DÖNEM: 23 YASAMA
YILI: 5
TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET
MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
CİLT
: 94
70inci Birleşim
23 Şubat 2011 Çarşamba
(Bu Tutanak
Dergisinde yer alan va kâtip üyeler tarafından okunmuş bulunan her
tür belge ile konuşmacılar tarafından ifade edilmiş ve
tırnak içinde belirtilmiş alıntı sözler aslına uygun
olarak yazılmıştır.)
İ Ç İ N D E K İ L E R
I. - GEÇEN TUTANAK
ÖZETİ
II. - GELEN
KÂĞITLAR
III. - YOKLAMA
IV. - GÜNDEM
DIŞI KONUŞMALAR
A) MİLLETVEKİLLERİNİN GÜNDEM DIŞI
KONUŞMALARI
1.- Manisa
Milletvekili Erkan Akçayın, Vergi Haftasına ilişkin gündem
dışı konuşması
2.- Düzce
Milletvekili Celal Erbayın, Azerbaycan Hocalı katliamına
ilişkin gündem dışı konuşması
3.- Niğde
Milletvekili Mümin İnanın, Nevşehir ilinin ekonomik ve sosyal
sorunlarına ilişkin gündem dışı konuşması
V.- AÇIKLAMALAR
1.- Kayseri
Milletvekili Mustafa Elitaşın, trafik kazası geçiren Çanakkale
Milletvekili Mustafa Kemal Cengize acil şifalar dilediğine
ilişkin açıklaması
2.- Mersin
Milletvekili Mehmet Şandırın, trafik kazası geçiren
Çanakkale Milletvekili Mustafa Kemal Cengize acil şifalar
dilediğine, milletvekillerine birer makam şoförü verilmesine ve
Hocalı katliamına ilişkin açıklaması
3.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğütün, Hocalı katliamına ilişkin
açıklaması
4.- Burdur
Milletvekili Ramazan Kerim Özkanın, ülke genelinde şap
hastalığıyla ilgili sorunlar yaşandığına ve
süt üreticilerinin Ziraat Bankasına ve tarım kredi kooperatiflerine
olan borçlarının dondurulmasına ilişkin
açıklaması
5.-
Balıkesir Milletvekili Ergün Aydoğanın, süt üreticilerinin
sorunlarına ve Hükûmeti bu konuda duyarlılığa davet
ettiğine ilişkin açıklaması
6.- Nevşehir
Milletvekili Rıtvan Köybaşının, Niğde Milletvekili
Mümin İnanın, Nevşehir ilinin ekonomik sorunlarıyla ilgili
yaptığı gündem dışı konuşmanın
gerçekleri yansıtmadığına ilişkin açıklaması
7.- Yalova
Milletvekili Muharrem İncenin, trafik kazası geçiren Çanakkale
Milletvekili Mustafa Kemal Cengize acil şifalar dilediğine ve ülkede
150 bin makam otomobiline şoför bulan bir devletin 550 milletvekiline
makam şoförü bulamamasına ilişkin açıklaması
8.- Mersin
Milletvekili Mehmet Şandırın, Gaziantep Milletvekili Hasan
Özdemirin, Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerinden Gaziantepe
yaşanan göçlerden sonra uyuşturucu kullanımı ve
kaçakçılığının arttığını belirten
konuşması üzerine açıklaması
9.- Batman
Milletvekili Ayla Akat Atanın, Gaziantep Milletvekili Hasan Özdemirin,
Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerinden Gaziantepe yaşanan
göçlerden sonra uyuşturucu kullanımı ve
kaçakçılığının arttığını belirten
konuşması üzerine açıklaması
10.- Gaziantep
Milletvekili Hasan Özdemirin, Doğu ve Güneydoğu Anadoludan gelen
insanlardan bazılarının uyuşturucu bağımlısı
olduğunu kötü niyetle söylemediğine, bu konuda da tedbir
alınması gerektiğine ilişkin açıklaması
VI.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
1.- TBMM
Başkan Vekili Meral Akşenerin, trafik kazası geçiren Çanakkale
Milletvekili Mustafa Kemal Cengize, Başkanlık Divanı ve Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığı olarak acil şifalar
dileyen konuşması
VII.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Meclis
Araştırması Önergeleri
1.- Van
Milletvekili Fatma Kurtulan ve 19 milletvekilinin, vicdani ret
hakkının kullanılmasının önündeki engellerin
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/1050)
2.- İstanbul
Milletvekili Sebahat Tuncel ve 19 milletvekilinin, cezaevlerindeki tutuklu ve
hükümlülerin ortak etkinliklere katılmalarında yaşanan
sorunların araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/1051)
3.- Kastamonu
Milletvekili Mehmet Serdaroğlu ve 20 milletvekilinin, balıkçılık
sektöründe yaşanan sorunların araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/1052)
4.- Adıyaman
Milletvekili Şevket Köse ve 25 milletvekilinin, humik maddesinin
araştırılması amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/1053)
VIII.- ÖNERİLER
A) Danışma Kurulu
Önerileri
1.- Gündemdeki
sıralama ile Genel Kurulun çalışma gün ve saatlerinin yeniden
düzenlenmesine ilişkin Danışma Kurulu önerisi
IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.- Avrupa
Konseyi Terörizmin Önlenmesi Sözleşmesinin Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri
Komisyonu Raporu (1/339) (S. Sayısı: 62)
2.- Türkiye
Cumhuriyeti Genelkurmay Başkanlığı ile Amerika
Birleşik Devletleri Savunma Bakanlığı Arasında Savunma
Uzay İşbirliği Anlaşmasının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/395) (S. Sayısı: 136)
3.- Türkiye
Cumhuriyeti Hükûmeti ve Ukrayna Hükûmeti Arasında Enerji Alanında
İşbirliğine İlişkin Anlaşmanın
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/317) (S. Sayısı: 286)
4.- Türkiye
Cumhuriyeti ile İsveç Krallığı Arasında 30 Haziran
1978 Tarihinde İmzalanan Sosyal Güvenlik Sözleşmesini
Değiştiren Ek Sözleşmenin Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri
Komisyonu Raporu (1/270) (S. Sayısı: 434)
5.- Türkiye
Cumhuriyeti Hükûmeti ile Avustralya Hükûmeti Arasında Diplomatik Misyon ve
Konsolosluklarda Çalışan Diplomatik ve Konsüler Kadro ile İdari
ve Teknik Personel Yakınlarının İstihdamına
İlişkin Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri
Komisyonu Raporu (1/659) (S. Sayısı: 464)
6.- Türkiye Cumhuriyeti
Hükûmeti ile İspanya Krallığı Arasında Diplomatik ve
Konsüler Misyonlarda Çalışan Diplomatik, Konsüler, İdari ve
Teknik Personelin Yakınlarının Kazanç Getirici Bir
İşte Çalışmalarına İlişkin
Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/724) (S.
Sayısı: 468)
7.- Türkiye
Cumhuriyeti Hükûmeti ile Pakistan İslam Cumhuriyeti Hükûmeti Arasında
Pakistanda Türk İşbirliği ve Kalkınma İdaresi
Başkanlığı (TİKA) Tarafından Program Koordinasyon
Ofisi Kurulmasına İlişkin Mutabakat Muhtırasının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/807) (S. Sayısı: 489)
8.- Türkiye
Cumhuriyeti Hükûmeti ile Birleşik Meksika Devletleri Hükûmeti
Arasında Diplomatik ve Konsüler Misyon Üyelerinin
Yakınlarının Kazanç Getirici Bir İşte
Çalışmalarına Olanak Sağlayan Anlaşmanın
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/677) (S. Sayısı: 491)
9.- Avrupa
Haberleşme Ofisi Kuruluş Sözleşmesinin Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve
Dışişleri Komisyonu Raporu (1/700) (S. Sayısı: 512)
10.- Türkiye
Cumhuriyeti ile Uruguay Doğu Cumhuriyeti Arasında Dostluk ve
İş Birliği Anlaşmasının Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri
Komisyonu Raporu (1/727) (S. Sayısı: 513)
11.- Türkiye
Cumhuriyeti Hükûmeti ve Uruguay Doğu Cumhuriyeti Hükûmeti Arasında
Ticari, Ekonomik ve Teknik İşbirliği Anlaşmasının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/763) (S. Sayısı: 514)
12.- Karadeniz
Ekonomik İşbirliği Bölgesinde Deniz Otoyollarının
Geliştirilmesi Hakkında Mutabakat Muhtırasının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/666) (S. Sayısı: 520)
13.- Devletlerin
Ayda ve Diğer Gök Cisimlerindeki Faaliyetlerini Düzenleyen Anlaşmaya
Katılmamızın Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/351) (S.
Sayısı: 528)
14.- Türkiye
Cumhuriyeti Hükûmeti ile Yunanistan Cumhuriyeti Hükûmeti Arasında
İpsala-Kipi Sınır Geçiş Bölgesinde İki Ülke
Arasında İkinci Bir Karayolu Sınır Geçiş Köprüsü
İnşa Edilmesine İlişkin Anlaşmanın
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/374) (S. Sayısı: 530)
15.-
Uluslararası Kalkınma Hukuku Örgütünün Kuruluşu Hakkında
Anlaşmaya Katılmamızın Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/644) (S.
Sayısı: 562)
16.- Türkiye
Cumhuriyeti Hükûmeti ile Bahreyn Krallığı Hükûmeti Arasında
Gümrük Konularında İşbirliği ve
Karşılıklı Yardımlaşma
Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısı ile Dışişleri Komisyonu Raporu
(1/695) (S. Sayısı: 578)
17.- Türkiye
Cumhuriyeti ile Lüksemburg Büyük Dükalığı Arasında Gelir ve
Servet Üzerinden Alınan Vergilerde Çifte Vergilendirmeyi Önleme ve Vergi
Kaçakçılığına Engel Olma Anlaşmasını
Değiştiren Protokol ve İlgili Notaların
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/840) (S. Sayısı: 579)
18.- Türkiye
Cumhuriyeti ile Arnavutluk Cumhuriyeti Arasındaki Serbest Ticaret
Anlaşması ile Kurulan Ortak Komitenin Anlaşmaya Ek Menşeli
Ürünler Kavramının Tanımı ve İdari
İşbirliği Yöntemlerine İlişkin Protokol II'nin
Değiştirilmesi Hakkındaki 1/2009 Sayılı Kararının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
ile Dışişleri Komisyonu Raporu (1/827) (S. Sayısı:
580)
19.- Türkiye
Cumhuriyeti ile Norveç Krallığı Arasında Gelir Üzerinden
Alınan Vergilerde Çifte Vergilendirmeyi Önleme ve Vergi
Kaçakçılığına Engel Olma Anlaşmasının ve Eki
Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/868) (S.
Sayısı: 581)
20.- Türkiye
Cumhuriyeti Hükûmeti ile Slovenya Cumhuriyeti Hükûmeti Arasında Gümrük
Konularında İşbirliği ve Karşılıklı
Yardım Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ile Dışişleri
Komisyonu Raporu (1/343) (S. Sayısı: 582)
21.- D-8 Üyesi
Ülkeler Arasında Gümrük Konularında Çok Taraflı İdari
Yardım Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu
(1/448) (S. Sayısı: 583)
22.- Türkiye
Cumhuriyeti Hükûmeti ile Beyaz Rusya Cumhuriyeti Hükûmeti Arasında Gümrük
Konularında İşbirliği ve Karşılıklı
Yardım Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ile Dışişleri
Komisyonu Raporu (1/679) (S. Sayısı: 584)
23.- D-8 Üye
Devletleri Arasında Tercihli Ticaret Anlaşmasının ve
Anılan Anlaşmanın Ekini Oluşturan D-8 Üyesi Devletler
Arasında Tercihli Ticaret Anlaşmasına (TTA) İlişkin
Menşe Kurallarının Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri
Komisyonu Raporu (1/778) (S. Sayısı: 585)
24.- Türkiye
Cumhuriyeti ile Hollanda Krallığı Arasında Gümrük
Mevzuatının Doğru Bir Şekilde Uygulanması ve Gümrük
Suçlarının Önlenmesi, Soruşturulması ve Bu Suçlarla
Mücadele Konularında Karşılıklı İdari Yardım
Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısı ile Dışişleri Komisyonu Raporu
(1/361) (S. Sayısı: 586)
25.- Türkiye
Cumhuriyeti Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı ve Çin Halk
Cumhuriyeti Ulusal Enerji İdaresi Arasında Enerji Alanında
İşbirliğine İlişkin Mutabakat Zaptının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/809) (S. Sayısı: 620)
26.- Türkiye-EFTA
Ortak Komitesinin EFTA Devletleri ile Türkiye Arasında
Anlaşmanın Devlet Yardımlarına İlişkin 18 ve 23.
Maddelerinin ve II Sayılı Ekinin Değiştirilmesi ve X ve XI
Sayılı Eklerinin İptaline İlişkin 1/2005
Sayılı Kararının Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri
Komisyonu Raporu (1/380) (S. Sayısı: 618)
27.- Türkiye
Cumhuriyeti Hükûmeti ile Irak Cumhuriyeti Hükûmeti Arasındaki 27
Ağustos 1973 Tarihli Ham Petrol Boru Hattı Anlaşması ve
Sonrasındaki İlgili Anlaşmalar, Protokoller, Toplantı
Tutanakları ile Eklerinin Tadiline İlişkin Değişiklik
Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu
(1/988) (S. Sayısı: 617)
28.- Türkiye
Cumhuriyeti Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı ile Irak
Cumhuriyeti Petrol ve Elektrik Bakanlıkları Arasında Enerji
Alanında İşbirliği Mutabakat Zaptının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/519) (S. Sayısı: 619)
29.- Türkiye
Cumhuriyeti Hükûmeti ile Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Hükûmeti
Arasında Gümrük Konularında İşbirliği ve
Kaçakçılığın Tespiti ve Önlenmesine İlişkin
Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısı ile Dışişleri Komisyonu Raporu (1/450) (S.
Sayısı: 577)
30.-
Uyuşturucu ve Psikotrop Maddelerin Kaçakçılığına
Karşı Birleşmiş Milletler Sözleşmesinin 17nci
Maddesinin Uygulanmasına İlişkin Deniz Yoluyla Yapılan
Kaçakçılıkla Mücadele Anlaşmasının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/295) (S. Sayısı: 78)
31.- Türkiye
Cumhuriyeti ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Hukukuna Göre
Kurulmuş Olan Üniversitelerin Karşılıklı
Tanınmasına Dair Milletlerarası Anlaşmanın
Onaylanmasının Uygun Bulunduğu Hakkında Kanun
Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/725) (S.
Sayısı: 563)
32.- Türkiye
Cumhuriyeti Hükûmeti ile Uluslararası Türk Kültürü Teşkilatı
(TÜRKSOY) Arasında Evsahibi Ülke Anlaşmasının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/866) (S. Sayısı: 534)
33.-
İşkenceye ve Diğer Zalimane, Gayriinsanî veya Küçültücü Muamele
veya Cezaya Karşı Birleşmiş Milletler Sözleşmesine Ek
İhtiyari Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair
Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/752)
(S. Sayısı: 522)
34.- Türkiye
Cumhuriyeti Genelkurmay Başkanlığı ile Irak Cumhuriyeti
Savunma Bakanlığı Arasında Askerî Alanda Eğitim,
Teknik ve Bilimsel İş Birliği Mutabakat
Muhtırasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu
(1/781) (S. Sayısı: 459)
35.- Türkiye
Cumhuriyeti Hükûmeti ile Afganistan İslam Cumhuriyeti Hükûmeti
Arasında Gümrük Konularında İşbirliği ve
Karşılıklı Yardımlaşma
Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu
(1/302) (S. Sayısı: 80)
X.- SATAŞMALARA İLİŞKİN
KONUŞMALAR
1.- Bursa
Milletvekili Onur Öymenin, Dışişleri Komisyonu
Başkanı Hasan Murat Mercanın, şahsına
sataşması nedeniyle konuşması
2.- Samsun
Milletvekili Suat Kılıçın, Bursa Milletvekili Onur Öymenin,
Başbakana sataşması nedeniyle konuşması
XI.- OYLAMALAR
1.- Avrupa
Konseyi Terörizmin Önlenmesi Sözleşmesinin Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısının oylaması
2.- Türkiye
Cumhuriyeti Genelkurmay Başkanlığı ile Amerika
Birleşik Devletleri Savunma Bakanlığı Arasında Savunma
Uzay İşbirliği Anlaşmasının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısının oylaması
3.- Türkiye
Cumhuriyeti Hükûmeti ve Ukrayna Hükûmeti Arasında Enerji Alanında
İşbirliğine İlişkin Anlaşmanın
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısının oylaması
4.- Türkiye
Cumhuriyeti ile İsveç Krallığı Arasında 30 Haziran
1978 Tarihinde İmzalanan Sosyal Güvenlik Sözleşmesini
Değiştiren Ek Sözleşmenin Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısının oylaması
5.- Türkiye
Cumhuriyeti Hükûmeti ile Avustralya Hükûmeti Arasında Diplomatik Misyon ve
Konsolosluklarda Çalışan Diplomatik ve Konsüler Kadro ile İdari
ve Teknik Personel Yakınlarının İstihdamına
İlişkin Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısının oylaması
6.- Türkiye
Cumhuriyeti Hükûmeti ile İspanya Krallığı Arasında
Diplomatik ve Konsüler Misyonlarda Çalışan Diplomatik, Konsüler,
İdari ve Teknik Personelin Yakınlarının Kazanç Getirici Bir
İşte Çalışmalarına İlişkin
Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısının oylaması
7.- Türkiye
Cumhuriyeti Hükûmeti ile Pakistan İslam Cumhuriyeti Hükûmeti Arasında
Pakistanda Türk İşbirliği ve Kalkınma İdaresi
Başkanlığı (TİKA) Tarafından Program Koordinasyon
Ofisi Kurulmasına İlişkin Mutabakat Muhtırasının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısının oylaması
8.- Türkiye
Cumhuriyeti Hükûmeti ile Birleşik Meksika Devletleri Hükûmeti
Arasında Diplomatik ve Konsüler Misyon Üyelerinin
Yakınlarının Kazanç Getirici Bir İşte
Çalışmalarına Olanak Sağlayan Anlaşmanın
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısının oylaması
9.- Avrupa
Haberleşme Ofisi Kuruluş Sözleşmesinin Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısının oylaması
10.- Türkiye
Cumhuriyeti ile Uruguay Doğu Cumhuriyeti Arasında Dostluk ve
İş Birliği Anlaşmasının Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısının oylaması
11.- Türkiye
Cumhuriyeti Hükûmeti ve Uruguay Doğu Cumhuriyeti Hükûmeti Arasında
Ticari, Ekonomik ve Teknik İşbirliği Anlaşmasının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısının oylaması
12.- Karadeniz
Ekonomik İşbirliği Bölgesinde Deniz Otoyollarının
Geliştirilmesi Hakkında Mutabakat Muhtırasının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısının oylaması
13.- Devletlerin
Ayda ve Diğer Gök Cisimlerindeki Faaliyetlerini Düzenleyen Anlaşmaya
Katılmamızın Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısının oylaması
14.- Türkiye
Cumhuriyeti Hükûmeti ile Yunanistan Cumhuriyeti Hükûmeti Arasında
İpsala-Kipi Sınır Geçiş Bölgesinde İki Ülke
Arasında İkinci Bir Karayolu Sınır Geçiş Köprüsü
İnşa Edilmesine İlişkin Anlaşmanın
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısının oylaması
15.-
Uluslararası Kalkınma Hukuku Örgütünün Kuruluşu Hakkında
Anlaşmaya Katılmamızın Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısının oylaması
16.- Türkiye
Cumhuriyeti Hükûmeti ile Bahreyn Krallığı Hükûmeti Arasında
Gümrük Konularında İşbirliği Ve
Karşılıklı Yardımlaşma
Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısının oylaması
17.- Türkiye
Cumhuriyeti ile Lüksemburg Büyük Dükalığı Arasında Gelir ve
Servet Üzerinden Alınan Vergilerde Çifte Vergilendirmeyi Önleme ve Vergi
Kaçakçılığına Engel Olma Anlaşmasını
Değiştiren Protokol ve İlgili Notaların
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısının oylaması
18.- Türkiye
Cumhuriyeti ile Arnavutluk Cumhuriyeti Arasındaki Serbest Ticaret
Anlaşması ile Kurulan Ortak Komitenin Anlaşmaya Ek Menşeli
Ürünler Kavramının Tanımı ve İdari
İşbirliği Yöntemlerine İlişkin Protokol II'nin
Değiştirilmesi Hakkındaki 1/2009 Sayılı
Kararının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısının oylaması
19.- Türkiye
Cumhuriyeti ile Norveç Krallığı Arasında Gelir Üzerinden
Alınan Vergilerde Çifte Vergilendirmeyi Önleme ve Vergi
Kaçakçılığına Engel Olma Anlaşmasının ve Eki
Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısının oylaması
20.- Türkiye
Cumhuriyeti Hükûmeti ile Slovenya Cumhuriyeti Hükûmeti Arasında Gümrük
Konularında İşbirliği ve Karşılıklı
Yardım Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısının oylaması
21.- D-8 Üyesi
Ülkeler Arasında Gümrük Konularında Çok Taraflı İdari
Yardım Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısının oylaması
22.- Türkiye
Cumhuriyeti Hükûmeti ile Beyaz Rusya Cumhuriyeti Hükûmeti Arasında Gümrük
Konularında İşbirliği ve Karşılıklı
Yardım Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısının oylaması
23.- D-8 Üye
Devletleri Arasında Tercihli Ticaret Anlaşmasının ve
Anılan Anlaşmanın Ekini Oluşturan D-8 Üyesi Devletler
Arasında Tercihli Ticaret Anlaşmasına (TTA) İlişkin
Menşe Kurallarının Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısının oylaması
24.- Türkiye
Cumhuriyeti ile Hollanda Krallığı Arasında Gümrük
Mevzuatının Doğru Bir Şekilde Uygulanması ve Gümrük Suçlarının
Önlenmesi, Soruşturulması ve Bu Suçlarla Mücadele Konularında
Karşılıklı İdari Yardım
Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısının oylaması
25.- Türkiye
Cumhuriyeti Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı ve Çin Halk
Cumhuriyeti Ulusal Enerji İdaresi Arasında Enerji Alanında
İşbirliğine İlişkin Mutabakat Zaptının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısının oylaması
26.- Türkiye-EFTA
Ortak Komitesinin EFTA Devletleri ile Türkiye Arasında
Anlaşmanın Devlet Yardımlarına İlişkin 18 ve 23.
Maddelerinin ve II Sayılı Ekinin Değiştirilmesi ve X ve XI
Sayılı Eklerinin İptaline İlişkin 1/2005
Sayılı Kararının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısının oylaması
27.- Türkiye
Cumhuriyeti Hükûmeti ile Irak Cumhuriyeti Hükûmeti Arasındaki 27
Ağustos 1973 Tarihli Ham Petrol Boru Hattı Anlaşması ve
Sonrasındaki İlgili Anlaşmalar, Protokoller, Toplantı
Tutanakları ile Eklerinin Tadiline İlişkin Değişiklik
Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısının oylaması
28.- Türkiye
Cumhuriyeti Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı ile Irak
Cumhuriyeti Petrol ve Elektrik Bakanlıkları Arasında Enerji
Alanında İşbirliği Mutabakat Zaptının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısının oylaması
29.- Türkiye
Cumhuriyeti Hükûmeti ile Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Hükûmeti
Arasında Gümrük Konularında İşbirliği ve
Kaçakçılığın Tespiti ve Önlenmesine İlişkin
Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısının oylaması
30.-
Uyuşturucu ve Psikotrop Maddelerin Kaçakçılığına
Karşı Birleşmiş Milletler Sözleşmesinin 17nci
Maddesinin Uygulanmasına İlişkin Deniz Yoluyla Yapılan
Kaçakçılıkla Mücadele Anlaşmasının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısının oylaması
31.- Türkiye
Cumhuriyeti ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Hukukuna Göre
Kurulmuş Olan Üniversitelerin Karşılıklı
Tanınmasına Dair Milletlerarası Anlaşmanın
Onaylanmasının Uygun Bulunduğu Hakkında Kanun
Tasarısının oylaması
32.- Türkiye
Cumhuriyeti Hükûmeti ile Uluslararası Türk Kültürü Teşkilatı
(TÜRKSOY) Arasında Evsahibi Ülke Anlaşmasının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısının oylaması
33.-
İşkenceye ve Diğer Zalimane, Gayriinsanî veya Küçültücü Muamele
veya Cezaya Karşı Birleşmiş Milletler Sözleşmesine Ek
İhtiyari Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair
Kanun Tasarısının oylaması
34.- Türkiye
Cumhuriyeti Genelkurmay Başkanlığı ile Irak Cumhuriyeti
Savunma Bakanlığı Arasında Askerî Alanda Eğitim,
Teknik ve Bilimsel İş Birliği Mutabakat
Muhtırasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısının oylaması
35.- Türkiye
Cumhuriyeti Hükûmeti ile Afganistan İslam Cumhuriyeti Hükûmeti
Arasında Gümrük Konularında İşbirliği ve
Karşılıklı Yardımlaşma
Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısının oylaması
XII.- YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI
1.- Antalya
Milletvekili Hüsnü Çöllünün, daha düşük ek göstergeli bir göreve atanan
memurların gösterge farkının maaşlarından kesilmesine
ilişkin sorusu ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Ömer
Dinçerin cevabı (7/17959)
2.- İzmir
Milletvekili Selçuk Ayhanın, SGK İzmir İl Müdürlüğündeki
bazı uygulamalara ve iddialara ilişkin sorusu ve Çalışma ve
Sosyal Güvenlik Bakanı Ömer Dinçerin cevabı (7/17960)
3.- İzmir
Milletvekili Selçuk Ayhanın, SGK İzmir İl Müdürlüğünde
eksik yemek ücretlerinin memurlardan tahsil edilmek istendiği
iddiasına ilişkin sorusu ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanı Ömer Dinçerin cevabı (7/17961)
4.- Edirne
Milletvekili Rasim Çakırın, 2005-2010 yılları arası
Edirnede işe başlayan özürlü sayısına ve özürlülerin
istihdamına ilişkin sorusu ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanı Ömer Dinçerin cevabı (7/17962)
5.- Ankara
Milletvekili Tekin Bingölün, şeker hastalığına yönelik
araştırmalara ve kan şekeri ölçüm çubuklarının bedellerinin
ödenmesine yönelik uygulamaya ilişkin sorusu ve Çalışma ve
Sosyal Güvenlik Bakanı Ömer Dinçerin cevabı (7/17963)
6.- İstanbul
Milletvekili Sacid Yıldızın, SGKnın diyabet
hastalarıyla ilgili yayımladığı genelgeye ilişkin
sorusu ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Ömer Dinçerin
cevabı (7/17965)
7.- Muğla
Milletvekili Fevzi Topuzun, Datça Hükümet Konağına ilişkin
Başbakandan sorusu ve Bayındırlık ve İskân Bakanı
Mustafa Demirin cevabı (7/18030)
8.- Mersin
Milletvekili Mehmet Şandırın, diyabet hastalarının
şeker ölçüm çubuğu ihtiyacına ve SGKnın konuya
ilişkin genelgesine ilişkin sorusu ve Çalışma ve Sosyal
Güvenlik Bakanı Ömer Dinçerin cevabı (7/18038)
9.- Antalya
Milletvekili Hüseyin Yıldızın, 2002-2010 yılları
arasında SGKya kayıtlı ücretli çalışanlara
ilişkin sorusu ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Ömer
Dinçerin cevabı (7/18092)
10.- Yalova
Milletvekili Muharrem İncein, Halkla İlişkiler Binası
inşaatı ihalesinin Bayındırlık ve İskân
Bakanlığına devredildiği iddiasına ilişkin sorusu
ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkan Vekili Nevzat Pakdilin cevabı
(7/18295)
I.-
GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
TBMM Genel Kurulu
saat 15.00te açılarak üç oturum yaptı.
Şanlıurfa
Milletvekili Ramazan Başak, Doğu ve Güneydoğu Anadolu
bölgelerindeki işsizlik sorununa ve çözüm önerilerine,
Kırıkkale
Milletvekili Osman Durmuş, Kırıkkale ilinin sorunlarına,
İlişkin
gündem dışı birer konuşma yaptılar.
Balıkesir
Milletvekili Ergün Aydoğanın, şeker hastalarının
şeker ölçüm cihazı ve çubuklarının bedellerinin ödenmemesi
ve hastaların mağduriyetlerine ilişkin gündem
dışı konuşmasına Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanı Ömer Dinçer cevap verdi.
Adıyaman
Milletvekili Şevket Köse, Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerinin
işsizlik sorununa,
Tokat
Milletvekili Reşat Doğru, Ermenilerin Azerbaycanın Hocalı
kasabasında yaptıkları katliama,
İstanbul
Milletvekili Ahmet Tan, şeker ölçüm çubuklarının bedellerinin
ödenmemesiyle ilgili şikâyetlere Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanının açıklamalarının yeterli
olmadığına,
Burdur Milletvekili
Ramazan Kerim Özkan, Türkiye genelinde şap hastalığı
görüldüğüne,
İzmir
Milletvekili Oktay Vural, muhtarların sorunlarının çözümü
konusunda Hükûmetin önerisi varsa getirmelerine, MHPnin de bu sorunların
çözümü konusunda gerekli inisiyatifi kullanacağına,
İlişkin
birer açıklamada bulundular.
Kütahya
Milletvekili Alim Işıkın, şeker ölçüm
çubuklarının bedellerinin ödenmemesine,
Muş
Milletvekili M. Nuri Yamanın, Dünya Dil Gününe ve şeker ölçüm
çubuklarının bedellerinin ödenmemesine,
Balıkesir Milletvekili
Ergün Aydoğanın, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı
Ömer Dinçerin şeker ölçüm çubuklarının bedellerinin ödenmesinde
yaşanan sorunlara karşı yanıltıcı bilgiler
verdiğine,
İstanbul
Milletvekili Sacid Yıldızın, Çalışma ve Sosyal
Güvenlik Bakanı Ömer Dinçerin şeker ölçüm çubuklarıyla ilgili
yakınmaları, görüşleri dinlemediğine,
İlişkin
açıklamalarına Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Ömer
Dinçer cevap verdi.
Tokat
Milletvekili Reşat Doğrunun (6/2278, 2279, 2284 ve 2285) esas
numaralı sözlü sorularını geri aldığına
ilişkin önergesi okundu; sözlü soruların geri verildiği
bildirildi.
Barış
ve Demokrasi Partisi Grubu adına Grup Başkan Vekili Batman
Milletvekili Ayla Akat Atanın:
Arıcılık
sektöründe yaşanan sorunların (10/1046),
Yerel
basının sorunlarının (10/1048);
Gaziantep
Milletvekili Hasan Özdemir ve 20 milletvekilinin, adalet sisteminde
yaşanan sorunların (10/1047),
Muş
Milletvekili M. Nuri Yaman ve 19 milletvekilinin, Ankaradaki toplu
taşıma fiyatlarındaki artışın nedenlerinin
(10/1049),
Araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergeleri Genel
Kurulun bilgisine sunuldu; önergelerin gündemdeki yerlerini alacağı
ve ön görüşmelerinin, sırası geldiğinde
yapılacağı açıklandı.
TBMM
Dışişleri Komisyonu üyelerinden oluşan bir parlamenter
heyetin, Romanya Senatosu Dış İlişkiler Komisyonu
Başkanının vaki davetine icabet etmek üzere, Romanyaya resmî
ziyarette bulunmasına ilişkin Başkanlık tezkeresi kabul
edildi.
Şırnak
Milletvekili Hasip Kaplanın, Türk Ceza Kanununun 105inci Maddesinde
Değişiklik Yapılması (Cinsel Taciz Suçlarında
Cezanın Artırılması) Hakkında Kanun Teklifinin
(2/120) İç Tüzükün 37nci maddesine göre doğrudan gündeme
alınmasına ilişkin önergesi yapılan görüşmelerden
sonra kabul edildi.
Gündemin Kanun
Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler
kısmının:
1inci
sırasında bulunan, Güneydoğu Avrupa (GDA) Kültür Bakanları
Konseyi Şartnamesinin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair
Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/392)
(S.Sayısı: 592),
2nci
sırasında bulunan, Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti ve Avrupa İmar
ve Kalkınma Bankası Arasında Avrupa İmar ve Kalkınma
Bankasının Türkiye Cumhuriyetindeki İşbirliği ve
Faaliyetleri Hakkında Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri
Komisyonu Raporu (1/907) (S. Sayısı: 569),
3üncü
sırasında bulunan, Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti ile Asya
Kalkınma Bankası Arasında Asya Kalkınma
Bankasının Bölgesel Ofisinin Kurulmasına İlişkin
Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/909) (S.
Sayısı: 570),
4üncü
sırasında bulunan, Uluslararası Ticaret Finansmanı
İslami Kurumu Kurucu Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri
Komisyonu Raporu (1/711) (S. Sayısı: 572),
5inci
sırasında bulunan, Özel Sektörün Geliştirilmesi İslami
Kurumu Kurucu Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri
Komisyonu Raporu (1/847) (S. Sayısı: 573),
6ncı
sırasında bulunan, Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti ile İran
İslam Cumhuriyeti Hükûmeti Arasında Uyuşturucu
Kaçakçılığı, Organize Suçlar ve Terörizmle Mücadelede
İşbirliği Anlaşmasının Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri
Komisyonu Raporu (1/671) (S. Sayısı: 612),
7nci
sırasında bulunan, Türkiye Cumhuriyeti ile İran İslam
Cumhuriyeti Arasında Hukuki ve Cezai Konularda Adli
İşbirliği Anlaşmasının Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve
Dışişleri Komisyonu Raporu (1/896) (S. Sayısı: 613),
8inci
sırasında bulunan, Uluslararası Yenilenebilir Enerji
Ajansının Statüsünün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu
(1/915) (S. Sayısı: 614),
9uncu
sırasında bulunan, Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti ile İran
İslam Cumhuriyeti Hükûmeti Arasında Çevre Alanında Mutabakat
Zaptının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/983) (S.
Sayısı: 615),
13üncü
sırasında bulunan, Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti ile İtalya
Cumhuriyeti Hükûmeti Arasında Sinematografik Ortak Yapım
Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu
(1/402) (S.Sayısı: 593),
14üncü
sırasında bulunan, Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti ile Etiyopya Federal
Demokratik Cumhuriyeti Hükûmeti Arasında Tarım Alanında Teknik,
Bilimsel ve Ekonomik İşbirliği Protokolünün
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
ile Tarım, Orman ve Köyişleri ile Dışişleri Komisyonu
Raporları (1/406) (S. Sayısı: 594),
15inci
sırasında bulunan, Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti ile Federal
Demokratik Etiyopya Cumhuriyeti Hükûmeti Arasında Turizm Alanında
İşbirliği Anlaşmasının Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ile
Dışişleri Komisyonu Raporu (1/424) (S. Sayısı: 595),
16ncı
sırasında bulunan, Türkiye Cumhuriyeti Devleti ile Azerbaycan
Cumhuriyeti Devleti Arasında Telif Hakları ve İlgili Diğer
Fikri Haklar Alanında İşbirliği Anlaşmasının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/330) (S. Sayısı:
591),
17nci
sırasında bulunan, Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti ile Azerbaycan
Cumhuriyeti Hükûmeti Arasında 17 Temmuz 1998 Tarihinde Ankarada
İmzalanan Sosyal Güvenlik Sözleşmesinin Revizyonu ile İlgili Ek
Sözleşmenin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/349) (S.
Sayısı: 596),
18inci
sırasında bulunan, Türkiye Cumhuriyeti ve Birleşik Arap
Emirlikleri Arasında Yatırımların
Karşılıklı Teşviki ve Korunmasına
İlişkin Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri
Komisyonu Raporu (1/383) (S. Sayısı: 597),
19uncu
sırasında bulunan, Türkiye Cumhuriyeti ile Bahreyn
Krallığı Arasında Denizcilik Anlaşmasının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/388) (S. Sayısı:
598),
20nci
sırasında bulunan, Uluslararası Denizcilik Örgütü
Sözleşmesinde Yapılan Değişikliklerin
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/334) (S. Sayısı:
600),
21inci
sırasında bulunan, Güney Doğu Avrupada Yüksek Performanslı
Bir Demiryolu Ağının Kurulması Konusunda
Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/375) (S.
Sayısı: 601),
22nci
sırasında bulunan, Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti ile Moldova
Cumhuriyeti Hükûmeti Arasında Veterinerlik Alanında
İşbirliği Anlaşmasının Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve
Dışişleri Komisyonu Raporu (1/420) (S. Sayısı: 602),
23üncü sırasında
bulunan, Türkiye ile Mısır Arasında Doğal Gaz Alanında
İşbirliğine İlişkin Mutabakat Zaptının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/390) (S. Sayısı:
603),
Görüşmeleri
tamamlanarak yapılan açık oylamalardan sonra kabul edildi ve
kanunlaştı.
10uncu
sırasında bulunan, Kamu Denetçiliği Kurumu Kanunu
Tasarısı ile Avrupa Birliği Uyum ve Anayasa Komisyonları
Raporlarının (1/991) (S. Sayısı: 609),
11inci
sırasında bulunan, Avrupa Konseyi Terörizmin Önlenmesi
Sözleşmesinin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporunun (1/339) (S.
Sayısı: 62),
12nci
sırasında bulunan, Türkiye Cumhuriyeti Genelkurmay
Başkanlığı ile Irak Cumhuriyeti Savunma
Bakanlığı Arasında Askerî Alanda Eğitim, Teknik ve
Bilimsel İş Birliği Mutabakat Muhtırasının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
ve Dışişleri Komisyonu Raporunun (1/781) (S. Sayısı:
459),
24üncü
sırasında bulunan, Biyotıp Araştırmalarına
İlişkin İnsan Hakları ve Biyotıp Sözleşmesine Ek
Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısı ile Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal
İşler ile Dışişleri Komisyonları Raporlarının
(1/394) (S. Sayısı: 604),
Görüşmeleri
komisyon yetkilileri Genel Kurulda hazır bulunmadığından
ertelendi.
23 Şubat
2011 Çarşamba günü, alınan karar gereğince saat 13.00te
toplanmak üzere birleşime 19.11de son verildi.
Meral
AKŞENER |
Başkan
Vekili |
Harun
TÜFEKCİ Bayram
ÖZÇELİK Gülşen
ORHAN |
Konya Burdur Van |
Kâtip
Üye Kâtip
Üye Kâtip
Üye |
No.:
90
II.-
GELEN KÂĞITLAR
23
Şubat 2011 Çarşamba
Tasarı
1.- Milletlerarası Para
Fonu ile Milletlerarası İmar ve Kalkınma Bankasına
Katılmak İçin Hükümete Yetki Verilmesine Dair Kanun, Avrupa İmar
ve Kalkınma Bankasının Kuruluş Anlaşmasının Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun ile Asya Kalkınma Bankası
Kuruluş Anlaşmasına Katılmamızın
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanunda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı
(1/1006) (Plan ve Bütçe ile Dışişleri Komisyonlarına)
(Başkanlığa geliş tarihi: 10.2.2011)
Önerge
1.- Milliyetçi Hareket
Partisi Grup Başkanvekilleri İzmir Milletvekili Oktay Vural ve
Mersin Milletvekili Mehmet
Şandır ile 1 Milletvekilinin; Milletvekili Genel Seçimlerinin
Yenilenmesi ve Seçimin 12 Haziran 2011 Tarihinde Yapılması
Hakkındaki Önergesi (4/259) (Anayasa Komisyonuna)
(Başkanlığa geliş tarihi: 22.2.2011)
Raporlar
1.- Adalet ve Kalkınma
Partisi Grup Başkanvekili Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş ve
Adana Milletvekili Vahit Kirişcinin; Çiftçi Mallarının Korunması
Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifi ile Tarım, Orman ve
Köyişleri Komisyonu Raporu (2/844) (S. Sayısı: 623)
(Dağıtma tarihi: 23.2.2011) (GÜNDEME)
2.- Türkiye Cumhuriyeti
Hükümeti ile Suriye Arap Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Tarım
Alanında Ekonomik, Bilimsel ve Teknik İşbirliği Mutabakat
Muhtırasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısı ile Dışişleri Komisyonu Raporu
(1/856) (S.Sayısı: 624) (Dağıtma tarihi: 23.2.2011)
(GÜNDEME)
3.- Türkiye Cumhuriyeti
Hükümeti ile Suriye Arap Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Müteahhitlik ve
Teknik Müşavirlik Hizmetleri Alanlarında İşbirliğine
İlişkin Mutabakat Zaptının Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ile Dışişleri
Komisyonu Raporu (1/870) (S.Sayısı: 625) (Dağıtma tarihi:
23.2.2011) (GÜNDEME)
4.- Türkiye Cumhuriyeti
Hükümeti ile Suriye Arap Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Sınır
Kapılarının Ortak Kullanımına İlişkin
Mutabakat Zaptının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısı ile Dışişleri Komisyonu Raporu
(1/863) (S. Sayısı: 626) (Dağıtma tarihi: 23.2.2011)
(GÜNDEME)
5.- Türkiye Cumhuriyeti
Hükümeti İçişleri Bakanlığı ile Suriye Arap
Cumhuriyeti Hükümeti İçişleri Bakanlığı Arasında
Güvenlik İşbirliği Anlaşmasının Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ile
Dışişleri Komisyonu Raporu (1/823) (S.Sayısı: 627)
(Dağıtma tarihi: 23.2.2011) (GÜNDEME)
6.- Türkiye Cumhuriyeti
Hükümeti ile Suriye Arap Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Çevre Koruma
Alanında İşbirliği Anlaşmasının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
ile Çevre ve Dışişleri Komisyonları Raporları (1/855)
(S.Sayısı: 628) (Dağıtma tarihi: 23.2.2011) (GÜNDEME)
7.- Türkiye Cumhuriyeti
Hükümeti ile Suriye Arap Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Hayvan
Sağlığı Alanında İşbirliği Mutabakat Muhtırasının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
ile Dışişleri Komisyonu Raporu (1/858) (S.Sayısı: 629)
(Dağıtma tarihi: 23.2.2011) (GÜNDEME)
8.- Türkiye Cumhuriyeti
Hükümeti ile Suriye Arap Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Bitki Koruma ve Karantina
Alanında İşbirliği Mutabakat Muhtırasının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
ile Dışişleri Komisyonu Raporu (1/859) (S.Sayısı: 630)
(Dağıtma tarihi: 23.2.2011) (GÜNDEME)
Meclis Araştırması Önergeleri
1.- Van Milletvekili Fatma
Kurtulan ve 19 Milletvekilinin, vicdani ret hakkının
kullanılmasının önündeki engellerin araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/1050)
(Başkanlığa geliş tarihi: 24.01.2010)
2.- İstanbul
Milletvekili Sebahat Tuncel ve 19 Milletvekilinin, cezaevlerindeki tutuklu ve
hükümlülerin ortak etkinliklere katılmalarında yaşanan
sorunların araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/1051) (Başkanlığa
geliş tarihi: 24.01.2010)
3.- Kastamonu Milletvekili
Mehmet Serdaroğlu ve 20 Milletvekilinin, balıkçılık
sektöründe yaşanan sorunların araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/1052)
(Başkanlığa geliş tarihi: 26.01.2010)
4.- Adıyaman
Milletvekili Şevket Köse ve 25 Milletvekilinin, humik maddesinin
araştırılması amacıyla bir Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/1053)
(Başkanlığa geliş tarihi: 26.01.2010)
23
Şubat 2011 Çarşamba
BİRİNCİ
OTURUM
Açılma
Saati: 13.00
BAŞKAN:
Başkan Vekili Meral AKŞENER
KÂTİP
ÜYELER: Gülşen ORHAN (Van), Harun TÜFEKCİ (Konya)
BAŞKAN
Türkiye Büyük Millet Meclisinin 70inci Birleşimini açıyorum.
III.-
YOKLAMA
BAŞKAN
Elektronik cihazla yoklama yapacağız.
Yoklama için üç
dakika süre vereceğim.
Sayın
milletvekillerinin oy düğmelerine basarak salonda hazır
bulunduklarını bildirmelerini, bu süre içerisinde elektronik sisteme
giremeyen milletvekillerinin salonda hazır bulunan teknik personelden
yardım istemelerini, buna rağmen sisteme giremeyen üyelerin ise
yoklama pusulalarını görevli personel
aracılığıyla üç dakikalık süre içerisinde
Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.
Yoklama
işlemini başlatıyorum.
(Elektronik
cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN
Sayın Mehmet Domaç burada mı?
Sayın Sami
Güçlü burada mı? Burada.
Sayın Mehmet
Müezzinoğlu?
Sayın Zeki
Ergezen? Burada.
Toplantı
yeter sayısı vardır, görüşmelere başlıyoruz.
Gündeme geçmeden
önce üç sayın milletvekiline gündem dışı söz
vereceğim.
Gündem
dışı ilk söz, Vergi Haftası hakkında söz isteyen
Manisa Milletvekili Sayın Erkan Akçaya aittir.
Buyurun
Sayın Akçay.
IV.-
GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin Gündem Dışı
Konuşmaları
1.-
Manisa Milletvekili Erkan Akçayın, Vergi Haftasına ilişkin
gündem dışı konuşması
ERKAN AKÇAY
(Manisa) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Vergi
Haftası münasebetiyle söz aldım. Muhterem heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Vergi
mükelleflerinin, Maliye Bakanlığı ve Gelir İdaresi
çalışanlarının ve serbest muhasebeci ve mali
müşavirlerin Vergi Haftasını kutluyorum.
Vergi, devletin
kamu hizmetlerini karşılamak amacıyla kişi ve kurumlardan
kanun yoluyla tahsil ettiği en sağlıklı kamu geliridir.
Anayasanın 73üncü maddesine göre herkes, kamu giderlerini
karşılamak üzere mali gücüne göre vergi ödemekle yükümlüdür.
Vergi,
devlet-vatandaş ilişkilerinin uyumlu, düzenli, saydam ve gönüllü
olması için de büyük önem arz etmektedir. Verginin toplumun tüm
kesimlerince benimsenmesi, vergi bilincinin geliştirilerek gönüllü ödeme
alışkanlığının artırılması her
geçen gün daha önemli hâle gelmiştir.
Verginin
sağlıklı ve düzenli bir şekilde toplanabilmesi için vergi
sisteminin ekonomiyle uyumlu olması, adalet, eşitlik ve genellik
ilkelerine uygun olması gerekmektedir. Vergi sistemimizdeki bozukluk
nedeniyle vergi yükü toplum içinde maalesef adil olarak
dağıtılamamaktadır. Ekonomideki yaygın kayıt
dışılığa engel olunamadığı gibi,
kayıtlı ve düzenli mükelleflerin aleyhine işleyen haksız
rekabete de engel olunamamaktadır. Vergi mevzuatında basitlik ve
sadelik bir türlü sağlanamamıştır.
Toplanan
vergilerin nasıl ve nerelere harcandığı konusunda toplum
bilgilendirilmemektedir.
Yeterince vergi
toplayamayan devlet sürekli olarak dolaylı vergileri artırma yoluna
gitmektedir yani insanlar kazançları nispetinde değil,
harcamaları üzerinden vergilendirilmektedir. Bu, vergi adaleti
bakımından çok haksız bir durumdur. Vergi yükü, büyük ölçüde kıt
kanaat geçinen milyonlarca dar gelirli vatandaş, esnaf ve çiftçi üzerinde
kalmaktadır.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; vergi ve diğer devlet
gelirlerinin toplanmasında büyük emeği olan Maliye
Bakanlığı ile Gelir İdaresi çalışanları
sıkıntı içindedir. Yeniden yapılanma
çalışmaları bir türlü rayına oturmamış, var olan
sorunlar azalmamış, artmıştır. Bugün itibarıyla
memurlar, uzmanlar, şefler, müdür yardımcıları, müdürler,
vergi dairesi başkanları, denetim elemanları çalışma
şartları ve özlük hakları bakımından huzursuzdurlar.
Maliye çalışanları diğer bazı kamu kurumlarına
göre daha düşük ücret almaktadır.
Gelir
İdaresinin statüsündeki zafiyetin yanı sıra, personel
arasındaki ücret adaletsizliği had safhaya çıkmış,
çalışma barışı bozulmuş, huzursuzluklar
büyümüştür. Müdür ve müdür yardımcıları memurlarından
daha az maaş alır duruma gelmiş, devleti temsil konumunda olan
bu ekip mağdur edilerek moral ve motivasyonu bozulmuştur. Grup
müdürleri başkandan, 2nci derecedeki müdür yardımcısı
1inci derecedeki müdür yardımcısından daha fazla ek ücret almaktadır.
1inci derecedeki bir müdür veya müdür yardımcısının ek
göstergesi 2.200 iken 1inci derecedeki memurun ek göstergesinin 2.200
olması da adaleti bozmaktadır.
Gelir
İdaresi müdür ve grup müdürlerinin hâlen 3.000 olan ve vergi
denetmenlerinin 2.200 olan ek göstergeleri de sorun olarak devam etmektedir. Bu
konuda personelin beklentisi de ek göstergelerin her üç unvan için de 3.600e
çıkarılmasıdır. Bu nedenle, ek ücretlerde dengeli bir
dağılımın sağlanması acil ve zaruri bir hâle
gelmiştir.
Fiilen vergi
incelemesi yapan grup müdürü, müdür, vergi dairesi müdürleri ve vergi dairesi
müdür yardımcıları denetim tazminatından
yararlanamamaktadırlar. Maliye çalışanları, ek ödemelerin
maaşa dâhil edilerek, emekli keseneği kesilerek emekliliğe
yansıtılmasını beklemektedirler.
Maliye
Bakanlığı, Mükellef Hakları Bildirisi yayınlarken
kendi personeli için İnsan Hakları Beyannamesinin
şartlarını maalesef yerine getirmemektedir.
Bu duygu ve
düşüncelerle, tekrar, Vergi Haftasını tebrik ediyor, muhterem
heyetinize saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Akçay.
Gündem
dışı ikinci söz, Azerbaycan Hocalı katliamı
hakkında söz isteyen Düzce Milletvekili Sayın Celal Erbaya aittir.
Buyurun
Sayın Erbay. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
2.-
Düzce Milletvekili Celal Erbayın, Azerbaycan Hocalı katliamına
ilişkin gündem dışı konuşması
CELAL ERBAY
(Düzce) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Hocalı
katliamının yıl dönümü sebebiyle gündem dışı
şahsım adına söz almış bulunuyorum. Sözlerime
başlamadan önce, Libyada Hakkın rahmetine kavuşan
vatandaşımıza Allahtan rahmet, ailesine
başsağlığı diliyorum.
Hocalı
katliamı, 25-26 Şubat 1992de Azerbaycanın Dağlık
Karabağ bölgesindeki Hocalı kentinde çok sayıda Azeri sivilin
Ermeniler tarafından hunharca katledilmesi olayıdır. Azeri
kaynaklarına ve Moskova merkezli Memorial İnsan Hakları Örgütü
gibi bazı uluslararası insan hakları
kuruluşlarının bildirdiklerine göre katliam, Rus 366ncı
Motorize Alayının desteğindeki Ermeni silahlı kuvvetleri
tarafından gerçekleştirilmiştir. Bu katliam, Dağlık
Karabağ işgalinden bu yana cereyan eden en kapsamlı sivil halk
imhası olarak nitelendirilmiştir.
Hocalı, 1991
yılının Ekim ayından itibaren ablukaya
alınmıştı. Ekimin 30'una kadar Hocalı kara yolu
ulaşıma kapatılmış, artık tek ulaşım
aracı helikopter kalmıştı. Hocalı'ya en son helikopter
1992 yılı Ocak ayının 28inde inmişti. Şuşa
şehrinin semalarında bir sivil helikopterin düşürülmesi ve 40
kişinin hayatını kaybetmesinden sonra bu yol da kesilmişti.
Ocak ayının 2'sinden itibaren şehre elektrik verilmemiş,
şubatın ikinci yarısından itibaren Hocalı, Ermeni
silahlı kuvvetlerinin ablukasına alınmış ve her gün
top atışına tabi tutulmuştu.
Böylece
Hocalı, 26 Şubat 1992 tarihinde, yüzyılın en
acımasız soykırımına maruz kalmış ve
şehir tamamen yok edilmişti. Hocalı bu katliamın
yaşandığı sırada Azerbaycan silahlı kuvvetlerinin
koruması altında değildi, tamamen savunmasız bir
durumdaydı. Hocalıda yalnız, dağınık hâlde, elinde av tüfekleri bulunan 160
civarında özel güvenlik mensupları bulunmaktaydı. Azerbaycan
silahlı kuvvetleri Hocalı halkına yardım edemiyordu. Bu
sebeple, uzun süre, cesetlerin alınması bile mümkün
olamamıştı.
Ermeniler
Hocalıyı işgal ederek bütün bölge halkına bir mesaj vermek
istiyorlardı. Nitekim bu işgal ile birlikte Hocalı yok olma
noktasına gelmiş ve bölgedeki çözülme
hızlanmıştı. Böylece Ermenilerin bu işgalle birlikte
önemli bir stratejik mekânı elde ederek askerî açıdan beklenmedik bir
başarıya ulaştıkları tahakkuk ediyordu. Ancak,
insanlık adına, tarihin en acımasız
soykırımını da gerçekleştirmiş oluyordu
Ermenistan.
Bu vahşetin
tanıklarından olan Lübnanlı Ermeni asıllı Daud
Kheyriyan, Hocalıdan Lübnana döndükten sonra anılarını
şöyle dile getiriyordu: "2 Mart günü cesetlerin
yakılmasıyla görevli bir grup Ermeni, Hocalı'nın
batısında bir yere 100 ceset yığmışlardı.
Son kamyonda, yaklaşık 10 yaşlarında bir kız çocuğu
gördüm. Kız, boynundan ve ellerinden yaralıydı, yüzü
morarmıştı, soğuğa, açlığa ve yaralarına
rağmen hâlâ yaşıyordu, çok az nefes alabiliyordu, gözlerini ölüm
korkusu kaplamıştı. O sırada Tigrayan adlı bir asker
onu tuttuğu gibi öteki cesetlerin üzerine fırlattı, sonra da tüm
cesetleri yaktılar. Bana sanki yanmakta olan cesetler arasından bir
çığlık sesi geliyordu..."
Olayın
canlı şahitlerinden Amirov Hazangül şöyle diyor: Ermeniler
annemi, yedi yaşındaki kız kardeşimi, teyzemi katlettiler
ve babamı üzerine benzin dökerek gözümün önünde yakarak yok ettiler.
Elbette ki hayat
kavgayla, dövüşle devam etmez. Ben, bütün Karabağ şehitlerine
Allahtan rahmet diliyorum, kalanlarına can sağlığı
diliyorum, uzun ömürler diliyorum.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
CELAL ERBAY
(Devamla) - Artık kavgalar sona ersin, barış ve huzur içerisinde
Karabağlı kardeşlerimiz öz topraklarına dönsün diyor ve
hepinizi selamlayarak sözlerime son veriyorum. (AK PARTİ ve MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Erbay.
Gündem
dışı üçüncü söz, Nevşehir ilinin sorunları
hakkında söz isteyen Niğde Milletvekili Sayın Mümin İnana
aittir.
Buyurun
Sayın İnan. (MHP sıralarından alkışlar)
3.-
Niğde Milletvekili Mümin İnanın, Nevşehir ilinin ekonomik
ve sosyal sorunlarına ilişkin gündem dışı
konuşması
MÜMİN
İNAN (Niğde) Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekili
arkadaşlarım; bugün sabaha karşı geçirdiği bir trafik
kazasında ağır yaralanan Çanakkale Milletvekilimiz Sayın
Mustafa Cengiz Beye Cenabıallahtan acil şifalar diliyorum.
Değerli
arkadaşlarım, komşumuz olan Nevşehir ilimizin
sorunları hakkında gündem dışı söz almış
bulunuyorum.
Tarih ve
doğanın iç içe geçerek bütünsel bir güzellik sergilediği ve
bölgede yaşamış uygarlıkların
zenginleştirdiği kültürel birikimiyle, dünyaca ünlü düşünür
Hacı Bektaş Velisiyle Türkiye'nin eşsiz turizm cennetlerinden
biri olan Nevşehir ilimiz, birbirinden güzel kaya kiliseleri, camileri,
külliyeleri, doğal güzellikleri, vadileri ve yer altı
şehirleriyle büyük bir açık hava müzesidir. Turizm hareketlerinin
olumlu yönde gelişmesine ve bölgenin dünyanın en nadide bölgelerinden
biri olmasına rağmen, son yıllarda bu ilimizin ekonomik
açıdan büyük sıkıntılar içinde olduğu görülmektedir.
Ekonomisi turizm, tarım, küçük ve orta ölçekli sanayi tesislerinin
üretimine dayanan bu bölgede yaşayan vatandaşlarımız, ocak
ayında yaptığımız ziyaretlerde
yaşadıkları sorunların Türkiye Büyük Millet Meclisinde dile
getirilmesini bizlerden talep etmişlerdir.
Hayvancılık
ile geçimlerini sürdüren çiftçilerimiz yem fiyatlarının
yüksekliğinden ve süt fiyatlarının düşük olmasından,
patates gibi sulu tarımla uğraşan çiftçilerimiz elektrik, Ziraat
Bankası, tarım kredi ve sulama gibi borçları nedeniyle,
bağcılıkla uğraşan üzüm çiftçisi de ürünlerinin
değerlendirileceği tek yer olan TASKOBİRLİKin
kapatılmasıyla düştüğü sıkıntıların
gittikçe büyüyerek katlandığını dile getirmişlerdir.
Bölgede en acil
çözüm bekleyen sorunların başında, üreticilerin ürünlerinin en
iyi şekilde değerlendirilmesi amacıyla kurulup, 9 adet üzüm ve
mamulleri tarım satış kooperatifini bünyesinde
barındırarak bağlı kooperatiflerin yaklaşık 6 bin
ortağının yanı sıra ortak dışı
alımlarla 25 bin üreticiye ekonomik açıdan yardımcı olan ve
aynı zamanda bölgede önemli bir istihdam yaratan TASKOBİRLİK
fabrikasının yeniden faaliyete geçirilmesi gelmektedir. Yöredeki
vatandaşlarımız, Nevşehirde yıllarca bölgenin üzüm,
kayısı, şeftali ve domatesinin değerlendirildiği ve
yöredeki işsizlerin iş umudu olan TASKOBİRLİK
fabrikasının yakınlarından geçen herkesin yüreklerinin
sızladığını belirterek Bu memleketin gençleri
işsizlikten kıvranırken ilimizdeki bu tür işletmelerin
kapısına tek tek kilit vurulması Ankaradakilerin hiç mi
yüreğini sızlatmıyor? diye sormaktadırlar.
Nevşehirde zaten sayıları bir elin parmağını geçmeyecek
bu ölçekteki kuruluşlara devlet tarafından acilen sahip
çıkılıp, gerekli kredi ve teşvik desteğinin
sağlanarak TASKOBİRLİKin yeniden faaliyete geçirilmesini talep
etmektedirler.
Kapadokya gibi
dünyaca ünlü, UNESCO tarafından Dünya Kültür Mirası Listesinde yer
alan bölgemizde, turizmle uğraşan insanlarımız düşük
kurdan kaynaklanan sorunların çözümüne ilişkin beklentilerini dile
getirmekte ve bölge turizmcilerinin kaderiyle baş başa
bırakıldığını ifade etmektedirler. Özellikle
bölgenin dünyadaki tanıtımının sürekli güncel
tutulması konusunda devletin gerekli çabayı göstermesini
beklemektedirler.
Bölgede faaliyet
gösteren esnaf ve sanayiciler ise vatandaşların
imkânsızlıklarından dolayı alışveriş
yapamadığını, siftah yapmadan eve döndüklerini, şehir
merkezinde çok sayıda esnafın dükkânlarını kapatma
noktasına geldiğini, Nevşehirde ticaretin iflas ettiğini
ve bu konuda hiçbir çözüm üretilmediğini de ifade etmektedirler.
Acıgöl Organize Sanayi Bölgesinde yatırımcı teşviki
hususunda da tek bir çaba sarf edilmediği gibi, özel organize sanayi
bölgesinin karmaşasının mevcut sanayici ve iş
adamlarını sıkıntıya soktuğu, ayrıca özel
organize sanayindeki altyapı sorunlarının çözülemediği gibi
bu konuda tamamen ilgisiz kalındığı da söylenmektedir.
Nevşehir
Üniversitesi açılmış, ancak bölge halkı, sadece Üniversite
açtım. demekle işin bitmediğini, bu üniversiteye
öğrencilerin ilgi göstermesi için en başta yurt ve diğer
tesislerin yeteri kadar yapılması gerektiğini, üniversitenin
teknik ve fiziki imkânlarının gelişmiş olması
gerektiğini ve bu konuda üniversitenin daha çok desteğe ihtiyacı
olduğunu söylemektedirler. Nevşehirde yurt sorununun
öğrencilerin en büyük sorunu olduğunu, bu sorunun çözümü için hemen
acilen tedbir alınması gerektiğini öğrencilerimiz ve
vatandaşlarımız ifade etmektedirler.
Sayın
Başkan, saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım;
geçtiğimiz günlerde torba kanun diye adlandırılan yasayla
vatandaşların kamuya olan borçlarının bir
kısmının yeniden yapılandırılması konusunda
düzenlemeler yapıldı. Ancak küçük esnaf ve sanatkârlarımızı
çok yakından ilgilendiren esnaf kefalet borçları ve çiftçilerimizin
zirai kredi borçlarının neden
yapılandırılmadığını da
vatandaşlarımız merak etmektedirler. Bu borçların kapsam
dışında bırakılması birçok insanı zor
durumda bırakmış, bu borçların da kapsama
alınması için muhalefet milletvekillerince verilen önergeler,
maalesef, İktidar tarafından da reddedilmiştir.
Daha çok, sorunlarımız, İç
Anadolunun özellikle çiftçilikle ilgili ve tarımla ilgili sorunları
Nevşehirde olduğu gibi Niğde yöresinde ve bölgemizde de devam
etmektedir.
Bu sorunun acilen
çözülmesi için Hükûmetten vatandaşlarımızın yardım ve
destek beklediğini bir kez daha ifade ediyor, hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
- Teşekkür ederim Sayın
İnan.
60ıncı
maddeye göre söz talepleri vardır, onları vereceğim.
Sayın
Elitaş
V.-
AÇIKLAMALAR
1.-
Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaşın, trafik kazası geçiren
Çanakkale Milletvekili Mustafa Kemal Cengize acil şifalar dilediğine
ilişkin açıklaması
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Başkanım teşekkür
ediyorum.
Biraz önce
aldığımız bir bilgi bizi gerçekten çok üzdü. Milliyetçi
Hareket Partisi Çanakkale Milletvekili Değerli Kardeşimiz Sayın
Mustafa Kemal Cengiz, herhâlde, özel aracıyla ilinden gelirken bir trafik
kazası geçirmiş. Kendisine acil şifalar diliyoruz. Bugün en son
aldığımız bilgi, inşallah, durumunun iyi olduğu
şeklindedir; acil şifalar temenni ediyoruz efendim AK PARTİ
Grubu adına.
BAŞKAN
Sayın Şandır
2.-
Mersin Milletvekili Mehmet Şandırın, trafik kazası geçiren
Çanakkale Milletvekili Mustafa Kemal Cengize acil şifalar
dilediğine, milletvekillerine birer makam şoförü verilmesine ve
Hocalı katliamına ilişkin açıklaması
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Biz de, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu olarak
Sayın Mustafa Kemal Cengize acil şifalar diliyoruz, ancak buradan
bir hususu da tüm Meclisin dikkatine sunmak istiyorum.
Milletin
adına görev yapan milletvekillerinin can güvenliği hepimizin
öncelikli, önemli bir sorumluluğu olması gerekir. Onun için,
Başkanlık Divanından, özellikle milletvekillerinin şoför
ihtiyacının karşılanmasını bir daha
hatırlatıyorum.
Aslında
benim söz alma sebebim Hocalı katliamıyla ilgili, müsaade ederseniz
Sayın Başkanım, birkaç cümle söylemek istiyorum.
Değerli
Başkan, değerli milletvekilleri; 26 Şubat 1992 tarihinde
yaşanan Ermenilerin Azerbaycanlı Türklere dönük katliamı bir
soykırım mahiyetindedir. Devletçe karar verilmiş,
görevlendirmeler yapılmış ve uygulama yapılmış.
Bir kasabanın halkını öldürerek yok etmeyi amaçlayan bir eylem
ortaya konulmuş. Birleşmiş Milletler Sözleşmesinde
soykırım tanımını karşılayan çok önemli bir
örnektir. Bu bir soykırımdır, katliamdan öte,
soykırımdır. Azerbaycanlı Türkler katledilmiştir,
bilerek, şuurlu olarak katledilmiştir. Türkiye Büyük Millet Meclisi
olarak, özellikle Milliyetçi Hareket Partisi Grubunun teklifi olarak bu
soykırımın şiddetle ve nefretle kınanmasını,
19uncu yılına erdiğimiz bu acının
paylaşılmasını biz de talep ediyoruz ve Milliyetçi Hareket
Partisi Grubu olarak hayatını kaybeden tüm soydaşlarımıza
rahmetler diliyoruz ve Ermenistanın Türklerle ilgili iddia ettiği
sözde soykırım iddialarının cevabı olarak Hocalı
soykırımının uluslararası zemine taşınmasını
talep ediyoruz.
Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
BAŞKAN
Sayın Öğüt
3.-
Ardahan Milletvekili Ensar Öğütün, Hocalı katliamına
ilişkin açıklaması
ENSAR ÖĞÜT
(Ardahan) Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Ben de
Hocalı katliamını kınıyorum ve bugün Ardahanın
düşman işgalinden kurtuluşunun 90ıncı yıl
dönümü. Kırk üç yıl Rus işgali altında kalan Ardahan, bugün
doksan yıl oluyor kurtuluşunun yıl dönümü, ancak ne yazık
ki çok göç veren Ardahan, 176 bin olan nüfusu bugün 105 bine düşmüş,
göçe boyun eğmiş. Ardahanda maalesef, işte bugün de tartışılıyor,
milletvekili sayısı 1e indi. İlimiz sınır kent
olmasına rağmen sınır ticaretlerinden yararlanamıyor.
Hiçbir şekilde istihdama dönecek, işsizliği giderecek hiçbir
yatırım yapılmıyor. Ancak gelen hükûmetler menfez, köprü,
duvar yaparak, Ardahanlıları kandırarak Yatırım
yaptım. diyorlar. Biz bunu kınıyoruz ve Ardahanın
kurtuluşu yıl dönümü nedeniyle bütün yurttaşlarıma buradan
selam, saygılarımı sunuyorum.
BAŞKAN
Sayın Özkan
4.-
Burdur Milletvekili Ramazan Kerim Özkanın, ülke genelinde şap
hastalığıyla ilgili sorunlar yaşandığına ve
süt üreticilerinin Ziraat Bankasına ve tarım kredi kooperatiflerine
olan borçlarının dondurulmasına ilişkin
açıklaması
RAMAZAN
KERİM ÖZKAN (Burdur) Sayın Başkan, teşekkür ederim.
Meclisin
dikkatini çekme adına, dün şap hastalığıyla ilgili
ülke genelinde sorun yaşandığını, karantinalardan
dolayı vatandaşlarımızın Ziraat Bankası ve
tarım kredi borçlarını ödeyemediğini ve bu konuda icra
takiplerine uğradıklarını söylemiştim. Bu konuda yine
tepkiler devam ediyor. Bu karantina sürelerinde Hükûmeti
duyarlılığa davet ediyorum, Ziraat Bankası ve tarım
kredi borçlarını dondurmasını söylüyorum.
Süt
fiyatlarıyla ilgili devamlı konuşmuştuk. Süt fiyatları
bugünlerde düştü. Süt izleme komitesinin bir an önce işlerlik
kazanmasını ve bu düşüş döneminde ineklerin kesime gitmemesi
için en az süt fiyatlarına litre başına 20 kuruş destek
verilmesini Hükûmet yetkililerinden talep ediyorum.
Sizlere
saygılarımı sunuyorum.
BAŞKAN
Sayın Aydoğan
5.-
Balıkesir Milletvekili Ergün Aydoğanın, süt üreticilerinin
sorunlarına ve Hükûmeti bu konuda duyarlılığa davet
ettiğine ilişkin açıklaması
ERGÜN
AYDOĞAN (Balıkesir) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Ben de Hükûmetin
dikkatini çekmek adına
Şu anda hayvan üreticileri ürettikleri ürünü
satmakta zorlanıyorlar. Balıkesirde üreticiler şu anda ayakta.
İki yıl önce hayvancılıkta yaşanan sorun bugün artarak
devam ediyor. Güç koşullarda üretim yapan üreticiler ürettikleri ürünleri
satamıyor. Süt üreticisi düşen fiyatların yanında satacak
yer bulamazken, Hükûmet bu konuda hayvansal ithalat yapmak yerine hangi
tedbirleri almaktadır? Süt konseyi görevini yapmakta mıdır? Bu
sorun iki yıl önce yaşandı, bugün tekrar yaşanıyor.
Hükûmeti bu konuda duyarlılığa davet ediyorum.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Sayın Köybaşı
6.-
Nevşehir Milletvekili Rıtvan Köybaşının, Niğde
Milletvekili Mümin İnanın, Nevşehir ilinin ekonomik
sorunlarıyla ilgili yaptığı gündem dışı
konuşmanın gerçekleri yansıtmadığına ilişkin
açıklaması
RITVAN
KÖYBAŞI (Nevşehir) Teşekkür ediyorum Sayın
Başkanım.
Komşu bir
vilayetin bir milletvekilinin Nevşehire duymuş olduğu ilgiden
dolayı Nevşehirliler adına o milletvekilimize teşekkür
ediyorum fakat her zaman olduğu gibi, yine yanlış ve eksik
bilgilerle Nevşehirin eksikliklerini, problemlerini gündeme getirmekteler
fakat Nevşehir, 2003 yılı öncesinde büyük bir köy görünümünde
olan şehir olarak değerlendirilirdi. Çok şükür, Adalet ve
Kalkınma Partisi İktidarıyla birlikte, komşu vilayetlerde
yaşayan vatandaşlarımızca Nevşehir gıptayla
izlenme konumuna getirilmiştir. Nevşehirimizde turizmle alakalı,
tarımla ilgili, sanayiyle ilgili ve Nevşehire gelmesi gereken
yatırımlarla alakalı hiçbir eksikliğimizin
olmadığını Sayın Milletvekilimize ifade etmek
istiyorum.
BAŞKAN
Sayın İnce
7.-
Yalova Milletvekili Muharrem İncenin, trafik kazası geçiren
Çanakkale Milletvekili Mustafa Kemal Cengize acil şifalar dilediğine
ve ülkede 150 bin makam otomobiline şoför bulan bir devletin 550
milletvekiline makam şoförü bulamamasına ilişkin
açıklaması
MUHARREM
İNCE (Yalova) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Biz de,
Milliyetçi Hareket Partisi Çanakkale Milletvekili Mustafa Kemal Cengiz
arkadaşımıza acil şifalar diliyoruz ve bu arada, bu ülkede
150 bin makam otomobiline şoför bulan bir devletin, 500 milletvekiline
şoför bulamamasını da bir kez burada kınamak istiyorum.
Yani bu ülkede, 2 bin nüfuslu belediye başkanına zabıta memuru,
makam otomobili, şoförü bulan bu devlet, il millî eğitim müdürüne
bulan bu devlet, Millî Eğitim Komisyonu üyesi milletvekiline
bulamıyorsa
Yani bu ülkede 150 bin makam otomobili varken ve
milletvekillerinin asla böyle bir makam otomobili talebi yokken
Hem bir
taraftan araba kullanacak hem bir taraftan seçmenin telefonlarına bakacak
hem bu yoğun stres altında araç kullanacak
Pek çok
arkadaşımızın başına bu gelebilir. İki tane
gazeteci aleyhimizde yazı yazacak diye biz burada 550 milletvekili olarak
bu sorunu çözemiyorsak biz milletin sorunlarını çözemeyiz. Önce bu
sorunu acilen çözmeliyiz diyorum. Kim ne yazarsa yazsın, kim ne söylerse
söylesin, hiçbir milletvekili arkadaşım bu duruma düşmemelidir
diyorum.
Teşekkür
ediyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
VI.-
OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
1.-
TBMM Başkan Vekili Meral Akşenerin, trafik kazası geçiren
Çanakkale Milletvekili Mustafa Kemal Cengize, Başkanlık Divanı
ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı olarak acil
şifalar dileyen konuşması
BAŞKAN - Ben
de şahsım ve Başkanlık Divanı adına, Değerli
Kardeşim Sayın Cengizin en kısa sürede şifa
bulmasını Allahtan niyaz ediyorum. Kendisine ve ailesine geçmiş
olsun diyorum.
Gündeme
geçiyoruz.
Başkanlığın
Genel Kurula sunuşları vardır.
Meclis
araştırması açılmasına ilişkin dört önerge
vardır; ayrı ayrı okutuyorum:
VII.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Meclis Araştırması Önergeleri
1.-
Van Milletvekili Fatma Kurtulan ve 19 milletvekilinin, vicdani ret
hakkının kullanılmasının önündeki engellerin
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin
önergesi (10/1050)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Zorunlu askerlik
uygulamasının getirdiği sorunların
araştırılarak vicdani reddini açıklayan
vatandaşlarımızın yaşadığı
zorlukların kamuoyu ile paylaşılması; bu mağduriyetin
ortadan kaldırılması için alınacak önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Anayasanın 98inci, TBMM İçtüzüğünün 104 ve 105.
maddeleri uyarınca Meclis Araştırması
açılmasını arz ve teklif ederiz.
1) Fatma Kurtulan (Van)
2) Selahattin
Demirtaş (Diyarbakır)
3) Gültan
Kışanak (Diyarbakır)
4) Ayla Akat Ata (Batman)
5) Bengi
Yıldız (Batman)
6) Akın
Birdal (Diyarbakır)
7) Emine Ayna (Mardin)
8) Hasip Kaplan (Şırnak)
9) Hamit Geylani (Hakkâri)
10) İbrahim
Binici (Şanlıurfa)
11) M. Nuri Yaman (Muş)
12) Mehmet Nezir
Karabaş (Bitlis)
13) Mehmet Ufuk
Uras (İstanbul)
14) Osman Özçelik (Siirt)
15) Özdal Üçer (Van)
16) Pervin Buldan (Iğdır)
17) Sebahat
Tuncel (İstanbul)
18) Sevahir
Bayındır (Şırnak)
19)
Sırrı Sakık (Muş)
20)
Şerafettin Halis (Tunceli)
Gerekçe
Vicdani ret,
dini, ahlaki ya da politik gerekçelere dayalı olarak "zorunlu askerlik
hizmeti"ni reddetme durumudur. Birleşmiş Milletler İnsan
Hakları Komisyonu ve Avrupa Parlamentosu tarafından temel insani hak
olarak kabul edilmiş olan vicdanı ret, Türkiye'de henüz
yasalaşmamıştır. Yasalaşmaması bir yana bu
hakkı talep eden, zorunlu askerlik hizmetine karşı çıkan
vatandaşlar mahkemelerde yargılanmakta ve çeşitli cezalar
almaktadırlar. Bu vatandaşların yanında vicdani ret
hakkının tanınması ve zorunlu askerlik uygulamasının
kaldırılmasına yönelik açıklamalar yapan
aydınların da içinde bulunduğu başkaca kişiler
hakkında dahi dava açılmış, "Halkı Askerlikten
Soğutma ve "Askerleri İtaatsizliğe Teşvik" suçu
işledikleri gerekçesi ile ceza verilmiştir.
Adalet
Bakanlığı'nın resmi açıklamasına göre 1989-2008
yılları arasında 590 kişi hakkında halkı
askerlikten soğuttuğu, askerleri itaatsizliğe sevk ettiği
gerekçesiyle dava açılmış, bu gerekçelerden ötürü 140 kişi
hakkında tutuklama kararı çıkmıştır. Oysaki
Türkiye'nin üyesi olduğu Birleşmiş Milletler ve Avrupa Konseyi
gibi uluslararası örgütler vicdani ret hakkını güvence
altına almışlardır. Karara ilişkin maddelerde,
İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi,
Uluslararası Sivil ve Medeni Haklar Sözleşmesi ve Avrupa
İnsan Hakları Sözleşmesi gibi demokrasi ve insan hakları
alanında evrensel normları içeren belgeler kaynak
gösterilmiştir. Türkiye söz konusu sözleşmeleri imzalamış
olmasına rağmen vicdani ret hakkını tanımayı ret
etmektedir. Avrupa Birliği ülkeleri tarafından tanınan bu hak,
başkaca ülkeler tarafından fiilen uygulanmakta olup; zorunlu askerlik
hizmeti uygulaması bulunmayan ülkelerde ayrıca bir yasal düzenleme
yapılmasına gerek duyulmamıştır. Ancak Türkiye'de
zorunlu askerlik hizmeti uygulaması olması bir yasal düzenlemeyi
gerekli kılmaktadır.
Demokrasi ve
insan hakları alanında ilerleme sağlayan ülkeler vicdanı
ret hakkını ivedilikle tanırken, Türkiye'de her yıl
yüzlerce kişi vicdani reddini açıklıyor olmasına
rağmen konuya ilişkin yasal bir düzenleme henüz yapılmadığı
gibi, bu kişiler asker kaçağı sayılmakta ve zorla askere
alınmaktadırlar. Şüpheli asker ölümlerinin giderek
artış göstermesi başta olmak üzere Türkiye'de zorunlu askerlik
hizmetinin getirdiği olumsuzluklar görmezden gelinemez. Askere gitmek
istemeyen ve vicdani retçi olduğunu açıklayan kişiler, askerlik
yapmadıkları ya da yapmak istemedikleri gerekçesi ile sivil ya da
politik hakları bakımından ayrımcılığa tabi
tutulmakta ve açılan davalar sonucunda çeşitli cezalar
almaktadırlar. Bunun yanı sıra bu hakkın güvence
altına alınmaması vicdani retlerini açıklayan
kişilerde tedirgin olma hislerinin doğmasına sebep
olmaktadır.
Uluslararası
sözleşmeler vicdani ret hakkının tanınmasını
zorunlu kılmakta olduğu gibi Anayasa'da herkesin askerlik
yapmasını zorunlu kılan bir madde de bulunmamaktadır. Bu
nedenle Anayasa değişikliği beklenmeden vicdani ret hakkı
hemen çıkarılacak bir yasayla düzenlenebilir. Türkiye'de zorunlu
askerlik uygulaması nedeniyle, askerlik yapmakla yükümlü
kılınmış ancak askerlik yapmak istemeyen gençler o
yaşa geldikleri dönemde bu tedirginlikle yaşamaktadırlar.
Askerlik yapmak istemeyen vatandaşlar adeta bir suçlu gibi aranmakta ve
bulunduğu yerde gözaltına alınmaktadırlar.
Vicdani reddini
açıklayarak askerlik yapmak istemediğini açıklayanlar
hakkında açılan kimi devalarda, Avrupa İnsan Hakları
Mahkemesi verdiği kararda, vicdani ret hakkı konusunda yasal bir
düzenlemenin yapılmamasını bir hak ihlali
saymıştır. Vicdani retçi olduğunu açıklayan
kişiler herhangi bir soruşturmayla ya da cezalandırmayla
karşı karşıya kalmadan askerlik hizmetinden muaf
tutulmalıdır. Uluslararası sözleşmelerde bir hak olarak
güvence altına alınmış vicdani ret hakkı
tanınarak zorunlu askerlik hizmeti uygulamasına son verilmelidir. Bu
konuda kamuoyu aydınlatılmalı, vicdani retçilerin
yaşadıkları sorunlara duyarlı olunarak bu mağduriyete
bir an önce son verilmelidir.
2.-
İstanbul Milletvekili Sebahat Tuncel ve 19 milletvekilinin,
cezaevlerindeki tutuklu ve hükümlülerin ortak etkinliklere
katılmalarında yaşanan sorunların
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/1051)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Türkiye'de
cezaevlerinde bulunan tutuklu ve hükümlülerin sohbet hakkının
uygulanıp uygulanmadığının
araştırılması, cezaevlerinin incelenmesi ve raporlarla durum
tespitinin yapılması, bu alanda çalışan insan hakları
kurumlarıyla koordineli çalışılarak gerekli düzenlemeler
için hukuki ve fiili önlemlerin belirlenmesi için bir meclis
araştırma komisyonunun kurulması için bir meclis
araştırma komisyonu kurulması amacıyla Anayasanın
98'inci, İçtüzüğün 104 ve 105'inci maddeleri gereğince Meclis
Araştırması açılması için gereğini arz ederiz.
24.01.2011
1) Sebahat Tuncel
(İstanbul)
2) Selahattin
Demirtaş (Diyarbakır)
3) Gültan
Kışanak (Diyarbakır)
4) Ayla Akat Ata (Batman)
5) Bengi
Yıldız (Batman)
6) Akın
Birdal (Diyarbakır)
7) Emine Ayna (Mardin)
8) Fatma Kurtulan (Van)
9) Hasip Kaplan (Şırnak)
10) Hamit Geylani (Hakkâri)
11) İbrahim
Binici (Şanlıurfa)
12) M. Nuri Yaman (Muş)
13) Mehmet Nezir
Karabaş (Bitlis)
14) Mehmet Ufuk
Uras (İstanbul)
15) Osman Özçelik (Siirt)
16) Özdal Üçer (Van)
17) Pervin Buldan (Iğdır)
18) Sevahir
Bayındır (Şırnak)
19)
Sırrı Sakık (Muş)
20)
Şerafettin Halis (Tunceli)
Gerekçe:
Türkiye'de
cezaevlerindeki tutuklu ve hükümlülerine yönelik insan hakkı ihlalleri,
kötü muamele ve keyfi uygulamalar en önemli insan hakkı ve demokrasi
sorunu olarak var olmaktadır. Yasa ve yönetmeliklerin mahpusların
haklarını koruyucu olmadığı gibi pratikte tutuklu ve
hükümlüler için çoğu zaman işkenceye dönüşmektedir. İnsan
hakları örgütlerinin yapmış oldukları incelemeler sonucunda
özellikle Tekirdağ 1 ve 2 Nolu F tipi Cezaevi, Kırıkkale F tipi
Cezaevi, Diyarbakır D Tipi Cezaevi, Sincan F Tipi Cezaevi, Adana Kürkçüler
F Tipi cezaevi ve Kırıklar 1 ve 2 Nolu F Tipi cezaevleri başta
olmak üzere tüm F tipi ve D tipi cezaevlerinde hak ihlalleri ciddi boyutlara
ulaştığı tespit edilmektedir. İnsan Hakları Derneği
ve Uluslararası Af Örgütü'nün bilgilerine göre, gelen başvuru ve
mektuplar cezaevlerinde yaşananların insan hak ve özgürlüklerini
ihlal ettiğini ve çoğu zaman işkenceye dönüştüğünü
ortaya koymaktadırlar.
Cezaevlerinde
yaşanan tutuklu ve hükümlülerin verdiği mücadele sonucu, özellikle 19
Aralık 2000 tarihinde yaşanan olaylar ve sonrasında gösterilen
dirençle cezaevi koşullarının iyileştirilmesi konusunda
hükümet adım atmaya zorlanmıştır. Bu mücadele sonucunda,
Adalet Bakanlığı tarafından 22 Ocak 2007 tarihinde
çıkarılan 45/1 sayılı ve "Ceza İnfaz Kurumlarının
Tahsisi, Nakil İşlemleri ve Diğer Hükümler" konulu genelge
uygulamada hiçbir şeyi değiştirmemiştir. İHD, hemen
hemen tüm cezaevlerinde mekan, personel yetmezliği gibi bahaneler
gösterilerek genelgenin uygulanmadığını belirtmektedir.
Genelgede yer alan "sohbet amacıyla bir araya gelme" ise 45/1
sayılı Genelgede açıkça belirtildiği gibi
"isteğe" bağlıdır. Oysaki sohbet hakkı,
cezaevindeki tutuklu ve hükümlülerin cezaevlerinin ağır
koşullarını biraz daha dayanılır hale getiren, sosyal
ve kültürel paylaşım olanağı yaratan en önemli haklardan
birisidir. Ancak bu hak, uygun mekânların olmadığı ya da
siyasi nedenlerle tutuklu ve hükümlü bulunan kişilere ceza verme gibi
çeşitli gerekçeleriyle engellenmektedir. Genelgede, ortak etkinliklerin
yapılması sırasında kullanılacak mekânlar
sayılmakta ve "...Bu alanlardan hiç birinin bulunmaması
durumunda, kurumun olanakları ölçüsünde uygun yerlerde bu
çalışmalar için yer hazırlanır. Bu süre içerisinde kendi
oda ve koğuşları kullandırılabilir."
denilmektedir. Ancak buna rağmen İHD'nin pek çok cezaeviyle ilgili
yayınladığı raporlarında, haftada 10 saate
çıkarılan "sohbet amacıyla bir araya getirilme"
haklarından tam olarak faydalanamadıklarını ve diğer
bazı faaliyetlerin ise sınırlı olarak
uygulandığını, F tipi cezaevindeki idari uygulamanın
farklılık gösterdiği; hatta aynı cezaevinde tutulan
mahpusların dahi ortak alanlardan eşit derecede
faydalanamadıklarını, genelgenin tam olarak hayata geçirilmesi
için idareye yapılan başvuruların ise, "cezaevinin fiziki
yapısının elverişsizliği" ve "personel
yetersizliği" gerekçesi ile reddedildiği, yine genelgede yer
alan açık düzenlemeye rağmen mahpusların disiplin
cezalarının infazı sırasında da ortak alanlardan
faydalanamadığı, cezaevinde
ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası
almış hükümlülerin diğer tutuklu ve hükümlülerle birlikte ortak
mekânlara çıkarılmadıkları ve odaların
dışında her yer ve bu arada ortak alanlar da kamera ile kontrol
edilmesine rağmen genel aramalarda rahatsız edici bir şekilde
fiziki aramalar yapıldığı belirtilmektedir.
İnsan
hakları örgütleri ve tutuklu aileleri, 45/1 sayılı Genelgenin
"haftada 10 saatlik sohbet süresi" minimum olarak
uygulanmasını talep etmektedirler. Genelgenin
çıkarılması sürecinde dönemin Adalet
Bakanlığının sohbet süresinin 20 saate çıkarılabileceğine
dair açıklaması dikkate alındığında, bugün Adalet
Bakanlığının yapması gereken bu hakların
uygulanmasını ve genişletilmesini sağlamak
olmalıdır. Sohbet hakkının temel bir insan hakkı
olduğu göz önünde bulundurularak cezaevlerinde tutuklu ve hükümlülerin
sohbet hakkının ne derecede uygulandığının
araştırılması, cezaevlerinin incelenmesi ve raporlarla
durum tespitinin yapılması, bu alanda çalışan insan
hakları kurumlarıyla koordineli çalışılarak gerekli
düzenlemeler için hukuki ve fiili önlemlerin belirlenmesi için bir meclis
araştırma komisyonunun kurulmasını önermekteyiz.
3.-
Kastamonu Milletvekili Mehmet Serdaroğlu ve 20 milletvekilinin,
balıkçılık sektöründe yaşanan sorunların
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/1052)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Balıkçılık
sektörünün içinde bulunduğu sorunların tüm boyutları ile ortaya
konulması, azalan balık türleri ile kaçak ve kontrolsüz avlanmaya
karşı, çözüm yollarının bulunması, su ürünleri
yetiştiricilik faaliyetlerinin yeniden planlanması, kültür
balıkçılığı faaliyetlerinin çevre ve turizme
zararlı etkilerinin en aza indirilmesi, balıkçılığımızın
tüm sorunlarına çıkış yolu bulmak için alınacak
önlemlerin belirlenmesi amacıyla, Anayasamızın 98 ve
İçtüzüğün 104 ve 105. maddeleri gereğince bir Meclis
Araştırma Komisyonu Kurulmasını arz ve teklif ederiz.
1) Mehmet
Serdaroğlu (Kastamonu)
2) Mehmet
Şandır (Mersin)
3) Kadir Ural (Mersin)
4) Oktay Vural (İzmir)
5) Metin
Çobanoğlu (Kırşehir)
6) Osman
Ertuğrul (Aksaray)
7) Mümin
İnan (Niğde)
8) Beytullah Asil (Eskişehir)
9) Akif
Akkuş (Mersin)
10) Recep Taner (Aydın)
11) Hüseyin
Yıldız (Antalya)
12) Hakan
Coşkun (Osmaniye)
13) Süleyman
Nevzat Korkmaz (Isparta)
14) Süleyman
Latif Yunusoğlu (Trabzon)
15) Mithat Melen (İstanbul)
16) Kürşat
Atılgan (Adana)
17) Atila Kaya (İstanbul)
18) Sabahattin
Çakmakoğlu (Kayseri)
19) Behiç Çelik (Mersin)
20) Cemaleddin
Uslu (Edirne)
21) Emin Haluk
Ayhan (Denizli)
Gerekçe:
Türkiye, bir iç
denizin yanı sıra, üç yanı denizlerle çevrili ve 8 bin 333
kilometre kıyı şeridiyle, birçok tabii ve suni göl ve
akarsularıyla hem denizde hem de iç sular bakımından zengin
balıkçılık kaynaklarına sahip olmasına rağmen,
maalesef balıkçılıkta gelişmiş ve istenilen bir
düzeyde değildir. Tüm bu zenginliklerimize rağmen, ülkemizde
balıkçılıkla ilgili etkin politikaların
geliştirilememesi, denetim mekanizmalarının yeterince
çalıştırılamaması sonucu balıkçılık
sektörümüz her geçen yıl biraz daha çıkmaza girmektedir.
Denizlerimizin
kirlenmesi ve av yasaklara uyulmaması sonucu balık
çeşitliliğinin ve miktarının azalması, kaçak ve
aşırı avlanma balıkçılık sektörünün en temel
sorunlarını oluştururken, balıkçıların
çalışma koşulları, liman ve barınakların
yetersizliği, balığın sabit bir fiyatının
olmaması, balıkçıların eğitim ve sağlıkla
ilgili mağduriyetleri gibi birçok sorun da çözüm beklemektedir.
Denizlerimizde
balık türleri her geçen yıl azalmakta, birçok balık türünün soyu
yok olmaktadır. Günümüzde balıkçılık sektörümüzün en önemli
sorunu, aşırı avlanmadır. Bazı avlanma biçimleriyle,
yavru balıkların ya da yumurta dökmeye hazırlanan dişilerin
de yakalanması, çeşitli balık türlerinin soyunu tükenme
noktasına getirmiştir.
Bugün bazı
balık türlerinin artık denizlerimizde kalmadığını
biliyoruz. Orkinos, uskumru, kılıç balığı çoktan
bitti. Kalkan balığını Romanya'dan, Ukrayna'dan ithal
ediyoruz. Şimdi sıra lüfere hamsiye geldi.
Öncelikle,
denizlerimizin su kaynaklarımızın ve
kıyılarımızın korunması, kirletilmemesi için
alınması gereken tedbirler ve denetimlere önem verilmesi, deniz
koruma alanlarının kurulması, balıkçı tekneleri ve
ağların daha iyi denetlenmesi, avcılık ve üretimin kayıt
altına alınması fevkalade önemlidir.
Türkiye'de
yaklaşık 2 bin balık çiftliği vardır.
Karasularımız ve göllerde binden fazla trol, trol ve gırgır
gemisi, yaklaşık 200 taşıyıcı gemisi ile 16 bin
civarında çeşitli büyüklükte balıkçı teknesi ve
kayıkları bulunmaktadır. Tüm bu teknelerin takibi, kayıt
altına alınması ve yasaklara uyma konusunda denetlenmesi önem
arz etmektedir. Av yasaklarına uyma konusunda, denetim ve cezaların
yetersiz kaldığı da sektör yetkililerince sıkça dile
getirilmektedir. Buna yönelik yeni yaptırımların ve
caydırıcı cezaların yeniden belirlenmesi gerekmektedir.
Balıkçılık
sektöründe hızla gelişen diğer bir konu da kültür
balıkçılığıdır. Kültür
bağlıkçılığı her geçen gün gelişirken,
beraberinde çevre ve turizm açısından da yeni sorunlar üretmektedir.
Yeni üretim sahaları ihtiyacı, kiralama süresi ve bedelleri, iskele
ve lojistik merkezleri, su ürünleri organize sanayi bölgeleri, yem girdileri,
ihracat teşvikleri ile birlikte tüketimin artırılması
konularında da çözüm bekleyen birçok sorun bulunmaktadır.
Tüm bu
nedenlerle, balıkçılık sektörünün içinde bulunduğu
sorunların tüm boyutları ile ortaya konulması, azalan balık
türleri ile kaçak ve kontrolsüz avlanmaya karşı çözüm
yollarının bulunması, su ürünleri yetiştiricilik
faaliyetlerinin yeniden planlanması, kültür
balıkçılığı faaliyetlerinin çevre ve turizme
zararlı etkilerinin en aza indirilmesi,
balıkçılığımızın tüm sorunlarına
çıkış yolu bulmak için alınacak önlemlerin belirlenmesi
amacıyla bir Meclis Araştırma Komisyonu kurulmalıdır.
4.-
Adıyaman Milletvekili Şevket Köse ve 25 milletvekilinin, humik
maddesinin araştırılması amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/1053)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Ulusal
basına da yansıyan bir haber, ülkemiz kamuoyunda ilgiyle
karşılanmıştır. Habere göre, toprağın
humuslu kısmında bulunan humik isimli madde, bir hazine
niteliğini taşımaktadır. Madde; insan
sağlığından sanayiye, tarımdan
hayvancılığa kadar pek çok alanda kullanılmaktadır.
Humik madde
konusunda kamuoyunda bilinç oluşturulması amacıyla bir dernek de
kurulmuştur. Humik Madde Derneği, çalışmalarına aktif
biçimde devam etmekte ve sahip olduğumuz zenginliğin duyurulması
için çalışmaktadır. Derneğin kurucusu ve Sakarya
Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Kimya Bölümü Organik Kimya Anabilim
Dalı Başkanı Prof. Dr. Ahmet Tutar, dünyada çok sayıda
bilim adamının humik madde üzerine
çalıştığını; ama, ülkemizde bu konuda
çalışmalara yeni başlanıldığını
belirtmiştir. Prof. Tutar; humik maddelerle ilgili çok fazla bilgi
kirliliği olduğunu anlatarak, bilgi kirliliğini ortadan
kaldırmak ve üreticiler ve tüketicilerin güvenli bir şekilde humik
madde kaynaklarına ulaşmalarını sağlamak için dernek
kurduklarını ifade etmiştir.
Humik isimli
maddenin bilimsel özelliklerinin yanında, ekonomik anlamda değeri de
dünyada bilinmektedir. Humik maddenin ekonomik değerinin ülkemizde
bilinmiyor olması, büyük kayıpları peşi sıra
getirmektedir. Ülkemizde yoğun miktarda bulunan humik maddenin,
yabancı ülkelerin dikkatinden kaçmadığı bilinmektedir. Yabancıların
Türkiye'den humik maddelerin yoğun olarak bulunduğu torf satın
alması bunun en önemli göstergesidir. Yalnız, asıl sorun bu
noktada başlamaktadır: Türkiye'nin çok değerli humik maddeleri
yok pahasına satılmaktadır.
Humik maddeler,
bitkilerin ve canlıların ölmesiyle binlerce yılda
oluşmaktadır. Bu denli değerli bir madde konusunda, Humik Madde
Derneği de şu açıklamayı yapmıştır: Türkiye
uyuyor. Humik madde kaynaklarını dışarıya
satmamalı. Bunun için acil önlem alınması gerekiyor. Humik madde
çok uzun sürede oluşuyor. Toprağın canlı ve altın
kısmı burası. Bunun bir an önce önleminin alınması
gerekiyor. Derneğimizin kurulmasının ana nedenlerinden birisi
bu. Halkı uyandırmak ve bilinçlendirmek. Elimizde çok önemli bir
cevher var. Teknolojisiz yaşayabilirsin, ama besinsiz ve gıdasız
yaşayamazsın. Ülkeyi şuurlandırmak lazım. Tarım,
çevre, endüstri ve her şeyde kullanılıyor, iyi gelmediği
bir şey yok. Sağlık konusunda da hemen hemen her şeye iyi
geliyor. On binlerce ilgi alanı var. Türkiye'de humik asitle ilgili kimse
çalışmıyor. Uluslararası Humik Asit Topluluğu var,
Japonya'nın Humik Madde Derneği var, İran'ın,
Bulgaristan'ın, Macaristan'ın, Yunanistan'ın var, Türkiye'nin bu
konuda çalışan hiç bilim adamı yok. Almanya'da bir üniversitenin
bir bölümü sadece bunu araştırıyor. Amerika'da da
araştırma grupları var."
Derneğin
yaptığı açıklamalar da humik maddenin ne derece önemli
olduğunu göstermektedir. Organik tarımda da kullanılan humik
madde ile ilgili olarak ülkemizde sistemli çalışmaların ve
hukuki düzenlemelerin olmaması, yurttaşlarımızın
sağlığı ve ülkemizin ekonomisi anlamında olumsuzluk
doğurmaktadır.
Ekonomik anlamda
tarımdan sanayiye kadar çok sayıda alanda kullanılan ve bu
nedenle büyük bir zenginlik kaynağı olan humik madde, aynı
zamanda sağlık açısından da özel bir öneme sahiptir. Bu
konuda ülkemizde yeterli çalışmaların
yapılmadığı düşünüldüğünde, konunun acilen
gündeme getirilmesinin, konuyla ilgili dünyada yapılan
çalışmaların incelenmesinin ve ülkemizin bu zenginliğini en
verimli biçimde kullanmasının zorunlu olduğu görülmektedir.
Bu nedenlerden dolayı,
büyük zenginlik kaynağı olan humik maddenin
araştırılması ve kamuoyunun bilgilendirilmesi amacıyla
Anayasa'nın 98. ve TBMM İçtüzüğü'nün 104 ve 105. maddeleri
gereğince Meclis Araştırması açılmasını
saygılarımızla arz ederiz.
1) Şevket
Köse (Adıyaman)
2) Sacid
Yıldız (İstanbul)
3) Tekin Bingöl (Ankara)
4) Ergün
Aydoğan (Balıkesir)
5) Osman Kaptan (Antalya)
6) Tayfur Süner (Antalya)
7) Ali Oksal (Mersin)
8) Enis Tütüncü (Tekirdağ)
9) Abdulaziz
Yazar (Hatay)
10) Ahmet Küçük (Çanakkale)
11) Ali Rıza
Ertemür (Denizli)
12) Ramazan Kerim
Özkan (Burdur)
13) Durdu Özbolat (Kahramanmaraş)
14) Mehmet Ali
Özpolat (İstanbul)
15) Hüseyin Ünsal (Amasya)
16) Gürol Ergin (Muğla)
17) Hüsnü Çöllü (Antalya)
18) Mevlüt
Coşkuner (Isparta)
19) Ensar Öğüt (Ardahan)
20) Rasim
Çakır (Edirne)
21) Ali Arslan (Muğla)
22) Atila Emek (Antalya)
23) Gökhan Durgun (Hatay)
24) Harun Öztürk (İzmir)
25) Halil
Ünlütepe (Afyonkarahisar)
26) Ali
İhsan Köktürk (Zonguldak)
BAŞKAN
Bilgilerinize sunulmuştur.
Önergeler
gündemdeki yerlerini alacak ve Meclis araştırması
açılıp açılmaması konusundaki görüşmeler
sırası geldiğinde yapılacaktır.
Birleşime on
dakika ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 13.48
İKİNCİ
OTURUM
Açılma
Saati: 14.02
BAŞKAN:
Başkan Vekili Meral AKŞENER
KÂTİP
ÜYELER: Harun TÜFEKCİ (Konya), Gülşen ORHAN (Van)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 70inci
Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.
Danışma
Kurulunun bir önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve
oylarınıza sunacağım.
VIII.-
ÖNERİLER
A) Danışma Kurulu Önerileri
1.-
Gündemdeki sıralama ile Genel Kurulun çalışma gün ve saatlerinin
yeniden düzenlenmesine ilişkin Danışma Kurulu önerisi
Danışma Kurulu Önerisi
Tarihi:
23/02/2011
No:
Danışma
Kurulunun yaptığı toplantıda, ekteki önerinin Genel Kurulun
onayına sunulması uygun görülmüştür.
Mehmet
Ali Şahin |
Türkiye
Büyük Millet Meclisi |
Başkanı |
Bekir Bozdağ Muharrem
İnce |
Adalet ve Kalkınma Partisi Cumhuriyet
Halk Partisi |
Grubu Başkan Vekili Grubu
Başkan Vekili |
Mehmet Şandır Ufuk
Uras |
Milliyetçi Hareket Partisi Barış
ve Demokrasi Partisi |
Grubu Başkan Vekili Grubu
Temsilcisi |
Öneri:
Gündemin kanun
tasarı ve teklifleri ile komisyonlardan gelen diğer işler
kısmında yer alan 62, 136, 286, 434, 464, 468, 489, 491, 512, 513,
514, 520, 528, 530, 562, 578, 579, 580, 581, 582, 583, 584, 585, 586, 620, 618,
617, 619, 577, 78, 563, 534, 522, 459, 80, 521, 566, 621 ve 527 sıra
sayılı kanun tasarı ve tekliflerinin 1-39 uncu
sıralarına alınması, diğer işlerin
sırasının buna göre teselsül ettirilmesi.
Genel Kurulun;
23.2.2011 (bugün) Çarşamba günkü Birleşiminde çalışma
süresinin Gündemin 35 inci sırasında yer alan (35 dahil) işlerin
görüşmelerinin tamamlanmasına kadar uzatılması;
Görüşmelerin
tamamlanması hâlinde 24-25.2.2011 Perşembe ve Cuma günlerinde
çalışmaması;
Görüşmelerin
23.2.2011 tarihindeki Birleşimde tamamlanamaması hâlinde ise 24.02.2011
Perşembe günü bu işlerin görüşmelerinin tamamlanmasına
kadar çalışma süresinin uzatılması;
Önerilmiştir.
BAŞKAN
Öneri hakkında söz talebi yoktur.
Oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Alınan karar
gereğince, sözlü soru önergelerini görüşmüyor ve gündemin Kanun
Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler
kısmına geçiyoruz.
1inci
sıraya alınan, Avrupa Konseyi Terörizmin Önlenmesi Sözleşmesinin
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve
Dışişleri Komisyonu Raporunun görüşmelerine
başlayacağız.
IX.-
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN
DİĞER İŞLER
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.-
Avrupa Konseyi Terörizmin Önlenmesi Sözleşmesinin Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve
Dışişleri Komisyonu Raporu (1/339) (S. Sayısı: 62)(x)
BAŞKAN
Komisyon? Burada.
Hükûmet? Burada.
Komisyon raporu
62 sıra sayısıyla bastırılıp
dağıtılmıştır.
Tasarı
üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Bursa Milletvekili
Sayın Onur Öymen.
Buyurun
Sayın Öymen.
CHP GRUBU ADINA
ONUR ÖYMEN (Bursa) Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri;
Avrupa Konseyi Terörizmin Önlenmesi Sözleşmesinin Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı hakkında Cumhuriyet Halk
Partisinin görüşlerini arz etmek üzere söz almış bulunuyorum. Bu
vesileyle yüce Meclisi saygılarımla selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlarım, terörizmin Türkiye açısından ne kadar büyük
bir önem taşıdığını hatırlatmaya gerek
yoktur. Bu konu daima öncelikli bir mesele olarak Meclisimizin gündeminde
olmuştur, ülkemizin gündeminde olmuştur. O bakımdan, bu konuyu
her zaman önemle ele almamız bizim şimdiye kadar izlediğimiz
tutumun bir gereğidir.
Sizin dikkatinizi
çekmek istediğim nokta şudur: Bu Sözleşme, 28 Ağustos 2006
tarihinde Bakanlar Kurulu tarafından Meclise sevk edilmiştir.
Maalesef, geçen dönem bitene kadar Meclisin gündemine
alınamamıştır. Yeni dönemde 27 Eylül 2007 tarihinde yüce
Meclise sevk edilmesine rağmen, bugüne kadar Meclisin gündemine
gelmemiştir. Bunu büyük bir ihmal olarak görüyoruz, büyük bir gecikme
olarak görüyoruz. Terörle mücadele bu kadar önemliyse, terörle mücadelede
uluslararası iş birliği bu kadar önemliyse, bu Sözleşme
gerçekten Türkiye için önemliyse niçin dört sene geciktiniz? Değerli
arkadaşlarım, niçin bunu gündeme getirmek için dört yıl
beklediniz? Bu konuda yapılmış gerçekten ciddi bir ihmal
vardır.
Şimdi,
meselenin ikinci boyutu şu: Terörle mücadele konusunda biz çok
anlaşma imzaladık Türkiye olarak, başka ülkeler de çok
anlaşma imzaladılar. Eğer sadece anlaşmaların
imzalanmasıyla terör sona erdirilebilecek olsaydı, şimdiye kadar
çoktan terör meselesini bitirmiş olurduk. Ne yazık ki uygulamalar, bu
sözleşmelerde, anlaşmalarda öngörülen hükümlerden çok farklı bir
şekilde cereyan ediyor.
Meclisin huzurundaki
sözleşmenin özellikle 14üncü, 18inci, 19uncu, 20nci ve 21inci
maddelerine dikkatinizi çekmek istiyorum. Bu maddeler o şekilde
yazılmıştır ki sanki terör suçlularının iadesini
zorunlu kılan maddeler değil de imzalayan ülkelere terör suçlularını
iade etmemek için ne gibi bahaneler, ne gibi gerekçeler yaratılabilir,
sanki bunlar düşünülerek yazılmış gibidir. Bu, tatbikatta
da böyle mi oluyor, yoksa yani biz mi bunu aşırı derecede
duyarlı bir şekilde yorumluyoruz?
Değerli
arkadaşlarım, tatbikatta ne olduğunu size anlatayım. Çok
kısa bir süre önce Brükselde Karma Parlamento Komisyonu
toplantısına katıldık, Türkiye ile Avrupa Birliği
arasında. O toplantıda hem bizim İçişleri Bakanlığımızın
yetkilileri hem de Avrupa Birliğinin yetkilileri terörle mücadele
alanındaki iş birliğimiz konusunda birer sunuş
yaptılar. Çok güzel sözler söylendi, gayet parlak
(x) 62 S.
Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.
ifadeleri her zamanki gibi duyduk. Kendilerine bir soru
sorduk, bizim İçişleri Bakanlığı yetkililerimize,
dedik ki: Şimdiye kadar Avrupa Birliği ülkelerinde terör suçu
işleyip de Türkiyede yakalananlardan kaç tanesini Avrupa Birliğine
iade ettik? Cevap: Hepsini iade ettik. Avrupa ülkeleri vatandaşı ne
kadar terörist yakaladıysak Türkiyede, hepsini iade ettik, iş
birliğimizin gereği budur. İkinci bir soru sorduk: Peki, Türk
vatandaşı olup da Avrupa Birliğinde yakalanan teröristlerden kaç
tanesini Avrupa Birliği ülkeleri Türkiyeye iade etmiştir? Cevap
sizi şaşırtmayacaktır: Sıfır. Bir tek teröristi
Avrupada yakalayıp bugüne kadar Türkiyeye iade etmiş
değillerdir.
Değerli
arkadaşlarım, biz bu sözleşmeleri uygulansın diye mi
imzalıyoruz, uygulanmasın diye mi imzalıyoruz? Aramızda
yalnız böyle uluslararası sözleşmeler yok, ikili
sözleşmeler var, ikili anlaşmalar var, mutabakatlar var, yani
aramadığınız kadar çok belge var dosyalarımızda
terörle mücadelede iş birliğine dair, uygulanmıyor. Uygulatacak
kim? Hükûmet. Yani imzaladığınız anlaşmaların,
sözleşmelerin gereğini yaptırma görevi Hükûmetin değil
midir? Bu ülkelerle üst düzey yaptığınız konuşmalarda
umarım ki bu konuları ele alıyorsunuzdur. Peki, size ne cevap
veriyorlar?
Şimdi, daha
bugün televizyonu dinledik, sabahleyin. Yani bu televizyonu izleyen
vatandaşlarımız şu izlenime kapılırlar ki,
diplomasi alanında bugün Türkiyeden daha ileri hiçbir ülke yoktur, herkes
Türkiyeye hayranlıkla bakıyor. Bu kadar güçlüysek diplomaside,
buyurun, bizim için de en önem taşıyan terörle mücadele konusunda bu
ülkelerin imzaladıkları antlaşmaları
uygulamalarını sağlayın. Bunu yapamıyoruz.
Size şunu
söylüyorum: Bir tek PKKlı bugüne kadar yakalanıp Türkiyeye iade
edildi mi Avrupadan? Bize cevap verdiler, resmen, toplantıda,
İçişleri Bakanlığımız yetkilileri, Hayır,
bir tek kişi iade edilmemiştir. dediler. Bunu son derece üzüntü
verici bir durum olarak görüyoruz.
Peki, şöyle
bir durum olabilir mi acaba: Avrupa Birliği ülkeleri, ilke olarak kimseyi
iade etmiyorlar, yakaladıkları teröristleri kimseye vermiyorlar.
Böyle mi? Hayır, böyle değil. Onu da araştırdık.
Mesela Avrupada El Kaide teröristlerini yakaladıklarını zaman
Amerikaya iade ediyorlar, Amerikaya iade ediyor ama bize etmiyor.
Şimdi, bu
konuların üzerine gitmek lazımdır değerli
arkadaşlarım. Biz bu gibi sözleşmelerin yapılmasını
her zaman destekledik, bugün de destekliyoruz, bu sözleşmeye de olumlu oy
vereceğiz, ama sizi bir kere daha uyarmak istiyorum ki uygulama, maalesef,
bu sözleşmelerde öngörülen şekilde olmamaktadır. Sözleşmelerin
hükümlerini, biraz önce söylediğim gibi, bu yükümlülüklerini yerine
getirmemek için bir gerekçe gibi, bir bahane gibi uyguluyorlar.
Değerli
arkadaşlarım, şimdi, bu terör örgütleriyle iş
birliğinden bahsederken aklımıza gelmesi gereken konular
şunlardır: Sadece dağda bir terör suçu işleyip de Avrupaya
kaçanlardan bahsetmiyoruz, uyuşturucu madde
kaçakçılığı yapan teröristler var, terör örgütleri var.
Başka? İnsan kaçıran terör örgütleri var Avrupaya,
çalışmak üzere masum vatandaşlarımızı belli bir
para karşılığında Avrupaya kaçırıyorlar. Sonra
bu insanlarımız Avrupada siyasi iltica talebinde bulunuyor. Bunun da
tertibatını alıyorlar. Bu insanların azımsanmayacak
bir bölümü siyasi mülteci olarak kabul ediliyor Avrupa ülkelerinde fakat
bunlara karşı maalesef Türkiye ile Avrupa ülkeleri arasında
yeterli iş birliği sağlanamıyor. Efendim, evvelce
sağlanıyordu da şimdi mi sağlanmıyor? Şunu itiraf
edelim ki: Evvelce de yeterince sağlanamıyordu. Bu bizim için bir
millî problemdir, millî bir sıkıntıdır, millî bir
davadır. Niçin iş birliği yapmıyorlar? Çeşitli izahlar
var ama en güvenilir izahat şudur: Terörist örgütleri
karşılarına alırlarsa bu örgütlerin kendilerine yönelik
saldırılarda bulunabileceğinden çekiniyorlar. Onun için, terör
örgütlerini kınayalım, terör örgütlerine karşı iş
birliği yaptığımıza dair anlaşmalar
imzalayalım ama uygulamaya gelince bu uygulamayı yerine getirmeyelim.
İşte bizim sıkıntımız budur, Hükûmetten de
beklediğimiz, bu konularda somut adımlar atmasıdır.
Değerli
arkadaşlarım, terör örgütlerinin finans kaynaklarının
kurutulması
Kaç defa bu kürsüden söylenmiştir: Terör örgütlerinin
finans kaynaklarının yüzde 80i Avrupa ülkelerinden geliyor. Avrupa
ülkelerinden finans sağlıyorlar. Nasıl sağlıyorlar?
Özellikle, Avrupa ülkelerinde yaşayan bazı
vatandaşlarımıza baskı yaparak, şantaj yaparak. Demin
söylediğim gibi siyasi mülteci adı altında Avrupaya
kaçırdıkları vatandaşlarımızın orada zaten
çok çok düşük maaşla çalışmaları durumunda bu
maaşın bir bölümünü de terör örgütleri ellerinden alıyor ve o
paralarla terörü finanse ediyorlar. Buna mâni olabiliyor muyuz? Hayır,
buna da mâni olamıyoruz. O bakımdan, bu konuyu zannediyorum ki biraz
daha ciddiyetle ele almamız lazım.
Terör
örgütlerinin ellerindeki silah ve cephanelerin, bakıyorsunuz, büyük bir
çoğunluğu Avrupa ülkelerinden gitmiş. Şimdi, bunun izini
sürmek lazım. Geçmişte biz bunu yaptık. Sayın Bakandan ben
özellikle rica ediyorum -her ne kadar İçişleri Bakanımız
herhâlde daha önemli işleri olduğu için katılamadı bu
toplantıya ama- geçmişte Türkiye bunu yapmıştır.
Teröristlerden elimize geçen silahların üzerindeki seri
numaralarından hareket ederek bu silahların hangi ülkede
üretildiğini tespit ettik, hangi ülkelerden hangi vasıtayla
bunların Türkiyeye getirildiğini tespit ettik ve o ülkelerle iş
birliği yaptık. Şimdi niye yapmayalım? Şimdi niye
yapamıyoruz? Yani bu terör örgütlerinin elindeki silahların
menşesini tespit edemiyor muyuz? Bunların menşesine bakarak bu
ülkelerle iş birliği yapamıyor muyuz? Bu silahların gönderilmesini
önleyemiyor muyuz? Eskiden -ben size şu bilgiyi de vereyim- bu
silahların çoğunun Varşova Paktı döneminde Bulgaristan
üzerinden Türkiyeye geldiğini biliyoruz. Şimdi nereden geliyor
acaba? Bunu tespit edecek olan Hükûmettir.
Zannediyorum ki,
bizim emniyet güçlerimiz muhalif yazarları, çizerleri, gazetecileri takip
etmek için harcadığı zamanın bir bölümünü terörle
mücadeleyi daha ciddi bir şekilde ele almak için harcasa bütün
bunları yapabilir. Türkiyenin bunu yapacak imkânları var, diplomatik
ilişkilerimiz var, niçin kullanmayalım? Evvelce biz diplomasiyi bunun
için kullanırdık, şimdi niye kullanmıyoruz?
Kullanıyorsak Sayın Bakan gelsin Biz âlâsını
yapıyoruz, silah akışını durdurduk, para
akışını durdurduk, uyuşturucu ticaretini durdurduk,
teröristlerin iadesini sağladık, siz eksik biliyorsunuz, yanlış
biliyorsunuz. desin biz de kendisine teşekkür edelim ama ne yazık
ki, değerli arkadaşlarım, bu konuda biz devletin
imkânlarını yeterince kullanamıyoruz.
Peki bunu
yapabilenler var mı? Var. Kim yapıyor bunu? Mesela İspanyollar
yapıyor. Evvelce Bask teröristleri İspanyada cinayet
işlerlerdi, ondan sonra Pirene Dağlarını aşıp
Fransaya geçerlerdi, orada Gaskonya bölgesindeki, körfezindeki çeşitli
yerleşim birimlerinde serbestçe yaşarlardı, aynen bugün Kuzey
Irakta olduğu gibi. Sonra ne olurdu? Sonra İspanyollar bunların
iadesini isterlerdi, Fransızlar iade etmezlerdi, Bunlar hürriyet mücahidi
filan
gibi gerekçelerle hiçbir teröristi iade etmezlerdi. Sonra ne oldu?
Tavsiye ederim, bu konunun nasıl geliştiğini
araştırınız, burada bunun ayrıntılarını
anlatacak kadar vaktimiz yok ama biliniz ki İspanya öyle bir politika
izledi ki sonunda Fransa bunları iade etmek zorunda kaldı. Bu terör
örgütleri Fransaya önce tepki gösterdiler ama sonra bu teröristleri teker
teker Fransa İspanyaya iade etti ve İspanya bunları
yargıladı, cezalandırdı. Bugün eğer İspanyada
terörizm eskisine nazaran çok alt düzeye inmişse bunun en önemli
sebeplerinden biri, İspanyanın bu konuda
sağladığı diplomatik başarıdır. Fransaya
öyle bir baskı yaptılar ki Fransa mecbur oldu bunları iade
etmeye. İşte, değerli arkadaşlarım, diplomasi sadece
güzel sözler söylemek değil, sadece toplantılar yapmak değil,
sadece ne kadar başarılı olduğumuzu dünyaya anlatmak
değil; diplomasi, sonuç almak sanatıdır, sonuç alma
mesleğidir. Nasıl başka ülkeler sonuç alıyorsa bizim de
sonuç almamız gerekiyor, size bunu açıklıkla söylüyorum.
Peki,
teröristlerle müzakere etmekle sonuca varılır mı? Biz, demin
sözünü ettiğim toplantıda, Avrupa Komisyonunun genişlemeden
sorumlu üyesi Stefan Füleye bunu sorduk, ben kendim sordum, dedim ki:
Sayın Komiser, Avrupalı siyasetçiler sık sık PKK
meselesine siyasi çözüm bulunmasını öneriyorlar Türkiyeye.
Şimdi resmen bize söyleyin, her konuştuğumuz zapta geçiyor, size
şunu soruyorum: Elinde silah bulundurmaya devam eden teröristlerle
Türkiyenin müzakere yapmasını, görüşmesini siz tavsiye ediyor
musunuz, telkin ediyor musunuz? Böyle bir görüşünüz var mı? Sizin
görüşünüze göre, Türkiye, elinden silahı bırakmayan bir terör
örgütüyle masaya oturmalı mıdır, görüşmeli midir? Cevap:
Biz hiçbir zaman bunu Türkiyeye önermedik, bugün önermiyoruz, yarın da
önermeyeceğiz. Düşünebiliyor musunuz değerli
arkadaşlarım, yani bazıları, böyle Avrupalılar siyasi
çözüm istiyor filan diye çeşitli vesilelerle görüşlerini ifade
ediyorlar ama şunu bilesiniz ki Avrupanın resmî tutumu bu
değildir. O bakımdan, bazı devlet görevlileri
aracılığıyla terör örgütü liderleriyle, hapishanedeki
liderlerle yapılan görüşmeleri, terörle mücadelenin normal bir
safhası gibi görmememiz gerekiyor. Sanki başka ülkeler de
teröristlerle görüşüyorlarmış da bizim de yapmamız
yadırganacak bir şey değilmiş gibi kimsenin
düşünmemesi lazım.
Değerli
arkadaşlarım, terörle mücadele ciddi iştir. Biz her zaman bu
kürsüden söyledik, bugün de söylüyoruz, teröristlerle müzakere edilmez,
mücadele edilir ve bunu yaptığımız zaman göreceksiniz ki
sonuçlar çok daha farklı olacaktır, çok daha başarılı
olacaktır. Hiçbir ülke terörü bitirmek için terörist liderlerle müzakere
etmekten medet ummamıştır bugüne kadar ve Türkiye'nin de medet
ummaması gerekiyor.
Değerli
arkadaşlarım, her terör olayından sonra, her terörist
saldırıdan sonra bütün devlet yetkilileri çıkıyor, terörü
lanetliyor, kınıyor, en kuvvetli sözlerle tepkilerini dile
getiriyorlar ama bir süre geçtikten sonra bunlar unutuluyor, sanki terör
tamamen bitmiş gibi Türkiye'nin gündeminden çıkıyor yeni bir
eylem olana kadar ve bu süre içinde -işte gazetelerden okuyoruz- bir
taraftan Kandille dolaylı temaslar, bir taraftan İmralıyla
doğrudan temaslar... Değerli arkadaşlarım, bu yöntemle,
bizim, terörü bitirmemiz mümkün olamaz. Onun için, bir kere daha ifade etmek
istiyorum, mutlaka kararlı bir tutum sergilememiz lazım. Ne
istiyorlar bu terör örgütleri sizden? İstedikleri şu: Ellerinde silah
olacak, parmakları tetikte olacak ve size diyecekler ki Bir süre için
eylemsizlik kararı aldık ama bir şartla: Siz bu süre içinde
Anayasanızı değiştireceksiniz, yasalarınızı
değiştireceksiniz, bizim istediklerimizi yapacaksınız.
Yani koskoca Türkiye Cumhuriyeti, Anayasasını, yasalarını,
elinde silahla bize bunları dikte eden bir terör örgütünün sözüne bakarak
değiştirecek. Değerli arkadaşlarım -bu Hükûmeti de
tenzih ederim, bütün Türk hükûmetlerini de tenzih ederim- kim böyle bir
şeye razı olabilir? O zaman yapılacak iş ne? Yapılacak
iş, terörü tasfiye etmektir. Biraz sonra bu konuyla ilgili bir gündem
maddesi daha olduğu için orada bunları dile getireceğiz, ama
size şunu bir kere daha söylemek istiyorum ki değerli
arkadaşlarım, bu konuda eğer biz Meclis olarak, Hükûmet olarak,
ülke olarak gerekli kararlılığı gösteremezsek, o zaman
alacağımız sonuç son derece sınırlı olur. Bu sözleşmeyi
bu anlayışla, bu düşüncelerle onaylıyoruz. Hükûmete bir
kere daha tavsiye ediyoruz: Böyle önemli sözleşmeler olduğu zaman
bunu yıllarca bekletmeyin, madde bir. Madde iki, imzaladıktan sonra,
onayladıktan sonra mutlaka uygulanmasını sağlayın.
Raflarda tozlanan sözleşmelerden Türkiye'nin kazanacağı hiçbir
şey yoktur. Bu sözleşmeleri mutlaka uygulatın. Demin örneklerini
verdim, bu sözleşmeler, buna benzer sözleşmeler maalesef
uygulanmıyor, ya o ülkelerin terör örgütlerinden çekinmeleri dolayısıyla veya başka
düşüncelerinin sonucunda uygulanmıyor. Bu örgütleri etkisiz kılmanın
yollarından bir tanesi de karşımızdaki ülkeleri
taahhütlerini yerine getirmeye zorlamaktır.
Değerli
arkadaşlarım, sözlerimi bitirmeden önce, iki konuya kısaca
değineceğim. Bir tanesi, çok değerli arkadaşımız,
Milliyetçi Hareket Partisi Milletvekili Mustafa Kemal Cengize acil
şifalar diliyoruz. Benden önceki arkadaşlarımın
söylediklerine ben de aynen katılıyorum, milletvekillerimizin bu gibi
ihtiyaçlarını karşılamak herhâlde hepimizin ortak görevidir.
İkincisi de Hocalı katliamıdır. Bu katliamı huzurunuzda
bir kere daha kınıyoruz. Geçen yıl, bu katliamı
kınamak için İstanbulda düzenlenen bir toplantıya
katıldık. O toplantıya Azerbaycan milletvekilleri de
katıldı, Türkiye Parlamentosundan muhalefet milletvekilleri de
katıldı, zannediyorum, belki yoğun çalışmaları
dolayısıyla iktidar partisi milletvekillerimizi göremedik ama bu sene
ümit ediyorum ki onlar da geleceklerdir. İktidarıyla, muhalefetiyle
Hocalı katliamını kınama toplantısına
-İstanbulda- hepinizi davet ediyorum.
Bu vesileyle yüce
Meclisi tekrar saygılarımla selamlıyorum. (CHP ve MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Öymen.
Sayın Macit
burada mı? Yok.
Tasarının
tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
Maddelerine
geçilmesini
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Sayın Başkanım, Sayın Tuğrul
Türkeş MHP Grubu adına konuşacaktı
BAŞKAN
Benim bilgim yoktu.
Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu adına Ankara Milletvekili Sayın Tuğrul
Türkeş, buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA
YILDIRIM TUĞRUL TÜRKEŞ (Ankara) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; konuşmama başlamadan önce ben de
Hocalı katliamının yıl dönümünde Türk kardeşlerimize
karşı yapılan bu haksızlıkları
kınıyorum.
Ayrıca,
bugün haberlerde, Libyada bir vatandaşımızın
hayatını kaybettiği söylendi. Bu, hayatını kaybeden
vatandaşımıza Allahtan rahmet, ailesine de
başsağlığı ve sabırlar diliyorum. Umarım ki
bu tahliye işleri daha fazla kayba fırsat vermeden bir an önce biter
ve oradaki vatandaşlarımızın güvenliği
sağlanır.
Tabii ki
diğer bir konu da çok kıymetli arkadaşımız Mustafa
Kemal Cengiz Beyin trafik kazasında yaralanmış
olmasıdır. Kendisine acil şifalar, ailesine kolay gelsin
diyorum, aynı zamanda Çanakkaleli vatandaşlarımıza da geçmiş
olsun diyorum.
Avrupa Konseyi
Terörizmin Önlenmesi Sözleşmesinin Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı hakkında söz
almış bulunuyoruz. Az önce Sayın Öymenin, değerli
konuşmacının da ifade ettiği gibi, biz de Milliyetçi
Hareket Partisi olarak bunun Türkiye açısından, pratikte
uygulanabilecek olsa iyi bir sözleşme olduğunu düşünüyoruz çünkü
bunun içinde terörizmi alenen teşvik, terör örgütüne üye sağlama ve
teröristin eğitimi konuları suç olarak tanımlanıyor. Bunu,
Avrupanın bütün ülkeleri karar altına alıp da imza altına
alabilirse önemli buluyoruz.
Ayrıca, bir
diğer konu, ülkemizin eskiden beri özellikle vurgulamakta olduğu
iade et ve yargıla konusu da bir adli yardımlaşma
mekanizması içinde ele alınacak. Bunu da fevkalade gerekli görüyoruz
fakat tabii, bu konu, 1977den beri Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisinin
gündeminde. Yani, bu terörün önlenmesi sözleşmeleri
hazırlanıyor, sonra tadilatlar yapılıyor, bu
tadilatların arkasından yeni düzenlemeler yapılıyor.
2003te en son ele alındı, 46 ülkenin sadece 20-26sı
imzaladı. Daha sonra bunun değişiklikleri tekrar
yapıldı.
Bu sefer biz,
inşallah bugün Mecliste bunu onaylarsak Türkiye hiç olmazsa imza
koyduğu bir konuda bunu Meclisinden de geçirmiş olacak ama Avrupa
Konseyi üyelerinin buna ne derece samimi baktığı, ne derece
ciddi baktığı da bir ayrı konu.
Ben, bu
vesileyle, üç buçuk yıldır yani 2007de seçildiğimizden beri,
Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisi Türk Delegasyonunun bir üyesi olarak görev
yapıyorum. Orada iki komitede de, hem Hukuk, İnsan Hakları
Komitesinde hem de Göç, Mülteciler, Nüfus Komitesinde görevliyim. Diğer
arkadaşlarım gibi, orada diğer partilerden kıymetli
arkadaşlarımızla birlikte görev ifa etmeye
çalışıyoruz. Orada gördüklerimin, orada
yaşadıklarımın bir kısmını burada sizlerle
paylayacağım. Şüphesiz ki bu konularda hepinizin bilgisi vardır
ama tabii, bire bir orada olayları yaşamış bir parlamenter
olarak oradaki insanların meselelere nasıl
baktığını, nasıl yaklaştığını
da bu vesileyle sizlerle paylaşmak istiyorum.
Bildiğiniz
üzere, Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisi bir danışma meclisidir.
Yani esas Avrupa Konseyi denilen yapı, bir başkanlık yani
bakanlar komitesidir ve icra komitesi bakanlardır. Türkiye de
bildiğiniz gibi, bu dönemde Dönem Başkanıdır. Aslında,
Türkiye'nin Avrupa Konseyi nezdinde ağırlığının
olması gereken bir dönemdeyiz, hem ikinci senesinde bu Meclisin
Başkanlığını içimizden biri, bir Türk milletvekili
yapıyor hem de Sayın Dışişleri Bakanımız da
Avrupa Konseyinin Dönem Başkanı olarak görev ifa ediyor. Fakat,
üzülerek söyleyeyim ki son bir yıl içinde sadece Türk haftaları
düzenlemek tarzında faaliyetlerin ötesinde, maalesef, Türkiye siyasi
olarak bir ağırlık koyamamış durumdadır. Orada
gerçek anlamda hem Avrupanın, Avrupa Birliğinin birçok ülkesiyle
beraberiz hem de Rusya gibi önemli bir komşumuzla da aynı platformda
altmış yıldır aynı yapı altında görev
yapıyoruz. Ama bütün bunlara rağmen, bir turizm haftası
etkinlikleri tadında bir senedir işler yürütülüyor ama gerçek anlamda
Türkiye'nin hak ettiği, ağırlığının
olduğu bir çalışmanın olmadığını da bu
vesileyle söyleyeyim.
Avrupa Konseyi,
takdir edersiniz ki Avrupa Parlamentosuyla birlikte eski önemini yitiren, eski
Avrupa kuruluşlarından bir tanesidir ama gene de Avrupa İnsan
Hakları Mahkemesi bu Konseye bağlı görev yaptığı
için ve şu anda da hukuk alanında önemli bir faaliyet
yaptığı için, bu kurumun faaliyetlerine binaen Avrupa Konseyi
belli bir ölçüde önemini muhafaza etmektedir.
Evet, bütün bu
kısa bilgilerin ardından, Terörün Önlenmesi Sözleşmesinin bir
an önce Meclisimizden geçirilmesini isteyen Avrupa Konseyinin bu
kurumları, kuruluşları, içinde yaşadığım
bazı olayları, bir kısmını belgeleriyle birlikte de
sizlerle paylaşacağım. En çarpıcı konudur burada, az
önce atıfta bulunduğum gibi, bu sözleşmeyi burada biz de
onayladığımız takdirde terörizmin alenen teşviki, terör
örgütüne üye sağlama ve teröristlerin eğitimi suç olarak
tanımlanıyor. Yani tanımı gereği diğer ülkelerin
bunları böyle kabul ettiğini
varsayıyoruz ama çok çarpıcı bir olay, bizim Türkiyeyi
ilgilendiren, Türkiye'nin hukuki alanda, tutuklularıyla ilgili
davranışlarını ilgilendiren enteresan bir olay yaşadık geçtiğimiz
sene içinde. Bu, teröristbaşının zehirlendiğine dair
avukatları bir iddia attılar, dikkatleri üzerine çeksin diye veyahut
şu veya bu sebeple. Bunlar tabii çok ciddiye alındı. Uluslararası
platformda da ciddiye alındı, bu konu incelendi. Orada işkenceyi
önleme teşkilatı var CPT diye. Bu, raporlar hazırladı.
Birtakım örnekler, numuneler alındı, testler yapıldı
ve hiçbir şekilde bunun söz konusu olmadığı
uluslararası yetkili ve yetkin kuruluşlarca tevsik edildi.
Şimdi bu
şartlarda, normalde, kuruluşundan beri üye olduğunuz bir
yapıdaki diğer insanların sizin yakanızdan düşmesini
bekliyorsunuz değil mi? Bir iddia var, siz
kapılarınızı açmışsınız, bütün
imkânlarınızı açmışsınız, hükümlüden örnekler
alınmış, tahlilleri yapılmış ve hiçbir şey
olmadığı çıkmış ortaya. Hayır, bununla
ilgili toplantıda son dakikada Güney Kıbrıs Rum Yönetiminden
bir parlamenter diyor ki. Ee tamam bunlar böyle söylendi ama gene de bunu
izlemede tutalım, bir altı ay daha bu konuyu takip edelim,
bakalım ne olacak? Maksat ne? Maksat size sıkıntı vermek,
uluslararası platformda Türkiye'nin genel hâkim
bakışını hırpalamaya çalışmaktan başka
hiçbir şey değil yani samimi değil, samimi ve içten değil.
Bir diğeri:
Geçenlerde yaşadık, ocak ayındaki toplantı
sırasında, Kosovada organ ticareti konusu ele alındı.
Şimdi,
eğer hakikaten insan organları ticari bir mal veya meta olarak
pazarlanıyorsa tabii bu çok korkunç bir şeydir ve buna bakmak
lazım ve bunu kim yapıyorsa, hangi ülkede hangi şartta
yapıyorsa bunun üstüne mutlaka gidilmesi lazım, bunun takip edilmesi
lazım.
Ama değerli
arkadaşlar, değerli milletvekilleri; üzülerek söylüyorum ki daha
komisyondan itibaren yaklaşım, Kosova Müslüman bir ülke, elimize bir
fırsat geçti, -âdeta eller ovuşturuluyor- hadi bunları bir
kızartalım! Topyekûn, yeni
bağımsızlığını kazanmış bir ülkeyi
topyekûn zemmetme, kötüleme, karalama. Ha, onun için de bir diğer nokta da
bunu bahane göstererek, bunu kaynak, bunu bir gerekçe göstererek
Sırpların yaptığı katliamı da ibra etmek. Bir
rapor hazırlanıyor. Raporu hazırlayan şahıs, zaten
Kosovanın bağımsızlığı sırasında İsviçreli
bir parlamenter, Kosovanın bağımsız olmaması
gerektiğini ve Sırbistana bağlı olması
gerektiğini birçok defalar hem medyada hem birtakım uluslararası
platformlarda beyan etmiş birisi ama kasıtlı olarak Kosova
konusundaki rapor bu şahsa yaptırılıyor. Şimdi, bu
şahsın tarafsızlığı söz konusu mu? Değil,
ama buna rağmen yaptırılıyor ve bunun arkasından da
bunun hazırladığı raporda Sırbistanın
suçlarını hafifletecek bir yaklaşım sergileniyor.
Bir diğer
konu, Gürcistanın mevcut yönetimi biliyorsunuz ki Avrupa ülkeleri
tarafından destekleniyor. Aynı zamanda, Gürcistan, Avrupa Konseyinin
de asli üyelerinden bir tanesi, oraya parlamenterler yolluyor. Biz, birçok
fırsatta, platformda Ahıska Türklerinin meselelerini dile getirdik.
Ahıska Türklerinin kendi temsilcileri de orada, görüşmeye
çalışıyor ama çok medeni, normal, doğal hakları olan
kendi topraklarında yaşayabilme hakkını Gürcistan da
duymazdan geliyor, Gürcistanın mevcut yönetimini beğenen,
bayılan diğer Avrupa Konseyi üyeleri de maalesef bunu desteklemeye
devam ediyor ve Ahıska Türkleri bir muhatap bulamıyor.
Ortadoğuda
Hristiyanlara karşı uygulanan şiddet diye yeni bir rapor
çıktı. Irakta, Suriyede fiilî olarak Hristiyanlara yönelik
saldırıların incelenmesi doğrultusunda bir şiddet
konusu rapor hazırlanıyor. Bunun içine geçtiğimiz yılbaşı
arifesinde Noel Yortusunda Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetinde Güney
Kıbrıs Rum Kesiminden Rumlar oraya gitmiş, daha önceden bir
izin alınmadığı için orada onların ibadetine izin
verilmemiş, bu eklenip -sadece bu eklense iyi- Kuzey Kıbrıs Türk
Cumhuriyetini hiçe sayıp -ki orada iki tane gözlemcisi bulunduğu hâlde-
Türkiyenin bu konuda uyarılması diye madde konuyor içine. Sebep?
Türkiyeye sıkıntı vermek, eza vermek yani hiçbir ciddi
tarafı yok. Bu arada tabii biz Batı Trakyadaki Türklerin kendi dinî
liderlerini seçemedikleri konusunu birçok defa dile getirdiğimiz hâlde bu
da ısrarla duymazdan gelinen bir konu. Kasten iki taraflı
anlatıyorum ki dikkatinize getireyim diye yani yanlı tavrı orada
görev yaptığınız her an, her fırsatta
yaşıyorsunuz ve görüyorsunuz. Peki burada hangi ülkeler var diye
merak ediyorsunuzdur. Yani Avrupa Konseyi deyince aşağı
yukarı tahmin ediyorsunuz da, hangileri var? Sabancı suikastı
sanığı Fehriye Erdalın suikastta kullanılan silah tam
otomatik olmayıp da yarı otomatik olduğu gerekçesiyle iade
etmeyen Türkiyeye Belçika buranın asli üyelerinden biri. Cami
minarelerini referanduma götürüp ret çıkartan İsviçre de buranın
asli üyelerinden biri. Yunanistanın Makedonyaya kızıp da eski
Yugoslav Cumhuriyetinden Makedonya diye adlandırılmasında
ısrar eden Yunanistanla birlikte -tabii, Avrupanın
şımarık çocuğu pozisyonunda olduğu için Yunanistan-
onu destekleyen diğer ülkeler de bunu tasvip ediyor. Bunu tasvip eden
Almanya, Fransa, İtalya, İngiltere de bu Avrupa Konseyinin üyeleri.
Bir an için
düşünüyorum değerli milletvekilleri: Şimdi bu Eski Yugoslav
Cumhuriyetinden Makedonya böyle bir ülke ismi olur mu yani? Medeni,
çağdaş, evrensel hukuku temsil ettiğini düşündüğümüz
Avrupa Konseyi ülkeleri böyle hitap ediyor. Maazallah, biz çıkıp da
Eski Osmanlı İmparatorluğundan Neşet Etmiş Yunanistan
diyelim bundan sonra. desek acaba bu kabul görür mü? Buradaki çifte standarda
dikkatinizi çekiyorum, buradaki çifte standarttaki yanlışlara
dikkatinizi çekiyorum. Türkiye buranın asli üyesi, kuruluşundan beri.
Bir yılı aşan bir süredir Meclis Başkanı içimizden
biri. Aynı zamanda, Türkiye, dönem başkanı Avrupa Konseyinde ama
bunların hepsini biz orada yaşıyoruz ve bunlarla ilgili de
maalesef ülkemizin, bizim, orada görev yapanların bir
ağırlığı yok. Bunları halletme, bir çözüm yoluna
ulaştırma imkânını bulamıyoruz.
Bozcaada ve
Gökçeadada Rum azınlıkla alakalı bir rapor
hazırladılar, içinde birtakım garip iddialar vardı. Bunu
telafi etmeye kalkıp bir de Rodos ve Kostaki Türklerle ilgili rapor
hazırlayalım dediler. Yunanistan, Güney Kıbrıs Rum Kesimi
o kadar kuvvetli üstlerine geldi ki raporun adı dahi değişti ve
Rodos ve Kostaki Kendilerinin Türk Olduğunu İddia Eden Müslüman
Azınlığın Meseleleri diye yaptılar. Bu çirkin
değil mi? Bu yanlı bir yaklaşım değil mi? Şimdi
bunlarla bir protokol imzalayacağız.
Tabii, sürem çok
az kaldığı için değinmek istediğim başka bir iki
tane konu vardı ama onları artık başka bir sefer ele
alırım.
Son olarak
şunları söylemek istiyorum: Bu yapılan sözde gizli Müslüman
düşmanlığını -Avrupa Konseyi nezdinde- gayet açık
söylüyorum, yani konuşulmayan ama Kosova örneğinde verdiğim gibi
-yani diğer birçok örnekte de bunu görmek, orada yaşamak mümkün-
Müslüman ülkelere karşı gizli bir dayanışma ve direniş
var. Bir kere bunun düzeltilmesi gerekir ve topyekûn Müslüman ülkeleri bir avuç
terörist ile, ki onların zaten
Yani, Avrupa bunlara İslami
fundamentalist diyor ama ne derece tabii öyledir o konular, onu da ayrıca
ele almak gerekir.
Bir diğer
konu: Bu kendi taraflarındaki insanları destekleyen çift yanlı
davranışlarını açıkça yüzlerine vurup bunları
uyarmamız gerekir.
Bir diğer
nokta da, tabii inşallah bu kanunu kabul etmemiz ile birlikte Türkiye'nin
otuz yılı aşan süredir terör ile yaptığı
mücadeleyi, haklı mücadeleyi ve doğru mücadeleyi onların
görmesini ve bu sözleşmenin yürürlüğe girmesiyle birlikte belki biraz
daha insafa gelip buradaki meselelere realist bakmalarını temenni
ediyorum.
Evet, bu duygu ve
düşüncelerle hepinize saygılar sunuyorum. Teşekkür ederim. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Türkeş.
Sayın
Şandır, buyurun.
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Tümü üzerinde soru sormak için sisteme girdim.
BAŞKAN
Affedersiniz, ben 60ıncı maddeye göre zannettim. Tamam, peki.
Şahsı
adına söz talebinde bulunan Sayın Macit? Yok.
Şimdi
soru-cevap işlemine geçiyorum.
Sayın
Şandır, buyurun.
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Sayın Bakan,
bu sözleşmenin onaylanmış olmasının Türkiye'nin bölücü
terör örgütüyle mücadelesine hangi katkıyı vereceğini Hükûmet
olarak öngörüyorsunuz? Mesela bu sözleşmenin, onaylandıktan sonra,
Avrupa Konseyi üyesi ülkelerin bölücü terör PKK örgütü
karşısındaki tavırlarının
değişeceğini bekliyor musunuz? Mesela Fehriye Erdalın
iadesini bekliyor musunuz? Yine, mesela bölücü terör örgütü PKKnın
kullandığı silahların ve mayınların
kaynağı, vericisi olan ülkelerle böyle bir yüzleşmeyi bekliyor
musunuz?
Bir başka
sorum, bu bölücü terör örgütünün silahlı mücadelesine karşı,
Türkiye'nin verdiği silahlı mücadeleyi azaltarak, Demokrasi
içerisinde siyaset üreterek çözüm üreteceğim metodunu yeterli ve geçerli
buluyor musunuz? Bunu değiştirmeyi düşünüyor musunuz?
Bu konularda
Hükûmetinizin bu sözleşmenin onaylanması dolayısıyla
öngörüsü, beklentileri nedir, bunu bize anlatabilir misiniz?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Sayın Bakan, buyurun.
DEVLET BAKANI
CEVDET YILMAZ (Bingöl) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Tabii, buralarda,
aslında, zannediyorum parti gruplarımız arasında çok ciddi
bir farklılık da yoktur. Terörle mücadele konusunda hepimiz
uluslararası anlamda çok daha güçlü bir koordinasyondan yanayız. Bu
konuda geçmişten bugüne belli eksiklikler olduğunu da biliyoruz.
Terörizm, her
zaman için farklı devletlerden beslenmiş, farklı
uluslararası çatışmalardan beslenmiş bir konudur. Ülkeler,
kendi dar çıkarları açısından maalesef örtük bir
şekilde başka ülkelerdeki terör faaliyetlerini zaman zaman
destekleyebilmektedirler, himaye edebilmektedirler. Bu, tabii, aslında
orta ve uzun vadede hiçbir devletin faydasına olmayan bir
yaklaşımdır.
Biz Türkiye
olarak, çok net ve kararlıyız bu konularda. Hem uluslararası
anlamda iş birliğine açık bir ülkeyiz hem de diğer ülkeleri
bu konuda bizimle iş birliğine sürekli bir şekilde davet
ediyoruz. Son dönemlerde, komşu ülkelerimiz başta olmak üzere, birçok
ülkeyle aslında bu alanda önemli iş birlikleri
gerçekleştiriliyor. Bunun da terörle mücadelede büyük bir
katkısı olduğuna inanıyoruz. Özellikle terör örgütünün
izole edilmesinde ve uluslararası anlamda bir meşruiyet
bulamamasında, bir imkân bulamamasında etkili olduğuna
inanıyoruz. Terörle mücadelenin önemli bir boyutu bu uluslararası
iş birliği, koordinasyon. Bu tür uluslararası
anlaşmaların da ben buna katkıda bulunmasını temenni
ediyorum. Ama bunun ötesinde tabii ki esas olan ülkelerdeki siyasi iradedir.
Siyasi irade bunu net bir şekilde göremezse, bunun arkasında
durmazsa, yaptığınız anlaşmalar tabii ki arzu
ettiğiniz ölçüde etkili olmazlar. Ama bu anlaşmalar da, beklentimiz
ve ümidimiz odur ki, uluslararası anlamda bu iradeyi güçlendirsin, iş
birliğini güçlendirsin.
Terörle mücadele
ve demokrasi konusuna gelince, biz bu ikisini birbirinin alternatifi süreçler
olarak görmüyoruz. Bir taraftan terörle etkili bir şekilde mücadele
ederken, hiçbir şekilde vatandaşlarımızın can
güvenliğine tehdit oluşturmaması yönünde mücadele ederken,
diğer taraftan da demokrasiyi geliştirme yönünde de her türlü
adımı atıyoruz, atmaya devam edeceğiz. Terör örgütleri
aslında bakarsanız ülkelerde demokrasinin alanını
daraltmaya çalışmışlardır her zaman. Çünkü demokrasi
bir taraftan terörün zeminini de zayıflatan, terörün
argümanlarını da zayıflatan bir süreçtir. Fakat, terör olsun
olmasın, biz ülke olarak, halkımızın hak ettiğine
inandığımız ileri demokratik standartlara
ulaşması konusunda da her zaman adımlar atmaya devam
edeceğiz.
Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN
Tasarının tümü üzerindeki görüşmeler
tamamlanmıştır.
Maddelerine
geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
1inci maddeyi
okutuyorum:
AVRUPA
KONSEYİ TERÖRİZMİN ÖNLENMESİ SÖZLEŞMESİNİN
ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞUNA DAİR KANUN TASARISI
MADDE 1 16
Mayıs 2005 tarihinde Varşovada imzaya açılan ve Türkiye
Cumhuriyeti adına 19 Ocak 2006 tarihinde Strazburgda imzalanan Avrupa
Konseyi Terörizmin Önlenmesi Sözleşmesinin beyanlarla birlikte
onaylanması uygun bulunmuştur.
BAŞKAN
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
2nci maddeyi
okutuyorum:
MADDE 2 Bu Kanun
yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
3üncü maddeyi
okutuyorum:
MADDE 3 Bu Kanun
hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.
BAŞKAN
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Tasarının
tümü açık oylamaya tabidir.
Açık
oylamanın elektronik oylama cihazıyla yapılmasını
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Oylama için üç
dakika süre vereceğim. Bu süre
içinde sisteme giremeyen üyelerin teknik personelden yardım istemelerini,
bu yardıma rağmen de sisteme giremeyen üyelerin oy
pusulalarını oylama için öngörülen üç dakikalık süre içinde
Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.
Ayrıca
vekâleten oy kullanacak sayın bakanlar var ise hangi bakana vekâleten oy
kullandığını, oyunun rengini ve kendisinin ad ve
soyadı ile imzasını da taşıyan oy pusulasını
yine oylama için öngörülen üç dakikalık süre içerisinde
Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.
Oylamayı
başlatıyorum.
(Elektronik
cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN
Avrupa Konseyi Terörizmin Önlenmesi Sözleşmesinin Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısının açık oylama
sonucu:
Kullanılan Oy Sayısı: 241
Kabul : 238
Çekimser : 3
(x)
Kâtip Üye Kâtip
Üye |
Harun
Tüfekci Gülşen
Orhan |
Konya
Van |
Tasarı
kanunlaşmıştır.
2nci sıraya
alınan, Türkiye Cumhuriyeti Genelkurmay Başkanlığı ile
Amerika Birleşik Devletleri Savunma Bakanlığı Arasında
Savunma Uzay İşbirliği Anlaşmasının Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve
Dışişleri Komisyonu Raporunun görüşmelerine
başlayacağız.
2.-
Türkiye Cumhuriyeti Genelkurmay Başkanlığı ile Amerika
Birleşik Devletleri Savunma Bakanlığı Arasında Savunma
Uzay İşbirliği Anlaşmasının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/395) (S. Sayısı:
136)(xx)
BAŞKAN
Komisyon? Burada.
Hükûmet? Burada.
Komisyon raporu
136 sıra sayısıyla bastırılıp
dağıtılmıştır.
(x)
Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa
eklidir.
(xx)
136. S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.
Tasarının
tümü üzerinde, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Antalya Milletvekili
Sayın Hüseyin Yıldız.
Buyurun
Sayın Yıldız.
MHP GRUBU ADINA
HÜSEYİN YILDIZ (Antalya) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye Cumhuriyeti Genelkurmay
Başkanlığı ile Amerika Birleşik Devletleri Savunma
Bakanlığı Arasında Savunma Uzay İşbirliği
Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısı üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu
adına söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
BAŞKAN
Sayın Yıldız, bir saniye.
Sayın
milletvekilleri, çok büyük bir uğultu var. Sükûneti sağlarsak
gerçekten iyi olacak.
Buyurun
Sayın Yıldız.
HÜSEYİN
YILDIZ (Devamla) Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Değerli
milletvekilleri, Çanakkale Milletvekilimiz, çalışma
arkadaşımız Sayın Mustafa Kemal Cengizin yapmış
olduğu kazadan dolayı üzüntülerimi paylaşmak istiyorum ve
Sayın Cengize acil şifalar diliyorum.
Değerli milletvekilleri,
bugün, yüce Meclisimizin onayına sunulacak olan Amerikan Savunma
Bakanlığı ve bizim Genelkurmay
Başkanlığımızın Savunma Uzay
İşbirliği Anlaşmasının detaylarına geçmeden
evvel, Türk-Amerikan ilişkilerinin ana hatlarından az da olsa bahsetmeyi
uygun buluyorum.
Hepinizin de
bildiği üzere, ABD ile olan ilişkilerimizin esaslı tarihi
İkinci Dünya Savaşı sonrasında ve bilhassa Kore
Savaşı sonrası Türkiye'nin NATOya alınmasında
görülür. Geriye dönük bir tarih algımızda Amerikayla olan
ilişkilerimizin Osmanlı Devletinin son döneminden beri Türkiye
Cumhuriyetimizin erken yıllarında pek de iyi olduğu söylenemez.
Bu durumun aksine, soğuk savaş boyunca Türkiye'nin genelde NATO
bloğu ve özelde ise ABD için çok önemli bir eksen ülke olduğu ve
Amerika ile olan tarihî müttefikliğimizin kaynağını buradan
aldığını biliyoruz. Bu olgunun, konjonktürel
değişimlere rağmen, soğuk savaş sonrasında 11
Eylül olaylarına kadar da bu şekilde geliştiğini
sanırım söylemeye de gerek yoktur. Ancak, Irak harekâtı öncesi yaşanan
sert pazarlıklar, 1 Mart Tezkeresi olayı, kırmızı
çizgilerin aşılması ya da yıpratılması,
Süleymaniye krizi, Iraka asker gönderme tartışmaları ve ABDnin
bu talebini geri alması ve Washingtonun PKK terör örgütü konusundaki
ikircikli tavrı Türk-Amerikan ilişkilerinde ciddi tahribata neden
olmuş ve son elli altmış yıldaki müttefiklik durumu her iki
kamuoyunda da ciddi şekilde sorgulanmaya
başlanılmıştır.
Irak
Savaşı sonrasında Kuzey Irak bölgesinde oluşan siyasal
boşluğun Amerikan makamlarınca yerel Kürt gruplar
tarafından doldurulmasına göz yumulmuştur. Bu durum ise
Amerikalılar tarafından her platformda PKKnın kanlı bir
terör örgütü olduğunun dile getirilmesine rağmen ülkemizin Kuzey Irak
merkezli bu terörist saldırıların son birkaç yılda yeniden
hedefi olduğu gerçeğini değiştirmemiştir.
İşte,
Türk-Amerikan ilişkilerinin tarihî seyrini değiştiren ve
ilişkilerde onarılmaz yaralar açan olgu, PKK sorunu ve bu sorun
karşısında ABD makamlarının İstihbarat
paylaşımı gibi naif ve muğlak bir söylemle son birkaç
yıldır Türkiye devletini oyalamasıdır. Maalesef
İktidarımız, bu konuda ABD makamlarının inisiyatifi
dışına çıkacak siyasal bir iradeyi, üzülerek söylüyorum,
henüz gösterebilmiş değildir.
Değerli
milletvekilleri, Türkiye ve ABD, Washingtonda 5 Temmuz 2006da kamuoyuna
duyurdukları Stratejik Vizyon Belgesi ile her iki ülkenin ulusal
çıkarlarına hizmet edeceğini tespit ettikleri bölgesel ve
uluslararası iş birliği alanlarını
açıkladılar. Bu alanlar genel hatlarıyla şu şekilde
belirlenmişti:
Terörist
saldırılarının artarak devam ettiği Irak ile
genişletilmiş Orta Doğu coğrafyasının
geleceği, nükleer silah üretme arayışlarındaki
İranın oluşturduğu rahatsızlık, enerji koridoru,
Orta Asya ve Kafkaslarda istikrarın sağlanarak demokrasinin
yerleşmesi ile kitle imha
silahlarının yayılmasının önlenmesi ve terörle
mücadele konusundaki kararlılık. Görüleceği üzere, Türk-Amerikan
ilişkilerini ilgilendiren bu konuların çoğu, güvenlik boyutunu
ön plana çıkarmaktadır. Bu iş birliği alanlarında
ortak mücadele, Türkiye ve ABD arasındaki siyasi diyaloğa paralel
olarak askerden askere diyaloğu da, tartışmasız, hayati
kılmaktadır.
Az önce ifade
ettiğim gibi, Irakı işgal eden Amerikan güçlerine Türkiye
topraklarından transit geçiş izni vermeyen 1 Mart 2003 Tezkeresiyle
aynı yılın 4 Temmuz tarihinde Amerikan askerlerince Türk
askerlerinin başlarına çuval geçirilip bir süreliğine
gözaltına alınmaları iki ülke askerleri arasında da derin
bir güven bunalımına yol açmıştır. Kaybolan güveni
yeniden kazanmak için, özellikle generaller düzeyinde yapılan
karşılıklı ziyaretler yoluyla çabalar harcanmış
olmakla birlikte, taraflar arasında mevcut ve geleceğe dönük bölgesel
ve küresel güvenlik sorunlarına karşı yeni ve güçlü bir ortak
mücadele iradesinin tam olarak oluştuğu söylenemeyecektir.
İşte, tam bu noktada, 9 Kasım 2005te imzalanan ve bugün yüce
heyetimizin onayına sunulacak olan Türk-Amerikan Savunma Uzay
İşbirliği Anlaşmasının iki ülke
ilişkilerinde biraz olsun olumlu katkı sağlayacağı ve
bu durumun bir fırsat olarak değerlendirilmesi gerektiği
kanaatindeyiz.
Kanun
tasarısının genel gerekçesinde de izah edildiği üzere, bu
anlaşmanın, öncelikli olarak savunma ihtiyaçlarını
karşılayacak olmasının yanında, genel anlamda uzay
işbirliğini kolaylaştıracak ve gelecekte ihtiyaç
duyulabilecek olan yasal ve politik bir çerçeve ve altyapı
oluşturması beklentisi hâkimdir.
Görüştüğümüz
bu konu, insanlığın geldiği son teknolojik evreyi temsil
eden uzay çağında ülkemizin de hak ettiği yeri
almasını sağlayacak önemli bir adımdır. Birçok
gelişmiş ülkenin uzaya mekikler, araştırma grupları ve
uydular gönderdiği bir dönemde, 21inci yüzyıl gelecek vizyonu büyük
olan ülkemizin de bu gelişmelerden bihaber olması ve bu konuda durup
beklemesi düşünülmemelidir. Dolayısıyla, bu konuya partiler üstü
ve millî bir mesele olarak bakılmalıdır.
Değerli
milletvekilleri, günümüz modern uzay programlarının
başlangıcı 1926 yılında Amerika Birleşik
Devletleri bilim adamı Robert Goddardın yaptığı ilk
sıvı yakıt roketiyle başlamıştır. Daha
sonra, Alman bilim adamı Wernher Von Braun İkinci Dünya
Savaşı öncesi başlatılan roket projeleri savaş
sırasında hızlanmış ve büyük kayıplar verdiren U2
füzelerinin üretimine yol açılmıştır. Savaş
sonrasında Almanya'dan göç eden bilim adamlarının bilgi, tecrübe
ve deneyimleri ABD, Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği ve
İngiltere'de oluşturdukları yeni deney merkezleri
vasıtasıyla uzay teknolojisinin gelişim süreci de devam
etmiştir.
1957-1975
yılları arasında Sovyetler Birliği'nden Sergey Korolyov
tarafından tasarlanan R-7 roketiyle fırlatılan Sputnik 1 uydusu
ile başlayan uzay yarışı ABD'nin geride kalmamak için
başlattığı ve öncelerinde yaşanan çeşitli
başarısızlıklara rağmen devam eden Mercury
Programı'yla atak yaptığı ve ilkler açısından
Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği'nin önde olduğu, ancak uzun
solukluluk, aya yolculuk ve teknolojik üstünlük açısından ABD'nin
önde tamamlamış olduğu soğuk savaş döneminin uzay
programları sayesinde uzay teknolojilerinde bugüne kadar büyük ilerlemeler
yaşanmıştır. Uzay faaliyetlerine daha sonraki yıllarda
Fransa, Hindistan, Çin, Japonya, Güney Kore ve İsrail de
katılmıştır.
Uzay sektörü
artık, günümüzde prestij ifade eden bir sektör hâline gelmiştir. Uzay
programları sonucunda uzaya birçok insansız ve insanlı
uçuşlar gerçekleştirilmiştir. Bunlardan hepimizin
hatırlayabileceği önemlileri olarak Mercury, Gemini, Apollo, Vostok
ve Soyuz programlarını sayabiliriz.
Uzay
programları kapsamında insansız askerî ve sivil temelli
jeosenkron uyduları, düşük yörünge telekom uyduları, gözlem uyduları,
bilimsel araştırma uyduları, gezegen ve derin uzay
sondaları, insanlı düşük yörünge uçuşları, aya
yolculuk uyduları, uzay istasyonu programları önemli
gerçekleştirilen programlardır.
Özellikle telekom
sektöründe büyük kullanım bulmuş olan jeosenkron ve düşük
yörünge uydularının yanı sıra askerî ve sivil amaçlı
gözlem ve keşif uyduları da büyük finansmanlarla
gerçekleştirilmiş ve her gün bu alanda daha gelişmiş
uydular gerçekleştirilmeye de devam edilmektedir.
NASAnın
sadece Apollo Programı sırasında kullandığı
finansmanın 1970li yıllarda 19 milyar ABD dolarını
bulduğu ve bu miktarın NASAnın o yıllardaki bütçesinin
yüzde 34ünü oluşturduğu dikkate alınınca, uzay programlarının
içerdiği kompleks ve ileri teknolojilerin, güçlüklerin ve risklerin ne
kadar büyük bir harcama gücüne karşılık geldiği
anlaşılabilecektir. Bugün bu derece büyük finansman gücüne sahip ve
uzay programlarını tek başına finanse eden ülkeler ABD,
Rusya, Fransa, Hindistan, Çin ve İsrail askerî ve sivil amaçlı uzay
projeleri yürütmektedirler. Harcama güçleri yeterli olmayan ülkeler ise uzay
teknolojilerinde yerlerini alabilmek için, European Space Agency gibi, bu
alanda ileri ülkelerle birlikte güçlerini birleştirerek bu alanda var
olmaya yönelik strateji yürütmektedirler. Hâlen uzay teknolojilerine sahip olan
diğer ülkeler tarafından uzayda yaratılan üstünlük ile
körüklenecek rekabet süreçlerinin yaratacağı alternatiflerden ötürü
diğer gelişmiş ülkeleri tekelci politikalarından uzaklaştırarak
rekabetçi politikaların gelişmesine hız ve imkân
sağlayacaktır.
Ülkemiz için
barışçıl amaçlarla yürütülecek uzay programlarının
yaratacağı büyük finansal hareketler ise bölge ekonomilerinin
gelişmesini tetikleyerek siyasi sorunların çözümünde ortak
politikalar ve ortak yaklaşımları gündeme getirebilecektir.
Değerli
milletvekilleri, birliktelikler, daima kaynakların birleştirilmesi
suretiyle bireysel, ferdî yaklaşımlardan daha güçlü, sürekli, maliyet
ve etkin dinamik yapıların oluşumu ile sonuçlanır. Bu
bağlamda, Amerika Birleşik Devletleri Savunma
Bakanlığı ile imzalanacak olan Savunma Uzay
İşbirliği Anlaşması ile oluşan birlik, çok
pahalı bir alan olan uzay teknolojilerinin ilerletilmesi hedefi
etrafında bu olumlu etkiyi yaşatacaktır. Hâlihazırda
ABDnin sahip olduğu teknolojik altyapı, nanoteknolojiler ve uzay
ekipmanları, bu anlaşma vasıtasıyla bizim savunma
sanayimizin hizmetine kazandırılabilecektir.
Sizlerin de iyi
bildiği üzere, günümüzün savunma harcamaları artık,
konvansiyonel silahlardan daha çok siber savaş teknolojileri, uzay ve nükleer
alanlarında yapılmaktadır. Bu teknolojilerin çoğuyla henüz
tanışamamış, belki de geç kalmış olan ülkemiz
için, ABD gibi uzay alanında en gelişmiş donanımlara sahip
bir ülkeyle ve bu türden savunma ve sivil amaçlı iş birlikleri de
kaçınılmaz hâle gelmektedir. 21inci yüzyıl güvenlik
stratejilerinin, bu, en önemli yanı ve yüzüdür. Birçok gelişmiş
ülkenin güvenlik bağlamında insan kaynaklarını daha
sınırlı tutarak güvenliğin nükleer, genetik, siber ve uzay
yanını ön plana çıkardığı ve bu alanlarda
yoğunlaştığı görülmektedir.
Millet olarak
ordumuzla tarihten beri hep iftihar etmişizdir ve hâlâ da etmekteyiz.
Ancak daha az önce sözünü ettiğim bu teknolojilere sahip olan bir
silahlı kuvvetler, Orta Doğu, Balkanlar, Kafkasya, Orta Asya ve
Doğu Akdeniz havzası gibi çetrefilli bir coğrafyanın
ortasında taşıdığı liderlik ve tüm dünyaya
barış ve istikrar sağlama misyonunu yerine getirebilir.
Dolayısıyla, dünyanın en önemli silahlı kuvvetlerinden biri
olan ordumuzun daha modern standartlara uydurulması her şeyden daha
da elzemdir. Çok değil, bundan seksen beş-doksan yıl önce bu
ordu yedi düvele karşı hem
Birinci Cihan Harbini hem de Kurtuluş Savaşını
başarıyla gerçekleştirmiş ve bu milleti sömürge yapmak
isteyen, kolonileştirmek isteyen ve vatan sathını bölmek isteyen
güçlere karşı başarıyla mücadele etmiştir. Tüm
bunları ise Osmanlının son dönemlerinde yapılan askerî
reformlarla ve yeni bir anlayışla inşa edilen bir orduyla
yapmıştır.
Kısaca
söylemek istiyorum ki, bu askerî teknolojilerin silahlı kuvvetlerimizin
hizmetine kazandırılması, tarihten feyiz almak, zamanın
ruhunu yakalamak ve geleceği şimdiden kurmak adına önemli bir
adım olacaktır.
Değerli
milletvekilleri, günümüzün güç dengelerini, bizim gibi gelişmekte olan
ülkelerin stratejik açılımları değiştirmektedir. Çin,
Hindistan, İran, Pakistan ve benzeri ülkelerin hepsinde bu savunma
alanlarında yapılan ARGE çalışmaları ve
harcamaları dikkat çekicidir. Bu ülkelerin uzay alanlarındaki ilgi,
bilgi ve gelişimleri de gittikçe artmaktadır. Bizim de ABD ile
imzaladığımız bu anlaşma sayesinde bu tür güvenlik
stratejilerimizin ve savunma kabiliyetimizin artacağı
iyimserliğini taşımaktayım. Özellikle Türkiye gibi
yıllardır bölücü terörle mücadele eden ülkelerin, dağda vurkaç
taktiğiyle saldıran vatan hainlerine karşı insansız
hava araçları, uydudan aktarılan enformatik veriler ve daha
gelişmiş uzay teknolojilerine olan ihtiyaçlarını da
belirtmeden geçemeyeceğim.
Sayın
Başbakanın 5 Kasım 2007deki Amerika ziyaretinden bu yana PKK
konusunda ABD ile olan iş birliği konusunda çokça
tartışılan anlık istihbarat konusu işte tam bu türden
bir savunma iş birliğinin gereğidir.
Ülkemizin kendi
anlık istihbarat imkânları son derece kısıtlıdır.
Özellikle sınır ötesi bölgelerde bu türden iş birliklerinin
etkinliğini daha da artırmak gerekmektedir.
Süper güçlerin
ilerlemiş ve tekelleşmiş uzay programlarının
yanında, görüştüğümüz savunma uzay iş birliği
anlaşması geç kalınmış bir adım olsa da,
gelecekte yapacağımız sivil uzay çalışmaları
açısından bizlere kazandıracağı olanak ve tecrübeler
açısından önemlidir. Ülkemizin tek başına mevcut kaynak ve
teknolojileri ile bu alanda ilerleme ve rekabet olanağı
yakalamasının imkânsız olma gerçeğinden hareketle, bu proje
çerçevesinde ABD ile insan kaynaklarını, teknolojik güçlerini ve
enformatik ağını savunma alanında birleştirme iş
birliğine girmekteyiz.
Türk Hava
Kuvvetleri Komutanlığı öncülüğünde Savunma Sanayii
Müsteşarlığı finansmanıyla ülke sanayimizde, TÜRKSAT
yer ve uzay yatırımlarıyla, TÜBİTAK ve üniversitelerce
sağlanan bilim insanlarıyla oluşan ve gelişmekte olan Türk
uzay teknolojileri ve temel bilimlerinin bu iş birliği
anlaşmasının yaratacağı uzay programları,
projeleri, ortak bilgi bankası ve eğitim imkânlarıyla
hızlanarak ilerleyeceğini düşünmekteyiz.
Değerli
milletvekilleri, uzay araştırmaları konusunda ehliyeti
tartışılmaz olan ve en deneyimli ülke olması münasebetiyle
ABD ile savunma alanından başlayarak, daha sonra sivil alanları
da kapsayacak olan iş birliği anlaşmalarının
yapılması ülkemizin menfaatinedir diye düşünmekteyiz.
Uzay
alanında çok geç kalan ülkemizin bu alanda Büyük Önder Atatürkün
İstikbal göklerdedir. Gökleri koruyamayan uluslar yarınlarından
asla emin olamazlar. sözü doğrultusunda uzayın istikbal olduğu
gerçeğinden hareketle ve bu anlaşmanın, bu kanunun Türk
evladının uzaydaki yerini almasına vesile olmasını
diliyor, hepinize saygılar, sevgiler sunuyorum.
Teşekkür
ediyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Yıldız.
Tasarının
tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
Maddelerine
geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
1inci maddeyi
okutuyorum:
TÜRKİYE
CUMHURİYETİ GENELKURMAY BAŞKANLIĞI İLE AMERİKA
BİRLEŞİK DEVLETLERİ SAVUNMA BAKANLIĞI ARASINDA SAVUNMA
UZAY İŞBİRLİĞİ ANLAŞMASININ ONAYLANMASININ
UYGUN BULUNDUĞUNA DAİR KANUN TASARISI
MADDE 1- 9
Kasım 2005 tarihinde Ankarada imzalanan Türkiye Cumhuriyeti Genelkurmay
Başkanlığı ile Amerika Birleşik Devletleri Savunma
Bakanlığı Arasında Savunma Uzay İşbirliği
Anlaşmasının onaylanması uygun bulunmuştur.
BAŞKAN
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
2nci maddeyi
okutuyorum:
MADDE 2- Bu Kanun
yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
3üncü maddeyi
okutuyorum:
MADDE 3- Bu Kanun
hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.
BAŞKAN
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Tasarının
tümü açık oylamaya tabidir.
Açık
oylamanın elektronik oylama cihazıyla yapılmasını
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
Oylama için iki
dakika süre vereceğim.
Oylama
işlemini başlatıyorum.
(Elektronik
cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN -
Türkiye Cumhuriyeti Genelkurmay Başkanlığı ile Amerika
Birleşik Devletleri Savunma Bakanlığı Arasında Savunma
Uzay İşbirliği Anlaşmasının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısının açık oylama sonucu:
Kullanılan Oy Sayısı: 237
Kabul : 236
Çekimser : 1(x)
Kâtip Üye Kâtip
Üye |
Harun
Tüfekci Gülşen
Orhan |
Konya
Van |
Tasarı kabul
edilmiş ve kanunlaşmıştır.
3üncü
sıraya alınan, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ve Ukrayna Hükümeti
Arasında Enerji Alanında İşbirliğine İlişkin
Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporunun
görüşmelerine başlayacağız.
3.-
Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti ve Ukrayna Hükûmeti Arasında Enerji
Alanında İşbirliğine İlişkin Anlaşmanın
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/317) (S. Sayısı:
286)(xx)
BAŞKAN
Komisyon? Burada.
Hükûmet? Burada.
Komisyon raporu
286 sıra sayısıyla bastırılıp
dağıtılmıştır.
(x)
Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa
eklidir.
(xx)
286 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.
Tasarının
tümü üzerinde söz isteyen yok.
Tasarının
tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
Maddelerine
geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
1inci maddeyi
okutuyorum:
TÜRKİYE
CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ VE UKRAYNA HÜKÜMETİ ARASINDA
ENERJİ ALANINDA İŞBİRLİĞİNE
İLİŞKİN ANLAŞMANIN ONAYLANMASININ UYGUN
BULUNDUĞUNA DAİR KANUN TASARISI
MADDE 1- 7
Haziran 2005 tarihinde Ankarada imzalanan Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ve
Ukrayna Hükümeti Arasında Enerji Alanında İşbirliğine
İlişkin Anlaşmanın onaylanması uygun
bulunmuştur.
BAŞKAN
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
2nci maddeyi
okutuyorum:
MADDE 2- Bu Kanun
yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
3üncü maddeyi
okutuyorum:
MADDE 3- Bu Kanun
hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.
BAŞKAN
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Tasarının
tümü açık oylamaya tabidir.
Açık
oylamanın elektronik oylama cihazıyla yapılmasını
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
Oylama için iki
dakika süre veriyorum.
Oylama
işlemini başlatıyorum.
(Elektronik
cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN -
Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ve Ukrayna Hükümeti Arasında Enerji
Alanında İşbirliğine İlişkin Anlaşmanın
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısının açık oylama sonucu:
Kullanılan Oy Sayısı: 221
Kabul : 219
Çekimser : 2(x)
Kâtip Üye Kâtip
Üye |
Harun
Tüfekci Gülşen
Orhan |
Konya
Van |
Tasarı kabul
edilmiş ve kanunlaşmıştır.
4üncü
sıraya alınan, Türkiye Cumhuriyeti ile İsveç
Krallığı Arasında 30 Haziran 1978 Tarihinde İmzalanan
Sosyal Güvenlik Sözleşmesini Değiştiren Ek Sözleşmenin
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
ve Dışişleri Komisyonu Raporunun görüşmelerine
başlayacağız.
4.-
Türkiye Cumhuriyeti ile İsveç Krallığı Arasında 30
Haziran 1978 Tarihinde İmzalanan Sosyal Güvenlik Sözleşmesini
Değiştiren Ek Sözleşmenin Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri
Komisyonu Raporu (1/270) (S. Sayısı: 434)(xx)
(x) Açık
oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.
(xx) 434 S.
Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.
BAŞKAN
Komisyon? Burada.
Hükûmet? Burada.
Komisyon raporu
434 sıra sayısıyla bastırılıp
dağıtılmıştır.
Tasarının
tümü üzerinde söz isteyen yok.
Tasarının
tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
Maddelerine
geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
1inci maddeyi
okutuyorum:
TÜRKİYE
CUMHURİYETİ İLE İSVEÇ
KRALLIĞI ARASINDA 30 HAZİRAN 1978 TARİHİNDE
İMZALANAN SOSYAL GÜVENLİK SÖZLEŞMESİNİ
DEĞİŞTİREN EK SÖZLEŞMENİN ONAYLANMASININ UYGUN
BULUNDUĞUNA DAİR KANUN TASARISI
MADDE 1- 26
Ağustos 2004 tarihinde Stokholmde imzalanan Türkiye Cumhuriyeti ile
İsveç Krallığı Arasında 30 Haziran 1978 Tarihinde
İmzalanan Sosyal Güvenlik Sözleşmesini Değiştiren Ek
Sözleşmenin onaylanması uygun bulunmuştur.
BAŞKAN
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
2nci maddeyi
okutuyorum:
MADDE 2- Bu Kanun
yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
3üncü maddeyi
okutuyorum:
MADDE 3- Bu Kanun
hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.
BAŞKAN
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Tasarının
tümü açık oylamaya tabidir.
Açık
oylamanın elektronik oylama cihazıyla yapılmasını
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Oylama için iki
dakika süre veriyorum ve oylama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik
cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN
Türkiye Cumhuriyeti İle İsveç Krallığı Arasında
30 Haziran 1978 Tarihinde İmzalanan Sosyal Güvenlik Sözleşmesini
Değiştiren Ek Sözleşmenin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısının açık oylama sonucu:
Kullanılan Oy Sayısı: 236
Kabul : 235
Ret : 1(x)
Kâtip Üye Kâtip
Üye |
Harun
Tüfekci Gülşen
Orhan |
Konya
Van |
Tasarı kabul
edilmiş ve kanunlaşmıştır.
5inci
sıraya alınan, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti İle Avustralya
Hükümeti Arasında Diplomatik Misyon ve Konsolosluklarda Çalışan
Diplomatik ve Konsüler Kadro İle İdari ve Teknik Personel
Yakınlarının İstihdamına İlişkin
Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporunun
görüşmelerine başlayacağız.
(x) Açık
oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.
5.-
Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti ile Avustralya Hükûmeti Arasında Diplomatik
Misyon ve Konsolosluklarda Çalışan Diplomatik ve Konsüler Kadro ile
İdari ve Teknik Personel Yakınlarının İstihdamına
İlişkin Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri
Komisyonu Raporu (1/659) (S. Sayısı: 464)(x)
BAŞKAN
Komisyon? Burada.
Hükûmet? Burada.
Komisyon raporu
464 sıra sayısıyla bastırılıp
dağıtılmıştır.
Tasarının
tümü üzerinde söz isteyen yok.
Tasarının
tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
Maddelerine
geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
1inci maddeyi
okutuyorum:
TÜRKİYE
CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ İLE AVUSTRALYA HÜKÜMETİ ARASINDA
DİPLOMATİK MİSYON VE KONSOLOSLUKLARDA ÇALIŞAN
DİPLOMATİK VE KONSÜLER KADRO İLE İDARİ VE TEKNİK
PERSONEL YAKINLARININ İSTİHDAMINA İLİŞKİN
ANLAŞMANIN ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞUNA DAİR KANUN TASARISI
MADDE 1- (1) 10
Temmuz 2008 tarihinde Kanberrada imzalanan Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile
Avustralya Hükümeti Arasında Diplomatik Misyon ve Konsolosluklarda
Çalışan Diplomatik ve Konsüler Kadro ile İdari ve Teknik
Personel Yakınlarının İstihdamına İlişkin
Anlaşmanın onaylanması uygun bulunmuştur.
BAŞKAN
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
2nci maddeyi
okutuyorum:
MADDE 2- Bu Kanun
yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
3üncü maddeyi
okutuyorum:
MADDE 3- Bu Kanun
hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.
BAŞKAN
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Tasarının
tümü açık oylamaya tabidir.
Açık
oylamanın elektronik oylama cihazıyla yapılmasını
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Oylama için iki
dakika süre veriyorum ve oylama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik
cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN
Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti İle Avustralya Hükümeti Arasında
Diplomatik Misyon ve Konsolosluklarda Çalışan Diplomatik ve Konsüler
Kadro İle İdari ve Teknik Personel Yakınlarının
İstihdamına İlişkin Anlaşmanın
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısının açık oylama sonucu:
Kullanılan Oy Sayısı: 240
Kabul : 240
(x)
Kâtip Üye Kâtip
Üye |
Fatih
Metin Gülşen
Orhan |
Bolu
Van |
Tasarı kabul
edilmiş ve kanunlaşmıştır.
(x) 464 S.
Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.
(xx) Açık oylama kesin sonuçlarını
gösteren tablo tutanağa eklidir.
6ncı
sıraya alınan, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile İspanya
Krallığı Arasında Diplomatik ve Konsüler Misyonlarda
Çalışan Diplomatik, Konsüler, İdari ve Teknik Personelin
Yakınlarının Kazanç Getirici Bir İşte
Çalışmalarına İlişkin Anlaşmanın
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
ve Dışişleri Komisyonu Raporunun görüşmelerine
başlayacağız.
6.-
Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti ile İspanya Krallığı
Arasında Diplomatik ve Konsüler Misyonlarda Çalışan Diplomatik,
Konsüler, İdari ve Teknik Personelin Yakınlarının Kazanç
Getirici Bir İşte Çalışmalarına İlişkin
Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/724) (S.
Sayısı: 468)(x)
BAŞKAN
Komisyon? Burada.
Hükûmet? Burada.
Komisyon raporu
468 sıra sayısıyla bastırılıp
dağıtılmıştır.
Tasarının
tümü üzerinde söz isteyen yok.
Tasarının
tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
Maddelerine
geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
1inci maddeyi
okutuyorum:
TÜRKİYE
CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ İLE İSPANYA KRALLIĞI
ARASINDA DİPLOMATİK VE KONSÜLER MİSYONLARDA ÇALIŞAN DİPLOMATİK,
KONSÜLER, İDARİ VE TEKNİK PERSONELİN YAKINLARININ KAZANÇ
GETİRİCİ BİR İŞTE ÇALIŞMALARINA
İLİŞKİN ANLAŞMANIN ONAYLANMASININ UYGUN
BULUNDUĞUNA DAİR KANUN TASARISI
MADDE 1- (1) 5
Nisan 2009 tarihinde İstanbulda imzalanan Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti
ile İspanya Krallığı Arasında Diplomatik ve Konsüler
Misyonlarda Çalışan Diplomatik, Konsüler, İdari ve Teknik
Personelin Yakınlarının Kazanç Getirici Bir İşte
Çalışmalarına İlişkin Anlaşmanın
onaylanması uygun bulunmuştur.
BAŞKAN
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
2nci maddeyi
okutuyorum:
MADDE 2- Bu Kanun
yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
3üncü maddeyi
okutuyorum:
MADDE 3- Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.
BAŞKAN
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Tasarının
tümü açık oylamaya tabidir.
Açık
oylamanın elektronik oylama cihazıyla yapılmasını
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Oylama için iki
dakika süre veriyorum ve oylama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik
cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN
Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile İspanya Krallığı
Arasında Diplomatik ve Konsüler Misyonlarda Çalışan Diplomatik,
Konsüler, İdari ve Teknik Personelin Yakınlarının Kazanç
Getirici Bir İşte Çalışmalarına İlişkin
Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısı açık oylama sonucu:
(x) 468 S. Sayılı Basmayazı
tutanağa eklidir.
Kullanılan Oy Sayısı: 217
Kabul : 216
Ret : 1
(x)
Kâtip Üye Kâtip
Üye |
Harun
Tüfekci Gülşen
Orhan |
Konya
Van |
Tasarı kabul
edilmiş ve kanunlaşmıştır.
7nci sıraya
alınan, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Pakistan İslam Cumhuriyeti
Hükümeti Arasında Pakistanda Türk İşbirliği ve
Kalkınma İdaresi Başkanlığı (TİKA)
Tarafından Program Koordinasyon Ofisi Kurulmasına İlişkin
Mutabakat Muhtırasının Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri
Komisyonu Raporunun görüşmelerine başlayacağız.
7.-
Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti ile Pakistan İslam Cumhuriyeti Hükûmeti
Arasında Pakistanda Türk İşbirliği ve Kalkınma
İdaresi Başkanlığı (TİKA) Tarafından Program
Koordinasyon Ofisi Kurulmasına İlişkin Mutabakat
Muhtırasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu
(1/807) (S. Sayısı: 489)(xx)
BAŞKAN -
Komisyon? Burada.
Hükûmet? Burada.
Komisyon raporu
489 sıra sayısıyla bastırılıp
dağıtılmıştır.
Tasarının
tümü üzerinde söz isteyen yok.
Tasarının
tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
Maddelerine
geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
1inci maddeyi
okutuyorum:
TÜRKİYE CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ İLE
PAKİSTAN İSLAM CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ ARASINDA
PAKİSTANDA TÜRK İŞBİRLİĞİ VE KALKINMA
İDARESİ BAŞKANLIĞI (TİKA) TARAFINDAN PROGRAM
KOORDİNASYON OFİSİ KURULMASINA İLİŞKİN
MUTABAKAT MUHTIRASININ ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞUNA DAİR KANUN
TASARISI
MADDE 1- (1) 25
Ekim 2009 tarihinde İslamabadda imzalanan Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti
ile Pakistan İslam Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Pakistanda Türk
İşbirliği ve Kalkınma İdaresi
Başkanlığı (TİKA) Tarafından Program Koordinasyon
Ofisi Kurulmasına İlişkin Mutabakat Muhtırasının
onaylanması uygun bulunmuştur.
BAŞKAN -
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
2nci maddeyi
okutuyorum:
MADDE 2- Bu Kanun
yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
3üncü maddeyi
okutuyorum:
MADDE 3- Bu Kanun
hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.
BAŞKAN
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Tasarının
tümü açık oylamaya tabidir.
Açık
oylamanın elektronik oylama cihazıyla yapılmasını
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
(x) Açık
oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.
(xx) 489 S.
Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.
Oylama için iki
dakika süre veriyorum ve oylama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik
cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN
Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Pakistan İslam Cumhuriyeti Hükümeti
Arasında Pakistanda Türk İşbirliği ve Kalkınma
İdaresi Başkanlığı (TİKA) Tarafından Program
Koordinasyon Ofisi Kurulmasına İlişkin Mutabakat
Muhtırasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısı açık oylama sonucu:
Kullanılan
Oy Sayısı : 241
Kabul : 240
Ret : 1(x)
Kâtip Üye Kâtip Üye |
Harun Tüfekci Gülşen Orhan |
Konya Van |
Tasarı kabul
edilmiş ve kanunlaşmıştır.
8inci
sıraya alınan, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Birleşik Meksika
Devletleri Hükümeti Arasında Diplomatik ve Konsüler Misyon Üyelerinin
Yakınlarının Kazanç Getirici Bir İşte
Çalışmalarına Olanak Sağlayan Anlaşmanın
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
ve Dışişleri Komisyonu Raporunun görüşmelerine
başlayacağız.
8.-
Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti ile Birleşik Meksika Devletleri Hükûmeti
Arasında Diplomatik ve Konsüler Misyon Üyelerinin
Yakınlarının Kazanç Getirici Bir İşte
Çalışmalarına Olanak Sağlayan Anlaşmanın
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/677) (S. Sayısı:
491)(xx)
BAŞKAN
Komisyon? Burada.
Hükûmet? Burada.
Komisyon raporu
491 sıra sayısıyla bastırılıp
dağıtılmıştır.
Tasarının
tümü üzerinde söz isteyen yok.
Tasarının
tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
Maddelerine
geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
1inci maddeyi
okutuyorum:
TÜRKİYE
CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ İLE BİRLEŞİK
MEKSİKA DEVLETLERİ HÜKÜMETİ ARASINDA DİPLOMATİK VE
KONSÜLER MİSYON ÜYELERİNİN YAKINLARININ KAZANÇ
GETİRİCİ BİR İŞTE ÇALIŞMALARINA OLANAK
SAĞLAYAN ANLAŞMANIN
ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞUNA
DAİR KANUN TASARISI
MADDE 1- (1) 11
Aralık 2008 tarihinde Meksikada imzalanan Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Birleşik Meksika Devletleri
Hükümeti Arasında Diplomatik ve Konsüler Misyon Üyelerinin
Yakınlarının Kazanç Getirici Bir İşte
Çalışmalarına Olanak Sağlayan Anlaşmanın onaylanması uygun
bulunmuştur.
BAŞKAN
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
2nci maddeyi
okutuyorum:
MADDE 2- (1) Bu Kanun
yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
3üncü maddeyi
okutuyorum:
(x) Açık
oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.
(xx) 491 S.
Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.
MADDE 3- (1) Bu
Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.
BAŞKAN
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Tasarının
tümü açık oylamaya tabidir.
Açık
oylamanın elektronik oylama cihazıyla yapılmasını
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Oylama için iki
dakika süre veriyorum ve oylama işlemini başlatıyorum:
(Elektronik
cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN -
Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Birleşik Meksika Devletleri Hükümeti
Arasında Diplomatik ve Konsüler Misyon Üyelerinin
Yakınlarının Kazanç Getirici Bir İşte
Çalışmalarına Olanak Sağlayan Anlaşmanın
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
açık oylama sonucu:
Kullanılan Oy Sayısı: 246
Kabul : 246(x)
Kâtip Üye Kâtip
Üye |
Harun
Tüfekci Gülşen
Orhan |
Konya
Van |
Tasarı kabul
edilmiş ve kanunlaşmıştır.
9uncu
sıraya alınan, Avrupa Haberleşme Ofisi Kuruluş
Sözleşmesinin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporunun
görüşmelerine başlayacağız.
9.-
Avrupa Haberleşme Ofisi Kuruluş Sözleşmesinin
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/700) (S. Sayısı:
512)(xx)
BAŞKAN
Komisyon? Burada.
Hükûmet? Burada.
Komisyon raporu
512 sıra sayısıyla bastırılıp
dağıtılmıştır.
Tasarının
tümü üzerinde söz isteyen yok.
Tasarının
tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
Maddelerine
geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
1inci maddeyi
okutuyorum:
AVRUPA
HABERLEŞME OFİSİ KURULUŞ SÖZLEŞMESİNİN
ONAYLANMASININ
UYGUN
BULUNDUĞUNA DAİR KANUN TASARISI
MADDE 1- (1)
Avrupa Haberleşme Ofisi Kuruluş Sözleşmesinin onaylanması
uygun bulunmuştur.
BAŞKAN
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
2nci maddeyi
okutuyorum:
MADDE 2- (1) Bu
Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
3üncü maddeyi
okutuyorum:
MADDE 3- (1) Bu
Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.
(x) Açık
oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.
(xx) 512 S.
Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.
BAŞKAN
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Tasarının
tümü açık oylamaya tabidir.
Açık
oylamanın elektronik oylama cihazıyla yapılmasını
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Oylama için bir
dakika süre veriyorum.
Oylama
işlemini başlatıyorum.
(Elektronik
cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN
Avrupa Haberleşme Ofisi Kuruluş Sözleşmesinin
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
açık oylama sonucu:
Kullanılan Oy Sayısı: 241
Kabul : 241(x)
Kâtip Üye Kâtip
Üye |
Harun
Tüfekci Gülşen
Orhan |
Konya
Van |
Tasarı kabul
edilmiş ve kanunlaşmıştır.
10uncu
sıraya alınan, Türkiye Cumhuriyeti ile Uruguay Doğu Cumhuriyeti
Arasında Dostluk ve İş Birliği Anlaşmasının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
ve Dışişleri Komisyonu Raporunun görüşmelerine
başlayacağız.
10.-
Türkiye Cumhuriyeti ile Uruguay Doğu Cumhuriyeti Arasında Dostluk ve
İş Birliği Anlaşmasının Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri
Komisyonu Raporu (1/727) (S. Sayısı: 513)(xx)
BAŞKAN
Komisyon? Burada.
Hükûmet? Burada.
Komisyon raporu
513 sıra sayısıyla bastırılıp
dağıtılmıştır.
Tasarının
tümü üzerinde söz isteyen yok.
Tasarının
tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
Maddelerine
geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
1inci maddeyi
okutuyorum:
TÜRKİYE
CUMHURİYETİ İLE URUGUAY DOĞU CUMHURİYETİ ARASINDA
DOSTLUK VE İŞ BİRLİĞİ ANLAŞMASININ
ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞUNA DAİR KANUN TASARISI
MADDE 1- (1) 30
Nisan 2009 tarihinde Montevideoda imzalanan Türkiye Cumhuriyeti ile Uruguay
Doğu Cumhuriyeti Arasında Dostluk ve İş Birliği
Anlaşmasının onaylanması uygun bulunmuştur.
BAŞKAN
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
2nci maddeyi
okutuyorum:
MADDE 2- (1) Bu
Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
3üncü maddeyi
okutuyorum:
MADDE 3- (1) Bu
Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.
(x) Açık
oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.
(xx) 513 S.
Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.
BAŞKAN
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Tasarının
tümü açık oylamaya tabidir.
Açık
oylamanın elektronik oylama cihazıyla yapılmasını
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Oylama için bir
dakika süre veriyorum.
Oylama
işlemini başlatıyorum.
(Elektronik
cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN -
Türkiye Cumhuriyeti ile Uruguay Doğu Cumhuriyeti Arasında Dostluk ve
İş Birliği Anlaşmasının Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısının açık oylama
sonucu:
Kullanılan Oy sayısı : 238
Kabul
: 238(x)
Kâtip Üye Kâtip
Üye |
Harun
Tüfekci Gülşen
Orhan |
Konya
Van |
Tasarı kabul
edilmiş ve kanunlaşmıştır.
11inci
sıraya alınan, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ve Uruguay Doğu
Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Ticari, Ekonomik Ve Teknik
İşbirliği Anlaşmasının Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve
Dışişleri Komisyonu Raporunun görüşmelerine başlayacağız.
11.-
Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti ve Uruguay Doğu Cumhuriyeti Hükûmeti
Arasında Ticari, Ekonomik ve Teknik İşbirliği
Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu
(1/763) (S. Sayısı: 514)(xx)
BAŞKAN
Komisyon? Burada.
Hükûmet? Burada.
Komisyon raporu
514 sıra sayısıyla bastırılıp
dağıtılmıştır.
Tasarının
tümü üzerinde söz isteyen yok.
Tasarının
tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
Maddelerine
geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
1inci maddeyi
okutuyorum:
TÜRKİYE
CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ VE URUGUAY DOĞU CUMHURİYETİ
HÜKÜMETİ ARASINDA TİCARİ, EKONOMİK VE TEKNİK
İŞBİRLİĞİ ANLAŞMASININ ONAYLANMASININ UYGUN
BULUNDUĞUNA DAİR KANUN TASARISI
MADDE 1- (1) 30 Nisan
2009 tarihinde Montevideoda imzalanan Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ve Uruguay
Doğu Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Ticari, Ekonomik ve Teknik
İşbirliği Anlaşmasının onaylanması uygun
bulunmuştur.
BAŞKAN
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
2nci maddeyi
okutuyorum:
MADDE 2- (1) Bu
Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
3üncü maddeyi
okutuyorum:
MADDE 3- (1) Bu
Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.
(x) Açık
oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.
(xx) 514 S.
Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.
BAŞKAN
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Tasarının
tümü açık oylamaya tabidir.
Açık
oylamanın elektronik oylama cihazıyla yapılmasını
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
Oylama için bir
dakika süre veriyorum.
Oylama
işlemini başlatıyorum.
(Elektronik
cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN
Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ve Uruguay Doğu Cumhuriyeti Hükümeti
Arasında Ticari, Ekonomik Ve Teknik İşbirliği
Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısı açık oylama sonucu:
Kullanılan Oy Sayısı: 234
Kabul : 234(x)
Kâtip Üye Kâtip
Üye |
Harun
Tüfekci Gülşen
Orhan |
Konya
Van |
Tasarı kabul
edilmiş ve kanunlaşmıştır.
Birleşime on
dakika ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 15.57
(x) Açık
oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.
ÜÇÜNCÜ
OTURUM
Açılma
Saati: 16.12
BAŞKAN:
Başkan Vekili Meral AKŞENER
KÂTİP
ÜYELER: Harun TÜFEKCİ (Konya), Gülşen ORHAN (Van)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 70inci
Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.
12nci
sıraya alınan, Karadeniz Ekonomik İşbirliği Bölgesinde
Deniz Otoyollarının Geliştirilmesi Hakkında Mutabakat
Muhtırasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporunun
görüşmelerine başlayacağız.
12.-
Karadeniz Ekonomik İşbirliği Bölgesinde Deniz
Otoyollarının Geliştirilmesi Hakkında Mutabakat
Muhtırasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu
(1/666) (S. Sayısı: 520)(x)
BAŞKAN -
Komisyon? Burada.
Hükûmet? Burada.
Komisyon raporu
520 sıra sayısıyla bastırılıp
dağıtılmıştır.
Tasarının
tümü üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Edirne Milletvekili
Sayın Cemaleddin Uslu.
Buyurun
Sayın Uslu. (MHP sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA
CEMALEDDİN USLU (Edirne) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; görüşülmekte olan 520 sıra sayılı
Karadeniz Ekonomik İşbirliği Bölgesinde Deniz
Otoyollarının Geliştirilmesi Hakkında Mutabakat
Muhtırasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısının tümü üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi
Meclis Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Sizleri
saygılarımla selamlıyorum.
Tasarıda
belirtilen Mutabakat Muhtırası, Türkiyeyle birlikte on bir ülkenin
katılımıyla 19 Nisan 2007 tarihinde Belgradda imzalanan ve
Dışişleri Bakanlığınca hazırlanarak Bakanlar
Kurulunca 28/11/2008 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisine gönderilen bu
tasarı uygun bulunması için yüce Meclise 2011 yılında
getirilebilmiştir.
Karadeniz, eski
çağlardan beri çeşitli uygarlıkların beşiği
olmuş, Asya ile Avrupa arasında değişik uyruklu,
farklı mesleklere sahip ve değişik kültürlerden ve dinlerden
gelen insanların birbiriyle kaynaştığı konumunu hep
muhafaza etmiştir.
Karadeniz
Ekonomik İşbirliği, dünyada küreselleşme ve bölgesel
düzeyde uluslararası bütünleşme yönünde siyasal ve ekonomik alanda
yeniden yapılanma sürecinin bir ürünüdür. Doğu Avrupada ekonomik
boyutta serbest piyasa ekonomisine ve siyasal boyutta çoğulcu demokrasiye
geçiş sürecinin yarattığı ortamda konumunu ve
zamanlamasını bulan Karadeniz Ekonomik İşbirliği,
fikrî öncülüğünü Türkiye'nin yaptığı bir bölgesel ekonomik
iş birliği girişimi olarak kurulmuştur.
Karadeniz
Ekonomik İşbirliğiyle ile ilgili ilk toplantı Türkiye'nin
girişimiyle 19 Aralık 1990da Ankarada
yapılmıştır. Toplantıda taraflar, Türkiye
tarafından hazırlanan ve önerilen iş birliğinin temel
prensiplerini kapsayan taslak üzerinde çalışmışlar, sonuç
bildirgesinde Karadeniz Ekonomik İşbirliğinin kurulmasında
anlaşmaya vardıklarını resmen
açıklamışlardır. 12-13 Mart 1991 tarihlerinde
Bükreşte, 23-24 Nisan 1991 tarihinde Sofyada uzman düzeyinde
toplantılar yapılmış ve bu toplantılarda Karadeniz
Ekonomik İşbirliğinin amaçları ve prensipleri üzerinde
ortak bir anlaşmaya varılmış, 11-12 Temmuz 1991
tarihlerinde yapılan toplantıda Karadeniz Ekonomik
(x) 520 S.
Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.
İşbirliği Anlaşması metni
üzerindeki çalışmalar sonuçlandırılarak imzaya hazır
hâle getirilmiş ve Moskova toplantısında taraflar, Karadeniz
Ekonomik İşbirliği Anlaşmasının yakın bir
gelecekte Türkiyede yapılacak bir toplantıda imzalanması
konusunda anlaşmaya varmışlardır. 3 Şubat 1992 tarihinde
Türkiyede, Türkiye, Rusya Federasyonu, Romanya, Azerbaycan, Ermenistan, Gürcistan
ve Moldova bakan düzeyinde, Ukrayna ve Bulgaristan ise dışişleri
düzeyinde katılarak Karadeniz Ekonomik İşbirliği ile ilgili
temel belgeyi paraf etmişlerdir. Karadeniz Ekonomik
İşbirliği Anlaşması 25 Haziran 1992 tarihinde
İstanbulda düzenlenen zirve toplantısında dokuz üye ülkenin
yanı sıra Yunanistan ile Arnavutlukun da kurucu üye olarak
katıldığı on bir ülkenin devlet veya hükûmet
başkanları tarafından imzalanarak resmen işlerlik kazanmıştır.
Karadeniz
Ekonomik İşbirliğinin kuruluş aşamasındaki
hazırlık çalışmalarında temel amaç olarak,
katılan devletlerin coğrafi yakınlıklarından ve
ekonomilerinin birbirlerini tamamlayıcı özelliklerinden
yararlanılarak ticari, ekonomik, bilimsel ve teknolojik iş
birliğini geliştirmeleri ve Karadeniz Bölgesinin bir
barış, iş birliği ve refah bölgesi hâline gelmesi
öngörülmüş ve bu temel amaç doğrultusunda kısa dönemde bölge
ülkeleriyle iş birliği için uygun ortam oluşturulması ve
taraflar arasında mal ve hizmet ticaretinin artırılması
öngörülmüştür ancak küresel ve ekonomik sahnede görülen
değişiklikler dikkate alındığında bugüne kadar
özlenen gelişme henüz sağlanamamıştır.
Tasarıda,
tarafların deniz yollarının geliştirilmesi ve Avrupa
Birliğinde önceden oluşturulan deniz otoyollarının
Karedeniz Ekonomik İşbirliği Bölgesine doğru
genişletilmesine ilişkin politik konularda iş birliğini
kolaylaştıracak ve karşılıklı menfaatler
temelinde ticari girişimlerin destekleneceği beyan edilmiştir.
Yine Karadeniz
Ekonomik İşbirliği limanları arasında yeni teknolojilerin
geliştirilmesi ve uygulanmasının teşvik edileceği
belirtilmiştir. Ne yazık ki Türkiyede birçok alanda olduğu gibi
limanlar da satılmak suretiyle devletin elinden bu İktidar döneminde
çıkarılmıştır. Devletin elinde iken kambur olarak
görülen birçok tesisin satıldıktan sonra teşvik edileceğine
dair anlaşmaların yapılması ilginçtir.
Bu
anlaşmanın, ülkeler arasındaki ticaretin, ekonominin ve
ilişkilerin gelişmesine olumlu katkı sağlamasını
diliyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Uslu.
Tasarının
tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
Maddelerine
geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
1inci maddeyi
okutuyorum:
KARADENİZ
EKONOMİK İŞBİRLİĞİ BÖLGESİNDE
DENİZ OTOYOLLARININ GELİŞTİRİLMESİ HAKKINDA
MUTABAKAT MUHTIRASININ ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞUNA DAİR KANUN
TASARISI
MADDE 1- (1) 19
Nisan 2007 tarihinde Belgradda imzalanan Karadeniz Ekonomik
İşbirliği Bölgesinde Deniz Otoyollarının
Geliştirilmesi Hakkında Mutabakat Muhtırasının
beyanla onaylanması uygun bulunmuştur.
BAŞKAN
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
2nci maddeyi
okutuyorum:
MADDE 2- (1) Bu
Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
3üncü maddeyi
okutuyorum:
MADDE 3- (1) Bu
Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.
BAŞKAN -
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Tasarının
tümü açık oylamaya tabidir.
Açık
oylamanın elektronik oylama cihazıyla yapılmasını
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Oylama için iki
dakika süre vereceğim.
Oylama
işlemini başlatıyorum.
(Elektronik
cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN
Karadeniz Ekonomik İşbirliği Bölgesinde Deniz
Otoyollarının Geliştirilmesi Hakkında Mutabakat
Muhtırasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısı açık oylama sonucu:
Kullanılan Oy Sayısı: 219
Kabul : 218
Ret : 1(x)
Kâtip Üye Kâtip
Üye |
Harun
Tüfekci Gülşen
Orhan |
Konya
Van |
Tasarı kabul
edilmiş ve kanunlaşmıştır.
13üncü
sıraya alınan, Devletlerin Ayda ve Diğer Gök Cisimlerindeki
Faaliyetlerini Düzenleyen Anlaşmaya Katılmamızın Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri
Komisyonu Raporunun görüşmelerine başlayacağız.
13.-
Devletlerin Ayda ve Diğer Gök Cisimlerindeki Faaliyetlerini Düzenleyen
Anlaşmaya Katılmamızın Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/351) (S.
Sayısı: 528)(xx)
BAŞKAN
Komisyon? Burada.
Hükûmet? Burada.
Komisyon raporu
528 sıra sayısıyla bastırılıp
dağıtılmıştır.
Tasarının
tümü üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Mersin Milletvekili
Sayın Akif Akkuş.
Sayın
Akkuş, buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA
AKİF AKKUŞ (Mersin) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 528 sıra sayılı Devletlerin Ayda ve Diğer
BAŞKAN
Sayın Akkuş, bir saniye
Sayın
milletvekilleri, biraz daha sessiz olup da sükûneti temin edebilirsek iyi
olacak.
Buyurun
Sayın Akkuş.
AKİF
AKKUŞ (Devamla) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
528 sıra sayılı Devletlerin Ayda ve Diğer Gök
Cisimlerindeki Faaliyetlerini Düzenleyen
Anlaşmaya Katılmamızın Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısı üzerinde söz almış bulunuyorum. Yüce Meclisi
saygıyla selamlarım.
Değerli
milletvekilleri, bugün bir kısım dünya ülkeleri Aya
ulaştılar, hatta Ayda birtakım ekonomik üsler, teknolojik üsler
oluşturmaya başladılar. Ancak Ayın dışında
da Dünyamızı ve dünyalıları yakından ilgilendiren gök
cisimleri bulunmaktadır. Hatta kırk yılı
aşkın bir zamandan
(x) Açık
oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.
(xx) 528 S. Sayılı
Basmayazı tutanağa eklidir.
beri bu gök cisimlerinde Dünyada olduğu gibi Hayat
var mı, yok mu? diye birtakım çalışmalar
yapılmaktadır. Bunlar üzerinde hayatın emaresi olan suyun
bulunduğuna dair zaman zaman da bazı bilgiler aktarıldığını
görüyoruz.
Değerli
milletvekilleri, bugünkü imkânlarla, elimizdeki imkânlarla Aya
ulaşıldı ama Ay bizim uydumuz, Dünyamızın uydusu ve
Dünyadan sadece 384 bin kilometre uzaklıkta ama diğer gök
cisimlerini dikkate aldığımızda bunların
uzaklıkları artık ışık hızıyla
ölçülüyor ve öyle enteresan bilgiler aktarılıyor ki, geçtiğimiz
yıllarda Hubble Teleskobu bir görüntü yayınladı yahut da Hubble
Teleskobuna dayalı olarak bir görüntü yayınlandı. Bu görüntüde
bir yıldızın parçalanması söz konusu ediliyor idi. Tabii,
biz, o teleskoptan bakıp da bunun işte o anda olduğunu
düşünmüş olabiliriz ama peşinden Bu gördüğünüz olay,
Hubbleın tespit ettiği bu olay 65 milyon yıl önce meydana
geldi. diye belirtildi.
Dolayısıyla,
gök cisimleri arasındaki uzaklıklar, bu şekilde bugünkü
imkânlarla insanoğlunun özellikle insanlı araçlar göndererek orada
birtakım çalışmalar yapmalarını bugün için
imkânsız kılıyor ama ileriki yıllarda bu böyle mi olacak?
İleriki yıllarda belki gerçekten bu gök cisimlerine ulaşmak
mümkün olacak ve gök cisimleri üzerinde birtakım ekonomik projeler
gerçekleştirilecek. Bu ekonomik projelerle dünya insanına
faydalı olunmaya çalışılacak.
Elbette ki
ekonomi ortaya girdiği zaman, ekonomi gündeme geldiği zaman
birtakım rekabetlerin ve çekişmelerin de gündeme gelmesi söz konusu
olur. Dolayısıyla oralarda ekonomik üstünlük kurmak amacıyla
birtakım askerî amaçlı gelişmeler yaşanabilir.
İşte bu sözleşme, bu şekilde ülkelerin birbirleriyle
rekabetlerinin bilimsel amaçlı faaliyetler olarak kalmasını
ortaya koyan bir anlaşma.
Tabii burada gök
cisimlerinden ve Aydan bahsedince Jules Verneden de bahsetmemek olmaz. Jules
Verne, malumunuz 1700lerin sonunda Fransada yaşayan bir yazar ama
bugünkü dünya dışı ve dünyanın içiyle ilgili
gelişmelerde o zamandan beri günümüze ışık tutmuş bir
yazardır, aynı zamanda bilim adamıdır, onun mesela Aya
Seyahat diye bir kitapçığı vardı, değişik
hacimde yayınlandı ve ilkokullardan üniversiteye kadar herkesin
istifade edebileceği bir şekle getirildi.
Tabii bu ara bu
sözleşme ile Türk Uzay Kurumunun kuruluş
çalışmalarının yapıldığını da
biliyoruz. Elbette ki Türk Uzay Kurumunun kurulması uzay
çalışmalarının yapılması yanında o
çalışmada kullanılacak araç, gereç ve bilginin de
gelişmesine katkıda bulunacaktır. Böylece ülkemizin
çağdaş medeniyetin önemli bir üyesi olması sağlanacak ve
aynı zamanda teknolojide sayısız gelişmeler
yaşanmasına ve bunun vatandaşa yayılması ile de
ekonomik ve sosyal gelişmelerin
ortaya çıkmasına katkıda bulunacaktır. Bu yüzden gerçekten
bu sözleşmeye ülkemizin katılması uygun olacaktır, yerinde
olacaktır ve dolayısıyla ben sözlerimi burada bitirirken bu
sözleşmenin ülkemize, milletimize ve dünya medeniyetine katkılar
getirmesi dileklerimi belirtiyor, yüce meclisi saygıyla selamlıyorum.
(MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Akkuş.
Tasarının
tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
Maddelerine
geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
1inci maddeyi
okutuyorum:
DEVLETLERİN
AYDA VE DİĞER GÖK CİSİMLERİNDEKİ
FAALİYETLERİNİ DÜZENLEYEN ANLAŞMAYA KATILMAMIZIN UYGUN
BULUNDUĞUNA DAİR
KANUN
TASARISI
MADDE - 1
Birleşmiş Milletler Genel Kurulu tarafından 5 Aralık 1979
tarihinde kabul edilen ve 18 Aralık 1979 tarihinde imzaya açılan
Devletlerin Ayda ve Diğer Gök Cisimlerindeki Faaliyetlerini Düzenleyen
Anlaşmaya beyanda bulunulmak suretiyle katılmamız uygun
bulunmuştur.
BAŞKAN
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
2nci maddeyi
okutuyorum:
MADDE -2 Bu Kanun
yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
3üncü maddeyi
okutuyorum:
MADDE - 3 Bu
Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.
BAŞKAN
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Tasarının
tümü açık oylamaya tabidir.
Açık
oylamanın elektronik oylama cihazıyla yapılmasını
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Oylama için bir
dakika süre veriyorum.
Oylama
işlemini başlatıyorum:
(Elektronik
cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN
Devletlerin Ayda ve Diğer Gök Cisimlerindeki Faaliyetlerini Düzenleyen
Anlaşmaya Katılmamızın Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısı açık oylama sonucu:
Oy Sayısı: 230
Kabul : 228
Çekimser: 2(x)
Kâtip Üye Kâtip
Üye |
Harun
Tüfekci Gülşen
Orhan |
Konya
Van |
Tasarı kabul
edilmiş ve kanunlaşmıştır.
14üncü
sıraya alınan, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Yunanistan
Cumhuriyeti Hükümeti Arasında İpsala-Kipi Sınır Geçiş
Bölgesinde İki Ülke Arasında İkinci Bir Karayolu Sınır
Geçiş Köprüsü İnşa Edilmesine İlişkin
Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporunun
görüşmelerine başlayacağız.
14.-
Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti ile Yunanistan Cumhuriyeti Hükûmeti Arasında
İpsala-Kipi Sınır Geçiş Bölgesinde İki Ülke
Arasında İkinci Bir Karayolu Sınır Geçiş Köprüsü
İnşa Edilmesine İlişkin Anlaşmanın
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/374) (S. Sayısı: 530)(xx)
BAŞKAN
Komisyon? Burada.
Hükûmet? Burada.
Komisyon raporu
530 sıra sayısıyla bastırılıp
dağıtılmıştır.
Tasarının
tümü üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Bursa Milletvekili
Sayın Onur Öymen.
Buyurunuz
Sayın Öymen. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA
ONUR ÖYMEN (Bursa) Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri;
Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Yunanistan Cumhuriyeti Hükümeti Arasında
İpsala-Kipi Sınır Geçiş Bölgesinde İki Ülke
Arasında İkinci Bir Karayolu Sınır Geçiş Köprüsü
İnşa Edilmesine İlişkin Anlaşmanın
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
hakkında söz almış bulunuyorum. Yüce Meclisi
saygılarımla selamlıyorum.
(x) Açık
oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.
(xx) 530 S.
Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.
Değerli
arkadaşlarım, Türkiye ile Yunanistan arasındaki ilişkilerin
geliştirilmesi bütün hükûmetlerimizin ortak hedefi olmuştur. Bu
alanda çok ciddi adımlar atılmıştır ve sonucunda
Türkiye ile Yunanistan arasında pek çok alanda ilişkiler
geliştirilmiştir, ticari alanda, turizm alanında. Dış
ticaret hacmimiz 2005 yılında 1 milyar 800 milyon dolara
yükselmiştir, çok daha fazla yükselmesini de bekliyoruz. O bakımdan
böyle bir köprü inşaatı çok yararlı olacaktır, bundan
hiçbir kuşkumuz yok. 804 metre uzunluğundaki bu köprü iki ülke
arasındaki ticareti, ulaşımı
kolaylaştıracaktır.
Şimdi, bu
anlaşmayı incelediğimiz zaman şunu görüyoruz, biraz önce
başka bir vesileyle de söyledik: Bu anlaşma acaba ne zaman imzalanmış?
10 Haziran 2006. 10 Haziran 2006 tarihinden bugüne kadar bu
anlaşmanın Meclise sunulması acaba niçin gecikmiştir?
Mademki Yunanistanla ilişkilerimiz çok gelişiyor, gelişecek,
biz de bu gelişmeleri destekliyoruz, bu anlaşmanın
onaylanmasının bu kadar gecikmesinin acaba ne gibi bir sebebi
olabilir? Geciktikçe ticaretin gelişmesi de gecikiyor.
Şimdi,
değerli arkadaşlarım, bu anlaşmada dikkatimizi çeken bir
madde var, 6ncı maddede diyor ki: 5inci maddede kayıtlı
gerekli etütlerin ihalesini uluslararası ihale şartlarında
filan- yapmak üzere Yunanistan devlet şirketi Egnatia Odos
yetkilendirilmiştir. Yani bu, bizim dikkatimizi çekti. Herhâlde Hükûmet
bunun izahını verecektir. Bu gibi durumlarda genellikle iki ülke
arasında ortak girişimler, ortak şirketler bunları
düzenlerler, planlarlar ama nedense bir Yunan şirketine verilmiş.
Bunun üzerinde çok fazla durmayacağım, yalnız başka bir
nokta üzerinde durmak istiyorum.
Değerli
arkadaşlarım, bu anlaşma gibi, bunun gibi pek çok anlaşma
imzaladık biz Yunanistanla. Sayın Başbakanın 14 Mayıs
2011 tarihinde Atinaya yaptığı resmî ziyaret
sırasında Türkiye, tam yirmi iki anlaşma
imzalamıştır. Bunları memnuniyetle karşılıyoruz.
Ne demiştir o ziyaret sırasında Sayın Başbakan?
Demiştir ki: İki ülke arasında kadim bir dostluk vardır.
Başka ne demiş? Yeni bir dönemece girdik, Yunanistanla
ilişkilerimizde denizi ve ekmeği paylaşacağız.
İki ülke arasındaki dostluğumuz dünyaya örnek olsun. Sayın
Başbakanınız bunları söylüyor. Güzel.
Peki, ondan
sonra, Yunanistan devlet adamları ne diyorlar aynı konuda, Türk-Yunan
ilişkileri konusunda neler söylüyorlar bir de ona bakalım müsaade
ederseniz: 8 Ocak 2011 tarihinde, geçen ay, Erzurumda yapılan
büyükelçiler toplantısına Yunanistan Başbakanı Papandreu
davet ediliyor. Papandreu ne diyor o toplantıda bizim büyükelçilerimizin
önünde ve basının önünde? Dediği şu: Türkiye'nin
Kıbrısı işgali devam ettiği sürece Avrupa
Birliği sürecinde sıkıntılar olacaktır. Türkiyede
Türkiye Kıbrısta işgalcidir. diyor. Bizim dünyaya örnek olsun
dediğimiz dostluğun Yunanistan tarafındaki Başbakanı,
bizim ülkemizde, bizim büyükelçilerimizin önünde Türkiyeden
Kıbrısta işgalci bir ülke olarak bahsediyor. Daha önce ne
diyor? Kıbrıs sorunu çözülmeden Türkiye Avrupa Birliğine üye
olamaz. diyor. Başka ne diyor? Türkiye Egenin hava sahasını
işgal etmiştir. diyor. Bir bizim üslubumuza bakınız, bir
de karşımızdakilerin üslubuna bakınız.
Şimdi,
değerli arkadaşlarım, iş bununla bitmiyor.
Bakınız, 19 Ocak 2011 tarihinde Yunanistan Cumhurbaşkanı
Papulyas Atinada Ermenistan Cumhurbaşkanı Sarkisyanı kabul
ediyor. Ortak basın toplantısı yapıyorlar ve Yunanistan
Cumhurbaşkanı -zannediyorum ki iktidar partisinin de dikkatini
çekecektir Yunanistan Cumhurbaşkanının söylediği sözler-
diyor ki: Sizi ve bizi aynı barbarlar katletti.
Değerli
arkadaşlarım, dikkatinizi çekiyorum: Yunanistan
Cumhurbaşkanı Türkiyeden barbarlar diye bahsediyor. Bizim dostluk
mesajını verdiğimiz Yunanistanın verdiği
karşılık budur. Türk-Yunan ilişkilerinin tarihinde 1922
yılından beri hiçbir Yunan Cumhurbaşkanı ülkemize yönelik
bu kadar ağır bir hakarette bulunmamıştır ve bunun
mutlaka cevaplandırılması lazımdır. Sadece iyi niyetle
uluslararası ilişkileri yürütmek mümkün değildir
arkadaşlarım. Eğer ülkenize yönelik olarak böyle hakaretamiz bir
söz söylemişse birisi, derhâl, anında, aynı düzeyde hak
ettiği cevabı vereceksiniz. Böyle bir cevap verildiğini
duymadık. Papandreuya verilen cevaplar da gayet yüzeysel oldu. Hak
ettiği cevapları vermezsek yanlış bir iş
yapmış oluruz diye düşünüyoruz. Şimdi, Yunanistanın
yaptıkları bununla kalmıyor.
Değerli
arkadaşlarım, 31 Aralık 2010 tarihinde yani iki ay önce Yunan
basınında bir haber çıktı, sonra da teyit edildi.
Yunanistan, Türkiye ile Yunanistan
arasındaki sınıra tel örgü çekecekmiş. Düşünebiliyor
musunuz, aramızdaki sınıra tel örgü çekecek. Niye? Efendim,
kaçak göçmenler geçiyormuş da onu önlemek için tel örgü çekecekmiş.
Sonra ne olacakmış? Türk-Yunan sınırı Yunan
askerlerinin yanı sıra Avrupa Birliğinin Dış Savunma
Ajansı Frontexin birlikleri tarafından korunacakmış. Bunun
düzgün Türkçeye tercümesi şudur arkadaşlarım: Yunanistan,
Türkiye ile Avrupa Birliği arasında bir demir perde çekmek üzeredir.
Hiçbir kuşkunuz olmasın. Efendim, pek çok ülkeden kaçak göçmen
Avrupaya gidiyor. Hangisinin sınırında tel örgü var?
Ukraynadan gidiyor. Tel örgü var mı Ukrayna sınırında?
Polonya üzerinden geçiyor, Beyaz Rusya üzerinden geçiyor, Moldavya üzerinden
geçiyor. Hiçbir ülkede tel örgü yok. Bizim sınırımızda
olacak. Üstelik sınırı Avrupalı sınır
muhafızlarıyla birlikte Yunan birlikleri koruyacak bize
karşı.
Değerli
arkadaşlarım, bunlar dostane olmayan yaklaşımlardır.
Yüce Meclisin huzurunda bir kere daha söylüyorum ve tescil etmek istiyorum.
Türkiye daima Yunanistanla ilişkilerde iyi niyetli
davranmıştır, barışçı
davranmıştır, iş birliğine açık
davranmıştır -demin Başbakanın sözlerini naklettim- ve
daima olumlu mesajlar vermiştir. Peki, Yunanistan nasıl mesajlar
vermiştir? Yunanistan da zamanında fevkalade olumlu mesajlar
vermiştir. Eski Yunanistan Başbakanı Venizelos Ankaraya
gelmiştir, Atatürkü ziyaret etmiştir. Ondan sonra ne olmuştur
biliyor musunuz? Atatürkü Nobel Barış Ödülüne aday
göstermiştir. Yunanistanla ilişkilerimiz böyleydi. Nobel
Barış Ödülüne Atatürkü aday gösteriyor Yunanistan
Başbakanı ve pek çok övücü sözler söylüyor Atatürk ve Türkiye
hakkında.
Sonra ne oluyor?
Avrupanın babası, Avrupa Birliğinin babası, İkinci
Dünya Savaşından önceki savaş yıllarında Kont
Kalergi. Kont Kalergi Venizelosa diyor ki: Sizi Avrupa Birliğinde görmek
istiyoruz. Yunanistan Avrupa Birliğine katılır mı?
Venizelos diyor ki: Bir şartla katılırız. Neymiş o
şart? Türkiye Avrupa Birliğine üye olursa biz de katılırız.
diyor. Şimdi, bir o zamanki söylemlere bakınız, bir de bugünkü
söylemlere bakınız.
Acaba neden
değerli arkadaşlarım? Acaba niçin böyle? Bunun
cevabını herhâlde Hükûmet biliyordur. Sayın
Dışişleri Bakanımız yoğun meşgalesi
dolayısıyla teşrif edemedi toplantımıza, Meclis Genel
Kuruluna, ama herhâlde burada olsaydı bir şeyler söylerdi.
Yani Türkiye bu
kadar hakaretamiz sözlere muhatap olacak ülke midir? Bunu hak edecek ne
yaptık biz? Ve buna bir tepkimiz yok mudur bizim?
Ben size
açıkça söylüyorum bizim grubumuzun görüşü olarak, Türkiye'ye hakaret
eden her kim olursa olsun, biz bu hakareti derhâl, anında ve misliyle
reddediyoruz. Bizim görüşümüz budur.
Şimdi,
değerli arkadaşlarım, başka ne diyorlar? Efendim, Ege hava
sahasını işgal etmiş Türkiye. Nasıl işgal
ediyormuş? Yunan adalarının üzerinde uçuyormuş.
Şunu size
belirtmek istiyorum, vatandaşlarımıza da duyurmak istiyorum:
Yunanistanın Ege hava sahasında uyguladığı sistemin
dünyanın hiçbir yerinde bir örneği yoktur. Egede karasuları 6
mildir, fakat Yunanistan mevzuatına göre 6 milin üzerindeki hava
sahası 10 mildir. Böyle bir şey dünyanın hiçbir yerinde yok,
karasularının genişliği neyse, üzerindeki hava
sahasının da genişliği budur. Yalnız Türkiye
değil hiçbir ülke dünyada Yunanistanın bu uygulamasını
kabul etmiyor, fakat Yunanistan, ne zaman bir Türk savaş uçağı 6
mil ile 10 mil arasında uçsa hemen bize bir nota veriyor, hava
sahamızı işgal ettiniz diye, hava sahamızı ihlal
ettiniz diye, egemenliğimizi ihlal ettiniz diye.
Değerli
arkadaşlarım, bunlara cevap vermek lazım. Bu gibi haksız
suçlamaları sessiz geçiremeyiz, içimize sindiremeyiz. Buna benzer çok
örnek var, hepsini burada anlatacak değilim ama mademki Yunan
Başbakanı Hava sahamızı işgal etti. diyor, bunun
cevabını da vermek zorundayız. Sizin 10 millik hava sahanızı
tanımıyoruz. Bunu açıkça söyleyeceksiniz.
Bakınız,
Yunanistan adalarına 7 mil mesafede bir Türk savaş gemisi girse, bu,
Yunan karasularını ihlal etmek olmuyor ama o gemimizin üzerindeki
helikopter havalansa Yunan hava sahasını ihlal ediyoruz. Bundan daha
mantıksız bir durum olabilir mi? Bunlara tepki göstermek lazım.
Yani dostluk sadece güzel sözlerle ulaşılabilecek bir hedef
olsaydı dünyada hiçbir sorun kalmazdı, herkes güzel sözlerle dostluk
kurardı ama işte bu anlattığım örnekler de gösteriyor
ki, maalesef güzel sözler dostluk kurmaya yetmiyor. Hele böyle ülkemizi,
halkımızı, milletimizi incitici sözler söylendiği zaman
mutlaka buna cevap vermek lazım.
Kıbrıs
meselesi halledilmeden Avrupa Birliğine giremezsiniz. diyor. Neye göre?
Yani Avrupa Birliği Aday olacak ülkeler komşularıyla
ihtilaflarını halletsinler. diyor, böyle bir temennileri var. Peki,
Kıbrısı Avrupa Birliğine üye alırken sordunuz mu Türkiyeyle
ihtilafınızı hallettiniz mi diye? Niye Kıbrısa
demediniz Türkiyeyle ihtilafınızı çözmeden Avrupa
Birliğine giremezsiniz. diye? Yunanistan Avrupa Birliğine
girdiğinde Kıbrıs sorunu çözülmüş müydü? Çözülmemişti.
Niye Yunanistanı aldınız o zaman? Niye Yunanistana
söylemediniz? Bu konudaki hassasiyetinizi niye o zaman dile getirmediniz? Niye
şimdi söylüyorsunuz?
İşte,
değerli arkadaşlarım, bunlar Türkiye'nin hiç hak etmediği
kötü muamelelerdir, çifte standartlardır. Bunlara mutlaka tepki göstermek
lazım.
Bildiğiniz
gibi, Batı Trakyada çok sayıda, 120 binden fazla
soydaşımız yaşıyor. Evvelce, Yunanistan
Vatandaşlık Yasasının bir 19uncu maddesi vardı. Uzun
süreyle Yunanistanı terk eden, Helen asıllı olmayan -böyle bir ırkçı madde
düşünebiliyor musunuz bir AB ülkesinin yasasında- Yunan
vatandaşları Yunanistanı uzun süreyle terk ederse devletin
vatandaşlıktan çıkartma hakkı vardı. Kaç kişiyi
çıkarttılar dersiniz Türk asıllılardan? Tam 60 bin
soydaşımızı Yunan vatandaşlığından
çıkarttılar. Artık o kadar mahcup oldular ki bizim
baskılarımız karşısında bu yasayı
değiştirdiler ama o yasaya göre çıkarttıkları 60 bin
soydaşımızı geri almıyorlar.
Biz
hoşgörüden bahsediyoruz. Türkiyenin hoşgörü örneği bir ülke
olduğunu söylüyoruz. Daha dün Avrupa Birliği Karma Parlamento
Komisyonu üyeleriyle birlikte Hataydaydık. Oradaki hoşgörümüzü,
Türkiyenin hoşgörüsünü kendilerine gösterdik. Kiliseleri birlikte ziyaret
ettik. Bir Ermeni köyünü ziyaret ettik. İşte, Türk, Ermeni, Yahudi
ortak kültürünü yansıtan müzik şöleni kendilerine verdik. Türkiye,
bunları yapıyor.
Peki, Atinada
yıllardan beri konuştuğumuz Türk camisi açılabildi mi?
İki tane cami var Atinada Türklerden kalma. Bir tanesi el sanatları
müzesi, bir tanesi kapalı tamamen. Niye açtıramıyoruz? Hani
ilişkilerimiz bu kadar iyiydi? Hani dünyaya örnektik? Hani hoşgörüyü
temsil ediyorduk karşılıklı olarak? Niye
açtıramıyoruz? Niye Batı Trakya
ERTEKİN
ÇOLAK (Artvin) Siz niye açtırmadınız?
ONUR ÖYMEN
(Devamla) Biz de açtıramadık, daha önceki hükûmetler de
açtıramadı; doğrudur. Yani bu, sadece bu Hükûmetin meselesi
değil.
Bakın,
sonra, Rodosta, İstanköyde 3 binden fazla soydaşımız
yaşıyor. Bunların 7 tane ilkokulu vardı; 7sini birden
kapattılar, 1 tanesini açmıyorlar.
Şimdi, biz
Yunanistanın düşmanı değiliz. Yunan dostluğunu,
değerini herkesten çok biliriz, herkesten çok Türk-Yunan dostluğu
için çalıştık, yani partimiz de çalıştı, bundan
önceki hükûmetler de çalıştı. Hepimiz tek tek
çalıştık ama şu karşımızdaki tabloya
bakınız değerli arkadaşlarım. Bir Yunanistan
Cumhurbaşkanı çıkacak ve bizim ülkemize, atalarımıza
barbar diyecek. Buna karşı sessiz kalabilir misiniz?
Bırakın bir an için bütün iç politika
tartışmalarını, bu memleketin çocuğu olarak
atalarımıza barbar denmesini içinize sindirebilir misiniz? Bunun
mutlaka bir tepkisi olacak. Bunun mutlaka bir
karşılığı olacak ve biz bu
karşılığı gayet tabii ki veriyoruz ve vereceğiz
ama herkesten önce, zannediyorum ki bu tepkiyi, sayın bakanlardan,
Hükûmetimizden beklemeye hakkımız var, basınımızdan
beklemeye hakkımız var. Yunan basınını
açınız, her Allahın günü, Türkiyeye yönelik, incitici,
kırıcı, hakaretamiz, sık sık, sözler okursunuz. Türk
basını da boyuna, dostluk çiçekleri atar ama işte, sonucu budur.
Bizim büyükelçilerimizin önüne geleceksiniz, bir komşu ülkenin
başbakanından hiç beklenmeyecek laflar söyleyeceksiniz. Neymiş
efendim? İç politika açısından konuyormuş. Herkesin iç
politikası var. Bizim iç politikamız yok mu? Biz de yabancı
ülkelerle ilişkilerimizi iç politikamıza göre ayarlasak bir tane
dostumuz kalmaz dünyada.
O bakımdan,
değerli arkadaşlarım, bu anlaşma vesilesiyle Hükûmeti bir
kere daha bu konularda daha duyarlı olmaya davet ediyorum. Gerekli tepkiyi
göstermek Hükûmetin görevidir, böyle bir tepki gösterecek Hükûmete destek olmak
da bizim görevimizdir. Hükûmetin, bu gibi haksızlıklara
karşı, halkımıza, milletimize yönelik
saygısızlıklara karşı, iş birliğiyle
bağdaşmayan eylemlere karşı tepki göstermesini bekliyoruz.
Bu vesileyle yüce
Meclisi bir kere daha saygılarımla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Öymen.
Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu adına Edirne Milletvekili Sayın Cemaleddin
Uslu.
Buyurun
Sayın Uslu. (MHP sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA
CEMALEDDİN USLU (Edirne) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; görüşülmekte olan 530 sıra sayılı Kanun
Tasarısı hakkında görüşlerimi bildirmek üzere Milliyetçi
Hareket Partisi Meclis Grubu adına söz aldım. Sizleri saygılarımla
selamlıyorum.
Türkiye ile
Yunanistan arasında, İpsala-Kipi Sınır Kapısında
sınır geçiş köprüsü inşa edilmesine ilişkin
anlaşma 10 Haziran 2006 tarihinde İstanbulda
imzalanmıştır. Buna dair kanun tasarısı da 22nci
Dönemde Meclis gündemine alınmasına karşılık dönem
sonuna kadar görüşülemeyince hükümsüz sayılmış, bu dönemde
tasarı yenilenerek tekrar Meclisin gündemine getirilmiştir. Bugün
oylanarak kabul edilecektir.
Bugün, Türkiye
ile Yunanistan arasındaki ticaret hacmi 2 milyar doları
aşmıştır. Bu ticaretin yarıya yakın bölümü de
kara yoluyla İpsala Gümrük Kapısından yapılmaktadır.
2009 yılı verileriyle 150 bin tır giriş
çıkış yapmıştır, yine 1 milyon 600 bin yolcu
giriş çıkışı yapılmıştır. Bu
hâliyle, İpsala Gümrük Kapısı Edirnenin Kapıkuleden sonra
2nci büyük kapısıdır, 2002 yılı Eylül ayında 105
dönüm alan üzerine kurulu yeni gümrük tesislerine
taşınmıştır. Beş giriş ve beş
çıkışı olan ve yap-işlet-devret modeliyle beş
buçuk ayda inşa edilen ve yaklaşık 5 milyon dolara mal olan
İpsala gümrük sahası Türkiye'nin Kapıkuleyle beraber en modern
kapısı konumundadır. Buna karşılık, Yunanistan
gümrük sahası eski hâliyle hizmet vermeye devam etmekte, Türkiye
gümrüğünde işlemler kısa sürede bitirilirken Yunanistan
gümrüğünde birikimler olmakta ve özellikle yaz aylarında uzun araç
kuyrukları oluşmaktadır. Bununla birlikte Bulgaristanın
Kırcaali ilinin güneyinde Makas Sınır Kapısı
önümüzdeki yıl Yunanistana açılacaktır. Bulgaristan
hazırlıklarını tamamlamış, Yunanistan ise
tamamlamak üzeredir. Bu sınır geçişi
sağlandığı takdirde Rusya dâhil kuzeydoğu Avrupa
ülkeleri bu güzergâhı kullanacak ve İpsala Gümrük
Kapısının yoğunluğu daha da artacaktır.
İşte, bütün bu gelişmelerden dolayı geçişi
sağlayacak yeni köprünün bir an önce yapımı önem kazanmaktadır.
Türkiye-Yunanistan
sınırındaki bölgedeki Meriç Nehri üzerinde 800 metre
uzunluğundaki mevcut köprü artık ihtiyacı karşılamakta
yetersiz kalmaktadır. 1958 yılında yapılmış olan
bu köprü sadece gidiş gelişe iki şeritte hizmet verebilmekte,
özellikle yaz aylarında hem yolcu trafiğine hem de tır
trafiğine hizmet vermekte, dolayısıyla güçlüklerle
karşılaşılmakta ve ciddi sorunlar yaşanmaktadır.
İşte bu
sebeplerden dolayı mevcut eski köprünün yanına Türkiyeyle Yunanistan
arasında ortak bir proje olarak modern, yeni bir köprü inşa
edilmesinin iki ülke arasındaki iş birliğinin ve ticaretin
gelişmesine katkıda bulunacağını belirtiyor, bu
vesileyle yüce Meclisi tekrar saygılarımla selamlıyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Uslu.
Tasarının
tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
Maddelerine
geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Kabul edilmiştir.
1inci maddeyi
okutuyorum:
TÜRKİYE
CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ İLE YUNANİSTAN
CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ ARASINDA İPSALA-KİPİ SINIR
GEÇİŞ BÖLGESİNDE İKİ ÜLKE ARASINDA
İKİNCİ BİR KARAYOLU SINIR GEÇİŞ KÖPRÜSÜ
İNŞA EDİLMESİNE İLİŞKİN ANLAŞMANIN
ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞUNA DAİR KANUN TASARISI
MADDE 1- 10
Haziran 2006 tarihinde İstanbulda imzalanan Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti
ile Yunanistan Cumhuriyeti Hükümeti Arasında İpsala-Kipi
Sınır Geçiş Bölgesinde İki Ülke Arasında İkinci
Bir Karayolu Sınır Geçiş Köprüsü İnşa Edilmesine
İlişkin Anlaşmanın onaylanması uygun
bulunmuştur.
BAŞKAN
Madde üzerinde, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Tekirdağ
Milletvekili Sayın Kemalettin Nalcı.
Buyurunuz
Sayın Nalcı. (MHP sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA
KEMALETTİN NALCI (Tekirdağ) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 530 sıra sayılı Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti
ile Yunanistan Cumhuriyeti Hükümeti Arasında İpsala-Kipi
Sınır Geçiş Bölgesinde İki Ülke Arasında İkinci
Bir Karayolu Sınır Geçiş Köprüsü İnşa Edilmesine
İlişkin Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısının 1inci maddesi üzerinde
söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle, hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Sayın milletvekilleri,
söz konusu tasarıyla, İpsala-Kipi gümrük kapılarını
bağlayan bölgede mevcut eski köprünün yanına iki ülkenin ortak
projesiyle yeni bir köprü inşa edilmesinin giderek artmakta olan kara
yolları taşımacılığında mevcut köprünün
kapasitesinin yetersizliğinin yol açabileceği sorunları önlemek
amacıyla ve aynı zamanda iki ülke arasındaki iş
birliği ve ticaretin geliştirilmesine katkıda bulunması
hususunda 10 Haziran 2006 tarihinde anlaşmaya
varılmıştır.
Değerli
milletvekilleri, Türkiye ile Yunanistan arasındaki mevcut siyasi sorunlar
yakın zamana kadar ekonomik ilişkilerin gelişmesini
engellemiştir. Yunanistan ile Türkiye, yaklaşık iki yüz senedir
komşudur. Kıbrıs sorunu, Birinci Dünya Savaşında
karşı cephelerde savaşmaları, Ege ve hava sahası problemleri,
halkları birbirine çok benzeyen bu iki ülkeyi birbirinden
uzaklaştırmıştır. Bu durumda bile bu iki ülke
arasında dış ticaret yapmaya devam edilmiş ama yeterli
miktarda olmaması iki ülkenin de dezavantajınadır. Tarihsel ve
siyasal sorunlar artık ortadan kaldırılmalı ve ikili
ekonomik ilişkilerin daha iyi olması sağlanmalıdır.
Değerli
milletvekilleri, bilindiği gibi Edirne ilimiz ve Kırklareli ilimiz
Türkiye'nin Batıya açılan penceresi. Burada bakacak olursak
İpsala Kapısı, Edirnedeki hudut kapılarımız,
Kırklarelindeki hudut kapılarımız Türkiye'nin ticareti
için ve Asyayı Avrupaya bağlayan en önemli geçiş
kapılarıdır.
Tabii, burada
önemli olan husus şudur: Her iki ülkenin tarımsal yaşam
formatları. Bugün Edirne bir tarım şehridir değerli milletvekilleri.
Eğer o tarafa giden olursa, o köprüyü geçerseniz, o köprünün öteki
tarafında yapılan tarımla, desteklerle, bu tarafında
yapılan tarım ve destekleme arasındaki uçurumu, çok
rahatlıkla, çıplak gözle görebilirsiniz, fark edebilirsiniz. Meriçin
her iki tarafına kurulmuş olan iki medeniyet, birbirine benzeyen iki
halk
İnanır mısınız, her iki tarafın
insanları, ki Yunanistanın Türkiyeye geçişinde vize problemi
olmadığı için Tekirdağ, Edirneye çok sıkça gelirler
bu bölgeden ve geldikleri zaman, ben geçen sene şunu öğrendim ki,
biz, Türkiye, Yunanistandan, komşumuz 8-10 milyonluk Yunanistandan pamuk
ithal ediyoruz. Tarımsal olarak eğer bakacak olursak gerçekten
-desteklemelere ve refah durumlarına- Türkiyede sınırın bu
tarafındaki kesimden daha refah seviyede yaşıyorlar. Önemli olan
bunları dengeleyebilmek. Tabii ki, doğrudur, o bölgedeki o köprünün
yeni kara yollarına veya bu geçişlere cevap vermeyeceği
doğrudur. Biz bunlarla ilgili herhangi bir şey söylemiyoruz ve buna
itiraz etmek de doğru değil, ama, lakin, ilk önce, karşı
tarafın bize uygulamış olduğu vize problemini de ortadan
kaldırmak lazım.
Bugün, Yunanistan
girişimcilerinin Türkiyede birçok yatırımlara ortak
olduğunu biliyoruz, birçok işletmelerde de bulunduklarını
biliyoruz, ama, lakin, bunu Türk girişimcileri, Türk iş adamları
yapmaya kalktığı zaman o bölgede ciddi bir zorlukla
karşılaşıyoruz. Önemli olan bunları ortadan
kaldırabilmek değerli milletvekilleri. Türkiye girişimcilerinin,
Bulgaristanda, Yunanistanda, Avrupada iş yapabilmelerinin önünü
açabilmek lazım.
Ben, bu,
görüşülmekte olan uluslararası anlaşmanın hayırlara
vesile olması temennisiyle hepinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Nalcı.
Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına Edirne Milletvekili Sayın Rasim Çakır.
Buyurun
Sayın Çakır. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA
RASİM ÇAKIR (Edirne) Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Sayın
Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; komşumuz
Yunanistan ile imzalamış olduğumuz bir anlaşmanın
Meclisten onayı ile ilgili söz aldım Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Ülkemiz,
cumhuriyetten bugüne, Yurtta sulh cihanda sulh., Yüce Atatürkün büyük
öngörüsüyle dış politikasını buna göre tesis etme gayreti
içerisinde olan bir ülke. Tabii, bu anlaşmayı uygun bulurken, bunun
yanında bizi düşündüren ve sıkıntıya sokan
birtakım hususların da dile getirilmesinde yarar var diye umuyorum.
Şimdi, özellikle Avrupa Birliğinin bu göçmenlerle ilgili
almış olduğu kararlar neticesinde, Yunanistan, Karaağaç
sınırı boyunca ve Bulgaristan sınırı boyunca bir
tel örgü yapma niyeti ve kararlılığı ifade edilmekte. Tabii
böyle bir tel örgünün göçmen geçişlerine ne kadar engel olabileceği
bütün dünyada tartışılıyor. Aynı şekilde Brezilya-Amerika
arasındaki tel örgünün ne kadar bu amaca hizmet ettiği,
edebildiği bütün insanlığın yaşadığı
bir tecrübe ama onun yanında, böyle tel örgülerin sanki Avrupa
Birliği sınırlarını bütün dünyaya ifade eden bir anlam
içeriyor olması ve bizim gerek Yunanistanla gerek Bulgaristanla olan
sınır komşuluk ilişkilerimizi geliştirmekte hem maddi
hem de psikolojik olarak bir olumsuz etken gibi algılanmakta ve bölge
insanı tarafından da bu şekilde görülmekte.
Dolayısıyla göçmen sınır geçişleriyle ilgili artık
çok daha modern, çok daha etkileyici, çok daha sonuç alıcı ve
teknolojik düzeyi yüksek uygulamalar yapabilme imkânı varken, çağ
dışı bir görüntü ifade eden ve gösteren, işte,
duvarların yıkıldığı, Berlin duvarının
yıkıldığı günümüz dünyasında tel örgüleri bir
sınır geçişine engel yapma fikri, insani düşünceler
bakımından bizlerce doğru değerlendirilmemekte. Bu anlamda
Türkiye Cumhuriyeti Dışişleri Bakanlığına önemli
görevler düştüğü kanaatindeyim.
Değerli
arkadaşlarım, Edirne bir sınır kenti. Sınır kenti,
serhat kenti olması bakımından Edirnenin kendine özgü
birtakım avantajları olmasına rağmen, serhat kenti
olmasının getirdiği dezavantajlar da maalesef var ve bu
dezavantajların sıkıntılarını biz çekiyoruz.
Bizim kuzeyimizde, batımızda sürekli gidebileceğimiz, sürekli
ilişki içerisinde, ticari, sosyal, siyasal ilişki içerisinde
olduğumuz bir ilimiz yok. Bizim batımızda, kuzeyimizde
Bulgaristan var, Yunanistan var. Fakat tarihsel geçmişe
baktığımızda, Edirne, serhat kenti, Balkanların çok
önemli metropol bir kenti; Balkanların gerek ekonomisinde gerek
siyasetinde gerek sosyal yaşamında önemli etkiler yapmış,
Osmanlıya payitahtlık yapmış bir kent.
Dolayısıyla bize, Balkanlar, Doğu ve Güneydoğudan daha
yakın. Bizim Balkanlarla olan ilişkilerimiz, Balkan ülkelerindeki
toplumlarla, halklarla ve ülkelerle olan ilişkilerimiz, ülkemizin
Doğu ve Güneydoğusunda yaşayan
vatandaşlarımızdan çok daha fazla ve çok daha bizi günlük olarak
bire bir etkiler durumda.
Bu anlamda,
Edirnenin kalkınabilmesi, ileriye gidebilmesi, ancak soğuk
savaşın bittiği, Avrupa Birliği yolunda bir ilerlemenin
olduğu ve sınırların artık ilişkiler
anlamında çok fazla bir anlam ifade etmediği bir süreçte mümkün.
Bundan altı yüz yıl önce Edirnenin merkez nüfusu 650 binken bugün
bütün nüfusu 390 bine kadar gerilemiş ve milletvekili sayısı da
4ten 3e düşmüş. Yani bu anlamda, serhat kenti olmasından
kaynaklanan bir dezavantajın olumsuz sonuçlarını
yaşıyor.
Bu bakımdan,
bu gelişmeyi tersine döndürebilmek için, bundan önceki
çalışmalarımızda sizlerle
paylaştığımız gibi, Edirnenin kalkınmada
öncelikli yöre statüsünde olması -teşvik anlamında- teşvik
edilmesi, Ankaradan daha fazla hassasiyet gösterilmesi, Sınır
Ticaret Merkezleri Kanunu burada geçerken, bütün sınır illerine hak
görülenin sadece ve sadece Edirneye hak görülmemiş olması bizim
ekonomik gelişmemize maalesef olumsuz etkiler yaptı.
Şimdi,
gümrüklerimiz birer vanadır. Vananın bir ucunda Bulgaristan ve
Yunanistan, Avrupa Birliği üyesi ve ekonomik durumun belirli, refahın
belirli bir düzeyi var, vananın diğer ucunda da Türkiye. Eğer
vananın musluğunu biraz açarsak, gevşetirsek, refah, Avrupa
Birliği ülkelerinden Türkiyeye doğru yani Edirneye doğru
kayar, akar. Bu anlamda, gümrükteki gidiş gelişlerin engellerini
ortadan kaldırabilmek, Edirnede yaşayan insanların bu
gidiş gelişlerde daha toleranslı, daha farklı
addedilmeleri, değerlendirilmeleri ve vananın biraz
açılması, ben inanıyorum ki, Edirnenin
hinterlandının, geçmiş yüzyıllarda olduğu gibi yine
Balkanların ön önemli bir metropol kenti durumuna gelmesine sebep olacak.
Tabii bunlar neyle olacak? Bunlar, Parlamentonun ve Parlamentoyu temsilen
yürütmenin, Bakanlar Kurulunun bu konudaki dirayetli, istekli
çalışmalarıyla ancak mümkün olabilecek ama gerçeği söylemek
gerekirse, bu anlamda son dokuz yılda, AK PARTİ İktidarı
döneminde Edirnenin bu anlamda çok da fazla dikkate
alındığı, sorunlarının sahiplenildiğini
söyleyebilmek mümkün değil. Örneğin Uzunköprüde, Yunanistanla
ilgili bir sınır açılması noktasında, bir demir
köprümüz var, belki bilmeyenlerimiz olabilir, orada bir gümrük
kapısının açılmasında, dokuz yılda, maalesef,
bütün ısrarlarımıza rağmen olumlu bir netice elde edemedik.
Uzunköprüde bir gümrük kapısının açılması,
Uzunköprüdeki ekonomik, sosyal ve siyasal refahın artmasına çok
olumlu etkiler yapacaktır. Bunlar, bu ifade ettiğim şeyler
parayla, pulla, kaynak ayırarak, bütçe ayırarak yapılabilecek
şeyler değil. Bunlar, sadece Parlamentonun ve Parlamentoyu temsilen
Bakanlar Kurulunun siyasi iradesiyle, aynı bu şekilde yaptığımız
karşılıklı iş birliği anlaşmalarıyla
çözülebilecek olan şeyler. Yani yürütmenin biraz daha Edirnenin
sorunlarının çözümüne yönelik daha dikkatli, daha duyarlı, daha
istekli davranmasıyla ilgili olan şeyler ama, maalesef, biz
Edirneliler bu anlamda AK PARTİ İktidarının çok da fazla
Edirneye katkı yaptığını söyleyebilmemiz mümkün
değil.
Bu duygu ve
düşüncelerle Yunanistanla yapılmış olan iş
birliği anlaşmasının ülkemize, memleketimize ve
Yunanistana hayırlı olmasını diliyorum.
Yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
- Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu
adına Edirne Milletvekili Sayın Necdet Budak. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Sayın Budak,
mikrofonu açmadan evvel bir şey soracağım arkadaşlara, grup
başkan vekillerine: Bu maddenin özelliği ne, bütün arkadaşlar
konuştu?
SUAT KILIÇ
(Samsun) Edirne maddesi Sayın Başkan.
BAŞKAN
Buyurun Sayın Budak.
AK PARTİ
GRUBU ADINA NECDET BUDAK (Edirne) Sayın Başkan, söz konusu
sözleşme hakkında grubum adına söz almış bulunuyorum.
Türkiye'nin
ekonomisini yakından ilgilendiren bir konu çünkü İpsalaya
açılacak İpsala-Kipi Gümrük Kapısı -yeni bir ilave
köprünün- aynı zamanda Türkiye'nin Avrupa Birliğine ihracatı
anlamında çok önemli. Hem Yunanistan tarafında hem de Türkiye
tarafında, kapının her iki tarafında duble yollar
tamamlanmış durumda ve Başbakanımız Sayın Recep
Tayyip Erdoğan birçok kez İpsalada ve Yunanistanda temaslarda
bulundu, bu temaslar sonucunda her iki ülkenin bakanlar kurulu temsilcilerinin
de iyi niyeti ve temennileriyle bu
anlaşmalar yapılmaya başlandı. Ben, Hükûmetimize
Yunanistanla böyle bir anlaşma yapmasından dolayı gerçekten
Edirne Milletvekili olarak, sınır ili milletvekili olarak
teşekkür ediyorum.
Her iki ülkenin
de ticaret hacminde çok büyük ilerlemeler var. Eğer ekonomi ve maddi
sorunlar çözülürse -biraz önce konuşmacılar da burada ifade etti-
barışın sağlanmasının, komşuluk
ilişkilerinin sağlanmasının çok önemli olduğunu
düşünüyorum bu bakımdan.
Biz Yunanistan ve
Bulgaristanın, komşu ülkelerimizin ciddi bir ekonomik kriz
içerisinde olduğunu takip ediyoruz. Edirne olarak da yakından takip
ediyoruz. Onların da kısa sürede toparlanmasını temenni
ediyoruz.
Sayın
milletvekillerimiz burada söz aldılar. Biz dünyanın en modern ikinci
büyük kapısını -Kapıkuleyi- AK PARTİ
İktidarı döneminde TOBBla birlikte organize ettik. İpsala
Gümrük Kapımız da aynı zamanda dünyada ender modern gümrük
kapılarından birisi.
Ben burada çok
fazla vakit almamak adına
Eskiköy Sınır Kapısıyla
ilgili -milletvekilimiz ifade etti- biz Türkiye tarafı olarak her türlü
girişimlerimizi Dışişleri Bakanlığı
nezdinde, Sanayi Bakanlığı nezdinde, bütün bakanlıklar
nezdinde tamamladık. Ama bu anlaşmada da olduğu gibi, her iki
ülkenin mutabakatı olmadan bir anlaşmayı yapmak mümkün
değil. O bakımdan biz Eskiköyün açılması için her türlü
girişimimizi yapıyoruz fakat Yunanistanın evet demesi gerekir.
Bir de son cümle
olarak
Milletvekilimiz burada Edirnenin AK PARTİ Hükûmeti döneminde
biraz gözden ırak olduğunu ifade etti. Ben detaya girmemek adına
tek bir cümleyle söylüyorum: Burada seksen bir ilden milletvekilleri var.
CNBC-e dergisinin 2010 Eylül sayısında Edirnemiz eğitimde,
sağlıkta, tarımda, ulaşımda, farklı kategorilerde
olmak üzere ilk on il arasında, ilk beş il arasında. Bu da AK
PARTİ Hükûmeti döneminde cumhuriyet tarihindeki en büyük hizmetlerle
gerçekleşti. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Ben bu
düşüncelerle saygılarımı sunuyorum. Sağ olun. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Madde üzerinde
başka söz isteyen var mıydı?
SAFFET KAYA
(Ardahan) Var
Ardahandan Edirneye kadar
BAŞKAN
Hayır, gördüğünüz gibi, Edirne ağırlıklı
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
2nci maddeyi
okutuyorum:
MADDE 2- Bu Kanun
yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
3üncü maddeyi
okutuyorum:
MADDE 3- Bu Kanun
hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.
BAŞKAN -
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Tasarının
tümü açık oylamaya tabidir.
Açık
oylamanın elektronik oylama cihazıyla yapılmasını
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Oylama için bir
dakika süre veriyorum ve oylamayı başlatıyorum:
(Elektronik
cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN -
Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Yunanistan Cumhuriyeti Hükümeti Arasında
İpsala-Kipi Sınır Geçiş Bölgesinde İki Ülke
Arasında İkinci Bir Karayolu Sınır Geçiş Köprüsü
İnşa Edilmesine İlişkin Anlaşmanın
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
açık oylama sonucu:
Kullanılan Oy Sayısı: 250
Kabul : 250(x)
Kâtip Üye Kâtip
Üye |
Harun
Tüfekci Gülşen
Orhan |
Konya
Van |
15inci
sıraya alınan, Uluslararası Kalkınma Hukuku Örgütünün
Kuruluşu Hakkında Anlaşmaya Katılmamızın Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri
Komisyonu Raporunun görüşmelerine başlayacağız.
15.-
Uluslararası Kalkınma Hukuku Örgütünün Kuruluşu Hakkında
Anlaşmaya Katılmamızın Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/644) (S.
Sayısı: 562)(xx)
BAŞKAN
Komisyon? Burada.
Hükûmet? Burada.
Komisyon raporu
562 sıra sayısıyla bastırılıp
dağıtılmıştır.
Tasarının
tümü üzerinde, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına İstanbul
Milletvekili Sayın Mithat Melen.
Buyurun
Sayın Melen. (MHP sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA
MİTHAT MELEN (İstanbul) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Uluslararası Kalkınma Örgütünün kuruluşu
hakkındaki anlaşmaya katılmamızla ilgili taslak üzerinde
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına konuşmak üzere söz aldım.
Yüce heyeti saygıyla selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, kalkınma hukuku çok yeni bir kavram ve dünyada özellikle
İkinci Dünya Harbinden sonra ortaya çıkan bir kavram. O güne kadar
kalkınma hukuku göz ardı edilmiş bir kavram. Niye? İkinci
Dünya Savaşından sonra, özellikle uluslararası kuruluşların
daha etkin olarak çalışmaya başlaması ve kurulmuş
olmaları ve özellikle kalkınmaya kredi vermeleri ve
kalkınmayı ve dengeli büyümeyi dünyada destekler hâle gelmeleri,
kalkınma hukukunu da gerçekten önemli bir biçimde ortaya getirmiş,
sunmuştur. Yani kalkınma hukuku kavramı hepimiz için yeni bir
kavram.
(x) Açık
oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.
(xx) 562 S.
Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.
Zaten, hiç
Böyle, belli oluyor, kalkınma hukuku kavramını ilk defa
duyduğunuz, dinlemediğinizden de belli oluyor. Beni dinlemek önemli
değil de konu önemli, onun için ben söylüyorum. Ayrıca, bu yasa için
de, sırf formalite için de konuşmak istemiyorum, anlamak, biraz
karşılıklı birbirimizi dinlememiz gerektiği
kanısındayım.
Özellikle
Birleşmiş Milletler son yıllarda Rotterdamda Kalkınma
Hukuk Enstitüsünü kurmuştu ve buna büyük destekler vermişti. Fakat,
bu resmî bir enstitü değildi. Ancak bu konuda önemli katkılarda
bulunuyordu. Neden böyle bir enstitüye izin var? Şimdi, hep iddialar
vardır, bu Mecliste de çok ileri sürülmüştür bu iddialar. Özellikle
İkinci Dünya Harbinden sonra -arz etmiştim demin- böyle bir hukukun
ortaya çıkması, başta kalkınmakta olan ülkeleri korumak
amacıyla -yani bunun içerisinde biz de varız- ve son elli seneden
beri bu kalkınmayı uluslararası fonlardan yararlanarak
yaptığımız için de bu fonlara kavuşmak, bu fonlarla
müzakere etmek, bu fonlarla ilgili, hakikaten, yaptırımları yerine
getirmek çok teknik bir birikimi de beraberinde getiriyor ve ciddi bir hukuki
birikimi de beraberinde getiriyor. Şu anda mesela dünyada en çok para
kazanan hukukçular arasında kalkınma hukukuyla uğraşan
hukukçular vardır çünkü bir sürü müessese bunu yerine getiriyor. Onun
için, başta uluslararası kuruluşlar bu müzakereleri yaparken
karşılarına bir şey empoze etmekten de yavaş
yavaş çekinir hâle geldiler. Biraz önce arz etmeye
çalıştım. Biz mesela Dünya Bankasından bir kredi
alırken veya bir başka kuruluştan kredi alırken bir parça
da bu müzakere tekniklerini bilmeden onun şartlarını yerine
getirir hâldeyiz. Niye? Onların empoze ettiği şartları
Yani siz bir otomobil alacaksınız, misal veriyorum, mesela sizin
ihtiyacınız olan otomobil çok parlak bir otomobil olmayabilir ama
sizin ihtiyacınız olan, işte, tarlada da gidebilecek, efendim,
motorunun şu güçte olması veya işte efendim, çekiş gücünün
şu güçte olması gereken bir otomobil olabilir ama size çok lüks bir
otomobil verebilir mesela bir uluslararası kuruluş. Niye? Çünkü o da
kendini ve kendi ülkesini, çok büyük katkılarda bulunan
ortaklarını desteklemek zorundadır bir yerde. Yani, nereden daha
fazla para alıyorsa onu destekleyecektir. Onun için, hani hep bu laflar
çok var dünyada, işte, sömürüyor, ediyor falan. Efendim, hiç kimsenin
kimsenin gözünün yaşına bakmadığı bir dünyada
yaşıyoruz tabii. Bütün bu uluslararası kuruluşlar da dâhil
olmak üzere belirli çıkar gruplarının mutlaka etkisindedir ama
onu da korumak, aynı insanların elbisesi gibi, nasıl elbiselerimiz
varsa, nasıl giysilerimiz varsa, işte hukuk da gerçekten sosyal
yaşamın giysisi; üzerinizi örtüyor ve koruyor birtakım
şeylere karşı, tehlikelere karşı, soğuğa
sıcağa karşı. İşte, burada da öyle. Onun için,
bir hukuk kavramını uluslararası anlamda kalkınmaya
getirmenin de başka bir yararı var. Niye? Dengeli kalkınmak
Mesela
İkinci Dünya Harbinin çıkış sebepleri arasında birçok
şey söylenir ama en önemli sebeplerden bir tanesi, üye ülkelerin
birbirleri arasındaki ekonomik dengesizlikleridir. O ekonomik
dengesizliklerdir ki, kalkınmaya çalışan birtakım ülkenin
birbirini geçme yarışı içerisinde birbirinin
boğazını sıkmasıyla sonuçlanmıştır.
Belki Avrupa Birliğinin de kuruluş nedeni budur, yani dengeli
kalkınma ve rekabet gücünü artırabilmek için.
Gerçekten,
kalkınma artık bir yerde, dünyada herkesin konuştuğu bir
kavram hâline geldi. Yani kalkınmaktan bahsediyoruz ama bu kavramı
biraz daha açarsak, aslında insan refahının
artırılmasıyla ilgili. Bakın, bütün uluslararası
kuruluşların birinci maddesinde, çok açık ve net bir biçimde
insan refahının artırılmasından bahseder. Yani insan
refahı için o kuruluşlar var, insan refahı olmazsa o
kuruluşların mevcudiyetine zaten gerek yok. Şimdi, hiç bu
kısmını da unutmuyoruz. İnsan refahı da nasıl
artacak? Yani önce bir hukuki üstünlüğünüz olacak, hukuk tarafından
korunacaksınız. Hukuk devleti diye hep sık sık bundan
bahsediliyor. Anayasada da bu yazıyor ama hukuk ile ekonominin
arasındaki ilişkiyi doğru dürüst kurabilmiş değiliz
daha. Bütün dünyada bu böyle, yani sadece bizde
değil. Yani bütün dünyada yavaş yavaş ekonomi hukuku
dersleri de verilmeye başladı. Bizim üniversitelere girmedi maalesef.
Ekonomi hukuku diye çok önemli bir kavram gelişmeye başladı
çünkü gerçekten hukuksuz bir ekonomi
İşte, o zaman hep şeyden
bahsediyoruz, adil bölüşümden, paylaşımdan. Ama devletin
varlığı da hukukla ilgili. O yüzden bunlardan bahsediyoruz.
Şimdi,
Uluslararası Kalkınma Hukuku Örgütü önemli bir örgüt hâline geliyor,
gerçekten bu anlamda. 23 üyesi var, 93ten beri ayakta ama yeni bir yapıya
kavuşturuluyor. Merkezi Hollandada idi, o enstitü kalktı ortadan,
şimdi Romaya geliyor. Ve yine burada, altını çiziyorum, bir
meclis kurulacak, yani her üye ülkeden birer temsilciyle bir meclis. Şimdi,
burası çok önemli bir nokta. Niye önemli? Biz Türkiye olarak bir sürü
uluslararası kuruluşun üyesiyiz ve bir sürü uluslararası
kuruluşa da üye olmaya çalışıyoruz ama bir türlü bu
uluslararası kuruluşların içerisinde önemli yer alamıyoruz.
Niye? Böyle bir politikamız yok. Niye yok biliyor musunuz? Bu eğitim
standartlarıyla, Türkiyedeki bu yapıyla
Bir kere, her şeyden
önce dünya için, dünya insanı olmak için adam yetiştirmediğiniz
sürece uluslararası kuruluşların içinde kolay olamazsınız.
Onların okullarından mezun olursanız ancak olursunuz, Türkiye
okullarından değil.
Şimdi, bugün
bir karar gördüm ben. İnanamadım, gözlerime inanamadım
-eğitimden bahsederken, hazır Sayın Bakan da burada, dinlemesine
de gerek yok, hiç olmazsa kayıtlara geçsin- yirmi beş gün tatil
ediyorsunuz liseleri. Niye? İmtihana girecekler diye. Bakın, o zaman
bu devletin bütün okullarını kapatalım, gerçekten
kapatalım. Bu işi sadece kurslarla yönetelim. Böyle bir
disiplinsizlik olabilir mi? Çünkü çocuklar rapor alıyorlar. Evet, ona
karşı ne yapıyorsunuz? Yirmi beş gün okulları resen
tatil ediyorsunuz. Nasıl Millî Eğitim Bakanı böyle bir
şeyin altına imza atar? Hani, nasıl dünyayla rekabet
edeceğiz biz? Dünyanın neresinde böyle bir karar alınıyor?
Bakın, dünya
Hani Avrupa Birliğine entegre olacaktık?
İşte, geçen hafta konuşuyorduk Avrupa Birliği
temsilcileriyle.
RIDVAN YALÇIN
(Ordu) Nimet Hanım dinlemiyor Sayın Melen.
MİTHAT MELEN
(Devamla) Çok önemli değil Hoca çünkü nasıl olsa dinleyecekleri gün
gelir. Çünkü hepimizin evladı var. Bakın, hepimizin çocuğu var,
binlerce çocuğumuz var. Bu disiplinsizliğe nasıl
alıştırırız çocukları! Nasıl böyle tatille
geçirtebiliriz bu işi! Yani bir yerde, şimdiden oturuyoruz, öyle bir
hâle getiriyoruz ki işi, çocuklar... Hep, ben Liselerde hukuk dersi
verilsin, ekonomi dersi verilsin. derken onun yerine yirmi beş gün
havadan tatil veriliyor. Yani mesela, biz, ikide bir burada yoklama
yapıyoruz, işte, niye? Zamanında geldin, gitmedin
diye. Bu
çocuklar nasıl disipline olacaklar bu şeyle? Ondan sonra da,
uluslararası kalkınma örgütünden, hukuktan falan bahsediyoruz burada.
Çok zor
işler bunlar. Tabii, nasıl olsa önemli değil sizin için ama
önemli olacak bir gün, dikkat edin. Hukukun üstünlüğü, hep hukukun
üstünlüğü... Ama nasıl olacak o hukukun üstünlüğü biliyor
musunuz? İyi yönetişimle olacak, gerçekten, kalkınma
iktisadının gelişmesiyle olacak. İyi yönetişim olmadan
nasıl yapacaksınız? İyi yönetişim için de düzgün
yöneticiler lazım. Israrla düzgün olmayan yöneticileri, keyfî yöneticileri
atamaya başladığımızdan beri... Bunu nasıl elde
edeceğiz?
Bakın,
apartmanınızda kalorifer yanmazsa, efendim, ufacık bir şey
olursa, işte, park ışıklarınız yanmazsa bas bas
bağırıyorsunuz. Ama iyi yönetilmeyen bir ülkede hiç kimsenin
sesi çıkmıyor, Ziyanı yok. diyorsunuz. Ama bunları biz
halledeceğiz işte. Belki Uluslararası Kalkınma Örgütü de bu
dengesizlikleri kaldırmak için ortada, hukukun üstünlüğünü ortaya
çıkarmak için ortada. İşte, nedir? Yabancı
yatırımcının, uluslararası ticaretin, özellikle
müzakere kapasitesini artırmak için, eğitim verebilmek için,
eğitim projelerini desteklemek için, danışmanlık hizmetleri
için.
Şimdi,
mesela, hukuki kaynakların toplanması basit gibi geliyor ama çok zor.
Mesela, kalkınma hukukuyla ilgili de böyle bir mesele var. O hukuki
kaynakların toplanıp gerçekten bir yere kanalize edilip elinizin
altında kullanmak için... Bizim -hep konuşuyoruz- Türkiye çok
tecrübeli, elli yıldır bu kredileri alıyor. Elli
yıldır, ben çok iyi biliyorum ki uluslararası hukuk
müesseselerine inanılmaz paralar veriyoruz; kendi hukukçularımızı
yetiştiremiyoruz, onları gerçekten uluslararası
kuruluşların içerisine sokamıyoruz. Niye? Çünkü biz hukuka
saygı duymuyoruz ki, hiç hukuk kavramına. Biz nasıl
yapacağız bunları? İşte belki eğitim, teknik
yardım, danışmanlık, araştırma, yayın
Belki
bu uluslararası kuruluşların tek faydası o, oralardan bir
şeyler kapmak; oralara vermek başka ama oralardan bir şeyler
kapmak. Onları da sadece para verir kuruluşlar olarak görmeye
başladık. Meşhur Avrupa İmar Kalkınma
Bankasının statüsünde Türkiye donör bir ülkeydi, onu nedense
birdenbire çevirdik, kredi alabilen bir ülke. Çünkü uluslararası
kuruluşları bile kredi alınan bir ülke olarak görüyoruz. Hâlbuki
dünya yönetiminde önemli yer alan, dünya ekonomik yönetiminde önemli görev yapan,
dünyayı yönlendiren bu kuruluşları bir türlü biz yönlendirmeye
kalkmıyoruz, sadece onlar bize kredi versin, işte borçları
çevirelim, daha fazla ayakta görelim diye düşünüyoruz, daha fazla rahat
edelim diye düşünüyoruz. Hâlbuki öyle değil. Türkiye büyük ülke.
Türkiye büyük ülke nutuklarını herkes söylüyor. İşte
2002de böyle oldu, 2011de böyle oldu. diye hep devamlı nutuklar
atılıyor, ilanlar veriliyor. Sonra ne yapıyoruz? Hiç
geleceğe dönük bir tek kelime edilmiyor buralarda. Hep yarın, hep
yarın hâlbuki, hep yarın... Günü kurtarmaya
çalışıyoruz. Çok yazık. Yani niye yazık? Çünkü dört
yıldır, ben de bu şerefli kurumun gerçekten bir temsilcisi
olarak iftihar ediyorum bu kurumla. Çünkü demokrasi bu demek, burası demek
ama bu kurumun geleceğe dönük işler yapması lazım. Geleceğe
dönük işler yapmıyor. Sadece yasama yetkisi, günlük işi
kurtarmak demek değildir, geleceği planlamaktır, geleceği
düzenlemektir, gelecekle ilgili Türk toplumunun önünde hizmet vermektir.
Hâlbuki biz, Türk toplumunun arkasındayız. Meseleler geldikçe biz
meseleleri çözmeye çalışıyoruz, gelmeden önce değil.
Şu kürsülerden 2023 yılını mesela düşünenleri bir
dinleyebilsek ne kadar iyi olur? Ama yok, beş günlük, yirmi beş
günlük tatil çocuklara, gitsinler, imtihanlara daha fazla
çalışsınlar. Ondan sonra Türkiye kursçulukla yönetilsin. Ben
kurslara falan karşı değilim ama böyle bir şey olur mu? Ya
devlet olarak varsınız ya yoksunuz. O zaman o devlet
okullarını kapatmanız lazım. Böyle bir şey olmaz.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Uluslararası Kalkınma
Hukuku Örgütünün Kuruluşu Hakkında Anlaşmaya müspet oy
vereceğimizi bildirir, yüce heyeti saygıyla selamlarım. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Melen.
Sayın
Şandır, 60ıncı maddeye göre mi, soru için mi?
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Soru için.
BAŞKAN
Peki, hay hay.
Barış
ve Demokrasi Partisi Grubu adına, Şırnak Milletvekili Sayın
Hasip Kaplan.
Buyurun
Sayın Kaplan.
BDP GRUBU ADINA
HASİP KAPLAN (Şırnak) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Barış ve Demokrasi Partisi Grubu adına söz
aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Uluslararası
Kalkınma Hukuku Örgütü, özellikle merkezi Romada bulunan bir
uluslararası kuruluş. Amaçlarına baktığımız
zaman, hukukun üstünlüğü ve iyi yönetişimin, kalkınmakta olan ve
iktisadi dönüşüm içerisinde olan ülkelerde tesis edilmesi ve
geliştirilmesi ve uygulamaya katkı sağlanması
amacını gerçekleştiriyor. Tabii, böylesi uluslararası hukuk
kuruluşları
Eğer
dünyanın 16ncı büyük ekonomisi olan Türkiye iddialı bir ülke
olmak istiyorsa, bu tür uluslararası kuruluşlarda sadece
sözleşmeleri imzalayan, onaylayan bir ülke olarak değil,
katılan, hazırlanmasına katılan, yönlendiren, etkin bir
ülke olmak durumunda. Ancak, maalesef, bu tür konularda Türkiye, hem pasif hem
de birçok uluslararası sözleşmede çekinceli bir hayat süren bir ülke
durumunda, yani korkularıyla beraber. Bunun dışında, bu tür
sözleşmeleri imzalamayan bir ülke de aynı zamanda.
Bu örgütün
merkezinin Romada bulunması bir tesadüf değil. Elbette
Birleşmiş Milletlerde gözlemci statüsü olan bir kuruluş bu.
Bunun ilgi alanına baktığınız zaman, şu an Kuzey
Afrikada, Arap ülkelerinde, Orta Doğuda ve olayların
yaşandığı tüm ülkelerde, gelişmekte olan; hukukun az,
diktatörlüğün de çok uzun ömürlü olduğu bu ülkelerde bu tür bir
uluslararası kalkınma hukuku örgütünün kurulmasının önemli
olduğunu düşünüyoruz ve grubumuz adına da olumlu oy
kullanacağımız bir konu. Şu ara üye
sayısının 50 civarına yükselebileceği tahmin ediliyor
bunun ancak burada şunu açıkça ifade etmekte büyük yarar görüyorum:
Biraz ülkeleri, dünyayı, gelişmeleri görmek lazım. İkinci
Dünya Savaşının külleri üzerinde, milyonlarca insanın
ölümüne neden olan faşizmin, ırkçı milliyetçiliğin
Avrupayı harabeye çevirdiği günlerde hukukçular, aydınlar,
sanatçılar, bilim insanları el ele verip Nasıl yeni bir Avrupa,
nasıl yeni bir uluslararası bölgesel pakt, nasıl
uluslararası sözleşmeler yaparız? diye kafa
yormuşlardı. Oysaki baktığınız zaman,
değişimin ve dönüşümün iki öncü gücü olduğunu görürsünüz.
Bunlardan birisi hukuk, birisi de siyasettir.
İkinci Dünya
Savaşının külleri üzerinde binlerce aydın bilim
insanı bir araya gelerek Avrupa Konseyinin hem bugünkü fikir
altyapısını oluşturdular hem İkinci Dünya
Savaşına neden olan, milyonların ölümüne neden olan
faşizmin mahkûm edilmesinde etkin rol oynadılar hem de insan
hakları hukukunun gelişmesine büyük katkı sundular. Avrupa
İnsan Hakları Sözleşmesi de o tarihlerde gündeme geldi ve yine
baktığınız zaman 1950li yıllarda Avrupa İnsan
Hakları Sözleşmesinin hazırlanmasında Roma merkezdir.
Roma hukuku hukuk okuyanların hep aklında kalmıştır
ama İtalya bir Avrupa ülkesi olarak uluslararası hukukun,
sözleşmelerin ve kurumların oluşmasındaki etkin gücünü
sadece bununla veya sadece bugün oy vereceğiniz Uluslararası
Kalkınma Hukuku Örgütünün kuruluşuyla değil, Uluslararası
Ceza Mahkemesinin fikir öncülüğüyle de yaptı. Evet,
insanlığa karşı işlenen suçlar, soykırım ve
halklara karşı istibdat yönetimlerinin tehditleri söz konusu
olduğu zaman Uluslararası Ceza Mahkemesi fikrinin en iyi Romada
yeşerdiği, şekillendiği biliniyor.
Peki, şunu
biliyor musunuz şu güzelim ceylan derisi koltuklarda oturan
milletvekillerimiz: Avrupa Konseyinin kırk altı üye ülkesinden sadece
Türkiyenin Uluslararası Ceza Mahkemesini
imzalamadığını ve neden imzalamadığını
biliyor musunuz?
Evet, Türkiye
kırk altı ülke içinde imzalamayan bir ülke. Gariptir, Clinton
zamanında bu sözleşmeye imza atan Amerika, Bush döneminde
imzasını geri aldı. Amerika ne yaparsa bizim de onu
yaptığımızı, hani biraz da Küçük Amerika söylemini
sağ liberal veya kapitalist çevrelerin sıkça
kullandığını dikkate aldığınız zaman
nasıl bir izleme mantığı olduğunu görüyorsunuz.
Şimdi, bunun
hemen akabinde Birleşmiş Milletler ikiz sözleşmesinden biraz
bahsetmek istiyorum. 1966da imzalandı. Peki, Türkiye bu sözleşmeleri
imzalamak için niye otuz yıl bekledi? Avrupa Birliği süreci geldi,
bir dayatma oldu, bu dayatma sonucu Türkiye bunları imzalamak zorunda
kaldı.
Şimdi
Uluslararası Ceza Mahkemesinin soykırım, savaş suçları
ve insanlığa karşı suç gibi suçları kovuşturma
yetkisine sahip olarak tasarlanması, bunun mahkemesinin kurulması,
savcılarının göreve başlaması,
anlaşılıyor ki bu kürsüde gelip konuşan El Beşir
hakkında tutuklama kararı vermesi, Miloseviçi yargılaması
Yugoslavyada yaşanan suçlarda ve günümüzde Türkiye'nin hâlâ bu
sözleşmeyi imzalamaması gerçekten hazin bir durumdur.
Değerli
milletvekilleri, bakın, Barış Endeksinin
barışçıl ülkeler sıralamasında en başta yer alan
ülke Yeni Zelanda; olayların, şiddetin olmadığı ve
yine çatışma, sokak gösterileri, askerî harcamalar gibi kriterlerin
en düşük olduğu, insan haklarına saygılı, en yüksek
puan toplayan ülke. Onu İzlanda, Japonya, Avusturya ve Norveç izliyor.
Listenin ilk 10 sırasında da İskandinav ülkeleri yer
alıyor. Peki, Türkiye'nin kaçıncı sırada yer aldığını
biliyor musunuz? Söyleyeyim arkadaşlar size: 126ncı sırada yer
alıyor Türkiye! Hem de kimden sonra biliyor musunuz? 144üncü sırada
İsrail, 143üncü sırada Rusya ve bu ülkelerin içinde şu an
olayların geliştiği birkaç Kuzey Afrika ülkesinin durumu da
Türkiye'den iyi gözüküyor.
Şimdi ben
bunu bir kenara bırakıyorum ve şöyle bir iki noktaya
hafızanızı getirip biraz tazelemek istiyorum. Condoleezza
Riceın 7 Ağustos 2003te Washington Post gazetesinde bir
yazısı yayımlandı, hatırlayan var mıdır bilmiyorum
içinizde, bugünlere ışık tutması açısından vurgu
yapmakta yarar var. Bu makalede 22 devletin, rejimin sınır ve
haritalarının değiştirileceğini, Türkiyenin de
bunların içinde olacağını anlatıyor ve Kuzey Afrika,
Orta Doğu ülkeleri bu 22 ülke olarak geçiyor. Evet, Büyük Orta Doğu
Projesi enteresan bir projedir. Orta Doğunun kontrolü, İsrailin
güvenliği, zengin petrol ve doğal gaz kaynaklarını
denetlemek; Avrupa Birliği, Çin, Japonya gibi bölgedeki gelişen
ülkeleri uzak tutmak, rekabette önüne geçmek ve var olduğu iddia edilen
İslami terörle cebelleşmek. Böyle bir proje mantığı
olarak şekilleniyor. Şimdi, Condoleezza Riceın bahsettiği
22 devletin rejim ve haritaları değişecekse, eğer bunlar da
Kuzey Afrika ve Arap ülkeleri -söz konusu- ise burada oturup herkesin biraz
düşünmesi gerekiyor.
Evet, sadece bu
değil, size Birleşmiş Milletler Genel Kurulunun 2625
sayılı Deklarasyonunu okumak istiyorum, hangi şartlarda self
determinasyon hakkına, kendi kaderini tayin hakkına
başvurulacağı hakkındadır bu. Tanımlarsak, bir
ülkenin hükûmeti, toplumun tümünü temsil etmiyorsa, ülkenin yönetimi demokratik
değilse, sömürgeciliğe karşı savaşlarda, özellikle
şiddete ve terörizme başvuruluyorsa, bunu meşru olarak addediyor
Birleşmiş Milletler Deklarasyonu. Şimdi, bu Deklarasyon
karşısında değerli arkadaşlarım, size birkaç
şey okuduktan sonra Türkiye dış politikasıyla
bağlantısına geleceğim. Mübarek otuz yıl, Zeynel
Abidin Tunusta yirmi üç yıl, Buteflika Cezayirde on iki yıl, Kral
Muhammed Fasta on iki yıl, El Beşir Sudanda on sekiz yıl, Kral
Hüseyin Abdullah elli sekiz yıl, Şeyh Halife Bin Selman Bahreynde
kırk yıl, yine Suudi Arabistanda krallık on yıl, Saleh
Yemende otuz yıl
Şimdi bu size neyi anlatıyor bu gelişen
olaylar; Tunus, arkasından Mısır, Yemen, Bahreyn, sonra,
şimdi Libya? Bence bunu çok iyi düşünmek gerekiyor.
Derler ki Abraham
Lincoln köleliği kaldırdığında, köleler özgürce ayakta
durabileceklerine inanmadıkları için gidip efendilerine yeniden
bağlılık sözü vermişler, geçmiş tarihlerin
sayfalarında. Ancak bugün sosyal paylaşım
ağlarının, İnternetin, Facebookun, YouTubeun, Twitterin
ve her türlü bilişimin anlık duruma getirdiği bir dünyada
yaşıyoruz arkadaşlar. Bu anlık yaşam içinde Türkiyede
gerçeklik yerlerini bulacaktır.
Şimdi, ben
bu dış politikada Türkiyenin konumuna baktığım zaman,
etkisiz, olayları öngöremeyen, olayları takip edemeyen, dış
politikası çökmüş, Ulaştırma Bakanlığı öne
çıkan ve oradaki mağdur vatandaşlarımızı
Türkiyeye taşıma çaba ve endişelerinin yer
aldığı bir dış politika... Bunun temel sebepleri de
vardır arkadaşlar, bunun temel sebeplerini çok uzakta aramamak
lazım.
Sayın
Dışişleri Bakanı 2003ten yani AK PARTİ
İktidarından bu yana Başbakanın danışmanı ve
Dışişleri Bakanı; Stratejik Derinlik Doktrini adlı
bir kitabın da yazarıdır. Şimdi, bu doktrine
baktığınız zaman, komşularla sıfır sorundan
bahsediliyor; hatta 100 entelektüel içinde adı Zero Problem namıyla
geçer, soğuk savaş döneminden neo Osmanlıya geçişi
anlatır. Ama tespitlerinde ilginç bir durum vardır, bu tespit
noktasını sizlerle paylaşmak istiyorum, diyor ki: Türkiye
Başbakanı, Cumhurbaşkanı ve Dışişleri
Bakanının bölge ziyaretlerine ağırlık vermesinin
nedenini Orta Doğu liderleri arasında bağlantıyı
kurabilecek tek siyasi iradenin bu kişiler olmasına bağlamaktadır.
Evet, Türkiye, İsrail, Suriye, Lübnan, vesair
Şimdi,
soruyorum: Kaddafinin durumu ortada. Mübarek gitti, Bin Ali gitti. Yemendeki
Cumhurbaşkanı Bir daha aday olmayacağım. diyor. Bütün bu
liderler, bu hanedanlar, diktatörlükler tek tek gidiyor. Şimdi,
Türkiye'nin dış politikası bu kişilerle iyi ilişki
üzerine mi kurulacak? Eğer tarih bağlarınız, kültür
bağlarınız, din ortaklığınız varsa Bu
mazlum halkların başkaldırısında biz onlara nasıl
öncülük ederiz; onları zulümden, katliamdan, diktatörlerin gazabından
nasıl daha fazla koruyabilirizin politikasını nasıl
geliştirilebiliriz anlayışı ne zaman yeşerecek ki
Türkiye o etkin ve önemli gücünü sağlayabilsin?
Evet, bu
dış politikada çok enteresan bir vurgu daha: Türkiye'nin
dış politikasında ritmik diplomasi. Şimdi, bu ritmik
diplomasi de çok enteresan. Türkiye, Afrika Birliği, Arap Birliği,
Amerikan Devletleri Örgütü gibi örgütlerde gözlemci statüsüyle yer alırken
Asyada İşbirliği ve Güven Artırıcı Önlemler
Konferansının dönem başkanlığını
üstleniyor.
Arkadaşlar,
dünyanın 16ncı büyük ekonomisinden, Kafkaslar, Balkanlar, Orta
Doğu ortasında lider, önder olabilecek büyük güç potansiyelinden
bahsediyoruz. Siz, Romada yapılan anlaşmaların bir tanesinin
örneğini Türkiyede, İstanbulda gerçekleştirebiliyor musunuz?
İstanbulda Kuzey Afrika ülkelerini, Orta Doğu ülkelerini, Arap
ülkelerini, aydınlarını, hukukçularını, insan
hakları savunucularını, bilim insanlarını,
akademisyenlerini, sanatçılarını yani vicdan sahibi
olanları bir araya getirip İstanbulda bu sorunun
ortaklaşmasını konuşabiliyor musunuz? Buna öncülük
edebiliyor musunuz? Güç budur. Siz, yeni 21inci yüzyılın
manifestosunu, bildirgesini, sosyal dayanışma ağını
kurabiliyor musunuz? Bunun projesini gerçekleştirebiliyor musunuz?
Kalıcı olan budur. Yine 21inci yüzyılda gelişen
değerlerin, insan hakları, hukuk, barış, demokrasi, çevre,
ekoloji, değişim, dönüşüm ve yeniden yapılanma olduğu
gerçeği dikkate alınınca, Türkiye kendi içinde
sorunlarını çözmeden, otuz yıldır darbe anayasalarıyla
idare edilirken, kendi seçim barajlarıyla seçime giderken, seçime giderken
yurt dışı seçmen kütüğü dahi olmazken kendi bu hâliyle
neyin örneği olacak arkadaşlar? Hangi anlamda bunları başka
ülkelere demokrasi diye verebilecek? Bu son derece
sıkıntılı bir durum arz ediyor.
Ben, burada, 1985
Birleşmiş Milletler kararlarındaki bu kurulacak hukuk
kuruluşu katkı sunmayı amaçlıyor gelişmekte olan
ülkelere, 159 sayılı Kararından da söz etmek istiyorum.
Irkçı, antidemokratik ve totaliter devletlerin hukuka aykırı
olarak bulundukları, işgal ettikleri ve sömürge olarak
kullandıkları yerlerdeki halkları umutsuzluğa iterek
onları teröre, şiddete başvurma zorunda
bıraktıkları durumlarda Birleşmiş Milletler Genel
Kurulu farklı bir yaklaşım tarzı sergiliyor. Şimdi soruyorum:
Evet, Türkiye bu rolünü nerede oynuyor, Birleşmiş Milletlerde mi,
Avrupa Birliğinde mi, İslami örgütün dönem
başkanlığını yapıyor, orada mı, Avrupa
Konseyi Parlamenterler Meclisinin Başkanı da AKPli, orada mı
yapıyorsunuz, nerede yapıyorsunuz? Yani bu ezilen, mazlum
halkların haklı başkaldırısına hangi mekânda,
hangi platformda ellerinizi uzatacaksınız? Bunu
yapamayacağınızı biliyoruz. Onun için, Türkiye'nin
vicdanından sosyal dayanışma forumunu gerçekleştirebilecek
arayışların da sivil bir çıkışla ortaya
çıkabileceğine inanıyoruz.
Bu duygularla
hepinizi saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Kaplan.
Soru-cevap
işlemine geçiyorum.
Sayın
Şandır, buyurun.
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Sayın Başkan, teşekkür ederim.
Aslında
sorum Sayın Millî Eğitim Bakanına ama Hanımefendi salondan
ayrıldılar, Sayın Bakanımıza sormak durumunda
kalıyorum.
Görüştüğümüz
uluslararası sözleşme Kalkınma Hukuku Örgütünü kurma
sözleşmesi. Kalkınma, insan merkezli, insanın güvenliğini,
refahını, mutluluğunu geliştirmeyi amaçlayan bir hukuk ve
bunun örgütünü kuracak sözleşmeyi konuşuyoruz.
Şimdi,
Sayın Millî Eğitim Bakanı, gazetelerde çıkan son habere
göre, lise son sınıf öğrencilerinin son yirmi beş gününü de
artı izinli sayan bir genelgeye imza atmışlar. Eğer insan merkezli
bir kalkınmayı öngörüyorsak bunun yolunun eğitimden
geçtiğini kabul etmek mecburiyetindeyiz. Siz, millî eğitim olarak,
devlet olarak çocuklarımızı liselerde eğitemediğiniz
kanaatinde misiniz ki liselerin son sınıfında zamanından
önce liseleri bir ay kapatıyorsunuz? Hangi gerekçeyle lisedeki
eğitimi yetersiz ve gereksiz bularak öğrencilerin liseye devamı
konusunda, mevcut izninin üstünde yirmi beş gün daha izinli
sayıyorsunuz? Bu, millî eğitim politikalarının
iflasının ifadesi midir? Bunu kabul ettiğinizin ifadesi midir?
Sayın Millî
Eğitim Bakanının bu konuda bir açıklama yapmasını
arzu ediyorum. Gelir açıklama yaparlarsa milletimizle birlikte dinleriz
ama Sayın Bakanın buna bir bilgisi varsa, bir cevap verirse de memnun
oluruz.
Teşekkür
ederim efendim.
BAŞKAN
Sayın Bakan, buyurun.
DEVLET BAKANI
CEVDET YILMAZ (Bingöl) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Doğrusu, bir
detaylı bilgim yok bu konuda. Sayın Bakanımız cevap verirse
veya bilgilendirirse daha sağlıklı olur diye düşünüyorum.
Eğer Sayın Başkanımız uygun görürlerse Millî
Eğitim Bakanımızın cevap vermesi daha uygun olur.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Sayın Bakan, siz yer değiştirin, Sayın Bakan daha uzun
süreli cevap versin. Yani, sizin yanınıza oturabilir.
Buyurun
Sayın Bakan.
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI NİMET ÇUBUKÇU (İstanbul) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Milliyetçi Hareket Partisi Grup
Başkan Vekili Sayın Şandırın sormuş olduğu
ve bir izahat istediği konuyla ilgili kısa bir açıklama yapmak
istiyorum.
Her şeyden
önce, hepinizin de bildiği gibi, ortaöğretim dönemi, dönemimizde dört
yıla çıkarılmış ve lise son sınıflar,
aynı zamanda gençlerimizin yükseköğretime geçiş
sınavına hazırlandıkları bir döneme tekabül etmektedir
ve bugüne kadar da üniversite sınavında sorulan soruların
birçoğu, okulda öğrenilen konulardan çıkmayıp
çoğunlukla da müfredat dışıydı. Bu dönemimizde,
2003-2006 yılları arasında müfredatın yenilenmesiyle
birlikte, tamamen müfredat odaklı ve çocukların okula
devamını sağlamaya yönelik ve okulda öğrendiklerinden
sorumlu tutulacakları bir sınav sistemine doğru ilerledik ama
takdir edersiniz ki üniversite sınavına hazırlanan
gençlerimizde, özellikle lise son sınıfta ve çok uzun
yıllardır uygulanan bir yöntem var. Çocuklarımızın
yirmi gün devamsızlık hakkı olduğu gibi, yirmi beş gün
de raporlu olarak okula gelmeme hakları var. Bu her yıl eğitim
dönemi için ve her yaş grubu için geçerlidir ve fakat gençlerimiz âdeta
kanuna karşı hile diyebileceğimiz şekilde, lise son
sınıfta yirmi beş günlük rapor için sağlık
kuruluşlarımızı bu manada meşgul etmekte. Aslında
hepimizin çok açıklıkla bildiği, gerçek durumu yansıtmayan
yani sağlık durumları konusunda hiçbir problemi olmayan
gençlerimiz rapor almak suretiyle, âdeta bir vakıa olarak gözümüzün önünde
duruyor. Yaklaşık 500 bine yakın gencimizin hepsinin lise son
sınıfta rapor almak için sağlık
kuruluşlarını meşgul ettikleri ve çoğu zaman da -bir
kez daha ifade ediyorum- gerçek durumlarını yansıtmayan, âdeta
onları yalan söylemeye teşvik eden bu raporların
alınması yükünden aileleri ve öğrencileri kurtarmak adına
devamsızlık haklarını yirmi beş günle ve veli iznine
tabi olacak şekilde düzenlemeyle, onların bu durumdaki fiilî
durumlarını bir şekilde göz önüne alarak ve değerlendirme
yaparak sonuçlandırdık.
Bu durumdan hem
velilerimizden hem öğrencilerimizden eğitim sistemimiz adına da
son derece büyük memnuniyet şeklinde geri dönüşüm aldık.
Dolayısıyla bu konuda herhangi bir şikâyet ve
sıkıntı söz konusu değil. Eğitim ve öğretimlerini
aksatmadan, eğitim öğretimlerine devam edecek şekilde sınava
hazırlanmaları elbette en büyük temennimizdir ve
çocuklarımızın da son güne kadar öğretilen derslerden
öğrenecekleri bilgilerle sınava hazırlanmaları
temennimizdir. Ama bu uygulamamızla ilgili de son derece olumlu tepkiler
aldığımızı ifade etmek istiyorum.
Teşekkür
ederim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Sayın Bakan, bir saniye
Sayın
Şandır, buyurun.
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Sayın Bakan, teşekkür ediyorum
hassasiyetinize, cevap vermek nezaketini gösterdiğinizden dolayı,
ancak benim sorum o değil. Yani bundan tabii ki öğrenciler memnun
oldular, veliler de memnun oldular ve bir yanlışı ortadan
kaldırdınız. Yani doğru olmayan bir vakıayı
meşru hâle getirdiniz. Ama benim sorduğum soru o değil. Yani
siz, liselerde yeterince eğitim veremiyor musunuz ki bu
çocuklarımız lise dışında bir eğitime ihtiyaç
duyuyorlar, bu eğitimi alabilmek için doğru olmayan birtakım
yollara tevessül ediyorlar? Bakıyorsunuz ki siz de, netice
alınamadığı için, bunu meşru hâle getirebilmek için
artı yirmi beş günlük izin meselesini genel
Benim ifade
etmeye çalıştığım, bu konuda bütünüyle sizi sorumlu
tutmak anlamında söylemiyorum ama bir sonucun itirafı olarak
gerçekten millî eğitim sistemimiz çocuklarımıza yeterince,
gerekli eğitimi veremiyor; veremediği için dershanelere,
veremediği için özel eğitime ihtiyaç duyuluyor. Bunun itirafı
mıdır? diye sordum. Bu, tabii sizin politikalarınızı
da ilgilendirir. Sekiz yılın sonunda böyle bir noktaya gelinmiş
olması ve bunun bir genelgeyle de resmîleştirilmesi gerçekten üzüntü
verici bir sonuç. Bunu kabul ediyor musunuz? diye sordum. Yoksa
öğrencilerimizin, öğrenci velilerimizin memnuniyeti bizim de
memnuniyetimiz olur ama sonuç memnuniyet verici bir sonuç değil.
Türkiyemiz açısından, millî eğitim açısından
gerçekten üzüntü verici bir sonuçtur diye düşünüyorum. Siz de böyle
düşünüyor musunuz? diye sordum efendim.
BAŞKAN
Sayın Bakan, buyurun.
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI NİMET ÇUBUKÇU (İstanbul) Sayın
Başkanım, aslında ben Sayın Şandırın
sorusuna cevap verirken en baştan bu kısmı cevaplandırdığımı
düşünüyorum. Yeteri kadar açıklığa
kavuşmamış olduğunu düşünerek bir kez daha tekrar
ediyorum:
Bundan önceki
yıllarda Türkiyede yükseköğrenime geçiş -hepinizin de
bildiği gibi- kontenjan ve arz talep arasındaki dengesizlik nedeniyle
merkezî bir sınavla yerleştirme yapılıyor. Bu merkezî
sınavla yerleştirme yapılması nedeniyle de çocukları
bir yükseköğrenime hazırlayan sistem oluştuğu gibi bir de
yükseköğrenime giriş sınavı uygulaması var. Bu
sınavın özelliği öğrencilerimizin, ortaöğretim kurumlarında
öğrendikleri, öğrenmeleri gereken bilgilerle ilgili ölçme ve
değerlendirmeye tabi tutulmalarıdır. Doğru olan budur.
Fakat ülkemizde son sekiz yılda değil son otuz yılda, merkezî
sınav uygulanmaya başlandıktan sonra özellikle bu sınav
sistemi üzerinde yapılan uygulamalar nedeniyle çocuklar ortaöğretim
kurumlarında yani liselerde aldıkları eğitimden değil,
tam tersine alternatif farklı eğitim kurumlarında
aldıkları eğitimdeki sorularla sorumlu tutuldular. Yıllarca
üniversite sınavında müfredattan soru sorulmadı.
Konuma
başlarken, cevaplandırırken 2003-2006 yılları
arasında ortaöğretim müfredatının yenilendiğini,
yükseköğrenime geçiş sınavının da bu müfredat
doğrultusunda ve okulda öğretilen bilgilerden sorulduğunu,
çocuklarımızın son güne kadar okula gitmelerinin kendi
yararlarına olduğunu, okulda öğretilenlerin
dışında herhangi bir sorunun artık üniversite seçme
sınavında çocuklara sorulmadığını, gençlerimizin
yeni eğitim sistemi içerisinde çok daha doğru bir ölçme ve
değerlendirmeye tabi tutulduklarını en başta vurgulayarak
söyledim.
Bu manada
eğitim sistemimizdeki gelişmeler, olumlu gelişmeler malum. Ben,
bu kısa soru-cevap bölümünde bunları cevaplandırmayayım ama
ben, sorunun büyük bir açıklıkla
cevaplandırıldığını düşünüyorum. Yani
eğitim kurumlarımız yetersiz, eğitim
kurumlarımızda öğretilenlere güvenmiyor değiliz, tam
tersine okullarımızda öğrettiğimiz bilgilere güveniyoruz ve
okullarımızda öğrettiğimiz bilgilerle çocukları
sorumlu tutuyoruz.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Tasarının
tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
Maddelerine
geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
1inci maddeyi
okutuyorum:
ULUSLARARASI
KALKINMA HUKUKU ÖRGÜTÜNÜN KURULUŞU HAKKINDA ANLAŞMAYA KATILMAMIZIN UYGUN
BULUNDUĞUNA DAİR KANUN TASARISI
MADDE 1- 5
Şubat 1988 tarihinde Romada oluşturulan ve 30 Haziran 2002 ve 30
Kasım 2002 tarihlerinde tadil edilen
Uluslararası Kalkınma Hukuku Örgütünün Kuruluşu
Hakkında Anlaşmaya katılmamız uygun bulunmuştur.
BAŞKAN
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
2nci maddeyi
okutuyorum:
MADDE 2- (1) Bu
Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Madde 3ü
okutuyorum:
MADDE 3- (1) Bu
Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.
BAŞKAN
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Tasarının
tümü açık oylamaya tabidir.
Açık
oylamanın elektronik oylama cihazıyla yapılmasını
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Oylama için bir
dakika süre vereceğim.
Oylama
işlemini başlatıyorum.
(Elektronik
cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN
Uluslararası Kalkınma Hukuku Örgütünün Kuruluşu Hakkında
Anlaşmaya Katılmamızın Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısı açık oylama sonucu:
Kullanılan oy sayısı: 248
Kabul : 247
Ret : 1
(x)
Kâtip Üye Kâtip
Üye |
Harun
Tüfekci Bayram
Özçelik |
Konya
Burdur |
Tasarı kabul
edilmiş ve kanunlaşmıştır.
16ncı
sıraya alınan Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti İle Bahreyn
Krallığı Hükümeti Arasında Gümrük Konularında
İşbirliği ve Karşılıklı
Yardımlaşma Anlaşmasının Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ile
Dışişleri Komisyonu Raporunun görüşmelerine
başlayacağız.
16.-
Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti ile Bahreyn Krallığı Hükûmeti
Arasında Gümrük Konularında İşbirliği ve
Karşılıklı Yardımlaşma
Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısı ile Dışişleri Komisyonu Raporu
(1/695) (S. Sayısı: 578)(xx)
BAŞKAN
Komisyon? Burada.
Hükûmet? Burada.
Komisyon raporu
578 sıra sayısıyla bastırıp
dağıtılmıştır.
Tasarının
tümü üzerinde söz isteyen yok.
Tasarının
tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
Maddelerine
geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
1inci maddeyi
okutuyorum:
TÜRKİYE
CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ İLE BAHREYN KRALLIĞI
HÜKÜMETİ ARASINDA GÜMRÜK KONULARINDA
İŞBİRLİĞİ VE KARŞILIKLI YARDIMLAŞMA
ANLAŞMASININ ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞUNA DAİR KANUN
TASARISI
MADDE 1- (1) 15
Şubat 2006 tarihinde Ankarada imzalanan Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile
Bahreyn Krallığı Hükümeti Arasında Gümrük Konularında
İşbirliği ve Karşılıklı Yardımlaşma
Anlaşmasının onaylanması uygun bulunmuştur.
BAŞKAN
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
2nci maddeyi
okutuyorum:
MADDE 2- (1) Bu
Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN -
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
3üncü maddeyi
okutuyorum:
MADDE 3- (1) Bu
Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.
BAŞKAN
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Tasarının
tümü açık oylamaya tabidir.
(x)
Açık oylama kesin
sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.
(xx) 578 S.
Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.
Açık
oylamanın elektronik oylama cihazıyla yapılmasını
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Oylama için bir
dakika süre veriyorum.
Oylama
işlemini başlatıyorum.
(Elektronik
cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN
Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti İle Bahreyn Krallığı Hükümeti
Arasında Gümrük Konularında İşbirliği Ve
Karşılıklı Yardımlaşma
Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısı açık oylama sonucu:
Kullanılan
Oy Sayısı : 243
Kabul : 243(x)
Kâtip Üye Kâtip
Üye |
Harun
Tüfekci Bayram
Özçelik |
Konya
Burdur |
Birleşime on
beş dakika ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 18.10
(x) Açık
oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.
DÖRDÜNCÜ
OTURUM
Açılma
Saati: 18.33
BAŞKAN:
Başkan Vekili Meral AKŞENER
KÂTİP
ÜYELER: Harun TÜFEKCİ (Konya), Gülşen ORHAN (Van)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 70inci
Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.
17nci
sıraya alınan, Türkiye Cumhuriyeti ile Lüksemburg Büyük
Dükalığı Arasında Gelir ve Servet Üzerinden Alınan
Vergilerde Çifte Vergilendirmeyi Önleme ve Vergi Kaçakçılığına
Engel Olma Anlaşmasını Değiştiren Protokol ve
İlgili Notaların Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair
Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporunun
görüşmelerine başlıyoruz.
17.-
Türkiye Cumhuriyeti ile Lüksemburg Büyük Dükalığı Arasında
Gelir ve Servet Üzerinden Alınan Vergilerde Çifte Vergilendirmeyi Önleme
ve Vergi Kaçakçılığına Engel Olma
Anlaşmasını Değiştiren Protokol ve İlgili
Notaların Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/840) (S.
Sayısı: 579)(x)
BAŞKAN -
Komisyon? Burada.
Hükûmet? Burada.
Komisyon raporu
579 sıra sayısıyla bastırılıp
dağıtılmıştır.
Tasarının
üzerinde söz isteyen, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Malatya
Milletvekili Sayın Ferit Mevlüt Aslanoğlu.
Buyurun
Sayın Aslanoğlu. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) Sayın Başkan, çok
değerli milletvekilleri; hepinize saygılar sunuyorum.
Değerli
milletvekilleri, bu anlaşma, çifte vergilendirmeyi önleyen bir
anlaşma. Tabii, burada, karşılıklı anlaşma
olmalı. Şimdi, şöyle düşünmemiz lazım: Biz hangi
ülkelerle çok iş yapıyoruz, hangi ülkeler bizimle çok iş
yapıyor, ülkenin kazancı nedir, ülkedeki
insanlarımızın kazancı nedir?
Size son
günlerdeki Libyadan bir örnek vereceğim. Türk müteahhitlik sektörü,
yaklaşık, bugün, 25 milyar dolarlık bir taahhüt
altındadır dünyada, Rusyada, Libyada, Mısırda, Irakta.
Hakikaten ülkenin çok önemli bir dinamiği Türk müteahhitlik sektörü.
Burada Türkiye'nin, Türk müteahhitlik sektörünün ne kadar geniş bir alana
yayılmasıyla, bir, o kadar istihdam yaratıyor. Yani önemli bir
kısmını buradan götürüyor bu insanlar. Orada bir sürü
işçimiz ekmek yiyor, bir sürü işçimize iş kapısı
çıkıyor. İki: Orada kullandıkları malzemelerin önemli
bir kısmını yine bu müteahhit kardeşlerimiz buradan
götürüyor. Dünyadaki fiyatlardan daha da yüksek olsa dahi Türkiyeden
götürdüğü malzemelerle bu inşaatları tamamlıyorlar. Yani ülkenin çok önemli iki gelir kapısı.
Şimdi, size
Libyadaki -şu son günlerde içinde olduğu konumdan değil-
müteahhitlerimizin önemli bir sorununu dile getireceğim. Çifte
vergilendirmeyi, Lüksemburg gibi bir ülkeyle çifte vergilendirmeyi ortadan
kaldıran bir anlaşmayı yapıyoruz. Olabilir, yapmayın
demiyorum ama Türk müteahhitlerinin Libyada elde ettiği gelirlerini,
şirketleri parayı getirebiliyor ama şirketlerinden
şahıslarına kâr dağıtımına geldiği
zaman veya şahıslarına şirket herhangi bir ödeme yapıp
-kârından- onların burada ailesinin geçimini sağlayacak para
ödendiği zaman tekrar vergilendiriyor. Zaten Libya tarafı yüzde 40
küsur vergi alıyor arkadaşlar, yüzde 41 oranında bir vergi
alıyor Türk müteahhitlerinden, elde ettiği kazançlardan. Bu
alındıktan sonra geri kalan kâr eğer Türkiyeye getirilip
dağıtılırsa bir de Türkiyede bu kişilerden gelir
vergisi alınıyor.
(x) 579 S.
Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.
Değerli
arkadaşlar, Türkiye'nin en lokomotif sektörü, tamamen
dışarıda kazandıkları dövizleri bu insanlar isterlerse
Türkiyeye getirmezler, isterlerse bu paraları yurt dışında
bankalarda tutarlar ve nitekim çifte vergilendirme olduğu için
müteahhitlerimizin önemli bir kısmı bu paralarını
getirmiyorlar, yurt dışından kendi yiyecekleri kadar bir
parayı getiriyorlar, onu harcıyorlar. Hâlbuki, bir şekilde bu
çifte vergilendirme olayı, yani gelir üzerinden bir daha vergi almama
olayı olsa yurt dışındaki bankalardaki paralar Türkiye'ye
gelecek arkadaşlar. Bu bir gerçek. Lütfen, yurt dışında
iş yapan müteahhit kardeşlerimize sorun. Yurt dışında
elde edilen gelirlerin çok önemli bir kısmı Türkiye'ye gelmiyor, yurt
dışındaki yabancı bankalarda tutuluyor arkadaşlar.
Ben birkaç kez
bunu söyledim. En lokomotif sektörümüz, işçi açısından, malzeme
açısından, Türkiye'nin yaptığı ihracat
açısından. Ama diyorlar ki: Biz Libyada yüzde 41 vergi ödüyoruz,
daha bizden ne istiyorsunuz? Biz Libyada kazanıp paramızı
direkt Türkiye'deki bankalara transfer etmek istiyoruz ama siz bizim bu
paraları Türkiye'ye getirmemize engel oluyorsunuz, Türkiye'ye
getirmiyoruz, yurt dışındaki bankalarda tutmak zorunda
kalıyoruz. Bunun da aslında miktarının yaklaşık
50-60 milyar dolar bir para olduğu söyleniyor, bunu bizzat yurt
dışında müteahhitlik yapan insanlar söylüyor.
Değerli
arkadaşlarım, bu ülke insanının kazandığı
parayı bu ülkeye getirip, her türlü vergisini, bir tek gelir vergisi
hariç, kurumlar vergisini ödemişse tekrar Türkiye'de bir daha
vergilendirmek, Türkiye'ye giren döviz girdisi açısından, başka
döviz girdilerinin hepsi vergi dışı kalmasına rağmen,
ama ne hikmetse Türkiye ile Libya arasında ikili anlaşma
olmadığı için, Lüksemburgla yaptığınız gibi
karşılıklı bir şekilde çifte vergilendirmeyi önleyen
bir anlaşma Libyayla yapılmadığı için bu sorun devam
ediyor.
Ben, özellikle
Libyada iş yapan müteahhitlerimiz adına sizlerden rica ediyorum. Bu
insanlar Paramızı getirmek istiyoruz. diyorlar, bu insanlar
Paramızı Türk bankalarında tutmak istiyoruz. diyorlar. Bu
insanlar, ikide bir yurt dışından para getirip para götürmek
istemiyorlar Paramız burada kalsın. diyorlar. Bu nedenle, Lüksemburg
gibi bir ülkeyle çifte vergilendirmeyi önleyen bir anlaşma yapıyorsak
en büyük yurt dışı müteahhitlik kapımız olan Libyayla
bu anlaşmanın mutlaka olması lazım. Bir şekilde, yurt
dışı müteahhitlerinin kurumlar vergisini Libyaya ödeyip
Türkiyeye getirdiği gelirler gelir vergisine tabi olmamalı. Ne
istiyoruz bu insanlardan? Alınlarının teriyle istihdam
yaratıyorlar, alınlarının teriyle Türkiyeden mal ihraç
ettirip orada harcıyorlar arkadaşlar yani üç kere Türkiyeye fayda
sağlıyor bu insanlar.
Değerli milletvekilleri,
bunu bir kez daha hepinizin dikkatine sunuyorum. Türkiye ile Libya
arasında yaşanan bu sorunu çözmemiz gerekir.
Ayrıca, son
günlerde Libyada yaşanan olayları hepimiz biliyoruz. Oradaki
insanlar çok güç durumda. Artık bırakın mal derdini, can derdine
düştüler. Ama burada, özellikle o insanların önümüzdeki süreçte çok
önemli sorunları olacak, özellikle ekonomik açıdan, uzun süre
istihkak yapamayacaklar, uzun süre oradan para alamayacaklar, uzun süre belki
oradaki olaylar nedeniyle ellerindeki işleri kaybedecekler. Bu nedenle,
Türkiye Cumhuriyetinin ekonomik olarak da önlem alması lazım.
Özellikle bu insanların, yurt dışında, Libyada iş
yapan müteahhitlerimizin Eximbankla ilgili borçları, bankaların
teminat mektuplarıyla ilgili borçları
Yani Libyada kim ne iş
yapıyorsa bir şekilde bu insanlarla birlikte oturup
konuşmamız lazım. Onların ihtiyacını giderecek
Onların oradaki işlerinin yarın devam etmesi için belki bir
yıl, belki iki yıl sabretmemiz lazım. Ama özellikle
Eximbankın destek olması lazım. Özellikle Eximbankın
vadesi gelen kredileri mutlaka oradaki olaylar belli bir yere gelene kadar
ertelemesi lazım. Ben buradan Eximbank yetkililerine sesleniyorum: Bu ülke
bizim, bu müteahhitler bizim müteahhitlerimiz. Yıllarca alın teriyle
ülkeye çok büyük döviz kazandırıyorlar. Bu nedenle, tüm
bankaların, başta kamu bankalarının ve özellikle
Eximbankın Libyada iş yapan müteahhitlere hatta yeni kredi
açması lazım.
Ben bir kez daha
burada hepinize bu bilgileri veriyorum. Müteahhitler şu anda şaşkın
durumda. Mal derdini bırakın, can derdindeler. Onun için, tez elden
bunları toplayıp, özellikle bırakın mallarını,
yaşamlarını devam ettirmeleri için özellikle Eximbankın yardım
etmesi lazım, kredileri ertelemesi lazım.
Ben bir kez daha
dikkatlerinize sunuyorum.
Hepinize
saygılar sunarım. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Başka
konuşmak isteyen var mı?.. Yok.
Tasarının
tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
Maddelerine
geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
1inci maddeyi
okutuyorum:
TÜRKİYE
CUMHURİYETİ İLE LÜKSEMBURG BÜYÜK DÜKALIĞI ARASINDA
GELİR VE SERVET ÜZERİNDEN ALINAN VERGİLERDE ÇİFTE
VERGİLENDİRMEYİ ÖNLEME VE VERGİ KAÇAKÇILIĞINA ENGEL
OLMA ANLAŞMASINI DEĞİŞTİREN PROTOKOL VE
İLGİLİ NOTALARIN ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞUNA DAİR
KANUN TASARISI
MADDE 1- (1) 30
Eylül 2009 tarihinde Lüksemburgda imzalanan Türkiye Cumhuriyeti ile
Lüksemburg Büyük Dükalığı Arasında Gelir ve Servet
Üzerinden Alınan Vergilerde Çifte Vergilendirmeyi Önleme ve Vergi
Kaçakçılığına Engel Olma Anlaşmasını
Değiştiren Protokol ve ilgili notaların onaylanması uygun
bulunmuştur.
BAŞKAN
1inci madde üzerinde konuşmak isteyen var mı?.. Yok.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
2nci maddeyi
okutuyorum:
MADDE 2- (1) Bu
Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN
2nci madde üzerinde konuşmak isteyen arkadaşımız,
değerli milletvekillerimiz var mı?.. Yok.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
3üncü maddeyi
okutuyorum:
MADDE 3- (1) Bu
Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.
BAŞKAN
3üncü madde hakkında konuşmak isteyen var mıdır?.. Yok.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Tasarının
tümü açık oylamaya tabidir.
Açık
oylamanın şekli hakkında Genel Kurulun kararını
alacağım.
Açık
oylamanın elektronik oylama cihazıyla yapılmasını
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Oylama için bir
dakika süre veriyorum.
Oylama
işlemini başlatıyorum.
(Elektronik
cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN
Türkiye Cumhuriyeti ile Lüksemburg Büyük Dükalığı Arasında
Gelir ve Servet Üzerinden Alınan Vergilerde Çifte Vergilendirmeyi Önleme
ve Vergi Kaçakçılığına Engel Olma
Anlaşmasını Değiştiren Protokol ve İlgili
Notaların Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısı açık oylama sonucu:
Kullanılan
Oy Sayısı: 243
Kabul : 243(x)
Kâtip Üye Kâtip
Üye |
Harun
Tüfekci Gülşen
Orhan |
Konya
Van |
Tasarı kabul
edilmiş ve kanunlaşmıştır.
18inci
sıraya alınan, Türkiye Cumhuriyeti ile Arnavutluk Cumhuriyeti
Arasındaki Serbest Ticaret Anlaşması ile Kurulan Ortak Komitenin
Anlaşmaya Ek Menşeli Ürünler Kavramının Tanımı ve
İdari İşbirliği Yöntemlerine İlişkin Protokol
II'nin Değiştirilmesi Hakkındaki 1/2009 Sayılı
Kararının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısı ile Dışişleri Komisyonu Raporunun görüşmelerine
başlıyoruz.
18.-
Türkiye Cumhuriyeti ile Arnavutluk Cumhuriyeti Arasındaki Serbest Ticaret
Anlaşması ile Kurulan Ortak Komitenin Anlaşmaya Ek Menşeli
Ürünler Kavramının Tanımı ve İdari
İşbirliği Yöntemlerine İlişkin Protokol II'nin
Değiştirilmesi Hakkındaki 1/2009 Sayılı
Kararının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısı ile Dışişleri Komisyonu Raporu (1/827) (S.
Sayısı: 580)(xx)
BAŞKAN
Komisyon? Burada.
Hükûmet? Burada.
Komisyon raporu
580 sıra sayısıyla bastırılıp
dağıtılmıştır.
Tasarının
tümü üzerinde söz isteyen, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Bursa
Milletvekili Sayın İsmet Büyükataman.
Buyurun
Sayın Büyükataman. (MHP sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA
İSMET BÜYÜKATAMAN (Bursa) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; sözlerime başlamadan önce bugün talihsiz bir kaza
neticesinde yaralanıp hastaneye kaldırılan Çanakkale
Milletvekilimiz Sayın Mustafa Kemal Cengiz Beye Allahtan şifalar
diliyorum. Bir an önce iyileşip aramıza dönmesini yüce Allahtan
niyaz ediyor, geçmiş olsun dileklerimi sunuyorum.
Saygıdeğer
milletvekilleri, Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti ile Arnavutluk Cumhuriyeti
Arasındaki Serbest Ticaret Anlaşması ile Kurulan Ortak Komitenin
Anlaşmaya Ek Menşeli Ürünler Kavramının Tanımı ve
İdari İşbirliği Yöntemlerine İlişkin Protokol
II'nin Değiştirilmesi Hakkındaki 1/2009 Sayılı
Kararının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısı hakkında Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına
söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle heyetinizi en derin
saygılarımla selamlıyorum.
Saygıdeğer
milletvekilleri, Türkiye ile Arnavutluk arasındaki ilişkilerin özel
bir niteliği vardır. Ortak tarihî ve kültürel değerlere
dayalı köklü bağlar, ülkelerimiz arasındaki sağlam
dostluğun temelini oluşturmaktadır. Bu bağların
etkilerini ve izlerini dillerimizdeki ortak sözcüklerde, tarihî ve kültürel
eserlerde, mutfağımızda, edebiyatımızda ve
müziğimizde, velhasıl her alanda görmekteyiz. Kültürlerimizin
karşılıklı etkileşimini günlük yaşamda en
belirgin biçimlerde görmek mümkündür.
Osmanlıda
sadrazamlık makamına 215 kişi gelmiştir, bunlardan 35i
Arnavuttur. Baktığımız zaman Türk dilinin en büyük
üstadı Şemsettin Saminin Arnavut asıllı olduğunu
görmekteyiz. Türkiyede büyük yankıları, etkileri olan Jön Türk
hareketinin ideologları arasında Arnavut asıllı
Osmanlı aydını İbrahim Temoyu, millî Kurtuluş
Savaşımızı simgeleştiren İstiklal
Marşımızın şairi olarak Arnavut asıllı
Mehmed Âkif Ersoyu görmekteyiz. Yine Osmanlı tarihine
baktığımız zaman, en uç noktada Budin Kalesini, Budin
vilayetini koruyan, yetmiş yaşının üzerinde elinde
kılıçla düşmana teslim olmadan şehit olan son Budin Valimiz
Arnavut asıllı Abdurrahman Abdi Paşayı görmekteyiz. Hatta,
Balkan Harbinin sonlarında Selaniki savunan son Vali olarak da yine
Arnavut asıllı Hasan Tahsin Paşayı görmekteyiz.
(x) Açık
oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.
(xx) 580 S.
Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.
Arnavutların
Osmanlı idari kadrolarının içinde bulunmalarının
dışında ekonomik nedenlerle de, Arnavutlukun dağlık
oluşu ve tarıma elverişli olmamasından veya tahsil
amacıyla da Anadoluya bu dönemlerde birçok Arnavut gelmiştir. Hâlen
ülkemizde ve özelde Bursa ilimizde çok sayıda Arnavut kökenli
vatandaşımız yaşamaktadır.
Kısaca,
Arnavutlarla ortak bir tarihimiz, ortak değerlerimiz vardır. Bunun da
etkisiyle milletimiz Arnavutları dost ve kardeş olarak
benimsemiştir. Cumhuriyetimizin kurucusu Mustafa Kemal Atatürkün dönemin
Arnavutluk Kralı Ahmet Zoguya 1930larda gönderdiği bir mesajı
Türk milletinin Arnavutluk halkına bakış açısını
anlatması bakımından burada paylaşmakta fayda görüyorum.
Şöyle diyor Sayın Paşa: Biz, Arnavut halkını severiz,
onu kardeş sayarız, bize uzak görmeyiz. Onun devlet ve millet olarak
güçlenmesini, Balkanlarda hak ettiği konumu bağımsız ve
güvenilir bir şekilde almasını samimiyet ve kesinlikle isteriz.
Arnavut halkı bize güvensin. Bu, Arnavutluk ile Türkiye arasındaki
siyasi ilişkilerin temelini teşkil etmektedir. Türk milleti,
Önderimiz Mustafa Kemal Atatürkün bu mesajındaki sıcak
duyguları içtenlikle taşımaya devam etmektedir.
Değerli
milletvekilleri, dost Arnavutluk ile Türkiye arasında serbest ticaret
alanında iş birliğinin onaylanması esasen kültürel ve köklü
bir maziyle bağlı bulunduğumuz bu topraklar ile yeniden
köprülerin kurulmasına vesile olacaktır. Söz konusu anlaşma
sadece ticaret alanında kalmamalı, kültür ve turizm alanında da
bu ilişkiler geliştirilmelidir.
2009
yılında Türkiye'yi yaklaşık 60 bin Arnavut turist ziyaret
etmiştir. Arnavutluk Cumhurbaşkanı geçen yaz tatil için eşi
ve çocuklarıyla Türkiye'ye gelmiştir. Bu ve bunun gibi örnekler
çoğaltılıp turizm alanında da benzer çalışmalar
yapılmalıdır. Özellikle kültürel alanda iş birliği
imkânlarının bulunduğu Arnavutluk ile ortak geçmişimizi
ortaya çıkaracak projelerle de böyle anlaşmaların desteklenmesi
gerekmektedir.
Esasen, bu
anlaşmanın tüm bölge ülkelerine de örnek olacak şekilde
geliştirilmesinde fayda vardır. Bu vesileyle, ülkemizde
öğrenimlerini görerek ülkelerine dönen Arnavut gençlerinin de birer kültür
ataşesi olduğu düşünülerek bu gençlerin üzerinde hassasiyetle
durulmasında büyük fayda vardır.
Ancak burada
önemli gördüğüm ve ısrarla vurgulamak zorunda olduğum başka
bir hususu belirtmeden geçemeyeceğim. Arnavutluk ile Türkiye
arasındaki ticaret hacmi beklenenin çok altındadır.
Arnavutlukun ithalat yaptığı 3üncü ülke konumundayız.
2007 yılından itibaren Arnavutlukta artmaya başlayan Türk
yatırımları 2008 yılları sonlarında 600 milyon
dolara ulaşmıştır. Üstelik bu ülkede yatırım
yapmak özellikle Türkiye açısından oldukça zor bir süreçtir.
Türkiye'nin Arnavutluktaki yatırımları özellikle madencilik,
ulaşım, turizm ve bankacılık sektörlerinde
yoğunlaşmaktadır. Buna rağmen, Enver Hoca dönemi
sonrasında coğrafi yakınlığa binaen yakın
ilişkiler kurulan İtalyanın varlığı bugün
Arnavutluk halkı için önemli bir alternatif olarak görülmektedir. Bunun en
önemli nedeni, karasal yayınla seyredilebilen İtalyan televizyonları
marifetiyle halkın yüzde 90ına yakın bir
kısmının İtalyanca bilmesidir. Bu sebeple, Arnavut
gençlerinin çoğu İtalyaya çalışmak amacıyla
gitmektedir.
Tarihî
yakınlığımızın ticari ilişkilerimize de
yansıması gerekmektedir, ancak altmış yıla yakın
süren Enver Hoca döneminde yapılanlar bu ilişkilerin gelişmesine
engel olmaktadır; çünkü, bugün Arnavutlukta okutulan ilk ve
ortaöğretimdeki kitapların pek çoğunda, Osmanlı dönemiyle
Türk tarihine ilişkin hakaret ve küçümseyici ifadeler bulunmaktadır.
Bu kapsamda başta TİKA olmak üzere bölgedeki kurumlarımız
tarafından projeler hazırlanmış ancak çeşitli
nedenlerle uygulanmamıştır. Yeni yetişen nesiller
Türkiyeye karşı uzak durmayı yeğlemektedirler.
Öte yandan, Türk
kültürü ve tarihinin Arnavutlukta yeterince tanıtılmasına da
büyük oranda ihtiyaç vardır.
İşte,
bu nedenlerden dolayı söz konusu bu protokolün uygulamaya girmesi
sonrası Arnavutluk ile Türkiye arasında geniş çaplı
eğitim, kültür ve sosyal iş birliği anlaşmasının
yapılmasına büyük ihtiyaç bulunmaktadır.
Sayın
Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; gönüllü kuruluşlar
marifetiyle birçok güzellik yaşanabilecektir. Bu anlaşma, bu
bakımdan bir fırsat olarak düşünülebilir. Ayrıca, ülkemizle
Arnavutluk arasında muhaceret sonucu Türkiyeye yerleşmiş Arnavut
vatandaşlarımızın katkıları ilişkilerimizin
geliştirilmesi için son derece önem arz etmektedir.
Sözlerime burada
son verirken, anlaşmamızın hayırlı olmasını
temenni ediyor, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu olarak olumlu yönde oy
kullanacağımızı ifade ederek, yüce heyetinizi tekrar en
derin saygı ve hürmetlerimle selamlıyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Büyükataman.
Tasarının
tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
Maddelerine
geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
1inci maddeyi
okutuyorum:
TÜRKİYE
CUMHURİYETİ İLE ARNAVUTLUK CUMHURİYETİ ARASINDAKİ
SERBEST TİCARET ANLAŞMASI İLE KURULAN ORTAK KOMİTENİN
ANLAŞMAYA EK MENŞELİ ÜRÜNLER KAVRAMININ TANIMI VE
İDARİ İŞBİRLİĞİ YÖNTEMLERİNE
İLİŞKİN PROTOKOL IINİN
DEĞİŞTİRİLMESİ HAKKINDAKİ 1/2009 SAYILI
KARARININ ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞUNA DAİR KANUN TASARISI
MADDE 1- (1)
30/7/2009 tarihinde Ankarada imzalanan
Türkiye Cumhuriyeti ile Arnavutluk Cumhuriyeti Arasındaki Serbest Ticaret
Anlaşması ile Kurulan Ortak Komitenin Anlaşmaya Ek
Menşeli Ürünler Kavramının Tanımı ve İdari
İşbirliği Yöntemlerine İlişkin Protokol IInin
Değiştirilmesi Hakkındaki 1/2009 Sayılı
Kararının onaylanması uygun bulunmuştur.
BAŞKAN
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
2nci maddeyi
okutuyorum:
MADDE 2- Bu Kanun
yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN
2nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
3üncü maddeyi
okutuyorum:
MADDE 3- Bu Kanun
hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.
BAŞKAN
3üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Tasarının
tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
Tasarının
tümü açık oylamaya tabidir.
Açık
oylamanın şekli hakkında Genel Kurulun kararını
alacağım.
Açık
oylamanın elektronik oylama cihazıyla yapılmasını
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
Oylama için bir
dakika süre vereceğim.
Oylama
işlemini başlatıyorum.
(Elektronik
cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN -
Türkiye Cumhuriyeti ile Arnavutluk Cumhuriyeti Arasındaki Serbest Ticaret
Anlaşması ile Kurulan Ortak Komitenin Anlaşmaya Ek Menşeli
Ürünler Kavramının Tanımı ve İdari İşbirliği
Yöntemlerine İlişkin Protokol II'nin Değiştirilmesi
Hakkındaki 1/2009 Sayılı Kararının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
açık oylama sonucu:
Kullanılan
Oy Sayısı : 248
Kabul : 248(x)
Kâtip Üye Kâtip
Üye |
Harun
Tüfekci Gülşen
Orhan |
Konya
Van |
Tasarı kabul
edilmiş ve kanunlaşmıştır.
19uncu
sıraya alınan, Türkiye Cumhuriyeti ile Norveç Krallığı
Arasında Gelir Üzerinden Alınan Vergilerde Çifte Vergilendirmeyi
Önleme ve Vergi Kaçakçılığına Engel Olma
Anlaşmasının ve Eki Protokolün Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri
Komisyonu Raporunun görüşmelerine başlıyoruz.
19.-
Türkiye Cumhuriyeti ile Norveç Krallığı Arasında Gelir
Üzerinden Alınan Vergilerde Çifte Vergilendirmeyi Önleme ve Vergi
Kaçakçılığına Engel Olma Anlaşmasının ve Eki
Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/868) (S.
Sayısı: 581)(xx)
BAŞKAN
Komisyon? Burada.
Hükûmet? Burada.
Komisyon raporu
581 sıra sayısıyla bastırılıp
dağıtılmıştır.
Tasarının
tümü üzerinde söz isteyen var mı? Yok.
Tasarının
tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
Maddelerine
geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
1inci maddeyi
okutuyorum:
TÜRKİYE
CUMHURİYETİ İLE NORVEÇ KRALLIĞI ARASINDA GELİR
ÜZERİNDEN ALINAN VERGİLERDE ÇİFTE VERGİLENDİRMEYİ
ÖNLEME VE VERGİ KAÇAKÇILIĞINA ENGEL OLMA ANLAŞMASININ VE
EKİ PROTOKOLÜN ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞUNA DAİR KANUN
TASARISI
MADDE 1- (1) 15
Ocak 2010 tarihinde Ankarada imzalanan Türkiye Cumhuriyeti ile Norveç
Krallığı Arasında Gelir Üzerinden Alınan Vergilerde
Çifte Vergilendirmeyi Önleme ve Vergi Kaçakçılığına Engel
Olma Anlaşmasının ve eki Protokolün onaylanması uygun bulunmuştur.
BAŞKAN
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
2nci maddeyi
okutuyorum:
MADDE 2- (1) Bu
Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
3üncü maddeyi
okutuyorum:
MADDE 3- (1) Bu
Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.
BAŞKAN
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
(x) Açık
oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.
(xx) 581 S.
Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.
Tasarının
tümü açık oylamaya tabidir.
Açık
oylamanın elektronik oylama cihazıyla yapılmasını
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
Oylama için bir
dakika süre veriyorum ve oylama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik
cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN -
Türkiye Cumhuriyeti ile Norveç Krallığı Arasında Gelir
Üzerinden Alınan Vergilerde Çifte Vergilendirmeyi Önleme ve Vergi
Kaçakçılığına Engel Olma Anlaşmasının ve Eki
Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısı açık oylama sonucu:
Kullanılan Oy Sayısı: 265
Kabul : 265(x)
Kâtip Üye Kâtip
Üye |
Harun
Tüfekci Gülşen
Orhan |
Konya
Van |
Tasarı kabul
edilmiş ve kanunlaşmıştır.
20nci
sıraya alınan, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Slovenya Cumhuriyeti
Hükümeti Arasında Gümrük Konularında İşbirliği ve
Karşılıklı Yardım Anlaşmasının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
ile Dışişleri Komisyonu Raporunun görüşmelerine
başlıyoruz.
20.-
Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti ile Slovenya Cumhuriyeti Hükûmeti Arasında
Gümrük Konularında İşbirliği ve
Karşılıklı Yardım Anlaşmasının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
ile Dışişleri Komisyonu Raporu (1/343) (S. Sayısı:
582)(xx)
BAŞKAN
Komisyon? Burada.
Hükûmet? Burada.
Komisyon raporu
582 sıra sayısıyla bastırılıp
dağıtılmıştır.
Tasarının
tümü üzerinde söz isteyen? Yok.
Tasarının
tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
Maddelerine
geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
1inci maddeyi
okutuyorum:
TÜRKİYE
CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ İLE SLOVENYA CUMHURİYETİ
HÜKÜMETİ ARASINDA GÜMRÜK KONULARINDA
İŞBİRLİĞİ VE KARŞILIKLI YARDIM
ANLAŞMASININ ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞUNA DAİR KANUN
TASARISI
MADDE 1- 26 Eylül
2006 tarihinde Ljubljanada imzalanan Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile
Slovenya Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Gümrük Konularında
İşbirliği ve Karşılıklı Yardım
Anlaşmasının onaylanması uygun bulunmuştur.
BAŞKAN
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
2nci maddeyi
okutuyorum:
MADDE 2- Bu Kanun
yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
3üncü maddeyi okutuyorum:
MADDE 3- Bu Kanun
hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.
BAŞKAN
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Tasarının
tümü açık oylamaya tabidir.
Açık
oylamanın elektronik oylama cihazıyla yapılmasını
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Oylama için bir
dakika süre veriyorum.
(x) Açık
oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.
(xx) 582 S. Sayılı Basmayazı
tutanağa eklidir.
Oylama
işlemini başlatıyorum.
(Elektronik
cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN -
Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Slovenya Cumhuriyeti Hükümeti Arasında
Gümrük Konularında İşbirliği ve
Karşılıklı Yardım Anlaşmasının
Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı açık oylama sonucu:
Kullanılan Oy Sayısı: 261
Kabul : 261(x)
Kâtip Üye Kâtip
Üye |
Harun
Tüfekci Gülşen
Orhan |
Konya
Van |
Tasarı kabul
edilmiş ve kanunlaşmıştır.
21inci
sıraya alınan, D-8 Üyesi Ülkeler Arasında Gümrük Konularında
Çok Taraflı İdari Yardım Anlaşmasının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
ve Dışişleri Komisyonu Raporunun görüşmelerine
başlıyoruz.
21.-
D-8 Üyesi Ülkeler Arasında Gümrük Konularında Çok Taraflı
İdari Yardım Anlaşmasının Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve
Dışişleri Komisyonu Raporu (1/448) (S. Sayısı:
583)(xx)
BAŞKAN
Komisyon? Burada.
Hükûmet? Burada.
Komisyon raporu
583 sıra sayısıyla bastırılıp
dağıtılmıştır.
Tasarının
tümü üzerinde söz isteyen? Yok.
Tasarının
tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
Maddelerine
geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
1inci maddeyi
okutuyorum:
D-8
ÜYESİ ÜLKELER ARASINDA GÜMRÜK KONULARINDA ÇOK TARAFLI İDARİ
YARDIM ANLAŞMASININ ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞUNA DAİR KANUN
TASARISI
MADDE 1- (1) 13
Mayıs 2006 tarihinde Balide imzalanan D-8 Üyesi Ülkeler Arasında
Gümrük Konularında Çok Taraflı İdari Yardım
Anlaşmasının onaylanması uygun bulunmuştur.
BAŞKAN
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
2nci maddeyi
okutuyorum:
MADDE 2- (1) Bu
Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
3üncü maddeyi okutuyorum
MADDE 3- (1) Bu
Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.
BAŞKAN
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Tasarının
tümü açık oylamaya tabidir.
Açık
oylamanın elektronik oylama cihazıyla yapılmasını oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Oylama için bir
dakika süre vereceğim.
(x) Açık
oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.
(xx) 583 S.
Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.
Oylama
işlemini başlatıyorum.
(Elektronik
cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN - D-8
Üyesi Ülkeler Arasında Gümrük Konularında Çok Taraflı İdari
Yardım Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı açık oylama sonucu:
Kullanılan Oy Sayısı: 260
Kabul : 260(x)
Kâtip Üye Kâtip
Üye |
Harun
Tüfekci Gülşen
Orhan |
Konya
Van |
Tasarı kabul
edilmiş ve kanunlaşmıştır.
22nci
sıraya alınan, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Beyaz Rusya
Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Gümrük Konularında
İşbirliği ve Karşılıklı Yardım
Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısı ile Dışişleri Komisyonu Raporunun
görüşmelerine başlıyoruz.
22.-
Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti ile Beyaz Rusya Cumhuriyeti Hükûmeti Arasında
Gümrük Konularında İşbirliği ve
Karşılıklı Yardım Anlaşmasının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
ile Dışişleri Komisyonu Raporu (1/679) (S. Sayısı:
584)(xx)
BAŞKAN
Komisyon? Burada.
Hükûmet? Burada.
Komisyon raporu
584 sıra sayısıyla bastırılıp
dağıtılmıştır.
Tasarının
tümü üzerinde söz isteyen? Yok.
Tasarının
tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
Maddelerine
geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
1inci maddeyi
okutuyorum:
TÜRKİYE CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ İLE BEYAZ RUSYA
CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ ARASINDA GÜMRÜK KONULARINDA
İŞBİRLİĞİ VE KARŞILIKLI YARDIM
ANLAŞMASININ ONAYLANMASININ UYGUN
BULUNDUĞUNA DAİR KANUN TASARISI
MADDE 1- (1) 11
Kasım 2008 tarihinde Minskte imzalanan Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile
Beyaz Rusya Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Gümrük Konularında
İşbirliği ve Karşılıklı Yardım
Anlaşmasının onaylanması uygun bulunmuştur.
BAŞKAN
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
2nci maddeyi okutuyorum:
MADDE 2- (1) Bu
Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
3üncü maddeyi
okutuyorum:
MADDE 3- (1) Bu
Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.
BAŞKAN Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Tasarının
tümü açık oylamaya tabidir.
Açık
oylamanın elektronik oylama cihazıyla yapılmasını
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Oylama için bir
dakika süre vereceğim.
(x) Açık
oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.
(xx) 584 S.
Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.
Oylama
işlemini başlatıyorum.
(Elektronik
cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ile Beyaz Rusya Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Gümrük
Konularında İşbirliği ve Karşılıklı
Yardım Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı açık oylama sonucu:
Kullanılan Oy sayısı: 254
Kabul : 254
(x)
Kâtip Üye Kâtip
Üye |
Harun
Tüfekci Gülşen
Orhan |
Konya
Van |
Tasarı kabul
edilmiş ve kanunlaşmıştır.
23üncü
sıraya alınan, D-8 Üye Devletleri Arasında Tercihli Ticaret
Anlaşmasının ve Anılan Anlaşmanın Ekini
Oluşturan D-8 Üyesi Devletler Arasında Tercihli Ticaret
Anlaşmasına (TTA) İlişkin Menşe Kurallarının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
ve Dışişleri Komisyonu Raporunun görüşmelerine
başlayacağız.
23.-
D-8 Üye Devletleri Arasında Tercihli Ticaret Anlaşmasının
ve Anılan Anlaşmanın Ekini Oluşturan D-8 Üyesi Devletler
Arasında Tercihli Ticaret Anlaşmasına (TTA) İlişkin
Menşe Kurallarının Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri
Komisyonu Raporu (1/778) (S. Sayısı: 585)(xx)
BAŞKAN
Komisyon? Burada.
Hükûmet? Burada.
Komisyon raporu
585 sıra sayısıyla bastırılıp
dağıtılmıştır.
Tasarının
tümü üzerinde söz isteyen, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına
Kastamonu Milletvekili Sayın Mehmet Serdaroğlu.
Buyurun
Sayın Serdaroğlu. (MHP sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA
MEHMET SERDAROĞLU (Kastamonu) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; görüştüğümüz tasarı hakkında söz
aldım. Sizleri en iyi dileklerimle selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, Milliyetçi Hareket Partisi olarak Türkiye Büyük Millet Meclisi
Genel Kurulunda milletin ve ülkenin menfaatine olan her konuda üzerimize
düşeni yaparak, bugüne kadar Hükûmete gereken desteği hep
sağladık. En son ocak ayında, binlerce maddelik Türk Ticaret
Kanunu ve Türk Borçlar Kanunu bu Mecliste desteğimizle kısa sürede
kanunlaşmıştır. Uluslararası anlaşmalar konusunda
da desteğimizi hiç esirgemedik.
Değerli
milletvekilleri, gelişen sekiz ülke, yani D-8 üye devletleriyle ilgili
anlaşmanın kurallarının onaylanması vesilesiyle,
özellikle ülke ekonomisi konusunda bazı gerçekleri sizlerle paylaşmak
istiyorum.
Sayın
Başbakan katıldığı bir açılışta,
dünyanın 16ncı büyük ekonomisi olduğumuzu söylemeyi âdet
etmiştir. Sayın Başbakanın söylediğine göre, ülkemiz
satın alma gücü paritesine göre 26ncılıktan 16ncı saraya
yükselmiştir. Sayın Başbakanın ağzından
çıktığına göre, bu sözlerin doğru olması gerekir.
Milletimiz de Sayın Başbakana güvenerek, doğruluğunu
araştırma gereği duymadan bu sözlere inanmaktadır. Oysaki,
gerçek çok ama çok daha farklıdır.
Değerli
milletvekilleri, evet, satın alma gücü paritesine göre Türkiye bugün
dünyanın 16ncı büyük ekonomisidir ama bu, AKPnin bir başarısı
falan da değildir hatta AKPnin yürüttüğü ekonomik politikaların
başarısız olduğunun açık bir göstergesidir. Şimdi
sizlere neden böyle olduğunu izah etmek istiyorum. Şu elimde gördüğünüz
haber yandaş bir İnternet sitesinin haberidir. Bu haber sitesi, bırakın
yandaşlığı, Adalet ve Kalkınma Partisinin resmî
yayın organı gibi çalışan pek çok haber sitesinden de
biridir. Bu İnternet sitesi, satın alma gücü paritesine göre ülkenin
ekonomik
(x) Açık
oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.
(xx) 585 S.
Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.
büyüklükleriyle ilgili bir haber yapmıştır.
Bu haberi de devletin resmî ajansı olan, güvenirliğiyle
bildiğimiz Anadolu Ajansından almışlardır yani haber
devletin ajansınındır, yayın ise İktidarın
yandaşındandır. Peki bu haber ne diyor, hep beraber
bakalım: Anadolu Ajansı muhabirinin IMF sitesinden derlediği
verilere göre, ülkemiz dünyanın 16ncı büyük ekonomisidir. diyor,
sonra da 1980 yılından itibaren ülkemizin dünya
sıralamasındaki yerini veriyor. Şimdi sizlerle bunu
paylaşıyorum, 1980 yılından bugüne ülkemizin ekonomik
büyüklüğü itibarıyla kaçıncı sırada olduğunu
herkes duysun ve öğrensin, duyan da duymana söylesin: 1980
yılında Türkiye dünyanın 20nci büyük ekonomisidir, sene 1980.
1984, 85 yıllarında dünyanın 18inci büyük ekonomisiyiz. 1986da
17nci, 1987de ise 16ncı sıradayız değerli
milletvekilleri. 1993 yılında ise, dikkatinizi çekerek ifade etmek
istiyorum ki, Türkiye dünyanın 15inci büyük ekonomisi olmuştur ve
bir daha 17nin altına da hiç ama hiç düşmemiştir.
EYÜP AYAR
(Kocaeli) 2002de kaç?
MEHMET
SERDAROĞLU (Devamla) - 1998de yine 15inci, 1999da 16ncı, 2000,
2001, 2002, 2003 yıllarında ise dünyanın 17nci büyük ekonomisi konumundadır. 2004, 2005,
2006, 2007, 2008 yıllarında ise dünyanın 15inci büyük
ekonomisidir. 2009 ve 2010 yıllarında ise 16ncı sıraya
gerilemiştir. Yani Türkiye 1980den itibaren hep ilk 20 ekonominin içinde
olmuştur. 1990dan beri ise hep ilk 17 ekonominin içindedir.
Değerli
milletvekilleri, haberi veren Adalet ve Kalkınma Partisinin
yandaşı olunca ben de farklı kaynaklardan çeşitli
araştırmalar yaptım. Ulaştığım sonuç, size
söylediğim rakamlarla aynı oldu. Sayın
Başbakanımızın güzel ilimiz Ardahandan Türk milletine
seslenirken söylediği Ülkeyi 26ncılıktan 16ncı
sıraya çıkardık. şeklindeki sözünü her ne kadar Dünyada
Türk ekonomisi şahlanıyor. başlığıyla duyursa da
iktidara yakın haber sitesi bile bu haberin içeriğini
yalanlamaktadır. Ben, bunu, buradan, sizin ve büyük Türk milletinin
takdirlerine bırakıyorum.
Değerli
milletvekilleri, Sayın Başbakan yalan söylemeyeceğine göre,
herhâlde birileri Sayın Başbakanımızı fena hâlde
kandırmaktadırlar. Rakamlarla açıkça ortaya koyduğum üzere
Türkiye ekonomisi 1990 yılından itibaren hep ilk 17 ekonominin içerisindedir.
Sayın Başbakan, Türkiye ekonomisini 26ncı sıradan
değil, 17nci sıradan devralmıştır. Sekiz buçuk
yıllık tek başına İktidarınıza rağmen
93 ve 98 yıllarındaki 15inci sıraya bile getirememiş ancak
16ncı sıraya, bir basamak yükseltilebilmiştir. Yani ortada bir
başarı değil, açıkça bir başarısızlık
vardır. Eğer Çin gibi 13üncülükten 2nciliğe, Hindistan gibi
10unculuktan 3üncülüğe çıkabilseydik veya ilk 10un içine
girebilseydik ya da hiç olmazsa, hiç olmazsa 93 ve 98 yıllarındaki
15inciliğin üzerine çıkabilseydik o zaman bir başarıdan
söz etme imkânımız olurdu. Sayın Başbakan,
26ncılıktan 16ncılığa
çıktığımızı iddia ederek bu milleti açıkça
yanıltmaktadır. Rakamlar yalan söylemez ancak
başarısız siyasetçiler rakamlara yalan söyletebilirler.
Değerli
milletvekilleri, sekiz buçuk yıllık Adalet ve Kalkınma Partisi
İktidarında ülkemizde büyüyen şeyler de olmuştur ve bu
büyümenin yaşandığı alanlar da bir hayli fazladır.
Mesela işsizlik bir dönem yüzde 14ün üstüne çıkarak büyüme
rekorları kırmıştır. Mesela cari açık 50 milyar
dolara yaklaşmış ve her yıl da katlanarak büyümektedir.
Mesela Adalet ve Kalkınma Partisinin yaptığı dış
borç bütün cumhuriyet döneminden daha da büyüktür. Mesela fakirleşen,
fukaralaşan aile sayısı 700 binden 5 milyona çıkmıştır.
Bu bile yoksulluğun ne kadar büyüdüğünün en büyük kanıtıdır.
Adalet ve Kalkınma Partisi döneminde vatandaşımızın
bankalara olan borcu da büyümüştür, 13 milyar liradan 150 milyar liraya
çıkmıştır. Yani AKP döneminde bankalara borçlu olmayan bir
Allah kulu kalmamıştır.
Değerli
milletvekilleri, Adalet ve Kalkınma Partisi döneminde
sıkıntılar, hüzünler, dertler büyümüştür. Son sekiz buçuk
yılda büyümeyen tek şey vatandaşın cebindeki paradır.
Adalet ve Kalkınma Partisine göre Türkiye yükselen bir ülkedir.
Şimdi ben
size ülkemizde nelerin yükseldiğini de söyleyeceğim. Adalet ve
Kalkınma Partisiyle birlikte ülkemizde çığlıklar
yükseliyor, icralar yükseliyor, yoksulluk yükseliyor, açlık yükseliyor.
AKP İktidarıyla birlikte çatlak sesler yükselmeye, milletimizin
kulaklarını tırmalamaya, asabını bozmaya
başlamıştır. Meclis Televizyonundan dahi yükselen iki
bayrak sesi, iki millet sesi, iki devlet sesi ve iki dil sesi AKP
İktidarının milletimize en büyük kazığı
olmuştur diyorum.
Değerli
milletvekilleri, kısacası, büyüdük diye caka satmayın,
ülkemizde büyüyenler bellidir. Yükseldik diye ahkâm kesmeyin, kimlerin ve
nelerin yükseldiği bellidir. Çiftçinin göçünü, esnafın borcunu,
emeklinin derdini, süpermarketleri, adaletsiz gelir
dağılımını, dış açığı, cari
açığı, iç ve dış borçları katbekat büyüten
AKPnin ekonomi politikalarının tamamen yanlış olduğu,
tamamen başarısız olduğu ortaya konulmuştur. Yürütülen
ekonomi politikaları neticesinde rakamlara yansıdığı
söylenen sanal büyüme, ithalata ve tüketime dayalı obez bir büyüme
görüntüsünden başka bir şey değildir -tekrar ediyorum- obez bir
büyüme görüntüsünden başka bir şey değildir. Milyonlarca
vatandaşı açlık ve yoksulluk sınırının
altında geçim mücadelesi, borç ödeme mücadelesi, velhasıl yaşam
savaşı veren bir ülkede bahsedilen büyüme gerçek bir büyüme olamaz,
olsa olsa, ülkeyi yönetenlerin rakam oyunlarından başka bir şey
değildir. Millete masal anlatmayı bırakalım. Rakamlara
takla attırarak milleti kandırmaktan vazgeçelim.
Yalancının
mumu yatsıya kadar, iktidarın ampulü ise 12 Hazirana kadar
yanacaktır diyor, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
MEHMET OCAKDEN
(Bursa) Sizin mumunuz hiç yanmayacak, hiç!
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Serdaroğlu.
Soru-cevap
işlemine geçiyorum.
Sayın
Yalçın
RIDVAN YALÇIN
(Ordu) Sayın Başkanım, çok teşekkür ediyorum.
Sayın
Bakanım, birkaç gündür gazetelerde -bugünkü gazetelerde de var- 2004te
özelleştirdiğiniz Tekelin içki bölümüyle ilgili haberler var. 2004te
292 milyon dolara özelleştirdiğiniz Tekelin içki bölümü 2006da bir
Amerikalı şirkete 810 milyon dolara satıldı. Şimdi ise
bir İngiliz firması 2,1 milyar dolara bu işletmeyi satın
aldı.
Sayın
Bakanım, dünyanın neresinde sekiz yılda değeri 10 kat artan
bir işletme vardır? Siz 292 milyon dolara
sattığınız bir işletmenin bugün 2,1 milyar dolara
satılmış olmasını nasıl değerlendiriyorsunuz
yurt dışı tecrübesi olan bir insan olarak? Hem şahsen hem
Hükûmet olarak bir vicdan azabı içerisinde misiniz? Bu rakamı hem
Türkiyeye hem bize hem kendi vicdanınıza nasıl
açıklayabiliyorsunuz?
Çok teşekkür
ediyorum Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Sayın Aslanoğlu
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) Sayın Başkanım, 2013 Akdeniz
Olimpiyatlarının Mersinde yapılacak olmasından
dolayı tüm Mersinli kardeşlerimi kutluyorum. Burada Türkiye
adına Mersin önemli bir misafirperverlik gösterecektir. Bu nedenle tüm
Mersinli arkadaşlarımı tebrik ediyorum.
BAŞKAN
Sayın Bakan, buyurun.
MALİYE
BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan.
Tabii,
dünyanın bütün ülkelerinde şirketlerin değeri, eğer iyi
yönetilirse, 8 kat değil, bazen 20 kat, 30 kat arttığı da
çok görülmüştür, tersi de geçerlidir. Size basit bir örnek vereyim: Mesela
2007 yılına gidin, koskocaman, herkesin bildiği Citibankın
değeri tam 250 milyar dolardı ama krizden iki yıl sonrasına
gidin, krizin zirvesinde bu şirketin değeri onda 1ine
düşmüştür. Örneğin, Türkiyede biz iktidara gelmeden önce özel
bir banka 90 milyon dolara alınmışken, daha sonra 1,2 milyar
avroya satılmıştır.
Şimdi,
burada önemli olan, o şirketin satışları o gün neydi, bugün
nedir ve o şirketin kârı o gün neydi, gelinen noktada nedir? Hiç
kimse bir şekilde
Şirketlerin değerlemesini komisyonlar
yapıyor. Ben uluslararası şirket değerlemelerini çok iyi
biliyorum, herkes şuna bakar: Bu şirketin şu anda örneğin
kârı ne kadardır ve bu şirketin fiyatını o kârın
bir kat sayısı olarak ne kadar
Uluslararası piyasalarda,
sektörlerde, örneğin içki sektöründe diyelim ki bir şirket bir
yıllık kârının 8 katına satılıyorsa
değerleme o çerçevede yapılır. Bu, yöntemlerden bir tanesidir,
buna fiyat-kazanç oranı denilir.
Şimdi, tabii
ki o dönemde demek ki satışlar o düzeydeydi, demek ki sonradan
birileri geldi, ürün çeşitliliğinden tutuverin pazarlamasına
kadar, yönetim değişti, katma değeri yükseldi,
kârlılığı yükseldi ve değeri yükseldi, olaya o
şekilde bakarsak bunun
MUHARREM
İNCE (Yalova) Demek ki sizin döneminizde rakı daha çok
çeşitlendi.
MALİYE
BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) Bakın, yani şu anda
hazır bir şekilde
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) Sayın Bakan, milletin bu kadar alkol tüketimine yönelmesinin
sebebi nedir?
RIDVAN YALÇIN
(Ordu) 290 milyon dolardan 2,1 milyar dolara gelmesi normal mi?
MALİYE
BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) Bakın, çok basit
RIDVAN YALÇIN
(Ordu) Sayın Bakan, bu kadar basit mi bunun açıklaması?
MALİYE BAKANI
MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) Bakın, çok basit yani
şirketlerin değerleri katbekat artıyor. Bugün -bunun size
yüzlerce örneğini eğer istiyorsanız getirelim- gerek dünyada
gerek Türkiye'de şirketlerin değerleri artıyor, inebiliyor;
yönetimine bağlı, nasıl idare edildiğine bağlı;
eninde sonunda kârına bağlı, kârı yüksekse değeri
yükselir. Bugün Türkiye'de geçmişe doğru bakın, 100 milyon, 200
milyon olan şirketler bugün milyarlarca dolar ediyor. Özel sektörde de
böyledir, kamuda da böyledir.
Sayın
Başkan, müsaade ederseniz, bir önceki Değerli Konuşmacı
Arkadaşımız bu satın alma gücü paritesiyle
sıralamamız konusunda bir şeyler söyledi. Ülkelerin satın
alma gücü paritesi ile millî geliri ya da gayrisafi yurt içi hasılası
çok fazla hızla değişmez çünkü satın alma gücü
paritesiyledir. Dolayısıyla o rakamlar makul olabilir. Ben çok iyi
hatırlıyorum, 1980de mesela satın alma gücü paritesiyle
Türkiye'de kişi başına millî gelir Amerikadaki kişi
başına millî gelirin yüzde 24üydü, 2009 yılında yüzde
27,5-yüzde 28ine ulaştı yani çok büyük farklılıklar
göstermiyor.
Sayın
Başbakanımızın söylediği şey şu: Türkiye'nin
bir TL cinsinden millî geliri var, diyelim ki bu sene, 2011 için 1,2 trilyon
lira. Bunu o senenin ortalama dolar kuruna bölüyorsunuz. Bütün dünyada böyle yapılır.
Bu şekilde çıkan bir rakam var, örneğin 2010 yılı için
bizim tahmin ettiğimiz rakam yaklaşık 740-750 milyar dolar.
Şimdi, 2002 yılında aynı yöntemle hesaplanan millî gelir
230 milyar dolar. Yani 2002 yılında Türk lirası cinsinden millî
geliri alıp bunu o yılın ortalama dolar kuruna bölseniz 230
milyar dolar ediyor. Bu rakamlar böyle. Ha, geçen sene de yaklaşık
740-750 milyar dolar oldu. İşte Başbakanımızın
söylediği sıralama bu çerçevedeki sıralamadır, o anlamda
doğrudur.
Satın alma
gücü paritesi ise 1 lira burada kaç ekmek alıyor örneğin, başka
ülkelerde kaç ekmek alıyor yaklaşımı -yani çok
basitleştiriyorum- orada rakamlar çok hızla değişmez ama
cari fiyatlarla dolar cinsinden millî gelir Türkiyede 230 milyar dolardan
yaklaşık 750 milyar dolara çıkmış. Peki, 1990
yılında Türkiyenin aynı yöntemle millî geliri ne kadardı?
198 milyar dolardı. Peki, 2001de, 2002de ne kadar olmuş?
Dediğim gibi 2001de 200 milyar doların altı, 2002de 230 milyar
dolar. İşte, sıralamalara o çerçevede bakılırsa,
Başbakanımızın dediğinde bir hata yoktur,
doğrudur ama satın alma gücü paritesiyle, onu esas
alırsanız tabii ki, farklı rakamlara, farklı
sıralamalara, sonuçlara ulaşabilirsiniz.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Buyurun Sayın Yalçın
MEHMET
SERDAROĞLU (Kastamonu) Sayın Başkanım, Sayın
Bakanım gerçeği doğru ifade etmedi, ben dedim ki
Efendim,
müsaade ederseniz
BAŞKAN
Sayın Serdaroğlu, sizi sonra dinleyeceğim. Ben, Sayın
Yalçına tekrar, soru süremiz dolmadığı için
Evet, buyurun.
RIDVAN YALÇIN
(Ordu) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Efendim,
Sayın Bakanın beyanatlarını hayretle dinliyorum. Elbette bu
tür örnekler olabilir ama ben 292 milyon dolara satılmış bir
yerin sekiz yılda 10 katı değere ulaşmış
olmasını 10 katı ucuza satılmış olması
olarak alıyorum, değerlendiriyorum. Aksi hâlde, bu şirketin
kârlılığının artması gibi bir sonuca
ulaşacaksak, Sayın Bakan, Türkiyedeki rakı içenlerin 10 kat
artmış olması gerekir. Eğer böyleyse o da sizin ayrı
bir başarınız olması gerekir!
Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN Sayın
Bakan, buyurun.
MALİYE
BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) Sayın Başkan,
Türkiye zenginleşiyor. Türkiyede her sektörde katma değer
artıyor, Türkiyede şirketlerin değeri artıyor.
Değerli arkadaşlar, bakın size basit bir örnek vereyim: Yani,
şirket ismi vermekten imtina ediyorum ama mesela Türkiyede Garanti
Bankası, bundan sadece iki üç yıl önce yarısına
İtalyanlar 800 milyon dolara neredeyse sahip oluyorlardı, son anda
kendileri vazgeçtiler, şimdi yüzde 24ünü 5 milyar doların üzerinde
bir fiyatla sattılar. Peki, demek ki, değeri artıyor, kârı
artıyor. Onun için, değerli arkadaşlar, hakikaten böyledir.
HÜSEYİN
YILDIZ (Antalya) Kârı arttığı için Sayın Bakan.
MALİYE
BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) Kârı artıyor, evet.
Mey İçkinin de kârı arttığı için bu kadar daha yüksek
bir değer veriliyor.
HÜSEYİN
YILDIZ (Antalya) Kârı arttığı doğru.
MALİYE
BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) Dolayısıyla, olaya
bu çerçevede bakarsak, Türkiyenin değeri artıyor, Türkiye
gelişiyor, Türkiye kalkınıyor, Türkiye büyüyor.
ÜNAL KACIR
(İstanbul) Onları ikna edemezsiniz Sayın Bakan,
bırakın.
MALİYE
BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) Mesela, sanal büyümede 760
bin tane araba satılır mı? Sanal bir dünyada 760 bin tane araba
satılır mı? Buyurun, çıkartın. Yılda 6-7 milyon
beyaz eşya satılabilir mi herhangi bir ürün kategorisinde? Demek ki
satılıyor. Satılıyorsa sanal değildir, gerçektir.
Kârlılık oranları arttığı için, kârlar
arttığı için, bankaların kârı
artmıştır, şirketlerimizin kârları
artmıştır, demek ki ona göre değerlendirmiştir. Bu
değer azalışı, ucuz satılmış anlamına
gelmez. Aynı şekilde, şirketi yanlış yönetirseniz
iflas da eder, değeri sıfırlanır. Şirketi iyi
yönetirseniz değeri 100 kat da artar, bunun örnekleri de vardır,
dünyada da vardır, Türkiye'de de vardır. Bence, olaya o çerçevede
bakarsak daha doğru bakarız.
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Kamu kaynaklarını bu kadar öngörüsüz
değerlendirmiş olmanızı
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Sayın
Serdaroğlu, siz bir şey diyordunuz, buyurun.
MEHMET
SERDAROĞLU (Kastamonu) Sadece şunu ifade istiyorum: Sayın
Bakanımız bir açıklama yaptı, bu açıklama benim
konuşmamla ilgili değil. Ben, Türkiyenin dünyadaki büyük ekonomiler
sıralamasındaki yerini izah etmeye çalıştım. 1980de
20; 2000 bilmem kaçta
Bunları söyledim. Satın alma gücü paritesine
göre millî varlık 740 milyar dolar, 230 milyar dolar olduğu 2002
yılında, dünyadaki sıralamada yerini 17nci olarak
almıştı Türkiye. Bu şaşırtmalı bir ifade.
Ben sizden bunu duymak istemezdim Sayın Bakan.
BAŞKAN
Tasarının tümü üzerindeki görüşmeler
tamamlanmıştır.
Maddelerine
geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
1inci maddeyi
okutuyorum:
D-8
ÜYE DEVLETLERİ ARASINDA TERCİHLİ TİCARET ANLAŞMASININ
VE ANILAN ANLAŞMANIN EKİNİ OLUŞTURAN D-8 ÜYESİ DEVLETLER
ARASINDA TERCİHLİ TİCARET ANLAŞMASINA (TTA)
İLİŞKİN MENŞE KURALLARININ ONAYLANMASININ UYGUN
BULUNDUĞUNA DAİR KANUN
TASARISI
MADDE 1- (1) 13
Mayıs 2006 tarihinde Endonezyada imzalanan D-8 Üye Devletleri
Arasında Tercihli Ticaret Anlaşmasının ve anılan
Anlaşmanın ekini teşkil etmek üzere 4-8 Temmuz 2008
tarihlerinde Malezyada kabul edilen D-8 Üyesi Devletler Arasında
Tercihli Ticaret Anlaşmasına (TTA) İlişkin Menşe
Kurallarının onaylanması uygun bulunmuştur.
BAŞKAN
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
2nci maddeyi
okutuyorum:
MADDE 2- (1) Bu
Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
3üncü maddeyi
okutuyorum:
MADDE 3- (1) Bu
Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.
BAŞKAN
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Tasarının
tümü açık oylamaya tabidir.
Açık
oylamanın elektronik oylama cihazıyla yapılmasını
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Oylama için bir
dakika süre veriyorum.
Oylama
işlemini başlatıyorum.
(Elektronik
cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN D-8
Üye Devletleri Arasında Tercihli Ticaret Anlaşmasının ve
Anılan Anlaşmanın Ekini Oluşturan D-8 Üyesi Devletler
Arasında Tercihli Ticaret Anlaşmasına (TTA) İlişkin
Menşe Kurallarının Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı açık oylama sonucu:
Kullanılan
Oy Sayısı: 201
Kabul : 200
Ret : 1
(x)
Kâtip Üye Kâtip
Üye |
Harun
Tüfekci Gülşen
Orhan |
Konya
Van |
24üncü
sıraya alınan, Türkiye Cumhuriyeti ile Hollanda
Krallığı Arasında Gümrük Mevzuatının Doğru
Bir Şekilde Uygulanması ve Gümrük Suçlarının Önlenmesi,
Soruşturulması ve Bu Suçlarla Mücadele Konularında
Karşılıklı İdari Yardım
Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısı ile Dışişleri Komisyonu Raporunun
görüşmelerine başlıyoruz.
24.-
Türkiye Cumhuriyeti ile Hollanda Krallığı Arasında Gümrük
Mevzuatının Doğru Bir Şekilde Uygulanması ve Gümrük
Suçlarının Önlenmesi, Soruşturulması ve Bu Suçlarla
Mücadele Konularında Karşılıklı İdari Yardım
Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısı ile Dışişleri Komisyonu Raporu
(1/361) (S. Sayısı: 586)(xx)
BAŞKAN
Komisyon? Burada.
Hükûmet? Burada.
Komisyon raporu
586 sıra sayısıyla bastırılıp
dağıtılmıştır.
Tasarının
tümü üzerinde söz isteyen yok.
Tasarının
tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
Maddelerine
geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
1inci maddeyi
okutuyorum:
(x) Açık
oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.
(xx) 586 S.
Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.
TÜRKİYE
CUMHURİYETİ İLE HOLLANDA KRALLIĞI ARASINDA GÜMRÜK
MEVZUATININ DOĞRU BİR ŞEKİLDE UYGULANMASI VE GÜMRÜK
SUÇLARININ ÖNLENMESİ, SORUŞTURULMASI VE BU SUÇLARLA MÜCADELE
KONULARINDA KARŞILIKLI İDARİ YARDIM ANLAŞMASININ
ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞUNA DAİR KANUN TASARISI
MADDE 1- 18
Ağustos 2005 tarihinde Ankarada imzalanan Türkiye Cumhuriyeti ile
Hollanda Krallığı Arasında Gümrük Mevzuatının
Doğru Bir Şekilde Uygulanması ve Gümrük Suçlarının
Önlenmesi, Soruşturulması ve Bu Suçlarla Mücadele Konularında
Karşılıklı İdari Yardım
Anlaşmasının onaylanması uygun bulunmuştur.
BAŞKAN
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
2nci maddeyi
okutuyorum:
MADDE 2- Bu Kanun
yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
3üncü maddeyi
okutuyorum:
MADDE 3-Bu Kanun
hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.
BAŞKAN
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Tasarının
tümü açık oylamaya tabidir.
Açık
oylamanın elektronik oylama cihazıyla yapılmasını
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Oylama için bir
dakika süre veriyorum.
Oylama
işlemini başlatıyorum.
(Elektronik
cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN -
Türkiye Cumhuriyeti ile Hollanda Krallığı Arasında Gümrük
Mevzuatının Doğru Bir Şekilde Uygulanması ve Gümrük
Suçlarının Önlenmesi, Soruşturulması ve Bu Suçlarla
Mücadele Konularında Karşılıklı İdari Yardım
Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısı açık oylama sonucu:
Kullanılan Oy Sayısı: 201
Kabul : 200
Ret : 1
(x)
Kâtip Üye Kâtip
Üye |
Harun
Tüfekci Gülşen
Orhan |
Konya
Van |
25inci
sıraya alınan, Türkiye Cumhuriyeti Enerji ve Tabii Kaynaklar
Bakanlığı ve Çin Halk Cumhuriyeti Ulusal Enerji İdaresi
Arasında Enerji Alanında İşbirliğine İlişkin
Mutabakat Zaptının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporunun
görüşmelerine başlıyoruz.
25.-
Türkiye Cumhuriyeti Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı ve Çin
Halk Cumhuriyeti Ulusal Enerji İdaresi Arasında Enerji Alanında
İşbirliğine İlişkin Mutabakat Zaptının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/809) (S. Sayısı:
620)(xx)
(x) Açık
oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.
(xx) 620 S.
Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.
BAŞKAN -
Komisyon? Burada.
Hükûmet? Burada.
Komisyon raporu
620 sıra sayısıyla bastırılıp
dağıtılmıştır.
Tasarının
tümü üzerinde söz isteyen yok.
Tasarının
tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
Maddelerine
geçilmesini oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Kabul edilmiştir.
1inci maddeyi
okutuyorum:
TÜRKİYE
CUMHURİYETİ ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANLIĞI
VE ÇİN HALK CUMHURİYETİ ULUSAL ENERJİ İDARESİ
ARASINDA ENERJİ ALANINDA İŞBİRLİĞİNE
İLİŞKİN MUTABAKAT ZAPTININ ONAYLANMASININ UYGUN
BULUNDUĞUNA DAİR KANUN TASARISI
MADDE 1- (1) 25
Haziran 2009 tarihinde Pekinde imzalanan Türkiye Cumhuriyeti Enerji ve Tabii
Kaynaklar Bakanlığı ve Çin Halk Cumhuriyeti Ulusal Enerji
İdaresi Arasında Enerji Alanında İşbirliğine
İlişkin Mutabakat Zaptının onaylanması uygun
bulunmuştur.
BAŞKAN
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
2nci maddeyi
okutuyorum:
MADDE 2- (1) Bu
Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN -
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
3üncü maddeyi
okutuyorum:
MADDE 3- (1) Bu
Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.
BAŞKAN -
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Tasarının
tümü açık oylamaya tabidir.
Açık
oylamanın elektronik oylama cihazıyla yapılmasını
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Oylama için bir
dakika süre veriyorum.
Oylama
işlemini başlatıyorum:
(Elektronik
cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN
Türkiye Cumhuriyeti Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı ve Çin
Halk Cumhuriyeti Ulusal Enerji İdaresi Arasında Enerji Alanında
İşbirliğine İlişkin Mutabakat Zaptının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısının açık oylama sonucu:
Kullanılan Oy Sayısı: 195
Kabul : 194
Ret : 1(x)
Kâtip Üye Kâtip
Üye |
Harun
Tüfekci Gülşen
Orhan |
Konya
Van |
Tasarı kabul
edilmiş ve kanunlaşmıştır.
(x) Açık
oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.
26ncı
sıraya alınan, Türkiye-EFTA Ortak Komitesinin EFTA Devletleri ile
Türkiye Arasında Anlaşmanın Devlet Yardımlarına
İlişkin 18 ve 23. Maddelerinin ve II Sayılı Ekinin
Değiştirilmesi ve X ve XI Sayılı Eklerinin İptaline
İlişkin 1/2005 Sayılı Kararının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
ve Dışişleri Komisyonu Raporunun görüşmelerine
başlıyoruz.
26.-
Türkiye-EFTA Ortak Komitesinin EFTA Devletleri ile Türkiye Arasında
Anlaşmanın Devlet Yardımlarına İlişkin 18 ve 23.
Maddelerinin ve II Sayılı Ekinin Değiştirilmesi ve X ve XI
Sayılı Eklerinin İptaline İlişkin 1/2005
Sayılı Kararının Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri
Komisyonu Raporu (1/380) (S. Sayısı: 618)(x)
BAŞKAN
Komisyon? Burada.
Hükûmet? Burada.
Komisyon raporu
618 sıra sayısıyla bastırılıp
dağıtılmıştır.
Tasarının
tümü üzerinde söz isteyen yok.
Tasarının
tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
Maddelerine
geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
1inci maddeyi
okutuyorum:
TÜRKİYE-EFTA
ORTAK KOMİTESİNİN EFTA DEVLETLERİ İLE TÜRKİYE
ARASINDA ANLAŞMANIN DEVLET YARDIMLARINA İLİŞKİN 18 VE
23. MADDELERİNİN VE II SAYILI EKİNİN
DEĞİŞTİRİLMESİ VE X VE XI SAYILI
EKLERİNİN İPTALİNE İLİŞKİN 1/2005
SAYILI KARARININ ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞUNA DAİR KANUN TASARISI
MADDE 1- Türkiye-EFTA
Ortak Komitesinin EFTA Devletleri ile Türkiye Arasında
Anlaşmanın Devlet Yardımlarına İlişkin 18 ve 23.
Maddelerinin ve II Sayılı Ekinin Değiştirilmesi ve X ve XI
Sayılı Eklerinin İptaline İlişkin 1/2005
Sayılı Kararının onaylanması uygun bulunmuştur.
BAŞKAN
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
2nci maddeyi
okutuyorum:
MADDE 2- Bu Kanun
yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
3üncü maddeyi
okutuyorum:
MADDE 3- Bu Kanun
hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.
BAŞKAN
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Tasarının
tümü açık oylamaya tabidir.
Açık
oylamanın elektronik oylama cihazıyla yapılmasını
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Oylama için bir
dakika süre vereceğim.
Oylama
işlemini başlatıyorum.
(Elektronik
cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN
Türkiye - EFTA Ortak Komitesinin EFTA Devletleri ile Türkiye Arasında
Anlaşmanın Devlet Yardımlarına İlişkin 18 ve 23.
Maddelerinin ve II Sayılı Ekinin Değiştirilmesi ve X ve XI
Sayılı Eklerinin İptaline İlişkin 1/2005 Sayılı
Kararının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısının açık oylama sonucu:
(x) 618 S.
Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.
Kullanılan Oy Sayısı: 193
Kabul : 193(x)
Kâtip Üye Kâtip
Üye |
Harun
Tüfekci Gülşen
Orhan |
Konya
Van |
Tasarı kabul
edilmiş ve kanunlaşmıştır.
27nci
sıraya alınan, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Irak Cumhuriyeti
Hükümeti Arasındaki 27 Ağustos 1973 Tarihli Ham Petrol Boru
Hattı Anlaşması ve Sonrasındaki İlgili
Anlaşmalar, Protokoller, Toplantı Tutanakları ile Eklerinin
Tadiline İlişkin Değişiklik Anlaşmasının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
ve Dışişleri Komisyonu Raporunun görüşmelerine
başlıyoruz.
27.-
Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti ile Irak Cumhuriyeti Hükûmeti Arasındaki 27
Ağustos 1973 Tarihli Ham Petrol Boru Hattı Anlaşması ve
Sonrasındaki İlgili Anlaşmalar, Protokoller, Toplantı
Tutanakları ile Eklerinin Tadiline İlişkin Değişiklik
Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu
(1/988) (S. Sayısı: 617)(xx)
BAŞKAN
Komisyon? Burada.
Hükûmet? Burada.
Komisyon raporu
617 sıra sayısıyla bastırılıp
dağıtılmıştır.
Tasarının
tümü üzerinde söz isteyen? Yok.
Tasarının
tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
Maddelerine
geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
1inci maddeyi
okutuyorum:
TÜRKİYE CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ İLE IRAK
CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ ARASINDAKİ 27 AĞUSTOS 1973 TARİHLİ HAM
PETROL BORU HATTI ANLAŞMASI VE SONRASINDAKİ İLGİLİ
ANLAŞMALAR, PROTOKOLLER, TOPLANTI TUTANAKLARI İLE EKLERİNİN
TADİLİNE İLİŞKİN
DEĞİŞİKLİK ANLAŞMASININ ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞUNA DAİR KANUN
TASARISI
MADDE 1- (1) 19 Eylül 2010 tarihinde Bağdatta
imzalanan Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Irak Cumhuriyeti Hükümeti
Arasında 27 Ağustos 1973 Tarihli Ham Petrol Boru Hattı
Anlaşmasının ve Sonrasındaki İlgili Anlaşmalar,
Protokoller, Toplantı Tutanakları ile Eklerinin Tadiline
İlişkin Değişiklik Anlaşmasının onaylanması
uygun bulunmuştur.
BAŞKAN
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
2nci maddeyi
okutuyorum:
MADDE 2- (1) Bu Kanun yayımı tarihinde
yürürlüğe girer.
BAŞKAN
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
3üncü maddeyi
okutuyorum:
MADDE 3- (1) Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.
BAŞKAN
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Tasarının
tümü açık oylamaya tabidir.
(x) Açık
oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.
(xx) 617 S.
Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.
Açık
oylamanın elektronik oylama cihazıyla yapılmasını
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Oylama için bir
dakika süre vereceğim.
Oylama
işlemini başlatıyorum.
(Elektronik
cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN -
Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Irak Cumhuriyeti Hükümeti Arasındaki 27
Ağustos 1973 Tarihli Ham Petrol Boru Hattı Anlaşması ve
Sonrasındaki İlgili Anlaşmalar, Protokoller, Toplantı
Tutanakları ile Eklerinin Tadiline İlişkin Değişiklik
Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısının açık oylama sonucu:
Kullanılan Oy Sayısı: 198
Kabul: 198(x)
Kâtip Üye Kâtip
Üye |
Harun
Tüfekci Gülşen
Orhan |
Konya
Van |
Birleşime on
beş dakika ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 20.01
(x) Açık
oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.
BEŞİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 20.16
BAŞKAN: Başkan Vekili Meral AKŞENER
KÂTİP ÜYELER: Harun TÜFEKCİ (Konya), Gülşen
ORHAN (Van)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 70inci
Birleşiminin Beşinci Oturumunu açıyorum.
28inci
sıraya alınan, Türkiye Cumhuriyeti Enerji ve Tabii Kaynaklar
Bakanlığı ile Irak Cumhuriyeti Petrol ve Elektrik Bakanlıkları
Arasında Enerji Alanında İşbirliği Mutabakat
Zaptının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporunun
görüşmelerine başlıyoruz.
28.-
Türkiye Cumhuriyeti Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı ile Irak
Cumhuriyeti Petrol ve Elektrik Bakanlıkları Arasında Enerji
Alanında İşbirliği Mutabakat Zaptının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/519) (S. Sayısı:
619)(x)
BAŞKAN -
Komisyon? Burada.
Hükûmet? Burada.
Komisyon raporu
619 sıra sayısıyla bastırılıp
dağıtılmıştır.
Tasarının
tümü üzerinde söz isteyen yok.
Tasarının
tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
Maddelerine
geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
1inci maddeyi
okutuyorum:
TÜRKİYE CUMHURİYETİ ENERJİ VE
TABİİ KAYNAKLAR BAKANLIĞI İLE IRAK CUMHURİYETİ
PETROL VE ELEKTRİK BAKANLIKLARI ARASINDA ENERJİ ALANINDA
İŞBİRLİĞİ MUTABAKAT ZAPTININ ONAYLANMASININ UYGUN
BULUNDUĞUNA DAİR KANUN TASARISI
MADDE 1- (1) 7
Ağustos 2007 tarihinde Ankarada imzalanan Türkiye Cumhuriyeti Enerji ve
Tabii Kaynaklar Bakanlığı ile Irak Cumhuriyeti Petrol ve
Elektrik Bakanlıkları Arasında Enerji Alanında
İşbirliği Mutabakat Zaptının onaylanması uygun
bulunmuştur.
BAŞKAN
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
2nci maddeyi
okutuyorum:
MADDE 2- (1) Bu
Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
3üncü maddeyi
okutuyorum:
MADDE 3- (1) Bu
Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.
BAŞKAN
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Tasarının
tümü açık oylamaya tabidir.
Açık
oylamanın elektronik oylama cihazıyla yapılmasını
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
Oylama için bir
dakika süre vereceğim.
(x) 619 S.
Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.
Oylama
işlemini başlatıyorum.
(Elektronik
cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN -
Türkiye Cumhuriyeti Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı ile Irak
Cumhuriyeti Petrol ve Elektrik Bakanlıkları Arasında Enerji
Alanında İşbirliği Mutabakat Zaptının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısının açık oylama sonucu:
Kullanılan Oy Sayısı: 201
Kabul : 201(x)
Kâtip Üye Kâtip
Üye |
Harun
Tüfekci Gülşen
Orhan |
Konya
Van |
Tasarı kabul
edilmiş ve kanunlaşmıştır.
29uncu
sıraya alınan, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Kuzey
Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Gümrük
Konularında İşbirliği ve Kaçakçılığın
Tespiti ve Önlenmesine İlişkin Protokolün Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ile
Dışişleri Komisyonu Raporunun görüşmelerine
başlayacağız.
29.-
Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti ile Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti
Hükûmeti Arasında Gümrük Konularında İşbirliği ve
Kaçakçılığın Tespiti ve Önlenmesine İlişkin
Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısı ile Dışişleri Komisyonu Raporu (1/450) (S.
Sayısı: 577)(xx)
BAŞKAN
Komisyon? Burada.
Hükûmet? Burada.
Komisyon raporu
577 sıra sayısıyla bastırılıp
dağıtılmıştır.
Tasarının
tümü üzerinde söz isteyen, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Bursa
Milletvekili Sayın Onur Öymen.
Buyurun
Sayın Öymen.
CHP GRUBU ADINA
ONUR ÖYMEN (Bursa) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti
Hükümeti Arasında Gümrük Konularında İşbirliği ve Kaçakçılığın
Tespiti ve Önlenmesine İlişkin Protokol hakkında Cumhuriyet Halk
Partisi Grubunun görüşlerini arz etmek üzere söz almış
bulunuyorum. Bu vesileyle yüce Meclisi saygılarımla selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlarım, Türkiye ile Kuzey Kıbrıs arasında gümrükler
arasında iş birliğinin sanılandan çok daha büyük önemi
vardır. Kıbrıs Harekâtından bu yana bizim
karşılaştığımız en ciddi sorunlardan biri bu
olmuştur.
Bu anlaşma
kaçakçılığın önlenmesiyle ilgilidir. Pek çok alanda
hükümler içeriyor. Biz de bunu olumlu karşılıyoruz.
Geçmişten bu yana Türkiye sürekli olarak Kuzey Kıbrıstan
kaynaklanan kaçakçılığın aracısı olarak
suçlanmıştır, özellikle tarihî eser kaçakçılığının.
Bu konuda ne kadar tedbir alsak azdır. Bu anlaşmanın o
açıdan yararlı olacağını düşünüyorum.
Şimdi, bu
kaçakçılığın önlenmesinin dışında önemli bir
hükmü daha var bu anlaşmanın, bu Protokolün, o da 9uncu maddenin
(b) fıkrasıdır: Yasal ticaretin kolaylaştırılmasında
karşılıklı iş birliği. İşte,
başından beri bizim en çok sıkıntı çektiğimiz
konu budur. Maalesef Türkiyede bazı makamlar yıllardan beri Kuzey
Kıbrıstan Türkiyeye ithal edilen mallardan, diğer herhangi bir
ülkeden ithal edilen mal gibi gümrük vergisi alınması konusunda
ısrarcı olmuşlardır. Zaman zaman istisnai maddeler içeren
listeler çıkarılmıştır ve Türkiye, o maddeleri Kuzey
Kıbrıstan gümrüksüz
(x) Açık
oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.
(xx) 577 S.
Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.
ithal etmeyi kabul etmiştir fakat hiçbir zaman
Türkiye, Kuzey Kıbrısta üretilen malların tamamını
gümrüksüz ithal etmeyi kabul etmemiştir. Uzun yıllar bunun
sıkıntısını çekmiştir Türkiye. Bunun sonucunda
Kuzey Kıbrısta pek çok firma iflas etmek zorunda kalmıştır
çünkü yüksek gümrük vergileri oradaki firmalarımızı çok zor
duruma düşürmüştür.
Düşünebiliyor
musunuz, bir taraftan dünya zaten ambargo uyguluyor, bir taraftan Kuzey
Kıbrısın altyapısı sanayinin gelişmesine çok
uygun değil, bir taraftan da Türkiye gümrük vergisi uyguluyor ve bu
nedenle çok ciddi sıkıntılar yaşanmıştır.
Eğer biz Kıbrısla ticari ilişkilerimizi geliştirmek
istiyorsak gümrükler arasındaki iş birliğine özel bir önem
vermeliyiz ve bu gibi gereksiz kısıtlamaları
kaldırmalıyız.
Değerli arkadaşlarım,
son günlerde Kıbrısla ilgili bazı gelişmeler kamuoyumuzun
gündeminde önemli bir yer tuttu. Kuzey Kıbrısta yapılan
bazı gösterilerde ifade edilen yakışıksız sözler Sayın
Başbakanın tepkisine yol açtı ve Türkiye ile Kuzey
Kıbrıs arasında hiç beklenmeyen, hiç arzu edilmeyen bir söz
alışverişine vesile teşkil etti.
Öncelikle
şunu belirtmek istiyorum: Türkiye Kıbrıs Harekâtına
girişirken iki önemli hedefi vardı. Bunlardan bir tanesi,
Kıbrısta yaşayan soydaşlarımızın can ve mal
güvenliğinin korunması. İkinci hedefimiz de, Kuzey
Kıbrısın bir demokratik ülke olarak gelişimine
katkıda bulunmak. Türkiye ve Kıbrıslı
soydaşlarımız bu iki hedefin de gerçekleşmesine
katkıda bulundular ve her iki konuda da biz başarılı sonuç
aldık.
Yalnız
şunu unutmamak lazım: Kuzey Kıbrısı demokratik
açıdan geliştirirken, demokrasinin gereklerinin veya demokrasinin
olanak verdiği hususların hayata geçirilmesinden de
rahatsızlık duymamamız lazım. Şunu unutmayınız
ki, bütün dünya ülkeleri arasında, halkı Müslüman olan ülkeler
arasında laik bir demokrasiyi gerçekleştirebilen iki tane ülke
vardır: Biri Türkiye Cumhuriyetidir, biri de Kuzey Kıbrıs Türk
Cumhuriyetidir. Ve bütün Orta Doğu ülkeleri arasında Kuzey
Kıbrıs Türk Cumhuriyetinin ulaştığı demokratik
düzeye ulaşan başka bir ülke yoktur. O bakımdan, Kuzey
Kıbrıstaki demokrasinin değerini bilmemiz gerekiyor.
Kuzey
Kıbrıs Türk Cumhuriyetinde siyasi mahkûm yoktur, Kuzey
Kıbrıs Türk Cumhuriyetinde hapiste bir tek gazeteci yoktur, Kuzey
Kıbrıs Türk Cumhuriyetinde idam cezası hiç
olmamıştır, yargı
bağımsızlığı konusunda en küçük bir kuşku
yoktur, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetinde basın özgürdür,
sendikalar özgürdür ve Türkiye Kuzey Kıbrısın böyle bir rejime
ulaşmasına katkıda bulunduğu için ne kadar övünse
azdır. Bu, işin bir tarafı. İkinci tarafı şu:
Maalesef bütün demokratik ülkelerde zaman zaman çok aşırı, çok
aykırı sözler söyleyenlere, gösteriler yapanlara rastlanıyor.
Biz de Kuzey Kıbrısta yapılan gösterilerde ifade edilen
bazı sözlerden, açılan bazı pankartlardan büyük
rahatsızlık duyduk. Türkiye bu sözleri hiçbir zaman hak
etmemiştir ve gerçekten yüz yıla yakın sömürge idaresinde
yaşayan Kıbrısta sömürgeci devlete karşı bile bu
sözler hiç söylenmemiştir. O bakımdan, bu pankartları
açanları, bu sözleri söyleyenleri biz de kınıyoruz. Ama,
değerli arkadaşlarım, şunu unutmayınız ki bu
sözler, bu pankartlar başkaları tarafından da istismar
edilmektedir. Biz dün Hatayda Karma Parlamento Komisyonunu yaptık. Oraya
katılan Avrupa Parlamentosunun üyesi Kıbrıslı Rum milletvekilleri
Görüyor musunuz, Kıbrıslı Türkler Türkiyeyi istemiyor. 40 bin
Türk Türkiye aleyhine gösteri yapıyor. dediler. Alakası yok. Belki
5-10 kişinin açtığı pankartları, bir avuç insanın
tepkilerini Kıbrısta yaşayan bütün
vatandaşlarımızın, soydaşlarımızın
Türkiyeye karşı tepkisi gibi yorumladılar. Değerli
arkadaşlarımızla beraberdik ve son derece istismar edilen bir
konu olmuştur. Bunu tekrar kınıyoruz ama buna karşı
gösterilen tepkinin de ölçüsüz olduğunu ifade etmeliyim. Başka
ülkelerde de çok aykırı, çok sert, çok katı, ahlakla
bağdaşmayan tepkiler olabiliyor demokratik ülkelerde ve devlet
başkanları, başbakanlar bu tepkilere kendilerini muhatap
saymıyorlar, hükûmetler saymıyorlar. Kıbrısta da ben
inanıyorum ki bu aşırı gösterilerin, tepkilerin
cevabını Kıbrıslı soydaşlarımız etkili
biçimde vermişlerdir, vereceklerdir, vermeye devam edeceklerdir.
Ben
Kıbrısta görev yapmış bir arkadaşınız
olarak şunu söyleyeyim ki, Kıbrıslı
soydaşlarımızın Türkiyeye yürekten bağlı
olduklarının ben tanığıyım. Kıbrıslı
soydaşlarımızın büyük çoğunluğu ana vatana
gerçekten yürekten bağlıdırlar ve bu tepkileri
Kıbrıslı Türklerin tamamına veya çoğunluğuna mal
etmemiz yanlış olur.
İşin
ikinci boyutu şudur: Değerli arkadaşlarım,
Kıbrısa yapılan yardımları Kıbrıslı
vatandaşlarımızın -açık söyleyelim- başına
kakmamız yanlıştır.
Kıbrıslı
Türklere biz niye yardım yapıyoruz, başından beri niye
yardım yapıyoruz? Çünkü Kıbrıslı Türkler, Kuzey
Kıbrıs Türk Cumhuriyeti dünyanın en insafsız
ambargolarından birine muhataptır. Ben, dünya ülkeleri arasında
bugün Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetinin muhatap olduğu düzeyde
ambargolara muhatap olan başka bir ülke bilmiyorum. Kuzey Kıbrıs
Türk Cumhuriyetine ticaret ambargosu vardır. Kuzey Kıbrıs Türk
Cumhuriyetine ulaşım ambargosu vardır. Bir tek yabancı
uçak inemez Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetine, sadece Türkiyeyle
ulaşım imkânı vardır; Türkiye üzerinden dünyayla
ulaşımı vardır ama başka bir ülkenin bir
uçağını indiremezsiniz. Turizm ambargosu vardır,
yabancı turistleri getirmek son derece zordur, imkânsız derecede
neredeyse zordur. Spor ambargosu vardır, bir Türk futbol takımı
Kuzey Kıbrısta bir maç oynasa Türkiyeyi FİFAdan ihraç
ederler. Bir Türk takımı Kuzey Kıbrısta bir basketbol
maçı yapamaz. Kültür ambargosu vardır. Yani bunların
sınırı yoktur. E, şimdi, bu kadar ambargolar altında
yaşayan bir ülke, Güney Kıbrıs gibi serbestçe bütün dünyayla
ticaret yapan, ulaşımını sağlayan, efendim, turist
getiren bir ülkeyle mukayese edilebilir mi? O bakımdan, Türkiye,
başından beri bir yandan bu ambargoların
kaldırılması için çalışmıştır ama bir
taraftan da Kuzey Kıbrısa her türlü desteği vermiştir ve
bunu severek vermiştir, memnuniyetle vermiştir.
Değerli
arkadaşlarım, bugün Kuzey Kıbrıs böyle bir yardıma
ihtiyaç duyuyorsa bu onların suçu değildir. Başlangıçta,
Türkiye, Kuzey Kıbrısı Hong Kong gibi bir bölge olarak
düşünmüştür, serbestçe bütün dünyayla ticaret yapacak herkesin
rahatlıkla gelip yatırım yapacağı bir yer ama buna
imkân verilmemiştir. Türkiyeyi baskı altına almak için öncelikle
Kıbrıslı Türkleri baskı altına
almışlardır. Onların sıkıntısına
dayanamayacağı düşünülen Türkiye'nin Kıbrıs
meselesinde taviz vereceğini hesaplamışlardır. Türkiye
hiçbir zaman bu oyuna düşmemiştir ve hiçbir zaman baskı
altında taviz vermemiştir.
Şimdi,
değerli arkadaşlarım, Türkiyedeki maaşlarla Kuzey
Kıbrıstaki maaşları kıyaslamak son derece
yanlıştır. Bir kere hayat şartları bir değildir,
hayat pahalılığı Türkiyeden çok daha fazladır, mal ve
hizmetlerin değeri çok daha yüksektir. Ama bundan daha önemlisi
şudur: Güney Kıbrıstaki hayat düzeyi Kuzey Kıbrıstan
daha yüksektir. Güney Kıbrısta kişi başına, daha
doğrusu Güney Kıbrısta asgari ücret 840 eurodur, Yunanistanda
740 eurodur, Türkiyede sadece 380 eurodur. O bakımdan illa bir
kıyaslama yapacaksanız Türkiye ile Kuzey Kıbrısı
kıyaslamayacaksınız, Kuzey Kıbrıs ile Güney
Kıbrısı kıyaslayacaksınız ve bütün Türk
hükûmetleri otuz yılı aşkın zamandan beri
Kıbrıslı Türkleri Güney Kıbrısta yaşayanlardan
daha düşük bir hayat seviyesi sürmeye mecbur etmemek için özel bir gayret
göstermişlerdir.
Yaptığımız
yardımlar nedir, yaptığımız yardımların
miktarı nedir onu da size söyleyeyim. 2011 yılında bütçeden
Kıbrısa vereceğimiz hibe 430 milyon liradan ibarettir ve bunun
da önemli bir bölümü askerî harcamalar için ayrılmaktadır, alt
yapı harcamaları için ayrılmaktadır. Memur
maaşlarının ödendiği para, yardım değildir, bir
kredidir ve Kıbrısa verdiğimiz kredilerin toplamı 375
milyon liradan ibarettir ve bu, Türkiyenin, Türk bütçesinin kamu
kuruluşlarına tahsis ettiği paranın sadece binde 1,3üdür
yani bu kadar düşük bir katkıda, bu kadar mütevazı bir
katkıda bulunacağız, sanki Türkiyenin bütün
kaynaklarını Kıbrısa tahsis ediyormuşuz gibi bir
izlenim yaratacağız; bu yanlıştır, yanlış
olmuştur ve Kıbrıslı Türkleri incitmişizdir,
Kıbrıslı
soydaşlarımız incinmiştir.
Kıbrısa
hiç yardım yapmasak olur mu? Olur. Eğer Türkiye, Kuzey
Kıbrısa yönelik uluslararası ambargoları
kaldırabilirse; ticaret ambargosunu, ulaşım ambargosunu, turizm
ambargosunu kaldırabilirse Kuzey Kıbrıs kendi imkânlarıyla
rahatlıkla geçinebilir, yeter ki biz bunu yapalım. Ama hem ambargoyu
kaldırmayacağız, yardım yapmak mecburiyetinde
olacağız bu nedenle, ondan sonra yaptığımız
yardımı Siz şu kadar maaş alıyorsunuz, bu kadar
maaş alıyorsunuz. diye onların başına
kakacağız, bence bu doğru bir yaklaşım değildir.
Değerli
arkadaşlarım, son olarak şunu söylemek istiyorum: Şu
sırada bugün Sayın Dışişleri
Bakanımızın bir konuşmasını izledik televizyonda.
Libyadan tahliye edilen vatandaşlarımızı anlatıyor,
onlar için yapılan, sarf edilen gayretleri anlatıyor. Bir tek
vatandaşımızı Hükûmet tahliye ettiyse, 1 kişinin can
güvenliğini koruduysa, biz Hükûmetimizi kutlarız ama şunu dersek,
kendimizi övmek için şunu dersek yanlış şey söylemiş
oluruz: Efendim, Türkiye Cumhuriyeti hiçbir zaman, tarihi boyunca böyle bir
tahliye operasyonu yapmamıştır. Yanlıştır.
Unutmayınız ki, biz Güney Kıbrıstaki İngiliz üsleri
ile Adana arasında kurduğumuz bir hava köprüsüyle 60 bin
soydaşımızı tahliye ettik. 60 bin soydaşımız
Güney Kıbrıstan Türkiyeye, Türkiyeden de Kuzey Kıbrısa
feribotlarla taşınmıştı. O bakımdan, kendi
yaptığımız işle övünürken, bizden önceki hükûmetlerin,
bizden önceki devlet yetkililerinin sarf ettikleri gayretleri de unutmamak
lazım. Türkiye her zaman, bütün imkânlarıyla, bu gibi durumlarda
insani amaçlı gayret sarf etmiştir. Kosovadan da Türkiyeye 35 bin
kişinin tahliye edildiğini unutmayalım savaş
sırasında ve Türkiye bütün Avrupa ülkeleri arasında birinci
sırada gelmişti tahliye edilen insanlar açısından ve
barınma imkânı sağlanan insanlar açısından.
Değerli
arkadaşlarım, bu protokol vesilesiyle bu düşünceleri sizlerle
paylaşmak istedim. Zannediyorum ki, sizlerin de düşünceleri Kuzey
Kıbrısta yaşayan soydaşlarımızın
incinmemesi doğrultusundadır. Ümit ediyorum ki, Hükûmet bundan sonra
Kuzey Kıbrısla ilgili beyanlarında daha dikkatli
olacaktır, oradaki soydaşlarımızın gururunu
incitmemeye özen gösterecektir.
Bu vesileyle yüce
heyetinizi saygılarımla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Öymen.
Soru-cevap
işlemine geçiyorum.
Sayın
Şandır, buyurun.
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Çok teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Sayın
Bakanım, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Başkenti
Lefkoşada yapılan bir açık hava toplantısında -bir
kısım insanlar- bir pankartla Türkiye için kullanılan ifadeleri
şiddetle reddediyoruz Milliyetçi Hareket Partisi Grubu olarak. O
pankartı açanları da kınıyoruz. Ancak, bu olay
sonrasında Sayın Başbakanın demecinde
kullandığı besleme nitelemesini de yakışıksız,
çirkin ve haksız bir beyan olarak kabul ediyoruz. Sonrasında Kuzey
Kıbrıs Türk Cumhuriyetinde tepkilere sebep olan kişinin,
Kıbrısa büyükelçi olarak atanmış olması, bu konuda
Başbakanın tavrının tüm Kıbrıslı Türklere
karşı bir cezalandırma olduğu şeklinde
algılanmış olması gerçekten bu endişemizi
büyütmüştür. Sonuçta şöyle bir noktaya geldik: Bugün, gazetelere
yansıdığı kadarıyla, Kuzey Kıbrıs Türk
Cumhuriyetinin 2nci Cumhurbaşkanı Mehmet Ali Talat Türkiyeyle
başımız belada. diye bir demeç veriyor ve birçok şeyler de
söylüyor. Halkların arasında bir düşmanlığın
oluştuğunu, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti
vatandaşlarının Türkiyede rahat gezemediklerini beyan ediyor.
Bu sıradan bir kişi değil. Bu, Kuzey Kıbrıs Türk
Cumhuriyetinin 2nci Cumhurbaşkanı ve
İktidarınızın da desteklediği bir kişi.
Şimdi, sorum
şu: Yani bizim de reddettiğimiz, kabul edilmez bulduğumuz,
şiddetle kınadığımız o pankarttaki beyanlara
kızarak, Sayın Başbakanın tepkisini,
kullandığı kelimeleri ve akabinde takip ettiği tavrı
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti ile Kıbrıs Rum Kesimi
arasında yapılan ikili görüşmelerde Türk tarafının
elini zayıflattığını kabul ediyor musunuz? Buna bir
tedbiriniz var mı?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN -
Sayın Bakan, buyurun.
DEVLET BAKANI
CEVDET YILMAZ (Bingöl) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
tabii ki burada yapılan yorumları kabul etmemiz mümkün değil.
Sayın Başbakanımızın tavrı Sayın Grup
Başkan Vekilimizin, Sayın Onur Öymenin tepki gösterdiği konuya
tepki göstermek şeklinde olmuştur.
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Biz de tepki gösteriyoruz o pankarta.
DEVLET BAKANI
CEVDET YILMAZ (Devamla) - Bu gösterilen tepkiyi tüm Kuzey Kıbrısa
mal etmek son derece yanlıştır. Kuzey Kıbrıs Türk
Cumhuriyetinde yaşayanların çoğunluğuna, hatta önemli bir
azınlığına bile mal etmek son derece yanlış bir
yaklaşım olacaktır. O, hepimizin beğenmediği,
kınadığı eylemleri yapanlara dönük bir tavırdır,
başka türlü anlaşılması da mümkün değildir. Nitekim,
hükûmetlerimiz başından beri ve bugün de, gelecekte de Kuzey
Kıbrıs Türk Cumhuriyetinin kendi ayakları üstünde
durmasında, ekonomisinin gelişmesinde, dünya siyasetinde hak
ettiği yere gelmesinde tüm gayretlerini sarf etmektedir, sarf etmeye de
devam edecektir, hiçbir şekilde bir politika değişikliği
söz konusu olamaz.
Oraya
yapılmış atamayı cezalandırma diye görmek büyük
haksızlık olur yine. Sonuçta, Türkiye Cumhuriyetinin bir
bürokratı, bir büyükelçilik makamına vekâlet etmektedir,
yürütmektedir. Bu bürokrat arkadaşımız ekonomi konusunda
ihtisası olan bir arkadaşımızdır. Özellikle küresel
kriz sonrası ekonomik konuların ön plana çıktığı,
tüm ülkelerde olduğu gibi, bizim ülkemizde de
yaşandığı gibi, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetinde
de reformlara, ekonomide birtakım tedbirlerin alınmasına
şüphesiz ihtiyaç vardır. Bunlar da Kuzey Kıbrıs Türk
Cumhuriyetinin lehine olan hususlardır. Kısa vadede popülist
olmayabilir ama orta ve uzun vadede aslında Kuzey Kıbrıs Türk
Cumhuriyetinin ekonomisinin sağlıklı temellere
kavuşması açısından son derece olumlu adımlardır.
İnşallah, el birliği içinde çok daha iyi bir noktaya getiririz
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetimizi.
Diğer
taraftan, halklar arası bahsettiğiniz husus, o da hiçbir şekilde
kabul edilemez ve ben, doğrusu, halkımızın basiretine bu
noktada sonuna kadar güveniyorum. Fakat Başbakanımızın
tavrını sanki farklı bir tavırmış gibi ortaya
koymamız belki halkımızda bir soru işareti oluşturur.
Hâlbuki, tavrı, az önce bahsettiğim gibi, nettir; kime
karşı tavır gösterdiği de son derece nettir. Bu, hiçbir
şekilde Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetinde yaşayan, yavru
vatanda yaşayan insanlarımıza veya Türkiyede yaşayan
Kıbrıs kökenli vatandaşlarımıza dönük bir tavır
olamaz. Bu, kardeşlik hukukumuza, tarihimize, her türlü değerlerimize
aykırı bir yorum olur. Bunu hiçbir şekilde kabul edemeyiz.
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Mehmet Ali Talatın beyanatına ne diyorsunuz?
DEVLET BAKANI
CEVDET YILMAZ (Bingöl) İşte onu izah etmeye
çalışıyorum. Hiçbir şekilde kabul edemeyiz. Bu, olsa olsa,
Başbakanımızın yorumlarını farklı bir
şekilde sunmanın getirdiği bir atmosfer olabilir. Yoksa
Başbakanımızın tavrı kesinlikle böyle yorumlanamaz.
Nitekim bu hadiseden öncesinde de sonrasında da Kuzey Kıbrıs
Türk Cumhuriyetine karşı politikalarımız ortadadır,
yaptığımız eylemler ortadadır. Biz, hiçbir zaman Kuzey
Kıbrıs Türk Cumhuriyetini farklı bir gözle
değerlendiremeyiz.
Teşekkür
ediyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Sayın Paksoy.
MEHMET AKİF
PAKSOY (Kahramanmaraş) Teşekkür ederim Sayın
Başkanım.
Ben de Sayın
Bakanıma sormak istiyorum. Grup Başkan Vekilimizin fikirlerine
ilaveten, Adalet ve Kalkınma Partisinin Kıbrısta izlediği
politika Kıbrısı, bizimle, yani bu şekliyle, inanın
karşı karşıya getirecektir diye düşünüyorum. Orada
görev yapan birisi olarak yine söylüyorum bunu. Öncelikle Sayın Rauf
Denktaşı Hükûmet karşısına aldı, daha sonra
Eroğlunu aldı, Mehmet Ali Talata büyük destek verdi, Sayın
Derviş Eroğluyla burada görüşmüyor, Mehmet Ali Talatla
görüşüyor. Mehmet Ali Talatın da bugünlerde işte verdiği
demeç bu şekilde devam ediyor. Elçi dört beş aylık süre içinde
görevden alınıyor; orada o şekilde görev yapan yardım
heyetindeki arkadaş büyükelçi olarak tayin ediliyor. İnanın,
Kıbrısta vatandaş rahatsız. Yani bu politikalarla
Kıbrısla, Kıbrıslı vatandaşlarımızla
karşı karşıya geliriz diye düşünüyorum Sayın
Bakanım.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Sayın Mercan, buyurun.
DIŞİŞLERİ
KOMİSYONU BAŞKANI HASAN MURAT MERCAN (Eskişehir) Sayın
Başkanım, değerli arkadaşlar; bir hususu doğrusu tam
anlayamadım.
MUSTAFA ÖZYÜREK
(İstanbul) Müzakere mi açtınız Sayın Başkan?
SUAT KILIÇ
(Samsun) Komisyon Başkanı olarak.
DIŞİŞLERİ
KOMİSYONU BAŞKANI HASAN MURAT MERCAN (Eskişehir) Komisyon
Başkanı olarak söz aldım.
BAŞKAN
Komisyon Başkanı olarak söz...
MUSTAFA ÖZYÜREK
(İstanbul) Hayır, herkese söz veriyorsunuz da bir müzakere mi
açtınız?
SUAT KILIÇ
(Samsun) Komisyon Başkanı sıfatıyla söz aldı
arkadaşımız.
BAŞKAN
Hayır, hayır, herkese söz vermiyorum. Yirmi dakikalık bir süre
vardı, o yirmi dakikalık süre dolmadı. Sayın Özyürek, yirmi
dakikalık süre dolmadı soru-cevap işleminde. Sayın
Şandıra Sayın Bakan cevap verdi. Sayın Paksoy, süre
dolmadığı için soru soracağını söyledi, fikir
beyanında bulundu ve Sayın Mercan da ayrıca Komisyon
Başkanı olarak bu soruya cevap vereceklerini söylediler.
MUSTAFA ÖZYÜREK
(İstanbul) Yani soru-cevap kısmını...
BAŞKAN
Daha bitiremedik soru-cevap işlemini, yirmi dakikalık sürede
yaptığımız için.
DIŞİŞLERİ
KOMİSYONU BAŞKANI HASAN MURAT MERCAN (Eskişehir) Sayın
Başkan, değerli milletvekilli arkadaşlarım; bir hususu
anlamakta zorluk çektim. Özellikle Türkiye Cumhuriyeti Dışişlerinin
en yüksek bürokrat düzeyinde, bürokrasisine gelmiş bir
arkadaşımız, bir yandan bu pankartlardan rahatsızlık
duyduğunu söylerken, öbür taraftan aslında sanki gizli bir sevinç,
gizli bir memnuniyet duyduğu hissine kapıldım.
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) Yani hiç eleştirilmeyecek misiniz Sayın Mercan?
DIŞİŞLERİ
KOMİSYONU BAŞKANI HASAN MURAT MERCAN (Eskişehir) Şimdi,
her şeyden önce, bu pankartları açan bir avuç insandır ve bizim
eleştirilerimiz o insanlara karşı yapılmıştır
ve o insanların da Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetiyle ilgili
düşüncelerini hepimiz biliyoruz, burada gündeme getirmeye gerek yok. Yani
o bir avuç insan ertesi gün Türk Büyükelçiliği önünde toplanmaya
çalışmış, fakat toplanamamıştır.
BAŞKAN
Sayın Mercan, toparlayabilir misiniz, süremiz bitti.
DIŞİŞLERİ
KOMİSYONU BAŞKANI HASAN MURAT MERCAN (Eskişehir) Bizim
eleştirilerimiz onlaradır ve bugün de aynı eleştirileri
yapmaya devam ederiz. Çünkü onlar Kıbrıs davasına ne sizin ne
bizim baktığımız perspektiften bakmazlar. Bunu çok
açık ve net bir şekilde ortaya koymak lazım.
BAŞKAN
Toparlayabilir misiniz, süremiz doldu.
DIŞİŞLERİ
KOMİSYONU BAŞKANI HASAN MURAT MERCAN (Eskişehir) Burada
Kıbrıs meselesini bir bütünlük içinde ve ulusal bir strateji, ulusal
bir bakışla halletmemiz gerekiyor, konuşmamız gerekiyor.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
ONUR ÖYMEN
(Bursa) Sayın Başkan, 69uncu madde gereğince söz istiyorum.
BAŞKAN
Efendim?
MUSTAFA ÖZYÜREK
(İstanbul) Sataşma nedeniyle söz istiyor.
BAŞKAN
Tamam, bir saniye, şunu oylayayım.
Tasarının
tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
Maddelerine
geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Sayın Öymen,
buyurun.
Üç dakika süreniz
var.
X.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.-
Bursa Milletvekili Onur Öymenin, Dışişleri Komisyonu
Başkanı Hasan Murat Mercanın, şahsına
sataşması nedeniyle konuşması
ONUR ÖYMEN
(Bursa) Sayın Başkan, bir konuya açıklık getirmek
lazım.
Pankartların
açılmasından âdeta bir sevinç duyduğumuzu söylüyor Sayın
Dışişleri Komisyonu Başkanı. Bunu anlamak kabil
değildir. Hepimiz bu memleketin çocuğuyuz, bu memlekete yapılan
hakaret hepimize yapılmıştır. Bundan kim sevinç duyabilir?
Bizim
söylediğimiz, Başbakanın pankartlara gösterdiği tepki
değildir. Sayın Başbakan Kıbrıstan, Kuzey
Kıbrıslılardan bahsederken besleme lafını niçin
kullanmıştır acaba? Benim müsteşarım şu kadar
maaş alıyor, Kıbrıslı Türk müsteşar bu kadar
maaş alıyor. demek bu pankartlara mı tepkidir? Sayın
Başbakan orada açıkça Kıbrıslı Türklerin Türkiyeden
yaptığı yardıma karşı yeterince müteşekkir
olmadıklarını, belki de bir yerde hayırsızca bir
davranış içinde bulunduklarını söylemek istemiştir, gayet
açık. Yani bu memurların maaşlarını kıyaslamak ne
anlama geliyor arkadaşlar, ne anlama geliyor? Biz bunu hiç yaptık
mı şimdiye kadar? Bu kadar hükûmet geldi iş başına
Kıbrıs Harekâtından bu yana, bir tanesi Kıbrısa
verdiğimiz yardımı bunların başına kakacak
şekilde konuştu mu, kaşıkla verip sapıyla gözünü
çıkartma yoluna gitti mi? Bir hükûmet yaptı mı bunu? Niçin
bunları söylüyorsunuz?
Her zaman böyle
tepkiler oldu, her zaman bu tepkilere de karşılık verildi.
Kıbrıslı Türkler herkesten önce karşılık verdi
ama bakınız, şimdi Kıbrıslı Türklerin ne kadar
büyük bir infial içinde olduğunu biliyor musunuz? Şu anda her
Allahın günü orada televizyon programları yapılıyor, hep
bu tartışılıyor. Niçin acaba? Sadece
yakışıksız pankartlara Türkiye tepki gösterdiği için
mi, yoksa bütün Kıbrısı incitecek laflar söylendiği için
mi?
Çok rica
ediyorum, değerli arkadaşlarım
Birbirimizi
eleştirebiliriz, burası eleştiri kürsüsü, burası
halkın kürsüsü, vatandaşın kürsüsü, gayet tabii ki
çıkıp konuşacağız, farklı görüşler
söyleyeceğiz ama birbirimizi ülkemize yönelik bir hakaretten sevinç
duymakla suçlarsak, o zaman bu, eleştirinin sınırını
aşar ve bu kürsüye de yakışmaz, bu Meclise de
yakışmaz.
Sayın
Dışişleri Komisyonu Başkanının
maksadını aşan bir söz söylediğini tahmin ediyorum,
herhâlde kendisi bu sözü düzeltecektir.
Teşekkür
ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Öymen.
SUAT KILIÇ
(Samsun) Sayın Başkanım, Sayın Öymen 69a göre
yaptığı konuşma sırasında, Grup
Başkanımıza, sarf etmediği sözler nedeniyle birtakım
ithamlarda bulundu. Yine 69dan söz talebinde bulunuyorum.
MUSTAFA ÖZYÜREK
(İstanbul) Hangi grup başkanı?
SUAT KILIÇ
(Samsun) AK PARTİ Grup Başkanına. Her genel başkan grup
başkanıdır Sayın Özyürek.
MUSTAFA ÖZYÜREK
(İstanbul) Ha, öyle mi? Peki.
SUAT KILIÇ
(Samsun) Sayın Kılıçdaroğlu da Grup
Başkanıdır.
MUSTAFA ÖZYÜREK
(İstanbul) İç Tüzükü öğrenmiş olduk!
BAŞKAN
Buyurun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
2.-
Samsun Milletvekili Suat Kılıçın, Bursa Milletvekili Onur
Öymenin, Başbakana sataşması nedeniyle konuşması
SUAT KILIÇ
(Samsun) Sayın Başkan, çok saygıdeğer milletvekilleri;
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Doğrusu
kardeş cumhuriyetimiz Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetiyle
gümrükler noktasındaki bir sözleşmenin böyle bir tartışma
noktasına getirilmesi, bir polemik konusu hâline getirilmesi Türkiye Büyük
Millet Meclisindeki görüşmelerin akışına çok da
yakışmamıştır.
Kuzey
Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Türkiye açısından herhangi bir
devlet değildir, devletlerden bir devlet de değildir, komşu bir
devlet de değildir, sınır bir devlet de değildir, stratejik
ortak da değildir, stratejik müttefik de değildir. Kuzey
Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Türkiye Cumhuriyeti açısından
kardeş bir devlettir. Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetinin
Türkiyedeki karşılığı yavru vatandır, orası
açısından da Türkiyenin karşılığı ana vatandır.
Ana vatan-yavru vatan ilişkisine bir polemiği ısrarla dayatmaya
kalkışmak ne iktidarın hakkı olabilir ne muhalefetin
hakkı olabilir ne de Parlamento dışındaki unsurların
hakkı olabilir.
Kuzey
Kıbrıs Türk Cumhuriyeti meselesi bizim açımızdan, Türk milleti
açısından bir millî meseledir, bir dış politika meselesi
değildir, bir strateji meselesi değildir, bir ikili ilişkiler
meselesi de değildir, tamamen doğrudan doğruya bir
kardeşlik ilişkisidir ve buna dayalı olarak bir millî meseledir.
Millî meselelerin iç politika enstrümanı hâline getirilmesi fevkalade
yanlıştır. Millî meseleler üzerinden içeride polemik üretmek,
bunu iç siyasetin unsuru ve malzemesi, yemi hâline getirmek kesinlikle
doğru bir yaklaşım değildir.
Değerli
milletvekilleri, Sayın Öymen konuşmasında ifade etti
Geçmişteki hükûmetlerin hangisi verdiğini söz konusu etti. diye.
Aynı şekilde ben sormak istiyorum sizlere: Geçmişteki
hükûmetlerin verdiğini mi biz Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti
açısından verdik? Geçmişteki hükûmetlerin ilgi ya da
ilgisizliği mesabesinde mi Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetine
yaklaştık? Türkiyede duble yollar yapılırken orada da
aynısını yapmaya, Türkiyede KÖYDES ve BELDES projeleri
uygulanırken orada da aynısının uygulanmasını
temin etmeye gayret ediyoruz. Ne için? Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti
ve Adanın kuzeyinde yaşayan Türk halkı kendi ekonomisini kendi
ayakları üzerinde yürütebilir, idame ettirebilir bir noktaya getirebilsin
diye.
Bu yıl, 2011
yılında Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetine Türkiye'nin kaynak
ve imkânlarından aktarılacak para 876 trilyon. 2010 yılında
Türkiye'den Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetine aktarılan kaynak
920 trilyon. Şimdi, orada bir avuç, ellerinde Türk Bayrağı yok,
ellerinde Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetinin bayrağı da yok,
ellerinde Rum Kesiminin bayrağıyla Türk Hükûmetini protesto eden bir
avuç azınlığın arkasına bizlerin takılmak gibi
bir lüksü, bir konforu olamaz. Bu mesele millî meselemizdir ve herkesin millî
duyarlılıkla bu meseleye yaklaşması kaçınılmaz
bir zarurettir.
Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
IX.-
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN
DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
29.-
Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti ile Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti
Hükûmeti Arasında Gümrük Konularında İşbirliği ve
Kaçakçılığın Tespiti ve Önlenmesine İlişkin
Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısı ile Dışişleri Komisyonu Raporu (1/450) (S.
Sayısı: 577) (Devam)
BAŞKAN
1inci maddeyi okutuyorum:
TÜRKİYE
CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ İLE KUZEY KIBRIS TÜRK
CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ ARASINDA GÜMRÜK KONULARINDA
İŞBİRLİĞİ VE KAÇAKÇILIĞIN TESPİTİ
VE ÖNLENMESİNE İLİŞKİN PROTOKOLÜN ONAYLANMASININ UYGUN
BULUNDUĞUNA DAİR KANUN TASARISI
MADDE 1- (1) 25
Nisan 2007 tarihinde Ankarada imzalanan Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Gümrük
Konularında İşbirliği ve Kaçakçılığın
Tespiti ve Önlenmesine İlişkin Protokolün onaylanması uygun
bulunmuştur.
BAŞKAN
Madde üzerinde konuşmak isteyen var mı?
ALİ RIZA
ÖZTÜRK (Mersin) Karar yeter sayısı
BAŞKAN
Daha oylamaya gelmedik, soru-cevap işlemi var.
Madde üzerinde
söz talebi yok.
Soru-cevap
işlemine geçiyorum on dakika süreyle.
Sayın
Şandır, buyurun.
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Teşekkür ederim.
Gerçekten, samimi olarak, bir polemik yapmak, bir millî
meseleyi iç politika polemiği yapmak gibi bir niyetimiz yok, ben
inanıyorum ki bu Mecliste hiç o niyette bir insan da yok. Bunun böyle
bilinmesi lazım.
Benim sorum
şu veya maksadım şu: Sayın Bakan, Sayın Komisyon
Başkanı; bugün Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetinin
İkinci Cumhurbaşkanı Sayın Mehmet Ali Talat bir gazetede
diğer gazetelerde olup olmadığını bilmiyorum ama-
diyor ki: Türkiye ile resmen başımız belaya girdi.
Arkasından daha sıkıntılı sözler de söylüyor.
Şimdi, buna karşı Türkiye Cumhuriyeti devletinin
Dışişleri Bakanı, Başbakanı, Komisyon
Başkanı herhangi bir açıklama yapmadılar. Benim sorum
şu, endişem şu: Buradan bir güzel söz söyleyiniz, cevap olsun bu
adama. Bunu da bir televizyon kanalında söylüyor ve Kıbrısta
sürekli bunlar konuşuluyor. Acaba bu sonuçlar -sebepleri şöyle veya
böyle- Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetinin Güney Rum Kesimiyle
yapmış olduğu ikili görüşmelerde elini zayıflatacak
mı? Türkiye Cumhuriyeti devletinin duruşu bir daha ifade edilmeli,
ortaya koyduğu destek bir daha ortaya konulmalı. Bu hassasiyeti dile
getirmek için bunu dikkatinize getirdik, yoksa, bir niyet okuma veya bir
polemik konusu değil meselemiz. Bu noktalarda gerçekten Türkiye, dünya
kamuoyuna karşı Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetinin
arkasında dünden daha güçlü bir duruş ortaya
koyacağını en yüksek düzeyde ifade etmelidir. Bunu ortaya
koyacak mısınız? Amacım buydu. Bunun bir polemik konusu
yapılması sayın Hükûmetin beyanıyla ortaya çıktı.
Dikkatinize sunarım.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ederiz, tamam.
Kim
konuşacak? Buyurun Sayın Mercan.
DIŞİŞLERİ
KOMİSYONU BAŞKANI HASAN MURAT MERCAN (Eskişehir) Sayın
Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; bu konularla
ilgili sürdürülecek polemikler ne Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetinin
işine yarar ne de bir başkasının işine yarar, sadece
ve sadece Güney Kıbrıs Rum Cumhuriyetinin işine yarar. Bu
nedenle, Sayın Talatın söylediği cümlelere tekrar cevap vermek,
onun cevabını almak ve bu polemikleri değerlendirmek, bu polemikleri
sürdürmek bizim işimize yaramaz; bir.
İkincisi:
Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti daha önce olduğu gibi bugün de ve daha sonra
da daha önceki hükûmetlerde olduğu gibi Kıbrıs Türkünün her
türlü meselesini, her türlü sorununu kendi sorunu gibi hatta ve hatta ondan
daha üstün görüp çözümleyecektir ve bu müzakerelerde bu tür
tartışmaların Türkiye ile Kıbrıs Türk Cumhuriyeti
arasında herhangi bir sorun olduğunu düşünmek -ben sizi tenzih
ediyorum- eğer birileri öyle düşünüyorsa, KKTCde ve Türkiye'de
eğer birileri öyle düşünüyorsa, bunun da yanlış
olduğunu söylüyorum. İki ülke, birbirinden etle tırnak gibi
ayrılmaz bir ilişki içindedir, bir birliktelik içindedir ve Türkiye,
KKTCnin sonuna kadar arkasındadır. Bunun bütün Türkiye
tarafından, sadece bütün Türkiye değil bütün dünya tarafından
bilinmesini Türkiye Büyük Millet Meclisi huzurunda istiyorum.
Teşekkür
ederim.
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) Güney Kıbrıs Rum Cumhuriyeti dediniz efendim
konuşmanızda kesim olarak düzeltin lütfen.
HASAN MURAT
MERCAN (Eskişehir) Evet, kesim demek istedim, özür dilerim.
MUSTAFA ÖZYÜREK
(İstanbul) Karar yeter sayısı istiyoruz.
BAŞKAN
1inci maddeyi oylarınıza sunacağım, sunarken de karar
yeter sayısı arayacağım.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Karar yeter
sayısı vardır, kabul edilmiştir.
Madde 2yi
okutuyorum:
MADDE 2- (1) Bu
Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Madde 3ü
okutuyorum:
MADDE 3- (1) Bu
Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.
BAŞKAN
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Tasarının
tümü açık oylamaya tabidir.
Açık
oylamanın elektronik oylama cihazıyla yapılmasını
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Oylama için bir
dakika süre veriyorum.
Oylama
işlemini başlatıyorum.
(Elektronik
cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN -
Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti
Hükümeti Arasında Gümrük Konularında İşbirliği ve
Kaçakçılığın Tespiti ve Önlenmesine İlişkin
Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısı açık oylama sonucu:
Kullanılan Oy Sayısı: 195
Kabul : 194
Ret : 1
(x)
Kâtip Üye Kâtip
Üye |
Harun
Tüfekci Gülşen
Orhan |
Konya
Van |
Tasarı kabul
edilmiş ve kanunlaşmıştır.
30uncu
sıraya alınan, Uyuşturucu ve Psikotrop Maddelerin
Kaçakçılığına Karşı Birleşmiş Milletler
Sözleşmesinin 17 nci Maddesinin Uygulanmasına İlişkin Deniz
Yoluyla Yapılan Kaçakçılıkla Mücadele
Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporunun
görüşmelerine başlayacağız.
30.-
Uyuşturucu ve Psikotrop Maddelerin Kaçakçılığına
Karşı Birleşmiş Milletler Sözleşmesinin 17nci
Maddesinin Uygulanmasına İlişkin Deniz Yoluyla Yapılan
Kaçakçılıkla Mücadele Anlaşmasının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/295) (S. Sayısı:
78)(xx)
BAŞKAN -
Komisyon? Burada.
Hükûmet? Burada.
Komisyon raporu
78 sıra sayısıyla bastırılıp
dağıtılmıştır.
Tasarının
tümü üzerinde söz isteyen Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına
Balıkesir Milletvekili Sayın Ergün Aydoğan.
ERGÜN
AYDOĞAN (Balıkesir) Konuşmayacağım.
BAŞKAN
Peki.
Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu adına Gaziantep Milletvekili Sayın Hasan
Özdemir.
Buyurun. (MHP
sıralarından alkışlar)
Sayın
milletvekilleri, sizi sükûnete davet ediyorum.
MHP GRUBU ADINA
HASAN ÖZDEMİR (Gaziantep) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Uyuşturucu ve Psikotrop Maddelerin Kaçakçılığına
Karşı Birleşmiş Milletler Sözleşmesinin 17 nci
Maddesinin Uygulanmasına İlişkin Deniz Yoluyla Yapılan
Kaçakçılıkla Mücadele Anlaşmasının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair 78 sıra
sayılı Kanun Tasarısı üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi
Grubu adına söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, dünya üzerinde uyuşturucu maddelerin büyük tüketim
alanları belirli bölgelerle sınırlı kalırken üretim
bölgelerinde savaşlara, iç karışıklıklara ve ekonomik
farklılıklara bağlı olarak devamlı bir
değişiklik görülmektedir. Bu değişiklik üretim bölgeleri
ile tüketim bölgeleri arasındaki kaçakçılık güzergâhlarına
da yansımaktadır. Bir taraftan kaçakçılık güzergâhları
değişirken diğer taraftan kaçakçılık yöntemleri de değişmektedir.
Uyuşturucu üretiminde değişen durumun üzerine, ülkemiz
kaçakçılık güzergâhlarının tam üzerinde bulunmaktadır;
ülkemiz, bu konumuyla bir geçiş ülkesi konumundadır. Geçiş iki
yönlüdür: Birinci olarak, Afganistan kaynaklı afyon ve türevi
uyuşturucu maddelerin doğudan batıya; ikinci olarak da batı
ve doğu Avrupa kaynaklı sentetik uyuşturucu maddelerin ve
uyuşturucu üretiminde kullanılan kimyasal maddelerin batıdan
doğuya kaçakçılığının
yapıldığı bir konumdadır. Türkiye, doğudan
batıya uyuşturucu madde kaçakçılığında Balkan
rotası, Karadeniz rotası ve doğu Akdeniz rotasının
merkezindedir. Türkiye'nin bu konumu, kaçakçılıkla uluslararası
bir iş birliğine dayanacak mücadele süreci üzerine büyük
sorumluluklar getirmektedir.
(x) Açık
oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.
(xx) 78 S.
Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.
Değerli
milletvekilleri, Türk emniyet güçleri bu sorumlulukların bilinciyle bugün
uyuşturucu maddeyi ele geçirme girişiminde dünyanın en
başarılı ikinci ülkesi konumundadır, yayımlanan
uyuşturucu raporları da bu durumu işaret etmektedir.
Birleşmiş Milletler Uyuşturucu ve Suç Ofisinin, 2007
Yılı Dünya Uyuşturucu Raporunda ülkemizle ilgili olarak
yapılan yorumlar genellikle, afyon, eroin pazarı ve
kaçakçılığı bölümünde yer almaktadır. Aynı Ofisin
2006 yılı raporunun analiz bölümünde Türkiye, Avrupanın en yüksek
uyuşturucu yakalama oranına sahip ülkesi konumuna gelmiştir.
Değerli
milletvekilleri, Türkiye'nin bu unvanı 1987 yılından beri
kesintisiz taşıdığının belirtilmesi, Türkiye'nin
uyuşturucu ile mücadele konusundaki kararlılığını
ve etkinliğini de göstermektedir. Yine Avrupa Komisyonu raporlarında,
ülkemiz, dünyada ele geçirilen eroinin yüzde 15ini yakalayan ülke olarak
gösterilmektedir.
Değerli
milletvekilleri, bu veriler bize Türkiye'nin uluslararası alanda
uyuşturucu ve türevi maddeler ile kaçakçılık konusundaki
tutumunu açıkça göstermektedir. Bu noktada, görüşülmekte olan
tasarıya konu olan anlaşmanın Türkiye'nin bu
kararlılığını yansıtacak ve daha da
geliştirecek bir anlaşma olup olmadığı
değerlendirilmelidir.
Uyuşturucu
kaçakçılığı, sınırları aşan,
duvarları olmayan bir ticari saha konumuna gelmiştir. Bu hâlde
artık uluslararası bir sorun hâline gelen uyuşturucu ve
psikotrop maddelerin kaçakçılığına karşı
mücadelenin de uluslararası düzeyde gerçekleşmesi gerekmektedir. Az
önce saydığım kaçakçılık güzergâhlarından
özellikle Doğu Akdeniz rotasında kaçakçılık deniz yoluyla
yapılmaktadır. Pakistan limanından çıkarak Hint Okyanusu ve
Süveyş Kanalı aracılığıyla Akdeniz üzerinden Avrupaya
ulaşan bu rota, uyuşturucu kaçakçıları tarafından daha
aktif kullanılır hâle gelmiştir. Bölgenin kilit ülkesi olan
Türkiye'nin, diğer güzergâhlar üzerinden gelen uyuşturuculara
düzenlediği başarılı operasyonlarla, bu deniz yolu
güzergâhının daha aktif kullanılmasına sebep
olmaktadır. Deniz yoluyla kaçakçılığı önlemek için hazırlanan
Anlaşma, bu noktada dikkat çekici bir durumda bulunmaktadır. Deniz
yoluyla kaçakçılığı önlemek için hazırlanan
Anlaşma, bu bakımdan büyük önem arz etmektedir. Anlaşma, çok
genel olarak deniz yoluyla yapılan uyuşturucu ve psikotrop madde
kaçakçılığının önlenmesine yönelik iş
birliğini ifade etmektedir. İş birliği, uluslararası
deniz hukukuyla uyumlu bir biçimde, seyrüsefer serbestisi hakkı ilkesine
saygı çerçevesinde, mümkün olan en geniş şekilde
geliştirmeyi hedefleyen hükümler içermektedir. Anlaşma hükümleri,
Türkiye'nin özellikle Akdeniz sularındaki kaçakçılıkla mücadele
sürecine dikkat çeken katkılar sunabilecek biçimdedir.
Anlaşmanın
bu noktada ayrıntılarına fazla girmeden, denizden
uyuşturucu kaçakçılığıyla ilgili mücadele konusunda
birkaç önemli konuya dikkat çekmek istiyorum.
Değerli
milletvekilleri, Sahil Güvenlik Komutanlığına bağlı
ekiplerimiz, kıyılarımızda kaçakçılık ile
mücadelede oldukça başarılı bir grafik izlemektedirler.
Özellikle uyuşturucu ve insan kaçakçılığı
alanlarındaki başarıları dünyada eşi benzeri zor
görülebilecek türdendir ancak bu başarılarının devam etmesi
için, başta Hükûmete ve Türkiye Büyük Millet Meclisine önemli
sorumluluklar düşmektedir. Bir kere, çağın hızla
gelişen şartlarıyla kaçakçılık yapanlara
karşı mücadelede bu şartlara uygun teknik olanaklar
sağlanmalıdır ve geliştirilmelidir. Öte yandan, denizlerde
dinleme yapılabilmesi hususunda, Sahil Güvenlik Komutanlıklarına
yönelik hukuki düzenlemeler bir an önce gerçekleştirilmelidir ve dinleme
yetkisi, Sahil Güvenlik Komutanlıklarına da mutlaka verilmelidir. Bu
iki husus denizlerde kaçakçılıkla hızlı ve aktif bir
biçimde mücadele konusunda gerekli düzenlemeler olacaktır.
Değerli
milletvekilleri, uyuşturucu maddelerin insan sağlığına
ve topluma fiziki, sosyal ve ekonomik alanlarda zararları vardır. Bir
kere, fiziki olarak bireyin akıl ve iradesini işlemez hâle
getirmektedir. Sosyal bir varlık olan insanın çevresiyle uyum
içerisinde olması ve topluma karşı görevlerini yerine
getirebilmesi bu şekilde imkânsız hâle gelmektedir. Toplumun temel
yapısını teşkil eden millî birlik ve bütünlük içerisinde
olma hâliyle birlikte millî ve manevi değerlere de zarar vermektedir.
Uyuşturucu kullanımından dolayı, toplumların en temel
birimi olan aile kurumu dağılma tehdidi ile karşı
karşıyadır. Tehdit, aile kurumunun kurulmaması durumu ile
de görülmektedir.
Bütün bu olumsuz
özelliklere rağmen, uyuşturucu kullanımında dünyada bir
artış görülmektedir. Emniyet Genel Müdürlüğü
Kaçakçılık ve Organize Suçlarla Mücadele Daire
Başkanlığına bağlı Türkiye Uyuşturucu ve
Uyuşturucu Bağımlılığı İzleme
Merkezinin yayınlamış olduğu Türkiye Uyuşturucu 2010
Raporunu büyük bir dikkatle incelediğimizde birçok konuları
görmekteyiz. Burada, uyuşturucu madde
bağımlılığından kaynaklanan ölümlerin 2008
yılında 147, 2009 yılında ise 153 olduğu
belirlenmiştir. Bir diğer ifadeyle, madde
bağımlılığından kaynaklanan ölümlerde bir
artış vardır ve bu güzergâhlar üzerinde olan Anadolu illerinde
de madde bağımlılığından, gerçekten, ölümler
vardır. Bu ölümlerin yaş gruplarına göre
dağılımı incelendiğinde ise en fazla ölüm
olayının 25-29 ve 30-34 yaş gruplarında olduğu
görülmektedir. Bu rakamlar, yukarıda bahsettiğim, Türk aile
yapısının madde bağımlılığı
sebebiyle tehdit altında olduğu görüşünü desteklemektedir.
Değerli
milletvekilleri, raporda dikkat çeken bir diğer husus da, uyuşturucu
madde bağımlılığı ve bağlantılı
olay sayısında artışlardır. 2008 yılında
15.433 olan olay sayısı 2009 yılında yaklaşık
yüzde 200lük bir artışla 46.816 olarak tespit edilmiştir.
Rapordan gösterdiğim bu rakamlar ülkemizin nasıl bir tehditle
karşı karşıya olduğunu, bu tehlikenin nasıl
giderek büyüdüğünü göstermektedir.
Değerli
milletvekilleri, bu çerçevede, uyuşturucuyla mücadelenin bir
ayağı uyuşturucu kaçakçılığıyla ilgili
mücadele ise bir ayağının da uyuşturucu
kullanımıyla mücadele olduğuna dikkat çekmek istiyorum. Bu
bağlamda tasarıyla ilgili değerlendirmelere geçmeden evvel
ülkemizde uyuşturucu kullanımıyla mücadelede
karşılaşılan eksikliklere dikkat çekmek istiyorum:
Öncelikle
eğitim konusuna değinmemiz gerekmektedir. Ülkemizde hâlen
uyuşturucu kullanımıyla mücadelede eğitimin maalesef polis
teşkilatımızın çalışma alanı içerisinde
olduğunu görmekteyiz. Bunun yanlışlıklarını
belirtmekte yarar vardır. Bununla birlikte gençlere ulaşmada
yaygın bir sistem olan Millî Eğitim Bakanlığına
bağlı kurumlarda da bu eğitimler mutlaka verilmelidir.
İkinci olarak: Tedavi edici kurumlarda da bu eğitim sürecinin
işlemesi gerekmektedir.
Uzun müddet
narkotikte ve ülkenin birçok yerinde emniyet müdürlüğü yapan bir insan
olarak Millî Eğitim Bakanlığının ve Sağlık
Bakanlığının bu konularla, eğitim konusunda çok
ilgilenmediklerini gördüm. Bütün bu çabalar uyuşturucu kullanımının
azalmasını amaçlamaktadır.
İl emniyet
müdürlüğü ve narkotik büro amirliği görevlerinde bulunmuş biri
olarak söyleyebilirim ki ülkemizde narkotik şube personeli
yetersizliği nedeniyle daha kaliteli hizmet verilememektedir. Çevik Kuvvet
ve benzeri birimlere çok fazla polisin verildiğini görüyoruz ama narkotik
birimlerinin polis sayısının az olduğunu görüyoruz.
Bunların çoğaltılmasında yarar var. Bu hâlde
uyuşturucuyla etkin mücadelenin önemli bir kolu olan emniyet ekiplerince
gerçekleştirilen mücadele eksik kalmaktadır. Hükûmetin bu bağlamdaki
beyanatları lafta kalmamalı, acil tedbirler
alınmalıdır. Uyuşturucu kullanımında
artırıcı bir etki yapan iç göç olgusunu önlemek için gerekli
önlemler alınmalıdır.
Gaziantepte,
kendi memleketim olan Gaziantepte bundan sekiz on yıl önce, göçten önce
ölüm olayları, uyuşturucudan ölüm olayları son derece azdı
ve Doğu ve Güneydoğudan gelen ve bu uyuşturucu
satıcılığının bu bölgelerden gelenlerle
arttığını ve hatta birçok ölüm olayları olduğunu
görüyoruz. Diğer illerde de Diyarbakır, Batman, benzeri illerde de
madde kullanımından ölümler vardır.
Son olarak,
sağlık alanında da AMATEM hastanelerinin sayıları çok
acilen artırılmalıdır. Uyuşturucu kullanımı
bugün toplumların kanayan bir yarası hâline gelmiştir. Uyuşturucuyla mücadelenin farklı
safhalarında bulunanlar, işin ehemmiyetinin farkındadır.
Üzülerek
söylüyorum, hâlâ Türkiyede dinî duygularımız, gelenek ve
göreneklerimiz uyuşturucu kullanımının
azaltıldığını zannetmektedirler ama gün geçtikçe kendi
ülkemizde de gerçekten bu yaygın hâle gelmiştir. İstanbul,
İzmir, Ankara, Mersin gibi büyük şehirlerde il emniyet müdürlüğü
görevleri yapmış biri olarak, özellikle büyük şehirlerimizdeki
gençlerin en büyük sorunlarından birisi olan uyuşturucuyla mücadele
sürecinde bizzat bulundum; uyuşturucunun toplum, birey ve devlet
düzeyindeki bütün olumsuz etkilerini bu görevlerim sırasında takip
etme olanağı buldum. Bunlardan birkaçını şöyle ifade
etmek mümkün olur diye değerlendiriyorum:
Madde
bağımlılığı, başta gençler arasında
olmak üzere herkesi etkileyebilen, biyolojik, sosyal, ruhsal boyutları
olan bir sağlık sorunudur ve madde kullanımı dünyada her
geçen gün artmaktadır.
Dünyada
olduğu gibi, ülkemizde de, yirminci asrın son yarısından
itibaren uyuşturucu madde kullanım oranı giderek artmakta ve
uyuşturucu kullanımına başlama ilkokul çağına
kadar inmiştir.
Ülkemizde madde
bağımlılığı noktasında çarpıcı
rakamlar ortaya çıkmaktadır. Örneğin, lise öğrencilerinin
yüzde 19,2si sigara ve alkol, yüzde 5,7si sigara ve uyuşturucu, yüzde
5,6sı alkol ve uyuşturucu ve yüzde 4,9u sigara, alkol ve
uyuşturucu maddenin üçünü birlikte kullanmaktadır.
Uyuşturucu
madde kaçakçılığı, terör örgütlerinin de en önemli finans
kaynaklarından birisidir. Özellikle ülkemizin içinde bulunduğu
terörle mücadele döneminde, PKK terör örgütü, uluslararası raporlarda da
yer aldığı şekilde, bölgeden geçen uyuşturucunun
kontrolünde başat rol oynamaktadır.
Uyuşturucu
madde kullanımının en önemli sonuçlarından biri de, toplum
yapısının temelini teşkil eden bütün millî ve manevi
değerleri yok etmesidir. Uyuşturucu madde kullanımının
yaygınlaştığı toplumlarda millî mukavemet ve savunma
gücü yok olmakta, her türlü sömürüye müsait hâle gelmektedir.
Ülkemizin
uyuşturucuyla mücadelede edindiği en önemli tecrübe, uyuşturucu
madde ticaretinin, sadece organize suç gruplarının değil, terör
örgütlerinin de yasa dışı faaliyetlerini finanse etmek için
kullandıkları kaynaklarda en büyük payı
oluşturduğudur.
Değerli
milletvekilleri, içinde bulunduğumuz terörle mücadele sürecinde terör
örgütlerinin maddi kaynaklarını kurutmak, terörle mücadele
kapsamında değerlendirilecek ilk çalışma
olmalıdır. Yapılan araştırmalarda, PKK terör
örgütünün, uyuşturucu madde kaçakçılığının
imalattan satıcılığa kadar her safhada yer alarak
mevcudiyetini devam ettirmek adına ihtiyaç duyduğu mali desteği
sağladığı tespit edilmiştir. Bu noktada terörün sosyal
boyutuna farklı bir açıdan bakmak gerekmektedir. Bu boyut, bir
anlamda terörün insan gücü ihtiyacını karşılamayı da
içermektedir.
Terör örgütünün,
eylemlerine devam edebilmesi için de kendisine potansiyel olarak gördüğü
kitle içerisindeki imajını zedelememe gayreti içerisinde olduğu
bilinmektedir. Dolayısıyla, PKK, uyuşturucu madde kaçakçılığı
faaliyetlerini mümkün olduğunca kamuoyundan gizlemektedir. Uyuşturucu
madde kaçaklığının ülkeler arası gibi
sınırları yoktur, etkisi çok daha geniştir.
Değerli
milletvekilleri, PKK terör örgütünün bu faaliyetlerinin ortaya
çıkarılması hem ülke kamuoyunda PKK sempatizanlarını
azaltacak hem de özellikle Avrupa kamuoyunun devletler düzeyinde olmasa bile
toplumlar düzeyinde PKKya yönelik bakış açılarında olumlu
değişiklikler getirecektir. Bu anlamda terör örgütü üyelerine yapılan
uyuşturucu kaçakçılığı operasyonlarındaki veriler
kamuoyuna daha yaygın olarak bildirilmeli ve
paylaşılmalıdır.
Netice
itibarıyla, söz konusu anlaşmayı Türkiye'nin uyuşturucu
kaçakçılığıyla mücadelesinde denizlerde etkinliğini
artıracağı gerekçesiyle uygun buluyoruz ve tasarıyı bu
hâliyle destekliyoruz.
Konuşmama
burada son verirken yüce heyetinizi bir kez daha selamlıyorum. Saygı
sunuyorum efendim. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Özdemir.
SEBAHATTİN
KARAKELLE (Erzincan) Vay vay!
HASAN
ÖZDEMİR (Devamla) Uzun oldu ama dinlemeniz iyi oldu.
BAŞKAN
Sayın Ata
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Sayın Başkan
AYLA AKAT ATA
(Batman) Sayın Şandır konuşacak efendim.
BAŞKAN -
Sayın Şandır
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) İç Tüzük 60a göre kısa bir açıklama
yapmak istiyorum.
BAŞKAN
60ıncı maddeye göre, buyurun Sayın Şandır.
V.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
8.-
Mersin Milletvekili Mehmet Şandırın, Gaziantep Milletvekili
Hasan Özdemirin, Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerinden Gaziantepe
yaşanan göçlerden sonra uyuşturucu kullanımı ve kaçakçılığının
arttığını belirten konuşması üzerine
açıklaması
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Sayın Başkan, Değerli Milletvekilimizin
isteyerek kullanmadığı bir kelimeyi tashih etmek istiyorum.
Güneydoğu
Anadolu Bölgesinden, Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesinden
Gaziantepe yaşanan göçlerden sonra uyuşturucu kullanımı ve
kaçakçılığının arttığını söyledi.
Ben de Mersin Milletvekiliyim. Güneydoğu Anadoludan bu bölgelerimize
yaşanan göçü suçlamak bence doğru olmamıştır. O
bölgenin insanlarını suçlamak anlamı bundan
çıkmamalıdır. Bu insanlar, bizim insanlarımızdır,
güzel insanlardır ancak göç olgusu sonrasında iyi yönetilemeyen,
kontrol edilemeyen gelişmeler bu yöndeki rakamları abartmış
olabilir ama bunu ifade ederken Güneydoğudan yaşanan göçleri, bu
göçlerle bu bölgelere gelen insanlarımızı suçlamak
Zannediyorum, Sayın Vekilimizin de böyle bir kastı yoktur. Böyle bir
sonucu kabul edemeyiz. Biz, Mersine, Adanaya, Türkiye'nin her bölgesine
ekmeğini aramak için göçüp gelen tüm insanlarımızı güzel
insanlar olarak kabul ediyoruz. Suç unsuru olarak değerlendirilmesini asla
kabul edemeyiz, doğru değildir.
Bu beyanın
bu şekilde anlaşılmasını, bir yanlış
anlaşılmaya meydan vermemek üzere, açıklamak gereğini
duydum.
Teşekkür
ediyorum efendim.
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Şandır.
AYLA AKAT ATA
(Batman) Sayın Başkan, ben de söz almak istiyorum.
BAŞKAN
Buyurun Sayın Ata.
9.-
Batman Milletvekili Ayla Akat Atanın, Gaziantep Milletvekili Hasan
Özdemirin, Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerinden Gaziantepe
yaşanan göçlerden sonra uyuşturucu kullanımı ve
kaçakçılığının arttığını belirten
konuşması üzerine açıklaması
AYLA AKAT ATA
(Batman) Öncelikle Sayın Başkan teşekkür ediyorum, Sayın
Şandıra da teşekkür ediyorum yapmış olduğu
açıklama dolayısıyla ancak şunu ifade etmek isterim ki,
Sayın Konuşmacı, sadece Doğu ve Güneydoğu Anadolu
Bölgesinden Antep ilimize gelen vatandaşlarımızın, göç
nedeniyle gelen vatandaşlarımızın uyuşturucu gibi bir
suç oranının, uyuşturucu kullanımı, satımı,
imali vesaire herhangi bir vesileyle bu suç oranının
artışıyla ilgili beyanının hemen arkasından,
mesela, dedi ki: Bu iş Batmanda da yapılıyor. ve bir iki
ilimizi daha ifade etti. Ben söylenen ifadenin, Sayın
Şandırın kullandığı gibi, ifade etmeye
çalıştığı gibi çok masum bir ifade olduğunu
düşünmüyorum. Hatta Sayın Vekilimizin, ismini vermiş olduğu
illerimiz boyutuyla bir özür borcu olduğunu düşünüyorum illerimizde
yaşayan vatandaşlarımıza yönelik. Hiçbir ilimizin vatandaşının
uyuşturucu kullanımı, satımı, ithali vesaire herhangi
bir şekilde -ilimizin adının- anılmasını kabul
etmeyeceğimizi de belirtmek istiyoruz. Açıklama getirmek adına
bir de bir iki ilin ismi verildi, bunu kabul edilemez görüyoruz
açıkçası ve düzeltilmesini talep ediyoruz Sayın Hatip
tarafından.
BAŞKAN
Sayın Özdemir, buyurun.
10.-
Gaziantep Milletvekili Hasan Özdemirin, Doğu ve Güneydoğu
Anadoludan gelen insanlardan bazılarının uyuşturucu
bağımlısı olduğunu kötü niyetle söylemediğine, bu
konuda da tedbir alınması gerektiğine ilişkin
açıklaması
HASAN
ÖZDEMİR (Gaziantep) Efendim, saygılar sunuyorum.
Ben, illeri ve
göçle gelen insanları kötüleme niyetiyle söylemiyorum. Burada
konuşurken eğer haddimi aştımsa özür dilerim ancak
şunun bilinmesinde yarar var: Ben on yıla yakın narkotiklerde
çalıştım, büyük illerde emniyet müdürlüğü yaptım
BAŞKAN
Sayın Özdemir, onları saydınız.
HASAN
ÖZDEMİR (Gaziantep) Arz edeyim efendim müsaade ederseniz.
BAŞKAN O
kadar süremiz yok.
HASAN
ÖZDEMİR (Gaziantep) Efendim söyleyeyim. Bir şey söyleyeceğim
ama çok önemli.
Şimdi, ben
Uyuşturucu Komisyonunda bulundum. Bugün, diğer illerde, gerçekten
buradan gelirken
Yani İrandan gelen göç maalesef oradaki
insanlarımızı da zehirlemektedir ve Gaziantepe gelen göç içerisinde
buradan gelen insanlar da, uyuşturucu bağımlıları
vardır, bu istatistikidir. Hepsi için demiyorum ama vardır, oralarda
da tedbir alınması lazım.
Teşekkür
ediyorum efendim.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
IX.-
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN
DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
30.-
Uyuşturucu ve Psikotrop Maddelerin Kaçakçılığına
Karşı Birleşmiş Milletler Sözleşmesinin 17nci
Maddesinin Uygulanmasına İlişkin Deniz Yoluyla Yapılan
Kaçakçılıkla Mücadele Anlaşmasının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/295) (S. Sayısı: 78)
(Devam)
BAŞKAN
Tasarının tümü üzerindeki görüşmeler
tamamlanmıştır.
Maddelerine
geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
1inci maddeyi
okutuyorum:
UYUŞTURUCU
VE PSİKOTROP MADDELERİN KAÇAKÇILIĞINA KARŞI
BİRLEŞMİŞ MİLLETLER SÖZLEŞMESİNİN 17.
MADDESİNİN UYGULANMASINA İLİŞKİN DENİZ
YOLUYLA YAPILAN KAÇAKÇILIKLA MÜCADELE ANLAŞMASININ ONAYLANMASININ UYGUN
BULUNDUĞUNA DAİR KANUN TASARISI
MADDE 1- Avrupa
Konseyi bünyesinde hazırlanarak 31 Ocak 1995 tarihinde imzaya açılan
ve Türkiye tarafından 6 Ekim 2004 tarihinde Strazburgda imzalanan
Uyuşturucu ve Psikotrop Maddelerin Kaçakçılığına
Karşı Birleşmiş Milletler Sözleşmesinin 17.
maddesinin Uygulanmasına İlişkin Deniz Yoluyla Yapılan
Kaçakçılıkla Mücadele Anlaşmasının çekince ve
beyanlarla onaylanması uygun bulunmuştur.
BAŞKAN
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
2nci maddeyi
okutuyorum:
MADDE 2- (1) Bu
Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
3üncü maddeyi
okutuyorum:
MADDE 3- (1) Bu
Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.
BAŞKAN
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Tasarının
tümü açık oylamaya tabidir.
Açık
oylamanın elektronik oylama cihazıyla yapılmasını
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
Oylama için bir
dakika süre veriyorum ve oylama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik
cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN
Uyuşturucu ve Psikotrop Maddelerin Kaçakçılığına
Karşı Birleşmiş Milletler Sözleşmesinin 17 nci
Maddesinin Uygulanmasına İlişkin Deniz Yoluyla Yapılan
Kaçakçılıkla Mücadele Anlaşmasının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
açık oylama sonucu:
Kullanılan
Oy Sayısı : 213
Kabul : 212
Ret : 1(x)
Kâtip Üye Kâtip
Üye |
Fatih
Metin Gülşen
Orhan |
Bolu
Van |
Tasarı kabul
edilmiş ve kanunlaşmıştır.
31inci
sıraya alınan, Türkiye Cumhuriyeti ve Kuzey Kıbrıs Türk
Cumhuriyeti Hukukuna Göre Kurulmuş Olan Üniversitelerin
Karşılıklı Tanınmasına Dair Milletlerarası
Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğu
Hakkında Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu
Raporunun görüşmelerine başlayacağız.
31.-
Türkiye Cumhuriyeti ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Hukukuna Göre
Kurulmuş Olan Üniversitelerin Karşılıklı
Tanınmasına Dair Milletlerarası Anlaşmanın
Onaylanmasının Uygun Bulunduğu Hakkında Kanun
Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/725) (S.
Sayısı: 563)(xx)
BAŞKAN
Komisyon? Burada.
Hükûmet? Burada.
Komisyon raporu
563 sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.
Tasarının
tümü üzerinde söz isteyen yok.
Tasarının
tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
Maddelerine
geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
1inci maddeyi
okutuyorum:
TÜRKİYE
CUMHURİYETİ VE KUZEY KIBRIS TÜRK CUMHURİYETİ HUKUKUNA GÖRE
KURULMUŞ OLAN ÜNİVERSİTELERİN KARŞILIKLI TANINMASINA
DAİR MİLLETLER-ARASI ANLAŞMANIN ONAYLANMASININ UYGUN
BULUNDUĞU HAKKINDA KANUN TASARISI
MADDE 1- (1)
16/1/2009 tarihinde imzalanan Türkiye Cumhuriyeti ve Kuzey Kıbrıs
Türk Cumhuriyeti Hukukuna Göre Kurulmuş Olan Üniversitelerin
Karşılıklı Tanınmasına Dair Milletlerarası
Anlaşmanın onaylanması uygun bulunmuştur.
BAŞKAN
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
2nci maddeyi
okutuyorum:
MADDE 2- (1) Bu
Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
3üncü maddeyi
okutuyorum:
MADDE 3- (1) Bu
Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.
BAŞKAN
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
(x) Açık
oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.
(xx) 563 S.
Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.
Tasarının
tümü açık oylamaya tabidir.
Açık
oylamanın elektronik oylama cihazıyla yapılmasını
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Oylama için bir
dakika süre veriyorum.
Oylama
işlemini başlatıyorum.
(Elektronik
cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN Türkiye
Cumhuriyeti ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Hukukuna Göre
Kurulmuş Olan Üniversitelerin Karşılıklı
Tanınmasına Dair Milletlerarası Anlaşmanın
Onaylanmasının Uygun Bulunduğu Hakkında Kanun
Tasarısı açık oylama sonucu:
Kullanılan Oy Sayısı: 208
Kabul : 208(x)
Kâtip Üye Kâtip
Üye |
Harun
Tüfekci Gülşen
Orhan |
Konya
Van |
Tasarı kabul
edilmiş ve kanunlaşmıştır.
32nci
sıraya alınan, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Uluslararası
Türk Kültürü Teşkilatı (TÜRKSOY) Arasında Evsahibi Ülke
Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporunun
görüşmelerine başlayacağız.
32.-
Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti ile Uluslararası Türk Kültürü
Teşkilatı (TÜRKSOY) Arasında Evsahibi Ülke
Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu
(1/866) (S. Sayısı: 534)(xx)
BAŞKAN
Komisyon? Burada.
Hükûmet? Burada.
Komisyon raporu
534 sıra sayısıyla bastırılıp
dağıtılmıştır.
Tasarının
tümü üzerinde söz isteyen yok.
Tasarının
tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
Maddelerine
geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
1inci maddeyi
okutuyorum:
TÜRKİYE
CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ İLE ULUSLARARASI TÜRK KÜLTÜRÜ
TEŞKİLATI (TÜRKSOY) ARASINDA EVSAHİBİ ÜLKE
ANLAŞMASININ ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞUNA DAİR KANUN
TASARISI
MADDE 1- (1) 4
Şubat 2010 tarihinde Ankarada imzalanan Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile
Uluslararası Türk Kültürü Teşkilatı (TÜRKSOY) Arasında
Evsahibi Ülke Anlaşmasının onaylanması uygun
bulunmuştur.
BAŞKAN
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
2nci maddeyi
okutuyorum:
MADDE 2- Bu Kanun
yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
3üncü maddeyi
okutuyorum:
MADDE 3- Bu Kanun
hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.
BAŞKAN
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
(x) Açık
oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.
(xx) 534 S.
Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.
Tasarının
tümü açık oylamaya tabidir.
Açık
oylamanın elektronik oylama cihazıyla yapılmasını
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Oylama için bir
dakika süre veriyorum ve oylama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik
cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN
Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Uluslararası Türk Kültürü
Teşkilatı (TÜRKSOY) Arasında Evsahibi Ülke
Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısının açık oylama sonucu:
Oy sayısı: 208
Kabul : 208 (x)
Kâtip Üye Kâtip
Üye |
Harun
Tüfekci Gülşen
Orhan |
Konya
Van |
Tasarı kabul
edilmiş ve kanunlaşmıştır.
33üncü
sıraya alınan, İşkenceye ve Diğer Zalimane,
Gayriinsanî veya Küçültücü Muamele veya Cezaya Karşı
Birleşmiş Milletler Sözleşmesine Ek İhtiyari Protokolün
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
ve Dışişleri Komisyonu Raporunun görüşmelerine
başlayacağız.
33.-
İşkenceye ve Diğer Zalimane, Gayriinsanî veya Küçültücü Muamele
veya Cezaya Karşı Birleşmiş Milletler Sözleşmesine Ek
İhtiyari Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair
Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/752)
(S. Sayısı: 522)(xx)
BAŞKAN Komisyon?
Burada.
Hükûmet? Burada.
Komisyon raporu
522 sıra sayısıyla bastırılıp
dağıtılmıştır.
Tasarının
tümü üzerinde söz isteyen, Cumhuriyet Halk Partisi adına Balıkesir
Milletvekili Sayın Hüseyin Pazarcı.
Buyurun
Sayın Pazarcı.
CHP GRUBU ADINA
HÜSEYİN PAZARCI (Balıkesir) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; İşkenceye ve Diğer Zalimane, Gayriinsanî veya
Küçültücü Muamele veya Cezaya Karşı Birleşmiş Milletler
Sözleşmesine Ek İhtiyari Protokol konusunda Cumhuriyet Halk Partisi
Grubu adına söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; bütün dünya, bugün, işkence ve
benzeri suçları insan haklarının en ağır ihlalleri
arasında kabul etmektedir ve bir insanlık suçu, ayıbı
olarak değerlendirmektedir. Dolayısıyla bugün dünyada
işkence ve benzeri suçlara karşı büyük bir mücadele verilmesi
yoluna gidilmektedir.
BAŞKAN
Sayın Pazarcı, bir saniye
Sayın
milletvekilleri, gerçekten çok büyük bir uğultu var. Lütfen sükûneti
sağlayalım.
Buyurun
Sayın Pazarcı.
HÜSEYİN
PAZARCI (Devamla) Teşekkürler Sayın Başkan.
Bu çerçevede,
işkenceyle yapılan muamelede ve mücadelede ilk aşama,
işkence ve benzeri suçların bir suç olarak kabul edilmesi ve
cezalandırılması aşaması olmuştur. Bu çerçevede,
örneğin, önce kabul edilenlerden bir tanesi olarak bizim de tarafı
bulunduğumuz Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesini
sayabiliriz. Bunun dışında, 1988de tarafımızdan
onaylanarak yürürlüğe girmiş, Birleşmiş Milletler
İşkenceye ve Diğer Zalimane İnsanlık
Dışı veya Küçük Düşürücü Muamele veya Cezaya
Karşı Birleşmiş Milletler Sözleşmesi vardır.
(x) Açık oylama kesin sonuçlarını
gösteren tablo tutanağa eklidir.
(xx) 522 S. Sayılı Basmayazı
tutanağa eklidir.
Bu
aşamanın arkasından, sadece bu konuda suç ihdas edilmesinin
yeterli olmadığı görülmüş ve işkence ve benzeri
suçların önlenmesinin, engellenmesinin esas amaç olduğu şeklinde
bir yaklaşım benimsenmiştir dünyada. Bu çerçevede, Avrupa
Konseyi çerçevesinde, 1987 tarihinde İşkencenin ve Gayriinsani ya da
Küçültücü Ceza veya Muamelelerin Önlenmesine Dair Avrupa Sözleşmesi kabul
edilmiştir ve Türkiye de buna hâlen taraf bulunmaktadır.
Şimdi
önümüze gelen bu ihtiyari protokol ise aynı nitelikte bir önleme,
engelleme sözleşmesi, antlaşması olarak ortaya
çıkmaktadır ve 1988de taraf olduğumuz, Birleşmiş
Milletler İşkenceye Karşı Sözleşmenin ekini
oluşturmaktadır. Bu çerçevede baktığımızda, biz
Cumhuriyet Halk Partisi olarak işkencenin büyük bir insanlık ayıbı
olduğunun tekrar altını çiziyoruz, bunu reddediyoruz ve
dolayısıyla ülkemizde bu konuda atılacak tüm adımları
destekliyoruz. Maalesef ülkemizde hâlen birtakım işkence ve benzeri
konularda suçlar işlenmeye devam etmektedir. 2009 tarihli İnsan
Hakları Derneği raporuna göre işkence, kötü muamele, onur
kırıcı ve küçük
düşürücü davranış ve cezalandırmalar konusunda 1.835
kişiye karşı yapılan bu tür zalimane uygulamalarla
karşılaşılmaktadır. Bu rapora göre, örneğin,
gözaltında işkence yapılmaktadır ve bu 305 adettir 2009
yılında. Gözaltı yerleri dışında da işkence
ve kötü muamele yapıldığı yine aynı rapora göre ifade
edilmektedir, sayısı 358dir 2009 yılında. Bunun
dışında, cezaevlerinde işkence ve kötü muamele
yapılmakta, bu sayı aynı raporda 397 olarak ifade edilmektedir.
Bunun dışında, yine toplumumuzda bir hayli
tartışılan konulardan biri olan, toplumsal gösterilerde güvenlik
güçlerinin müdahalesi sonucu dövülen ve yaralananların sayısı
565tir. Buna, yine, okulda şiddeti eklemek gerekiyor aynı rapora
göre ve bunun sayısı da 2009 yılı itibarıyla 115tir.
Değerli
milletvekilleri, bu çerçevede, sadece bu verdiğim olayların
engellenmesi, önlenmesi için anılan ek protokolün kabulü ülkemizde çok olumlu adımlar atılmasına
olanak sağlayacak bir veridir. Ama bunun dışında ilgili ek
protokol, ayrıca, daha önce tarafı olduğumuz Avrupa
İşkencenin Önlenmesi Sözleşmesine göre bazı farklar
içermektedir ki bu da yine işkencenin önlenmesi lehinde
değerlendirilecek, kullanılacak bir durumu oluşturmaktadır.
Örneğin, bu Ek İhtiyari Protokolde Uluslararası Önleme Komitesi
vardır ki böyle bir komite Avrupa İşkencenin Önlenmesi
Sözleşmesinde de bulunmaktadır. Ancak burada, bu ek protokolle
eklenen başka bir kurum daha vardır işkencenin önlenmesinde, o
da ulusal düzeyde işkencenin önlenmesi mekanizmalarının
kurulması zorunluluğunun bu ek protokolde öngörülmesidir.
Dolayısıyla bu da, işkencenin önlenmesi lehinde bir unsurdur.
Bunun ötesinde,
işkencenin denetlenmesi ve bunun denetlenmesinin ertelenmesi konusuna
değinen bazı farklılıklara sahiptir bu ek protokol. Daha
önceki, Avrupa İşkencenin Önlenmesi Sözleşmesinde millî
savunma, kamu güvenliği gibi gerekçelerle işkencenin
denetlenmesinde ertelenme yoluna gidileceği, izin verilmeyebileceği,
belirli bir süre için, öngörülmektedir. Oysa bu ek protokolde buna daha
başka unsurlar da eklenmektedir. Örneğin, Avrupa Sözleşmesinde
ayrıca bu hürriyetlerin kısıtlandığı yerlerde
ciddi karışıklık olması veyahut da bir kişinin
sağlık durumunun buna müsaade etmemesi durumunda bir sorgulamanın
yapılabileceği ve dolayısıyla erteleme yoluna
gidilemeyeceği kabul edilmektedir. Oysa anılan protokol ile bu tür
sağlık durumlarının vesairenin bir ertelenme nedeni
oluşturmaması gerektiği şeklinde bir yaklaşım
benimsenmektedir.
Bütün
bunların dışında, anılan ek protokol, evrensel düzeyde
bir ek protokoldür, taraf olan devletlerin sayısı daha fazladır,
dolayısıyla uygulanma alanı daha geniştir. Ayrıca
bunun dışında Avrupa İşkencenin Engellenmesi,
Önlenmesi Sözleşmesi, devletlere ülkelerin bazı kısımlarında,
özellikle de sömürge altındaki devletler bakımından buralara
bunun teşmil edilmeyeceği, sözleşmenin uygulanmayacağı
şeklinde bir anlayışla hareket edilmiştir. Burada, bu ek
protokolde böyle bir şey yoktur.
Bütün bu verileri
göz önünde bulundurduğumuzda, sıfır işkence
anlayışıyla hareket eden Türkiyede bu anılan ek protokolün
kabulü, bizi daha da ileriye götürecek bir unsur olacaktır. Bu
anlayışla biz bu ek protokolü kabul ediyoruz, onaylıyoruz,
tasvip ediyoruz.
Hepinize
saygılar sunuyorum. (CHP, AK PARTİ ve MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Pazarcı.
Barış
ve Demokrasi Partisi Grubu adına Diyarbakır Milletvekili Sayın
Akın Birdal.
Buyurun
Sayın Birdal. (BDP sıralarından alkışlar)
BDP GRUBU ADINA
AKIN BİRDAL (Diyarbakır) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Birleşmiş Milletler İşkence ve Diğer
Zalimane, Gayriinsanî ya da Küçültücü Muamele ya da Cezaya Karşı
Sözleşmeye Ek Seçmeli Protokolün onaylanmasına ilişkin söz
almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Bu sözleşme
gerçekten çok önemli. Biz, bu sözleşmenin daha önce imzalanmasından
sonra ve Birleşmiş Milletlerce de onaylanmasının ve ek
protokolün çıkarılmasının ardından, gerek insan
hakları kuruluşları olarak gerekse Barış ve Demokrasi
Partisi olarak -ki son üç yılda gerek Başbakana ve gerekse ilgili ve
sayın bakanlara- bu konuyu gündeme getirmişiz, soru önergeleri
vermişiz ve bir an önce bu ek protokolün onaylanması ve bir denetim
mekanizmasının insanlığa karşı işlenen bu
işkencenin önlenmesinde önemli katkısı olacağını
söylemişizdir. Bu protokolün getirilişini kuşkusuz biz de
sevinçle karşılıyoruz çünkü insanlık mücadele tarihinde
insanlığa karşı işlenen işkencelerle
yazılmıştır bu tarih. Bugün örneğin Britanyada ve
merkezi Londrada, Berlinde işkence müzeleri var, Orta Çağdan
günümüze
O dönemde
Tabii, şimdi artık oralarda bu suç işlenmiyor
ama bizde
Gerçekten aradan
beş yıl geçti ve nihayet onay için bu protokol geldi. Fakat bugün bir
talihsizliği sizinle paylaşmak istiyorum. Örneğin bugünkü,
işkencenin olduğu yer neresi? Güvenlik güçlerinin olduğu yerler,
karakollar, emniyet müdürleri, gözaltılar ki bunlar İçişleri
Bakanlığı bünyesinde olan, sorgulama sırasında
yapıldığı ileri sürülen yerler. Bugün Sayın
İçişleri Bakanı, TOBBun bir seminerinde, valilerle ilgili
yaptığı toplantıda aynen şunu söylüyor: Türkiyede
artık işkencenin olmadığını iddia ediyor
Sayın Bakan ve Bugün gerçekten Türkiyede işkence sıfır,
tam anlamıyla sıfır. diyor.
Değerli
milletvekilleri, şimdi, bir sorunun giderilmesi için öncelikle o sorunun
kabul edilmesi gerekiyor ve o sorunun çözümünün herkesçe fark edilmiş
olması gerekiyor. Şimdi, Sayın Bakan nasıl bugün kalkar da
işkencenin gerçekten sıfır olduğunu söyler? Acaba bunu
Sayın Bakan gerçekten bilmediği için mi ya da yanlış
bilgilendirildiği için mi söylüyor ya da bundan sonra hâlâ işkencenin
yapılacağına yine göz yumacağının itirafı
mıdır?
Şimdi,
insanlığa karşı böyle bir suçun önlenmesi konusunda ne
kadar uluslararası hukuk belgesi ve bugünkü ek protokol, onaylanacak olan
belge
Ki çok önemli ama biraz da anlayış önemli. Artık bu
işkencenin bundan sonra olmayacağı konusunda siyasi irade
gösterecek olan birinci muktedir kişinin Sayın Bakanın
olmuş olması gerekir.
Bakın
şimdi, örneğin MAZLUMDER, 2010 yılının raporu...
İşkence iddiasıyla kendilerine yapılan 82 başvuruyu
açıklıyorlar. Türkiye İnsan Hakları Vakfı
Ki biz 1986
yılında İnsan Hakları Derneğini 12 Eylül faşist
darbesinin yıkıntıları üzerinde kurduk ve bunların
başında işkence geliyordu çünkü 650 bin kişi
Ki aranızda
da vardır yani değişik siyasi partilerden bu coğrafyada
yaşayan insanlar gün geliyor muhalif, gün geliyor iktidar oluyor ama
muhalif olup da gerçekten o sorgulamalardan bu uğurda birçok milletvekili
geçmiş olabilir. Ki 12 Eylül darbesinin ardından 650 bin kişi
işkenceden geçmiştir ve bizim derneğimizin kurulmasını
gerekli kılan nedenlerin başında, bu, insanlığa
karşı suçun durdurulması, teşhir edilmesi gelmektedir ve
daha sonra da gerçekten o kadar, ağır işkencede
yaşamını yitirmiş, beden ve ruh yeteneğini
yitirmiş insanların derneğimize başvurusu oldu ki bunun
üzerine, tabii tüzük olarak biz, dernek olarak, bunların tedavi ve
rehabilitasyonunu yapamayacağımız için 1990 yılında
Türkiye İnsan Hakları Vakfını kurduk.
Şimdi,
bakın, vakfın da her yıl yayımlanan insan hakları
raporları var. Şimdi, 363 işkence vakasını 2010
yılında yayımlıyor ve bugüne kadar, İnsan Hakları
Vakfı olarak, yirmi yılda işkence görmüş yaklaşık
12 bin kişinin tedavisini yapmışız, raporlarımız
da bunu belirtiyor ve bu yirmi yılın sekiz yılı AKP
İktidarı dönemine denk gelmektedir.
Şimdi, yine
daha bir hafta önce yayınlandı, Diyarbakır Bölge
Temsilciliğimizin ve Diyarbakır Şubemizin İnsan
Hakları Raporu: Gözaltında işkence ve kötü muamele 47 kişi,
köy korucuları tarafından yapılan işkence ve kötü muamele
32 kişi, gözaltı yerleri dışında işkence ve kötü
muamele 122 kişi, kaçırma ve ajanlık tehdidi 19 kişi,
cezaevlerinde işkence 120 kişi, tehdit edilenler 152 kişi,
toplumsal gösterilerde güvenlik güçlerinin müdahalesi sonucu dövülen ve
yaralananlar 222 kişi, özel güvenlik görevlilerince işkence ve kötü
muameleye maruz kalanlar 6 kişi, okulda şiddet 21 kişi; toplam
741 kişi işkence ve kötü muamele görmüş.
Şimdi,
gerçekten, Sayın Bakanın işkenceye sıfır tolerans
gösterildiğini, işkencenin önleneceği konusunda çaba
gösterildiğini falan söylemesi anlaşılabilir ama bugün şu raporların
ardından kalkıp da İşkencenin gerçekten sıfır
olduğunu söylemiş olması anlaşılır gibi
değil.
Şimdi,
cezaevlerinden her gün mektuplar alıyoruz işkence ve kötü muameleyle
ilgili. Peki bunlar ne oluyor? Gerçekten, şu anda cezaevlerinde
sağlığını yitirmiş, tedavisi görülmeyen ve
aylarca sıra bekleyip hastaneye sevki yapılırken kelepçelerle
gönderilen
Daha dün KCK davasında, Diyarbakırda, arkadaşlar
getiriliyorlar ve birkaç saat havasız, çok ağır, kötü
koşullarda orada bekletiliyorlar. Şimdi, bu kötü muamele değil
de nedir? Sadece, işkence olabilmesi için birinin yaşamını
yitirmiş mi olması gerekiyor?
Bakın,
ayrıca, yine birtakım olgular var. Örneğin, Muş
Milletvekilimiz Nuri Yamanın, 29/04/2010 tarihinde, işkence ve kötü
muameleye ilişkin soru önergesine gelen yanıt: Cumhuriyet
başsavcılıklarınca 2002-2009 yıllarında
hazırlık toplam dosya sayısı 14.926, sanık
sayısı 34.931, toplam mağdur sayısı 23.539. 2002-2009 yıllarında
ceza mahkemelerindeki toplam dava sayısı 4.461, toplam sanık
sayısı 13.681. 2003-2009 yıllarında sonuçlanan toplam dava
sayısı 4.429, sanık sayısı 13.639, sanıklardan
polis sayısı 10.118, jandarma sayısı 2.874, diğer kamu
görevlilerinin sayısı da 11 bini aşkın.
Şimdi,
eğer, örneğin bölgemizde bu işkence ve kötü muamelelerin
olduğu yok sayılıyorsa bu da anlaşılabilir.
Örneğin, geçtiğimiz günlerde biliyorsunuz 308inci haftasına
ulaşan Cumartesi Anneleri, kayıpların yakınları
yakınlarını arıyorlar. Nihayet sonunda Sayın
Başbakan anneleri kabul ettiler ve sonra gerçekten, kendi dönemlerinde,
2002den günümüze değin herhangi bir kaybın
olmadığını, işkence olmadığını
söylediler. Kendisinin kabul ettiği ailelerden Tolga Ceylanın annesi
2004 yılında İğneadada evladını kaybettiğini
söyledi oysa- ve 1 kişinin kaybedildiğini
Elbette, gerçekten çok
dramatik bir durum ama AKP Hükûmeti döneminde bölgemizde 375 kişi
kaybedilmiştir. Bakın, örneğin, bunların listeleri var.
Yani Türkiye Cumhuriyetinin acaba o bölgesi Türkiye Cumhuriyetinin
sınırları içerisinde mi görülmüyor? Yoksa gerçekten En iyi Kürt
ölü Kürt. olarak mı kabul ediliyor?
Arkadaşlar,
bu, hukuk anlayışıyla, demokrasi anlayışıyla
bağdaşır bir durum değil. O nedenle, topyekûn bu soruna
çözüm getirilecekse önce bu sorunun, Türkiye'nin neresinde olursa olsun,
gerçekten, bu, insanlığa karşı işlenen suçun
durdurulması konusunda samimi olmak gerekir ve bir niyet gösterisi yapmak
gerekir. Yani, bugün gerçekten büyük üzüntü duydum Sayın Bakanın
yaptığı konuşmadan. Örneğin hemen İnternette
falan da çıktı, birisi Sayın Bakana bugünkü yapacağı
konuşma üzerine ve bugün işkenceye dair protokolün Türkiye Büyük
Millet Meclisi çatısı altına getirileceğini söylememiş
midir acaba? O nedenle, biz bunu yine bir büyük talihsizlik olarak
değerlendiriyoruz.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 10 Aralık 1984te
Birleşmiş Milletler Genel Kurulunca kabul edilmiş bu
sözleşme, 26 Haziran 1987de yürürlüğe girdi. Birleşmiş
Milletler İşkenceye Karşı Seçmeli Protokol 18 Aralık
2002de Birleşmiş Milletler Genel Kurulunca onaylandı, 22
Haziran 2006da, yürürlük koşulu da yirmi ülkenin onaylaması
koşuluna bağlandı ve yirmi ülke onayladıktan sonra da bu
yürürlüğe girdi. Türkiye 14 Eylül 2005te imzaladı bu
Birleşmiş Milletler İşkenceye Karşı Uluslararası
Sözleşmeyi. Burada bu protokolde -ki beş yıl geçtikten sonra
işte bugün onaylayacağız- işkence ve diğer kötü
muamele biçimlerinin önlenmesi amacıyla uzman kurulların, alt
mekânlarına düzenli ziyaretini, bu alıkonulan yerlere, işkence
yapılan yerlere düzenli ziyaretlerini öngören bir sistemin kurulması
öngörülmektedir. Uluslararası ve ulusal organlarca seçmeli protokol
referanslarını iki önemli belgeye dayandırmaktadır:
Birincisi, Birleşmiş Milletler İşkence ve Diğer
Zalimane, İnsanlık Dışı ve Aşağılayıcı
Muamele ya da Cezaya Karşı Sözleşme, ikincisi de Paris
İlkeleridir. Şimdi, uluslararası ziyaretleri
gerçekleştirmek için farklı disiplinlerden, bağımsız
on kişiden oluşacak bir uluslararası alt komite kurulacak,
bununla bağlantılı ulusal önleme mekanizması
oluşturulacaktır. Alt komitenin yetkisi burada sözleşmenin
11inci maddesinde taraf devletlere tavsiyelerde bulunmak; gerekli olduğu
takdirde ulusal önleme mekanizmasına danışmanlık yapmak;
üçüncüsü, kapasite geliştirme ve teknik yardım; dördüncüsü, bölgesel
ve uluslararası kuruluşlarla iş birliği.
Uluslararası
önleme mekanizmasının ne olacağına dair daraltıcı
bir belirleme söz konusu değildir. Adı ve niteliği
sözleşmeyle çelişmemek kaydıyla taraf devletler bunu
belirleyecektir.
Sözleşmenin
amaç ve ilkelere uygunluğu elbette ki aranır.
Üyelerin
seçilmesi, görev süreleri, yetkileri gibi kurumsal düzenlemeler, anayasal ya da
yasal bir teminata bağlanmak durumundadır.
Ulusal korumada
üyelik, yeterli uzmanlık becerisi, etnik ve azınlık
grupların ve ilgili sivil toplum örgütlerinin temsili, cinsiyet
açısından dengeli bir çoğulculuk esas
alınmalıdır.
Ulusal önleme
mekanizmasının mali açıdan da oldukça özerk bir
yapısının olması gerektiği burada belirtilmektedir ki
bu çok önemlidir. Devletin egemenlik haklarını kullanabildiği
tüm yerlerde bu denetim mekanizması iş yapabilmeli ve denetimini
yapabilmelidir.
İzleme
kurulları, yalnızca karakol, cezaevi ya da diğer resmî
alıkonulma mekânlarını değil, birilerinin fiilen ya da
yasal olarak yetkililerle bağlantılı bir şekilde ifadeleri,
iradeleri hilafında tutuldukları yerlere de erişimi
gerektirmektedir. Tüm alıkonulma mekânlarının tam erişim
güvencesi söz konusu olup istisna kabul edilmemiştir.
Şimdi, Türk
hukuk sisteminde denetim ve izleme mekanizması olarak il ve ilçe insan
hakları kurumları, ceza infaz kurumları ve tutukevleri izleme
kurulları, Ceza Muhakemeleri Kanununda, sadece nezarethanelere
ilişkin bir denetim yetkisi ki bunlar bugüne değin amacına tam
uygun bir işlev yerine getirememişlerdir ama bu protokolle birlikte
önemli bir rol yerine getirilecek diye düşünüyoruz.
Şimdi,
işkence
Hükûmetin işkenceye sıfır tolerans
Onları
belirttik. Ayrıca, insan hakları örgütlerinin
yayınladıkları raporları da belirttik.
Seçmeli
protokol... İşkenceye karşı mücadele şimdi çok
önemlidir. Bu protokolün onaylanmasının ardından bir yıl
içerisinde ulusal önleme mekanizmasının oluşturulması
zorunludur. Hükûmet, Türkiye Büyük Millet Meclisine sevk ettiği Türkiye Ulusal
İnsan Hakları Kurumu Yasa Tasarısında gözaltı ve
tutukevlerinin izlenmesi görevinin Ulusal Kuruma ait olacağını
düzenlemektedir oysa Türkiyede insan hakları örgütleri bu görevin
protokol çerçevesinde oluşturulacak önleme mekanizmasına ait
olmasını istemektedirler. Bu konuya dikkat çekmek istiyoruz çünkü
bugün bu protokolün de böyle bir görevi olabilir ama işkence de spesifik
bir alandır ve bu konu -daha genel görev ve yetkilere sahip
olmasının doğal karşılanacağını- bu
protokolün bünyesinde erimemelidir, bu Kurumun bünyesinde erimemesi gerekir
çünkü işkencenin yaygınlığı, boyutları ve ülkenin
coğrafi ve nüfus açısından büyüklüğü düşünülerek
seçmeli protokol çerçevesinde özel bir ulusal mekanizma
oluşturulmalıdır.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Birleşmiş Milletler
İşkenceyi Önleme Sözleşmesinin Ek Protokolü
Gerekli
kıldığı bağımsızlığı güvence
altına alınmış önleme mekanizmasının, bu
biçimiyle Türkiye İnsan Hakları Kurumunun bir alt organı hâline
getirilmesinin Başbakanlık İnsan Hakları
Başkanlığınca savunulması
Bu da büyük bir talihsizlik
olmuştur.
Ombudsman, kamu
denetçisi ya da ulusal insan hakları kurumları gibi var olan
kurumların ulusal önleme mekanizması olarak atandıkları
durumlara ilişkin Birleşmiş Milletler İşkencenin
Önlenmesine Dair Alt Komitesi, 2008 yılından beri
yayımladığı on dört rehber ve 25 Mart 2010 tarihli
Raporunda gerekli koşulları özetlemiştir. Mevcut yasa
tasarısında bulunmayan bu koşullar, ulusal insan hakları
kurumlarının rolleriyle önleyici görevleri olan ulusal önleme mekanizmaları
arasında net bir ayrımın yapılması, ulusal önleme
mekanizmasının ayrı bir birim olarak oluşturulması,
kendi bütçesi ve personelinin olması, yetkileri, yapısı,
fonksiyonel bağımsızlığı, görev tanımı
ve üyeliklerinin özel yasalarla belirlenmesi, bu kapsamda üyelerde aranan
çeşitli profesyonel nitelikler, nasıl atanacakları, görev
süreleri ve dokunulmazlıkları tanınmalıdır.
Şimdi, bu
protokolün onaylanmasından sonra, artık, gerçekten, bir yıl
içerisinde istenilen yerde -nereden başvurulursa- haber vermeden, bu
komite oluşturulup derhâl istediği yere girebilmelidir ama özellikle
bu ulusal önleme komitesinde sivil toplum örgütlerinin, insan hakları
kuruluşlarının, hukuk kuruluşlarının
temsilcilerinin yer almasının bu protokolün amacına uygun
işletileceği düşüncesindeyiz ve bu umutla, bundan böyle
insanlığa karşı gerçekten bu işkence suçunun
işlenmeyeceğini umut ediyorum ve bu protokolün ülkemiz için kutlu
olmasını
Gerçekten, bir gece yarısı kapısı
çalındığı zaman işkenceye götürüleceği
kaygısının ve duygusunun yok olacağı bir Türkiye
özlemiyle hepinizi saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Birdal.
Adalet ve
Kalkınma Partisi Grubu adına Batman Milletvekili Sayın Mehmet
Emin Ekmen.
Buyurun
Sayın Ekmen. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
AK PARTİ
GRUBU ADINA MEHMET EMİN EKMEN (Batman) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; İşkenceye ve Diğer Zalimane,
Gayriinsanî veya Küçültücü Muamele veya Cezaya Karşı
Birleşmiş Milletler Sözleşmesine Ek İhtiyari Protokolün
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
üzerinde grup adına söz almış bulunmaktayım.
Şüphesiz,
yorucu bir günün sonunda, muhalefet partilerinin de katkısıyla
hızlı ve tempolu bir çalışma sergiledik ancak bugün,
şu anda görüştüğümüz sözleşmenin aslında belki daha
rahat bir zamanda, tüm grupların üzerinde detaylı açıklamalar ve
konuşmalar yaptığı bir zeminde görüşülmesi daha uygun
olurdu ancak ben de sabrınıza sığınarak iki üç dakika
içerisinde birkaç konuya dikkat çekmeye çalışacağım.
Bu protokolün
bugün yürürlüğe girecek olması şüphesiz 2002 yılından
bu yana AK PARTİ hükûmetlerinin Türkiyede işkenceye karşı
sıfır tolerans politikasını istikrarlı ve samimi bir
şekilde sürdürmelerine gösterge olması açısından çok önemli
bir veridir ve biz zaten Avrupa Konseyi İşkenceyi Önleme Komitesi ile
birlikte çalışarak Türkiyede cezaevlerini ve diğer gözaltı
ve tutukevlerini uluslararası denetime de açmak suretiyle bu noktada
Avrupa Konseyinin de birçok raporda takdirlerine hak kazanmış bir
ülkeyiz. Yine AK PARTİ hükûmetleri döneminde işkenceye
karşı sıfır toleransın en önemli göstergelerinden
biri, bu iddiaların üzerine hassasiyetle gidilmesi ve
yargılamanın kısa bir sürede sonuçlanarak
sorumlularının cezalandırılmasıdır. Buna yönelik
olarak da Engin Çeber davası çok önemli bir örnek olarak verilebilir.
Türkiye, yakın zamana kadar gerek Avrupa gerekse diğer
uluslararası örgütler tarafından işkence davalarının
ya zaman aşımı ya da beraatle, beraatle sonuçlanamayacak
olanların da zaman aşımıyla sonuçlandırılması
yönünde çok ciddi eleştirilere hedef olmuştu ancak Engin Çeber
davasının kısa bir sürede ve mahkûmiyetle neticelenmiş
olması da bu açıdan önemli bir örnek oldu.
Bir konuya daha
dikkat çekmek istiyorum. Bölgemizde, AK PARTİ hükûmetleri döneminde insan
hakları ve demokratik alanda meydana gelen iyileşmeleri her zaman
büyük bir onurla ve gururla ifade ediyoruz ve seçmenin de
vatandaşlarımızın da bu yöndeki ilgisini her zaman
hissediyoruz. Tabii, Sayın Başbakanımız Ben bizim
dönemimizde bir gözaltında kayıp olduğunu Cumartesi Anneleri
ile görüşmemde öğrendim. dedi. Şüphesiz, Cumartesi Anneleri
ile Sayın Başbakanımızın görüşmesi tek
başına çok önemli sembolik bir adımdır ve inanıyorum
da bunun devamına ilişkin icrai adımlar da gelecektir ancak
Akın Bey 347 kişiden bahsetti, kayıp olarak. Yani bir insan
hakları aktivisti olan Sayın Birdalın kayıp derken
gözaltında kayıpların kastedildiğini mutlaka bildiğini
kabul ediyorum. 347 rakamı doğrusu bugüne kadar bildiğimiz bir
rakam değil.
AKIN BİRDAL
(Diyarbakır) Bölgemizin raporu, rakamlar var.
MEHMET EMİN
EKMEN (Devamla) - Kendisinden de dosyayı alacağım ve
İçişleri Bakanımıza arz edeceğim ama ben mesela sekiz
yıldır kendi ilimde tek bir gözaltında kayıp
olmadığını biliyorum, bölge illeri açısından da
benzer şeyler var ama adli vaka veyahut da başka gerekçelerle
kaybolan vakaların da bu protokol kapsamında gözaltında
kayıp olarak değerlendirilemeyeceğini paylaşmak istiyorum.
AKIN BİRDAL
(Diyarbakır) Kayıpların tamamı burada, bölgemizin raporu.
MEHMET EMİN
EKMEN (Devamla) - Bütün partilerimize katkılarından dolayı
teşekkür ediyor, iyi geceler diliyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Ekmen.
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Sayın Başkanım, 60a göre yerimden
kısa bir katkı vermek istiyorum. Gecenin bu saatinde belki şey
ama
BAŞKAN
Hayhay Sayın Şandır, uzun da verebilirsiniz katkıyı.
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Teşekkür ederim.
BAŞKAN -
Buyurun Sayın Şandır.
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Sayın Başkanım, Milliyetçi Hareket
Partisi olarak biz de işkence yapmayı bir insanlık suçu olarak
görüyoruz. İşkenceye maruz kalmak, insanlık onuruna
aykırı bir hadise. İşkenceyi şiddetle
kınıyoruz. Ancak, bizim hukukumuzda ve söylemimizde, işkence ve
kötü muameleyi birlikte anarak bunun muhatabı olarak Türk güvenlik
güçlerini, polisi, korucuları ve diğerlerini göstermeyi de güvenlik
güçlerimize karşı bir haksızlık olarak görüyorum.
İşkence bir insanlık suçudur ve gerek emniyet teşkilatımız
içerisinde gerek diğer güvenlik güçlerimiz arasında, işkenceyi
bilerek, şuurlu olarak yapan hiçbir güvenlik görevlimizin
olmadığını kabul ediyorum ancak kötü muamele konusunda da
idarenin birtakım sorumlulukları olduğu kanaatindeyim.
Asayişi
temin etmek, güvenliği temin etmek noktasında sorumlu olan güvenlik
güçlerimizin çalışma şartları çok önemli. Mevcut
hukukumuzla, gözaltı süresi, gözaltı şartları, bunları
düzenlemek sorumluluğu idareye ait. Dolayısıyla, kötü muameleden
dolayı güvenlik güçlerimizi suçlarken bunun işkence ve kötü muamele
olarak anılmış olmasını güvenlik güçlerimize
karşı bir haksızlık olarak değerlendiriyoruz. Kötü
muamelenin olmaması için şartları hazırlamak idarenin
sorumluluğunda ama işkenceyi hep birlikte kınamak, birlikte
karşı durmak da hepimizin sorumluluğudur. İşkence
Türkiyeye ve Türk güvenlik güçlerine yakışmayan bir sonuçtur. Bunu
ifade etmek için söz aldım.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Şandır.
Tasarının
tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
Maddelerine
geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
1inci maddeyi
okutuyorum:
İŞKENCEYE
VE DİĞER ZALİMANE, GAYRİİNSANÎ VEYA KÜÇÜLTÜCÜ MUAMELE
VEYA CEZAYA KARŞI BİRLEŞMİŞ MİLLETLER
SÖZLEŞMESİNE EK İHTİYARİ PROTOKOLÜN ONAYLANMASININ
UYGUN BULUNDUĞUNA DAİR KANUN TASARISI
MADDE 1- (1)
Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti adına 14 Eylül 2005 tarihinde New Yorkta
imzalanan İşkenceye ve Diğer Zalimane, Gayriinsani veya
Küçültücü Muamele veya Cezaya Karşı Birleşmiş Milletler
Sözleşmesine Ek İhtiyari Protokolün onaylanması uygun bulunmuştur.
BAŞKAN
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
2nci maddeyi
okutuyorum:
MADDE 2- (1) Bu
Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
3üncü maddeyi
okutuyorum:
MADDE 3- (1) Bu
Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.
BAŞKAN
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Tasarının
tümü açık oylamaya tabidir.
Açık
oylamanın elektronik oylama cihazıyla yapılmasını
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Oylama için bir
dakika süre vereceğim.
Oylama
işlemini başlatıyorum.
(Elektronik
cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN
İşkenceye ve Diğer Zalimane, Gayriinsanî veya Küçültücü Muamele
veya Cezaya Karşı Birleşmiş Milletler Sözleşmesine Ek
İhtiyari Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair
Kanun Tasarısı açık oylama sonucu:
Kullanılan Oy Sayısı: 203
Kabul : 203(x)
Kâtip Üye Kâtip
Üye |
Harun
Tüfekci Yusuf
Coşkun |
Konya
Bingöl |
Tasarı kabul
edilmiş ve kanunlaşmıştır.
Şimdi bir
saat ara versem ne olur? (Gülüşmeler) Hadi yapmıyorum bu eziyeti.
Şakaydı.
(x) Açık
oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.
34üncü
sıraya alınan, Türkiye Cumhuriyeti Genelkurmay
Başkanlığı ile Irak Cumhuriyeti Savunma
Bakanlığı Arasında Askeri Alanda Eğitim, Teknik ve
Bilimsel İş Birliği Mutabakat Muhtırasının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
ve Dışişleri Komisyonu Raporunun görüşmelerine
başlıyoruz.
34.-
Türkiye Cumhuriyeti Genelkurmay Başkanlığı ile Irak
Cumhuriyeti Savunma Bakanlığı Arasında Askerî Alanda
Eğitim, Teknik ve Bilimsel İş Birliği Mutabakat
Muhtırasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu
(1/781) (S. Sayısı: 459)(x)
BAŞKAN
Komisyon? Burada.
Hükûmet? Burada.
Komisyon raporu
459 sıra sayısıyla bastırılıp
dağıtılmıştır.
Tasarının
tümü üzerinde söz isteyen? Yok.
Tasarının
tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
Maddelerine
geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
1inci maddeyi
okutuyorum:
TÜRKİYE
CUMHURİYETİ GENELKURMAY BAŞKANLIĞI İLE IRAK
CUMHURİYETİ SAVUNMA BAKANLIĞI ARASINDA ASKERİ ALANDA
EĞİTİM, TEKNİK VE BİLİMSEL İŞ
BİRLİĞİ MUTABAKAT MUHTIRASININ ONAYLANMASININ UYGUN
BULUNDUĞUNA DAİR KANUN TASARISI
MADDE 1- (1) 9
Haziran 2009 tarihinde Ankarada imzalanan Türkiye Cumhuriyeti Genelkurmay
Başkanlığı ile Irak Cumhuriyeti Savunma Bakanlığı
Arasında Askeri Alanda Eğitim, Teknik ve Bilimsel İş
Birliği Mutabakat Muhtırasının onaylanması uygun
bulunmuştur.
BAŞKAN
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
2nci maddeyi
okutuyorum:
MADDE 2- (1) Bu
Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
3üncü maddeyi
okutuyorum:
MADDE 3- (1) Bu
Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.
BAŞKAN
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Tasarının
tümü açık oylamaya tabidir.
Açık
oylamanın elektronik oylama cihazıyla yapılmasını
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Oylama için bir
dakika süre veriyorum.
Oylama
işlemini başlatıyorum.
(Elektronik
cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN -
Türkiye Cumhuriyeti Genelkurmay Başkanlığı ile Irak
Cumhuriyeti Savunma Bakanlığı Arasında Askeri Alanda
Eğitim, Teknik ve Bilimsel İşbirliği Mutabakat
Muhtırasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısı açık oylama sonucu:
(x) 459 S.
Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.
Kullanılan Oy Sayısı: 215
Kabul : 215
(x)
Kâtip Üye Kâtip
Üye |
Harun
Tüfekci Yusuf
Coşkun |
Konya
Bingöl |
35inci
sıraya alınan, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Afganistan İslam
Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Gümrük Konularında
İşbirliği ve Karşılıklı
Yardımlaşma Anlaşmasının Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve
Dışişleri Komisyonu Raporunun görüşmelerine
başlayacağız.
35.-
Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti ile Afganistan İslam Cumhuriyeti Hükûmeti
Arasında Gümrük Konularında İşbirliği ve
Karşılıklı Yardımlaşma
Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu
(1/302) (S. Sayısı: 80)(xx)
BAŞKAN
Komisyon? Burada.
Hükûmet? Burada.
Komisyon raporu
80 sıra sayısı ile bastırıp
dağıtılmıştır.
Tasarının
tümü üzerinde AK PARTİ Grubu adına Suat Kılıç.
Buyurun
Sayın Kılıç. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
AK PARTİ
GRUBU ADINA SUAT KILIÇ (Samsun) Sayın Başkan, çok
saygıdeğer milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
Dün ve bugün
gerçekten önemli bir iş ortaya çıkardık, 35 tane
uluslararası sözleşme. Az sonra 35incisini de inşallah kabul
etmiş olacağız. Dün 20 tane uluslararası sözleşme
kabul edildi. Dün ve bugün toplamda 55 uluslararası sözleşmenin
ardına Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulunun iradesini hep birlikte
koymuş olduk.
Türkiye
Cumhuriyeti Hükûmetinin alın teridir, el emeğidir, ikili
ilişkilerin tezahürüdür bütün bu sözleşmeler. Hep birlikte
milletimize hizmet noktasında bir birliktelik ortaya koyduk.
Cumhuriyet Halk
Partisi Grubuna ve Grup adına Sayın İnceye, Milliyetçi Hareket
Partisi Grubuna ve Grup adına Sayın Şandıra,
Barış ve Demokrasi Partisi Grubuna ve Grup adına Sayın
Ataya, AK PARTİ Grubuna ve -orada, ben burada olduğuma göre
Ayşenur Hanım var- Sayın Bahçekapılıya,
Dışişleri Komisyonu üyelerimize, Hükûmet üyelerimize ve
emeği geçen bütün grup üyelerimize, bütün milletvekillerimize kalben,
gönülden, yürekten teşekkür ediyorum.
Sayın Meral
Akşener, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkan Vekili olarak dün ve
bugün gerçekten
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Sayın
Başkanım, reytinginiz çok yüksek görüyorsunuz yani milletvekillerinin
bu iradesi yansıdıktan sonra daha bir şey söylemeye gerek yok.
BAŞKAN
Teşekkür ederim, çok sağ olun, mahcup ettiniz.
SUAT KILIÇ
(Devamla) Sayın Akşener, hem Başkan Vekilliği yaptı
hem yeri geldiğinde gereken tatlı uyarılarını
yaptı, az önce de bir saat ara vermekle ilgili tehdidini de yaptı,
ama biz biliyoruz ki onun Türkiye Büyük Millet Meclisi
çalışmalarına gerçekten önemli katkıları var.
Sayın Divan
üyesi arkadaşlarımıza aynı şekilde teşekkür
ediyoruz.
Tıpkı
Borçlar Kanununda, Ticaret Kanununda, Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununda
olduğu gibi bu elli beş uluslararası sözleşmede de ortaya
konan birliktelik, gerektiğinde milletimizin ve ülkemizin menfaatleri için
neleri yapabileceğimizin eşsiz bir göstergesidir. Hepinize
canıgönülden, yürekten teşekkür ediyorum, saygılarımı
ifade ediyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN
Sayın Kılıç, ben de Divan adına ve şahsım
adına Meclisin çok değerli grup başkan vekillerine ve tüm
milletvekillerimize teşekkür ederim. Usuletle, suhulet son işimizi
birazdan oylayacağız, ondan sonra da tatile gireceğiz. Herkese
tek tek teşekkür ediyorum. (Alkışlar)
(x) Açık oylama
kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.
(xx) 80 S.
Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.
Tasarının
tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
Maddelerine
geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
1inci maddeyi
okutuyorum:
TÜRKİYE
CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ İLE AFGANİSTAN İSLAM
CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ ARASINDA GÜMRÜK KONULARINDA
İŞBİRLİĞİ VE KARŞILIKLI YARDIMLAŞMA
ANLAŞMASININ ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞUNA DAİR KANUN
TASARISI
MADDE 1- 26 Nisan
2005 tarihinde Ankarada imzalanan Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Afganistan
İslam Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Gümrük Konularında
İşbirliği ve Karşılıklı
Yardımlaşma Anlaşmasının onaylanması uygun
bulunmuştur.
BAŞKAN
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
2nci maddeyi
okutuyorum:
MADDE 2- Bu Kanun
yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
3üncü maddeyi
okutuyorum:
MADDE 3- Bu Kanun
hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.
BAŞKAN
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Tasarının
tümü açık oylamaya tabidir.
Açık
oylamanın elektronik oylama cihazıyla yapılmasını
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
Oylama için bir
dakika süre veriyorum.
Oylama
işlemini başlatıyorum.
(Elektronik
cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN -
Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Afganistan İslam Cumhuriyeti Hükümeti
Arasında Gümrük Konularında İşbirliği ve
Karşılıklı Yardımlaşma
Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısı açık oylama sonucu:
Kullanılan
Oy Sayısı: 263
Kabul: 263(x)
Kâtip Üye Kâtip
Üye |
Harun
Tüfekci Yusuf
Coşkun |
Konya
Bingöl |
Tasarı kabul
edilmiş ve kanunlaşmıştır.
Sözlü soru
önergeleri ile diğer denetim konularını sırasıyla
görüşmek için, alınan karar gereğince, 1 Mart 2011 Salı
günü saat 15.00te toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum.
Kapanma
Saati: 22.30
(x) Açık
oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.