Kâtip Üyelerin ikisi
de Hayır. diyor, itiraz ediyor Sayın Başkana, Sayın
Başkan diyor ki Ben karar verdim, olmaz. Burada bir tereddüt var.
Öyleyse bu durumda bu oylamanın yenilenmesi lazım. Yenilenmediği
takdirde, Başkanlık İç Tüzükü yanlış
uygulamış olur. Ben, oylamanın yenilenmesini, Başkanın
tutumunu değiştirip İç Tüzüke uygun davranmasını
talep ediyorum ve bu nedenle, İç Tüzüke aykırı
davrandığı için Sayın Başkanın tutumunun
aleyhinde söz aldım. Umarım, Sayın Başkanım tutumunu
değiştirir ve bu oylama yenilenerek tekrarlanır.
Hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Bozdağ.
Lehte, İzmir
Milletvekili Sayın Anadol.
Buyurunuz. (CHP
sıralarından alkışlar)
K. KEMAL ANADOL
(İzmir) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; biz,
iktidar ve muhalefet partileri olarak herhangi bir engelleme yapmıyoruz,
dakika başında yoklama istemiyoruz, karar yeter sayısı
istemiyoruz, bir anlayış gösteriyoruz ve
MUSTAFA CUMUR
(Trabzon) Kemal Bey, sen bile el kaldırmadın, yapma ya!
K. KEMAL ANADOL
(Devamla) Bağırmayın.
Milletvekilliği,
yan gelip yatma mesleği değildir. Kuliste
oturacağınıza buraya geleceksiniz. (AK PARTİ
sıralarından Ne alakası var! sesleri, gürültüler)
ABDÜLHADİ
KAHYA (Hatay) Biz buraya kanun çıkarmaya geldik, kanun! Boş
işlerle uğraşmıyoruz.
K. KEMAL ANADOL
(Devamla) Buraya geleceksiniz, elinizi kaldıracaksınız.
İktidar
partisi, bu yasaları geçirmekten sorumlu olan partidir. İktidar
partisi milletvekili, sorumlu davranmak durumundadır. Güzel güzel
konuşurken laf atıyorsunuz. Biz, bu oturumun bir an evvel bitmesi,
yasanın istemediğimiz maddelerine rağmen geçmesi için bütün iyi
niyetimizi sabahtan beri gösteriyoruz.
Arkadaşlar,
siz iktidar partisisiniz, geleceksiniz, elinizi kaldıracaksınız.
Sayınız belli
KEMALETTİN
AYDIN (Gümüşhane) Buradaydık, kaldırdık.
K. KEMAL ANADOL
(Devamla) Bir dakika
Tereddüde mahal
bırakmayacak biçimde burada oturacaksınız.
Şimdi, bunu
yapmıyorsunuz, demokrasiye ve Meclisin saygınlığına
gölge düşürüyorsunuz. Her oylamada, elleri havada milletvekilleri, neyin
oylandığını bilmeden içeri giriyor. Yazıktır, günahtır.
ABDÜLHADİ
KAHYA (Hatay) Doğru söylemiyorsun! Doğru söylemiyorsun!
K. KEMAL ANADOL
(Devamla) Şu televizyondan millet bizi seyrediyor.
Nedir bu önerge?
Adanaya bir fakülte açılması. Fena mı olacak arkadaşlar?
Havacılık fakültesi, çok önemli bir boşluğu dolduracak.
Adanaya kastınız mı var? Ne olur Evet. deseniz? Ne olur
Evet. deseniz? (CHP ve MHP sıralarından alkışlar)
Ha, şimdi,
Meclis Başkanının tutumunun lehinde söz aldım, neden?
Sabahtan beri oturumu yönetiyor, hiç böyle bir olay olmadı, bu oturumda
mı taraflı davranıyor? Bu oturumda mı yanlış
saydı? (AK PARTİ sıralarından Evet sesleri) Hangi
oylamada itiraz ettiniz? Karar yeter sayısı istemedik.
MUHARREM VARLI
(Adana) Bunlar Adanaya bir şey yapmak istemiyorlar.
ÖMER FARUK ÖZ
(Malatya) Kemal Ağabey, yorma kendini.
K. KEMAL ANADOL
(Devamla) Şimdi
Yorma kendini. değil
MUHARREM VARLI
(Adana) Adanayı unutmuş bunlar.
K. KEMAL ANADOL
(Devamla) Sayı bizdedir, biz
çoğunluktayız, istediğimizi yaparız. Sizin ileri demokrasi
anlayışınız bu.
ABDÜLHADİ
KAHYA (Hatay) Tek başına bir kişi karar veriyor.
K. KEMAL ANADOL
(Devamla) Demokrasi, çoğunluğun istediğini yapması rejimi
değildir. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
KEMALETTİN
AYDIN (Gümüşhane) Başkanın tutumunu tartışıyoruz,
Başkanın!
ABDÜLHADİ
KAHYA (Hatay) Tek kişinin söylediğiyle mi olacak?
K. KEMAL ANADOL
(Devamla) Şimdi, bu Meclisin çalışma usulleri var, buna
uyacaksınız. Oradan da, uyarıyorum kâtip üyeleri, ayağa
kalkarak, Meclisi yöneten Başkan Vekiline baskı yapamazlar.
ABDÜLHADİ
KAHYA (Hatay) Doğru değil, yanlış söylüyorsun.
K. KEMAL ANADOL
(Devamla) Böyle bir şey olmaz, buna izin vermeyiz.
ABDÜLHADİ
KAHYA (Hatay) Doğru söylemiyorsun.
K. KEMAL ANADOL
(Devamla) Başkanın tutumu doğrudur, lehinde söz aldım.
Yüce Meclise saygılar sunuyorum. (CHP ve MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Anadol.
Lehte, Bilecik
Milletvekili Yaşar Tüzün.
Buyurunuz.
BEKİR
BOZDAĞ (Yozgat) Sayın Başkanım, aleyhte, Suat
Kılıç.
BAŞKAN
Tamam efendim.
Buyurunuz...
YAŞAR TÜZÜN
(Bilecik) Ben ondan sonra konuşayım.
BAŞKAN
Sonra, peki.
Buyurunuz Sayın Kılıç, aleyhte. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
SUAT KILIÇ
(Samsun) Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri; Genel
Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Esasında,
hafta başından bu yana devam eden ve son derece düzgün giden
müzakereler içerisindeyiz. (CHP sıralarından Gene düzgün. sesleri)
MUHARREM VARLI
(Adana) Kötü olan ne?
SUAT KILIÇ
(Devamla) Önümüzdeki kanun tasarısı muhalefetin de itiraz edemeyeceği
hükümler içeriyor. Yapılan düzenleme Türkiye'nin ihtiyaç duyduğu,
üniversitelerimizin ihtiyaç duyduğu maddeleri bünyesinde
barındırıyor.
Doğrusu,
görüşmeler sırasında işin buraya gelmesi hiçbirimizin arzu
etmediği bir durumdu. Ben muhalefetin de böyle bir arzu içerisinde
olduğu kanısında kesinlikle değilim. Sayın Anadolu
dikkatle dinledim, Sayın Anadolun da esasında çok, İç Tüzük
odaklı, temel bir itirazı söz konusu değil.
K. KEMAL ANADOL
(İzmir) Neden?
SUAT KILIÇ
(Devamla) - Daha ziyade Sayın Başkanı müdafaa etmeye yönelik bir
konuşma yaptı ki onu da anlayışla
karşılıyorum, o da kendine göre bu noktada haklı olabilir.
KÜRŞAT
ATILGAN (Adana) Burada yoktun sen.
SUAT KILIÇ
(Devamla) - Ama netice itibarıyla, ortadaki yanlıştan her
şekilde geriye dönülebilmesi mümkün
K. KEMAL ANADOL
(İzmir) Sen burada yoktun ki.
SUAT KILIÇ
(Devamla) -
gerek olduğunda tekriri müzakere yoluyla da geriye
dönülebilmesi mümkün.
K. KEMAL ANADOL
(İzmir) Sen burada yoktun ya. Gördün mü? Sen burada yoktun.
SUAT KILIÇ
(Devamla) - Yani burada ne yangından mal kaçırma düşüncesi söz
konusu olabilir ne bir kayıp ne bir kazanç söz konusu değil ama
uygulama sırasında ortaya çıkan, İç Tüzüke bir
aykırılık var, bu aykırılığın
düzeltilmesi hususunda Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkan Vekiline
hepimizin yardımcı olabilme imkânı var. Bu yardımı
kendisinden esirgememek gerektiği kanaatindeyim.
Başkanlık
Divanının her zaman, her kararı, her uygulaması, her
inisiyatifi, anı anına geliştiği için, İç Tüzüke
uygun olamayabilir. Nihayetinde, elbette ki usul tartışması
yoluyla, bir İç Tüzük uygulaması hatası
yapıldığı noktasında bir hatırlatmada bulunuyoruz
ve Sayın Başkanlık Divanının, Başkan Vekilimizin
şahsında, bu hata uyarısı noktasında İç Tüzüke
dönüş ihtiyacına vurgu yapıyoruz.
Başkanlık
Divanının görevleri
MADDE 13
Başkanlık Divanı, kanunlar ve İçtüzük gereğince
verilen görevleri yerine getirir.
Genel Kuruldaki
oylamalarda ve seçimlerde önemli bir yanlışlık olduğu iddia
edilirse, Başkan usul görüşmesi açabilir ve gerekirse oya
başvurarak düzeltme yapar. Yanlışlık birleşimden sonra
anlaşılırsa Meclis Başkanı, Divanı toplayarak
takip edilecek yolu kararlaştırır.
Değerli
arkadaşlar, Başkanlığın, işlem bittikten sonra
bile, oturum kapandıktan sonra bile, birleşim kapandıktan sonra
bile, yanlışlığın farkına varılması
hâlinde, Başkanın başkanlığında Divanı
toplamak suretiyle hatayı düzeltebilme imkânı var.
KÜRŞAT
ATILGAN (Adana) Hata yok ki.
SUAT KILIÇ
(Devamla) - İç Tüzük bu imkânı
Sayın Başkan Vekiline veriyor ki buna bile gerek
olmaksızın, bir önceki cümle üzerinden gitme ihtiyacı var.
KÜRŞAT
ATILGAN (Adana) Hata yok ki kardeşim. Oylama var, hata yok.
SUAT KILIÇ
(Devamla) - Tekrar okuyorum: Genel Kuruldaki oylamalarda ve seçimlerde önemli
bir yanlışlık olduğu iddia edilirse
Ki bu iddia edilmiştir, AK PARTİ
Grup Başkan Vekili Sayın Bozdağ, yapılan oylamada önemli
bir yanlışlık olduğu iddia edilirse
Ki, bu iddia edilmiştir.
AK PARTİ Grup Başkan Vekili Sayın Bozdağ yapılan
oylamada önemli bir yanlışlık olduğunu hem yerinden hem
Sayın Başkanın müsaadesi üzerine, açılan usul
tartışması üzerine kürsüden ifade etmiştir.
Başkan
usul görüşmesi açabilir... Sayın Başkan da bu inisiyatifi
kullandı ve usul görüşmesini açtı. Devam ediyor cümle
ve
gerekirse yeniden oya başvurarak düzeltme yapar.
Sayın Mumcu,
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkan Vekili olarak oturumu siz
yönetiyorsunuz. Burada yapılan oylamaların selametinden,
sıhhatinden elbette ki Türkiye Büyük Millet Meclisi tüzel
kişiliği adına siz sorumlusunuz dolayısıyla İç
Tüzükün size verdiği bir imkân var. Genel Kurulda bir
yanlışlık yapılmış olabilir. Divan bu
yanlışlığı fark edememiş olabilir ama İç
Tüzük elimizde, amir hüküm açık. Bu İç Tüzüke
aykırılığı ya da oylamada yapılan önemli
hatayı düzeltebilme imkânına sahipsiniz.
RASİM ÇAKIR
(Edirne) Anaya Mahkemesine götürürsünüz Suat Bey.
SUAT KILIÇ
(Devamla) Ben AK PARTİ Grubu adına, Başkanlık
makamından İç Tüzükün 13üncü maddesi gereğince bu yetkinizi
kullanmanızı ve oylamada yapılan hatayı düzeltme
noktasında yeniden oya müracaat etmek suretiyle bu imkânı Genel
Kurula sağlamanızı sizden istirham ediyorum.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
AHMET DURAN BULUT
(Balıkesir) Kendi milletvekillerinize baskı yapıyorsunuz.
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Kılıç.
Lehte, Bilecik
Milletvekili Yaşar Tüzün, buyurunuz. (CHP sıralarından
alkışlar)
YAŞAR TÜZÜN
(Bilecik) Sayın Başkan, değerli milletvekili
arkadaşlarım; İç Tüzük 63e göre Meclis Başkan Vekilimizin
tutumunun lehinde söz aldım. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlar, kuşkusuz AKP İktidarı, tüm Türkiyede
olduğu gibi bu baskıcı ve dayatmacı
anlayışını Genel Kurulda da sunmaya
çalışıyor. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
Tabii bu rahatsızlığın nedeni -zannediyorum-
geçtiğimiz hafta içerisinde Genel Başkanımız Sayın
Kemal Kılıçdaroğlunun Adanada yapmış olduğu,
özellikle 100 binlerce insanın katıldığı Adana
mitinginden AKPnin bu korkusunun ve tereddüdünün sebebi olduğunu
düşünüyorum. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
Değerli
arkadaşlar, şimdi, kabul etmediğiniz veya kabul etmek
istemediğiniz önergenin içeriğini bilen burada kaç
arkadaşım var? (AK PARTİ sıralarından gürültüler) Bir
dakika
Yani bu önergenin içeriği ne idi, neyi kabul ettiniz veya etmediniz?
Türkiye Büyük Millet Meclisi yasama üyeleri olarak kulislerde, çay
ocaklarında oturacağınıza Genel Kurul salonunda
otursaydınız da bu oylamayı takip etseydiniz. (AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
ALİ KOYUNCU
(Bursa) - Çamur siyaset
YAŞAR TÜZÜN
(Devamla) Bırak çamuru filan.
Şimdi, tabii
ki bu önergeyle ilgili konuşmasında Milliyetçi Hareket Partisinden
bir milletvekili arkadaşımız gerekçesini anlattı ve
oylamaya sundu. Ben inanıyorum ki burada, bu grupta oturan
arkadaşlarımızın birçoğu önergeye ret oyu vermedi,
kuşkusuz kabul edenler daha fazlaydı, Meclis Başkan Vekilimiz
de Önerge kabul edilmiştir. dedi.
Yani verilen
önerge, sadece ve sadece sivil havacılığın önüne Adana
ismini getiriyor. Yani bu kanunun yapısını, konumunu bozan,
değişikliğe uğratan bir önerge de değil
arkadaşlar. Hâl böyle olunca da Sayın Başkanımız
İç Tüzükün kendisine vermiş olduğu yetkiyi kullandı,
Kabul edenler
i çoğunlukta gördü ve Önerge kabul edilmiştir. diye
ilan etti. (AK PARTİ sıralarından gürültüler) Böylece,
Sayın Başkanımızın yapmış olduğu
uygulama doğrudur.
Ben, Genel Kurulu
tekrar saygıyla selamlıyorum ve maddelerin devamına geçilmesini
talep ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Tüzün.
Tutumumda bir
değişiklik olmamıştır.
Madde 12ye
bağlı
BEKİR
BOZDAĞ (Yozgat) Sayın Başkan, benim İç Tüzük 60a göre
kısa bir açıklama talebim var, sisteme girdim.
BAŞKAN
Tabii, buyurunuz.
BEKİR
BOZDAĞ (Yozgat) Sayın Başkanım, yapılan oylamayla
ilgili -bütün Genel Kurulun önünde cereyan etti- İç Tüzükün 16ncı
maddesine baktığımızda kâtip üyelerin görevleri
sayılıyor. Kâtip üyelerin görevleri arasında Oyları
saymak. var. Şimdi, burada, kâtip üyelerin itirazlarını herkes
gördü ve burada bir sıkıntı var.
İkincisi:
İç Tüzükün 13üncü maddesi de çok açık. İkinci
fıkrası Genel Kuruldaki oylamalarda ve seçimlerde önemli bir
yanlışlık olduğu iddia edilirse, Başkan usul
görüşmesi açabilir ve gerekirse oya başvurarak düzeltme yapar.
diyor.
Şimdi,
burada önemli bir yanlışlık olduğu iddiası
tarafımdan dile getirildi ve bu yanlışlığı biz
burada tartışıyoruz. Eğer, burada zatıaliniz
-Başkanlık Divanı usul tartışması da açtı-
gerekli görürse bunu düzeltebilir. Burada bir yanlışlık
yapıldı, bizden kaynaklandı, şuradan kaynaklandı
Ciddi bir hata var, istirham ediyorum Değerli Başkan.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Bozdağ.
Gerekli
görmediğim, tutumumun doğru olduğu konusunda
ısrarcıyım ve tekrar öbür maddeyi oylamaya geçiyorum. Konu
kapanmıştır. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
BEKİR
BOZDAĞ (Yozgat) Ama yanlışlık var.
IX.-
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN
DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.-
Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri Yozgat Milletvekili
Bekir Bozdağ, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş, Samsun
Milletvekili Suat Kılıç ve Giresun Milletvekili Nurettin Canikli ile
Kahramanmaraş Milletvekili Veysi Kaynakın; Ölçme, Seçme ve
Yerleştirme Merkezi Başkanlığının Teşkilat
ve Görevleri Hakkında Kanun Teklifi ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Adalet ve
Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri Kayseri Milletvekili Mustafa
Elitaş ve Samsun Milletvekili Suat Kılıç ile 6 Milletvekilinin;
Ölçme, Seçme ve Yerleştirme Merkezi Başkanlığının
Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun ile Bazı Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve
Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu Raporu (2/849, 2/851) (S.
Sayısı: 616) (Devam)
BAŞKAN
Madde 12ye bağlı ek madde 139u kabul edilen önerge
doğrultusunda oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Maddeyi düşürdünüz sayın milletvekilleri, tebrik
ederim! [CHP ve MHP sıralarından Bravo! sesleri ve
alkışlar (!)]
Madde 12ye
bağlı ek madde 140 üzerinde bir önerge vardır, okutuyorum:
KÂTİP ÜYE
YUSUF COŞKUN (Bingöl) Sayın Başkan, ben de, önergeyi okumadan
önce Sayın Genel Kurulun bilgisine bir şeyi arz etmek istiyorum.
BAŞKAN
Sizin öyle bir konuşma şeyiniz yok efendim.
KÂTİP ÜYE
YUSUF COŞKUN (Bingöl) Efendim vardır.
141inci maddenin
dördüncü fıkrasında
BAŞKAN
Sayın Coşkun, lütfen
KÂTİP ÜYE
YUSUF COŞKUN (Bingöl) Bizim, kâtip üyelerle ilgili, 141in dördüncü
fıkrasını okumak istiyorum.
K. KEMAL ANADOL
(İzmir) Böyle bir usul var mı?
BAŞKAN
Sayın Coşkun, böyle bir usul yok. Lütfen
KÂTİP ÜYE
YUSUF COŞKUN (Bingöl) İşaretle oylama sırasında
BAŞKAN
Sayın Coşkun
KÂTİP ÜYE
YUSUF COŞKUN (Bingöl)
oya sunulan hususun lehinde ve aleyhinde el
kaldıranları
BAŞKAN Ara
veriyorum.
Kapanma
Saati: 19.27
DÖRDÜNCÜ OTURUM
Açılma
Saati: 19.44
BAŞKAN
: Başkan Vekili Şükran Güldal MUMCU
KÂTİP
ÜYELER : Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Harun TÜFEKCİ (Konya)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 68inci
Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.
616 sıra
sayılı Kanun Teklifinin görüşmelerine devam ediyoruz.
Komisyon ve
Hükûmet yerinde.
Şimdi, madde
12ye bağlı ek madde 140ın üzerinde bir önerge vardır,
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 616 Sıra Sayılı Ölçme, Seçme ve Yerleştirme Merkezi
Başkanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında
Kanun Teklifinin 12. maddesine bağlı Ek Madde 140ın ikinci fıkrasına
aşağıdaki bendin eklenmesini arz ve talep ederiz.
Nur Serter Ali Koçal Sacid
Yıldız |
İstanbul Zonguldak İstanbul |
Tekin Bingöl Ferit Mevlüt Aslanoğlu Oğuz Oyan |
Ankara Malatya İzmir |
g) Fen Bilimleri Enstitüsünden,
BAŞKAN Komisyon okuttuğum önergeye katılıyor
mu?
MİLLÎ EĞİTİM, KÜLTÜR, GENÇLİK VE SPOR
KOMİSYONU BAŞKANI MEHMET SAĞLAM (Kahramanmaraş) Bu
önergeye katılmamız mümkün değil çünkü fenle ilgili bir fakülte
yok, fen bilimleri enstitüsü kuruluyor. Fevkalade usulsüz bir teklif diye
düşünüyorum.
TAYFUR SÜNER (Antalya) - Yorum yapma, yoruma gerek yok.
MİLLÎ EĞİTİM, KÜLTÜR, GENÇLİK VE SPOR
KOMİSYONU BAŞKANI MEHMET SAĞLAM (Kahramanmaraş)
Katılmıyorum.
BAŞKAN Hükûmet?
ÇEVRE VE ORMAN BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) -
Katılamıyoruz Sayın Başkan.
K. KEMAL ANADOL (İzmir) Tekin Bingöl efendim
BAŞKAN Sayın Bingöl, buyurunuz. (CHP
sıralarından alkışlar)
TEKİN BİNGÖL (Ankara) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; kanun teklifinin 12nci maddesinin ek
140ıncı maddesi üzerine verilen önerge hakkında söz almış
bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlarım.
Sakin ve çok olgun bir ortamda bir çalışma gününün
sonuna doğru kısa bir gerginlik yaşadık. Umut ediyorum ki
bundan sonraki süreci aynı sakinlik ve olgunluk içerisinde
tamamlarız.
Değerli milletvekilleri, bugün görüşmekte olduğumuz
kanun teklifi kapsamında yeni kurulacak olan vakıf üniversiteleriyle
birlikte vakıf üniversitelerimizin sayısı 65e ve resmî
üniversitelerimizin var olan 105 üniversite sayısıyla birlikte toplam
170 üniversite sayısına ulaşmış olacağız. Bu
son derece önemsenmesi gereken bir olay. Zira, ülkemizde ilköğretimden
üniversiteye varıncaya kadar kurulacak her eğitim ve öğretim
kurumu ülkemiz için bir kazançtır, ülkemiz gençliğinin geleceği,
ülkemizin geleceği için son derece önemsenmesi gereken bir husustur.
Ancak değerli milletvekilleri, üniversitelerin ana karakteri
bilim yuvaları olmalarıdır. Dolayısıyla bilimsellik ön
plandadır ve o kurumların bilimselliği ancak özgür ve demokratik
kimlikleriyle ortaya konabilir. Türkiyede maalesef üniversiteler bir
baskıcı anlayışla yönetilmektedir. Bunun da en temel nedeni
YÖKtür ve YÖK, Demoklesin kılıcı gibi üniversitelerin üzerinde
estiği sürece maalesef üniversitelerimiz özgürleşemeyecek ve
olması gereken özgür ve demokratik üniversite kavramı Türkiyede
maalesef yerleştirilemeyecektir. 12 Eylül anlayışıyla hâlâ
hüküm süren üniversitelerdeki anlayış ve yönetim, bu YÖK sultası
devam ettiği sürece maalesef üniversiteler bilim yuvası olmaktan
uzaklaştırılacaktır.
Değerli milletvekilleri, Türkiye'nin kronik sorunlarından
bir tanesi, en önemlisi, bildiğiniz gibi, işsizliktir ve her yıl
yaklaşık 600 bin civarında gencimiz -bunların çok önemli
bir kısmı üniversite ve meslek yüksekokulu mezunu olan
gençlerimizdir- bu işsizler ordusuna katılmaktadır. Az önce
bahsettiğim 170e varan üniversitelerimizin sayısı elbette çok
önemlidir ama bununla birlikte aynı paralellikte üniversitelerden mezun
olan gençlerimize istihdam olanakları sağlayacak, iş
olanakları sağlayacak gelişmeler ortaya konmadığı
sürece üniversite mezunları çok ciddi yeni sorunlarla karşı
karşıya kalacaklardır.
Bugün, üniversitedeki öğrenci gençlik, hiçbir hakka sahip
değildir, üniversitelerin yönetiminde söz hakları yoktur ve oy
hakları yoktur. Bırakın bunları bir tarafa, en
mütevazı haklarını, sorunlarını dile getirme gayreti
içerisinde göstermiş oldukları bir eylem, son derece
yanlış, son derece polisiye tedbirlerle durdurulmak istenmektedir.
Değerli milletvekilleri, bu Bilge Üniversitesi Ankara için
bir kazançtır. Bunu son derece olumlu buluyoruz ve özellikle Bilge
Üniversitesi kapsamında sağlığa yönelik bölümlerin
olması da Türkiyede başta hekim ve yardımcı
sağlık personeli açığının giderilmesi için önemli
bir adım olsa gerek ama değerli milletvekilleri, bugün var olan 65
tıp fakültesinin içinde bulunduğu açmazların içerisinde Bilge
Üniversitesindeki sağlık kuruluşları da
boğulacaktır.
Bugün, üniversitedeki öğretim üyelerinin sorunları,
onları, cumhuriyet tarihinde ilk defa, hangi siyasi düşünceye sahip
olurlarsa olsunlar sokağa dökmüştür. Bugün, en köklü üniversitelerde
dahi temel tıp biliminin ana karakterini oluşturan, kilidini
oluşturan anatomi derslerinde kadavradan yoksun, öğrencilerin
eğitim almasına olanak sunulmuştur.
Bakın değerli milletvekilleri Sağlıkta
Dönüşüm adı altında sağlık ocakları sonlandırılmış,
aile hekimliğine geçilmiştir ama beraberinde birtakım sorunlar
da yaşanmıştır. Bugün, öğrencilerimiz, tıp
öğrencileri, birinci basamak sağlık hizmetlerini özümsediği,
toplum sağlığıyla ilgili gerçeklerle yüzleştiği
sağlık ocaklarındaki stajlarını artık
yapamayacaklardır. Tez elden buna bir çare bulunma zorunluluğu
vardır.
Değerli milletvekilleri, yine üniversitelerin bütçe
sorunları Türkiye tarihinde ilk kez geçtiğimiz dönemlerde, üniversite
tıp fakültelerinin, üniversite hastanelerinin iflasını beraberinde
getirmiştir ve maalesef o süreç bazı üniversitelere
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Bingöl.
TEKİN BİNGÖL (Devamla) Peki, teşekkür ediyor,
saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Madde 12ye bağlı ek madde 140ı
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Madde 12ye bağlı ek madde 141 üzerinde bir önerge
vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 616 Sıra sayılı Ölçme, Seçme
ve Yerleştirme Merkezi Başkanlığının
Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Teklifinin 12. maddesine
bağlı Ek Madde 141in ikinci fıkrasının ç bendinin madde
metninden çıkarılmasını ve bentlerin buna göre teselsül
ettirilmesini arz ve talep ederiz.
Nur Serter Ferit Mevlüt Aslanoğlu Ali Koçal |
İstanbul Malatya Zonguldak |
Sacid Yıldız Ali Rıza Öztürk Osman Kaptan |
İstanbul Mersin Antalya |
Oğuz
Oyan |
İzmir |
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
MİLLÎ EĞİTİM, KÜLTÜR, GENÇLİK VE SPOR
KOMİSYONU BAŞKANI MEHMET SAĞLAM (Kahramanmaraş)
Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
ÇEVRE VE ORMAN BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar)
Katılamıyoruz Sayın Başkan.
K. KEMAL ANADOL (İzmir) Osman Kaptan
BAŞKAN Sayın Kaptan, buyurunuz.
OSMAN KAPTAN (Antalya) Sayın Başkan, değerli
milletvekili arkadaşlarım, hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Verdiğimiz önerge üzerine bir konuşma yapmak istemiyorum
çünkü yüce Meclisin takdirine bırakıyorum onu. Ancak, 12 Eylülün
yaptığı uygulamalardan bir otuz yıllık mağduriyet
konusunda, TÖB-DERli öğretmenlerin mağduriyetinin giderilmesi
konusundaki görüşlerimi sizlerle paylaşmak istiyorum.
Değerli milletvekilleri, bu, otuz yıllık
mağduriyet dedim, hakikaten dünyada ve Türkiyede hukukçulara parmak
ısırtacak, dudak uçuklatacak önemli bir skandal. Askerî mahkeme
ayrı bir karar veriyor, sivil mahkeme ayrı bir karar veriyor.
Aynı dava, aynı kişiler ve 12 Eylül askerî mahkemesinden önce,
TÖB-DER, 1971de, TÖSten sonra kurulan öğretmen örgütü. Tüm adı da
TÖB-DER, Tüm Öğretmenler Birleşme ve Dayanışma
Derneği.
1980 askerî darbesinde, Türkiyede yaklaşık 300 bin
öğretmen var ve bu öğretmenlerin 210 bini TÖB-DER üyesi. TÖB-DERin,
il ve ilçelerde, altı yüz yetmiş tane şubesi var. TÖB-DER
yöneticileri ve üyelerinin bir kısmına, 12 Eylülden sonra, 141 ve
142den dava açıldı. Yasal olarak kurulan TÖB-DER, Gizli örgüttür.
muamelesi gördü. Hâlbuki yasal bir kuruluş ve bu yasal kuruluş, tabii
ki öğretmenlerin mesleki özlük hakları sorunlarını savunan
bir kuruluş olmasına rağmen, sanki yasal olmayan bir örgüt gibi
muamele yapıldı. TÖB-DER kapatıldı. 1402 sayılı
Yasayla 5 bin civarında öğretmen meslekten atıldı.
Birtakım öğretmenler de Türkiye'nin değişik yerlerine
sürüldü. Yöneticiler ve bazı üyeler hapse atıldı, bir
kısmı tutuklandı, bir kısmı yurt
dışına, mecburi, kaçma durumunda kaldı. Bu mağdur olan
öğretmenler pazarlarda limon sattı, maydanoz sattı, karpuz
sattı, bir kısmı kahvelerde eşlerinin
yaptığı köfte ekmekleri sattı ve geçimlerini sürdürmek
için, çok zor şartlar içinde, perişan bir vaziyette o dönemi
geçirdiler.
TÖB-DER yöneticileri askerî mahkemede dört yılla dokuz
yıl arasında ceza aldı ama sivil mahkemede ise beraat ettiler.
Burada önemli bir olay var, o da şu: Sivil mahkemede, aynı suçtan,
aynı yöneticiler, 141 ve 142den açılan davada beraat ediyorlar.
Şimdi, değerli arkadaşlarım, bu, sonradan, 141 ve 142 1991
yılında kaldırıldı, malum; sonra yurt
dışında olanlar Türkiyeye geldi, vatandaşlıktan
atılanlar tekrar vatandaşlığa alındı,
yöneticilerin bir kısmı göreve döndü. O zaman yasaklı olan
birtakım siyasi partilerin liderlerinin veyahut üyelerinin kimisi
başbakan oldu, kimisi cumhurbaşkanı oldu ama TÖB-DERden göreve
dönen öğretmenlerden bir tanesi ne müdür oldu ne müdür muavini oldu.
Sayın arkadaşlarım, 12 Eylül
Anayasasının geçici 15inci maddesi de kalktığına
göre, 141, 142 de kalktığına göre bu konudaki birtakım
sendikaların, derneklerin hakları yeniden açıldı,
hakları verildi. Bu durumda, TÖB-DERin de yeniden açılması,
mallarının iade edilmesi ve TÖB-DERlilerin
iadeiitibarlarının verilmesi gerekir. Sayın Bozdağ da bu
konuya sıcak bakıyorlardı. Seçim olmadan bu kanunun
çıkarılması gerekiyor. TÖB-DERin hep antiemperyalist ve
çağdaş bir eğitim derneği olduğunu hepimiz biliyoruz.
Bu konuda, TÖB-DERin hak mücadelesini destekliyoruz, 12 Eylülün
hukuksuzluğunu ortadan kaldıralım. diyoruz.
Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Kaptan.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
Madde 12ye bağlı ek madde 141i oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Madde 12ye bağlı ek madde 142de bir önerge
vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 616 Sıra Sayılı Ölçme, Seçme
ve Yerleştirme Merkezi Başkanlığının
Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Teklifinin 12. maddesine
bağlı Ek Madde 142nin ikinci fıkrasının b bendinden
sonra aşağıdaki c bendinin eklenmesini ve bentlerin buna göre
teselsül ettirilmesini arz ve talep ederiz.
Nur Serter Ali Koçal Ferit Mevlüt
Aslanoğlu |
İstanbul Zonguldak Malatya |
Sacid Yıldız Oğuz Oyan |
İstanbul İzmir |
c) İletişim Fakültesinden,
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
MİLLÎ EĞİTİM, KÜLTÜR, GENÇLİK VE SPOR
KOMİSYONU BAŞKANI MEHMET SAĞLAM (Kahramanmaraş)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
ÇEVRE VE ORMAN BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) Katılamıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN Sayın Yıldız, buyurunuz.
SACİD YILDIZ (İstanbul) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, ek madde 142 üzerine verdiğimiz
önerge üzerinde söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Şimdi, daha evvelki bölüm üzerine konuşmada yarım
kaldı, devam etmek istiyorum. Nasıl olsa bu önerge reddolacak. Onun
için önerge üzerinde fazla bir şey söylemek istemiyorum.
Bakınız, öğrenciler üzerine uygulanan
şiddetten bahsediyordum. Buna YÖK Başkanı bile karşı
çıktı. Kosovada üniversite rektörü kürsüde konuştuğu
sırada üzerine üç şişe boya döküldüğü hâlde, rektör hiçbir
şey olmamış gibi konuşmasına devam etmiştir.
Bizim ülkemizde ise yumurta atan öğrencilere cezalar verilmek
istenmektedir. Yumurta attılar diye Sayın Bakan hemen mahkemeye
koşmuştu. Neyse ki hâlâ dürüst yargıçlarımız var da
öğrenciler ceza almadan beraat ettiler, yumurta da aklanmış oldu
bu şekilde. Dolmabahçedeki protesto eylemini gerçekleştiren 29
öğrenci hakkında altı aydan üçer yıla kadar hapis istemiyle
dava açıldı ve bu çocuklarımızın durumunun ne
olacağı hâlâ belli değil. Eğer bunlar terör suçlusu kabul
edilirlerse geçen hafta geçen torba yasadaki aftan da yararlanamayacaklar.
Bunları da düşünmek lazım. Bir terör suçunda sınırlar
nereye kadar varacak belli değil değerli arkadaşlar.
Hükûmet, yeni üniversiteler açarak yükseköğrenimle ilgili
problemleri çözdüğünü sanmaktadır. Fakat aksine üniversite ve buna
bağlı olarak öğrenci sayısı arttıkça sorunlar da
gittikçe büyümektedir. Ülkemizde görmezden gelinen asıl önemli sorun
istihdamdır. Altyapısı hazırlanmadan açılan her
üniversite ile diplomalı işsizler ordusuna yenileri eklenmektedir.
Bu, üzerinde durulması gereken önemli bir sorundur ve Hükûmet bu sorunu
görmezden geldiğini yeni vakıf üniversiteleri kurarak göstermektedir.
Sayın Millî Eğitim Bakanımız -burada değil, dün
söylemişti- geçen yıl vakıf üniversitelerin kontenjan
açığının ön lisansta yüzde 58 olduğunu söyledi,
lisansta yüzde 20 kontenjan açığı olduğunu söyledi.
Vakıf üniversitelerindeki bu yüzde 20 kontenjan açığı
muazzam bir rakam. Eğer 500 binse vakıf üniversitelerin
kontenjanı, 100 bin demektir. Sanıyorum 110-120 bin civarında
kontenjan açığı var. Yani mevcut kontenjan var, biz orayı
dolduramıyoruz, bir taraftan da vakıf üniversitesi açıyoruz. Ön lisansta
yüzde 58; muazzam bir oran. Devlet üniversitelerinde ön lisansta yüzde 20,
lisansta yüzde 4. dedi Sayın Bakan. Yani ortada un var, şeker var,
yağ var ama biz helva yapamıyoruz. Okumak isteyen öğrenciler
var, vakıf üniversitelerinin kontenjanları var, onlara
yerleştiremiyoruz, yeni vakıf üniversiteleri açıyoruz; aynen
öğretmenlerde olduğu gibi. Öğretmenler öğretmenlik yapmak
istiyorlar, öğretmen okulunu bitirenler, okullar öğretmensiz ve
onları orada değerlendiremiyoruz değerli arkadaşlar. O
zaman, yeni üniversiteler kurarken amacınız nedir? Yeni bilim
yuvaları kurarak gelecek güzel nesiller yetiştirmek midir, yoksa
bilimsel özerkliği ortadan kaldırılmış üniversiteler
kurarak bir zamanlar partinizde vekillik yapmış insanlara,
yakınlarınıza, dostlarınıza buralarda görevler vermek
midir, yoksa onları oralarda rektör yapmak mıdır? Mesela
-açılmamış, Sayın Bakan dün dedi- Sakarya Üniversitesinin
Tıp Fakültesi öğrencileri başka bir yerde, Kocaeli'nde
eğitim görüyorlar ama Sakarya Üniversitesine gidiyor bir başhekim
-Sağlık Bakanlığına bağlı- profesör oluyor,
ondan sonra Ankarada Yıldırım Beyazıt Üniversitesine
rektör oluyor. Yani iş görmeyen, çalışmayan bir fakültede
profesörlük unvanı veriliyor. Bu nasıl iştir? Sayın
Komisyon Başkanımızla biz çalıştık, bilir -bunlar
nasıl olur bilmiyorum- rektörlüğü döneminde. Ben anlamış
değilim bunu. Yani hastanesi olmayan, çalışmayan bir yerde
profesörlük unvanı alınıyor, iki ay oluyor olmuyor, Ankaradaki
bir üniversiteye rektör olunuyor. Yani çok yanlış bir şey.
Sözlerimi bitirirken bir iki şey daha söylemek istiyorum. Bazı
yandaş üniversitelere kadro ve para veriliyor değerli
arkadaşlarım. Mesela bunlardan biri -ben kurucu olarak görev yaptığım
için- Samsun Ondokuz Mayıs Üniversitesinde geçtiğimiz yönetim epey
kadro istedi, para istedi, onlar verilmedi ama bu yasada -gene ikinci bölümde-
konuştuğumuz yasada 95 tane akademik kadro, 295 de idari kadro
veriliyor. Bunların 200 tanesi, 295in 200 tanesi hemşire. Geçen
dönemde -arkadaşlar söylediler, bilgi aldım- hemşire
olmaması nedeniyle Samsun Ondokuz Mayıs Üniversitesi, yoğun
bakımı çalıştıramadı değerli
arkadaşlar. Ama şimdi bol keseden hepsi veriliyor. Verilsin, buna
karşı değiliz ama geçen sefer rektör ve yönetim
cezalandırılmak istenirken, gerçekte, oradaki vatandaşlar,
üniversite cezalandırılmış oluyor değerli
arkadaşlar.
2547 sayılı Yasanın 58inci maddesindeki
değişiklikler gayet olumlu. Bu zaten oy birliğiyle geçmiş.
Orada mesela Araştırmaya ayrılan pay yüzde 5 deniyordu, biz
geçen sefer Tam Gün Yasasında bu En az yüzde 5 olsun demiştik, o
zaman kabul edilmemişti ama bu sefer en az yüzde 5 kabul edildi. Bunlar da
olumlu
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Yıldız.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Madde 12ye bağlı ek madde 142yi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Çerçeve madde 12yi bağlı ek maddeler ile birlikte
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Buyurunuz Sayın Atılgan.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
6.- Adana Milletvekili Kürşat
Atılganın, önergelerinin kabulü sonucunda, Çerçeve 12nci maddeye
bağlı Ek Madde 139un kanun metninden çıkarılması
nedeniyle yaşadıkları üzüntüye ilişkin açıklaması
KÜRŞAT ATILGAN (Adana) Sayın Başkan, 12nci
maddenin ek madde 130daki (ç) maddesiyle ilgili hava ulaştırma
fakültesinin başına Adana eklenmesiyle ilgili Genel Kurulun önce
kabul ettiği, daha sonra ek maddenin bütününün oylanmasında
reddettiği ve böylece bir üniversitenin kurulmasını
oylarımızla düşürmüş olmanın üzüntüsünü
yaşıyorum gerçekte. Dolayısıyla Adana lafından bu kadar
alerji duyulmasını da çok manidar buluyorum. Dolayısıyla
benim buradan, Genel Kuruldan istirhamım bu konuyla ilgili, bir
üniversitenin kurulmasına dönük bu oylamanın bir çaresinin
bulunması ve Türk Hava Kurumunun, Türkiyedeki çok önemli bir
boşluğu dolduracak havacılık üniversitesinin kurulması
için Genel Kurulun İç Tüzüke göre bir çare bulmasını talep
ediyorum. Ben, gerekirse önergemi de geri çekebilirim.
Bunu arz etmek için söz almıştım.
Sağ olun.
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Atılgan.
Sayın Bozdağ, buyurun.
7.- Yozgat Milletvekili Bekir
Bozdağın, Ek Madde 139 ile bir vakfın talebi doğrultusunda
üniversite kurulacağını, vakfa rağmen, önerge ile
üniversite yapısında yeni bir düzenleme yapılmasının
doğru olmayacağına ilişkin açıklaması
BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) Sayın Başkanım,
tabii, Adanamız bizim ülkemizin güzel illerinden bir tanesi. Bizim
Adanaya bir karşıtlığımız asla söz konusu
olamaz, olsa olsa minnet borcumuz vardır, onu ödemek de vazifemizdir.
Burada bir vakıf üniversitesi kuruluyor. Vakıf üniversitesi
olduğu için bu vakfın kendi talebi doğrultusunda ona rağmen
bir düzenleme yapılmasının doğru olmadığı
kanaatiyle biz bunu yaptık. Yoksa Adanamıza üniversite
kurulmasıyla alakalı kesinlikle bizim bir tavrımız olamaz.
Bu konunun bilinmesini istiyorum.
KÜRŞAT ATILGAN (Adana) Fakülte dedim, fakülte.
BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) Kaldı ki bu konunun
düzeltilmesiyle ilgili, buradan bir kez daha söylüyorum, İç Tüzükün
13üncü, 16ncı, 141inci maddesinin ikinci fıkrası ve
146ncı maddesi çok açıkken Divan maalesef bunu uygulamamıştır,
bundan kaynaklanmıştır.
Saygılar sunuyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Bozdağ.
Genel Kurulun takdiri olmuştur.
IX.- KANUN TASARI VE
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A) Kanun
Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.- Adalet ve Kalkınma
Partisi Grup Başkanvekilleri Yozgat Milletvekili Bekir Bozdağ,
Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş, Samsun Milletvekili Suat
Kılıç ve Giresun Milletvekili Nurettin Canikli ile Kahramanmaraş
Milletvekili Veysi Kaynakın; Ölçme, Seçme ve Yerleştirme Merkezi
Başkanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında
Kanun Teklifi ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Adalet ve Kalkınma Partisi
Grup Başkanvekilleri Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş ve Samsun
Milletvekili Suat Kılıç ile 6 Milletvekilinin; Ölçme, Seçme ve
Yerleştirme Merkezi Başkanlığının Teşkilat
ve Görevleri Hakkında Kanun ile Bazı Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Millî
Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu Raporu (2/849, 2/851) (S.
Sayısı: 616) (Devam)
BAŞKAN Madde 13e bağlı geçici madde 40 üzerinde
iki önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 616 Sıra Sayılı Ölçme, Seçme
ve Yerleştirme Merkezi Başkanlığının Teşkilat
ve Görevleri Hakkında Kanun Teklifinin 13. maddesine bağlı
Geçici Madde 40ın aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve talep ederiz.
Nur Serter Ali Koçal Sacid
Yıldız |
İstanbul Zonguldak İstanbul |
Harun Öztürk Ferit Mevlüt Aslanoğlu Oğuz Oyan |
İzmir Malatya İzmir |
Geçici Madde 40- Bu Kanun ile tüzel kişiliği sona
erdirilerek İstanbul Gelişim Üniversitesi Rektörlüğüne
bağlanan İstanbul Gelişim Meslek Yüksekokulunun
öğrenimlerini sürdüren öğrencileri ile öğretim elemanları
ve mal varlığı, Gelişim Eğitim Kültür Sağlık
ve Sosyal Hizmet Vakfı tarafından bu Kanunla İstanbulda kurulan
İstanbul Gelişim Üniversitesine devredilir.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 616 sıra sayılı Ölçme, Seçme
ve Yerleştirme Merkezi Başkanlığının Teşkilat
ve Görevleri Hakkında Kanun Teklifinin 13üncü maddesine bağlı
Geçici 40ın teklif metninden çıkarılmasını arz ve
teklif ederiz.
M. Nezir Karabaş Şerafettin Halis Akın Birdal |
Bitlis Tunceli Diyarbakır |
Ufuk Uras Hasip Kaplan Bengi
Yıldız |
İstanbul Şırnak Batman |
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
MİLLÎ EĞİTİM, KÜLTÜR, GENÇLİK VE SPOR
KOMİSYONU BAŞKANI MEHMET SAĞLAM (Kahramanmaraş)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
ÇEVRE VE ORMAN BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) Katılmıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN Sayın Birdal, buyurunuz. (BDP
sıralarından alkışlar)
AKIN BİRDAL (Diyarbakır) Teşekkürler Sayın
Başkan.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
görüşülmekte olan 616 sıra sayılı Ölçme, Seçme ve
Yerleştirme Merkezi Başkanlığının Teşkilat
ve Görevleri Hakkında Kanun Teklifinin 13üncü maddesine bağlı
geçici 40ncı maddesinin çıkarılmasına dair önerimiz için
söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlarım.
Gerekçemizde, Komisyon görüşmeleri sırasında
Komisyon üyelerine bu konuya ilişkin yeterli bilgi verilmediği için
bunun değiştirilmesini istediğimizi belirttik. Yani şimdi
bu tür bilim kurumları oluşturulacak ama ön bir bilimsel
çalışma yapmadan Komisyona getiriliyor ve hemen sonra da Genel Kurula
taşınıyor ve oluşturulmasına
çalışılıyor ve nitekim az önce de gördük, gerçekten gerekli
mi değil mi konusunda bir anlaşmazlık oldu. Oysa bu, Komisyonda
kararlaştırılıp, bunu gerekli kılan nedenler bilimsel
olarak anlatılmış olsaydı herhâlde mutabakat
sağlanırdı ve böyle çoğunluğun azınlığa
bazen de hükmü söz konusu olmazdı.
Şimdi, tabii, burada ortak bir kültür oluşturamadık
biz yaklaşık dört yıldır. Örneğin, şu anda
bölgemizde, Orta Doğuda bir şeyler oluyor. Tunus, Mısır,
ardından Yemen ve Cezayir, bugün Libya, İranda bir şeyler
oluyor. Şimdi, geçtiğimiz hafta tam bunlar olurken, Sayın
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Letonya Meclis
Başkanıyla bu konuyu görüşüyor, Sayın Başbakan Suriye
Cumhurbaşkanıyla bu konuyu görüşüyor, Sayın
Cumhurbaşkanı İranda bu konuyu konuşuyor ve Sayın
Başbakan Obamayla üç telefon görüşmesi yapıyor ve doğrudan
tarihsel, kültürel, ticari, ekonomik ilişkisi olan ve bölgede de kendisine
bu ülkelerin bir hamilik rolü biçen Türkiye Cumhuriyetinin Parlamentosunda Sayın
Meclis Başkanı Buraya getirip bunu tartışalım.
demiyor. Her yerde konuşuldu ve konuşulacak hâlâ ama ne yazık
ki
Örneğin, Sayın Meclis Başkanı grup başkan
vekillerini davet edip, bir gündem maddesiyle bu konuyu Türkiye Büyük Millet
Meclisinin Genel Kuruluna getirmedi. Gerçekten, bu, bir şeylerin habercisi
yani küreselleşen dünyada, biraz da, örneğin özellikle Avrupa
Birliği ekseninden başka eksenlerde yer almak isteyen Türkiye
Cumhuriyetinin önemli bir sorunu ama ne yazık ki, bu konu Türkiye Büyük
Millet Meclisinin gündemine getirilip tartışılmadı.
Arkadaşlar, bir de işin hukuki yanı
tartışılıyor. Gerçekten Türkiye hukuk devleti mi ya da
değil mi? tartışmalarının
karşılığı uluslararası platformlarda veriliyor,
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin, geçtiğimiz yıl, Mahkeme
Başkanı, 2010 yılı yıllık raporunu
açıkladı ve 228 davayla birinci sırada yer aldı mahkûm
edilen ülkeler arasında Türkiye. Peki, örneğin biz bunu
tartışmadık, Gerçekten nerede yanlış yapıyoruz,
Türkiye Büyük Millet Meclisi hangi yasal düzenlemeleri yapması gerekiyor,
ne tür reformlar yapılması gerekiyor ki Türkiyenin uluslararası
platformlarda yargılanmasına ve mahkûm olmasına neden olan bu
düzenlemeleri değiştirelim. denmiyor. Ama nasıl olsa buna
birileri karar veriyor ve birileri de gereksizlik yapıyor.
Örneğin, şu anda Türkiyede yine hepimizi ilgilendiren
bir konu var, her yerde konuşuluyor ama Türkiye Büyük Millet Meclisi
çatısı altında konuşulmuyor, yaklaşık beş
aydır Kürt sorunu Türkiye demokrasinin olmazsa olmaz konusu, bunu hepimiz
biliyoruz. Şimdi, partimiz, Demokratik Toplum Kongresi, aydınlar,
sanatçılar, vicdan sahibi insanlar bir eylemsizlik
çağrısında bulunmuşlar, PKK buna karşılık
vermiş ve seçimlerin sonuna kadar da bu eylemsizlik kararını almış.
Peki, şimdi üç ay sonra bitiyor, örneğin Bu eylemsizlik ne olacak?
Haziran ayı itibarıyla yeniden silahlar konuşacak mı?
Cenazeler gelecek mi? diye her yerde konuşulurken, Türkiye Büyük Millet
Meclisinde, bu çatı altında konuşulmuyor.
Şimdi, örneğin Mısırda bir an önce seçimlere
gidilmelidir ve seçimlere şaibe düşürülmemelidir. diyor Sayın
Başbakan. Peki, üç ay sonra yapılacak seçimlerin ne kadar demokratik,
ne kadar eşitlikçi, ne kadar özgür olacağı konusu her yerde
konuşuluyor, Türkiye Büyük Millet Meclisi çatısı altında
konuşulmuyor.
Teşekkürler Sayın Başkan. Saygılar sunuyorum.
(BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Birdal.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 616 Sıra Sayılı Ölçme, Seçme
ve Yerleştirme Merkezi Başkanlığının
Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Teklifinin 13. maddesine
bağlı Geçici Madde 40ın aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve talep ederiz.
Ali Koçal (Zonguldak) ve
arkadaşları
Geçici Madde 40- Bu Kanun
ile tüzel kişiliği sona erdirilerek İstanbul Gelişim
Üniversitesi Rektörlüğüne bağlanan İstanbul Gelişim Meslek
Yüksekokulunun öğrenimlerini sürdüren öğrencileri ile öğretim
elemanları ve mal varlığı, Gelişim Eğitim Kültür
Sağlık ve Sosyal Hizmet Vakfı tarafından bu Kanunla
İstanbulda kurulan İstanbul Gelişim Üniversitesine devredilir.
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
MİLLÎ EĞİTİM, KÜLTÜR, GENÇLİK VE SPOR
KOMİSYONU BAŞKANI MEHMET SAĞLAM (Kahramanmaraş)
Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN Hükûmet?
ÇEVRE VE ORMAN BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Sayın Öztürk, buyurunuz.
HARUN ÖZTÜRK (İzmir) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; görüşülmekte olan 616 sıra sayılı Kanun
Teklifinin 13üncü maddesine bağlı geçici 40ıncı maddeyle
ilgili vermiş olduğumuz önerge üzerinde söz aldım. Bu vesileyle
yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, bu madde anlaşılır
bir biçimde kaleme alınmamış ve ifade bozuklukları
taşımaktadır. Önergemiz maddeyi anlaşılır
kılmayı amaçlamıştır.
Bu kanunun geçici 1inci maddenin ikinci fıkrasında
yürürlük tarihinde Genel Sekreter, 1. Hukuk Müşaviri, Hukuk Müşaviri,
Araştırma Geliştirme Değerlendirme Müdürü, Bilgi
İşlem Müdürü, Kütüphane ve Dokümantasyon Müdürü, Planlama ve Mali
İşler Müdürü, Sınav Hizmetleri Müdürü, İdari
İşler Müdürü, müdür ve müdür yardımcısı görevinde
bulunanların görevlerine son verilerek tamamı
araştırmacı kadrolarına atanmış
sayılmaktadır. Bu düzenlemenin, kurumda topyekûn bir kadrolaşma
amacı taşımadığı iddia ediliyor ise kadrosu
değiştirilen söz konusu personelin öncelikle, yeni ihdas edilen,
durumlarına uygun kadrolara atanmaları, uygun kadro
bulunmayanların ise araştırma kadrolarına atanmaları
gerekirdi. Oysa kadrosu kaldırılanlardan Sınav Hizmetleri
Müdürünün, yeni ihdas edilen Sınav Hizmetleri Daire
Başkanlığına; 1. Hukuk Müşaviri ve hukuk
müşavirlerinin, aynı unvanlı, yeni ihdas edilen kadrolara;
Araştırma Geliştirme Değerlendirme Müdürü veya Planlama ve
Mali İşler Müdürünün, Strateji Geliştirme Daire
Başkanlığına; Bilgi İşlem Müdürünün, Bilgi
Güvenliği ve Yönetimi Daire Başkanlığına
atanmaları pekâlâ mümkün olabilirdi. Hükûmetin bu atamaların
hiçbirini yapmayarak, toptancı bir anlayışla, söz konusu
personelin tamamını araştırma kadroların ataması
siyasi kadrolaşmanın açık kanıtıdır.
Değerli milletvekilleri, geçici 1inci maddenin üçüncü
fıkrası ile unvanlı kadrolar dışındaki personelin
tamamı, sözleşmeli olarak istihdam edilmek üzere YÖKe
devredilmektedir. Bu işleme, son sınav skandalının
faillerinin bulunamamış olması nedeniyle başvuruluyor ise
bu durum, kurunun yanında yaşın da yanması anlamına
gelir. Ayrıca, ihtiyaç duyulması hâlinde bu personelin yeniden
ÖSYMde görevlendirileceğinin ifade edilmesi, yapılan bu düzenlemenin
yerindeliğini tartışmalı hâle getirmektedir.
Geçici 1inci maddenin beşinci fıkrasında,
diğer kurumlardan ÖSYM uzman kadrolarına 20 kişinin geçirilmesi
öngörülmektedir. Bunun toplam uzman kadrosuna oranı yüzde 25tir, bu oran
kabul edilebilir bir oran değildir. Üstelik, yedinci fıkraya, ÖSYM
üst yönetiminden ve diğer personelden atanacak 10 kişi de dâhil
edildiğinde bu oran yüzde 37,5e çıkmaktadır.
Değerli milletvekilleri, bu kanunla sekiz yeni vakıf
üniversitesi kurulması öngörülmektedir. Üniversite çağındaki
gençlerimize yükseköğrenim görme imkânının
artırılması açısından vakıf üniversitelerinin
katkısı her geçen yıl artmaktadır. Hayırseverlerimizin
bu girişimlerini takdirle karşılıyoruz, ancak, YÖKün,
yükseköğrenim gören öğrenci sayısını artırmaya
çalışırken yükseköğrenimle istihdam arasında hiçbir
ilişki kurmaması önemli bir görev ihmalidir.
Politik kararlar günübirlik olarak alınmakta, günü kurtarmaya
ve sorunları ertelemeye yönelik olmaktadır. Yükseköğrenim
çağına gelen gençlerimizi, dört, beş ve altı yıl
süreyle hayatı sorgulamaktan uzaklaştırmayı
amaçlamaktadır.
Vakıf üniversiteleriyle ilgili olarak hep şunu söyledik:
Anayasamız vakıf üniversitelerinin kâr amacıyla
kurulmasını yasaklamasına rağmen, hayırseverler niçin
şartlı nakit bağışı yapmak yerine üniversite
kurmayı tercih etmektedirler? Bu konuyla ilgili denetim sonuçlarının
Genel Kurula açıklanmasını talep ediyor, yüce heyetinizi tekrar
saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Öztürk.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Madde 13e bağlı geçici madde 40ı
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Madde 13e bağlı geçici madde 41 üzerinde önerge yoktur.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Çerçeve madde 13ü bağlı geçici maddelerle birlikte
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Madde 14 üzerinde bir önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 616 Sıra Sayılı Ölçme, Seçme
ve Yerleştirme Merkezi Başkanlığının
Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Teklifinin 14. maddesinin
Tasarı metninden çıkarılmasını arz ve talep ederiz.
Nur Serter Ali Koçal Sacid
Yıldız |
İstanbul Zonguldak İstanbul |
Ferit Mevlüt Aslanoğlu Şahin Mengü Oğuz Oyan |
Malatya Manisa İzmir |
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
MİLLÎ EĞİTİM, KÜLTÜR, GENÇLİK VE SPOR
KOMİSYONU BAŞKANI MEHMET SAĞLAM (Kahramanmaraş)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
ÇEVRE VE ORMAN BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
K. KEMAL ANADOL (İzmir) Şahin Mengü konuşacak.
BAŞKAN Sayın Mengü, buyurunuz. (CHP
sıralarından alkışlar)
ŞAHİN MENGÜ (Manisa) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Çerçeve 14üncü maddeyle Polis Yüksek Öğretim Kanununun
10uncu maddesinde değişiklik yaparak meslek lisesi
mensuplarının tamamının hiçbir ayrım yapmadan polis
yüksekokullarına kaydolmalarının, girmelerinin önünü
açıyoruz.
Değerli arkadaşlar, meslek liseleri, özelliği olan,
ticaret hayatına, sanayi hayatına ara insan yetiştiren
eğitim kurumlarıdır. Şimdi, bu kurumlarda bu yasa
değişikliğiyle bir şey ortaya çıkıyor: Ya bizim
eğitim planlamamızda bir yanlışlık var, yani biz bu
meslek lisesi mezunu çocuklarımızı ihtiyaçtan fazla
alıyoruz meslek liselerine veya ekonomide, sanayide bir büyüme yok çünkü
eğer, istihdamda bir artma olsa bu insanlar için yeni iş
sahaları açmak gibi bir çabanın içine girmezdik ama burada
bakıyorum ki meslek lisesi mezunlarına yeni bir alan açmaya, yeni bir
kanal açmaya çalışıyoruz. O zaman ikisinden biri doğru: Ya
planlamayı yanlış yapıyorsunuz, buraya gereğinden
fazla öğrenci alıyorsunuz veya Ekonomi büyüdü, sanayi patladı.
laflarının ayakları yere basmıyor çünkü böyle bir ara
sınıf ihtiyacı söz konusu değil. Şimdi, bütün bunlara
baktığınız zaman, evvelemirde bu eğitim
planlamasının düzenlenmesi gerekiyor. Yani bu insanlara
yasalarında değişiklik yaparak yeni iş alanları açmak
yerine, bu insanların mesleğini icra edebileceği alanlarda
istihdam yaratmak lazım. Artı, polis yüksekokullarına bütün
meslek lisesi mezunlarının önünü açtığınız zaman
gene şöyle bir dengesiz durum ortaya çıkıyor: Polis
mesleğinde elbette, kullanılacak olan teknik adam ihtiyacı
olabilir. Nedir? Elektrikçi, elektronikçi, makineci, bir şeyler olabilir. Bunlara
bunun önünü açarsanız gene bir anlamı olabilir ama hiçbir ayrım
yapmadan tümüne açarsanız işte orada o zaman insanların
aklına şu geliyor: Belli bir meslek lisesi mezunu
mensuplarının önünü açmak Çünkü biz bu meslek liselerini çok fazla
açtık, bunlara o kadar iş bulamıyoruz, buralara
taşıyalım. demek. Bu çok ciddi bir yanlış. Bu bizim
eğitimimizin aslında baştan itibaren bir yanlışı.
Bizim eğitimimizde hiçbir şeyin dengesi yoktur. İşte
şimdi açılan vakıf üniversiteleri gibi yüzlerce vakıf
üniversitesi açarsanız, Türkiyedeki öğretim üyesi sayısı
bellidir. Bu öğretim üyeleri olmadan herhangi bir yerden, şehirden
bir tane profesör getirirsiniz dekan diye, arkasından o şehrin
ileri gelenleri, biraz üniversite okumuşlar oralarda ders verir, bunun
adı da yüksekokul olur. Bütün bu planlamaları çok ciddi yapmak
lazım.
Bir konu tasarı görüşülürken dikkatimi çekti:
İkinci bölümün tümü üstünde söz alan Sayın Necat Birinci, bu 384 tane
ÖSYM personelinin
NECAT BİRİNCİ (İstanbul) 318.
ŞAHİN MENGÜ (Devamla) 318 mi, olabilir, rakam o kadar
önemli değil.
Yani sizin söylediğiniz bir şey bana çok ters, enteresan
geldi Sayın Birinci, dediniz ki: Bu insanlar teknolojik bilgi sahibi
değildi -şöyleydi, böyleydi- bunları bıraktık,
bunların yerine teknolojik birikimleri olan kişileri aldık.
Şimdi benim aklıma şöyle bir şey geldi: Bugün için
aldınız bu teknoloji birikimi olan insanları, teknoloji o kadar
süratli gelişiyor ki yirmi sene sonra, bugün aldığınız
arkadaşlar o günkü teknolojiden geride kalırsa ne yapacağız?
NECAT BİRİNCİ (İstanbul)
Almayacağız.
ŞAHİN MENGÜ (Devamla) Bir dakika, bir dakika
Öyle
almayacağız değil.
Şimdi aldınız, bugünkü teknolojiye bunlar
yatkın ama teknoloji çok hızlı ilerleyen bir şey. Yirmi
sene sonra geldiniz, bu arkadaşlar bu teknolojiyi yakalayamadı,
şunu mu yapacağız: Bunları atalım, yeni bir kurum
kuralım, yeni teknolojiye hâkim olan insanları alalım. mı
diyeceğiz? Bu pek hukuk mantığıyla bağdaşmıyor.
Yani insanları mağdur etmeyebilirsiniz, başka kurumlara
nakledebilirsiniz ama temel mantık Teknoloji bilmiyorlardı,
bunları atalım, yenisini alalım. mantığı
Teknolojinin ileride geleceği noktalarda bir başka insanları da
mağdur edersiniz. Bu tip bir mağduriyet bence çok mantıki
değil.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Mengü.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
Madde 14ü oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Madde 14 kabul edilmiştir.
Madde 15 üzerinde iki önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 616 sıra sayılı Ölçme, Seçme
ve Yerleştirme Merkezi Başkanlığının
Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Teklifinin 15inci maddesinde
yer alan 1-5 ibaresinin 1-6 olarak değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
M. Nezir Karabaş Akın Birdal Hasip Kaplan |
Bitlis Diyarbakır Şırnak |
Bengi Yıldız Şerafettin Halis Ufuk Uras |
Batman Tunceli İstanbul |
TBMM Başkanlığına
Görüşülmekte olan 616 sıra sayılı Ölçme, Seçme
ve Yerleştirme Merkezi Başkanlığının
Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısının 15.
maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz
ve teklif ederiz.
11.10.1983 tarihli ve 2914 sayılı kanunun 5. maddesine
aşağıdaki fıkra eklenmiş ve mezkûr kanuna ekli ek
gösterge cetvelinin d) Yardımcı Doçentler sırasında yer
alan 3-5 ibaresi 1-5 olarak değiştirilmiştir.
11.10.1983 tarih ve 2914 sayılı Yükseköğretim
Kurulu Personel Kanununun ekli ek gösterge cetvelinden, 12 yıl
Yardımcı Doçentlik kadrosunda kaldıkları hâlde, Doçent
olamayarak öğretim görevliliğine tenzil edilenler, istemleri hâlinde
tekrar Yardımcı Doçentlik kadrosuna iade edilebilir.
Oktay Vural Akif Akkuş Osman Durmuş |
İzmir Mersin Kırıkkale |
M. Akif Paksoy Mehmet Günal Kürşat Atılgan |
Kahramanmaraş Antalya Adana |
Ahmet
Bukan |
Çankırı |
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
MİLLÎ EĞİTİM, KÜLTÜR, GENÇLİK VE SPOR
KOMİSYONU BAŞKANI MEHMET SAĞLAM (Kahramanmaraş)
Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
ÇEVRE VE ORMAN BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Sayın Durmuş, buyurunuz.
OSMAN DURMUŞ (Kırıkkale) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Önergemizi, yardımcı doçentlerin birinci dereceye kadar
çıkarılması işlevi tamamlandıktan sonra
Yardımcı doçentler on iki yılı tamamladıktan sonra
öğretim görevliliğine indirgeniyor değerli milletvekilleri.
Bugün yüz altmış dört üniversite kuruyoruz. Üniversitede
on iki yıl araştırma yapmış, tez yönetmiş, belki
ameliyat öğretmiş, belli teknikleri öğretmiş insanlar;
yabancı dil sınavını geçemedikleri için, belki de
hocalarının derslerine girdikleri için yabancı dilde
başarısız oldukları için bir alt rütbeye tenzil
ediliyorlar. Biz, önergemizde, bunların, tekrar müracaat ettiklerinde,
belki yeni kurulan üniversitelere müracaat ettiklerinde yardımcı
doçent olmalarını istiyoruz.
Değerli milletvekilleri, üniversiteye hazırlanan
ortaöğretimdeki gençlerimiz, sınavda, üniversite müfredatına
benzer, farklı bir müfredattan sorulara muhatap oluyorlar.
Ortaöğretimde ders kitaplarında öğretilen bilgilerden
değil, özel dershanelerde verilen bilgilerden sınav oluyorlar. Bu bir
itiraftır, Millî Eğitim Bakanının bir itirafıdır,
Biz okulda üniversiteye girecek gerekli bilgiyi vermiyoruz. demektir. Hâlbuki
esas olan şey, Türkiye temel eğitimde üniversiteye girecek
gençlerden neyi istiyor?u ortaya koymaktır. Biz eğer bilgiyi Talim
Terbiye Kurulunun kabul ettiği ders kitaplarında veremiyor isek o
zaman üniversite sınavlarının sorularını
hazırlayan öğretim üyeleri bize ders kitabı
hazırlamalı. Eğer geçerli bilgi o ise bize ders
kitabını, ÖSYM, kendisine sınav hazırlayan hocalara
hazırlatmalı, demeli ki: Bu
bilgi yeni bilgi mi diyorsunuz, geçerli bilgi bu mu diyorsunuz, bugünün modern
dünyasında üniversiteye hazırlanmak için bu bilgiler lazım
mı diyorsunuz, o zaman müfredatı ona göre belirlememiz lazım.
Millî Eğitim Bakanlığı ortaöğretimi
dershanelere bırakmış ve dershanelere gidenler üni versiteye girebiliyor. Ülkede zenginler daha
eşit, yoksullar çeşit çeşit. Dershaneye verecek parası
yoksa üniversiteye de giremeyecek. Bu kabul edilemez, böyle bir fırsat
eşitliği kabul edilemez. O bakımdan, üniversite giriş
sınavlarını, belki, günü geldiğinde, MHP iktidar
olduğunda kaldırmayı planlıyoruz ama bugün için geçerli
olan şey reel bilgiyse, bu bilgiyi öğrencilerimize vermemiz
lazım.
ÖSYM bir görev daha yapıyor Değerli Başkanım,
uzmanlık sınavları yapıyor, TUS sınavı
yapıyor. TUS sınavlarında soruları hazırlayan
öğretim üyeleri, öğrencisine ders verirken, Bu sorular
çıkabilir. gibi yönlendirmeler yapıyor. Bazı üniversitelerin
hocaları gidiyor, bu soruları hazırlıyor ama
bazılarınınki gitmiyor, bu tartışmalar devam ediyor.
Bu bakımdan, o yıl hazırlanan sorulardan değil, bilgi bankasında
birikmiş sorulardan -aynı Millî Piyangoda olduğu gibi- kura
çekilerek sorular, listeler hazırlanırsa, o yıl dersini veren
öğretim üyesi kendi öğrencisine avantaj sağlamamış
olur, fırsat eşitliği devam ettirilmiş olur. Bunun
hazırlığının da yapılması gerektiğine
inanıyorum.
Gerçekten, Türkiyede, son bilgileri, yeni bilgileri
öğrenecek üniversite öğrencisine ihtiyaç var. O hâlde, liselerimizi
tekrar eski fonksiyonlarına kavuşturmalıyız. Öğretmen
derste öğretebilmeli, dershane eğer daha iyi öğretiyorsa özel
okul olmalı ve o da rekabet edebilmeli, dershane ödeme gücü olmayan yoksul
insanların bütçesine 1 katrilyonluk ek yük yüklememelidir diyorum.
Bu vesileyle önergemize destek vermenizi bekliyorum. Bu kadar -on
iki yıllık- bilgi birikimi olan yardımcı doçentlerin bir
defa daha bu göreve atanmasının sizlerin desteğiyle
olacağını düşünüyor, saygılar sunuyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Durmuş.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 616 sıra sayılı Ölçme, Seçme
ve Yerleştirme Merkezi Başkanlığının
Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Teklifinin 15inci maddesinde
yer alan 1-5 ibaresinin 1-6 olarak değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Ufuk Uras (İstanbul) ve
arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
MİLLÎ EĞİTİM, KÜLTÜR, GENÇLİK VE SPOR
KOMİSYONU BAŞKANI MEHMET SAĞLAM (Kahramanmaraş)
Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
ÇEVRE VE ORMAN BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Sayın Kaplan, buyurunuz.
HASİP KAPLAN (Şırnak) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; bu önergemiz, yardımcı doçentlerin
birinci dereceye yükseltilmesi ve altıncı derecede olanların da
ek göstergeden yararlanmasını temin için verilmiştir.
Üniversitelerde bu yönde bir sıkıntı bize iletilmişti,
arkadaşlarımız böyle bir çalışma yapmışlar.
Meclisin takdirine sunuyoruz.
Ancak burada demin bir arkadaşımız konuştu,
Gülşen kardeşimizi severiz, kendisinin burada dile getirdiği
bazı konular enteresan tabii. Biz, St. Petersburg Sarayında kendisi
Aramın Ay Dilbere veya Şivanın Le Dotmam
parçalarının düetini çok güzel icra eden bir arkadaşımız
olarak, şunu söyleriz ki, sanatçılarımız hangi
düşünce, hangi durumda olursa olsun, bedel ödemiş, 12 Eylülün
hışmına uğramış, yurt dışına
gitmiş, sürgünde kalmış, yaşamış
sanatçılarımızın gönlümüzde yeri var, taht kurmuştur.
Bunu eş başkanlarımız da söylediler. Bu bütün ezilen
halkların, hepsinin tarih sayfalarına baktığınız
zaman Şilide Pablo Nerudayı görürsünüz; İspanyaya bakın,
Lorcayı görürsünüz; Türkiyede -çok uzağa gitmeye gerek yok- Ahmet
Kayayı görürsünüz ve tabii ki sanatı siyaset için kullanma
anlayışı seçim yaklaştığı zaman biraz
artıyor. Bu da AK PARTİde bir alışkanlık hâline
geldi, seçim yaklaşınca atraksiyonları var.
Şimdi, biz de isteriz ki uluslararası bir senfoni
eşliğinde güzel bir konser düzenlensin ama zamanlamasına
baktığınız zaman şaşırtıyor.
İsimlere baktığınız zaman Tarkan, Sertap Erener, Sezen
Aksu. Şimdi burada enteresan olan bir şey var, bunu ifade etmek
istiyorum. Örneğin, 15 Şubatta TRT Şeşte
Şivanın bir söyleşisi çıktı ama arkasında bir
buzlanma, bir bayrak vardı Şivanın ve her zaman yanında,
önünde durduğu buzlanmıştı, sansürlenmişti. Orada
şunu ifade etmek istiyorum: Niye 15 Şubat seçildi? Şeyh Saitin
idam edildiği, komplonun yıl dönümü olan bir güne niye özel
sığdırıldı? Bu, tabii hoş bir durum
yaratmıyor. Önümüzdeki dönemde de seçim öncesi böylesi yaklaşımların
bu şekilde AK PARTİ tarafından hazırlanması şunu
sorguluyor: Yani sanatçılarımızın bazen siyaseten
söyledikleri farklı algılanabiliniyor. Bizim eş başkanlarımız
bu konuda, sanat olarak gönlümüzde yer edinenlerin siyaseten
sorgulanabileceğini söyledi. Örneğin, Hasankeyfin sular altında
kalması konusunda bir imza kampanyası var ve Sayın Başbakan
Ilısuya, Batmana geldi. Batmanda şöyle haykırıyordu
Başbakan: Ilısuya karşı çıkanlar, Hasankeyf sular
altında kalmasın. diyenler teröristtir, bölücüdür. diyordu.
Şimdi Sayın Başbakanın teröristtir,
bölücüdür dediği isimleri sayayım size: Bu imza
kampanyasının başına çekenlerden birisi Şivan. Yani
Sayın Başbakana göre Hasankeyf sular altında kalmasın
dediği için Şivan hem terörist hem bölücüdür. Yine, referandum da
Yetmez ama evet. diyen Sezen Aksu Hasankeyfe sahip
çıktığı için hem terörist hem bölücü, Tarkan Hasankeyfe
sahip çıktığı için hem terörist hem bölücü.
Bu çifte standartların hiçbir partiye, hiçbir memlekete bir
faydası yoktur. Bunun üzerinden de kimse rant hesabı yapmasın,
seçimler yaklaşınca da bu ucuz politikaları herkes
bıraksın. Şivan vatandaşlıktan atılmış,
Şivanın bir ton dosyası var, TRT Şeşte 30 CDsinin
20si sansürlü ve yasaklı arkadaşlar. Bunu bir daha malzeme yapmamanızı
tavsiye ederim.
Biz bu şekilde bir değerlendirme yaptık, hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (BDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz Sayın Kaplan.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
Madde 15i oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Madde 15 kabul edilmiştir.
16ncı madde üzerinde bir önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 616 sıra sayılı Ölçme, Seçme
ve Yerleştirme Merkezi Başkanlığının
Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Teklifinin 16ncı maddesi
ile 78 sayılı Kanun Hükmünde Kararnameye eklenen 14üncü Ek Maddede
yer alan % 2 ibaresinin % 4 olarak değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Bengi Yıldız M. Nezir Karabaş Şerafettin Halis |
Batman Bitlis Tunceli |
Ufuk Uras Akın Birdal Hasip Kaplan |
İstanbul Diyarbakır Şırnak |
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
MİLLÎ EĞİTİM, KÜLTÜR, GENÇLİK VE SPOR
KOMİSYONU BAŞKANI MEHMET SAĞLAM (Kahramanmaraş)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
ÇEVRE VE ORMAN BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar)
Katılmıyoruz Başkan.
SIRRI SAKIK (Muş) Gerekçe
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Değişiklik önerisi ile yabancı uyruklu öğretim
elemanı için getirilen oran arttırılarak, üniversitelerimizde
yaşanan öğretim elemanı sıkıntısının
çözümü amaçlanmaktadır.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
Madde 16yı oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... Madde 16 kabul edilmiştir.
17nci madde üzerinde bir önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 616 Sıra Sayılı Kanun
Teklifinin 17 nci maddesi ile 2547 sayılı Yükseköğretim
Kanununun değiştirilen 58 inci maddesinin, (e)
fıkrasının ikinci paragrafının sonuna eklenen
cümledeki Bu kapsamda bulunan hizmetler" ibaresinden sonra gelmek üzere
"ile öğretim elemanlarının yükseköğretim
kurumlarının imkanlarını kullanmaksızın
verdikleri hizmetler" ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Bekir Bozdağ Emin Önen Ali Öztürk |
Yozgat Şanlıurfa Konya |
Suat
Kınıklıoğlu Ahmet
Yeni |
Çankırı Samsun |
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
MİLLÎ EĞİTİM, KÜLTÜR, GENÇLİK VE SPOR
KOMİSYONU BAŞKANI MEHMET SAĞLAM (Kahramanmaraş)
Katılıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
ÇEVRE VE ORMAN BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) -
Katılıyoruz Başkanım.
BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) Gerekçe...
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Öğretim elemanlarının yükseköğretim
kurumlarının imkanlarını kullanmaksızın
verdikleri hizmetler karşılığında döner sermaye
gelirlerinden yapılacak ek ödemelere ilişkin düzenleme
yapılmaktadır.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmiştir.
Kabul edilen önerge doğrultusunda 17nci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... 17nci
madde kabul edilmiştir.
On dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 20.42
BEŞİNCİ
OTURUM
Açılma
Saati: 21.10
BAŞKAN:
Başkan Vekili Şükran Güldal MUMCU
KÂTİP
ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Harun TÜFEKCİ (Konya)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 68inci
Birleşiminin Beşinci Oturumunu açıyorum.
616 sıra
sayılı Kanun Teklifinin görüşmelerine devam ediyoruz.
Komisyon ve
Hükûmet yerinde.
18inci madde
üzerinde önerge yok ama Komisyon Başkanının bir düzeltme talebi
var.
Buyurunuz
efendim.
MİLLÎ
EĞİTİM, KÜLTÜR, GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU BAŞKANI
MEHMET SAĞLAM (Kahramanmaraş) Teşekkürler Sayın
Başkan.
Bu 18inci
maddenin ek 14üncü maddesi 15 olacak.
Yine, ekli (1) sayılı liste yerine ekli (3) sayılı
liste olacak.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
18inci maddede Komisyonun düzeltme talebiyle birlikte maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
19uncu madde
üzerinde iki önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığı
Görüşülmekte
olan 616 sıra sayılı Kanun Teklifinin 19 uncu maddesi ile 190
sayılı Genel Kadro ve Usulü Hakkında Kanun Hükmünde Kararnameye
eklenen Ek 13 üncü maddede yer alan "Akdeniz Üniversitesi,"
ibaresinden sonra gelmek üzere "Bozok Üniversitesi," ibaresinin
eklenmesini, aynı maddede yer alan "ekli (2) " ibaresinin
"ekli (4) " şeklinde değiştirilmesini ve ek 4
sayılı listeye önergemiz eki cetvelin eklenmesini arz ve teklif
ederiz.
Bekir Bozdağ Emin Önen Ali Öztürk |
Yozgat Şanlıurfa Konya |
Ahmet Yeni Suat
Kınıklıoğlu |
Samsun Çankırı |
İHDASI UYGUN GÖRÜLEN KADROLAR
KURUMU : BOZOK
ÜNİVERSİTESİ
TEŞKİLATI
: MERKEZ
SERBEST TUTULU
KADRO KADRO
SINIFI UNVANI DERECESİ ADEDİ ADEDİ TOPLAM
GİH Fakülte
Sekreteri 2 1 1
GİH Yüksekokul
Sekreteri 3 3 3
GİH Bilgisayar
İşletmeni 6 10 35 45
GİH Bilgisayar
İşletmeni 9 20 30 50
GİH Sekreter 10 2 8 10
GİH Şoför 10 5 20 25
SHS Biyolog 5 2 1 3
SHS Psikolog 6 2 2 4
SHS Sosyal
Çalışmacı 6 1 2 3
SHS Ebe 5 2 3 5
SHS Fizyoterapist 5 2. 1 3
SHS Eczacı 5 1 1 2
SHS Diyetisyen 5 1 1 2
SHS Hemşire 7 12 13 25
SHS Sağlık
Teknikeri 7 10 10 20
SHS Sağlık
Teknisyeni 10 5 5 10
THS Mühendis 5 1 2 3
THS Tekniker 9 5 5 10
THS Teknisyen 12 5 5 10
YHS Hizmetli 12 23 22 45
YHS Hasta
Bakıcı 12 15 15 30
TOPLAM 128 181 309
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 616 Sıra Sayılı Ölçme, Seçme
ve Yerleştirme Merkezi Başkanlığının
Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Teklifinin 19. maddesinin
Tasarı metninden çıkarılmasını arz ve talep ederiz.
Nur Serter Ali Koçal Sacid
Yıldız |
İstanbul Zonguldak İstanbul |
Ferit Mevlüt Aslanoğlu Abdullah Özer Ahmet Tan |
Malatya Bursa İstanbul |
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
MİLLÎ EĞİTİM, KÜLTÜR, GENÇLİK VE SPOR
KOMİSYONU BAŞKANI MEHMET SAĞLAM (Kahramanmaraş)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
ÇEVRE VE ORMAN BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
K. KEMAL ANADOL (İzmir) Ahmet Tan efendim.
BAŞKAN Sayın Tan, buyurunuz.
AHMET TAN (İstanbul) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Cumhuriyet Halk Partisinin verdiği önerge üzerinde
huzurunuzdayım. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
İlgili madde yeni üniversiteler kurulmasını öngörüyor.
Üniversiteler, malum, çıkaracağımız kanunlarla
kurulabiliyor ancak bundan önce de yapılması gereken hesap, kitap,
plan, program
Öyle anlaşılıyor ki, plansız,
programsız çok üniversite kuruldu. Bunun itirafını da bizzat bu
kürsüden dün Sayın Bakan ortaya koydu. Eğitim fakültelerinin
hesapsız açılması dolayısıyla çok sayıda
işsiz öğretmenimizden bahsetti. Ama asıl bahsedilmesi gereken
bir başka feci olay. O olay biliyorsunuz, Türkiye, bir tarım ülkesi.
Zamanında çok tarım, ziraat fakültesi kurduk ama dünyada tek ve
yegâne ziraat mühendisi derneği olan, İşsiz Ziraat Mühendisleri
Derneği olan bir ülkeyiz. Sayılarının 30 binin üzerinde
olduğu daha önce söyleniyordu, şu anda son rakam nedir bilemiyoruz.
Daha önce anneler babalar kızlarını överken Kaç mühendis
istedi. diye överdi. Artık, şimdi, o tür övme söz konusu olmayacak.
Çünkü mühendislerin isteyeceği herhangi bir kıza damat verme
imkânı yok.
Efendim plan, program demiştik. Bir başka rakam daha
vermekte yarar var. Dünyada en zengin bin işadamı arasına
iktidarınız döneminde çok sayıda dolar milyarderi eklenmiş
oldu ama ne yazık ki, dünyanın en iyi 500 üniversitesi arasına
bir Türk üniversitesi giremedi. Çok şükür ki, Orta Doğu Teknik
Üniversitesi geçen yıl üniversitelerimizin itibarını bir ölçüde
korumuş oldu.
Tabii ki, bu kanunun da birazdan sonuna geliyoruz. Hepimiz çok
yorgun düştük. Bu yorgunluğun kurbanı oldu daha önceki bir
maddede Genel Kuruldaki arkadaşlarımızın iktidar bölümünün
teşkil eden kahir ekseriyeti. Ancak üzülmemek gerekir, daha önce de bir
sayın bakan komisyon sıralarında uyumuştu ve yanındaki
komisyon başkanı dürterek kendisini uyandırıp,
katılmadığını önergeye söylemişti. Bu önergeler
biliyorsunuz burada konuşma imkânı kazanmak için ama bu, bugün
Allahın yardımıyla ve uyuklamanızdan da bilistifade bir
kanun konusunda, bir önerge konusunda iktidar gol yemiş oldu.
ÜNAL KACIR (İstanbul) İç Tüzük rafa
kaldırıldığından öyle oldu. İç Tüzük açık.
Gol mol yok.
AHMET TAN (Devamla) - Bu konuda belki Sayın Tayyip Bey belki
kızacaktır ama kendisine eski bir gazeteci olarak, ortak
arkadaşlarımızın varlığı sayesinde sizin
mazur olduğunuzu ifade edeceğim çünkü torba yorgunuyuz hepimiz.
Değerli arkadaşlar, Sayın Başkan; bu
üniversiteye girişi hazırlayan ÖSYMyi değiştirmemizin
arkasında yatan temel neden, KPSSde yapılan, ortak, organize bir
kopya hadisesiydi. Bu kopya hadisesi, tabii, çok rastlantısal değil
çünkü kopya -bildiğimiz gibi- bir anlamda, evrakta sahteciliğe
giriyor. Evrakta sahteciliğe girmesinin bir üzücü tarafı da, bu
Mecliste ne yazık ki evrakta sahtecilik iddiasıyla dosyaları
bulunan değerli milletvekilleri var. Belki de tarihinde ilk defa, ÖSYMnin
böyle bir sahtekârlığa maruz kalması, böyle bir Meclisle de
bağlantısı olduğu düşüncesini akla getiriyor. Bunu da
ifade edeyim.
Değerli arkadaşlar, ÖSYM Başkanına bu kanunla
haddinden fazla yetki verilmesi ve bu arada yönetim kurulunun yok
sayılması gerçeğiyle karşı karşıyayız.
Yönetim kurulunda, herhâlde, bir tek, sendikadan yahut da sivil toplum
kuruluşlarından bir temsilci olsaydı bu kurulun
güvenilirliğini daha sağlam kılardı çünkü gençlerin
geleceğe hazırlanması bakımından, üniversiteyi kazanmaları
bakımından önemli bir kuruluş. Ancak, üniversiteyi kazanma
konusu da ne yazık ki hedef olmaktan çıktı. Sayın
Başbakan, geçen yılın 3 Mayısında, üçüncü ayın
3ünde Tuzlada açıkladı ki Üniversite bitirmek herhangi bir iş
garantisi vermez. O zaman, gençlerimiz üniversitede niye okuyor? Üniversiteli
olma gibi bir doyum, entelektüel doyum için okumadıkları ortada ama
Sayın Başbakan da iş garantisi veremediğine göre, niçin bu
ÖSYMyi yeniden yapılandırıyoruz? Onu da dikkate sunuyorum,
hepinize saygılar sunarak.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Tan.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı
Görüşülmekte olan 616 sıra sayılı Kanun
Teklifinin 19 uncu maddesi ile 190 sayılı Genel Kadro ve Usulü
Hakkında Kanun Hükmünde Kararnameye eklenen Ek 13 üncü maddede yer alan
"Akdeniz Üniversitesi," ibaresinden sonra gelmek üzere "Bozok
Üniversitesi," ibaresinin eklenmesini, aynı maddede yer alan
"ekli (2) " ibaresinin "ekli (4) " şeklinde
değiştirilmesini ve ek 4 sayılı listeye önergemiz eki
cetvelin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Bekir Bozdağ
(Yozgat) ve arkadaşları
İHDASI UYGUN GÖRÜLEN KADROLAR
KURUMU : BOZOK ÜNİVERSİTESİ
TEŞKİLATI : MERKEZ
SERBEST TUTULU
KADRO KADRO
SINIFI UNVANI DERECESİ ADEDİ ADEDİ
TOPLAM
GİH Fakülte
Sekreteri 2 1 1
GİH Yüksekokul
Sekreteri 3 3 3
GİH Bilgisayar
İşletmeni 6 10 35 45
GİH Bilgisayar
İşletmeni 9 20 30 50
GİH Sekreter 10 2 8 10
GİH Şoför 10 5 20 25
SHS Biyolog 5 2 1 3
SHS Psikolog 6 2 2 4
SHS Sosyal
Çalışmacı 6 1 2 3
SHS Ebe 5 2 3 5
SHS Fizyoterapist 5 2. 1 3
SHS Eczacı 5 1 1 2
SHS Diyetisyen 5 1 1 2
SHS Hemşire 7 12 13 25
SHS Sağlık
Teknikeri 7 10 10 20
SHS Sağlık
Teknisyeni 10 5 5 10
THS Mühendis 5 1 2 3
THS Tekniker 9 5 5 10
THS Teknisyen 12 5 5 10
YHS Hizmetli 12 23 22 45
YHS Hasta
Bakıcı 12 15 15 30
TOPLAM 128 181 309
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
MİLLÎ
EĞİTİM, KÜLTÜR, GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU BAŞKANI
MEHMET SAĞLAM (Kahramanmaraş) Katılıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet?
ÇEVRE VE ORMAN
BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) - Katılıyoruz Başkan.
BEKİR
BOZDAĞ (Yozgat) Gerekçe
BAŞKAN
Gerekçe
Gerekçe:
Bozok
Üniversitesinin yeni kurulan birimlerinin hizmet ihtiyacının
karşılanması amaçlanmıştır.
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler...
Önerge kabul edilmiştir.
Kabul edilen bu
önerge doğrultusunda madde 19u oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Madde 20 üzerinde
önerge yoktur.
Oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Madde 21 üzerinde
önerge yoktur.
Oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Sayın
milletvekilleri, Hükûmetin, görüşülmekte olan kanun teklifinin 12nci
maddesine bağlı ek madde 139un yeniden görüşülmesine
ilişkin İç Tüzükün 89uncu maddesine göre bir talebi vardır.
Başkanlık bu talebi yerine getirecektir.
Danışma
Kurulunun Hükûmetin görüşülmekte olan kanun teklifinin 12nci maddesine
bağlı ek madde 139un yeniden görüşülmesine ilişkin talebi
hakkındaki görüşünü okutuyorum:
VII.-
ÖNERİLER (Devam)
B) Danışma Kurulu Önerileri
1.-
Görüşülmekte olan 616 sıra sayılı Kanun Teklifinin,
Çerçeve 12nci maddesine bağlı ek madde 139un yeniden
görüşülmesine dair Çevre ve Orman Bakanının talebinin uygun
görüldüğüne ilişkin Danışma Kurulu önerisi
No: 6 17.02.2011
Danışma Kurulu Görüşü
Görüşülmekte
olan 616 Sıra Sayılı Kanun Teklifinin, Genel Kurulun 17.02.2011
tarihli 68 inci Birleşiminde Teklif metninden çıkarılan 12 nci
maddeye bağlı ek madde 139un yeniden görüşülmesine dair Çevre
ve Orman Bakanının talebi; İçtüzüğün 89 uncu maddesi
uyarınca Danışma Kurulunca uygun görülmüştür.
Mehmet
Ali Şahin |
Türkiye
Büyük Millet Meclisi |
Başkanı |
Bekir Bozdağ Kemal
Anadol |
AK PARTİ Grubu Başkanvekili CHP
Grubu Başkan vekili |
Oktay Vural Bengi
Yıldız |
MHP Grubu Başkan vekili BDP
Grubu Başkanvekili |
BAŞKAN
Danışma Kurulunun görüşünü bilgilerinize sunulur.
Şimdi,
Hükûmetin talebini okutup, oylarınıza sunacağım:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 616 sıra sayılı Kanun Teklifinin 12 nci maddesine
bağlı ek madde 139 un, yeniden düzenlenmesi amacıyla, Türkiye
Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün 89 uncu maddesi gereğince
yeniden görüşülmesini arz ve teklif ederim.
Saygılarımla.
Veysel Eroğlu
Çevre ve Orman
Bakanı
BAŞKAN
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Bu durumda, teklifin
12nci maddesine bağlı ek madde 139u yeniden müzakereye
açıyorum.
IX.-
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN
DİĞER İŞLER (Devam)
B) Yeniden Görüşmeleri Yapılan
Tasarılar/Teklifler (Tekriri Müzakere)
1.-
Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri Yozgat Milletvekili
Bekir Bozdağ, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş, Samsun
Milletvekili Suat Kılıç ve Giresun Milletvekili Nurettin Canikli ile
Kahramanmaraş Milletvekili Veysi Kaynakın; Ölçme, Seçme ve
Yerleştirme Merkezi Başkanlığının Teşkilat
ve Görevleri Hakkında Kanun Teklifi ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Adalet ve
Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş
ve Samsun Milletvekili Suat Kılıç ile 6 Milletvekilinin; Ölçme, Seçme
ve Yerleştirme Merkezi Başkanlığının
Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun ile Bazı Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve
Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu Raporu (2/849, 2/851) (S.
Sayısı: 616) (12nci maddeye bağlı Ek Madde 139)
BAŞKAN Söz
talebi yoktur.
Madde üzerinde
bir önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 616 Sıra Sayılı Kanun Teklifinin 12 inci maddesine
bağlı ek madde 139un aşağıdaki şekilde
düzenlenmesini arz ve teklif ederiz.
Bekir Bozdağ Kemal Anadol Hayrettin Çakmak |
Yozgat İzmir Bursa |
D. Mehmet Kastal Oktay
Vural |
Osmaniye İzmir |
Türk Hava Kurumu
Üniversitesi
Ek Madde 139-
Ankarada Türk Hava Kurumu Havacılık Vakfı tarafından 2547
sayılı Yükseköğretim Kanununun vakıf yükseköğretim
kurumlarına ilişkin hükümlerine tabi olmak üzere, kamu tüzel
kişiliğine sahip Türk Hava Kurumu Üniversitesi adıyla bir
vakıf üniversitesi kurulmuştur.
Bu Üniversite,
Rektörlüğe bağlı olarak;
a)
Havacılık ve Uzay Bilimleri Fakültesinden,
b) Mühendislik
Fakültesinden,
c)
İşletme Fakültesinden,
ç) Hava
Ulaştırma Fakültesinden,
d) İzmir
Hava Ulaştırma Fakültesinden,
e)
Havacılık Meslek Yüksekokulundan,
f) İzmir
Havacılık Meslek Yüksekokulundan,
g)
Havacılık ve Uzay Bilimleri Enstitüsünden,
ğ) Fen
Bilimleri Enstitüsünden,
h) Sosyal
Bilimler Enstitüsünden,
oluşur.
BAŞKAN
- Komisyon önergeye katılıyor
mu?
MİLLÎ
EĞİTİM, KÜLTÜR, GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU BAŞKANI
MEHMET SAĞLAM (Kahramanmaraş) Katılıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN
- Hükûmet?
ÇEVRE VE ORMAN
BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) Katılıyoruz
Başkanım.
BEKİR
BOZDAĞ (Yozgat) Gerekçe
BAŞKAN
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Türk Hava
Kurumunca bir vakıf üniversitesi kurulması amaçlanmaktadır.
BAŞKAN
- Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Şimdi,
maddeyi kabul edilen önerge doğrultusunda oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Çerçeve madde 12yi
yapılan değişiklik doğrultusunda yeniden
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
Teklifin
görüşmeleri tamamlanmıştır.
Teklifin tümünü
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
Teklif kabul
edilmiş ve kanunlaşmıştır, hayırlı olsun.
Alınan karar
gereğince, kanun tasarı ve teklifleri ile komisyonlardan gelen
diğer işleri sırasıyla görüşmek için, 22 Şubat
2011 Salı günü saat 15.00te toplanmak üzere birleşimi
kapatıyorum.
Kapanma Saati: 21.26
Not: Devamı Taramadır.