DÖNEM: 23 YASAMA
YILI: 5
TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET
MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
CİLT
: 95
72nci Birleşim
2 Mart 2011 Çarşamba
(Bu
Tutanak Dergisinde yer alan ve kâtip üyeler tarafından okunmuş
bulunan her tür belge ile
konuşmacılar
tarafından ifade edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş
alıntı sözler aslına uygun olarak
yazılmıştır.)
İ Ç İ N D E K İ L E R
I. - GEÇEN TUTANAK
ÖZETİ
II. - GELEN
KAĞITLAR
III.- GÜNDEM
DIŞI KONUŞMALAR
A) MİLLETVEKİLLERİNİN GÜNDEM DIŞI
KONUŞMALARI
1.- Çanakkale
Milletvekili Ahmet Küçükün, son günlerde süt fiyatlarında meydana gelen
düşüş ile üretim ve pazarlama sorunlarına ilişkin gündem
dışı konuşması ve Tarım ve Köyişleri
Bakanı Mehmet Mehdi Ekerin cevabı
2.- Kayseri
Milletvekili Yaşar Karayelin, Kayseri ilindeki sanayi
yatırımlarına ilişkin gündem dışı
konuşması
3.- Siirt
Milletvekili Memet Yılmaz Helvacıoğlunun, Türkiye-Kuveyt
ilişkileri ve Kuveyt Millî Bayramına ilişkin gündem
dışı konuşması
IV.- AÇIKLAMALAR
1.- Konya
Milletvekili Ayşe Türkmenoğlunun, 27/2/2011 tarihinde vefat eden
eski Başbakanlarımızdan Prof. Dr. Necmettin Erbakana Allahtan
rahmet dilediğine ilişkin açıklaması
2.- Kütahya
Milletvekili Alim Işıkın, Kütahya ilinde süt ve meyve
üreticilerinin mağdur olduğuna ilişkin açıklaması
3.- Çanakkale
Milletvekili Ahmet Küçükün, gündem dışı konuşmasına
Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi Ekerin verdiği
cevaba ilişkin açıklaması
4.- Burdur
Milletvekili Ramazan Kerim Özkanın, Türkiye genelinde şap
hastalığı nedeniyle süt fiyatlarının
düştüğüne ve üreticilere destek verilmesine ilişkin
açıklaması
5.- Mersin
Milletvekili Vahap Seçerin, tarım sektöründe sorunların
kalıcı olarak çözülemediğine ilişkin açıklaması
6.- Muğla
Milletvekili Gürol Erginin, Tarım ve Köyişleri
Bakanlığında tarımsal girdi desteklerinde ve ihalelerde
yolsuzluk yapıldığı söylentilerine ilişkin
açıklaması
7.- Muş
Milletvekili Sırrı Sakıkın, eski
Başbakanlarımızdan Prof. Dr. Necmettin Erbakanı rahmetle
andığına; 28 Şubatta halkın iradesine bir darbe
girişiminde bulunulduğuna ilişkin açıklaması
8.- Konya
Milletvekili Faruk Balın, eski Başbakanlarımızdan Prof.
Dr. Necmettin Erbakanı rahmetle andığına;
kırmızı et üreticilerinin, sorunlarını anlatmak için
TBMMye giremediklerine ilişkin açıklaması
9.- Gaziantep Milletvekili
Hasan Özdemirin, fennî yemin pahalı olması nedeniyle süt
üreticilerinin perişan olduklarına ilişkin açıklaması
V.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Tezkereler
1.- Kenya Ulusal
Meclisi Başkanı Kenneth Marende ve Azerbaycan Millî Meclisi Başkanı
Oktay Asadovun beraberlerinde birer heyetle ülkemizi ziyaretlerine
ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/1423)
2.- Kuzey
Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Cumhuriyet Meclisi Hukuk ve Siyasi
İşler Komisyonu Başkanı ve beraberindeki Parlamento
heyetinin, Türkiye Büyük Millet Meclisinin konuğu olarak resmî temaslarda
bulunmak üzere ülkemizi ziyaretlerine ilişkin Başkanlık
tezkeresi (3/1424)
3.- TBMM
Dışişleri Komisyonu üyelerinden oluşan bir Parlamento
heyetinin, Cezayir Ulusal Halk Meclisi Dışişleri,
İşbirliği ve Göç Komisyonu Başkanının vaki
davetine icabetle Cezayire resmî bir ziyarette bulunmasına ilişkin
Başkanlık tezkeresi (3/1425)
B) Meclis
Araştırması Önergeleri
1.- Adana
Milletvekili Nevingaye Erbatur ve 25 milletvekilinin, akran istismarı
konusunun araştırılarak alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/1054)
2.- Adana
Milletvekili Nevingaye Erbatur ve 26 milletvekilinin, dizi sektöründe
yaşanan sorunların araştırılarak alınması
gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/1055)
3.- Edirne
Milletvekili Cemaleddin Uslu ve 21 milletvekilinin, süt üreticilerinin
sorunlarının araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/1056)
4.- Van
Milletvekili Fatma Kurtulan ve 19 milletvekilinin, mevsimlik gezici tarım
işçilerinin ulaşım sorunlarının
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/1057)
VI.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.- Teknoloji
Geliştirme Bölgeleri Kanununda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Tasarısı ile Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar,
Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Raporu (1/869) (S. Sayısı: 521)
2.- Karaman
Milletvekili Mevlüt Akgünün; Sulama Alanlarında Arazi Düzenlenmesine Dair
Tarım Reformu Kanununda Değişiklik Yapılmasına
İlişkin Kanun Teklifi ile Tarım, Orman ve Köyişleri
Komisyonu Raporu (2/765) (S. Sayısı: 566)
3.- Sulama
Birlikleri Kanunu Tasarısı ve Çevre ile Tarım, Orman ve
Köyişleri Komisyonları Raporları (1/873) (S. Sayısı:
621)
VII.- OYLAMALAR
1.- Teknoloji
Geliştirme Bölgeleri Kanununda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Tasarısının oylaması
VIII.- YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI
1.- Antalya
Milletvekili Hüseyin Yıldızın, mahkeme kararıyla görevine
dönen personele ve sendika seçimi konusunda personele baskı
yapıldığı iddiasına ilişkin sorusu ve
Bayındırlık ve İskân Bakanı Mustafa Demirin
cevabı (7/18097)
2.- Adıyaman
Milletvekili Şevket Kösenin, Adıyaman İl Halk Kütüphanesi
binasının yenilenmesine ilişkin sorusu ve Kültür ve Turizm
Bakanı Ertuğrul Günayın cevabı (7/18116)
3.- Adana
Milletvekili Hulusi Güvelin, Adanada kültür ve tabiat
varlıklarının korunması amacıyla gerçekleştirilen
faaliyetlere ilişkin sorusu ve Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul
Günayın cevabı (7/18117)
4.- Mersin
Milletvekili Mehmet Şandırın, Bakanlıkça düzenlendiği
iddia edilen bir film festivaline ilişkin sorusu ve
Bayındırlık ve İskân Bakanı Mustafa Demirin
cevabı (7/18168)
5.-
Çankırı Milletvekili Ahmet Bukanın, Çankırıda
yabancılara satılan gayrimenkullere ilişkin sorusu ve
Bayındırlık ve İskân Bakanı Mustafa Demirin
cevabı (7/18169)
6.- Kütahya Milletvekili
Alim Işıkın, işitme cihazlarının temininde
yaşanan soruna ilişkin sorusu ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanı Ömer Dinçerin cevabı (7/18233)
7.- Kütahya
Milletvekili Alim Işıkın, kan şekeri ölçüm çubuğu
tedariki ile ilgili bir mahkeme kararına ilişkin sorusu ve
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Ömer Dinçerin cevabı
(7/18234)
8.- Gaziantep
Milletvekili Yaşar Ağyüzün, TMSFnin bir ihalesine ilişkin
sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Ali
Babacanın cevabı (7/18246)
9.- Antalya
Milletvekili Hüsnü Çöllünün, elektrikteki kayıp kaçak oranlarına
ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner
Yıldızın cevabı (7/18350)
10.- Bartın
Milletvekili Muhammet Rıza Yalçınkayanın, TKİ ile
anlaşma yapan bir firmanın yükümlülüklerini yerine getirmediği
iddialarına ve yapılan redevans sözleşmesine ilişkin sorusu
ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldızın
cevabı (7/18380)
11.- Denizli
Milletvekili Hasan Erçelebinin, TBMM Başkanlık Divanının
31/1/2011 tarihli kararlarına ilişkin sorusu ve Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkan Vekili Nevzat Pakdilin cevabı (7/18419)
12.- Muğla
Milletvekili Ali Arslanın, TBMM'deki yapıların özürlülerin
kullanımına uygun duruma getirilmesine ilişkin sorusu ve Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkan Vekili Nevzat Pakdilin cevabı (7/18513)
I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
TBMM Genel Kurulu
saat 15.00te açılarak bir oturum yaptı.
Eski
Başbakanlardan Prof. Dr. Necmettin Erbakanın 27/2/2011 tarihinde
vefatı nedeniyle bir dakikalık saygı duruşunda bulunuldu.
Oturum Başkanı
TBMM Başkan Vekili Nevzat Pakdil, 27/2/2011 tarihinde ebediyete intikal
eden eski Başbakanlardan Prof. Dr. Necmettin Erbakana Allahtan rahmet,
kederli ailesine, sevenlerine ve Türk milletine başsağlığı
dilediğine ilişkin bir konuşma yaptı.
Devlet
Bakanı Mehmet Aydın, eski Başbakanlardan Prof. Dr. Necmettin
Erbakanın 27/2/2011 tarihinde vefatı nedeniyle gündem
dışı açıklamada bulundu; BDP Batman Milletvekili Bengi
Yıldız, MHP Mersin Milletvekili Mehmet Şandır, CHP
İstanbul Milletvekili Ali Topuz ve AK PARTİ Samsun Milletvekili Suat
Kılıç grupları adına; İstanbul Milletvekili Hasan
Macit, DSP adına aynı konuda görüşlerini belirttiler.
Gündemin
"Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer
İşler" kısmında yer alan 633, 622, 624, 625, 626, 627,
628, 629, 630, 632, 634, 635, 636, 637, 638, 639, 640, 641, 642, 643, 644 ve
645 sıra sayılı kanun tasarılarının bu
kısmın 4, 5, 6, 7, 8 , 9, 10, 11, 12, 13, 14, 15, 16, 17, 18, 19, 20,
21, 22, 23, 24 ve 25inci sırasına alınmasına, diğer
işlerin sırasının buna göre teselsül ettirilmesine; Genel
Kurulun, 1 Mart 2011 Salı günkü (bugün) birleşiminde İç Tüzükün
59uncu maddesi uyarınca Hükûmet adına yapılacak gündem
dışı konuşma ve buna bağlı diğer
konuşmaların tamamlanmasından sonra gündemdeki konulara
geçilmeden birleşimin sona erdirilmesine; 2 Mart 2011 Çarşamba günkü
birleşiminde sözlü soruların görüşülmemesine; 2 ve 3 Mart 2011
Çarşamba ve Perşembe günkü birleşimlerde 14.00-20.00 saatleri
arasında çalışmasına; 621 ve 633 sıra sayılı
kanun tasarılarının, İç Tüzükün 91inci maddesine göre
temel kanun olarak görüşülmesine ilişkin Danışma Kurulu
önerisi kabul edildi.
2 Mart 2011
Çarşamba günü, alınan karar gereğince saat 14.00te toplanmak
üzere birleşime 15.59da son verildi.
Nevzat
PAKDİL
Başkan
Vekili
Murat
ÖZKAN Bayram
ÖZÇELİK
Giresun Burdur
Kâtip
Üye Kâtip
Üye
No.: 95
II.- GELEN KÂĞITLAR
2 Mart 2011 Çarşamba
Yazılı Soru Önergeleri
1.- Kütahya Milletvekili Alim Işıkın, şehit ve
gaziler ile ilgili mevzuat ile şehit yakınları ve gazilerin
yararlandığı haklara ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/18457) (Başkanlığa geliş
tarihi: 17/02/2011)
2.- Kütahya Milletvekili Alim Işıkın, şeker
fabrikalarının şeker pancarı alımına ve Kütahya
Şeker Fabrikasında uygulanan alım yöntemine ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/18458)
(Başkanlığa geliş tarihi: 17/02/2011)
3.- Kütahya Milletvekili Alim Işıkın, Yüksek
Öğrenim Kredi ve Yurtlar Kurumuna bağlı yurtlara öğrenci
yerleştirme yöntemine ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/18459) (Başkanlığa geliş tarihi: 17/02/2011)
4.- Kütahya Milletvekili Alim Işıkın, Yüksek
Öğrenim Kredi ve Yurtlar Kurumuna bağlı yurtlara ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/18460)
(Başkanlığa geliş tarihi: 17/02/2011)
5.- İzmir Milletvekili Okay Vuralın, bir üniversitenin
eğitim ve öğretim yılının
açılışında yapılan konuşmaya ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/18461)
(Başkanlığa geliş tarihi: 17/02/2011)
6.- Balıkesir Milletvekili Ahmet Duran Bulutun, nişasta
bazlı şeker üretimine ve mısır şurubu
kotasının düşürülmesine ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/18462) (Başkanlığa geliş
tarihi: 17/02/2011)
7.- Muğla Milletvekili Fevzi Topuzun, bir üniversiteye rektör
atanması ve akademik personel alım ilanı ile ilgili iddialara
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/18463)
(Başkanlığa geliş tarihi: 17/02/2011)
8.- Zonguldak Milletvekili Ali İhsan Köktürkün, TMSF
tarafından el konulan bir kişiye ait şirket ve tesislerin
satışına ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/18464) (Başkanlığa geliş tarihi: 17/02/2011)
9.- Antalya Milletvekili Hüsnü Çöllünün, yasa dışı
telefon dinlemelerine ve önlemek amacıyla alınacak tedbirlere
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/18465)
(Başkanlığa geliş tarihi: 17/02/2011)
10.- İzmir Milletvekili Bülent Baratalının,
yatırım teşvik düzenlemesinin yenilenmesine ve İzmirin 3.
Bölge kapsamına alınmasına ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/18466) (Başkanlığa geliş
tarihi: 18/02/2011)
11.- Van Milletvekili Fatma Kurtulanın, Ankara Kadın
Kapalı Cezaevindeki insan hakları ihlali iddialarına
ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/18467)
(Başkanlığa geliş tarihi: 18/02/2011)
12.- Batman Milletvekili Ayla Akat Atanın, tutuklu ve hükümlülerin
beslenmelerine ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru
önergesi (7/18468) (Başkanlığa geliş tarihi: 18/02/2011)
13.- Balıkesir Milletvekili Ergün Aydoğanın, gösteri
yapan öğretmenlerin yargılanmasına ilişkin Adalet
Bakanından yazılı soru önergesi (7/18469)
(Başkanlığa geliş tarihi: 18/02/2011)
14.- İzmir Milletvekili Bülent Baratalının, hâkim ve
savcıların yararlandığı imkânlardan avukatların
da yararlanmasına ilişkin Adalet Bakanından yazılı
soru önergesi (7/18470) (Başkanlığa geliş tarihi:
18/02/2011)
15.- Kırklareli Milletvekili Turgut Dibekin, Bakanlık
personeline birikmiş yol harcırahlarının ödenmesine
ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/18471)
(Başkanlığa geliş tarihi: 18/02/2011)
16.- Kırklareli Milletvekili Turgut Dibekin, icra dairelerine ve
dosyalarına ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru
önergesi (7/18472) (Başkanlığa geliş tarihi: 18/02/2011)
17.- Isparta Milletvekili Mevlüt Coşkunerin, emekli
maaşlarına yapılan zamma ilişkin Devlet Bakanı ve
Başbakan Yardımcısından (Ali Babacan) yazılı soru
önergesi (7/18473) (Başkanlığa geliş tarihi: 18/02/2011)
18.- Kırklareli Milletvekili Turgut Dibekin, Başbakanlık
Yüksek Denetleme Kurulunun Türkiye Kalkınma Bankası 2009
Yılı Raporuna ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan
Yardımcısından (Ali Babacan) yazılı soru önergesi
(7/18474) (Başkanlığa geliş tarihi: 18/02/2011)
19.- Adana Milletvekili Hulusi Güvelin, Adanadaki Kuran
kurslarına ilişkin Devlet Bakanından (Faruk Çelik)
yazılı soru önergesi (7/18475) (Başkanlığa geliş
tarihi: 17/02/2011)
20.- Adana Milletvekili Hulusi Güvelin, Osmaniyedeki Kuran
kurslarına ilişkin Devlet Bakanından (Faruk Çelik)
yazılı soru önergesi (7/18476) (Başkanlığa geliş
tarihi: 17/02/2011)
21.- Gaziantep Milletvekili Hasan Özdemirin, Gaziantepteki iki köy
arasındaki yolun asfaltlanmasına ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/18477)
(Başkanlığa geliş tarihi: 16/02/2011)
22.- Bursa Milletvekili H. Hamit Homrişin, genel idare
hizmetlerinde görev yapan emniyet personelinin özlük haklarına
ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/18478)
(Başkanlığa geliş tarihi: 17/02/2011)
23.- Kütahya Milletvekili Alim Işıkın, şehit
yakınlarının istihdamına ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/18479)
(Başkanlığa geliş tarihi: 17/02/2011)
24.- Kütahya Milletvekili Alim Işıkın, Kütahya Merkeze
bağlı bir köyde mera vasıflı taşınmazların
kiralanması ihalesine ve açılan davaya ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/18480)
(Başkanlığa geliş tarihi: 17/02/2011)
25.- Kütahya Milletvekili Alim Işıkın, Samsun-Ladikte
iki polisin şehit olmasıyla ilgili iddialara ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/18481)
(Başkanlığa geliş tarihi: 17/02/2011)
26.- Kütahya Milletvekili Alim Işıkın, bir otelde
gerçekleştirilen etkinliklere ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/18482)
(Başkanlığa geliş tarihi: 17/02/2011)
27.- Kütahya Milletvekili Alim Işıkın, Kütahyada
doğal gaz abonelerinden tahsil edildiği iddia edilen sayaç
değişim bedeline ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/18483) (Başkanlığa geliş
tarihi: 17/02/2011)
28.- İstanbul Milletvekili Durmuşali Torlakın,
İstanbulda meydana gelen kundaklama olaylarına ve meydana gelen
zararların karşılanmasına ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/18484)
(Başkanlığa geliş tarihi: 17/02/2011)
29.- İstanbul Milletvekili Durmuşali Torlakın, İDO
bünyesinde taşeron firma adına çalışan işçilerin
sorunlarına ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/18485) (Başkanlığa geliş
tarihi: 17/02/2011)
30.- Kırklareli Milletvekili Turgut Dibekin, İstanbulda
bazı cami çıkışlarında
dağıtıldığı iddia edilen bir yayına
ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/18486) (Başkanlığa geliş tarihi: 17/02/2011)
31.- Şırnak Milletvekili Hasip Kaplanın, faili meçhul
cinayetlere ilişkin İçişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/18487) (Başkanlığa geliş tarihi:
18/02/2011)
32.- Van Milletvekili Özdal Üçerin, ortaya çıkan toplu mezarlara
ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/18488) (Başkanlığa geliş tarihi: 18/02/2011)
33.- İzmir Milletvekili Bülent Baratalının, hâkim ve
savcıların yararlandığı imkânlardan avukatların
da yararlanmasına ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/18489) (Başkanlığa geliş
tarihi: 18/02/2011)
34.- Kütahya Milletvekili Alim Işıkın, iki veya üç
yıllık yüksekokul mezunu milli eğitim müfettişlerinin özlük
haklarının iyileştirilmesine ilişkin Milli Eğitim
Bakanından yazılı soru önergesi (7/18490)
(Başkanlığa geliş tarihi: 17/02/2011)
35.- Kütahya Milletvekili Alim Işıkın, üniversitelere
tahsis edilen kadrolara ilişkin Milli Eğitim Bakanından
yazılı soru önergesi (7/18491) (Başkanlığa geliş
tarihi: 17/02/2011)
36.- Yalova Milletvekili Muharrem İncenin, bazı personelin
özlük haklarına ilişkin Milli Eğitim Bakanından
yazılı soru önergesi (7/18492) (Başkanlığa geliş
tarihi: 17/02/2011)
37.- Yalova Milletvekili Muharrem İncenin, İstanbulda ilçe
milli eğitim müdürlerinin yer değişikliğine ilişkin
Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/18493)
(Başkanlığa geliş tarihi: 17/02/2011)
38.- Yalova Milletvekili Muharrem İncenin, 2012-2013 öğretim
yılında genel liselerin kaldırılması veya meslek ve
Anadolu liselerine dönüştürülmesiyle ilgili genelgeye ilişkin Milli
Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/18494)
(Başkanlığa geliş tarihi: 17/02/2011)
39.- Zonguldak Milletvekili Ali İhsan Köktürkün, Bakanlıkça
hazırlanan yeni sosyoloji kitabına ilişkin Milli Eğitim
Bakanından yazılı soru önergesi (7/18495)
(Başkanlığa geliş tarihi: 17/02/2011)
40.- İstanbul Milletvekili Fatma Nur Serterin, Şırnak-Beytüşşebaptaki
bir okulda sigortasız personel
çalıştırıldığı iddiasına ilişkin
Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/18496)
(Başkanlığa geliş tarihi: 18/02/2011)
41.- Balıkesir Milletvekili Ergün Aydoğanın, ataması
yapılamayan öğretmenlere ilişkin Milli Eğitim
Bakanından yazılı soru önergesi (7/18497)
(Başkanlığa geliş tarihi: 18/02/2011)
42.- Balıkesir Milletvekili Ahmet Duran Bulutun, vekil ebe
hemşirelerin özlük ve sosyal haklarına ilişkin Sağlık
Bakanından yazılı soru önergesi (7/18498) (Başkanlığa
geliş tarihi: 17/02/2011)
43.- Bartın Milletvekili Muhammet Rıza
Yalçınkayanın, multiple skleroz hastalarına ve tedavilerine
ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi
(7/18499) (Başkanlığa geliş tarihi: 18/02/2011)
44.- Konya Milletvekili Atilla Kartın, Adapazarı Şeker
Fabrikasına ait taşınmaz satışıyla ilgili
bazı iddialara ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından
yazılı soru önergesi (7/18500) (Başkanlığa geliş
tarihi: 18/02/2011)
45.- Adana Milletvekili Hulusi Güvelin, nişasta bazlı
şeker üretimine ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından
yazılı soru önergesi (7/18501) (Başkanlığa geliş
tarihi: 18/02/2011)
46.- Kütahya Milletvekili Alim Işıkın, Kütahya-Merkeze
bağlı bir köyde mera vasıflı taşınmazların
kiralanması ihalesine ve açılan davaya ilişkin Tarım ve
Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/18502)
(Başkanlığa geliş tarihi: 17/02/2011)
47.- Adıyaman Milletvekili Şevket Kösenin, tütün
üreticilerinin destekleme ödemelerine ve Adıyamanda ödenmeme sebeplerine
ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/18503) (Başkanlığa geliş tarihi: 17/02/2011)
48.- Adıyaman Milletvekili Şevket Kösenin, ithal edilen
kakaolarla ilgili bir iddiaya ilişkin Tarım ve Köyişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/18504)
(Başkanlığa geliş tarihi: 18/02/2011)
49.- Bartın Milletvekili Muhammet Rıza
Yalçınkayanın, ithal edilen kakaolarla ilgili bir iddiaya
ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/18505) (Başkanlığa geliş tarihi: 18/02/2011)
50.- Kütahya Milletvekili Alim Işıkın, Kütahyada kurulan
TEMTAŞ Tavşanlı A.Ş.nin faaliyetlerine ilişkin Maliye
Bakanından yazılı soru önergesi (7/18506)
(Başkanlığa geliş tarihi: 17/02/2011)
51.- Şırnak Milletvekili Hasip Kaplanın,
Şırnakta bir tugayda yaşanan olaya ilişkin Milli Savunma
Bakanından yazılı soru önergesi (7/18507)
(Başkanlığa geliş tarihi: 17/02/2011)
52.- İstanbul Milletvekili Ayşe Jale
Ağırbaşın, BTK Başkanının baz istasyonu ile
ilgili bir açıklamasına ilişkin Ulaştırma
Bakanından yazılı soru önergesi (7/18508) (Başkanlığa
geliş tarihi: 17/02/2011)
53.- İstanbul Milletvekili Sebahat Tuncelin, örtülü ödeneğin
kullanımı ile ilgili bir açıklamaya ilişkin Devlet
Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Bülent Arınç)
yazılı soru önergesi (7/18509) (Başkanlığa geliş
tarihi: 18/02/2011)
54.- İstanbul Milletvekili Çetin Soysalın, İstanbul
Büyükşehir Belediye Başkanının Brooklyn Belediyesini
ziyaretiyle ilgili bazı iddialara ilişkin Dışişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/18510)
(Başkanlığa geliş tarihi: 18/02/2011)
55.- Adana Milletvekili Hulusi Güvelin, Adanada yapımı devam
eden kültür merkezleri inşaatlarına ilişkin Kültür ve Turizm
Bakanından yazılı soru önergesi (7/18511)
(Başkanlığa geliş tarihi: 18/02/2011)
56.- İzmir Milletvekili Bülent Baratalının, bakıma
muhtaç özürlü çocuk ailelerine ödenen bakım ücretlerine ilişkin
Devlet Bakanından (Selma Aliye Kavaf) yazılı soru önergesi
(7/18512) (Başkanlığa geliş tarihi: 18/02/2011)
57.- Muğla Milletvekili Ali Arslanın, TBMM'deki
yapıların özürlülerin kullanımına uygun duruma getrilmesine
ilişkin Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanından
yazılı soru önergesi (7/18513) (Başkanlığa geliş
tarihi: 11/02/2011)
Meclis Araştırması Önergeleri
1.- Adana Milletvekili Nevin
Gaye Erbatur ve 25 Milletvekilinin, akran istismarı konusunun araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/1054)
(Başkanlığa geliş tarihi: 26.01.2011)
2.- Adana Milletvekili Nevin
Gaye Erbatur ve 26 Milletvekilinin, dizi sektöründe yaşanan sorunların
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla bir Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/1055) (Başkanlığa geliş tarihi:
26.01.2011)
3.- Edirne Milletvekili
Cemaleddin Uslu ve 21 Milletvekilinin, süt üreticilerinin sorunlarının
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla bir Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/1056) (Başkanlığa geliş tarihi:
27.01.2011)
4.- Van Milletvekili Fatma
Kurtulan ve 19 Milletvekilinin,
mevsimlik gezici tarım işçilerinin ulaşım
sorunlarının araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/1057) (Başkanlığa
geliş tarihi: 28.01.2011)
2 Mart 2011 Çarşamba
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 14.03
BAŞKAN: Başkan Vekili Nevzat PAKDİL
KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Murat ÖZKAN (Giresun)
BAŞKAN
Saygıdeğer milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 72nci
Birleşimini açıyorum.
Toplantı yeter
sayısı vardır, görüşmelere başlıyoruz.
Gündemimize geçmeden önce üç
sayın milletvekili arkadaşımıza gündem dışı
söz vereceğim.
Gündem dışı
ilk söz, Kayseri ilindeki sanayi ve ekonomik yatırımlar hakkında
söz isteyen Kayseri Milletvekili Sayın Yaşar Karayele aittir.
Sayın Karayel burada
mı efendim?
O zaman, sonraki
arkadaşıma geçeyim ben.
Şu anda gündem
dışı ilk söz vereceğim arkadaşımız, son
günlerde süt fiyatlarında meydana gelen düşüş ile üretim ve
pazarlama sorunları hakkında söz isteyen Çanakkale Milletvekili
Sayın Ahmet Küçük.
Sayın Küçük, buyurun efendim.
(CHP sıralarından alkışlar)
III.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin Gündem
Dışı Konuşmaları
1.- Çanakkale Milletvekili Ahmet Küçükün, son günlerde süt
fiyatlarında meydana gelen düşüş ile üretim ve pazarlama
sorunlarına ilişkin gündem dışı konuşması ve
Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi Ekerin cevabı
AHMET KÜÇÜK (Çanakkale)
Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım;
bugün, gün geçtikçe düşen ve fiyatları düştükçe çok büyük bir
üretici kitlesini karamsarlığa doğru iten süt fiyatları
hakkında ve süt fiyatlarının istikrarsızlığı
hakkında gündem dışı söz aldım. Bu vesileyle yüce
Meclisi saygılarımla selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlarım, tarımda ve tarımsal üretimde esas olan
üretimin sürdürülebilir olmasıdır. Bunun sürdürülebilir olmasının
sağlanabilmesinin sebebi de, gerekçesi de fiyatların zarar etmeyecek
şekilde oluşması gerekmektedir. Yani, tarımsal üretim
stratejik bir üretimdir, insanların beslenmesiyle ilgilidir, bugünden yarına
gerçekleşebilecek sanayi tipi bir üretim olmadığı için
mutlaka sürdürülebilir olmalıdır. Onun için üretimde
devamlılık esastır ve fiyatta istikrar
sağlanmalıdır. Bunun için de dünyanın her yerinde
tarım, tarımsal üretim, gerek bitkisel tarımda gerek
hayvancılık tarımında devlet tarafından desteklenir, yönlendirilir
ve hem üretimin kalitesini artıran, verimliliği yükselten hem de
rekabeti sağlayan bir destekleme mekanizmasıyla dünyanın her
yerinde desteklenir. Dolayısıyla hiçbir hükûmetin Türkiyede ve bir
başka ülkede tarımı destekliyorum, çok destekliyorum. diye
övünmesinin anlamı yoktur. Tarımsal üretim, dünyanın her yerinde
desteklenmek zorundadır, desteklenmezse sürdürülebilir olması da
mümkün değildir.
Değerli
arkadaşlarım, çok yakında, hepimizin bildiği gibi et
fiyatlarında çok büyük bir krizi beraberce yaşadık ve önce
canlı hayvan ithalatının, ondan sonra da karkas et
ithalatının önünü açtık ve hayvancılığı çok
büyük bir sıkıntıyla karşı karşıya bıraktık.
Şimdi, aynı kriz, esas, hayvancılığın temelini
oluşturan süt üretiminde ortaya çıkmıştır. Süt
fiyatlarında uzun bir süreden beri devam eden istikrarsızlık
geçen yıl 85 kuruşa çıkan, daha sonra sanayicilerin tek
taraflı tavırlarıyla 72 kuruşa düşen süt
fiyatları, daha sonra ihalelerle 735 kuruşa çıkmış
-uzun bir süredir devam ediyordu- ama artan süt fiyatları ve bu sütün
akıllı bir şekilde tüketilememesi, yönlendirilememesi tüketimin,
sütte bir istikrarsızlığı gündeme getirmiş ve
hayvancılığı çok büyük bir sıkıntıya sokmuştur.
Değerli
arkadaşlarım, biz, geçen sene, bu sıkıntı meydana
geldiğinde söylemiştik, bunun halledilebilmesi için mutlaka Hükûmetin
direkt ürünü ve üretimi desteklemesi, süte ve ete direkt destek vermesi
gerekmektedir ama maalesef o günden bugüne 4 kuruş olan destekler
artırılmamış, şimdi, iş başa düşünce,
tek taraflı olarak ihale sonucunda oluşan fiyatları 73
kuruşluk fiyatları sanayici önce şubat için 65 kuruşa, daha
sonra mart için 60 kuruşa indirince efendim, fiyatlara 4 kuruştan 6
kuruşa prim desteğini çıkarmıştır. Bu, çözüm
değildir, doğru değildir, yeterli değildir. Bu prim desteğinin
mutlaka süt üreticilerinin zarar etmeyeceği sınırlara
çıkarılması ve en az -bugün için- 15 kuruşa
çıkarılması gerekmektedir. Ama esas kalıcı çözüm,
mutlaka Türkiye'nin üç yerinde, İç Anadoluda, Egede ve Marmara
Bölgesinde 5 bin ton kapasiteli süt tozu fabrikaları kurularak üretimin
absorbe edilmesi üretimin sürdürülebilir olması için mutlaka gereklidir.
Değerli
arkadaşlarım, bu arada, Türkiye, maalesef, süt üretimi artarken
tüketimi buna paralel olarak artan bir ülke değildir.
Sağlıklı bir toplum yaratmak istiyorsak mutlaka
kişiliğimizin oluştuğu o ilkokul sıralarında,
okul sıralarında ve askerlikte mutlaka süt üretimini teşvik
etmeli ve okul ve askere süt uygulaması mutlaka en kısa sürede
başlatılmalı ve bu süt tüketiminin sağlıklı bir
şekilde geliştirilmesi gerekmektedir.
Sözleşmeli üretim
yasasının mutlaka çıkarılması gerekmektedir çünkü
sanayicilerin rekabet içine sokulduğu özellikle Çanakkalenin Biga
ilçesinde yapılan ihalelerde gerçekleşen fiyatlar iyi niyet
esasından öteye gidememekte ve sanayiciler durumu kendi lehlerine
sürdürülebilir bulmadıklarında derhâl bundan vazgeçmektedirler. Bu da
doğru değildir değerli arkadaşlarım.
Dolayısıyla, sözleşmeli üretim yasasının mutlaka çıkması
gerekmektedir.
İthalatın mutlaka
durdurulması, et ve damızlık ithalatının derhâl
durdurulması gerekmektedir ve Türkiyede derhâl damızlık
ithalatının
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
AHMET KÜÇÜK (Devamla)
Sayın Başkan
BAŞKAN Teşekkür
ediyorum Sayın Küçük. Biliyorsunuz kurallarımız geçerli, onun
için beni bağışlayın.
AHMET KÜÇÜK (Devamla) Yok
mu Sayın Başkan?
BAŞKAN Yok.
Başlarsak sonu gelmez onun.
AHMET KÜÇÜK (Devamla) Peki
Sayın Başkan.
Teşekkür ederim. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Gündem
dışı konuşmaya Tarım ve Köyişleri Bakanı
Sayın Mehmet Mehdi Eker cevap vereceklerdir.
Sayın Bakanım,
buyurun efendim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
TARIM VE
KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır)
Sayın Başkan, yüce Meclisin değerli üyeleri; hepinizi
saygıyla selamlıyorum. Çanakkale Milletvekili Sayın Ahmet
Küçükün gündem dışı yaptığı konuşmayla
ilgili huzurlarınızdayım.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; son haftalarda kamuoyunun gündeminde, özellikle
çiftçilerimizin gündeminde süt fiyatları var. 2009-2010
yıllarında bizim aldığımız tedbirlerle tabii süt
fiyatları belli bir düzeyde kaldı. 2010 yılı
ortalaması süt fiyatlarında 85 kuruş, litre başına.
AHMET KÜÇÜK (Çanakkale)
İki aylık Sayın Bakanım o, iki aylık, ocak-şubat
ayı.
TARIM VE
KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla)
İşte, bu 2011 yılı içerisinde tabii gerek mevsimin etkisi
gerek üretimin artması sebebiyle bir düşüş gözleniyor
fiyatlarda. Biz de takip ediyoruz ve bunun üretici aleyhine dönüşmemesi
için, süt fiyatlarının düşmemesi için de birtakım tedbirler
aldık. Ben bu tedbirleri sizlere arz etmek istiyorum yani bigâne
kalmadık, bigâne kalmıyoruz, aksine, Hükûmet olarak tedbir
alıyoruz, bunları uyguluyoruz, hayata geçiriyoruz ve takip ediyoruz.
2009 yılında
başlattığımız, sanayicinin ihtiyacı olan süt
tozunun piyasadan çekilmesi suretiyle, taze sütün piyasadan çekilmesi suretiyle
fiyatın düşmesini engelleme çabamız etkili oldu. 2009
yılında 5 bin ton süt tozu çektik piyasadan, 2010 yılında
11 bin ton süt tozu çektik ve bunun için ödeme yaptık. 2011
yılında bu gelişmelerle birlikte, yani tekrar fiyat
düşüklüğü olma ihtimaline karşı da bu defa Türkiye'nin bir
yıl içerisinde ihtiyaç hissettiği, sanayicinin ihtiyaç
hissettiği ve kullandığı toplam 18 bin ton süt tozunun
tamamını, hepsini destekleyeceğimizi deklare ettik şubat
ayı içerisinde. Bu, piyasadan 180 bin ton taze sütün çekilmesi demek ki
buna
AHMET KÜÇÜK (Çanakkale)
Çekersiniz Sayın Bakanım!
TARIM VE
KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) İlave
bir şey daha var. Dur, hepsi bundan ibaret değil.
AHMET KÜÇÜK (Çanakkale) 2
milyon ton çekmeniz lazım.
TARIM VE
KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) Artı,
20 bin ton süt tozu için de pazarlama desteği kararı aldık, onu
da deklare ettik, o da uygulamaya giriyor; toplamda 38 bin ton yapar ve 380 bin
ton taze sütün piyasadan çekilmesi demektir; bu, tabii fiyatların
düşmesinin önüne bir önemli engel olur, etki olur diye düşünüyoruz.
Bununla da kalmadık
ilave bir şey daha getirdik 2011 yılı için. Süte, inek sütüne
verdiğimiz prim desteğini yüzde 50 artışla litre
başına 4 kuruştan 6 kuruşa çıkardık, bu da
üreticiye vereceğimiz ilave bir destek.
Koyun ve keçi sütünde ise 10
kuruştu bildiğiniz gibi bizim ödediğimiz prim desteği, onu
da 15 kuruşa çıkardık, orada da yüzde 50 bir artış
meydana getirdik.
Ve yeni bir uygulama daha
yaptık, önceden toplanırdı icmaller ve yıl sonunda
ödenirdi, hatta bazen sarkardı prim ödemeleri, şimdi yıl içerisinde
süt primlerini ödüyoruz, her üç ayda bir toplanan icmallerin
karşılığı neyse ödüyoruz.
Buzağı
desteğini, keza yine sütle yakın ilişkili, onu da yüzde 25 bir
artışla 60 liradan 75 liraya çıkardık.
Şimdi, tabii,
hayvancılıkla ilgili desteklemelerimiz aslında istikrarlı
bir şekilde ve giderek artan bir şekilde devam ediyor.
Şimdi, ben size
şöyle bir bilgi arz edeceğim, yani aslında hayvancılık
yapan bir vatandaşımızın, bir çiftçimizin kendisine biz ne
veriyoruz destek olarak? Bir kere kayıtlı bir sığır
sahibiyse, sığır başına 225 lira her yıl bir
destek veriyoruz bir hayvan başına. 50 lira ayrıca soy
kütüğü farkı veriyoruz, eğer hayvan soy kütüğüne
kayıtlıysa 50 lira daha veriyoruz hayvan başına, 275 liraya
çıkıyor. Buzağı doğduğunda, suni tohumlamadan 75
lira da buzağı için veriyoruz.
Süte, biraz önce söyledim,
litre başına 6 kuruş prim desteği veriyoruz. Yem bitkisi
ekerse yemine destek olmak maksadıyla da ortalama dekar başına
80 lira da yem ekiliş desteği veriyoruz; bu, korunga olur, fiğ
olur, yonca olur yani bir yem bitkisi ektiğinde. Aşı
yaptırırsa hayvanına 25 lira da hayvan başına
aşı desteği veriyoruz ve eğer işletmesinde süt
sağım ünitesi yoksa süt sağım ünitesi kurduğu
takdirde, o masrafının yüzde 50sini de hibe olarak veriyoruz, ki,
şu anda mesela piyasadaki fiyatların düşmesindeki sebeplerden
bir tanesi de sıcak süt diye tabir edilen sıcak sütün
fiyatının düşük olması, sanayici onu emsal gösteriyor,
örnek gösteriyor.
Biz, çiftçilerimizin
çiftliklerine sağım ünitesi yapmaları, soğutma ünitesi
yapmaları, soğuk nakliye araçları almaları yönünü
destekliyoruz ve bunu biraz sonra söyleyeceğim, yüzde 50 oranında
bunlara hibe destek veriyoruz ayrıca. Amaç ne? Soğutulmuş süt
toplansın, muhafaza edilsin ve sanayici o şekilde yapsın ki, o
zaman zaten fiyat da kalite de artmış olacak.
Biz, Hükûmet olarak,
Bakanlık olarak, bu hayvancılıkla ilgili modernizasyon
tesislerine, biraz önce söylediğim gerek süt soğutma gerekse
bunların işlenmesi, paketlenmesi tesisleriyle ilgili 123 milyon lira
yüzde 50 hibe destek ödedik, 123 trilyon lira. 639 adet hayvancılık
tesisi bu şekilde tamamlandı, şu anda faal
çalışıyor. Ayrıca 4.724 tane işletmeye süt
sağım ünitesi ve sağım tankı alması için yüzde 50
hibe destek verdik, ki, buna 21 milyon lira ödeme yaptık. Yine, 464 tane
soğuk hava tesisatlı taşıma aracına 15 milyon lira
destek verdik.
Hayvan yemiyle ilgili
özellikle makine ve ekipman tesislerine, mesela silaj makinelerine, çayır
biçme makinelerine -ki bunlar da binlerce- bunlarla ilgili olarak da yine çok
sayıda projeye destek ödedik. Bunlar, hayvancılığı hem
modernize etmek hem çiftçimizin bu üretim faaliyetini gerçekleştirirken
daha modern, daha sağlıklı, daha hijyenik bir üretim
yapması ve maliyetinin düşmesi, maliyet içerisinde de kendisine bir
miktar, tabii, katkımızın olması amacıyla
verdiğimiz destekler.
Yine, bu yıl içerisinde,
bildiğiniz gibi faizsiz kredi uygulaması başlattık
hayvancılıkta. Büyükbaş hayvan besiciliği için, 1 milyar
480 milyon lira, 24 binin üzerinde çiftçimiz tarafından 1 milyar 480 milyon
lira faizsiz kredi kullanıldı, alındı bu para.
Damızlık süt sığırcılığında, 825
milyon lira, 5.290 çiftçimiz aldı, bundan istifade etti. Büyükbaş
hayvan yetiştiriciliğinde, 822 milyon lira, 10.550
vatandaşımız, çiftçimiz tarafından kullanıldı.
Küçükbaş hayvan yetiştiriciliği için, koyun ve keçi için
özellikle, 474 milyon lira faizsiz kredi alındı, 8.620 çiftçimiz
bundan istifade etti. Damızlık etçi sığır
yetiştiriciliği için de 30 milyon 460 bin lira kredi
kullanıldı faizsiz, burada da 54 tane çiftçimiz istifade etti.
Toplamda 3 milyar 600 milyon lira, eski parayla 3 katrilyon 600 trilyon lira
faizsiz kredi alındı ve 48.644 çiftçi bu kredileri aldı, bundan
istifade etti. Bu, 31 Aralık tarihine kadarki süreç içerisinde
kullanılan faizsiz kredi.
Şimdi, demin, tabii,
ithalattan, vesaireden bahsedildi. Tabii, toplumda bir ihtiyaçtı da, bu
ihtiyacın giderilmesi gerekiyordu. Biz, bu ihtiyaç maksadıyla bunu
gerçekleştirdik ancak bu durumda, besicimizin zarar görmemesi için de
gerek karkas et ithalatından aldığımız gümrük
vergisini gerek kasaplık canlı hayvandan
aldığımız gümrük vergisini besiciye aktaran bir proje
hayata geçirdik, 400 milyon lira civarında bir paket, o da yine bugünlerde
devreye giriyor. Hedefimiz, amacımız ne? Amacımız,
Türkiyede yerli üreticinin ürettiği, geliştirdiği,
yetiştirdiği hayvanların besisine devam etsin. Bunu kestirip
yerine, ahırına hayvan aldığı zaman da hayvan
başına ona ortalama 300 lira civarında bir destek ödemesi, nakit
destek ödemesi başlattık, o da bugün yarın
yayınlanıyor, tebliğ yayınlanıyor, kararnamesi
yayınlandı. Uygulama bu şekilde devam ediyor.
Biz, gerek süt
hayvancılığının -fiyatların düşmesini
engellemek suretiyle aldığımız tedbirler- gerek et
hayvancılığının geliştirilmesi yönünde,
örneğin toplumda mesela ham besi danası talebi var, ona özellikle
şimdi yoğunlaşma var ve üreticinin üretim sistemi içerisinde
kalmasını sağlayacak tedbirleri de Hükûmet olarak alıyoruz.
Bu sene, 2011 yılı içerisinde hayvancılığa bizim
ayırdığımız kaynak 1 milyar 700 milyon lira yani eskinin
1 katrilyon 700 trilyon lirası. Biz hükûmete geldiğimizde -bu
kürsüden defalarca söyledim ama önemine binaen bir daha söylemem gerekiyor- 83
milyon liraydı sadece hayvancılığa ayrılan para. O, 83
milyon lira, bugün 1 milyar 700 milyon lira sadece hayvancılık için
nakden çiftçiye ödenen üretim desteği, yem için, süt için, büyükbaş
hayvan desteği olarak, koyunculuğa verilen destek olarak,
küçükbaşa, büyükbaşa verilen destek olarak ödediğimiz para.
Bir hususu daha ifade etmek
istiyorum: Biz, tarıma ayırdığımız 6 milyar 244
milyon lira idi, 400 milyon lira daha ilaveyle 6 milyar yaklaşık 700
milyon lira civarında olacak 2011 yılında ve bunun, ocak
ayında 530 milyonunu ödedik, şubatın son günlerinde 600 küsurunu
ödedik, bu hafta içerisinde 1 milyar 310 milyon lira daha ödeniyor, yine mart
ayı içerisinde 1 milyar 300 milyon
daha ödeniyor. Yani biz her sene yüzde 90ın üzerindeki
kısmını desteklerimizin haziran ayına kadar bitirmiş
oluyoruz. 2010da da onu yaptık, 2009da da yaptık; şimdi, 2011
yılında da aynı uygulamayı yapıyoruz, yakından da
takip ediyoruz.
Sanayicilerimize özellikle
buradan bir kez daha çağrı yapıyorum, serbest piyasada
oluşan fiyatlara tabii ki bizim Hükûmet olarak doğrudan müdahale etme
imkânımız yok ama sanayicilere her fırsatta bizim
söylediğimiz, süt sanayicilerine, bu şekilde, özellikle
ilkbaharın başlangıcında süt miktarının
artmasıyla birlikte bunu bir fırsat bilip üretici aleyhine bir fiyat
düşürme durumuna düşmemelerini, bu yola
başvurmamalarını tavsiye ediyoruz. Ama kendimiz de Hükûmet
olarak, hem kaynak ayırmak suretiyle hem projeleri hayata geçirmek
suretiyle piyasadan taze sütü çekip sütün fiyatının düşmesini
engellemeye dönük de çaba içerisindeyiz. Bu projelerimiz de bu
çabalarımız da devam edecek.
Hepinize saygılar sunuyorum.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Bakanım.
AHMET KÜÇÜK (Çanakkale)
Sayın Başkan bir söz talebim var.
BAŞKAN - Sayın Türkmenoğlu, buyurun efendim.
IV.- AÇIKLAMALAR
1.- Konya Milletvekili Ayşe Türkmenoğlunun, 27/2/2011
tarihinde vefat eden eski Başbakanlarımızdan Prof. Dr. Necmettin
Erbakana Allahtan rahmet dilediğine ilişkin açıklaması
AYŞE TÜRKMENOĞLU
(Konya) Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Eski
Başbakanlarımızdan, Türkiye'nin yetiştirdiği mümtaz
devlet adamlarından eski Konya Milletvekili ve millî görüş
hareketinin lideri Sayın Profesör Doktor Necmettin Erbakanın
hayatını kaybetmesi hepimizi derinden üzmüştür.
Profesör Doktor Necmettin
Erbakan, hayatı boyunca, inandığı yolda bıkmadan,
usanmadan çalışmış, mücadele azmini ve
hırsını hiç kaybetmeyerek cesareti ve yürekliliğiyle ülkesi
için zorluklara göğüs germiş ve bu yönüyle de Türk siyasi
hayatında unutulmaz izler bırakmayı başarmış ve
ismini Türk siyasi tarihine yazdırmıştır. Onun bu
kararlılığı ve millete dayalı siyaset
anlayışı genç siyasetçiler için her zaman bir kılavuz
olacaktır.
Erbakan, Türk siyasi
hayatı boyunca Konya ile özdeşleşmiş ve Konyaya her zaman
ayrı bir önem vermiştir; bu anlamda hem Türkiye hem Konya önemli bir
devlet adamını kaybetmiştir.
Bu duygularla, Profesör
Doktor Necmettin Erbakana Allahtan
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Türkmenoğlu.
Sayın Işık
2.- Kütahya Milletvekili Alim Işıkın, Kütahya ilinde
süt ve meyve üreticilerinin mağdur olduğuna ilişkin
açıklaması
ALİM IŞIK (Kütahya)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Sayın Bakan,
hayvancılığa yapılan desteklerle ilgili açıklamalarda
bulundu, kendisine teşekkür ediyoruz. Ancak Sayın Bakana buradan, bir
iki, katkı mahiyetinde sorum olacaktır.
Döneminde yapılan
tarım desteğinin, acaba, Kütahya ilinin de içinde bulunduğu tüm
Ege Bölgesine yapılan desteklerle sadece Diyarbakır iline
yapılan destekleri kendisi bir
karşılaştırmış mıdır? Bu konuda Genel
Kurulu bilgilendirirse çok sevinirim.
İkincisi: Kütahyada
şu anda süt 50 kuruş dolayına düşmüştür, bu anlamda
Kütahyadaki süt üreticileri son derece mağdurdur.
Diğer taraftan,
Kütahyanın tarımdaki önemli bir üretim kaynağı olan meyve
desteği, maalesef Sayın Bakanın bakanlığı
döneminde hiç gündeme gelmemiştir. Vişne, kiraz, elma ve benzeri gibi
meyveden geçimini sağlayan Kütahyalı çiftçiler maalesef perişan
olmuştur. Bu katkıyla size bir kez daha teşekkür ediyorum.
Sayın Bakan
açıklama yapabilirse sevinirim.
BAŞKAN Sayın
Küçük
3.- Çanakkale Milletvekili Ahmet Küçükün, gündem dışı
konuşmasına Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi
Ekerin verdiği cevaba ilişkin açıklaması
AHMET KÜÇÜK (Çanakkale) Bu
Hükûmet ve bu Bakan, öncekileri maalesef mumla arattı. İnsan,
şimdi, Sayın Sami Güçlünün ne suçu vardı da o kadar
eleştirdik. diye gerçekten kendi kendine soruyor. Kurbanlıkları
ithal eden, sütü ziyan eden, köylüyü perişan eden bir bakan ve iktidarla
karşı karşıyayız. Köylüyü ele güne muhtaç ettiniz,
hapishane önünde kuyruğa diktiniz, sapır sapır döktünüz, kahveye
çıkamaz, çocuklarının yüzüne bakamaz hâle getirdiniz. Üretmeyip
yatanları desteklediniz. İnsanlar ürettikçe battı.
Politikanız, çiftçiyi bunalttı. Ne söyleseniz boş! Ulaştırma
ve Adalet Bakanı ile birlikte yarından sonra istifa ederseniz Türk
tarımına en büyük iyiliği yapmış olursunuz!
Köylü, çiftçi, bizim oralarda
-Bigada, Çanakkaledeki ağzıyla- kendisine şöyle diyor: Hadi
be yav! Hadi canım sen de! İşine bak sen!
Anlattığı ülke kesinlikle Türkiye değil.
BAŞKAN Sayın
Özkan
4.- Burdur Milletvekili Ramazan Kerim Özkanın, Türkiye genelinde
şap hastalığı nedeniyle süt fiyatlarının
düştüğüne ve üreticilere destek verilmesine ilişkin
açıklaması
RAMAZAN KERİM ÖZKAN
(Burdur) Sayın Başkan, teşekkür ederim.
Sayın Bakan sütle ilgili
olarak yine rakamlarla konuyu geçiştirmeye çalışıyor.
Şu anda Türkiye'nin genelinde şap hastalığı var. Sütte
bir perişanlık söz konusu. Süt fiyatları düştü. Süt
üreticileri şunu söylüyor Sayın Bakanım: Sanayici mi üretiyor
bu sütü, yoksa köylü mü üretiyor? Sanayiciye destek veriyorsunuz. Süt
üreticisi sadece sizden üretime destek istiyor, süte destek istiyor, yeme
destek istiyor, ucuz mazot istiyor, ucuz saman istiyor. Destekten vazgeçti
üretici, buzağı desteği de istemiyor, yem desteği de
istemiyor sizden, sadece mazot ve girdileri ucuzlatın. Bunun
dışında bir istek ve talebi yok. İthalatı da durdurun
diyor. İthalatı durdurmadığınız sürece bu iş
sürüncemede kalacak, yine bacasız fabrikalar kesime gidecek ve gitmeye
başladı. Bu ithalatı bir an önce durdurun. Söylemimiz budur.
Bunu dikkate almadığınız sürece Türkiyede
hayvancılık tekrar bitecektir.
Saygılar sunuyorum.
BAŞKAN Teşekkür
ederim.
Sayın Seçer
5.- Mersin Milletvekili Vahap Seçerin, tarım sektöründe
sorunların kalıcı olarak çözülemediğine ilişkin
açıklaması
VAHAP SEÇER (Mersin)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkanım
merak ettiğim bir konu var, Sayın Bakana yöneltmek istiyorum.
Şimdi, tabii, biz,
tarım sektöründe yaşanan sorunları birçok kez kürsüde dile
getirdik. Bitkisel üretimde, hayvansal üretimde
İşte, son günlerin
en önemli konularından biri hayvancılık sektöründe yaşanan
sorunlar. Önceki aylarda et sektöründe önemli krizler yaşandı,
sıkıntılar yaşandı, şimdi süt üreticileri önemli
sıkıntılar yaşıyorlar.
Sayın Bakan
hayvancılık sektörüne önemli destekler verdiğini söylüyor.
Doğrudur, yeni tedbirler aldı. Bizim burada bu konuları sık
sık dile getirmemizden sonra ilave tedbirler aldılar. Bu kadar destek
veriliyor, bu kadar iyi politikalar izleniyor ama niçin tarım sektöründe
sorunları kalıcı olarak çözemiyoruz? Niçin istikrarlı bir
üretim yok, istikrarlı bir fiyat politikası yok, üreticiler
istikrarlı bir şekilde üretim yapamıyor? Bunu merak ettim.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Seçer.
Sayın Ergin
6.- Muğla Milletvekili Gürol Erginin, Tarım ve
Köyişleri Bakanlığında tarımsal girdi desteklerinde ve
ihalelerde yolsuzluk yapıldığı söylentilerine ilişkin
açıklaması
GÜROL ERGİN (Muğla)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; süt konusuna girmeyeceğim, onu artık
herkes biliyor ama şunu özellikle söyleme gereğini duyuyorum:
Tarım Bakanlığı bugün yolsuzluk söylemleriyle
çalkalanıyor. Ben şimdi Sayın Bakana soruyorum, bana yanıt
versin: Kendisinin elinden tutarak getirdiği Teftiş Kurulu Başkanı
bugün ne yapıyor? Görevden mi alındı yoksa belli nedenlerle
kendisi izne mi ayrıldı? Bunu söylesin çünkü özellikle girdi
desteklerinde, hibelerde, Kırsal Kalkınma Kurumundaki ihalelerde,
daha önce de söyledim, kene ilacı ihalesinde yapılan yolsuzluklar
üzerine inanılmaz söylentiler ortalıkta dolaşmaktadır.
Sayın Bakan bunlara yanıt versin diyorum.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın
Sakık
7.- Muş Milletvekili Sırrı Sakıkın, eski
Başbakanlarımızdan Prof. Dr. Necmettin Erbakanı rahmetle
andığına; 28 Şubatta halkın iradesine bir darbe
girişiminde bulunulduğuna ilişkin açıklaması
SIRRI SAKIK (Muş)
Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.
İki gün önce
kaybettiğimiz merhum Erbakanı rahmetle anıyorum. 28 Şubat
ve bugün 2 Mart
28 Şubatta da halkın iradesine karşı bir
darbe girişimi yapılmıştı. 2 Mart 1994te, burada,
halkın temsilcileri, Parlamento kuşatılarak, bunların
ellerine kelepçe vurularak demir ve beton yığınları
arasına hapsedilmişti. Onlardan biri de benim. Bugün, kara bir gün.
28 Şubat, evet, aynı şekilde 27 Nisan da
Bu Parlamento olarak
aslında bu güçlerden hesap sormanın tam da zamanıdır. Yani
bunlara seyirci kalarak değil, timsah göz yaşları akıtarak
değil, eğer gerçekten bu insanların ruhunun şad
olmasını istiyorsak, rahmetli Erbakanın, rahmetli Orhan
Doğanın, bu güçlerden Parlamentonun hesap sorması
gerektiğini diliyorum, umuyorum. Bir daha ülkemizde bu tür olayların
olmaması için Allaha dua ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür
ederim.
Sayın Bal
8.- Konya Milletvekili Faruk Balın, eski
Başbakanlarımızdan Prof. Dr. Necmettin Erbakanı rahmetle
andığına; kırmızı et üreticilerinin,
sorunlarını anlatmak için TBMMye giremediklerine ilişkin
açıklaması
FARUK BAL (Konya)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Ben de rahmetli Erbakana
Cenabıallahtan sonsuz rahmet ve mağfiret diliyorum. Milletimizin
başı sağ olsun diyorum.
Şimdi, Sayın
Tarım Bakanımız burada ve birtakım rakamlar verdi, her
şeyin iyi olduğunu ifade etti fakat şu anda Türkiye Büyük Millet
Meclisinin önünde 500 tane kırmızı et üreticisi temsilcisi var,
bunlardan 100 tanesi de Konyadan; Kırmızı Et Üreticileri
Birliği Başkanı ve onların temsilcileri. Bunlar, polis
tarafından çevrilmiş, dertlerini anlatmak için Türkiye Büyük Millet
Meclisine girmek istiyorlar. Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkan Vekili
Bunlar bizim misafirimiz. diye kapıya adam gönderdi, orada
milletvekillerimiz var fakat içeriye giremiyorlar.
Bir, bu ülkede,
insanların, eğer, ekonomik sorunlarını dahi Türkiye Büyük
Millet Meclisinde dile getiremeyecek kadar önleri kesiliyor ve devletin emniyet
güçleri onların sesinin kısılması için
kullanılıyor ise bu ülkenin adı demokrasi midir
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Bal. Meramınızı ifade ettiniz.
Sayın Özdemir
9.- Gaziantep Milletvekili Hasan Özdemirin, fennî yemin pahalı
olması nedeniyle süt üreticilerinin perişan olduklarına
ilişkin açıklaması
HASAN ÖZDEMİR
(Gaziantep) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Bakana soruyorum:
Biraz önceki değerli milletvekili arkadaşlarımızın
hepsinin de belirttiği gibi, sütün aşırı ucuz oluşu,
bilhassa fennî yemlerin pahalı oluşu, gerçekten, süt üreticisi,
hayvancılıkla uğraşan köylülerimizi perişan etmiş
durumda.
Sayın Bakanın
davranışlarına baktığım zaman da gayriciddi
olarak dinliyor, bazen de gülüyor arkadaşların verdiği
cevaplara. Ben Sayın Bakana şunu tavsiye ederim: Bu besi
hayvancılığı ve bilhassa sütle ilgili uğraşan
üreticilere bizzat kendisinin gittiği zaman ne kadar perişan olduğunu
görecekler ve ben şunu da söylüyorum: Kendilerine güvenerek insanlar büyük
inekle ilgili çiftlikler kurdular; şu anda paralarını
veremiyorlar, borçla aldılar bunların çoklarını ve
perişan durumdalar. Satmak istediklerinde kimse alamıyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
HASAN ÖZDEMİR
(Gaziantep) Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Özdemir.
Saygıdeğer
milletvekilleri, gündem dışı ikinci söz, Kayseri ilindeki sanayi
ve ekonomik yatırımlar hakkında söz isteyen Kayseri Milletvekili
Sayın Yaşar Karayele aittir.
Sayın Karayel, buyurun
efendim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
III.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR (Devam)
A) Milletvekillerinin Gündem
Dışı Konuşmaları (Devam)
2.- Kayseri Milletvekili Yaşar Karayelin, Kayseri ilindeki sanayi
yatırımlarına ilişkin gündem dışı
konuşması
YAŞAR KARAYEL (Kayseri)
Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; sözlerime
başlamadan önce, seksen beş yıllık ömrünün elli
yılını memleket ve milletinin hayrına mücadele ederek
geçiren, ilim adamı, devlet adamı, siyasette öncü, örnek insan,
mücadele adamı, sivil, demokrat ve dindar kişiliği ile siyaset
hayatımıza yön veren büyük devlet adamı ve en önemlisi de
ağır sanayi hamlesinin başlatıcısı Sayın
Profesör Doktor Necmettin Erbakana Allahtan rahmet diliyor, milletimize
başsağlığı diliyorum.
Saygıdeğer
milletvekilleri, sanayi üretimi denince akla ilk gelen şeylerden birisi
Kayseridir. İlimizdeki imalat sanayisinin gelişmesinde en önemli
etkenlerden birisi de cumhuriyet döneminde yapılan ilk
yatırımlardır. 1920li yıllarda demir yolu ve elektrik
santraline kavuşan ilimiz, yine aynı yıllarda tank, uçak gibi
araçların montaj ve yapımıyla ilgilenen sanayi
kuruluşlarının öncüsü olmuştur.
Yine, halı ipliği
fabrikası, Kayseri Tayyare Fabrikası, Tank Tamir Fabrikası,
Ankara-Kayseri demir yolu, Kayseri-Sivas-Samsun kara yolu,
Kayseri-Ulukışla demir yolu bu dönemde yapılanlardan
bazılarıdır. Sümerbank Kayseri Bez Fabrikası, Şeker
Fabrikası da Kayseride sanayinin gelişmesine büyük katkı
sağlamıştır. Büyük işletmelerin başında
metal eşya, makine dalında traktör fabrikası, tarım
tezgâhları, çinko-kurşun fabrikası, kablo fabrikası, boru
fabrikalarını saymak mümkündür. Tekstilde ise mensucat, iplik,
dokuma, halı, örme ve boyama gibi önemli tesisler Kayserinin
kalkınmasında büyük rol oynamıştır.
Sanayicilerimizin büyük
gayretleriyle organize sanayi bölgesinin kurulması,
altyapısının tamamlanması ve bölgeye ikinci derecede
kalkınmada öncelikli yöre statüsü verilmesi Kayserideki büyük sanayi
tesislerinin gelişmesine büyük katkı sağlamıştır.
İlimizde üç sanayi
bölgesi bulunmaktadır. Burada 763 fabrikada 50 binin üzerinde
sigortalı işçi çalışmaktadır. Türkiye'nin ilk 500
büyük sanayi kuruluşu içerisinde Kayseriden 14 sanayi kuruluşu,
ikinci büyük 500 şirket içerisinde de 16 sanayi kuruluşumuz
mevcuttur.
Kayseride 11 küçük sanayi
sitesinin 8i merkezde, 3 tanesi ise ilçelerimizdedir. Bu ilçelerimiz Tomarza,
Pınarbaşı ve Develidir. Küçük sanayi sitelerinde 7.741
değişik iş yeri yer almakta olup, buralarda 30 bine yakın
insan çalışmaktadır.
Kayseri Ticaret Odasına
kayıtlı 13.600 esnafımız, Esnaf ve Sanatkârlar Odaları
Birliğine bağlı 42 odaya kayıtlı 24 binin üzerinde üye
bulunmaktadır. Kayseri Sanayi Odasının üye sayısı ise
binin üzerindedir. Ticaret Borsasına 762 üye kayıtlıdır.
İlimizde sigortalı işçi sayısı 169 binin üzerine
çıkmıştır. Bunların içerisinde kriz döneminden önceki sınırlar
aşılmış ve 30 binin üzerinde sigortalı işçi
işe alınmıştır.
2010 yılına gelindiğinde
1 milyar 200 milyon doları aşan bir dış ticaret hacmine
ulaşmış bulunuyoruz. 1987 yılında kurulan serbest
bölgemizde 70 firma faaliyet göstermekte, 1.520 kişi istihdam
edilmektedir. Bu bölgelerde yaklaşık olarak 649 milyon dolar ticaret
gerçekleştirilmiştir. Şehrimizde enerji tüketimi kriz öncesi
tüketim oranlarını aşmış, sigortalı istihdam
sayısı ise 169 bine ulaşmıştır.
Kayserimiz bir
sağlık merkezi konumundadır. Şimdi ise Türkiye'nin en
önemli bölgelerinde planlanan büyük bölge hastanelerinden 1.480 yataklı
hastane yapıldığında ilimiz bir sanayi şehri
olduğu kadar aynı zamanda bir sağlık merkezine
dönüşecektir.
Şehrimizde yüzde 95
oranında okuryazar oranına ulaşmış durumdayız.
2010 yılı itibarıyla okul öncesinde okullaşma oranı
yüzde 34tür; ilköğretimde yüzde 98, ortaöğretimde ise yüzde 80i
bulmuş durumdayız. Mevcut iki adet devlet üniversitesinin
yanında iki adet de vakıf üniversitesiyle Kayseri artık bir
üniversiteler şehri hâline dönüşmüştür.
Şu ana kadar
sağlık, sosyal hizmetler ve eğitim alanında
hayırseverlerimizin şehrimize katkıları 90 milyon
doların üzerine çıkmıştır. Şu anda kuruluşu
gerçekleşen Abdullah Gül Üniversitesinin de bütün binaları yine hayırseverler
tarafından yapılacaktır.
Kara yolları
ağına baktığımız zaman, 472 kilometrelik kara
yolu ağımızın tamamı duble yol hâline gelmiş,
2010 ve 2011 yılları içerisinde sıcak asfalta
kavuşacaktır. Buralarda harcanacak para miktarı 800 trilyonu
bulmaktadır.
Kuzey çevre yolu
tamamlanmış ve buraya 110 milyon lira para harcanarak şehir
trafiği şehrin dışına alınmıştır.
Güney çevre yolunun yapımına da 2011 yılı içerisinde
başlanacaktır.
Kayseriyi ikiye bölen mevcut
tren yolu şehir dışına alınmış ve böylece
şehrin gelişimine katkı sağlanacaktır.
Hızlı Tren Projesi
de Ulaştırma Bakanlığımız tarafından
yapılmış, 139 kilometrelik kısmı tamamlanacaktır.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Karayel.
YAŞAR KARAYEL (Devamla)
Beni dinlediğiniz için hepinize teşekkür ediyor,
saygılarımı sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Gündem
dışı üçüncü söz Türkiye-Kuveyt ilişkileri hakkında söz
isteyen Siirt Milletvekili Mehmet Yılmaz Helvacıoğluna aittir.
Buyurun efendim. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
3.- Siirt Milletvekili Memet Yılmaz Helvacıoğlunun,
Türkiye-Kuveyt ilişkileri ve Kuveyt Millî Bayramına ilişkin
gündem dışı konuşması
M. YILMAZ HELVACIOĞLU
(Siirt) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye-Kuveyt
ilişkileri ve Kuveyt Millî Bayramı nedeniyle söz almış
bulunmaktayım. Bu nedenle hepinize saygılar sunuyorum.
Konuşmama
başlamadan önce, üç gün önce kaybettiğimiz eski
Başbakanlarımızdan Sayın Necmettin Erbakanı rahmetle
anıyor, ulusumuza ve tüm İslam âlemine
başsağlığı diliyorum.
25-26 Şubat 2011de,
Kuveytin bağımsızlığının 50nci
yılı ve Irak tarafından işgal edilişinin 20nci
yılının kutlamalarına katılmak üzere Sayın
Cumhurbaşkanımızla beraber Kuveytte bulunduk. Kuveytin bu
önemli gününe dünya liderlerinden çoğu katılmıştı
ancak Türk heyetine, dostluk ve kardeşlik çerçevesi içerisinde tüm
Kuveytlilerin gösterdiği muhabbet takdire şayandır.
Kuveyt, Sabah ailesi
tarafından meşruti monarşiyle yönetilen bir ülkedir. 1961
yılında İngilizlerden
bağımsızlığın kazanılmasından sonra
hazırlanan 1962 Anayasasıyla yürütme yetkisi Devlet
Başkanı olarak Emire verilmiştir. Emir, bu yetkiyi Bakanlar
Kurulu aracılığıyla kullanmaktadır. Ulusal Meclisin
kurulduğu 1963 yılından bu yana Emir bu yetkisini 6 kez
kullanmıştır.
Yasama yetkisi Ulusal Meclise
aittir. Kuveyt Hükûmetinde 15 bakan ve 50 milletvekili bulunmaktadır.
Seçimler her dört yılda bir yapılmaktadır. 2009 seçimlerinde
ülke tarihinde ilk defa 4 kadın milletvekili seçilmiştir.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Kuveyt ekonomisi büyük ölçüde petrole
dayanmaktadır. Kuveyt dünya ham petrol rezervlerinin yaklaşık
yüzde 10una sahip bulunmaktadır. 2008 yılındaki küresel
ekonomik kriz Kuveyt ekonomisini de ciddi şekilde etkilemiştir, bu
nedenle yurt dışı yatırımlarının bir
kısmını ülkeye kaydırmıştır.
Kuveytle -ülkemiz- ilk defa
1969 yılında Beyrut Büyükelçiliğimizin akredite edilmesiyle
diplomatik ilişki kurulmuştur. Türkiye, Kuveyt tarafından önemli
bölgesel bir güç olarak görülmekle birlikte ülkemize de olumlu ve dostane bir
yaklaşım içinde olduğunu görmekteyiz. Bu yaklaşımda
yönetimi elinde bulunduran Sabah ailesinin çağdaş ve aydın
yapısının önemli rolü olduğu kuşkusuzdur.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; durağan şekilde seyreden ikili
ilişkilerimizde özellikle Sayın Başbakanımızın
beraberindeki geniş iş adamları heyetiyle birlikte 2005 Ekim
ayındaki Kuveyt ziyaretinin ardından hareketlenme
başlamış, son üç yıl içerisinde Kuveyt Emiri Şeyh El
Ahmet El Cabir El Sabahın ülkemizi 2 kez ziyareti hareketliliğin
devamını sağlamıştır. Bu ziyaretlerin
ardından Kuveyt Parlamento Başkanı, Başbakan
Yardımcısı ve bakanlar ülkemizi değişik tarihlerde
ziyaret etmişlerdir. Ülkemizden Kuveyte yönelik son dönem ziyaretlerden
en önemlileri Sayın Cumhurbaşkanımızın 21-22
Aralık 2009 tarihlerinde yaptıkları ziyaret ile Ocak 2011
yılında Sayın Başbakanımız ve çok sayıdaki
iş adamlarının katılımıyla Kuveytte
yaptıkları ziyaretlerdir. Bu ziyarette Sayın
Başbakanımıza İslam Dünyası Mümtaz Şahsiyet
Ödülünü vererek Türkiyemize ve Başbakanımıza duydukları
takdiri ve muhabbeti göstermişlerdir. Ödül verirlerken Kuveytlilerin
Sayın Başbakanımıza sevgi gösterisinde bulunarak resim
çektirme yarışına girmeleri bizleri
duygulandırmış ve onurlandırmıştır.
Sayın Başbakanımız Kuveyt gezisine yaklaşık 500
iş adamıyla eşlik etmiş, çeşitli bağlantılar
gerçekleştirmiştir. Önümüzdeki beş yıl içerisinde 280
milyar dolarlık projeye dönük yatırımlar için iki ülke
arasında görüşmelere başlanmıştır.
Ülkenin ihracat,
yatırım ve müteahhitlik hizmetleri açısından çok büyük
potansiyeli olduğu aşikârdır. Sayın Başbakanımızın
görüşmeleri sonucunda Türkiye ve Kuveyt arasında vizenin
kaldırılması konusunda mutabakata varılarak imzaların
en kısa sürede atılacağı teyidi sağlanmıştır.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Türkiyenin değişik illerinde yüz
altmış adet Kuveyt-Türk Bankası şubesi
açılmıştır. Hâlen Kuveytte dokuz Türk firması
faaliyette bulunmaktadır. Önümüzdeki dönemde Kuveytte yapılması
düşünülen büyük projeleri arz ediyorum: 2011 yılında ihaleye
çıkılacak 14 milyarlık demir yolu ağı ve metro
sistemi; 6,3 milyar dolarlık 36 bin konutluk Khairan Projesi; 8,4 milyar
dolarlık dört elektrik üretim tesisi ve deniz suyu arıtma tesisi,
Türk müteahhitlik firmaları 77 milyar dolara mal olması öngörülen
Kuveytin mega projesi Madinat Al Hareer'e talip oldular. Bu projelerin Türk
müteahhitlik firmalarına önemli fırsatları getireceğine
inanıyorum. Bu projelerden daha fazla pay kapabileceklerine inanıyor
ve Kuveyt yetkililerinin desteklerini bekliyoruz.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; bu vesileyle Kuveytin Millî, Ulusal
Bayramını kutlar, her ülke arasında yapılacak ticari
ilişkilerin hayırlı olmasını ve
kardeşliğimizin ilelebet devam etmesini dilerken bizlere gösterilen
ev sahipliğine teşekkür ediyor, hepinize saygılar sunuyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Helvacıoğlu.
Gündeme geçiyoruz.
Başkanlığın
Genel Kurula sunuşları vardır.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığının iki tezkeresi vardır, ayrı
ayrı okutup bilgilerinize sunacağım:
V.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Tezkereler
1.- Kenya Ulusal Meclisi Başkanı Kenneth Marende ve
Azerbaycan Millî Meclisi Başkanı Oktay Asadovun beraberlerinde birer
heyetle ülkemizi ziyaretlerine ilişkin Başkanlık tezkeresi
(3/1423)
28/02/2011
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna
Kenya
Ulusal Meclisi Başkanı Sayın Kenneth Marende ve Azerbaycan Millî
Meclisi Başkanı Sayın Oktay Asadovun beraberlerinde bir Heyet
ile ülkemizi ziyaretleri, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlık
Divanının 22 Şubat 2011 tarih ve 88 sayılı
Kararı ile uygun bulunmuştur.
Söz
konusu heyetlerin ülkemizi ziyareti, Türkiye Büyük Millet Meclisinin
Dış İlişkilerinin Düzenlenmesi Hakkında 3620
sayılı Kanunun 7. Maddesi gereğince Genel Kurulun bilgilerine
sunulur.
Mehmet
Ali Şahin
Türkiye
Büyük Millet Meclisi
Başkanı
2.- Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti
Cumhuriyet Meclisi Hukuk ve Siyasi İşler Komisyonu Başkanı
ve beraberindeki Parlamento heyetinin, Türkiye Büyük Millet Meclisinin
konuğu olarak resmî temaslarda bulunmak üzere ülkemizi ziyaretlerine
ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/1424)
24/02/2011
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna
Kuzey
Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Cumhuriyet Meclisi Hukuk ve Siyasi
İşler Komisyonu Başkanı ve beraberindeki parlamento
heyetinin Türkiye Büyük Millet Meclisinin konuğu olarak resmi temaslarda
bulunmak üzere ülkemizi ziyareti TBMM Başkanlık Divanının
22 Şubat 2011 tarih ve 88 sayılı Kararı ile uygun
bulunmuştur.
Türkiye
Büyük Millet Meclisinin Dış İlişkilerinin Düzenlenmesi
Hakkında 3620 sayılı Kanunun 7 nci Maddesi gereğince Genel
Kurulun bilgisine sunulur.
Mehmet
Ali Şahin
Türkiye
Büyük Millet Meclisi
Başkanı
BAŞKAN Bilgilerinize
sunulmuştur.
Meclis
araştırması açılmasına ilişkin dört önerge
vardır, ayrı ayrı okutuyorum:
B) Meclis Araştırması
Önergeleri
1.- Adana Milletvekili Nevingaye Erbatur ve 25 milletvekilinin, akran
istismarı konusunun araştırılarak alınması
gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/1054)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
"Bullying" terimi
ile kavramsallaştırılan "akran istismarı'" olarak
tanımlanabilecek olan ve okul yaşamında öğrencilerin
öğrenme kabiliyet ve heveslerini olumsuz etkileyen çocuklar arası
şiddet ve şiddet tehdidi olgusunun araştırılabilmesi,
sorunun sebeplerinin ve çözüm önerilerinin tartışılabilmesi,
konunun uzmanlarının görüşlerine başvurulabilmesi
amacıyla TBMM İçtüzüğünün 104 ve 105. maddeleri ve
Anayasanın 98. maddesi gereğince bir Meclis araştırması
açılmasını arz ederiz.
1)
Nevingaye Erbatur (Adana)
2) Sacid
Yıldız (İstanbul)
3) Ergün
Aydoğan (Balıkesir)
4) Tayfur
Süner (Antalya)
5) Osman
Kaptan (Antalya)
6) Ali
Oksal (Mersin)
7) Enis
Tütüncü (Tekirdağ)
8) Tekin
Bingöl (Ankara)
9)
Abdulaziz Yazar (Hatay)
10) Ahmet
Küçük (Çanakkale)
11) Ali
Rıza Ertemür (Denizli)
12) Ramazan
Kerim Özkan (Burdur)
13) Durdu
Özbolat (Kahramanmaraş)
14)
Mehmet Ali Özpolat (İstanbul)
15)
Hüseyin Ünsal (Amasya)
16) Gürol
Ergin (Muğla)
17) Hüsnü
Çöllü (Antalya)
18)
Mevlüt Coşkuner (Isparta)
19) Ensar
Öğüt (Ardahan)
20) Rasim
Çakır (Edirne)
21) Ali
Arslan (Muğla)
22) Atila
Emek (Antalya)
23)
Gökhan Durgun (Hatay)
24) Harun
Öztürk (İzmir)
25) Halil
Ünlütepe (Afyonkarahisar)
26) Ali
İhsan Köktürk (Zonguldak)
Gerekçe:
Günümüzde artık pek çok
ilköğretim öğrencisi için okul güvenli bir yer değildir. Öyle
ki, çocukların bir kısmı günlerini zorba akranlarından
korkarak geçirirler. Bu çocuklar kantin, tuvalet veya oyun bahçesine gitmekten
korkarlar çünkü orada zorbalar tarafından (daha önce - önceden)
rahatsız edilmişlerdir. Zorbalık güçlerdeki dengesizlikle ortaya
çıkan bir tür saldırgan davranıştır. Zorbalıkta
baskın kişi(ler) kasıtlı olarak ve tekrarlı biçimde
daha az baskın olan kişiye zarar verir(ler). Bu saldırgan davranış,
fiziksel olarak (örneğin; tekmeleme, vurma) veya sözel olarak
(örneğin; isim takma) gerçekleşebilir. Doğrudan veya
dolaylı olabilir. Zorbalığın en önemli uzun dönemli etkisi
şiddet ve gücün yanlış kullanımıdır.
İlköğretimdeki zorbalık davranışı ile ilerleyen
yıllarda ortaya çıkan suçluluk arasında yüksek bir ilişki
saptanmıştır. Ancak erken dönemde yapılacak
zorbalığı önleyici veya zorbalık karşıtı
programlarla bu olumsuz etkiler en aza indirilebilir veya ortadan
kaldırılabilir.
Çocukların özellikle
okullarda çok sık karşı karşıya kaldıkları
akranları tarafından uygulanan fiziksel ya da psikolojik istismar
olarak tanımlanan uluslar arası terminolojide "bullying"
olarak bilinen, "akran istismarı" olarak
adlandırabileceğimiz çocuklar arasında yaşanan şiddet
vakaları okul çağında ve okul ortamında sıklıkla
yaşanmakta, yaşanan bu şiddet vakaları sonucunda
istismarı uygulayan ve istismara uğrayan taraf psikolojik ve bazen
fiziksel zarara uğramaktadır. Kimi zaman intihara kadar varan bir
depresyona sebep olan "akran istismarı" konusunda ülkemizde
henüz kapsamlı çalışmalar ne yazık ki gerçekleştirilmemiştir.
Ancak daha üstün konumda ya
da güçlü olan çocuğun karşısındaki akranını
-genellikle istediklerini yaptırmak amacıyla- etkilemesi, ezmesi ve
gözünü korkutması yoluyla gerçekleşen akran istismarı ile doğru
bir mücadele yoluna gidilmesi için olgunun sebep ve sonuçlarının
araştırılması, ülkede yaşanma
sıklığının ve olasılığının
tespit edilmesi için çalışmalar yapılması şarttır.
İhmal edilmemesi gereken
bir boyut da saldırgan davranışla çocukken mücadele edilmez ise,
bu davranışın alışkanlık haline gelme
tehlikesidir. Araştırma sonuçlarına göre çocukken yapılan
kabadayılık, yetişkinlikte suçlu davranışa,
işyerinde şiddet uygulamaya ve aile içi şiddete yol açma riski
oluşturmaktadır
Yukarıda özetlenen
açıklama ve sebeplerle okullarda yaşanan akran istismarı
olaylarının sebep ve sonuçlarının ve çözüm önerilerinin
tartışılması, eğitimcilerin ve konunun
uzmanlarının görüşlerinin alınabilmesi ve gerektiği
takdirde yerinde inceleme yapılabilmesi amacıyla bu
araştırmanın açılmasının uygun olacağı
düşünülmektedir.
2.- Adana Milletvekili Nevingaye Erbatur ve 26 milletvekilinin, dizi
sektöründe yaşanan sorunların araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/1055)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Dizi sektörünün
yaşadığı sorunların ve dizi sektöründe
çalışan emekçilerin insan onuruna yakışır bir
çalışma ortamına kavuşabilmeleri için sektörde yaşanan
sorunların tartışılabilmesi, tarafların
görüşlerine başvurulabilmesi ve çözüm önerilerinin
konuşulabilmesi amacıyla TBMM İçtüzüğünün 104 ve 105.
maddeleri ve Anayasanın 98. maddesi gereğince bir Meclis
araştırması açılmasını arz ederiz.
1)
Nevingaye Erbatur (Adana)
2) Sacid
Yıldız (İstanbul)
3) Osman
Kaptan (Antalya)
4) Tayfur
Süner (Antalya)
5) Ergün
Aydoğan (Balıkesir)
6) Mehmet
Ali Özpolat (İstanbul)
7) Ali
Oksal (Mersin)
8) Ali
Rıza Ertemür (Denizli)
9) Enis
Tütüncü (Tekirdağ)
10) Tekin
Bingöl (Ankara)
11)
Abdulaziz Yazar (Hatay)
12) Ahmet
Küçük (Çanakkale)
13)
Ramazan Kerim Özkan (Burdur)
14) Durdu
Özbolat (Kahramanmaraş)
15)
Hüseyin Ünsal (Amasya)
16) Gürol
Ergin (Muğla)
17) Hüsnü
Çöllü (Antalya)
18)
Mevlüt Coşkuner (Isparta)
19) Ensar
Öğüt (Ardahan)
20) Rasim
Çakır (Edirne)
21)
Şevket Köse (Adıyaman)
22) Ali
Arslan (Muğla)
23) Atila
Emek (Antalya)
24)
Gökhan Durgun (Hatay)
25) Harun
Öztürk (İzmir)
26) Halil
Ünlütepe (Afyonkarahisar)
27) Ali
İhsan Köktürk (Zonguldak)
Gerekçe:
Geçtiğimiz günlerde
"yerli dizi yersiz uzun" sloganıyla gerçekleştirilen bir
eylemde dizi sektöründe yaşanan emekçilerin
sıkıntıları dile getirilmiş ve bu
sıkıntıların, hak ihlallerinin çözümü için bir adım
atılması istenmiştir. Ancak yapılan eyleme karşın
hükümet çığ gibi büyüyen bu sorun karşısında sessiz
kalmayı tercih etmiştir.
Dünya genelinde en fazla 50
dakika olan dizilerin ülkemizde reklamlarla birlikte 90 dakikayı aşan
sürelerde çekilmesi ve yayınlanması izleyicileri suiistimal
ettiği kadar dizi sektörü çalışanlarının da insan
onuruna yaraşır bir çalışma ortamında
çalışmalarını engellemektedir.
Dizi oyuncuları,
makyözler, kostümcüler, set ışıkçıları gibi çok
farklı alanlarda çalışan birçok emekçi reklam pastasından
alınan payın büyümesi için kimi zaman günde 20 saate yakın çalışmaktadır.
Konunun vahim olan bir
diğer boyutu dizi sektörü emekçilerinin çoğunlukla sosyal güvenlikten
yoksun yani kaçak çalıştırılmasıdır. Bu konu
kamuoyu gündeminde sıklıkla yer almasına rağmen bu
şikayetler hükümet tarafından duyulmamakta, dolayısıyla
dizi sektöründe var olduğu iddia edilen kayıt dışı
çalışma inceleme altına alınmamaktadır. Böylece
sağlıklı çağlarını sosyal güvencesiz biçimde
çalışarak geçiren set emekçileri, ilerleyen zamanda muhtaç bir
konumda yaşamlarını sürdürmeye zorlanmaktadır.
Dizilerin yayın
politikalarının da incelenmesi şarttır. Kimi zaman prime
time denen yayın zamanının başında "özet
bölüm" ile başlayan bir dizi "yeni bölüm"le birlikte bir
kanalın bütün bir prime time yayınını kaplayabilmektedir.
Sürenin uzun tutulması için senaryoların anlamsız diyaloglardan
ve içeriksiz sahnelerden oluşturulduğu da hem oyuncuların hem
izleyicilerin ortak şikayetidir.
Yukarıda özetlenen
sebeplerle, dizi sektöründe yaşanan sorunların incelenebilmesi, dizi
çalışanlarının, oyuncuların, senaristlerin,
yayıncıların ve medya temsilcilerinin, reklam verenlerin
dinlenebilmesi, kayıt dışı çalışma
iddialarının yerinde araştırılabilmesi amacıyla
bu araştırmanın açılmasının uygun
olacağı düşünülmektedir.
3.- Edirne Milletvekili Cemaleddin Uslu ve 21 milletvekilinin, süt
üreticilerinin sorunlarının araştırılarak alınması
gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/1056)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Edirne ilimizin ekonomisi
büyük oranda tarım ve hayvancılığa
dayanmaktadır.Gıda üretiminin önemi ve istihdama yaptığı
katkı göz önüne alındığında hem bölgemiz hem de
ülkemiz açısından süt üretimi ve hayvancılık önemli bir yer
tutmaktadır. Bu itibarla hem bölge hem de ülke ekonomisi açısından
büyük önem arz eden, gerekçesini ekte arz ettiğimiz süt üreticilerimizin sorunlarının
detaylı olarak araştırılması ve çözüm önerilerinin
bulunması amacıyla Anayasanın 98 inci, Türkiye Büyük Millet
Meclisi İçtüzüğünün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir
Meclis araştırması açılmasını
saygılarımızla arz ederiz. 27/01/2011
1) Cemaleddin
Uslu (Edirne)
2) Mehmet
Şandır (Mersin)
3)
Reşat Doğru (Tokat)
4) Kamil
Erdal Sipahi (İzmir)
5) Hasan Çalış (Karaman)
6) Behiç Çelik (Mersin)
7) Beytullah Asil (Eskişehir)
8) Kadir Ural (Mersin)
9) Sabahattin Çakmakoğlu (Kayseri)
10) Şenol Bal (İzmir)
11) Recep Taner (Aydın)
12) Abdülkadir Akcan (Afyonkarahisar)
13) Mehmet Zekai Özcan (Ankara)
14) Hasan Özdemir (Gaziantep)
15) Osman Durmuş (Kırıkkale)
16) Durmuşali Torlak (İstanbul)
17) Süleyman Latif
Yunusoğlu (Trabzon)
18) Ahmet Bukan (Çankırı)
19) Süleyman Nevzat Korkmaz (Isparta)
20) Kürşat Atılgan (Adana)
21) Kemalettin Nalcı (Tekirdağ)
22) Alim Işık (Kütahya)
Gerekçe:
Edirne ilimizin ekonomisi
büyük oranda tarım ve hayvancılığa dayanmaktadır. Bu
itibarla hem bölge hem de ülke ekonomisi açısından büyük önem arz
eden genelde hayvancılığın özelde süt üreticilerimizin bir
çok sorununun olduğu bilinmektedir.
Gelişmiş ülkeler
hayvancılık sektörünün stratejik önemini kavramış ve bu
öneme uygun politikalar ile hayvancılığın tarım
sektörü içindeki payını artırmışlardır. Çünkü
hayvancılığın yeterli ve dengeli beslenmedeki önemli yeri
kadar istihdama ve üretime olan katkısı dikkate
alındığında çok yönlü ve vazgeçilmez bir sektör olarak ülke
ekonomisinde önemli bir konuma sahiptir. AKP Hükûmetlerinin yanlış
tarım politikaları sonucu geniş yüz ölçümü, farklı
ekolojileri, değişik tür ve ırktan hayvan varlığı
ile avantajlı bir konuma sahip olmasına rağmen ülke
hayvancılığı ve hayvansal ürünler üretimi tehlikeye
sokulmuştur. Süt üreticilerimiz ciddi bir kriz yaşamaktadır.
Çünkü maliyetler çok yüksektir. Dünya genelinde kabul gören hesaplamalarda bir
süt üreticisinin kârlı olabilmesi ve üretimini sürdürebilmesi için 1 lt
süt sattığında en az 2 kg kesif yem alabilmelidir. Türkiye
İstatistik Kurumunun verilerine göre; süt üreticilerimizin 2002
yılında 1 lt çiğ sütü 41 kuruş ederken, 1 kg süt yemini 20
kuruşa alabilmekteydi. Yani 1 lt süt satan bir üretici 2 kg dan daha fazla
yem alabiliyordu. Günümüzde ise süt üreticisi, 1 lt süt parasıyla 1,5 kg
bile süt yemi alamamaktadır. Maliyetlerin yüksekliği kadar süt
fiyatlarındaki istikrarsızlık da üreticiyi zor duruma
düşürmektedir. Girdi maliyetlerindeki yüksek oranlı
artışlar ve süt fiyatının girdi maliyetlerinin altında
kalması, süt üreticilerimizi ekonomik sıkıntılara
sokmuş ve üretimden çekilme noktasına getirmiştir. Bunun sonucu
binlerce damızlık hayvan kesime gönderilmiştir. Ülkemizin nüfusu
1980 yılından bu yana % 37,9 oranında artış
gösterirken, hayvan varlığımızda meydana gelen % 52,5
oranındaki azalmanın sebepleri iyi analiz edilmelidir.
İşsizliğin rekor seviyelere yükseldiği bir dönemde toplumun
% 26,6 sını bünyesinde barındıran tarım ve
hayvancılık sektörünün stratejik konumu dikkate alınarak yaşamakta
olan sorunlara çare aranmalıdır. Özellikle canlı hayvan sayısındaki
düşüşe acil çözüm üretilmesi gerekmektedir. Türkiye'de 1980'deki 45
milyonluk nüfusa karşılık 80 milyon hayvan mevcudu olmasına
karşın, 8 yıldır ülkeyi yöneten AKP Hükümetlerinin yanlış
politikaları neticesinde, nüfusumuzun 72 milyon 561 bin olduğu bir
dönemde hayvan sayısının 38 milyona düşmesi uygulanan
yanlış politikaların sonucudur.
Son yıllarda Dünyada
meydana gelen küresel ısınma ve hızlı nüfus
artışı gıda üretimini hayati derecede önemli hale
getirmiştir. Bu itibarla süt üreticilerimizin yaşamakta olduğu
sorunların tespit edilerek bu sorunların çözümüne yönelik olarak
üreticilerimizin ve ülkemizin menfaatleri ön planda tutularak uzun vadeli süt
üretim politikası oluşturulması amacıyla Anayasa'nın
98 ve Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün 104 ve 105 nci
maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması
açılmasını saygılarımızla arz ederiz. 27/01/2011
4.- Van Milletvekili Fatma Kurtulan ve 19 milletvekilinin, mevsimlik
gezici tarım işçilerinin ulaşım sorunlarının
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/1057)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Kadın, çocuk ve
yaşlıların da içinde bulunduğu mevsimlik gezici tarım
işçilerinin ölümlerine neden olan trafik kazalarının nedenlerinin
tespit edilerek; mevsimlik gezici tarım işçilerinin trafiğe
uygun araçlarla uygun koşullarda ulaşım yapabilmelerinin
sağlanması ve ulaşım esnasında
yaşadıkları trafik kazalarının önlenmesi amacıyla
alınacak önlemlerin belirlenmesi için Anayasa'nın 98'inci, TBMM
İçtüzüğü'nün 104. ve 105. maddeleri uyarınca Meclis
Araştırması açılmasını arz ve teklif ederiz.
28.01.2011
1) Fatma Kurtulan (Van)
2) Selahattin Demirtaş (Diyarbakır)
3) Gültan Kışanak (Diyarbakır)
4) Ayla Akat Ata (Batman)
5) Bengi Yıldız (Batman)
6) Akın Birdal (Diyarbakır)
7) Emine Ayna (Mardin)
8) Hasip Kaplan (Şırnak)
9) Hamit Geylani (Hakkâri)
10) İbrahim Binici (Şanlıurfa)
11) M. Nuri Yaman (Muş)
12) Mehmet Nezir Karabaş
(Bitlis)
13) Mehmet Ufuk Uras (İstanbul)
14) Osman Özçelik (Siirt)
15) Özdal Üçer (Van)
16) Pervin Buldan (Iğdır)
17) Sebahat Tuncel (İstanbul)
18) Sevahir
Bayındır (Şırnak)
19) Sırrı
Sakık (Muş)
20) Şerafettin Halis (Tunceli)
Gerekçe:
Türkiye'de her yıl
onlarca mevsimlik gezici tarım işçisi, ulaşım
sırasında meydana gelen trafik kazaları sonucu
hayatını kaybetmektedir. Yaşadıkları illerde iş
imkânı bulamayan, gittikleri illerde sosyal güvenceden yoksun, günlük 20
liraya çalışan yaşlı, çocuk ve kadınların da
içinde bulunduğu işçiler, ulaşım masraflarını
karşılayamadıkları için topluca kamyon kasalarına
bindirilmekte, trafiğe çıkması uygun olmayan araçlarla
yaptıkları yolculuklarda kazalara kurban gitmektedirler.
Yıllardır devam
eden bu sorun hâlâ çözülebilmiş değildir. Oysaki 2009
yılında yayınlanan İçişleri Bakanlığı
genelgesinde bu soruna dikkat çekilmiş ve çözüm bulunacağı
yönünde düzenleme yapılacağı ileri sürülmüştü. Ancak
geldiğimiz aşamada bu sorunun çözümüne yönelik hiçbir ilerleme
kaydedilmemiş, genelgede belirlenen hiçbir önlem hayata
geçirilmemiştir. Son olarak 27.01.2011 tarihinde Ankara'nın
Beypazarı İlçesinde meydana gelen kazada çocukların da içinde
bulunduğu Mardin doğumlu 11 kişi hayatını
kaybetmiştir.
Yoksulluk ve yokluk içinde
kamyon kasalarında ucuz iş gücü olarak diğer kentlere
taşınan ve çoğu Kürt olan vatandaşlarımız, ekmek
parası için düştükleri yollarda tabutlarla topraklarına geri
gönderilmektedir. Kamyon kasalarında başlayan yolculukları
çoğu kez trafik kazalarında ölümle sonlanmaktadır. Ancak
mevsimlik işçilerin yaşadıkları bu dram
karşısında soruna duyarlı olunacağı yönünde
iktidar tarafından bir açıklama yapılmamakta, önlem
alınması yönünde en küçük bir adım bile atılmamakta ve işçi
ölümlerine seyirci kalınmaktadır.
Mevsimlik gezici tarım
işçisi olarak çalışmak amacıyla bulundukları illerden
diğer illere aileleri ile birlikte giden işçilerin, barınma,
eğitim, sağlık, güvenlik, sosyal çevreyle ilişkiler,
çalışma ve sosyal güvenlik sorunlarının çözümü için
tedbirleri içeren Başbakanlık genelgesi ise 28 Mart 2010 tarihinde
Resmî Gazetede yayınlanmıştır. Genelge mevsimlik gezici
tarım işçilerinin sorunlarına çözüm bulunması yönünde
önemli hususlar içeriyor olsa da bu hususların bir tanesinin bile hayata
geçirilmesinde başarılı olunamamış, tarım
işçilerinin olumsuz şartlarda tüm güvencelerden yoksun
çalıştırılmasına devam edilmiştir.
Mevsimlik gezici tarım
işçilerinin, barınma, eğitim, sağlık, güvenlik, sosyal
çevreyle ilişkiler, çalışma ve sosyal güvenlik konusunda devlet
tarafından ya da işveren tarafında sunulan hiçbir imkânı
mevcut değildir. Mevsimlik işçilerin çalışma ve ücret
koşulları son derece yetersiz olmakla beraber
yaşadıkları ulaşım sorunlarına çözüm
bulunmaması hâlinde daha çok can kaybı olacağı
ortadadır.
Uzun mesafelerden gelen
mevsimlik tarım işçileri, kamyon kasaları, traktör
römorkları ya da tıka basa doldurulan araçlarda yolculuk yapmaya
devam etmektedirler. Mevsimlik gezici tarım işçilerinin bütün
sorunlarının ele alınarak çözüm bulunması gereklidir. Can güvenlikleri
ile doğrudan ilgili olan ulaşım konusu ise acil çözüm
bulunması gereken bir durumdur.
Sosyal güvencesiz olarak
ağır koşullarda çalıştırılan ve düşük
ücrete mahkûm edilen tarım işçilerinin bütün sorunları ele
alınmalı, yaşadıkları trafik kazalarının nedenleri
ortadan kaldırılarak mahkûm edildikleri çaresizlik
sonlandırılmalıdır.
Mevsimlik gezici tarım
işçilerinin, göç döneminde yolculuklarının güvenli ve
sağlıklı bir şekilde yapılabilmesi maksadıyla göç
alan ve göç veren yerler arasında ulaşım ile ilgili koordinasyon
sağlanmalı, trafik denetimleri arttırılmalı, araç ve
trafik güvenliğinin gerektirdiği kontroller hassasiyetle ve
sıklıkla yapılarak yaşanan trafik kazaları
sonlandırılarak işçi ölümlerine engel olunmalı, sorunların
ortadan kaldırılması için kalıcı çözümler
bulunmalıdır.
BAŞKAN Bilgilerinize
sunulmuştur.
Önergeler gündemdeki
yerlerini alacak ve Meclis araştırması açılıp
açılmaması konusundaki görüşmeler, sırası
geldiğinde yapılacaktır.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığının bir tezkeresi daha vardır, okutup
oylarınıza sunacağım.
A) Tezkereler (Devam)
3.- TBMM Dışişleri Komisyonu üyelerinden oluşan bir
Parlamento heyetinin, Cezayir Ulusal Halk Meclisi Dışişleri,
İşbirliği ve Göç Komisyonu Başkanının vaki
davetine icabetle Cezayire resmî bir ziyarette bulunmasına ilişkin
Başkanlık tezkeresi (3/1425)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Genel Kuruluna
TBMM Dışişleri
Komisyonu üyelerinden oluşan bir parlamenter heyetin, Cezayir Ulusal Halk
Meclisi Dışişleri, İşbirliği ve Göç Komisyonu
Başkanının vaki davetine icabetle Cezayire resmi bir ziyarette
bulunması öngörülmektedir.
Söz konusu parlamenter
heyetin Cezayiri ziyareti, Türkiye Büyük Millet Meclisinin Dış
İlişkilerinin Düzenlenmesi Hakkında 3620 Sayılı
Kanunun 6. Maddesi uyarınca Genel Kurulun tasviplerine sunulur.
Mehmet
Ali Şahin
Türkiye
Büyük Millet Meclisi
Başkanı
BAŞKAN Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Saygıdeğer
milletvekilleri, alınan karar gereğince sözlü soru önergelerini
görüşmüyor ve gündemin Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan
Gelen Diğer İşler kısmına geçiyoruz.
1inci sırada yer alan,
Teknoloji Geliştirme Bölgeleri Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Sanayi, Ticaret,
Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Raporunun
görüşmelerine başlayacağız.
VI.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.- Teknoloji Geliştirme Bölgeleri Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Sanayi, Ticaret,
Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Raporu (1/869) (S.
Sayısı: 521) (x)
BAŞKAN Komisyon?
Burada.
Hükûmet? Burada.
Komisyon raporu 521 sıra
sayısıyla bastırılıp
dağıtılmıştır.
Tasarının tümü
üzerinde ilk söz Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Kütahya
Milletvekili Alim Işıka aittir.
Sayın Işık,
buyurun efendim. (MHP sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA ALİM
IŞIK (Kütahya) Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Sayın Başkan, çok
değerli milletvekilleri; Türkiye Büyük Millet Meclisi gündeminde 521
sıra sayısıyla görüşülmekte olan Teknoloji Geliştirme
Bölgeleri Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı hakkında Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına
söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum.
(x) 521 S.
Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.
Sözlerimin başında,
eski başbakanlarımızdan ve Saadet Partisi Genel Başkanı
merhum Profesör Doktor Necmettin Erbakana Allahtan rahmet,
yakınlarına ve aziz milletimize başsağlığı
diliyorum, mekânı cennet olsun diyorum.
Değerli milletvekilleri,
bu tasarıyla ilgili görüşmeler 8 Haziran 2010 tarihinde Sanayi,
Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonunda
yapıldığında, son maddeye gelinceye kadar, tüm partilerin
-ortak önergeler dâhil olmak üzere- görüş birliği içerisinde
olduğu bir tasarı olarak gelişti. En son eklemelerle tabii ki
bazı partilerimiz ve değerli Komisyon üyesi
arkadaşlarımız muhalefet görüşlerini ifade ettiler. Biz de,
tasarı metninde görüleceği gibi, iki konuda Milliyetçi Hareket
Partisi Grubu olarak muhalefet görüşümüzü ve muhalefet şerhimizi belirttik,
ona yeri geldiğinde değineceğim ancak ondan önce, bu kanunun ne
kadar önemli olduğu ve bu yüce Mecliste bulunan değerli
milletvekillerince de çıkarılmasının elzem olduğu
görüşünü Milliyetçi Hareket Partisi Grubu olarak biz de
paylaşıyoruz. O tarihten bugüne bir yıla yakın süre
geçmiş olmasına rağmen, Komisyon görüşmelerinin akabinde
hemen çıkarılması hâlinde çok daha faydalı
olacağını düşündüğümüz bu kanunun geç de olsa bugün
yüce Mecliste yasalaşmış olmasından memnuniyet
duyacağımızı ifade etmek istiyorum.
Değerli milletvekilleri,
hepimizin bildiği gibi, teknoloji geliştirme bölgeleri, 2001
yılında çıkartılan kanun akabinde ülkemizde giderek
yaygınlaşmaktadır ve hakikaten, bilim ve teknoloji düzeyimizin
yükseltilmesinde ve ülkemizin uluslararası rekabette yüksek teknolojili
ürünlerle belirli bir seviyeye getirilmesinde çok önemli katkıları
olan sanayi bölgelerimizdir. O açıdan, bu düzenlemenin yerinde
olacağını düşünüyor ve elimizden geldiğince de
görüşmeler sırasında vereceğimiz önergelerle destek vererek
bir an önce yasalaşması yönünde katkı yapmayı
amaçlıyoruz.
Bu kanun
tasarısıyla, özellikle yeni ARGE faaliyetlerinin desteklenmesine
ilişkin kanun ile Teknoloji Geliştirme Bölgeleri Kanunu olarak
bilinen 4691 sayılı Kanun arasındaki bazı
uyuşmazlıkların giderileceği ve uygulamada
karşılaşılan bazı sorunların çözümlenmesi
amacıyla yeni düzenlemelerin getirildiği malumunuzdur.
Dolayısıyla, bu kanunda yapılacak ilave düzenlemelerle sektörün
önünün açılması hepimizin arzusudur ancak bundan önce, özellikle
ülkemizin teknoloji düzeyinin ne olduğu konusunu sizlerle paylaşmak
istiyorum.
Bilindiği gibi
teknoloji, bilimin uygulamaya dönüştürülmüş hâli olarak kısaca
tanımlandığında bunun uluslararası bazı
göstergelerle ülkelerin nasıl birbiriyle rekabet edebileceğinin
anlaşıldığı günümüzde, ülkemizin diğer ülkelerle
kıyaslanması hâlinde nerede olduğunu sizlerle paylaşmak
istiyorum. Önemli göstergelerden birisi, ülkelerin gayrisafi millî
hasılalarından ARGEye ayırdıkları harcamalardır.
Bu açıdan ülkemiz değerlendirildiğinde, son verilere göre,
ülkemiz maalesef, ancak gayrisafi yurt içi millî hasılasının
binde 7,3ünü yani yüzde 0,73ünü bu amaçla ayırabilmektedir. Bir
başka deyişle, bu kaynak millî gelirin yüzde 1inin
altındadır. Peki Dünya ülkeleri nerede? Rekabet edebileceğimiz
ülkelerin durumu nedir? dersek, örneğin AB ülkeleri ortalaması, bu
rakam yüzde 2nin üzerinde, ABDde yüzde 3e yakın, İsrailde ise
yüzde 5e yakındır, yüzde 4,85.
Şimdi, sizlere şunu
söylemek istiyorum bu rakamların ardından: Bazı savunma
amaçlı projelerde ortağımız olan İsraille
Maalesef,
bu konuda da kamuoyunda çok ciddi anlamda bilgi kirlenmelerine yol açacak
değişik açıklamalar yapılmıştır ama gerçek
şudur ki: İsraille Türkiye bazı projelerde ortaktır. Bir
tarafta millî gelirinin yüzde 5ini bu amaçla ayıran bir ülke var,
diğer tarafta ise millî gelirinin yüzde 1ini dahi ARGE harcamalarına
ayıramayan bir Türkiye var. Bunun
karşılaştırmasını sizlere ve kamuoyunun
dikkatlerine sunmak istiyorum.
Bir diğer konu: 2010
yılı Dünya Bankasının son güncel verileri dikkate alındığında,
ülkemiz kişi başına düşen millî gelir açısından
133 ülke arasında 63üncü sırada yer almaktadır. Ekonomisinin
büyüklüğü açısından orta gelir grubuna sahip olan ülkeler içerisinde
17nci sırada yer alıyor. Büyüklük açısından, yine, dünya
ülkeleri arasında 17nci sıradayız. Ama bizden önceki, birinci
sınıf ülkeler yani yüksek gelir düzeyli ülkeler grubunda yer alan 46
ülke içerisinde yer alamayan Türkiye, ikinci grup yani orta üstü gelir
grubundaki 32 ülke içerisinde 17nci sırada, toplamda ise 133 dünya ülkesi
arasında 63üncü sırada yer almaktadır.
Aynı yayının
bilim ve teknoloji açısından göstergeleri dikkate
alındığında, bu açıdan ise, maalesef, ülkemiz 69uncu
sırada yer alabilmekte. Yani bilim ve teknolojiye yatkınlık ve
yararlanma indeksi olarak tanımlanan ve 68 alt gösterge dikkate
alınarak hesaplanan bir gösterge açısından dünya ülkeleri
arasındaki yerimiz öğrenilmek istenilirse, biraz önce de
belirttiğim gibi, maalesef 69uncu sıradayız ama daha da kötü
olanı, son üç yılda ülkemizin bu alandaki sıralaması 14
sıra gerilemiştir.
Dolayısıyla, AKP
İktidarının son dönemde bilim ve teknolojiye
ayırdığı kaynakların yetersiz olduğu ülkemizin
içinde bilindiği gibi, uluslararası kriterler açısından
diğer dünya ülkeleri tarafından da bilinmektedir. Bu kötü gidişe
Dur. demek zorundayız ve ülkemizin bilim ve teknolojiyle ilgili
sıralamasını dünya ülkeleri arasındaki yeri
açısından daha yükseklere çıkarmak zorundayız. Buna
hepimizin inandığını ve samimi olarak katkı yapmak
için çalıştığını hepimiz bilmekteyiz.
İleri teknoloji
ihracatında 2007 yılı sonu rakamlarıyla ülkemiz, maalesef,
bu 133 ülke arasında 93üncü sırada, faydalı patentlerde 74üncü
sıradadır. Bilim ve teknolojinin yaygınlaştırılmasında
kamu sektöründe hükûmetin başarısında ise 87nci
sıradayız. Dolayısıyla, Hükûmetin son dönemde bilim ve
teknoloji alanında, özellikle kamuda bilim ve teknolojinin
yaygınlaştırılması konusunda ne kadar geri
kaldığını bu rakam bize açıklamaktadır.
İnovasyon amaçlı
riskli iş kurmada sermaye kullanılabilirliği kriteri dikkate
alındığında, eğer 1 çok zor, 5 de çok kolay olarak
sınırlandırma yapılırsa, Türkiye, dünya
ortalamasının çok altında ve 107nci sırada yer almaktadır.
Yani özellikle inovasyon amaçlı riskleri karşılamada çok istekli
olmadığımız ve bu işin
kaldırılabilirliğinin çok kolay olmadığı
açıktır.
Son teknolojiye uyumluluk
açısından ülkemiz daha iyi bir sırada, 47nci sırada yer
almaktadır ve dünya ortalamasının üzerindedir. Özetle,
Türkiyemiz, teknolojiye yatkınlık açısından iyi ama engellerin
kaldırılmasında çok ciddi sıkıntıların
olduğu ve yaşandığı bir ülke durumundadır.
Değerli milletvekilleri,
biraz önce de belirttiğim gibi, Haziran 2010da görüştüğümüz bu
yasa tasarısı bugüne kadar çoktan yasalaşmış
olmalıydı. Geç de olsa bugün burada görüşüyor olmamızı
yine bir artı olarak değerlendirmek istiyorum.
Tabii, tasarının
bazı teknik düzenlemelerine ek olarak sıkıntılı olan
bir maddesi 7nci maddeye getirilen ek maddedir. Bu maddede orman
alanlarının teknoloji bölgelerinde yapılan ARGE
çalışma sonuçlarının uygulamaya geçirilmesinde özel/süreç
denemelerinin ve bazı özellikle otomobil sektörünün içinde bulunduğu
ARGE çalışmalarının deneme testlerinin yapılabilmesi
amacıyla tahsisi söz konusudur. Bu amaçla, biz, muhalefet şerhinde
bulunduk ancak muhalefet şerhimizin tasarı metninde de
görüleceği gibi içeriği son derece açıktır.
O dönemde Sayın Bakana
bu konuyla ilgili açıklık getirmesini bizzat grubum adına ben
talepte bulundum. Sayın Bakan da bazı açıklamalarda bulundu,
özellikle bilişim vadisi ve süreç testleri konusunda bu tür ormanlık
alanlara ihtiyacımızın olduğunu ifade etti. Kendisine
bununla ilgili net, somut il ya da bölge bazında görüşünün olup
olmadığı sorulduğunda yine ona bir açıklık
getirdi, Yaklaşık 10 bin dönümlük bir alanı bu iş için
kullanmamız gerekiyor. Kendisinin tutanaklarda geçen ifadelerinden özetle
size bir kısmını aktarmak istiyorum. Teknoloji
geliştirmeyle alakalı bir sıkıntı mı var? Evet,
var. Şöyle var: Mesela bizim yürüttüğümüz iki tane projeden
bahsedeyim size. Bunlardan bir tanesi Bilişim Vadisi Projesi. Bilişim
Vadisi Projesi, bizim Bakanlığımızın yürüttüğü
bir proje, koordinasyonunu da biz yapıyoruz. Hükûmet programında da
bize verilmiş bir görev, yıllık programlarda da Sanayi
Bakanlığına verilmiş bir görev. Biz, bunlarla ilgili
çalışmaları yaptık. Bize yaklaşık 10 bin dönümlük
bir alan bu iş için gerekiyor. Bunu ilk etapta 2-3 bin dönümlük bir alanda
da sürdürebiliriz, genişleterek 10 bin dönümlük bir alana doğru da
yayabiliriz. Bilişim vadisinin hayata geçirilebilmesi için bütün
organizasyonu, altyapıyı bizim burada kamu olarak
oluşturmamız gerekiyor ve 5 bin dönümlük, 2 bin dönümlük bir
alanın bilişim vadisi olabilecek diğer -onun kriterleri var-
çalışmalarla ortaya çıkmış kriterlere uygun bir
alanın oluşturulabilmesi için muhtemelen elimizde bazı yerler
orman arazilerine tekabül edecek ve bunların da tahsisi bu iş için
gerekecek ama şu andaki mevzuata göre bu tür faaliyetlere tahsis
yapamıyoruz. Turizm Kanununda mesela oteller için tahsisler yapabiliyoruz,
yaptık da nitekim. gibi bir açıklamada bulunmuştur. Ben
şimdi Sayın Bakanı açık yüreklilikle -tabii Sanayi
Bakanımız burada yok- yüce Meclise bu konuda açıklama yapmaya
davet ediyorum. Eğer bu talep Otomotiv Sanayicileri Derneğinin talebi
olarak yüce Meclisin huzuruna geliyor ve süreç testlerinin, otomobillerle
ilgili testlerin yapılması konusundaki Akdeniz Bölgesindeki bir
alanın tahsisi için ise burada Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına
şunu söylüyorum, buna Evet diyoruz. Ancak bu Derneğin ve sektörün
talebi yaklaşık 4 bin dekar dolayındaki bir taleptir. Şimdi
Sayın Bakan kendisinin ifade ettiği 10 bin dönümlük araziden neyi
kastetmektedir? Bilişim vadisini nerede kurmak istiyor? Bunun için
ormanlık alanlara ihtiyacı varsa açık yüreklilikle gelip burada
bizi aydınlatması lazım. Dolayısıyla, bu konuda
mutlaka Sayın Bakanın yüce Meclisi doğru bilgilerle
aydınlatması gerekiyor. Talep Otomotiv Sanayicileri Derneğinin
süreç doğrulama testi ve otomobilcilerle ilgili
sıkıntısının çözülmesi talebiyse buna Evet. diyoruz
ve destek vereceğimizi ifade etmek istiyorum ancak Otomotiv Sanayicileri
Derneğinin talebi dikkate alınarak, bunun yanında başka
konular ya da başka amaçlarla orman arazilerinin tahsisi yapılmak
isteniyorsa buna yüce Meclisin elbette ki doğru olan kararı
vereceğine inanıyoruz. Bu konunun en azından önergelerle
düzenlenip belirli amaca yönelik bir tahsise dönüştürülmesi hâlinde grup
olarak bu şerhimizin kaldırılabileceği konusunda görüş
beyan etmek istiyorum. Çünkü bunun teknik standartları 300 metreye kadar
yükseltinin olduğu bir alanı gerektiriyor. Bu alan da Akdeniz ve Ege
Bölgesinde var. Ege Bölgesinde bu denli yüksek miktarda bir arazinin
bulunması sıkıntısı dikkate alındığında,
Akdeniz Bölgesinde, özellikle de Antalya ili sınırları
içerisinde böyle bir alanın tahsisi konusunda gerekli girişimlerin
olduğunu yüce Meclisin değerli Komisyon üyeleri de bilmektedir. Siz
de Sayın Bakanın açıklamalarından, bunu daha da en yetkili
ağızdan öğrenme imkânına sahipsiniz. Bu konudaki talebe
olumlu baktığımızı ifade etmek istiyorum.
Bunun dışında,
biraz sonra önergelerle düzenlenmesini talep ettiğimiz birkaç konu daha
vardır. Örneğin, tasarının 1inci maddesine, ARGE personeli
içerisine yazılım personelinin de dâhil edilmesini istiyoruz. Çünkü
özellikle gençlerimizin son dönemde daha düşük sermaye ile iş
imkânı bulabilecekleri bu alanın mutlaka bu teknoloji geliştirme
bölgeleri içerisinde yapılacak faaliyetler içerisine dâhil edilmesinde
yarar olduğunu düşünüyoruz. Dolayısıyla, yazılım
dâhil ibaresi ve yazılımcıyla ilgili tanımlamaların
1inci maddeye konmasında yarar olduğunu düşünmekteyiz.
Bir diğer konu, önemli
bir konu, sektörden gelen bir taleptir, özellikle üniversite arazilerinin,
üniversitenin olumlu görüşü doğrultusunda, mülkiyeti kendilerinde
kalmak kaydıyla, yine teknoloji bölgelerinin talebi doğrultusunda
tahsisini mümkün kılacak bir düzenlemeye de ihtiyaç vardır. Bu konuda
da önergemizin dikkate alınacağını ve bu düzenlemenin
yapılmasının yararlı olacağını sizlerle
paylaşmak istiyorum.
Diğer bir konu, bölgenin
kuruluş tarihini izleyen ilk on yıl için kamu arazilerinin bedelsiz
olarak bu amaçla tahsisini, devam eden yıllarda ise bedeli
karşılığında ve bu bedelin, şu anda tasarıda
geçen on yıllık bedelsiz kullanım süresi sonrası ilk
yıl bedelinin, cümlede geçen yüzde 3ü oranındaki
kısmının binde 2si
olarak değiştirilmesinin doğru olacağını
düşünüyoruz. Dolayısıyla, yüksek kiralama bedelleri bu
bölgelerde faaliyet gösteren firmaları sıkıntıya
sokmaktadır. Bunun da düşürülmesi gerektiği ve böylece
uygulamada karşılaşılacak sıkıntının
çözülmesinin doğru olacağını düşünüyoruz.
Yine bir diğer konu: Bu
bölgede çalıştırılacak olan ARGE personeli ve diğer
personelin söz konusu vergi ödemelerinin dışına
bırakılması gerekiyor. Ayrıca, destek personeli olarak
çalıştırılacak olan personelin de toplam personele
oranının yüzde 10unu geçmemesi yönündeki görüşümüz, önergemiz
desteklenerek ya da ortak önerge hâline de getirilebilir. İktidar
partisinin de bu konuda aynı düşündüğünü en azından ön görüşmelerim
sırasında öğrenmiş oldum, bunu da memnuniyetle ifade
ediyorum. Bunları da eğer düzeltirsek tasarı daha anlamlı
hâle gelecektir.
Yine, Sayıştay
Kanununun değişen şekliyle bu kanunda geçen ilgili maddedeki
atfının yapılması gerekiyor, buna da ihtiyaç vardır.
Bir başka konu da, yine
ARGE ve destek personelinin 31/12/2023 tarihine kadar her türlü vergiden muaf
tutulmasına yönelik düzenlemenin buna eklenmesi hâlinde
tasarının daha olgunlaşmış bir tasarı hâline
gelmesini ve yüce Meclisin oluruyla kanunlaşmasını biz de bir an
önce bekliyoruz.
Bu duygu ve
düşüncelerle, söz konusu tasarının hazırlanmasında
emeği geçen özellikle Sanayi ve Ticaret Bakanlığının
tüm personeline, Sanayi Bakanı başta olmak üzere değerli
Komisyon üyelerimize ve katkı verecek siz değerli milletvekillerine
teşekkür ediyor, tasarının hayırlı olması
temennisiyle tekrar hepinize saygılarımı sunuyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Işık.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına Adana Milletvekili Sayın Tacidar Seyhan.
Buyurun efendim.
CHP GRUBU ADINA TACİDAR
SEYHAN (Adana) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Teknoloji Bölgeleri Kanunu ile ilgili değişiklik üzerinde Cumhuriyet
Halk Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar,
defalarca bunları dile getirdik, biz, Teknoloji Bölgeleri Kanununu
tanımlarken Cumhuriyet Halk Partisi olarak önemli şeylere dikkat
çektik. Öncelikle, bakın, birkaç önerimizi şurada sıralıyorum:
Bir kere, Türkiyede
Teknoloji Bölgeleri Kanunu, tek başına bir inovasyon, yenilik, yeni
ürün ortaya koyma, patent temin etme, kamuda inovasyonu teşvik etme ve
mevcut ürünün gelişimi çerçevesinde kurulmamalıdır. Türkiyede
bunun tanımlanabilmesi için çok ciddi bir atılıma ihtiyaç var.
Değerli arkadaşlarım, bunu yaparken de sistemli ve planlı
yapmak zorundasınız. İlk teknoloji merkezi silikon vadisidir.
Burada şu anda çalışanların sayısı, Türkiyedeki
bütün teknoparkların çalışanlarının sayısına
eşittir. Teknoparklar kurulmalıdır, bilim merkezleri kurulmalıdır,
teknoloji merkezleri kurulmalıdır, ilk üretim, ilk geliştirme
merkezi dediğimiz merkezler de kurulmalıdır, bunlara da
Türkiye'nin ihtiyacı var ancak altyapısı olmadan her yere,
yeterli personel açığı kapanmadan her yere teknopark
kurulmuş olmasının Türkiyeye çok bir faydası yoktur.
Mutlaka kuracağınız teknoloji merkezlerinin
altyapısını oluşturmanız, liyakat sahibi, yetenekli
iş gücünü de temin etmeniz gerekir.
Peki, şu anda Türkiyede
altyapısı olmayan, gelişmemiş yerlere teknopark kurulmalı
mı kurulmamalı mı? Kesinlikle kurmalısınız,
kesinlikle çünkü İtalyada ilk teknopark, gelişmemiş yere
kurulmaktadır ama gelişmemiş her yere teknopark kurulmaz, bizim
kastımız budur.
Teknoparkın genel
altyapısı;
1) Kamunun
katılımını sağlamak,
2) Üniversitenin
katılımını sağlamak,
Eğer ürün
geliştirecekseniz, KOSGEBin, KOSGEB bünyesinde ürün gelişiminin
katılımını sağlamak temel hedeftir.
Bunun dışında,
yeni buluşların dünyaya açılımını sağlamak
ve bu alandaki bilgi paylaşımını sağlamak hedefiniz
olmalıdır.
Değerli arkadaşlar,
soruyorum: Son yıllarda açılan bütün teknoparklarımızda bu
gelişmiş hizmetleri verebilmek mümkün mü? Oraya bilim adamı
götüreceksiniz, oraya liyakatli çalışan götüreceksiniz, oraya sermaye
aktaracaksınız, üstelik o sermayede risk sermayesi problemini
çözeceksiniz. Bunu yapamadığınız sürece,
teknoparklarınız kuruluyor, içinde üç tane işletme duruyor. Biz
teknoparklarımızı Sonra gelişir. diye temel
attığımız yerler olarak görürsek, öyle,
binalaştırdığımız harabe sanayi sitelerine dönüştürürüz
ki Türkiye'nin yüz akı olarak göreceğimiz yerler Türkiye'nin
umutlarının kırıldığı alanlar olur. Buraya
dikkat çekmek istiyorum, bu bir.
Değerli arkadaşlar,
ilk girişim merkezleri çok önemlidir. Burada, ilk girişim
merkezlerinde gençleri istihdam ediyoruz, bunların iş alanı
yaratmasını sağlıyoruz. Genelde teknoparkın
içerisindeki ilk bina zaten ilk girişim merkezi olarak kurulur. Bu ilk
girişim merkezlerini Türkiye'nin artık uluslararası ilk
girişim merkezleri olarak düzenlemesi şarttır. Buradaki
kastım şudur: Eğer siz uluslararası bilgi birikiminden,
uluslararası teknoloji birikiminden yararlanmazsanız, eğer
teknoparklarınızı açarken ortak hedefler koyup ortak
teknoparklar oluşturamazsanız, siz sadece diğer patentlerin
altında ezilmiş bir kurumsal yapı olmaktan ileri gidemezsiniz.
Bakın, bunun
dışında, yine biz Cumhuriyet Halk Partisi olarak zaten inovasyon
ve yenilik merkezlerini destekliyoruz, bu merkezler açılmalı,
bunların hepsi teknopark değil.
Değerli arkadaşlar,
her alanı teknopark olarak da görmemek lazım. Örneğin, herhangi
bir ürün, herhangi bir yapı, herhangi bir ürün geliştirmenin tek
alana dayalı yapıldığı yerlerde -bilim merkezleridir,
teknoloji merkezleridir- bizim bunu da desteklememiz lazım, mevcut ürününü
geliştirmek isteyen insanlara yer açabilmemiz lazım. Örneğin
bakın, tarım konusunda ciddi gelişmeler oldu ve tarımsal
ürünlerde gen bankasında bir çalışma yapıldı,
teknoloji geliştirme merkezlerinde bunlar kuruldu ve tohumda öyle genler
elde edildi ki, öyle çalışmalar yapıldı ki Türkiye
açısından çok önemsiyorum.
Bir diğer dikkat etmemiz
gereken şey de geliştirdiğimiz ürünü patente bağlamak.
Değerli arkadaşlar, Türkiyede ithalatta çok ciddi
sıkıntılar yaşıyoruz ama ürettiğimiz şeyi
ihraç ediyoruz. İhracatta patente ödediğimiz maliyet yüzde 18leri
buluyor. Bunu dikkate alarak, biz mutlaka Türkiyede patent gelişimini
ölçü alarak teknoloji merkezlerimizi de oluşturmalıyız.
Eğer siz gen bankası kurar, geliştirir, patentini
almazsanız, o patenti İngiltere, Almanya, başka bir ülke alırsa
mahkûmiyetiniz devam edecek demektir. Aynı anda birlikte düzenleme
yapmalısınız.
Özellikle, değerli
arkadaşlar, yine şunu söyleyeyim: Bilim parklarında bunlar da
kurulmalı, teknolojimiz geliştirilmeli ama araştırma
parklarında ve teknoloji parklarında sadece prototip düzeyinde de bir
şey üretilebilir. Bu merkezler çok önemli. Türkiyede hangi adla
oluşturursanız oluşturun araştırma merkezlerinin
üretime geçmediği alanları da oluşturmak zorundasınız.
Her yere ben üretim merkezi kurmak zorunda değilim. Prototip üretirsiniz,
patentini alırsınız ve o merkezin amacı o alanda üretim
yapmak olur.
İkinci bir önemli nokta
yine bu prototip ve diğer üretimlerle ilgili, değerli
arkadaşlar, bakın, diyoruz ki: Devlet, kamu-özel sektör iş
birliği. Nerede? Teknoparklarda. Artı üniversiteler, artı
sanayi. Orada bir artı daha var ki Türkiye onu çok eksik yapıyor, o
da yerel yönetimlerdir. Yerel yönetimlerin sürece
katılımının sağlanması lazım. Neden biliyor
musunuz?
Şimdi,
teknoparkların temel hedeflerinden biri de iyi iş yönetimini analiz
etmek, bu insanların işini geliştirmesini sağlayacak bilgi
akışını sağlamaktır. O hâlde devlet yönetimi
dâhil olmak üzere bu da bir gelişim ister değerli arkadaşlarım.
Teknopark yönetimlerinin geliştirme ve atılım konusundaki deneyimlerini
mutlaka yerel yönetimlere ve kamuya aktarmak zorundasınız. Bunu
yapmazsanız doğru ürün, gelişmiş ürün, kötü yönetim ülkeyi
yeniden batağa götürür.
Değerli arkadaşlar,
yönetim biçiminde yenilik, üründe yenilik, ARGEde yenilik Türkiye'nin temel
hedefi olmalıdır. Bu, devlet yönetimi dâhil olmak üzere kamuda ve
kamu yönetiminde inovasyon diye bir deyimi, biz ruhumuza, beynimize oturtmak
zorundayız. Türkiye'nin çektiği ciddi sıkıntılardan
biri de budur.
Değerli
arkadaşlarım, ARGE gelişimi, aslında herkesin
desteklediği ortak bir gelişim olabilmeli. Burada, biz sürekli, bu
kanunu çıkardık, yeniden bir kanun getiriyoruz. Neden biliyor
musunuz? Çünkü düşüncemiz, duygumuz, çıkış açımız
ortak değil, sürekli sıkıntılar devam ediyor. Eğer biz
bu sıkıntıları gidermezsek, Türkiye'de birçok
yatırım tesisi kapanmak zorunda kalacak.
Arkadaşlarımız
yeni bir önerge hazırlamışlar, buralarda maliyetlerin
düşürülmesini öngörüyorlar. Doğru. Buralarda kiralar
düşürülmelidir. Neden biliyor musunuz? Bakın, Türkiye'deki tablonun
bir başka yüzü şudur: Oraya giren iş yeri, ben oraya girip
vergiden yararlanayım, vergi muafiyetinden yararlanayım ve buradaki
temel vergilerden de muaf olayım, ucuz kira ödeyeyim diye girmemeli,
üniversiteler de orayı bir rant kapısı, orayı bir kiralama
merkezi olarak görmemelidir. Toplumsal bir paydada buluşturabilmek için,
biz sorumluluk sahipleri iki tarafın da haklarını koruyacak
doğru sınırlar çekmek zorundayız. Benim inovasyon merkezimi
ve teknoloji merkezimi herkes meşgul etmesin arkadaşlar. Oralar arsa
alıp boş bırakan, bina yapıp boş bırakan
gelişmemiş organize sanayi bölgeleri statüsüne dönmesin.
Değerli arkadaşlar,
Türkiye'nin diğer bir sıkıntısı lider kuruluştur.
Alanında lider kuruluş olmak kendi
araştırma-geliştirmesinin dışında, ülkenin yeni
alanlara oturmasını sağlayacak açılımı yapmakla
olur. Biz, dünyadaki liderliklerin altında yeni buluşlar yapmaya
zorlanan ülke konumuna düşürülmüşüz. Şöyle bir psikoloji var:
Kardeşim, siz bilişim alanında hardware donanıma
yönelmeyin. Neden? Bulan bulmuş zaten, buna yönelmeye gerek yok, buna
yetişemeyiz. Peki, onu kaldırdınız attınız.
Softwarede büyük eksikliğiniz var. Softwarede çok can çekişmeye
gerek yok. Peki arkadaşlar, neye yöneleceğiz? Ülkemizdeki yer
altı kaynaklarını uç ürüne dönüştürmeyeceğiz. Bir
araştırma tesisimiz bir türlü üretime gitmiyor, patent
alamıyoruz ve en büyük sorunlarımızdan biri, patenti sanayiye
yansıtamıyoruz. Nasıl ilerleyeceğiz? Nasıl lider
olacaksınız? Liderliğin temel amacı patenti sanayiye
yansıtabilmek. Lider ülke de budur, lider kuruluş da budur, patent
oluşturmak, uç ürün sağlamak ve sanayiye yansıtmak.
Arkadaşımız
söyledi, bilişim alanında Türkiye'nin ciddi desteğe
ihtiyacı var. Türkiye'nin yazılım alanı Türkiye'nin
gelecekteki sanayi temel değerlerinin gelişmesine yol açar. Yüksek
teknoloji mutlaka yüksek düzeyde yazılımla eşdeğerdir
değerli arkadaşlar. Bu nedenle, Türkiye'nin şu anda
yazılım noktasında bulunduğu yer maalesef içler acısıdır.
Düşünebiliyor musunuz arkadaşlar, şu örneği tekrarlamak
istiyorum, birçoğunuz bilmiyor: Biz Türkiyede en iyi üniversitelerden
bilgisayar mühendisi yetiştiriyoruz ama Türkiyede 4 bin tane, çok
düşük ücretle çalışan Hindistanlı yazılımcı
var. Hem işsizlik var hem 4 bin tane, Hindistandan
yazılımcı getiriyoruz. Öyle komik ücretlerle
çalışıyorlar ki, Türkiye, rekabet gücünü yitiriyor.
Değerli arkadaşlar,
rekabetçi, gelişimci teknoparklar, yapılar oluşturmak ucuz
iş gücünden geçmez. Orayı bir istihdam merkezi olarak görmemeliyiz.
Biz teknoparkları ne zaman liyakatli, gelişime açık istihdam
merkezleri olarak görürüz, o zaman büyük ülke oluruz. Amerika Birleşik
Devletlerinde birçok teknoparkta 250 bine yakın, ortalama, toplam
personel istihdam edilecek, orada yüksek sayıda kişilerin istihdam edildiği
yerler kurulmuş olmasına rağmen sadece 10 kişilik
teknoparklar da vardır değerli arkadaşlar. Bilgisi, becerisi
yüksek, tamamen ürün geliştirmeye yönelik teknoparklar
açılmıştır.
Değerli
arkadaşlarım, ülkemizdeki teknoparkların bir diğer
sıkıntısı, hani Çok açılmasının
faydası yok. dedim ama fiziki gelişme alanı yok
teknoparklarımızın. Benim teknoparkım doldu, yakında
bir yere yeni bir teknopark açayım. diyen de var. Tamam; teknoparkı
İngiltere gibi tanımlamayalım. Onlar diyor ki, teknoparkta:
Geniş geniş arazilere oturmuş güzel binalar, üniversite ve
sanayi iş birliği. Teknopark bundan ibaret değil. Ancak
teknoparklarınızda fiziki gelişimden uzak bir
yapılanmayı daha işe başladığınız anda
öngörürseniz, siz, sınırları ve
katılımcıları belli bir teknopark projesini gündeme getirirseniz,
bu, şu anlama gelir değerli arkadaşlarım: Orada üretim
yapan, daha doğrusu, araştırma yapan insanların prototipten
üretime geçişini sağlayacak alanları kısıtlamanız
demektir.
Peki, yapılmalı
mı? Yapılmalı; zaten kanun da yapılmasına olanak
sağlıyor. İnsanlar teknopark dışında da üretim
yapıyor ama öyle üretimler vardır ki üretim merkezini, ARGEsini
üretimden ayıramazsınız. O zaman fiziki gelişim problem
yaratır. Vergilendirmede de çok dikkat eder misiniz? Edersiniz. Burada
yapılmak istenen bir şey var: Teknopark merkezi
dışında yapılan üretimlerin -birazdan önergesi gelecek
değerli arkadaşlarım, diyor ki- dışarıda
yapılması hâlinde Vergi Usul Kanununa dâhil olsun. Tamam, dâhil
olsun ama bazı üretimler vardır ki bunu yeniden
sınırlamalıyız, yeniden tanımlamalıyız; bu
üretimler teknopark içerisinde yapılmalı ve aynı üretimin
pazarlanması konusunda teşvik de sağlanmalı, bunların
risk sermayesi artırılarak üretimine devam da edilmelidir.
Değerli arkadaşlar,
teknokentlerin, sanayi-üniversite iş birliği dışında
bir de pazar problemi var. Türkiyede, özellikle, yaşanan en büyük problem
pazar problemidir; tarımda da bu problemi yaşıyoruz, sanayi
ürününde de bu problemi yaşıyoruz, bizi ciddi kayba götürüyor. O
nedenle, mademki biz liyakat alanlarına dağılan bir pazar
politikası uygulayabiliyoruz devlet anlayışı olarak,
teknoloji merkezlerinin de büyük bir bölümünü, ürünlerini
pazarlayabileceği ve üniversitenin, sanayinin, yurt dışı
fuarlarla ilişki kurarak yeni pazarlama alanları
yakalayabileceği kurumlar hâline getirmek zorundayız. Bakın,
teknopark geliştirir ve bir işi iş yerine verir; prototipini
verir, yazılımını verir. Kendi ürününü geliştirdikten
sonra tesisine koyar, patentini alır ve bu patentini verir. E, peki,
bunların hepsini verebiliyorsa, Türkiye içerisinde yapılabiliyorsa,
dünya pazarına neden açamasın değerli arkadaşlar?
Türkiye'nin almış olduğu patentin yanında yurt
dışına verdiği patentte elde ettiği geliri bir görseniz
Verdiği patent ücretinin yüzde 1i seviyelerinde bir gelir elde ediyoruz
patentten, arkadaşlar. Böyle bir ülkenin kalkınması,
ithalat-ihracat arasındaki açığını ortadan
kaldırması mümkün olabilir mi? Olamayacak tabii ki.
Değerli
arkadaşlarım, yine teknoparklarda sağlamamız gereken bir
şey daha var, bilgi paylaşımı; Türkiye'nin en büyük
problemlerinden biridir bu. Buna da yine önemsediğim için vurgu yapmak
istiyorum. Açık inovasyon deyimine Türkiye'nin alışması
lazım. Hani bir gencimiz çıkıyor, Türkiyede başka bir
alanda bir şey yapmak istiyor, TÜBİTAK teşvik veriyor, bir
başkası teşvik veriyor, elinde proje var.
Katılımcı kim? Onay verdiğimiz kişiler. Peki, onay
vermediğimiz, bu alana gelemeyen kişilerin istediği zaman
gelmesini, çalışmasını sağlayacak ortamları kim
yaratacak? Yine biz, özellikle yazılımda.
Değerli arkadaşlar,
açık inovasyon elinizdeki bilgiyi, elinizdeki mevcut teknolojiyi,
elinizdeki mevcut ürünü dışarıdan insanlara
kullandırmaktır ve onların elde ettiği yeni
buluşları da fikrî ve mülki haklar çerçevesinde satın
alabilmektir. Bu, şu demektir? Türkiyede gelişmeyle ilgilenen
teknoparklar dışında ne kadar insan varsa -bir üniversite
hocası emekli olmuştur, evinde çalışıyordur ama
projesine teşvik alamamıştır- açık inovasyondan yer
bulsun, ürününü üretsin ve fikrî haklarını alabilsin, patentinin
karşılığını alabilsin, o şirket onu
değerlendirebilsin. Bu ülkede bunu yapabilen, patent alıp patentini
üretime geçiremeyen o kadar fazla bilim adamı var ki arkadaşlar. Onun
için Türkiye çok önemlidir. Gelişen ülkelerin en fazla önemsemesi gereken
şey budur, bilinçli, gelişmiş insan gücünü üretime katabilmek.
Değerli arkadaşlar,
patent dışında şunu da yapmak zorundayız: Rekabette
araştırma kurumları birbirini kesmemelidir. Eğer
çıkardığınız kanunla mevcut teknopark içerisinde firmaların
birbiriyle rekabetini eşit koşullarda sağlamazsanız,
teknoparkların birbiriyle rekabetini eşit koşulda
sağlamazsanız o teknoparklar içerisinde firmaların ölümüne ilan
çıkarmış olursunuz.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Seyhan.
TACİDAR SEYHAN (Devamla)
Ben teşekkür ediyorum.
BAŞKAN - AK
PARTİ Grubu adına ve
şahsı adına Malatya Milletvekili Sayın Mücahit
Fındıklı.
Buyurun efendim. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA M. MÜCAHİT FINDIKLI
(Malatya) - Sayın Başkan, çok
değerli milletvekili arkadaşlarım; ben de bütün hatipler gibi,
sözlerime başlamadan evvel Türk siyasi tarihine, Türkiye Cumhuriyeti
siyasi tarihine önemli damgalar vurmuş, toplumda
karşılığını bulmuş ve kendi inanç
değerleriyle siyaset yapmayı bu ülkeye öğretmiş ve
-gençken- birçok gencin elinden tutmuş ve millî görüş hareketinin,
aynı zamanda Saadet Partisinin Genel Başkanı Profesör Doktor
Necmettin Erbakanı saygıyla, hürmetle anıyorum. Allah mekânını
cennet etsin. Sivil bir siyasetçinin cenazesi de yine sivil olarak kalktı
ve milyonlarca insanın göz yaşlarıyla ve dualarıyla cennete
uğurlandı diye tahmin ediyoruz. Allah gani gani rahmet etsin,
mekânı cennet olsun. Ondaki irade, ondaki kararlılık bütün siyaset
âlemine ve gençlerimize örnek olsun diyorum.
Çok değerli
arkadaşlar, Teknoloji Geliştirme Bölgeleri Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı
üzerinde AK PARTİ Grubu adına
söz aldım.
Konuşmama genel bir
değerlendirme ile başlamak istiyorum. Türkiye ekonomisinin son sekiz
yıldır önemli yapısal dönüşüm geçirdiği hepimizin
malumudur. İstikrarlı ve itibarlı bir ekonomi hâline
gelmiştir Türkiye. İktidarımızın ekonomi
politikasını bir cümle ile özetlemek gerekirse, bu politika, güçlü
makroekonomik yapı üzerine rekabetçi bir özel sektörün oluşturulması,
gelir ve refahın adil paylaşımı ve bunların
sürdürülebilirliğinin sağlanmasıdır. Çünkü biz, gerçek
başarının, uzun dönemli, sürdürülebilir, istikrarlı
programlarla mümkün olacağına inandık. Hiçbir zaman
makroekonomik yapılarla yetinmedik, bunu, her zaman reel alanı
güçlendirecek şekilde planladık ve uygulamaya koyduk.
Sanayimiz için bir vizyon
belirledik, kendimize hedefler koyduk. Çok şükür bugün
iktidarımızın döneminde, tüm dünyayı kasıp kavuran bir
ekonomik krize rağmen bu hedeflerimize ulaştığımızı
rakamlarla görüyoruz. Sadece biz görmüyoruz, uluslararası kuruluşlar
ve yatırımcılar, zaman zaman bizim beklentilerimizden daha
yüksek oranlarda olumlu tahminler yapıyorlar.
2010 yılında
beklentilerimizin üzerinde gerçekleşen büyüme performansı, 2010-2011
yıllarında ortalama yüzde 5in üzerinde büyüyecek iki Avrupa
ülkesinden biri olmamız, ülkemize, yatırımcımıza büyük
moral ve güç veriyor. Bu başarı tesadüf değildir.
Türkiye ekonomisinin krizden
güçlü bir şekilde çıkması, dünyadan pozitif yönde
ayrışması kendiliğinden gerçekleşmedi.
Sağladığımız siyasi ve ekonomik istikrar ve
gerçekleştirilen yapısal reformlar sayesinde sağlam
makroekonomik temellere sahip bir ülke olarak krize karşı direnç
gösterdik.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; ekonomi bir yönetim işidir, iyi
yönetilmelidir, gelişmelere uzun vadeli bakılmalıdır.
Krizin ilk günlerinde Başbakanımız Kriz bizi teğet
geçecek. dediğinde bazı kesimleri ikna edememişti. Nitekim,
kendilerinin söylediği gibi olmuş, kriz bizi korktuğumuz kadar
etkilememiştir. Küresel krizi iyi yönetmemiz, pek çok ülkenin içine
düştüğü bunalımdan, genel bir bunalım ortamından
pozitif yönde ayrışmamızı sağlamıştır.
Kriz yönetiminin temel parametreleri gereği makro veriler ve hedeflerle
sınırlı kalmadık, reel sektöre destek olmak, istihdamı
teşvik etmek ve finansman kaynaklarını çeşitlendirmek
amacıyla çok sayıda önlemi hayata geçirdik.
Sanayi politikamızda
daha ileri teknoloji üreten ve daha yüksek katma değer yaratan bir üretim
yapısına kavuşmak yönünde ciddi adımlar attık, atmaya
devam ediyoruz.
ARGE reformunu yürürlüğe
koyduk. ARGE reformu ile verimliliği yüksek, inovasyona dayalı teknolojiyi,
yoğun üretimi destekledik ve desteklemeye devam ediyoruz.
Kişi başına
ARGE harcaması 2002 yılında 46 dolar iken, 2008
yılında 94 dolara kadar çıkmış bulunmaktadır.
Türkiye, 500den fazla
çalışanı olan büyük firmalar bazında dünyada en çok ARGE
faaliyetinde bulunan ülkelerden biridir.
Türkiye'nin rekabet gücünün
artırılması için altyapı yatırımlarının
öneminin farkındaydık. Bununla ilgili, bölünmüş yol
uzunluğu 2003 yılında 6 bin kilometre iken, 2010 yılı itibarıyla
19 bin kilometreye ulaşmış, 2012 yılı hedefimiz 22,5
bin kilometrekaredir.
Demir yollarında da
yatırımlarımız devam etmekte. Başta
Ankara-İstanbul, Ankara-Konya, Sivas ve Halkalı-Kapıkule
hatları olmak üzere toplam uzunluğu 2.297 kilometredir ve toplam
yapım bedeli 10,4 milyar dolar olan hızlı tren projelerimizin
yapım çalışmaları devam ediyor. Son sekiz yılda
ortalama 135 kilometre yeni demir yolu döşenmiştir. Bu, 1951-2002
yılları arasında yılda ortalama 18 kilometre yeni demir
yolu yapıldığı dikkate alınırsa, çok ciddi bir
artış demektir.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; dünya ticaretinde bilginin
ağırlığı giderek artmaktadır. Bu nedenle
eğitilmiş nüfus çok önemlidir. Kaliteli beşerî sermayeye sahip
olan ülkeler kalkınmada da önde olan ülkelerdir. Bu bilinçle 2011
yılında Millî Eğitim Bakanlığı bütçesini yüzde
20,8 oranında, üniversitelerimizin bütçesini de yüzde 23 oranında
artırma imkânına kavuşmuş bulunuyoruz.
Hepimiz bugün
yaşadığımız çağın değişime entegre
olabilmeyi zorunlu kıldığını, değişime ayak
uyduramayan kurum ve alanları yok olmaya mahkûm ettiğini biliyoruz.
Geleneksel sektörlerin
değişim ve dönüşümü gerekiyor. Bu kapsamda
markalaşmayı ve özgün ürün geliştirmeyi teşvik etmek
gerekiyor. Biz de bunu yapıyoruz. Geleneksel sektörlerin bilgi yoğun
teknolojik üretime geçmesini, yenilenmesini destekliyoruz.
İşsizlik,
bildiğiniz gibi, tüm dünyanın en önemli sorunu; hem yapısal hem
konjonktürel nedenleri var. AK PARTİ İktidarı, işsizlikle
mücadele için hiçbir zaman geçici önlemler peşinde olmadı, hiçbir zaman
da uçuk ve hayalî hedefler belirlemedi çünkü biliyoruz ki işsizlik,
yapısal çözümler gerektiren bir meseledir ve çok yönlüdür, pek çok tedbir
ve programın bir bütünlük içerisinde değerlendirilmesini gerektirir.
2010 yılında ortalama işsizlik oranı yüzde 12, bugün
-açıklanan rakamlarla- yüzde 10 küsurlara kadar gerilemiştir.
Önümüzdeki birkaç yılda yapısal reformlarla bu oran daha da
aşağıya çekilecektir.
Bunlara ekleyebileceğim
son hatırlatma: Son altmış yılın en büyük krizine
rağmen, göreve geldiğimiz 2002 yılında 3.492 dolar olan
kişi başına millî gelirin bugün 10 bin doların üzerine
çıkmış olmasıdır.
On-on beş yıl önce
hepimize hayal gibi gelen enflasyonun tek haneli rakamlara düşürülmesi
bugün gerçekleştirilmiştir.
Değerli milletvekilleri,
Türk sanayisi, orta ve yüksek teknolojili ürünlerde Avrasyanın üretim
üssü olmak gibi bir vizyonla hareket ediyor. Türk sanayisinin rekabet
edebilirliğinin ve verimliliğinin yükseltilerek dünya
ihracatından daha fazla pay alan, ağırlıklı olarak
yüksek katma değerli ve ileri teknoloji ürünlerinin üretildiği,
nitelikli bir iş gücüne sahip, çevreye ve insan hayatına duyarlı
bir yapıya geçişini sağlamak için ilgili, başta Sanayi
Bakanlığı olmak üzere, tüm kurumlarımız uyum
içerisinde çalışmaktadır. Bu konuyla ilgili bazı önemli
düzenlemeler bizim yasama dönemimizde yürürlüğe girdi. Şahsen
sanayici geçmişi olan bir arkadaşınız olarak bu sürece
katkı vermiş olmaktan dolayı mutluyum.
Biraz önce de ifade
ettiğim gibi, günümüz dünyası değişimi zorunlu
kılıyor. Bu, teknolojik ve bilimsel gelişme ve yeterlilik
üzerine kurulan bir değişimdir, dönüşümdür. Sanayinin rekabet
gücünün olmazsa olmazı teknolojik güçtür. Emek yoğun üretimden bilgi
yoğun üretime geçişin oyuncularından biri olmak gerekiyor. Teknolojiyi
tüketen değil, üreten bir ekonomi olmanın gereği
yenilikçiliği zorluyor.
Rekabet gücümüzü ve
istihdamı artırmak için bilimsel verileri teknik ve ticari
başarıya dönüştürmek zorundayız. İhracat odaklı
ve rekabet gücü yüksek bir yapıya kavuşmak için, sanayimizin ürün ve
üretimlerinde yenilik gerçekleştirilebilmesini teşvik etmek
durumundayız. Bu da, araştırma-geliştirme faaliyetlerinin
etkinliğinin artırılması ile mümkündür. Burada da akla
hemen bilimsel bilginin vakit kaybetmeden teknoloji ve üretimin hizmetine
sunulması geliyor.
Üniversiteler,
araştırma kuruluşları ve kamu, özel sektör sanayi
kuruluşları arasındaki iş birliğinin
geliştirilmesi ve güçlendirilmesi için dünyanın her yerinde teknoloji
parkları ve teknoloji geliştirme bölgeleri bulunuyor. Ülkemizde
teknoloji geliştirme bölgelerinde sanayiciyi,
araştırmacıyı ve üniversiteleri bir araya getiren,
teknoloji yoğun üretime geçişi sağlayan uygulamalar 2001
yılında yürürlüğe giren 4691 sayılı Kanunla
başlamış. Hem yürürlükteki kanunda hem de söz konusu kanunda
değişiklik getiren, görüşmekte olduğumuz bu tasarıda,
teknolojik bilginin üretilmesi, katma değeri yüksek ürünler üretilmek
suretiyle ticarileştirilmesi, ürün ve üretim kalitesinin yükseltilmesi,
üretim maliyetlerinin düşürülmesi, ileri teknoloji yatırımı
yapacak sermaye girişinin temin edilmesi, nitelikli iş gücünün
istihdam edilmesi gibi amaçlar sıralanıyor. Buna göre bu
tasarının en önemli getirisi, teknolojiyi geliştirme
yatırımlarına gücü yetmeyen, tek başına ARGE birimleri
kuramayacak olan küçük ve orta ölçekli işletmelere hizmet verilerek yeni
teknolojilerle uyumunun sağlanmasıdır. 2010 yılında
teknoloji geliştirme bölgelerinin sayısı 38 olup bunların
26sı şu anda başarılı faaliyetlerine devam
etmektedirler.
Değerli milletvekili
arkadaşlarım, 4691 sayılı mevcut Kanunun bazı maddeleri
Anayasa Mahkemesi tarafından 2003 yılında iptal edilmişti.
Nedeni de Kanunda yer alan yönetici şirkete kamulaştırma yapma
yetkisi ve ruhsat izinlerinin verilmesinin kamu yararına aykırı
bulunmasıydı. Dolayısıyla bu tasarı hem Anayasa
Mahkemesinin iptali sonucu ortaya çıkan hukuki boşluğun
giderilmesine yönelik olarak hazırlanmış hem de daha etkin bir
mekanizma kurulması amacıyla yeniden gözden geçirilerek diğer
maddelerde de değişikliğe gidilmiştir. İptal edilen
hükmün yerine, imar planları ile uygulama projelerinin, bölgelerde
yapılacak inşaatlara ilişkin izin ve ruhsatların
Bakanlık tarafından onaylanması hükme bağlanarak kamu
yararının ihlali nedeniyle iptal gerekçesine uygun yeni bir düzenleme
getirilmektedir. Yani yönetici şirket ruhsat ve izin yetkilisi olmaktan
çıkarılmıştır.
Yine, bunun
dışında, hazineye ait arazilerin de bölge yönetici
şirketine ilk yıl bedeli olarak emlak vergisi değerinin yüzde
3ü bedelle tahsisinin sağlanması, bölge yönetici şirketi ve
bölgede faaliyet gösteren firmalara etkin bir denetim ve performans kriteri
sisteminin getirilmesi de sağlanmaktadır. Bu amaçla, bölgelerin
kuruluşuna karar veren Değerlendirme Kuruluna Maliye
Bakanlığı da dâhil edilmektedir. Bu hazineye ait arazilerin
bölge yönetici ve şirketine ilk yıl bedeli olarak emlak vergisi
değerinin yüzde 3ü bedelle tahsil edilmesi, beş yıldan sonra da
yine emlak bedelinin binde 2siyle alakalı bir değişiklik
maddesi konusunda gruplar arasında da bir uzlaşma yakınlaşması
görülmektedir. Bu da, eğer böyle bir değişiklik maddesi gelirse
fevkalade sektörün lehine olacaktır. Ayrıca, gerekli finansal
yeterlilik kriterlerini de sağlamaktadır.
Bu çerçevede 4691
sayılı Kanunun Tanımlar başlıklı 3üncü
maddesi değişmiş, bazı kavramlar güncelleştirilerek
yeniden tanımlanmış ve kuluçka merkezi, teknoloji transfer
ofisi gibi yeni tanımlar eklenmiştir.
Yine, teknoloji
geliştirme bölgelerinin kuruluşuna ilişkin hükümleri düzenleyen
4üncü maddesi değiştirilmiş, geniş ve
ayrıntılı bir şekilde yeniden
yazılmıştır.
Bölge yöneticisi
şirketinin yapısına ilişkin hükümleri içeren 5inci madde
değiştirilmiş, kooperatiflerin ortak olabilmesi hükme
bağlanmıştır. Ayrıca, yerel yönetimlerin yönetici
şirketlere ortaklığı için belediye meclis kararı
yeterli kabul edilmektedir.
Bölgelerde destek ve
muafiyetler yeniden düzenlenmekte, bu çerçevede 8inci madde
değiştirilerek yönetici şirket damga vergisi ve harçlardan muaf
tutulmaktadır. Mevcut kanun da zaten her türlü resim, vergi ve harçtan
muaf demekte ancak uygulamada damga vergisi uygulaması nedeniyle yönetici
şirket sorunlarla karşılaşmaktaydı. Ayrıca,
mevcut kanunda artık su bedelinden muafiyet zaten kapsanıyordu.
Yine 4691 sayılı
Kanunun Uygulanmayacak hükümler başlıklı 10uncu maddesi
değiştirilmektedir. Çünkü 2001 yılından bu yana yeni
kanunlar yürürlüğe girmiş, 4691deki kanunlar hükmünü
yitirmiştir. 1050 sayılı Muhasebei Umumiye Kanunu, 832
sayılı Sayıştay Kanunu, 2886 sayılı Devlet
İhale Kanunu hükümleri ve bu Kanun kapsamında yer alan bölgelerdeki
faaliyetler için uygulanamaz. denmekteydi. Bu kanunlar
değişmiş, 5018 sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol
Kanunu, 832 sayılı Sayıştay Kanunu, 2886 sayılı
Devlet İhale Kanunu ve 4734 sayılı Kamu İhale Kanununun
teknoloji geliştirme bölgelerinin faaliyetlerinde uygulanamayacağı
düzenlenmiştir.
4691 sayılı
Kanunun geçici 2nci maddesi değiştirilmiş, 5746
sayılı ARGE Faaliyetlerinin Desteklenmesi Hakkında Kanuna
paralel olarak personel ücretlerinde uygulanacak vergi istisnasının
süresi 2013 sonundan 2023 sonuna alınmıştır.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; tasarının kanunlaşma sürecinde
katkılarından dolayı başta Sanayi Bakanımız olmak
üzere Komisyonumuzun Değerli Başkanı ve üyelerine, bu kanunun
bugün gündeme gelmesinde öncülük eden sayın grup başkanlarına,
özellikle Grup Başkanımıza ve yine Sanayi
Bakanlığımızın ilgili personellerine,
Müsteşarımıza ve buna emek veren değerli
arkadaşlarımıza teşekkür ediyoruz.
Bu kanunun, verilecek
önergelerle daha iyi bir konuma geleceğine inanıyor ve
katkısı bulunan herkese teşekkür ediyor, hepinize saygılar
sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Fındıklı.
Şahsı adına
Van Milletvekili Kayhan Türkmenoğlu.
BEKİR BOZDAĞ
(Yozgat) Efendim, yok.
BAŞKAN
Görüşmüyor, konuşmuyor, peki.
BEKİR BOZDAĞ
(Yozgat) Çektik, çektik, sözlü talebimiz yok.
BAŞKAN Tamam efendim.
Soru-cevap işlemi
gerçekleştireceğiz.
Sayın Taner, buyurun
efendim.
RECEP TANER (Aydın)
Sayın Bakan, tasarının 7nci maddesinde, merkezlerin
kurulması için orman alanlarının bir ay içinde Çevre Orman
Bakanlığınca bedelsiz olarak tahsis edileceğinden
bahsedilmektedir.
1) Bu, Orman Kanununa uygun
mudur?
2) Merkezlerin kurulması
için hazine arazileri yetersiz midir ki ormanlık alanlar tahsil
edilmektedir?
3) Uygulama, ülkemizin orman
alanlarını tahrip edecek bir uygulama değil midir?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür
ederim.
Sayın Uslu
CEMALEDDİN USLU (Edirne)
Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
İlgili Bakan yok ama
Sayın Müsteşar burada, belki o konuda cevap verebilir.
Bu kanun çıktıktan sonra,
yasalaştıktan sonra bu teknoloji geliştirme bölgeleri, teknopark
sayıları nereye varacaktır kısa bir süre içerisinde ve bu
bölgelerde çalışacak personel sayısı, istihdam hacmi ne
olacaktır? Bunu öğrenmek istiyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Uslu.
Sayın Doğru
REŞAT DOĞRU (Tokat)
Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Sayın Bakana ve Hükûmete
sormak istiyorum: Tokat ili gibi İç Anadolu Bölgesinin en büyük sorunu
işsizlik olarak görülmektedir. İnsanlar işsizlik konusunda çok
büyük sıkıntı yaşıyorlar ve herkes de iş
bulabilmek için yoğun bir gayret sarf ediyor. Son zamanlardaki
kalkınmakta öncelikli illerle ilgili bir mevzuat
değişikliği yapılmış ama bunun
değiştirilmesiyle beraber de çok fazla bir yatırım da
olmamıştır. Acaba, seçim zamanına kadar teşvikle
ilgili mevzuatı değiştirip yeni bir şekilde bir
yatırım yapılmasıyla ilgili çalışmalar yapacak
mısınız? İnsanlarla veyahut da oradaki çeşitli
kuruluşlarla anlaşmayı düşünüyor musunuz?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Doğru.
Sayın Işık
ALİM IŞIK (Kütahya)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Benim sorum Sayın
Bakana: Acaba, kanunun sahibi olan Sanayi ve Ticaret Bakanımız bugün
neden burada bulunamadı? Başka bir yerde görevi mi vardır, yoksa
Hükûmetin sadece bir nöbetçi bakan uygulamasıyla
Son dönemde buna
yönelik kanunlarda ilgili bakanların olmaması gerçekten bu Meclise
olan güven ve saygı açısından tekrar bir değerlendirmeye
tabi tutulabilir mi? Ben onu öğrenmek istiyorum: Sanayi
Bakanımız bugün bu kanunun görüşmelerinde neden
bulunmamaktadır?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Işık.
Sayın Bakanım,
buyurun efendim.
DEVLET BAKANI CEVDET YILMAZ
(Bingöl) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Taner, 7nci
maddeyle ilgili orman kanunları açısından durumu ilgilendiren
detaylı sorular sordu. 7nci maddeye geldiğimizde Genel Kurulumuzun
takdiriyle bu konularda bir değerlendirme yapılacaktır diye
düşünüyorum. Ancak, burada şunu da ifade etmek isterim: Bu maddede
bahsettiğiniz endişeleri gidermeye dönük aslında çok
çeşitli sınırlamalar konulmuştur. Belki ilave
sınırlandırmalarla da daha endişeleri giderebilecek bir
hâle getirilebilir diye de düşünüyorum şu kanunda veya önümüzdeki
dönemlerde başka kanunlar çerçevesinde. Burada ülkemizin bir taraftan ihtiyacını
görmek, bir taraftan da elbette ormanlarımızı korumak
esastır.
Sayın Uslu teknopark
sayılarını ve istihdamı sordu. Şu anda firma
sayısı 1.515. Tabii zaman içinde binlerce yenileri ilave olacak diye
düşünüyoruz. İstihdam sayısı şu anda 13.397. Bunun da
mesela 2023lere kadar uzanan dönemde 50 binler civarına, seviyesine
ulaşabileceğini değerlendiriyoruz.
Sayın Doğru
teşvikle ilgili Tokat özelinde bir soru sordu. Yeni bir teşvik
kanunu, biliyorsunuz, 2009 yılı ortalarında ilan edildi bölgesel
ve sektörel boyutu olan. Aslında o tarihten bu yana işsizlik
rakamlarımızda da gerçekten çok ciddi bir gerileme de söz konusu. En
son dün TÜİK tarafından işsizlik rakamları
açıklandı. 2009 yılında yüzde 14 olan rakam 2010
yılında 11,9a kadar geriledi. 1 milyon 300 binden fazla
insanımız bu süreçte istihdam edilebildi ama bu elbette yeterli
değil, daha da fazlasını inşallah yapacağız ama
şu önümüzdeki dönem Meclisimizin de gündemi ortada. Doğrusu şu
anda mevcut teşvik sistemimizde devam edeceğiz.
Sayın Işık Sanayi
ve Ticaret Bakanımız niçin burada yok? dedi. Kendisi yurt
dışında görevli. Elbette ki bir kanunun doğrudan sorumlu
bakanının burada olması, dediğiniz gibi, daha isabetli
olabilir, daha faydalı olabilir ama geçmişte de, bugün de
bakanlarımızın çeşitli vesilelerle görevli olduğu
durumlarda Hükûmet adına burada bakanlarımız İç Tüzükümüze
de uygun olarak, hukukumuza da uygun olarak temsil ederler ve ilgili bürokrat
arkadaşlarımızla birlikte değerli milletvekillerimizin bu
anlamda sorularına elden geldiği kadar cevap verilir. Cevap
verilemeyen hususlar da yazılı olarak bilahare telafi edilebilir.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Bakanım.
Tasarının
maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Birleşime on dakika ara
veriyorum.
Kapanma Saati: 16.13
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 16.24
BAŞKAN: Başkan Vekili Nevzat PAKDİL
KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Murat ÖZKAN (Giresun)
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 72nci Birleşiminin
İkinci Oturumunu açıyorum.
521 sıra
sayılı Kanun Tasarısının görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Komisyon ve Hükûmet yerinde.
Tasarının 1inci
maddesini okutuyorum:
TEKNOLOJİ GELİŞTİRME BÖLGELERİ KANUNUNDA
DEĞİŞİKLİK
YAPILMASINA DAİR KANUN TASARISI
MADDE 1- 26/6/2001 tarihli ve
4691 sayılı Teknoloji Geliştirme Bölgeleri Kanununun 3 üncü
maddesinin (c), (g), (j) ve (l) bentleri aşağıdaki şekilde
değiştirilmiş ve maddeye aşağıdaki bentler
eklenmiştir.
c) Araştırma ve
Geliştirme (AR-GE): Araştırma ve geliştirme, kültür, insan
ve toplumun bilgisinden oluşan bilgi dağarcığının
artırılması ve bunun yeni süreç, sistem ve uygulamalar
tasarlamak üzere kullanılması için sistematik bir temelde yürütülen
yaratıcı çalışmaları,
g) Yenilik: Sosyal ve
ekonomik ihtiyaçlara cevap verebilen mevcut pazarlara başarı ile
sunulabilecek ya da yeni pazarlar yaratabilecek; yeni bir ürün ya da mal,
hizmet, uygulama, yöntem veya iş modeli fikri ile oluşturulan
süreçleri ve süreçlerin neticelerini,
j) Kurucu Heyet: Bölgenin
içinde veya bulunduğu ilde yer alan en az bir üniversite veya yüksek
teknoloji enstitüsü ya da kamu Ar-Ge merkez veya enstitüsü ve diğer
kuruluş temsilcilerinden oluşan, Bölge yönetici şirketi
kuruluşuna kadar geçen süreçte ilgili kurum ve kuruluşlar nezdinde
Bölgenin kurulması ile ilgili tüm iş ve işlemlerden sorumlu
heyeti,
l) Yazılım: Bir
bilgisayar, iletişim cihazı veya bilgi teknolojilerine dayalı
bir diğer cihazın çalışmasını ve kendisine
verilen verilerle ilgili gereken işlemleri yapmasını
sağlayan komutlar dizisinin veya programların ve bunların kod
listesini, işletim ve kullanım kılavuzlarını da içeren
belgelerin, belli bir sistematik içinde, tasarlama, geliştirme şeklindeki
ürün ve hizmetlerin tümü ile bu ürün ya da mal ve hizmetlerin lisanslama,
kiralama ve tüm hakları ile devretme gibi teslim şekillerinin
tümünü,
m) AR-GE Personeli: AR-GE
faaliyetlerinde doğrudan görevli araştırmacı ve
teknisyenleri,
n)
Araştırmacı: AR-GE faaliyetleri ile yenilik tanımı
kapsamındaki projelerde, yeni bilgi, ürün, süreç, yöntem ve sistemlerin
tasarım veya oluşturulması ve ilgili projelerin yönetilmesi
süreçlerinde yer alan en az lisans mezunu uzmanları,
o) Teknisyen: Mühendislik,
fen ve sağlık bilimleri alanında yüksek öğrenim görmüş
ya da meslek lisesi veya meslek yüksek okullarının teknik, fen ve
sağlık bölümlerinden mezun, teknik bilgi ve deneyim sahibi
kişileri,
p) Destek personeli: AR-GE
faaliyetlerine katılan veya bu faaliyetlerle doğrudan ilişkili
yönetici, teknik eleman, laborant, sekreter, işçi ve benzeri personeli,
r) Kuluçka Merkezi
(İnkübatör): Özellikle genç ve yeni işletmeleri geliştirmek
amacıyla; girişimci firmalara ofis hizmetleri, ekipman desteği,
yönetim desteği, mali kaynaklara erişim, kritik iş ve teknik
destek hizmetlerinin bir çatı altında tek elden
sağlandığı yapıları,
s) Teknoloji Transfer Ofisi
(TTO): Teknoloji geliştiricisi
AR-GE kurum ve kuruluşları ile teknoloji kullanıcısı
sanayi şirketleri veya diğer teknoloji ya da AR-GE kurum ve kuruluşları
arasında bilgilendirme, koordinasyon, araştırmayı
yönlendirme, yeni AR-GE şirketlerinin oluşturulmasını
teşvik etme, işbirliği
geliştirme, fikri mülkiyet haklarının korunması,
pazarlanması, satılması, fikri mülkiyetin
satışından elde edilen gelirlerin yönetilmesi konularında faaliyet
gösteren yapıyı,
t) Teknolojik Ürün: Toplumsal ihtiyaçları
karşılamak ve yaşam standardını yükseltmek
amacıyla nitelikli işgücü tarafından bilimsel bilgi ve
teknolojik araştırmalar kullanılarak ortaya çıkarılan,
var olandan belirgin bir şekilde farklılık gösteren, katma
değeri ve rekabet edebilirliği yüksek ürünü.
BAŞKAN Madde üzerinde
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Adana Milletvekili Sayın
Yılmaz Tankut.
Buyurun efendim. (MHP
sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA YILMAZ TANKUT
(Adana) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 521 sıra
sayılı Teknoloji Geliştirme Bölgeleri Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının 1inci maddesi üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi
adına söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar,
kısaca teknokent veya teknopark olarak da ifade edilen teknoloji
geliştirme bölgeleri, amacına uygun bir şekilde tesis edilerek
hizmete girdiklerinde elbette ki çok önemli işlevlere sahiptirler. Adı
üzerinde, özellikle ülkemizin bugün dünyadaki diğer ülkelerle rekabet
edebilmesi, genç ve yetenekli beyinlerimizin azami derecede istifade edebilmesi
için kendi ürettiğimiz teknoloji ve teknolojik ürünlere bu bölgelerimizin
olağanüstü katkı ve hizmetlerinin olacağı şüphe
götürmez bir gerçektir. Ancak sanayi ve teknoloji alanında haklı
olarak birtakım hamleleri yapma mecburiyetimize karşılık
bazı temel ve hayati konularda da dikkatli adımlar atmamız
gerektiğini unutmamalıyız yani bilim ve teknolojiye katkı
sağlamak için çıkarmaya çalıştığımız bu
ve benzer tasarı ve teklifler ile diğer alanların ve çevresel
faktörlerin aleyhine olabilecek olan konularda çok hassas davranmalı ve
tabiatın doğal dengesine de zarar vermemeliyiz.
Dolayısıyla, biz Milliyetçi Hareket Partisi olarak, ülkemizin bilim
ve teknoloji alanında beklenen düzeylerde olmayan temel göstergelerinin
iyileştirilmesine katkı sağlayacak bazı düzenlemeleri
kapsayan bu kanun tasarısına genel anlamda elbette olumlu
bakmaktayız ancak muhalefet şerhimizde de belirttiğimiz gibi,
orijinal tasarı metninde yer almadığı hâlde, ilgili
kesimlerin görüşleri de alınmadan, artık bir AKP klasiği
hâline gelen anlayışla tasarıya yine son anda Komisyonda bir
madde eklenmiştir.
Az önce de ifade edildi, son
anda verilen bir önergeyle 7nci maddeye ek olarak eklenen madde, 6831
sayılı Orman Kanunu hükümlerine aykırı bir düzenleme
olduğu gibi, ülkemiz orman alanlarının tahrip edilmesine de yol
açacak olan son derece tehlikeli bir anlayışın mahsulüdür.
Şimdi, buradan sormak
istiyorum: Bu maddeyle teknoloji bölgeleri olarak kabul edilen herhangi bir
yer, ister birinci sınıf tarım arazisi isterse on yıllarca,
hatta yüz yıllarca bir zamanda oluşmuş olan orman arazisi olsa
bile katledilerek elden çıkarılmış olmayacak
mıdır? Peki, bu hakkı size kim vermektedir? Sadece sayısal
çoğunluğunuzla çıkarmış olsanız bile kanun
gücüyle milletin malını yani beytülmali bu şekilde gasbetmeye
hakkınız var mıdır? Tasarıya eklenen bu maddeyle hangi
teknoloji bölgesini, hangi ormanlık alanı tasfiye ederek kurmayı
planlıyorsunuz ve bu düzenlemeyle kimleri memnun etmeyi
amaçlıyorsunuz? Lütfen, bu suallerimize buradan samimiyetle ve elinizi
vicdanınıza koyarak cevap vermenizi bekliyoruz.
Diğer taraftan, 2nci
maddeyle değiştirilen 4691 sayılı Kanunun 4üncü maddesinde
bize göre önemli eksiklikler mevcuttur ve tam olarak, teknolojik gelişme
amacına da hizmet etmeyecektir. Şöyle ki, 4691 sayılı
Kanunun 4üncü maddesinde üniversiteler ile kamu kurum ve
kuruluşlarına ait arazilerin, mülkiyeti kendilerinde kalmak
kaydıyla, yönetici şirkete tahsis edilebileceği
düzenlenmiştir. Fakat üniversitelere bedelsiz tahsis edilen hazine
arazilerinin teknoloji geliştirme bölgeleri tarafından
kullanılması durumunda Maliye Bakanlığı tarafından
bedel talep edilmektedir. Bu yaklaşım, değerli arkadaşlar,
bize göre çok doğru bir yaklaşım değildir, hem teknolojik
yatırım yapanlara hem de ARGE birimleriyle inovasyon faaliyetlerinde
bulunan genç ve sermayesi olmayan müteşebbislerin heves ve arzularının
kırılmasına neden olabilecek bir anlayıştır.
Çünkü tasarıda belirtilen yüzde 3lük bedel hâlen kuruluş ve
gelişme aşamasında olan altyapı ve üstyapı
yatırımlarını, hatta işletme ve yönetim giderlerini
bile finanse etmekte zorluk çeken teknoloji geliştirme bölgeleri için
büyük sıkıntılara yol açacaktır.
Değerli arkadaşlar,
yüzde 3lük bedel ilk bakışta hepimize makul bir oran gibi gelebilir.
Ancak bu bedel, büyük, kıymetli arazileri ve üzerinde kamu
taşınmazları olan yerlerde teknoloji geliştirme bölgeleri
için altından kalkılması imkânsız olan miktarlara
ulaşabilecektir. Dolayısıyla, yüzde 3 gibi gözüken bu oran
uygulandığında oldukça büyük boyutlara ulaşabilecek ve
ortaya çıkan arazi bedellerini yönetici şirketler ödeyemeyecek duruma
düşebilecektir.
Sayın milletvekilleri,
teknoloji geliştirme bölgelerinin bu şekilde maliyetlerini
yükseltmenin meydana getireceği daha pek çok farklı
sıkıntılar da bulunmaktadır. Teknoparklar veya teknokentler
zaten sınırlı olan kaynaklarını inşaatlara
harcarken kurumsal yönlerini, ARGE teşvik mekanizmalarını da
yeterince geliştirememekte, bu da önemli ve haklı bir eleştiri
konusu olmaktadır. İşte, bu maliyetlerin üzerine bir de arazi
bedellerinin istenmesi, teknoloji geliştirme bölgelerinin gelişim
hızına bize göre büyük bir sekte vuracaktır. Yani adında
geliştirme olan bir kurumun kendisi, belki de gelişemeden
hayatını sonlandırmış olacaktır. Ayrıca
maliyetlerin yükselmesi, yönetici şirketleri bu bölgede yer alan
girişimcilerden alınan kira gelirine daha da bağımlı
bir hâle getirecektir. Çünkü teknokentlerin en önemli gelir kaynağı,
topladıkları kiralardır ve öncelikle yatırım
maliyetlerinin haklı olarak bu kiralardan kısa zamanda
karşılamayı hedeflemektedirler. Teknoloji geliştirme
bölgelerinin kiracıları ise önemli ölçüde KOBİler, yeni kurulan
ufak işletmeler ve akademisyen şirketlerdir. Bu sebeple,
teknoparklarda yüksek kira talebi de doğru bir yaklaşım
olmayacaktır ve zaten en büyük eleştiri konusu da kiraların
yüksekliğidir. Ayrıca, teknoloji geliştirme bölgelerinde mevcut
yapılaşma emsali yüzde 40 olup bu düşük yapılaşma
oranı araziyle kıyaslandığında oldukça küçük bir
alandan kira geliri elde edilebilmesine imkân vermektedir. Bölgelerde
yap-işlet-devret modeliyle kendi ARGE tesislerini inşa edecek
girişimcilere de emsal sınırlaması nedeniyle büyük arazi
tahsis edilmekte fakat Millî Emlaka ödenecek kira eklendiğinde maliyetler
ciddi oranda yükselmektedir. Bu durumda da firmalar kendilerine ait olamayacak
bir alanda yüksek kira ödeyerek yer almak istememektedirler, oysa organize
sanayi bölgelerinde böyle bir uygulama olmayabilmektedir ve bedelsiz arazi
tahsisi imkânı mevcuttur, yani hazine arazilerinin bedelsiz tahsisi
uygulaması organize sanayi bölgelerinde hâlen var olan bir
uygulamadır.
Değerli arkadaşlar,
ekonomik kalkınma ve toplumsal refahın yükselmesi için en önemli
etken -hepimizin hemfikir olduğu- teknolojik gelişmeler ve bilimsel
alanlardaki ilerlemelerdir. Ülkemiz için de teknolojik kalkınma ve
ilerleme hiç şüphesiz hepimizin en öncelikli hedefleri
arasındadır. İşte, bu sebeplerden dolayı, burada
hiçbir il ve bölge ayrımı yapmadan teknolojik
kalkınmamızı destekleyen, çok önemli bir mekanizma olan
teknoloji geliştirme bölgelerine tıpkı organize sanayi
bölgelerindeki gibi bir imkânı tanımak gerekmektedir. Bu
bağlamda, üniversitelere ve belli şartlarda organize sanayi
bölgelerindeki firmalara bedelsiz tahsis edilen hazine arazilerinin, önemli
amaçlara hizmet eden teknokentlere de en azından belirli bir süre için
bedelsiz, devam eden yıllarda da uygun bedelle tahsis edilmesine imkân
sağlanmalıdır.
Sayın milletvekilleri,
teknoloji geliştirme bölgelerinin yaptıkları
yatırımların geri dönmesi ve kendi kaynaklarıyla
sürdürülebilir bir yapı oluşturabilmesi için gerekli süre ortalama on
yıl olarak ifade edilmektedir. Bu sebepten, teknoloji geliştirme
bölgelerinin, en azından kendi ayakları üzerinde durana kadar,
geçecek bu süre kadar bedelsiz arazi tahsisinden istifade edebilmeleri
gerekmektedir. Dünyadaki teknoparkların gelişimine
bakıldığında da arzulanan seviyelere ulaşmalarının
en az on sene gibi bir süre aldığı belirtilmektedir.
Ayrıca, bu bölgelerin gelişmesi için kamu tarafından çok büyük
yatırımlar yapılmaktadır.
Gelişmiş ve
gelişmekte olan birçok ülkedeki teknopark yatırımı, arazi
tahsisi, bedelsiz arazi tahsisi, altyapı ve üstyapıya yönelik ciddi
kamusal desteklerle bugünkü hâline gelebilmiştir. Örnek vermek gerekirse,
1989 yılında kuruluş kararı alınan ve 2002
yılında ilk etap yatırımlarını tamamlayıp
faaliyete başlayan Tayland Bilim Parkı için ayrılan kamu
kaynağı 200 milyon doların üzerindedir. Bu ve benzeri örneklere
bakıldığında, çoğunlukla büyük ortağı kamu
tüzel kişiliği, üniversiteler olan ülkemiz teknoparklarının
bu düzeyde yatırımların altından kalkmasının
imkânsız olacağı ve teknoloji geliştirme bölgelerine
ayrılan kamusal kaynağın ne kadar sınırlı
olduğu görülecektir. Nitekim, 2009 yılında otuzun üzerinde
teknoloji geliştirme bölgesi için 4691 sayılı Kanun
kapsamında ayrılan toplam ödenek 20 milyon TLnin
altındadır. Devletin bir yandan sınırlı kaynaklarla
altyapı, idare ve kuluçka binaları kursun diye teknoloji bölgelerine
ödenek tahsis ederken diğer yandan hazine arazileri için kullanım
bedeli istemesi ise anlaşılır bir uygulama değildir.
Teknoloji geliştirme bölgelerimiz oldukça sınırlı kaynaklarla
ve on yıldan kısa bir sürede önemli sonuçlar elde etmeye
başlamıştır ancak bu yeterli değildir ve bu
bölgelerimizin beklenen performansı gösterebilmesi için artan düzeylerde
desteklenmeye ihtiyaçları vardır. Aksi takdirde, teknoloji
geliştirme bölgelerinin fiziksel ve kurumsal gelişimlerini
tamamlamaları ve dünyadaki başarılı örneklerle
kıyaslanabilir bir duruma gelmeleri mümkün değildir.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; netice olarak, Türkiye yeni bir çağın
eşiğinde yeni siyasi değerler ve anlayışlarla
kucaklaşmak mecburiyetindedir. Araştırma ve geliştirme
faaliyetleri her türlü ön yargıdan kurtularak ve imkânlar zorlanarak
sonuna kadar yapılmalıdır ancak bunlar yapılırken
ülkeyi idare edenler iktidar taassubuyla ve her şeyi en iyi ben bilirim
edasıyla değil, kendi partisine mensup olmayan muhalefet milletvekili
ve siyasi parti gruplarının da aklın, bilimin ve pratik
tecrübelerin ışığında ortaya koyduğu görüş
ve düşünceleri hiçbir komplekse kapılmadan dikkate almalı ve
istifade etmelidir diyor, sözlerimi tamamlarken bu yasanın ilerleyen
bölümlerinde vereceğimiz önergelerle eksikliklerinin giderilmesini, millî
zenginliklerimizi ve beyin gücümüzü arkamıza alarak Türk teknolojik
devrimini gerçekleştirme azmimize vesile olmasını diliyor,
hepinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederim.
Sayın milletvekilleri,
konuşmalar tamamlanmıştır.
Madde üzerinde iki adet
önerge vardır.
Önergeler aynı mahiyette
olduğu için, önergeleri birlikte işleme alacağım, istemleri
hâlinde önerge sahiplerine söz vereceğim.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 521
Sıra Sayılı Kanunun Tasarısının 1. maddesinin (c)
bendinde geçen "yeni süreç ibaresinden önce "yazılım
dahil" ibaresinin, (m) bendinde geçen "araştırmacı"
ibaresinden sonra "yazılımcı" ibaresinin; (p) bendinden
sonra gelmek üzere de aşağıdaki bendin eklenerek diğer
bentlerin buna göre teselsül ettirilmesini arz ve teklif ederiz.
M. Akif Hamzaçebi Tacidar Seyhan Tansel
Barış
Trabzon Adana Kırklareli
Ali
Koçal Birgen
Keleş
Zonguldak İstanbul
r)
Yazılımcı Personel: Yazılım olarak tanımlanan
süreçte çalışıp program geliştiren, üreten, alanında
yeterli deneyime veya eğitime sahip nitelikli personeli,
Diğer
önergenin imza sahipleri:
Alim Işık Cemaleddin Uslu Yılmaz Tankut
Kütahya Edirne Adana
Erkan Akçay Oktay
Vural
Manisa İzmir
BAŞKAN Komisyon
önergelere katılıyor mu?
SANAYİ, TİCARET,
ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ
KOMİSYONU BAŞKANI HASAN ALİ ÇELİK (Sakarya) Takdire
bırakıyoruz.
BAŞKAN Hükûmet?
DEVLET BAKANI CEVDET YILMAZ
(Bingöl) Katılıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Gerekçeleri mi
okutayım?
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (Trabzon) Gerekçe
BAŞKAN Gerekçeleri
okutuyorum:
Gerekçe:
4691 sayılı
Teknoloji Geliştirme Bölgeleri Kanununun, bölgede çalışan
personele ilişkin vergisel muafiyetleri düzenleyen Geçici 2. Maddesinde
yazılımcı personel ifadesine yer verilmiş olmakla birlikte
yazılımcı personel, Kanunda yer alan Ar-Ge personeli
tanımı içerisinde belirlenmediği gibi ayrıca bir yazılımcı
personel tanımına da yer verilmemiştir. Bu sebeple oluşabilecek
belirsizlik ve yorum farklılıklarını gidermek amacı
ile Ar-Ge faaliyeti ve Ar-Ge personeli tanımı
değiştirilmiş, yazılımcı personele ilişkin
tanım eklenmiştir.
Oktay Vural (İzmir) ve
arkadaşlarının önergesinin gerekçesi:
4691 sayılı
Teknoloji Geliştirme Bölgeleri Kanununun, bölgede çalışan
personele ilişkin vergisel muafiyetleri düzenleyen Geçici 2. Maddesinde
yazılımcı personel ifadesine yer verilmiş olmakla birlikte
yazılımcı personel, Kanunda yer alan Ar-Ge personeli
tanımı içerisinde belirlenmediği gibi ayrıca bir
yazılımcı personel tanımına da yer verilmemiştir.
Bu sebeple oluşabilecek belirsizlik ve yorum
farklılıklarını gidermek amacı ile Ar-Ge faaliyeti ve
Ar-Ge personeli tanımı değiştirilmiş,
yazılımcı personele ilişkin tanım eklenmiştir.
BAŞKAN Önergeleri
oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Kabul edilen önergeler
istikametinde 1inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
2nci maddeyi okutuyorum:
MADDE 2- 4691
sayılı Kanunun 4 üncü maddesi aşağıdaki şekilde
değiştirilmiştir.
MADDE 4- Bölge ile ilgili
başvurular Kurucu Heyet tarafından yapılır.
Başvuruları değerlendirmek üzere Bakanlık Sanayi
Araştırma ve Geliştirme Genel Müdürünün
başkanlığında, Maliye Bakanlığı,
Bayındırlık ve İskân Bakanlığı, Devlet
Planlama Teşkilatı Müsteşarlığı,
Yükseköğretim Kurulu Başkanlığı, Türkiye Bilimsel ve
Teknolojik Araştırma Kurumu Başkanlığı, Türkiye
Odalar ve Borsalar Birliği ve Bakanlık tarafından belirlenecek
teknoloji konusunda faaliyet gösteren bir özel kuruluştan birer
temsilcinin katılımı ile Değerlendirme Kurulu
oluşturulur.
Bakanlar Kurulu,
Değerlendirme Kurulunun uygun görüşü ve Bakanlığın
teklifiyle Bölge kuruluşu ile Bölgeye ek alan katılmasına ya da
Bölge sınırı değişikliğine karar verir. Bu
kararlar Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe girer.
Bölgelerdeki plânlama
sürecinde imar planları ve değişiklikleri, parselasyon
planları ve değişiklikleri, çıkacak yönetmeliğe uygun
olarak Bölgenin yönetici şirketince hazırlanır ve Bakanlık
tarafından onaylanarak yürürlüğe girer. Kesinleşen imar
planları, bilgi için ilgili kurumlara gönderilir. Arazi ve bina temini,
planlama ve projelendirme, alt yapı ve üst yapının inşası
ile ilgili harcamalar yönetici şirkete aittir.
Teknik sorumluluğu
yönetici şirket tarafından belirlenecek proje müellifi ve fenni
mesule ait olmak üzere 3/5/1985 tarihli ve 3194 sayılı İmar
Kanunu hükümlerine uygun olarak hazırlanan veya
hazırlattırılan uygulama projeleri Bakanlık tarafından
onaylanır.
Bakanlık tarafından
onaylanarak yürürlüğe giren uygulama imar planına göre; arazi
kullanımı, yapı ve tesislerin projelendirilmesi,
inşası ile ilgili ruhsat ve izinler, 3194 sayılı Kanun
hükümlerine uygun olarak Bakanlık tarafından verilir.
Bölgelerde ihtiyaç duyulacak
araziler 4/11/1983 tarihli ve 2942 sayılı Kamulaştırma
Kanunu hükümlerine göre sağlanabilir.
Bölge alanları içinde
yer alan üniversite arazileri, bu üniversitelerin uygun görüp izin vermeleri
durumunda, mülkiyeti ilgili üniversitede kalmak kaydıyla Bölgenin yönetici
şirketine tahsis edilebilir. Bu durum diğer kamu kurum ve
kuruluşlarına ait araziler için de geçerlidir. Bölge içerisinde yer
alan Hazinenin özel mülkiyetinde veya Devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan
taşınmazlar üzerinde irtifak hakkı tesisinin veya kullanma izni
verilmesinin talep edilmesi halinde, Maliye Bakanlığı
tarafından; yönetici şirket lehine bedeli
karşılığında irtifak hakkı tesis edilir veya
kullanma izni verilir. Tesis edilecek irtifak hakkı veya verilecek
kullanma izninin ilk yıl bedeli, yatırım konusu
taşınmazın emlak vergi değerinin yüzde üçüdür. İrtifak
hakkı tesis edilen ve kullanma izni verilen bu taşınmazlar
üzerinde yapılacak faaliyetlerden hasılat payı alınmaz. Bu
fıkranın uygulamasına ilişkin usul ve esasları
belirlemeye ve ilk yıl irtifak hakkı veya kullanma izni bedelini,
Devlet Planlama Teşkilatı Müsteşarlığınca
belirlenen ve yayımlanan sosyo-ekonomik gelişmişlik
sıralamasına göre iller itibarıyla
farklılaştırmaya ve sıfıra kadar indirmeye Maliye
Bakanlığı yetkilidir.
Bölge kurulması için
öngörülen alanda veya Bölgenin bulunduğu ilin sınırları
içinde üniversite veya yüksek teknoloji enstitüsü veya kamu AR-GE merkez veya
enstitüsünün bulunması ve yörede yeterli AR-GE, sanayi potansiyelinin
bulunması ve finansal yeterlilik şartı aranır. AR-GE sanayi
potansiyeli ve finansal yeterlilik kriterleri yönetmelikle belirlenir.
Bölge olarak belirlenen
araziler hiçbir şekilde başka amaçlarla kullanılamaz.
BAŞKAN Madde üzerinde
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Edirne Milletvekili Sayın
Cemaleddin Uslu.
Buyurun efendim. (MHP
sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA
CEMALEDDİN USLU (Edirne) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; görüşülmekte olan 521 sıra sayılı
Teknoloji Geliştirme Bölgeleri Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı hakkında
görüşlerimizi bildirmek üzere Milliyetçi Hareket Partisi Meclis Grubu
adına söz aldım. Sizleri saygılarımla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri,
21inci yüzyılda gelişen bilişim teknolojisi sayesinde dünyada
baş döndürücü bir gelişme yaşanmaktadır. Günümüz
dünyasında sanayi toplumundan bilgi ve teknoloji toplumuna, ulus devletler
dünyasından küresel dünyaya geçişin sancıları
yaşanmaktadır. Teknolojideki bu gelişmelere ayak uyduran
milletler dünyada söz sahibi olacaklardır, bu gelişmelere ayak
uyduramayan milletler ise geri kalmaya ve tüketim toplumu olmaya mahkûm
olacaklardır.
Bütün gelişmiş
ülkelerde gelişmenin temelinde artık finansal egemenlikten ziyade
beyin gücünün egemenliği ve önemi artmaktadır. Yeni teknoloji
ürünlerinin üretim aracı olarak kullanılmasıyla
verimliliğin önemi artmış ve sürekli öğrenme gereği
ortaya çıkmıştır. İletişim ve bilişim
alanındaki teknolojik gelişmeler insan ve toplum hayatını
köklü şekilde etkileyerek dünyada önemli değişim ve gelişmelere
neden olmuştur. Bu değişim ve gelişmeler, dinamik bir
şekilde, etkisini derinleştirerek sürdürmektedir.
Ülkemizin içinde
bulunduğu ekonomik ve sosyal şartlar, katma değeri yüksek
teknolojiyi sanayide kullanma ihtiyacını ortaya koymaktadır.
Dünyada söz sahibi olmak istiyorsak üreten bir toplum olmak zorundayız
çünkü üreten bir toplum, araştırma ve geliştirmeye ihtiyaç
duyarak teknolojiyi geliştirmek durumunda kalacaktır.
Türkiye, modern teknolojiye
uyum sağlayabildiği, gelişen teknolojiye katkıda bulunan
bir yapılanmayı hayata geçirebildiği oranda gelişmiş
ülkelerin yaptığı ekonomik hamleyi gerçekleştirebilecektir.
Bunun için tüm toplum kesimleri geniş tabanlı olarak eğitilmeli
ve ARGE yatırımlarına büyük önem verilmelidir. İyi
yetişmiş bilim adamları ve teknisyenleri olmadan hiçbir ülkenin
sağlıklı bir şekilde gelişip
kalkınamayacağı bilinmelidir. Bu nedenle,
insanımızın yeniliklere adapte olabilecek şekilde
yetiştirilmesi büyük önem arz etmektedir.
Tasarının genel
gerekçesinde de belirtildiği gibi, ekonomik kalkınma ve toplumsal
refahın yükselmesi teknolojik gelişme ve bilimsel alandaki ilerlemeye
bağlı olacaktır. Ülkemizin mümtaz şahsiyetleri olan
değerli bilim adamlarımıza hak ettikleri değeri vermeliyiz.
Tarih, bilime ve bilim adamlarına önem veren, değer veren milletlerin
dünyaya yön verdiğini gösteren sayısız örneklerle doludur. Bu
nedenle, gerekli çalışma ortamı ve imkânı
bulunmadığı için yurt dışına gitmek zorunda
bırakılan değerli beyinlerimizin göçünü önlemeliyiz, siyasi
görüşü ne olursa olsun bilim insanlarımıza her türlü imkânı
ve kolaylığı sağlamalıyız.
Teknoloji geliştirme
bölgeleriyle ilgili olan bu tasarıda, tasarının ilk hâlinde yer
almayan ve ilgili kesimlerin düşünceleri alınmadan bir önergeyle
tasarıya eklenen 7nci madde ilginçtir. İlgili hiçbir kesimin
görüşü alınmadan eklenen ve 6831 sayılı Orman Kanunu
hükümlerine aykırılık teşkil eden bu madde, yürürlüğe
girdiğinde, ülkemiz orman alanlarının tahrip edilmesine ve
uygulamada karışıklığa yol açabilecektir.
Eklenen bu maddeye ilginç
dememin sebebi, Sayın Başbakanın 6 Haziran 2003 tarihinde
yaptığı Ulusa Sesleniş konuşmasında da
arazilerden bahsetmesidir. Sayın Başbakan, her fırsatta hazine
arazilerinin devletin elinden çıkarılması için özel gayret
göstermektedir.
Değerli milletvekilleri,
dünyadaki teknoparkların gelişimine bakıldığında
da istenilen seviyelere ulaşmak için en az on yıl gibi bir süreye
ihtiyaç gösterdiği görülmektedir. Diğer taraftan, bu bölgelerin
gelişmesi için kamu tarafından çok büyük yatırımlar
yapılmıştır. Birçok ülkedeki teknopark
yatırımı, bedelsiz arazi tahsisi, altyapı ve üstyapıya
yönelik ciddi kamusal desteklerle bugünkü hâline gelebilmiştir. Aksi hâlde
teknolojiyi geliştirme bölgelerinin fiziksel ve kamusal gelişimlerini
tamamlamaları mümkün değildir.
Bu madde üzerinde
vereceğimiz bir önergeyle on yıllık bedelsiz kullanım
süresini öngörüyoruz. Bu konuda desteğinizi bekliyoruz.
Sözlerime son verirken
sizleri saygılarımla selamlıyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Sayın
Uslu, teşekkür ediyorum.
Sayın milletvekilleri,
madde üzerinde üç adet önerge vardır.
Önergeleri okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 521
Sıra Sayılı Teknoloji Geliştirme Bölgeleri Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının 2 inci maddesi ile değiştirilmesi
öngörülen 4691 sayılı Teknoloji Geliştirme Bölgeleri Kanununun 4
üncü maddesinin yedinci fıkrasının aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Bekir Bozdağ Veysi Kaynak İhsan Koca
Yozgat Kahramanmaraş Malatya
Mehmet Tunçak Mehmet Erdoğan Asım Aykan
Bursa Adıyaman Trabzon
"Bölge alanları
içinde yer alan üniversite arazileri, bu üniversitelerin uygun görüp izin
vermeleri durumunda, mülkiyeti ilgili üniversitede kalmak kaydıyla
Bölgenin yönetici şirketine tahsis edilebilir. Bu durum diğer kamu
kurum ve kuruluşlarına ait araziler için de geçerlidir. Bölge
içerisinde yer alan Hazinenin özel mülkiyetinde veya Devletin hüküm ve
tasarrufu altında bulunan taşınmazlar üzerinde irtifak
hakkı tesisinin veya kullanma izni verilmesinin talep edilmesi halinde,
Maliye Bakanlığı tarafından yönetici şirket lehine ilk
beş yılı bedelsiz olarak, devam eden yıllar için
yatırım konusu taşınmazın emlak vergi değerinin
binde ikisi karşılığında irtifak hakkı tesis
edilir veya kullanma izni verilir. İrtifak hakkı tesis edilen ve
kullanma izni verilen bu taşınmazlar üzerinde yapılacak
faaliyetlerden hasılat payı alınmaz. Bu fıkranın
uygulamasına ilişkin usul ve esasları belirlemeye ve irtifak
hakkı veya kullanma izni bedelini, Devlet Planlama Teşkilatı
Müsteşarlığınca belirlenen sosyo-ekonomik
gelişmişlik sıralamasına göre iller itibarıyla
farklılaştırmaya ve sıfıra kadar indirmeye Maliye
Bakanlığı yetkilidir."
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 521
Sıra Sayılı Teknoloji Geliştirme Bölgeleri Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının 2 inci maddesi ile değiştirilmesi
öngörülen 4691 sayılı Teknoloji Geliştirme Bölgeleri Kanununun 4
üncü maddesinin yedinci fıkrasının aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Tansel Barış Tacidar Seyhan Harun Öztürk
Kırklareli Adana İzmir
Malik Ecder
Özdemir Ali Koçal
Sivas Zonguldak
Bölge
alanları içinde yer alan üniversite arazileri, bu üniversitelerin uygun
görüp izin vermeleri durumunda, mülkiyeti ilgili üniversitede kalmak
kaydıyla Bölgenin yönetici şirketine tahsis edilebilir. Bu durum
diğer kamu kurum ve kuruluşlarına ait araziler için de
geçerlidir. Bölge içerisinde yer alan Hazinenin özel mülkiyetinde veya Devletin
hüküm ve tasarrufu altında bulunan taşınmazlar üzerinde irtifak
hakkı tesisinin veya kullanma izni verilmesinin talep edilmesi halinde,
Maliye Bakanlığı tarafından yönetici şirket lehine ilk
beş yılı bedelsiz olarak, devam eden yıllar için
yatırım konusu taşınmazın emlak vergi değerinin
binde ikisi karşılığında irtifak hakkı tesis
edilir veya kullanma izni verilir. İrtifak hakkı tesis edilen ve
kullanma izni verilen bu taşınmazlar üzerinde yapılacak
faaliyetlerden hasılat payı alınmaz. Bu fıkranın
uygulamasına ilişkin usul ve esasları belirlemeye ve irtifak
hakkı veya kullanma izni bedelini, Devlet Planlama Teşkilatı
Müsteşarlığınca belirlenen sosyo-ekonomik
gelişmişlik sıralamasına göre iller itibarıyla
farklılaştırmaya ve sıfıra kadar indirmeye Maliye
Bakanlığı yetkilidir."
TBMM Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 521 Sıra Sayılı Kanunun Tasarısının 2.
maddesinin 7. fıkrasının 3. cümlesinde geçen "Maliye
Bakanlığı" ibaresinden sonra gelmek üzere "veya ilgili
kamu kurumu" ibaresinin; aynı cümlede geçen "yönetici
şirket lehine" ibaresinden sonra gelmek üzere "Bölgenin
kuruluş tarihini izleyen ilk 10 yıl için bedelsiz, devam eden
yıllarda ise" ibaresinin 4. cümlesinde geçen "kullanma
izninin" ibaresinden sonra gelmek üzere "10 yıllık bedelsiz
kullanım süresi sonrası," ibaresinin eklenerek aynı cümlede
geçen "yüzde üçüdür" ibaresinin "binde ikisidir" olarak
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Alim Işık Cemaleddin Uslu Yılmaz Tankut
Kütahya Edirne Adana
Erkan Akçay Oktay Vural
Manisa İzmir
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
SANAYİ, TİCARET,
ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ
KOMİSYONU BAŞKANI HASAN ALİ ÇELİK (Sakarya)
Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN Hükûmet?
DEVLET BAKANI CEVDET YILMAZ
(Bingöl) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe:
Bu düzenleme ile üniversite
arazilerinin tahsisinde uygulamada karşılaşılması
muhtemel bazı sorunların çözümünün yanında, arazi kullanım
bedeli olarak yapılan ödemenin de düşürülerek makul bir düzeye çekilmesi
amaçlanmaktadır.
BAŞKAN Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge
kabul edilmemiştir.
Sayın milletvekilleri,
şimdi, biraz önce de dinlemiş olduğunuz iki önerge aynı
mahiyettedir, birlikte işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 521 Sıra
Sayılı Teknoloji Geliştirme Bölgeleri Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının 2 inci maddesi ile değiştirilmesi
öngörülen 4691 sayılı Teknoloji Geliştirme Bölgeleri Kanununun 4
üncü maddesinin yedinci fıkrasının aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Tansel
Barış (Kırklareli) ve arkadaşları
"Bölge alanları
içinde yer alan üniversite arazileri, bu üniversitelerin uygun görüp izin
vermeleri durumunda, mülkiyeti ilgili üniversitede kalmak kaydıyla
Bölgenin yönetici şirketine tahsis edilebilir. Bu durum diğer kamu
kurum ve kuruluşlarına ait araziler için de geçerlidir. Bölge
içerisinde yer alan Hazinenin özel mülkiyetinde veya Devletin hüküm ve
tasarrufu altında bulunan taşınmazlar üzerinde irtifak
hakkı tesisinin veya kullanma izni verilmesinin talep edilmesi halinde,
Maliye Bakanlığı tarafından yönetici şirket lehine ilk
beş yılı bedelsiz olarak, devam eden yıllar için
yatırım konusu taşınmazın emlak vergi değerinin
binde ikisi karşılığında irtifak hakkı tesis
edilir veya kullanma izni verilir. İrtifak hakkı tesis edilen ve
kullanma izni verilen bu taşınmazlar üzerinde yapılacak
faaliyetlerden hasılat payı alınmaz. Bu fıkranın
uygulamasına ilişkin usul ve esasları belirlemeye ve irtifak
hakkı veya kullanma izni bedelini, Devlet Planlama Teşkilatı
Müsteşarlığınca belirlenen sosyo-ekonomik
gelişmişlik sıralamasına göre iller itibarıyla
farklılaştırmaya ve sıfıra kadar indirmeye Maliye
Bakanlığı yetkilidir."
Diğer önergenin imza
sahipleri:
Bekir Bozdağ (Yozgat) ve
arkadaşları
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
SANAYİ, TİCARET,
ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ
KOMİSYONU BAŞKANI HASAN ALİ ÇELİK (Sakarya) - Takdire
bırakıyoruz.
BAŞKAN Hükûmet?
DEVLET BAKANI CEVDET YILMAZ
(Bingöl) - Katılıyoruz Sayın Başkan.
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (Trabzon) Sayın Başkan...
BAŞKAN Sayın
Hamzaçebi, buyurun.
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (Trabzon) Sayın Başkan, önergenin son
satırında Farklılaştırmaya ve sıfıra kadar
indirmeye Maliye Bakanlığı yetkilidir. cümlesindeki venin
veya olarak düzeltilmesi gerekiyor. O tashihle Genel Kurulun oyuna
sunarsanız daha uygun olacaktır, aksi takdirde hem
farklılaştırma hem sıfıra kadar indirmeyi aynı
anda yapmak zorunda gibi bir anlam çıkıyor.
BAŞKAN Anladım
efendim.
Teşekkür ederim
Sayın Hamzaçebi.
Sayın Komisyon?
SANAYİ, TİCARET,
ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ
KOMİSYONU BAŞKANI HASAN ALİ ÇELİK (Sakarya) -Uygundur.
BAŞKAN - Sayın
Hükûmet?
DEVLET BAKANI CEVDET YILMAZ
(Bingöl) - Uygundur efendim.
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI
(İstanbul) Gerekçe...
BAŞKAN Gerekçeleri
okutuyorum:
Teknoloji Geliştirme
Bölgelerinde (TGB) yapılan yatırımların geri dönmesi ve bu
Bölgelerin kendi kaynaklarını yaratarak sürdürülebilir bir yapı
oluşturabilmesi için gerekli sürenin ortalama üç yıl olması
nedeniyle; kuruluş ve gelişme aşamasında olan, altyapı
ve üstyapı yatırımlarını, hatta işletme ve
yönetim giderlerini bile finanse etmekte zorluk çeken TGB'nden bu
yatırım döneminde ve sonrasında, bu Bölgelerde bulunan Hazinenin
özel mülkiyetinde veya Devletin hüküm ve tasarrufu alında bulunan
taşınmazlar üzerinde Maliye Bakanlığınca bölgenin
yönetici şirketi lehine tesis edilecek irtifak haklarında veya bu
şirkete verilecek kullanma izinlerinde ilk yıl bedelinin yatırım
konusu taşınmazın emlak vergi değerinin yüzde üçü olarak
belirlenmesinin; TGB'lerin hem kuruluş amacına, hem
gelişmelerine ve hem de yaşamlarını sürdürmelerine engel
olacağı ve bu bedellerin ödenmesinde sıkıntılar
yaşanacağı anlaşıldığından; maddede
yapılan değişiklik ile; bu taşınmazlar üzerinde yönetici
şirket lehine tesis edilecek irtifak hakkı ve verilecek kullanma izni
işlemlerinin; ilk üç yılının bedelsiz olarak, devam eden
yıllarda ise, yatırım konusu taşınmazın emlak
vergi değerinin binde ikisi oranındaki bedel
karşılığında yapılması amaçlanmıştır.
BAŞKAN Önergeleri
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Kabul edilen önergeler
istikametinde maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Madde 3ü okutuyorum:
MADDE 3- 4691 sayılı
Kanunun 5 inci maddesi aşağıdaki şekilde
değiştirilmiştir.
MADDE 5- Bölgenin yönetimi
ve işletmesinden sorumlu yönetici şirketin kurucuları
arasında, Bölgenin içinde veya bulunduğu ilde yer alan en az bir
üniversite veya yüksek teknoloji enstitüsü ya da kamu AR-GE merkez veya
enstitüsü bulunur.
Yönetici şirkete
ayrıca, Türkiye Odalar ve Borsalar Birliğine bağlı odalar
ve borsalar, Türkiye Esnaf ve Sanatkarları Konfederasyonuna
bağlı odalar, birlikler ve federasyonlar, yerel yönetimler, bankalar
ve finansman kurumları, yerli ve yabancı özel hukuk tüzel
kişileri, AR-GE ve teknoloji geliştirme ile ilgili vakıf,
kooperatif ve dernekler, ilgili kamu
kuruluşları ve ihracatçı birlikleri kurucu ya da sonradan ortak
olabilir.
Yerel yönetimler,
başkaca bir işleme gerek kalmaksızın kendi meclis
kararına binaen yönetici şirkete ortak olabilir.
Yabancı özel hukuk tüzel
kişileri 5/6/2003 tarihli ve 4875 sayılı Doğrudan
Yabancı Yatırımlar Kanunu ve ilgili mevzuat hükümleri
çerçevesinde yönetici şirkete iştirak edebilir.
Yönetim Kurulu
tarafından yönetici şirket genel müdürlüğü üst yönetimine
atanacaklarda aranacak nitelikler yönetmelikle belirlenir.
Yönetici şirket; Bölgeye
ait planlama ve projelendirmenin yapılması, gerekli alt yapı ve
üst yapı hizmetleri ile Bölge için gerekli her türlü hizmetlerin
yürütülmesi, Kuluçka Merkezi ve Teknoloji Transfer Ofislerinin kurulması,
Bölgenin bu Kanun ve ilgili yönetmeliklerde gösterilen amaca uygun olarak
yönetilmesi, girişimcilerin ve üçüncü şahısların buna
aykırı davranışlarının önlenmesi ve gerekli
önlemlerin alınması ile yükümlüdür.
Kamu yararı kararı,
yönetici şirketin başvurusu üzerine Bakanlıkça verilir.
Bakanlık, Bölgede bu
Kanunda belirtilen amacın dışında faaliyet gösteren
yönetici şirketi uyarır ve belirli bir süre vererek, amacına
uygun faaliyette bulunulmasını ister. Bu sürenin sonunda, yönetici
şirketin, amacı doğrultusunda faaliyet göstermediğinin
tespit edilmesi durumunda, Bakanlık görevli mahkemeye başvurarak
mevcut yönetici şirketin yönetim kurulu üyelerinin görevlerinin sona
erdirilmesini, şirketin yönetimi için kayyum tayin edilmesini ve yönetici
şirketin tasfiyesini ister. Yönetici şirketin tasfiyesine mahkemece
karar verilmesi halinde, şirket ve yöneticilerin hak ve yükümlülükleri ile
sorumlulukları saklı kalmak kaydıyla, Bakanlık, yönetici
şirketin mülkiyetinde olan Bölgeye ait araziyi ve üzerindeki
taşınmazları kamulaştırır ve Bölgenin yönetimini
başka bir yönetici şirkete verebilir.
Yönetici şirket
kuruluşu ve Bölgeye ait imar planlarının onaylanmak üzere Bakanlığa
sunulması işlemleri Bölge kuruluş kararının Resmi
Gazetede yayımı tarihinden itibaren 1 yıl içerisinde
sonuçlandırılır. Bu işlemlerin bu süre içerisinde
tamamlanmaması halinde, Kurucu
Heyet süre uzatımı için Bakanlığa müracaat eder.
Bakanlık uygun görmesi halinde bir defaya mahsus olmak üzere en fazla 6 ay
ek süre verebilir. Bu ek süre içerisinde gerekli düzenlemelerin
yapılmaması durumunda, Bakanlar Kurulunun Bölgenin ilanına
ilişkin kararı hüküm ve sonuçları ile birlikte ortadan kalkar.
Yönetici şirket
ortaklarından; üniversiteler, yüksek teknoloji enstitüleri ya da kamu
AR-GE merkez veya enstitüleri, yönetici şirkete taahhüt ettikleri sermaye
payını döner sermaye gelirlerinden ödeyebilir.
Yönetici şirket, üçer
aylık dönemler halinde kendisine ve Bölgede bulunan girişimcilerin
faaliyetlerine ilişkin bilgileri yönetmelikte belirlenecek usul ve
esaslara uygun olarak Bakanlığa göndermekle yükümlüdür.
Yönetici şirket, her
türlü hesap ve işlemlerini yıllık olarak 1/6/1989 tarihli ve
3568 sayılı Serbest Muhasebeci Mali Müşavirlik ve Yeminli Mali
Müşavirlik Kanununa göre yetkilendirilmiş yeminli mali müşavire
inceletir. Yeminli mali müşavir, düzenlediği denetim raporunun birer
örneğini aynı süre içinde yönetici şirkete ve
Bakanlığa gönderir.
Yönetici şirket, her
yılın sonunda kendisine ve Bölgede yer alan AR-GE faaliyetinde
bulunan işletmelere sağlanan destek ve muafiyetlerin etki
değerlendirmesini yapar ve bu konuda düzenlenen raporun bir örneğini
Bakanlığa gönderir.
BAŞKAN Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Madde 4ü okutuyorum:
MADDE 4- 4691
sayılı Kanunun 7 nci maddesinin birinci fıkrası
aşağıdaki şekilde değiştirilmiş ve ikinci
fıkrasının birinci cümlesinde yer alan
araştırmacı ibaresinden sonra gelmek üzere ve idari ibaresi
eklenmiştir.
Yönetici şirkette ve
Bölgede yer alan faaliyetlerde yürürlükteki iş ve çalışma
mevzuatına göre personel istihdam edilir. Bölgelerde 4875 sayılı
Kanun, 27/2/2003 tarihli ve 4817 sayılı Yabancıların Çalışma
İzinleri Hakkında Kanun ve ilgili mevzuat hükümleri çerçevesinde
yabancı uyruklu yönetici ve vasıflı AR-GE personeli
çalıştırılabilir.
BAŞKAN 4üncü maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Madde 5i okutuyorum:
MADDE 5- 4691
sayılı Kanunun 8 inci maddesi aşağıdaki şekilde
değiştirilmiştir.
MADDE 8- Bölgelerin
kurulması için gerekli alt yapı, idare binası ve kuluçka merkezi
inşası ile ilgili giderlerin yönetici şirketlerce
karşılanamayan kısmı, yardım amacıyla
Bakanlık bütçesine konulan ödenekle sınırlı olmak üzere
karşılanabilir.
Yönetici şirket, bu
Kanunun uygulanması ile ilgili olarak düzenlenen kâğıtlardan ve
yapılan işlemlerden dolayı damga vergisi ve harçtan
muaftır. Atık su arıtma tesisi işleten Bölgelerden, belediyelerce
atık su bedeli alınmaz.
İşletmeler, Bölgede
başlatıp sonuçlandırdıkları AR-GE projeleri sonucu
elde ettikleri teknolojik ürünün yatırımını, yönetici
şirketin uygun bulması ve Bakanlığın izin vermesi
şartıyla bölge içerisinde yapabilirler. Teknolojik ürünün
yatırımına ilişkin usul ve esaslar yönetmelikle
belirlenir.
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, madde üzerinde üç adet önerge vardır.
İlk önce
arkadaşlarımızın okuyacağı iki önerge aynı
mahiyettedir, üçüncü önergeyi işleme alıp sonuçlandırdıktan
sonra diğer önergeleri birlikte işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 521
sıra sayılı "Teknoloji Geliştirme Bölgeleri Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı"nın çerçeve 5 inci maddesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Harun Öztürk Tansel Barış Malik Ecder Özdemir
İzmir Kırklareli Sivas
Tacidar
Seyhan Ramazan Kerim
Özkan
Adana Burdur
"Madde 5 - 4691
sayılı Kanunun 8 inci maddesi aşağıdaki şekilde
değiştirilmiştir.
Madde 8- Bölgelerin
kurulması için gerekli alt yapı, idare binası ve kuluçka merkezi
inşası ile AR-GE ve yenilik faaliyetlerini desteklemeye yönelik
yönetici şirketçe yürütülen veya yürütülecek kuluçka programları,
teknoloji transfer ofisi hizmetleri ve teknoloji işbirliği
programları ile ilgili giderlerin, yönetici şirketçe
karşılanamayan kısmı, yardım amacıyla
Bakanlık bütçesine konulan ödenekle sınırlı olmak üzere
karşılanabilir.
İşletmeler, bölgede
başlatıp sonuçlandırdıkları AR-GE projeleri sonucu
elde ettikleri teknolojik ürünün üretilmesi için gerekli
yatırımı, yönetici şirketin uygun bulması ve
Bakanlığın izin vermesi şartıyla Bölge içerisinde
yapabilirler. Söz konusu yatırıma konu olan teknolojik ürünün üretim
izin belgeleri, ilgili kurum ve kuruluş tarafından Bakanlık
görüşü alınarak, öncelikle verilir. Bu yatırımlara
ilişkin faaliyetler, 4/1/1961tarihli ve 213 sayılı Vergi Usul
Kanunu gereğince tutulması zorunlu defterlerde, yatırım
yapan işletmelerin Bölgede yürüttükleri AR-GE faaliyetlerinden ayrı
olarak izlenir. Bu yatırımlar nedeniyle Bölgede çalışan
personel ve bu yatırımlarından elde edilecek kazançlar Bölge
dışında faaliyet gösteren işletmelerin ve bunların
personelinin tabi olduğu esaslara göre vergilendirilir.
Yönetici şirket, bu
Kanunun uygulanması ile ilgili olarak düzenlenen kâğıtlardan ve
yapılan işlemlerden dolayı damga vergisi ve harçtan
muaftır. Atık su arıtma tesisi işleten Bölgelerden,
belediyelerce atık su bedeli alınmaz.
Bu maddenin uygulamasına
ilişkin usul ve esaslar Maliye Bakanlığının uygun
görüşü alınarak Bakanlıkça hazırlanacak yönetmelikle
belirlenir.
Diğer önergenin imza
sahipleri:
Bekir Bozdağ İhsan Koca Veysi Kaynak
Yozgat Malatya Kahramanmaraş
Mehmet Erdoğan Asım Aykan Mehmet Tunçak
Adıyaman Trabzon Bursa
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 521 Sıra Sayılı Kanun Tasarısının 5. maddesi
ile değiştirilen 4691 Sayılı Kanunun 8. maddesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Alim Işık Cemaleddin Uslu Yılmaz Tankut
Kütahya Edirne Adana
Erkan
Akçay Oktay
Vural
Manisa İzmir
Madde 8 Bölgelerin
kurulması için gerekli alt yapı, idare binası ve kuluçka merkezi
inşası ile kuluçka merkezi ve teknoloji transfer ofisi
işletilmesi ve destek programları ile ilgili giderlerin yönetici şirketlerce
karşılanamayan kısmı yardım amacıyla
Bakanlık bütçesine konulan ödenekle sınırlı olmak üzere
karşılanabilir.
İşletmeler, bölgede
başlatıp sonuçlandırdıkları Ar-Ge projeleri sonucu
elde ettikleri teknolojik ürünün üretilmesi için gerekli yatırımı,
Yönetici Şirketin Uygun bulması ve Bakanlığın izin
vermesi şartıyla bölge
içerisinde yapabilirler. Söz konusu yatırıma konu olan teknolojik
ürünün her türlü üretim izin ve sertifikasyon belgeleri ilgili kamu kurumu ve
kuruluşlarının görüşleri alınarak Bakanlıkça
verilir. Teknolojik ürünün yatırımı, üretim izni ve
sertifikasyona ilişkin usul ve esaslar yönetmelikte belirlenir."
Bu Kanun'un uygulanması
ile ilgili olarak düzenlenen kâğıtlardan damga vergisi alınmaz.
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
SANAYİ, TİCARET,
ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ
KOMİSYONU BAŞKANI HASAN ALİ ÇELİK (Sakarya)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
DEVLET BAKANI CEVDET YILMAZ
(Bingöl) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
OKTAY VURAL (İzmir)-
Gerekçe...
BAŞKAN Gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe:
Bu düzenleme ile anılan
Kanunda uygulamada karşılaşılan bazı sorunların
çözümü ve yaşanan mağduriyetlerin önlenmesi amaçlanmaktadır.
BAŞKAN Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
Aynı mahiyette olan iki
önergeyi okutup, işleme alacağım.
Buyurun.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 521
sıra sayılı "Teknoloji Geliştirme Bölgeleri Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı"nın çerçeve 5 inci maddesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Bekir
Bozdağ (Yozgat) ve arkadaşları
Diğer önergenin imza
sahipleri:
Harun Öztürk (İzmir) ve
arkadaşları
"Madde 5- 4691
sayılı Kanunun 8 inci maddesi aşağıdaki şekilde
değiştirilmiştir.
Madde 8 - Bölgelerin
kurulması için gerekli alt yapı, idare binası ve kuluçka merkezi
inşası ile AR-GE ve yenilik faaliyetlerini desteklemeye yönelik
yönetici şirketçe yürütülen veya yürütülecek kuluçka programları,
teknoloji transfer ofisi hizmetleri ve teknoloji işbirliği
programları ile ilgili giderlerin, yönetici şirketçe
karşılanamayan kısmı, yardım amacıyla Bakanlık
bütçesine konulan ödenekle sınırlı olmak üzere
karşılanabilir.
İşletmeler, bölgede
başlatıp sonuçlandırdıkları AR-GE projeleri sonucu
elde ettikleri teknolojik ürünün üretilmesi için gerekli
yatırımı, yönetici şirketin uygun bulması ve
Bakanlığın izin vermesi şartıyla Bölge içerisinde
yapabilirler. Söz konusu yatırıma konu olan teknolojik ürünün üretim
izin belgeleri, ilgili kurum ve kuruluş tarafından Bakanlık
görüşü alınarak, öncelikle verilir. Bu yatırımlara
ilişkin faaliyetler, 4/1/1961 tarihli ve 213 sayılı Vergi Usul
Kanunu gereğince tutulması zorunlu defterlerde, yatırım
yapan işletmelerin Bölgede yürüttükleri AR-GE faaliyetlerinden ayrı
olarak izlenir. Bu yatırımlar nedeniyle Bölgede çalışan
personel ve bu yatırımlarından elde edilecek kazançlar Bölge
dışında faaliyet gösteren işletmelerin ve bunların personelinin
tabi olduğu esaslara göre vergilendirilir.
Yönetici şirket, bu
Kanunun uygulanması ile ilgili olarak düzenlenen kâğıtlardan ve
yapılan işlemlerden dolayı damga vergisi ve harçtan
muaftır. Atık su arıtma tesisi işleten Bölgelerden,
belediyelerce atık su bedeli alınmaz.
Bu maddenin uygulamasına
ilişkin usul ve esaslar Maliye Bakanlığının uygun
görüşü alınarak Bakanlıkça hazırlanacak yönetmelikle
belirlenir.
BAŞKAN Komisyon
önergelere katılıyor mu?
SANAYİ, TİCARET,
ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ
KOMİSYONU BAŞKANI HASAN ALİ ÇELİK (Sakarya) Takdire
bırakıyoruz.
BAŞKAN Hükûmet?
DEVLET BAKANI CEVDET YILMAZ
(Bingöl) Katılıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe: Teknoparkların
esas amacı üniversite-sanayi işbirliğinin geliştirilmesi,
üniversitede geliştirilmiş bilginin ekonomik değere
dönüştürülmesi, teknoloji odaklı girişimciliğin teşvik
edilmesi ve ulusal ve uluslararası teknolojik işbirliklerinin geliştirilmesidir.
Bu çerçevede, kuluçka programları, teknoloji transfer hizmetleri ve
teknoloji işbirliği programları, teknopark yönetimlerinin en
önemli faaliyet alanları arasına girmektedir. Ancak bu programlar
önemli miktarda maddi kaynak gerektirmektedir. TGB'lere sağlanan ödenek inşaat
ve altyapı yatırımlarına yönelik olduğundan,
teknoparklar bu tür kurumsal hizmetlerini yeterince
geliştirememektedirler. Bu sebeple, Bakanlık tarafından
sağlanan ödeneğin kapsamının bu programları içerecek
şekilde genişletilmesinde yarar vardır.
Teknoloji Geliştirme
Bölgeleri'nde teknolojik ürün yatırımı
yapılmasını ve AR-GE'ye dayalı ürünlerin üretimini
teşvik etmek ve desteklemek amacıyla Bakanlık uygulamayı
kolaylaştıracak görev üstlenecektir. Bu düzenleme ülkemizin 2023
hedefine ulaşılmasındaki hedefinin önünü açacak ve katma
değeri yüksek ürünlerin üretimine imkân sağlayacaktır.
2008 yılında
yürürlüğe giren 5746 sayılı Araştırma ve
Geliştirme Faaliyetlerinin Desteklenmesi Hakkında Kanun ile 4691
sayılı Kanun arasındaki paralelliğin sağlanabilmesi
amacıyla, 5746 sayılı Kanunu'nda yer alan Damga Vergisi
muafiyeti 4691 sayılı Kanuna eklenmiştir.
BAŞKAN Önergeleri
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
Kabul edilen önergeler
istikametinde 5inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Madde 6yı okutuyorum:
MADDE 6- 4691
sayılı Kanunun 10 uncu maddesi aşağıdaki şekilde
değiştirilmiştir.
MADDE 10- Bu Kanun
kapsamına giren Bölgelerdeki faaliyetlerde; 10/12/2003 tarihli ve 5018
sayılı Kamu Malî Yönetimi ve Kontrol Kanunu, 21/2/1967 tarihli ve 832
sayılı Sayıştay Kanunu, 8/9/1983 tarihli ve 2886
sayılı Devlet İhale Kanunu ile 4/1/2002 tarihli ve 4734
sayılı Kamu İhale Kanunu hükümleri uygulanmaz.
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, madde üzerinde aynı mahiyette üç adet önerge vardır,
önergeleri okutup birlikte işleme alacağım.
TBMM
Başkanlığına,
Görüşülmekte olan 521
Sıra Sayılı Kanunun Tasarısının 6. maddesi ile
değiştirilen 4691 Sayılı Kanunun 10. maddesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Alim Işık Cemaleddin Uslu Yılmaz Tankut
Kütahya Edirne Adana
Erkan
Akçay Oktay Vural
Manisa İzmir
Madde 10
- Bu Kanun kapsamına giren Bölgelerdeki faaliyetlerde; 10/12/2003 tarihli
ve 5018 sayılı Kamu Malî Yönetimi ve Kontrol Kanunu, 03.12.2010 tarih
ve 6085 sayılı Sayıştay Kanunu, 8/9/1983 tarihli ve 2886
sayılı Devlet İhale Kanunu ile 4/1/2002 tarihli ve 4734
sayılı Kamu İhale Kanunu hükümleri uygulanmaz."
İkinci
önergenin imza sahipleri:
Kerem Altun Asım Aykan Orhan Karasayar
Van Trabzon Hatay
Sadık
Badak Tuğrul
Yemişci
Antalya İzmir
Üçüncü
önergenin imza sahipleri:
Tansel Barış Ali Koçal Tacidar Seyhan
Kırklareli Zonguldak Adana
Harun Öztürk Malik Ecder Özdemir
İzmir Sivas
BAŞKAN Komisyon
önergelere katılıyor mu?
SANAYİ, TİCARET,
ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ
KOMİSYONU BAŞKANI HASAN ALİ ÇELİK (Sakarya) Takdire
bırakıyoruz.
BAŞKAN Hükûmet?
DEVLET BAKANI CEVDET YILMAZ
(Bingöl) Katılıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Kütahya
Milletvekili Alim Işık ve arkadaşlarının önergesinin
gerekçesini okutuyorum:
Gerekçe:
21.2.1967 tarih ve 832
sayılı Sayıştay Kanunu 19.12.2010 tarih ve 6085
sayılı Sayıştay Kanunu ile değiştirilmiştir.
Eski kanun hükümsüz kaldığı için bu değişiklik
yapılmıştır.
BAŞKAN - Van Milletvekili Kerem Altun ve
arkadaşları ile Kırıkkale Milletvekili Tansel
Barış ve arkadaşlarının önergelerinin gerekçesini
okutuyorum:
Gerekçe:
4691 sayılı
Kanunda TGBde yürütülen faaliyetler 832 sayılı Sayıştay
Kanunu hükümlerinden muaf tutulmuştur. Ancak, Sayıştay
Kanununda değişiklik yapılmış ve 19.12.2010 tarihinde
6085 sayılı Sayıştay Kanunu yürürlüğe girmiş
olduğundan yeni Kanun numarası maddeye eklenmiştir.
BAŞKAN - Önergeleri
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
Kabul edilen önergeler
doğrultusunda 6ncı maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
7nci maddeyi okutuyorum:
MADDE 7- 4691
sayılı Kanuna aşağıdaki ek madde eklenmiştir.
EK MADDE 1-
Araştırma ve geliştirme faaliyetleri ile sonuçlarının
tasarım ve süreç doğrulama testlerinin yapıldığı
merkezlerin kurulabilmesi amacıyla, 31/8/1956 tarihli ve 6831
sayılı Orman Kanununa göre orman sayılan alanlardan; Hazineye
ait olan alanlar Maliye Bakanlığınca, orman sayılan yerler
ise Çevre ve Orman Bakanlığınca, talep tarihinden itibaren en
geç bir ay içerisinde Bakanlığa bedelsiz olarak tahsis edilir.
Bu amaçla tahsis edilecek
alan, il genelindeki toplam orman sayılan yerlerin binde ikisini
yapılaşmaya esas inşaat hakkı emsal (E) 0.20yi ve
yapı yüksekliği 13.50 metreyi geçemez.
Bakanlık bu yerlerin
tahsisine, kullanılmasına ve işletilmesine ilişkin usul ve
esasları yönetmelikle belirler.
BAŞKAN - Madde üzerinde bir adet önerge vardır,
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 521
sıra sayılı Teknoloji Geliştirme Bölgeleri Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının, 4691 sayılı Kanuna ek madde eklenmesine
dair çerçeve 7 nci maddesinin Tasarı metninden
çıkarılmasını ve diğer maddelerin bu
değişiklik doğrultusunda teselsül ettirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Bekir Bozdağ M. Yılmaz
Helvacıoğlu Tuğrul
Yemişci
Yozgat Siirt İzmir
Alaattin Büyükkaya Murat Yıldırım Halide İncekara
İstanbul Çorum İstanbul
Ömer İnan Orhan Karasayar Hüseyin Devecioğlu
Mersin Hatay Kilis
Mehmet
Erdoğan
Adıyaman
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
SANAYİ,
TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE
TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKANI HASAN ALİ ÇELİK (Sakarya)
Takdire bırakıyoruz.
BAŞKAN
Hükûmet?
DEVLET
BAKANI CEVDET YILMAZ (Bingöl) Katılıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Gerekli
değişikliğin diğer düzenlemelerde yapılması uygun
olacağından Tasarı metninden çıkarılması
gerekmektedir.
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Sayın
milletvekilleri, kabul edilen önergeyle tasarının 7nci maddesi
metinden çıkarılmıştır; maddelerin teselsül
işlemi daha sonra yapılacaktır.
Bilgilerinize
sunuyorum.
8inci
maddeyi okutuyorum:
MADDE 8-
4691 sayılı Kanunun Geçici 2 nci maddesinin birinci ve ikinci
fıkraları aşağıdaki şekilde
değiştirilmiştir.
Yönetici
şirketlerin bu Kanun uygulaması kapsamında elde ettikleri
kazançlar ile bölgede faaliyet gösteren gelir ve kurumlar vergisi mükelleflerinin, münhasıran bu bölgedeki
yazılım ve AR-GE faaliyetlerinden elde ettikleri kazançları
31/12/2023 tarihine kadar gelir ve kurumlar vergisinden müstesnadır.
Bölgede
çalışan; araştırmacı, yazılımcı, AR-GE
ve destek personelinin bu görevleri ile ilgili ücretleri 31/12/2023 tarihine
kadar her türlü vergiden müstesnadır. Yönetici şirket, ücreti gelir
vergisi istisnasından yararlanan kişilerin bölgede fiilen
çalışıp çalışmadığını denetler.
Ancak, Bölgelerde yer alan girişimcilerin yürüttükleri AR-GE projesi
kapsamında çalışan AR-GE personelinin, bölgede yürüttüğü
görevle ilgili olarak yönetici şirketin onayı ile Bölge dışında
geçirmesi gereken süreye ait ücretlerinin bir kısmı gelir vergisi
kapsamı dışında tutulur. Kapsam dışında
tutulacak ücret miktarı, Maliye Bakanlığının uygun
görüşü alınarak hazırlanacak yönetmelikle belirlenir. Yönetici
şirketin onayı ile bölge dışında geçirilen sürenin
bölgede yürütülen görevle ilgili olmadığının tespit
edilmesi halinde, ziyaa uğratılan vergi ve buna ilişkin
cezalardan ilgili işletme sorumludur.
BAŞKAN
Madde üzerinde iki adet önerge vardır. Önergeler aynı mahiyettedir,
okutup birlikte işleme alacağım.
Buyurun.
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 521 sıra sayılı "Teknoloji Geliştirme Bölgeleri
Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı"nın çerçeve 8 inci maddesi ile
değiştirilen 4691 sayılı Kanunun Geçici 2 nci maddesinin
ikinci fıkrasının aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Bekir Bozdağ Veysi Kaynak Mehmet Erdoğan
Yozgat Kahramanmaraş Adıyaman
Asım Aykan İhsan Koca Mehmet Tunçak
Trabzon Malatya Bursa
"Bölgede
çalışan; AR-GE ve destek personelinin bu görevleri ile ilgili
ücretleri, 31/12/2023 tarihine kadar her türlü vergiden müstesnadır.
Muafiyet kapsamındaki destek personeli sayısı AR-GE personeli
sayısının yüzde onunu aşamaz. Yönetici şirket, ücreti gelir
vergisi istisnasından yararlanan kişilerin bölgede fiilen
çalışıp çalışmadığını denetler.
Ancak, Bölgelerde yer alan girişimcilerin yürüttükleri AR-GE projesi
kapsamında çalışan AR-GE personelinin, bölgede yürüttüğü
görevle ilgili olarak yönetici şirketin onayı ile Bölge
dışında geçirmesi gereken süreye ait ücretlerinin bir
kısmı gelir vergisi kapsamı dışında tutulur.
Kapsam dışında tutulacak ücret miktarı, Maliye Bakanlığının
uygun görüşü alınarak hazırlanacak yönetmelikle belirlenir.
Yönetici şirketin onayı ile bölge dışında geçirilen
sürenin bölgede yürütülen görevle ilgili olmadığının tespit
edilmesi halinde, ziyaa uğratılan vergi ve buna ilişkin
cezalardan ilgili işletme sorumludur."
Diğer
önergenin imza sahipleri:
Tansel Barış Harun Öztürk Malik Ecder Özdemir
Kırklareli İzmir Sivas
Ali
Koçal Tacidar
Seyhan
Zonguldak Adana
BAŞKAN
Komisyon önergelere katılıyor mu?
SANAYİ,
TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE
TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKANI HASAN ALİ ÇELİK (Sakarya)
- Takdire bırakıyoruz efendim.
BAŞKAN
Hükûmet?
DEVLET
BAKANI CEVDET YILMAZ (Bingöl) - Katılıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
AR-GE
personeli tanımının yazılımcı ve
araştırmacıları içermesi nedeniyle, uygulama sorunu
yaşamamak amacıyla "araştırmacı ve
yazılımcı" ifadesi fıkranın ilk cümlesinden
çıkartılmıştır. Ayrıca fıkraya, 5746
sayılı Kanun ile paralellik sağlanması amacıyla, destek
personeli sayısının AR-GE personeli sayısının
%10'unu geçemeyeceği hükmü eklenmiştir.
BAŞKAN
Önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Kabul
edilen önergeler istikametinde 8inci maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
9uncu
maddeyi okutuyorum:
MADDE 9-
4691 sayılı Kanuna aşağıdaki geçici madde
eklenmiştir.
GEÇİCİ
MADDE 3- Bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten önce bu Kanunun
amacına uygun biçimde kurulmuş olan Bölgeler, bu maddenin
yürürlüğe girdiği tarihten itibaren 1 yıl içinde
durumlarını bu Kanuna uygun hale getirir. Süresi içinde
durumlarını Kanuna uygun hale getirmeyenler hakkında Kanunun 5
inci maddesi hükümleri uygulanır.
BAŞKAN
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
10uncu
maddeyi okutuyorum:
MADDE 10-
Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
11inci
maddeyi okutuyorum:
MADDE 11-
Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.
BAŞKAN
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Saygıdeğer
milletvekili arkadaşlarım, tasarının tümü açık
oylamaya tabidir.
Açık
oylamanın elektronik oylama cihazıyla yapılmasını
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
Oylama
için üç dakika süre veriyorum ve oylama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik
cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Teknoloji Geliştirme Bölgeleri Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının açık oylama sonucunu arz ediyorum:
Kullanılan
Oy Sayısı : 235
Kabul : 235 (x)
Kâtip Üye Kâtip
Üye
Murat Özkan Bayram
Özçelik
Giresun Burdur
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, böylece, tasarı kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır,
hayırlı olmasını diliyorum.
Saygıdeğer
milletvekili arkadaşlarım, 2nci sırada yer alan, Karaman
Milletvekili Mevlüt Akgünün; Sulama Alanlarında Arazi Düzenlenmesine Dair
Tarım Reformu Kanununda Değişiklik Yapılmasına
İlişkin Kanun Teklifi ile Tarım, Orman ve Köyişleri
Komisyonu Raporunun görüşmelerine başlayacağız.
2.- Karaman Milletvekili Mevlüt Akgünün;
Sulama Alanlarında Arazi Düzenlenmesine Dair Tarım Reformu Kanununda
Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi ile
Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonu Raporu (2/765) (S.
Sayısı: 566) (xx)
BAŞKAN
Komisyon? Burada.
Hükûmet?
Burada.
Komisyon
raporu 566 sıra sayısıyla bastırılıp
dağıtılmıştır.
Teklifin
tümü üzerinde ilk söz Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Osmaniye
Milletvekili Hakan Coşkuna aittir.
Sayın
Coşkun, buyurun efendim. (MHP sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU
ADINA HAKAN COŞKUN (Osmaniye) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; görüşülmekte olan 566 sıra sayılı Kanun
Teklifi üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz
almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Profesör
Doktor Necmettin Erbakana Allahtan rahmet, yakınlarına ve aziz
milletimize başsağlığı diliyorum.
(x) Açık oylama kesin
sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.
(xx) 566 S. Sayılı Basmayazı
tutanağa eklidir.
Değerli
milletvekilleri, arazi toplulaştırması, dünyada kırsal
kalkınmayı gerçekleştirmek amacıyla yapılan,
sosyoekonomik birtakım çalışmaların içinde yer
aldığı arazi geliştirme faaliyetidir. Dar ve geniş
anlamda tanımlanması yapılmaktadır. Dar anlamda, aynı
şahsın mülkiyetinde bulunan arazi parselinin sistematik bir
şekilde birleştirilerek bir araya getirilip parselin büyütülmesi esasına
dayanan, sadece kadastro yenilemesi çalışmalarını kapsayan
toplulaştırmadır. Geniş anlamda ise sadece mülkiyet
verileri değil, işletme yapısı, sosyal ve ekonomik veriler
dikkate alınarak kırsal kalkınmayı gerçekleştirmek
amacıyla işletme yapısını güçlendirmek, sulama,
drenaj, yol gibi altyapı iyileştirmesini de kapsayan yeter gelirli
işletme ve ekonomik parsel büyüklüklerini oluşturmak amacıyla
yapılan arazi toplulaştırmasıdır. Bunların
dışında gönüllü grup toplulaştırması ve bireysel
toplulaştırma adı altında iki ayrı
toplulaştırma şekli de son zamanlarda dünyada yaygın olarak
kullanılan arazi toplulaştırma
çalışmalarıdır.
Değerli
milletvekilleri, Bakanlıkça yapılan arazi
toplulaştırmaları gerçek anlamda tarımsal işletmeyi
güçlendiren, kırsal kalkınmaya yönelik işletme
yapısını iyileştiren bir toplulaştırma
değildir. Büyük oranda kaynak israfına neden olan, kadastro
yenilemesi esasına dayalı bir toplulaştırma
yaklaşımı olup, sorunu gerçek anlamda çözmediği gibi,
kısa sürede özelliğini yitiren, yasal olmasa bile fiilen yeniden
parçalanmasına müsait bir düzenlemedir. Bu uygulamadan vazgeçilerek gerçek
anlamda tarımda işletme yapısını güçlendiren bir
toplulaştırma gerçekleştirmeliyiz. Başta AB ortak
tarım politikaları incelendiğinde dünyada örneklerini görmek
mümkündür. Yukarıda saydığımız toplulaştırma
türlerinden yörelere göre en uygun olanı seçilerek kaynakları israf
eden mevcut uygulamadan vazgeçilmelidir.
Getirilen
bu kanun teklifine baktığımızda yeni bir şey
getirmediğini söyleyebiliriz. Sadece, kadastro yenilemesi yapan Tarım
Reformu Genel Müdürlüğüne bazı altyapı yetkileri verilmektedir.
Bununla da hâlihazırda yetkisiz bir şekilde bazı
çalışmalar yaparak haksız harcamalar yapan bu Genel
Müdürlüğümüzün haksız harcamalarına kılıf uydurulmaktadır.
Getirilen
bu teklif kendi içinde çelişkilerle doludur. Kanunda toprak mı
toplulaştırılıyor yoksa arazi mi
toplulaştırılıyor? Eğer toprak
toplulaştırılıyorsa siz bir höyük yapıyorsunuz
demektir. Oysa diğer maddede arazi toplulaştırmadan
bahsedilmektedir. Doğru olanı da budur. Konu üzerinde son derece
acemice bir çalışma yapıldığı ortadadır.
Mevcut yetkisiz uygulamayı kurtarmak adına yapılan bu acele
düzenleme ülke yararına olmayacaktır.
3083
sayılı Kanunun 5inci maddesinin birinci ve üçüncü fıkrası
değiştirilmektedir. Maddede bilimsel terminoloji
kullanılmamıştır. Tarım toprağı değil
tarım arazisi olarak değiştirilmelidir. Çünkü tarım
toprağı toplulaştırılamaz, arazi
toplulaştırılır. Toprağın birimi ton veya
metreküptür, arazinin birimi ise alan ölçüsüdür.
Üçüncü
fıkrada da aynı şey geçerlidir. Sahibine, Bakanlar Kurulunca,
kaç ton veya metreküp toprak bırakılacağı anlamına
gelir.
Sadece
birilerine daha fazla para kazandırmak anlamına gelecek olan bu
teklif yerine gerçek anlamda arazi toplulaştırma hükümlerini içeren
bir düzenleme yapılmalıdır. Bu önemli toplulaştırma
konusu bir kanun teklifi olarak mı Türkiye Büyük Millet Meclisinin
gündemine gelecekti?
Değerli
milletvekilleri, Tarım ve Köyişleri Bakanlığı
uzmanları tarafından hazırlanan dünya örneklerini saydığımız
yöntemler, metotlar tercih edilerek kanun tasarısı olarak getirilmesi
uygun olmasına rağmen, Tarım Bakanımız bu
sorumluluktan kaçarak, her zaman olduğu gibi devlet kaynaklarını
yandaşlarına para kazandırmak uğruna yanlış bir
uygulama yaratmaktadır.
Değerli
milletvekilleri, ayrıca, ülke gerçeklerinden uzak olan sulu arazi
tanımı, istimlak ve satışlarda vatandaşı
mağdur edecektir. Bugün 1 milyon hektar arazi vatandaş
imkânlarıyla sulanmakta ve devlet yatırımı yoktur. Devlet
Su İşleri kaynaklarında bunu görmemiz mümkündür. Bu alanı
kuru tarım arazisi olarak kabul ederek vatandaşın arazisinin
ucuza kapatılması mı amaçlanmaktadır, anlamak mümkün
değildir.
Teklifin
diğer bir maddesi ile de 3083 sayılı Kanunun 6ncı maddesi
değiştirilmektedir. Bu maddede yapılan düzenlemede de
şimdiye kadar kanunsuz bir şekilde birtakım müteahhitlere
çıkar sağlamak amacıyla yetkisiz bir şekilde yapılan
sulama, drenaj, yol gibi altyapı faaliyetlerinde söz konusu Genel Müdürlüğe
yetki verilmektedir ancak yeterli de değildir. Tarım Reformu Genel
Müdürlüğünün şimdiye kadar toplulaştırma adı
altında yaptığı, tarımsal anlamda işletmeye
yönelik bir toplulaştırma olmayıp kadastro yenilemesidir, bazı
altyapı yapma yetkilerini de alarak daha fazla para harcamaya yönelik bir
yaklaşımdır. Şimdiye kadar yetkisiz bir şekilde
yapılan bu çalışmalara da bir kılıf
hazırlanmaktadır.
Değerli
milletvekilleri, son zamanlarda o kadar çok para
ayrılmıştır ki, mevcut yetkiler çerçevesinde harcamak
mümkün olmamakta ve müteahhitler memnun edilememektedir. Bu yetki
artırımı tarımsal anlamda palyatif çözümler üreten bir
yaklaşım olacak, kaynak israfından başka bir anlama
gelmeyecektir. Getirilen bu yasa, düzenleme, tamamen yetkisiz bir şekilde
altyapıyı da yapmaya çalışan Genel Müdürlüğün hukuksuz
uygulamalarına kılıf uydurmaktır. Hani, geçmiş
yıllarda yapılan toplulaştırma
çalışmalarıyla kıyaslama yapıyorsunuz ya, bu yasayla
gerçekleri de ortaya çıkarmış oldunuz. Sizin
yaptığınız kırsal kalkınmayı
gerçekleştirecek gerçek anlamda bir arazi toplulaştırması
olmayıp kadastro yenilemesinden başka bir çalışma
değildir. Geçmişte yapılan toplulaştırma da
eksikliklerine rağmen, kırsal kalkınmaya daha uygun bir
toplulaştırmaydı. Yani, sizin yaptığınızdan
farklı. Şimdi siz elmayla armudu
karşılaştırıyorsunuz. Bu yapılanlar tarımsal
işletmeye yönelik kırsal kalkınmayı sağlayacak
toplulaştırma değildir, tapu ve kadastro dairelerince de
yapılan kadastro çalışmalarının farklı bir
versiyonudur.
Değerli
milletvekilleri, sonuç olarak bu düzenlemelerde yer alan ifadeler ve
tanımlar bilimsel literatüre uygun değildir. Tarım Reformu Genel
Müdürlüğüne altyapı yapma yetkisi veren bu düzenleme, şimdiye
kadar ülkede yapılan arazi toplulaştırması
standartlarına yaklaşma gayreti olduğunu göstermemektedir.
Ancak, dünyada, yukarıda saydığım toplulaştırma yaklaşımından
hiçbirinin içerisine girmeyen bu uygulama kaynak israfına neden olacak ve
gerçek anlamda arazi toplulaştırmasını getirmeyecektir.
Kadastro düzenlemesi olan bu toplulaştırma yaklaşımı
işletmeyi güçlendirmeyeceği gibi yıllar süren yasal
ihtilafların artmasına neden olacak, kırsal kalkınmaya
katkısı olmayacak ve kaynak israfını
artıracaktır. Bu teklifin yerine, geniş anlamda, sadece mülkiyet
verileri değil, işletme yapısı, sosyal ve ekonomik veriler
dikkate alınarak kırsal kalkınmayı gerçekleştirmek
amacıyla işletme yapısını güçlendirmek; sulama,
drenaj, yol gibi altyapı iyileştirmesini de kapsayan arazi
toplulaştırmasını, gerçek anlamda işletmenin
oluşması ve bu işletmelere yeter geliri sağlayacak, uygun
miktar ve şekilde arazi parselleri edinilmesine imkân sağlayacak bir
toplulaştırma mevzuatı oluşturulmalıdır.
Değerli
milletvekilleri, AKP İktidarının son sekiz yıllık
döneminde tarımın gayrisafi millî hasılaya olan
katkısı düşmüş, tarımsal ihtiyaçlarımız
tarımsal ithalatı karşılayamaz duruma gelmiştir.
Ekilen, biçilen tarımsal alanlar azalmış; tarım
toprakları terk edilmiş, emek yoğun ve işsizliği
absorbe eden bir sektör olan tarımdan kaçış
hızlanmıştır. Yani tarımda çalışan
sayısı düşmüş, köylerimiz boşalmış; çiftçimizin,
köylümüzün geliri her geçen yıl azalmış ve borç
batağına sürüklenmiştir. Ayrıca, çıkarılan torba
kanunda çiftçilerimizin en önemli problemi olan tarım kredi
kooperatiflerine ve Ziraat Bankasına olan, İktidarınız
döneminde ötelenen 12 milyar TLyi aşan borcu da yok sayılarak
traktörünü, tarlasını, evini satmaya mahkûm edilmiştir. Sonuç
olarak AKP İktidarı tarımı ve tarım kesimini
yokluğa, çaresizliğe mahkûm etmiştir.
Değerli
milletvekilleri, tarımı sosyoekonomik ve sosyokültürel
hayatımızın çok önemli bir parçası olarak gören Milliyetçi
Hareket Partisi iktidarında çiftçisinin yanında olan millî bir tarım
politikası uygulanacaktır. Bunun gereği olarak da etkin, verimli
ve doğru bir destekleme modeliyle
tarım, üretim, işleme ve pazarlama safhalarında bir bütün
olarak ele alınarak desteklenecektir. Milliyetçi Hareket Partisinin en
önemli amaçlarından birisi Türk tarımının bu süreçten
çıkarılıp ülke ekonomisinin önemli bir unsuru ve
kalkınmanın itici güçlerinden birisi hâline getirmek, tarım
kesimini güçlendirmek ve Türkiyeyi tok
ve mutlu insanların ülkesi yapmaktır.
Bu kanun
teklifinin vatanımıza, milletimize hayırlı
olmasını temenni ediyor; hepinizi saygıyla tekrar
selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Coşkun.
Cumhuriyet
Halk Partisi Grubu adına, Burdur Milletvekili Ramazan Kerim Özkan;
buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU
ADINA RAMAZAN KERİM ÖZKAN (Burdur) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 566 sıra sayılı Sulama Alanlarında Arazi
Düzenlemesine Dair Tarım Reformu Kanununda Değişiklik
Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifinin tümü üzerine
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış
bulunmaktayım. Yüce heyeti saygıyla selamlıyorum.
İnsanların
su gereksinimi ile mevcut su kaynakları arasındaki uçurum
dünyanın pek çok yerinde gittikçe büyümektedir. Yer altı su
düzeylerinin inanılmayacak derecede hızlı düşüşü,
suların akıl almaz derecede kirletilmesi, birçok akarsuyun denize
ulaşmadan kaybolup gitmesi, sanayide ve tarımda su
kullanımının son derece artması bu uçurumun
başlıca nedenlerindendir. Bütün bunların sonucunda, su
kaynakları için rekabet uluslararası düzeyde güncel hâle
gelmiştir.
Bu kanun
teklifiyle, bu kanunun kabulünden sonra, karşılaşılan
sorunların giderilmesi amaçlanmıştır. Bu teklifle,
toplulaştırma esnasında tarla içi yeni ulaşım
yolları, sulama ve drenaj kanallarının projelendirilip
inşası, tesviye çalışmalarının
yapılması, köy gelişim ve yerleşim alanlarının
yeniden düzenlenmesi gibi altyapıya yönelik çalışmaları da
içermektedir ancak teklifin 3üncü maddesiyle, kamu bankalarının
yanı sıra diğer ticari bankalara da kredi verebilme imkânı
tanınmıştır. Bu nedenle, herhangi bir suistimale imkân
vermemek amacıyla, bu özel bankaların ilgili kurum ve
kuruluşlarca sıkı bir denetime tabi tutulması
zorunluluğu bulunmaktadır.
Anayasanın
44üncü maddesi devlete toprağın verimli olarak işletilmesini
korumak ve geliştirmek, 45inci maddesi de tarım arazileri ile
çayır ve meraların amaç dışı
kullanılmasını ve tahribini önlemek görevini yüklemiştir.
Bu görev doğrultusunda, devlet bu maddelerin işlerliğini
sağlamak amacıyla gerekli yasal düzenlemeleri yapmalıdır.
Bu yasal düzenlemeleri
Bu kanun teklifi ile, 1984te yürürlüğe giren
Tarım Reformu Kanununda günün şartlarına uygun düzenlemeler
yapılması amaçlanmıştır. Kanunu desteklediğimizi
belirtmek isterim.
İnsanlık,
küresel ısınma ve iklim değişikliğinin yaşam
koşullarını kısıtladığı,
kuraklığın kalıcılaşmaya başlayıp
çölleşmenin hızlandığı bir dünya sorunu ile
karşı karşıyadır. Böylesi bir yaklaşım
kapsamında toprak, korunarak verimli kılınması gereken
doğal kaynak bütününün en belirleyici ve öncelikli öznesini
oluşturmaktadır. Hızla çoğalan ve buna bağlı
olarak gereksinimleri çeşitlenen ve artan insanlık için toprak
kaynaklarının artık yetersiz kaldığı bilinen bir
gerçektir. Ülkemizde de toprak kaynakları oldukça
kısıtlıdır yani tarım arazisi potansiyeli bakımından
sanıldığı kadar zengin değildir ve toprak rezervi
kalmamış on dokuz ülke arasında yer almaktadır ülkemiz.
Bu
bağlamda, ekonomik kalkınma ve toplumsal gelişme sürecinde
etkinlikle kullanılması gereken politikaların başında,
doğal üretim kaynaklarının korunması, geliştirilmesi,
verimli kullanılması ve tarımsal arazilerin düzenlenmesi yer
almaktadır. İşlemeli tarım arazisi son yüzyılda önemli
artış göstermiştir. Bu artışa karşın
kişi başına düşen tarım arazisi miktarında nüfus
artış hızına bağlı olarak azalma meydana
gelmiştir. Geçtiğimiz on beş yıllık dönemde kişi
başına tarım arazisi miktarı, gelişmiş ülkelerde
yüzde 14,3; gelişmekte olan ülkelerde ise yüzde 40 oranında
azalmıştır. Önümüzdeki elli yıllık süreç içerisinde
ise kişi başına düşen tarım arazisi payı
yarı yarıya daha azalma gösterme eğilimindedir. Bu durum
ülkemizdeki nüfus artış hızı ve miras yolu ile arazi
bölünmesinin sonucu olarak daha vahim sonuçlar doğuracaktır. Bu
nedenle, en kısa zamanda geniş çapta bir toprak ve tarım reformu
yapılanmasına gidilmesi bir zorunluluktur. Yoksa göz göre göre
tarım alanlarımızın azalmasına seyirci kalmak ve bunun
önlemlerini almamak vatana ihanetle eş anlamlıdır.
Bu
kapsamda, yine yeri gelmişken belirtmek isterim ki, verimli tarım
arazilerinin yabancılara satılması, peşkeş çekilmesi
ve kullandırılması da önemli bir sorundur ve bu sorun, sekiz
yıllık AKP İktidarı döneminde had safhaya
çıkmış bulunmaktadır. Güney ve Ege Bölgesi sahilleri
neredeyse yabancıların istilasına uğramış olup
Türk vatandaşları azınlık konumuna düşmüşlerdir.
Bugün Didimde, Kuşadasında, Fethiyede, Antalya Alanyada ve
diğer birçok sayfiye beldesinde ne yazık ki bu vahim görüntü artarak
sürmekte ve AKP buna seyirci kalmaktadır. Her karışı
şehit kanlarıyla sulanmış, uğruna milyonlarca şehit
verilmiş ülke toprakları bugün, çeşitli bahanelerle
yabancılara verilmeye çalışılmaktadır. Kimisi Organik
tarım yapacağız. bahanesiyle, kimisi Sanayi tesisi
kuracağız. bahanesiyle ülkeyi parsel parsel bölüşmektedir.
Bunda tamamen art niyet vardır.
Değerli
arkadaşlarım, örnek mi istiyorsunuz? İşte, Anayasa
Mahkemesince iptal ettirdiğimiz mayınlı arazilerin
yabancılara temizlettirilerek kullanım izni verilmesi.
İşte, Anayasa Mahkemesinden dönmesini hazmedemeyerek, tekrar gündeme
getireceğinizi söylediğiniz orman vasfını yitirmiş 2/B
arazileri. Kim bilir bu arazileri kimlere peşkeş çekeceksiniz, hangi
rant ve çıkar çevrelerinin emrine vereceksiniz? Gelin, bu arazileri
tarım yapabilecek olan orman köylülerine bedelsiz verelim. diyoruz ve
yanaşmıyorsunuz, çünkü işinize gelmiyor. Köylünün
sırtından oy avcılığı yapıyorsunuz. Biz
şunu söylüyoruz: Para verelim dua alalım, kömür verip ömür
almayalım. Makarnayla, pirinçle, deterjanla, zavallı insanların
yoksulluğu kullanılarak çıkar sağlanıyor, ama Bu tarım
arazilerini bedelsiz onlara verelim. deyince buna yanaşmıyorsunuz,
çünkü bu çok fazla bir bedel. Bir çuval kömürle, iki üç torba makarnayla bu
işi yapmak varken, ne diye bu arazileri asıl sahibi olan milletin
efendisi köylülere veresiniz ki! Üstelik, Anayasa Mahkemesinin bozma
kararına karşın, hâlen büyük bir pişkinlikle, yeniden
çıkaracağınızı söyleyebiliyorsunuz.
Buradan
bizleri izleyen orman köylüsü kardeşlerime sesleniyorum: Cumhuriyet Halk
Partisi iktidarında bu arazilerin tamamı, santimetrekaresine bile
dokunulmadan, asıl sahibi olan sizlere bedelsiz olarak verilecektir. Bunu
buradan sizlere müjdeliyorum. Sizleri yeniden milletin efendisi yapmaya söz
veriyoruz. Çaldırtmayacağız,
çıldırtmayacağız. Bugünlerde çok çıldıran var,
eşini kesen var, çocuğunu kesen var, komşusunu öldüren var.
Çaldırtmayacağız, çıldırtmayacağız.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; her zaman söylediğim şeyi
bir kez daha buradan söylüyorum. Burada toprağı konuşuyoruz. Ben
hep demiyor muyum Toprakla koyun, gerisi oyun. diye? İşte, siz
sanırım bu vecizeyi ters anlıyorsunuz, oyun deyince toprakla
da oynuyorsunuz, koyunla da. Oynaya oynaya ne toprak bıraktınız
ne koyun. Sizin iktidarınızda koyun sayıları yarı
yarıya azaldı. Bunu bilmeyen yok herhâlde aranızda. Gerçi
Sayın Başbakan seçim gezilerinde propaganda amacıyla çoban
kepeneğini Afyonda üzerine giydi. O kepeneği de yakında
artık çobanların sırtında da göremeyeceğiz, ancak
müzelerde sergilenir pozisyonda göreceğiz.
Değerli
arkadaşlarım, memlekette gerçekten koyun popülasyonu çok azaldı,
güdülecek koyun da kalmadı, çoban da kalmadı.
GÜROL
ERGİN (Muğla) Popülizm artınca popülasyon azalıyor
doğal olarak.
RAMAZAN
KERİM ÖZKAN (Devamla) Bir de örnek veriliyor zaman zaman 3 koyun versek
güdülemez. diye. Bir kere 3 koyun güdülmez, yedekte gezdirilir ama bir
çobanın bir köpeği, bir kepeneği, bir de değneği
olursa 300-350 koyunu rahatlıkla gezdirir, rahatlıkla sular,
rahatlıkla besler. Bunu unutmayınız değerli arkadaşlarım.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; toprakta yaşıyoruz,
toprağı konuşuyoruz. Şu güzel ülkemizin verimli
topraklarında, Allaha şükür, bakarsan yetişmeyecek ürün yok.
Böyle bir doğal fauna dünyanın hiçbir yerinde var mı? Dünyada ne
yetişiyorsa ülkemizde yetişebiliyor. Sıcak seven de, soğuk
seven de, yağış seven de, çorak seven de, her türlü mahsul
yetiştirilebiliyor bu memlekette. Bu cefakâr çiftçimize, yeter ki olanak
sağlansın.
Benim
zamanımdaki ders kitaplarında da yazardı, şimdi sizin
yazdırdığınız ilkokul kitaplarının,
coğrafya kitabının ilk cümlesi de Türkiye bir tarım ve
hayvancılık ülkesidir. Nüfusun çoğunluğu tarım ve
hayvancılıkla geçimini sağlar. diye... Bunu çok iyi
hatırlıyorsunuz. Peki, nerede kaldı bu tarım ve hayvancılık
ülkesi? Hiç buğdayını, mısırını,
şekerini, sütünü, canlı hayvanını, etini ithal eden bir
tarım ve hayvancılık ülkesi olabilir mi? 3 milyon nüfuslu
Uruguaydan hayvan ithal eden, Sırbistanın
hayvancılığını şahlandıran, Avrupa
Birliği ülkelerinden yaptığı ithalatlarla bu ülkelerdeki
kasaplık et fiyatlarının artmasına neden olan bir
tarım ülkesi olur mu?
Sayın
Tarım Bakanımız konuştuğu zaman sanıyorsunuz ki
ülke bir tarım ve hayvancılık cenneti. Teşbihte hata olmaz
değerli arkadaşlarım, ipin ucunu çözdünüz, bu iş bitti. Ne
zaman bitti? Sayın Bakan et ve süt ithalatını, canlı hayvan
ithalatını serbest bıraktığında. Direndi,
sayımlar yaptırdı ama ne yazık ki, bilmiyorum kimlerin
oyununa gelindi, o ip çözüldü. O ip neydi? Şeytan bir gün ağaca
dayanmış, inek sağan bir kadına bakıyor. Kadın
inek sağlıyor, buzağıyı bir ağaca bağlamış
ÜNAL
KACIR (İstanbul) Kim bakıyor?
RAMAZAN
KERİM ÖZKAN (Devamla) Bir kadıncağız, inek sağan bir
kadın.
İneğin
altında, bakracı yanında, ineği sağarken şeytan
gidiyor buzağının ipini yavaşça gevşetiyor.
Buzağı bir hamleyle ağaçtan kurtuluyor, koşarak annesinin
altına gidiyor -kadın süt sağmakta- bir darbe, süt bir tarafa
gidiyor, kadın bir tarafa gidiyor. Tabii, kadın o öfkeyle -emeği
heba olmuş- kalkıyor süt kovasını alıyor buzağıya
bir darbe vuruyor, buzağı ters gelip yatıyor. Bunu gören anne
inek Yavrum gitti! diyerek kadına bir darbe vuruyor, kadın serilip
yere düşüyor. Onu gören, avdan gelmekte olan kayınpeder bir
bakıyor gelini yerde -inek suçlu- tüfekle ineğe ateş ediyor,
inek yere seriliyor. Silah sesini duyan kadının eşi koşup
geliyor -babasının elinde silah, hanımı yerde yatıyor-
Eyvah! diyor, belindeki silahı çıkarıyor babasını
vuruyor, derken bu nereden başladı? Tek ipin çözülmesinden.
Bugün
çiftçi de, köylü de, hayvan üreticisi de, aranızda inek alan besici
kardeşlerim de, Urfada, Diyarbakırda, Burdurda, Antalyada,
Çanakkalede, Balıkesirde tüm üreticilerimiz
Bu ipi saldınız,
ithalatı serbest bıraktınız eti de rezil ettiniz, sütü de
rezil ettiniz; bir de üstüne üstlük bunlarla hastalıklar geldi,
şapı geldi, IBRsi geldi, brusellası geldi, bu hastalıklar
da, mavidili geldi, vatandaşımız perişan oldu, şimdi
de Gelen hayvanların sakatatlarını yemeyin. diye genelgeler
yayınlıyoruz.
FERİT
MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) İnek öldü mü?
RAMAZAN
KERİM ÖZKAN (Devamla) İnek öldü, gelin öldü
MEHMET
ERDOĞAN (Adıyaman) Şeytanı çıkar, şeytanı!
RAMAZAN
KERİM ÖZKAN (Devamla) İşte, şeytan
Teşbihte hata
olmaz. Bu ipi çözdünüz değerli arkadaşlarım. Bu ip
çözülmeyecekti.
ÜNAL
KACIR (İstanbul) Bu ipi sen çözdün gibi geliyor bana.
RAMAZAN
KERİM ÖZKAN (Devamla) Türk köylüsü adına, o
buzağının ipi gevşetilmeyecekti. Bu ipi gevşettiniz ve
bunlar bizim başımıza geldi. Milyon dolarlar şimdi
yabancının; Hasana değil, Hansa gidiyor, bunu defalarca
söylüyoruz. Hâlâ devam ediyor, bir yıl daha uzattınız.
Şimdi
de geldik, dayandık süt üreticilerine
Süt üreticileri şu anda
perişan değerli arkadaşlarım. Bakın çok bölgelerde biz
örgütlüyüz. Burdur ili olarak 60 kuruş, bazı illerde 40 kuruş,
bazı illerde 50 kuruş. Sanayiciye 50 trilyon kaynak ayırmışsınız,
çok güzel. Sanki sanayici o ineği sağıyor, sanki o sanayici
keçiyi sağıyor, sanki o sanayici koyunu sağıyor! Koyunu
sağan, koyunu besleyen, ineği besleyen Türk çiftçisi, Türk köylüsü,
nereden çıktı bu sanayiciyi desteklemek? Regüle edilecekmiş piyasa,
bunu verirsek! Nasrettin Hocanın tel örgüsü gibi: Tel örgü çekmiş,
koyunlar geçecek, yün, yapağı oraya takılacak, kadın
eğirecek, yün yapacak, pazara götürüp satacak, oh ne güzel ekonomi,
peşin para!
Değerli
arkadaşlarım, sanayi desteklensin, elbette sanayicilerimizin
desteklenmeye ihtiyacı var, ama önce kaynağına, üretime ve ürüne
sahip çıkmanız gerekiyor. Üretime ve ürüne sahip çıkmazsak bugün
tarım ve hayvancılık ülkesi olan ülkemiz cevizi de, bademi de,
gül suyunu da, gülü de
Ben hafta sonu Burdurdaydım, benim
Ağlasunumda gülcülük var, gül üreticisi perişan, şu anda
buğday yapıyor. Neden? Çocukların geleceği için. İnek
üreticisi
Kadınla konuştum, gençle konuştum, hacı amcayla
konuştum, hoca amcayla konuştum, köyün imamıyla konuştum,
diyor ki: Biz perişan olduk, benim komşum kefil oldu, inek
aldık, sıfır faizli, komisyonun adına biliyorsunuz faiz
dedik, yüzde 2, ama ben bu süt parasıyla, bu yem parasıyla bunu
ödeyemem, köyümde şap hastalığı var -Sayın Bakanı
burada bulmuşken söylüyorum- üç buçuk aydır şap
hastalığı devam ediyor, sönmüyor. Sönmediği için, köyümde
danam var beslenmiş, koyunum var, keçim var, satamıyorum. Tarım
krediye, Ziraat Bankasına borcumu ödeyemiyorum. diyor, feryat ediyor, Ne
olursunuz şu Ziraat Bankası ve tarım kredi borçlarını
hastalık sürecinde, karantina süresince dondurun. diyor. Bunu yapacak
olan kim? Hükûmet. Ve Hükûmet yetkilileri sizlersiniz. Hacet
kapısısınız. Size hacet ediyorlar, biz de elçi olarak
sizlere bunları anlatıyoruz. Bunlara kulak vermeniz gerekiyor değerli
arkadaşlarım.
Sorun
bitmiyor. Ezilenler adına sizlere sesleniyorum değerli
arkadaşlarım: Hangi yasayı yaparsak yapalım, hangi
genelgeyi açıklarsak açıklayalım, ürüne ve üretime sahip
çıkmadığımız sürece, mazotu, gübreyi, elektriği,
sulamayı, ilacı ucuzlatmadığımız sürece zeytin
üreticisi de, pamuk üreticisi de, et ve süt yapan üreticimiz de, üzüm
üreticimiz de, fındık, ceviz yapan üreticimiz de, yaş meyve
sebze yapan üreticimiz de mağdur olmaya devam edecek. Temel girdiler
Bakın,
bizim Payamlı köyünde bir kadın önüme geçti, Böyle dolaşmakla
iş yok. Oraya gidiyorsan madem, benim adıma Sayın Bakana
şunları söyle. dedi. Bize ithal inek verdi, ithal kova getirdi,
ithal süt makineleri koyduk. Bize o zaman yurt dışından ithal
ucuz yem getirsin. Benim fabrikalarım var Burdurda, Türkiyede, yetecek
onlara. Onlara yetecek fabrikalarım var, üretim yapıyor ama temel
girdileri, soyası, mısırı çok pahalı. Pahalı
şu anda. Yemin çuvalı 35le 38 lira arasında, 40a dayandı,
girdiler arttı, onun için feryadımız. Bu inekler tekrar kesime
gitmesin. IBR hastalığı var, hayvanlar zayıfladı,
perişan oldu, yerlerde sürünüyor hayvanlar ama hayvan pazarları
kapalı olduğu için
Zaten mezbahalarımız da kesmiyor. Bu
perişanlıktan kurtarın. diyor.
Değerli
arkadaşlarım, devri iktidarınızda tarım ve
hayvancılığın yüzü bir türlü gülmedi. Yetmedi; çiftçi
tesadüfler dışında hep kaybetti. Tesadüf olursa, domates 10
liraya çıkarsa
O da 3 liraya satıyor. 10 liraya domates
yediğinizde üreticinin eline
En pahalı üretici o anda 3 liraya
satabildi. Tesadüfler
Ne yapıyor? Ürün fazla olursa da patates 10
kuruşa düşüyor. Bu tesadüfleri kendi kaderine bırakmamamız
gerekiyor. Havza bazlı projelerde dokuz yıldır
çalışılıyor. Havza bazlı proje üzerine
çalıştınız, destek de verdik, yapın havza bazlı
projeleri, hangi bölge hangi ürünü ne kadar yetiştirecek? Bu bölgelere
patatese ayrı destek, domatese ayrı destek, bibere ayrı destek,
patlıcana ayrı destek, ürün bazlı destekler yapalım.
dedik, yaptınız ama bir türlü bu vatandaşın arz-talep dengesini
koruyamadığınız için bunda da sınıfta da
kaldınız. Bundan dolayı kırsal alandaki işsizliğe
de bir türlü çözüm bulunamadı.
FERİT
MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) Bir tek kayısıya
yapılmadı.
RAMAZAN
KERİM ÖZKAN (Devamla) Aynı şekilde, kayısıda
Malatyada dondan bir sürü mağdur olan oldu, onların parası da
iç edildi, Maliyede ayrıldığı hâlde. Malatyayı da
burada savunmamız gerekiyor.
MEHMET
AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) - Fındık ne oldu?
FERİT
MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) Fındığın parası
nerede?
RAMAZAN KERİM
ÖZKAN (Devamla) Değerli arkadaşlarım,
fındığı, fındık üreticilerini hep söyledim. Ben
Samsun denetmeniyim, Samsuna gidip geliyorum. Karadeniz, Düzce, Zonguldak,
Bolu, Giresun, Rize, bu bölgeler fındık bölgesi
MEHMET
AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) Trabzon
RAMAZAN
KERİM ÖZKAN (Devamla) Trabzonumuz da aynı şekilde.
Şunu
söyledim ben: Fındığın rakibi ceviz ile badem. Ceviz ile
badem bizde var, fındığın başka rakibi yok,
Bakanlık da değil rakibi, halk da değil.
Fındığın rakibi ceviz ile badem ama ceviz ile badem şu
anda Arjantinden, Şiliden Bosnaya geliyor, Bosnadan gümrüksüz
Türkiyeye giriyor, ithal badem. Benim Burdur Yassıgümede hacı
amcalarım da ithal badem, ithal ceviz satıyor. Bizim
Yassıgümede çuvalları değiştirmişler, çuvallar
değişik, ithal ceviz satılıyor. Satmayın
bunları, kendi ürününüze sahip çıkın. dedim. Samsunda
Çarşambanın fasulyesi satılmıyor, Kazakistanın
fasulyesi satılıyor. O rakibi ortadan kaldırmamız
gerekiyor. O rakibi ortadan kaldırdığınız zaman
baklavada da, tatlıda da, çerez olarak da
fındığımız piyasa bulur,
fındığımız değerlenir ama biz,
fındığımızı öldürür gibi Şilinin bademini,
Arjantinin cevizini ülkemize sokuyoruz, yanlış; gümrük koyun
bunlara, engelleyin. Çok mu lazım yabancının cevizi? Çok mu
lazım yabancının bademi? Benim ülkemde hepsi var bunların.
Değerli
arkadaşlarım, ithal edilen damızlıklarla ilgili, besilik
canlı hayvanlar var, şartnamelere uyulmuyor. Vatandaştan
duyduklarımızı paylaşıyoruz. On iki ay ve 300 kilo
şartı varken yaşlı ve kilolu hayvanlar getirilerek
besicilere teslim ediliyor, şikâyetler var. Et fiyatları hâlâ
oturmadı. Yerli besici küskün ve mağdur. Bugün, besiciler
Meclisimizdeydi Bu ithalat ne zaman bitecek de bizim de yüzümüz gülecek? diye
bekliyorlar. Ülkemize gelen hayvanlarla, Avrupa Birliği ülkelerinde
sıklıkla görülen hastalıkların bulaşma riski var,
kontroller yeterince yapılmıyor. Desteklemeler yetersiz ve küçük
ölçekteki yetiştiriciye hitap etmiyor.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
RAMAZAN
KERİM ÖZKAN (Devamla) - Kesimde, iç organlar verilmiyor. Sakatat
fiyatları eti geçti.
Teşekkür
ediyor, tümünüze saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
AK
PARTİ Grubu ve şahsı adına Karaman Milletvekili Sayın
Mevlüt Akgün, buyurun. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
AK
PARTİ GRUBU ADINA MEVLÜT AKGÜN (Karaman) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; 566 sıra sayılı Sulama
Alanlarında Arazi Düzenlenmesine Dair Tarım Reformu Kanununda
Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi
üzerinde AK PARTİ Grubu adına söz almış bulunmaktayım.
Bu vesileyle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlarım, bu kanun teklifi, 3083 sayılı Sulama
Alanlarında Arazi Düzenlenmesine Dair Tarım Reformu Kanununun
22/11/1984 tarihinde kabulünden sonra uygulamada karşılaşan
sorunları gidermek amacıyla hazırlanmıştır. Kanun
teklifi ile aynı zamanda toplulaştırma
çalışmalarının daha verimli hâle getirilmesi
amaçlanmaktadır.
Değerli
arkadaşlarım, tarımda en büyük hedef verimliliği
artırmak olmalıdır. Tarımda verimliliğin
artırılması için mutlaka tarım arazilerinin
toplulaştırılmasında zaruret vardır. Çeşitli
nedenlerle ekonomik olarak tarımsal faaliyet yapmaya imkân vermeyecek
biçimde parçalanmış, dağılmış, bozuk şekilli
parsellerde modern tarım işletmeciliği şeklinde üretim
yapmak ve dünya ile rekabet etmek mümkün değildir. Maalesef, ülkemiz,
tarım arazilerinde bu verimsizliği yaşamaktadır. Ülkemizde
tarım işletmelerinin sahip oldukları araziler miras ve diğer
nedenlerle her geçen gün daha da küçülmüştür. 1950 yılında,
tarımda işletme sayısı 2,2 milyon iken ortalama
işletme büyüklüğü 100 dekar idi. 2000 yılında, işletme
sayısı 3 milyon 20ye ulaşırken ortalama işletme
büyüklüğü 61 dekara kadar düşmüştür. İşletme
ölçeği küçülürken bugün, işletme başına parça sayısı
artmıştır. İşletme başına parça
sayısı 7 rakamıyla ifade edilmektedir. Bu oranlara
bakıldığında, ülkemizde işletme büyüklüğü, dünya
ortalamasının çok altındadır. Bu durum, tarımda
verimliliği olumsuz etkilemekte ve ülke tarımının dünya ile
rekabet etme şansını zora sokmaktadır.
Değerli
arkadaşlarım, arazilerin parçalanmasının, bilindiği
gibi çeşitli nedenleri vardır. Miras ve intikal yoluyla parçalanma,
hisseli ve bölünerek yapılan satışlar, sulama, kara
yolları, demir yolları gibi tarım arazilerinden geçen kamu
yatırımları, sermaye ve iş gücü yetersizliğinden
dolayı yapılan kısmi kiracılık ve
ortakçılık, sel, taşkın ve heyelan gibi doğal afetler
ve özellikle tarım kesimindeki yüksek nüfus yoğunluğu
baskısı, arazilerin parçalanmasına yol açmaktadır.
Bununla
birlikte, burada, toplulaştırmanın çiftçilerimiz
açısından faydalarına da kısaca değinmekte fayda var.
Toplulaştırmayla, parçalı ve dağınık araziler
birleştirilmekte, tarım arazileri düzgün şekilli parçalara
dönüştürülmekte, her tarla toplulaştırma yoluyla su
kanalına kavuşmakta, her tarla yine toplulaştırma yoluyla
yola kavuşmakta, ulaşım daha kolay ve ekonomik hâle
getirilmekte, tarım makinelerinin kullanımı daha ekonomik
olmaktadır. Aynı zamanda, ekilebilir arazi miktarı
artmaktadır, zirai mücadele ve gübreleme
kolaylaştırılmakta, kullanılmayan küçük araziler
değerlendirilmekte, tarla sahipleri arasındaki
anlaşmazlıklar toplulaştırma yoluyla ortadan
kaldırılmaktadır. Tarım için en ideal parsel ebatları
toplulaştırma yoluyla oluşturulmaktadır, kadastro
yenilenmiş olmaktadır, köy yerleşim yerleri
iyileştirilmekte ve geliştirilmektedir.
Yukarıda
bahsettiğim gibi, toplulaştırmanın faydaları saymakla
bitecek gibi değildir.
Değerli
arkadaşlarım, kamu yatırımları açısından da
toplulaştırmanın önemli faydaları vardır. Şöyle
ki: Bir ülkenin kalkınmasında kara yolları, demir yolları,
barajlar, sulama ve drenaj
kanalları gibi kamu yatırımları büyük önem arz etmektedir.
Büyük çoğunluğu kırsal alanlarda yapılan bu kamu
yatırımları için büyük meblağlara ulaşan kamulaştırma
bedelleri ödenmektedir. Bu yatırımlarla, aynı zamanda,
tarım arazileri parçalanmakta, şekli bozulmakta, arazi
toplulaştırması yapılırken yol ve kanal gibi kamu
ortak kullanım alanları için toplulaştırmada yüzde 10lara
varan oranda kesintiler yapıldığı için ve hazine arazileri
de kullanıldığı için kamunun kamulaştırma
ihtiyacı önemli ölçüde karşılanmaktadır.
Toplulaştırmanın
bu faydalarının yanında, hisselilik, sulama ve
ulaşımdan kaynaklanan sosyal huzursuzlukları önlediği ve
yargının bu alandaki yükünü de azalttığını
belirtmekte fayda vardır. Aynı zamanda, tapu kadastro
kayıtlarının yenilenmesi, düzenleme sonrasında arazilerinin
kıymetlenmesi, mera arazilerinin hayvancılığa uygun hâle
getirilmesi, tarımda kullanılan girdilerde önemli oranda tasarruf
sağlanması da toplulaştırmanın faydaları
arasında sayılabilir.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; kısaca ülkemizdeki arazi
toplulaştırması çalışmalarına bir göz atmakta
fayda vardır diye düşünüyorum. Toplulaştırma
çalışmalarında da şöylece baktığınızda
AK PARTİ hükûmetlerinin farkı hemen ortaya çıkmaktadır.
Şöyle ki: Türkiyede işlenebilir tarım arazisi miktarı 25
milyon hektardır. Ekonomik sulanabilir arazi miktarı ise 8,5 milyon
hektardır. 2010 yılı verilerine göre, bu miktarın yüzde
62si, yani 5,3 milyon hektar arazi sulamaya açılmıştır.
Sulama alanlarının düşük olması millî ekonomi için gelir
kayıplarına neden olmaktadır. Ülkemizde
toplulaştırması yapılabilecek arazi miktarı ise en son
teknikle yapılan hesaplamada 14 milyon hektar olarak hesaplanmıştır.
Bunun 8,5 milyon hektarı sulu arazi; 5,5 milyon hektarı ise kuru
alanlardan oluşmaktadır.
Değerli
arkadaşlarım, ülkemizde toplulaştırmanın
başladığı 1960 yılından 2002 yılına
kadar yani kırk bir yılda toplam 450 bin hektar alan
toplulaştırması yapılmış iken, 2002
yılından 2010 yılına kadar sekiz yılda
yaklaşık 691 bin hektar alan toplulaştırması
yapılmıştır. Yani AK PARTİ hükûmetleri döneminde
toplulaştırma çalışmaları hız kazanmış,
önceki kırk bir yıldan daha fazla toplulaştırma
çalışması AK PARTİ hükûmetleri döneminde
yapılmıştır.
İktidarımızın
büyük önem verdiği bölgesel kalkınma planları olan GAP, DAP ve
KOP projelerine ayrılan büyük ödenekler sayesinde bu bölgelerimizde
toplulaştırma işlemlerinin hız kazandığı ve
birkaç yıl içerisinde bu bölgelerde toplulaştırma
işlemlerinin büyük oranda bitirilmiş olacağı söylenebilir.
Tek
başına bu rakamlar bile AK PARTİnin tarıma verdiği
önemi ve desteği göstermektedir. İktidarımız döneminde
tarıma her alanda verilen destek miktarları önemli ölçüde artırılmıştır.
Ziraat Bankasının verdiği kredi miktarı neredeyse 15
milyarı aşarken, 2002 yılında yüzde 38 olan kredi
dönüş oranı 2010 yılında yüzde 97lere ulaşmıştır.
Faizlerin bazı kalemlerde sıfıra kadar düştüğü
düşünülürse, çiftçimize verilen desteklerin büyüklüğü daha iyi
anlaşılmış olur.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; bu kanun teklifinin uygulamada
yaşanan sorunları ortadan kaldırmak ve toplulaştırma
işlemlerini hızlandırmak amacıyla verildiğini ifade
etmiştim. Teklifin 1inci maddesiyle, dağıtım normunun 10
katını aşan arazilerde kamulaştırma işlemi
zorunlu olmaktan çıkarılmış, Bakanlar Kuruluna bu konuda
takdir hakkı verilmiştir. Böylece, kamulaştırma zorunluluğunun
devlet bütçesine getireceği yük önlenmek istenmektedir. 2nci maddeyle,
toplulaştırma esnasında tarla içi yeni ulaşım
yolları, sulama ve drenaj kanalları, tesviye
çalışmaları, köy yerleşim ve gelişim
alanlarının yeniden düzenlenmesi gibi altyapı çalışmalarından
bahsetmek suretiyle, bu çalışmaların toplulaştırma
çalışması kapsamında olduğu belirtilerek, hem
tereddütler giderilmek hem de bu alandaki yetki karmaşası önlenmek
istenmiştir. Teklifin 3üncü maddesiyle, çiftçilerimizin kredi
imkânlarından daha kolay ve daha fazla yararlanabilmesi için, ipoteklerin
sadece kamu bankalarınca değil, diğer ticari bankalarca da
yapılabilmesi temin edilmektedir.
Değerli
arkadaşlarım, bu düşüncelerle, çiftçimiz ve
toplulaştırılan arazi alanlarında önem ifade eden bu kanun teklifinin tarım kesimine ve
ülkemize hayırlı olmasını diliyor, yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Sayın Akgün, teşekkür ederim.
Sayın
milletvekilleri, soru-cevap işlemini gerçekleştireceğiz.
Sayın
Köse, buyurun efendim.
ŞEVKET
KÖSE (Adıyaman) Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Sayın
Bakan -her fırsatta dile getirmekteyim- Türkiyede tarımda sulama
ortalaması yüzde 22 iken bu oran Adıyamanda yüzde 9dur. Atatürk
Barajı gibi büyük bir barajın olduğu yerde yaşanan bu
rakamlar üzüntü vericidir. Adıyamanda özel uygulamalara ihtiyaç
olduğu şüphesiz ortadadır. Hükûmet bu konuda ne yapacaktır?
Adıyamanlı çiftçinin yüzünü ne zaman güldüreceksiniz?
Ayrıca,
tarımsal sulamada kullanılan elektrik tarifeleri de çok yüksektir ve
bu konuda çeşitli sorunlar yaşanmaktadır. Hükûmetin, af
çıkarmak yerine sorunu kökten çözmek için bir çalışması var
mıdır, yok mudur?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Sayın
Özkan
RAMAZAN
KERİM ÖZKAN (Burdur) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın
Bakan, Ziraat Bankası hayvancılık kredilerinin
açılmadığı yönünde vatandaşlarımızdan
talepler gelmektedir, finansman yokluğu anlamında. Geçen günkü
Komisyonumuzda Ziraat Bankası, bunun en kısa zamanda
açılacağı şeklinde bir ifadede bulunmuştu. Bu konudaki
çalışmalarınız nelerdir?
Ayrıca,
şap hastalığı görülen mahallerde tarım kredi ve Ziraat
Bankası borçlarını dondurmayı düşünüyor musunuz? O
konuda bir çalışmanız var mı?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Sayın
Bakanım, buyurun efendim.
TARIM VE
KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın
Kösenin bahsettiği, tabii, Adıyamanın su kaynağı
olup da, Atatürk baraj gölü üzerinde bulunup da burada sulamanın
miktarının az olması konusu.
Bizim
tabii, GAP Eylem Planı çerçevesi içerisinde
yaptığımız, hem orada sulama alanlarını azami
hâle getirmek hem de paralel olarak GAP illerinde 2 milyon 100 bin hektar
alanda şu anda biz toplulaştırma yapıyoruz. Bundan tabii,
Adıyaman da bundan istifade ediyor. Adıyaman ilimizdeki
toplulaştırma çalışması
78 bin hektar, Adıyaman
da toplulaştırma kapsamında. Sadece bu
toplulaştırılan alan içerisinde -yine Adıyaman ili için
söylüyorum- tarla içi yol yapımı 1.672 kilometre ve
toplulaştırma hizmetlerini götürdüğümüz köylerde, aslında
bir zorunluluk olmamasına rağmen, sadece sosyal amaçlı, sadece o
bölgedeki, toplulaştırma götürdüğümüz yerlerdeki insanların
yaşam standartlarını iyileştirmek, kolaylaştırmak
için ilave birtakım hizmetler de götürüyoruz. Bunlardan bir tanesi de bu
köylere kanalizasyon hizmeti götürülmesidir. Daha önce hiçbir şekilde yapılmamış
olan bir hizmettir ve bu çerçevede de kırk beş köy kanalizasyon
hizmeti almaktadır.
Tabii,
elektrikle ilgili olarak, biliyorsunuz, bu gerek yapılandırmada
elektrik borçlarıyla ilgili birtakım düzenlemeler zaman zaman Hükûmet
tarafından yapılmakta. En son yine bir düzenleme yapıldı.
Hükûmetimiz döneminde birkaç kere burada bir düzenleme bu konuyla ilgili
yapıldı.
Sayın
Özkanın söylediği Ziraat Bankasının
kullandırdığı faizsiz kredi uygulaması. Tabii, Ziraat
Bankası tarafından yapılıyor bunun düzenlemesi. Hazineden
bu konuyla ilgili bir görüş alındı. 3 milyar 600 milyon lira -
bugün de söyledim- 49 bin kişiye yakın çiftçi bundan istifade etti.
Bunun bir etki çalışması, etki değerlendirmesi yapıldı
ve arkasından Hazineden alınan görüş geldi. Çok kısa bir
süre içerisinde, muhtemelen bir hafta içerisinde de bu kararnamenin
tebliği yayınlanacak.
Şap
hastalığının olduğu yerlerde tarım kredinin
alacaklarının yapılandırılması, vesaireyle ilgili
bir konuda
Tarım kredi kooperatifleri, bildiğiniz gibi, Bakanlığın
bir kuruluşu değil, müstakil bir çiftçi kuruluşudur tarım
kredi. Bu konuyu da kendileriyle görüşeceğim.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Sayın
Bakanım, Sayın Uzunırmakın bir sorusu var, süremiz var,
ona da söz vereyim.
Buyurun.
ALİ UZUNIRMAK
(Aydın) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Vakitten
arta kalan kısımda Sayın Bakana sormak istiyorum: Bizim
Aydında Koçarlı Ovamız ve Germencik Ovamız çok geniş
bir ovadır. Koçarlımızın Güdüşlü ile Germencikin
Turanlar Ovası karşılıklıdır ama Koçarlıda
toplulaştırmalar devam ederken, Menderesin karşı
yakası olan Turanlar Ovasında Koçarlının arazileri
vardır. Dolayısıyla Koçarlı Ovasında
toplulaştırma yapılırken, Menderes Nehrinin
karşı yakasında kalan araziler, Koçarlı
Toplulaştırması adı altında olmasına
rağmen, Menderesin karşısında olmasından dolayı
toplulaştırma orada yapılmamaktadır ama Koçarlı
Toplulaştırması olarak geçmektedir. Burada Koçarlılı
vatandaşlarımızın
Karşı tarafın
toplulaştırılmasının da yapılması konusunda
ben Sayın Bakanın dikkatini çekmek istiyorum. Vatandaşların
bu yönde bir talepleri vardır, dikkatlerine sunuyorum Sayın
Bakanın.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Uzunırmak.
Sayın
Bakanım
TARIM VE
KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) Teşekkür
ederim.
Sayın
Uzunırmakın dile getirdiği hususu, Koçarlıda, Menderesin
karşı yakasında neden toplulaştırma
yapılmıyor, onu inceleyelim. Sayın Uzunırmakın
ayrıca kendisine de bilgi vereceğim.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Arkadaşlar
zamanında girmedi, sonra tekrar tekrar giriyor, öncesinde olsa daha rahat
olacaktı.
Şimdi
bir de Sayın Erginin sorusu var.
Buyurun.
GÜROL
ERGİN (Muğla) Teşekkür ederim.
Siz,
diğer arkadaşıma söz verince ben bundan cesaret alarak söz
istedim.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Estağfurullah, süre olunca tabii.
GÜROL
ERGİN (Muğla) Ben, bir süre önce Sayın Bakana bir soru
yöneltmişim, onu yinelemek istiyorum.
Tarım
Bakanlığı Teftiş Kurulu Başkanı görevden mi
alındı yoksa izinde mi? Gerekçesi nedir?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Sayın
Yalçın
RIDVAN
YALÇIN (Ordu) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Efendim,
Sayın Bakanı görünce hükûmet sıralarında, ben de hem Ordu
hem Samsun, Trabzon ve Giresun bakımından oldukça önemsediğim
bir konuyu daha önce de defalarca ifade etmiş olmama rağmen ikna
edici bir cevap alamadığımdan tekrar Sayın Bakana sormak
istiyorum.
Sayın
Bakanım, 2004ten kalan don hasar paralarının hâlâ yüzde 60a
yakın kısmı ödenmedi. Bütün Karadeniz, dikkat ederseniz,
milletvekili sayıları düşen, göç veren bir durumda, içler
acısı bir durum var. Acaba diyorum, nasılsa da seçime gidiyoruz,
sizin partinizin çok sıkça kullandığı bir yöntem olarak
seçim öncesi bir miktar don hasar parası ödemeyi düşünür müsünüz?
Teşekkür
ediyorum, saygılar sunuyorum.
BAŞKAN
Sayın Yalçın, teşekkür ederim.
Sayın
Bakanım, ilave edeceğiniz bir husus varsa, buyurun efendim.
TARIM VE
KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır)
Evet, teşekkür ediyorum.
Sayın
Erginin söylediği husus şu: Bir soruşturma kapsamında,
daha doğrusu aldığımız bir ihbar neticesinde
yürüttüğümüz bir soruşturma kapsamında Teftiş Kurulu
Başkanını yaklaşık bir ay önce açığa
aldık soruşturmanın selameti açısından, bir ay kadar
önce, yani şubat başında. O soruşturma yapılıyor,
konuyla ilgili Başbakanlık Teftiş Kuruluna konu intikal
ettirildi tarafımızdan ve onunla ilgili inceleme yapılıyor.
Sonuçta, ilgili kişinin de adı geçtiğinden dolayı, öyle bir
iddia olduğundan dolayı soruşturmanın selameti
açısından ilgili kişiyi açığa aldık, yani görevden
uzaklaştırdık ve soruşturmayı da Başbakanlık
Teftiş Kuruluna vermek suretiyle bu işin daha sağlıklı
bir şekilde yürütülmesine imkân tanıyacak bir uygulamayı
kendimiz yaptık Bakanlık olarak.
Sayın
Yalçının söylediği husus, bu 2004 yılında
fındıkla ilgili olarak... 2009 yılındaki Bütçe Kanunu ve
ondan sonraki süreç içerisinde bu para bütçeye konmuyor, yani o daha önceden
ödenmiş olan kısmıyla kalındı ve o da tabii Meclisin
kararıyla kanunlaşarak çıktığından dolayı
Bakanlık olarak benim bütçemde böyle bir parayı uygulama imkânım
şu anda yok.
OKTAY
VURAL (İzmir) Bütçeden verildi mi acaba?
TARIM VE
KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) Bir
kısmı ödendi, kalan kısmı için söyledi, ona da cevap
verdim.
RIDVAN
YALÇIN (Ordu) Efendim, söz istiyorum, süre var mı?
BAŞKAN
Sayın Yalçın...
Arkadaşlar,
bundan sonra... Tabii ki vakit olduğu için bunlar oluyor ama ben şunu
istirham edeyim: Daha önceden yapılırsa... Çünkü, tek tek soru-cevaba
dönüştü iş, o bakımdan söyledim ama süre var. İsterseniz önce
bir Kadir Ural Beye söz vereyim, sonra Rıdvan Beye söz vereyim.
Buyurun.
KADİR
URAL (Mersin) Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Sayın
Bakanıma söylemek istediğim bir konu var, geçen hafta Mersinin
Erdemli ilçesinin Kocahasanlı beldesinde Çiriş ve Üçtepe köylerinde
dolu afeti oldu. Ben kendim de gittim, orada gördüm, 35 santim dolu
yağmış Sayın Bakanım. O bölgenin bir afet bölgesi
kapsamına alınarak, oradaki zararların
karşılanması yönünde bir çalışma yapılabilirse
Üçtepedeki köylülerimiz adına teşekkürlerimizi ileteceğiz.
Siz
diyeceksiniz ki Sigorta kapsamında. fakat oralardaki araziler hazine
arazilerinin içerisinde bulunmasından dolayı ve sera bölgesi
olmasından dolayı sigorta kapsamında birçok yer yok. Tapulama
alanları içerisinde eski tapulardan dolayı da atadan, öteden kalma
tapulardan dolayı da böyle bir çalışma, sigorta
çalışması yapılamıyor.
Ayrıca,
2/B uygulaması ve orman alanı içerisine girmesinden dolayı da
tapuları vatandaşın elinden alındığı için
maalesef sigorta...
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Sayın
Yalçın, buyurun efendim.
RIDVAN
YALÇIN (Ordu) Teşekkür ederim.
Efendim,
benim bölgede anlatmakta zorlandığım bir husus, Sayın Bakan
samimiyetle ifade etti, artık bu don, hasar paralarının ödenemeyeceğini
Sayın Bakanın ağzından duyduk, teşekkür ediyorum
kendisine.
Sayın
Bakanım, şunu soruyorum: Tabii afetler sebebiyle ödenen paralar
vatandaş için bir ulufe değildir, kanundan kaynaklanan bir
haktır. Ordu, Giresun, Trabzon dışında, bütün samimiyetimle
soruyorum, bir tabii afet sebebiyle devletten alacağını
alamamış bir tek il var mıdır? Örneğin bu alacak ya da
bu afet sizin bölgeniz Diyarbakırda olsaydı gene bütçeye
koyduğunuz bir sembolik ödenekle ödenemez hâle getirir miydiniz?
Başka bir örneği var mıdır? Ordu, Giresun
dışında bir tabii afet sebebiyle devletten
alacağını alamayan bir tek il gösterebilir misiniz?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Sayın
Bakan, buyurun.
TARIM VE
KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) Bu tabii,
karşılıklı konuşmaya dönüştü Sayın
Başkan. Bunu sizin takdirlerinize arz ediyorum. Niye böyle bir uygulama
yapıyoruz, doğrusu bilmiyorum.
Ben bir
hususu daha ifade etmek istiyorum. Bugün gündem dışı
konuşma yaptım ve gündem dışı konuşmadan sonra da
her seferinde bütün arkadaşlarımız
karşılıklı soru-cevap şekline dönüyor. Ben usule
riayet edilirse daha iyi olur diye düşünüyorum.
OKTAY
VURAL (İzmir) Usule uygundur Sayın Başkan.
TARIM VE
KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) Ben
bugüne kadar da bütün sorulara bana süresi içersinde usulüne uygun olarak
sorulduğunda ya cevap verdim eğer vaktim yetmediyse de
yazılı olarak cevap verdim.
Sayın
Yalçının konuyu getirip benim seçim bölgemle, ilimle
ilişkilendirmesini de yadırgadığımı ifade etmek
istiyorum. Biz Türkiye Cumhuriyetinin hiçbir vilayetini bir başka, hiçbir
vilayetine asla kata tercih etmedik, etmeyiz, etmeyeceğiz. Bunu ifade
etmek istiyorum.
Ben
samimiyetle şunu söyledim: Bütçe kanunu benim takdirimle -Tarım
Bakanı olarak veya bir ilin milletvekili olarak- yapılan bir
düzenleme değil.
OKTAY
VURAL (İzmir) Nasıl? Bütçe kanunu tasarı olarak gelmiyor mu?
Tasarıda imzanız yok mu sizin?
TARIM VE
KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) Yüce
Meclisin buradaki oylaması sonucunda Bütçe Kanunuyla böyle bir para yani
bu fasılla ilgili bir para, harcanmasına dair bir para konmadı
Bütçe Kanunu içerisinde. Dolayısıyla da bu kararı Türkiye Büyük
Millet Meclisi verdi ve Türkiye Büyük Millet Meclisinin bütün kararlarına
nasıl saygı duyuyorsak, nasıl değerlendiriyorsak bu
kararı da bu şekilde değerlendirmemiz gerekiyor. Arz ediyorum.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
OKTAY
VURAL (İzmir) Sayın Başkanım, bütçeler kanun
tasarısı şeklinde Meclise gönderilir ve bu tasarıda
Sayın Bakanın imzası vardır. Bu imzasını inkâr
mı ediyor? Sorumluluk üstlenmiyor mu?
BAŞKAN
Anladım.
OKTAY
VURAL (İzmir) Korsan imza mı var, çakma imza mı var orada?
BAŞKAN
Estağfurullah.
Teşekkür
ederim.
TARIM VE
KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır)
Mecliste oylama var, oylama.
RIDVAN
YALÇIN (Ordu) Sayın Başkan
BAŞKAN
Efendim, buyurun.
RIDVAN
YALÇIN (Ordu) Sayın Bakan farklı bir anlam yükledi sözlere de bu
ülkenin hangi şehrinde bir afet yaşanıyorsa, bu Diyarbakır
da olabilir, Van da olabilir, elbette devletimiz onlara da elini
uzatmalıdır.
Ben
Sayın Bakana şunu soruyorum: Karadeniz, Ordu, Giresun
dışında devletten bir tabii afet alacağını alamamış
bir tek il örneği var mıdır diye soruyorum, yoksa
Diyarbakırı niye eleştireyim, orası da bizim memleketimiz.
BAŞKAN
Anladım, teşekkür ederim.
OKTAY
VURAL (İzmir) Cevap veremedi, herhâlde var galiba.
MEHMET
AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon ) Sayın Başkan
BAŞKAN
Saygıdeğer arkadaşlarım, bakınız, burada bütün
arkadaşlarımıza söz veriyoruz, Sayın Bakan tabii ki bu
soru-cevap işlemi bitmediği müddetçe devam eder talepler olursa, ama
sabahleyin gündem dışı konuşmalara cevap verdikten sonra,
doğru, Başkanlık Divanının bir müsamahası oldu,
tek tek, yani bütün arkadaşlar girerek kısa bir söz gibi soru-cevap
işlemi o anlamda olmaz, çünkü bir gündem dışı
konuşmaya cevap vermiştir, ama biz arkadaşlarımız
katkıda bulunsun diye söyledik, ama tabii iş soru-cevaba dönünce,
orada Sayın Bakan haklı olabilir.
Evet,
Sayın Hamzaçebi, buyurun efendim.
MEHMET
AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
Konu
açılınca ben de bir katkıda bulunarak Sayın Bakana bir soru
sormak istiyorum. 2004 yılında Doğu Karadeniz Bölgesinde
yaşanan don afeti nedeniyle oluşan zararın, ilgili yasaya göre
298 milyon liralık kısmının ödenmesi
kararlaştırıldı, ancak hâlen bu rakamın 169 milyon
liralık kısmı ödenmiş değildir. Sayın
Bakanın sözünü ettiği 2009 yılı Bütçe Kanunundaki hüküm,
Anayasaya göre sadece 2009 yılını ilgilendirir, yani
fındık afetinden kaynaklanan, don afetinden kaynaklanan zararın
ben kalan kısmını ödeyemem, kanun hükmü var gerekçesi gerçekleri
yansıtmıyor. Anayasamıza göre bütçeler
yıllıktır, bütçe kanunlarına konulan hükümler sadece o
yılı bağlar, o yıl sona erdiği andan itibaren o hükmün
geçerliliği kalmamıştır. Sayın Bakan, sizin 169
milyon lirayı ödemem, ödeyemem. diyebilmeniz için Meclisten bir kanun
çıkarmanız gerekir.
Ayrıca,
ben
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Sayın
Aslanoğlu, parmağını kaldırıyorsun ama, sistemde
yoksun, ben ne yapayım?
FERİT
MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) Sayın Başkan
BAŞKAN
Hayır, benim yapacağım bir şey yok, yani sistem
açılmadan ben sana söz veremem, yine kapandı.
Sayın
Aslanoğlu, buyurun.
FERİT
MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) Biz burada usulsüzlük yapmıyoruz
Sayın Bakan. Soru-cevap hakkımızı kullanmak en yasal
hakkımızdır. Lütfen
Bizi usulsüzlükle suçlamanızı
yadırgıyorum. Usulüne uygun soruyoruz. Orada süre olduğu sürece
sonuna kadar soru sorma hakkımız var. Lütfen
Milletvekillerimizi
burada Usulüne uygun sorulmuyor, cevap vermeyeceğim. diye
suçlamanızı da yadırgıyorum.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
- Teşekkür ederim.
Sayın
Aslanoğlu, o anlamda Sayın Bakana da yönelttiğiniz
FERİT
MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) Öyle söyledi Sayın Başkan. Sizin
müdahale etmeniz lazım.
BAŞKAN
Hayır, hayır.
Efendim,
ben şunu söylüyorum arkadaşlar, bakın: Genel itibarıyla
önce sorular alınıp sonra cevap olduğu için
O şekilde
oluyordu ama süre kalınca olabilir. Fakat, bu defa
FERİT
MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) Sayın Başkan
BAŞKAN
Müsaade edin Sayın Aslanoğlu, lütfen.
MEHMET
GÜNAL (Antalya) Cevaplanmayacak kadar ağır soru yoktu Sayın
Başkan. Yazılı vermeye gerek yoktu.
BAŞKAN
- Yani, bu süre dolana kadar bütün milletvekili
arkadaşlarımızın soru sorma, Sayın Bakanın da
cevap verme hakkı vardır. O işi onar dakikayla
ayarlamışlar ama böyle tek tek olması noktasında bir
gelişme oldu, bu da zuhurattan oldu. Neyse
Konu açıklığa
kavuşmuştur.
Soru
soran arkadaşlarımıza, cevap veren Sayın
Bakanımıza teşekkür ediyorum.
OKTAY
VURAL (İzmir) Cevap veremeyen daha doğrusu vermeyen
MEHMET
GÜNAL (Antalya) Vermemek için de usulü öne süren
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, teklifin tümünün maddelerine geçilmesini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
1inci
maddeyi okutuyorum:
SULAMA ALANLARINDA ARAZİ
DÜZENLENMESİNE DAİR TARIM REFORMU
KANUNUNDA DEĞİŞİKLİK
YAPILMASINA İLİŞKİN KANUN TEKLİFİ
MADDE 1 -
(1) 22/11/1984 tarihli ve 3083 sayılı Kanunun 5 inci maddesinin
birinci ve üçüncü fıkraları sırasıyla
aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
"Uygulama
alanlarında, bu Kanunun amacını gerçekleştirmek için ilgili
kuruluşça bağ, bahçe ve ağaçlık arazi ve örnek
işletmeler hariç, gerçek kişilerle özel hukuk tüzelkişilerine
ait tarım topraklarından o bölge için tespit edilen
dağıtım normunun on katını aşan kısmı
ile varsa üzerindeki tarımsal yapı ve tesisler
kamulaştırılabilir. Bu suretle yapılacak
kamulaştırmalarda Devletçe sulanan arazi sulu arazi
sayılır."
"Sahibine
bırakılacak topraklar, bölgenin özellikleri dikkate alınarak
Bakanlar Kurulunca belirlenir."
BAŞKAN
Komisyonun bir düzeltme talebi var galiba.
Buyurun.
TARIM,
ORMAN VE KÖYİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI VAHİT
KİRİŞCİ (Adana) Evet, Sayın Başkanım,
teşekkür ediyorum.
Kanun
yapım tekniğine uygunluğun sağlanması amacıyla
ilk atıfta kanunun tam adının yazılması
gerektiğinden, görüşülmekte olan teklifin 1inci maddesinin çerçeve
hükmünde geçen 3083 sayılı Kanunun ibaresinin 3083
sayılı Sulama Alanlarında Arazi Düzenlenmesine Dair Tarım
Reformu Kanunu şeklinde düzeltilmesi gerekmektedir.
Arz
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Evet,
Sayın Komisyon Başkanımızın ifade ettiği
şekilde, metnin de bu şekilde düzeltilerek, maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
2nci
maddeyi okutuyorum:
MADDE 2-
(1) 3083 sayılı Kanunun 6 ncı maddesi madde
başlığı ile birlikte aşağıdaki şekilde
değiştirilmiştir.
Toplulaştırma
ve tarla içi geliştirme hizmetleri
MADDE 6-
Bu Kanunda belirtilen amaçları gerçekleştirmek üzere uygulama
alanlarında ilgili kuruluşça, isteğe bağlı veya
maliklerin muvafakatı aranmaksızın arazi
toplulaştırılması yapılabilir.
İsteğe
bağlı olanlara öncelik vermek kaydıyla arazi
toplulaştırmasını teşvik için ilgili kuruluşça
arazi genişletmek gibi destekleyici tedbirler alınabilir.
Toplulaştırma
alanlarında gerçek kişilerle kamu ve özel hukuk tüzel kişilerine
ait araziden projenin özelliğine göre, yol ve kanal gibi kamunun ortak
kullanacağı yerler için % 10a kadar katılım payı
kesilir. Toplulaştırma nedeniyle kapanan yollarla, yol
fazlalıkları da aynı amaç için kullanılır. Katılım
payı için herhangi bir bedel ödenmez. Ancak, katılım payı
dışında kesilen arazi, öncelikle varsa eşdeğer Hazine
arazisinden karşılanır. Yoksa, kesilen arazi için
kamulaştırma işlemi yapılır.
Toplulaştırma
sonunda dağıtılan veya sahibine bırakılan tarım
arazisi malikleri adına, geriye kalan arazi ise Hazine adına uygulayıcı
kuruluşun talebi ile tapuya tescil edilir. Malikleri adına tescil
edilen arazi bu Kanun hükümleri dışında o bölge için tespit
edilen dağıtım normundan daha küçük parçalara rızaen veya
hükmen taksim edilemez ve ifraz işlemlerine konu olamaz. Bu husus tapu
siciline şerh edilir.
Toprak ve
su kaynaklarının korunması, geliştirilmesi, kırsal
alanda su temini ve kullanılmış suların
uzaklaştırılması hizmetleri, arazi toplulaştırma
ve tarla içi geliştirme hizmetleri ile birlikte planlanır. Tarla içi
geliştirme hizmetleri; tarla yolları ve sanat yapıları,
açık ve kapalı drenaj, sulama tesisleri, kimyasal maddeler
kullanılarak arazi ıslahı, toprak muhafazası ve dere
yatağı ıslahı gibi faaliyetleri kapsar.
Ortak
kullanım alanları olarak planlanan alanlarda toplulaştırma
çalışmaları süresince tarımsal faaliyetlerde bulunmak
ilgili kuruluşun iznine bağlıdır.
Toplulaştırmada
kanal ve yol gibi kamunun ortak kullanacağı alanlar olarak planlanan
yerlerdeki mütemmim cüzlerin karşılığı ile çiftçiye
yeni parseller teslim edilene kadar doğabilecek gelir kayıpları
uygulayıcı kuruluşça karşılanır.
Toplulaştırma
esas ve usulleri ile toprağın derecelendirilmesi ile tarla içi
geliştirme hizmetlerinin nasıl yapılacağı yönetmelikte
belirtilir.
BAŞKAN
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
3üncü
maddeyi okutuyorum:
MADDE 3 -
(1) 3083 sayılı Kanunun 13 üncü maddesinin üçüncü ve dördüncü
fıkraları sırasıyla aşağıdaki şekilde
değiştirilmiştir.
"Yukarıda
belirtilen süre içinde, bu gibi arazi Tarım Kredi Kooperatifleri ve
bankalara ipotek edilebilir.
Bu
kısıtlama süresi içerisinde ipoteğin paraya çevrilmesi
gerektiğinde ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla yapılan takipte
düzenlenecek kıymet takdir raporu uygulayıcı kuruluşa
tebliğ edilir. Uygulayıcı kuruluşun bu rapora itiraz ve
dava hakkı vardır. Kesinleşen kıymet takdir raporuna göre
tespit edilmiş bedeli, bu Kanun
hükümlerine göre uygulayıcı kuruluş tarafından uygun
görülmesi halinde ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla takip dosyasına
ödenerek arazinin Hazine mülkiyetine geçirilmesi sağlanır. Ancak
uygulayıcı kuruluş tarafından ihtiyaç duyulmaması
halinde, arazinin satışına izin verilebilir. Buna ilişkin
esaslar yönetmelikle düzenlenir."
BAŞKAN
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
4üncü
maddeyi okutuyorum:
MADDE 4 -
(1) Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
5inci
maddeyi okutuyorum:
MADDE 5 -
(1) Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.
BAŞKAN
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Teklifin
tümünü oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Sayın
milletvekilleri, böylece teklif kabul edilmiş ve
kanunlaşmıştır, hayırlı olmasını diliyorum.
Birleşime
on dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 18.38
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 18.52
BAŞKAN: Başkan Vekili Nevzat
PAKDİL
KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK
(Burdur), Murat ÖZKAN (Giresun)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 72nci
Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.
3üncü
sırada yer alan, Sulama Birlikleri Kanunu Tasarısı ve Çevre ile
Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonları raporlarının
görüşmelerine başlayacağız.
3.- Sulama Birlikleri Kanunu
Tasarısı ve Çevre ile Tarım, Orman ve Köyişleri
Komisyonları Raporları (1/873) (S. Sayısı: 621) (x)
BAŞKAN
- Komisyon ve Hükûmet yerinde.
Komisyon
raporu 621 sıra sayısıyla bastırılıp
dağıtılmıştır.
Saygıdeğer
milletvekilleri, alınan karar gereğince bu tasarı İç
Tüzükün 91inci maddesi kapsamında görüşülecektir.
Bu
nedenle, tasarı, tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanıp
maddelerine geçilmesi kabul edildikten sonra bölümler hâlinde görüşülecek
ve bölümlerde yer alan maddeler ayrı ayrı oylanacaktır.
Tasarının
tümü üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Mersin Milletvekili
Vahap Seçer ilk söz talebinde bulunmuştur.
Sayın
Seçer buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU
ADINA VAHAP SEÇER (Mersin) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli
arkadaşlarım, görüşülmekte olan Sulama Birlikleri Kanunu
Tasarısının tümü üzerine Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına söz almış bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlarım, görüşeceğimiz yasa önemli bir yasa,
nihayetinde konu su. Su, sadece Türkiyede değil dünyada önemli bir konu
hâline geldi, stratejik bir konu hâline geldi. Tarım sektöründe de,
tarımsal üretimde de önemli bir unsurdur su kullanımı, su
meselesi.
Biliyorsunuz,
Devlet Su İşleri marifetiyle birçok sulama tesisleri, sulama
yatırımları yapılmakta ülkemizde ve 1993 yılından
bu yana da Devlet Su İşlerinin yaptığı
yaklaşık olarak 3 milyon 130 bin hektar sulamaya açılan
alanlarda işletme ve bakım hizmetlerini de, büyük çoğunlukla,
yüzde 90a varan bir oranda sulama birlikleri yapmaktadır.
Sulama
birlikleri, faaliyetlerine başladığında 1580
sayılı Belediyeler Kanunuyla idare ediliyordu 2004e kadar, daha
sonra 5355 sayılı Mahalli İdare Birlikleri Kanununa tabi
oldular. Ancak şu bir gerçek: Bu kanunlar, sulama birliklerinin en iyi
şekilde sevk ve idare konusunda yetersiz kaldığını da
ortaya koyuyor. Dolayısıyla, bu anlamda da sulama birliklerine
münhasır bir müstakil yasa yapma gereği de ortaya çıkıyor.
(x) 621 S. Sayılı Basmayazı
tutanağa eklidir.
Bu
düzenleme, Cumhuriyet Halk Partisinin de desteklediği bir düzenlemedir,
olması gereken bir düzenlemedir. Tarım Komisyonuna geldiğinde,
bu konunun önemli bir konu olduğunu ve enine boyuna irdelenmesi
gerektiğini, bu anlamda da bir alt komisyon kurulmasının daha
yararlı olacağı düşüncesiyle bir alt komisyon kuruldu ve
orada bu konuyla ilgili bütün aktörlere, çiftçilere, çiftçiler birliğine,
sulama birliklerine, meslek odalarına fikirleri soruldu, onların
görüşleri alındı, eksikler tamamlandı, yeni görüşler
madde hâline getirildi kanun tasarısı içerisine konuldu ve bu noktaya
kadar gelindi.
2008
yılının başlarında Tarım Komisyonu, sulama
birlikleriyle ilgili Sayıştaydan bir denetim istedi; acaba sulama
birlikleri neler yapıyor, ne gibi sıkıntıları
vardır, sulama birliklerindeki aksaklıklar nelerdir, olası
yapılacak olan yeni düzenlemede nelere dikkat etmemiz gerekir? Gerçekten,
ortaya çıkan sonuç korkutucu; gerçekten, ortaya çıkan sonuç içler
acısı.
Bakınız,
Sayıştayın raporundan alıntılar yapıyorum:
Mevzuata aykırı işler, muhtelif kurum ve kuruluşlar ile
gerçek kişilere yapılan yardımlar, temsil ve ağırlama
giderleri, DSİ tarafından yapılan masrafların ödenmemesi,
kişi borçlarının silinmesi, alacaklarının zaman
aşımına uğratılması, vergi kesintilerinin
yapılmaması veya eksik yapılması
vesaire vesaire liste
böyle uzayıp gidiyor. Demek ki mevcut hâliyle sulama birlikleri mali
açıdan, idari açıdan, işletme açısından çökmüş
durumda.
Şimdi,
tabii ki Genel Kurula indi bu tasarı, burada da görüşülecek, maddeler
üzerinde de görüşmeler yapacağız, siz değerli
milletvekillerinin bu konuda önerileri olabilir, katkıları olabilir;
son şeklini vereceğiz ve nihayetinde bu yasa tasarısı
Türkiye Büyük Millet Meclisinden yasa olarak çıkacak.
Değerli
arkadaşlarım, az önce de söyledim, tarımsal üretimde su önemli
bir konu. Böyle bir yasa yapıyoruz. Bu yasayı yapmakla bitiyor mu?
Elbette yasaları yaparsınız ama önemli olan uygulamada bu
yasanın hükümlerini yerine getirebilmek ve en önemlisi de bu işin
sahibi Devlet Su İşlerinin, sulama birlikleri üzerindeki denetim
mekanizmasını rasyonel bir şekilde
çalıştırması, etkin bir şekilde
çalıştırması.
Su,
ticari bir meta değildir; mevcut Hükûmet bunu ticari bir meta olarak
görüyor ama su, stratejik bir konudur, her zaman söylüyoruz. Son
yıllardaki küresel ısınma kaynaklı kuraklıktan suyun
ne kadar önemli olduğunu, hepimiz artık bu gerçeği görmüş
durumdayız.
Türkiye'nin
suya ihtiyacı var, tarımsal üretimde suya ihtiyacı var çünkü
Türkiye'nin kullandığı mevcut 112 milyar metreküp suyun,
kullanılabilir suyun yüzde 70ini biz tarımsal üretimde
kullanıyoruz.
Türkiye
bir tarım ülkesi diyoruz. 28,5 milyon hektar tarım
alanımız var; 25,75 milyon hektar sulanabilecek tarım
alanımız var; 8,5 milyon hektar ekonomik olarak sulamaya
açılabilecek alanımız var ama bugün hâlâ biz yaklaşık
olarak 5,4 milyon hektar alanı sulayabiliyoruz. Geriye kalan
yaklaşık olarak 3 milyon hektarı da sulamamız gerekiyor.
Tabii, bu
anlayışla, bu su politikalarıyla bu alanları bir an önce
sulamaya açma şansımız yok. En azından, az önce de
söyledim, Türkiye'nin kullanabilir su oranı 112 milyar metreküp ve 1
hektar tarım alanında kullanılan su olayı da bin metreküp,
1 hektarda, yani 10 dekarda. Dolayısıyla, bu mukayeseyi
yaptığınızda, bugün Türkiye'nin kullanabilir su oranı
bütün bu 8,5 milyon ekonomik anlamda sulanabilecek tarım alanını
sulamaya kifayet etmez. En hızlı şekilde, en ivedi şekilde
bir kere bu anlamda politikalarımızı değiştirmemiz
lazım.
Tarımda
hâlâ vahşi sulama sistemi hüküm sürüyor. Hâlâ kanaletlerde, kapalı ya
da açık kanaletlerde ciddi anlamda kayıp oranı var.
Buharlaşmadan kaynaklanan kayıp oranları söz konusu.
Yapılan tesisler yeterince bakım ve onarımdan geçirilemiyor. Bu
anlamda önemli sıkıntılar yaşanıyor. Tabii, ilgili
kuruluşların bu anlamda önemli yatırımlara imza atması
lazım ve bu tesislerde ivedilikle yenilenmeye gitmesi gerekiyor.
Değerli
arkadaşlarım, Türkiyenin modern sulama sistemine geçmesi gerekiyor,
özellikle su sarfiyatının düşük olduğu, son
yılların da en önemli sulama çeşidi olan damlama sulama sistemine
geçmesi gerekiyor. Bu anlamda, Avrupa Birliği kaynaklı önemli
teşvikler var, hibe kredileri var, bunları da üreticilerimize
kullandırıyoruz. Bunlar, gerçekten desteklediğimiz destekleme
politikaları ama bunlar yeterli değil. Bu destek
miktarlarını, sulamada özellikle hibe miktarlarını
artırmamız gerekiyor.
Bakınız,
3 milyon hektar gibi bir tarım alanının su beklediğini
söyledik. Türkiyenin en önemli projelerinden biri Güneydoğu Anadolu
Projesi. Yaklaşık olarak 1 milyon 820 bin hektar alan burada sulama
projesine tabi tutulmuş ve bugüne kadar, 2009 yılı sonu
itibarıyla da 300 bin hektar alan sulamaya açılmış. Yani
orada şu anda yaklaşık olarak 1,5 milyon hektar tarım
alanı su bekliyor.
AKP
iktidarları döneminde ne kadar alan
GAP bu kadar önemi olan, ekonomik
önemi olan -orada biliyorsunuz Türkiyenin ciddi sıkıntılara
neden olduğu bir terör sorunu yaşanıyor, orada bir asayiş
sorunu yaşanıyor, orada bir savaş sorunu yaşanıyor-
önemli bir proje, orada sosyal barışı tesis etme adına
önemli bir proje. Hem tarımsal üretim açısından önemli bir proje
hem orada sanayinin geliştirilmesi açısından önemli bir proje
hem diğer sektörlerin gelişmesi açısından önemli bir proje.
Bakınız,
GAPın sulama yatırımlarına AKP hükûmetleri döneminde
yapılan yatırımlar sonucu sadece 100 bin hektar alan suya
açılmış durumda. Orada 1,5 milyon hektar alan, tarımsal
alan su bekliyor. Eğer, biz, bu hızla gidersek oradaki
yatırımları -yaklaşık olarak 14.500 hektar orada yıllık
suya açılan alan- yüz yıla bitiremeyiz değerli arkadaşlarım.
Değerli
arkadaşlarım, su ulaştığı noktaya can veriyor. Su
o kadar önemli bir konu ki -ileride dünyada su savaşlarından söz
edeceğimizi konuşuyoruz- dünya barışını tehdit
ediyor. Su ticari bir meta değildir. dedim. Evet, değildir,
ekosistemin bir parçasıdır nihayetinde; su hayattır,
hayatın da ta kendisidir. Ancak mevcut iktidarın, siyasi iradenin son
sekiz yıldır uygulamalarına bakıyorsunuz, suyu bir ticari
meta hâline getirdiniz.
Suyun
kullanım hakkını satıyoruz. diyor Hükûmet. Siz kimin
malını kime satıyorsunuz? Suda herkesin hakkı var;
böceğin hakkı var, kuşun hakkı var, hayvanın
hakkı var, bitkinin hakkı var, insanın hakkı var.
Bakınız,
son yıllarda özellikle enerji açığını,
ihtiyacını karşılama saikıyla doğa katlediliyor.
Sayın Çevre Bakanı burada yok, aslında onun konusu, onun
bunları dinlemesi gerekiyor. Sayın Başbakanın bir söylemi
vardı: Su akar, Türk bakar. Biz bunu tersine çevireceğiz, su akar,
Türk yapar. Ben bunu Su akar, Türk bozar. şeklinde
değiştirdiğinizi iddia ediyorum. Bakınız, Nehirler
boşa akıyor. dediniz, barajlar yaptınız; Dereler
boşa akıyor. dediniz, HESleri icat ettiniz. Bir tanesi
çıktı, bu konuda Hükûmete bir akıl verdi ve HES modası
başladı. İki bine yakın proje hayata geçirilmek için
bekliyor, yazıktır, günahtır. Bu anlamda doğa katlediliyor.
Elbette
ki Türkiye'nin ekonomik büyümesine baktığınızda, nüfus
artışına baktığınızda, Türkiye'nin enerji
açığını giderecek ve çevre dostu olan enerji
kaynaklarına yönelmemiz gerekiyor. Ama baraj yapalım derken, HESleri
faaliyete sokalım derken, yatırım yapılacak havzalarda,
bölgelerde o bölgenin sosyolojik olgusu, kültürel olgusu, doğa olgusu
dikkate alınmadan bu projeler yapılırsa sonunda çevreye öyle
tahribatlar yaparız ki bunun da geri dönüşümü olmaz değerli
arkadaşlarım. Elbette baraj yapalım, HES yapalım ama
bunların iyi bir analizini yapalım hem çevre açısından hem
ekonomik getirileri açısından hem o bölgedeki kültürel mirasa
vereceğimiz tahribat açısından da iyi hesaplamalar yapmamız
gerekiyor.
Değerli
arkadaşlarım, HES projeleri gerçekten Türk insanının içini
kanatıyor. Özellikle Karadeniz Bölgesinde bu anlamda
vatandaşların çok önemli direnç gösterdiğini biliyoruz, çevre
örgütlerinin çok önemli direnç gösterdiğini biliyoruz. HES projeleri
gerçekleştirilecek diye binlerce ağaç yok ediliyor, ekosistemle
oynanıyor, ekosisteme elimizi sokuyoruz, ekosistemi bozuyoruz,
Tanrının yarattığı, Allahın
yarattığı o doğayı, o dengeyi insan eliyle bozuyoruz.
Bu anlamda enerji lobilerinin o akılalmaz daha fazla kâr etme
ihtiyacına, arzusuna cevap verme adına biz doğayı onlara
teslim ediyoruz ve katledilmesine Hükûmet olarak sizler de göz yumuyorsunuz.
Değerli
arkadaşlarım, bakınız, bu projelerle ilgili az önce de
söyledim, yurttaşlarımız, vatandaşlarımız bu
meseleye karşı çıkıyor, yargı bu meseleye
karşı çıkıyor, bazı özel çevre kurumları bu
meseleye karşı çıkıyor. Geçtiğimiz günlerde Trabzon
Kültür ve Tabiat Varlıkları Koruma Kurulu bir karar alıyor, Rize
İkizdere Vadisini doğal sit alanı ilan ediyor ama biz onun aldığı
kararı tanımıyoruz ya da yasa gereği şu anda Hükûmet
olarak tanıyorsanız bile ileriki dönemde o kararı ortadan
kaldırma adına şimdi Türkiye Büyük Millet Meclisine yeni bir
yasa tasarısı getirdiniz, tabiatı ve biyolojik
çeşitliliği koruma kanunu ile artık daha önce doğal sit
alanı ilan edilmiş bu bölgelerin bu statüsünü ortadan
kaldıracaksınız ve artık doğal sit alanı ilan
etme yetkisini de Çevre ve Orman Bakanlığına vereceğiz. Bu
doğru bir yaklaşım değildir değerli
arkadaşlarım.
Değerli
arkadaşlarım, kamuoyunu uzun süre meşgul eden bir Hasankeyf
meselesi vardı, Ilısu Barajının
yapıldığı yer. Binlerce yıllık tarih burada
katlediliyor. Onlarca medeniyetin geçtiği, beşikliğini yaptığı,
ev sahipliğini yaptığı o bölgeleri -Sasanilere, Emevilere,
Abbasilere, Bizanslılara, Osmanlılara- bu tarihî kültür
mirasını, enerji elde edelim, daha fazla enerji elde edelim
anlayışıyla o bin yıllık tarihi, yine sizlerin AKP
iktidarları döneminde aldığınız kararlarla maalesef
yok ediyoruz.
Yine,
İzmir Bergamadaki Allianoi, Yortanlı Barajı
Bu konuyla ilgili
yine kamuoyunda çevre dostları, sanatçılar çok tepki gösterdi ama
Sayın Çevre Bakanı bu konuda maalesef duyarsız kaldı
değerli arkadaşlarım.
Değerli
arkadaşlarım, çevre konusunda önemli sorunlar yaşanıyor. En
önemli sorun da bana göre Çevre Bakanı olsa gerek. Bakıyorsunuz,
Çevre Bakanının görevi, asli görevi çevreyi korumak. Bu,
Anayasanın 56ncı maddesiyle de hüküm altına
alınmış. Anayasanın 56ncı maddesi Herkes,
sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkına sahiptir.
Çevreyi geliştirmek, korumak, kirliliğini önlemek devletin ve
vatandaşın görevidir. diyor. Evet, çevreyi korumak için
vatandaşlarımız olağanüstü gayret gösteriyorlar ama
öncelikle vatandaşlarımız çevreyi maalesef Çevre ve Orman
Bakanından korumak durumunda kalıyor.
Sosyal
yardımlar adı altında Hükûmetinizin yoksul vatandaşlara
verdiği kalitesiz kömürlerin ortaya çıkardığı hava
kirliliğini hepiniz görüyorsunuz. Bu mesele böyle seyrederken Sayın
Çevre ve Orman Bakanı da bunu seyrediyor, çevre katlediliyor. Hava
kirliliğine neden oluyorsunuz verdiğiniz kalitesiz kömürlerinizle ama
Çevre Bakanı bunu seyrediyor. Kimyasal katı atık bertaraf
tesisleri ya da belediyelerin çöp bertaraf tesisleri su havzalarına
yapılıyor, su havzalarına kuruluyor ve bunlara Çevre ve Orman
Bakanlığından ÇED olumlu raporları çıkıyor. Bu
nasıl anlayıştır? Yani çevre, Çevre
Bakanlığının eliyle korunacağına, çevre Çevre
Bakanlığının eliyle yok ediliyor, tahrip ediliyor
değerli arkadaşlarım.
Değerli
arkadaşlarım, görüştüğümüz yasa tasarısı,
özellikle çiftçilerimizi ilgilendiren önemli bir yasa tasarısı. Zaten
son günlerde tarımsal üretimde ciddi sorunların
yaşandığını hepimiz biliyoruz. Özellikle son günlerde
hayvancılık sektöründe önemli sorunlar yaşandı. Daha önceki
dönemlerde tarımsal üretimin değişik kalemlerinde, yaş
sebze meyve sektöründe, özellikle narenciye sektöründe önemli sorunlar
yaşandı. Üretici gerçekten önemli sorunlarla mücadele ediyor. Üretici
borç batağında. Tarımsal üretimi gerçekleştirmek için
ettiği masrafın karşılığını
alamıyor. Her gün girdi maliyetlerinin fiyatı artıyor. Bütün bu
olumsuzluklara karşın bir de hava muhalefetiyle mücadele etmek
zorunda kalıyor.
Bakınız,
Mersinin Erdemli ilçesinde geçen hafta dolu yağışı oldu.
Gerçekten, Kocahasanlı beldesinde
Ben de hafta sonu gidip o bölgeleri
gezdim ve oradaki hasarları tespit etme adına, üreticilerle
konuşma adına, en azından bir Geçmiş olsun deme
adına, elimizden bir şey gelmese de onların dertlerini, sorunlarını
paylaşma adına onlarla beraber oldum. Sorunları bir değil,
bin. O bölgede daha önce orman kadastrosu geçmiş ve o bölgede orman
alanları ayrılmış, vatandaşa tarlalarının
karşılığında tapular verilmiş. Aradan belli bir süre
geçmiş, şimdi Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü yine orada tapu
çalışmaları yapıyor, ölçüm çalışmaları
yapıyor, orman alanlarını ayırıyor ve bu kadastro
çalışmalarından sonra da bu alanları, orman
alanlarını Maliye üzerine tescil ediyor. Şimdi, orada tapulu
arazileri olan ve tarımsal üretim yapan ve bu dolu
yağışından da önemli miktarda zarar gören bu
arkadaşlarımızın arazilerine Maliye tapu iptal davası
açmış. Dolayısıyla, daha önce tapular kendilerinin
üzerineyken Ziraat Bankasına ipotek vererek aldıkları kredileri şu
anda geri ödemek durumundalar. Yalnız, ortaya çıkan dolu hasarından
dolayı bu kredilerini geri ödeyecek paraya sahip değiller.
Ayrıca, ben üreticilere sordum: Peki, siz bu üretimleri yaparken -orada
genelde seracılık yoğun bir şekilde yapılıyor- bu
ürünlerinizi doluya karşı, fırtınaya karşı ya da
herhangi bir iklimsel zarara karşı sigortalamadınız
mı? Diyorlar ki Bizim tapularımız üzerinde şerh
olduğu için, biz tarım sigortasından da faydalanamadık ve
dolayısıyla ürünlerimizi de sigorta ettiremedik. Şimdi bu
insanlar ne yapsınlar? Ben gittim, gözlerimle gördüm, hayatımda böyle
bir afet görmedim. İnanın, bir saat boyunca fındık
büyüklüğünde dolu yağmış ve bütün seralar o dolunun sera
üzerine verdiği ağırlıktan dolayı çökmüş ve
ürünleri perperişan olmuş. Bu insanların devletten başka
sığınacak bir kapıları yok. Dolayısıyla, az
önce bahsettiğim sorunlardan dolayı da ürünlerini sigorta
ettirememişler, şu anda borçlarını ödeyemiyorlar, şu
anda harçlarını ödeyemiyorlar. Dolayısıyla, devletin bu
yurttaşlarımıza, bu vatandaşlarımıza, bu
üreticilerimize yardım eli uzatması gerekiyor, bir an önce o bölgenin
afet bölgesi ilan edilmesi gerekiyor, en azından yaralarının bir
kısmını devlet marifetiyle sarmamız gerekiyor.
Değerli
arkadaşlarım, görüştüğümüz yasa tasarında -az önce de
söylediğimiz gibi- eğer eksikler, gedikler varsa burada sayın
milletvekillerinin de katkılarıyla düzeltmeye
çalışalım ve üreticimize yararlı, önümüzdeki süreçte
üretimlerinde bol ürün alabilecekleri bir sulama birliği yasası hep
beraber çıkartalım diyorum. Yasanın hayırlı
olmasını diliyor, saygılar sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Seçer.
Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu adına Erzurum Milletvekili Sayın Zeki Ertugay.
Sayın
Ertugay, buyurun efendim. (MHP sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU
ADINA ZEKİ ERTUGAY (Erzurum) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; görüşmekte olduğumuz Sulama Birlikleri Kanunu
Tasarısı üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına
görüşlerimi arz etmek üzere söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle
yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, bu yasa, Çiftçi Kayıt Sistemine kayıtlı
yaklaşık 2,5 milyon insanı doğrudan olmasa bile
dolaylı olarak ilgilendirmektedir, ayrıca, zannediyorum 500 bin
civarında da sulama birliği üyesi insanımızı
ilgilendirmekte ve ayrıca, aşağı yukarı, sulama birliklerinin
kuruluşu, işleyişi, sulama tesislerinin ve mevcut suyun
kullanımıyla ilgili bir yasadır. Bu yasanın özüne girmeden
önce çok önemli gördüğümüz için, hayatın her alanı için
olduğu kadar tarım için de, tarım alanları için de,
tarımın da olmazsa olmazı olan sudan biraz bahsetmek istiyorum.
Elbette
ki su, bütün canlıların ortak yaşam kaynağıdır,
yani hayatın olmazsa olmazıdır ancak bu kadar da
tarımın çok önemli bir unsurudur. Yani hayat ve ekonomik her türlü
faaliyet alanı için suyun önemi tartışılmaz bir gerçektir.
İklim, hava hareketleri, meteorolojik, jeopolitik, topoğrafik
faktörlere bağlı olarak dünyada su dağılımı büyük
farklılıklar göstermektedir. Genel olarak düşük ve yüksek
enlemlerde su miktarları fazla olmasına karşılık,
Türkiye'nin de içinde bulunduğu orta enlemlerde, atmosferde genel
dolaşımın bir sonucu olarak su miktarı genellikle
düşük ve yapıya bağlı olarak da büyük
farklılıklar göstermektedir.
Su,
insanların en temel ihtiyacı olmanın yanında, ekonomik
faaliyetlere kaynaklık etme özelliğiyle, milletlerin
devamlılığı için hayati bir kaynaktır. Her türlü
sosyal ve ekonomik faaliyetin sürmesi, büyük ölçüde, yeterli su arzına
sahip olmaya ve bu kaynağı doğru kullanmaya bağlıdır.
Bu bakımdan suyun önemi, su kaynaklarının korunması ve
geliştirilmesi, ekonomik fayda ve sosyal refaha doğrudan
katkısı, 21inci yüzyılın en önemli konularının
başında gelmektedir.
Suyun
petrolden daha fazla önem kazandığı dünyamızda, özellikle
kurak iklime sahip ülkemiz için bir damla su çok önemlidir. Bir damla suyun
israf edilmeden doğru ve etkin biçimde tarım topraklarıyla
buluşturulması, elbette ki hayati önemdedir. Hele hele, vahşi
sulamanın salma sulamanın- âdeta hâkim olduğu, suyun önemli bir
kısmının zayi olduğu ülkemizde, teknolojik sulamaya, damla
sulamaya, yağmurlama sulamaya, bu yatırımlara, ekonomik
yatırımlara yeteri kadar kaynak aktarılmamasından
dolayı geçilememiş olması, Türkiye için bu problemi had safhaya
taşımıştır.
Değerli
milletvekilleri, aşağı yukarı değişik
yağış rejimine sahip olan ve topraklarının
yaklaşık üçte 2si kurak, yarı kurak iklim özelliğindeki
ülkemizde suyun verimli kullanılması konusunda acil önlemlerin
alınması şarttır. Bu amaçla, bir su kanununun
çıkarılması, öncelikli olarak su kaynaklarının yönetim
planlarının hazırlanması ve toplumun her kesiminin bu
konuda üzerine düşen görevi yapacak şekilde bilinçlendirilmesi
şarttır. Bugün ülkemizde -biraz önce arkadaşımız da
ifade etti- ekonomik olarak sulanabilecek tarım alanı 8,5 milyon hektardır.
Bunun maalesef ancak 5-5,5 milyon hektarı yani yüzde 64lük, 65lik bir
kısmı sulanabilmektedir.
Bir
diğer durum: Aşağı yukarı, şu anda,
hâlihazırda, bir miktarı tarım toprağı olmaktan
çıkmış olsa da 26 milyon hektar civarında bir ekilebilir
alanımız vardır. Bu alanlar açısından
bakıldığı zaman, Türkiyede ekilebilir alanların
yaklaşık beşte 1i ancak sulanabilmektedir. Yani bu çok çok
düşük bir rakamdır, çok çok düşük bir orandır. Türkiye
gibi, zengin bitki ve iklim çeşitliliğine sahip, yüksek tarımsal
potansiyele sahip bir ülke için bu üzerinde düşünülmesi gereken bir
konudur ve muhakkak surette bu alanların çok önemli bir
kısmının sulanabilme kapasitesini de nazarıitibara alarak
sulamaya kavuşturmak ve suyu etkin ve verimli kullanmak ülke için çok
gereklidir.
Değerli
milletvekilleri, tarım bu ülkenin en büyük şansıdır,
tarımsal potansiyel bu ülkenin en büyük zenginliğidir. Bunu bu
kürsüden her vesileyle ifade ettik ve hâlen de bu şansın devam
ettiğini ifade ediyorum. Türkiye, bu potansiyeliyle sadece kendisini
değil, bölgesini de, bulunduğu coğrafyayı da besleyecek bir
güce sahiptir ancak bu şans, bu potansiyel, bu İktidarın
çarpık tarım politikasına ve yanlış bakış
açısına rağmen devam etmektedir. Bugün bu ülkede tarım
gözden çıkarılmıştır. Türkiye nerede ise temel
ürünlerde dahi dışarıya bağımlı hâle
getirilmiş, âdeta ithalat cenneti olmuştur. Hayvancılık
yerlerde sürünmektedir -bu kürsüde çok konuştuk-hayvancılıkta
gelinen nokta gerçekten bir dramdır. Daha bugün Türkiye Büyük Millet Meclisini,
grupları Türkiye'nin çeşitli yörelerinden gelmiş yüzlerce
besicimiz, yüzlerce üreticimiz ziyaret etti ve seslerini bizlere duyurmaya
çalıştılar ancak
Biz bunlarla konuştuk, bir
serzenişlerini de bu vesileyle ifade etmek istiyorum. Biz Sayın
Bakana derdimizi anlatmak istiyoruz ama ulaşamıyoruz. dediler,
umarım ulaşmayı başarırlar.
Değerli
milletvekilleri, bu durumda, hayvancılık yapan ve ağır
girdi maliyetleri altında ezilen Türk çiftçisi topraklarını terk
etmiştir, meralarda neredeyse otlayan koyun kalmamıştır.
Bunu, bu kürsüde, geçen görüşmelerde Tarım Bakanı da bir
vesileyle itiraf etti.
Patlayan
işsizliğin sebeplerini başka yerlerde aramaya gerek yok;
işi, düzeni bozulan, tarlasını terk eden, üretmekten vazgeçen,
ürünü para etmediği için toprağını terk eden
insanların dramında, esas işsizlik sebeplerini oralarda aramak
lazım.
Değerli
milletvekilleri, konumuzla ilgili olarak tekrar şunu ifade etmek
istiyorum: Tabii, diğer konuştuklarımız da Türkiyeyle,
Türkiye tarımıyla, Türkiyede milyonca insanın
yaşadığı dramla ilgilidir. Ayrıca, bu yasa da neticeyi,
üretimi, verimliliği artırmaya yönelik, suyun kullanımıyla
ilgili, bu kesimi ilgilendiren bir yasa olduğu için elbette ki tarım
kesiminin sorunlarını da bu kürsüde konuşmaya devam
edeceğiz.
Sağlıklı
ve dengeli beslenmenin sağlanması, sanayinin ihtiyacı olan
kaliteli tarım ürünlerinin sürekli üretilebilmesi, tarım kesiminde
çalışan nüfusun işsizlik probleminin çözülmesi ve hayat
standardının yükseltilmesi için kalan yaklaşık 3 milyon
hektarın acilen sulamaya açılması gerektiğini ifade ettik.
Bugün, tarım toprağını, suyu, suyun
kullanımını ve dolayısıyla bununla ilgili her
düzenlemeyi, her türlü yasal tedbiri bu bakımdan çok çok önemli
görmekteyiz zira günümüz dünyasında artık su, gıda, açlık,
dolayısıyla tarım en önemli gündem maddesidir ve en stratejik
konulardır.
Değerli
milletvekilleri, çok açıktır ki bu gidişin, dünyada giderek
artan ve vahim bir hâl alan açlığın, özellikle de gıda
arzındaki daralmanın ortadan kaldırılmasında,
ekilebilir tarım toprakları artırılamayacağına
göre, tek çare birim alandan elde edilen üretimi artırmaktır. Birim
alandan elde edilecek ürün miktarını belirleyen en önemli etkenler
topraktır, tohumdur, ilaçtır ama bunların en önemlisi, hiç
şüpheniz olmasın ki, sudur. Eğer siz su
kaynaklarınızı tarımda doğru, etkin, verimli bir
biçimde kullanabiliyorsanız, tarım topraklarını suyla
doğru ve ekonomik olarak buluşturabiliyorsanız işte o zaman
dünya tarımında söz sahibi olabilirsiniz.
Bu
sebeple Milliyetçi Hareket Partisi olarak biz bu kanunu önemsiyoruz ve su
yönetiminin belli bir disiplin altına alınmasını, etkin
kullanım imkânlarının geliştirilmesini
desteklediğimizi ifade ediyorum.
Ülkemizde
hâlen su varlık ve kaynaklarının korunması, yönetimi
konusunda ciddi bir mevzuat, bir su kanunu bulunmamaktadır. Bunu biraz
önce de ifade ettim. Bu, önemli bir eksikliktir. Bu konuda ciddi bir
çalışma yapılmalı ve mevzuat
hazırlanmalıdır. Bugün üzerinde görüştüğümüz yasa da
birçok eksikliğine rağmen -Komisyonda da görüştük- geneli
itibarıyla desteklediğimiz bir yasadır.
Ülkemizin
tabii servetlerinden olup kamunun yararına sunulan yer altı ve yer
üstü sularından tarımsal sulamada kullanılmak amacıyla
devletin üstlendiği bir kamu hizmeti olarak sulama tesislerinin
kurulması ve işletilmesi, 1953 tarih 6200 sayılı Kanun
uyarınca Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü tarafından
yürütülmektedir, yürütülmüştür bugüne kadar. Daha sonra bu tesislerin çok
büyük bir kısmı devredilmiştir. Devredilen bu tesislerin önemli
bir bölümü 5335 sayılı Mahallî İdareler Kanununa göre kurulan
birliklerce yapılmıştır. Mahallî İdareler Kanunuyla
kurulan birliklere devredilen bu tesisler tam olarak bugüne kadar
korunamadığı gibi, gerekli bakım, onarım ve
yatırımlar da yapılmamıştır; çoğu
atıldır, tarıma hizmet etmekten uzaktır. Devredilen bu
tesislerin hakkını vererek işleten birlik sayısı
maalesef çok azdır. Bu durum, yasal mevzuat noksanlığından
ileri geldiği gibi, birliklerin ekonomik yapılarının
zayıf olmasından da kaynaklanmaktadır.
Bugün
5355 sayılı Mahallî İdareler Kanunundaki yetersizlikten ve
suistimalleri önleyici hükümlerin olmamasından dolayı -ki,
Sayıştay raporları da bunlara işaret etmektedir- bu
birliklerin çoğu borç batağındadır ve devredilen tesislerin
birçoğunda bakım ve onarım yapılmadığı gibi
atıl durumda olmasına bağlı olarak Türk tarımına
gereken faydayı sağlamaktan tamamen uzaktır.
Değerli
milletvekilleri, Milliyetçi Hareket Partisi olarak, bu tasarının daha
doğru ve amaca uygun hâle gelmesi için komisyonlarda, alt komisyonlarda
gereken katkıyı yapmaya çalıştık. Mesela
tasarının ilk hâlinde kanun yasalaştığı tarihten
itibaren 1163 sayılı Kooperatifler Kanununa göre kurulmuş olan
sulama amaçlı -ki aynı amaca hizmet eden- 2.500 civarındaki
kooperatifin feshedilmesi söz konusuydu. Bunu Komisyondaki arkadaşlarımızın
da önergelerimiz doğrultusunda değerlendirmesi sonucu bu problem
ortadan kaldırılmış ve doğru bir uygulama
olmuştur.
Bir
başka husus da yine ilk hâlinde bu birliklerde çalışan 5 bin
civarında personelin mağduriyetine sebebiyet verilme ihtimali
vardı. Bu da Komisyonda gerekli düzenleme yapılarak özlük
hakları ve iş güvenceleri garanti altına alınmaya
çalışılmıştır.
Elbette
ki bu yasaya tarımsal faaliyetin önemli bir parçası olarak
bakmaktayız. Her türlü tarımsal faaliyetin yürütülmesinde,
tarımın planlanmasında çiftçi örgütlenmesini çok önemli
gördüğümüzü, çiftçi örgütlerinin etkin olması gerektiğini de bu
vesileyle ifade etmek istiyorum.
Zannediyorum,
maddeler üzerinde veya bölümler üzerinde arkadaşlarımız da ifade
edecek, tabii bu bir çiftçi örgütü ama aynı zamanda kamu tüzel
kişiliğine sahip ve aynı zamanda devletin kontrolü altında.
Elbette ki devletin, dolayısıyla Devlet Su İşlerinin bir
denetim yetkisinin olmasını doğru buluyoruz ama bu yetkinin
abartılmaması lazım, bu yetkinin âdeta o tüzel
kişiliğe sahip bir çiftçi örgütü olan örgütün her icraatını
Demoklesin kılıcı gibi başında denetleyerek veya
görevi biraz daha sert kullanarak belli bir boyuta getirilmemesi, daha
doğrusu Devlet Su İşlerinin bir şubesi gibi de
çalışmaması gerekir diye düşünüyorum.
Değerli
milletvekilleri, birtakım arkadaşlarımızın
zannediyorum önergeleri de olacaktır. Hâlen bu ülkede çok çeşitli ve
birbiriyle kopuk çok sayıda çiftçi örgütü vardır. Bakın, Ziraat
Odaları Birliği vardır, üretici birlikleri vardır,
yetiştirici birlikleri vardır ve bunların her birinin işleyişinde
çok ciddi sıkıntılar vardır yani mevzuat çıkarmak,
birlik kurmak, çiftçiyi örgütlüyorum diye birtakım düzenlemeler yapmak tek
başına asla yeterli değil. Bunun için yasa çıkarmak tek başına
bir şey ifade etmez ve önemli olan bunların etkin çalışmasını
sağlamak, koordinasyonunu sağlamak ve en önemlisi de güçlü
yapıda olmalarını sağlamaktır. Şu anda çiftçi
hangi örgüte üye olacağını bilememektedir. Tam bir örgüt
kargaşası yaşanmaktadır. Çoğu kere de bu örgütlere
üyelik çiftçiye ek bir maliyet yüklediği için âdeta büyük bir
mağduriyet yaşanmaktadır.
Değerli
milletvekilleri, mesela bu kanunda Tarım Bakanlığı yoktur
-bir başka tespit veya noksanlık- hâlbuki suyun
kullanımının planlanmasından, tarımın
planlanmasından, üretim planından, üretim deseninden suyun
kullanımını ayrı düşünmek mümkün değildir. Bir
yerde suyu doğru kullanmak için doğru bir üretim planlaması,
doğru bir üretim deseni çıkarmak lazım. Havza bazındaki
üretim planlaması yapılmadan bu iş olmaz, bunu da yapacak olan
yegâne bakanlık elbette ki Tarım Bakanlığıdır. Bu
tasarıda Tarım Bakanlığının daha etkin bir
biçimde yer alması sağlanabilirdi ama böyle bir etkinliği
olmadığı kanaatindeyiz.
Değerli
milletvekilleri, birlikler önemlidir, çiftçi örgütlenmesi önemlidir. Elbette ki
demokrasinin de gelişmesi için bu örgütlerin güçlü yapıda
olmaları çok çok önemlidir. Tek başına bu yasaları
çıkarmak bir şey ifade etmez. dedim. Mesela bir örnek vereyim:
2004te 5200 sayılı bir Üretici Birlikleri Kanunu
çıkarıldı ve bugün bu birliklerin elleri kolları
bağlıdır, ayakta duramamaktadırlar, bütün talepleri
Bakanlık tarafından göz ardı edilmektedir ve feryatlarına
kulak tıkanmaktadır. Büro kiralayacak paraları bile yoktur,
kırsal kalkınma desteklerinden birliklere yardım
yapılmamaktadır. Bu şartlarda ne kadar örgüt kurarsanız
kurun faydasızdır ve Türk tarımının
kalkınmasına gerekli katkıyı bu şartlarda
sağlaması asla mümkün değildir. Bu örgütler, bırakın
bugün çiftçinin hakkını savunmayı kendileri bile ayakta durmakta
zorluk çekmektedirler.
Değerli
milletvekilleri, bu konuya Milliyetçi Hareket Partisi olarak
yaklaşımımız şudur: Ülkemiz tarım sektörü
yapısında görülen küçük işletmelerin üretim girdilerinin uygun
şartlarla temin edilebilmeleri, ürünlerini depolayabilmeleri ve uygun
fiyatlarla pazarlayabilmeleri, pazar gelişmelerini izleyip üretimlerini
ona göre yönlendirmeleri ve pazarda rekabet gücü kazanabilmeleri ancak
doğru bir örgütlenmeyle sağlanabilir. İyi bir örgütlenme
şekliyle ancak küçük işletmeler rasyonel ve verimli
çalışmaya kavuşabilir ve bu işletmeler de zamanla ekonomik
ölçekli işletme büyüklüğüne ulaştırılarak
yapıları güçlendirilebilir.
Burada
altını çizerek ifade etmek istediğim bir önemli husus da
şudur: Tarımın, bu sektörün arzu edilen düzeye gelmesi için
üreten, ürettiğini satan, katma değer oluşturan,
doğduğu toprakta insanını doyuran, sadece ülkesini
değil bölgesini de besleyen, ithal eden değil ihraç yapan bir
yapıya kavuşturulması için güçlü çiftçi örgütlerine ihtiyaç vardır.
Güçlü çiftçi örgütlerinin oluşabilmesi için çiftçinin, çiftçilikle
uğraşanların bireysel olarak güçlü olması
lazımdır. Bugün içinde bulunduğumuz dünyanın
gelişmiş her ülkesinde olduğu gibi, bu zor ve stratejik, önemli
işi yapan insanların doğru dürüst desteklenmesi, iyi bir
destekleme politikasıyla muhakkak suretle takviye edilmesi gerekir.
Hâlbuki bugün, bu ülkede -onlarca kere ifade ettim, bir kere daha ifade
ediyorum- asla doğru ve yeterli bir destekleme politikası yoktur,
çiftçi asla desteklenememektedir.
Bakın,
son bir örnek vereyim: Son birkaç yıllık bütçeye bakın. Son
bütçede de aşağı yukarı 5-5,5-6 milyar dolar civarında
bir destek veriyoruz. Yapılan son bir araştırmada, bu 5,5-6
milyar
Tarımın bütün sektörlerini, 25 milyon insanı
ilgilendiren -2,5 milyon kayıtlı çiftçiyi- incirden, üzümden, ete
kadar, süte kadar her sektörü ilgilendiren bu alana toplam verdiğimiz
destek miktarı budur. Değerli milletvekilleri, sadece, tek
başına mazottan vergi olarak devletin çiftçiden
aldığı, geri aldığı para miktarı
aşağı yukarı 5 milyar TL civarındadır. Yani
kaşıkla verdiğini bu Hükûmet kepçeyle üreticiden
almaktadır.
Bunu,
şunun için ifade ediyorum, yüzlerce kere ifade ettim, bir kere daha ifade
etmekte yarar görüyorum: Bugün Türk tarımının, Türk çiftçisinin
karşı karşıya bulunduğu en büyük dramı, en büyük
çıkmazı ağır girdi maliyetleridir, bu maliyetler
altında ezilmesidir ve sattığı ürünün değerinin
maliyetlerin çok altında olmasıdır. Böyle bir yapıyla bu
çiftçiden, bu üreticiden bir mucize bekleyemezsiniz.
Bugüne
kadar alın teriyle bu toprakların en sağlam damarını
oluşturan, en çilekeş insanlarının bugüne kadar sabrı
taşmadan bu üretimi sürdürmeye gayretleri varsa bu iyi niyetlerini daha
fazla zorlamamak lazım ve bugün bu problem sadece tarımla, toprakla
uğraşanın dramı değil, aynı zamanda büyük
şehirde yaşayan insanların, 75 milyon insanın da
dramıdır çünkü Türkiyede sağlıksız ve
altyapısı olmadan, sağlıklı bir sanayileşme ve
kentleşme olmadan, topraktan kaçış şeklinde ortaya çıkan
göç, Türkiyede sadece ekonomik değil, sosyal birtakım olayların
da felaket hâline dönüşmesinin en önemli sebebidir.
Bu duygu
ve düşüncelerle, yasanın ülkemize, ülkemiz tarımına,
çiftçimize hayırlı olmasını diliyor, yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Ertugay.
AK
PARTİ Grubu ve şahsı adına Hatay Milletvekili Sayın
Orhan Karasayar.
Buyurun
efendim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
AK
PARTİ GRUBU ADINA ORHAN KARASAYAR (Hatay) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; 621 sıra sayılı Sulama Birlikleri
Kanunu Tasarısı üzerine grubumuz adına söz almış
bulunuyorum. Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Sulama
birlikleri -2004 yılına kadar- 1580 sayılı Belediye
Kanununun 133, 138inci maddelerine göre kurulmuştur. 2004
yılında çıkan 4272 sayılı ve 2005 yılında
çıkan 5393 sayılı yeni Belediye Kanununda birlik
kurulmasına ilişkin hüküm bulunmadığından, sulama
birlikleri de dâhil olmak üzere, belediyelerin kurmuş olduğu tüm
birlikler için yasal boşluk oluşmuştur. Bu boşluk, Türkiye Büyük
Millet Meclisinde kabul edilerek 11 Haziran 2005 tarihinde yayımlanarak
yürürlüğe giren 5355 sayılı Mahallî İdare Birlikleri Kanunu
ile doldurulmuştur. Bugün sulama birlikleri bu Kanun hükümleri
çerçevesinde faaliyetlerini sürdürmekte olup, sulama birliklerinin meclisine
çiftçi katılımının sağlanması için 19uncu
maddesinde özel düzenleme yapılmıştır. Mevcut durumda
sulama birliklerinin bütçeleri, birlik meclisi tarafından kabul edilip,
valinin onayıyla yürürlüğe girmektedir.
Sulama
tesisinin işletilmesi için ihtiyaç duyulan personel, araç, enerji,
bakım, onarım ödenekleri ve bu ödeneklerin temin edilebilmesi için
birliğin gelirlerinin tamamına yakınını oluşturan
sulama ücretlerinin belirlenmesinde Genel Müdürlüğümüzün yasal olarak
yaptırım gücü bulunmamaktadır.
2010
yılı sonu itibarıyla yaklaşık 2 milyon hektar alana
hizmet eden sulama tesislerimizin işletme ve bakım sorumluluğunu
devralmış olan üç yüz altmış sekiz adet sulama
birliğinin idari ve mali yönden denetimi İçişleri
Bakanlığı Mahallî İdareler Genel Müdürlüğünce
yürütülmektedir.
Sulama
birliğinin faaliyetlerini düzenlemede 5355 sayılı Mahallî
İdare Birlikleri Kanunu, ihtiyaca yeterince cevap verememektedir.
1993ten
günümüze değin geçen on beş yılda yapılan inceleme ve
değerlendirmeler neticesinde sulama birliklerinde aşağıdaki
problemler tespit edilmiştir.
Bu
problemler, idari problemler olarak baktığımızda, birlik
yönetiminin her yerde çiftçilerden oluşmaması, gerçekçi bütçe
hazırlanamaması, sulama ücretlerinin düşük tutulması, ceza
yönetmeliğinin hazırlanamaması, personel eğitimine önem
verilmemesi, tarım kuruluşlarıyla diyalog eksikliği, 657
sayılı Kanuna tabi personel istihdamı, etkili denetim ve
kontrolün olmaması neticesinde birlikler
kurumsallaşamamıştır.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; işletme problemlerine gelince,
genelde gece sulaması yapılmaması, planlı su
dağıtım programlarının uygulanmaması, kalifiye
personelin çalıştırılmaması, gerçekçi bir mesaha
yapılmaması, cezai müeyyidelerin uygulanmaması, kanalların
maksimum debilerine göre işletilmesi neticesinde aşırı su
kullanımı, taban suyu, tuzluluk problemleri oluşmaktadır.
Bakım,
onarım problemleri: Bakım, onarıma yeterli ödenek ayrılamaması,
bakım, onarımın zamanında yapılamaması, tahliye
ve drenaj kanallarının temizlenememesi, bakım, onarım
ihtiyaçlarının doğru belirlenmemesi, bakım, onarımda
DSİyle iş birliği yapılmaması, rehabilitasyon için
fon ayrılmaması neticesinde de sulama tesisleri hızla
yıpranmaktadır.
Bir de
yöresel problemler var değerli arkadaşlar. Sulama tesislerinin devir
sırasındaki fiziki durumu, güçlü feodal yapı, bakım,
onarım yapılacak sürenin kısa oluşu, sulama sezonunun
uzaması, işletme bakım hizmetlerinin kişiye özel
düzenlenmesi neticesinde tesislerden yeterince istifade edilememektedir.
Yukarıda
belirtilen sebeplerle sürdürülebilir sulama işletmeciliği,
denetlenebilir, hesap verebilir, şeffaf birlik yapısı
oluşturulabilmesi için müstakil sulama birlikleri kanununa ihtiyaç
duyulmuştur. Sulama birliklerinin
faaliyetlerinde yaşanan sıkıntıların giderilmesi, bu
kuruluşlara devredilen tesislerin inşa maksatlarına yönelik
olarak sürdürülebilir hizmet üretmelerinin sağlanması, 2008
yılı başından itibaren hız verilen bir
çalışmayla idari, mali ve teknik hususlarda yeni ve ihtiyaca cevap
verebilecek düzenlemeleri içeren Sulama Birlikleri Kanunu Tasarısı
hazırlanmış olup Türkiye Büyük Millet Meclisinde
komisyonların gündemine getirilmiştir.
Söz
konusu tasarı 2009 yılı başında Antalyada düzenlenen
bir toplantıyla sulama birlikleri tarafından
değerlendirilmiş, görüş ve öneriler
yansıtılmıştır. Ankarada yapılan
toplantılara İçişleri, Maliye, Bayındırlık ve
İskân, Tarım ve Köyişleri, Sanayi ve Ticaret, Enerji ve Tabii Kaynaklar
bakanlıkları ile Hazine ve Devlet Planlama Teşkilatı
müsteşarlıklarından üst düzeyde yöneticiler
katılmıştır. Konu Devlet Bakanı ve Başbakan
Yardımcısı Sayın Ali Babacan
başkanlığında gerçekleştirilen Ekonomik Koordinasyon
Kurulunda da 2 kez görüşülmüştür. Gerekli usul ve şekil
düzenlemeleri de Başbakanlık Kanunlar ve Kararlar Genel
Müdürlüğü tarafından yapılarak Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına ulaştırılan taslak, kanun
tasarısı hâline getirilmiştir.
Tasarı
24 Kasım 2010 tarihinde tali komisyon olarak Türkiye Büyük Millet Meclisi
Çevre Komisyonunda görüşülmüş, bazı detay hususlar
dışında özüne yönelik değişiklik olmadan kabul
edilmiştir.
Tasarı,
25/11/2010 tarihinde ana komisyon olarak Tarım, Orman ve Köyişleri
Komisyonunda görüşülmüş ve detaylı olarak
değerlendirilmesinin faydalı olacağı kanaatiyle,
oluşturulacak bir alt komisyonda incelenmesine karar verilmiştir. Alt
komisyonun 2 Aralık 2010, 9 Aralık 2010 ve 20 Ocak 2011 tarihlerinde
yapılan toplantılarında görüşülmüştür. Alt komisyonda
görüşülmesi tamamlanan tasarı, 9 Şubat 2011 günü Tarım,
Orman ve Köyişleri Komisyonunda da görüşülerek Türkiye Büyük Millet
Meclisi Genel Kuruluna gönderilmesine karar verilmiştir.
Değerli
arkadaşlar, tasarı, hem alt komisyonda hem üst komisyonumuzda, gerek
muhalefet milletvekili arkadaşlarımızla gerek ilgili birliklerin
yöneticileriyle ve çiftçilerimizle de çok geniş bir şekilde
istişare edilerek, sulama birliklerimizin bundan sonraki süreçte
sorunlarının en asgariye düşürülmesi
amaçlanmıştır.
Bu
doğrultuda Sulama Birlikleri Kanunu Tasarısıyla getirilen
değişiklikler ve yenilikleri şöyle sıralayabilirim:
Birliklerin
işleyişi Devlet Su İşlerince belirlenecek birlik çerçeve
ana statüsüne göre sağlanacaktır.
Görev
alanı sulama sahasıyla sınırlıdır.
Birliğin
kuruluşu, sulamadan faydalanacak en az 5 kişinin kurucular kurulu
olarak müracaatıyla başlıyor.
Sulama
birlikleri sadece sulama faaliyetiyle iştigal edeceklerdir.
Devir
sözleşmesinde belirtilen esaslar dahilinde devreden kuruluşun, yani
DSİnin yetkilerine sahip olacaklardır.
Birliğin
resmiyet kazanabilmesi için en az 18 kullanıcısının
birliğe üye olması şartı aranmaktadır.
Su
kullanıcı hüviyetini kaybedenler yönetim kurulunca, kanunda
sayılan diğer durumlarda ise meclis kararıyla birlik
üyeliğinden çıkarılacaklardır.
Meclis
üye sayısı her yerleşim yerinde en az 2 çiftçi üye olmak üzere
sulama alanına göre belirlenecektir.
Meclis
üyelerinin dört yıllığına seçilmesi öngörülmektedir.
Gözlemcilik
oluşturulmuş ve denetimde etkin ve yetkili
kılınmıştır. Birlik faaliyetleriyle ilgili görüş,
düşünce, rapor verme, işletme ve bakım konularında
denetleme yetkileri olacaktır.
Birlik
faaliyetleriyle ilgili Tarım ve Köyişleri
Bakanlığının görev alanında bulunan konularda denetim
ve yönlendirme Tarım ve Köyişleri Bakanlığınca
mahallinde atanacak bir gözlemci tarafından yapılacaktır.
Meclis
kararlarının oy çokluğu ile, iç ve dış kredi
borçlandırmalarına ait kararların ise üye
sayısının üçte 2sinin oylarıyla alınması
öngörülmektedir.
Su
kullanım hizmet bedeli her yıl Bakanlar Kurulu kararıyla
yürürlüğe girecek tarifedeki eşiğin altında olmamak üzere
birlik meclisi tarafından belirlenecektir.
Birlik
meclisinde denetim kurulunun oluşturulmasıyla kendi iç denetimlerinin
yapılması sağlanacaktır.
Yönetim
ve denetim kurulu üyelerinin iki yıllığına,
başkanın ise dört yıllığına meclis
tarafından seçilmesi öngörülmüştür.
Cazibeli
sulamalarda tahsilatın yüzde 30unun, pompajlı sulamalarda ise yüzde
15inin bakım, onarıma harcanıp, artanı varsa ertesi
yıla aktarılması ve pompajlı sulamalarda en az bir önceki
yılın enerji bedelinin bütçeye masraf olarak konulması,
ayrılan bu paranın başka maksatla harcanmaması
sağlanacaktır.
Denk
bütçe yapma esası getirilmiştir. Bütçenin onayının DSİ
bölge müdürünün uygun görüşüyle vali tarafından
yapılacağı hükme bağlanmıştır.
Borç
stoku en son kesinleşmiş bütçe gelirleri toplamını
aşamayacaktır.
Birlik
alacaklarının tahsilatı için gerekli işlemleri
zamanında ve tam olarak yapmayan başkan ve yönetim kurulu üyeleri
kendi dönemlerinde oluşan zarardan şahsen sorumlu
tutulacaklardır. Zamanında tahsil edilmeyen alacaklar İcra
İflas Kanunu hükümlerine göre tahsil edilecektir.
Personel
harcamalarında disiplin sağlanacak, personel, İş Kanunu
hükümlerine göre çalıştırılacak. Personel giderleri
bütçenin yüzde 30unu aşamayacak, zorunla hâllerde Bakan onayıyla bu
oran yüzde 40a çıkarılabilecektir. Birlik personelinin
yollukları Harcırah Kanunu hükümlerine göre ödenecektir.
İstihdam edilen en üst yönetici, yani müdür, mühendis ile ilgili DSİ
bölge müdürünün uygun görüşü alınmadan işten
çıkarılamayacaktır.
Birliklere
yap-işlet-devret ve diğer yatırım modellerini uygulama
yetkisi verilmektedir. Birliklerin idari ve mali denetimi valiliğin
oluşturacağı komisyon tarafından denetlenecektir.
Bakanlıkça idari ve teknik denetim yapılacaktır. Birlikler
Sayıştay tarafından doğrudan da denetlenebilecektir.
Birliğin
devraldığı sulama tesisine zarar verenler devlet malına
zarar verme ile ilgili ceza hükümlerine tabi tutulacaktır.
Sulama
sahasındaki çiftçilerden birliğe üye olmayanların birlik
faaliyetlerinden faydalanma şartları belirlenmiştir.
Mevcut
sulama birlikleri bir yıl içinde durumlarını bu kanuna uygun
hâle getireceklerdir.
Mevcut
kadrolu personelin müktesep hakları korunarak diğer kamu
kurumlarına geçişi sağlanacaktır.
Diğer
birçok alanda olduğu gibi Hükûmetimiz, AK PARTİ Hükûmetimiz
tarımsal sulama alanında da çok önemli olan birliklerimizin
inanıyorum ki, yapılan bu düzenlemeyle bundan sonraki süreçte hem
birlik yönetimimize, yöneticilerimize hem Türk çiftçimize çok ciddi
gelişmeler sağlayacak ve bununla birlikte inanıyorum ki,
yıllarca birliklerimiz içerisinde yaşanan sorunlar, birliklerimizle
çiftçilerimiz arasında yaşanan hatta can kaybına, birbirlerini
öldürmeye kadar giden problemler çözülecektir ve bununla beraber, Hükûmetimiz,
göreve geldiği günden bugüne kadar, çiftçilerimizle ilgili sorunların
tamamını en ince ayrıntılarıyla ele almış ve
birçoğunu çözüme kavuşturmuştur. Bunun neticesinde de, hem
tarım ürünlerimizdeki üretim artışlarını, tarım
ürünlerinin ihracatındaki üretim artışlarını, bizler
de bölgemize gittiğimizde, sürekli, çiftçilerimizle, köylülerimizle, her
gittiğimizde, her hafta gittiğimizde, birlikte olup,
değerlendirip tartışıyoruz ve Hükûmetimize,
Başbakanımıza teşekkür ediyorlar.
İnşallah,
bugüne kadar yapmış olduğumuz bu çalışmalar bundan
sonraki süreçte de çiftçilerimizin, köylülerimizin de bizlere vermiş
olduğu destekle devam edecek. diyor, ben yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Karasayar.
Sayın
Ertürk
Şahsı
adına görüşmeyecek mi?
AYŞE
NUR BAHÇEKAPILI (İstanbul) Yok efendim.
BAŞKAN
Peki.
Soru-cevap
işlemi gerçekleştireceğiz.
Sayın
Uzunırmak, buyurun efendim.
ALİ
UZUNIRMAK (Aydın) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın
Bakana sormak istediğim iki soru var. Bunlardan birincisi: Bir devlet
politikası içerisinde sormak istiyorum, AKP acaba sulama birliklerini de
özelleştirerek özel sektöre satmaya veya satmamaya burada bir devlet
anlayışı içerisinde söz verebilir mi? Bu konuda bir
politikası var mı? Bu konuda endişeler var, sulama
birliklerinin, dolayısıyla sulama sektörünün de özelleştirme
yapılarak satılacağı konusunda.
İkincisi:
Şu anda seçilen birlik yöneticileri beş yıllığına
seçildi ve bir anayasal hakkı kullanıyorlar ama bu teklifte, bu
yapılan düzenlemede bir yıl sonrası belirsiz hâle
getirilmiş. Bu insanlar beş yıllığına seçildi ve
bir yıl sonrası belirsiz bir hâle getiriliyor. Bu bir anayasal hak.
Kişi
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Evet, Sayın Bakanım, herhâlde soru anlaşıldı.
Sayın
Aslanoğlu
FERİT
MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) Sayın Bakan, böyle bir kanunun
gelmesinde dokuz yıldır mücadele ediyorum. İçişleri
Bakanlığı, artık trafik memurluğu bitiyor... Ama mali
yapıları bozulan birliklerle ilgili, DSİye bir köprü kredisi,
bu birliklerin mali yapılarının düzelmesi için bu kanunda bir
şey yok, bir kere. Birliklerin son derece ihtiyacı var.
İki:
Birliklerin personeliyle ilgili tek kelime geçmiyor. Orada personel mağdur,
bu personeli ben birinci bölümde konuşacağım. Öncellikle,
personelin de sorunlarını çözmek lazım, eğer bir şeyi
çözüyorsak. Kanunun gelmesini
Ama özellikle mali yapıları bozuk
birliklere DSİnin destek olması lazım -DSİnin bir köprü
kredisi- bir geçiş sürecinde birliklere ekonomik ve mali destek
olması lazım ama bu yasada yoktur. Olacak mı, olmayacak mı?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Aslanoğlu.
Sayın
Bakanım, buyurun efendim.
DEVLET
BAKANI CEVDET YILMAZ (Bingöl) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Tabii,
sulama birlikleriyle ilgili konu -Sayın Aslanoğlunun da işaret
ettiği gibi- uzun zamandır aslında toplumumuzun gündeminde olan
bir konu. Maalesef bugünkü durumda, tabii, başarılı örnekler de
var ama başarısız örnekleri de çok buluyoruz. Hem yapılan
yatırımların zarar görmemesi açısından hem de birçok
insanımızın mağduriyetine yol açmaması
bakımından burada bir reform ihtiyacı açık ve o reforma
dönük olarak da geniş kapsamlı değerlendirmelerden sonra,
çalışmalardan sonra bugün Meclisimizin takdirine sunulan kanun
tasarısı oluşturuldu, Meclisimizin komisyonlarından da
geçti ve şu an Genel Kurulda tartışıyoruz. Şu an
itibarıyla ben kişisel olarak yeni birtakım modeller, yeni birtakım
varsayımlar yapmak durumunda değilim. Hükûmetimizin ve Meclisimizin
teklifleriyle, iradeleriyle oluşmuş ve Meclisimizin takdirine
sunulmuş bir model var, bu model
Dünyaya bakılır,
değişik modeller de tabii ki tartışılabilir. Buralarda
hiçbir şekilde bizim, Hükûmet olarak olmazsa olmaz gibi bir
yaklaşımımız yok. Halkımız için, tarım
sektörümüz için faydalı olan neyse onu yapmak tabii ki bizim
politikamız. Şu anki ortaya konan modelde bir özelleştirme söz
konusu değil, böyle bir şey düşünülmüyor. Sulama birliklerinin
özel sektöre satılması gibi herhangi bir şey söz konusu
değil. Fakat bizi ve gelecekteki nesilleri bağlayıcı bir
yaklaşım biçimi içinde olmamız da bana göre doğru
değil.
ALİ
UZUNIRMAK (Aydın) Biz yapabiliriz. mi diyorsunuz?
DEVLET
BAKANI CEVDET YILMAZ (Bingöl) - Başkan dört yıllığına,
encümen iki yıllığına seçiliyor. Burada bir
yıllık bir geçiş süresi öngörülmüş durumda. Bunlar bir
kısmı için yeterli olabilir, bir kısmı için olmayabilir. O,
Meclisimizin takdirinde, farklı şekillerde de burada bir düzenleme
yapmak mümkün elbette ama Meclisimiz nasıl yaparsa
Sonuçta kamu hukukunu
ilgilendiren bir konu. Bizler de beş yıllığına
milletvekili olarak seçildik ama daha sonra yapılan
değişikliklerle dört yıla indi. Bu, kamu hukukunda rastlanan bir
durum.
Birlik
personelinin durumu, bu personelle ilgili Sayın Aslanoğlunun
sorduğu soru: 657 sayılı
Personel havuza gidecek ve oradan
çeşitli kamu kurumlarına dağılımları söz konusu.
Sözleşmeli personelin de özlük haklarının korunduğuna
ilişkin arkadaşlarımız bana bilgi veriyorlar.
Detayını isterseniz size daha ayrıntılı bir
şekilde arz edebilirler.
Yine
Mali yapıları düzeltici bir yaklaşımınız var
mı? dediniz. Bunun için bir rehabilitasyon projesi düşünülüyor.
Özellikle de bakım, onarım projeleri geliştirme yönünde
kurumumuzun bir çalışması var anladığım kadarıyla.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
- Teşekkür ederim Sayın
Bakanım.
ALİ
UZUNIRMAK (Aydın) Sayın Başkan
BAŞKAN
Buyurun efendim.
Karşılıklı
konuşmaya
Sorulara devam edelim, buyurun.
ALİ
UZUNIRMAK (Aydın) Karşılıklı konuşma değil
Sayın Başkanım.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
- Efendim, soruya devam edelim.
ALİ
UZUNIRMAK (Aydın) Yani şimdi ben şunu anlayamadım: Bir
milletvekili olarak, bir Sayın Bakanın
Hayır, bu konu
özelleştirilemez. veya Bu konuyu özelleştirme bizim Hükûmetimiz
döneminde olur, olmaz. diye bir net yanıt alamadım. Ben bunu merak
ediyorum. Yani böyle bir konuda özelleştirme noktasında, özel sektöre
devretme noktasında bir politika gündemde midir, gündeme gelebilir mi?
Hükûmetin bu meseleye temel felsefe olarak bakış açısı nedir,
onu öğrenmek istiyorum.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Sayın Bakanım, buyurun.
DEVLET
BAKANI CEVDET YILMAZ (Bingöl) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Şimdi,
ortaya bir model gelmiş, Hükûmetten geçmiş, Meclisimizin
komisyonlarında tartışılmış. Bu ortamda tercih
edilen model ortada. Bunun tartışılacak bir tarafını
ben görmüyorum doğrusu. Burada felsefi bir tartışma
yaptığımız zaman felsefi tartışmalarda her
şey tartışılır. Felsefede böyle, sınır falan
yoktur. Ama Hükûmetten geçmiş, Meclisimize gelmiş, komisyonlarımızda
tartışılmış bir model var önümüzde ve bu modelde de
özelleştirme söz konusu değil, böyle bir şey yok. Kamu tüzel
kişiliği verilmiş durumda birliklere. Kamu tüzel kişiliği
verilmiş bir yapının özelleştirilmesi zaten
düşünülemez fakat felsefi olarak düşünce hürriyeti var bir defa. Bir
tartışmayı kısıtlamak, bir alternatifi yok saymak
felsefi düzeyde, onu doğru bir yaklaşım olarak görmem
şahsen.
ALİ
UZUNIRMAK (Aydın) Ben Hükûmet politikasını soruyorum, felsefe
sormuyorum ki!
DEVLET
BAKANI CEVDET YILMAZ (Bingöl) Hükûmetin politikası ortada, Meclise gelen
taslak ortada, tasarı ortada, komisyonlarda yapılan
tartışmalar ortada, bugün önünüzde olan yasa tasarısı
ortada.
ALİ
UZUNIRMAK (Aydın) Zabıtlara geçsin diye soruyorum.
DEVLET
BAKANI CEVDET YILMAZ (Bingöl) Şu anda Hükûmet bundan farklı bir
model düşünüyor olsa o modeli getirirdi. Bugün getirdiği model neyse
Hükûmetin yaklaşımı odur.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Bakanım.
Soru-cevap
işlemi tamamlanmıştır.
Sayın
milletvekilleri, tasarının maddelerine geçilmesini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
Sayın
milletvekilleri, çalışma süremizin tamamlanmasına birkaç dakika
kalmıştır. Bu bakımdan, görüşmelerimizi burada
kesiyoruz.
Saygıdeğer
milletvekili arkadaşlarım, milletvekili genel seçimlerinin
yenilenmesi hakkındaki Anayasa Komisyonu raporu ile kanun tasarı ve
teklifleriyle komisyonlardan gelen diğer işleri sırasıyla
görüşmek için, 3 Mart 2011 Perşembe günü, alınan karar
gereğince, saat 14.00te toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum.
Hayırlı akşamlar diliyorum.
Kapanma Saati: 19.58