DÖNEM: 23 CİLT: 95 YASAMA YILI: 5
TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET
MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
74üncü
Birleşim
8 Mart 2011 Salı
(Bu Tutanak
Dergisinde yer alan ve kâtip üyeler tarafından okunmuş bulunan her
tür belge ile konuşmacılar tarafından ifade edilmiş ve
tırnak içinde belirtilmiş alıntı sözler aslına uygun
olarak yazılmıştır.)
İ Ç İ N D E K İ L E R
I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II. - GELEN KÂĞITLAR
III. - YOKLAMA
IV. - OTURUM BAŞKANLARININ
KONUŞMALARI
1.- Oturum
Başkanı TBMM Başkan Vekili Sadık Yakutun, 8 Mart Dünya
Kadınlar Günü münasebetiyle konuşması
V.-
GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin Gündem Dışı
Konuşmaları
1.- İzmir
Milletvekili Canan Arıtmanın, 8 Mart Dünya Kadınlar Gününe
ilişkin gündem dışı konuşması
2.- İzmir
Milletvekili Kamil Erdal Sipahinin, İzmir ilinin EXPO 2020
adaylığına ve Dünya Kadınlar Gününü
kutladığına ilişkin gündem dışı
konuşması
3.- Malatya
Milletvekili Öznur Çalıkın, 8 Mart Dünya Kadınlar Gününe
ilişkin gündem dışı konuşması
VI.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- İzmir
Milletvekili Canan Arıtmanın, Malatya Milletvekili Öznur
Çalıkın, şahsına sataşması nedeniyle
konuşması
2.- Kayseri
Milletvekili Mustafa Elitaşın, İzmir Milletvekili Canan
Arıtmanın, AK PARTİ Grubuna sataşması nedeniyle
konuşması
3.- İzmir
Milletvekili K. Kemal Anadolun, Kayseri Milletvekili Mustafa
Elitaşın, CHP Grubuna sataşması nedeniyle
konuşması
VII.-
AÇIKLAMALAR
1.-
Eskişehir Milletvekili Beytullah Asilin, 8 Mart Dünya Kadınlar Gününe
ilişkin açıklaması
2.- Adana
Milletvekili Fatoş Gürkanın, 8 Mart Dünya Kadınlar Gününe
ilişkin açıklaması
3.- Isparta
Milletvekili S. Nevzat Korkmazın, 8 Mart Dünya Kadınlar Gününe
ilişkin açıklaması
4.- İzmir
Milletvekili Oktay Vuralın, 8 Mart Dünya Kadınlar Gününe
ilişkin açıklaması
5.- Batman
Milletvekili Bengi Yıldızın, 8 Mart Dünya Kadınlar Gününe
ilişkin açıklaması
6.- Konya
Milletvekili Orhan Erdemin, 8 Mart Dünya Kadınlar Gününe ilişkin
açıklaması
7.- Konya
Milletvekili Mustafa Kabakcının, 8 Mart Dünya Kadınlar Gününe
ilişkin açıklaması
8.-
Gümüşhane Milletvekili Kemalettin Aydının, Kadın-Erkek
Fırsat Eşitliği Komisyonunun ihtisas komisyonu olarak
kurulmuş olmasına ilişkin açıklaması
9.- Muş
Milletvekili Sırrı Sakıkın, 8 Mart Dünya Kadınlar
Gününe ilişkin açıklaması
10.- Malatya
Milletvekili Ömer Faruk Özün, 8 Mart Dünya Kadınlar Gününe ilişkin
açıklaması
11.- Kütahya
Milletvekili Soner Aksoyun, 8 Mart Dünya Kadınlar Gününe ilişkin
açıklaması
VIII.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Tezkereler
1.- Romanya
Senatosu Dış Politika Komisyonunun vaki davetine istinaden,
Romanyaya resmî bir ziyaret gerçekleştirecek TBMM heyetini
oluşturmak üzere gruplarınca isimleri bildirilen milletvekillerine
ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/1426)
B) Meclis Araştırması Önergeleri
1.-
Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan ve 19 milletvekilinin, İstanbul
ili Beyoğlu ilçesi yeni imar planı nedeniyle yaşanan
sorunların araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/1058)
2.-
Kırklareli Milletvekili Turgut Dibek ve 23 milletvekilinin, nişasta
bazlı şeker ile ilgili iddiaların ve nişasta bazlı
şeker üretiminin etkilerinin araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/1059)
3.-
Kırklareli Milletvekili Turgut Dibek ve 23 milletvekilinin,
kadınların eğitimi, istihdamı ve temsili ile ilgili
sorunların araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/1060)
4.- Denizli
Milletvekili Ali Rıza Ertemür ve 24 milletvekilinin, kamu yönetimindeki
kadrolaşma iddialarının ve personel alım ve
atamalarında yaşanan sorunların araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/1061)
C) Önergeler
1.-
Şırnak Milletvekili Hasip Kaplanın; Türk Ceza Kanununun Özel
Hayata ve Hayatın Gizli Alanına Karşı Suçlar Kanununda Yer
Alan Maddelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifinin (2/386) doğrudan gündeme alınmasına ilişkin
önergesi (4/262)
IX.-
ÖNERİLER
A) Danışma Kurulu Önerileri
1.- Gündemdeki
sıralama ile Genel Kurulun çalışma saatlerinin yeniden
düzenlenmesine ilişkin Danışma Kurulu önerisi
X.-
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYON-LARDAN GELEN
DİĞER İŞLER
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.- Sulama
Birlikleri Kanunu Tasarısı ve Çevre ile Tarım, Orman ve
Köyişleri Komisyonları Raporları (1/873) (S. Sayısı:
621)
2.-
Sözleşmeli Erbaş ve Er Kanunu Tasarısı ile Türk
Silahlı Kuvvetleri Personel Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Millî Savunma Komisyonu
Raporu (1/997, 1/1003) (S. Sayısı: 633)
3.-
Taşınır Donanım Üzerindeki Uluslararası Teminatlar
Hakkında Sözleşme ve Bu Sözleşmeye İlişkin Hava
Aracı Donanımına Özgü Konulara Dair Protokolün
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
ile Dışişleri Komisyonu Raporu (1/904)) (S. Sayısı:
622)
4.- Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ve Kuveyt Devleti Hükümeti Arasında Sürdürülebilir
Kalkınma İçin Doğal Kaynakların ve Çevrenin Korunması
Alanında İşbirliği Mutabakat Zaptının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
ile Çevre ve Dışişleri Komisyonları Raporları (1/927)
(S. Sayısı: 652)
XI.-
YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI
1.- Gaziantep Milletvekili
Hasan Özdemirin, sağlık sistemindeki sorunlara ilişkin sorusu
ve Sağlık Bakanı Recep Akdağın cevabı (7/17637)
2.- İstanbul
Milletvekili Necla Aratın, TRT 2de yayınlanan bir haber
programına ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan
Yardımcısı Bülent Arınçın cevabı (7/18040)
3.- İzmir
Milletvekili Selçuk Ayhanın, TRT radyolarındaki atama ve görevden
almalara ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan
Yardımcısı Bülent Arınçın cevabı (7/18041)
4.- Antalya
Milletvekili Hüseyin Yıldızın, mahkeme kararıyla görevine
dönen personele ve sendika seçimi konusunda personele baskı
yapıldığı iddiasına ilişkin sorusu ve Çevre ve
Orman Bakanı Veysel Eroğlunun cevabı (7/18095)
5.- İzmir
Milletvekili Kamil Erdal Sipahinin, Zonguldaktaki hava ve çevre
kirliliği ile doğal gaz projesine ilişkin sorusu ve Çevre ve
Orman Bakanı Veysel Eroğlunun cevabı (7/18175)
6.- İstanbul
Milletvekili Mithat Melenin, Avrupa Kongresinin koordinasyonuna ilişkin
sorusu ve Devlet Bakanı Egemen Bağışın cevabı
(7/18210)
7.- Denizli
Milletvekili Ali Rıza Ertemürün, hizmet alımı yoluyla
çalıştırılan personele ilişkin sorusu ve Çevre ve
Orman Bakanı Veysel Eroğlunun cevabı (7/18238)
8.- Aydın
Milletvekili Mehmet Fatih Atayın, ambalaj atıklarının
bertarafına ilişkin sorusu ve Çevre ve Orman Bakanı Veysel
Eroğlunun cevabı (7/18239)
9.- İzmir
Milletvekili Ahmet Kenan Tanrıkulunun, Mısır ve Tunusta
meydana gelen olayların ticarete etkisi ile ihracat ve ithalata
ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Mehmet Zafer Çağlayanın
cevabı (7/18256)
10.- Çanakkale
Milletvekili Mustafa Kemal Cengizin, Gelibolu Yarımadası Tarihî
Millî Parkında yapılması planlanan Simülasyon Merkezi ve Sanal
Şehitlik ihyası ile ilgili bazı iddialara ilişkin sorusu ve
Çevre ve Orman Bakanı Veysel Eroğlunun cevabı (7/18308)
11.-
Çankırı Milletvekili Ahmet Bukanın, Çankırıya
yapılacak yatırımlara ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı
Cevdet Yılmazın cevabı (7/18415)
I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
TBMM Genel Kurulu
saat 14.10da açılarak dört oturum yaptı.
İstanbul
Milletvekili Lokman Ayva, özürlülerin sağlık hizmetlerinden
yararlanmasına,
İstanbul
Milletvekili Mustafa Özyürek, Muhasebeciler Gününe,
İlişkin
gündem dışı birer konuşma yaptılar.
Muş
Milletvekili M. Nuri Yamanın, Muş ili Bulanık ilçesinde 22 Şubat
2011 tarihinde meydana gelen depreme ilişkin gündem dışı
konuşmasına Devlet Bakanı ve Başbakan
Yardımcısı Cemil Çiçek cevap verdi.
Adıyaman
Milletvekili Şevket Köse, özürlü yurttaşlarımızın
ağız ve diş sağlığı hizmetlerinden
yeterince yararlanamadıklarına,
Trabzon
Milletvekili Cevdet Erdöl, Yeşilay Haftasına,
Gaziantep
Milletvekili Yaşar Ağyüz, engellilerin sağlık
hizmetlerinden yararlanırken yaşadıkları sorunlara,
Antalya
Milletvekili Hüseyin Yıldız, Muhasebeciler Gününe,
Muş
Milletvekili M. Nuri Yaman, Muhasebeciler Gününe ve Devlet Bakanı ve
Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçekin gündem
dışı konuşmasına verdiği cevaba,
İlişkin
birer açıklamada bulundular.
İzmir
Milletvekili Oğuz Oyan ve arkadaşları tarafından 12
Şubat 2011 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisine verilmiş olan
Basın Özgürlüğü hakkındaki Meclis araştırması
açılmasına dair önergelerinin, Genel Kurulun bilgisine sunulmak üzere
bekleyen diğer araştırma önergelerinin önüne alınarak
03/03/2011 Perşembe günkü birleşiminde sunuşlarda okunması
ve görüşmelerinin aynı birleşimde yapılmasına
ilişkin CHP Grubu önerisi yapılan görüşmelerden sonra kabul
edilmedi.
Gündemin Kanun
Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler
kısmının:
1inci
sırasında bulunan, Adalet ve Kalkınma Partisi Grup
Başkanvekilleri Yozgat Milletvekili Bekir Bozdağ, Kayseri
Milletvekili Mustafa Elitaş, Giresun Milletvekili Nurettin Canikli,
İstanbul Milletvekili Ayşe Nur Bahçekapılı ve Samsun
Milletvekili Suat Kılıç ile 1 Milletvekilinin; Milletvekili Genel
Seçimlerinin Yenilenmesi ve Seçimin 12 Haziran 2011 Tarihinde
Yapılması Hakkındaki Önergesi ile Milliyetçi Hareket Partisi
Grup Başkanvekilleri İzmir Milletvekili Oktay Vural ve Mersin
Milletvekili Mehmet Şandır ile 1 Milletvekilinin; Milletvekili Genel
Seçimlerinin Yenilenmesi ve Seçimin 12 Haziran 2011 Tarihinde
Yapılması Hakkındaki Önergesi ve Anayasa Komisyonu Raporu
(4/258, 4/259) (S. Sayısı: 647) görüşmeleri yapılarak
açık oylamadan sonra kabul edildi.
2nci
sırasında bulunan ve görüşmelerine devam olunan, İç
Tüzükün 91inci maddesi kapsamında değerlendirilerek temel kanun
olarak bölümler hâlinde görüşülmesi kabul edilen, Sulama Birlikleri Kanunu
Tasarısı ve Çevre ile Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonları
Raporlarının (1/873) (S. Sayısı: 621) görüşmeleri
geçici madde 1e kadar kabul edildi.
Trabzon
Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi, sulama birliklerinin Sayıştay
denetiminden çıkarıldığına ilişkin bir
açıklamada bulundu.
8 Mart 2011
Salı günü saat 15.00te toplanmak üzere birleşime 19.58de son
verildi.
Nevzat
PAKDİL
Başkan
Vekili
Bayram
ÖZÇELİK Harun
TÜFEKCİ
Burdur Konya
Kâtip
Üye Kâtip
Üye
No.: 97
II.- GELEN KÂĞITLAR
4 Mart 2011 Cuma
Teklif
1.- Adalet ve Kalkınma
Partisi Grup Başkanvekilleri Yozgat Milletvekili Bekir Bozdağ, Samsun
Milletvekili Suat Kılıç, Giresun Milletvekili Nurettin Canikli,
İstanbul Milletvekili Ayşe Nur Bahçekapılı, Kayseri
Milletvekili Mustafa Elitaş, Cumhuriyet Halk Partisi Grup
Başkanvekilleri İzmir Milletvekili Kemal Anadol, Trabzon Milletvekili
M. Akif Hamzaçebi, Yalova Milletvekili
Muharrem İnce, Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekilleri
İzmir Milletvekili Oktay Vural, Mersin Milletvekili Mehmet
Şandır, Barış ve Demokrasi Partisi Grup Başkanvekili
Batman Milletvekili Bengi Yıldız ve 305 Milletvekilinin; Türkiye
Cumhuriyeti Anayasasının 59 uncu Maddesinde Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/879) (Anayasa Komisyonuna)
(Başkanlığa geliş tarihi: 3.3.2011)
Raporlar
1.- Türkiye Cumhuriyeti
Hükümeti ile Rusya Federasyonu Hükümeti Arasında Geri Kabul
Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısı ile Dışişleri Komisyonu Raporu
(1/1007) (S. Sayısı: 649) (Dağıtma tarihi: 4.3.2011)
(GÜNDEME)
2.- Samsun Limanı
(Türkiye Cumhuriyeti) ve Kavkaz Limanı (Rusya Federasyonu) Üzerinden
Demiryolu Feribotu ile Uluslararası Karma
Taşımacılığın Organize Edilmesi Hakkında
Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ve Rusya Federasyonu Hükümeti Arasında
Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısı ile Dışişleri Komisyonu Raporu (1/941) (S.
Sayısı: 651) (Dağıtma tarihi: 4.3.2011) (GÜNDEME)
3.- Türkiye Cumhuriyeti
Hükümeti ve Kuveyt Devleti Hükümeti Arasında Sürdürülebilir Kalkınma
İçin Doğal Kaynakların ve Çevrenin Korunması Alanında
İşbirliği Mutabakat Zaptının Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ile Çevre ve
Dışişleri Komisyonları Raporları (1/927) (S.
Sayısı: 652) (Dağıtma tarihi: 4.3.2011) (GÜNDEME)
4.- Türkiye Cumhuriyeti
Hükümeti ile Rusya Federasyonu Hükümeti Arasında Bitki Karantinası
Alanında İşbirliği Anlaşmasının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/910) (S. Sayısı: 660)
(Dağıtma tarihi: 4.3.2011) (GÜNDEME)
5.- Uluslararası
Kuzey-Güney Ulaştırma Koridoru Hükümetlerarası
Anlaşmasına Katılmamızın Uygun Bulunduğuna Dair
Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/683)
(S. Sayısı: 667) (Dağıtma tarihi: 4.3.2011) (GÜNDEME)
No.: 98
7 Mart 2011 Pazartesi
Raporlar
1.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Yeni Zelanda
Hükümeti Arasında Gelir Üzerinden Alınan Vergilerde Çifte
Vergilendirmeyi Önleme ve Vergi Kaçakçılığına Engel Olma
Anlaşması ve Eki Protokolün Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ile Dışişleri
Komisyonu Raporu (1/921) (S. Sayısı: 650) (Dağıtma tarihi:
7.3.2011) (GÜNDEME)
2.- Türkiye Cumhuriyeti
Tarım ve Köyişleri Bakanlığı ile Irak Cumhuriyeti
Tarım Bakanlığı Arasında Bitki Koruma ve Karantina
Alanında İşbirliği Mutabakat Muhtırasının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
ile Dışişleri Komisyonu Raporu (1/950) (S. Sayısı:
656) (Dağıtma tarihi: 7.3.2011) (GÜNDEME)
3.- Türkiye Cumhuriyeti
Tarım ve Köyişleri Bakanlığı ile Irak Cumhuriyeti
Tarım Bakanlığı Arasında Tarım Alanında
Ekonomik, Bilimsel ve Teknik İşbirliği Mutabakat Muhtırasının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
ile Dışişleri Komisyonu Raporu (1/894) (S. Sayısı:
657) (Dağıtma tarihi: 7.3.2011) (GÜNDEME)
4.- Türkiye Cumhuriyeti
Tarım ve Köyişleri Bakanlığı ile Irak Cumhuriyeti
Tarım Bakanlığı Arasında Hayvan
Sağlığı Alanında İşbirliği Mutabakat
Muhtırasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu
(1/885) (S. Sayısı: 658) (Dağıtma tarihi: 7.3.2011)
(GÜNDEME)
5.- Türkiye Cumhuriyeti
Hükümeti ve Suriye Arap Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Meteoroloji
Alanında Mutabakat Zaptının Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ile Çevre ve
Dışişleri Komisyonları Raporları (1/862) (S.
Sayısı: 659) (Dağıtma tarihi: 7.3.2011) (GÜNDEME)
6.- Türkiye Cumhuriyeti
Devlet Bakanlığı ile Suriye Arap Cumhuriyeti Enformasyon
Bakanlığı Arasında Basın Yayın Alanlarında
İşbirliği Protokolünün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu
(1/954) (S. Sayısı: 661) (Dağıtma tarihi: 7.3.2011)
(GÜNDEME)
7.- Türkiye Cumhuriyeti
Hükümeti ve Sırbistan Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Teknik ve Mali
İşbirliği Anlaşmasının Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ile Dışişleri
Komisyonu Raporu (1/908) (S. Sayısı: 662) (Dağıtma tarihi:
7.3.2011) (GÜNDEME)
8.- Türkiye Cumhuriyeti
Hükümeti ile Karadağ Hükümeti Arasında TİKA Program Koordinasyon
Ofisinin Faaliyetlerine İlişkin Anlaşmanın
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/969) (S. Sayısı: 665)
(Dağıtma tarihi: 7.3.2011) (GÜNDEME)
9.- Türkiye Cumhuriyeti
Hükümetini Temsilen Tarım ve Köyişleri Bakanı ile Avusturya
Cumhuriyeti Hükümetini Temsilen Federal Tarım, Orman, Çevre ve Su Yönetimi
Bakanı Arasında Tarım Alanında İşbirliği
Konulu Mutabakat Zaptının Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri
Komisyonu Raporu (1/764) (S. Sayısı: 666) (Dağıtma tarihi:
7.3.2011) (GÜNDEME)
10.- Türkiye Cumhuriyeti
Hükümeti ile Rusya Federasyonu Hükümeti Arasında Petrol Alanında
İşbirliği Protokolünün Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ile Dışişleri
Komisyonu Raporu (1/793) (S. Sayısı: 668) (Dağıtma tarihi:
7.3.2011) (GÜNDEME)
11.- Türkiye Cumhuriyeti
İçişleri Bakanlığı ile Rusya Federasyonu
İçişleri Bakanlığı Arasında
İşbirliği Anlaşmasının Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve
Dışişleri Komisyonu Raporu (1/943) (S. Sayısı: 669)
(Dağıtma tarihi: 7.3.2011) (GÜNDEME)
12.- Türkiye Cumhuriyeti
İçişleri Bakanlığı ile Rusya Federasyonu
Uyuşturucu Trafiği Kontrolü Federal Servisi Arasında
Uyuşturucu, Psikotrop ve Ara Kimyasal Maddelerin
Kaçakçılığı ile Mücadelede İşbirliği
Hususunda Mutabakat Zaptının Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri
Komisyonu Raporu (1/945) (S. Sayısı: 670) (Dağıtma tarihi:
7.3.2011) (GÜNDEME)
Yazılı Soru Önergeleri
1.- Ordu Milletvekili
Rıdvan Yalçının, Cumhurbaşkanı tarafından
ataması uygun görülmeyen personele ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/18514) (Başkanlığa geliş
tarihi: 21/02/2011)
2.- Konya Milletvekili
Mustafa Kalaycının, kan şekeri ölçüm çubuklarının
ödeme yöntemine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/18515) (Başkanlığa geliş tarihi: 21/02/2011)
3.- Balıkesir
Milletvekili Ahmet Duran Bulutun, insan
taşımacılığı yapanların
kullandığı akaryakıttan alınan vergilere, otogar
çıkış ücreti ile otopark ücretlerine ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/18516)
(Başkanlığa geliş tarihi: 22/02/2011)
4.- Antalya Milletvekili
Hüsnü Çöllünün, makam araçlarına ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/18517) (Başkanlığa geliş
tarihi: 22/02/2011)
5.- Adıyaman
Milletvekili Şevket Kösenin, Kırıkkalenin Büyükavşar
Beldesi ile ilgili iddialara ilişkin Başbakandan yazılı
soru önergesi (7/18518) (Başkanlığa geliş tarihi:
22/02/2011)
6.- Zonguldak Milletvekili
Ali İhsan Köktürkün, tarihi eserlerin restorasyonu
çalışmalarında meydana gelen yangınlara ve bunun
sebeplerine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/18519) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/02/2011)
7.- İzmir Milletvekili
Kemal Anadolun, bir cezai soruşturmayla ilgili bilgilerin basına
sızdırıldığı iddiasına ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/18520) (Başkanlığa
geliş tarihi: 22/02/2011)
8.- Ankara Milletvekili
Yılmaz Ateşin, basın mensupları hakkında açılan
adli soruşturmalara, medya kuruluşlarının vergi
incelemelerine ve basın özgürlüğünü sağlayıcı
tedbirlere ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/18521) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/02/2011)
9.- Konya Milletvekili Atilla
Kartın, bir belediye başkanı ile bazı yöneticiler
hakkında ihaleye fesat karıştırma iddiasına ve
yürütülen adli ve idari soruşturmaların sonucuna ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/18522) (Başkanlığa
geliş tarihi: 23/02/2011)
10.- Antalya Milletvekili
Hüsnü Çöllünün, bazı cezai soruşturmaların gizliliğinin
ihlal edildiği iddialarına ilişkin Adalet Bakanından
yazılı soru önergesi (7/18523) (Başkanlığa geliş
tarihi: 22/02/2011)
11.- Kahramanmaraş
Milletvekili Mehmet Akif Paksoyun, icra takiplerine ve takipteki alacakların
ödenme durumuna ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru
önergesi (7/18524) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/02/2011)
12.- Gaziantep Milletvekili
Yaşar Ağyüzün, emeklilerin maaş zamlarına ve
farklarına ait düzenlemeye ilişkin Çalışma ve Sosyal
Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/18525)
(Başkanlığa geliş tarihi: 23/02/2011)
13.- Amasya Milletvekili
Hüseyin Ünsalın, özel hastanelere ve yapılan ödemelere ilişkin
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru
önergesi (7/18526) (Başkanlığa geliş tarihi: 23/02/2011)
14.- Çankırı
Milletvekili Ahmet Bukanın, azınlık vakıflarına iade
edilen taşınmazlara ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan
Yardımcısından (Bülent Arınç) yazılı soru önergesi
(7/18527) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/02/2011)
15.- Manisa Milletvekili
Şahin Mengünün, Digiturk platformunda yayın yapan TRT
kanallarına ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan
Yardımcısından (Bülent Arınç) yazılı soru
önergesi (7/18528) (Başkanlığa geliş tarihi: 23/02/2011)
16.- Samsun Milletvekili
Osman Çakırın, Samsun-Terme Akçaya yeni doğalgaz çevrim
santralleri yapılacağı iddiasına ilişkin Enerji ve
Tabii Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/18529)
(Başkanlığa geliş tarihi: 21/02/2011)
17.- Kahramanmaraş
Milletvekili Mehmet Akif Paksoyun, Kahramanmaraş-Afşine
bağlı bazı köylerin afet bölgesi ilan edilmesine ve afet
dolayısıyla meydana gelen mağduriyetlerin giderilmesine
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/18530) (Başkanlığa
geliş tarihi: 22/02/2011)
18.- Yozgat Milletvekili
Mehmet Ekicinin, Yozgat-Sarıkayadaki jeotermal kaynağın
TOKİ konutlarında ısıtma amaçlı
kullanılmasına ilişkin Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanından
yazılı soru önergesi (7/18531) (Başkanlığa geliş
tarihi: 22/02/2011)
19.- İzmir Milletvekili
Ahmet Ersinin, bir sanıkla ilgili sahte delil üretildiği
iddiasına ve yürütülen soruşturmaya ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/18532)
(Başkanlığa geliş tarihi: 23/02/2011)
20.- Konya Milletvekili
Mustafa Kalaycının, Konyaya yeni stadyum yapılmasına
ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/18533) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/02/2011)
21.- İstanbul
Milletvekili Sacid Yıldızın, İstanbul Büyükşehir
Belediye Başkanının Brooklyn Belediyesini ziyaretiyle ilgili
iddialara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/18534) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/02/2011)
22.- Yalova Milletvekili
Muharrem İncenin, İDOda çalışan gemi
adamlarının maaşı ve avukatlık hizmet
alımıyla ilgili iddialara ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/18535) (Başkanlığa
geliş tarihi: 22/02/2011)
23.- Bursa Milletvekili Kemal
Demirelin, Bursa-Mustafakemalpaşada bazı köy yollarının
onarımına ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/18536) (Başkanlığa geliş
tarihi: 22/02/2011)
24.- Bursa Milletvekili Kemal
Demirelin, Bursa-Nilüfere bağlı bir köyün yol ve kanalizasyon
sorunlarına ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/18537) (Başkanlığa geliş
tarihi: 22/02/2011)
25.- Diyarbakır
Milletvekili Akın Birdalın, bir avukatın öldürülmesi ile ilgili
adli soruşturmaya ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/18538) (Başkanlığa geliş
tarihi: 23/02/2011)
26.- Ankara Milletvekili
Yılmaz Ateşin, Ankarada asfalt
danışmanlığı hizmet alımına ve asfalt
katılım payı tahakkukuna ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/18539)
(Başkanlığa geliş tarihi: 23/02/2011)
27.- İstanbul
Milletvekili Sacid Yıldızın, bir sinema filminin
çoğaltılarak piyasaya sızdırıldığı
iddialarına ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı
soru önergesi (7/18540) (Başkanlığa geliş tarihi:
22/02/2011)
28.- Adana Milletvekili
Hulusi Güvelin, Kadirli Kültür Merkezi inşaatına ve Osmaniyede
bulunan diğer kültür merkezlerine ilişkin Kültür ve Turizm
Bakanından yazılı soru önergesi (7/18541)
(Başkanlığa geliş tarihi: 23/02/2011)
29.- Yozgat Milletvekili
Mehmet Ekicinin, sözleşmeden kadroya geçen personele yolluk verilmesine
ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/18542)
(Başkanlığa geliş tarihi: 22/02/2011)
30.- Yozgat Milletvekili
Mehmet Ekicinin, Yozgat Belediyesinin bir tesisi vergi borcu mukabilinde
Tarım ve Köyişleri Bakanlığına devrettiği
iddiasına ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru
önergesi (7/18543) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/02/2011)
31.- Samsun Milletvekili
Osman Çakırın, okul kantinlerine ve denetimlerine ilişkin Milli
Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/18544)
(Başkanlığa geliş tarihi: 21/02/2011)
32.- Giresun Milletvekili
Murat Özkanın, Giresun Üniversitesi rektör seçimine ilişkin Milli
Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/18545)
(Başkanlığa geliş tarihi: 21/02/2011)
33.- Samsun Milletvekili
Osman Çakırın, Samsun-Vezirköprüdeki YİBOnun
kapatılmasına ilişkin Milli Eğitim Bakanından
yazılı soru önergesi (7/18546) (Başkanlığa geliş
tarihi: 21/02/2011)
34.- Balıkesir
Milletvekili Ahmet Duran Bulutun, Kuzey Iraka Kürtçe eğitim görmek üzere
öğretmen gönderildiği iddialarına ilişkin Milli Eğitim
Bakanından yazılı soru önergesi (7/18547)
(Başkanlığa geliş tarihi: 22/02/2011)
35.- Yozgat Milletvekili
Mehmet Ekicinin, dönüştürülen ve birleştirilen eğitim
kurumlarındaki norm kadro fazlası öğretmenlere ilişkin
Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/18548)
(Başkanlığa geliş tarihi: 22/02/2011)
36.- İstanbul
Milletvekili Sacid Yıldızın, İstanbul-Beykozda bazı
okullarda yapılan Güçler ve Güçlükler anketine ilişkin Milli
Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/18549)
(Başkanlığa geliş tarihi: 22/02/2011)
37.- Bursa Milletvekili Kemal
Demirelin, Kütahya ve ilçelerindeki taşımalı eğitime
ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi
(7/18550) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/02/2011)
38.- Hatay Milletvekili
Gökhan Durgunun, Hatayda bir okul müdür yardımcısı
hakkındaki iddialara ilişkin Milli Eğitim Bakanından
yazılı soru önergesi (7/18551) (Başkanlığa geliş
tarihi: 22/02/2011)
39.- İstanbul
Milletvekili Fatma Nur Serterin, ÖSYMdeki bazı çalışanlarla
ilgili iddialara ilişkin Milli Eğitim Bakanından
yazılı soru önergesi (7/18552) (Başkanlığa geliş
tarihi: 23/02/2011)
40.- İstanbul
Milletvekili Fatma Nur Serterin, yenilenen KPSS Eğitim Bilimleri
Sınavına ilişkin Milli Eğitim Bakanından
yazılı soru önergesi (7/18553) (Başkanlığa geliş
tarihi: 23/02/2011)
41.- Muğla Milletvekili
Ali Arslanın, tutuklu ve hükümlülerin hastane muayeneleri ile ilgili
protokolün hasta mahremiyetine dair hükümlerine ilişkin Sağlık
Bakanından yazılı soru önergesi (7/18554)
(Başkanlığa geliş tarihi: 23/02/2011)
42.- İzmir Milletvekili
Oğuz Oyanın, ilaç harcamalarına ve sağlık
kuruluşlarına yapılan ödemelere ilişkin Çalışma
ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/18555)
(Başkanlığa geliş tarihi: 23/02/2011)
43.- Konya Milletvekili Mustafa Kalaycının, ithal
sığırların Konya Sarayönü Konuklar Tarım
İşletmesinde karantinaya alınmasına ilişkin Tarım
ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/18556)
(Başkanlığa geliş tarihi: 21/02/2011)
44.- Bursa Milletvekili İsmet Büyükatamanın, Bursada don ve
sel afeti sebebiyle zarar görenlere yapılan yardımlara ilişkin
Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/18557) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/02/2011)
45.- Yozgat Milletvekili Mehmet Ekicinin, Yozgat Belediyesinin bir
tesisi vergi borcu mukabilinde Bakanlığa devrettiği
iddiasına ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/18558) (Başkanlığa geliş
tarihi: 22/02/2011)
46.- Giresun Milletvekili Murat Özkanın, TCDDnin bir dergisinde
yayınlanan yazıya ilişkin Ulaştırma Bakanından
yazılı soru önergesi (7/18559) (Başkanlığa geliş
tarihi: 21/02/2011)
47.- İzmir Milletvekili Ahmet Kenan Tanrıkulunun,
İstanbul Boğazına yapılması planlanan üçüncü köprüye
ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi
(7/18560) (Başkanlığa geliş tarihi: 21/02/2011)
48.- Yalova Milletvekili Muharrem İncenin, kamyonet tipi araçlara
tartı kontrolünde kesilen cezalara ve kamyonetlerin azami yük
ağırlığı kriterlerine ilişkin Ulaştırma
Bakanından yazılı soru önergesi (7/18561)
(Başkanlığa geliş tarihi: 22/02/2011)
49.- Adana Milletvekili Hulusi Güvelin, yurt dışı
seyahatlere, bunlara katılanlara ve ödenen harcırahlara ilişkin
Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/18562)
(Başkanlığa geliş tarihi: 23/02/2011)
50.- Giresun Milletvekili Murat Özkanın, TCDDnin bir dergisinde
yayınlanan yazıya ve kadın erkek cinsiyet
eşitsizliğine ilişkin Devlet Bakanından (Selma Aliye Kavaf)
yazılı soru önergesi (7/18563) (Başkanlığa geliş
tarihi: 21/02/2011)
51.- Balıkesir Milletvekili Ahmet Duran Bulutun, görevi
esnasında hayatını kaybeden askerlerin yakınlarına,
şehit yakınlarına tanınan hakların
sağlanmasına ilişkin Milli Savunma Bakanından
yazılı soru önergesi (7/18564) (Başkanlığa geliş
tarihi: 22/02/2011)
52.- Yozgat Milletvekili Mehmet Ekicinin, Bakanlık şube
müdürlüğü kadrolarına ve yapılan atamalara ilişkin Sanayi
ve Ticaret Bakanından yazılı soru önergesi (7/18565)
(Başkanlığa geliş tarihi: 22/02/2011)
53.- Yozgat Milletvekili Mehmet Ekicinin, Kemerburgazda yaşayan
göçmenlerin kullandıkları tarım arazilerinin orman alanı
kabul edilmesiyle meydana gelen mağduriyete ilişkin
Bayındırlık ve İskân Bakanından yazılı soru
önergesi (7/18566) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/02/2011)
54.- Yozgat Milletvekili Mehmet Ekicinin, Yozgat Belediyesinin
dış kaynaklı kredi kullanımı nedeniyle Hazine
Müsteşarlığına olan borcuna ve bir tesisin
devredildiği iddiasına ilişkin Devlet Bakanı ve
Başbakan Yardımcısından (Ali Babacan) yazılı soru
önergesi (7/18567) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/02/2011)
55.- Kırklareli Milletvekili Tansel Barışın, KKTC
ile yaşanan soruna, büyükelçinin görevden alınmasına ve yeni
yapılan atamaya ilişkin Dışişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/18568) (Başkanlığa geliş
tarihi: 23/02/2011)
56.- Ankara Milletvekili Hakkı Suha Okayın, Bakanlık
makamı ve Dış Ticaret Müsteşarlığının
bazı lüks harcamalarının ihracatçı birliklerince
karşılandığı iddiasına ilişkin Devlet
Bakanından (Mehmet Zafer Çağlayan) yazılı soru önergesi
(7/18569) (Başkanlığa geliş tarihi: 23/02/2011)
57.- Adıyaman Milletvekili Şevket Kösenin, Adıyamanda
depreme karşı güçlendirme çalışmalarına ilişkin
Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Cemil Çiçek)
yazılı soru önergesi (7/18570) (Başkanlığa geliş
tarihi: 23/02/2011)
No.: 99
8 Mart 2011 Salı
Raporlar
1.- Türkiye Cumhuriyeti ile
Finlandiya Cumhuriyeti Arasında Gelir Üzerinden Alınan Vergilerde
Çifte Vergilendirmeyi Önleme Anlaşması ile Anlaşmaya
İlişkin Protokol ve Notaların Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri
Komisyonu Raporu (1/978) (S. Sayısı: 653) (Dağıtma tarihi:
8.3.2011) (GÜNDEME)
2.- Türkiye Cumhuriyeti ile
İsviçre Konfederasyonu Arasında Gelir Üzerinden Alınan
Vergilerde Çifte Vergilendirmeyi Önleme Anlaşması ve Eki Protokolün
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
ile Dışişleri Komisyonu Raporu (1/963) (S. Sayısı:
654) (Dağıtma tarihi: 8.3.2011) (GÜNDEME)
3.- Türkiye Cumhuriyeti
Hükümeti ile Malezya Hükümeti Arasında 27 Eylül 1994 Tarihinde Ankarada
İmzalanan Gelir Üzerinden Alınan Vergilerde Çifte Vergilendirmeyi
Önleme ve Vergi Kaçakçılığına Engel Olma
Anlaşmasını Değiştiren Protokolün Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ile
Dışişleri Komisyonu Raporu (1/920) (S. Sayısı: 663)
(Dağıtma tarihi: 8.3.2011) (GÜNDEME)
4.- Türkiye Cumhuriyeti
Hükümeti ile Karadağ Hükümeti Arasında Yolcu ve Eşyanın
Karayoluyla Uluslararası Taşınmasına İlişkin
Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısı ile Dışişleri Komisyonu Raporu (1/898) (S.
Sayısı: 664) (Dağıtma tarihi: 8.3.2011) (GÜNDEME)
5.- Türkiye Cumhuriyeti
Başbakanlık Dış Ticaret Müsteşarlığı
ile Irak Cumhuriyeti Ticaret Bakanlığı Arasında Yeni
Sınır Kapıları Oluşturulmasına İlişkin
Mutabakat Zaptının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu
(1/912) (S. Sayısı: 671) (Dağıtma tarihi: 8.3.2011)
(GÜNDEME)
6.- Türkiye Cumhuriyeti
Sağlık Bakanlığı ile İran İslam Cumhuriyeti
Sağlık ve Tıbbi Eğitim Bakanlığı
Arasında Sağlık ve Tıp Bilimleri Alanlarında
İşbirliğine Dair Mutabakat Zaptının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
ile Dışişleri Komisyonu Raporu (1/968) (S. Sayısı:
672) (Dağıtma tarihi: 8.3.2011) (GÜNDEME)
7.- Türkiye Cumhuriyeti
Sağlık Bakanlığı ile Çin Halk Cumhuriyeti
Sağlık Bakanlığı Arasında Sağlık
Alanında İşbirliğine Dair Anlaşmanın
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ile
Dışişleri Komisyonları Raporu (1/720) (S. Sayısı:
673) (Dağıtma tarihi: 8.3.2011) (GÜNDEME)
8.- Türkiye Cumhuriyeti
Hükümeti ve Kazakistan Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Hoca Ahmet Yesevi
Uluslararası Türk-Kazak Üniversitesinin İşleyişine Dair
Anlaşma ile 22 Ekim 2009 tarihli Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile
Kazakistan Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Hoca Ahmet Yesevi
Uluslararası Türk-Kazak Üniversitesinin İşleyişine Dair
Anlaşmaya Değişiklikler Getirilmesi Hakkında Protokolün
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
ile Dışişleri Komisyonu Raporu (1/1004) (S. Sayısı:
674) (Dağıtma tarihi: 8.3.2011) (GÜNDEME)
9.- Türkiye Cumhuriyeti
Başbakanlık Dış Ticaret Müsteşarlığı
ile Irak Cumhuriyeti Ticaret Bakanlığı Arasında Irak ve
Türkiye'de Düzenlenen Fuarlara Yönelik Mutabakat Zaptının Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve
Dışişleri Komisyonu Raporu (1/951) (S. Sayısı: 675)
(Dağıtma tarihi: 8.3.2011) (GÜNDEME)
10.- Türkiye Cumhuriyeti
Sağlık Bakanlığı ile Irak Cumhuriyeti Sağlık
Bakanlığı Arasında Sağlık Alanında
İşbirliğine Dair Mutabakat Zaptının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/879) (S. Sayısı: 676)
(Dağıtma tarihi: 8.3.2011) (GÜNDEME)
11.- Türkiye Cumhuriyeti ile
Irak Cumhuriyeti Arasında Kapsamlı Ekonomik Ortaklık
Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu
(1/744) (S. Sayısı: 677) (Dağıtma tarihi: 8.3.2011)
(GÜNDEME)
12.- Türkiye Cumhuriyeti
Başbakanlık Dış Ticaret Müsteşarlığı
ile Irak Cumhuriyeti Ticaret Bakanlığı Arasında Serbest
Bölgeler Alanında İşbirliğine Yönelik Mutabakat
Zaptının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/929) (S.
Sayısı: 678) (Dağıtma tarihi: 8.3.2011) (GÜNDEME)
13.- Türkiye Cumhuriyeti
Başbakanlık Dış Ticaret Müsteşarlığı
ile Irak Cumhuriyeti Ticaret Bakanlığı Arasında Muhtemel
Bir Serbest Ticaret Anlaşmasının Etkilerinin
Değerlendirilmesine Dair Bir Ortak Komisyon Kurulmasına İlişkin
Mutabakat Zaptının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu
(1/913) (S. Sayısı: 680) (Dağıtma tarihi: 8.3.2011)
(GÜNDEME)
14.- Türkiye Cumhuriyeti
Hükümeti ile Suriye Arap Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Denizcilik
Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu
(1/957) (S. Sayısı: 682) (Dağıtma tarihi: 8.3.2011)
(GÜNDEME)
Meclis Araştırması Önergeleri
1.- Şırnak
Milletvekili Hasip Kaplan ve 19 Milletvekilinin, İstanbul İli
Beyoğlu İlçesi yeni imar planı nedeniyle yaşanan
sorunların araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/1058) (Başkanlığa
geliş tarihi: 31.01.2011)
2.- Kırklareli
Milletvekili Turgut Dibek ve 23 Milletvekilinin, nişasta bazlı
şeker ile ilgili iddiaların ve nişasta bazlı şeker
üretiminin etkilerinin araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/1059) (Başkanlığa
geliş tarihi: 04.02.2011)
3.- Kırklareli
Milletvekili Turgut Dibek ve 23 Milletvekilinin, kadınların
eğitimi, istihdamı ve temsili ile ilgili sorunların
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla bir Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/1060) (Başkanlığa geliş tarihi:
04.02.2011)
4.- Denizli Milletvekili Ali
Rıza Ertemür ve 24 Milletvekilinin,
kamu yönetimindeki kadrolaşma iddialarının ve personel
alım ve atamalarında yaşanan sorunların araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/1061)
(Başkanlığa geliş tarihi: 04.02.2011)
8 Mart 2011 Salı
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 15.00
BAŞKAN: Başkan Vekili Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER: Harun TÜFEKCİ (Konya), Yaşar TÜZÜN
(Bilecik)
BAŞKAN Türkiye Büyük
Millet Meclisinin 74üncü Birleşimini açıyorum.
Toplantı yeter
sayısı vardır, görüşmelere başlıyoruz.
Gündeme geçmeden önce üç
sayın milletvekiline gündem dışı söz vereceğim.
IV.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
1.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Sadık
Yakutun, 8 Mart Dünya Kadınlar Günü münasebetiyle konuşması
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, ülkemizin kalkınması, demokrasi yolunda mesafe kat
etmesi ve hukukun üstünlüğüne inanmanın en önemli
şartlarından biri de kadın-erkek
farklılığının giderilmesidir.
Kadınlarımız gerek toplumsal gerek sosyal gerek ekonomik ve
siyasal alanlar olmak üzere, sosyal yaşamın tüm katmanlarında
hak ettiği yeri almalıdırlar. Yüreklerindeki dirayet, feraset,
sevgi ve şefkatlerini hiçbir karşılık beklemeden, fedakârca
yerine getiren kadınlarımız için ne yapılırsa
yapılsın yetmez olarak görülmesi gerektiğine inanıyoruz.
Büyük Türk milletinin
temelini oluşturan ailenin en önemli ferdi olan
kadınlarımız, şanlı tarihimizin her döneminde olduğu
gibi, cumhuriyetle birlikte kazanılmış çağdaş haklar
ve özgürlükler boyutunda, yaşamın her alanında
başarıyla yer almış, almaya da devam etmektedirler.
Modern Türkiyenin harcı
olan kadınlarımızın her gününün sevgi, anlayış ve
insanlık günü olmasını temenni ediyor, ülkemizin tüm
kadınlarının Dünya Kadınlar Gününü yürekten kutluyor,
sağlık, mutluluk ve esenlik dolu günler diliyoruz. (AK PARTİ ve
CHP sıralarından alkışlar)
Gündem dışı
ilk söz, 8 Mart Dünya Kadınlar Günü nedeniyle söz isteyen İzmir Milletvekili
Canan Arıtmana aittir.
Buyurun Sayın
Arıtman. (CHP sıralarından alkışlar)
V.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin Gündem
Dışı Konuşmaları
1.- İzmir Milletvekili Canan Arıtmanın, 8 Mart Dünya
Kadınlar Gününe ilişkin gündem dışı konuşması
CANAN ARITMAN (İzmir) -
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri,
kadınlarını yüzde 1.400 artışlarla öldüren bir
toplumun Dünya Kadınlar Günü kutlaması bir ironidir. AKP
İktidarının ilk yedi yılında aile içi şiddet
nedeniyle katledilen kadın oranı yüzde 1.400lük bir artış
gösterirken aynı zaman dilimi içinde Türkiyede hiçbir şey bu kadar
çok artmamıştır. 2010da 337 kadın, son iki ayda ise 80
kadın daha öldürüldü. Bugün bir kadın daha bıçaklandı
Çanakkalede. AKP İktidarında toplam 5 binden fazla kadın
katledildi. Teröre bile bu kadar çok kurban vermedik.
Yaşama hakkı
kadınların da birincil insan hakkıdır. Hükûmetlerin
anayasal görevi, vatandaşlarının yaşam hakkını
korumak iken ülkemizde kadın yurttaşların yaşam hakkı
korunmamaktadır. Artık biz kadınlar hak değil can
mücadelesi veriyoruz bu ülkede devri iktidarınızda. Türk
kadını tüm yasal haklarını seksen yıl önce, daha
cumhuriyetin başında pek çok Avrupa ülkesinden önce ve onları
örnek olarak almışken, bugün ülkemizde ileri demokrasi nutukları
atılırken biz kadınlar birincil insan hakkımız olan
yaşam hakkımızı korumanın derdine düşmüş
durumdayız. Bu olgu çok sarsıcı, acı verici bir geriye gidişin,
geriye götürülüşün sonucudur. Tüm ulusal ve uluslararası raporlar bu
geriye gidişi belgelemektedir. Bakın, Dünya Ekonomik Forumunun 2010
Cinsiyet Eşitliği Raporunda ülkemiz 134 ülke arasında sondan
8inci sıradadır. Birleşmiş Milletler Kalkınma
Programı Kadın Güçlenme İndeksinde de yine biz 109 ülke
arasında sondan 8inci sıradayız ve son dokuz yılda 37
sıra geriye gittik.
Kadınlarımız
güçsüz bırakıldı. 4 milyon kadınımız okumaz
yazmaz durumda. Kadınların yüzde 41inin bırakın bir
mesleğinin olması ilkokul diploması bile yok. 5,5 milyon çocuk gelinimiz
var. İş yaşamına katılımda cumhuriyet tarihinin
en düşük oranlarındayız. Tüm AB ve OECD ülkeleri arasında
kadına yönelik şiddetin en fazla olduğu ülkeyiz.
Kadınlarımız öldürülüyor, tecavüze uğruyor, dayaktan,
şiddetten kaçacak yeterli sığınma evleri bile yok.
Onları koruyacak mekanizmalar oluşturulmamış ve Hükûmet
sadece seyrediyor. Üstelik hiç utanıp sıkılmadan, başta
Başbakan olmak üzere, bir ağızdan medyayı suçluyorlar,
Medya haber yapıp cinayetleri teşvik ediyor. diyorlar.
Aslında kadın cinayetleri artmıyor, azalıyor ama medya
abartıyor. diyorlar. Eh, bu kadarına da pes denir doğrusu.
Başbakan uzayda mı yaşıyor, yoksa bu aziz milleti çok saf
mı sanıyor, bilemiyorum.
AKP İktidarında
kadın cinayetlerinin yüzde 1.400 oranında
arttığının belgesi burada. Bu, Emniyet Genel
Müdürlüğünün resmî verileri, altında da Sayın Adalet Bakanı
Erginin imzası var. Fırsat Eşitliği Komisyonu
Başkanı ve AKPli üyeleri Medya senaryo yazıyor. diyorlar.
Ayıp vallahi, insan utanır biraz. Bu ülkede her gün 3-5 kadın
öldürülüyor. Medya ne varsa onu veriyor. Hadi Medya senaryo yazıyor.
diyorsunuz, Emniyet Genel Müdürlüğü, Adalet Bakanı da mı senaryo
yazıyor, yoksa senaryoyu Başbakanın kendisi mi yazıp
oynuyor?
Dün Başbakan
Kadına yönelik şiddet alçaklıktır. diye buyurmuş.
Daha iki hafta önce Meclis kürsüsünden kendi milletinin kadınlarına
hakaret etti, sözel şiddet uyguladı. Şecaat arz ederken sirkatin
söylemiş. Ayrıca, bin yıldır dinlediğimiz gibi Cennet
anaların ayaklarının altındadır. diye buyurmuş.
Kadınlar Başbakandan öteki dünyada cennet vaadi değil, bu
dünyada erkeklerin tekmelerinin altında can vermemeyi diliyor.
Başbakan Kadın-erkek eşitliğine inanmıyorum.
Kadınlar en az 3 çocuk doğursun. diyor. Yani, haydi kadınlar
marş marş eve, geleneksel cinsiyetçi role. Kadınlar eve ve
erkeğe mecbur ve mahkûm kalsın istiyor.
Kadın sorununu türbana
indirgeyip kota lafını bile duymak istemiyor. Tornadan
çıkmışlar. diye ülkesinin kadınlarına ayrımcılık yapıp
aşağılıyor. Ataerkil zihniyet bizzat Başbakan
tarafından destekleniyor. Ondan sonra da, polisi, hâkimi, üniversite
hocası, sokaktaki adam, hepsi bunu örnek alıp kadınları
linç ediyorlar. Kadınlar niye bu kadar çok öldürülüyorlar? sorusunun
cevabı da işte buradadır. Kadını erkeğin
malı, kölesi olarak gören bu anlayış, bu bakış
açısı çok tehlikelidir. Son dokuz yılda
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın
Arıtman, biliyorsunuz, süre vermiyoruz ama sadece kadın
haklarıyla ilgili olduğu için
CANAN ARITMAN (Devamla) Bir
dakika daha Sayın Başkan, bugün Dünya Kadınlar Günü.
BAŞKAN Buyurun.
CANAN ARITMAN (Devamla) Son
dokuz yılda AKPnin yarattığı bu zihinsel geriye
gidiş, bu anlayış kadın sağlığına,
hayatına çok zararlıdır ve hiçbir kadın AKPye oy
vermemelidir, hiçbir kadın AKPye oy vermemelidir. (CHP
sıralarından alkışlar)
Değerli arkadaşlar,
daha önceki yıllarda 8 Mart Dünya Kadınlar Gününde hiç olmazsa birer
çiçek verirdiniz, bugün, bu sene onu bile yapmadınız. Kadından
sorumlu Bakanımız yok ortalıkta. Yani, lafla peynir gemisi
yürümüyor, artık bu ülkenin kadınları AKPnin sözlerine,
Başbakanın hikâyelerine inanmıyor ve kadınlar size oy
vermeyecek. Sizin vermediğiniz çiçeği şimdi biz size
vereceğiz.
Saygılar sunarım.
Teşekkür ederim
Sayın Başkan. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Gündem
dışı ikinci söz, İzmir ilinin EXPO 2020
adaylığı hakkında söz isteyen İzmir Milletvekili Kamil
Erdal Sipahiye aittir.
Buyurun Sayın Sipahi.
(MHP sıralarından alkışlar)
2.- İzmir Milletvekili Kamil Erdal Sipahinin, İzmir ilinin
EXPO 2020 adaylığına ve Dünya Kadınlar Gününü
kutladığına ilişkin gündem dışı
konuşması
KAMİL ERDAL
SİPAHİ (İzmir) Sayın Başkan, size ve yüce Meclise
saygılar sunuyorum.
Dünya Kadınlar Gününde
saygıdeğer Türk kadınlarının Kadınlar Gününü
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu ve şahsım adına en içten
saygılarımla kutluyorum.
(CHP İzmir Milletvekili
Canan Arıtman Bakanlar Kurulu sırasına Yaşam Hakkı
İstiyoruz yazılı, üzerinde güller bulunan siyah bir çelenk
bıraktı) (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) Sayın Başkan, burası şov yeri değil,
şovu dışarıda yapsın!
BAŞKAN Sayın
Arıtman, lütfen
Lütfen Sayın Arıtman
Görevliler,
kaldırın lütfen
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) Sayın Başkan, burada böyle saçma bir şey olmaz!
BAŞKAN Sayın
Arıtman, lütfen
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) Sayın Başkan, Hanımefendi hanımefendilik
yapsın, hanımefendiliğini bilsin, hanım gibi
davransın! Tornadan çıkma gibi olmasın! Talimatlarla iş
yapmasın! Ayıp! Sayın Başkan
(Samsun Milletvekili Fatih
Öztürk çelengi kavasın elinden alarak CHP sıralarına doğru
yürüdü) (CHP sıralarından gürültüler)
CANAN ARITMAN (İzmir)
Olmuyor ama böyle!
BAŞKAN Sayın
Milletvekilim, lütfen verir misiniz görevliye.
Sayın
Arıtman
Sayın Arıtman, lütfen
Sayın Arıtman
(AK
PARTİ ve CHP sıralarından gürültüler)
FATİH ÖZTÜRK (Samsun)
Ukala! Rezil!
MEHMET TUNÇAK (Bursa)
İşin gücün şov!
FATİH ÖZTÜRK (Samsun)
Terbiyesizlik yapma!
(Samsun Milletvekili Fatih
Öztürk, çelengi CHP sıralarına doğru attı) (CHP
sıralarından gürültüler)
ZEKERİYA AKINCI (Ankara)
Nereye atıyorsun? Bakan mısın sen? Sen kimsin?
GÜROL ERGİN (Muğla)
Nereye atıyorsun bunu? (CHPli ve AK PARTİli milletvekillerinin
birbirleri üzerine yürümeleri, karşılıklı laf atmalar)
BAŞKAN Sayın
görevliler
Sayın milletvekilleri, lütfen
Sayın milletvekilleri,
birleşime beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 15.11
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 15.16
BAŞKAN: Başkan Vekili Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER: Harun TÜFEKCİ (Konya), Yaşar TÜZÜN
(Bilecik)
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 74üncü Birleşiminin
İkinci Oturumunu açıyorum.
Gündem dışı
ikinci söz, İzmir ilinin EXPO 2020 adaylığı hakkında
söz isteyen İzmir Milletvekili Kamil Erdal Sipahiye aittir.
Buyurun Sayın Sipahi.
(MHP sıralarından alkışlar)
KAMİL ERDAL
SİPAHİ (İzmir) Sayın Başkan, size ve yüce Meclise
saygılar sunuyorum.
6 Mart Dünya Kadınlar
Gününü kutladığımız bu günde, saygıdeğer Türk
kadınlarının Dünya Kadınlar Gününü Milliyetçi Hareket
Partisi Meclis Grubu ve şahsım adına en içten saygılarımla
kutluyorum.
OSMAN KILIÇ (Sivas) 8 Mart
KAMİL ERDAL
SİPAHİ (Devamla) 8 Mart
Türk tarihimizin şerefli
sayfalarında onurlu bir yer bulan Türk kadınlarını rahmetle
anıyorum. Bunlardan birisi ve örnek bir Türk kadını Nene
Hatundu, 1877-78 Osmanlı Rus Harbindeki kahramanlığı
yıllarca dillere destan oldu, Türk kadınına örnek oldu.
Ardından bir Kara Fatma vardır, yine Kurtuluş
Savaşımızın doğu cephesinde saygıyla
anılacak bir yiğit Türk kadınıdır.
Nene Hatun adı
geçmişken, burada, Mecliste yaşadığımız bir
acı olayı da sizlerle paylaşmak isterim. Malumunuz, Türkiyede
yüz elliden fazla üniversite var bir kısmı devlet üniversitesi, bir
kısmı vakıf üniversitesi olmak üzere, ancak şerefli bir
Türk kadının ismi bu üniversitelerden hiçbirine verilmiş
değil. Hâlbuki, Türk kadınının öyle sembol isimleri var ki
gerek kahramanlık destanı yazan gerekse bilim hayatımızda,
siyasi hayatımızda önemli yer bulan yüzlerce Türk kadını
var. İsterdik ki o Türk kadınlarından bir tanesinin
üniversitelerimizden birisi, adını alsın. Bu Mecliste yeni
vakıf üniversiteleri kurulurken -belki sayın milletvekilleri
hatırlayacaklar- Milliyetçi Hareket Partisi olarak verdiğimiz bir
önergeyle hem Türk kadınının hem de doğunun ve dadaşların
kahramanlık sembolü Nene Hatunun Erzurumda kurulan yeni bir üniversiteye
adının verilmesini teklif etmiştik. Maalesef, hem de bir bayan
Millî Eğitim Bakanının da sıralarda bulunduğu bir
ortamda bu önerimiz reddedilmişti. Bu acı olayı burada bir kez
daha yüce milletimizin takdirlerine sunuyorum.
Gene, Kurtuluş
Savaşımızda şehadet mertebesine ermiş veyahut da
ordunun yakın desteğinde işgal kuvvetleriyle
çarpışmış yüzlerce Türk kadını var. Bunlardan
Fehime Kadın var, Dudu Hatun var ve Gördes kızı yiğit,
mücahit Makbule Efe var. Ben özellikle Fehime Efe ve Makbule Efenin
işgalci Yunan kuvvetlerine karşı Demirci
Akıncılarıyla beraber Balıkesir dağlarında
çarpışırken yiğitçe can verdikleri gün olan 17 Mart
tarihini 8, Mart Kadınlar Gününe yakın bir tarih de olması
nedeniyle bir kez daha saygıyla anmayı burada bir vazife biliyorum.
Demirci
Akıncıları isimli kitabı yazan ve bizzat kendisinin komuta
ettiği Demirci Akıncıları ile Kurtuluş
Savaşımızda ordunun yanında işgalci kuvvetlere
karşı destan yazan İbrahim Ethem Akıncının
kitaplarında Gördes kızı Makbule Efe şu şekilde
hatırlanır: Eğer bir gün gelecekte bu şerefli millet bu
mücahit Türk kızının, bu yiğit Türk
kadınının kadir ve kıymetini bilecek mi? der İbrahim
Ethem Akıncı. Ben de Dünya Kadınlar Günü nedeniyle bütün
şehit Türk kadınlarını tekrar saygıyla anıyorum.
Bu arada, şehit
analarımızı saygıyla anıyorum. Büyük Atatürk Türk
kadınına birçok dünya ülkesinden çok daha önce haklar vermek
suretiyle birçok dünya ülkesine örnek olacak seçme seçilme haklarıyla
eşit haklarla güzel bir siyasi gelenek başlatmasına rağmen,
maalesef son yıllarda Türk kadınına yönelik şiddet ve
cinayet eylemlerindeki artışı kabullenmek mümkün değil.
Özellikle AKP İktidarının sekiz yıllık döneminde
katlanarak büyüyen bu kadına yönelik şiddet eylemlerini ve
cinayetlerini bir kez daha Kadınlar Günü vesilesiyle acı bir anma da
olsa, anmayı vazife biliyorum.
Konuşma konum EXPO.
Evet, İzmir malumunuz EXPO 2015e aday üye şehrimizdi, ancak kıl
payı farkla o dönemdeki 151 ülkeden 61inin desteğini almasına
rağmen, 2008 yılında Pariste yapılan oylamada EXPO 2015i
kaybetti. Hâlbuki, İzmir buna çok hazırlanmıştı.
Kaldı ki, İzmir aydınlık yüzüyle, güzel insanlarıyla
Türkiyenin Atatürk şehri olarak Türkiyeyi en iyi temsil edebilecek
şehir iken son anda EXPO 2015i kaybetmenin acısını
yaşadı. İzmirliler hâlâ bunun acı hatıralarıyla
meşguller. Ancak, önümüzde bir EXPO 2020 var. Gerek Türkiye için gerekse
uluslararası camiada EXPO 2015i kıl payı kaybetmiş olan
İzmirimizin bir noktada müktesep hakkı var. Ben bu müktesep
hakkın yerine getirilmesini diliyor, EXPOyu fazlasıyla hak eden
İzmirin bir an evvel adaylığının ilan edilmesini
Meclis adına teklif ediyor, saygılar sunuyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Sipahi.
Gündem dışı
üçüncü söz, 8 Mart Dünya Kadınlar Günü nedeniyle söz isteyen Malatya
Milletvekili Öznur Çalıka aittir. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
Buyurun Sayın
Çalık.
3.- Malatya Milletvekili Öznur Çalıkın, 8 Mart Dünya
Kadınlar Gününe ilişkin gündem dışı
konuşması
ÖZNUR ÇALIK (Malatya)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Dünya Kadınlar Günü
münasebetiyle şahsım adına gündem dışı söz
almış bulunuyorum. Bu vesileyle, tüm dünya
kadınlarının bu anlamlı gününü kutluyor ve yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum.
İnsanlık tarihinin
en önemli gelişmelerinde en özel ve anlamlı yol işaretlerinde
kadınların verdiği mücadeleyi, çektikleri acıları ve
sonunda elde ettikleri başarıları görürsünüz ve dinimizde
kadın şefkat, merhamet, hürmet duyulması ve nezaket gösterilmesi
gereken asil ve nezih bir varlık olarak
tanımlanmıştır. Bu yüzden kadın özeldir, bu yüzden
kadın saygındır, kadın can veren, kadın zengin
kılan, kadın çoğaltandır. Kadın aile
ocağında temel eğitimi veren ilk öğretmen, mükemmel bir
eğitimcidir. Kadın, yetiştiricidir.
Değerli milletvekillerim,
biraz evvel, maalesef, 8 Mart Dünya Kadınlar Gününde, asla
olmasını istemediğimiz, bir kadın vekilimiz tarafından
çok nahoş bir görüntü, Meclisin karışmasına vesile olan bir
görüntü oluştu. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
CANAN ARITMAN (İzmir)
Çiçek verdik.
ÖZNUR ÇALIK (Devamla)
Öncelikle, bunu gündeme getirmek istememin yegâne sebebi şu: Aslında
çok daha anlamlı ve çok daha güzel bir konuşma yapmayı umut
ediyordum.
K. KEMAL ANADOL (İzmir)
Sen yine yap.
CANAN ARITMAN (İzmir)
Yap, mâni yok.
ÖZNUR ÇALIK (Devamla)
Şiddetten bahseden milletvekilinin gazetedeki
fotoğraflarını hatırlarsınız, elinde
silahıyla vermiş olduğu görüntü bugün gibi
aklınızdadır. Şiddetin karşısında olan önce
kendi silahını cebine koymayı, kamuoyuna kötü örnek olmayı
ortadan kaldırmalıdır bence. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar) Öncelikle, şiddetin nasıl
yapıldığını Meclise gösteren Canan Arıtmanı
kınıyorum; bir kadın olarak, bir kadın milletvekili olarak
kınıyorum. (AK PARTİ sıralarından Bravo sesleri,
alkışlar) Ve bizler, hiçbir ayrımcılık gözetmeden,
herkesin eşit hak ve hürriyetlerden yararlanması gerektiğine
inandık ve bunun mücadelesini veriyoruz. Toplumsal sınıflara,
tabakalara, cinayetlere, cinsiyetlere bakılmaksızın herkesin
siyasete katılmasını arzu ediyoruz ve bunu başarmak için de
mücadele ediyoruz.
CANAN ARITMAN (İzmir)
Otuz yıldır yapıyoruz bunu.
ÖZNUR ÇALIK (Devamla) Tüm
bunlar için, öncelikle, gerekli her türlü yasal altyapının hazır
olması gerektiğini biliyoruz ve buradan başlıyoruz.
CANAN ARITMAN (İzmir)
Yaşam hakkı istiyoruz. dedik, kırmızı gül verdik.
ÖZNUR ÇALIK (Devamla) Sizi
asla muhatap kabul etmeyeceğim Canan Hanım.
K. KEMAL ANADOL (İzmir)
Ediyorsun işte Allah Allah, ismini de söylüyorsun.
ÖZNUR ÇALIK (Devamla) Türk
Ceza Kanununda, Medeni Kanunda, Belediyeler Kanununda ve yapmış
olduğumuz yasal düzenlemelerde çok önemli yollar katettik. 1998
yılında 4320 sayılı Ailenin Korunmasına Dair Kanun
kabul edilmiş olmasına rağmen maalesef aile mahkemeleri kurulana
kadar atıl vaziyetteydi ve 2003 yılında aile mahkemelerini
kurarak kadınlarımızın ve ailemizin korunmasını
sağladık ve bugün çok önemli bir iş daha yapıyoruz
değerli arkadaşlar: Kadın Kolları Başkanlığımızın
yapmış olduğu 2010daki Çalıştay ve bir hafta önce,
yine, tüm kamu kurum ve kuruluşlarımız, sivil toplum
örgütlerimizle birlikte yapmış olduğumuz çalışmalar
neticesinde çok önemli bir yasa teklifi hazırladık ve Artık,
kadınlara şiddete son, ölümlere son, her türlü yapılacak
yanlışlıklara son. diyoruz. Sayın
Başbakanımızın söylemiş olduğu gibi,
kadınlara karşı uygulanan şiddet
insafsızlıktır, vicdansızlıktır,
alçaklıktır diyorum ve Sayın Başbakanımızın
bize vermiş olduğu güç ve destekle, bugün grupta yapmış
olduğu konuşma da dâhil olmak üzere, tüm kamu kurum ve
kuruluşlarına, kolluk kuvvetlerine, Adalet
Bakanlığına, İçişleri Bakanlığına,
yetkilerinin artırılarak şiddet uygulayan bireylerin takibinde
GÜROL ERGİN (Muğla)
Az önce Canan Hanıma şiddet uygulamaya kalktınız.
ÖZNUR ÇALIK (Devamla)
-
eğer şiddeti uygulayan kişi
CANAN ARITMAN (İzmir)
Artık kimse inanmıyor bu laflara. Dokuz sene oldu, dokuz sene. Kimse
inanmıyor. Konuşmaya utanmanız lazım.
ÖZNUR ÇALIK (Devamla)
-
eğer korumayı kabul etmiyorlarsa tutuklamaya kadar giden süreç
hepimiz tarafından takip edilecektir.
CANAN ARITMAN (İzmir)
5 bin kadın öldürüldü.
ÖZNUR ÇALIK (Devamla) -
Şimdiye kadar yapılanlar ortadadır. Türkiye Cumhuriyeti
kurulduğu andan itibaren ilk kez son sekiz yılda bu kadar ciddi yasal
düzenlemeler meydana getirilmiştir ve bu yasal düzenlemelerin neticesinde
uygulayıcıların ve uygulamaların değişmesi
gerekmektedir ve bu yapacağımız yeni kanun teklifiyle
boşanmış olan eşler de dâhil olmak üzere,
nişanlılar dâhil olmak üzere ve yeni birliktelikler yaşayan,
yakın birliktelik yaşayan bireyler de dâhil olmak üzere koruma
altına alınması sağlanacaktır.
Bunlar yeter mi? Yetmez.
Bizim, uygulamalarda çok önemli değişikliklere ihtiyacımız
var. Zihinsel bir değişime ihtiyacımız var. Bunu,
kadınlar değil, tüm toplum, tüm bireyler olarak hep beraber yapmak zorundayız.
İşte, bu zihinsel dönüşüm noktasında, yöneticilerimize,
toplumumuza olduğu kadar biz kadınlara da çok önemli roller
düşüyor.
Bu toprakların
kıymetli, vefakâr, cefakâr, emektar, yüce gönüllü kadınları,
sizlere sesleniyorum: Sizlerin arkanızda olduğumuzu bilin, adım
atmak için kendinize güvenin çünkü kadınlarımızın
arkasında Sayın Başbakanım var.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Lütfen
sözlerinizi tamamlayınız.
ÖZNUR ÇALIK (Devamla)
Yasalarımızla koruma altına alınan haklarınızı
aramak için daha cesur davranalım. Her alanda sizlere sunulan eşit
fırsatların sahibi olarak gelin ve görünün. Hiçbir
çalışmayı, hiçbir fedakârlığı ve hiçbir hedefi
küçümsemeyin. Gücünüzü önemseyin.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; eski İngiltere Başbakanının
söylemiş olduğu gibi Bir şeyin konuşulmasını
istiyorsanız erkeğe, bir şeyin yapılmasını
istiyorsanız kadına gidin. diyor ve biz de sekiz yıldan beri
kadınımıza gidiyoruz, milletimize gidiyoruz ve onlardan
aldığımız destekle de üçüncü dönem iktidarı
yaşayacağız ve kadınlarımızın vermiş
olduğu destekle AK PARTİ İktidarını hep beraber
kucaklayacağız.
Kendi medeniyet
havzamıza yabancılaşmadan, kadınlık değerini
layık olduğu düzeye yükselterek, bir kimlik dejenerasyonuna
uğramadan, çalışma hayatı ile aile hayatını mutlu
bir şekilde bütünleştirmiş kadınlarımızın
ülkemizi aydınlık geleceğe taşıyacağına hep
inandık, inanıyoruz ve Siyasette kadın nesne değil, özne
olsun. diyen Başbakanımızın verdiği desteklere bir
kez daha teşekkür ediyor ve tüm dünya kadınlarının gününü
kutluyorum, saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ediyorum Sayın Çalık.
CANAN ARITMAN (İzmir)
Sayın Başkan, sataşma nedeniyle söz talep ediyorum.
MUHYETTİN AKSAK
(Erzurum) Ne dedi ki? Muhatap almıyorum...
CANAN ARITMAN (İzmir)
Adımı vererek sataştı.
MUHYETTİN AKSAK
(Erzurum) Muhatap almıyorum. dedi.
K. KEMAL ANADOL (İzmir)
Adını söyledi.
CANAN ARITMAN (İzmir)
Adımı vererek söyledi.
BAŞKAN Sayın
Arıtman, yerinizden, buyurun.
İki dakika süre
veriyorum ama lütfen, yeni bir sataşmaya mahal vermeden.
CANAN ARITMAN (İzmir)
Kürsüden alayım Başkanım.
RASİM ÇAKIR (Edirne)
Başkanım, kürsüden verin iki dakikayı, sataşma var.
BAŞKAN Buyurun
Sayın Arıtman. (CHP sıralarından alkışlar)
VI.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- İzmir Milletvekili Canan Arıtmanın, Malatya
Milletvekili Öznur Çalıkın, şahsına sataşması
nedeniyle konuşması
CANAN ARITMAN (İzmir)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Hakikaten çok üzüldüm. Böyle
bir günde, AKP Grubunun, kadınlı-erkekli, bir kadın
milletvekiline şiddet uygulaması beni fevkalade üzdü ama milletimiz
gördü ve takdir etti. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) Şiddetin ne olduğunu bilmiyor.
CANAN ARITMAN (Devamla) - Benim
söylediklerimin ne kadar doğru olduğunu milletimiz bir kez daha
anlamış oldu.
Yani bir çiçekten neden
rahatsız oluyorsunuz? Dedim ki: Daha önceki yıllar çiçek verilirdi
kadın milletvekillerine bu Meclis kürsüsünde, vermediniz çiçeği, biz
vereceğiz. Bir çiçek verdik. Üzerinde ne yazıyor? Yaşam
hakkı istiyoruz. Yani bu o kadar masum bir talep ki üzerinde güller var.
Bir hanım milletvekiline oradaki gülün bir tanesini takdim ettim, Bakan
olsaydı ona verecektim, veremedik. Yani bir çiçekten, zarif bir eylemden
8 Mart bir eylem günüdür aslında, Dünya Kadınlar Günü. Zarif,
kadınsı, feminen bir eylemden, zarif bir çiçek takdiminden niye bu
kadar rahatsız olup şiddet uyguluyorsunuz? İşte, AKP budur.
AKP eşittir kadına yönelik şiddet. Onun için, bu ülkede devri
iktidarınızda 5 bin kadın öldürüldü.
MUHYETTİN AKSAK
(Erzurum) Utanın ya, utanın! Ayıptır, ayıp!
CANAN ARITMAN (Devamla) -
Sizin Başbakanınız dâhil, kadın milletvekilleriniz dâhil,
kadına, milletin gözü önünde, milletin kürsüsünde şiddet uyguluyorsunuz,
haksızlık ediyorsunuz.
LUTFİ ELVAN (Karaman)
Bunu yapan sizsiniz.
CANAN ARITMAN (Devamla) -
Ayıptır, yazıklar olsun!
Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ediyorum Sayın Arıtman.
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurun
Sayın Elitaş.
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) Konuşmacı, biraz önce yaptığı şovu
haklı göstermeye çalışırken, bizim, hem idare amirlerinin
hem kavasların yaptığı işlemi şiddet olarak
ifade etti. İzin verirseniz kısa bir söz
CANAN ARITMAN (İzmir)
Tutanakları okuyun, utanacaksınız şimdi. Bunların
hepsi tutanaklarda var.
BAŞKAN Sayın
Elitaş, buyurun, iki dakika da size veriyorum sataşma nedeniyle.(AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
Lütfen yeni bir
sataşmaya mahal vermeden...
HASİP KAPLAN
(Şırnak) 8 Mart böyle mi kutlanır Mecliste? 8 Marta
haksızlık bu yapılanlar.
2.- Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaşın, İzmir
Milletvekili Canan Arıtmanın, AK PARTİ Grubuna
sataşması nedeniyle konuşması
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) Değerli milletvekilleri, yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Bugün 8 Mart Dünya
Kadınlar Günü.
CANAN ARITMAN (İzmir)
Kadına şiddet uyguladığınız gün.
MUSTAFA ELİTAŞ
(Devamla) Bu günün anlamına, önemine binaen, değerli milletvekili
arkadaşlarımız bu konuyu gündeme getirecekler ve geçmişteki
yaşanmış meseleler ne ise gelecekte düzeltilmesiyle ilgili
projelerini ortaya koymaları gerekir. Bunu, sekiz yıllık
iktidarı döneminde kadına verdiği ehemmiyeti, kadının
toplum içerisinde gördüğü ikinci sınıf vatandaş muamelesini,
el üstünde tutup inancımız gereği Cennet anaların
altındadır. diye
(CHP ve MHP sıralarından
Ayaklarının sesleri, gürültüler)
H. TAYFUN İÇLİ (
Eskişehir) Ayaklarının, söylediğini düzelt.
KÜRŞAT ATILGAN (Adana)
Ayaklarının
MUSTAFA ELİTAŞ
(Devamla)
ifade eden bir manevi
değerin içerisinden gelip kadının önemini ortaya koyan bir
siyasi iktidara bu yapılan haksızlıktır.
OKTAY VURAL (İzmir)
Ananı da al git. dedin sen.
MUSTAFA ELİTAŞ
(Devamla) Biraz önce milletvekili arkadaşımız bir çelenk koymaya kalktı Bakanlar Kurulu
sırasına.
ÖMER FARUK ÖZ (Malatya)
İç Tüzüke aykırı, Sayın Başkan.
MUSTAFA ELİTAŞ
(Devamla) Siyah bir çelenkti, üstünde
bir tane gül vardı. Şunu yapabilirdi: Sayın Milletvekili,
kırmızı gülü bugüne kadar kadına verdiği ehemmiyet
dolayısıyla Sayın Başbakanın sırasına koyar
ama siyah olan kısmını Cumhuriyet Halk Partisinin Genel
Merkezine koyardı. (AK PARTİ sıralarından Bravo sesleri,
alkışlar)
Hepinize saygılar
sunuyorum.
BAŞKAN Buyurun
Sayın Anadol.
K. KEMAL ANADOL (İzmir)
Cumhuriyet Halk Partisinin Genel Merkezine koyardı. diye, açık
sataşmada bulundu.
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) Oraya koysun. diye tavsiyede bulunduk.
SIRRI SAKIK (Muş)
Sayın Başkan, bir tiyatro çevirelim burada Allah aşkına!
BAŞKAN - Sataşma
neresinde bunun Sayın Anadol?
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) Sataşma değil Sayın Başkan.
BAŞKAN - Buyurun, iki
dakika da size veriyorum, buyurun.
K. KEMAL ANADOL (İzmir)
Kısa
BAŞKAN - Sataşma
nedeniyle, buyurun.
3.- İzmir Milletvekili K. Kemal Anadolun, Kayseri Milletvekili
Mustafa Elitaşın, CHP Grubuna sataşması nedeniyle
konuşması
K. KEMAL ANADOL (İzmir)
Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; bana söz
verdiğiniz için size teşekkür ediyorum, sabrınızı
kötüye kullanmayacağım.
Siyah çelenk, kadına
dünyada İsviçreden önce seçme, seçilme hakkı veren Cumhuriyet Halk
Partisinin Genel Merkezine konmaz, Ananı da al git. diyen zihniyetin
önüne konur. (CHP sıralarından Bravo sesleri, alkışlar)
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) Siyah çelengin neden konulduğunu söylemeye gerek yok herhâlde
Sayın Başkan.
BAŞKAN Teşekkür
ediyorum Sayın Anadol.
Sayın Asil, Sayın
Gürkan, Sayın Korkmaz, Sayın Vural, Sayın Yıldız,
Sayın Erdem, Sayan Kabakcı ve Sayın Aydın, Dünya
Kadınlar Günü nedeniyle, anladığım kadarıyla, günün anlam
ve önemini belirtmek üzere söz istemişlerdir.
Buyurun Sayın Asil.
VII.- AÇIKLAMALAR
1.- Eskişehir Milletvekili Beytullah Asilin, 8 Mart Dünya
Kadınlar Gününe ilişkin açıklaması
BEYTULLAH ASİL
(Eskişehir) Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Bugüne kadar yapılan
mücadelelere rağmen kadınlarımıza, aile hayatında,
çalışma hayatında ve toplumda hak ettikleri eşit
koşullar maalesef sağlanamamıştır. Hayatın bütün
alanlarında kadınlar hâlâ yeterince temsil edilememektedir. Cinsiyet
ayrımcılığı çözülmeden, özgür ve eşit bir toplum
yaratılması da imkânsızdır. Alınan yasal tedbirler,
kız çocuklarının okutulmasının, töre cinayetlerinin
devam etmesinin, iş hayatında kadın istihdamının engellenmesine
imkân sağlayan düşünce ve ön yargıların önüne
geçememiştir.
Ülkemizde ve tüm dünyada
kadınların hak ve taleplerini elde etme mücadelelerine saygı
duyuyor ve destekliyoruz. Dünyada ve ülkemizde tüm kadınların 8 Mart
Dünya Kadınlar Gününü kutluyorum, kutlu olsun.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür
ediyorum.
Sayın Gürkan
2.- Adana Milletvekili Fatoş Gürkanın, 8 Mart Dünya
Kadınlar Gününe ilişkin açıklaması
FATOŞ GÜRKAN (Adana)
Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
AK PARTİ
İktidarı döneminde gerçekten çok önemli yasal düzenlemeler
yapıldı, Avrupa standartlarında şu anda neredeyse ülkemiz.
Ben, bu anlamda, mücadele eden, emek veren, başta Sayın
Başbakanımıza, tüm kadrolarına ve bugüne kadar kadın
hakları konusunda ve kadının yaşaması konusunda
mücadele eden, İstiklal Savaşında mücadele eden
kadınlarımıza şükranlarımı sunuyorum.
Kadınlar Günü keşke
sevgiyle ve çiçeklerle kutlansaydı ama biraz önce, maalesef, kadın
haklarıyla ilgili bu kadar mücadele eden başta Sayın
Başbakanımızın bulunduğu koltuğa konulmak istendi,
bu nedenle kınıyorum. Bir kadın olarak ben diyorum ki: Şovla
kadın hakları savunulmaz, elde edilmez; mücadele vermek gerekir.
Bu anlamda, tüm
kadınlarımızın Kadınlar Gününü kutluyor, sevgi ve
saygılarımı sunuyorum. Sizlere de teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür
ediyorum.
CANAN ARITMAN (İzmir)
Bir çiçeği bile almadınız, ne kadar büyük nezaketsizlik!
BAŞKAN Sayın
Korkmaz
3.- Isparta Milletvekili S. Nevzat Korkmazın, 8 Mart Dünya
Kadınlar Gününe ilişkin açıklaması
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta)
Sayın Başkan, ben de bu vesileyle 8 Mart Dünya Kadınlar Gününü
kutlarken, biraz önce bu günün mana ve önemine yakışmayan bazı
görüntüleri Mecliste izlemenin, bu görüntülere şahit olmanın
üzüntüsünü yaşıyorum. Gönül isterdi ki her Meclis grubundan, âdeta
çiçek bahçesinde açan çiçekler gibi her milletvekili kalksın, bu güzel
günün mana ve önemine yakışır cümleler sarf etsin. Hakikaten çok
üzüldüm.
Bugün 8 Mart Dünya
Kadınlar Günü. Bu günü sevgi ve muhabbetle anarken fedakâr, cefakâr,
anamız, bacımız, eşimiz, yol arkadaşımız,
tüm kadınlarımızın Kadınlar Gününü canıgönülden
kutluyoruz, içinde bulundukları bireysel ve sosyal
sıkıntıların, ekonomik problemlerin bir an önce
sonlanmasını diliyoruz.
Milliyetçi Hareket Partisi
olarak kadınlarımızın sosyal hayatta layık olduğu
yerde olmadığını, ekonomik ve siyasal hayatta üretkenliklerinden
yeterince faydalanılmadığını düşünüyoruz. Bu
yüzden, çağdaş Türkiye'nin kadın katkısı ve
girişimleri olmadan başarılamayacağını biliyoruz.
Milliyetçi Hareket Partisinin
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkür
ediyorum Sayın Korkmaz.
Sayın Vural
4.- İzmir Milletvekili Oktay Vuralın, 8 Mart Dünya
Kadınlar Gününe ilişkin açıklaması
OKTAY VURAL (İzmir)
Teşekkür ederim.
Milliyetçi Hareket Partisi
Grubu olarak 8 Mart Dünya Kadınlar Gününü kutluyorum. Tabii, aslında
bu bir gündem, önemli bir gündem, gönül isterdi ki bir sayın bakan bu
konuda Parlamentoyu bilgilendirseydi ve bu çerçevede gruplar söz hakkı
elde etseydi. Ama kadına verilen önemin sadece bir gündem
dışı konuşmayla dile getirilmesiyle yetinilmemesi gerektiğini
Hükûmete ifade etmek istiyorum.
Bakın, kadın-erkek
eşitsizliğinde 2006 yılında 105inci sıradayken bugün
126ncı sıraya çıkmışız. Kadın-erkek
eşitsizliği giderek artmaktadır. 2006 yılında 2 kadının
elde ettiği gelir 1 erkeğin gelirine eşitken, maalesef bugün
ancak 4 kadının geliri 1 erkeğe eşit olmaktadır.
Dolayısıyla hem iş gücüne katılmada hem istihdama
katılmada hem işsizlikte en büyük yükü çeken kadınlar
olmuştur. Bu bir toplumsal sorundur, bu toplumsal sorunun çözümü konusunda
herkesin gereğini yapması gerektiğini ifade ediyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkür
ediyorum.
Sayın Yıldız
5.- Batman Milletvekili Bengi Yıldızın, 8 Mart Dünya
Kadınlar Gününe ilişkin açıklaması
BENGİ YILDIZ (Batman)
Teşekkürler Sayın Başkan.
Bugün Ankarada kar
yağıyordu Sayın Başkanım ve annem şöyle derdi:
Her kar tanesiyle beraber bir melek iner. Ben de bugün dedim ki: Her melek
bütün annelere ve kadınlara birer çiçek getiriyor, onu bütün dünya kadınlarına,
Türkiye kadınlarına sunuyoruz bu vesileyle.
8 Mart Dünya Kadınlar
Günü bir mücadelenin sonucu kutlanıyor, yani sadece salonlarda kutlanan
bir gün değildir. Amerika Birleşik Devletlerinde
kadınların yaşama koşullarını, çalışma
koşullarını daha iyileştirmek için 20 bin insan sokağa
çıkıyor ve bunun sonucunda 700 kişi tutuklanıyor. Bugün de
dünya kadınlarının tarihinde anılan bir mücadele günü
olarak kutlanıyor.
Bugün Barış ve
Demokrasi Partisinin milletvekilleri, il, ilçe başkanları ve üyeleri,
on binlerce insan bütün bölgede ve Türkiye genelinde meydanlardadırlar, bu
günü kutluyorlar. Bu günü bir mücadele günü olarak kutluyorlar ve biz biliyoruz
ki, bütün mücadelelerde olduğu gibi, kadın hakları mücadelesinde
de hak verilmez alınır, bu da örgütlülükle ve mücadeleyle olur.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkür
ediyorum.
Sayın Erdem
6.- Konya Milletvekili Orhan Erdemin, 8 Mart Dünya Kadınlar
Gününe ilişkin açıklaması
ORHAN ERDEM (Konya)
Sayın Başkanım, teşekkür ediyorum.
Öncelikle, 8 Mart Dünya
Kadınlar Gününü kutluyorum. AK PARTİnin bu konuda
yaptıklarına diyecek yok. Hâlâ hanımların giyimini
çözememiş, beyninde bu konuda problemler olan partilerin
mensuplarının kendilerine çelenk koyması gerektiğini
düşünüyorum.
Bu vesileyle bir konuya
değinmek istiyorum farklı da olsa. Konyamız, vaizlerin
sultanı Tahir Büyükkörükçü Hocamızı kaybetti. Yurt içinden, yurt
dışından 400 bin kişinin katılımıyla, önemli
bir cenaze merasimiyle kendisini defnettik. Türkiyemizin,
Konyamızın başı sağ olsun. Bu
duyarlılığı gösteren tüm halkımıza, eski
milletvekilimize bu duyarlılığı gösteren tüm milletimize de
şükran ve saygılarımı sunuyorum.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür
ediyorum.
Sayın Kabakcı
7.- Konya Milletvekili Mustafa Kabakcının, 8 Mart Dünya Kadınlar
Gününe ilişkin açıklaması
MUSTAFA KABAKCI (Konya)
Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.
Ben de 8 Mart Dünya
Kadınlar Gününü kutluyorum. İnşallah
kadınlarımız, genel seçimden sonra ortaya çıkacak sivil
anayasayla beraber daha güzel bir geleceğe sahip olacaklar.
6 Mart Pazar günü Konya
gerçekten tarihî bir cenaze törenine şahit oldu. Eski milletvekili ve
emekli müftü olan Tahir Büyükkörükçü Hocamız vefat etti. Bir ömür boyu manevi dünyamıza hizmet etmiş ve
derdi olan herkesin derdine derman olmak için koşmuş bir kişi
olan rahmetli Tahir Hocamıza Allahtan rahmet diliyor, Türkiye'nin her
tarafından, yurt içinden, yurt dışından bu cenaze törenine
katılan bütün kardeşlerimize de Konya kamuoyu adına çok
teşekkür ediyorum.
Sağ olun.
BAŞKAN Teşekkür
ediyorum.
Sayın Aydın
8.- Gümüşhane Milletvekili Kemalettin Aydının,
Kadın-Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonunun ihtisas komisyonu
olarak kurulmuş olmasına ilişkin açıklaması
KEMALETTİN AYDIN
(Gümüşhane) Sayın Başkan, Kadın-Erkek Fırsat
Eşitliği Komisyonu Başkan Vekili olarak yüce Meclisin bu
Komisyonu ihtisas komisyonu olarak kurmasından dolayı Meclisteki
bütün arkadaşlarımıza ve Meclis Divanına teşekkür
ediyorum. Bu süre içerisinde de Hükûmetimizin kadınlara yönelik
yaptığı iyileşmelerden dolayı da Hükûmetimize
teşekkür ediyorum.
Yalnız, Fırsat
Eşitliği Komisyonu Başkan Vekili olarak son süreç içerisinde
özellikle yüce Meclisteki bir kısım
arkadaşlarımızın da dâhil olduğu ortamlarda özellikle
dilde ve sözde şiddetin kınanmasının gerekli olduğuna
inanıyorum. Eğer yüce Mecliste eğitim kadrolarından
gelmiş bir arkadaşımız, yine bu Mecliste bir bakan üzerinde
dilde ve sözde şiddet uygularsa, sokaktaki fiziksel ve psikolojik
şiddetin önüne geçemeyeceğimizi yüce Meclisin tutanaklarına
geçirmek istiyorum ve bu sözde ve dilde şiddeti de
kınadığımı şahsınız
aracılığıyla yüce Meclisin bilmesini istiyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür
ediyorum.
Sayın Sakık
9.- Muş Milletvekili Sırrı Sakıkın, 8 Mart
Dünya Kadınlar Gününe ilişkin açıklaması
SIRRI SAKIK (Muş) Sayın
Başkan, teşekkür ediyorum.
Bugün 8 Mart Dünya
Kadınlar Günü. Ben de bu günü kutluyorum. Bugün kadın
arkadaşlarımız dünyanın dört bir tarafında bu günün
ruhuna uygun, sokaklarda ve alanlarda demokrasi ve özgürlük mücadelesi için
oradalar. Biz, buradan bütün arkadaşları, bütün kadın
arkadaşları, tekrar selamlıyoruz. Onların mücadelesini
cezaevinde sürdüren, dağda, bayırda, ovada, şehirde, herkesi
selamlıyoruz.
Eğer gerçekten
kadın konusunda sözü söylenecek biri varsa o da Barış ve
Demokrasi Partisidir çünkü hayatın her alanında yüzde 40 kadın
kotası uygulayarak Türkiyede ve dünyada bir ilke imza atmış ve
öncülük etmiş. Diliyorum ve umuyorum ki diğer siyasi partiler de
BDPnin göstermiş olduğu duyarlılığı gösterir,
kadına bu şekilde saygı olur diyor ve tekrar bu günü kutluyorum.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür
ediyorum.
Sayın Öz
10.- Malatya Milletvekili Ömer Faruk Özün, 8 Mart Dünya Kadınlar
Gününe ilişkin açıklaması
ÖMER FARUK ÖZ (Malatya)
Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.
Ben de Dünya Kadınlar
Gününü kutluyorum. Burada şunu belirtmek istiyorum: Az önceki
konuşmacılarımız, bir bakanın burada konuşma
yapması gerektiğini belirttiler. Bugün Sayın
Başbakanımızın başkanlığında, aileden
sorumlu Devlet Bakanımız başta olmak üzere, uluslararası
düzeyde, Hatayda medeniyetler ittifakı çerçevesinde bir toplantı
düzenlenmekte. Ben şunu belirtmek istiyorum: Şu anda Mecliste grubu
bulunan birçok siyasi partinin yönetim kurullarında bulunanların eşlerinin
bile AK PARTİye oy verdiğini siyasi çalışmalar ve
sosyolojik araştırmalar ortaya koymuştur. Demek ki Adalet ve
Kalkınma Partisi, izlemiş olduğu politikalarla Türkiyedeki
hanımefendilerin, kadınlarımızın gönlünü de fethetmiştir.
Ben inanıyorum ki 2011 seçimlerinde, yapılacak, hazirandaki
seçimlerde de kadınlarımızın büyük ekseriyetinin AK
PARTİye oy vereceklerinden kimsenin şüphesi olmasın.
Bir de şunu
belirteceğim: Az önceki konuşmada bir hanımefendi vekilimiz
oraya çelenk koydu. Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulunda milletvekilleri
çelenk koymak için değil, görüşlerini kürsüden bildirmek için
çıkıp konuşurlar. Dolayısıyla o konu da İç Tüzük
açısından uygun değildir.
BAŞKAN Teşekkür
ediyorum.
Sayın Aksoy
11.- Kütahya Milletvekili Soner Aksoyun, 8 Mart Dünya Kadınlar
Gününe ilişkin açıklaması
SONER AKSOY (Kütahya)
Sayın Başkanım, çok teşekkür ediyorum.
Ben de Dünya Kadınlar
Gününü kutluyorum. Bu vesileyle Büyük Millet Meclisinin almış
olduğu bir kararla, 401 oyla, üniversite kapılarında okuyamayan
genç kızlarımızın hakkını teslim eden Anayasa
değişikliğini Anayasa Mahkemesine götüren Cumhuriyet Halk
Partisini burada kınamak durumunda olduğumu belirtmek isterim. O genç
kızların hakkını öncelikle savunması gerekenlerin o
çelengi nereye koyacaklarını çok iyi düşünmeleri gerektiği
kanaatindeyim.
Çok teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür
ediyorum Sayın Aksoy.
Gündeme geçiyoruz.
Başkanlığın
Genel Kurula sunuşları vardır.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığının bir tezkeresi vardır, okutup
bilgilerinize sunacağım.
VIII.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Tezkereler
1.- Romanya Senatosu Dış Politika Komisyonunun vaki davetine
istinaden, Romanyaya resmî bir ziyaret gerçekleştirecek TBMM heyetini
oluşturmak üzere gruplarınca isimleri bildirilen milletvekillerine
ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/1426)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Genel Kuruluna
Romanya Senatosu
Dış Politika Komisyonu'nun vaki davetine istinaden, Türkiye Büyük
Millet Meclisi üyelerinden oluşan parlamento heyetinin, Romanya'ya resmi
bir ziyaret gerçekleştirmesi Genel Kurul'un 22 Şubat 2011 tarih ve 69
sayılı birleşiminde kabul edilmiştir.
Türkiye Büyük Millet
Meclisi'nin Dış İlişkilerinin Düzenlenmesi hakkında
3620 Sayılı Kanunun 2. Maddesi uyarınca heyeti oluşturmak
üzere siyasi parti gruplarının bildirmiş olduğu isimler
Genel Kurul'un bilgilerine sunulur.
Mehmet
Ali Şahin
Türkiye
Büyük Millet Meclisi
Başkanı
Suat
Kınıklıoğlu Çankırı
Milletvekili (AKP)
Murat Mercan Eskişehir
Milletvekili (AKP)
Süleyman Turan Çirkin Hatay Milletvekili
(MHP)
Canan Arıtman İzmir
Milletvekili (CHP)
Mehmet Çerçi Manisa
Milletvekili (AKP)
Abdulkadir Emin Önen Şanlıurfa
Milletvekili (AKP)
BAŞKAN Bilgilerinize
sunulmuştur.
Meclis
araştırması açılmasına ilişkin dört önerge
vardır, ayrı ayrı okutuyorum:
B) Meclis
Araştırması Önergeleri
1.- Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan ve 19 milletvekilinin,
İstanbul ili Beyoğlu ilçesi yeni imar planı nedeniyle
yaşanan sorunların araştırılarak alınması
gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/1058)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
"Beyoğlu ilçesi
yeni imar planı ve yaşanan sorunların" bütün
boyutlarının araştırılarak, alınacak önlemlerin
ve yürütülecek politikaların belirlenmesi amacıyla Anayasanın
98'inci, İçtüzüğün 104 ve 105'inci maddeleri uyarınca bir Meclis
Araştırması açılmasını arz ve teklif ederim.
1) Hasip Kaplan (Şırnak)
2) Selahattin Demirtaş (Diyarbakır)
3) Gültan Kışanak (Diyarbakır)
4) Ayla Akat Ata (Batman)
5) Bengi Yıldız (Batman)
6) Akın Birdal (Diyarbakır)
7) Emine Ayna (Mardin)
8) Fatma Kurtulan (Van)
9) Hamit Geylani (Hakkâri)
10) İbrahim Binici (Şanlıurfa)
11) M. Nuri Yaman (Muş)
12) Mehmet Nezir Karabaş
(Bitlis)
13) Mehmet Ufuk Uras (İstanbul)
14) 0sman Özçelik (Siirt)
15) Özdal Üçer (Van)
16) Pervin Buldan (Iğdır)
17) Sebahat Tuncel (İstanbul)
18) Sevahir
Bayındır (Şırnak)
19) Sırrı
Sakık (Muş)
20) Şerafettin Halis (Tunceli)
Gerekçe:
Beyoğlu'nun tam 17
yıldır ihtiyacı olan plan 14 Ocak 2011 tarihinde askıya
çıktı. Ancak bu plan Beyoğlu halkının beklenti ve
ihtiyacını karşılamıyor, yaşam kalitesinin
gelişmesine, tarihi ve kültür mirasının korunmasına,
kamusal alanların halkın kullanımına açılmasına
hizmet etmiyor. Kültürel ve sosyal sorunların çözümü, istihdam
koşulları, çocuklar, gençler, yaşlılar ve kadınlar
için hiç bir vizyonu yok.
Bu plan uygulanırsa
Beyoğlu'nda nefes alacak yer kalmayacak: Yoğun bir yapı dokusuna
sahip olan Beyoğlu'nda yapılaşma dışı
kalmış tüm alanlar imara açılıyor. Şehirlerin
gelişimi içinde işlevini yitirmiş ve artık var olmayan
yapılar tartışmalı "ihya kararları" ile
kalan boşluklara yeniden inşa edilmeye
çalışılıyor. 9 tanesi cami olmak üzere 14 adet ihya
kararı alınmış. Ancak kamu yararı
tartışmalı olan bu yapıların inşası
gerçekleşemediği takdirde "sosyal kültürel tesis"
adıyla rant tesislerine dönüştürülmesi planlanıyor.
Depremde
sığınılacak alanlar yok ediliyor. Roma Bahçesi, Ege
Bahçesi, Tophane Parkı hatta muğlak ifadelerle Taksim Gezisi
tanımsız "sosyal kültürel tesislerle"
donatılmış. Halkın doğal kullanımına
kapatılmış. Sıkıştırılmış bu
yaşamlar arasında toprak ve su dengesi yok ediliyor. Nüfus yetmeyecek
oranda kreş, oyun alanı, kültürel alan sorunu yaşanırken
yalnızca otomobiller için tüm tedbirler alınmış. Kimi
Galatasaray Lisesi'nin arkasındaki tarihi duvar, kimi yapı
adaları arasındaki yeşil alan yok edilerek 9 adet yeni kat
otoparkı yapılıyor. Herkes arabasını koyacak bir yer
bulacak ama gidecek bir parkı olmayacak.
Bu planda konut alanları
"ticaret ve turizm alanına" dönüşüyor. Galata, Cihangir,
Tophane gibi semt yaşamını hâlâ koruyabilen sayılı
konut alanları Talimhane, Fransız Sokağı modelinde
olduğu gibi sosyal dokusunun tamamen değişmesine neden olacak
şekilde turizm ve ticaret alanı olarak düzenleniyor.
Bu plan Beyoğlu gibi bir
merkezi bütünlüklü bir yaklaşımla ele almıyor. Bütünlüklü bir
yaklaşım gerektiren ve sit alanı ilan edilen Beyoğlu'nun bu
planla, bölgeye hayat verecek en dinamik, en canlı bölgeleri koruma
kapsamı dışında bırakılmış. Buna göre
bu plan tüm sahil şeridi, Galata Kulesi'nin çevresi, Tarlabaşı,
Kasımpaşa, Emek Sineması'nın çevresi gibi bölgeleri
"Yenileme Alanı", "Özelleştirme Alanı",
"Turizm Alanı" gibi çerçevelere sokarak kapsam
dışı boşluklar yaratıyor ve bu alanlarda yer alan kimi
parsellerin mülkiyet ve işlevleri tepeden inme kararlarla
değiştiriliyor.
Planlar kapalı
ilişkiler içinde hazırlanıyor. Planlama sürecinde başka hiç
bir bölgede olmadığı kadar çok sayıdaki profesyonel,
gönüllü girişimler ve halk kenara kondu, Nasıl Beyoğlu'nda yaşayan
insanların katılım olmadan belirlenen emlak vergileri rayiç
bedelleri bazı yerlerde kırk kat arttıysa, yine
katılım olmadan hazırlanan bu planlar da Beyoğlu'nda
yaşayan insanların gelecekte çevrelerinin bozulmasına,
semtlerini terk etmelerine yol açacak.
Evler, sokaklar, parklar,
sahil, yaşam alanları bu plandan olumsuz etkileniyor. Tarih, kültür,
turizm, sanat, çevre dikkate alınmadığı gibi; demokrasi
gereği görüşler alınmıyor, çoğulculuk,
katılımcılık yok sayılırken, rant alanları
oluşturuluyor, yolsuzluğa zemin hazırlanıyor. Bu nedenlerle
bir Meclis araştırması açılarak, Araştırma
Komisyonu" kurulmasında yarar bulunmaktadır.
2.- Kırklareli Milletvekili Turgut Dibek ve 23 milletvekilinin,
nişasta bazlı şeker ile ilgili iddiaların ve nişasta
bazlı şeker üretiminin etkilerinin araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/1059)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Şeker pancarı
yerine nişastadan yapılan nişasta bazlı şeker
(NBŞ) AB üyesi Fransa, Hollanda ve İngiltere'de
yasaklanmıştır. Dünyanın en büyük 4'üncü şeker
pancarı üreticisi olan Türkiye'de ise, ton başına 250-300 dolar
daha ucuz olan mısır şurubu üretmek için yalnızca 2010'da
500 bin ton mısır ithal edilmiştir.
Tokluk hissi vermeyen ve
kanserden kalp hastalıklarına ve karaciğer yetmezliğine
kadar birçok kronik hastalığa yol açtığı ileri sürülen
nişasta bazlı şeker (NBŞ) hakkında uzmanlar, Bakanlar
Kurulunun, Danıştay'ın kesinleşmiş kararına
rağmen, yetkisini kotayı artırma yönünde kullandığını
ifade etmektedir.
NBŞ şu anda
kotalı, kotasız ve merdiven altı olarak; alkollü, gazlı,
kolalı içeceklerde, baklava, bisküvi ve her türlü unlu mamul sanayisinde
kullanılmaktadır. Üstelik yalnızca tat verici olarak değil,
fermantasyon, raf ömrünü uzatma, nem dengesini koruma amacıyla da
geniş bir yelpazede kullanılmaktadır.
En büyük üretici konumundaki
ABD'nin Gıda ve İlaç İdaresi FDA, Nisan 2008'de içeriğinde
yüksek fruktoz olan NBŞ suni tatlandırıcıdır
açıklaması yaptıktan ve ABD'li bilim adamları, obezite ve
obeziteye bağlı hastalıkların artışını
NBŞ'ye bağladıktan sonra, yüzde 10 olan ABD üretim kotası,
yüzde 2'lere düşürülmüştür.
Bu gelişmeler
yaşanırken Türkiye, yüzde 10 olan NBŞ üretim kotasını
Bakanlar Kurulu kararı ile yüzde 15'e çıkarılmıştır.
Şeker-İş
Sendikası, kota artışlarını AB ülkelerinde yüzde 2
olan NBŞ üretim kotasının Türkiye'de Bakanlar Kurulu
kararıyla sürekli artırılmasının sektörde pancar
şekeri aleyhine dengeleri bozduğunu, pancar şekerinin pazar
payını daraltarak stok oluşumuna neden olduğu ve üretime
darbe vurduğunu, kota artırımı ile NBŞ üretiminin
fiili olarak pancar şekeri üretiminin yüzde 17sine
ulaştığı gerekçesiyle Danıştay'a taşımıştır.
Yüksek mahkeme, Gerçekte bir şeker ihtiyacının bulunup
bulunmadığı ya da şeker kotalarının
artışının mevcut ülke şeker stoklarına
yapacağı etkisi araştırılmaksızın her
yıl düzenli olarak nişasta kökenli şeker kotalarının artırılmasını
kanuna ve Şeker Kurumu'nun kuruluş amacına aykırı
bularak ve Bakanlar Kurulu kararında kamu yararı ve hizmet gerekleri
yoktur diyerek Bakanlar Kurulu kararını iptal etmiştir.
Mahkeme kararına
rağmen kotanın artırılması Hükümetin halkın
sağlığını hiçe saydığının
kanıtıdır.
Ayrıca ülkemizden
NBŞ kullanılan gıda maddelerinin üzerinde fruktoz içerdiği
bilgisi yer almadığı için, halk hangi ürünlerde bu NBŞ
kullanıldığını bilmemektedir.
Şeker-İş
Sendikası Genel Başkanı İsa Gök, "Yaklaşık
300 milyon nüfuslu AB (15) ülkelerinde NBŞ üretimi 300 bin ton
civarında iken, 73 milyon nüfuslu Türkiye'de bu rakam 2009/2010
yıllarında 540 bin ton civarındadır. Türkiyede kişi
başına 6-7 kg civarında NBŞ düşerken, AB (25)
ülkelerinde kişi başına düşen NBŞ miktarı 1.5 kg
civarındadır. Burada ülkemizde üretilen NBŞ miktarının
AB standartlarına uygun olmadığı açıkça ortadadır.
Ülkemizde kişi başına 1.5 kg NBŞ düşmesi için
üretilmesi gereken miktar 110 bin tondur. Maalesef Türkiye'de bugün
itibarıyla bu rakamın 5 katı miktarında üretim
yapılmaktadır." diyerek tehlikenin boyutlarını ortaya
koymuştur.
Halkımızın
sağlığı ile oynayan Bakanlar Kurulu kota
artırımının bir an önce kaldırılması
gerekmektedir.
Bu nedenlerle, NBŞ
üretiminin Avrupa'daki makul düzeylere çekilmesi, NBŞ'nin sağlık
üzerine zararlarının tespiti, NBŞ'li ürünlerin Türk şeker
pancarı üreticilerine zararının tespiti, NBŞ içeren
ürünlerin ortaya çıkarılması ve bütün bu sorunların
çözümlenmesi amacı ile Anayasamızın 98. maddesi,
İçtüzüğümüzün 104. ve 105. maddeleri gereğince bir Araştırma
Komisyonu kurularak konunun tüm boyutlarıyla
araştırılmasını saygılarımızla arz
ederiz.
1) Turgut Dibek (Kırklareli)
2) Halil Ünlütepe (Afyonkarahisar)
3) Çetin Soysal (İstanbul)
4) Mehmet Şevki Kulkuloğlu (Kayseri)
5) Durdu Özbolat (Kahramanmaraş)
6) Osman Kaptan (Antalya)
7) Kemal Demirel (Bursa)
8) İsa Gök (Mersin)
9) Sacid Yıldız (İstanbul)
10) Birgen Keleş (İstanbul)
11) Tansel Barış (Kırklareli)
12) Erol Tınastepe (Erzincan)
13) Ahmet Küçük (Çanakkale)
14) Tekin Bingöl (Ankara)
15) Canan Arıtman (İzmir)
16) Fuat Çay (Hatay)
17) Nevingaye Erbatur (Adana)
18) Gökhan Durgun (Hatay)
19) Mehmet Ali Özpolat (İstanbul)
20) Ali Rıza Ertemür (Denizli)
21) Ramazan Kerim Özkan (Burdur)
22) Ensar Öğüt (Ardahan)
23) Mevlüt Coşkuner (Isparta)
24) Gürol Ergin (Muğla)
3.- Kırklareli Milletvekili Turgut Dibek ve 23 milletvekilinin,
kadınların eğitimi, istihdamı ve temsili ile ilgili
sorunların araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/1060)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Kadının Statüsü
Genel Müdürlüğü tarafından hazırlanan 'Türkiye'de
Kadının Durumu 2010 Aralık Raporu'
açıklanmıştır. Rapora göre Türkiye'de okuma yazma bilmeyen
kadın sayısı 4 milyona ulaşmıştır.
Bunların 2,5 milyonu 50 ve üzeri yaş grubunda bulunurken, 6-24
yaş arasında 220 bin kadın okuma yazma bilmemektedir. 51 Milyon
seçmeni olan Türkiye'de neredeyse yüzde 10 barajına denk gelen sayıda
kadınımız okuma yazma bilmemektedir.
Genel Müdürlüğün
raporunda, iş hayatına katılan kadın sayısı her
yıl düzenli olarak azaldığı, kadınların
çoğunun evde oturmak zorunda olduğu ortaya koyulmaktadır.
Kadınların işgücüne katılma oranı 1990'da yüzde 34.1
iken, 2002 yılında yüzde 26.9'a, 2004 yılında yüzde 25.4'e,
2009 yılında ise yüzde 26'ya gerilemiştir. Türkiye'de istihdama
katılan kadınların yüzde 41.7'si tarım sektöründe, yüzde
14.6'sı sanayi sektöründe, yüzde 43.7'si ise hizmetler sektöründe
çalışmaktadır. Kırsal kesimde çalışan
kadınların yüzde 77'si ise herhangi bir ücret almadan
çalışmaktadır. Yoğunluğun tarım sektöründe
bedelsiz olarak çalıştığı gerçeği
kadınların emeklerinin karşılığını
alamadığının da kanıtıdır.
Kadınların iş
yaşamına dâhil olamaması kadar ciddi bir sorun da kayıt
dışı çalıştırılmalarıdır.
İş gücüne katılan kadınların tarımda çalışanların
yüzde 85.7'si, tarım dışında çalışanların
ise yüzde 30'u kayıt dışı
çalışmaktadır.
İlköğretimde
kız çocuklarının okullaşma oranının en az
olduğu illere bakıldığında doğu ve güneydoğu
bölgesi illeri başı çekmektedir. Bitlis'te kız çocuklarının
yüzde 84.27'si, Van'da yüzde 84.57'si ve Hakkâri'de yüzde 85.05'i okula
gitmemektedir. Bu sorun bölgedeki feodal bağın gücünü koruduğu
ve erkek dışındaki çocuklara değer verilmediğini de
kanıtlamaktadır .
Kız çocukları
okuyamazken, kentte yaşayan en az lise mezunu genç kadın nüfusundaki
işsizlik oranı yüzde 20.8 olarak ortaya çıkmaktadır.
Aynı durum erkeklerde yüzde 12.6'dır.
Rapora göre, bürokraside üst
düzey yöneticilerin yalnızca yüzde 7'si kadındır. Kadın
valinin bulunmadığı ülkemizde, 20 müsteşardan biri, 110
Büyükelçiden 11'i, 138 genel müdürden 5'i, 464 vali
yardımcısından 10'u, 801 kaymakamın 13'ü, 261 kaymakam
adayının ise yalnızca 8'i kadındır.
Okuma yazma bilmeyen, okula
gönderilmeyen, iyi eğitim alamayan, çalışma yaşamına
dâhil edilmeyen, okumuşlarının bile işe
alınmasının önünde engeller olan, iş yaşamında
kayıt dışı çalıştırılan, devlette
temsil edilmeyen, bürokraside yok sayılan kadınlarımız
doğumlarından itibaren, evde, okula gitme şansı varsa
okulda, sokakta, iş yaşamında haksızlığa
uğramaktadır.
Hükümet kadın
sorunlarına ve kadının güvenceli iş yaşamına
kavuşması için yapması gereken görevleri yerine getirmemektedir.
Bu nedenlerle,
kadının okuma yazma öğrenmesi, eğitim görmesinin önündeki
engellerin tespiti, kadın istihdamının ve kadın temsilinin
makul düzeylere çekilmesi için yapılacak çalışmaların
ortaya çıkarılması ve çözümlenmesi amacı ile
Anayasamızın 98. maddesi, İçtüzüğümüzün 104. ve 105.
maddeleri gereğince bir Araştırma Komisyonu kurularak konunun
tüm boyutlarıyla araştırılmasını
saygılarımızla arz ederiz.
1. Turgut
Dibek (Kırklareli)
2. Halil
Ünlütepe (Afyonkarahisar)
3. Gürol
Ergin (Muğla)
4. Çetin
Soysal (İstanbul)
5. Mehmet
Şevki Kulkuloğlu (Kayseri)
6. Durdu
Özbolat (Kahramanmaraş)
7. Osman
Kaptan (Antalya)
8. Kemal
Demirel (Bursa)
9. İsa
Gök (Mersin)
10. Sacid
Yıldız (İstanbul)
11.
Birgen Keleş (İstanbul)
12.
Tansel Barış (Kırklareli)
13. Erol
Tınastepe (Erzincan)
14. Ahmet
Küçük (Çanakkale)
15. Canan
Arıtman (İzmir)
16. Tekin
Bingöl (Ankara)
17. Fuat
Çay (Hatay)
18.
Nevingaye Erbatur (Adana)
19.
Gökhan Durgun (Hatay)
20.
Ramazan Kerim Özkan (Burdur)
21.
Mehmet Ali Özpolat (İstanbul)
22. Ali
Rıza Ertemür (Denizli)
23.
Mevlüt Coşkuner (Isparta)
24. Ensar
Öğüt (Ardahan)
4.- Denizli Milletvekili Ali Rıza Ertemür ve 24 milletvekilinin,
kamu yönetimindeki kadrolaşma iddialarının ve personel alım
ve atamalarında yaşanan sorunların araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/1061)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Ülkemizin önemli
sorunlarından biride, kamu yönetiminde, kamu hizmetlerinin sunumunda, üst
düzey bürokrat atamalarında; siyasi iktidarın müdahalesi ve hukuk
atamalar nedeniyle ortaya çıkan tablodur.
Kamu hizmetleri yeterli
sayıda, eğitim, mesleki yeterlilik, liyakat esaslarına göre
belirlenmiş personelle, etkin bir organizasyon yoluyla topluma
sunulmalıdır. Türkiye siyasi ve diğer liyakat
dışı tercihlerden arınmış, bilimsel yolla tespit
edilen yeni bir sistem kurmak zorundadır.
AKP hükümetleri kamu
yönetiminde; yandaş kadrolara yer açmak için bakanlıkların
birleştirildiği, çıkartılan yasalarla sık sık
yeni kadroların ihdas edildiği, hukuk dışı
atamaların yoğun olarak yaşandığı bir dönem
olmuştur. Bu dönemde mahkeme kararlarıyla görevine iade edilen
personelle ilgili mahkeme kararları çoğunlukla uygulanmazken, bakan,
milletvekili, parti üst düzey yöneticilerinin yakınlarının
sadece bu özellikleri nedeniyle önemli görevlere atanmıştır.
Adalet ve Kalkınma
Partisi hükümetleri döneminin yaşanan kadrolaşmanın ve hukuk
dışı atamaların tespiti, eğitim, mesleki deneyim ve
liyakate dayalı personel alımı, atamalarda hakkaniyetin
sağlanması, personel alımı ve atamalarında var olan kargaşanın
giderilmesi, var olan sorunlarının tespiti ve çözümü amacıyla,
Anayasa'nın 98'inci, TBMM İçtüzüğü'nün 104 ve 105. maddeleri
uyarınca Meclis araştırması açılmasını arz
ve teklif ederiz.
Saygılarımızla.
1) Ali
Rıza Ertemür (Denizli)
2)
Ramazan Kerim Özkan (Burdur)
3) Gürol
Ergin (Muğla)
4)
Şevket Köse (Adıyaman)
5) Osman
Kaptan (Antalya)
6) Tekin
Bingöl (Ankara)
7) Atila
Emek (Antalya)
8) Tayfur
Süner (Antalya)
9) Halil Ünlütepe (Afyonkarahisar)
11) Çetin Soysal (İstanbul)
11) Mehmet Şevki
Kulkuloğlu (Kayseri)
12) Kemal Demirel (Bursa)
13) İsa Gök (Mersin)
14) Sacid Yıldız (İstanbul)
15) Tansel Barış (Kırklareli)
16) Birgen Keleş (İstanbul)
17) Erol Tınastepe (Erzincan)
18) Durdu Özbolat (Kahramanmaraş)
19) Ahmet Küçük (Çanakkale)
20) Canan Arıtman (İzmir)
21) Fuat Çay (Hatay)
22) Nevingaye Erbatur (Adana)
23) Gökhan Durgun (Hatay)
24) Mehmet Ali Özpolat (İstanbul)
25) Mevlüt Coşkuner (Isparta)
Gerekçe:
Ülkemizin neresinde olursa
olsun vatandaşlarımız ödedikleri vergiler ve Anayasanın
kendilerine tanıdığı haklar nedeniyle, eşit, etkin ve
yeterli kamu hizmetinden faydalanma hakkına sahiptir.
Kamu hizmetlerinin
vatandaşa ulaşmasında, kamu personeli önemli bir rol
üstlenmektedir. AKP döneminde yaşanan kadrolaşma ile eğitim,
mesleki deneyim ve liyakatten uzak atamalarla kamu hizmetleri büyük zaafa
uğramıştır. Hastanelere sadece tarikat ve cemaat
bağlantıları esas alınarak atanan yöneticiler, yeni
doğan ünitelerinde yaşanan çocuk ölümlerine müdahalede yetersiz
kalırken, Milli eğitim Bakanlığındaki atamalar
binlerce öğrencinin eğitim hakkının gasp edilmesine neden
olmuştur. Sağlıktan eğitime, ulaşımdan kültüre
kadar pek alanda yaşanan yandaş ve siyasi nitelikli kadrolaşma
kamu hizmetleri sunumunu zaafa uğratırken
vatandaşlarımızı mağdur etmiştir. Siyasi atamalar
hem kurum içindeki diğer personellerin haklarının gasp
edilmesine neden olurken hem de çalışma barışını
olumsuz yönde etkilemiştir.
AKP hükümetleri kamu
yönetiminde; yandaş kadrolara yer açmak için bakanlıkların
birleştirildiği, çıkartılan yasalarla sık sık
yeni kadroların ihdas edildiği, hukuk dışı
atamaların yoğun olarak yaşandığı bir dönem
olmuştur. Bu dönemde mahkeme kararlarıyla görevine iade edilen personelle
ilgili mahkeme kararları çoğunlukla uygulanmazken, bakan,
milletvekili, parti üst düzey yöneticilerinin yakınları sadece bu
özellikleri nedeniyle önemli görevlere atanmıştır.
Kamuya yapılan
alımlarda yaşanan usulsüzlükler, gençlerimizin geleceğe ve
devlete olan güvenini zedelerken, toplumsal ayrışma ve
ötekileştirme nedeniyle ciddi ve tehlikeli bir tablo
yaratılmaktadır. Belli bir mezhep grubuna ait
vatandaşlarımız vali, kaymakam ve il müdürlükleri gibi kadrolara
atanmazken, devlet yönetiminde tarikat ve cemaatlerin etkisi her geçen gün
artmaktadır.
Bilimsel, tarafsız,
etkin bir kamu yönetimini oluşturmak hangi siyasi görüşten olursa
olsun bütün iktidarların ortak hedefi olmak zorundadır.
Söz konusu nedenlerle Adalet
ve Kalkınma Partisi hükümetleri döneminin yaşanan
kadrolaşmanın ve hukuk dışı atamaların tespiti,
eğitim, mesleki deneyim ve liyakate dayalı personel alımı,
atamalarda hakkaniyetin sağlanması, personel alımı ve
atamalarında var olan kargaşanın giderilmesi, var olan
sorunlarının tespiti ve çözümü amacıyla, bir Meclis
araştırması açılması yaşamsal önemdedir.
BAŞKAN Bilgilerinize
sunulmuştur.
Önergeler gündemde yerini
alacak ve Meclis araştırması açılıp
açılmaması konusundaki görüşmeler, sırası
geldiğinde yapılacaktır.
Danışma Kurulunun
bir önerisi vardır; okutup, işleme alacağım ve
oylarınıza sunacağım.
IX.- ÖNERİLER
A) Danışma Kurulu
Önerileri
1.- Gündemdeki sıralama ile Genel Kurulun çalışma
saatlerinin yeniden düzenlenmesine ilişkin Danışma Kurulu
önerisi
Danışma Kurulu
Önerisi
Tarihi: 08/03/2011
Danışma Kurulunun
yaptığı toplantıda, ekteki önerinin Genel Kurulun
onayına sunulması uygun görülmüştür.
Mehmet
Ali Şahin
Türkiye
Büyük Millet Meclisi
Başkanı
Mustafa Elitaş Kemal
Anadol
Adalet ve Kalkınma Partisi Cumhuriyet Halk Partisi
Grubu Başkanvekili Grubu
Başkanvekili
Mehmet
Şandır Bengi
Yıldız
Milliyetçi Hareket Partisi Barış ve
Demokrasi Partisi
Grubu Başkanvekili Grubu
Başkanvekili
Öneri:
Bastırılarak dağıtılan
ve Gelen Kâğıtlar listesinde yayımlanan 668, 669, 670, 650, 656,
657, 658, 659, 661, 662, 665 ve 666 Sıra Sayılı Kanun
Tasarılarının 48 saat geçmeden gündemin Kanun Tasarı ve
Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler
Kısmının 28, 29, 30, 32, 33, 34, 35, 36, 37, 38, 39 ve 40
ıncı sıralarına, 652, 667, 649, 651, 660 ve 604 sıra
sayılı Kanun Tasarılarının ise bu kısmın 4,
5, 25, 26, 27 ve 41 inci sırasına alınması, diğer
işlerin sırasının buna göre teselsül ettirilmesi,
Genel Kurulun;
8 ve 9 Mart 2011 Salı ve
Çarşamba günlerindeki birleşimlerinde sözlü soruların ve
diğer denetim konularının görüşülmeyerek bu
birleşimlerde gündemin kanun tasarı ve teklifleri ile komisyonlardan
gelen diğer işler kısmında yer alan işlerin
görüşülmesi;
8 Mart 2011 Salı günkü
birleşimlerinde saat 20.00ye kadar; 9 ve 10 Mart 2011 Çarşamba ve
Perşembe günkü birleşimlerinde ise 14.00-20.00 saatleri arasında
çalışması,
Önerilmiştir.
BAŞKAN Öneri
hakkında söz talebi? Yok.
Oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
İç Tüzükün 37nci
maddesine göre verilmiş bir doğrudan gündeme alınma önergesi
vardır; okutup, işleme alacağım ve oylarınıza
sunacağım.
VIII.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI (Devam)
C) Önergeler
1.- Şırnak Milletvekili Hasip Kaplanın; Türk Ceza
Kanununun Özel Hayata ve Hayatın Gizli Alanına Karşı Suçlar
Kanununda Yer Alan Maddelerde Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifinin (2/386) doğrudan gündeme alınmasına
ilişkin önergesi (4/262)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
19.01.2009 Tarihinde Türk
Ceza Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair ile ilgili
vermiş olduğum Kanun Teklifimin İç Tüzüğün 37. maddesi
gereğince 45 gün içinde Komisyonda görüşülmediği için, yine İç
Tüzüğün 37. maddesi gereğince doğrudan Genel Kurul gündemine
alınmasını arz ederim. 17.02.2010
Hasip
Kaplan
Şırnak
BAŞKAN Teklif sahibi
adına söz isteyen Hasip Kaplan, Şırnak Milletvekili.
Buyurun Sayın Kaplan.
HASİP KAPLAN
(Şırnak) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Dünya Emekçi Kadınlar
Gününü kutluyorum.
Kanun teklifimiz, gizli
dinleme, özel hayatın gizliliğiyle ilgili. Gizli dinleme, telekulak,
haberleşmenin ve kişilik haklarının ihlali gündemini
koruyor. Anayasa Mahkemesinden Genelkurmay Başkanlığına, Hükûmetten
muhalefete, bürokrasiden sıradan vatandaşa hemen herkes gizli
dinlemeden şikâyetçi, kaygılı.
Adına çete, Gladio
veya kontrgerilla, ne denirse densin, yasa dışı suç
örgütlerinin en çok başvurduğu bu yöntem sonucu ortalığa
saçılanlar dehşet verici hâle geldi. Teknoloji, bilişim, uydu
yayınları derken cep telefonlarından böceklere, lazer
ışınlarından çanaklara, SMS, e-mail, İnternet
üzerinden normal yaşamda hayatın her alanına giren gizli
dinlemeyi en çok suç çeteleri, dedektifler, özel takip, rekabet
şirketleri, siyasi muhalifler, hemen herkes ilgi alanı içinde
görüyor. Gizlilik kaydı olan en üst düzey askerî görüşmeler,
operasyonlar, önceden YouTubea düşüyor.
Çıkar Amaçlı Suç
ve Terörle Mücadele adı altında, zaman, yer ve süre belirtilmeksizin
çıkarılan matbu arama kararları, uygulamada yaşanan
dehşet verici sorumsuzluklar, yazılı ve görsel medyaya
yansıyanlar, güvenlik ortamının sıfıra indiğini,
hiç kimsenin güvencesinin kalmadığını, her
yapılanın da yapanın yanına kâr kaldığı bir
uygulama hukuk devletini derinden yaralıyor. Yabancı ajanlar cirit
atıyor, yerli işbirlikçileri 3 kuruşa ülkenin
sırlarını satıyor, siyaset, sivil alan, ticaret, asker,
polis, yargıda tedirginlik had safhada. 2004 yılında
TCKnın haberleşme hürriyeti ve kişilik hakları
alanında yapılan düzenlemeler etkili ve caydırıcı
olamıyor. Mikro ses kayıt cihazları, dijital ses ve telefon
kayıt cihazları, lazer cihazları, casus kameralar, mikro
kulaklıklar, dinleme sistemleri, GSM ortam dinleme, priz dinleme, flaş
disk veya bilgisayardan dinleme, izleme, her türlü cihaz ortalıkta ekmek
peynir gibi satılıyor. Tehdit, şantaj, kişilik
haklarına saldırı, yasa dışı menfaat sağlama
sıradan vaka hâline geldi.
Ceza
yargılamasının en tartışılan delil türü olarak
gizli dinleme kayıtları geçiyor. Ortalıkta kasetlerden geçilmiyor.
Gizli dinleme, kişilerin özel hayatları kapsamında bilgilere
izinsiz erişerek onların özel hayat haklarını ihlal eden
bir durumdur. Özel hayat hakkı da mahremiyet hakkı olarak
isimlendirilen ve gizli dinlemeyle ihlal edilen bu hak gerek Avrupa İnsan Hakları
Sözleşmesi gibi uluslararası belgelerde gerekse de hemen hemen tüm
ülkelerde anayasalarda temel haklar kategorisine
alınmıştır. Esasen, gizli dinlemenin bir anayasal hak
ihlali olduğu, dolayısıyla Avrupa İnsan Hakları
Sözleşmesinin 8inci maddesinde, Türkiyede Anayasanın 22nci
maddesinde ve yine Türk Ceza Kanunu 133 ile 140 arasındaki maddelerde
belirtiliyor.
İnsanlığın
ulaştığı evrensel gelişmişlik seviyesi ve bu
seviyede beliren ortak akıl bireyin özel hayatını ve
iletişimini mutlak bir koruma altına almıştır. Bu
koruma, sadece, kuvvetli bir suç şüphesinin varlığı
hâlinde, suçla bozulan toplumsal barış ve huzurun yeniden tesisi
amacıyla, başka yoldan delil elde imkânı da yoksa ve hâkim
tarafından karar verilmiş olması şartıyla askıya
alınabilmektedir. Ortak akıl, toplumsal gelişme
imkânının açık tutulması amacı ile bireysel
özgürlüklerin azami seviyede gerçekleştirilip korunması gayesi
arasındaki dengeyi, işte bu suretle tesis etmiştir. O hâlde,
herhangi bir şahsın özel hayatına gizlice giren, bu bir hâkim
kararına dayanmıyorsa suç işlemektedir. Bu kişinin
yaptığı kayıt delil olamayacağı gibi bu suretle
elde ettiği bilgiyi tanık olarak da beyan edemez, bu hususta
verdiği beyan da mutlak olarak hukuka aykırıdır.
Değerli milletvekilleri,
kanun teklifimiz on iki maddeden oluşuyor ve biliyorsunuz, bunlardan biri,
haberleşmenin gizliliğinin ihlali cezalarının
artırılması
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkür
ediyorum Sayın Kaplan.
HASİP KAPLAN (Devamla)
Ek süre vermiyor musunuz Sayın Başkan?
BAŞKAN Vermiyoruz
Sayın Kaplan. Dünya Kadınlar Günü nedeniyle sadece kadınlara,
bayan milletvekillerimize verdim, yani pozitif ayrımcılık
yaptık efendim.
HASİP KAPLAN (Devamla)
Yani bu uygulamanızı keyfinize göre yapıyorsunuz.
BAŞKAN Lütfen
Sayın Kaplan
Buyurun.
HASİP KAPLAN (Devamla)
Geçmiş oturumlarda alınan kararlardı, değiştirdiniz.
BAŞKAN Ama genel istek
üzerine verdik Sayın Kaplan. Lütfen
HASİP KAPLAN (Devamla)
Peki Başkanım
BAŞKAN O sözü de
verirken belirttik özellikle.
HASİP KAPLAN (Devamla)
Peki.
Değerli milletvekilleri,
bu kanun teklifi hepinizin muzdarip olduğu gizli dinlemeleri içeriyor.
Burada caydırıcılık vardır. Takdirlerinize ve
oylarınıza sunuyorum.
BAŞKAN Teşekkür
ediyorum Sayın Kaplan.
Bir milletvekili adına
söz isteyen Bengi Yıldız, Batman Milletvekili.
Buyurun Sayın
Yıldız.
BENGİ YILDIZ (Batman)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ben de hepinizi
saygıyla selamlıyorum. Sayın Kaplanın vermiş
olduğu kanun teklifi üzerine söz aldım.
Meclis
çalışmalarına başladığımız zaman, gizli
dinlenme, telefon dinlenme meselesi yeni bir olaydı. O zaman bir AKPli
sayın milletvekiliyle görüşmüştük. Ankaranın bir
ağır ceza mahkemesi, jandarma istihbaratın dinlenme talebini
reddetmişti, yanındaki bir yan mahkeme ise bu talebe tam tersine bir
karar vermişti. O zaman Sayın İçişleri Bakanına bir
soru önergesi yöneltmiştik: Acaba
milletvekilleri dinleniyor mu? Bu dinlemenin kapsamı nedir? Sayın
İçişleri Bakanımızın cevabı da çeşitli
yasaları göstererek Şu yasaya göre dinlenme yapılabilir.
şeklindeydi.
O tarihten bu yana
Türkiye'nin siyasal tarihini, siyasetini belirleyen aslında gizli
dinlemeler ortaya çıktı. Türkiye'de çok ciddi tartışmalara,
hukuksuzluğa neden olan iddianameler ortaya çıktı. Mesela Kürt
siyasal muhalefetini susturmak, tasfiye etmek için TCK adı altında
sadece gizli telefon dinlemelerine dayalı binlerce, 7 bin-8 bin
sayfalık iddianameler hazırlandı. Bu iddianamelere göre yeni
seçilen belediye başkanları dâhil olmak üzere genel başkan
yardımcılarımız, il-ilçe teşkilatı
yöneticilerimiz
Yani biz de şu anda milletvekili olmasaydık o
arkadaşlarımızın arasında olmuş olacaktık ve
Ergenekon iddianamesi, belirli bir zamanda
Türkiye kendi sorunlarıyla,
geçmişiyle yüzleşiyor mu, işlenen faili meçhul cinayetler, kirli
cinayetler, derin devlet meselesi açığa mı çıkıyor
diye umutlanmışken son zamanlardaki gözaltı ve tutuklamalarla bu
işin sulandırıldığını, aslında
Ergenekon davasının ve ondan yargılananların kamuoyunun
vicdanında âdeta aklandığını, aklanmaya
çalışıldığını görmeye başlıyoruz.
Çok saygın gazeteciler, basın mensupları, yazarlar sırf AKP
Hükûmetine muhalefet ettiler diye soluğu cezaevinde alıyorlar. Yani
Adalet ve Kalkınma Partisi, kendi muhalifi olan bütün kesimleri sindirme,
bastırma ve bunu da polis ve yargı eliyle yapma girişimine
girmiştir.
Yargı kararıyla bir
hususa özgü takip yapılabilir ama Türkiye'de bakıyoruz ki artık,
dinlenme, genel bir dinlenme hâline gelmiş. Bir suça özgün değil,
herkesin her şeyden dolayı izlendiği, dinlendiği bir döneme
geçtik.
Şimdi, bugün basına
yansıyan Batmandaki bir olayı anlatayım size: Geçmişte,
Adalet ve Kalkınma Partisi, Batmanda, enerji tasarrufuyla ilgili ampuller
dağıtıyordu. Birçok vatandaş geldi, Sayın Vekilim, bu
ampullerin içerisinde dinleme cihazı var. dedi. Biz de
vatandaşın, gerçekten artık bu sindirmeden, bu baskılardan
dolayı herhâlde psikolojisi bozuldu dedik. Yani, ampulün içerisinde hiç
dinleme cihazı olur mu?
Şimdi, mahkeme
tutanaklarına yansıyan, savcılığın
tutanaklarına yansıyan Batmandaki dinleme olayını
Sadece
ampulle dinlemiyorlarmış meğerse, o domuzlar çiftliği
ndeki George Orwellin romanındaki gibi aslında herkesi
dinliyorlarmış, sokağı, dağı, ovayı,
bayırı, suyun akışını bile dinliyorlarmış
Batmanda, mahkeme tutanaklarından ve basına
yansıdığı kadarıyla. Sayın
Başbakanımız bir yirmi -yirmi beş gün önce Batmana
gittiğinde, artık bu dinleme olayı da sonlanmış. Demek
ki, Sayın Başbakanı dinleme gereğini duymamışlar.
Şimdi, sokak lambalarına
takılan dinleme cihazı ve özel sensörlerle herkesi
dinliyorlarmış. 2 milyon dolarlık Afet Koordinasyon ve Acil
Durum Yönetim Merkezi, Batmanın bütün sokak lambalarına, dinleme
cihazı, izleme cihazı taktırmış.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın
Yıldız, teşekkür ederim.
BENGİ YILDIZ (Devamla)
Sayın Adalet ve Kalkınma Partisinin milletvekillerine sesleniyorum.
Bu haberi, Batmanla ilgili bu haberi bir izlesinler, bir dinlesinler, bir
okusunlar, sonra da Türkiye Cumhuriyetinin bir hukuk devleti, bir demokrasi
olup olmadığına karar versinler.
Teşekkür ediyorum.
OKTAY VURAL (İzmir)
Meclise de konmuş.
BENGİ YILDIZ (Batman)
İzliyorlar.
K. KEMAL ANADOL (İzmir)
Sayın Başkan, karar yeter sayısı
BAŞKAN
Arayacağım Sayın Anadol.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Karar yeter sayısı
yoktur.
Birleşime on dakika ara
veriyorum.
Kapanma Saati: 16.18
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 16.31
BAŞKAN: Başkan Vekili Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER: Harun TÜFEKCİ (Konya), Yaşar TÜZÜN
(Bilecik)
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 74üncü Birleşiminin
Üçüncü Oturumunu açıyorum.
Şırnak Milletvekili
Hasip Kaplanın İç Tüzükün 37nci maddesine göre verdiği
doğrudan gündeme alma önergesinin oylamasında karar yeter
sayısı bulunamamıştı. Şimdi önergeyi yeniden
oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı
arayacağım.
Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Kâtip üyeler arasında anlaşmazlık
olduğu için elektronik cihazla oylama yapacağız.
İki dakika süre
veriyorum ve oylama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla oylama
yapıldı)
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, önerge reddedilmiştir, karar yeter sayısı
vardır.
Alınan karar gereğince
sözlü soru önergeleri ile diğer denetim konularını
görüşmüyor, gündemin Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan
Gelen Diğer İşler kısmına geçiyoruz.
1inci sırada yer alan,
Sulama Birlikleri Kanunu Tasarısı ve Çevre ile Tarım, Orman ve
Köyişleri komisyonları raporlarının görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
X.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER
A) Kanun Tasarı ve
Teklifleri
1.- Sulama Birlikleri Kanunu Tasarısı ve Çevre ile
Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonları Raporları (1/873)
(S. Sayısı: 621) (x)
BAŞKAN Komisyon ve
Hükûmet yerinde.
Geçen birleşimde İç
Tüzükün 91inci maddesine göre temel kanun olarak görüşülen
tasarının ikinci bölümünde yer alan geçici madde 1 üzerindeki önerge
işleminde kalınmıştı.
Geçici madde 1 üzerinde üç
önerge vardır, okutup işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan Sulama
Birlikleri Kanununun Geçici 1. maddesinin birinci fıkrasının
birinci cümlesinde geçen bir yıl ibaresinin onsekiz ay olarak
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Kürşad Tüzmen Kemalettin Göktaş Mehmet Erdoğan
Mersin Trabzon Gaziantep
Fatih Arıkan Veysi Kaynak
Kahramanmaraş Kahramanmaraş
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan
(1/873) esas numaralı "Sulama Birlikleri Kanunu
Tasarısı"nın Geçici 1. Maddesinin 1. fıkrasındaki
"bir yıl içinde" ifadesinin "iki yıl içinde"
olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederim.
Gürol
Ergin
Muğla
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan Sulama
Birlikleri Kanun Tasarısının Geçici 1 inci maddesinin 1.
Fıkrasının aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Oktay Vural Ali Uzunırmak Mehmet Günal
İzmir Aydın Antalya
Kadir Ural Rıdvan Yalçın Mehmet Akif Paksoy
Mersin Ordu Kahramanmaraş
Mevcut Birlikler
Geçici Madde 1-
(1) Bu kanunun yürürlüğe girdiği
tarihte 26.5.2005 tarihli ve 5355 sayılı Mahalli İdare
Birlikleri Kanununa göre kurulmuş olan sulama birlikleri organları
seçildikleri süre kadar görevlerine devam ederler. Bir sonraki seçim
dönemlerine kadar durumlarını bu kanuna uygun hale getirmek
zorundadırlar. Aksi takdirde bu birliklerin tüzel kişiliği
kendiliğinden sona erer ve bu birlikler valinin görevlendireceği vali
yardımcısı başkanlığında, defterdarlık,
tarım il müdürlüğü, DSİ bölge müdürlüğü ve il mahalli
idareler müdürlüğü yetkililerinden oluşan tasfiye komisyonu
tarafından en geç iki ay içinde tasfiye edilir. Birliğin tüm hak,
alacak, borç ve 14/71965 tarihli ve 657 sayılı Devlet Memurları
Kanununa tabi olmayan personeli ile birliğe ait taşınır ve
taşınmazlar bu Kanuna istinaden kurulan yeni birliğe devrolunur.
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
TARIM, ORMAN VE
KÖYİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI VAHİT
KİRİŞCİ (Adana) Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Hükûmet
katılıyor mu?
ÇEVRE VE ORMAN BAKANI VEYSEL
EROĞLU (Afyonkarahisar) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde
Kadir Ural, Mersin Milletvekili
Buyurun Sayın Ural. (MHP
sıralarından alkışlar)
KADİR URAL (Mersin)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; öncelikle hepinizi saygıyla, sevgiyle
selamlıyorum.
8 Mart Dünya Kadınlar
Gününün kutlu, mutlu ve umutlu olmasını, inşallah, diliyor ve
tarihimizde Türk milletinin kadınlara vermiş olduğu
değerin, inşallah, bu dönemde ve daha sonraki dönemlerde de devam
etmesini temenni ediyorum.
Sayın Bakanım,
öncelikle hoş geldiniz efendim.
ÇEVRE VE ORMAN BAKANI VEYSEL
EROĞLU (Afyonkarahisar) Hoş bulduk.
KADİR URAL (Devamla)
Anamurdaki temelini atmış olduğunuz Alaköprü Barajı için
teşekkür ediyoruz efendim. Çalışmalarınızda
başarılar diliyoruz.
ÇEVRE VE ORMAN BAKANI VEYSEL
EROĞLU (Afyonkarahisar) Sağ olun.
KADİR URAL (Devamla)
Aynı zamanda, Silifkede yapacak olduğunuz Aksuvat
Barajının ne zaman temelini atacağımızın da bu
mikrofonlardan verilmesini istiyoruz efendim.
Teşekkür ediyorum.
Sayın Bakanıma
hoş geldiniz dedim çünkü Sayın Bakanımız Devlet Su
İşleri Genel Müdürlüğü döneminden bu yana sulama birlikleriyle
alakalı olarak çalışmalarını yürüten ve sulama
birliklerinin sıkıntılarını, dertlerini en fazla bilen
ve bu birliklerin bu sıkıntılarının, dertlerinin
çözümü noktasında da Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü
yaptığı dönemde ve Bakanlığı döneminde de çok
büyük katkıları olan bir Sayın Bakanımız. Fakat bizim
vermiş olduğumuz önerge, 5355 sayılı Mahallî İdare
Birlikleri Kanununun 19uncu maddesine göre çıkartılmış
olan 5445 sayılı Kanuna göre yapılmış olan,
seçimlerle gelenlerin seçim sürelerinin sonuna kadar görev
yapmalarını istemek, başka bir şey değil.
Değerli milletvekilleri
-dinlemediğinizi biliyorum ama yine de bunu mikrofonlar
aracılığıyla söyleyeceğim- seçilmiş
insanların haklarını elinden alıyorsunuz. Yani bundan önce
5355 sayılı Yasaya göre seçilmiş olan birlik
başkanları ve birlik yöneticilerinin görev sürelerini
sonlandırıyorsunuz, bir yılla kesintiye
uğratıyorsunuz. Bir yıl içerisinde durumlarını bu
kanuna göre düzenlemeyenlerin birliklerini de kapatacağız.
diyorsunuz. Bu yanlış bir uygulamadır. Birlik
başkanlarıyla görüştüğümüzde hepsinin söylemi şu: Yani
biz niye seçildiğimiz sürenin sonuna kadar veya makul bir süre görev
yapmadan görevlerimizden el çektiriliyoruz? Maalesef öyle oluyor. Çünkü bundan
bir yıl önce veya işte, üç ay önce, beş ay önce seçimlerini
yapan birlikler var. Bu birlikler üç ay önce seçim yaptılar veya bir
yıl önce seçim yaptılar. Şimdi, sen, o birlik başkanlarına,
yöneticilerine veya üyelerine diyorsun ki: Hayır, bir yıl içerisinde
tekrar bunları düzelt, bir yıl içerisinde tekrar seçim yap.
Değerli arkadaşlar,
biz belki kendimiz hakkında verilecek olan bir kararı, bir seçim
kararını verebiliyoruz ama vatandaşın oylarıyla
seçilmiş olan birlik başkanları veya yöneticilerinin bu
kararını buradan vermememiz gerekiyordu. Neden? Aynı şey
sulama birliklerinin alacaklarını düzenleyen torba yasadaki
maddelerle de alakalı olarak bizlere söylenildi. Yani sulama birliklerinin
alacaklarını torba yasada TÜFE, TEFE oranlamasına göre
getirdiniz, sulama birliklerinin alacaklarına kısıtlama
getirdiniz. Ama esas yapılması gereken sulama birliklerinin üzerine
yük olan elektrik fiyatlarının aşağıya indirilmesi,
asıl yapılması gereken sulama birliklerinin üzerinde KDV, ÖTV
sıkıntılarının ortadan
kaldırılmasıdır. Ama maalesef vatandaşın
iradesiyle seçilmiş olan, üyelerin kararıyla seçilmiş olan
birlik başkanlarını ve birlik yöneticilerini bu maddeyle,
getirilecek olan değişiklik maddesiyle, geçici maddeyle Bir yıl
içerisinde durumlarınızı bu kanuna göre düzenleyin.
dediğiniz zaman bu birliklerin hepsinin feshedilmesine giden ve
birliklerin bir yıl içerisinde düzenlenmesini isteyen bir yasa teklifi.
Bizim teklifimiz de bu göreve
seçilenlerin seçildikleri kanuna göre göreve seçildikleri sürenin sonuna kadar
götürülmesi. Ama maalesef sulama birlikleri yöneticilerinin görev süreleri
eğer bu kanun böyle çıkar ise bir yıl içerisinde bitecek, bir
yıl içerisinde bu görev süreleri sona erecek. İnşallah, o sulama
birliklerinden birisi mahkemeye vermez. Eğer Anayasa Mahkemesine
giderlerse bu mahkemenin de sulama birlikleri lehine karar vereceğine
inanıyor, hepinize saygı ve sevgiler sunuyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ediyorum Sayın Ural.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan
(1/873) esas numaralı "Sulama Birlikleri Kanunu
Tasarısı"nın Geçici 1. Madesinin 1. fıkrasındaki
"bir yıl içinde" ifadesinin "iki yıl içinde"
olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederim.
Gürol
Ergin
Muğla
BAŞKAN Komisyon önergeye
katılıyor mu?
TARIM, ORMAN VE
KÖYİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI VAHİT
KİRİŞCİ (Adana) Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Hükûmet
katılıyor mu?
ÇEVRE VE ORMAN BAKANI VEYSEL
EROĞLU (Afyonkarahisar) Katılmıyoruz efendim.
K. KEMAL ANADOL (İzmir)
Gürol Ergin konuşacak.
BAŞKAN Önerge üzerinde
söz isteyen Gürol Ergin, Muğla Milletvekili.
Buyurun Sayın Ergin.
(CHP sıralarından alkışlar)
GÜROL ERGİN (Muğla)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Sulama Birlikleri Kanunu Tasarısının
geçici 1inci maddesinin değiştirilmesi konusundaki önergem üzerinde
söz almış bulunuyorum. Sözlerime başlarken Sayın
Başkanı, siz değerli milletvekillerini ve yüce milletimi saygıyla
selamlıyorum.
Sayın milletvekilleri,
görüşmekte olduğumuz Sulama Birlikleri Kanunu Tasarısı,
sulama birliklerinin iyi yönetilemediği, yönetimlerin birlikleri
batırdığı ve birliklerden çıkar
sağladığı gerekçesine dayanmaktadır. Birliklerin
sıkıntı içinde olduğu doğrudur ama bu
sıkıntının nedeni acaba, gerçekten, birlik yönetimleri ve
5355 sayılı Kanun mudur, yoksa elektrik enerjisi
fiyatlarının çok yüksek oluşu mudur? Birliklerin sulama
ücretlerini çiftçilerin kötü mali durumlarından ötürü
toplayamayışı mıdır ya da yılda en fazla
altı ya da yedi ay çalışabilen işçilere 5620
sayılı Yasa ile bir yıl boyunca çalışacak biçimde
kadro verilmiş olması mıdır?
Görüştüğümüz bu
tasarının kabulünden sonra birlikleri yönetenler yurt
dışından mı ithal edilecek? Elektrik fiyatları mı
düşecek? Çiftçilerin bozuk mali durumları mı düzelecek? Elbette
bunların hiçbiri olmayacak. Bu kanun ile mevcut birliklerde 657
sayılı Devlet Memurları Kanununa göre çalışan
memurlar başka kurumlara gönderilecekler. Oysa kanun
tasarısının 1inci maddesine göre birlikler kamu tüzel
kişiliğine, 4üncü maddesine göre DSİnin sahip olduğu
görev ve yetkilere sahiptirler, 10uncu maddesine göre ise birlik meclisince
kabul edilen bütçe Devlet Su İşleri bölge müdürlüğünün
onayıyla yürürlüğe girmektedir. Bu durumda, Devlet Memurları
Kanununa göre çalışan memurların başka kurumlara
gönderilme nedenini anlamamız mümkün değildir. Yapılması
gereken, hâlihazırda 657 sayılı Devlet Memurları Kanununa
göre çalışan memurların emekliliklerine kadar çalışmalarını
sürdürmeleri, ancak yeni memur alınmaması olmalıydı.
Birlikler bugün kamu kurumu
işlevi gördüğünden birlik başkanları 4483 sayılı
Kanuna tabi olup memurlar gibi yargılanmaktadır. Kamu kurumu
niteliğinde görüldüğü için de birlikler mevcut su kaynaklarından
ücretsiz yararlanma hakkına sahiptir. Örneğin, Denizli Baklan Sol
Sahil Pompaj Sulama Birliği Işıklı Gölünden yılda 100
milyon metreküp su kullanma hakkına sahiptir. Görüştüğümüz
tasarı kanunlaştığında birliklerin mevcut su
kaynaklarından ücretsiz yararlanma hakkı ortadan kalkacak, akarsu,
göl, gölet ve barajların özelleştirilmesinin önü açılarak sulama
birlikleri çiftçiye götürecekleri sulama suyunu bu kaynakları sahiplenen
şirketlerden almak zorunda kalacaklardır. Bunun sonucu olarak da
mevcut durumda bile sulama ücretini ödeyemeyen çiftçi tarımsal suya daha fazla
ücret ödemek zorunda kalacaktır. Bu durum sulama birliklerinin
kendiliğinden kapanması, sulama yapamayan çiftçilerin
borçlarından ötürü topraklarını bu şirketlere satmak
zorunda kalması sonucunu doğuracaktır.
Sulama birliklerinin
durumlarını iyileştirmek düşünülüyor ise öncelikle
çiftçilerin girdileri yeterince desteklenmeli, tarımsal sulamada
kullanılan elektrik enerjisi fiyatı düşürülmelidir. Getirilen
yasa bu konulara çare değildir. Değişiklik önergemde Mevcut
sulama birliklerinin durumlarının bu kanun çıktıktan sonra
bir yıl içerisinde bu kanuna uygun duruma getirilmesi koşulu iki
yıl içerisinde olarak değiştirilmektedir çünkü her şeyden
önce, beş yıllığına görev almış olan birlik
başkanlarına ve yönetimlerine bu kanunla büyük bir
haksızlık yapılmış olunmaktadır. Ayrıca,
birliklerin içinde bulundukları bir kısım zorluklar nedeniyle
durumlarını bu kanunun yürürlüğe gireceği tarihten itibaren
bir yıl içerisinde bu kanuna uydurmaları mümkün olmayabilir, süreyi
iki yıla çıkararak mevcut organların deneyiminden
yararlanıp geçiş sürecini daha düzgün ve yasaya uygun olarak
gerçekleştirmek mümkün olabilecektir diyor, önergeme desteğinizi
bekliyor, Sayın Başkanı, sayın milletvekillerini ve yüce
Türk milletini saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ediyorum Sayın Ergin.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan Sulama
Birlikleri Kanununun Geçici 1. maddesinin birinci fıkrasının
birinci cümlesinde geçen bir yıl ibaresinin on sekiz ay olarak
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Kürşad Tüzmen (Mersin) ve
arkadaşları
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
TARIM, ORMAN VE KÖYİŞLERİ
KOMİSYONU BAŞKANI VAHİT KİRİŞCİ (Adana)
Olumlu görüşle takdire bırakıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet
katılıyor mu?
ÇEVRE VE ORMAN BAKANI VEYSEL
EROĞLU (Afyonkarahisar) Katılıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe:
5355 sayılı Mahalli
İdare Birlikleri Kanunu hükümlerine göre kurulmuş ve
çalışmakta olan Sulama Birliklerinin şimdi yeni bir düzenlemeye
tabi olması bu kanun ile amaçlanmaktadır. Bu köklü
değişikliğin bir yıllık süre içerisinde
sağlıklı olarak gerçekleştirilemeyeceği
düşünülmektedir. Bu nedenle geçiş süresinin Onsekiz aya
çıkarılması yerinde olacaktır.
BAŞKAN Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmiştir.
Kabul edilen önerge
doğrultusunda geçici madde 1i oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
Sayın Komisyon
Başkanının İç Tüzükün 60ıncı maddesine göre bir
söz talebi vardır.
Buyurun.
TARIM, ORMAN VE
KÖYİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI VAHİT
KİRİŞCİ (Adana) Sayın Başkanım,
teşekkür ediyorum.
Geçtiğimiz
toplantıda milletvekili arkadaşlarımızın Komisyon
Başkanlığımızı da içine alacak şekilde
yöneltmiş oldukları iki soru vardı. Bu sorulardan bir tanesi:
Tarım Kredi Kooperatiflerinin genel kurulunda özellikle yönetim kurulu
üyeleriyle denetçilerine yurt içi gündelik olarak 100 TL verileceği, yurt
dışı gündelik miktarıyla ilgili de 200 euronun o günkü
genel kurulda tespit edildiğine dair bir değerlendirmesi oldu bir
milletvekili arkadaşımızın. Şimdi, tabii ki bize de
yöneltildiği için, sulama birlikleriyle doğrudan ilgili olmasa da bu
konuda bilgi arz etmek istiyorum.
Değerli arkadaşlar,
özelikle aylık ücret ve huzur hakkı konusunda 2001 yılı
öncesinde brüt asgari ücretin 6 katı net olarak ödenirken gerek 2007 ve
gerekse 2011 yıllarındaki genel kurullarda ve de
çıkarmış olduğumuz 5330 sayılı Yasada
değişik 4üncü maddesi gereğince brüt asgari ücretin 6 katı
değil 4 katının net olarak ödenmesi hükme
bağlanmış. Yurt içi gündelik miktarıyla da ilgili olarak
2011 yılı öncesinde 81 TL olan bu gündelik miktarı 100 TLye
çıkarılmış. Yurt dışı günlük, gündelik
miktarlarıyla ilgili olarak ise 200 euro olarak ifade edilen rakam
aslında 2007 Genel Kurulunda alınmış olan bir karar olarak
bizlere aktarıldı.
İkinci olarak da
değerli arkadaşlar, sulama birliklerinin niye Sayıştay
denetimine tabi tutulmadığı, bu yönde verilen önergeye bizim
niye olumlu destek vermediğimiz şeklinde bir değerlendirme oldu.
Değerli arkadaşlar, Türkiye'de 380 civarında sulama birliği
var. Biz bu sulama birlikleri yasasıyla Sayıştaya sulama
birlikleri hakkında inceleme ve denetleme yetkisini zaten veriyoruz. Bu
yetki bağlamında yapacağı çalışma
programıyla Sayıştay, tüm sulama birliklerinin büyüklüklerine
göre çeşitli zaman aralıklarında resen ya da şikâyet
üzerine denetleyebilecek ve böylece kanunla verilen diğer görevlerini de
aksatmamış olacaktır diye düşünüyoruz.
Bu, bir anlamda
Sayıştayın 380 adet sulama birliğinden doğabilecek
yükü de dikkate alınarak esnek olarak hazırlanmış bir
düzenleme şeklinde ifade edilebilir.
Genel Kurula saygıyla
arz ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
Tasarıya yeni geçici
madde ihdasına ilişkin bir önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan
(1/1873) esas numaralı Sulama Birlikleri Kanun Tasarısına
aşağıdaki maddenin Geçici Madde 2 olarak ilave edilmesin arz ve
teklif ederim.
Gürol
Ergin
Muğla
Geçici Madde 2- Sulama
Birlikleri Başkanlarından, başkanlık görevini ifa etmesi
nedeni ile aldıkları maaş ve çeşitli ödemelerden
dolayı İçişleri Bakanlığı Müfettişlerinin
düzenlemiş oldukları teftiş raporları doğrultusunda
şahsi borç çıkarılanların, borçları bir defaya mahsus
olmak üzere silinir.
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
TARIM, ORMAN VE
KÖYİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI VAHİT
KİRİŞCİ (Adana) Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Hükûmet
katılıyor mu?
ÇEVRE VE ORMAN BAKANI VEYSEL
EROĞLU (Afyonkarahisar) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde
söz isteyen Gürol Ergin, Muğla milletvekili. (CHP sıralarından
alkışlar)
Buyurun Sayın Ergin.
GÜROL ERGİN (Muğla)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Sulama Birlikleri Kanunu Tasarısına
bir geçici madde eklenmesi konusundaki önergem üzerinde söz almış
bulunuyorum. Sözlerime başlarken sizleri ve yüce milletimi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlarım, bugün 8 Mart Dünya Kadınlar Günü. Tüm dünyada
olduğu gibi ülkemizde de kadınların ortak dayanışma ve
evrensel eşitlik savaşımının simgesidir 8 Mart.
Kadınlar, Türk Kurtuluş Savaşının en önemli
unsurlarından biriydi ve Mustafa Kemal, Kurtuluş Savaşında
bebeğinin kundağında mermi taşıyan anayı ya da
cephede erkeğiyle göğüs göğse savaşan
bacısını unutmadı. Cumhuriyetin ilanından çok
kısa süre sonra pek çok çağdaş ülkede kadının böylesi
bir hakkı yokken, ilk çıkarılan yasalardan biri Türk
kadınına seçme ve seçilme hakkının verildiği yasa oldu
ama bugün Türkiyeyi yönetenler kadın hakları denince yalnızca
göstermelik işler yapıyorlar. Kadınlar için pozitif
ayrımcılığı referanduma vitrin yaptılar,
kadınların oylarını çaldılar; oysa pozitif
ayrımcılık, yasadan önce insanın beyninde ve
vicdanında olmalı.
Kadınlarımıza
Size pozitif ayrımcılık getiriyoruz. diyenler onlara
dünyayı zehir ettiler. Yüzlerce kadın öldürüldü bu cennet vatanda.
Namusumu korudum. diye haykıran erkeklerin sesleri kapladı cinayet
mahallerini ve kadınlar hiç yaşamamış gibi öldüler. Kaç
kadın öldürüldü; gerçek sayı ne biliyor musunuz? Neden
koruyamıyoruz diye düşünüyor musunuz, soruyor musunuz? Okul
görememiş kız çocuğu sayısını biliyor musunuz?
Nüfusa kayıt edilmediği için ne yaşar ne yaşamaz durumda
olan kız çocuklarımız kaç tane biliyor musunuz? Bunun içindir ki
kadın kardeşlerim, cumhuriyeti savunmak en çok kadına
yakışır. Başka bir düzenin ya da
başkalaştırılmış cumhuriyetin kadınlara
insanca haklar tanıması mümkün değildir. Bugünün kurtuluş
savaşı, gericiliğe, yobazlığa, yozluğa,
karanlığa karşı bir savaştır ve elinden
alınmak istenen hakları için savaşmak en çok Türk
kadınına yakışır.
8 Mart Dünya Kadınlar
Gününü bu duygularla kutluyorum. Dünyayı güzelleştiren, anlamlı
ve üretken kılan tüm kadınlarımızın bu günü kutlu
olsun; kadınlarımızın geleceği mutlu ve umutlu olsun
diyorum.
Değerli
arkadaşlarım, verdiğim bu önergede, sulama birlikleri
başkanlarının başkanlık görevini ifa etmesi nedeniyle
aldıkları maaş ve çeşitli ödemelerden dolayı
İçişleri Bakanlığı müfettişlerinin
düzenlemiş oldukları teftiş raporları doğrultusunda
şahsi borç çıkarılanların borçlarının bir defaya
mahsus olmak üzere silinmesini istiyorum. Neden istiyorum? Sulama birlikleri
2006 yılından itibaren 5355 sayılı Mahallî İdare
Birlikleri Kanununa tabi olmuştur. Bu Kanunun uygulaması sonucu,
sulama sahası aynı il sınırlarında olan birliklerin
tüzükleri valilikçe, sulama sahası birden fazla ili kapsayan birliklerin
tüzükleri İçişleri Bakanlığınca onaylanmaktadır.
Birlik başkanları, onaylanan ve yürürlükte olan tüzük hükümlerine
göre maaş almaktadırlar. Ancak, İçişleri
Bakanlığı müfettişleri tarafından yapılan
teftişlerde bazı sulama birlikleri başkanlarına,
aldıkları maaş ve ilave ödemelerin kanunda düzenlenmediği
gerekçesine dayanılarak şahsi borç çıkarılmış,
çıkarılan şahsi borçların iadesi talep edilmiştir. Bu
durum, müfettişlerin, tüzük hükümlerini ve tüzüklerin düzenleyici
yetkilerini farklı yorumlamalarından kaynaklanmaktadır.
Bu geçici maddenin
ilavesiyle, birlik başkanlarının aldıkları maaş
ve ilave ödeneklerinin iadesi konusunda uygulamada ortaya çıkan farklılıkların
ve tüzük hükümlerine göre yasal maaş alan başkanların
yaşadıkları mağduriyetlerin giderilmesini
amaçlamaktayım.
Önergeme desteğinizi
diliyor, hepinizi ve yüce milletimi tekrar saygıyla selamlıyorum.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ediyorum.
K. KEMAL ANADOL (İzmir)
Karar yeter sayısı
BAŞKAN
Arayacağım Sayın Anadol.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum, karar yeter sayısı arayacağım aynı zamanda:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Sayın milletvekilleri,
karar yeter sayısı yoktur.
Birleşime beş
dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 16.59
DÖRDÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 17.06
BAŞKAN: Başkan Vekili Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER: Harun TÜFEKCİ (Konya), Yaşar TÜZÜN
(Bilecik)
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 74üncü Birleşiminin
Dördüncü Oturumunu açıyorum.
621 sıra
sayılı Kanun Tasarısına geçici yeni bir madde eklenmesine
ilişkin Muğla Milletvekili Gürol Erginin önergesinin
oylanmasında karar yeter sayısı bulunamamıştı.
Şimdi, önergeyi yeniden
oylarınıza sunacığım ve karar yeter sayısı
arayacağım.
Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Kâtip üyeler arasında
anlaşmazlık olduğu için, elektronik cihazla oylama
yapacağız.
İki dakika süre
veriyorum.
(Elektronik cihazla oylama
yapıldı)
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, karar yeter sayısı vardır ve önerge kabul
edilmemiştir.
22nci madde üzerinde önerge
yok.
22nci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
23üncü madde üzerinde bir
adet önerge vardır, okutup işleme alıyorum.
TBMM Başkanlığına
621 sıra
sayılı kanunun 23. maddesinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ederiz.
Madde 23: Bu kanun
hükümlerini Tarım ve Köyişleri Bakanlığı yürütür.
Abdülkadir Akcan Kadir Ural Nevzat
Korkmaz
Afyonkarahisar Mersin Isparta
Akif Akkuş Osman Ertuğrul Beytullah Asil
Mersin Aksaray Eskişehir
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
TARIM, ORMAN VE
KÖYİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI VAHİT
KİRİŞCİ (Adana) Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Hükûmet
katılıyor mu?
ÇEVRE VE ORMAN BAKANI VEYSEL
EROĞLU (Afyonkarahisar) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde
söz isteyen Nevzat Korkmaz, Isparta Milletvekili.
Buyurun Sayın Korkmaz.
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum.
Isparta Veteriner Hekimleri
Odasının hazırlamış olduğu, et ithalatıyla
ilgili raporu yüce heyetinizle paylaşmak istedim çünkü önemli tespitler
var. Bu tespitlerin, bu konuyla ilgili hafızalardaki birtakım istifhamları
da gidereceğini düşünüyorum.
Bu raporda Oda, Hükûmetin
geçen yıl başlattığı gerek canlı hayvan, angus
gerekse karkas et ithalinin Türkiyedeki ve Ispartadaki üreticilere bir fayda
sağlamadığını belirtiyor. Tüm bu ithal
olayının et fiyatlarını düşürmek için
yapıldığı ancak fiyatlarda da bir düşme
yaşanmadığı ifade ediliyor. Ülkemizde uygulanan et
ithalatının getirdiği sorunlar da şöylece
sıralanıyor:
29/6/2010da 100 bin ton
canlı sığır için, gümrük vergisi ödemeden, Et ve Balık
Kurumuna ithalat izni verilmişti, süresi Aralık 2010da son bulacaktı.
22 Aralık 2010 tarihinde, bu süre 31/12/2011 tarihine kadar
uzatıldı ve bu uzatma gerçekten
hayvancılığımız için de bir yıkım oldu.
Et ithalatında yüzde 225
olan gümrük vergisi yüzde 30a indirildi, canlı hayvanda yüzde 135 olan
gümrük vergisi besi hayvanında sıfırlandı. Bugün ülkeye,
kilosu 10 liradan ithal karkas et girmektedir. Et ve Balık Kurumu, ithal
ettiği bu eti 12 liradan marketlere vermektedir. Hâlbuki, yurt içinden
buzağı alarak besicilik yapanların karkas et maliyeti 14-15 lira
civarında. Üreticinin et maliyeti 14-15 lira iken 10 liraya et ithal
etmek, besicilere Siz bu işi yapmayın, bir köşeye çekilin.
demek anlamına geliyor.
Et fiyatının 1-2
lira da olsa düşmesi tabii ki iyi olmuştur ancak bu düşüşün
faturasını kim karşılayacaktır, kime
çıkacaktır? Büyük gruplar bu işten para kazanamıyorsa
küçüklerin ayakta kalması zaten mümkün değil. Besiciler, maalesef,
bundan sonra sapır sapır döküleceklerdir. İşlenmiş et
ve mamulleri üreten şirketler buzağı alıp beslemek yerine
doğrudan et ithal edeceklerdir.
Değerli milletvekilleri,
burada Et Balık Kurumu kazanmakta, ithal eden toptancı kazanmakta,
perakendeci kazanmakta, ithal etle pastırma, salam, sosis ve sucuk gibi et
ürünleri imalatını büyük tonajda yapan firmalar kazanmakta, acaba
kimler kaybetmektedir? Tabii ki hayvan üreticisi olan küçük ve orta ölçekli
çiftçilerimiz.
Süt
hayvancılığında yeni bir kriz kapıda. Devletin
verdiği 3 milyar 600 milyon liralık sıfır faizli kredinin
önemli bir bölümü yurt dışına hayvan alımına
gitmektedir. Bu ithalatla, ülkemizdeki Ispartalı, Burdurlu üreticiler,
köylü Ahmet, Mehmet ve Hasana değil de Avrupalı Hansa destek
olunmaktadır. Devletin verdiği sıfır faizli krediyi alan
girişimci yurt dışından veya içinden hayvan bulup
yatırım yapacak, dışarıdan ithal edeceği
canlı besi hayvanının kilosunu ortalama 8 liradan alacak -iç
piyasadan almak isterse bu biraz daha yüksek- aldığı
hayvanları sekiz ay besledikten sonra piyasada satmaya
çalışacak. İthal etin kilosu 10 liradan satılırken, bu
girişimci en iyimser tahminle 13-14 liraya mal edeceği karkas eti
kime satacak değerli milletvekilleri? Devlet yatırımcıya
Sana sıfır faizli kredi veriyorum ama 10-12 liraya da et ithal
ediyorum. Benimle rekabet edebilirsen yaşarsın, edemezsen zarar
edersin. demektedir. Besicilikte yaşanan ve süt
hayvancılığını da etkilemeye başlayan büyük bir
krizin kapıda olduğunu görmemek için herhâlde ülkemizde Tarım ve
Köyişleri Bakanı olmak gerekmektedir.
Hayvancılık
sektörü, gerçekten, büyük bir krize gebe değerli milletvekilleri. Her seviyedeki
üretici zarardadır. Tüketiciye ucuzluk ne kadar yansıyor, o da
ayrıca bir tartışma konusudur. Besihaneler boş, mezbahalar
atıl durumdadır.
Bu raporu sizlere sunarak
onların haklı taleplerini gündeme taşımak ve Meclisin çözüm
üretmesini temin etmek istedim. Bu acil soruna el atacak zamanımız
vardır değerli milletvekilleri. Bunun için Milliyetçi Hareket Partisi
olarak her türlü katkıyı vermeye de hazır olduğumuzu beyan
ediyor, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın
Korkmaz, teşekkür ediyorum.
K. KEMAL ANADOL (İzmir)
Sayın Başkan, yoklama talebimiz vardı.
III.- YOKLAMA
BAŞKAN Önergeyi
oylarınıza sunacağım ancak bir yoklama talebi vardır,
yerine getireceğim.
Yoklama talebinde bulunan
sayın milletvekillerinin Genel Kurul salonunda bulunup
bulunmadıklarını tespit edeceğim.
Sayın Anadol? Burada.
Sayın Çakır?
Burada.
Sayın Akıncı?
Burada.
Sayın Ergin? Burada.
Sayın Meral? Burada.
Sayın Aydoğan?
Burada.
Sayın Güvel? Burada.
Sayın Seçer? Burada.
Sayın Günday? Burada.
Sayın Hacaloğlu?
Burada.
Sayın Durgun? Burada.
Sayın Okay? Burada.
Sayın Seyhan? Burada.
Sayın Sönmez? Burada.
Sayın Ünsal? Burada.
Sayın Yalçınkaya?
Burada.
Sayın Yazar? Burada.
Sayın Coşkuner?
Burada.
Sayın Ağyüz?
Burada.
Sayın Ersin? Burada.
Sayın Yıldız?
Burada.
Yoklama için üç dakika süre
veriyorum.
Yoklama işlemini
başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklama
yapıldı)
BAŞKAN Pusula gönderen
sayın milletvekillerinin isimlerini okuyorum :
Sayın Müfit Yetkin,
Şanlıurfa? Burada.
Sayın Atilla Koç,
Aydın?
Sayın Mustafa Ünal,
Karabük? Burada.
Sayın Lokman Ayva,
İstanbul? Burada.
Sayın Ünal Kacır,
İstanbul? Burada.
Sayın Seyit
Eyyüpoğlu, Şanlıurfa? Burada.
Sayın milletvekilleri,
toplantı yeter sayısı vardır.
X.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve
Teklifleri (Devam)
1.- Sulama Birlikleri Kanunu Tasarısı ve Çevre ile
Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonları Raporları (1/873)
(S. Sayısı: 621) (Devam)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
23üncü maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul
edilmiştir.
İkinci bölümde yer alan
maddelerin oylamaları tamamlanmıştır.
Tasarının
görüşmeleri de tamamlanmıştır.
İç Tüzük 86ncı
maddeye göre oyunun rengini belirtmek üzere lehte söz isteyen Rasim Çakır,
Edirne Milletvekili.
Buyurun Sayın
Çakır. (CHP sıralarından alkışlar)
RASİM ÇAKIR (Edirne)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli
milletvekili arkadaşlarım; oyumun rengini belli etmek üzere
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz aldım. Hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Sulama birlikleriyle ilgili
çıkartmakta olduğumuz tasarıya bizler de olumlu oy
kullanacağımızı ifade ettik. Yalnız, ben, bunu
fırsat bilerek bir küçücük hatırlatmayı sizlerle paylaşmak
istedim hazır Sayın Bakan da burada iken. Biliyorsunuz, Edirnemizde
bizim kış aylarında zaman zaman sel olur, Meriç Nehri taşar,
seddeler patlar ve her sene bakanlar, heyetler giderler Edirnelilere
geçmiş olsun diye ve bunun önlemini almak adına da birtakım
taahhütler verilir ama o taahhütler de yerine gelmez, ertesi sene yine
geçmiş olsuna gidilir.
Geçen yıl, Sayın
Bakan, yine bir sel felaketi yaşadığımızda, bu
kürsüde
Bu seddelerin patlamasından ve sel baskınından
dolayı birtakım verimli tarım arazileri kum altında
kaldı. Bu kum köylünün kendi başına
kaldıramayacağı, çok yüksek meblağlar gerektiren bir ağır
işti, bu bir felaketti ve Sayın Bakan da bu kürsüde Merak etmeyin,
bu kumların kaldırılması konusunda, biz Hükûmet olarak
taahhüt ediyoruz ve bunu biz yapacağız, biz
kaldıracağız. diye burada hem sizlerin huzurunuzda hem de yüce
milletin huzurunda bu kürsüden, kalktı, söz verdi.
Tabii, mağduriyetinin
giderilmemesi noktasında vatandaş
sıkıntısını biliyor, mağduriyetinin neden
giderilmediğini de biliyor, kimlerin yapmadığını da
biliyor, kimlerin söz verdiğini de biliyor ama sizler unuttunuz,
Sayın Bakan unuttu. Muhalefet olarak da bizim görevimiz, şu kürsüden
verilen sözleri unutturmamak, unutulanları hatırlatmak ve milletin
menfaatine olan kararların buradan çıkmasını sağlamak.
Şimdi, ben, Sayın
Bakan hazır buradayken, geçen yıl bu kürsüde vermiş olduğu
sözü, verip de yapmadığı veya yapamadığı sözü ve
taahhüdü sizlerin huzurunuzda yeniden Sayın Bakana
hatırlatıyorum. Eğer yapılmazsa tabii ki seçim günü
geldiğinde bizler de muhalefet partisine mensup milletvekilleri olarak
bunu sokak sokak, köy köy, kahve kahve her yerde çıkıp Hükûmetin
önüne, taahhüt edilip de, söz verilip de yapılmayanlar listesinde ifade
edeceğiz.
Bu vesileyle yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum, oyumuzun olumlu olduğunu bildiriyorum,
teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
ÇEVRE VE ORMAN BAKANI VEYSEL
EROĞLU (Afyonkarahisar) Sayın Çakır, bir de yaptıklarımızı
söyle.
BAŞKAN Teşekkür
ediyorum Sayın Çakır.
RASİM ÇAKIR (Edirne)
Sayın Bakan, yapmadığını söylüyorum.
BAŞKAN
Tasarının tümünü oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
RASİM ÇAKIR (Edirne)
Gel, bir daha söz ver.
BAŞKAN Kabul etmeyenler...
Tasarı kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır.
RASİM ÇAKIR (Edirne)
Geçen sene söz verdin, yapmadın.
BAŞKAN Sayın
Çakır, lütfen
RASİM ÇAKIR (Edirne)
Genel Müdür de yanınızda.
BAŞKAN Sayın
Çakır, teşekkür ediyorum.
2nci sırada yer alan, Sözleşmeli
Erbaş ve Er Kanunu Tasarısı ile Türk Silahlı Kuvvetleri
Personel Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı ve Milli Savunma Komisyonu Raporunun görüşmelerine
başlayacağız.
2.- Sözleşmeli Erbaş ve Er Kanunu Tasarısı ile Türk
Silahlı Kuvvetleri Personel Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Millî Savunma Komisyonu
Raporu (1/997, 1/1003) (S. Sayısı: 633)
BAŞKAN Komisyon?
Sayın milletvekilleri,
beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 17.26
BEŞİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 17.34
BAŞKAN: Başkan Vekili Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER: Harun TÜFEKCİ (Konya), Yaşar TÜZÜN
(Bilecik)
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 74üncü Birleşiminin
Beşinci Oturumunu açıyorum.
2nci sırada yer alan,
Sözleşmeli Erbaş ve Er Kanunu Tasarısı ile Türk
Silahlı Kuvvetleri Personel Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Millî Savunma Komisyonu
Raporunun görüşmelerine başlıyoruz.
2.- Sözleşmeli Erbaş ve Er Kanunu Tasarısı ile Türk
Silahlı Kuvvetleri Personel Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Millî Savunma Komisyonu
Raporu (1/997, 1/1003) (S. Sayısı: 633) (x)
BAŞKAN Komisyon ve
Hükûmet? Yerinde.
Komisyon raporu 633 sıra
sayısıyla bastırılıp
dağıtılmıştır.
Sayın milletvekilleri,
alınan karar gereğince bu tasarı İç Tüzükün 91inci
maddesi kapsamında temel kanun olarak görüşülecektir. Bu nedenle,
tasarı, tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanıp maddelerine
geçilmesi kabul edildikten sonra bölümler hâlinde görüşülecek ve
bölümlerde yer alan maddeler ayrı ayrı oylanacaktır.
Tasarının tümü
üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz isteyen Rasim Çakır,
Edirne Milletvekili.
Buyurun Sayın
Çakır. (CHP sıralarından alkışlar)
Süreniz yirmi dakikadır.
CHP GRUBU ADINA RASİM
ÇAKIR (Edirne) Sayın Başkan, değerli milletvekili
arkadaşlarım; askere almayla ilgili, Sözleşmeli Erbaş ve Er
Kanunu Tasarısıyla ilgili Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına
söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlarım, gelişmiş bütün ülkelerde silahlı
kuvvetler, giderek teknolojilerini yenilemekte, giderek kadrolarını,
ekiplerini daha uzman kişilerden oluşturmaya gayret etmektedirler.
Bu, dünyanın bugün geldiği konjonktürde zorunlu, gerekli olan bir
uygulama.
Türkiye'nin de tehdit
unsurlarında zaman zaman değişiklikler ile karşı
karşıya oluyoruz. Bu anlamda, bugün, Türkiye'nin
yaşamış olduğu terör belası ile ilgili olarak da
silahlı kuvvetlerde, terörle mücadelede daha aktif rol alabilmek
adına, daha fazla uzman personel çalıştırma ihtiyacı
söz konusu olmuştur.
Hepinizin bildiği üzere,
teröristin en büyük avantajı, o arazi şartlarında doğup
büyümüş olması, o arazi koşullarını çok iyi
tanıyor olması ve o arazide ve iklimde yaşayabilme olanaklarının
üstün olması. Bu avantajları kullanarak terörist, bir düzenli orduya
karşı silahlı eylem yapar, mücadele eder.
Buna karşılık,
Türk Silahlı Kuvvetleri de terörizmle mücadelede bugüne kadar
değişik zamanlarda uzman erbaş, jandarma uzman erbaş,
astsubay gibi değişik uzman kadroları istihdam etmiş
olmasına karşılık, hâlâ, terörle mücadelede, belki de
ömründe eline hiç silah almamış evlatlarımızı üç
aylık acemi eğitimin sonunda Hakkârinin dağlarına
göndermekte ve bu noktada terörle
mücadele yapma gayreti içerisinde olmaktadır. Dolayısıyla bu,
çıkan çatışmalarda daha fazla zayiat verilmesi ve daha fazla
şehit verilmesi gibi somut sonuçlar da doğurmaktadır. Bu
anlamda, özellikle OHAL bölgesindeki terörle mücadelede görev yapan
birliklerimizin artık tamamının uzmanlaşmış
kadrolar tarafından yapılmak istenmesini Türkiye Büyük Millet Meclisi
olarak ve Cumhuriyet Halk Partisi Grubu olarak olumlu
karşılıyoruz ama tabii, burada bunu söylerken, gerçekten bu
kanun teklifi gelecekle ilgili birtakım sıkıntıları da
önümüze koyuyor.
Yani şöyle ifade edeyim:
Bir tarafta üç yıl, yedi yıl sözleşme yapacak, gelecek, yedi
yıl boyunca terörle mücadele edecek, uzman kadro olarak iyi bir
eğitim alacak ama bunun sonunda belirli bir ikramiye ve maaş
tutarıyla yeniden toplumun içerisine girecek. Yani şimdi,
savaşan bir insanın bir sivil toplum içerisine geri döndüğünde
ona adapte olması, onunla uyum sağlayabilmesi önümüzdeki süreçte
ciddi sıkıntılar yaratacaktır diye düşünüyoruz.
Dolayısıyla belki de yedi yıl sonraki, on yıl sonraki
Parlamento bu anlamda, zorlamalardan kaynaklanan bir biçimde önünde biriken bu
devasa sorunu çözmeye yönelik adımlar atmak zorunda kalacaktır diye
düşünüyoruz. O bakımdan, bu teklif hazırlanırken
geleceği çok iyi organize etmemiş, çok iyi öngörmemiş bir teklif
olarak ifade edersek yanılmamış olduğumuzu da
söyleyebiliriz.
Değerli
arkadaşlarım, bu teklifin yanı sıra yine, Bakanlar Kurulu
teklifi olarak Millî Savunma Komisyonuna geçici 32nci madde biçimiyle, Yüksek
Askerî Şûra kararlarıyla silahlı kuvvetlerden resen emekli
edilen subay, astsubayın özlük haklarını düzenlemeye yönelik bir
teklif geldi. Bu teklif, Komisyonun da kararıyla, kırk sekiz saat
süresini beklemeden, Komisyonda Sözleşmeli Erbaş ve Er Kanunuyla
birleştirildi ve ek 32nci madde olarak da önümüze geldi.
Bu yapılırken, hepinizin
bildiği gibi benim ve Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun daha önce
verilmiş, 12 Mart 1971, 12 Eylül 1980 ve Yüksek Askerî Şûra
kararlarıyla silahlı kuvvetlerden resen emekli edilmiş subay,
astsubay ve sivil personelle ilgili, onların özlük haklarını düzenlemeye
yönelik bir kanun teklifim vardı. Komisyonda bu teklifin de
birleştirilmesini talep ettik Cumhuriyet Halk Partisi milletvekilleri
olarak, ama maalesef kabul edilmedi. Daha sonra Genel Kurulda bir önergeyle bu
teklifin içerisine konulabileceği düşünüldü, bu anlamda birtakım
çalışmalar yapıldı, ama bugün, hayretle ve büyük bir
üzüntüyle görüyorum ki, sadece Yüksek Askerî Şûra kararlarıyla
silahlı kuvvetlerden resen emekli edilen arkadaşlarımızın
özlük haklarının düzenlenmesine iktidar partisi grubu evet diyor,
ama onun dışında, 12 Eylül 1980 ve 12 Mart 1971 darbe döneminde
yine üçlü kararname ve ikili kararname şeklinde silahlı kuvvetlerden
resen emekli edilen subay, astsubay ve sivil personelin özlük haklarına
AKP Grubu hayır diyor.
Şimdi, değerli
arkadaşlarım, bu hem bir siyasi sorun hem de bir vicdani sorun. Yani
Benim mağdurumsan sen mağdursun, sen Yüksek Askerî Şûra
kararıyla dinî düşüncelerin ve siyasi düşüncelerin
noktasında atıldın, sen benim mağdurumsun ama 12 Eylülde
üçlü kararnameyle atılanlar benim mağdurum değil, 71de, 12
Martta ikili kararnameyle atılanlar benim mağdurum değil.
diyerek, Anayasaya tamamen aykırı, Anayasanın eşitlik
ilkesine tamamen aykırı bir teklif önümüze geldi. Biz, Cumhuriyet
Halk Partisi Grubu olarak başımız dik, göğsümüz dik, 71de
de 12 Eylülde de Yüksek Askerî Şûra kararıyla da
ayrılanların tamamının özlük haklarının
giderilmesi gerektiğini ifade ettik, söyledik ve söylüyoruz. Neden
söylüyoruz? Çünkü geçtiğimiz günlerde Anayasa
değişikliğiyle ilgili bir referandum yaşadık. O
referandumda, buradaki görüşmeler esnasında ve Sayın
Başbakanın bütün Türkiyeye hitap ederken verdiği taahhütler
noktasında, bu referandumun bir demokratik açılım olduğu, Türkiyeyi
daha ileri bir demokrasiye götürdüğü, bu referandumun darbelerden hesap
soracağı, bu referandumun darbelere karşı olduğu ve bu
referandumda evet geçerse bu ülkede artık darbe olmayacağı
şeklinde taahhütlerde bulunuldu. Ama referandum bitti, 12 Eylül darbesini
yapanlardan hesap sorma noktasında şu ana kadar
atılmış en küçük bir adım yok.
K. KEMAL ANADOL (İzmir)
Var, Evrenin maaşı arttı.
RASİM ÇAKIR (Devamla)
Haa, bir adım var, o da Kenan Evrenin maaşı
artırıldı, yani hesap sorulacağına mükâfat verildi.
Referandumdan sonra Yüksek
Askerî Şûra kararıyla atılan arkadaşlarımız
Askerî Yüksek İdare Mahkemesine başvurdular, dediler ki: Anayasa
geçici 15inci madde kaldırılmıştır, artık
Şûra kararlarına yargı yolu açılmıştır. Biz
de geçmişte bu Şûra kararlarından dolayı mağdur olduk
ve yargıya gidemedik. Bizim de önümüzü açın ve mağduriyetimizi
giderin. Ama Askerî Yüksek İdare Mahkemesi dedi ki: Hayır, bu
geçmişte olan bir işlemdir. Ben bu Anayasa
değişikliğiyle senin mağduriyetini gideremem.
Aynı şekilde, 12
Eylülde üçlü kararnameyle mağdur olan arkadaşlarımız da
müracaat ettiler. Dediler ki: Anayasanın geçici 15inci maddesi bizim
yargıya gitmemize engel oldu. Biz, resen emekli edildik. Günahsız
yere silahlı kuvvetlerden atıldık. Çoluğumuzla çocuğumuzla,
ailemizle cezalandırıldık ama bir mahkeme kapısı bulup
da hakkımızı arayamadık. Ama şimdi, Anayasanın
geçici 15inci maddesi kaldırılmıştır. O zaman, bizim
de hak arama noktasında, hakkımızın verilmesi noktasında
gereğini yapınız. diye müracaat ettiler. Ama onlar da otuz
yıllık zaman aşımı süresinin dolduğu
noktasında bir cevapla mağduriyetinin giderilemeyeceğini cevap
olarak aldılar.
Şimdi, o zaman ne yapmak
gerekiyor? Daha önce, 60ta EMİNSU diye bilenen, yine topluca o dönemde
silahlı kuvvetlerden atılan subaylar için 4 tane kanun
çıkmış bu Parlamentodan. Değişik zamanlarda 4 tane
kanun çıkmış ve mağduriyetlerin giderilmesi noktasında
birtakım açılımlar yapılmış. 12 Eylülden sonra
1402liklerle ilgili, polislerle ilgili, öğretmenlerle ilgili, sivil
memurlarla ilgili birtakım açılımlar yapılmış, az
veya çok, ama yapılmış. Ama burada askerî personelle ilgili hem
71 döneminde hem 80 döneminde hiçbir girişim, hiçbir açılım
yapılmamış. O zaman, mademki bir mağduriyet var, mademki
darbeler bu ülkede yaşayan bazı insanların yüreğini
kanatmış, gelin, o zaman, bu kanayan yürekleri, bu kırılan
kolları, şu Parlamentodan alacağımız bir kararla
saralım. Onların bu mağduriyetlerini giderelim, hangi siyasi
düşüncede olursa olsun. İster Yüksek Askerî Şûra kararıyla
atılsın, ister üçlü kararnameyle atılsın ama bu
insanların hepsi bizim insanlarımızdır. Gelin, Türkiye
Büyük Millet Meclisi olarak bu insanlara sahip çıkalım, bu kanayan
kalplerin kanamasını durduralım. dedik ve bir teklif verdik.
Arkadaşlar, yapılması gereken bu. Burası Türkiye Büyük
Millet Meclisi. Bu Meclis millet adına görev yapıyor ve
yaptığı görevde de bu milletin içerisindeki mağdur olan
insanların ırkına, diline, dinine, rengine, kafatasına
bakmaksızın, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı ise eğer,
bu vatandaşların hepsini eşit yurttaşlar olarak görüp
mağduriyetlerin giderilmesi noktasında bu Meclisin karar alması
gerekiyor.
Ben, zannediyorum ki, tarihi
boyunca, Türkiye Büyük Millet Meclisi, hiç, böyle bir yanlış karar
almamıştır. Yani Benim düşüncemde olan mağdurlar
mağdurdur, benim düşüncemde olmayan mağdurlar mağdur
değildir. anlayışıyla bu Meclis bugüne kadar bir tane
karar almamıştır diye düşünüyorum. Anayasanın
eşitlik ilkesine göre, Anayasanın bu ülkede yaşayan bütün
vatandaşları eşit kabul eden temel anlayışına
göre, mağdurların bu şekilde
farklılaştırılması, bu şekilde bir ayrıma
tabi tutulması
Ben, bu işin altından bu siyasi iktidarın
siyaseten kalkabileceğine inanmıyorum değerli
arkadaşlarım.
Benim için sayıları
önemli değil ama bu insanlar, bu ülkede, hâlâ yürekleri buruk bir biçimde
yaşıyorlar, bu insanlar, hâlâ bulundukları toplumda,
çoluğuna çocuğuna, ordudan neden atıldığının
hesabını vermekte zorlanıyorlar. Bizim istediğimiz para pul
değil. Bizim istediğimiz, şu yüce Meclisin bu sorunu tespit edip Şu Meclisin, şu
devletin de bu insanlara bir özür borcu vardır. diyebilmesidir. Önümüze
getirdiğiniz Bunlar kaç kişidir? Bu iş kaç para yapar?
gerekçesi kesinlikle haklı bir gerekçe değildir. Biz ne maaş
istiyoruz ne emekli ikramiyesi istiyoruz ne madalya istiyoruz ama biz sadece ve
sadece şu Meclisin, şu devletin bizden bir özür borcu olduğuna
inanıyoruz ve bu özrü istiyoruz arkadaşlar. Hangimizin hakkı var
bu insanlara bir özür dilemenin lüks olduğunu, çok olduğunu söylemeye
değerli arkadaşlarım? Hangimizin vicdanı böyle bir olayı
kabul edebilir sevgili arkadaşlarım? Bugün varız, yarın
yokuz. İşte, seçime gidiyoruz sevgili arkadaşlarım. Seçimde
kim gider, kim kalır belli değil. Ama bir görev yapıyorsak
eğer şurada, bu ülkenin vatandaşlarının seçtiği
milletvekilleri olarak bu görevi de gelin, hep beraber layıkıyla
yapalım, ayırmayalım, ötekileştirmeyelim, birbirine
düşürmeyelim.
Ben inanıyorum ki Yüksek
Askerî Şûra kararlarıyla silahlı kuvvetlerden atılan
değerli arkadaşlarım, subaylar, astsubaylar bu çıkan
kanundan memnun olmayacaklar. Ben buna inanıyorum. Çünkü biz onları
ne kadar düşündüysek onların da bizi en az bizim kadar
düşündüğünü de biliyorum. Ama bizim elimizi tutan mı var
arkadaşlar? Bizi bağlayan mı var? O zaman, sizin bu Anayasa
değişikliğindeki anlayışınız sakattı. O
zaman, siz, bu Anayasa değişikliğini yaparken Bu ülkeye ileri
demokrasi getireceğiz. dediniz, Avrupaya da bunu bu şekilde
anlattınız, Bu Anayasa değişikliği bir
demokratikleşmedir dediniz. Avrupanın sosyalistleri, sosyal
demokratları, Türkiye'nin sosyalistleri, Yetmez ama evet. dediler.
Şimdi onlara sesleniyorum, o Yetmez ama evet. diyenlere sesleniyorum: Bu
mudur yapılan Anayasa değişikliğinin demokratik yönü? Bu
mudur ileri demokrasi? Hangimiz böyle bir demokrasi içerisinde kendimizi hür,
özgür ve emin bir yurttaş olarak yaşayabileceğimizi
varsayabiliriz sevgili arkadaşlarım? O zaman göstermiştir ki,
yaşadıklarımız bize göstermiştir ki referandumda her
ne vesileyle olursa olsun evet diyen vatandaşlarımız, ne kadar
doğru olmayan, ne kadar haksız bir eylem içerisinde
olduklarını bugün bir kez daha görmüş olmalılar.
Şimdi, ben, bu kanun
teklifiyle ilgili Cumhuriyet Halk Partisi milletvekili
arkadaşlarımın desteğiyle önerge hazırladım.
Kendimi bir ana muhalefet partisi milletvekili olarak değil, hepinizden
ayrı tutarak değil, hepinizin bir arkadaşı olarak,
hepinizden biri olarak şu kürsüye çıktım ve ifade ettim ve bir
önerge hazırladım. Ben inanıyorum ki, şu yüce Meclis var ya
şu yüce Meclis elini, vicdanına koyarak bu işi burada
çözecektir. Korkmayın, ne maliyeye yük gelir ne bilmem neye yük gelir.
Eğer istiyorsanız her türlü maaşını, bilmem nesini de
kaldırın. Ama ne olur ayrım yapmadan bu insanların
tamamından devlet bir özür dileme ihtiyacını ve görevini yerine
getirebilsin.
Biz bu acıyla otuz
senedir yaşıyoruz arkadaşlar, biz bu ızdırapla otuz
senedir yaşıyoruz bu ülkede. Bizim bir tek arzumuz var: Bu
acının dindirilmesi. Benim şahsım için değil, benimle
beraber aynı şekilde mağdur olmuş yüzlerce
arkadaşım için
Bu talep doğru bir taleptir, bu talep haklı
bir taleptir, bu talep demokratik bir taleptir ve yüce Meclisin de bu talebe
kulak vereceğini ümit ediyorum.
Yüce heyetinizi sevgiyle,
saygıyla selamlıyorum. Teşekkür ederim. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ediyorum Sayın Çakır.
Tasarının tümü
üzerinde Barış ve Demokrasi Partisi Grubu adına söz isteyen
Hasip Kaplan, Şırnak Milletvekili.
Buyurun Sayın Kaplan.
BDP GRUBU ADINA HASİP
KAPLAN (Şırnak) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 633 sıra sayılı Sözleşmeli Erbaş ve
Er Kanunu Tasarısı ile Türk Silahlı Kuvvetleri Personel
Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı hakkında Barış ve Demokrasi Partisi Grubu
adına söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Öncelikle şunu çok
açık bir şekilde ifade etmek istiyorum: Bu kanun
tasarısının gerekçesine baktığımız zaman,
deniliyor ki: Terörle mücadele adı altında profesyonel orduya
geçiş ve ne yazık ki bu gerekçe ve bahane olduğu zaman, AK
PARTİ de bunu getirdiği zaman ana muhalefet CHP de, MHP de sazan gibi
atlıyor, hemen AKPnin yanında yer alıyor.
HÜSEYİN YILDIZ (Antalya)
Öyle değil Hasip Bey.
KAMİL ERDAL
SİPAHİ (İzmir) Öyle değil.
HASİP KAPLAN (Devamla)
Bakın, dinleyin, nasıl olmadığını, olduğunu
anlatacağım size, dinleyin.
Şimdi, burada sadece bu
değil, bakın, iyi dinleyin, paralı askerlik, lejyoner sistemi
profesyonel ordu değildir. Bir kere bunun adının
altını çizin. İlkokul mezunu, on sekiz ay askerlik yapan
kişiden profesyonel ordu olmaz. Bir kere bunun adı bu, bu bir.
RASİM ÇAKIR (Edirne)
Zaten profesyonel öyle olmaz, profesyonel başka bir şey.
HASİP KAPLAN (Devamla) -
İkincisi şu: Çok açık şunu ifade edeceğiz: Millî
Savunma Bakanı, Komisyonda görüşmelerde konuştuğumuz zaman
Evet, sınır için düşünülen sözleşmeli er, profesyonel
ordu, sadece sınırlar için değil -bakın dikkatinizi
çekiyorum- Türkiye'nin her yerinde görev yapacaklar. dedi. Evet, gerçek budur.
Bu paralı askerler Türkiye'nin her yanında görev yapacaklar,
İstanbulda da işçi hareketlerinin üstüne, sendikaların üstüne,
muhalefetin üstüne sürülecektir, Şırnakta da sınır
boylarında da sürülecektir.
Şimdi burada,
adını, tanımını da tam koyalım, çok açık
koyalım ama. Dünyada kaç sistem var, ordular açısından
baktığımız zaman? Birincisi, Napolyonun
geliştirdiği ve tüm dünyaya yayılan, Türkiye'nin de kullandığı
mecburi askerlik, yani ulusal ordu, yani şu an, vatan görevi denilen,
Mehmetçikin on sekiz ay yaptığı, Mehmet Beyin dört ay
yaptığı, Mehmet Efendinin de yirmi sekiz gün yaptığı
mecburi askerlik, ordu görevinde; bir de arada bir çıkan bedelli, dövizli
askerlik var. Şimdi, Türkiye bu modeli benimsemiş, Türkiyenin
benimsediği model bu.
Şimdi, burada soruyorum:
Kırk yaşını geçmiş 400 bini aşkın insan
bedelli askerlik bekliyor, niye getirmiyorsunuz? Madem üç parti çok iyisiniz,
çok kahramansınız, vatanı, milleti çok seviyorsunuz, 400 bin
bedelli askerlik bekleyen insan var; yaşı geçmiş, başı
geçmiş, ne yapacağını bilmiyor, iş kuramıyor,
evlenemiyor, Türkiyeye gelemiyor, belirsizlik içinde, bunların durumu
sizi hiç mi ilgilendirmiyor? Niye uzlaşamıyorsunuz, bu konuda bir
şey getirmiyorsunuz? Hangi konuda uzlaştınız da biz çomak
soktuk? Türk Ticaret Kanunu, Borçlar Kanunu, Hukuk Usulü, işte, yarın
sporla ilgili uzlaşma komisyonu kurulacak, hepsinde Barış ve
Demokrasi Partisi, vicdani, doğru, demokrat bir tavır koyarak
desteklenmesi gerekeni destekledi, ama biz bunu desteklemeyeceğiz. Tezkere
arkadaşlarının yanında biz parti olarak yer
almayacağız. Niye almayacağız? Bakın, birincisi, saydık,
Napolyonun getirdiği mecburi askerlik sistemi, Türkiyede bu vardı.
İkinci sisteme
bakıyoruz, Avrupa ülkelerinde ve Amerikada kullanılan para
karşılığında yapılan askerlik. Yani, profesyonel
ordu. Bakın, dikkatinizi çekerim, Amerika ve Avrupada kullanılan bir
yeni modelden bahsediyorum.
Üçüncüsü ise, kimi Avrupa
ülkelerinde uygulanan gönüllü askerlik hizmeti.
Şimdi, bu üç sistem var.
Ama, Bu, profesyonel ordu ismini neden tercih ediyorlar? Neden bu isim
üzerinde bir yoğunlaşma var? diye baktığımız
zaman, şu tartışmalar geliyor: Amerika, İngiltere ve Fransa,
birçok ülkede, neredeyse kuruldukları günden bugüne mecburi askerliği
kaldırmışlar. Sömürgelerine lejyonları göndermişler.
Çok açık söylüyorum, net, tarih yazıyor bunu, lejyoner
göndermişler. Bugün Kaddafinin Afrikalılardan oluşturup
getirdiği, Libyada kendi halkının üzerine sürdüğü lejyoner
sistemin, 80den bu yana kullandığı paralı asker sisteminin
aynısı. Aynısı
Bunu halkımıza dobra dobra
açıklama gibi bir tarihî sorumluluğumuz var. Burada çelik çomak
oynamıyoruz. Bu boş sıraların ötesinde de bizi dinleyen 74
milyon var ve bu yasayla ilgili beklentisi olanlar var.
Nelerdir, şimdi
bakıyoruz. Geliyoruz, bu ülkelerde profesyonel orduya geçişte
Iraktaki işgal kuvvetlerinin üçte 1i paralı askerdir. Hepsi,
maaşlı, paralı, ücretli askerdir. Şimdi, Amerika bunu
kullanıyor, İngiltere bunu kullanıyor ama paralı askeri
kullanırken petrol çıkarlarını, rakam
hesaplarını, kâr çıkarlarını yapıyor. Peki,
Türkiye, kutsal askerlik görevini, Mehmetçik ile ifade bulan bu görevi
parasallandırarak geçmişte ne yaptı? Biraz gerçeklere dönelim.
Uzatmalı erbaş olayı yok muydu? Uzatmalı erbaş bir
model değil miydi profesyonel orduya geçişte? Aldınız
uzatmalı erbaşları, getirdiniz, belli bir yaştan sonra
suyunu limon gibi sıktınız; uzatmalı erbaşları
kırk beşinde hem emekli ettiniz, hem sosyal güvenlik
hakkını vermediniz hem de dağda, taşta, bayırda en
önde sürdünüz. Bir korucular en öndeydi, onların sosyal güvenliği
yok, birde uzatmalı erbaşların. Onları limon gibi
sıkıp attıktan sonra, bu sistemden bir hayır görmedikten
sonra şimdi kalkmış 50 bin sözleşmeli er modelini
getiriyorsunuz. Şimdi, uzatmalı erbaşlar askerin içinde
tankını, topunu, aracını, zırhlısını
koruyan, yürüten teknik düzeyi yüksek olan personeldi, bu niye fayda etmedi de
şimdi ilkokul tahsilini bitirmiş, yirmi altı
yaşını doldurmamış insanları getireceksiniz vatan
boylarına dizeceksiniz? Bak açık söyleyeyim, çok açık
söyleyeceğim, bunu kulağınıza küpe edin: Biz,
Şırnaka gelen, Hakkâriye gelen, kutsal vatani görev diye gelen
Mehmetçiki başımızın, gözümüzün üstünde tutarız,
halkımız da tutar ama -geçmişte özel timlerin orada
uyguladığı vahşeti dikkate aldığınızda-
halkımızın oraya para için gelenlere aynı gözle bakacağını
beklemek hayaldir, beklemeyiniz. Bakın, çok açık söylüyorum: Para
için gelen kişi lejyonerdir, lejyoner gözüyle bakacağız,
halkımız da öyle bakacak. Bu tehlikeyi görmüyorsanız, benden
uyarması, bizden uyarması. Barış ve Demokrasi Partisi bunu
ciddi ciddi uyarıyor.
Diğer bir şey
söyleyeyim: Siz zannediyor musunuz ki 50 bin paralı asker, 10 bin tane de
sözleşmeli sınır güvenliği asker, 60 bin asker
alınacak? İktidarlar bunları hangi statüye koyacaklar?
Baktığınız zaman, Türk Silahlı Kuvvetlerinin
statüsünde gözüküyor; değil. Baktığınız zaman, Askerî
Yüksek İdare Mahkemesine tabi; değil. Baktığınız
zaman, bu sözleşmeli er, paralı asker, lejyoner sistem direkt
iktidara bağlıdır. İktidara bağlıdır
arkadaşlar. Bu iktidara bağlı olmasını
Bu tehlikeyi şurada
görüyoruz: Bakın, 50 bin tane kadroyu, 50 bin tane paralı askeri,
Hükûmet, kendi inançları, kendi partisi gibi düşünenlerin, kendi gibi
partizan olanların içinden seçecektir. Siz zannediyor musunuz ki her vatan
evladının -her ailenin- askerlik şubesine gittiği gibi
gidip, bağımsız, objektif olarak gelip sözleşmeli er
olacaklarını mı sanıyorsunuz? Bakacaksınız, polis
teşkilatında, emniyet teşkilatında nasıl tarikat
örgütlenmesine gidildiyse sözleşmeli er olayında da kendi
kafasındakini, kendi düşüncesindekini getirecek yerleştirecek oraya.
Muhalefet de direndiği zaman, en demokratik hakkını kullanmaya
çalıştığı zaman, totaliter ve tekli rejimlerde
olduğu gibi, aynen Kaddafinin, halkının üstüne sürdüğü
gibi acımasızca bu 50 bin paralı askeri demokratik muhalefetin
üstüne sürecektir. Bu tehlikeyi görmüyor olabilirsiniz. Bu tehlikeyi
görmeyebilirsiniz şimdi; 12 Haziranda seçim var, bu iktidar el
değiştirebilir. El değiştirdiği zaman yerinize gelecek
olan iktidarın da size karşı aynı tehlikeyi, riski
taşımayacağını görmezlikten gelebilir misiniz? Bu bir
gerçek. Yani şunu hatırlatmak gereğini duyuyoruz: Yani
Robespierre giyotin kanununu çıkardı. Peki, Robespierre giyotin
kanununu çıkarırken kendisi o giyotine kurban gitmedi mi Sayın
İyimaya? Yani bazı yasalar bumerang gibi döner kendini vurur. Bu yasa
da dönüp dönüp AKPyi vuracaktır. Çok açık söylüyorum.
Sözleşmeli er, on
yıllığına alacaksınız. Gencecik vatan
evlatları. İlkokul mezunu, 1.90 boyunda, boylu poslu, fiziği
güçlü. Başka bir eğitim, tahsil imkânı aramıyorsunuz. Al
sana 2 bin lira. diyeceksiniz. 82 bin korucuya da Al size 595 lira. diyorsunuz.
Eğer sizde vicdan olsaydı yirmi beş senedir 595 liraya talim
eden koruculara sosyal güvenlik hakkını verirdiniz bu yasadan önce,
sözleşmeli erden önce. Sizde vicdan yok. Bakın, size oy da veriyor
korucuların çoğu, bize de yeri geliyor veriyorlar ama eğer
vicdan olsa onların hukukunu düzeltirdiniz, hiç olmazsa böyle bir durum,
bu yasa çıkması durumunda.
Şimdi bir diğer
konuya geçeceğim ve bu geçeceğim diğer konu daha enteresan.
Şimdi burada, yine üç partinin uzlaştığı, bizim de
karşı çıkmadığımız aslında bir konu
var. YAŞ kararları nedeniyle ordudan atılanlar oldu. Kesin
karar. Gitmediler yargıya, gidemediler. Mağduriyet hissedenler oldu.
Onlara bir yol açıldı. Ama 12 Eylül mağdurları var, 12 Mart
mağdurları var, ondan başka mağdurlar var, üçlü kararname
mağdurları var. Kimisi düşüncesinden, kimisi etnik
kimliğinden, kimisi mezhebinden dolayı atılmış
ordudan. Bunlar ve aileleri bir mağduriyet hissi yaşıyorlar.
Bunları da kapsayacak şekilde bir af -ki sayıları da çok
fazla değil- bir vicdan muhasebesi için bu Meclisin bir görevidir.
Meclisin bunu ayrımsız ve eşit yapması gerekir.
Astsubay okulunda son
sınıfta, başarılı ve tayini çıkmış bir
askerî öğrencinin üniformasını giymesine yirmi gün kala bir gün
iki satırlık bir tebligatla, Okuldan atıldınız. tebligatıyla
hayatını, geleceğini karartmaktan öte, ailesini zan altında
bırakıp, bütün etrafına karşı şüpheli bir
kişi durumuna sokup, mağduriyet yaşatılan bu olayda
açılan idari yargı davası sonucu ne çıktı biliyor
musunuz? Babası 12 Eylülden önce TSİP adlı yasal bir partiye iki ay üye olmuş, 12 Eylülden
sonra da tam dokuz sene Doğru Yol Partisinden muhtarlık
yapmış. Bu gerekçeyle o öğrenci okuldan atıldı.
Şimdi, bunun gibi
mağduriyetler var. Belki de hayrına oldu o çocuğun, sonra moral
verdik, gitti üniversite okudu mühendis oldu. Ama o mağduriyeti, o ailenin
mağduriyetini, onun gibi yaşanan mağduriyetleri gidermek için
önerge veriyoruz, AK PARTİnin onu da değiştireceğini
sanmıyorum ben. Açık söylüyorum: Verdik önergeyi, şu veya bu
nedenle 1960tan bu yana ordudan atılanları, üçlü kararname, okul
vesaire, disiplin, neyse, bir defaya mahsus ki sayıları çok
değil
Vicdansa eşitlikte ve adalette vicdanlı olmak gerekir.
Şimdi, bu konuda biz
parti olarak zaman zaman dile getiriyoruz. Evet, arkadaşlarımız
soru önergeleri vermiş, Sayın Akın Birdal verdi. En son 9
Aralık 2010 arkadaşlar. 60, 12 Mart 1971, 12 Eylül 80 darbesi, 28
Şubat 97 sürecinde, yani bu hep kesilen süreçlerde mağdur olanlarla
ilgili hem soru önergesi hem Mecliste araştırma önergesi.
Bize ordudan
atılanların bu tür mağduriyetleriyle ilgili klasörler dolusu
başvurular geldi. Evet, 81 tarihinde 13 kursiyer subay üçlü kararnameyle
resmen emekli edildi. Tek tek hepsini okumayacağım. Üçlü
kararnameyle atıldık, YAŞ konumunda değil bizim konumuz.
diye söylüyorlar. Şu şekilde biraz daha örgütlü gönderenler var. Kara
Harp Okulu dördüncü sınıftan final imtihanlarından bir hafta
önce, aileden birinin örgüt üyesi olması nedeniyle atılmış.
Tabii biz aşiret devleti
Veya Orta Çağ feodal derebeylik döneminde
kolektif ceza hukuku var ya, hani aşiretten biri suç işlerse hepsi
suçlu olur, bu mantıkla okulun son sınıfından
atılmış insan. Şimdi bunlara bir mağduriyeti gidermeyi
çok görürseniz paralı askerliğin üzerine bir de bu mağduriyeti
eklemiş olursunuz.
Yine, bakın, bu konuda
geçici 32nci madde var. Onunla ilgili bir önerge verdik. Evet, tam
mağduriyeti karşılamıyor ama vakit var, iktidar partisinin
bunu alıp biraz daha düşünmesi gerekir. Seçime gidiyoruz, kimse hesap
yapmasın. Madem üç parti bu yasanın çıkmasında
uzlaşıyor, bu konuda niye uzlaşamıyor? Bu konunun bir
kısmında uzlaşıyorsunuz, bunun eşitlikli ve adaletli
olması, tamamını kapsaması konusunda niye
uzlaşamıyorsunuz? Bu da ayrı bir kusur.
Şimdi bütün bunları
tek tek açmamın bir gereği yok. Size şunu söylemek istiyorum
arkadaşlar: Bu bizim bir tarihî sorumluluğumuz. Eğer terörle
mücadele etmek istiyorsanız, eğer ülkede barışın
gelmesini istiyorsanız, eğer ülkede gerçekten bu konuda samimiyseniz
bunun yolu paralı askerlik, lejyonerlik, sözleşmeler modeli
değil.
Bu kürsüden defalarca
söyledik, yirmi yedi yıldır bir çatışma var. Şu an
ateşkes var tek taraflı olarak. Tek taraflı ateşkes var
diye Hükûmet bir tek adımı atmadı; seçim barajında atmadı,
hazine yardımında atmadı, düşünce, ifade hürriyeti nedeniyle
200 bin soruşturma açılmış, 54 bin dava
sonuçlanmış, 32 bin tanesi Yargıtayda bekliyor. Belediye
başkanlarımız bir düşünce açıklamasından
dolayı yedi buçuk ile on beş sene arasında ceza alıyor.
Dedik ki Bu konuda adım atın. O konuda da adım atılmadı.
Hakikatleri
araştırma komisyonu kuralım. dedik, kanun teklifi verdik,
Mecliste bekliyor. Ana muhalefet de bu konuda olabilir dedi. AK PARTİ
İktidarı buna da hayır dedi.
Şimdi, burada Kürt
sorununun ekonomik, sosyal, tarihsel, kültürel bütün boyutlarını
reddedeceksiniz, ana dil boyutunu reddedeceksiniz ve bütün boyutlarıyla
değerlendirmeden sadece sözleşmeli er ve askerlikten lejyonerlik
sistemiyle bunu çözeceğinizi zannediyorsanız hâlâ hata içindesiniz,
hâlâ yanlış yoldasınız, hâlâ analara acı çektirmek ve
bu paralı askerlik sistemleriyle totaliter bir rejimi güçlendirmekten öte
bir şey yapmıyorsunuz demektir.
Biz bu duygularla, partimiz
olarak
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
HASİP KAPLAN (Devamla) -
böyle bir sisteme oy vermeyeceğimizi, paralı askerliğe ret
dediğimizi ve ayrıca içindeki adaletsizlik nedeniyle de
adaletsizliği barındırdığı için de o
önergelerimizin de sıcak görülmemesi nedeniyle bunu artık seçimlerde,
meydanlarda halka şikâyet edeceğimizi ifade ediyorum.
Saygılarımla. (BDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ediyorum Sayın Kaplan.
Sayın milletvekilleri,
birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 18.15
ALTINCI OTURUM
Açılma Saati: 18.28
BAŞKAN: Başkan Vekili Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER: Harun TÜFEKCİ (Konya), Yaşar TÜZÜN
(Bilecik)
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 74üncü Birleşiminin
Altıncı Oturumunu açıyorum.
633 sıra
sayılı Tasarının görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Komisyon ve Hükûmet yerinde.
Şimdi söz
sırası, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz isteyen Erdal
Sipahi, İzmir Milletvekili.
Buyurun Sayın Sipahi.
(MHP sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA KAMİL
ERDAL SİPAHİ (İzmir) Sayın Başkan, size ve yüce
Meclise saygılar sunuyorum.
633 sayılı Kanun
Tasarısının bütünü hakkında Milliyetçi Hareket Partisi
adına söz almış bulunuyorum.
Tasarı, asıl amaç
olarak sözleşmeli erbaş ve er istihdamını esas almakla
birlikte, konu olarak birbirleriyle direkt ilgisi olmayan üç ana konuyu
kapsamaktadır: Büyük bölümüyle tasarıya adını veren
sözleşmeli erbaş ve er istihdamı konusu, onunla ilgili bölüm ve
maddeler; ikincisi, dördüncü bölüm madde 10da yer alan bir fıkrayla,
astsubay üst karargâh hizmetleri eğitimini tamamlayan
astsubaylarımıza bir yıl kıdem verilmesi hususu; üçüncü
diğer bağlantısız konu ise geçici madde 32yle de Yüksek
Askerî Şûra kararlarıyla Türk Silahlı Kuvvetlerinden
ilişiği kesilenlere veya müracaat etmeleri hâlinde kurulacak bir
komisyon tarafından uygun görülenlere emeklilik hakkı sağlanması
olayıdır.
Tasarının önemli
kısmı olan sözleşmeli erbaş ve er uygulamasına
geçmeden önce, Türk Silahlı Kuvvetlerinin personel yapısıyla
ilgili önemli bazı hususlara değinmek istiyorum. Bunların bir bölümüne
daha önceki muhtelif konuşmalarda, soru önergeleriyle veya komisyon
toplantılarında da değinmiştim, Sayın Bakan da
muhtemelen hatırlarlar.
Türk Silahlı Kuvvetleri
dâhil her kurum ve kuruluş sağlam temellere dayanan,
gelenekleşmiş kural ve kaidelere bağlı bir personel
politikası ve yapısıyla hayat bulur. AKP döneminde bütün kurum
ve kuruluşların personel yapısıyla gündelik fikirler, önü
arkası düşünülmeyen sözde değişim, dönüşüm
gerekçeleriyle öylesine oynanmıştır ki, amirinden memuruna, işçisine,
insicam bozulmuş, geleneğini bu kurum ve kuruluşlar kaybetmiş
ve yozlaşmış bir yapı ortaya çıkmıştır.
Türk Silahlı Kuvvetleri de bu öngörüsüz müdahalelerden nasibini alan kurum
ve kuruluşlarımızın en önemlilerinden bir tanesidir. Millî
Savunma Bakanlığınca Meclis gündemine getirilen
tasarıları sayın milletvekilleri eğer incelerlerse hemen
tamamına yakınının Türk Silahlı Kuvvetleri 926
sayılı Personel Kanunundaki birtakım değişiklikleri
öngördüklerini tespit ederler. Milattan önce 209da kurulmuş dünyanın
en eski ve köklü ordusunun personel yapısıyla bu kadar oynanmaz. Her
aklına gelen, geçmişte yaşanan tecrübeleri ve gelecekte
yaşanacak sorunları düşünmeden, günü kurtarmak için, siyasi rant
için, seçim yatırımı için, silahlı kuvvetleri
yıpratmak için veya kafalarının arkasındaki alternatif ordu
saçmalıklarına zemin hazırlamak için personel
yapısıyla böylesine oynayamaz.
Türk Silahlı Kuvvetleri,
Anayasanın eşitlik ilkesine uygun bir yapılanma ve kamu
vicdanına uygunluk için yıllarca emek verip Eşit Süreli
Askerlik Projesi diye bir projeyi ortaya koyar. Bakanlar Kuruluna bu proje
sunulur. Kaldı ki böyle bir çalışmanın Millî Savunma
Bakanlığının bilgisi dışında
yapılması mümkün de değildir ama bu çalışmanın
hemen ardından bir AKPli milletvekili çıkıp Bu, bizim partinin
projesi değil, katılmıyoruz. diye aklına ilk geleni
söyler. Aklına gelen, anlar anlamaz zırvalara devam edince Sayın
Başbakan bile rahatsızlık duyup bunları susturmak zorunda
kalır. Devlet geleneği ve devlet terbiyesi olan hiçbir ülkede, o
işin sahipleri ve uzmanları dışında kimse
aklının ermediği işlere böylesine karışmaz,
böylesine burnunu sokmaya kalkmaz.
Efendim, kısa dönem,
uzun dönem, bedelsiz, sözleşmeli, uzman, her neyse, şu askerlik
işini esasından, Hükûmetin işi olarak ne getirilecekse
getirilsin ama bir bütünlük içerisinde getirilsin, siyasi rant olarak
getirilmesin. Mantıklı hiçbir şeye karşı değiliz.
Ama asker ocağındaki gençler, askere gitmek üzere sırada
bekleyen delikanlılarımız ve onların 100 binlerce ailesinin
kafalarını karmakarışık etmeye, değişik
askerlik uygulamaları yapılacağı vaatleriyle
kafalarının karmakarışık edilmesine kimsenin
hakkı ve salahiyeti yok.
Diğer bir konu:
İçişleri bakanları kendi işlerini bile becermekten acizken
Millî Savunma Bakanlığının görev ve yetki alanlarına
müdahaleye, sahiplenmeye hiçbir ülkede kalkmazlar; kalkarlarsa da millî savunma
bakanları bu garip müdahaleleri görmezden, duymazdan gelmez, susmaz, kendi
bakanlığının yetki ve sorumluluk alanlarına sahip
çıkar. Kaldı ki içişleri bakanları önce kendi
işlerine, kendi bağlarına sahip çıkmak zorundadır.
İki tane örnek
vereceğim:
Tarih 2 Mart 2011.
Yüksekovada polise linç girişimi. 3 polis canını zor
kurtarıyor. Polis Aziz İba linç ediliyor, koma hâlinde hastaneye
kaldırılıyor. Geçmiş olsun diyorum bu kardeşime. Evet,
Sayın İçişleri Bakanı, neredesin? Sen kendi işlerinle
uğraşsana!
Bir başka konu: Haber
tarihî 21 Ekim 2010. Mersinde terör örgütü yandaşlarının
bıçak saldırısı sonucu ağır yaralanan Mersin
Emniyet Müdür Yardımcısı Hikmet Bulak hayati tehlikeyi atlattı. Ölümden dönen Bulakın göğsüne gelen
bıçağın kalbinin 2 santimetre aşağısından
geçtiği bildirildi. Şimdi, daha enteresanı, MOBESE
kamerasının önünde gerçekleşen olayda bıçağı
kullanan UB isimli saldırganın eylül ayında meydana gelen
olaylar nedeniyle tutuklandığı ancak taş atan çocuklar
yasasındaki değişiklik nedeniyle salıverildiği
belirtildi. Evet, Sayın İçişleri Bakanı, neredesin?
Şimdi şerefli Türk polisinin yüzüne nasıl bakacaksın? Sen
kendi işinle neden meşgul olmuyorsun da Millî Savunma
Bakanlığının yetki alanlarına karışmaya
kalkıyorsun?
Anlar anlamaz en çok
konuşulan konulardan birisi de profesyonel ordu konusu. Bakın, emir
komuta kademesi, tecrübe, özel eğitim ve devamlılık gerektiren,
terörle mücadele gibi, belli silah ve sistem operatörlükleri gibi görevler gayet
tabii profesyonel olur, buna kimsenin itirazı da olmaz ama
Anayasanın 72nci maddesinde vatan hizmeti adı altında her
Türkün hakkı ve ödevi olan yükümlülük sistemi de ana yapı olarak
kalır. Aksi hâlde asker millet, her Türk asker doğar ve
peygamber ocağı gibi bu millete has ana doku, tarihten gelen millî
yapı zedelenir, tahrip olur. İşte, buna kimsenin hakkı ve
salahiyeti yoktur. Kaldı ki yapılan araştırmalarda yükümlü
sistemi uygulayan ordular tamamı profesyonel ordulara göre daha genç, daha
zeki ve araştırıcı, daha demokratik ve daha disiplinli
oldukları tespit edilmiş bir gerçektir.
Etrafınıza
bakın sayın milletvekilleri. Irakta, Afganistanda en vahşi
cinayetlerin, ırza geçmelerin, işkencelerin
uygulayıcısı profesyonel Amerikan ordusuna çok mu hayransınız?
Cezayirde vahşet ve katliamla anılan Fransız lejyonerlerinden
ya da Kaddafinin kendi halkına karşı kullandığı
paralı askerlerden, Saddamın daha savaş başlamadan kaçıp
dağılan özel muhafızlarından ders alınmıyor mu?
Gördüğünüz gibi -biraz önce bir söz atılmıştı- kimin
ne söyleyeceğini bilmeden, dinlemeden, sazan gibi her konuya
balıklama atlayıp peşin hükümlü olmanın da bir âlemi yok.
Evet, lütfen, Türk ordusundan elinizi de çekin; garip özentilerle Mehmetçikin,
yapısıyla, dokusuyla oynamayın.
Diğer bir konu: Çok
değişik ve her birisi ayrı yasal mevzuata, uygulamalara tabi bir
yapılanmayla Türk Silahlı Kuvvetlerinin personel insicamı
bozulmuştur. Evet, subay deyince, Harp Okulu mezunu subay, fakülte ve yüksekokul
mezunu subay, sözleşmeli subay, astsubaylıktan geçen subay, yedek
subay. Benim sayabildiğim beş çeşit subay var. Astsubay deyince,
meslek yüksekokul mezunları, uzman erbaşlıktan geçen astsubaylar
ve sözleşmeli astsubaylar olmak üzere üç çeşit astsubay var. Bir de
Jandarma Genel Komutanlığında bulunan ve devlet memuru
statüsündeki uzman jandarmaları bunlara lütfen ekleyin.
Erbaş ve er deyince,
biraz daha dikkatinizi çekerim. Uzman erbaş, yeni getirdiğiniz
sözleşmeli erbaş ve er, kısa dönem erbaş, uzun dönem normal
er ve erbaş, dövizli askerlik, zaman zaman gündeme getirilen bedelli
asker. Anlayacağınız yedi çeşit, sekiz çeşit asker.
Tabii, uzun dönem askerde eri, onbaşı, çavuşuyla beraber dikkate
almak lazım.
Silahlı Kuvvetlerin
teşkilatlanmasında temel birim bölüktür. Askerliğini yapan saygıdeğer
milletvekilleri bilirler. Şimdi, lütfen, sayın milletvekilleri,
kendinizi bölük komutanı olarak bir an için onların yerine koyun.
Böyle garip, karmakarışık, her biri ayrı statüde, ayrı
yasal mevzuata tabi bölüğünüzü kalkın da siz idare edin.
Sonuç olarak, bu
kargaşayı, bu karmaşayı sona erdirmek, önünü,
arkasını düşünmeden, mevcut yapının sorunları
giderilmeden yeni uygulamalarla sorun ve kargaşayı daha da
arttırmak yerine Türk Silahlı Kuvvetlerinin personel yapısı
yeni baştan, kapsamlı ve akıllı bir çalışmayla
yeniden düzenlenmeli ve mutlaka sadeleştirilmelidir.
Bakanlar Kurulunun görevi,
Türk Silahlı Kuvvetlerini savaşa hazırlamaktır, yoksa garip
özentiler ve siyasi rant hesaplarıyla Türk Silahlı Kuvvetlerinin
yapısını, dokusunu bozmak, karmakarışık etmek
değildir.
Sözleşmeli erbaş ve
er uygulaması, 3369 sayılı Yasayla başlatılan uzman
erbaş uygulamasının bir benzeridir. Yani Amerika yeniden
keşfedilmektedir. Uzman erbaş uygulaması da 1986 yılından
itibaren başladığında, şimdiki sözleşmeli erbaş
ve er konusunda olduğu gibi, kısa süreli bir uygulama olarak
planlanmıştı. Ardından, sözleşme süreleri giderek
uzatılmaya başlandı. Ardından, emeklilik hakkı
tanınıncaya kadar iş haklı olarak gitti ve
başlangıçta düşünülmeyen konular daha sonra sorunlar olarak,
sorunlar yumağı hâline gelerek hem iktidarın hem de
Parlamentonun karşısına dikildi.
Şimdi soruyorum: Bu
süreçten hiç ders alınmadı mı? Onların hangi sorunlarla
karşılaştığı, aradan yirmi beş yıl
geçtiği hâlde onlarca sorunlarının henüz halledilemediği
unutuldu mu ki sözleşmeli askerlik konusu ona bir benzer olarak,
şimdi tekrar yeni baştan getiriliyor!
Uzman erbaşların en
büyük sorunları, kırk beş yaşına geldiklerinde
sözleşmelerinin feshedilip çoluk çocuk sosyal güvencesiz sokağa
atılmalarıydı. Bu konuda Milliyetçi Hareket Partisi olarak
yıllarca mücadele ettik. Sonunda, 19 Haziran 2010da bu sorun Mecliste,
tüm partilerin katılımıyla güya halledildi. Neden güya
diyorum? Bir kanun ne zaman yürürlüğe girer? Genelde, teamül olarak,
yayımlandığı tarihte. Peki, uzman erbaşların
emeklilik konusu için 19 Haziran 2010daki tarih yerine neden 1 Ağustos
tarihi esas alınıyor? Hadi Hazırlık yapılacak.
dendi, ses çıkartmadık. Ardından, 1 Ağustostan itibaren,
kırk beş yaşını dolduran uzman erbaşlar
müracaatlara başladılar emeklilik hakkını doldurmak için.
Cevap yok yahut da verilen cevaplar şöyle: Henüz çalışmalar
tamamlanamadı, yönetmelik çıkartılamadı. Bugün git
yarın gel veya yarın bir daha ara. Ardından, Kasım 2010
ortalarında güya uygulama başlatıldı, görev yerleri taksim
edildi, bu uzmanlar emeklilik hakkı kazanıncaya kadar birtakım
görevlere verildi.
Uzman erbaş terörle
mücadele eder, sınırdan, dağdan gelmiş. Bir
kısmına papyon takılıp garson yapılmaya
çalışıldı, bir kısmından ise tam teşekküllü
hastanelerden sağlam raporu
istendi. Güler misiniz, ağlar mısınız? Adam
yıllardır Hakkârinin dağlarında mücadele ederken
sağlam mı hasta mı, soran yok ya da belirli bir süre
hastalanıp rapor alırsa sözleşmesi feshediliyor ama emeklilik
hakkı için bir büroda görev verilince Sağlam raporu alıp öyle
gel. deniyor. Daha önce de sormuştum, bu yiğit Anadolu
çocuklarıyla alıp veremediğiniz nedir?
Uzman erbaşın
ağır hasta olmaya hakkı yok, ailesine lojman yok, yirmi yıl
hizmet veriyor sabit ücretle, derecesi kademesi yok. En az iki yıl görev
yapanlara kendi istekleriyle ayrılırlarsa kamu kurum ve
kuruluşlarında görev alma imkânı güya tanınmış.
28 Temmuz 2009 tarihli Resmî Gazeteyle yürürlüğe giren Kamu Personeli
Genel Tebliğine göre ayrılanlara kamu kuruluşlarında görev
verilecek ama Devlet Personel Başkanlığı, devlet içinde
devlet, onlara göre böyle bir hak yok. Daha bir sürü sorun, hepsi biliniyor ama
tedbir yok. Oyalama, duymazdan gelme ya da İnşallah seçimden sonra
masalları.
Şimdi sormazlar mı,
siz uzman erbaşların hemen hiçbir önemli sorununu yirmi beş
yıldır halletmeden, onun bir benzeri olan sözleşmeli er ve
erbaş uygulamasına nasıl başlıyorsunuz, onların
umutlarıyla neden oynayıp seçim yatırımı
yapıyorsunuz, diye? Benzer sorunlara karşı hangi öngörünüz var?
Diğer bir konu:
Miktarları 60 bine ulaşmış uzman erbaşların
uygulamada ortada duran ve ciddi çözüm bekleyen sorunlarının
benzerlerinin sözleşmeli erbaş ve er uygulamasında tekrar
karşımıza geleceğini bilmek için müneccim olmaya da gerek yok.
Daha önce belirttiğim
gibi, Milliyetçi Hareket Partisi olarak, Türk Silahlı Kuvvetlerinin ana
yapısı ile fazla oynanmadan belirli görevlerin
profesyonelleşmesine, yeni istihdam imkânları yaratılmasına
karşı değiliz ancak geçmişten ve tecrübelerden ders
alınmadan yeni sorun alanları yaratılmasına, Türk
Silahlı Kuvvetlerinin zaten yeterince insicamı bozulmuş personel
yapısının daha da bozulmasına karşıyız.
Bu arada, statüleri
farklı olmakla birlikte uzman jandarma konusuna da değinmek
istiyorum. Yaklaşık 25 bin mevcudu olan uzman jandarmalar uzman
erbaş ve sözleşmeli erbaş ve erlerden farklı olarak devlet
memurları, ama lise ve dengi okul mezunu olarak işe
alınıyorlar, ortaokul mezunu gibi ücret alıyorlar ve öylece de
emekli ediliyorlar. Defalarca gündeme getirdik, yasa teklifi verdik.
Yanlışlığı herkes kabul ediyor ama sıra çözüme
geldiği zaman, yok. Üstelik, bu çocukların bırakın lise
mezunluğunu, büyük çoğunluğu yüksek tahsil yapmış
durumda ama hâlâ ortaokul mezunu gibi işleme tabiler. Hiçbir meslek grubu
için, her türlü eşitlik ve vicdan duygusuna aykırı, uzman
jandarmada olduğu gibi, başka bir örnek de Türkiye Cumhuriyetinde
mevcut değil. Lise mezunu olarak işe alıyorsunuz, ortaokul
mezunu gibi ücret verip emekli ediyorsunuz, böyle bir adaletsizlik başka
hiçbir meslek grubunda yok. Artık, biz söylemekten utanmaya
başladık, herhâlde birileri üzerlerine düşeni alıyor.
Diğer taraftan, subay ve
astsubayların askerî eğitimde geçen süreleri emeklilik hesabına
dâhil ediliyor ama uzman jandarmalar da devlet memuru, birlikte görev
yapıyorlar fakat onların eğitim süreleri emeklilikten
sayılmıyor. Yıllardır bilinen bu sorunlar ortadayken,
çözümsüz beklerken yeni uygulamanın yaratacağı sorunları
bir başka örnek olarak yüce Meclisin takdirlerine sunuyorum.
Yeni istihdam edilecek
sözleşmeli erbaş ve erlerin daha çok terörle mücadele ve
sınır birliklerinde istihdam edileceği
anlaşılıyor, buna da karşı değiliz ancak
İçişleri Bakanının ortaya attığı ve Avrupa
Birliği müktesebatının yani 24üncü faslın
açılmasını bahane olarak gösterdiği bir sınır ve
sahil güvenlik yapılanması konusundaki proje kafamızı
kurcalıyor. Bunun adı sınır ve sahilleri Türk Silahlı
Kuvvetlerinden yani Mehmetçikten arındırma planıdır.
Talimat güya Avrupa Birliği kaynaklı. Bu konuyu basına
yansıdığı şekilde kimse aklına getirmesin,
sınır ve sahil güvenliği cumhuriyetin kuruluşundan bu yana
Mehmetçike ve deniz kuvvetlerinin leventlerine aittir. İçişleri
Bakanı, ihanet açılımında olduğu gibi bu konudaki
garabet çalışmayı da Polis Akademisinden başlatmıştır.
Kafasının arkasında İranda gördüğü devrim
muhafızları ile İran sınırındaki herhâlde
pastarlar var anlaşılan Türk sınır ve sahilleri İran
ve Suriye özentisi ve güya Avrupa Birliği bahaneli saçma kuruluşlara
emanet edilemeyecek kadar bizler için kıymetlidir. Sınır ve
sahiller bu milletin namusudur, hudut millî şeref ve namusun
korunduğu yerdir, Avrupa Birliği özentisi, garabet
kuruluşların yetkisi ve sorumluluğu, haddi ve hukuku hiç
değildir.
Sayın Başbakan daha
birkaç gün önce Avrupa Birliğinin ikiyüzlülüğüne karşı
çıkarken, onun İçişleri Bakanının bir fasıl
açılması bahanesiyle hudut ve sahillerimizin güvenliğine Avrupa
Birliğini bulaştırmaya kalkması en hafifinden abesle
iştigaldir, cehalettir ya da kafasının altındaki garip ve
tehlikeli senaryolardır. Evet, İçişleri Bakanının
ağzına yüzüne bulaştırdığı terörle müzakere
ve açılımla yangın yerine dönen kentlerimizde isyan
provaları yapan gösterilerle uğraşsın, linç edilen
şerefli Türk polisiyle uğraşsın, kendi işini
beceremezken sınır ve sahillere bulaşmaya kalkmasın.
Eğer gündeme getirilen sözleşmeli erbaş ve er
uygulamasını ileride İçişleri Bakanının
kafasındaki sınır güvenliği birimlerine transfer etme
niyeti varsa hemen vazgeçin ve Sayın Bakan, siz de Millî Savunma
Bakanı olarak sınır ve sahillerin Mehmetçikten başka,
leventlerden başka garip, zırva kuruluşlara emanet
edilemeyeceğini lütfen birilerine söyleyin. Türk sınırları
kanla çizilmiştir, bizim yeniden çizilecek ve Avrupa Birliği tavsiyesine
emanet edilecek sınırımız yoktur.
Tasarıdaki ikinci konuya
geçiyorum. Getirilen yasa tasarısının dördüncü bölüm madde
10daki bir fıkrasında astsubay üst karargâh hizmeti kursunu bitiren
astsubaylarımıza bir yıl kıdem verilmesi öngörülmektedir.
Buna katılıyoruz ancak sürekli olarak, şu kursu bitirene, şu
tahsili yapanlara birtakım ilave haklar tanınması doğru bir
düşünce tarzı değildir. Atatürkün tarifiyle mektebi asli
kıtadır yani bir orduda asıl mektep kıta görevleridir. Bu
nedenle karargâh görevleri değil, kıta hizmetinde başarılar
taltif edilmeli, takdir edilmeli, terfi, derece ve kademe almada öncelik
almalıdır.
Bu arada, Türk Silahlı
Kuvvetlerinin mağdur kesimi olan şerefli astsubay camiası için
-emeklileri dâhil- yıllardır AKP İktidarınca sürekli söz
verilip de yerine getirilmeyen hususları tekrar
hatırlatırım. Şerefli astsubay camiasının
sorunlarını Milliyetçi Hareket Partisi olarak tam dört
yıldır dile getiriyoruz. Komisyon ve Meclis konuşmaları,
soru önergeleri, kanun teklifleri verdik. Son olarak 9 Şubat 2011de
astsubaylarımızın sorunları için Meclis
araştırması açılmasını teklif ettik.
Sorunlarının önem ve aciliyetini dile getirdik ama onları sekiz
yıldır oyalayan, her seferinde İnşallah seçimden sonra.
diye istismar eden AKPnin oylarıyla bu önergemiz reddedildi.
İnşallah bu seçim öncesinde benzer vaatlerle kimse
astsubaylarımızın karşısına çıkmaz,
TEMADlara ziyarete gitmez. Derece, kademe ilerlemesinden emekli
maaşlarına, seyyanen zamma kadar hep oyalandılar, hep
kandırıldılar. Onlar için iyileştirme yaptık. diye
gece elbisesi yani
(x) verilmesinin
yazılması ise muvazzafıyla, emeklisiyle tüm astsubay
camiası acı acı güldüler. İki haftadır
aralarındaydım, kızgınlık, küskünlük ve öfkelerini
iktidar partisine iletmeyi bir borç biliyorum.
Gelen tasarının son
konusu ise Yüksek Askerî Şûranın kararlarıyla Türk Silahlı
Kuvvetleriyle ilişiği kesilenlere veya kanuni mirasçılarına
emeklilik hakkı tanınmasıdır. İnsani nedenlerle bu
desteklenir, hatta kapsamı 12 Mart mağdurlarına ve 12 Eylül 1980
sonrasına kadar genişletilebilir; buna da karşı değiliz,
destekliyoruz. Ancak bu konuda yapılan müracaatlarda ileride kapsamın
aşırı genişletilerek terör gibi, yüz
kızartıcı gibi hususların dâhil edilebileceği
konusunda endişeliyiz.
Sözlerime burada son verir,
yüce Meclise saygılar sunarım. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ediyorum Sayın Sipahi.
Tasarının tümü
üzerinde AK PARTİ Grubu adına söz isteyen Eyüp Fatsa, Ordu
milletvekili. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Buyurun Sayın Fatsa.
AK PARTİ GRUBU ADINA
EYÜP FATSA (Ordu) Sayın Başkan, değerli milletvekili
arkadaşlarım; görüşülmekte olan 633 sıra sayılı
Sözleşmeli Erbaş ve Er Kanunu Tasarısı ile Türk
Silahlı Kuvvetleri Personel Kanununda Değişiklik Yapan Kanun
Tasarısının tümü üzerinde grubumuz adına söz
almış bulunuyorum. Bu vesileyle Başkanlık Divanı ve
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar,
görüşülmekte olan tasarıda öncelikli olarak sözleşmeli
erbaş ve erlerle ilgili hususu sizlerle beraber konuşmak istiyorum.
Bilindiği gibi, 1984 tarihinden itibaren Türk Silahlı Kuvvetlerine
sözleşmeli profesyonel personel alınmaya
başlanmıştır. Bu süre içerisinde de önemli ölçüde personel
alınmış, istihdam edilmiş, hizmetlerinden
faydalanılmış, ayrıca da zamanı gelenler de, isteyen,
emekliliğini tamamlayanlar emekli olmuş, emekliliğini
tamamlamayanlar da müktesep hak elde ettikleri için başka kamu kurum ve
kuruluşlarında da görev yapma, başka kamu kurum ve
kuruluşlarına da geçiş yapma imkânı kendilerine
sağlanmıştır.
Önümüzdeki beş yıl
için toplam 50 bin sözleşmeli er ve erbaş alımı hedeflenmektedir.
Bu süre içerisinde, sözleşmeli er ve erbaşların hangi
şartlarda ve hangi statüde alınacağı, hangi şartlarda
görev yapacağı veya ne zaman görevinin
sonlandırılacağı kanun tasarısının genel
gerekçesinde uzun uzun anlatılmaktadır ama ben, hafızalarda
kalması ve dinleyenlerin de, takip edenlerin de sağlıklı
bilgi edinebilmeleri için veya en azından, bundan faydalanmak isteyen
arkadaşlarımızın, vatandaşlarımızın,
gençlerimizin sağlıklı bilgi edinebilmeleri için kısaca
bunları ana hatlarıyla ifade etmek istiyorum. Ayrıca, bundan
sonra da özellikle sözleşmeli er, erbaşla alakalı yapılan
eleştirilere de kısaca cevap vermek istiyorum.
Hazırlanan
tasarıyla -silahlı kuvvetlerin- Genelkurmay
Başkanlığınca lüzum görülen erbaş ve er
kadrolarında istihdam edilecek sözleşmeli erbaş ve erlerin
temini, yetiştirilmeleri, hizmet şartları, hak ve
yükümlülükleriyle ilgili usul ve esaslar düzenlenmektedir.
Sözleşmeli erbaş ve
erlerin kaynakları: En az ilköğretim mezunu olanlardan, askerlik
hizmetlerini erbaş ve er olarak tamamlamış ve terhislerinin
üzerinden üç yıldan fazla süre geçmemiş ve düzeltilmemiş nüfus
kaydına göre yirmi altı yaşından gün almamış
olanlardan temin edilecektir.
Sözleşmeli er
adayları öncelikle ön sözleşme yapılmak suretiyle askerî
eğitime alınacaklardır, eğitimi başarıyla
tamamlayanlara en az üç yıllık sözleşme yapma imkânı
verilmektedir. Müteakip sözleşmeler, bir yıldan az, üç yıldan
fazla olmamak şartıyla, azami yirmi dokuz yaşının
bitirildiği yılın aralık ayı sonuna kadar
uzatılabilecektir.
Erbaş ve erler için
belirlenmiş olan kadro görev yerlerinde istihdam edilecek sözleşmeli
erbaş ve erler 211 sayılı Türk Silahlı Kuvvetleri İç
Hizmet Kanununda erbaş ve erler için öngörülen görevleri
yapacaklardır. Sözleşmeli erbaş ve erler kışlada iskân
edilecek, her türlü ihtiyaçları devlet tarafından
karşılanacaktır. Aynı birlik ve bölgede görev yapacak
sözleşmeli erbaş ve erler, sağlık durumu ve birliğin
yer değiştirmesi hâlleri hariç atama görmeyeceklerdir.
Sözleşmeli erlikte en az iki yılını tamamlayanlar kadro
görev yerleri uygunsa liyakat durumu da dikkate alınarak sözleşmeli
onbaşılığa, sözleşmeli onbaşılıktan en
az iki yılını tamamlayanlar da sözleşmeli
çavuşluğa yükseltilecektir. Sözleşmeli erbaş ve erlere otuz
gün kanuni, on beş gün mazeret olmak üzere kırk beş gün izin
verilecektir. Sözleşmeli erbaş ve erler ile bakmakla yükümlü
olduğu kişilere 5510 sayılı Kanun uyarınca
sağlık güvencesi sağlanacaktır. Sözleşmeli er
adayları kendilerine ön sözleşme yapılmasıyla birlikte
ücrete hak kazanacak olup 5510 sayılı Kanun uyarınca
sigortalı sayılacaklardır. Başlangıç
maaşları asgari ücret brüt tutarının 1,90 katı yani
1.301 TL olacaktır. Ön sözleşme döneminde başlangıç
maaşının üçte 2si oranında da ücret alacaklardır
diyor.
Değerli arkadaşlar,
burada parti grupları adına konuşan
arkadaşlarımız özellikle sözleşmeli erlerle alakalı,
er ve erbaşlarla alakalı birtakım ifade ve ithamlarda bulundular.
Doğrusunu isterseniz bu itham ve ifadeleri Türk Silahlı Kuvvetlerinin
hangi kademesinde görev yapıyor olursa olsun -er olur, erbaş olur,
uzman olur veya astsubay, subay, yüksek rütbeli general olur- hiçbir mensubuna
karşı ifade edebilmemiz, en azından bu kurumda görev yapan
insanlara karşı bir haksızlık, bir
saygısızlıktır.
Bir sözcü şöyle dedi:
926 sayılı Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanunu bu
uygulamalarla bozulmaktadır, istismar edilmektedir, askerin
hiyerarşisi bozulmaktadır, askerî personel yasası sık
sık değiştirilmek suretiyle
KAMİL ERDAL
SİPAHİ (İzmir) Hiç öyle bir şey söylemedim.
EYÜP FATSA (Devamla)
Hayır, siz de
KAMİL ERDAL
SİPAHİ (İzmir) Sadece kargaşa dedim.
EYÜP FATSA (Devamla)
Kargaşa meydana getirir. diye ifade edildi, düzeltiyorum, öyle
dediğinizi kabul ediyorum. Sonuç itibarıyla, kaos ve kargaşa
aslında bir yerde aynı manaya gelir.
Değerli arkadaşlar,
yani siyasi irade oturuyor bir yerde, şöyle mi
yaptığını zannediyorsunuz: Biz Türk Silahlı
Kuvvetlerinde şöyle bir uygulama yapalım. Şöyle personel
alalım. Personel Kanununda şu şu değişiklikleri
yapalım. diye böyle bir karar aldığını mı
düşünüyorsunuz? Bakın, Türk Silahlı Kuvvetlerinin bu konularla
ilgili bütün yetkilileri de, sorumluları da buradadır, rütbeli
askerler de buradadır. Türk Silahlı Kuvvetlerinin ve Savunma
Bakanlığımızın her kademesinde görüşülerek,
tartışılarak, istişare edilerek ve birlikte bir mutabakata
varılarak buraya, Türkiye Büyük Millet Meclisinin gündemine
getirilmektedir. Aksi takdirde, siyasi irade, AK PARTİ Hükûmeti Türk
Silahlı Kuvvetlerinin personel yapısında birtakım keyfî
uygulamalar yapıyor, gibi iddiaları ve ithamları kabul etmek
mümkün değildir. Bu ithamlar en hafifiyle, biraz önce de söylediğim
gibi, burada onuruyla, şerefiyle görev yapan insanlara karşı da
bir haksızlıktır, bir saygısızlıktır diye
düşünüyorum.
Yine sözleşmeli er ve
erbaşları, personeli lejyoner olarak ifade edenler oldu. Bizim
bildiğimiz kadarıyla, lejyonerler başka uluslardan
kiralanmış, ücretli olarak silahlı kuvvetler bünyesine dâhil
edilmiş insanlardır, unsurlardır. Dolayısıyla, Türk
Silahlı Kuvvetlerinde sözleşmeli olarak da görev yapan er,
erbaş, statüsü ne olursa olsun hepsi bu milletin şerefli ve onurlu
bir mensubudur. Dolayısıyla, başka ülkelerden ithal
edilmiş, başka ülkelerde birtakım operasyonlar için
kullanılan lejyonerler için ifade edilen isim ve yaklaşımlar,
doğrusunu isterseniz, kabul edilebilir bir yaklaşım
değildir. Türk Silahlı Kuvvetlerinde lejyoner yoktur,
olmamıştır, hiçbir zaman da olmayacaktır. Türk Silahlı
Kuvvetleri, bünyesindeki bütün mensuplarıyla beraber bu ülkenin, bu
ulusun, bu milletin ihtiyaç duyduğu bütün hizmetleri ve faaliyetleri
yapabilecek güçte ve yetkidedir.
Yine, Afganistandaki,
Iraktaki, Lübnandaki birtakım paralı unsurlarla sözleşmeli
personelin mukayese ediliyor olması da doğrusunu isterseniz, çok
şık olmamıştır. Bunu da kabul etmemiz mümkün
değildir biraz önce söylediğim gerekçelerle. Bunların çok fazla
ayrıntılarına da girmek istemiyorum.
Değerli arkadaşlar,
şu yaklaşım da doğru değildir: Bir
arkadaşımız dedi ki: Elbette ki biz buna inanıyoruz,
ordusuna bizim kadar samimiyetle, içtenlikle sevgi duyan, saygı duyan,
kendi bağrından yetiştirdiği Türk Silahlı
Kuvvetlerinin bütün mensuplarıyla, bütün hizmetlerinden, başarılı
hizmetlerinden gurur duyan milletimiz, eğer bu söz konusu asker
sözleşmeli olursa ve -ülkenin, Sayın Kaplan Şırnak diye
ifade etti- oraya sözleşmeli statüyle gelirse biz buna iyi gözle
bakmayız. En hafif ifadesiyle söylüyorum, doğrusunu isterseniz, bu,
Türkiye Büyük Millet Meclisi çatısı altında milletvekilliği
sorumluluğu taşıyan bir milletvekiline yakışmayan bir
ifadedir diye düşünüyorum. Yani Türk Silahlı Kuvvetlerinin bünyesinde
sadece er ve erbaş yok, uzmanından astsubayına, subayına,
yüksek rütbeli generallerine kadar ki bunlar, Türk Silahlı Kuvvetleri
bünyesindeki profesyonel askerlerdir aynı zamanda, profesyonel askerlerdir
yani sadece bu anlayışın uzman er, erbaşlarla ilgili
değil, anladığım kadarıyla, biraz böyle,
ajandalarında veya kafalarının arkasında öyle bir
anlayış olduğunu hissettim veya en azından öyle
anladım, bu yaklaşım doğru değildir. Yani sonuç
itibarıyla, astsubaylarımız da subaylarımız da
ordumuzun yüksek rütbeli mensupları da ülkemizin doğusunda da
batısında da güneyinde de kuzeyinde de her tarafında hizmet
ediyorlar. Dolayısıyla, bunun sözleşmeli olmuş olması,
ona karşı bir ön yargıyla, art niyetle, yanlış bir
yaklaşımla algılanmasına sebebiyet vermemelidir, sebep de
teşkil etmemelidir. Bu yaklaşımı da çok yanlış
bulduğumu ifade etmek istiyorum.
Değerli arkadaşlar,
bu yasanın ikinci bölümünde de Yüksek Askerî Şûra kararlarıyla
Türk Silahlı Kuvvetlerinden ilişiği kesilmiş personelle
alakalı bir düzenleme vardır. Bu düzenleme aslında, Anayasada
yapılan, Anayasanın 125inci maddesinde yapılan
değişikliğe uygun olarak bir uyum yasasıdır.
Biliyorsunuz, Anayasanın 125inci maddesinin ikinci fıkrasında,
yapılan referandumla bir değişiklik yaptık. Bundan
faydalanan subay ve astsubaylar, Askerî Yüksek İdare Mahkemesine
başvurdular, Anayasanın ilgili amir hükmünün ortadan
kalktığını, dolayısıyla kendilerine
haklarının iadesiyle alakalı müracaatta bulundular. Askerî
Yüksek İdare Mahkemesinin vermiş olduğu karar doğrultusunda
Bununla ilgili mutlaka bir yasal düzenleme yapılması gerekir.
ifadesine istinaden de şimdi burada bir düzenlemeyi hep beraber
yapıyoruz. Bu düzenlemeyle ilgili de Yüksek Askerî Şûra
kararlarıyla Türk Silahlı Kuvvetlerinden ilişiği
kesilmiş yaklaşık 1.600 personele yeniden yargı önünde
haklarını arama imkânı veya hak elde etme imkânı
verilmektedir. Biraz sonra, zaman kalırsa, bunun
ayrıntılarını, hangi usullerle ve hangi prosedürle bu
işlem takip edilecek ve nasıl faydalanacak, bunu ifade etmek,
anlatmak istiyorum.
Ancak, Sayın Rasim
Çakır Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına konuşan Edirne
Milletvekilimiz -burada, bizi de izliyor- haklı olarak şunu söyledi,
dedi ki: Yüksek Askerî Şûra kararlarıyla özellikle 1984ten sonra
hak mahrumiyetine uğramış olanlarla alakalı yapılan
yasal düzenlemeyi saygıyla karşılıyoruz. Elbette ki bu
arkadaşlarımız da haklarını elde etmelidir ancak,
sadece bunlarla sınırlı değil, Türk Silahlı
Kuvvetlerinden farklı gerekçelerle ve farklı tarihlerde
ilişiği kesilmiş silahlı kuvvetler personelleri var. Bunlar
da mutlaka bu yasal düzenlemenin içerisinde olmalıydı. Bizim de böyle
bir teklifimiz vardı. diye de ifade etti.
Bundan önce üç zaman
diliminde aynı uygulamaya tabi olmuş Türk Silahlı Kuvvetleri
personeli vardır. Bunlardan bir tanesi 60 ihtilalinde bu tür bir
uygulamaya maruz kalmış ve Türk Silahlı Kuvvetlerinden
ilişiği kesilmiş Türk Silahlı Kuvvetleri personeliyle
ilgili yasal düzenleme yapılmış, EMİNSUlar diye veya
Türkçesi, daha açılımıyla emekli subaylar diye bilinen bir
düzenleme yapılmış ve onlara hakları iade edilmiştir.
Hatta onunla ilgili birden çok düzenleme yapıldığı
noktasında da bilgiler var elimizde. Bir diğeri de 12 Mart 1971de
Türk Silahlı Kuvvetlerinden ilişiği kesilen personelle
alakalı da burada bir yasal düzenleme yapılmalıydı ve yine,
12 Eylül 1980den sonra Türk Silahlı Kuvvetlerinden ilişiği
kesilmiş personelle alakalı da bir yasal düzenleme
yapılmalıydı diye ifade etti.
Doğrusunu isterseniz,
buna katılmamak mümkün değildir. Bu şu manaya gelmiyor tabii:
Türk Silahlı Kuvvetlerinden ilişiği kesilmiş olan bütün
personel, ara dönemlerde veya demokrasinin sıkıntı
yaşadığı, askıya alındığı
dönemlerde
Sadece o gerekçelerle ilişiği kesilmiş subaylar
değil, farklı gerekçelerle de elbette ki burada ilişiği
kesilmiş subaylar ve astsubaylar vardır, yani içlerinde Yüksek Askerî
Şûra kararlarıyla da ordudan ilişiği kesilmiş, belki
talep ettiği hakları işlediği suç ve sorumluluk
gerekçesiyle elde edemeyecek subay ve astsubaylar da vardır ve bunlar
mutlaka tasnif edilecek, sınıflandırılacaktır.
Bununla ilgili de,
doğrusunu isterseniz, Sayın Çakır -ben kamuoyunun da bilmesi
adına söylüyorum- gerek Millî Savunma Bakanlığında oradaki
uzman ve konuya duyarlı sorumlular tarafından yapılan
çalışmalar gerekse parti grubumuz ve Başbakanlık
Müsteşarlığı nezdinde yapılan çalışmalar oldu
ve bu çalışmalar da devam ediyor ancak -belki kabul edilir,
reddedilir ama- gerek sayısal değerlendirmelerin yapılması
için gerekse her birisinin hangi gerekçelerle ilişiğinin
kesildiğiyle alakalı doğru ve sağlıklı bilgiler
elde edilemediği için bu yasa içerisinde değerlendirme zorluğu
olduğu kanaatine varıldı. Ama çalışmalar devam ediyor.
RASİM ÇAKIR (Edirne)
İnanmadığın şeyi söyleme.
EYÜP FATSA (Devamla)
Sayın Çakır, siz o dönemi yaşayan birisiniz, elbette ki
inanacaksınız.
RASİM ÇAKIR (Edirne)
İnanmadığın şeyi söyleme, inanıyorsan söyle.
EYÜP FATSA (Devamla) Siz bu
çalışmalara da bilginizle, sizde olan tecrübelerle elbette ki destek
de vereceksiniz, yardımcı da olacaksınız. Ben
inanıyorum ki yine -belki bu 23üncü Dönemde olmaz ama- mutlaka yeni
şekillenecek Parlamentoda da
RASİM ÇAKIR (Edirne)
Niye şimdi olmasın? Şimdi niye olmasın?
K. KEMAL ANADOL (İzmir)
Niye şimdi değil?
EYÜP FATSA (Devamla)
Özellikle 12 Mart ve 12 Eylülde değişik gerekçelerle Türk
Silahlı Kuvvetleriyle ilişiği kesilmiş personelle
alakalı da bir yasal düzenleme yapılacağını ve bununla
ilgili de ciddi bir çalışmanın Başbakanlık
Müsteşarlığı nezdinde devam ettiğini ifade etmek
OKTAY VURAL (İzmir)
Yok öyle bir şey.
KADİR URAL (Mersin)
Sayın Fatsa, niye şimdi değil?
EYÜP FATSA (Devamla) Tabii,
buna inanırsınız inanmazsınız yani bu tamamen size
ait. Ben şahit olduğum, tanığı olduğum, bilgi
sahibi olduğum bir konuyu sizinle ve kamuoyuyla beraber paylaşmak
istedim.
OKTAY VURAL (İzmir)
Doğrusunu söyleyin mertçe!
EYÜP FATSA (Devamla)
Değerli arkadaşlar, Yüksek Askerî Şûra kararlarıyla Türk
Silahlı Kuvvetlerinden ilişiği kesilen subay ve astsubaylarla
ilgili, kendi dönemleriyle alakalı yani birlikte okuldan mezun olduğu,
harp okulundan ve astsubay okulundan mezun olduğu dönemdeki
arkadaşları, bugün -kısaca söylüyorum- hangi statüde ve haklarda
görev yapıyor veya emekli olmuşsa aynı hak ve görevler belki
tekrar göreve dönme imkânı şeklinde değil ama
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
EYÜP FATSA (Devamla)
Bitiriyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN Teşekkür
ediyorum Sayın Fatsa.
Bunun biliyorsunuz
istisnası yok, sadece Dünya Kadınlar Günü nedeniyle
hanımefendilere uyguladık.
Teşekkür ediyorum.
EYÜP FATSA (Devamla) Ben
teşekkür ediyor, hayırlı olmasını diliyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, birleşime beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati : 19.09
YEDİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 19.11
BAŞKAN: Başkan Vekili Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER: Harun TÜFEKCİ (Konya), Yaşar TÜZÜN (Bilecik)
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 74üncü Birleşiminin
Yedinci Oturumunu açıyorum.
633 sıra
sayılı Tasarının görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
Gündemin 3üncü
sırasında yer alan, Taşınır Donanım Üzerindeki
Uluslararası Teminatlar Hakkında Sözleşme ve Bu Sözleşmeye
İlişkin Hava Aracı Donanımına Özgü Konulara Dair
Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısı ile Dışişleri Komisyonu Raporunun
görüşmelerine başlıyoruz.
3.- Taşınır Donanım Üzerindeki Uluslararası
Teminatlar Hakkında Sözleşme ve Bu Sözleşmeye İlişkin
Hava Aracı Donanımına Özgü Konulara Dair Protokolün
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
ile Dışişleri Komisyonu Raporu (1/904)) (S. Sayısı:
622)
BAŞKAN Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
Gündemin 4üncü
sırasına alınan Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ve Kuveyt Devleti
Hükümeti Arasında Sürdürülebilir Kalkınma İçin Doğal
Kaynakların ve Çevrenin Korunması Alanında
İşbirliği Mutabakat Zaptının Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ile Çevre ve
Dışişleri Komisyonu Raporlarının görüşmelerine
başlıyoruz.
4.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ve Kuveyt Devleti Hükümeti
Arasında Sürdürülebilir Kalkınma İçin Doğal
Kaynakların ve Çevrenin Korunması Alanında
İşbirliği Mutabakat Zaptının Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ile Çevre ve
Dışişleri Komisyonları Raporları (1/927) (S. Sayısı:
652)
BAŞKAN Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
Komisyonların bundan
sonra da bulunamayacağı anlaşıldığından,
alınan karar gereğince, kanun tasarı ve teklifleri ile
komisyonlardan gelen diğer işleri sırasıyla görüşmek
için 9 Mart 2011 Çarşamba günü saat 14.00te toplanmak üzere
birleşimi kapatıyorum.
Kapanma Saati: 19.13