DÖNEM: 23 CİLT: 97 YASAMA YILI: 5
TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET
MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
81inci
Birleşim
23 Mart 2011 Çarşamba
(Bu Tutanak
Dergisinde yer alan ve kâtip üyeler tarafından okunmuş bulunan her
tür belge ile konuşmacılar tarafından ifade edilmiş ve
tırnak içinde belirtilmiş alıntı sözler aslına uygun
olarak yazılmıştır.)
İ Ç İ N D E K İ L E R
I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II. - GELEN KÂĞITLAR
III. -
YOKLAMALAR
IV. -
GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A)
MİLLETVEKİLLERİNİN GÜNDEM DIŞI KONUŞMALARI
1.- Çanakkale
Milletvekili Müjdat Kuşkunun, 18 Mart Çanakkale Deniz Zaferi ve
Şehitleri Anma Gününe ilişkin gündem dışı
konuşması
2.- Trabzon
Milletvekili Süleyman Lâtif Yunusoğlunun, 23 Mart Dünya Meteoroloji
Gününe ilişkin gündem dışı konuşması
3.- İzmir
Milletvekili Selçuk Ayhanın, 21 Mart Dünya Ormancılık Günü, 22
Mart Dünya Su Günü ve 23 Mart Dünya Meteoroloji Gününe ilişkin gündem
dışı konuşması
V.-
AÇIKLAMALAR
1.- Adıyaman
Milletvekili Şevket Kösenin, Adıyaman ilinin su potansiyeli
açısından çok zengin olduğuna ve bu potansiyelin doğru
kullanılmadığına, Hükûmeti bu konuda göreve davet
ettiğine ilişkin açıklaması
2.-
Balıkesir Milletvekili Ergün Aydoğanın, Çanakkale Zaferi
kahramanlarından Koca Seyitin adını taşıyan
Balıkesirin Havran ilçesi Kocaseyit köyünün yolunun ulaşılmaz
hâlde olduğuna ilişkin açıklaması
3.- Adana
Milletvekili Hulusi Güvelin, dünyada küresel ısınma, iklim
değişikliği ve su kaynaklarının yanlış
kullanımı nedeniyle yakın bir gelecekte su
sıkıntısı yaşanacağına ilişkin açıklaması
4.- Mersin
Milletvekili Mehmet Şandırın, MHP Grubu olarak Dünya
Ormancılık Gününü kutladıklarına ilişkin
açıklaması
5.- Malatya
Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlunun, Devlet Meteoroloji
İşleri Genel Müdürlüğü personeline, Eurocontrolden sağlanan
tazminatların dağıtılmadığına ilişkin
açıklaması
6.- Burdur
Milletvekili Ramazan Kerim Özkanın, anason üreticilerinin
sorunlarına ilişkin açıklaması
7.- Muş
Milletvekili Sırrı Sakıkın, Dünya Ormancılık
Gününü kutladığına ilişkin açıklaması
VI.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Meclis Araştırması Önergeleri
1.- Adana
Milletvekili Hulusi Güvel ve 33 milletvekilinin, alışveriş
mağazalarının küçük esnaf üzerindeki etkilerinin
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/1086)
2.- Ankara
Milletvekili Tekin Bingöl ve 30 milletvekilinin, iş kazaları, iş
güvenliği ve işçi sağlığı konularında
karşılaşılan sorunların araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/1087)
3.- Kastamonu
Milletvekili Mehmet Serdaroğlu ve 19 milletvekilinin, hayvan
yetiştiriciliğinde karşılaşılan şap, akabene
ve mavi dil hastalıklarının boyutlarının tespit
edilerek alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla
Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi
(10/1088)
4.- Gaziantep
Milletvekili Yaşar Ağyüz ve 25 milletvekilinin, tasfiye hâlindeki
İhlas Finans Kurumu mudilerinin mağduriyetlerinin giderilmesi için
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/1089)
VII.-
ÖNERİLER
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri
1.- (10/96),
(10/197), (10/390), (10/509) ve (10/836) esas numaralı,
hayvancılık sektöründeki sorunların araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergelerin ön
görüşmelerinin Genel Kurulun 23/03/2011 Çarşamba günkü
birleşiminde yapılmasına ilişkin MHP Grubu önerisi
2.-
Muhtarlarımızın içerisinde olduğu ekonomik ve sosyal sorunlar
hakkında (10/381) esas numaralı Meclis Araştırması
Önergesinin ön görüşmesinin, Genel Kurulun 23/03/2011 Çarşamba günkü
birleşiminde yapılmasına ilişkin CHP Grubu önerisi
VIII.-
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLAR-DAN GELEN
DİĞER İŞLER
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.- Adalet ve
Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri Samsun Milletvekili Suat
Kılıç, Giresun Milletvekili Nurettin Canikli, İstanbul
Milletvekili Ayşe Nur Bahçekapılı, Kayseri Milletvekili Mustafa
Elitaş ve Yozgat Milletvekili Bekir Bozdağ'ın; Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile
Osmaniye Milletvekili Durdu Mehmet Kastal'ın Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Plan ve Bütçe
Komisyonu Raporu (2/875, 2/876) (S. Sayısı: 698)
2.- Anayasa
Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usülleri Hakkında Kanun
Tasarısı ile Anayasa Komisyonu Raporu (1/993) (S. Sayısı:
696)
IX.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- Samsun
Milletvekili Suat Kılıçın, Mersin Milletvekili Mehmet
Şandırın, grubuna sataşması nedeniyle
konuşması
2.- Mersin
Milletvekili Mehmet Şandırın, Samsun Milletvekili Suat
Kılıçın, grubuna sataşması nedeniyle
konuşması
I.- GEÇEN TUTANAK
ÖZETİ
TBMM Genel Kurulu
saat 15.00te açılarak dört oturum yaptı.
Elâzığ
Milletvekili Hamza Yanılmazın vefatı nedeniyle bir
dakikalık saygı duruşunda bulunuldu.
Oturum
Başkanı TBMM Başkan Vekili Nevzat Pakdil,
Yozgat
Milletvekili Bekir Bozdağ,
Mersin
Milletvekili Mehmet Şandır,
Trabzon
Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi,
Şırnak
Milletvekili Hasip Kaplan,
Elâzığ
Milletvekili Hamza Yanılmazın vefatı nedeniyle Allahtan
rahmet, ailesine, AK PARTİ camiasına ve yakınlarına
başsağlığı dilediklerine ilişkin birer
açıklamada bulundular.
Siirt
Milletvekili Afif Demirkıran, 22 Mart Dünya Su Gününe,
Adıyaman
Milletvekili Şevket Köse, Nevruz Bayramı ve önemine,
Kahramanmaraş
Milletvekili Mehmet Akif Paksoy, Kahramanmaraş ilinin sorunlarına,
İlişkin
gündem dışı birer konuşma yaptılar.
Tokat
Milletvekili Reşat Doğru,
Adana
Milletvekili Hulusi Güvel,
Şırnak
Milletvekili Hasip Kaplan,
Muş
Milletvekili Sırrı Sakık,
Nevruz
Bayramı kutlamalarına;
Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt, Kars ve Ardahanda çiftçilerin Ziraat
Bankasından aldıkları kredilere,
Burdur
Milletvekili Ramazan Kerim Özkan, taksi şoförlerinin sorunlarına,
İlişkin
birer açıklamada bulundular.
Ankara
Milletvekili Tekin Bingöl ve 26 milletvekilinin, şeker
hastalarının sorunlarının (10/1082),
Niğde
Milletvekili Mümin İnan ve 20 milletvekilinin:
Niğde
Çiftlik ilçesinin ekonomik ve sosyal sorunlarının (10/1083),
Niğde
Çamardı ilçesinin ekonomik ve sosyal sorunlarının (10/1084);
Tokat
Milletvekili Reşat Doğru ve 23 milletvekilinin, iptal edilen kamu
personeli seçme sınavı nedeniyle mağdur olanların
sorunlarının (10/1085),
Araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergeleri Genel
Kurulun bilgisine sunuldu; önergelerin gündemdeki yerlerini alacağı
ve ön görüşmelerinin, sırası geldiğinde
yapılacağı açıklandı.
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Gündeminin Genel Görüşme ve Meclis
Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler
kısmında yer alan (Mersinde Kurulması Planlanan Nükleer Enerji
Santrallerinin Çevreye ve Turizme Olumsuz Etkileri hakkında) (10/175) esas
numaralı Meclis Araştırması Önergesinin görüşmesinin,
Genel Kurulun, 22/03/2011 Salı günkü birleşiminde
yapılmasına ilişkin CHP Grubu önerisi yapılan
görüşmelerden sonra kabul edilmedi.
Gündemin Kanun
Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler
kısmında bulunan 696 ve 699 sıra sayılı kanun
tasarılarının bu kısmın 2nci ve 3üncü
sıralarına, bastırılarak dağıtılan ve gelen
kâğıtlar listesinde yayımlanan 702 sıra sayılı Kanun
Tasarısının ise kırk sekiz saat geçmeden yine bu
kısmın 4üncü sırasına alınmasına ve diğer
işlerin sırasının buna göre teselsül ettirilmesine; Genel
Kurulun 22, 23, 29 ve 30 Mart 2011 Salı ve Çarşamba günlerindeki
birleşimlerde sözlü sorular ve diğer denetim konularının
görüşülmeyerek gündemin kanun tasarı ve teklifleri ile komisyonlardan
gelen diğer işlerin görüşülmesine; haftalık
çalışma günlerinin dışında 25 Mart 2011 Cuma günü de
toplanarak gündemin Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen
Diğer İşler kısmında yer alan işlerin
görüşülmesine; 23, 24, 25, 30 ve 31 Mart 2011 Çarşamba, Perşembe
ve Cuma günleri saat 14.00'te toplanmasına; 22 Mart 2011 Salı günü
(bugün) 696 sıra sayılı Kanun Tasarısının
birinci bölüm görüşmelerinin tamamlanmasına kadar, 23 Mart 2011
Çarşamba günü 696 sıra sayılı Kanun
Tasarısının ikinci bölüm görüşmelerinin tamamlanmasına
kadar, 24 Mart 2011 Perşembe günü 696 sıra sayılı Kanun
Tasarısının görüşmelerinin tamamlanmasına kadar; 25
Mart 2011 Cuma günü 702 sıra sayılı Kanun Tasarısının
görüşmelerinin tamamlanmasına kadar çalışmalara devam
edilmesine, bu birleşimde 702 sıra sayılı Kanun
Tasarısının görüşmelerinin tamamlanamaması hâlinde
Genel Kurulun; haftalık çalışma günlerinin
dışında 26 Mart 2011 Cumartesi günü saat 14.00'te toplanarak
gündemin Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer
İşler kısmında yer alan işlerin görüşülmesine ve
bu birleşimde 702 sıra sayılı Kanun
Tasarısının görüşmelerinin tamamlanmasına kadar
çalışmalarına devam etmesine, bu birleşimlerde gece
24.00'te günlük programların tamamlanamaması hâlinde günlük
programların tamamlanmasına kadar çalışmalara devam
edilmesine; 29, 30 ve 31 Mart 2011 Salı, Çarşamba ve Perşembe
günlerindeki birleşimlerde saat 23.00'e kadar
çalışmalarını sürdürmesine; 696 sıra sayılı
Kanun Tasarısının, İç Tüzükün 91inci maddesine göre
temel kanun olarak görüşülmesine ilişkin AK PARTİ Grubu önerisi
yapılan görüşmelerden sonra kabul edildi.
İstanbul
Milletvekili Hasan Macitin; Tarım Kanununun Değiştirilerek
Tarımsal Destekleme ve Müdahale Kurumu Kurulmasına Dair Kanun
Teklifinin (2/513) İç Tüzükün 37nci maddesine göre doğrudan
gündeme alınmasına ilişkin önergesi yapılan
görüşmelerden sonra kabul edildi.
Gündemin Kanun
Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler
kısmının:
1inci
sırasında bulunan ve İç Tüzükün 91inci maddesi kapsamında
değerlendirilerek temel kanun olarak bölümler hâlinde görüşülmesi
kabul edilen, Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri Samsun
Milletvekili Suat Kılıç, Giresun Milletvekili Nurettin Canikli,
İstanbul Milletvekili Ayşe Nur Bahçekapılı, Kayseri
Milletvekili Mustafa Elitaş ve Yozgat Milletvekili Bekir
Bozdağın; Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Osmaniye Milletvekili Durdu Mehmet
Kastalın Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Teklifi ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (2/875, 2/876) (S.
Sayısı: 698),
2nci
sırasına alınan ve İç Tüzükün 91inci maddesi
kapsamında değerlendirilerek temel kanun olarak bölümler hâlinde
görüşülmesi kabul edilen, Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve
Yargılama Usülleri Hakkında Kanun Tasarısı ile Anayasa
Komisyonu Raporu (1/993) (S. Sayısı: 696) birinci bölümün 16ncı
maddesine kadar kabul edildi, verilen aradan sonra;
Görüşmeleri
komisyon yetkilileri Genel Kurulda hazır bulunmadığından
ertelendi.
Rize Milletvekili
Bayram Ali Bayramoğlu, Konya Milletvekili Atilla Kartın,
şahsına sataşması nedeniyle bir konuşma yaptı.
23 Mart 2011
Çarşamba günü, alınan karar gereğince saat 14.00te toplanmak
üzere birleşime 01.21de son verildi.
Nevzat
PAKDİL
Başkan
Vekili
Bayram
ÖZÇELİK Harun
TÜFEKCİ
Burdur Konya
Kâtip
Üye Kâtip
Üye
Fatih
METİN
Bolu
Kâtip
Üye
No.: 109
II.- GELEN KÂĞITLAR
23 Mart 2011 Çarşamba
Teklifler
1.- Edirne Milletvekili
Cemaleddin Uslu ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili Mersin
Milletvekili Mehmet Şandır ile 9 Milletvekilinin; Bir İl
Kurulması Hakkında Kanun Teklifi (2/893) (İçişleri ile Plan
ve Bütçe Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi:
10.3.2011)
2.- Antalya Milletvekili
Abdurrahman Arıcının; Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/894) (İçişleri;
Sağlık, Aile,Çalışma ve Sosyal İşler ile Plan ve
Bütçe Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi:
23.3.2011)
Raporlar
1.- Türkiye Cumhuriyeti,
Yunanistan Cumhuriyeti ve İtalya Cumhuriyeti Arasında
Türkiye-Yunanistan-İtalya Gaz Nakil Koridorunun Geliştirilmesine
İlişkin Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ile Dışişleri
Komisyonu Raporu (1/469) (S. Sayısı: 705) (Dağıtma tarihi:
23.3.2011) (GÜNDEME)
2.- Türkiye Cumhuriyeti ile
Yunanistan Cumhuriyeti Arasında Elektrik Mübadelesi Hakkında
Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/647) (S. Sayısı:
706) (Dağıtma tarihi: 23.3.2011) (GÜNDEME)
3.- Türkiye Cumhuriyeti
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı ile Hindistan Cumhuriyeti
Petrol ve Doğal Gaz Bakanlığı Arasında Petrol ve
Doğal Gaz Alanında İşbirliğine Dair Mutabakat Zaptının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
ile Dışişleri Komisyonu Raporu (1/668) (S. Sayısı:
707) (Dağıtma tarihi: 23.3.2011) (GÜNDEME)
4.- Türkiye Cumhuriyeti
Hükümeti ile Rusya Federasyonu Hükümeti Arasında Gaz Alanında
İşbirliği Protokolünün Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri
Komisyonu Raporu (1/796) (S. Sayısı: 708) (Dağıtma tarihi:
23.3.2011) (GÜNDEME)
5.- Türkiye Cumhuriyeti
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı ve Gürcistan Enerji
Bakanlığı Arasında Türkiye-Gürcistan Elektrik
Enterkonneksiyonlarının Geliştirilmesi Hakkında Mutabakat
Zaptının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısı ile Dışişleri Komisyonu Raporu (1/780) (S.
Sayısı: 709) (Dağıtma tarihi: 23.3.2011) (GÜNDEME)
6.- Türkiye Cumhuriyeti
Hükümeti ve Danimarka Krallığı Hükümeti Arasında Enerji
Alanında İşbirliğine İlişkin Mutabakat
Zaptının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısı ile Dışişleri Komisyonu Raporu (1/926) (S.
Sayısı: 710) (Dağıtma tarihi: 23.3.2011) (GÜNDEME)
7.- Türkiye Cumhuriyeti
Hükümeti ile İran İslam Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Doğal
Kaynaklar ve Su Havzası Amenajmanı Üzerine Mutabakat
Zaptının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısı ile Dışişleri Komisyonu Raporu (1/1005) (S.
Sayısı: 711) (Dağıtma tarihi: 23.3.2011) (GÜNDEME)
8.- Milletlerarası Para
Fonu ile Milletlerarası İmar ve Kalkınma Bankasına
Katılmak İçin Hükümete Yetki Verilmesine Dair Kanun, Avrupa İmar
ve Kalkınma Bankasının Kuruluş Anlaşmasının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun ile Asya Kalkınma
Bankası Kuruluş Anlaşmasına Katılmamızın
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanunda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve
Dışişleri Komisyonu Raporu (1/1006) (S. Sayısı: 712)
(Dağıtma tarihi: 23.3.2011) (GÜNDEME)
9.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti
ile Suriye Arap Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Terör ve Terör Örgütlerine
Karşı Ortak İşbirliği Anlaşmasının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/1009) (S. Sayısı:
713) (Dağıtma tarihi: 23.3.2011) (GÜNDEME)
10.- Türkiye Cumhuriyeti
Hükümeti ile Belçika Krallığı Arasında Diplomatik ve
Konsüler Personelin Belirli Yakınlarının Kazanç Getirici Bir
İşte Çalışmalarına Olanak Sağlayan Anlaşmanın
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
ile Dışişleri Komisyonu Raporu (1/678) (S. Sayısı:
714) (Dağıtma tarihi: 23.3.2011) (GÜNDEME)
11.- Türkiye Cumhuriyeti ile
Sırbistan Cumhuriyeti Arasında Sosyal Güvenlik
Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu
(1/848) (S. Sayısı: 715) (Dağıtma tarihi: 23.3.2011)
(GÜNDEME)
Meclis Araştırması Önergeleri
1.- Adana Milletvekili Hulusi Güvel ve 33 Milletvekilinin,
alışveriş mağazalarının küçük esnaf üzerindeki
etkilerinin araştırılarak alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla bir Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/1086) (Başkanlığa
geliş tarihi: 02/03/2011)
2.- Ankara Milletvekili Tekin Bingöl ve 30 Milletvekilinin, iş
kazaları, iş güvenliği ve işçi sağlığı
konularında karşılaşılan sorunların
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla bir Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/1087) (Başkanlığa geliş tarihi:
02/03/2011)
3.- Kastamonu Milletvekili Mehmet Serdaroğlu ve 19
Milletvekilinin, hayvan yetiştiriciliğinde
karşılaşılan şap, akabene ve mavi dil
hastalıklarının boyutlarının tespit edilerek
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/1088)
(Başkanlığa geliş tarihi: 09/03/2011)
4.- Gaziantep Milletvekili Yaşar Ağyüz ve 25
Milletvekilinin, tasfiye halindeki İhlas Finans Kurumu mudilerinin
mağduriyetlerinin giderilmesi için alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla bir Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/1089) (Başkanlığa geliş tarihi:
11/03/2011)
23 Mart 2011 Çarşamba
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 14.00
BAŞKAN: Başkan Vekili Sadık
YAKUT
KÂTİP ÜYELER: Fatih METİN (Bolu),
Bayram ÖZÇELİK (Burdur)
BAŞKAN
Türkiye Büyük Millet Meclisinin 81inci Birleşimini açıyorum.
Toplantı
yeter sayısı vardır, görüşmelere başlıyoruz.
Görüşmelere
geçmeden önce üç sayın milletvekiline gündem dışı söz
vereceğim.
Gündem
dışı ilk söz 18 Mart Çanakkale Deniz Zaferi ve Şehitleri
Anma Günü münasebetiyle söz isteyen Çanakkale Milletvekili Müjdat Kuşkuya
aittir.
Buyurun
Sayın Kuşku. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A)
Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları
1.- Çanakkale Milletvekili Müjdat
Kuşkunun, 18 Mart Çanakkale Deniz Zaferi ve Şehitleri Anma Gününe
ilişkin gündem dışı konuşması
MÜJDAT
KUŞKU (Çanakkale) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
18 Mart Çanakkale Deniz Zaferinin 96ncı yıl dönümü ve Şehitler
Günü nedeniyle gündem dışı konuşma için söz almış
bulunuyorum, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Konuşmama
başlamadan önce, bu toprakları bizlere vatan kılan aziz
şehitlerimizi rahmetle anıyor, yüce hatıralarının
önünde hürmetle, minnetle eğiliyorum.
Değerli
milletvekilleri, geçtiğimiz hafta tüm yurtta büyük bir coşkuyla
kutlanan Çanakkale Deniz Zaferi, Türk milletinin yokluk içinden yeniden
şahlanışının muazzam bir günüdür. O yokluk, yoksulluk
günlerinde yalnızca vatanını savunmak aşkıyla
cephelerde kahramanca savaşan ve kanlarıyla destanlar yazan
Mehmetçiklerimiz, bizlere başımız dik
yaşayabileceğimiz bağımsız bir ülke bırakan
İstiklal Savaşının öncüleriydi. Bugün bu topraklarda sahip
olduğumuz her şeyi, Çanakkaleyi geçilmez kılan Anafartalar Grup
Komutanı Mustafa Kemal Atatürk başta olmak üzere, silah
arkadaşları, kahraman Türk ordusu ve Mehmetçiklerimize borçluyuz.
Millî Mücadele'nin kadroları cephelerde büyük kahramanlıklar
gösterirken cesaretin yanı sıra, tüm dünyaya, Mehmetçiğin
hoşgörüsünü ve insani erdemlerini de göstermiştir. Birçok sömürge
devleti ise bu savaşlarda ulus olmanın, millet olmanın bilincine
Çanakkalede ulaşmıştır. İstiklalin şairi
Âkifin de ifadesiyle Bir zamanlar biz de millet, hem de nasıl
milletmişiz: Gelmişiz dünyaya, milliyet nedir öğretmişiz!
Değerli
milletvekilleri, bundan doksan altı yıl önce üzerimize
zırhlı gemilerle gelenler, Müslüman Türk milletinin iman dolu
göğsüne çarpıp geri dönmek zorunda kalmışlardır. Çünkü
Çanakkaleyi geçilmez kılan kahraman Mehmetçiklerimizdi. Anadolunun dört
bir yanından; Batmandan, Hakkâriden, Şırnaktan,
Diyarbakırdan, Yozgattan, Kastamonudan, Edirneden gelen
kınalı kuzularımız, Koca Seyitlerimiz, Ezineli Yahya
Çavuşlarımız, kısaca yurdun dört bir yanından gelen
Mehmetçilerimiz oradaydı. Sadece Anadoludan, Misakımillîden değil,
bugün 131 tane askerlik şubesinin hepsinden şehitlerimiz vardır;
Saraybosnadan, Mostardan, Şamdan, Yemenden. İşte onun için
diyoruz ki: 1915 Çanakkale ruhu her daim yaşanmalı ve
yaşatılmalıdır. Çanakkale, birlik ve beraberliğimizin,
var olma mücadelemizin, en zor zamanda birbirimize kenetlenmenin sembolüdür.
Bugün millî birlik ve beraberliğimize, bin yıllık
kardeşliğimize pusu kurmak isteyenlere, aramızda nifak
tohumları ekmek isteyenlere en büyük cevap Çanakkale olmalıdır.
Çünkü millî birlik ve beraberliğimizi, kardeşliğimizi en iyi
şekilde Çanakkale anlatır. Bugün, doksan altı yıl önce
sergilenen dirayeti, kararlılığı, birlik ve
beraberliği hep birlikte ortaya koyabilirsek, istiklal mücadelemizi
istikbal mücadelesi olarak kabul edip kardeşliğimizi tesis
edebilirsek Türkiye, bölgesinde ve dünyada daha güçlü bir ülke olacaktır.
İşte onun içindir ki Fazıl Hüsnü Dağlarca Çanakkaleye
Türkiye'nin önsözü demiştir. 1915te Çanakkalede aslında bir
millet uyanmıştır. Onun için, Çanakkale ruhunu daima diri tutmak,
ilelebet yaşatmak durumundayız. Vatan kalbinin attığı
yer olan Çanakkalenin tarihi, genç nesillere millî şuuru ve millet olma
ruhunu aşılamada etkili bir unsurdur. Birlik ve
beraberliğimizin, kardeşliğin, cumhuriyetimizin
bağımsızlığımız gibi
kazanımlarını hiçbir zaman unutmamalıyız. Bizler,
şehitlik mertebesini ölümsüz sayan bir inancın, bir kültür ve
medeniyetin mirasçılarıyız. Bu nedenle şehitlerimizin
ölmediklerine, diri olduklarına inandığımız için
gözlerinin üzerimizde olduğunu düşünüyoruz. Aziz şehitlerimizin
doksan altı yıl önce canlarını feda ederek verdikleri
istiklal mücadelesini sürekli yaşamak ve yaşatmak istiyorsak istiklal
mücadelesinde verilen mücadele kadar kutsal kabul edeceğimiz istikbalimize
de sahip çıkmalıyız.
Değerli
milletvekilleri, sözlerimi burada bitirirken bu millî coşkuyu kutlamak ve
kahraman şehitlerimizi anmak üzere şehitler diyarı
Çanakkalemize her yıl gelerek bizleri onurlandıran başta
Başbakanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğana,
bakanlarımıza, milletvekillerimize ve yurdun dört bir yanından
gelen kıymetli misafirlerimize teşekkür ediyorum.
Ayrıca,
Çanakkale Deniz Zaferinin 96ncı yıl dönümü dolayısıyla
bizlere bu vatanı, bu büyük cumhuriyeti emanet eden başta Gazi
Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere bütün istiklal
kahramanlarımızı, bütün şehitlerimizi rahmetle, gazilerimizi
minnet ve şükranla yâd ediyor, hepinize saygılar sunuyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
- Teşekkür ediyorum Sayın Kuşku.
Gündem
dışı ikinci söz 23 Mart Dünya Meteoroloji Günü münasebetiyle söz
isteyen Trabzon Milletvekili Süleyman Latif Yunusoğluna aittir.
Buyurun
Sayın Yunusoğlu.
2.- Trabzon Milletvekili Süleyman Lâtif
Yunusoğlunun, 23 Mart Dünya Meteoroloji Gününe ilişkin gündem
dışı konuşması
SÜLEYMAN
LÂTİF YUNUSOĞLU (Trabzon) Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; yüce Meclisi saygılarımla selamlıyorum.
Meteoroloji,
atmosferde meydana gelen hava olaylarının oluşumunu,
gelişimini ve değişimini sebepleriyle inceleyen ve bu hava
olaylarının canlılar ve dünya açısından
doğuracağı sonuçları araştıran bir bilim
dalıdır.
Günümüzde
meteorolojik hizmetler tamamen bilimsel yöntemlerle ve uluslararası
iş birliği içerisinde yürütülmektedir.
Bugün
dünyada yirmi dört saat sürekli çalışan on bin civarında kara
istasyonu, açık denizlerde görev yapan altı binden fazla gözlem
gemisi ve yüksek hava sondajları yapan binden fazla meteoroloji istasyonu
mevcuttur.
1873
yılının Eylül ayında Viyanada Uluslararası
Meteoroloji Kongresi toplanıp bu kongrede Uluslararası Meteoroloji
Komitesi oluşturulmuştur. Birleşmiş Milletlerin bir
uzmanlık konusu olan Dünya Meteoroloji Teşkilatı Ana
Sözleşmesi 23 Mart 1950 tarihinde yürürlüğe girip her yılın
23 Mart günü Dünya Meteoroloji Günü olarak kutlanmaktadır.
Ülkemizde
1926 yılı sonunda Türkiye'nin Batı, Güney, Trakya ve Orta
Anadolu bölgelerinde iklim çalışmaları için gerekli meteorolojik
veriler düzenli bir şekilde elde edilmeye
başlanmıştır.
1937
yılında kurulan Meteoroloji Genel Müdürlüğü, özellikle son
dönemde yaptığı hava tahmin raporları ile yurttaşlarımızın
hayatını kolaylaştırmaktadır. Ancak son günlerde
Meteoroloji İşleri Genel Müdürlüğü personeli sorunlarla
karşı karşıyadır.
Değerli
milletvekilleri, 2002 yılından beri Meteoroloji
çalışanlarına ödenen arazi tazminatı sekiz yıl sonra
kesilmiştir. Hava tahmini sıralamasında dünyada ilk 10'a giren,
tahmin tutarlılık oranı yüzde 90'ı bulan bu kurumumuzun
başarısı tamamıyla çalışanlarına aittir.
Kurum yetkilileri ise çalışanları başarılarından
dolayı ödüllendireceği yerde, yapmış oldukları uygulamalarla
âdeta cezalandırmaktadır.
Yine,
bilindiği üzere, Devlet Hava Meydanlarında hizmet veren personele
ödenen havacılık tazminatı, aynı zamanda kısmi olarak
Meteoroloji çalışanlarına da ödenmektedir.
Eurocontrol
teşkilatı yani Avrupa Hava Seyrüsefer Emniyet Teşkilatı
tarafından ödenen tazminat, Devlet Hava Meydanları
İşletmesi çalışanlarına en yüksek devlet memuru
aylığının brüt tutarının yüzde 300, yüzde 600,
yüzde 1000 civarında ödenirken aynı hizmeti sunan, sunduğu
hizmet alanında belki de daha önemli, riskli hizmet sunan Meteoroloji
çalışanlarına bu oran sadece yüzde 50 ve yüzde 25 oranında
uygulanmaktadır.
Eurocontrolden
gelen paranın bir kısmı Meteoroloji Genel Müdürlüğü
tarafından döner sermayeye aktarılıyor. Aktarılan para
amacı dışında harcırah ödenmesi, malzeme
alımı gibi harcamalarda kullanılıyor. Oysa gelen
paranın tamamı personelin hakkıdır. Dünyanın hiçbir
yerinde böyle bir adaletsiz uygulama yoktur. Aynı işi yapan,
aynı işi üreten kamu çalışanları arasındaki bu
ayrımın, bu adaletsizliğin ortadan kaldırılması
gereğine inanıyoruz.
Zor
şartlarda çalışan devlet memurları
çalışmaları karşılığında yeterli bir
ücret alamamaktadır. Genel olarak maddi anlamda zaten mağdur edilen
memurların hak etmiş oldukları ek ödemelerin taraflarına
zamanında ödenmemesi ile ciddi anlamda sıkıntı çekecekleri
de açıkça ortadadır. Her ne kadar kurumun döner sermaye
hesaplarında paranın bulunmaması gerekçe gösterilerek, mali
kaynakların yeterli düzeye ulaşmasını müteakip ödemelerin
yapılacağı belirtilmekte ise de ne zaman ödeneceği belli
değildir.
Sorunu
çözmekte başarısız olan ve verdiği sözleri yerine
getiremeyen Sayın Genel Müdür ve Meteoroloji İşleri Genel
Müdürlüğü yetkilileri, suçu başkalarının üstüne atarak bu
işten sıyrılabileceklerini zannetmesinler.
Bütün bu sorunların
bir an evvel çözüme kavuşturulmasını umut ediyor, Meteoroloji
çalışanlarının Dünya Meteoroloji Günü'nü kutlayarak yüce
Meclisi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Yunusoğlu.
Gündem
dışı üçüncü söz 21 Mart Dünya Ormancılık Günü ile 22
Mart Dünya Su Günü hakkında söz isteyen İzmir Milletvekili Selçuk
Ayhana ait.
Buyurun
Sayın Ayhan. (CHP sıralarından alkışlar)
3.- İzmir Milletvekili Selçuk
Ayhanın, 21 Mart Dünya Ormancılık Günü, 22 Mart Dünya Su Günü
ve 23 Mart Dünya Meteoroloji Gününe ilişkin gündem dışı
konuşması
SELÇUK
AYHAN (İzmir) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 21
Mart Dünya Ormancılık, 22 Mart Dünya Su, 23 Mart da Dünya Meteoroloji
Günü olarak kutlanıyor. Aslında ben dün söz istemiştim ama
yoğunluk nedeniyle bugüne kaldı. Yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Anayasamızın
43, 168 ve 169uncu maddeleri, içinde su ve ormanların da bulunduğu
doğal servet ve kaynakları devletin hüküm ve tasarrufu altında
yerler olarak tanımlamıştır ve yararlanmada da kamu
yararının gözetilmesini hüküm altına almıştır.
Ancak, bugün her şeye ticari mal gözüyle bakan ve Ben ülkemi pazarlamakla
mükellefim diyen bir hükûmetle karşı karşıyayız.
Dünya
Doğayı Koruma Vakfının Türkiye Büyük Millet Meclisinde ilgili
araştırma komisyonuna yaptığı sunumda dünya nüfusunun
yüzde 20sini oluşturan otuz ülkenin kıtlıkla karşı
karşıya olduğu, 2025 yılında da bu oranın yüzde
30a ulaşacağı ve elli ülkenin su krizi
yaşayacağının öngörüldüğü, dünyada 2,3 milyar
kişinin sağlıklı suya hasret olduğu, her yıl 250
milyon insanın kirli sularla bulaşan hastalıklara
yakalandığı ve yaklaşık 5 milyon kişinin
yaşamını kaybettiği ifade edilmiştir. Türkiye de su
azlığı yaşayan ülkelerden birisidir. 2011 yılı
Meteoroloji Gününde konunun Sizin İçin İklim seçilmesinin de bir
anlamı olduğu ve bir uyarı olduğu
kanısındayım.
AKP
Hükûmeti ülkenin gündemine sokulan Maden Yasası, Mera Yasası, Orman
Yasası, Turizmi Teşvik Yasası, siparişe göre
hazırlanan ÇED raporları ve tekstilciden gıdacıya kadar
herkesin bulaştığı HES projeleriyle ormanın, suyun,
toprağın yerli ve yabancı şirketlerin talanına
açılmasına fırsat sağlamış, ülkenin
geleceğini de ipotek altına sokmuştur. Su havzalarında
mutlak koruma alanının 300 metreden 100 metreye indirilmesi, su
havzalarındaki kaçak yapılara fiilî af sağlanması bunlara
bir örnektir.
Yine ÇED
sürecinden muaf tutulan projelerle 1.500 hektarlık orman
alanının yok edilip 2,5 milyon ağacın kıyıma
uğraması, 680 hektar doğal sit alanı ile 931 hektar
tarım arazisinin yok olması bu uygulamaların bir sonucudur.
Yargı
iptal kararlarına karşın Başbakana
yakınlığıyla tanınan bir inşaat firması
Antalyanın içme suyunun Oymapınar Barajından
karşılanmasına karşı çıkabilmekte, İzmirin
Efemçukuru köyünde ormana zarar vermesin diye keçi otlatmak yasaklanırken
maden arama işletme ruhsatı verilebilmekte, içme suyu ihtiyacı
için gereken Çamlı barajına ise ÇED raporu verilmemektedir.
Bu arada,
temel bir insan hakkı olan suyu vatandaşına 13 tona kadar
ücretsiz veren Dikili Belediye Başkanı hakkında da dava
açılabilmektedir. Başkanın da aklı başına geldi,
13 tona kadar 1 kuruş yaptı fiyatı, yargılanmaktan
kurtuldu.
AKP
Hükûmeti giderayak yatırım adı altında talanın yeni
ve önemli bir evresi olarak Tabiat ve Biyolojik Çeşitliliği Koruma
Kanunu Tasarısı ile yeni rant alanları yaratmak istemektedir. Bu
yasalaşırsa su kullanım hakkı ve HES lisansı
almış şirketlerin önünde engel olarak duran havza koruma
statüleri kaldırılacak İkizdere gibi birinci derece sit
alanı olan yerler için ağzının suyu akarak bekleyenlerin
önü açılmış, yargı yolu da tıkanmış
olacaktır.
21 Mart
Dünya Ormancılık Günü, 22 Mart Dünya Su Günü ve 23 Mart Dünya
Meteoroloji Gününün amacına uygun ve hak ettiği gibi kutlanması
umuduyla kısaca bazı gerçeklere değinmeye
çalıştım.
Yüce
Meclisi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Ayhan.
Sayın
Köse, Sayın Aydoğan, Sayın Güvel, Sayın Şandır ve
Sayın Aslanoğlu, birer dakika süre veriyorum.
Sayın
Köse, buyurun.
V.- AÇIKLAMALAR
1.- Adıyaman Milletvekili Şevket
Kösenin, Adıyaman ilinin su potansiyeli açısından çok zengin
olduğuna ve bu potansiyelin doğru
kullanılmadığına, Hükûmeti bu konuda göreve davet
ettiğine ilişkin açıklaması
ŞEVKET
KÖSE (Adıyaman) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Yaşamın
en önemli maddesi sudur. Dünyada su kaynakları hızla
azalmaktadır. Bunun için, suyun doğru kullanımı konusunda
halkımızı bilinçlendirmek hepimizin vazifesidir. Ülkemiz
sanılanın aksine su zengini
bir ülke değildir. Bu konuda zengin kabul edilen ülkelerin ancak üçte 1i
kadar su kaynağına sahiptir. Buna rağmen su zengini gibi ve
bilinçsizce su kullanılmaktadır. Ülkemizde suyun yüzde 75i
tarımsal sulama, yüzde 15i içme-kullanma, yüzde 10u ise endüstri suyu
ihtiyaçlarının karşılanmasında
kullanılmaktadır.
Sularımız
bu yoğun kullanımla birlikte aşırı oranda da
kirlenmektedir. Su potansiyeli açısından çok zengin olan
Adıyaman ilimizin milletvekiliyim ama maalesef bu potansiyel doğru
kullanılmamaktadır. Bu konuda Hükûmete büyük görev düşmektedir.
Adıyamanda bu görev layığınca yerine getirilmemiştir.
Dokuz yıldır bitirilmeyen barajlar bunun örneğidir.
Adıyaman su konusunda daha fazla hizmete ihtiyaç duymaktadır.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Köse.
Sayın
Aydoğan
2.- Balıkesir Milletvekili Ergün
Aydoğanın, Çanakkale Zaferi kahramanlarından Koca Seyitin
adını taşıyan Balıkesirin Havran ilçesi Kocaseyit
köyünün yolunun ulaşılmaz hâlde olduğuna ilişkin
açıklaması
ERGÜN
AYDOĞAN (Balıkesir) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Elbette
18 Mart Çanakkale Zaferinin unutulmaz kahramanı Koca Seyitin
yaşamış olduğu köyün ulaşılmaz olması kabul
edilebilir değildir. Tarihimize ve tarihî şehitlerimize sahip
çıkarken onların yaşadığı alanları da
yaşanabilir kılmak gerekir. Balıkesirin Havran ilçesi Kocaseyit
köyünün yolu ulaşılmaz hâldedir. Ülkemizi yönetenler köylerimizin yol
ve alt yapı sorunlarının olmadığını
söylerken her yıl anma törenlerinin düzenlendiği Kocaseyit köyünün
yolu ulaşılmaz hâldedir. Bu, Çanakkale Zaferinin
akışını değiştiren, tarihini değiştiren
şehidimizin anısına yakışmamaktadır. Bunun
giderilmesini diliyor, saygı sunuyorum.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Aydoğan.
Sayın
Güvel
3.- Adana Milletvekili Hulusi Güvelin,
dünyada küresel ısınma, iklim değişikliği ve su
kaynaklarının yanlış kullanımı nedeniyle
yakın bir gelecekte su sıkıntısı
yaşanacağına ilişkin açıklaması
HULUSİ
GÜVEL (Adana) Teşekkür ediyorum Başkanım.
Değerli
arkadaşlar, dünyada küresel ısınma, iklim
değişikliği ve su kaynaklarının yanlış
kullanımı nedeniyle yakın bir gelecekte
sıkıntılar doğacağı açıktır. Su
kaynakları konusunda sıkıntılar yaşayacak ülkelerin
başında Türkiye gelmektedir. Bu sıkıntıların
hafifletilebilmesi ve insanlarımıza suya olan bir gelecek
bırakabilmek için şimdiden çok ciddi önlemler almamız
gerekmektedir. Gerek merkezî yönetime gerek yerel yönetimlere bu konuda büyük
sorumluluklar düşmektedir. Su kaynaklarımızın
sürdürülebilirliğine ilişkin sağlıklı ve verimli
çözümler bulmamız gerekmektedir. Bu süreçte en belirleyici etken
halkımızın etkin katılımını
sağlamaktır. Su sorununda farkındalığı
artırmamız gerekmektedir. Sivil toplum örgütlerini bu sürece
katmamız gerekliliği vardır. Su kaynaklarının
korunması konusunda Hükûmetin yeterli duyarlılığa sahip
olmadığını üzülerek görüyoruz.
Teşekkür
ediyorum Başkanım.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Sayın
Şandır
4.- Mersin Milletvekili Mehmet
Şandırın, MHP Grubu olarak Dünya Ormancılık Gününü
kutladıklarına ilişkin açıklaması
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Çok teşekkür ederim Sayın Başkan.
Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu olarak biz de Dünya Ormancılık Gününü yürekten
kutluyoruz. Orman teşkilatlarında çalışan tüm orman yüksek
mühendislerinin ve tüm çalışanların bu gününü, kendilerine
huzur, barış getirmesi, sağlık getirmesi temennisiyle
kutluyor, ormanların önemini bir daha vurguluyor, herkese saygılar
sunuyorum.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Sayın
Aslanoğlu.
5.- Malatya Milletvekili Ferit Mevlüt
Aslanoğlunun, Devlet Meteoroloji İşleri Genel Müdürlüğü personeline,
Eurocontrolden sağlanan tazminatların
dağıtılmadığına ilişkin açıklaması
FERİT
MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) Efendim, Sayın Yunusoğlunun da
dile getirdiği, Devlet Meteoroloji İşleri Genel
Müdürlüğüyle ilgili, onların Eurocontrolden sağladıkları
paralar var. Bu para devlet bütçesinden çıkmıyor. Biz bunu Plan ve
Bütçe Komisyonunda defalarca gündeme getirmemize rağmen, bu
arkadaşlarımızın tazminatlarına ilave
yapılmıyor. Bu para bu insanlara verilmek üzere geliyor, Avrupa
Eurocontrolden geliyor. Bu nedenle, Devlet Meteoroloji İşleri ve
Devlet Hava Meydanları İşletmelerindeki
arkadaşlarımızın bu haklarının verilmesi çok
önemlidir. Biz Plan ve Bütçe Komisyonunda defalarca gündeme getirdik, kabul
etmediler. Hassaten ben bir kez daha Meclis Genel Kurulundan rica ediyorum.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Sayın
Özkan
6.- Burdur Milletvekili Ramazan Kerim
Özkanın, anason üreticilerinin sorunlarına ilişkin
açıklaması
RAMAZAN
KERİM ÖZKAN (Burdur) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Üretim maliyeti
6-7 liraya varan anason üreticilerinin sorunlarıyla ilgili söz aldım.
Anason
üreticilerimiz bugün Burdurda, Fethiyede, Türkiyenin değişik
illerinde feryat etmektedir ancak Toprak Mahsulleri Ofisi hâlâ ithal anason
getirmektedir. Türkiyede anason mevcuttur, anasonumuz vardır. Bunu, bir
ödenek ayırıp Hükûmetin bir an önce üreticilerin elindeki anasonu
değerlendirmesini üreticiler adına talep ediyoruz.
Gerçekten,
gübre fiyatları artmıştır, mazot fiyatları
artmıştır. Buna rağmen üreticilerimiz anasonu cansiparane
bir şekilde üretmişlerdir ama alım yapılmamaktadır. Bu
konuda, sayın grup başkan vekilleri aracılığıyla,
sizler aracılığıyla Hükûmetimize
uyarılarımın iletilmesini temenni ediyor, sizlere teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Sayın
Sakık
7.- Muş Milletvekili Sırrı
Sakıkın, Dünya Ormancılık Gününü
kutladığına ilişkin açıklaması
SIRRI
SAKIK (Muş) Sayın Başkan, ben de teşekkür ediyorum.
Ben de bu
günü kutluyorum, Dünya Ormancılık Gününü. Her yerde ormana eşit
mesafede saygılı olmamız gerekir. Bir tarafta ormanı,
batıda, kollar korurken, ama bir tarafta da ormanı ateşe
verirken bu da çifte standarttır. Her ağaca da eşit mesafede
davranmamız gerektiğini düşünüyorum ama ne yazık ki öyle
bir belalı coğrafyada yaşıyoruz ki her insana eşit
mesafede olmadığımız gibi her ağaca da eşit
mesafede değiliz. Türkiyenin böyle bir ruhu yakalayacağını
umut ediyorum.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Sakık.
Gündeme
geçiyoruz.
Başkanlığın
Genel Kurula sunuşları vardır.
Meclis
araştırması açılmasına ilişkin dört önerge
vardır, ayrı ayrı okutuyorum:
VI.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA
SUNUŞLARI
A) Meclis
Araştırması Önergeleri
1.- Adana Milletvekili Hulusi Güvel ve 33
milletvekilinin, alışveriş mağazalarının küçük
esnaf üzerindeki etkilerinin araştırılarak alınması
gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/1086)
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Son
yıllarda hiçbir sosyal veya ekonomik analiz yapmadan bölge ihtiyaç veya
kapasite raporu çıkarılmadan açılan alışveriş
merkezleri ve büyük market zincirlerinin piyasa paylarında büyük oranda
artış gerçekleşmiştir. Bu durum yaklaşık seksen meslek
grubunda faaliyet gösteren küçük esnafı olumsuz etkilemekte,
esnaflarımız alışveriş merkezleri ile hiper market
zincirlerinin ezici haksız rekabeti ile karşı karşıya
kalmaktadır.
Perakende
sektöründe esnaf aleyhine gelişen durum siyasi iktidar tarafından
görmezden gelinmekte, ekonomide mikro kaynakların kullanılması
açısından önemli rol oynayan, ekonomik ve sosyal
kalkınmanın dengeli biçimde sağlanması ve sürdürülmesinde
işlev sahibi olan esnaflarımız büyük sermaye grupları
karşısında korunmamaktadır.
Bu
nedenlerle, süpermarket zincirleri, büyük perakende mağazaları ve
alışveriş merkezlerinin küçük esnafımız üzerindeki
olumsuz etkilerinin araştırılması ve esnafın
korunması konusunda alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Anayasanın 98 inci İç Tüzüğün 104 ve 105 inci
maddeleri gereğince Meclis Araştırması
açılmasını arz ederiz.
1) Hulusi
Güvel (Adana)
2) Hüsnü
Çöllü (Antalya)
3)
Şevket Köse (Adıyaman)
4) Ali
Rıza Öztürk (Mersin)
5)
Yaşar Ağyüz (Gaziantep)
6) Tekin
Bingöl (Ankara)
7) Ergün
Aydoğan (Balıkesir)
8) Fuat
Çay (Hatay)
9) Atila
Emek (Antalya)
10) Sacid
Yıldız (İstanbul)
11) Osman
Kaptan (Antalya)
12)
Tayfur Süner (Antalya)
13) Halil
Ünlütepe (Afyonkarahisar)
14) Kemal
Demirel (Bursa)
15) Durdu
Özbolat (Kahramanmaraş)
16)
Ramazan Kerim Özkan (Burdur)
17)
Mevlüt Coşkuner (Isparta)
18)
Mehmet Ali Özpolat (İstanbul)
19) Ali
Rıza Ertemür (Denizli)
20) Gürol
Ergin (Muğla)
21) Fevzi
Topuz (Muğla)
22) Malik
Ecder Özdemir (Sivas)
23)
Derviş Günday (Çorum)
24) Rahmi
Güner (Ordu)
25) Haluk
Koç (Samsun)
26) Rasim
Çakır (Edirne)
27) Ahmet
Küçük (Çanakkale)
28)
Hüseyin Pazarcı (Balıkesir)
29) Harun
Öztürk (İzmir)
30) Algan
Hacaloğlu (İstanbul)
31) Kamer
Genç (Tunceli)
32)
Abdurrezzak Erten (İzmir)
33) Ali
Topuz (İstanbul)
34) Ensar
Öğüt (Ardahan)
Gerekçe:
Özellikle
büyük kentlerde birbiri ardına açılan alışveriş
merkezleri ile hiper ve grosmarketler başta bakkal esnafı olmak üzere
hemen her iş kolundaki esnafımızın mağduriyetine yol
açmaktadır. Küçük esnaflarımız sayıları hızla artan
alışveriş merkezleri ve perakende satış yapan
mağaza zincirlerinin haksız rekabetlerine maruz kalmakta bu nedenle
pek çok esnaf işyerlerini kapatmak zorunda kalmaktadır.
Büyük
alanlara kurulan çok amaçlı alışveriş merkezleri büyük
sermaye gruplarına olağanüstü kârlar sağlarken çevre
esnafının yaşam alanını daraltmaktadır. Özellikle
son sekiz yıldır zincir mağazalarla hizmet veren süpermarketler
pazar paylarını ve yaygınlıklarını hızla
arttırmaktadır. Bu durum, yapısal olarak organize
perakendecilerin küçük ölçekli geleneksel perakendeciler üzerinde
baskınlığının artmasına yol açmakta, küçük
esnafların ekonomik hayattan dışlanması sonucunu
doğurmaktadır.
Anayasamızın
173'üncü maddesinde "Devlet esnaf ve sanatkârı koruyucu ve
destekleyici tedbirleri alır" şeklinde emredici bir hüküm
bulunmasına rağmen siyasi iktidar üçte biri yabancı sermayeden
oluşan büyük gruplar karşısında esnafı koruyacak
hiçbir tedbir almamaktadır. Esnaf ve sanatkârların baskılarıyla
hazırlanan "Alışveriş Merkezleri, Büyük Mağazalar
ve Zincir Mağazalar Kanun Tasarısı Taslağı" bu
konudaki ihtiyaç görmezden gelinerek gündeme alınmamaktadır.
Gelişmiş
ülke ekonomilerinde birer istikrar ve istihdam unsuru olarak algılanan
esnafların büyük sermaye çevrelerinin neden olduğu haksız
rekabet karşısında korunduğu, desteklendiği ve
gelişmesinin sağlandığı bilinmektedir. Bu amaçla
birçok AB ülkesinde rekabetin normal işleyişinin
bozulmasını önleyici, mağdur olan tarafı korumaya yönelik
tedbirler alınmakta, AVM'ler şehir dışında
konuşlandırılmakta, çalışma gün ve saatlerinde
esnafı koruyacak düzenlemeler yapılmaktadır. Şehir içinde
kurulu bulunan AVM'lerin yıllık vergi gelirlerinin belli bir
oranı bir havuzda toplanarak, o bölgede mağdur olan esnafa
dağıtılmaktadır.
Ülkemizde
ise bir işletmeci istediği yere istediği zaman herhangi bir izin
ve araştırma olmaksızın mağaza açabilmekte,
alışveriş merkezi kurabilmektedir. Açılan hiper marketin
veya alışveriş merkezinin çevredeki esnaf üzerinde
yaratacağı olumsuz etkiler ve sosyoekonomik dengeler üzerinde oluşturacağı
baskılar dikkate alınmamaktadır.
İki
milyonu aşkın esnaf ve sanatkârın, özellikle son on yıl
içinde büyük oranda sermaye, gelir ve çalışma alanı
kaybettiği göz önüne alınarak, önemli ölçüde istihdam yaratan ve
ekonomide mikro kaynakların kullanılmasını sağlayan
esnaf ve sanatkârları süpermarket zincirleri ve büyük
alışveriş merkezlerinin haksız rekabetinden koruyacak
tedbirler bir an önce alınmalıdır.
Yukarıda
sayılan gerekçelerle küçük esnafımızın zincir marketler,
büyük perakende mağazaları ve alışveriş merkezleri
karşısında yaşadıkları sorunların
saptanması ve alınacak önlemlerin Yüce Meclisimizce tespiti
amacıyla bir Meclis Araştırması açılmasının
yerinde olacağı kanısını taşımaktayız.
2.- Ankara Milletvekili Tekin Bingöl ve 30 milletvekilinin,
iş kazaları, iş güvenliği ve işçi
sağlığı konularında karşılaşılan
sorunların araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/1087)
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Türkiye'de
son günlerde ard arda yaşanan iş kazaları ve iş
kazalarının ortaya çıkardığı iş
güvenliği ve işçi sağlığı konularındaki
olumsuzluklar konuşulmaktadır. İş kazaları ile iş
güvenliği ve işçi sağlığı konularının
meclis çatısı altında görüşülebilmesi ve bir daha böyle
acı olayların yaşanmaması için alınabilecek önlemlerin
tespiti için, uzman görüşlerine de başvurulabilmesine imkân
tanıyarak TBMM içtüzüğünün 104 ve 105. maddeleri ve Anayasanın
98. maddesi gereğince bir Meclis araştırması
açılmasını arz ederiz.
1) Tekin
Bingöl
(Ankara)
2) Durdu
Özbolat (Kahramanmaraş)
3) Fevzi
Topuz (Muğla)
4) Fuat
Çay (Hatay)
5) Ergün
Aydoğan (Balıkesir)
6) Hulusi
Güvel (Adana)
7) Sacid
Yıldız (İstanbul)
8) Atila
Emek (Antalya)
9)
Yaşar Ağyüz (Gaziantep)
10) Halil
Ünlütepe (Afyonkarahisar)
11) Hüsnü
Çöllü (Antalya)
12)
Tayfur Süner (Antalya)
13) Osman
Kaptan (Antalya)
14) Kemal
Demirel (Bursa)
15)
Ramazan Kerim Özkan (Burdur)
16)
Mevlüt Coşkuner (Isparta)
17)
Mehmet Ali Özpolat (İstanbul)
18) Ali
Rıza Ertemür (Denizli)
19) Gürol
Ergin (Muğla)
20)
Derviş Günday (Çorum)
21) Rahmi
Güner (Ordu)
22) Haluk
Koç (Samsun)
23) Rasim
Çakır (Edirne)
24) Ahmet
Küçük (Çanakkale)
25) Harun
Öztürk (İzmir)
26)
Hüseyin Pazarcı (Balıkesir)
27) Algan
Hacaloğlu (İstanbul)
28) Kamer
Genç (Tunceli)
29) Ali
Topuz (İstanbul)
30)
Abdurrezzak Erten (İzmir)
31)
Şevket Köse (Adıyaman)
Gerekçe:
Türkiye
son yıllarda taşeronlaşmanın da etkisiyle ard arda
yaşanan iş kazalarının derin üzüntüsünü
yaşamaktadır. İstanbul Davutpaşa'da meydana gelen, 20
kişinin ölümüne ve 117 kişinin yaralanmasına sebep olan havai
fişek üreten atölyedeki patlama, Tuzla tersanelerinde yaşanan
işçi ölümleri, Bursa'nın Kemalpaşa, Balıkesir'in Dursunbey,
Zonguldak'ın maden ocaklarında meydana gelen patlamalar sonucu
yaşadığımız acılar henüz tazeliğini korurken
peş peşe yaşanan iş kazaları hepimizi
sarsmıştır.
Ankara
Ostim ve İvedik Sanayi sitelerindeki patlamalar 20 işçinin ölümüne
yol açmış, tüm Türkiye bu olayları konuşurken ard arda
Adapazarı-Hendek Havai Fişek Fabrikasındaki patlama,
K.Maraş Afşin'de 1 yurttaşın ölümü ile sonuçlanan göçük,
sonunda 1 vatandaşımızın ölümü ve hâlâ kendilerine
ulaşılamayan 9 vatandaşımızın göçük altında
kaldığı açık saha maden alanı göçüğü, 3
vatandaşımızın ölümüne yol açan Batman Güney Şelmo
doğalgaz dolum tesisinde meydana gelen patlama ve nihayet 1 kişinin
hayatını kaybettiği Ankara-Bilkent Üniversitesindeki
doğalgaz kazası sonunda meydana gelen patlama hepimizi yeni
acılara boğmuştur. Dünyanın hiçbir ülkesinde bu
sıklıkla iş kazaları söz konusu değilken ülkemizde
peş peşe iş kazalarının olması elbette son derece
anlamlıdır.
SGK'nın
Ocak 2011'de açıklanan son verileri incelendiğinde de, iş
kazaları ve meslek hastalıkları sonucunda 2008 yılında
866 işçimizin hayatını kaybettiği görülmektedir. Bu
sayı 2009 yılında % 35,2 oranında artarak bin 171'e
ulaşmış, 2011 yılının şubat ayının
ilk 10 gününde meydana gelen iş kazalarında ölenlerin
sayısı ise 34'e ulaşmıştır.
Bu
verilerin yalnızca sigortalıları kapsadığı, buna
karşılık toplam istihdamın yaklaşık 22,5 milyon
kişi olduğu göz önüne alındığında, gerçekte
iş kazaları ve buna bağlı olarak ölümlerin çok daha fazla
olduğu anlaşılmaktadır. 2009 yılında
inşaatta 156, madende 19 ve metal işkolunda 32 işçi
hayatını kaybederken, 781 kişi ile en yüksek ölümlü iş
kazası sayısının 'bilinmeyen' kategorisinde görülmesi SGK
verilerindeki ciddi eksikliğin yanı sıra insana değer
verilmediğini de ortaya koymaktadır.
Dünya
Sağlık Örgütü (WHO) ve Uluslararası Çalışma Örgütü'nün
(ILO) raporları da ülkemizdeki vahim tabloyu ortaya koymaktadır.
Rapor sonuçlarına göre Türkiye iş kazalarında Avrupa'da birinci,
dünyada ise üçüncü sırada yer almaktadır.
Tüm bu
veriler toplu olarak incelendiğinde Türkiye'de iş
sağlığı ve iş güvenliğinin ILO
standartlarına uygun olmadığı, çalışan
haklarının ihmal edildiği görülecektir.
Yetkililer
tarafından gerekli denetim ve incelemelerin yerine getirilmesi durumunda
bu denli yüksek iş kazasının yaşanmayacağı bir
gerçektir. Ülkemizde iş sağlığı ve iş
güvenliği konusuna yönelik ihmallerin sonlandırılabilmesi için
konunun Meclis çatısı altında kapsamlı bir şekilde
incelenmesi şarttır.
Bu
araştırma ile konunun uzmanları, işçi ve işveren
temsilcileri, denetimle yükümlü kurum ve kuruluşların temsilcilerinin
fikir ve görüşlerine, çözüm önerilerine de başvurulabilecektir.
Yukarıda
özetlenen sebeplerle, ülkemizde iş sağlığı ve iş
güvenliği konusundaki aksaklıkların giderilebilmesi ve bu konuda
yasal mevzuatın ele alınabilmesi için bir araştırmanın
açılmasının uygun olacağı düşünülmektedir.
3.- Kastamonu Milletvekili Mehmet
Serdaroğlu ve 19 milletvekilinin, hayvan yetiştiriciliğinde
karşılaşılan şap, akabene ve mavi dil
hastalıklarının boyutlarının tespit edilerek
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/1088)
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Ülkemizde
hayvan yetiştiricilerini mağdur eden Şap, Akabene ve Mavi Dil
hastalıklarının ulaştığı boyutların
tespit edilmesi, gerekli önlemlerin belirlenmesi, üreticilerin
zararlarının giderilmesi için gerekli önerilerin ortaya
konulması, üretici ve tüketicilerin bilgilendirilmesi, bilinçlendirmesi ve
hastalıkların et ve süt üretimimize verdiği ekonomik
zararların araştırılması amacıyla,
Anayasamızın 98 ve İçtüzüğün 104 ve 105'inci maddeleri
gereğince bir Meclis Araştırma Komisyonu kurulmasını
arz ve teklif ederiz
1) Mehmet
Serdaroğlu (Kastamonu)
2) Mehmet
Şandır
(Mersin)
3)
Ertuğrul Kumcuoğlu (Aydın)
4)
Süleyman Nevzat Korkmaz (Isparta)
5) Kamil
Erdal Sipahi (İzmir)
6)
Beytullah Asil (Eskişehir)
7) Hamza
Hamit Homriş (Bursa)
8)
Kürşat Atılgan (Adana)
9) Kadir
Ural (Mersin)
10)
Sabahattin Çakmakoğlu (Kayseri)
11) Zeki
Ertugay (Erzurum)
12)
Abdülkadir Akcan (Afyonkarahisar)
13) Ali
Uzunırmak (Aydın)
14)
Reşat Doğru (Tokat)
15) Hasan
Çalış (Karaman)
16)
Mehmet Akif Paksoy (Kahramanmaraş)
17) Bekir
Aksoy (Ankara)
18) Yusuf
Ziya İrbeç (Antalya)
19)
Mehmet Zekai Özcan (Ankara)
20) Osman
Durmuş (Kırıkkale)
Gerekçe:
Son
yıllarda ülkemizde hayvan varlığının azalmasına
paralel, hayvancılık sektörü büyük bir krize girmiş, bitme
noktasına gelen hayvancılığımız, canlı
hayvandan, kesik ete hatta süte kadar yapılan ithalat yoluyla ayakta
tutulmaya çalışılmaktadır.
Hayvancılık
sektörünün ve özellikle üreticilerin en büyük sıkıntılardan biri
de, hayvan hastalıklarıdır. Başta Şap
hastalığı olmak üzere, çok bilinmemesine rağmen, önlem
alınmadığı takdirde Akabane ve Mavi Dil
hastalıkları da hayvancılığımızı
olumsuz yönde etkileyecek olan hastalıklardır. Hayvan
yetiştiricilerini mağdur eden en büyük hastalıklardan biri olan
Şap hastalığı adeta Türkiye'de hayvan
yetiştiricilerinin kaderi olmuştur.
Son
birkaç yılda ve özellikle 2010 yılı başlarından
itibaren ülkemizdeki şap hastalığı vakalarında büyük
artışlar olmuş, Edirne'den Kars'a kadar şap
vakasının görülmediği köy neredeyse kalmamıştır.
Geçtiğimiz Kurban Bayramı öncesinde de, şap nedeniyle
karantinalar ve kapatılan hayvan pazarlarında büyük
artışlar olmuştur. Her geçen gün hayvan pazarları bir bir
kapatılmaktadır. Hatta hükümet, bayram öncesi şap
hastalığını bahane ederek, birçok ülkeden canlı hayvan
ithal etmiştir.
Başta
Kastamonu, Çankırı, Çorum, Kırşehir, Sivas, Nevşehir
ve Afyon illeri olmak üzere, birçok il ve ilçede hayvan pazarları kapalı
durumdadır. Şap hastalığı nedeniyle pazarların
kapatılması, hayvan alım satımının
durdurulması, süt ve et üretimimizde ekonomik kayıplara neden
olurken, zaten büyük sıkıntı içinde olan hayvan üreticileri,
borçlarını ödeyemez duruma gelerek, icralarla karşı
karşıya kalmışlardır.
Şap
hastalığının yanı sıra, çok bilinmeyen ancak
ülkemizde çeşitli bölgelerde görülmeye başlayan Akabane ve Mavi Dil
Hastalıkları da önlem alınmadığı takdirde,
Şap hastalığında olduğu gibi,
hayvancılığımızı perişan edebilecek büyük
sorunlardan biridir. Akabane Hastalığı
ağırlıklı olarak sivrisineklerle bulaşan, etkeni virüs
olan bir hastalıktır. Bu hastalık ineklerde yavru atmaya sebep
olurken, aslında bir koyun hastalığı olan ve mikrobunu
sığırların taşıdığı Mavidil
Hastalığı ise, koyunlarda toplu ölümlere,
sığırlarda yavru atmaya sebep olmaktadır. Özellikle Avrupa
ülkelerinde yaygın olarak görülen Mavi Dil
Hastalığı'nın, Avusturya'dan ithal edilen
damızlık sığırlarla Türkiye'ye girdiği yönünde
çok ciddi iddialar bulunmaktadır.
Akabane
ve Mavi Dil Hastalıklarına yakalanan inekler yavrularını
atmakta, yavru atmadan doğum yapan hayvanların yavruları ise
hastalıklı doğmakta ve en fazla 6 ay yaşayabilmektedir.
Atık yapan hayvanların yavrularına, hayvan sigortalı ise,
TARSİM, poliçenin yüzde 10'unu ödemekte olup bu miktar da 500-600 TL
arasındadır. Buzağı doğduktan 7 gün sonra ölürse hiç
ödeme yapılmamaktadır. Diğer yandan şap
hastalığı bulaşıcı hayvan hastalığı
sınıfına girdiği için ne devlet, ne de TARSİM,
şaptan dolayı yavru atmalarda, yavru, dana ve inek ölümlerinde hiçbir
ödeme yapmamaktadır.
Avrupa
ülkelerde, tazminat ödenerek şap hastalığı
önlenebilmiştir. Bugün de bu ülkelerde şap
hastalığının görüldüğü yerlerde ve bulaşma riski
bulunan işletmelerdeki hayvanlar itlaf edilerek tazminat ödenmektedir.
Ülkemizde de şap hastalığı, Biyogüvenlik Bir
Sınıfından, Biyogüvenlik Üç sınıfına
alınarak, tazminatlı hastalıklar kapsamına
almalıdır.
İşte
tüm bu nedenle, ülkemizde hayvan yetiştiricilerini mağdur eden
Şap, Akabene ve Mavi Dil hastalıklarının
ulaştığı boyutların tespit edilmesi, gerekli
önlemlerin belirlenmesi, üreticilerin zararlarının giderilmesi için
gerekli önerilerin ortaya konulması, üretici ve tüketicilerin
bilgilendirilmesi, bilinçlendirmesi ve hastalıkların et ve süt
üretimimize verdiği ekonomik zararların
araştırılması amacıyla bir Meclis Araştırma
Komisyonu kurulması gerekmektedir.
4.- Gaziantep Milletvekili Yaşar
Ağyüz ve 25 milletvekilinin, tasfiye hâlindeki İhlas Finans Kurumu
mudilerinin mağduriyetlerinin giderilmesi için alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/1089)
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Bakanlar
Kurulunun 19.11.1994 tarih ve 94/6193 sayılı kararı ile
29.04.1995 tarihinde faaliyet izni verilen İhlas Finans Kurumu
A.Ş.'nin "faaliyet izni" Bankacılık Düzenleme ve
Denetleme Kurumu'nun 10.02.2001 tarih ve 171 sayılı kararı ile
kaldırılmış ve şirket tasfiye sürecine girmiştir.
Şirketin tasfiyeye girdiği tarih itibariyle 901 milyon USD
mevduatı ve 216.592 adet kök hesaba bağlı 222.300 adet ek
hesabı bulunmaktadır.
Sanayi ve
Ticaret Bakanlığı müfettişlerince yapılan inceleme
sonucunda düzenlenen 31.10.2006 tarihli raporda o günkü şartlara göre
şirketin tasfiyesinin 20-25 yıl sürebileceği
hesaplanmıştır. İhlas Finans, kâr ortaklığı
vaadiyle tasarruflarını topladığı onbinlerce
vatandaşı, hak ve alacaklarını ödemeyerek mağdur
etmiştir. Tasfiye sürecinin anonim şirketler hakkında uygulanan
genel hükümlere göre yapılması bu mağduriyeti
artırmıştır.
12.05.2001
tarihli ve 4672 sayılı (Eski) Bankalar Kanununda Değişiklik
Yapılmasına İlişkin Kanununun Geçici 2 nci maddesinin (a)
fıkrası hükmü uyarınca Özel Finans Kurumlarının
tasfiyesi genel hükümlere göre yürütülmektedir. Ancak gerek yürürlükteki
19.10.2005 tarihli ve 5411 sayılı Bankacılık Kanunu gerekse
4389 sayılı mülga Bankalar Kanununa göre tasfiyesi gereken
bankaların tasfiye işlemleri Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu
(TMSF) tarafından yürütülmektedir. TMSF'nin yürüttüğü bu tasfiye
işlemleri sonucunda banka varlıklarının, borçları
karşılayamaması hâlinde aradaki farkın bankaların
hâkim hissedarlarından tahsil edilmesi olanağı
bulunmaktadır.
5411
sayılı Bankacılık Kanununun Tasarı
aşamasında Plan ve Bütçe Komisyonundaki görüşmeleri
sırasında 2001 krizi sonrası TMSF'ye devredilen bankaların
batık krediler nedeniyle hâkim ortaklarından tahsil edilecek
alacaklar için yapılan çalışmalar kapsamında İhlas
Finans Kurumunun da aynı kapsama dâhil edilmesi için komisyonun CHP'li
milletvekilleri bir önerge verdiler. Ancak Komisyonda kabul gören önerge ile
Tasarıya dâhil edilen düzenleme Genel Kurul görüşmeleri
sırasında Tasarı metninden çıkarılarak Kanun o
şekliyle kabul edilmiştir. Ayrıca yine 24.05.2007 tarihli ve
5667 sayılı Bankacılık İşlemleri Yapma ve Mevduat
Kabul Etme İzni Kaldırılan Türkiye İmar Bankası Türk
Anonim Şirketince Devlet İç Borçlanma Senedi Satışı
Adı Altında Toplanan Tutarların Ödenmesi Hakkında Kanunun
Genel Kurul görüşmeleri sırasında bu yönde verilen önergemiz de
kabul edilmemiştir.
İhlas
Finans Kurumu'nun tasfiye işlemlerinin TMSF'ye devredilmemesi bu finans
kurumundan alacaklı olan onbinlerce vatandaşın, o günkü
şartlarda 800 milyon dolar civarında alacağının tahsil
edilmemesi sonucunu doğurmaktadır. Bugün ihlaszede olarak anılan
vatandaşlarımızın sayısı ve bunların
alacaklarının tutarı sağlıklı olarak
bilinmemektedir.
Kamuoyunda
"İhlaszede" olarak bilinen onbinlerce
vatandaşımız 10 yıldır zararlarının
karşılanmasını beklemektedir. İhlaszedelerin
sorunlarının araştırılması,
zararlarının karşılanması için gerekli önlemlerin
alınması ile bir daha benzeri sorunların yaşanmaması
için yapılması gerekenlerin tespiti amacıyla Anayasa'nın
98, İçtüzüğün 104 ve 105'inci maddeleri uyarınca Meclis Araştırması
açılmasını arz ve teklif ederiz.
1)
Yaşar Ağyüz (Gaziantep)
2) Bayram
Ali Meral (İstanbul)
3) Ali
Rıza Ertemür (Denizli)
4) Tekin
Bingöl (Ankara)
5) Sacid
Yıldız (İstanbul)
6) Durdu
Özbolat (Kahramanmaraş)
7) Ahmet
Küçük (Çanakkale)
8)
Şevket Köse (Adıyaman)
9) Gökhan
Durgun (Hatay)
10)
Mehmet Ali Özpolat (İstanbul)
11)
Mevlüt Coşkuner (Isparta)
12) Ensar
Öğüt (Ardahan)
13)
Ramazan Kerim Özkan (Burdur)
14)
Tansel Barış (Kırklareli)
15) Ahmet
Ersin (İzmir)
16) Orhan
Ziya Diren (Tokat)
17)
Tacidar Seyhan (Adana)
18) Algan
Hacaloğlu (İstanbul)
19) Hüseyin
Ünsal (Amasya)
20) Ferit
Mevlüt Aslanoğlu (Malatya)
21)
Abdulaziz Yazar (Hatay)
22) Rahmi
Güner (Ordu)
23) Ali
Oksal (Mersin)
24) Akif
Ekici (Gaziantep)
25)
Eşref Karaibrahim (Giresun)
26) Hüsnü
Çöllü (Antalya)
BAŞKAN
Bilgilerinize sunulmuştur.
Önergeler
gündemde yerlerini alacak ve Meclis araştırması açılıp
açılmaması konusundaki görüşmeler sırası
geldiğinde yapılacaktır.
Milliyetçi
Hareket Partisi Grubunun İç Tüzükün 19uncu maddesine göre verilmiş
bir önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve
oylarınıza sunacağım.
VII.- ÖNERİLER
A) Siyasi
Parti Grubu Önerileri
1.- (10/96), (10/197), (10/390), (10/509) ve
(10/836) esas numaralı, hayvancılık sektöründeki sorunların
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergelerin ön görüşmelerinin Genel Kurulun 23/03/2011
Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin MHP
Grubu önerisi
Tarih: 23.03.2011
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Danışma
Kurulu; 23.03.2011 Çarşamba günü (bugün) toplanamadığından
Grubumuzun aşağıdaki önerisini, İçtüzüğün 19 uncu
Maddesi gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını arz
ederim.
Saygılarımla.
Mehmet
Şandır
Mersin
MHP
Grup Başkan Vekili
Öneri:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Gündeminin, Genel Görüşme ve Meclis
Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler
Kısmında yer alan 10/96, 10/197, 10/390, 10/509 ve 10/836 esas
numaralı, Hayvancılık Sektöründeki Sorunların
Araştırılarak Alınması Gereken Önlemlerin Belirlenmesi
Amacıyla Anayasanın 98. ve İçtüzüğün 104 ve 105. Maddeleri
Gereğince Meclis Araştırması önergelerimizin
görüşmesinin Genel Kurulun 23.03.2011 Çarşamba günlü birleşiminde
yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN
Milliyetçi Hareket Partisi grup önerisi lehinde söz isteyen Abdülkadir Akcan,
Afyonkarahisar Milletvekili. (MHP sıralarından alkışlar)
Buyurun.
ABDÜLKADİR
AKCAN (Afyonkarahisar) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Milliyetçi Hareket Partisi Meclis Grubunun Türkiyede hayvancılık
sektörünün içinde bulunduğu olumsuz durumun sebeplerini
araştırmak ve alınması gereken önlemleri belirlemek
amacıyla verdiği Meclis araştırma önergesi üzerinde söz
almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, hayvancılık sektörü, bugün, dünyanın artan
nüfusu karşısında hiçbir devletin, hiçbir ülkenin göz ardı
edemeyeceği, göz ardı ederse insanları doyurmak için Türkiye'nin
içine düştüğü duruma düşeceği gerçeğini göz önüne
alarak herkesin önlem aldığı bir dünya içinde
yaşamaktayız. Gerçekten, Türkiye'nin
hayvancılığının sekiz buçuk yıllık AKP
iktidarlarının yanlış hayvancılık politikası
yüzünden içine düşürüldüğü durumu ibretle seyretmekte.
Değerli
milletvekilleri, bu içine düşürüldüğümüz durum bizi et ithal etmek
durumunda, kasaplık hayvan ithal etmek durumunda, süt tozu ithal etmek
durumunda bırakmıştır. İşte, özellikle AKP
iktidarlarının son iki yılında içine düşürüldüğü
durumun sonucu olarak Avrupadan hayvan ithal etmenin, et ithal etmenin yüzünden,
Avrupa ülkelerinde de et fiyatları yüzde 25 artmış, eskiden
mesela Macaristandan bir tır canlı hayvanı,
damızlığı getirmek için ödenen ücret yaklaşık 3
bin dolar civarında iken şimdi 9 bin avro seviyesine
çıkmıştır, bir tırın nakliye ücreti. Bu olay bütün
dünyadaki hayvancılık sektörünü etkiler hâle gelmiştir.
Biz bu
hâle nasıl düştük? Önce yanlış hayvancılık
politikası, yanlış tarım politikası ve bu politikalar
içerisinde Nereden nereye
şarkılarının esas konusu olan,
esas güftesi olan Biz aldığımızda şöyleydi,
şimdi böyle oldu. yanlış nutuklarına AKP
İktidarının kendisinin de inanır hâle gelmesi sebep
olmuştur.
2002de
bir çuval yem 7,5-8 lira iken şimdi 38-40 lira olmuştur, yani 5 kat
artmıştır. 2002de 1 litre süt 35 kuruş iken şimdi
sadece 60 kuruştur. Bu olay, Türkiyede hayvan yetiştiricisini
süratli bir şekilde bu işi yapmaktan vazgeçirmiş ve sonuçta,
girdi maliyetinin de artmasına bağlı olarak artık
katlanılamaz maliyetle dün kredi aldığında ipotek
ettiği evini satmak durumuna geldiğinde fark ettiği için
pılını pırtısını toplamış, kendi
memleketinde, doğduğu ülkede, doğduğu şehirde
yaşayamaz hâle gelmiş ve şehrini terk etmiştir.
İşte bu yüzdendir ki Anadolunun kadim kenti Konya göç
vermiştir, işte bu yüzdendir ki bütün yolların havada, demir
yolunda, kara yolunda kesiştiği Afyonkarahisarda öyle göç
verilmiştir ki 7 milletvekili çıkaran şehir 5 milletvekili
çıkarmaya mahkûm edilmiştir. Bunun sebebi, yanlış
hayvancılık politikasıdır, yanlış tarım
politikasıdır.
Değerli
milletvekilleri, 57nci Hükûmet döneminde hep eleştirilerek gelinen
şu noktadan kurtulmak için bu sefer Sıfır faizli kredi
veriyoruz. diyerek bu olumsuzluğu bile AKP İktidarı kendi
açtığı yaraya pansuman olarak kullanmaya çalışırken
verdiği sıfır faizli krediyi bir övünç meselesi hâline
getirmiştir. Bunun sonunda, sıfır faizli kredi pansuman
olmamıştır, çare olmamıştır. Niçin?
Hayvancılık sektöründe bu işi, anasından
doğduğundan beri o meşgaleyi ailesinin edindiğinden
dolayı örnek alarak yapar olan çiftçi ve hayvan yetiştiricisi cesaret
edip sıfır faizli krediyi almaktan çekinmiştir. Kim
almıştır hayvancılık kredisini? Doktor
almıştır, eczacı almıştır, berber
almıştır, bakkal almıştır, hayvan
yetiştiricisinin, çiftçinin dışında herkes buna talip
olmuştur. Bir de talip olsa bile çare midir acaba? Hayır.
Ödeyebilecek midir? Hayır. Sıfır faizli kredi verilmeden önce
2.500 lira olan damızlık düve şimdi 6 bin-7 bin lira
olmuştur. Bu durumda
HALİL
AYDOĞAN (Afyonkarahisar) Yapmayın, siyaset yapıyorsunuz siz.
ABDÜLKADİR
AKCAN (Devamla) Yaparım Sayın Aydoğan, yaparım. Ben bu
milleti kandırmıyorum burada. Aldata, kandıra bu hâle getirdiniz
Türkiye tarımını ve hayvancılığını.
Onun için senin seçim bölgende 7 milletvekili veren Afyonkarahisar, 5
milletvekili verecek şekilde başka yerlere göç etmek,
karnını doyurmak zorunda kalmıştır.
HALİL
AYDOĞAN (Afyonkarahisar) O dediğiniz yanlıştır.
ABDÜLKADİR
AKCAN (Devamla) Söyleyecek bir şeyiniz varsa çıkın burada
söyleyin.
Sayın
Başkan, lütfen
HALİL
AYDOĞAN (Afyonkarahisar) O dediğiniz yanlıştır,
istatistik rakamları orada.
ABDÜLKADİR
AKCAN (Devamla) Söyleyeceğiniz bir şey varsa
HALİL
AYDOĞAN (Afyonkarahisar) O söylediğiniz yanlıştır.
BAŞKAN
Sayın Aydoğan, lütfen
Sayın Aydoğan, lütfen
ABDÜLKADİR
AKCAN (Devamla)
dağarcığınızda bir şey varsa,
milleti aldatmadan, kandırmadan, gelin burada söyleyin!
M. YILMAZ
HELVACIOĞLU (Siirt) Bağırmadan konuş ya, niye böyle
bağırıyorsun?
ABDÜLKADİR
AKCAN (Devamla) Laf atmayın lütfen, laf atmayın
HALİL
AYDOĞAN (Afyonkarahisar) Evet, siz de kandırmayın.
BAŞKAN
Sayın Aydoğan
Sayın Aydoğan
ABDÜLKADİR
AKCAN (Devamla) Gelin, dağarcığınızda bir şey
varsa söyleyin.
Değerli
milletvekilleri, ithal edilen hayvanlarla getirilen hastalıklar ne
olmuştur? Bir akabane, bir mavi dil hastalığı, bu milletin
ensesine yapışmıştır. Şimdi, Manisada bir hayvan
hastalığıyla karşı karşıyayız. O
hayvandan bulaşan, sivrisineklerle bulaşan hastalık
insanları öldürür hâle gelmiştir. Gelin, bakın şapa.
Verilmiş olan önerge
Şap yüzünden Afyonkarahisarda, Burdurda,
Konyada, Tekirdağda, Edirnede, Anadoluda hayvancılık
yapılan her yerde, hayvan park ve pazarları
kapatılmıştır.
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Karsta, Ardahanda, Erzurumda
ABDÜLKADİR
AKCAN (Devamla) Karsta, Erzurumda ve siz, sadece
hayvancılığın yirmi altı ilde
yapıldığını zannederek 100 hayvan alırsanız
yüzde 40ını hibe edeceğim. diyerek o bölgelerde, başka
bölgelerin aleyhine ayrımcılık yaptınız. Bana söyler
misiniz, doğu, güneydoğunun dışında hangi ilde 100
hayvan damızlık bağlayan vatandaşa yüzde 40ı hibe
edilmiştir? Doğuda, vergi toplayamazsınız, elektrik
parası alamazsınız, alamadığınız
elektriğin parasını batıdaki insanın sırtına
yüklersiniz; doğuda alamadığınız, tahsil
edemediğiniz vergileri batıdaki insanın sırtına
yüklersiniz, arkasındanda bu ülkeyi doğru dürüst yönetiyormuş
gibi davranır ve doğu bölgelerinde -oraya yapılanlar
yanlış değil ama ayrımcılık yaparak- 100 hayvandan
40ını hibe edersiniz. Konyadaki vatandaşım
hayvancılık yapmıyor mu? Burdurdaki vatandaşım
hayvancılık yapmıyor mu? 2002 seçimlerine giderken Sayın
Başbakan ÖTV ve KDVden arındırılmış mazot
vereceğim. diyerek vatandaşın oyuna talip olmuş, bu oyu
almışken, 1 lira 15 kuruşluk mazota sadece son bir yılda 1
lira 35 kuruş zam yaptınız. Bunun yüzde 60ı ÖTV ve KDVdir
ve Sayın Maliye Bakanınız çıkmakta, demektedir ki:
Efendim, biz vergiye zam yapmıyoruz. Yaptığınız
zammın içinde zaten yüzde 60ı vergi Sayın Şimşek,
yapsanız ne olur, yapmasanız ne olur! Artık çiftçi traktörüne
mazotunu koyup o tarlayı ekmekten vazgeçmiştir ve ekmemektedir, terk
etmiştir tarımı.
Bu
durumda da siz, Kasım 2010 ayında, 2011de 1 milyon ton buğday
ithal etmeyi Bakanlar Kurulu kararıyla güvence altına
alıyorsunuz ve aldınız. Süt tozu ithalatını Kasım
ayında aldığınız Bakanlar Kurulu kararıyla
gümrükten muaf hâle getiriyorsunuz. Ne zaman? Kasımda ithal
edeceğiniz süt tozunu değil; aldığınız karar
Kasımda olmasına rağmen, dönüyorsunuz, 1 Ocak 2010 tarihinden
itibaren ithal edilmiş süt tozundan gümrük vergisi almamayı taahhüt
ediyorsunuz. Bu kimin lehine, bu kimin aleyhine?
Kaçakçılığın
önüne geçemediğiniz için
Değerli Dostum Sayın Canikli burada,
Kamu İhale Kanununda değişiklik yapan bir kanun
tasarısında ne dedi? Efendim, doğudaki silahlı
kuvvetleri-mizin et ihtiyacını karşılarken kaçak et teklif
edildiğinden, bunu da almak istemediğimizden, karargâhlarımıza,
garnizonlarımıza eti doğrudan Et ve Balık Kurumundan alma
fırsatı vermek için Kamu İhale Kanununda değişiklik
yapmamız gerekti. Bu önergeyi bunun için verdik, destekleyin. dedi. Siz
kaçakçılığı engelleyemeyeceksiniz, buna
karşılık önergeyle, kaçak eti almamanın yoluna
gideceksiniz.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Akcan.
ABDÜLKADİR
AKCAN (Devamla) Bu kime hizmet eder? Bu, Türk tarımına hizmet etmez
diyor, önergemize desteklerinizi bekliyor, saygılar sunuyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Grup önerisi lehinde söz isteyen Ramazan Kerim Özkan, Burdur Milletvekili.
Buyurun
Sayın Özkan.
BEKİR
BOZDAĞ (Yozgat) Sayın Başkanım, aleyhindeki
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Aleyhte söz isteyen yok mu?
BAŞKAN
Düzeltiyorum: Aleyhinde söz isteyen Safiye Seymenoğlu, Trabzon
Milletvekili. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Sayın
Özkan, lütfen, kusura kalmayın.
SAFİYE
SEYMENOĞLU (Trabzon) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; MHP Grubunun hayvancılık sektöründeki
sorunların araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla araştırma komisyonu
kurulmasıyla ilgili vermiş olduğu grup önerisinin aleyhinde söz
almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, bildiğiniz üzere, seçim sürecindeyiz ve
yaklaşık iki hafta sonra, bölgelerimize gidip seçimle ilgili
çalışmalar yürüteceğiz. Dolayısıyla, bugün,
gündemimizde bulunan Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama
Usulleri Hakkında Kanun Tasarısının görüşmelerine
devam edilmesi gerekmektedir.
Seçim
çalışmalarından önce bu yasanın çıkması önem
taşımakta. 12 Eylül 2010 referandumunda Anayasa Mahkemesinin
yapısındaki değişiklikleri içeren madde de kabul
görmüştü. Dolayısıyla, Anayasa Mahkemesinin çalışmalarında
aksaklık yaşamaması, boşluk oluşmaması için bu
yasa tasarısına devam edilmesi gerekmektedir.
Dolayısıyla
MHP grup önerisinin aleyhinde olduğumu bildirerek
saygılarımı sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Seymenoğlu.
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Sayın Başkanım, bir komisyon
kurulmasından çok, bu toplumsal konu üzerinde Meclisin görüş ifade
etmesi için bu önergeyi verdik. AKP Grubunun bu konuda bir görüşü yok
mudur ifade edecek?
BAŞKAN
Sayın Akcan ifade etti Sayın Şandır.
OSMAN
DURMUŞ (Kırıkkale) Görüşleri olsa hayvancılık
bu duruma düşer miydi Sayın Başkan? Görüşleri yok ki
hayvancılık bu hâlde.
BAŞKAN
Grup önerisinin aleyhinde söz isteyen Ramazan Kerim Özkan, Burdur
Milletvekili.
Buyurun
Sayın Özkan. (CHP sıralarından alkışlar)
RAMAZAN
KERİM ÖZKAN (Burdur) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Bu
kürsüden dört yıldır hayvancılığın
sorunlarını konuşuyoruz ama çözüm anlamında bir arpa boyu
yol almadığımızı hep beraber görüyoruz.
Şu
anda tarım ve hayvancılıkla uğraşan çiftçilerimizin
bir perişanlığı söz konusu. Size Eti
araştıralım. dedik, Sütü araştıralım. dedik,
Üretim kaynaklarını, tüketim kaynaklarını
araştıralım. dedik ama bir türlü, bu Meclis, dolu olduğu
zaman da kabul etmedi, bu şekilde boş olduğu zaman da kabul
etmedi.
Ama size
söyleyecek bir sözüm kalmadı. Bugünden itibaren artık Türk çiftçisine
sesleniyorum: Değerli Türk çiftçisi, AKP İktidarı size
sıfır faizli kredi verdi. Sıfır faizli kredi ile 3,5 milyar
lira olan inekleri 7 milyar liradan, yeni fiyatımızla 3 bin lira olan
inekleri 7 bin liradan aldınız, bağladınız.
Sıfır faizli kredi dediler, yüzde 2 sizlerden komisyon
aldılar, 4 tane kefil aldılar, banka kendini korudu, Hükûmet kendini
korudu ama vatandaşı düşünmedi çünkü bu vatandaş iki yıl
sonra iflas edecek. Bu süt fiyatlarıyla, bu et fiyatlarıyla
hayvancılığın yapılması mümkün değil.
Sizler, rakamlarla kandırılıyorsunuz. Süt fiyatlarını
yüzde 50 destek artırdık. dediler, dedikleri artış, 4
kuruş destek veriliyordu, 2 kuruş
daha konuldu, bunun adına yüzde 50 deniliyor, yüzde 50. Yani 2
kuruş destek verildi yüzde 50
Ama
sütün üretim maliyeti şu anda 85 kuruş, 73 kuruştan alınacağını
Sayın Ali Koyuncu burada ifade etti.
Sanayiciye
50 trilyon kaynak ayrıldı, dedik ki: Yandaş sanayicimizi
elbette desteklemek zorundasınız ama üretene ve o ineğe yem
verene, o ineğin memesinden süt sağana destek vermeniz gerekiyor.
Ancak orada 2 kuruş desteği Türk çiftçisine mübah gördüler.
Değerli
çiftçi kardeşlerim -Cumhuriyet Halk Partisi iktidarında sizlere
vaatlerimizde- biz dedik ki: Gübreden yüzde 18 KDVyi yüzde 1e çekin.
çekmediler. Cumhuriyet Halk Partisi iktidarında gübrede yüzde 18 olan KDV
yüzde 1e düşürülecek. Bu tarım ve hayvancılığa
ayrılan desteği kanun yaptık, Gayrisafi millî hasılanın
yüzde 1i destek olarak ayrılır. dedik ama bu
yaptığımız kanunun ancak yarımını size
verdiler. Buna da uymadılar. Cumhuriyet Halk Partisi iktidarında en
az tarım ve hayvancılığa 3 misli destek verilecektir.
Mazottan ÖTVyi kaldırın. dedik. Marinalara, gemi sahiplerine, yat
sahiplerine ucuz mazot veriliyor, bunu da Türk çiftçisine verin. dedik,
verilmedi. Cumhuriyet Halk Partisi iktidarında Türk çiftçisi 1,5 YTLden
mazotla buluşacak. Elektrikte KDV yüzde 18. Gelin, çoğunluğunuz
var, paranız var, bu Türk çiftçisine verdiğiniz -sulama amaçlı
kullanılan elektrik- tarımda kullanılan elektrikte yüzde 18
KDVyi yüzde 1e düşürün. dedik, düşürmediler. Cumhuriyet Halk
Partisi iktidarında, elektrikte KDV yüzde 18den yüzde 1e
düşürülecek. Gübreyi söyledik, elektriği söyledik. Sıra yemde,
sıra sütte, sıra ette. Bunlardan da yüzde 8 KDV alınıyor.
Bunu, gelin, yüzde 1e düşürün. dedik, Araştıralım.
dedik, düşürülmedi -AKP İktidarı- bu Hükûmet döneminde. Bunu da
Cumhuriyet Halk Partisi iktidarında yüzde 8den 1e düşüreceğiz.
Bu sözü de veriyoruz.
Dedik ki:
Meralar sizden bir şey istemiyor. Burdur Gölünün kenarında;
uzağa gitmiyorum, doğuya, Güneydoğu Anadoluya, Orta Anadoluya,
Polatlı Ovasına, Konya Ovasına girmiyorum. Gelin
Bu meralar
sizden bir şey istemiyor. Allahtan sadece yağış ve sizden
bir tohum istiyor. Toprak Ben beslerim bu meralarda otu, hayvanın
yiyeceği otu ben beslerim. diyor. Burdur Gölünün kenarında binlerce
dönüm arazi oluştu, göl çekildi, gelin buraya bir ot tohumu atın,
hayvanlar burada otlasın. Burdur Gölünün kenarındaki o binlerce
dönüm araziye, insanı dikseniz insan çıkacak o araziye bir mera
tohumunu dahi çok gördü bu İktidar.
Cumhuriyet
Halk Partisi iktidarında bu meralar Türkiye genelinde ıslah edilecek.
O koyun çobanlarımıza şimdiden müjde veriyorum, keçi
çobanlarımıza. Kıl keçisi unutuldu, terörist ilan edildi bu
ülkede ama şimdi doğal gıda diye keçi eti aranıyor, keçi
sütü aranıyor, keçi sütüne prim veriliyor. Koyuna prim veriliyor, keçiye
prim veriliyor ama ne kadar? Koyun başına 10 lira, keçi
başına 10 lira. Geçmiş olsun! Günaydın! Çocuk öldü,
vatandaş soğudu bu işten. Vatandaş perişan oldu.
Sadece köylü değil, eczacı bu işe girmişti, siyasetçi bu
işe girmişti, doktor bu işe girmişti ama şu anda o
sanayicilerimiz, iş adamlarımız, aranızdaki milletvekili
arkadaşlarımız feryat ediyor ama ne yazık ki bu feryatlara
kulaklarınızı tıkadınız. Sayın Tarım
Bakanı geliyor, sayın Tarım Komisyonu üyeleri geliyor burada
rakamlarla bizi kandırıyor.
Değerli
üretici kardeşlerim, saman yazın samanlığa kondu, balya
yapıldı, samanın üretim maliyeti belli, saman bu sıfır
faizli kredilerin önünde 15 kuruştu, şu anda samanın kilosu 33
kuruş, sütün kilosu 60 kuruş. 73 kuruştan alacağım.
diyorsunuz ama üreticiye, -benim Burdurum çok örgütlü- 60 kuruştan fiyat
ödeniyor arkadaşlar, 60 kuruştan. Konya ovasında 50 kuruş,
daha batıya gittiğiniz zaman 40 kuruş litresine süte fiyat
veriliyor ama yemin çuvalı şu anda 40 lira oldu, bir çuval yem 50
kilodur yani yemin kilosu şu anda 80 kuruş, sütün kilosu 60
kuruş, 50 kuruş. Bir kilo sütle bir kilo yem alamıyor, yoksa
gidin Anadoluya -Halep oradaysa arşın burada- çıkalım hep
beraber gidelim. Çok uzağa gitmeyelim, Çubuka gidelim. Çubukta besiciler
feryat ediyor arkadaşlar. Besiciler, aile işletmeleri var ülkemizde.
Sayın Başbakanı da kandırdınız. Aile
işletmelerinde bugün binlerce besi danası var, binlerce, on binlerce
besi danası var. Bunlar yemediler içmediler, çocukların
rızklarından kestiler ama bunları beslediler, bunları da
ihmal ettiniz. Şu anda dana eti 13 liraya kesiliyor, inek 10 liraya
kesiliyor değerli arkadaşlarım. Siz Et ve Balık Kurumundan
vatandaşa karkas olarak, canlı olarak 9,5 liradan canlı hayvan
verdiniz, kimse almadı, 8,5 liraya düşürdünüz. Bunlar besiye
bağlandı. Bunların üretim maliyetleri 18 lira. Nasıl bu
adam 5 lira zararına bu hayvanı kestirecek? Nasıl
vicdanımız buna elveriyor? Bunları bilmeniz gerekiyor. Bu
hayvancılık sektörü kendi başına çalışan bir sektör
değil. Bu hayvancılık sektörü terziye bakar, manava bakar, bakkala
bakar, süpermarkete bakar, kamyoncuya bakar, tarım alet ve makinelerine
bakar; biçer onun için vardır, traktör onun için vardır, pancar onun
için vardır. Bunlar üretim materyalleri, bunlar Türkiyenin gelir ve
getiri kaynakları ama şu anda bu bacasız fabrikalar yine kesime
gidiyor, yine kesiliyor çünkü artık vatandaş illallah getirdi. Diyor
ki: Bu yem fiyatlarıyla ben bunu yapamıyorum, zarar ediyorum. Kumar
oynamak, amaç ütmek. Ben ütülüyorum, ben yeniliyorum. diyor, yeniliyor vatandaşlarımız.
Orada laf anlatmayın. diyor. Sayın Tarım Bakanı
ineği getirdi, kurbanlığı getirdi. diyor. Bu
kurbanlıkların, şu anda gelen yabancı hayvanların,
canlı gelen hayvanların kellesini yemek yasak, ciğerini yemek
yasak, böbreğini yemek yasak. Bunlar imha ediliyor imha
tutanaklarıyla. Değerli kardeşlerim, kurbanda bu memleketin en
az 200-250 bin vatandaşı kurban kesti. Bu hayvanların
ciğerini yedi, dalağını yedi, böbreğini yedi,
yüreğini yedi. Ne olacak şimdi?
OSMAN
DURMUŞ (Kırıkkale) On sene bekleyecek, on sene
RAMAZAN
KERİM ÖZKAN (Devamla) On sene sonra değişik hastalıklar
çıkacak. Nedir? Bu vatandaşla alay etmek değil midir?
Mezbahalara şu anda resmî yazı gidiyor. Diyorlar ki Beyin
sıvısı, kelle
Arkadaşlarım, kelle deyip geçmeyin,
bunlar yeniyordu. Şu anda, kuzu kellesi 3 liradan şu altı
aylık dönemde 12 liraya çıktı. Neden? Kelle yok, ciğer yok.
Ciğer 25 lira, eti geçti. Değerli arkadaşlarım, bunlar
bizim
Kokoreç yapacak bağırsak bulunmuyor şu anda. Yurt
dışından gelen hayvanlarda bu tehlike vardı da neden buna
müsaade etti bu Tarım Bakanlığı, niçin müsaade etti?
Şimdi genelge yayınlıyor, diyor ki: Bunları sakın ha
ola ki yemeyin, gömün. Tehlike var mı? Yok. Tehlike var da tedbir
alıyoruz. diyor. Ne güzel! O kurbanı kesen, o çocuğunu,
torununu
O kurban etleriyle kurbanını eda eden insanlar şimdi
ne yapacak değerli arkadaşlarım? Kara kara düşünecek.
Bunları o gün de uyardık biz sizlere. Dedik ki: Bakın,
hastalıklar geliyor. Mavidil geliyor, şap geliyor, şarbon
geliyor, kuduz geliyor, rift hastalığı var. Bunları
söyledik ama bir kulaktan girdi, bir kulaktan çıktı.
Onun
için, değerli vatandaşlarıma sesleniyorum: Biz buradan umudumuzu
kestik. Ben, tarım ve hayvancılıkla yirmi yıl
uğraşmış, gece gündüz onlarla beraber olmuş,
onların hastalıklarıyla uğraşmış,
tedavisiyle uğraşmış, koruyucu hekimlikle
uğraşmış bir kardeşinizim. Ama onların
feryatlarını sizlerle paylaştım.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Özkan, teşekkür ediyorum.
RAMAZAN
KERİM ÖZKAN (Devamla) Çözüm yakındır. 12 Haziran seçimlerinin
ülkemize hayırlı uğurlu olmasını temenni ediyorum.
Çekerken
değil, seçerken bir kez daha düşünmemiz gerekiyor.
Saygılar
sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Grup önerisi aleyhinde söz isteyen Mehmet Erdoğan, Adıyaman Milletvekili.
Buyurun
Sayın Erdoğan. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
MEHMET
ERDOĞAN (Adıyaman) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Milliyetçi Hareket Partisinin Meclis araştırma
önergesi hakkında söz almış bulunmaktayım. Yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, tarım önemli bir sektör. Bu sektörün içerisinde
hayvancılığın önemi oldukça farklı ama ne yazık
ki tarım ve hayvancılık sektörü en fazla popülizmin
yapılabildiği, negatif anlamda, ucuz politik söylemlerin çok rahat
bir şekilde ifade edilebildiği bir alan. Çok kıymetli muhalefet
partisi milletvekillerini de bu anlamda dinledik. Bağırarak
çağırarak, tıpkı meydanlarda yapılanı aynı
şekilde kürsüden de yapmış oldular, gösterdiler ama şunun
özellikle bilinmesi lazım
ABDÜLKADİR
AKCAN (Afyonkarahisar) Laf atmadan
MEHMET
ERDOĞAN (Devamla) Biz, laf atmadan, doğruları,
yaptıklarımızı anlatacağız. Bağırarak
çağırarak bu işi yapmayacağımızı bir kere
ifade ediyoruz çünkü
AKİF
AKKUŞ (Mersin) Pek de bir şey yapmadınız ama.
MEHMET
ERDOĞAN (Devamla)
kıymetli bir mal üretip de kıymetli bir mal
satan, mücevher satan insanların hiç
bağırdığını duydunuz mu? Hayır, icraat
yaparlar.
OSMAN
DURMUŞ (Kırıkkale) Sesi nasıl çıkacak ki bu kadar
hastalık varken ortada?
MEHMET
ERDOĞAN (Devamla) Değerli dostlar, 2002 senesinde Türkiye
dünyanın 11inci tarımsal üretim yapan ülkesi ve üretim değeri
yaklaşık 24 milyar dolar. 2008de 58 milyar dolar ve derken 2009da
51 milyar dolar. Fransadan, İspanyadan, İtalyadan
İtalya
bizim önümüzde ama biz 11inci sırada olan konumumuzu Avrupa
Birliğinde 1inci sıraya taşımışız, dünyada
8inci tarımsal üretim değeri olan bir ülke hâline getirmişiz.
Teknoloji
ne kadar gelişirse gelişsin insanların beslenme, barınma,
giyinme gibi zorunlu temel ihtiyaçlarının kaynağı olan
tarımın önemi hiçbir zaman azalmayacak çünkü
insanlarımızın sağlıklı ve dengeli beslenmesinin
temelinde tarım var.
İşte,
hayvancılıkta yaşanan sıkıntılardan bahsedildi.
Biz AK PARTİ hükûmetleri olarak bu dönemde hayvancılıkla ilgili,
tarımla ilgili neler yapıldı, müsaade ederseniz onlardan
özellikle bahsetmek isteriz. 2002 yılında toplam tarımsal
desteklemeler 1,8 milyar TL iken 2010 yılında tam 6 milyar TLye
yaklaştırmışız. Peki, hayvancılığın
bu toplam tarımsal desteklemeler içerisindeki miktarı nedir? 2002
yılında 83 milyon TL, 2010 yılında 1,2 milyar TLye
çıkarmışız.
AKİF
AKKUŞ (Mersin) - O zaman vatandaşın ihtiyacı yoktu 2002de.
Vatandaşı bu hâle getirdiniz.
MEHMET
ERDOĞAN (Devamla) - AK PARTİ hükûmetleri döneminde 2003-2011
yılları arasında 6 milyar TL destekte bulunmuşuz. Toplam
destekler, tarımsal destekler içerisindeki
hayvancılığın payı, yüzde 4,4ten 22,3e
çıkmış. Yüzde 59 faizle kredi verilirken, biz,
basınçlı sulama sistemlerine sıfır faiz demişiz,
besi hayvancılığına sıfır faiz demişiz,
diğer hayvancılık kredilerinin hepsine yüzde 5 demişiz.
Aslında faizsiz, sıfır faiz derken faizsiz kredi
uygulamasını da biz başlatmışız. Sizin,
hayvancılığı gözünüz bile görmezken, Türk çiftçisini âdeta
unutmuştunuz.
Boşaltılan
bankaların içerisinde milletin zenginlikleri çarçur edilmedi mi, bunlar
hortumlanmadı mı? Bu dönemde sesi çıkmayan, o dönemde iktidarda
olan sizler değil miydiniz?
AKİF
AKKUŞ (Mersin) - Yine siz hortumladınız, o zaman da siz
hortumladınız. Tek tek bak kimin hortumladığına.
MEHMET
ERDOĞAN (Devamla) - Hayvan başına 225 TL destek veriyoruz, soy
kütüğü farkına 50 TL, buzağısı doğduğunda 75
TL veriyoruz, süte litreye 6 kuruş veriyoruz -yüzde 50 artırdık,
4 kuruştu 6 kuruşa çıkardık- yem bitkisi ekerse ortalama
dekara 80 TL ödüyoruz, aşı yaptırırsa hayvan
başına 25 TL ödüyoruz, sağım ünitesi makine ekipmanına
yüzde 50 hibe desteği veriyoruz.
2002
yılında Ziraat Bankasından hayvancılığa
kullandırılan kredi 47 milyon TL, 16 bin çiftçimiz
kullanmış. 2010 yılında 284 bin kişiye 6,7 milyar TL
kredi kullandırılmış. Peki, kredinin geriye dönüşü
nedir değerli arkadaşlar? 2002 yılında yüzde 38i geriye
dönerken, AK PARTİ İktidarı döneminde Ziraat Bankasında
kredilerin geriye dönüş oranı yüzde 97dir. Rahat olun, bu rakamlar
sizin de ne söylediğinizi ne söylemediğinizi ifade ediyor.
Muhalefet
partisinin Meclis araştırma önergesinde yazdığı bir
ifade var, diyor ki: Sayın Eker, süt üretimini 3 milyon ton
artırdıklarını iddia etmekte, oysa bu
artışın istatistiklerde kullanılan kat sayılarla
oynanması sonucu ortaya çıkmış olma ihtimali oldukça yüksek
görünmektedir.
Şimdi,
değerli arkadaşlar, araştırma önergesi hazırlamak
ciddi bir iş. Yani bunda ihtimalden bahsedeceksiniz. Siz bu rakamları
alırken sokağa mı sordunuz, asker arkadaşa mı
sordunuz, mektepteki delikanlıya mı sordunuz? Yani
yaptığınız yanlış şeyler meydanda. Bir kere
şu araştırma önergesindeki ciddiyetinizi muhafaza etmeniz
lazımdı, ne yazık ki onu da göremiyoruz.
Biz
kooperatif desteklerini de ihmal etmedik. 1999-2002 arası 287 kooperatife
87 milyon TLlik destek sağlanırken, AK PARTİ hükûmetleri
döneminde 1.800 kooperatife 1,55 milyar TLlik destek sağlanmış,
bundan 178 bin aile istifade etmiştir.
Kırsal
kalkınma yatırımlarını destekleme kapsamında süt,
süt ürünlerini, makine ekipman desteklemelerini artırmışız.
Eti ve
otu birbirinden ayırt etmiyoruz, etin olması için ot lazım.
Islah edilen meranın alanı da önemliydi. Hiçbir şey
yapılmadı. diyor değerli arkadaşlarımız. 2002ye
kadar toplam ıslah edilen mera 6.800 hektar iken, AK PARTİ döneminde,
değerli arkadaşlar, 364 bin hektar alanda mera ıslah
çalışmaları yapılmıştır.
Yem
bitkisi üretim alanı 2002ye dek 1,2 milyon hektar, bizim dönemimizde,
2010da 2,2 milyon hektar alanda.
50 milyon
tonluk kaba yem ihtiyacımızın 2002de yüzde 50sini
karşılıyormuşuz, ama bugün, biz 25 milyon tondan 37 milyon
tona çıkararak, bu yüzde 50 kaba yem karşılama oranını
yüzde 75e çıkarmışız.
Değerli
arkadaşlar, işte, Türkiye hayvancılığının
nereden nereye geldiğinin durumları bunlardır. AK PARTİ
İktidarı döneminde süt üretiminde kalite getirilmiş,
hayvancılığımızda kültür ırkı
oranındaki artış gözler önündedir. Kültür ırkında
yüzde 19dan yüzde 35lere varan bir oran artışıyla hayvan
başına düşen yıllık süt üretimindeki artış
1.705 litreden 2.800 litreye çıkmıştır ama bu, kültür
ırkı sığırlarla birlikte şu anda yıllık
2.800 değil 4 bin, 5 bin litreden aşağıya
düşmemektedir.
Soy
kütüğü kayıtlarında 178 bin baş kayıt altına
alınırken soy kütüğünde 1 milyon 968 baş hayvan sok
kütüğü kaydına alınmıştır.
Elli
başın üzerinde hayvan barındıran işletme
sayısı toplam ne kadardır? 2002 yılında 4.300 adet.
Bizim dönemimizde 50 başın üzerinde hayvan barındıran
işletme sayısı 20 binleri bulmuştur.
İşte
bunlar kayıt altına alınmayla olmuştur değerli
dostlar. Bizim için Türk çiftçisi önemlidir, tarım önemlidir,
hayvancılık önemlidir. Bu noktada, çiftçimizi,
hayvancılarımızı desteklemeyle ilgili sıfır
faizli kredilerimizle 2010 yılında 3,6 milyar TL ile 48 bin
üreticimizi buluştururken, 2011 yılında da bu
çalışmaya devam edeceğiz.
Kayıt
altına alarak üretimin artırılması,
insanlarımızın refah seviyesinin yükseltilmesi hedefimizdir ama
kayıt dışılık her zaman için sıkıntı
getirir. Kayıt dışı siyaset
anlayışınızın da bittiğinin, tükendiğinin
farkına varmanızı özellikle bilmenizi istiyorum. O devir
kapanmıştır. Türkiye'nin değiştiği, çiftçimizin
bu desteklemelerle durumunun daha da düzeltilmesi ama bunun yetmeyip daha da
artırılması noktasındaki düşüncelerimizi bir kez daha
ifade ediyorum.
Yaklaşan
seçimler dolayısıyla, araştırma önergesinin zaman
darlığından dolayı yetişmeyeceğini bir kez daha
ifade ediyor, araştırma önergesinin aleyhinde olduğumu ifade
ediyor, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Erdoğan.
ABDÜLKADİR
AKCAN (Afyonkarahisar) Gerek var ama zaman yok.
S. NEVZAT
KORKMAZ (Isparta) Karar yeter sayısı
BAŞKAN
Arayacağım.
İç
Tüzükün 60ıncı maddesine göre iki tane söz talebi var.
Sayın
Hıdır, buyurun.
MEHMET
NİL HIDIR (Muğla) - Sayın Başkanım, çok teşekkür
ediyorum. Bir yanlış bilgilendirmeyi düzeltmek amacıyla söz
aldım.
1984
yılında ilk defa yapılan havyan sayımında yüzde 97
kırma ve yerli ırk, yüzde 3, yani 420 bin süt
sığırcılığı varken, 2011de yapılan
hayvan sayımında 11 milyon hayvanın yüzde 38i cins, yani 4
milyona yükselen cins ırk sayısı vardır.
Dolayısıyla 8 milyon tondan 14 milyon tona çıkan süt üretiminde
çiftçinin zarar görmemesi için 38 bin ton süt tozuna destek vermek suretiyle
süt tozu ithalatı önlenmiş oldu.
Diğer
yandan, 49 bin kişiye 3 katrilyon 600 milyar liralık sıfır
faizli, iki yıl geri ödemesiz, beş yılda ödemeli kredi
dağıtılmak suretiyle hayvancılığımıza
yeni bir nefes, yeni bir strateji tespit edilmiştir. Bu 11 milyon hayvanın,
ithal edilen hayvan sayısı göz önüne
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Hıdır.
Sayın
Aydoğan, sizin de kısa bir söz talebiniz var İç Tüzükün
60ıncı maddesine göre.
Buyurun.
HALİL
AYDOĞAN (Afyonkarahisar) Sayın Başkanım, saygılar
sunuyorum.
Biraz
önce, muhalefetten konuşmacı Sayın Abdülkadir Akcan
Afyonkarahisarın nüfusuyla ilgili ve tarımsal kredilerle ilgili
olarak verdiği bilgilerde halkımızı doğru
bilgilendirmemiştir.
Afyonkarahisarın
adrese dayalı nüfus sisteminden önceki nüfusu 800 bin civarında iken,
adrese dayalıdan sonraki nüfusu mükerrer kayıtlar nedeniyle 701 bine
düşmüş, milletvekili sayısı da bu mükerrerlikler nedeniyle
6ya düşmüştür.
2007
kayıtlarına göre nüfusu Afyonkarahisarın 701 bin iken, şu
andaki nüfusu 698 bindir. Emirdağdaki jandarma birliğinin
Afyonkarahisardan taşınması nedeniyle 6dan 5e
düşmüştür. Örneğin Kütahya, 570 bin nüfusu ile 5 milletvekili
çıkarırken, 698 bin nüfusuyla Afyonkarahisar 5 milletvekili
çıkarmaktadır. Bu, bu rakamdan da bu örnekten de açıkça
görülmektedir.
İkincisi,
doktora, bakkala, kütüphaneciye filan kredi verilmemiş, 50 bin çiftçiye 3
milyar 600 milyon TL kredi verilmiş, üstelik enflasyonun altında
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Aydoğan.
Milliyetçi
Hareket Partisi grup önerisini oylarınıza sunuyorum, karar yeter
sayısı arayacağım: Kabul edenler... Kabul etmeyenler...
Sayın milletvekilleri, karar yeter sayısı vardır, önerge
kabul edilmemiştir.
Cumhuriyet
Halk Partisi Grubunun İç Tüzükün 19uncu maddesine göre verilmiş bir
önerisi vardır, okutup oylarınıza sunacağım.
2.- Muhtarlarımızın içerisinde
olduğu ekonomik ve sosyal sorunlar hakkında (10/381) esas
numaralı Meclis Araştırması Önergesinin ön
görüşmesinin, Genel Kurulun 23/03/2011 Çarşamba günkü
birleşiminde yapılmasına ilişkin CHP Grubu önerisi
23.03.2011
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Danışma
Kurulu; 23.03.2011 Çarşamba günü (Bugün) toplanamadığından,
Grubumuzun aşağıdaki önerisinin, İçtüzüğün 19 uncu
maddesi gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını
saygılarımla arz ederim.
M.
Akif Hamzaçebi
Trabzon
Grup
Başkan Vekili
Öneri:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Gündeminin, Genel Görüşme ve Meclis
Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler
Kısmında yer alan (Muhtarlarımızın içerisinde
olduğu ekonomik ve sosyal sorunlar hk.) 10/381 esas numaralı Meclis
Araştırma Önergesinin görüşmesinin, Genel Kurulun, 23.03.2011
Çarşamba günlü birleşiminde yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN
- Cumhuriyet Halk Partisi Grubu önerisi lehinde söz isteyen Malatya
Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu.
Buyurun
Sayın Aslanoğlu.
FERİT
MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) Sayın Başkan, çok değerli
milletvekilleri; hepinize saygılar sunuyorum.
Bir kere,
tüm muhtarlardan özür diliyorum. Dokuz yıldır hep avutuldunuz, hep
avutuldunuz. Bazı hakikatleri hepimizin görmesi gerekir. Biz
araştırma kurulu kurulsun istemiyoruz, öyle getirdik. Bir torba
geçti, o torbaya muhtarın msini koymadınız. İkinci bir
torba var, bu torbaya muhtarın msini koyun diye getirdik bugün. Dokuz
yıldır hep avutuldular. 2002 yılında 110 lira maaş, 90
lira BAĞ-KUR primi vardı, 25 lira muhtarın eline para geçiyordu,
şimdi geçen para 345 lira, 260 lira BAĞ-KUR primi, en düşük, en
düşük BAĞ-KUR primi. Kaç lira arkadaşlar? 85 lira.
Yaptığınız zam da bu, muhtara
yaptığınız her şey bu arkadaşlar. Yani işte
Sekiz yılda şu kadar artırdık, 90 liraydı, bilmem kaç
liraydı
Muhtarların o gün ödedikleri BAĞ-KUR primi kaç
liraydı, çünkü muhtar mecburi BAĞ-KURlu oluyor, bugün kaç para?
Arkadaşlar, o gün eline 25 lira para kalıyordu, bugün 85 lira para
kalıyor. Tüm mesele bu. Sekiz yılda muhtara verdiğiniz 85 lira
para. Başka bir şey yok. Kimse gelip burada başka bir şey
söylemesin.
Değerli
arkadaşlar, bir torba geçiriyoruz. Torba yasa var, görüşülüyordu,
devam edecek. Gelin, gelin
HARUN
ÖZTÜRK (İzmir) Bir tane daha geliyor.
FERİT
MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) Ha, bir daha geliyor Komisyona yarın,
bir torba daha var.
Ama her
ne kadar bu torbalar geliyor, her şey konuluyor bu torbalara ama her ne
hikmetse muhtarların msi konulmuyor. Gelin, önümüzdeki hafta, ikinci
torba görüşülürken muhtarlarla ilgili en azından BAĞ-KUR sigorta
primlerinin ödenmesi konusunda bir çözüm getirelim arkadaşlar.
Şimdi,
muhtarı devlet memuru olarak addediyorsunuz. Muhtar bir suç işlerse
veya herhangi bir şekilde bir suçla ilgili 657 sayılı Yasayla
yargılanıyor. Yahu, bunlar devlet memuru mu? 657deki ceza, ona göre
Türk Ceza Kanunuyla yargılanıyorlar. Yahu, bunlar devlet memuru mu?
Bunlar nedir Allah aşkına? Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti ve Türkiye
Cumhuriyeti, bu muhtarların yerini bir söylesin arkadaşlar bize. Bize
bir söyleyin yahu! Hemen jandarma yapışır yakasına, polis
yapışır yakasına. Mahallede bir suç olsa önce muhtarın
yakasına yapışıyorsunuz. Peki, biz bu insanlara ne
veriyoruz? Bunlar seçilmiş insanlar. Ama dokuz yıldır -ben ilk
2002de milletvekili olduğum zaman, okumuyorum o günkü tutanakları,
defalarca okurdum- burada çıkıp Hükûmet adına cevap veren
arkadaşlar: Getirdik, Getiriyoruz, Getireceğiz. Hiçbir şey
yok. Şimdi de deniliyor ki Köy Kanunu geliyor, Köy Kanununa
Hayır,
arkadaşlar. Kimseyi artık
Bir
şekilde eylem yapalım. Bu insanların sorunlarını dokuz
yıldır çözmediniz. Ben muhtarlara kızıyorum, ben size
kızmıyorum, ben muhtarlara kızıyorum. Hakikaten muhtarlara
kızıyorum. Dokuz senedir lay ile loy ile avuttunuz bu
insanları. Ya, siz onurlu insanlarsınız
MUSA
SIVACIOĞLU (Kastamonu) Tahrik etme!
FERİT
MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) Tahrik ederim. Tahrik ederim. Söz verip
yapmadığınız zaman tahrik ederim. O insanların onuru
yok mu? O insanları siz tahrik etmiyor musunuz? O insanlara söz verip
yapmıyorsunuz; onların onuru, şerefini, haysiyetini bir parça
ediyorsunuz, tahrik etme diyorsunuz! Ederim arkadaş!
ALİ
TEMÜR (Giresun) Tahrik et! Et, tahrik et!
FERİT
MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) Ederim.
BAŞKAN
Lütfen sayın milletvekilleri
Sayın
Aslanoğlu, lütfen Genel Kurula hitap edelim.
FERİT
MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) Söz verdiniz, geçen dönem defalarca, burada
oturan arkadaşlar, ilgili bakanlar söz verdi. Tutanakları, Meclis
tutanaklarını her sefer okudum ben. Bir şey söylememe gerek yok,
sadece o gün söz veren bakanların, grup başkan vekillerinin
şeyini okuyun.
Arkadaşlar,
bu insanlar onurlu insanlar. Bu insanların sadece ayda 75 lira cebine para
koyarak
Bu insanlara artık onurlarını, haysiyetlerini iade
edelim. Bunlar hepimizin muhtar babası, muhtar emmisi ama her ne hikmetse
hep böyle söylüyorsunuz.
Yine
söylüyorum: Ben muhtarlara kızıyorum. Davalarına sahip
çıkmayan muhtarlarıma kızıyorum. Sizin de en tabii
hakkınız. Bu ülkenin her türlü olanağından
paylarını almak zorundadır. Herkese bir şey verildi, ne
hikmetse muhtarlar hep sözde kaldı.
Değerli
arkadaşlarım, bunların yerleri kira, bir kısmının.
Su ödüyorlar, elektrik parası ödüyorlar, hem de hane gibi değil,
ticarethane gibi ödüyorlar. Ticarethane tarifesinden ödüyorlar elektrik ve su
paralarını. İnternetleri var, bunun parasını ödüyorlar.
Emekli oluyor muhtar silah Türk toplumunda bir simgedir- emekli olduğu
zaman 2 bin lira silah ruhsatı parası alınıyor.
Değerli arkadaşlarım, yani, hakikaten, bu ülkede
seçilmişlerin ilk halkası, demokrasi adına
Demokrasi diyoruz,
hep beraber diyoruz ama demokrasinin gereklerini yerine getirmiyoruz. Demokrasi
seçilmişlere sahip çıkmaktır. Sadece muhtarlar değil.
Örneğin il genel meclis üyeleri. İl genel meclis üyelerinin de bir
sürü sorunu var. Köyünün, ilçesinin her türlü sorununa göğüs geriyor ama
bir sosyal güvenlikleri yok ama bu seçilmişlerin hiçbir hakkı yok,
sadece oturum başı çok küçük bir ücret alıyorlar. Onların
da sorunları var. Yani, birinci derecede seçilen il genel meclis
üyelerimiz ve muhtarlarımızla ilgili -demokrasinin ilk
beşiği diyoruz- hiçbir şey yapmıyoruz.
Değerli
arkadaşlar, bu size dokuz yıldır son çağrım. Gelin,
gelin
Bak yine söylüyorum: Siyaset üstü, bu insanların
Haftaya torba
yasa tekrar geliyor. Bu torba yasada, en azından, bir kere, x gösterge, y
gösterge rakamını ağza almak istemiyorum çünkü çok sözler
verildi derhâl 3 bin göstergeden 11 bin göstergeye getireceğiz. dediler,
artık benim bu sözlere karnım tok, artık inanmıyorum.
Gelin, en azından bu torba yasada
Araştırma komisyonu falan
kurulmasını istemiyoruz biz, vakit geçtir çünkü hep geciktirdiniz.
Şimdi de diyeceksiniz ki İşte seçime gidiyoruz, bu nedenle bu
araştırma komisyonu kurulursa çalışmaz. Doğrudur. Biz
bu öneriyi
Torba yasa haftaya görüşülmeye devam edecek. Orada, tüm
gruplar birlikte, en azından BAĞ-KUR primlerinin, sosyal güvenlik
primlerinin karşılanması yönünde ortak bir görüş
belirtmeliyiz. Ben, tüm Meclise bu öneriyi yapıyorum yoksa biz seçime
şurada üç ay kala kurulacak bir komisyonun verimli
olmayacağını biliyoruz. Ama gelin, son dakikada hep beraber bir
önergeyle bu insanların BAĞ-KUR primlerinin
En azından 260 lira
daha verirseniz 100, 75 lira, 300 lira para bak. O BAĞ-KUR primini
karşılarsak ellerine geçecek, ceplerine geçecek para 300 lira.
Şimdi
siz herhâlde tüm muhtarları İstanbul, Ankara, bilmem İzmirdeki
beş on mahalle muhtarına benzetiyorsunuz. Bunlar her gün ilçesine
giden, her gün iline giden, cebinden bir sürü para harcayan insanlar. Gariban
insanların çoluk çocuğunun hakkını yedirmeyin
arkadaşlar. Bu mesele hepimizin meselesi. Ben bir kez daha dikkatlerinize
sunuyorum. Lütfen
Bakın,
yine söylüyorum: Araştırma komisyonu kurulmasını
istemiyoruz. Bu önergeyi getirmemizin tek nedeni, torba yasa geçerken orada bir
önergeyle acaba çözüm bulabilir miyiz? Yoksa çıkıp da Meclis de
seçime giriyor, komisyon
Hayır hayır, biz bunu istemiyoruz.
Ben
hepinize saygılar sunuyorum, teşekkür ederim. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Aslanoğlu.
Cumhuriyet
Halk Partisi grup önerisi aleyhinde söz isteyen Sırrı Sakık,
Muş Milletvekili.
Buyurun
Sayın Sakık.
SIRRI
SAKIK (Muş) Ben lehte istemiştim ama
BAŞKAN
Aleyhte yazılmış Sayın Sakık.
SIRRI
SAKIK (Muş) Ben de bu önergenin aslında lehinde söz istemiştim
ama uzlaşı olunca aleyhte yapmışlar. Ben lehte
konuşmak istiyorum.
Biz bu
Meclis araştırma önergesine destek veriyoruz. Daha önce de bu konuda
çalışmalarımız vardı. Hep de söyledik: Yani bu sadece
muhtarların sorunu değil. Yani seçilmiş muhtarların
yanında seçilmiş il genel meclisi üyelerinden tutun belediye meclis
üyelerine kadar bunların bir bütün olarak
Birkaç gün önce bu torba yasa
buradan geçerken de burada zaman zaman seslendirdik. Evet, bunlar seçilmiş
halk temsilcileri ama hiçbirinin bir sosyal güvencesi yok. Bunların
gerçekten maaşları çok komik noktada. Bunların
hayatlarını normal bir alana çekmek için ne yapılabilir
konusunda epeyce konuştuk, tartıştık ama hiçbir şey
olmadı. Şimdi yeniden duyuyoruz ikinci kez bir torba yasası
gündemde. Eğer gerçekten bu konuda sorunları çözmek istiyorsak
-Parlamento çok önemli bir çalışmayı sürdürdü bu torba
yasasında- muhtarlarla ilgili, bunlara ek olarak da il genel meclisi
üyeleri ve belediye meclisi üyelerinin bu konudaki mağduriyetlerini
giderebilir. Ama ne yazık ki biz bunları yapacağımız
yerde sürekli kanunlar çıkararak bu ülkede
Yani asıl lüks olan o
kanunlardır. İşte geçen gün burada
çıkardığımız, 50 bin paralı asker için yeniden
kanunlar çıkarttık. O kanunlar geçmişten bugüne kadar
uygulandı, sorunlar çözülmedi. Asıl sorunun
mağdurlarının sorununun çözülmesi için niye çaba sarf etmiyoruz?
Bakın,
iki gündür, Türkiyede, ciddi bir şekilde, geçmişten bugüne kadar
bizim hepimizin seslendirdiği, ama bu Parlamentonun bir türlü kulak
vermediği bir konuyu, bir özel hareketçi kaç gündür feryat ediyor, diyor
ki Ayhan Çarkın: Bu ateş hepimizi yakacak. Ben geçmişte halka
karşı suç işledim. Bizi aldılar, eğittiler,
götürdüler. Biz 320 kişilik özel hareket grubuyduk. 1990lı
yıllarda bölgeye hepimiz gittik, hepimiz kana bulaştık. Öyle
korkunç şeyler yapıldı ki. Gittiğimiz bataklık.
Adamın biri gelmiş. Çoluğun çocuğun içinde adamın
birini çırılçıplak soymuşlar. Milleti köyün ortasında
toplamışlar, dayak atıyorlardı. Biri Kürttü, PKKli diye
çırılçıplak soyulan bir vatandaş. Soyan bir zihniyet...
Bunlar Atatürkün askerî olamaz, bunu yapan askerler. diyor ve diyor Biz orada
kana bulaştık ve halka eziyet ettik, işkence ettik, zulüm ettik.
Kürt halkı bizim onurumuzdur, omurgamızdır, gururumuzdur. Bir
özür dileme borcumuz vardır. Bakın, eli kana bulaşmış
ve bir vicdan muhasebesi yapan bir özel hareketçi sesleniyor.
Asıl,
burada, işte, bizim torba yasaları, bilmem ne yasaları
dediğimiz değil, yani bu ülkede iç barışı
sağlayacaksak bir vicdan yasası, bir vicdan muhasebesi
yapmalıyız. Bu arkadaşı dün akşam ben televizyonda da
izledim, eminim ki sizler de izlediniz ve orada sesleniyor: Bize o dönemin
aktörleri bu suçu işlettiler. diyor, Pınarcık köyünde bir
katliam yaşandı. 16sı çocuk, 30 kişi katledilmişti.
diyor, O köye gittim, kan kokuyordu, barut kokuyordu. Pınarcık katliamını
yapanlar JİTEM elemanlarıydı. diyor. Şimdi gerçekten sizin
hiçbirinizin vicdanı sızlamıyor mu? Bizzat eylemlere
karışmış biri çıkıp bu itiraflarda bulunuyor ve
Parlamento hâlâ bunlara seyirci. Ne yapmalıyız Allah
aşkına?
Şimdi,
siz burada göstermelik İnsan Hakları İnceleme Komisyonunun alt
komisyonlarını oluşturdunuz. Göstermelik olarak üyeleriniz taa
çıkıp gittiler, Almanyada Berfo Ananın otuz bir yıl
önceki çocuğunun ne olduğunu hepimiz biliyoruz, işkencede
öldürüldü ve kaybedildi. Ama bakın, bu, 1990lı, 2000li yıllara
tanıklık eden bir insan, bizzat elinin kana
bulaştığını söyleyen biri ve dönüp söylüyor, diyor ki:
Bu kana bulaşırken, ben değil, bize talimat verenler
vardı. diyor, İbrahim Şahin vardı, Mehmet Ağar
vardı, Çiller vardı, Doğan Güreş vardı, efendim, o
dönemin siyasal aktörleri vardı. diyor. Ben de şimdi sizlere buradan
sesleniyorum: Almanyaya gideceğinize, gidin, bakın, Güniz Sokak
şurada, o dönem Başbakan olan Demirel orada. O talimatı ondan
aldıklarını söyleyenler, gidin, orada araştırma
yapın. Gidin Çillerin yalısına, uçağınız var,
atlayın, gidin, Çillerin yalısında araştırma
yapın. Gidin, Doğan Güreşi bir orduevinde bulursunuz, orada
araştırma yapın. Eğer gerçekten bu sorunları çözmek
istiyorsanız buralara gitmelisiniz. Son günlerde flört içerisinde
olduğunuz Mehmet Ağar da buralarda oturuyor, gidin,
araştırmayı orada yapın. Eğer gerçekten sorunları
çözmek istiyorsanız, bizim yaralarımızın
sarılmasını istiyorsanız oralara gitmelisiniz. Gidip o
adreslerde bu işlenen cinayetlerin faillerini orada
bulmalısınız ama onu yapmıyorsunuz. Son günlerde,
Nevrozda 3 milyon insan alanlara çıktı ve özgürlük talep etti,
şiddete bulaşmadan, hiçbir şey yapmadan özgürlük talep etti, ana
dilde eğitim talep etti. Benim demokratik haklarımı yasallaştırın,
anayasallaştırın. dedi ve çıktı dedi ki: Seçimde
adil bir seçim yasası istiyorum. Ama siz bunların taleplerini
görmediniz, döndünüz, dolaştınız bu milyonlarca insanların
talebini bir taş parçasıyla ters düz etmeye
çalıştınız. Yok efendim Şurada polise el
kaldırıldı
Bizim de
Evet, yani hepimiz üzgünüz, olmaması
gereken bir şeydi. Peki, bu kadar feryat koparan Sayın Başbakan,
Çocuk da olsa, kadın da olsa gereğini yapın. dediğinde,
hani o polisler ki, çocukların kafasında gaz bombasını
patlatanlarla ilgili işlemler niye yapılmadı? Sizin
milletvekilleriniz gidip genel müdürlükleri basarak, silahlar çekerek
Siz niye
o gün o genel müdürlerin hukukunu savunmadınız? Siz o bölgede,
insanları topluca alıp, alanlara, spor sahalarına toplayıp
işkence edenlerle ilgili neden bir şey söylemediniz? Sorun siz
olunca, elinizde silah da olsa onları örtbas ediyorsunuz ama çocuklara gaz
bombası atıldı diye bir milletvekili çıkıp iradesinin
dışında bir tepki göstermişse kıyametleri
koparıyorsunuz.
Şimdi,
bize kandan kanunlar çıkararak sorunlarımızı çözemeyeceğinizi
biliyorsunuz. Bizi ötekileyerek, bizi yok ederek sorunlarımızı
çözemeyeceğinizi biliyorsunuz. Siz de, bakın, geldiniz ne dediniz?
Dediniz ki: Biz -3Y- yolsuzluk, yoksulluk, yasakları kaldıracağız.
Şimdi, dönün bakayım, yasakları kaldırdınız mı?
Hayır. Yolsuzluk
Allah da biliyor, siz de biliyorsunuz hayatın her
alanında yolsuzlukların devam ettiğini. Yoksulluk
Halkın
büyük bir çoğunluğu hâlen yoksul. Yani sizin
yaşadığınız alanlarda belki yoksulluk yok ama halk
yoksul ve aç. Benim seçim bölgem de, evet, en yoksul illerden biridir.
Açlığın ruhu çürüttüğü alanlardan geliyoruz. Döndünüz,
dediniz ki: Hukuk, hürriyet ve hizmet. Hizmetiniz sizin olsun ama hukuk ve
hürriyet yok. İşte, hâlen insanlar hukuk ve hürriyet için
alanlardadır ve siz seçimde ne yaptınız biliyor musunuz? O kadar
adaletsizsiniz ki, seçimde, işte, seçim barajını
düşürmediniz; döndünüz, hazinede bizim önümüze set koydunuz. Bu yetmiyordu
hilelerinizle- bakın, bir bağımsız aday çıkıp
eğer bağımsız aday olacaksa 7 milyar 800 milyon lira para
ödemesi gerekir. Hani adaletli bir partiydiniz? Yahu, nedir bu
düşmanlığınız bu halka, bu temsilcilere nedir bu
düşmanlığınız? Bir işçi çıkıp dedi ki:
Ben İstanbuldan milletvekili adayı olacağım.
İşçilere kendimi kabul ettirdim. Emek cephesinin temsilcisi
olacağım. Nasıl 8 milyar lira ödeyecek? Sizin adaletiniz bu
işte. Sorun Kürtler olunca, sorun Türkiye demokrasi güçleri olunca
adaletiniz de bu işte. Siz, her yerde, hürriyete de haksızlık,
adalete de haksızlık ettiniz.
Onun
için, bu toplumun aslında size vermesi gereken çok büyük bir ders var ama
o kadar alanları tıkadınız ki, karşınızda
ciddi bir muhalefet olmadığı için başka bir seçenek de yok.
Üçüncü kez de iktidar olacaksınız. Buna hiçbir itirazımız
yok, iktidar olacaksınız ama Allah sizi ıslah etsin. Yani
iktidar olmakla bu kadar zalimkâr, bu kadar zulümkâr olunmaz. Sizi, hukuka ve
adalete davet ediyoruz çünkü istediğimiz hukuk ve adalettir. Sizde de ne
hukuk var ne adalet var.
Bu
duygularla hepinize sevgiler ve saygılar... (BDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisi lehinde söz isteyen Recep Taner,
Aydın Milletvekili.
Buyurun
Sayın Taner. (MHP sıralarından alkışlar)
RECEP
TANER (Aydın) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
muhtarlarla ilgili Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisi üzerine Milliyetçi
Hareket Partisi Meclis Grubu adına söz almış bulunmaktayım.
Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, ülkemizde köy ve mahalle muhtarı olarak
yaklaşık 54 bin civarında muhtarımız
bulunmaktadır. Muhtarlar devletimizin vatandaşla ilişkilerinde
son nokta, vatandaşları açısından ise doğumdan ölüme
her türlü sıkıntılarının karşısında
başvurdukları ilk mercidir. Mahalli idareler bakımından yerel yönetimin ilk
basamağı olan mahalle ve köyler, o muhtarlarımız
vasıtasıyla idare edilmektedir. Ülkemizdeki yaşanan ekonomik
sıkıntı ve olumsuzluklardan en büyük payı alan
muhtarlarımızdır. Şu anda geçim
sıkıntısıyla karşı karşıya
kalmışlar ve birçoğu da icra dairelerinde
uğraşmaktadır. Aldıkları ücret BAĞ-KUR primini
ancak karşılayan, tüm kamu kurum ve kuruluşlarının her
türlü iş ve işlemleri için, jandarmasından tarım ilçe
müdürlüklerine, postasından seçim kuruluna kadar aracı olan
muhtarlarımız, vatandaşın ve devletin işleri için
kullandıkları telefon ücretlerini, muhtarlık binası
giderlerini, su, elektrik, kırtasiye ve diğer giderleri hep kendileri
karşılamaktadır.
Değerli
milletvekilleri, hangi dönemde olursa olsun tüm hükûmetler muhtarlara önem
vermiştir. Ancak bugünkü iktidara kadar köy ve mahalle muhtarlarının,
oy alabilmek için ilk başvurulan kişi olan muhtarlarımız,
maalesef, AKP Hükûmeti döneminde oy almak için köylü üzerinde baskı
aracı olarak kullanılmaya başlanılmış ve ilim
olan Aydında görüştüğümüz muhtarlar, köylerinden yeterli oy
çıkmadığı takdirde hizmet alamayacakları yönünde
tehdit edildiklerini; dolayısıyla oy çıkartabilmek için eş,
dost ve akrabalarından ricacı olduklarını, ancak o
şekilde oy aldıklarını belirtmekteler ve yeterli oy
almadıkları gerekçesiyle köy yolu yarım kalan, meydan düzenlemeleri
bitirilemeyen onlarca köyümüz maalesef mevcuttur.
Milliyetçi
Hareket Partisi olarak, soru önergeleri, araştırma önergeleri, kanun
teklifleri ile muhtarlarımızın sorunlarının takipçisi
olduk. Ama iktidar, her zaman En kısa sürede gerekli düzenlemeler
yapılacaktır. demesine rağmen
yapılmamıştır. Yandaşları için 16 kez Devlet
İhale Kanununu değiştiren veya naylon faturacılar ve kara
para sahipleri için af kanunları çıkaran AKP zihniyeti, iş
muhtarlarımızın ve köylerimizin sorunlarına geldiğinde
maalesef ilgi göstermemektedir. Ama inanıyoruz ki sekiz buçuk
yıldır devam eden bu vurdumduymazlığa, baskı ve
sindirmelere en güzel cevabı 12 Haziranda yapılacak olan seçimlerde
köylülerimiz ve muhtarlar verecektir.
Değerli
milletvekilleri, Ocak 2008 tarihi itibarıyla Adrese Dayalı Nüfus
Kayıt Sistemine geçilmesiyle birlikte kamuoyunda oluşan havayla,
muhtarlarca verilen bir kısım evrakın nüfus müdürlüklerince
verileceği kanaati yaygınlaşmış ve neticesinde de
vatandaş her türlü belge için nüfus müdürlüklerine müracaat etmeye
başlamıştır. Her ne kadar daha sonradan uygulama
yumuşatılmış ve muhtarlıklar tekrar belge vermeye
başlamış iseler de hâlâ vatandaşlarımız ikametgâh
için nüfus idarelerinde izdihama neden olmaktadır. Yeri gelmişken,
İkametgâha Dayalı Nüfus Kayıt Sisteminin olumlu olduğu
kadar sıkıntılı yönlerinin de olduğunu
hatırlatmak isterim.
Dün
muhtarlıklarca takip edilen ve mahallede oturan kişilere ait
kayıtlar ellerinden alındığından, vatandaşlar
artık muhtarlıklara kayıt yaptırma ihtiyacı hissetmemekteler.
Böylelikle, muhtarlar, mahallesinde oturanlardan habersiz bir sistemle
çalışmaktalar. Tabii bu, AKP İktidarının özellikle
işine gelmektedir. Zira, ikametgâh kayıtları muhtarlıklarda
tutulsa o zaman mezarlıktaki ölülere nasıl seçmen kaydı
yapılabilecek? Şu anda, bildiğiniz gibi, seçmen sandık
listeleri muhtarlıklarda askıya çıkarıldı. O listeleri
incelediğinizde, alt komşunuzun, yan komşunuzun veya
apartmanınızdaki kapı komşunuzun maalesef listelerde ismini
bulamamaktasınız. Neden? Çünkü, daha düne kadar orada apartman
kapı numaralarına göre yapılan seçmen kayıt listeleri
şu anda artık soyadı sırasına göre
listelendiğinden, seçmen sandık listelerinin de çok sağlıklı olduğu
düşünülemez.
Değerli
milletvekilleri, muhtarlarımızın bizlere ilettiği ve düzenleme
beklediği bazı taleplerini sizlerle paylaşmak istiyorum:
1)
Muhtarlar diğer seçilmişlerle aynı haklara sahip olmak
istiyorlar, protokollerde ve belediye meclisleri ile kent konseylerinde yer
bulmak istiyorlar.
2) Bir an
önce Tebligat Kanunu değiştirilerek muhtarların posta
dağıtıcılığı yapmaları engellenmelidir.
3)
Vatandaşlar nüfus cüzdanlarını değiştirme, kayıp,
çalıntı ve yeni doğumlarla ilgili muhtarlıklardan
aldıkları belgelerle nüfus müdürlüklerinde işlem yapabilmeliler
ve böylelikle muhtarlıklar tekrar eski dönemlerine dönmeliler.
4) Nüfus
müdürlükleri yaptıkları ikametgâh nakilleri sonrasında
ilgilileri mutlaka ve mutlaka muhtarlıklara yönlendirmeli, muhtarlık
kaydı yaptırmayana mali bir ceza uygulanmalıdır.
5) Birden
fazla mahalleye bakan muhtarlar ile köy ve mahalle büyüklüğü bin hane ve
üzeri olan muhtarlıklara ek ödeme yapılmalıdır.
6)
Mahallî idareler ve belediyeler uygun bulunan alanlara muhtarlık idare
binalarını yapmalılar ve encümen kararları ile bu binalar
muhtarlara devredilmeli.
7)
Muhtarlıklara ait su, elektrik, telefon ve kırtasiye gibi giderler
yerel yönetimlerce karşılanmalı.
8) Köy ve
mahalle muhtarları ile ilgili açılan davalara il özel idare, belediye
ve hazine avukatları ücretsiz girmeliler.
9)
Sorumluluk ve yaptıklarıyla devlet memuru olarak addedilen ama
yetkileri olmayan muhtarların statüleri yeniden değerlendirilerek
gözden geçirilmelidir.
10)
Aldıkları 370 liralık maaşla BAĞ-KURlarını
dahi ödeyemeyen muhtarlarımız en kısa sürede asgari ücret
seviyesine çıkarılmalıdır.
11)
Muhtarlar ile azalar toplu taşımdan ücretsiz yararlanmalılar.
12)
Muhtarlık görevi biten eski muhtarların silah ruhsatları
taşımadan bulundurmaya çevrilmekte ve taşıma
ruhsatı için maalesef 2 kat harç
alınmakta. Muhtarların muhtarlıkları bitse bile
taşıma ruhsatları devam ettirilmeli, harçlar
düşürülmelidir.
13) Köy
tüzel kişiliği hudutları dâhilinde bulunan hazine arazilerindeki
kum, taş ocağı ve maden arama ile su membaları gibi
yapılan çalışmalardan elde edilen gelirlerden o köy
muhtarlıklarına belli bir oranda pay verilmelidir.
14)
Mahalle muhtarlarına da gelir getirecek sosyal tesisler belediyelerce
yaptırılarak tahsis edilmelidir.
15)
Önümüzde seçimler var. Seçimler öncesi muhtarlarımız vali, kaymakam,
mülki amirlerce baskı altına alınmamalı, Seçimlerde
çıkacak oy kadar hizmet gelir. felsefesinden iktidar bir an önce
vazgeçmelidir.
Değerli
milletvekilleri, biraz önce Sayın Aslanoğlunun dediği gibi
önümüzdeki hafta gelecek olan torba yasa var, gelin hep birlikte
muhtarların sorunları noktasında ortak önergeyi verelim ve o
önergenin neticesinde de hep beraber muhtarların meselelerinin çözümü
noktasında birlikte olalım.
Milliyetçi
Hareket Partisi olarak 12 Haziran seçimleriyle ilgili
hazırladığımız ve sonrasında oluşacak olan
MHP iktidarında muhtarlarla ilgili uygulayacağımız
politikalardan kısaca bahsedersek: Köy ve mahalle muhtarlarının
hâlen 370 lira olan maaşları yerleşim biriminin idari
yapısı ve nüfusu gibi kriterler dikkate alınmak suretiyle en az
asgari ücret tutarına yükseltilecek ve köy ve mahalle ihtiyar heyeti
üyelerine de her ay 150 lira hakkı huzur ücreti ödenecektir diyerek
sözlerimi tamamlıyorum.
Önergeye
Milliyetçi Hareket Partisi olarak destek vereceğiz.
Saygılar
sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Taner.
Cumhuriyet
Halk Partisi grup önerisi aleyhinde söz isteyen Fahrettin Poyraz, Bilecik
Milletvekili.
Buyurun
Sayın Poyraz. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
FAHRETTİN
POYRAZ (Bilecik) Saygıdeğer Başkanım, değerli
milletvekili arkadaşlarım; Cumhuriyet Halk Partisinin grup önerisinin
aleyhinde söz almış bulunmaktayım. Sözlerime başlarken
hepinizi en kalbî duygularımla selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlar, bildiğiniz gibi, muhtarlarımız demokratik
sistemimizin vazgeçilmez en önemli unsurlarından bir tanesi. Bugüne kadar
bu konuda pek çok düzenleme yapıldı ama bu düzenlemelerin
esasına baktığımız zaman, Köy Kanunu diye bir
kanunumuz var ve Köy Kanunumuzun tarihi de 1924. 1924 tarihinden bugüne kadar da,
bugün burada söz alıp konuşan siyasi parti temsilcisi
arkadaşlarımızın partilerinin de iktidarda olduğu
dönemler geldi, geçti ve o dönemlerde, bugün burada rahatlıkla gelip
birtakım konularda eleştiri yapan arkadaşlarımız,
birtakım konularda seçime çeyrek kala bonkörce önerilerde bulunan arkadaşlarımızın
iktidarda oldukları veya iktidar ortağı oldukları
dönemlerde ne yaptıkları noktasında da muhtar
arkadaşlarımızın ve milletimizin bir sorgulama yapması
gerekiyor.
S. NEVZAT
KORKMAZ (Isparta) Torba tasarının anlamı ne? Seçimlere
beş kala ulufe dağıtmak değil mi? Niye muhtarlara
vermiyorsunuz?
FAHRETTİN
POYRAZ (Devamla) Şimdi, burada gelip seçime çeyrek kala birilerine selam
verme, onları ajite etme ve buradan birtakım oy devşirme
iddiasında olan arkadaşlarımızın, 1924 tarihinden
bugüne kadar ne yapıldığı noktasında da öncelikle ve
öncelikle bir öz eleştiride bulunmaları gerekiyor.
FERİT
MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) Biz dokuz yıldır söylüyoruz
Fahrettin Bey! Lütfen, dokuz yıldır söylüyoruz!
S. NEVZAT
KORKMAZ (Isparta) Muhtarlar kollarını açmış bekliyor sizi
Fahrettin Bey!
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, lütfen
FERİT
MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) Ama seçime çeyrek kala diyor, dokuz
yıldır söylüyoruz!
FAHRETTİN
POYRAZ (Devamla) - Peki, biz ne yaptık değerli arkadaşlar? Bizim
yaptığımız şey şu
Evet, birtakım
düzenlemeler belki zamanlama noktasında eleştirilebilir ama burada
söylenmesi gereken şey şu: Evet, AK PARTİ hükûmetleri olarak
bizler göreve geldiğimizden bugüne kadar yereli ve kararların yerelde
alınmasını önemsediğimizi çeşitli uygulamalarımızla
gösterdik. Ne yaptık? Öncelikle ve öncelikle hepimizin bildiği gibi
İl Özel İdaresi Kanununu, Belediye Kanununu değiştirdik.
Hepimizin bildiği gibi Köylere Hizmet Götürme Birliği Kanunumuzu değiştirdik.
2005 yılında yaptığımız bu düzenlemelerle köylere
hizmet götürme birliklerini aktif hâle getirdik. İlçelerimizde
kaymakamlarımızı bu birliklerin başına getirdik, 2 il
genel meclisi üyesi, 2 muhtarımızı da bu birliğe üye
yaptık. Bu il genel meclisi üyesi arkadaşlarımızın
seçimini de orada, o beldede, o ilçede görev yapan, seçilmiş olan
muhtarlarımızın inisiyatifine bıraktık.
Muhtarlarımız toplanıp, bu birlikte görev alacak olan
arkadaşlarımızı bizzat özgür iradeleriyle seçtiler ve köylere
ne tür yatırımların yapılacağına da bizzat sürece
dâhil olarak kendileri karar verdiler.
Peki, bu
dönemde başka bir şey yapılmadı mı? Evet, yine bu
dönemde, bugün burada eleştiri getiren arkadaşlarımız, 2002
yılında muhtar arkadaşlarımıza sadece ve sadece 97
lira gibi -bugünden bakıldığı zaman çok komik oranda- bir
ödeme yapıyorlardı. Şu anda bu rakam yaklaşık 370 lira
gibi bir rakama çıktı. Yeterli mi? Değil. Bunun
farkındayız.
Yine,
2006 yılında
FERİT
MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) BAĞ-KUR primi ne kadardı?
FAHRETTİN
POYRAZ (Devamla) Biz sizi dinledik Beyefendi, biz sizi dinledik. Yani
çıkarsınız
FERİT
MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) Ama ajite etmeyin ya!
FAHRETTİN
POYRAZ (Devamla) Kürsüde on dakika konuştunuz. Millet sizi dinledi,
milletvekili arkadaşlarımız dinledi. Müsaade edin, üç tane
muhalefet partisinin temsilcilerinin konuştuğu bir ortamda biz de
İktidar olarak yaptıklarımızı anlatalım. Bu
hazımsızlık, bu sabırsızlık niye?
SIRRI
SAKIK (Muş) Allah size de muhalefeti nasip etsin!
FAHRETTİN
POYRAZ (Devamla) Yeterli olduğunu söylemiyoruz ama enflasyonun kümülatif
olarak yüzde 100 rakamına bile ulaşmadığı bir ortamda
biz muhtar arkadaşlarımıza yaptığımız
ödemeleri yaklaşık yüzde 350 oranında artırdık.
Şimdi,
Bakanlar Kuruluna gelmiş olan Köy Kanunumuz var. Nihayet, işte, 1924
tarihinden bugüne kadar, muhalefet partisi milletvekili
arkadaşlarımızın da görevde olduğu dönemlerde
değiştirilmeyen Köy Kanununu inşallah yakın bir zamanda
hep birlikte Mecliste değiştirme noktasına geleceğiz.
Burada,
arkadaşlarımızın bugün konuştuğu ve muhtar
arkadaşlarımıza Biz iktidara gelirsek bunu taahhüt ediyoruz.
dediğimiz o düzenlemeyi zaten yapıyoruz, şu anda Bakanlar
Kurulunun gündeminde. Nedir o? Bir kere evvelemirde şunu söyleyeyim:
Köylerimizin kendine ait bir bütçesi olacak ve bu bütçe çerçevesinde de tüm
toplanan vergi gelirlerinin binde 5ini bu köy bütçelerine kaynak olarak
aktarıyoruz. Yine, il özel idarelerinin bütçelerinin yüzde 1ini bu
köylerimizin bütçesine kaynak olarak aktarıyoruz ama
yaptığımız en önemli şeylerden bir tanesi de bu muhtar
arkadaşlarımızın sigorta primlerini de devlet olarak biz
ödemeyi üstleniyoruz burada. Şimdi, bu rakamlar da,
topladığımız zaman, değerli arkadaşlar,
aşağı yukarı 1 milyar 161 milyon, yani eski rakamla 1
katrilyon 161 trilyon lira gibi yıllık bir bütçeye denk geliyor. Onu
da burada, yeri gelmişken sizlerle paylaşmak istiyorum.
Değerli
arkadaşlar, lafı fazla uzatmayacağım ama şu anda
Türkiye Büyük Millet Meclisinin seçim sebebiyle sıkışan
takvimini hepimiz biliyoruz, burada vatandaşımız da buna
şahit oluyor. Gece yarılarına kadar, şu anda
vatandaşımızın bizden beklediği kanunları
çıkartmak için hep birlikte geç saatlere kadar çalışıyoruz.
Şimdi,
gündemimizde, dün kabul ettiğimiz öneriler çerçevesinde, Anayasa
Mahkememizin teşkilat kanununun bir an önce çıkartılması
noktasında bir çalışma programımız var. Biz AK
PARTİ Grubu olarak, evet, Cumhuriyet Halk Partisi Grubundaki
arkadaşlarımıza teşekkür ediyoruz tekrar bu konuyu Türkiye
Büyük Millet Meclisi gündemine getirdikleri için ama biz AK PARTİ olarak,
AK PARTİ hükûmetleri olarak bu sorunun farkındayız, çözümü
noktasında da hazırlığımızı yaptık,
bundan önce yaptığımız gibi, inşallah yakın
zamanda getireceğiz ama bugün için, biz Türkiye Büyük Millet Meclisinin
gündemindeki Anayasa Mahkememizin teşkilat kanununun
çıkartılmasını talep ediyoruz. Dolayısıyla, bu
araştırma önergesinin bilahare, gerekirse tekrar gündeme getirilerek
çıkartılması noktasında, görüşülmesi noktasında
bir düşüncemiz var.
Bu
düşüncelerle, Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisinin aleyhinde
olduğumu tekrar ifade ederek hepinize saygılar sunuyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Poyraz.
S. NEVZAT
KORKMAZ (Isparta) Karar yeter sayısı istiyorum.
BAŞKAN
- Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisini oylarınıza
sunacağım ancak karar yeter sayısı arayacağım.
Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Sayın
milletvekilleri, karar yeter sayısı yoktur.
Birleşime
on dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 15.57
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 16.09
BAŞKAN: Başkan Vekili Sadık
YAKUT
KÂTİP ÜYELER: Fatih METİN (Bolu),
Bayram ÖZÇELİK (Burdur)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 81inci
Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.
Cumhuriyet
Halk Partisi grup önerisinin oylanmasında karar yeter sayısı
bulunamamıştı. Şimdi önergeyi yeniden oylarınıza
sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Sayın
milletvekilleri, karar yeter sayısı vardır, öneri kabul
edilmemiştir.
Alınan
karar gereğince sözlü soru önergelerini görüşmüyor ve gündemin Kanun
Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler
kısmına geçiyoruz.
1inci
sırada yer alan, Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri
Samsun Milletvekili Suat Kılıç, Giresun Milletvekili Nurettin
Canikli, İstanbul Milletvekili Ayşe Nur Bahçekapılı,
Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş ve Yozgat Milletvekili Bekir
Bozdağın; Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Osmaniye Milletvekili Durdu Mehmet
Kastalın Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Teklifi ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporunun görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
VIII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ
İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER
A) Kanun
Tasarı ve Teklifleri
1.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup
Başkanvekilleri Samsun Milletvekili Suat Kılıç, Giresun
Milletvekili Nurettin Canikli, İstanbul Milletvekili Ayşe Nur
Bahçekapılı, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş ve Yozgat
Milletvekili Bekir Bozdağ'ın; Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Osmaniye
Milletvekili Durdu Mehmet Kastal'ın Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Plan ve Bütçe
Komisyonu Raporu (2/875, 2/876) (S. Sayısı: 698)
BAŞKAN
Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
2nci
sırada yer alan, Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama
Usulleri Hakkında Kanun Tasarısı ile Anayasa Komisyonu
Raporunun görüşmelerine kaldığımız yerden devam
edeceğiz.
2.- Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve
Yargılama Usülleri Hakkında Kanun Tasarısı ile Anayasa
Komisyonu Raporu (1/993) (S. Sayısı: 696) (x)
BAŞKAN
Komisyon ve Hükûmet? Yerinde.
Dünkü
birleşimde, İç Tüzükün 91inci maddesine göre temel kanun olarak
görüşülen tasarının birinci bölümünde yer alan 15inci maddesi
kabul edilmişti.
Şimdi,
bu bölümde yer alan diğer maddeleri ve varsa önerge işlemlerini yaptıktan
sonra oylarınıza sunacağım.
16ncı
madde üzerinde iki adet önerge vardır, önergeleri geliş
sırasına göre okutup aykırılıklarına göre
işleme alacağım:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 696 Sıra Sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve
Yargılama Usulleri Hakkında Kanun Tasarısının 16.
maddesinin 3. fıkrasının 2. cümlesinde yer alan Başkana
ibaresinin metinden çıkarılarak bunun yerine Genel Kurula
ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
İsa Gök Atilla Kart Ramazan Kerim Özkan
Mersin Konya Burdur
Mustafa
Özyürek Harun Öztürk
İstanbul İzmir
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan kanun tasarısının 16. maddesinin 5. fıkrasında
yer alan üyeler arasından kelimelerinden sonra gelmek üzere en az biri
hukukçu kökenden gelmek kaydıyla ibaresinin eklenmesini arz ederiz.
Behiç Çelik Beytullah Asil Nevzat Korkmaz
Mersin Eskişehir Isparta
Abdülkadir
Akcan Mehmet
Şandır
Afyonkarahisar Mersin
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
ANAYASA
KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul) Katılmıyor
Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
DEVLET
BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK (Ankara)
Katılmıyoruz.
BAŞKAN
Önerge üzerinde söz isteyen?
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Gerekçe
BAŞKAN
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Soruşturma
Kurulunun yapacağı iş ve işlemlerin ceza usul yöntemlerini
ilgilendirmesi yönünden bu ibarenin eklenmesi teklif edilmektedir.
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 696 Sıra Sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve
Yargılama Usulleri Hakkında Kanun Tasarısının 16.
maddesinin 3. fıkrasının 2. cümlesinde yer alan Başkana
ibaresinin metinden çıkarılarak bunun yerine Genel Kurula
ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Harun Öztürk (İzmir) ve
arkadaşları
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
ANAYASA
KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul) Katılmıyor
Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
DEVLET
BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK (Ankara)
Katılmıyoruz.
BAŞKAN
Önerge üzerinde söz isteyen Harun Öztürk, İzmir Milletvekili.
Buyurun
Sayın Öztürk. (CHP sıralarından alkışlar)
HARUN
ÖZTÜRK (İzmir) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
görüşülmekte olan 696 sıra sayılı Anayasa Mahkemesinin
Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun Tasarısı
üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi olarak vermiş olduğumuz önergeyle
ilgili olarak söz aldım. Bu vesileyle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, bu madde ile ilgili değerlendirmemizi sizlerle
paylaşmak istiyorum. Başkan ve üyelerin görevlerinden doğan veya
görevleri sırasında işledikleri iddia edilen suçlar için
soruşturma açılması yetkisinin Genel Kurul kararına bırakılması
isabetli olmuştur. Nihai soruşturma açılmadan önce ihbar ve
şikâyetlerin bir ön incelemeye tabi tutulması işin
doğası gereğidir. Ancak ön incelemenin Anayasa Mahkemesi
üyelerinden birine yaptırılmasına ilişkin düzenleme
konusunda bazı tereddütlerimiz vardır. Ya ön inceleme de
soruşturma aşamasında olduğu gibi, üyelerden oluşacak
3 kişilik bir kurul tarafından yapılmalı ya da ön inceleme
yapmak üzere görevlendirilecek üyenin, hakkında suç isnadında
bulunulan üyenin görev yaptığı bölüm dışından
olmasına dikkat edilmesi yerinde olacaktır.
Hakkında
suç isnadında bulunulan yüce mahkemenin Başkanı ile ilgili ön
inceleme ve gerektiğinde soruşturma işlemlerinin
başlatılmasına kıdemli başkan vekili karar verecektir.
Ancak bu durumda gerek ön incelemenin gerekse soruşturmanın objektif
bir şekilde sonuçlandırılabilmesi için Başkanın bu
işlemler sırasında görevinden ayrılması
gerektiğine ilişkin bir düzenlemenin yasada yer almasına ihtiyaç
olduğu kanaatindeyiz.
Bir
diğer tereddüt konusu ise Genel Kurulun vereceği Soruşturma
yapılmasına gerek yoktur. kararına bir itiraz
mekanizmasının öngörülmemesidir. Bu eksikliğin de mutlaka bir
şekilde giderilmesi gerekir çünkü bu tür soruşturmalarda,
soruşturmaya yer verilmemesi kararının, bir de bir üst merci
tarafından değerlendirilmesi öngörülmüştür.
Maddenin
6ncı fıkrasında, ön inceleme yaptırılmasına,
soruşturma kurulu üyelerinin seçilmesine, soruşturmanın
yapılmasına ve gereken diğer kararların verilmesine dair
esasların İç Tüzükle düzenleneceği hükme bağlanmaktadır.
Gerek bu fıkrada sözü edilen işlemlerin gerekse Anayasa Mahkemesinin
diğer görevleriyle ilgili yaptığı işlemlerin İç
Tüzük hükümlerine aykırılığı ileri sürüldüğünde,
bu itiraza hangi makamın bakacağı açık değildir. Bu
konuda ortaya çıkacak muhtemel ihtilafların ne şekilde
halledileceğine ilişkin olarak Sayın Bakan tarafından Genel
Kurulun bilgilendirilmesi uygulamaya ışık tutacaktır.
Değerli
milletvekilleri, bu vesileyle 24üncü maddede raportörlerin raportör
kadrolarına atanarak görevlendirilmeleri söz konusu olduğu gibi,
bunların başka kurumlardan görevlendirilmesine ilişkin hükümler
iç içe geçmiş durumdadır. Dışarıdan görevlendirmelerde
herhangi bir kadroya atama söz konusu olmadığında bu
kişilerin aylıklarının Anayasa Mahkemesi tarafından
ödeneceği ifade edilmekle birlikte
bu ödemeye esas olacak tutarın görevlendirilen kişinin kendi
kurumundan alacağı aylık mı, yoksa Anayasa Mahkemesinde
raportörler için öngörülen aylığı mı alacağı
konusu da açık değildir. Bu iki görevlendirme iç içe geçmiştir.
Bunun ayıklanmasında yeri geldiğinde fayda vardır.
Bu
vesileyle yüce heyetinizi tekrar saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul
edilmiştir.
17nci
madde üzerinde üç adet önerge vardır, geliş sırasına göre
okutup aykırılıklarına göre işleme alacağım:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan kn. tasarısının 17. maddesinin 4. fıkrasında yer
alan yer olmadığına kelimelerinden sonra gelmek üzere dair
kelimesinin gelmesini arz ve teklif ederiz.
Mehmet Şandır Behiç Çelik Nevzat Korkmaz
Mersin Mersin Isparta
Beytullah
Asil Abdülkadir Akcan
Eskişehi Afyonkarahisar
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 696 Sıra Sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve
Yargılama Usulleri Hakkında Kanun Tasarısının 17.
maddesinin 4. fıkrasının 1. cümlesinden sonra Soruşturma
kurulunun kovuşturma yapılmasına yer olmadığı
kararına karşı Danıştay ilgili dairesine itiraz
edilebilir. cümlesinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
İsa Gök Atilla Kart R. Kerim Özkan
Mersin Konya Burdur
Canan
Arıtman
İzmir
TBMM
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 696 S. Sayılı tasarının 17 nci maddesinin 4.
fıkrasının 1. cümlesinden sonra yer olmadığı
kararına karşı itiraz yapılabilir ibaresinin eklenmesini
arz ederiz.
Sırrı Sakık Hasip Kaplan Ufuk Uras
Muş Şırnak İstanbul
Osman Özçelik M. Nezir Karabaş
Siirt Bitlis
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
ANAYASA
KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul)
Katılmıyoruz Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
DEVLET
BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK (Ankara)
Katılmıyoruz.
BAŞKAN
Önerge üzerinde söz isteyen Hasip Kaplan, Şırnak Milletvekili.
Buyurun
Sayın Kaplan.
HASİP
KAPLAN (Şırnak) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Türkiyede bir dokunulmazlık tartışması
yapıyoruz. Bu dokunulmazlık tartışmalarında hep milletvekilleri
akla geliyor. Oysaki askerî bürokrasi, yargı bürokrasisi ve bürokrasinin
kendisi, bunların üst yönetimleri, bir milletvekilinin
dokunulmazlığının 100 katı daha dokunulmazdır,
100 katı daha dokunulmazdır. Bunları yargının önüne
çıkarmak için özel usulleri var, özel incelemeleri var, özel yasaları
var ve kendini koruyan yasaları var yani kadıyı kadıya
şikâyet eder gibi yapıyorsunuz. Aldıkları her
yanlış karar yanlarına kâr kalıyor, ülkeye verdikleri her
zarar yanlarına kâr kalıyor.
Bakın,
Anayasa Mahkemesinin -kapattığı- parti kapatma
davalarının hepsinde Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi
Türkiyeyi mahkûm etti. Hepsinde derken bizim açtığımız
özellikle HEP, DEP, ÖZDEP, HADEP gibi davalarda Avrupa İnsan Hakları
Mahkemesi Türkiyeyi mahkûm etti, tazminata hükmetti, ihlal siciline, ihlal
üzerine ihlal eklendi.
Rücu
yasasını çıkardık burada. Anayasa Mahkemesi
yargıçlarına eğer bir tanesi rücu edilseydi bu
tazminatların, bu yanlış kararların bir tekini vermezdi,
bir tekini vermezdi; daha vicdanlı, daha insaflı, daha hukuka uygun,
Anayasanın 90ıncı maddesine uygun kararlar verirlerdi.
Yalnız bu değil, yasamaya müdahale ediyorlar, istedikleri gibi
müdahale ediyorlar, yanlarına kâr kalıyor. Niye? Milletvekilinden
daha dokunulmazdırlar. Milletin seçtiği temsilcilerinin, bu Mecliste
temsil edilenlerin üzerinde dokunulmazlık zırhına bürünenlerin
olduğu bir ülkede demokrasi olmaz. 782 tane dokunulmazlık
dosyası var. Bizimle ilgili 600 tane dokunulmazlık dosyası geldi.
Bize istenen ceza 2.600 yıl hapis ama bugün AK PARTİnin Genel
Başkan Yardımcısı çıkıyor, televizyonda çok
rahatlıkla şunu söylüyor: Düşüncelerinizi
açıklayınız. Biz düşünce açıkladık, bizimle
ilgili 600 tane fezleke geldi. Beyler, siz Ayda mı
yaşıyorsunuz, Jüpiterde mi, Satürnde mi? Ayaklarınız bir
yere bassın hele. Hangi düşünce açıklamalarından
dolayı bize dava açıldığını saysak
Onun
kitabını yazmaya başladım, onun kitabını
yazıyorum, rezaletin. Darbelere karşı
çıktığım için bana fezleke hazırlanmış.
Darbeler diyorum, 12 Eylül darbesinden hesap soracağız., bana
fezleke düzenlenmiş. Burada Başbakan da söylüyor, ona
düzenlemiyorlar.
Şimdi,
böyle bir anlayış içinde dokunulmazlık anlayışı
sürerken birilerine istediğin gibi dokunabilirsin ama yargı
bürokrasisine dokunamazsın, Anayasa Mahkemesi üyesidir, dokunamazsın;
askerî bürokrasiye dokunamazsın, sivil bürokrasiye, müsteşarına,
yardımcısına dokunamıyorsunuz. E, niye; Memurin
Muhakematı Kanunu var? E, niye; Danıştaya gidilir? E, bunun
içinde, bir de siz zorlaştırırsanız bunu
Ya, birinci
sınıf yargıç olmuş, Anayasa Mahkemesi yargıcı
olmuş, Türkiyede namusun, çalışkanlığın,
ahlakın, her şeyin temsili konumunda olan bir yargıç neden
yargılanmaktan korksun, söyler misiniz bana? Bunun izahını
yapabilir misiniz 74 milyon insana? Yapamazsınız arkadaşlar,
bunu yapamazsınız. Burada Anayasa Mahkemesi yargıcı da
eğer suç işliyorsa, adı bir şeye
karışmışsa, onun hakkında ihbar varsa, onun
hakkında şikâyet varsa, onun hakkında delil varsa bir gün
Anayasa Mahkemesinde kalmaması lazım, bir gün kalmaması
lazım. E, bırakın onu da -sonraki önergelerde
açıklayacağız- önce, gelin, bu Anayasayı
değiştirelim arkadaşlar. Bu Anayasa değişmeden
bunlarla bu iş olmaz, boşuna kürek çekiyorsunuz, akıntıya
kürek çekiyorsunuz, yanlış yapıyorsunuz, sondan
başlıyorsunuz. TÜSİADın açıklamaları ortada.
Sizin Anayasanızı hazırlayanların imzası da var o
çalışmanın içinde. Gelin bu ülkeye önce özgürlükleri getirelim.
Özgür bir ülkede özgür bir anayasayla özgür yargıçlar görev yapar. O özgür
yargıçlar da korkmaz diyoruz.
Önergemizi
bu nedenle verdiğimizi ifade ediyoruz.
Teşekkür
ederim. (BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Kaplan.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 696 Sıra Sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve
Yargılama Usulleri Hakkında Kanun Tasarısının 17.
maddesinin 4. fıkrasının 1. cümlesinden sonra Soruşturma
kurulunun kovuşturma yapılmasına yer olmadığı
kararına karşı Danıştay ilgili dairesine itiraz
edilebilir. cümlesinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Ramazan Kerim
Özkan (Burdur) ve arkadaşları
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
ANAYASA
KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul)
Katılmıyoruz Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
DEVLET
BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK (Ankara) -
Katılmıyoruz.
BAŞKAN
Önerge üzerinde söz isteyen Canan Arıtman, İzmir Milletvekili. (CHP
sıralarından alkışlar)
CANAN
ARITMAN (İzmir) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
demokrasinin var olabilmesi için en önemli şart bağımsız
yargının varlığıdır. O nedenle de demokrasi ve
cumhuriyet karşıtlarının en büyük hedefi de
yargıdır. Siyasi iktidar yargıyı siyasallaştırmak,
egemenliği altına almak için Anayasa değişikliği dahil
her yola başvurmuştur. Yüksek yargıyı teslim alma süreci
tamamlandığında iktidarın önünde hiçbir engel, hiçbir fren
sistemi kalmayacaktır. Yargısı ele geçirilmiş, siyasi
iktidarın emrine girmiş, medyasının bir bölümü satın
alınmış geri kalanı sindirilmiş, aydın, yurtsever
kalemleri zindanlara atılmış, üniversiteleri susturulmuş,
ordusu yıpratılmış, yürütme, yasama,
Cumhurbaşkanlığı hepsi ele geçirilmiş, devletin tüm
kurum ve kuruluşları yandaşların, cemaatin adamlarıyla
doldurulmuş bir Türkiye. Sözde ileri demokrasi söylemleri ve önce
işsiz ve yoksul bırakılıp sonrasında da makarnalı
nohutlu gıda yardımlarıyla kandırılmış bir
toplum. Nazımın deyişiyle Hava ağır, ağır
mı ağır.
Arap
halkları bile diktatörlükten kurtulmak, demokrasiye kavuşabilmek için
canları pahasıyla mücadele ederken biz hızla demokrasiden
uzaklaşıyoruz. Bu yasa tasarısıyla, Anayasa Mahkemesine,
tüm yüksek mahkeme kararlarını iptal yetkisi tanınmaktadır
ve Anayasa Mahkemesi diğer yüksek mahkemelerin üzerine geçmektedir. Bu
durum, hukuk sistemimizin iğdiş edilmesidir. Bir yüksek yargı
kararının bir başka yüksek yargı organınca iptal
edilmesi hukuk sistemimizin temel ilkelerine aykırıdır.
AİHMin
bile yargı kararlarını iptal etme yetkisi yoktur. AİHM
hukukçumuz Rıza Türmen Anayasa Mahkemesi adli mahkemenin
kararlarını iptal edip onun yerine karar veremez. AİHMde
olmayan bir yetki Anayasa Mahkemesine verilemez. Anayasa Mahkemesinin iptal
yetkisi ancak anayasaya aykırı yasalarla ilgilidir. diyor. Anayasa
Mahkemesine, bir süper temyiz mahkemesi olarak diğer yüksek yargı
kararlarını iptal etme yetkisinin verilmesi diktatoryal bir
uygulamadır. Ayrıca, iktidar bu yolla her türlü denetimden
kaçabilecektir. Yargıda tam bir kaos ortamı oluşacak. Yerel
mahkemeler, bölge adliye mahkemeleri, Yargıtay, Anayasa Mahkemesi yani
dört kademeli bir yargı sistemi olacak. Davalar uzayacak, sonu gelmeyecek.
Geç gelen adalet neredeyse artık hiç gelmeyecek ve yasa tasarısı
bu hâliyle de Anayasa aykırıdır.
Türkiye
hukuk devleti olma idealinden hızla uzaklaşıyor. Hukuk
devletinin olmadığı yerde insan hakları, özgürlükler ve
demokrasi de olmaz, ileri demokrasi ise hiç olmaz.
Değerli
milletvekilleri, siyasetin çivisi çıkabilir, ekonominin çivisi
çıkabilir fakat adaletin çivisi çıkarsa hiç kimse yarınlara
güvenle bakamaz. Adalet temellerinden sarsıldığında hiçbir
şeyin sağlamlığından bahsedilemez.
Bakın,
şimdi, sizlere bir bilimsel tanımlama sunmak istiyorum, diyor ki:
Hukuk devletinden uzaklaşıldıkça rejim de otoriter ya da
totaliter nitelik kazanır. Otoriter, totaliter rejimlerde iktidar
bağımsız yargıya izin vermez. Yargıyı ya tamamen
kendisine bağlar ya da üzerine baskı kurarak kendi siyasal
çıkarlarına uygun kararlar çıkmasını sağlar.
Bunun için de yüksek yargıçlar kuruluna ve anayasa mahkemesine kendine
yakın kişiler atar. Bu bilimsel tanımlamaya göre ülkemizi hangi
sınıfa koyarsınız, demokratik mi, totaliter mi? Cevabı
çok net ve acıklıdır.
Değerli
milletvekilleri, bu yüksek mahkemenin kralın mahkemesi olmaması için,
birazcık demokrasi, birazcık hukuk devleti için verdiğimiz bu
önergenin kabulünü rica ediyor, saygılar sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
S. NEVZAT
KORKMAZ (Isparta) Karar yeter sayısı
BAŞKAN
Arayacağım.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum ancak karar yeter sayısı
arayacağım.
Kabul
edenler... Kabul etmeyenler...
Sayın
milletvekilleri, karar yeter sayısı yoktur.
Birleşime
beş dakika ara veriyorum.
Kapanma saati: 16.31
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 16.39
BAŞKAN: Başkan Vekili Sadık
YAKUT
KÂTİP ÜYELER: Fatih METİN (Bolu),
Bayram ÖZÇELİK (Burdur)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 81inci
Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.
696
sıra sayılı Kanun Tasarısının 17nci maddesi
üzerinde verilen İzmir Milletvekili Canan Arıtman ve
arkadaşlarının önergesinin oylamasında karar yeter
sayısı bulunamamıştı. Şimdi önergeyi yeniden
oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı
arayacağım.
Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Karar yeter sayısı vardır, önerge
kabul edilmemiştir.
Tasarının
görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Komisyon
ve Hükûmet yerinde.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan kn. tasarısının 17. maddesinin 4. fıkrasında yer alan
yer olmadığına kelimelerinden sonra gelmek üzere dair
kelimesinin gelmesini arz ve teklif ederiz.
Mehmet Şandır (Mersin) ve arkadaşları
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
ANAYASA
KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul)
Katılmıyoruz Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
DEVLET
BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK (Ankara)
Katılmıyoruz.
BAŞKAN
Önerge üzerinde söz isteyen Mehmet Şandır, Mersin Milletvekili.
Buyurun
Sayın Şandır.
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
öncelikle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Önergemiz
bir düzeltme önergesi; daha iyi anlaşılabilmesi için, anlamın
ortaya çıkabilmesi için bir kelimenin ilavesiyle ilgiliydi. Sayın
Komisyon ve Sayın Hükûmet katılmadı, gerekli görmediler,
canları sağ olsun.
Değerli
milletvekilleri, tekrar ifade etmekte fayda görüyorum, Anayasa, yani
teşkilat yasasını kurmaya
çalıştığımız Anayasa Mahkemesinin konusu olan
Anayasa bir toplumsal sözleşme, Anayasa Mahkemesi de bu toplumsal
sözleşmenin taraflarının Anayasaya uyup
uymadıklarını denetleyen ve bu konuda yetki kullanan
kurulların aralarındaki dengeyi gözeten çok temel, sistemin en temel,
kilit taşı mahiyetinde bir kurumu. Bu kadar bir olan, birlikte
yaşamak için, toplumsal birliğimiz, ortak paydamız için bu kadar
önemli stratejik değerde bir kurumun yasasını
çıkarıyoruz ve bu kurumun başkan ve başkan vekillerinin
üyelerinin özlük haklarıyla ilgili bir maddeyi tanzim ediyoruz.
Değerli
milletvekilleri, 17nci madde Adli soruşturma ve kovuşturma
başlığıyla yer bulan bir madde. Burada başkan ve
üyeleri hakkında koruma tedbirleriyle ilgili düzenlemenin
yapıldığı ifade ediliyor.
Değerli
milletvekilleri, bu kadar önemli olan bir kurumun Başkan ve üyelerinin
korunmasıyla ilgili hukuki düzenleme gerçekten önemli. Demokrasi ve hukuk
birbirini o kadar yakından, içeriden etkileyen olmazsa olmaz iki temel
müessesedir, kurumdur ki birindeki yanlışlık veya tereddüt
diğerini ortadan kaldırır. Türkiye Cumhuriyeti devleti eğer
bir hukuk devletiyse ve bizim rejimimiz bir arada yaşama sistemimizin
adı demokrasi ise bunun arasındaki ilişkiyi düzenlerken çok
dikkatli olmak gerekmektedir.
Başkan
ve üyelerin dokunulmazlığının düzenlendiği bu maddede öyle
bir düzenleme var ki ağır cezalık ve suçüstü
durumlarının dışında veya bu konularla ilgili
kovuşturmanın Yargıtay Ceza Genel Kurulunca
yapılacağını ifade ediyor. Yanlış bilmiyorsam 387
üyeli Yargıtay Ceza Genel Kurulunca kovuşturmanın nasıl
yapılacağını, nasıl bir pratik
bulunacağını tüm hukukçuların dikkatine sunuyorum. Bu kadar
toplumsal değeri olan bir kurumun işleyişini, yönetimini tanzim
ederken, Başkan ve üyelerinin dokunulmazlığını tanzim
ederken bu türlü dolambaçlı yollara başvurulacağına, bu kanunun
10uncu maddesinde tanzim ettiğimiz on iki yıl süreli bir
görevlendirme var. Hâlbuki dokunulmazlıkları kanunla değil de
kazandırılan statüyle sağlayabilseydik, buraya seçilen hâkimleri
yüksek yargıç hâline getirip Anayasa Mahkemesini yüce mahkeme hâline
getirip emekli oluncaya kadar yargıçlık yolunu açabilseydik, bu türlü
arkadan -affedersiniz- dolambaçlı yollarla dokunulmazlık tesis etmeye
gerek kalmazdı.
Değerli
milletvekilleri, Türkiye'nin hukuk devleti sisteminin, Türk demokrasisinin en
sıkıntılı kurumu dokunulmazlık sistemidir. Bu devlette
hukukun üstünlüğü eğer vazgeçilmez bir konuysa hukukun
üstünlüğünün dışında dokunulmazlık tesis
ettiğimiz o kadar kişi ve kurum var ki yani bu hukukun nerede
uygulandığını gerçekten sorgulamak lazım. Hukuk kime
uygulanıyor değerli milletvekilleri? Vatandaşa uygulanıyor
mu? Vatandaşın dışında hukukun
uygulandığı, uygulanabildiği yani
dokunulmazlığı olmayan bir alan olduğunu söyleyebilir
misiniz? Anayasa Mahkemesi Başkan ve üyeleri için ortaya koyduğunuz
dokunulmazlık sistemi, sistemin özüne, felsefesine,
anlayışına ve amacına aykırı. On iki yılla
sınırlayıp hâkimleri böyle dar bir alana
sıkıştıracağınıza ve o alanda birtakım
dokunulmazlık tedbirleri alacağınıza onu özgür
bıraksaydınız da yüksek yargıç seviyesine, yüce mahkeme
seviyesine çıkarsaydınız çok daha doğru
yapardınız.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MEHMET
ŞANDIR (Devamla) - Bunları ifade etmek için söz aldım.
Teşekkür
ederim. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Şandır.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul
edilmiştir.
18inci
madde üzerinde üç adet önerge vardır, geliş sırasına göre
okutup aykırılıklarına göre işleme alacağım.
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan Kanun Tasarısının 18. Maddesinin 2 numaralı
fıkrasında yer alan geçmiş ise ibarelerinin geçmiş
olması hâlinde şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Behiç Çelik Faruk Bal Nevzat Korkmaz
Mersin Konya Isparta
Mehmet Şandır Mustafa Kalaycı Akif Akkuş
Mersin Konya Mersin
Alim
Işık
Kütahya
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, şimdi okutacağım iki önerge
aynı mahiyettedir. Şimdi, bu önergeleri okutup birlikte işleme
alacağım. Önerge sahiplerinin istemi hâlinde kendilerine ayrı
ayrı söz vereceğim.
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 696 Sıra Sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama
Usulleri Hakkında Kanun Tasarısının 18. maddesinin 1.
fıkrasında yer alan veya hizmetin aksamasına yol açan hâl ve
ibaresinin madde metninden çıkarılmasını arz ve teklif
ederiz.
İsa Gök Atilla Kart Ramazan Kerim Özkan
Mersin Konya Burdur
Ali
İhsan Köktürk
Zonguldak
Diğer
önerge sahipleri:
Hasip Kaplan Ufuk Uras Osman
Özçelik
Şırnak İstanbu Siirt
Sırrı
Sakık M. Nezir
Karabaş
Muş Bitlis
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
ANAYASA
KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul) Katılmıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
DEVLET
BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK (Ankara)
Katılmıyoruz.
BAŞKAN
Önerge üzerinde söz isteyen Ali İhsan Köktürk, Zonguldak Milletvekili.
Buyurun
Sayın Köktürk. (CHP sıralarından alkışlar)
ALİ
İHSAN KÖKTÜRK (Zonguldak) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 696 sıra sayılı Anayasa Mahkemesinin
Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkındaki Kanun
Tasarısının 18inci maddesine yönelik önerge üzerine söz
almış bulunuyorum. Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, hepimizin bildiği gibi temel hak ve özgürlükleri,
anayasal düzeni koruyan, bu bağlamda Anayasayla kendisine verilen denetim
görevini yerine getiren Anayasa Mahkemesinin görüşmekte olduğumuz
yasa tasarısının hazırlık sürecinden Türkiye Büyük
Millet Meclisindeki yasalaşma sürecine kadar uzlaşmanın esas
alınması gerekirken, maalesef bu yasa tasarısı da
yargıyı biçimlendiren diğer yasa tasarılarında
olduğu gibi tek yanlı ve baskıcı bir mantıkla
hazırlanmıştır.
12 Eylül
2010 tarihinde gerçekleştirilen referandumdan sonra Türkiye Büyük Millet
Meclisi gündemine getirilen Hâkim ve Savcılar Yüksek Kurulu yasası,
Danıştay ve Yargıtayın yapısını
değiştiren, torba kanunla adli yargıyı, idari
yargıyı, Danıştayı ve Yargıtayı
biçimlendiren siyasal iktidar, tek yanlı, baskıcı ve
kadrolaşmaya dönük bugünkü yasa tasarısıyla da anayasa
yargısını, Anayasa Mahkemesini kendine göre biçimlendirme
çabalarını nihai bir aşamaya taşımaktadır.
Anayasa
değişikliği sonucu Cumhurbaşkanına ve Türkiye Büyük
Millet Meclisine tanınan üye seçim yöntemiyle yasama ve yürütmeye
karşı bağımsızlığını kaybeden
Anayasa Mahkemesi, bugün görüşülen yasa tasarısıyla da Anayasa
değişikliğinin de kapsamını aşan görev ve
yetkilerle donatılarak hukuk devletinin ve bağımsız
yargının temellerini sarsan bir yapıya büründürülmektedir.
Değerli
milletvekilleri, bütün bu düzenlemelerle, Anayasa Mahkemesi parlamenter
demokrasinin koruyucu bir denetim organı olmaktan çıkarılarak,
siyasal iktidarın uygulamalarının tevsik makamına
dönüştürülmekte, bu şekliyle de Anayasamızın 2nci
maddesinde ifadesi bulunan hukuk devleti ilkesinden hızla
uzaklaşılmaktadır.
Anayasamızın
başlangıç kısmında ifadesi bulunan kuvvetler
ayrılığı ilkesi ağır bir şekilde
zedelenmekte, ortadan kaldırılmaktadır ve yine bu tür
düzenlemelerle demokrasinin temeli olan çoğulculuk
anlayışı, yerini, tek kişinin hegemonyasına, tek
kişinin diktatörlüğüne doğru giden totaliter bir rejime ve anlayışa
bırakmaktadır. Değerli arkadaşlar, böyle bir
anlayış ve bu anlayışı mutlaklaştırmaya
yönelik düzenlemeler, demokratik devlet yapılanmasında hiçbir
şekilde kabul edilemez, meşru görülemez, demokratik düzenle hiçbir
şekilde bağdaşamaz.
Değerli
milletvekilleri, önerge konusu olan 18inci maddeye
baktığımızda ise, tasarının 18inci ve 19uncu
maddelerinde, disiplin suçu oluşturacak eylemler arasında fark
bulunması açık bir çelişki olarak karşımıza
çıkmaktadır. 18inci maddede disiplin soruşturması
gerektiren eylemler Yargıçlık mesleğinin vakar ve
şerefiyle bağdaşmayan, hizmetin aksamasına neden olan hâl
ve hareketler. olarak belirtilmişken tasarının 19uncu
maddesinde buna ek eylemler sayılmıştır.
Dolayısıyla, tasarının 18inci ve 19uncu maddeleri arasında
açık çelişki söz konusudur. Bu nedenle tasarıya ve madde düzenlemesine
karşıyız.
Önergemizin
kabulünü diliyor, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
MEHMET
AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) Karar yeter sayısı
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Köktürk.
Diğer
önerge üzerinde Ufuk Uras, İstanbul Milletvekili.
Buyurun.
MEHMET
UFUK URAS (İstanbul) Sayın Başkan, değerli vekiller;
teknik bir konu ama daha adil bir uygulama olacağı
varsayımıyla bu değişiklik önergesini verdik. Bu hafta,
hafta sonu ve pazartesi günü nevruz bayramıydı; bu, hepimizin ortak
bayramı. Görülüyor ki, bayramlarda, ortak günlerde, baş başa
verip sorunlarımızla başa çıkmamız açısından
bugünler bir önemli vesile. Genel olarak Türkiye'nin bütününe
baktığımızda, nevruzun, çok, barış içerisinde,
ortak bir duygudaşlıkla kutlandığını görüyoruz ve
istiyoruz ki, ne gaz bombaları olsun ne su sıkılsın ne
itiş kakış olsun. Ama münferit vakalar bir yana, Türkiye
genelinde toplumumuzun ortak özlemi bir an önce barışın
sağlanması, eşit koşullarda bir arada yaşama konusunun
adımlarının atılmasıdır.
Ben de
İstanbul nevrozunda 100 binlerce insanın
katıldığı bir zeminde yaptığım
konuşmada başta şehit anaları olmak üzere Cumartesi
Anneleri, Barış Anneleri bir mutabakatla adım adım
Türkiyede demokrasinin, özgürlüklerin ve barışın tesis edileceğinin
altını çizdik. Hiçbir şekilde dayatmayla, fiilî durumlarla
adım atmak mümkün değil. Dolayısıyla, Mecliste de Anayasa
değişikliği dâhil olmak üzere her konuda mutabakatın
sağlanması, bir oydaşmanın sağlanması çok önemli.
Bu konuda basına da çok önemli görevler düşüyor yani yangına
körükle gitmek değil, şoven milliyetçi duyguları körüklemek
değil, ortak paydaların altını çizmek çok önemli.
Geçenlerde
benim de başıma geldi, Sayın eski Adalet Bakanımızla
iki buçuk ay önce yapmış olduğum bir görüşme sanki iki gün
önceki bir görüşme gibi yansıtıldı. Şahsa dayalı
ceza uygulamasına MHP Grubu dâhil hemen herkes karşıyken bu
konuda ne düşündüğünü sorduğumda siyaseten ve hukuken uygun
görmediklerini ifade etmişlerdi ama sonra aslı astarı olmayan,
tamamıyla asparagas üzerinden bir habercilik anlayışı kabul
edilebilir değil. Biz, basın-yayın okullarında ilgili
şahıslara başvurulmadan haber yapılmaması
gerektiği gibi etik ilkeleri kendi öğrencilerimize anlatıyoruz.
Bu Meclise geldiğimde mal bildiriminin boş bir kâğıt
olduğunu ifade etmiştim. Ne araziler ne mallar vesaire bir sürü
şey çıktı. Basınımızın bu konuda özeni çok
önemli, hele ki konu barış olduğunda, demokrasi olduğunda
çok daha önemli. Barışın sağlanması, kardeş
kanının akmasının ortadan kaldırılması hepimizin
ortak özen göstermesi gereken kamusal bir görev olarak önümüzde duruyor.
Şimdi,
Anayasa Mahkemesine, hatırlarsanız, Anayasa Mahkemesiyle ilgili
değişiklik bir partimiz tarafından götürüldüğünde yani
Yargı ele geçiriliyor. gerekçesiyle Anayasa Mahkemesi bunu reddetti.
Bizim, aslında, 12 Eylül rejiminin kazanımlarını
cumhuriyetin kazanımı gibi takdim etme ve yargı kurumlarına
kale gibi bakma alışkanlığından vazgeçmemiz gerekiyor.
Ne tutum almış olursak olalım geçmişte, bugün yeni bir
Anayasanın inşa edilmesinde mutabakat sağlamamız çok
önemli. Mesela, BDP, herhangi bir etnik aidiyete göndermek
yapmaksızın bir yurttaş Anayasasının
gerçekleşmesi konusunda son derece pozitif katkılar ileri sürüyor.
Yurttaş merkezli bir Anayasa konusunda adım adım tutum almamız
son derece önemli.
Siyasetin
kara kutusunu açtığımızda -uçaklar düştüğünde
nasıl açılıyorsa- aslında sadece bağnazlık
çıkıyor, sofuluk çıkıyor, fikrî taassup çıkıyor,
kendi görüşünü başkasına dayatma çıkıyor. Buna hiçbir
şekilde tevessül etmemeliyiz.
Cizvit
papazlarının en büyük sloganı Amacın yüceliği her
türlü aracı meşru kılar. anlayışıdır. Yani
amacımız ne kadar meşru olursa olsun eğer ona uygun
araçları Mecliste bir mutabakatla sağlamıyorsak
amacımızın ulvi olması sonucu değiştirmiyor. O yüzden,
başka görüşlere açık olmamız, yaşamımızda
keşfedilecek bir şey kalmamışsa
taşlaşmış olduğumuzu unutmamamız gerekiyor.
Birbirimize karşı ön yargılı olmamalıyız, ön
yargının yargıların en kötüsü olduğunu bilmeliyiz ve
ataletin her zaman hamaset ürettiğini unutmamalıyız.
O yüzden,
bu yeni Anayasa meselesinde alacağımız tutum turnusol
kâğıdıdır. Akıllı insan, yanlış
yapmayan insan değil, yanlışlarını düzelten
insandır. Bizim de buna uygun davranmamız gerekiyor.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Aynı
mahiyetteki önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
MEHMET
AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) Karar yeter sayısı
istemiştik.
BAŞKAN
Sayın Hamzaçebi, kusura bakmayın ben duymadım. Bundan
sonrakinde
MEHMET
AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) Sayın Başkan
BAŞKAN
Peki, arayalım Sayın Hamzaçebi.
Kabul
etmeyenler
Katip
üyeler arasında anlaşmazlık olduğu için elektronik cihazla
oylama yapacağız.
iki
dakika süre veriyorum.
(Elektronik
cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, karar yeter sayısı vardır ve
önerge kabul edilmemiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan Kanun Tasarısının 18. Maddesinin 2 numaralı
fıkrasındaki yer alan geçmiş ise ibarelerinin geçmiş
olması halinde şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Mehmet Şandır (Mersin) ve arkadaşları
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
ANAYASA
KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul) Takdire
bırakıyoruz Başkanım.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
DEVLET
BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK (Ankara)
Katılıyoruz.
BAŞKAN
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Bu ibare
konuyu daha iyi ifade etmektedir.
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmiştir.
Kabul
edilen önerge doğrultusunda maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
19uncu
madde üzerinde üç adet önerge vardır, okutup işleme alıyorum.
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan Kanun Tasarısının 19. Maddesinin 2 numaralı
fıkrasındaki şarttır kelimesinin aranır
şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Faruk Bal Behiç Çelik Mustafa Kalaycı
Konya Mersin Konya
Akif Akkuş Nevzat Korkmaz Mehmet Şandır
Mersin Isparta Mersin
Alim
Işık
Kütahya
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, şimdi okutacağım iki önerge de
aynı mahiyettedir. Şimdi bu önergeleri okutup birlikte işleme
alacağım.
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 696 Sıra Sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve
Yargılama Usulleri Hakkında Kanun Tasarısının 19.
maddesinin 1. fıkrasında yer alan hizmetin aksamasına yol açan
hal ve ibaresinin madde metninden çıkarılmasını arz ve
teklif ederiz.
İsa Gök Nur Serter Atilla Kart
Mersin İstanbul Konya
R.
Kerim Özkan
Burdur
Diğer
önerge imza sahipleri:
Hasip Kaplan Ufuk Uras Osman
Özçelik
Şırnak İstanbul Siirt
Sırrı
Sakık M. Nezir
Karabaş
Muş Bitlis
BAŞKAN
Komisyon aynı mahiyetteki önergelere katılıyor mu?
ANAYASA
KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul)
Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
DEVLET
BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK (Ankara)
Katılmıyoruz.
BAŞKAN
Önerge üzerinde söz isteyen Nur Serter, İstanbul Milletvekili.
Buyurun.
FATMA NUR
SERTER (İstanbul) Teşekkür ediyorum.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 696 sıra sayılı
yasanın 19uncu maddesinin (1)inci fıkrasıyla ilgili
vermiş olduğumuz önerge üzerinde söz aldım. Yüce Meclisi
saygıyla selamlıyorum.
19uncu
maddenin (1)inci fıkrasında yer alan hizmetin aksamasına yol
açan hâl ibaresinin madde metninden çıkarılmasını teklif
ediyoruz. Çünkü bu ibarenin belirsizlik içerdiğini ve uygulamada sorunlara
ve aksamalara yol açacağını düşünüyoruz. Hiç kuşkusuz,
bir kanun metninde yer alan bir ibarenin yanlış uygulanması
yargı kurumlarına olan güvenin sarsılması
açısından büyük önem taşımaktadır. Yargı
kurumlarının güvenirliği,
bağımsızlığı ve tarafsızlığı
demokrasi ve hukuk devleti bakımından büyük önem taşır.
Taraflı ve bağımlı bir yargı demokrasinin önündeki en
büyük engeli oluşturur. Aslında yargı
bağımsızlığı, hiç kuşkusuz, demokrasiyle
totaliter rejimler arasındaki en temel ayraçtır. Bir rejimin
demokratik mi yoksa totaliter bir rejim mi olduğunu anlayabilmeniz için
önce o ülkedeki yargıya bakarsınız, eğer yargı
bağımlı bir yargıysa, yandaş bir yargıysa,
taraflı bir yargıysa o ülkede demokrasiden söz etmek kesinlikle
mümkün değildir.
AKP,
iktidar olduğundan bu yana, kendinden farklı görüş
oluşturan, kendisine muhalif görüşler oluşturan bütün
kurumları etkisiz hâle getirecek bir proje
başlatmıştır. Bu proje içerisinde, hiç kuşkusuz, hedef
tahtasına oturtulan kurumlardan birisi de yargıdır ama AKP
işe yargıyla başlamadı. AKP işe önce YÖK ve
üniversitelerle başladı. Önce kendi YÖKünü, kendi rektörlerini,
kendi yandaş rektörlerini oluşturdu ve bu rektörler
aracılığıyla, bu YÖK aracılığıyla da,
hiç kuşkusuz, üniversiteleri susturdu. O kadar susturdu ki, Türkiye'nin
üniversitelerindeki hukuk fakültelerinin hiçbirisinden bu ülkede referandum
yapılırken tek bir aykırı ses yükselemedi. Çünkü
yaratılan korku imparatorluğu, dinlenen telefonlar, içeri atılan
rektörler ve üniversite öğretim üyelerinin baskısıyla referandumdan
kendi yandaş üniversiteleri aracılığıyla ses
çıkartmamayı başlattı. Ardından, sıra sivil
toplum kuruluşlarına geldi. AKP, sivil toplum örgütleri içerisinde
Atatürk diyen, çağdaşlık diyen, demokrasi diyen bütün
sivil toplum örgütlerini ya genel merkezlerine baskınlar düzenleyerek ya
bu kurumların başkanlarını içeri atarak susturmayı
başardı, sonra sıra medyaya geldi.
MEHMET
OCAKDEN (Bursa) İkna odalarınızdan bahsedin!
BAŞKAN
Sayın Ocakden
FATMA NUR
SERTER (Devamla) Hiç kuşkusuz medya, içeri atılan özgür kalemleri
susturarak, bu gözdağından en büyük payı aldı.
VEYSİ
KAYNAK (Kahramanmaraş) Hangi suçtan içeride?
BAŞKAN
Sayın Milletvekili, lütfen müdahil olmayınız.
FATMA NUR
SERTER (Devamla) - Şimdi zincirin
son halkasına sıra gelmiştir, şimdi sıra
yargıdadır. HSYK, Yargıtay ve Danıştaydan sonra
zincirin son halkası olan Anayasa Mahkemesi de bugün işte o
gözdağından payını alacak, işte AKPnin
yandaşı bir kurum hâline dönüştürülecektir. Böylece proje
tamamlanmıştır. Proje, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan
ve AKP projesidir. Proje, Türkiyede kendi yapay demokrasisini AKPnin yaratma
projesidir ama bu proje 12 Haziranda gerekli cevabı sandıkta
alacaktır.
VEYSİ
KAYNAK (Kahramanmaraş) Millet projesidir, millet!
FATMA NUR
SERTER (Devamla) - Türkiye demokrasi diyecektir, bağımsız
yargı diyecektir, özgürlük diyecektir ve bu Meclis bundan sonra
özgürlük ve demokrasinin gerçek sahibi olacaktır.
Hepinize
saygılar sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Serter.
Önerge
üzerinde söz isteyen Hasip Kaplan, Şırnak Milletvekili.
Buyurun
Sayın Kaplan. (BDP sıralarından alkışlar)
HASİP
KAPLAN (Şırnak) Değerli milletvekilleri, bu maddeyi biraz
dikkatinize sunmak istiyorum. Bir hukukçu olarak ben anlamadım, eğer sizden
anlayan varsa lütfen bana anlatsın, ben de ikna olayım.
Şimdi
bu maddede Anayasa Mahkemesinin bir üyesi veya başkanı, özel görev
almaları, yemine aykırı davranmaları ve üyeliğin vakar
ve şerefiyle bağdaşmayan bir iş yaparlarsa
diyor.
hizmetin aksamasına yol açan hâl ve hareketlerinin sabit görülmesi
hâlinde
Yani Anayasa Mahkemesi yargıcının yargı görevini
yapmasını aksatacak bir hâl doğurursa. Bakın, size o hâli
doğurmayacak suçları sayacağım: Bir, kumar oynarsa bu hâl
doğmaz, yolsuzluk yaparsa doğmaz, rüşvet alırsa
doğmaz, hatta toplu seks yaparsa, yakalansa bile doğmaz, hizmetin
aksamasını engellemez. Bakın, çok açık söylüyorum: O kadar
yanlış, o kadar çarpık, o kadar denetimsiz, o kadar ölçüsüz
düzenleme olmaz.
Bakın,
ihale alsa hizmetini aksatmaz, rüşvet alsa, yüzde 10 komisyon alsa yine
hizmetini aksatmaz. Hatta ve hatta, bir şey söyleyeyim, yüz tane daha suç
sayabiliriz. Bu yüz tane suç da görevle de ilgili değil, yeminlerle ilgili
değil. Hatta ve hatta şeref ve vakarla da ayrı bir konuda
ölçümlemeye alırsanız hizmeti aksatmaz. Şimdi, siz bütün
bunların hâlâ bu görevin, en yüksek mahkemenin üyeliğinin devamı
için kalmasını ister misiniz? Şimdi soruyorum size, soruyorum.
Yani şimdi benim saydıklarım bu, benim anladığım
bu, eğer ben bunu farklı anlıyorsam, Sayın Bakan da
hukukçudur, çıksın burada anlatsın. Eğer burada benim
söylediklerimin tersi bir şey varsa, Sayın Kuzu da Anayasa Komisyonu
Başkanıdır
ANAYASA
KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul) Söyleriz söyleriz,
Sayın Başkan izin verirse söyleriz.
HASİP
KAPLAN (Devamla) Bunun söylemesi ne
Yemin içti, görevi
dışında suç işledi
ANAYASA
KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul) Sayın Kaplan,
gelmiyor göreve, ne yapacaksınız?
HASİP
KAPLAN (Devamla)
yüz kızartıcı suç işledi, ahlaki yönden
ağır bir suç işledi, rüşvet işledi, yolsuzluk
işledi, ihaleye karıştı, bir siyasiyle iş birliği
yaptı, bir çeteyle iş birliği yaptı, bir organizasyonla
yaptı. E, bu onun hizmetini aksatmaz ki, yine gidecek sabah Anayasa
Mahkemesindeki odasında oturacak, yine gidecek toplantılara
katılacak, yine karar yazacak, yine verecek. Böyle bir mantık, bir
anlayış olabilir mi arkadaşlar? Bunun izahı
Hani, kanun
lastiktir anlarız, anlatılır vatandaş böyle bilir kanun
lastiktir istediği gibi uzar da, ya bu kadar da uzatılmaz,
yapmayın, etmeyin. Bu kauçuklar son model, yeni mi çıktı? Yasa
kauçuktan öte bir şey ya! PVC sanayisinde devrim yaratıyorsunuz. PVC
sanayisinde bile böyle bir lastiğin hammaddesi daha dünyada yaratılmadı
yani. Etmeyin, eylemeyin, kimi koruyorsunuz? Bir tek faşist devletlerde
Mussolini zamanında korporasyon sisteminde piramit örgütlenmede, tepe
örgütlenmede merkezi korumak için, darbecileri korumak için,
cuntacıları korumak için, birilerini korumak için özel yasalar çıkarılır.
Ya, yargıçların buna ihtiyacı var mı Allah
aşkına? Bir hukuk devletinde, bir demokraside yargıçların
buna ihtiyacı var mı? Eğer bir yargıç zaten o
sıfatına aykırı bir durumla karşı karşıyaysa
o yargıç orada nasıl durur? Türkiyede, bana söyler misiniz, bu
suçları işleyecek bir yargıç Anayasa Mahkemesinde nasıl
durur? Eğer duramıyorsa, buna iğne ucu kadar tereddüt yaratacak
bu düzenlemeyi lütfen düzeltin, lütfen düzeltin. Yanlış yapmaktan
vazgeçin. Kimse kimseyi korumasın. Herkes yargının önünde
açık olsun. Başbakan da yargının önünde açık olsun,
Anayasa Mahkemesi yargıcı da yargının önünde açık
olsun, milletvekili de açık olsun, herkes açık olsun. Ama önce
yargının en tepesinden başlayacaksınız. Onun için,
Sayın Bakan, Sayın Komisyon Başkanı, bu benim
söylediklerimin aksini iddia ediyorsanız sizi ispata davet ediyorum,
buyurun.
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Kaplan.
III.- YOKLAMA
(CHP
sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)
MEHMET
AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) Yoklama istiyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Yerine getireceğim Sayın Hamzaçebi.
Aynı
mahiyetteki önergeleri oylarınıza sunacağım ancak bir
yoklama talebi vardır, yerine getireceğim.
Sayın
Hamzaçebi, Sayın Gök, Sayın Köktürk, Sayın Köse, Sayın
Oksal, Sayın Yazar, Sayın Serter, Sayın Öztürk, Sayın
Pazarcı, Sayın Susam, Sayın Özer, Sayın Aydoğan,
Sayın Güvel, Sayın Genç, Sayın Günday, Sayın Ersin,
Sayın Baytok, Sayın Arıtman, Sayın Hacaloğlu ve
Sayın Anadol.
İki
dakika süre veriyorum.
(Elektronik
cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, toplantı yeter sayısı vardır.
VIII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ
İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun
Tasarı ve Teklifleri (Devam)
2.- Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve
Yargılama Usülleri Hakkında Kanun Tasarısı ile Anayasa Komisyonu
Raporu (1/993) (S. Sayısı: 696) (Devam)
BAŞKAN
Önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Aynı mahiyetteki önergeler kabul edilmemiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan Kanun Tasarısının 19. Maddesinin 2 numaralı
fıkrasındaki şarttır kelimesinin aranır
şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mehmet Şandır (Mersin) ve arkadaşları
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
ANAYASA
KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul) Sayın
Başkanım, bu önergeyi takdire bırakıyoruz.
Yalnız,
Sayın Kaplanın deminki konuşmasında, verdiği
önergeyle konuşması arasında hiç ilgi ve alaka yok. Hizmetin
aksamasına yol açan hâl diyor, disiplinle alakalı bir konudur,
diyelim devam etmemesi
Yoksa efendim, rüşvettir,
hırsızlıktır bilmem bunlar zaten suçtur yasada. O
açıdan, bu kadar ithamı hak etmedik. Bunu açıklamak istedim.
Önergeyi
takdire sunuyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
HASİP
KAPLAN (Şırnak) Soruşturma on yıl sürdü, o zaman
yargıç da on yıl görev yapsın!
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
DEVLET
BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK (Ankara)
Katılıyoruz Sayın Başkan.
S. NEVZAT
KORKMAZ (Isparta) Gerekçe
BAŞKAN
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Bu ibare
konuyu daha iyi ifade etmektedir.
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmiştir.
Kabul
edilen önerge doğrultusunda maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
Sayın
milletvekilleri, 20nci madde üzerinde iki önerge aynı mahiyettedir.
Şimdi bu önergeleri okutup birlikte işleme alacağım. Önerge
sahiplerinin istemi hâlinde kendilerine ayrı ayrı söz vereceğim.
Okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 696 Sıra Sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve
Yargılama Usulleri Hakkında Kanun Tasarısının 20.
maddenin 1. fıkrasında yer alan idari ibaresinin yönetsel olarak
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
İsa Gök Atilla Kart R. Kerim Özkan
Mersin Konya Burdur
Mehmet
Ali Susam
İzmir
Diğer
önergenin imza sahipleri:
Hasip Kaplan Ufuk Uras Osman Özçelik
Şırnak İstanbul Siirt
Sırrı
Sakık M.
Nezir Karabaş
Muş Bitlis
BAŞKAN
Komisyon aynı mahiyetteki önergelere katılıyor mu?
ANAYASA
KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul)
Katılmıyoruz Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
DEVLET
BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK (Ankara)
Katılmıyoruz.
BAŞKAN
Önerge üzerinde söz isteyen Mehmet Ali Susam, İzmir Milletvekili.
Buyurun
Sayın Susam.
MEHMET
ALİ SUSAM (İzmir) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri
Hakkında Kanun Tasarısının 20nci maddesiyle ilgili vermiş
olduğumuz değişiklik önergesi hakkında söz aldım.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlar, Parlamentonun seçim kararı aldığı ve
yavaş yavaş seçime gideceği bugünlerde çok önemli bir kanunu
tartışıyoruz. Referandumla ilgili gündem maddelerini
konuşurken Türkiyede dikkati çektiğimiz bir konu vardı,
yargının bağımsızlığını ve
tarafsızlığını, adil yargının
oluşmasını herkesin yürekten arzu etmesi gerektiğini
söylemiştik ve referanduma giderken yargı üzerinde iktidarın,
özellikle yürütme organının etkin hâle geleceğini söyleyip
uyarılarımızı yapmıştık. Sizlerse o zaman
demiştiniz ki: Biz, ileri demokrasiyi getireceğiz,
yargının bağımsızlığını sağlayacağız.
ve buna ilişkin topluma ciddi şekilde vaatler vermiştiniz. Bugün
yaklaşık yüz doksan gün geçti, sizin verdiğiniz vaatlerle
Türkiyenin gerçek tablosunu
karşılaştırdığımız zaman ortaya
çıkan tablo sizin vaatlerinizin ileri demokrasi değil, tamamen bizim
uyardığımız gibi, yargının ele geçirilmesi,
yürütmenin yargı üzerinde egemenliğinin oluşturulması
şeklinde maalesef tezahür etmiştir. Bugün de bu kanunda da bir kez
daha görüyoruz ki bu bir düzenlemeyle kalıcı hâle getirilmeye
çalışılmaktadır.
Değerli
arkadaşlar, bir şeyin altını çizeyim, Türkiyede hepimiz
ileri demokrasinin oluşmasını çok arzu ederiz. Değerli
arkadaşlar, eğer Sayın Meclis Başkanı da uyarır,
kendi aranızdaki konuşmaları keser, bana üç dakika konuşma
hakkını tanırsanız bir şeyin altını çizmek
istiyorum. Az önce bir konuşmacı bayan arkadaşımız
çıktı. Bayan arkadaşımızın konuşması
sırasında kendi fikirlerini belirtirken ona iktidar
sıralarından, özellikle de milletvekili
arkadaşlarımızın davranışlarını
oturduğum yerden izlerken hiç hoş karşılamadım.
İnşallah, arzu ediyorum ki...
MEHMET
OCAKDEN (Bursa) Biz de zulümleri hiç hoş karşılamamıştık.
MEHMET
ALİ SUSAM (Devamla) İnşallah, arzu ediyorum ki bu Meclis yeni
dönemde daha çok kadın ağırlıklı...
MEHMET
OCAKDEN (Bursa) Zulmü hiç hoş karşılamamıştık.
BAŞKAN
Sayın Ocakden...
MEHMET
ALİ SUSAM (Devamla) - Bir hanımefendiye, kadın
ağırlıklı bir Meclis olarak gerekli ilgiyi, dikkati ve
saygıyı göstererek, bu kürsüdeki konuşmacılara gerekli
ilgiyi gösterir.
MEHMET
OCAKDEN (Bursa) Milletçe baskılardan hiç
hoşlanmamıştık.
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, lütfen.
MEHMET
ALİ SUSAM (Devamla) Değerli arkadaşlar, bir konunun
altını daha çizmek istiyorum. Bu iktidar her şeyi kendisine
yontmayı çok iyi biliyor. İşte son bir konu, esnaf kefalet
kooperatifleri kredilerinin yeniden yapılandırılarak sanki
Hükûmetin yaptığı bir uygulamaymış gibi bu Mecliste ve
kamuoyunda yansıtılması gerçekleştirildi. Kredi
kooperatiflerinin yapmış olduğu uygulama, kooperatiflerin kendi
kârlarından ve kendi uygulamaları noktasında almış
olduğu bir karardır. Bu, Hükûmetin bir kararı olsaydı,
bundan iki ay önce yaptığımız torba yasa içerisinde
konulurdu, yapılırdı. Ama sanki Hükûmet yapmış gibi ve
içeriği farklı lanse edilerek, burada esnafa bir yeniden
yapılandırmayla, Hükûmetin kıyağı gibi sunulmaya
çalışılması da bu kamuoyunu aldatmaya yönelik çok
yanlış bir duygudur.
Bu
anlamıyla, zamanım yetmiyor ama şunu söyleyeyim, bir dahaki
konuşmalarımda bunun altını çizeceğim ve ne
olduğunu bir kez daha söyleyeceğim, hep beraber şunu
yapmalıyız: Bu ülkede demokrasiyi istiyorsak muhalefete tahammül
edeceğiz, bu ülkede demokrasiyi istiyorsak herkesin özgürce fikirlerini
söylemesine tahammül edeceğiz. Seçimle elde ettiğiniz
çoğunluğun bu ülkenin demokrasisinde size istediğinizi yapma
hakkını vermediğini, yasaların her şeyin üstünde
olduğunun kabul edilmesi gerektiğini sizler de öğreneceksiniz
inşallah.
Bu
duygularla, sizleri saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Susam.
Önerge
üzerinde söz isteyen Ufuk Uras, İstanbul Milletvekili.
Buyurun
Sayın Uras.
MEHMET
UFUK URAS (İstanbul) Sayın Başkan, değerli vekiller;
aslında burada konuştuğumuz bütün konular, siyasette kararı
alanlarla kararı uygulayanlar arasındaki açı farkının
yasal ve anayasal düzeyde nasıl azaltılacağı konusu.
Geçenlerde
Yeşiller Partisi Milletvekili Helene Flautrela Kuzguncuktaki Bizans
Bostanına gittim, ta Bizanstan kalan bir bostan. Okul açmaya
çalışıyor bizim Vakıflar Müdürlüğü. Binlerce
Kuzguncuklu altına imza altmış Deprem olursa soluk
alacağımız tek alan odur. diye. İşte size bir örnek:
Söz, yetki, karar yurttaşta olacak mı, olmayacak mı? Bilincin en
temel özelliği insanın kendi kendini algılaması. Kendi
kendimizi, kendi durumumuzu, demokrasi karşısında
verdiğimiz sınavı algılayamıyorsak zor bir durum.
Biliyorsunuz,
Temel 10uncu kattan düşmüş, yere çakılmış. Ne oldu,
bir şey oldu mu? diye gelip sormuşlar, Vallahi bilmiyorum, ben daha
yeni geldim. demiş. Yani birçok arkadaşımız da sanki,
hakikaten, bu memleketin gerçeğiyle yepyeni karşılaşıyor
gibi gözüküyor.
Unutmayalım
ki iktidar sahipleri de aslında kullandıkları iktidara
tabidirler. Bu iktidar geleneğinin değiştirilmesi ve
dönüştürülmesi bizim asli görevimizdir. Çok sesli bir dünyaya tek sesli
bir araçla ulaşılmaz. Onun için politik ahlakta araçlarla
amaçların uygun olması önemlidir.
Şöyle
bir tarihimize baktığımızda, ta Osmanlıda 1870lere
kadar tüzel kişiliğin olmadığını görüyoruz. Tüzel
kişilikler üzerinden siyaset yapmak kolay bir iş değildir.
Kadınlar yeterince yer almıyor. dedi bir
arkadaşımız. Bir sınav sorusu sorayım, Kadınlar
halk fırkası kurmak istediklerinde acaba izin kimden ve hangi
gerekçeyle çıkmamıştı? sorusunun yanıtına bir
bakalım isterseniz.
İkinci
sınav sorusunu sorayım: Bir devlet büyüğü diyor ki:
Padişah düşmanımızdır. Aman kimse duymasın,
millet de düşmanımızdır. Bu hangi mantıkla
söylenmiş bir yaklaşımdır? ikinci sınav sorusu.
Üçüncü
sınav sorusuna kopya vereyim. Sayın Soyak Atatürkten
Hatıralarda sayfa 436da
Mustafa Kemalpaşanın Seçimde hangi
fırka kazanacak? sorusuna Bizim fırka. diyor etrafındakiler,
o da diyor ki: Hayır, efendim, hiç de öyle değil, hangi
fırkanın kazandığını ben sana söyleyeyim, kazanan
idare fırkasıdır yani jandarmadır, yani nahiye müdürüdür,
yani kaymakam ve valilerdir. Bunu böyle bilesiniz. diye buyuruyor.
Şimdi,
baktığımızda, iktidarın durumuna da
baktığımızda, âdeta bir gelenek aynen devam ediyormuş
gibi gözüküyor. Otoriter zihniyetin en temel özelliği siyaseti
kutsileştirmesidir. Kimin kutsileştirdiğinin önemi yoktur, siyasetin
kutsileştirildiği yerde eleştiri olmaz. O yüzden bir
düştüğümüz yerden bir daha düşersek bil ki kabahat bizimdir.
Kendi tarihimize baktığımızda, yapılan
yanlışları aşarak ancak Türkiye'nin demokrasisini
kurumsallaştırırız. Siyasette en tehlikeli şey kendi
eleştirdiğin kendi karşıtına benzer hâle gelmektir. O
yüzden bir kendiliğindencilik hâlinde, bir teslimiyet hâlinde bu süreci
izleyemeyiz. Mutlaka yurttaşların söz, yetki ve karar sahibi
olması gerekiyor. Egemenlik kayıtsız şartsız
jakobenlerin değil, egemenlik kayıtsız şartsız
milletinse Anayasa değişikliği dâhil her değişiklikte
pusulamız bu olmalıdır. Derinliği ölçmemiz için illa o
kuyulara girmemiz gerekmiyor, tarihten o dersleri çıkarmamız
gerekiyor. Zayıflıklarımız asla ve asla bizden daha güçlü
olmamalıdır.
Necip
Hocam burada mı bilmiyorum, Kantun lafıdır: Özgürlüğün
olmadığı yerde ahlak olmaz. Ahlakın olmazsa olmaz
şartı özgürlüklerin kurumsallaşmasıdır Siyasi Partiler
Yasasında, Seçim Yasasında, Anayasada. Dolayısıyla,
Anayasa Mahkemesini ikna edemeyenlerin halkı ikna etmesinin de zaten ne
kadar zor olduğunu hayat bize gösterdi. Dolayısıyla, bütün
taraflarıyla, yaşadığımız bu süreçten dersler
çıkarmalıyız. Toplumun, yurttaşların bizden
beklediği demokratik bir anayasa, demokratik bir cumhuriyet konusunda
hepimizin iyi bir sınav vermesi gerekmektedir.
Teşekkür
ediyorum. (BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Önergeleri
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul
edilmiştir.
21inci
madde üzerinde üç adet önerge vardır, geliş sıralarına göre
okutup, aykırılıklarına göre işleme
alacağım:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 696 Sıra Sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve
Yargılama Usulleri Hakkında Kanun Tasarısının 21.
maddesine aşağıdaki bendin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
İsa Gök Atilla Kart Ali Rıza Öztürk
Mersin Konya Mersin
R.
Kerim Özkan
Burdur
ğ)
Harcamaları onaylamak.
TBMM
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 696 S. Sayılı tasarının 21. maddesine
aşağıdaki fıkranın eklenmesini arz ve teklif ederiz.
(h)
Dairelerin bireysel başvuru üzerine verilen kararları itiraz sonucu
incelemek, karara bağlamak.
Hasip Kaplan Ufuk Uras Osman Özçelik
Şırnak İstanbul Siirt
Sırrı
Sakık M.
Nezir Karabaş
Muş Bitlis
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri
Hakkında Kanun Tasarısının 21 inci maddesinin 2
numaralı fıkrasının g bendinin tasarı metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Faruk Bal Nevzat Korkmaz Mehmet Şandır
Konya Isparta Mersin
Behiç Çelik Mustafa Kalaycı Akif Akkuş
Mersin Konya Mersin
Alim
Işık
Kütahya
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
ANAYASA
KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul)
Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
DEVLET
BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK (Ankara)
Katılmıyoruz.
BAŞKAN
Önerge üzerinde söz isteyen Akif Akkuş, Mersin Milletvekili.
Buyurun
Sayın Akkuş. (MHP sıralarından alkışlar)
AKİF
AKKUŞ (Mersin) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 696
sıra sayılı Kanun Tasarısının 21inci maddesiyle
ilgili olarak verdiğimiz önerge üzerinde söz almış bulunuyor,
yüce Divanı saygıyla selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, yasa teklifinin bu maddesi Anayasa Mahkemesinin Genel
Kurulunun oluşumu ve görevlerini belirlemektedir. Genel Kurul 17 üyeden
oluşuyor ve en az 12 üye ile toplanıyor. Görevleri olarak da
aşağıdaki fıkralar belirtilmektedir:
a)
İptal ve itiraz davaları ile Yüce Divan
yargılamalarını yapmak.
b) Siyasi
partilerle ilgili mali denetim yapmak.
c)
İç Tüzükü kabul etmek veya değiştirmek.
ç)
Başkan ve başkan vekilleri ile Uyuşmazlık Mahkemesi
Başkan ve başkan vekillerini seçmek.
d)
Bölümler arasında iş bölümü yapmak ve onların iş yükünü
düzenlemek.
f) Üyeler
hakkında disiplin ve ceza soruşturması açılması ve
karara bağlanmasına karar vermek.
Bir de
(g) maddesinde İtirazları incelemek. olarak belirtilmektedir.
Görüldüğü
gibi Anayasa Mahkemesinin görev yükü oldukça fazla olduğu gibi son derece
de büyük sorumluluk isteyen işlerden meydana gelmektedir. Bu yüzden bu
Mahkemenin kuruluşunu düzenleyen yasaların bir grubun
hazırlayarak dikte ettirmeye çalıştığı
düzenlemelerle oldubittiye getirilmemesi gerekirdi. Maalesef Anayasa Mahkemesi
kurulması yasa tasarısında da bir acelecilik dikkati
çekmektedir.
Genel
Kurulun yetkilerini belirleyen bu maddenin (d) ve (e) fıkraları ile
Başkanın görev ve yetkilerini belirleyen 13üncü maddenin (f)
fıkrası çelişmektedir yani bir Anayasa Mahkemesi kuruluşu
hazırlanıyor, iki farklı yerdeki maddenin fıkraları
arasında önemli derecede bir çelişki oluyor. Ayrıca, ilgili
maddenin 2nci fıkrasının (g) bendinin ne olduğu açık
değildir. İtirazları incelemek. ibaresinden hangi
itirazları inceleyeceği belli değildir. Bütün bunlar yasanın
acelecilikle ortaya konulduğunu ve Genel Kurula getirildiğini
göstermektedir. Bu yüzden bu yasa tasarısının tümüyle yeniden
ele alınması ve ilgili komisyona havale edilmesi uygun olur
kanaatindeyim. Çünkü, sadece bu iki maddenin
karşılaştırılmasında görmüyoruz bu
aksamaları, eksiklikleri, birçok yerinde bu aksama ve eksiklikler
bulunmaktadır. Bu yüzden yeniden değerlendirilmesinde fayda
vardır diye belirtiyorum.
Değerli
milletvekilleri, ilgili komisyon başkanı ve bakanlar gerek
yargının işleyişi ve gerekse emniyet güçlerinin
çalışmasına herhangi bir etkilerinin olmadığı
konusunda fikirlerini sık sık beyan etmektedirler. Ancak, özellikle
yargının son zamanlarda ihbar mektuplarına dayanarak ifadesine
başvurulması gereken ancak AKPli olmayan mahallî yöneticilere
davranışları eskiden olduğundan farklıdır. O
zaman demek ki, yönetimle bunun bir ilintisi bulunmaktadır. Bu
bakımdan, ne kadar inkâr etsek de, bu ilintiyi ortadan kaldırmak
mümkün değildir. Yöneticilerin onur ve gururlarını rencide
etmeye yönelik birtakım hareketler yapılmaktadır.
Bunlardan
bir tanesi 18/3/2011 günü Gülnar Cumhuriyet Savcılığınca
oluşturulmuştur. Bu da belediye başkanının araç
alımıyla ilgili bir usulsüzlük yapıldığını
iddia eden bir ihbar mektubu geliyor ve bu belediye başkanını savcı
bey makamına davet edip ifadesini alabilirdi ama onu yapmıyor. Bir
grup polisi belediyeye gönderiyor ve belediye başkanı âdeta derdest
edilerek adliyeye götürülüyor. Dolayısıyla, savcının bu
tutumunun HSYKnın siyasallaşmasına güvenmesinin bir sonucu olduğu
kanaati hâkim.
Kürsüye
çıktığınızda bireysel hak ve özgürlükleri
savunuyorsunuz ancak bu hakkı siyasi rakiplerinize vermekten veya
tanımaktan imtina ediyorsunuz.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Akkuş.
AKİF
AKKUŞ (Devamla) Sözlerime burada son veriyorum. Yüce Divanı
saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 696 S. Sayılı tasarının 21. maddesine
aşağıdaki fıkranın eklenmesini arz ve teklif ederiz.
(h)
Dairelerin bireysel başvuru üzerine verilen kararları itiraz sonucu
incelemek, karara bağlamak.
Hasip
Kaplan (Şırnak) ve arkadaşları
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
ANAYASA
KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul)
Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
DEVLET
BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK (Ankara)
Katılmıyoruz.
BAŞKAN
Önerge üzerinde söz isteyen Hasip Kaplan, Şırnak Milletvekili.
Buyurun
Sayın Kaplan.
HASİP
KAPLAN (Şırnak) Değerli milletvekilleri, şu
görüştüğümüz tasarı Anayasa Mahkemesinin yargılama usulleri
değil mi? İsmi bu.
Şimdi,
niye bunu söyledim? Yargılama usulünü belirler. Ama bireysel
başvurularla ilgili Anayasa Mahkemesi Genel Kurulunun
İtirazları incelemek diye sadece genel bir kavram
başlığı var. Burada Bireysel başvuruları da
inceler. diye özel bir hüküm konulmamış yani Bireysel
başvurular incelenir. diye konulmamış, İtirazlar
incelenir.
Baktık,
45inci maddeden 50nci maddeye kadar bireysel başvurular
yazılmış ama bu bireysel başvuruların son maddesinde
-50nci madde-
İçtüzükle düzenlenir. diyor, İçtüzük
arkadaşlar. Şimdi, İçtüzük olunca iki ayrı usul oluyor
burada. Bunlardan birincisi, iç tüzük. Uluslararası yargıda, ulusal
üstü yargıda, ad hoc mahkemelerde, Bosna-Hersek ad hoc mahkemesinde,
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinde, Uluslararası Ceza
Mahkemesinde, Lahey Adalet Divanında bir tek usul vardır
arkadaşlar ve o usul iç tüzükle belirlenir. Öyle, buradaki gibi bir
yargılama usulü ayrı, bir de o usulün içine usul konmaz. Böyle bir
yasal düzenleme, böyle bir sistematik yok. Her şeyi kendimize
benzetiyoruz, her şeyi eğri büğrü yapıyoruz, her şeyi
yanlış yapıyoruz arkadaşlar.
Şimdi,
burada bireysel başvurunun ne için yapılacağı belli
değil. Deniliyor ki: Bireysel başvuruyu Avrupa İnsan
Hakları Sözleşmesine uygun olarak Anayasa Mahkemesi yapar. Peki,
taraf olduğumuz Birleşmiş Milletler Medeni ve Siyasi Haklar
Sözleşmesi, diğer sözleşmeler
Birleşmiş Milletler
Evrensel Haklar Sözleşmesinden tutun da bütün sözleşmeler, evrensel
olan sözleşmelerin yanında bölgesel sözleşmeler, bu Meclisten
geçen bütün sözleşmeler bu kapsam içinde değil mi? İçinde. Peki,
siz bunu İçtüzükten ayrı belirleyeceğinize göre, niye 45ten
50ye kadar bunu koydunuz?
Bir
şey daha soracağım. Hangi uluslararası mahkemede insan
hakları, temel hak ve özgürlükler için başvuranlardan harç
alınıyor? Bu harcı haraca bağlamayı bir tek sizin
mantığınızda görüyoruz. Bana bir tane örnek verin, deyin ki
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine başvururken harç alınıyor.
Deyin ki Başka bir yerde alınıyor.
ANAYASA
KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul) Almanya
HASİP
KAPLAN (Devamla) Bir de diyorsunuz ki Davayı kaybedenden yargılama
gideri alacağız. Ne demek istiyorsunuz? Adli yardımı
nerede bunun? Niye koymuyorsunuz? Niye açık değil her şey? Yani
şimdi, burada, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinde, dokuz
yıllık İktidarınız döneminde Türkiye ihlallerde
1inciliğe terfi etti sayenizde. Adil yargılamadan, düşünce
özgürlüğünden, parti kapatmadan, yaşam hakkının ihlalinden,
ayrımcılıktan, mülkiyet hakkının ihlalinden,
kişilik haklarının ihlalinden, gizli dinlemeden, bunların
hepsinde rekoru kırdınız Türkiyede. Dokuz yıl içinde
1inci olduğunuz tek ihlal, tek konu bu. Avrupa İnsan Hakları
Mahkemesinde mahkûmiyet 1incisi olmak, 1inci olduğunuz bu.
Şimdi,
bunu adam gibi yapmak lazım, hukuk gibi yapmak lazım, bunu insanlar
için yapmak lazım. Bunun uluslararası örnekleri var. İç tüzük
ayrı, yargılama usulü ayrı olmaz arkadaşlar, usul içinde
usul olmaz. Yani gerçekten buna isyan ediyorum, burada otuz yıl
çalışmış bir hukukçu olarak buna isyan ediyorum.
Başından koyun, ya İç tüzük ayrı konulur, bireysel
başvuru için ayrı bir iç tüzük konulur. diye hüküm koyun, ayrı
bir şey olsun, bütün ve bu bütünlüğü sağlayacak bir düzenleme
yapın ya da bu usulün içine yedirin, tek olsun, tek. Böyle ekleme,
yamalı yasa, usul, düzenleme yaparsanız ayağınıza
dolanır ve tekrar buraya gelir. Kısmet olur da seçilecek
arkadaşlar gelirse aynı şeyi burada tekrar
tartışacağımızı söylemek istiyorum.
Saygılarımla.
(BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 696 Sıra Sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve
Yargılama Usulleri Hakkında Kanun Tasarısının 21.
maddesine aşağıdaki bendin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
R. Kerim Özkan (Burdur) ve
arkadaşları
ğ)
Harcamaları onaylamak.
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
ANAYASA
KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul) Katılmıyoruz
Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
DEVLET
BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK (Ankara)
Katılmıyoruz.
BAŞKAN
Önerge üzerinde söz isteyen İsa Gök, Mersin Milletvekili.
Buyurun
Sayın Gök. (CHP sıralarından alkışlar)
İSA
GÖK (Mersin) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce
Meclisi saygıyla selamlıyorum.
21inci
maddenin birkaç sorunu var aslında, bu sorun yargılama
sırasında belki çözümlenebilecek. (1)inci fıkrasında
Genel Kurul, Başkanın veya belirleyeceği başkanvekilinin başkanlığında
en az oniki üye ile toplanır. diyor. Başkan dâhil mi 12, Başkan
hariç mi?
Tanım
kısmına bakıyoruz, madde 2ye bakıyoruz: Üye: Başkan
ve başkanvekilleri de dâhil tüm üyeleri, diyor. O zaman buradaki 12
sayısı Başkan artı 11 klasik üye, 12 oluyor. 12
dediğinizde, bir istikrarsızlık durumunda, 6-6
kalındığında, bu sefer Başkan oyunu çift oy
sayıyorsunuz.
HASİP
KAPLAN (Şırnak) Pata oluyor o zaman, pata!
İSA
GÖK (Devamla) Pata yani Hasipin dediğiyle. E, bunu
yapacağınıza
ANAYASA
KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul) 12 nereden
çıktı, 13. Kafa karıştırma.
İSA
GÖK (Devamla) Şimdi, Burhan Bey
Hayır, şimdi bakın,
madde metnini iyi okuyun: Genel Kurul, Başkanın veya
belirleyeceği başkanvekilinin başkanlığında en az
oniki üye ile toplanır.
Üyenin
tanımına bakmamız lazım. Tanım maddesi, 2nci madde
(h) fıkrası diyor ki: Üye: Başkan ve başkanvekilleri de
dâhil tüm üyeleri, O zaman, burayı açıklamanız lazım. 13e
çıkartmanız lazım ki Hasipin deyimiyle pata olmasın veya o
itiraz ettiğimiz Başkanının oyunun çift oy olması gibi
adaletsizliğe sebebiyet vermesin; bu, bir.
İkincisi,
12 üye dediniz. Oylamaya veya genel kurula katılmayacak olan 4 veya 5 üye
kimlerden oluşacak? Burada önemli olan, genel kurullarda aynı
üyelerle, kurul gibi çalışan yerlerde aynı üyelerle
yargılamayı götürmek. Bunu turnikeye bindirdiğinizde,
farklı üyeler genel kurula katılmadığında, bu sefer
kararlarda farklılık arz edecek. Bunu bir kıdem esasına
bağlayabilirsiniz yani 12yi düzeltip 13 diyebilirsiniz. Bunları bir
kıdem esasına göre, mutlaka şunlar olması gerekir
diyebilirsiniz veya gelemeyenler içerisinde bir kıdem sistemi
getirebilirsiniz. Aksi hâlde, genel kurulda mütemadiyen farklı üyeler
katılacaklar, kararda istikrarsızlık olacak. Alın size
ikinci bir sorun.
Üçüncü
bir sorun: Akif Bey bir parça değinmeye çalıştı ama bunu da
arz ettim Komisyonda da. Bakın arkadaşlar, (d) ve (e) bentleri
doğru 2nci fıkranın. Ne diyor? Bölümler arasındaki
işbölümünü yapmak, Bölümlerden birinin yıl içinde gelen işleri
normal çalışmayla karşılanamayacak şekilde
artmış ve Bölümler arasında iş bakımından bir
dengesizlik meydana gelmişse takvim yılı başında
toplanıp bir kısım işleri diğer Bölüme vermek. Bir
eş güdüm sağlayacak, bölümü toparlayacak, doğru.
(e)ye
geliyorsunuz, 2nci fıkra (e) bendine geliyorsunuz: Bölümler
arasında meydana gelen işbölümü uyuşmazlıklarını
kesin karara bağlamak -olması lazım- fiilî veya hukuki
imkânsızlık nedeniyle bir Bölümün görevine giren işe
bakamaması hâlinde diğer Bölümü görevlendirmek. Tamam. Ama
bakın, daha önce anlattım size aynı olayı. 13üncü maddede
Başkana tanıdığınız olağanüstü bir yetki
var. 13üncü maddenin 1inci fıkrasının (f) bendi: Bölümler ve
üyeler arasındaki eşgüdümü sağlamak. Bölümler arasındaki
eş güdümü sağlamak Genel Kurulun işidir.
ANAYASA
KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul) O çıktı.
İSA
GÖK (Devamla) Ne zaman çıktı?
ANAYASA
KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul) Dün önergeyle
çıktı.
İSA
GÖK (Devamla) Ne zaman çıktı bu?
ANAYASA
KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul) Dün, dün
İSA
GÖK (Devamla) Aynen
Önergenize baktım. Bu sorunu
BAŞKAN
Sayın Gök, lütfen Genel Kurula hitap edin. -
İSA
GÖK (Devamla) Tamam. Konuşuyoruz.
BAŞKAN
Karşılıklı konuşmayın lütfen Sayın Gök.
İSA
GÖK (Devamla) Sonuçta, maddenin Komisyondan geçmiş olması hâlinde
dahi usul kanununun bir sürü sorunu var, bir sürü sorun.
İtirazlarımızı yaptık, Komisyonda iki ay yaptık
itirazları ama hâlâ düzelemedi. Düzelemediği için de bu kanun 2949
sayılı Kanuna göre ve Mahkemenin önceki usul kanununu uygulayarak
yarattığı içtihatların hepsine aykırı, bir sürü
sorun yaratacak olan bir kanun oldu.
Teşekkür
ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Gök.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul
edilmiştir.
22nci
madde üzerinde iki adet önerge vardır, okutup işleme alıyorum.
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan Kanun Tasarısının 22. Maddesinin 2 numaralı
fıkrasındaki iş bölümü ibaresinden sonra gelmek üzere ile
ilgili hususlar ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Faruk Bal Nevzat Korkmaz Mehmet Şandır
Konya Isparta Mersin
Mustafa Kalaycı Akif Akkuş Alim Işık
Konya Mersin Kütahya
Behiç
Çelik Recep
Taner
Mersin Aydın
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 696 Sıra Sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve
Yargılama Usulleri Hakkında Kanun Tasarısının 22.
maddesinin Tasarı metninden çıkarılmasını arz ve
teklif ederiz.
İsa Gök Atilla Kart R. Kerim Özkan
Mersin Konya Burdur
Ali
İhsan Köktürk
Zonguldak
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
ANAYASA
KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul)
Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
DEVLET
BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK (Ankara)
Katılmıyoruz.
BAŞKAN
Önerge üzerinde söz isteyen Ali İhsan Köktürk, Zonguldak Milletvekili.
Buyurun
Sayın Köktürk. (CHP sıralarından alkışlar)
ALİ
İHSAN KÖKTÜRK (Zonguldak) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 696 sıra sayılı Anayasa Mahkemesinin
Kuruluşu ve Yargılama Usûlleri Hakkında Kanun
Tasarısının 22nci maddesine yönelik önerge üzerinde söz
almış bulunuyorum. Öncelikle yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, Anayasamızın 148inci maddesine göre, Anayasa
Mahkemesi, kanunların, kanun hükmünde kararnamelerin, Türkiye Büyük Millet
Meclisi İçtüzüğünün Anayasaya şekil ve esas
bakımından uygunluğunu denetleyen, bireysel
başvuruları karara bağlayan, Anayasa değişikliklerini
ise şekil bakımından inceleyen ve denetleyen bir yüksek
mahkemedir. Genel işlevi itibarıyla da anayasa mahkemeleri,
demokratik rejimlerde, meclis çoğunluğunun
çıkardığı yasaların anayasaya uygunluğunu
denetleyerek rejimin anayasal sınırlar çerçevesinde
kalmasının temel güvencesidir.
Ancak,
değerli arkadaşlar, gelinen noktada, bugün, ülkemiz Anayasa
Mahkemesi, anayasa yargısı düşüncesinden tamamen
uzaklaştırılmıştır, anayasal rejimin güvencesi
olmaktan çıkarılmıştır. Her türlü yasal düzenlemeleri
parmak çoğunluğuna dayanarak yapma hakkını kendinde gören
siyasal iktidarın, parmak çoğunluğuyla, uzlaşma kültüründen
yoksun bir şekilde hareket eden Parlamentonun âdeta onay makamı
hâline getirilmiştir. Yine, ülkenin diğer anayasal kurumlarında olduğu
gibi, Anayasa Mahkemesi, Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu ve yüksek
mahkemeler üzerinde siyasal iktidarın hedefleri doğrultusundaki
kadrolaşma, bütün ülkenin gözleri önünde, açık açık ve
fütursuzca gerçekleştirilmiştir. Yargıyı 1982
Anayasasından daha da geri götüren, siyasal yönetime yargının
bağımlılığını artıran, pekiştiren
bir proje, küresel dış destekleriyle beraber, büyük bir
aldatmacanın arkasına gizlenerek, ileri demokrasi söylem ve
vaatleriyle yaşama geçirilmiştir.
Değerli
milletvekilleri, yine bu tasarıyla Anayasayla çerçevesi çizilen bireysel
başvuruların sonuçları olabildiğince genişletilerek
kesinleşmiş yargı kararlarının iptaline olanak
sağlanması, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine dahi
verilmemiş bir süper yetkinin Anayasa Mahkemesine tanınıyor
olması, Anayasa Mahkemesinin tüm yargı sistemi içerisinde fiilen en
üst düzeydeki bir temyiz mahkemesi konumuna getirilmesi ve bütün bunların,
üyeleri hukukçu dahi olmayan bir mahkeme kanalıyla gerçekleştiriliyor
olması, yargı bağımsızlığı, hukuk
devleti ve evrensel yargı düzeni açısından kabul edilebilir
düzenlemeler değildir.
Değerli
milletvekilleri, -az önce de ifade ettiğimiz gibi- bütün bunlarla ülkemiz,
Adalet ve Kalkınma Partisi iktidarı döneminde hukuk devleti ve
demokratik devlet teamüllerinden tamamen hızla
uzaklaştırılmaktadır. Adı konulmamış,
baskıcı, totaliter bir rejime doğru doludizgin ilerlemektedir.
Parasız eğitim talebinde bulunan üniversite öğrencileri, insanca
yaşam talebinde bulunarak alanları dolduran emekçiler, gerçekleri
halkımıza ulaştırmaya çalışan aydın, dürüst,
saygın gazeteciler ve toplumun tüm kesimleri üzerinde hissettirilen ve
kurulan baskı düzenini kalıcılaştırmak için siyasal
iktidara bağımlı bir yargı düzeni yaratılarak
bunları gerçekleştiren iktidar çevreleri ve yandaşları
etrafında kalın bir zırh
oluşturulmaya çalışılmaktadır. Ancak bizler
halkımızın, laik, demokratik, sosyal hukuk devleti
korumasız bırakan böyle bir sürece seyirci kalmayacağına,
demokrasimize de, ulus devletimize de, cumhuriyetimize de kararlılıkla
sahip çıkacağına yürekten inanıyoruz. Cumhuriyet Halk
Partisi olarak bundan hiçbir kuşku duymuyoruz.
Değerli
arkadaşlar, önergemize baktığımızda ise
tasarının 22nci maddesi metninin son derece özensiz bir şekilde
hazırlandığını görüyoruz. Bu nedenle, özensiz
hazırlanan maddenin tasarı metninden çıkarılmasına
yönelik önergemizin kabulünü diliyor, yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan Kanun Tasarısının 22. Maddesinin 2 numaralı
fıkrasındaki iş bölümü ibaresinden sonra gelmek üzere ile
ilgili hususlar ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Recep Taner (Aydın) ve
arkadaşları
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
ANAYASA
KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul) Takdire
bırakıyoruz Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
DEVLET
BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK (Ankara)
Katılıyoruz.
BAŞKAN
- Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Bu ibare
konuyu daha iyi ifade etmektedir.
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmiştir.
Kabul
edilen önerge doğrultusunda maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
23üncü
madde üzerinde üç adet önerge vardır, okutup işleme alıyorum.
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 696 Sıra Sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve
Yargılama Usulleri Hakkında Kanun Tasarısının 23 üncü
maddesinin dördüncü fıkrasında geçen "üç genel sekreter
yardımcısı" ibaresinden sonra gelmek üzere
"görevlendirilir." ibaresinin eklenmesi arz ve teklif olunur.
Bekir Bozdağ Yaşar Karayel A. Sibel Gönül
Yozgat Kayseri Kocaeli
Hayrettin Çakmak Recep Yıldırım Abdulkadir Akgül
Bursa Sakarya Yozgat
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan Kanun Tasarısının 23. Maddesinin 4 numaralı fıkrasında
geçen "iş bölümü" ibaresinden sonra gelmek üzere "ile
ilgili hususlar" ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Faruk Bal Behiç Çelik Mustafa Kalaycı
Konya Mersin Konya
Nevzat Korkmaz Mehmet Şandır Akif Akkuş
Isparta Mersin Mersin
Alim
Işık
Kütahya
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 696 Sıra Sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve
Yargılama Usulleri Hakkında Kanun Tasarısının 23.
maddesinin 2. fıkrasında yer alan "Başkan" ibaresinin
"Genel Kurul" olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
İsa Gök Atilla Kart R. Kerim Özkan
Mersin Konya Burdur
Mehmet Ali Susam Kamer Genç
İzmir Tunceli
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
ANAYASA
KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul)
Katılmıyoruz Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
DEVLET
BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK (Ankara)
Katılmıyoruz.
BAŞKAN
Önerge üzerinde söz isteyen Kamer Genç, Tunceli Milletvekili.
Buyurun
Sayın Genç. (CHP sıralarından alkışlar)
KAMER
GENÇ (Tunceli) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 696
sıra sayılı Yasa Tasarısının 23üncü maddesinde
verdiğimiz değişiklik önergesi üzerinde söz almış
bulunuyorum. Hepinize saygılar sunuyorum.
Önergemizde
Genel Sekreterin Başkan tarafından değil de Anayasa Mahkemesi Genel
Kurulu tarafından atanmasını öneriyoruz çünkü Anayasa Mahkemesi
Başkanı, çok, taraflı hareket eden bir başkan, maalesef
sicili hiç iyi olmayan bir kişi.
Biliyorsunuz,
bu sene değiştirilen Anayasada Türkiye Büyük Millet Meclisi bir
değişiklik yaptı yargıyla ilgili. Tabii, yirmi altı
madde üzerinde değişiklik yapıldı ama -burada AKPnin
hedeflediği- Hâkimler ve Savcılar Kurulu ve Anayasanın
yapısının değiştirilerek âdeta kendisine
bağlı bir kurul hâline getirilmesi için değişiklik
getirildi. Şimdi, buna karşı, Cumhuriyet Halk Partisi, bu
yapılan değişiklikler cumhuriyetin temel niteliklerini
değiştiren hükümler ihtiva ettiği nedeniyle Anayasa Mahkemesine
dava açtı. Anayasa değişikliklerinin Anayasa Mahkemesi
tarafından hangi koşullar altında inceleneceği
belirtilmiş, yalnız şekil bakımından inceleniyor ama
Anayasa Mahkemesinin bir içtihadında, eğer Anayasa
değişikliği cumhuriyetin temel nitelikleri, yani
Anayasanın 4üncü maddesinde belirtilen şeylere teklif edilmeyecek
maddeleri içeriyorsa ben o zaman işin içine girerim ve incelerim diyor.
Şimdi,
burada Anayasa Mahkemesi maalesef, maalesef Meclisin yetkisini
gasbetmiştir. Şimdi, eğer hakikaten, değiştirilen
Anayasanın bu iki maddesi cumhuriyetin temel niteliklerini
değiştirir ve Anayasanın 4üncü maddesine göre teklif edilmeyen
maddelerden ise o zaman bu teklif -keenlemyekün- yok hükmünde sayılarak
Anayasa Mahkemesince bu iki maddenin incelenmeden iptal edilmesi lazımken,
maalesef Anayasa Mahkemesi özellikle- Başkanının siyasi
iktidarla zaman zaman görüşmeleri, kebap yemeleri bilinen bir olayken,
burada kendi görevini aşarak, Türkiye Büyük Millet Meclisi yetkisini de
gasbederek orada bunu esastan incelemeye almış, bazı kelimeleri
teklif metninden çıkarmış, böyle referanduma sunmuştur.
Yani,
Anayasa Mahkemesi, sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisi
tarafından kabul edilen bir metinden birtakım kelimeler
çıkarıp veya birtakım kelimeler ilave etme yetkisine sahip
midir? Eğer sahipse o zaman Meclise ne gerek var? Maalesef tabii bu,
siyasi iktidarın çok hoşuna gittiği için bu konuda en ufak bir
laf da söylemediler ve bunu da alkışladılar yani bugünkü AKP
İktidarının bir hedefi var: Eğer yapılan herhangi bir
olayda AKPnin menfaati varsa alkışlıyorlar, yoksa en temel, en
haklı, en hukuka uygun şeyler de olsa maalesef bunu en sert
şekilde tenkit ediyorlar yani getirilen Anayasa
değişikliğiyle de bireysel başvurma meselesi Anayasa
Mahkemesine, Danıştay ve Yargıtay kararlarında verilen
kesin kararlara karşı Anayasa Mahkemesine gitme hakkını
tanıdılar yani Danıştay ve Yargıtayı etkisiz hâle
getirmek için, bu da mümkün değil. Anayasanın 154 ve 155inci
maddeleri Yargıtay ve Danıştay kararlarının kesin ve
son olduğunu, bunlara karşı hiçbir merciye gitmeyeceği
burada belirtilmesine rağmen, peki yarına Danıştayda
verilen veya Yargıtayda verilen bir karar Anayasa Mahkemesine
götürüldüğü zaman, Anayasa Mahkemesi bozduğunda, Danıştay
Kardeşim, benim kararım kesindir, bu Anayasanın bir hükmüdür,
sen benim kararıma karşı Anayasa Mahkemesine gidemezsin. Ey Anayasa
Mahkemesi, sen de bunu inceleyemezsin. dediği zaman ne olur? Yani biraz
hukuk bilgisi olan, biraz hukuku okuyan insanların bu gerçeği görmesi
lazım. Mademki Anayasa Mahkemesine bireysel başvurma
hakkını tanıdınız, Danıştay ve Yargıtay
kararlarına karşı Anayasa Mahkemesi gitme yolunu
açtınız, o zaman Anayasanın 154üncü maddesi ve 155inci
maddesindeki Danıştay ve Yargıtay kararlarının kesin
olduğuna, son merci olduğuna dair hükümleri de değiştirmeniz
lazım. En basit bir akıl, mantık bunu ister ama kendilerini
Anayasa profesörü zanneden kişiler, işte bu kadar açık, net
gerçekleri görmeden Türkiyeyi bir kaosa sürüklemeye
çalışıyorlar, Türkiyede bir kaos yaratmaya
çalışıyorlar. Ben anlamıyorum yani nasıl bir uygulama
yapılacak? Onu tabii burada soru soruyoruz, sorumuza da cevap vermiyorlar.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
ANAYASA
KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul) Verdik.
KAMER
GENÇ (Tunceli) Vermedin ki.
ANAYASA
KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul) Verdik ama sen
anlamadın.
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
ANAYASA
KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul) Kapasite meselesi,
Allah vermemiş. Anlamıyorsun, ben ne yapayım.
KAMER
GENÇ (Tunceli) Nerede anlamıyorum? Açıkla işte. Gel bir
televizyon programında konuşalım.
ANAYASA
KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul) Anlama kabiliyetin
yok, ben ne yapayım.
BAŞKAN
- Lütfen Sayın Başkan
Sayın Başkan, lütfen
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan Kanun Tasarısının 23. Maddesinin 4 numaralı
fıkrasında geçen "iş bölümü" ibaresinden sonra gelmek
üzere "ile ilgili hususlar" ibaresinin eklenmesini arz ve teklif
ederiz.
Mehmet Şandır (Mersin) ve
arkadaşları
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
ANAYASA
KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul) Takdire
bırakıyoruz Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet?
DEVLET
BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK (Ankara)
Katılıyoruz.
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Gerekçe okunsun.
BAŞKAN
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Bu ibare
konuyu daha iyi ifade etmektedir.
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum. Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 696 Sıra Sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve
Yargılama Usulleri Hakkında Kanun Tasarısının 23 üncü
maddesinin dördüncü fıkrasında geçen "üç genel sekreter
yardımcısı" ibaresinden sonra gelmek üzere
"görevlendirilir." ibaresinin eklenmesi arz ve teklif olunur.
Bekir Bozdağ (Yozgat) ve
arkadaşları
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
ANAYASA
KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul) Takdire
bırakıyoruz.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
DEVLET
BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK (Ankara)
Katılıyoruz.
BEKİR
BOZDAĞ (Yozgat) Abdulkadir Akgül konuşacak.
BAŞKAN
Önerge üzerinde söz isteyen Abdulkadir Akgül, Yozgat Milletvekili.
Buyurun
Sayın Akgül.
ABDULKADİR
AKGÜL (Yozgat) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ben,
biraz önce buradaki konuşmasında, Mehmet Ali Susam
arkadaşımızın konuşmasına biraz daha
açıklık getirmek üzere söz almış bulunuyorum.
Mehmet
Ali arkadaşımızın söylemiş olduğu husus, dün
Sanayi ve Ticaret Bakanlığı ve TESKOMBun ortaklaşa
yapmış olduğu bir basın toplantısında dile
getirildi. Bu konu şudur: Bizim daha önce burada yapmış
olduğumuz yapılandırmalarda, torba yasa diye
adlandırdığımız yapılandırmalarla ilgili bir
çalışma üzerine TESKOMB da böyle bir çalışma
yapmıştır. Buna göre kredi kullanan esnaf ve sanatkârın
ödeyemediği, bankaya olan borçlarını ödemediği takdirde
TESKOMB tarafından, kredi kefalet kooperatifleri tarafından ödenmiş
bir para vardı. Bu para, aşağı yukarı son on yıl
içerisinde 490 milyon Türk lirasına kadar geldi yani eski parayla 490
trilyon lira bir ödenmemiş para var. Bunun da getirmiş olduğu
gecikme faizlerinin toplamı 200 milyon liranın üzerinde. TESKOMB
Yönetim Kurulu tarafından yapılan çalışmalar neticesinde bu
para
Eğer 15 Nisana kadar müracaat edildiği ve iki ay içerisinde üç
taksitle ödeme yapıldığı takdirde gecikme faizlerinin
tamamı silinecektir. Yani, 10 bin lira kredi kullanmış bir
ortağın beş yıl içerisinde toplam faizleriyle birlikte para
90 bin liraya gelmişse iki ay içinde ödemek için müracaat ettiği ve
iki ay içinde ödediği takdirde, sadece almış olduğu 10 bin
lirayı getirdiği hâlde, diğer 80 bin liranın affı söz
konusu.
Tabii, bu
niçin dün Sanayi ve Ticaret Bakanlığında yapılan
toplantıda dile getirildi? Çünkü, esnaf kefalet kooperatifleri bu işi
yalnız başına yapamaz, ön iznin mutlaka Sanayi ve Ticaret
Bakanlığından alınması gerekir ve bu izin Sanayi ve
Ticaret Bakanlığı tarafından verilmiştir.
Kaldı
ki bugün esnaf kefalet kooperatifleri aracılığıyla
kullandırılan kredi miktarı 4 milyar Türk lirasını
geçmiştir. Yani, bugüne kadar, aşağı yukarı on
yıl içerisinde, 100 bin liradan 4 milyar liraya
çıkmıştır bu para ve faiz oranı sadece yüzde 5tir.
HÜSEYİN
YILDIZ (Antalya) Millet batmış o zaman Sayın Vekilim, ondan
kullanıyor, keyfinden değil!
ABDULKADİR
AKGÜL (Devamla) Yani, 100 bin lira para kullanan bir şahsın dört
yılın sonunda toplam ödeyeceği para 107 bin liradır. Yedi,
sekiz sene önce böyle bir para aldığında ödenecek para 400 bin
liranın üzerindeydi, bugün aşağı yukarı bir
babanın oğla vermeyeceği kadar miktarda ucuz bir paradır ve
bu şekilde kullandırılmıştır. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Mehmet
Ali Susam arkadaşımızın söylediği doğrudur ancak
birlikte yapılan şey de, Bakanlık tarafından ve Hükûmetin yapmış
olduğu icraatlar da asla unutulmamalıdır.
Hepinizi
saygılarımla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmiştir.
Kabul
edilen önerge doğrultusunda maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.
24üncü
madde üzerinde iki adet önerge vardır, okutup işleme alıyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan Kanun Tasarısının 24. maddesinin 1 numaralı
fıkrasında geçen yardımcı olmak ibaresinden sonra gelmek
üzere ve teknik destek sağlamak ibaresinin eklenmesini arz ve teklif
ederiz.
Faruk Bal Nevzat Korkmaz Mehmet Şandır
Konya Isparta Mersin
Behiç Çelik Mustafa Kalaycı Akif Akkuş
Mersin Konya Mersin
Alim Işık
Kütahya
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 696 Sıra Sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve
Yargılama Usulleri Hakkında Kanun Tasarısının 24.
maddesinin 3. fıkrasında yer alan raportörlüğe görevlendirmede
ve atanmada tercih nedenidir. ibaresinin madde metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
İsa Gök Atilla Kart R. Kerim Özkan
Mersin Konya Burdur
Mehmet Ali Susam Kamer Genç
İzmir Tunceli
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
ANAYASA
KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul) -
Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
DEVLET
BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK (Ankara) -
Katılmıyoruz.
BAŞKAN
Önerge üzerinde söz isteyen Mehmet Ali Susam, İzmir Milletvekili.
Buyurun
Sayın Susam.
MEHMET
ALİ SUSAM (İzmir) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; demin konuşmamda sürem yetmediği için bazı
konulara değinememiştim. Benim konuşmama cevap niteliğinde
konuşan Sayın Akgül, birçok konuda beni tamamlayan şeyler
söyledi ama ben bir şeyin altını çizmek istiyorum.
Değerli
arkadaşlar, ben neyi söyledim? Bu esnaf kredilerinin
yapılandırılmasında bu işin maliyetini kim çekiyor?
Hükûmet mi, kefalet kooperatifleri mi? Maliyeti kefalet kooperatifleri çekiyor.
ABDULKADİR
AKGÜL (Yozgat) Bu hâle nasıl geldik, Hükûmet getirmedi mi?
MEHMET
ALİ SUSAM (Devamla) Kefalet kooperatifleri maliyeti çekiyorsa bu
Hükûmetin yaptığı bir yapılandırma değil, kefalet
kooperatiflerinin kendi sermayeleri içerisinde esnafına bir kolaylık
sağlamak üzere yapmış olduğu bir uygulamadır. Hükûmet,
bu konuda sadece ana sözleşmeden kaynaklanan bir soruya Evet, bu
yapılandırmayı yapabilirsiniz. diye izin vermiştir.
Yaptığı bu ama bunu kefalet kooperatifleri açıklamak
yerine, Sanayi ve Ticaret Bakanı Hükûmet adına açıklayıp
Hükûmet esnafın bu kadar borcunu yapılandırdı.
dediği zaman bu işi siyaset yaparsınız. Siyaset
yaptığı zaman da birileri çıkar, size işin
doğrusunu anlatmak durumunda kalır. Ben şimdi işin
doğrusunu anlatıyorum.
Değerli
arkadaşlar, şimdi
HASAN
ANGI (Konya) 2001deki durumunu da anlat!
MEHMET
ALİ SUSAM (Devamla) Tabii, anlatacağım
Hasancığım, bir dakika.
BAŞKAN
Sayın Angı
MEHMET
ALİ SUSAM (Devamla) Sayın Akgül dedi ki
Sayın Bakan
açıklama yaptığı için o da söyledi. Sayın Bakanın
açıklamasında Biz 4 milyar noktasına çıkardık esnaf
kefalet kooperatiflerine kullandırdığımız krediyi.
Doğru.
Peki,
arkadaşlar, size soruyorum şimdi: Geçen yıl, 2010
yılının üç çeyreğinde toplam Halk Bankasının
kullandırdığı kredi miktarı 30 milyar, dört
çeyreğini saydığınız zaman 40 milyarın üzerine
çıkıyor. Ne kadarını esnafa kullandırmış? 4
milyarını, onda 1ini. Esnaf bankası kullandırdığı
kredilerin onda 1ini esnafa kullandırmış. Diyebilirsiniz ki
2002de çok azdı, şimdi çok fazla.
Arkadaşlar,
Türkiye'de 2002de ne kadar tüketici kredisi kullanıyorlardı, ne
kadar toplam bankalardan ticari kullanıyordu, şimdikiyle
karşılaştırın, bakın, aradaki farkı,
gerçekten esnafın lehine artmış mı artmamış
mı görürsünüz. Birazcık rakamlarla oynarken doğru şekilde
söyleyelim.
Şimdi,
bu kredi kullanılmasında iki yan vardır. Bir, piyasada faizlerin
düşmesi nedeniyle kredi verme iştahı artmıştır,
insanlar da düşük faiz noktasında alma durumundadır ama ikinci
yanı, krediye çok ihtiyacı olan esnaf ve sanatkâr borcunu
ödeyemediği için ciddi bir şekilde, hem Halk Bankası
kanalıyla kefalet kooperatif kredilerine fazla müracaat etmiştir hem
de diğer bankalara ciddi bir şekilde kredi almak için başvurular
yapmıştır ve bugün, kredi kartı, özel bankalara borçlanma,
kefalet borçlanmasıyla esnafın borçlu bir şekilde
yaşadığı çok açık bir gerçekliktir.
Şimdi,
bütün bu gerçeklikler ortadayken size sormazlar mı, ya arkadaş, madem
siz esnafın kredisini borçlandırabiliyordunuz, 2008de kriz
olduğunda niye bu yapılandırmayı yapmadınız? Üç
yıldır bu esnafa niye sıkıntı çektiriyorsunuz? Size
sormazlar mı, ya size bu önergeler verildiğinde
Bakınız,
torba kanunda hem MHP verdi hem biz verdik önergeyi.
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Niye reddettiniz o zaman?
MEHMET ALİ
SUSAM (Devamla) - O dönemde ne konuşuldu? Hükûmet bu işi yapamaz,
özel, tüzel kişiliklerin borcudur, onlar karar almalıdır.
dedik. Sayın Akgülle de beraberce konuştuk. Bu konuyu Halk
Bankası ile TESKOMB konuşup yeni bir yapılandırma için
altyapısını oluşturacaktı ve oluşturuldu,
yapıldı. Onun için, bu sonuç, herkesin ortak çabası sonucunda,
esnafın içinde bulunduğu durumu iyileştirme noktasında
herkesin katkılarıyla oluşturulmuş bir durumdur. Yani biz
bu işe yıllardan beri Esnaf zordadır, kredi borçları
yapılandırılmalıdır, kefalet kooperatiflerine olan
borçları da dâhil yapılandırma yapılmalıdır.
diye 2008den bu yana söylüyoruz, bunu bar bar bağırıyoruz.
Şimdi, bugün çıkıp Hükûmet Biz esnafın
sırtındaki yükü de aldık. derse yanlış olur.
İki:
Anaparayı diyorsunuz. Anapara temerrüde geldiğinde o güne kadar
işlemiş faiz ve masraflarla anapara olarak
değerlendirilmektedir. Bunu da dikkatlerinize sunarım.
Hepinize
saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Susam.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan Kanun Tasarısının 24. maddesinin 1 numaralı
fıkrasında geçen yardımcı olmak ibaresinden sonra gelmek
üzere ve teknik destek sağlamak ibaresinin eklenmesini arz ve teklif
ederiz.
Mehmet Şandır (Mersin) ve arkadaşları
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
ANAYASA
KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul)
Katılmıyoruz Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
DEVLET
BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK (Ankara)
Katılmıyoruz.
BAŞKAN
Önerge üzerinde söz isteyen Behiç Çelik, Mersin Milletvekili.
Buyurun.
(MHP sıralarından alkışlar)
BEHİÇ
ÇELİK (Mersin) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
hepinize saygılar sunuyorum.
Söz
konusu tasarının 24üncü maddesi üzerinde vermiş olduğumuz
önerge için söz aldım.
Bundan
önceki konuşmamda özellikle 12 Eylül rejimine değinerek birtakım
hususlara açıklık getirmeye çalışmıştım.
Oradan devam etmek istiyorum. Malumunuz olduğu üzere, 2324
sayılı Yasa yani 6 Aralık 1983 tarihine kadar yürürlükte kalan
Yasa, cuntanın anayasası şeklinde uygulandı ve burada
yasama, yürütme ve yargı gücünü Millî Güvenlik Konseyi olarak 5 tane
general aldı ve götürdüler. Ama, daha sonra, 1982 Anayasası olarak
hâlen yürürlüğü devam eden Anayasa metni Meclisten geçerken,
Danışma Meclisinden, yine söz konusu generallerin açık ve aleni
müdahalelerinin olduğunu Türkiye Büyük Millet Meclisi zabıtları
teyit ediyor.
Burada,
ben atlayarak günümüze gelmek istiyorum. Şimdi, bütün evrende ve
yaşamda bir muvazene olduğunu hepimiz biliyoruz. Ancak, devlette
muvazene farklı bir kavramdır. Devlette, demokratik bir hukuk devletinde
özellikle, yasamanın, yürütmenin ve yargının, bunların
kurumlarının, kurallarının ve bütün teşkilat
yapısının ve fonksiyonlarının, çok özel, ayrı bir
muvazenesi vardır. Hatta bu, mali hususlara kadar uzanan bir zincir
şeklinde kendini gösterir. Ancak, böyle bir muvazene yani
yargının ne kadar güce, kudrete sahip olduğu devlet içerisinde,
yürütmenin neler yapabileceği bu bağlamda, birbirini kesen daireler
şeklinde, bu erkler birbirini tamamlar ve devlet dediğimiz kavram,
bütün icraatlarıyla, vatandaşlarını mesut, huzurlu ve
yarınından emin kılmaya çalışır.
AKP
iktidarları bu muvazeneyi bozmuştur. AKPnin yapmış
olduğu şey, yargıya karşı örneğin yasamayı
kullanmıştır ve bürokrasinin bütün kademelerini birbirine
düşürmüştür. Kurumlar arası çatışma dediğimiz
hadiseyi ilk icat eden Türkiye Cumhuriyeti tarihinde AKP
İktidarıdır. Bu bozucu, yıkıcı icraatlar sonuçta
öyle bir noktaya geldi ki bugün itibarıyla artık yargıyı
ele geçirme noktasına geldi. 5982 sayılı Yasanın biraz
önce arz etmiş olduğum generallerin anayasası olan 2324
sayılı Yasadan hiç farkı yok.
Şimdi,
klonlanmış bir başbakan düşünün, kabinede kendisinden
müteşekkil bir kabine var. Aynı klonlanmış
başbakanları götürünüz, yargının ilgili
kurumlarının başına oturtunuz, öyle bir tablo var. O zaman,
o generallerden AKP İktidarının ne farkı var, generallerin
yönetiminden? Hiçbir farkı söz konusu değil. İşte 5982
sayılı Yasayla 12 Eylül 2010da yürürlüğe giren hükümleri
Türkiyede Milliyetçi Hareket Partisinin istediği yeni anayasa, toplumsal
uzlaşma kavramından alabildiğine uzak, dayatmacı, elitist
ve şu andaki uygulamalarıyla da jüritokrasiyi icat eden ama
jüritokraside de klonlanmış başbakan figürlerinin olduğu
bir yapıyı bize dayatıyor. Bu itibarla, Milliyetçi Hareket
Partisi daima büyük Türk milletinin yanında olmayı kendisine ilke ve
hedef edinmiş, mukaddesatına, millî değerlerine bağlı
olarak yeni, uzlaşmacı ve demokrat bir anayasayı
savunagelmiştir ve bugün de hâli hazırda bunu istemiştir.
Bu
itibarla önergemizin kabulünü diler, hepinize saygılar sunarım. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Çelik.
KAMER
GENÇ (Tunceli) Karar yeter sayısı Sayın Başkan.
BAŞKAN
- Önergeyi oylarınıza sunacağım, ancak karar yeter
sayısı istendi, karar yeter sayısı arayacağım.
Elektronik
cihazla oylama yapacağım.
İki
dakika süre veriyorum.
S. NEVZAT
KORKMAZ (Isparta) Salonda kimse yok ki!
KAMER
GENÇ (Tunceli) Salonda kimse yok.
S. NEVZAT
KORKMAZ (Isparta) Yani gözümüzün içine baka baka yapmayın.
İSA
GÖK (Mersin) Başkanlığın ciddiyeti de kalmadı
vallahi.
S. NEVZAT
KORKMAZ (Isparta) Böyle bir şey olabilir mi? Sadece iktidarın
hakkı hukuku mu var Mecliste, muhalefetin yok mu?
KAMER
GENÇ (Tunceli) Hiç kabul ediyor mu vicdanınız?
BAŞKAN
Sayın Genç, benim istediğim şekilde oylama hakkım var
burada.
KAMER
GENÇ (Tunceli) Hayır, yapamazsınız!
BAŞKAN
Tüzükteki yetkiyi kullanıyorum.
HASİP
KAPLAN (Şırnak) Hiçbir hakkı kötüye kullanmak diye bir
şey yok!
KAMER
GENÇ (Tunceli) Salondaki kişi sayısı ortada.
BAŞKAN
Sayın Genç, işinize bakın, sizden öğrenecek değilim.
KAMER
GENÇ (Tunceli) Adaleti öğren, tarafsızlığı
öğren!
BAŞKAN
Hiç de ihtiyacımız yok.
ERTUĞRUL
KUMCUOĞLU (Aydın) Öğrenmenin yaşı olmaz Sayın
Başkan!
KAMER GENÇ
(Tunceli) İsimleri okuyalım.
BAŞKAN
Oylamayı başlatıyorum.
(Elektronik
cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, karar yeter sayısı yoktur.
Beş
dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 18.21
DÖRDÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 18.28
BAŞKAN: Başkan Vekili Sadık
YAKUT
KÂTİP ÜYELER: Fatih METİN (Bolu),
Bayram ÖZÇELİK (Burdur)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 81inci
Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.
696
sıra sayılı Kanun Tasarısının 24üncü maddesi
üzerinde verilen Mersin Milletvekili Behiç Çelik ve
arkadaşlarının önergesinin oylamasında karar yeter
sayısı bulunamamıştı. Şimdi önergeyi yeniden
oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı
arayacağım.
Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Karar yeter sayısı vardır, önerge
kabul edilmemiştir.
Tasarının
görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Komisyon
ve Hükûmet yerinde.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul
edilmiştir.
25inci
madde üzerinde üç adet önerge vardır, okutup işleme alıyorum.
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 696 Sıra Sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve
Yargılama Usulleri Hakkında Kanun Tasarısının 25 inci
maddesinin altıncı fıkrasında yer alan sicillerine
ibaresinin özlük dosyalarına şeklinde değiştirilmesi arz
ve teklif olunur.
Bekir Bozdağ Yaşar Karayel A. Sibel Gönül
Yozgat Kayseri Kocaeli
Hayrettin Çakmak Haydar Kemal Kurt Recep
Yıldırım
Bursa Isparta Sakarya
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan Kanun Tasarısının 25. Maddesinin 2 numaralı
fıkrasındaki kurumun yetkili mercileri ibaresinin kurum
şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Faruk Bal Nevzat Korkmaz Mehmet Şandır
Konya Isparta Mersin
Behiç Çelik Mustafa Kalaycı Akif Akkuş
Mersin Konya Mersin
Alim Işık Hasan
Çalış Yılmaz
Tankut
Kütahya Karaman Adana
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 696 Sıra Sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve
Yargılama Usulleri Hakkında Kanun Tasarısının 25. maddesinin
3. fıkrasının son cümlesinin madde metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
İsa Gök Atilla Kart R. Kerim Özkan
Mersin Konya Burdur
Algan
Hacaloğlu
İstanbul
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
ANAYASA
KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul)
Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
DEVLET
BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK (Ankara)
Katılmıyoruz.
BAŞKAN
Öneri üzerinde söz isteyen Algan Hacaloğlu, İstanbul Milletvekili.
Buyurun
Sayın Hacaloğlu. (CHP sıralarından alkışlar)
ALGAN
HACALOĞLU (İstanbul) Sayın Başkan, değerli
arkadaşlarım; görüşülmekte olan 696 sıra sayılı
Anayasa Mahkemesinin Kurulması ve Yargılama Usulleri Yasa
Tasarısının 25inci maddesi üzerinde vermiş olduğumuz
değişiklik önergesi üzerinde söz almış bulunuyorum.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, ülkemizde 1961 Anayasası ile ilk kez düzenlenen Anayasa
Mahkemesi, kırk dokuz yıldır demokrasimizin zaman zaman
çalkantılı ortamında mevcut bazı aksaklık ve
eksikliklere rağmen çok önemli bir görev yapmaktadır. Bu kurumun,
yargının bağımsızlığı, erklerin
ayrılığı ilkesi çerçevesinde daha etkin konuma gelmesine
katkıda bulunmak tüm Meclisimizin ortak görevidir.
Anayasa
Mahkemesinin görevini en etkin ve yetkin şekilde yapabilmesi ülkemizde
temel hak ve özgürlüklerin, Anayasamızda yer alan kural ve ilkelerin
varlıklarını sürdürebilmelerinin, kısaca hukuk devletinin
güvencesini oluşturmaktadır. Ancak maalesef kendi başkanı
ile yıllardır sıkıntılar yaşamış olan
Anayasa Mahkemesi, yürütmenin getirdiği bu düzenleme ile daha bir
kargaşaya itilmektedir.
Devlet
yönetiminde benim memurum, benim genel müdürüm, benim
müsteşarım döneminden sonra, benim medyam
yapılanmasından sonra, şimdi de benim yargıcım
dönemine girilmektedir.
Bu çok
tehlikeli gelişmenin temelleri yeni Hâkim ve Savcılar Yüksek Kurulu
yapılanması ile atılmıştır. Şimdi sıra
Anayasa Mahkemesine gelmiştir, şimdi sıra Anayasa Mahkemesinin
AKP İktidarının etkileşim alanı içine
alınmasına gelmiştir.
Bu
tasarıyla ülkemizin yargı sistemi genelde Anayasa Mahkemesi
hegemonyasına alınmak istenmektedir. Bu amaca ulaşabilmek için
de Anayasa Mahkemesi üyelerine her alanda ve her anlamda imtiyazların
verilmesi öngörülmektedir. Bu siyasi etik dışı
anlayışınızı, bu yandaş yargı yaratma
arayışınızı bu yasa tasarısıyla raportörlere
yönelik düzenlemelere de yansıtmış olduğunuz görülmektedir.
Değerli
milletvekilleri, bildiğiniz gibi Anayasa Mahkemesi Başkanı zaman
zaman uluorta çıkışlar yapmaktadır. Bunlardan biri,
Cumhuriyet Halk Partisi için, tüm yurtseverler için yaşamsal önemde olan
Anayasanın ilk üç maddesiyle ilgili sözleridir. Anayasa Mahkemesine,
hukuk eğitiminden yoksun olmasına rağmen yıllardır
Başkanlık yapmakta olan Sayın Haşim Kılıç,
Anayasamızın değişmez ve değiştirilmesi teklif
dahi edilemez konum ve nitelikte olan ilk üç maddesi için Bu ilk üç maddeye
dokunulabilir. İlk üç madde donarsa Anayasamızı dondurursunuz.
İlk üç madde dondurulmamalı. diyebilmiştir.
Aldığı tepkiler üzerine ise Kastettiğim, ilk üç maddenin
zenginleştirilmesidir. diyerek âdeta itirafta bulunmuştur. Oysa bu
ülkede böyle bir şeyi söylemesi gereken en son kişi Haşim
Kılıçtır konumu gereği.
Şimdi,
böyle bir kişinin mutlak Başkanlığı altındaki
Anayasa Mahkemesine bu yasa tasarısıyla 143 raportör, 90 raportör
yardımcısı ve 366 yardımcı personel istihdamı
için kadro yaratılması öngörülmektedir.
Sayın
milletvekilleri, bu düzenlemeyle Anayasa Mahkemesi
Başkanlığının keyfî tavırları özendirilecek,
Anayasa Mahkemesinde yandaş odak yaratma arayışlarına zemin
yaratılacaktır. Sizin örtülü gündeminizin temel stratejilerinden
biridir bu. Bunu iyi biliyoruz. Bu nedenle düzenleme girişiminizi
reddediyoruz. Yargı bağımsızlığı ile hukuk
devleti kural ve kurumlarını AKP yandaşı kontrol düzeni
altına almaya yönelik bu ve benzeri girişimlerinizi kabul etmiyoruz,
kesinlikle reddediyoruz.
Değerli
milletvekilleri, bu maddeyle Anayasa Mahkemesinin yargısal ve idari
çalışmalarına yardımcı olmak üzere, başkanın
oluru ile görevlendirilen raportörlerin özlük hakları ve disiplin
kuralları belirlenmektedir. Bu teklifimizle, istihdam edilecek 143
raportörün yükselme ve kademe ilerlemelerinde başkan tarafından
verilecek yazılı bilginin esas alınmasını öngören
25inci maddenin üçüncü fıkrasının son cümlesinin belirtmiş
olduğum duyarlıklar nedeniyle madde metninden
çıkartılmasını talep ediyoruz.
Bu dilek
ve duygularımla hepinizi saygılarımla selamlıyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Hacaloğlu.
III.- Y O K L A M A
(CHP
sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı.)
MEHMET
AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) Sayın Başkan, yoklama talep
ediyoruz.
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunacağım ancak yoklama talebi var,
onu yerine getireceğim.
Sayın
Hamzaçebi, Sayın Gök, Sayın Tan, Sayın Güvel, Sayın
Pazarcı, Sayın Yazar, Sayın Ersin, Sayın Genç, Sayın
Öztürk, Sayın Yalçınkaya, Sayın Hacaloğlu, Sayın
İçli, Sayın Seçer, Sayın Okay, Sayın Aslanoğlu,
Sayın Seyhan, Sayın Ateş, Sayın Öymen, Sayın Çay, Sayın
Kumcuoğlu.
Yoklama
için iki dakika süre veriyorum.
(Elektronik
cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, toplantı yeter sayısı vardır.
VIII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ
İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun
Tasarı ve Teklifleri (Devam)
2.- Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve
Yargılama Usülleri Hakkında Kanun Tasarısı ile Anayasa
Komisyonu Raporu (1/993) (S. Sayısı: 696) (Devam)
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan Kanun Tasarısının 25. Maddesinin 2 numaralı
fıkrasındaki kurumun yetkili mercileri ibaresinin kurum
şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mehmet Şandır (Mersin) ve arkadaşları
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
ANAYASA
KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul) Takdire
bırakıyoruz Başkanım.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
DEVLET
BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK (Ankara)
Katılıyoruz Sayın Başkan.
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Gerekçe.
BAŞKAN
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Bu ibare
konuyu daha iyi ifade etmektedir.
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 696 Sıra Sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve
Yargılama Usulleri Hakkında Kanun Tasarısının 25 inci
maddesinin altıncı fıkrasında yer alan sicillerine
ibaresinin özlük dosyalarına şeklinde değiştirilmesi arz
ve teklif olunur.
Hayrettin Çakmak (Bursa) ve
arkadaşları
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
ANAYASA
KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul) Takdire
bırakıyoruz Başkanım.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
DEVLET
BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK (Ankara)
Katılıyoruz.
BEKİR
BOZDAĞ (Yozgat) Gerekçe...
BAŞKAN
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
6111
sayılı Kanunla sicil sisteminin kaldırılması nedeniyle
bu önerge verilmiştir.
BAŞKAN
Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge
kabul edilmiştir.
Kabul
edilen önergeler doğrultusunda maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
26ncı
madde üzerinde iki adet önerge vardır, okutup işleme alıyorum.
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan Kanun Tasarısının 26. Maddesine aşağıdaki
(6) numaralı fıkranın eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Faruk Bal Nevzat Korkmaz Mehmet Şandır
Konya Isparta Mersin
Behiç Çelik Mustafa Kalaycı Akif Akkuş
Mersin Konya Mersin
Alim
Işık Şenol
Bal
Kütahya İzmir
6-
Röportörler, görevleriyle ilgili açıklama yapamazlar.
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 696 Sıra Sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve
Yargılama Usulleri Hakkında Kanun Tasarısının 26.
maddesinin Tasarı metninden çıkarılmasını arz ve
teklif ederiz.
İsa Gök Atilla Kart R. Kerim Özkan
Mersin Konya Burdur
Algan
Hacaloğlu
İstanbul
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
ANAYASA
KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul)
Katılmıyoruz Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
DEVLET
BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK (Ankara)
Katılmıyoruz.
BAŞKAN
Önerge üzerinde söz isteyen Algan Hacaloğlu, İstanbul Milletvekili.
Buyurun
Sayın Hacaloğlu. (CHP sıralarından alkışlar)
ALGAN
HACALOĞLU (İstanbul) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; görüşülmekte olan 696 sıra sayılı Yasa
Tasarısının 26ncı maddesi üzerinde vermiş
olduğumuz değişiklik önergesi üzerinde söz almış
bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, demokratik toplumlarda temel yasalar, bu kapsamda yüksek
yargının kuruluşu ve yargılama usulüyle ilgili yasal
düzenlemeler çoğunluk esasıyla değil, çoğulculuk ilkesiyle
şekillendirilir. Ne yazık ki AKP İktidarında bu kural bir
dayatmacı, hatta despot anlayışla tam tersine işletilmektedir.
Kendi mutfağınızda kendi muhafazakâr sağ siyaset
dünyanız düzeyinde kimseyle danışmadan ve paylaşmadan
hazırladığınız yasa taslaklarını Meclisteki
mutlak çoğunluğunuzla bize, toplumumuza, hatta devletimize
dayatmaktasınız. Bu yaklaşımınız, ülkemizin uzlaşmaya
ve doğrunun ortak akılda aranmasına en çok ihtiyaç
duyulduğu bir ortamda ve zaman kesitinde tüm diyalog kanallarını
tıkamaktadır. Bu, çıkışı olmayan, kimseye
yararı olmayan bir yoldur. Bu yolda ısrarın sonu örtülü
faşizmdir, sivil diktadır.
23üncü
Dönemin sonuna geldiğimiz bu noktada altını çizerek vurgulamak
istiyorum. Laik demokratik cumhuriyetimizin kurucusu olan Türkiye Büyük Millet
Meclisi, sizin bu arayışlarınıza, örtülü gündemlerinize
hiçbir zaman geçit vermeyecektir.
Sayın
milletvekilleri, İktidarın Meclisteki sayısal gücünü kullanarak
sürdürmekte olduğu baskıcı, dışlayıcı
yönetimin bir diğer sonucu, idarede, yargıda, medyada, sivil toplumda
hatta ekonomi ve çalışma yaşamında yandaşlar ve
yandaş olmayanlar temelinde ülkemizde yurttaşlarımız
arasında yaratmakta olduğu ayrışımdır.
İktidar,
Sayın Cumhurbaşkanının da desteğiyle yandaş
yaratmaya yönelik ayrışımı, yandaşları
kayırmayı, yasa ve kurallara arkadan dolanmayı, çarpık,
keyfî yönetim anlayışını kendi temel özellik ve
kimliğine dönüştürmüştür. Bunun çarpıcı örneklerinden
birisini, Anayasa Mahkemesiyle ilgili bir kayırma örneğini size bir
kez daha hatırlatmak istiyorum. Bildiğiniz gibi Sayın Alparslan
Altan Anayasa Mahkemesi Raportörü olarak görev yaparken önce Denizcilik
Müsteşarlığı Müsteşar Yardımcısı olarak
atandı. Bir ay sonra Sayın Cumhurbaşkanı Gül, üst düzey
yönetici kontenjanından Altanı Anayasa Mahkemesi yedek
üyeliğine atadı. Son Anayasa değişikliğiyle de
Sayın Altan şimdi Anayasa Mahkemesi üyesi olma hakkını
kazandı.
AHMET YENİ
(Samsun) Onlar geçti, yeni bir şey söyle, yeni bir şey.
ALGAN
HACALOĞLU (Devamla) Değerli milletvekilleri, Anayasa Mahkemesine
yandaş üye yerleştirebilmek için gerçekleştirilen bu ve benzeri
etik dışı uygulamalar, devleti çağdaş devlet yapan,
ona hukuk devleti niteliği kazandıran köklü gelenek ve kuralları
içten içe çürütmektedir. Biliniz ki bu kabul edilemez
uygulamalarınızın vebali büyüktür. Yarın bunun
hesabını veremezsiniz.
Bu konuda
bir sözüm de yüksek yargıyadır. Kanuna karşı hile
niteliğindeki bu tür uygulamaları, keza HSYKnın son seçimdeki
uygulamaları içine sindiren yüksek yargı bu tavrı ile AKPyi
demokrasimizde daha vahim sonuçlar yaratabilecek uygulamalar ve politikalara
özendirmektedir. Yüksek yargı bu duruşu ile hukuk devletinin daha çok
tahribatına çanak tuttuğunu artık görmeli, artık
uyanmalıdır.
Yasama,
yürütme ve yargının ayrılığı ilkesi
demokrasimizin temel kriteridir. Demokrasimizi siyasi ekip veya cemaat
dayanışması temelinde çıkar hesaplarının
yıkıcı girdaplarından kurtarmak her üç erkin de
yaşamsal görev alanıdır, ortak sorumluluğudur.
Milletvekilleri olarak bu çatı altındaki sorumluluğumuzun ve
varlık nedenlerimizin en önemli gereklerinden biri de budur. Cumhuriyet
Halk Partisi Grubu olarak biz bu konudaki görevimizi hiçbir ödün vermeden
sürdürmekte kararlıyız.
Sayın
milletvekilleri, 24üncü ve 25inci maddeler ile tanımlanmış
olan Anayasa Mahkemesi raportörlerinin görevleri görüşmekte olduğumuz
bu maddeyle, 26ncı maddeyle, belirlenmektedir. Bu teklifimiz ile
talebimiz raportörlerin görevlerini tanımlayan, ancak tanık veya
uzman dinleme ve benzeri görevler gibi muğlak, genelde son derece özensiz
ve yetersiz bir çerçeveye oturtulmuş olan 26ncı maddenin yeniden
düzenlenmek üzere tasarı metninden çıkartılmasıdır.
Bu dilek
ve duygularımla hepinizi saygılarımla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
MEHMET
AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) Karar yeter sayısı istiyoruz.
BAŞKAN
Arayacağım Sayın Hamzaçebi.
Oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Sayın milletvekilleri,
karar yeter sayısı vardır, önerge kabul edilmemiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan Kanun Tasarısının 26. Maddesine aşağıdaki
(6) numaralı fıkranın eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Mehmet
Şandır (Mersin) ve arkadaşları
6-
Röportörler, görevleriyle ilgili açıklama yapamazlar.
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
ANAYASA
KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul) Sayın
Başkanım, 13üncü maddede Başkanın raportörleri
görevlendirmesi durumunda açıklama yapabileceklerini kabul ettik daha
önce. O husus hariç olmak üzere, mahfuz olmak üzere bu şeyi olumlu olarak
takdire bırakıyoruz.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
DEVLET
BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK (Ankara)
Katılıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Önerge üzerinde söz isteyen Şenol Bal, İzmir Milletvekili.
Buyurun.
(MHP sıralarından alkışlar)
ŞENOL
BAL (İzmir) Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; 696
sıra sayılı Kanun Tasarının 26ncı maddesi için
vermiş olduğumuz değişiklik önergesi üzerine söz
almış bulunmaktayım. Yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum.
Evet,
vermiş olduğumuz değişiklik önergesinde raportörlerin
görevleri sırasında raporları açıklayamayacağı
konusu vardı. Kabul gördüğü için ayrıca teşekkür ediyoruz
bu konuyla ilgili ama tabii ki bu önergeyle ilgili vesile ederek bazı
konuları sizlerle paylaşmak istiyorum sayın milletvekilleri.
AKP
İktidarının başlangıcından bu yana Türkiyede
devlet yapısının ve rejimin değiştirilmeye
çalışıldığı, Türklüğün yok
sayıldığı, devletimizin kuruluş felsefesini yerle bir
etmeyi hedef alan, yakın bir gelecekte parçalanmaya ve bölünmeye sebebiyet
verecek bir siyasi yapı oluşturulmaya
çalışılıyor. İşte görüşmekte olduğumuz
bu kanun tasarıları da bunlara hizmet ediyor.
Sayın
milletvekilleri, bu yapılmak istenilenleri gördükçe AKP Genel
Başkanı ve yöneticilerin sahi nedir Türk
düşmanlığı buradan sizlere sormak istiyorum. Bütün derdiniz
Türkle mi? Anayasa Mahkemesinin yemin metninden bile Türk kelimesini
çıkarmaya çalıştınız ama gücünüz yetmedi. Şimdi
paranın baronlarını mı konuşturuyorsunuz? Size daha
önce sivil anayasa taslağı hazırlayan profesör unvanlı
Özbudunu şimdi paranın baronlarına mı hediye ettiniz diye
sormak istiyorum. Kamuoyu oluşturmak üzere görevi TÜSİADın
yöneticilerine mi verdiniz? (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, lütfen
ŞENOL
BAL (Devamla) Diyarbakır halayından sonra, TÜSİADın
Türke savaş açmış hâlini görmekten memnun musunuz?
Türk
kelimesi Anayasadan çıkacakmış bu Anayasa taslağında
TÜSİADın, Türk milliyetçiliğine atıf yapan ifadeler yer
almayacakmış. Değiştirilemez maddeler
değiştirilmeliymiş, bir cumhuriyet kalabilirmiş. Atatürke
sadece bir şükran sunulabilirmiş.
Ben bu
kürsüden sesleniyorum. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, lütfen
ŞENOL
BAL (Devamla) TÜSİAD içinde eminim bu ülkeye hizmet eden, önce ülke
çıkarlarını düşünen, cumhuriyetimizin ilke ve felsefesine
bağlı iş adamlarımız vardır, onlara sesleniyorum:
Bu oyuna gelmeyin. Bir yerlerden düğmeye
basıldığının farkında olun ve TÜSİAD
yetkililerini kınayın, protesto edin ve uyarın.
Sizlere
de sesleniyorum sayın milletvekilleri: Sayın Ahmet
İyimayanın basında verdiği demece dikkatim çekildi.
Yuvarlak cümlelerle, sivil toplum kuruluşlarının bu tür
hazırlıklarının olabileceğini ifade ediyordu.
Türkiye
Cumhuriyeti muz cumhuriyeti değildir sayın milletvekilleri, kabile
devleti de değildir. Bu vesileyle belirtmek isterim ki bu ülke Türk
yurdudur ve bu bir tarihî miras ve gerçekliktir. Bu uğurda her türlü bedel
sonuna kadar ödenmiştir. Toprak, vatan hâline kolay gelmiyor.
Karşılığı kan ve candır ve bu bedel gerçekten
ülkemizde fazlasıyla ödenmiştir. Bu mührü sökmeye
çalışıyorsunuz; AKP Grubu, sizlere sesleniyorum ama biliniz ki
bu gayretler beyhudedir. Türk milleti üzerinde oyun
oynanmayacağını tarih açıkça ortaya koymuştur. Bu
millet er ya da geç size cevabını anlayacağınız dilden
verecektir. Milliyetçi Hareket Partisi olarak, milletimizle birlikte,
zamanı geldiğinde bu yaptıklarınızın
hesabını teker teker soracağız.
Yeni
Anayasa diyorsunuz. Ne olacak bu anayasada? Seçimden sonra, Yeni Anayasa
şeklinde takdim ettiğiniz taslağınızda neler var
sayın milletvekilleri? Seçim öncesi açıklayın, kaçamak
yapmayın, TÜSİADın arkasına saklanmayın. Millet
bilsin. Hani nerede açıklık? Nerede şeffaflık? Seçim öncesi
gizli gündeminizi açıklayınız. Yapmak istediğiniz
anayasanın genel muhtevasını açıklayın ki millet
bilsin karanlık hedeflerinizi. (AK PARTİ sıralarından Ret
sesleri)
Hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul
edilmiştir.
27nci
madde üzerinde üç adet önerge vardır, ayrı ayrı okutup
işleme alıyorum.
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 696 Sıra Sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve
Yargılama Usulleri Hakkında Kanun Tasarısının 27 inci
maddesinin altıncı fıkrasının birinci cümlesinde yer
alan ve olumlu sicil almaları ibaresinin metinden
çıkarılması arz ve teklif olunur.
Bekir Bozdağ Yaşar Karayel Hayrettin Çakmak
Yozgat Kayseri Bursa
A. Sibel Gönül M. Altan
Karapaşaoğlu
Kocaeli Bursa
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri
Hakkında Kanun Tasarısının 27nci maddesinin 6
numaralı fıkrasına aşağıdaki cümlenin eklenmesi
arz ve teklif olunur.
Faruk Bal Nevzat Korkmaz Mehmet Şandır
Konya Isparta Mersin
Behiç Çelik Alim Işık Akif Akkuş
Mersin Kütahya Mersin
Mustafa
Kalaycı Süleyman L.
Yunusoğlu
Konya Trabzon
Raportörlüğe
atanabilmek için gerekli koşulları taşımayanlar
durumlarına uygun idari kadrolara atanırlar.
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 696 Sıra Sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve
Yargılama Usulleri Hakkında Kanun Tasarısının 27.
maddesinin 4. fıkrasının madde metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
İsa Gök Atilla Kart R. Kerim Özkan
Mersin Konya Burdur
Algan
Hacaloğlu
İstanbul
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
ANAYASA
KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul)
Katılmıyoruz Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
DEVLET
BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK (Ankara)
Katılmıyoruz.
BAŞKAN
Önerge üzerinde söz isteyen?
İSA
GÖK (Mersin) Sayın Hacaloğlu...
BAŞKAN
Algan Hacaloğlu, İstanbul Milletvekili.
Buyurun.
(CHP sıralarından alkışlar)
ALGAN
HACALOĞLU (İstanbul) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; görüşülmekte olan 696 sıra sayılı Yasa
Tasarısının 27nci maddesi üzerinde vermiş
bulunduğumuz değişiklik önergesi üzerine söz almış
bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, bilindiği gibi, Türkiye Cumhuriyeti Anayasasında
değişiklik öngören kanun 12 Eylül 2010 günü 26 maddesi bir bütün
olarak halkoyuna sunuldu ve kabul edilerek değişiklikler
yürürlüğe girdi.
Yine
anımsayacaksınız, Anayasa değişiklikleri Mecliste
görüşülürken Elma ile armudu tek paket olarak ele alamazsınız,
birbiriyle doğrudan bağlantılı olmayan konuları bir
bütün olarak, ya hepsine evet ya hepsine hayır şeklinde halk
oylamasına sunamazsınız. demiştik. Bu konuda iş
birliği önermiştik ama reddettiniz. Tüm yandaş
medyanızı, devlet televizyonlarını arkanıza alarak,
korku dağları yaratarak bildiğinizi okudunuz. Sonuçta, ne olup
bittiğini anlayamayan halkımız evet demeye
koşullandırıldı. Oysa, özel dayanışma
kanalları oluşturduğunuz Venedik Komisyonu kriterleri
arasında birbirinden farklı konular aynı paket içinde birlikte
halk oylamasına sunulamaz ilkesi yer almaktadır. Siz onu da dikkate
almadınız, bildiğinizi okudunuz.
Geçen ay
Hatayda Avrupa Birliği Karma Parlamento Komisyonu dönemsel
toplantısı yapıldı. Toplantıda sunum yapan Venedik
Komisyonu Genel Sekreterine AKP İktidarının 26 maddeyi birlikte
referanduma sunması hakkındaki görüşünü sorduk. Genel Sekreterin
zabıtlara geçen resmî yanıtı Referandum üç ayrı oylama
şeklinde yapılmalıydı. Hâkimler ve Savcılar Yüksek
Kurulu, Anayasa Mahkemesi ve diğer maddeler üç ayrı referandum
kapsamını oluşturmalıydı. şeklinde oldu. Bunu,
toplantıya katılan AKPli milletvekili arkadaşlarımız
da izlediler. Umarım Neden bu hatayı yaptık, ne diye ülkeyi
kaosa taşıdık? diye şimdi oturup düşünürsünüz.
Değerli
milletvekilleri, yasa tasarısının gerekçesinde Anayasanın
148inci maddesinde yapılan değişiklikle getirilen bireysel
başvuru hakkı nedeniyle artacak olan yargısal ve idari
çalışmalara yardımcı olmaları için mahkemeye raportör
yardımcısı atanması öngörülmektedir. denilmektedir. Bu,
ilk kez olmaktadır bildiğiniz gibi. Bu mantıkla 75 raportör
yardımcısının Anayasa Mahkemesinde istihdamını
öngörmektesiniz.
Sayın
milletvekilleri, Türkiye, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinde 2010
yılında en fazla mahkûm olan Avrupa ülkesi oldu. 2010da, Türkiye hakkında
278 davada, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin en az bir
maddesinin ihlal edildiği mahkeme tarafından karara
bağlandı. Türkiyeyi 217 davayla Rusya, 143 davayla Romanya, 109
davayla Ukrayna ve 107 davayla Polonya izlemektedir. Özellikle basın
özgürlüğü, insan hakları ve kadın-erkek eşitliği
konularındaki ihlaller başı çekmektedir. Bu kara tablo sözde
özgürlükçü, özde baskıcı; sözde demokrat, özde sivil diktacı
sekiz yıllık AKP İktidarının eseridir. Ancak bu kara
tablodan, görüşmekte olduğumuz yasa tasarısıyla ilgili bir
ders çıkarmamız gerekir diyorum. Görülmüştür ki AKP
İktidarı demek, tırmanın insan hakları ihlalleri
demektir. O nedenle yol yakınken 85 raportör yardımcısıyla
yetinmeyin asgari 385 raportör yardımcısı için
tasarınızla kadro yaratın. Aksi hâlde Anayasa Mahkemesine
bireysel başvuru yapma hakkının kullanılması
tıkanacak, ayağınıza dolanacaktır.
Sayın
milletvekilleri, yargının tarafsızlığı,
şeffaflığı ve bağımsızlığı
ile kuvvetler ayrılığı ilkelerinde ciddi sapmalar saptayan
ve bunu son Türkiye raporuna yansıtan Avrupa Birliği yetkililerine
yönelik Rapor ve raporu yazanlar dengesizdir. Biz bildiğimizi okumakla
görevliyiz. diyebilen Sayın Başbakan Tayyip Erdoğanın,
baskıcı iktidarını sürdürebilmek uğruna neler
yapabileceğini kaygıyla izlemekteyiz. Ancak pragmatik bir siyasetçi
olan Sayın Erdoğanın bu önerimizi dikkate
alacağını düşünüyoruz.
Sayın
milletvekilleri, vermiş olduğumuz önergeyle, mevcut olan eksiklikleri
içeren -zaman olmadığı için toparlıyorum- 27nci maddenin
dördüncü fıkrasının tasarı metninden
çıkarılması ve maddenin bu anlayış ile yeniden
düzenlenmesini öngörmekteyiz.
Bu
duygularla hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge
kabul edilmemiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri
Hakkında Kanun Tasarısının 27nci maddesinin 6
numaralı fıkrasına aşağıdaki cümlenin eklenmesi
arz ve teklif olunur.
Raportörlüğe
atanabilmek için gerekli koşulları taşımayanlar
durumlarına uygun idari kadrolara atanırlar.
Mehmet
Şandır (Mersin) ve arkadaşları
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
ANAYASA
KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul)
Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
DEVLET
BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK (Ankara)
Katılmıyoruz.
BAŞKAN
Önerge üzerinde söz isteyen, Süleyman Yunusoğlu, Trabzon Milletvekili.
(MHP sıralarından alkışlar)
Buyurun
Sayın Yunusoğlu.
SÜLEYMAN
LÂTİF YUNUSOĞLU (Trabzon) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; görüşülmekte olan Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve
Yargılama Usulleri Hakkında Kanun Tasarısının 27nci
maddesinin 6ncı fıkrası üzerinde verdiğimiz önerge
üzerinde görüşlerimizi belirtmek üzere huzurlarınızdayım.
Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, 27nci maddenin 6ncı fıkrasında Raportör
yardımcılarının raportörlüğe atanabilmeleri için
adaylık süresi hariç olmak üzere bu görevde fiilen en az beş yıl
çalışmış olmaları, hazırlayacakları meslekî
nitelikteki tezin kabul edilmesi ve olumlu sicil almaları
şarttır. Bu koşulları taşıyanlar, kadro durumu da
gözetilerek Genel Sekreterin teklifi ve Başkanın onayı ile
raportörlüğe atanabilirler. denmektedir. Burası doğru ancak
raportör yardımcılarının raportörlüğe atanamaması
hâlinde hukuki statülerinin ne olacağı konusunda bu fıkrada bir
açıklık yok. Dolayısıyla biz bu önergemizde,
Raportörlüğe atanabilmek için gerekli koşulları
taşımayanlar durumlarına uygun idari kadrolara atanırlar.
cümlesini eklemek istiyoruz çünkü bu hâlde onların hukuki statülerinin ne
olacağı da açıklığa kavuşmuş olacaktır.
Bu önergemizin tarafınızdan kabulünü ümit ediyorum.
Değerli
milletvekilleri, Anayasamızın 2nci maddesinde, Türkiye Cumhuriyeti
devleti, demokratik, laik, sosyal hukuk devleti olarak ifade edilmektedir.
Demokratik devlet, sadece seçim kanunlarına uygun olarak belli zamanlarda
milletvekillerinin, yerel yöneticilerinin veya bazı kurum ve
kuruluşların yöneticilerinin seçilebileceği seçimlerin
yapılacağı bir devlet midir, yoksa bütün Türkiye Cumhuriyeti
devleti vatandaşlarının eşit hak ve özgürlüklere sahip
olabileceği bir sistemin adı mıdır? Eğer öyleyse bugün
yaşadığımız, bugün devletimizin yapmış
olduğu uygulamalar ne kadar demokratiktir hep beraber onu gözden geçirmek
mecburiyetinde olduğumuzu ifade etmek istiyorum.
Sistemimizde
bir dokunulmazlık var, milletvekili dokunulmazlığı. Adalet
ve Kalkınma Partisi 3 Kasım 2002 seçimlerinden önce Sayın
Başbakanın Türk milletine vaat ettiği gibi Biz
dokunulmazlığı kaldıracağız. demesine
rağmen 23üncü Dönemde Milliyetçi Hareket Partisinin 70 milletvekilinin
imzasıyla dokunulmazlığın kaldırılması
yönünde önergemizi reddettiniz. Sadece bununla kalınmadı, sadece
milletvekili dokunulmazlığı değil, bürokrasiye de, yüksek
memurlarımıza da dokunulmazlık hakkı verildi. Suç
işleyen bir bürokratımız, görevini suistimal eden bir
bürokratımız eğer bağlı olduğu bakan izin vermediği
takdirde ifade bile veremiyor, savcının karşısına bile
çıkamıyor. Peki bu şekilde vatandaşlar arasında
eşit hak ve özgürlüklerin var olduğunu söyleyebilir miyiz?
Bir
Anayasa metni hazırlandı 2010 yılında. Adalet ve
Kalkınma Partisi Hükûmeti hazırlamış olduğu bu Anayasa
metnini Meclise getirdi ancak bir muhalefet partisi, diğer muhalefet
partileri, ana muhalefet partilerinin önergeleri hiçe sayılarak bizim
teklif ettiğimiz şekilde bu Anayasa metninin burada daha güzel bir
şekilde görüşülmesi için bir komisyon kurulması teklifimizi de
reddettiniz. Sonra referanduma götürülen Anayasa, halkımıza da
doğru dürüst açıklanmayarak, aldatma ve kandırma
politikaları uygulanmak suretiyle vatandaşlarımıza Bu Anayasa
metniyle kadın ve çocuk ayrımcılığı konusunda iyi
şeyler olacak. dendi, 12 Eylül darbesini yapanlar yargılanacak.
dendi. 12 Eylül 2010 tarihinden bu zamana kadar geçen zaman içerisinde ne
kadın ve çocuk ayrımcılığı ne de 12 Eylülü
yapanlara karşı bir işlem yapılamadı çünkü asıl
niyet bu değildi. Asıl niyet zamanla ortaya çıktı ve bizim
söylediklerimizde ne kadar haklılık payı olduğunu da Türk
milleti gördü.
Hâkim ve
Savcılar Yüksek Kurulu değiştirildi ve neticede, iki sene önce
Yargıtayın üye sayısı fazladır, bunları
azaltalım. diyen Adalet ve Kalkınma Partisi yöneticileri, ne oldu da
iki sene sonra Yargıtayın üye sayısı azdır,
bunları daha fazlaya çıkartalım. dedi? Çünkü Hâkim ve
Savcılar Yüksek Kurulundaki uygulama, yargıyı bağımsız
olmaktan çıkartıp yürütmenin hâkimiyeti altına alan bir sistem
geliştirildi de ondan. İki ay sonra Yargıtayın seçimi var
ve buradaki seçimlerde yeni atanan üyelerin kullanacakları oyla yeni bir
Yargıtay oluşturulacak.
Dolayısıyla
demokratik, laik, sosyal hukuk devletinin oluşması temennisiyle yüce
Meclisi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Yunusoğlu.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 696 Sıra Sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve
Yargılama Usulleri Hakkında Kanun Tasarısının 27 inci
maddesinin altıncı fıkrasının birinci cümlesinde yer
alan ve olumlu sicil almaları ibaresinin metinden
çıkarılması arz ve teklif olunur.
Bekir Bozdağ (Yozgat) ve
arkadaşları
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
ANAYASA
KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul) Takdire
bırakıyoruz Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet?
DEVLET
BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK (Ankara)
Katılıyoruz.
BAŞKAN
Gerekçeyi okutuyorum
BEKİR
BOZDAĞ (Yozgat) Efendim, konuşacağım, bir açıklama
yapacağım Sayın Başkan.
BAŞKAN
Gerekçeyi okutuyoruz. dedik Sayın Bozdağ, başka zaman
yaparsınız.
BEKİR
BOZDAĞ (Yozgat) Efendim, başka konuda bir açıklama
yapacağım.
BAŞKAN
Buyurun Sayın Bozdağ. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BEKİR
BOZDAĞ (Yozgat) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
önerge üzerinde söz aldım. Bu vesileyle hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Tabii,
Türkiye yeni bir anayasa ihtiyacını sadece bugün değil her dönem
hissetti.
HÜSEYİN
YILDIZ (Antalya) Milletin ekmeğe ihtiyacı var. Ekmeğe bak,
işe bak.
AHMET
YENİ (Samsun) Az kaldı Hüseyin Bey, az kaldı.
BEKİR
BOZDAĞ (Devamla) - Bunu bütün siyasi partiler de programlarına koydu,
gündemlerine aldı. Sivil toplum örgütleri de bu konuda değişik
öneriler, taslaklar hazırladı. Ben şöyle geriye dönüp
baktığımda, 1982 Anayasasının yürürlüğe
girdiği tarihten sonra hemen tartışmalar başlıyor,
daha o gün var. 1992de TÜSİADın bir anayasa önerisi var,
bakıyorsunuz 2000de TOBBun bir anayasa önerisi var, 2001de Barolar
Birliğinin bir anayasa önerisi var. Daha da önemlisi, 1993
yılında Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
o dönem Parlamentoda bulunan bulunmayan bütün siyasi partilerin bir
çalışma çerçevesinde kendi anayasa önerilerini sunduklarına dair
elde belgeler var. Bütün bunlar da kayıtlar altında.
O
nedenle, Türkiyede herkesin ve her kesimin yeni anayasaya dair söyleyecekleri
sözler olabilir. Buna TÜSİADın söyleyecek sözü varsa elbette
çıkıp söyleyecektir, Türkiyedeki bilim adamlarına, başka
bilim adamlarına raporlar hazırlatıp, öneriler
hazırlatıp kendi görüşü olarak kamuoyuna
açıklayacaktır, bundan doğal bir şey olamaz. Partilerin
varsa partiler bunu yapacak, başkaca sivil toplum örgütleri varsa başkaları
da bunu yapacak. Bunların, bizim yapmamız gereken, herkesin ve her
kesimin bütün düşüncelerinin hür bir biçimde ifade edilmesi ve bu
düşüncelerin de hür bir ortamda tartışılmasıdır.
Düşüncelerin
ifade edilmesinden, tartışılmasından ve
tartışılıyor olmasından rahatsız olmamak
lazım. Varsa bizim karşı fikirlerimiz bu düşünceler
karşısında, onu söylememiz lazım, çünkü fikrinin gücüne,
kuvvetine inanan, başkalarının fikrinden, başkalarının
önerisinden, başkalarının düşüncesinden tehdit
algılaması veya korku çıkarmaz, kendi görüşünü söyler,
kamuoyu zaten bunu değerlendirecek, alacaktır.
Ama,
burada partimizle ilgili bir hususun altını çizmekte fayda var, dün
Sayın Bakanımız Cemil Çiçek Bey de burada ifade ettiler ama bir
kez daha yinelemekte fayda var. Hatırlarsanız 2007 seçimlerinden
sonra yeni Anayasayla ilgili biz bir komisyon kurduk ve bu komisyon
çalışmalarını kamuoyunun önünde sürdürdü ama o arada da
maddelerle ilgili tartışmalar oldu, neler olacak, neler olmayacak.
Daha sonra müteaddit defalar hem parti adına yapılan
konuşmalarda hem bakanların hem de o komisyonda görev almış
arkadaşların yaptıkları konuşmalarda biz her
defasında şunun altını çizdik, dedik ki: Anayasanın
1inci maddesi, 2nci maddesi, 3üncü maddesi ve bunlarla ilgili hükümler, bu
konularda bizim kamuoyu önünde deklare edilmiş Biz bunları
değiştireceğiz. diye bir sözümüz yok, aksine biz bunları
değiştirmeyeceğiz. Ama Anayasanın değişmesi,
değiştirilmesiyle ilgili diğer hükümleri konuşmak,
tartışmak, yeni bir anayasa içerisinde bu hükümlere yer vermiş
olmak, onları ortadan kaldırmak anlamına gelmez. Biz, bunu
defalarca açıkladık ama her defasında bizim, bunu, ilk üç
maddenin Türk milletinin ortak paydası olduğunu ifade etmemize rağmen,
yüzlerce defa söylemimize rağmen hâlâ bu konularda gizli ajandalardan,
şunlardan bunlardan bahsetmek fevkalade kabul edilemez bir
yaklaşımdır diye ifade ediyorum. Ama biz, her konunun
tartışılmasından, her konudaki fikirlerin hür bir biçimde
ifade edilmesinden yanayız. Bizim fikirlerimiz var her fikre
karşı, vakti gelince onu söyleriz, yoksa söylenen fikirlerden
dolayı bizim hiçbir korkumuz bugüne kadar olmadı, bundan sonra da
olmayacaktır.
Hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler...
Önerge kabul edilmiştir.
Kabul
edilen önerge doğrultusunda maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.
Madde 28
üzerinde iki adet önerge vardır, okutup işleme alıyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan Kanun Tasarısının 28. Maddesinin (2) numaralı
fıkrasındaki üzerine ibaresinin ve şeklinde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Faruk Bal Nevzat Korkmaz Mehmet Şandır
Konya Isparta Mersin
Behiç Çelik Mustafa Kalaycı Akif Akkuş
Mersin Konya Mersin
Alim
Işık Recep
Taner
Kütahya Aydın
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 696 Sıra Sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve
Yargılama Usulleri Hakkında Kanun Tasarısının 28. maddesinin
3. fıkrasında yer alan ile sair hususlar ibaresinin madde metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
İsa Gök Atilla Kart Ahmet Tan
Mersin Konya İstanbul
R.
Kerim Özkan
Burdur
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
ANAYASA
KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul) Takdire
bırakıyoruz Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
DEVLET
BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK (Ankara)
Katılıyoruz Sayın Başkan.
İSA
GÖK (Mersin) Sayın Tan...
BAŞKAN
Önerge üzerinde söz isteyen Ahmet Tan, İstanbul Milletvekili.
Buyurun
Sayın Tan. (CHP sıralarından alkışlar)
AHMET TAN
(İstanbul) Sayın Başkan, değerli milletvekili
arkadaşlarım; ilgili kanundaki değişiklik önergemiz
konusunda, 28inci madde üzerinde görüşlerimi açıklamak üzere
saygı sunarak sözlerime başlıyorum.
Şimdi,
efendim, üzerinde görüşme yaptığımız kanun
tasarısı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama
Usulleri Hakkında Kanun. Bu kadar temel bir kanun ki -aranızda avukatlar
vardır, hukukçular vardır- Anayasayı zamanında hukuk fakültelerinde,
devletin esas teşkilat hukuku yahut da Teşkilatı Esasiye Kanunu
olarak okurduk yani devletin temel teşkilatlanma yasası. Devletin
temel teşkilatlanma yasasının seçim kararı almış
bir Parlamentoda -yine dün gece yarısını boylamıştık, bu gene gece
yarısı olacak, hafta sonuna uzayacak- yani giderayak böyle bir
değişikliği temel bir kanun, devletin temeliyle ilgili bir
kanunda yapmanın mantığını anlamak kolay değil.
Bu kolay
olmayan hadiseyi bugün -öğleden sonra odalarınıza
uğramamışsınızdır meşguliyetten-
dağıtılan bir kitapçıktan aldığım ilhamla
ifade etmek istiyorum. Sayın İyimaya, Adalet Komisyonu
Başkanımız, kendisi bir kelam erbabı olduğu kadar
kalem erbabı da, bir kitap yazmış. Kitabın
başlığı yahut da kitapçığın: Siyaset
Kurumunun Ortak Günahı. Ortak günahımız yasama. Şimdi,
kitap şöyle başlıyor: Meclis, çağdaş siyasal düzenin
açık bir şifresidir. Şimdi, buradan alacağımız
ilhamla bu açık şifrenin, dokuz yılın sonunda, Büyük Millet
Meclisinin ne yazık ki Adalet ve Kalkınma Partisi Grubuna
dönüştüğüdür. Aldığınız çoğunluk
dolayısıyla Büyük Millet Meclisi iradesi bir grup toplantı
salonuna dönüştü ancak yine de devam etmiyorsunuz. Biraz evvel,
adını açıklamak istemediğim bir AKPli
arkadaşımız dedi ki: Keşke İç Tüzükte bir
değişiklik yapsak da bizim sayın milletvekillerinin
ayaklarına zarif birer kelepçe koysak, şu kanunları
çıkarsak. İç Tüzükte herhangi bir değişiklik yapmaya
gerek yok. Bu değişikliği yapmadan, Türkiye Büyük Millet
Meclisinin en temel komisyonlarından birisi olan Türkiye Büyük Millet
Meclisi Hesapları İnceleme Komisyonu İç Tüzükte var olduğu
hâlde tebahhur etti, buharlaştı ve Türkiye Büyük Millet Meclisi
denetimsiz kaldı. Çıkartılan bir kanuna tabi tutuldu ve iki
maliye memurunun denetimine bırakıldı. Buradaki 300 küsur milyon
liralık bütçenin sarfı tamamen denetimsiz. Yani eğer biz Anayasa
Mahkemesinin kuruluşuyla ilgili bir kanun görüşüyorsak, bence bunu
Türkiye Büyük Millet Meclisinin kuruluşu ve yasama usulleri hakkında
bir kanunla takviye etmemiz gerekir.
Biz, geçenlerde
Sayın Büyük Millet Meclisi Başkanımızla ve iki değerli
AKP Grubu Başkan Vekiliyle Suudi Arabistana bir ziyaret
yapmıştık. Bu ziyarette Suudi Arabistan Parlamentosunu gezdik.
Bizim bu salon çok mütevazı kalır, tek yıldızlı bir
otelin balo salonu kadar mütevazı kalır, bu görkemli olarak millete
yansıyan salon. Müthiş, yedi yıldızlı bir salon.
Sorduk, dediler ki: Kral toplantıya çağırır Parlamentoyu
ve yılda bir kere toplanır, bazen iki kere.
Şimdi,
Büyük Millet Meclisi de zamanımızın iradei şahanesi olan
Sayın Başbakan, AKP Grup Başkanı tarafından
çağrılıyor ve gündem ve çalışma esasları ona göre
düzenleniyor ve biz de burada seçime giderayak Kabul edenler
Etmeyenler
Kanun çıkartıyoruz, fakat öyle ki yerinizde duramıyorsunuz
haklı olarak, seçime giden bir Parlamentoda. Bizlerin içinde ön seçime
gidecek arkadaşlarımız var, seçimi düşünen, seçimle ilgili
kampanya yürüten arkadaşlarımız var, sizler de öyle ve
çıkıyorsunuz. O yüzden, zincir vurmak yerine, rozet GPRS cihazı
vardır, kimin nerede olduğunu takip eden, birer minik rozet alıp
AKP Grubuna teslim etmek ve gidenleri hemen toplamak, yoksa bu kanunlar gece
yarılarına kadar devam edecek.
Şimdi,
son söz olarak, İyimayanın kitapçığını
göreceksiniz, müthiş tespitler var. Diyor ki: Hukuk üretme kapasitesinde
zaaflar çıkmıştır, yasama zaafları. Bu zaafın en
belirgin örneği, torbalı bir hukuk düzeninin getirilmesidir. Torba
yasalarla yasama organının siyasi iradesi ne yazık ki dumura uğratılmıştır,
AKP Grubuna dönüşmüştür. Seçime giderayak böyle bir manzarayla
gidiyorsak bunun cezasını halk herhâlde kesecektir sizlere.
Bir son
konu da uzlaşma açığı sorunudur. Bir sürü sorun
sarıyor. Uzlaşma açığı olmaması
dolayısıyla biz burada önerge vererek üç yüz saniyelik
konuşmalar yapıyoruz.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
AHMET TAN
(Devamla) Bu sözlerle saygılar sunuyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Tan.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan Kanun Tasarının 28. Maddesinin (2) numaralı
fıkrasındaki üzerine ibaresinin ve şeklinde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Recep Taner (Aydın) ve arkadaşları
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
ANAYASA
KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul) Takdire
bırakıyoruz Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
DEVLET
BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK (Ankara)
Katılıyoruz.
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Gerekçe
BAŞKAN
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
İfade
daha anlaşılır hâle getirilmiştir.
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmiştir.
Kabul
edilen önerge doğrultusunda maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
Böylece,
birinci bölüm üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
Birleşime
bir saat ara veriyorum sayın milletvekilleri.
Kapanma Saati: 19.19
BEŞİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 20.21
BAŞKAN: Başkan Vekili Sadık
YAKUT
KÂTİP ÜYELER: Fatih METİN (Bolu),
Bayram ÖZÇELİK (Burdur)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 81inci
Birleşiminin Beşinci Oturumunu açıyorum.
696
sıra sayılı Kanun Tasarısının görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Komisyon
ve Hükûmet yerinde.
İSA
GÖK (Mersin) Meclis yok ama! Komisyon orada da Meclis yok!
BAŞKAN
Meclis burada da konuşmacılar yok.
İSA
GÖK (Mersin) Meclis nerede?
BAŞKAN
- Sayın milletvekilleri
İSA
GÖK (Mersin) Meclis nerede Başkan?
BAŞKAN
Birleşime beş dakika ara veriyorum
İSA
GÖK (Mersin) Evet, sağ olun.
BAŞKAN
- Ama İsa Bey, siz konuşmacısınız.
İSA
GÖK (Mersin) Efendim, beş dakika sonra olsun. Kimse yok Mecliste.
Bomboş Meclise mi konuşacağım?
BAŞKAN
Anladım da Sayın Gök, konuşmacı sizsiniz. Ben
başkasının olduğunu düşünüyordum doğrusu.
Buyurun.
İSA
GÖK (Mersin) Artık, pazarlıkla Meclisi açıyoruz!
BAŞKAN
Sayın Gök, pazarlıkla Meclisi açan falan yok. Ben, sizin
konuşmacınız olmadığı düşüncesiyle size
nezaketen beş dakika ara vermek istedim.
İSA
GÖK (Mersin) Ne ilgisi var?
BAŞKAN
- Ama, konuşmacı sizsiniz,
buyurun.
İSA
GÖK (Mersin) Konuşmacı benim. Biz, her zaman için konuşuruz,
grubumuzda konuşmacı sorunu olmaz.
BAŞKAN
- Buyurun Sayın Gök.
CHP GRUBU
ADINA İSA GÖK (Mersin) Sağ olun, sağ olun.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum. Meclisteki mevcut sayısı 10 kişi. Hakikaten
tarihe not düşmeli, Anayasa Mahkemesinin uygulama kanununu, kuruluş
kanununu değiştiriyoruz, 10 kişiyle değiştiriyoruz.
HÜSEYİN
YILDIZ (Antalya) O kadar geldiğine şükret!
İSA
GÖK (Devamla) Bu, dünyada nerede var? Temel bir kanun, yargının en
önemli ayağını değiştiriyoruz. Nerede?
ABDURRAHMAN
KURT (Diyarbakır) Sizden kaç kişi var?
İSA
GÖK (Devamla) Vallahi, hele sen, kendi arkadaşlarını bir say
da ondan sonra sağa sola kafanı çevir, tamam mı! Önce bir
kendini say sen!
HALİL
AYDOĞAN (Afyonkarahisar) Yanlış saymışsın, 15
kişi var.
İSA
GÖK (Devamla) Evet, 15 kişi
5 kişi daha arttınız, tebrik
ediyorum sizi.
ABDURRAHMAN
KURT (Diyarbakır) Bir sensin, 3 kişi de burada var. Nerede, nerede
senin arkadaşların?
İSA
GÖK (Devamla) Ya, işte
Bakın, bu, yasama organına
karşı yaklaşım ciddiyetsizliğidir, başka hiçbir
şey değil.
ABDURRAHMAN
KURT (Diyarbakır) Ya, kendi sırana baksana!
İSA
GÖK (Devamla) - Orantını kur, ona göre konuş!
Arkadaşlar,
696 sıra sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve
Yargılama Usûlleri Hakkında Kanun Tasarısının ikinci
bölümü üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz aldım.
Olmayan arkadaşları saygıyla selamlıyorum!
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Olanlara 2 defa saygı sun.
HARUN
ÖZTÜRK (İzmir) Olanlara tabii
İSA
GÖK (Devamla) Olanlara zaten saygımız sonsuz Harun Bey.
Şimdi,
öncelikle bir neticeyi ortaya koyalım arkadaşlar. Bu kanunun 12 Eylül
referandumunda değiştirilen dört tane maddesinin bazı
fıkralarının, bu değiştirilen maddelerin yeni uygulama
normlarının çıkmasına hiçbir itirazımız yok. Yüce
milletimiz, referandumda, öyle veya böyle, bu dört tane madde oylandı,
Başbakanın deyimiyle hap gibi de olsa, Venedik Komisyonu
yanlış olduğunu beyan etse de, hukuk tarihinde böyle bir
şey olmasa da oylandı ve geçti. Bu Anayasayı kabullenmek
durumundayız, herkes kabulleniyor. Bu dört tane maddenin -ki bunlar, 146,
147, 148, 149- bazı fıkraları değişti. Bunlara
ilişkin uygulama maddeleri getiriliyorsa bunlara itirazımız yok.
Anayasanın lafzına, ruhuna, yorumuna uygun maddeleri getirin, kabul
edelim. Buradaki sorun şu: Değişmeyen dört tane madde var, o
maddelere dayanan uygulama maddeleri var. O maddeler, Anayasanın o
diğer, 150, 151, 152, 153, bunlar değişmemesine rağmen,
uygulama kanununda bu maddelere tekabül eden maddelerin değiştirilmesini
anlamak mümkün değil. Bunun anası değişmedi ki
danasını değiştiriyorsunuz, bu anlaşılır
gibi değil. Üstelik, hadi değiştiriyorsunuz, helal olsun,
-şu anda her ne kadar 8-10 arkadaş var ama- Çoğunluğumuz
var, biz değiştiririz kardeşim! deyip
değiştiriyorsunuz, bari Anayasaya uygun değiştirin. Yani,
halkın evet dediği dört tane maddenin değişikliğine
sadık kalın. Diğer dört maddede de bazı
değişiklikleri yapacaksanız, değişmeyen maddelerin
uygulama maddelerinde de bazı değişiklikleri yapacaksanız,
bunların da önceki maddelere uygunluğunu sağlayın. Böyle
gelseniz hiç kimse itiraz etmez. Ama kafada halkın icazet vermediği,
halkın onaylamadığı, halkın evet demediği
maddeleri yeterli görmeyerek bakın, halkın evet dediği dört
madde var- hedeflediğiniz başka bir noktaya varma konusunda zorlayarak,
referanduma gitmeyen maddeleri de zorlayarak yeni bir kanun çıkarmaya
kalkarsanız bu yanlış olur. Ha, diyeceksiniz ki, Nereden
çıkarıyorsun bunu İsa Gök? İşte, basıp
dağıttığınız sıra sayıdan
çıkarıyorum. Hepimizin ortak dili Türkçe, güzel de bir alfabemiz var,
beraber bunları okuyalım, bakalım.
Hizmet
birimlerini düzenleyen 29uncu madde var, diyor ki 2nci fıkrası:
İhtiyaç hâlinde Başkanın önerisi, Genel Kurulun kararı ile
yeni birimler oluşturulabilir. Şimdi, içinizde bürokratlar da var. Yeni
hizmet birimi oluşturuluyor. Oysaki Anayasa 123, hizmet birimlerinin
oluşturulmasını kanunla yapmaya amir mi? Amir. Hiçbir idari
makam bu konuda hizmet birimi oluşturamaz. Bir de işin komedisi var.
Bakın, komedisi ne biliyor musunuz? Anayasa Mahkemesinin bu konuda
verdiği bir çuval iptal kararı var. Diyor ki Anayasa Mahkemesi:
Hizmet birimlerini sen bu şekilde oluşturamazsın. Anayasa 123e
aykırı. Ama şimdi bu tasarının 29uncu maddesinin
2nci fıkrasında bunu yapıyorsunuz. Biz dava açacağız,
şimdi merak ediyorum Haşim Kılıç ne yapacak? Bugüne kadar
Mahkeme hepsini iptal etti, ama bu seferki lehine. Niye? Ee, Başkan büyük
başkan ya artık, dev başkan ya
Onun lehine imkân verdik,
bakalım bunu iptal edecek mi? Yani tükürük meselesi. Onu merak ediyorum.
Geçici
görevlendirme, madde 31 var. Arkadaşlar, hâkimlik ve savcılık
farklı bir makamdır, farklı bir meslektir. Anayasa 140 bunu çok
güzel açıklamış. Siz, hâkim ve savcıyı o kadar hakir
görüyorsunuz ki
Asıl üzüldüğüm şey şu: Anayasa
Mahkemesinin hâkim ve savcıları da kendilerinin hakir görülmesini
öyle bir hazmediyorlar, yutuyorlar ki ağrıma gidiyor. Çünkü ben
kendimi yargı mensubu addederim. Ne yapıyorlar biliyor musunuz? Hâkim
ve savcının kamu kurum ve kuruluşlarında çalışan
memur ve diğer kamu görevlileriyle aynı fıkrada zikredilmesine
ses çıkarmıyorlar. Yani, pes
Anayasa 140 açıktır
arkadaşlar. Ha, muvafakat aranacakmış. Bırakın bunu,
bırakın bunu.
34üncü
madde var: İdari personelin Adalet Bakanlığı
kadrolarına atanması. Arkadaşlar, 34üncü maddeyle,
Başkanın, raportör yardımcıları hariç Mahkemenin bütün
idari personelini Adalet Bakanlığının merkez ve taşra
teşkilatına sürgüne gönderme yetkisi var. Bu kabul edilemez, çünkü bu
da Anayasa 128e aykırı. Nerede kaldı devlet memurunun
güvencesi? Hani 12 Eylülde 128i değiştirdiniz ya 128i
O
değişti, artık kuşa döndü. Memurları sürerim. diyor
Başkan. Sayın Genel Sekreter teklif edecek, Mahkeme Başkanı
da sürecek. Madde 34. Bu, kadrolaşmadır, bu tasfiyedir.
Arkadaşlar,
aynı olay geçici madde 1de de var. Bazı makamları
kaldırıyorlar ve bir de oraya madde koymuş, demişler ki: Bu
makamlar, bu kanunun kabulüyle -yayımı tarihinde- bu unvanlı
görevde bulunanların görevleri sona erer. Yandı gülüm keten helva!
Gitti hepsi, kamu görevlileri gitti. Devlet memurlarını bu
şekilde tasfiye ediyorlar ve bunu Anayasa 128e rağmen Anayasa
Mahkemesi Kanununda yapıyorlar. Tebrik etmek lazım!
Şekil
bakımından iptal davası var, madde 36. Arkadaşlar, bu
36nın önceki hâli madde 21; 2949 sayılı Yasa madde 21de
Anayasa Mahkemesinin şekil bakımından denetimi kanunlarda son
oylama
falan diye gidiyor, Anayasa değişikliklerinde şunu
diyor: 21inci madde
Burası değişmedi fakat yeni tasarıda
bunu 36ncı madde yapıyorlar. Bu hiç değişmemesine
rağmen, kanun hükmünde kararname ve Türkiye Büyük Millet Meclisi İç
Tüzüğünün şekil bakımından denetimine sınır
getiriyorlar, daraltıyorlar. Daraltılan ne? Anayasa Mahkemesinin
inceleme yetkisi. Anayasa Mahkemesi buna bir şey demiyor. Anayasa
Mahkemesinin, Meclis İç Tüzüğü
Yarın değiştirecekler
ve biz bunun davasını açacağız. Anayasa Mahkemesi bunu
inceleyemeyecek. Kanun hükmünde kararnameler de bu şekilde. Yetkisi
daraltılıyor ve buna kimse bir şey demiyor. Bu da Anayasa 148,
150ye açıkça aykırı. Ama bunu yapıyorlar, yine yetmiyor.
Bakın
arkadaşlar, eksiklerin tamamlanması
İptal davalarında
Başbakanlık davacı değil, davalı değil.
Artık, Mahkemenin bütün gelen dosyaları Başbakanlığa
bildirme yükümlülüğü geliyor. Ya Başbakanlık ne? Meclis
Başkanlığı ne? Ne davacı ne davalı. Nasıl
yaparsınız bunu? Yapıyorlar, üstelik de bu bireysel
başvuruda. Bu da Anayasa 146 ve devamına, 138e aykırı. Bu
da Anayasaya aykırı. Umursamıyor ama. Her şeyi
Başbakanlığa bildireceksin. diyor. Bir de Başbakanlık
görüş bildirecek. Niye? Başbakan hazreti belki de talimat verecek!
Bunu da Anayasaya koydular.
Bireysel
başvuru arkadaşlar, bireysel başvuruda o kadar çok hata var ki,
mesela, her başvurunun örneğini Adalet Bakanlığına
gönderiyorlar. Yahu kuvvetler ayrılığı nerede kaldı?
Adalet Bakanlığı davanın tarafı değil ki.
Orası bir yargı. Kararlar
Arkadaşlar, yüksek mahkemelerin
tümünü mahvediyorlar. Anayasa 2, 148, 153, 155 aykırı. Neye
aykırı? Yargıtayın, Danıştayın verdiği
kararları Anayasa Mahkemesi iptal edecek terdidli yolla, dolanarak. Ne
yapıyorsunuz siz ya? Ne yapıyorsunuz siz? Dünyanın neresinde var
bu? Bizim Anayasamızda bütün yüksek yargı yatay eşitlik
hâlindedir, hiç birisi bir diğerinin kararını iptal edemez.
Anayasa diyor ki, yalnızca ihlal tespiti yapar. Siz ne diyorsunuz
kanununuzda? İptal de edecek. Anayasa bu yetkiyi vermiyor ki. Anayasaya
aykırı bir Anayasa Mahkemesi kuruluş kanunu yapıyorsunuz
ya, tebrik etmek lazım; tebrik ediyorum sizi! (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Gök.
İkinci
bölüm üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz isteyen Behiç
Çelik, Mersin Milletvekili.
Buyurun
Sayın Çelik. (MHP sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU
ADINA BEHİÇ ÇELİK (Mersin) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; görüşülmekte olan 696 sıra sayılı Kanun
Tasarısının ikinci bölümü üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi
Grubu adına konuşma yapmak üzere söz aldım. Bu vesileyle
hepinizi saygılarımla selamlıyorum.
Saygıdeğer
milletvekilleri, bu bölüm, 30uncu maddeden itibaren başlayan hükümleri
içeriyor ve özellikle mahkeme birimlerini, personelini, hizmet birimlerini,
özlük ve atamaya ilişkin hükümleri ve iptal davasının
görüşülme usul ve esasları, itiraz yolu, bireysel başvuru
hakkının kullanımına ilişkin hükümleri, siyasi parti
kapatmaları, dokunulmazlığın kaldırılmasına
ilişkin davaları ve siyasi partilerin mali denetimini ve yüce divan
yargılamasını özellikle kapsamaktadır.
Görüldüğü
üzere, oldukça önemli olan bu hükümler, Türkiyenin devlet nizamına yön ve
şekil verecek davalar ve hususları kapsamakta. Ancak böylesine önemli
olan bir konuda uzlaşı içerisine girmeden anayasa metni
hazırlayan, bunu gerçekleştiren iktidar partisi, aslında Türk
toplumuna ve Türkiye Cumhuriyetine en büyük zararı vermiştir.
Değerli
milletvekilleri, bundan önceki konuşmamda devlette muvazeneden bahsederken
de aslında vurgulamış olduğum husus, devlette güç
birimlerinin, erklerin kendi arasında alışılagelmiş
ilişkiler manzumesini bir bir yıkarak, değiştirerek
kendisine ve partizan uygulamalarına, militan uygulamalarına imkân ve
fırsat verecek ve yanlı, yandaş
davranışlarını meşrulaştıracak bir
yargı, bir yürütme ve bir yasanın gerçekleşmesi gerekiyor.
İşte, yapılan budur. Devlette muvazene ortadan
kalkmıştır.
Devlet,
bugün bütün kurumlarıyla, bütün kurallarıyla, demokrasisiyle,
hukukuyla, rejimiyle can çekişir hâle getirilmiştir. Artık
Türkiyede bugün tabloya baktığımız zaman,
Güneydoğuda tokat yiyen devlet görevlilerini görüyoruz. Bugün Türkiyeye
baktığımız zaman acımasızca ailesini katletme
noktasına getirilmiş cinnet geçiren insanları görüyoruz. Bugün
Türkiyeye baktığımız zaman geçim zorlukları
içerisinde inim inim inleyen çiftçileri, esnafı görüyoruz.
Bir
taraftan toplumsal yozlaşma ve genel ahlakta çürüme alabildiğine
yaygınlaşırken, bunun devlet kurumlarına
yansıması ne yazık ki çok feci boyutlara geldiğini bize
işaret ediyor. O zaman, işte, Milliyetçi Hareket Partisi geçen
yıl bu vakitlerde bas bas bağırırken, Türk milletine hitap
ederken, iktidar partisi vekillerine hitap ederken vurguladığı şey
neydi? Gelin, uzlaşı içerisinde yapalım, bunu 24üncü Döneme
bırakalım ve bir uzlaşma komisyonu oluşturarak Anayasa
değişikliğini milletimizin tasvip edeceği şekilde bir
metin hâline getirerek o şekilde çıkaralım. diye âdeta bu
konuda yoğun tavrını, yoğun şuurunu ortaya koyuyor ve
sergiliyordu ama buna iktidar partisinden herhangi bir cevap gelmedi.
Dolayısıyla
yirmi yedi maddeden oluşan Anayasa değişikliği metni bize
şunu gösterdi ki -bütün etrafı sarılmış- insanlara
hoş gelen maddelerin içerisinde aslında yargıyı tamamen ele
geçiren, sözümün başında da ifade ettiğim üzere, bir anayasa
değişikliğini gerçekleştirdiniz. Bugün klonlanmış
Sayın Erdoğanların yargının bütün köşelerine
getirildiğini çok açık bir şekilde görüyoruz.
Anayasa
Mahkemesi, kendi statüsünü aşan, bu metinle birlikte aşan bir
yapıya kavuşturulurken bu mahkeme âdeta, göreceksiniz, jüritokrasinin
en önemli mercii hâline gelecek ve belki de önce Parlamentonun
boğazını sıkmaya başlayacak. Hâkimiyet
kayıtsız şartsız milletindi, değil mi? Hâkimiyet
kayıtsız şartsız belki de Anayasa Mahkemesinin olacak!
Buraya doğru giden, bu sürecin kapısını aralayan AKP
İktidarı olmuştur ve AKP İktidarı da böyle bir
meşum yolu açması sebebiyle Türk tarihi nezdinde mahkûm
olacaktır.
Değerli
arkadaşlar, yargının dengelerini bozmaya kimsenin hakkı yok
ama yargının dengeleri bozulmuştur. Bugün Yargıtay
Danıştayla, Yargıtay Anayasa Mahkemesiyle, Yargıtay Adalet
Bakanlığıyla ve HSYKyla, HSYK öbürleriyle, Adalet
Bakanlığı diğerleriyle çatışır hâlde ve bu
çatışmanın sonucunda ortadan çıkan bir Anayasa Mahkemesi statüsü
belirlemişsiniz ve süper temyiz mahkemesi olarak bunu yukarıya çekip,
o konumunda Türkiye'nin âdeta yargının da ötesinde bir güç
odağı hâline getirmiş oluyorsunuz.
Bu
nasıl bir sonuç doğuracak? Biraz önce ifade ettim ama ilave olarak
şunu söyleyebilirim: Temiz toplum, temiz siyaset ve tarafsız
yargı bağlamında Anayasa Mahkemesi nasıl bir fonksiyon ifa
edecek onu dikkatlerinize sunuyorum. Böyle bir fonksiyon ifa etmesi mümkün mü
acaba? Asla değil.
O hâlde,
biz, Milliyetçi Hareket Partisi olarak Anayasa değişikliği
sürecinde hep vurguladık, gelin dedik, Anayasa değişikliği
yapacaksak yasama dokunulmazlığını kaldıralım,
hızlı ve adil yargılamaya ilişkin hükümler getirelim ve
tabii hâkim esasını güçlendirelim ve adli altyapıyı daha da
güçlendirerek belli bir siyasal görüşün emrinde olan bir konuma
yargıyı sürüklemeyelim şeklinde mealen bu görüşlerimizi
ifade ettik. Ancak, iktidar partisi kendi gücüne güvenerek bu sözlerimizi
dikkate almadı ama Türkiyeye böylece çok büyük bir kötülük yaptı.
Artık
bundan sonra, temennimiz odur ki, böyle bir yasama çalışmasından
sonra Türkiye'nin karanlığa gitmesi mukadderdir ancak bu memleketin
vatansever, milliyetperver insanları, bu gidişi, kötü hukuk
kaidelerine rağmen, iradelerini ortaya koyarak bir çıkış
yolu bulmak için mücadele edeceklerdir. O yüzden, kötü metinler iyi
uygulayıcıların elinde iyi sonuçlar verebilir. Bunu da
unutmamamız gerekir.
Sonuç
olarak, ben, bu maddelerle ilgili Anayasa Mahkemesinin konumunu
eleştirmiş oluyorum ve tümü üzerinde görüşlerimizi Milliyetçi
Hareket Partisi olarak belirtirken aslında bizim seçim beyannamemizde
Adalet ve hukuk bölümünde temel hak ve özgürlüklere ciddi şekilde
atıfta bulunulduğunu dikkatlerinize sunuyorum ve yargıyla ilgili
militan ve partizan yargı yerine, herkesi kapsayan bir yargı
anlayışını benimsediğimizi ifade ediyor, sözüme son
verirken hepinize saygılar sunuyorum.
Teşekkür
ederim. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Çelik.
Bölüm
üzerinde şahsı adına söz isteyen Mustafa Çetin, Uşak Milletvekili.
Buyurun
Sayın Çetin.
MUSTAFA
ÇETİN (Uşak) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
görüşülmekte olan Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama
Usulleri Hakkında Kanun Tasarısıyla ilgili şahsım
adına söz almış bulunuyorum. Hepinizi bu münasebetle
saygılarımla selamlıyorum.
Bu
tasarının ikinci bölümü üzerinde, ikinci bölümün düzenlediği
hususlardan en belki, burada şahsım adına söz
almışken, bahsetmem gereken husus Anayasa Mahkemesine bireysel
başvuru üzerinde biraz durmakta yarar görüyorum. Bildiğiniz gibi 12
Eylül 2010 tarihinde yapılan Anayasa referandumuyla yürürlüğe giren
5982 sayılı Kanun Anayasada bir dizi değişiklik
yapmıştı. Anayasanın bazı maddelerinde (146, 147, 148
ve 149uncu maddelerinde) yapılan değişiklikler içinde bireysel
başvuruyu ilgilendiren hususlar da var.
Bireysel
başvuru dediğimiz şey şu: Şimdiye kadar olmayan,
yurttaşlarımızın daha çok içeride iç hukuk
yollarının tüketilmesinden sonra Avrupa İnsan Hakları
Mahkemesine giderek kendileri açısından çözmeye
çalıştıkları, karar almaya çalıştıkları
hususları Türkiye Cumhuriyeti Anayasa Mahkemesinde dava konusu etmelerine
ve öncelikle Anayasa Mahkemesine başvurmalarına imkân sağlayan
bir düzenlemedir. Anayasa Mahkemesinin bu kanununda düzenlemeyle ilgili
hususlar da bu kanunda düzenlenmiştir. Bu başvurunun nasıl
yapılacağı, hangi hâllerde gidileceği, hangi
şartların buna ait olmadığı, başvuru hakkı
vermediği gibi hususlar bu maddelerde düzenlenmiş. Bu,
vatandaşlarımız açısından getirilmiş yeni bir hak
arama yoludur. İnanıyorum ki, bu kanunun da yürürlüğe
girmesinden sonra vatandaşlarımız bu haklarını da
kullanmaya başlayacaklar ve bundan mutluluk duyacaklardır. Demokratik
rejimde yurttaşlarımıza ne kadar hak arama yolu açarsak, bu
imkânı onlara sağlarsak yurttaşlar daha geniş ve
kapsamlı bir hukuki güvenceye kavuşmuş olacaklardır.
Değerli
milletvekilleri, bu kanun tasarısının Anayasa Komisyonunda
görüşülmesi sırasında, daha önce de referanduma konu edilen
Anayasa değişiklikleri sırasında da Anayasa ve yargı
üzerinde yapılan tartışmalara baktığımızda
geleceğimize dair umutlu olmanın zor olduğunu üzülerek söylemek
zorundayım. Bu kanunun müzakerelerinden beri muhalefet sözcülerinin
yargıyı hangi temelde algıladıkları, tarafsız
yargıdan ne anladıkları konusundaki sergiledikleri beyanlar beni
doğrusu çok karamsarlığa itiyor. Bu ülkenin
vatandaşları ve siyasi partileri, mahkemeleri senin yargın,
benim yargım şeklinde görmeye devam ederse
yurttaşlarımızı hukuka güvenmeye ve hukukun
üstünlüğüne inandırmaya ikna etmek zor olacaktır.
Gelin,
bir şey yapalım. Mademki Türkiye genel seçimden sonra bir Anayasa
değişikliğine hazırlanıyor, şu Anayasa
konusundaki tartışmalarda geçmişe bir sünger çekelim, diğer
siyasi partileri ve görüşleri hasım gibi görmekten vazgeçip biz yeni
bir başlangıç yapalım, yeni bir Anayasa için topluma da örnek
olalım ve bu sayede toplumumuza yeni bir heyecanı biz
aşılayalım. Yoksa ben seni yargıyı ele geçirmekle
suçlarsam, sen beni suçlarsan, doğrusu, toplumumuzun önüne sunacağımız
yeni bir anayasayı da ortaya koyamayız.
Ben, 2011
Haziran seçimlerinde bundan sonraki yapılan tartışmaların
bu temelde başlamasını ümit ediyor, hepinize saygılar
sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Bölüm
üzerinde şahsı adına söz isteyen Hacı Hasan Sönmez, Giresun
Milletvekili.
Buyurun
Sayın Sönmez. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
H. HASAN
SÖNMEZ (Giresun) Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri;
696 sıra sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve
Yargılama Usulleri Hakkında Kanun Tasarısı üzerine
şahsım adına söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce
Divanı, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, tasarının ikinci bölümü, Anayasa Mahkemesinin hizmet
birimleri, inceleme ve yargılama usulleri, itiraz yolu, bireysel
başvuru hakkı, siyasi parti kapatma ve dokunulmazlığın
kaldırılması davaları ve siyasi partilerin mali denetimine
ilişkin hususları düzenlemektedir. Bilindiği gibi, bu
tasarıyla Anayasa Mahkememizin daha önce 12 Eylül 2010 tarihinde
referandumda kabul edilen Anayasanın Değiştirilmesine
İlişkin Kanun muvacehesinde bir uyum yasası
çıkarıyoruz. Bu uyum yasası ile Anayasa Mahkemesinin bir yandan
kuruluşunu bir yandan yargılama usulünü öbür taraftan kadro
cetvellerini -yeni fonksiyonlar yüklendiği için bu mahkemeye- yeniden
dizayn ediyoruz. Burada dikkat çeken en önemli husus, Anayasa Mahkemesinin
bireysel yargılama konusunda ilk defa Anayasayla getirilen düzenlemeye
paralel olarak Anayasa Mahkemesinin bu görevi nasıl
yapacağının düzenlenmesidir. Tabii, esasen, çağdaş
gelişmiş ülke anayasalarında yıllarca önce getirilmiş
olan bu hakkın Türk Anayasasında bugünlerde getirilmiş
olması -bu kadar gecikmeli getirilmiş olması- belki düne göre
gecikmeli bir düzenlemedir ama yarına göre de erken bir adım
sayılabilir. Örneğin, 1950 yılından beri,
yaklaşık altmış yıldır, Federal Almanyada
bireysel başvuru hakkı özgürce kullanılmakta ve bu ülke Anayasa
Mahkemesinde yaptığımız incelemelerde hakikaten herhangi
bir sorun yaşanmadan Alman vatandaşlarının yargı
mercilerinde karara bağlanmış hususlarda insan
haklarının ihlal edildiği noktasına dayalı bir
kısım ihlallerin olduğu kanaatine vardığında
müracaat etme haklarını Anayasa Mahkemesinde aramaktadırlar. Biz
altmış yıl sonra -Almanyaya bakarak söylüyorum- bu düzenlemeyi
getirmiş bulunuyoruz. Biraz önce de ifade ettiğim gibi, düne göre
belki gecikmeli ama yarına göre erken bir düzenlemedir. Ama ne zaman bir
eksikliği gidermişsek hep beraber yine milletimiz adına bundan,
efendim, mutluluk duymamız gerekir.
Anayasa
Mahkemesinin kuruluş ve yargılama faaliyetlerine ilişkin bu
tasarının görüşülmesi komisyon aşamasında ve Genel
Kurul aşamasında, her iki aşamada da muhalefet partisine mensup
arkadaşlarımızın tasarı hakkındaki yoğun
tenkitlerini kısmen anlayışla ancak geneline
baktığımız zaman anlamamızın mümkün
olmadığını çağdaş ülke anayasalarına ve
uygulamalarına bakarak söylemem mümkündür. Çünkü, biraz önce de ifade
ettiğim gibi, bireysel başvurunun insan haklarına odaklı
ihlaller konusunda düzenlendiği sürekli vurgulandığı hâlde
sanki Yargıtayın, Danıştayın, efendim, burada
vermiş olduğu nihai kararların temyiz mercii gibi bu mahkemenin
algılandığını söylemek bence hem hukukçu
arkadaşlara hem de Genel Kurula bir haksızlık olur. Bu
arkadaşlarımızın en azından bu ifadeyi
kullanmaması gerekir diye düşünüyorum.
Yine
muhalefet partisine mensup bir sayın vekilimizin Anayasa Mahkemesinin
kuruluş kanununa ilişkin bu düzenlemenin bir tasarı
şeklinde gelmiş olmasını tenkit etmesini anlamış
değilim çünkü Yürütme böyle bir düzenlemeyi yapamaz. şeklinde bir
ifade kullanmıştır. Yürütmenin böyle bir düzenleme yapması
söz konusu değildir. Sistemimiz parlamenter demokratik sistemdir. Bakanlar
Kurulu bu Parlamentonun aynı zamanda üyeleridir, onların kanun teklif
etme hakları vardır. Dolayısıyla, yürütmenin vermiş
olduğu bu tasarı aynı zamanda bir tekliftir.
Dolayısıyla Bakanlar Kurulu üyelerinin, Anayasa Mahkemesinin bir
yargı müessesesiyle ilgili düzenleme yapma yetkisi yoktur, teklif
veremez. şeklindeki bir ifadeyi doğrusu ben sisteme
yakıştıramadım.
Teşekkür
ediyorum, yüce heyete saygılar sunuyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Sönmez.
Bölüm
üzerinde on beş dakika süreyle soru-cevap işlemi
yapılacaktır.
Sayın
Paksoy, buyurun.
MEHMET
AKİF PAKSOY (Kahramanmaraş) Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
Sayın
Bakan, Anayasa Mahkemesi Başkanı ne kadar, Başkan Vekili ve
üyeleri ne kadar maaş alacaklardır? Bazı haberlerde Anayasa
Mahkemesi Başkanının Cumhurbaşkanı kadar maaş
alacağı söyleniyor, yani 24 bin TL civarında olacağı
söyleniyor. Bu konuda net bir bilgi verir misiniz. Bu doğru ise diğer
üst düzey kamu görevlileri arasında bir tenakuz olmayacak mıdır?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Sayın
Taner
RECEP
TANER (Aydın) Sayın Bakan, tasarının 33üncü maddesinde,
yabancı uzman çalıştırılması yetkisi
verilmektedir. Türk milleti adına karar veren mahkemede yabancı uzman
çalıştırılması sizce uygun mudur?
İki:
İptal davalarında Anayasa Mahkemesine dava açma yetkisi bulunmayan
Meclis Başkanına ve Başbakana yazılı görüş beyan
etme hakkının verilmesi Anayasaya aykırı değil midir?
Üç:
Bireysel başvuruyla ilgili maddelerde Anayasada olmayan bir yetkinin
kuruluş kanununa konularak tanınması sizce anayasa hukukuna
uygun mudur?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Sayın
Işık
ALİM
IŞIK (Kütahya) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın
Bakan, son iki gündür basın ve medyada TÜSİAD tarafından
hazırlandığı belirtilen Anayasa değişiklik
paketine ilişkin detaylar yer almaktadır. Yazılanlara göre ve
söylenenlere göre, pakette Türk milleti ve Türklük kavramlarının
çıkarılacağı ve cumhuriyet ilkesi dışındaki
değiştirilemez nitelikteki ilk üç maddenin de
değiştirileceği ifade edilmektedir. Acaba AKP adına TÜSİAD
bu işi millete pazarlamaya mı çalışmaktadır; yoksa,
daha önceki AKPnin hazırladığı paketle arada ne fark
vardır?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Işık.
Sayın
Bakan, buyurun.
DEVLET
BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK (Ankara)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Evvela,
Sayın Başkan, Sayın Başkan Vekili ve sayın üyelerin bu
yasa gerçekleştiği takdirde, yürürlüğe girdiği takdirde
mevcut düzenlemeler açısından alabileceği maaş Başkan
açısından 9.542 TL, Başkan Vekili açısından 8.765 TL,
üyeler açısından da 8.552 TL olarak arkadaşlarımız
verdi. Bu çerçevede bu konunun değerlendirilmiş olması gerekir.
Yalnız
şunu ifade etmeliyim: Bugünkü maaş sistemi içerisinde birçok
kurumlarda farklı maaşlar vardır. Mesela bir Merkez Bankası
Başkanının aldığı para belki bir başka
kurumdakine nazaran daha farklıdır. Devletin değişik
kurumları içerisinde farklı statüler var. Dolayısıyla
meseleye bu çerçeve açısından bakmak gerekecektir.
ALİM
IŞIK (Kütahya) Ek ödeme, sosyal hak, makam aracı gibi şeyler
var mı?
DEVLET
BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI
CEMİL ÇİÇEK (Ankara) Şimdi, arkadaşlarımızın
verdiği şey bu. Tamamı dâhil. diyor arkadaşlar. Çünkü bu
teknik bir konu. Onlardan aldığım bilgiyi size
aktarmış oluyorum.
Şimdi,
aslında, Sayın Işıkın sorduğu soru
Müteaddit
defalar, aslında, cevaplandırdık biz bu konuyu. Şimdi, yeni
bir anayasa ihtiyacı olduğunu hepimiz söylüyoruz, hatta uzunca bir
zamandan beri söyleniyor.
ALİ
RIZA ÖZTÜRK (Mersin) Ben söylemiyorum.
DEVLET
BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK (Ankara) Hayır,
hayır
Yürürlükteki
anayasalar açısından, en fazla tartışılan ve
yürürlüğünü koruyan Anayasa da budur. Geriye dönük, o 93lü yıllarda
-Meclis kayıtlarında vardır- bugün Mecliste temsil edilen, en
azından sonradan kurulmamış partilerimiz açısından,
Meclis Başkanlığına o günkü Anayasa
değişikliğine katılım açısından yazılan
yazılara baktığımızda bu Anayasanın neden
değiştirilmesi gerektiği çok açık, çok gerekçeli bir tarzda
ortaya konmuş vaziyette. O gerekçeler ortadan kalkmış değil.
Dolayısıyla bugün gelinen noktada, bu kadar
değişikliğe maruz kalmış, toplumun hemen hemen her
kesimi tarafından yeni bir anayasa yapılması dillendiriliyor. Bu
toplumsal bir taleptir. Dolayısıyla üzerinde durduğumuz bir
başka konu da var: Bir anayasa yapılacaksa bunu bir parti yapmamalı.
Toplumun her kesimi yeni bir anayasadan ne anlıyorsa, içinde ne
bulunmasını istiyorsa, bulunmasını istediği konularda,
kavramlarda, kurumlarda ne gibi özellikler, ne gibi tanımlar getirecekse
onu açıkça ortaya koymalı. diyoruz. Dolayısıyla, her
parti, her kurum, her kuruluş kendi yönünden çalışmalar
yapıyor. Bunları da açıklıyoruz. Bunların
açıklanmış olmasında bir mahzur yok. Açıklanır,
katılan olur, katılmayan olur çünkü kapsamlı bir
çalışmada katıldığınız noktalar da
vardır. Mesela, diyorsa ki TÜSİAD Bu Anayasa
değişmelidir. Değişmelidir. diyen herkesle o noktada
ittifak hâlindedir ama falanca konuda o farklı bir görüş söyler, siz
farklı bir görüş ileri sürersiniz, bir başkası
bunların dışında bir görüş ileri sürer.
Dolayısıyla, bir sivil toplum örgütünün, bir derneğin
yaptığı çalışmayla AK PARTİ arasında organik
bir bağ kurmak, bir illiyet bağı kurmak; bu, bühtan olur,
doğru bir şey değildir. Ama şunu görmek lazım ki...
ALİM
IŞIK (Kütahya) Söylendi yani Sayın Bakan, daha önce söylendi.
DEVLET
BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK (Ankara) Canım,
söylenenler... Allah bir. diyorsa başkaları siz iki mi
diyeceksiniz o zaman?
ALİM
IŞIK (Kütahya) O ayrı... O ayrı...
DEVLET
BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK (Ankara) Yani
yapmayın, böyle polemiklere girmeyin; girerseniz, kaybedersiniz.
HÜSEYİN
YILDIZ (Antalya) Tam size uygun bir örnek bu.
DEVLET
BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK (Ankara) - Yani siyasi
parti olarak varlığınızı bir başkasının
lafına açıklama yetiştirmek yerine kendi
tavrınızı açıkça ortaya koyun, kendi
tavrınızı. Deyin ki, Milliyetçi Hareket Partisinin...
Bakın,
ben, sizi, seven, sayan, saygı duyan bir insanım. Bırakın
başkasının ne söylediğini, siz ne söyleyecekseniz pozitif
değerlendirmelerinizi açıkça ortaya koyarsınız, Milliyetçi
Hareket Partisi olarak bu kamuoyu sizin Anayasadan, ister
vatandaşlık ister değişmez maddeler ister başka
kurumlarla ilgili... Metinlerinize bakar, TÜSİADınkine bakar,
sendikanınkine bakar, başka meslek odalarınınkine bakar,
başka partilerinkine bakar, ondan sonra da bunları
değerlendirir.
HÜSEYİN
YILDIZ (Antalya) Siz şu metinlerinizi ortaya koysanıza Sayın
Bakan. Sizin metin nerede, sizin?
DEVLET
BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK (Ankara) Siz
şimdi diyorsunuz ki: Biz bir şey söylemeyiz, başkası
açıklasın, biz onun üzerinden polemik yapalım. Ben burada
TÜSİADın yaptığı açıklamanın ne
hesabını veririm ne de değerlendirmesini yaparım.
HÜSEYİN
YILDIZ (Antalya) Sayın Bakan, sizin bir metniniz mi var da
konuşuyorsunuz?
DEVLET
BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK (Ankara) - Bu, benim
şeyim değildir ama neticede fikir özgürlüğü, ifade
özgürlüğü diyorsak...
ŞENOL
BAL (İzmir) Anayasanın 14üncü maddesine göre değil onlar...
DEVLET
BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK (Ankara) - ...o da
kendi düşüncelerini böyle söylüyor. Doğrudur,
yanlıştır, siz yanlış diyorsunuz, bir
başkasının da katıldığı noktalar olur veya
olmaz ama TÜSİADın yaptığı çalışmayla bizim
aramızda bir bağ kurmaya çalışırsanız, bu
doğru olmaz.
ŞENOL
BAL (İzmir) Öne sürüyorsunuz... Öne sürüyorsunuz...
DEVLET
BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK (Ankara) - Ama bu
türlü bir çalışmalar yapılırken... Bakınız, her
türlü yasal düzenlemede biz değil Türkiye içerisindeki ortaya
atılmış fikirleri, düşünceleri, gündeme getirilen
tasarıları, taslakları, kadük olmuşlar, acaba dünya
hukukunda ne var diye mukayeseli hukuktan da istifade etmeye
çalışıyoruz. Yani birilerinin söylediğinde bir
yanlışlık varsa, siz geldiniz, burada söylediniz, yarın
başka yerlerde de bunları söyleyeceksiniz. Benim de
katıldığım noktalar olur, katılmadığım
nokta olur. Kişisel kanaatimi soruyorsanız, benim de bu
açıklanan görüşlerle ilgili çok farklı düşündüğümüz
noktalar var.
HÜSEYİN
YILDIZ (Antalya) Neler var mesela?
DEVLET
BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK (Ankara) Mesela
Kurucu Meclis diyor, vesaire diyor, filan. Biz bunu doğru bulmayız
şahsen.
ŞENOL
BAL (İzmir) Siz çok mu rahatsız oldunuz?
DEVLET
BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK (Ankara) Demek ki,
şimdi, bizim adımıza bir çalışmaysa bizim de çok
noktalarda onlardan farklı düşündüğümüz hususlar var. Böyle
bühtan üzerine bir değerlendirme yapmamız doğru olmaz.
Şimdi, kaldı ki konuştuğumuz konu Anayasa Mahkemesinin
teşkilat yasası.
ŞENOL
BAL (İzmir) Türk milletinin çıkmasından rahatsız
mısınız Sayın Bakan?
DEVLET
BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK (Ankara) Anayasa
Mahkemesinin kuruluşu ve yargılama usulleriyle ilgili yasadır.
Bizi hiç o türlü tartışmaların içerisine çekmeyin. Çekmenizde de
bir şey görmeyiz biz, fayda görmeyiz.
İSA
GÖK (Mersin) Cemil Bey... Cemil Bey, bir şey soracağım. Cemil
Bey, bir cümlecik, istirham ediyorum.
Bakın,
Anayasa Mahkemesi Kuruluş Kanunu. Bu, Hükûmetten geldi.
DEVLET
BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK (Ankara) Evet.
İSA
GÖK (Mersin) Hükümetten gelmeden önce, Allah için...
DEVLET
BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK (Ankara) Hayır,
bakın şimdi...
BAŞKAN
Sayın Gök, böyle bir usul yok. Lütfen sorunuzu sorun...
İSA
GÖK (Mersin) Bir saniye... Bir saniye...
BAŞKAN
Hayır, soru sorun Sayın Gök.
İSA
GÖK (Mersin) Türkiyede bir tane barodan, Barolar Birliğinden, bir
üniversiteden tek bir görüş alınmış mı? Hukukla
alakalı...
DEVLET
BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK (Ankara) Şimdi,
bakınız, bu türlü...
BAŞKAN
Sayın Bakan, cevap veriniz lütfen.
DEVLET
BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK (Ankara) Sayın
Başkan da ikaz ediyor. Şimdi, böyle bir usul varsa nasıl olsa
demin burada konuştunuz.
BAŞKAN
Hayır, Sayın Bakan. Siz lütfen sorulara cevap verin, tamam.
DEVLET
BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK (Ankara) Biz almaya
çalıştık, çalışıyoruz. Almaya
çalıştık, çalışırız. Herkesten görüş
almaya çalışırız, veren olur, vermeyen olur. Neticede
geliyor.
İSA
GÖK (Mersin) Bana bir tane örnek verin, örnek, örnek. Bir tek, hukuk
kuruluşlarından.
DEVLET
BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK (Ankara)
Bakınız, bugüne kadar, şimdi bu tasarının bir
kısmı Anayasadaki düzenlemenin kanun hâline getirilmesi.
İSA
GÖK (Mersin) Efendim, her kanunun anayasal dayanağı vardır,
her kanunun.
DEVLET
BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK (Ankara)
Bakınız, şimdi, bireysel başvuru konusu ki en çok
tartışılan, üzerinde durulan, yargı organlarının
açıklanmadık ne yanı kaldı ki?
İSA
GÖK (Mersin) Görüş alınmadı.
DEVLET BAKANI
VE BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK (Ankara)
Açıklanmadık ne yanı kaldı?
İSA
GÖK (Mersin) Yapmayın! Yapmayın! Cemil Bey, bakın, bizim sizle
kaç yıllık dostluğumuz var. Baro Başkanları
konuştu mu?
DEVLET
BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK (Ankara) 2005ten
beri evvela yargı organları arasında tartışılan
bir konudur. Yapılmış paneller var. O panellerde dile getirilen
konular var. Anayasa Mahkemesi bir kuruluş yıl dönümünde bireysel başvuruyu,
müstakil tartışma konusu, panel konusu yaptı. Onun için
yapmayın bunları.
İSA
GÖK (Mersin) Yani Hükûmet kanun yaparken panel notlarına bakarak mı
kanun yapıyor?
BAŞKAN
Sayın Gök, lütfen.
DEVLET
BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK (Ankara) Tabii. Yeri
geldiğinde bilimsel görüşlerden de istifade ederiz...
İSA
GÖK (Mersin) Yapmayın Bakanım! Yapmayın ya! Ne ayıp bir
şey bu! Ne ayıp bir şey!
DEVLET
BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK (Ankara)
tasarılardan da istifade ederiz, dünya uygulamalarından da istifade
ederiz, varsa sizin görüşleriniz ondan da istifade ederiz. Nitekim, bu
değişiklikler yapılırken bu Anayasanın
değişmesiyle ilgili konularda demedik mi ki 1993te Cumhuriyet Halk
Partisinin bu Anayasa neden değişmelidir tarzında çok
haklı, çok doğru. Hatta o derece ileri bir değerlendirme de
yapmadan dedik ki: Bakın, Cumhuriyet Halk Partisi 1993te böyle bir
değerlendirme yapıyor. Bu Anayasa eğer belli bir süre
içerisinde, kısa sürede değiştirilmezse Türkiyede rejim
bunalımı çıkar. Demek ki biz sizin söylediklerinizi,
yazdıklarınızı da okumuşuz, bunlara dayanarak da
bunları temellendirmeye, gerekçelendirmeye çalışıyoruz. Hiç
o türlü tartışmalara girmenin bir anlamı yok.
ZEKERİYA
AKINCI (Ankara) Değiştirilecek olan hangi anlayış, önemli
olan o.
BAŞKAN
Sayın Bakanım, teşekkür ediyorum.
İSA
GÖK (Mersin) Sayın Bakan, efendim bir cümle söyleyeyim.
BAŞKAN
Şimdi bir soru var, soruyu aldıktan sonra Sayın Bakanım.
İSA
GÖK (Mersin) Sayın Başkan
Sayın
Bakan, bir saniye
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Bakanım.
Sayın
Şandır, buyurun.
DEVLET
BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK (Ankara) Şimdi,
hizmet satın almayla ilgili bir konu var.
İSA
GÖK (Mersin) Sayın Bakan
BAŞKAN
Sayın Gök, lütfen oturur musunuz.
DEVLET
BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK (Ankara) Hizmet
satın almayla ilgili bir konu
BAŞKAN
Sayın Bakanım
İSA
GÖK (Mersin) Bir saniye
BAŞKAN
Sayın Gök, böyle bir usul yok ki! Niye harekette bulunuyorsunuz? Lütfen
İSA
GÖK (Mersin) Sayın Bakan, Anayasa
DEVLET
BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK (Ankara) Sadece
istisnai hâllerde, özel meslek bilgisi gerektiren konularda hizmet satın
almaya imkân tanınmış oluyor.
BAŞKAN
Sayın Bakan, teşekkür ederim.
İSA
GÖK (Mersin) Sayın Bakan
BAŞKAN
Sayın Şandır, buyurun, sorunuzu sorun.
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Çok teşekkür ederim.
Sayın
Bakan, arkadaşlarımın, partimin grubu üyesi milletvekillerimizin
sorduğu soruyu yanlış yere çekmeyiniz lütfen. Siz
Anayasayı değiştirmek gerekir. diyor, bu yönde de birçok
hazırlıklar yapıyorsunuz. Diyoruz ki: Geliniz
DEVLET
BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK (Ankara) Siz demiyor
musunuz?
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Biz de diyoruz.
DEVLET
BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK (Ankara) Evet?
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Biz de diyoruz ama biz iktidar değiliz, iktidar
olan sizsiniz. Millete de sözünüz var. Diyorsunuz ki: Anayasayı seçimden
sonra değiştireceğiz. Nasıl değiştireceksiniz,
bunu açıklayın ki size bu türlü bühtanlar -bühtan, diye niteliyorsunuz-
atılmasın. Eğer TÜSİADda bu raporu açıklayan bir
kişi, bir sayın profesör sizin daha önceki Anayasa Komisyonunuzun da
başkanlığını yaptıysa
arkadaşlarımın bu türlü sorularına muhatap olursunuz. Bu
noktada hiç kızmaya hakkınız yok.
Anayasayı
nasıl değiştireceksiniz, hangi hususları
değiştireceksiniz? Sorumuz çok açık, net.
Türkiyeyi
iki dilli bir millete, iki milletli bir devlete dönüştürecek misiniz,
dönüştürmeyecek misiniz?
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Şandır.
Sayın
Gök, buyurun.
İSA
GÖK (Mersin) Sağ olun.
Sayın
Bakan, bir şey söylemek istiyorum. Bakın, inanın, hicap
duyuyorum bu soruyu sorarken. Son dönemde Adalet ve Anayasa Komisyonu üyesi
arkadaşların hepsinin, ilk görevimiz ne oldu biliyor musunuz?
Getirdiğiniz, yargıyla, önemli kanunlarla ilgili şu
tasarılarınızı hiçbir yargı kurumu göremiyor. Hiçbir
hâkim, savcı, baro, şu, bu göremiyor. Bize yalvarıyorlar, Ya,
ne olur, bize bir suret gönderin, bir inceleyelim. diye. Bunu neden
yapıyorsunuz? Neden? Bunun mantığı ne? Sakın ha, bana
yanınızdaki Genel Müdürünüz de Gönderiyoruz. demesin.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Gök.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
İSA
GÖK (Devamla) Çünkü ben şunu her yere gönderdim, en son Komisyondaki
kanununuzu elli yere gönderdim, artık utanıyoruz.
BAŞKAN
Sayın Çelik, buyurun.
BEHİÇ
ÇELİK (Mersin) Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.
Ben de bu
mealde konuşmak istiyorum.
Sayın
Bakanım, siz çok sakin, teenniyle hareket eden bir yapıya sahipsiniz
aslında. Sizi yıllardır tanıyorum ama bugün nedense çok
öfkeli ve sinirlisiniz.
BAŞKAN
Sayın Çelik, lütfen soru sorunuz.
BEHİÇ
ÇELİK (Mersin) Soracağım efendim.
BAŞKAN
Sayın Bakanın tarzı hakkında yorumda
bulunmayınız. Sorunuzu sorunuz.
Buyurun.
BEHİÇ
ÇELİK (Mersin) Türkiyemiz bütün kurumlarıyla, bütün
yapısıyla, bağımsızlığıyla,
egemenliğiyle atalarımız tarafından bize emanet
edilmiş fevkalade önemli bir ülke ve devlet. Şimdi ben
inanıyorum ki iktidar partisi mensuplarının içerisinde bu ülkeye
aşkla bağlı birçok insan var ama bunun yanında ülkeyi
bölmeye çalışan ve bağımsızlığımızı,
egemenliğimizi yok etmeye çalışan ve Türk milletini sevmeyen
insanlar da var.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Bakan, buyurun.
Süreniz
kısıtlı yalnız Sayın Bakan, bir dakikanız
kaldı.
Buyurun.
DEVLET
BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK (Ankara) -
Teşekkür ederim.
Evvela
şu Anayasa konusuyla ilgili.
Aslında
biz çok açıklama yaptık, tekrar tekrar açıklama yapmakta fayda
varsa bin defa daha yaparız. Özellikle bu 12 Eylül halk oylamasından
sonra yaptığımız açıklamada yeni bir Anayasanın
bir toplumsal talep hâline geldiğini, evvela bu Anayasanın herkes
tarafından özellikle bu konuya ilgi duyan en başta siyasi
partilerimiz, meslek kuruluşlarımız dahil olmak üzere hangi
yöntemle bu Anayasa değişikliğinin yapılması gerektiği
konusunda; bir, herkes kendisi çalışma yapsın, iki, yeni bir
Anayasa yapılacaksa bunun içeriğiyle ilgili çalışmayı
herkes yaparsa seçimden sonra bunları oturacağız uzlaşmayla
diye
Sayın Başbakanımızın müteaddit defalar
açıklamaları var. Demek ki uzlaşmayla yapılacak. Bu
uzlaşma nasıl yapılacaksa bunun yol ve yöntemini bu Parlamento
bulacak, bu bir.
İkincisi:
Anayasa değişikliği konusu
Hâlen
anlaşamadığımız nokta şurası:
Anayasanın nasıl yapılacağı, nasıl
değiştirileceği 175inci maddede yazılı. İktidarın
işidir, Parlamentonun işidir Anayasa yapmak, hükûmetin işi
değil, hatta zaman zaman geriye dönüp tutanaklara
baktığınızda, Hükûmet üyesi burada niye oturuyor oturmuyor
diye
Yeri gelmiş oturduğu zaman olmuş, yeri geldiğinde bu
oturuşa itiraz edilmiş ve hükûmet adına burada kimse
oturmamış. Demek ki anayasa yapma meselesi iktidarın meselesi
değil, Parlamentonun meselesidir. Parlamentoda bulunan partilerimiz,
milletvekillerimiz bir araya gelecek, bunun yol ve yöntemini ya İç Tüzük
hükümlerine göre bulacak veya birlikte başka bir yol veya birlikte
başka bir yöntem bulacak.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
DEVLET
BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK (Ankara) - Bunun
dışında daha başka eğer sizin gündeme
getireceğiniz bir başka yol, yöntem varsa onu da söyleyin. Yani siz
de bu sorunun cevabını iktidardan beklemeyin. Bu sorunun
cevabını siz verirseniz, sizin ne düşündüğünüzü biz de
biliriz.
İSA
GÖK (Mersin) Sayın Bakan, tasarıları niye kimseye
göndermiyorsunuz? Burhan Kuzudan bile saklıyorsunuz, Burhan Kuzu bile
bilmiyor bunu.
BAŞKAN
Sayın Bakan, teşekkür ediyorum.
İkinci
bölüm üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
Şimdi,
ikinci bölümde yer alan maddeleri, varsa o madde üzerindeki önerge
işlemlerini yaptıktan sonra ayrı ayrı oylarınıza
sunacağım.
29uncu
madde üzerinde iki adet önerge vardır. Önergeleri geliş
sırasına göre okutup aykırılıklarına göre
işleme alacağım.
Okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri
Hakkında Kanun Tasarısının 29uncu maddesinin 3
numaralı fıkrasının tasarı metninden
çıkarılması arz ve teklif olunur.
Faruk Bal Nevzat Korkmaz Behiç Çelik
Konya Isparta Mersin
Mehmet Şandır Mehmet Akif Paksoy Rıdvan Yalçın
Mersin Kahramanmaraş Ordu
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığını
Görüşülmekte
olan 696 Sıra Sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve
Yargılama Usulleri Hakkında Kanun Tasarısının 29.
maddesinin 2. fıkrasının madde metninden
çıkarılmasını ve fıkra numaralarının buna
göre teselsül ettirilmesini arz ve teklif ederiz.
İsa Gök Kamer Genç Ahmet Ersin
Mersin Tunceli İzmir
Ali Oksal Zekeriya Akıncı Ali İhsan Köktürk
Mersin Ankara Zonguldak
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
ANAYASA
KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul)
Katılmıyoruz Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
DEVLET
BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK (Ankara)
Katılmıyoruz.
MEHMET
AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) Zekeriya Akıncı konuşacak.
BAŞKAN
Önerge üzerinde söz isteyen Zekeriya Akıncı, Ankara Milletvekili.
Buyurun.
ZEKERİYA
AKINCI (Ankara) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
hepinizi sevgiyle, saygıyla selamlıyorum.
Görüşmekte
olduğumuz yasanın bu maddesinde Mahkemenin hizmet birimleri
sıralanmış, sunulmuş ve görevlendirilmeler
tanımlanmış. Hemen arkasından gelen 30uncu maddede de
zaten mahkeme personelinin atanmasına ilişkin bir madde var.
Şimdi
ben bu vesileyle, bir süreden beri yüce Meclisle paylaşmak istediğim
bir konuyu özellikle dikkatinize sunmak istiyorum. Kuşkusuz
görevlendirmeler yapılacak, atamalar yapılacak, Sayın
Başkan yetkilerini kullanacak ama bu görevlendirmelerin içerisinde acaba
kadının yeri ne olacak diye ben hep merak etmişimdir. Bu
merakımın altında yatan da 2010 Aralık raporuyla Kadın
Statüsü Genel Müdürlüğünün hazırlamış olduğu
Türkiyede kadının durumuna ilişkin bir rapor.
Birkaç
ana konuyu dikkatinize sunmak istiyorum. Diyor ki:
Hâlen 4
milyona yakın kadın okuma yazma bilmiyor.
Kadınların
iş gücüne katılma oranı 1999da yüzde 34ken 2009da yüzde
26lara düşmüş. Kadınların yüzde 77si hiçbir ücret
almaksızın aile işçisi olarak çalışıyor.
İş gücüne katılmayan kadınların yüzde 62si iş
gücüne katılmama nedeni olarak ev kadını olmasını
gösteriyor ki bu sizin en çok hoşlandığınız kadın
tiplemesidir.
100
kadından sadece 12si patron ve 12,8i kendi hesabına iş
yapıyor.
Üniversitede
kadın öğretim elemanı -yüz ağartıcı tablo budur-
yüzde 45, profesörler içinde yüzde 27, öğretim görevlileri arasında
yüzde 38,5.
Bürokraside
üst düzey yöneticilerin yüzde 7si kadın. Hiç kadın vali yok. 1 tane
kadın müsteşarımız var, o da Sayın kadın
Bakanımızın müsteşarı, 20 müsteşar içerisinde
sadece o var. 61 erkek, 2 de kadın müsteşar
yardımcımız var.
Savcıların
yüzde 5,2si, hâkimlerin ise sadece yüzde 28i kadın.
Şimdi,
bu tabloya baktığımız zaman değerli
arkadaşlarım, yeni bir ekleme yapmak daha gerekiyor. Son dönemde
gerçekleştirilmiş olan yargı operasyonlarının
içerisinde bir gerçek daha aynı tabloyu ortaya serdi. Yapılan Yargıtay
ve Danıştay üyeleri seçiminde, yeni seçilen 211 üye içinde kadın
üye sayısının oranı yüzde 3ün altında
kalmış oldu. Kadın üye sayısının genellikle yüzde
30lar seviyesinde olduğu, yüzde 20nin altına pek
düşmediği Yargıtay ve Danıştay seçimlerinde, bu
süreçte bir anda kadın üye sayısının yüzde 3ün altına
düşmüş olması düşündürücüdür, kaygı verici bir
gelişmedir ve kuşkusuz bugüne kadar sürdürülmüş olan
anlayışların bir yansımasıdır, sonucudur.
Şimdi,
tablo bu kadar açıkken, kadına dönük bunca sorun çözüm beklerken,
işin özünü değiştirmeyecek biçimsel değişiklikler bu
ülkede hiçbir şey ifade etmeyecektir. Anadoluda nüfusun yarısın
oluşturan 10 milyonlarca kadının bu tabloya baktığımızda
bunca çok sorunu ve çözülmesi gereken, önünün açılması gereken bunca
çok alan varken, sizler milletvekilindeki kadın parlamenter
sayısını artırın ama 5-10 kişi, 15 kişi
artırsanız ne olur, artırmasanız ne olur?
Burada
bir şeye daha dikkatinizi çekmek istiyorum yalnız, ortaya
çıkmış olan bu tablo bir tesadüf müdür? Yani durduk yerde
oluşmuş ya da bugüne kadar olduğu gibi süregelen bir
gelişme midir yoksa bir anlayışın, bir bakış
açısının sonucu olarak ortaya mı
çıkmıştır? Hiç kuşkusuz tesadüf değildir
arkadaşlarım. Bu, AKP İktidarının, Hükûmetinin
kadınlara bakış açısındaki
çarpıklığı ve ayrımcı anlayışı bir
kez daha ortaya koyan bir sürecin yaşanmakta olduğunu hepimize
göstermektedir.
Hükûmet,
ne yazık ki kadınların iş ve meslek hayatında kariyer
yapmalarını istememektedir, kadınlara ikinci sınıf
insan gözüyle bakmaya devam etmektedir; kadın-erkek eşitliğini
herkesin aynı ağırlıkta halter kaldırması,
aynı mesafeyi, aynı sürede koşabilmesi gibi geri bir
anlayışla değerlendirmektedir; birçok kadının
kendilerinden çok daha büyük ağırlıkları
kaldırabileceğini, mesafeleri çok daha kısa sürede
koşabileceklerini unutmaktadırlar. Bu nedenle de kadınların
iş ve çalışma hayatına girmeleri engellendiği gibi,
kendi emek ve disiplinleriyle de belli bir başarıyı yakalayan
kadınların da kariyer yapması engellenmektedir.
Benim
dileğim, sevgili arkadaşlar, bu tabloyu değiştirin, sizin
niyetiniz yok ama bu tabloyu değiştirin. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Akıncı.
III.- Y O K L A M A
(CHP
sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)
MEHMET
AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) Sayın Başkan, yoklama
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunacağım ancak bir yoklama talebi
var, onu yerine getireceğim.
Sayın
Hamzaçebi, Sayın Gök, Sayın Öztürk, Sayın Köse, Sayın
Güvel, Sayın Tan, Sayın Öztürk, Sayın İçli, Sayın
Susam, Sayın Aslanoğlu, Sayın Yalçınkaya, Sayın
Köktürk, Sayın Seçer, Sayın Oksal, Sayın Sönmez, Sayın
Tüzün, Sayın Bingöl, Sayın Akıncı, Sayın Aydoğan,
Sayın Paksoy.
İki
dakika süre veriyorum.
(Elektronik
cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, toplantı yeter sayısı vardır.
VIII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ
İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun
Tasarı ve Teklifleri (Devam)
2.- Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve
Yargılama Usülleri Hakkında Kanun Tasarısı ile Anayasa
Komisyonu Raporu (1/993) (S. Sayısı: 696) (Devam)
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri
Hakkında Kanun Tasarısının 29uncu maddesinin 3
numaralı fıkrasının tasarı metninden
çıkarılması arz ve teklif olunur.
Behiç Çelik (Mersin) ve arkadaşları
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
ANAYASA
KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul)
Katılmıyoruz Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
ÇALIŞMA
VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI ÖMER DİNÇER (İstanbul)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Önerge üzerinde söz isteyen Sayın Mehmet Şandır, Mersin Milletvekili.
Buyurun
Sayın Şandır. (MHP sıralarından alkışlar)
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
öncelikle yüce heyetinize saygılar sunuyorum.
Bu kadar
kalabalık görünce de gerçekten hoş oldu yani, hoş oldu yani!
Böyle kırmızı koltuklara konuşmaktan
usanmıştık yani demek ki sık sık yoklama
isteyeceğiz ki herkes burada olsun, boşa konuşmayalım. Öyle
mi arkadaşlar? Tamam.
Değerli
arkadaşlar, yani önerge kabul edilmedi, reddedilecek, önerge üzerinde
değil, biraz önceki tartışma üzerinde üç beş cümle etmek
istiyorum. Gerçekten 1982 Anayasası dediğimiz elimizdeki cari Anayasa
ki hepimizin korumak, kollamakla yükümlü olduğumuz, üzerine yemin
ettiğimiz, toplumun yüzde 91,5unun, Türk milletinin yüzde 91,5 oyuyla
kabul ettiği bir Anayasa. Bu Anayasanın değiştirilmesi
gerektiğini herkes söylemekte. Milliyetçi Hareket Partisi olarak
söylüyorum ısrarla, her seçim öncesi
yayımladığımız seçim beyannamesinde ve parti
programımızda bu Anayasanın, özel şartlara dayalı
hazırlanmış bu Anayasanın değiştirilmesi
gerektiğini, özgürlüklerin önündeki, bireysel hak ve özgürlüklerin
önündeki kısıtların kaldırılmasını amaçlayan
yeni bir anayasa yapılmasını biz de taahhüt ediyoruz.
Bu Genel
Kurulda bulunan tüm partilerin bu Anayasanın değiştirilmesi
yönünde topluma verilmiş sözleri vardır ve itiraz ettiğimiz ve
tenkit ettiğimiz husus şu: Adalet ve Kalkınma Partisi sekiz
yıldan bu yana ülkeyi yönetiyor ve sekiz yılın başında
iktidar olurken, iktidar olmadan önce bu Anayasayı değiştirmek
yönünde topluma, Türk milletine verilmiş sözleri var. Bugüne kadar bu
Anayasayı değiştirmek noktasında bir adım atmayan,
attığı adımı tamamlamayan iktidar partisinin, Adalet
ve Kalkınma Partisinin böyle seçime yakın, dönemin sonunda bir
Anayasa değişikliği, palyatif, parça Anayasa
değişikliği yapmasını samimi bulmuyoruz. Eğer bu
Anayasayı ucundan, kenarından değiştirirseniz sistemi
bozarsınız. Yalnız Anayasayı değiştirmek de
yetmiyor, Anayasayla bağlı kalınarak Seçim Kanununun, Siyasi
Partiler Kanununun ve diğer bazı kanunların da
değiştirilmesi gerekiyor.
Şimdi,
bunu bugüne kadar yapmayan Adalet ve Kalkınma Partisi, bugün
Sayın
Bakan yok burada, Sayın Cemil Çiçeke hitaben söylüyorum, birbirimizle
akıl yarışı yapmayalım, akılla alay etmeyelim
yani İktidarın işi değil Anayasa yapmak. diyerek
kendinizi kenara çekemezsiniz. Yani, iktidar bu Parlamentodan
çıkmıyor mu? İktidar partisinin grubunun burada sorumluluğu
yok mu? İktidarın sahibi olan bu partinin sorumluluğu yok mu?
Bugüne kadar bir Anayasa değişikliği yapmıyorsunuz,
Milliyetçi Hareket Partisi olarak söylüyorum, ısrarla davet ediyoruz:
Gelin, bir uzlaşma komisyonu kuralım, birlikte
çalışalım, bu Anayasayı hangi kapsamda
değiştireceğimizi, en azından ilkesel bağlamda,
çerçeve olarak belirleyelim, seçimden sonra da oturup birlikte
değiştirelim. Buna itiraz etmiyoruz ama yanaşmıyorsunuz.
Sayın Başbakan istifhamlar uyandıracak şekilde diyor ki:
Seçimden sonra değiştireceğiz.
Ee
şimdi, şu soruyu soruyoruz, cevabı verilmesi gereken şu
sorunun cevabını bekliyoruz; diyoruz ki: Seçimden sonra nasıl
değiştireceksiniz? Kapalı kapılar arkasında,
kayıt altına alınamayan, bilinmeyen görüşmelerde kime,
hangi sözler verildi?
Ee,
şimdi, meydanlarda özerklik isteniyor, federal yapı isteniyor. Acaba,
bunlar kimden cesaret alıyorlar değerli arkadaşlar? Muhalefet
olarak Türk milleti adına bunu sormak hakkımız yok mu?
Bu ülkeyi
iki dilli bir millete, tekrar ediyorum, bu ülkeyi iki dilli bir millete, iki
milletli bir devlete dönüştürmek gibi bir planınız var mı,
yok mu? Bunu gelin, buradan açıklayın ki, seçim öncesi millet de
bilsin Anayasayı nasıl değiştireceğinizi. Çünkü
müzakere yaptığınızı ifade ettiğiniz, ortaya
çıkan PKK unsurları, bölücü terör örgütü unsurları bugün
diyorlar ki: Biz bu müzakerelerde anlaşma noktasına geldik ve bu
anlaşma doğrultusunda iki dilli bir millete, federal bir devlete
ulaşacağız. diyorlar. Ee, şimdi, bunu nasıl kabul
ederiz?
Bir
yandan da bir sivil toplum kuruluşu ki, başında Türk kelimesi
var. Ben buradan sizin adınıza da, Türk milleti adına da ifade
ediyorum o kuruluşa başındaki Türk kelimesini
çıkartması lazım. Türk milletinden bu kadar rahatsızlık
duyan bu kuruluş, başındaki Türk kelimesini
çıkartması lazım Türk kelimesini kirletmek hakkı kimsede
yoktur. (MHP sıralarından alkışlar)
Dolayısıyla,
değerli arkadaşlar, gelin bu Anayasayı nasıl
değiştireceğinizi burada veya bir başka yerde
açıklayın, milletin kafasındaki bu soruların
cevabını verin yoksa ülkeyi fesada koşuyorsunuz, fesada
katıyorsunuz. Bunları ifade ediyorum.
Teşekkür
ederim. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Şandır.
ÜNAL
KACIR (İstanbul) Sizin Anayasa teklifiniz var mı? Sizin var
mı? Sizin teklifiniz var mı?
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Var bizim teklifimiz.
ÜNAL
KACIR (İstanbul) Nerede?
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Var, var Anayasa teklifimiz; iktidar olduğumuzda
görürsünüz.
SUAT
KILIÇ (Samsun) - Sayın Başkan
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, bir saniye
Buyurun
Sayın Kılıç.
SUAT
KILIÇ (Samsun) Sayın Başkan, Sayın Şandırın
konuşması sırasında grubumuza yönelik soruları oldu;
sorularına cevap vermek için
BAŞKAN
Ne söyledi? Ne soruları oldu?
SUAT
KILIÇ (Samsun) Sayın Başkanım, iki dilli bir devlet hayali
olup olmadığını, iki milletli bir devlet hayali olup
olmadığını Türk ibaresinin Anayasadan
çıkarılması gibi bir
BAŞKAN
Buyurun Sayın Kılıç. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
Üç dakika
süre veriyorum; yalnız yeni bir sataşmaya mahal vermeden Sayın
Kılıç.
IX.- SATAŞMALARA
İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- Samsun Milletvekili Suat
Kılıçın, Mersin Milletvekili Mehmet Şandırın,
grubuna sataşması nedeniyle konuşması
SUAT
KILIÇ (Samsun) Sayın Başkan, dünden bugüne devam eden, sirayet eden
bu tartışmaları doğrusu derin bir üzüntüyle, teessürle
takip ediyoruz. Türk milletini, Türk devletini, sürekli, korkularla,
kaygılarla, kâbuslarla kuşatmaya hiç kimsenin hakkı
olmadığını bu kürsüden her vesileyle ifade etmek
lazım. Türk devleti büyük bir devlettir. demek yetmez. Türk milleti
büyük bir millettir. demek de yetmez. Türk devleti büyük bir devlet, milleti büyük bir millet
olduğuna göre, bu milletin yüceliğine, bu devletin gücüne iman
etmeniz, gerçekten inanmanız ve her hezeyan dolu ifadeyle bu cumhuriyetin
temellerinin sarsılmayacağına kesin bir kanaat getirmeniz
lazım. Bu kanaati, bu kararlılığı göremiyorum.
YILMAZ
TANKUT (Adana) Grubuna söyle.
ALİM
IŞIK (Kütahya) Oraya söyle Suat Bey, oraya söyle!
SUAT
KILIÇ (Devamla) - Her vesileyle, milletin birliğini, devletin
dirliğini, bölünmez bütünlüğümüzü istismar etmeye yönelik
yaklaşımlarınız var. Bu konular siyasi istismar vesilesi
değildir.
ŞENOL
BAL (İzmir) Başbakana söyle, Başbakana!
ALİM
IŞIK (Kütahya) Başbakana söyle onu!
BAŞKAN
Lütfen sayın milletvekilleri
SUAT
KILIÇ (Devamla) Türk milleti, korkularla, kaygılarla, kâbuslarla
bezdirilecek, yıldırılacak, korkutulacak bir millet
değildir.
İki
dilli bir millet hayali var mı? Yok. İki milletli bir devlet hayali
var mı? Yok.
ŞENOL
BAL (İzmir) Federasyon var, federasyon.
SUAT
KILIÇ (Devamla) - E ne oldu, bitti mi siyasi sermayeniz? Bitti. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar) Bu konuların istismarı...
ŞENOL
BAL (İzmir) PKKyla anlaşma var.
SUAT
KILIÇ (Devamla) - Bu konuların istismarı hiç kimseye ekmek
kazandırmaz. Bu millet, bizden, güçlü bir gelecek vaadi bekliyor. Bu
millet, bizden, güçlü bir geleceğin hayallerini kendisiyle
paylaşmamızı bekliyor.
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Anayasayı nasıl değiştireceksiniz?
SUAT
KILIÇ (Devamla) - İyi rüyalar, aydınlık rüyalar, güzel rüyalar,
hayırlı senaryolar, iyi işler bekliyor.
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Suat Kılıç, Anayasayı nasıl
değiştireceksiniz?
SUAT
KILIÇ (Devamla) - Karanlık rüyalar, kâbuslar, korku senaryoları,
Bittik, yandık, parçalandık, bölünüyoruz. gibi hezeyanların bu
millete kazandıracağı hiçbir şey yoktur. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
ALİM
IŞIK (Kütahya) Bahçekapılı kimin grup başkan vekili?
SUAT
KILIÇ (Devamla) E merak ediyorsanız ben size ifade edeyim. Anayasa
burada, açın Anayasayı okuyun.
ALİM
IŞIK (Kütahya) Bahçekapılı kimin grup başkan vekili?
SUAT
KILIÇ (Devamla) Türkiye Cumhuriyeti devleti, demokratik, laik, sosyal bir
hukuk devletidir. Bitti mi? Bitti. Bunun ötesi yok. Cumhuriyeti
tartışan kim? Demokrasiyi tartışan kim? Laikliği
tartışan kim? Tek dili tartışan kim? Başkentin Ankara
olduğunu tartışan kim? Sizler esasında, farkında
olarak veya olmayarak -ama tenzih ederim, camianıza saygım var- büyük
olasılıkla farkında olmayarak, yanlış
beyanlarıyla topluma hezeyan pompalayanların değirmenine
maalesef su taşıyorsunuz.
YILMAZ
TANKUT (Adana) Ya, siz kendinize bakın!
SUAT
KILIÇ (Devamla) Bölücüler bizi birbirimize düşürmek istiyor, doğru
mu? Doğru. Bölücüler bu konular üzerinde ayrılık yaratmak,
tefrika yaratmak istiyorlar, doğru mu? Doğru. Birileri bu kürsüyü
onların ekmeğine yağ sürmek için kullanıyor mu? Maalesef
kullanıyor, bu da doğru.
Değerli
arkadaşlar, bu korkuları, bu kaygıları, bu kâbusları
bir tarafa bırakın. AK PARTİsi, CHPsi, MHPsiyle cumhuriyetin
birliğine inanan herkese sonsuz saygımız var.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ŞENOL
BAL (İzmir) İnanıyor musunuz, cumhuriyete inanıyor
musunuz?
SUAT
KILIÇ (Devamla) Değiştirilmez maddeler, değiştirilmez
hükümler bellidir. Boşuna korkulara, kaygılara
sığınmayın.
Genel
Kurulu saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
Bravo sesleri alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Kılıç.
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Sayın Başkan
BAŞKAN
Buyurun Sayın Şandır.
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Sayın Başkanım, Sayın
Kılıç benim konuşmama cevaben söz aldı ve bizi ilzam etti.
BAŞKAN
Soru sordunuz cevap verdi Sayın Şandır.
SUAT
KILIÇ (Samsun) Etmedim, etmedim.
BAŞKAN
- Hayır, ne söyledi de ilzam etti?
SUAT
KILIÇ (Samsun) İtham etmedim. Olur mu, milletin birliğine hepimiz
inanıyoruz.
BAŞKAN
- Bir saniye Sayın Kılıç.
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Bizi ilzam edecek
BAŞKAN
Hayır, ne söyledi de ilzam etti diyorum, onu soruyorum Sayın
Şandır.
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Korkuların kuşatmasında,
hezeyanların etkisinde konuşuyorsunuz. dedi. Ben endişemizin
kaynağını, müsaade ederseniz cevaben gurubum adına
BAŞKAN
- Buyurun Sayın Şandır. (MHP sıralarından
alkışlar)
SERACETTİN
KARAYAĞIZ (Muş) Aynı şeyleri söyleyeceksin.
2.- Mersin Milletvekili Mehmet
Şandırın, Samsun Milletvekili Suat Kılıçın,
grubuna sataşması nedeniyle konuşması
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Bak, Değerli Arkadaş, heyecanlanma.
Değerli Arkadaşım heyecanlanma. Bak, tane tane
konuşacağım.
Değerli
arkadaşlar, biz endişelerimizi ifade ediyoruz. Sayın
Kılıçın Türk milleti ve Türk devleti ile ilgili söylediklerini
bütünüyle paylaşıyoruz, biz onun siyasetini yapıyoruz zaten. Biz
Türk milliyetçisi bir partiyiz. Siz siyasetini yapmayın. Siz ne
yaptığınızın farkında değilsiniz.
SUAT
KILIÇ (Samsun) Biz siyaset yapmıyoruz, yürekten buradan söylüyoruz.
MEHMET
ŞANDIR (Devamla) - Değerli arkadaşlar, bakın, size bir
şey söyleyeyim. Beni dinleyin, lütfen bir dinleyin.
Değerli
arkadaşlar, bakın, bir sonuç olarak söyleyelim, sebebi
tartışmaya zaman yok, bir sonuç olarak söylüyorum: Bugün hangi tarih?
23 Mart. Gelinen noktada Türkiyenin, Türkiyede yaşayan insanların
dünden daha çok birlik içerisinde olduğunu söyleyebilir misiniz? (AK
PARTİ sıralarından Söyleriz tabii. sesleri)
Söyleyemezsiniz.
Değerli
arkadaşlar, bu ülkede birileri Ben Türk değilim. diyorsa, Ben
ayrı bayrak istiyorum. diyorsa
(AK PARTİ sıralarından
gürültüler)
AFİF
DEMİRKIRAN (Siirt) Ne yapacaksın?
MEHMET
EMİN TUTAN (Bursa) Zorla Türk mü yapacaksın?
MEHMET
ŞANDIR (Devamla) Evet, dün böyle bir şey yoktu.
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, lütfen
MEHMET
ŞANDIR (Devamla) Bunun başlangıcı nedir? Endişemizi
de size söyleyeyim. Siz anlamak isteyin lütfen, bakın endişemizi
anlamak
Sayın Başbakan 12 Ağustos 2005 tarihinde
Diyarbakır meydanında Kürt kimliğini tanıyorum. Kürt
sorunu benim sorunumdur. Bu sorunu siyaset üreterek demokrasi içerisinde
çözeceğim. dediği andan itibaren bu ülkenin temellerine dinamit
koydunuz. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
SUAT
KILIÇ (Samsun) Dinamit yok, dinamit yok!
MEHMET
ŞANDIR (Devamla) Şimdi bu ülkede Türk milletinin
dışında bir başka milletin varlığını,
bir başka kimliğin varlığını Başbakan olarak
telaffuz ettiğiniz andan itibaren, değerli milletvekilleri, sizi
kendi vicdanınızla baş başa bırakıyorum. Tarih
sizi sorgulayacak. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
ÖMER
FARUK ÖZ (Malatya) Tek bayrak, tek millet, tek devlet. dedi Sayın
Başbakan.
MEHMET
ŞANDIR (Devamla) Bu memlekette otuz altı tane alt kimlik var,
etnik kimlik var. dediğiniz andan itibaren bu kimliklerin, bu etnik
kimliklerin egemenliğini vermek mecburiyetindesiniz.
Bakın,
size çok ilmî bir şey söyleyeyim: Eğer farklılıkları
kimlik yaparak, farklılıkları kimlikleştirerek o
kimliklerin sorunlarını çözmeye kalkarsanız bu milleti
parçalarsınız, bu milleti parçalarsınız. Şimdi, Kürt
kimliğini tanıyıp, Kürt sorununu çözmeye kalkarsanız
onların egemenlik hakkını, bayrak talebini vermek mecburiyetinde
kalırsınız. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
AFİF
DEMİRKIRAN (Siirt) Yok öyle bir şey!
MEHMET
ŞANDIR (Devamla) İşin tehlikesi budur. Bu bölücülere cesareti
sizin bu tavrınız
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Şandır.
MEHMET
ŞANDIR (Devamla) İşin özü budur.
Çok
teşekkür ederim.
BAŞKAN
Sayın Şandır, teşekkür ediyorum.
VIII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ
İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun
Tasarı ve Teklifleri (Devam)
2.- Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve
Yargılama Usülleri Hakkında Kanun Tasarısı ile Anayasa
Komisyonu Raporu (1/993) (S. Sayısı: 696) (Devam)
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul
edilmiştir.
Sayın
milletvekilleri, birleşime beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 21.35
ALTINCI OTURUM
Açılma Saati: 21.43
BAŞKAN: Başkan Vekili Sadık
YAKUT
KÂTİP ÜYELER: Yaşar TÜZÜN (Bilecik),
Bayram ÖZÇELİK (Burdur)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 81inci
Birleşiminin Altıncı Oturumunu açıyorum.
696
sıra sayılı Kanun Tasarısının görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Komisyon
ve Hükûmet yerinde.
30uncu
madde üzerinde iki adet önerge vardır, geliş sırasına göre
okutup, aykırılıklarına göre işleme alıyorum.
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan Kanun Tasarısının 30. Maddesinin (1) numaralı
fıkrasında geçen Bunlar ibaresinin Bu personel şeklinde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Faruk Bal Nevzat Korkmaz Behiç Çelik
Konya Isparta Mersin
Mehmet Şandır Alim
Işık Rıdvan
Yalçın
Mersin Kütahya Ordu
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 696 Sıra Sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve
Yargılama Usulleri Hakkında Kanun Tasarısının 30.
maddesinin 2. fıkrasının madde metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
İsa Gök Kamer Genç Ahmet Ersin
Mersin Tunceli İzmir
Ali Oksal Ali İhsan Köktürk Ferit Mevlüt Aslanoğlu
Mersin Zonguldak Malatya
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
ANAYASA
KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
ÇALIŞMA
VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI ÖMER DİNÇER (İstanbul) Katılmıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN
Önerge üzerinde söz isteyen Ferit Mevlüt Aslanoğlu, Malatya
Milletvekili. (CHP sıralarından alkışlar)
FERİT
MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) Sayın Başkan, çok değerli
milletvekilleri; hepinize saygılar sunarım.
Deminden
beri tartışıyoruz. Ben tabii hukukçu değilim, işin
tekniğine de girmeyeceğim ama halkı ilgilendiren konuları
burada dile getireceğim. Dün size tapu kadastro ve orman kadastroyla
ilgili sorunları dile getirmiştim.
Şimdi,
değerli arkadaşlarım, zamanında verilmeyen karar, karar
değildir. Eğer bir köyün arazileriyle ilgili hazine o köye üç yüz
tane dava açıyorsa veya orman kadastrosu insanların malına el
koyup, Burası ormandır. deyip o köyden üç yüz dava açılıyorsa
veya bir yere gölet yapıyorsunuz, bu gölet köyün arazilerini yok ediyor,
köylü üç yüz tane dava açıyor, üç sene geçmiş sonuç yok. Ha, ne
oluyor biliyor musunuz? Keşif çıkacak diyorlar. Size örnek
vereceğim, Malatyanın Darende ilçesinin bir köyü. Köyün ekilebilir
tüm arazileri gitti, gölet yapılıyor. Adı, gölet
yapılıyor. Elektrik üretecekler orada birileri. Ya kardeşim, bu
ekilebilir arazi. Bir fiyat biçiyorlar, köylü itiraz ediyor, Benim bu arazimin
değeri bu değil. diyor ama üç yıl geçiyor, hiçbir sonuç yok.
Her bir dava açana diyor ki: Davayı tek tek açacaksınız. Dava
tek tek açılıyor. Mahkeme her bir davaya ayrı ayrı
bakıyor. Tabii, kişilerin açtığı davaya ayrı
ayrı bakarsın ama tümünde ortak bir nokta var, köyün ekilebilir
arazileri yok edilmiş, tüm davalar bu nedenle açılmış, tüm
davaların ortak noktası işgal edilen arazilerin bedelini
yükseltmesi ama herkese diyor ki: Bin lira harç yatıracaksın,
keşif harcı. Kimine bir sene önce gidiyor, kimine hâlâ üç senedir
gelmiyor.
Değerli
arkadaşlarım, insanlarımızın bu sorunlarına da
eğer yargı çözüm bulamıyorsa, yargı insanları
devletinden, yargı en güvendiği kurum olan devletinden
Acaba benim
devletim niye böyle yapıyor? derse o zaman bu adalet, adalet
değildir arkadaşlar. Söylüyorum, üç yıl önce davalar
açılmış ve bir istimlak bedeli tayin edilmiş. Köyün
yaklaşık 500 dönüm tüm ekilebilir arazisi gitti, gölet altında
kalıyor. Gölet de değil, sulama amaçlı değil, enerji
amaçlı yapıyorlar. Bir kere buraya izin veren yetkili burada
Acaba
burada enerji, HES yapılıyorsa burada kimlerin arazisi gidiyor, niçin
gidiyor, buradaki arazinin değeri nedir, hiç bakılmıyor.
İstimlak ediyor, Bedeli budur. diyor. Beşte 1 fiyat değil
arkadaşlar, köylünün malı, canı
Dava açıyor ama ortada
hiçbir şey yoktur.
Aynı
şekilde, orman kadastrosu, el koyuyor mallara, Bu mal senin değil.
diyor, tapuları iptal ediyor. Yine, köylü, aynı amaçla dava
açıyor ve Benim arazimin tespitini yap. diyor ama üç sene geçiyor hâlâ
ortada bir şey yok arkadaşlar.
İnsanların
malı devletin teminatı altındadır, can güvenliği de,
mal güvenliği de. Ben eğer bu ülkede mal güvenliğimin ne
olacağını bilmiyorsam bunun adı hukuk devleti olmaz. Ben
buradan söylüyorum: Üç yüz tane açılan davada üç yıldır sonuç
alınamıyorsa, istimlak bedelinin tayini için köylünün bu
davasına her seferinde bir keşif çıkarıp
Eğer bir
keşif yapılacaksa, tüm arazilere gidilir keşfedilir, ortak bir
değer biçilir, ortak değer herkese uygulanır. Hayır,
herkesin tarlası için gidiyor, herkesin bağı için gidiyor. Ortak
bir değer vardır arkadaşlar. Üç sene, beş sene
insanları oyalamak hukuk devletine yakışmaz.
Hepinize
saygılar sunarım. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Aslanoğlu.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan Kanun Tasarısının 30. Maddesinin (1) numaralı
fıkrasında geçen Bunlar ibaresinin Bu personel şeklinde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Faruk Bal
(Konya) ve arkadaşları
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
ANAYASA
KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul) Takdire
bırakıyoruz Başkanım.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
ÇALIŞMA
VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI ÖMER DİNÇER (İstanbul)
Katılıyoruz Sayın Başkan.
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Gerekçe
BAŞKAN
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
İfade
daha anlaşılır hâle getirilmiştir.
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmiştir.
Kabul
edilen önerge doğrultusunda maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
31inci
madde üzerinde üç adet önerge vardır, geliş sırasına göre
okutup, aykırılıklarına göre işleme
alacağım.
Okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 696 Sıra Sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve
Yargılama Usulleri Hakkında Kanun Tasarısının 31 inci
maddesinin dördüncü fıkrasının birinci cümlesinde geçen almakta
oldukları aylıklar ibaresinden sonra gelmek üzere ve diğer
ödemeler ibaresinin eklenmesi arz ve teklif olunur.
Bekir Bozdağ Yaşar Karayel A. Sibel Gönül
Yozgat Kayseri Kocaeli
Hayrettin Çakmak Haydar Kemal Kurt Recep
Yıldırım
Bursa Isparta Sakarya
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 696 Sıra Sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve
Yargılama Usulleri Hakkında Kanun Tasarısının 31.
maddesinin 1. fıkrasına, Uzatma süresi 5 yılı geçemez.
cümlesinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
İsa Gök Kamer Genç Ahmet Ersin
Mersin Tunceli İzmir
Ali Oksal Ali İhsan Köktürk Tayfun İçli
Mersin Zonguldak Eskişehir
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri
Hakkında Kanun Tasarısının 31. maddesinin (1) numaralı
fıkrasının aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini, (2) numaralı fıkrasında, on gün
içinde ibaresinden sonra gelmek üzere, kanuni bir engeli olmaması
hâlinde ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Faruk Bal Recep Taner Nevzat Korkmaz
Konya Aydın Isparta
Süleyman L. Yunusoğlu Behiç Çelik Mehmet
Şandır
Trabzon Mersin Mersin
Rıdvan
Yalçın
Ordu
1-
Mahkemenin Anayasa ve bu Kanunda verilen görevlerini yerine getirirken ihtiyaç
görülmesi hâlinde, hâkim, savcı ve Sayıştay denetçileri ile kamu
kurum ve kuruluşlarında çalışanlardan memur ve diğer
kamu görevlisi statüsünde olanlar, aylık, ödenek, her türlü zam,
tazminatlar ile diğer mali ve sosyal hak ve yardımlar
kurumlarınca ödenmek kaydıyla mahkemede geçici olarak görevlendirilebilir.
Bu hüküm çerçevesince yapılacak görevlendirmelerde kamu görevlisinin
muvafakati aranır. Bu şekilde yapılan görevlendirmenin süresi
bir yılı geçemez. Ancak ihtiyaç hâlinde bu süre altı aylık
dönemler hâlinde uzatılabilir.
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
ANAYASA
KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul) Takdire
bırakıyoruz Başkanım.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
ÇALIŞMA
VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI ÖMER DİNÇER (İstanbul)
Katılıyoruz Sayın Başkan.
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Gerekçe
BAŞKAN
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Geçici
görevlendirmeye konu olacak kamu görevlileri arasında (muvafakat
konusunda) ayrıma gidilmesi Anayasanın 10. maddesine
aykırılık teşkil eder.
Madde
mevcut haliyle, Anayasanın 6. maddesinin 2. fıkrasına (Hiçbir
kimse veya organ kaynağını Anayasadan almayan bir Devlet yetkisi
kullanamaz.) aykırıdır.
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 696 Sıra Sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve
Yargılama Usulleri Hakkında Kanun Tasarısının 31.
maddesinin 1. fıkrasına, Uzatma süresi 5 yılı geçemez.
cümlesinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Tayfun İçli (Eskişehir) ve
arkadaşları
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
ANAYASA
KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
ÇALIŞMA
VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI ÖMER DİNÇER (İstanbul)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Önerge üzerinde söz isteyen Tayfun İçli, Eskişehir Milletvekili.
Buyurun.
(CHP sıralarından alkışlar)
H. TAYFUN
İÇLİ (Eskişehir) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan
Değerli
milletvekilleri, sizleri saygıyla selamlıyorum.
Anayasa
Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun
Tasarısı görüşülüyor. 31inci madde üzerinde önerge verdik.
Değerli
arkadaşlarım, Anayasayı değiştirdik, Anayasa
Mahkemesinin yapısını değiştirdik, şimdi Anayasa
Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında
Yasayı düzenliyoruz.
Her
şeyden önce Anayasadan söz ediyoruz ama değerli
arkadaşlarım, ne yazık ki Türkiye Büyük Millet Meclisi,
Anayasaya uygun davranmıyor. Bu yüce Meclis geçtiğimiz günlerde bir
seçim kararı aldı. Seçimler 12 Haziran 2011 tarihinde yapılacak.
Anayasamızın 67nci ve Anayasamızın 79uncu maddelerine
göre seçimler ve halk oylaması serbest, eşit, gizli, tek dereceli,
genel oy, açık sayım ve döküm esaslarına göre yapılır
ve yargı denetimi ve gözetimi altındadır. Değerli
arkadaşlarım, bu yüce Meclis seçim kararı almış,
duruma Yüksek Seçim Kurulu el koymuştur ve Yüksek Seçim Kurulu seçim takvimini
belirlemiştir. Yüksek Seçim Kurulunun kararına göre seçim takvimi 14
Martta başlamaktadır. Fakat Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulu
sabahlara kadar, adına temel kanun dediğimiz, adına torba
kanun dediğimiz kanun tasarılarını görüştüğü
gibi, Türkiye Büyük Millet Meclisinin ihtisas komisyonları da sabah erken
saatte başlayıp geç saatlere kadar kanun tasarı ve tekliflerini
görüşmektedir.
Değerli
arkadaşlarım, Cumhuriyet Halk Partisi yirmi dokuz ilde ön seçim yapma
kararı almıştır. Bu karar gereğince Yüksek Seçim
Kurulu açıkladığı seçim takvimine göre de ön seçim
yapılacak illerde seçmen listelerini askıya
çıkarttığı gibi, 26 Mart itibarıyla ön seçime girecek
adaylar da kesin bir şekilde ilan edilecektir ve yine Yüksek Seçim Kurulu
kararına göre 3 Nisanda ön seçim yapılacaktır. Değerli
arkadaşlarım, şimdi Yüksek Seçim Kurulu devreye girmişken,
seçim takvimi ilan edilmişken, böyle yangından mal kaçırır
gibi kanun tasarı ve tekliflerinin Türkiye Büyük Millet Meclisinde
görüşülmesi Anayasaya aykırı. Türkiye Büyük Millet Meclisi
seçim kararı aldıktan sonra ancak olağanüstü hâllerde,
savaş, yarın görüşeceğimiz tezkere gibi konularda ancak
faaliyetini gösterebilir. Onun dışında Türkiye Büyük Millet
Meclisinin burada faaliyet göstermesi eşitlik ilkesine de aykırıdır.
Örneğin, Adalet Komisyonunda bizim Aydın Milletvekili Fatih
arkadaşımız var. Bu arkadaşımızın ilinde ön
seçim yapılacaktır. Şimdi, Adalet Komisyonunun böyle bir
faaliyet göstermesi nasıl mümkündür? Bakın, yarın sabah yine
Adalet Komisyonu toplanacak, Türk Ceza Kanununda bazı
değişiklikleri görüşeceğiz. O yetmiyor, Adalet Komisyonu
Başkanının yazısına göre 29unda toplantıya
çağrılıyoruz ve seksen beş maddeden oluşan Askeri
Hakimler Kanunuyla ilgili bir kanun tasarısının görüşülmesi
için yine çalışacağız ve cumartesi günleri dâhil olmak
üzere.
Değerli
arkadaşlarım, rica ediyorum, özellikle AKP grup başkan
vekillerinden rica ediyorum; sadakat yemini ettiğimiz Anayasaya
bağlı kalalım. Yani bir taraftan seçim işleri yürüyor,
seçim takvimi ilan ediliyor, milletvekilleri burada kanun çıkartmaya
çalışıyor.
Değerli
arkadaşlarım, Parlamento hukukunda -AKPyi kastederek söylüyorum-
buna korku sendromu derler. Yani Seçimde, bir daha gelmemek üzere gidiyoruz.
Onun için, ne kadar mıntıka temizliği yaparsak yapalım.
anlayışının burada bir tezahürüdür bu.
İki
ay sonra yeni Türkiye Büyük Millet Meclisi zaten teşekkül edecek ve o
üyeler yine gelen kanun tasarılarını buradan çıkartacaklar.
Bunlara dikkat etmeksizin, alelacele, dayatmayla, böyle iyi kanun değil,
kötü kanun yapma konusunda ısrar etmenizi doğrusu ben anlayamıyorum,
milletin de anlayabildiğini ben düşünemiyorum.
Onun
için, değerli arkadaşlarım, her şeyden önce yemin
ettiğiniz, sadakat yemini ettiğiniz Anayasaya bağlı
kalmanız gerekiyor.
Hepinize
saygılar sunarım.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın İçli.
III.- YOKLAMA
(CHP
sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)
MEHMET
AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) Yoklama istiyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunacağım ancak bir yoklama talebi
var, onu yerine getireceğim.
Sayın
Hamzaçebi, Sayın Gök, Sayın Öztürk, Sayın Tan, Sayın
İçli, Sayın Aslanoğlu, Sayın Bingöl, Sayın Köse,
Sayın Güvel, Sayın Pazarcı, Sayın Tüzün, Sayın Susam,
Sayın Sönmez, Sayın Köktürk, Sayın Aydoğan, Sayın
Oksal, Sayın Yalçınkaya, Sayın Yazar, Sayın Seyhan,
Sayın Paksoy.
İki
dakika süre veriyorum yoklama için.
(Elektronik
cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN
- Sayın milletvekilleri, toplantı yeter sayısı vardır.
VIII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ
İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A)
Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
2.- Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve
Yargılama Usülleri Hakkında Kanun Tasarısı ile Anayasa
Komisyonu Raporu (1/993) (S. Sayısı: 696) (Devam)
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 696 Sıra Sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve
Yargılama Usulleri Hakkında Kanun Tasarısının 31 inci
maddesinin dördüncü fıkrasının birinci cümlesinde geçen almakta
oldukları aylıklar ibaresinden sonra gelmek üzere ve diğer
ödemeler ibaresinin eklenmesi arz ve teklif olunur.
Bekir Bozdağ (Yozgat) ve arkadaşları
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
ANAYASA
KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul) Takdire
bırakıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
ÇALIŞMA
VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI ÖMER DİNÇER (İstanbul)
Katılıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Anayasa Mahkemesinde
geçici görevlendirilen personelin 69uncu maddede düzenlenen ek ödemeyi
alabilmeleri ve personel arasında ödemeler bakımından denge
sağlanması amacıyla bu önerge verilmiştir.
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmiştir.
Kabul
edilen önerge doğrultusunda maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
32nci
madde üzerinde iki adet önerge vardır, okutup işleme alıyorum.
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri
Hakkında Kanun Tasarısının 32. maddesinin (1) numaralı
fıkrasında, karşılık gösterilmek suretiyle,
ibaresinden sonra gelmek üzere, mevcut kadroların yarısı kadar
ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Faruk Bal Behiç Çelik Nevzat Korkmaz
Konya Mersin Isparta
Süleyman L. Yunusoğlu Mehmet Şandır Rıdvan Yalçın
Trabzon Mersin Ordu
Beytullah
Asil Recep Taner
Eskişehir Aydın
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 696 Sıra Sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve
Yargılama Usulleri Hakkında Kanun Tasarısının 32.
maddesinin 1. fıkrasında yer alan basın müşaviri ve
ibaresinin madde metninden çıkarılmasını arz ve teklif
ederiz.
İsa Gök Kamer Genç Ahmet Ersin
Mersin Tunceli İzmir
Ali Oksal Ali İhsan Köktürk Tayfun İçli
Mersin Zonguldak Eskişehir
Ali
Rıza Öztürk
Mersin
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
ANAYASA
KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
ÇALIŞMA
VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI ÖMER DİNÇER (İstanbul)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Önerge üzerinde söz isteyen Tayfun İçli, Eskişehir Milletvekili.
Buyurun
Sayın İçli. (CHP sıralarından alkışlar)
H. TAYFUN
İÇLİ (Eskişehir) Teşekkür ederim Sayın
Başkanım.
Çok
değerli milletvekili arkadaşlarım, 32nci madde üzerinde
arkadaşlarımla birlikte önerge verdim. Biraz evvel 31inci maddede
zaman darlığı nedeniyle değinemediğim birkaç konuya da
değinmek istiyorum.
Değerli
arkadaşlarım, dediğim gibi, Türkiye Büyük Millet Meclisinin
görevi iyi kanun yapmaktır. Adalet Komisyonuna 16 Mart 2011 tarihinde
Bakanlar Kurulu tarafından çok acele kaydıyla iki kanun
tasarısı gönderildi: Birisi adalet hizmetlerinin hızlandırılması,
diğeri de Türk Ceza Kanunuyla ilgili bazı değişiklikler ve
bu kanun tasarıları Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanımız tarafından hemen Adalet Komisyonuna asli
komisyon olarak, tali komisyon olarak da Millî Savunma Komisyonu ile Plan Bütçe
Komisyonuna sevk edildi.
Değerli
arkadaşlarım, bugün elime geçen Adalet Komisyonu
Başkanının yazısına göre ayın 29unda toplanacak
Adalet Komisyonuna sevk edilen kanun tasarısı yine aynı zamanda
Millî Savunma Komisyonu, Anayasa Komisyonu ve Plan Bütçe Komisyonuna sevk
edildi. Çok acı bir olay; Plan Bütçe Komisyonu Başkanı ve Millî
Savunma Komisyonu Başkanı, kendi üyelerini hiçe sayarak, Adalet
Komisyonu Başkanına, komisyonunun toplanmayacağına dair
yazı göndermek suretiyle kanun tasarılarının Adalet
Komisyonunda görüşülmesine izin vermiştir.
Değerli
arkadaşlarım, biraz evvel söyledim, bu Türkiye Büyük Millet
Meclisinde artık Anayasa ve İç Tüzük hiçe sayılıyor.
İç Tüzükümüzün 37nci maddesine göre Kendilerine sevk edilen komisyonlar
on gün içerisinde eğer bir rapor tanzim etmezse, asli komisyon, o
komisyonun, tali komisyonun raporunu beklemeden kararını verir. der.
Yani komisyon başkanlarının diğer siyasi parti
gruplarının üyelerinin iradelerini hiçe sayarak Ben komisyonu
toplamayacağım, sen ne yaparsan yap. deme hakkına sahip
değildir. Bakın, 29unda toplanacak Adalet Komisyonu yine büyük bir
ihtimalle Millî Savunma Komisyonundan, Anayasa Komisyonundan ve Plan Bütçe
Komisyonundan görüş almadan kanun tasarısını rapora
bağlayacaktır.
Değerli
arkadaşlarım, Plan Bütçe Komisyonu Türkiye Büyük Millet Meclisinin en
önemli komisyonudur. Kanun tasarısında kadrolar, ücretler, malî
konular görüşülmektedir. Biz 2011 yılı bütçesini Plan Bütçe
Komisyonundan geçirmek suretiyle bu yüce Meclis Genel Kurulda kabul ettik.
Böyle kadro tahsislerinin bir uzmanlık komisyonu olan Plan ve Bütçe
Komisyonunda görüşülmeden Adalet Komisyonunda yangından mal
kaçırır gibi görüşülmesini kabul etmem mümkün değil,
sizlerin de kabul edeceğinize inanmıyorum. O zaman kötü kanunlar
çıkıyor değerli arkadaşlarım. Çalışmaktan değil,
sabahlara kadar çalışalım, çalışıyoruz da.
Amacımız iyi kanun yapmak. Bakın, görüşülen kanunlarda,
daha yürürlüğe girmemiş, bir ay önce kabul ettiğimiz, mürekkebi
kurumamış kanunların maddeleri değiştiriliyor. Yani
bunu anlamak inanın çok zor. Bakın, burada, Genel Kurulda sabaha
kadar çalışıyorum, ben, kendi adıma söylüyorum. Adalet
Komisyonunda geç saatlere kadar çalışıyoruz. Cumartesimiz
pazarımız yok. Muhalefet şerhi yazacağız. Değerli
arkadaşlarım, böyle bir çalışma ortamında, ilkokul
çocuklarının Pamuk Prenses diye masal kitabını
getirirseniz buradaki milletvekillerinin bu çalışma temposunda
bunları algılayabilmeleri mümkün değil.
Değerli
arkadaşlarım, yine söyledim bir önceki konuşmamda, seçim
kararı aldık, siz aldınız, biz aldık. Yüksek Seçim
Kuruluna bu işi devrettik. Bakın, Anayasanın 114üncü maddesine
göre İçişleri, Adalet ve Ulaştırma bakanları istifa
eder. Neden? Seçimlerin dürüstçe yapılabilmesi için. Demek ki
Anayasanın amacı, Anayasanın ruhu, seçim kararı
alındığı zaman Türkiye Büyük Millet Meclisinin
komisyonlarıyla Genel Kurulunun acil, ivedi işler
dışında toplanmaması. Bir de, mutabakat sağlanır,
belirli bir kanunda bütün gruplar anlaşır, süratle
geçirebileceğimiz kanunlar, çok acil, milletin gerçekten acil
ihtiyacını karşılayacak kanunlar gelir, bunları
konuşuruz. Ama burada ne yapıyoruz? Yargıtayın,
Danıştayın üzerine başka bir güç koyuyoruz, güç veriyoruz
Anayasa Mahkemesi olarak.
Bunu bir
sonraki önergemde değerlendireceğim çünkü beş dakikada
bunları anlatabilmek mümkün değil.
Hepinize
teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın İçli.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum
MEHMET
AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) Karar yeter sayısı
BAŞKAN
Arayacağım Sayın Hamzaçebi.
Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Sayın
milletvekilleri, karar yeter sayısı yoktur, beş dakika ara
veriyorum.
Kapanma Saati: 22.10
YEDİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 22.17
BAŞKAN: Başkan Vekili Sadık
YAKUT
KÂTİP ÜYELER: Fatih METİN (Bolu),
Bayram ÖZÇELİK (Burdur)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 81inci
Birleşiminin Yedinci Oturumunu açıyorum.
696
sıra sayılı Kanun Tasarısının 32nci maddesi
üzerinde verilen Mersin Milletvekili İsa Gök ve
arkadaşlarının önergesinin oylanmasında karar yeter
sayısı bulunamamıştı.
Şimdi,
önergeyi yeniden oylarınıza sunacağım ve karar yeter
sayısı arayacağım.
Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Sayın milletvekilleri, karar yeter
sayısı vardır, önerge kabul edilmemiştir.
Tasarının
görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Komisyon
ve Hükûmet yerinde.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri
Hakkında Kanun Tasarısının 32. maddesinin (1) numaralı
fıkrasında, karşılık gösterilmek suretiyle,
ibaresinden sonra gelmek üzere, mevcut kadroların yarısı kadar
ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Beytullah Asil (Eskişehir) ve
arkadaşları
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
ANAYASA
KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul)
Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
DEVLET
BAKANI MEHMET AYDIN (İzmir)- Katılmıyoruz Sayın Başkan.
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Sayın Taner efendim.
BAŞKAN
Önerge üzerinde söz isteyen Recep Taner, Aydın Milletvekili.
Buyurun.
(MHP sıralarından alkışlar)
RECEP
TANER (Aydın) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
görüşülmekte olan 696 sıra sayılı Anayasa Mahkemesi Kanunu
Tasarısının 32nci maddesiyle ilgili vermiş olduğumuz
değişiklik önergesi hakkında söz almış
bulunmaktayım. Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, görüşmekte olduğumuz bu maddeyle Anayasa
Mahkemesinin sözleşmeli personel çalıştırması
şartları düzenlenmektedir. Ancak ben, dünden bu yana gündeme getirmek
istediğim ancak bir türlü fırsat bulamadığım 9uncu
maddeyle ilgili, yani Anayasa Mahkemesi üyelerinin yemin metinleriyle ilgili
görüşlerimi sizlerle paylaşmak istiyorum.
Değerli
milletvekilleri, 2011 yılı Ocak ayında AKP Hükûmetinin Türkiye
Büyük Millet Meclisine sevk ettiği tasarıdaki yemin metni, AKPli
grup başkan vekilinin Aralık 2009da gündeme getirdiği
Türklüğü Anayasadan çıkaracağız, yoksa demokratikleşmeyi
yapamayız. sözüne uygun bir metin olarak Türk milletinin hazmına
sunulmuştu. Yani Sayın Başbakanın Sindire sindire,
hazmettire hazmettire yapacağız. dediği
değişikliklerden birisi olarak gündeme gelmişti. Yürürlükteki
metinde "Türk milleti tarafından demokrasiye âşık Türk
evlatlarının vatan ve millet sevgisine emanet ve tevdi olunan Türkiye
Cumhuriyeti Anayasasını koruyacağıma; görevimi
doğruluk, tarafsızlık ve hakka saygı duygusu içinde, sadece
vicdanımın emrine uyarak yapacağıma, namusum ve şerefim
üzerine andiçerim." şeklinde yemin edilirken, yeni metinde
baştaki kısım tamamen kaldırılmıştı. Bu
yapılan değişiklik, sadece Türk milleti ve Türk
evlatları ibaresinin ortadan kaldırılması değildir.
Bu, aynı zamanda, Anayasamızın başlangıç metninde
Türk Vatanı ve Milletinin ebedi varlığını ve Yüce
Türk Devletinin bölünmez bütünlüğünü belirleyen bu Anayasa ve
dayandığı temel ilkeleri koruması gereken demokrasiye
âşık Türk evlatlarına işaret eden yani Anayasanın ve
değiştirilmesi teklif dahi edilemeyecek olan ilk üç maddenin kimler
tarafından korunacağının ortaya konduğu
Anayasanın ön sözüdür.
Hükûmetin
sevk ettiği tasarı metni, Alt Komisyon görüşmeleri
sırasında Milliyetçi Hareket Partisi Isparta Milletvekilimiz
Sayın Nevzat Korkmazın ısrarlı itirazları sonucunda,
kamuoyunda oluşan tepkilerle birlikte dikkate alınarak bu
kısmın başında
büyük Türk milleti önünde namusum ve
şerefim üzerine andiçerim. şeklinde kısmen bir düzeltme
yapılmıştır. Ancak bu hâliyle de yemin metninde, önceki
metinde yer aldığı hâlde, Anayasanın Türk milleti
tarafından, Türk evlatlarının vatan ve millet sevgisine emanet
edildiği kısmı yer bulamamıştır.
Değerli
milletvekilleri, AKP Hükûmetinin sevk ettiği tasarıda yemin metninde
yapılan değişiklik, bir yandan Türk milleti ve Türklüğe
yapılan atıfları ortadan kaldırırken, diğer
taraftan da 2011 seçimlerinin ana teması olan sivil anayasa
çalışmalarının nerelere uzanacağının bir
göstergesidir. 2007 seçimlerini, yaptığı icraatlardan veya
yapacaklarından bahsetmek yerine, dindar bir cumhurbaşkanı
teması üzerinde götüren AKPnin, 2011 seçimlerinde de sivil anayasa
söylemini ana gündem maddesi olarak gündeme getireceği ortadadır.
Ancak, sivil anayasadan kastının ne olduğu ise her gün değişik
önergelerle ortaya çıkmaktadır. Sivil anayasa dedikleri, bu maddede
de ortaya çıktığı gibi, milletten bir şeyleri
kaçırarak, Ben yaptım, oldu. zihniyetiyle gizli gündem maddelerini
uygulamak
Ve vatandaşlarımızın bu gizli gündeme karşı
uyanık olmaları gerekmektedir. AKP devletin şeklini, cumhuriyetin
niteliklerini, devletin bütünlüğünü, resmî dilini,
bayrağını, millî marş ve başkentini
değiştirmeye kalkanlara karşı direnç odağı olacak
olan demokrasi âşığı Türk evlatlarının yemin
metninden çıkartılarak ortadan kaldırabileceğini
düşünüyorsa yanıldığını Türk milleti kendisine 12
Haziranda vuracağı şamarla hatırlatacaktır.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; bu duygu ve düşüncelerle
önerinin kabulünü diliyor, heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
H. TAYFUN
İÇLİ (Eskişehir) Önerge var
BAŞKAN
Hayır, önerge işlemi yapıldı.
Madde
kabul edildi.
33üncü
madde üzerinde iki adet önerge vardır, geliş sırasına göre
okutup aykırılıklarına göre işleme alacağım.
Okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 696 Sıra Sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve
Yargılama Usulleri Hakkında Kanun Tasarısının 33.
maddesinin 1. fıkrasında yer alan ve yabancı ibaresinin madde
metninden çıkarılmasını ve aşağıdaki
fıkranın eklenmesini arz ve teklif ederiz.
İsa Gök Ali Oksal Ahmet Ersin
Mersin Mersin İzmir
Kamer Genç Tayfun İçli Ali İhsan
Köktürk
Tunceli Eskişehir Zonguldak
(2) Bu
madde uyarınca yapılacak hizmet alımları 4.1.2002 tarihli
ve 4734 sayılı Kamu İhale Kanununa tabi olarak
yapılır.
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri
Hakkında Kanun Tasarısının 33 üncü maddesinin metinden
çıkarılması arz ve teklif olunur.
Faruk Bal Behiç Çelik Nevzat Korkmaz
Konya Mersin Isparta
Süleyman L. Yunusoğlu Mehmet Şandır Rıdvan
Yalçın
Trabzon Mersin Ordu
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
ANAYASA
KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul)
Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
DEVLET
BAKANI MEHMET AYDIN (İzmir) - Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN
Önerge üzerinde söz isteyen Şenol Bal, İzmir Milletvekili.
Buyurun
Sayın Bal. (MHP sıralarından alkışlar)
ŞENOL
BAL (İzmir) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
üzerinde konuştuğumuz kanun tasarısının üzerinde
verdiğimiz değişiklik önergesi ile, yasal
sınırları belirsiz, ucu açık bir yetkilendirme olması
nedeniyle bu maddenin çıkarılmasını istiyoruz. Muhalefet
şerhimizde, özellikle yabancı uzman
çalıştırmanın, Türk milleti adına karar veren
mahkemelerimizde uygun olmadığını gerekçeleriyle de ifade
etmiştik. Biz, Türk insanının bu alanlarda
dışarıya muhtaç olmayacak kadar yetişmiş
elemanları olduğunu biliyoruz. Dolayısıyla yabancı
uzman görevlendirme ihtiyacı nereden kaynaklanıyor? Bundan maksat
nedir acaba? Taşeronluğu yapılan ABD kaynaklı projelerin
uygulanması sırasında hemen ilk adımda müracaat edilecek
birilerinin yanı başta olması mı hedefleniyor?
Sayın
milletvekilleri, bu önerge vesilesiyle bazı değerlendirmeleri yapmak
istiyorum. Biliyorsunuz, Orta Doğu ve Kuzey Afrika ülkelerinde
gelişen olaylara baktığımızda, o ülkelerde halk ayaklanması
şeklinde ortaya konulan Büyük Orta Doğu Projesinin Türkiye
ayağı, AKP Hükûmeti eliyle yapılan, rejim ve düzen
değişikliğine matuf, Türklük
düşmanlığını esas alan ve etnik bölücülüğü
teşvik ve tahrik eden yıkım projeleri şeklinde cereyan
ediyor. Bütün bu gelişmeler ve yapılanlar, Büyük Orta Doğu
Projesinin Türkiye başlıklı kısmının gerekleri
mi? diye bir soru akıllara ve vicdanlara takılıyor. Büyük Orta
Doğu Projesinin, biliyorsunuz, Eş Başkanı Recep Tayyip
Erdoğan. Gelişmelerin farkında mısınız sayın
milletvekilleri, bilmiyorum ama AKP iktidarının
işbaşına geldiğinden beri uygulanan süslü,
takılı, rejim ve düzeni değiştirmeye matuf
çalışmaları, yoksa Eş Başkanın, Büyük Orta
Doğu Projesinin Eş Başkanı Başbakanın da
övünerek anlattığı Türkiye uygulaması mı?
İlk
önce Kürt açılımı, sonra adını demokratik
açılım, daha sonra Millî Kardeşlik Projesi gibi
başlıklarla ortaya attığınız, muhtevasıyla
ilgili hiçbir şeyin ortaya konulmadığı bir garabetle
Türkiyeyi tanıştırdınız. Aynen bugün de yeni Anayasa
konusunu aynı şekilde götürüyorsunuz ama görüyoruz ki Güneydoğu
Bölgesinde PKK himayesinde ve güdümünde oluşturulan Demokratik Toplum
Kongresi, sizin açılım dediğiniz garabetin içeriğini
ortaya koyuyor. Nedir bunlar? İşte, ayrı dil, ayrı bayrak,
federasyon, özerklik, ayrı güvenlik gücü ve herkesin bildiği konular.
Artık inkârı mümkün olmayacak şekilde açığa
çıkmış olan PKK-Hükûmet anlaşmasının bir sonucu
mudur bütün bunlar?
Siz
kapıyı açıyorsunuz, onlar sizin açtığınız
kapıdan içeriye giriyorlar. En son nevruz kutlamaları
sırasında televizyonlara yansıyan birçok olay var ama Sayın
Başbakan bunları görmüyor, olaysız kutlandığı
için de teşekkür ediyor. Malum gösterilerde neler olup bitiyor sayın
milletvekilleri, dikkat ediyor musunuz? Olaylar başlı
başına kanunsuz. Orada PKK bayrakları, İmralı
canisinin posterleri ve sloganları, Türkiye Cumhuriyeti
Anayasasının ve kanunların yasakladığı bütün
eylemler gerçekleşiyor, tam bir bölücülük provası
yapılıyor.
Kanunları
uygulamaktan kim sorumlu sayın milletvekilleri? Tabii ki Hükûmet sorumlu.
Buradan böyle bir sonuç çıkmıyor mu? Ülkemizde Hükûmet eliyle tam bir
kanunsuzluk düzeni oluşturulmuş, yani bir kapı
açılmış, o kapıdan da bölücüler içeriye sökün etmiş.
Olan bitenin Türkçesi budur. Olaylar başından sonuna kadar
kanunsuzluk örneği ve bu duruma maalesef Hükûmet eliyle meydan
verilmektedir.
Biri Türk
polisini tokatlıyor, birisi elinde taşlarla bir eylem ortaya koyuyor,
sorumlusu kim sayın milletvekilleri? Elbette ki Hükûmettir. Elbette, çünkü
ülkede Hükûmet eliyle tam bir kanunsuzluk düzeni oluşturulmuştur,
bundan cüret alan bazıları da söz konusu eylemleri ortaya
koymuştur.
Bütün
bunlar PKK ile Hükûmetin artık ayan beyan ortaya çıkan
anlaşmasının bir gereği midir, düşünün. Seçime kadar
eylemsizlikten bahsediliyor, PKK eylem yapmıyor. deniliyor. Peki, bunlar
ne? PKK eylemi sadece silahlı saldırıdan ibaret değil
sayın milletvekilleri. Yakarak, yıkarak yaşanan
tartışma provalarının tamamı PKK eylemleridir.
Ya
devlet başa ya kuzgun leşe. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Bal.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge
kabul edilmemiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 696 Sıra Sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve
Yargılama Usulleri Hakkında Kanun Tasarısının 33.
maddesinin 1. fıkrasında yer alan ve yabancı ibaresinin madde
metninden çıkarılmasını ve aşağıdaki
fıkranın eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Ali İhsan Köktürk (Zonguldak) ve
arkadaşları
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
ANAYASA
KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
DEVLET
BAKANI MEHMET AYDIN (İzmir) Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN
Önerge üzerinde söz isteyen Tayfun İçli, Eskişehir Milletvekili.
Buyurun.
H. TAYFUN
İÇLİ (İzmir) Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.
Değerli
arkadaşlarım, 33üncü maddenin 1inci fıkrasında yer alan
ve yabancı ibaresinin madde metninden çıkarılmasını,
onun yerine hizmet alımlarında 4734 sayılı Kamu İhale
Kanununa tabi olacağına dair bir önerge verdik.
Değerli
arkadaşlarım, öncelikle tabii ki bu madde, önerge üzerinde
görüşlerimi ifade etmek istiyorum. Şimdi, tasarının 33üncü
maddesinde, Hizmet satın alma başlıklı bu maddede
...özel bir meslek bilgisi ve ihtisasını gerektiren işlerde
hizmet alımı yoluyla yerli ve yabancı uzman
çalıştırmaya yetkilidir. şeklinde bir madde düzenlemesi
var.
Değerli
arkadaşlarım, bu nasıl bir anlayıştır ki Türkiye
Cumhuriyetinin Anayasa Mahkemesi sanki bu ülkede yeteri kadar yerli uzman
yokmuş da... Bakın, ifadeye bakın: Yerli uzman. Anayasa
Mahkemesinin Kuruluşu Hakkındaki Kanunda yerli uzmandan
bahsediyoruz, yerli uzmanımız yetmiyor, yabancı uzmanı da
ihalesiz, işte kamu ihalesine tabi olmadan Anayasa Mahkemesinde
çalıştırmayı arzu ediyor Hükûmetimiz. Ya, bu nasıl bir
ülkedir? (AK PARTİ sıralarından Ne var? sesleri)
Yok mu
kardeşim? İşte, sizin anlayışınız bu: Ne
var? Bu ülkede Anayasa Mahkemesinde çalışacak bir
vatandaşımız yok mu kardeşim? Bakın, bu
anlayış nereden kaynaklanıyor: Eğer siz Yüce Divan
sıfatıyla ceza yargılaması yapacak Anayasa Mahkemesine,
hukukçu olmayan, hukuk nosyonu olmayan, çoğunluğu hukukçulardan oluşmayan
bir Anayasa Mahkemesi oluşturursanız -işte bu anlayış-
aynı şekilde Anayasa Mahkemesine yabancı uzman alma konusunda da
siz böyle bir anlayışla gidersiniz kardeşim. Anayasa
Mahkemesinde bir yabancı uzmanı getireceksin, yabancı ülke
anayasalarına göre kendi ülkelerine sadakat yemini etmiş bir
yabancıyı bir de temel hak ve özgürlükler dâhil olmak üzere Yüce
Divan sıfatıyla yargılama yapacak Anayasa Mahkemesine uzman
olarak alıp çalıştıracaksın. Hangi konuda
çalıştıracağı da belli değil. Bilgisayar
uzmanı mı olacak, raportör şeklinde mi
çalıştırılacak, tercüman olarak mı
çalıştıracaksınız, Anayasa Mahkemesinde aşçı
olarak mı çalıştıracaksınız? Çünkü kadrosuna
baktığınızda aşçısından berberine,
raportöründen raportör yardımcısına hiçbir yüksek mahkemede
olmayan yetkileri siz bunlara, Anayasa Mahkemesine vermişsiniz ve
imtiyazlı, ayrıcalıklı bir sınıf yaratmak
suretiyle Anayasa Mahkemesine karşı birçoklarının siyasi
rüşvet diye adlandırdığı birtakım imtiyazlar
vereceksiniz.
Değerli
arkadaşlarım, işte, böyle bir anlayış anayasa
yargısını da başka bir yerlere götürür. Bakın, Venedik
Komisyonu da aslında Türkiyeyi uyarıyor. Şimdi, siz
Anayasayı yaptınız. Anayasa değişikliğini
yaptık, halkımıza anlatamadan apar topar geçirdik sanki bir
anayasa yargısıyla hesaplaşırcasına. Şimdi bu
anayasa yargısına siz bireysel başvurulardan dolayı temel
hak ve özgürlükleri ihlal edilen vatandaşların iç kanun yolları
tüketildikten sonra Anayasa Mahkemesine başvurabileceğine dair
bir düzenleme getirdiniz.
Değerli
arkadaşlarım, daha altyapısı oluşmamış ve bu
kanun yürürlüğe girdikten sonra, bir müddet sonra Türkiyede yağmur
gibi bireysel başvurular gelecek ve Anayasa Mahkemesi tıkanacak.
Anayasa Mahkemesi tıkandığı için, iç kanun yolları
tüketilmediği için temel hak ve özgürlükleri ihlal edilen vatandaşlar
Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesine dayanarak Avrupa İnsan
Hakları Mahkemesine gidemeyecek. Öylesine büyük hak ihlalleri olacak ki
yani inanın çok derin pişmanlık duyulacak. Onun için buradan bu
uyarıları yapmak durumundayız. Gerçi beş dakikada
bunları ifade etmek o kadar da kolay değil değerli
arkadaşlarım.
Değerli
arkadaşlarım, Anayasamıza göre Danıştay idarenin
eylem ve işlemlerini denetlemekle görevli bir üst yargı
organıdır. Yargıtay adli yargıdaki temyiz mahkemesi
görevini yapmaktadır, Anayasa Mahkemesi de yasama organının yasa
faaliyetlerini denetlemekle görevli olduğu gibi, Yüce Divan
sıfatıyla da yargılama yapma görevini haizdir. Bu yüksek
mahkemelerden hiçbiri bir diğerinden üstün niteliklere sahip
değildir, o mahkeme üyelerinin de hiçbiri diğerinden üstün
niteliklere sahip değildir, yine Anayasada belirtilen hâkimlik
teminatı güvencesi altındadır diyorum.
Hepinize
saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın İçli.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum
MEHMET
AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) Karar yeter sayısı
BAŞKAN
Karar yeter sayısı arayacağım.
Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Sayın milletvekilleri, karar yeter
sayısı yoktur.
Beş
dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 22.37
SEKİZİNCİ
OTURUM
Açılma Saati: 22.42
BAŞKAN: Başkan Vekili Sadık
YAKUT
KÂTİP ÜYELER: Fatih METİN (Bolu),
Bayram ÖZÇELİK (Burdur)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 81inci
Birleşiminin Sekizinci Oturumunu açıyorum.
696
sıra sayılı Kanun Tasarısının 33üncü maddesi
üzerinde verilen Eskişehir Milletvekili Tayfun İçli ve
arkadaşlarının önergesinin oylanmasında karar yeter
sayısı bulunamamıştı. Şimdi önergeyi yeniden
oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı
arayacağım.
Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Karar yeter sayısı vardır ve önerge
kabul edilmemiştir.
Tasarının
görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Komisyon
ve Hükûmet yerinde.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul
edilmiştir.
Sayın
milletvekilleri, 34üncü madde üzerinde okutacağım iki önerge
aynı mahiyettedir. Şimdi bu önergeleri okutup birlikte işleme
alacağım ve önerge sahiplerinin istemi hâlinde de kendilerine
ayrı ayrı söz vereceğim.
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan Anayasa Mahkemesinin Kuruluş ve Yargılama Usulleri Hakkında
Kanun Tasarısının 34üncü maddesinin tasarı metninden
çıkarılmasını arz ve teklif olunur.
Nevzat Korkmaz Mehmet Şandır Rıdvan Yalçın
Isparta Mersin Ordu
Beytullah Asil Süleyman L. Yunusoğlu Behiç Çelik
Eskişehir Trabzon Mersin
Faruk
Bal
Konya
Diğer
önerge sahipleri:
İsa Gök Kamer Genç Ahmet Ersin
Mersin Tunceli İzmir
Ali İhsan
Köktürk Ali
Oksal
Zonguldak Mersin
BAŞKAN
Komisyon aynı mahiyetteki önergelere katılıyor mu?
ANAYASA
KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul) -
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
DEVLET
BAKANI MEHMET AYDIN (İzmir) Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN
Önerge üzerinde söz isteyen?
MEHMET
AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) Ali Oksal.
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Beytullah Asil.
BAŞKAN
Önerge üzerinde söz isteyen Beytullah Asil, Eskişehir Milletvekili.
Buyurun
Sayın Asil. (MHP sıralarından alkışlar)
BEYTULLAH
ASİL (Eskişehir) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; sözlerime başlarken yüce heyeti ve sizlerin şahsında
aziz milletimi saygıyla selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, şu anda ülkemiz için, demokrasimiz için, ülke
insanımız için çok önemli bir yasa tasarısını
görüşüyoruz. Anayasa Mahkemesini yeniden yapılandırıyor,
yargılama usullerini oluşturuyoruz. Ama bu yasa
tasarısının üzerindeki gölgeyi kaldırmak için Hükûmet de,
Komisyon da, iktidar grubu da bir adım atmıyor. Kürsüye gelen her
milletvekili bu tasarıdaki yanlışlıkları
anlatıyor, Anayasamızda belirtilen hâkim teminatının
zedelendiğini ifade ediyor, bu şekilde seçilmiş Anayasa
Mahkemesi üyelerinin tarafsız olamayacaklarını söylüyor, bu
kurumda çalışanlara yandaş gözüyle bakılacağı
ifade ediliyor, aldırış eden yok;Bu Mahkeme Yüce Divan
sıfatıyla görev yapacak, bu şaibeleri üzerinden kaldıramaz
isek hiçbir yargılamanın sonucu vatandaş vicdanında anlam
bulmaz. Hukuka güvenin kaybolduğu bir ülkede demokrasinin
sağlıklı işlediğinden de bahsetmek imkânı ortadan
kalkar. diyoruz, umursayan yok.
Dünkü
konuşmasında Sayın Bakan şöyle diyor: Bugünkü
Başkanın bir hukuk fakültesi diploması olmayabilir ama hukuk
fakültesi diploması olmak ayrıdır, hukuk adamı olmak
ayrıdır. diyebiliyor. Bir başka iktidar milletvekili Ne
Parlamento ne de bir başka kurum görüş beyan edemez, sarf edemez,
Mahkemeyi zan altında tutacak ya da yönlendirecek, Mahkemeyi tesir
altına alacak bir baskı kuramaz, kurmamalıdır. diyor,
doğrudur. Size bir vakayı gazetelere yansıdığı
şekliyle ifade ediyorum, karar aziz milletimindir: Başbakan: Bu
yargıya artık güven kalmadı. Başbakan, partisinin il
başkanlarına seslenirken, yüksek yargıyı hedef aldı.
Erdoğan, bir süre önce bir tutuklunun tahliye talebini reddeden 9
yargı mensubunu tazminat ödemeye mahkûm eden Yargıtay
kararını ve yüksek mahkemeyi sert sözlerle eleştirdi. Bir
başka olay: Karstaki İnsanlık Anıtının
yıkılması kararının yürütmesini durduran hâkim
başkanlıktan alınarak düz üye olarak atandı. Buna
karşılık, yürütmeyi durdurma kararını kaldıran
heyetteki bir üye, bu hâkimden boşalan idare mahkemesine başkan
yapıldı.
Değerli
milletvekilleri, neye mal olursa olsun, hangi gerekçeler bulunursa bulunsun,
devletin temel, ana görevi olan, devletin varoluş nedenleri arasında
bulunan yargı işlevine mutlaka sağlıklı bir
işleyiş kazandırılmalıdır. Aksi, devleti
yıpratır, yurttaşın adaletten beklediğini
bulamaması sonucunu doğurur ki bu problemler telafisi mümkün olmayan,
ağır ve vahim zararlar oluşturur.
Hepimizce
malum, 10 Temmuz 2010 tarihinde yapılan KPSS sınavlarının
bir bölümü binlerce kişinin katıldığı kopya
skandalı sebebiyle iptal edildi. İptal edilen sınav 31 Ekim 2010
tarihinde yenilendi. Bu kopya skandalı sonrası hakkıyla
atanabilecek durumda olan, aylarca emek veren, alın teri döken, gecesini
gündüzüne katarak çalışan ve üstelik tek suçu dürüst olmak olan
binlerce kişi bu adi hırsızlık olayı sonrası
mağdur oldular, incindiler, öğretmen olarak atanamadılar çünkü
onların yerine hiçbir emek vermeyen, hırsızlık yapan,
soruları çalan, insanlıktan nasibini almamış kişiler
öğretmen olarak atandı. Ne oldu? Skandal örtüldü, yok
sayıldı. Kopyayı oluşturanlar ellerini kollarını
sallaya sallaya geziyor, kopyayı çekenler,
hırsızlığı yapanlar öğretmen olarak
atandılar. Kamu vicdanı kan ağlıyor. Bu sizi hiç
ilgilendirmiyor mu değerli milletvekilleri? Kamu vicdanı sadece KPSS
olayından dolayı kan ağlamıyor, Deniz Feneri de bunlardan
biri diyor, yüce heyeti saygıyla selamlıyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Asil.
Diğer
önerge üzerinde söz isteyen Mersin Milletvekili Ali Oksal.
Buyurun
Sayın Oksal. (CHP sıralarından alkışlar)
ALİ
OKSAL (Mersin) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
görüşülmekte olan 696 sıra sayılı Kanun
Tasarısının 34üncü maddesinin tasarıdan
çıkarılması önergemiz üzerine söz almış
bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Hukuk, boğazımıza
kadar girip de haykırmak istediğimiz adalet duygusundan, vicdan
yangınından doğmuştur. İşte bu yüzden hukuk,
çağlar boyunca adalete duyulan özlemin adı olmuştur ve yine bu yüzden
hukuk, sadece kanunlardan ibaret olmamış, adaletin evrensel
ışığıyla aydınlanmış, yazılı
olmayan kuralları da kalbinde taşımıştır. Uygar
ulusların adalet yolundaki alın yazısı, ne yazık ki
yüzyılların kanıyla, acısıyla,
haksızlıklarıyla yoğrula yoğrula
yazılmıştır. Uygar ulusların insan hakları, temel
hak ve özgürlükler konusundaki hassasiyetleri bundandır. Avrupa İnsan
Hakları Sözleşmesi bu yüzden vardır, İnsan Hakları
Evrensel Beyannamesi bu yüzden yazılmıştır ve Anayasa
Mahkemesi insanoğlunu çiğneyen her türlü yapının
karşısında yükselen anıtsal bir kalkan olarak dizayn
edilmiştir. Bu nedenle, yargıdaki hiçbir mahkeme ama özellikle
Anayasa Mahkemesi siyasallaşmamalıdır dedik, yargıya
dokunmayın dedik. Hükûmet ne yaptı? Hâkimler ve Savcılar Yüksek
Kurulunu siyasallaştırdı, Yargıtay ve
Danıştayı yeniden yapılandırdı ve nihayetinde
getirilen bu tasarı ile Anayasa Mahkemesi bağımlı hâle
getirilmek istendi.
Değerli
milletvekilleri, görüşmekte olduğumuz bu tasarı, Anayasa
Mahkemesinin yasaların Anayasaya uygunluğunu denetleme yetkisini
daraltıyor. Anayasa Mahkemesi Başkanını Mahkeme üyeleri
üzerinde ağır baskı kurabilecek ve Mahkemenin
bağımsız karar almasını engelleyecek bir biçimde
güçlendiriyor. Anayasa Mahkemesine kendisi gibi yüksek mahkeme olan
Yargıtayın kararlarını iptal edebilme yetkisi veriyor.
Raportör yardımcılığı gibi bir statü oluşturarak
Anayasa Mahkemesini kadrolaşma yuvası hâline getiriyor. Anayasa
Mahkemesi Başkan ve üyelerine diğer yüksek mahkeme üyelerine
tanınmayan ayrıcalıklar bahşediliyor. Diplomatik pasaport,
sağlık yardımları, kolay emeklilik, büyük maaş
artışları bunlardan sadece bazıları. Kanun
yürürlüğe girdiği tarihte Kütüphane Müdüründen tutun da Kararlar
Müdürüne, Genel Sekreter Yardımcısına kadar pek çok görevlinin
Anayasa Mahkemesindeki çalışma hayatı sona erdiriliyor.
Madde
34ün tasarıdan çıkarılmasını istiyoruz. Çünkü
maddeyle, raportör yardımcıları hariç Anayasa Mahkemesinde
çalışan tüm personel Adalet Bakanlığı emrine verilerek
merkeze ya da taşra teşkilatlarına, yani Türkiye'nin herhangi
bir yerine bezdirme yöntemiyle sürülerek kadrolar boşaltılacak, yeni
personel alınarak -hizmetliler dahi- kadrolaşma ihmal edilmeyecek.
Değerli
milletvekilleri, bu düzenlemeler, Türkiye'nin demokratik hukuk devleti
kimliğine, yargı birliğine, yüksek mahkemelerin denkliği
ilkesine apaçık aykırıdır. Bu nedenle de yüksek mahkemeler
arasında sorun yaşanması kaçınılmazdır. Bu
tasarı, hukuk sistemimizde yaratılan suni ama yıkıcı
depremlere eklenen yeni bir halkadır.
Bugüne
kadar pek çok yasa hukuk devleti ilkesine ya da Anayasaya aykırı
görülerek Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edilmiştir.
Siyasallaşmış bir Anayasa Mahkemesi hukuk devleti ilkesini
gözetip Hükûmetin yaptığı yasaları iptal edemez.
Hiyerarşik bir yapıya bürünmüş Mahkeme, Mahkeme Başkanının
sözünden çıkamaz. En nihayetinde Kimi kime şikâyet ediyorsun?
noktasına getirilen bir yargıyla karşı karşıya
kalırız.
Değerli
arkadaşlar, bizler hukuka inanıyoruz. AK PARTİ Hükûmetinin
hukuka ve yargı sistemine olan tavrını bu nedenle kabul
edemiyor, içimize sindiremiyoruz.
Anayasa
mahkemeleri demokrasiyi engelleyecek değil, geliştirecek ve takviye
edecek bir çizgiyi izlemelidir. Asıl mesele, Anayasa Mahkememiz
özgürlüğün ve adil yargılanma hakkının koruyucusu mu, yoksa
iktidarın baskıcı hizmetkârı mı olacaktır? Mühim
olan, bu sorunun bulacağı cevaptır.
Yargının
aydınlık yüzünün tekrar görüneceği günleri görmek
dileğiyle, hepinizi saygılarımla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
- Teşekkür ediyorum.
Aynı
mahiyetteki önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Önergeler kabul edilmemiştir.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.
35inci
madde üzerinde iki adet önerge vardır, okutup işleme alıyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 696 Sıra Sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve
Yargılama Usulleri Hakkında Kanun Tasarısının 35.
maddesinin 2. fıkrasında yer alan halinde ibaresinin durumunda
olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
İsa Gök Kamer Genç Ahmet Ersin
Mersin Tunceli İzmir
Ali İhsan Köktürk Ali Oksal Hulusi Güvel
Zonguldak Mersin Adana
TBMM
Başkanlığına
696
Sıra Sayılı Kanun Tasarısının 35. maddesinin 1.
fıkrasında geçen doğrudan doğruya ibaresinin madde
metninden çıkartılmasını arz ve teklif ederiz.
Alim Işık M. Akif Paksoy Recep Taner
Kütahya Kahramanmaraş Aydın
Yılmaz Tankut Süleyman L. Yunusoğlu Behiç Çelik
Adana Trabzon Mersin
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
ANAYASA
KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul) Sayın
Başkanım, doğrudan doğruya ibaresi
Anayasamızın 107nci maddesinin aynen aktarılmasıdır.
Bu gerekçeyle katılamıyoruz.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
DEVLET
BAKANI MEHMET AYDIN (İzmir) Katılmıyoruz.
BAŞKAN
Önerge üzerinde söz isteyen Alim Işık, Kütahya Milletvekili.
Buyurun.
(MHP sıralarından alkışlar)
ALİM
IŞIK (Kütahya) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
görüşülmekte olan 696 sıra sayılı Kanun
Tasarısının 35inci maddesi üzerine vermiş olduğumuz
önerge hakkında söz aldım. Bu vesileyle hepinizi
saygılarımla selamlıyorum.
Tasarının
35inci maddesi, iptal davası açmaya yetkili olan kişileri
tanımlıyor. Birinci fıkrada, Kanunların, kanun hükmünde
kararnamelerin, Türkiye Büyük Millet Meclisi İç Tüzüğünün veya
bunların belirli madde ya da hükümlerinin Anayasaya
aykırılığı iddiasıyla doğrudan doğruya
iptal davası açmaya yetkili olanlar şunlardır: şeklinde
bir tanımlama yapılmış. Biz, önergemizde, bu doğrudan
doğruya ibaresinin madde metninden çıkartılmasının
daha doğru olacağını, dolayısıyla bu
çıkartılmış şekliyle söz konusu maddenin daha genele
şamil bir madde hâline dönüşeceğini söylüyoruz. Umarım
Genel Kurul da bu konuda takdirini olumlu bildirir.
Değerli
milletvekilleri, iki gündür Anayasa Mahkemesiyle ilgili bu tasarının
görüşmeleri sırasında yüce Meclisin tüm üyelerinin dikkatini
çeken bir konuya değinmek istiyorum. Sayın Bakanı tenzih
ediyorum ama Sayın Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçekin
oturumda bulunduğu zamanlarda kendilerine tevdi edilen sorulara
verdiği cevaplarda, her ne hikmetse, hiç alışık
olmadığımız şekilde Sayın Bakanın son derece
sinirli, gergin ve telaşlı bir hâl içerisinde olması gerçekten
dikkat çekicidir. Bu da uzlaşmadan uzak AKP
anlayışının Meclisi ne hâle getirdiğinin çok somut bir
göstergesidir.
Dün
kendisine 12 Eylül 2010 tarihinde yapılacak referandum öncesinde AKP
yetkililerinin Bu referandum darbecilerle hesaplaşmayı
sağlayacak, dolayısıyla darbecilerden hesap
soracağız. ifadeleriyle oy alındı. Bunu gelinen noktada
nasıl değerlendiriyorsunuz? şeklinde sorduğum soruya
verdiği cevabın bir bölümünü dün size ifade etmiştim. Bugün
siyasi olarak değerlendirme yapmasıyla ilgili cevabı tutanak
metinlerinden aynen size aktarıyorum.
Sayın
Bakan diyor ki: Siyaseten soruyorsanız, darbeciler
karşısında neyin nasıl yapılacağının,
nasıl durulması gerektiğinin sınavını vermiş
bir iktidarla Türkiye tanışmıştır.
Dolayısıyla bunu da çok açık olarak ifade ediyorum. Bizim
darbeler karşısında nerede durduğumuz bellidir, ne zaman
durduğumuz bellidir, ne söylediğimiz bellidir.
Sayın
Bakanım, size soruyorum: 12 Eylül 1980 darbecileriyle ilgili ne
yaptınız? 28 Şubat 1997 tarihindeki darbecilere acaba
danışmanlık görevi verdiniz mi? 27 Nisan 2007 tarihinde
E-muhtıra benimdir. diyen sayın yetkiliye zırhlı araç
aldınız mı?
Bunlar
karşısında verdiğiniz sınav buysa bu yüce Meclis ve bu
aziz Türk milleti bunun değerlendirmesini yapacaktır. Bunu, lütfen,
gelip bu kürsüden bu aziz millete Sayın Bakanın
açıklamasını bir kez daha teklif ediyorum.
Bir
diğer konu
CEVDET
ERDÖL (Trabzon) YAŞ kararlarıyla ilgili gelinen nokta ne?
ALİM
IŞIK (Devamla) YAŞ kararlarıyla ilgili gelinen nokta da belli.
VEYSİ
KAYNAK (Kahramanmaraş) 27 Mayısta ne yaptınız?
ALİM
IŞIK (Devamla) 27 Mayısta ne mi yaptık? Ne
yaptığını aziz millet biliyor.
12 Eylül
2010 referandumunda ve bunun arkasında Sayın AKP Grup Başkan
Vekili Ayşe Nur Bahçekapılı Hanımefendi bir
beyanatında Bu Anayasanın içerisinden Türk milleti ve Türklük
kavramlarının çıkması gerekir. Aksi takdirde ileri
demokrasi olmaz. demiştir.
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Tekzip etti, onu düzeltti.
ALİM
IŞIK (Devamla) - Bugün Sayın Grup Başkan Vekili Suat
Kılıç da geldi, bununla ilgili ifadelerde bulundu. İşte,
eğer Sayın Cemil Çiçekin bugün TÜSİAD ile ilgili
açıklamalarını yaparken kullandığı ifadeler ile
bunları yan yana getirirsek, TÜSİADın açıklamış
olduğu raporun, Sayın Başbakanın referandum öncesinde
Bitaraf olan bertaraf olur. sözüne karşılık bertaraf olmaktan
kurtulma telaşıdır, bunun bedelini ödemektedir. Bunun AKP Grup
Başkan Vekili Sayın Bahçekapılının ifadeleriyle aynen
örtüştüğünü, dolayısıyla Sayın Çiçekin bu konudaki
telaşının anlamsız olduğunu ifade ediyor, önergemize
desteğinizi bekliyor, saygılar sunuyorum. (MHP ve CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 696 Sıra Sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve
Yargılama Usulleri Hakkında Kanun Tasarısının 35.
maddesinin 2. fıkrasında yer alan halinde ibaresinin durumunda
olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Ali İhsan
Köktürk (Zonguldak) ve arkadaşları
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
ANAYASA
KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul) Sayın
Başkanım, aynen deminki önerge gibi, hâlinde kelimesi
Anayasanın ifadesidir. Bu gerekçeyle katılamıyoruz.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
DEVLET
BAKANI MEHMET AYDIN (İzmir) Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
MEHMET
AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) Sayın Hulusi Güvel
konuşacaklardır.
BAŞKAN
Hulusi Güvel, Adana.
Buyurun
Sayın Güvel. (CHP sıralarından alkışlar)
HULUSİ
GÜVEL (Adana) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 696
sıra sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama
Usulleri Hakkında Kanun Tasarısının 35inci maddesinde
değişiklik yapılmasına ilişkin teklifimiz üzerine söz
almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlarım.
Değerli
arkadaşlar, bugün burada tartıştığımız
tasarı, yalnızca Anayasa Mahkemesi gibi temel hak ve özgürlükleri
güvence altına alan bir kurumun kuruluş kanunu değil,
yargının bağımsızlığı
anlayışıdır. Son döneme bakıldığında
yargı bağımsızlığının ciddi biçimde
zedelendiğini görüyoruz. Referandum sonrasında oluşturulan
Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu eliyle yargı kıskaç
altında alınmaktadır. Kuvvetler ayrılığı
ilkesi hiçe sayılarak, yargı, iktidarın otoritesine boyun
eğmeye zorlanmaktadır.
Bakanlık,
Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu içinde denetimi ele geçirmek için,
kürsü hâkimleri yerine, hâkim unvanı taşıyan Bakanlıktaki
üst düzey bürokratlarını seçtirmek için, hâkim ve savcılar
üzerinde ağır bir sindirme politikası izlemiştir.
Sonuç
ortadadır. Yaşanan gelişmeler, bu konuda kaygı duyan
herkesi haklı çıkarmıştır. Siyasi iktidar kendine
muhalif gördüğü hâkim ve savcıların tenzilirütbe ile görev
yerlerini değiştirerek cezalandırmayı
amaçlamıştır. Bu konuda sınır
tanımamaktadır.
Değerli
arkadaşlar, geçtiğimiz haftanın yoğunluğu içinde
gözden kaçan bir konuya dikkatinize çekmek istiyorum. Bildiğiniz gibi, Sayın
Mehmet Aksoyun Karsta yapmakta olduğu İnsanlık
Anıtını Sayın Başbakan Ucube diye nitelemiş ve
kaldırılması emrini vermişti. Bu kararın ardından
İnsanlık Anıtının yıkılması
kararını durduran heyetin başkanı olan hâkim düz üye olarak
başka bir ile atanmış, yürütmeyi durdurma kararını
kaldıran üye de başkan yapılmıştır. Bu durum,
referandum sonrası yargının Hükûmet güdümüne girdiğini
gösteren olayların yalnızca birisidir. Bu, Sayın
Başbakanın keyfine uygun karar vermeyen yargı mensupları
için bir gözdağı anlamına gelmektedir. Böyle bir
yapılanmanın olduğu ülkede yargının
bağımsız olduğunu, yargıç güvencesinin
bulunduğunu söylemek mümkün değildir.
Yargı
bağımsızlığı toplumsal barışın en
önemli teminatlarından birisidir. Geçmişte yargı
bağımsızlığının olmadığından,
yargının politik olduğundan şikâyet eden AKPnin amacı
kendi yargı sistemini kurmaktır. Yargıyı yandaş
yargı hâline getirmektedir. Amaç, demokrasinin güvencesi olan kuvvetler
ayrılığı ilkesini ortadan kaldırmaktır. AKPnin
önemsediği yargının bağımsızlığı
ve tarafsızlığı değildir, Bizden olsun da kim olursa
olsun. mantığı egemen kılınmıştır.
Artık partizanlık yüksek yargının da içindedir. Ancak
yandaş bir yargı yaratma çabaları önünde sonunda anayasal
sistemin tamamına zarar verecektir. Böyle bir durumda adalet
mekanizmasının doğru işlemesi mümkün değildir.
Adaletin doğru işlemediği bir yerde zalimlerin iktidarı
ortaya çıkar. Bugün yaşananlar bunu çağrıştıracak
niteliktedir.
Değerli
arkadaşlar, bağımsız bir yargının temel ögesi
siyasal iktidarın yargıyı etkilemesini önleyecek güvenceler
içermesidir. Bu nedenle yargının kurumsal olarak yürütme ve yasamadan
bağımsız olması gerekmektedir. Bu sağlanmadan
sağlıklı bir hukuk sistemi kurulması
olanaksızdır. Bağımsız yargı, hukukun eğilip
bükülmesinin, iktidarın istediği gibi davranmasının önünde
en büyük engeldir. Yargı
bağımsızlığının olmadığı
koşulda iktidarın hukukun sınırları içinde kalıp kalmadığını
saptayacak hiçbir kurum olmayacaktır. Bu durum temel hak ve özgürlüklerin,
demokrasinin tehdit altında olduğunu gösterir. Çağdaş bir
demokrasi için yargı bağımsızlığı olmazsa
olmaz bir zorunluluktur.
Hukukun
olmadığı yerde zorbalığın egemen
olacağını belirtiyor, yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Güvel.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul
edilmiştir.
36ncı
madde üzerinde iki adet önerge vardır, okutup işleme alıyorum.
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri
Hakkında Kanun Tasarısının 36'ncı maddesinin 1
numaralı fıkrasının aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Faruk Bal Behiç Çelik Nevzat Korkmaz
Konya Mersin Isparta
Rıdvan Yalçın Mehmet Şandır Süleyman Lâtif Yunusoğlu
Ordu Mersin Trabzon
(1)
Şekil bakımından denetim; Anayasa değişikliklerinde
teklif çoğunluğuna, oylama çoğunluğuna ve ivedilikle
görüşülemeyeceği şartına uyulup uyulmadığı;
kanunların öngörülen çoğunlukla yapılıp
yapılmadığı; hususlarıyla
sınırlıdır."
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 696 Sıra Sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve
Yargılama Usulleri Hakkında Kanun Tasarısının 36.
maddesinin Tasarı metninden çıkarılmasını arz ve
teklif ederiz.
İsa Gök Kamer Genç Ahmet Ersin
Mersin Tunceli İzmir
Ali İhsan Köktürk Ali Oksal Harun Öztürk
Zonguldak Mersin İzmir
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
ANAYASA
KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
DEVLET
BAKANI MEHMET AYDIN (İzmir) Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN
Harun Öztürk, İzmir Milletvekili.
Buyurun
Sayın Öztürk. (CHP sıralarından alkışlar)
HARUN
ÖZTÜRK (İzmir) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
görüşmekte olduğumuz 696 sıra sayılı Kanun
Tasarısının 36ncı maddesi üzerinde vermiş
olduğumuz önergeyle ilgili söz aldım. Bu vesileyle yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, tali komisyon olarak Plan ve Bütçe Komisyonuna havale edilen
tasarı hakkında bu Komisyonun görüşü beklenmemiştir. Hatta
Sayın Komisyon Başkanının esas komisyona söz konusu
tasarıyı gündeme alıp görüşemeyeceklerini yazıyla
bildirdiği ifade edilmektedir. Plan ve Bütçe Komisyonunun üyesi olarak
benim bu durumdan haberim olmamıştır. Aynı Komisyon
Başkanının yeni bir torba tasarı teklifi için yarın
Komisyonu toplantıya çağırması tam bir keyfîliğe
işaret etmektedir. Üstelik görüşeceğimiz on altı maddelik
kanun teklifinin dört maddesi doğrudan sağlıkla ilgilidir ve
bizler Komisyon üyesi olarak bir tek kelime etmek durumunda değiliz.
Değerli
milletvekilleri, raportörlerin atanmaları ve görevlendirilmeleriyle ilgili
diğer özlük hakları, sözleşmeli personel
çalıştırılmasına ilişkin hükümleri, hizmet
satın almaya ilişkin hükümleri, siyasi partilerin mali denetimine
ilişkin hükümleri, harç istisnası, mali haklar, aylık tablosu,
sağlık ve tedavi işleri ile kadrolara dair hükümleri nedeniyle
bu tasarı Plan ve Bütçe Komisyonunda da mutlaka görüşülmeliydi.
Değerli
milletvekilleri, Bu İktidar ne zaman doğru bir yasama faaliyeti
yapacak? derseniz, cevabımız Hiçbir zaman. olacaktır çünkü bu
İktidarın süresi 12 Haziranda dolacaktır.
Değerli
milletvekilleri, 36ncı madde, şekil bakımından
açılacak iptal davasıyla bu davaların
sınırlarını belirlemektedir. Maddeye göre şeklî
denetim, Anayasa değişikliklerinde teklif ve oylama çoğunluğu
ile ivedilikle görüşülemeyeceği şartına uyulup
uyulmadığı, kanunların ve Türkiye Büyük Millet Meclisi
İç Tüzüğünün son oylamasının öngörülen çoğunlukla
yapılıp yapılmadığı, kanun hükmünde kararnamenin
yetki kanununda öngörülen süre içinde çıkarılıp çıkarılmadığı
ile Cumhurbaşkanı ve Bakanlar Kurulu üyelerinin imzalarının
bulunup bulunmadığı hususlarıyla sınırlı
olacaktır.
Değerli
milletvekilleri, Anayasa değişiklikleri sırasında
sıkça eleştiri konusu yapılan bir husus, Anayasa
değişiklik tekliflerinin ivedilikle görüşülemeyeceğine
ilişkin olmuştu. Peki, bu değişiklik o tartışmalara
bir açıklık getiriyor mu? Hayır. Çünkü Anayasa
değişikliği teklifi öncelikle görüşülmek üzere gündemin ön
sıralarına alınmış ise bu durum ivedilikle
görüşme sayılacak mı? Görüşmenin sabahlara kadar
sürdürülmesi ivedilikle görüşme sayılacak mı? Tasarı bu
tartışmalı konuların hiçbirine açıklık
getirmemektedir. Temel kanun olmayan bir kanun temel kanun olarak
görüşülmüş ise bu kanun şekil yönünden iptal konusu
yapılabilecek mi? Tasarı bu konuya da açıklık
getirmemektedir.
Bir
kanunun Anayasaya aykırılığı mahkemeler
tarafından da ileri sürülebilirken şekil yönünden itirazda
mahkemelere bu hakkın verilmemesi Anayasanın 148inci maddesinde yer
alan bir hükme dayandırılmaktadır. Bize göre bu hüküm Anayasa değişiklikleri
sırasında ele alınıp değerlendirilmelidir.
Değerli
milletvekilleri, bir kanun hükmünde kararnamenin yetki kanununda öngörülen süre
içinde çıkarılıp çıkarılmadığının
iptal konusu yapılması bir yenilik gibi sunulmaktadır. Yetki
süresi biten bir kanuna dayanarak hangi hükûmet kanun hükmünde kararname
çıkarır? Böyle bir şeye teşebbüs edilebileceğinin
öngörülmüş olması bile abesle iştigaldir. Tasarı, kanun
hükmünde kararnamelerde Cumhurbaşkanı ve Bakanlar Kurulu üyelerinin
imzalarının bulunup bulunmadığının şekil
yönünden inceleme konusu yapılacağını da hükme
bağlamaktadır.
Değerli
milletvekilleri, Sayın Cumhurbaşkanı ve Bakanlar Kurulu
tarafından imzalanmayan bir kararnamenin Resmî Gazeteye
gönderilebileceğini mi düşünüyorsunuz? Böyle bir şey olabilir
mi? Bu düzenleme de bize abesle iştigal gelmektedir.
Değerli
milletvekilleri, ayrıca Anayasada yer almamasına rağmen, kanun
hükmünde kararnameler ve Türkiye Büyük Millet Meclisi İç Tüzüğünde
şekil bakımından yapılacak iptal kapsamına
alınarak bu alandaki iptal davası açma yetkisi de
sınırlandırılmaktadır diyor, yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Öztürk.
Oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri
Hakkında Kanun Tasarısının 36'ncı maddesinin 1
numaralı fıkrasının aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Nevzat Korkmaz (Isparta) ve
arkadaşları
(1)
Şekil bakımından denetim; Anayasa değişikliklerinde
teklif çoğunluğuna, oylama çoğunluğuna ve ivedilikle
görüşülemeyeceği şartına uyulup uyulmadığı;
kanunların öngörülen çoğunlukla yapılıp
yapılmadığı; hususlarıyla
sınırlıdır."
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
ANAYASA
KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul)
Katılmıyoruz Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
DEVLET
BAKANI MEHMET AYDIN (İzmir) Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN
- Önerge üzerinde söz isteyen Nevzat Korkmaz, Isparta Milletvekili.
Buyurun.
(MHP sıralarından alkışlar)
S. NEVZAT
KORKMAZ (Isparta) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce
heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
AKP
iktidar olduğundan beri söyleyemediklerini ya da söylemeye cesaret
edemediklerini hep uygar dünyanın talepleri, dünyadaki yükselen
değerler ya da ABnin istekleri şeklinde gündeme getirir ve
millete Bunu yapmaz isek medeni dünyadan geri kalırız. fikrini
dayatıp istediğini almaya çalışır. Bu taktiği hiç
değişmez değerli milletvekilleri.
Anayasa
Mahkemesine, HSYKya kendi yandaşlarını atayıp
yargıyı siyasallaştırmaya çalışıyor.
dediğimizde Efendim, Almanyada da Fransada da böyle, hatta dünyadaki
pek çok ülkede de böyle. diye vatandaşa propaganda
yapmıştır. Dün Sayın Cemil Çiçek de bunu söylemiştir.
Referandum
sonrasında bir grup milletvekiliyle Almanya Anayasa Mahkemesini ziyaret
edip yüksek yargıçlarla görüşme imkânı bulduk. Anayasa
Mahkemesinin üyeleri Almanyada da Parlamento tarafından seçiliyor,
doğru. Ama önemli olan uzlaşma, bu uzlaşma Parlamentoda
sağlanıyor. Seçimden önce Meclisteki parti grupları
arasında yoğun gidip gelmeler, müzakereler, uzlaşı
arayışları oluyor ve sonuçta Anayasa Mahkemesi
yargıçları yüzde 80-90 gibi bir oy çoğunluyla seçiliyor.
Almanyada bunun tersi vaki değildir. diyor görüştüğümüz yüksek
yargıç. Şayet böyle bir olay vuku bulmuşsa, bu, hükûmetin
ayıbıdır, yargıcın prestijiyle oynamaktır.
diyor.
AKPye
değil, devletin Anayasa Mahkemesine üye seçiyorsunuz. Üye seçiminde
uzlaşma adına ne yaptınız, nasıl bir gayret
gösterdiniz? Batı medeniyetini işinize geldiği gibi okuyorsunuz.
Her netameli konuda referans diye AByi gösteren AKP, ABnin bu teamüllerini
neden örnek almaz? Çünkü Avrupa Birliğinde genel kabul, hukuka hizmet
edilir. AKPnin yaptığı gibi Hukuk bana hizmet edecek. gibi
bir saplantı ya da sapkın düşünceyle yola çıkılmaz.
Ayrıca sadece HSYKyı, Anayasa Mahkemesini yeniden
teşkilatlandırmakla filan yargıda bir üst lige
çıkamazsınız. Alt derece mahkemelerinde vatandaşın
sürünecek, ömür törpüsü misali zaman kaybedecek hem de adil olmayan kararlara
muhatap olacak, sen küçük politik hesaplarla yüksek yargıyı
teşkilatlandıracaksın ve bunu da Yargıda reform yapıyorum.
diye allayıp pullayıp vatandaşa sunacaksın. Adamlar
diyorlar ki: Anayasa Mahkemesinin görevlerini eksiksiz olarak yapabilmesi için
alt derece mahkemelerinin düzenli ve adil işlemesi gerekir ve bu yüzden
Anayasa Mahkemesine yapılan başvuruların bozma ya da durdurma kararıyla
çıkma ihtimali ancak yüzde 2, yüzde 3tür.
AKPnin
AByi istismarıyla ürettiği masallardan biri de Yargı
kararları da eleştirilebilir. Halkın iradesiyle seçilmiş
Başbakan, Anayasa Mahkemesini, HSYKyı suçlayabilir. YSKya da Yüksek
Seçim Kuruluna da Kararlarını bir gözden geçir. diyebilir.
masalıdır. Bu konudaki görüşlerini sorduğumuz yüksek
yargıç tane tane aynen şunları söylemiştir: Almanyada da
bazı kararlar sert ve acımasız tartışmalara sebep
olabilir ancak siyasetçiler bu tartışmaların tarafı olamaz
ancak olsa olsa alanında faaliyet gösteren STKlar, hukuk fakülteleri gibi
kurum ya da kuruluşlar adalete hizmet ya da hukuk literatürüne katkı
amacıyla böyle bir tartışmanın içinde olabilirler.
Mahkemelerle karşı karşıya gelen siyasal iktidarlar asla
milletten tasvip görmezler ve kamuoyunda mutlaka destek kaybederler.
Ayrıca, Parlamento ile Anayasa Mahkemesi arasında bir hiyerarşi
olmaz. Ben milletin iradesini temsil ediyorum, onlar da bana biat edecek.
diyemezsiniz. Anayasa Mahkemesi kararları Parlamentoyu da bağlar,
Başbakanı da. Bunun tersini düşünmek siyasal sistemi
sıkıntıya sokar.
Bu
söylemlere ne kadar aşinasınız değil mi? Çünkü bu kürsüden
defalarca biz bunu dile getirmiştik. Bizleri çağ
dışılıkla suçlayan zihniyet
çağdaşlığın neresindeymiş gördünüz mü?
Bu gerçekleri
bilmiyor muydu Sayın Başbakan? Elbette biliyordu fakat önce kendi
doğrularına inanan insanlarla yüksek mahkemeleri tanzim edip AKPnin
inanç ve yargılarını mahkemelerin inanç ve yargıları
hâline getirmek, böylece olgunlaştırdıktan sonra yargı kararlarına
saygılı olmak yolunu seçti. Harika bir nalıncı
keserliği ve ne yüce bir adalet duygusu değil mi! Bu zihniyet
milletin onlarca, hatta yüzlerce yıldır yarattığı
değerleri ve sahip olduğu kazanımları dokuz yılda
tüketti, dejenere etti, hukuk bozgunculuğu yaptı.
Aziz
milletim, bu anlayış bu ülkeye daha çok zarar vermeden mutlaka
iktidardan uzaklaştırılmalıdır.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı.)
S. NEVZAT
KORKMAZ (Devamla) Milletin aklıselimine güveniyor, yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Korkmaz.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul
edilmiştir.
37nci
madde üzerinde iki adet önerge vardır, okutup işleme alıyorum.
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri
Hakkında Kanun Tasarısının 37nci maddesinin 1
numaralı fıkrasının aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Nevzat Korkmaz Süleyman L. Yunusoğlu Behiç Çelik
Isparta Trabzon Mersin
Mehmet Şandır Rıdvan Yalçın Faruk Bal
Mersin Ordu Konya
(1) Esas
bakımından iptal davası açma yetkisi kanunların, kanun hükmünde
kararnamelerin veya Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün Resmi
Gazetede yayımlandıkları tarihten başlayarak
altmış gündür.
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 696 Sıra Sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve
Yargılama Usulleri Hakkında Kanun Tasarısının 37.
maddesinin Tasarı metninden çıkarılmasını arz ve
teklif ederiz.
İsa Gök Ali İhsan
Köktürk Ali Oksal
Mersin Zonguldak Mersin
Ali Rıza Öztürk Ahmet Tan Ahmet Ersin
Mersin İstanbul İzmir
Kamer
Genç
Tunceli
BAŞKAN
Komisyon katılıyor mu?
ANAYASA
KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
DEVLET
BAKANI MEHMET AYDIN (İzmir) Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN
Söz isteyen?
MEHMET
AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) Sayın Ahmet Tan
BAŞKAN
Ahmet Tan, İstanbul Milletvekili.
Buyurun
Sayın Tan. (CHP sıralarından alkışlar)
AHMET TAN
(İstanbul) Sayın Başkan, değerli milletvekili
arkadaşlarım; ilgili önerge üzerine söz aldım. Hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Efendim,
daha önce bahsetmiştim, temel kanun süsü verilerek birçok teklif,
tasarı Adalet Komisyonuna gelmiyor. Bu, sanıyorum. Sayın Adalet
Komisyonu Başkanını -ki değerli bir hukukçudur kendisi- bir
vicdan muhasebesine sevk etmiş ve bunun sonunda da bugün odalarımıza
dağıtılan, daha önceki konuşmamda bahsettiğim, bu
makalesini yahut da kitapçığını bizlere göndermiş. Çok
önemli çünkü bu, kurumsal bir vicdani hesaplaşmayı yansıtıyor.
Olmayan arkadaşlara tekrar edeyim: Siyaset Kurumunun Ortak Günahı
başlığıyla Sayın İyimayanın kaleme
aldığı, teorik çerçevede, güncel yahut da pratik zaaflardan yola
çıkarak teorik çerçevede Meclisin hâli pürmelalini ortaya koyuyor. Diyor
ki Sayın İyimaya bölüm başlıklarından zaman
elverdiği ölçüde hızla özetleyeceğim- Yasama Organı
Algısı başlığı altında: Bu algı
bozulmuştur. Algının bozulmasının nedeni, ne
yazık ki yürütmenin Büyük Millet Meclisimizi bir noter gibi
kullanması ihtiyacından kaynaklanmış gibi görünüyor. Gelen
bütün tasarılar -biraz evvel Tayfun İçli Arkadaşımızın
da bahsettiği gibi- acil, ivedi yazısıyla geliyor ve bunun
üzerine de tabii, grup olarak ağırlığınızı
koyuyorsunuz ve bu kanunlar çıkıyor ama yeterince
tartışılmadan.
Öyle ki
bunun hemen arkasında bir başka bölüm başlığı
var: Yasama Refleksi Sorunu. Bu refleksin kaybolduğunu görüyoruz çünkü
bu refleks tartışarak, konuşarak güçlü kılınabilir.
Biliyorsunuz
parlamento İtalyanca parlareden geliyor, konuşmak kökünden
geliyor. Meclis sözcüğünü biz seçmişiz. Meclis de cülûs
sözcüğünden geliyor, Arapça oturma anlamına geliyor. Öyle
anlaşılıyor ki parlamento tarafını, parlareyi
değil de biz oturmayı tercih etmişiz iktidar olarak ve o yüzden
arkadaşlarımızın sadece oturmasını teşvik
ediyorsunuz ve konuşma müsaadesi de vermiyorsunuz.
333...
Allah bereketini artırsın. Şimdilik 333
arkadaşımızdan herhâlde bu kürsüye hiç çıkmadan gidecekler
var çünkü grup Bir an evvel bu kanunlar çıksın. diye bir fason
imalat türü bir çalışma nedeniyle iktidar milletvekillerine
konuşma fırsatı verilmiyor. O yüzden refleks kayboluyor,
milletvekilinin refleksi. Hâlbuki, dediğim gibi, parlamento parlare yani
konuşulan yer. Bu konuşulan yeri biz meclis, cülûs oturma yeri
hâline getirdik, bu da bir başka konu.
Şimdi,
ikinci ve önemli konu da Meclis başkanlarının meseleyi
sahiplenmesi sorunu, 10uncu sayfada. Ne yazık ki Büyük Millet Meclisi
Başkanımız bu meseleyi sahiplenmiş değil. Mesele
şu: Burada yasama için ve denetleme için varız, milletvekilleri ve
yasamayı elhak yerine getiriyoruz, bu biçimde getiriyoruz ama denetleme
tamamen sıfıra inmiş durumda.
Bu
İç Tüzük elimizde. İç Tüzükün 27nci sayfası Komisyonlar
bölümünde, açıkça madde 20de, 12nci sırada Büyük Millet Meclisi
Hesaplarını İnceleme Komisyonu yer aldığı hâlde
bu Komisyon fiilen ortadan kaldırıldı, fiilî durumla ortadan
kaldırıldı. Bu Komisyon bu Meclisin ana komisyonlarından
biriydi. Bu da büyük bir hukuk ayıbı olarak bu dönemin zaaf hanesine
yazılacak bir günahtır. Çünkü İngilizcesi de var Sayın İyimayanın,
burada günah sözcüğünü kullanıyor başlığında.
Bir
başka konu da yasamadaki zaaflar sorunu. Bu zaaflar, söylediğim gibi
Bir an evvel çıksın. diye Adalet Komisyonuna götürülmeden birçok
konu -torbalı hukuk demiştim- bir torba yasa ilkesiyle yeni bir
hukuk modeli, yeni bir pratik, yasama pratiğine tevessül edildi. Bu da
yine bu İktidarın günah hanesine yazılmış bir husus
olarak önümüze çıkmaktadır.
Tabii ki
daha önce bahsettim, Sayın grup başkan vekilleriyle Mekkeye gittik,
Suudi Arabistan Parlamentosunu dolaştık. Suudi Arabistan Parlamentosunun
da bizden daha lüks olduğunu ama kralın emriyle
toplandığını gördük, yani Türkiyenin yüz elli yıl
öncesi durumunda bulunuyor Suudi Arabistan Parlamentosu. 1876 Meclisi
Mebusanı da padişah hazretlerinin emriyle toplanır ve öyle
çalışırdı. Şimdi ona benzer bir durum sergileniyor.
Bu
hissiyatımı paylaşmak üzere sözlerim noktalıyorum.
Teşekkür ediyorum, saygılarımı sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Tan.
M.
AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) Karar yeter sayısı istiyoruz.
BAŞKAN
Karar yeter sayısı arayacağım.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Sayın
milletvekilleri, karar yeter sayısı yoktur.
Birleşime
beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 23.26
DOKUZUNCU OTURUM
Açılma Saati: 23.31
BAŞKAN: Başkan Vekili Sadık
YAKUT
KÂTİP ÜYELER: Fatih METİN (Bolu),
Bayram ÖZÇELİK (Burdur)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 81inci
Birleşiminin Dokuzuncu Oturumunu açıyorum.
696
sıra sayılı Kanun Tasarısının 37nci maddesi üzerinde
verilen İstanbul Milletvekili Ahmet Tan ve arkadaşlarının
önergesinin oylamasında karar yeter sayısı
bulunamamıştı.
Şimdi
önergeyi yeniden oylarınıza sunacağım ve karar yeter
sayısı arayacağım.
Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Sayın
milletvekilleri, karar yeter sayısı vardır, önerge kabul
edilmemiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri
Hakkında Kanun Tasarısının 37nci maddesinin 1
numaralı fıkrasının aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
(1) Esas
bakımından iptal davası açma yetkisi kanunların, kanun
hükmünde kararnamelerin veya Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün
Resmi Gazetede yayımlandıkları tarihten başlayarak
altmış gündür.
Nevzat
Korkmaz (Isparta) ve arkadaşları
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
ANAYASA
KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
DEVLET
BAKANI MEHMET AYDIN (İzmir) - Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN
Önerge üzerinde söz isteyen Behiç Çelik, Mersin Milletvekili.
Buyurun
Sayın Çelik. (MHP sıralarından alkışlar)
BEHİÇ
ÇELİK (Mersin) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
hepinize saygılar sunuyorum. Gecenin bu saatinde Anayasa Mahkemesinin
Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun Tasarısı
üzerinde görüşmelere devam ediyoruz. Bu konuda vermiş olduğumuz
önerge için ben söz aldım.
Burada
tabii, görüşlerimizi ifade ederken Türkiyenin kamu düzeniyle ilgili
hususları da sıklıkla dile getirilmektedir. 37nci madde
bağlamında özellikle Türkiyenin içine sokulduğu durumu burada
vurgulamak isterim. Açılım denen yıkım projesinin mimarı
olan AKP İktidarı, Türkiyeye açılımı ilan ettikleri
günden bugüne kadar ne kadar büyük kötülükler ettiklerini bilmiyorum fark
ettiler mi ama hâlâ bu aymazlığın pençesinde kıvranan
yönetici elit bunu terk ederek tam bağımsız ve millî olan Türk
devletinin kuruluş felsefesine gelmek durumunda olduklarını bilmiyorum
yine ne zaman idrak edecekler.
Türkiye
Cumhuriyeti Anayasasını 2007 yılında, seçimden hemen sonra
değiştirmek üzere faaliyete geçen siyasal iktidar, kendisinin
hazırlatmış olduğu metni alarak birtakım
çalışmalar yaptılar. Bunu Sapancalarda ve Abantlarda
değişik, gizli mahfillerde görüşerek, Türk milletinden
saklayarak belli odakların görüşleri doğrultusunda bir metni
ortaya çıkardılar. Daha sonra o metni aldılar, Atlantik ötesine
kadar götürdüler ve orada kabul ettirmek için uğraş verdiler.
Şimdi, bunları yapan siyasal iktidar, Türk milletine bu metni
danışma yerine, kendilerini iktidara getiren ve kendilerinin
meşruiyetini aradığı kapılara kadar gittiklerini
görüyoruz.
İşte,
yargıyla ilgili yapılan bütün faaliyetler, icraatlar, yasama
çalışmaları da bu düzlemde değerlendirilmelidir. Anayasa
Mahkemesine biçilen rol Anayasa Mahkemesi militan, partizan, tarafgir bir
tutum içerisinde olmak durumundadır. fikrine dayanıyor.
İşte, AKP bunu yapıyor.
Şimdi,
ifrattan tefrite yolculuğun acı örneklerini hep birlikte
müşahede ediyoruz. İfrat vardı, şimdi tefrit var. Ne zaman,
biz, meşru zeminde adaleti tecelli ettirmek için bir yargı reformuna
başvuracağız? Ne zaman ele ele verip ay yıldızlı
bayrağımızı daha nazlı semalarımızda
dalgalandıracağız? Ne zaman?
M. YILMAZ
HELVACIOĞLU (Siirt) Her zaman
BEHİÇ
ÇELİK (Devamla) - Ne zaman? Bunun cevabı var mı? Yok. Ama
yıkım projeleriyle, demokrasi ve insan hakları söylemleri
altında Türkiye'nin altını oymalarla, Türkiyede millî ekonomiyi
olabildiğince gayrimillî ekonomi hâlinde dönüştürerek insanları
aç, sefil, perişan hâle getirmekle AKP İktidarı bugün
itibarıyla bundan sonra Türk milleti nezdinde meşruiyetini
kaybetmiştir.
AKPnin
gerçekleri görmesi ve AKP yönetiminin Türk milletinin gerçeklerine dönmesi,
Türk milletinin millî değerlerine ve mukaddesatına saygılı
olması çok büyük önem arz etmektedir. Aksi hâlde fatura çok ağır
olacaktır, bedelini çok ağır ödeyeceksiniz.
Bu
duygularla önergemizin kabulünü diler, hepinize saygılar sunarım.
(MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Çelik.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge
kabul edilmemiştir.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul
edilmiştir.
38inci
madde üzerinde iki adet önerge vardır, okutup işleme alıyorum.
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri
Hakkında Kanun Tasarısının 38. maddesinin (6) numaralı
fıkrasının aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Faruk Bal Behiç Çelik Nevzat Korkmaz
Konya Mersin Isparta
Süleyman L. Yunusoğlu Rıdvan Yalçın Mehmet Şandır
Trabzon Ordu Mersin
(6)
İptal davalarında, Anayasaya aykırılıkları ileri
sürülen hükümlerin Anayasanın hangi maddelerine aykırı
olduğunun ve gerekçelerinin belirtilmiş olması zorunludur.
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 696 Sıra Sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve
Yargılama Usulleri Hakkında Kanun Tasarısının 38.
maddesinin 3. fıkrasının aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
İsa Gök Kamer Genç Ahmet Ersin
Mersin Tunceli İzmir
Ali İhsan Köktürk Ali Oksal Ferit Mevlüt Aslanoğlu
Zonguldak Mersin Malatya
(3)
İptal davası, Anayasa değişiklikleri ile kanunların,
kanun hükmünde kararnamelerin ve Türkiye Büyük Millet Meclisi
İçtüzüğünün veya bunların belirli madde ya da hükümlerinin
Anayasaya aykırılığı iddiası ile iptalini ihtiva
eden dava dilekçesinin Genel Sekreterliğe teslimi ile
açılmış sayılır. Davayı açanlara Genel Sekreterlikçe
başvurunun kayda alındığına dair bir belge verilir.
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
ANAYASA
KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
DEVLET
BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK (Ankara)
Katılmıyoruz.
BAŞKAN
Önerge üzerinde söz isteyen Mevlüt Aslanoğlu, Malatya Milletvekili. (CHP
sıralarından alkışlar)
FERİT
MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) Sayın Başkan, çok değerli
milletvekilleri; hukuk önünde herkesin eşit olması lazım.
Şimdi, hukuku uygulayanlar da acaba eşit mi?
Şimdi,
Anayasa Mahkemesi Başkanının diplomatik pasaportu vardı
-güzel- şimdi üyelerin de oluyor.
Türkiyede
4üncü dereceye gelen bir devlet memurunun eşi -ne olursa olsun- o da
yeşil pasaport alıyor, dikkatinizi çekerim. Eğer birisi bir
devlet memuruysa, ister bayan ister erkek, diyelim ki bayan devlet memuru,
eşi serbest bir meslekte çalışıyor, o da yeşil
pasaporta sahip oluyor.
Peki,
aranızda bu kadar avukat var, 3üncü derece. (CHP sıralarından
alkışlar) Şimdi aranızda bu kadar avukat var. Avukatlar da
hukuku uygulayan, hukukun önünde adaleti sağlayan ve bir yerde
haklıyı savunan, haksıza karşı çıkan...
İSA
GÖK (Mersin) Kanun gereği kamu görevi yapan...
FERİT
MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) - ...bir yerde kanun karşısında
bir kanun görevi yapıyorlar.
Peki,
yıllarca bu Mecliste acaba... Şimdi, diyelim ki hazine
avukatlığı yapıyor bir insan. O da kanun önünde devletin
haklarını savunuyor. Avukatlar da vatandaşın
hakkını savunuyor. Peki, 3üncü dereceye gelen bir devlet memurunun
eşi ne görev yaparsa yapsın, işte işsiz olsun, hiçbir
görevi olmayan işsiz, işsiz dahi olsa yeşil pasaporta sahip
oluyor. Peki, bu hak mıdır, hukuk mudur, bunun adı nedir
arkadaşlar?
M.
MÜCAHİT FINDIKLI (Malatya) - Bankacıların başı kel mi?
FERİT
MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) Şimdi, arkadaşlar, bu yasa hukukla
ilgili bir yasa. Ben, hukuk devletinde hukuku savunan insanların hukuk
karşısında eşit olmasını savunuyorum,
eşitlik ilkesini savunuyorum.
Gene
söylüyorum: Bir hazine avukatı, devletin hakkını savunan bir
avukat
Avukat avukattır. Avukat avukattır. Eğer birisi kamuda
avukatlık yapıp görevi avukatsa, belli bir dereceye gelip yeşil
pasaporta sahip oluyorsa, barolar da yıllardır, yılardır
barolar meslekte belli bir deneyime gelen, örneğin on yıl, on
beş yıl, yirmi yıllık avukatların da bu hakka sahip
olmasını Türkiye Barolar Birliği yıllarca söylemesine
rağmen, ben bu konuyu Plan ve Bütçe Komisyonunda Dışişleri
Bakanlığına, Dışişleri Bakanlığı
bütçesinde söylememe rağmen bunun
Arkadaşlar, avukatlar kamu görevi
yapıyor. Türkiye Barolar Birliği yıllarca bunu söylemesine
rağmen kimse kulak asmıyor.
Bir kez
daha söylüyorum: Kanun önünde herkesin eşit olması lazım. Bir
hazine avukatının yeşil pasaportu varsa, bir
vatandaşın hakkını savunan bir avukatın da, hazine
avukatı hangi dereceye kaç yılda geliyorsa benim normal bir avukat
arkadaşımın, baroya kayıtlı ve avukatlık
mesleğini yapan, fiilen yapan arkadaşlarımın da o süre
sonunda yeşil pasaporta sahip olması lazım.
Ben
dikkatlerinize sunuyorum. İçinizde birçok avukatımız var. Ben
avukatların avukatlığını yapmıyorum. Sadece kanun
önünde kanunu uygulayan insanların avukatlara karşı bir
haksızlığını dile getiriyorum. Hepinize saygılar
sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Aslanoğlu.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında
Kanun Tasarısının 38. maddesinin (6) numaralı
fıkrasının aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mehmet Şandır (Mersin) ve
arkadaşları
(6)
İptal davalarında, Anayasaya aykırılıkları ileri
sürülen hükümlerin Anayasanın hangi maddelerine aykırı
olduğunun ve gerekçelerinin belirtilmiş olması zorunludur.
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
ANAYASA
KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul) Takdire
bırakıyor Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
DEVLET
BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK (Ankara)
Katılıyoruz.
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Gerekçe.
BAŞKAN
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
İptal
davalarında iptal edilmesi talep edilecek maddeler ve bunların
Anayasaya aykırılık gerekçelerinin belirtilmiş
olmasının yeterli görülmesi, davacılar açısından daha
lehe bir durumdur ve Anayasaya aykırılıkların giderilmesine
katkı sağlar.
BAŞKAN
Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmiştir.
Kabul
edilen önerge doğrultusunda maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
39uncu
maddede iki adet önerge vardır, okutup işleme alıyorum.
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan kanun tasarısının 39. Maddesinin 4.
Fıkrasının son cümlesinde yer alan Bu makamlar ibaresinden
sonra gelmek üzere otuz gün içinde ibaresinin eklenmesini arz ve teklif
ederiz.
Faruk Bal Behiç Çelik Nevzat Korkmaz
Konya Mersin Isparta
Mehmet Şandır Hasan Çalış Rıdvan
Yalçın
Mersin Karaman Ordu
Süleyman
L. Yunusoğlu
Trabzon
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 696 Sıra Sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve
Yargılama Usulleri Hakkında Kanun Tasarısının 39.
maddesinin 4. fıkrasının metinden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
İsa Gök Ali İhsan Köktürk Ali Oksal
Mersin Zonguldak Mersin
Ergün Aydoğan Ahmet Ersin Kamer Genç
Balıkesir İzmir Tunceli
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
ANAYASA
KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul)
Katılmıyoruz Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
DEVLET
BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK (Ankara)
Katılmıyoruz.
BAŞKAN
Önerge üzerinde söz isteyen Sayın Aydoğan.
Buyurun.
ERGÜN
AYDOĞAN (Balıkesir) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; görüşülmekte olan 696 sıra sayılı Anayasa
Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun
Tasarısının 39uncu maddesi üzerine vermiş olduğumuz
önergeyle ilgili söz almış bulunuyorum. Yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, AKP İktidarı süresince, sürekli demokrasiden
bahseden, demokrasiyi savunduğunu söylerken demokrasiden
anladığı çoğulcu anlayış değil,
çoğunlukçu anlayış gereği Mademki sayısal
çoğunluğum var, ben ne dersem o olur. anlayışıyla her
kurumu kontrol altına almak isteyen bir anlayışı görüyoruz.
Aynı
AKP yöneticileri ve Sayın Başbakan 1993 yılında diyor ki:
Bizim demokrasiden anladığımız, azınlıkta
kalanların da haklarının korunduğu, yüzde 1i bile olsa
haklarının korunduğu sistemdir. diyor. Aynı
anlayış bugün ne diyor? Ben Hükûmetim yani hükmetmem lazım.
diyor ve hükmetme anlayışının gereği, yürütmenin
eylemlerini denetlemesi gereken Anayasa Mahkemesini de kendi
anlayışına göre düzenlemek istiyor yani ele geçirmek istiyor ki,
yaptığı hukuka aykırı eylemler denetlenmesin.
AKP,
bugüne kadar haksız, hukuksuz eylemlerine Dur diyen yüksek
yargıyı yerden yere vurarak eleştirinin ötesinde hakaret etti,
hukuksuzluklarını Anayasa Mahkemesine götüren Cumhuriyet Halk
Partisini eleştirdi. Şimdi, kendi anlayışına göre
şekillendirdikten sonra Yargıya saygı gösterin, yargı
kararlarına uyun. demeye başlamıştır yani AKPnin
demokrasi anlayışı Her şey benim olmalı
anlayışına dayalı, Yasama, yürütme, yargı da benim
olmalıdır diyor. Yani referandumda
yaşadığımız AKPnin ileri demokrasi
anlayışı bu. Biz ileri demokrasiden vazgeçtik, normal demokrasi
istiyoruz.
Döneminizde
demokrasi değil korku egemen oldu; ya AKP iktidarına
uyacaksınız ya da yoksunuz. Yine döneminizde gizli tanık
hikâyesinden sonra gizli suç kavramı da AKP sayesinde hukuk
literatürümüze girdi.
12
Eylülde bir referandum yaşandı. Bu referandumda Evet denilmesi için
kırk neden sayıldı ve bu kırk neden içerisinde de çocuk
istismarının önüne geçilmesi için Evet denmesi istendi ve yine
Fişlemenin tarihe karışmasını istiyorsanız evet
dendi. Oysa, şu anda, Türkiye cumhuriyet tarihinin en yüksek
fişlemesinin yaşandığı, dinlemesinin
yaşandığı bir dönemi yaşıyoruz. Bir AKP
milletvekili Bizden öncekiler bizi fişledi, şimdi sıra bizde.
dedi. Yine Kişisel verilerin ancak kanunlarda öngörülen hâllerde veya
kişilerin açık rızasıyla işlenebilmesine evet
demektir. dedi ve şu anda, bırakınız kişisel
bilgileri, artık kişisel mahremiyetin ortadan kalktığı
bir dönemi maalesef yaşıyoruz.
Bunlarla
da sınırlı değil evet demek için
Yine 12
Eylül referandum döneminde Emekli memurların da toplu sözleşmeden
yararlanmasını istiyorsanız evet deyin. dedi. Yine toplum
aldatıldı ve yanıltıldı.
Sadece
bununla da ilgili değil, çalışanların birden fazla
sendikaya üye olmasını istiyorsanız evet denilmesi istendi.
Bırakınız birden fazla sendikayı sadece bir sendikaya üye
olanlar bile kapı önüne bırakıldı.
12 Eylül
referandumunda ileri demokrasi adına evet denilmesi için kırk neden
sayılırken, bu kırk nedenin hiçbirisi yaşama geçirilmedi.
En son torba yasada da emeklilere verilecek olan zamlar oraya götürüldü.
Bir
taraftan Emeklilere hak verilecek. diyerek, 12 Eylül Anayasa referandumuna
sunulurken, yine emekliler aldatıldı ve kandırıldı.
Bu, torba yasanın içine sokuldu.
Burada
kırk neden büyük kitapçıklar hâlinde kamuoyuna
dağıtıldı. Kamuoyu aldatıldı ve
yanıltıldı; 12 Eylül referandumunda evet çıkması
sağlandı.
Şimdi
de AKP, Anayasa Mahkemesi başta olmak üzere tüm kurumları ele
geçirmek için bu düzenlemeyi yapmaktadır.
Önergemizin
kabulünü bekliyor, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Aydoğan.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan kanun tasarısının 39. Maddesinin 4.
Fıkrasının son cümlesinde yer alan Bu makamlar ibaresinden
sonra gelmek üzere otuz gün içinde ibaresinin eklenmesini arz ve teklif
ederiz.
Mehmet Şandır
(Mersin) ve arkadaşları
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
ANAYASA
KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul)
Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
DEVLET
BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK (Ankara)
Katılmıyoruz.
BAŞKAN
Önerge üzerinde söz isteyen
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Hasan Çalış.
BAŞKAN
Önerge üzerinde Karaman Milletvekili Hasan Çalış.
Buyurun.
(MHP sıralarından alkışlar)
HASAN
ÇALIŞ (Karaman) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
yüce Meclisi saygılarımla selamlıyorum.
39uncu
madde üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu olarak vermiş
olduğumuz önergeyi açıklamak üzere söz almış bulunuyorum.
Kıymetli arkadaşlar, 39uncu madde, eksikliklerin tamamlanması
ve görüş bildirmeyle ilgilidir. Bu maddenin (4)üncü fıkrasında,
İptal davalarında Mahkemece esasın incelenmesine karar
verilmesi hâlinde, dava dilekçesi ile ekleri Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığı, Başbakanlık ile iptal davası
açmaya yetkili siyasi parti gruplarına gönderilir. Bu makamlar, iptal
davasıyla ilgili görüşlerini değerlendirmek üzere Mahkemeye
bildirebilirler. denmektedir. Bu hâliyle, (4)üncü fıkrada,
makamların görüş bildirmeyle ilgili süre belirtilmemiş
olması, değişik suistimallere yol açmaya yatkın bir durum
ortaya koymaktadır. İşte, biz, önergemizle bu makamlar
ibaresinden sonra otuz gün içinde ibaresini ekleyerek buradaki
belirsizliği ortadan kaldırmayı amaçladık. Gerçekten bu
şekliyle fıkra daha anlamlı hâle gelecektir ve suistimaller de
önlenmiş olacaktır.
Kıymetli
arkadaşlar, 23'üncü Dönemde, yargıyla ilgili, gerçekten önemli
çalışmalar yapıldı, önemli kanunlar
çıkarıldı ve bu kanunların her
çıkarılışında, bizleri televizyonları
başında izleyen vatandaşlarımız, tabii ki öncelikle, kendilerinin
hangi problemlerine çözüm getiriliyor, hangi sıkıntıları,
artık, bundan sonra yaşayacak, hangilerini yaşamayacak, bunlarla
ilgili, kafasındaki sorulara cevap arıyor. Şu anda bizleri
televizyonları başında izleyen pek çok
vatandaşımız bakın ne gibi sorular soruyor olabilir:
Adalet
hizmetlerinin kalitesi yükselecek mi? Çünkü buradaki tartışmalara
baktığımız zaman herkes bir şeyler söylüyor. Herkes o
kadar değişik şeyler söylüyor ki insanlarımızın
kafası karışıyor ve kendi kendine soruyor: Acaba bu
düzenlemeyle adalet hizmetlerinin kalitesi yükselecek mi?
Geciken
adalet şikâyetleri bitecek mi, azalacak mı?
Adliye
teşkilatı kaldırılan ilçelerin komşu ilçelerden hizmet
alması problemi halledilecek mi? Bu problemi Anadolumuzda yaşayan,
benim seçim bölgem Karamanda da yaşayan pek çok ilçemizin halkı
şu anda bu sorusuna cevap arıyor.
Değerli
arkadaşlar, hâkim, savcı ve diğer yargı
çalışanlarının problemlerine çözüm getirilecek mi?
Adli
kolluk hizmetler ile ilgili şikâyetler giderilecek mi?
Cezaevlerinde
çalışan personelin problemlerinin çözümüne yönelik herhangi bir
şey var mı?
Tutuklu
ve hükümlülerin yaşadıkları ortamların çağdaş,
yaşanılabilir ve gerçekten insan haklarına uygun bir hâle
getirilmesiyle ilgili ilerlemeler kaydedilecek mi?
Yargı
çalışanlarına, adalet hizmeti alan vatandaşlara yönelik
memnuniyet araştırmalarıyla ilgili bir düzenleme var mı?
Hizmeti sunanlar ve hizmeti alanlar açısından memnuniyetlerini ortaya
koyamadıkları problemleri ortadan kaldıracak çalışma
var mı?
Değerli
arkadaşlar, yandaş yargı tartışmaları bitecek mi,
kaldırılabilecek mi?
Yargının
tarafsızlığıyla ilgili tartışmalar
bitirilebilecek mi?
AKP
kendine göre yargı mı dizayn ediyor?
Kıymetli
arkadaşlar, sorular uzayıp gidiyor. Maalesef, bu düzenlemeyle de
vatandaşımın hiçbir derdine deva bulunmuyor. Bu işin
hakemliğini de ben, bizleri izleyen vatandaşlarımıza
bırakıyorum.
Önergemize
desteğinizi bekliyor, saygılarımı arz ediyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Çalış.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul
edilmiştir.
40ıncı
madde üzerinde iki adet önerge vardır, okutup işleme alıyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri
Hakkında Kanun Tasarısının 40 ncı maddesinin (1)
numaralı fıkrasında, bu dava nedeniyle ibaresinin, bu davada
şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Faruk Bal Behiç Çelik Nevzat Korkmaz
Konya Mersin Isparta
Süleyman
L. Yunusoğlu Mehmet
Şandır Rıdvan
Yalçın
Trabzon Mersin Ordu
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 696 Sıra Sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve
Yargılama Usulleri Hakkında Kanun Tasarısının 40.
maddesinin 4. fıkrasında yer alan on ibaresinin yedi olarak
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
İsa Gök Kamer Genç Ahmet Ersin
Mersin Tunceli İzmir
Ali İhsan Köktürk Ali Oksal Tayfun İçli
Zonguldak Mersin Eskişehir
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
ANAYASA
KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
DEVLET
BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK (Ankara)
Katılmıyoruz.
BAŞKAN
Önerge üzerinde söz isteyen
MEHMET
AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) Sayın Tayfun İçli.
BAŞKAN
Tayfun İçli, Eskişehir Milletvekili.
Buyurun
Sayın İçli.
H. TAYFUN
İÇLİ (Eskişehir) Değerli Başkanım, çok
değerli milletvekili arkadaşlarım; 40ıncı madde
üzerinde verdiğimiz önerge üzerine söz almış bulunuyorum.
Sizleri saygıyla selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlarım, aslında bu kanun, çok önemli bir kanun. Bu kanun
Anayasa Komisyonunda da çok süratli geçti. O zaman da Anayasa Komisyonuna
katılıp görüşlerimi belirtirken bu kanunun Genel Kurulda alışkanlık
hâline gelen bir şekilde temel kanun olarak görüşüleceğini, bu
kanunun maddeleri üzerinde görüş belirtilemeyeceğini ve bunun
bölümler hâlinde görüşüleceğini söylemiştim. Yanılmadığımı
işte sizler de görüyorsunuz. Bu derece önemli bir kanun üç bölüm üzerinde
görüşülüyor. Bölüm dediğiniz, yani madde gibi görüşülüyor.
Aslında, her bir maddesinin teker teker ayrıntılı olarak
görüşülmesi ve tartışılması gerekir. Ama ne yazık
ki, bir bölümde yirmi madde, yirmi sekiz madde, yirmi altı madde, bu
şekilde, bu derece önemli bir kanunu aslında geçiştiriyoruz.
Aslında görmemiz gereken, tartışmamız gereken konuları
da üstü kapalı olarak geçiştiriyoruz.
Değerli
arkadaşlarım, bu kanun tasarısı Anayasa Komisyonunda
görüşülürken, ilgili kurumların da görüşü ne yazık ki
alınmadı, Yargıtayın, Danıştayın görüşü
alınmadı. Sanki bu tasarıyı, son dönemde olduğu gibi,
diğer tasarılarda olduğu gibi yangından mal
kaçırırcasına komisyonlara getirip, sonra Genel Kurula getirip
ve burada yasalaştırmaya çalışıyoruz. Sonra da dizlerimize
vuracağız Vah, biz bu hatayı nasıl yaptık? diye.
Şimdi,
değerli arkadaşlarım, öylesine acele ve acemice
hazırlanıyor ki bazı maddeler, göz göre göre bazı hususlar
da tabii dikkatlerden kaçıyor. Sonra başka bir torba, çorba kanun
içerisine maddeler eklenmek suretiyle yapılan hatalar giderilmeye
çalışılıyor. Bakın, mesela 45inci maddede
Zamanım dar, beş dakikada bu hataları teker teker burada
anlatacak değilim, değerli arkadaşlarımız
anlatıyor. Örneğin, bireysel başvuru hakkıyla ilgili
45inci maddede diyor ki:
Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ve
buna ek Türkiye'nin taraf olduğu protokoller kapsamındaki herhangi
birinin kamu gücü tarafından, ihlâl edildiği iddiasıyla Anayasa
Mahkemesine başvurabilir. Doğru, Türkiye'nin taraf olduğu
protokoller... Türkiye'nin taraf olduğu ek protokoller
Avrupa İnsan
Hakları Sözleşmesine göre -özellikle Komisyon
Başkanımızın dikkatle dinlemesini istiyorum- evet, taraf,
onaylamış, imzalamış ama Türkiye Büyük Millet Meclisi
tarafından onaylanmayan öyle ek protokoller var ki, yani Türkiye Büyük
Millet Meclisi tarafından onaylanır. ibaresinin eklenmesi
lazım. Hatırlayın, idam cezasıyla ilgili protokol Türkiye
tarafından imzalanmış olmasına rağmen, bazı protokoller
Türkiye Büyük Millet Meclisinin onayından geçmediği için uygulama
kabiliyeti yok. İşte aceleye geliyor, bazı hükümler böyle apar
topar geçirildiği için çok vahim hatalar doğurabiliyor.
Orada
başka konular da var; adaletsizlik var, eşitlik ilkesine
aykırı bir sürü düzenlemeler var, Kamu İhale
Yasasının arkasından dolanma gibi gayretler var. Son dönemde
Hükûmetin bu konudaki ısrarını anlıyorum, öylesine olaylar
var ki, hep Kamu İhale Yasasının arkasından dolanma ve
komisyonlarda da böyle gece yarısı önergeler sokuşturulmaya
çalışılıyor. Şimdi, bu
Beyler,
değerli arkadaşlarım, biz, kamunun, devletin, milletin malı
üzerinde tasarrufta bulunuyoruz, kendi cebimizdeki, kendi
cüzdanımızdaki paralarla ilgili tasarrufta bulunmuyoruz. Birilerine
diğer imtiyazlı sınıf yaratmak gibi bizim bir gücümüz yok;
aksine, imtiyazlı sınıflar varsa, ayrıcalıklı
insanlar varsa, o ayrıcalığın giderilmesi konusunda
mücadele etmemiz lazım. Ama, bakıyorsunuz bu kanun
tasarısına, ek cetvellere bakıyorsunuz, işte görüyorsunuz,
bir sürü kadro tahsisi yapılmış, bir sürü ilginç, hizmetli,
aşçı, şoför, hemşire, mühendis
Hemşire kadrosu var,
Anayasa Mahkemesine hemşire kadroları
Zamanım yok, ne kadrolar
var. Biraz evvel söyledim, yabancı uzman çalıştırmaya
niyeti var arkadaşlarımızın. Yabancı uzman, Anayasa
Mahkemesinde yabancı uzman!.. Yani, akla ziyan işler yapıyoruz,
ama gecenin bu saatinde tabii vatandaşlarımız bizi dinliyor mu
bilmiyorum, hem de seçim kararı alınmışken, Türkiye seçim
atmosferine girmişken üç bölüm, yani özetle üç madde olarak görüşmeye
kalkıyoruz. Bunlardan acil olarak vazgeçmek gerekir diyor, saygılar
sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri
Hakkında Kanun Tasarısının 40 ncı maddesinin (1)
numaralı fıkrasında, bu dava nedeniyle ibaresinin, bu davada
şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mehmet
Şandır (Mersin) ve arkadaşları
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET
KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul) Sayın
Başkanım, kısa bir açıklama yapacağım. Sayın
İçli, Komisyonda gerekli birtakım bilgilerin alınmadan
yapıldığını
Bir ay alt komisyonda bu yasa
tartışıldı. Tüm ilgililer çağrıldı.
Yargıtayımızın görüşü Meclis
Başkanlığı vasıtasıyla bize
ulaştırıldı, o da dikkate alındı önemli ölçüde.
Dolayısıyla Komisyona haksızlık yapmayalım Sayın
İçli.
Evet, bu önergeyi
takdire bırakıyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
DEVLET
BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK (Ankara)
Katılıyoruz.
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Gerekçe
BAŞKAN
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Davada
uygulanacak kanun hükmü ibaresi daha belirgin ve anlaşılır bir
ifadedir.
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmiştir.
Kabul
edilen önerge doğrultusunda maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
41inci
madde üzerinde iki adet önerge vardır, okutup işleme alıyorum.
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 696 Sıra Sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve
Yargılama Usulleri Hakkında Kanun Tasarısının 41.
maddesinin 2. fıkrasında yer alan halinde ibaresinin durumunda
olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
İsa Gök Ali Rıza
Öztürk Kamer Genç
Mersin Mersin Tunceli
Ali Oksal Ahmet Ersin Ali İhsan Köktürk
Mersin İzmir Zonguldak
Şevket
Köse
Adıyaman
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri
Hakkında Kanun Tasarısının 41. maddesinin (1) numaralı
fıkrasında, Anayasaya aykırılığı
iddiasıyla itiraz başvurusu yapılamaz ibaresinin, Anayasaya
aykırılığı iddiasıyla Anayasa Mahkemesine
başvurulamaz. şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Faruk Bal Behiç Çelik Nevzat Korkmaz
Konya Mersin Isparta
Mehmet Şandır Süleyman L. Yunusoğlu Rıdvan Yalçın
Mersin Trabzon Ordu
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
ANAYASA
KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
DEVLET
BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK (Ankara)
Katılmıyoruz.
BAŞKAN
Önerge üzerinde söz isteyen Nevzat Korkmaz, Isparta Milletvekili, buyurun.
S. NEVZAT
KORKMAZ (Isparta) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce
Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, dokuz yılda dünya yeniden kurulur. Dokuz yıl
iktidarda kalmış, Meclisten istediği yasayı
çıkarabilecek güce sahip bir partiden, AKPden bahsediyorum. Yani
Şuna gücüm yetmedi, sayım yetersiz. diyeceği, arkasına
gizleneceği en küçük bir mazereti yok.
Bu kadar
imkânlardan sonra yargıyı iyileştirmek, hızlandırmak
ve vatandaşı mahkeme kapılarından kurtarmak için ne
gerekiyorsa yapın, değil mi? Hayır, AKP ve Sayın
Başbakan kolay yolu seçti. Adaleti hâkim kılmak yerine Adalet ve
Kalkınma Partisini hükümran kılma, hukukun üstünlüğü yerine AKP
hukukunun dayatmacılığına soyundu. Kim kazandı?
Yargıyla ilgili sorunlar bitmediği ve mahkemeler hızlı ve
adil çalışmadığına göre herhâlde yargı
değil.
Bakın,
muhalefet demiyor, Sanayici ve İşadamları Derneği söylüyor:
Vatandaş mahkemeye gittiği zaman Yandım Allah! diyor.
Mahkemelere başvurma, avukat tutma, yasalardaki kaos ve karmaşa,
duruşmalarının sürekli ertelenmesi, bu süreçte adalet için
harcanan paralar, kaybolan yıllar
Sonunda ortaya çıkan ve hiçbir
derde deva olmayan anlamsız, haksız kararlar. Mahkemeyi
ağzına alan bir, başvuran bin pişman. Mahkeme deyince
vatandaşın kimyası bozuluyor. Bu söylediklerimde bir abartı
var mı değerli milletvekilleri? Üstelik ülkenin en zenginler
kulübünün Başkanı bunu söylüyorsa bir yürek yarası aramak
lazım, yani onlar şikâyetçiyse düşünün fakir fukarayı!
Ülkede
abuk subuk birçok konuda anket yapıp iktidarın
borazanlığına soyunan, böylece ülkedeki araştırma
şirketlerinin prestijini sıfırlayan şirketlere
sesleniyorum: Bir sorun bakalım vatandaşa, düne göre daha adil, daha
hızlı mı çalışıyor mahkemeler? Vatandaş
mahkemelerden emin, kararlara hakikaten Hakkın kestiği parmak
acımaz. diye mi yaklaşıyor? Aynı açıklamada deniliyor
ki: Suç yargıçların değil. Doğru. O zaman kimin? Biz
söyleyelim: Bu suç, elinde siyasetin ve devletin imkânları, tüm imkânları
olmasına rağmen sıkıntıları görmezlikten gelen,
çözüm üretmeyen ve vatandaşın mahkeme kapılarında
sürünmesine ilgisiz kalan AKP Hükûmetinindir. Hakkını yemeyelim, AKP
İktidarı yargı üzerine kafa yormasına yordu da Nasıl
hâkimleri hizaya getiririm?, Nasıl yargıda
kadrolaşırım? şeklindeydi bütün mesaisi.
Değerli
milletvekilleri, herkes şunu iyi anladı ki yargıda reform filan
değil AKPnin muradı. Öyle olsa bunun için dokuz yıllık
süre yeter de artar bile. İstediği alanlarda, örneğin
özelleştirmede milletin fabrikalarının, bankalarının
yabancılara satılması, tarım ürünlerinde ithalatın
önünün açılması gibi alanlarda dokuz yıl değil, dokuz ayda
sonuç aldı ve yabancılar, uluslararası güçler sıraya girdi,
Sayın Erdoğana ödüller, payeler verme hususunda. Neden mahkemelerde
ömür tüketen vatandaşımıza çare üretemedi? Vatandaş Mehmet
Beyle ilgili vakit kaybetmeye gerek yok, siyasi, dinî, ekonomik istismarlarla
istediğimizi alırız. dediler. Birkaç seçimde de vatandaş üzerinde
geliştirdikler istismar politikalarıyla da başarılı
oldular.
Milliyetçi
Hareket Partisi olarak ne zaman bu sorunları dillendirsek Siz kendinize
bakın, biz şu kadar oy aldık. deyip çıktılar.
Yanlış yapıyorsunuz dedikçe, Yanlış olsak birinci
parti olur muyuz? dediler. Hatta yoğun kar yağışında
Neden tuzlama yapılmıyor? diye soran vatandaşa da
İnanmıyorsanız asfaltı yalayın. dediler. Her
şeye sözü olan Başbakan, bu densizlik karşısında
sustu, Benim insanıma hakaret edemezsin. bile demedi. Hiçbir yere
saklanamaz, hiç kimsenin üstüne yıkamazsınız.
Haksızlığın, hukuksuzluğun vebali, tüm imkânlara sahip
iken bu sorunu görmezlikten gelen, çözüm üretmeyen AKPdir.
O hâlde
aziz milletim bu kördüğümü 12 Haziranda sen çözeceksin. İnanmazsan
yala. diyen zihniyette 13 Haziranda dersini verdikten sonra İnanmazsan
bir daha say, bir daha say. diyecek ve siyasetin tozlu raflarına AKPyi
kaldıracaksın diyor, yüce milleti saygıyla selamlıyorum.
(MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge
kabul edilmemiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 696 Sıra Sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve
Yargılama Usulleri Hakkında Kanun Tasarısının 41.
maddesinin 2. fıkrasında yer alan halinde ibaresinin durumunda
olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
İsa Gök (Mersin) ve arkadaşları
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
ANAYASA
KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul) -
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
DEVLET
BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK (Ankara)
Katılmıyoruz.
BAŞKAN
Önerge üzerinde söz isteyen Adıyaman Milletvekili Şevket Köse, buyurun.
(CHP sıralarından alkışlar)
ŞEVKET
KÖSE (Adıyaman) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
görüştüğümüz yasa tasarısının 41inci maddesinde söz
almış bulunmaktayım. Sözlerime başlamadan önce yüce
heyetinizi saygıyla selamlarım.
Değerli
milletvekilleri, parlamenter demokrasilerde anayasal rejimin güvencesi anayasa
mahkemeleridir. Anayasa Mahkemesi, Anayasaya, uluslararası
anlaşmalara ve hukukun genel ilkelerine aykırı hak ve
özgürlükleri ihlal edici yasal hükümleri hukuk sisteminden ayıklamayı
amaç edindiğinden, bu anlamıyla demokrasi ve hukuk devletinin en
önemli koruyucusu olarak kabul edilmektedir.
Cumhuriyet
Halk Partisinin Sayın Genel Başkanı Kemal
Kılıçdaroğlunun geçenlerde açıkladığı sivil
topluma yönelik Cumhuriyet Halk Partisi projesinde toplumun merkezinde özgür
insanın olduğu vurgulanmaktadır. Örgütlü bir toplumun
yaşatılması ve güçlendirilmesi Cumhuriyet Halk Partisinin en
önde gelen siyasi hedefi olarak ortaya konulmuştur. Çünkü Cumhuriyet Halk
Partisi, kendisini ne bir zümrenin ne de ırka dayalı bir aidiyetin ya
da yerleşik iktidar güçlerinin değil, örgütlü sivil toplumun partisi
olarak görmektedir. Cumhuriyet Halk Partisi yeni Anayasa
tartışmalarına bu perspektiften bakmaktadır.
Her
şeyden önce, katılırız katılmayız, doğru
bulduğumuz yönleri vardır, eleştireceğimiz yönleri
vardır ama bir sivil toplum örgütü olan TÜSİADın böyle bir çaba
içine girmesi de çok olumludur. Anayasa, tüm toplumu, tüm kesimleri
ilgilendirdiğinden bir ortak mutabakat belgesidir. Bu açıdan
TÜSİADın ortaya böyle bir yaklaşım koyması
değerlidir. Umarız başka sivil toplum örgütleri de benzeri
çabalar içerisine girerler. Zaten DİSKin, Barolar Birliğinin de
böyle bir çalışması vardır.
Sayın
milletvekilleri, 2010 yılının 12 Eylülünde yirmi altı
maddelik bir referandumdan dolayı Anayasa değişikliği
paketi geçti. Şimdi, gerçekten gözlerimizin önünde bulundurduğumuzda
bir örnek vermek istiyorum. Amerika Birleşik Devletlerinin
Anayasasının bir maddesini değiştirmek için, orada tüm
sivil toplum örgütleri, tüm siyasi partiler, ilgililer, taraflar, meslek
odaları, bilim adamları, sosyologlar, tarihçiler, siyaset bilimciler
bir araya gelmişler, yedi yıl çalışmışlar,
Anayasanın sadece bir maddesini değiştirmişlerdir. Biz ne
yaptık Allah aşkına! Bir ay içerisinde AKP mutfağında
hazırlanmış, AKP yandaşlarınca ortaya konulmuş
yirmi altı maddelik bir Anayasa paketini birkaç gün içerisinde
değiştirmek zorunda kaldık. İşte AKPnin ileri
demokrasi anlayışı budur!
Sayın
milletvekilleri, yeni bir anayasa Cumhuriyet Halk Partisinin de gündemindedir.
Bu konuda partimizin hukukçu kurmayları da yoğun bir çaba
içerisindedirler. TÜSİADnın yeni anayasada hangi ilke, kural ve
kurumların yer alması gerektiğine dair değerlendirme ve
önerilerine bakıldığında Yeni anayasa devlet odaklı
değil, birey ve insan odaklı bir felsefeyle kaleme
alınmalıdır. deniliyor. Buna katılmamak mümkün
değildir. Cumhuriyet Halk Partisinin bu konuda tereddüdü yoktur. Temel hak
ve özgürlükler, insan hakları, kültürel haklar, çevre hakkı ve
kadın-erkek eşitliğine vurgu yapılması bizce de
olumludur. Seçim barajı, yargı
bağımsızlığı, kuvvetler
ayrılığı, demokrasinin güçlendirilmesi konularında da
aynı perspektifi paylaşıyoruz. Ancak, karşı
çıktığımız bazı hususlar bulunmaktadır.
TÜSİAD önerisinde Anayasanın değiştirilemez maddelerine
ilişkin olarak yalnızca Türkiye Devleti bir cumhuriyettir.
ifadesinin korunması öngörülüyor. Ama biz toplumun ilk üç maddeye
ilişkin bir sorunu olduğunu da hiçbir zaman düşünmedik ve
düşünmüyoruz. Çünkü bu maddeler cumhuriyetin temeli niteliğindedir.
Ayrıca,
TÜSİADın önerisinde laikliğin korunmasından söz
edilmektedir. Sorun laiklik kavramında değil, laiklik
anlayışındadır. denilmekte, din ve vicdan hürriyetinin
düzenlenmesinde de uluslararası standartların uygulanmasından
söz edilmektedir.
Bu duygu
ve düşüncelerle önergemizin kabul edilmesini diler, yüce heyetinize tekrar
saygılar sunarım. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul
edilmiştir.
42nci
madde üzerinde iki adet önerge vardır, okutup işleme alıyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 696 Sıra Sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve
Yargılama Usulleri Hakkında Kanun Tasarısının 42.
maddesinin 1. fıkrasında yer alan şekil ve ibaresinin madde
metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
İsa Gök Ali Rıza Öztürk Kamer Genç
Mersin Mersin Tunceli
Ahmet Ersin Ali Oksal Ali İhsan Köktürk
İzmir Mersin Zonguldak
Ferit
Mevlüt Aslanoğlu
Malatya
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri
Hakkında Kanun Tasarısının 42. maddesinin (1) numaralı
fıkrasının aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Faruk Bal Yılmaz Tankut Behiç Çelik
Konya Adana Mersin
Nevzat Korkmaz Süleyman L. Yunusoğlu Mehmet Şandır
Isparta Trabzon Mersin
Rıdvan
Yalçın
Ordu
(1)
Usulüne göre yürürlüğe konulmuş milletlerarası antlaşmalar
aleyhine şekil ve esas bakımından Anayasaya
aykırılık iddiasıyla Anayasa Mahkemesine başvurulamaz.
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
ANAYASA
KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul) Katılmıyor
Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
ENERJİ
VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Sayın Yılmaz Tankut konuşacak.
BAŞKAN
Önerge üzerinde söz isteyen Yılmaz Tankut, Adana Milletvekili, buyurun.
(MHP sıralarından alkışlar)
YILMAZ
TANKUT (Adana) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 696
sıra sayılı Kanun Tasarısının 42nci maddesi
üzerinde vermiş olduğumuz önerge hakkında söz almış
bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlar, yasalarla sahip olunan hakların herkes tarafından
kullanılmasının sağlanması olan adalet, bütün dünyada
geçmişten bugüne kadar soyut bir değer olarak
insanlığın olmazsa olmazları arasında kabul
edilmiş ve bundan sonra da hiç kuşkusuz böyle devam edecektir.
Yargı kurumları da bu öneme binaen o adaletin
dağıtılması süreçlerinde yine vazgeçilmez hayati önemi haiz
tüzel kişiliklerdir. Dolayısıyla, adaletin vücut bulması
için öncelikle herkesi eşitlikçi bir anlayışla kucaklayan mevcut
hâle getirilmiş bir yasanın ve bu yasayı herkese eşit
olarak tatbik eden kurumsal bir yapının olması gerekmektedir.
İşte, o kurumsal yapının adı yargıdır
değerli arkadaşlar ve bütün hukuki tasarrufların
yaslandığı ya da referans aldığı kurumsal
yapı ise yüksek mahkeme olarak tabir ettiğimiz Anayasa
Mahkemesidir.
Anayasa
Mahkemesi, ilginçtir ki yine bir ara dönemle birlikte gündeme gelmiş ve
bir zorunluluk olarak kurumsal hüviyete kavuşmuştur.
Yaklaşık yarım asırdır varlığını
sürdürmekte olan Anayasa Mahkemesi, beğendiğiniz yanları olur
veya olmaz, eksiği olur veya fazlası olur ama bugüne kadar Türk hukuk
sisteminin en üst kurumu olarak görevini ifa edegelmiştir ve bugüne kadar
yüksek mahkemenin verdiği kararlar içerisinde katıldığımız
ya da katılmadığımız hususlar olmuştur ama
Anayasa Mahkemesi Türkiye Cumhuriyetinin anayasal bir kurumudur ve böyle de
kalacaktır. Dolayısıyla, bu yüce kurumun hiçbir şekilde
şu ya da bu şekilde yıpratılması, amaçlarından
saptırılması, gizli, açık ama yüce Türk milletinin
menfaatleriyle örtüşmeyen emellere alet edilmesi düşünülemez ve
düşünülmemelidir. Peki, bugün gerçekten böyle mi olmaktadır? Ne
yazık ki böyle olmamaktadır değerli arkadaşlar. Son
yıllarda yargının üzerinden açıktan ya da gizliden birçok
faaliyetin yürütüldüğü bizzat müşahede edilmektedir.
Yine,
bakınız, son yıllarda yargı üzerinden yapılan
tartışmalar cumhuriyet tarihi içinde hiç bu kadar yüksek seviyede
olmamıştır. Birileri yargıdan ciddi şekilde
rahatsızlık duymuştur ve bu rahatsızlık devam
etmektedir. Hükûmet olma erkini elinde tutan zihniyet, devletin bütün
kurumlarını ele geçirme, bütün bürokratlarını,
basını, iş dünyasını, sivil toplum örgütlerini,
aydınları, yazarları, çizerleri, hülasa, nefes alan her
şeyi yandaş hâle getirme çabası içerisine girmiştir.
Yıllardır devam eden bu anlayışa son yıllarda hız
verilmiş, yoğunluk kazandırılmış, herkesin adil
ve eşit adalet beklediği, beklemesi gerektiği yargıya AKP
fütursuzca müdahale etmiştir. Çünkü ele geçirilen mevziler yetmemekte, bir
gün bunların hesabının sorulacağı yerlere de AKP
kartviziti eklenme ihtiyacı hissedilmektedir.
Ayrıca,
mevcut Hükûmetin gizli gündem maddelerinden birisi de aldatma ve kandırma
politikalarıyla aziz milletimize millî birlik, kardeşlik projesi
gibi sahte etiketlerle pazarlanan ama Milliyetçi Hareketin ta
başından beri deşifre ettiği ve yaşanan süreçte de
görüldüğü gibi, aslında ihanet açılımı olarak ortaya
çıkan projeyi hayata geçirmek için yargının tamamen kuşatılması
gerekmektedir. İşte bu süreçte, önce, geçtiğimiz yıl
yapılan referandumun akabinde HSYKnın yapısıyla
oynanmış, sızma operasyonu gerçekleştirilmiş ve
şimdi de Anayasa Mahkemesinin kurumsal yapısı hedef
alınmıştır. Böylece, ihanet açılımının
önünde hiçbir engel kalmayacak ve gözünü Köşke dikenlerden hiçbir hesap
soracak mevki bulunmayacaktır.
Değerli
arkadaşlar, bunları görmek için kâhin olmaya gerek yoktur.
Bakınız, dağlardan davet edilerek getirtilen ve
şaşaalı törenlerle karşılanan eşkıyaya
gösterilen şefkatin, o eşkıyayla mücadele eden Türk Silahlı
Kuvvetlerinin değerli subaylarından esirgendiği apaçık
ortadadır. Bugün artık âdeta eli kanlı katillerin
intikamının alındığı bir süreci hep birlikte
ibretle ve dehşetle izlemekteyiz. Daha geçtiğimiz günlerde Nevruzu
âdeta bölücü eyleme dönüştüren, kalabalığı ikaz eden devletin
polisine atılan taşı ve tokadı ve bunları kimlerin
attığını şöyle bir düşünün. Türkiye nereden
nereye geldi görmektesiniz değil mi?
Ve
patronlar kulübü. Anayasa taslağı hazırlatmışlar ve
Anayasamızın değiştirilemez maddelerini kabul etmiyorlar.
Peki, bunların hangisinden rahatsızlık duyuluyor? Bölünmez
bütünlük ilkesinden mi, resmî dilimiz Türkçemizden mi, ay
yıldızlı al bayrağımızdan mı, İstiklal
Marşımızdan mı, yoksa başkentimiz Ankaradan mı,
yoksa Türk milleti ibaresinden mi, hangisinden? Nereden nereye!
Dokuz
yılda AKP İktidarının ülkemizi getirdiği nokta
işte budur diyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Tankut.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 696 Sıra Sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve
Yargılama Usulleri Hakkında Kanun Tasarısının 42.
maddesinin 1. fıkrasında yer alan şekil ve ibaresinin madde
metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Ahmet Ersin (İzmir) ve arkadaşları
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
ANAYASA
KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
ENERJİ
VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Önerge üzerinde söz isteyen Ferit Mevlüt Aslanoğlu, Malatya
Milletvekili, buyurun efendim. (CHP sıralarından alkışlar)
FERİT
MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) Sayın Başkan, çok değerli
milletvekilleri; kanunu uygulayanlar da eşit şartlarda olmalı.
Size soruyorum: Bir hâkim, bir savcı, bir de askerî savcı var, askerî
hâkim var. Acaba iş yoğunluğu bakımından hangisi çok
yıpranır? Vicdanlarınıza soruyorum. Soruyorum: Acaba normal
mahkemelerimizde, Yargıtayda, Danıştayda, mahkemelerimizde
hâkimlik ve savcılık yapan insanlar mı daha çok davaya
bakıyor, yoksa askerî mahkemelerimizdeki hâkim ve savcılarımız
görevlerini yapıyor, acaba onlar mı daha çok davaya bakıyor?
Hangisi daha çok yıpranıyor arkadaşlar? Bana birisi cevap
versin. Kim yıpranıyor, yıpranan hangisidir; askerî savcı
ve hâkimler mi, yoksa diğer savcı ve hâkimlerimiz mi?
Arkadaşlar,
eşit olalım, eşit. Arkadaşlar, beş yıl
farklı bir yıpranma süreleri var ve beş yıl önce emekli
oluyorlar. Hak mıdır, adalet midir? Bir adaleti uygulayanlar
arasında, hak ve adalet arasında farklılık olursa, bunun
adalet neresinde? Ben günde 70-80 davaya bakacağım, sabahın
7sinde gideceğim, adalet dağıtmaya
çalışacağım, ben yıpranmıyorum ama günde 3-5
davaya bakan bir askerî hâkim ve savcı yıpranıyor! Burada adalet
yok arkadaş. Ben herkesin görevine saygı duyuyorum. Herkes görevini
yapıyor ama eğer yıpranıyorsa, benim vicdanımda,
normal mahkemelerimizdeki hâkim ve savcılarımız daha çok
yıpranıyor; bir.
İki;
hâkim ve savcılarımızın maaşları Sayın
Müsteşarın maaşına endekslendi. Kıstas maaş
diyorlar arkadaşlar buna. Müsteşara göre kıstas maaş
veriliyor.
Değerli
arkadaşlarım, Sayın Müsteşarın sadece çıplak
maaşı kıstas alınıyor, Sayın Müsteşarın
diğer gelirleri kıstas alınmıyor.
NECAT
BİRİNCİ (İstanbul) Başka ne geliri var?
FERİT
MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) - Hâkim ve savcılarımıza fazla
mesai veriyor muyuz? Hayır. Hâkim ve savcılarımıza nöbet
tazminatı veriyor muyuz? Hayır. Peki arkadaşlar, neden sadece
Müsteşarın kıstas maaşıyla ölçülüyor? Durum bu
arkadaşlar. Ben, çıplak bir şekilde vicdanlarınıza
sunuyorum. Hangi hâkimimiz, askerî hâkimimiz mi, askerî savcımız
mı, sivil savcımız mı, sivil hâkimimiz mi, Yargıtay
üyelerimiz mi, Danıştay üyelerimiz mi daha çok yıpranıyor?
Vicdanlarınızın sesini dinleyin. Adalet dağıtan
insanlarda adaletsizlik yaratmayın.
Hepinize
saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler.. Madde kabul
edilmiştir.
43üncü
madde üzerinde iki adet önerge vardır, geliş sırasına göre
okutup aykırılıklarına göre işleme alacağım.
Okutuyorum:
TBMM
Başkanlığına
696
Sıra Sayılı Kanun Tasarısının 43. maddesinin 2.
fıkrasının aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ederiz.
M. Akif Paksoy Alim Işık Yılmaz Tankut
Kahramanmaraş Kütahya Adana
Nevzat Korkmaz Hüseyin Yıldız Recep Taner
Isparta Antalya Aydın
(2)
Cumhurbaşkanı adına Cumhurbaşkanlığı Genel
Sekreteri sözlü açıklamada bulunur.
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 696 Sıra Sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve
Yargılama Usulleri Hakkında Kanun Tasarısının 43.
maddesinin 2. fıkrasının madde metninden
çıkarılmasını ve fıkra numaralarının buna
göre teselsül ettirilmesini arz ve teklif ederiz.
İsa Gök Ali Rıza Öztürk Kamer Genç
Mersin Mersin Tunceli
Ahmet Ersin Ali Oksal Ali
İhsan Köktürk
İzmir Mersin Zonguldak
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
ANAYASA
KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul) -
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
ENERJİ
VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Önerge üzerinde söz isteyen Ali Rıza Öztürk, Mersin Milletvekili.
Buyurun
Sayın Öztürk. (CHP sıralarından alkışlar)
ALİ
RIZA ÖZTÜRK (Mersin) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
görüşülmekte olan Anayasa Mahkemesinin kuruluşu ve yargılama
yöntemleri hakkındaki kanun tasarısının 43üncü maddesinde
verdiğimiz önerge üzerinde söz aldım. Hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, Anayasada 5982 sayılı Yasayla yapılan
değişiklikten bu yana daha altı ay geçti. Altı ay geçmeden
gündemde yeni Anayasa tartışmaları var. Demokratik anayasa
yapılmaktan söz ediliyor, insan haklarını güvence altına
alması gereken bir anayasadan söz ediliyor, hukuk devletini güçlendirmesi
gereken bir anayasadan söz ediliyor, çağdaş bir anayasa yapılmasından
söz ediliyor. Demek ki 5982 sayılı Yasayla yapılan Anayasa
değişiklikleri demokratik hukuk devletini güçlendirmemiş,
devletin hukuku yerine bireyin özgür hukukunu korumamış, bireysel hak
ve özgürlükleri korumamış.
Şimdi,
bizde yasa yapma konusunda bütün bu olaylar ne kadar özensiz
davrandığımızı gösteriyor. Yeni Parlamento
oluşacak 12 Haziran 2011 seçimlerinden sonra, Yeni Anayasa
yapılacak. deniyor. Bu yeni Anayasaya göre de bu görüşmekte olduğumuz
kanunlar yeniden yapılacak. İşte, yargının yükünü
böyle artıran olaylardan en fazlası da bu yasa yapma konusundaki
özensizliktir.
Devri AKP
döneminde açlık, yoksulluk, yolsuzluk, fukaralık,
kuralsızlık, keyfîlik, haksızlık ve hukuksuzluk kural
hâline gelmiştir. Bakın, bu, bugünün Sözcü gazetesi. Bu Sözcü
gazetesinin manşetinde Millet sürünüyor. diyor. Bu sürünen
vatandaşımız kedi değil, hayvan değil değerli
arkadaşlarım, bu, insan. Bu, insan; bakın, sürünüyor. Yani, hani
siz çok övünüyorsunuz ya sağlık hizmetleriyle, işte,
sağlık tedavisi yapılamayan bir vatandaşın
süründüğünün somut göstergesidir bu. Bu, çok acı bir tablodur.
İşte, sizin hukukunuz da yerlerde sürünüyor, adaletiniz de yerlerde
sürünüyor. Sizin döneminizde, AKP döneminde haksızlıklar, kuralsızlıklar,
keyfîlikler olağan bir yönetim biçimi hâline geldi, istisnalar kural oldu,
kurallar istisna oldu; milletvekilleri kendi hakkını, hukukunu
koruyamaz hâle geldi, toplumun hakkını hukukunu korumaktan
bahsediyorlar.
Bakın,
değerli milletvekilleri, geçen hafta cuma günü, Silifke Ahmet Necati
Hancıoğlu İlköğretim Okulu öğrencileri buraya geldi.
Şu yukarıda anlatırken Meclis görevlisi, Meclisin
çalışma saatlerini onlara anlattı. Onu anlatırken Meclis
salı günü, çarşamba günü ve perşembe günü saat 15.00 ile 19.00
arasında çalışır. dedi. Ben de Allah Allah! diye kendi
kendime de şüpheye düştüm, ya bunun dışında
çalışmaz mı diye. Hakikaten de Meclis İç Tüzükünün 54üncü
maddesinde, kural olarak, Meclisin salı, çarşamba ve perşembe
günü 15.00 ile 19.00 arasında çalışacağı
öngörülmektedir. Bu bir kuraldır. Ama biz, 23üncü Dönem, bu kuralın
âdeta istisna hâline geldiğini ve istisna olarak öngörülen bir hükmün de
Danışma Kurulu önerileriyle kural hâline geldiğini gördük.
Değerli
arkadaşlarım, Allah aşkına söyler misiniz, her türlü siyasi
mülahazalarınızı bir kenara bırakın. Anayasa
Mahkemesinin kuruluşuna ve yargılama yöntemlerine ilişkin bir
yasa yapıyoruz. Şu Meclisin hâline bakın. Gecenin bu saati, biz,
burada ne yaptığımızı bilemez durumdayız. Hiçbir
milletvekili arkadaşım da haklı olarak ne
yapıldığını bilmiyor. Sözüm ona yasa yapıyoruz
değerli arkadaşlarım. Bu, her şeyden önce millî iradeye
saygısızlıktır. Bu, milletvekili
arkadaşlarımıza saygısız olan bir davranış
biçimidir. Bu, davranış biçiminden vazgeçilmelidir. Bunun kimseye bir
faydası yoktur değerli arkadaşlarım. Meclisin
çalışma şartlarına boyun eğen milletvekilleri, kendi
hakkını, hukukunu koruyamayan milletvekilleri, milletin
hakkını, hukukunu nasıl koruyacak, ben merak ediyorum!
Hepinize
saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Öztürk.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge
kabul edilmemiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
TBMM
Başkanlığına
696
Sıra Sayılı Kanun Tasarısının 43. maddesinin 2.
fıkrasının aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ederiz.
(2)
Cumhurbaşkanı adına Cumhurbaşkanlığı Genel
Sekreteri sözlü açıklamada bulunur.
Alim Işık (Kütahya) ve arkadaşları
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
ANAYASA
KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul)
Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
ENERJİ
VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri)
Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Önerge üzerinde söz isteyen Alim Işık, Kütahya Milletvekili.
Buyurun.
(MHP sıralarından alkışlar)
ALİM
IŞIK (Kütahya) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
görüşmekte olduğumuz Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve
Yargılama Usulleri Hakkında Kanun Tasarısının 43üncü
maddesi üzerine vermiş olduğumuz önerge hakkında söz aldım.
Bu vesileyle tekrar, sizleri, gecenin bu vaktinde saygıyla
selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, önergemiz Dosya üzerinden inceleme ve gerekçeyle
bağlı olmama başlıklı 43üncü maddede, 2nci
fıkrada yer alan Cumhurbaşkanı adına
Cumhurbaşkanının tensip edeceği görevli sözlü
açıklamada bulunur. ifadesinde Cumhurbaşkanının tensip
edeceği görevli sözlü yerine Cumhurbaşkanlığı Genel
Sekreteri ibaresinin konmasına yöneliktir. Dolayısıyla bu
düzenlemeyle Cumhurbaşkanlığını en üst düzeyde temsil
edecek bir değişiklik gerçekleşmiş olacaktır.
Sayın Komisyonun ve Bakanın katılmama gerekçesinin ne
olduğunu anlamakta, bu vesileyle, güçlük çektiğimi de ifade etmek
istiyorum. Yeri geldiğinde Cumhurbaşkanlığı
makamının en yüksek makam olduğunu ve her yerde en iyi
şekilde temsil edilmesi gerektiğini savunan anlayış, burada
bu tezinden vazgeçmiş olmaktadır. Bunu takdirlerinize sunuyorum.
Bu
vesileyle, sizi, yaklaşık iki yıl önce Sayın
Cumhurbaşkanının Yakında iyi şeyler olacak. sözüyle
başlayan bir sürece götürüp o günden bugüne Türkiye sayenizde nereye
geldi, onu tekrar bir hatırlatmak istiyorum çünkü dört yıllık
yasama sürecinin sonunda bu Türkiye'nin nereye geldiğini hem bizler hem de
bizleri izleyen aziz milletimiz çok iyi anlamak zorunda.
İki
yıl öncesinde başlayan bu süreç, 1 Ağustos 2009 tarihinde polis
akademisinde bir sayın bakanın koordinatörlüğünde Kürt
açılımı adıyla düzenlenen bir toplantıda içinin
Sayın Bakan tarafından dahi açıklanmakta zorluk çekildiği
bir konuyla Türkiyenin gündemine getirildi. Arkasından Sayın
İçişleri Bakanından ve yapılan açıklamalardan
alınan güçle 19 Ekim 2009 tarihinde bir Habur töreni yaşandı. 20
Ekim tarihli grup toplantısında Sayın Başbakan Bu görüntülerden
umutlanmamak mümkün mü? diye Türkiyeye seslendi ve sizlere seslendi.
Kırmızı halılarla bu teröristler Türkiyeye
alındı, mobil mahkemelerle bunlar yargılandı, Atatürkün
portresi ve Türk Bayrağının indirildiği bir mobil mahkeme
kuruldu ve bunlar salıverildi. Arkasından Sayın
Başbakanın 17 Nisan 2010 tarihli Kanal 24 isimli televizyonda
yaptığı bir açıklamayla Bu referandumda yapılacak
Anayasa değişiklik oylaması bizim açılım projemizin
yani Millî Birlik ve Kardeşlik Projemizin önündeki engelleri
kaldırıyor, atacağımız adımları
kolaylaştırıyor. diye Türkiyeye mesaj verildi. Arkasından
3 Ağustos 2010 tarihli Diyarbakır mitinginde Sayın Başbakan
Diyarbakırlılara seslendi,
dedi ki: Bu Anayasa değişiklik paketi demokratik açılım
projemizin kapısını açıyor, kapısını ey
Diyarbakırlılar. Cesaretlenme arttı. Arkasından bir
büyükşehir belediye başkanı meşenin dallarını
hatırlatarak Türkiye Cumhuriyeti Devletinin Hükûmetine küfretti ve suskun
kalan bir Başbakan, suskun kalan bir İçişleri Bakanı âdeta yüzü
kızarmadan burada açıklama dahi yapamadı. En son, birkaç gün
önce Nevruz kutlamalarında görevi başında taşlanan Türk
polisi ve tokatlanan baş komiser ve Türkiyenin geldiği nokta bu.
Değerli
milletvekilleri, bu süreci lütfen sorgulayınız. Bu süreçte vebali
olan herkes bunun hesabının bir gün mutlaka verilmesi
gerektiğini de eminim ki düşünüyordur. Dolayısıyla, bu
sürecin neyi, ne amaçla ve Türkiyeyi nereye götürmek için
hazırlandığını da
Bunun mimarı ve övünerek
koordinatörlüğünü yapan Sayın İçişleri Bakanının
yerinde oturan bugünkü İçişleri Bakanı acilen bunun
gereğini yapmalı; değilse, o koltuğu lütfen
boşaltıp bu onurlu devletin onurunu düşürmemeli diyor, hepinize
saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul
edilmiştir.
44üncü
madde üzerinde bir adet önerge vardır, okutup işleme alıyorum.
Türkiye
Büyük Millet Meclis Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 696 Sıra Sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve
Yargılama Usulleri Hakkında Kanun Tasarısının 44.
maddesinin 1. fıkrasında yer alan muhafazası ibaresinin
korunması olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
İsa Gök Ali Rıza Öztürk Kamer Genç
Mersin Mersin Tunceli
Ahmet Ersin Ali Oksal Ali İhsan Köktürk
İzmir Mersin Zonguldak
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
ANAYASA
KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul) -
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
ENERJİ
VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) -
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Önerge üzerinde söz isteyen
MEHMET
AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) Ali Rıza Öztürk.
BAŞKAN
Ali Rıza Öztürk, Mersin Milletvekili.
Buyurun.
ALİ RIZA
ÖZTÜRK (Mersin) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
görüşülmekte olan Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama
Yöntemi Hakkındaki Kanun Tasarısının 44üncü maddesinde
verdiğimiz önerge üzerine söz aldım. Hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlarım, bu kanunun gerekçesinde Anayasa mahkemelerinin temel
amacı ve misyonu; Anayasada güvence altına alınan kural ve
ilkelerin yasama organının tasarruflarıyla ihlâl edilmesini
önlemek, en genel anlamda Anayasanın üstünlüğü ve
bağlayıcılığıyla temel hak ve özgürlükleri
güvence altına almaktır. olarak tanımlanmıştır.
Ancak hem bundan önce yapılan Anayasa değişikliklerinin hem de
bu Anayasa değişikliklerine uygunluk sağlasın diye çıkarılan
bu kanunun, aslında bu gerekçesinde belirtilen misyonu ve amacı
gerçekleştirmekten çok uzak olduğu açıktır. Burada yasama
ve yürütme organının tasarruflarının hukuku ve
yargıyı ihlal etmesinin önlenmesi değil, aksine, yasamanın
ve yürütmenin yasa dışı eylem ve işlemlerinin hukuka uygun
hâle getirilmesi çalışmaları yapılmaktadır.
Değerli
milletvekilleri, ne kadar kanun çıkarırsak çıkaralım, ne
yaparsak yapalım, şimdi burada Anayasa Mahkemesinin görevleri
tanımlanmış. Anayasa Mahkemesinin görevlerinin başında
Türkiye Büyük Millet Meclisinin çıkardığı yasaların
Anayasaya uygun olup olmadığını denetlemek görevi
vardır.
Yine, hem
bu kanunda hem de Anayasada kimlerin dava açma hakkına sahip olduğu
belirtilmiştir. Bunlardan bir tanesi de, ana muhalefet olarak ana
muhalefetin dava açma hakkı tanınmıştır.
Değerli
milletvekilleri, Anayasa madde 36: Herkes, meşrû vasıta ve yollardan
faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı
olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir. Yani,
Anayasanın 36ncı maddesi hak arama özgürlüğü ve hürriyetini
tanımlamıştır. Bunu neden okudum? Bunu şu nedenle
okudum: Yani, Türkiye Büyük Millet Meclisinin çıkardığı
yasa eğer Anayasaya aykırıysa bunun Anayasaya aykırı
olup olmadığı iddiasını denetleyecek bir organ Anayasa
Mahkemesidir. Anayasa Mahkemesinin Türkiye Büyük Millet Meclisinin
çoğunluk oylarına dayanarak çıkardığı
yasaların Anayasaya uygunluk denetimini yapabilmesi için bunun önüne
getirilmesi lazım. Anayasa Mahkemesinin önüne getirme hakkı sahibi
olanlardan bir tanesi de ana muhalefet partisidir.
Bu hak
arama hürriyeti Anayasayla güvence altına alınmış ama ne
hazindir ki, ne acıdır ki devri AKP döneminde Parlamentonun
çoğunluğuna dayanarak Parlamentonun Anayasaya aykırı yasa
yapması, uluslararası hukuk kurallarına aykırı yasa
yapması ayıplanmıyor, Anayasaya ve uluslararası hukuk
kurallarına aykırı olarak yapılan yasaların,
Parlamentonun yaptığı işlemlerin Anayasaya uygun olup
olmadığının denetlenmesi amacıyla Anayasa Mahkemesine
dava açmak, bu devirde Sayın Başbakan ve AKP yöneticileri
tarafından ayıplanıyor. Bunu ben çok ilkel bir anlayış
olarak değerlendiriyorum. Bunun, çağdaş, gerçekten demokrat bir
hukuk anlayışıyla uzaktan yakından hiçbir alakası yok.
Sayın
Başbakan ve AKP yöneticileri hak arayanları, dava açanları
suçlarken, hak aramanın bir ayıp olduğunu -sözüm ona- topluma
sunarken kendilerine karşı yöneltilen eleştirileri dahi
hazmedememişlerdir ve kendi kişilik haklarının ihlal
edildiği gerekçesiyle her gün yazarlar aleyhine, çizerler aleyhine,
siyasetçiler aleyhine adliye kapılarından gelmemektedirler, dava
açmaktadırlar değerli arkadaşlarım.
İşte
bu hukuk anlayışının bugün Türkiyede egemen olması,
Türkiyedeki bu kötü yönetimin sonuçlarını doğurmaktadır.
Dolayısıyla Parlamento ne kadar yasa yaparsa yapsın, ne kadar
burada yazarsa, çizerse çizsin bir ülkede eğer bir Başbakan,
demokratik hukuk devletinin temel ilkesi olan yasama ve yürütmenin eylem ve
işlemlerinin yargı tarafından, mahkemeler tarafından
denetlenmesini hazmedemiyorsa, bunu içine sindiremiyorsa ve bu millî iradenin
vesayet altına alınması olarak kabul ediliyorsa orada biz sözün
bittiği noktadayız demektir.
Hepinize
saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Öztürk.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge
kabul edilmemiştir.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde
kabul edilmiştir.
45inci
madde üzerinde iki adet önerge vardır, okutup işleme alıyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri
Hakkında Kanun Tasarısının 45inci maddesinin 2
numaralı fıkrasında geçen idari ibaresinin idari (kamu
denetçiliği hariç) şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Faruk Bal Behiç Çelik Nevzat Korkmaz
Konya Mersin Isparta
Süleyman
L. Yunusoğlu Mehmet
Şandır Rıdvan
Yalçın
Trabzon Mersin Ordu
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 696 Sıra Sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve
Yargılama Usulleri Hakkında Kanun Tasarısının 45. maddesinin
2. fıkrasında yer alan idari ve ibaresinin metinden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
İsa Gök Ali Rıza Öztürk Kamer Genç
Mersin Mersin Tunceli
Ahmet Ersin Ali Oksal Ali İhsan Köktürk
İzmir Mersin Zonguldak
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
ANAYASA
KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul) Katılmıyor
Sayın Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
ENERJİ
VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Önerge üzerinde söz isteyen Ali Rıza Öztürk, Mersin Milletvekili.
Buyurun
Sayın Öztürk. (CHP sıralarından alkışlar)
ALİ
RIZA ÖZTÜRK (Mersin) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
görüşülmekte olan Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama
Yöntemleri Hakkındaki Kanun Tasarısının 45inci maddesi üzerinde
Cumhuriyet Halk Partisi olarak verdiğimiz önerge üzerinde söz
aldım. Hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, bundan önce yapılan Anayasa değişikliğinin
en önemli, en acı yönlerinden bir tanesi aslında bireysel
başvuru hakkıydı, yani Anayasa Mahkemesine kişilere
tanınan bireysel başvuru hakkıydı. Bu aslında topluma
sunulurken topluma sözüm ona yeni bir hak olarak sunulmuş gibi
yapıldı. Aslında AKP döneminde insan hakları ihlalleri o
kadar boyutlara ulaştı ki, adil yargılanma hakkı o kadar
ihlal edildi ki Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi önündeki masalar adil
yargılanma hakkı ve insan hakları ihlalleri dosyalarıyla
dolup taştı. Adalet Bakanı kendisi açıkladı. Adil
yargılanma hakkında başvurularda Türkiye Rusyadan sonra dünyada
2nci ama hak ihlalleri bakımından da 1inci.
Şimdi,
aslında bu bireysel başvuru hakkıyla, Anayasa Mahkemesine
bireysel başvuru hakkı getirilmesiyle insanların Avrupa
İnsan Hakları Mahkemesine başvuru yolu ve süreci
uzatıldı. Yani insanlar hak arama süreci içerisinde âdeta
boğulacak, bunalacak, hak aramadan vazgeçeceklerdir. Çünkü değerli
arkadaşlarım, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine
başvurabilmek için öncelikle o ülkenin iç hukuk yollarının
tüketilmesi şartı öngörülmüştür. Yani eskiden bizim iç hukuk
yollarımız beş senede, on senede tükenirken şimdi Avrupa
İnsan Hakları Mahkemesine gitmeden önce bir de Anayasa Mahkemesine
bireysel başvuru yolu getirilmek şartıyla bu Avrupa İnsan
Hakları Mahkemesine başvuru yolu süreci
uzatılmıştır. Yani insanlar öyle bir noktaya gelecek ki
Türkiye'deki iç hukuk yollarını tükete tükete tüketmeye
çalışacaklar, ama Türkiye'deki iç hukuk yolları bir türlü
tükenmeyecek, çünkü Türkiye'de yargının ne kadar yavaş
işlediği herkes tarafından bilinen bir gerçektir. Sadece adliye
mahkemelerinde ya da idare mahkemelerinde değil, Anayasa Mahkemesinde bile
davaların bu kadar geç işlediği hepimizce bilinen bir gerçektir.
Bu
Anayasa Mahkemesi ne yapar ben bilmem. Anayasa Mahkemesi Başkanı
ikide bir çıkar, siyasetçi gibi konuşur, ama önündeki dosyaları
bir türlü bitirmez! Ben merak ediyorum, Sayın Bakan açıklasın,
bu Anayasa Mahkemesine bir yılda ne kadar dava açılıyor? Bu
davaları bu Anayasa Mahkemesi neden bitirmez? 2007 yılında
açılan Tanık Koruma Yasası ne olmuştur? Anayasa Mahkemesi
Başkanı bunları bırakmış, Anayasa Mahkemesi
Başkanı sanki bir siyasi partinin başkanı gibi kendisiyle
ilgili olmayan konularda sürekli demeç veriyor.
Değerli
arkadaşlarım, Anayasa Mahkemesi Başkanı asli görevine
dönmelidir. Anayasa Mahkemesi Başkanı, önüne gelen davaları en
hızlı bir şekilde sonuçlandırmanın yolunu ve yöntemini
bulmalıdır.
Şimdi,
insanlarımız eskiden on yılda, on beş yılda Türkiye'de
hak arama mücadelesi verirken, siz araya bir de Anayasa Mahkemesine
başvuru hakkını getirdiniz, bu süreç daha da uzayacak. Yani
şunu söylemek istiyorum halkın anlaması bakımından.
Eskiden Kızılay Meydanına gidip Kızılay
Meydanından sonra Anayasa Mahkemesine gitme hakkın var iken,
şimdi bu getirilen değişiklikle Ulusa kadar gideceksin, ondan
sonra Anayasa Mahkemesine başvuracaksın. deniliyor bu halka.
Bunun
getirilmesinin bir tek nedeni vardır. Hükûmet, siyasi iktidar bu konuda
çok kurnaz davranmıştır. Bunun getirilmesinin nedeni, kendi
dönemindeki hak ihlallerinden dolayı, insanların da hak arama bilinci
gelişti ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinde akın akın
davalar açılıyor. Şimdi bu yolla bu davaların
açılmasının önü kesilmiştir, önü engellenmiştir
değerli arkadaşlarım. Yani Türk halkına böyle bir hak
tanınmamıştır, hak tanınıyormuş gibi
yapılmıştır, insanlar hak arama sürecinde, o
uğraş içerisinde o insanlar boğulacaktır, hak arama
mücadelesi içerisinde nefeslerini tüketeceklerdir, en sonunda da diyeceklerdir
ki: Lanet olsun, ben bu hakkı aramıyorum, bu hakkı aramaktan
vazgeçiyorum. İşte, siyasi iktidar Türk insanını bu
noktaya getirmek için bu Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru
hakkını getirmiştir.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ALİ
RIZA ÖZTÜRK (Devamla) - Bu, öyle söylenildiği gibi çok güzel bir hak
değildir.
Hepinize
saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Öztürk.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri
Hakkında Kanun Tasarısının 45inci maddesinin 2
numaralı fıkrasında geçen idari ibaresinin idari (kamu
denetçiliği hariç) şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Mehmet Şandır (Mersin) ve arkadaşları
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
ANAYASA
KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
ENERJİ
VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Önerge üzerinde söz isteyen Behiç Çelik, Mersin Milletvekili.
BEHİÇ
ÇELİK (Mersin) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; söz
konusu tasarının 45inci maddesinden başlayıp 51inci maddesine
kadar devam eden bireysel başvuru hakkını düzenleyen maddelerden
45inci madde üzerinde vermiş olduğumuz önerge için söz aldım.
Bu vesileyle, gecenin bu saatinde hepinizi saygılarımla
selamlıyorum.
Anayasa
Komisyonunda bu maddeye ilişkin biz aslında bir değişiklik
önergesi vermiştik ama o zaman da reddolmuştu, yalnız Genel
Kurulun yüksek takdirine sunmak üzere burada da verme ihtiyacını
hissettik.
Değerli
milletvekilleri, Anayasamızın özellikle dilekçe, bilgi edinme ve
kamu denetçisine başvurma hakkını düzenleyen 74üncü maddesinde
12 Eylül referandumuyla yapılan değişikle şöyle bir
düzenleme yapılmış oluyor: Herkes bilgi edinme ve kamu
denetçisine başvurma hakkına sahiptir. Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına bağlı olarak kurulan kamu denetçiliği
kurumu, idarenin işleyişiyle ilgili şikâyetleri inceler. Kamu
baş denetçisi Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından gizli oyla dört
yıl için seçilir. -Devam ediyor- Kamu denetçiliği kurumunun
kuruluşu, görevi, çalışması, inceleme sonucunda yapacağı
işlemler ile kamu baş denetçisi ve kamu denetçilerinin nitelikleri,
seçimi ve özlük haklarına ilişkin usul ve esaslar kanunla
düzenlenir. hükmünü getiriyor.
Burada
kamu denetçiliği idari bir kurum olarak, Türkiye Büyük Millet Meclisine
bağlı olarak oluşturuluyor. Anayasa Komisyonunda, alt
komisyonunda da bu konuyu görüşmüştük ama henüz bu kanun Genel Kurula
indirilmedi.
Bizim
burada bu önergeyi vermekteki amacımız, aslında, Anayasa
Mahkemesini zorlama değil, işini kolaylaştırma amacı
taşıyor. Çünkü, özellikle gelişmiş Batı ülkelerinde
ombudsman kurumuyla ilgili başvuru hakkına ilişkin bütün
düzenlemeler ihtiyari niteliktedir, yani bir zorunluluk, dayatma veya
mecburiyet söz konusu değildir.
Bu
itibarla, Anayasa şikâyetine gidebilmek için mevcut şekliyle madde
yasalaşırsa, o zaman Anayasa şikâyetine gidebilmek için kamu
denetçisine gitme zorunluluğu aranacaktır. Bu da doğal olarak
kamu denetçiliği kurumuna milyonlarca başvuruyu beraberinde
getirecektir.
Bu
itibarla, kamu denetçiliği kurumu daha oluşmadan ve oluşmuş
olsa dahi ağır iş yükü altında kalacağından böyle
bir düzenlemenin kamu denetçiliği kurumunu tıkayacağı
barizdir, açıktır.
Bu
itibarla, bizim önergemizin kabulü, hem kamu denetçiliği kurumunda önemli
bir rahatlama sağlayacaktır hem de Anayasa yargısının
bireysel başvuru hakkına ilişkin hükmün icrasını
oldukça kolaylaştıracaktır. Bu itibarla bu önergemizin dikkate
alınmasını önemle talep ediyoruz.
Saygıdeğer
milletvekilleri, gecenin bu saatinde, mevcut Anayasa düzenlemesinin, Anayasa
Mahkemesi düzenlemesinin Türk yargı sistemi içerisinde ciddi ve onulmaz
yaralar açacağını bir kez daha hatırlatıyor,
önergemizin yüce heyetinizce dikkate alınmasını öneriyor, sözüme
burada son veriyor, hepinize saygılar sunuyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul
edilmiştir.
Sayın
milletvekilleri, birleşime beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 00.58
ONUNCU OTURUM
Açılma Saati: 01.00
BAŞKAN: Başkan Vekili Sadık
YAKUT
KÂTİP ÜYELER: Fatih METİN (Bolu),
Bayram ÖZÇELİK (Burdur)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 81inci
Birleşiminin Onuncu Oturumunu açıyorum.
696
sıra sayılı Tasarının görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Komisyon?
Yok.
Ertelenmiştir.
Kanun
tasarı ve teklifleri ile komisyonlardan gelen diğer işleri
sırasıyla görüşmek için 24 Mart 2011 Perşembe günü
alınan karar gereğince saat 14.00te toplanmak üzere birleşimi
kapatıyorum.
Kapanma Saati: 01.02