DÖNEM: 23 YASAMA
YILI: 5
TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET
MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
CİLT
: 97
80inci Birleşim
22 Mart 2011 Salı
(Bu Tutanak
Dergisinde yer alan ve kâtip üyeler tarafından okunmuş bulunan her
tür belge ile konuşmacılar tarafından ifade edilmiş ve tırnak
içinde belirtilmiş alıntı sözler aslına uygun olarak
yazılmıştır.)
İ Ç İ N D E K İ L E R
I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II .- GELEN KÂĞITLAR
III.
- YOKLAMALAR
IV.
- ÖLÜM, SAYGI DURUŞU VE TAZİYELER
1.-
Elâzığ Milletvekili Hamza Yanılmazın vefatı nedeniyle
saygı duruşu
2.- Oturum
Başkanı TBMM Başkan Vekili Nevzat Pakdilin, Elâzığ
Milletvekili Hamza Yanılmazın vefatı nedeniyle Allahtan
rahmet, ailesine, AK PARTİ camiasına ve yakınlarına
başsağlığı dilediğine ilişkin
konuşması
3.- Yozgat Milletvekili
Bekir Bozdağın, Elâzığ Milletvekili Hamza
Yanılmazın vefatı nedeniyle Allahtan rahmet, ailesine, AK
PARTİ camiasına ve yakınlarına
başsağlığı dilediğine ilişkin
konuşması
4.- Mersin
Milletvekili Mehmet Şandırın, Elâzığ Milletvekili
Hamza Yanılmazın vefatı nedeniyle Allahtan rahmet, ailesine,
AK PARTİ camiasına ve yakınlarına
başsağlığı dilediğine ilişkin
konuşması
5.- Trabzon
Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebinin, Elâzığ Milletvekili Hamza
Yanılmazın vefatı nedeniyle Allahtan rahmet, ailesine, AK
PARTİ camiasına ve yakınlarına
başsağlığı dilediğine ilişkin
konuşması
6.-
Şırnak Milletvekili Hasip Kaplanın, Elâzığ
Milletvekili Hamza Yanılmazın vefatı nedeniyle Allahtan
rahmet, ailesine, AK PARTİ camiasına ve yakınlarına
başsağlığı dilediğine ilişkin
konuşması
V.-
GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin Gündem Dışı
Konuşmaları
1.- Siirt
Milletvekili Afif Demirkıranın, 22 Mart Dünya Su Gününe
ilişkin gündem dışı konuşması
2.- Adıyaman
Milletvekili Şevket Kösenin, Nevruz Bayramı ve önemine ilişkin
gündem dışı konuşması
3.-
Kahramanmaraş Milletvekili Mehmet Akif Paksoyun, Kahramanmaraş
ilinin sorunlarına ilişkin gündem dışı
konuşması
VI.-
AÇIKLAMALAR
1.- Tokat
Milletvekili Reşat Doğrunun, Nevruz Bayramı kutlamalarına
ilişkin açıklaması
2.- Adana
Milletvekili Hulusi Güvelin, Nevruz Bayramı kutlamalarına
ilişkin açıklaması
3.-
Şırnak Milletvekili Hasip Kaplanın, Nevruz Bayramı
kutlamalarına ilişkin açıklaması
4.- Muş
Milletvekili Sırrı Sakıkın, Nevruz Bayramı
kutlamalarına ilişkin açıklaması
5.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğütün, Kars ve Ardahanda çiftçilerin Ziraat
Bankasından aldıkları kredilere ilişkin
açıklaması
6.- Burdur
Milletvekili Ramazan Kerim Özkanın, taksi şoförlerinin
sorunlarına ilişkin açıklaması
VII.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Meclis Araştırması Önergeleri
1.- Ankara
Milletvekili Tekin Bingöl ve 26 milletvekilinin, şeker
hastalarının sorunlarının araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/1082)
2.- Niğde
Milletvekili Mümin İnan ve 20 milletvekilinin, Niğde Çiftlik
ilçesinin ekonomik ve sosyal sorunlarının
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/1083)
3.- Niğde
Milletvekili Mümin İnan ve 20 milletvekilinin, Niğde Çamardı
ilçesinin ekonomik ve sosyal sorunlarının
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/1084)
4.- Tokat
Milletvekili Reşat Doğru ve 23 milletvekilinin, iptal edilen kamu
personeli seçme sınavı nedeniyle mağdur olanların
sorunlarının araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/1085)
B) Önergeler
1.- İstanbul
Milletvekili Hasan Macitin; Tarım Kanununun Değiştirilerek
Tarımsal Destekleme ve Müdahale Kurumu Kurulmasına Dair Kanun
Teklifinin (2/513) doğrudan gündeme alınmasına ilişkin
önergesi (4/264)
VIII.-
ÖNERİLER
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri
1.- (10/175) esas
numaralı, Mersinde kurulması planlanan nükleer enerji santrallerinin
çevreye ve turizme olumsuz etkileri hakkındaki Meclis
Araştırması Önergesinin ön görüşmesinin, Genel Kurulun,
22/03/2011 Salı günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin
CHP Grubu önerisi
2.- Gündemdeki
sıralama ile Genel Kurulun çalışma gün ve saatlerinin yeniden
düzenlenmesine; 696 sıra sayılı Kanun
Tasarısının, İç Tüzükün 91inci maddesine göre temel
kanun olarak bölümler hâlinde görüşülmesine ilişkin AK PARTİ
Grubu önerisi
IX.-
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.- Adalet ve
Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri Samsun Milletvekili Suat
Kılıç, Giresun Milletvekili Nurettin Canikli, İstanbul
Milletvekili Ayşe Nur Bahçekapılı, Kayseri Milletvekili Mustafa
Elitaş ve Yozgat Milletvekili Bekir Bozdağ'ın; Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile
Osmaniye Milletvekili Durdu Mehmet Kastal'ın Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Plan ve Bütçe
Komisyonu Raporu (2/875, 2/876) (S. Sayısı: 698)
2.- Anayasa
Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usûlleri Hakkında Kanun
Tasarısı ile Anayasa Komisyonu Raporu (1/993) (S. Sayısı:
696)
X.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- Rize
Milletvekili Bayram Ali Bayramoğlunun, Konya Milletvekili Atilla
Kartın, şahsına sataşması nedeniyle
konuşması
XI.-
YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI
1.-
Kırklareli Milletvekili Tansel Barışın, Burgaz
Rakıyı alan firmanın işten çıkardığı
işçilere ilişkin sorusu ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanı Ömer Dinçerin cevabı (7/16711) Ek cevap
2.- Adana
Milletvekili Yılmaz Tankutun, şeker hastalarının
kullandığı ilaç ve etken maddelerine ve ilaçların
zararlı etkileri konusunda yapılan çalışmalara ilişkin
sorusu ve Sağlık Bakanı Recep Akdağın cevabı
(7/17911)
3.- Bursa
Milletvekili Kemal Demirelin, Bursa-Nilüferde sağlık tesislerinin
yapımına ilişkin sorusu ve Sağlık Bakanı Recep
Akdağın cevabı (7/17913)
4.- İstanbul
Milletvekili Süleyman Yağızın, yeni içki satışı
yönetmeliğine ve Anayasa değişikliğinde konuyla ilgili
düzenlemelere ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı ve
Başbakan Yardımcısı Ali Babacanın cevabı
(7/18152)
5.- İstanbul
Milletvekili Sacid Yıldızın, Kocaeli-Dilovası Beldesindeki
çevre kirliliği ile ilgili kurulan Meclis Araştırması
Komisyonunun önerileri hakkında yapılan çalışmalara
ilişkin sorusu ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Ömer
Dinçerin cevabı (7/18174)
6.- Batman
Milletvekili Ayla Akat Atanın, Batmanda hava kirliliğine
karşı yürütülen çalışmalara ve alınacak önlemlere
ilişkin sorusu ve Çevre ve Orman Bakanı Veysel Eroğlunun
cevabı (7/18176)
7.- Adıyaman
Milletvekili Şevket Kösenin, 2872 sayılı Çevre Kanununa
muhalefet nedeniyle verilen cezalara ilişkin sorusu ve Çevre ve Orman
Bakanı Veysel Eroğlunun cevabı (7/18177)
8.- İzmir
Milletvekili Kamil Erdal Sipahinin, Filyos Projesinin tamamlanamamasına
ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan
Yardımcısı Ali Babacanın cevabı (7/18180)
9.-
Balıkesir Milletvekili Ergün Aydoğanın, SGKnın şeker
ölçüm çubuklarıyla ilgili genelgesine ilişkin Sağlık
Bakanından sorusu ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Ömer
Dinçerin cevabı (7/18204)
10.- Yozgat
Milletvekili Mehmet Ekicinin, iş kollarındaki işçi
sayısı ve sendikaların üye sayısı ile ilgili 2011
yılı Ocak ayı istatistiğine,
Toplu iş
sözleşmesi yapmak üzere yetkilendirilen sendikalara,
İlişkin
soruları ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Ömer
Dinçerin cevabı (7/18232), (7/18368)
11.- Niğde
Milletvekili Mümin İnanın, Konya Ovası Projesine ilişkin
sorusu ve Çevre ve Orman Bakanı Veysel Eroğlunun cevabı
(7/18241)
12.- Kütahya
Milletvekili Alim Işıkın, Emet Bor İşletme
Müdürlüğünün maden ocaklarının çevreye etkilerine ve
Hisarcıkta yapılması planlanan orman kadastrosuna ilişkin
sorusu ve Çevre ve Orman Bakanı Veysel Eroğlunun cevabı
(7/18242)
13.- Bitlis
Milletvekili Mehmet Nezir Karabaşın, HES projelerine ilişkin
sorusu ve Çevre ve Orman Bakanı Veysel Eroğlunun cevabı
(7/18243)
14.- Samsun
Milletvekili Osman Çakırın, Tarım Satış Kooperatiflerinin
kullandığı kredilere ve borçlarının yeniden
yapılandırılmasına ilişkin Başbakandan sorusu ve
Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi Ekerin cevabı
(7/18298)
15.- Kütahya
Milletvekili Alim Işıkın, Dumlupınar
Şehitliğinde ziyaretçilerin ihtiyaçlarına yönelik yeni bir plan
ve proje bulunup bulunmadığına ilişkin sorusu ve Çevre ve
Orman Bakanı Veysel Eroğlunun cevabı (7/18303)
16.-
Kırklareli Milletvekili Turgut Dibekin, Kırklarelinde çevreyi
kirletenlere uygulanan cezalara ilişkin sorusu ve Çevre ve Orman
Bakanı Veysel Eroğlunun cevabı (7/18309)
17.- Adana
Milletvekili Hulusi Güvelin, faaliyet gösteren Kuran kurslarına
ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Faruk Çelikin cevabı (7/18315)
18.- Mersin
Milletvekili Mehmet Şandırın, vergi tahsilat işlemlerine
ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşekin
cevabı (7/18330)
19.- Adana
Milletvekili Hulusi Güvelin, Adanada yapılan vergi incelemelerine
ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşekin
cevabı (7/18332)
20.- Kütahya
Milletvekili Alim Işıkın, zeytinlik alanlarda maden arama
yasağının yönetmelik değişikliği ile
kaldırılacağı iddiasına,
- Adıyaman
Milletvekili Şevket Kösenin, Kırsal Kalkınma
Yatırımlarının Desteklenmesi Programının
uygulamasına,
- Afyonkarahisar
Milletvekili Halil Ünlütepenin, ithal edilen hayvanların
sakatatlarının imha edilmesine dair Bakanlık tebliğine,
İlişkin
soruları ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi Ekerin
cevabı (7/18341), (7/18342), (7/18343)
21.- Bursa
Milletvekili Necati Özensoyun, hijyenik olmayan koşullarda üretilen
ekmeklere ve yapılan denetimlere ilişkin Başbakandan sorusu ve
Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi Ekerin cevabı
(7/18359)
22.- Bursa
Milletvekili Necati Özensoyun, ruhsatsız çalışan ekmek
fırınlarına ilişkin Başbakandan sorusu ve Tarım
ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi Ekerin cevabı (7/18360)
23.- İzmir
Milletvekili Oğuz Oyanın, Manisa-Kütahya-İzmir Bölgesi Çevre
Düzeni Planında yapılan değişikliğe ilişkin
sorusu ve Çevre ve Orman Bakanı Veysel Eroğlunun cevabı
(7/18369)
24.-
Çankırı Milletvekili Ahmet Bukanın, Güldürcek Barajından
verilen içme suyu isale hattına ilişkin sorusu ve Çevre ve Orman
Bakanı Veysel Eroğlunun cevabı (7/18371)
25.-
Çankırı Milletvekili Ahmet Bukanın, Çankırıya
yapılacak yatırımlara ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı
Faruk Çelikin cevabı (7/18416)
26.-
Balıkesir Milletvekili Ergün Aydoğanın, 2002den sonra
Balıkesire yapılan yatırımlara ilişkin
Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı Cevdet Yılmazın
cevabı (7/18425)
27.- Adana
Milletvekili Hulusi Güvelin, Adanadaki Kuran kurslarına,
Osmaniyedeki
Kuran kurslarına,
İlişkin
soruları ve Devlet Bakanı Faruk Çelikin cevabı (7/18475),
(7/18476)
28.- Konya
Milletvekili Mustafa Kalaycının, kan şekeri ölçüm
çubuklarının ödeme yöntemine ilişkin Başbakandan sorusu ve
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Ömer Dinçerin cevabı
(7/18515)
29.- Amasya
Milletvekili Hüseyin Ünsalın, özel hastanelere ve yapılan ödemelere
ilişkin sorusu ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Ömer
Dinçerin cevabı (7/18526)
30.-
Çankırı Milletvekili Ahmet Bukanın, azınlık
vakıflarına iade edilen taşınmazlara ilişkin sorusu ve
Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Bülent
Arınçın cevabı (7/18527)
31.- Samsun
Milletvekili Osman Çakırın, Samsun-Terme Akçaya yeni doğalgaz
çevrim santralleri yapılacağı iddiasına ilişkin sorusu
ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldızın
cevabı (7/18529)
32.- Yozgat
Milletvekili Mehmet Ekicinin, Yozgat-Sarıkayadaki jeotermal
kaynağın TOKİ konutlarında ısıtma amaçlı
kullanılmasına ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar
Bakanı Taner Yıldızın cevabı (7/18531)
33.-
İstanbul Milletvekili Sacid Yıldızın, bir sinema filminin
çoğaltılarak piyasaya sızdırıldığı
iddialarına ilişkin sorusu ve Kültür ve Turizm Bakanı
Ertuğrul Günayın cevabı (7/18540)
34.- İzmir
Milletvekili Oğuz Oyanın, ilaç harcamalarına ve
sağlık kuruluşlarına yapılan ödemelere ilişkin
sorusu ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Ömer Dinçerin
cevabı (7/18555)
35.- Yozgat
Milletvekili Mehmet Ekicinin, Kemerburgazda yaşayan göçmenlerin
kullandıkları tarım arazilerinin orman alanı kabul
edilmesiyle meydana gelen mağduriyete ilişkin sorusu ve
Bayındırlık ve İskân Bakanı Mustafa Demirin
cevabı (7/18566)
36.- Konya
Milletvekili Atilla Kartın, Dr. İsmail Işık Huzurevinde
kalan yaşlılara kötü muamele edildiği iddialarına
ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Selma Aliye Kavafın cevabı
(7/18687)
37.- Konya
Milletvekili Mustafa Kalaycının, Konyadaki bir huzurevi ve
rehabilitasyon merkeziyle ilgili bazı iddialara ilişkin sorusu ve Devlet
Bakanı Selma Aliye Kavafın cevabı (7/18688)
38.-
Iğdır Milletvekili Pervin Buldanın, vefatı
dolayısıyla Devlet töreni düzenlenmeyen TBMM üyelerine ilişkin
sorusu ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkan Vekili Nevzat Pakdilin
cevabı (7/18887)
I.-
GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
TBMM Genel Kurulu
saat 14.03te açılarak yedi oturum yaptı.
Kayseri
Milletvekili Yaşar Karayelin, ülkemizde olası bir depreme
karşı yapılması gerekenler konusundaki gündem
dışı konuşmasına Devlet Bakanı ve Başbakan
Yardımcısı Cemil Çiçek cevap verdi.
Isparta
Milletvekili S. Nevzat Korkmaz, çiftçi ve köylülerin güncel sorunlarına,
İstanbul
Milletvekili Ahmet Tan, yaklaşan seçimler nedeniyle siyaset-medya
ilişkilerine,
İlişkin
gündem dışı birer konuşma yaptılar.
İzmir
Milletvekili Kamil Erdal Sipahi, Yunan kuvvetlerine karşı
savaşmış mücahit Makbule Efeyi ve 18 Mart Çanakkale
şehitlerini andığına,
Çorum
Milletvekili Agâh Kafkas, TBMM-Japonya Parlamentolararası Dostluk Grubu
Başkanı olarak Japonyada yaşanan afet nedeniyle Japon
halkına başsağlığı dilediğine,
İstanbul
Milletvekili Mehmet Ufuk Uras, nevruzu kutladığına,
Gümüşhane
Milletvekili Yahya Doğan, Japonyada yaşanan afet nedeniyle Japon
milletine başsağlığı ve Çanakkale şehitlerimize
rahmet dilediğine,
Eskişehir
Milletvekili H. Tayfun İçli:
Japonyada
yaşanan afet nedeniyle Japon halkına taziyelerini sunduğuna,
İstanbul
Milletvekili Ahmet Tanın gazetecilerle ilgili dile getirdiği kanun
tasarısına;
Çanakkale
Milletvekili Mehmet Daniş, Çanakkale şehitlerini
andığına,
Adıyaman
Milletvekili Şevket Köse, ülkemizin bir deprem bölgesi olduğuna ve
Başbakanın Mersin Akkuyuda nükleer santral yapımında
ısrar etmesine,
Adana
Milletvekili Hulusi Güvel, çiftçilerin sıkıntılarına ve
Hükûmet tarafından piyasa koşullarının insafına terk
edilmesine,
Mersin
Milletvekili Mehmet Şandır:
Mersin Akkuyu ve
Sinopta yapılacak olan nükleer santraller konusunda Hükûmeti,
inatlaşmadan bir daha düşünmeye, değerlendirmeye davet
ettiğine,
MHP Grubu olarak
Çanakkale şehitlerine rahmet dilediğine;
Kütahya Milletvekili
Soner Aksoy, nükleer enerjinin çok önemli bir teknoloji olduğuna, bunun
inatla bir ilgisi olmadığına,
İlişkin
birer açıklamada bulundular.
Kahramanmaraş
Milletvekili Durdu Özbolat ve 21 milletvekilinin, Kahramanmaraştaki göçük
olayının nedenlerinin (10/1078),
Adıyaman
Milletvekili Şevket Köse ve 21 milletvekilinin, terör ve terörle
mücadeleden doğan zararların tazmin edilmesinde yaşanan
sorunların (10/1080),
Araştırılması;
Adana
Milletvekili Hulusi Güvel ve 22 milletvekilinin, nişasta bazlı
şeker üretimindeki sorunların ve tüketiminin insan
sağlığına etkilerinin araştırılarak
(10/1079),
Antalya
Milletvekili Tayfur Süner ve 25 milletvekilinin, kayıt dışı
istihdam edilenlerin kayıt altına alınması için (10/1081),
Alınması
gereken önlemlerin belirlenmesi;
Amacıyla bir
Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergeleri
Genel Kurulun bilgisine sunuldu; önergelerin gündemdeki yerlerini
alacağı ve ön görüşmelerinin, sırası geldiğinde
yapılacağı açıklandı.
Gündemin Kanun
Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler
kısmının:
1inci
sırasında bulunan ve görüşmelerine devam olunan, İç
Tüzükün 91inci maddesi kapsamında değerlendirilerek temel kanun
olarak bölümler hâlinde görüşülmesi kabul edilen, Adalet ve Kalkınma
Partisi Grup Başkanvekilleri Samsun Milletvekili Suat Kılıç,
Giresun Milletvekili Nurettin Canikli, İstanbul Milletvekili Ayşe Nur
Bahçekapılı, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş ve Yozgat
Milletvekili Bekir Bozdağın; Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Osmaniye
Milletvekili Durdu Mehmet Kastalın Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Plan ve Bütçe
Komisyonu Raporunun (2/875, 2/876) (S. Sayısı: 698) görüşmeleri
ikinci bölümüne kadar kabul edildi, verilen aradan sonra komisyon yetkilileri
Genel Kurulda hazır bulunmadığından ertelendi.
Kayseri
Milletvekili Mustafa Elitaş, Tunceli Milletvekili Kamer Gençin, grubuna,
Tunceli
Milletvekili Kamer Genç, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaşın,
şahsına,
Kayseri
Milletvekili Mustafa Elitaş, Tunceli Milletvekili Kamer Gençin,
şahsına,
Mersin
Milletvekili Mehmet Şandır, Kayseri Milletvekili Mustafa
Elitaşın, şahsına ve grubuna,
Sataşması
nedeniyle birer konuşma yaptılar.
2nci
sırasında bulunan ve görüşmelerine devam olunan Adalet ve
Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri Yozgat Milletvekili Bekir
Bozdağ, Samsun Milletvekili Suat Kılıç, Giresun Milletvekili
Nurettin Canikli, İstanbul Milletvekili Ayşe Nur
Bahçekapılı, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş, Cumhuriyet
Halk Partisi Grup Başkanvekilleri İzmir Milletvekili Kemal Anadol,
Trabzon Milletvekili M. Akif Hamzaçebi, Yalova Milletvekili Muharrem İnce,
Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekilleri İzmir Milletvekili
Oktay Vural, Mersin Milletvekili Mehmet Şandır, Barış ve
Demokrasi Partisi Grup Başkanvekili Batman Milletvekili Bengi
Yıldız ve 306 Milletvekilinin; Türkiye Cumhuriyeti
Anayasasının 59uncu Maddesinde Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ile Anayasa Komisyonu Raporu
(2/879) (S. Sayısı: 697 ve 697ye 1inci Ek) ikinci görüşmesi tamamlanarak yapılan
gizli oylamalardan sonra kabul edildi.
22 Mart 2011
Salı günü saat 15.00te toplanmak üzere birleşime 21.38de son
verildi.
Şükran
Güldal MUMCU |
Başkan
Vekili |
Yusuf
COŞKUN Gülşen
ORHAN |
Bingöl Van |
Kâtip
Üye Kâtip
Üye |
No.: 106
II.- GELEN KÂĞITLAR
18 Mart 2011 Cuma
Teklifler
1.- Gaziantep
Milletvekili Fatma Şahin ve 30 Milletvekilinin; Kadın ve Aile
Bireylerinin Şiddetten Korunmasına Dair Kanun Teklifi (2/886)
(Kadın Erkek Fırsat Eşitliği; Sağlık, Aile,
Çalışma ve Sosyal İşler; İçişleri ile Adalet
Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 9.3.2011)
2.- Cumhuriyet Halk Partisi Grup
Başkanvekili Trabzon Milletvekili M. Akif Hamzaçebi ile Edirne
Milletvekili Rasim Çakırın; Askerlik Kanununa Bir Geçici Madde
Eklenmesi Hakkında Kanun Teklifi (2/887) (Plan ve Bütçe ile Milli Savunma
Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 16.3.2011)
Raporlar
1.- Türkiyede
Yapılan Birleşmiş Milletler Konferansları ve
Toplantılarına Dair Ayrıcalık,
Bağışıklık ve Diğer Bazı Hususlara
İlişkin Düzenlemeler Hakkında Birleşmiş Milletler ve
Türkiye Arasındaki Çerçeve Anlaşmasının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
ile Dışişleri Komisyonu Raporu (1/1011) (S. Sayısı:
699) (Dağıtma tarihi: 18.3.2011) (GÜNDEME)
2.- Tabiatı
ve Biyolojik Çeşitliliği Koruma Kanunu Tasarısı ve Çevre
Komisyonu Raporu (1/964) (S. Sayısı: 701) (Dağıtma tarihi:
18.3.2011) (GÜNDEME)
Süresi İçinde Cevaplanmayan Yazılı Soru
Önergeleri
1.- Zonguldak
Milletvekili Ali İhsan Köktürkün, Amerika seyahatine ve bazı hakim
ve savcıların Amerikada eyalet sistemini incelediği
iddiasına ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru
önergesi (7/17747)
2.- İzmir Milletvekili
Kemal Anadolun, kanser hastası bir mahkuma ilişkin Adalet
Bakanından yazılı soru önergesi (7/17748)
3.- Van
Milletvekili Özdal Üçerin, Van F Tipi Cezaevindeki bir tutuklunun tedavisine
ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/17804)
4.- İstanbul
Milletvekili Ahmet Tanın, Ceza Muhakemesi Kanununun 102 nci maddesinin
yürürlüğe girmesi nedeniyle gerçekleşen tahliyelere ilişkin
Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/17806)
5.- İstanbul
Milletvekili Çetin Soysalın, Ceza Muhakemesi Kanununun 102 nci maddesinin
yürürlüğe girmesi nedeniyle gerçekleşen tahliyelere ilişkin
Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/17807)
6.- Van
Milletvekili Fatma Kurtulanın, İzmir Kırıklar 2 Nolu F
Tipi Kapalı Cezaevi Müdürüyle ilgili bazı iddialara ilişkin
Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/17808)
7.- Van
Milletvekili Özdal Üçerin, Yüksekova-Van karayolu üzerinde yaşanan bir
olayla ilgili iddialara ilişkin Adalet Bakanından yazılı
soru önergesi (7/17809)
8.- Van
Milletvekili Fatma Kurtulanın, Erzurum-Oltu Cezaevindeki bir hükümlünün
sağlık sorununa ilişkin Adalet Bakanından yazılı
soru önergesi (7/17853)
9.- Van
Milletvekili Özdal Üçerin, cezaevlerindeki işkence ve kötü muamele
iddialarına ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru
önergesi (7/17854)
10.- Van
Milletvekili Özdal Üçerin, bir tutukluya ve hükümlülerin başka cezaevine
nakilleri ve tedavilerine ilişkin Adalet Bakanından yazılı
soru önergesi (7/17855)
11.- Adana
Milletvekili Nevin Gaye Erbaturun, tutuklu bulunan çocuklara ilişkin
Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/17856)
12.- Adana
Milletvekili Nevin Gaye Erbaturun, tutuklu ve hükümlü sayısına ve
dosyaların Yargıtayda beklemesine ilişkin Adalet Bakanından
yazılı soru önergesi (7/17857)
13.- Adana
Milletvekili Nevin Gaye Erbaturun, mobbingle mücadeleye ilişkin Adalet
Bakanından yazılı soru önergesi (7/17858)
14.-
Balıkesir Milletvekili Hüseyin Pazarcının, Wikileaksin
yayınladığı belgelerdeki bir iddiaya ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/18155)
15.- Gaziantep
Milletvekili Akif Ekicinin, Lübnanda yaşanan hükümet krizi nedeniyle
Dışişleri Bakanının yaptığı
görüşmelere ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/18156)
16.- İzmir
Milletvekili Selçuk Ayhanın, özelleştirme işlemlerine
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/18160)
17.- Ankara
Milletvekili Yılmaz Ateşin, ara malı ithalatına
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/18161)
18.- İzmir
Milletvekili Ahmet Ersinin, bir bakanla ilgili suikast iddiası ve
Genelkurmay Karargâhında yapılan aramaya ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/18163)
19.- Batman
Milletvekili Ayla Akat Atanın, 2010 yılında kadına yönelik
şiddet olayları sebebiyle ölümlere, açılan soruşturmalar
ile davalara ve AİHMye yapılan başvurulara ilişkin Adalet
Bakanından yazılı soru önergesi (7/18164)
20.- Van
Milletvekili Özdal Üçerin, tutuklu ve hükümlülerin ikametgahlarına
yakın yerlerdeki cezaevlerine yerleştirilmelerine ve bir hükümlü
yakınının başvurusuna ilişkin Adalet Bakanından
yazılı soru önergesi (7/18165)
21.- Kütahya
Milletvekili Alim Işıkın, Emet Bor İşletme
Müdürlüğünde çalışan tiraj işi alt işveren
işçilerinin sorunlarına ilişkin Çalışma ve Sosyal
Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/18171)
22.- İzmir
Milletvekili Kamil Erdal Sipahinin, Düzcenin kalkınması için
alınacak tedbirlere ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan
Yardımcısından (Ali Babacan) yazılı soru önergesi
(7/18179)
23.- Trabzon
Milletvekili M. Akif Hamzaçebinin, Yeni Türk Lirasının tedavülden
kaldırılması işlemine ilişkin Devlet Bakanı ve
Başbakan Yardımcısından (Ali Babacan) yazılı soru
önergesi (7/18181)
24.- Batman
Milletvekili Ayla Akat Atanın, Batmanda 2009-2010 yıllarında
şiddete maruz kalan kadınlara ve alınan önlemlere ilişkin
Devlet Bakanından (Selma Aliye Kavaf) yazılı soru önergesi
(7/18182)
25.-
Kahramanmaraş Milletvekili Durdu Özbolatın, Kahramanmaraştaki
özürlü vatandaşlara ve sorunlarına ilişkin Devlet
Bakanından (Selma Aliye Kavaf) yazılı soru önergesi (7/18183)
26.- Adana
Milletvekili Yılmaz Tankutun, köy korucularının özlük
haklarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/18189)
27.-
Kahramanmaraş Milletvekili Durdu Özbolatın, Kahramanmaraşta
mikro kredi uygulamasına ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/18190)
28.- Manisa
Milletvekili Şahin Mengünün, bir avukatla ilgili bazı iddialara
ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/18191)
29.- Gaziantep
Milletvekili Yaşar Ağyüzün, köy ve mahalle muhtarlarının
Bağ-Kur ve SGK primlerinin ödenmesine ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/18192)
30.-
İstanbul Milletvekili Sacid Yıldızın,
Kocaeli-Dilovası Beldesindeki çevre kirliliği ile ilgili kurulan
Meclis Araştırması Komisyonunun önerileri hakkında
yapılan çalışmalara ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/18193)
31.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğütün, Gelir İdaresi
Başkanlığınca uzmanlık sınavı
açılıp açılmayacağına ve ücret adaletsizliğine
ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi
(7/18194)
32.- Bursa
Milletvekili Kemal Demirelin, özel tiyatrolara vergi indirimi uygulanıp
uygulanmayacağına ilişkin Maliye Bakanından
yazılı soru önergesi (7/18195)
33.-
Kırklareli Milletvekili Turgut Dibekin, kamuya ait bazı
taşınmazların rayiç yıllık kira bedeline ilişkin
Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/18196)
34.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğütün, İstanbul Beykoz Su Ürünleri Lisesinin
bakım, onarım ve tadilatına ilişkin Milli Eğitim
Bakanından yazılı soru önergesi (7/18199)
35.- Yalova
Milletvekili Muharrem İncenin, Türkiye Bilinçli Gençlik Projesine
ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi
(7/18200)
36.- Adana
Milletvekili Yılmaz Tankutun, öğretmen açığına
ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi
(7/18201)
37.- Muğla
Milletvekili Fevzi Topuzun, bazı kişilerin açıktan atama
yoluyla öğretmen olarak atandığı iddiasına
ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi
(7/18202)
38.- Gaziantep
Milletvekili Hasan Özdemirin, Gaziantepte Ulaştırma Bölge
Müdürlüğünün veya şubesinin açılmasına ilişkin
Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi
(7/18208)
39.- İzmir
Milletvekili Kamil Erdal Sipahinin, Zonguldakın genel ulaşım
sorununun çözümüne ilişkin Ulaştırma Bakanından
yazılı soru önergesi (7/18209)
40.-
İstanbul Milletvekili Sacid Yıldızın,
Kocaeli-Dilovası Beldesinde bulunan mevcut tesislere ve kirliliğe
karşı alınması gereken önlemlere ilişkin Sanayi ve
Ticaret Bakanından yazılı soru önergesi (7/18214)
41.- Bursa
Milletvekili Onur Öymenin, Tunus ve Mısırda meydana gelen halk
ayaklanmalarına ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/18215)
42.- Burdur
Milletvekili Ramazan Kerim Özkanın, açılış törenlerine
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/18216)
43.- İzmir
Milletvekili Bülent Baratalının, Şırnaktaki bazı yol
çalışmalarına ve havaalanı projesine ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/18217)
44.- Denizli
Milletvekili Ali Rıza Ertemürün, telefon dinlemelerine ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/18218)
45.- Adana
Milletvekili Nevin Gaye Erbaturun, çocukların cinsel
istismarının önlenmesine ilişkin Başbakandan yazılı
soru önergesi (7/18219)
46.- İzmir
Milletvekili Kemal Anadolun, suikast girişimi iddialarına
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/18220)
47.- Denizli
Milletvekili Ali Rıza Ertemürün,
daha önce hizmete açılmış yerlerin tekrar
açılışının yapıldığı
iddialarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/18222)
48.- Denizli
Milletvekili Ali Rıza Ertemürün, Edirne F Tipi Cezaevindeki bir tutukluya
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/18223)
49.-
Balıkesir Milletvekili Ergün Aydoğanın, suikast iddiasına
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/18224)
50.- Gaziantep
Milletvekili Akif Ekicinin, nişasta bazlı şeker üretimi ve
kullanımına ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/18225)
51.- İzmir
Milletvekili Kemal Anadolun, suikast iddiasına ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/18226)
52.- Van
Milletvekili Fatma Kurtulanın, gözaltında kaybolan kişilere ve
toplu mezarlara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/18227)
53.- Van
Milletvekili Fatma Kurtulanın, İran sınırında
öldürülen köylülere ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/18228)
54.- Bitlis
Milletvekili Mehmet Nezir Karabaşın, mevsimlik tarım
işçilerine yönelik çalışmalara ve sorunlarına ilişkin
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru
önergesi (7/18235)
55.- Denizli
Milletvekili Ali Rıza Ertemürün, Başbakanın
açılışını yaptığı tesis ve
yatırımlara ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanından yazılı soru önergesi (7/18236)
56.-
Kırklareli Milletvekili Tansel Barışın, HES projelerine
ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi
(7/18237)
57.- Niğde
Milletvekili Mümin İnanın, Doğu Karadenizde hidroelektrik
santrali kurmak amacıyla yapılan barajlara ilişkin Çevre ve
Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/18240)
58.- Denizli
Milletvekili Ali Rıza Ertemürün, Başbakanın
açılışını yaptığı tesis ve
yatırımlara ilişkin Çevre ve Orman Bakanından
yazılı soru önergesi (7/18244)
59.-
Kırklareli Milletvekili Turgut Dibekin, TRTde yayınlanan bir habere
ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından
(Bülent Arınç) yazılı soru önergesi (7/18247)
60.- Niğde
Milletvekili Mümin İnanın, TRT personeline ve programlarına
ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından
(Bülent Arınç) yazılı soru önergesi (7/18248)
61.- Balıkesir
Milletvekili Ergün Aydoğanın, bir açıklamaya ilişkin
Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Cemil Çiçek)
yazılı soru önergesi (7/18251)
62.- Bursa
Milletvekili Hamza Hamit Homrişin, İznik Ayasofya Camisinin kilise
olarak tahsis edildiği iddiasına ilişkin Devlet Bakanından
(Faruk Çelik) yazılı soru önergesi (7/18252)
63.- Denizli
Milletvekili Ali Rıza Ertemürün, Başbakanın
açılışını yaptığı tesis ve
yatırımlara ilişkin Devlet Bakanından (Faruk Nafız
Özak) yazılı soru önergesi (7/18253)
64.- Denizli
Milletvekili Ali Rıza Ertemürün, Başbakanın
açılışını yaptığı tesis ve
yatırımlara ilişkin Devlet Bakanından (Selma Aliye Kavaf)
yazılı soru önergesi (7/18255)
65.- Bursa
Milletvekili Onur Öymenin, Mavi Marmara saldırısında
Amerikanın tutumuna ilişkin Dışişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/18257)
66.- Batman
Milletvekili Bengi Yıldızın, Elazığ-Alacakayada
meydana gelen bir saldırı olayına ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/18263)
67.-
İstanbul Milletvekili Çetin Soysalın, İstanbul-Ulusta
mezarlık olarak kullanılan yeşil alana ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/18264)
68.- Gaziantep
Milletvekili Yaşar Ağyüzün, bazı valilerin yaptıkları
konuşma ve davranışlara ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/18265)
69.- İzmir
Milletvekili Canan Arıtmanın, bir trompet
sanatçısının gözaltına alınmasına ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/18266)
70.- Gaziantep
Milletvekili Yaşar Ağyüzün, Karstaki bir heykelin
yıkılmasına ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/18267)
71.- Denizli
Milletvekili Ali Rıza Ertemürün, Başbakanın
açılışını yaptığı tesis ve
yatırımlara ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/18268)
72.- İzmir
Milletvekili Kemal Anadolun, kırmızı bültenle aranan firari bir
sanığın yakalanması çalışmalarına
ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/18269)
73.- Niğde
Milletvekili Mümin İnanın, çiftçilere Hazine arazilerinin
satılmasına ve enerji kaynaklarında vergi indirimine gidilmesine
ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/18270)
74.- Denizli
Milletvekili Ali Rıza Ertemürün, Başbakanın
açılışını yaptığı tesis ve
yatırımlara ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru
önergesi (7/18271)
75.- Denizli
Milletvekili Ali Rıza Ertemürün, Başbakanın
açılışını yaptığı tesis ve
yatırımlara ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından
yazılı soru önergesi (7/18273)
76.-
Adıyaman Milletvekili Şevket Kösenin, Adıyaman
Gölbaşı Anadolu Lisesinin yeni bina ihtiyacına ilişkin
Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/18275)
77.- Denizli
Milletvekili Ali Rıza Ertemürün, hizmet alımı yoluyla
çalıştırılan personele ilişkin Milli Savunma
Bakanından yazılı soru önergesi (7/18276)
78.- Niğde
Milletvekili Mümin İnanın, KOSGEB kredilerine ilişkin Sanayi ve
Ticaret Bakanından yazılı soru önergesi (7/18283)
79.- İzmir
Milletvekili Kâmil Erdal Sipahinin, Erdemirin özelleştirilmesinden sonra
bölgede yaşanan istihdam sorununa ilişkin Sanayi ve Ticaret
Bakanından yazılı soru önergesi (7/18284)
80.- İzmir
Milletvekili Ahmet Kenan Tanrıkulunun, bilişim vadisi projesine
ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından yazılı soru önergesi
(7/18285)
81.- Denizli
Milletvekili Ali Rıza Ertemürün, Başbakanın
açılışını yaptığı tesis ve
yatırımlara ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından
yazılı soru önergesi (7/18286)
82.-
İstanbul Milletvekili Çetin Soysalın, TCDDdeki geçici kamu
işçilerine ilişkin Ulaştırma Bakanından
yazılı soru önergesi (7/18291)
83.- Denizli
Milletvekili Ali Rıza Ertemürün, Başbakanın
açılışını yaptığı tesis ve
yatırımlara ilişkin Ulaştırma Bakanından
yazılı soru önergesi (7/18292)
84.-
Eskişehir Milletvekili Fehmi Murat Sönmezin, Eskişehirdeki bir
mahallenin üst geçit ihtiyacına ilişkin Ulaştırma
Bakanından yazılı soru önergesi (7/18293)
85.- Bursa
Milletvekili Kemal Demirelin, havaalanı inşaatlarına
ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi
(7/18294)
No.: 107
21 Mart 2011 Pazartesi
Tasarı
1.- Askeri
Hakimler Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısı (1/1014)
(Milli Savunma; Plan ve Bütçe; Anayasa ve Adalet Komisyonlarına)
(Başkanlığa geliş tarihi: 18.3.2011)
Teklif
1.- Adana
Milletvekili Nevin Gaye Erbaturun; 4721 Sayılı Türk Medeni Kanununda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/888)
(Kadın Erkek Fırsat Eşitliği ile Adalet
Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 18.3.2011)
Raporlar
1.- Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ve İslam Ülkeleri Standardlar ve Metroloji Enstitüsü
Arasında İslam Ülkeleri Standardlar ve Metroloji Enstitüsünün
Türkiyede Kurulması Hakkında Anlaşmanın
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
ile Dışişleri Komisyonu Raporu (1/1008) (S. Sayısı:
702) (Dağıtma tarihi: 21.3.2011) (GÜNDEME)
2.- Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ve Pakistan İslam Cumhuriyeti Hükümeti Arasında
Planlama Alanında İşbirliğine İlişkin Mutabakat
Zaptının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısı ile Dışişleri Komisyonu Raporu (1/928) (S.
Sayısı: 703) (Dağıtma tarihi: 21.3.2011) (GÜNDEME)
3.- Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ile Ürdün Haşimi Krallığı Hükümeti
Arasında Gümrük Konularında İşbirliği ve
Karşılıklı Yardım Anlaşmasının Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ile
Dışişleri Komisyonu Raporu (1/934) (S. Sayısı: 704)
(Dağıtma tarihi: 21.3.2011) (GÜNDEME)
Sözlü Soru Önergeleri
1.- Karaman
Milletvekili Hasan Çalışın, Karaman-Sarıvelilerde Ziraat
Bankasının şube açmasına ilişkin Devlet Bakanı ve
Başbakan Yardımcısından (Ali Babacan) sözlü soru önergesi
(6/2339) (Başkanlığa geliş tarihi: 07/03/2011)
2.- Karaman
Milletvekili Hasan Çalışın, üniversite hastanelerinde
çalışan sözleşmeli personelin yemek ücretlerinde düzenleme
yapılmasına ilişkin Maliye Bakanından sözlü soru önergesi
(6/2340) (Başkanlığa geliş tarihi: 07/03/2011)
3.- Karaman
Milletvekili Hasan Çalışın, üniversite hastanelerinde
çalışan personelin tayin ve nakil işlemlerindeki sorunların
çözümüne ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/2341)
(Başkanlığa geliş tarihi: 07/03/2011)
4.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğütün, Ardahan-Hoçivan Hasköyün içme suyu
şebekesi ihtiyacına ilişkin Çevre ve Orman Bakanından sözlü
soru önergesi (6/2342) (Başkanlığa geliş tarihi:
08/03/2011)
5.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğütün, Hakkârideki çiftçilere ödenecek destek
miktarına ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından sözlü
soru önergesi (6/2343) (Başkanlığa geliş tarihi:
08/03/2011)
6.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğütün, Çankırıya bağlı köy
yollarının, içme suyu şebekelerinin ve
kanalizasyonlarının onarımına ilişkin
İçişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/2344)
(Başkanlığa geliş tarihi: 08/03/2011)
7.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğütün, Hakkâri Merkez ve ilçelerindeki su şebekesi
ve kanalizasyon ihtiyacına ilişkin İçişleri Bakanından
sözlü soru önergesi (6/2345) (Başkanlığa geliş tarihi:
08/03/2011)
8.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğütün, Ardahandaki internet kesintilerine
ilişkin Ulaştırma Bakanından sözlü soru önergesi (6/2346)
(Başkanlığa geliş tarihi: 08/03/2011)
9.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğütün, Ardahan Devlet Hastanesinin anjiografi
cihazı ve psikiyatri doktoru ihtiyacına ilişkin Sağlık
Bakanından sözlü soru önergesi (6/2347) (Başkanlığa
geliş tarihi: 08/03/2011)
10.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğütün, üniversitelerde uluslararası
yarışmalar için sporcu yetiştirilmesine ilişkin Milli
Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi (6/2348)
(Başkanlığa geliş tarihi: 08/03/2011)
11.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğütün, Doğu ve Güneydoğu Anadolu
bölgelerinde belediyelerin arşivlerindeki yetersizliğe ilişkin
İçişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/2349)
(Başkanlığa geliş tarihi: 08/03/2011)
12.- Tunceli
Milletvekili Kamer Gençin, bir vakıf üniversitesine bir
taşınmazın çok düşük kira bedeliyle tahsis edildiği
iddiasına ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/2350)
(Başkanlığa geliş tarihi: 10/03/2011)
13.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğütün, Ardahan-Hoçivan Hasköyde öğrenci yurdu
yapılıp yapılmayacağına ilişkin Milli Eğitim
Bakanından sözlü soru önergesi (6/2351) (Başkanlığa
geliş tarihi: 08/03/2011)
Yazılı Soru Önergeleri
1.- Adana
Milletvekili Yılmaz Tankutun, çocuk hasta bezinin sosyal güvenlik
kapsamına alınmasının
kolaylaştırılmasına ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/18748) (Başkanlığa geliş
tarihi: 07/03/2011)
2.- Konya
Milletvekili Atilla Kartın, bir avukat ile ilgili iddialara ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/18749)
(Başkanlığa geliş tarihi: 07/03/2011)
3.- Antalya
Milletvekili Hüsnü Çöllünün, akaryakıt ürünlerindeki vergi
oranlarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/18750) (Başkanlığa geliş tarihi: 07/03/2011)
4.- Tekirdağ
Milletvekili Enis Tütüncünün, Tekelin alkollü içkiler bölümünün
özelleştirilmesine ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/18751) (Başkanlığa geliş tarihi: 07/03/2011)
5.- Gaziantep
Milletvekili Akif Ekicinin, 2003-2010 yıllarında tutuklanan gazeteci
sayısına ve polis atamalarına ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/18752) (Başkanlığa geliş
tarihi: 07/03/2011)
6.- İstanbul
Milletvekili Çetin Soysalın, özelleştirilen maden sahalarına
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/18753)
(Başkanlığa geliş tarihi: 07/03/2011)
7.- Batman
Milletvekili Ayla Akat Atanın, Batmanda yasa dışı dinleme
yapıldığı iddiasına ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/18754) (Başkanlığa geliş
tarihi: 08/03/2011)
8.- Batman
Milletvekili Ayla Akat Atanın, Hasankeyfteki Yeniden Yerleşim Eylem
Planına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/18755) (Başkanlığa geliş tarihi: 08/03/2011)
9.- İstanbul
Milletvekili Çetin Soysalın, kiralanan maden sahalarına ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/18756)
(Başkanlığa geliş tarihi: 10/03/2011)
10.- Zonguldak
Milletvekili Ali İhsan Köktürkün, bazı yargı mensupları
ile görüştüğü iddiasına ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/18757) (Başkanlığa geliş
tarihi: 10/03/2011)
11.-
Kırklareli Milletvekili Turgut Dibekin, bir davanın
sanıkları ile ilgili yer değiştirme işlemine
ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/18758)
(Başkanlığa geliş tarihi: 07/03/2011)
12.- Adana
Milletvekili Hulusi Güvelin, Adanadaki aile ve çocuk mahkemelerine
ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/18759)
(Başkanlığa geliş tarihi: 10/03/2011)
13.- Adana
Milletvekili Hulusi Güvelin, Osmaniyedeki aile ve çocuk mahkemelerine
ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/18760)
(Başkanlığa geliş tarihi: 10/03/2011)
14.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğütün, işçi şikâyetlerinin bölge
müdürlüklerince denetlenmesine ilişkin Çalışma ve Sosyal
Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/18761)
(Başkanlığa geliş tarihi: 08/03/2011)
15.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğütün, Torba Yasa Tasarısındaki deneme
süresiyle ilgili hükme ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanından yazılı soru önergesi (7/18762)
(Başkanlığa geliş tarihi: 08/03/2011)
16.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğütün, yeni bir sendikalar kanunu
taslağının hazırlanıp
hazırlanmayacağına ilişkin Çalışma ve Sosyal
Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/18763)
(Başkanlığa geliş tarihi: 08/03/2011)
17.-
Afyonkarahisar Milletvekili Halil Ünlütepenin, mera alanlarında verilen
taş ocağı ruhsatlarına ilişkin Çevre ve Orman
Bakanından yazılı soru önergesi (7/18764)
(Başkanlığa geliş tarihi: 07/03/2011)
18.- Bursa
Milletvekili Kemal Demirelin, Bursa-Mudanya Küçükyenice Göletinin
yapımına ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı
soru önergesi (7/18765) (Başkanlığa geliş tarihi:
07/03/2011)
19.-
Adıyaman Milletvekili Şevket Kösenin, İstanbul Orman Bölge
Müdürlüğünün toprak döküm yeri ihalelerine ilişkin Çevre ve Orman
Bakanından yazılı soru önergesi (7/18766)
(Başkanlığa geliş tarihi: 10/03/2011)
20.- Adana
Milletvekili Hulusi Güvelin, Adanadaki atık suların
bertarafına ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı
soru önergesi (7/18767) (Başkanlığa geliş tarihi:
10/03/2011)
21.-
Kırklareli Milletvekili Turgut Dibekin, RTÜK tarafından bir radyo
programcısının uyarılmasına ilişkin Devlet
Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Bülent Arınç)
yazılı soru önergesi (7/18768) (Başkanlığa geliş
tarihi: 07/03/2011)
22.-
Adıyaman Milletvekili Şevket Kösenin, bir radyo programına
RTÜKün verdiği cezaya ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan
Yardımcısından (Bülent Arınç) yazılı soru
önergesi (7/18769) (Başkanlığa geliş tarihi: 07/03/2011)
23.- Kırklareli
Milletvekili Turgut Dibekin, bir televizyon programı ile ilgili RTÜK
kararına ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan
Yardımcısından (Bülent Arınç) yazılı soru
önergesi (7/18770) (Başkanlığa geliş tarihi: 08/03/2011)
24.- Zonguldak
Milletvekili Ali İhsan Köktürkün, TRT Haber kanalındaki bir programa
ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından
(Bülent Arınç) yazılı soru önergesi (7/18771)
(Başkanlığa geliş tarihi: 08/03/2011)
25.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğütün, yardımcı hizmetler
sınıfındaki personelin durumuna ilişkin Devlet
Bakanından (Hayati Yazıcı) yazılı soru önergesi
(7/18772) (Başkanlığa geliş tarihi: 08/03/2011)
26.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğütün, 606 sıra sayılı Kanun
Tasarısının kariyer uzmanlığıyla ilgili hükmüne
ilişkin Devlet Bakanından (Hayati Yazıcı) yazılı
soru önergesi (7/18773) (Başkanlığa geliş tarihi:
08/03/2011)
27.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğütün, 6111 sayılı Kanunun kamu
işçileri ile ilgili bir hükmüne ilişkin Devlet Bakanından
(Hayati Yazıcı) yazılı soru önergesi (7/18774)
(Başkanlığa geliş tarihi: 08/03/2011)
28.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğütün, 606 sıra sayılı Kanun
Tasarısının kariyer uzmanlıkların
farklılaştırılmasıyla ilgili düzenlemesine
ilişkin Devlet Bakanından (Hayati Yazıcı) yazılı
soru önergesi (7/18775) (Başkanlığa geliş tarihi:
08/03/2011)
29.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğütün, 6111 sayılı Kanunun bazı
hükümlerine ilişkin Devlet Bakanından (Hayati Yazıcı)
yazılı soru önergesi (7/18776) (Başkanlığa geliş
tarihi: 08/03/2011)
30.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğütün, 606 sıra sayılı Kanun
Tasarısındaki bir hükme ilişkin Devlet Bakanından (Hayati
Yazıcı) yazılı soru önergesi (7/18777)
(Başkanlığa geliş tarihi: 08/03/2011)
31.- Gaziantep
Milletvekili Hasan Özdemirin, Gaziantepteki şehir plancısı
istihdamına ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/18778) (Başkanlığa geliş
tarihi: 07/03/2011)
32.- Gaziantep
Milletvekili Hasan Özdemirin, son on yıldaki intihar ve cinayet
olaylarına ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/18779) (Başkanlığa geliş
tarihi: 07/03/2011)
33.-
Afyonkarahisar Milletvekili Halil Ünlütepenin, Afyonkarahisar-Beyyazı
Kasabası yakınındaki taş ocağı
firmasının neden olduğu sorunlara ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/18780)
(Başkanlığa geliş tarihi: 07/03/2011)
34.- Bartın
Milletvekili Muhammet Rıza Yalçınkayanın, Bartındaki bir
belde belediyesinin personel alım sınavının iptal
edilmesine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/18781) (Başkanlığa geliş tarihi:
08/03/2011)
35.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğütün, Karabüke yeni bir hal binası
yapılıp yapılmayacağına ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/18782)
(Başkanlığa geliş tarihi: 08/03/2011)
36.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğütün, Hakkâri ve ilçelerine yeni hal binası
yapılıp yapılmayacağına ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/18783)
(Başkanlığa geliş tarihi: 08/03/2011)
37.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğütün,
Hakkâri Merkez ve ilçelerindeki içme suyu ve kanalizasyon şebekelerinin
yenilenmesine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/18784) (Başkanlığa geliş tarihi:
08/03/2011)
38.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğütün, Ardahan-Hoçivan Hasköyde yaşanan
bazı sorunlara ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/18785) (Başkanlığa geliş
tarihi: 08/03/2011)
39.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğütün, otoban ve bölünmüş yollardaki hız
sınırlarına ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/18786) (Başkanlığa geliş
tarihi: 08/03/2011)
40.- Gaziantep
Milletvekili Hasan Özdemirin, Gaziantepteki kilim tezgâhlarına
ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru önergesi
(7/18787) (Başkanlığa geliş tarihi: 07/03/2011)
41.- Gaziantep
Milletvekili Hasan Özdemirin, Gaziantepin ilçelerinde turizm ilçe
müdürlükleri oluşturulmasına ilişkin Kültür ve Turizm
Bakanından yazılı soru önergesi (7/18788)
(Başkanlığa geliş tarihi: 07/03/2011)
42.- Gaziantep
Milletvekili Hasan Özdemirin, Gaziantepteki kütüphanelere ilişkin Kültür
ve Turizm Bakanından yazılı soru önergesi (7/18789)
(Başkanlığa geliş tarihi: 07/03/2011)
43.- Gaziantep
Milletvekili Hasan Özdemirin, Gaziantepteki taşınmaz kültür
varlıklarının restorasyonu projelerine ilişkin Kültür ve
Turizm Bakanından yazılı soru önergesi (7/18790)
(Başkanlığa geliş tarihi: 07/03/2011)
44.- İzmir
Milletvekili Bülent Baratalının, film çekimleri için
kullanılacak plato şehirlere ilişkin Kültür ve Turizm
Bakanından yazılı soru önergesi (7/18791)
(Başkanlığa geliş tarihi: 08/03/2011)
45.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğütün, Karabük Merkez ve ilçelerinde turizmin
geliştirilmesine yönelik çalışmalara ilişkin Kültür ve
Turizm Bakanından yazılı soru önergesi (7/18792)
(Başkanlığa geliş tarihi: 08/03/2011)
46.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğütün, bazı il merkezi, ilçe ve köylerin kitap
ihtiyaçlarına ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından
yazılı soru önergesi (7/18793) (Başkanlığa geliş
tarihi: 08/03/2011)
47.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğütün, Hakkâride turizmin geliştirilmesine
ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru önergesi
(7/18794) (Başkanlığa geliş tarihi: 08/03/2011)
48.- Tokat
Milletvekili Reşat Doğrunun, Tokat-Zileye bağlı
Güzelbeyli Beldesinin pancar boşaltma bandı ihtiyacına
ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/18795)
(Başkanlığa geliş tarihi: 07/03/2011)
49.- Gaziantep
Milletvekili Hasan Özdemirin, Gaziantepte tahakkuk ettirilen ve tahsil edilen
vergilere ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi
(7/18796) (Başkanlığa geliş tarihi: 07/03/2011)
50.- Gaziantep
Milletvekili Hasan Özdemirin, Gaziantepte yapılan vergi incelemelerine
ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/18797)
(Başkanlığa geliş tarihi: 07/03/2011)
51.- Gaziantep
Milletvekili Hasan Özdemirin, kamu yatırımları ve
özelleştirmelerden elde edilen gelirlere ilişkin Maliye
Bakanından yazılı soru önergesi (7/18798)
(Başkanlığa geliş tarihi: 07/03/2011)
52.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğütün, 606 sıra sayılı Kanun
Tasarısının kamu avukatlarıyla ilgili düzenlemesine
ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/18799)
(Başkanlığa geliş tarihi: 08/03/2011)
53.- İzmir
Milletvekili Bülent Baratalının, bir dergide Atatürk Orman
Çiftliğinin adının değiştirilerek
yazılmasına ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru
önergesi (7/18800) (Başkanlığa geliş tarihi: 07/03/2011)
54.- Gaziantep
Milletvekili Hasan Özdemirin, Gaziantepte okuma-yazma bilmeyen
vatandaşlar için açılan kurslara ilişkin Milli Eğitim
Bakanından yazılı soru önergesi (7/18801)
(Başkanlığa geliş tarihi: 07/03/2011)
55.- Gaziantep
Milletvekili Hasan Özdemirin, okullarda yaşanan şiddet olaylarının
önlenmesine yönelik çalışmalara ilişkin Milli Eğitim
Bakanından yazılı soru önergesi (7/18802)
(Başkanlığa geliş tarihi: 07/03/2011)
56.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğütün, Karabükteki okullarda ilk yardım seti
ihtiyacına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı
soru önergesi (7/18803) (Başkanlığa geliş tarihi:
08/03/2011)
57.- Bursa
Milletvekili Kemal Demirelin, Bursada taşımalı eğitime
geçildikten sonra 1, 2 ve 3 üncü sınıfları açık olan
okullara ve öğrenci sayılarına ilişkin Milli Eğitim
Bakanından yazılı soru önergesi (7/18804)
(Başkanlığa geliş tarihi: 07/03/2011)
58.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğütün, Hakkâri Merkez, ilçe ve köy okullarındaki
ilk yardım seti ihtiyacına ilişkin Milli Eğitim
Bakanından yazılı soru önergesi (7/18805)
(Başkanlığa geliş tarihi: 08/03/2011)
59.- Muğla
Milletvekili Gürol Erginin, BSE hastalığı riskine ilişkin
Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/18806)
(Başkanlığa geliş tarihi: 07/03/2011)
60.- Bursa
Milletvekili Kemal Demirelin, Bursa-Gemlik Hamidiye köyünün ebe
ihtiyacına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı
soru önergesi (7/18807) (Başkanlığa geliş tarihi:
08/03/2011)
61.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğütün, Hakkâri Merkez, ilçe ve köylerindeki
sağlık personeli ihtiyacına ilişkin Sağlık
Bakanından yazılı soru önergesi (7/18808)
(Başkanlığa geliş tarihi: 08/03/2011)
62.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğütün, epilepsi hastalığında
kullanılan bir ilaca ilişkin Sağlık Bakanından
yazılı soru önergesi (7/18809) (Başkanlığa geliş
tarihi: 08/03/2011)
63.- Gaziantep
Milletvekili Akif Ekicinin, organ bağışına ilişkin
Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/18810)
(Başkanlığa geliş tarihi: 10/03/2011)
64.- Muğla
Milletvekili Gürol Erginin, BSE hastalığı riskine ilişkin
Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/18811)
(Başkanlığa geliş tarihi: 07/03/2011)
65.- Trabzon
Milletvekili M. Akif Hamzaçebinin, Doğu Karadenizde 2004de yaşanan
don afetinden mağdur olan çiftçilerin zararlarının ödenmemesine
ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/18812) (Başkanlığa geliş tarihi: 07/03/2011)
66.-
Afyonkarahisar Milletvekili Halil Ünlütepenin, tarım ve mera
alanlarında verilen taş ocağı ruhsatlarına
ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/18813) (Başkanlığa geliş tarihi: 07/03/2011)
67.- Muğla
Milletvekili Gürol Erginin, iç denetim birimine yapılan atamalarla ilgili
bazı iddialara ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/18814) (Başkanlığa geliş
tarihi: 07/03/2011)
68.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğütün, canlı hayvan ve et ithalatının
durdurulmasına ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/18815) (Başkanlığa geliş
tarihi: 08/03/2011)
69.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğütün, Muş TİGEM İşletmesinin
özelleştirilmesi kararına ilişkin Tarım ve Köyişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/18816)
(Başkanlığa geliş tarihi: 08/03/2011)
70.- Adana
Milletvekili Hulusi Güvelin, Adanadaki tarım kooperatiflerine
ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/18817) (Başkanlığa geliş tarihi: 10/03/2011)
71.- Tokat
Milletvekili Reşat Doğrunun, Tokata bağlı Zile-Artova
karayoluna ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı
soru önergesi (7/18818) (Başkanlığa geliş tarihi:
07/03/2011)
72.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğütün, TCDDnin son beş yıl içerisindeki
demiryolu yenileme çalışmalarına ilişkin
Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/18819)
(Başkanlığa geliş tarihi: 08/03/2011)
73.-
Eskişehir Milletvekili Fehmi Murat Sönmezin,
Sivrihisar-Eskişehir-Bozüyük Devlet Yolu Projesinin sözleşme bedelinin
arttırılarak proje kapsamında olmayan işlerin
yaptırıldığı iddiasına ilişkin
Bayındırlık ve İskân Bakanından yazılı soru
önergesi (7/18820) (Başkanlığa geliş tarihi: 10/03/2011)
74.- Gaziantep
Milletvekili Hasan Özdemirin, Gaziantepteki bazı ekonomik ve sosyal
göstergelere ilişkin Devlet Bakanından (Cevdet Yılmaz)
yazılı soru önergesi (7/18821) (Başkanlığa geliş
tarihi: 07/03/2011)
75.- Adana
Milletvekili Nevin Gaye Erbaturun, engellilere yönelik evde bakım
hizmetlerine ilişkin Devlet Bakanından (Selma Aliye Kavaf)
yazılı soru önergesi (7/18822) (Başkanlığa geliş
tarihi: 07/03/2011)
76.-
Afyonkarahisar Milletvekili Halil Ünlütepenin, tarım ve mera
alanlarında verilen taş ocağı ruhsatlarına
ilişkin Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanından yazılı soru
önergesi (7/18823) (Başkanlığa geliş tarihi: 07/03/2011)
77.- Bartın
Milletvekili Muhammet Rıza Yalçınkayanın, emekli
astsubayların maaşlarına ilişkin Milli Savunma
Bakanından yazılı soru önergesi (7/18824)
(Başkanlığa geliş tarihi: 08/03/2011)
78.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğütün, kaçakçılığa ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/18825)
(Başkanlığa geliş tarihi: 08/03/2011)
79.- Giresun
Milletvekili Murat Özkanın, Afganistandaki olaylara ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/18826) (Başkanlığa
geliş tarihi: 09/03/2011)
80.-
İstanbul Milletvekili Ayşe Jale Ağırbaşın,
sözleşmeli öğretmenlerin kadroya geçirilmesine ve öğretmen
atamalarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/18827) (Başkanlığa geliş tarihi: 10/03/2011)
81.- Burdur
Milletvekili Ramazan Kerim Özkanın, Burdur-Bucakta damla sulamaya
geçilmesine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/18828) (Başkanlığa geliş tarihi: 10/03/2011)
82.-
İstanbul Milletvekili Mustafa Özyürekin, Dışişleri
Bakanının Orta Doğuda yaşanan gelişmelerle ilgili bir
açıklamasına ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/18829) (Başkanlığa geliş tarihi: 10/03/2011)
83.- Zonguldak
Milletvekili Ali İhsan Köktürkün, TOKİ Zonguldak Çaydeğirmeni
konutlarındaki noksan işlerin konut sahiplerine yaptırıldığı
iddiasına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/18830) (Başkanlığa geliş tarihi: 10/03/2011)
84.- Konya
Milletvekili Atilla Kartın, sahte diploma aldığı tespit
edilen MİTte görevli bir şahıs hakkında yapılan
işlemlere ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/18831) (Başkanlığa geliş tarihi: 11/03/2011)
85.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğütün, mahkemelerin personel ve bina
ihtiyacının karşılanmasına ilişkin Adalet
Bakanından yazılı soru önergesi (7/18832)
(Başkanlığa geliş tarihi: 08/03/2011)
86.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğütün, mübaşir kadrosunda görevli personelin
genel idari hizmetler sınıfına geçirilmesine ilişkin Adalet
Bakanından yazılı soru önergesi (7/18833)
(Başkanlığa geliş tarihi: 08/03/2011)
87.- Adana
Milletvekili Tacidar Seyhanın, Tekirdağ F Tipi Cezaevinde kitap
toplatıldığı iddiasına ilişkin Adalet
Bakanından yazılı soru önergesi (7/18834)
(Başkanlığa geliş tarihi: 10/03/2011)
88.-
İstanbul Milletvekili Sacid Yıldızın, cezaevlerindeki
sağlık hizmetlerine ilişkin Adalet Bakanından
yazılı soru önergesi (7/18835) (Başkanlığa geliş
tarihi: 10/03/2011)
89.-
İstanbul Milletvekili Sacid Yıldızın, cezaevlerinde ceza
infaz kurumu semt polikliniği oluşturulmasına ilişkin
Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/18836) (Başkanlığa
geliş tarihi: 10/03/2011)
90.- Giresun
Milletvekili Murat Özkanın, SSK ve Bağ-Kur emeklilerine ödenmesi
gereken zam farklarına ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanından yazılı soru önergesi (7/18837)
(Başkanlığa geliş tarihi: 08/03/2011)
91.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğütün, 606 sıra sayılı Kanun
Tasarısıyla getirilmek istenen kısmi zamanlı
çalışma uygulamasına ilişkin Çalışma ve Sosyal
Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/18838)
(Başkanlığa geliş tarihi: 08/03/2011)
92.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğütün, Sosyal Güvenlik Denetmenliği
kadrolarına yapılacak atamalarda mevcut tecrübeli personelden
yararlanılmasına ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanından yazılı soru önergesi (7/18839)
(Başkanlığa geliş tarihi: 08/03/2011)
93.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğütün, Türkiye İş Kurumunun merkez ve
taşra kadrolarında çalışan personelin ek ödemelerine
ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından
yazılı soru önergesi (7/18840) (Başkanlığa geliş
tarihi: 08/03/2011)
94.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğütün, Bakanlık merkez ve taşra
kadrolarında personelin ek ödeme oranlarına ilişkin
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru
önergesi (7/18841) (Başkanlığa geliş tarihi: 08/03/2011)
95.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğütün, SGK personeline fazla çalışma ücreti
verilip verilmeyeceğine ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanından yazılı soru önergesi (7/18842)
(Başkanlığa geliş tarihi: 08/03/2011)
96.- Konya
Milletvekili Atilla Kartın, SSK ve Bağ-Kur emeklisine ödenecek
zamlara ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından
yazılı soru önergesi (7/18843) (Başkanlığa geliş
tarihi: 09/03/2011)
97.-
Afyonkarahisar Milletvekili Abdülkadir Akcanın,
Afyonkarahisar-Dazkırıya bağlı Çiftlik köyünde
yapılan ağaçlandırma çalışmalarına ilişkin
Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/18844)
(Başkanlığa geliş tarihi: 08/03/2011)
98.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğütün, Erzurumda orman ve bitki örtüsü ıslah
çalışması yapılmasına ilişkin Çevre ve Orman
Bakanından yazılı soru önergesi (7/18845) (Başkanlığa
geliş tarihi: 08/03/2011)
99.- Trabzon
Milletvekili Süleyman Latif Yunusoğlunun, Avrupa Gençlik Olimpik
Oyunları Organizasyonuna ilişkin Devlet Bakanından (Faruk
Nafız Özak) yazılı soru önergesi (7/18846)
(Başkanlığa geliş tarihi: 08/03/2011)
100.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğütün, sportif eğitim uzmanı
unvanının değiştirilmesine ilişkin Devlet
Bakanından (Faruk Nafız Özak) yazılı soru önergesi
(7/18847) (Başkanlığa geliş tarihi: 08/03/2011)
101.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğütün, spor müsabakalarında bahis ve şans
oyunlarından elde edilen gelirlerden Gençlik ve Spor Genel
Müdürlüğüne aktarılan paya ilişkin Devlet Bakanından (Faruk Nafız
Özak) yazılı soru önergesi (7/18848) (Başkanlığa geliş
tarihi: 08/03/2011)
102.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğütün, beden eğitimi ve spor yüksekokulu
mezunlarının gençlik ve spor uzmanlığı
kadrolarına atanması konusunda hukuki düzenleme yapılıp
yapılmayacağına ilişkin Devlet Bakanından (Faruk
Nafız Özak) yazılı soru önergesi (7/18849)
(Başkanlığa geliş tarihi: 08/03/2011)
103.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğütün, Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğü
taşra teşkilatında gençlik ve spor uzmanı
çalıştırılmasına ilişkin Devlet Bakanından
(Faruk Nafız Özak) yazılı soru önergesi (7/18850)
(Başkanlığa geliş tarihi: 08/03/2011)
104.- Mersin
Milletvekili Ali Rıza Öztürkün, Kahramanmaraş Afşin-Elbistanda
meydana gelen göçük olayına ilişkin Enerji ve Tabii Kaynaklar
Bakanından yazılı soru önergesi (7/18851)
(Başkanlığa geliş tarihi: 10/03/2011)
105.- Mersin
Milletvekili Ali Rıza Öztürkün, bazı TKİ yetkililerinin hediye
aldığı iddialarına ilişkin Enerji ve Tabii Kaynaklar
Bakanından yazılı soru önergesi (7/18852)
(Başkanlığa geliş tarihi: 10/03/2011)
106.- Gaziantep
Milletvekili Yaşar Ağyüzün, akaryakıt fiyatlarındaki
artışın önlenmesine ilişkin Enerji ve Tabii Kaynaklar
Bakanından yazılı soru önergesi (7/18853)
(Başkanlığa geliş tarihi: 10/03/2011)
107.- Bursa
Milletvekili Kemal Demirelin, Bursa-Gemlike bağlı bazı köylerin
yol sorununa ilişkin İçişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/18854) (Başkanlığa geliş tarihi:
08/03/2011)
108.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğütün, Bakanlık merkez ve taşra
teşkilatı personellerine fazla çalışma ücreti verilmesine
ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/18855) (Başkanlığa geliş tarihi: 08/03/2011)
109.- Antalya
Milletvekili Tayfur Sünerin, Antalya-Döşemealtı Kevşirler
köyünde açılan hafriyat çukuruna ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/18856)
(Başkanlığa geliş tarihi: 11/03/2011)
110.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğütün, Ardahan-Hanaka bağlı bazı
köylerin kanalizasyon sorununa ve arıtma tesisi ihtiyacına
ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/18857) (Başkanlığa geliş tarihi: 08/03/2011)
111.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğütün, Çankırıda yeni bir hal binası
yapımına ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/18858) (Başkanlığa geliş
tarihi: 08/03/2011)
112.-
İstanbul Milletvekili Ayşe Jale Ağırbaşın,
Ankarada kar yağışına karşı gereken tedbirlerin
alınmadığı iddialarına ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/18859)
(Başkanlığa geliş tarihi: 09/03/2011)
113.- Bursa
Milletvekili İsmet Büyükatamanın, Uşak-Ulubey Belediyesine
itfaiye eri alımına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/18860) (Başkanlığa geliş tarihi:
09/03/2011)
114.- Adana
Milletvekili Tacidar Seyhanın, bir davadan yargılananların
CMKnın 102. maddesi kapsamında tahliye edilmesine ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/18861)
(Başkanlığa geliş tarihi: 10/03/2011)
115.- Bursa
Milletvekili Kemal Demirelin, Bursada bir tarihi hamamın çevre
düzenlemesinin yapılmasına ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/18862)
(Başkanlığa geliş tarihi: 10/03/2011)
116.- Bursa
Milletvekili Kemal Demirelin, Bursa-Yenişehire bağlı bazı
köy yollarının yapımına ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/18863)
(Başkanlığa geliş tarihi: 10/03/2011)
117.- Batman
Milletvekili Ayla Akat Atanın, bir il emniyet müdürünün Göçün Suç Üzerindeki
Etkileri konulu çalıştayda yaptığı konuşmaya
ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/18864) (Başkanlığa geliş tarihi: 11/03/2011)
118.- Bitlis
Milletvekili Mehmet Nezir Karabaşın, Bitliste bir toplantıda
teknik cihazlarla ses ve görüntü kaydı alınmasına ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/18865)
(Başkanlığa geliş tarihi: 11/03/2011)
119.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğütün, veri hazırlama kontrol
işletmenliği kadrolarına ilişkin Maliye Bakanından
yazılı soru önergesi (7/18866) (Başkanlığa geliş
tarihi: 08/03/2011)
120.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğütün, gelir uzmanlığı
sınavına ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru
önergesi (7/18867) (Başkanlığa geliş tarihi: 08/03/2011)
121.- Muğla
Milletvekili Fevzi Topuzun, Muğla-Marmaris Bozburun Beldesinde Hazine
tarafından el konulan arazilere ve açılan davalara ilişkin
Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/18868)
(Başkanlığa geliş tarihi: 09/03/2011)
122.- Bursa
Milletvekili Kemal Demirelin, Bursa-Gemlike bağlı bir köy okulunun
kapatılmasına ilişkin Milli Eğitim Bakanından
yazılı soru önergesi (7/18869) (Başkanlığa geliş
tarihi: 08/03/2011)
123.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğütün, Hakkâride taşımalı
eğitime ve branş öğretmen ihtiyacına ilişkin Milli
Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/18870)
(Başkanlığa geliş tarihi: 08/03/2011)
124.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğütün, Hakkâri Üniversitesinin öğretim görevlisi
ve öğrenci yurdu ihtiyacına ilişkin Milli Eğitim
Bakanından yazılı soru önergesi (7/18871)
(Başkanlığa geliş tarihi: 08/03/2011)
125.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğütün, yeni kurulan bir üniversitenin öğretim
üyeliği kadro ilanına ilişkin Milli Eğitim Bakanından
yazılı soru önergesi (7/18872) (Başkanlığa geliş
tarihi: 08/03/2011)
126.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğütün, Çankırıda ilköğretim
kurumlarının ihtiyaçlarının giderilmesine ilişkin
Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/18873)
(Başkanlığa geliş tarihi: 08/03/2011)
127.- Trabzon
Milletvekili M. Akif Hamzaçebinin, Karadeniz Teknik Üniversitesinde bazı
idari işlemler dolayısıyla bir dernek adına zorunlu
bağış toplandığı iddiasına ilişkin
Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/18874)
(Başkanlığa geliş tarihi: 09/03/2011)
128.- Batman
Milletvekili Bengi Yıldızın, Bingölün Sancak Beldesine
ortaöğretim kurumu açılıp açılmayacağına
ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi
(7/18875) (Başkanlığa geliş tarihi: 10/03/2011)
129.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğütün, sağlık sektöründeki sorunlara
ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi
(7/18876) (Başkanlığa geliş tarihi: 08/03/2011)
130.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğütün, Ardahan-Hoçivan Hasköy ve bazı köylerin
sağlık ocağı ve tıbbi malzeme ihtiyacına
ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi
(7/18877) (Başkanlığa geliş tarihi: 08/03/2011)
131.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğütün, Çankırı Merkezi, ilçeleri ve
köylerindeki sağlık personeli ihtiyacına ilişkin
Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/18878)
(Başkanlığa geliş tarihi: 08/03/2011)
132.-
Balıkesir Milletvekili Hüseyin Pazarcının, ağız ve
diş sağlığı merkezleri hasta hakları
kurullarının oluşumuna ve çalışmalarına
ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi
(7/18879) (Başkanlığa geliş tarihi: 09/03/2011)
133.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğütün, Tarım Satış Kooperatif ve
Birlikleri Hakkında Kanunun kapsamına ilişkin Sanayi ve Ticaret
Bakanından yazılı soru önergesi (7/18880)
(Başkanlığa geliş tarihi: 08/03/2011)
134.- Edirne
Milletvekili Rasim Çakırın, Bakanlığın ölçüm
cihazları ile ilgili yayımladığı yönetmeliğe
ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından yazılı soru önergesi
(7/18881) (Başkanlığa geliş tarihi: 10/03/2011)
135.-
Kırşehir Milletvekili Metin Çobanoğlunun, Alo 174 Gıda
Hattına ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/18882) (Başkanlığa geliş
tarihi: 08/03/2011)
136.- Kastamonu
Milletvekili Mehmet Serdaroğlunun, şap hastalığına
yönelik alınan tedbirlere ilişkin Tarım ve Köyişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/18883)
(Başkanlığa geliş tarihi: 08/03/2011)
137.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğütün, RTÜKün yazılım ihalesine
ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından
(Bülent Arınç) yazılı soru önergesi (7/18884)
(Başkanlığa geliş tarihi: 08/03/2011)
138.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğütün, Doğu ve Güneydoğu illerinde 2010
yılı projelerine ayrılan yatırım tutarına
ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından
(Ali Babacan) yazılı soru önergesi (7/18885)
(Başkanlığa geliş tarihi: 08/03/2011)
139.- Mersin
Milletvekili Ali Rıza Öztürkün, İstanbul 2010 Avrupa Kültür
Başkenti Ajansının yaptığı harcamalara
ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından soru önergesi (7/18886)
(Başkanlığa geliş tarihi: 10/03/2011)
140.-
Iğdır Milletvekili Pervin Buldanın, vefatı
dolayısıyla Devlet töreni düzenlenmeyen TBMM üyelerine ilişkin
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanından yazılı soru
önergesi (7/18887) (Başkanlığa geliş tarihi: 04/03/2011)
No.: 108
22 Mart 2011 Salı
Tasarılar
1.- Türkiye
Gençlik Ajansının Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun
Tasarısı (1/1015) (Plan ve Bütçe ile Milli Eğitim, Kültür,
Gençlik ve Spor Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş
tarihi: 11.3.2011)
2.-
Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanunu ile Bazı
Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı (1/1016) (Plan ve Bütçe ile Milli
Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonlarına)
(Başkanlığa geliş tarihi: 21.3.2011)
Teklifler
1.- Adana
Milletvekili Necdet Ünüvar ve 1 Milletvekilinin; Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/889)
(İçişleri; Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal
İşler ile Plan ve Bütçe Komisyonlarına)
(Başkanlığa geliş tarihi: 21.3.2011)
2.-
Eskişehir Milletvekili Fehmi Murat Sönmez ve 4 Milletvekilinin; 4721
Sayılı Türk Medeni Kanununa Geçici Madde Eklenmesine Dair Kanun
Teklifi (2/890) (Adalet Komisyonuna) (Başkanlığa geliş
tarihi: 7.3.2011)
3.- Bursa
Milletvekili H.Hamit Homriş ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup
Başkanvekili Mersin Milletvekili Mehmet Şandır ile 2
Milletvekilinin; Dört İlçe ve
İnegöl Adıyla Yeni Bir İl Kurulmasına İlişkin
Kanun Teklifi (2/891) (İçişleri ile Plan ve Bütçe
Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 9.3.2011)
4.- Kastamonu
Milletvekili Mehmet Serdaroğlunun; Nişasta Bazlı Şeker
Kotasının Düşürülmesi Hakkında Kanun Teklifi (2/892)
(Tarım, Orman ve Köyişleri ile Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii
Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonlarına) (Başkanlığa
geliş tarihi: 9.3.2011)
Meclis Araştırması Önergeleri
1.- Ankara Milletvekili Tekin Bingöl ve 26
Milletvekilinin, şeker hastalarının sorunlarının
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla bir Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/1082) (Başkanlığa geliş tarihi:
02/03/2011)
2.- Niğde Milletvekili Mümin İnan ve
20 Milletvekilinin, Niğde-Çiftlik İlçesinin ekonomik ve sosyal
sorunlarının araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/1083) (Başkanlığa
geliş tarihi: 03/03/2011)
3.- Niğde Milletvekili Mümin İnan ve
20 Milletvekilinin, Niğde-Çamardı İlçesinin ekonomik ve sosyal
sorunlarının araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/1084) (Başkanlığa
geliş tarihi: 03/03/2011)
4.- Tokat Milletvekili Reşat Doğru ve
23 Milletvekilinin, iptal edilen Kamu Personeli Seçme Sınavı
nedeniyle mağdur olanların sorunlarının
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla bir Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/1085) (Başkanlığa geliş tarihi:
03/03/2011)
Süresi İçinde Cevaplanmayan Yazılı Soru
Önergeleri
1.- İzmir Milletvekili Bülent
Baratalının, Ceza Muhakemesi Kanununun 102 nci maddesinin
yürürlüğe girmesi nedeniyle gerçekleşen tahliyelere ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/17797)
2.- Bursa Milletvekili Kemal Demirelin,
antidepresan ve antipsikotik ilaç kullanım miktarına ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/17803)
3.- İstanbul
Milletvekili Mehmet Ufuk Urasın, AİHMnin Hrant Dink davası
kararı doğrultusunda sorumlular hakkında işlem
yapılmasına ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru
önergesi (7/17805)
4.- Adana
Milletvekili Yılmaz Tankutun, tıbbi mümessillerin hastane ve aile
sağlığı merkezlerine girmelerinin yasaklanmasına ve
ilaç şirketlerinden alınan promosyonlara ilişkin
Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/17910)
5.- Adana
Milletvekili Yılmaz Tankutun, Van-Başkalede ambulansa yapılan
bir sigara kaçakçılığı olayına ilişkin
Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/17912)
6.- Bursa Milletvekili Kemal Demirelin,
Bursa-Nilüferde sağlık tesislerinin yapımına ilişkin
Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/17913)
7.- Kırklareli Milletvekili Tansel
Barışın, Kırklareli-Babaeskinin hastane ihtiyacına
ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi
(7/17914)
8.- Adana Milletvekili Nevin Gaye Erbaturun,
mobbing sebebiyle yapılan başvurulara ilişkin Sağlık
Bakanından yazılı soru önergesi (7/17915)
9.- Adana
Milletvekili Nevin Gaye Erbaturun, mobbingle mücadeleye ilişkin
Sağlık Bakanından
yazılı soru önergesi (7/17916)
22 Mart 2011
Salı
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 15.00
BAŞKAN: Başkan Vekili Nevzat PAKDİL
KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Harun
TÜFEKCİ (Konya)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 80inci
Birleşimini açıyorum.
Toplantı
yeter sayısı vardır, görüşmelere başlıyoruz.
IV.- ÖLÜM, SAYGI DURUŞU VE TAZİYELER
1.- Elâzığ Milletvekili Hamza
Yanılmazın vefatı nedeniyle saygı duruşu
BAŞKAN
Saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım, bir
kısmınızın malumudur, bir kısım
arkadaşlarımız duymamışlardır ama
Elâzığ Milletvekili Sayın Hamza Yanılmaz bugün
itibarıyla Hakkın rahmetine kavuşmuştur.
Sayın
Yanılmazın aziz hatırası önünde Genel Kurulu bir
dakikalık saygı duruşuna davet ediyorum.
(Saygı
duruşunda bulunuldu)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
2.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Nevzat
Pakdilin, Elâzığ Milletvekili Hamza Yanılmazın
vefatı nedeniyle Allahtan rahmet, ailesine, AK PARTİ camiasına
ve yakınlarına başsağlığı dilediğine
ilişkin konuşması
BAŞKAN
Saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım, Milletvekili
Arkadaşımız Sayın Hamza Yanılmaza Allahtan rahmet
diliyorum. Milletvekili arkadaşlarımıza, AK PARTİ camiasına,
kederli ailelerine ve milletimize de başsağlığı ve
sabır diliyorum.
Ayrıca, bir
trafik kazasında yaralanan Şanlıurfa Milletvekili Sayın
İbrahim Biniciye de Allahtan şifa talep ediyorum.
Sayın
Bozdağ, buyurun efendim.
3.- Yozgat Milletvekili Bekir Bozdağın,
Elâzığ Milletvekili Hamza Yanılmazın vefatı nedeniyle
Allahtan rahmet, ailesine, AK PARTİ camiasına ve
yakınlarına başsağlığı dilediğine
ilişkin konuşması
BEKİR
BOZDAĞ (Yozgat) Sayın Başkanım, Elâzığ
Milletvekilimiz Sayın Hamza Yanılmaz Hakkın rahmetine
kavuşmuştur. Ben, AK PARTİ Grubu adına kendisine Allahtan
rahmet diliyorum, kederli ailesine, yakınlarına ve sevenlerine
başsağlığı diliyorum, makamı cennet olsun diliyorum.
23üncü Dönem Parlamentosunda milletine ve devletine hayırlı işlerde
hizmet yarışında bulundu. Kendisine grubumuz adına rahmet
diliyorum. Allah rahmet etsin.
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Bozdağ.
Sayın
Şandır
4.- Mersin Milletvekili Mehmet Şandırın,
Elâzığ Milletvekili Hamza Yanılmazın vefatı nedeniyle
Allahtan rahmet, ailesine, AK PARTİ camiasına ve
yakınlarına başsağlığı dilediğine
ilişkin konuşması
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.
Biz de Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu olarak, Hakkın rahmetine kavuşan Hamza
Yanılmaz kardeşimize yüce Allahtan rahmetler diliyoruz, ailesine,
sevenlerine, yakınlarına, tüm Elazığa, Adalet ve
Kalkınma Partisi camiasına başsağlığı
diliyoruz. Allah rahmet eylesin.
Söz
verdiğiniz için teşekkür ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Sayın
Hamzaçebi
5.- Trabzon Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebinin,
Elâzığ Milletvekili Hamza Yanılmazın vefatı nedeniyle
Allahtan rahmet, ailesine, AK PARTİ camiasına ve
yakınlarına başsağlığı dilediğine
ilişkin konuşması
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (Trabzon) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Ben de Cumhuriyet
Halk Partisi Grubu adına, Hakkın rahmetine kavuşan
Elâzığ Milletvekilimiz Hamza Yanılmaza Allahtan rahmet
diliyorum, ailesine, yakınlarına, Adalet ve Kalkınma Partisi
Grubuna sabır ve başsağlığı diliyorum. Tüm
Elazığlıların başı sağ olsun.
Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Hamzaçebi.
Sayın
Kaplan
6.- Şırnak Milletvekili Hasip Kaplanın,
Elâzığ Milletvekili Hamza Yanılmazın vefatı nedeniyle
Allahtan rahmet, ailesine, AK PARTİ camiasına ve
yakınlarına başsağlığı dilediğine
ilişkin konuşması
HASİP KAPLAN
(Şırnak) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Elâzığ
Milletvekilimiz Sayın Hamza Yanılmazın vefatı nedeniyle
Allahtan rahmet diliyor, ailesine başsağlığı
diliyoruz.
Ayrıca,
Şanlıurfa Milletvekilimiz İbrahim Biniciye de acil şifalar
diliyoruz.
Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Saygıdeğer
milletvekili arkadaşlarım, Sayın Hamza Yanılmaz
milletvekili arkadaşımızın cenazesi yarın
Elâzığda, büyük ihtimalle öğle namazından sonra
kılınacak cenaze namazını müteakip defnedilecektir. Tekrar
kendisine rahmet diliyorum, ruhu şad olsun.
Sayın
milletvekilleri, gündeme geçmeden önce üç sayın milletvekiline gündem
dışı söz vereceğim.
Gündem
dışı ilk söz Dünya Su Günü münasebetiyle söz isteyen Siirt Milletvekili
Afif Demirkırana aittir.
Sayın
Demirkıran, buyurun efendim. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
V.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin Gündem
Dışı Konuşmaları
1.- Siirt Milletvekili Afif Demirkıranın, 22
Mart Dünya Su Gününe ilişkin gündem dışı
konuşması
AFİF
DEMİRKIRAN (Siirt) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
22 Mart Dünya Su Günü münasebetiyle gündem dışı söz
almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Sözlerime
başlamadan önce ben de Elâzığ Milletvekilimiz, değerli
dostum Hamza Yanılmaza Allahtan rahmet diliyorum; kederli ailesine, tüm
sevenlerine ve Parlamentomuza başsağlığı diliyorum.
Değerli
arkadaşlar, ilk kez 1992 yılında, Birleşmiş Milletler
Çevre ve Kalkınma Konferansında, dünyada giderek artan temiz su
sorununa dikkat çekmek, su kaynaklarının korunması ve
çoğaltılması konusunda somut adımların
atılmasını teşvik etmek ve genelde su sorununu gündemde
tutmak amacıyla her yıl 22 Mart gününün Dünya Su Günü olarak
kutlanmasına karar verilmiştir.
Her yıl
farklı bir temayla kutlanan Dünya Su Gününün bu seneki konusu şehir
sularının yönetimi olarak belirlenmiştir. Bu temanın
belirlenmesindeki ana etken, şehirlerde yaşayan dünya nüfusunun
hızlı bir şekilde artması gerçeğidir. Şehirler
büyümeye devam ederken gecekondu ve kenar mahallelerde yaşayan nüfus
oranı da artmakta ve bununla beraber kentsel altyapı meseleleri de
büyümektedir. Bu manada 2011 yılı Dünya Su Gününün hedefi,
hızlı kentsel nüfus artışı, sanayileşmenin ve
iklim değişikliğinin sebep olduğu belirsizlikler ve
doğal afetlerin kentsel su sistemleri üzerindeki etkileri konularına
uluslararası kamuoyunun dikkatini çekmektir.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; su bireylerin en temel ihtiyacı
olma ve başlıca ekonomik faaliyetlere kaynaklık etme
özelliğiyle ulusların devamlılığı için hayati bir
kaynaktır. Ülkelerin sosyal ve ekonomik faaliyetlerinin sürdürülebilir bir
kalkınma stratejisi çerçevesinde sürmesi, büyük ölçüde, temiz ve yeterli
su kaynaklarına sahip olmaya ve bu kaynakların tasarruflu ve verimli
kullanımına bağlıdır.
Değerli
arkadaşlar, hâlen, dünyada 1 milyarı aşkın nüfus temiz içme
ve kullanım suyundan yoksundur. 2 milyarı aşkın kişi
de maalesef sağlıklı suya hasrettir ve su kirliliği de
dünya çapında önemli bir sorun olup, her yıl dünyada 5 milyonu
aşkın insan su ile ilgili hastalıklar nedeniyle ölmektedir.
Gerekli önlemler alınmadığı takdirde 2025 yılında
dünya nüfusunun üçte 1i şiddetli derecede su
sıkıntısı çekecektir.
İşte,
bu nedenledir ki yukarıda ifade ettiğim sorunlara çözüm üretmek,
dünyanın dört bir tarafında politik ve toplumsal su bilincini
geliştirerek global su anlayışını yerleştirmek ve
su kullanımında sorumluluk ilkesini yaygınlaştırmak
üzere her yıl 22 Martta Dünya Su Günü kutlanmaktadır.
Değerli
arkadaşlar, ülkemiz de su zengini bir ülke değildir. Su zengini
ülkeler yılda fert başına 10 bin metreküp su sahibi olan
ülkelerdir. Bizde maalesef 2 bin metreküpün altındadır kişi
başına yıllık su tüketimi ve yer altı ve yer üstü
sularımızın tamamı yıllık 112 milyar metreküp
civarındadır. Bunun da ancak maalesef sadece 44 milyar metreküpü
hâlihazırda kullanılabilmektedir. Gerçi Hükûmetimiz yapmış
olduğu planlamayla 2030 yılına kadar bu suyun tamamını
kullanılabilir hâle getirecek olmakla beraber bugünkü şartlarda
kullanılan su potansiyelimizin 31 milyar metreküpü tarımda, 5 milyar
metreküpü sanayide, 7 milyar metreküpü de içme ve kullanma suyunda
kullanılmaktadır ve çoğunluk tarımda olduğu için
eğer biz tarımımızı yağmurlama, damlama sistemine
tamamen adapte edebilecek durumda olabilirsek yüzde 30-40 civarında bir
tasarruf elde edebilme imkânımız olur ki o da neredeyse sanayide ve
evlerde kullandığımız suyun tamamına denk gelecektir.
Değerli
arkadaşlar, tabii zamanımız çok sınırlı
olduğu için GAP projesine değinemeyeceğim çünkü dünyanın
gerçekten en büyük su projelerinden bir tanesidir. Öte yandan su, Türkiyede
enerjide çok ciddi şekilde kullanılmaktadır. Elektrik üretimimizin
önemli bir kısmı hidroelektrik santrallerinden
karşılanmaktadır ve bunun 180 milyar kilovatsaate kadar
çıkabilme imkânı var.
Arkadaşlar,
tabii GAP bölgesi deyince benim ilim Siirt de GAP bölgesindedir ve benim ilimde
de Botan Çayı ve kolları üzerinde yirmi civarında,
aşağı yukarı 1.700 megavat civarında HES projesi
mevcuttur, bir tanesi üretime geçmiş bulunuyor, birkaç tanesi yapım
halindedir, diğerlerinin planlaması devam ediyor.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Demirkıran.
AFİF
DEMİRKIRAN (Devamla) Toparlıyorum
BAŞKAN
Yok, kuralları koyduk, beş dakikalık süre tamamlandı.
Teşekkür
ederim.
AFİF
DEMİRKIRAN (Devamla) Peki.
Bu vesileyle yüce
Parlamentoyu saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Afif Bey.
Gündem dışı
ikinci söz, nevruz ve önemi hakkında söz isteyen Adıyaman
Milletvekili Şevket Köseye aittir.
Sayın Köse,
buyurun efendim. (CHP sıralarından alkışlar)
2.- Adıyaman Milletvekili Şevket Kösenin, Nevruz
Bayramı ve önemine ilişkin gündem dışı
konuşması
ŞEVKET KÖSE
(Adıyaman) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 21 Mart
Nevruz Bayramı ve önemi üzerine gündem dışı söz
almış bulunmaktayım. Sözlerime başlarken yüce heyetinizi ve
yurttaşlarımızı saygıyla selamlarım.
Değerli
arkadaşlar, bugün Elâzığ Milletvekilimiz Sayın Hamza
Yanılmazı kaybetmiş bulunmaktayız. Allahtan rahmet
diliyor, ailesine başsağlığı diliyorum.
Değerli
arkadaşlar, yeni gün anlamına gelen nevruz, sadece bir etnik
kökene, dine, mezhebe, millete mal edilmeyecek kadar geniş, kapsamlı
bir bayramdır. Asyanın bir ucundan Balkanlara kadar geniş bir
coğrafyada doğanın dirilişi, baharın gelişi
anlamında bir bayram havasında kutlanmaktadır. Doğanın
dirilişi demek, tabiatın yeniden can bulması demektir. Oysa
dünyada ve ülkemizde rant uğruna doğa yok edildi. Ne yazık ki
artık doğanın dirilişini gerçek anlamıyla
görememekteyiz.
Nevruz
kardeşlik demektir ama kardeşlerin arasına nifak sokuluyor,
insanlar kamplara bölünüyor. Bu bağlamda, ülkemizde halk Alevi-Sünni,
Türk-Kürt, laik-antilaik diye ayrıştırılmaya
başlandı. Biz Cumhuriyet Halk Partisi olarak buna müsaade
etmeyeceğiz. Oysa nevruzda kutuplaşma, kamplaşma ve öfke yoktur;
hoşgörü, birlik, beraberlik ve dayanışma vardır.
Sayın
milletvekilleri, nevruzun bir de kutsal anlamı vardır: İlk insan
olan Hazreti Ademin bugün doğduğuna inanılır. Nevruzun
Alevilerin dünyasında da ayrı bir değeri ve
kutsallığı vardır. Aleviler, nevruzu, diğer ismi Ebu
Turab olan Hazreti Alinin doğum günü olarak kabul etmektedirler. Ebu
Turabın Türkçesi toprağın oğlu demektir yani Aleviler
nevruzda toprağın dirilişini, canlanmasını ve hayat
bulmasını Hazreti Ali ile özdeşleştirirler.
Sayın
milletvekilleri, nevruz, kardeşliğimizin pekişmesi için bir
vesile olarak düşünülmelidir. Nevruzda Devrimci Kawa zalim krala karşı
dövüşmüş ve zafer kazanmıştır. Diğer yanda
Ergenekon vardır, demirden dağ delinip geçilmiştir.
Kurtuluş vardır nevruzda ama maalesef nevruz resmî bir bayram
değildir henüz. 21 martın nevruz resmî bayramı olarak
kutlanması amacıyla bir yasa teklifi vermiştim. Bunun kabul
edilmesi tüm toplum tarafından beklenmektedir.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; siz hiç tek notalı bir
şarkı duydunuz mu? Çünkü yoktur. farklı farklı sesler ve
notalar vardır, bunların bir araya gelmesiyle bir şarkı
oluşur, o zaman daha güzel bir ses ortaya çıkmış olur.
Tıpkı bunun gibi, toplumlarda önemli olan farklı sesler kabul
edilmektedir. Onlara toplumun bir parçası gibi bakabilmek demokrasinin
kültüründe vardır. İnsanlara mezhebi, cinsiyeti, etnik kökeninden
dolayı farklı bakmak doğru değildir.
Değerli
arkadaşlar, Nevruz Hakkâride Zozandır, Ağrıda Dilan,
Diyarbakırda Lorkedir, Egede efe, Karadenizde horondur ve Tuncelide
Bozatlı Hızırdır Nevruz.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Genel
Başkanımızın dediği gibi 2011 Nevruzunun Türkiye için
yeni bir başlangıç, halkın iktidarına gidiş günü
olmasını diliyorum. İstiyorum ki seçim barajı indirilsin ve
gelecek nevruzlarda vereceğimiz oylar başkasının hesabına
yazılmasın. İstiyorum ki kimse kimseye ırkından,
dininden, inancından, kimliğinden dolayı üstünlük
taslamasın ve yine istiyorum ki gelecek nevruzlarda sağ elin
verdiğini sol el görmesin, hiçbir ama hiçbir kimse boynu bükük
kalmasın, hiçbir çocuk yatağa aç girmesin. Yine istiyorum ki
parası olan bedelli, parası olmayan bedelsiz askerliğini
yapsın ve askerlik şubelerinin kayıtlarında kaçak, bakaya
sütunları boş kalsın. Herkes hayatına bir düzen versin
istiyorum ve yine istiyorum ki gelecek nevruzlarda Sayın Başbakana
yan bakanın yolu Silivriden geçmesin. Göz altına alınanlar
zincirlerle birbirine bağlanmasın, kelepçelenmesin ve sabah
kapımızı polis değil sütçü çalsın.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; büyük ozanımız Cahit
Sıtkı Tarancının sözleri bize Nevruzda istediğimiz
memleketi hatırlatmaktadır. Bakın ne diyor Ozan:
Memleket isterim
Gök mavi, dal
yeşil, tarla sarı olsun;
Kuşların
çiçeklerin diyarı olsun.
Memleket isterim
Ne başta
dert, ne gönülde hasret olsun;
Kardeş
kavgasına bir nihayet olsun.
Memleket isterim
Ne zengin fakir,
ne sen ben farkı olsun;
Kış
günü herkesin evi barkı olsun.
Memleket isterim
Yaşamak,
sevmek gibi gönülden olsun;
Olursa bir
şikâyet ölümden olsun.
Hepinizin Nevruz
Bayramını kutluyor, en derin saygılarımla yüce Meclisi
tekrar selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Köse.
Gündem
dışı üçüncü söz, Kahramanmaraş ilinin sorunları
hakkında söz isteyen Kahramanmaraş Milletvekili Mehmet Akif Paksoya
aittir.
Sayın
Paksoy, buyurun efendim. (MHP sıralarından alkışlar)
3.- Kahramanmaraş Milletvekili Mehmet Akif Paksoyun,
Kahramanmaraş ilinin sorunlarına ilişkin gündem
dışı konuşması
MEHMET AKİF
PAKSOY (Kahramanmaraş) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Kahramanmaraş ilimizin sorunları hakkında
gündem dışı söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce
heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Bu arada,
Elâzığ Milletvekilimiz Hamza Yanılmaza Cenabıallahtan
rahmet, yakınlarına başsağlığı diliyorum.
Kıymetli
arkadaşlar, Türkiyenin gerçek gündeminin Türkiye Büyük Millet Meclisine
taşınması yönünde bir yasama döneminde gösterdiğimiz
gayretler sonuç vermedi. AKP Hükûmeti, Türkiyenin gerçek gündemi yerine kendi
suni gündemini maalesef millete dayatmaya devam ediyor. Biz, en azından
Balık bilmezse Halik bilir." düşüncesiyle tespitlerimizi yüce
Meclis ve aziz milletimizle paylaşmayı bir görev addediyoruz.
Aslında, ben
Kahramanmaraşın sorunlarından bahsedeceğim ama diğer
illerimizin de benzer sorunları var. Mesela, bizim bir havaalanı
sorunumuz var. İstimlak problemi vardı, Hükûmet sekiz buçuk
yılda bu konuda hiçbir adım atmadı. Kahramanmaraşa, sadece
Ankara ve İstanbuldan yetersiz ve düzensiz seferler yapılıyor.
Bilhassa Ankaradan yapılan seferlerin bir günü değişiyor, bir
sefer sayısı azaltılıyor; hiçbir zaman düzenli seferler
yapılmamıştır. Bütün gayretlerimize rağmen Hükûmetten
bu konuda bir katkı göremedik.
Başka:
Yolumuz yok. Sayın Başbakan rakamların esiri olmuş, yok
cumhuriyet tarihinde şu kadar yol yapılmış, AKP
İktidarı döneminde şu kadar yol yapılmış. Bir de
cumhuriyet tarihî boyunca yapılan borçlarla kendi döneminizdeki
borçları kıyaslayın da millet hakikati daha iyi öğrensin.
Yolumuz yok
dedim. Kahramanmaraş 1 milyonu aşkın nüfusu olan bir il;
sanayisi gelişmiş, tarım potansiyeli yüksek, enerji
alanında hatırı sayılır bir payı var. Su
kaynakları, orman kaynakları, zengin tarihî ve doğal
güzellikleri keşfedilmeyi bekliyor. Ancak 9 ilçesinin kısmen 2sini
hariç tutarsak 7 ilçesiyle ulaşım noktasında ciddi
sorunları var, çevre illerle bağlantı yollarında aynı
şekilde ciddi sorunları var. Geçenlerde kamuoyuna da yansıdı,
en büyük ilçemiz Elbistandaki sivil toplum örgütleri bu ihmal yüzünden
Malatyaya bağlanmak istiyoruz. dediler.
Afşin-Elbistan
Termik Santralinde yaşanan elim kazanın üstünü örttünüz mü, yoksa ne
yapıyorsunuz, Kahramanmaraşlılar olarak bilmek istiyoruz. Böyle
bir kaza başka bir ülkede olsaydı hükûmet düşerdi.
Afşin-Elbistan Termik Santraliyle ilgili master plan yapılsın.
dedik, İskan ve kamulaştırmaya çözüm bulunsun dedik, yöre
insanına istihdamda pozitif ayrımcılık tanınması
yönündeki taleplerimize ısrarla kulak tıkadınız.
Kahramanmaraş
ilimiz doğal güzellikleri, tarihî geçmişiyle ülkemizin önde gelen
illerinden biridir ama ilimize hiçbir turizm yatırımı
yapılmamıştır.
Ben ve
arkadaşlarım 5216 sayılı Büyükşehir Belediyesi
Kanunundaki nüfus şartının 750 binden 400 bine düşürülmesi
için kanun teklifi verdik. Milletin hakkını millete seçim havucu
olarak vermekten vazgeçin. Bakın, torba yasada bunu yaptınız,
beklettiniz, beklettiniz, elmaları ve naneleri bir torbaya koyarak
seçimlere üç ay kala millete sundunuz. Bu numaralardan vazgeçin, gelin yüce
Meclis kapanmadan büyükşehir yasasını görüşelim, varsa
seçmen nezdinde bir rantı, o da sizin olsun ancak
Kahramanmaraşın, Denizlinin, Şanlıurfanın,
Malatyanın, Vanın da hakkını verin.
Kahramanmaraş
eğitimde, sağlıkta Türkiye'nin 81 ili arasında 65inci
sırada bulunmaktadır. Öğrenciler 45-50 kişilik
sınıflarda eğitim almakta ve çift tedrisat
yapılmaktadır. Önce Bölge eğitim ve araştırma
hastanesi yapıyoruz. dediniz, sonra eğitim ve araştırma
hastanesi olma hakkımızı elimizden aldınız.
Kahramanmaraş ölçeğinde kaç ilde eğitim ve araştırma
hastanesi yok? Bunun cevabını hemşehrilerime vermek
zorundasınız.
Çevre
kirliliğinde Türkiye'nin ilk on ili arasındayız. Tarımsal
sulama projeleri hayata geçirilmedi. Katı ve sıvı atık
tesislerine başlanılmadı.
500 bin merkez
nüfusu olan bir ile sadece üç yüz doksan altı TOKİ konutu
yaptınız, bunu da diğer illerle kıyaslamamız
lazım.
20 bin nüfuslu
Ekinözü ilçemize sağlık ocağından bozma on yataklı
hastane yaptınız. Böyle bir hastanenin dünyada hangi örneği var
merak ediyorum. Çağlayancerit adliyesini iptal ettiniz. Maraşa
-sizin deyiminizle- bir adalet sarayı yaptınız, onun da
otoparkını unuttunuz.
Sayın
Başbakan, Kahramanmaraşta Sizin bakanınız benim. demişti.
Türkçe, mecaza yatkın bir dil. Geçen sürede Sayın Başbakan,
Kahramanmaraşın bakanı olamadı ama seyreden anlamında
bakan oldu.
Bizim talebimiz,
bölgenin sorunlarına nutuk atmak dışında, somut,
uygulanabilir çözümler bulun diyor, yüce heyeti saygıyla
selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Paksoy.
Sayın
Doğru, buyurun efendim.
VI.- AÇIKLAMALAR
1.- Tokat Milletvekili Reşat Doğrunun, Nevruz
Bayramı kutlamalarına ilişkin açıklaması
REŞAT
DOĞRU (Tokat) Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Nevruz
Bayramı ile ilgili söz aldım. 21 Mart Nevruz Bayramı,
uyanış, diriliş ve yeniden doğuş günü olarak kabul
edilip, yeni gün bayramı olarak Türk dünyasında kutlanır.
Nevruz, Türk insanını birbirine kenetleyen, bağlayan,
Ergenekondan demir dağlar eritilerek girilen atalarının
ruhlarıyla yanan bir ateştir. Bu ateş, hiç sönmeden binlerce
yıl yandı ve gelecekte de kıvılcımlarından
binlerce gönlü tutuşturacak, ortak Türk milleti kültür ocağında
binlerce ruhu ısıtacaktır.
Avrasyanın,
Türk dünyasının nevruz toyu kutlu olsun, nevruz gülleri geleceğe
umutlar taşısın diyor, teşekkür ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Sayın
Güvel...
2.- Adana Milletvekili Hulusi Güvelin, Nevruz Bayramı
kutlamalarına ilişkin açıklaması
HULUSİ GÜVEL
(Adana) Teşekkür ederim Başkanım.
Değerli
arkadaşlar, nevruz, yalnızca doğanın
uyanışını ve baharın başlangıcını
değil, bu coğrafyadaki tüm halkların ortak dilini ve kültürünü
temsil eder. Nevruz, Orta Doğudan Çine, Anadoludan Orta Asyaya dek ne
kadar farklı olursa olsunlar halkların ortak yanlarını
anlatan büyük bir şenliğin adıdır. Bu bayram, elimizden
alınmak istenen barışın bayramıdır. Nevruz,
kardeşliğin, dayanışmanın, özgürlüğün
bayramıdır; senin ya da benim değil, bizim
bayramımızdır; her yıl yenilenen büyük bir insanlık
umudunun bayramıdır.
Yaşamın,
doğanın ve insanın yüceltildiği bu bayramda ülkemizin ve
tüm insanlığın barış ve dostluk içinde bir yıl
geçirmesini diliyor, tüm halkımızın nevruzunu yürekten
kutluyorum.
Teşekkür
ederim Başkanım.
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Sayın
Kaplan
3.- Şırnak Milletvekili Hasip Kaplanın,
Nevruz Bayramı kutlamalarına ilişkin açıklaması
HASİP KAPLAN
(Şırnak) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Nevroz
Bayramı kutlamaları ülkemizde uzun yıllardır bütün
baskılara rağmen kutlanmakta. Bu yıl da yüz otuz yerleşim
biriminde, milyonlarca kişinin katılımıyla partimiz
tarafından kutlanmıştır. Zalim Dehaka Karşı
Demirci Kawa Destanı dilin, kültürün, kimliğin, özgürlüğün,
eşitliğin, adaletin, barışın bir simgesi hâline
gelmiştir. Benim ilçemde de Müslümanlar, Yezidiler ve Hristiyanlar
yaşar. İkişerden altı tane dinî bayram, bir de ortak kutlanan
yedinci bayram olarak Nevroz Bayramı vardır. Bu yıl da Iğdırda
Azeriler, Türk Terekemeler ve farklı halklarla birlikte Kürtlerin,
Türklerin Orta Doğu halklarıyla birlikte kutlaması coşkulu
geçmiştir. Bunun bir resmî tatil gününe dönüştürülmesi için
Meclisimiz tarafından yasalaştırılması
gerektiğine inanıyoruz.
Teşekkür
ederim Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Sayın
Sakık
4.- Muş Milletvekili Sırrı
Sakıkın, Nevruz Bayramı kutlamalarına ilişkin
açıklaması
SIRRI SAKIK
(Muş) Sayın Başkan, ben de teşekkür ediyorum.
Dün ve birkaç
gündür nevrozu alanlarda kutluyoruz. Nevrozu bir resmî alanda kutlayanlar
vardı, bir de halkla birlikte kutlayanlar vardı. Ben halkın
yanından gelen vekillerden biriyim. Yıllarca bu nevrozun
yasaklanması, halkın inançlarına gem vurulması
Oysaki ne
kadar haksızlık ettiğimizi bu nevrozda halk gösterdi.
Eğer hiçbir şiddet olmadan, yasaklar olmadan, yüz binlerin,
milyonların birlikte kardeşlik şarkılarını
seslendirdiğini hep birlikte gördük. Diliyorum bu mesajı buradan siyasal
iktidar almıştır. Sürekli Sayın Başbakan hep Libyadan,
Mısırdan, halkın taleplerinden bahsediyor. Milyonlarca,
alanlara dökülen, demokrasi ve özgürlük isteyen halkımızın
taleplerini de diliyorum Sayın Başbakan ve iktidar bunu alır ve
ona uygun adımlar atar.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Sayın
Öğüt, buyurun efendim.
5.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğütün, Kars ve
Ardahanda çiftçilerin Ziraat Bankasından aldıkları kredilere
ilişkin açıklaması
ENSAR ÖĞÜT
(Ardahan) Çok teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Ben de nevruzun
barış ve kardeşlik içerisinde kutlanmasını diliyorum.
Sayın
Başkanım, çiftçi borçlarıyla ilgili konuşacağım.
Yılbaşından
önce Ziraat Bankasına yatırılan paraları şu anda
Ziraat Bankası geri iade etmiyor. Yani çiftçilere Siz
paralarınızı yatırın, ikinci krediyi vereceğiz.
dediler. Üç aydan beri çiftçiler perişan bir durumda. Paralarını
yatırdılar, ellerinde parası yok hayvanını besleyecek.
Kış memleketi Kars, Ardahan, o bölge özellikle çok mağdur oldu.
Bu anlamda Hükûmete ben rica ediyorum. Ziraat Bankası kredileri ve plasmanları
bir an evvel açılsın ve çiftçilere kredileri verilsin.
Çok teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Sayın Özkan,
son olarak, buyurun efendim.
6.- Burdur Milletvekili Ramazan Kerim Özkanın, taksi
şoförlerinin sorunlarına ilişkin açıklaması
RAMAZAN
KERİM ÖZKAN (Burdur) Sayın Başkan, teşekkür ederim.
Dün akşam
taksi duraklarına uğradım Sayın Başkanım. Taksi
duraklarındaki çalışan şoför esnaflarımızın
sorunları var. Bunu Mecliste dile getirmemizi istediler.
Taksi
şoförlerimiz, esnafların yanında çalışmaktadır ve
sigortasız çalışmaktadırlar, kayıt dışı
çalışmaktadırlar. Bu taksi şoförleri yarım ay
çalıştıklarında, biz burada kanun yaptık Bir aya
tamamlanır, sigortaları ödenir. şeklinde. Bu Kanun da şu
anda uygulamaya sokulmamıştır. Bu Kanunun uygulamaya
sokulması yönünde taksi şoförü esnaflarının talepleri
vardır. Bunları paylaştım.
İlgililerimizi
bu konuda duyarlı olmaya davet ediyor, söz verdiğiniz için sizlere
teşekkür ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Özkan.
Sayın
milletvekilleri, gündeme geçiyoruz.
Başkanlığın
Genel Kurula sunuşları vardır.
Meclis
araştırması açılmasına ilişkin dört önerge
vardır, ayrı ayrı okutuyorum:
VII.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Meclis
Araştırması Önergeleri
1.- Ankara Milletvekili Tekin Bingöl ve 26 milletvekilinin,
şeker hastalarının sorunlarının
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/1082)
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Son yıllarda
büyük artış gösteren hastalıklardan biriside şeker
hastalığıdır. Hızla artan bu hastalığa
yakalanan vatandaşlarımızın
hastalığının tanısı ve teşhisinde önemli
sorunlarla karşılaştıkları görülmektedir. Ülkemizde
yaşanan şeker hastalarının sorunlarının
araştırılarak aksaklıkların giderilmesi ve bu konuda
yasal düzenlemelerin ele alınabilmesi için TBMM içtüzüğünün 104 ve
105. maddeleri ve Anayasanın 98. maddesi gereğince bir Meclis
araştırması açılmasını arz ederiz.
1) Tekin Bingöl (Ankara)
2) Ensar Öğüt (Ardahan)
3) Tayfur Süner (Antalya)
4) Sacid Yıldız (İstanbul)
5) Durdu Özbolat (Kahramanmaraş)
6. Halil Ünlütepe (Afyonkarahisar)
7. Mevlüt Coşkuner (Isparta)
8. Fevzi Topuz (Muğla)
9. Ramazan Kerim Özkan (Burdur)
10. Rahmi Güner (Ordu)
11. Mehmet Ali Özpolat (İstanbul)
12. Ali Rıza Ertemür (Denizli)
13. Atila Emek (Antalya)
14. Gürol Ergin (Muğla)
15. Malik Ecder Özdemir (Sivas)
16. Osman Kaptan (Antalya)
17. Derviş Günday (Çorum)
18. Ahmet Haluk Koç (Samsun)
19. Rasim Çakır (Edirne)
20. Ahmet Küçük (Çanakkale)
21. Hüseyin Pazarcı (Balıkesir)
22. Harun Öztürk (İzmir)
23. Algan Hacaloğlu (İstanbul)
24. Yaşar Ağyüz (Gaziantep)
25. Abdurrezzak Erten (İzmir)
26. Ali Topuz (İstanbul)
27. Şevket Köse (Adıyaman)
Gerekçe:
Ülkemizde yaklaşık 10 milyon civarında Diyabet
hastası vardır. Bu sayı 2030 yılında
ulaşılması düşünülen sayı olmasına rağmen,
Diyabet hastalarındaki artış nedeniyle 2011 yılında bu
sayıya ulaşılmıştır. Ülkemizde 40 yaşın
üstündeki her 5 kişiden 1 kişi 50 yaşın üstündeki her 4
kişiden 1 kişinin Diyabetli olması Diyabetli
sayısının ne düzeyde olduğunu açıkça göstermektedir.
Yaşam boyu süren ve kesin tedavisi olmayan Diyabet
hastalığı kontrol altına alınmadığı ve
uyarılar dikkate alınmadığında hemen her organı
etkilemekte ve ciddi hasarlara yol açmaktadır. Bugün için her 2
hemodiyaliz hastasından birisi diyabetlidir. 20 yaş üstü
körlüğün birinci nedeni Diyabet olduğu gibi kalp damar
hastalıklarının en önemli nedenlerinden birisini de Diyabet
oluşturmaktadır.
10 yıl önce 5 milyon civarında Diyabetli varken bu
sayının bugün 10 milyona ulaşması hastalığın
hızlı bir artış gösterdiğini ortaya koymaktadır.
Diyabet hastaları tanı ve tedavilerinde ciddi sorunlar yaşarken
SGK'nın yayınladığı 2011/5 sayılı genelge
ile kurum kapsamındaki kişilerin kullanmakta oldukları kan
şekeri ölçüm çubuklarının bedellerinin ödenmesi, tıbbi
malzeme bedellerinin ödenmesi maddesine uyarlanmış bu uygulama da,
şeker hastalarının yeni bir sorun yaşamasına yol
açmıştır.
Sosyal Güvenlik Kurumu aleyhine kan şekeri ölçüm
çubukları ile ilgili açılan dava neticesinde Danıştay
onuncu dairesinin 05.11.2010 tarihli kararı ile, Sosyal Güvenlik Kurumu
sağlık uygulama tebliğine göre her bir kan şekeri ölçüm
çubuğu için 0,55 TL ödeme yapılacağına ilişkin
sınırlamanın yürütmenin durdurulmasına karar vermiş,
SGK'da bunu gerekçe göstererek şeker hastalarını mağdur
eden şeker ölçüm test çubuğunun hastalar tarafından satın
alınması uygulamasını başlatmıştır.
Günde 3, 4 hatta 5 kez şeker düzeyini ölçmek zorunda olan hastaların
bu test çubuklarını alamamaları, hastalar için çok ciddi
sorunlar doğuracağı açıkken SGK'nın bu uygulamayı
başlatması milyonlarca şeker hastasını mağdur
etmiştir.
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı ile SGK Genel
Müdürü tarafından kabul edilerek bu sorunun düzeltileceği ifade
edilmiş olmasına rağmen, bugüne kadar sorunun çözümü için
hükümet, birkaç maddelik bir genelge yayınlayarak hastaların
mağduriyetini gidermemiştir.
Bu sıkıntılarla birlikte şeker
hastalarının artışının ve şeker
hastalarının yaşadıkları sorunların
araştırılması, ilgili meslek odaları ve konunun
muhatabı sivil toplum kuruluşlarının görüşlerine de
başvurulması gerekmektedir.
Yukarıda özetlenen sebeplerle, ülkemizde şeker
hastalarının sorunlarının araştırılarak
aksaklıkların giderilmesi ve bu konuda yasal düzenlemelerin ele
alınabilmesi için bir araştırmanın
açılmasının uygun olacağı düşünülmektedir.
2.- Niğde Milletvekili Mümin
İnan ve 20 milletvekilinin, Niğde Çiftlik ilçesinin ekonomik ve
sosyal sorunlarının araştırılarak alınması
gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/1083)
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Gerekçesini ekte sunduğumuz, Niğde İlimize
bağlı Çiftlik İlçesi, Niğde İli'nin
kuzeybatısında yer almakta ve Aksaray ile Nevşehir
İllerimize sınırları bulunmaktadır. Yüzey
şekilleri genel manada çevresine göre yüksek olup, etrafı Orta
Toroslar'ın devamı olan Melendiz Dağları ile çevrili küçük
bir ova görünümündedir. İlçenin ekonomisi tarım ve
hayvancılığa dayalıdır. Son yıllarda kamu
yatırımlarından ve AKP hükümetleri tarafından uygulanan
tarım ve hayvancılığı teşvik imkânlarından
yeterince faydalandırılmamış ve geri
kalmıştır. Bugün ilçenin genç nüfusu, sürekli çevre illere ve
büyük şehirlere göç etmektedir. Bu ilçemizdeki tarım,
hayvancılık ve turizm sektörünün canlandırılıp
sorunlarının çözülmesi amacıyla, "Niğde İlimizin
Çiftlik İlçesinin Ekonomik ve Sosyal Sorunlarının
Araştırılması", gereken tedbirlerin ve bunlara
ilişkin yapılacak düzenlemelerin ele alınabilmesi için,
Anayasa'nın 98'inci, TBMM İçtüzüğünün 104 ve 105'inci maddeleri
gereğince, Meclis araştırması açılmasını arz
ve teklif ederiz.
1) Mümin İnan (Niğde)
2) Ertuğrul Kumcuoğlu (Aydın)
3) Mehmet Şandır (Mersin)
4) Kadir Ural (Mersin)
5) Oktay Vural (İzmir)
6) Kürşat Atılgan (Adana)
7) Reşat Doğru (Tokat)
8) Hüseyin Yıldız (Antalya)
9) Faruk Bal (Konya)
10) Ahmet Bukan (Çankırı)
11) Osman Ertuğrul (Aksaray)
12) Sabahattin Çakmakoğlu (Kayseri)
13) Erkan Akçay (Manisa)
14) Süleyman Lâtif Yunusoğlu (Trabzon)
15) Zeki Ertugay (Erzurum)
16) Mithat Melen (İstanbul)
17) İzzettin Yılmaz (Hatay)
18) Hasan Çalış (Karaman)
19) Rıdvan Yalçın (Ordu)
20) Mehmet Akif Paksoy (Kahramanmaraş)
21) Mustafa Kalaycı (Konya)
Gerekçe:
Niğde İlimize bağlı, Orta Toroslar'ın
devamı olan Melendiz Dağları ile çevrili küçük bir ovada kurulan
ilçemiz, kendisine bağlı Azatlı, Bozköy, Divarlı ve Kitreli
Beldeleri ile bağlı köylerinde 30 binin üzerinde bir nüfusu
barındırmaktadır. Ekonomisi tarım ve
hayvancılığa dayalı olan ilçemizde, kullanılabilecek
tarım arazilerinin az oluşu ve son yıllarda uygulanan tarım
ve hayvancılıktaki yanlış politikalar sonucu çok
mağdur olmuştur. Geçmişte Niğde, hatta İç Anadolu
bölgesinin en önemli küçük ve büyükbaş hayvancılık
merkezlerinden biri olan bu bölgemiz, son yıllarda uygulanan
yanlış politikalar sonucu elindeki canlı hayvan
miktarının %90'ını kaybetmiştir. İlçede
işsizliğin çok yüksek oranlara ulaşması, iş bulmak
amacıyla genç nüfusun büyük şehirlere ve çevre illere göç etmesine
sebep olmaktadır.
Geçtiğimiz yıllarda uygulanan yanlış
politikalar sonucu, başta süt tozu ithalatının artmasına
bağlı olarak süt fiyatları düşmüş, sütten para
kazanamayan üreticilerimiz, ülkemizin birçok yerinde olduğu gibi, bu
bölgede de damızlık hayvanlarını kesime vermek zorunda
kalmış ve hayvancılık ilçemizde bitme noktasına
gelmiştir. Yaptığımız ziyaretlerde yöre
halkımız, hükümetin bazı bölgelere verdiği imtiyazlı
teşviklerin kendilerine de sağlanmasını beklediklerini
ifade etmektedirler.
Niğde'ye yaklaşık 75 km olan bölgede Turizm
açısından, Bizans Dönemi kaya yerleşimleri önemlidir.
Ayrıca ilçeye çok yakın olan Narlıgöl ve Nar Vadisi görülmeye
değer, tanıtımı yapılması gereken gizli
hazinelerden bir tanesidir. Narlıgöl ve çevresi içerdiği kaplıca
özelliği ile bugün ülkemizin kaplıca turizmi açısından en
önemli potansiyeline sahiptir. 10 km uzunluğundaki Nar Vadisi içindeki
Peri Bacaları, çevrede görülmeyen meşe türü ağaçları, eski
yerleşim yerleri ve vadinin başlangıcındaki küçük gölü ile
önem taşır. Çok az bir devlet desteğiyle, Nar vadisinin Çiftlik
ilçesindeki Bozköy yakınından başlamak üzere, yürüyüş
parkuru olarak değerlendirilerek doğa turizmine
kazandırılabileceği ifade edilmektedir. Yine bölgede bulunan
Ketençimen Yaylası mesire alanı olarak, doğa ve yayla turizmine
kazandırılması gereken çok önemli bir bölgedir.
20.05.1990 tarihinde ilçe olmasına rağmen, gerek kamu
yatırımları gerekse AKP hükümetleri tarafından uygulanan
tarım, hayvancılık ve turizmi teşvik imkânlarından yeterince
faydalandırılmamış ve geri kalmıştır. Bu
bölgemizde turizm, tarım ve hayvancılık teşvik edilmeli ve
toplum üretime yönlendirilmelidir.
Yukarıda açıklanan sorunların çözümü ve
alınacak tedbirlerin belirlenmesi için "Niğde İlimizin
Çiftlik İlçesinin Ekonomik ve Sosyal Sorunlarının
Araştırılması" amacıyla bir Meclis
Araştırması açılması gerekmektedir.
3.- Niğde Milletvekili Mümin
İnan ve 20 milletvekilinin, Niğde Çamardı ilçesinin ekonomik ve
sosyal sorunlarının araştırılarak alınması
gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/1084)
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Gerekçesini ekte sunduğumuz, Niğde İlimize
bağlı Çamardı ilçesi, bağları, bahçeleri, ekili
alanları, Aladağlar ve Demirkazık zirvesi ile bir güzellik
abidesidir. Adana gelişi de, Niğde gidişi de, doğanın
zenginlikleri ile doludur. Ancak yolun çok dar olması nedeniyle, özellikle
kış mevsiminde bu yoldan yeterince faydalanılamamaktadır.
İlçenin ekonomisi tarım, hayvancılık, meyvecilik ve
kısmen turizme dayalıdır. Son yıllarda kamu
yatırımlarından mahrum bırakılmış ve AKP
hükümetleri tarafından uygulanan tarım ve
hayvancılığı teşvik imkânlarından yeterince
faydalandırılmamış ve İlçemiz geri
kalmıştır. İlçenin nüfusunun son on yıldır azalması,
genç nüfusun sürekli çevre illere ve büyük şehirlere göç ettiğinin en
büyük göstergesidir. Bu ilçemizdeki tarım, hayvancılık ve turizm
sektörünün canlandırılıp sorunlarının çözülmesi
amacıyla, "Niğde İlimizin Çamardı İlçesinin
Ekonomik ve Sosyal Sorunlarının
Araştırılması", gereken tedbirlerin ve bunlara
ilişkin yapılacak düzenlemelerin ele alınabilmesi için,
Anayasa'nın 98'inci, TBMM İçtüzüğünün 104 ve 105'inci maddeleri
gereğince, Meclis araştırması açılmasını arz
ve teklif ederiz.
1) Mümin İnan (Niğde)
2) Ertuğrul Kumcuoğlu (Aydın)
3) Mehmet Şandır (Mersin)
4) Rıdvan Yalçın (Ordu)
5) Kadir Ural (Mersin)
6) Kürşat Atılgan (Adana)
7) Osman Ertuğrul (Aksaray)
8) Oktay Vural (İzmir)
9) Faruk Bal (Konya)
10) Ahmet Bukan (Çankırı)
11) Hüseyin Yıldız (Antalya)
12) Sabahattin Çakmakoğlu (Kayseri)
13) Erkan Akçay (Manisa)
14) Reşat Doğru (Tokat)
15) Süleyman Lâtif Yunusoğlu (Trabzon)
16) İzzettin Yılmaz (Hatay)
17) Mithat Melen (İstanbul)
18) Hasan Çalış (Karaman)
19) Mehmet Akif Paksoy (Kahramanmaraş)
20) Zeki Ertugay (Erzurum)
21) Mustafa Kalaycı (Konya)
Gerekçe:
Akdeniz Bölgesi sınırları içerisinde kalan ve
Niğde İlimize bağlı olan Çamardı ilçesinde, Konya
vilayeti salnamesindeki 1868-1869 kayıtlarına göre, o dönemde bucak
olmasına rağmen, 42 mahalle ve köyünde, 11 bin 616 kişinin
yaşadığının kayıtlı olduğu
bilinmektedir. 1990 sayımında, toplam nüfus 21 bin 432, merkezi
nüfusu 5 bin 179 olan bu bölgede 2009 sayımı sonuçlarına göre toplam
nüfusu 16 bine merkez nüfusunun ise 3.500'e düşmesi çok manidardır.
Bölge işsizlikten ve çaresizlikten dolayı, son yıllarda yine göç
vermeye başlamış ve nüfusu her geçen gün azalmaktadır.
İlçenin ekonomisi tarım, hayvancılık, meyvecilik ve
kısmen de turizme dayalıdır.
Bölgemiz, son yıllarda kamu yatırımlarından
mahrum bırakılmış ve AKP hükümetleri tarafından
Güneydoğu Anadolu Bölgesi ve Doğu Anadolu Bölgesinde uygulanan
tarım ve hayvancılığı teşvik imkânlarından
faydalandırılmayarak geri kalmıştır. İlçenin
nüfusunun azalması genç nüfusun, sürekli çevre illere ve büyük şehirlere
göç ettiğinin en büyük göstergesidir.
Turizm açısından, Niğde'ye 65 km mesafedeki
İlçemiz sınırlarında bulunan ve aynı zamanda Milli
Park olan Aladağlar ve Bolkarlar, dağcılık ve trekking
merkezi olmuştur. Tanıtım ve tesisler için devlet
tarafından yeterli destek verilirse, Çamardı İlçesi, Türkiye'nin
en önemli dağcılık ve trekking merkezi olmaya da adaydır.
Aladağlar Demirkazık Zirvesi ayrıca doğal bir
dağcılık okulu konumundadır.
Alpin bitki kuşağı içinde yer alan Aladağlar,
sahip olduğu doğal güzellikleri ve kendine özgü bölgesel dağ
bitkisi ve çiçekleriyle de zengin ve ilginçtir. Çeşitli dağ çiçekleri
içinde en önemlisi Kardelen'dir. Soğan köklü bitki, soğanı ile
birlikte sökülüp başka ülkelere yasal olmayan yollardan
kaçırıldığı için tükenme tehlikesi ile karşı
karşıya olduğu ifade edilmektedir. Yılın büyük bir
bölümü karla kaplı zirveleriyle, bir düzine kadar küçük dağ
gölleriyle bir doğa harikası olan Aladağların, dağcılık
ve kış turizmi açısından hak ettiği değer ve
öneme kavuşması, ancak devlet destekli tanıtım faaliyetinin
gerçekleştirilmesi ve gerekli tesis yatırımlarının
yapılmasıyla mümkündür.
İlçeyi Adana ilimize en kısa yoldan bağlayan
Çamardı-Pozantı yolu bir an önce genişletilmelidir. Yolun çok
dar olması nedeniyle özellikle kış mevsiminde bu yoldan
yeterince faydalanılamamaktadır.
Çamardı İlçemiz, Altmış yıldan fazla bir
süreden beri ilçe olmasına rağmen, gerek kamu
yatırımları gerekse AKP hükümetleri tarafından uygulanan
tarım, hayvancılık ve turizmi teşvik imkânlarından
yeterince faydalandırılmamış ve geri
kalmıştır. Bu bölgemizde turizm, tarım ve
hayvancılık teşvik edilmeli ve toplum üretime
yönlendirilmelidir.
Yukarıda açıklanan sorunların çözümü ve
alınacak tedbirlerin belirlenmesi için "Niğde İlimizin
Çamardı İlçesinin Ekonomik ve Sosyal Sorunlarının
Araştırılması" amacıyla bir Meclis
Araştırması açılması gerekmektedir.
4.- Tokat Milletvekili Reşat
Doğru ve 23 milletvekilinin, iptal edilen kamu personeli seçme
sınavı nedeniyle mağdur olanların sorunlarının
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/1085)
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
İptal edilen 2010 yılı Kamu Personeli Seçme
Sınavı sonrasında, mağdur olan adayların durumunun
araştırılarak, bu mağduriyetin giderilmesi amacıyla
Anayasanın 98. İçtüzüğün 104. ve 105. maddeleri gereğince
Meclis Araştırması açılması hususunu arz ederiz.
1) Reşat Doğru (Tokat)
2) Kamil Erdal Sipahi (İzmir)
3) Muharrem Varlı (Adana)
4) Beytullah Asil (Eskişehir)
5) Kadir Ural (Mersin)
6) Oktay Vural (İzmir)
7) Mehmet Akif Paksoy (Kahramanmaraş)
8) Hasan Çalış (Karaman)
9) Cemaleddin Uslu (Edirne)
10 Osman Durmuş (Kırıkkale)
11) Sabahattin Çakmakoğlu (Kayseri)
12) Hamza Hamit Homriş (Bursa)
13) Rıdvan Yalçın (Ordu)
14) Mehmet Zekai Özcan (Ankara)
15) Süleyman Nevzat Korkmaz (Isparta)
16) Mustafa Kalaycı (Konya)
17) Erkan Akçay (Manisa)
18) Emin Haluk Ayhan (Denizli)
19) Kemalettin Nalcı (Tekirdağ)
20) Ahmet Orhan (Manisa)
21) Yılmaz Tankut (Adana)
22) Osman Ertuğrul (Aksaray)
23) Mithat Melen (İstanbul)
24) Akif Akkuş (Mersin)
Gerekçe:
Bilindiği üzere 10 Temmuz 2010 tarihinde Öğrenci Seçme
ve Yerleştirme Merkezi tarafından yapılan Kamu Personeli Seçme
Sınavı, Eğitim Bilimleri sınavı kopya iddiaları nedeniyle
iptal edilmiştir.
Yüksek Öğretim Kurulu Başkanlığınca
yapılan iptal açıklaması sonrasında yapılması
gereken öğretmen atamaları durdurulmuştur.
2010 da yapılan KPSS rezaletinde atanabilecek pozisyonda
puanı alıp, (bilgi hırsızlarının sebep
olduğu) iptalden sonra bu hakkı kaybeden, yani bundan dolayı
bunalıma giren, psikolojisi bozulan bu gençlerin
sıkıntıları çok büyüktür. Dürüst ve namuslu
öğretmenlerin, atanabilecekleri kadar almış oldukları
puanları da, kazanılmış hakları da geçersiz
sayıldı. Şu anda telafisi de mümkün değil.
Binde bir puanın bile ne kadar etkili olduğu bu
sınav sisteminde, iptalden sonra yenilenen Eğitim Bilimleri
sınavında netlerini artırdığı hâlde standart
sapma ve aritmetik ortalamalardan dolayı puanları düşenler
atanamamış oldular.
Kopya çekmediği hâlde yüksek puanı silinerek kendisini,
yakınlarını kurtaracak olan ataması durdurulan onca aday
ortaya çıkan bu sıkıntılı durum nedeniyle iptal
sınavına kendilerini verememiş ve daha düşük puanlar
almışlardır.
Kopya çeken adaylar kanunun verdiği boşluktan
yararlanarak tekrardan yapılan sınavlara girmeye hak kazanırken,
kopya çekmeden yüksek puan alanlar adeta kopyacılar gibi bir uygulamaya
tabi tutulmuşlardır.
Konunun bir kez de Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından
araştırılması, bu durumda bulunan öğretmen
adaylarımızın mağduriyetinin giderilmesine
ışık tutacaktır.
Araştırma Önergemiz bu amaçla
hazırlanmıştır.
BAŞKAN Bilgilerinize sunulmuştur.
Önergeler gündemdeki yerlerini alacak ve Meclis
araştırması açılıp açılmaması konusundaki
görüşmeler, sırası geldiğinde yapılacaktır.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun İç Tüzükün 19uncu
maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup
oylarınıza sunacağım.
VIII.- ÖNERİLER
A) Siyasi
Parti Grubu Önerileri
1.- (10/175) esas numaralı,
Mersinde kurulması planlanan nükleer enerji santrallerinin çevreye ve
turizme olumsuz etkileri hakkındaki Meclis Araştırması
Önergesinin ön görüşmesinin, Genel Kurulun, 22/03/2011 Salı günkü
birleşiminde yapılmasına ilişkin CHP Grubu önerisi
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Danışma Kurulu; 22.03.2011 Salı günü (Bugün)
toplanamadığından, Grubumuzun aşağıdaki
önerisinin, İçtüzüğün 19 uncu maddesi gereğince Genel Kurulun
onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.
M.
Akif Hamzaçebi
Trabzon
Milletvekili
Grup
Başkanvekili
Öneri:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Gündeminin, Genel Görüşme ve
Meclis Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler
Kısmında yer alan (Mersinde Kurulması Planlanan Nükleer Enerji
Santrallerinin Çevreye ve Turizme Olumsuz Etkileri hk.) 10/175 esas
numaralı Meclis Araştırma Önergesinin görüşmesinin, Genel
Kurulun, 22.03.2011 Salı günlü birleşiminde yapılması
önerilmiştir.
BAŞKAN Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisi lehinde
İsa Gök, Mersin Milletvekili.
Sayın Gök, buyurun efendim. (CHP sıralarından
alkışlar)
İSA GÖK (Mersin) Teşekkür ediyorum Sayın
Başkan.
Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Arkadaşlar, aslında Meclis asla
fonksiyonlarını yerine getiremiyor, Meclis asli görevini yerine
getiremiyor. Meclisin denetim yolları var, bu yollar; soru, genel
görüşme, Meclis araştırması, gensoru, Meclis
soruşturması, Yüce Divana sevk. Şu anda görüşülen Meclis
araştırmasını benim Meclise veriş tarihim 24 Nisan
2008, Meclis Başkanlığına sevk tarihi. 96ncı
Birleşimde okunuyor 29 Nisan 2008de. Üç yıl önce verdik. Bir denetim
yolu, Meclis bomboş.
AKP sıralarında arkadaşlar arkada ne
konuştuklarını bilmem ama konu harici olduğu kesin,
kahkahalarla konuşuyorlar ve Meclis çalışıyor. Gazi Meclis
görevini ifa ediyor, dostlar başına!
Biz, bu Meclis araştırmasıyla arkadaşlar,
Mersin ilinin Gülnar ilçesinin Ovacık beldesi -ki, benim ilçem- burada bir
nükleer santral kurulması konusu üç yıl önce konuşulmaya
başlanmıştı. O tarihte, bölge milletvekillerimizle beraber
bölgeyi gezdik, CHPli diğer vekil arkadaşlarımızla gezdik,
konu incelenmişti ve bir Meclis araştırması sunduk Meclis
Başkanlığına. Bu üç yıl içerisinde arkadaşlar,
gelinen nokta hakikaten hicap duyulacak bir nokta. Biz dedik ki: nükleer
santral, atık tasfiyesi ve kaza tehlikesi açısından
dünyanın başına beladır ama özellikle Mersin için ayrı
bir özelliği var. O da şu: Mersin, Türkiyede en uzun sahil
şeridine sahip bir il, 330 kilometrelik sahil şeridi var Mersinin.
Bizzat Başbakan Sayın Recep Tayyip Erdoğan, Doğu Akdenizi
ikinci turizm hamlesi için gelişme bölgesi olarak lanse etti ve bu ilan
edildi. 2008 yılı "Saint Paul Yılı" ilan
edilmişti ve hatta Turizm Bakanı Ertuğrul Günay, 2008de turizm
yılının Mersinden açılışını
yaptı, Mersinden başlattı ama başlatırken de nükleer
santral konuşulmaya başlandı.
Mersinliler bilir ki işsizlik büyük beladır. Buradan
kurtuluş iki sektördedir: Turizm ve tarım. Bizim, turizmde
dayandığımız şey, Kaledran dediğimiz Anamurdan
Tarsusa kadar, yani Mersinin tüm kıyı şeridinde, Anamuryum ören
yerinden Seyhan Kazanlıya kadar, Tarsustaki Yedi Uyurlardan Hazreti
Danyal Mezarına kadar, Saint Paul Kuyusuna kadar -Ayaş, Anamuryum,
Boğsak, Taşucu- her şeyiyle Mersin Türkiye'nin en güzel
doğa güzelliğine, ormanlarına ve kültürel zenginliğine sahip
bir yer. Tarih var, doğa var. O yüzden de Mersinde çalışan
herkes Mersinde turizmi önceliğe almıştı. Biz turizmi çok
istedik çünkü turizm, biliyorsunuz, işsizlik çözümünde umuttur. Zira,
istihdam oranı yüzde 40a varan tek sektördür turizm. Aydıncık bölgesi,
Anamur Bozyazı bölgesi, Taşucu bölgesi, Boğsak bölgesi,
Ayaş Kumkuyu, Seyhan Kazanlı Projesi, bunlar Mersinin geleceği
idi.
Tarım, organik tarım
Mersin için tarım her
şeydi.
Pekâlâ, bunlar varken AKP ne yaptı, ne yaptı? Bu
boş sıralarda olduğu farz edilen AKP, Mersin Akkuyuda nükleer
santral kurulması anlaşması yaptı Rusyayla, Mersinin tüm
feryadına rağmen, Mersinin milletvekillerine rağmen -AKPli
milletvekilleri de, yarım ağız da olsa, halktan korktukları
için evet demek zorunda kalmışlardı bu kampanyaya. Ama gelinen
nokta, Japonya depremi, Japonyada yaşanan o tabii afet insanları
yeniden nükleer santrali düşünmeye itti. Düşünmeye itti de
düşünecek olan şahısta önce beyin olacak, beyin olacak ki
düşünecek!
Almanya, nükleer santralini askıya aldı. Bütün dünya
nükleer santraller konusunu yeniden gündemine taşıdı,
geciktirmeye aldı, güvenlik konularını işliyor. Türkiyede
bizim kıyas konumuz tüp gaz, LPG. Biz bununla kıyaslayabiliyoruz ve
Mersinde asla durmak yok, yola devam. buyurdu padişah hazretleri! Evet,
durmak yok, yola devam, Akkuyuya, o güzelim beldeye nükleer santral
yapılacak! Yapılacak da arkadaşlar, orada Ecemiş fay
hattının canlı olduğu ve nükleer santralin yanı
başında olduğu ortaya çıktı şimdi.
Bakın, ben Mersinliyim. Benim yedi ecdadım orada
yaşadı, bizim mezarlarımız orada. Şimdi, siz, bizim
ecdadımızın toprağında, deprem olacak olan yerde
nükleer santral yapacağız diye ayak diriyorsunuz -hendek atlatmak daha
kolay deveye, daha kolay- ayak diriyorsunuz. Otuz sekiz yıl önce
alınan bir ruhsat var, bir rapor var. Bu rapora istinaden İlla da
illa Mersinde nükleer santral yapacağız. diyorsunuz. Ee pes, pes!
Benim Mersindeki işsiz kardeşlerimin umudu ve hatta
Ticaret Sanayi Odasının umudu Seyhan-Kazanlı arasındaki
turizm çalışmalarıydı. Dünya tahsis yaptı AKP, Hükûmet
yaptı bu tahsisleri. Herkes orada inşaata başlarken siz
Akkuyuya nükleer santrali koydunuz.
Tabii AKPnin mantığını anlamak, özellikle
Recep Tayyip Erdoğan hazretlerini anlamak mümkün değil. Neden? Bir
taraftan Akkuyuya nükleer santral yapacağım. diye diretiyor,
mıh gibi çakıyor kendini oraya, bir de Mersine balık
çiftliklerini getiriyor, Muğlanın kovduğu balık
çiftliklerini. Öte taraftan da Mersinde turizm sezonunu başlatıyor.
Ya bu ne perhiz, bu ne lahana turşusu? Bu nasıl bir mantık? Bunu
anlamak mümkün değil. Ha, bunu inada bindirdi, yapıyor. Neden? Dedi
ya İzmire Gâvur İzmir, Mersine de düşman ya; bir
şekilde benim Mersin halkıma ihanet edecekler, düşmanlık
belleyecekler.
Kalktılar, arkadaşlar, nükleer santral
yapılmasını işini -bizim Meclis araştırması
önergemiz üç yıldır beklerken- bir kanunla geçirdiler Meclisten ve bu
Meclisin sol cenahı sağ ellerini kaldırarak kanunu geçirdi, bir
de alkışladılar. Neyi alkışlıyorlarsa?
Alkışladılar. 15 Temmuz 2010 tarihinde 6007 sayılı
Kanunla
Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti ile Rusya Federasyonu Hükûmeti
Arasında Türkiye Cumhuriyetinde Akkuyu Sahasında -ecdat
topraklarımızda yani- Bir Nükleer Güç Santralinin Tesisine ve İşletimine
Dair İşbirliğine İlişkin Anlaşmanın
Onaylanmasının Uygun Bulunduğu Hakkında Kanun. Buyurun
buradan yiyin. Bir kanun çıkarttınız. Bakın, kanun
çıkartmakta da bir ahlaki tarz vardır, bir etik duruş
vardır. Uluslararası bir anlaşma yapıyorsunuz ama bunun
özünde ticaret var, duygusallık var, 20 milyar dolar. Bugün Genel
Başkanımız bahsettiler, 15 sentten elektrik alma garantisi
veriyorsunuz, bir anda anlaşmanın değeri 75 milyar dolara
çıkıyor. 75 milyar dolarlık duygusal anlaşmayı bir
ihaleye çıkartmıyorsunuz, denetime açmıyorsunuz. Ne yapıyorsunuz?
Anayasaya sığınıyorsunuz. Ar damarı bir kere
kalkmasın, çatlamasın, nereye varacağı belli olmaz. Niye?
Çünkü Anayasada bir hüküm var. Anayasa 90 diyor ki: Usulüne göre
yürürlüğe konulmuş milletlerarası anlaşmalar kanun
hükmündedir. Bunlar hakkında Anayasaya aykırılık
iddiası ile Anayasa Mahkemesine başvurulamaz. İhale olsa
denetlenecek. Zaten Kamu İhale Kanununu mahvettiniz, 20 kere deldiniz ama
belki bir de Anayasa Mahkemesine denetimine gider CHP diye bunu
uluslararası anlaşma olarak yapıyorsunuz, parasal bir şeyi,
denetlenmesin diye. Cumhuriyet Halk Partisi doğal olarak bunun
davasını açtı 16 Eylül 2010 tarihinde. Pekâlâ, Anayasa Mahkemesi
ne yaptı? Diyoruz ki: Bu uluslararası anlaşma -kanun kısmı-
Anayasaya aykırılık taşıyor ki, Anayasa Mahkemesinin
kararı var. Ey Anayasa Mahkemesi, benim Mersin insanımın, benim
Anadolu insanımın bu mağduriyetini gider, bu Kanunu denetle. Ne
yaptı Haşim Kılıç? Hâlâ Kanunu eline almadı. Recep
Tayyip Erdoğan kazmayı aldı, kazma vurmaya koşturuyor,
benim Anayasa Mahkemem hâlâ bu konuyu
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın Gök.
İSA GÖK (Devamla) Sayın Başkanım, selamlamak
için bir dakika rica edeyim.
BAŞKAN Hayır, selamlamayı genel itibarıyla
yapın yani genel itibarıyla mikrofonu açmıyoruz.
İSA GÖK (Devamla) Artı süre vermiyor musunuz?
BAŞKAN Hayır, artı süre vermiyoruz. Teşekkür
ederim.
İSA GÖK (Devamla) O zaman bağırarak
konuşayım.
Recep Tayyip Erdoğan kazmayı aldı Akkuyuya
doğru koşuyor, yanında da Rus sermayesi ama arkadaşlar,
hâlâ Anayasa Mahkemesi bu Kanunu incelemiyor.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
İSA GÖK (Devamla) Bitireceğim Sayın Başkan.
Japonyadaki nükleer santral sızıntısından
dolayı insanlar, tüm dünya tehlike altında ama benim insanlarım
tehlike altında değil. Niye? Recep Tayyip Erdoğan garanti
veriyor ya, Medvedevle görüşmüş ya, Bir şey olmayacak. diyor
ya! Önce utanmak lazım, kendi insanına karşı sorumlu olmak
lazım.
Saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Evet, grup önerisinin aleyhinde Siirt Milletvekili
Afif Demirkıran.
Buyurun efendim. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
AFİF DEMİRKIRAN (Siirt) Sayın Başkan,
değerli milletvekili arkadaşlarım; Cumhuriyet Halk Partisinin
Akkuyuda yapılacak olan nükleer santral aleyhine vermiş olduğu
araştırma önergesinin aleyhinde söz almış bulunuyorum.
İSA GÖK (Mersin) Bir Mersin vekili konuşsaydı!
AFİF DEMİRKIRAN (Devamla) Efendim?
İSA GÖK (Mersin) Mersin vekili
arkadaşlarımız var. Yani Mersinle alakalı bir konu.
Keşke Mersin vekilleri konuşsa, Mersin vekilleri hayır
deseydi!
AFİF DEMİRKIRAN (Devamla) Ha biz de konuşuyoruz,
onlar da konuşuyorlar.
BAŞKAN Sayın Demirkıran, Genel Kurula hitap
ediniz.
AFİF DEMİRKIRAN (Devamla) Değerli
arkadaşlar, bakın, bir şeyin hakkını vermemiz
lazım. Dünyada nükleer enerji kullanılıyor mu
kullanılmıyor mu? Türkiye'nin enerjiye ihtiyacı var mı yok
mu? Türkiye enerjide ne kadar dışa bağımlıdır? Ne
kadar çok fiyatı düşürmemiz gerekir ki, sanayimiz, ürettiğimiz
mallar yurt dışında rekabet edebilsin? Bütün bunları ortaya
koymadan, gerçekleri görmeden, bu kürsüden çıkıp, efendim
hidroliğin aleyhinde konuşmak, nükleerin aleyhinde konuşmak,
rüzgârın aleyhinde konuşmak, kömürün aleyhinde konuşmak,
güneşin aleyhinde konuşmak, medeniyetin aleyhinde konuşmak,
ilerlemenin aleyhinde konuşmak maalesef bir âdet hâline gelmiş.
İSA GÖK (Mersin) Almanya medeniyete karşı
değil mi! Almanya niye bu santrali askıya aldı?
AFİF DEMİRKIRAN (Devamla) Sanki muhalefette iseniz her
şeyin aleyhinde konuşmak gerekiyor diye
ZEKERİYA AKINCI (Ankara) Ölümün aleyhinde konuşuyoruz
ölümün, ölümün! Kitlesel ölümlerin aleyhinde konuşuyoruz.
AFİF DEMİRKIRAN (Devamla) Dolayısıyla,
şimdi müsaade ederseniz, Akkuyuda kurulmakta olan nükleer santralle
ilgili olarak önce ben bunun tarihçesini arkadaşlarımla bir
paylaşayım. AK PARTİ Hükûmetiyle beraber mi başladı,
tarihçesi nereye kadar gidiyor? Bu tarihî kronolojiyi verdikten sonra
zamanımız elverirse Türkiye'nin enerji ihtiyacını,
kaynaklarımızı, dünyanın gittiği istikameti,
Türkiye'nin gittiği istikameti, gitmesi gereken istikameti hep beraber
burada paylaşalım.
Şimdi, değerli arkadaşlar, Türkiyede ilk nükleer
santral kurma girişimi 1967de. Bugün ne? 2011. 1967de 400
megavatlık bir santral kurulması öngörülmüş. Ancak,
haklısınız, o zaman yer tespiti, yer lisansı
olmadığı için, daha sonra Türkiye Elektrik Kurumu da
kurulduğu için, bunun önce yer tespiti, yer lisansı
hazırlansın, ondan sonra Türkiye Elektrik Kurumu bunun ihalesini
yapsın diye 1970 yılında bundan vazgeçilmiş.
Peki, daha sonra ne olmuş? Araştırmalar devam
etmiş 72-74 yıllarında. En az deprem tehlikesi olan Mersin ili
Gülnar ilçesi Akkuyu mevkisi, nakliye, soğutma suyu ihtiyacı ve
elektrik tüketim merkezlerine yakınlık gibi birçok önemli
koşullar da dikkate alınarak ilk nükleer santral yeri olarak
seçilmiş, seçilen bu yer için Haziran 1976da Türkiye Atom Enerjisi
Kurumundan, TAEKten yer lisansı alınmıştır.
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) Kaç yıl önce Afif Abi?
AFİF DEMİRKIRAN (Devamla) 1976 yılında TAEK
buraya yer lisansı vermiş.
Peki, o günkü teknoloji ile, o günkü bilimsel donelerle orası
eğer en az zararlı veyahut da nükleer santral kurmaya müsait olarak
öngörülmüş ise ve nükleer santral teknolojilerindeki güvenlik de bugünkü
kadar değil ise, daha geri ise bugün gelinmiş olan noktada nükleer
santrallerin güvenliği bu kadar ileri bir seviyeye gelmiş iken hâlen
Akkuyuda bunun tehlikesinden bahsetmek, gerçekten yani Türkiyeyi doğru
okumama ile eş değerdir.
Peki, ondan sonra ne oluyor? İlk, Akkuyu santrali ihalesi
1977 yılında yapılmış, Asea-Atom firması ile
görüşmeler yapılmış ancak yüzde 100 kredi getiremediği
için ve 1980deki, malum, Türkiyedeki politik gelişmeler nedeniyle iptal
olmuş ilk nükleer santral ihalesi.
Daha sonra 1983 yılında bir anahtar teslimi santral
yapımı için bir firmayla ihaleye çıkılmış daha
doğrusu.
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) Siz de yapamayacaksınız.
AFİF DEMİRKIRAN (Devamla) Ondan sonra
yap-işlet-devrete dönüştürüldüğü için, rahmetli Özal o zaman
Yap-işlet-devret modeliyle bunu yapalım. diye ortaya
attığı için, efendim, firmaların bir kısmı
çekilmiş, bir tek firma kalmış ama o da yap-işlet-devret
ile gerekli krediyi bulamadığı için ihale iptal olmuş.
Üçüncü ihaleye geliyoruz, 17 Aralık 1996. Ben TEAŞta
Genel Müdürüm. Çok ciddi hazırlanan şartnameyle, gerçekten çok ciddi
hazırlanan şartnameyle, gerçekten çok ciddi hazırlanan
şartnameyle ve herkese eşit mesafede olan bir şartnameyle,
herhangi bir adres göstermeyen bir şartnameyle ihaleye
çıkıldı, güzel de fiyatlar alındı. Daha sonra
-değerlendirme safhasında ben yokum- çeşitli sebeplerle, belki o
günkü ekonomik sıkıntılar, belki başka doğru
sebeplerden dolayı rahmetli Ecevit döneminde bu ihale de iptal edildi.
Geliyoruz bugüne. Bugün bu ihaleyi bitirmek, bu santrali kurmak
mecburiyetindeyiz. Eğer Türkiye otuz sene önce nükleer enerjiye
geçmiş olsaydı bugün Cumhuriyet Halk Partisi Sayın Genel
Başkanının grup toplantısında yapmış
olduğu Efendim, Türkiyede elektrik üretimi pahalıdır, elektrik
fiyatı pahalıdır. cümlesi belki kullanılmayacaktı.
Fransada bu kullanılmıyor.
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) Nükleer santralin kilovat saati
kaç kuruş şu anda?
AFİF DEMİRKIRAN (Devamla) Belçikada bu
kullanılmıyor, dünyanın birçok ülkesinde
kullanılmıyor.
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) 2 katı şu anda.
AFİF DEMİRKIRAN (Devamla) Eğer Fransa yüzde
70ini nükleerden elde ediyor ise, eğer birçok ülke yüzde 20, 30, 40, 50
elektrik enerjisini nükleerden elde edebiliyor ise, ediyor ise
Değerli arkadaşlar, birçok şehirde bir
şehirden bir şehre gidinceye kadar birkaç tane santralle
karşılaşırsınız ve biliyor musunuz ki bir nükleer
santralin yakınında oturan bir kimse uzun uçak seyahatleri yapan bir
kimseye nazaran daha az radyasyon alıyor, uzun süre televizyon seyreden
bir insana nazaran daha az radyasyon alıyor. Bu gerçek böyle.
Şimdi, turizmde diyor ki: Efendim, Mersin turizm bölgesi.
doğrudur. Hem nükleer santral olur hem turizm olur. Buyurun gidin
Kanadaya, buyurun gidin birçok ülkeye. Yani Fransa dünyanın en fazla
turistini alan bir ülke değil mi? Nükleer santral vardır diye
insanlar Fransaya gitmemezlik etmiyorlar.
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) Afif Bey, istemiyoruz,
istemiyoruz, Akkuyu nükleer santralini istemiyoruz.
AFİF DEMİRKIRAN (Devamla) Ancak, bakın, nükleerde,
evet, bir külfet varsa külfet vardır. Kaza oldu, Çernobilde oldu, Three
Mile Islandda oldu ve efendim, Japonyadaki son durum. Ama uçak kazası
oldu diye hiç kimse uçağa binmemezlik yapmıyor. Önemli olan gerekli
tedbirleri almak, gerekli güvenliği almak.
Arkadaşlar, eğer bir tehdit olarak biz nükleeri görürsek
hemen yanı başımızda Romanya, yanı
başımızda İran, yanı başımızda
Bulgaristan, yanı başımızda Rusya, dört
tarafımızdaki bu ülkelerde nükleer santraller var. Allah muhafaza
herhangi bir sıkıntı, bir kaza olması hâlinde Türkiye
doğrudan doğruya tehdit altındadır. Türkiyede santral
olmasına gerek yok. O zaman madem ben bu külfetini taşıyorum, o
zaman niçin nimetinden istifade etmeyeyim? Niçin ben ülkeme nükleer santral
kurmayayım? Niçin elektriğimi daha ucuza mal etmeyeyim? Niçin
dışa bağımlılığı daha fazla
azaltmayayım?
Dolayısıyla, değerli arkadaşlar, Akkuyu, evet,
güvenceli bir noktadadır, deprem açısından güvenlidir. Hem
turizm hem nükleer beraber yürür ve biz, efendim, Japonyada bir kaza oldu diye
-Allah bir daha böyle kazaları dünyanın hiçbir yerinde göstermesin-
biz hiçbir zaman bu nükleer santrali kurmaktan vazgeçmeyeceğiz. Bu sadece
AK PARTİnin bir görüşü değil, yıllardan beri birçok
hükûmetin, Cumhuriyet Halk Partisinin, Milliyetçi Hareket Partisinin, birçok
partimizin içinde bulunduğu hükûmetler döneminde de nükleer hep gündemde
olmuştur. Sadece ve sadece bir grup çevreciler belki de diğer
bazı enerji kaynaklarının lobilerinin etkisiyle devamlı
nükleere karşı gelmişlerdir. Biz bunu yaparken sadece nükleerde
mi kalıyoruz? Hayır. Biz Türkiyedeki rüzgâr enerjimizin
tamamını değerlendireceğiz; bununla ilgili açtık,
çalışmalar devam ediyor.
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) Afif Bey,
yapamayacaksınız, ömrünüz yetmeyecek.
AFİF DEMİRKIRAN (Devamla) Türkiyedeki hidroelektrik
potansiyelimizin tamamını değerlendireceğiz. Türkiyedeki
kömür miktarını artırıyoruz. Bazı insanlar da
çıkıyor, efendim, kömür santrallerine karşı geliyor;
bazı insanlar çıkıyor, hidrolik santrallere karşı
geliyor. O zaman, nükleer yapma, hidrolik yapma, kömür yapma! Tamam,
karanlıkta bırakayım ben Türk insanını!
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) Şimdiye kadar karanlıkta
mı kaldı Türkiye?
AFİF DEMİRKIRAN (Devamla) Ama öte yandan
bakıyoruz ki Türkiye dünyada en fazla enerji, elektrik talebi
artışı olan ülke, yüzde 8in üzerinde.
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) Otuz yıldır bu
lafları duyarız, bunlar nükleer lobilerinin laflarıdır.
Afif Bey, nükleer lobilerinin söylediği laflar, otuz yıldır
söylerler bu lafları.
AFİF DEMİRKIRAN (Devamla) Bakın, bir gerçeği
sizinle paylaşmak istiyorum. Bugün Türkiyedeki fert başına
tüketilen elektrik enerjisi dünya ortalamasının neredeyse
altındadır; bizim üye olmak istediğimiz Avrupa Birliğinin
yüzde 60-70i civarında, hatta daha da altındadır; OECD
ülkelerinin aynı şekilde. Bakın, bizde 3.500 kilovatsaat fert
başına yılda, gelişmiş ülkelerde 7-8 bin kilovatsaat.
Değerli arkadaşlar, biz 2020de maalesef hâlen 5.500
kilovatsaatlerden bahsediyoruz fert başına. O zaman dahi bugünkü OECD
ortalamasının çok altında bir rakamdan bahsediyoruz. Türk
insanına biz bunu niye reva görüyoruz? Niye refahımızı
artırmayalım? Niye dünya ülkeleriyle aynı seviyeye
çıkmayalım?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı.)
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) Sen kendin de inanmıyorsun
Afif Bey bu söylediklerine.
AFİF DEMİRKIRAN (Devamla) Dolayısıyla bu
nükleer santral kurulacaktır, bununla ilgili siyasi irade mevcuttur.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Demirkıran.
Grup önerisinin lehinde, Mersin Milletvekili Sayın Mehmet
Şandır.
Buyurun efendim.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; öncelikle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Cumhuriyet Halk Partisinin gündeme alınmasını
istediği Mersin Akkuyu nükleer santraliyle ilgili araştırma
önergesinin lehinde söz almış bulunuyorum. Tekrar, yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, bu nükleer santralle ilgili, nükleer
enerjiyle ilgili yaklaşık otuz yıldır aynı
şeyleri dinleriz. Yani Sayın Demirkıran, Afif Bey
bağışlasın; sekiz yılı doldurdunuz, bu kadar
önemli ve gerekli olan bir enerji konusunda bugüne kadar adım atmayıp
da dönemin sonuna gelince böyle nükleerci kesilmek hiç de doğru bir
şey değil, hiç de inandırıcı değil.
Milliyetçi Hareket Partisi olarak söyleyeyim, ben 1966
yılında rahmetli Alparslan Türkeşten, Türkiyenin nükleer
teknolojiye sahip olması gerektiği dersini dinlemiş bir
insanım. Çünkü eğer Türkiye büyük olacaksa, Türkiye bu bölgede güçlü
olacaksa, Türk ve Müslüman kimliğiyle bağımsız olacaksa
gerçekten nükleer teknolojiye sahip olması lazım, buna dayalı
her türlü altyapıyı, üstyapıyı kurması lazım.
Milliyetçi Hareket Partisi olarak buna samimiyetle inanıyoruz ve bunu
parti programımızda, seçim beyannamemizde, her defasında ifade
ediyoruz: Evet, Türkiye nükleer teknolojiye sahip olmalıdır.
Bir başka gerçek, Türkiyenin enerji açığı
var. Türkiye bu enerji açığını kendi kaynaklarından,
yerli kaynaklarından, öncelikle yerli kaynaklarından temin etmeli,
kalkınmasının enerji ihtiyacını
karşılamalı. Bu da bir gerçek ama Türkiyeyi bugüne kadar
yöneten tüm siyasi iktidarlar ne hikmetse bu kadar yalın bir gerçekliğin
gereğini maalesef yerine getirememişlerdir. Ne yazık ki birisi
Ne yazık ki tek başına ülkeyi Türk milleti adına yöneten
Adalet ve Kalkınma Partisi de bunu yerine getirememiştir. Şimdi,
dönemin sonuna gelmiş
Üstünde bana göre birçok meşruiyet sorunu olan
bir yolla nükleer santral kurulması yine mümkün olmayacaktır. Böyle
75 milyar dolara ulaşan bir meblağı, kanun çıkartarak,
uluslararası bir sözleşmeyi bu Mecliste parmak çoğunluğuyla
kanunlaştırarak bu kadar büyük, bu kadar gelecekle ilgili önemli bir
ticari işlemin buradan geçirilmiş olmasını yani evrensel
değerler açısından da, Türkiye hukuku açısından da,
etik değerler açısından da hiçbir şekilde savunabilmek
mümkün değil. Şeffaf, açık, millete bilgi veren
Bakınız, değerli milletvekilleri, ısrarla
buradan söylüyoruz: Bu konular bugünün değil geleceğin de
konuları, bu konular yalnız iktidarın değil muhalefetiyle
Türkiyenin konuları. Bu konularla ilgili söylenenlerin cevabı gelip
bu kürsüden verilsin. Gelip bir bilgi verin. Bu Akkuyu nükleer santralle
ilgili, bütün ısrarımıza rağmen, Sayın Bakan gelip
burada bir bilgi vermedi. Gruplar her defasında kısa süreler
içerisinde konuyla ilgili tenkitlerini ifade etmenin telaşında burada
üç beş cümle söylüyor ama sonuç itibarıyla Türkiye ve ülkemizin
geleceği açısından, milletimizin geleceği
açısından çok önemli olan bir konu, yine endişe ediyorum, geçen
dönemlerde başlanıldığı gibi, yarım kalacak,
tamamlanamayacak. Bizden sonra gelen Türkiye Büyük Millet Meclisi üyeleri bu
konuyu tekrar dinleyecek, bir sayın milletvekili de o gün gelecek diyecek
ki: Otuz beş yıldır bunları dinliyoruz. Şimdi,
Sayın Ali Rıza Öztürkün: Otuz yıldır dinliyoruz.
dediğinin haklılığı olarak ifade ediyorum.
Değerli milletvekilleri, ben Mersin Milletvekiliyim.
Bakın, keşke -burası şov yeri değil ama gerçekten bu
konunun şovunu yapmak lazım- size buradan, bu Akkuyu nükleer
santralinin kurulacağı Büyükeceli koylarını
seyrettirebilseydim. Mersin Gülnar ilçesi Büyükeceli beldesinin dört tane koyu
inanınız ki cennetten bir parça. İnsan oraya
kıyamamış -ben orman mühendisiyim- köylüler orayı
açmamış. Yani orman içi köylerinin yaşadıkları,
geçindikleri yerlerin tamamı, çoğu ormandan açma yerler olmasına
rağmen Büyükecelinin, Gülnarın insanı bu koylardaki orman
alanlarını açıp oraya yerleşmek düşünmemişler,
yapmamışlar bunu, kıyamamışlar o koylara, o kadar
güzel yerler ki... İnanınız ki oralarda
çalıştığım dönemde oralara yol yapılmasına
elimiz imza atmazdı, yapmazdık, yapmadık oralara yolu. Oraya yol
yapılmasın, buralar bakir kalsın diye, ormancı
hassasiyetiyle oralar korundu ama şimdi o dört koyu nükleer santral için
bir başka devletin egemenliğine tevdi ediyoruz. Bakın,
sözleşmeyi okuyunuz, bu kadar ağır hükümler var.
Değerli arkadaşlar, Japonyada yaşanan bu son
felaketten sonra Milliyetçi Hareket Partisi olarak Hükûmeti ve özellikle de
Sayın Başbakanı bu konuyu bir daha düşünmeye ve
değerlendirmeye davet ettik. Çok iyi niyetle, samimiyetle,
halkımız adına, ülkemizin geleceği adına böyle bir
çağrıda bulunduk ama ne yazık ki, maalesef ne yazık ki
Sayın Başbakanın her konuda olduğu gibi bu konuda da
inadı Ben bilirim, benim yaptığım doğrudur, ben ne
söylüyorsam doğrudur. anlayışı -buna Anadoluda kör inat
denir- maalesef bu konuda ortak aklı üretmek, bu konuyu toplumsallaştırmak...
Şimdi, bu konunun tartışılması üzerinden
halkımız ikiye ayrılmayacak
Bakın, bir teklifte bulunuluyor, ben de katılıyorum
o teklife. Gerek bugün yaşayan insanlarımızın gerekse
bundan sonra yaşayacak insanlarımızın gerek o bölgedeki
gerek tüm Türkiyedeki, hatta tüm dünyadaki insanların hayatını
ilgilendirecek bir konuda, gelin, millete soralım, referandum yapalım
diyoruz. Çünkü Japonyada yaşanan örneği yok sayamazsınız.
Bir felaket yaşanıyor, daha nelerin yaşanacağı da
belli değil. Ülkemizde bu kanser hastalıklarının bu denli
artmasının sebebi olarak Çernobil gösteriliyor. Böyle o zaman da bir
efelenme vardı. İşte ben içiyorum. diye çayı için
bakanların bugün yaşananlardan ne kadar vicdan azabı
duyduklarını düşünmek istiyorum. Şimdi, Sayın Başbakan
da diyor ki böyle bir efelenmeyle: Biz imzamızın arkasında
dururuz. Durursunuz da gelecekte yaşanan felaketin hesabını kim
verecek? Kim verecek arkadaşlar ya? Allah aşkına! Yani, bu,
deprem hattı üzerinde olduğu açıklanıyor, Ecemiş fay
hattı üzerinde olduğu söyleniyor. Depreme tedbir geliştirdiniz,
tsunamiye nasıl tedbir geliştireceksiniz? Bu konuda Japonyadan daha
ileri bir teknolojiye sahip olduğunuzu iddia edebilir misiniz? Japonyadan
daha güçlü olduğunuzu, her türlü tedbiri alabileceğinizin garantisini
verebilir misiniz? Gözümüzün önünde günlerdir televizyonlarda bir felaketi
seyrediyoruz. Kaldı ki o nükleer santraller, reaktörler patlıyor
işte, tedbir geliştirilemiyor. Bütün insanlık korku içerisinde.
Türkiyeye ulaşır mı, ulaşmaz mı; bu nükleer sızıntı
buraya kadar gelir mi tereddüdü yaşanıyor.
ÜNAL KACIR ((İstanbul) Parti programımızda,
bizim, var. dediniz, vaz mı geçtiniz?
MEHMET ŞANDIR (Devamla) Değerli arkadaşlar,
nükleer teknolojiye sahip olmak ayrı bir hadise, bunun yolları
aranması bir ayrı hadise ama bu kadar önemli tereddütlerin
yaşandığı, toplumsal ayrışmanın
yaşandığı ve gözümüzün içinde bir felaketin
yaşandığı bu konunun yeniden değerlendirilmesini talep
etmek ayrı bir hadise. Bunu talep ediyoruz. Gelin, şu konuyu tekrar
düşünün diyoruz. Niye düşünmekten kaçınıyorsunuz?
ÜNAL KACIR (İstanbul) Siz programınızdan
çıkarmaya karar verdiniz mi? Siz düşündünüz mü?
MEHMET ŞANDIR (Devamla) Biz nükleer teknolojiye
karşı olmadığımızı bugün, yarın, daha
sonraki gün devam ettireceğiz. Ama nükleer teknolojiye sahip olabilmenin
başka yolları da bulunabilmeli. Vardır. Ama insan
sağlığından, can güvenliğinden daha önemli hiçbir
sebep yoktur. Eğer insanlarımızın can güvenliği yüzde
1 ihtimalle de olsa bir tehlike altındaysa birçok şeyden vazgeçmek
mecburiyetindeyiz.
Değerli milletvekilleri, burada iktidar-muhalefet siyasetiyle
birbirimizle akıl yarıştırmayalım. Biz sizi
Sorumlu
siyasetin gereği, bu toplum adına sorumlu siyaset yapmak görevlisi
olarak sizler gelin, bu konuyu bir daha düşünün. Bakın, Mersin halkı
buna karşı. Mersin halkının karşı olduğu bir
konuya Mersin AKP milletvekilleri de karşı, dürüstçe gelip buradan
açıklamaları lazım. Bu kadar
karşıtlığın olduğu bir konuda, kör inat
uğruna milletin hayatını tehlikeye atma hakkınız yok.
Tekrar, sizi bir daha düşünmeye davet ediyor, hepinize
saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Şandır.
ÜNAL KACIR (İstanbul) Sayın Şandır, siz de
karar verin, yapacak mıyız, yapmayacak mıyız? Siz kendiniz
bir karar verin.
AFİF DEMİRKIRAN (Siirt) Yapacaklar, yapacaklar.
BAŞKAN Grup önerisinin aleyhinde, Şırnak
Milletvekili Sayın Hasip Kaplan.
Buyurun efendim. (BDP sıralarından alkışlar)
ÜNAL KACIR (İstanbul) Önce siz parti
programınızda kararlı bir hâle getirin.
AFİF DEMİRKIRAN (Siirt) CHP de istiyor.
ÜNAL KACIR (İstanbul) Parti programınızda bir
değişime gidin.
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) Ünal Kacır, sen
anlamadığın dersi anlatma, anlamadığın konularda
konuşma, anladığın konularda konuş.
ÜNAL KACIR (İstanbul) Parti programınızı
değiştirin o zaman.
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) Artık dönemin sonuna geldik
ya, bitti artık ya, hâlâ konuşuyorsun. Giderayak bunları
öğren.
ÜNAL KACIR (İstanbul) Sen hukukçusun, sen ne anlarsın
ya?
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, lütfen arkadaşlar,
Hatibi dinleyelim.
HASİP KAPLAN (Şırnak) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; nükleer enerji santraliyle ilgili söz aldım.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Tabii, burada ilginç bir durum var. Yani bir tarafta Mersin
Akkuyuda nükleer enerji santrali kurmaya karar vermiş AKP
çoğunluğu var, bu konudaki sözleşmeyi de Meclisten geçirdiler
ama bir de bunun karşısında duran ana muhalefetle, CHP ile MHP
var. CHP ile MHPnin de şöyle bir nüans farkı var: Biz nükleer
teknolojiye karşı değiliz ama Mersinde kurulacak nükleer enerji
santraline karşıyız.
Burada, bu Mecliste net duruş gösteren, net duruşuyla
nükleer santrallere, enerji santrallerine karşı da açıkça
tavrını koyan, onlarca araştırma önergesi veren, soru
önergesi veren tek parti de Barış ve Demokrasi Partisidir. Bunun
aması olmaz arkadaşlar. Japonyada yaşanan felaket,
Fukuşimada yaşanan tsunami sonrası, nükleer santrallerin
artık hiçbir güvencesi olmadığını ortaya
koymuştur. Aması olmaz, Mersindekine de karşı
çıkacaksınız, Sinoptakine de karşı
çıkacaksınız, Fransanın, Almanyanın,
gelişmiş ülkelerin terk ettiği bu teknolojiye, insanlık
yaşamını tehdit altına alan ve Çernobilden Türkiye'nin de
etkilendiği, Rizeden başlayarak Karadeniz kıyılarında
kanser hastalığının yayıldığını
bilen, yaşamış bir Türkiyede net ve açık duruş göstereceksiniz,
karşı olacaksınız.
Enerji politikamız her alanda yanlış, her alanda
çarpık, HESlerde çarpık, nükleerde çarpık, güneş
enerjisinde çarpık, rüzgârda çarpık çünkü Türkiye'nin bir enerji
politikası ve stratejisi ve de planlaması yok. Evet, Türkiye
bütçesinin 100 milyara varan ithal enerji açığı var ama o ithal
enerji açığı, enerji kanalıyla şirketlerin açgözlü,
vahşi kârlarına kurban edilemeyecek kadar, bu ülkemiz ve
insanları ve bütün doğası, tarihi, kültürü, iklimi, her
şeyi korunmaya değerdir.
Bakın, kendi ilimden örnek vereceğim, çok uzağa
gitmeyeceğim. Benim ilimde, Şırnak ilinde Dicle Nehrinin
üzerine baraj kuruyorsunuz, Kızılsuyu da sular altında
bırakıyorsunuz, tarihî Kasrik Vadisini de sular altında
bırakıyorsunuz; yetmiyor, Fakiye Teyranın mescidini, Asur
Kulelerini, Finik Kalesini, Aladino Kalesini ve Kasrını,
Timurlenkin Pençeleri diye tabir edilen tarihî yerleri, bütün bu
doğayı bırakıyorsunuz; bu da yetmiyor, Hezil
Çayının üzerine 7 tane HES kuruyorsunuz; bu da yetmiyor, Habur
Irmağı üzerine yani Uludereden sonra Beytüşşebapa da
kuruyorsunuz; bu da yetmiyor, Cudi Dağının tepesine kömür var
diye termik santral kuruyorsunuz; bu da yetmiyor, bakın, Silopi ve
İdil BOTAŞlarına da ayrıca motorla, fuel oil yakan, 3
numara yağ yakması gereken yere 8 numara, 10 numara yağ yakan ve
denetlenmeyen santraller kuruyorsunuz; benim ilimde, sadece, bunlar.
Siz bizi boğarak mı öldürmek istiyorsunuz?
Şırnakı böyle mi boğmayı düşünüyorsunuz? Bir
ilde 7 tane termik santral başvurusu daha var. 7 tane termik santral, 2
tane mevcut santral, 1 tane çalışan santral, 10 tane termik santral;
barajlar, 11; artı Dicle üzerinde, 12; bunların hepsi
Şırnak
Burada bütün şirketlerin hepsi dışarıdan
geliyor, yöreye 5 kuruş da yatırmıyor, 5 kuruş da yatırım
yapmıyor ve senin doğanı, tarihini, kültürünü, geçmişini,
hepsini yok ediyor, alıp götürüyor ve o halk size seyirci kalacak
değil mi?
Bakın, halkın, o halkın, on binlerin, elli
binlerin, çevre dostlarının bu şekilde yürüyüşlerinin
tesadüf olmadığını size söylemek istiyorum. Bu aynı
şey Mersinde de söz konusudur -Mersin gibi güzide bir şehrimizi,
kıyılarını, narenciyesini, turizmini, kültürünü, dokusunu,
tarihini
- üstelik de fay hatları üzerine kurarak Rus teknolojisiyle
yapmaya çalışıyorsunuz. Diyorsunuz ki: Ruslar nükleer santralde
Japonyadan geri ama tedbir alacaklar. Japonyadan daha ileri bir ülke var
mı bu konuda? Japonya hâlâ Fukuşimanın tehdidini atabildi mi?
Bu ara bütün dünyada protesto, tepki eylemleri var Tokyodan İstanbula,
İstanbuldan Parise kadar. Yeşillerin bir sloganı var,
Eğer yarın radyoaktif olmak istemiyorsanız bugünden aktif
olun! diyor. Bizimkiler de aktif olmak için çay içiyorlar, radyasyonlu çay
içiyorlar. Sonra Başbakanımız tüp ve nükleer santral
karşılaştırması yapıyor. Allahtan korkun
arkadaşlar, bu ülkenin insanını, yaşamını,
doğasını, geleceğini konuşuyoruz.
Bu kadar tahribat, bu kadar denetimsizlik, eğer bu kadar
sorumsuzluk varsa, ki var, bu gözüküyor, buyurun size öneriyoruz: Meclis
çoğunluğunuz var, Meclise bir teklif verin, şu Mersindeki,
Akkuyudaki kurulacak nükleer santralin bulunduğu fay hattının
da yerini değiştirin, kaydırıverin Meclis kararıyla,
olsun bitsin, kitabına uydurursunuz. Bu şekilde de vicdanen müsterih
olursunuz, işte fay hattını kaydırmış olursunuz,
Nükleer santral haritada burada kalıyor, fay hattını da
Toroslardan öteye attık. dersiniz. Nasılsa yandaş, candaş
medyanız size bir hafta propaganda yapar ve tsunaminin de
olmayacağını, fay hattının da 180 kilometre içerilere
kaydırıldığını söylersiniz olur biter.
Eğer halka inanıyorsanız, buyurun halka götürelim.
Mersin halkına sorun: Burada nükleer santral istiyor musunuz istemiyor
musunuz? Demokrasilerde böyle bir durum vardır. Eğer sizin, AK
PARTİ Mersin milletvekilleri de bu nükleer santrale karşı
çıkıyorsa, eğer Mersindeki bütün siyasi partiler
karşı çıkıyorsa, bütün sivil toplum karşı
çıkıyorsa, arkadaşlarım, siz niye yanlışta
ısrar edersiniz anlamıyoruz.
Bizim burada söylemek istediğimiz şu: Bu konularda
araştırma elbette ki yapılmalı, şart ama bir bütün
olarak enerji politikalarımızı ta Rizedeki derelerden
Hasankeyfin sular altında kalmasına, Munzur Vadisinden Allianoiye
kadar
Gidin Allianoiye bakın, suların altında
bıraktınız ve eserinizle iftihar edin. Yarın aynı
durumu Mersinde yaşayacaksınız. Allah göstermesin, bu
doğanın, depremin, doğal felaketlerin ne zaman geleceğini
kimse kestiremez ama Türkiye coğrafi ve jeolojik olarak hareketli bir fay
hattı ve deprem ülkesi. Bu gerçeği değiştirebilir misiniz?
Bu bir gerçek. O zaman, enerji kaynaklarımızı farklı bir
biçimde yaratmak zorundayız. Ruslara 65-70 milyara orayı
vereceksiniz. Sinopu Japonlara ihaleye açacaksınız. Vallahi,
elinizden gelse o nükleer santrali getirirsiniz Şırnak iline, Gabar
Dağının üstüne kurarsınız. Bakın, 12 HES,
hidroelektrik santrali, 1i termik, 2 tane de fuel oille çalışan 3,
mevcut var, etti 15, Dicle barajı kurulacak etti 16.
AFİF DEMİRKIRAN (Siirt) Siirte gelsin.
HASİP KAPLAN (Devamla) Vallahi nükleer santrali de
getirirsiniz Gabarın üzerine kurarsınız!
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
HASİP KAPLAN (Devamla) El insaf ya, bu kadar da sorumsuzluk
olmaz. Olmaz arkadaşlar! Sizi bu konuda uyanmaya davet ediyorum.
Saygılar sunuyorum. (BDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Sayın Kaplan teşekkür ediyorum.
III.- YOKLAMA
(CHP sıralarından
bir grup milletvekili ayağa kalktı)
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) Sayın
Başkan, yoklama istiyoruz.
BAŞKAN Tamam Sayın Başkan.
Sayın milletvekilleri, oylamadan önce bir yoklama talebi
vardır, onu yerine getireceğim:
Sayın Hamzaçebi, Sayın Gök, Sayın Aslanoğlu,
Sayın Tan, Sayın Güner, Sayın Kart, Sayın Aydoğan,
Sayın Öztürk, Sayın Genç, Sayın Nevingaye Erbatur, Sayın
Coşkuner, Sayın Özkan, Sayın Öztürk, Sayın Pazarcı,
Sayın Ergin, Sayın Baratalı, Sayın Hacaloğlu,
Sayın Yıldız, Sayın Güner, Sayın Özyürek, Sayın
Günday, Sayın Karaibrahim.
Evet, saygıdeğer milletvekilleri, yoklama için üç dakika
süre veriyorum ve yoklama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, toplantı yeter
sayısı vardır.
VIII.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi
Parti Grubu Önerileri (Devam)
1.- (10/175) esas numaralı,
Mersinde kurulması planlanan nükleer enerji santrallerinin çevreye ve
turizme olumsuz etkileri hakkındaki Meclis Araştırması
Önergesinin ön görüşmesinin, Genel Kurulun, 22/03/2011 Salı günkü
birleşiminde yapılmasına ilişkin CHP Grubu önerisi (Devam)
BAŞKAN Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun grup önerisini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Öneri kabul
edilmemiştir.
Adalet ve Kalkınma Partisi Grubunun İç Tüzükün 19uncu
maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup işleme
alacağım ve oylarınıza sunacağım.
2.- Gündemdeki sıralama ile
Genel Kurulun çalışma gün ve saatlerinin yeniden düzenlenmesine; 696 sıra
sayılı Kanun Tasarısının, İç Tüzükün 91inci
maddesine göre temel kanun olarak bölümler hâlinde görüşülmesine
ilişkin AK PARTİ Grubu önerisi
Sayı: 964 22/3/2011
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Danışma Kurulu 22.03.2011 Salı günü (bugün)
toplanamadığından, İçtüzüğün 19 uncu maddesi
gereğince, Grubumuzun aşağıdaki önerisinin Genel Kurulun
onayına sunulmasını arz ederim.
Mustafa
Elitaş
Kayseri
AK
PARTİ Grup Başkan Vekili
Öneri:
Gündemin Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen
Diğer İşler Kısmında bulunan 696 ve 699 sıra
sayılı Kanun Tasarılarının bu kısmın 2 ve 3
üncü sıralarına, Bastırılarak dağıtılan ve
Gelen Kağıtlar listesinde yayımlanan 702 Sıra
Sayılı Kanun Tasarısının ise 48 saat geçmeden yine bu
kısmın 4 üncü sırasına alınması ve diğer
işlerin sırasının buna göre teselsül ettirilmesi,
Genel Kurulun;
22, 23, 29 ve 30 Mart 2011 Salı ve Çarşamba günlerindeki
birleşimlerde sözlü sorular ve diğer denetim konularının
görüşülmeyerek gündemin kanun tasarı ve teklifleri ile komisyonlardan
gelen diğer işlerin görüşülmesi;
Haftalık çalışma günlerinin dışında
25 Mart 2011 Cuma günü de toplanarak gündemin kanun tasarı teklifleri ile
komisyonlardan gelen diğer işler kısmında yer alan
işlerin görüşülmesi;
23, 24, 25, 30 ve 31 Mart 2011 Çarşamba, Perşembe ve
Cuma günleri saat 14:00'te toplanması;
22 Mart 2011 Salı günü (bugün) 696 S. Sayılı Kanun
Tasarısının 1. Bölüm görüşmelerinin tamamlanmasına
kadar,
23 Mart 2011 Çarşamba günü 696 S. Sayılı Kanun
Tasarısının 2. Bölüm görüşmelerinin tamamlanmasına
kadar,
24 Mart 2011 Perşembe günü 696 S. Sayılı Kanun
Tasarısının görüşmelerinin tamamlanmasına kadar;
25 Mart 2011 Cuma günü 702 S. Sayılı Kanun
Tasarısının görüşmelerinin tamamlanmasına kadar
çalışmalara devam etmesi, bu birleşimde 702 S. Sayılı
Kanun Tasarısının görüşmelerinin tamamlanamaması
halinde Genel Kurulun; haftalık çalışma günlerinin
dışında 26 Mart 2011 Cumartesi günü saat 14:00'te toplanarak
gündemin kanun tasarı ve teklifleri ile komisyonlardan gelen diğer
işler kısmında yer alan işlerin görüşülmesi ve bu
birleşimde 702 S. Sayılı Kanun Tasarısının
görüşmelerinin tamamlanmasına kadar çalışmalarına
devam etmesi,
Bu birleşimlerde gece 24:00'te günlük programların
tamamlanamaması halinde günlük programların tamamlanmasına kadar
çalışmalara devam edilmesi;
29, 30 ve 31 Mart 2011 Salı, Çarşamba ve Perşembe
günlerindeki birleşimlerde saat 23:00'e kadar
çalışmalarını sürdürmesi,
696 Sıra Sayılı Kanun Tasarısının,
İçtüzüğün 91. maddesine göre Temel Kanun olarak görüşülmesi ve
bölümlerinin ekteki cetvellerdeki şekliyle olması;
Önerilmiştir.
696 Sıra Sayılı
Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri
Hakkında Kanun Tasarısı (1/993)
BÖLÜMDEKİ
BÖLÜMLER
BÖLÜM MADDELERİ MADDE SAYISI
1. BÖLÜM 1
ila 28 inci maddeler 28
2. BÖLÜM 29
ila 57 nci maddeler 29
3. BÖLÜM 58 ila 77 inci
maddeler
(Geçici 1 inci madde ile
75 inci maddeye bağlı
1,
2, 3,4, 5, 6, 7 ve 8 inci fıkralar dahil) 28
TOPLAM MADDE SAYISI
85
OKTAY VURAL (İzmir) Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurun.
OKTAY VURAL (İzmir) Efendim, bu grup önerisinde 702
sıra sayılı Kanun Tasarısının bastırılarak
dağıtıldığını ifade etmişti.
Milletvekillerimizin önüne, bastırılıp dağıtılan,
gelen kâğıtlar listesinde yer almıyor. Böyle bir gelen kâğıtlar
listesi bastırılıp dağıtıldı mı acaba?
BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) Sayın Başkan, 702
sıra sayılı Kanun Tasarısı bastırılıp
dağıtılmıştır.
OKTAY VURAL (İzmir) Gelen kâğıtlar listesinde
milletvekillerimize geldiğine ilişkin bir sarahat var mı yok mu,
onu ben istirham ediyorum. Bastırılıp
dağıtılmışsa gelen kâğıtlar, gelen
kâğıtlarda var olup olmadığını öğrenmek
istiyorum.
BAŞKAN Sayın Başkanım
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) Sayın
Başkan
BAŞKAN Efendim?
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) 702 sıra
sayısını ben dünden bu yana temin edememiş durumdayım
Sayın Başkanım.
BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) Sayın Başkan
BAŞKAN Efendim Sayın Bozdağ?
BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) Şimdi, 702 sıra
sayılı
BAŞKAN Arkadaşlar, uğultuyu keserseniz,
duyulmuyor.
BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) Sayın Başkanım,
702 sıra sayılı Kanun Tasarısı ve Komisyon Raporu
bastırılmıştır, benim de elimde. Ben böyle bir
tartışma olabilir diye
Çünkü kırmızı gündemde yok ama
bastırılıp dağıtılmış. Grup önerisine
bakılırsa kırk sekiz saat geçmeden bunun gündeme
alınmasıyla ilgili birinci paragrafında da zaten açıklama
var. Bastırılıp dağıtılmıştır,
benim elimde, Divandan temin edebilirsiniz.
OKTAY VURAL (İzmir) Sayın Başkanım, gelen
kâğıtlar listesini ben talep ettim, o liste de elimde yok. Lütfen,
gelen kâğıtlar listesi dağıtılmışsa o
listede olup olmadığını öğrenmek istiyorum.
BAŞKAN Sayın Vural, Sayın Başkan, şunu
ifade etmek istiyorum: 702 sıra sayılı -sizin
bahsettiğiniz- Kanun Tasarısı bastırılarak dün
dağıtılmış ve 21/3/2011 tarihli 107 sayılı
gelen kâğıtlar listesine alınmıştır.
OKTAY VURAL (İzmir) Gelen kâğıtlar listesi
dağıtılmış mı? Ben onun örneğini istirham
ediyorum.
BAŞKAN Şimdi, Sayın Başkanım
OKTAY VURAL (İzmir) Çünkü
gelen kâğıtlar
listesinde yayımlanır. diyor. Bu basılıyor bildiğim
kadarıyla, dağıtılıyor. Var mı yok mu, onu
öğrenmek istiyorum.
BAŞKAN Gelen kâğıtlar listesi İnternet
sayfasında yayınlanmış olup
OKTAY VURAL (İzmir) Yayımlandı da nerede?
BAŞKAN Gelen kâğıtlar listesi İnternet
sayfasında yayınlanmış olup
OKTAY VURAL (İzmir) Efendim?
BAŞKAN İnternet sayfasında
yayınlanmıştır Sayın Başkanım.
OKTAY VURAL (İzmir) Yani İnternet sitesinde
yayınlanmış olması Başkanlık tarafından kâfi
mi görülüyor? Yani bu Türkiye Büyük Millet Meclisinin hem geleneklerine hem
İç Tüzüke aykırı. Böyle bir hüküm yayınlandı,
e-mailinize gönderdik. Böyle bir şey olmaz. Gelen kâğıtlar
listesinin dağıtılması lazım. Milletvekillerinin
odalarına, diğerlerine verilmemiştir.
BAŞKAN Sayın Başkanım, Oktay Bey, şunu
ifade ediyorum: Gelen kâğıtlar listesi İnternet sayfasında
yayınlanmış olup basımevinde basımı sürmektedir
şu anda.
OKTAY VURAL (İzmir) Efendim, tamam, yayımlandıysa
ben onu istiyorum, yani basılı, dağıtılan, gelen bir
kâğıtçık, şöyle bir şey istiyorum.
KAMER GENÇ (Tunceli) Bir görelim. O kâğıdı ya!
OKTAY VURAL (İzmir) Varsa görelim. Onu istiyorum.
BAŞKAN Sayın Başkanım, şu an
itibarıyla basımevinde -bana arkadaşların verdiği not-
basımı sürmektedir.
OKTAY VURAL (İzmir) Demek ki milletvekillerine
dağıtılmadı. Bu grup önerisi işleme alınamaz
efendim.
BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) Sayın Başkanım
OKTAY VURAL (İzmir) Usulüne uygun
hazırlanmış bir grup önerisi değildir, işlemden
çekilsin.
BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) Usule uygun bir grup önerisi
Sayın Başkan.
BAŞKAN Efendim?
OKTAY VURAL (İzmir) Bu grup önerisi nakıstır.
Dolayısıyla işleme alınmaması gerekiyor. Bu grup
önerisini gerçekleştirmenin mümkünatı yok. Gelen kâğıtlar
listesinde yayımlanmamıştır. Dolayısıyla
Biraz
önce siz de söylediniz, Hâlen basılıyor. dediniz.
Basılıyor. Milletvekilleri burada bununla ilgili görüşlerini
ifade edecek. Burası
BAŞKAN Sayın milletvekilleri
OKTAY VURAL (İzmir) Parlamenter demokraside bir
milletvekilinin haberi olmadan gündem oluşturmak doğru değildir.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, birleşime on dakika
ara veriyorum.
Kapanma Saati: 16.42
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 17.08
BAŞKAN: Başkan Vekili
Nevzat PAKDİL
KÂTİP ÜYELER: Bayram
ÖZÇELİK (Burdur), Fatih METİN (Bolu)
BAŞKAN Saygıdeğer milletvekili
arkadaşlarım, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 80inci
Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.
Biraz önce Adalet ve Kalkınma Partisi Grubunun İç
Tüzükün 19uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardı, onu
okutmuştum. Grup Başkan Vekili arkadaşlarımızla
müzakeremizi tamamladık.
Şimdi Adalet ve Kalkınma Partisi grup önerisinin lehinde
Safiye Seymenoğlu, Trabzon Milletvekili.
Buyurun efendim. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
SAFİYE SEYMENOĞLU (Trabzon) Sayın Başkan,
sayın milletvekilleri; AK PARTİ Grubunun vermiş olduğu grup
önerisinin lehinde söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce Meclisi
saygıyla selamlıyorum.
Sayın milletvekilleri, Değerli
Arkadaşımız, Elâzığ Milletvekilimiz Sayın Hamza
Yanılmazı kaybettik. İçi insan sevgisiyle dolu, çok
çalışkan, değerli bir arkadaşımızdı. Allah
rahmet eylesin. Ailesine ve onu sevenlere başsağlığı
diliyorum. Tüm Elâzığlıların başı sağ olsun.
Değerli milletvekilleri, seçim sürecine girmiş
olmamız dolayısıyla Parlamentomuzun çalışma süresi
kısıtlı hâle gelmiştir fakat yasalaşması gereken
çok önemli yasa tasarıları, yasa teklifleri de var. Bunlardan biri de
-bildiğiniz gibi- Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama
Usulleri Hakkında Kanun Tasarısı.
12 Eylül 2010da yapılan referandumla Anayasa Mahkemesinin
yapısının değiştirilmesi halkımız
tarafından kabul edilmişti. Hazırlanan bu kanun
tasarısıyla da Anayasa Mahkemesinin yapısı ve görevlerinde
önemli değişime gidilmiştir. Seçim sürecine girdiğimiz bu
dönemde boşluk oluşmaması için, kurumdaki çalışma
temposunun aksamaması için bu tasarının Genel Kurulda
görüşülmesi ve yasalaşması gerekmektedir. Dolayısıyla
çalışma saatlerinin yeniden düzenlenmesi gerekmektedir. Verilen bu
grup önerisiyle de çalışma saatleri yeniden düzenlenmiştir.
Bu süreçte muhalefet partilerinin de destek vererek daha kısa
sürede tasarının Genel Kuruldan geçmesi dileğiyle yüce Meclisi
Saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Seymenoğlu.
Grup önerisinin aleyhinde Mersin Milletvekili Sayın Mehmet
Şandır.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Sayın Oktay Vural efendim.
BAŞKAN Oktay Bey, pardon.
Sayın Oktay Vural, İzmir Milletvekili. (MHP
sıralarından alkışlar)
Buradaki listede öyle olduğu için, Başkanım, sizin
isminizi okuduk.
OKTAY VURAL (İzmir) Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
AKP grup önerisi aleyhinde söz almış bulunmaktayım.
Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Bu vesileyle, Hakkın rahmetine kavuşan AKP
Elâzığ Milletvekili Hamza Yanılmaz Beye Allahtan rahmet
diliyorum, Elâzığlılara başsağlığı
diliyorum, ailesine başsağlığı diliyorum, kendisine
Allahtan rahmet diliyorum, bütün AKP Grubuna
başsağlığı dileklerimi ifade ediyorum.
Evet, işte, bir bakıma devre mülk
Meclis de 24üncü
Dönem için seçim kararı aldı. Netice itibarıyla millet iradesi
hep baki olacak ama millet iradesini temsil edenler değişecek. Bugün,
bu Meclis, aslında, bir seçim kararı almış bir meclis yani
Türk milleti iradesi olarak Ey milletim, ben artık vekâleti size
bırakmak istiyorum. diye beyanatta bulunmuş, bu beyan
doğrultusunda da milletvekilleri parmağını
kaldırmış, 12 Haziran 2011 tarihinde seçimlere gidilecek.
Bu seçimlerde hangi ilden hangi milletvekili adayının
olup olmayacağı hususu
Yüksek Seçim Kurulu tarafından
belirlenen bir süreç içerisinde partiler aday adaylıklarına müracaat
etti, bazı arkadaşlar müracaatını yaptı,
bazıları yapmadı ama bugün geldiğimiz bu noktada, seçime giden
bir parlamentoda bu milletvekillerinin yine seçildikleri ilin iradesini alarak
Meclise gelmeleriyle ilgili bir süreç içerisinde bugün AKP Grubu yine bir
dayatma getiriyor, Tamamlanmasına kadar, tamamlanmasına kadar,
tamamlanmasına kadar! Bitirmezseniz cumartesi, o da bitmezse sonuna
kadar. diye bir tehditle, bir dayatmayla milletvekillerine bir gündem sunuyor.
Bu doğru değil, etik değil, ahlaki değil. Her şeyden
önce eğer milletvekilleri bir seçim kararı almışsa ve bütün
milletvekilleri ve siyasi partiler bir uzlaşma yapmışsa şu
Meclis gündemi konusunda insanlar bir araya gelir, partiler. Yahu acele olan
nedir? Hangi işleri yapalım? Artık biz iradeyi teslim ediyoruz.
Bunu yapmaktan uzak, dayatmacı, tepeden inmeci, milletvekiline ve millete
tepeden bakan bir yönetimin zihniyetidir bu AKP Grubunun önerisi. Böyle bir
şey olur mu? Ne var burada? Şu Parlamentoda şu gelen
kâğıtlara, şu gündeme bakın değerli milletvekilleri.
Bugün burada hangi konu çok acil? Böyle acil bir konu oldu da bugüne kadar
Türkiye Büyük Millet Meclisinde bizim partiye geldiniz, başka partilere
geldiniz de olmaz mı dedik? Ama böyle bir gündemi beraber ve birlikte
tanzim ederek hiç olmazsa burada bulunan milletvekillerinin tekrar bu milleti
temsil etme şerefine nail olabilmek için yaptığı
çalışmaları göz ardı edip onları açıkçası
burada sıkıştırmayı doğru
bulmadığımı ifade etmek istiyorum. Şimdi gelecek,
biraz önce tartışıldı, kırk sekiz saat geçmeden 702
sıra sayılı Kanun Tasarısı. Nedir? Uluslararası
sözleşme, İslam Ülkeleri Metroloji Anlaşması. Peki ne zaman
görüşeceğiz bunu? Zannedersiniz ki kırk sekiz saat geçmeden
gündeme alacağız, bugün görüşeceğiz. Yok. Bugün
görüşecek miyiz? Hayır. Yarın görüşecek miyiz? Hayır.
Ne zaman görüşeceğiz? Anlamsız, içi boş. Ne olur yani biraz
saygınız olsa. Getirirsiniz Biz zaten gündemi, bunu tayin ediyoruz,
şöyle olacak. O arada da 702 sayılı Tasarı ve
uluslararası sözleşmeler var, elden bir Danışma Kurulu
yapalım bunu da birinci sıraya alalım. dediğiniz zaman
hangi birimiz hayır deriz? Ama siz bizi buraya getiren milletin
iradesini yok sayıyorsunuz. Onun için de yok etmeye
çalışıyorsunuz. Her bir toplantıda gelip burada benim
milletim için söyleyeceğim soruları yok sayıyorsunuz, soru sorma
hakkımı elimden alıyorsunuz, denetim yapma hakkımı
elimden alıyorsunuz. Burada araştırma önergelerini
konuşurken Efendim, bu kadar komisyon var
Biz size illa ki komisyon mu
kuralım diyoruz? Yok. Gelin, görüşelim. diyoruz, Türkiyenin
meselelerini görüşelim. Bizim söyleyecek sözlerimiz var. Orta
Doğuyla ilgili söyleyeceğimiz sözlerimiz var,
hayvancılıkla, emeklilerle, uzman erbaşlarla ilgili,
atanamayanlarla ilgili, askerlikle ilgili söyleyeceklerimiz var. Bizim
bunları iletebileceğimiz tek bir imkânımız var elimizde:
Anayasa gereği ve İç Tüzük gereği vermek durumunda
olduğumuz yazılı, sözlü soru önergeleri, araştırma
önergeleri ve soruşturma önergeleri, başka yok. Bunlar bile elimizden
alınıyor, bunu bile hazmedemiyorlar. Onun için, Türkiyenin böyle bir
siyasi zihniyetten gerçekten kurtulması gerekmektedir. Şunun
şurasında, emaneti vereceğimiz, milletin iradesine
gideceğimiz şu kadar bir aylık süre kalmış. Bu kadar
aylık bir süre içerisinde kısa bir süreyi bile beraber ve birlikte
tanzim edemeyen bir parlamento, kendi gündemini uzlaşmayla tanzim
edemeyen
Seçim gününü tanzim ederken evet ama bununla ilgili hayır.
Ne olacak bundan sonra? 31ine kadar
çalışılsın. deniyor. Ne görüşeceğiz? 29, 30, 31
Mart; Salı, Çarşamba 23.00e kadar ne görüşeceğiz, ne var?
Kala kala dokunulmazlık dosyaları kaldı. Hadi, gelin, hep
beraber bunları görüşelim, hodri meydan! Milliyetçi Hareket Partisi
olarak diyoruz ki: Hodri meydan! Gelin, dokunulmazlık
dosyalarını görüşelim. Var dosyalar, bekliyor görüşülmeyi
Parlamentoda, görüşelim, bitirelim bunları ama AKP Grubu, gerçekten
-bu Meclis- kısa süren bir Meclis döneminde bile hangi kanunların
öncelikli olduğunu bilmiyor. Ne gelecek? diye soruyoruz, ne
geleceği bilinmiyor. Ne görüşeceğiz? Bilmiyoruz. Nisan
ayında olacak mı? Onu bilmiyoruz. Bunun burasında acil olan
nedir, acele olan nedir, Türkiyenin hangi ihtiyacını
karşılıyor, ne olacak? Bu İslam ülkeleri metrolojiyle
ilgili uluslararası sözleşme. Yani anlaşmayı geçirdik,
ertesi günü sıkışmış bir tablo mu var? Yok. O
bakımdan, gönül isterdi ki -daha önceki haftalarda AKP grup başkan
vekillerine söyledim- şöyle bir oturulsun, gündemde nelere
ihtiyacınız var, acil olan nedir, tamamlayalım. Yani bu ne
acele? Hemen bitirelim, 12 Hazirandan sonra yokuz, aman ha! der gibi, yani
Bir an önce bitirelim ne olur ne olmaz. diyen bir anlayışı da
doğru bulmuyorum.
Siz olmayabilirsiniz; başka irade olacak. Egemenlik
kayıtsız şartsız milletindir. diyor. Burada millet iradesi
daima olacak. Bu millet iradesine uzanan ellerin hiçbiri başarıya
ulaşamadı. Bu kürsü sürekli konuşacak. Onun için, bu gibi
konularda AKP Grubu, hodri meydan diyorum, gelin, burada, ne
ihtiyacınız varsa getirin... Türkiye'nin ihtiyacı nedir? Acil mi
görüşmek lazım?
Nedir bu ya? Tamamlanmasına kadar, değerli
arkadaşlarım, bitmesine kadar... Şu önergeyi okudunuz mu? 1.
Bölüm görüşmelerinin tamamlanmasına kadar, 2. Bölüm
görüşmelerinin tamamlanmasına kadar, 696 Sıra Sayılı
Kanun Tasarısının görüşmelerinin tamamlanmasına kadar,
Cuma günü 702nin tamamlanmasına kadar, 702 tamamlanmazsa 26 Mart 2011
Cumartesi günü saat 14:00'te toplanarak gündemin kanun tasarı ve
teklifleri ile komisyonlardan gelen diğer işler
kısmının görüşülmesi, bu birleşimlerde de bitmezse
yine tamamlanmasına kadar ha! diyerek... İnsaf ya, insaf ya!
Gerçekten bu, insafsızlık.
Bugüne kadar bu tavır, gerçekten hem milletvekillerine hem
millete açıkçası nezaketsiz bir tavırdır.
Tamamlamazsanız çalışırsızın ha! Bu
milletvekilleri ne zaman oldu da çalışmamazlık etti? Niye
haksızlık ediyorsunuz? Niye dayatma yapıyorsunuz?
Yangından mal kaçırır gibi bu gündemi, bu
şekilde oluşturmanın doğru olmadığını
düşünüyoruz. Dolayısıyla, burada 29, 30 ve 31 Mart 2011
Salı, Çarşamba ve Perşembe günleri de 23:00'e kadar
çalışma koymuşsunuz ama bu çalışmada hangi gündem
oluşacak, onu dahi bilmiyoruz.
Ben, burada samimi bir çağrımı yapmak istiyorum:
Türkiye için acil, memleketimiz için faydalı olduğunu gördüğünüz
ve bizim de gördüğümüz bir gündem, birkaç şey yapılır,
edilir, bitirilir, milletvekilleri de bu milleti temsil etmek için kendilerine
düşen görevleri yerine getirirler. O bakımdan, Milliyetçi Hareket
Partisi olarak biz, AKP Grubunun bu önerisini doğru
bulmadığımızı, seçim kararı almış
milletvekillerine yapılan bu dayatmanın millete yapılmış
bir dayatma olduğunu düşünüyoruz. Yoksa bu kanunun, Anayasa
Mahkemesiyle ilgili kanunun bitmesi gerekiyorsa zaten bunun bitmesi de
mümkündür. O bakımdan, AKP Grubunun bu önerisinin aleyhinde
olduğumuzu ifade ediyor, hepinize saygılarımı arz ediyorum.
(MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Vural.
Grup önerisinin lehinde Yozgat Milletvekili Sayın Bekir
Bozdağ.
Buyurun efendim. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Türkiye Büyük Millet Meclisinin çalışma
saatlerini ve gündemini belirleyen AK PARTİ grup önerisinin lehinde söz
aldım. Bu vesileyle hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Parlamento yoğun çalışmalar yaptı ve dönem
sonuna geldiğimizde, herkesin milletvekili aday adaylığı
için müracaat yaptığı bir dönemde, belki önümüzdeki dönemi de
düşünen bir arkadaşımız bugün Hakkın rahmetine
kavuştu, Elâzığ Milletvekilimiz merhum Hamza Yanılmaz. Ben
AK PARTİ Grubu adına kendisine Allahtan rahmet diliyorum, ailesine,
sevenlerine, Elâzığlılara buradan
başsağlığı diliyorum. Tabii, önemli olan gök kubbede
hoş bir seda bırakmaktır çünkü kalıcı olan hiç kimse
değil, bu dünyadan herkes göçecek. Parlamentolarda da öyle. Dönemler
geliyor, dönemler geçiyor. Burada biz milletin hayrına, milletin
yararına güzel işlerin altına imzamızı attıkça
milletimizin duası, desteği hep bizimle beraber olacaktır. Ben
Hamza Yanılmaz kardeşimizin bu dönemde fedakârane bir biçimde
çalıştığına, hem Elâzığlılara hem de
Türk milletine Türkiye Büyük Millet Meclisi çatısı altında
önemli hizmetler ifa ettiğine şahit olduk. Allah gani gani rahmet eylesin
diyorum. Tekrar ailesine başsağlığı diliyorum ama
hayat da devam ediyor. Parlamento da çalışacak, gündemindeki
konuları görüşecek.
Bugün, Anayasa Mahkemesinin Kuruluş ve Yargılama
Usulleri Hakkında Kanun Tasarısını görüşelim. Zira bu
tasarı, Anayasa değişiklikleriyle yapılan düzenlemelerin 12
Eylülde milletimiz tarafından kabulü üzerine yapılması zorunlu
bir uyum yasasıdır büyük bir kısmı itibarıyla. Şu
an itibarıyla Anayasa Mahkemesi yeni düzenlemede iki bölüm hâlinde
çalışacak ama üye sayısı 17ye çıktı, uyumun bir
kısmı uygulandı fakat bölüm hâlinde çalışma
imkânı fiilen ve hukuken hâlâ yok çünkü yasal düzenleme
yapılmadı. Şimdi, bu Anayasa Mahkemesinin Kuruluş ve
Yargılama Usulleri Hakkında Kanun Tasarısını
Parlamento kabul ederse Anayasa Mahkemesi milletin kabul ettiği
şekilde bölümler hâlinde çalışma imkânı bulacaktır.
Diğer önemli bir konu ise, Anayasa Mahkemesine,
vatandaşlarımıza, bireysel başvuru hakkı
tanındı ve bugün -şu anda ne kadar oldu ben bilemiyorum ama-
basından takip edebildiğimiz kadarıyla pek çok
vatandaşımız Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru talebini
iletmiş durumda ama mahkeme şu anda uyum yasası
çıkmadığı için bu bireysel başvurulara ilişkin
herhangi bir iş ve işlem yapamamaktadır. Orada da bir nevi
yığılma ve tıkanma söz konusudur.
O nedenle bütün grupların da önem verdiğine
inandığımız Anayasa Mahkemesinin Kuruluş ve
Yargılama Usulleri Hakkında Kanun Tasarısının bugün,
yarın ve önümüzdeki günler içerisinde görüşülmesi ve Meclis
tarafından kabul edilmesi için gerekli çalışmaların
sağlıklı bir zeminde ve zamanda yapılmasını
öngören bir grup önerisidir.
Diğer bir hususun da altını çizmek isterim. Biz AK
PARTİ Grubu olarak, gruplardan gizli bugüne kadar buraya bir şey
getirmedik, bundan sonra da getirmeyeceğiz. Buraya gelen her grup önerisi,
daha öncesinde gruplarla, Danışma Kurulu öncesi de müzakere edilen
konulardır.
Her pazartesi günü biz grup olarak kendi partimizin mensubu grup
başkan vekilleriyle bir araya geliriz, Hükûmetten gelen talepler ve
Türkiye'nin ihtiyaçları gözetilmek suretiyle o haftanın Parlamento
gündeminin nasıl olacağına ilişkin müzakereler
yapılır; zaman zaman bir haftalık, zaman zaman iki
haftalık, zaman zaman bir aylık gündemler yapılabilir. Nitekim,
biz, defalarca bu usulde gündemler burada gruplarla uzlaşarak yaptık.
Orada biz müzakeremizi yaptıktan sonra, her partinin nöbetçi grup
başkan vekili arkadaşımızla bizden nöbetçi olan
arkadaşımız görüşür, Biz kendi aramızda böyle bir
görüşme yaptık, konular da şunlardır, sizin görüşünüz,
kanaatiniz nedir? diye onlarla da bir müzakere yapılır nöbetçi grup
başkan vekilleriyle. Eğer bu müzakerede bir mutabakat temin edilirse
Danışma Kurulu elden imzalanır ve Parlamentonun onayına
sunulur, ama gruplar arası bir mutabakat sağlanmazsa, o zaman her
parti kendi grup önerisini Türkiye Büyük Millet Meclisine sunabilir. Bu konuda
da aynı şey oldu. Biz nöbetçi grup başkan vekili
arkadaşlarımızla görüştük, bir mutabakat olmayınca biz
bu çerçevede grup önerimizi Türkiye Büyük Millet Meclisine sunduk.
Ayrıca Parlamentonun çalışmasına -tahminim 7
Nisan günü belki son çalışma günü olabilir-
baktığınızda bu hafta dâhil üç haftamız var. Bu süre
içerisinde neler konuşacağımızı da biz konuştuk.
Anayasa Mahkemesinin Kuruluş ve Yargılama Usulleri Hakkında
Kanun Tasarısı, yarısını görüştüğümüz, daha
doğrusu birinci bölümünü görüştüğümüz torba yasa ve sporda
şiddetle ilgili bir konu var, eğer bir mutabakat olursa o konu ve
Hükûmetten çok acil bir şey gelmezse -onu da saklı tutarak- çünkü biz
iktidar grubuyuz, Hükûmetten çok acil, önemli bir konu gelebilir, o zaman o
konuya göre bizim vaziyet almamız lazım. Nitekim, bugün, Sayın
Başbakanımız da açıkladı, Libyada yaşanan
olaylarla ilgili Türkiye Büyük Millet Meclisinde bir toplantı yapılması
ve buradan Parlamentonun bilgilendirilmesi, bir müzakere yapılması
geldi gündeme. Böyle ani gelişmeler olduğunda, elbette ki gündem de
buna göre değişiyor.
Bizim takvimimize göre ve gruplara da bildirdiğimiz takvime
göre, sadece bizim değil, Anayasa Mahkemesinin Kuruluş ve Görevleri
Hakkında kanun bir, torba yasa iki ve son haftada da Meclisimizin
kurduğu pek çok araştırma komisyonu oldu, emek verdiler,
çalıştılar, raporlarını hazırladılar, bu
raporlar görüşülmedi, görüşülmeyince tabii uygulayıcılar
açısından pek fazla bir kıymet atfetmiyor, Parlamento hem
emeğe saygı açısından bu araştırma komisyonu
raporlarını görüşerek bu dönemi sonlandıracaktır
inşallah ama araya çok acil bir şey geldi yani Olmazsa olmaz.
dendi, bir şey oldu, tabii biz o hakkı da saklı tuttuk,
görüşürken, arkadaşlarımıza Hükûmetten acil bir durum
geldiği zaman, bir ihtiyaç geldiği zaman o hakkı saklı
tutmak kaydıyla dedik. Önümüzde görüşeceğimiz iki üç tane
kanun, ondan sonrası da araştırma komisyonu raporları.
Eğer araya acil bir şey gelirse, onu tabii gruplarla tekrar oturup müzakere
edeceğiz, konuşacağız.
Biz, her zaman görüşmeye, müzakereye, uzlaşmaya
açığız, bundan sonra da aynı tavrımızı
sürdüreceğiz. Uzlaştığımız her konuda sözümüzün
arkasında hep durduk, bundan sonra da duracağımızı
ifade ediyor, ben bu haftaki çalışmamızın
hayırlı, uğurlu olmasını diliyor, hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Bozdağ.
Grup önerisinin aleyhinde Tunceli Milletvekili Sayın Kamer
Genç.
Sayın Genç, buyurun efendim. (CHP sıralarından
alkışlar)
KAMER GENÇ (Tunceli) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; AKP grup önerisi aleyhinde söz almış buluyorum.
Hepinize saygılar sunuyorum.
Sevgili Hemşerim Elâzığ Milletvekili Hamza
Yanılmaz Hakka yürümüştür bugün. Ailesine
başsağlığı diliyorum, kendisinin yerinin cennet
olmasını diliyorum. Ölüm, hepimiz için; tabii, söylenecek başka
bir şey yok.
Değerli milletvekilleri, 18 Mart, Çanakkale Zaferinin
yıl dönümüydü. Ben de oraya gittim. Tabii, Çanakkalede 250 binin üzerinde
vatan evladı şehit olmuş. Her inançtan, her bölgeden
insanlarımız gelmiş, Türk milletinin dünyada
saygınlığını korumak için bile bile
canlarını vermişler ve herkes için, herkesin de o zafer gününü
şevkle, övünerek kutlaması gereken bir gündür. Orada siyasetin
yapılmaması gerekirken, maalesef AKP, yine AKPliğini gösterdi.
Saydım, saydırdım daha doğrusu, 350 tane otobüs
getirmişler arkadaşlar. 350 tane otobüs. Yaşları on yedi,
on altı, on sekiz pek yok, bir genç grubunu getirmişler belli bir
yerlerden. Bunlara bir, boyunlarına da mavi fular
taktırmışlar. Sayın Genel Başkanımızın
orada, o millî günde mesajı okunurken ıslık
çaldırttılar. Birtakım yerlerden yuh sesleri geldi. Ya, bu
kadar küçüklük yapmayın. Yani bu bir millî gündür. Şimdi, yani, bir
de üstelik de Çanakkalelileri stadyuma almamışlar.
Şimdi, Tayyip Erdoğan gelmiş orada oturmuş.
Küçük bir sahada oturmuş, 16 tane koruma. Yahu, kimden korkuyorsun Tayyip
Bey? Yani kimden?.. Onların her birisinin elinde de şemsiye var;
herhâlde diyorlar ki
Şemsiyenin içinde gizli bir şeyler var
mıydı yok muydu bilmiyorum, biraz şişkindi şemsiyeler.
Ondan sonra 16 tane de koruma. Onlar görünen daha, 16 tane koruma. Yani ondan
sonra, ben Tunceli Milletvekiliyim. Orada, gitmişken, yani protokolde bize
yer vermeleri lazımken, etrafa, protokole doldurmuşlar AKPli
milletvekili. Yani sizin kaliteniz bu, görüntünüz bu. Yani sizde
tarafsızlık yok, hak yok, hukuk yok.
SONER AKSOY (Kütahya) Sende var mı sende!
KAMER GENÇ (Devamla) Her vesileyle kendinizi kamuoyunda
bayağı yani o kadar kötü bir duruma düşürüyorsunuz ki, kelimeyi
de söylemek de istemiyorum. Ya, bir defa bir dürüst davranın arkadaş
yahu, bir dürüst davranın! Ya biz de diyelim ki: Hakikaten bu AKP Grubu
da, yani, bir yiğitlik yaptı. Yani, yok böyle bir şey ya!
Şimdi, arkadaşlar, bakın, dört seneyi dolduruyoruz.
Yüzlerce sorumuz var. Sırf benim yüzlerce sorum var. AKPnin
yaptığı suistimalleri dile getirmişiz. İhaleleri dile
getirmişiz. Meclis Başkanlığında yapılan
yolsuzlukları dile getirmişiz. Başbakanlıkta yapılan
yolsuzlukları dile getirmişiz. Belediyelerde yapılan
yolsuzlukları dile getirmişiz. E çıkın, bize cevap verin.
Hiçbir şeye cevap vermiyorsunuz. AKP Grubu, Mecliste bir dikta rejimini kurmuş,
âdeta terör estiriyor. Yani, her gün geliyor Efendim, şu, şu
kanunları görüşeceksiniz, yoksa, ister görüş istersen
görüşme
Tabii, burada gece saat 22.00lere, sabah 01.00lere, 02.00lere
kadar çalışmak zorunda bırakıyor milletvekillerini.
Sizlerin yani sizin hiçbirinizin bu gelen kanunların
hiçbirisinden haberi var mı? Yok. Şimdi, biraz sonra Anayasa
Mahkemesinin kuruluş ve görevleri hakkında kanunu inceleyeceğiz.
Bu kanun ne getiriyor? Bu, demokrasimize, rejimimize ne katıyor?
Nasıl bir, Anayasa Mahkemesinin kuruluş ve vazifeleri hakkında
kanun getiriyorsunuz? Burada, hakikaten, bir hukuk devletinin
yaşayabilmesi için, anayasal bir rejimin korunabilmesi için, bu Anayasa
Mahkemesinin kuruluş ve görevleriyle ilgili sağlıklı bir
bilgi getiriyor musunuz?
Bir Anayasa değişikliği yaptılar. En aptal
hukukçu, anayasacıyı getirseniz bile, en aptal hukukçu, anayasa
profesörünü getirseniz bile, deseler ki: Yahu, sen, hangi kuruluştan bu
Anayasa Mahkemesine üye seçersin? Der ki: Ya Yargıtay ya
Danıştay. Çünkü, Anayasa Mahkemesinin esas görevini göz önünde
tuttuğunuz zaman, Anayasa Mahkemesinin konusuna göre karar verecek üyenin
ya Danıştaydan seçilmesi lazım ya Yargıtaydan seçilmesi
lazım ama bunu öyle yapmadılar. AKP, Sayıştaydan getirdi,
kendi profesörleri. Bunlar nerede profesörse
Niye Sayıştaydan? E,
çünkü Sayıştaydaki kişinin Anayasa Mahkemesinin görev
alanına giren konularda bilgisi yok. E, ne istiyor zaten AKP? Yani oraya
hak etmeyen insanları seçip, kendi dikta rejimini devam ettirmek.
Değerli milletvekilleri, tabii ülkede o kadar yandaş
yayın organları var ki, pespaye, yalaka şeyler var ki
Şimdi Cumhuriyet Halk Partisi, Danıştay ve Yargıtayın
bu yeni kuruluş kanununu Anayasa Mahkemesine götürdü. Şimdi o
yandaş ve yalaka televizyonlar yayın yapıyor: Efendim,
Yargıtayda ve Danıştayda işleri azaltacak, davaları
süratlendirecek konularla ilgili olarak çıkan Danıştay ve
Yargıtay kanununu Cumhuriyet Halk Partisi eskisi gibi yine Anayasa
Mahkemesine götürdü. Ulan, be alçaklar, doğru dürüst haber verin, haber
yayınlayın! Bu yani
MEHMET CEMAL ÖZTAYLAN (Balıkesir) Adam gibi konuş!
KAMER GENÇ (Devamla) Ben böyle alçakça yayın yapanlara
alçak derim. Tamam mı?
BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) Sayın Başkan, İç
Tüzükü uygulayın!
KAMER GENÇ (Devamla) Ondan sonra, bir defa doğru söyleyin.
Cumhuriyet Halk Partisinin Anayasa Mahkemesine götürdüğü
Danıştay ve Yargıtay kanunu yargının
süratlendirilmesine engel bir kanun değil. Burada dikta rejimini getirmeye
yönelik bir Danıştay ve Yargıtay
yapılandırmasını Anayasa Mahkemesine götürüyor.
Bakın, Yargıtay ve Danıştaya 211 tane üye
seçtiniz. Nasıl seçildi? Adalet Bakanı seçime
katıldığı zaman 17ye 5 seçiliyor,
katılmadığı zaman 16ya 5 seçiliyor. Bu ne demektir? Yani işte
sizin kendinize göre oluşturduğunuz Hâkimler ve Savcılar Kurulu
hakkı hukuku bir tarafa bırakmış, kendilerine göre bir
birlik oluşturmuş. Ve bu birlikte anlaşılıyor ki
Danıştaydan gelen 2 üye ve Yargıtaydan gelen 3 üye ayrı oy
kullanıyor, işte Adalet Bakanı, onun kendi
teşkilatından seçtirdiği ve sonradan da blok listeyle hâkim ve
savcılara seçtirdiği o 10 kişi de birleşerek bir oy
kullanıyor. Şimdi 10 üye oradan geldi, zaten 16 ediyor Adalet
Bakanıyla.
Şimdi, değerli milletvekilleri, Yargıtaya ve
Danıştaya seçtiğiniz kişiler, bunlar, Türk ulusu adına
orada son merci olarak karar veriyorlar. Bu kararı nasıl verecekler?
Hakka, adalete, hukukun genel ilkelerine göre karar vermesi lazım.
Bakın, Fransız Danıştayında bir karar verildiği
zaman, yüz elli sene, o, içtihat olarak orada kalıyor. Yüz elli sene, ömür
yaratabilecek bir içtihat verebilmek için hukuk sahasında gerekli bilgiye,
birikime ve deneyime sahip olması lazım. Sizin şimdi Çankayaya
gönderdiğiniz Abdullah Gül Danıştaya kimi seçti?
MUHYETTİN AKSAK (Erzurum) Sayın
Cumhurbaşkanı
KAMER GENÇ (Devamla) İmam hatip mezunu, imam hatip
ortaokulu mezunu, sonra Gazi Eğitimi de bitirmiş bir kişiyi
Millî Eğitimde genel müdürlüğe -tabii, hatıra binaen, Tayyip
Beyin de teyzesinin oğlu- getirmiş, oraya seçmiş. Şimdi bu
arkadaş Danıştayda Kur'an mı okuyarak karar verecek, neye
göre karar verecek arkadaşlar? Yani düşünebiliyor musunuz,
Danıştay gibi yüksek bir idare mahkemesine seçilen üyenin tahsil
durumuna bakın. Ya biraz vicdanı olan, biraz adalet duygusuna
saygı duyan insanlar böyle yola başvurmaz. Mühendisten
getirmişler Danıştay üyesi seçmişler.
Şimdi, bakın, sizin AKPnin getirdiği, Türkiye'de
rejimi değiştirip kendi kafanıza ve ideolojinize uygun bir
Türkiye Cumhuriyeti
Cumhuriyeti de yok ediyorsunuz ya. Bir rejime doğru
gidiyorsunuz.
Şimdi, imam hatip mezunu olmayan kişileri, kimseyi
almıyorsunuz. O zaman bütün liseleri imam hatip yapın. Günah
değil mi yani? Şimdi, düz liseye gidip de okuyan çocuklar,
onların günahı ne? O zaman bütün liseleri imam hatip lisesi yapın.
Oradan mezun olan hiç olmazsa kabiliyetli insanlar gitsin iş bulsunlar.
O bakımdan, çok büyük haksızlık ve adaletsizlik
yapıyorsunuz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
KAMER GENÇ (Devamla) Bu haksızlık ve adaletsiz size
çok büyük zararlara mal olur. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Genç.
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) Karar yeter sayısı
BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) Sayın Başkan...
Sayın Başkan
BAŞKAN Karar yeter sayısını
arayacağım.
BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) Sayın Başkan, ben,
geçmeden bir hususu ifade etmek istiyorum: Hatip, kürsüde konuşurken,
burada bu kürsüde sarf edilmesi asla kabul edilemez hakaret içeren bir cümle
sarf etmiştir. Yani, bütün basın mensuplarına, basına,
ismini de vermeden genel bir ifade kullanarak, burada, İç Tüzükün 67nci
maddesine aykırı yaralayıcı bir üslupta bulunmuştur.
Bu Parlamentoda, bu kadar aleni, açık bir iş yapılır da
buna Divan sessiz kalırsa, bu doğru bir yaklaşım olmaz.
Yani burada küfür edildi Sayın Başkan. Temiz bir dil uymaya ve bu
sözünü düzeltmeye çağırmanız icap eder. Yani, şimdi ben
ağzıma almak istemiyorum o lafları
KAMER GENÇ (Tunceli) Sen anlamadın benim ne demek
istediğimi.
BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) Ben anladım.
Yani benim arzım budur efendim.
BAŞKAN Tamam, teşekkür ederim Sayın Bozdağ.
KAMER GENÇ (Tunceli) Sayın Başkan
(AK PARTİ
sıralarından Otur yerine sesleri)
BAŞKAN Arkadaşlar, lütfen
Evet.
KAMER GENÇ (Tunceli) Bekir Bey benim dediğimi
anlamadı, zaten hep böyle bir hastalığa tutulmuş Bekir Bey.
Ben kürsüye çıkıp konuşunca benim laflarımı tefsir
ediyor. Benim orada kullandığım, bazı yalaka basın
organları maalesef çok yalan yayın yapıyorlar. Ben onlara
söyledim. Evet, yalan, gerçek dışı anketler yapıyorlar.
Bekir Beyin, tabii, bu yalan, gerçek dışı anketler hesabına
gelebilir, o yalaka basını hazmedebilir ama biz hazmedemiyoruz. Bunu
burada söylüyoruz ki, o yalaka basın kendisine bir çekidüzen versin.
Burada ben basının büyük bir kesimine saygı duyuyorum, ama o
gerçek dışı haber yayınlayanları da lanetliyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
CEVDET ERDÖL (Trabzon) Kimin hasta olduğuna da doktorlar
karar verir Kamer Bey.
BAŞKAN Sayın Bozdağ, ikazınıza
teşekkür ederim.
Yani, basın mensubu arkadaşlarımız da bizi
izliyorlar, herhâlde Türkiyede yalaka veyahut da o sizin de
kullanmadığınız kelimeyi ben de kullanmayayım, onu
üzerine alacak basın mensubu arkadaşlarımız da yoktur.
Evet, AK PARTİ grup önerisini oylarınıza sunup
karar yeter sayısını arayacağım: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Karar yeter sayısı vardır, grup önerisi kabul
edilmiştir.
Sayın Daniş, buyurun efendim.
MEHMET DANİŞ (Çanakkale) Sayın
Başkanım, çok teşekkür ediyorum. Çok kısa, 60a göre
yerimden söz istedim.
Sayın Hatip, konuşmasında, Çanakkaleye
geldiğini, özellikle protokolde kendisine ve milletvekillerine yer
ayrılmadığını ifade etti.
İlk kez geldi tabii. Her sene bütün partilerden milletvekili
arkadaşlarımız Çanakkale törenlerine katılıyorlar. Bu
yıl da çok coşkuyla 18 Mart Deniz Zaferinin törenlerini kutladık.
Tabii, orada protokol çok sınırlı,
ayrılmış bölüm. Sayın bakanlarımız vardı.
Mesela MHPden Genel Başkan Yardımcısı
arkadaşımız vardı, Münir Kutluata, o protokoldeydi. İl
milletvekilleri vardı ve il protokolü vardı. Mesela bizim, AK
PARTİden 20ye yakın milletvekili arkadaşımız da
aynı yerde oturdu kendisiyle. Ben bunu bilgilerinize aktarmak istedim.
KAMER GENÇ (Tunceli) Mavi yakalılar kimlerdi?
MEHMET DANİŞ (Çanakkale) Ayrıca üç yüz elli
otobüs getirdiler dedi. Eksik saymış, en az bin üç yüz elli
otobüstür. Bu tarihten sonra da her gün hemen hemen bin tane otobüs gelir o
alana. Buraya AK PARTİli belediyeler, diğer partili belediyelerimiz
de organizasyon yapar ama Başbakanımız eksiksiz 2003
yılından beri her yıl bu törenlere katılmaktadır. Bundan
sonra kendisini de her yıl davet ediyoruz, buyursun. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
KAMER GENÇ (Tunceli) Sizin davetinize gerek yok, ben kendim
isteyerek gidiyorum efendim.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, İç Tüzükün 37nci
maddesine göre verilmiş bir doğrudan gündeme alınma önergesi
vardır, okutup işleme alacağım, oylarınıza
sunacağım.
Buyurun efendim.
VII.- BAŞKANLIĞIN GENEL
KURULA SUNUŞLARI (Devam)
B)
Önergeler
1.- İstanbul Milletvekili
Hasan Macitin; Tarım Kanununun Değiştirilerek Tarımsal
Destekleme ve Müdahale Kurumu Kurulmasına Dair Kanun Teklifinin (2/513)
doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi (4/264)
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Tarım Kanununun Değiştirilerek Tarımsal
Destekleme ve Müdahale Kurumu Kurulmasına Dair Kanun Teklifim süresi
içerisinde ilgili komisyonda görüşülmediği için doğrudan gündeme
alınmasıyla ilgili Meclis Genel Kurulunda görüşülmesini arz ve
talep ederim.
Hasan
Macit
İstanbul
BAŞKAN Sayın Macit, buyurun efendim.
HASAN MACİT (İstanbul) Sayın Başkan,
sayın milletvekilleri; Tarım Kanununun Değiştirilerek
Tarımsal Destekleme ve Müdahale Kurumu Kurulmasına Dair Kanun
Teklifinin doğrudan gündeme alınmasıyla ilgili söz
almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygılarımla
selamlıyorum.
Sözlerime geçmeden önce, Değerli Elâzığ
Milletvekilimiz Hamza Yanılmazın yaşamını
kaybettiğinden dolayı Allahtan rahmet diliyorum, kederli ailesine
sabır diliyorum. Allah rahmet eylesin.
Değerli arkadaşlar, Meclisimiz artık sonuna doğru
geldi, seçim kararı alındı ve bu kanunun görüşülme
imkânı da yok ama bu kurumun önemini ve özelliğini sizlerle
paylaşmak için söz alma gereğini duydum.
Biliyorsunuz, özellikle tarımsal alandaki ürünlerimiz zaman
zaman arz-talep dengesi nedeniyle üretim fazlalığı, tüketim
azlığı olmakta veyahut da doğal afetlerden dolayı
dengeli bir üretim yapılmamakta; zaman zaman bazı ürünlerin arz
fazlası olarak fiyatları düşmekte, zaman zaman da talep
fazlalığından dolayı fiyatları yükselmektedir. Hâlbuki
bunu regüle edecek bir kurum kurulduğu zaman, arz fazlası olan
ürünleri bir şekilde müdahale ederek satın almak ve depolamak, talep
olduğu zaman da piyasaya sürmekle hem tüketici hem üretici korunabilir ve
üretim de sürdürülebilir hâle gelir.
Bu kanun teklifimizde bir tarımsal destekleme birimi
kurulmasını öngörüyoruz, Tarımsal Destekleme ve Yönlendirme
Kurulunun belirlediği ilkeler çerçevesinde desteklemeleri tespit etmek ve
desteklemelere yön vermek üzere bir birim kurulmasını öngörüyoruz,
bir de müdahale birimi öngörüyoruz.
Müdahale biriminin de arz-talep dengesini gözeterek piyasadaki
fazla ürünü alarak depolamasını, daha sonra yeterli
olmadığında, talep fazlası olduğunda da piyasaya
sürmesini ve bu şekilde hem üreticiyi hem de tüketiciyi
koruyacağını düşünüyoruz. Bunun en güzel örneğini süt
üzerinde verebilirsek
Değerli arkadaşlar, biliyorsunuz, geçmiş
yıllarda bir kuraklık oldu ve bu kuraklık sonucu -çiftçimiz
hayvanlarını yetiştirirken- hayvan yeminin fiyatlanması ve
bunun sonucu olarak ürettiği ürünün -sütün maliyet fiyatına bile
satılamaması söz konusu oldu- fiyatı düşük olduğu için
hayvanlar kestirildi ve bugün geldiğimiz noktada da, iki yıl sonra
geldiğimiz noktada da bir et açığı ortaya çıktı.
Hâlbuki böyle durumlarda Avrupa Birliği ülkeleri müdahale kurumu
vasıtasıyla arz fazlası sütü süt sanayisine aldırarak süt
tozu yaptırır ve depolar, daha sonra da bu sütü, ihtiyaç
doğduğunda, talep olduğunda piyasaya sürerek tüketiciyi korur.
Bunun en güzel örneği süt dedim çünkü sütte yıllık olarak da
dalgalanmalar yaşanır. Örneğin, mevsimsel olarak kış
sonu ve ilkbahar dönemlerinde doğumlardan dolayı arz fazlası
oluşur ve bu dönemlerde süt fiyatları geriye çekilir. Yaz sonuyla
birlikte, sonbahar dönemine doğru talep fazlası olduğu için de
süt fiyatları anormal bir şekilde yükselir. Şimdi, böyle
durumlarda, hem tüketiciyi korumak hem de üreticiyi korumak için böyle bir
birimin kurulmasında zaruret vardır diye düşünüyoruz böyle
yararlı bir kurumun kurulmasıyla ilgili, hem Türk halkımızın
üretici, tüketici kısmı yararlanacaktır hem de sürdürülebilir
bir tarım politikası uygulanacaktır, bu sürdürülebilir
tarım politikasında da gerek Tarım
Bakanlığımız gerekse halkımız daha rahat bir
şekilde nefes alacaktır.
Bu kanun teklifimize desteklerinizi bekliyorum.
Hepinize saygılar sunuyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Macit.
Başka bir söz talebi yok.
Teklifi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
SIRRI SAKIK (Muş) Sayın Başkan
BAŞKAN Efendim
SIRRI SAKIK (Muş) Sayın Başkan, Divana
başvurdum, söz talebi olduğunu söylediler.
BAŞKAN Teklif üzerinde şahsı adına
Sayın Sırrı Sakık, buyurun.
SIRRI SAKIK (Muş) Sayın Başkan, teşekkür
ediyorum.
Evet, ben de daha önce Divana başvurdum ama bu konuda söz
alındığı söylendiği için
Oylamaya geçilmeden önce
ikinci bir arkadaşın söz almadığını gördüm.
Bu kanun teklifini destekliyoruz. Gerçekten olması gereken de
bu. Hemen şunu belirtmek istiyorum: Nevrozdan yeni döndük. Sayın
Başbakanımız Çanakkale kahramanlarını anmak üzere
Çanakkaledeydi, şunu söylüyordu: Çanakkaledeki şehitlerin ruhuna
uygun davranmalıyız. Buna katılıyoruz. Evet, Çanakkalede,
bu ülkede birlikte gidilip Çanakkalede herkes toprağa bedenini gömerek
orada bir ülke yaratıldı ama Çanakkalede bedenini ölüme
yatıranların ruhuna ihanet edildi. O ruhu, o cumhuriyeti
kuranların bir bütünü ve bu ülkeyi yönetenler orada ortak ruha ve bu
halkın farklı renklerine, kimliklerine ihanet etti. Eğer
gerçekten Adalet ve Kalkınma Partisi Çanakkalenin ruhuna uygun hareket
etmek istiyorsa, gereğini yapmak istiyorsa
Libyadaki halk
ayaklanmasına, Halkın sesine kulak verin. diye buradan
açıklamalar yapıyorsunuz, Mısırdaki halkın tepkisine
kulak verin. diyorsunuz ama burada milyonlar alanlara dökülüyor, demokratik
bir cumhuriyet istiyorlar, demokrasi istiyor ve özgürlük istiyorlar,
Çanakkalenin ruhuna uygun bir vatan yaratalım, birlikte bir vatan
kuralım. diyorlar ama siz bunu duymuyorsunuz. Libyadaki olup bitenleri
duyuyorsunuz, Mısırda olup bitenleri duyuyorsunuz, peki,
Diyarbakırın göbeğinde 1 milyon insan, çıkıp Ben,
birlikte cumhuriyeti kurdum, dilimi, kültürümü, kimliğimi istiyorum
Niye
bunu duymuyorsunuz? Çanakkalenin ruhu budur işte. Çanakkaleye ihanet, bu
sesi duymamaktır.
NURETTİN AKMAN (Çankırı) O sana göre.
SIRRI SAKIK (Devamla) Bu, size göre, bana göre
Tabii ki
demokrasi size göredir. İşte, Çanakkaleye gidip orada ölenler
Sayın Başbakan söylüyordu, Diyarbakırdan, Hakkâriden,
Şırnaktan herkes gitti, orada ortak vatan için öldü, sadece Türk
kimliği için değil, Türk kimliğinin hayata geçmesi için
değil, Türklerin eline sopa verip diğer halkları dövsün diye
Çanakkalede atalarımız gidip ölmedi. Onun gereğini
yapmalıyız. Eğer gerçekten birlikte yaşamak
istiyorsanız
Çanakkalede o duvara yazılan Geldiler, bir daha geri
dönmemek üzere orada toprağa gömüldüler. İşte, o ruhu
yaşatabilirseniz kavgayı ve şiddeti durdurursunuz. Yoksa hamasi
nutuklar atarak Çanakkaledekilerin, şehitlerin ruhuna
İşte,
şehitlerin ruhu bu hamasi nutuklardan rahatsızdır, onların
kemikleri ters dönüyor. Siz Çanakkalede onları söylerken, eminim ki
oradaki Kürtler gidip o mücadelede yaşamlarını yitirirken
ruhları rahatsız oluyor. Çünkü hâlen onların çocuklarının
kemikleri bulunmuyor. Onların atalarının, Kürt
çocuklarının atalarının kemiği de kayıp, Kürt
çocuklarının kemiği de kayıp. Şeyh Saitten tutun
Saidi Nursi, Saidi Nursiden tutun Seyit Rızaya, Seyit Rızadan
tutun Cibranlı Halit Beye kadar bunların hepsi Kürtlerin
ataları. Onların mezarları da bilinmiyor, bugün ölen Kürt
çocuklarının da mezarı bilinmiyor. Bu mudur Çanakkalenin ruhu?
Bu mudur bir halka zulüm etmek, eziyet etmek? Bir halk birlikte kaderini
sizinle paylaşmış, Benim dilime, kültürüme, kimliğime
saygı duyun. diyor, siz bunu yapmıyorsunuz ve dönüyorsunuz sokakta
bulunan milyonlarca insanın taleplerini görmezlikten geliyorsunuz.
Milyonlarca insan şiddetsiz bir nevroz kutluyor, küçücük, lokal bir
şey oluyor, bizi de üzen o eylemlikleri, onları gruba taşıyorsunuz.
Bu değildir birlik ruhu. Birlik ruhu, gelin hep birlikte
İşte bakın, dönün bugünkü basın bültenlerine
bakın, o dönemde nasıl zalimane politikalar Kürtlere karşı
uygulanmış, bizzat bu işin içerisinde olan bir özel timin neler
söylediğine hep birlikte tanıklık edelim. Onun için, gerçekten
Çanakkalede ortak ruh vardır, ortak vatan vardır, ortak bir
cumhuriyet için ölüme yatanlar vardır. Bunların ruhu şad olsun.
Bu Parlamento bunların ruhuna uygun atım atarsa eminim ki iç
barışımızı da sağlarız, bu ülkenin
gündeminden silahı ve şiddeti de kaldırırız.
Ben bu kanun teklifinin kabul edilmesini diliyorum. Biz grup
olarak destek vereceğiz.
Tekrar hepinize saygılar sunuyorum. (BDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Sakık.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Önerge kabul edilmiştir.
Saygıdeğer milletvekilleri, alınan karar
gereğince sözlü soru önergeleri ile diğer denetim
konularını görüşmüyor ve gündemin Kanun Tasarı ve
Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler kısmına
geçiyoruz.
1inci sırada yer alan, Adalet ve Kalkınma Partisi Grup
Başkanvekilleri Samsun Milletvekili Suat Kılıç, Giresun
Milletvekili Nurettin Canikli, İstanbul Milletvekili Ayşe Nur
Bahçekapılı, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş ve Yozgat
Milletvekili Bekir Bozdağın; Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Osmaniye
Milletvekili Durdu Mehmet Kastalın Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Plan ve Bütçe
Komisyonu Raporunun görüşmelerine kaldığımız yerden
devam edeceğiz.
IX.- KANUN TASARI VE
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER
İŞLER
A) Kanun
Tasarı ve Teklifleri
1.- Adalet ve Kalkınma
Partisi Grup Başkanvekilleri Samsun Milletvekili Suat Kılıç,
Giresun Milletvekili Nurettin Canikli, İstanbul Milletvekili Ayşe Nur
Bahçekapılı, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş ve Yozgat
Milletvekili Bekir Bozdağ'ın; Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Osmaniye
Milletvekili Durdu Mehmet Kastal'ın Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Plan ve Bütçe
Komisyonu Raporu (2/875, 2/876) (S. Sayısı: 698)
BAŞKAN Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
2nci sıraya alınan, Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu
ve Yargılama Usülleri Hakkında Kanun Tasarısı ile Anayasa
Komisyonu Raporunun görüşmelerine başlıyoruz.
2.- Anayasa Mahkemesinin
Kuruluşu ve Yargılama Usûlleri Hakkında Kanun Tasarısı
ile Anayasa Komisyonu Raporu (1/993) (S. Sayısı: 696) (x)
BAŞKAN Komisyon ve Hükûmet? Yerinde.
Komisyon raporu 696 sıra sayısıyla
bastırılıp dağıtılmıştır.
Saygıdeğer milletvekilleri, alınan karar
gereğince bu tasarı İç Tüzükün 91inci maddesi kapsamında
görüşülecektir. Bu nedenle tasarı, tümü üzerindeki görüşmeler
tamamlanıp maddelerine geçilmesi kabul edildikten sonra bölümler hâlinde
görüşülecek ve bölümlerde yer alan maddeler ayrı ayrı
oylanacaktır.
Tasarının tümü üzerinde ilk söz Cumhuriyet Halk Partisi
Grubu adına Mersin Milletvekili Sayın İsa Göke aittir.
Sayın Gök, buyurun efendim. (CHP sıralarından
alkışlar)
(x) 696 S. Sayılı
Basmayazı tutanağa eklidir.
CHP GRUBU ADINA İSA GÖK (Mersin) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Sıra sayısı 696 olan Anayasa Mahkemesinin
Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun Tasarısı
üzerine, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına tasarının tümü
üzerine görüşlerimizi arz ediyorum.
Yargının hep öneminden bahsediyoruz çünkü
çağdaş toplumlarda devlet olma, hukuk devleti olma,
yargının güçlü, yargının bağımsız,
yargının tarafsız olmasıyla mümkün.
Yargı çok önemli. Neden? Çünkü toplumu bir arada tutan
şey aslında adalettir. Yargı çok önemli; can güvenliği, mal
güvenliği, her şey yargı altındadır ancak
geldiğimiz yıl itibarıyla son on beş-yirmi yıllık
süreç içerisinde yargının başka bir önemi ortaya
çıktı. Nasıl? Ülkelerin rejimleri, ülkelerin ekonomik
duruşları, ülkelerin toplumları değiştirilmek istenir.
Sonuçta her şeyin özü paraya, ekonomiye dayanıyor. O yüzden
emperyalizm denen bir olgu var. İşte bu emperyalizm denen olgu
ülkelere el atar, ülkelerin varlıklarını sömürmeye
çalışır, insanlarını köleleştirmeye
çalışır. Geçmiş tarihlere baktığınızda
bu tek yolla yapılıyordu, silah; istila, baskı, savaş.
Bunun tek yolu bu idi. Ancak, ilkel komünal toplumdan Orta Çağa
geldiğinizde, kapitalist topluma geldiğinizde, 2000li yıllara
gelinirken farklı bir rejim değiştirme yolu daha ortaya
çıktı. Vakıflar kullanıldı, sivil toplum adı
altında kimi kuruluşlar kullanıldı, ama asıl
kullanılan, bu rejim değişikliklerini asıl sağlayan
ikinci bir gücün farkına varıldı, o da yargı.
Bunun en büyük çalışması, aslında Gürcistanda
yapıldı. 1991 yılında Gürcistan
bağımsızlığını elde etti ve ilk
Başkanı Gamsahurdiaydı, ilk Başkanı. Hemen 92de,
burada, eski Sovyetler Birliğinin Dışişleri Bakanı
Eduard Shevardnadze seçildi Başkanlığa. İlk başta
Shevardnadze Amerikan yanlısı görülüyordu. Avrupanın
çıkarlarına karşı çok sıcak, Amerikan çıkarlarına
karşı çok sıcak bir devlet başkanıydı. Derken bir
şeyler oldu, Shevardnadze ülke çıkarları, Gürcistanın
çıkarları, önce Gürcü halkının çıkarları diye
bazı laflar etmeye başladı ve onun üzerine birileri bu ülkeye el
attı, açık toplum şubeleri kuruldu ve Amerikanın
baskısı başladı ve hep şu denildi Shevardnadzeye:
Sana çok iyi bir Adalet Bakanı lazım, çok iyi Adalet Bakanı.
Adalet Bakanı arandı ve Gürcistanın Adalet Bakanı
Amerikada bulundu, Amerikada, New Yorkta bulundu, Manhattanda. Bir
avukatlık bürosu işleten birisi bulundu. Bu şahıs
Gürcistana getirildi, Adalet Bakanı yapıldı. Adalet Bakanı
olan bu şahıs o kadar büyük yargısal dönüşümlere,
operasyonlara el attı ki Gürcistanın kimyası değişti
ve bu şahıs Gürcistanda bir karşı devrim
başlattı ve Gürcistanın Başkanı oldu. İsim:
Saakaşvili. Yargıyı kullanarak rejim değiştirme,
yargıyı kullanarak Amerikancı bir yeni yönetim oluşturma,
derken Gürcistan bir anda bizim coğrafyamızda en büyük Amerikan
jandarması oldu.
Tabii bunların bizim ülkemizle hiç alakası yok, hiç
alakası yok. Biz hiç ülkemize bunları bulaştırmıyoruz,
leke sürdürmüyoruz ama aynı olaylar başka ülkelerde de denendi,
yapıldı da. Slovakyada denendi, Hırvatistanda denendi;
Sırbistanda, Ukraynada hep yargı kullanıldı. Yani rejim,
istila, darbe, daha önce silahla değiştirilirken, orduyla
yapılırken 1990larda yargı denilen şey keşfedildi.
Niye koru elinle tutasın? Maşa kullan! Ülkemizi asla
karıştırmıyoruz.
Şimdi Türkiyeye geliyoruz. Tabii ari tutuyoruz ülkemizi. Türkiye
garip bir değişime girdi, garip bir değişime. Bu
değişimin özünde sermayenin el değiştirmesi, ordunun
tasfiyesi, Kıbrıs politikamızın değiştirilmesi,
komşularla politikanın değiştirilmesi, Kuzey Irak
politikasının değişikliğine kadar ama her şey vardı.
Bir de ülkede bu değişikliklere, ama bakın, olumlu olacak
olanlara karşı değil, olumsuzluğa refleks gösteren
kurumlar, kuruluşlar, şahıslar vardı. Üniversiteleri
vardı, hukukçuları vardı, baroları vardı,
sendikaları vardı, siyasi partileri vardı, vardı,
vardı, vardı. Bunların susturulmasında silah
kullanılmadı, ordu kullanılmadı. Ne kullanıldı?
Adı operasyonlarla ünlenen şeyler kullanıldı; falanca
operasyon, filanca operasyon
Hep bu operasyonlarda yargı
kullanılmaya çalışıldı, yargı. Yargıyı
kullanırsanız meşruiyet kazanırsınız ve işte
AKPnin buluşu Türkiyede yargıyı siyasallaştırma
Ama
karşı propagandasını gazetelerle yaptınız:
Yargı daha önce siyasallaşmıştı, biz şimdi
siyasetten ari kılmaya çalışıyoruz.
propagandasını yaparak yargıyı ele geçirme amacına
girdiniz. Tüm dünyada, siyasal literatürde diktatörlük
tanımlarının ortak noktası yürütmenin yani hükûmetlerin
yargıyı yani mahkemeleri ele geçirmesinde vardır. Tüm
tanımlarda, yürütmenin yargıyı ele geçirmesi mutlaka
vardır. Ve bir anda, AKPnin yargı paketleri uçuşmaya
başladı. Yargı paketleri; biri geliyor, biri gidiyor.
Yargıtayı dönüştürme paketleri, Danıştay
İlk
başta, 2802 sayılı Hâkimler ve Savcılar Kanunu değiştirilerek,
hâkim ve savcı adaylarının alınma prosedürü
değiştirilmek istendi. Hâkim ve savcıları mesleğe
nasıl alacaksınız, bunlarla oynandı. Yargıya gidildi,
yargı kararları, Danıştay kararlarına karşı
özel kanun maddeleri çıkartıldı, yargının
kararını yok etmek için, yargının kararını
işlevsiz kılmak için. İş daha da büyüdü. Asıl önemli
bir kilit vardı. Bu kilit, Yargıtayın ve
Danıştayın bütün üyelerini seçen, yüksek yargıyı
belirleyen, bidayet mahkemeleri dediğimiz yerel mahkemelerdeki
atamaları yapan, başkanları, görevleri, tayinleri yapan Hâkimler
ve Savcılar Yüksek Kurulu. Önemli bir aşamaydı o. Bu aşama,
HSYKnın ele geçirilmesi aşaması bu ülkede
-açığını söyleyelim- başarıyla sonuçlandı,
doğruya doğru. Halka gerçekler anlatılmadı. Bağımsızlaşıyor
yargı. dendi, Tarafsızlaşıyor yargı. dendi.
Örneğini gördük. O yeni oluşturulan Hâkimler ve Savcılar Yüksek
Kurulu 211 tane üye seçti, Yargıtaya seçilen 137 üye eski grupla
birleşti.
En son, 11. Hukuk Dairesinin başkan seçimi var.
Arkadaşlar, 156 kişi kol kola, bir ekip, bir manga, bir bölük asker
beraber sandığa gidiyorlar, Bakanlıktan talimat gelmediği
için boş oy verip geri çekiliyorlar. Beraber yemeğe gidiyorlar,
beraber mescide gidiyorlar, akşam beraber dağılıyorlar.
Yargı bağımsızlaştı, yargı tarafsızlaştı!
Öyle bir bağımsız yargı ki Adalet
Bakanlığından talimat gelmeden 11. Hukuk Dairesinin başkan
seçiminde oy kullanamıyorlar. Kullanamayan kim? Fevzi Çakmak İlkokulu
5inci sınıf öğrencileri mi? Hayır, Yargıtay üyeleri.
Oy kullanamıyorlar, kullanamadılar. Talimat geldi, oy kullandılar.
Adalet Bakanlığının Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu
üye seçiminde adliyelere gönderdiği listelerden, başsavcılar,
komisyon başkanları, o adliyede görevli hâkim sayısı belli,
savcı sayısı belli. Bu kadar oy talep ettiler, Bu oyları
istiyoruz. dediler. Elenenler var; Alevisi var, demokratı var, şu
var
Bunları eleyin, atın ama gerisi bize oy vermek zorunda. Oy
vermiyorsa hesabını sorarız. Bu şekilde blok oylarla -ne
hikmetse- Bakanlıktan çıkan, bürokratların da olduğu liste
blok olarak çıktı. Öyle bir demokrat, öyle bir çağdaş liste
oluştu ki, bu liste geçenlerde yüksek yargıya 211 üye seçti. Daha
önce yüzde 20nin, 25in altına düşmeyen yüksek yargıda bayan
üye, kadın üye yüzde 2ye düştü, yüzde 3ün altına düştü.
Kadınlara yer yok çünkü bu ideolojide bizim kadınlarımız,
Anadolunun okumuş kızları yer alamazlar; onların geride
yeri var, onlar ekonomik, sosyal toplumdan koparılacak. Yargıtay
tarihinde ilk kez bağımsız olduğu iddia edilerek seçilen bu
kurul döneminde bu kadar az kadın üye seçildi. Cumhuriyet tarihinde bunun
örneği yok. 211 üyeden 5-6 kişi girebildiler.
Derken -bu devam ediyor tabii, yargıyı
siyasallaştırma, Hükûmetin emrine alma daha devam ediyor-
Yargıtay, Danıştay Kanunu, 2802 sayılı Hâkimler ve
Savcılar Kanunu... Bir son nokta var. Son nokta Anayasa Mahkemesi. Anayasa
Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında bir kanun
var, 2949 sayılı Kanun, 65 maddeden oluşuyor. Hükûmet Anayasa
referandumunda, 8 tane maddesi olan, Anayasamızda 8 maddesi olan Anayasa
Mahkemesinin 4 maddesini değiştirdi aslında. 4 maddesinin de tümünü
değiştirmedi, bazı fıkralarını
değiştirdi ama bu Hükûmet Anayasa Mahkemesinin kanununu tasarı
olarak getiriyor. Bu tasarı için Barolar Birliğinden, Yargıtay,
Danıştay, görüş almıyor. Neden? Kendi çiftliği olacak
ya, görüş almaya gerek yok. Kendi tasarısını doğrudan
Meclise sevk ediyor ve Anayasa değişikliğinde Türk milletinin
kabul ettiği 4 maddedeki kısmi fıkra değişikliklerine
rağmen sanki 8 maddenin tümü değişmiş gibi yeni tasarıdaki
77 maddenin her tarafına serpiştirme yapıyor. Neden? Çünkü
Anayasa referandumuyla biçimlendirilen ve karşı devrim
aşamasında kullanılmak istenen Anayasa Mahkemesinin
yapısı yine de ideal değil. Ya kaçak olursa, ya bir kanunu iptal
ederse, ya bir Anayasa değişikliğine direnirse, o zaman uygulama
kanununda Anayasa değişikliğinde yer almayan kimi maddeleri de
sokuştururuz. Neden? Anayasa Komisyonu 25 kişi. CHP 5, MHP 3, 16
zaten kendileri. Rahat geçiririz. Aynen mantık bu. Yargı bitti.
Yargıyı bitiriyorlar. İşte o zaman direnme konuşuldu.
Dendi ki: Siz, bu milletin başvuracağı hâkimi,
savcıyı, polisi ve başvuracağı Anayasa Mahkemesini
tümüyle siyasetin emrine alırsanız, Anayasa Mahkemesi hukuk
devletinin Anayasa Mahkemesi değil, kanun devletinin Anayasa Mahkemesi
olur. Eğer ki siz Anayasa Mahkemesini siyasetin, Hükûmetin emrine
alırsanız, Türk ulusunun Anayasa Mahkemesi değil, AKPnin
Anayasa Mahkemesi olur. Bu ise yargıya yapılacak en büyük ihanettir.
dedik. Tabii dinlenmedi.
Geldiğimiz aşama itibarıyla, arkadaşlar, 2949
sayılı eski uygulama kanunu kaldırılıyor, yeni
tasarıyla Anayasa Mahkemesinin değişmeyen maddeleri de,
Anayasada değişmeyen maddeleri de kanunla değiştirilmek
isteniyor. Gelen maddeler enteresan. Çünkü, mahkemenin anayasal denetim yetkisi
azaltılıyor. Hangi konuda azaltılıyor? Özellikle
kanunların Anayasaya uygunluk denetiminde Anayasa Mahkemesinin yetkileri
azalıyor. Anayasa Mahkemesinin yetkisi bir konuda genişliyor. O da
diğer yargı kurumlarının verdiği kararları iptal
edebilme noktasında Anayasa Mahkemesinin yetkisi genişliyor. Ama
kesinlikle kanunların anayasal denetimi ve özellikle Anayasa
değişikliklerinin, ilk üç maddenin, şekli denetim yoluyla, ilk
üç madde+ değiştirilemez maddeye dayanılarak denetlenmesi
kesinkes kaldırılıyor. Neden? Neden basit. 2011 seçimleri
sonrası Türkiyeyi büyük bir Anayasa değişikliği bekliyor.
Bu Anayasa değişikliğinde ilk üç maddeye aykırı
değişikliklerin geleceğini artık sağır sultan
duydu. İlk üç maddeye aykırı değişiklikleri de
denetleyemesin diye Anayasa Mahkemesi, yapısı tümüyle
değiştiriliyor.
Başka şeyler de değiştiriliyor: Kırk
beş yaş şartı geldi Anayasada, konmuyor, çünkü
Sayıştaydan gelen üye bu şarta uymamıştı.
Başkana olağanüstü yetkiler veriliyor 13üncü maddede. Eşitler
arası bir sistem yok. Başkana bağlı hiyerarşik bir
yapı geliyor yeni kanunda. Raportör
yardımcılıklarından raportörlüğe geçişte
başkana olağanüstü yetkiler veriliyor, olağanüstü yetkiler:
Başkan ve adamları. Bağımsızlık yok,
tarafsızlık yok artık. Bireysel başvuru konusunda -45 ile
51inci maddeler arasında arkadaşlar- Anayasa Mahkemesi terditli bir
hâle geldi ama Yargıtayın kararını iptal edebilecek, yüksek
yargının kararını iptal edecek. Bu üstünlüğü nereden
geliyor? Anayasanın ilgili kısmında tüm yüksek mahkemeler
eşittir, yatay bir sistem öngörülmüştür, bu iptal ediliyor. Anayasa
Mahkemesi Başbakana bağlı, Cumhurbaşkanına
bağlı, yüksek temyiz mercisi, mahkeme kararını iptal
yetkisi olan temyiz mercisi. Böyle bir yapı getiriliyor.
Tabii, şimdi, Mahkemenin bunları yapması istenirken
elbette bir şey verilecek. Al gülüm, ver gülüm. AKPnin bu topluma
getirdiği duygusal yaklaşım. Bir anda Anayasa Mahkemesi
üyelerine diplomatik pasaport veriliyor, hepsine. Kanun değişiyor.
Hatta kanunda hüküm vardı, kırmızı plaka. Taşıt
Kanununu değiştiriyorlardı, herkese özel makam arabası.
AKP gelirken Makam arabalarına hayır. diye geldi, dünyada bir
numaraya yükseldik. AKPyi alkışlamak lazım. Yetmiş bini
geçen makam arabasıyla devletin tam soyulduğunun resmidir. Yeni makam
arabaları veriliyor. Yetmiyor, sağlık yardımı.
Milletvekillerinden daha üstün sağlık yardımı hizmeti.
Limit yok, sınır yok. Milletvekillerine limit var, sınır
var. Onlar sınırsız, yurt dışı, yurt içi her
konuda serbestler. Yine yetmiyor. Ne yetmiyor arkadaşlar? Maaşlarda.
Altmış beş yaşına gelmiş Yargıtay
Başkanının aldığı maaş 6.040 lira, ama
Anayasa Mahkemesine 9.750 asgari para veriliyor, asgari para, yarıdan
fazla bir fark yaratılıyor; yine yetmiyor, milletvekili emekli
olamayabilir, yaşı yetmez, puanı yetmez, emekli olmaz; Anayasa
Mahkemesine bir kere girdin mi kıyak emeklilik var, kıyak emeklilik
var, bunu koyuyorlar. Niye? Ver siyasi rüşveti, geleceği gelir,
2012deki Anayasa değişikliğini iptal etmesinler yeter. Ne
olacak? Mantık bu: Al gülüm, ver gülüm. Artık yargı bu noktaya
getirildi arkadaşlar.
Tasfiye maddesi kondu. Utanmak lazım, geçici 1inci maddede
Anayasa Mahkemesinde görev yapan insanları tasfiye ediyorlar. Kanunun
yayımlandığı gün görevlerine son veriliyor. Aynı
sistemi ÖSYMye getirdiler, RTÜKe de getirdiler. Tasfiye! Mahkeme
çalışanlarını boşaltacaklar. Kim belirleyecek? Orada
da Başbakanın bir has arkadaşı var ya, Haşim
Kılıç, bütün yeni personeli o belirleyecek. Eskileri ne olacak? At
Adalet Bakanlığına, Şırnak Adliyesine gitsinler, ne
olacak! Yeni sistem bu, böyle bir sistem getiriliyor.
Bu, Anayasa Mahkemesinin tasarısı, kuruluş kanunu
Anayasaya aykırıdır, hukuk devletine aykırıdır,
önceki kanunla tam bir zıtlık içermektedir ve yalnızca AKPye
bağlı bir mahkeme yaratmaktan başka bir şeye
yaramayacaktır. Eğer buna da evet oyu verecekseniz, yukarıda
Allah, elbet bir gün hepsinin hesabı sorulur.
Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
HAYRETTİN ÇAKMAK (Bursa) Her yerde Allah
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Barış ve Demokrasi Partisi Grubu adına
Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan buyurun efendim. (BDP
sıralarından alkışlar)
BDP GRUBU ADINA HASİP KAPLAN (Şırnak) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu
ve Yargılama Usûlleri Hakkında Kanun Tasarısı üzerinde
Barış ve Demokrasi Partisi Grubu adına söz aldım. Hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Tabii, bu Anayasa Mahkemesi hukuk devletinde anayasayı
uygulayacak, yargı bağımsız olacak ve buna göre bu
yargılama usulleri belirlenmiş olacak; gerçek bu mu? Gerçekten,
Anayasa Mahkemesi üyelerinin 12 Eylül referandumunda sayısının
artırılmasıyla, bireysel başvurunun getirilmesiyle ve
birkaç ufak düzenlemeyle Türkiyede anayasal yargı olayı çözümleniyor
mu?
Burada halkımızı, kamuoyumuzu doğru
bilgilendirmek ve doğru bilgilendirirken de şu yanlışı
yapmamak gerekiyor: Siyasi etik gereği bazı noktalar çok önemlidir,
bunun kamuoyuna doğru açıklanması lazım.
1961 Anayasasıyla anayasa mahkemesi rejimine geçildi -1961
Anayasası bir darbe anayasası, iyi kötü yönleriyle- sonra 12 Mart
dönemi darbesi, muhtırasındaki değişiklikler,
arkasından 12 Eylül darbesi ve 12 Eylül darbesinde Türkiyede özellikle de
depolitizasyon politikaları uygulanarak devletin, merkezî yönetimin
katı bir şekilde güçlendirilmesi sağlandı. 12 Eylül
Anayasasından, darbe Anayasasından sonra bir de geçtiğimiz
günlerde bir 12 Eylül referandumu yaşandı. Burada Anayasa
değişiklikleri konusunda çok ciddi tartışmalar
yaşandı, hatta bunlar kavgalara varan tartışmalardı,
referandum meydanları âdeta seçim mitinglerine döndü ve sonunda da
referandum kabul edildi.
Peki, şunu sormak gerekiyor: Siz darbe Anayasası, darbe
hukuku -1960, bugün 2011- tam elli bir senedir mevcut darbe anayasaları,
şu anda 12 Eylül darbe Anayasası dururken siz en güzel Anayasa Mahkemesini
kursanız, en güzel usulleri getirseniz, en iyi yargıçları
getirseniz, Türkiye'nin en iyi uzmanlarını getirseniz Türkiye'de
hangi bağımsız yargıyı sağlayacaksınız
arkadaşlar? Sonuçta Anayasa Mahkemesi darbe Anayasasını
uygulamayacak mı? Burada bir işi tersinden alma olayı var,
işi tersinden, sonundan alma olayı var. Önce Anayasayı
değiştireceksiniz, sonra o Anayasaya göre de uygun bir Anayasa
Mahkemesi kuracaksınız.
Şimdi, 1999da Türkiye Avrupa Birliği aday adayı
olduğu dönemden, aday müzakere sürecine geçişe kadar, 2001 koalisyonu
döneminde -bakın 2001 koalisyonu AKP öncesi- en önemli Anayasa
değişiklikleri 2001 yılında yapılmıştı.
2001 yılında Türkiye'de idam cezası kalktı. 2001
yılında, AK PARTİ öncesi, RTÜKteki değişikliklerle
Kürtçe yayınlara, Çerkezce, Boşnakça yayınlara on
beş-kırk beş dakika süreyle de olsa geçildi. Sonrası,
Kopenhag Kriterleri gereği Mecliste bir ulusal program kabul edildi.
Avrupa Birliğinin yol haritasıydı bu. Bu ulusal programa göre
başta düşünce özgürlüğü olmak üzere, kişilik hakları
olmak üzere, bağımsız yargı olmak üzere, eşit
yurttaşlık olmak üzere, azınlık hakları olmak üzere,
ayrımcılık yasağı olmak üzere, bütün bunlar bu Anayasanın
içinde yer aldı, yani yapılan değişikliklerle. Peki,
Anayasanın 90ıncı maddesi 2004 yılında burada yine
AK PARTİ ve CHPnin, Meclisin iki partili olduğu dönemde
değiştirilmedi mi? Anayasanın 90ıncı maddesi
uluslararası sözleşmelerin iç hukukta kanunların üstünde olduğuna
dair değil mi? Peki, öyleyse, Anayasanın 90ıncı maddesini
niye Anayasa Mahkemesi yargıçları uygulamaz? Niye Anayasa Mahkemesi
siyasi bir karar mercisine dönüşür? Niye Anayasa Mahkemesi yargı
görevini yaparken yasamanın yerine geçer, yasamanın alanına
geçer, milletin iradesinin yerine geçer, milletin iradesiyle seçtiği
temsilcilerinin yaptığı kanunları bile yok sayar? Hele
bunun bir cevabını bulun bakayım.
Çok değil, uzak değil, hani baş örtüsüyle ilgili
414 milletvekilinin verdiği bir karar çıkmıştı
buradan. Ne çabuk unuttunuz? Ne oldu, o Anayasa Mahkemesinin verdiği
siyasi kararla yasamanın alanına müdahale edilmedi mi? Siyasi parti
kapatmalarda her seferinde müdahale edilmedi mi? Her seferinde siyasi
partileri, bugüne kadar 30 tane siyasi partiyi kapatıp, düşünce
özgürlüğü hükümleri konulmasına rağmen bu Anayasaya,
bunları ihlal etmedi mi bu Anayasa Mahkemesi? Peki, 12 Eylül
referandumunda, siyasi yasaklar ve milletvekillerinin, 84üncü maddeye göre
parti kapatmalarda milletvekilliği düşmeyeceği belirtilmesine
rağmen bu Anayasa Mahkemesi Sayın Ahmet Türkle Aysel Tuğlukun
Meclisteki yasama görevi süresi devam ederken neden Meclise bu Anayasa
değişikliğine rağmen geriye dönüşünü reddetti,
taleplerini kabul etmedi? Bakın, bu siyasi kararlar ve siyasi kararlardan
sonra Anayasa Mahkemesinin bu yapısıyla, bu darbe Anayasasıyla
Türkiyede kimseyi kandırmaya hakkı yoktur Meclisin. Meclisin
milletvekillerinin, milleti temsil edenlerin millete bunu yapma hakları
yoktur diyoruz. Milleti kandırmaktan vazgeçelim diyoruz. Darbe
Anayasası duruyor ama siz Anayasa Mahkemesinin üye sayısını
artırıp usul değişikliği getiriyorsunuz. Yüce Divan
yargısını güçlendiriyorsunuz, Anayasa Mahkemesinin
başında hukukçu olmayan bir başkan var. Dünyanın neresinde
bu var arkadaşlar? Yüce Divan olarak görev yapan, bir ceza mahkemesi
olarak görev yapan Anayasa Mahkemesinin başında hukukçu olmayan bir
başkan, karşısındaki bakanları, generalleri,
milletvekillerini neyle yargılayacak söyler misiniz? O zaman tahrirat
kâtiplerini getirin Anayasa Mahkemesinin başına, tarım
müdürlerini getirin Anayasa Mahkemesinin başına, Türkiye'de de hukuk
devletini yaratınız. Bu mudur getirdiğiniz usul
değişiklikleri? Biraz doğru ve vicdanlı olmak lazım.
Doğru ve vicdan şudur: Anayasa değişiklikleri toplumsal
sözleşmedir, uzlaşmadır. Anayasal uzlaşma olmadan, toplumun
farklı kesimleri uzlaşmadan, Anayasa yenilenmeden, sivil ve
demokratik bir anayasa yapılmadan bu ülkede, istediğiniz kadar
Anayasa Mahkemesinin üyesini, yapısını, görev alanını
değiştirin, o, ancak ve ancak Hükûmete hizmet eder. Hükûmetin ve
Hükûmete yakın çevrelerin atadığı yargıçlar,
atandıkları yerlerin gözlerinin içine bakarak karar verirler ve bu,
bağımsız yargı değildir, bağımsız
yargının katlidir bu.
Bağımsız yargının katledilmesi ile de
kalınmıyor. Türkiye'de gizli dinleme var mı? Varsa, Anayasa Mahkemesi
kendisi dinlenirken kendi hakkını, hukukunu koruyabildi mi? Anayasa
Mahkemesi üyesi dinlendi, kendini koruyabildi mi? Hani, kendi hukukunu
koruyamayan bir Anayasa Mahkemesi Türkiyenin hukukunu mu koruyacak?
Peki, eşit seçim var mı Anayasada? Anayasada eşit
seçim var mı, söyler misiniz? Hangi demokraside, çağdaş ülkede
seçim barajları yüzde 10dur? Hangi çağdaş demokraside yüzde 7
hazine yardımı barajı vardır? Hangi demokraside başbakanı
beş kuruş para vermeyecek adaylık için ama
bağımsız aday olduğu zaman da 7.800 lira para verecek
bağımsız aday? Hangi ülkede bu adalet ve eşitlik
vardır?
Zaten Afyonun 2 vekili düşmüş, ben sana
vurmayacağım daha.
HALİL AYDOĞAN (Afyonkarahisar) Canın sağ
olsun.
HASİP KAPLAN (Devamla) Memleketin canı sağ olsun.
Şimdi, arkadaşlar, Başbakan hazine
yardımını alıyor, cebine indiriyor, yetmiyor. Bütün
bürokratlar ileride terfi etmek için, aday adaylığı için AK
PARTİye başvuruyor; kimi rektör olmak istiyor, kimi müsteşar
olmak istiyor, kimi bürokrat bürokraside yükselmek istiyor. Ha bire
başvuran başvurana. Şırnakta 1 tane seçilme
şansı var, bir de baktım, 25 tane resmî başvuru olmuş.
Sivillere baktım, adamların çoğu Şırnakta yaşamıyor.
Şimdi, bakın, bu Anayasa yapılanmasıyla
bireysel başvuru yolunu getiriyorsunuz. Nedir bireysel başvuru
yolu? desek, burada AKPnin 337 tane milletvekilini sınıfta
sınava tabi tutsak, başta Başbakan olsa, hepiniz
çakarsanız, bilemezsiniz o bireysel başvurunun ne olduğunu.
Hepiniz, Başbakan dâhil, hukukçu bakanlarınız dâhil, milletvekilleriniz
dâhil o bireysel başvuruyu bilmez.
Bireysel başvurunun bir tek yöntemi vardır;
uluslararası sözleşmelere -Strasbourg yargısında- Avrupa
İnsan Hakları Sözleşmesine uygunluk denetimi yapar.
İkincisi, Birleşmiş Milletlerde Evrensel Beyannameye, Medeni ve
Siyasi Haklar Sözleşmesine, Cenevre Savaş Kurallarına,
uluslararası ceza mahkemelerine göre, Lahey Adalet Divanında veya
uluslararası ceza mahkemelerinde belli kriterlere göre yargılama
yapar. Sizin getirdiğiniz bireysel başvurunuzu neye göre yapacak?
Kenan Evrenin Anayasasına göre mi yapacaksınız? Kenan Evrenin
Anayasasına göre yargılama yapacak Anayasa Mahkemesinin neresi
hukuktur, neresi demokratiktir, neresi bağımsızdır Allah
aşkına! Bireysel başvurusunu Kenan Evrenin getirdiği darbe
Anayasasına göre yapacak bu Anayasa Mahkemesi hangi kritere, hangi ölçüye
göre yürüyecek? Belli değil, belirsiz.
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinde Türkiye mahkûm oluyor.
Kimin zamanında? Dokuz senedir, en fazla AK PARTİ hükûmetleri
zamanında. AK PARTİ hükûmetleri rekor kırdı Avrupa
İnsan Hakları Mahkemesindeki mahkûmiyet kararlarıyla ve en fazla
da düşünce suçlarında kırdı, adil yargılamada
kırdı, yaşam hakkında kırdı, kişilik
haklarında kırdı, gizli dinlemede
Yani, şimdi, bu
gerçekler dururken buraya bireysel başvuru hakkını getirip
vatandaşın umudunun da önüne set çekip seçim barajları gibi
kendi oluşturduğunuz Anayasa Mahkemesi ve kendinize bağlı
kıldığınız bir sistemin içine hapsetmek istiyorsunuz.
Türkiye'nin nüfusu 74 milyondur ve yüzölçümü de 800 bin
metrekaredir beyler! Beyefendiler, hanımefendiler, vekiller, Türkiyeyi
darbe hukukuna altmış bir senedir kimsenin hapsetme hakkı
yoktur. Bakın, TÜSİAD daha dün toplantılar yapıyordu,
Anayasa değişiklikleriyle ilgili çalışmalar yapıyordu,
hatta ve hatta AK PARTİnin Anayasa taslağında yer alan birçok
profesör de orada çalışmanın içinde yer alıyordu. Partimiz,
Barış ve Demokrasi Partisi hem emek hem meslek örgütleri, DİSK,
KESK, Türk Tabipleri Birliği, insan hakları kuruluşlarıyla,
birçok kuruluşla yeni bir anayasa çalışması yaptı,
taslaklarını seçime yetiştirecek. Bir seçime gidiyoruz. Hangi
partinin elinde bir yeni anayasa fikri ve taslağı vardır seçimde
vatandaşın önüne çıkarıp oy isteyecek? Var mıdır
AK PARTİnin yeni bir anayasa taslağı? Yok. Bir tane üç sene
önce vardı, onu da sümenin altına atıverdiniz, sümenin
altında küfleniyor, küfleniyor.
BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) Var, var.
HASİP KAPLAN (Devamla) Sizin o sümenin altındaki
anayasa taslağına imza atan profesörler ve akademisyenlerin çoğu
da şu an başka yerlerde anayasa çalışması yapıyor
çünkü sizde hayat ve umut tükendi arkadaşlar.
Arkadaşlar, bu ülkeye yapılacak en büyük kötülüklerden
birisi demokrasinin onulmaz unsuru olan güçler
ayrılığını güçler birliğine çevirmektir. Güçler
ayrılığını, yasama, yürütme ve yargıyı
birbirinden ayıran, zayıfı kuvvetliye karşı koruyan
hukukun ve yargının olmadığı bir ülkede, adaletin
olmadığı bir ülkede o ülkenin başbakanı da, bakanı
da, muhalefeti de, hepsi de suçlu duruma düşebilir, düşer de,
düşmüştür de. Bir şiir okuduğu için düştü de bundan
ders çıkaramayan bir Başbakan var. Bugün, özel ağır ceza
mahkemelerinin yaptığı yargılamanın
Başbakanın Diyarbakır DGMde yargılandığı
davadan ne farkı var söyler misiniz? Hatta biraz daha söyleyeyim mi, öteye
gideyim mi? Araştırın, Diyarbakır DGMde Başbakana
ceza veren yargıçların şu an Silivride de görev
yaptığını görürsünüz. Garip bir olay değil mi?
Değil mi arkadaşlar?
Siz, hangi hukuktan, hangi anayasadan bahsediyorsunuz? Neyi
Türkiyeye getireceksiniz arkadaşlar? Bu sistem yanlış, bu
sistemin temelleri çürük. Türkiye yeni bir anayasaya kavuşur, o anayasa
kendi kurumlarını dizayn eder, usul budur. Kurumlar üzerinden anayasa
dizayn edilmez. Dünyanın hiçbir yerinde bu yoktur arkadaşlar. Siz
getirirsiniz, yeni bir anayasada bağımsız yargının ne
olduğunu koyarsınız. Zaten, Mecliste yasama çoğunluğu
sizde. Hükûmetsiniz, yürütmesiniz, yürütme ve yasamayı
birleştirdiniz, şimdi de yasama gücünü elinize geçirmek istiyorsunuz,
sonra da tek parti rejimine gitmek istiyorsunuz yüzde 10 seçim barajıyla.
Aman, aman, aman iki tane grubu nasıl seçim barajının
altında bırakırız da, tek başımıza Anayasayı
değiştirecek çoğunluğu buluruz da Anayasayı değiştiririz.
diye çalışırsınız. Çok hayaller kurarsınız
arkadaşlar. Bir kere biz bu keyfinize çomak soktuk. Biz,
bağımsız milletvekili adaylığıyla şunu
dedik: Eldeki bir kuş daldaki yirmi kuştan iyidir. ve sizin yeni
anayasa tartışmalarınızda bu Mecliste olmak ve halkın
sesini duyurmak için var olacağız, daha güçlü bir grup olarak
geleceğiz, sizi halka şikâyet etmeye devam edeceğiz. Sizin bu
Anayasa Mahkemesiyle Yüce Divan sıfatıyla
yargılayacağınız insanlara da, adalete de şimdiden ön
yargı ve şüpheyle bakılıyorsa, bu Anayasa Mahkemesi Kenan
Evren anayasasının üzerinde, onun çürük temelleri üzerinde, onun
tankları üzerinde, onun paletleri ve postalları üzerinde inşa
edilmişse temeli çürüktür bu Anayasa Mahkemesinin; yargılama usulü de
çürüktür. Siyasi bir kurumdur, statükocudur, tabucudur ve işaret bekler ya
hükûmetten ya Genelkurmaydan ya da derin devletten. Her seferinde de böyle
olmuştur çünkü Anayasa Mahkemesinin en yüksek mevki ve makam olarak
verdiği kararlar kesindir. denilmiştir. Yapmayın, bu ülkeye
yapacağınız en büyük kötülük budur.
Eğer samimiyseniz, gelin, yeni anayasayı
tartışalım. Bakın, TÜSİAD diyor, herkes bir şey
söylüyor. Kimi İlk üç madde değişmez. diyor, TÜSİAD
1inci madde hariç değişebilir. diyor, biz farklı
yorumluyoruz. Eşit yurttaşlığı, eşit hukuku,
düşünce özgürlüğünü, kişilik haklarını, konut
dokunulmazlığını, aileye saygı kuralını,
özel hayatın gizliliğini, adil yargılamayı,
bağımsız yargılamayı, YÖKü kaldırmayı,
MGKyı kaldırmayı, 12 Eylül darbesinin bütün
kurumlarını kaldırmayı, onun artıklarını da
Anayasa Mahkemesinden söküp atmayı, otuz senedir onun
artıklarını uygulayan yargıçların da görevine son
vermeyi bu Meclisin namus borcu olarak görüyoruz. Bu Meclis milletin iradesini
ancak o şekilde hayata geçirebilir.
Siz senelerce bu darbecilerin getirdiği hukuku uygulayarak
evrensel hukuktan uzaklaşacaksınız, senelerce darbe hukukuna
bağlı kalarak, bu Meclisten geçen uluslararası sözleşmeleri
uygulamayacaksınız, senelerce bu Meclisin getirdiği ve Anayasa
90ıncı madde uyarınca uygulanması gereken hükümleri
uygulamayacaksınız, sonra da Anayasa yapıyoruz,
çalışma usulü
Bizden oy yok arkadaşlar, uyarıyoruz.
Teşekkür ederiz.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Kaplan.
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Konya Milletvekili
Sayın Faruk Bal. (MHP sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA FARUK BAL (Konya) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Anayasa Mahkemesinin kuruluşuyla ilgili
-görüşmekte olduğumuz- kanun tasarısı hakkında
Milliyetçi Hareket Partisinin görüşlerini arz etmek üzere söz
almış bulunuyorum. Yüce heyeti saygıyla selamlıyorum.
Bugün Hakkın rahmetine kavuşmuş olan milletvekili
arkadaşımız Hamza Yanılmaza Cenabı Allahtan rahmet
diliyorum, sevenlerine başsağlığı diliyorum.
Tabii, Hamza Yanılmaz daha önce bu Meclisin koltuklarında
oturarak milletvekilliği görevini ifa eden bir
arkadaşımızdı, bugün Hakkın huzurundadır,
mahkemei kübradadır, Cenabı Allahın yâr ve yardımcı
olmasını temenni ediyoruz. Ama önemli olan, bu gök kubbede hoş
bir seda bırakabilmektir. Bu gök kubbede hoş bir seda
bırakabilmek insan olarak bizim en önemli hedefimiz olmalı ve
milletvekili olarak da mahkemei kübraya gittiğimizde bunun
hakkını verebilmiş olmalıyız.
Mahkemei kübra, sadece semadaki mahkemei kübra değil, bir de
milletin indinde mahkemei kübra var, şimdi ona doğru gidiyoruz.
Türkiye Büyük Millet Meclisi yasama görevinin sonuna
yaklaşmıştır, Meclis karar almıştır,
neticede milletin terazisine tartılmaya gidiyoruz.
Değerli arkadaşlarım, o açıdan, bu Anayasa
Mahkemesinin kuruluşuyla ilgili kanunu değerlendirirken, sizin
vicdanınızda olan mahkemei kübranıza da sunarak kanaatinizi
oluşturabilmek için, biraz geçmişten alarak düşüncelerimi
paylaşmak istiyorum.
Dokuz yıl oldu Adalet ve Kalkınma Partisi iktidara
geleli. Dokuz yıldır millet AKPden aş bekledi, iş bekledi.
Dokuz yıl boyunca esnaf derdine derman olunmasını bekledi,
çiftçi yaralarına bir merhem olunmasını bekledi. Dokuz yıl
boyunca et üreticileri, süt üreticileri kendilerine bir çıkış
yolu bekledi. Dokuz yıl boyunca küçük, orta, büyük ölçekli sanayicimiz
verimli bir sanayi çalışmasının ortamının
hazırlanmasını bekledi. Dokuz yıl boyunca Türkiyede
insanlar açlığa, susuzluğa, insanlar gelecekten ümitsizliğe
karşı devletinin merhametli, şefkatli elinin kendisine
uzatılmasını bekledi. Dokuz yıl boyunca Avrupa
Birliğine onurlu giriş teraneleriyle alınan oyların
hesabının verilmesini bekledi ve bunların hiçbirisinin hayata
geçtiğini göremedik.
Değerli arkadaşlarım, bunları, Adalet ve
Kalkınma Partisinin dokuz yıllık iktidarı
becerememiştir ancak Adalet ve Kalkınma Partisi dokuz yılda üç
önemli işi becermiştir. Becerilen işlerden bir tanesi, bir
yandaş sermayedar grubu yaratılmıştır. Üç Y ile
mücadele edeceğiz. diyerek, Yoksullukla, yolsuzlukla, yasaklarla
mücadele edeceğiz. diyerek halkın oyunu alan AKP,
yolsuzlukların daniskasını yapmış,
özelleştirmelerle, ihaleye fesat karıştırmalarla ve devlet
gücünü ve devlet sermayesini yandaşlarına transfer etmek suretiyle
yandaş bir sermaye sınıfı yaratmıştır.
İkinci başardığı iş AKPnin,
yandaş bir basın yaratmıştır. Devletin tüyü bitmedik
yetim hakkıyla toparladığı vergileriyle oluşan
bütçesinden ve oradan transfer ettiği finans alanlarından 300er
milyon kredi verilmek suretiyle TMSFden gazeteler alınmış ya da
ahlaki değeri, insani değeri hiçbir terazide
tartışılmayacak şekilde Müslüman insanın fitresini,
zekâtını, sadakasını fakire fukaraya dağıtmak
için emanet ettiği Deniz Feneri adı altındaki bir
kuruluşun yönlendirdiği paralarla sermaye yaratmış, bu
sermayeyle basın kurmuş, dokuz yıl boyunca bu basın da
yediveren güller gibi birtakım alanlara bölünmek suretiyle televizyon
üzerine televizyon kurmuştur. İşte Adalet ve Kalkınma
Partisi yandaş sermaye yanında yandaş basını da
yaratmış ve dokuz yıl boyunca Adalet ve Kalkınma Partisi
devlet memurları içerisinde militanca hareket eden yandaş bir güruh
yaratmıştır.
Değerli arkadaşlarım, bu üç yandaş
-basın, sermaye ve kamu görevlileri- içerisindeki militan partizanlara bir
hukuk yaratılması gerekiyordu. İşte Adalet ve Kalkınma
Partisi bu üç alanda yarattığı -kendi açısından-
değeri koruyabilmek için Anayasa değişikliğini gündeme
getirmiştir.
Anayasa değişikliğinin, çok masum kelimelerle,
milletimizin değerleri suistimal edilecek şekilde gizlenmiş iki
tane maddesi vardı. Bu iki maddeden bir tanesi HSYK, diğeri Anayasa
Mahkemesinin üzerinde yapılacak tasarruftu.
Şimdi, demokrasi için, hukuk devleti için, evrensel
değerler ve demokratik toplum gerekleri için önemli olan bu iki konunun
üzeri, bakın, nelerle kapatıldı? Her türlü millî ve manevi
değeri suistimal etmekle temayüz etmiş AKP politikası baş
örtüsünü namus meselesi addedip, meydanlarda Bu bizim namusumuz. deyip dokuz
yılda çözüme kavuşturmadığı gibi, imam hatip
okulları meselesini dokuz yılda çözüme
kavuşturmadığı gibi, Kuran kurslarını dokuz yılda
çözüme kavuşturmadığı gibi, milletimizin değer
verdiği millî ve manevi değerleri bakın nasıl suistimal
etti? Aynen baş örtüsü gibi, aynen imam hatip okulları gibi, aynen
Kuran kursu gibi milletimizin derinden bir saygı duyduğu, Cennet
anaların ayağının altındadır. inancı ile
saygı duyduğu kadınlara pozitif ayrımcılık
yapılacaktır propagandası ile bu iki maddeyi gizledi yani
milletimizin kadına olan saygısını suistimal etti.
Çocuklara karşı milletimiz derin bir sevgi
duymaktadır, geleceğimizin teminatıdır. Çocuklara
karşı tacizi ve çocuklara karşı suistimali engellemek için
Anayasa değişikliğini yapıyoruz. dedi, milletimizin çocuk
sevgisini suistimal etti. Milletimizin özürlüye karşı büyük bir
şefkat duygusu vardır, bu şefkat duygusunu suistimal etti.
Milletimizin şehit yakınlarına ve gazilere karşı bir
derin muhabbeti vardır, baş örtüsü olayında olduğu gibi
şehit yakınlarına ve gazilere olan bu muhabbet suistimal edildi.
Milletimizin yaşlılara karşı hürmet duygusu vardır,
AKP bu iki maddeyi gizleyebilmek için yaşlılara karşı
hürmet duygusunu suistimal etti ve millî iradeyi ortadan kaldıran 12
Eylüle karşı, darbelere karşı, muhtıralara
karşı milletimizde bir nefret duygusu vardır, bu nefret
duygusunu suistimal etti. Netice itibarıyla Anayasayla ilgili bu
değişikliği gerçekleştirdi.
Şimdi bu iki değişiklikten bir tanesinde işlem
tamamlandı, HSYK. Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu
yargının kalbidir. Bir organın çalışabilmesi için
bütün hayat damarları oradan hareket eder, yargının hayat
damarları da oradan hareket eder. HSYK değiştirildi ve HSYK
siyasallaştırıldı. Bu siyasallaştırmadan sonra
Danıştayın ve Yargıtayın birisine 137 tane
diğerine 61 tane üye seçilmek suretiyle çoğunluğu
siyasallaşmış bir vaziyette AKP yandaşı
algısı yaratır bir hâl aldı. Dolayısıyla ortaya
çıkan bu durum yüksek yargının daha önce eleştirilen ön
bahçe, arka bahçe tartışmalarında AKP kanı kanla
yıkayarak bir tarafta brifingler alan bir yargı süreciyle mücadele ediyorum
söylemiyle kendisinden brifing alan, kendisinden talimat alan ikinci bir
yargı kurumu yarattı. Dolayısıyla ortaya çıkan durum
genel manada yargının siyasallaşması ve
siyasallaşmış bir görüntü içerisinde de hukuk devleti
dediğimiz kavramın olduğu gibi çökmesi sonucunu
doğurmaktadır. Tabii ki Sayın Başbakanın savcı
olarak kendisini görevli ilan ettiği, Sayın Ana Muhalefet Partisi
Liderinin avukat olarak kendisini görevli olarak ilan ettiği bir
yargı düzeninde o yargının bağımsız ve
tarafsız kalabileceği düşünülemez. Elbette ki yargının
bağımsızlığa ve tarafsızlığa
ihtiyacı bugün bir kat daha artmış durumdadır.
Değerli arkadaşlarım, Anayasa Mahkemesinin
sayın başkanları daha önce çok konuşurdu ve siyasi
nitelikte konuşmalar yapardı, yaptığı konuşmalar
da genellikle eleştirilirdi. Hukuktan, hukukun
tarafsızlığından, Anayasa Mahkemesinin mehabetine uymayan
cümlelerle siyasi görüşlerini ifade ederlerdi. Bu siyasi görüşler
genellikle kararlarına da yansırdı ve bu yönü itibarıyla
Anayasa Mahkemesi çok eleştirilirdi. Şimdi, eski Anayasa Mahkemesinin
başkanları gibi çok konuşan ama tersine konuşan bir
Sayın Başkanla karşı karşıyayız. Eskiden o
konuşmalar soldan geliyordu, şimdi sağdan geliyor. Bu Sayın
Başkan, Mahkeme Başkanı olarak, Anayasadaki konumu ve Anayasa
Mahkemesinin mehabetine uygun bir ağırlıkta olması gerekirken
siyasi partilere ahlak dersi, erdem dersi vermeye kalkacak kadar haddini
aşmış durumdadır. Sayın Anayasa Mahkemesinin
Başkanının öncelikle Anayasaya uygun davranarak,
Anayasanın siyasi partileri demokrasinin vazgeçilmez unsuru olarak
gördüğünü idrak etmesi lazım, dolayısıyla onlara erdem ve
ahlak dersi verilmesinin kendisine düşmediğini anlaması
lazım.
Diğer taraftan, Adalet ve Kalkınma Partisi,
Anayasayı değiştirme konusunda bin yıllık
kardeşlik hukukunu bozan, bin yıl boyunca kız alıp kız
vererek nesillerimizin nesillere kavuştuğu, bin yıl boyunca
aynı Allaha, aynı Peygambere inandığımız,
aynı Kâbeye beş vakit namazda durduğumuz, açlığı
otuz günde doksan tava pilav yiyerek paylaştığımız,
ağıtlarımız aynı, düğünümüz aynı,
yasımız aynı, tasamız, kederimiz, kıvancımız
aynı olan millet bütünlüğünü otuz altı mozaiğe bölerek, PKK
terör örgütünün altına Kürt kardeşlerimizi atarak bir
açılım furyası başlatmıştır ve
Anayasamızdaki millî bütünlüğü bozan ilk üç maddeyi
değiştireceğini ilan etmiştir, Özbudun
tasarısıyla.
Şimdi, Anayasa Mahkemesinin Sayın Başkanı
anayasal bir kurum olarak önüne geleceği bir davada konuşmaması,
reyini beyan etmemesi gerekirken Anayasanın ilk üç maddesinin dahi
değiştirilebileceğini ileri sürerek AKPnin önünde fikirler ilan
etmeye başlamıştır! Bu Anayasa Mahkemesine biz nasıl
güveneceğiz? Bu Anayasa AKPnin anayasası değil, bu Türkiye
Cumhuriyeti devletinin Anayasası. Bu devlet, Sayın Haşim
Kılıçın zihnindeki gibi dokunmakla dağılacak bir
devlet değil. Bu millet, önce bu yüce Meclisi kurdu. Bu yüce Meclis,
devletten önce bir Kurtuluş Savaşı verdi. Bu Kurtuluş
Savaşı nedeniyledir ki dünyanın tek Gazi unvanlı
Meclisidir. Bu Meclisin ortaya koymuş olduğu millî ve üniter devlet
yapısı içerisinde devletin kuruluş felsefesinin
hıfzedildiği Anayasanın ilk üç maddesinin değişebileceğini
ifade etmek Sayın Anayasa Mahkemesinin Sayın Başkanına
düşecek iş midir?
Arkasından tevil ediyor, Efendim, ben pozitif şekilde
değiştirebilirim. Nasıl değiştireceksiniz pozitif
şekilde? Anayasanın ilk üç maddesinde Devletin dili Türkçedir. Ne
diyeceksiniz pozitif bir şekilde değiştirerek, öz Türkçe mi
diyeceksiniz? Devletin bayrağı ay yıldızlı al
bayraktır. diyor. Nasıl değiştireceksiniz bunu,
yanına PKK paçavrasını mı koyacaksınız?
Nasıl değiştireceksiniz hukuk devletini? Nasıl
değiştireceksiniz kanla, irfanla kurulan cumhuriyetin temel
niteliklerini? Nasıl pozitif hâle getireceksiniz? Dolayısıyla
kaygımız, endişemiz ciddidir ve büyüktür.
Değerli arkadaşlarım, HSYK ve Anayasa Mahkemesinin
bu şekilde siyasallaşmış görüntüsü AKPye AKPnin derin
devletini yaratan, AKP statükosu yaratan bir devlet, AKPnin
diktasını yaratan, AKPnin 12 Hazirandan sonra yapılacak Anayasa
değişikliğiyle hayalindeki başkanlık sistemiyle
birlikte AKPnin diktatörlüğünü ilan eden bir yapı içerisine
sürüklenmek istenmektedir. Bu yapı içerisinde Türkiye Cumhuriyeti
devletinin doksan yılı aşkın bir sürede uygulamış
olduğu parlamenter demokrasinin denge ve denetim mekanizmaları
bozulmaktadır. Meclisin kararlarını, kanunlarını
dengeleyecek ve denetleyecek mercilerden birisi Anayasa Mahkemesidir.
Dolayısıyla Anayasa Mahkemesinin bu siyasallaşmış
hâliyle Türkiyede güçsüz, gücü kontrol edilemeyen bir millet iradesi
yaratılmaya, çalışılmaya kalkılmaktadır ki gücü
kontrol edilemeyen yani kontrolsüz olan her güç diktadır, kontrolsüz olan
her güç zorbadır ve kontrolsüz olan her gücün hiçbir zaman demokratik
toplum değerleriyle bağdaşır bir yönü bulunmamaktadır.
Değerli arkadaşlarım, bu kapsam içerisinde
birtakım gariplikler de oluştu. Demokrasinin dengesi ve denetimi
bozulurken yargının dengesi, denetimi de bozuldu. Yani şu
rakamları ortaya koysak, vicdanımızda da bir tartışsak
yapılan işin nasıl bir garabet olduğunu, nasıl bir
akıl, mantık dışı kanunları, Anayasayı bu
Meclisin çıkarabildiğini, içine sindirebildiğini
şaşırırsınız. Anayasa Mahkemesi 17 üyeden
müteşekkil. Anayasa Mahkemesi Yüce Divan sıfatıyla
Cumhurbaşkanını, Başbakanını,
bakanlarını ve sayılan kişileri yargılayacak, vatana
ihanet suçuyla yargılayabilecek, ama öbür taraftan bir hâkimin, bir
Yargıtay üyesinin, bir Yargıtay daire başkanının
yargılanması için en az 230 üyeli bir mahkeme kuracaksınız
tazminat davasıyla ilgili. Yani bir hâkimin yapmış olduğu
suistimalden dolayı ondan mağdur olan kişinin açacağı
tazminat davasına 230 üyeli Yargıtay Genel Kurulu karar verecek,
eğer bu temyiz edilirse 387 üyeli Yargıtay İçtihadı Birleştirme
Genel Kurulu da temyiz mahkemesi olarak karar verecek. Böyle bir gariplik var
mı? Böyle obez bir mahkeme var mı dünyada?
Değerli arkadaşlarım, tabii bunu yaratırken,
dünyada ilk defa, Anayasasına otuz gün içerisinde ikişer, üçer
günlük dilimler hâlinde HSYKnın ve Anayasa Mahkemesinin nasıl ele
geçirileceğinin planını koydunuz ve bu, hukuk tarihinde, Türkiye
Cumhuriyetinin Anayasası olarak dünya literatürüne girdi. Bu kadar
vahşi, bu kadar hukuk dışı düzenlemeler
yapılırken, akıl, mantık, izan bir kenara
bırakıldı, uzlaşma kültürü bir kenara
bırakıldı. Uzlaşılabileceğini bu Meclis gösterdi.
Biraz önce, on gün önce, hep birlikte, dört partinin bir araya gelerek
yaptığımız Anayasa değişikliği bir örnektir.
Demek ki bu Meclis uzlaşabiliyor, ama siz uzlaşmadan yana
değilsiniz, siz dayatmadan yanasınız; siz çünkü diktadan
yanasınız, siz çünkü yarattığınız yandaş
basına, yandaş sermayeye, yandaş devlet organı içerisindeki
unsurlarınıza hukuk yaratmak istiyorsunuz, onlara üstün bir konum
yaratmak istiyorsunuz, bu üç unsura üstünlerin hukukunu yaratmak için
bunları yapıyorsunuz. Dolayısıyla, önümüzdeki süreçte bu
yaptıklarınızla birlikte milletin mahkemei kübrasına
gideceksiniz. Allah hakkınızda hayırlısını ihsan
etsin, milletimiz hakkınızda doğrusunu karar olarak ortaya
koysun.
Değerli arkadaşlarım, bu Anayasa Mahkemesinin
kuruluş ve işleyişine dair kanun Anayasanın bizatihi
kendisine aykırıdır, hukuka aykırıdır, ahlaka
aykırıdır, hukuk vicdanına aykırıdır.
Dolayısıyla, Milliyetçi Hareket Partisi olarak tümüne karşı
olduğumuzu ifade ediyor, yüce heyeti saygıyla selamlıyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Bal.
Sayın milletvekilleri, birleşime bir saat ara veriyorum.
Kapanma Saati: 18.58
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 20.00
BAŞKAN: Başkan Vekili
Nevzat PAKDİL
KÂTİP ÜYELER: Bayram
ÖZÇELİK (Burdur), Fatih METİN (Bolu)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet
Meclisinin 80inci Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.
696 sıra sayılı Kanun Tasarısının
görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Komisyon ve Hükûmet yerinde.
Şimdi, tasarının tümü üzerinde söz sırası
Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına Sakarya Milletvekili Ayhan
Sefer Üstüne aittir.
Sayın Üstün, buyurun efendim. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA AYHAN SEFER ÜSTÜN (Sakarya) Sayın
Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; Anayasa Mahkemesinin
Kuruluşu ve Yargılama Usûlleri Hakkında Kanun Tasarısı
ile Anayasa Komisyonu Raporu üzerinde Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu
adına söz aldım. Bu vesileyle yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, konuşmama geçmeden önce, bugün
rahmeti Rahmana kavuşan Elâzığ Milletvekilimiz Sayın Hamza
Yanılmaza Cenabı Allahtan rahmet diliyorum, yakınlarına,
ailesine, bütün Elazığlılara ve AK PARTİ camiasına
başsağlığı diliyorum. Gerçekten, Hamza Yanılmaz,
bu Mecliste, beyefendi bir insandı. Biz onun beyefendiliğine
şahidiz ve inşallah öbür dünyada şahitliğimiz geçerli olur.
Değerli arkadaşlar, bugün burada Anayasa Mahkemesinin
Kuruluş Kanununu görüşmekteyiz. Benden önce de diğer muhalefet
partilerinin grupları konuştu, değerli konuşmacılar
söz aldılar, ancak konuşmalarda bu kanunun neresine itiraz ettikleri
noktasında fazlaca bu konuda bir bilgi edinemedik. Bu
konuşmacılar, sanki 12 Eylül 2010 tarihinde bir halk oylaması,
bir referandum yapılmamış, bir Anayasa
değişikliği yapılmamış ve bu
değişikliğe uygun olarak da sanki bir uyum kanunu
çıkması gerekmediği noktasında böyle bir düşünceyle
sözlerine devam ettiler.
Değerli arkadaşlar, oysa 12 Eylül 2010 tarihinde bir
referandum yapıldı, milletimiz yüzde 58 gibi
tartışmasız bir oy çokluğuyla Anayasa
değişikliklerini kabul etti. Milletimizin bize bir talimatı var,
bu değişiklikler çerçevesinde Anayasa Mahkemesinin
yapısını değiştirecek kanunu çıkarmak
zorundayız. Yani bu bizim aslında, neredeyse keyfî bir işimiz
değil, üzerimize milletin yüklediği bir görevdir, o bakımdan bu
kanunu bir an önce çıkarmakla mükellefiz.
Değerli arkadaşlar, anayasa mahkemeleri İkinci
Dünya Savaşında Avrupada ortaya çıkmış, totaliter
rejimlerin, baskıcı rejimlerin halka karşı
uyguladıkları bu zulümleri biraz önlemek ve özgürlükleri garanti
altına almak, demokrasiyi garanti altına almak için kurulmuş. Doğrudur,
ihtiyaç vardır. Ülkemizde de bu konuda zaman zaman tartışmalar
olmasına rağmen, artık bu tartışmalar
azalmıştır ve Anayasa Mahkemesi bu ülke için, demokrasi için,
özgürlükler için bir ihtiyaçtır. Ancak ne var ki Anayasa Mahkemesi
Avrupada özgürlükleri koruma adına, demokrasiyi koruma adına
kurulmuşken Türkiyede bunun zamanlaması yanlış zamanda ve
yanlış zeminde olmuştur, 1961 Anayasasıyla hukukumuza
girmiş. 1961 Anayasası darbenin ardından yapılan bir
anayasadır. Yine 1971 Muhtırasıyla birlikte Anayasa
Mahkemesinin yapısında ciddi değişimler olmuştur. 1980de
bir darbe olmuş, 82 Anayasasıyla birlikte Anayasa Mahkemesinin
yapısında yeniden bir değişiklik olmuş. Yani fark
ettiysek üç darbeden sonra yapılan değişikliklerle Anayasa
Mahkemesinin hamuru yoğrulmuş. İşte, burada özgürlükler öne
çıkacağına, maalesef devleti önceleyen bir anlayışla
çalışmış. Biz ne yapmaya uğraşıyoruz? Biz
şimdi, inşallah, Anayasa Mahkemesinin ruhuna artık, demokrasi,
özgürlük ve insan hakları üflemeye çalışıyoruz.
İnşallah, bundan sonra Anayasa Mahkemesi bu anlayış
içerisinde çalışacaktır.
Değerli arkadaşlar, yaptığımız
işi hakikaten küçümsemeyelim. Ben, Komisyonumuzda çalışan, alt
komisyonumuzda çalışan muhalefet partili bütün
arkadaşlarımıza teşekkür ediyorum. Anayasaları
değiştirmek artık bu milletin hakkı olduğu gibi,
anayasal kurumları da değiştirmek bu milletin ve Meclisin
hakkıdır. Daha önce bu kurumları kimler yapmış?
Bakın, burada tutanak var: Millî Güvenlik Konseyi Tutanak Dergisi. Anayasa
Mahkemesini yapan Anaya Komisyonunun üyelerinden size bahsetmek istiyorum.
Yani, şu anda yürürlükte bulunan Anayasa Mahkemesi Kuruluş Kanununu
kimler yapmış? Hâkim Tümgeneral Muzaffer Başkaynak, Kıdemli
Albay İsmet Onur, Kıdemli Albay Feridun Boloğlu ve devam ediyor.
Şimdi, diğerlerini saymıyorum. Yani arkadaşlar,
dolayısıyla Askerler veya bürokratlar gelip bu kurumları
şekillendirince bunlar mükemmel işler yapıyorlar ancak bu Meclis
demokratik kurumları işlediği zaman, bu komisyonda siviller
varsa, bu Mecliste siviller varsa bunlar bir şey yapamazlar, bunların
yaptıkları âdeta tu kaka. Bu anlayıştan artık
kurtulmamız lazım arkadaşlar. O bakımdan, bu ileri bir
adımdır, ileri bir adıma gelmişizdir. Anayasa Mahkemesini
de bu Meclis ele alabilir, değiştirebilir; HSYKyı da ele
alabilir veya başka anayasal kurumları da bu Meclisin şekillendirme
yetkisi vardır.
Değerli arkadaşlar, neler yapıyoruz yani bununla
alakalı ne gibi değişiklikler yapılıyor? Biraz önce
burada konuşan arkadaşlarımızdan bir tanesi,
milletvekillerimizin bireysel başvuru hakkında bir şey
bilmediğini söyledi. Kesinlikle bu görüşe katılmıyoruz.
Milletvekillerimiz bireysel başvuruyla ilgili bütün, en ince
noktasına kadar bu durumu biliyorlar, bu işe vâkıftırlar.
Ancak milletimiz bizi dinliyor, milletimiz bu işi öğrensin. Anayasa
Mahkemesinin Kuruluş Kanununda en önemli noktalardan bir tanesi yani
mahkemeyi dönüştürecek konulardan bir tanesi bireysel başvurudur.
Bireysel başvuru bu memlekette eğer rayına oturursa artık,
Mahkemeyi devletin yanından alıp inşallah milletin yanına
geçireceğiz yani artık, devleti korumak değil milleti koruma
noktasına gelecektir.
O bakımdan, neler var bu bireysel başvuruda? Çünkü
yanlış anlaşılma da olabilir. Bakın, bireysel
başvuru
Herkes, Anayasada güvence altına alınmış
temel hak ve özgürlüklerinden, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi
ve buna ek Türkiye'nin taraf olduğu protokoller kapsamındaki herhangi
birinin kamu gücü tarafından, ihlâl edildiği iddiasıyla Anayasa
Mahkemesine başvurabilir. diyor.
Şimdi, bu haklar nelerdir? Yani bir kira sözleşmesi için
buna başvurabilir mi, bir boşanma davası için buna
başvurabilir mi? Temel olarak hayır. Neler var bunlarda? Yaşama
hakkı için, din ve vicdan özgürlüğü, ifade özgürlüğü,
ayrımcılıkla mücadele, adil yargılanma hakkıyla
alakalı müracaat yapabilir. Kira davasının özüyle alakalı
bir başvuru yapamaz ama kira davası on yıl sürmüşse adil
yargılamayı etkilediğinden sebeple mutlaka bireysel başvuru
yapma hakkı vardır. İşkence yasağı, özel
hayatın ve aile hayatının korunmasıyla alakalı bu tür,
birçok bu şekilde insan hakları düzenlemelerine ilişkin olarak bunlar
için bireysel başvuruda bulunabilir.
İhlâle neden olduğu ileri sürülen işlem, eylem ya
da ihmal için kanunda öngörülmüş idarî ve yargısal başvuru
yollarının tamamının bireysel başvuru yapılmadan
önce tüketilmiş olması gerekir. Yani müracaatçı öncelikle idari
başvuruları yapmalı, ardından mahkemelerde
hakkını aramalı, buna rağmen bu haklarını elde
edemediğini düşünüyorsa ondan sonra Anayasa Mahkemesine gidecektir.
Bireysel başvuruyla kimler başvurabilir? Bireysel
başvuru, ancak ihlale yol açtığı ileri sürülen işlem,
eylem ya da ihmal nedeniyle güncel ve kişisel bir hakkı doğrudan
etkilenenler tarafından yapılabilir. Güncel olmayan veya kişiyi
ilgilendirmeyen bir hak için buraya başvuruda bulunulamaz.
Kamu tüzel kişileri bireysel başvuru yapamazlar. Özel
hukuk tüzel kişileri yalnızca tüzel kişiliğe ait
haklarının ihlal edildiği gerekçesiyle bireysel başvuruda
bulunabilir.
Yalnızca Türk vatandaşlarına tanınan haklarla
ilgili olarak yabancılar bireysel başvuru yapamazlar ancak
bunların dışındaki haklar için yabancılar da Anayasa
Mahkememize bireysel başvuruda bulunabilirler.
Bireysel başvuru usulü, başvurunun kanuni
yollarını tüketen nihai işlemin başvurucuya tebliğ
edildiği tarihten, kanun yolu öngörülmemişse ihlalin
öğrenildiği tarihten başlayarak otuz gün içinde bir dilekçe ile
bizzat veya vekili yoluyla yapılması gerekir. Öncelikle kabul
edilebilirlik şartı açısından bir ön inceleme
yapılacaktır. Kabul edilebilirlik kararı verilen dosyalar ancak
incelenecektir.
Evet, Anayasa Mahkemesi bireysel başvurular sonunda ne
kararlar verecektir?
Değerli arkadaşlar, esas inceleme sonunda
başvurucunun hakkının ihlal edildiğine ya da
edilmediğine karar verilebilir. İhlal kararı verilmesi hâlinde,
ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için
yapılması gerekenlere hükmedilebilir ancak yerindelik denetimi
yapılamaz, idari eylem ve işlem niteliğinde kararlar verilemez.
Bu şekilde bir karar verilebileceği gibi, yine bir başka karar:
Tespit edilen ihlâl bir mahkeme kararından kaynaklanmışsa
ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden
yargılama yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir.
Şimdi, bu fıkrada eğer yeniden yargılama
sonunda ihlali ortadan kaldıracak karar verilmezse ikinci kez Anayasa
Mahkemesine başvurma gibi bir düzenleme vardı ancak verilen önergeyle
sanırım bu cümle buradan kaldırılacaktır. Bu da niye
bu şekilde şekillendi? Aslında Yargıtay ve
Danıştay bazı kurumlarda, bazı kişilerde Efendim,
yerel mahkemelerin, Yargıtayın haklarını ortadan
kaldırmayın, bırakın bir ihlal varsa bu ihlali biz
düzeltelim. diye teklifte bulundular, talepte bulundular. Şimdi,
işte, bu görüşler dikkate alınarak, Anayasa Mahkemesi sadece
ihlali tespit edecek ve yeniden yargılama yapmak üzere dosyayı yerel
mahkemelere gönderecek, -Yargıtay, Danıştay ve yerel mahkemeler-
yerel mahkemeler de bu dosyayı ele alacaklar ve ihlali ortadan
kaldıracak kararları verecekler.
Değerli arkadaşlar, şimdi, Almanyada bu
şekilde -ki düzenleme aşağı yukarı buna benzer- Alman
Anayasa Mahkemesinin vermiş olduğu tüm ihlal kararlarını
yerel mahkemeler kabul etmişler, uymuşlar ve ihlali ortadan
kaldırmışlar. Şimdi, ümit ediyorum ki bu düzenlemeden
sonra, Anayasa Mahkemesi bir karar verdikten sonra Anayasa Mahkemesinin bu
kararına yerel mahkemeler saygı gösterir, bir
çatışmacı ortama girmez, bu kararlara direnme yolunu seçmezler
çünkü biraz sonraki önergeyle birlikte o getirilecek. O bakımdan, bir hak
ihlali varsa yerel mahkeme Anayasa Mahkemesinin kararı doğrultusunda
karar vermek durumunda kalacak, böyle bir düzenleme getiriliyor.
Değerli arkadaşlar, bir çatışma olabilir mi?
Yani Anayasa Mahkemesi ile yerel mahkemeler arasında çatışma
olur. diye birtakım iddialar var. Hayır, olmaz, yerel mahkemeler alt
normların ve maddi vakaların yorumunu yapacaklardır. Bakın,
bir daha söylüyorum: Yerel mahkemeler alt normların ve maddi
vakaların yorumunu yapacaktır. Anayasa Mahkemesi ise üst
normların, Anayasa veya Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinde
yer alan bu hakların yorumunu yapacaklardır dolayısıyla
kendi aralarında herhangi bir çatışma ortamının
doğacağına inanmıyoruz, öngörmüyoruz.
Bununla ilgili, tabii, işte, Bu, Anayasaya
aykırıdır. gibi birtakım yorumlar
yapılmıştı. Adalet Bakanlığı tedbiri elden
bırakmamış, bireysel başvuruyla ilgili olarak bu konuyu AB
Venedik Komisyonuna sormuş yani Bireysel başvuruyla ilgili bir
düzenleme yapıyoruz, acaba, bu, AB kriterlerine uygun mu? diye. Bu
rapordaki birkaç cümleyi hemen okuyayım: Genel olarak taslak kanun
düzenlemeleri yeterli olmakla beraber bazı açıklamalara ihtiyaç
duyulmaktadır. Anayasa Mahkemesinin bireysel başvuru hakkında
karar alma yetkisi ve yargısal eylemlerin temel haklar ile
uygunluğunun teminat altına alınması memnuniyetle
karşılanmaktadır. Bu durum hukuk devleti ilkesi altında bir
modern demokrasinin en önemli unsurlarındandır. diyerek devam
etmektedir. Dolayısıyla, Venedik Komisyonu görüşü
açısından da yapılan düzenleme gerçekten, son derece, Avrupa
hukukuna ve üst normlara uygundur.
Değerli arkadaşlar, bunun yanı sıra
başkaca değişiklikler yapılmakta. Bunlardan bir tanesi:
Mahkemenin üye sayısı 11den 17ye çıkmaktadır. Bu
üyelerden 3 tanesini yüce Meclisimiz, o da dolaylı yoldan seçmekte.
Biliyorsunuz Anayasa değişikliği görüşmeleri burada
yapılırken en fazla gürültü burada kopmuştu yani 17 tane üyeden
3 tanesini yüce Meclis seçecek, zinhar istemeyiz. diye burası ayağa
kaldırılmıştı. Arkadaşlar, oysa, sanki bu
düzenleme ilk kez hukukumuza giriyormuş gibi bir tepkiyle
karşılaşmıştık. 1961 Anayasasında 15
taneden 5 tanesini seçiyordu yani üçte 1ini seçiyordu bu Meclis, 71
Muhtırasıyla darbeciler Meclisin elinden bunu aldı. Ben
şahsen bu 17de 3 rakamını az buluyorum. Avrupa devletlerine
baktığımızda en az seçen ülke yarısını
seçiyor. Dolayısıyla, inşallah 2011de burada bir Anayasa
değişikliği çalışmaları yapılacaksa şu Meclisin
hakkını teslim etmek bu milletvekillerimizin boynunun borcu olsun. En
az yüzde 50sini bu Meclis seçebilmeli.
Değerli arkadaşlar, bunun dışında, üyelik
süresi on iki yıla indirildi. Burada da aslında Avrupa ülkelerinde
altı yılla on iki yıl arasında değişiyor; biz en
fazla, en yüksek olan durumu almışız, on iki yılla bu
sınırlandırılmış.
Yine değerli arkadaşlar, burada çok önemli bir
değişiklik var. Bakın, bu Mecliste herkes konuşuyor;
konuştuğumuz tutanağa geçiriliyor, kameralar bizi çekiyor, stenograflar
burada, yetmedi teyp kaydı var ama başta Anayasa Mahkemesi olmak
üzere Yargıtayın, Danıştayın görüşmeleri,
müzakereleri gizli. Ne konuşuyorlar, bu millet adına kararlar
alıyorlar, ne alıyorlar, nasıl alıyorlar, belli değil.
Hiç olmazsa bunların da kayda geçmesi gerektiği noktasında bu
kanunda bir değişiklik yaptık. İnşallah, Anayasa
Mahkemesi bunun öncülüğünü yapar ve bilahare Yargıtaydaki,
Danıştaydaki müzakerelerde de bu usul uygulanır. Millet
adına karar veriliyorsa, millet bu tutanakları görme hakkına
sahiptir arkadaşlar. O bakımdan buraya böyle bir madde
iliştirdik.
Değerli arkadaşlar, bir de Yüce Divan
sıfatıyla alakalı olarak bazı şahısları
yargılıyorsa, Başbakanı, bakanları,
Cumhurbaşkanı vesaire; buraya bazı ilaveler yaptık.
Genelkurmay Başkanı, Kara, Deniz, Hava Kuvvetleri komutanları
ile Jandarma Genel Komutanının görevleri ile ilgili suçlardan
dolayı yargılama yetkisi verildi; bakın, görevleriyle ilgili
suçlardan dolayı. Bunların altını kalın harflerle
çizdik. Bu daha hafızalarda çok taze, yani yeni anayasa
değişikliği yapılalı burada daha bir yıl
olmadı, referandum yapılalı beş ay oldu diyelim. Şimdi
ben öyle yorumlar duyuyorum ki kamuoyunda, ünlü hukukçular, hukukçuyum diye çıkanlar,
efendim sanki bu şahıslarla ilgili olarak her türlü yargılamanın
Yüce Divanda yapılacağı noktasında bir görüş serdeden
hukukçular var. Onu bıraktık, daha çok yeni, bir savcı karar
verdi, dedi ki: 12 Eylülle ilgili yapılan bu tür suçlar, işte, Anayasa
değişikliği yapılmıştır artık, bundan
sonra bunlar Yüce Divanda görüşülecektir. Ya 12 Eylül nedir
arkadaşlar? 12 Eylül bir darbe değil midir? 12 Eylül bir görev suçu
mudur Allah aşkına? Bunu nasıl ifade etmemiz lazım gelir
ki, buradan yargı mensuplarının sadece görev
suçlarının Yüce Divanda bakılacağını, bunun
dışındaki suçlarda normal adliye mahkemelerinin görevli
olduğunu nasıl ifade etmemiz lazım gelir ki buradan, bu
hukukçularımız bunları bu şekilde doğru
yorumlayabilsinler? O bakımdan, bu konuda, bir kez daha bunu zikretmek
açısından bu şekilde ifade etmek zorunda kaldım.
Değerli arkadaşlar, yine bir başka
değişiklik: Yüce Divan sıfatıyla yapılan
yargılamalarda, bir sefer yargılama yapılır, karar verilir,
kesindir. Yeniden yargılama hükmü getirdik. Belki yeterli değil ama
bu şekilde, bundan sonra, aynı mahkemenin kararını bir
sefer daha kontrol etmesi için yeniden yargılama hükmü getirildi.
Değerli arkadaşlar, burada söylendi, bir
konuşmacı Anayasa Mahkemesinin siyasi parti kapatma
kararlarını eleştirdi. Doğru, ben de eleştiriyorum ama
ben, bundan beş ay önce, geldim, siyasi parti kapatmalarıyla ilgili
maddeye burada Evet. oyu verdim. O arkadaşlar ise buradan, o maddenin
oylaması geldiğinde çekip gittiler. Bu arkadaşların hâlâ
siyasi parti kapatma konusunda bu şekilde sitemde bulunmaya hiçbir
hakları yoktur, o bakımdan bunu ifade etmek istiyorum.
Bunun dışında, değerli arkadaşlar
Bireysel başvuru, yargı kararlarının iptali demektir.
diye bir sözcü arkadaşımız söyledi; kesinlikle iptali diye bir
durum yoktur, yeniden yargılama yolunu açıyoruz.
Yargıtayın, Danıştayın talep ettiği gibi yeniden
yargılama yolu verilecek ve o şekilde, varsa bir ihlali, yerel
mahkemelerin de ortadan kaldırılması yolunu bu şekilde
açıyoruz.
Sürem bitiyor.
Ben, bu kanunun milletimize, vatanımıza
hayırlı olmasını diliyor, yüce Meclisimizi saygıyla
selamlıyorum.
Sağ olun, var olun. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Şahsı adına Trabzon Milletvekili Akif Hamzaçebi.
Buyurun Sayın Hamzaçebi. (CHP sıralarından
alkışlar)
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; tasarının tümü üzerinde
kişisel olarak söz aldım. Söz alma ihtiyacımın
gerekçelerini sizlere anlatmak istiyorum.
Değerli milletvekilleri, biz Cumhuriyet Halk Partisi olarak,
geçen hafta, Yargıtay ve Danıştayın yeniden
yapılandırılmasına ilişkin yasanın bazı
hükümlerinin iptali için Anayasa Mahkemesine bir başvuru yaptık.
Başvuruda bir temel gerekçemiz, bir temel öngörümüz vardı bütün
başvuru gerekçelerinin önüne koyduğumuz, son derece önemli bulduğumuz
bir husus vardı, o da şuydu: Anayasa Mahkemesinin Sayın
Başkanı, yüksek yargının yeniden
yapılandırılmasına ilişkin yasa daha tasarı
aşamasındayken tasarının lehinde görüş beyan etti;
üstelik, yüksek yargıyı çok ağır bir şekilde
suçlayarak, Yüksek yargı bugüne kadar uyumaktan başka bir şey yapmamıştır.
Bu tasarı yerindedir, bu tasarı anlamlıdır. O nedenle,
yüksek yargının şikâyet etmeye hakkı yoktur.
anlamında bir değerlendirme yaptı. Anayasa Mahkemesinin
Kuruluş Kanununun 46ncı, 47nci maddeleri son derece açık.
Anayasa Mahkemesinin çalışmalarını düzenleyen
İçtüzüğünün 32nci maddesi yeteri kadar açık. Bu maddeler diyor
ki: Anayasa Mahkemesinin Başkan ve üyeleri kamuoyuna karşı
tarafsızlığını koruyacaktır. Artı,
Başkan ve üyeler önlerine gelmesi, dava açılması muhtemel olan
konularda herhangi bir şekilde görüş beyan edemezler. Bu yasaklara
rağmen Anayasa Mahkemesinin Sayın Başkanı tasarı
lehinde görüş beyan etmiştir. Biz Cumhuriyet Halk Partisi olarak
çoğulcu bir toplumdan yanayız, herkesin görüşünü ifade
etmesinden yanayız ama Anayasa Mahkemesinin Sayın
Başkanını bağlayan, onun konuşmasını
engelleyen, yasaklayan hükümler mevcutken Anayasa Mahkemesi
Başkanının konuşmasını da doğru bulmuyoruz.
Şimdi, bu konuşmanın veya benim bu
değerlendirmemin bu tasarıyla ilgisi nedir, denilecektir. O
konuşmanın yararlarını Anayasa Mahkemesinin Sayın
Başkanı ve üyeleri Anayasa Mahkemesi olarak bu tasarıda görüyor.
O konuşmanın karşılığı bu tasarıda
Hükûmet tarafından Mahkemeye verilmektedir.
Öncelikle ifade edeyim ki, Hükûmetin, yüksek yargı
organlarını düzenleyen bir tasarıyı hazırlayıp
Parlamentoya getirmesi kuvvetler ayrılığı ilkesine
aykırıdır. Kuvvetler ayrılığının
olduğu bir sistemde, bir demokraside hükûmetler, bir başka kuvveti
ilgilendiren yasal düzenlemenin tasarısını Meclise getiremez.
Şimdi, düşünebiliyor musunuz, Hükûmet Türkiye Büyük Millet Meclisinin
çalışmalarına yön vermek amacıyla bir tasarı
hazırlasın, getirsin buraya? Olmaz. Yargıyı düzenleyebilir
mi? Olmaz ama geliyor bu tasarı, geldi, daha önce de geldi, şimdi de
Anayasa Mahkemesiyle ilgili geldi. Sayıştayla ilgili olarak kısa
bir süre önce görüşüp yasalaştırdığımız
düzenleme, değerli milletvekilleri, bir teklifti, hükûmet
tasarısı değildi. O teklifi veren arkadaşlarıma
teşekkür ediyorum, kuvvetler ayrılığı ilkesini dikkate
aldılar, Hükûmet bu konuda bir tasarı getiremez. dediler çünkü
Sayıştay Türkiye Büyük Millet Meclisi adına denetim yapan bir
kurumdur ve o teklif öyle yasalaştı. Usul olarak doğru bir
düzenlemeydi ama burada, Yargıtayı ve Danıştayı
yeniden yapılandıran tasarının ardından Anayasa
Mahkemesini düzenleyen bir tasarıyı Hükûmet getirmekte hiçbir
sakınca görmüyor ve Parlamento bunu tartışmakta hiçbir
sakınca görmüyor. Değerli arkadaşlar, bu, kuvvetler
ayrılığı ilkesinin rafa
kaldırılmasıdır.
Anayasa Mahkemesi Sayın Başkanının bu
konuşmasının karşılığı bu tasarıda
nerededir diye bakarsak şuradadır: Anayasa Mahkemesi Başkan ve
üyeleri önemli imtiyazlarla donatılmıştır. Anayasa Mahkemesinin
bundan sonra alacağı bütün kararlar, bütün ret kararları yani
ana muhalefet partisinin Anayasa Mahkemesinde açmış olduğu iptal
davalarına karşı vereceği bütün ret kararları bu
yasadaki, bu tasarıdaki düzenlemeler nedeniyle töhmet
altındadır.
Ne getiriliyor bu tasarıda Anayasa Mahkemesi Başkan ve
üyelerine? Olağanüstü bir emeklilik düzenlemesi getiriliyor. Hiçbir
kimsede olmayan, hiçbir kurumda, hiçbir kamu görevlisinde olmayan,
milletvekillerinde olmayan emeklilik hakkı Anayasa Mahkemesi Başkan
ve üyelerine veriliyor Sayın Anayasa Mahkemesi Başkanının o
konuşmasının karşılığı olarak, Hükûmete
ram olmasının karşılığı olarak. Anayasa
Mahkemesi Başkan ve üyelerinin görev süresi herhangi bir şekilde sona
ererse sona erdiği tarihte eğer emeklilik hakkını elde
etmiş değilse emeklilik hakkını elde edene kadar başka
kamu görevlerine tayin edilecekler. Örneğin, bir serbest avukat Anayasa
Mahkemesi üyesi oldu, görevi sona erdi, emeklilik hakkını elde
etmiş değil; ne yapılacak? Başbakan baş
danışmanlığına atanacak. Yargıdan seçilmiş
gelmiş üyeler, görev süresi sona erdi, emeklilik hakkını elde
etmedi, uygun görevlere atanacaklar. 11inci maddede böyle bir ballı
emeklilik var. Hayırlı olsun Anayasa Mahkemesi Başkan ve
üyelerine. İnanıyorum ki o üyelerin birçoğu bundan
rahatsızdır ama Sayın Başkan bunu Hükûmetten talep
etmiştir, Hükûmet de bunu buraya koymuştur.
Anayasa Mahkemesi Başkan ve üyelerinin maaşları
artırılıyor.
Değerli milletvekilleri, bu Hükûmet, emeklilerimize yüzde 4
zam öngörürken Anayasa Mahkemesi Başkanına yüzde 35 zammı hangi
hakla yapıyor? Millet bu yetkiyi veriyor mu? Emekliye ayda 60 lira
diyorsunuz, yüzde 4 zam, bütçe ancak buna izin veriyor diyorsunuz ama Anayasa
Mahkemesi Başkanına yüzde 35, üyelerine yüzde 40 maaş
zammını bu tasarıyla getirdiniz. Neyin
karşılığında? Hükûmetin çıkaracağı
Anayasaya aykırı yasalara karşı açılacak iptal
davalarını reddetmesinin karşılığı olarak.
İnanıyorum, o üyelerimizin hepsi belki de -büyük bir
çoğunluğu dersem haksızlık etmiş olurum- bundan
rahatsızdır ama Anayasa Mahkemesinin Sayın Başkanı
bundan rahatsız değil, mutludur. Talep edilmiştir ki bu buraya
girmiştir.
Devam ediyorum: Sağlık konusunda, hiçbir mevzuata,
hiçbir kısıtlamaya tabi değil Anayasa Mahkemesi Başkan ve
üyeleri. Bütün sağlık harcamaları, Mahkeme bütçesinden, hiçbir
kısıtlamaya tabi olmaksızın ödenecek.
Değerli milletvekilleri, milletvekilleri, diğer kamu
personeli neyse onun mevzuatına tabidir, o kısıtlamalar onun
için de geçerlidir, fark ödenecekse o da ödeyecektir ama Anayasa Mahkemesi
Başkan ve üyeleri ödemeyecektir. Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanımız bir tebliğ yayınladı kısa bir süre
önce, şeker ölçüm çubuklarında çubuk başına Sosyal Güvenlik
Kurumunun ödeyeceği rakam 32 kuruş; üstünü diyabet hastası
sigortalı kişi ödeyecek, fark ödeyecek. Anayasa Mahkemesi Başkan
ve üyeleri, onlar umarım sağlıklıdır, diyabet
hastası değildir ama olursa, onlar çubuk başına herhangi
bir fark ödemeyecek, tamamını Mahkeme bütçesinden devletimiz
karşılayacak.
Bunlar yetmiyor; diplomatik pasaport var, daha başka
düzenlemeler var. Anayasa Mahkemesi Başkanına olağanüstü bir
yetki veriliyor. Bu yasa yürürlüğe girdiğinde bütün müdürleri
görevinden alacak, yerine yenileri gelecek. Bir kadrolaşma
İstemediği personeli Adalet Bakanlığına gönderecek,
başka kurumlara gönderecek. Neyin karşılığında
Anayasa Mahkemesi Sayın Başkanı? Evet, Hükûmetin
çıkaracağı Anayasaya aykırı yasalar konusunda
muhalefetin açacağı iptal davalarının reddi
karşılığında. Bu çok çirkin bir suçlama, hoş bir
suçlama değil ama Sayın Başkanın açıklaması,
tutumu beni bu yorumu yapmaya mecbur bırakıyor.
Benim bütün Parlamentodan, özellikle iktidar partisi grubundan
Cumhuriyet Halk Partisi mensubu bir milletvekili, Grup Başkan Vekili
olarak ricam şudur: Lütfen, diğer kamu personelinde olmayan,
milletvekillerinde bile olmayan bütün bu çirkin düzenlemeleri, Anayasa Mahkemesini
zan altında bırakacak bütün bu düzenlemeleri buradan
çıkaralım.
Diğer maddeler ayrıca tabii ki
tartışılacaktır, arkadaşlarımız
görüşlerini söyleyecektir. Ancak bu tasarıyla ilgili özlük
haklarının ötesinde bir şey söyleyecek olursam, bu, Anayasa Mahkemesini
paketleme yasasıdır, bir dönem Amerikada Franklin Rooseveltin
hazırladığı, Amerikan Yüksek Mahkemesini paketleme
yasası gibi.
Sözlerimi burada bitiriyorum. Hepinize saygılar sunuyorum.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Hamzaçebi.
Hükûmet adına Devlet Bakanı ve Başbakan
Yardımcısı Sayın Cemil Çiçek.
Buyurun Sayın Bakanım. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK
(Ankara) Teşekkür ederim.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Bir önemli yasa tasarısını görüşüyoruz,
Anayasa Mahkemesinin kuruluşu ve yargılama usulleriyle ilgili bir
yasa tasarısı. Hiç şüphesiz her yasa önemlidir ancak bu
yasanın bir başka özelliği var. Evvela, bu yasa, 12 Eylül 2010
tarihinde kabul edilen ve milletimizin bir talimat olarak ortaya koyduğu
Anayasa değişikliğinin tabii sonucudur çünkü milletimiz, 12
Eylül 2010 tarihinde verdiği kararla, Anayasa Mahkemesine önemli ilave
görevler yüklemiştir. Dolayısıyla, bu görevin gereğini
yerine getirebilmesi bakımından böyle bir yasa
değişikliğine kesinlikle ihtiyaç vardır.
İkincisi: Anayasa Mahkemesinin teşkilat
yasasının yeni baştan ele alınması fikri,
düşüncesi ve ihtiyacı yeni de değildir. Böyle bir Anayasa
değişikliği olmasaydı dahi, geriye dönük Anayasa
Mahkemesinin kuruluş yıl dönümlerinde birçok sayın başkan
tarafından dile getirildiği gibi ve yine, Anayasa Mahkemesinin
kuruluş yıl dönümlerinde yapılan sempozyumlarda, açık
oturumlarda, panellerde bir bilimsel ihtiyaç olarak da ortaya konulduğu
gibi, Anayasa Mahkemesinin görevlerini daha iyi yerine getirebilmesi,
kararlarını daha süratli bir tarzda verebilmesi ve iş yükü
karşısında yeni bir yapılanmaya ihtiyaç duyduğu
sayın başkanlar tarafından da geçmişte dile getirilmiş
bir husustur. Dolayısıyla, bugün, hem Anayasadan kaynaklanan hem de
ihtiyaçlardan kaynaklanan bir zaruret sebebiyle böyle bir
değişikliği gündeme getirmiş bulunuyoruz.
Hiç şüphesiz, anayasa mahkemesinin kararları, hem bizde
hem de anayasa mahkemesi bulunan tüm demokratik ülkelerde zaman zaman
tartışılır. Bilimsel olarak tartışılır,
zaman zaman belki siyaseten de tartışılır ama hepimizin
ittifak ettiği, ittifak etmesi gereken husus şudur ki kararların
tartışılmış olması kurumun
tartışılacağı anlamına gelmez çünkü anayasa mahkemesine
demokrasilerde ihtiyaç olduğu bugün hemen hemen her ülke tarafından
her görüş tarafından da kabul edilmiş olan bir husustur. O hâlde
biz burada şahıslarla ilgili bir düzenlemeyi değil -bunu
ayırt etmemiz lazım- bir kurumsal düzenlemeyi gündeme getirmiş
oluyoruz. Bir kurumsal, yeniden yapılandırma ve yargılama
usulleriyle ilgili, esas itibarıyla, bir düzenleme yapıyoruz.
Tabiatıyla 12 Eylül 2010 tarihindeki Anayasa değişikliğine
paralel olarak da bu Mahkemenin görevlerini yerine getirebilmesi
bakımından bir kısım kadroya ve sair hususlara da ihtiyaç
vardır, onu da bu vesileyle düzenlemekte zaruret var.
Hepimiz biliyoruz ki demokrasilerde demokratik rejimin hukuk
alanındaki en güçlü koruyucusu anayasa mahkemesidir, bunu kabul etmemiz
lazım. Anayasa mahkemesi anayasal ihtilafları hukuki çözüme
kavuşturan, sonlandıran, böylece toplumsal düzeni ve toplumsal
barışı sağlayan en güçlü hukuk kurumlarının
başında gelmektedir ve onun içindir ki bizim cumhuriyetimizin en
köklü, en temel kurumlarının başında Anayasa Mahkemesi
geliyor. Bu mahkemeler bir taraftan yasama meclisleri tarafından
çıkarılan yasaların Anayasaya uygunluğunu denetlerken ya
da Anayasaya aykırılığını tespit ederken
dolayısıyla gücü elinde bulunduranların gücünü hukuk yoluyla
sınırlamaya çalışırken -ki varlık sebebi budur,
önemli bir sebeptir- öbür tarafta da hak ve özgürlüklerin koruyucusu olarak da
önemli bir görev ifa ediyor. O nedenle şunu söylersek mübalağa
etmemiş oluruz: Bir ülkede demokrasi kültürünün gelişmesinde, hukuk
bilincinin yerleştirilmesinde hak ve özgürlüklerle ilgili
değerlendirmelerde en önemli kaynak anayasa mahkemesinin
kararlarıdır. Dolayısıyla, bir ülkedeki anayasa mahkemesi
kararlarına bakarak o ülkede demokrasinin ve hukukun kalitesiyle ilgili
bir karara, bir kanaate de varmak mümkün olacaktır. Bu nedenle Anayasa
Mahkemesi, yasalarda tanımlanan görevlerinin ötesinde böyle bir misyona
sahiptir, böylesine önemli bir sorumluluğa sahiptir.
Kaldı ki Anayasa Mahkemesiyle ilgili, bir kaynakta da
şöyle ifade ediliyor: Devlet kurumları içerisinde göreviyle gayesi
birleşen, üst üste örtüşen yegâne kurum Anayasa Mahkemesidir çünkü
görevi, yasaların Anayasaya uygunluğunu ya da
aykırılığını tespit ederken, bunu ilan ederken,
öbür tarafta, bu görev aynı zamanda Anayasa Mahkemesinin de gayesidir.
Yani Bu mahkemenin gayesi nedir? dersek, demin söylediğim hususları
gerçekleştirmektir. Bu nedenle önemli bir kurumla ilgili yasal
düzenlemeleri yapmaya çalışıyoruz ve kurulduğu günden bu
tarafa da Anayasa Mahkemesinin ortaya koyduğu gerekçeler, vermiş
olduğu kararlar, gerçekten, hukukumuzun, özellikle siyaset hukukumuzun en
önemli kaynaklarından bir tanesidir.
Şimdi, değerli milletvekilleri, tabiatıyla,
parlamentolar esas itibarıyla konuları düzenler. Bizim de normal
olarak İç Tüzükümüze göre, mevzuatımıza göre ve esas
itibarıyla da Parlamentonun geleneklerine göre burada konuları
konuşmuş olmamız gerekir. Ancak zaman zaman konuların
dışına çıkarak şahıslarla ilgili de
değerlendirmelerimiz oluyor. Bu doğru mudur? derseniz, burada
bulunmayan kişilerle ilgili -cevap hakkı yok, düzeltme hakkı
yok, söz hakkı yok- burada tek yanlı bir değerlendirme yaparsak
-suçlama tabirini biraz ağır bulduğum için ifade etmeye
çalışıyorum, kaldı ki İç Tüzükte de üslubumuzun
nezaket kuralları içerisinde olması gerektiği ifade ediliyor-
bunlarla ilgili değerlendirmeleri yapmak bence çok doğru olmaz gibi
geliyor.
Şimdi, evvela şunu ifade etmeye
çalışayım: Anayasa Mahkemesine kimlerin nasıl
seçileceği Anayasada yazılı. Şimdi, Anayasada
yazılı şartlara göre seçilmiş olan birilerinde, kendimize
göre Şöyle olsa iyi olur. diyebileceğimiz bir kısım
şeyleri oraya seçilen kişilerle ilgili bir nakisa, bir eksiklik gibi
takdim etmek bence bizatihi bu Anayasaya aykırıdır, hukuka
aykırıdır. Şimdi, Anayasanın 146ncı maddesinde
-bu son şekliyle değil, bundan evvel- diyor ki: Anayasa Mahkemesine
üye seçilebilmek için yükseköğretim kurumları öğretim üyeleriyle
üst kademe yöneticileri ve avukatların Anayasa Mahkemesine asil ve yedek
üye seçilebilmeleri için kırk yaşını doldurmuş
olmaları, yükseköğrenim görmüş veya öğrenim
kurumlarında en az on beş yıl öğretim üyeliği veya
kamu hizmetinde en az on beş yıl fiilen çalışmış
veya on beş yıl avukatlık yapmış olması
şarttır. Bu şartları taşıyan bir kişi,
değişik kaynaklardan olmak kaydıyla, gene Anayasadaki usullere
göre Anayasa Mahkemesine üye seçilebilir. Bu seçilen kişi Anayasa
Mahkemesi asil üyeleri arasından gizli oyla veya üye tam
sayısının salt çoğunluğuyla dört yıl için bir
başkan ve bir başkan vekilini seçer. Şimdi, Anayasada olmayan
bir şeyi, seçilmiş bir Başkana Şu diploman yok, bu alanda
bu eksikliğin vardır. tarzında bir izafede bulunmak bence
doğru değil, Anayasaya aykırı bir husus çünkü Anayasa
Mahkemesi başkanlarının hukukçu olacağı Anayasada
öngörülmüyor. Görülebilir miydi? Görülürdü ama olmadığına göre
biz buradaki kurallara göre işlem yapmak, buradaki kurallara göre karar
vermek durumundayız. Bunun dışında ilave şartı
koşmaya çalışırsak bu bizatihi Anayasaya aykırı
olur.
Kaldı ki bir başka şey daha var. Şimdi,
değerli milletvekilleri, bugünkü Sayın Başkanla ilgili olarak,
kendisi burada olmadığına göre hukuk adına bazı
tespitleri yapmamız lazım.
ATİLLA KART (Konya) Yanlış tespit
yapıyorsunuz Sayın Bakan.
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK
(Devamla) O da şudur: Bugünkü Sayın Başkanın bir hukuk
fakültesi diploması olmayabilir ama hukuk fakültesi diploması olmak
ayrıdır hukuk adamı olmak ayrıdır. Her hukuk fakültesi
diploması olanlar hukuka uygun, hukuku bir manada özümsemiş insanlar
değil, birçok yerde darbelerin gerekçesini hazırlayanların da
önemli bir kısmının hukuk profesörü olduğunu biz biliyoruz,
hukukçu olduklarını biliyoruz. En evvel hukukçuların darbecileri
tebrike gittiğini de biliyoruz ama bu tüm hukuk camiasına teşmil
edilemez. Esas olan hukuk adamı olmaktır, hukuku özümsemektir,
hukukun önemini kavramaktır, onu kararlarına yansıtabilmektir.
Şunu ifade edeyim: Seçildiği günden beri Sayın Başkan
vermiş olduğu kararlarda, yazmış olduğu muhalefet
şerhlerinde hakikaten hak ve özgürlükler noktasında, demokrasi
noktasında katıldığım önemli açılımları
gerçekleştirmiş ve gerçekten önemli kararlara da imza
atmıştır, o kararlarda imzası bulunan üyelerle birlikte
çünkü karar bir bütündür, muhalefet şerhiyle veya çoğunlukla beraber.
Dolayısıyla, bir hukuk adamı olarak o Mahkemenin
başında bulunmuş olması, hukukçu olmaması
noktasından hareketle bir nakisa olarak kendisine söylenemez. Bunu çok
doğru bulmadığımı ifade etmek istiyorum.
İkinci olarak, şimdi, bir değerli
arkadaşımız dedi ki: Kuvvetler ayrılığı
prensibi gereği bu yasayı Mahkemenin kendisi hazırlaması
gerekirdi, yürütme organı niye hazırladı? Herhâlde, Komisyonda
yapılan konuşmadan değerli arkadaşımızın
haberi olmadı, orada da tam tersi bir ithamda bulunuldu: Bu yasayı
Adalet Bakanlığı, Hükûmet hazırlamadı, yukarıdan
hazırlandı, sizin elinize tutuşturuldu. diye. Gelin, şu
noktada karar verelim yani o mu doğru, bu mu doğru.
ATİLLA KART (Konya) Sayın Başkan,
çarpıtıyorsunuz.
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK
(Devamla) Neticede, bugüne kadar yargıyla ilgili tüm yasa
tasarıları, kurumların görüşü hazırlandı ama
bunun siyasi sorumluluğunu taşıyan Hükûmet olduğu için,
Hükûmet olacağı için, elbette bu aynı zamanda Hükûmet
tasarısıdır, elbette istifade edilmesi gereken kurumlardan,
kaynaklardan da çok açık olarak istifade edilmek suretiyle bu tasarı
hazırlanmıştır.
Şimdi, bir başka husus daha var. Değerli
arkadaşlarım, milletin karara bağladığı
hususları tekrar tekrar burada gündeme getirmek bence çok doğru
olmuyor. Kaldı ki bu yargıyla ilgili bir değerlendirme ise
yargının tümünü töhmet altına alacak bir değerlendirme
yapmak bence doğru değil. HSYK seçimleri yapıldı.
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) Seçimler değil,
atamaları yapıldı. Ne seçimi ya, ataması yapıldı.
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK
(Devamla) Şimdi, orada birçok kişi aday oldu ve sonuçta, belli
şahıslar bu seçimde kazanmış olarak bu Kurulda görev
yapıyor. Aynı şey Anayasa Mahkemesi için de geçerli . Yani Türk
yargısında, ister Anayasa Mahkemesinde ister ilk derece mahkemesinde
veya diğer mahkemelerde görev yapan insanları birileri seçti diye,
birilerinin döneminde seçildi diye veya şimdi burada söylenen
tarzıyla İşte, şöyle şöyle olacak da bu düzenlemeler
buna bir manada -çok uygun bir tabir bulmakta da zorluk var ama- işte,
sizin ileride şunları yapmanız için biz sizlere bunları
temin ediyoruz. gibi tümünü zan altında bırakan
değerlendirmeler bence çok doğru değil. Çok doğru
değil, çünkü o zaman Türk yargısını dünyanın gözü
önünde belli menfaatler karşılığı
vicdanlarını bir kenara bırakan, hakkı, hukuku bir kenara
bırakan, vicdanları ipotek altına alınmış
kişiler durumuna sokmuş oluruz. Ben hiçbir yargı mensubunu,
ister Anayasa Mahkemesinde ister başka mahkemelerimizde görev yapan
insanların hiçbirisini böyle bir şekilde suçlamaya
hakkımızın olmadığı kanaatindeyim. Bunlar kendi
vicdanlarına göre, hukuka göre karar veriyorlar. Bu kararlarda
yanlışlık varsa bunu tartışıyoruz, o ayrı
bir olay ama bu söylenen husus kararların doğruluğu
yanlışlığıyla ilgili değil, kişisel
zaaflarıyla ilgili, karakterleriyle ilgili, onurlarıyla ilgili çok
ağır bir suçlamada bulunuyoruz, bunların hiçbirisi doğru
değil.
Yani bir sade vatandaşımız bugün artık mevcut
Anayasa karşısında Cumhurbaşkanını seçebilecek,
Parlamentoyu seçiyor, belediye başkanını seçiyor, muhtarı
seçebiliyor. Ağırlaştırılmış müebbet hapis
cezasını veren, trilyonluk, katrilyonluk davalara karar veren bu
hâkimlerin kendisini yönetecek kişilerle ilgili birilerinden emir ve
talimat alan, Yat deyince yatan, Kalk deyince kalkan, Şuraya oy ver
deyince oraya oy veren bu kadar kimliksiz, kişiliksiz insanlar gibi
göstermek bence çok doğru değil. O zaman oturup bir başka yerden
bakmak lazım. Kaldı ki değerli arkadaşlarım, bugün
mesela Yargıtaya seçilen, Danıştaya seçilen
arkadaşlarımız, bunların hiçbirisi
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) Seçilmediler, atandılar
Sayın Bakan.
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK
(Devamla) Yukarıda da ifade etmeye çalıştım, en genç
olanı 1998te seçilmiş.
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) Atadınız,
atadınız
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK
(Devamla) Yani biz 2002de geldik, yani bizim dönemimizde olanlar, hiçbirisi
daha birinci sınıfa bile ayrılmamış. Geçmiş
dönemlerde, önemli bir kısmı da DYP ve SHP döneminde yargıda
görev yapan, yargıya kazandırılmış
arkadaşlarımızdır.
Şimdi, bunları, böyle ayrım yapmadan, belki
münferit içinde yanlış yapanlar varsa onu ayırıp
diğerlerini tenzih etmek varken, değil mi ki filanca iktidar
döneminde seçildi, mutlaka iktidarın emir komutası altında.
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) Aynen öyle.
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK
(Devamla) Bu insanlara saygısızlık oluyor, bu insanların
gururlarına, onurlarına, mesleki müktesebatlarına uygun
düşmeyen bu türlü şeyleri çok doğru bulmuyoruz.
Son olarak bir şey daha ifade etmek isterim, bu emeklilik
hakkıyla ilgili olarak, doğrusunu isterseniz bu madde buraya
getirilirken kesinlikle burada söylenen düşüncelerden hareketle bir
düzenleme yapmamıştık çünkü realite ortada, bir şeyi
eğer itham konusu yapacaksak, suçlama konusu yapacaksak önüne
arkasına iyi bakmak lazım. Şu an getirilen bu düzenlemede... Ki
çıkaracağız, yani mahkemeyi bu manada, bu kadar büyük zan
altında bırakmanın da bir anlamı yok. Yani bu kıyak
emeklilik denilen maddeyi çıkaracağız çünkü bugünkü
arkadaşlarımız bunu hak etmiyor. Neden hak etmiyor? Çünkü bu
yasanın ilk uygulamaya konulacağı, bundan istifade edecekler
yirmi beş sene sonradır. Bugün mahkemede görev yapan 17
arkadaşımızın hiçbirisi bu maddeden istifade etmeyecektir,
yirmi beş sene sonra...
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) Yirmi beş sene sonrakini niye
çıkarıyorsun şimdi?
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK
(Devamla) Dolayısıyla, bir düzenleme gelmiş, Bunu birlikte
yapalım. dedik. Bu, itham konusu yapılacak bir şey değil.
Herkesin doğum tarihine bakın, meslekteki müktesebatına
bakın hiçbirisi, bugün, bundan istifade etmeyecek. En evvel
-arkadaşlarımızın söylediği- yirmi beş sene
sonradır.
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) Arkadaşların söylediğini
boş ver Sayın Bakan, yasaya bak, yasaya.
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK
(Devamla) Hesabı kitabı ortada ama böylesine önemli bir düzenlemeyi
yaparken, orada görev yapan insanları istifade etmediği hâlde gölge
altında bırakmak, zan altında bırakmak, kendisine temin
edildiği iddia edilen bu menfaat karşılığı,
işte önüne gelen davalarda şöyle yapacak, böyle yapacak tarzda
peşin hükümle hareket etmek doğru değil.
Evet, hâkimler için, yargıda görev yapanlar için ön
yargı doğru bir şey değil ama biz siyaset adamları
olarak da herhâlde ön yargılı olmak, bu bizim
bakımımızdan da hoş olan bir şey değildir. Onun
için orada kurul hâlinde karar verilecek. Kurul hâlinde karar verilen bir
konuda 17 kişinin tamamını aynı kefeye koyup da burada bir
değerlendirme yaparsak, doğrusunu isterseniz bu da hakkaniyete çok
uygun, çok gerçekçi, çok doğru bir husus değil.
Başka bir hususu daha ifade edelim, demin eksik kaldı
orası, o da şudur: Bugün dünyada mevcut anayasa mahkemesi olan
ülkelerde herkes hukukçu değil. Şimdi
arkadaşlarımızın verdiği bilgiye göre Belçikada,
mesela Anayasa Mahkemesi Başkanının bir öğretmen
olduğu ifade ediliyor. Demek ki yani bir değerlendirmeyi yaparken
biraz da mukayeseli hukuka bakmak önem arz ediyor. Onun için tekrar dedim ki:
Hukuk diploması olması ayrı bir şeydir, hukuk adamı
olması ayrı bir şeydir.
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) Sayın Bakan, hukuk adamı
da değilse ne olacak?
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK
(Devamla) Hepimizin beklentisi, hepimizin bu noktadaki görüşü Anayasa
Mahkemesinin gerçekten kuruluş gayesine uygun olarak, gerekçelerine uygun
olarak bir taraftan Anayasa yargısını gerçekten en itibarlı
noktaya taşımak, hak ve özgürlüklerimizin teminatını
oluşturmak ve siyaset hukukumuz açısından da verdiği
kararlarla hakikaten dünya nezdinde Türkiyede de bir Anayasa Mahkemesi
vardır. denilerek içtihatlarına atıf yapılan bir mahkeme
konumuna getirmektir. Buna hepimiz gayret etmeliyiz. Tabiatıyla, bu
konuşmaları kendileri de dinliyor olabilir, tabiatıyla bu
tutanaklar kendilerine de ulaşacaktır. Bu beklenti içerisinde olmak,
bu da bizim talebimizdir, bu da bizim hakkımızdır çünkü biz
Mahkemeyi bu özellikleriyle, bu güzellikleriyle, yapabileceği bu ve
benzeri katkılarla el üstünde tutmaya, cumhuriyetimizin ve devletimizin en
önemli kurumu olarak görmeye çalışıyoruz.
İnanıyorum ki bölümlere geçtiğimizde, maddelere
geçtiğimizde de bu konularla ilgili arkadaşlarımızın
görüşleri olacaktır ama özellikle, hassaten rica ediyoruz: Kurumsal
bir düzenlemeyi en mükemmel şekilde yapalım ama şahıslarla
ilgili bir değerlendirme söz konusu olduğunda bunun yerinin
burası olmadığını ifade etmeye
çalışıyorum çünkü karşılıklı olarak bu türlü
tartışmalar kişilerden daha çok kurumlara zarar veriyor.
Yargıya güven ise bir devletin, bir toplumun en fazla ihtiyacı olan
husustur diye düşünüyorum. El birliğiyle yargıya güveni
sarsarsak o takdirde kim kime güvenecek? Bu ülkede ihtilafları kim,
nasıl çözecek?
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) Sayın Bakan, ne zamandır
güvenmeye başladınız yargıya?
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK
(Devamla) Bu duygu ve düşüncelerle, bu yasa tasarısı
katkılarınızla birlikte ümit ediyorum ki hukuk
hayatımızda Anayasa Mahkemesi için önemli imkânları da
beraberinde getirecektir, hayırlı ve uğurlu olsun dileğiyle
hepinize sevgiler, saygılar sunuyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın Bakanım.
Evet, şahsı adına Manisa Milletvekili Sayın
İsmail Bilen.
Buyurun efendim. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
İSMAİL BİLEN (Manisa) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve
Yargılama Usulleri Hakkında Kanun Tasarısının tümü
üzerinde söz almış bulunuyorum. Sizleri saygıyla selamlıyorum.
Bugün Hakkın rahmetine kavuşan Elâzığ
Milletvekilimiz Hamza Yanılmaza Allahtan rahmet, kederli ailesine ve
sevenlerine de sabırlar niyaz ediyorum.
Sözün tekrarından mümkün olduğunca
kaçınacağım.
Değerli arkadaşlar, doğrusunu isterseniz
tasarının görüşmeleri belli bir seviyede geçiyor -Komisyonda da
bu temennimi dile getirmiştim- bu üsluba da mümkün mertebe ben de riayet
etmek istiyorum ancak burada yapılan bir iki tane haksız
eleştiriye de cevap vermek istiyorum.
12 Eylül referandumunda halk oylamasına gittiğimizde,
vatandaşımızın huzuruna
çıktığımızda, yapmak istediğimiz
değişikliği ve bu değişiklikle kendilerine
getirdiğimiz iyileştirmeleri anlattık ve vatandaş da büyük
bir ekseriyetle bu değişikliğe Evet dedi. Artık bunun
ALİM IŞIK (Kütahya) Ne zaman?
İSMAİL BİLEN (Devamla) 12 Eylül 2010.
ALİM IŞIK (Kütahya) 12 Eylülcüler ne oldu? Hani hesap
soracaktınız?
İSMAİL BİLEN (Devamla) Anlamadım?
ALİM IŞIK (Kütahya) 12 Eylülcüler ne oldu? Hani hesap
soracaktınız?
BAŞKAN İsmail Bey, Genel Kurula hitap edin
İSMAİL BİLEN (Devamla) Evet, çok isabetli bir
soru
BAŞKAN Sayın Bilen, Genel Kurula hitap edin.
İSMAİL BİLEN (Devamla)
ben ona
değinmeyecektim ama mademki sordunuz ben söyleyeyim. Evet, ben bir hukukçu
olarak ona cevap vereyim istiyorsanız.
ALİM IŞIK (Kütahya) Halkı bununla kandırdınız!
İSMAİL BİLEN (Devamla) 12 Eylülle ilgili
genellikle kamuoyunda vatandaşı yanlış yönlendiren,
yanlış bilgilendiren birtakım ifadeler kullanılıyor,
bu ifadeler doğru değil, vatandaşı da doğru
bilgilendirmek gerekir. Biz ne dedik? Darbeyi yasaklayacağız,
darbeyi yapanların önündeki
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Sözleriniz var, hesap
soracağınızı söylediniz.
İSMAİL BİLEN (Devamla) Hesap da
soracağız, evet, hesap da soracağız. Hesap nasıl
sorulur Sayın Başkan, onu söyleyeyim, bir hukukçu olarak lütfedin,
müsaade buyurun, ben anlatayım, siz dinleyin.
Değerli arkadaşlar, 12 Eylülün önündeki engelleri
kaldırdık, 12 Eylülü koruyan geçici 15inci maddenin
kaldırılmasını sağladık, milletimiz buna Evet.
dedi. Bundan sonraki aşama nedir, biliyor musunuz? Bundan sonraki
aşama, tamamen hukuka ait bir alandır. Buraya da ne bizim ne
yürütmenin ne yasamanın, hiç kimsenin müdahale etmesi mümkün
değildir, bir.
BEYTULLAH ASİL (Eskişehir) Deniz Feneri gibi mi?
İSMAİL BİLEN (Devamla) Anayasanın amir
hükmüdür, bunu yaparsanız işte o zaman hukuk devleti
olmazsınız.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Bu hiç inandırıcı
değil.
İSMAİL BİLEN (Devamla) Evet, çok
inandırıcıdır, birinci sınıf hukuk talebesine de
sorsanız bunu size söylerler.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Öyle demediniz Hesap
soracağız. dediniz.
İSMAİL BİLEN (Devamla) Bu işi yapacak olan
yargıdır. Yargı bu süreci başlatmış
mıdır? Elbette. Gecikmeli mi yürüyor? Evet.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) 12 Eylülcülerden hesap
soracağız. dediniz.
İSMAİL BİLEN (Devamla) Türk
yargısının maalesef böyle bir gecikme
rahatsızlığı, hastalığı öteden beri dile
getirilmekte. İnşallah, bunun da
hızlandırılmasıyla ilgili bir iki tane daha tasarı gelecek,
onları da görüşeceğiz ama kamuoyunun doğru
bilgilendirilmesi adına şunu söylüyorum
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Tutanakları
çıkarırız, mahcup olursunuz, hesap
soracağınızı söylediniz.
İSMAİL BİLEN (Devamla) Bu ifade edilen doğru
değildir. Kime sorarsanız sorun, 12 Eylül darbesiyle yüzleşecek
olan yargıdır.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Yargıya atmayın topu.
İSMAİL BİLEN (Devamla) Yürütme asla, kata buraya
müdahale edemez, hukuk devleti ilkesiyle, prensibiyle çatışır,
bizatihi Anayasaya aykırıdır.
ALİM IŞIK (Kütahya) Öyle söylemediniz siz Hesap
soracağız. dediniz.
İSMAİL BİLEN (Devamla) Bakın, biz bunun
gereklerini yaptık. Bundan sonrası tamamen yargının
tasarrufu altındadır.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Şimdi topu yargıya
atmayın.
İSMAİL BİLEN (Devamla) Eğer buraya müdahale
etmeyi düşünüyorsanız, buraya müdahale edilmesini istiyorsanız o
zaman hukuk devleti ilkesi anlayışınızı
sorgulamanız gerekir.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) İsmail Bey, o zaman yok muydu
bu doğru? Dün yok muydu bu doğru?
İSMAİL BİLEN (Devamla) Evet,
dolayısıyla da
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Meydanlarda niye Hesap
soracağız. diye nutuk attınız?
İSMAİL BİLEN (Devamla) Yani ben daha fazla
şeyler söyleyebilirim, Sayın Başkan, Sayın
Şandır, daha çok şey de söyleyebilirim.
BAŞKAN Sayın Bilen, karşılıklı
konuşmayalım efendim.
İSMAİL BİLEN (Devamla) Milletin istismarına
yönelik
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Hani hesap soracaktınız?
İSMAİL BİLEN (Devamla) Asla milleti istismar
etmedik.
BAŞKAN İsmail Bey
İSMAİL BİLEN (Devamla) Milleti istismar eden
bizatihi sizlerdiniz. (MHP sıralarından gürültüler)
BAŞKAN Sayın Bilen
İSMAİL BİLEN (Devamla) Niye rahatsız
oluyorsunuz? Bakın, hiçbir şey söylemedim.
ALİM IŞIK (Kütahya) Hani hesap soracaktınız,
ne oldu?
BAŞKAN Sayın Işık
Sayın
Işık
İSMAİL BİLEN (Devamla) Daha hiçbir şey söylemedim.
Daha çok şeyler söylerim ki, canınız acır. Lütfen
yapmayın.
BAŞKAN İsmail Bey
İSMAİL BİLEN (Devamla) Lütfen yapmayın
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) Ağzını korkak
alıştırma İsmail Bey.
BAŞKAN Sayın Bilen, lütfen
Arkadaşlar
İSMAİL BİLEN (Devamla) Evet, daha hiçbir şey
söylemeden
BAŞKAN Sayın Bilen.
İSMAİL BİLEN (Devamla) Ne söyleyeceğimi
tahmin ediyorsunuz herhâlde. İsterseniz siz söyleyin, ben buradan
anlatayım. Olur mu böyle bir şey? Böyle bir usul
BAŞKAN Sayın Bilen, karşılıklı
konuşma üslubu da yok, lütfen
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Meydanlarda Hesap
soracağız. dediniz, şimdi topu yargıya atıyorsunuz,
mahcup olacaksınız.
İSMAİL BİLEN (Devamla) Değerli
arkadaşlar, bakın, Anayasa Mahkemesi geçmişten beri
birtakım kararlar vermiştir. Komisyonda da bunu çok konuştuk.
Hatta bir arkadaşımız, Britanya İmparatorluğunun,
üzerinde güneş batmayan Britanya İmparatorluğunun Kraliçesi
geldiğinde bir tek kişinin kalkmadığını söyledi.
Kimdir? diye sorduk. Kim olduğunu tahmin edebiliyor musunuz?
Yargıç. Bizatihi kendisinin atadığı yargıç kraliçenin
önünde ayağa kalkmıyor. Böyle hukukçular var Avrupada.
İSA GÖK (Mersin) Bunu anlattım size
Bak, bir dakika,
bir dakika
Komisyonda anlatılanı öğrendin ama
içselleştirememişsin.
İSMAİL BİLEN (Devamla) Bizdekilere
baktığınızda
Bakın, bizdekilere
baktığınızda, düdük çaldığında esas
duruşa geçen, çağrıldığında hazır olda
brifingler dinleyen, darbeleri alkışlayan, darbecilerin
yaptıkları darbelere gerekçe oluşturan yargıçlar.
İSA GÖK (Mersin) Güzel!. Bak, bunu öğrendin!.. Pekâlâ
Adalet Bakanını kapıda karşılamayı
İSMAİL BİLEN (Devamla) Çok güzel değil mi?...
BAŞKAN Sayın Bilen
Lütfen arkadaşlar, bütün
yargıçları töhmet altında bırakmayalım, genelleme
yapmayalım lütfen.
İSMAİL BİLEN (Devamla) Şimdi değerli
arkadaşlar, insaf etmek lazım. Sayın Bakan söyledi, diğer
arkadaşlarımız anlattı. AK PARTİ sekiz buçuk
yıldır iktidarda, AK PARTİ sekiz buçuk yıldır
iktidarda. HSYKya veya Danıştaya, Yargıtaya üye olabilmek için
en az on iki yıl görev yapmak gerekiyor en az; birinci sınıf
hâkim olabilmesi için. AK PARTİ sekiz buçuk yıldır iktidarda, AK
PARTİnin iktidara geldiği günden bugüne aldığı hâkim
adaylarının hiçbirinin buraya seçilme şansı var mı?
Yok.
KAMER GENÇ (Tunceli) Şevket Kazanın
atadığı hâkimler
İSMAİL BİLEN (Devamla) Tamamını kim
seçiyor? Kimlerden seçiyor? Sizlerin iktidar olduğu dönemlerde, koalisyon
hükûmeti döneminde alınan yargıçlar arasından. Bu
arkadaşlara niye bu töhmette bulunuyorsunuz, yazık, günah değil
mi?
AKİF AKKUŞ (Mersin) Erbakanı inkâr mı
ediyorsun?
İSMAİL BİLEN (Devamla) Bu hâkimler, birinci
sınıfa ayrılmış 5 bin hâkim kimi seçeceğini
bilmiyor mu? Yapmayın lütfen!
Bakın, size emin olun samimiyetle söylüyorum, Sayın
Başkan size hiç yakışmıyor. Üzülüyorum, yani bunu
vatandaşa söylediğinizde, kendisini seçmeyen insana Bidon
kafalı, karnını kaşıyan adam. dendiğinde
vatandaş bunun cevabını verdi, 2002de verdi, 2004te verdi,
2007de verdi, 2009da verdi, 2010da verdi. Yani 5 bin hâkim şimdi
nasıl oy kullandığını veya
kullanacağını bilmiyor öyle mi? Bunlarla alay etmektir.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Sonucunu gördük İsmail Bey?
İSMAİL BİLEN (Devamla) Hâkimlere, Anayasa
Mahkemesi üyelerine verdiğimiz o iyileştirmelerle ilgili de
eleştiriler geldi.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) 160 tane hâkim sandığa
boş oy verdi. Yani bu 160 kişi nasıl aynı hareket etti?
İSMAİL BİLEN (Devamla) Değerli
arkadaşlar, bir Yargıtay Başkanı Cüzdanımızla
vicdanımız arasında bizi
sıkıştırmayın. dediler; hatırlıyor musunuz?
Bunu söyleyen Yargıtay Başkanıydı.
KAMER GENÇ (Tunceli) Diğer hâkimlere
İSMAİL BİLEN (Devamla) Hükûmeti eleştiren
Yargıtay ve Danıştay başkanlarına hiç itiraz yok.
Niye? İktidara saldırıyorsa, iktidarı
yıpratıyorsa, siyasal ve ideolojik karar veriyorsa onlar lâyüsel,
onlar hiç tartışılmaz. Onların verdiği siyasi ve
ideolojik kararlar kamuoyu nezdinde bizatihi millet tarafından tashih
edilmişken ona bir itiraz yok, değil mi? Yapmayın lütfen. Bir
mahkemenin yargıcı, başkanı sizden olur veya sizin lehinize
ya da Hükûmetin aleyhine bir beyanatta bulunursa o iyi; bir başkası,
aleyhte bir beyanatta bulunursa veya bir hukuk adamı bir eleştiri
getirirse o kötü. Bu doğru bir yaklaşım değil.
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) Deniz Feneri ve Ergenekon
davasındaki çelişkileri bir anlat bakalım.
İSMAİL BİLEN (Devamla) Bakın, Anayasa
Mahkemesi üyelerinin ve yapısının oluşumu, bizden önceki,
Anayasa maddesiyle düzenlenmiş, kimlerin üye olabileceği orada
sayılmış
BEYTULLAH ASİL (Eskişehir) Deniz Feneri ne oldu, Deniz
Feneri, bir söyler misin?
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) Şu Deniz Fenerindeki
çelişkileri bir anlat! Hâkim ve savcılara neler dediniz bir
anlatın bakalım.
İSMAİL BİLEN (Devamla)
ve bizatihi ben de
katılıyorum bir hukukçu olarak. Anayasa Mahkemesi üyelerinin
tamamının hukukçu olmaması da gerekir, hatta ve hatta
cezacı olmaması gerekir, doğru olan da budur çünkü Parlamentonun
çıkardığı kararların, siyasal, ekonomik ve sosyal
boyutları da vardır arkadaşlar. Dolayısıyla, siyasal,
ekonomik boyutları olan bir hususu, tamamen, salt cezacı
hukukçulardan oluşan bir heyete tevdi etmek de çok doğru, çok
isabetli bir şey değildir.
BEYTULLAH ASİL (Eskişehir) Deniz Fenerini anlatsana!
İSMAİL BİLEN (Devamla) Lütfen, bakın,
sataşmayın. Doğru, bir
BEYTULLAH ASİL (Eskişehir) Deniz Feneri ne oldu? Onu
anlat!
İSMAİL BİLEN (Devamla) Peki, onu da söyleyeyim.
Değerli arkadaşlar, bakın, bütün hukuk fakültelerinde, birinci
sınıfta şu öğretilir: Hükümle sanık
sıfatını kazanmamış hiç kimseye bir isnatta veya
mahkûm gözüyle bakamazsanız. Hükümle
RAHMİ GÜNER (Ordu) Silivriye bak, Silivriye!
İSMAİL BİLEN (Devamla) Bakın
S. NEVZAT KORMAZ (Isparta) Ergenekon davasındaki
tavrınız ne?
İSMAİL BİLEN (Devamla) Böyle bir yargılama
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) Yazık, yazık! Orada
konuşurken kendinle çelişkiye düşmeyeceksin!
İSMAİL BİLEN (Devamla) Bakın,
yargılaması devam eden hiçbir davayla ilgili, ne burada ne bir
başka yerde
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) Bak, hukukçu olarak orada
konuşurken kendinle çelişkiye düşmeyeceksin! Seni seçmenlerin de
izliyor. Ayıp!
İSMAİL BİLEN (Devamla)
ne Parlamento ne de bir
başka kurum görüş beyan edemez, serdedemez, mahkemeyi zan
altında tutacak ya da yönlendirecek
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) Ayıp, ayıp!
İSMAİL BİLEN (Devamla)
mahkemeyi tesir
altına alacak bir baskı kuramaz, kurmamalıdır. Şimdi,
davası devam eden bir olayla ilgili sürekli sataşmada bulunuyorsunuz.
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) Ayıp, ayıp! Çelişkiye
düşmeyeceksin kendinle!
İSMAİL BİLEN (Devamla) İnanıyoruz ki,
orada, eğer mahkûm olması gerekenler varsa yargı onları da
tespit edecek, onları da mahkûm edecektir. Dolayısıyla
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) Bak, Deniz Fenerinde şöyle,
Ergenekonda böyle davranmayacaksın, aydın namusu bunu gerektiriyor!
İSMAİL BİLEN (Devamla) Nevzat Beyciğim,
inşallah bunları tekrar konuşuruz; süremi sataşarak,
özellikle insicamımı da bozmaya gayret ederek bitirmeye
çalıştınız.
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) Söyledin söyleyeceğini zaten
İsmail Bey.
İSMAİL BİLEN (Devamla) Ben, bu yasanın
özellikle Yüksek Mahkemeye hayırlı uğurlu olmasını
temenni ediyor, sizleri saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Sayın milletvekilleri, soru-cevap işlemi
gerçekleştireceğiz.
Sayın Işık, buyurun efendim.
ALİM IŞIK (Kütahya) Teşekkür ediyorum Sayın
Başkan.
Sayın Bakan, 12 Eylül 2010 referandumu öncesinde AKPli
yöneticilerin propaganda malzemesi olarak en öne
taşıdıkları konu, kamuoyunun da çok yakından
bildiği gibi, darbecilerin yargılanacağı ve 12 Eylül 1980
darbecilerinden hesap sorulacağı söylemiydi. Aradan geçen altı
ay içerisinde hangi darbecilerden hesap sorabildiniz? Hükûmetinizce bu konuda
nasıl bir işlem yapıldı? Hiçbir şey
yapılmadığı kamuoyunca bilindiğine göre bu söylemleri
bir siyasetçi olarak içinize sindirebiliyor musunuz?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Çalış, buyurun.
HASAN ÇALIŞ (Karaman) Sayın Başkan,
teşekkürler ediyorum.
Sayın Bakan, referandumla Anayasa Mahkemesine bireysel
başvuru hakkı tanınmıştı. O günden bugüne kadar
Anayasa Mahkemesine ne kadar bireysel başvuru olmuştur, bunlardan
sonuçlanan kaç tanedir?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Çalış.
Sayın Taner
RECEP TANER (Aydın) Sayın Bakan, adaletin tecelli
edeceği yer olması gereken Anayasa Mahkemesi Kuruluş Kanununun
geçici 1inci maddesi mevcut personele tasfiye edici ve kadrolaşmaya
yönelik bir düzenleme değil midir?
İki: Bu düzenleme ile hakkın arandığı
yerde çalışırken mevcut müktesep hakları ellerinden
alınanlar haklarını nerede arayacaklardır?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Recep Bey.
Sayın Kart
ATİLLA KART (Konya) Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
Sayın Bakan, Türkiye Büyük Millet Meclisinde her kamu
görevlisi eleştirilebilir, bunun yadırganacak bir yönü olamaz.
Türkiye Büyük Millet Meclisi, bu eleştirilerin ve denetimin temel
zeminidir. Bu çerçevede soruyorum: Anayasa Mahkemesi Başkanı,
diğer yüksek yargı başkanlarını,
mensuplarını hedef alarak son derece düzeysiz bir üslupla bu
mahkemelerin yeterince çalışmadığını, yargı
yerlerindeki iş birikiminin buradan kaynaklandığını
ifade etti. Bakıyoruz Anayasa Mahkemesine, Anayasa Mahkemesinin gündemine
bakıyoruz; 2007 yılından bu yana bekleyen Tanık Koruma
Yasası, hâkim savcı alımıyla ilgili yasa, TRT, Kamu
İhale Kanunu, Kamu Düzeni ve Güvenliği Müsteşarlığı
Kanunu gibi Türkiye gündemini, toplum hayatını ve kamu yönetimini
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Kart.
Sayın Gök
İSA GÖK (Mersin) Teşekkür ediyorum Sayın
Başkan.
Kürsüye çıkıldığında konuşulan her
kelimeye dikkat edilmeli, doğru söylenmeli; yanlış ve yalan
söylenmemeli. Dendi ki: Belçikada Anayasa Mahkemesi Başkanı
öğretmen. Evet, öğretmen olabilir, kabul. Ama Belçika Anayasa
Mahkemesi 12 kişiliktir, Meclis seçer. Belçika Anayasa Mahkemesinin yüce
divan yetkisi yoktur, Yargıtaydadır bu yetki. Öğretmeni
atamış ama ceza yargılaması yaptırmıyor. Siz,
iktisatçıyı Mahkeme Başkanı yapıyorsunuz ama yüce
divan yetkisini onda tutuyorsunuz. Bu doğru bir şey mi?
Sorumu soruyorum: Anayasanın topu topu dört tane maddesinin
bazı fıkraları değişti ama önceki uygulama kanununun
her maddesini değiştirdiniz, Anayasanın
değiştiğine dayandınız. Bu dürüstlüğe
sığıyor mu? Anayasanın değişmeyen dört tane
maddesine ilişkin uygulama maddelerini dahi değiştirdiniz. Bakın,
Anayasanın son dört maddesi değişmedi Anayasa Mahkemesiyle
Nasıl değiştiriyorsunuz?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın Gök.
Sayın Genç
KAMER GENÇ (Tunceli) Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
1) Devletin laik ve sosyal hukuk devleti vasfını
değiştiren bir Anayasa Mecliste kabul edildiği takdirde veya
dili ile bayrağı değiştirildiği takdirde, Mecliste
şekle uygun çıktığı zaman, buna karşı devlet
nasıl korunacak? Bunu koydunuz buraya. Peki, kim koruyacak, nasıl
korunacak sosyal ve laik devlet vasfını kaldırdıktan sonra?
2) Şimdi, Anayasanın 154 ve 155inci maddesine göre
Danıştay ve Yargıtayın kararları kesindir. Şimdi,
bu bireysel başvurma hakkından, mesela bir tazminat davası
Yargıtayda kabul edildi. Bu tazminat davasına karşı Anayasa
Mahkemesine bireysel başvuru hakkı olur mu? Biraz önce
açıklandı: Güncel hak. Güncel hak ne anlama geliyor, bunu
açıklarlar mı efendim? Öğrenmek istediğim bu.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Sayın Paksoy
MEHMET AKİF PAKSOY (Kahramanmaraş) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakan, BDP Milletvekili Sebahat Tuncel devletin
başkomiserine tokat atıyor. Bu tokadı devlete atılan bir
tokat olarak kabul ediyor musunuz?
Yine, Batmanda Bengi Yıldızın elinde taşla
devletin güvenlik güçlerine karşı yerel kıyafetle tepki
gösterdiği tüm medyada yer aldı. Bu eylemlere karşı Türkiye
Cumhuriyetinin bir bakanı olarak ne gibi işlem yapmayı
düşünüyorsunuz? Bu sessizliğiniz devleti zaafa uğratmıyor
mu?
İkinci sorum da, Beşir Atalay medyadaki
açıklamalarını ne sıfatla yapıyor? Yeni
İçişleri Bakanımız yurt dışında
mıdır?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Paksoy.
Sayın Asil
BEYTULLAH ASİL (Eskişehir) Sayın Bakan, sekiz
yıl önce dokunulmazlıkları kaldıracağınız
konusunda Türk milletine söz vererek iktidar oldunuz. Birinci iktidar döneminde
Türk milletine verdiğiniz bu sözü yerine getirmediniz. İkinci iktidar
döneminin sonuna gelmek üzeresiniz. Muhalefet bu konuda değişik
vesilelerle destek olacağını ifade etti. Bugün Grup Başkan
Vekilimiz Sayın Oktay Vural konuşmasında da bu konuda her türlü
desteği vereceğimizi söyledi. Dokunulmazlıkların
kaldırılması konusunda Türk milletine verdiğiniz sözü
ikinci iktidar döneminde de yerine getirmeyecek misiniz? Bu sözü yerine
getirmemenizin sebebi nedir? Neden çekiniyorsunuz?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Şandır
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Teşekkür ederim.
Sayın Bakan, Sayın Mehmet Akif Paksoyun sorusunun
devamı olarak soruyorum: Etnik bölücü terörün bu cüretinin
kaynağı nedir? Bu konuda bir siyasi sorumluluk duyuyor musunuz?
Yönettiğiniz devlete tokat atılıyor, Sayın Başbakan
yalnız konuşuyor. Gereği olarak neyi yaptınız, neyi
yapmayı düşünüyorsunuz?
İkinci sorum şu: Sayın Bakan, Türkiye devleti bir
cumhuriyettir, demokratik cumhuriyettir. Yasama, yürütme ve yargı.
Yürütmenin ve yargının özlük haklarını, Allah var, iyi
düzenliyorsunuz, işte bol keseden de veriyorsunuz. Yasamayla ilgili,
Anayasanın 86ncı maddesine göre, Milletvekillerinin özlük
hakları kanunla düzenlenir. hükmünü neden yerine getirmiyorsunuz? Ne
zaman getirmeyi düşünüyorsunuz?
Bir diğer şey: Yasamanın çalışanları
arasındaki statü farklılıklarını, 4/C sorununu ne
zaman çözeceksiniz?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Sayın Aydoğan
ERGÜN AYDOĞAN (Balıkesir) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Sayın Bakan, biraz önceki konuşmanızda Anayasa
Mahkemesi Başkanı olmak için hukukçu olmaya gerek yoktur. Önemli
olan, hukuk adamı olmaktır. diyorsunuz. Hukuk adamı
olmanın kriteri nedir? Hukuk fakültesi bitirenler hukukçu ama hukuk
adamı değildir. mi diyorsunuz? Hukuk adamı olmanın kriteri
Hükûmet lehine karar vermek midir? Bugüne kadar yüksek yargının
kararlarını sürekli eleştirdiniz. Bu eleştirileri yaparken
mahkeme başkanlarını hukuk adamı olarak görmediğiniz
için mi eleştirdiniz?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Aydoğan.
Sayın Akkuş
AKİF AKKUŞ (Mersin) Sayın Başkan, Sayın
Bakan; millet olarak birlikte yaşamamızı sağlayan kurum,
kural ve ilkeler günümüzde eleştirilmiş, suçlanmış,
aşağılanmış ve linç edilmek istenmiştir.
Bunların başında Türk Silahlı Kuvvetleri ve yargı
gelmektedir. Bu kurumların birer anayasal kuruluş olmasına
rağmen, bunlara uygulanan baskılar devam edecek mi? Bunları niçin
önlemiyorsunuz? Bu yasayla bu önlenecek mi?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Akkuş.
Sayın Bakanım, buyurun efendim.
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK
(Ankara) Teşekkür ederim Sayın Başkan, değerli
milletvekili arkadaşlarım.
Sayın Başkan, iki tip soru var. Bunlardan bir tanesi
İç Tüzükün 81inci maddesine uygun olarak sorulan soru. Kanaatimce -daha
evvel de ifade ettim- yasa tasarıları görüşülürken, 81inci
maddeye göre, soru sorma hakkı, bu yasaların,
tartıştığımız yasaların
uygulayıcılar tarafından daha iyi anlaşılabilmesi ve
açıklığa kavuşması, müphem kalan hususlar varsa onun
içindir. Dolayısıyla, konuyla ilgili olmayan ama milletvekillerimizin
soru sorma hakkı çerçevesinde gündeme gelebilecek konularla ilgili
ayrı bir yöntem var, yazılı soru sorulabilir, sözlü soru
sorulabilir veya soru konusu olan hususlar başka denetim yolları
kanalıyla da gündeme getirilebilir ama arkadaşlarımıza
BEYTULLAH ASİL (Eskişehir) Sayın Bakan, onun
kararını siz verecek değilsiniz, milletvekili verecek o
kararı!
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK
(Ankara) Bağırmanıza gerek yok canım,
bağırmanız haklı olduğunuz anlamına gelmiyor ya
da sizin bağırdığınız konu İç Tüzük hükmü
hâline de gelmez.
BEYTULLAH ASİL (Eskişehir) Sesimi duyurmak istiyorum.
Bunun kararını biz vereceğiz Sayın Bakan, siz değil!
BAŞKAN Sayın Asil, lütfen
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK
(Ankara) Müsaade edin canım, hepimiz İç Tüzüke göre
81inci madde
açık.
MUHARREM VARLI (Adana) Verme o zaman cevap!
BEYTULLAH ASİL (Eskişehir) Siz mi karar vereceksiniz
Sayın Bakan!
BAŞKAN Arkadaşlar, lütfen
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK
(Ankara) Yani bağırınca haklı olduğunuz gibi bir
kanaate mi varıyorsunuz? Bu doğru değil.
MUHARREM VARLI (Adana) İşinize geldi mi İç Tüzük,
işinize gelmedi mi
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK
(Ankara) Şimdi, müsaade ederseniz, siz konuştunuz, ben de
cevabımı veriyorum. Tatmin olursunuz ya da olmazsınız, o
ayrı bir konu ama neticede ben de fikrimi söylüyorum.
BEYTULLAH ASİL (Eskişehir) Hayır, siz mi karar
vereceksiniz Sayın Bakan?
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK
(Ankara) Yani sizden onay almam gerekiyorsa İç Tüzüke göre, o
onayı alırım ama ben, bir soru sordunuz, cevabını
vermeye çalışıyorum.
BEYTULLAH ASİL (Eskişehir) Benim soru sormak için
sizden onay mı almam lazım?
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK
(Ankara) E, 81inci maddede gayet açık. Bakın, yasama dönemimizin
sonuna geldik. 81inci madde: Tasarı veya teklifin tümünün
görüşülmesinden sonra
(MHP sıralarından gürültüler)
MUHARREM VARLI (Adana) Tamam, verme o zaman cevap!
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK
(Ankara) 81inci maddenin başlığı Kanun tasarı ve
tekliflerinin Genel Kurulda görüşülmesi. Geneli görüşüldükten
sonra diyor (b) fıkrasında Tasarı veya teklifin tümünün
görüşülmesinden sonra soru-cevap işlemi yapılır.
Tasarı veya teklifin tümü üzerinde soru-cevap süresi
yazılı.
ALİM IŞIK (Kütahya) Onları biliyoruz biz
Sayın Bakan, bizim de okuma yazmamız var!
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK
(Ankara) Demek ki yapılan bir iş
Burada böyle bir konuyu
konuşuyoruz, eksik varsa, yanlış anlaşılan bir konu
varsa, yarın uygulayıcılar, yasa koyucu bu kanunu düzenlerken
BEYTULLAH ASİL (Eskişehir) Zorunuza mı gitti
Sayın Bakan!
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK
(Ankara)
bu maddeyi düzenlerken ne murat etti, bunun
anlaşılabilmesi açısından, evvela bunu bir söyleyelim.
İki: Teker teker herkese saygım var ama bunu söyledikten
sonra da burada bana sorduğunuz sorularla ilgili de cevap vereceğim,
bağırmış olmanız çok doğru bir şey
değil. Bakın, bir süre sonra
(MHP sıralarından gürültüler)
BEYTULLAH ASİL (Eskişehir) Zaman geçiyor, sen vazifeni
yap!
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK
(Ankara) İyi de konuyla ilgili sorsaydınız, en evvel oradan
geçecektik.
Şimdi, evvela şuna bir karar vermemiz lazım çünkü
bu konu hem burada konuşuluyor, bu vesileyle şimdi geldi, başka
zaman da... Bir ülkede bir suç işlendiğinde bunu kim soruşturur?
Şikâyete bağlı suçlar dışında, bir hakaret gibi
vesaire, yasalarımızda özel bir hüküm yok ise bir ülkede bir suç
işlendiğinde
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Siyasi sorumluluk, Sayın Bakan!
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK
(Ankara)
bunun soruşturmasını kim yapar? Çünkü darbe
dediğimiz şey, devlet aleyhine işlenen cürümler faslında, o
bölümde yer alan suçlardır. Dolayısıyla bunların hiçbirisi
bir idare makamının veya bir başka yerin onayına tabi
olmadan, devletin yargı sistemi içerisinde kim soruşturacaksa, hangi
yargı mercisi soruşturacaksa -İstanbul mudur, Ankara
mıdır- bunlar kendiliğinden bu soruşturmaları yaparlar
ve yapmalıdır. Dolayısıyla, şimdi, eğer
yargının görev alanına giren bir konuda Hükûmet şunu niye
yapmıyor, bunu niye yapmıyor? diyorsanız farkında olmadan
yürütmenin yargının işlerine müdahalesi anlamına gelecek
bir beyanda bulunuyorsunuz, bu son derece sakıncalıdır.
BEYTULLAH ASİL (Eskişehir) Yapacağız
dediniz ama.
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK
(Ankara) Bugün bir siyasi söylem olarak bu gündeme gelebilir ama bu kapı
açıldığında fevkalade sakıncalı, yanlış
bir zeminde bu konuyu tartışıyoruz demektir.
Dolayısıyla, sizin bu konuşmalarınızı, bizim bu
konuşmalarımızı da yargı mercileri dinliyor, basın
gündeme getiriyor, görevini kim yapması gerekiyorsa o yapar. Zaten bir
kısım vatandaşlarımız da savcılıklara suç
duyurusunda bulundu, bunun soruşturması yapılıyor.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Siyasi sorumluluğu soruyoruz.
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK
(Ankara) Ama eğer o yargı mercilerine yürütmeden bir onay
alınması gereken bir husus var da biz o onayı vermezsek o zaman
şimdi sizin burada söylediğiniz hususla karşı
karşıya kalmış olabiliriz. Dolayısıyla, gelin bu
söylemden vazgeçelim, bu çok doğru bir şey değil.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Siyaseten
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK
(Ankara) Ha, siyaseten, siyaseten
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Evet, onu soruyoruz.
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK
(Ankara) Siyaseten soruyorsanız, darbeciler karşısında
neyin nasıl yapılacağının, nasıl durulması
gerektiğinin sınavını vermiş bir iktidarla Türkiye
tanışmıştır. Dolayısıyla, bunu da çok
açık olarak ifade ediyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BEYTULLAH ASİL (Eskişehir) Söyleyene bak, söyleyene!
BEHİÇ ÇELİK (Mersin) Boş boş
konuşuyorsun!
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK
(Ankara) İki de bir bu konuyu gündeme getirip söylüyorsunuz, bizim
darbeler karşısında nerede durduğumuz bellidir, ne zaman
durduğumuz bellidir, ne söylediğimiz bellidir, bize başka
konularda eksiklik izafe edin ona bir şey demem ama bu konuda,
demokratlığımız konusunda kimsenin çok fazla bir şey
demeye hakkı yoktur. Bırakın bizim ne
yaptığımızı ne ettiğimizi, bizi itham edenler
kendileri darbeler söz konusu olduğunda nerede olduğunu, konumunu da
tespit etmelidir, bunu da kamuoyuna açıklamalıdır, bunu da bir
davet olarak yapıyorum.
BEHİÇ ÇELİK (Mersin) Sayın Bakan, size
yakışmıyor!
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK
(Ankara) İkincisi -bireysel başvuruyla ilgili,
arkadaşımız sordu- henüz bu yasa
Anayasa
değişikliği iki yıl sonra yürürlüğe girecek. denildi
dolayısıyla şu an Anayasa Mahkemesinin iki yıl geçmeden
evvel böyle başvuruları değerlendirme imkânı yok.
Kaldı ki, zaten o yasanın çıkma sebeplerinden bir tanesi de odur
ki bu hazırlığı Anayasa Mahkemesi yapsın. Bir
kısım kadroların verilmesinin sebebi de bu
hazırlığı şimdiden yapabilecek personeli almak,
eğitmek ve buna hazırlamak içindir ama şu ana kadar,
arkadaşlarımızın verdiği bilgiye göre, 500
civarında da bu konuda başvuru var.
Şimdi, bir başka arkadaşımız Belçikayla
ilgili
Ben dikkat ederseniz arkadaşlarımdan aldığım
bilgi dedim, doğrusu ben de bilmiyordum: Belçikada bugün bir
öğretmen kişi mahkeme başkanlığı yapıyor.
Ama şu var: Bakınız, farkında olmadan, Sayın Gök,
baştan beri siz Parlamentonun
Orada da bir şeyi söylemiş olduk.
Bir kısım yerlere Parlamento üye seçsin. denildiğinde hep
karşı çıkıldı. Demek ki anayasa mahkemesine birçok
parlamento üye verebiliyor. Biz bu yaptığımız
değişiklikle Yargı siyasallaşıyor. ithamına muhatap
olmamak adına Parlamentonun hakkı olan bir hususu Anayasa
değişikliğinde getirip koymadık. Doğruydu, orada bir
eksiklik var, aslında Parlamento da belli yerlere üye seçebilmelidir çünkü
bu Parlamento en önemli kararları verebiliyor, en önemli kararları
alıyor, burada en özgür bir şekilde her konuyu
tartışıyoruz; neden Anayasa Mahkemesine üye seçemesin, neden
HSYKya üye seçemesin? Biz bunu anlatmak için çırpındık durduk.
Birçok ülkede sadece 5 üye değil, mesela Almanyada tamamını
Parlamento seçer, biz 1 taneyi bile seçemedik. Neden? Keşke
İSA GÖK (Mersin) Sayın Bakan, Belçikada Temsilciler
Meclisi var, Senato var, Belçikada yüce divan yetkisi yok,
yargılamayı yapmıyor.
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK
(Ankara) Hayır, sadece Belçika olarak değil, Almanyada da böyle,
Fransada da böyle. Şimdi vaktimiz yok, diğer sorulara cevap
kalmayacak. Bugün dünyada hiçbir anayasa mahkemesi yoktur ki oraya
parlamentolar, siyaset kurumu üye seçememiş olsun. Bunun tek istisnası
Türkiye. Keşke bu eksikliği o tartışmalar
sırasında hep beraber giderebilseydik belki bu noktada farklı
bir düzenleme yapılabilirdi.
İSA GÖK (Mersin) Ülkelerin tümünde önemli nisap
aranıyor, Türkiye'de salt çoğunluk aranıyor. Yapmayın
bunları, doğruyu söyleyin! Ya bilmiyorsun ya da yanlış
söylüyorsun!
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK
(Ankara) Şimdi, bir başka şeyi daha ifade edeceğim.
Tabiatıyla birçok arkadaşımız belki bunu düşünüyor
olabilir, 2 arkadaşımız bunu gündeme getirdi. Nevruz
münasebetiyle, bir barış, kardeşlik gününde, kendini bilmez,
sorumluluğunu taşımamış, milletvekilliği
sorumluluğu açısından da tartışılan bazı
arkadaşlarımızın orada yaptığı durumlar
sebebiyle kimsenin bir şey demediği yok. Bugün Sayın
Başbakanımız grup toplantısında buna en ağır
şekilde cevabını verdi siyaseten. Ha, hukuken ne
yapılması gerekiyorsa, ortada işlenmiş bir suç olduğu
iddiasıyla savcıların gerekli işlemi yapması gerekir,
o işlemin geleceği yer de burasıdır, buraya geldiği
takdirde de hep beraber ne karar vereceksek Parlamento kararını
verir. Bu olayı tasvip etmemiz mümkün değil. Özellikle, seçimlere
giderken hepimizin toplum önünde sorumluluğu var, sorumlu
davranış içerisinde olmamız lazım, sorunlu olmamamız gerekir.
Yapılan işi kimse tasvip edemez, kimse doğru bulmaz, bulamaz.
Herhâlde bu olayların geçtiği yerdeki savcılar da bu işin
gereğini yapıyordur, yapacaktır.
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) Nasıl buralara kadar geldi?
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK
(Ankara) Nasıl gelir? E, siz, ben nasıl geldiysek, millet
sandığa gidiyor, o kişileri seçiyorsa ne diyeceğiz yani
biz?
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) O eli o polise kaldıracak
cesareti kim verdi?
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK
(Ankara) Bu, cesaret meselesi, bunlar siyasi tartışmalardır.
Bakınız, sizler bu tartışmaları hep yapıyorsunuz,
önümüzdeki dönemde de yapacağız, bunu hep beraber
YUSUF ZİYA İRBEÇ (Antalya) Diyarbakır Belediye
Başkanına ne oldu şimdiye kadar? Küfreden birisine ne
yaptınız?
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK
(Ankara) Sayın İrbeç, siz beni tanırsınız, ben de
sizi iyi tanırım, hiç oradan araya girerek bir şey demeye
çalışmayın. Hepimiz söylediğimiz fikrin arkasında
kendi kişiliğimiz, kimliğimiz olarak buralarda oturuyoruz.
Yapılan iş yanlıştır, doğru değildir,
milletvekilliği sorumluluğuyla, sıfatıyla
bağdaşmıyor, bunun daha ötesindeki bir ifadenin buralarda
kullanılması da doğru değil. Savcılar gereğini yaptığında
Parlamento da gereğini yapar ve yapacaktır. Bunu ifade etmeye
çalışıyoruz.
Hak arama konusuyla ilgili olarak da
Hak arama konusunun hukuk
devletinde birden fazla mekanizmaları var. Bunlardan bir tanesi
yargıdır. Şimdi, bireysel başvuru hakkını
getiriyoruz. Hak arama açısından, komisyondan geçti, vaktimiz
olmadı, olabilirse birlikte karar verebiliyorsak, kamu denetçiliği
hak arama yollarından bir tanesidir. Bireysel başvuru konusunda ise
kararlar Anayasa Mahkemesince yürütmeyi durdurma kararı verilmediği
takdirde lazımülicradır, yani uygulanabilecek kararlardır.
Neticede nasıl AİHMe giden kararlar yürütmeyi durdurmuyorsa, Anayasa
Mahkemesi -Sayın Genç, sizin sorunuzdu, en azından birinci bölümü-
yürütmeyi durdurma kararı vermediği takdirde, tazminat davaları
da dâhil diğer kararlar yürürlüğünü sürdürebilecektir.
Dolayısıyla, bu manada da dünyadaki uygulamalara aykırı bir
durum söz konusu değildir. Kaldı ki bir şeyin hukuka uygun olup
olmadığı noktasında en evvel Anayasaya bakıyoruz,
Anayasa bu hakları öngördüğüne, bu başvuru yolunu
öngördüğüne göre buna uygun yapılan işlemde de hukuka
aykırı bir yan yoktur diye düşünüyorum.
Sayın Başkan, diğer bazı konular var, onlara
da vakit kalırsa, imkân olursa yazılı cevap vermeye
çalışırız.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın Bakanım.
Sayın Hamzaçebi, buyurun efendim.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
60ıncı maddeye göre çok kısa bir söz talebim oldu,
karşıladınız, teşekkür ediyorum.
Sayın Bakan, Anayasa Mahkemesine Türkiye Büyük Millet Meclisi
tarafından üye seçimine muhalefetin, özellikle de ana muhalefetin
karşı çıktığı anlamına gelebilecek bir
değerlendirme yaptı, bunun gerçekle hiçbir ilgisi yoktur, Sayın
Bakan tek yanlı bir bilgilendirme içerisinde.
Anayasa Mahkemesinin kuruluşunu düzenleyen Anayasanın
146ncı maddesinde nitelikli çoğunluk aranmamaktadır Anayasa
Mahkemesine üye seçimi için. Bizim ısrarımız, birçok ileri
demokraside olduğu gibi nitelikli çoğunluğun
aranmasıydı, nitelikli çoğunluk Parlamentoda uzlaşmayı
sağlayacağı için önemliydi ama burada iktidar partisinin tek
başına üye seçeceği bir düzenleme
yapılmıştı, biz bunu eleştirmiştik, buna
karşı çıkmıştık.
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın Hamzaçebi.
KAMER GENÇ (Tunceli) Sayın Başkan, milletvekillerinin
sorduğu soruya Anayasa Komisyonu Başkanı cevap versin.
Doğru dürüst Anayasa bilgisi olmayan Cemil Bey ne bilir bu konuda?
Bireysel başvuruda, tazminat davası hakkında Yargıtay karar
vermiş. Bu karara karşı Anayasa Mahkemesine gider mi, gitmez mi?
Giderse, 154üncü maddeye aykırı mıdır, değil midir?
Buna cevap versin.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Genç.
Saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım,
tasarının tümü üzerindeki görüşmeler
tamamlanmıştır.
Maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri, şimdi birinci bölümün
görüşmelerine başlıyoruz.
Birinci bölüm 1 ila 28inci maddeleri kapsamaktadır.
Birinci bölüm üzerinde ilk söz Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına Konya Milletvekili Sayın Atilla Karta aittir.
Sayın Kart, buyurun.
CHP GRUBU ADINA ATİLLA KART (Konya) Sayın Başkan,
sayın milletvekilleri; görüşülmekte olan tasarının birinci
bölümü üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış
bulunmaktayım. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, hukuk, siyaset ve demokrasi
alanında çok önemli sonuçları olacak bir tasarıyı
görüşüyoruz. Yetmiş sekiz maddeye ulaşan bu tasarının
bir maddesi dışında tüm maddeleri Hükûmet
tasarısının Komisyon tarafından onaylanması
şeklinde tezahür etti. Nakarat ve koro şeklinde oluşan bir
iktidar söylemiyle tasarının Komisyonda görüşüldüğüne
tanık olduk. Mutlak anlamdaki söylem birliği ve yasa
tekniğindeki sakatlıklar demokrasinin geleceği adına
kaygılarımızı daha da artırdı.
Şu gerçek bir kez daha ortaya çıktı değerli
milletvekilleri: Yüksek yargıyı doğrudan siyasi iktidara
bağlı olarak yapılandırmaya yönelik olan
tasarıların altyapısı, büyük ölçüde Hâkimler ve
Savcılar Yüksek Kurulu yapılanmasıyla gerçekleştirilmiştir.
Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu yapılanmasıyla birlikte
yargıda meydana gelen tesadüflerden, çok büyük tesadüflerden
birkaçını sizlerle paylaşmak istiyorum ve Sayın
Bakanın, Hükûmetin, bu tesadüflere polemik yapmadan, demagoji yapmadan,
saptırma yapmadan cevap vermesi gereğini hemen yeri gelmişken
ifade ediyorum.
Değerli milletvekilleri, bakıyoruz, 5.500 civarında
birinci sınıf yargıcın aday olduğu Yargıtay ve
Danıştay üyeleri seçiminde, üye olarak seçilen 211 kişinin
tümünün oylaması HSYKda Adalet Bakanının toplantıya
katılıp katılmamasına göre 17ye 5 ya da 16ya 5 olarak
gerçekleşmiştir. Yargı çevrelerinde artık bu seçime
literatürde 211 vakası olarak bir nitelendirmenin
yapıldığını yine yeri gelmişken ifade ediyorum.
Bir diğer tesadüf, çok büyük bir tesadüf: HSYK seçiminden bir
iki gün sonra yapılan Yargıtay 11. Hukuk Dairesi
Başkanlığı seçiminde de benzeri bir tablonun
yaşandığını, bu seçimlerde 156 oyun blok boş oy
olarak kullanıldığını görüyoruz.
Yargıç ve üye seçiminde artık ileri demokrasi
anlayışının gereği olarak toptan ve merkezî
oylamanın kullanıldığı bir dönemin
başladığını görüyoruz. Bu kurgu ve düzenin
doğrudan Adalet Bakanlığı odaklı olduğu
olayların gelişimi ve süreçten anlaşılmaktadır. Hâkimler
ve Savcılar Yüksek Kurulu öylesine titiz ve kurgulu bir anlayışa
sahiptir ki anında Karstaki anıtla ilgili yargılamayı
yapan ve yürütmeyi durdurma kararı veren mahkeme başkanını
görevden alıp üye yapmak ve devamında da itirazı kabul eden
bölge idare mahkemesi başkanını o kararı veren idare
mahkemesine başkan olarak atamak suretiyle aslında tüm yargı
çevrelerine en sert şekilde gözdağını vermiş,
Artık yeni bir dönem başlamıştır,
ayağınızı denk alın. diyebilmiştir. Hâkimler ve
Savcılar Yüksek Kurulu siyasi iktidarın sözcüsü olduğunu
maalesef ilk uygulamasıyla bizleri yanıltmayacak bir şekilde
göstermiştir. Yargının geleceği adına son derece
talihsiz bir tablodan söz ediyorum.
Değerli milletvekilleri, Yargıtay ve Danıştay
üyeleri seçimindeki bir başka vahim tabloyu da dile getirmek istiyorum.
Diğer sözcü arkadaşlarımız da ifade etti ama ben bu konuya
bir kez daha vurgu yapmak istiyorum. Bakıyoruz, yeni seçilen 211 üye
içinde kadın üye sayısının yüzde 3ün altında
kaldığını görüyoruz. Kadın üye
sayısının genellikle yüzde 30lar seviyesinde olduğu, yüzde
20nin altına hiçbir şekilde düşmediği Yargıtay ve
Danıştay seçimlerinde, bu son seçimde bir anda kadın üye
sayısının yüzde 3ün altına düşmüş olması
düşündürücü ve kaygı veren bir gelişmedir. Hükûmetin
kadınlara bakış açısındaki
çarpıklığı ve ayrımcı anlayışı ve
aslında bu konudaki söylemlerinde samimi olmadığını
gösteren çok çarpıcı bir tablo söz konusudur. Hükûmet,
kadınların iş ve meslek hayatında kariyer
yapmalarını istememektedir, kadınlara ikinci sınıf
insan gözüyle bakmaktadır. Kadınların iş ve
çalışma hayatına girmeleri engellendiği gibi, kendi emek ve
disiplinleriyle belli bir başarı yakalayan kadınların da
yine kariyer yapması engellenmektedir.
Değerli milletvekilleri, bakıyoruz, icra müdürlüğü
sınavlarında da aynı acımasız tavrın, insan
kıyımının ve ayrımcılığın
yapıldığını görüyoruz, belli inanç grupları
lehine mutlak imtiyaz yaratıldığını görüyoruz. 7
Kasım 2010 tarihinde yapılan sınavlarla ilgili olarak hiçbir
ciddi ve tatminkâr açıklamanın bugüne kadar
yapılmadığını yine yeri gelmişken ifade ediyoruz.
Bu kadar çok tesadüf ancak olağanüstü bir merkezî organizasyonla
açıklanabilir. Bu yargıçların temyiz kudreti yok mu? diye
demagoji yaparak bunu geçiştiremezsiniz Sayın Bakan. Adalet
Bakanını ve Hükûmeti bu maharetlerinden ve organizasyon gücünden
dolayı yeri gelmişken bir kez daha kutluyoruz.
Sayın Başbakanın Yaradılanı Yaradandan
ötürü seviyoruz. söyleminin de hamasetten ibaret olduğunu, demagojiden
ibaret olduğunu, insan sevgisi ile
bağdaşmadığını, gerçek anlamdaki insan sevgisi
ile bağdaşmadığını yine yeri gelmişken bir
kez daha ifade ediyoruz.
Getirilen bu tasarılarla bir taraftan Silivri ve benzeri
yargılamaların temyiz incelemesi teminata bağlanmak istenmekte,
diğer taraftan da siyasi iktidar, kendisini yargılaması
kaçınılmaz olan yüksek mahkemeleri dizayn etmektedir,
düzenlemektedir. Getirilen bu düzenlemelerle, siyasi iktidara doğrudan
bağımlı olan AKPlileştirilmiş savcı prototipi
yanında yargıç prototipinin de altyapısı büyük ölçüde
tamamlanmış olmaktadır. Savcı prototipi uygulamalarına
ilişkin somut örnekleri ilerleyen bölümlerde vereceğiz değerli
milletvekilleri.
Tüm yargı mekanizması ve kazanımları, bu
tasarıyla, yeni oluşturulan ve birçoğunda yargıçlık
misyonu bulunmayan Anayasa Mahkemesine boğdurulmak ve hegemonyasına
sokulmak istenilmektedir. Siyasi iktidar, tüm yargı mekanizmasını
Anayasa Mahkemesi aracılığıyla ezmek ve etkisiz kılmak
istemektedir. Bu amacına ulaşabilmek için de Anayasa Mahkemesi
üyelerine her alanda ve anlamda imtiyazlar tanındığını
görüyoruz. Siyasi iktidar, yargıda nispi olarak sağlanmış
olan kazanımları ve en başta da AİHMe başvuru
sürecini bloke etmek, işlevsiz hâle getirmek amacındadır. Siyasi
iktidar, doğrudan kendisine tabi kılmak istediği Anayasa
Mahkemesi yoluyla, 2011 seçimleri sonrası planladığı yeni
Anayasa düzenlemesiyle, hukuk ve demokrasiye nihai darbeyi vurmayı
amaçlamaktadır.
Değerli milletvekilleri, 12 Eylül ihtilalinin
yarattığı en büyük tahribatların başında,
yargı ve yargıcın bürokratlaştırılması
olayı gelmektedir. Esasen askerî darbelerin yargıyı etkisiz ve
işlevsiz hâle getirmek istemeleri, darbe anlayışının
kaçınılmaz bir sonucudur. Bu anlamda askerî darbeler
kaçınılmaz olarak kendilerine bağımlı olan
yargıyı yaratırlar. Bu anlayış, faşizmin ve
diktanın doğasında olan bir anlayıştır, bir
sonuçtur. AKP İktidarı da, Adalet ve Kalkınma Partisi
İktidarı da yargı ve yargıcın
bürokratlaştırılması işlevini teknik yollarla, teknik
yöntemlerle ve yasal dayatmalarla daha da ileri boyutlara taşıyarak,
daha da ileri noktalara getirerek 12 Eylülün bu anlamda
başaramadığını tamamlamış ve yerine getirmiştir.
Adalet ve Kalkınma Partisi 12 Eylülün ürünüdür. derken daha çok bu
vurguya dikkatinizi çekmek istiyorum değerli milletvekilleri.
Getirilen tasarıların anlamı ve özü bundan
ibarettir. Faşizmi kurumsallaştıran bu ve benzeri
girişimlerin hesabını halkımız 12 Haziran seçimlerinde
soracaktır. Bundan hiç kimsenin kuşkusu bulunmasın.
Bu değerlendirmelerle Genel Kurulu saygıyla selamlarken
tasarıya bu gerekçelerle karşı olduğumuzu bir kez daha
ifade ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Kart.
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Isparta Milletvekili
Sayın Nevzat Korkmaz.
Buyurun efendim. (MHP sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; görüştüğümüz kanun tasarısının
birinci bölümü üzerine şahsım ve Milliyetçi Hareket Partisinin
görüşlerini açıklamak üzere söz almış bulunuyorum. Yüce
Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, anayasalar bir milletin bir arada
yaşamasının kaidelerini ortaya koyan, hangi haklara sahip olarak
ve nasıl bir idare çatısı altında yaşaması
gerektiği hususunda ortak değerler ve inançları gösteren temel
yasa metinleridir. Dolayısıyla, anayasaların içeriği kadar
hazırlanma ve yasalaşma biçimi, arkasında nasıl bir
uzlaşmanın bulunduğu da büyük önem taşır.
Nitekim, 12 Eylül referandumundan sonra her parti grubundan
temsilcilerin bulunduğu bir heyet ile Dışişleri
Bakanlığı ve Anayasa Mahkemesinin daveti üzerine Almanyaya bir
çalışma ziyaretinde bulunmuştuk. Bu ziyarette görüştüğümüz
Alman Yeşiller Partisi Genel Başkanı Claudia Roth, Anayasa
değişikliğine Avrupa Birliği olarak olumlu
yaklaştıklarını söyledikten sonra, kabul oranını
bir anayasanın kabul oranı olarak düşük bulduklarını
ve neden muhalefetle uzlaşma yolunu aramadıklarını
sormuştu heyetteki AKPli milletvekili arkadaşlarımıza.
Biz bu cümleleri referandum öncesinde bu kürsüden defalarca
dillendirmiştik ancak AKP maalesef bildiğini okumuştu. Aylar
sonra geriye dönüp baktığımızda Anayasa
değişikliği, özel gündeminizi gerçekleştirmeniz
dışında, maalesef, hiçbir yaraya merhem olmadı.
Elbette halkın iradesine saygı gösterdik, elbette
baş tacı ettik. Ancak elinizdeki tüm medya imkânları ile
milletimizin eğilimlerini etkilemek için milletin başına bir
kâbus gibi çöktüğünüzü Avrupa Birliğindeki yol
arkadaşlarınız bile gördü. Keşke bu değişiklikler
toplumun her kesiminin görüşlerini yansıtan bir sosyal
barışın mimarı olabilseydi ve keşke asırlardır
milletimizi kutuplaştıran anayasa tartışmaları
bitirilebilseydi.
Milliyetçi Hareket Partisinin değişikliğin neler
getireceği ve ülkemizi nasıl bir akıbetin beklediği
hususunda yaptığı tüm öngörüleri ve iddiaları maalesef
doğru çıkmıştır. Milliyetçi Hareket Partisi Anayasa
değişikliği millî ve üniter yapıyı tahrip eden
neticeler doğuracaktır. Bir karar almaya gerek yok. Ülkemizin
çimentosu olan mahrem ve mukaddes değerleri tartışmaya açmak
bile başlı başına bir siyasi karardır. Aman dikkatli
olalım, aman sömürgeci Batının oyununa gelmeyelim.
demiştir ancak her ne pahasına olursa olsun Anayasa
değişikliğinin halkoyuna götürülmesi projesine
ağırlık verilmiş ve AKP tarafından siyasette var
olma-yok olma mücadelesine çevrilmiştir.
Referandumun ardından Anayasanın
değiştirilemez hükümleri arasında yer alan tek dil, üniter
yapı tartışmaları malum çevrelerce sahneye konmuş,
terör örgütü ve bölücülüğün bir kısım taleplerinin daha siyaset
malzemesi hâline getirilmesine vesile olunmuştur. Referandum öncesinde
terör örgütü ile hükûmet kurumları arasında yapılan
görüşmeler ve pazarlıklar inkâr edilmiş, referandum
sonrasında ise bu sözlerden çark edilerek bizzat Başbakan
tarafından da kabul edilmiştir. Şimdilerde İmralı
canisine ev hapsi hususları tartışılmakta, âdeta toplum
yeni bir hazmettirme sürecine hazırlanmaktadır.
HSYKnın teşkilat yapısında yapılan
değişikliklerin yargıyı
siyasallaştıracağı ve yargıyı hükûmet emrine
götüreceği iddiaları da bugün Anayasa değişikliğine
evet diyenlerce dahi haklı görülmeye başlanmıştır.
Hele hele, Anayasa Mahkemesi, HSYK, Yargıtay ve Danıştay
atamalarının Hükûmetin ısmarlama listelerinin bu üst yargı
kurumlarında çoğunluğu ele geçirmesine sebep olması
milletin yargıya olan güvenini zedelemiştir, yargıda da onlar
ve bizimkiler ayrımına sebep olmuştur.
Mahkemelerde hesap vermekten kaçınanlar görevi kötüye
kullanma gibi Türk Ceza Kanununun kamu görevlilerinin hesap vermesini temin
eden en önemli maddelerini değiştirmiştir. 12 Eylülden hesap
soracağız. istismarıyla oy istenmiş, referandumdan sonra
12 Eylülle hesaplaşma adına hiçbir şey
yapılmamış, iddia sahipleri bir daha iddialarını
ağızlarına dahi almamışlardır. Milliyetçi Hareket
Partisi gerek alt gerekse esas komisyon çalışmalarında Anayasa
Mahkemesi Teşkilat Kanununda yapılan değişikliklerin
hukukun üstünlüğüne ve yargının bağımsız ve
tarafsız olması gerektiği prensiplerine uygun
olmadığını defalarca dillendirmiştir ancak
itirazları maalesef kabul görmemiştir. Bir halk oylaması ortada
iken sadece millî iradeye saygı gereği en az zararla bu
tasarının çıkabilmesi için yapıcı bir muhalefet
anlayışıyla hareket ederek görüş ve önerilerini ifade
etmiş, yanlışları mümkün olduğunca engelleyebilme
mücadelesi vermiştir.
Şu hususlar komisyonlarda özellikle belirtilmiştir:
1) Anayasa Mahkemesi, Yargıtay, Danıştay gibi üst
yargı organları üstünde âdeta bir temyiz mahkemesi hâline
getirilmektedir.
2) Hem yetki hem de üyelerin özlük hakları
açısından diğer üst yargı kuruluşları ile Anayasa
Mahkemesi arasında ve raportörler ile tetkik hâkimleri arasında büyük
eşitsizlik ve adaletsizliklere yol açılmaktadır.
3) Anayasa Mahkemesi içerisinde de Başkanın Anayasa
Mahkemesi üyeleri üzerinde, eşitler arasında birinci olmanın
ötesinde denetim ve kontrol yetkileri artırılmakta, mahkemenin
bağımsızlığına yakışmayacak bir
amir-memur ilişkisi yaratılmaktadır.
4) Anayasa Mahkemesinde görev alan raportör ve idari görevlilerin
de Hükûmet çizgisindeki insanlardan olabilmesinin mekanizmaları devreye
sokulmakta, raportör yardımcılığı getirilip hâkim ve
savcı mevcudunun dışından kürsü hâkimliği tecrübesi
olmayan, duruşma psikolojisinden bihaber kişilerin raportör
yardımcısı olabilmesi imkânı getirilmektedir. Eskiden beri
görev yapan kişiler de eski kurumlarına iade edilmekte yani uygun
görmedikleri personelin kurumdan uzaklaştırılmasının
yolu açılmaktadır.
5) Anayasa Mahkemesinde yabancı uzman
çalıştırılması mümkün hâle getirilmektedir.
6) Sağlık ve tedavi işlerinde, ücretlerde, özlük
haklarında diğer hâkimlere verilmeyen hak ve ayrıcalıklar
getirilmekte, kurumun bazı harcamaları Kamu İhale Kanununun
denetimi dışına çıkarılmaktadır.
Bu hususları düzenleyen maddeler geldiğinde Milliyetçi
Hareket Partisi olarak önergelerimizi vereceğiz,
konuşmalarımızla halkımızı aydınlatmaya
çalışacağız. Ancak bir husus vardır ki sizlerle
paylaşmayı gerekli görüyorum, AKPnin -mevzubahis olan kendi adamları
ise- nasıl ikiyüzlüce bir yaklaşım sergilediğini göstermesi
bakımından da ilginç bir kıyaslama olacağını
düşünüyorum. Birkaç gün önce sulama birliklerini görüştü yüce Meclis.
AKP bu kanunla, seçimle gelmiş birlik başkanı ve
organlarının, henüz görev süresi dolmamasına rağmen,
süresinden önce yenilenmesi değişikliğini getiriyordu. MHPnin
itirazlarına rağmen bu değişikliği AKP
çoğunluğu Meclisten geçirdi. Nedenini sorduğumuzda Yeni bir
mevzuat geliyor. dediler.
Anayasa Mahkemesinin teşkilatını yeniden düzenleyen
mevzuat değişikliğiyle Anayasa Mahkemesinin Genel Kurulunda üye
sayısı artmış ve yeni bir irade oluşmuş
olmasına rağmen, mevcut Anayasa Mahkemesi Başkan ve Vekilinin
koltuklarına dokunulmamıştır. Alt komisyonda Madem her
şey değişiyor, yeni bir mevzuat geliyor, Başkan ve
Başkan Vekili seçimleri de yenilensin. önerimize AKP sıcak
bakmamıştır. Buna ne denir kıymetli arkadaşlar?
Herhâlde ileri demokrasi denmez, olsa olsa kendine demokratlık yahut
Recep Tayyip demokrasisi denir.
Bu hususu özellikle aziz milletimizle paylaşmak istedim ki
milletimiz ülkemizin çağdaş ve demokratik yapısına hizmet
etmeyen bir kafa ile yönetildiğini ayan beyan görsün, buna göre 12
Haziranda da oyunu ona göre kullansın.
Hak, hukuk ve adaletin herkese lazım olduğunu, bugün
ayaklar altına aldığınız bu değerleri yarın
mumla arayacağınızı, politize olmuş yargı
kurumunun bu ülkeye fayda getirmediğini bir kez daha yineliyor, yüce
Meclisi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Sayın Korkmaz, teşekkür ediyorum.
Şahsı adına Kilis Milletvekili Sayın Hasan
Kara. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
HASAN KARA (Kilis) Sayın Başkanım, çok
değerli milletvekili arkadaşlarım; yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri
Hakkında Kanun Tasarısıyla ilgili şahsım adına
söz almış bulunuyorum.
Türkiye Cumhuriyeti Devleti demokratik, laik ve sosyal bir hukuk
devletidir. Demokrasimizde laikliğin de, sosyal devletin de temeli
hukuktur. Hukuk devleti ilkesinin hâkim olmadığı bir devlette
demokratik devlet olmasından söz edilmesi mümkün değildir. Hukuk
devletinin temel ilkesi de yargı organlarının
varlığı ve bağımsızlığıdır.
Yargı organlarının varlığı, özellikle Anayasa
yargısının varlığı tüm çağdaş ülkelerde
artık hukuk devleti ilkesi ve kuvvetler ayrılığı
ilkesinin olmazsa olmaz şartı hâline gelmiştir. Anayasa
yargısının temel görevi, kuvvetler ayrılığı
çerçevesinde Anayasada güvence altına alınan kural ve ilkelerin
yasama organının tasarruflarıyla ihlal edilmesini önlemek,
Anayasa aracılığıyla temel hak ve hürriyetleri güvence
altına alması ve olabildiğince özgürlük alanını
genişletici yoruma tabi tutulmasıdır çünkü Anayasa Mahkemesinin
temel görevi hak ve özgürleri kısıtlayıcı, ihlal edici
hükümleri ayıklamak olduğundan demokrasi ve hukuk devletinin en
önemli koruyucusu kabul edilmektedir. Bu konuda, Anayasa Mahkemesinin çok iyi
bir sınav verdiği konusunda toplumda iyi bir kanaat
bulunmamaktadır. Anayasa Mahkememiz birçok defa hak ve özgürlükleri genişletmeye
engel olan yasaları ayıklamak yerine, hak ve özgürlükleri daraltarak
dar yorum esasına, daha kısıtlayıcı bir yola
gitmiş, dar yorum esasını benimsemiştir. Bu da toplum
vicdanında anayasa yargısıyla ilgili ciddi bir
sıkıntı oluşturmuştur. Bu yasayla getirilen en büyük
devrim niteliğinde olaylardan bir tanesi bireysel başvurudur. Bizim
beklentimiz ve temennimiz o dur ki Anayasa Mahkemesinin bireysel başvuru
yoluyla temel hak ve hürriyetleri genişletici yorum esaslarına tabi
tutarak temel hak ve hürriyetlerin genişlemesine vesile olmasını
bütün toplum olarak beklemekteyiz.
Bu duygu ve düşüncelerle, bu yasanın yargı
camiasına ve ülkemize hayırlı olmasını diliyor, yüce
heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın Kara.
Şahsı adına Isparta Milletvekili Sayın Haydar
Kemal Kurt. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Buyurun.
HAYDAR KEMAL KURT (Isparta) Sayın Başkanım,
değerli milletvekili arkadaşlarım; Anayasa Mahkemesinin
Kuruluşu ve Yargılama Usûlleri Hakkında Kanun Tasarısı
üzerine şahsım adına söz almış bulunmaktayım.
Kıymetli arkadaşlarım, malum, geçtiğimiz
yıl mayıs ayında Anayasa değişikliği bu Mecliste
görüşüldü, tartışıldı, konuşuldu ve Meclis
kararını belirttikten sonra, Anayasanın ilgili hükümleri
gereğince referanduma götürülen bu Anayasa değişikliği 12
Eylül tarihinde yapılan referandumla kabul edildi ve akabinde kabul edilen
bu Anayasa değişikliği doğrultusunda, bu
değişikliğin içermiş olduğu hükümler çerçevesinde
kanunlarımızı, ilgili kanunlarımızı veya olmayan
kanunları da çıkarmaya çalışıyoruz.
İşte, bugün burada daha önce Anayasa
değişikliğiyle işleyişi ve yapısı
hakkında, görevleri hakkında değişiklik yapmış
olduğumuz Anayasa Mahkemesinin kuruluş ve görevlerine ilişkin
2949 sayılı Kanunun yerine ikame edilecek olan bu kanunu bugün
görüşmeye başladık.
Muhterem arkadaşlar, gelişen toplumlarda bütün kurumlar
bu gelişmelere uygun olarak şekil almak, yeniden fonksiyonları
ve görevleri çerçevesinde küçülmek ya da büyümek zorundalar. Bundan iki
yıl önce 2009 yılı Bütçe Kanunu Tasarısı üzerine bu
kürsüden yapmış olduğum konuşmada ben, Anayasa Mahkemesinin
mevcut yapısı ile sorumluluklarını yerine getirmede gerek
işleyiş itibarıyla gerekse mevcut hâkim sayısı
itibarıyla yetersiz olduğunu, yeni fonksiyonlar üstlenmesi
gerektiğini, yapısının değişmesi gerektiğini
ifade etmiştim. Buna gerekçe olarak da tabii, Türkiyede Anayasa
Mahkemesi, görmüş olduğu fonksiyon itibarıyla
yargının, hukuk devleti olma gereği olan, hukuku oluşturan
bu Meclisin çıkarmış olduğu kanunların Anayasaya
uygunluğunu denetleme asıl görevi bulunuyor. İşte bunu
yaparken Meclisin daha aktif ve aksiyonel olması karşısında
Anayasa Mahkemesinin de buna göre şekillenmesi, yeniden yapılanması
gerekir demiştik. Nihayetinde bu talep uzun zamandır dile getirildiği,
hatta üye sayısının Anayasa Mahkemesi
Başkanlığı tarafından yapılan öneride 21 olarak
gösterilmiş olduğu, yapısında değişiklikler
yapılması gerektiği şeklindeki tartışmaları
buralarda değişik zamanlarda ifade etmiştik. İşte,
bugün o çerçevede, Anayasa değişikliğiyle yapılan
değişikliğin karşılığı Anayasa
Mahkemesinin Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanunun yeniden
düzenlenmesiyle gerçekleştirilecek.
Bu çerçevede yapılan çalışmanın ülkemizin
ihtiyaçlarına, Anayasa Mahkemesinin anayasal görevlerine
karşılık gelip gelmediğinin burada değerlendirilmesi
lazım. Muhalefet partilerine mensup arkadaşlarımız Anayasa
değişikliğinin ta başından bu tarafa, bugüne kadar bu
Mecliste gerek Anayasa değişikliği sırasında gerekse
Anayasa değişikliğinin gereği olarak çıkarılan
kanunlarda sürekli bir şeylerin kotarıldığı, bir
şeylerin iktidar partisine, Adalet ve Kalkınma Partisine ait hâle
getirildiği iddiası ile buradan suçlamalarda bulundular. Şunu
bilmemiz gerekir: Türkiye Cumhuriyeti devleti, ilelebet payidar olacaktır;
hiçbir partinin, hiçbir siyasi grubun, hiçbir şahsın malı
olamaz. Türkiye Cumhuriyetinin herhangi bir organı da birileri
tarafından Bana aittir. diye mülkiyet iddiasıyla sahiplenilemez. Bu
devlet hepimize aittir. Burada bulunuş sebebimiz, bu devlet: bu devletin
tebaasına en iyi şekilde hizmet eder hâle getirmek.
Maksadımız bu. Bu çerçevede eğer bu Meclisin
çalışmaları değerlendirilirse herhâlde yapılmak
istenenler, özellikle biz iktidar partisi tarafından yapılmak
istenenler daha iyi anlaşılır.
Ben, bu duygu ve düşüncelerle bu kanunun, Anayasa
Mahkemesinin...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
HAYDAR KEMAL KURT (Devamla) Başkanım, süre verecek
misiniz?
BAŞKAN Vermiyorum.
HAYDAR KEMAL KURT (Devamla) Teşekkür ediyorum, sağ
olun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, bölüm üzerinde
soru-cevap işlemi gerçekleştireceğiz.
Sayın Köse? Yok.
Sayın Işık...
ALİM IŞIK (Kütahya) Teşekkür ediyorum Sayın
Başkan.
Sayın Bakan, tasarının ikinci bölümünde başkan
ve üyeler hakkında inceleme ve soruşturmayla ilgili hükümler yer
almaktadır ancak Anayasa Mahkemesi Başkanı veya üyelerinin
Anayasaya ya da kanunlara aykırı eylemleri nedeniyle suç
işlemeleri hâlinde yargılanmaları konusu çok kesin hükümlere
bağlanmamıştır. Bu konudaki düşüncenizi alabilir
miyim? Nasıl yargılanacaklardır? Genel Kurul,
yargılanması yönünde izin vermezse ne olacaktır?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Işık.
Sayın Asil.
BEYTULLAH ASİL (Eskişehir) Teşekkür ederim
Sayın Başkanım.
Sayın Bakan, az önce sorulan sorularla ilgili
milletvekillerine işlerini öğretmeye kalktınız. İç
Tüzükte sayın bakanların böyle görevleri var mıdır, yoksa
siz kendiliğinizden vazife mi edindiniz? Ben, dokunulmazlıkları
sormuştum. Anayasa Mahkemesine kişisel başvuru hakkı
doğduğuna göre bir vatandaş, Sayın Başbakan, millete
dokunulmazlıkları kaldıracağını söz vererek
iktidara geldi ama bu görevini yerine getirmedi, bu sözünü yerine getirmedi.
diye şikâyette bulunursa Anayasa Mahkemesi böyle bir başvuruyu kabul
edecek midir?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Gök
İSA GÖK (Mersin) Teşekkür ediyorum Sayın
Başkan.
Sayın Bakan, seçilecek üyeler arasında yaş
koşulundan kaynaklanan bir ayrım yaparak yani kırk beş
yaşı belli üyeler için arayarak Anayasanın eşitlik
ilkesine aykırı tavır koymuyor musunuz? Çünkü Anayasanın
metni herkese kırk beş yaş koşulunu getiriyor.
İki: Raportörler için Anayasada çalışıyor
olma şartı yok. Kanunda raportörler için çalışıyor,
hâlen raportör olması şartını Anayasaya aykırı
olmasına rağmen niçin zorluyorsunuz? Niye inatlaşıyorsunuz?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Sayın Genç
KAMER GENÇ (Tunceli) Sayın Başkan, Komisyondan
soruyorum: Anayasanın 154üncü ve 155inci maddelerinde Yargıtay ve
Danıştayın
karar ve hükümlerin son inceleme merciidir.
denilmektedir. Kanunla gösterilen ilk ve son derece mahkemesi diyor. Bu iki
Anayasa hükmünde Danıştayın ve Yargıtayın son
kararlarının kesin olduğunu söylüyor. Şimdi, son Anayasa
değişikliğiyle bireysel müracaat hakkı getirildi.
Şimdi, bu hükümler ortada dururken Danıştaydan ve
Yargıtaydan verilen kesin kararlara karşı Anayasa Mahkemesine
bireysel müracaat hakkı nasıl izah edilebilir, bu maddeler
değiştirilmeden?
Bir de deminki sorduğum gibi, zaten bugünkü iktidarın
esas şikâyeti bu. İşte, Yargıtaydan çıkan tazminat
davalarını Anayasa Mahkemesine getirip bozdurmak, kendilerine göre
bir Anayasa Mahkemesini oluşturdukları için. Bu mümkün müdür? Bunu
açıkça şey etmek gerekir.
Bir de yani bir
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Sayın Kuzu, Sayın Başkanım, siz bunları
not aldınız herhâlde. Daha sonra
İki soru kaldı.
Sayın Şandır
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Çok teşekkür ederim.
Sayın Bakan, sizin de uyarınızı dikkate
alarak, İç Tüzük 81in içinde kalarak bir soru sormak istiyorum.
Bu getirdiğiniz kanunun 13üncü maddesi yani birinci bölüme
dair bir maddede Anayasa Mahkemesi Başkanının yetkilerini
sayıyorsunuz. Mesela bunlardan biri mahkeme personelinin
atamasını yapmak, bir diğeri harcamaların mahkeme bütçesine
uygunluğunu denetlemek. Başkaları da var.
Şimdi size de soruyorum: Siz de bir kurulun, bir kurumun
başısınız, bakansınız veya Sayın
Başbakan. Kendi personelini atama yetkisi bulunmakta mıdır?
Bakanlığınızın veya işte,
Başbakanlığın bütçesinin denetlenmesi, harcamaların
denetlenmesi yetkisi Sayın Başbakanda var mıdır? Anayasa
Mahkemesi Başkanına bu kadar geniş yetkileri vermeyi ne için
gerekli görüyorsunuz? Birinci sorum bu.
İkinci sorum da
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Şandır.
Sayın Taner
RECEP TANER (Aydın) Sayın Bakan, görüşmekte
olduğumuz kanunun 11inci maddesinde Görev süresini tamamlayan ancak
emeklilik şartlarını taşımayan Anayasa Mahkemesi
Başkan ve üyelerine, emeklilik yaş ve hizmet süresi dolana kadar son
ücretlerinin üçte 2si tazminat olarak ödenir. denilmektedir.
Bu, yıl ve gün şartını yerine getirdiği
hâlde yaş haddi gelmediği için emeklide olamayan, yüz binlerin
işsiz ve sosyal güvencesiz olduğu bir ortamda sizce ne kadar adildir?
Bir tarafta her türlü güvence ve maaşları devam eden
ayrıcalıklı mahkeme üyeleri, diğer tarafta ise güvenceleri
bile olmayan, sağlık güvencesinden yoksun yaş
mağdurları. Vicdanen rahat mısınız?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Kart
ATİLLA KART (Konya) Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
Sayın Bakan, demin yarım kalan sorumu tamamlıyorum.
Anayasa Mahkemesi Başkanı, diğer yüksek yargı
başkanlarına, mensuplarına yönelik olarak çok ağır
ithamlarda bulundu.
Bu çerçevede Anayasa Mahkemesine şu soruyu yöneltiyorum: 2007
yılından bugüne intikal eden ve hâlen kararı çıkmayan
Tanık Koruma Kanunu, hâkim, savcı alımıyla ilgili kanun,
TRTyle ilgili, Kamu İhale Kanunu, Kamu Düzeni ve Güvenliği
Müsteşarlığı Kanunu. Bunların hepsi de toplum hayatı
bakımından, Türkiye gündemi bakımından ve kamu yönetimi
bakımından son derece önemi olan kanunlar. Anayasa Mahkemesi bu
kanunların incelemesini hangi ölçülere göre, hangi yöntemlere göre
yapıyor? Bu noktada bir objektif ölçüsü yok mudur? Neden böylesine
Hükûmetin politikalarına uyumlu bir şekilde inceleme takvimini
işletiyor?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ATİLLA KART (Konya) Bunu öğrenmek istedim.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Sayın Köse...
ŞEVKET KÖSE (Adıyaman) Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
Sayın Bakan, TÜSİAD, hazırlamış
olduğu bir anayasa taslağına göre cumhuriyet ilkesi hariç
diğer maddelerin değişebileceğini belirtmektedir.
Geçmişte AKP İktidarının hazırlamış
olduğu anayasa taslağını yapan bir profesörün de bu TÜSİADın
hazırlamış olduğu anayasa değişikliği
taslağında yer aldığını biliyoruz.
Bu konudaki düşüncenizi öğrenmek istiyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Sayın Başkan, isterseniz önce siz buyurun.
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul)
Sayın Başkanım, Sayın Gençin sorduğu bir soru var
bana.
Bireysel başvuru, malumunuz, Anayasaya son yapılan
değişiklikle girdi. Tartışmalı bir konu yani
Sayın Gençin bu konuda haklı olduğu yönler mutlaka vardır.
Dünyada anayasa mahkemesi olan tüm ülkeler bunu kabul etmiş, hassas
davranmaya çalışıyorlar. Biz de bu manada Anayasaya bir hüküm
koyduk burada Bireysel başvuruda kanun yolunda gözlenmesi gereken
hususlarda inceleme yapılamaz. diyerek.
Yargıtay, Danıştayın aslında
kararlarına dokunulmuyor esasen, hassas bir nokta, İnsan Hakları
Mahkemesinin ölçü olarak aldığı Avrupa Sözleşmesi
bakımından bir şey var mı diye bakıyor. Bu
bakımdan, bir önerge de var bazı konuları düzeltmek adına
verilmiş. O maddede çok uğraştık, alt komisyonda da
bayağı bir noktaya geldi, hatta Yargıtayımızın
raporunu da aldık Meclis Başkanlığı aracılığıyla,
oraya gelmişti.
Sayın Genç, o konuda elimizden gelen bütün dikkati gösterdik.
Tabii, böyle bir bireysel başvuru yetkisi de olduğu için hâliyle
burada düzenlenmesi gerekiyor ama buna rağmen, hâlâ sıkıntı
varsa önergelerle geliştirebiliriz.
BAŞKAN Sayın Bakanım, buyurun efendim.
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK
(Ankara) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Evvela, Anayasanın ilk üç maddesiyle ilgili olarak ben bu
kürsüden çok konuşma yaptım İlk üç maddede yer alan hususlar bu
ülkede yaşayan 74 milyonun ortak paydasıdır. diye de hep vurgu
yaptım. Ben buna inanıyorum, biz buna inanıyoruz.
Tabiatıyla, esas olan bu ilk üç maddede değişmez
olarak kabul edilen ilkelerin varlığının
korunmasıdır. Ancak bazı kurumların, meslek odalarının
hazırladığı anayasalarda, anayasa taslaklarında bu
özellikler korunmakla birlikte yazılım hataları, vesaireler
giderilmesi gerekçesiyle farklı düzenlemeleri yapılmış. Ama
biz, parti olarak da burada Türkçe kullanımındaki
yanlışlıklar, ifade bozukluklarına rağmen ilk üç madde
hatta ben ifade ettim ki beş maddeyle ilgili bir değişiklik
düşünmedik, düşünmüyoruz. İlk üç madde, bunları teminat
altına alan 4üncü madde, bir de Anayasanın 174üncü maddesiyle
ilgili bizim yaptığımız çalışmalarda, kamuoyuna
yaptığımız açıklamalarda burada herhangi bir
değişiklik düşünmediğimizi, bunun yerli yersiz
tartışmalara sebebiyet vereceğini ifade etmeye
çalıştık. Ama Barolar Birliğinin veya Odalar
Birliğinin yaptığı çalışmalarda ilkeler
korunmakla beraber yazılım tarzıyla ilgili farklı
değerlendirmeler var; bunu burada ifade etmek istiyorum. Mühim olan, ilk
üç maddedeki yazılı hususların hepimizin ortak paydası
olduğuyla ilgilidir.
İkincisi -kestirme olandan gideyim- bu 11inci maddeyle
ilgili husus, biraz evvel ifade etmeye çalıştım, yani
emeklilikleriyle ilgili husus yirmi beş sene sonrayı ilgilendiriyor.
Olması bakımından bir sakınca yoktu. Bugünkü mevcut
üyelerle ilgili bir düzenleme değil ama mademki böyle bir eleştiri
geldi -hani muhalefet partisine mensup arkadaşlarımız Komisyonda
da bunları dile getirdi- böylesi önemli bir tasarıyı sadece bir
özlük haklarıyla ilgili, bunu gündeme getiriyormuşçasına,
mahkemeyi de zan altında bırakmamak, bugün orada görev yapan değerli
üyeleri bir zan altında bırakmamak adına biz de önerge
veriyoruz, o maddeyi çıkaracağız. Zannediyorum bir mutabakat
burada hasıl olmuş oluyor.
Şimdi, bir arkadaşımız
Herkes bilir ki ben
siyaseti nezaket içerisinde yapmaya çalışan bir
arkadaşınızım. Yani burada kimseyi kırmak, incitmek
benim düşüncem değil. Kimseye bir şey öğretmek gibi bir
niyetim de olmaz. Ama neticede Bu maddenin neden konulduğunun gerekçesine
bakın. bu maksatladır. Dolayısıyla ben, netice
itibarıyla, sorduğunuz bir soruya evvela İç Tüzük hükmünü
hatırlatarak
Kimseye bir şey öğretmiyorum ama dedim ki: Size
saygımdan dolayı yine de bu konulardaki düşüncelerimi ifade
edeceğim. Birbirimizi iyi anlamaya çalışalım. Bakın,
bugün varız, yarın yokuz, tekrar sokaklarda karşılaşacağız.
Emin olun, burada böyle, birbirimize çok bağırdık, çağırdık,
sonra çoğumuz pişman olduk. Onun için, gelin, yapmayalım. En
azından, Meclisin şu son çalışma günlerinde, bu türlü,
birbirimizi incitecek tavırlardan kaçınırsak iyi olur diye
düşünüyorum ve buna da en evvel kendim riayet etmeye
çalışıyorum. Yanlış yaparsam da özür dilerim, bu
noktada bir şey yok.
Şimdi, Anayasa Mahkemesinin, bugüne kadar, neyi, nasıl
gündeme aldığı konusu zaten kurala bağlanmış bir
husus. Şimdi, geçmişte de Anayasa Mahkemesi bazı davaları
niye süratle karara bağlayamıyor? tarzındaki tenkitlere,
eleştirilere karşılık, Anayasa Mahkemesinin
yapısında bir değişikliğe gitme ihtiyacı
olduğu hep ifade edildi, bu değişiklikten evvel de çünkü iş
yükü fazla. Takdir edersiniz ki buradan çıkan hemen her yasa tabii olarak
Anayasa Mahkemesinin önüne götürülüyor, bunda bir şey görmüyorum ben ama
buna uygun da bir düzenleme yapmak söz konusu idi. Dolayısıyla,
bazı davalar belki daha kısa sürede karara bağlanması
gerekirken bazı gecikmeler olmuş olabilir ama bana verilen bilgi,
Mahkeme, son üç yılda, bugüne kadar, Anayasa Mahkemesinin kurulduğu
günden bugüne kadar en çok karar verdiği son üç yıldır. Demek ki
Mahkeme de bu eleştirileri de dikkate alarak daha yoğun bir
çalışmayla
İnanıyoruz ki bu düzenlemelerden sonra buradaki
beklenti de karşılanmış olacaktır. Ve Mahkeme gündemi
her hafta web sitesinden ilan edilmektedir yani Neyi görüşecek, ne zaman
görüşecek? bunları da kamuoyuyla paylaşıyor. Bu da önemli
bir husustur.
Ayrıca, Başkan ve üyelerinin görevlerinden doğan
suçlar için soruşturma açılması genel kurul kararına
bağlıdır. Elbette bazı konulara birileri karar verecek,
burada da genel kurul öngörülmüş. İlanihaye bu da ucu açık
olacak değildir. Artık, en üst mahkemede görev yapan ve en üst kurul
olan genel kurulda, başkan ve üyeleriyle ilgili bir durum söz konusu
olduğunda, bu, orada karara bağlanmış olacaktır.
Diğer hususları zaten maddelerle ilgili konular
geldiğinde görüşeceğiz.
Ama, şimdi, bu raportörlerle ilgili, kırk beş
yaş meselesi var. Burada, Anayasanın metninde, bazıları
için kırk beş yaş öngörülmüş, Anayasa Mahkemesi
raportörleri bakımından da böyle bir durum söz konusu
olmadığı için yapılan düzenlemede bize göre Anayasaya
aykırı bir yanı da görmüyoruz, yapılan düzenleme bu manada
uygundur.
Şimdi, atama yapması: Tabiatıyla, şimdi,
mahkeme başkanlarının bir yargısal görevi var, bir de idari
görevi var; aynen Yargıtay Başkanının olduğu gibi,
Danıştay Başkanının olduğu gibi. Nitekim, zaten
kamu denetçiliğinde de yargısal faaliyetlerin dışında
olan konularla ilgili olarak kamu denetçilerine başvurma imkânı
getirdik. Bunun sebebi yapılan işlemlerde, idari görev olarak
yaptığı atamalarda hukuka aykırı bir yan varsa bu
zaten yargı denetimine tabidir. Yani Anayasa Mahkemesi Başkanının
yaptığı bir tasarruf sebebiyle bir hak ihlalinde bulunduğu
iddiası varsa bunu idari yargıya götürebilecektir.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Yani bir bütünlük anlamında
Hükûmette olmayan bir yetkiyi bir mahkeme başkanına vermek
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK
(Ankara) Yargı olunca zaten bazı konularda bir
ayrıcalığı ister istemez oluyor bu manada. Ama yargı
denetimine tabidir, bu kendi içinde değil, Danıştaya gidecektir
veya onunla ilgili düzenlemelerde hangi yargı mercisi bakacaksa oraya
gitme imkânı var; dolayısıyla yargı denetimi
dışında değil. Mühim olan burada idari iş ve
işlemlerden dolayı vatandaşın hukukunun korunabilmesi,
bunun ilgili mekanizmalarının geliştirilmesidir. Anayasa
Mahkemesi de bunun dışında değil.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Ayrıcalık
tanınmış. Yargıtay Başkanında böyle bir yetki
yok.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Bakanım.
Sayın milletvekilleri, birinci bölüm üzerindeki
görüşmeler tamamlanmıştır.
Şimdi birinci bölümde yer alan maddeleri, varsa o madde
üzerindeki önerge işlemlerini yaptıktan sonra ayrı ayrı
oylarınıza sunacağım.
Birinci madde üzerinde iki adet önerge vardır, önergeleri
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 696 Sıra Sayılı Anayasa
Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun
Tasarısının 1. maddesinde yer alan Bu Kanunun amaç ve
kapsamı ibaresinden sonra, Türkiye Cumhuriyeti Anayasası ile
verilen görevleri yapmak, ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
İsa
Gök Atilla
Kart R. Kerim
Özkan |
Mersin Konya Burdur |
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Kanun Tasarısının 1.
Maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz
ve teklif ederiz.
Faruk
Bal Nevzat
Korkmaz Mehmet
Şandır |
Konya Isparta Mersin |
Mustafa
Kalaycı Akif
Akkuş Alim
Işık |
Konya Mersin Kütahya |
Behiç
Çelik |
Mersin |
Amaç
Madde 1- (1) Bu Kanunun amacı; Anayasa Mahkemesinin
yapısı, görevleri, yargılama usûlleri, Başkan,
başkanvekilleri ve üyelerinin seçimi, disiplin ve özlük işleri ile
raportörler, raportör yardımcıları ve personelinin nitelikleri,
atanmaları, görev ve sorumlulukları, disiplin ve özlük işlerine
ilişkin esasları düzenlemektir.
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul)
Katılmıyoruz Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
DEVLET BAKANI HAYATİ YAZICI (İstanbul) Katılmıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN Sayın Şandır, buyurun efendim. (MHP
sıralarından alkışlar)
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; öncelikle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Önemli bir kanun görüşüyoruz. Gerçekten sistem açısından,
sistemin üç ayağından biri olan yargının en üst makamı
olan Anayasa Mahkemesinin teşkilat kanununu görüşüyoruz, müzakere
ediyoruz. Yeterince müzakere edilip edilmediği konusu milletimizin takdirinedir
ama önemli bir kanun üzerinde konuştuğumuz hususu, kesin ve net.
Değerli milletvekilleri, Türkiye devleti bir cumhuriyet ama
demokratik bir cumhuriyettir. Dolayısıyla demokrasinin olmazsa olmaz
şartı olan, sistemimizin temel özelliği olan kuvvetler
ayrılığı konusunda yargı ile yasamanın
ilişkisi, yargı ile yürütmenin ilişkisi çok önemli stratejik bir
husustur, değerdir. Eğer sistemin çivisini çıkartmak veya bir
kaosa sebep olmak istiyorsanız bu üç kurum arasındaki ilişkinin
ölçüsünü kaçırmak gerekir. Şimdi, değerli bakanlar
Sayın
Cemil Çiçek Bey ayrıldı ama burada sorular soruluyor. Muhalefet
partisinin grup sözcüleri çok önemli konuşmalar yapıyorlar, hatta
ağır konuşmalar yapıyorlar, çok ağır iddialar
ifade ediyorlar. Mesela diyorlar ki: Yargı yürütmenin emrine
girmiştir. Adalet ve Kalkınma Partisi İktidarı kendi
yargısını kurmaktadır. Bu kadar ağır itham ve
iddiaların konuşulduğu bir kanunun müzakeresinde maalesef, ne
Genel Kurulun ne Sayın Komisyonun ne de Sayın Hükûmetin bunları
dikkate aldığını, önemli bulduğunu ve cevap verilmesi
gerektiği düşüncesinde olduğunu görmüyoruz.
Değerli milletvekilleri, bakınız, yirmi altı
sayfalık, yetmiş yedi maddelik bir kanun bu. İki muhalefet
partisinin on sayfalık muhalefet şerhi var. Ben tenzih ederim ama
aranızda hiçbir sayın milletvekilinin, bu muhalefet partilerinin
muhalefet şerhini okuduğunu zannetmiyorum .
HASAN KARA (Kilis) Okuduk Sayın Başkan.
MEHMET ŞANDIR (Devamla) Anayasa Komisyonu üyesi
olduğunuz için okudunuz Hasan Bey.
VEYSİ KAYNAK (Kahramanmaraş) Hayır efendim
MEHMET ŞANDIR (Devamla) Ama burada çok ağır
iddialar var. Bu iddiaların cevabının burada verilmesi
lazım, birbirimizi suçlayarak değil. Sistemin temelleriyle ilgili bir
yasa çıkartıyoruz, ortaya konan iddiaların cevabı
verilmediği takdirde, bu toplumun en önemli ortak paydası olan
yargıyı tartışılır hâle getirirsiniz.
Şimdi, Anayasa Mahkemesi, sistemin denge ve denetimini
sağlayan kilit taşı. Eğer bunun meşruiyetiyle ilgili
toplum nezdinde bir tartışma alanı yaratırsanız
geleceğe hizmet etmiş olmazsınız. Geleceğin
yaşayacağı kaos her şeyden önce iktidarın
sorumluluğundadır. Bu sebeple, ben
Özellikle, mesela bir iddia var,
deniyor ki: Burada bir yapılanma getiriliyor. Gerçekten, kanunun son
maddeleri ciddi yapılanma hususları da içermektedir, maddi hususlar
içermektedir, özlük haklarıyla ilgili şeyler içermektedir.
Bunların tamamı Plan ve Bütçe Komisyonunun konusu ama oradan
geçmemiştir. Oranın raporu burada yok. Dolayısıyla, sistemi
bu türlü Ben dedim oldu, ben istedim oldu. diyerek, bir de uzlaşma aramadan,
sistemin bütünlüğüne itina göstermeden, bu türlü zorlamalarla, parmak
kaldırarak indirerek geçirdiğiniz takdirde, hele böyle dönemin
sonunda çok önemli konularda, çok önemli kanunlarda bu uzlaşma
hassasiyetini göstermeden, inadını, ısrarını göstermeden
bu türlü düzenlemeleri yaparsanız bence doğru yapmazsınız.
Bizim bu önergede söylediğimiz hususun gerekçesini Sayın Hocamın
okumadığı kanaatindeyim. Amaç ve kapsamın birbirinden
ayrılması lazım. Ama Sayın Burhan Kuzunun
Katılmıyoruz. diyerek bu önergenin içeriğine bile
bakmadığı kanaatindeyim.
Teşekkür ederim. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın Şandır.
III.- YOKLAMA
(CHP sıralarından bir grup milletvekili ayağa
kalktı)
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) Sayın
Başkan, yoklama istiyoruz.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, oylamadan önce bir
yoklama talebi vardır, onu yerine getireceğim.
Sayın Hamzaçebi, Sayın Kart, Sayın Gök, Sayın
Emek, Sayın Tan, Sayın Susam, Sayın Güner, Sayın Serter,
Sayın Köse, Sayın Genç, Sayın Köktürk, Sayın Öztürk,
Sayın Özkan, Sayın Yalçınkaya, Sayın Hacaloğlu,
Sayın Ergin, Sayın Ağyüz, Sayın Aydoğan, Sayın
Tüzün, Sayın Demirel.
Sayın milletvekilleri, yoklama için iki dakikalık süre
veriyorum ve yoklama işlemini başlatıyorum:
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, toplantı yeter
sayısı vardır.
IX.- KANUN TASARI VE
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A) Kanun
Tasarı ve Teklifleri (Devam)
2.- Anayasa Mahkemesinin
Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun Tasarısı
ile Anayasa Komisyonu Raporu (1/993) (S. Sayısı: 696) (Devam)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 696 Sıra Sayılı Anayasa
Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun
Tasarısının 1. maddesinde yer alan Bu Kanunun amaç ve
kapsamı ibaresinden sonra, Türkiye Cumhuriyeti Anayasası ile
verilen görevleri yapmak, ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
İsa
Gök (Mersin) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
DEVLET BAKANI HAYATİ YAZICI (İstanbul)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Sayın Kart, buyurun efendim. (CHP
sıralarından alkışlar)
ATİLLA KART (Konya) Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; 1inci maddeyle ilgili önerge üzerinde söz almış
bulunmaktayım. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, Hükûmet, yargı reformunun
gerekçeleri arasında yerindelik denetimi konusunu ısrarla dile
getiriyor, yerindelik denetiminin yargıya ait olmaması
gerektiğini ifade ediyor, bu noktada yargının yürütme
organının yerine geçerek takdir yetkisini kötüye
kullandığı anlamında gerekçeler getiriyor. Esas
itibarıyla bu söylenen doğru. Elbette yargı yürütme
organının yerine geçerek orada takdir yetkisini kullanmamalı
yani hangi işlemin tesis edileceğini, hangi yatırımın
yapılacağını yargının
kararlaştırmaması gerekir. Bu noktada Hükûmetin
değerlendirmesine katıldığımı ifade ediyorum
ancak yapılan bu değil, Türkiyede yapılan bu değil,
yargı artık yerindelik denetimi yapmıyor, yargı sadece
yasallık denetimini yapmak istiyor.
Bunu birkaç örnekle açıklamak istiyorum: Bakın
değerli milletvekilleri, hidroelektrik santrallerini Türkiye
tartışıyor. Yargı şunu demiyor: Sen hidroelektrik
santrali kuramazsın. demiyor, Bunun kararı elbette Hükûmete aittir,
bunun sorumluluğu Hükûmete aittir ancak hidroelektrik santrali kurulurken
bunun çevreye zarar verip vermediği, bunun çevreyle uyumlu olup
olmadığı, çevrede bir tahribat yaratıp
yaratmadığı konusunda ben bilirkişi incelemesi
yaparım. diyor, Bu çünkü teknik bir konudur. diyor, Bunu önceden kimse
tespit edemez, bunu ancak bu işin uzmanları tespit edebilir, ben bu
yetkimi kullanmak istiyorum. diyor.
Doğrusu da budur, bu noktada Hükûmetin bir teknik ekip gibi
uzmanlık gerektiren bir konuda değerlendirme yapmasını bekleyemezsiniz,
yargının yapmak istediği bu.
Yargı ne diyor? Yargı TÜPRAŞ özelleştirmesini
elbette yapabilirsin. diyor, Ancak TÜPRAŞ özelleştirmesini Maliye
Bakanının odasında gece yarısı yapamazsın.
diyor, Özelleştirmeyi yaparken aleniyet ilkesini ihlal etme. diyor,
Şeffaflık ilkesini ihlal etme. diyor, Serbest rekabetin
oluşmasını sağla. diyor, Kamunun yararına en uygun
fiyatın oluşmasını sağla. diyor, Sen bunu
yapmıyorsun. diyor, Maliye Bakanının odasında gece
yarısı özelleştirme yaparken 400 milyon dolar bir soyguna yol
açıyorsun. diyor. Yargının söylediği bu. Bunun yerindelik
denetimiyle ne ilgisi var? Bu, yasallık denetiminin ta kendisidir.
Peki, değerli milletvekilleri, sizler iktidar milletvekili
olarak yargının yasallık denetimini yapmasından, daha
açık bir ifadeyle 400 milyon dolar seviyesindeki hazine zararını
korumasından herhâlde rahatsız olmazsınız? Bunun aksi söz
konusu olabilir mi? Hazinenin soyulmasına göz mü yumacaksınız?
Bunun neden cevabını
Bunun tartışmasını neden
yapmıyorsunuz değerli milletvekilleri? Bunları anlatmaya
çalışıyoruz.
Şunu soruyoruz, diyoruz ki: Türkiye'yi iletişim
bakımından, güvenlik bakımından teslim alan Telekom
özelleştirmesini neden sorgulamıyorsunuz? Telekom ya da bir
başka ifadesiyle telekomisyon özelleştirmesini neden
sorgulamıyorsunuz? Bu sizi rahatsız etmiyor mu? Bu noktada
yasallık denetiminin yapılmasına neden imkân vermiyorsunuz? Ne
oluyor? Bakın, Telekom özelleştirmesinde Telekomun yüzde 10 seviyesindeki
kurumlar vergisinin indirilmesiyle yani yüzde 30 seviyesinden yüzde 20ye
indirilmesiyle, Telekomun on yıllık vergi indirimiyle Türkiye'nin
iletişimini, güvenliğini sermaye yapısı belli olmayan bir
firmaya, Hariri ailesine neden teslim ediyorsun? diyor yargı; bunu
kamuoyu da soruyor, bunu halk da soruyor ama bunu sizler sormuyorsunuz, sormak
işinize gelmiyor. Anlatmaya çalıştığımız bu.
Bakın, Telekom özelleştirmesiyle birlikte
sözleşmedeki hükümlere rağmen Telekomun gayrimenkulleri
satılıyor değerli milletvekilleri, harıl harıl ilanlar
yapılıyor. O ilanlar yapılırken o gayrimenkullerin, o
taşınmazların Telekoma ait olduğu bile gizleniyor. Bunlar
sizi rahatsız etmiyor mu değerli milletvekilleri? Bu yasallık
denetimini kim yapacak? Bunun yerindelik denetimiyle ne ilgisi var? O zaman, bu
yasallık denetimini de yapmayacaksa yargı, yargıya ne gerek var,
yargıya ne ihtiyaç var? Bunları sorgulamayacak
mısınız? Ama bunları sorgulamamak noktasında
kararlı olduğunuz anlaşılıyor
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ATİLLA KART (Devamla) Bunları biz anlatmaya devam
edeceğiz değerli milletvekilleri. İnanıyorum ki bir gün de
olsa bunları vicdanınızda değerlendireceksiniz,
sorgulayacaksınız.
Bu değerlendirmelerle, Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Kart.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Kabul edilmiştir.
2nci madde üzerinde iki adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Kanun Tasarısının
Tanımlar başlıklı 2. Maddesinin 1 numaralı
fıkrasının ı) bendinde geçen Mahkeme Genel Kurulu
ibaresinin Anayasa Mahkemesi Genel Kurulu şeklinde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Faruk
Bal Nevzat
Korkmaz Mehmet
Şandır |
Konya Isparta Mersin |
Mustafa
Kalaycı Akif
Akkuş Alim
Işık |
Konya Mersin Kütahya |
Behiç
Çelik |
Mersin |
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 696 Sıra Sayılı Anayasa Mahkemesinin
Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun
Tasarısının 2. maddesinin Tasarı metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
İsa Gök Atilla Kart R. Kerim Özkan |
Mersin Konya Burdur |
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul)
Katılmıyoruz Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
DEVLET BAKANI HAYATİ YAZICI (İstanbul)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) Sayın Kart
konuşacak.
BAŞKAN Buyurun Atilla Bey. (CHP sıralarından
alkışlar)
ATİLLA KART (Konya) Evet, değerli
arkadaşlarım, Genel Kurulu bir kez daha saygıyla
selamlıyorum.
2nci maddeyle ilgili önerge üzerinde görüş ve önerilerimizi
ifade etmek istiyorum. Hükûmet getirmekte olduğu yüksek yargıyla
ilgili tasarılarla, daha doğrusu, yargıyı yeniden
yapılandırmaya yönelik tasarılarla, hep ifade ediyoruz,
doğrudan siyasi iktidara tabi olan bir yargı düzenini oluşturmak
istiyor, dikta yapılanmasını bu anlamda da kurumsallaştırmak
istiyor. Bunu yaparken de yine yargı ve yargıcın bürokratlaştırılmasına
yönelik olarak 12 Eylül Anayasasının tamamlayamadığı
misyonu, 1980in tamamlayamadığı misyonu Adalet ve Kalkınma
Partisi bu anlamda da başarma noktasında ciddi bir mesafeyi
almış durumdadır.
Bunları somut örnekleriyle anlatmak istiyoruz. Aslında,
bürokraside yaratılan parti memuru, cemaat memuru
yapılanmasının yargıda da hem savcılar hem
yargıçlar eliyle oluşturulduğunu, bu yapının
tamamlandığını görüyoruz. Böyle bir anlayış
içinde yaratılan ve himaye edilen cumhuriyet savcısı prototipini
birkaç örnekle, birkaç somut örnekle sizlerle paylaşmak istiyorum. Bu
noktadaki endişelerimizi hiç olmazsa bu vesileyle Genel Kurul huzurunda
Türkiye kamuoyuyla paylaşmak istiyoruz.
Bakın, bu savcıların bariz vasıfları
nedir değerli milletvekilleri:
Bu savcılar, mülkiye müfettişlerinin Elâzığ
Belediyesiyle ilgili raporlarını işleme koymazlar ya da
gelişmeleri kamuoyundan gizlerler.
Bu savcılar, Kayseri Büyükşehir Belediyesiyle ilgili
soruşturmada, bilirkişi görevlendirmesi 4 Aralık 2007
olduğu hâlde, 3 Aralık 2007 tarihli ısmarlama raporu
soruşturmaya esas alırlar.
Bu savcılar, Silivri soruşturmaları kapsamında
sürdürdükleri soruşturmalarda Kayseri Büyükşehir Belediyesiyle ilgili
olarak maddi suç bulgularını tespit ederler, 10 trilyonluk senedi
tespit ederler, rüşvetin esası olan defteri tespit ederler, bu maddi
bulguları ilgili savcılık olan Kayseri ya da Ankara Cumhuriyet
Başsavcılığına göndermezler.
Bu savcılar delilleri karartırlar, delillere müdahale
ederler.
Bu savcılar, Ceza Muhakemesi Kanununun 250nci maddesi
kapsamında kalan ve resen soruşturulması gereken, Hazine
raporuna göre 1 milyar doları aşan kömür yolsuzluğuyla ilgili
rapor hakkında görevleri icabı resen soruşturma yapmaları
gerekirken, soruşturma izni prosedürünü işleterek bu
soruşturmayı sabote ederler.
Bu savcılar, Sayın Başbakanın da Şubat
2007 tarihinde gururla, çok büyük bir kıvançla dile getirdiği ve
sorgulamasını yapacağını ifade ettiği 50 milyar
dolarlık akaryakıt kaçakçılığıyla ilgili olarak
harekete geçmezler çünkü onu dile getiren Sayın Başbakan, sonradan,
akaryakıt kaçakçılığını, bunu kamufle etmek
gereğini duyar. Bu savcılar, oradan gerekli mesajı alırlar.
Meclis Araştırma Komisyonu raporlarına rağmen, ortaya
çıkan raporlara rağmen 50 milyar dolarlık akaryakıt
kaçakçılığıyla ilgili soruşturmayı açmazlar.
Bu savcılar ne yaparlar? Gümrük
Müsteşarlığı Teftiş Kurulunun
hazırlamış olduğu, Adalet ve Kalkınma Partisi Rize
Milletvekili hakkında, Ali Bayramoğlu hakkında
hazırlamış olduğu sahtecilik ve kaçak naylon fatura yoluyla
ihracat yapılmasına dair fezlekeyi zaman aşımı
işlemiştir gerekçesiyle ortadan kaldırdılar bu
savcılar.
BAYRAM ALİ BAYRAMOĞLU (Rize) Hangi savcı?
ATİLLA KART (Devamla) Bu savcılar ne yaparlar? 22nci
Yasama Dönemindeki nitelikli zimmet dosyalarını ve
dolandırıcılık dosyalarını 23üncü Yasama
Döneminde gelirler, ortadan kaldırırlar.
Bu savcılar
BAYRAM ALİ BAYRAMOĞLU (Rize) Hangi savcı
kaldırmış?
ATİLLA KART (Devamla) Hangi savcının
kaldırdığını da söyleyeyim: Beyoğlu
Savcısı. Bunları gayet iyi biliyorsunuz.
BAYRAM ALİ BAYRAMOĞLU (Rize) Neyi
kaldırmış?
ATİLLA KART (Devamla) Burada bu savcılar ne yaparlar
biliyor musunuz? Anayasanın açık hükmüne göre, bir milletvekili
hakkında milletvekili seçilmekle birlikte zaman
aşımının duracağı sabit olmasına rağmen,
Anayasanın bu amir hükmüne rağmen, kalkarlar, o dosyayı ortadan
kaldırırlar, takipsizlik kararı verirler. Sorun nedir: Bu
savcılar bu cesareti nereden alıyorlar, bu cüreti nereden
alıyorlar? Sorum budur. Bunun cevabını vermemiz gerekiyor. Bunun
cevabını vermeye hazır mısınız? Bu cesarete sahip
misiniz? Hükûmete soruyoruz bunu. Bunun cevabı neden verilmiyor? Hiçbir
demagojiye fırsat verilmeden bunun cevabının açık bir
şekilde verilmesi gerekir değerli milletvekilleri.
Halka duyduğunuz saygı adına, milletvekili
sorumluluğu adına biz bunları anlatmaya, sorgulamaya devam
edeceğiz. (CHP sıralarından alkışlar)
BAYRAM ALİ BAYRAMOĞLU (Rize) Sayın Başkan,
kürsüdeki konuşmacı hakkımda yalan beyanda bulunmuştur. Söz
istiyorum.
BAŞKAN Buyurunuz Sayın Bayramoğlu.
X.- SATAŞMALARA
İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- Rize Milletvekili Bayram Ali
Bayramoğlunun, Konya Milletvekili Atilla Kartın, şahsına
sataşması nedeniyle konuşması
BAYRAM ALİ BAYRAMOĞLU (Rize) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan.
KAMER GENÇ (Tunceli) Toz çaylardan bahsetmedi? Nerede
sataştı?
BAYRAM ALİ BAYRAMOĞLU (Devamla) Efendim, benim ismim
BAŞKAN Sayın Genç, bahsetti, bahsetti. Ali Beyin
ismini zikretti.
Buyurun efendim.
BAYRAM ALİ BAYRAMOĞLU (Devamla) Sataşmayla
değil, ismim bahsedildiği için söz aldım.
Burada az evvel konuşma yapan arkadaşımız
hiçbir mesnedi olmayan, özellikle de müruruzamana uğrayarak dosyanın
kaldırıldığıyla ilgili ve işlevinde de hiçbir
şekilde ne hayalî ihracat ne fatura konusu olan bir konuyu gündeme
getirerek benim hakkımda ileri geri, yanlış beyanlarda
bulunmuştur. Ben, kendisini hem savcıyla ilgili
kullandığı ifadeler hem de kendimle ilgili
kullandığı ifadeleri ispata çağırıyorum. Öyle,
ezbere konuşmayla olmuyor bu işler. Esas burada konuşulması
gereken, gündeme getirip burada defalarca çeşitli önergeler vererek çok
ortaklı holdinglerle ilgili söz alan sizler, aynı zamanda o
şirketlerin kendi vilayetlerinde vekilliğini yaptınız,
avukatlığını yaptınız ve onlar hakkında
kendi lehlerine davalarını savundunuz. Şimdi, burada, gelip onlarla
ilgili ileri geri, önergeler vermek suretiyle konuşuyorsunuz.
Dolayısıyla, halka, böyle çamur atmak, ilgililere çamur atmak
suretiyle At da izi kalsın. şekliyle konuşmanız ne size
yakışıyor ne de hukukçuluğunuza yakışıyor.
Ben, sizi bu kullandığınız ifadelerin
tamamını ispata çağırıyorum. Hem hayalî ihracat
işiyle ispata çağırıyorum hem müruruzaman konusuyla ilgili
ispata çağırıyorum. Tamamen incelenmiş, konu enine boyuna
değerlendirilmiş ve savcının kendi incelemesi sonucunda
vermiş olduğu bir kararla bunun soruşturulmasına gerek
olmadığı hakkında karar verilmiştir. Sizin
hakkınızda doğru karar verenler doğru savcı olacak,
başkalarının hakkında doğru karar verince onlar siyasi
kimliğe bürünmüş olacak! Böyle bir adalet
anlayışınız mı var sizin? Dolayısıyla,
ifadelerinizi kullanırken lütfen dikkat ediniz ve ben sizi, tekrar söz
alacaksınız, ispata çağırıyorum.
Teşekkür ediyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
IX.- KANUN TASARI VE
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER
(Devam)
A) Kanun
Tasarı ve Teklifleri (Devam)
2.- Anayasa Mahkemesinin
Kuruluşu ve Yargılama Usûlleri Hakkında Kanun Tasarısı
ile Anayasa Komisyonu Raporu (1/993) (S. Sayısı: 696) (Devam)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Kanun Tasarısının
Tanımlar başlıklı 2. Maddesinin 1 numaralı
fıkrasının ı) bendinde geçen Mahkeme Genel Kurulu
ibaresinin Anayasa Mahkemesi Genel Kurulu şeklinde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Faruk
Bal (Konya) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul)
Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
DEVLET BAKANI HAYATİ YAZICI (İstanbul)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Sayın Işık, buyurun efendim. (MHP
sıralarından alkışlar)
ALİM IŞIK (Kütahya) Sayın Başkan, çok
değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 696 sıra
sayılı Kanun Tasarısının 2nci maddesi üzerinde
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına verilmiş olan önergemiz
üzerinde söz aldım. Bu vesileyle yüce kurulu saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, söz konusu önerge, tasarının
2nci maddesindeki tanımlarda geçen ve diğer tanımlardaki genel
ifadeye uymayan bir ifadenin düzeltilmesini amaçlamaktadır. Nitekim, bu
tanımlarda, başkan tanımında, başkanlık
tanımında, iç tüzük tanımında, kıdem
tanımında ve mahkeme tanımında Anayasa Mahkemesi
ibaresi açık olarak yer almakta iken Yüce Divan tanımında
mahkeme olarak ifade edilmiştir. Ya bu maddede mahkeme
tanımı en başta yapılıp diğerlerinde Anayasa
Mahkemesi tanımı mahkeme şekline dönüştürülerek bu
maddenin düzeltilmesi lazım ya da bizim önergemizde ifade ettiğimiz
gibi diğer tanımlarda açıkça belirtilen Anayasa Mahkemesi bu
Yüce Divan tanımında da açıkça belirtilmesi lazım. O
nedenle, bu teknik bir düzeltme içerikli önergenin kabul edileceğini umut
ediyorum.
Bunu açıkladıktan sonra, Sayın Cemil Çiçek
Bakanımızın biraz önceki genel konuşmaların
arkasındaki sorularla ilgili ifadelerinden yola çıkarak, bu Kabinenin
en tecrübeli bakanı olarak hepimizin bildiği Değerli
Bakanımızın bu şekilde milletvekillerini âdeta terbiye
edercesine, nasıl soru sorulması gerektiğini onlara
hatırlatırcasına ifadede bulunmasını
yadırgadığımı ifade etmek istiyorum. Bu yüce
Meclisteki her değerli milletvekili, kendi seçim bölgesinden millet
iradesini arkasına almış ve buraya o milleti temsil etmek üzere
gelmiştir. Nerede ne konuşacağını, elbette ki
Sayın Bakan kadar her milletvekilimiz de çok iyi bilmektedir. O soru sorma
hakkının İç Tüzükten ve yasalardan gelen bir hak olduğunu
hepimiz bilmekteyiz.
Değerli milletvekilleri, 12 Eylül 2010 tarihinde yapılan
ve toplam 26 maddenin yer aldığı Anayasa referandumu
değişiklik paketinde, iki konuyla ilgili, muhalefet partilerine
mensup bizler ve birçok değerli milletvekili endişelerini ifade etti
ama iktidar partisine mensup siz değerli milletvekilleri, bu 26 maddeden
oluşan paketin iki ya da üç konusunu öne taşıdınız ve
millete bunun için oy vermeleri gerektiğini ifade ettiniz. Bunlardan
birisi, 12 Eylül darbecileri dâhil tüm darbecilerin yargılanacağı
yönündeki ifadenizdi. Burada, Sayın İsmail Bilen, şahsı
adına konuşan değerli milletvekili de ve Sayın Bakan da
sorulara cevap verirken dedi ki: Bu işi yargı yapacak,
dolayısıyla doğru olanı, yargının
yapmasıdır. Evet, doğrudur ama referandum öncesinde Biz, 12
Eylül darbecilerinden hesap soracağız. derken yargının
işine karışılmıyor, şimdi, cevap verilmesi
gerektiği zaman da böyle bir ifadenin yargının işine
karışılacağı yönünde açıklaması yapılıyor.
Bunu, yüce Meclisin ve aziz milletimizin takdirine bırakıyoruz.
Dolayısıyla, o gün bu söylemlerin yargının işine
karışıldığı anlamına geldiğini bilmeyen
bir bakan veya bir milletvekili bugün bunu öğrenmişse çok büyük bir
gelişmedir, biz bundan sadece mutluluk duyarız.
Bir diğer konu: Bizler dedik ki, bu 26 maddelik pakette
asıl hedef, Anayasa Mahkemesi üyelerinin sayısını ve
yapısını değiştirmek, artı, yüksek yargı
organlarının gerekli düzenlemelerle bugünkü hâlini
değiştirmek temel amaçlarıdır İktidarın. Burada
bazı gizli amaçlar vardır ve bunu da Sayın Başbakan bir
televizyon konuşmasında Açılım paketimizin önündeki
engelleri kaldıracağız. şeklinde ifade etmiştir dedik
ve nitekim, bugüne kadar yaşananlar bunları
doğrulamıştır. O günden bugüne geçen altı aylık
süre içerisinde önce HSYK değiştirilmiş, arkasından
Danıştay ve Yargıtayda düzenlemeler yapılmış,
ardından Türk Ceza Kanunundaki görevi kötüye kullanmayla ilgili
düzenlemeler değiştirilmiş, bugün de Anayasa Mahkemesinin yeni
yapılanması gündeme gelmiştir.
Dolayısıyla, ben bu vesileyle önergemize
desteğinizi bekliyor, tekrar saygılar sunuyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Işık.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Madde 3 üzerinde iki adet önerge vardır, önergeleri
okutuyorum:
TBMM Başkanlığına
Görüşülmekte olan kanun tasarısının 3.
maddesinin 1 numaralı fıkrasının (a) bendinin (a) ve (b)
bendi olarak aşağıdaki şekilde düzenlenmesini, izleyen
bentlerin de teselsül ettirilmesini arz ederiz.
a) Kanunların, kanun hükmünde kararnamelerin, Türkiye Büyük
Millet Meclisi İçtüzüğünün veya bunların belirli madde veya
hükümlerinin şekil ve esas açısından,
b) Anayasa değişikliklerinin ise sadece şekil
açısından,
Anayasaya aykırılığı iddialarıyla
açılan iptal davalarına bakmak.
Faruk
Bal Nevzat
Korkmaz Behiç
Çelik |
Konya Isparta Mersin |
Alim
Işık Beytullah
Asil Hasan
Çalış |
Kütahya Eskişehir Karaman |
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 696 Sıra Sayılı Anayasa
Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun
Tasarısının 3. maddesinin Tasarı metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
İsa
Gök Atilla
Kart R. Kerim
Özkan |
Mersin Konya Burdur |
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul)
Katılmıyor Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
DEVLET BAKANI HAYATİ YAZICI (İstanbul)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) Sayın Atilla Kart
konuşacak.
BAŞKAN Sayın Kart, buyurun. (CHP
sıralarından alkışlar)
ATİLLA KART (Konya) Değerli arkadaşlar, Genel
Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, burada, gerçekten, bir polemiğe
tenezzül etmeden, hamaset yapmadan, demagoji yapmadan, birtakım belgelere
dayalı olarak, bulgulara dayalı olarak Türkiye sorunlarını
konuşma gayreti ve sorumluluğu içindeyiz. Burada hiç kimseyi mahkûm
etmek gibi bir saplantının içinde değiliz çünkü biz yargı
mercisi değiliz, bunun bilincindeyiz, bunun sorumluluğundayız.
Bakın, Adalet ve Kalkınma Partisi
İktidarının Türkiyede yaratmış olduğu
faşizan yapıyı, bu süreci dokuz yıldır yaşayan,
bunu takip eden, bunu gözlemleyen, bu konudaki kaygıları yaşayan
bir milletvekili olarak, hep birtakım belgelere dayalı olarak bu
iddialarımızı, bu endişelerimizi sizlerle
paylaşıyoruz, paylaşmaya devam ediyoruz. Bunun en son
örneğinin de yargı mekanizması içinde savcılar ve
aşama aşama yargıçlar düzeyinde geliştiğini ifade
ediyoruz. Bu çerçevede de yaratılan yargıç ve savcının
memurlaştırılmasının,
bürokratlaştırılmasının örneklerini somut olaylarla
size anlatıyoruz. Yine bu çerçevede dile getirdiğimiz bütün bu olaylara
yönelik olarak, hepsi belgeye dayalı, rapora dayalı bu iddialara
yönelik olarak hem suç duyurularını hem Hâkimler ve Savcılar
Yüksek Kuruluna başvuruları yaptığımızı da
yeri gelmişken ifade ediyorum. Yani soyut ve karalamaya dayalı bir
beyanın içinde değiliz, buna hiçbir zaman tenezzül etmedik.
Bu çerçevede neyi dile getiriyoruz? Gümrük
Müsteşarlığı Teftiş Kurulu
Başkanlığının 3 Aralık 2008 tarihli, 9
sayılı soruşturma raporuna göre konuşuyorum, ezbere
konuşmuyorum, soyut olarak konuşmuyorum. Nedir? Bu konuda idari
anlamda inceleme yapma noktasındaki en üst idari birimden söz ediyorum
değerli arkadaşlarım. Gümrük
Müsteşarlığından daha üst bir birim var mı?
Hazırlamış raporunu milletvekiline yönelik olarak, Burada
sahtecilik var. demiş, Burada hayalî ihracat var. demiş ve bu
raporu Beyoğlu Cumhuriyet Başsavcılığına
göndermiş. Beyoğlu Cumhuriyet Başsavcılığı
ne yapmış? Ortada böylesine somut bir rapor, böylesine belgelere dayalı,
yazışmalara dayalı, resmî yazışmalara dayalı bu
rapor üzerine Beyoğlu Cumhuriyet Başsavcısı ne yapıyor
biliyor musunuz? Diyor ki: Ortada somut bir iddia yok, soyut bir iddia var.
Ama neyse ki bu devletin, bu cumhuriyetin, onuruyla görevini yapan
memurları hâlen var. Hazinenin ilgili memuru, ilgili amiri itiraz ediyor.
Ağır ceza mahkemesi diyor ki: Bu nasıl karardır?
Milletvekili hakkında zaman aşımı işlemez. Sen
savcı olarak bunu bilmez misin? Savcı olarak bunu bilmemen mümkün
mü? Ne yapıyor? O takipsizlik kararını ortadan
kaldırıyor. Peki, burada tekrar soruyorum, cumhuriyetin
savcısı, devletin savcısı Anayasanın 83üncü
maddesini bilmez mi değerli arkadaşlarım?
KAMER GENÇ (Tunceli) Hesabına gelmediği zaman
bilmiyor.
ATİLLA KART (Devamla) Bir milletvekili, milletvekili
olduktan sonra o milletvekili hakkında zaman aşımının
işlemeyeceğini, zaman aşımının
duracağını bilmez mi? Bunu bile bile, Anayasanın bu
açık hükmüne rağmen o savcı Mayıs 2010 tarihinde yani
ilgili milletvekilinin milletvekilliği devam ederken nasıl olur da
zaman aşımından dolayı takipsizlik kararı verir? Bunu
sorguluyoruz. Bunu sorgulamayacak mıyız? Bunun hesabını
sormayacak mıyız? Bunu, sizlerin adına sorguluyoruz. Bu noktada
sizleri bilgilendiriyoruz. Olabilir, bilginiz olmayabilir, her konuyu elbette
takip etmek durumunda değilsiniz ama şu bilgilendirmeye rağmen
sizler hâlen bu bilgilendirmeyi yapan milletvekiline yönelik olarak kendinizce
birtakım istifhamlar yaratmaya yönelik olarak cevaplar vereceğinize
Ona haddiniz de yetişmez, hiçbir şekilde o iddialarınızı
doğrulayacak bulguları ortaya getiremezsiniz ama nedir? Kalkın,
benim dile getirdiğim bu somut iddialar, belgelere dayalı
savcılık dosyalarına ilişkin bu somut iddialar
hakkında bilgilendirme yapın diyoruz, sizden fazla bir şey
istemiyoruz. Kimseye bir iftirada bulunmuyoruz, kimseye bir isnatta bulunmuyoruz
değerli milletvekilleri.
Bunlar aslında münferit olaylar değil. Acı olan bu.
Bu, genel bir tablo hâline gelmiştir. Bizler bundan endişe duyuyoruz.
Türkiye Cumhuriyetinin geleceği açısından bunları
anlatmaya devam edeceğiz. (CHP sıralarından alkışlar)
TAHİR ÖZTÜRK (Elâzığ) Çamur atıyorsun,
çamur, çamur.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Kart.
BAYRAM ALİ BAYRAMOĞLU (Rize) Bu bahsettikleri
belgelerle ilgili bir beş dakika sonra ikinci söz istiyorum efendim. Yalan
ve yanlış beyanlara ben de belge getirerek
konuşacağım.
BAŞKAN Şimdi, saygıdeğer
arkadaşlarım, şunu ifade etmek istiyorum: Şimdi, bu bir
yargı konusudur, yargıya intikal etmiştir. Her defasında
bir milletvekili arkadaşımız
BAYRAM ALİ BAYRAMOĞLU (Rize) Belge getireceğim
efendim.
BAŞKAN Şimdi, müsaade eder misiniz.
Tabii, bu, Anayasayla ilgili, yargıyla ilgili bir konu
olduğu için gündeme geliyor. Şimdi, her defasında bir
arkadaşımız çıkıp cevap verirse bu sürekli olarak
gelir. Hem Sayın Kart hem Sayın Bayramoğlu, ikisi de buradalar.
O konudaki şeyleri hukuk zemini içerisinde çözmelerini rica ediyorum.
İç Tüzüke dayanakları varsa onları tabii ki
kullandıracağım.
III.- YOKLAMA
(CHP sıralarından bir grup milletvekili ayağa
kalktı)
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) Yoklama istiyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN Önergenin oylamasından önce bir yoklama talebi
var.
Sayın Hamzaçebi, Sayın Gök, Sayın Emek, Sayın
Tan, Sayın Aslanoğlu, Sayın Güner, Sayın Kart, Sayın
Susam, Sayın Yalçınkaya, Sayın Öztürk, Sayın Aydoğan,
Sayın Serter, Sayın Genç, Sayın Öztürk, Sayın Köktürk,
Sayın Hacaloğlu, Sayın Seçer, Sayın Özkan, Sayın
Coşkuner, Sayın Köse ve Sayın Ergin.
Sayın milletvekilleri, yoklama için bir dakika süre veriyorum
ve yoklama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN Saygıdeğer milletvekilleri, toplantı
yeter sayısı vardır.
IX.- KANUN TASARI VE
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A) Kanun
Tasarı ve Teklifleri (Devam)
2.- Anayasa Mahkemesinin
Kuruluşu ve Yargılama Usülleri Hakkında Kanun Tasarısı
ile Anayasa Komisyonu Raporu (1/993) (S. Sayısı: 696) (Devam)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
TBMM Başkanlığına
Görüşülmekte olan kanun tasarısının 3.
maddesinin 1 numaralı fıkrasının (a) bendinin (a) ve (b)
bendi olarak aşağıdaki şekilde düzenlenmesini, izleyen
bentlerin de teselsül ettirilmesini arz ederiz.
a) Kanunların, kanun hükmünde kararnamelerin, Türkiye Büyük
Millet Meclisi İçtüzüğünün veya bunların belirli madde veya
hükümlerinin şekil ve esas açısından,
b) Anayasa değişikliklerinin ise sadece şekil
açısından,
Anayasaya aykırılığı iddialarıyla
açılan iptal davalarına bakmak.
Faruk
Bal (Konya) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
DEVLET BAKANI HAYATİ YAZICI (İstanbul)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Sayın Çalış, buyurun efendim. (MHP
sıralarından alkışlar)
HASAN ÇALIŞ (Karaman) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; görüşmekte olduğumuz 696 sıra sayılı
Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkındaki
Kanun Tasarısının 3üncü maddesi üzerine Milliyetçi Hareket
Partisi Grubu olarak vermiş olduğumuz önergeyi izah etmek üzere söz
aldım. Bu vesileyle yüce Meclisimizi saygılarımla
selamlıyorum.
Kıymetli arkadaşlar, tabii ki Anayasa Mahkemesinin
teşkilat yapısını ilgilendiren, görev ve yetkilerini
ilgilendiren bir kanunun anlaşılır olması çok önemlidir.
Nitekim, önergemizle, bu maddenin tekniğe uygun ve daha
anlaşılır hâle gelmesi amaçlanmıştır.
Kıymetli arkadaşlar, gerçekten Anayasa Mahkememiz yüksek
yargının tartışmasız en üst kuruludur. Böyle bir
kurulun tarafsızlığı, böyle bir kurumun güvenilirliği,
böyle bir kurumun vermiş olduğu kararların
tartışılmaması, kamu vicdanında mahkûm edilmemesi ve
bunun, üstüne üstlük kamunun, halkın ihtiyaçlarına cevap vermesi son
derece önemlidir.
Biz, Milliyetçi Hareket Partisi olarak bu kadar önemli kurumlarla ilgili
düzenlemeler yapılırken toplumsal konsensüsü, toplumun bütün
kesimlerinin böyle kanun tasarılarının içinde kendini
hissetmesini, temsil edilmesini, görüşlerinin yer almasını
önemsiyoruz. Fakat AKPnin dokuz yıllık iktidarı döneminde,
maalesef, uzlaşma kültürü, anlaşarak, toplumun bütün kesimlerini
yansıtarak yasa çıkarma kültürü maalesef büyük zaafa
uğramıştır. Bu kadar önemli bir yasa
tasarısının içerisinde ana muhalefetin görüşleri var mı?
Yok. Diğer muhalefet partilerinin görüşlerini yansıtma imkânı
bulmuş mudur? Yok. Verilen bir tek önerge kabul ediliyor mu? Yok. Mecliste
temsil edilmeyen partilerin görüşleri alınmış mı? Yok.
Sivil toplum kuruluşlarının görüşleri
alınmış mı? Yok. Sevgili arkadaşlar, değerli
milletvekilleri; o zaman, kamuoyunda Anayasa Mahkemesi gibi bir kuruluşun
bir siyasi partinin arka bahçesi tartışmalarını nasıl
önleyeceksiniz, bunu izah edebilir misiniz? Geçmişte kendiniz Şu
kurum buranın arka bahçesidir, bu kurum buranın arka bahçesidir.
diye şikâyet ediyorsunuz, bugün de devletin bütün kurumlarını
kendi arka bahçeniz hâline getirmeye çalışıyorsunuz.
Kıymetli arkadaşlar, iki yanlıştan bir
doğru çıkmaz. Biz Milliyetçi Hareket Partisi olarak sizlere diyoruz
ki bu tür çok önemli düzenlemelerde toplumun bütün katmanlarının,
bütün siyasi görüşlerinin temsil edilme, görüşlerini yansıtma
imkânı olsun ki bu tür kurumlar milletin kendini temsil etsin, hiç
kimsenin arka bahçesi olmasın; yarın ilk gelen iktidar Ben
neresinden başlayayım, ben neresini değiştireyim. derdinde
olmasın; bu kurumlar tartışılmadan, kararları da
tartışılmadan devam etsin.
Nitekim, kıymetli arkadaşlar, bu 3üncü madde Anayasa
Mahkemesinin görevlerini, görev alanlarını düzenliyor. İç
Tüzükle ilgili düzenlemeleri de nitekim burada itiraz edildiği zaman
görüşme imkânı var ama maalesef AKPnin bu uygulamaları o hâle
gelmiştir ki, İç Tüzükün istisnaları, maalesef, temel kaide
hâline gelmiştir. Öyle oluyor ki haftada 3 defa grup önerisiyle
şuradaki görüşme programını değiştiriyorsunuz.
Sanki İç Tüzüke uymamak Meclisin görevi hâline geldi sayenizde.
Ben önergemize desteğinizi istirham ediyorum,
saygılarımı sunuyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim efendim.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Kabul edilmiştir.
4üncü madde üzerinde iki adet önerge vardır, önergeleri
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 696 Sıra Sayılı Anayasa
Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun
Tasarısının 4. maddesinin 1. fıkrasının sonuna,
Bütçe her yıl sonunda Genel Kurulun onayına sunulur. Cümlesinin
eklenmesini arz ve teklif ederiz.
İsa
Gök Atilla
Kart R. Kerim
Özkan |
Mersin Konya Burdur |
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Kanun Tasarısının 4.
Maddesinin 2. Fıkrasının metinden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Faruk
Bal Nevzat
Korkmaz Mehmet
Şandır |
Konya Isparta Mersin |
Behiç
Çelik Mustafa
Kalaycı Akif
Akkuş |
Mersin Konya Mersin |
Alim
Işık |
Kütahya |
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul)
Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
DEVLET BAKANI HAYATİ YAZICI (İstanbul)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Sayın Şandır, buyurun efendim. (MHP
sıralarından alkışlar)
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; arz etmeye çalıştığımız husus
bu: Bazı konular, bazı kurallar, bazı kurumlar,
tartışmanın konusu yapılmamalı çünkü onlar toplumun
malı, toplumun değeri, bir toplumsal değere
ulaşmış. O konularda, özellikle bu Mecliste, komisyonda ve Genel
Kurulda bir uzlaşma temin edilemezse o kuralların güvencesinde
yaşayan, ortak payda olarak o kuralların emniyetine
sığınmış bu toplumu
ayrıştırırsınız.
Bunu ısrarla söylüyoruz, yargı ve yargının en
üst kurumu olarak Anayasa Mahkemesinin, böyle, bir tartışma
ortamında görüşülmesi, Katılıyor musunuz,
katılmıyor musunuz? sorgulamasıyla geçiştirilmesini
gerçekten çok talihsiz bir gelişme olarak görüyorum.
Bakın, bu Meclis ülkeyi ve toplumu ilgilendiren birçok
konularda partiler arasında çok ciddi uzlaşmalar temin etti,
çıkması mümkün olmayan kanunlar buradan çıktı. Kötü mü
oldu? Yani bu toplumun önünde tartışarak, ayrışarak bu
topluma hizmet mi etmiş oluyoruz, yoksa yanlış mı
yapmış oluyoruz?
Şimdi, buna örnek olarak söylüyorum, verdiğimiz önerge
şu: Anayasanın, getirdiğiniz kanunun... Sayın Bakan ve
Sayın Komisyon Başkanını da dinlemeye davet ediyorum.
Bakınız, bu verdiğimiz önergeyle diyoruz ki
Getirdiğiniz
yasanın 4üncü maddesinde Türkiye Büyük Millet Meclisinin bütçeyle ilgili
görüşmelerinde Mahkeme Genel Sekreteri hazır bulunur.deniyor. Ne
mecburiyeti var değerli arkadaşlar? Genel Sekreter olmazsa Anayasa
Mahkemesinin bütçesi Genel Kurulda görüşülemeyecek midir? Böyle bir
düzenleme olur mu Sayın Kuzu? Yani malumun ilanını yasaya
koyarak neyi çözmeye çalışıyorsunuz? Diyoruz ki: Buna gerek yok.
Kurumların bütçeleri Meclis Genel Kurulunda görüşülürken o kurumun
yetkilisinin görevlendirdiği kişi burada bulunur. Bu bir kural. Böyle
bir önerge veriyoruz. Ben inanıyorum ki Komisyon Başkanı
verdiğimiz önergenin gerekçesini hiç okumadı. Katılıyor
musunuz? Katılmıyoruz.
Değerli arkadaşlar, böyle kanun
çıkartamazsınız. Böyle çıkarttığınız
kanun kanun olmaz. Bu devlet hukuk devletiyse ve Anayasa Mahkemesi hukuku
korumakla görevli bir toplumsal erkse, bunun kanununu düzeltirken, bunun
kanununu yaparken bu denli ben yaptım, oldu; benim dediğim
doğrudur inadında, ısrarında olursanız doğru yapmazsınız,
bence akıllıca da yapmazsınız. Israrla söylemek
istediğimiz bu.
Anayasa Mahkemesi Genel Sekreteri, bu
yaptığınız yasaya göre, Sayın Kuzu, Genel Kurulda
olmazsa Anayasa Mahkemesinin bütçesi görüşülmeyecek midir?
ALİM IŞIK (Kütahya) O gün hasta olursa ne olacak?
MEHMET ŞANDIR (Devamla) Nasıl çözeceksiniz?
Nasıl? Hasta olursa, istifa etmiş olursa
Öyle
yazmışsınız. Şimdi, bunu düzeltmek için muhalefet
partisi olarak Komisyonda görüşümüzü ifade ediyoruz, Genel Kurulda önerge
veriyoruz. Muhalefeti yok sayarak ortak aklı, demokrasiyi nasıl
kuracağınızı düşünüyorsunuz?
Dolayısıyla, değerli arkadaşlar, bakın,
tekrar ediyorum, muhalefet partilerinin muhalefet şerhinde çok
ağır iddialar bulunmaktadır. Bu iddialar yenilir yutulur
iddialar değil. İddianın ötesinde ithamlar bulunmaktadır.
Siz bunları yok sayarak -bunların hepsi tarihe not düşülüyor-
meşruiyetinizi, bu Meclisin meşruiyetini, buradan çıkan
kanunların hukuki meşruiyetini sakatlıyorsunuz. Bunu
ısrarla ifade ediyoruz, sürekli de ifade edeceğiz. Artık sizin
doğruyu yapacağınızdan aslında umudumuz kalmadı,
sizi millete şikâyet ediyoruz. Böyle, bu zihniyetle, bu
anlayışla Türkiye'yi hukuk devleti yapabilmeniz mümkün değil,
Türkiye'yi Anayasayla yönetmek iddianızın hiçbir geçerliliği
bulunmamaktadır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MEHMET ŞANDIR (Devamla) Bu düşüncelerle hepinize
saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Yarın Genel Sekreter buraya
gelmezse sorarım.
BAŞKAN Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 696 Sıra Sayılı Anayasa
Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun
Tasarısının 4. maddesinin 1. fıkrasının sonuna,
Bütçe her yıl sonunda Genel Kurulun onayına sunulur. Cümlesinin
eklenmesini arz ve teklif ederiz.
İsa
Gök (Mersin) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul)
Sayın Başkanım, bir hususu açıklayarak belirtmek istiyorum.
Sayın Şandır Komisyonumuzu suçlayarak okumadan
kabul etmiyoruz filan diye
Sayın Şandır, Komisyon üyemiz
değilsiniz, ama Nevzat Bey bilir, bunlar Komisyonda uzun uzun
tartışıldı, doğru ya da yanlış bir sonuca
varıldı, her şeyi bilerek burada yapıyoruz.
Bu son önergeye de katılmıyoruz Sayın Başkan.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Niye reddediyorsunuz?
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
DEVLET BAKANI HAYATİ YAZICI (İstanbul)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Sayın Kart, buyurun efendim. (CHP
sıralarından alkışlar)
ATİLLA KART (Konya) Değerli arkadaşlarım,
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum ve 4üncü maddeyle ilgili önerge
hakkındaki görüş ve düşüncelerimi sizlerle
paylaşıyorum.
Değerli milletvekilleri, burada bir Türkiye
fotoğrafını anlatıyoruz, genel tabloyu anlatıyoruz,
genel tabloyu anlatırken de somut olaylara temas ederek bir yaratılan
iklimi, bunun yaratacağı vahim sonuçları anlatıyoruz. Bu
çerçevede de, yargıç ve savcılar
memurlaştırıldığı takdirde, hepimiz, toplumun her
kesimi bu dalganın altında kalır, toplum bundan telafi
edilemeyecek büyük zararlar görür, toplum buradan ayrışma sürecine
girer. Bunu anlatmaya çalışıyoruz, bunu izah etmeye çalışıyoruz.
Bu çerçevede de hiçbir milletvekilini kişisel olarak hedef
almamız söz konusu değildir ama milletvekili sorumluluğu
adına, karşımızdaki milletvekili de olsa gerçekleri
halkımızla, kamuoyuyla paylaşmak bizim görev ve sorumluluk
anlayışımızın gereğidir. Bu çerçevede de yine bu
gerçekleri halkımızla, kamuoyuyla paylaşmaya devam
edeceğiz.
Bu çerçevede şunu soruyoruz: Silivri
soruşturmalarında soruşturmanın gizliliğini ihlalden
dolayı savcılar hakkında 4 bin civarında suç duyurusu
yapılırken Adalet Bakanlığı bu savcıları
neden himaye etmek gereğini duyar? Ve devamında da şu
endişeyi yaşıyoruz: Basın tasarısıyla,
basına yönelik olarak af getirmeye yönelik tasarıyla aslında bu
suç ilişkileri içinde olan bir bölüm basın mensubunun özel olarak
affedilmesinin yaratacağı vahim tabloyu şimdiden
anlatıyoruz, anlatmaya devam ediyoruz.
Şunu ifade etmiştik: Türkiyede AKP
İktidarıyla birlikte oluşturulan bir savcı prototipinden
söz ediyoruz. Bu kişiler, artık devletin ya da cumhuriyetin
savcısı değildir, hukuku korumak ya da maddi gerçeği tespit
etmek umurlarında değildir. Bu savcılar için yasal ve insani
gereklilikler görmezden gelinebilir, bu değerler ve kavramlar önemli
değildir. Bu savcılar, artık AKPnin memuru olmuşlardır,
Adalet Bakanlığının bürokratı olmuşlardır,
delillere müdahale ederler, delilleri yönlendirirler, delilleri
karartırlar, Kayseri Büyükşehir Belediyesi olayında olduğu
gibi. Bu savcılar, 2802 sayılı Hâkimler ve Savcılar
Kanununun 68 ve 69uncu maddelerini mütemadi bir şekilde ayaklar
altına alırlar.
Değerli milletvekilleri, ancak, neyse ki, devletin bu
savcıları yanında, cumhuriyet ve demokrasiye inanan,
gösteriş yapmadan, şov yapmadan görevlerini yapmak
kararlılığında olan sorumluluk sahibi savcıları
da vardır. Mağdurun hakkını koruyan, kimsesizlere sahip
çıkan, haksızlığa uğrayanlara sahip çıkan,
kanunsuz emirleri uygulamayan, maddi gerçeği tespit etmeye
çalışan savcıları da vardır. Onlar, cumhuriyetin
savcılarıdır. Onlar, devletin savcılarıdır.
Onlar, tüm yurttaşların savcılarıdır.(CHP sıralarından
alkışlar) Onlar, adaleti tesis etmeye çalışırlar.
Onlar, kanunsuz emirleri uygulamazlar. Bu savcıların bir bölümü
demokrat geçinen AKPnin gerçek yüzünü görüp, Türkiye üzerinde oynanan büyük
oyunu fark eden savcılardır. Bu savcılar, devletin ve toplumun
ayrışmasına göz yummazlar. Kendilerinin siyasi hesaplarla
kullanılmasını kabullenemezler.
Bunların dışında -ilk savcı tipinden söz
ediyorum- kendilerini yasaların ve hukukun üstünde gören, kanunsuz
emirleri uygulamak suretiyle meslekte bir yerlere gelmeyi hedefleyen bu
savcılar hakkında elbette yasal gereklilikleri, yasal
başvuruları yapıyoruz, yapmaya devam edeceğiz. Nereye
yapıyoruz bunu? Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kuruluna yapıyoruz.
Temsil yeteneğinin genişlediği, kast yapısına tabi
olmadığı, meslek mensupları arasında
ayrımcılık yapmayacağı, hâkim ve savcıların
mesleki yetkinliklerine göre değerlendirileceği, adaletin tesisine
katkı sağlayacağı ifade ve iddia edilen Hâkimler ve
Savcılar Yüksek Kuruluna bu başvurularımızı elbette
yapacağız. Ama bu oyunu, bu takibi burada da
bırakmayacağız. Çünkü, Hâkimler ve Savcılar Yüksek
Kurulunun da maalesef bu oyunun bir parçası olduğunu görüyoruz.
Bunların hesabını, hiç kimse umutsuzluğu kapılmasın,
12 Haziranla birlikte, halkın iradesiyle gündeme getirecek ve
hesabını soracağız.
Genel Kurulu saygıyla selamlarım. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Kabul edilmiştir.
5inci madde üzerinde üç adet önerge vardır, önergeleri
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 696 Sıra sayılı Anayasa
Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun
Tasarısının 5 inci maddesinin birinci fıkrasının
(b) bendinde yer alan sicillerinin ibaresinin özlük dosyalarının
şeklinde değiştirilmesi arz ve teklif olunur.
Bekir
Bozdağ Yaşar
Karayel Hayrettin
Çakmak |
Yozgat
Kayseri
Bursa |
A.
Sibel Gönül M. Altan Karapaşaoğlu
Ali Bayramoğlu |
Kocaeli
Bursa
Rize |
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 696 Sıra Sayılı Anayasa
Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun
Tasarısının 5. maddesinin 1. fıkrasının a
bendinin sonuna, atama ve yükselmeleri ibaresinin eklenmesini ve b bendindeki
disiplin işleri ibaresinin çıkarılmasını arz ve
teklif ederiz.
İsa
Gök Atilla
Kart Kamer
Genç |
Mersin Konya Tunceli |
R.
Kerim Özkan |
Burdur |
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Kanun Tasarısının 5.
Maddesinin 2 numaralı fıkrasının aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Faruk
Bal Nevzat
Korkmaz Mehmet
Şandır |
Konya
Isparta
Mersin |
Behiç
Çelik Mustafa
Kalaycı Akif
Akkuş |
Mersin
Konya
Mersin |
Alim
Işık |
Kütahya |
(2) İçtüzük ve değişiklikleri Resmi Gazetede
yayımlanır.
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
DEVLET BAKANI HAYATİ YAZICI (İstanbul)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Sayın Çelik, buyurun efendim. (MHP
sıralarından alkışlar)
BEHİÇ ÇELİK (Mersin) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; söz konusu 696 sıra sayılı
Tasarının 5inci maddesi üzerine verdiğimiz önerge üzerine söz
aldım. Bu vesileyle hepinize saygılar sunuyorum.
Saygıdeğer milletvekilleri, Anayasa Mahkemesinin
çalışma esas ve usullerini düzenleyen bu tasarıyla ilgili,
tabii, geçmişe gittiğimiz zaman görülmektedir ki, yirmi yedi maddeden
oluşan 5982 sayılı Yasayla gerçekleşen 2010
yılındaki Anayasa değişikliği hükümleri, aslında
Türk demokrasisine ve özgürlüklere, millî iradeye vurulmuş en önemli
darbelerden biri olarak karşımıza çıkmaktadır. Çünkü
bu Anayasa değişikliği yapılırken, değerli milletvekilleri,
Sayın Başbakan bir televizyon programında açılımdan
bahsederek, Türkiye'nin geleceğini karartan, yıkım projesi olan
açılımdan bahsederek bu Anayasa değişikliğinin
açılımın önünü açacağını açıklıkla
ifade etmiştir ve ileri demokrasi konuşmalarıyla aslında
demokraside ne ölçüde bir gerilemeye yol açıldığı da
artık bugün itibarıyla gün gibi ortadadır. Özgürlüklerin
alabildiğine kısıtlandığı, sendikal hakların
daha fazla kısıtlandığı ama âdeta toplu sözleşme
hakkı veriyormuşçasına, tam tersine bunları
kısıtlayan, yok eden bir Anayasa değişikliği
gerçekleşti. Burada halkımızın iradesi
sulandırıldı, zihinler karıştırıldı ve
insanlara evet dedirtildi, cami önlerine kadar propaganda yapıldı,
camilerin içlerine kadar girildi.
Yargı reformu adı altında yapılan bu
düzenlemeler bize şunu gösterdi: Artık, Anayasa Mahkemesinde bugün 17
tane yandaş bir yapı oluştu, HSYKda 22 tane yandaş
yapı oluştu ve bu süreç âdeta bu referandumun bir sonucu olarak karşımıza
çıktı ve dendi ki halkımıza: Avrupa Birliği
kriterleri bunu gerektiriyor. Ve Avrupa Birliği kriterleri de şer
amaçlar için alabildiğine kullanıldı. 12 Eylülde 12 Eylülle
ilgili hesap soracağız. dendi. Baktık, 12 Eylülle ilgili hesap
sorma değil, 12 Eylülcülerle kucaklaşan bir siyasal iktidarın
aktörlerini gördük. Evet, 12 Eylül deyince aklıma 2324 sayılı
Yasa geldi. 12 Eylülü yapan 5 general toplandılar ve bu Yasayı
çıkardılar: Anayasa Düzeni Hakkında Kanun. Ne diyor burada?
Yasama ve yürütme yetkisi 5 generale aittir ve MGK Başkanı aynı
zamanda Devlet Başkanıdır. MGK kararlarına karşı
yürütmeyi durdurma kararı verilemez, iptal kararı verilemez. MGK
kararları yasalarla çatışırsa MGK kararları
yasadır, Anayasayla çatışırsa Anayasadır. diye bunu
çıkardılar.
Şimdi yapılan, 5982yle yapılan da aynı
şey oldu. Burada demokrasiye vurulan bu büyük darbeyi aklıselim
sahibi iktidar partisi mensupları da asla kabul etmemiştir,
etmeyecektir. Onun için Türkiye, dünyada bir yıldız gibidir, tektir.
Bu ülke fevkalade önemli özelliklere sahip bir ülkedir. Bu itibarla, bu ülkeyi
yönetenler aymazlık içerisinde olursa bunu uyaracak olan hepimiziz, bu
Meclis. Bu Meclise pranga vurmaya çalışan, yürütmeyi esaret
altına almaya çalışan güçlere karşı birlikte mücadele
bayrağımızı yükselteceğiz.
Ben sözüme son verirken söz konusu önergemizin kabulünü diler,
hepinize saygılar sunarım. (MHP sıralarından
alkışlar )
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Çelik.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 696 Sıra Sayılı Anayasa
Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun
Tasarısının 5. maddesinin 1. fıkrasının a
bendinin sonuna, atama ve yükselmeleri ibaresinin eklenmesini ve b bendindeki
disiplin işleri ibaresinin çıkarılmasını arz ve
teklif ederiz.
İsa
Gök (Mersin) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul)
Sayın Başkanım, Devlet Memurları Kanununa göre yapılıyor
zaten atama ve yükselmeleri. Dolayısıyla, bu gerekçeyle
katılmıyoruz.
BAŞKAN Hükûmet?
DEVLET BAKANI HAYATİ YAZICI (İstanbul)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Sayın Genç, buyurun efendim. (CHP
sıralarından alkışlar)
KAMER GENÇ (Tunceli) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 696 sıra sayılı Yasa
Tasarısının 5inci maddesiyle ilgili verdiğimiz önerge
üzerinde söz almış bulunuyorum. Hepinize saygılar sunuyorum.
Evvela, Sayın Komisyon Başkanı, iyi dinle! Bak,
Anayasanın 149uncu maddesinin beşinci fıkrasında
-fıkrayı okuyun- Başkan ve üyelerin disiplin suçları
kanunla düzenlenir. diyor. Bakın, okursanız
Siz buraya ne
getirmişsiniz? Başkan ve üyeler, raportörler ve raportör
yardımcılarının disiplin suçlarını iç tüzükte
belirtiyorsunuz. İç tüzük, bir defa, Anayasaya çok açıkça
aykırı. Artık, bunu da herhâlde kabul edersiniz. Anayasa
maddesinde Kanunla düzenlenir. diyor, siz burada iç tüzükle
düzenlemişsiniz. Herhâlde bu gözden kaçmıştır.
İnşallah bunu dahi kabul ederseniz.
Şimdi, değerli arkadaşlar, karman çorman bir taslak
getirilmiş. Bakın, şimdi Amaç ve kapsam; Anayasa Mahkemesinin
yapısı
Aslında, kanun tekniği bakımından
Anayasa Mahkemesinin yapısı ve görevleri geçer.
Şimdi, bakın, bu kanunu düzenleme şekli şöyle
olacaktı: Evvela kuruluşundan bahsedecekti -yani 6ncı madde-
Anayasa Mahkemesinin kuruluşundan bahsedecekti, ondan sonra -3üncü
maddeye göre de- görev ve yetkilerinden bahsedecekti. Siz anayasa
profesörüsünüz, evvela Mahkemeyi kuracaksınız, ondan sonra
görevlerini belirteceksiniz. Mahkemeyi kurmadan görevlerini belirtip de ondan
sonra Mahkeme kurulur mu? Bu hukuk tekniğine de aykırı ama
maalesef burada ne söylüyorsak tersini yapıyorsunuz. Bizim verdiğimiz
önerge bence Anayasaya tamamen uygundur. Aksi takdirde Anayasaya aykırı
kanun çıkarıyorsunuz.
Kaldı ki, iç tüzükte
Yani Anayasa yaparken yanlış
yapmışız tabii. Bana göre, iç tüzük düzenleme yetkisinin
Anayasa Mahkemesinin yargılama usulünün kanunla düzenlenmesi lazım.
Anayasa Mahkemesi nasıl kendi yargılama usul ve esaslarını
kendisinin yapacağı iç tüzükle belirler? Bu da yasama yetkisinin
doğrudan doğruya Anayasa Mahkemesine verilmesi anlamına gelir.
Bence de hatalı bir durum.
Şimdi, değerli arkadaşlarım, bugün Ulusal
Kanal ve İşçi Partisinin
Bugün sabahleyin televizyonu dinlerken
orada arama yapılıp da o İşçi Partisinin Başkan ve
üyelerinin içeriye atılmasının üçüncü yılı doluyor.
Türkiyedeki yargının durumuna bakın, Mustafa Balbayla Tuncay
Özkanın tutuklanması aşağı yukarı iki buçuk sene
oluyor. Şimdi bu insanlar çıkıyorlar, mahkemede diyorlar ki:
Ya, bizim suçumuz ne? Bizim suçumuz neyse söyleyin. Bakın, sizler
milletvekilisiniz, bu insanların feryadını dinlemek lazım.
Üç senede bir insanın suçu tespit edilmez mi arkadaşlar?
Getirilmiş, uyduruk belgeler konulmuş oraya. Mustafa Balbayla Tuncay
Özkana savcı diyormuş ki: Siz suçunuzu bilirsiniz. Ya, neyse
söyle. Böyle zulüm olur mu arkadaşlar?
Şimdi, Türkiyede devri iktidarınızda yargı
yargılılığını kaybetti. Bakın, İstanbul
Belediye Başkanınız hakkında, yaptığı
ihalelerden dolayı görevini suistimal ettiğine dair
Danıştayın geçen sene, yani 2010da verdiği kararlar var.
Bu, İstanbul Başsavcılığına Mart 2010da
tebliğ edilmiş. Tam bir seneyi geçiyor fakat dava
açılmıyor, savcılık soruşturma açmıyor, orada
gitmiş, bekliyor.
Şimdi, öyle keyfî bir iktidarsınız ki, mesela,
geçen gün arkadaşımızın birisi bir belge verdi, diyor ki:
25 Şubat tarihli Resmî Gazetede yayımlanan bir kararnameye göre,
buğday ve yulafta gümrük vergisi yüzde 136dan sıfıra
indirildi. Yani bunu şey bilgi olarak söylüyorum. Buradan kime bir rant
sağlıyorsunuz? Trakya çiftçisi, Konya, Anadolu çiftçisi bundan ne
kaybediyor? Yani sizin işiniz gücünüz, milletin cebinden
yandaşlarınıza, ne zaman, kaç kuruş koparıp cebinize
atmanın peşinde. Böyle bir devlet yapısı olur mu, böyle bir
devlet anlayış olur mu arkadaşlar? (CHP sıralarından
alkışlar)
Ya şimdi, Burhan Bey, sen de Anayasa profesörüysen söyle,
Anayasaya nasıl aykırı kanun getiriyorsun kardeşim? Yani,
doğru dürüst incelememişsiniz. Çıkardığınız
Anayasada kanunla düzenlenmesi öngörülen bir şeyi siz nasıl iç
tüzükle düzenliyorsunuz? Söyle o zaman, çık burada de ki
Zaten kanun
manun dinlediğiniz yok. Lideriniz dinlemiyor, Tayyip Bey dinlemiyor.
Tayyip Beyin oğlunun bacanağının babasına İstanbulda,
İstanbul Belediye Başkanı kendisine meslek edindirme
kurslarında ihaleleri tercihen veriyor ve 600 trilyon liralık ihale
veriyor arkadaşlar, meslek edindirme kurslarında. Bunları iki
senedir dile getiriyoruz, müfettişleri tahkikata göndermiyorsunuz,
gümrüklerde soruşturma yapılmıyor. Artık rüşvet
paylaşımında aralarında ihtilaf çıkınca, ondan
sonra dışarıya aksediyor. Ya, işte böyle bir
iktidarsınız.
Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Genç.
III.- YOKLAMA
(CHP sıralarından bir grup milletvekili ayağa
kalktı)
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) Yoklama istiyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN Evet, oylamadan önce bir yoklama talebi vardır.
Sayın Hamzaçebi, Sayın Gök, Sayın Emek, Sayın
Tan, Sayın Güner, Sayın Aslanoğlu, Sayın Kart, Sayın
Köse, Sayın Genç, Sayın Öztürk, Sayın Köktürk, Sayın
Yalçınkaya, Sayın Serter, Sayın Aydoğan, Sayın Susam,
Sayın Öztürk, Sayın Hacaloğlu, Sayın Ergin, Sayın
Coşkuner, Sayın Seçer.
Saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım, oylama
için bir dakikalık süre veriyorum ve oylama işlemini
başlatıyorum:
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, toplantı yeter
sayısı vardır.
IX.- KANUN TASARI VE
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A) Kanun
Tasarı ve Teklifleri (Devam)
2.- Anayasa Mahkemesinin
Kuruluşu ve Yargılama Usûlleri Hakkında Kanun Tasarısı
ile Anayasa Komisyonu Raporu (1/993) (S. Sayısı: 696) (Devam)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 696 Sıra sayılı Anayasa
Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun
Tasarısının 5 inci maddesinin birinci fıkrasının
(b) bendinde yer alan sicillerinin ibaresinin özlük dosyalarının
şeklinde değiştirilmesi arz ve teklif olunur.
Bekir
Bozdağ (Yozgat) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul)
Olumlu görüşle takdire bırakıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
DEVLET BAKANI HAYATİ YAZICI (İstanbul)
Katılıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Buyurun Sayın Bayramoğlu. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAYRAM ALİ BAYRAMOĞLU (Rize) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; aslında prensip olarak önergenin
dışında konuşmayı
İSA GÖK (Mersin) İmzanız var mı önergede?
BAYRAM ALİ BAYRAMOĞLU (Devamla) Başkanlık
Divanı kontrol ediyor İsa Bey, merak etmeyin.
doğru bulmuyorum, bugüne kadar da herhangi bir konuşma
yapmadım ancak burada gündeme getirilmiş olan bir konunun daha net ve
açıklık kazandırılması için, konuyu takdirlerinize
sunmak için söz aldım.
Öncelikle, Sayın Karttan çok daha önce, Genel Başkan
olmadan evvel Sayın Kılıçdaroğlu da bu konuyla ilgili benim
hakkımda burada konuşmalar yapmıştı. Ben kendisine bu
konuyla ilgili dava açtım, davamız devam ediyor Üsküdar Mahkemesinde
-çünkü farklı farklı yerlerde de konuşma yaptığı
için- ama dokunulmazlık meselesinden dolayı davamız bekliyor, inşallah
dokunulmazlıklar bittikten sonra orada da davamızı devam
ettireceğiz.
AKİF AKKUŞ (Mersin) Kaldıralım
BAYRAM ALİ BAYRAMOĞLU (Devamla) İkincisi, sizin
bahsettiğiniz gibi, devlet kurumlarının en üst mercisi
teftiş kurumları değildir. Eğer siyasi olarak
bakıyorsanız, adli makamlardan, savcılıklardan, hâkimliklerden
çok çok daha fazla siyasallaşmış kurumlar neresidir
diyorsanız, teftiş kurumlarıdır. Teftiş
kurumlarının gündeme getirdiği konular, medyaya intikal eden,
gündeme gelmiş olan konular bizim itirazlarımız çerçevesinde,
böyle, çarşaf çarşaf gündeme getirilmiş ve
yazılmıştır, bunların hepsi o dosyaların
içerisinde vardır.
Ayrıca size söyleyeyim: Bu konu, benim üzerime ihdas edilen
konu toplam 600 bin dolarlık bir konudur. Sizin gündeme getirdiğiniz
Beyoğlu Mahkemesi bunun en sonucudur. Ben size ondan evvelki, aynı
şekilde kovuşturmaya yer olmadığına dair belgeleri
gösteriyorum. Bakın, 2008 senesinde Çorlu Mahkemesi aynı konuyla
AKİF AKKUŞ (Mersin) Okunmuyor, okunmuyor, gösterme!
GÜROL ERGİN (Muğla) Yaptın mı yapmadın
mı onu söyle!
BAYRAM ALİ BAYRAMOĞLU (Devamla) Lütfen dinleyin,
bilmeden konuşmayın, dinleyin. Bakın ben burada sakin sakin
dinledim, sizi de bilgilendiriyorum.
Çorlu Mahkemesinin kovuşturmaya yer olmadığına
dair belgesi, onun üzerine yapılan itiraz çerçevesinde Tekirdağ 1.
Ağır Ceza Mahkemesindeki kovuşturmaya yer
olmadığına dair belge, aynı konuyla ilgili Büyükçekmece
Mahkemesine yapılan Büyükçekmece Mahkemesinde ek kovuşturmaya gerek
olmadığına dair belge, aynı konuyla ilgili Beyoğlu
Cumhuriyet Savcılığına yapılan itirazla ilgili belge;
bunların hepsinde
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) Demek ki böyle olaylar olmuş!
MEVLÜT COŞKUNER (Isparta) Bize dağıt!
BAYRAM ALİ BAYRAMOĞLU (Devamla) İsteyene bütün
belgeleri veririm arkadaşlar, bizde öyle saklı gizli şey yok.
MEVLÜT COŞKUNER (Isparta) Bize ver!
BAYRAM ALİ BAYRAMOĞLU (Devamla) Bu belgelerin hepsinde
hadisede soruşturmaya gerek olmadığına dair gerekçe niçin
çıkıyor biliyor musunuz? O da şundan: Ben sanayicilikten gelen
bir insanım.
MEVLÜT COŞKUNER (Isparta) Nereden gelirsen gel!
BAYRAM ALİ BAYRAMOĞLU (Devamla) Teknolojiyle
uğraşıyorum, teknolojik ürün üretiyorum ama teknolojiyi
algılamaktan yoksun, uluslararası alanda bu ürünü algılamaktan
yoksun kişiler keyfî raporlar düzenlerse Türkiye'nin adliyesinden böyle
bunlar geriye dönerler.
MEVLÜT COŞKUNER (Isparta) Ne yazıyor burada, ne
yazıyor?
BAYRAM ALİ BAYRAMOĞLU (Devamla) Bunu özellikle
belirtiyorum. Dolayısıyla kararı bu mahiyette veren
savcıları, ifadesinde İhbar üzerine girişilen tahkikat
sonucunda toplanan delil, bilgi ve belgelerden, soyut iddia
dışında şüphelinin yüklenen suçu işlediğini
gösterir dava açmaya yeter kanıt ve emare bulunmadığı
ifadesini kullanan bir savcıyı siz bir siyasi kimlikle sorgulayamazsınız,
yargılayamazsınız da.
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) Şimdi o savcı ne oldu?
Şimdi o savcı nereye geldi?
BAYRAM ALİ BAYRAMOĞLU (Devamla) O zaman Türkiye'de her
bu konuda karar veren savcıyı ve hâkimi istediğiniz gibi
yargılamaya kalkacaksınız.
Ama beni üzen bir noktayı sizle paylaşmak istiyorum.
Bakın, bunları adalet adına yaptığını iddia
eden arkadaşlarımız, Türkiye'de benim MÜSİAD
Başkanlığı yaptığım dönemde çok ortaklı
şirketler olarak para toplayan firmalara haksızlık ve
hukuksuzluk yaptığı için dava açıp onlara yönelik her türlü
uygulamayı yaptığım bir noktada burada bu konuları
gündeme getiren arkadaşlar, Türkiyenin en çok
sahtekarlığını yapmış, binlerce insanın
parasını toplamış ve o insanlara,
karşılığında bir tek kuruş parayı
vermemiş kişilerin vekil avukatlığını yapan
arkadaşlardır. Hangi adalet anlayışıyla onları
savundunuz? Kime karşı onları savundunuz? (AK PARTİ
sıralarından alkışlar, CHP sıralarından
alkışlar [!]) Esas, eğer adalet olarak gündeme
getiriyorsanız, bu adalet konularını gelip burada
açıklayın, o zaman topluma gerçek anlamda cevap vermiş olursunuz,
toplumu o zaman doğru anlamda bilgilendirmiş olursunuz; yoksa, bana
kişisel olarak gündeme getirdiğiniz her konuyu ben sonuna kadar
açıklamaya hazırım, yaptığımın da sonuna
kadar arkasındayım. Ürettiğimle de onur duyuyorum, gurur
duyuyorum ve hâlâ da ihraç ediyorum. Eğer onu da yapabiliyorsanız
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAYRAM ALİ BAYRAMOĞLU (Devamla)
benzer nitelikli bir
ürün yapabiliyorsanız, sizi de takdir ederim ve sizi de
alkışlarım.
Teşekkür ediyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Bayramoğlu.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Önerge kabul edilmiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Madde 6 üzerinde üç adet önerge vardır, önergeleri
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 696 Sıra Sayılı Anayasa
Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun
Tasarısının 6 ncı maddesinin ikinci
fıkrasının (b) bendinde geçen "beş yıl süreyle"
ibaresinin "beş yıldır" şeklinde
değiştirilmesi arz ve teklif olunur.
Bekir
Bozdağ Yaşar
Karayel Azize Sibel
Gönül |
Yozgat Kayseri Kocaeli |
Recep
Yıldırım Hayrettin
Çakmak |
Sakarya Bursa |
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 696 Sıra Sayılı Anayasa
Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun
Tasarısının 6. maddesinin 2. fıkrasının b
bendinde yer alan yapıyor" ibaresinin "yapmış"
ibaresi ile değiştirilmesini ve 2. fıkrasında yer alan
"için" ibaresinden sonra "kırkbeş
yaşını doldurmuş olmak ve" ibaresinin eklenmesini, 2.
fıkranın c bendindeki "Kırkbeş yaşını
doldurmuş" ibaresinin madde metninden çıkarılmasını
arz ve teklif ederiz.
İsa
Gök Atilla
Kart Ali
Rıza Öztürk |
Mersin Konya Mersin |
R.
Kerim Özkan |
Burdur |
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve
Yargılama Usulleri Hakkında Kanun Tasarısının
6'ncı maddesinin 2 numaralı fıkrasının c bendinin 3
numaralı alt bendinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesi arz ve teklif olunur.
3) En az yirmi yıl Kamu hizmetinde fiilen
çalışmış üst kademe yöneticisi olmak
Faruk
Bal Behiç
Çelik Mustafa
Kalaycı |
Konya Mersin Konya |
Nevzat
Korkmaz Akif
Akkuş Alim
Işık |
Isparta Mersin Kütahya |
Mehmet
Şandır |
Mersin |
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul)
Katılmıyoruz Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
DEVLET BAKANI HAYATİ YAZICI (İstanbul)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Buyurun Sayın Akkuş. (MHP sıralarından
alkışlar)
AKİF AKKUŞ (Mersin) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; 696 sıra sayılı Kanun
Tasarısının 6ncı maddesiyle ilgili verdiğimiz önerge
üzerinde söz almış bulunuyorum. Yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, anayasalar, toplumsal mutabakata
göre ortaya çıkan ve ortak kanaatle oluşturulan toplumsal
sözleşme metinleri olmalıdır ancak 12 Eylül 2010da yapılan
değişikliklerde bu mutabakat maalesef aranmamıştır.
Dolayısıyla, üzerinde çok konuşuldu, çok
tartışıldı ama bir dikte anayasası olarak kabul etmek
mecburiyetinde kaldık.
Anayasanın bir uzlaşma zemini oluşturularak
değiştirilmesi gerektiğini belirten Milliyetçi Hareket
Partisinin teklifleri dikkate alınmamış ve açılım
adıyla yıkım projesinin hukuki zeminini oluşturmak,
yargıyı siyasallaştırmak amacıyla dayatmacı bir
şekilde davranılmıştır. MHP bu Anayasa
değişikliğine usulden de esastan da bu yüzden karşı
çıkmıştır; yoksa, durup dururken AKP bir anayasa teklifi
getirdi, buna karşı çıkalım, iyi olur.
mantığıyla hareket etmemiştir ancak maalesef birçok AKPli
arkadaşımız bunu böyle değerlendirmiştir.
Tabii, buna karşı çıkışımız,
belirttiğim gibi, terör örgütüyle pazarlıklar yapılması,
tek dil ve üniter yapının tartışılmasını
meydana getirmesiyle de yakından alakalıdır. 12 Eylülden hesap
sorulacak diye vatandaş aldatılmış. Ne oldu? Görevi kötüye
kullanmayı suç sayan maddeler değiştirilmiş ve yargıda
hesap vermenin önüne geçilmiştir, yani bu Anayasa, toplumsal mutabakat
olmadığı için belki de dünkü maddelerden daha çok
kargaşanın ortaya çıkmasına sebep olacak bir
durumdadır diye belirtiyorum.
Değerli milletvekilleri, tasarının 6ncı
maddesi, Anayasa Mahkemesi üyesi olabilmek için gerekli şartları
ortaya koymaktadır, ancak burada dikkati çeken niteliklerden birisi,
Anayasa Mahkemesi üyesi olabilmek için gerekli olan yaş
şartının yüksek yargı organlarından gelenler için
ayrı, yargı dışından gelen üyeler için ayrı
düzenlenmiş olmasıdır. Diyoruz ki bu da bir çifte
standardın meydana gelmesine sebep olmaktadır ki bunun böyle
olmaması gerekir. Bu, Anayasanın ortaya koyduğu eşitlik
ilkesine aykırıdır. Yargı dışından gelen
üyeler için aranan asgari yaş sınırı olan kırk
beş yaşın tüm üyeler için aranması bu eşitsizliği
ortadan kaldıracaktır. Buna dikkatinizi çekiyorum.
Günümüzde, vatandaş, AKPnin her işinde maalesef hile
aramaktadır. Bunun bir sonucu olarak da bu üyeler arasında kırk
beş yaşını doldurmamış kişiler
bulunabileceği veya kırk beş yaşını doldurmayan
yandaşların Anayasa Mahkemesi üyeliğine getirilebileceği endişesi
bulunmaktadır. Ayrıca, Anayasanın 146ncı maddesine de bu
ayrım aykırıdır çünkü Anayasada
üye seçilebilmek için,
kırk beş yaşın doldurulmuş olması kaydıyla
denmektedir, ama burada biraz önce de belirttiğim gibi, Anayasa
Mahkemesinden yahut yargıdan gelenlerle dışarıdan
gelenlerin farklı yaşlarda olmaları istenebilmektedir.
Değerli milletvekilleri, anayasalar, yasama organı da
dâhil olmak üzere yürütme ve yargı erklerini
bağlayıcıdır, yani tüm kurum ve kuruluşların
eylem ve işlemlerinin ve çıkarılan yasaların Anayasaya
uygunluğunun tarafsız ve bağımsız bir yargı
organı tarafından denetlenmesi gerekmektedir. Ancak diğer
maddelerde yahut geneli üzerinde konuşan konuşmacılar da
sık sık belirttiler. Maalesef, yargının kalbi olan Hâkimler
ve Savcılar Yüksek Kurulunun değiştirilmesi ile mahkemelerimizde
görevlendirilecek olan hâkim ve savcıların yanlı
olabileceği ortaya çıkmış bulunmaktadır. Böyle bir
yasanın çıkartılması birtakım dayatmalar içermemelidir
ancak ortaya koyduğumuz öneriler olumlu bile olsa taraftar
olmamanızdan dolayı çıkartılan yasalar dayatma
yasalardır ve vatandaşı aldatmaya yöneliktir diye
düşünüyorum.
Teşekkür ediyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Akkuş.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 696 Sıra Sayılı Anayasa
Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun
Tasarısının 6. maddesinin 2. fıkrasının b
bendinde yer alan yapıyor" ibaresinin "yapmış"
ibaresi ile değiştirilmesini ve 2. fıkrasında yer alan
"için" ibaresinden sonra "kırkbeş
yaşını doldurmuş olmak ve" ibaresinin eklenmesini, 2.
fıkranın c bendindeki "Kırkbeş yaşını
doldurmuş" ibaresinin madde metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
İsa
Gök (Mersin) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul)
Katılmıyoruz Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI HAYATİ YAZICI
(İstanbul) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Kim konuşacak?
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) Ali Rıza Öztürk
konuşacak.
BAŞKAN Buyurun Ali Rıza Bey. (CHP
sıralarından alkışlar)
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Anayasa Mahkemesinin kuruluşu ve
yargılama yöntemleri hakkındaki kanun tasarısının
6ncı maddesinde verdiğimiz önerge üzerinde söz aldım. Hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, verdiğimiz önergeyle 6ncı
maddenin (2)nci fıkrasında Mahkeme üyeliğine seçilebilmek
için ibaresinden sonra kırkbeş yaşını doldurmuş
olmak ve ibaresinin eklenmesini istiyoruz. Yine (b) fıkrasında
görev yapıyor olmak ibaresinin görev yapmış olarak
değiştirilmesini istiyoruz. (c) fıkrasında da kırkbeş
yaşını doldurmuş ibaresinin
kaldırılmasını istiyoruz.
Bunu neden istiyoruz değerli milletvekilleri? Şimdi,
Cumhurbaşkanının Anayasa Mahkemesi üyesi olarak seçeceği
raportörün hâlen görev yapıyor olma şartı Anayasanın
146ncı maddesinde yer almamaktadır. Kanunla sadece raportörler için
bu koşulun aranıp Cumhurbaşkanının aynı yöntemle
doğrudan kendisinin seçtiği üst kademe yöneticileri, birinci
sınıf hâkim ve savcılar için bu koşulun aranmaması
haklı hiçbir nedene dayanmamaktadır. Eğer Anayasa Komisyonu Başkanı
bu laflarımızı dinlerse, demin itiraz ediyordu okumuyorlar
diye, okumadığı gibi bir de dinlemiyor Anayasa Komisyonu
Başkanı! Bu nedenle, Anayasanın eşitlik ilkesine
aykırıdır. Anayasa 146nın üçüncü fıkrasının
son cümlesinde
en az beş yıl raportörlük yapmış Anayasa
Mahkemesi raportörleri arasından seçer. denilmektedir. Maddenin (c)
bendinde, hâkimlik mesleğine alınmaya engel bir hâlinin
bulunmaması koşulu Anayasada öngörülen bir koşul değildir
Sayın Komisyon Başkanı. Bu koşulun aranması hâlinde
2802 sayılı Hâkimler ve Savcılar Kanununun 8inci maddesi
gereği hâkimlik mesleğine alınmak için aranan hukuk
fakültelerinden mezun olmak koşulunu taşımayan üst kademe
yöneticileri için Anayasa Mahkemesi üyesi seçilebilme olanağı ortadan
kalkacaktır. Bu durum, Anayasanın gerek sözüne gerekse amacına
açıkça aykırıdır. Nitekim, Anayasanın 146/5 maddesi
üst kademe yöneticileri için yalnızca yükseköğrenim görmüş olma
şartını aramaktadır. Anayasa 146/5 diyor ki Sayın
Komisyon Başkanı:
üst kademe yöneticilerinin yükseköğrenim
görmüş ve en az yirmi yıl kamu hizmetinde fiilen
çalışmış
parantez kapatıyoruz. Maddenin 6/2
fıkrasında yine, Yargıtay, Danıştay, Askerî
Yargıtay, Askerî Yüksek İdare Mahkemesi ve Sayıştay
başkan ve üyeleri ile raportörler için kırk beş yaş
koşulunun aranmaması, buna karşılık, öğretim
üyeleri, avukatlar, üst kademe yöneticileri ve birinci sınıf hâkim ve
savcılar için bu koşulun aranması, Anayasanın 146ncı
maddesine aykırıdır. Zira, tasarıda bir yandan
Cumhurbaşkanının doğrudan seçtiği üyeler kategorisinde
yer alan raportörler kırk beş yaş koşulunun kapsamı
dışında bırakılırken diğer yandan kurumlarca
gösterilen adaylar arasından seçilecek üyeler kategorisinde yer alan
öğretim üyeleri bakımından bu koşulun
aranmamasının hiçbir haklı, makul, kabul edilebilir gerekçesi
bulunmamaktadır. Tasarıdaki düzenleme, bu hâliyle, Anayasanın
146ncı maddesinin sistematik bütünlüğünden çıkan anlamına
tamamen aykırıdır. Kırk beş yaş koşulunun
seçilecek tüm adaylar için aranması gerekir. Aksi takdirde, Türkiye Büyük
Millet Meclisinin seçtiği Baro Başkanı avukatların
kırk beş yaşını doldurması aranmayacak
olmasına karşın Cumhurbaşkanınca seçilecek avukatlar,
kırk beş yaşını doldurmaları kaydıyla
Anayasa Mahkemesi üyeliğine seçilebileceklerdir. Maddenin anlamı
belirlenirken sadece Anayasa koyucunun öznel iradesi dikkate
alınmamalı, Anayasanın sistematik bütünlüğü de göz önünde
bulundurulur.
Bu konuda son olarak 2010 Anayasa değişiklikleri
sonrasında yapılan seçimlerde Sayıştayın
gösterdiği adaylar arasından seçilen kişinin -Hicabi Dursun-
seçildiği zaman kırk beş yaşını
doldurmamış olması nedeniyle Sayıştayda yapılan
aday belirleme seçiminin Danıştay önünde haklı olarak dava
konusu yapıldığı hatırlanmalıdır diyorum.
Önergemizin desteklenmesini bekliyorum, hepinize saygılar
sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Öztürk.
Önergeyi oylarınıza
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) Karar yeter
sayısı
BAŞKAN Karar yeter sayısını
arayacağım.
Önergeyi oylarınıza sunup karar yeter
sayısını arayacağım: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Arkadaşlar, Genel Kurulda olmak yeterli değil,
ellerimizi kaldıralım da sayalım.
Karar yeter sayısı vardır, önerge kabul
edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 696 Sıra Sayılı Anayasa
Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun
Tasarısının 6 ncı maddesinin ikinci
fıkrasının (b) bendinde geçen "beş yıl
süreyle" ibaresinin "beş yıldır" şeklinde
değiştirilmesi arz ve teklif olunur.
Bekir
Bozdağ (Yozgat) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul)
Takdire bırakıyoruz Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
DEVLET BAKANI HAYATİ YAZICI (İstanbul)
Katılıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Sayın Bozdağ, gerekçeyi mi okutayım?
BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) Gerekçe okunsun.
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Önerge ile hükümdeki anlatım bozukluğunun giderilmesi
amaçlanmaktadır.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmiştir.
Kabul edilen önerge istikametinde maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
7nci madde üzerinde iki adet önerge vardır, önergeleri
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve
Yargılama Usulleri Hakkında Kanun Tasarısının 7nci
maddesinin 1 numaralı fıkrasının son cümlesinin tasarı
metninden çıkarılması arz ve teklif olunur.
Faruk
Bal Nevzat
Korkmaz Mehmet
Şandır |
Konya Isparta Mersin |
Behiç
Çelik Mustafa
Kalaycı Akif
Akkuş |
Mersin Konya Mersin |
Alim
Işık Beytullah
Asil |
Kütahya Eskişehir |
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 696 Sıra Sayılı Anayasa
Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun
Tasarısının 7. maddesinin Tasarı metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
İsa
Gök Atilla
Kart Ali
Rıza Öztürk |
Mersin Konya Mersin |
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul)
Katılmıyor Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
DEVLET BAKANI HAYATİ YAZICI (İstanbul)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Sayın Öztürk, buyurun efendim. (CHP
sıralarından alkışlar)
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan Anayasa Mahkemesinin
Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun
Tasarısının 7nci maddesi üzerinde verdiğimiz önergeyle
ilgili söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, görüşülmekte olan
tasarının 7nci maddesi Anayasa Mahkemesinin üyelerinin seçimine
ilişkindir. Burada 2010 değişikliğiyle Türkiye anayasal
sistemine bir yenilik getirilmiş ve Anayasa Mahkemesi üyeliğine
Sayıştay Genel Kurulu ve baro başkanları tarafından
gösterilecek adaylar arasından Türkiye Büyük Millet Meclisi
tarafından seçim yapılması öngörülmüştü
değişiklikten sonra Anayasanın 146ncı maddesinin birinci
fıkrası. Buna karşın, Türkiye Büyük Millet Meclisi
tarafından yapılacak seçimlerde ikinci ve üçüncü tur oylamalarda
eşitlik olması durumunda sürecin nasıl devam edeceği
konusunda Anayasada bir belirsizlik mevcut idi. Nitekim, geçtiğimiz
günlerde bu Mecliste Sayıştay Genel Kurulunun gösterdiği adaylar
arasından yapılan seçimlerde ikinci turda 2nci ve 3üncü
sıradaki adaylar eşit oy almış ve bir sonraki tura kalacak
son 2 aday belirlenememiş ve bu konu Genel Kurulda tartışmalara
neden olmuş, 7/10/2010 tarihli gazetelerde de Yeni Anayasa Mahkemesi ilk
üyesi eşit oy kriziyle seçildi. şeklindeki haberlerle gündemde yer
almıştı. Bu da Adalet ve Kalkınma Partisinin kendi hukukunu
yaratmak için alelacele getirdiği Anayasa tasarısındaki
beceriksizliğinin ilk örneğiydi.
Şimdi, bundan sonra, bu tasarıda, bu şekilde
eşit oy ihtimaline binaen, eşitlik bozulana kadar oylamanın
devam edeceği ifade edilmektedir. Bu getirilen tasarının 1inci
fıkrasının son cümlesi ile İkinci ve üçüncü tur
oylamalarda oyları eşit olan adaylar arasında eşitlik
bozulana kadar oylama tekrarlanır. ibaresi getirilmektedir.
Bize göre, bu düzenlemeyle, milletvekillerine, sürecin devamı
adına, tercihlerinden vazgeçip bir başka adaya oy vermesi
dayatılmaktadır. Oysa eşit oy alan adayların her birinin
bir diğer tura kalması biçiminde bir uygulama daha
sağlıklı olabilirdi Sayın Komisyon Başkanı.
Dolayısıyla, anılan hüküm bu gerekçeyle
yanlıştır. Kaldı ki sürecin devamı adına
adayların tercihlerinden vazgeçip bir başka adaya oy vermesi
dayatması hem özgür milletvekillerine yakışmamaktadır hem
de AKPnin ileri demokratik düzeniyle uyum içerisinde değildir. İleri
demokrasiye aykırıdır bu, bu nedenle de bu savunulamaz bir
durumdadır.
Anayasa Mahkemesinin karar alma nisabı ve usulüyle ilgili de
referandumdan sonraki süreçte yaşanan diğer bir sorun ise mahkemenin
nisaplarına ilişkin olarak yaşanmıştır.
Değişiklikten sonra mahkemenin YÖK kontenjanından gelecek üyenin
seçilmemiş olmasından dolayı veya bu üyenin seçimi ihtimalinde
dahi çeşitli sebeplerle mahkemenin çift sayılı toplantı
nisabında nasıl kararlar alacağı sorusu eşit oy
ihtimaline binaen cevapsız kalmıştır. Tasarı bu konuyu
açıklığa kavuşturma eğiliminde olmakla birlikte
getirilmek istenen düzenlemenin yeterliliği tartışma götürür
durumdadır, şöyle ki: Tasarıya göre de Anayasa Mahkemesinin
görevlerinin büyük bir kısmını yapacak olan genel kurul,
Başkan ve en az 12 üyeyle bireysel başvuruları karara
bağlayacak olan 7şer kişilik iki farklı bölümün her
biriyse bir başkan vekili, dört üyeyle toplanabilecektir.
Yine tasarıya göre, üyelerin çekimser oy kullanması
imkânı kapatılmış, eşit oy durumunda
Başkanın oyu yönünden karar alınacağı
düzenlenmiştir. Ancak bununla beraber Başkanın toplantıya
katılamaması durumunda eşit oy sorununun nasıl
çözüleceği ve komisyonlarda eşit oy çıkması durumunda
eşitliğin nasıl çözüleceği konusunda bir açıklık
getirilmemiştir. Bu konudaki açık düzenleme eksikliği olası
yeni tartışmalara neden olacaktır.
İşimiz gücümüz sizin getirdiğiniz bozuk, gerçekten
hukuk yapma tekniğine, Anayasa yapma tekniğine aykırı
hükümleri tartışmakla geçmemeli Sayın Komisyon
Başkanı. O nedenle hem Anayasaya aykırı hem hukuk yapma
tekniğine aykırı bu maddenin madde metninden çıkarılmasını
istiyoruz, önergemizi desteklemenizi istiyoruz.
Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve
Yargılama Usulleri Hakkında Kanun Tasarısının 7nci
maddesinin 1 numaralı fıkrasının son cümlesinin tasarı
metninden çıkarılması arz ve teklif olunur.
Faruk
Bal (Konya) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul)
Katılmıyoruz Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
DEVLET BAKANI HAYATİ YAZICI (İstanbul)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Sayın Asil konuşacaklar.
BAŞKAN Sayın Asil, buyurun efendim. (MHP
sıralarından alkışlar)
BEYTULLAH ASİL (Eskişehir) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; sözlerime başlarken yüce heyeti
saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlarım, bugün, hayatın
baharında, kırk sekiz yaşında, bu ülkeye hizmet için
milletvekili olarak, belediye başkanı olarak hizmet kervanına
katılmış bir milletvekili arkadaşımızı,
Hamza Yanılmazı kaybettik. Allah rahmet eylesin. Kederli ailesine,
çocuklarına, Adalet ve Kalkınma Partisi Grubuna, milletimize
başsağlığı diliyorum. Ruhu şad olsun.
Değerli milletvekilleri, kimden ve nereden gelirse gelsin,
milletin huzur ve refahı, emniyeti için görev yapan güvenlik
görevlilerimize yönelik menfur saldırıları nefretle
kınıyorum. Bu işin buralara kadar gelmesine sebep olan tüm
sorumluları milletimize şikâyet ediyorum. 12 Haziranın teröre ve
teröriste kucak açan politikalar izleyenlere ders verilmesine vesile
olacağını umuyorum. İçişleri Bakanını da
göreve davet ediyorum.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bugün çok
önemli bir yasa tasarısını görüşüyoruz, Anayasa
Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun
Tasarısını ele alıyoruz. Demokrasimizin
yaşayabilmesini, yaşayan demokrasinin kalitesinin en üst düzeye
ulaşabilmesini sağlayacak en önemli anayasal kurumumuz Anayasa
Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun
Tasarısını çıkaracağız.
Bu yasa ile kurulacak Anayasa Mahkemesine daha işin
başında şüphe ile bakılmaktadır. Buna
hakkımız yok. Böylesine önemli bir anayasal kurumu doğmadan
öldürmeye ne hakkımız var. Bu kurumda çalışanlara
yandaş gözü ile bakılmasına, böyle bir algı
yaratılmasına bu yüce Parlamento müsaade etmemelidir.
Değerli milletvekilleri, bizim demokrasimizde yasama ile
yürütme iç içe geçmiş durumda. Dört yıla yakın süredir
milletvekiliyiz, burada iktidarın istemediği, olur vermediği bir
yasayı gündeme taşıyabildiniz mi? Komisyon
çalışmalarında Sayın Bakan muhalefet milletvekili olarak
bizim verdiğimiz önergeye lehinde oy kullanan milletvekillerine Siz de mi
evet dediniz. diye efelenmedi mi? Vicdan sahibi hiç kimse bizim demokrasimizde
yasamanın yürütmeden bağımsız hareket ettiğini
söyleyemez. Hâl böyle iken çıkarılan yasaların Anayasaya
uygunluğunu, tarafsız ve bağımsız bir yargı
organı tarafından denetlenmesi, şayet varsa Anayasaya
aykırılıkların da düzeltilmesi icap eder. Bunu da yapacak
olan Anayasa Mahkemesidir. Anayasa Mahkemesine bugünden şüphe ile
bakılırsa bunu nasıl sağlayabileceğiz?
Değerli milletvekilleri, Anayasamızın 148inci
maddesi Anayasa Mahkemesinin görev ve yetkilerini belirliyor. Bu görev ve
yetkilerden biri de Yüce Divan yetkisidir. Anayasa Mahkemesi
Cumhurbaşkanını, Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanını, Başbakanı, Bakanlar Kurulu üyelerini, yüksek
mahkeme başkanı ve üyelerini görevleriyle ilgili suçlardan
dolayı Yüce Divan sıfatıyla yargılar. Yüce Divan
sıfatı taşıyan Anayasa Mahkemesine bugünden şüpheyle
bakılırsa bu yargılamaların güvenilirliğini nasıl
sağlayacağız?
İşte, bütün bu nedenlerle bu tasarının tekrar
gözden geçirilmesini umuyor, yüce heyeti saygıyla selamlıyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Asil.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Kabul edilmiştir.
8inci madde üzerinde iki adet önerge vardır, önergeleri
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Kanun Tasarısının 8.
Maddesinin 3 numaralı fıkrasının metinden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Faruk
Bal Nevzat
Korkmaz Mehmet
Şandır |
Konya Isparta Mersin |
Behiç
Çelik Mustafa
Kalaycı Akif
Akkuş |
Mersin Konya Mersin |
Alim
Işık Şenol
Bal |
Kütahya İzmir |
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 696 Sıra Sayılı Anayasa Mahkemesinin
Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun
Tasarısının 8. maddesinin Tasarı metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
İsa
Gök Atilla
Kart R. Kerim
Özkan |
Mersin Konya Burdur |
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul)
Katılmıyor Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
DEVLET BAKANI HAYATİ YAZICI (İstanbul)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Sayın Atilla Kart, buyurun.
ATİLLA KART (Konya) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 8inci maddeyle ilgili önerge üzerinde söz almış
bulunmaktayım. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlarım, Anayasa Mahkemesinin
kuruluşuyla ilgili bir tasarının görüşmeleri esnasında
doğal olarak, kaçınılmaz olarak adalet kavramını da
tartışıyoruz. Adalet kavramının niteliğini,
siyasi parti gruplarının adalet kavramını nasıl
uyguladıklarını, nasıl değerlendirdiklerini genel bir
çerçevede değerlendiriyoruz. Bu, aslında, zaten bizim görevimizin
kaçınılmaz bir parçası. Bizim sorumluluğumuzun gereği
olarak bunu tartışmamız gerekiyor.
Şimdi, böyle bir tartışma yapılırken, bir
değerli milletvekili, açık bir şekilde de ifade etmeden,
kendince, şahsıma yönelik olarak birtakım müphemiyet,
birtakım karalamalar ifade etme girişiminde bulundu. Peki, benim
hakkımda bir iddianame var mı, bir fezleke var mı, bir
ağır ceza mahkemesi kararı var mı, mesleki anlamda
yapılan bir soruşturma var mı, bir disiplin
araştırması var mı? Varsa getir gündeme. Şimdi, böyle
bir soruşturma yok çünkü olmayan bir şeyi ileri sürmek, ortaya
getirmek mümkün değil.
Şimdi, söylediğiniz holdinglerin yönetiminde görev yapan
10larca AKP milletvekili var. Holdinglerin soygununa yönelik olarak
yaratılan, yurt dışından yaratılan mağduriyetlere
yönelik olarak 2003 Ocağından bu yana mücadele eden kim, Cumhuriyet
Halk Partisi Grubu değil mi? Engelleyen kim, siz değil misiniz?
Yıllardır yurt dışında sömürülen o
insanlarımızın mağduriyetlerinin giderilmesine yönelik
olarak tek başına mücadele eden Cumhuriyet Halk Partisi Grubu ama
bunun karşısında her türlü direnmeyi yapan Adalet ve
Kalkınma Partisi Grubu. Bunları yıllardır
yaşıyoruz.
Bu nasıl oluyor? 1997 yılında başlayan, ta
Dortmundda Vestfalya eyaletinde Mayıs 2007de Recep Tayyip
Erdoğanın İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı,
Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçekin ve
Yimpaş ve diğer holding yetkililerinin katıldığı
o toplantıyla temelleri atılan bir sömürü düzeninden söz ediyorum.
Orada ne yapıldı? O yurt dışındaki
insanlarımız mağdur edildi, sömürüldü. O kaynak kurudu,
sıra neye geldi? Deniz Fenerine geldi. E, bunu da engelliyorsunuz. Siz
onun için iktidar olarak ve AKP Grubunun önemli bir bölümünü kastederek
söylüyorum, cürmümeşhut hâlindesiniz, suçüstü hâlindesiniz. (CHP
sıralarından alkışlar)
Şimdi, böyle bir değerlendirmenin sonucunda
şunları ifade etmek gerekiyor: Geldiğimiz noktada neyi
görüyoruz? Vicdanların nasırlaştığı bir adalet
duygusunu görüyoruz. Birileri hakkında iddianame yok, mesleki
soruşturma yok, kalkıp ona karalama yapma cesaretinde, cüretinde
bulunacaksınız; öbür taraftan iddianame var, ağır ceza
mahkemesi kararı var, Meclis araştırma raporları var;
bunları engelleyeceksiniz, bunları yok varsayacaksınız,
ondan sonra gelip burada ahkâm keseceksiniz. Bu nasıl bir adalet
duygusudur, bu nasıl bir vicdan duygusudur? Bu, vicdanların
nasırlaştığı bir adalet duygusu değil midir
değerli milletvekilleri? Bunları konuşma cesaretini nasıl
görebiliyorsunuz? Gerçekten bunu izah etmek, bunu anlatabilmek mümkün
değil.
Şimdi, tabii, talihsizlik şurada: Gümrük
Müsteşarlığına yönelik olarak birileri kalkıyor, burada
karalama getiriyor, ilgili bakan da orada seyrediyor. Sayın Bakan, bunun
cevabını benden önce sizin vermeniz gerekir. Gümrük
Müsteşarlığı sizin uhdenizde, sizin sorumluluğunuzda
görev yapan bir birim değil mi? Sonra, biz neyi
tartışıyoruz? Gümrük Müsteşarlığının ya
da diğer bir kurumun raporun içeriğini tartışmıyoruz.
Anayasanın 83üncü maddesini ayaklar altına alan bir cumhuriyet
savcısının eylemini tartışıyoruz. Bir cumhuriyet
savcısı Anayasanın 83üncü maddesindeki o amir hükmü nasıl
ayaklar altına alır, nasıl görmezden gelir; bunu
tartışıyoruz.
Siz suçlusunuz demiyoruz, sizin hakkınızda bir iddianame
var diyoruz. Sizin hakkınızdaki o iddianamede takipsizlik kararı
verilmiş, ağır ceza mahkemesi onu kaldırmış
diyoruz. Bir cumhuriyet savcısı, bir milletvekili hakkında,
milletvekili seçildikten sonra zaman aşımı
işlemeyeceğini bilmez mi, diyoruz. Siz bunun cevabını
vermek durumundasınız. Bunun ötesindeki
açıklamalarınız karalama yapmaktan, demagoji yapmaktan öteye
gitmez. Bunları daha fazla gizleyemezsiniz. Güneş balçıkla
sıvanmaz değerli milletvekilleri.
Genel kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Kart.
III.- YOKLAMA
(CHP sıralarından bir grup milletvekili ayağa
kalktı)
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) Yoklama istiyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN Evet, oylamadan önce bir yoklama talebi vardır.
Yoklama talebini yerine getireceğim.
Sayın Hamzaçebi, Sayın Gök, Sayın Emek, Sayın
Süner, Sayın Aslanoğlu, Sayın Kart, Sayın Köktürk,
Sayın Ali Rıza Öztürk, Sayın Köse, Sayın Yalçınkaya,
Sayın Serter, Sayın Aydoğan, Sayın Susam, Sayın Özkan,
Sayın Coşkuner, Sayın Harun Öztürk, Sayın Hacaloğlu,
Sayın Ergin, Sayın Seçer, Sayın Taner.
Sayın milletvekilleri, yoklama için bir dakikalık süre
veriyorum ve yoklama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, toplantı yeter
sayısı vardır.
IX.- KANUN TASARI VE
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A) Kanun
Tasarı ve Teklifleri (Devam)
2.- Anayasa Mahkemesinin
Kuruluşu ve Yargılama Usûlleri Hakkında Kanun Tasarısı
ile Anayasa Komisyonu Raporu (1/993) (S. Sayısı: 696) (Devam)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Kanun Tasarısının 8.
Maddesinin 3 numaralı fıkrasının metinden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Faruk
Bal (Konya) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul)
Katılmıyoruz Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK
(Ankara) Katılmıyoruz.
BAŞKAN Evet, Sayın Bal, buyurun.
ŞENOL BAL (İzmir) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; görüşülmekte olan 696 sıra sayılı Kanun
Tasarısının 8inci maddesi için vermiş olduğumuz
değişiklik önergesi üzerine söz almış bulunmaktayım.
Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum ve yine Hakkın rahmetine
kavuşan 23üncü Dönem AK PARTİ Elâzığ Milletvekili Hamza
Yanılmaz Beyefendiye Allahtan rahmet, kederli ailesine
başsağlığı dilerim.
Sayın milletvekilleri, ilk önce Türkiye Büyük Millet
Meclisine dayatılarak, daha sonra millet kandırılarak Anayasa
değişiklik paketini 12 Eylül 2010 tarihinde geçirdiniz ve bu
değişiklikle PKK açılımı olan yıkım
projesine hukuki zemin oluşturuldu, yargı büyük oranda
siyasallaştırıldı. Bu değişiklikler ve süreçte,
terör örgütü ile Hükûmet kurumları arasında yapılan görüşmeler
ve pazarlıklar iyice netleşti. Anayasa Mahkemesi, Yargıtay,
Danıştay ve HSYKda yapılan yapısal değişiklikler
ve atamalar, anayasal kurumların ve yargının nasıl
siyasallaştırıldığının ispatı olarak
meydandadır.
Referandum öncesi, Milliyetçi Hareket Partisi olarak bütün
söylediklerimiz bir bir gerçekleşmektedir. Artık, Anayasamızın
değiştirilemez hükümleri arasında yer alan tek dil, tek bayrak,
üniter ve millî devlet, malum çevreler, AKP yandaşları, yazar
çizerler tarafından, etnik bölücüler tarafından tartışmaya
açılmaktadır. Kısacası, terör örgütünün talepleri
meşru olarak görülmeye ve gösterilmeye başlanmıştır.
Sayın milletvekilleri, Anayasaya sadakat ve
bağlılık ile hukuka ve demokratik devlet işleyişine
saygı prensibi 2002de AKP iktidara geldiğinden beri maalesef ayaklar
altındadır.
Bu tasarıda, Anayasa Mahkemesi üyelerinin yemin metninden
Anayasaya sadakatten ayrılmayacağıma ibaresi
koruyacağıma şeklinde değiştirilmiştir. Korumak
ile sadık kalmak farklı yükümlülükleri ifade eder.
Yine Büyük Türk milleti önünde ibaresi de ilk taslakta
çıkarılmış olup daha sonra, seçimler göz önüne
alınarak bundan vazgeçilmiş, aynı zamanda Milliyetçi Hareket
Partisinin komisyondaki ısrarı tekrar Türk milleti
kavramının metne konmasıyla sonuçlanmıştır.
Sayın milletvekilleri, AKPnin referandum sonrası
öncelikli gündemi yeni Anayasa idi. Seçim tarihi yaklaşmasına
rağmen, yeni Anayasa lafzı hiç ortada yok.
Sayın milletvekilleri, İmralı canisi
avukatları vasıtasıyla görüşlerini açıkladı
geçenlerde, devletin ciddi ve önemli kurumlarıyla yaptığı
görüşmeden söz etti, pratik öneriler aşamasına geldiğini
açıkladı ve ekledi Diyalog ve müzakere yöntemine şans
veriyoruz. Bu yöntem pratikleşirse 2011 çözümün geliştiği
yıl olacak. dedi.
Yine Neçirvan Barzani yani KDPnin iki numaralı adamı
iki gün önce mülakat veriyor açılım sürecinin tıkanmasıyla
ilgili Şu anda bu kapı kapatılmış olsa bile geçici
olarak kapatıldı, seçimlerden sonra tekrar açılacak. ve
Neçirvan Barzani Başbakan Erdoğana bu konuda yardım edilmesi
gerektiğini söylüyor.
Türk milleti bilmiyor ama İmralı canisi ve Neçirvan
Barzani seçimlerden sonra AKPnin Türkiyede ne yapacağını
biliyor sayın milletvekilleri. Siz de bilmiyorsunuz yeni Anayasada ne
var, Başbakanınız ve bazı AKP yöneticileri biliyor. Ama biz
söyleyelim, Başbakanın hayalinde ve hedefinde, eğer seçim
sonrası yüksek oyla gelirse rejimi değiştirmek var,
başkanlık sistemine geçiş var, federal sisteme geçiş var,
Anayasanın 66ncı maddesini değiştirerek Türk
kimliğini çıkarmak var, İmralı canisine ilk önce ev hapsi,
daha sonra genel af var.
Değerli milletvekilleri, ya olduğunuz gibi görünün ya da
göründüğünüz gibi olun.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim efendim.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Kabul edilmiştir.
9uncu madde üzerinde iki adet önerge vardır, önergeleri
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Kanun Tasarısının 9.
Maddesinin 1 numaralı fıkrasıyla düzenlenen tırnak
işareti içerisindeki ant metninde yer alan "doğruluk"
ibaresinden sonra gelmek üzere "dürüstlük" ibaresinin eklenmesini arz
ve teklif ederiz.
Faruk
Bal Nevzat
Korkmaz Mehmet
Şandır |
Konya Isparta Mersin |
Alim
Işık Recep
Taner Mustafa
Kalaycı |
Kütahya Aydın Konya |
Akif
Akkuş Behiç
Çelik |
Mersin Mersin |
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 696 Sıra Sayılı Anayasa
Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun
Tasarısının 9. maddesinin 1. fıkrasında yer alan
"Devlet protokolünde yer alan diğer üst düzey görevliler"
ibaresinin çıkarılmasını ve bunun yerine "Türkiye
Barolar Birliği Başkanı, baro başkanları, hukuk
fakültelerinin dekanları" ibaresinin eklenmesini arz ve teklif
ederiz.
İsa
Gök Atilla
Kart R. Kerim
Özkan |
Mersin Konya Burdur |
Harun
Öztürk |
İzmir |
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul)
Katılmıyoruz Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK
(Ankara) Katılıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Sayın Öztürk, siz mi
konuşacaksınız?
HARUN ÖZTÜRK (İzmir) Evet.
BAŞKAN Buyurun Sayın Öztürk. (CHP
sıralarından alkışlar)
HARUN ÖZTÜRK (İzmir) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; görüşülmekte olan 696 sıra sayılı Kanun
Tasarısının 9uncu maddesiyle ilgili vermiş olduğumuz
önerge üzerine söz aldım. Bu vesileyle yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Ben de Adalet ve Kalkınma Partisi Elâzığ
Milletvekili Hamza Yanılmaza Allahtan rahmet, kederli ailesine
başsağlığı diliyorum.
Değerli milletvekilleri, tasarının 9uncu maddesi
ant içmeyle ilgilidir. Bu kanunla yürürlükten kaldırılan 2949
sayılı Kanunun 7nci maddesine göre, hâlen geçerli olan ve içilen
ant Türk milleti tarafından demokrasiye âşık Türk
evlatlarının vatan ve millet sevgisine emanet ve tevdi olunan Türkiye
Cumhuriyeti Anayasasını koruyacağıma; görevimi
doğruluk, tarafsızlık ve hakka saygı duygusu içinde, sadece
vicdanım emrine uyarak yapacağıma, namusum ve şerefim
üzerine ant içerim. şeklinde idi. Görüşmekte olduğumuz
tasarıda ise, bu ant metninden Anayasanın ruhunu ve özünü
oluşturan demokrasi, vatan, Türk milleti ve Türk evlatlarına vurgu
yapan bölümler çıkarılmıştır. Eleştiriler üzerine
büyük Türk milleti önünde ifadesinin zoraki bir şekilde metne
eklendiği anlaşılmaktadır.
Değerli milletvekilleri, bu değişiklik, AKPnin
demokrasi, evrensel hukuk, vatan ve millet sevgisi üzerindeki samimiyetini bir
kez daha gözler önüne sermiştir. Bu açıdan, edilen yeminler ve içilen
antlar, içi boşaltılarak sıradan bir prosedür hâline
dönüştürülmektedir çünkü son sekiz buçuk yıllık iktidar
döneminde AKP, haksızlık, hukuksuzluk, yalan, dolan, iftira, sahte
delil üretme, tehdit, küfür, şantaj, dinleme, gözaltı, biber
gazı, polis copu, yıllar boyu süren tutukluluk, rüşvet ve sürgün
AKP İktidarıyla âdeta özdeşleşmiştir. Bu dönemde
kuvvetler ayrılığı ilkesi yerle bir edilmiş ve yargı
siyasi iktidarın emrine girmiştir. Anayasa Mahkemesi de bu
durumdadır.
Yüksek yargıda yapılan değişikliklerle AKP
yargılanmaktan kurtulma ve ülkeyi yargı denetiminden uzak bir biçimde
dilediği gibi yönetme olanağına kavuşmuştur. Böyle bir
yönetimin adının cumhuriyet rejimi olamayacağı, böyle bir
anlayışın da hukuk devletiyle bağdaşmayacağı
açıktır. Referandum sonrası HSYK seçimlerinde yaşananlar bu
sürecin en çarpıcı örneğidir. Sayın Başbakanın
Yıkılsın. emri verdiği Karstaki İnsanlık
Anıtının yıkımıyla ilgili karar için yürütmeyi
durdurma kararı veren mahkemenin başkanının Kayseriye üye
olarak tayin edilmesi bu açıdan düşündürücüdür. Tayini yapan kim?
HSYK yani bağımsız Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu. Bu
karar, AKPnin nasıl bir yargı düzeni isteğini gösteren,
HSYKnın Hükûmetten ne kadar bağımsız
olacağını ifade eden tarihî bir karardır. Türkiyede
AKPnin beğenmediği kararları verecek yargıçları ve
Hükûmetin beğenmediği davaları açacak savcıları
bekleyen gelecek budur, tıpkı verdiği beraat kararı
nedeniyle Eskişehire tayin edilen hâkim gibi, tıpkı Kayseriye
tayin edilen mahkeme başkanı gibi.
Değerli milletvekilleri, AKP ve AKPliler ettikleri yemini
unutarak laik, demokratik cumhuriyeti dönüştürme yolunda bütün
kurumları AKPnin birer şubesi hâline getirmişlerdir. Bu
nedenle, herkese ettiği yemini hatırlatmak bizim görevimizdir.
Verdiğimiz önergenin desteklenmesini takdirlerinize sunuyor,
yüce heyetinizi tekrar saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Öztürk.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Kanun Tasarısının 9.
Maddesinin 1 numaralı fıkrasıyla düzenlenen tırnak
işareti içerisindeki ant metninde yer alan "doğruluk"
ibaresinden sonra gelmek üzere "dürüstlük" ibaresinin eklenmesini arz
ve teklif ederiz.
Faruk
Bal (Konya) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul)
Başkanım, olumlu görüşle takdire bırakıyoruz.
BAŞKAN Hükûmet?
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK
(Ankara) Katılıyoruz Sayın Başkan.
Yalnız, bir cümle söylememe müsaade edin.
BAŞKAN Buyurun efendim.
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK
(Ankara) Erzurum İdare Mahkemesi Başkanının Kayseriye
nakledilmesi kendi isteğiyledir. O açıklanmış olmasına
rağmen, yazı yazıldığında düzeltilmiş
olmasına rağmen, eksik bilgiyle hâlen bir itham konusu olarak gündeme
geliyor. Onu tavzihen ifade etmek istiyorum.
Bu önergeye katılıyoruz.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Sayın Şandır gerekçeyi mi okutayım efendim?
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Evet, efendim.
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Dürüstlük vurgusunun, and içme metnine ilave edilmesi uygun
olacaktır.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmiştir.
Kabul edilen önerge istikametinde maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
10uncu madde üzerinde iki adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Kanun Tasarısının 10.
Maddesinin 3 numaralı fıkrasının metinden
çıkarılmasını arz ve teklif e deriz.
Faruk
Bal Nevzat
Korkmaz Mehmet
Şandır |
Konya Isparta Mersin |
Behiç
Çelik Mustafa
Kalaycı Akif
Akkuş |
Mersin Konya Mersin |
Alim
Işık |
Kütahya |
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 696 Sıra Sayılı Anayasa
Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun
Tasarısının 10 . maddesinin Tasarı metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
İsa
Gök Atilla
Kart R. Kerim
Özkan |
Mersin Konya Burdur |
Ferit
Mevlüt Aslanoğlu |
Malatya |
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul)
Katılmıyoruz Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK
(Ankara) Katılmıyoruz.
BAŞKAN Sayın Aslanoğlu, buyurun efendim.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) Sayın
Başkan, çok değerli milletvekilleri; tabii, Türkiye Cumhuriyeti bir
hukuk devleti. Buna hepimiz inanmak zorundayız ve hukuk devleti olmak
zorunda. Eğer hukuk devletinde bir zafiyet olursa bundan hepimiz, herkes
zarar görür. Hukuk her şeyimizdir. Ama bazı konular var ki
Bir kere,
devlet, hukukun verdiği kararlara uymalıdır. Size birkaç örnek
vereceğim. Türkiye'de insanlar gayrimenkul alıyorlar. Bu
gayrimenkulleri, on yıl geçiyor, yirmi yıl geçiyor, otuz yıl
geçiyor
Arkasından, Orman idaresi diyor ki: Burası ormandır.
Değerli arkadaşlarım, insanlar mal
almışlar, otuz yıl geçmiş, mahkeme kararları
olmasına rağmen, eğer Orman gelip benim malıma el koyuyorsa
ve gidip tapu iptal davası açıyorsa, bu mal Ormanın diyorsa
Türkiye'de hukuk devletinden bahsetmek
Ben, takdirlerinize
bırakıyorum.
Değerli arkadaşlarım, vatandaşın can ve
mal güvenliği hukuk devletinin teminatı altındadır. Hukuk
devletinin teminatının altında olan bir mal güvenliği
Birisi almış, birisine satmışlar, birisine
satmışlar, 5inci, 6ncı, 7nci kişi almış.
Arkasından, geliyor Orman idaresi diyor ki: Burası ormandır.
Bir devlet, insanını mahkeme kapılarında
süründürür mü? Acaba, Orman idaresinin aklına otuz yıl sonra mı
geliyor burasının orman olduğu? Orman idaresi oraya gidip de
burada bir tane dikili ağaç, orman var diye bakıyor mu acaba?
Değerli arkadaşlarım, bu, Türkiye'deki en büyük
sorun. İnsanlar, artık, bir yerden 10 liraya aldığı
malı Orman idaresinin bu kararından sonra 50 kuruşa
satamıyor; mal ayıplı mal oluyor, aldığı yerler
ayıplı oluyor. Yani bir daha mahkeme kararıyla Orman idaresinin
aldığı karar kaldırılsa bile Yarın acaba yine
Orman idaresi benim bu malıma el koyar mı? diye şüpheyle
bakıyorlar ve ayıplı mal oluyor.
Değerli arkadaşlarım, bir ülkede devlet
insanların mal güvenliğinin teminatı olmalıdır. Mal
güvenliğinin teminatı devlet olmazsa o zaman sorunlar doğar.
Gidip bir köyde siz 150 kişiye, 200 kişiye tapu iptal davası
açarsanız ve bu insanların malına el koyarsanız, o zaman
mal güvenliğinin nasıl bir mal güvenliği olduğunun ben endişesini
yaşarım. Bir mal kadastro görmüş, köye girmiş kadastro,
herkesin malı tespit ediliyor, ondan sonra şak diye bir karar:
Burası ormandır. Arkadaş, biz kime inanacağız?
Devletin verdiği tapuya artık ben inanmayacak mıyım?
Eğer böyle bir ayıplı mal varsa bana tapumu verme. Hem tapu
vereceksin, arkasından, verdiğin tapuyu hiçe sayacaksın! Bir
hukuk devletinde hakikaten bunlar olmaması gereken önemli olgulardır.
O zaman hukuk devletinden bahsedemeyiz arkadaşlar. Hukuk devleti
hepimizindir. Bu ülkede, hangi görüşte olursa olsun, eğer hangi
görüşte hukuk devletinden sapma olursa herkes bundan zarar görür
arkadaşlar.
Bu nedenle, özellikle Orman İdaresinin
Hukuk devleti
malı olan insanların hukuk devletinin verdiği tapuya
inançsızlığı olursa arkadaşlar, ben o zaman bu ülkede
hukuk devletine inanmam.
Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Aslanoğlu.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Kanun Tasarısının 10.
Maddesinin 3 numaralı fıkrasının metinden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Faruk
Bal (Konya) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK
(Ankara) Katılmıyoruz.
BAŞKAN Sayın Şandır, buyurun efendim. (MHP
sıralarından alkışlar)
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Sayın Başkan, değerli
arkadaşlarım; tabii, bu bitime kadar işkencesini hep beraber
yaşayacağız, sayenizde tabii, sizin grup başkan
vekillerinizin sayesinde, onun için hiç kızmak, küsmek yok; siz istediniz,
el kaldırıp oyladınız, bitime kadar devam. Sabah
namazında inşallah 28inci maddeye ulaşırız.
Şimdi, tabii biz bunu da fırsat bilerek, bize
verdiğiniz bu imkâna da teşekkür ederek endişelerimizi sizlerle
ve halkımızla paylaşmak istiyoruz.
Değerli arkadaşlar, yargı, adalet bu toplumun en
önemli değeridir, bizim ortak paydamızdır, bunu her
defasında vurguluyorum. Eğer bu konuda bir endişeye sebep
olursanız, bir tartışmayla bir toplumsal ayrışmaya
sebep olursanız bu ülkenin geleceği açısından, hatta kendi
geleceğiniz açısından yanlış yapmış
olursunuz, kötülük etmiş olursunuz.
Şimdi, bakınız, çok beylik bir söz vardır, bir
yerler için söylenmiş ama biz kendi memleketimiz için uyarlayalım
denilir ki: Ankarada hâkimler var, memlekette mahkemeler var. Bu çok önemli
bir müessese. Eğer zalime karşı mazlum bunu diyebiliyorsa,
devlete karşı birey, vatandaş bunu diyebiliyorsa, buna
inanıyorsa, böyle bir güvenci varsa, hatta iktidara karşı
muhalefet, basın, çokluğa karşı azınlık
diyebiliyorsa ki Bu memlekette mahkemeler var, Ankarada hâkimler var,
korkma. o zaman bu ülke demokratik, bu ülke yaşanır bir ülke olur.
Bunu diyebiliyor muyuz değerli arkadaşlar? Yargının
geldiği son nokta olarak samimiyetle bunu diyebiliyor musunuz?
Diyemezsiniz değerli arkadaşlar. Öyle kararlar çıkar
Şimdi -başka konuşmalarda da söyleyeceğim,
böyle, dosyalar dolusu konuşma metni hazırladım-
yargının sorunu yok demiyoruz, yargının sorunları var
ama bu sorunları çözecek müessese burası, sorumlusu siz ve biziz. Ama
bir sonuç olarak, işte, Anayasa Mahkemesi gibi sistemin kilit
taşı, denge unsuru olan ve denetimi sağlayan en üst kurumun,
kuvvetler ayrılığında, kuvvetler arasındaki dengeyi ve
sistemin işlemesinin denetimini sağlayan Anayasa Mahkemesinin
yapısını yeniden tanzim ederken burada eğer bir mutabakat
sağlanamıyorsa, burada yine çok önemli itham ve iddialar
cevaplandırılamıyorsa doğru iş yapmıyoruz,
akıllı iş yapmıyoruz, geleceğe hizmet etmiyoruz.
Değerli milletvekilleri, çok güzel bir atasözümüz var: Tuz kokarsa ne
yaparız?
Bakın, şimdi burada bir iddia var, ben ısrarla
söylüyorum, bu iddianın cevabı verilsin, geçen sene halka da
onaylattığınız Anayasa değişikliği
sonrasında oluşturduğunuz Hâkimler ve Savcılar Yüksek
Kuruluyla 211 üye seçtiniz -seçimler de 17-5, 16-5 olarak sonuçlandı-
Sayın Adalet Bakanının katılmasına bağlı
kalarak. Farklı bir oylama sonucu yok. Hani özgürlük, hani özgür irade,
hani hâkimin şahsiyeti, bağımsızlığı? 211
kişi bu oylama nisabıyla seçildi. Bu oylama nisabıyla seçilen
hâkimler bir sonraki oylamada -158 oy- 11. Hukuk Dairesi Başkan seçiminde
makine gibi oy kullandılar, hep gittiler boş verdiler.
Değerli arkadaşlar, şahsiyetli bir yargı
oluşturduğumuzu söyleyebilir miyiz Allah aşkına? Kendi
kendinizi kandırmak size ne getirecek, ne kazandıracak? Yani
bunları bir muhalefet, bir siyasi muhalefet olarak algılamayın;
bir çığlık, ülkemizin geleceği açısından
duyduğumuz endişenin çığlığı olarak
alın. Yargı adına da bu çığlığı ortaya
atıyorum. Yani Yargıtay, Anayasa Mahkemesi bu şahsiyetli
duruşu ortaya koyamıyorsa nereye ulaşacak Türkiye? Bunu konuşmaya
devam edeceğiz.
Teşekkür ediyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Şandır.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) Karar yeter sayısı
İSA GÖK (Mersin) Karar yeter sayısı
BAŞKAN Kabul etmeyenler
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) Sayın Başkanım, karar
yeter sayısı istiyorum.
BAŞKAN Hayır, oylamaya geçmiştim efendim, bir
sonrakinde istersiniz.
İSA GÖK (Mersin) Daha önce söyledi Nevzat Bey.
BAŞKAN Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Madde 11 üzerinde üç adet önerge vardır, önergeleri
okutuyorum
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Sayın Başkanım,
birinci oylamada Geç kalındı. denildi ama maddenin oylamasında
karar yeter sayısını niye aramıyorsunuz?
BAŞKAN Bakınız Sayın Şandır, orada
bir şey yok, biraz sonra da istersiniz yani önerge üzerinde istendi, ben
Başladım. dedim, madde üzerinde böyle bir talep gelmedi.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Lütfen yani bu saatte hiç çekilmiyor
Başkanım.
BAŞKAN Önergeleri okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Kanun Tasarısının 11.
Maddesinin 4. Fıkrasının (ç) bendindeki bentler ibaresinin,
hükümler şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Faruk
Bal Nevzat
Korkmaz Mehmet
Şandır |
Konya
Isparta
Mersin |
Behiç
Çelik Mustafa
Kalaycı Akif
Akkuş |
Mersin
Konya
Mersin
|
Alim
Işık |
Kütahya
|
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, şimdi
okutacağım iki önerge aynı mahiyettedir. Bu önergeleri okutup
birlikte işleme alacağım, istemleri hâlinde önerge sahiplerine
ayrı ayrı söz vereceğim.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 696 Sıra Sayılı Anayasa
Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun
Tasarısının 11 inci maddesinin dördüncü
fıkrasının madde metninden çıkartılması ve
diğer fıkranın buna göre teselsül ettirilmesi arz ve teklif
olunur.
Bekir
Bozdağ Bayram
Özçelik Hayrettin
Çakmak |
Yozgat
Burdur Bursa |
Yaşar
Karayel A.
Sibel Gönül |
Kayseri
Kocaeli
|
Diğer önerge sahipleri:
İsa
Gök Şevket
Köse Atila
Kart |
Mersin Adıyaman Konya |
Atilla
Emek Ferit Mevlüt
Aslanoğlu Ergün
Aydoğan |
Antalya Malatya Balıkesir |
Gürol
Ergin |
Muğla |
BAŞKAN Komisyon önergelere katılıyor mu?
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul)
Katılıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Son iki önergeye, takdire bırakıyorsunuz
yani, çoğunluğunuz yok çünkü.
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul)
Takdire bırakıyoruz daha doğrusu.
BAŞKAN Hükûmet?
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK
(Ankara) Katılıyoruz.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) Gürol Ergin,
konuşacak.
BAŞKAN Sayın Ergin, buyurun efendim. (CHP
sıralarından alkışlar)
GÜROL ERGİN (Muğla) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri
Hakkında Kanun Tasarısının 11inci maddesi üzerinde
verdiğimiz önerge nedeniyle söz almış bulunuyorum. Sözlerime
başlarken Sayın Başkan, sizi, değerli milletvekillerini ve
yüce Türk ulusunu saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, anayasalar ulusların
uymaları zorunlu toplumsal sözleşmeleridir. Aynen uluslar gibi
iktidarlar ve yasama organları da var olan anayasaya sadakat ile
bağlı olmak, işlem ve eylemlerini var olan anayasaya uygun
biçimde yerine getirmek zorundadırlar. İktidarın ve yasama
organının işlem ve eylemlerinin anayasaya uygunluğunun
denetlenmesini ise Anayasa Mahkemesi yapar. Bu nedenle Anayasa Mahkemesinin de
Anayasaya sadakatten hiçbir zaman ayrılmaması gerekir.
Önümüze getirilen bu tasarıda görüyoruz ki, Anayasada
güvence altına alınan kural ve ilkelerin yasama organının
tasarruflarıyla ihlal edilmesini önlemek, temel hak ve özgürlükleri
güvence altına almakla görevli olan Anayasa Mahkemesinin kendisi bile, diğer
birçok maddesi gibi 11inci maddesiyle Anayasaya sadakatten
ayrılmaktadır. Anlayışı baştan sakat olan böyle
bir mahkemeye güvenimizin sürmesi mümkün değildir. Ancak eğer
iktidarda Anayasa Mahkemesinin aldığı bir karar sonrasında
Ulemaya sordunuz mu? diyen bir anlayışı var ise bu
iktidarın getirdiği Anayasa Mahkemesi anlayışının
da önümüzdeki tasarıdakinden farklı olmayacağı
doğaldır. Kaldı ki, yalnız Anayasa Mahkemesi değil,
Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu da Yargıtay da Danıştay
da yüksek yargıyı yeniden dizayn eden tasarruflarla güvenilir olma
niteliğini tümden yitirmektedir.
Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu, Yargıtay ve
Danıştay üye seçiminde, Hükûmet tarafından oluşturulan bir
şablon listeyle ve hiç şaşmayan oy sayısıyla yüksek
yargının üyelerini belirlemiştir. Öyle
anlaşılıyor ki Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunda da
tıpkı Türkiye Büyük Millet Meclisindeki siz AKPli üyeler gibi
talimatla parmak kaldırıp parmak indirme dönemi başlamıştır.
Anayasa Mahkemesinin Sayın Cumhurbaşkanı
tarafından atanan üyelerinin atanma şekli ve nitelikleri dikkate
alınınca, bundan böyle, Anayasa Mahkemesinde de kararların,
belli çoğunluğa sahip, belli düşünce yapısındaki
üyelerin ortak oyları ile ve tamamen siyasal etkilenmelerle
alınacağı açıkça görülmektedir.
Yüksek yargıyı yeniden yapılandırma
çabaları bütün olarak incelendiğinde, diğer yüksek yargı
organlarıyla birlikte Anayasa Mahkemesinin de anayasal denetim yapan bir
yargı organı yerine, siyasal iktidarın yaptıklarına
onay veren bir onaylama kurumu hâline geldiğini görmekteyiz.
Anayasa Mahkemesine süper temyiz merci yetkisi verilmesi ise
Türkiyedeki yargı sistemini tuz buz etmekte, diğer yüksek yargı
organlarını hiçe sayan aşağılayıcı bir
anlayışı ortaya koymaktadır.
Yüksek yargı yapılanmasında yaşadığımız
olaylar, yargının yargı olmaktan çıkıp siyasal araç
hâline getirildiğini ortaya koymaktadır.
Anayasa Mahkemesine yabancı uzman çalıştırma
yetkisi verilmesi ise Türk yargı ve adalet sistemini yaralayıcı
ve küçültücü bir tutumdur.
Değerli milletvekilleri, Anayasa Mahkemesinin bir
kararından sonra Anayasa Mahkemesinin bu yaklaşımı hukuk
devleti ilkelerinin değil, ideolojik bağnazlığın
sonucudur. diyenler, bu tasarıyla, Anayasa Mahkemesini hukuk devleti
ilkelerinden uzaklaştırıp ideolojik
bağnazlığın odağı hâline getirmişlerdir.
Bu tasarıda Anayasa Mahkemesi Başkan ve üyelerinin
aşırı korunmaya çalışılması ve onlara
emsallerinin üstünde maddi haklar tanınması, yüksek yargı içinde
ayrı bir yargıçlar sınıfı doğurmaktadır.
Önergeyle değiştirilmesini istediğimiz ve
Üyeliğin boşalması ve sona ermesi
başlığını taşıyan 11inci maddede, görev
süresini tamamlayan ancak emeklilik koşullarını
taşımayan üyelere değişik olanaklar getirilmesi bizatihi
Anayasaya ve kamu personeli ücret rejimine aykırıdır. Kamu görevlileri
ve diğer yüksek yargı kurumu üyeleri arasından da
emekliliği dolmadan görevlerinden ayrılanlar bulunmakta ancak onlara
böylesi olanaklar tanınmamaktadır. Bu nedenle, yargı görevini
yerine getiren makamlar arasında farklılık ortaya çıkaran
11inci maddenin kıyak emeklilik anlamı taşıyan
ayıplı bir anlayışın ürünü olan (4)üncü
fıkrasının madde metninden çıkarılmasını
önermekteyiz.
Önergemizin kabul edilmesini istiyor, sizleri ve yüce ulusumuzu
bir kez daha saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Ergin.
Diğer önergenin gerekçesini okutuyorum:
Gerekçe:
Fıkrada öngörülen şekilde bir düzenleme
yapılmasına mevcut düzenlemeler karşısında bugün
itibariyle ihtiyaç bulunmadığından bu değişiklik
önergesi verilmiştir.
III.- YOKLAMA
(CHP sıralarından bir grup milletvekili ayağa
kalktı)
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) Yoklama istiyoruz
Sayın Başkanım.
BAŞKAN Önergelerin oylamasından önce bir yoklama
talebi var, onu yerine getireceğim.
Sayın Hamzaçebi, Sayın Gök, Sayın Köse, Sayın
Köktürk, Sayın Ramazan Kerim Özkan, Sayın Coşkuner, Sayın
Hacaloğlu, Sayın Ergin, Sayın Güner, Sayın Harun Öztürk,
Sayın Aslanoğlu, Sayın Ali Rıza Öztürk, Sayın Serter,
Sayın Susam, Sayın Seçer,Sayın Aydoğan, Sayın Tan,
Sayın Alim Işık, Sayın Asil, Sayın Paksoy.
Saygıdeğer arkadaşlarım, milletvekillerinin
yoklama isteme talepleri vardır, partilere göre değil biliyorsunuz
bu.
Yoklama için bir dakika süre veriyorum ve yoklama işlemini
başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, toplantı yeter
sayısı vardır.
IX.- KANUN TASARI VE
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A) Kanun
Tasarı ve Teklifleri (Devam)
2.- Anayasa Mahkemesinin
Kuruluşu ve Yargılama Usûlleri Hakkında Kanun Tasarısı
ile Anayasa Komisyonu Raporu (1/993) (S. Sayısı: 696) (Devam)
BAŞKAN Birlikte işleme aldığım
önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım, biraz
önce kabul etmiş olduğunuz önergeler ile 11inci maddenin (4)üncü
fıkrası madde metninden çıktığından, bu
fıkrada değişiklik öngören Konya Milletvekili Sayın Faruk
Bal ve arkadaşlarının önergesini işlemden
kaldırıyorum.
Kabul edilen önergeler istikametinde maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Madde 12 üzerinde bir adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 696 Sıra Sayılı Anayasa
Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun
Tasarısının 12. maddesinin 2. fıkrasının
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
İsa
Gök Atilla
Kart Ali
Rıza Öztürk |
Mersin Konya Mersin |
R.
Kerim Özkan |
Burdur |
(2) Bir kişi aynı göreve 2 dönemden fazla seçilemez.
Seçimler, bu görevin sona ereceği tarihten önceki iki ay içinde
sonuçlandırılır.
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul)
Katılmıyoruz Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK
(Ankara) Katılmıyoruz.
BAŞKAN Buyurun Sayın Öztürk.
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; 12nci madde üzerinde verdiğimiz önerge
üzerine söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Tasarıda, başkan ve başkan vekillerinin yeniden
seçilmesi öngörülmüş, biz de verdiğimiz önergeyle birden fazla
seçilmesinin doğru olmadığını düşünüyoruz.
Değerli milletvekilleri, hukuk gidiyorken demokrasi gelmez.
Demokratik hukuk devletinin tek güvencesi o devletin anayasasıdır.
Anayasa yasalar hiyerarşisinin en üstünde yer alır. Bunun anlamı
hukukun hükümran olmasıdır. Hukuk hükümran olmaktan
çıkarılınca hükûmet olanların kendi yasalarını
yapmalarının önünde bir engel kalmaz. Türkiyede hukuk giderken
Parlamentoda çoğunluğu elinde tutan anlayışın
yasaları çoğaltılıyor ve son referandum örneğinde
olduğu gibi toplum da bir şekilde sürecin parçası hâline
getirilerek meşruluk zemini yaratılmaya
çalışılıyor. Sürece destek veren liberal çevrelerin bile
vicdanını sızlatan son olaylar Hükûmetin, Başbakanın
yasama ve yargı üzerindeki tahakkümünün endişe yaratan vahim
boyutlara ulaştığının açık ve net göstergesidir.
İçinden geçtiğimiz ve demokrasi söylemleriyle baskılandığımız
süreçte, Anayasanın en temel ilkelerinden olan yargı
bağımsızlığı, yasalar karşısında
eşitlik gibi hukuk devletinin olmazsa olmazlarının ihlal edilişine
seyircilik etmek büyük gaflettir.
Demokrasinin hukukla sağlam örüldüğü ülkelerde siyasal
iktidarın hareket alanı bellidir. Bugünün Türkiyesinde ise Hükûmetin
hareket alanı alabildiğine genişletilmekte ve
belirsizleştirilmektedir. Anayasa fiilen delinerek hukuk
boşaltılırken siyasal iktidar yasa yapma keyfîyetini
karşı toplumsal refleksleri hiçe sayarak sürdürebilmektedir.
Türkiye'nin bugün yaşadıkları demokrasiyle açıklanamaz. Bir
kesim lehine düzenleme yapabilmek için toplumun direnç gösterecek kesimlerinin
türlü yöntemlerle baskı altına alınmış olduğu
ortamda özgürlüklerden hiç mi hiç söz edilemez. Özgürlük alanının
daraltıldığı, hukuk dışı uygulamaların
kamu vicdanını yaraladığı, adalet terazisinin
saçtığı sürecin mimarlarının bu
yıkıntının altında kendilerinin de
kalacaklarını göremiyor olmaları büyük gaflettir.
Demokratikleşme ve kurumsallaşmada
gecikmişliğimizin faturası çok kabarık olarak dönüyor
hepimize. Ne olduğu tam olarak bilinmeyince özgürlüklerden
kaçışın adı da ileri demokrasi diye konulabiliyor.
Hukuksuzluğun alanı alabildiğince genişletildikçe adalet
duygularımız törpüleniyor. Sokağın aklı
karışık, vatandaş Bu nasıl iş? diye soruyor.
Rektörler, profesörler, bilim adamları, gazeteciler tutuklanıyor,
caniler ise bir günde serbest bırakılıyor.
Kamusal düzenin işlemezliği en son hukuk sisteminde
kendisini gösterince Anayasayı değiştirerek kendi
kurumsallaşmasını yaratmak AKP için oldukça
kolaylaşmıştır. Ne mi görüyorum? Türkiye'nin, rejimin
dönüştürüldüğünü hem de hepimizin gözü önünde ve daha vahimi,
artık Tehlike geliyor. diyenler Tehlike geldi. diyemiyorlar ve
tehlikeye parmak basan yazıları yayımlayan cesur
yayımcıların sayısı giderek azalıyor.
İnternet ortamında buluşan doğru sözcükler güncel yaşamda
dost söyleyişlerinin fısıltıları içinde
dağılıp gidiyor.
Geleceğin Türkiyesi, cumhuriyet mucizesinin
yıkılabilen duvarlarının üzerine kurulmaya
çalışılırken Atatürkü yıpratma çabalarını
üstlenenlerin üslupları giderek daha çirkin bir hâl alıyor. Mevcut iktidara
yaranma çabasına girişenlerin içinde akademik unvanları görmek
bizim içimizi daha fazla burkuyor. Cumhuriyete vurarak demokrasi
çığırtkanlığı yapanlar, bugün hukukun delinen
duvarlarından canilerin salıverilmesinde kendilerinin de
katkıları olduğunu görebiliyorlar mı?
Cumhuriyet bir aydınlanma koşusu. Bu koşuyu tıknefes
olup yarıda bırakma lüksümüz yok. O meşale bizim elimizde
artık. Cumhuriyetin aydınlığına ve cumhuriyetle
aydınlamaya bugün her günkünden daha çok ihtiyacımız olduğu
açık. Demokrasi ve hukuku cumhuriyet getirdi. Hukuk ve demokrasi giderken
cumhuriyeti de götürüyorlar ama 12 Haziranda halkımız buna asla izin
vermeyecektir.
Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP ve MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın Öztürk, teşekkür ederim.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Madde 13 üzerinde iki adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Kanun Tasarısının 13.
Maddesinin 1. Fıkrasının f bendinin metinden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Faruk
Bal Nevzat
Korkmaz Mehmet
Şandır |
Konya Isparta Mersin |
Mustafa
Kalaycı Akif
Akkuş Alim
Işık |
Konya Mersin Kütahya |
Behiç
Çelik Recep
Taner |
Mersin Aydın |
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 696 Sıra Sayılı Anayasa
Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun
Tasarısının 13. maddesinin d ve f fıkralarının
madde metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
İsa
Gök Atilla
Kart R. Kerim
Özkan |
Mersin Konya Burdur |
Rahmi
Güner |
Ordu |
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul)
Sayın Başkanım, d ve f demiş, (f) ile alakalı
başka bir önerge var ona katılacağız ama (d) de olunca bu
hâliyle katılamıyoruz.
BAŞKAN Hükûmet?
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK
(Ankara) Katılmıyoruz.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) Sayın Rahmi
Güner
BAŞKAN Sayın Güner, buyurun efendim. (CHP
sıralarından alkışlar)
RAHMİ GÜNER (Ordu) Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; görüşülmekte olan 696 sıra sayılı Anayasa
Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun
Tasarısının 13üncü maddesiyle ilgili vermiş
olduğumuz önerge üzerine söz almış bulunuyorum. Hepinizi
saygıyla selamlarım.
Değerli arkadaşlarım, Anayasa Mahkemesi
Başkanının görev ve yetkilerine dair 13üncü maddenin (a)
bendinde şöyle denilmektedir: Başkanın görev ve yetkileri
şunlardır:
a) Genel Kurulun ve gerektiğinde Bölümlerin gündemini
belirlemek,
Değerli arkadaşlarım, Anayasa Mahkemesinde
açılmış olan bazı davalar üç senedir, dört senedir hâlen
neticelenmemektedir. Bir Anayasa Mahkemesi Başkanı var, maalesef
iktidar partisinin ağzından konuşan bir Anayasa Mahkemesi
Başkanı çünkü gizli tanık dinlemeyle ilgili, bazı telefon
konuşmalarının dinlenmesiyle ilgili kanunların birçoğu
Anayasa Mahkemesindedir ama maalesef, Sayın Başkan tarafından
gündeme getirilip görüşülmemektedir. Bugün yargı adı
altında çile çektirilen, tutuklanan birçok kişi buradan elde edilen
delillerle yargılanmaktadır.
Değerli arkadaşlarım, şu anda,
çağımıza uygun, çağımızın gerektirdiği
bir Anayasa ve yargı bağımsızlığı istiyor
halkımız. Maalesef, şu anda, bundan otuz, kırk sene öncenin
çok daha gerisine gidilip, yargı
bağımsızlığının, hukukun üstünlüğünün
yok edildiği bir ortamda Türkiye yönetilmektedir. Sayın Başbakan
ve iktidar partisi sözcüleri burada konuşurken Acaba hangi ülkede
yaşıyoruz? diye tereddüt etmekteyim. Hukukun tamamen yok
edildiği, hukukun üstünlüğünün yok edildiği, yargı
mensuplarının iktidar partisinin bir şubesi şeklinde
oluşturulan Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu tarafından
atandığı bir ortamda yaşıyoruz. Adalet
Bakanının sunmuş olduğu listelerin bugün Hâkimler ve
Savcılar Yüksek Kurulunda kabul edildiğini ve
uygulandığını görüyoruz.
Değerli arkadaşlarım, bir darbe olursa o darbenin
üzerinde oynadığı şey hukuktur ve o darbeyi yapan güç
hukuku da kendi emeli için kullanır. Bugün Türkiyede hukukun bu
şekilde yok edildiği bir ortamda -dikkat ederseniz- açık ve net
olarak söylüyorum, bir hukukçu olarak söylüyorum, siz Anayasadaki bu değişikliklerle,
kanunlardaki bu değişikliklerle açık ve seçik olarak sivil darbe
yapıyorsunuz. Bunun örneğini -on beş gün önce gittim-
Silivrideki bir yargılamada gördüm değerli arkadaşlarım.
Yargılama değil, toplama kampı şeklinde
alınmış, Türkiyede çok önemli görevlerde bulunan,
alnının akıyla görevde bulunan kişilerin nasıl
ızdırap, çile çektiklerini gördüm değerli
arkadaşlarım. Eğer tabiri caizse şunu söylemek istiyorum:
Alman faşizminin toplama kampı gibi gördüm.
Değerli arkadaşlarım, ben Silivri mahkemesinde bunu
gördüğüm zaman 12 Martta da, 12 Eylüldeki sıkıyönetim
mahkemelerinden -tasvip etmediğim- çok daha ağır bir
yargılamanın yapıldığını gördüm. Acaba
nasıl bir sivil Hükûmet zamanında, iktidar zamanında bu
yapılıyor? diye de endişelerimi belirttim.
Değerli arkadaşlarım, oraya gittiğiniz zaman
Türkiyede gerçekten çok şerefiyle, onuruyla görev yapan kişilerin
nasıl ızdırap çektiğini, ezildiğini gördüm.
Sivil bir iktidarda bu olmaz değerli arkadaşlarım,
hukukun üstünlüğünde bu olmaz. Hukuki, gerçek bir şekilde
yargılanan bir iktidarda bunlar olmaz değerli arkadaşlarım.
Orada bunu gördüm, ızdırap gördüm, çileyi gördüm ve bunu uygulayan
siz siyasi iktidar değerli arkadaşlarım.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
RAHMİ GÜNER (Devamla) İşte buna Dur. deme
zamanıdır. Buna Dur diyecek halkımızdır.
Şunu da belirtmek istiyorum değerli
arkadaşlarım: Bu kanunları çıkmakla kendi
geleceğinizi, çocuklarımızın geleceğini ve
doğacak çocuklarımızın da geleceğini tamamen
karartmış oluyorsunuz.
Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından
Bravo sesleri, alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Kanun Tasarısının 13.
Maddesinin 1. Fıkrasının f bendinin metinden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Faruk
Bal (Konya) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul)
Takdire bırakıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK
(Ankara) Katılıyoruz.
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Başkanın görevleri arasında üyeler ve bölümler
arasında eş güdümü sağlamak hususları yer almaktadır.
Bu eş güdümün üyelerin oyları ile ilgili mi yoksa bölümlerin
görevleri ile ilgili mi bu anlaşılamamaktadır. Metinde yer alan
cümle çok muğlak yazılmıştır. Uygulamada
yaşanacak sıkıntıları engellemek amacıyla bu
önerge verilmiştir.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Kabul edilen önerge istikametinde maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
14üncü madde üzerinde iki adet önerge vardır, önergeleri
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Kanun Tasarısının 14.
Maddesinin 1. Fıkrasının 1. Cümlesinin aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Faruk
Bal Nevzat
Korkmaz Mehmet
Şandır |
Konya Isparta Mersin |
Behiç
Çelik Mustafa
Kalaycı Akif
Akkuş |
Mersin Konya Mersin |
Alim
Işık M.
Akif Paksoy |
Kütahya Kahramanmaraş |
Başkana ait görev ve yetkiler,
Başkanlığın boş olması ile Başkanın
mazeretli veya izinli olması hallerinde kıdemli Başkanvekilince
yerine getirilir.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 696 Sıra Sayılı Anayasa
Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun
Tasarısının 14. maddesinin Tasarı metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
İsa
Gök Atilla
Kart Tayfur
Süner |
Mersin Konya Antalya |
R.
Kerim Özkan |
Burdur |
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul)
Katılmıyoruz Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK
(Ankara) Katılmıyoruz.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) Sayın Tayfur
Süner...
BAŞKAN Sayın Süner, buyurun efendim. (CHP
sıralarından alkışlar)
TAYFUR SÜNER (Antalya) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; görüşmekte olduğumuz tasarının 14üncü
maddesi üzerine vermiş olduğumuz önerge üzerine söz aldım.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
AKP Hükûmeti yüksek yargıya neden bu kadar
kızgındır? Neden bütün yüksek yargının
yapısıyla oynamaktadır? Şöyle bir bakalım, yüksek
yargı son yıllarda neler yapmış.
ERDEMİRle ilgili olaya bir bakarsak, cumhuriyet tarihi
boyunca devlet yatırımları demir çelik tesislerinin
kurulmasına büyük önem verdi, Türkiyede 2005 yılına
gelindiğinde Avrupanın 5inci, dünyanın on 13üncü demir çelik
fabrikası meydana geldi fakat 2005 yılında kurumun yüzde 46,2si
satışa çıkarıldı. Danıştayın 13.
Dairesi 2008 yılında özelleştirme kararını iptal etti.
Sadece ERDEMİRle mi kaldı? TÜPRAŞa bir bakalım. Ülke
vergi gelirinin yüzde 12si TÜPRAŞtan elde ediliyor. TÜPRAŞın
cirosu 4,5 milyar dolar ama 2004 yılına geldiğimiz zaman yüzde
65,76sı Zorlu ve Efremov Grubuna satıldı. Kaç liraya? 1,3
milyar dolara. Bu para TÜPRAŞın iki yıllık geliriydi.
Ankara 10. İdare bu satışı durdurdu, Danıştay da
onayladı. 2005 yılında TÜPRAŞın hisselerinin yüzde
46,76sı Ofere satıldı. Satış, kamuya duyurulmadan
satıldığı için iptal edildi. TÜPRAŞ sonunda, 2006
yılında hisselerinin yüzde 51i Koç ve Shell Grubuna 4 katına
yani 4 milyar 140 milyar dolara ihaleyle satıldı. Bu satış
iki yıl öncesinin 4 katıydı. Tabii 4 katına
satıldı da eğer 1,3 milyar dolara satılmış olsaydı
tüysüz yetimin hakkı vardı. Nasıl göz yumuyorsunuz, nasıl
Türkiyenin gelirlerini birilerine peşkeş çekiyorsunuz, anlamak
mümkün değil.
Galataporta gelelim. İmar yetkisi olmamasına
rağmen, Kültür ve Turizm Bakanlığı, İstanbul Karaköy
İskelesinden Mimar Sinan Üniversitesine kadar olan en değerli sahil
şeridini imara açtı. Galataport Projesini, Sami Oferin sahibi
olduğu Royal Caribbean Cruises ile Mehmet Kutmanın sahibi
olduğu Global Yatırım Şirketi kazandı.
Danıştay, İstanbulun tarihine sahip çıkarak bu satışı
da iptal etti.
Bir de İETT arazisine bakalım. Tabii, AKP İktidarı
bütün bu Danıştayın, Anayasa Mahkemesinin iptallerine
başından sonuna kadar kızgındı. Nedendir bilinmez. Be
kardeşim, Türkiyenin menfaatleri yok mu bu özelleştirmelerde?
Değerine satılırsa
Yok, değerine satamazsınız, 4
katı eksiğine satacaksınız, birileri aradan menfaat
götürecek.
İETT arazisine bakalım. İmar planında kamu ve
park alanı olarak görülen, İstanbul Leventte bulunan İETT
arazisi, 2007 yılında İstanbul Büyükşehir Belediyesi
tarafından arazinin imar planı değiştirilerek Dubai
Şeyhi El Maktuma satıldı. Ancak Mimarlar Odası
İstanbul halkına ait olan bu arazi üzerindeki projenin
durdurulması için İstanbul 7. İdare Mahkemesine başvurdu.
Olay mahkemeye taşınınca El Maktum ihalenin
karşılığını ödemedi. Bu durumda ihaleyi iptal
etmesi gereken belediye ihaleyi iptal etmeyerek arazinin Şeyh Maktumun
elinde kalmasına izin verdi. Pes doğrusu! Konuyu yargıya
taşıyan Cumhuriyet Halk Partisinin talebini Danıştay kabul
etti ama bundan da rahatsız oldular
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
TAYFUR SÜNER (Devamla) Önergemizin kabulünü rica ediyorum.
Teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın Süner.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Kanun Tasarısının 14.
Maddesinin 1. Fıkrasının 1. Cümlesinin aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Faruk
Bal (Konya) ve arkadaşları
Başkana ait görev ve yetkiler,
Başkanlığın boş olması ile Başkanın
mazeretli veya izinli olması hallerinde kıdemli Başkanvekilince
yerine getirilir.
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul)
Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK
(Ankara) Katılmıyoruz.
BAŞKAN Sayın Paksoy, buyurun.
MEHMET AKİF PAKSOY (Kahramanmaraş) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; vermiş olduğumuz
değişiklik önergesi üzerine söz almış bulunuyorum. Bu
vesileyle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Değişiklik önergemizde kıdemli başkan vekili
kim ise teamülüne uygun, hukukun şimdiye kadarki uyguladığı
teamüllerin gereği olarak Başkanlık eder.
Başkanlığın boş olması hâli izinli, mazeret,
istifa veya ölümdür. Bu dört hâlden iki tanesini ayırıp izinli ve
mazeretli olması hâlinde Başkanın tek başına iradesine
tabi kılmak doğru bir iş değildir diye düşünüyoruz, bu
konuda önergemize destek istedik.
Sayın milletvekilleri, tasarımızın genel
gerekçesinde belirtildiği gibi Anayasa Mahkemesinin temel amacı ve
misyonu, Anayasada güvence altına alınan kural ve ilkelerin yasama
organının tasarruflarıyla ihlal edilmesini önlemek, genel manada
Anayasanın üstünlüğü ve
bağlayıcılığıyla temel hak ve özgürlükleri
güvence altına almaktır.
Anayasalar bir toplumsal sözleşme niteliğindedir.
Anayasalar yasama organı da dâhil olmak üzere yürütme ve yargı
erklerini bağlayıcı bir hüviyet arz ederler. Hâl böyle olunca
tüm kurum ve kuruluşların eylem ve işlemlerinin,
çıkarılan yasaların Anayasa uygunluğunun tarafsız ve
bağımsız bir yargı organı tarafından
denetlenmesi, şayet varsa Anayasaya
aykırılıklarının da düzeltilmesi icap eder.
Öte yandan demokrasiler çoğunluk esasına dayanmakla
birlikte, aynı zamanda uzlaşma kültürünün de sonucudurlar. Ancak 12
Eylül referandumu sizi hayli cesaretlendirmiş gözüküyor. Orada Türk
milletine verdiğiniz sözleri tutmadan, hızınızı
alamayarak bu düzenlemeyi de gerçekleştirmek istiyorsunuz. Bu
tavrınızla adalet, eşitlik ve özgürlük içerisinde birlikte
yaşama idealini hiçe saymaya devam ediyorsunuz. Hâlbuki, Milliyetçi
Hareket Partisi olarak biz, başından beri 12 Eylülün ürünü olan
mevcut Anayasanın Meclis içerisinde bir uzlaşma zemini
oluşturularak, uzlaşma komisyonu marifetiyle
değiştirilmesini savunduk, bu çağrımız bugün de
caridir ancak Milliyetçi Hareket Partisinin çağrılarına, bizim
çağrılarımıza işinize gelmediği için
kulaklarınızı tıkadınız, tıkamaya da devam
ediyorsunuz.
Buna karşın sıra, adına açılım
dediğiniz yıkım projesinin hukuki zeminini oluşturmaya,
yargıyı siyasallaştırmaya gelince dayatmacı
anlayışınız tekrar canlanıverdi. Aslında sizdeki
bu tehlikeli ve sakat mantık gelenek hâline geldi. Peki, yarın
iktidara başka bir parti geldiğinde sizin
yaptığınızın tam tersini yaparsa -ki yapacaktır-
o zaman feryat figan etmeyecek misiniz, o zaman uzlaşmadan dem vurmayacak
mısınız?
Anayasa değişiklikleri ne ilk defa yapıldı ne
de son defa yapılacak. Mevcut Anayasada en önemli
değişiklikler, Milliyetçi Hareket Partisinin de içinde bulunduğu
57nci Hükûmet döneminde uzlaşmayla yapıldı ancak Anayasa
Mahkemesi gibi çok önemli görevleri olan bu kurumu kendi kafanıza göre
dizayn etme düşünceniz, bize göre, bir ihtiyaçtan ziyade bazı korku ve
kaygılarınızı giderme düşüncenizden
kaynaklanmaktadır. Ancak şunu da hatırlatalım ki usul,
ferdin kurala uymasıdır, aksi takdirde siz kurala uymaz, kuralı
kendinize uydurursanız bunun sonucu vahim olacaktır.
Bakın, bu manada, Habura götürdüğünüz çadır
mahkemesinin hesabını millet vicdanında daha veremediniz,
kıyamete kadar da veremeyeceksiniz.
Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Kabul edilmiştir.
15inci madde üzerinde bir adet önerge vardır, önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 696 Sıra Sayılı Anayasa
Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun
Tasarısının 15. maddesinin 1. fıkrasının e
bendinde yer alan, Başkanın izniyle ibaresinin metinden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
İsa
Gök Atilla
Kart R. Kerim
Özkan |
Mersin Konya Burdur |
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul)
Katılmıyor Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK
(Ankara) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Bakanım.
Sayın Gök, buyurun efendim. (CHP sıralarından alkışlar)
İSA GÖK (Mersin) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
15inci maddede değişmesini istediğimiz şey
şu: Üyelerin yükümlülükleri düzenleniyor ve bir satır var, diyor ki:
üyeler
davet olundukları ulusal ve uluslararası kongre, konferans
ve benzeri bilimsel toplantılara Başkanın izniyle
katılabilirler. Şimdi, 15inci madde üyelerin duruşmalara
katılımını, her şeyi düzenlemiş. Neden Başkan
izni? Bu kanunun önceki
Yani 2949 sayılı Kanuna bakıyoruz,
orada diyor ki: Anayasa Mahkemesi yönetim ve temsili Başkana aittir.
Yönetim ve temsil, başka bir şey değil. 11inci maddesi var eski
kanunun, diyor ki: Anayasa Mahkemesi Başkan ve üyeleri asli görevleri
dışında resmî veya özel hiçbir görev alamazlar. Bütün madde bu.
Anayasada bu maddenin esası olan kurallarda hiçbir değişiklik
yapılmadı, ne madde ne fıkra değişmedi. Önceki kanun
da Anayasanın o hâline göre yapılmış bir usul kanunu,
yargılama yöntem kanunu. Şimdi, Anayasanın maddesi
değişmezken önceki kanunun maddesini değiştirmenin âlemi
ne?
Anayasa Mahkemesi, arkadaşlar, bir kuruldur, yatay ve dikey
ilişki vardır. Anayasa Mahkemesinde kurul eşitler arası
yatay bir ilişkiyi gösterir. Siz, üyelerden kurulan, Başkan dâhil
hiçbir üyenin bir diğerinden üstünlüğü olmayan bir kurulda,
Başkana diğer üyeler üzerinde doğrudan izin gibi hiyerarşik
bir üst makam veriyorsunuz. Bu, öncelikle hukukun üstünlüğünü,
yargının üstünlüğünü değil, Başkanın
üstünlüğünü sağlar. Zira, verdiğiniz bu yetkiyle üyeler üzerinde
Başkana bir otorite makamı atıyorsunuz. Yani Başkan izin
verirse ancak, orada hâkim olan, Cumhurbaşkanı veya Meclisin
seçmesiyle, yani aynı statüyle seçilmiş, yeminini yapmış,
görevini ifa için gelen, yüksek yargıç dememiz gereken bir zata siz yetki
vermiyorsunuz; onu bir kongreye, bir konferansa, bilimsel toplantıya
katılma konusunda Başkanın inayetine bağlıyorsunuz.
Başkan izin verirse gider, izin vermezse gitmez. Bu, yargıda olmaz.
Ha, bunun gerekçesi de şu olamaz asla, işte,
duruşmaların düzenini sağlamak için falan. Oradaki bir hâkim
zaten. 15inci maddenin (a), (b), (c), (ç), (d) fıkraları, 1inci
fıkranın (e) bentleri, zaten, bu bentler duruşma düzenini,
üyelerin yükümlülüklerini aynen söylüyor. Üye zaten bu görevi ifa etmezse, bu bir
disiplin tahkikatını gerektirir. Yani üye gelmedi, duruşma
yapılamıyor diye bir bahaneniz de yok. O zaman niye? Bu yalnızca
15inci maddede değil, bu kanunun tüm safhalarında, her maddede
Başkana olağanüstü yetki verilmiştir. Aynı mantık
RTÜKte ve ÖSYMde de var. RTÜKte, Meclisin seçtiği, eşit yetkide ve
hatta AKPnin seçtiği üyeler arasında kavga çıktı. Neden
kavga çıktı? Meclis aynı iradeyle seçiyor, eşit, yatay
ilişki var. Bu eşitler arasında bir başkan belirleniyor,
olağanüstü yetkileri var. Burada da bir başkan belirleniyor,
maaşını artırıyorsunuz, pasaportunu,
taşıtını, her şeyini arttırıyor,
farklılaştırıyorsunuz. Yetmiyor, diğer üyeler üzerinde
bir Demoklesin kılıcı oluşturuyorsunuz. Raportör
yardımcılarının raportör olmasına Başkan karar
veriyor, izne Başkan karar veriyor, harcırahlara Başkan karar
veriyor. Yapmayın. Burası bir kurul, burası bir mahkeme. En
azından, mahkeme olmasını sağlamaya çalışın.
Seçtikleriniz hukukçu olmasa dahi bir şekilde hukuk yaratacaklar. Hukuk
yaratacak şahıslara karşı bir üstte amir, bir üstte
başkomiser yaratmayın. Orası bir mahkeme. Bu anlamda, mahkeme
başkanına verilen bu izin yetkisinin
kaldırılmasını öneriyoruz. Dediğim gibi, eşitler
arasında yatay ilişkinin kurul olarak çalışan mahkemelerde
kurulması, yaşatılması esastır.
Önergemize desteğinizi umutsuzca talep ediyoruz.
Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Birleşime beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 01.17
DÖRDÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 01.20
BAŞKAN: Başkan Vekili
Nevzat PAKDİL
KÂTİP ÜYELER: Bayram
ÖZÇELİK (Burdur), Fatih METİN (Bolu)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin
80inci Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.
696 sıra sayılı Kanun Tasarısının
görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
Bundan sonra da komisyonun bulunmayacağı ve gruplar
arasında mutabakat dikkate alınarak, alınan karar gereğince
kanun tasarı ve teklifleri ile komisyonlardan gelen diğer işleri
sırasıyla görüşmek için, 23 Mart 2011 Çarşamba günü yani
bugün saat 14.00te toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum.
Hayırlı geceler diliyorum.
Kapanma Saati: 01.21