DÖNEM: 23                              CİLT: 97                        YASAMA YILI: 5

 

TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ

TUTANAK DERGİSİ

 

82’nci Birleşim

24 Mart 2011 Perşembe

 

(Bu Tutanak Dergisi’nde yer alan ve kâtip üyeler tarafından okunmuş bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından ifade edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı sözler aslına uygun olarak yazılmıştır.)

 

İ Ç İ N D E K İ L E R

 

 

 

 

   I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

  II. - GELEN KÂĞITLAR

 III. - YOKLAMA

 IV. - GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR

A) MİLLETVEKİLLERİNİN GÜNDEM DIŞI KONUŞMALARI

1.- Zonguldak Milletvekili Fazlı Erdoğan’ın, Zonguldak iline yapılan yatırımlara ilişkin gündem dışı konuşması ve Çevre ve Orman Bakanı Veysel Eroğlu’nun cevabı

2.- İzmir Milletvekili Canan Arıtman’ın, nükleer santral kazalarındaki radyasyonun etkilerine ilişkin gündem dışı konuşması

3.- Afyonkarahisar Milletvekili Abdülkadir Akcan’ın, Afyonkarahisar ilinin sorunlarına ilişkin gündem dışı konuşması ve Çevre ve Orman Bakanı Veysel Eroğlu’nun cevabı

 

V.- AÇIKLAMALAR

1.- Zonguldak Milletvekili Ali Koçal’ın, Çevre ve Orman Bakanı Veysel Eroğlu’nun Zonguldak’la ilgili verdiği bilgilerin gerçeği yansıtmadığına ilişkin açıklaması

2.- Kırıkkale Milletvekili Osman Durmuş’un, hastanelerde uygulanmakta olan performans uygulamasının bir an önce durdurulmasına ilişkin açıklaması

3.- İzmir Milletvekili Mehmet Ali Susam’ın, çok hassas kullanım alanı olarak ilan edilen yerlerde, açık havada müzik çalmak, düğün yapmak konusundaki yasağa ilişkin açıklaması

4.- Mersin Milletvekili Mehmet Şandır’ın, Yaşlılara Saygı Haftası’na ilişkin açıklaması

5.- Afyonkarahisar Milletvekili Abdülkadir Akcan’ın, Afyonkarahisar’daki bağlantı yollarının 2002 yılında yapıldığına ilişkin açıklaması

6.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, Kütahya halkına verilen sözlerin yerine getirilip getirilmediğine ilişkin açıklaması

7.- Zonguldak Milletvekili Ali İhsan Köktürk’ün, Çevre ve Orman Bakanı Veysel Eroğlu’nun Zonguldak’la ilgili verdiği bilgilerin gerçeği yansıtmadığına ilişkin açıklaması

 

VI.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) Meclis Araştırması Önergeleri

1.- Ankara Milletvekili Tekin Bingöl ve 28 milletvekilinin, toplu mezar iddialarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/1090)

2.- Gaziantep Milletvekili Akif Ekici ve 28 milletvekilinin, faili meçhul cinayetlerin araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/1091)

3.- Kırklareli Milletvekili Turgut Dibek ve 33 milletvekilinin, yoksulluk sorununun ve gelir dağılımındaki adaletsizliğin araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/1092)

4.- Barış ve Demokrasi Partisi Grubu adına Grup Başkan Vekili Batman Milletvekili Ayla Akat Ata’nın, iş kazaları ve iş hastalıklarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/1093)

B) Tezkereler

1.- Libya’da istikrar ve güvenliğin yeniden tesisine yönelik uluslararası çabalara çok boyutlu katkıda bulunmak üzere Türk Silahlı Kuvvetlerinin yabancı ülkelere gönderilmesiyle ilgili Başbakanlık tezkeresi (3/1439)

 

VII.- KAPALI OTURUMLAR

İkinci Oturum

(Kapalıdır)

 

VIII.- ÖNERİLER

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri

1.- Mersin Akkuyu’da kurulması düşünülen nükleer santralin kurulma sebepleri ve sonuçlarının daha objektif bir şekilde araştırılarak, kurulacak olan santral ya da santrallerin kurulması aşamasında alınması gereken tedbirlerin belirlenmesi amacıyla verilen Meclis araştırması önergesinin, Genel Kurulun 24 Mart 2011 Perşembe günkü birleşiminde okunması ve görüşmelerinin aynı birleşimde yapılmasına ilişkin MHP Grubu önerisi

2.- Terör ve terörle mücadeleden doğan zararlara ilişkin (10/1080) esas numaralı, Meclis Araştırması Önergesi’nin görüşmesinin Genel Kurulun 24/03/2011 Perşembe günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin CHP Grubu önerisi

B) Danışma Kurulu Önerisi

1.- Genel Kurulun, 25 ve 26 Mart 2011 Cuma ve Cumartesi günkü birleşimlerinde toplanmamasına ilişkin Danışma Kurulu önerisi

 

IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri

1.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri Samsun Milletvekili Suat Kılıç, Giresun Milletvekili Nurettin Canikli, İstanbul Milletvekili Ayşe Nur Bahçekapılı, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş ve Yozgat Milletvekili Bekir Bozdağ'ın; Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Osmaniye Milletvekili Durdu Mehmet Kastal'ın Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (2/875, 2/876) (S. Sayısı: 698)

2.- Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usülleri Hakkında Kanun Tasarısı ile Anayasa Komisyonu Raporu (1/993) (S. Sayısı: 696)

 

X.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR

1.-Yozgat Milletvekili Bekir Bozdağ’ın, Mersin Milletvekili İsa Gök’ün, gruplarına sataşması nedeniyle konuşması

2.- Trabzon Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi’nin, Yozgat Milletvekili Bekir Bozdağ’ın, gruplarına sataşması nedeniyle konuşması

 

XI.- YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI

1.- Edirne Milletvekili Cemaleddin Uslu’nun, yüksekokul mezunu uzman jandarmaların intibak sorununa ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı Osman Güneş’in  cevabı  (7/18323)

2.- Balıkesir Milletvekili Ahmet Duran Bulut’un, akaryakıttaki vergi oranına ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in cevabı (7/18432)

3.- Ordu Milletvekili Rıdvan Yalçın’ın, Cumhurbaşkanı tarafından ataması uygun görülmeyen personele ilişkin Başbakandan sorusu ve  Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek’in cevabı (7/18514)

4.- Ankara Milletvekili Hakkı Suha Okay’ın, Bakanlık makamı ve Dış Ticaret Müsteşarlığının bazı lüks harcamalarının ihracatçı birliklerince karşılandığı iddiasına ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Mehmet Zafer Çağlayan’ın cevabı (7/18569)

I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

TBMM Genel Kurulu saat 14.02’de açılarak on oturum yaptı.

 

Çanakkale Milletvekili Müjdat Kuşku, 18 Mart Çanakkale Deniz Zaferi ve Şehitleri Anma Günü’ne,

Trabzon Milletvekili Süleyman Lâtif Yunusoğlu, 23 Mart Dünya Meteoroloji Günü’ne,

İzmir Milletvekili Selçuk Ayhan, 21 Mart Dünya Ormancılık Günü, 22 Mart Dünya Su Günü ve 23 Mart Dünya Meteoroloji Günü’ne,

İlişkin gündem dışı birer konuşma yaptılar.

 

Adıyaman Milletvekili Şevket Köse, Adıyaman ilinin su potansiyeli açısından çok zengin olduğuna ve bu potansiyelin doğru kullanılmadığına, Hükûmeti bu konuda göreve davet ettiğine,

Balıkesir Milletvekili Ergün Aydoğan, Çanakkale Zaferi kahramanlarından Koca Seyit’in adını taşıyan Balıkesir’in Havran ilçesi Kocaseyit köyünün yolunun ulaşılmaz hâlde olduğuna,

Adana Milletvekili Hulusi Güvel, dünyada küresel ısınma, iklim değişikliği ve su kaynaklarının yanlış kullanımı nedeniyle yakın bir gelecekte su sıkıntısı yaşanacağına,

Mersin Milletvekili Mehmet Şandır, MHP Grubu olarak Dünya Ormancılık Günü’nü kutladıklarına,

Malatya Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu, Devlet Meteoroloji İşleri Genel Müdürlüğü personeline Eurocontrol’den sağlanan tazminatların dağıtılmadığına,

Burdur Milletvekili Ramazan Kerim Özkan, anason üreticilerinin sorunlarına,

Muş Milletvekili Sırrı Sakık, Dünya Ormancılık Günü’nü kutladığına,

İlişkin birer açıklamada bulundular.

 

Adana Milletvekili Hulusi Güvel ve 33 milletvekilinin, alışveriş mağazalarının küçük esnaf üzerindeki etkilerinin araştırılarak (10/1086),

Ankara Milletvekili Tekin Bingöl ve 30 milletvekilinin, iş kazaları, iş güvenliği ve işçi sağlığı konularında karşılaşılan sorunların araştırılarak (10/1087),

Kastamonu Milletvekili Mehmet Serdaroğlu ve 19 milletvekilinin, hayvan yetiştiriciliğinde karşılaşılan şap, akabene ve mavi dil hastalıklarının boyutlarının tespit edilerek (10/1088),

Gaziantep Milletvekili Yaşar Ağyüz ve 25 milletvekilinin, tasfiye hâlindeki İhlas Finans Kurumu mudilerinin mağduriyetlerinin giderilmesi için (10/1089),

Alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergeleri Genel Kurulun bilgisine sunuldu; önergelerin gündemdeki yerlerini alacağı ve ön görüşmelerinin, sırası geldiğinde yapılacağı açıklandı.

 

Gündemin “Genel Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler” kısmında yer alan (10/96), (10/197), (10/390), (10/509) ve (10/836) esas numaralı, hayvancılık sektöründeki sorunların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergelerin görüşmelerinin, Genel Kurulun 23/03/2011 Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin MHP,

 

Gündemin “Genel Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler” kısmında yer alan Muhtarlarımızın içerisinde olduğu ekonomik ve sosyal sorunlar hakkında (10/381) esas numaralı Meclis Araştırması Önergesi’nin görüşmesinin, Genel Kurulun 23/03/2011 Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin CHP,

Grubu önerileri yapılan görüşmelerden sonra kabul edilmedi.

 

Gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmının:

1’inci sırasında bulunan ve İç Tüzük’ün 91’inci maddesi kapsamında değerlendirilerek temel kanun olarak bölümler hâlinde görüşülmesi kabul edilen, Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri Samsun Milletvekili Suat Kılıç, Giresun Milletvekili Nurettin Canikli, İstanbul Milletvekili Ayşe Nur Bahçekapılı, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş ve Yozgat Milletvekili Bekir Bozdağ’ın; Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Osmaniye Milletvekili Durdu Mehmet Kastal’ın Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu’nun (2/875, 2/876) (S. Sayısı: 698),

2’nci sırasında bulunan ve görüşmelerine devam olunan, İç Tüzük’ün 91’inci maddesi kapsamında değerlendirilerek temel kanun olarak bölümler hâlinde görüşülmesi kabul edilen, Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usülleri Hakkında Kanun Tasarısı ile Anayasa Komisyonu Raporu (1/993) (S. Sayısı: 696) ikinci bölümün 46’ncı maddesine kadar kabul edildi, verilen aradan sonra;

Görüşmeleri komisyon yetkilileri Genel Kurulda hazır bulunmadığından ertelendi.

 

Samsun Milletvekili Suat Kılıç, Mersin Milletvekili Mehmet Şandır’ın,

Mersin Milletvekili Mehmet Şandır, Samsun Milletvekili Suat Kılıç’ın,

Gruplarına sataşmaları nedeniyle birer konuşma yaptılar.

 

24 Mart 2011 Perşembe günü, alınan karar gereğince saat 14.00’te toplanmak üzere birleşime 01.02’de son verildi.

 

                                                                 Sadık YAKUT

                                                                Başkan Vekili

 

                          Fatih METİN                                                  Bayram  ÖZÇELİK

                                 Bolu                                                                 Burdur

                             Kâtip Üye                                                          Kâtip Üye       

                                       

                                                                Yaşar TÜZÜN

                                                                      Bilecik

                                                                   Kâtip Üye

                                                                                                                                                 No.: 110

II.- GELEN KÂĞITLAR

24 Mart 2011 Perşembe

Tezkere

        1.- Libya’da Ortaya Çıkan Şiddet Ortamının Sona Erdirilmesini Teminen Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi Tarafından Alınan Kararlar Çerçevesinde; Lüzum, Sınır, Kapsam, Şekil, Yöntem ve Zamanı Hükümetçe Takdir ve Tespit Edilmek Kaydıyla  Türk Silahlı Kuvvetleri Unsurlarının Yabancı Ülkelere Gönderilmesi ve Gerekli Düzenlemelerin Hükümet Tarafından Yapılmasına Anayasanın 92 nci Maddesi Uyarınca Bir Yıl Süreyle İzin Verilmesine Dair Başbakanlık Tezkeresi (3/1439) (Başkanlığa geliş tarihi: 24.3.2011)

 

                                                                                                                                   No.:   110’a Ek

24 Mart 2011 Perşembe

Sözlü Soru Önergesi

1.- Tunceli Milletvekili Kamer Genç’in, Marmaray Projesini yapan firmaların sözleşmelerinin feshedilmesine ilişkin Ulaştırma Bakanından sözlü soru önergesi (6/2352) (Başkanlığa geliş tarihi: 16/03/2011)

Yazılı Soru Önergeleri

1.- İstanbul Milletvekili Süleyman Yağız’ın, yakalama emrine istinaden bir gazetecinin emniyete götürülmesine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/18888) (Başkanlığa geliş tarihi: 14/03/2011)

2.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, (İHH) İnsani Yardım Vakfına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/18889) (Başkanlığa geliş tarihi: 14/03/2011)

3.- Edirne Milletvekili Cemaleddin Uslu’nun, Edirne’de set patlaması sonucu meydana gelen mağduriyetin giderilmesine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/18890) (Başkanlığa geliş tarihi: 14/03/2011)

4.- Gaziantep Milletvekili Akif Ekici’nin, Başbakanlık tarafından yeni bir uçak sipariş edilmesine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/18891) (Başkanlığa geliş tarihi: 14/03/2011)

5.- Burdur Milletvekili Ramazan Kerim Özkan’ın, Adalet ve Kalkınma Partisi Genel Başkan Yardımcısının yaptığı bir konuşmaya ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/18892) (Başkanlığa geliş tarihi: 14/03/2011)

6.- Uşak Milletvekili Osman Coşkunoğlu’nun, Türk Telekomun Yönetim Kurulundan milletvekili adaylığı için yapılan istifalara ve şirketteki temsile ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/18893) (Başkanlığa geliş tarihi: 14/03/2011)

7.- Bartın Milletvekili Muhammet Rıza Yalçınkaya’nın, SSK ve Bağ-Kur emeklilerine 2003 ve 2006 yıllarında verilmesi gereken zamlara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/18894) (Başkanlığa geliş tarihi: 14/03/2011)

8.- Kırklareli Milletvekili Turgut Dibek’in, iki kamu görevlisi hakkındaki bazı iddialara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/18895) (Başkanlığa geliş tarihi: 16/03/2011)

9.- Tekirdağ Milletvekili Enis Tütüncü’nün, Hayrabolu’daki tarihi Osmanlı köprüsünün toprak altından çıkarılması ve onarılmasına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/18896) (Başkanlığa geliş tarihi: 16/03/2011)

10.- İstanbul Milletvekili Ayşe Jale Ağırbaş’ın, Japonya-Fukuşima Nükleer Santralindeki sızıntının ülkemizin nükleer enerji politikasına etkisine ve yeni kurulacak olan nükleer santrallere ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/18897) (Başkanlığa geliş tarihi: 16/03/2011)

11.- Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan’ın, Tekirdağ 1 Nolu F Tipi Cezaevinde bazı mahkumların kitaplarına el konulduğu iddiasına ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/18898) (Başkanlığa geliş tarihi: 14/03/2011)

12.- Van Milletvekili Özdal Üçer’in, Muş E Tipi Cezaevindeki bir tutukluya ve tutukluların tedavilerine ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/18899) (Başkanlığa geliş tarihi: 16/03/2011)

13.- Ordu Milletvekili Rahmi Güner’in, Silivri L Tipi Kapalı Cezaevinde kanunsuz hücre ve tecrit uygulaması yapıldığı iddiasına ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/18900) (Başkanlığa geliş tarihi: 16/03/2011)

14.- Adana Milletvekili Hulusi Güvel’in, aile ve çocuk mahkemelerinde görev yapan personele ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/18901) (Başkanlığa geliş tarihi: 16/03/2011)

15.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, Seyitömer Termik Santrali İşletme Müdürlüğünün personel taşıma işi ihalesiyle ilgili iddialara ilişkin Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/18902) (Başkanlığa geliş tarihi: 14/03/2011)

16.- Mersin Milletvekili Ali Rıza Öztürk’ün, Sinop ve Akkuyu’da kurulması planlanan nükleer santrallere ilişkin Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/18903) (Başkanlığa geliş tarihi: 14/03/2011)

17.- Bursa Milletvekili Onur Öymen’in, Akkuyu Nükleer Santrali Projesine ilişkin Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/18904) (Başkanlığa geliş tarihi: 16/03/2011)

18.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, Kütahya Belediyesine devredilen bir tesiste yer alan binaların depreme karşı güçlendirilmesine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/18905) (Başkanlığa geliş tarihi: 14/03/2011)

19.- Giresun Milletvekili Murat Özkan’ın, mülki idare amirlerinin güvenlik soruşturmasına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/18906) (Başkanlığa geliş tarihi: 14/03/2011)

20.- Samsun Milletvekili Osman Çakır’ın, yargılama izni istenen, soruşturma izni verilen ve verilmeyen belediye başkanlarının partilere göre dağılımına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/18907) (Başkanlığa geliş tarihi: 14/03/2011)

21.- Samsun Milletvekili Osman Çakır’ın, Fatih Projesine ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/18908) (Başkanlığa geliş tarihi: 14/03/2011)

22.- Muş Milletvekili Sırrı Sakık’ın, İnönü Üniversitesi Tarih Bölüm Başkanıyla ilgili bir iddiaya ve açılan soruşturmaya ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/18909) (Başkanlığa geliş tarihi: 16/03/2011)

23.- Samsun Milletvekili Osman Çakır’ın, satın alınan domuz gribi aşılarına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/18910) (Başkanlığa geliş tarihi: 14/03/2011)

24.- Gaziantep Milletvekili Yaşar Ağyüz’ün, sağlık çalışanlarının sorunlarının çözümüne ve 14 Mart Tıp Bayramı kutlamalarına yönelik yapılan ilana ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/18911) (Başkanlığa geliş tarihi: 14/03/2011)

25.- Mersin Milletvekili Ali Rıza Öztürk’ün, 14 Mart Tıp Bayramı nedeniyle gazetelerde yapılan ilana ve bir gazeteye ilan verilmemesine ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/18912) (Başkanlığa geliş tarihi: 14/03/2011)

26.- Adana Milletvekili Hulusi Güvel’in, sağlık kurumlarındaki şiddet mağduru kadınlara yönelik birimlere ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/18913) (Başkanlığa geliş tarihi: 16/03/2011)

27.- Adana Milletvekili Hulusi Güvel’in, Adana’daki sağlık kurumlarındaki şiddet mağduru kadınlara yönelik birimlere ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/18914) (Başkanlığa geliş tarihi: 16/03/2011)

28.- Adana Milletvekili Nevin Gaye Erbatur’un, İstanbul’da bulunan Devlet hastanelerinin aile planlaması birimlerine ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/18915) (Başkanlığa geliş tarihi: 16/03/2011)

29.- Samsun Milletvekili Osman Çakır’ın, ithal edilen canlı hayvan sayısına ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/18916) (Başkanlığa geliş tarihi: 14/03/2011)

30.- Adana Milletvekili Hulusi Güvel’in, Osmaniye’deki tarım kooperatiflerine ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/18917) (Başkanlığa geliş tarihi: 16/03/2011)

31.- Samsun Milletvekili Osman Çakır’ın, Türk Telekoma, bazı kurumların internet güvenliğine, internet hızına ve Samsun çevre yolu üzerine yapılması planlanan köprüye ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/18918) (Başkanlığa geliş tarihi: 14/03/2011)

32.- Ankara Milletvekili Yılmaz Ateş’in, Ankara-Pozantı otoyolunun yapımına ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/18919) (Başkanlığa geliş tarihi: 16/03/2011)

33.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, Kütahya-Şaphane’ye sülfürik asit tesisi kurulacağı iddialarına ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/18920) (Başkanlığa geliş tarihi: 14/03/2011)

34.- Mersin Milletvekili Mehmet Şandır’ın, cami ve mescit gibi ibadethanelerin aydınlatma giderlerine ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/18921) (Başkanlığa geliş tarihi: 14/03/2011)

35.- Mersin Milletvekili Mehmet Şandır’ın, Alışveriş Merkezleri, Büyük Mağazalar ve Zincir Mağazalar Kanunu Tasarısı çalışmalarına ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından yazılı soru önergesi (7/18922) (Başkanlığa geliş tarihi: 14/03/2011)

36.- Samsun Milletvekili Osman Çakır’ın, son on beş yılda hakkında yolsuzluk nedeniyle soruşturma açılan Bakanlık personeline ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından yazılı soru önergesi (7/18923) (Başkanlığa geliş tarihi: 14/03/2011)

37.- Samsun Milletvekili Osman Çakır’ın, Libya’da yatırım yapan iş adamlarının zararlarının karşılanmasına ilişkin Dışişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/18924) (Başkanlığa geliş tarihi: 14/03/2011)

38.- Samsun Milletvekili Osman Çakır’ın, YAŞ kararlarına karşı verilen yargı kararlarının uygulanmasına ilişkin Milli Savunma Bakanından yazılı soru önergesi (7/18925) (Başkanlığa geliş tarihi: 14/03/2011)

Meclis Araştırması Önergeleri

1.- Ankara Milletvekili Tekin Bingöl ve 28 Milletvekilinin, toplu mezar iddialarının araştırılması amacıyla bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi  (10/1090) (Başkanlığa geliş tarihi: 11/03/2011)

2.- Gaziantep Milletvekili Akif Ekici ve 28 Milletvekilinin, faili meçhul cinayetlerin araştırılması amacıyla bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi  (10/1091) (Başkanlığa geliş tarihi: 11/03/2011)

3.- Kırklareli Milletvekili Turgut Dibek ve 33 Milletvekilinin, yoksulluk sorununun  ve gelir dağılımındaki adaletsizliğin araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi  (10/1092) (Başkanlığa geliş tarihi: 11/03/2011)

4.- Barış ve Demokrasi Partisi Grubu adına Grup Başkanvekili Batman Milletvekili Ayla Akat Ata’nın, iş kazaları ve iş hastalıklarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi  (10/1093) (Başkanlığa geliş tarihi: 11/03/2011)

24 Mart 2011 Perşembe

BİRİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 14.03

BAŞKAN: Başkan Vekili Sadık YAKUT

KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Fatih METİN (Bolu)

BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet Meclisinin 82’nci Birleşimini açıyorum.

Toplantı yeter sayısı vardır, görüşmelere başlıyoruz.

Gündeme geçmeden önce üç sayın milletvekiline gündem dışı söz vereceğim.

Gündem dışı ilk söz, Zonguldak iline yapılan yatırımlar hakkında söz isteyen Zonguldak Milletvekili Fazlı Erdoğan’a aittir.

Buyurun Sayın Erdoğan.

IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR

A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları

1.- Zonguldak Milletvekili Fazlı Erdoğan’ın, Zonguldak iline yapılan yatırımlara ilişkin gündem dışı konuşması ve Çevre ve Orman Bakanı Veysel Eroğlu’nun cevabı

FAZLI ERDOĞAN (Zonguldak) – Sayın Başkanım, saygıdeğer milletvekilleri; hepinizi en kalbî duygularımla selamlıyorum.

AK PARTİ hükûmetleri 2002’den itibaren gerek Türkiye'mizde gerek Zonguldak’ımızda her alanda yeniliklere, değişime, dönüşüme uygun yatırımları sürdürmektedir. Takdir edersiniz ki, Zonguldak, enerji merkezi, liman merkezleri, aynı zamanda üniversite ve sağlık noktasında da büyük atılımların olduğu bir değerli kentimiz. Bugüne kadar Zonguldak’tan iki tane vilayet çıkmış. Bartın ve Karabük’le beraber Zonguldak, dün var olan değerlerini bugün de Türkiye ekonomisine katma değer olarak sunmaya devam etmektedir.

Değerli milletvekilleri, gerek eğitimde gerek sağlıkta gerek ulaşımda gerek diğer yatırımlarda, KÖYDES’te, BELDES’te, Türkiye'nin gerisinde kalmayan yatırımlar Zonguldak’ta da devam etmiştir.

Özellikle ulaşımda, Zonguldak’ta AK PARTİ hükûmetlerine kavuşmadan önce sadece 16 kilometre duble yol varken şu anda 100 kilometreye yaklaşmış, hedef olan 132 kilometre duble yolu bitirme çabaları hızlı bir şekilde devam etmektedir. Yaklaşık olarak 1 trilyonun üzerinde yatırım şu anda Zonguldak ilimize altyapı olarak ulaşımda aktarılmıştır. Bundan sonraki projeler de hızlı bir şekilde takip edilmektedir. Temel hedefimiz, Zonguldak’ın içerisindeki 3 kilometre gerek Mithatpaşa Tüneli gerek Zonguldak içerisinden geçecek çevre yolunu projelendirip bu sene ihale yapılmasına gayret ediyoruz. Ama bunun yanında Ereğli-Devrek yolu, Ereğli-Zonguldak, Ereğli-Çaycuma-Bartın ve Mengen yolu istikametinde yoğun çalışmalar devam etmektedir.

Bunun yanında, sağlıkta büyük atılımlar olmuştur. Özellikle Devrek’te yüz yataklı bir hastanemizin ihalesi nisan ayının içerisinde yapılacak. Çaycuma’da yine yüz yataklı ek proje, Zonguldak merkezde beş yüz yataklı bir proje, Karadeniz Ereğli’de de dört yüz yataklı bir hastane projemizin nisan ayının 8’inde ihaleleri yapılacak. Dileriz ki mayıs ayı içerisinde -müteahhit firmalar birbirleriyle açıkça yargı önünde yarışmazlar- bir an evvel temelleri atılır.

Eğitimde son derece güzel gelişmeler olmuştur. Öğrenci sayısındaki artımın yanında özellikle sınıf sayısında, öğrenci yataklarımızın, pansiyonlarımızın ve diğer taraftan üniversitemizin… Türkiye ortalamasının 13’üncü sırasında yürüyen Zonguldak Karaelmas Üniversitesinin, tabii ki alan itibarıyla merkezde yoğunlaşması arzu edilmesine rağmen, Alaplı’da, Ereğli’de, Çaycuma’da, Devrek’te ve Beycuma olmak üzere merkezde 17 bin küsur öğrencisi vardır. Bu öğrenciler içerisinde başarılı öğrencilerimiz Türkiye'nin  her yerinde çalışmalarını sürdürmektedir. Aynı zamanda eğitimde düşündüğümüz öğretmenevi hem merkezde hem Ereğli’de şu anda bitirilmiş, bu konuda, Devrek’te yeni yapılanma olmuş, Çaycuma’da aynı hızla öğretmenevlerine katkıda bulunulmuş. Anaokulları 4 taneden şu anda 11’e çıkmış, lise konusunda, 37 tane olan lisemiz, nitelikli lise de şu anda 51’e ulaşmıştır. Ama bunlar yeter mi? Yetmez. Her şeyden önce, adalet sarayı, hükûmet konağı Alaplı’da yoktu, bunlar bitirildi; Devrek’te yoktu bitirildi; Ereğli’de mayıs ayı içerisinde inşallah onun da temeli atılacak bir noktaya gelecektir. Merkezde yine ek adalet sarayı ve hükûmet konağı çalışmalarında hızlı adımlar atılırken, geçmişte yapılan yanlış yatırımlar sonucunda haftada tek bir gün Zonguldak’a su verilirken, bu dönemde, özellikle hem çevrede hem su konusundaki geçici olan çözümler kalıcı hâle getirilmiş, 13 trilyona yakın bir yatırımla tüneller açılarak Zonguldak’ın her gün suya kavuşması sağlanmıştır.

Bunun yanında, bir Filyos Vadi Projemiz vardır ki bu dünya projesidir, bölgesel projedir. Tabii ki GAP vardır, KOP vardır ama bundan sonra Batı Karadeniz Projesi olan Filyos Projesi kapsamlı ve büyük bir projedir. 15-20 milyar dolarlık projenin hem özel sektör hem kamu eliyle hızlı bir çalışma üzerinde yoğunlaşıyoruz. Bu çalışmalar içerisinde, takdir edersiniz ki, Kardemir bunun içerisinde liman ihalesine katkıda bulunmak için girmiştir.

Ama Sayın Kılıçdaroğlu geçenlerde bizim Ereğli’mize gelmiştir. Ereğli’mizde gerçekten kendilerini güzel bir şekilde ağırladık. Sayın Başbakanımızın, bütün Türkiye’de yapılan çalışmalar noktasında bazı açılışlara vurgu yapmıştır, işte “Okul badanası yapılmıştır, boyası yapılmıştır, Sayın Başbakan bunların açılışına gitmiştir.” diye birtakım arzu edilmeyen ifadelerde bulunmuştur. Ben kendilerine saygı duyuyorum, çok medeni bir insan. Tabii ki, Ereğli’de ona bilgi verirken birtakım belediye başkanının yaptığı şeylerin üzerine girmeyeceğim, topu topu belki 2-3 trilyonluk yatırım için Ereğli’ye gelmiştir. Ama şu anda Zonguldak’ta doksan altı tane biten projemiz vardır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

FAZLI ERDOĞAN (Devamla) – Sayın Başkanım hemen bitiriyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Erdoğan, biliyorsunuz yok öyle bir uygulamamız.

FAZLI ERDOĞAN (Devamla) – Doksan altı tane projemiz vardır, bu doksan altı proje bitmiştir. On yedi tane bitmek üzere vardır, elli beş tane de özel sektörün projesi vardır. Henüz buna Başbakanımız fırsat bulup gelememiştir, en kısa zamanda Zonguldak’a bekliyoruz, ya seçimde ya seçimden önce gelip bunların açılışı yapılacaktır.

Hepinize teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BEHİÇ ÇELİK (Mersin) – Zonguldak’taki ölen işçilere bakın siz boşverin bunları.

BAŞKAN – Gündem dışı ikinci söz, nükleer santral kazalarındaki radyasyonun etkileri hakkında söz isteyen İzmir Milletvekili Canan Arıtman’a aittir.

Buyurun Sayın Arıtman.

2.- İzmir Milletvekili Canan Arıtman’ın, nükleer santral kazalarındaki radyasyonun etkilerine ilişkin gündem dışı konuşması

CANAN ARITMAN (İzmir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Japonya gibi teknolojide çok ileri ve depremlere karşı her türlü tedbiri almış bir ülkede bile Fukuşima nükleer faciası ile insanlığın karşılaştığı büyük tehdit, ülkemizde nükleer enerji santralleri kurma konusunu bir kez daha düşünmeniz gerektiğini ortaya koymuştur.

Bugün dünyada yüzde 100 güvenilir olan hiçbir nükleer santral yoktur. Hiçbir nükleer santral için sıfır sızıntı garantisi verilememektedir. Hele bizim ülkemiz gibi deprem ülkelerinde ve fay hatlarına yakın santrallere hiçbir teknolojinin garanti vermesi mümkün değildir.

Komşumuz Yunanistan bile bizim, Akkuyu’ya nükleer santral yapma kararımızla nükleer tehdit altına gireceği endişesiyle tepkisini dile getiriyor. Yunanistan Cumhurbaşkanı “Kapımızın eşiğinde bir felaket yaşanmaması için AB müdahale etmelidir.” diyor.

Değerli milletvekilleri, şimdi sizlere bir hekim arkadaşınız olarak radyasyonun insan sağlığına olan etkilerinden çok kısaca bahsetmek istiyorum.

Nükleer kazalarda ortaya çıkan radyoaktif maddeler suya, toprağa ve havaya karışıp solunum, cilt ve besin zinciriyle canlıların vücuduna girer. 3500-5000 mikro sievert radyasyona maruz kalanlar bir ay içerisinde ölür. 100-1000 mikro sievert radyasyona maruz kalanlar ise ciddi kanser türlerine yakalanır.

Nükleer kazaların ardından radyasyondan en çok ana rahmindekiler, sonra bebekler ve çocuklar etkilenir. Ana rahminde iken radyasyona maruz kalınması, sonra çok yüksek oranda çocuk lösemisine, yani kan kanserlerine yol açar, ceninde tahribat yaparak sakatlanmasına neden olur. Biliyorsunuz, gebelere, röntgen filmi çekilen yerlere girmemelerini öneriyoruz. Bunu hatırlatayım dedim.

Radyasyon, kansere yol açmasının yanı sıra genetik mutasyonlara da neden olur; sperm ve yumurta hücrelerindeki kromozomların bozulmasına yol açarak bebeklerin anomalili yani sakat doğmalarına neden olur. İşte, meningoselli, yarık damaklı, Down sendromu dediğimiz zekâ geriliği olan bebekler doğar. Ayrıca anne karnında bebek ölümleri ve düşükler çok artar.

Radyasyonun yol açtığı genetik bozukluklar binlerce yıl ve nesiller boyu devam eder.

Nükleer santral civarında yaşayanlarda görülen kanser vakalarındaki yüzde 400’lük artış, genetik mutasyonlar sonucu anomalili çocuklar ve yaygın lösemi bilimsel olarak kanıtlanmıştır.

Uranyum 233’ü bulan ünlü nükleer fizikçi ve aynı zamanda tıp profesörü olan (Emeritus) Prof. John W. Gofman elli yıllık deneyimlerinden sonra  “Nükleer enerji kabul edilemez. Çünkü insanlarda kansere ve genetik zararlara neden olması kaçınılmazdır. Kitlesel ve açıkça cinayettir.” demiştir.

Radyasyona maruz kalma çocukluk çağı troid kanserlerine yol açar, çocuk ve yetişkinlerde kan ve kemik kanserleri, akciğer kanseri, cilt kanseri ve lenfoma gibi yumuşak doku kanserlerinin görülme oranları çok artar, ayrıca Mongolizm, Haşimato Troidi, katarakt ve kısırlığa da neden olur ve bu hastalıklar yıllar sonra bile ortaya çıkabilir.

Bir nükleer kazada doğaya yayılacak radyoaktif elementlerin birçoğunun yarılanma ömrü yüz binlerce yıldır. Dolayısıyla, nükleer santral sızıntıları günümüz insanlarının ve yüz binlerce yıl sonra yaşayacak insanların bile radyasyondan etkilenmesine neden olacaktır.

Başbakanın “Risksiz yatırım yoktur. O zaman eve doğal gaz da çekmeyin, tüp gaz da almayın.” şeklindeki beyanında nükleer sızıntı ile tüp gaz ya da doğal gazın vereceği zararı eşleştirmesi doğru olmamıştır. Tüp gaz, doğal gaz kazaları en fazla birkaç kişiye zarar verebilir ve zarar o anlıktır, kalıcı değildir. Nükleer sızıntının zararı ise nesiller boyu sürer ve milyonlarca insanın ölümüne yol açabilir.

Bu gerekçelerle Japonya dersi göz önüne alınmalı ve Akkuyu’da nükleer santral için yeni bilimsel ve teknolojik araştırmalar yapılmalıdır. Ülkemizde ve komşu ülkelerde yaşayan milyonlarca insanın ve çocuklarımızın geleceğinin korunması adına da -nisan sonu mayıs başı gibi- Akkuyu’ya kazma asla vurulmamalıdır.

Teşekkür eder, saygılarımı sunarım. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Arıtman.

Gündem dışı üçüncü söz, Afyonkarahisar ilinin sorunları hakkında söz isteyen Afyonkarahisar Milletvekili Abdülkadir Akcan’a aittir.

Buyurun Sayın Akcan. (MHP sıralarından alkışlar)

3.- Afyonkarahisar Milletvekili Abdülkadir Akcan’ın, Afyonkarahisar ilinin sorunlarına ilişkin gündem dışı konuşması ve Çevre ve Orman Bakanı Veysel Eroğlu’nun cevabı

ABDÜLKADİR AKCAN (Afyonkarahisar) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sözlerime başlarken yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum ve bana söz verdiği için Sayın Başkana teşekkürlerimi arz etmek istiyorum.

Afyonkarahisar ilimiz, Batı Anadolu’dan Orta Anadolu’ya geçişte bir kavşak şehir, deniz ulaşımı dışındaki kara, demir yolu ve hava ulaşımında kavşak olma özelliğini sürdüren bir ilimizdir.

Geçimini, temel olarak, tarım ve hayvancılıktan sağlar. Özellikle hayvansal üretimde son birkaç yıl öncesine kadar İstanbul’un et ihtiyacının yüzde 15’ini, İzmir ve Ankara’nın et ihtiyacının yüzde 10’unu karşılayabilirken bugün Afyon’da çiftçi ve besici besi faaliyetini yapamaz hâle gelmiş, iktidarın vermekle övündüğü kredileri geri ödeyemez hâle gelmiş, öderim ümidiyle ödeme taahhüdünde bulunup ödeyemeyenler taahhütlerini yerine getiremediği için hapse atılmışlardır. Taahhütte bulunamayanlar, bulunmayanlar ise ipotek verdikleri evlerini, geçim kaynağı olan tarlalarını icra yoluyla haraç mezat satışı sırasında yaşlı gözlerle sadece seyretmişlerdir.

Çiftçinin borcunu ödeyebilmesi için evindeki hayvanı pazara çıkarması gerekir ancak Afyon’da şap ve öteki salgın hastalıklar nedeniyle pazarlar kapalı, şimdi hayvanını zararına da olsa satmak isteyen çiftçi borcunu nasıl ödeyecektir sayın milletvekilleri? Bu durum karşısında geçim için yapacak bir şeyleri kalmayanlar, çalmak ve dilenmek arsızlığına düşmeyerek, çareyi Afyon’u terk etmekte bulmuşlardır. Bunun sonunda Afyon nüfusu azalmış ve milletvekili sayısı da 2 düşmüştür.

Dünkü Meclis konuşmam sırasında Mecliste bulunan bir sayın milletvekilinin konuşmam üzerine söz alıp, özrü kabahatinden büyük olacak şekilde, milletvekili sayımızın özellikle 2011’de 6’dan 5’e düşüşünü, adrese dayalı sistemde yeri olmayan Emirdağ ilçemizdeki karargâhın lağvedilmesiyle Afyon’dan ayrılan ve sayısı sadece 800 olan erata bağlamıştır. Sayın milletvekilleri, bu karargâhtaki personel sayısı 6 subay, 40 astsubay ve 800 erden ibaretti. İşte bu şaşı bakış Afyon’u şimdiki bulunduğu duruma düşürmüştür.

Afyon’un en önemli sorunlarından birisi de eğitimdir. 2002’de Afyon’da sınıflardaki öğrenci sayısı ortalama 20’li seviyelere düşmüş iken sonra AKP’nin sekiz buçuk yıllık iktidarında bu sayı okulların taşımalı eğitimle birleştirilmesinden dolayı hızla artmış, boşalan okulların öğretmenleri başka illere tayin edilmiş ve Afyonkarahisar öğretmensiz bırakılmıştır. Mesela, 2010 yılı Temmuz ayı içerisinde yapılan öğretmen atamaları sonrasında Afyon İl Millî Eğitim Müdürü Sayın Hidayet Yıldırım, öğretmen açığının yeni atamalara rağmen henüz kapatılamadığını ve açığın şimdilik 2.193 öğretmen olarak bulunduğunu bütün kamuoyuyla paylaşmıştır ve basın toplantısıyla bunu ifade etmiştir. Şimdi, eğitimdeki bu şaşı bakışın yansımalarını başka noktalarda da görüyoruz.

Değerli milletvekilleri, 3 Şubat Afyon depreminde afetten etkilenen yerleşim birimlerinden birisi olan merkeze bağlı Gebeceler beldesinde deprem konutlarının uygun zeminli yere yapılmasından sonra şehir merkezi, belde merkezinin dışında epeyce uzak bir noktada şekillenmiştir, yeni yerleşim birimi olarak. Bu yerleşim biriminde ilkokul sekiz buçuk yıldan beri yapılmadığı için her gün çocuklar tam gün eğitim nedeniyle 2 kilometre mesafeyi sabah gidip öğlen gelmek, öğleden sonra gidip tekrar akşam dönmek üzere her gün 8 kilometre kışta, karda, yağmurda yürümeye mahkûm edilmişlerdir ve iktidarın sözcüleri, AKP’nin sözcüleri “Bize oy verirseniz yolunuzu da okulunuzu da yaparız, eğer referandumda ‘evet’ derseniz sizin okulunuz yerine getirilecektir.” diye ifade etmekten de kendilerini alıkoymamışlardır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu Meclis Genel Kurulunda Millî Eğitim Bakanımız Sayın Çubukçu’ya şu soruyu yönelttim: “Sayın Bakanım, iktidarınız döneminde Afyon ili, ÖSYM sınavı başarı sıralamasında 51’inci sıradan yukarıya bir türlü tırmanamamıştır. Bunun nedeni acaba Afyon’daki eğitim altyapısının eksikliğinden midir yoksa Afyonkarahisarlının çocuğunun zekâsı meselesi midir?” dediğimde Genel Kurula hitaben verdiği cevapta -tutanaklarda vardır- “Afyonkarahisar’da eğitim altyapısı sorunumuz yoktur.” diyerek sorunu Afyonkarahisarlının çocuğunun eğitimle ilgili zekâ seviyesine yüklemekten de kendisini alıkoymamıştır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ABDÜLKADİR AKCAN (Devamla) - 2011 12 Haziran seçimlerinde Afyonkarahisarlı kendisine şaşı bakan AKP’ye gereken cevabı verecek diyor, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Akcan.

Gündem dışı konuşmaya Hükûmet adına Çevre ve Orman Bakanı Veysel Eroğlu cevap vereceklerdir.

Buyurun Sayın Eroğlu. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

ÇEVRE VE ORMAN BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) – Sayın Başkanım, çok değerli milletvekillerimiz; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Özellikle ben gündem dışı konuşmalara cevap vermek üzere söz aldım.

Evvela, Zonguldak Milletvekili Sayın Fazlı Erdoğan Zonguldak’la alakalı yatırımları gerçekten çok güzel bir şekilde ifade etti. Kendisine teşekkür ediyorum. Ancak, özellikle, biliyorsunuz Zonguldak’ın suyu yoktu. Hakikaten biz orada çok önemli bir yatırımı hayata geçirdik. Doğanlı Regülatörü’nü yaparak, aynı zamanda dev bir tünel açmak suretiyle Zonguldak ilimize, sadece Zonguldak’a değil, aynı zamanda Kozlu’ya, Kilimli’ye, Çatalağzı’na su verecek olan 2 metreküp/saniyelik dev bir tesisten suları nitekim Kozlu Barajı’na akıttık ve Zonguldak’ın artık 2050 yılına kadar içme suyu sıkıntısı yoktur. Bunu özellikle vurgulamak istiyorum.

Bir de, Sayın Fazlı Erdoğan, özellikle, hatırlarsanız Acısu Deresi orada en büyük problemdi. Yıllardan beri bu mesele gündeme getirilmiş fakat hiç kimse yapamamış bunu. Ancak, biliyorsunuz o projeyle ilgili sizlere, bütün milletvekillerimize teşekkür ediyorum, gerçekten çok önemli bir proje yapıldı, hayata geçti. Trafik problemi hallolduğu gibi o bölgede, aynı zamanda dere ıslahı da sağlanmış oldu. Onu da özetle vurgulamak istiyorum.

Tabii, Ereğli içme suyu projeleri devam ediyor. Özellikle Ereğli için projeler tamamlandıktan sonra içme suyu projesini kökünden halledeceğiz.

Bunun dışında şunu ifade edeyim: Siz ağaçlandırmadan bahsetmediniz. Şu ana kadar 11.627 hektarlık alanda ağaçlandırma yapıldı ve 2 milyon 409 bin adet fidan Zonguldak vilayeti sınırları içinde dikildi. Ayrıca bir de kent ormanı inşa ettik biliyorsunuz.

Bunun dışında hakikaten “Batı Karadeniz Kalkınma Projesi” adıyla olan Filyos Vadisi Projesi’nde son noktaya gelindi, dere ıslahı yapıldı. İnşallah, orada barajlar inşa edeceğiz. Bu müjdeyi bütün Zonguldaklılara vermek istiyorum.

Bir de Zonguldak’la ilgili olarak eğitimden bahsedilmişti. Bakın, Hükûmet adına ifade ediyorum, Zonguldak’a Hükûmetimiz döneminde tam 563 adet yeni derslik yapıldı. Bakın, bu tamamen yeni. Ayrıca, bilgisayar diye bir şey yoktu, Zonguldak’a 5.562 adet  yeni bilgisayar gönderildi, 397 adet okula da ADSL, yüksek hızlı İnternet erişim sistemi Zonguldak’a yapıldı. Yani lütfen Zonguldak’ta eğitim adına geçmişte yapılanlarla Hükûmetimizin yaptıklarını bir mukayese ederseniz, arada dağlar kadar fark olduğunu göreceksiniz.

Efendim, Afyonkarahisar’a gelince: Afyonkarahisar’ı gururla ifade ediyorum, ben de Afyonkarahisar Milletvekili olmaktan dolayı gurur duyuyorum. Özellikle şunu ifade etmemde fayda var: Afyonkarahisar’a her sahada, gerek barajlar, göletler, sulama tesisleri, ağaçlandırma ve teknolojik seralardan tutunuz da millî eğitimde yaptığı yatırımlara, Ulaştırmanın yaptığı yatırımlara varıncaya kadar destansı yatırımlar yapılmıştır. Zaten bunu bütün Afyonkarahisarlılar, benim çok sevgili hemşehrilerim biliyor.

Özellikle biz, sadece, bakın, Hükûmetimiz döneminde 27 adet baraj, gölet, sulama tesisini yaparak Afyonkarahisar’da bitirdik. 64 adet derenin ıslahını yaptık. Yani şimdiye kadar olmayan bir şey. Bakın, birkaç tane dev baraj ve göletin isminden bahsedeyim. Sandıklı Karacaören Göleti’ni biz bitirdik. İhsaniye’de Üçlerkayası Barajı, İhsaniye’de gene Ayazini Barajı, Ağzıkara Barajı, Bolvadin’de Özburun Göleti ve sulaması, Sinanpaşa’da Kuruçay Barajı ve sulaması ve İscehisar’da Seydiler Barajı ve sulaması gibi pek çok yatırımları Afyonkarahisar’a bizim Hükûmetimiz yaptı. Tabii, burada beni dinleyen diğer vatandaşlarımıza da şunu söylemek istiyorum: Tabii, burada, Afyonkarahisar’la ilgili konuşma olduğu için sadece oradan bahsediyorum. Yoksa biz bütün Türkiye’de sadece Devlet Su İşleri olarak 920 adet dev tesisi açtık, hizmete sunduk. Konu Afyonkarahisar olduğu için, dolayısıyla ondan bahsediyorum. O bakımdan, şunu da ifade…

OSMAN DURMUŞ (Kırıkkale) – Sayın Bakan, Kırıkkale’ye hiçbir bir şey yapmadınız.

ÇEVRE VE ORMAN BAKANI VEYSEL EROĞLU (Devamla) – Merak etme Kırıkkale’ye de geliriz gerekirse.

OSMAN DURMUŞ (Kırıkkale) – Hamzalı Barajı duruyor.

ÇEVRE VE ORMAN BAKANI VEYSEL EROĞLU (Devamla) – Sayın Bakanım, Kırıkkale’ye de geliriz isterseniz.

OSMAN DURMUŞ (Kırıkkale) – Kırıkkale’ye hiçbir şey yapmadınız.

ÇEVRE VE ORMAN BAKANI VEYSEL EROĞLU (Devamla) – Bunun dışında, çevre adına, hakikaten Eber Gölü’nü biz kurtardık.

Bunun dışında…

AHMET ERSİN (İzmir) – Sayın Bakan, senden Çevre Bakanı olmaz. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

ÇEVRE VE ORMAN BAKANI VEYSEL EROĞLU (Devamla) – Sizden milletvekili olmaz.

BAŞKAN – Lütfen… Sayın Ersin, lütfen ama…

AHMET ERSİN (İzmir) – Senden Çevre Bakanı olmaz. (AK PARTİ sıralarından “Ayıp, ayıp!” sesleri, gürültüler)

ÇEVRE VE ORMAN BAKANI VEYSEL EROĞLU (Devamla) – Senden milletvekili olmaz. Senin kadar...

BAŞKAN – Yaptığınız doğru mu Sayın Ersin?

ÇEVRE VE ORMAN BAKANI VEYSEL EROĞLU (Devamla) – Çünkü sen orada…

AHMET ERSİN (İzmir) – Senden Çevre Bakanı olmaz.

BAŞKAN – Sayın Ersin, lütfen…

ÇEVRE VE ORMAN BAKANI VEYSEL EROĞLU (Devamla) – Benim Bakan olup olmayacağımı takdir edecek sen değilsin.

BAŞKAN – Siz takdir edecek değilsiniz Sayın Ersin.

ÇEVRE VE ORMAN BAKANI VEYSEL EROĞLU (Devamla) – Bunu bir defa daha söyledin, bu sözünden dolayı seni kınıyorum.

BAŞKAN – Oturunuz yerinize.

ÇEVRE VE ORMAN BAKANI VEYSEL EROĞLU (Devamla) – Kınıyorum, bu kadar şey olmaz. Sen mi takdir edeceksin?

LÜTFİ ÇIRAKOĞLU (Rize) – Ergenekon’un çantacısı o.

ÇEVRE VE ORMAN BAKANI VEYSEL EROĞLU (Devamla) – Boş ver, onları biliyoruz, çantacıları biliyoruz.

Netice olarak, bakın, şu anda Afyonkarahisar’da dev bir çevre yatırımı yapılıyor ve hakikaten, şu anda dünyanın en ileri teknolojisi ile Eber Gölü’nü kurtaracak olan atık su ileri biyolojik arıtma tesisini 11/11/2011 saat 11’i 11 geçe açacağız. İşte biz böyleyiz, farkımız bu bizim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Farkımız bu, temel attığımız zaman tarih ve saat veriyoruz.

Bakın ağaçlandırmada, Afyonkarahisar ve bütün ilçelerini ağaçlandırıyoruz. Şu ana kadar bakın 49.335 hektarlık alanda ağaçlandırma yapmışız. Daha önce ağaç falan yoktu, Afyonkarahisar kupkuruydu. Ama sizler Afyonkarahisar’dan geçiyorsunuz, yolların etrafının nasıl yeşillendiğini görüyorsunuz ve şu ana kadar 23 milyon adet fidan dikilmiş. Zafer Ormanı’nı biz açtık, 26 Ağustos Tabiat Parkı’nı biz açtık, şehitler ormanlarını biz kurduk. Ayrıca, Devlet Meteoroloji İşleri Genel Müdürlüğü ne kadar ilçede otomatik ölçüm istasyonu varsa tamamını teşkil ediyor, altı tanesini de bu sene kuracağız. Ben tabii ki…

Vatandaşımız Çevre Orman Bakanlığının yaptığı yatırımları biliyor. Bakın, Sağlık Bakanlığı orada dev tesislere imza atıyor.

OSMAN DURMUŞ (Kırıkkale) – TOKİ yapıyor, TOKİ.

ÇEVRE VE ORMAN BAKANI VEYSEL EROĞLU (Devamla) – Afyonkarahisar’da 400+200 yataklı muhteşem bir hastane şu anda yapılıyor. Sayın Bakan, siz de gelir, görürsünüz.

Bunun dışında Bolvadin’deki Sayın eski Bakanımız Halil İbrahim Özsoy Devlet Hastanesini biz bitirdik, ek binasını biz bitirdik. Zübeyde Hanım Kadın Doğum ve Çocuk Hastalıkları Hastanesinin yeni bloğu tamamlandı. Sandıklı’da devlet hastanesi yeni binasını biz yaptık. Sultandağı’ndaki hastane bitti, inşallah açılışını yapacağız.

ABDÜLKADİR AKCAN (Afyonkarahisar) – Yüzde 95’ini teslim aldınız, yüzde 5’ini siz bitirdiniz Sayın Bakan. Ayıp!

ÇEVRE VE ORMAN BAKANI VEYSEL EROĞLU (Devamla) – Dinar Devlet Hastanesi acil bölümü tamamlandı ve Sinanpaşa Sincanlı Devlet Hastanesini bitiriyoruz. Hocalar Devlet Hastanesi, Dazkırı, Evciler Devlet Hastanesi… (MHP sıralarından gürültüler)

ABDÜLKADİR AKCAN (Afyonkarahisar) – Millet sana cevabını verecek. Doğruları söyle. Yüzde 95’i bitmiş olan hastaneden bahsediyorsun.

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, lütfen, Sayın Bakan hizmetleri anlatıyor.

ÇEVRE VE ORMAN BAKANI VEYSEL EROĞLU (Devamla) – Ben sizi dinledim, saygılı olun biraz, nazik olun, biraz sabredin. Tamam mı?

ABDÜLKADİR AKCAN (Afyonkarahisar) – Sabrederim ben, edebimi ve adabımı bozmadım. Edepli ol, halka yalan söyleme.

ÇEVRE VE ORMAN BAKANI VEYSEL EROĞLU (Devamla) – Afyonkarahisar zaten sandıkta sizi gömecek.

AHMET BUKAN (Çankırı) – Atıyorsun…

ÇEVRE VE ORMAN BAKANI VEYSEL EROĞLU (Devamla) – 10 adet sağlık ocağını tamamladık.

Şimdi gelelim tarıma: Bakın, Tarım ve Köyişleri Bakanlığımız –tam rakamı veriyorum bu seneki hariç olmak üzere- geçen yıl sonuna kadar Afyonkarahisar’a tam 533 milyon 600 bin TL’lik tarımsal hayvancılık ve ziraat için destek vermiş. Bunun detayları var, vaktimiz sınırlı olduğu için detayına girmek istemiyorum.

Millî Eğitim Bakanlığımızdan bahsetti. Bakın, Millî Eğitim Bakanlığımızı ben biliyorum şu anda. 626 adet yeni dersliği Millî Eğitim Bakanlığımız Afyonkarahisar’da inşa etti ve hizmete sundu.

ABDÜLKADİR AKCAN (Afyonkarahisar) – Gebeceler’i yapıyor musun Sayın Bakan onu söyle.

BAŞKAN – Sayın Akcan, lütfen…

ÇEVRE VE ORMAN BAKANI VEYSEL EROĞLU (Devamla) – Aynı zamanda 8.306 adet bilgisayarı gönderdi. Daha önce Afyonkarahisar’da bilgisayar falan yoktu. Teknoloji sınıflarını biz açtık Afyonkarahisar’da ve 626 okula ADSL bağlantısını kurduk. Şartlı nakil transferinden yani fakir talebelere eğitim desteği olmak üzere, bakın, kuruşu kuruşuna geçen yıl sonuna kadar 7 milyon 897 bin 302 TL’lik destek verilmiş. Bundan daha güzel bir şey var mı?

Gelelim, bakın, Afyonkarahisar’da Kocatepe Üniversitesi bünyesinde 2 tane yüksekokul, 5 adet meslek yüksekokulu, 18 adet araştırma-uygulama merkezi ile Atatürk Kongre Merkezi’ni hizmete alan biziz, bizim Hükûmetimiz. Gerçekten çok önemli.

Peki, sizler yolları kullanıyorsunuz.

AKİF AKKUŞ (Mersin) – Üniversiteyi kim kurdu, üniversiteyi, onu da sen mi kurdun?

ÇEVRE VE ORMAN BAKANI VEYSEL EROĞLU (Devamla) - İstanbul’dan Afyonkarahisar’a gitmek meseleydi, sekiz saatte gidemezdik, hele Bilecik’teki rampalara girdiğimiz zaman, kilometrelerce uzunlukta kuyruk olurdu. Artık Afyonkarahisar bütün illere bölünmüş yollarla ulaşıyor. Afyonkarahisar-Ankara bölünmüş yolu bitti, Afyonkarahisar-İstanbul bölünmüş yolu bitti, Afyonkarahisar-İzmir bölünmüş yolu bitti; Afyonkarahisar-Denizli, Afyonkarahisar-Antalya; şimdi az bir şey kaldı, o da bitiyor, Afyonkarahisar-Konya bölünmüş yolları bitti. 420 kilometre bölünmüş yol yaptık. Bundan dahası var mı? (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Hocam, bravo (!) Bunlara ihtiyacınız yok.

ÇEVRE VE ORMAN BAKANI VEYSEL EROĞLU (Devamla) - Daha bitmedi, şöyle ifade edeyim, bunun dışında şunu da ifade edeyim: Afyonkarahisar’da…

OKTAY VURAL (İzmir) – Sen de inanmıyorsun vallahi.

ÇEVRE VE ORMAN BAKANI VEYSEL EROĞLU (Devamla) - Vallahi, inanmıyorsanız gelin, görün. O yollardan geçiyorsun Sayın Vekilim; Sayın Başkan, o yollardan geçiyorsun. Yollardan geçiyorsun, görüyorsun.

OKTAY VURAL (İzmir) – Sen de inanmıyorsun, gülüyorsun Sayın Bakan.

ÇEVRE VE ORMAN BAKANI VEYSEL EROĞLU (Devamla) - Efendim, bunun dışında, Afyonkarahisar’daki yatırımları kolayca gelin görün diye, şimdi Allah’ın izniyle, Afyonkarahisar-Polatlı-Ankara-İzmir hızlı trenini yapacağız. Böylece gelip yolları göresiniz diye, hızlı trenle Afyonkarahisar’a ulaşasınız diye. (MHP sıralarından gürültüler)

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Hocam… Hocam, hızlı trenin…

BAŞKAN – Sayın Şandır, lütfen oturun. Böyle bir usul var mı?

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Ama böyle bir şey olmaz ki efendim.

BAŞKAN - Söz talebiniz var, vereceğiz ama.

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Burası seçim meydanı mı Sayın Başkan?

BAŞKAN - Sayın Bakan Hükûmet adına konuşmaya cevap veriyor.

ABDÜLKADİR AKCAN (Afyonkarahisar) – Böyle bir üslup yok Sayın Başkan!

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Böyle bir şey olmaz!

BAŞKAN - Efendim, talebiniz var, vereceğiz sözlerinizi.

OKTAY VURAL (İzmir) – Devletin Hükûmeti mi, partinin Hükûmeti mi? Baas temsilcisi misin sen?

ÇEVRE VE ORMAN BAKANI VEYSEL EROĞLU (Devamla) – Efendim, rahatsız olmayın. (MHP sıralarından gürültüler)

BAŞKAN – Gündem dışı konuşmaya cevap veriyor; vermesin mi, konuşmasın mı yani?

ÇEVRE VE ORMAN BAKANI VEYSEL EROĞLU (Devamla) – Afyonkarahisar’daki yatırımlardan, bütün Türkiye’deki yatırımlardan hepimiz gurur duymamız lazım, gurur duymamız lazım. Bundan gurur duyacağız.

S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Sayın Bakan, propaganda için milletin kürsüsü mü kaldı, televizyonlar yetmiyor mu?

ÇEVRE VE ORMAN BAKANI VEYSEL EROĞLU (Devamla) - Propaganda değil, ben cevap veriyorum. Siz istediğiniz şekilde konuşacaksınız, biz ağzımıza bant koyacağız öyle mi? Öyle bir şey yok, kusura bakma. (MHP sıralarından gürültüler)

ABDÜLKADİR AKCAN (Afyonkarahisar) – Hadi oradan!

ÇEVRE VE ORMAN BAKANI VEYSEL EROĞLU (Devamla) - Biz yapılacak her türlü çalışmayı anlatırız, anlatacağız ve vatandaşın ayağına giderek, onlarla kucaklaşarak da anlatacağız. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Çanakkale’ye de gideceğiz, Şırnak’a da gideceğiz, Isparta’ya da gideceğiz, İzmir’e de gideceğiz.

OKTAY VURAL (İzmir) – Hükûmet mi, yoksa amigo mu ya? Bakan mı, amigo mu bu?

ÇEVRE VE ORMAN BAKANI VEYSEL EROĞLU (Devamla) - Efendim, TOKİ’nin yaptığı yatırımları…

OSMAN DURMUŞ (Kırıkkale) – Haydi bastır, haydi bastır!

ÇEVRE VE ORMAN BAKANI VEYSEL EROĞLU (Devamla) – Efendim, rahatsız olmayın, niye rahatsız oluyorsunuz?

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Burası seçim meydanı mı Sayın Bakan?

ÇEVRE VE ORMAN BAKANI VEYSEL EROĞLU (Devamla) – Sayın Şandır, bakın, böyle bir usul yok. Ben güzelce konuşuyordum, cevap veriyordum ama sizler tahrik ediyorsunuz.

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Gerek yok buna…

ABDÜLKADİR AKCAN (Afyonkarahisar) – Ben adabımı, edebimi bozmadım.

AKİF AKKUŞ (Mersin) – TOKİ’nin yaptığından sana ne!

ÇEVRE VE ORMAN BAKANI VEYSEL EROĞLU (Devamla) – Tahrik ediyorsunuz, bak.

Nitekim TOKİ’nin yaptığı çalışmalar, bakın sayın vekillerim, şu anda TOKİ 22 tane projeyi Afyonkarahisar’da yapıyor ve 3.592 adet konutu inşa ediyor ve büyük kısmı da bitti. Ayrıca, KÖYDES ve BELDES kapsamında Afyonkarahisar’da ulaşılmayan köy kalmadı, Allah’a şükür. Ancak şunu ifade edeyim…

OKTAY VURAL (İzmir) – Ne anlatıyor Sayın Başkan, ne cevabı veriyor?

ABDÜLKADİR AKCAN (Afyonkarahisar) – Sayın Başkan, bir bakan konuşulan konulara cevap verir.

BAŞKAN – Gündem dışı konuşmaya cevap veriyor.

OKTAY VURAL (İzmir) – Lütfen söz aldığı konuya dönmesini isteyin.

BAŞKAN - Müsaade edin lütfen.

OKTAY VURAL (İzmir ) – Böyle bir usul yok.

ÇEVRE VE ORMAN BAKANI VEYSEL EROĞLU (Devamla) – Merak etme bitiyor, merak etme. Rahatsız oldunuz değil mi? Merak etmeyin…

ABDÜLKADİR AKCAN (Afyonkarahisar) – Böyle bir usul yok.

BAŞKAN – Hayır… Niye böyle bir usul yok? Ee gündem dışı konuştunuz siz, cevap veriyor.

OKTAY VURAL (İzmir) – Siz oraya söyleyin, bize değil.

ÇEVRE VE ORMAN BAKANI VEYSEL EROĞLU (Devamla) – Ama şunu ifade edeyim: Biz bütün ülkenin hizmetkârıyız, gece gündüz, bu can bu tende oldukça gece gündüz çalışacağız.

ABDÜLKADİR AKCAN (Afyonkarahisar) - Ayıp, ayıp!

BAŞKAN – Sayın Akcan, lütfen oturun.

ÇEVRE VE ORMAN BAKANI VEYSEL EROĞLU (Devamla) –Edirne’den Kars’a kadar, Sinop’tan Antalya’ya kadar bütün Türkiye’ye mührümüzü vuracağız. İşte bu kadar. (AK PARTİ sıralarından alkışlar, MHP sıralarından gürültüler)

Teşekkür ediyorum, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

OKTAY VURAL (İzmir) – Dubai’yle yaptığınız proje ne oldu, Dubai Şeyhi’yle?

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Sayın Başkan, bu kürsü bu amaç için kullanılmamalı, burası milletin kürsüsü yani burası seçim propaganda kürsüsü değil. Buna sizin de ihtiyacınız yok.

AKİF AKKUŞ (Mersin) –Seyyar satıcılar gibi bağırıyor.

BAŞKAN – Sayın Koçal, Sayın Durmuş, Sayın Susam, Sayın Şandır, Sayın Akcan ve Sayın Işık, ayrıca, Sayın Köktürk, İç Tüzük’ün 60’ıncı maddesi gereğince kısa söz talepleri vardır.

Buyurun Sayın Koçal.

V.- AÇIKLAMALAR

1.- Zonguldak Milletvekili Ali Koçal’ın, Çevre ve Orman Bakanı Veysel Eroğlu’nun Zonguldak’la ilgili verdiği bilgilerin gerçeği yansıtmadığına ilişkin açıklaması

ALİ KOÇAL (Zonguldak) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Bugün Mecliste AKP İktidarının Zonguldak’ı gündeme taşımış olmasından dolayı memnun olduğumu öncelikle ifade etmek istiyorum ama söylenenlerin hiç biri doğru değildir, bu bir kandırmacadır, bu bir aldatmacadır. Çünkü Zonguldak bütçeden en az payı alan bir ildir ve Zonguldak ekonomik olarak 21’inci sıradan 26’ncı sıraya çıkmıştır. Yapılan bir şey vardır, Çevre ve Orman Bakanının söylediği, ağaçlar dikmiştir, fidanlar dikmiştir, doğrudur ama esas fidanlar yer altında hayatını kaybetmiştir, onları görmemiştir ve yer altında hayatını kaybeden fidanlara “Güzel öldüler.” ifadesini kullanan bu İktidardır. Ayrıca “Bu kaderdir.” diyen de yine bu İktidarın Başbakanıdır. Dolayısıyla, Zonguldak’ta söylenenlerle hiçbir alakası yoktur. Hiçbir katkı sağlanmamıştır bugüne kadar, hep proje aşamasında kalmıştır. Projeler sürekli ifade edilmiştir, 2002’de ne söylenmişse 2011’de de aynı şeyler söyleniyor.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Sayın Durmuş, buyurun.

2.- Kırıkkale Milletvekili Osman Durmuş’un, hastanelerde uygulanmakta olan performans uygulamasının bir an önce durdurulmasına ilişkin açıklaması

OSMAN DURMUŞ (Kırıkkale) – Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.

Üzülerek ifade ediyorum: Bugün aldığım habere göre 9 tane anne doğum yaptıkları hastanede menenjit oldular. Sarılık geçiren bebeklerine süt vermeleri gerekiyor, menenjit oldukları için süt veremiyorlar. Şu performans uygulamasını bir an önce durdurun. İnsanlar kör oluyor, anneler menenjit oluyor. Hastanelerde asepsiye riayet edilmiyor. “Ne kadar ameliyat yaparsan o kadar para.” anlayışı enfeksiyonlarla insanlarımızı, ya sakat bırakıyor ya öldürüyor. Bunu duyurmak istedim.

Saygılar sunuyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Durmuş.

Sayın Susam...

3.- İzmir Milletvekili Mehmet Ali Susam’ın, çok hassas kullanım alanı olarak ilan edilen yerlerde, açık havada müzik çalmak, düğün yapmak konusundaki yasağa ilişkin açıklaması

MEHMET ALİ SUSAM (İzmir) – Sayın Başkan, aracılığınızla Sayın Çevre Bakanına soru sormak istiyorum.

Kır düğünlerindeki içki yasağından sonra şimdi de çok hassas kullanım alanları ilan edildi. Bu bölgelerde açık havada müzik çalmak, düğün yapmak yasak. Çevre ve Orman Bakanlığı gürültü ve kirlilik çerçevesinde İzmir’de birçok yeri çok hassas kullanım alanı ilan etti. Açık yerlerde hiç, kapalı yerlerde 24.00’e kadar müzik yayınına izin veriliyor. Bu nedenle, başta Çeşme olmak üzere, Narlıdere, Bayraklı, Dikili, Foça, Karaburun ve İzmir’in içerisindeki bir sürü ilçe çok mağdur durumdadırlar. Turizm İl Müdürü dâhil, sizden bu konuyu gözden geçirmenizi istiyorlar, bütün belediye başkanları bu konuyu istiyorlar.

Sizden sorum şudur: Bu çok hassas bölgelerle ilgili yönetmelikte değişikliği yapıp şu an...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Sayın Şandır...

4.- Mersin Milletvekili Mehmet Şandır’ın, Yaşlılara Saygı Haftası’na ilişkin açıklaması

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Sayın Başkanım, çok teşekkür ederim.

18-24 Mart Yaşlılara Saygı Haftası. Dolayısıyla, hem Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına hem de Türkiye Büyük Millet Meclisi adına tüm yaşlılarımıza saygılar sunuyorum, ellerinden öpüyorum; uzun ömürler, sağlıklı ömürler diliyorum.

Bu arada, Sayın Hocam’a üzüntülerimi de ifade edeyim. Değerli Hocam, yiğit yaptıklarıyla övünmez, yapamadıklarının üzüntüsünü ifade eder. Gözünü severim... Yani burada kalkıp “Şunu yaptık, bunu yaptık.” demek...

ÇEVRE VE ORMAN BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) – Yapmadığımız bir şey kalmadı ki...

MEHMET ŞANDIR (Mersin) - Bu milletin kürsüsü. Yakışmadı Hocam, yakışmadı. Ona üzüntülerimi ifade ediyorum. Siz burada bu tepkilere muhatap olmamalıydınız.

Arz ederim.

Teşekkür ederim Sayın Başkan.

ÇEVRE VE ORMAN BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) – Ben de teşekkür ederim, sağ olun.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Şandır.

Sayın Akcan...

5.- Afyonkarahisar Milletvekili Abdülkadir Akcan’ın, Afyonkarahisar’daki bağlantı yollarının 2002 yılında yapıldığına ilişkin açıklaması

ABDÜLKADİR AKCAN (Afyonkarahisar) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

Sayın Başkanım, Sayın Bakan, eğer kendisinde siyaset ahlakı varsa, bahsettiği Afyon’dan İstanbul’a gidişte en önemli kritik yol olan Bozüyük-Bilecik, Bilecik-Mekece yolunun kredi kaynağının ne zaman temin edildiğini -devletin arşivlerinde, kaynaklarında vardır- ihalenin 2002 yılında yapılıp sonuçlandırılıp sonuçlandırılmadığını kamuoyuyla paylaşır; bir.

Kendisinin ilçesi olan Şuhut yolunun, Afyon’da yapılan yollardan bahsederken ne zaman yapıldığını Şuhutlu hemşehrileriyle paylaşır; iki.

Bahsettiği Afyonkarahisar Bolvadin ilçesindeki devlet hastanesinin ne zaman başladığını ve iktidara geldiklerinde yüzde 95 seviyesine varıp varmadığını, kalan yüzde 5’in beş yılda neden bitirilmediğini Afyonkarahisar Bolvadinlilerle paylaşır; üç.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ABDÜLKADİR AKCAN (Afyonkarahisar) – Herkesin, her şeyi bilmiyormuş gibi baktığı size bir şey kazandırmaz; dört, Sayın Bakan.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Sayın Işık...

6.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, Kütahya halkına verilen sözlerin yerine getirilip getirilmediğine ilişkin açıklaması

ALİM IŞIK (Kütahya) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sayın Bakanı -Afyon’da yaptıklarını bir reklam şeklinde sunarak- ilgiyle izledik, kendisine teşekkür ediyoruz. Ancak bir sorum var: Afyon’un milletvekili sayısı 7’den 5’e niye düşmüştür? İstihdam kaynağı yaratabildiniz mi projelerinizle?

İkincisi, Kütahya ilinin de içinde bulunduğu Ege Bölgesi’nin bir bakanı olarak, Kabinede bizi temsil eden bir bakan olarak, Kütahya’ya verdiğiniz sözleri yerine getirememenizden dolayı Kütahyalı hemşehrilerim adına üzüntülerimi belirtiyorum.

Sulama projeleri, sulama gölet ve barajları maalesef döneminizde bir adım dahi ilerletilemedi. Simav göl arazisinde yaşanan sorunlar devam ediyor. Döneminizde orman köyleri birbiriyle âdeta düşman hâline geldi. Maalesef, Kütahya’da döneminizde yaşanan göç sorunu var ve bizim de milletvekili sayımız 6’dan 5’e düştü.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Sayın Köktürk...

7.- Zonguldak Milletvekili Ali İhsan Köktürk’ün, Çevre ve Orman Bakanı Veysel Eroğlu’nun Zonguldak’la ilgili verdiği bilgilerin gerçeği yansıtmadığına ilişkin açıklaması

ALİ İHSAN KÖKTÜRK (Zonguldak) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Ben de bir Zonguldak Milletvekili olarak Zonguldak’ı gündeme getirmesinden mutluluk duydum ancak verilen bilgiler gerçeği yansıtmamaktadır. Zonguldak, AKP İktidarı döneminde genel bütçeye verdiklerinin yarısını alamamıştır. KÖYDES, BELDES projelerinde de Zonguldak için kendinden çok küçük illerin ancak üçte 1’i oranında, yarısı oranında ödenek ayrılmıştır.

Sayın Fazlı Erdoğan’ın bahsettiği Batı Karadeniz Kalkınma Projesi için ise sembolik ödenekler söz konusudur. Binlerce insana istihdam olanağı sağlayacak olan, sadece Zonguldak’ın değil tüm Batı Karadeniz’in kurtuluşu projesi olarak görülen Filyos Vadi Projesi ciddiyetiyle orantılı ödenekler ve yatırımlar beklemektedir.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Gündeme geçiyoruz.

Başkanlığın Genel Kurula sunuşları vardır.

Meclis araştırması açılmasına ilişkin dört önerge vardır, ayrı ayrı okutuyorum:

VI.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) Meclis Araştırması Önergeleri

1.- Ankara Milletvekili Tekin Bingöl ve 28 milletvekilinin, toplu mezar iddialarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/1090)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Son dönemlerde kamuoyunda sıkça konuşulan toplu mezar olaylarının araştırılması zorunluluk hâline gelmiştir. Yıllardır ülkemizde faili meçhul cinayetler ve gözaltında kayıpların araştırılması ile ilgili gerekli girişimler yapılmadığı için bu olaylarla ilgili tartışmalar sürüp gitmektedir. Bu olayların araştırılması, karanlıkların aydınlatılması için TBMM İçtüzüğünün 104 ve 105. maddeleri ve Anayasanın 98. maddesi gereğince bir Meclis araştırması açılmasını arz ederiz.

1) Tekin Bingöl                             (Ankara)

2) Bayram Ali Meral                     (İstanbul)

3) Hulusi Güvel                             (Adana)

4) Osman Kaptan                         (Antalya)

5) Tayfur Süner                            (Antalya)

6) Atila Emek                                (Antalya)

7) Sacid Yıldız                               (İstanbul)

8) Tacidar Seyhan                        (Adana)

9) Durdu Özbolat                          (Kahramanmaraş)

10) Şevket Köse                            (Adıyaman)

11) Ahmet Küçük                         (Çanakkale)

12) Gökhan Durgun                     (Hatay)

13) Ali Rıza Ertemür                    (Denizli)

14) Mehmet Ali Özpolat               (İstanbul)

15) Mevlüt Coşkuner                   (Isparta)

16) Ensar Öğüt                              (Ardahan)

17) Ramazan Kerim Özkan          (Burdur)

18) Tansel Barış                            (Kırklareli)

19) Ahmet Ersin                           (İzmir)

20) Algan Hacaloğlu                     (İstanbul)

21) Orhan Ziya Diren                   (Tokat)

22) Hüseyin Ünsal                        (Amasya)

23) Ferit Mevlüt Aslanoğlu          (Malatya)

24) Abdulaziz Yazar                     (Hatay)

25) Rahmi Güner                          (Ordu)

26) Ali Oksal                                  (Mersin)

27) Eşref Karaibrahim                 (Giresun)

28) Akif Ekici                                 (Gaziantep)

29) Hüsnü Çöllü                            (Antalya)

Gerekçe:

Türkiye onlarca yıldır Faili meçhul cinayetleri konuşmakta ve her geçen yıl faili meçhul cinayetlere yenilerinin eklenmesine karşın gerekli girişimler yapılmadığı için bu cinayetlerle ilgili tartışmalar sürüp gitmektedir.

Özellikle 12 Eylül Askeri darbesi döneminde artan faili meçhul cinayetler sonraki yıllarda da devam etmiş, işkencelerde ölenlerin, gözaltındaki kayıpların, sokak ortasındaki infazların ardı arkası kesilmemiştir.

İnsanlık tarihi boyunca totaliter yönetimlerin hüküm sürdüğü ülkelerde görülen kayıplar ve faili meçhul cinayetlerin, Anayasasında hukuk devleti olarak tanımlanıp temel hak ve özgürlüklerin güvence altına alındığı ülkemizde de faili meçhul cinayetlerin ve kayıpların olması son derece ürkütücü bir o kadarda düşündürücüdür.

15 bin civarında olduğu ifade edilen faili meçhul cinayetlerin ve gözaltındaki kayıpların ülke gündeminde sık sık yer bulduğu herkesçe bilinen bir gerçektir. Gözaltındayken kaybolanların aileleri, Cumartesi Anneleri adı altında simgeleşen ve yaklaşık 1 yıldır yeniden her Cumartesi Taksim'de toplanarak kayıplarını aramaktadırlar.

Tüm bunlar söz konusu iken son günlerde ard arda ortaya çıkan toplu mezarlar, faili meçhul cinayetler ve gözaltında kayıpların yeni bir boyut kazanmasına yol açmıştır.

Ortaya çıkarılan toplu mezarlar tüyler ürperten boyutlardadır. Dünyada birkaç ülkede örnekleri görülen toplu mezarlar ülkemizde inanılmaz sayılara ulaşmış durumdadır. Bahsedilen toplu mezarların sayısı yüzlerle ifade edilmekte ve bu mezarlarda 1469 kişiye ait kemiklerin olduğu söylenmektedir. Bugüne kadar açılan 26 toplu mezarda 171 kişinin kemiklerine ulaşılmış ve kimlikleri tespit edilerek ailelerine teslim edilmiştir.

Farklı illere dağılan bu toplu mezarlar ülkemiz için hiç de iç açıcı olmayan görüntünün oluşmasına yol açmaktadır. Coğrafi haritalar, maden haritaları gibi haritaların var olduğu dünyamızda maalesef toplu mezar haritası gibi bir durumun ülkemizde yaşanmış olması herkesin üzerinde dikkatle durması gereken bir husustur.

Toplu mezarlarda yapılacak ciddi incelemeler faili meçhul cinayetlerle, kayıpların bir kısmının en azından aydınlatılmasına da ışık tutacaktır. Yine hayatını kaybedenler hangi nedenlerle ve hangi şekilde ölmüş olursa olsun ailelerin 'veda hakkını' kullanmalarını engellemez.

Toplu mezarlarda çıkan bu kemikler ve hayatını kaybedenlerin cenazelerinin ailelerine verilmemesi ve kendilerine ait mezarlarının bulunmaması ailelerin veda haklarını kullanmalarını engellemektedir.

Bu toplu mezarların açılmaları sırasındaki uygulamalar Birleşmiş Milletler Minnesota otopsi protokolüne de uyulmadığını göstermiştir. Toplu mezarların açılması sırasındaki yanlışlıklar adeta kanıtların yok edilmesine yönelik bir uygulamanın düşünülmesine yol açmaktadır. Örneğin Mezarlar açılırken iş makinelerinin kullanılması delillerin karartılmasına yol açmaktadır.

Tüm bu nedenlerle ülkemizde kayıpların ortaya çıkarılması, toplu mezarlarda kemikleri bulunan kişilerin kimlik tespitleri yapılarak ailelerine teslim edilmeleri toplu mezar ayıbının sonlandırılması ve Tunceli, Hakkâri, Batman, Bitlis, Siirt, Mardin, Diyarbakır gibi illerde ortaya çıkan mezarların tümünün en kısa zamanda, Minnesota otopsi protokolüne uygun olarak açılıp mezarlardan çıkan kemiklerin DNA testlerinin yapılarak kimlik tespitleri sonrasında da ailelerine teslim edilmeleri, toplu mezar olaylarının araştırılması, karanlık konuların aydınlatılması ve ailelerin acılarını bir nebze olsun hafifletmek amacıyla bir araştırmanın açılmasının uygun olacağı düşünülmektedir.

2.- Gaziantep Milletvekili Akif Ekici ve 28 milletvekilinin, faili meçhul cinayetlerin araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/1091)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Demokrasi tarihimize kara bir leke olarak düşen acı olaylardan biri de, aydın, akademisyen, sanatçı, yazar, siyasetçi, sivil toplum örgütü yöneticisi ve bürokratlarımızı kaybettiğimiz faili meçhul cinayetlerdir.

Ülkemizin çok önemli değerlerini kaybettiği, karanlık güçler tarafından sinsice, planlanan bu olayların aydınlatılamaması, faillerinin ortaya çıkartılamaması kamu vicdanında derin yaralar açarken, toplumun geleceğe ve devlete olan güvenini de zedelemektedir. Yıllarca açığa çıkartılamayan olaylar, zaman aşımı nedeniyle düşen davalar, faili meçhul cinayetlerde yakınlarını kaybedenler başta olmak üzere, milyonlarca vatandaşımızın Devlete ve adalet sistemine olan güven duygusunu olumsuz yönde etkilemektedir.

Geçmişindeki karanlıkları aydınlatamayan ülkeler, karanlık mihrakların faaliyetlerinin odağında olmaya devam edecektir. Ülkemizde faili meçhul cinayetler aydınlatılmadığı sürece karanlık güçlerin demokrasi ve aydınlık bir geleceğin önünde her zaman engel olacağı gerçeğinden hareketle; ülkemizde işlenen faili meçhul siyasi cinayetlerin üzerindeki sır perdesinin kaldırılması, faillerin ve arkasındaki karanlık odakların tespit edilmesi, varsa ihmali olanların saptanması amacıyla Anayasanın 98'inci, TBMM İçtüzüğü'nün 104 ve 105. maddeleri uyarınca bir Meclis Araştırma Komisyonu kurulması hususunda gereğini saygılarımızla arz ederiz. 04.03.2011

1) Akif Ekici                                    (Gaziantep)

2) Enis Tütüncü                             (Tekirdağ)

3) Şevket Köse                               (Adıyaman)

4) Nevingaye Erbatur                  (Adana)

5) Atila Emek                                 (Antalya)

6) Tekin Bingöl                              (Ankara)

7) Osman Kaptan                          (Antalya)

8) Hulusi Güvel                              (Adana)

9) Tayfur Süner                             (Antalya)

10) Sacid Yıldız                              (İstanbul)

11) Durdu Özbolat                        (Kahramanmaraş)

12) Ahmet Küçük                          (Çanakkale)

13) Gökhan Durgun                      (Hatay)

14) Ali Rıza Ertemür                     (Denizli)

15) Mehmet Ali Özpolat                (İstanbul)

16) Mevlüt Coşkuner                    (Isparta)

17) Ensar Öğüt                              (Ardahan)

18) Ramazan Kerim Özkan           (Burdur)

19) Tansel Barış                             (Kırklareli)

20) Tacidar Seyhan                       (Adana)

21) Algan Hacaloğlu                      (İstanbul)

22) Orhan Ziya Diren                    (Tokat)  

23) Hüseyin Ünsal                         (Amasya)

24) Ferit Mevlüt Aslanoğlu           (Malatya)

25) Abdulaziz Yazar                      (Hatay)

26) Rahmi Güner                           (Ordu)

27) Ali Oksal                                   (Mersin)

28) Eşref Karaibrahim                  (Giresun)

29) Hüsnü Çöllü                             (Antalya)

Gerekçe:

Çocuklarımızın daha demokratik, daha özgür bir ülkede barış, huzur ve refah içinde yaşaması için mücadele eden, illegal örgütlenmelerin üstüne giden, karanlık ilişkileri açığa çıkarmaya çalışan sayısız aydınımızın bu düşünce ve çabaları bazı kirli ellerin, kirli zihniyetlerin patlayıcılarına ve kurşunlarına hedef olmuştur.

Yazar Sabahattin Ali, Ümit Kaftancıoğlu, Turan Dursun, Musa Anter, gazeteci Metin Göktepe, Abdi İpekçi, Çetin Emeç, Hrant Dink, gazeteci-yazar Uğur Mumcu, yazar-şair Metin Altıok, Onat Kutlar, sendikacı Kemal Türkler, Prof. Dr. Muammer Aksoy, Prof. Cavit Orhan Tütengil, Doç. Dr. Bahriye Üçok, sanatçı Nesimi Çimen, şair Behçet Aysan, emniyet müdürü Cevat Yurdakul, Ahmet Taner Kışlalı, Necip Hablemitoğlu, Hasret Gültekin, Dr. Sevinç Özgüner ve Savcı Doğan Öz hain saldırılar sonucu kaybettiğimiz isimlerden bazılarıdır.

Bu saldırılara kurban verdiğimiz aydınlarımızın kimler tarafından, hangi amaçla öldürüldüğü bilinmediği gibi nerede ve nasıl öldürüldüğü bilinmeyenler dahi vardır. Bazıları aileleriyle birlikte katledilen aydınlarımızın cinayetlerinin üzerindeki sır perdesini kaldırmak konusunda gerek birtakım kişi veya kurumların incineceği endişesiyle gerekse devlet içindeki bazı örgütlenmelerin engellemesi sonucu şimdiye kadar kararlı, somut bir adım atılmamıştır.

Türkiye'nin geçmişiyle yüzleşmesi gerektiğini, faili meçhul siyasi cinayetlerin üzerindeki sır perdesini kaldıracağını söyleyen AKP, bu söylemleriyle son derece çelişkili bir şekilde, şimdiye kadar faili meçhul siyasi cinayetlerin araştırılması için verilen önergeleri sayısal çoğunluğuna dayanarak defalarca reddetmiştir. Bu cinayetlerin perde arkasının araştırılması, tüm sorumluların adalet önüne çıkarılması için verilen önergeler Genel Kurul gündeminin yoğunluğu ve öncelikleri bahane edilerek kabul edilmemiştir. Oysaki hiçbir gündem anaların, çocukların, eşlerin yıllardır çektikleri acılardan, döktükleri gözyaşlarından daha önemli olamaz.

Faili meçhul siyasi cinayetlerin aydınlatılmasına yönelik çabalara gösterilen bu vurdumduymazlık, ağırdan alma, tetikçilerin, katillerin, planlayıcıların işine yaramaktadır. Bir şey yapmadan geçirilen her gün delillerin karartılması, olanların unutturulması, sorumluların adaletten kaçması için zemin yaratmaktadır. Bu durum vatandaşın devlete olan güven duygusunu zedelemekte, geleceğe ilişkin umutlarını yok etmektedir. Vatandaşın devlete, yargıya, emniyete karşı güven duygusu zedelendiğinde ise sığınacağı örgütlere ihtiyaç duymakta, böylece toplumda kamplaşmalar oluşmaya başlamaktadır.

Türkiye'nin aydınlık bir geleceğe sahip olması için çalışırken hunharca katledilen aydınlarımızın ailelerine ve yakınlarına olan borcumuzu yerine getirmek, vatandaşın devlete olan güvenini yeniden kazanarak kamplaşmaların önüne geçmek, yeni cinayetlerin oluşmasını engellemek için bu siyasi cinayetlerin nasıl, neden ve kimler tarafından gerçekleştirildiğinin ortaya çıkarılması için Millet İradesi'ni temsil eden Türkiye Büyük Millet Meclisi bünyesinde bir araştırma komisyonu kurulması son derece elzemdir.

3.- Kırklareli Milletvekili Turgut Dibek ve 33 milletvekilinin, yoksulluk sorununun ve gelir dağılımındaki adaletsizliğin araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/1092)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) 2009 yılı Gelir ve Yaşam Koşulları Araştırmasını yayımlamıştır. Araştırma Türkiye'de fakirin AKP döneminde daha da fakirleştiğini kanıtlamaktadır. 2008 yılında 11 milyon 580 bin kişiyle yüzde 16,7 seviyesinde gerçekleşen yoksulluk oranı, 2009 yılında yüzde 0,4 oranında artışla yüzde 17,1 seviyesine ulaşmıştır.

Araştırma Türkiye nüfusunun yüzde 17,1'i yoksulluk riski altında olduğunu ortaya koymaktadır. Yoksulluk riski altında bulunanların sayısı ise 12 milyon 97 bin kişidir. Kentsel ve kırsal yerler için ayrı ayrı hesaplanan yoksulluk sınırlarına göre, kentsel yerlerde bu oran yüzde 15,4 iken, kırsal yerlerde ise yüzde 16,1 olmuştur. Verilere göre en zengin yüzde 20'lik grup toplam gelirin yüzde 47,6'sını, en yoksul yüzde 20'lik grup ise yüzde 5,6'sını alabilmekte bu da en yoksul yüzde 20 ile en zengin yüzde 20 arasındaki gelir farkını 8,5 kat olduğu sonucunu ortaya çıkarmaktadır. En düşük gelir grubunun ise Güneydoğu Anadolu Bölgesi'nde olduğu devletin resmî raporunda yer almıştır. Yalnızca İstanbul'da 1 milyon 199 bin kişi yoksulluk sınırının altında yaşamaktadır. TÜİK, İstanbul'daki yoksulluk oranının yüzde 9,5 olarak gerçekleştiğini tespit etmiştir.

Araştırma verilerine göre, halkımızın yüzde 60,8'i kendilerine ait olmayan konutlarda otururken, yüzde 42,2'sinin konutunda "sızdıran çatı, nemli duvarlar, çürümüş pencere çerçevesi vb." sorunları vardır. Nüfusun yüzde 87,4'ü "evden uzakta bir haftalık tatili", yüzde 62,5'i "beklenmedik harcamalarını" ve yüzde 82,1'i "yıpranmış, eskimiş mobilyalarını yenileme ihtiyacını" ekonomik nedenlerle karşılayamamaktadır.

Gelire dayalı göreli yoksulluk sınırları incelendiğinde ise, Batı Marmara bölgesinde 437 bin kişinin yoksul olduğu ve yoksulluk oranının ise yüzde 14,3 seviyesinde olduğu belirlenmiştir. Doğu Marmara'da 2008'de 598 bin kişi yoksulken bu oran 2009'da 709 bine çıkmıştır. 2008'de yüzde 9,5 olan yoksulluk oranı Doğu Marmara'da, 2009 yılında yüzde 10,8'e çıkmıştır. Ege'de ise 1 milyon 254 bin kişinin yoksul olduğu ve yoksulluk oranının ise yüzde 13,6 seviyesinde olduğu tespit edilmiştir. Akdeniz Bölgesi'nde ise yoksul kişi sayısı 1 milyon 51 bin olmuştur. Batı Anadolu Bölgesi'nde 2009 yılında yoksul kişi sayısı 893 bin olurken, yoksulluk oranı yüzde 13,5 oranında gerçekleşmiştir. Orta Anadolu Bölgesi'nde ise yoksul kişi sayısı 435 bin kişi olurken, yoksulluk oranı yüzde 11,8 seviyesine çıkmıştır. Kuzeydoğu Anadolu Bölgesi'nde ise yoksul kişi sayısı 314 bin olmuştur. Ortadoğu Anadolu Bölgesi'nde yoksul kişi sayısı 387 bin kişi olurken, yoksulluk oranı yüzde 10,9 seviyesinde gerçekleşmiştir. 2008 yılında bölgedeki yoksulluk oranı yüzde 9,3 seviyesindeydi. Güneydoğu Anadolu Bölgesi'nde ise 2008 yılında 895 bin olan yoksul kişi sayısı 2009 yılında 104 bin kişilik artışla 999 bin kişiye yükselmiştir. Bölgedeki yoksulluk oranı yüzde 13,7'ye çıkmıştır.

Ekonomiyi yönetemeyen AKP, yoksulu daha da yoksullaştırmakta, hesap değişiklikleriyle bir gecede milli gelirin 10 bin dolar seviyelerine çıktığı masalı ile fakirleştirdiği halkımızı uyutmaya çalışmaktadır. Yoksul daha da yoksullaşırken Türkiye'nin en zenginleri servetlerine servet katmaktadır. Bu durum Türkiye'deki gelir dağılımındaki adaletsizliği kanıtlamaktadır. Forbes'in en zengin 100 Türk araştırmasının sonuçlarına göre ülkemizde dolar milyarderlerinin sayısı 39'a çıkmıştır. Sıralamadaki isimlerin tamamının toplam serveti önceki sene 87 milyar dolarken, 2010 yılında 104 milyar doları bulmuştur.

Bu nedenlerle, gelir dağılımındaki adaletsizliğin tespiti ve çözümlenmesi amacı ile Anayasamızın 98. maddesi, İçtüzüğümüzün 104. ve 105. maddeleri gereğince bir Araştırma Komisyonu kurularak konunun tüm boyutlarıyla araştırılmasını saygılarımızla arz ederiz.

1) Turgut Dibek                            (Kırklareli)

2) Ali Rıza Öztürk                         (Mersin)

3) Tekin Bingöl                             (Ankara)

4) Bayram Ali Meral                     (İstanbul)

5) Şevket Köse                              (Adıyaman)

6) Sacid Yıldız                               (İstanbul)

7) Akif Ekici                                   (Gaziantep)

8) Mehmet Şevki Kulkuloğlu       (Kayseri)

9) Ali Oksal                                    (Mersin)

10) Enis Tütüncü                          (Tekirdağ)

11) Nevingaye Erbatur                (Adana)

12) Atila Emek                              (Antalya)

13) Hulusi Güvel                           (Adana)

14) Osman Kaptan                       (Antalya)

15) Tayfur Süner                          (Antalya)

16) Ensar Öğüt                             (Ardahan)

17) Durdu Özbolat                       (Kahramanmaraş)

18) Ahmet Küçük                         (Çanakkale)

19) Gökhan Durgun                     (Hatay)

20) Ali Rıza Ertemür                    (Denizli)

21) Mehmet Ali Özpolat               (İstanbul)

22) Ferit Mevlüt Aslanoğlu          (Malatya)

23) Mevlüt Coşkuner                   (Isparta)

24) Ramazan Kerim Özkan          (Burdur)

25) Tansel Barış                            (Kırklareli)

26) Tacidar Seyhan                      (Adana)

27) Algan Hacaloğlu                     (İstanbul)

28) Ahmet Ersin                           (İzmir)

29) Orhan Ziya Diren                   (Tokat)

30) Hüseyin Ünsal                        (Amasya)

31) Abdulaziz Yazar                     (Hatay)

32) Rahmi Güner                          (Ordu)

33) Eşref Karaibrahim                 (Giresun)

34) Hüsnü Çöllü                            (Antalya)

4.- Barış ve Demokrasi Partisi Grubu adına Grup Başkan Vekili Batman Milletvekili Ayla Akat Ata’nın, iş kazaları ve iş hastalıklarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/1093)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı’na

İş sağlığı ve güvenliği alanında işten kaynaklanan ya da işle bağlantılı olarak meydana gelen kazaların, hastalıkların ya da sağlıkla ilgili diğer sorunların gerçek boyutları ile tespit edilerek önlemesine dönük etkili politikaların belirlenmesi amacıyla Anayasa'nın 98'inci, İçtüzüğün 104 ve 105'inci maddeleri gereğince Meclis Araştırması açılmasını arz ederiz.

                                                                                                            Ayla Akat Ata

                                                                                                        Grup Başkan Vekili

Gerekçe:

Çalışma; işçi ve işverenin üretim adına oluşturdukları ortak bir kültür alanı olarak kabul edilmektedir. Bu alanının verimliliği ve devamlılığı için hem işçi hem de işveren açısından sağlıklı ve güvenli iş koşullarının temini vazgeçilmez görülmektedir.

Herkesin sağlıklı ve güvenli bir işte çalışma hakkı, değişik dönemlerde kabul edilmiş Temel İnsan Hakları belgelerinde uluslararası bir norm olarak tescil edilmiştir. Uluslararası Çalışma Konferansı tarafından kabul edilen 188 Sözleşme ve 199 Tavsiye kararının yarısından fazlası iş sağlığı ve güvenliği konularıyla doğrudan ya da dolaylı olarak ilgilidir. Bu kapsamda ILO 1981 yılında 155 Sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Sözleşmesi ile 164 Nolu Tavsiye Kararını; 1985 yılında da 161 sayılı İş Sağlığı Hizmetleri Sözleşmesi ve 171 Sayılı Tavsiye Kararını kabul ederek dünya ölçeğinde iş sağlığı ve güvenliği alanında mevcut olumsuzlukların ortadan kaldırılmasına dönük daha ciddi önlemlerin alınmasının gerekli olduğuna işaret etmiştir.

İş sağlığı ve güvenliği alanında temel olan bu sözleşmeler ışığında ILO/WHO İş Sağlığı Ortak Komitesi 1995 yılındaki 12. Oturumunda iş sağlığı alanında gözden geçirilen "İş sağlığı, hangi işi yaparlarsa yapsınlar bütün çalışanların fiziksel, zihinsel ve sosyal refahlarının mümkün olan en yüksek düzeye çıkarılmasını ve burada tutulmasını; çalışma koşullarından kaynaklanan sağlık sorunlarının önlenmesini; işçilerin işleriyle ilgili olup sağlığa zararlı risklerden korunmalarını; işçilerin fiziksel ve biyolojik kapasitelerine uygun mesleki ortamlarda çalıştırılmalarını; özetle işin insana, insanın da işine uygun hale getirilmesini hedefler." tanımını belirlemiştir.

İş sağlığı ve güvenliği konusu tüm dünyada önemli bir problem olarak karşımıza çıkmaktadır. Her yıl azımsanmayacak sayıda insan çok rahatlıkla önlenebilecek ve hukuken de engellenmesi zorunlu olan iş kazaları ve meslek hastalıklarından yaşamını yitirmekte veya engelli hale gelmektedir.

TMMOB Makine Mühendisleri Odası'nın ILO'nun verilerinden yararlanarak hazırladığı "İş Sağlığı ve Güvenliği" raporunda çarpıcı verilere yer vermektedir. Raporda her 15 saniyede bir, bir kişinin iş kazası veya meslek hastalığı nedeniyle yaşamını yitirdiğine vurgu yapılmaktadır. Her yıl meydana gelen 270 milyon iş kazası nedeniyle 360 bin kişinin hayatını kaybettiği, 1 milyon 950 bin kişinin ise meslek hastalıklarından dolayı yaşamını yitirdiği belirtilerek, iş kazaları ve meslek hastalıkları nedeniyle hayatını kaybedenlerin sayısının yılda 2 milyonu aşkın olduğu ifade edilmektedir.

Dünyadaki iş ve meslek hastalıkları sonucu ölüm oranlarının yüzde 56'sını meslek hastalığı, yüzde 44'ünü ise iş kazalarının oluşturduğuna dikkat çekilen raporda, istatistiki bilgilerde Türkiye'de ise iş kazaları yüzde 99,3; meslek hastalığı ise yüzde 0,7 olarak belirtilmektedir.

Türkiye'de 2009 yılı verilerine göre işgücünün 21 milyon 277 bin kişiden oluştuğu ve bunun 10 milyon 839 binin ise kayıt dışı çalıştığı belirtilen raporda, kayıt dışı çalışan 10 milyondan fazla kişinin yaşadığı iş kazaları ve meslek hastalıklarının da kayıt altına alınmadığı belirtilmektedir. Dünya'daki verilere karşılık Türkiye'de iş kazaları ve iş güvenliği konusunda yaşanan ölümlerin ve hastalıkların kaydının sağlıklı olarak tutulmadığı eleştirisi yapılan raporda, Türkiye'deki meslek hastalıklarından hayatını kaybedenlerin sayısının 2007 yılında bin 208, 2008 yılında 539 olarak hesaplandığı kaydedilmektedir.

İş sağlığı ve güvenliği alanında işten kaynaklanan ya da işle bağlantılı olarak meydana gelen kazaların, hastalıkların ya da sağlıkla ilgili diğer sorunların gerçek boyutları ile tespit edilerek önlemesine dönük etkili politikaların belirlenmesi amacıyla Anayasa'nın 98'inci, İçtüzüğün 104 ve 105'inci maddeleri gereğince Meclis Araştırması açılmasını arz ederiz.

BAŞKAN – Bilgilerinize sunulmuştur.

Önergeler gündemde yerlerini alacak ve Meclis araştırması açılıp açılmaması konusundaki görüşmeler, sırası geldiğinde yapılacaktır.

Anayasa’nın 92’nci maddesine göre Başbakanlığın bir tezkeresi vardır, okutuyorum:

B) Tezkereler

1.- Libya’da istikrar ve güvenliğin yeniden tesisine yönelik uluslararası çabalara çok boyutlu katkıda bulunmak üzere Türk Silahlı Kuvvetlerinin yabancı ülkelere gönderilmesiyle ilgili Başbakanlık tezkeresi (3/1439)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Libya'da 15/2/2011 tarihinde başlayan olaylar neticesinde ortaya çıkan şiddet ortamının sona erdirilebilmesini teminen Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi tarafından alınan 26/2/2011 tarihli ve 1970 sayılı Karar ile 17/3/2011 tarihli ve 1973 sayılı Kararda kayıtlı hüküm ve çağrıları dikkate alarak ve mezkûr Kararlar çerçevesinde Libya'da istikrar ve güvenliğin yeniden tesisine yönelik uluslararası çabalara çok boyutlu katkıda bulunmak üzere, lüzum, sınır, kapsam, şekil, yöntem ve zamanı Hükümetçe takdir ve tespit edilmek kaydıyla Türk Silahlı Kuvvetlerinin yabancı ülkelere gönderilmesi ve bununla ilgili gerekli düzenlemelerin Hükümet tarafından yapılması için Anayasanın 92 nci maddesi uyarınca bir yıl süreyle izin verilmesini arz ederim

                                                                                                    Recep Tayyip Erdoğan

                                                                                                               Başbakan

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Başbakanlık tezkeresinin kapalı oturumda görüşülmesine dair, İç Tüzük’ün 70’inci maddesine göre verilmiş bir önerge vardır…

K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Niye kapalı oturum ya?

BAŞKAN  – …okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Libya’da istikrar ve güvenliğin yeniden tesisine yönelik uluslararası çabalara çok boyutlu katkıda bulunmak üzere Türk Silahlı Kuvvetlerinin yabancı ülkelere gönderilmesiyle ilgili Başbakanlık tezkeresinin görüşmelerinin İç Tüzük’ün 70’inci maddesine göre kapalı oturumda yapılmasını arz ve teklif ederim.

                                                                                                         Ahmet Davutoğlu

                                                                                                          Dışişleri Bakanı

BAŞKAN – Kapalı oturumda…

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) – Sayın Başkan, şimdi, kapalı oturum önergesini Hükûmet verdi. İç Tüzük’e göre…

BAŞKAN – Lütfen yerinize oturun da sistemi açalım.

Buyurun Sayın Hamzaçebi.

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) – Sayın Başkan, şimdi, Hükûmet tarafından verilen kapalı oturum önergesi, İç Tüzük gereğince herhangi bir görüşmeye konu edilmeksizin, siyasi parti grupları herhangi bir görüş ifade etmeksizin kabul ediliyor ve kapalı oturuma geçiliyor. Ancak, şunu söylemek ve önermek istiyorum: Kapalı oturum gerektiren bir durumun olmadığı kanaatindeyim. Sonuçta tarihî bağlarımızın olduğu, bugün de ekonomik bağlarımızın son derece güçlü olduğu Libya’yla ilgili olarak Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi kararlarının uygulanması ve Libya’da sivil ve ekonomik önlemlerin alınması amaçlı bir önergeyi konuşacağımızı tahmin ediyorum. Bu çerçevede, kapalı oturuma gerek olmadığını, oturumun açık olarak yapılması gerektiğini ve bu oturuma ilişkin görüşmelerin milletimiz tarafından izlenmesi gerektiğini düşünüyorum.

Bunu ifade etmek için söz almak istemiştim.

Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Hamzaçebi. Ancak Başkanlığın karar vereceği bir konu söz konusu değil çünkü “Kapalı oturum önergesi verilince, kapalı oturumda bulunabilecek şahıslar dışında herkes, toplantı salonundan çıkarılır.” diye amir hüküm var. İç Tüzük’ün 70…

K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Ona bir itirazımız yok.

OKTAY VURAL (İzmir) – Efendim, millet de bilsin.

BAŞKAN – Evet, biliyorum.

Yani Başkanlığın vereceği herhangi bir karar söz konusu değil.

Teşekkür ediyorum.

Kapalı oturumda Genel Kurul salonunda bulunabilecek sayın üyeler dışındaki dinleyicilerin ve görevlilerin dışarıya çıkmaları gerekmektedir. Sayın İdare Amirlerinden salonun boşaltılmasını temin etmelerini rica ediyorum.

Yeminli stenografların ve yeminli görevlilerin salonda kalmalarını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Dışişleri Bakanı Sayın Ahmet Davutoğlu’nun, bazı görevlilerin kapalı oturum süresince salonda bulunmalarına dair bir tezkeresi vardır, okutup oylarınıza sunacağım:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Libya’da istikrar ve güvenliğin yeniden tesisine yönelik uluslararası çabalara çok boyutlu katkıda bulunmak üzere Türk Silahlı Kuvvetleri’nin yabancı ülkelere gönderilmesi ile ilgili Başbakanlık Tezkeresi ile ilgili olarak bugün 24 Mart 2011 Perşembe günü TBMM Genel Kurulu esnasında komisyon sıralarında aşağıda isimleri kayıtlı Bakanlık Personelimin de hazır bulunması hususunu arz ve teklif ederim.

                                                                                                         Ahmet Davutoğlu

                                                                                                          Dışişleri Bakanı

          Feridun Sinirlioğlu          Dışişleri Bakanlığı Müsteşarı

          Halit Çevik                        Dışişleri Bakanlığı Müsteşar Yard.

          Tacan İldem                     Büyükelçi, Genel Müdür

BAŞKAN – Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Sayın İdare Amirleri, lütfen basın mensuplarının da dışarı çıkmasını temin edelim.

AHMET TAN (İstanbul) – Sayın Başkan, elimizdeki telefonların hepsinde ses kayıt sistemi var. Meclis kapalı oturum kararı aldığına göre…Görüntüyü kurtarmak bakımından…

OKTAY VURAL (İzmir ) – Bizi hükûmet dinlediğine göre…

BAŞKAN – Sayın Tan, her sayın milletvekilimizin gizlilik konusuna riayet etmesini kendilerinden zaten bekliyoruz, genel kuraldır bu.

 

Kapanma Saati: 15.09
VII.- KAPALI OTURUMLAR

İkinci Oturum

(Kapalıdır)

 

 

 


ÜÇÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati: 18.09

BAŞKAN: Başkan Vekili Sadık YAKUT

KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Fatih METİN (Bolu)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 82’nci Birleşiminin kapalı oturumundan sonraki Üçüncü Oturumunu açıyorum.

Kapalı oturumda oylanan Başbakanlık Tezkeresi kabul edilmiştir.

Şimdi, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu’nun İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.

VIII.- ÖNERİLER

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri

1.- Mersin Akkuyu’da kurulması düşünülen nükleer santralin kurulma sebepleri ve sonuçlarının daha objektif bir şekilde araştırılarak, kurulacak olan santral ya da santrallerin kurulması aşamasında alınması gereken tedbirlerin belirlenmesi amacıyla verilen Meclis araştırması önergesinin, Genel Kurulun 24 Mart 2011 Perşembe günkü birleşiminde okunması ve görüşmelerinin aynı birleşimde yapılmasına ilişkin MHP Grubu önerisi

                                                                                                        Tarih:24.03.2011

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Danışma Kurulu; 24.03.2011 Perşembe günü (bugün) toplanamadığından Grubumuzun aşağıdaki önerisini, İçtüzüğün 19 uncu Maddesi gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını arz ederim.

Saygılarımla.

                                                                                                           Mehmet Şandır

                                                                                                                  Mersin

                                                                                                    MHP Grup Başkanvekili

Öneri:

23 Mart 2011 tarih ve 62656 sayı ile verilen "Mersin Akkuyu'da kurulması düşünülen nükleer santralin kurulma sebepleri ve sonuçlarının daha objektif bir şekilde araştırılarak, kurulacak olan santral ya da santrallerin kurulması aşamasında alınması gereken tedbirlerin belirlenmesi amacıyla" verdiğimiz Meclis Araştırma önergemizin 24 Mart 2011 Perşembe günü Genel Kurulda okunarak görüşmelerinin Genel Kurulun 24.03.2011 Perşembe günü (bugün) 82. Bileşiminde yapılmasını Danışma Kurulunun görüşlerine arz ederim.

BAŞKAN – Milliyetçi Hareket Partisi grup önerisi lehinde söz isteyen Mehmet Şandır, Mersin Milletvekili.

Buyurun Sayın Şandır.

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; öncelikle yüce heyetinizi saygılarımla selamlıyorum.

Nükleer santrallerle ilgili bir hafta içerisinde ikinci defa huzurunuza gelmiş olmak, bu konunun önemini ifade etmek açısından anlamlı olduğunu düşünüyorum. Ama şunu bilmenizi istiyorum: Bu konuyu Mersin halkı adına, Akkuyu Nükleer Santrali’nin kurulacağı Mersin’in Gülnar ilçesi Büyükeceli beldesi ve çevresindeki köyler adına, onların talepleri doğrultusunda tekrar yapıyorum.

Değerli milletvekilleri, tabii, canhıraş çığlıklarla, Sayın Hükûmetten ve Sayın Başbakandan, Akkuyu’da bir nükleer santralin yapılması kararının yeniden gözden geçirilmesi talebimize, bu konuda yeniden bir değerlendirme yapılması talebimize Sayın Hükûmetten, Sayın Başbakandan, Sayın Bakandan herhangi bir olumlu tepki gelmeyince, inanınız ki Mersin halkı, o bölgede yaşayan insanlarımız çok ciddi bir endişeye hatta üzüntüye düştüler çünkü her gün Japonya’daki felaketin dehşetini ekranlardan izliyorlar. Televizyonlarda ilgili uzmanlar sürekli bu konunun tehlikesini, riskini konuşuyor. Şimdi, bir ülke düşünün ki göz göre göre insanının can güvenliği üzerindeki muhtemel tehdit ve tehlikelere karşı, bütün çağrılara rağmen, bütün taleplere rağmen bir hassasiyet göstermemiş olsun. Bu insanlar tabii ki böyle bir anlayıştan, böyle bir yaklaşımdan büyük üzüntü ve büyük tedirginlik duyuyorlar. İnsanlar kendi geleceklerinden, kendi can güvenliklerinden emin değillerse ve bu konudaki korkularını izale etmek, buna tedbir geliştirmek sorumlusu olan siyasi iktidarın, hatta oy verdikleri siyasi iktidarın böyle duyarsızlığını, ilgisizliğini seyrederlerse tabii ki korkuya ve endişeye kapılacaklardır.

Ben açık yüreklilikle, Türkiye Büyük Millet Meclisi adına, siyaset kurumu adına bu insanları bu korkunun içine düşürmeye hakkımız olmadığını, bu insanlara haksızlık yaptığımızı buradan ifade ediyorum. Başta Sayın Başbakanın ve Hükûmetin, iktidar partisi grubunun bu halka karşı, bu korkuyu yaşayan insanlara karşı bir özür borcu olduğunu düşünüyorum.

Değerli milletvekilleri, nükleer santralerin tehlikeli olmadığını iddia etmek, “Biz bununla ilgili her türlü tedbiri alacağız.” iddiasında bulunmak insanın aklıyla alay etmek gibi bir hadise. Bakın, çok yakın zamanda bir hadise yaşadı Türkiye, Kahramanmaraş’ın Afşin-Elbistan Termik Santrali’nin kömür havzasında bir göçük yaşadık. İşte, burada 2 Sayın Kahramanmaraş Milletvekilini de görüyorum, Sayın Bakanımız da burada.

YILMAZ TANKUT (Adana) – Sayın Paksoy da burada.

MEHMET ŞANDIR (Devamla) – “2” derken zaten Sayın Akif Paksoy’la Sayın Mehmet Sağlam Hocamı kastediyorum, diğer Kahramanmaraş milletvekilleri şu anda Genel Kurulda değiller.

Sayın Mehmet Akif Paksoy’un verdiği bilgilerden ve okuduğum kadarıyla söyleyeyim, orada 11 vatandaşımız göz göre göre ölüme gönderilmiştir. Kimseyi suçlamak, izam etmek… Ben müfettiş değilim, savcı değilim ama bir sonuç var, göz göre göre 11 vatandaşımız... Ki bunun 9 tanesi toprağın altında kaldı, çıkartmak da mümkün değil, kemiklerini bulabilirsek beş sene sonra ne âlâ. Buna hakkımız var mı değerli milletvekilleri? Siyaset kurumu olarak, iktidarıyla muhalefetiyle bu ülkeyi yönetmek iddiasında ve sorumluluğunda olan insanlar olarak buna hakkımız var mı? Göz göre göre… O kömür sahasının göçeceğini, çökeceğini, orada çalışanlar yıllardır söylüyorlar çünkü bu tahliye kuyuları çalıştırılmadı. Buradaki su boşaltılmadan, gereken tedbirler alınmadan, yoğun bir şekilde bu alandan kömür çıkartılması her hâlükârda böyle bir kazayı davet ediyor.

Şimdi,  önümüzde komşumuzun yaşadığı felaketi yok sayarak, kendi evimizde nasıl huzur içerisinde olacağız? Akkuyu dediğiniz yer -tekrar ediyorum- Mersin ili Gülnar ilçesi Büyükeceli köyleri hududunda. Cennetten bir köşe, gerçekten Hocam. Ben ormancılık yaptım, o dönemde insanımızın sağduyusu orayı korudu, kullanmadı, yerleşmedi, açmadı. Cennetten bir köşe Sayın Bakanım, tablo gibi. Yani turizme versek orayı, turizme kullandırsak inanınız ki bir değil, belki çok sayıda nükleer santralin bize getireceği getiriyi getirir, geliri getirir. Yani otuz yıldan bu yana, 79’dan bu yana, 1980’li yıllardan bu yana, “Burada nükleer santral yapacağız…”

Ben, tekrar ediyorum, Milliyetçi Hareket Partisi olarak, “Nükleer teknolojiye ulaşabilmek için nükleer santral yapılması gerekli.” iddiasına uzun müddettir sıcak bakıyoruz ama bu “nükleer santral” dediğimiz hadisenin insanlığın geleceğine, bugününe değil geleceğine  döşenmiş bir mayın olduğunu, işte Japonya’da gördük.

Tekrar ediyorum, bu çığlığımızın sebebi Sayın Hükûmeti, Sayın Başbakanı bu konuda duyarlı olmaya davet etmektir. Bunun üzerinden siyaset yapmak, yaşanan acıları istismar etmek veya muhtemel tehdidi ve tehlikeyi bir korkutma aracı olarak kullanmak değil. Ama dünyanın sonu değil, otuz yıldır, kırk yıldır yapılamayan bir santrali bugün, üstünde birçok şaibenin de bulunduğu bir metotla, bir yolla…

Değerli milletvekilleri, nükleer santral kurabilmek bir ülkenin kendi kararı olmuyor. Sayın Bakan, bağışlayın. Uluslararası Atom Enerjisi Kurumu veya bu noktadaki uluslararası kuruluşların denetiminde böyle bir şey yapabilirsiniz. “Ben istedim, şu teknolojiyle, şuraya şu santrali kuracağım, şu şekilde de işleteceğim.” diyemezsiniz. Şimdi, daha projesi yok, ÇED raporu yok, gereken hazırlıklar yok, ilgili yönetmelikler çıkartılmamış. Nasıl işleteceksiniz? Atıkları nasıl muhafaza edeceksiniz? Tüm bu noktalarda bir hazırlık yok ama Sayın Başbakanın kararı var. “Kazmayı vuracağız. Risk var diye yatırımlardan vaz mı geçeceğiz?” diyor Sayın Başbakan ve çok yakışıksız bana göre çok anlamsız da bir benzetme yapıyor, “Efendim, yani risk var diye tüp gaz kullanmayacak mıyız?” Yahu, olmaz böyle bir şey! Böyle bir anlayışla bu işe yaklaşırsanız bu insanların ödü kopar, gece uykuları kaçar değerli arkadaşlar.

Siyasetçi ve devlet adamı muhtemeli, geleceği öngörmek mecburiyetinde. Eğer öngöremiyorsanız güven uyandıramazsınız. Bu sebeple ben bu konunun bir daha değerlendirilmesini, bu konunun kararının tekrar gözden geçirilmesini Sayın Hükûmetten, Sayın Başbakandan Mersin halkı adına, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına yani tüm insanlık adına tekrar istirham ediyorum. Bir kör inat uğruna -buna kör inat denir- insanların uykusunu kaçırmaya hakkınız yok. Kaldı ki işte, gözümüzün önünde bu nükleer santral insanların canını alıp götürüyor. Çernobil’i unutmayınız. Çernobil’de, rakamlar ortada, aynı anda 50 bin kişinin öldüğü iddia ediliyor, 290 bin kişinin nükleer…

MUSTAFA ÖZTÜRK (Hatay) – Çernobil nükleer santral değildi, nükleer bomba olarak…

BAŞKAN – Sayın Öztürk, lütfen…

MEHMET ŞANDIR (Devamla) – Bomba olarak... Bunun nükleer bomba olmayacağından nasıl emin olursunuz Değerli Hocam?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

SONER AKSOY (Kütahya) – Uluslararası anlaşmalar var.

MEHMET ŞANDIR (Devamla) – Dolayısıyla, bu inadınızdan vazgeçin, tarih huzurunda sorumlusunuz…

BAŞKAN – Sayın Şandır, teşekkür ediyorum.

MEHMET ŞANDIR (Devamla) – Sayın Aksoy, siz özellikle yenilenebilir enerjiyi savunun; o pozisyonunuz çok daha değerliydi, şimdiki pozisyonunuz yanlış.

Çok teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Şandır.

Milliyetçi Hareket Partisi grup önerisi aleyhinde söz isteyen Abdurrahman Arıcı, Antalya Milletvekili.

Buyurun Sayın Arıcı.

ABDURRAHMAN ARICI (Antalya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Milliyetçi Hareket Partisi grup önerisi aleyhinde söz almış bulunuyorum. Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Meclisimiz yoğun bir gündemle çalışmakta ve önümüzde kalan iki haftalık bir süreçte de gündemimiz yoğun bir şekilde devam etmektedir, edecektir de. Türkiye Büyük Millet Meclisinin gündeminde olan tasarıları hızlı bir şekilde hep beraber, tüm gruplarla beraber tartışarak çıkarma çabası içerisindeyiz.

Bu nedenle verilen önergeyi bu kısa sürede neticelendirmemiz, komisyonların kurulması mümkün görünmemektedir. Bundan dolayı, inşallah, verilen önergeleri 24’üncü Dönemde arkadaşlar değerlendirirler.

Bu vesileyle hepinizi saygıyla selamlıyor, teşekkürlerimi sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Arıcı.

Milliyetçi Hareket Partisi grup önerisi lehinde söz isteyen Ali Rıza Öztürk, Mersin Milletvekili.

Buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Milliyetçi Hareket Partisi Grubunun verdiği Meclis araştırması önergesinin lehine söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, geçen haftalar içinde Japonya’nın Okoyama’sında Pasifik dalma batma kuşağı içerisinde ve 20 kilometre derinliğinde çöküntü biçiminde bir deprem meydana geldi. Bu depremden sonra; Richter ölçeğine göre 8,9 şiddetindeki -daha sonra 9 olarak ölçülen- bu depremden sonra süprüntü dalgalarıyla Japonya’da tam bir nükleer cinayet yaşandı.

Şimdi, öncelikle şunu söylemek istiyorum: Bu depremin derecesinin bir fazla ya da bir eksik, süprüntü dalgasının boyu bir metre fazla veya bir metre eksiktir diyerek Japonya’daki bu nükleer cinayetin sorumluluğundan kurtulmak mümkün değildir. Japonya’daki nükleer cinayetten tasarımı yapan, bu tasarımlara lisans veren hükûmetler doğrudan sorumludur. Japonya’daki nükleer felaket hacim olarak Çernobil’le karşılaştırılamaz. Fukuşima’da, her bir ünitede 25 ton civarında olmak üzere birinci, ikinci ve üçüncü ünitede toplam 75 ton yakıt eriyor, hâlâ erimeye devam ediyor çünkü soğutma sistemi iflas etmiştir. Üçüncü ünitedeki reaktör yakıtı plütonyum 239 ve uranyum karışımıdır. Dolayısıyla, ayrıca bu dördüncü ünitede de soğutma havuzunda 370 ton atık yakıt var, havuzlarda soğutma suyu olmadığından hızlı radyasyon yaymakta. Bu havuzların üstü açık olduğundan dolayıdır ki bunların yaydığı radyasyon nükleer reaktörlerde yayılandan daha tehlikelidir. Bu felaketi klasik nükleer kaza seviyeleriyle ölçemezsiniz. Çünkü atmosfere karışan plütonyum 239 var. 1 gram plütonyum 239’un patlama neticesinde, atmosfere 1 mikron büyüklüğünde partiküller hâlinde çevreye yayılması durumunda, bu çevrede yaşayan en az 500 bin kişide kanser tetiklendiği bilim adamları tarafından söylenilmektedir. Plütonyum 239’un atmosferde okside olduğu an en tehlikeli toksik maddesi olarak canlıların sinir sistemine tahrip edici etkisi görülmektedir.

Fukuşima’da ilk birinci haftada çevrede yayılan radyasyon dozu saatte 500 miliremdir. Amerika’da nükleer santral çevresinde yaşayan insanların bir yılda alacağı maksimum miktar 100 miliremdir. Bu da göstermektedir ki, Fukuşima Nükleer Santrali bölgesinde radyasyon dozu müsaade edilen miktarın 4 bin, 5 bin katına ulaşmıştır.

İkinci Dünya Savaşı’ndan itibaren Japon hükûmetleri daima en fazla enerji oburluğu olan bir toplum yaratmıştır. Türkiye’de de maalesef aynı politikalar izlenmektedir. Enerji verimliliği ve tasarruf yerine sürekli enerji oburluğu işlenmekte, toplum devamlı “Karanlıkta kalacağız.” diye tehdit edilerek, gerçekten güvenilirliliği ve atık sorunu çözümlenmemiş bir nükleer teknoloji Türkiye’ye dayatılmaktadır.

Rusya, İran’da VVER-1000 tipi reaktörü kurmuştur. VVER-1000 tipi Rus reaktörü, Akkuyu’ya kurulması tasarlanan VVER-1200 reaktörünün zayıf kardeşidir.

Bu reaktörler altı ay önce denemeye alındılar değerli milletvekilleri. Üç aydan beri “Teknolojik problemler var.” diye fısıltı şeklinde haberler sızıyordu. Dört hafta önce, Rosatom’un web İnternet sitesinde birinci soğutma sistemindeki dört adet ana sirkülasyon pompasının titremeye başladığı, nükleer santralin titrediği bilgisi aldık. Bunun üzerine Rosatom, yani değerli milletvekilleri, Akkuyu’ya bu nükleer santrali kuracak Rus şirketi açıklama yapmak zorunda kaldı. İran’a kurdukları VVER-1000 tipi reaktörün pompalarında 1970 yılından kalma pompaları kullandıklarını itiraf ettiler. Şimdi de sökme çalışmalarına başladılar.

Yine, buradaki bir karşılaştırmayı, bir düşünceyi, bir yanlış düşünceyi söylemek istiyorum. Sayın Bakan bugün televizyonlara çıktı, Paris ile Akkuyu’yu karşılaştırdı. Dedi ki: “Efendim, Paris’e 75 kilometrede nükleer santral var. Paris’e turist gitmiyor mu?” Değerli arkadaşlarım, tabii, son zamanlarda, bu Hükûmet döneminde, bir nükleer cehalet dönemi yaşanmaktadır. Bugüne kadar gelip geçmiş Türkiye Cumhuriyeti hükûmetlerinde bu kadar bir nükleer cahillik görülmemiştir. Paris ile Akkuyu’yu karşılaştırmak mümkün değildir. Bu, fille karıncayı karşılaştırmaya benzer. Paris’in bir Mona Lisa’sı vardır, Paris’in bir Mona Lisa’sı vardır, Paris’in bir Louvre Müzesi vardır; Akkuyu’nun Louvre Müzesi yoktur, Akkuyu’nun Mona Lisa’sı yoktur. Dolayısıyla, Paris’e giden turist ile Akkuyu’ya, Antalya’ya giden turist, birbirinden nitelik olarak farklıdır.

İkinci bir konu: Efendim, nükleer santrallerin büyük bir kesimi Amerika, Japonya ve Fransa’daymış. Amerika’da otuz yılı aşkın bir süredir yani 1978’den bu yana bir tek nükleer santral yapılmıyor. Avrupa’da ise, Finlandiya’da, Avrupa’nın medarı iftiharı olarak sundukları bu Finlandiya’daki nükleer santralle on - on iki yıldır uğraşmaktadırlar, başka, bunun örneği yoktur değerli arkadaşlarım.

Şimdi, sevgili milletvekilleri, değerli arkadaşlarım, Japonya’da patlayan, sobanın üstünde unutulmuş kestane değildir; Japonya’da patlayan, bizim ninelerimizin, analarımızın tavada bize patlattığı mısır değildir; Japonya’da patlayan, bir uyandırma telefonu falan değildir bir oteldeki. Japonya’daki felaketi, siyasi iktidar, küçülte küçülte küçülte neredeyse iğnenin deliğinden geçirecek. Japon Başbakanı ağlıyor, Japon bilim adamları çaresiz kalmış -televizyonda bunu görüyoruz- ve Japon Hükûmeti, tarihinde ilk kez, bir nükleer alarm ilan etmiştir, bir acil durum programı ilan etmiştir, tarihinde ilk kez ama bizim Hükûmetimiz, bunu küçülte küçülte neredeyse çocuk patiğinin içine sokacaktır.

Değerli arkadaşlarım, bakın bu olay, Japonya’daki yaşanan bu olay, artık Türkiye’deki Akkuyu’da kurulacak nükleer santral konusunda hem siyasi iktidarın hem de tüm toplum kesimlerinin başlarını iki ellerinin arasına alıp yeniden düşündürme fırsatı vermektedir. Gerçekten düşünmemiz gerekiyor.

Şimdi, burada kurulacak nükleer santral VVER-1200 tipi nükleer santraldir. Bu anlaşmanın Meclisten geçerken yapılan konuşmalarında şimdi oradan bana laf atan arkadaşımız gelip burada konuşmuştu, o teknolojinin ne kadar güzel bir teknoloji olduğunu söylemişti.

Şimdi, ben Sayın Bakana sordum: “VVER-1200 tipi reaktörler henüz işletmeye alınmış, işletme hâlinde bulunan reaktörler mi?” demiştim. Bu kürsüde AKP adına konuşan arkadaşımız, bu reaktörlerin dünyanın her tarafında çalışmakta olduğunu söyledi ve ben bunun yalan söylediğini söylediğimde bu kürsüde, dava açtı, şimdi onunla mahkemede hesaplaşıyoruz. Sayın Bakana sordum: “VVER-1200 tipi reaktörler işletmeye alınmış, ticari deneyimi olan reaktörler mi?” Tabii, Sayın Bakan, benim soru önergelerime çok kaçamak cevaplar verdi ama burada kaçamadı. Cevap şu değerli arkadaşlarım: “VVER-1200 tipi reaktörler henüz işletime alınmamıştır, böyle bir modeli yoktur.” demek zorunda kaldı.

Sevgili milletvekilleri, değerli arkadaşlarım; bu elimdeki rapor Rus kamu çevre bilirkişi raporu. Bu Rus kamu çevre bilirkişi raporu Akkuyu’da kurulan bu VVER-1200 tipi reaktörlerin küçük kardeşi olan, zayıf kardeşi olan dediğimiz VVER-1000 tipi reaktörlerin Balakovo’da kurulmasına ilişkin düzenlenen bir rapordur. Bu raporda Rusya’da bu konuda uzman bilirkişiler tarafından, kamu çevre bilirkişileri tarafından bu VVER-1000 tipi nükleer santrallerin dizaynı, dokümanları incelenmiş. Varılan sonuçlar çok vahim değerli arkadaşlarım ama ben sadece bunun sonuç kısmını okuyacağım. Burada çok geniş bir şekilde var, bunun İngilizce orijini de var bende, istiyorsa o arkadaşlarıma da veririm, Sayın Bakana da veririm. Çünkü Sayın Bakan benim verdiğim soru önergesinde, böyle bir mahkeme kararından, böyle bir rapordan haberi olmadığını söylüyor.

Şimdi, arkadaşlar, bakın, buradaki çok enteresan olayı söyleyeyim size. Burada “Balakovo’da kurulan ilk dört nükleer reaktör içeren santral Sovyetler zemininde 70’lerin sonunda kapsamlı bir ÇED raporu yapılmadan alınmıştır.” diyor. Dedikten sonra, sonuç olarak, “Bu iki VVER-1000 reaktörle ilgili bizlere sunulan resmî belgelerde yaptığımız inceleme ve araştırmalar sonucunda, ilk olarak bu projenin, Rusya Federasyonu Nükleer ve Radyasyon Güvenliği Kurumu için 2003 yılında çıkarılan Enerji Normları ve Regülasyon Kanunu’nun 108’inci maddesindeki kodlara, Regülasyon Yönetmeliği’ne uymadığı tespit edilmiştir.” denilmiştir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ALİ RIZA ÖZTÜRK (Devamla) – Yani şu, değerli arkadaşlar: Rusya’daki Nükleer Güvenlik Yönetmeliği’ne uymayan bir teknoloji, uymadığı nedenle Balakovo’da mahkeme kararıyla yaptırılmayan bir teknoloji, Mersin Akkuyu’ya kurulmak isteniyor değerli arkadaşlarım. Buna Akkuyu halkı da müsaade etmeyecektir, buna Mersin halkı da müsaade etmeyecektir.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Öztürk.

ALİ RIZA ÖZTÜRK (Devamla) – Bu santrali buraya kuramayacaksınız, bu santrali kurmadan gideceksiniz. Mersin halkı 12 Haziranda size cevap verecek. (CHP sıralarından alkışlar)

Değerli arkadaşlarım, nükleer santralle ilgili söylenmesi gereken çok şey var. Orada kurulan teknoloji işte mahkeme kararlarıyla, Rus mahkeme kararlarıyla buradadır.

Yine Bulgaristan’ın Belene kentinde Avrupa Birliği sertifikasını alamadığı için bu reaktör iptal edilmiştir değerli arkadaşlarım. Bakan bunu da söylüyor, “Sertifika almamış olması kurulmamış olmasını gerektirmez.” diyor.

BAŞKAN – Sayın Öztürk…

ALİ RIZA ÖZTÜRK (Devamla) – Değerli arkadaşlarım, bu sevdadan vazgeçilmelidir. Bu sevda, kötü bir sevdadır. Bu, karşılıksız bir aşktır. Bu, insanın yaşam hakkına doğrudan kast etmektedir. Ben bunu arkadaşlarımızın bir kez daha düşünmesini istiyorum. Ama şunu bilin ki, siz kazmayı vuramadan gideceksiniz, biz size kazmayı vuracağız. (CHP sıralarından alkışlar, AK PARTİ sıralarından gürültüler)

BAŞKAN – Milliyetçi Hareket Partisi grup önerisi aleyhinde söz isteyen Afif Demirkıran, Siirt Milletvekili.

Buyurun Sayın Demirkıran.

AFİF DEMİRKIRAN (Siirt) – Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; Milliyetçi Hareket Partisinin Akkuyu’da kuracağımız nükleer santralle ilgili vermiş oldukları araştırma önergesi aleyhine söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Sözlerime başlamadan -Ali Rıza Bey burada mı, ayrıldı mı?- Ali Rıza Bey, son kamuoyu araştırmalarına bakarsak 12 Hazirandaki durum şimdiden bellidir.

ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) – 12 Haziranda görürüz, görürüz!

AFİF DEMİRKIRAN (Devamla) - Onun için, hiç merak etme, biz 12 Haziranda da buradayız…

ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) – Görürüz görürüz, 12 Haziranda! Mersin’de göreceğiz sizi, Mersin’de.

AFİF DEMİRKIRAN (Devamla) - …ondan sonraki dört sene de buradayız, ondan sonraki dört sene de.

ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) – Referandumda gördük, referandumda Mersin’i gördük.

AFİF DEMİRKIRAN (Devamla) – Çünkü biz, seçim beyannamemizi 2023, cumhuriyetimizin kuruluşunun 100’üncü yıl dönümüne göre hazırlamış bulunmaktayız.

ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) – Yüzde kaç oy aldınız referandumda, Mersin’de yüzde kaç oy aldınız Afif Bey?

AFİF DEMİRKIRAN (Devamla) - Onun için, hiç merak etmeyin.

ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) – Mersin’de yüzde kaç oy aldınız?

AFİF DEMİRKIRAN (Devamla) - Mersin halkına gelince, buradan bütün Mersin halkına saygılarımı sunuyorum, selamlarımı sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) – Mersin halkı 12 Haziranda ne yapacak bak görürsün!

AFİF DEMİRKIRAN (Devamla) – Mersin halkı şunu bilsin ki…

ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) – Neyi bilecek?

AFİF DEMİRKIRAN (Devamla) –  ... hiçbir şekilde Mersin’e, Mersinliye en ufak bir zararı olacak bir teşebbüs içinde bulunmayacaktır bu Hükûmet.

Mersin halkına şunu söylüyorum: Değerli Mersin halkı, bakın, dünyadaki elektriğin yüzde 15’i nükleerden üretiliyor.

(Mersin Milletvekili Ali Rıza Öztürk ile Mersin Milletvekili Ömer İnan arasında karşılıklı laf atmalar)

BAŞKAN - Sayın Öztürk…

AFİF DEMİRKIRAN (Devamla) –  Dünyada 441 tane nükleer santral işletmededir, dünyada 60 tane nükleer santral inşa hâlindedir. Biraz önce…

(Mersin Milletvekili Ali Rıza Öztürk ile Mersin Milletvekili Ömer İnan arasında karşılıklı laf atmalar)

BAŞKAN -  Sayın Öztürk, lütfen…

Sayın İnan, lütfen…

AFİF DEMİRKIRAN (Devamla) – Değerli arkadaşlar, Akkuyu’da kurulacak olan santralin etrafı çiçeklik olacak, etrafı bağlarla çevrili olacak, lüks oteller olacak, bunu hiç merak etmeyin.

ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) – Japonya ne oldu? Japonya ne oldu?

AFİF DEMİRKIRAN (Devamla) – Ben dünyada birçok ülkede nükleer santral gezdim ve etrafındaki köylülerle konuştum.

ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) – Japonya’da çiçeklik var. Onlar cesetler, dolaşanlar, çiçek değil!

AFİF DEMİRKIRAN (Devamla) – Orada insanların balık avladığını gördüm.

ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) – Tabii, tabii avlıyorlar, Japonya’da balık avlıyorlar şimdi!

AFİF DEMİRKIRAN (Devamla) – İnsanların havuzda yüzdüğünü gördüm.

Dolayısıyla, hiçbir şekilde, böyle, sizin yapmış olduğunuz şekilde…

Bakın, Bergama için de aynı şey söyleniyordu. Ne oldu Bergama? Bergama’dan ses çıkıyor mu? Birkaç tane Asteriks’i salıyorlardı sokağa bazı lobiler. Ondan sonra ne oldu? Bergama çalışıyor, arsenik teknolojisiyle çalışıyor.

Değerli arkadaşlar, Türkiye'de yıllardan beri arsenik kullanılıyor, gümüşte arsenik kullanılıyordu, birçok değişik sanayide kullanılıyor, hiç kimsenin sesi çıkmıyordu. Ama vakta ki, Türkiye altınını değerlendirmeye başladı, emperyalizmin etkisinden kurtulmaya başladı, kendi yer altı zenginliklerini kullanmaya başladı, birileri bunun önüne geçmek için birilerini sahaya sürdüler.

SIRRI SAKIK (Muş) – Allah söyletiyor.

AFİF DEMİRKIRAN (Devamla) – İşte, nükleer santraller de bu şekildedir. Bakın, size bir şey söyleyeyim: Nükleer santral…

ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) – Yani şimdi siz nükleer lobileri savunmuyorsunuz, emperyalizmin lehine mi yapıyoruz? Afif Bey, biz emperyalizmin çıkarını mı savunuyoruz?

AFİF DEMİRKIRAN (Devamla) – Müsaade edin, müsaade edin lütfen.

Bakın, üç tane nükleer santral kazası olmuş dünyada, şimdiye kadar üç tane nükleer santral…

ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) – Ayıptır, ayıp!

AFİF DEMİRKIRAN (Devamla) – Bakın, nükleer kazalardan bahsediyorum size.

ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) – Bir kere bilimsel konuş!

AFİF DEMİRKIRAN (Devamla) – İstediğiniz sahaya geliyorum, nükleer kazalardan bahsedeceğim.

ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) – Benim bilmediğim ne var?

BAŞKAN – Sayın Öztürk…

AFİF DEMİRKIRAN (Devamla) – Bir tanesi 1979’da Three Miles Island’da, Amerika Birleşik Devletleri’nde Pensilvanya’da… Bu vanalar, soğutma hatlarının vanaları kapalı unutulduğu için -insan hatası- bir kaza oldu ama koruma zırhı olduğu için hiçbir şey olmadı.

Çernobil: Biraz önce eski Enerji Bakanımız buradaydı, dedi ki; o bir silah fabrikası. Evet, orada koruma zırhı yok Çernobilde. Yine insan hatası. Fakat, Japonya Fukushima’ya geldiğimizde… Bakın, deprem üssüne çok daha yakın bir başka santral var. Bir başka santral var deprem üssüne çok yakın. O santralde hiçbir şey olmadı. Bakın, yüzde 9 deprem…

ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) – Ya depremle hiç alakası olmadığını söyledim zaten.

BAŞKAN – Sayın Öztürk, böyle bir tarz var mı? Lütfen…

AFİF DEMİRKIRAN (Devamla) – Bakın, yüzde 9 deprem, tsunami, hiçbir şey olmadı.

ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) – Beni dinlememişsin sen!

AFİF DEMİRKIRAN (Devamla) – Benim seni dinlememe gerek yok, çünkü ben olayı çok iyi biliyorum.

ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) – Dinlememişsin, çünkü “Depremle ilgili değil.” dedim.

AFİF DEMİRKIRAN (Devamla) – Öte yandan, yine Fukushima’nın 10 kilometre hemen güneyinde bir başka reaktör var, bir başka santral var, orada da hiçbir şey olmadı. Orada da hiçbir şey olmadı, ama burada, soğutma pompalarından bir tanesinde arıza olunca, elektrikler de kesilince, üst üste bunlar binince tsunamiden dolayı, depremden dolayı -daha belli de değil, nereden kaynaklandığı da henüz belli değil, henüz belli değil, araştırılıyor- böyle bir kaza meydana geldi. Peki, bu kazanın sonucunda ne oldu? Şimdiye kadar herhangi bir ölüm haberi gelmedi ve bugün basında var eğer takip ederseniz, Fransa ve İtalya’ya ulaştı oradan gelen bulutlar ve açıklama yaptı oradaki bakan, Fransa ve İtalya açıklama yaptı: Risk sıfır.

ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) – Allah Allah!

AFİF DEMİRKIRAN (Devamla) – İthal gıdalarda da risk sıfır, oraya gelen bulutlarda da, Avrupa’ya ulaşan bulutlarda da risk sıfır. Dolayısıyla, şuraya geleceğim…

MEHMET NEZİR KARABAŞ (Bitlis) – Cahit Aral’ı anımsatıyorsunuz, “Biraz radyasyon iyidir!”

AFİF DEMİRKIRAN (Devamla) – Şuraya geleceğim: Arkadaşlar, bu, kırk sene önce kurulmuş olan bir santraldi, ikinci nesil santral fakat bizim kuracağımız santral üçüncü nesil. Ne demektir üçüncü nesil santral? Eğer herhangi bir şekilde soğutma pompalarında bir arıza olduğu zaman dahi yedek soğutma suları kendiliğinden devreye giriyor. Kabukta ikinci bir güvence var. Dolayısıyla, hiç merak etmeyin.

ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) – Bu pompaların arızalı olduğu mahkeme kararıyla tespit edildi.

AFİF DEMİRKIRAN (Devamla) – Bakın, bir de bunun bir lisanslaması olacak, çalışması olacak, ÇED’i verilecek, EPDK devreye girecek. Yani -bu yapmış olduğumuz anlaşma- yarın kazma vurulmayacak ki. Bütün bu çalışmalardan sonra, güvenlik, vesaire her şey yolunda olduğu zaman, evet, buranın müsaadesi verilecek ve kazma vurulacak.

Ama şunu söyleyeyim: Gerçekten biz otuz sene geç kaldık. Gerçekten biz bugüne kadar çoktan santrali kuracaktık.

Arkadaşlar, burada kaza oldu diye 441 tane santralden hangisi kapatıldı? Bir tane kapatılan santral var mı? Bizde henüz kazma yok, henüz bir şey yok, henüz inşaat yok, siz diyorsunuz ki: Akkuyu’yu iptal edin. Ya çalışanlardan hiçbir tanesi kapanmadı ki. Japonya yüzde 30 enerjisini nükleerden karşılıyor. Bakın, Japonya’da elli dört tane santral işletmede, 46 bin megavat. Bizim bütün ülke çapındaki kurulu gücümüz 48 bin megavat, Japonya’daki 46 bin megavat; bizim gücümüzün tamamı kadar. Hidroliklerimiz, kömürümüz, bütün kaynaklarımızın tamamı kadar bir kapasite var Japonya’da ve hâlen on iki tanesi de inşaat hâlindedir, planlama hâlindedir. Bunlar da devreye girdiği zaman yüzde 40 enerjisini nükleerden üretecek.

Ali Rıza Bey, ki çok sevdiğim, saydığım bir arkadaşım, biraz önce dedi ki: “Amerika Birleşik Devletleri’nde herhangi bir yeni santral yok, yapılmıyor.”

ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) – 78’den beri yok.

AFİF DEMİRKIRAN (Devamla) – Evet, elimdeki tablo burada, Amerika Birleşik Devletleri’nde bir tane santral inşaat hâlindedir, buyurun, şu nüshasını size vereceğim, inşaat hâlinde, inşaat hâlinde…

ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) – 78’den beri yok. Afif Bey, iyi araştır, 78’den beri yok. Bir tek Finlandiya’da var şimdi.

AFİF DEMİRKIRAN (Devamla) – Amerika Birleşik Devletleri’nde -şu anda güncel bir bilgiyi veriyorum ben sana- inşa hâlindedir. Dünyada altmış tane 60 bin megavat nükleer santral inşa hâlindedir. Dolayısıyla, biz halkımızı karanlıklara mahkûm bırakmayalım, biz halkımızın ihtiyaçlarını karşılayalım, biz nükleer teknolojiye de gidelim.

Bakın, eğer nükleere karşıysak, nükleer reaktöre karşıysak, işte Küçükçekmece’deki 5 megavatlık bir nükleer reaktörümüz var, buyurun kapatalım. Yani, 5 megavat ile bin megavat arasındaki fark izafi olarak bir şey değil, aynıdır. Birisinin etki alanı daha fazla olabilir, birisinin etki alanı daha az olabilir. O zaman, niye Küçükçekmece’dekini kapatalım diye kampanya yapmıyorsunuz?

ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) – Kampanya yapmıyoruz, biz gerçekleri söylüyoruz.

AFİF DEMİRKIRAN (Devamla) – Arkadaşlar, bakın, Akkuyu, güzel bir yöremizdir ama Türkiye'nin her tarafı güzeldir. Buradaki değerli milletvekillerinin hepsinin seçim bölgeleri güzel yerlerdir. Buyurun, Akkuyu’da yapmayalım, nerede yapalım?

ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) – Siirt’te.

AFİF DEMİRKIRAN (Devamla) – Evet, Siirt’e yapılmasını ben kabul ediyorum. Enerji Bakanlığına açıkça söylüyorum: Ben, Siirt’e nükleer santral istiyorum.

Değerli arkadaşlar, biz, öyle buradan popülizm yapıp, seçim bölgesine, insanlara bu seçim arifesinde mesajlar göndermeyelim.

MEHMET NEZİR KARABAŞ (Bitlis) – Hiç yapmayalım.

AFİF DEMİRKIRAN (Devamla) – Urfa’ya yaparız, hiç merak etme.

Milliyetçi Hareket Partisi de aslında nükleer santrale karşı değil. Zaten bu hazırladıkları araştırma önergesinde de nükleer santrale, nükleer teknolojiye karşı olmadıklarını ifade ediyorlar. Üstünden girmiş, altından girmiş, sağdan girmiş, soldan girmiş ama bakıyorum, okuyorum, Allah Allah, peki, bu niye verildi burada?

YILMAZ TANKUT (Adana) – Bunu öteleyin, düşünün diye söylüyoruz.

AFİF DEMİRKIRAN (Devamla) – Sayın Şandır demek ki Mersin’e mesaj göndermek için verdi. İki gün önce biz bunları burada konuşmuştuk, tekrar tekrar konuşacağız ve halkımızın bu ihtiyaçlarını mutlaka karşılayacağız. Türkiye’yi karanlıklarda bırakmayacağız. Türkiye’yi muasır medeniyet seviyesine çıkaracağız.

Biz, kuracağımız bu santralde sadece Avrupa Birliği kriterleri değil, Uluslararası Atom Enerjisinin de kriterleri doğrultusunda, halkımızı her safhada bilgilendirerek, halkımıza gerekli bilgiyi vererek, halkımızla beraber biz, nükleer santralimizi de kuracağız, güneşimizi de değerlendireceğiz, rüzgârımızı da değerlendireceğiz, hidroliğimizi de değerlendireceğiz, kömürümüzü de değerlendireceğiz. Evet, yapmak istediğimiz, yaptığımız şu ezcümle: Biz, yerli kaynaklarımızı geliştireceğiz, ithalattan kurtulacağız.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Milliyetçi Hareket Partisinin grup önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

Sayın milletvekilleri, birleşime bir saat ara veriyorum.

 

Kapanma Saati: 18.45
DÖRDÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati: 19.48

BAŞKAN: Başkan Vekili Sadık YAKUT

KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Fatih METİN (Bolu)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 82’nci Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.

Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır; okutup, oylarınıza sunacağım.

2.- Terör ve terörle mücadeleden doğan zararlara ilişkin (10/1080) esas numaralı, Meclis Araştırması Önergesi’nin görüşmesinin Genel Kurulun 24/03/2011 Perşembe günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin CHP Grubu önerisi

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Danışma Kurulu; 24.03.2011 Perşembe günü (Bugün) toplanamadığından, Grubumuzun aşağıdaki önerisini, İçtüzüğün 19 uncu maddesi gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.

                                                                                                        M. Akif Hamzaçebi

                                                                                                                 Trabzon

                                                                                                        Grup Başkanvekili

Öneri: Türkiye Büyük Millet Meclisi Gündeminin, Genel Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler Kısmında yer alan (Terör ve Terörle Mücadeleden Doğan Zararlar) (10/1080 esas numaralı) Meclis Araştırma Önergesinin görüşmesinin, Genel Kurul’un, 24.03.2011 Perşembe günlü birleşiminde yapılması önerilmiştir.

BAŞKAN – Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisi lehinde söz isteyen Şevket Köse, Adıyaman Milletvekili.

Buyurun Sayın Köse. (CHP sıralarından alkışlar)

ŞEVKET KÖSE (Adıyaman) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Cumhuriyet Halk Partisinin grup önerisi üzerinde söz aldım. Sözlerime başlamadan önce yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, güzel ülkemiz ne çektiyse terör ve terörle mücadele esnasında insanların gördüğü zararlardan çekti. Bu zararlara çok sayıda örnek vermek olanaklıdır. En başında harcanan yüz milyarlarca doları sayabiliriz. Silaha ayrılan bu kadar parayı, eğer sağlığa, eğitime ve adalete yatırsaydık bugün ülkemiz belki de çok farklı bir konumda olacaktı.

Değerli arkadaşlar, bu ekonomik zararların yanında ortaya çıkan sosyal çöküntü ayrıca da ele alınmalıdır. Ortaya çıkan bu sosyal ve ekonomik çöküntüden dolayı anaların gözyaşları dinmedi ve yuvalar dağıldı, binlerce genç, bağlantıları ve ipleri yurt dışında olan bir kavga uğruna canlarını verdiler.

Bakınız, Uğur Mumcu acaba neden öldürüldü? Uğur Mumcu kimlerin ipini pazara çıkaracaktı ve kimlerin bu kanlı oyundan para ve rant sağladığını yazacaktı ya da terörden kim besleniyorsa isimlerini açığa mı çıkaracaktı? Bütün bunları unutmayalım değerli arkadaşlar.

Sayın milletvekilleri, ülkemiz AKP hükûmetleriyle dokuz yıldır yönetilmektedir. Geriye dönüp baktığımızda AKP’nin karnesinin kırıklarla dolu olduğunu görmekteyiz. Eğer AKP’nin en başarısız, en beceriksiz olduğu konu hangisi diye sorarsanız şüphesiz terörle mücadele ve terörle mücadele nedeniyle bölge halkının gördüğü zararlardır diyebiliriz.

Bakınız, Terör ve Terörle Mücadeleden Doğan Zararların Karşılanması Hakkında 5233 sayılı Yasa 2004 yılında çıkarıldı bu Mecliste. Yasa’nın uygulamasında 3 kez uzatmaya gidildi, başka bir deyişle Yasa’da sonuncusu 2007’de olmak üzere 3 kez değişiklik yapıldı.

Bakınız, sonuç nedir? Bölge halkımız yaşadığı mağduriyetlerden kurtuldu mu acaba? Elbette ki hayır. Bölgede yaşayan yurttaşlarımız hem acıları yaşadı hem de kıt kanaat geçinirken ellerindeki ekmekten ve hatta yerlerinden, yurtlarından oldu. Yaşadıkları sorunlar katlandı ve sorunları kamu eliyle, devlet gücüyle çözülebilecek hâle geldi.

Değerli arkadaşlar, bölgede hangi ile gitsem zarar tespiti için valiliklere yapılan başvurulardan şikâyetler almaktayım çünkü insanlarımızı bıktıracak, yıldıracak bir bürokrasi uygulanmaktadır bölgede. Yapılan başvurular komisyonlarda uzun süre bekletilmektedir. Neticede sistemli bir çalışma da olmadığından binlerce dosya, olduğu gibi, işlem görmeden beklemektedir. Bunun nedeni ise AKP Hükûmetinin bölgeye ve bölgede yaşayan yurttaşlarımıza bakış açısıdır. Maalesef AKP terör ve terörle mücadeleden doğan zararların karşılanması konusunda isteksiz ve halkın yaşadığı acılara da duyarsızdır. Zarar gören yurttaşlarımızın zararlarının karşılanması konusundaki tutumu da bunun en bariz örneğidir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; zamanın İçişleri Bakanı olan Sayın Beşir Atalay’a birçok soru önergesi verdim. Zaten Hükûmetin konuya yaklaşımı verilen yanıtlardan da açıkça anlaşılmaktadır. Örnek mi istiyorsunuz? Örneğin Sayın Bakan aynen şunların altına imza atmıştır: “Yapılan müracaatlardan il zarar tespit komisyonlarınca olumlu karara bağlanıp sulhname imzalayan yurttaşlarımız için yapılan ödenek talepleri, bütçe imkânları çerçevesinde tarih sırasına göre illerimize gönderilmektedir ve zarar gören vatandaşlarımıza ödenmektedir.” deniliyor. Sayın Bakan bütçe imkânları çerçevesinde, gönderilmekte olduğunu söylüyor ama her şeye para buluyorsunuz, haklı talepleri için eylem yapan öğrencilere, hakkını arayan emekçilere sıkılacak biber gazına paranız var da, bölgede acı çeken halka acaba paranız niye yoktur? İki yıl önceki rakamlar bile Sayın Bakanın bu konuya nasıl yaklaştığının göstergesi olmuştur.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Ekim 2008 sonu itibarıyla Türkiye genelinde zarar tespit komisyonlarına yaklaşık 360 bin başvuru yapılmıştır. Bunlardan 144 bini sonuçlandırılmıştır. Yani toplam dosya sayısının yarısından daha azı ancak sonuçlandırılmıştır. Bir de bu dosyaların hepsi olumlu olarak sonuçlandırılmamıştır. Olumlu sonuçlandırılan ve sulhname imzalayan yurttaşlarımıza ödenmesine karar verilen tazminat miktarı ise 1 milyar civarındadır.

Bu anlamda başka bir konuyu da es geçmeyelim. Bildiğiniz gibi, 1984-1998 yılları arasında terör nedeniyle, daha iyi yaşam koşulları arayışları gibi nedenlerle çok sayıda köy ve mezra boşaltılmıştır. Bu nedenle Doğu ve Güneydoğu Anadolu’daki on dört ilde yer değiştirmeler olmuştur. Ayrıca, resmî rakamlara göre bölgede göç eden toplam nüfus 360 bin civarındadır ve kimi sivil toplum örgütlerine göre de bu rakam 3 milyon civarındadır.

Göç ettirilmiş nüfusa yönelik olarak 1994 yılında Köye Dönüş ve Rehabilitasyon Projesi geliştirilmiştir ve yaşadıkları yöreleri terk etmek zorunda kalan ailelerden gönüllü olarak geri dönmek isteyenlere kolaylık sağlanmaya çalışılmıştır.

Yine, kendi köylerinde veya bunların civarında veya arazisi müsait başka yerlerde iskân edilmeleri ve gerekli sosyal, ekonomik altyapısının tesisi için projeler yapılmıştır ve proje kapsamında on dört il yer almaktadır. Bu iller ise Bingöl, Hakkâri, Tunceli, Bitlis, Van, Muş, Elâzığ, Adıyaman, Ağrı, Diyarbakır, Batman, Siirt, Mardin ve Şırnak’tır.

Sayın Başkan, değerli milletvekillerim; Köye Dönüş Projesi’nde Başbakanlık tarafından 20 Ocak 1998 tarihinde çıkarılan genelge kapsamının içerisindeki ilçelerden hareket edilerek uygulama yapılmaktadır. Bu genelge kapsamı içerisinde geriye dönen insanların, bakımsızlıktan yıkılmış, yok olmuş, tahrip edilmiş evlerinin tamiri ve yaşanılabilir bir hâle dönüştürülmesi için destek verilmesi söz konusudur.

Ayrıca, köylerin altyapılarına ait çalışmalar ve bu insanlara geçimlerini temin edecek hayvancılık, tarımsal kredi destekleri verilmesi planlanmıştır.

Yine, kaymakamlıklar tarafından, yaşamlarını idame ettirebilecekleri yardımlar yapılmaya çalışılmıştır ancak bütçe içerisinde aktarılan asıl meblağ altyapı hizmetlerine harcanmıştır. İşte bu noktada 5233 sayılı Yasa uygulamaya konulunca halkımız için bir umut ışığı doğmuştur fakat bu umut ışığının bir ampul ışığı olduğu kısa sürede anlaşılmıştır.

Zamanın İçişleri Bakanı Köye Dönüş Projesi’nin uygulandığı on dört il valiliğinden bilgiler almış. Alınan bu bilgilere göre toplam 62.448 haneden 386.360 kişi yaşadıkları yerleşim yerinden ayrılmış demektir.

2008 Mayısı sonunda ise 25 bin haneden 150.469 kişinin eski yerleşim birimlerine dönüş yaptığı açıklanmıştır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; buraya kadar değindiğimiz noktalar ekonomik boyuttadır. Bir de konunun sosyal ve kültürel yanları bulunmaktadır. Hükûmet, her konuda olduğu gibi bunu da göz ardı etmektedir.

Bakınız, geçtiğimiz günlerde Diyarbakır’daydım ve bölgede yedi gün kaldım. Bölgede halk yaşananlardan bıkmış, isyan edecek durumdadır. Halk, bölge isminin artık terörle anılmasını istememektedir, artı kalıcı çözümler istemektedir, yani GAP’ın bitirilmesini istiyor, gözyaşı, ağıt yakmak istemiyor artık halk. Bölgede yaşayan yurttaşlarımız, taleplerini dikkate almayan AKP’den artık kurtulmak istiyor. Ben de Cumhuriyet Halk Partisinin kendilerine yönelik çözüm önerilerimi sundum. Yani Cumhuriyet Halk Partisi olarak Doğu ve Güneydoğu’da yaşanan sorunlara ilişkin çözüm önerilerimizi anlattım. Neler dedik kısaca göz atmak istiyorum: Bölgenin kalkınmasında devletin öncülük edeceğini söyledim. Yani “Devlet eliyle fabrikalar açılacaktır.” dedim. “Bir barış projesi olan GAP’ı bitireceğiz.” dedim. Bölgede özel sektör girişimciliği desteklenecektir ve sosyal devlet uygulamalarına hız verilecektir. Mayınlı araziler temizlendikten sonra bölge halkının kullanımına açılacak ve tarihimizin en büyük toprak reformu gerçekleştirilecektir. Köye Dönüş Projesi daha ayrıntılı olarak ele alınacaktır. Kültürel hakların gelişmesi ve uygulanması için özel önlemler alınacaktır. Tüm bunları halkın iktidarı yani Cumhuriyet Halk Partisi iktidarında, yani 13 Hazirandan sonra kurulacak olan Cumhuriyet Halk Partisi iktidarında gerçekleştireceğimizi Diyarbakır’da kaldığım yedi gün içerisinde bölge halkımıza anlattım ve inşallah, 13 Haziranda iktidar oluruz, hem AKP’den kurtuluruz hem de bölge halkının sosyal, kültürel, ekonomik sorunlarına en iyi bir şekilde parmak basmış oluruz.

Bu duygu ve düşüncelerle yüce heyetinize tekrar saygılarımı sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Köse.

Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisi aleyhinde söz isteyen Sırrı Sakık, Muş Milletvekili.

Buyurun Sayın Sakık.

SIRRI SAKIK (Muş) – Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; ben de Cumhuriyet Halk Partisi önerisi aleyhinde söz istedim çünkü lehte sözü Milliyetçi Hareket Partisi almıştı ama ben bu şeyin mağduruyum yani her ne kadar lehte de aldıysam aleyhte konuşacağım.

Şimdi, tabii bunun çok yasalaşması söz konusu değil çünkü dört yıla yakındır biz ve Cumhuriyet Halk Partisi bu konudaki hassasiyetlerimizi zaman zaman buraya taşıyoruz ama sevgili iktidar partisinin sayısal çoğunluğu bunu reddediyor. Oysaki gerçekten yaraların sarılması için bunun, derhâl bu konuda bir araştırma önergesinin hayata geçmesi lazım. Şimdi dönün bakın, 1992, aradan on sekiz yıl geçmiş, on dokuz yıl geçmiş, bu insanlar mağdur edilmiş. Kim tarafından? Devlet tarafından. Geçenlerde buradan bir sürü yasalar geçirdiniz. Peki, bu mağdur insanların hukukunu niye gerçekten yerine oturtmuyorsunuz? Bu insanlar mağdur ve iki gündür Radikal gazetesinde önemli haberler var. Dün de burada gündeme getirdim. Bir eski özel timci çıkıp açıkça söylüyor, diyor ki: “O dönemde faili meçhul cinayetleri biz işledik. İş adamlarını öldürdük. Efendim, şunları şunları yaptık.” Yani binlerce şeyi sayıyor ama kimsenin sesi kıpırdamıyor, sesi çıkmıyor ve şimdi ben buradan sesleniyorum. O dönem gidip orada o insanların evini barkını, köyünü kentini yakan. Yüreğinizde insanlıkla ilgili küçük bir şey varsa ve insanım diyorsanız siz de o özel timci Ayhan Çarkın gibi çıkın, kamuoyuna deyin: “Evet, bu dönemde biz üniformalarımızla, biz apoletlerimizle, biz tanklarımızla, biz silahlarımızla geldik. Halka karşı bu zulmü işledik.” Bu halk sizi bağışlamaya hazır. Bu işin mağdurlarından biriyiz biz de. Biz çetele tutarak bu sorunun çözülmeyeceğine inanıyoruz ama gerçekten sorunun çözümü için bizim geçmişimizle yüzleşmemiz gerekir.

Ben buradan bu vesileyle, mesela birkaç gündür gazetede çarşaf çarşaf açıklamaları olan bu özel timciyle ilgili Hükûmeti, savcıları, yargıçları, bir bütün olarak herkesi göreve davet ediyorum. Önemli şeyler söylüyor. O dönemde kimlerin cinayete karıştığına dair açık beyanları var ve biz geçmişten bugüne kadar -ülkemizi de tanırız- bu konuda açık yüreklilikle çıkıp ortada bu açıklamaları yapanların başına neler geldiğini de biliyoruz. Hükûmet bunu -buradan tarihe not düşüyorum- kollamalıdır, korumalıdır, derhal bu özel timci koruma altına alınmalıdır çünkü geçmişimizle yüzleşeceksek bu şahsiyetlerin bir an önce Hükûmet tarafından korunma altına alınması gerekir. Eğer bu şahıslar, bu şahsiyetler, gerçekten dönüp Parlamentoda bir hakikatleri araştırma komisyonu oluşturabilmiş olsaydık, bugün bunlar Parlamentoda bildiklerini açık ve net bir şekilde bize söyler ve sizin de kendinize uygun… Sözüm ona sorunun çözümüyle ilgili geçmişle yüzleşmekten bahsediyorsunuz ama ne yazık ki hâlen bu konuda bizim çabalarımız bir türlü ete kemiğe bürünmedi.

Bakın, ne diyor bu özel timci, Çarkın diyor ki: “Behçet Cantürk…” Bilinir. Yani Kürt iş adamlarının nasıl Sapanca üçgeninde alınıp, götürülüp katledildiğini açıkça beyan ediyor ve bizler… Kimlerin yaptığının isimlerini söylüyor ve hemen arkasından diyor ki: “DEP’li eski milletvekilleri…” Ben de DEP’li eski bir milletvekiliyim, buradan da bizi alıp götürmüştüler. O dönem ilahlar emretmişti, Genelkurmay emretmişti, bizi alıp götürmüşlerdi. Bizim avukatımız rahmetli Vedat Serhat’ın nasıl öldürüldüğünü; Savaş Buldan, bizim milletvekili arkadaşımızın eşinin nasıl öldürüldüğünü; Ömer Lütfi Topal cinayetini ve Dev-Sol sanıklarından Bedri Yağan, Sinan Kukul’un nasıl katledildiğini bire bir anlatıyor. Ve Çarkın anlatıyor “Mehmet Ağar’dan tutun” diyor “bu, onlarca, yüzlerce polisin ölümünden sorumludur.”

Şimdi, bunlar faili meçhullerle ilgili açıklamalarda bulunuyor ve diyor ki: “Yargısız infazlar gerçekleştirdik. Sinan ve Bedri’yi nasıl öldürdüğümüzü biliyoruz.” diyorlar.

Şimdi, bu kadar açık beyanlar var iken Hükûmetin buna seyirci kalmasını anlamakta zorluk çekiyoruz. Sevgili arkadaşlar, bu sizin sürecinizde olmadı. Şimdi sizin elinizi kolaylaştıracak aktörler çıktı. Önemli doneler sunuyor. İktidar bunun için var ve “Çıkın bunları çözün.” diyor ama siz bunlarla ilgili hâlâ burada direniyorsunuz. Yani, biz hepimiz bu ülkede yaşayabilmenin bedelini çok ağır ödedik ama gerçekten artık sorunların çözümüyle ilgili biz bir şeyler yapmalıyız, yapabilmeliyiz.

Bakın, bu önergede… Hâlâ binlerce mağdur insanlar var ama ben bugün, bu önerge gündeme gelirken bir bakanımızla karşılaştım, kendi ilindeki bu sorunları, bu hukuksuzluğu giderdiğini söylüyor. Peki, ne yapmamız lazım? Yani biz de kendimize bu mağdurların hukukunun oturması için bir bakan mı bulmamız lazım? Ne yapmamız lazım? Sevgili Şevket kardeşimin dediği gibi Cumhuriyet Halk Partisinin iktidar olup -onu bekleyeceğiz- sorunlarımızın çözülmesini mi bekleyeceğiz? E şimdi, söylediği ihtimal uzak, bakan bulmak çok zor ama biz, gerçekten, bu konuda bu mağdurların sorunlarını çözmeliyiz, hakkaniyet duygusu içerisinde olmalıyız.

Ne yapıyor sayın valilerimiz? Sayın valilerimiz alıyor, bu işin mağdurlarını çağırıyor, getiriyor, devletin o otoriter, ceberut yüzünü göstererek diyor ki: “Ver bakayım elini.” Zavallı vatandaş ne yapacak? Veriyor elini, 8 milyar, 10 milyar. Bakın, aradan on sekiz yıl geçmiş. On sekiz yıl önce haksızlığa uğrayan bu vatandaşlarımız, her bir yılı 1 milyar olsa –bakın, 1 milyar komik bir rakam- 18 milyar eder. Evi barkı yanmış. 40-50 olsa, 50-100 milyar eder ama tam tersi bir uygulama içerisinde. Diğer alanlarda, holdinglerin milyon dolarlarını affediyorsunuz ama bu mağdur insanların… Eğer yani hakkaniyet duygusu içerisinde olacaksanız, bir an önce bunların hakkını ve hukukunu yerli yerine oturtun. İnsanlar kendi köylerine gidemiyor. Ben de bu mağdurlardan biriyim. On sekiz yıldır, köyüm bir cennet olmasına rağmen, köyüme gidemiyorum ve gelip yakanları da biliyorum. Ve geçen gün Gaziantep Havaalanı’nda karşılaştığım MHP aday adaylarından biri bana anlattı, “Zengök’ü bilirim. Ben de Kayseri’den gelen tugay içerisindeydim.” dedi. Dedim “Sağ olun. Siz de muhakkak o yangın işinde vardınız.” Dedi ki: “Bizden önce yaptılar bunu.” Söyleyen de bizzat bu. Hiçbir şey gizli saklı da kalmıyor ve bunu gelip yakıp yıkanların hepsi de bu devletin üniformasını taşıyan ve bu devletin tankını, topunu bu halkın vergisiyle alan insanlar yaptı.

Şimdi, bu devlet bu günahını temizlemelidir ve sizden bir lütuf olarak da bunu istemiyoruz. Bu insanların hukukunu, hakkını yerli yerine oturtun. Eğer bunları yapmazsanız... Yani tabii, hakkaniyet hiçbir yerde yok. Burada, mesela, biz, çıkıp uzman çavuşların sorunlarıyla ilgili haksız ve adaletsiz şeyleri seslendirdiğimizde -çünkü uzman çavuşlara bile üçüncü, beşinci sınıf insan muamelesi yapılıyor, onları subayevlerine, çocuklarını bile almıyorlar- hemen Genelkurmay Başkanı çıktı, laf yetiştirdi: “Aramıza nifak sokuyorlar.” Siz adaletsiz olursanız, tabii ki aranıza nifak sokulur. Siz kendi aranızda bile adaleti olmayan bir ülkenin kurumları, ülkenin parlamentosu bir bütün olarak, ne burada adalet var ne ilde adalet var ne Genelkurmayda var ne yargıda var, hiçbir yerde adalet ve hakkaniyet yok. Adaletin olmadığı yerde de kavga devam eder.

Onun için, dönüp insanları suçlamaya gerek yok. Kendinizde, kendimizde kusurları aramalıyız. Neden bu insanlar gerçekten bu kadar uzun yıllardır hâlen sokaklarda? Hâlen Diyarbakır’ın göbeğinde, Batman’da insanlar niçin sokaktadırlar? Bu akşam niye oturma eylemi yapıyorlar? Sizin adaletsizliğinizi protesto ediyorlar. Diyorlar ki: “Yahu, yüzde 10’luk barajı lütfen kaldırın. Efendim, ana dilde eğitim görmek istiyoruz. Bu, bizim hakkımız, bir lütuf değil.” Bunun için sokakta siz polislerle onların üzerine saldırtıyorsunuz, iktidarsınız. Şimdi, peki insanlar ne yapmalı? Şiddete de başvurmuyor. En demokratik hakkını kullanarak alanda oturuyor, diyor ki: “Ben, demokrasi ve özgürlük istiyorum. Ben, yasalar ve Anayasa düzeyinde güvence istiyorum.” diyor. Buna karşı da şiddet uygulanıyor. Şiddetin uygulandığı yerde de hakkaniyet olmaz. Bu topraklar, bu insanlar çok acı günler yaşadılar. Bizans’tan bugüne kadar bu topraklar...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

SIRRI SAKIK (Devamla) – …bu çocukların, bu ülkenin bütün çocuklarının kanıyla sulandı, bundan sonra kanın akmaması için herkesin vicdanlı davranması gerektiğini düşünüyor, hepinize teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisi lehinde söz isteyen Yılmaz Tankut, Adana Milletvekili.

Buyurun Sayın Tankut. (MHP sıralarından alkışlar)

YILMAZ TANKUT (Adana) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Cumhuriyet Halk Partisinin, terör mağdurlarının sorunlarının araştırılması hakkında vermiş olduğu grup önerisinin lehinde söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, maalesef, özellikle AKP hükûmetlerinin iş başına gelmesinden sonra sistematik bir şekilde yükselen terör ve bölücü faaliyetler, bugün çok vahim boyutlara ulaşmış bulunmaktadır. 2002 yılında AKP tek başına iktidara geldiğinde sıfır noktasına getirilmiş bulunan terör ve bölücülük faaliyetleri son yıllarda millî birliğimizi, kimliğimizi, bölünmez bütünlüğümüzü ciddi boyutta tehdit eder hâle gelmiştir. Dolayısıyla bölücü çetelerin dağ ve şehirli militanları, artık aziz milletimizin ve devletimizin gözünün içine baka baka, küstah ve alçakça isyan ve ihanet provalarını yapmaktadırlar. Bugün, bu kabul edilemez ihanet ve bölücü senaryo ve eylemler karşısında ise, yaklaşık dokuz yıldır milletimizin ve devletimizin mevcudiyetine hükmetmeye çalışan AKP İktidarı ise âciz, kararsız ve hatta bu eylemleri teşvik eden bir politika benimseyerek ülkemizi bugün âdeta uçurumun kenarına getirmiş bulunmaktadır. Şöyle ki 2003 yılında “Eve Dönüş Yasası” adı altında PKK’nın cezaevlerindeki bütün militanlarını yeniden dağ kadrosuna ve örgüte kazandırmış ve akabinde Terörle Mücadele Yasası’nın 8’inci maddesini kaldırmak suretiyle güvenlik güçlerimizin elini kolunu bağlamış, hainlerin ise cesaret ve cüretini artırmıştır. Diğer taraftan, askerlerimizin başına çuval geçirilmesini sindire sindire hazmettirmeye çalışmış, Musul’da alçakça şehit edilen güvenlik güçlerimizin kanlarını yerde bırakmıştır. Bunlar yetmemiş, “Açılım” zırvası altında dile getirdikleri yıkım ve ihanet projesi çerçevesinde PKK’lı canileri Habur’da törenle karşılatmış ve devletin hâkim ve savcılarını onların ayaklarına göndermiş ve sözde seyyar mahkemelerde yargılayıp serbest bırakmıştır. Buna karşılık, bölücü hainlerle kahramanca mücadele eden ve aziz milletimizin takdirini kazanan dönemin subay ve askerlerini de “gizli tanık” maskesi altında, PKK’lı tanıkların beyanlarıyla haksız bir şekilde cezaevlerinde tutmaktan vicdan azabı duymamıştır.

Değerli arkadaşlar, elbette demokratik rejimi darbe yapmak suretiyle değiştirmek isteyenler hak ettiği cezayı almalıdırlar. Fakat siz sadece “Soruşturma ve kovuşturma devam ediyor.” şeklinde bir bahaneyle, tutukluluk sürelerinin, hüküm almış gibi cezaya dönüştürülmesine onay verirseniz bir gün bunun hesabını mutlaka verirsiniz.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; özellikle son sekiz yıldır bölücü terörle etkin ve kararlı bir şekilde mücadele edilemediği ve bölücü hainlere taviz verildiği için bugün maalesef terör bitmemiş ve toplumumuzun hemen her kesiminden on binlerce insanımız mağdur edilmiştir. Başta bölge insanımız olmak üzere, o bölgede görev yapan polisimiz, askerimiz, korucularımız, memurlarımız ve öğretmenlerimiz sadece kanlarıyla şehit olarak bedel ödememiş, aileleriyle birlikte çok büyük sıkıntı ve çaresizliklerle karşı karşıya kalmıştır. Örneğin, güvenlik güçlerimizin dışında, öğretmenlerimiz ülkemizin her köşesinde büyük fedakârlıklarla görev yapmaktadırlar. Büyük zorluklar içerisinde görev yapan öğretmenlerimiz, özellikle Doğu ve Güneydoğu bölgelerimizde görevleri başında, teröristlerce şehit edilmiş ve edilmeye devam edilmektedir. Elinde silah değil, kalem tutan öğretmenlerimiz, ülkemizin her bölgesinde, eller tabanca, silah değil, kalem tutsun diye gecelerini gündüzlerine katmaktadırlar. Hiçbir siyasinin ziyaret etmediği, gitmediği yerlerde, çetin doğa şartlarına ve iklim şartlarına aldırmayan fedakâr öğretmenlerimiz o bölgelerde sadece okullarda eğitim vermemekte, yüce devletimizin oradaki temsilcileri olmaktadırlar. Bölge halkı da oraya gelen öğretmeni devlet olarak bilmektedir. Köylerdeki okulların basılıp lojmanlarındaki öğretmenlerin şehit edildiği, yolların kesilerek kimliklerine bakılıp öğretmen olanların istifaya zorlandığı günleri hatırımıza getirmeyi bile biz bugün istemiyoruz. Peki, maddi karşılığı ölçülemeyecek kadar büyük fedakârlıkla görevlerini devam ettiren ve bu bölgelerdeki görevlerinden istifa etmeyip görevlerinde kalan öğretmenlerimize biz bugün ne verebiliyoruz acaba? Öğretmenlerimizin, devletlerinin kendilerine hak ettikleri değeri verdiğine mutlaka inanması gerekmektedir. Öğretmenlik, fedakârlık ve şevk ile yapılan bir meslektir. Öğretmenlerimizin geçimlerini iyi bir şekilde temin etmek için maddi talepleri de mevcuttur fakat onların en büyük talebi, toplum içerisinde hak ettikleri yeri, eskiden olduğu gibi, geri kazanabilmektir. Bu yüzden, özellikle başta öğretmenlerimiz olmak üzere Bitlis, Bingöl, Hakkâri, Tunceli, Van, Muş, Diyarbakır, Siirt, Mardin gibi illerimizde görev yapan bütün kamu görevlilerimizin ve bölge insanının acımasız PKK teröründen dolayı uğradıkları mağduriyetleri mutlaka telafi etmemiz, gidermemiz gerekmektedir.

Değerli arkadaşlar, bölücü terör olaylarından sadece Doğu ve Güneydoğu bölgelerinde yaşayan insanlarımız değil, diğer bölge ve vilayetlerimizdeki vatandaşlarımız da etkilenmekte ve mağdur olmaktadır. Örneğin, İstanbul’da meydana gelen bölücü terör olaylarıyla ilgili bakın, Sayın Genel Başkanımız ne demiştir: “Şimdi bir düşünün. İstanbul’dasınız. Allah lütfetmiş, 5-10 kuruş kazanıyorsunuz. Kazandığınıza banka kredisi ilave ediyorsunuz ve bir taksi alıyorsunuz, bir araba alıyorsunuz, minibüs ya da otobüs alıyorsunuz. Akşam eve geliyorsunuz, çoluk çocukla sofrada oturuyorsunuz, Allah’ın verdiği nimeti yiyeceğiniz sırada dışarıda bir gürültü… ‘Nedir?’ diye bakıyorsunuz, bir araba yanıyor. ‘Acaba kimin arabası?’ diyorsunuz. Bir bakıyorsunuz ki kendi arabanız yanıyor. On sekiz günde Hüsnü Mübarek bir meydanda toplanılması sonucu iktidarından oldu. On sekiz günde İstanbul’da yanan araba, minibüsü, otobüsü ve taksisiyle sekseni buldu. Mısır’da bir tane araba yanmamış, bir tane insan ölmemiş. Buna rağmen, yoksulluk ve geçim darlığından dolayı otuz bir yıl iktidarda bulunan bir diktatör görevden alınıyor, uzaklaştırılıyor. Türkiye kan gölünde ama ‘ileri demokrasi’ palavrasıyla milletimiz hâlen aldatılmaya devam ediyor.”

Netice olarak değerli arkadaşlar, yurdumuzun her köşesindeki vatandaşlarımız bölücü terörün insafına terk edilmiş ve büyük sıkıntılarla karşı karşıya kalmıştır.

Sayın milletvekilleri, bugün ne yazık ki ülke ve toplum olarak her manada çok tehlikeli bir dar geçitten ve çok sıkıntılı badirelerden geçmekteyiz. Bugün Türkiye sadece ekonomik, sosyal ve kültürel alanda değil, özellikle güvenlik, bölücülük ve millî varlık konusunda da çok vahim ve tehlikeli bir tablo içerisindedir ve maalesef, daha önce de buradan sık sık ifade ettiğimiz gibi, bölücü emellerin artık gizlenmediği, açıktan açığa kalkışma hareketlerini andıran hadiselerin ve olayların yaşandığı, ihanet provalarının yapıldığı, millî bayramlarımızda bile bölücü ihanet çetelerinin sözde marşlarının çalındığı çok tarihî ve her bakımdan ibret verici bir musibet dönemini yaşıyoruz. Öyle bir musibet dönemi ki bu dönemde, artık, Türkiye Büyük Millet Meclisinin üyeleri, milletvekilleri PKK adına polisimizi tokatlayıp taşlayabilmektedir. Bu durum karşısında ise Sayın Başbakan sadece “densizlik” diyerek tepki göstermekte fakat yapılan küstahça eylemler yapanların yanına kâr kalmaktadır. Bugün bir yandan bölücü hainler polislerimizi, Mehmetçiklerimizi, güvenlik güçlerimizi ve masum vatandaşlarımızı acımasızca katletmektedirler, diğer yandan ne acıdır ki bu alana gizliden ya da açıktan daha fazla özgürlük verilmesi çabaları, bugünlerde görüşmekte olduğumuz yeni Anayasa Mahkemesinin yapısının değişikliği maskesi altında da olanca hızıyla ve büyük bir gaflet anlayışıyla devam ettirilmektedir.

Ben buradan bir kez daha vatanımız ve milletimizin bölünmez bütünlüğü için fedakârca görev yapan ve bölücü hainlerce şehit edilen subay, asker, polis ve masum vatandaşlarımıza Yüce Allah’tan rahmet, yakınlarına ve aziz milletimize de başsağlığı diliyorum.

Değerli arkadaşlar, bugün AKP yönetimindeki Türkiye’de gerçekten insanlarımız mutlu ve huzurlu değildir, vatandaşlarımızın büyük bir kesimi bölücü terörün yanı sıra yokluk ve açlıkla boğuşmakta ve geleceğinden endişe duymaktadır. Toplumumuzun hemen bütün kesimleri çaresiz, huzursuz, umutsuz bir şekilde baş başa bırakıldığı meselelerle boğuşmaktadır ancak son yıllarda Türk toplum yapısını tehdit eden, istikbal adına derin kaygılar uyandıran bazı gelişmeler de bugün ne yazık ki hep birlikte ibretle izlenmektedir. “Türkiye nereye gidiyor?” sorusunu sormamıza neden olabilecek kadar vahim gelişmeler günlük hayatımıza bir kâbus olarak çökmekte, toplum hayatımızı âdeta kemirmektedir. Hemen her gün bir ilimizde, ilçemizde, hatta köyümüzde cinnet, intihar, gasp, boşanma, aile içi şiddet, soygun, hırsızlık, kapkaç, ırza geçme, talan, vurgun, hortumlama gibi hadiseler vahim boyutlar kazanarak yükselmektedir. Türk milletinin pek alışık olmadığı bu tip çeşitli hadiseler yine her gün basına yansımakta ve artık bütün bunlar sıradan hâle gelmiş bulunmaktadır. Çoğu ferdî bazda, bazen grup kimliği adı altında meydana gelen bu tür olayların sayıca ve zaman bakımından giderek yoğunluk kazanmış olması ise hadiseye ciddi bir sosyal boyut kazandırmış gözükmektedir. Dolayısıyla bölücü terör kıskacında ve âciz bir yönetim altında her geçen gün kan kaybeden ülkemizin artık bu ve benzer yükleri taşımaya daha fazla tahammülü kalmamıştır ve inşallah yaklaşık iki buçuk ay sonra 12 Haziranda yapılacak olan seçimlerde tek başına iktidara gelecek olan Milliyetçi Hareket Partisi ilk önce terörün ve bölücü hainlerin kökünü kazıyarak büyük Türk milletine alçakça ve kalleşçe saldıranlara hak ettiği cezayı mutlaka verecektir diyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisi aleyhinde söz isteyen Ahmet Aydın, Adıyaman Milletvekili.

Buyurun Sayın Aydın. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

AHMET AYDIN (Adıyaman) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisinin aleyhinde söz almış bulunuyor, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, tabii ki terörün ve terörden doğan zararların incelenmesi gerekiyor. Bu konuda daha önce de gerek İçişleri Bakanlığı nezdinde gerek başka platformlarda bu incelemeler yapıldı. Biraz sonra da belki değineceğim ama Cumhuriyet Halk Partisinin grup önerisinde bahsettiği hususların aslında bir kısmının gerçeği yansıtmadığı ortaya da çıkacak. Velev ki bir araştırma komisyonu kurulsa dahi -zaten dönemin sonuna da geldik- bu komisyonun kurulması, rapora bağlanması, bu incelemenin, araştırmanın yapılmasının mümkün olmadığı da çok net bir şekilde gözükmektedir. Sadece gündemi biraz geciktirmek, değiştirmek adına verilen bir önergedir diye düşünüyorum.

Değerli arkadaşlar, Türkiye farklı kültürlerin, farklı etnik yapıların, grupların, mezheplerin, asırlardır iç içe, birlikte yaşadığı hemhâl olduğu bir ülke. Bu farklılıkları biz AK PARTİ olarak bir zenginlik olarak görüyoruz. Bu farklı unsurların hepsi bu ülkenin aynı zamanda asli unsurlarıdır. Bu asli unsurlar içerisinde birinin bir başkasına göre üstünlüğü yoktur, kimsenin bir diğerine göre önceliği de yoktur, olamaz da. Bu farklı yapı içinde hiç kimsenin diğerini ötekileştirmeye, yabancılaştırmaya, dışlamaya, horlamaya hakkı olamaz. Biz hiçbir vatandaşımızı mağdur ve mahrum görmek de istemeyiz, hiçbir vatandaşımızın kendini dışlanmış hissettiğini görmek istemeyiz. Biz bu anlamda Kürt meselesini de, Alevi meselesini de ta başından beri siyaset üstü bir zeminde ele aldık ve bu manada da çalışmalarımızı, icraatlarımızı geliştirdik.

Değerli arkadaşlar, bizler tarihimizi hep birlikte kurduk. Cumhuriyeti bu-radaki bütün unsurlar hep birlikte inşa etti. Yine, geleceğimizi de aynı şekilde, daha güçlü bir şekilde hep beraber inşa edeceğiz. Terör ve terörle mücadele konusu bugün yeni olan bir konu değil. Yaklaşık çeyrek asırdır süregelen, maalesef ülkemize çok kayıplar verdiren bir konu. Bu manada Türkiye ciddi bir çatışma ortamı yaşadı. Dönemsel olaylar oldu, süregelen olaylar oldu ve Türkiye ciddi manada kaynaklarını heba etti. Doğrudan yapılan harcamaların en düşük rakamıyla birlikte 300 milyar dolar olduğu ifade ediliyor ki bu da 450 katrilyon lira.

Değerli arkadaşlar, bu parayla çok daha fazla şey yapabilirdik. Belki bu-gün işsizlik olmayacaktı. Otuz senedir bitiremediğimiz bir GAP projesinin belki bu parayla 10 tanesini, 10 katını kısa sürede yapmış olabilirdik, 100 bin okul inşa edebilirdik, 15 bin hastane yapabilirdik ve bu kesilen para herkesin cebinden çıkıyor, Trakyalısının da, güneydoğulusunun da, kuzeyden güneye, doğudan batıya herkesin cebinden çıkıyor.

Tabii, maddi kayıptan söz ediyoruz ancak asıl olan anaların yüreğini dağlayan bu yara. Bunu parayla telafi etmek mümkün değildir. Bu acının karşılığı parayla telafi edilemez. Hiçbir maddi değerle onları teskin etmek mümkün değildir. Yine şehit annesi hakeza, kolunu kaybetmiş, ayağını kaybetmiş gazinin durumu… Bunu parayla çözmek mümkün değil ama devlet yine de bir nebze de olsa bu zararları karşılamak durumunda, asli görevi de budur.

Yine, değerli arkadaşlar, terörle birlikte köyler boşaltıldı. Köylerin boşaltılmasıyla birlikte göç edilen şehirlerin dokusu bozuldu. Tarım alanları boşaltıldı, otlaklar boşaltıldı, hayvancılık yapılamaz hâle geldi; birçok maddi kaybı, beraberinde birçok manevi kaybı oldu. Bu kayıpları gidermek adına, kısmen de olsa maddi kayıpları hafifletmek adına, yine AK PARTİ döneminde, 2004 tarihinde bir yasa çıkartıldı. Terör ve terörle mücadeleden doğan zararların karşılanması adına 5233 sayılı Yasa, 20/10/2004 tarihinde de buna bağlı bir yönetmelik çıkartıldı. Değerli arkadaşlar, bu kapsamda, ölüm, yaralanma ve sakatlanmadan kaynaklanan zararlar, taşınır ve taşınmazlardan oluşan zararlar, tarım ve hayvancılıkla ilgili zararlar ile terör nedeniyle göç etmek zorunda kalan vatandaşlarımızın mal varlıklarına ulaşamamaları nedeniyle uğradıkları zararlar karşılanmaktadır. Kanun kapsamındaki zararların karşılanması amacıyla illerimizde il vali yardımcılarının başkanlığında komisyonlar kuruldu ve bu manada da Van ilimizde iki komisyon kurulmuştur -araştırma önergesinde geçtiği için- 2010 yılı başında komisyon sayısı bire düşürülmüş ve çalışmalar da hâlen devam etmektedir. Kanun’un yürürlüğe girdiği mart ayına kadar, zarar tespit komisyonlarına toplam 350.506 başvuru yapılmıştır. Yine, bu başvurulardan, CHP’nin grup önerisinde 144 bin diyor ama bu başvurulardan 144 bin değil, 259.462 adedi sonuçlandırılmış, bunlardan 146.441 başvuru için tazminat ödenmesine karar verilmiştir. Mart 2011 itibarıyla komisyonlarca olumlu sonuçlandırılan ve sulhname imzalayan vatandaşlarımıza ödenmek üzere talep edilen toplam zarar tutarı ise 2 milyar 303 milyon 128 bin 943 yani eski parayla 2 katrilyon 303 trilyon değerli arkadaşlar. Bunun da 2 katrilyon 235 trilyonu ilgililere ödenmiştir.

Yine, değerli arkadaşlar, Van iline bakacak olursak, Van ilinde kanunun yürürlüğe girdiği tarihten mart ayına kadar zarar tespit komisyonlarına toplam 33.820 başvuru yapılmıştır. Bu başvurulardan 31.764 adedi sonuçlandırılmış olup bunlardan 18.279 başvuru için tazminat ödenmesine karar verilmiştir. Mart 2011 itibarıyla Van Valiliği Zarar Tespit Komisyonu tarafından olumlu sonuçlandırılan ve sulhname imzalayan vatandaşlarımıza ödenmek üzere talep edilen toplam zarar tutarı 255 milyon 724 bin 41 TL’dir. Bunun da 251 milyon 372 bin 498 TL’si ilgililere ödenmiştir.

Yine, değerli arkadaşlar, kanunun yürürlüğe girdiği tarihten 2011 Mart ayına kadar -özellikle grup önerisinde bahsedildiği için- Van Bahçesaray ilçesinde Van zarar tespit komisyonlarına toplam 5.253 başvuru yapılmış, bu başvurulardan 4.077 adedi sonuçlandırılmış, yine bunlardan, sonuçlandırılanlardan 2.094 başvuru için tazminat ödenmesine karar verilmiştir.

Yine, değerli arkadaşlar, Bahçesaray ilçesinde yapılan başvurularda, daha çok zilyetlik esas alınmış ancak daha sonra kadastro çalışmalarının yapılması münasebetiyle kadastro kayıtları esas alındığı için bir kısım gecikmeler olmuş, kayıtlar düzeltilmiş ve sorunlar giderilmiştir. Giderilmeye kalanlarda devam ediliyor.

Değerli arkadaşlar, daha önce köy boşaltma iddialarıyla yapılan başvurular için iç hukuk yollarının tüketilmesi gerekiyordu ancak Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi 12/01/2006 tarihli İçyer Kararı’nda, artık bunun iç hukukta halledilmesi gerektiğine karar vermiş ve kendisine gelen başvuruları da reddetmiş çünkü iç hukukumuz bu manada yeterli görülmüştür ve etkili görülmüştür.

Yine, değerli arkadaşlar, Köye Dönüş ve Rehabilitasyon Projesi de kırk yedi ülkeden oluşan Avrupa Komisyonu tarafından örnek proje ilan edilmiş. Bu, sadece terördekileri değil, aynı zamanda terörle mücadele kapsamında güvenlik güçlerine verilmiş olan zararları da karşılayacak bir projedir.

Değerli arkadaşlar, tabii, biraz da böyle kara bir tablo çizilmeye çalışıldı. Biz, bu parti, ilk kuruluşundan beri “Kuzeyde yapılan neyse güneyde de o olacak. Batıda yapılan neyse doğuda da o yapılacak. Üç kırmızı çizgi üzerinde, bu çizgimiz var.” dedik ve siyasetimizi öyle geliştirdik. Etnik milliyetçilik, bölgesel milliyetçilik ve dinsel milliyetçilik asla yapmadık ve bu manada, Doğu ve Güneydoğuya yaptığımız yatırımlarla diğer bölgelerdeki açık olan makas farkını daraltmaya, kapatmaya çalıştık ki sadece bu İktidar döneminde, değerli arkadaşlar, bu bölgeye yapmış olduğumuz yatırımın parasal değeri 25 katrilyonun üzerindedir. Yine özellikle bu doğu illerinde yapılan dersliklerin yüzde 51’i, Güneydoğu’da da yapılan dersliklerin tamamının yüzde 74’ü bu dönemde yapılmıştır. 2,5 katrilyonluk bir sağlık harcaması yapılmış, 76 hastane, birçok sağlık ocağı, ilave bloklar bu dönemde yapılmıştır.

Yine değerli arkadaşlar, üretim manasında da ciddi gelişmeler sağlanmış, bölge illerinin ihracatı sektörlere göre yüzde 29’dan yüzde 9 binlere kadar sıçramıştır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

AHMET AYDIN (Devamla) – Yine 6 milyar TL’lik TOKİ yatırımları ve beraberinde birçok yatırım bu bölgelere yapılmıştır.

Dolayısıyla, değerli arkadaşlar, gündemine hâkimdir, Meclis gündeminin devamı adına grup önerisinin aleyhinde olduğumu ifade ediyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Aydın.

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) – Karar yeter sayısı istiyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisini oylarınıza sunuyorum, karar yeter sayısını arayacağım.

Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Sayın milletvekilleri, karar yeter sayısı vardır, öneri kabul edilmemiştir.

Gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmına geçiyoruz.

1’inci sırada yer alan, Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri Samsun Milletvekili Suat Kılıç, Giresun Milletvekili Nurettin Canikli, İstanbul Milletvekili Ayşe Nur Bahçekapılı, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş ve Yozgat Milletvekili Bekir Bozdağ’ın; Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Osmaniye Milletvekili Durdu Mehmet Kastal’ın Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri

1.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri Samsun Milletvekili Suat Kılıç, Giresun Milletvekili Nurettin Canikli, İstanbul Milletvekili Ayşe Nur Bahçekapılı, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş ve Yozgat Milletvekili Bekir Bozdağ'ın; Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Osmaniye Milletvekili Durdu Mehmet Kastal'ın Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (2/875, 2/876) (S. Sayısı: 698)

BAŞKAN – Komisyon? Yok.

Ertelenmiştir.

2’nci sırada yer alan, Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun Tasarısı ile Anayasa Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

2.- Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usülleri Hakkında Kanun Tasarısı ile Anayasa Komisyonu Raporu (1/993) (S. Sayısı: 696) (x)

BAŞKAN – Komisyon ve Hükûmet? Yerinde.

Dünkü birleşimde, İç Tüzük’ün 91’inci maddesine göre temel kanun olarak görüşülen tasarının ikinci bölümünde yer alan 45’inci maddesi kabul edilmişti.

Şimdi bu bölümde yer alan diğer maddeleri ve varsa önerge işlemlerini yaptıktan sonra oylarınıza sunacağım.

46’ncı madde üzerinde iki önerge vardır, geliş sırasına göre okutup aykırılıklarına göre işleme alacağım:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 696 Sıra Sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun Tasarısının 46. maddesinin 2. fıkrasında yer alan "yalnızca" ibaresinin "sadece" olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                         İsa Gök                             Ali Rıza Öztürk                         Kamer Genç

                         Mersin                                    Mersin                                    Tunceli

                     Ahmet Ersin                              Ali Oksal                         Ali İhsan Köktürk

                           İzmir                                     Mersin                                 Zonguldak

                                   Fehmi Murat Sönmez                       Atilla Kart

                                             Eskişehir                                     Konya

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 696 Sıra Sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun Tasarısının 46. maddesinin 2. fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                   M. Akif Paksoy                     Nevzat Korkmaz                          Faruk Bal

                 Kahramanmaraş                            Isparta                                     Konya

                      Behiç Çelik                         Mehmet Şandır                       Rıdvan Yalçın

                         Mersin                                    Mersin                                      Ordu

                              

(x) 696 S. Sayılı Basmayazı 22/3/2011 tarihli 80’inci Birleşim Tutanağı’na eklidir.

2) Kamu tüzel kişileri bireysel başvuru yapamaz. Özel hukuk tüzel kişileri yalnızca tüzel kişilik statüsüne yönelik hak ihlallerinde bireysel başvuru yapabilir.

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul) – Katılmıyoruz Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK (Ankara) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN - Önerge üzerinde söz isteyen Mehmet Akif Paksoy, Kahramanmaraş Milletvekili. (MHP sıralarından alkışlar)

Buyurun Sayın Paksoy.

MEHMET AKİF PAKSOY (Kahramanmaraş) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; vermiş olduğumuz değişiklik önergesi hakkında söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce heyeti saygıyla selamlıyorum.

Konuşmama başlarken bir hususun düzeltilmesinde fayda görüyorum.

Kıymetli arkadaşlar, burada bir yalan rüzgârıyla karşı karşıyayız. Ben, basında yer alan haberlere atfen, Anayasa Mahkemesi Başkan ve üyelerinin maaşları hakkında dün Sayın Bakana bir soru sordum. Sayın Bakan da Başkan ve üyelerin 8.500 TL ile 9.500 TL arasında maaş alacağını açıkladı. Ya ilgili bürokratlar Sayın Başbakan Yardımcısını yanılttılar veya tasarının genel gerekçesi yalan veya yanlış. Tasarının genel gerekçesinde, Başkan ve üyeleri ile diğer mensuplarının özlük haklarının yabancı emsallerine paralel biçimde iyileştirilmesinin öngörüldüğü ifade edilmektedir.

Bakın size, Avrupa ülkelerinden 2006 yılı verilerine göre bazı örnekler vermek istiyorum:

İsviçre’de bir hâkim yılda ortalama 192 bin, İrlanda’da 191 bin, İtalya’da 100 bin, Fransa’da ise 90 bin avro ücret alıyor. Türk hâkimleri ise yılda yaklaşık 23 bin avro civarında bir ücret alıyor. Bu ücret skalasıyla Türkiye, Avrupa ülkeleri arasında son sıralarda bulunuyor.

Kıymetli arkadaşlar, demokrasileri diğer kapalı rejimlerden ayıran en önemli özellik, şeffaflık ve uzlaşmaya açık olmasıdır. Sizin İktidarınız döneminde, maşallah, ne şeffaflıktan ne uzlaşmadan bir eser göremedik. Bu kürsüde birtakım laf kalabalığı ve muğlak ifadelerle mızrağı çuvala sığdırmaya çalışıyorsunuz. Öncelikle bize karşı, kendinize karşı bile dürüst değilsiniz, bunu biliyoruz, biliyoruz da bari milleti kandırmaktan, kandırmaya çalışmaktan vazgeçin.

Bu tasarı başta olmak üzere yüce Meclise getirdiğiniz hiçbir tasarıda şeffaflığa ve uzlaşmaya imkân tanımadınız, hep dayatmacı bir anlayışı benimsediniz. Kanun öncelikle adaleti sağlamak için yapılır. Adaletsiz padişah misali, adaletten yoksun kanun, vicdanları kanatır.

Şimdi, bu tasarıyla, teşkilat birimlerinin görevlerini yönetmelikle düzenliyorsunuz. Mevzuatımızda bizim bilmediğimiz bir değişiklik mi oldu da kanunla yapılması gereken işi yönetmelik ile düzenliyorsunuz. Yarın, bakanlıkların, hatta Türkiye Büyük Millet Meclisinin de hizmet birimleri ile ilgili düzenlemeyi yönetmelikle mi yapacaksınız? Üstelik bu konuda Anayasa Mahkemesinin geçmişte birçok iptal kararı verdiğini biliyoruz.

Başka personeli Adalet Bakanlığına gönderiyorsunuz. Yeni personel alacaksınız, hatta yabancı uzman çalıştıracaksınız. Anayasa Mahkemesi "think tank" kuruluşu mu ki burada yabancı uzman çalıştırmayı düşünüyorsunuz?

Yarın Türkiye Büyük Millet Meclisinin veya bir başka bakanlığın teşkilat kanununda da bir değişiklik yaparak buradaki personelleri de tıpkı özelleştirmelerde yaptığınız gibi oraya buraya gönderebilirsiniz.

Bireysel başvurular konusunda Avrupa ülkelerini referans gösteriyorsunuz. O zaman, hangi Avrupa ülkesinde bu manada başvuru Adalet Bakanlığına gönderiliyor? Adalet Bakanlığına fişleme mi yaptırmak istiyorsunuz?

Türkiye yandaş değil ama gerçek manada bir hukuk devleti olduğu takdirde sorunlar kendiliğinden çözülecektir. Siz sorun gördüğünüz yerde kurum kuruyorsunuz. Bu düzenleme ziyadesiyle genel ve muğlak bir düzenlemedir. Anayasa Mahkemesini de asli görevlerini yapmaktan öte bir inceleme kurulu hüviyetine sokacaktır.

Milliyetçi Hareket Partisini birtakım korku ve hezeyanlarla itham etmenize gerek yok. Türk milleti sizin öngörü ve politikalarınızın sonuçlarını Kıbrıs'ta gördü, Rasmussen'in NATO Genel Sekreteri olmasında gördü, 12 Eylül referandumundaki “Darbecileri yargılayacağız.” yalanlarınızla gördü, Büyük Orta Doğu Projesi veya Medeniyetler Arası İttifak Projesi’nin nifak tohumu olarak Orta Doğu’da yeşeren fitneleri gördü, hepsinden öte, Libya'daki yanardöner tavrınızda gördü.

Bütün bunları gördükten sonra Anayasa konusunda sizin sözlerinize inanmamızı beklemek safdillik olacaktır. Ağzınızdaki baklayı 12 Hazirandan sonra nasıl olsa çıkaracaksınız. Türk namına ne varsa Anayasa'dan silecek, çok dilli, çok kültürlü, çok unsurlu, federalizmi de aşan bir yapı getirmeye çalışacaksınız. Biz diyoruz ki: Bari bunları şimdi söyleyin, milletimiz 12 Haziranda karar verirken, 12 Eylülde olduğu gibi bir daha kandırılmasın.

Yüce Heyeti saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Paksoy.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 696 Sıra Sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun Tasarısının 46. maddesinin 2. fıkrasında yer alan "yalnızca" ibaresinin "sadece" olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                        Fehmi Murat Sönmez (Eskişehir) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul) – Takdire bırakıyoruz Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK (Ankara) – Katılıyoruz Sayın Başkan.

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) – Sayın Murat Sönmez konuşacak.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Murat Sönmez, Eskişehir Milletvekili.

Buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

FEHMİ MURAT SÖNMEZ (Eskişehir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşmekte olduğumuz yasa tasarısının 46’ncı maddesi üzerinde vermiş olduğumuz değişiklik önergesi üzerinde söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru hakkı, Anayasa Mahkemesi üyelerinin seçilme şekli ve kendilerine tanınan imtiyazlara bakınca, AKP zamanında temel hak ve özgürlükleri ihlal edilen kişilerin Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine gitmelerinin AKP’nin kontrolü altında tutulacağı izlenimini vermektedir.

Bugün, yargı, Adalet Bakanının izni olmadan hareket edemez hâle gelmiştir. Hükûmet, Yargıtay, Danıştay Kanunu’nu, Hâkimler ve Savcılar Kanunu’nu istediği biçimde değiştirmiştir, şimdi sırada Anayasa Mahkemesi vardır.

Önümüzdeki tasarıyla ilgili olarak hiçbir kurumdan görüş alınmasına gerek duyulmamıştır. Barolar Birliğinden bile görüş alınmamıştır. “Ben yaptım, oldu.” mantığını alışkanlık hâline getirmiş olan Başbakan, başka hiç kimsenin görüşünü almaya ihtiyaç duymamaktadır.

Bu tasarı AKP’nin bütün yargıyı kendine bağlama çabasından ibarettir. Bu tasarı yargıyı siyasallaştırmaya çalışan Hükûmetin son hamlesidir, hukuk ve demokrasiyi rafa kaldırmaya dönük çalışmalarının bir ürünüdür.

Bu tasarıyla kanunların Anayasa’ya uygunluk denetiminde Anayasa Mahkemesinin yetkisi azaltılmaktadır. Buna karşılık, Yargıtay ve Danıştay gibi diğer yargı kurumlarının verdiği kararları iptal edebilme noktasında Anayasa Mahkemesinin yetkisi genişletilmektedir. Yani Yargıtay ve Danıştay, Anayasa Mahkemesi aracılığıyla etkisiz kılınmak istenmektedir. Yargı mekanizması ve adalet, Anayasa Mahkemesinin hegemonyasına sokulmaya çalışılmaktadır. Siyasi iktidar, tüm yargı mekanizmasını Anayasa Mahkemesi aracılığıyla ezmek ve etkisiz kılmak istemektedir. Siyasi iktidar, günün birinde muhakkak kendi kadrolarını yargılayacak olan Anayasa Mahkemesinin hem kuruluş aşamasında etkili olmakta hem de ne olur ne olmaz diyerek seçildikten sonra da kendilerine bağımlı kalmalarını sağlamak amacıyla Anayasa Mahkemesinin üyelerine büyük imtiyazlar  tanımaktadır. Yani kısaca siyaseten rüşvet verilmektedir. Bu tasarıyla Anayasa Mahkemesi Başkanı ve üyelerine, neredeyse Başbakan ve Meclis Başkanından daha fazla imtiyazlar öngörülmektedir. AKP Hükûmeti, Anayasa Mahkemesi üyelerine her alanda ayrıcalık sağlamaktadır.

Hatırlarsınız, AKP “Yargının bağımsız ve tarafsız olması lazım.” diyordu. Şimdi yargıyı kendi taraftarlarıyla doldurdular. Türkiye, parlamenter demokratik sistemi bozan bir yargı sistemine doğru gitmektedir. Ülkemizde artık, yasama, yürütme ve yargının bağımsızlığından söz edilemez hâle  gelinmiştir. Bağımsız olması gereken Anayasa Mahkemesi dolaylı olarak Hükûmetin emrine girmektedir. Artık bu kurumdan adaletli bir karar  beklemek hayalcilik olacaktır. Adalet rafa kalkmış durumdadır. Adalet, tek parti iktidarının elinde ve istediği gibi kullanabildiği bir biçimde tecelli etmektedir.

Eğer siz bir ülkede rejim değişikliği yapmak istiyorsanız basını yandaş yapmak gerekir. Sendikalar susturulup yandaş yapılmalıdır. Sivil toplum kuruluşları yandaş yönetimlerden oluşturulmalıdır. Devletin bağımsız olması gereken kurumları yandaş kadrolarla doldurulmalıdır. Bunların hepsi için birer birer gerekenler yapılmıştır. Bugün sıra yargıya gelmiştir. Bugün yargı her ülkenin siyasi rejiminde büyük önem taşımaktadır çünkü yargı yoluyla istediğiniz ülkeye istediğiniz siyasi rejimi getirebilir ve mevcut rejimi değiştirebilirsiniz. Şu dönemde bizim ülkemizde de yapılmaya çalışılan budur. Yasama organı, hukukla denetlemez hâle getirilmeye çalışılmaktadır. Tam demokrasi ancak bağımsız yargı ve adalet mekanizmasıyla olanaklıdır. Burada yapılan çalışma, bugün, Meclisin son günlerinde ve tam adayların kimler olacağının belirlenme sürecinde, hazır güç elimdeyken hukuka aykırı da olsa mümkün olduğunca amaca uygun kanun çıkarmaktır.

Ben, bu duygu ve düşüncelerle hepinize teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmiştir. 

Maddeyi kabul edilen önerge doğrultusunda oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

47’nci madde üzerinde üç adet önerge vardır, gelişlerine göre okutup aykırılıklarına göre işleme alacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun Tasarısının 47 inci maddesinin (3) numaralı fıkrasında geçen "İhmal" ibaresinin "idari ihmal" şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                       Faruk Bal                              Behiç Çelik                         Nevzat Korkmaz

                          Konya                                     Mersin                                   Isparta

                    Rıdvan Yalçın                       Mehmet Şandır                       Hüseyin Yıldız

                           Ordu                                      Mersin                                    Antalya

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 696 Sıra Sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun Tasarısının 47. maddesinin 6. fıkrasında yer alan "onbeş" ibaresinin 'yirmi" olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                         İsa Gök                             Ali Rıza Öztürk                        Kamer Genç

                         Mersin                                    Mersin                                    Tunceli

                     Ahmet Ersin                              Ali Oksal                         Ali İhsan Köktürk 

                           İzmir                                     Mersin                                 Zonguldak

                                                                       Atilla Kart

                                                                          Konya

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 696 Sıra Sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun Tasarısının 47 nci maddesinin üçüncü fıkrasında geçen "olağan kanun yollarının tüketilmesine ilişkin aşamaların ve buna ilişkin nihaî işlemin tebliğ tarihi" ibaresinin "başvuru yollarının tüketilmesine ilişkin aşamaların, başvuru yollarının tüketildiği, başvuru yolu öngörülmemişse ihlalin öğrenildiği tarih" şeklinde değiştirilmesi, beşinci fıkrasının birinci cümlesinde yer alan "kanunlarda zorunlu idari ya da yargısal başvuru yolu öngörülen işlem veya kararlar için,'' ibaresinin ise metinden çıkarılması arz ve teklif olunur.

                    Bekir Bozdağ                         Yaşar Karayel                     Hayrettin Çakmak

                          Yozgat                                    Kayseri                                    Bursa

                                         A. Sibel Gönül                   M. Altan Karapaşaoğlu

                                               Kocaeli                                       Bursa

BAŞKAN -  Komisyon önergeye katılıyor mu?

ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul) – Takdire bırakıyoruz.

BAŞKAN -  Hükûmet katılıyor mu?

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK (Ankara) – Katılıyoruz.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum.

Gerekçe:

Tasarıda terim birliğinin sağlanması amacıyla bu önerge verilmiştir.

BAŞKAN - Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler...  Önerge kabul edilmiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 696 Sıra Sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun Tasarısının 47. maddesinin 6. fıkrasında yer alan "onbeş" ibaresinin 'yirmi" olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                                             İsa Gök (Mersin) ve arkadaşları

BAŞKAN -  Komisyon önergeye katılıyor mu?

ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul) – Takdire bırakıyoruz Sayın Başkan. 

BAŞKAN -  Hükûmet katılıyor mu?

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK (Ankara) – Katılıyoruz Sayın Başkan.

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) – Sayın İsa Gök…

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen İsa Gök, Mersin Milletvekili.

Buyurun.

İSA GÖK (Mersin) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Bireysel başvuru hakkını tanıyoruz. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ne ve Anayasa’mızdaki temel hak ve özgürlüklere ilişkin ihlallerde insanlarımıza, Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru ile hak ihlallerine karşı Mahkemeden ihlal tespiti isteme imkânı getiriyoruz.

Tabii, Türkiye farklılıklar ülkesi ve Türkiye bir ironi ülkesi, hayatımız ironi. Gazeteci Ahmet Şık, tutuklu. Neden bu şahsı biliyoruz? Çünkü bu şahıs Nokta dergisinde, şu anda Silivri’de yargılaması süren büyük bir olayın aslında ifşasını yaratan, bunu dergiye yazan, o Özden Örnek’in darbe günlüklerini yayınlayan gazeteci. Ama gel gör ki, bu gazeteci şu anda bir kitap yazmak istiyor. Kitap “İmamın Ordusu” isimli. Bu kitapta, emniyet teşkilatı içinde örgütlenen Fethullah Gülen cemaatinin, cemaat, tarikat, çete, ne derseniz deyin ama hayırlı hiçbir kelimeyi kullanamazsınız, olumlu tek bir kelimeyi Fethullah Gülen adından sonra kullanamazsınız. Böyle bir yapılanma içerisinde emniyet…

AHMET ÖKSÜZKAYA (Kayseri) – Doğru söylemiyorsun.

İSA GÖK (Devamla) – Çok mu destekliyorsun? O zaman gel lehinde konuş Fethullah Gülen’in. Gel lehinde konuş. Ben aleyhinde konuşuyorum Fethullah Gülen’in.

YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Sayın Baykal da teşekkür etti.

İSA GÖK (Devamla) – Tamam.

Şimdi bu Fethullah Gülen emniyet teşkilatına sızıyor, her birime giriyor, ama her birime, istihbarata, KOM’a, her yere giriyor ve bir gazeteci, araştırmacı bir gazeteci, bu teşkilatı, emniyet teşkilatı içindeki Fethullahçı yapılanmayı deşifre ediyor, isim isim, makam makam buluyor. Kitap yazmak istiyor. Başına ne geliyor? Tutuklanıyor ve bir savcı olduğu beyan edilen bir isim var Zekeriya Öz, önünde bir “savcı” ibaresi var, o hâlâ kuşkulu bir ibare, bu savcı olduğu beyan edilen arkadaşımız bir karar veriyor.

HÜSEYİN GÜLSÜN (Tokat) – Savcıya hakaret etme.

İSA GÖK (Devamla) – Kendisini savunur o, senin savunmana ihtiyacı yok onun.

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri lütfen…

İSA GÖK (Devamla) – Derken, Zekeriya Öz mahkemeden karar alıyor. O yazılan kitap var ya, kitabı toplatın, kitap yayımlanmasın; yetmiyor, kitabı yayımlayanı tutuklayalım; yetmiyor, nüshalarını bulun nüshalarını, mahkemeye başvuruyor. Emniyet teşkilatı, Silivri’deki hâkimi, savcısı bir araya gelmişler, henüz basılmayan kitabın nüshaları ev ev aranıyor, bilgisayar bilgisayar. Kitap neşredilmemiş, kitabın bir yayınevi var İthaki, basmak istiyor, daha basmış değil. Kitabın editörü var Ahmet Öz “Daha basacağımız belli değil ki.” diyor. “Daha biz kitabı yeni incelemeye başladık, belki de basmayacağız.” diyor. Olmaz, editörü de basılıyor, evi, iş yeri. Radikal yazarı var Ertuğrul Mavioğlu, onda bir nüshası var deniliyor, okuması için, incelemesi için, gazeteci ya. İş yeri basılıyor. Neden? Bu kitap Salman Rüşdi’nin Şeytan Ayetleri sanki. Bulunacak. Emir verildi. Neden? Çünkü emniyet teşkilatında Fethullah Gülen çetesinin deşifresi yapılıyor. Elhak, bunlar yok edilecek. Belki de bundan sonra yargı içindeki Fethullah Gülen çetesinin deşifresi olacaktı, savcılığa yansıyacaktı, yani bir yerden birilerine batacaktı; batmadan, adamı batırdılar, Ahmet Şık cezaevinde. Ne bu adamın günahı? Siyaseten aynı düşünmem, yazdıklarını okumam, farklı düşünürüm ama bir gerçek var, bir gazeteci… Sizin bugün “Haydi, Libya’ya asker gönderelim.” dediğiniz Libya’nın basın özgürlüğü Türkiye Cumhuriyeti’nden daha üst seviyede. Biz 136’ncı sıradayız arkadaşlar, Libya 100’lerde -utanmanız lazım, eğer ar damarı da varsa sıkılmanız lazım- bizden daha iyi. Mısır bizden daha iyi arkadaşlar.

BAŞKAN – Sayın Gök, lütfen sözlerinizi…

İSA GÖK (Devamla) – Türkiye en dipte ve biz, basılacak olan…

M. MÜCAHİT FINDIKLI (Malatya) – Senin ar damarın var mı?

İSA GÖK (Devamla) – Gel buraya, burada konuş, oradan car car konuşma! Hadi oradan!

BAŞKAN – Sayın Gök, lütfen…

M. MÜCAHİT FINDIKLI (Malatya) – Ayıp be! Ayıp! Ne ar damarı! Utanmaz!

İSA GÖK (Devamla) – Hadi oradan!

BAŞKAN - Lütfen Sayın Gök…

İSA GÖK (Devamla) – Siz, basılmayan kitapları dahi, nüshaları toplatıyorsunuz, aman okunmasın, aman bilinmesin, aman deşifre edilmesin…

Arkadaşlar, korkunun ecele faydası yok. Benim ricam var: Bu kitabın nüshası bu ülkede hangi yurtseverdeyse İnternet’ten dağıtalım arkadaşlar. Okumadım, okumak istiyorum Ahmet Şık’ı; dağıtılsın Türkiye’ye, herkes okusun, herkes bilsin.

Saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sayın Bozdağ, bir saniye, önergeyi bir oylatayım…

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler…

OKTAY VURAL (İzmir) – Karar yeter sayısı…

BAŞKAN – Kabul etmeyenler…

BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Efendim, oylamaya geçtikten sonra karar yeter sayısı istendi.

ÜNAL KACIR (İstanbul) – Sayın Başkan, geç istedi, olmaz, “Kabul edenler” dendikten sonra istendi.

MUSTAFA ÖZYÜREK (İstanbul) – Zamanında istendi.

BAŞKAN – Kâtip üyeler arasında anlaşmazlık olduğu için elektronik cihazla oylama yapacağız.

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, karar yeter sayısı vardır, önerge kabul edilmemiştir.

OKTAY VURAL (İzmir) – Sayın Başkan, pusula sahiplerinin burada olup olmadığını kontrol eder misiniz. Elektronik ortamda mı var, yoksa pusulayla birlikte mi?

BAŞKAN – Elektronik ortamda Sayın Başkan.

BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Sayın Başkanım…

BAŞKAN – Buyurun Sayın Bozdağ.

BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Sayın Hatip, konuşurken, grubumuzu hedef alan, itham eden açıklamalarda bulunmuştur.

İSA GÖK (Mersin) – Ne demişim?

BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Ar damarı olmamakla itham etmiştir grubumuzu.

Söz istiyorum.

BAŞKAN – Sayın Bozdağ, sataşma nedeniyle iki dakikalık süre veriyorum. Yeni bir sataşmaya mahal vermeyiniz lütfen. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

X.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR

1.-Yozgat Milletvekili Bekir Bozdağ’ın, Mersin Milletvekili İsa Gök’ün, gruplarına sataşması nedeniyle konuşması

BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sataşma vesilesiyle söz aldım. Bu vesileyle hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Hepimiz diyoruz ki hiçbir organ, makam, merci veya kişi yargı yetkisinin kullanılmasında mahkemelere emir ve talimat veremez, genelge gönderemez, tavsiye ve telkinde bulunamaz. Kural bu. Hepimiz bunu biliyoruz ama bir şeyi daha görüyoruz, bu kürsüler sanki mahkeme salonu, Türkiye’de suçları soruşturmakla görevli cumhuriyet savcıları suçlu, haklarında herhangi bir iddia bulunan ve soruşturmaya konu olunan kişilerin hepsi savcılar tarafından zorla suçlanan insanlar. Burada bir yargılama ve mahkûmiyet yapılıyor. Bu, kişilerin haklarına saygısızlıktır, doğru bir şey değildir. Cumhuriyet savcıları veya bir başkaları hem soruşturulanlar için hem soruşturanlar için hem de yargılayanlar için yanlış bir yaklaşımdır. Bu, doğru bir şey değil. Buralar kürsü değil, bu savunmalar bu kürsüde değil, mahkeme salonlarında yapılırsa yerini bulur, daha doğru olur diye düşünüyorum.

Bir başka şey: Fethullah Gülen, bu ülkenin yetiştirdiği değerli bir kıymettir; seversiniz, sevmezsiniz ama değerli bir insandır, bilge bir insandır, bu ülkenin millî ve manevi değerlerine bağlı nesillerin yetişmesi için hizmetini yapıyor; her şeyi de açık, devletin denetimi, gözetimi altında açık, her şey gözünün önünde olan… Yapılan hizmetlere baktığınızda siz buna, hakkında herhangi bir savcının iddiası, mahkûmiyet kararı olmayan birine “çete” diye itham ederseniz ona karşı da büyük bir haksızlık yaparsınız. Kendi de burada yok ama çeteden yargılananları çete iddiasıyla soruşturulanları, kovuşturulanları demokrasiye darbe vurmak isnat ve iddiasıyla yargılananları milletvekili olmak için Meclise taşıma gayreti içerisinde olurken, temiz insanları “çete” diye suçlamak kabul edilemez. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

EŞREF KARAİBRAHİM (Giresun) – Ama bak şimdi, direkt suçladın. O da bir itham ama.

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Buyurun Sayın Hamzaçebi. (Gürültüler)

Bir saniye sayın milletvekilleri…

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) – Sayın Başkan, Sayın Bozdağ konuşmasının son cümlesinde, yargılananları, darbeyle ilgili olarak yargılananları Cumhuriyet Halk Partisinin milletvekili adayı yapacağı şeklinde bir değerlendirme yapmak suretiyle bize sataşmada bulunmuştur. Söz istiyorum.

AHMET YENİ (Samsun) – Yapmayacağınızı söyleyin o zaman!

MUSTAFA ÖZYÜREK (İstanbul) – Sana taahhütte mi bulunacağız!

BAŞKAN – Ama “Cumhuriyet Halk Partisi” diye sarf etmedi, “aday gösterenler” dedi benim bildiğim kadarıyla Sayın Hamzaçebi.

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) – Sayın Başkan, bize yönelik olarak bu cümleyi kullandığını hepimiz biliyoruz.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Hamzaçebi.

Yine sataşma nedeniyle iki dakika süre veriyorum.

Buyurun.

AHMET YENİ (Samsun) – Yapmayacağınızı mı söyleyeceksiniz!

BAŞKAN – Lütfen sayın milletvekilleri…

2.- Trabzon Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi’nin, Yozgat Milletvekili Bekir Bozdağ’ın, gruplarına sataşması nedeniyle konuşması

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; dinlerseniz ne söyleyeceğimi anlayacaksınız değerli arkadaşım. Kim darbeden yana, kim darbeye karşı, onu birkaç cümleyle açıklayacağım.

SONER AKSOY (Kütahya) – Sülaleniz darbeci!

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Devamla) - Değerli arkadaşlar, bunu bu kürsüden birkaç kez daha söylemiştim, bir kez daha dikkatinize sunuyorum: Cumhuriyet Halk Partisi darbelerin karşısında bir partidir. Cumhuriyet Halk Partisi… (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, lütfen…

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Devamla) – Evet, teşekkür ederim bana bu güzel konuşma fırsatını verdiğiniz için.

Ben size bir soru sormak istiyorum: Siz darbelere karşı iseniz, böyle darbeye teşebbüs etmiş, darbeyi düşünmüş, darbeyi günlüklerine not etmiş, bilmem toplantı yapmış gibi birtakım iddialarla bazı kişilere hesap soruyorsunuz. Sorun, tabii ki, bunlara bir şey söylemiyorum. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Biz sormuyoruz.

ÜNAL KACIR (İstanbul) – Yargı soruyor yargı!

BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Hiç kimseyi de suçlamıyoruz.

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Devamla) – Darbenin kendisi olan 28 Şubatçılara neden soramıyorsunuz? (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

ÜNAL KACIR (İstanbul) – Yargı soracak, yargı, yargı!

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Devamla) – Soramazsınız. Çünkü siz, Adalet ve Kalkınma Partisi 28 Şubatı yapanların icazetiyle kurulmuştur. Siz, 27 Nisan e-muhtırasını veren o zamanki Genelkurmay Başkanına hesap sormak yerine…

BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Siz alkışa durdunuz alkışa, alkışa! O zaman alkışa durdunuz!

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Devamla) – …savcılığa suç duyurusunda bulunmak yerine ona neden üstün hizmet madalyası verdiniz? Soruyorum. Bunlar darbenin kendisi. Siz darbe ürünü bir partisiniz, demokratik değilsiniz. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

AHMET YENİ (Samsun) – Adaylar ne oldu, adaylar?

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Devamla) - Evet, hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar, AK PARTİ sıralarından gürültüler)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

OKTAY VURAL (İzmir) – Sayın Başkan “Darbenin ürünü” dedi.

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) – Sayın Başkan “darbenin ürünü bir parti” dedim, sataşma olarak algılamıyor Sayın Bozdağ, doğru olduğunu teyit ediyor. Teşekkür ederim Sayın Grup Başkan Vekilim, bravo.

IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)

2.- Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usülleri Hakkında Kanun Tasarısı ile Anayasa Komisyonu Raporu (1/993) (S. Sayısı: 696) (Devam)

BAŞKAN - Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun Tasarısının 47 inci maddesinin (3) numaralı fıkrasında geçen "İhmal" ibaresinin "idari ihmal" şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                                            Faruk Bal (Konya) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul) – Katılmıyoruz Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK (Ankara) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Hüseyin Yıldız, Antalya Milletvekili; buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)

HÜSEYİN YILDIZ (Antalya) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 696 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 47’nci maddesinde vermiş olduğumuz değişiklik önergesi üzerine söz aldım. Öncelikle yüce heyetinizi saygılarımla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, bu madde, Anayasa’da güvence altına alınmış temel hak ve özgürlüklerden herhangi birinin kamu gücü tarafından ihlal edilmesi nedeniyle bireysel başvuru hakkını ve başvuru usulünü belirlemektedir.

Sürekli, ileri demokrasiden, özgürlüklerden bahseden ve dokuz yıldır tek başına iktidarda bulunan Adalet ve Kalkınma Partisinin, iktidarının sonunda hâlâ aynı şeyleri söylüyor olmasını, her konudaki samimiyetsizliğini, özgürlükler ve bireysel haklar hakkındaki samimiyetsizliğinde de görmekteyiz.

Ülkemizde bireysel özgürlük var mı, yok mu, halkın takdirine bırakıyorum. Her konuda olduğu gibi Adalet ve Kalkınma Partisi İktidarı olumsuz rekorlar kırmaya bireysel özgürlükler alanında da devam etmiş, ülkemizi Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi tarafından en fazla mahkûm edilen ülke konumuna getirmiştir.

2002’nin şartlarını ve mağduriyetlerinizi kullanarak elde ettiğiniz iktidarınızı 2007’deki Anayasa zorlamaları, e-muhtıra ve Cumhurbaşkanlığı seçimleri mağduriyetleri ile devam ettirdiğiniz dokuz yıllık İktidarınızda iktidara hazır olmadığınız görülmüş, İktidarınızı yandaşlara ve küresel sermayeye ülkenin ekonomisini teslim ederek yönetmektesiniz. Ülkede iyi şeyler oluyorsa, ya da rakamları çarpıtarak nereden nereye geldiğinizi anlatıyorsunuz. Kötü gelişmeler olunca ilgili kurumları, küresel konjonktürü, muhalefeti, özellikle de 2002’yi ve Milliyetçi Hareket Partisini suçlayarak kurtulmaya çalışıyorsunuz.

Haziran 2011 seçimlerine giderken yeni mağduriyetler arama, maniple edebileceğiniz konular arama çabası içerisindesiniz. 12 Eylül 2010’da yirmi yedi maddesini değiştirdiğiniz Anayasa değişikliyle mesaj vermeye çalıştığınız kesimlerden oy avcılığı yapmaya, çalışmaya devam etmektesiniz.

Biz, Milliyetçi Hareket Partisi olarak, Sayın Başbakanın ağzından Anayasa’nın ilk üç maddesiyle ilgili düşüncelerini duymak istiyoruz. Anayasa’da neleri değiştirmek istediğini, neleri ilave etmek istediğini Türk milletiyle şimdiden paylaşmasını istiyoruz. Başbakanın yaptığı tehditten etkilenen ve işi Türk sanayisi olması gereken iş adamlarına ısmarlama anayasa teklifleriyle bu işin olamayacağını anlamalısınız.

Sayın milletvekilleri, Adalet ve Kalkınma Partisinin dokuz yıldır Türkiye Büyük Millet Meclisine getirdiği kanun tasarı ve tekliflerine baktığımızda, vatandaşlarımızın lehine ya da ihtiyaçlarına cevap verecek yasaları maalesef görememekteyiz. Çıkardığınız yasalar yandaşlarınızı, küresel sermayeyi ve AKP yetkililerini kurtarma, kurumları AKP’lileştirme yasaları olmaktadır. Milliyetçi Hareket Partisi milletvekillerinin uyarı ve itirazlarına seçim sonuçlarını göstererek “Oy oranları sizin dediğiniz gibi söylemiyor.” diyorsunuz.

Değerli milletvekilleri, 2011 Haziranında ülkeyi kötü yönetmenizden dolayı alacağınız sonuçtan Başbakan kimi suçlayacak diye merak ediyorsanız, sayın milletvekilleri, sizleri buradan uyarıyorum: İtiraz etmeyen, Sayın Başbakanı uyarmayan AKP milletvekillerini suçlayacak diyor, siz yine de en iyisi bir üç zarf hazırlayıp 13 Haziranı bekleyin diyor, saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

III.- YOKLAMA

(CHP sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) – Yoklama istiyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunacağım ancak yoklama talebi var, onu yerine getireceğim.

Sayın Hamzaçebi, Sayın Gök, Sayın Özyürek, Sayın Karaibrahim, Sayın Ayhan, Sayın Tan, Sayın Köse, Sayın Öztürk, yine Sayın Öztürk, Sayın Bingöl, Sayın Kart, Sayın Genç, Sayın Özkan, Sayın Sönmez, Sayın Seyhan, Sayın Seçer, Sayın Özer, Sayın Yazar, Sayın Köktürk, Sayın İçli.

İki dakika süre veriyorum.

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, toplantı yeter sayısı vardır.

IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)

2.- Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usülleri Hakkında Kanun Tasarısı ile Anayasa Komisyonu Raporu (1/993) (S. Sayısı: 696) (Devam)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Kabul edilen önerge doğrultusunda maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.

48’inci madde üzerinde iki adet önerge vardır; geliş sırasına göre okutup, aykırılıklarına göre işleme alıyorum.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 696 Sıra Sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun Tasarısının 48. maddesinin 2. fıkrasında yer alan “açısından” ibaresinin “bakımından” olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                         İsa Gök                             Ali Rıza Öztürk                          Atilla Kart

                         Mersin                                    Mersin                                     Konya

                Ali İhsan Köktürk                       Kamer Genç                              Ali Oksal

                      Zonguldak                                 Tunceli                                    Mersin

                                          Ahmet Ersin                            Selçuk Ayhan

                                                İzmir                                         İzmir

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun Tasarısının 48 inci maddesinin (2) numaralı fıkrasının madde metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

                       Faruk Bal                              Behiç Çelik                        Nevzat Korkmaz

                          Konya                                    Mersin                                    Isparta

                   Yılmaz Tankut                       Mehmet Şandır                       Rıdvan Yalçın

                          Adana                                    Mersin                                      Ordu

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ANAYAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul) – Katılmıyoruz Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK (Ankara) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Yılmaz Tankut, Adana Milletvekili; buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)

YILMAZ TANKUT (Adana) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan kanun tasarısının 48’inci maddesi üzerinde vermiş olduğumuz önerge hakkında söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, hepinizin malumu olduğu üzere anayasalar bir toplumsal sözleşme hüviyetindedir. Dolayısıyla anayasalar, yasama organı da dâhil olmak üzere yürütme ve yargı güçlerini bağlayıcı bir özellik arz ederler. Bu durumda da tüm kurum ve kuruluşların eylem ve işlemlerinin ve çıkarılan yasaların Anayasa’ya uygunluğunun tarafsız ve bağımsız bir yargı organı tarafından denetlenmesi, şayet varsa Anayasa’ya aykırılıklarının da düzeltilmesi gerekmektedir. İşte, 1961 yılından beri görev yapan Anayasa Mahkemesinin mevcudiyeti bu değerlere dayanmaktadır. Ancak, ne yazık ki dokuz yıla yakın bir zamandır tek başına iktidarda bulunan AKP Hükûmeti, söz konusu bu değerleri altüst etmiş ve kendi siyasi menfaati için fütursuz ve gözü kara bir şekilde yargıyı siyasallaştırmaktan bir türlü vazgeçmemiştir. Başka bir ifadeyle, kendisinden önceki iktidarların ön kabulle benimsediği Anayasa’ya sadakat ve bağlılık ile hukuksal ve demokratik devlet işleyişine saygı prensiplerini sonuna kadar zorlamış, kendisinin Anayasa’ya ve hukuka uygun davranması gerektiğini unutarak Anayasa’yı ve hukuku kendisine uydurma, kendisine benzetme yolunu seçmiştir.

AKP, 12 Eylül 2010’da, adalet, eşitlik ve özgürlük içerisinde birlikte yaşama idealini hiçe sayıp hiçbir uzlaşma zemini hazırlamadan ve aramadan dayatma ile aziz milletimizi süslü ve yalan sözlerle yanıltarak Anayasa’nın önemli maddelerini değiştirmiştir. Milliyetçi Hareket Partisi olarak biz ise başından beri 12 Eylül ürünü olan Anayasa’nın Meclis içerisinde bir uzlaşma zemini oluşturularak değiştirilmesi gerektiğini söylemişizdir. Ancak, bu haklı çağrılarımıza kulaklarını tıkayan AKP “açılım” denen ihanet ve yıkım projesinin hukuki zeminini oluşturmak, yargıyı siyasallaştırmak amacı ile dayatmacı bir anlayışı, ne yazık ki, tercih etmiştir. Milliyetçi Hareket Partisi olarak bütün gücümüz ve samimiyetimizle Anayasa değişikliği görüşmelerinde ikaz ve ihtarlarımızı yapmamıza rağmen AKP, açılım olarak ortaya sürdüğü yıkım projesine destek verecek olan bu değişiklikten maalesef vazgeçmeyerek millî devlet yapımızın temelini âdeta dinamitlemiştir.

Sayın milletvekilleri, Milliyetçi Hareket Partisinin Anayasa değişikliğinin neler getireceği ve ülkemizi nasıl bir akıbetin beklediği hususunda yaptığı bütün ikazları, öngörüleri ve iddiaları bugün maalesef doğru çıkmıştır. Mesela, “Anayasa değişikliği millî ve üniter yapıyı tahrip eden sonuçlar doğuracak.” demiştir. Referandumun akabinde, Anayasa’nın değiştirilemez hükümleri arasında yer alan tek dil ve üniter yapı tartışmaları malum çevrelerce başlatılmış, terör örgütü ve bölücülüğün bir kısım taleplerinin siyasallaşmasına vesile olunmuştur. Terör örgütüyle Hükûmet kurumları arasında yapılan görüşmeler ve pazarlıklar netleşmiş, görüşme olayı bizzat Sayın Başbakan tarafından da kabul edilmiştir.

Anayasa Mahkemesi, Yargıtay, Danıştay ve HSYK’nın teşkilat yapısında yapılan değişiklikler yargının siyasallaştırılması iddialarını doğrulamıştır. “12 Eylül’den hesap sorulacak” istismarıyla oy istenmiş, 12 Eylül ile hesaplaşma adına ise maalesef hiçbir şey yapılmamış, iddia sahipleri bir daha bu söylemleri ve iddialarını ağızlarına dahi almamışlardır. Yargıda hesap vermekten kaçınanlar, görevi kötüye kullanma gibi Türk Ceza Kanunu’nun kamu görevlilerinin hesap vermesini temin eden en önemli maddesini değiştirmişlerdir. Bugün ise bölücü hainler ve onların temsilcileri Türkiye Büyük Millet Meclisinin üyeleri polisimizi tokatlama ve taşlama cüretine ne yazık ki, ne hazindir ki sahip olmuşlardır.

Komisyon üyelerimizin muhalefet şerhinde de ifade ettikleri gibi, belirttikleri gibi, Milliyetçi Hareket Partisi, Anayasa Mahkemesi teşkilat kanununda yapılan değişikliklerin hukukun üstünlüğüne ve yargının bağımsız ve tarafsız olması gerektiği prensibine uygun düşmediğini ısrarla altını çizerek belirtmiş ve söylemiştir. Ancak en az zararla bu tasarının çıkabilmesi için de yapıcı muhalefet anlayışı gereği görüş ve önerilerini ifade etmiş, etmeye de devam etmekte, yanlışları da mümkün olduğunca engellemeye çalışmaktadır.

Netice olarak, AKP ne yaparsa yapsın, hangi yasalarla kendisini kurtarmaya çalışırsa çalışsın, inşallah, 12 Haziranda ilahî adalet tecelli edecek ve Milliyetçi Hareket Partisinin tek başına iktidarında bütün bu yapılanların ve yaptıklarının hesabını verecek diyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 696 Sıra Sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun Tasarısının 48. maddesinin 2. fıkrasında yer alan “açısından” ibaresinin “bakımından” olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                                      Ali Rıza Öztürk (Mersin) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul) – Takdire bırakıyoruz Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK (Ankara) – Katılıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen?

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) – Sayın Selçuk Ayhan.

BAŞKAN – Selçuk Ayhan, İzmir Milletvekili, buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

SELÇUK AYHAN (İzmir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun Tasarısı, ikinci bölüm 48’inci madde, Cumhuriyet Halk Partisi önergesi hakkında söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlarım, İnternet’te AKP’nin sitesine girdim. Sayın Başbakanın “Ak ile karanın ortaya çıkması, sürecin hassasiyetle ilerlemesi için herkesin yargıya ve yargı süreçlerine saygı duyması şart.” sözünü okudum ve mutlu oldum. “İşte benim ülkemin Başbakanı böyle olmalı.” dedim. Sonra biraz yakın, biraz da uzak geçmişe gittim, baktım ki bizim Başbakan her zaman yukarıdaki gibi düşünen, o düşünceyi savunan bir başbakan değil. Önce, Başbakanın Ergenekon’un savcısı olduğunu anımsadım, daha sonra Sayın Başbakanın “İnanın ayaklarımızda pranga var, Türkiye’de Parlamentonun da yürütmenin de üzerinde bir yargı gücü var. Hesabı veren ben, bana zulmeden de o.” sözünü anımsadım. Başbakanın mantığına göre yürütmenin de yasamanın da yargının da başında ancak başbakan olabilir, gerisi teferruattır; Başbakan ve AKP zihniyetinin istediği gibi kullanacağı demokrasi oyununun birer argümanıdır.

En son, yurt dışındaki yurttaşlarımızın oy kullanamama durumuyla ilgili Başbakanın açıklamasına bakın: “Tam o konuyu işlediğim anda, ben Almanya’dayken YSK karar alıyor. Sen bizi sabote mi ediyorsun?” YSK, kendine çekidüzen verecek, Başbakana sormadan iş tutmayacak, haddini bilecek, yoksa faturayı öder. Bu, bu demek değerli arkadaşlar.

Sayın Başbakan, Deniz Feneri dosyasının Almanya’dan eşekle değil de kaplumbağa sırtında gelmesini sağlayarak Türkiye’de soruşturma açılmasını aylarca geciktirterek, hâlâ ne olduğu bilinmez durumda kalmasını sağlayan Adalet Bakanlığının başı. Sayın Başbakan, Deniz Feneri yolsuzluğunun bir numaralı zanlısını “İstifa et.” diyen ilgili Bakana karşın görevinin başında tutan Başbakan. Sayın Başbakan, KPSS soruları çalınarak, alın teriyle başarılı olan gençlerin alın terini gasbeden çete soruşturmasının bir numaralı zanlısını soruşturma kapsamı dışına çıkartarak Kanada’ya doktora yapmaya yollayan sorumluların en üst amiri konumundaki kişi. Sayın Başbakan, Kayseri Belediyesiyle ilgili yolsuzluk belgelerini kendisine gönderen CHP Genel Başkanının gönderdiği rüşvet defterini soruşturmak yerine “İtirafçının imzası yok.” diye örtbas etmeye çalışan kişi. Bu Başbakan, değerli arkadaşlar, TÜSİAD’daki konuşmasında, yargı reformuna gerekçe olarak zaman aşımından kurtulan suçluları gösterip kendisi altı dosyadan zaman aşımıyla kurtulan bir Başbakan. Bu Meclis de, haklarında yedi yüz fezlekeden, “dokunulmazlık zırhı” nedeniyle, aklanma şansını bile kullanmaya cesaret edememeyi içine sindiren, ama laf atıp sataşırken “Yargılananları milletvekili mi yapacaksınız?” demekten de hiç imtina etmeyen milletvekillerimizin olduğu bir Meclis. İşte bu nedenledir ki, Başbakanın dediği gibi, yargı ayağımızda pranga olmaktan çıkmalı ve soğuk terler dökmek yerine geceleri rahat uyku uyuyacağımız bir yargı sistemi kurulmalıdır. Herkes için adalet ancak bağımsız ve güvenilir bir yargıyla gerçekleşir. Eğer bunu sağlayamazsak, bugün sevinerek, övünerek devam ettiğiniz bu süreç yarın sizlerin aleyhine işleyebilir. Bugün “ucube” denen heykelle ilgili alınan bir yargı kararından sonra, apar topar o mahkeme başkanını görevden alıp yerine başkasını atayacak kadar yargıya müdahale eden bu zihniyetin yarın nelerle karşılaşacağı bilinemez.

Değerli arkadaşlarım, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Hepinize iyi geceler diliyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Ayhan.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.

49’uncu madde üzerinde üç adet önerge vardır, geliş sırasına göre okutup aykırılıklarına göre işleme alacağım.

Önergeleri okutuyorum: 

TBMM Başkanlığına

Görüşülmekte olan tasarının 49. maddesinin 1. fıkrasının son cümlesinin “Başkan, iş yükünün bölümler arasında dengeli bir şekilde dağıtılmasını gözetir.” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                  Mehmet Şandır                          Behiç Çelik                        Nevzat Korkmaz

                         Mersin                                    Mersin                                    Isparta

                     Akif Paksoy                              Şenol Bal                            Beytullah Asil

                 Kahramanmaraş                             İzmir                                    Eskişehir

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 696 Sıra Sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun Tasarısının 49 uncu maddesinin ikinci fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesi arz ve teklif olunur.

                    Bekir Bozdağ                         Yaşar Karayel                     Hayrettin Çakmak

                          Yozgat                                    Kayseri                                    Bursa

                                         A. Sibel Gönül                   M. Altan Karapaşaoğlu

                                               Kocaeli                                       Bursa                  

“(2) Bireysel başvurunun kabul edilebilirliğine karar verilmesi hâlinde, başvurunun bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına gönderilir. Adalet Bakanlığı gerekli gördüğü hallerde görüşünü yazılı olarak Mahkemeye bildirir.”

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 696 Sıra Sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun Tasarısının 49. maddesinin 2. fıkrasının madde metninden çıkarılması ve fıkra numaralarının buna göre teselsül ettirilmesini arz ve teklif ederiz.

             İsa Gök                     Ali Rıza Öztürk                  Kamer Genç                    Ahmet Ersin

             Mersin                            Mersin                             Tunceli                               İzmir

                             Ali Oksal                      Ali İhsan Köktürk              Abdulaziz Yazar

                               Mersin                             Zonguldak                            Hatay

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet?

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK (Ankara) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen?

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) – Abdulaziz Yazar, Hatay…

BAŞKAN – Hatay Milletvekili Abdulaziz Yazar, buyurun efendim. (CHP sıralarından alkışlar)

ABDULAZİZ YAZAR (Hatay) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 696 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 49’uncu maddesi için verdiğimiz önerge üzerine söz aldım. Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; kanun tasarısının 49’uncu maddesinde yapılan aykırılıklara ve yanlışlara geçmeden önce, AKP Hükûmetinin yaptığı hukuk dışı uygulamalara bakmak gerekmektedir:

AKP İktidarının yüksek yargı organlarının yapısına yönelik yaptığı operasyonların sonucunda ilk olarak Anayasa Mahkemesi ve Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunun yapısı değiştirilmiştir. Üye sayıları ve üyelerinin atanma yöntemlerinin değiştirildiği bu iki kurumun üstüne siyasallaşmanın ve İktidarın gölgesi düşmüştür. Yargının görevini sağlıklı yürütmesi engellenmiştir. Türk hukuk sisteminde olmayan uygulamalar getirilmiştir. Hükûmetin Anayasa Mahkemesinin yapısıyla ilgili tüm düzenlemeleri, her siyasi iktidarın yargıya doğrudan müdahalesine yol açmıştır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yapılan kanun değişikliğiyle toplumun adalete güveni yok edilmektedir. Hükûmet yargıyı yeniden yapılandırmaya yönelik tasarılarla doğrudan siyasi iktidara tabi olan bir yargı düzenini oluşturmak istemektedir. Bu yöndeki çabaları devam etmektedir. Görüşmekte olduğumuz kanun tasarısı da yüksek yargı alanında yapılan yanlış uygulamaların, hukuk ihlallerinin devamı niteliğindedir. Tasarının 49’uncu maddesinin ikinci fıkrasındaki “Bireysel başvurunun kabul edilebilirliğine karar verilmesi hâlinde, başvurunun bir örneği Adalet Bakanlığına bildirilir.” şeklindeki düzenleme de “kuvvetler ayrılığı” ilkesini zedeleyen bir hüküm olmuştur. Hukuk devleti olmanın belirgin özelliği, her organın ve herkesin hukuka bağlı olmasıdır. Kuvvetler ayrılığı, hukukun üstünlüğünü sağlayan temel ilkedir. Kuvvetler ayrılığı olmayan devlette hukukun üstünlüğünden söz edilemez. Kuvvetler ayrılığı, cumhuriyetimizin ve demokrasinin oluşumunu sağlayan temel yapıdaki önemli bir ilkeyi ve sistemi oluşturmaktadır. Bu nedenle “kuvvetler ayrılığı” ilkesini tahrip eden bu tür işler, devletin cumhuriyeti ve demokrasiyi korumak amaç ve görevine aykırıdır.

Hukuk devletinin en belirgin özelliği, güçler ayrılığına anlam kazandıran yargı bağımsızlığıdır. Hukuk devleti kendisini bağımsız yargısıyla korur. Günümüzde insan haklarının ve özgürlüklerin başlıca güvencesi bağımsız yargıdır. Bağımsız olmayan yargı gerçek bir yargı olarak karşılanamaz. Bağımsızlık yargının karakteridir. Bu temel nitelikten yoksun olan yargı güdümlüdür ve öbür güçlerin, yasama ve yürütmenin etkisinde, egemenliğindedir. Devlet olmanın koşulu kabul edilen yargı bağımsızlığı uygarlık savaşının en önemli alanını oluşturmuştur. Demokrasinin ögesi durumuna yükselen yargı bağımsızlığı, yasama ve yürütme organının etki alanı dışına çıkarılarak sağlanmıştır. Yürütmenin gözetim ve denetimi altında gerçek bir yargı bağımsızlığından söz edilemez.

Tüm bu nedenlerden dolayı, kabul edilen bireysel başvuruların bir örneğinin Adalet Bakanlığına bildirilmesi hükmü ile idare taraf yapılarak kuvvetler ayrılığı ilkesi zedelenmektedir. Bu nedenle, söz konusu fıkranın metinden çıkarılması yerinde olacaktır. Bu anlayış, ülkemiz yargı sisteminin dayandığı yargı ayrılığı ve adli ve idari yargı organlarının birbirlerine karşı bağımsızlığı ilkelerini de zedelemektedir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Anayasa Mahkemesinin teşkilat yapısını düzenleyen, görev ve yetkilerini ilgilendiren bir kanunun anlaşılır olması gerekmektedir. Anayasa Mahkemesi yüksek yargının tartışmasız en üst kuruludur. Böyle bir kurulun tarafsızlığı, güvenilirliği, vermiş olduğu kararların tartışılmaması, kamu vicdanında mahkûm edilmemesi son derece önemlidir. Hukuk alanındaki en önemli kurumlarla ilgili düzenlemeler yapılırken toplumsal uzlaşma, toplumun bütün kesimlerinin temsil edilmesi, görüşlerinin yer alması yine önemsenmemiştir. Bu çok önemli yasa tasarısının içerisinde muhalefetin görüşü yoktur. Verdiğimiz önergeler içeriğine bile bakılmadan parmak hesabıyla reddedilmektedir. Bir tek önergemiz dahi haklı bile olsa kabul edilmemektedir.

Hukukun üstünlüğü adına, kuvvetler ayrılığı ilkesi adına bu maddenin 2’nci fıkrasının iptalini yüce Meclisten talep ediyor, saygılarımı sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir. 

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 696 Sıra Sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun Tasarısının 49 uncu maddesinin ikinci fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesi arz ve teklif olunur.

                                                                                        Bekir Bozdağ (Yozgat) ve arkadaşları

“(2) Bireysel başvurunun kabul edilebilirliğine karar verilmesi hâlinde, başvurunun bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına gönderilir. Adalet Bakanlığı gerekli gördüğü hâllerde görüşünü yazılı olarak Mahkemeye bildirir.”

BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?

ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul) – Takdire bırakıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK (Ankara) – Katılıyoruz.

BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Gerekçe...

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Anayasa Mahkemesine yapılan bireysel başvuruların Adalet Bakanlığına gönderilerek Bakanlığın bilgilendirilmesini; Adalet Bakanlığının ise her başvuru için değil, yalnızca gerekli gördüğü hâllerde görüşünü yazılı olarak Mahkemeye bildirmesini sağlamak amacıyla bu önerge verilmiştir.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

TBMM Başkanlığına

Görüşülmekte olan tasarının 49. maddesinin 1. fıkrasının son cümlesinin “Başkan, iş yükünün bölümler arasında dengeli bir şekilde dağıtılmasını gözetir.” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                                      Mehmet Şandır (Mersin) ve arkadaşları

BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?

ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK (Ankara) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN - Önerge üzerinde söz isteyen Mehmet Akif Paksoy, Kahramanmaraş Milletvekili, buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)

MEHMET AKİF PAKSOY (Kahramanmaraş) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; vermiş olduğumuz değişiklik önergesi üzerinde söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce heyeti saygıyla selamlıyorum.

Vermiş olduğumuz önergeyle değiştirilmesini istediğimiz cümle, kanun dili açısından daha uygun olur. “Önlem” kelimesi bir yasağın uygulanmasını çağrıştırmakta olduğu için bu teklifi verdik.

Sayın milletvekilleri, demokrasileri diğer kapalı rejimlerden ayıran en önemli özelliği şeffaflık ve uzlaşmaya açık olmasıdır. Sizin İktidarınız döneminde, maşallah, ne şeffaflıktan ne de uzlaşmadan bir eser göremedik. Sayısal çoğunluğunuza güvenerek dayatmacı tavrınızı ısrarla sürdürüyorsunuz.

Kıymetli arkadaşlar, Anayasa Mahkemesi, AKP’nin mahkemesi olmayacak, Anayasa’da kendisine verilen yetki ve sorumluluk çerçevesinde görevini yerine getirecek. Aslında, yandan dolanarak bu tür değişiklikleri yapmak yerine kafanızın arkasındakileri millete tam olarak açıklasanız her şey netleşmiş olacak. Hukuk ilkeleri geneli kapsar ve eşitliği gözetir. Aynı kapsamdaki hukuk normuyla farklı düzenleme getirilemez. Bütün bakanlıkların teşkilat ve görevleri hakkındaki kanunları yürürlükten kaldırın! Diğer sakıncaları yanında, sırf bu tavrınız bile kamu yönetimindede nasıl bir kaotik düşüncenin sahibi olduğunu göstermeye yeter de artar.

Mevzuatımızda yönetmeliklerin amacı ve kapsamı bellidir, hangi hususların yönetmelikle düzenlenebileceği bilinmektedir ancak maksadınız, kendinize göre Anayasa Mahkemesi üyesi, kendinize göre Başkan, hatta bu da yetmiyor, kendinize göre personel istihdam etmektir. Açıkça, kanuna karşı hile olan bu yöntemlerle hedeflerinizi gerçekleştireceğinizi düşünüyorsanız fena hâlde yanılıyorsunuz. Türkiye Cumhuriyeti devleti, sizin anladığınız manada kanun devleti olmaktan öte, bir hukuk devletidir.

Temenni etmiyoruz ama bu tasarı kanunlaştığı takdirde, muhtemelen Anayasa Mahkemesinin önüne gidecektir. O zaman, yüce mahkeme, sizin zannınızdan sıyrılarak, geçmişte hizmet birimleri kurulması hakkında verdiği birçok karar gibi bu düzenlemeyi de iptal edecektir.

Bir başka husus: Bu tasarıyla Anayasa Mahkemesinde görev yapan personeli Adalet Bakanlığına gönderiyorsunuz, özlük haklarıyla ilgili bir netlik yok. Bu personelin, gelecekte, Bakanlık tarafından merkezde mi, taşrada mı görevlendirileceği belirsiz. Belki de bu personelin birçoğu emekli olacak veya istifa etmek zorunda kalacak. Özelleştirme uygulamalarının sonucu mağdur ettiğiniz personelin yaraları sarılmadan yeni yaralar açmaya nasıl cüret ediyorsunuz? Yarın bir kanun da Türkiye Büyük Millet Meclisi hakkında çıkartırsanız, buradaki personeli de bakanlıklara dağıtırsınız.

Kıymetli arkadaşlar, her zaman söylüyoruz, söylemeye de devam edeceğiz, lütfen, adaleti sadece kendinize istemeyin. Kendinize ve kafanıza göre şekillendirdiğiniz adalet, adalet olmaktan öte zulüm olacaktır. Vatandaşın ahını alacaksınız. Ah alan da iflah olmaz. Biz sizi uyarıyoruz, vakit çok geç olmadan bu düzenlemelerden vazgeçin. Aslında maksadınız gayet açık, kapsamını seçimlerden önce açıklamaya cesaret edemediğiniz, kafanızdaki Anayasa değişikliğinin altyapısını kurmaya çalışıyorsunuz. Yanlış hesabın Bağdat’tan dönmesi hesabı, bu hesabınız da 12 Haziranda milletten dönecektir inşallah.

Biz sizden bir defa mertçe doğru söylemenizi bekliyoruz. “12 Haziran sonrası yapacağımız Anayasa değişikliğinde ‘Türk’ adına ne varsa Anayasa’dan çıkartacağız.” deyin. Referandumdan önce bertaraf etmekle tehdit ettiğiniz TÜSİAD, kamuoyuna açıkladığı rapor ile desteğini açıkladı, onlar da “Türk” kavramına karşılar. Bu konuda yeterince yandaşınız ve destekçiniz oldu ancak biliniz ki bu coğrafyayı vatan yapan, bin yıldır bir ve beraber yaşayan Türk milleti bu oyununuza gelmeyecektir.

Milliyetçi Hareket Partisi maksadınızı milletimize anlatacaktır diyor, yüce heyeti saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Paksoy.

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) – Karar yeter sayısı…

BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım.

Kabul edenler… Kabul etmeyenler…

Karar yeter sayısı olmadığı için birleşime beş dakika ara veriyorum.

 

Kapanma Saati: 21.36
BEŞİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 21.45

BAŞKAN: Başkan Vekili Sadık YAKUT

KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Fatih METİN (Bolu)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 82’nci Birleşiminin Beşinci Oturumunu açıyorum.

696 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 49’uncu maddesi üzerinde verilen Kahramanmaraş Milletvekili Mehmet Akif Paksoy ve arkadaşlarının önergesinin oylanmasında karar yeter sayısı bulunamamıştı. Şimdi, önergeyi yeniden oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım.

Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Karar yeter sayısı vardır ve önerge kabul edilmemiştir.

Tasarının görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

Komisyon ve Hükûmet yerinde.

Maddeyi kabul edilen önerge doğrultusunda oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.

50’nci madde üzerinde üç adet önerge vardır, geliş sırasına göre okutup aykırılıklarına göre işleme alacağım.

TBMM Başkanlığına

Görüşmekte olduğumuz tasarının 50. maddesinin 1. fıkrasının 1. cümlesinin “Esas inceleme sonunda, başvurucunun ihlal iddiasının kabulüne veya ihlal iddiasının reddine karar verilir.” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                  Mehmet Şandır                          Behiç Çelik                        Nevzat Korkmaz

                         Mersin                                    Mersin                                    Isparta

                        Şenol Bal                            Beytullah Asil                        Hüseyin Yıldız

                           İzmir                                   Eskişehir                                 Antalya

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 696 Sıra Sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun Tasarısının 50 nci maddesinin ikinci fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesi arz ve teklif olunur.

                    Bekir Bozdağ                         Yaşar Karayel                        A. Sibel Gönül

                          Yozgat                                    Kayseri                                   Kocaeli

                                      Hayrettin Çakmak               M. Altan Karapaşaoğlu

                                                Bursa                                        Bursa

"(2) Tespit edilen ihlâl bir mahkeme kararından kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden yargılama yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmayan hâllerde başvurucu lehine tazminata hükmedilebilir veya genel mahkemelerde dava açılması yolu gösterilebilir. Yeniden yargılama yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında açıkladığı ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde mümkünse dosya üzerinden karar verir."

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 696 Sıra Sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama usulleri Hakkında Kanun Tasarısının 50. maddesinin Tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

                         İsa Gök                               Kamer Genç                           Ahmet Ersin

                         Mersin                                    Tunceli                                     İzmir

                Ali İhsan Köktürk                          Ali Oksal                                Atilla Kart

                      Zonguldak                                 Mersin                                     Konya

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK (Ankara) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen İsa Gök, Mersin Milletvekili.

Buyurun Sayın Gök. (CHP sıralarından alkışlar)

İSA GÖK (Mersin) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Şimdi, arkadaşlar, 50’nci maddenin (2)’nci fıkrasında çok farklı bir hüküm var. Ne o? Anayasa Mahkemesinin bir başka yargı mercisinin verdiği kararı iptal etmesi. Şimdi, gerçi, AKP’nin önergesi var ama sonucu değişmiyor. Yüksek mahkemeler Anayasa’mızda sayılmıştır. Altı tane yüksek mahkememiz vardır: Anayasa Mahkemesi, Yargıtay, Danıştay, Askerî Yargıtay, Askerî Yüksek İdare Mahkemesi ve Uyuşmazlık Mahkemesi. Anayasa’mıza baktığımızda bu mahkemeler konusundaki hükümlerde aynen der ki: Mesela, Yargıtay “…adliye mercilerinde…” diye gider ve “…karar ve hükümlerin son inceleme merciidir.” der, son inceleme mercisi, 154. 155’e, Danıştaya bakın, Danıştay aynı şekilde “…idari mahkemelerce…” falan diye gider “…karar ve hükümlerin son inceleme merciidir.” Yüksek mahkemelerin, Anayasa hükmünde, karar ve hükümlerin son inceleme mercisi olduğu açıkça yazılıdır. Anayasa’mızın 148’inci maddesi Anayasa Mahkemesini düzenliyor ve 12 Eylül referandumunda, bireysel başvuru hakkı geldi, 148’inci maddenin üçüncü fıkrası, dördüncü fıkrası ve beşinci fıkrası geldi.

Arkadaşlar, her üç fıkraya baktığınızda, bu fıkraların hiçbir yerinde, Anayasa Mahkemesinin diğer yüksek yargı mahkemelerinin üzerinde, onların karar ve hükümlerin son inceleme mercisi olma imkânını kaldıran, Anayasa Mahkemesi lehine o son inceleme mercisi mahkemelerin de üzerine çıkartıp onların kararını temyizen tekrar inceleyebilme imkânını veren bir tek kelime yok. Ben, Türkçe okurum, Türkçe konuşurum.

Okuyoruz, bütün fıkraya baktığımızda, üçüncü fıkra, 148: “Herkes, Anayasada güvence altına alınmış…” falan diye gidiyor “…Başvuruda bulunabilmek için olağan kanun yollarının tüketilmiş olması şarttır.” Burada asla, iptal, bir başka mahkeme kararını iptal, yok etmek yok.

Dördüncü fıkraya bakıyoruz: “Bireysel başvuruda, kanun yolunda gözetilmesi gereken hususlarda inceleme yapılamaz.” Kanun yolları dediği, temyizdir, itirazdır, tashihi karardır falan. Bu aşamalardaki incelemeler Anayasa Mahkemesinde yapılamaz. Bu, aslında bize bir ışık veriyor.

Beşinci fıkraya bakıyoruz: “Bireysel başvuruya ilişkin usul ve esaslar kanunla düzenlenir.”

Şimdi, bakın arkadaşlar, ışık veren fıkra dört. Hiçbir mahkeme kararını iptal yetkisi yok.

Şimdi elimize, şu çok kıymetli Anayasa Mahkemesinin usul kanununun tasarısını alıyoruz, ikinci fıkrasına bakıyoruz, diyor ki: “Tespit edilen ihlal bir mahkeme kararından kaynaklanmışsa…” diye uzun uzun gidiyor. Ayhan Bey’in formülü terditli bir yol ortaya koydu. Yani Anayasa Mahkemesi bir ihlal görürse bunu mahkemesine gönderecek, mahkeme bu ihlali ortadan kaldıran karar verecek. Karar vermezse yine darbeyi vuracak Anayasa Mahkemesi. Geldi, eğer ki iddia devam ederse o mahkemenin kararını yine iptal edecek. Ne diyor tasarıda?

AYHAN SEFER ÜSTÜN (Sakarya) – İsa Bey, önergemiz var.

İSA GÖK (Devamla) – Önergenize baktım Ayhan Bey. Ben boş çıkmam buraya, merak etme sen!

“Bu durumda Anayasa Mahkemesi doğrudan ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldıracak kararı verir.” Yani iptal kararı.

Yeni önergenize bakıyorum Sayın Üstün. Önergenizde ne diyor? Aynı şey: “Yeniden yargılama yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında açıkladığı ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde mümkünse dosya üzerinden karar verir.” İhlali ortadan kaldıracak. İptal var mı yok mu burada mahkeme kararına?

Bakın arkadaşlar, Avrupa yargı sisteminde ihlali… Şu Anayasa 148’e göre ancak ihlali tespit eder, tazminat verebilir. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin de yetkisi budur. Siz AİHM’in Türkiye’de bir mahkeme kararını iptal ettiğini gördünüz mü? Olur mu ya! Böyle bir yetkisi yok Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin, iptal edemez bizim mahkeme kararımızı. Ama siz AİHM’de olmayan, Anayasa’nın vermediği bir yetkiyi kanuna koyarak, Anayasa’ya aykırı olarak Anayasa Mahkemesine iptal imkânı veriyorsunuz. Bu önerge de olmaz, bu tasarı da olmaz.

Saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Gök.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 696 Sıra Sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun Tasarısının 50 nci maddesinin ikinci fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesi arz ve teklif olunur.

                                                                                        Bekir Bozdağ (Yozgat) ve arkadaşları

"(2) Tespit edilen ihlâl bir mahkeme kararından kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden yargılama yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmayan hâllerde başvurucu lehine tazminata hükmedilebilir veya genel mahkemelerde dava açılması yolu gösterilebilir. Yeniden yargılama yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında açıkladığı ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde mümkünse dosya üzerinden karar verir."

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul) – Takdire bırakıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK (Ankara) – Katılıyoruz.

BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Gerekçeyi okutun Sayın Başkan.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Bireysel başvuru sonucunda verilecek olan kararların daha açık bir şekilde düzenlenmesi gerekmiştir.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

TBMM Başkanlığına

Görüşmekte olduğumuz tasarının 50. maddesinin 1. fıkrasının 1. cümlesinin “Esas inceleme sonunda, başvurucunun ihlal iddiasının kabulüne veya ihlal iddiasının reddine karar verilir.” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                                      Mehmet Şandır (Mersin) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK (Ankara) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Behiç Çelik, Mersin Milletvekili.

Buyurun Sayın Çelik. (MHP sıralarından alkışlar)

BEHİÇ ÇELİK (Mersin) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 696 sıra sayılı Tasarı’nın 50’nci maddesi üzerinde vermiş olduğumuz değişiklik önergesi için söz aldım. Bu vesileyle hepinizi saygılarımla selamlıyorum.

50’nci maddede diyor ki: “Esas inceleme sonunda, başvurucunun hakkının ihlâl edildiğine ya da edilmediğine karar verilir.”

Şimdi, bu tür cümleleri koyarken, idare makamlarına ve mahkemelere karar verirken kolaylık olması açısından, doğrusu, çok kalıp birtakım cümlelerin, hukuki anlam yüklü olan birtakım söylemlerin tercih edilmesi daha uygun olurdu. Bu sebeple “…başvurucunun ihlal iddiasının kabulüne veya ihlal iddiasının reddine...” şeklinde önergemizi Genel Kurula sunmuş oluyoruz.

Değerli arkadaşlar, Anayasa Mahkemesi Türk hukuk sistemine 1961 Anayasası’yla girmesine rağmen, son elli yılda almış olduğu mesafeyi hiç kimse göz ardı etmemelidir.  Dünya anayasa mahkemeleri içerisinde Türk Anayasa Mahkemesinin hukuki statüsünün gittikçe gelişmekte olduğu hepimiz için, toplumumuz için de sevindiricidir. Dolayısıyla, Anayasa Mahkemesi vermiş olduğu kararlarla aynı zamanda kendi içtihadını ve hukukunu da oluşturmaktadır. Bu doğrudur. Dolayısıyla, kamu hukuku içerisinde önemli bir yer işgal eden Anayasa hukukunun Anayasa yargısı eliyle daha da geliştirilmesi demokrasiye yapılacak en büyük katkıdır. Ancak, tekrar 12 Eylül referandumuyla gerçekleştirilen, 5982 sayılı Yasa’yla yapılan Anayasa değişikliği, gerek yapılış şekli gerekse topluma sunulma biçimi ve yalan ve dolanlarla dolu olan söylemleriyle otomatikman baştan zedelenmiş, millî iradeye darbe vurularak bu metnin halk tarafından kabulü bir şekilde iktidar tarafından sağlanmıştır. Bu itibarla, Anayasa Mahkemesinin yapısı düzeltilirken toplam 11 olan üye sayısının daha da artırılarak 17’ye çıkarılması, yarın  başka bir iktidar tarafından, ileriki yıllarda -bu yıldan itibaren- başka bir düzenlemenin kapısını aralayabilir. Burada şunu kastediyorum: Tutarlar “17 olacağına niçin 34 olmasın?” diye bir fikir ortaya çıkarılabilir. O zaman her Anayasa değişikliği yaparak Mahkemenin temel yapısında, üye sayısında değişikliğe gidilerek yapılacak bu düzenlemeler Anayasa Mahkemesinin işlevini ortadan kaldırır ve Anayasa yargısının da gittikçe partizanlaşmasının önünü açar ve Türk hukuk sistemine en büyük zararı bu şekilde vermiş oluruz. Bu itibarla, bütün konuşmalarımda yüce heyetinize arz etmiş olduğum yargının, yasamanın, yürütmenin dengeli ve etkin iletişiminin kurulması ve her erkin kendi iç bütünlüğünün sağlanması, dolayısıyla muvazenenin esas alınması çok önem iktiza eder.

Değerli arkadaşlar, konuşmamın başında da vurguladığım gibi, burada söz konusu değişiklik önergemizin kabulü durumunda mahkeme kararlarına daha bir katkıda bulunulacağını özellikle belirtiyor, önergemizin kabulünü yüce heyetinizden arz ediyorum.

Teşekkür ederim. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler. Önerge kabul edilmemiştir.

Kabul edilen önerge doğrultusunda maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.

51’inci madde üzerinde iki adet önerge vardır, okutup işleme alıyorum.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Kanun Tasarısının 51. Maddesinde yer alan "hükmedilebilir" ibaresinin “karar verilebilir" şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                       Faruk Bal                              Behiç Çelik                         Nevzat Korkmaz

                          Konya                                     Mersin                                   Isparta

                    Beytullah Asil                       Mehmet Şandır                       Rıdvan Yalçın 

                       Eskişehir                                  Mersin                                      Ordu

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 696 Sıra Sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun Tasarısının 51. maddesinin Tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

                         İsa Gök                                 Atilla Kart                              Kamer Genç

                         Mersin                                     Konya                                    Tunceli

                        Ali Oksal                               Ahmet Tan                        Ali İhsan Köktürk 

                          Mersin                                   İstanbul                                Zonguldak

                                                                     Ahmet Ersin

                                                                           İzmir

BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?

ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Hükûmet katılıyor mu?

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK (Ankara) – Katılmıyoruz. 

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen?

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) – Sayın Ahmet Tan…

BAŞKAN – Ahmet Tan, İstanbul Milletvekili.

Buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

AHMET TAN (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

696 sıra sayılı Tasarı’nın 51’nci maddesiyle ilgili öneri üzerine söz aldım. Bireysel başvuru hakkının kötüye kullanılmasını düzenliyor. Böyle bir düzenleme, kanaatimize göre bazı sakatlıklar taşıyor. Bu sakatlıkların birincisi gerekçede dile getirilmiş. Gerekçede deniyor ki: “Anayasa Mahkemesinin önerisi üzerine bu madde değiştirilmiştir. “

Şimdi, Anayasa Mahkemesinin görev ve yetkileri arasında -ki Anayasa’nın 147’nci maddesi düzenliyor- Büyük Millet Meclisine böyle bir öneride bulunmayı öngörmüyor. Bunun muhalefete, bizler gibi milletvekillerine bırakılması -bu önerilerin- herhâlde daha yerinde olacaktır. Zaten cesaretlendiren de bu gerekçedeki sakatlık.

Bir başka sakatlık kanun maddesinin kendisinde var. Açıkça kötüye kullandığı tespit edilen başvurucular için 2 bin lira cezayı öngörüyor. Şimdi, hem bireysel başvuru hakkı verip hem de bunu cezai müeyyideye bağlamak bir hakkın kullanılmasını caydırıcı bir nitelik taşıyor. Biraz da niyeti cezalandıran bir koku var burada. Çünkü, eğer maksat bir kötüye kullanmaysa burada söz konusu olan müracaat sırasında şekil şartını yerine getirmeyen bir başvurucunun zaten kabul edilmiyor. “Niyeti cezalandırma” derken de bugün bir ifade özgürlüğü hakkının ihlali olan basılmamış bir kitabın matbaasının basılmasıyla ilgili konu geliyor. Bu konuda da şunu söylemek belki gerekecek: İşlenmemiş suçu “Sen suç işleyeceksin.” diye bir düşünceyle cezalandırmak ve toptan imha edilmesiyle ilgili bir karar vermiş mahkeme. Madem burada kanun yapıyoruz, burada iyi düzenlenmemiş, gerekçesi iyi yazılmamış kanunlar ileride bu tür sakatlıklara yol açıyor.

Bu nedenle, gerekçede Anayasa Mahkemesinin önerisi üzerine yapılan bu maddenin, bir milletvekili grubunun, Cumhuriyet Halk Partisinin verdiği bu önergeyle, toptan bu maddenin kaldırılması yerinde olacaktır. Bireysel başvuru hakkının eğer bir yenilik olarak anayasa hukukumuza dâhil edilmesi kutlanacak bir şeyse, bunun kaldırılmasıyla herhâlde daha çok hak edecektir bunu.

Şimdi tabii ki, Anayasa’nın en temel kurumlarından birisi Anayasa Mahkemesi, seçim kararı almış bir Mecliste bunun görüşülmesi, hele de bu tür iyi yazılmamış maddelerin dâhil edilmesi, böyle bugünkü yapılan, basın özgürlüğünü, ifade özgürlüğünü de toptan ortadan kaldıran, bugünkü, işte televizyonlarda tanık olduğumuz hadiseyi de akla getiriyor. Bu, niyetin cezalandırılması gibi bir anlam çıkıyor bu maddede de ve bugün yapılan işlemde de.

“Niyet” derken, madem saat ilerliyor, küçük bir fıkrayla, Bektaşi fıkrasıyla meramımı daha iyi anlatacağımı ve anlayacağınızı umut ediyorum.

Bektaşi, ramazanda zaptiyeler tarafından durduruluyor üstü aranıyor. Kuşkulanıyorlar. Cebinden binlik şişe çıkıyor, içki şişesi. Zaptiyeler “Bre zındık, ramazanda içki içilmeyeceğini bilmiyor musun” diye çıkışıyorlar. O da “Ben içmiyorum.” diyor. “Ama içeceksin, madem taşıyorsun içeceksin.” diyorlar. “Hayır içmeyeceğim, ben bayramı bekleyeceğim. Bunu yanımda bulunduruyorum ben.” O zaman dinlemiyorlar. Diyor ki bunun üzerine; “Eğer beni götürecekseniz kadının karşısına, beni ellerimle parmaklarım dolayısıyla da götürün, çünkü bu eller ve parmaklarla daha büyük bir suç işlerim, sizlere ayıp işaret yapabilirim.” Şimdi yani bu niyeti cezalandırmanın ucu bucağı yok. O yüzden bunu önlemenin tek yolu, iyi yazılmış, sınırları çok iyi çizilmiş ve serbestçe müzakere edeceğimiz bir kanun yapma ortamına bunu kavuşturmaktır. Böyle alelacele, nefes nefese bir ortamda bunun sonuçları, bugün ortaya çıkan, işte, basılmamış kitaba baskın yapmak gibi manzaralar olacaktır.

Bu vesileyle bu önerimizin kabul edilmesi, yani bu maddenin toptan kaldırılması önerisi, Anayasa Mahkemesinin önerisiyle konulan bu maddenin milletvekili grubunun önerisiyle kaldırılması çok yerinde olacaktır. Belki bu konuda işlenen günahları da bir nebze azaltacaktır.

Saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) – Karar yeter sayısı, Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…

Sayın milletvekilleri, karar yeter sayısı yoktur.

Birleşime beş dakika ara veriyorum.

 

Kapanma Saati: 22.08
ALTINCI OTURUM

Açılma Saati: 22.16

BAŞKAN: Başkan Vekili Sadık YAKUT

KÂTİP ÜYELER: Harun TÜFEKCİ (Konya), Fatih METİN (Bolu)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 82’nci Birleşiminin Altıncı Oturumunu açıyorum.

696 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 51’inci maddesi üzerinde verilen İstanbul Milletvekili Ahmet Tan ve arkadaşlarının önergesinin oylanmasında karar yeter sayısı bulunamamıştı. Şimdi, önergeyi yeniden oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım.

Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Tasarının görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

Komisyon ve Hükûmet yerinde.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Kanun Tasarısının 51. Maddesinde yer alan “hükmedilebilir” ibaresinin “karar verilebilir” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                                            Faruk Bal (Konya) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul) – Katılmıyoruz Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK (Ankara) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Beytullah Asil, Eskişehir Milletvekili.

Buyurun Sayın Asil. (MHP sıralarından alkışlar)

BEYTULLAH ASİL (Eskişehir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüştüğümüz 696 sıra sayılı Yasa Tasarısı’nın 51’inci maddesi üzerinde vermiş olduğumuz değişiklik önergesi üzerinde söz aldım. Bu vesileyle sizleri ve sizlerin şahsında yüce Türk milletini saygıyla selamlıyorum.

Metinde yer alan “hükmedebilir” ibaresinin “karar verebilir” şeklinde değiştirilmesini, bu yolla kanun metnini daha anlaşılır hâle getirmeyi amaçladığımız bu önergeye destek oylarınızı beklediğimizi ifade ederek sözlerime başlamak istiyorum.

Değerli milletvekilleri, 12 Haziran 2011 tarihinde yapılacak olan 24’üncü Dönem milletvekilliği genel seçimleri sonrası Hükûmetin başlattığı yeni Anayasa çalışmaları doğrultusunda ülkemizi dönüştürmek gayesiyle yoğun bir kampanya başlatılacağının işaretleri bugünden görülmeye başlamıştır. Bu konuda Hükûmete destek olmak, ülkeyi dönüştürmek maksadıyla oluşturulan birleşik cephe, iktidar ile sıkı bir iş birliği kurmak, bu yolla cepheyi genişletmek için ellerindeki bütün imkânları seferber ediyor. Yapmak istediklerine, zihniyetlerine, düşüncelerine ve ideolojilerine baktığımızda içine girdikleri yol kendileri açısından normaldir çünkü Türk yurdunu, düşüncelerine ve zihniyetlerine uygun şekilde dönüştürmeye çalışıyorlar. Anlayamadığımız, bu girişim için oluşturulan cepheye son olarak Türk Sanayicileri ve İşadamları Derneğinin de katılmış olmasıdır. İçlerinde ülkemizin, dünyanın sayılı zenginlerinin de bulunduğu bu dernek temsilcileri bu zenginliklerinin tamamını bugün dinamitlemeye çalıştıkları cumhuriyet döneminde bu aziz milletin dişlerinden tırnaklarından artırarak oluşturdukları tasarruflarından elde ettiklerini unutarak Türkiye Cumhuriyeti’nin varlığına ve birliğine dil uzatanlarla ve bölünmeyi gündeme  taşıyanlarla aynı çatı altında oturmak gafletini gösterenlerdir, İktidarın gizli gündemine sözcülük yapanlarla aynı safta oturmaya devam edenlerdir. Bu aziz millet mutlaka bunu değerlendirecektir. Bu ülkenin değerlerini kullanarak söz söyleme hakkı bulunanların çok daha dikkatli, milletine daha saygılı, vefalı olmalarını beklediğimizi ifade etmek istiyorum.

Değerli milletvekilleri, bütün bu olanları bu aziz millet bugüne kadar sineye çekmiştir. Ancak, gelinen nokta bıçağın kemiğe dayandığı noktadır. Bu birleşik cephenin karşısına münevverlerimiz, entelektüellerimiz dikilmek zorundadır. Bu cephe Türk fikir ve düşünce hayatına yön verme yetkinliğine ulaşmış münevverlerimizin 12 Eylülün, 28 Şubatın, 3 Kasımın üzerlerine örttüğü küllerden arınarak fikirleriyle, yazılarıyla, kitaplarıyla, nutuklarıyla kamuoyunu etki gücünü harekete geçirmelidir tıpkı Ziya Gökalp gibi, Turan Yazgan gibi, İsmail Gaspıralı gibi. Türk milleti tarafından demokrasiye âşık Türk evlatlarının vatan ve millet sevgisine emanet ve tevdi olunan Anayasa’nın ilk üç maddesi ve onları koruyan 4’üncü maddesinin değiştirilemeyeceğini sadece biz siyasilerin söylemesi yetmez, münevverlerimizin de, entelektüellerimizin de haykırma zamanı gelmiştir.

“Ne mutlu Türk'üm.” diyebilen herkesi bu birleşik cephenin karşısında milletimizi aydınlatmaya, bilgilendirmeye, bu mücadele kervanında yer almaya çağırıyor, yüce heyetinizi ve sizlerin şahsında yüce Türk milletini saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Asil.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.

52’nci madde üzerinde iki adet önerge vardır. Okutup işleme alıyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 696 Sıra Sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun Tasarısının 52. maddesinin 1. fıkrasında yer alan “katılan” ibaresinin “iştirak eden” olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                         İsa Gök                             Ali Rıza Öztürk                         Kamer Genç

                         Mersin                                    Mersin                                    Tunceli

                     Ahmet Ersin                              Ali Oksal                         Ali İhsan Köktürk

                           İzmir                                     Mersin                                 Zonguldak

                                         Harun Öztürk                              Atilla Kart

                                                İzmir                                        Konya

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun Tasarısının 52 inci maddesinin (3) numaralı fıkrasının ilk cümlesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesi arz ve teklif olunur.

                       Faruk Bal                              Behiç Çelik                        Nevzat Korkmaz

                          Konya                                     Mersin                                    Isparta

                                        Mehmet Şandır                          Rıdvan Yalçın

                                               Mersin                                        Ordu

(3) Başkanın görevlendirdiği raportör ilk inceleme raporunu hazırlayarak Başkanlığa sunar.

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul) – Takdire bırakıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK (Ankara) – Katılıyoruz Sayın Başkan.

OKTAY VURAL (İzmir) – Gerekçe okunsun.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe

Fıkra metninin bu şekilde yazılması daha anlaşılır ve uygun olacaktır.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 696 Sıra Sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun Tasarısının 52. maddesinin 1. fıkrasında yer alan “katılan” ibaresinin “iştirak eden” olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                                             İsa Gök (Mersin) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul) – Takdire bırakıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK (Ankara) – Katılıyoruz Sayın Başkan.

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) – Harun Öztürk konuşacak.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Harun Öztürk, İzmir Milletvekili.

Buyurun Sayın Öztürk. (CHP sıralarından alkışlar)

HARUN ÖZTÜRK (İzmir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşmekte olduğumuz kanun tasarısının 52’nci maddesi üzerinde vermiş olduğumuz önergeyle ilgili olarak söz aldım. Bu vesileyle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, siyasi parti kapatma davalarıyla ilgili madde görüşülürken 12 Eylül referandumuna AKP tarafından sunulmak istenen fakat Türkiye Büyük Millet Meclisince reddedilen değişiklikle ne yapılmak istendiğinin, bizler ve milletimiz tarafından bir kez daha hatırlanmasında yarar görüyoruz.

Değerli milletvekilleri, bildiğiniz üzere AKP, 12 Eylülde referanduma sunulan Anayasa değişikliği teklifine parti kapatmalarının imkânsız hâle getirilmesini de eklemek istemişti. Anayasa’nın 69’uncu maddesini değiştirmek isteyen bu madde, siyasi partilerin kapatılmasına ilişkin davaların Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısının talebi ve Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından verilecek izin üzerine açılabileceğini öngörmekteydi. Yani Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı tarafından bir partinin kapatılması için Anayasa Mahkemesinde dava açılabilmesi, kapatılması istenen partinin bir nevi iznine tabi olacaktı. Ne var ki, bu ölçüsüz teklif Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından reddedilmiştir. Peki, reddedildi de Anayasa’nın yasakladığı fiilleri açıkça işleyen bir parti bundan böyle kapatılabilecek mi? Türkiye Cumhuriyetini korumaya yönelik bu sigorta Anayasa’da durmaya devam etse de Anayasa Mahkemesinin üye yapısında sağlanan değişiklik bundan böyle herhangi bir partinin kolay kolay kapatılamayacağını ortaya koymaktadır. Elbette, siyasi partilerin kapatılması demokrasilerde son olarak başvurulacak bir yöntem olmalıdır. Ancak, Anayasamız’ın 68’inci maddesinin dördüncü fıkrasında ifade edildiği üzere bir siyasi partinin tüzük ve programı ile eylemleri, devletin bağımsızlığına, ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğüne, insan haklarına, eşitlik ve hukuk devleti ilkelerine, millet egemenliğine, demokratik ve laik cumhuriyet ilkelerine aykırı olursa, bu siyasi parti sınıf veya zümre diktatörlüğünü veya herhangi bir tür diktatörlüğü savunmayı ve yerleştirmeyi amaçlar ve suç işlenmesini teşvik ederse, özetle, Anayasa’da yazılı kapatma koşulları oluşursa, Türkiye Cumhuriyeti kendisini ve temel ilkelerini koruyacak refleksi gösterebilmelidir.

Değerli milletvekilleri, bu arada kanun hükmünde kararnamelerin Türkiye Büyük Millet Meclisinde görüşülmesine ilişkin yapılan fiilî bir Anayasa ihlaline de dikkatlerinizi çekmek istiyorum. Sizlere bir örnek vermek istiyorum: Plan ve Bütçe Komisyonu gündeminde bulunan 30/5/1973 tarihli ve 5 sayılı Kanun Hükmünde Kararname hâlâ yasalaşmayı beklemektedir. Parlamento her seçime gittiğinde kadük olan bu kanun hükmünde kararname her dönem yenilenmiş ve 23’üncü dönemde de yasalaşmadan kadük olacaktır. Söz konusu kanun hükmünde kararnamenin çıkarıldığı tarihte yürürlükte olan 61 Anayasası’nda Resmî Gazete’de yayımlandıkları gün Türkiye Büyük Millet Meclisine kanun hükmünde kararnamelerin sunulacağını, Anayasa’nın ve yasama Meclisleri iç tüzüklerinin kanunların görüşülmesi için koyduğu kurallara göre ancak komisyonlarda ve Genel Kurullarda diğer kanun tasarı ve tekliflerinden önce ve ivedilikle görüşülüp karara bağlanacağını hükme bağlamaktadır. Aynı hüküm 1982 Anayasası’nın 91’inci maddesinde de mevcuttur. Çözüm için Anayasa’nın amir hükmüne aykırı olarak makul bir süre içinde yasalaştırılmayan kanun hükmünde kararnamelerin de iptale konu edilebilmesine imkân tanınması gerekir çünkü burada Türkiye Büyük Millet Meclisinin yasama yetkisinin devri söz konusudur ve bu yetkiye dayanılarak çıkarılan kanun hükmünde kararnamelerin de ivedilikle görüşülmesi ve yasalaştırılması gerekir diyor, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul) – Sayın Başkan, bir düzeltme yapmak istiyorum.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Başkanım.

ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul) – Şimdi, efendim, kabul ettiğimiz önergeyle, 52’nci maddenin üçüncü fıkrasının ilk cümlesi “Başkanın görevlendirdiği raportör ilk inceleme raporunu hazırlayarak Başkanlığa sunar.” şeklinde, devamında “Raportör ilk inceleme raporunu hazırlayarak Başkanlığa sunar.” ifadesi var, bu çıkmış oluyor. Dolayısıyla ikisini beraber, birlikte yazmış oluyoruz. Bunun çerçeveye bu şekilde işlenmesini arz ederim Sayın Başkan.

OKTAY VURAL (İzmir) – Nasıl? Bu redaksiyon mu?

ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul) – Fazlalık var, devamında fazlalık var, aynı şey bir daha yazılıyor.

BAŞKAN – Redaksiyonla birlikte, değişiklikle birlikte, kabul edilen önerge doğrultusunda maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

53’üncü madde üzerinde iki adet önerge vardır; okutup, işleme alıyorum.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 696 Sıra Sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun Tasarısının 53. maddesinin 1. fıkrasında yer alan “talebiyle” ibaresinin “istemiyle” olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                         İsa Gök                             Ali Rıza Öztürk                          Atilla Kart

                         Mersin                                    Mersin                                     Konya

                Ali İhsan Köktürk                       Kamer Genç                              Ali Oksal

                      Zonguldak                                 Tunceli                                    Mersin

                                                                     Ahmet Ersin                                    

                                                                           İzmir

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun Tasarısının 53. maddesinin (1) numaralı fıkrasında yer alan “bu hükümlere” ibaresinin madde metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

                       Faruk Bal                              Behiç Çelik                        Nevzat Korkmaz

                          Konya                                    Mersin                                    Isparta

                      Hasan Çalış                         Mehmet Şandır                       Rıdvan Yalçın

                        Karaman                                  Mersin                                      Ordu

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ANAYAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul) – Takdire bırakıyoruz Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK (Ankara) – Katılıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum.

Gerekçe: Madde metninde yer alan “bu hükümlere” ibaresi gereksiz ve farklı yorumlara yol açabilir olduğundan kaldırılması uygun olacaktır.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 696 Sıra Sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun Tasarısının 53. maddesinin 1. fıkrasında yer alan “talebiyle” ibaresinin “istemiyle” olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                                             İsa Gök (Mersin) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ANAYAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul) – Takdire bırakıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK (Ankara) – Katılıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Ali İhsan Köktürk, Zonguldak Milletvekili.

ALİ İHSAN KÖKTÜRK (Zonguldak) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 696 sıra sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usûlleri Hakkında Kanun Tasarısı’nın 53’üncü maddesine yönelik önerge üzerine söz almış bulunuyorum, öncelikle yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, hepimizin bildiği gibi laik, demokratik, sosyal hukuk devletimiz Anayasa’nın 2’nci maddesinde ve Anayasa’nın başlangıç metninde ifadesini bulan, yasama, yürütme, yargı erklerinin birbirinden bağımsızlığı yani kuvvetler ayrığı ilkesi üzerinde şekillenmiştir. Anayasa’mızın, egemenliği düzenleyen 6’ncı maddesine göre de egemenlik kayıtsız şartsız Türk milletinindir ve Türk halkı egemenliği Anayasa’mızın koymuş olduğu esaslara göre değişik organlar aracılığıyla kullanır. Yani değerli milletvekilleri, gerek bizim Anayasa’mız gerekse bütün demokratik anayasalar egemenlik kavramını sadece yürütmeye, sadece siyasal iktidara has bir kavram olarak tanımlamamıştır. Egemenlik kavramı sadece yürütmeye tanınan mutlak bir yetki değildir. Anayasalarda egemenlik yetkisi dağıtılmış; hiçbir kişiye, sınıfa, zümreye, gruba, tek bir siyasal partiye ve hangi çoğunlukla gelirse gelsin sadece siyasal iktidara bırakılmamıştır. Yine, demokrasinin olmazsa olmaz koşulu olan kuvvetler ayrılığının doğal sonucu da yargı bağımsızlığının güvence altına alınmasıdır. Bu, aynı zamanda hukuk devletinin de ön koşuludur.

Değerli milletvekilleri, bu sözlerimizi daha önce bu kürsüden defalarca ifade ettik, tekrar tekrar dile getirdik, yine dile getiriyoruz. Ancak, maalesef, siyasal iktidarın kuvvetler ayrılığı ilkesini ortadan kaldıran, parmak çoğunluğuna dayanarak yasamaya ve bu tür yasal düzenlemelerle yargıya da egemen olan, hukuk devletimizin temel norm ve ilkelerini yok sayan, parti devletine gidişin son aşamasını yaratmaya dönük anlayıştan ödün vermediğini görmekten büyük üzüntü duyuyoruz.

1789 tarihli Fransız Yurttaş Hakları Bildirgesi’nde tanımlanan  “Hakların güvence altına alınmadığı, erkler ayrılığının sağlanmadığı bir toplumun anayasası yoktur.” anlayışının iki yüz küsur yıl sonra Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu Yasası’yla, Yargıtay ve Danıştay değişiklikleriyle ve görüşmekte olduğumuz Anayasa Mahkemesi yasa tasarısıyla evrensel ilkelerle bağdaşmayan düzenlemelerin yasalaşmasından ülkemizin geleceğiyle ilgili çok ciddi kaygılar duyuyoruz.

Yine, bu tarihten iki yüz altmış, iki yüz yetmiş yıl önce yaşamış olan Montesquieu’nun bütün gerçek demokrasilerde kabul gören “Eğer yargı gücü yürütme ve yasama gücünden ayrılmazsa o ülkede özgürlük yoktur.” ifadesinin gerisine düşen bir iktidar anlayışını, bir AKP anlayışını ibretle izliyoruz.

Değerli milletvekilleri, ben buradan iktidar partisinin temsilcilerine seslenmek istiyorum: İktidar partisinin Sayın Bakanı, iktidar partisinin sayın milletvekilleri; hukuk devletini ortadan kaldıran, yargıyı siyasal iktidarın kuyruğuna takan, küresel, dış destekli, dışarıdan dayatılan, halkımızın da, ülkemizin de yararına olmayan bu düzenlemeleri bir kenara bırakın; çocuğunun cebine 1,5 lira harçlık koyarak okula gönderemeyen, çocuğunun okul masraflarını dahi karşılayamayan ailelerin, her gün “iş bulurum” umuduyla evinden çıkan ancak akşam evine bir ekmek alarak dahi dönemeyen milyonlarca işsizin açlık sınırının altında maaş alan ancak buna rağmen sadece çocuklarının değil, torunlarının dahi geçimini üstlenmek zorunda kalan, kahveye dahi inemeyen veya indiği kahvede bir bardak çayı boğazı düğümlenmeden içemeyen emeklilerimizin sorunlarına yönelik düzenlemelerini bu kürsüye getirin. Halkımız size bunun için oy verdi, sizlerden bunu bekliyor.

Bu duygu ve düşüncelerle yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmiştir.

Kabul edilen önergeler doğrultusunda maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.

54’üncü madde üzerinde iki adet önerge vardır, okutup işleme alıyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 696 Sıra Sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun Tasarısının 54. maddesinin 2. fıkrasında yer alan “taleplerinde” ibaresinin “istemlerinde” olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                         İsa Gök                               Ahmet Ersin                              Ali Oksal

                         Mersin                                      İzmir                                     Mersin

                Ali İhsan Köktürk                       Kamer Genç                         Ali Rıza Öztürk

                      Zonguldak                                 Tunceli                                    Mersin

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun Tasarısının 54. maddesinin (1) numaralı fıkrasında yer alan “veya milletvekili olmayan bakan” ibaresinin madde metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

                       Faruk Bal                              Behiç Çelik                         Nevzat Korkmaz

                          Konya                                     Mersin                                    Isparta

                                         Rıdvan Yalçın                          Mehmet Şandır

                                                 Ordu                                        Mersin

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet?

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK (Ankara) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Nevzat Korkmaz, Isparta Milletvekili.

Buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)

S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; önerge üzerine söz aldım. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Herkesin bildiği bir ilke vardır: Devlette devamlılık esastır. Devleti de yöneten siyaset kurumudur. Milletler, siyaset kurumunda da devamlılığı sağlayabiliyor ve hangi hükûmet gelirse gelsin doğrular iktidar olmaya devam ediyorsa güvenli gelecek hayalleri kurabilir. Yoksa bugün AKP’nin yaptığı gibi kendi hükûmetini milat kabul edip kendinden önce sanki olumlu, güzel hiçbir şey yapılmamış gibi reddimiras yapar ise işte o zaman bu devamlılığı sağlayamazsın. AKP’nin siyasi üslubu neticesinde ülkede siyaset lisanı sertleşmiştir, her ne pahasına olursa olsun kazanma hırsı siyasete egemen olmuştur, milletin kırmızı çizgileri yok edilmiştir; sadece siyaset alanında değil, her alanda bizi biz yapan, cumhuriyetimize şahsiyet kazandıran tüm özelliklerimiz bu tahribattan nasibini almıştır. Üzülerek belirtmeliyim ki adalet müesseseleri, tahrip edilen kurumlar içerisinde ilk sıralarda yer almaktadır.

Yargı kurumu ve “hukukun üstünlüğü” ilkesi her şeyden önce insan hak ve özgürlüklerinin nihai teminatı ve devletin temel taşıdır. Yargının ve adalet duygusunun zedelenmesi, siyasetin emrine sokulması milletimize yapılan en büyük kötülük olmaktadır. Yargı sistemimizde asırlık sorunlar vardır. Elbette, sadece bu Hükûmet zamanında bu sorunlar ortaya çıkmış değildir, ancak bu sorunları gidermenin yegâne yolu, önyargısız, tüm tarafların olurunu alarak ve tabii ki yargının düşünce ve değerlerine saygı gösterilerek üretilecek çözümlerdir. Yoksa, öfke ve rövanş alma duygularıyla, hele hele “Dün yargıyı CHP kullandı, bugün AKP kullanmalıdır.” mantığıyla hareket ederek, yargıyı vatandaşa şikâyet edip muhakeme süreçlerini halkın gözünde mahkûm ettirerek bir yere varılamayacağını herkes bilmelidir.

Hükûmet makamı sızlanma makamı değildir. Sorunları kurumların üzerine yıkarak sıyrılıp çıkmak değildir siyaset. Maalesef, AKP’nin yargıya bakışı ve yaklaşımı sorunludur. Hukuk olmadan demokrasi, demokrasi olmadan da hukuk devletinin var olması imkânsızdır.

Dokuzuncu yılında AKP İktidarı gerçek anlamda bir yargı reformu için hiçbir adım atmamıştır, iç hukuk mevzuatımızı karmakarışık bir hâle getirmiş, anlaşılabilir, basit, evrensel, demokratik normlarla güçlendirememiştir. Yargı, olur olmaz her işle meşgul edilmeye devam olunmaktadır; iş yükünü hafifletmeyi, dava süreçlerini basitleştirip kısaltmayı başaramamıştır. İstinaf mahkemeleri için binalar yapmış, kadrolar almış ancak bir türlü hayata geçirememiştir. Adli kolluğun idari yapılanmasını, araç gereç noksanlıklarını tamamlayamamıştır. Hâkim, savcı ve yardımcı personel açığını giderememiştir. Hâkim, savcı ve yardımcı personelin mali ve sosyal haklarını iyileştirememiş, bugün Anayasa Mahkemesi Teşkilat Kanunu’nda olduğu gibi, muadil yargı kurumları arasında bile adaletsiz ve eşitsiz uygulamaya yol açmıştır. “Bizim hâkim, onların hâkimi” ayrımını yaratmıştır. Adli tıp yapısının yargı bağımsızlığı anlayışıyla özerk yapısını korumayı ve güçlendirmeyi başaramamıştır. Yüksek yargının içtihat oluşturma işlevinin önündeki engelleri kaldıramamıştır. Bu sorunları tespit etmek bir büyük keşif olmasa gerek. Bu sorunları Türkiye’de herkes bilmektedir. Peki, neden çözülmemektedir? İşte, sorun buradadır. Yargıya “Senin ön bahçen, benim ön bahçem” diye bakmak yahut seçmenlerine dönüp “Yargıyı CHP’nin elinden kurtardım, AKP’lileştirdim.” demektir asıl sorun. Demokrasi ve hukuk devletine yönelik bir sabotajdır aynı zamanda.

Milliyetçi Hareket Partisi yargıya hep saygılı davranmış, hem AKP hem de CHP’nin yaklaşımını hiçbir zaman tasvip etmemiştir. Yargı, milletimizin yargısıdır ve hiç kimsenin emrinde olmamalıdır, sadece adalet ve vicdan duygusuyla çalışması için rahat bırakılmalıdır. Yargıyı kendinize uydurmak sevdasından vazgeçmelisiniz. Sokaktaki vatandaş gibi sizler de yasalar ve adalet önünde boyun eğmelisiniz.

Milliyetçi Hareket Partisi bu düşüncelerle 12 Haziranda yapılacak seçimlerde milletine hızlı, etkin ve adil çalışan bir yargıyı vaat etmektedir. Bunu da herhangi bir siyasi mülahaza ile değil, sadece aziz milletine hizmet saikıyla yapmaktadır. Projelerimiz hazırdır ve devletin temeli olan adaleti tesis etmek üzere inançlı kadrolarımız ile milletimizden yetki beklemekteyiz.

Bu düşüncelerle yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 696 Sıra Sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun Tasarısının 54. maddesinin 2. fıkrasında yer alan “taleplerinde” ibaresinin “istemlerinde” olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                                      Ali Rıza Öztürk (Mersin) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul) – Takdire bırakıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK (Ankara) – Katılıyoruz.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Atilla Kart, Konya Milletvekili.

Buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

ATİLLA KART (Konya) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; tasarının 54’üncü maddesiyle ilgili olarak vermiş olduğumuz önerge üzerinde söz almış bulunmaktayım. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu sözcüleri, iktidar grubu sözcüleri haklı olarak burada şu değerlendirmeyi yapıyorlar: “Burası bir mahkeme mercisi değildir, bir yargılama mercisi değildir, burada hüküm kuramazsınız.”

Elbette doğru söyleniyor. Biz de zaten şunu anlatmaya çalışıyoruz: Burada Türkiye Büyük Millet Meclisi olarak denetim görevini yapmak amacıyla görev ve sorumluluk üstlendiğimizi ifade ediyoruz, yargı yolunu açacak olan mekanizmaları devreye sokmak istiyoruz. Bunu da yaparken elbette halk adına yapıyoruz, millet adına yapıyoruz.

Esasen, Meclisin iki temel misyonundan, fonksiyonundan birinin, asli fonksiyonundan birinin denetim olduğunu sizler de gayet iyi biliyorsunuz ancak Adalet ve Kalkınma Partisi Hükûmetiyle birlikte bu anlamda denetim mekanizmalarının sistematik olarak engellenmesi söz konusu olduğu için,  hem Türkiye Büyük Millet Meclisinde hem yürütme kademelerinde sistematik olarak böyle bir engelleme yapıldığı içindir ki zorunlu olarak bu konuları, yargıya intikal ettiremediğimiz bu konuları burada, Türkiye Büyük Millet Meclisinde, millî iradenin tecelligâhında vatandaşımıza, halkımıza anlatmaya çalışıyoruz, ulaştırmaya çalışıyoruz. Bu çerçevede de Türk Telekom özelleştirmesiyle ilgili olarak gelişen süreçleri, bu noktadaki yolsuzluk iddialarını, yolsuzluk bulgularını, bunun Hükûmete kadar nasıl sirayet ettiğini, buna dair bilgileri, bulguları kamuoyuyla, halkımızla, milletimizle paylaşmak istiyoruz.

Değerli milletvekilleri, bilindiği gibi Türk Telekomünikasyon Anonim Şirketinin yüzde 55’i 14 Kasım 2005 tarihi itibarıyla yapılan özelleştirme sonucunda Lübnanlı Oger Grubuna devredildi. Ondan sonra da İmtiyaz Sözleşmesi imzalandı. Bu İmtiyaz Sözleşmesi’nin 38’inci maddesi Danıştay aşamasında değiştirildi, düzeltildi. Şöyle bir düzeltme yapıldı: Burada, kuruma ait olan taşınmazların yirmi altı yıllık, daha doğrusu 2026 yılı sonundaki İmtiyaz Sözleşmesi’nin bitiminde bu taşınmazların kuruma bedelsiz olarak devri kabul edildi. Ancak Oger Grubu bu sözleşme değişikliğine şerh koydu. Oger Grubunun yaptığı kanunsuzdu. Oger Grubunun bu kanunsuzluğunu Danıştay da 13/12/2006 tarihli Karar’ıyla ortaya koydu, Oger Grubunun şerhini esastan iptal etti. Bunun da ötesinde Cumhurbaşkanlığı bünyesinde görev yapan, sorumluluk üstlenen Devlet Denetleme Kurulu da 17 Şubat 2010 tarihli raporuyla sözleşmenin şerhsiz olarak imzalanması gereğini rapora bağladı; Cumhurbaşkanı adına, Cumhurbaşkanlığı makamı adına bunu rapora bağladı.

Peki, Oger bu arada ne yapıyor değerli milletvekilleri? Oger bu arada Kuruma ait olan taşınmazları harıl harıl satıyor, ilanlar veriyor, ulusal gazetelere ilanlar veriyor, “sahibinden satılık arsa” diyor ve enteresandır, o ilanlarda, ulusal gazetelere verilen ilanlarda da sahibinin kim olduğunu da gizliyor çünkü kanunsuz iş yaptığını biliyor Oger Grubu ama vahim olan şudur: Oger Grubu bunu yaparken Türk Telekom adına, orada hazine adına görev yapan kamu görevlileri de o kanunsuzluğu seyrediyor, seyretmeye devam ediyor. Orada hazine adına kim görev yapıyor? Başbakanlık Müsteşarı Efkan Ala görev yapıyor değerli milletvekilleri. Başka kimler görev yapıyor Yönetim Kurulunda? TRT Genel Müdürü İbrahim Şahin görev yapıyor. Başka kimler görev yapıyor? Kamuoyunun yakından bildiği “Abdullah Tirmikli” isimli kişi görev yapıyor. Başka kim görev yapıyor? Doktor Ali Arıduru, hani Sivil Havacılıkta kendisine yönelik olarak çok ciddi suçlamaların yapıldığı bir genel müdürden söz ediyorum. Peki, bunlar acaba hazine adına mı görev yapıyorlar şu bulgulara göre yoksa Oger adına mı görev yapıyorlar?

Değerli milletvekilleri, bunları görmeniz gerekiyor, bunları sorgulamanız gerekiyor. Bu değerlendirmelerle bu konudaki kanunsuzlukları halkımıza, kamuoyuna anlatmaya devam edeceğimizi bir kez daha beyan ediyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Kart teşekkür ediyorum.

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) – Karar yeter sayısı…

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunacağım, karar yeter sayısını arayacağım. 

Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kâtip üyeler arasında uyuşmazlık var.

Bir dakika süre veriyorum.

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, karar yeter sayısı vardır ve önerge reddedilmiştir.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.

55’inci madde üzerinde üç adet önerge vardır, geliş sırasına göre okutup, aykırılıklarına göre işleme alacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Kanun Tasarısının 55. Maddesinin 1. fıkrasında yer alan “Mahkeme” ibaresinin “Anayasa Mahkemesi” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                       Faruk Bal                              Behiç Çelik                        Nevzat Korkmaz

                          Konya                                    Mersin                                    Isparta

                                        Mehmet Şandır                          Rıdvan Yalçın

                                               Mersin                                        Ordu

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 696 Sıra Sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun Tasarısının 55. maddesinin 2. fıkrasında yer alan “Sayıştay Başkanlığına” ibaresinin “Mahkemeye” olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                         İsa Gök                                 Atilla Kart                             Kamer Genç

                         Mersin                                     Konya                                    Tunceli

                        Ali Oksal                              Ahmet Ersin                      Ali İhsan Köktürk

                         Mersin                                     İzmir                                  Zonguldak

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 696 sıra sayılı Tasarının 55. maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                    Bekir Bozdağ                      Mustafa Özyürek                    Ahmet İyimaya

                          Yozgat                                   İstanbul                                   Ankara

                                       Mücahit Fındıklı                          Ahmet Yeni

                                              Malatya                                     Samsun

Madde 55- (1) Mahkeme siyasi partilerin mal edinimleri ile gelir ve giderlerinin kanuna uygunluğunun denetimi için Sayıştay’dan yardım sağlar.

(2) Siyasi partiler, karara bağlanarak birleştirilmiş bulunan kesinhesap ile parti merkez ve bağlı ilçeleri de kapsayan iller teşkilatının kesinhesaplarının onaylı birer örneğini Haziran ayı sonuna kadar 2820 sayılı Kanuna uygun olarak, Anayasa Mahkemesi Başkanlığına gönderirler. Mahkeme kendisine gönderilmiş olan bu belgeleri incelemek üzere Sayıştay Başkanlığına gönderir.

(3) Sayıştay’ca düzenlenen incelemeye ilişkin raporlar karara bağlanmak üzere Mahkemeye gönderilir.

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul) – Takdire bırakıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK (Ankara) – Katılıyoruz.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Siyasi partilerin mali denetimlerine ilişkin meydana gelebilecek tereddütleri ortadan kaldırmak amacıyla düzenleme yapılması gerekmektedir.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmiştir.

Sayın milletvekilleri, İsa Gök ve arkadaşları tarafından verilen önerge geri çekilmiştir.

Biraz önce kabul edilen önergeyle de 55’inci madde tümüyle değiştiğinden bu maddelerde değişiklik öngören ve daha önce okuttuğum önergeyi işlemden kaldırıyorum.

Maddeyi kabul edilen önerge doğrultusunda oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

56’ncı madde üzerinde iki adet önerge vardır, önergeleri geliş sırasına göre okutup aykırılıklarına göre işleme alacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Kanun Tasarısının 56. Maddesinin 2. fıkrasında yer alan “Mahkemece” ibaresinin “Mahkeme tarafından” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                       Faruk Bal                              Behiç Çelik                        Nevzat Korkmaz

                          Konya                                    Mersin                                    Isparta

                  Mehmet Şandır                         Hasan Çalış                          Rıdvan Yalçın

                         Mersin                                  Karaman                                    Ordu

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, robot kameralarda arıza olduğu belirtildiğinden birleşime on dakika ara veriyorum.

 

Kapanma Saati: 22.56
YEDİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 23.07

BAŞKAN: Başkan Vekili Sadık YAKUT

KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Fatih METİN (Bolu)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 82’nci Birleşiminin Yedinci Oturumunu açıyorum.

696 sıra sayılı Tasarı’nın görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

Komisyon ve Hükûmet yerinde.

Şimdi tasarının 56’ncı maddesi üzerindeki en aykırı ikinci önergeyi okutup işleme alacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 696 sıra sayılı Tasarısının 56 ıncı maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                    Bekir Bozdağ                      Mustafa Özyürek                    Ahmet İyimaya

                          Yozgat                                   İstanbul                                   Ankara

                                           Ahmet Yeni                           Mücahit Fındıklı

                                              Samsun                                     Malatya

Madde 56 - (1) Siyasi partilerin kesin hesapları üzerindeki inceleme 2820 sayılı Kanun hükümlerine göre yapılır.

(2) Yapılan incelemeye ilişkin raporlar ilgili siyasi partiye gönderilerek en geç iki ay içinde görüşünü bildirmesi istenir.

(3) Mahkeme mali denetim sırasında siyasi partilerin incelemeye ilişkin raporlar hakkındaki görüşlerini de değerlendirir.

(4) Mahkemenin mali denetime ilişkin kararlarının birer örneği ilgili siyasi partiye ve siyasi partinin sicil dosyasına konulmak üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına gönderilir.

(5) Mali denetim sonucunda verilen kararlar Resmi Gazete’de yayımlanır.

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul) – Takdire bırakıyoruz Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK (Ankara) – Katılıyoruz.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Mustafa Özyürek, İstanbul Milletvekili.

Buyurun Sayın Özyürek. (CHP sıralarından alkışlar)

MUSTAFA ÖZYÜREK (İstanbul) – Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; siyasi partilerin denetimi konusundaki 55’inci maddeyle ilgili önergemiz kabul edildi, şimdi 56’yla ilgili bir önergemiz var.

Şimdi, siyasi partilerin denetimi, mali denetimi çok önemli bir konu olmasına rağmen, ne yazık ki yeteri kadar anlaşılmadığı için çok büyük yanlışlıklar yapılıyor. Geçmişte, bundan üç dört yıl öncesine kadar siyasi partiler aynı mali tabloları, aynı kesin hesabı vermelerine rağmen, Anayasa Mahkemesince önemli bir eleştiri gelmemiştir ama üç dört yıldır özellikle Sayıştaydan gelen denetçi arkadaşlarımız, siyasi partilerin mali hesaplarının denetimini biraz vergi denetimiyle karıştırarak, biraz sıradan bir devlet dairesinin denetimiyle karıştırarak, siyasi partilere çok haksız zimmet çıkarıyorlar bir anlamda yani önemli miktarda paranın hazineye irat kaydedilmesine neden oluyorlar. Tabii, bu işin niteliği bilinmediği için de kamuoyunda bu raporlar alınıyor, deniliyor ki: “Partiler şu kadar parayı iç etmişlerdir, şu kadar parayı kaybetmişlerdir, bunun hesabını versinler.” Oysa ortada yenilip içilen bir para yok. Paralar yerine harcanmış, sarf edilmiş ancak belgelerin bir bölümü denetçiler tarafından kabul edilmemiş. Mesela, bir satın almanın, bir harcamanın faturasının yerine noterden tasdikli fotokopisini veriyorsunuz, o ödemeyi yaptığınıza dair banka dekontunu veriyorsunuz fakat denetçi arkadaşlarımız “Hayır.” diyorlar “Biz bunu kabul etmeyiz.”.

Değerli arkadaşlarım, ben, yıllarca vergi denetimi yapmış bir arkadaşınızım. Bir: Öncelikle işin mahiyetine bakacaksınız, böyle bir harcama yapılmış mı, yapılmamış mı; yapılmış, ödemeler ortada; yapılmış, diyelim bayrak satın almışsınız; yapılmış, diyelim iş yeri kiralamışsınız. “Hayır.” diyor “Usulüne uygun bir belge yok.” veya esas belge kaybolmuş, onun yerine noterden tasdikli fotokopisini getiriyorsunuz “Biz bunu kabul etmeyiz.” ve ondan sonra, olayı bilmediği için, Sayın Başbakan bile “CHP trilyonların hesabını versin.” diye meydanlarda konuşuyor. Ne zamanki aynı olay AKP’nin hesapları incelenince de başlarına gelince, umarım bundan sonra bu tip suçlamalar yapılmaz.

Burada torba yasa çıkarılırken Siyasi Partiler Kanunu’nda özellikle mali denetime ilişkin ayrıntılı düzenlemeler yaptık. Burada ona paralel düzenlemeler de yapılıyor. Umarım, Anayasa Mahkemesi bundan sonra siyasi partilerin hesaplarının denetimini daha ciddiye alır. Şu anda bütünüyle denetçilerin insafına terk ediliyor. Kurul, Mahkeme bu işe hiç dönüp bakmıyor. Orada yapılan yanlışlıklar, olduğu gibi Mahkeme kararı hâline geliyor.

Burada önergeyle yapmak istediğimiz önemli bir düzenlemeyle denetçilerin raporunun yanında o rapora ilişkin siyasi partilerin itirazı ve görüşü de birlikte Mahkemeye, heyete sunulacak. Heyet siyasi partilerin itirazlarını da dikkate alan bir değerlendirme yapacak, karar verecek. Daha adil bir karar vermesini diliyorum. Çünkü siyasi partileri yıpratmak sadece demokrasiye zarar verir, hiç kimsenin lehine olmaz diyorum.

Yüce heyeti saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Özyürek.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmiştir.

Sayın milletvekilleri, biraz önce kabul edilen önergeyle 56’ncı madde tümüyle değiştiğinden, bu maddede değişiklik öngören ve daha önce okuttuğum önergeyi işlemden kaldırıyorum.

Maddeyi kabul edilen önerge doğrultusunda oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.

57’nci madde üzerinde iki adet önerge vardır, okutup işleme alacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 696 Sıra Sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun Tasarısının 57. maddesinin 5. fıkrasında yer alan “iştirak edebilir” ibaresinin “katılabilir” olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                         İsa Gök                             Ali Rıza Öztürk                         Kamer Genç

                         Mersin                                    Mersin                                    Tunceli

                     Ahmet Ersin                              Ali Oksal                         Ali İhsan Köktürk

                           İzmir                                     Mersin                                 Zonguldak

                                                                       Atilla Kart

                                                                          Konya

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan kanun tasarısının 57. Maddesinin 5. Fıkrasında yer alan “Yargıtay Cumhuriyet savcılarından görevlendirilen bir veya birkaçı da” ibaresinin “Yargıtay Cumhuriyet savcılarından görevlendirilenler de” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                       Faruk Bal                              Behiç Çelik                        Nevzat Korkmaz

                          Konya                                    Mersin                                    Isparta

                  Mehmet Şandır                         Hasan Çalış                          Rıdvan Yalçın

                         Mersin                                  Karaman                                    Ordu

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul) – Takdire bırakıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK (Ankara) – Katılıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Metnin daha iyi anlaşılması bakımından cümle yapısında düzeltme yapılmıştır.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 696 Sıra Sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun Tasarısının 57. maddesinin 5. fıkrasında yer alan “iştirak edebilir” ibaresinin “katılabilir” olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                                      Ali Rıza Öztürk (Mersin) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul) – Takdire bırakıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK (Ankara) – Katılıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Ali Rıza Öztürk, Mersin Milletvekili, buyurun.

ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 57’nci madde Yüce Divanda yargılama usulü.

Halkın iktidarında bu Yüce Divana çok iş düşecek. AKP, sekiz dokuz yıldır bu ülkede yaptığı yolsuzluk ve usulsüzlüklerin hesabını verecek.

SUAT KILIÇ (Samsun) – Sen de avukatlığını yaparsın!

ALİ RIZA ÖZTÜRK (Devamla) – Onun için, bu tip düzenlemeler yapılırken, AKP milletvekili arkadaşlarıma, lütfen, keyfîliğe ya da böyle kuralsızlığa yol açabilecek maddelere dikkat etmelerini ben kendileri açısından öneririm.

Şimdi, burada, (2)’nci fıkrada “Yüce Divan, 5271 sayılı Kanundaki iddianamenin iadesi sebeplerinden başka esaslı hukuka aykırı hâllerin bulunması hâlinde de iddianamenin veya iddianame yerine geçen belgelerin iadesine karar verebilir.” deniliyor.

Şimdi, burada 5271 sayılı Kanun’da iddianamenin iadesi için öngörülen sebepler sayıldıktan sonra “…esaslı hukuka aykırı hâllerin bulunması hâlinde …” deniliyor. Şimdi bu ne demek istiyor? Esaslı, hukuka aykırı hâllerin bulunması. Nedir bu esaslı, hukuka aykırı hâller? İçeriği belirsiz, keyfî uygulamalara yol açabilecek bir sebep eklenmiş buraya. Bu da kamuoyunun, olayın tamamen aydınlatılmasına ve faillerin hızla cezalandırılmasına yönelik meşru talebinin güvence altına alınmasına engel olacak bir sebeptir eklenen sebep. Bu, doğru değildir.

Değerli arkadaşlarım, hepimiz biliyoruz ki yargı manzumesi içerisinde aslında Anayasa Mahkemesinin bizim anladığımız anlamda yargı organı olarak yeri bulunmamaktadır çünkü adli yargı, idari yargı ve askerî yargıda bunların başını oluşturan, adli yargıda en tepede Yargıtay, idari yargıda da Danıştay vardır.

Şimdi, burada Anayasa Mahkemesinde bireysel başvuru hakları tanınırken -ben bunu da bu maddede değil ama tespiti açısından söylemek istiyorum- yasama işlemlerinin bireysel başvurunun kapsamı dışında bırakılmış olması aslında bana göre Anayasa’ya aykırılık iddiasına yol açabilecek bir düzenlemedir. Çünkü Anayasa’nın 148’inci maddesi, herkese temel hak ve özgürlüklerinin kamu gücü tarafından ihlal edilmesi iddiasıyla Anayasa Mahkemesine başvuru olanağı tanımaktadır. Kanun koyucu da içeriğinden bağımsız olarak daima kamu gücünün bir kullanımı olarak değerlendirilmelidir. Bu durumda şeklî anlamdaki her kanun ilke olarak bireysel başvurunun konusunu oluşturabilecektir. Anayasa’nın 148’inci maddesinin Anayasa şikâyetine başvurulabilmesi için olağan kanun yollarının tüketilmiş olması koşulunu araması da kanuna karşı doğrudan Anayasa şikâyetine başvurabilmek için mutlak bir engel oluşturmamaktadır. İstisnai olsa da şikâyet edenle doğrudan ilgili olan kanun, idarenin icrai bir işlemine gerek duymaksızın temel hak ve özgürlükleri ihlal ediyorsa bu kanuna karşı bireysel başvuruda bulunulabilmelidir. Eğer icrai bir idari işlem gerekliyse önce zaten normal yargı yoluyla bir işleme itiraz edilecektir.

Diğer bir husus da burada yine Anayasa Mahkemesine yargılamayla ilgili… Sayın Bakanımız geçenlerde söyledi “Anayasa Mahkemesi Başkanının hukukçu olması gerekmiyor ama hukuk adamı olması gerekiyor.” dedi. Doğru söylüyor ama dünyada hukuk adamları, kendi önüne gelecek bir davayla ilgili, önceden, bir siyasi partinin lideri gibi bir demeç vermezler, bir açıklamada bulunmazlar, yargıçlar, kararlarıyla konuşurlar.

Değerli milletvekilleri, siyasi iktidar AKP, bir yandan yargının vesayetinden şikâyet etmekte, bir yandan yaptığı düzenlemelerle Türkiye’de yargının vesayetini daha da artırmaktadır, hatta Türkiye Büyük Millet Meclisini bile yargının vesayeti altına sokacak düzenlemeler yapmaktadır. Bu görüşmekte olduğumuz kanun tasarısı da Anayasa Mahkemesini Türkiye Büyük Millet Meclisinin vesayeti altına da sokacak kadar ileri bir düzenlemedir. Bu ne perhiz, bu ne lahana turşusudur? AKP’nin her konuda olduğu gibi bu konudaki iddiaları da birbiriyle çelişmektedir.

Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmiştir.

Kabul edilen önergeler doğrultusunda maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.

Böylece ikinci bölüm üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

Şimdi üçüncü bölümün görüşmelerine başlıyoruz.

Üçüncü bölüm geçici madde 1 ile 75’inci maddeye bağlı 1, 2, 3, 4, 5, 6, 7 ve 8’inci fıkralar dâhil 58 ila 77’nci maddeleri kapsamaktadır.

Üçüncü bölüm üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz isteyen Tayfun İçli, Eskişehir Milletvekili.

Buyurun Sayın İçli. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA H. TAYFUN İÇLİ (Eskişehir) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Çok değerli milletvekili arkadaşlarım, sizleri Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına saygıyla selamlıyorum.

Biraz evvel Genel Kurula on dakika ara verdik. Sayın Başkanın ifadesiyle, robot kameraların arıza yapması nedeniyle ara verdik. Sayın Başkanım, artık, robot kameraların bile bu çalışma sistemine dayanamadığı böylesi bir durumda, siz, milletvekillerinin hangi çalışma koşulları altında görevlerini yaptığını takdir edin.

SUAT KILIÇ (Samsun) – Milletvekilleri robot mu canım?

H. TAYFUN İÇLİ (Devamla)  - Hep onu söylüyorum, yani tabii bizler robotlardan çok daha  dayanıklıyız burada.

Şimdi, bakın, salı günü -tekrarla ifade ediyorum- Adalet Komisyonu başladı, Komisyondan çıkıyoruz, Genel Kurula geliyoruz, sabahlara kadar çalışıyoruz. Sadece Adalet Komisyonu çalışmıyor, Plan ve Bütçe Komisyonu çalışıyor, Sağlık Komisyonu çalışıyor, komisyonlar çalışıyor, sanki Türkiye Büyük Millet Meclisi  seçime gitmeyecekmiş gibi.

Değerli arkadaşlarım, artık, Yüksek Seçim Kurulu bu işe el koydu. Bugün, evet, bir tezkere vardı, tezkere için Türkiye Büyük Millet Meclisi  tatilde de olsa, ara da verse toplanır, bu makuldür. Allah korusun, çok olağanüstü bir hâl olur, yine Türkiye Büyük Millet Meclisini toplarız. Bugün ne için çalışıyoruz sabahlara kadar? Bir süper Anayasa Mahkemesi, bir süper temyiz mahkemesini konuşuyoruz ve bu süper temyiz mahkemesinde -bu üçüncü bölümde yer alacak konulardan en önemlisi- bu süper temyiz mahkemesinin Başkanı, Başkan Vekili, üyeleri, raportörler, raportör yardımcıları, raportör yardımcı adaylarının özlük haklarını düzenlemeye çalışıyoruz.

Şimdi, yapılan Anayasa değişikliğine göre -halkımıza ne derece anlatabildik pek emin değilim- on iki yıllığına seçiyoruz Anayasa Mahkemesi üyelerini ve bu seçtiğimiz üyelere, Anayasa Mahkemesi üyelerine, Danıştay ve Yargıtayda üye olan çok değerli yargıçların çok daha fevkinde, çok daha fazla maddi haklar tanıdığımız gibi başka haklar da tanıyoruz. Yine, Yargıtayda ve Danıştayda çalışan tetkik hâkimleri ve cumhuriyet savcılarının da çok çok ötesinde, Anayasa Mahkemesinde çalışan kişilere birtakım mali ve özlük haklar tanıyoruz.

Değerli arkadaşlarım, bu yüce Meclisin mensupları Anayasa değişikliğiyle dört yıllığına seçiliyor. Yine Anayasa değişikliğine göre Cumhurbaşkanı beş yıllığına seçiliyor ve bu yüce Meclisin mensupları, gece gündüz çalışıyor, çalışacak, seçmenine hesap veriyor ve sorumluluğu da var. Keza Cumhurbaşkanının görev ve yetkileri Anayasa’mızda belirtilmiş, fakat bu süper temyiz mahkemesine, bu süper Anayasa Mahkemesine, Anayasa’nın 10’uncu maddesinde belirtilen eşitlik ilkesine aykırı olmak suretiyle birtakım haklar veriyoruz. Bakın, yasanın 68’inci maddesinde bakın nasıl bir hüküm var: “Anayasa Mahkemesi Başkanı, başkanvekilleri, üyeleri, Anayasa Mahkemesi raportörleri, raportör yardımcıları ve raportör yardımcısı adaylarının aylık ve ödenekleriyle diğer malî, sosyal hak ve yardımları bu Kanun hükümlerine tabidir.” diyor. Yani diğer hâkim ve savcıların tabi olduğu 2802 sayılı Yasa’daki durumdan apayrı bir sistem kurulduğu gibi, 657 sayılı Devlet Memurları Yasası’ndaki haklardan da farklı haklar tanıyoruz. Yani düşünebiliyor musunuz, 69’uncu maddede, (a) harfinden (s) harfine kadar kıstas aylığının ne şekilde oluşacağını tadat etmişiz, teker teker saymışız.

Değerli arkadaşlarım, bu, eşitlik ilkesine gerçekten aykırı. Bakın, Anayasa’mızın 86’ncı maddesi var, daha önceki yıllarda Türkiye Büyük Millet Meclisi, milletvekillerinin aylık, ödenek ve yolluklarıyla ilgili düzenleme yaptı, yüce mahkeme bunun Anayasa’ya aykırı olduğunu, eşitlik ilkesine aykırı olduğunu çok açık bir ifadeyle iptal etti. 2001 yılında 86’ncı maddede yeni bir değişiklik yapıldı ve bakın, 86’ncı maddede, milletvekillerinin ödenek ve yolluklarının hangi usul ve esaslara tabi olacağı çok açık bir biçimde ifade edildi. Bakın, orada, 86’ncı maddede “Türkiye Büyük Millet Meclisi üyelerinin ödenek, yolluk ve emeklilik işlemleri kanunla düzenlenir.” dedikten sonra “Ödeneğin aylık tutarı en yüksek Devlet memurunun almakta olduğu miktarı, yolluk da ödenek miktarının yarısını aşamaz.” şeklinde bir sınırlama var ama değerli arkadaşlarım, şimdi burada, enteresan bir şekilde bir sınırlama göremiyorsunuz.

Yine, Anayasa Mahkemesinin üyelerine, fertlerine, emekli olduktan sonra özel birtakım sağlık hakları tanındığı gibi, bir de bazı harcamalarının Kamu İhale Yasası’ndan da istisna edildiğini, Kamu İhale Yasası’na tabi olmadığını çok açık bir şekilde düzenliyoruz. Değerli arkadaşlarım, bizim işimiz, imtiyazlı sınıflar yaratmak değildir. Bizim işimiz, yargıdaki, yüksek yargıda emek veren yüksek yargıçları birbirine düşürmek değildir.

Bakın, “iş yoğunluğu” diyoruz, şimdi birtakım gerekçeler var. Burada bireysel başvuru hakkını tanıyoruz. Geçtiğimiz aylarda yoğun tartışmalar yapıldı. Siyasi iktidar, başta Sayın Başbakan olmak üzere, Yargıtayda ve Danıştayda biriken davaların sorumlusunun işte, yargı olduğunu söyledi. Yargıtay Başkanımız ve Danıştay Başkanımız, bekleyen dosya sayısının milyonları bulduğunu söyledi. Hatırlayın, davullarla, zurnalarla tahliye olan birtakım teröristler, devlete meydan okurcasına tahliye oldu ve ne konuşuldu? Yargıtayda, Danıştayda ve yerel mahkemelerde iş yükünün çok çok fazla olduğu söylendi. Şimdi, bir taraftan bir buçuk milyon dosya Yargıtayda bekleyecek, Yargıtay dosyaları koyacak oda bulamayacak, tetkik hâkimleri, cumhuriyet savcıları geceli gündüzlü çalışacak ama bir taraftan Anayasa Mahkemesi üyelerine apayrı birtakım özellikler tanımak suretiyle yargıda ücret, özlük haklarıyla ilgili adaletsizlikleri getireceksiniz, karşılarına koyacaksınız. Değerli arkadaşlarım, bunu kabul etmek mümkün değil.

Yine bu düzenlemeyle, sözde bireysel başvuru hakkı tanımak suretiyle temel hak ve özgürlükleri ihlal edilen vatandaşların Anayasa Mahkemesine bireysel başvuruda bulunacağını, hak arayabileceğini düzenliyoruz ama değerli arkadaşlarım, bu kanunda bireysel başvuru hakkını kullanmadan önce idari ve kanuni bütün yolların tüketilmesi zorunluluğunu getiriyoruz ve ondan sonra Anayasa Mahkemesine bireysel başvuruda bulunabileceğini düzenliyoruz.

Değerli arkadaşlarım, son yıllarda ucu açık davalar var. Neyle suçlandıklarını bilmeyen, hâlâ ifadeleri alınamayan, tutukluluk bir tedbir olduğu hâlde cezaya dönüşen ama dalga dalga, ucu açık bırakılan soruşturmalarla, davanın boyutları genişleyen davalarla karşı karşıyayız. Özel yetkili savcılıklar ve özel yetkili mahkemeler. Şimdi, iç kanun yollarını tüketmeden temel hak ve özgürlüklerinin ihlal edildiğini iddia eden vatandaşlarımız Anayasa Mahkemesine gidip nasıl hak arayacaklar? Ha bire dalga dalga geliyor. Bugün, yeni haber, daha yazılmayan, yazılması düşünülen bir kitaptan dolayı bugün bir gazetemizin basıldığı, matbaanın basıldığı… Bunlar yazılıyor, çiziliyor.

Bugün, Adalet Komisyonunda, gazetecilerle ilgili kanun tasarısını sunan Sayın Bakanımız onu söylüyor, işte çok gazeteciler tutuklanmış da, şudur da budur da, onları konuşuyoruz. Değerli arkadaşlarım, öyleyse, bir ülkede Anayasa Mahkemesinin yapısını, görevlerini, çalışma esaslarını düzenlerken hayalci olmamak lazım. Bakın, Venedik Komisyonunun Türkiye’ye bir ikazı var, diyor ki: “Bireysel başvuru haklarını düzenlerken iç kanun yollarını tüketme arzusundayken, vatandaşların Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine gitmesini engellemek şeklindeki bir düzenleme Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ne açıkça aykırı olacağı gibi, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin kararlarına da aykırı olacak.” Şimdi, vatandaşlarımız buradaki kanuni yolları tüketecek, dalga dalga davalar açık kalacak, soruşturmaların, davaların ucu açık bırakılacak, ee, iç kanun yollarını tüketemedin. E, o zaman “Adil yargılanma hakkım ihlal edildi.” diyen vatandaşlar Anayasa Mahkemesine nasıl başvuracak? Hep bir çelişki. “Gece yarısı anlamakta zorlandığımız kanunları çıkarmaya çalışıyoruz.” diyorum. Bir sonraki önergemde diğer görüşlerimi tamamlamak amacıyla arz ediyorum.

Saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın İçli.

Bölüm üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz isteyen Rıdvan Yalçın, Ordu Milletvekili.

Buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)

MHP GRUBU ADINA RIDVAN YALÇIN (Ordu) – Sayın Başkan, çok değerli milletvekili arkadaşlarım; görüşülmekte olan 696 sıra sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun Tasarısı’nın üçüncü bölümü üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Meclis Grubu adına söz almış bulunuyorum. Konuşmamın başında yüce Meclisin değerli üyelerini saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, üzerinde konuştuğum bölüm daha ziyade Anayasa Mahkemesinin kuruluşunda mali hükümleri içeren bir bölümdür. Bu kürsüde üç gündür mali hükümler çerçevesinde Anayasa Mahkemesi Başkan ve üyelerine bu kanunda birtakım özel imtiyazlar tanındığına ilişkin ifadeler kullanıldı. Ben, böyle bir yakıştırmayı hiçbir hâkime, hele Anayasa Mahkemesi gibi bir yüksek yargı organı hâkimlerine konduramıyorum. Onun için böyle bir değerlendirme içerisinde bulunmayacağım ama keşke en azından böyle bir kuruluş kanunu içerisinde olmak yerine bu husus başka bir kanunda değerlendirilmiş olsaydı daha zarif olabilirdi diye düşünüyorum.

Değerli milletvekilleri, tabii, tasarının siyasi yönü etraflıca konuşuldu, ben de biraz sonra siyasi tarafıyla ilgili değerlendirmeler yapacağım ama öncelikle üzerinde konuştuğum bölümde önemsediğim, hukuki anlamda da önemsediğim iki maddeyi sizlerin, Sayın Bakanın ve Genel Kurulun takdirine sunmayı arzu ediyorum. Keşke Hükûmet sırasında Sayın Çiçek oturuyor olsaydı belki…

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK (Ankara) – Buradayım Sayın Yalçın.

RIDVAN YALÇIN (Devamla) – Burada mısınız efendim, tamam efendim.

Şimdi, Sayın Bakanım, önce şunu belirtmek istiyorum: Bu 66’ncı maddede “mahkeme kararları” diye başlayan bir bölüm var. Şimdi, daha önceki Anayasa Mahkemesi Kanunu’nda da şimdi görüştüğümüz tasarıda da düzenlenmemiş bir alan var, o da Anayasa Mahkemesinin yürütmeyi durdurma kararları verip veremeyeceği meselesi açıkta kalmış bir konu. Daha önce uygulamada gelişip uygulanmıştı. Zaman zaman anayasal bir yetkiye dayanmadığı eleştirileri yapılsa bile yürütmeyi durdurma müessesesinin ne kadar önemli bir görev ifa ettiğinin birçok somut örneğini de yaşadık. Anayasa Mahkemesi kararları malumunuz üzere geçmişe de yürümeyen kararlardır. Bu kanunda da aynı düzenleme, paralel düzenleme bulunmaktadır. Bu nedenle, geçmişe yürümeyecek karar olduğu düşünülünce yürütmeyi durdurma müessesesinin bu kanunda düzenlenmemiş oluşunu önemli bir eksiklik olarak değerlendiriyorum. Eğer arzu ederse iktidar grubu, bu konuda, 66’ncı madde üzerinde verdiğimiz bir önergeyi daha da olgunlaştırıp yürütmeyi durdurma müessesesini bu kanun içerisine koymak mümkün olacaktır. Bana göre de uygulamada çok ciddi bir görev ifa edecektir diye düşünüyorum.

Değerli milletvekilleri, ikinci husus ise, 67’nci maddede yer alan yargılamanın yenilenmesi meselesidir. Bu düzenlemeye göre, siyasi parti kapatma davaları ve Yüce Divan sıfatıyla bakılan davalarda Anayasa Mahkemesinin verdiği kararlar Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi tarafından bir ihlalle karşılık bulursa yani bir temel hak ve hürriyetin ihlali ya da bir yargılama ihlali olduğu tespit edilmiş olursa bu maddeye göre bir yıl içerisinde müracaat edildiğinde Anayasa Mahkemesinin yargılamanın iadesi yani tekrar yargılama yapmasını öngören bir hüküm.

Şimdi, değerli Bakanım, değerli arkadaşlar, şunu özellikle sormak istiyorum: Bu konunun belki genel hükümler çerçevesinde de değerlendirilmesi mümkün ama şimdi pratikte şöyle bir örnekle karşılaştığımızı düşünün: Özellikle Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin zaman zaman terörü, şiddeti bir yöntem olarak seçen partilere karşı bir tolerans içerisinde olduğunu biliyoruz. Benzer bir uygulamanın gerçekleştiğini düşünelim. Bu Mecliste olan bir siyasi parti uluslararası hukuk standartlarına mutlaka uyacak bir Anayasa Mahkemesi kararıyla kapatıldığında bunun doğal sonuçları olarak da milletvekilleri düşecek ve malları da hazineye devredilecek.

Peki, bu aşamadan sonra Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi bu kararda bir hak ihlali olduğuna kanaat ederse, böyle bir karar verirse o zaman şöyle mi olacaktır: Bu maddeye göre Anayasa Mahkemesi tekrar yargılama yapacak, yargılamanın iadesi hükümlerine göre ve mesela, şunu mu söyleyecektir: “Biz bu partiyi yanlış kapatmışız, geri açıyoruz; milletvekillerinin vekilliğini hatalı düşürmüşüz, vekillik sıfatını iade ediyoruz; el koyduğumuz, hazineye geçmiş malları da geri mi veriyoruz?” diyecektir ya da Yüce Divanda yargılanan bir şahısla ilgili bir ihlal tespit edildiğinde o infaz duracak mıdır, o şahıs yeni duruma göre nasıl bir pozisyonla karşılaşacaktır? Bu hususu ben, hukuki anlamda da müzakere edecek bir muhataplık anlamında da Sayın Bakana özellikle yöneltmek istiyorum.

Değerli milletvekilleri, daha önce de bu kürsüde birçok kez ifade ettiğim üzere bir siyasi kararın, bir siyasi duruşun, tercihin elbette taraftarları olacaktır, karşıtları olacaktır, beğenenleri olacaktır, beğenmeyenleri olacaktır. Neticede, böyle olduğu için siyasi partiler vardır. Herkes aynı fikri düşünüyor olsaydı siyasi partilere de gerek olmazdı.

Şimdi, bu durum içerisinde, bu çerçeve içerisinde baktığımızda yargı kararlarını, yargı tercihlerini siyaset gözüyle değerlendirmenin çok ciddi bir hata olacağı düşüncesindeyim. Bir yargı kararı, değerli milletvekilleri, ondan doğrudan etkilenmeyen, o kararın doğrudan tarafı olmayan, kamuoyunda, kamu vicdanında aynı değer içerisinde olmalıdır. Yani o davanın tarafı olmayan herkes o yargı kararına saygı duymalı ve bunu benimsemelidir ama bugün, özellikle son üç yıldır, hatta iktidara geldiğiniz günden beri, belki daha öncesinden beri yargıyla öyle bir bilek güreşi içerisindesiniz ki, öyle bir ideolojik karşıtlık içerisindesiniz ki yargının sorunlarına çözüm arayacak ne zaman bulabildiniz ne de imkân yarattınız. Ve bugün maalesef, ülkemizde öyle bir noktaya geldik ki değerli arkadaşlar, tutuklanan bir şahıs için milletimizin yarısı “Ne iyi oldu da tutuklandı, Türkiye'nin en suçlu insanı buydu.” kanaatini taşırken toplumumuzun diğer yarısı “Ne masum insan, haksız yere cezaevine düştü.” kanaatini taşımaktadır. Bu, yargı kararları üzerinde olabilecek bu ayrışma, bu çatışma, bu kamplaşma ülkedeki hukuka olan inancı, hukuka olan saygıyı, mahkemelere olan hürmeti yok edecek ve bir kaos ortamına bizi sürükleyebilecektir. Maalesef, Sayın Başbakanın, “Biz vuruşa vuraşa geldik.” beyanıyla bizi getirdiği toplumsal psikoloji, “Yargı bizim ayaklarımızda prangadır.” şeklindeki tanımlamasıyla oluşan sosyal psikoloji bizi bu üzücü durumlara getirmiş olmaktadır.

Değerli milletvekilleri, böyle bir günde, görüyorum ki arkadaki sayın milletvekilleri bizi dinlemek yerine kahkahalarla gülmeyi tercih ediyorlar. Anlıyorum “Belki listede tekrar olur muyuz, seçilir miyiz?” kaygısı taşımaları doğaldır ama bu ortam, Meclisteki bu ortam bile aslında seçim kararı almış ve belki hukuki anlamda bir meşruiyet problemi olmasa da siyasi etik bakımından süresini tamamlamış bir Mecliste Anayasa kanunu gibi, Anayasa Mahkemesi kanunu gibi çok önemli bir temel kanunun aslında bir sonraki döneme bırakılmasının ne büyük bir ihtiyaç olduğunu da bu arkadaşlarımızın gayriciddi tutumlarından anlıyorum.

Değerli milletvekilleri, siyaset etme biçimi olarak çatışmacı bir anlayışı seçtiniz. Elbette, Türkiye’deki her siyasi ekol gibi zaman zaman yargı kararlarından mağduriyetler yaşadığınız olabilir. Bunların en önemli somut örneği bir 367 kararıdır. Sayın Genel Başkanımız, çok net hatırlıyorum, Trabzon’daki mitingde bu kararın yanlış olduğunu kürsüden ifade etmiştir. Fakat bir baktığınızda hangi siyasi ekol bu mağduriyetlerden nasibini almamıştır? Atatürk’ün kurduğu Cumhuriyet Halk Partisi kapatılmış vatan millet sevgisi uğruna bütün ömrünü adamış insanların partisi Milliyetçi Hareket Partisi kapatılmış ama kapatılan bu partiler bir devlet kurumuna karşı nefret içerisinde olmak yerine bu mağduriyetlerin vakarı içerisinde olmayı tercih etmiştir.

Şimdi, bakıyorum, sizleri, belki, kongrelerinizde, çalışmalarınızda kendi taraftarlarınız alkışlayabilir ama bir de toplumun diğer tarafından, sizinle aynı frekansta olmayan insanlar gözüyle bakmayı da becerebildiğinizde bu alkışların, keskinleşen bu alkışların aslında toplumda bir karşıt keskinlik de doğurduğunu görecek ve bu keskinleşmenin aslında ne sizin ne de milletimizin hayrına olmadığına kanaat edeceksiniz diye ümit ediyorum.

Bu sağduyuyu içinizde taşıyan insanlar olduğunu biliyor, hayırlı akşamlar diliyor, saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Yalçın.

Başka söz talebi yok.

Soru-cevap işlemi yapılacaktır. 

Sayın Korkmaz, buyurun.

S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Sayın Bakan, aldığımız bilgilere göre, ki cumhuriyet savcısının raporunu dayanak gösteriyorum, Isparta Atabey Adliyesinin kapatılması yönünde işlemler başlatıldığıdır. Gittikçe göç veren ve gittikçe ekonomik, sosyal açıdan irtifa kaybeden bu ilçenin ve adliyenin kapatılması çok daha büyük sıkıntılara yol açacaktır. Bizleri şu anda Atabey ilçesi sakinleri, hemşehrilerimiz izliyor; bu konudaki cevabınızı merak ediyorlar.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Korkmaz.

Buyurun Sayın Bakan.

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK (Ankara)- Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Benim, tabii, Bakanlıkla ilgim yok. Bilseydim bu konuda bilgi alırdım ama buradaki bürokrat arkadaşlarımız adliyelerin kapatılmasıyla ilgili bugün bir çalışmanın olmadığını ifade ediyorlar. Ben aldığım bilgiyi söylüyorum, eksik olabilir ama size yarın gayriresmî söyleyebilirim veya yazılı da bu konuya cevap verebilirim ama şu an burada bulunan arkadaşlarımız, Müsteşar Muavini “Böyle bir çalışma yok.” diyor.

S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Cumhuriyet savcısı raporu göndermiş.

Yazılı cevap verirseniz memnun olurum.

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK (Ankara)- Peki.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Bakan.

Başka soru yok.

Üçüncü bölüm üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

Şimdi üçüncü bölümde yer alan maddeleri, varsa o madde üzerindeki önerge işlemlerini yaptıktan sonra ayrı ayrı oylarınıza sunacağım.

58’inci madde üzerinde bir adet önerge vardır, okutup işleme alıyorum.

TBMM Başkanlığına

Tasarının 58. maddesinin 1. fıkrasında yer alan “veya Yargıtay Cumhuriyet Başsavcıvekili” ibaresinin metinden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

                    Rıdvan Yalçın                          Oktay Vural                         Yılmaz Tankut

                           Ordu                                       İzmir                                      Adana

                                         Beytullah Asil                             Hasan Çalış

                                             Eskişehir                                  Karaman

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ANAYASA KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ AYHAN SEFER ÜSTÜN (Sakarya) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK (Ankara)- Katılmıyoruz.

RIDVAN YALÇIN (Ordu) – Efendim, niye katılmıyorsunuz Sayın Bakan? Ayrı ayrı yetkiye mi sahipler Başsavcı ile Başsavcı Vekili? Yokluğunda zaten o yetkiyi kullanmayacak mı? Sanki ikisi ayrı ayrı aynı yetkiye sahiplermiş gibi bir anlam çıkmış.

BAŞKAN - Önerge üzerinde söz isteyen Beytullah Asil, Eskişehir Milletvekili.

Buyurun Sayın Asil.

BEYTULLAH ASİL (Eskişehir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşmekte olduğumuz yasa tasarısının 58’inci maddesinde vermiş olduğumuz değişiklik önergesi üzerinde söz aldım. Bu vesileyle sizleri ve sizlerin şahsında yüce milletimi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, madde şöyle düzenlenmiş, madde 58; 1’inci fıkra “Yüce Divan tarafından verilen hükme karşı yeniden inceleme başvurusu Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı veya Yargıtay Cumhuriyet Başsavcıvekili, sanık, müdafi, katılan veya vekili tarafından yapılabilir.” demektedir. Maddedeki bu yazılış şekli, sanki Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı ve Yargıtay Başsavcı Vekilinin ayrı ayrı başvurma yetkisi olduğu gibi bir anlam çıkmaktadır. Oysa Başsavcı Vekili Başsavcının yokluğunda zaten Başsavcı adına yetkilidir. Bu nedenle, madde 58; 1’inci fıkranın “Yüce Divan tarafından verilen hükme karşı yeniden inceleme başvurusu Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı, sanık, müdafi, katılan veya vekili tarafından yapılabilir.” şeklinde düzenlenmesini amaçlamaktayız.

Değerli milletvekilleri, gerekçeyi bu şekilde izah ettikten sonra, bu vesileyle ülkemizin, neslimizin geleceği olan çocuklarımızın korunması hususunda kaygılarımı dile getirmek, sizlerin ve kamuoyunun dikkatini konu üzerinde yoğunlaştırmak amacıyla birkaç söz söylemek istiyorum, gecenin bu vaktinde de sabrınıza güvenerek.

Değerli arkadaşlarım, düne kadar büyük şehirlerde görülen sokak çocukları ve sokakta çalışan çocukları bugün her ilimizde hatta ilçelerimizde de görmeye başladık. Bunun en önemli nedenlerinden birisi, kendi hukukunu oluşturmakla meşgul iktidarın çocuğun hukukunu göz ardı etmesidir. Geleceğimiz, ülkemizin geleceği, nesillerimizin geleceği olan çocuklarımız üzerinde göstereceğimiz bu ihmal yarın -Allah muhafaza- ülkemizi ve neslimizi tehlikeye sokacaktır. Çocuğu sokağa iten en önemli faktör aile ve yaşanan ekonomik meselelerdir. Bu konuda yapılan bir araştırmada, bu çocukların babalarının yüzde 44’ünün işsiz olduğu görülmüştür. Bu çocukların işsiz babalarını iş sahibi yapacak önlemleri almak yerine, burada, iktidarın kendi hukukunu oluşturma gayreti bu millet tarafından mutlaka değerlendirilecektir.

Bu hususu ifade ettikten sonra, önergemize yüce heyetinizin desteklerini bekliyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.

59’uncu madde üzerinde iki adet önerge vardır, okutup işleme alıyorum.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Kanun Tasarısının 59. Maddesinin ç bendine “bulunmuş olduğu” ibarelerinden sonra “ya da yazılı mütalaada bulunduğu” ibarelerinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.

                 Nevzat Korkmaz                     M. Akif Paksoy                        Rıdvan Yalçın

                         Isparta                            Kahramanmaraş                             Ordu

                    Beytullah Asil                     Abdülkadir Akcan                    Yılmaz Tankut

                       Eskişehir                           Afyonkarahisar                             Adana

                                                                      Behiç Çelik

                                                                         Mersin

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 696 Sıra Sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun Tasarısının 59. maddesinin Tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

                         İsa Gök                               Şevket Köse                             Tayfun İçli

                         Mersin                                 Adıyaman                                Eskişehir

                       Atilla Kart                             Kamer Genç                        Ergün Aydoğan

                          Konya                                    Tunceli                                  Balıkesir

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ANAYASA KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ AYHAN SEFER ÜSTÜN (Sakarya) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet?

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK (Ankara) – Katılmıyoruz.

İSA GÖK (Mersin) – Gerekçe…

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Özensiz olarak hazırlanmış olan maddenin yeniden düzenlenmek üzere Tasarı metninden çıkarılması öngörülmektedir.

BAŞKAN – Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Kanun Tasarısının 59. Maddesinin ç bendine “bulunmuş olduğu” ibarelerinden sonra “ya da yazılı mütalaada bulunduğu” ibarelerinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                               S. Nevzat Korkmaz (Isparta) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ANAYASA KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ AYHAN SEFER ÜSTÜN (Sakarya) – Katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN – Hükûmet?

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK (Ankara) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Nevzat Korkmaz, Isparta Milletvekili.

Buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)

S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Anayasa Mahkemesi teşkilat kanun tasarısıyla  ilgili bütün gruplar artık son sözlerini söylüyorlar. Biz de Milliyetçi Hareket Partisinin bu görüşlerini kayıtlara geçirmek üzere, özellikle bu cümleleri kurarak, belki de tasarı üzerinde şahsımın son konuşmasını yapacağım.

Milliyetçi Hareket Partisi, kıymetli arkadaşlar, 2007’de tüm gruplara bir çağrıda bulunmuş ve “Gelin, hep birlikte 12 Eylül Anayasası’nı değiştirelim; el birliğiyle, çoğulcu, demokratik ve sosyal barışa hizmet eden bir anayasa yapalım.” demiştir ancak AKP bu çağrıya cevap vermek ve tarafların rızasını alarak uzlaşma içerisinde bir anayasa yapmak yerine, kendi siyasi menfaatleri doğrultusunda meseleyi siyasi istismarlığa, oya tahvil etmek yolunu seçmiştir. Eylüldeki referandumda olmayanı varmış gibi göstererek yahut gökteki yıldızları vadederek değişikliği halkoyundan geçirmiştir.

Vatandaşlarımıza şunları sormayı ve cevaplarını bulduktan sonra 12 Haziranda sandığa gitmelerini istirham ediyorum: Ey aziz milletim, AKP, kadına, yaşlıya, engelliye, memura, çocuğa, şehit yakınları ve gazilere gökteki yıldızları vadetmiştir. “Bu bir milattır, hiçbir şey eskisi olmayacak, hayatınız değişecek.” demiştir. Hayatınızda 12 Eylülden sonra iyiye, güzele doğru ne değişmiş, nelere sahip oldunuz, hangi sorunlarınız çözülmüştür?

“Üstünlerin hukukunu değil, hukukun üstünlüğünü getireceğiz.” demiştir. “Mahkemelerde çile çekmeye son, mahkeme kapılarında yıllarca beklemeyeceksiniz, haksızlığa uğramayacaksınız.” demiştir. Anayasa Mahkemesi, HSYK, Yargıtay ve Danıştaya kendi listelerini atamak dışında, yargı reformu adına, hukukun üstünlüğünün gerçekleştirilmesi adına ne yapmışlardır?

“Analar ağlamayacak, terör bitecek, bu yüzden açılım yapıyoruz, ezber bozuyoruz.” demişlerdir. 12 Eylül sonrasında bırakın terörün dinmesini, örgütün azgınlıktan vazgeçmesini; çift dil, özerklik tartışmalarını kendi yandaş kanallarında âdeta gözümüzün içine soka soka yaptırmışlardır. Şimdi de bebek katili ve İmralı canisinin ev hapsine alınıp alınmaması tartışılmaktadır. Dün, nitekim, polise atılan tokat da devletin otoritesine atılmıştır.

Demokratik açılımın hukuki zeminini oluşturduğunu söyleyen Başbakanın bu sözlerini halkımıza aktardığımızda, bizzat kendisi inkâr ve tevil yoluna gitmiştir.

Gelinen noktada, ey aziz milletim, gözünden sakındığın ülkenin ayrışma mesafesine gelmesi dışında ne kazancın olmuştur? İstediklerini almak için gözünü boyamak dışında sizlere adalet vadedenler neyi başarmışlardır?

“Bölücü örgütle pazarlık yapıyorlar.” dediğimizde Meclisin mehabetine yakıştıramayacağımız bir hakaretle saldırmışlar, “Yalan söylüyorsunuz.” demişlerdir, sonra çıkıp kabullenmişlerdir. “Dün de görüşüldü, bugün de görüşülüyor.” deme yolunu seçmişlerdir.

“12 Eylül darbeci komutanlarından hesap soracağız. Mazlumların davacısıyız” demişlerdir. Hayatlarında ağzına almadıkları, bir kere bile kabrini ziyaret etmedikleri şehitlerimiz için timsah gözyaşı dökmüşler, hatta bizleri 12 Eylül darbecilerine sahip çıkmakla itham etmişlerdir, iftira atmışlardır. 12 Eylül’den hesap sorulmuş mudur? Evren ve arkadaşları, hiçbir şey olmamış gibi, ayaklarını denize doğru uzatıp kahvelerini yudumlamaktadırlar, müstehzi bir tebessüm ile de keyif çatmaktadırlar. Bırakın hesap sormayı, bir daha Başbakandan, AKP yöneticilerinden “12 Eylül darbecilerinden hesap soracağız.” sözü duyulmamıştır.

Vazgeçtim dokunulmazlıkların kaldırılmasından, kendilerine ve yandaşlarına bir daha dokunulmaması için, Türkiye'nin en önemli problemiymiş gibi, hemen tedbirini alıp Anayasa Mahkemesini kafalarına göre biçimlendirmişler, görevi kötüye kullanmanın cezasını indirip, birçok milletvekili, belediye başkanı ve yandaşlarını adaletin pençesinden kurtarmışlardır.

Değerli milletvekilleri, bu tasarı AKP’nin referandumda sahneye koyduğu oyunun ikinci perdesidir. Tasarıda yargının sorunlarının giderilmesi, vatandaşın hukuk mücadelesine katkı verilmesi, Anayasa Mahkemesinin tarafsız yapılandırılması, sorunlarının giderilmesi adına dişin kovuğunu dolduracak hiçbir şey yoktur. Aksine, Anayasa Mahkemesinde iktidarın kadrolaşması ve anayasal yargının işlevsiz bırakılması sonucunu doğuracak düzenlemeler içermektedir.

Bu düşüncelerle, bu tasarıya olumlu bakmamız bizden beklenilmemelidir. AKP’nin Meclis çoğunluğuna güvenerek sahneye koyduğu bu tiyatral oyunun bir parçası olmayacağımızı beyan ediyor, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Korkmaz.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.

60’ıncı madde üzerinde iki adet önerge vardır, okutup işleme alıyorum.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Kanun Tasarısının 60. Maddesinin 5. Fıkrada yer alan “ve esas yönünden kabul edilmemesi” ibarelerinin metinden çıkartılmasını arz ve teklif ederiz.

                  Nevzat Korkmaz                     M. Akif Paksoy                        Rıdvan Yalçın

                         Isparta                            Kahramanmaraş                             Ordu

                   Yılmaz Tankut                    Abdülkadir Akcan                     Beytullah Asil

                          Adana                             Afyonkarahisar                           Eskişehir

                                            Behiç Çelik                               Hasan Çalış

                                               Mersin                                    Karaman

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 696 Sıra Sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun Tasarısının 60. maddesinin 5. fıkrasının madde metninden çıkarılmasını ve fıkra numaralarının buna göre teselsül ettirilmesini arz ve teklif ederiz.

                         İsa Gök                               Şevket Köse                           Kamer Genç

                         Mersin                                 Adıyaman                                 Tunceli

                                            Tayfun İçli                                 Atilla Kart

                                             Eskişehir                                     Konya

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ANAYASA KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ AYHAN SEFER ÜSTÜN (Sakarya) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK (Ankara) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen İsa Gök, Mersin Milletvekili.

Buyurun Sayın Gök. (CHP sıralarından alkışlar)

İSA GÖK (Mersin) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Arkadaşlar, tasarının 60’ncı maddesinin 1’inci fıkrası: “Başkan ve üyeler tarafsız hareket edemeyecekleri kanısını haklı kılan hâllerin olduğu iddiası ile reddolunabilirler.”  Bu maddenin ilk hâli, 2949 sayılı, şu anda meri olan, yürürlükte olan Kanun’un 47’nci maddesi: “Anayasa Mahkemesi Başkan ve üyeleri tarafsız hareket edemeyecekleri kanısını haklı kılan hallerin dava açılmadan veya iş Mahkemeye gelmeden önce mevcut olduğu iddiasıyla reddolunabilirler.” Yani hem uygulamada var hem de yeni tasarıyla aynen devam edecek.

Arkadaşlar, kısa kesiyorum, 6110 sayılı Kanun’u Anayasa Mahkemesine, Anayasa’ya aykırılık iddiasıyla ana muhalefet partisi olarak götürdük, dava açtık. Yargıtay, Danıştay ve bazı kanunlarda değişiklik yapan bir kanun tasarısıydı bu. Bu dava dilekçemizin başında, Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç’ın daha bu tasarı görüşülürken Radikal gazetesine verdiği bir demeçle, “Uyuyorlar, geçiyor, çalışmıyorlar, tabii ki bu kanun değişecek.” şu bu laflarıyla tarafsızlığını kaybettiğini, hem eski Kanun’un 47’nci maddesinin hem bu tasarının 60’ıncı maddesinin 1’inci fıkrası, henüz yasalaşmıyor ama…

Açık konuşmak lazım, Haşim Kılıç tarafsızlığını kaybetmiştir, bu çok açıktır. Hiç germeden, eğer birazcık hâkimlik var ise, davadan çekilmesini bekliyoruz. Bu, Meclis kürsüsünden Haşim Kılıç’a davettir: Tarafsızlığınızı kaybettiniz o davada, o kanunlarda açıkça taraf oldunuz, Hükûmet yanında demeçler verdiniz, radyolarda, televizyonlarda konuştunuz, gazetelere demeçler verdiniz. Sayın Haşim Kılıç, yeter artık, dilekçemizin ilk bendi gereği çekilin, çekilin, çekilin.

Teşekkür ediyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar!)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Gök.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Kanun Tasarısının 60. Maddesinin 5. Fırkada yer alan “ve esas yönünden kabul edilmemesi” ibarelerinin metinden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

                                                                                     Nevzat Korkmaz (Isparta) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ANAYASA KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ AYHAN SEFER ÜSTÜN (Sakarya) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK (Ankara) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Önerge üzerinde Karaman Milletvekili Hasan Çalış, buyurun.

HASAN ÇALIŞ (Karaman) – Sayın Başkan, kıymetli milletvekilleri; görüşmekte olduğumuz tasarının 60’ıncı maddesiyle ilgili vermiş olduğumuz önerge üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubunun görüşlerini açıklamak üzere söz aldım. Bu vesileyle yüce heyetinizi saygılarımla selamlıyorum.

Kıymetli arkadaşlar, gecenin bu saatinde bizim çalışmalarımızı izleyen ve bizlere de bazı uyarılarda bulunan bir dostun mesajını sizlerle paylaşmak istiyorum: “Sekiz buçuk yıldır AKP İktidarınca yapılan yargıyla ilgili düzenlemeler adaletin kalitesiyle ilgili tartışmaları bitiremiyorsa, adalet hizmetlerindeki gecikmeleri çözemiyorsa, pek çok ilçe adliye teşkilatından mahrum hâle gelmişse, hâkim, savcı ve diğer yargı çalışanlarının problemlerini çözemiyorsa, cezaevlerinde çalışanların, personelin, tutuklu ve hükümlülerin problemlerini çözemiyorsa, adli kolluk hizmetleriyle ilgili problemleri çözemiyorsa, yargının siyasallaşması tartışmalarını bitiremiyorsa, kadastro ve orman kadastrosuyla ilgili problemleri çözemiyorsa, dededen toruna kalmış yerler bugün sahiplerinden alınıyor ve hak sahibine teslim edilemiyorsa, “tutukluluk hâli” giderek “hükümlülük hâli”ne geliyor ve zaman aşımı nedeniyle suçlular salıverilmek zorunda kalıyorsa, problemin kaynağı olan makamlar işin içinden çıkamayan yargıyı mahkûm etmeye çalışıyorsa, giderek yargı ve iletişim teknolojisi üzerinden korku toplumu yaratılmaya çalışılıyorsa, âdeta iktidar karşıtları yargı üzerinden sindirilmeye çalışılıyorsa çıkardığınız yasalar ne işe yarıyor, kimin ya da kimlerin derdine derman oluyor?” diyor.

Değerli arkadaşlar, bizleri izleyen değerli dostun son sorusunu ben de tekrar soruyorum: Gerçekten, sekiz buçuk yıldır yapılan düzenlemeler ne işe yaramıştır, vatandaşımızın hangi önemli adli problemlerine çözüm getirmiştir? Bu ve benzeri soruların cevabının en doğrusunu vatandaşımız 12 Haziranda sandıkta verecektir.

AKP’nin siyasi menşesi olan millî görüş geleneğini ve AKP’nin siyasi yolculuğunu göz önüne alırsak en üstten aşağıya doğru AKP kadrolarındaki duygusallığı, önyargıları anlamak için uzman olmaya gerek yoktur. Fazla uzağa gitmeye gerek yok değerli arkadaşlar, 2007 yılında en son AKP için açılan kapatma davasının öncesinde ve sonrasında ortaya koyulan duygusallığı gördüğümüz zaman pek çok sorunun cevabını görme imkânı vardır. Bu duygusallık içerisinde apar topar, kamuoyuyla paylaşılmadan, kamuoyunun desteği alınmadan, uzlaşma zemini araştırılmadan, muhalefetin, Meclis içindeki ve Meclis dışındaki partilerin desteği ve bir uzlaşma yolunun bulunmasının yolları aranmadan getirilen bu tasarı da nihayet AKP kadrolarının kendi dertlerine derman aramaktadır.

Kıymetli arkadaşlar, malumunuz olduğu üzere, referandum sonrasında çıkarılan bu yasayla artık AKP kadrolarının kapatılma korkusu yoktur, Yüce Divan korkusu yoktur, dokunulmazlıkların kaldırılmasıyla ilgili korkuları yoktur. Uzlaşılmadan alelacele tek başına AKP içindeki küçük bir azınlığın görüşlerini ortaya koyan düzenlemelerin altında yatan mantık budur kıymetli arkadaşlar. Bu düzenleme ayrıca yargı içinde de yargının, en yüksek yargının tepesinde yeniden mutlu bir azınlık, farklı bir azınlık yaratarak adliye teşkilatı içinde de ayrı…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın çalış.

HASAN ÇALIŞ (Devamla) – Kıymetli arkadaşlar, önergemize destek vermenizi bekliyor, saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul et-meyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.

61’inci madde üzerinde bir adet önerge vardır, okutup işleme alıyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Kanun Tasarısının 61. Maddede yer alan “çekilme talebinde bulunan başkan veya üyenin de iştirakiyle” ibarelerinin madde metninden çıkartılmasını arz ve teklif ederiz.

                 Nevzat Korkmaz                        Behiç Çelik                          Yılmaz Tankut

                         Isparta                                    Mersin                                    Adana

                      Hasan Çalış                          Beytullah Asil                        Rıdvan Yalçın

                        Karaman                                Eskişehir                                    Ordu

                                         M. Akif Paksoy                      Abdülkadir Akcan

                                       Kahramanmaraş                       Afyonkarahisar

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ANAYASA KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ AYHAN SEFER ÜSTÜN (Sakarya) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet?

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK (Ankara) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Önerge üzerinde…

HASAN ÇALIŞ (Karaman) – Gerekçe okunsun.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Çekilme kararının müzakeresinde çekilmede bulunan üyenin bulunması doğru olmayacaktır. Zaten oy hakkı da yoktur.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

62’nci madde üzerinde iki adet önerge vardır, okutup işleme alıyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Kanun Tasarısının 62. Maddenin 3. fıkra sonuna “Bu sırlara yargılama faaliyeti çerçevesinde vakıf olanların herhangi bir yöntemle açıklamaları yasaktır, aksi halde genel hükümlere göre işlem yapılır” hükmünün eklenmesini arz ve teklif ederiz.

                 Nevzat Korkmaz                     Yılmaz Tankut                       M. Akif Paksoy

                         Isparta                                     Adana                            Kahramanmaraş

                Abdülkadir Akcan                       Behiç Çelik                           Beytullah Asil

                  Afyonkarahisar                             Mersin                                  Eskişehir

                                                                    Rıdvan Yalçın

                                                                           Ordu

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 696 Sıra Sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun Tasarısının 62. maddesinin Tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

                         İsa Gök                                 Tayfun İçli                             Şevket Köse

                         Mersin                                  Eskişehir                               Adıyaman

                  R. Kerim Özkan                        Kamer Genç                             Atilla Kart

                         Burdur                                   Tunceli                                    Konya

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ANAYASA KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ AYHAN SEFER ÜSTÜN (Sakarya) – Katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK (Ankara) – Katılmıyoruz.

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) – Sayın Tayfun İçli…

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Tayfun İçli, Eskişehir Milletvekili.

Buyurun.

H. TAYFUN İÇLİ (Eskişehir) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Çok değerli milletvekili arkadaşlarım, sizleri saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlarım, bu bölüm üzerinde zaman darlığı nedeniyle yarım kaldı bazı görüşlerim. Orada bireysel başvuru hakkının sıkıntıya yol açabileceğini söylemiştim ve Venedik Komisyonunun Türkiye’yle ilgili uyarısından bahsetmiştim.

Değerli arkadaşlarım, bu yasa, şüphesiz, Cumhuriyet Halk Partisi tarafından Anayasa Mahkemesine Anayasa’ya aykırılık iddiasıyla götürülecek çünkü Anayasa Komisyonu üyesi arkadaşlarımız muhalefet gerekçelerinde net olarak Anayasa’ya aykırılık iddiasında bulundular.

Şimdi, tabii, Anayasa Mahkemesi -bu yeni kurulan- yeni üye sayısıyla en büyük saygınlık testini, şüphesiz, bu yasa önüne geldiği zaman verecek çünkü milletvekilleriyle ilgili Anayasa’nın 86’ncı maddesinde, bu derece duyarlı olan ve eşitlik ilkesini aslında çok güzel bir gerekçeyle içtihatlandıran Anayasa Mahkemesinin, kendi üyeleriyle ve mensuplarıyla ilgili özlük haklarına ve mali haklarına ilişkin diğer yargı mensuplarından çok büyük ayrıcalıklar tanıyan bu yasaya nasıl bakacağı, tabii ki bir test, en büyük saygınlık testi olacaktır diyorum.

Değerli arkadaşlarım, yine bireysel başvurudan bahsederken iç kanun yollarının, idari ve kanun yollarının mutlaka ve mutlaka tüketilmiş olması koşulunun yasa maddesinde olduğunu belirtmiştim.

Değerli arkadaşlarım, bugün, sıcağı sıcağına, yine bir temel hak ve özgürlüklerin ihlaline tanık olduk. Tabii, biz sabahtan beri komisyon, Genel Kurul çalıştığımız için gündemi pek yakından takip edemedik ama arada şöyle bir İnternet’e baktığımızda, daha basılmamış bir kitabın matbaasının 2 kez basıldığını, sonra Radikal gazetesinin basıldığını, sonra bilgisayardaki taslakların polis tarafından imha edildiğini ve taslakların verilmezse terör örgütüne yardım ve yataklık suçu oluşacağının ifade edildiğini üzülerek İnternet gazetelerinden öğrenmiş bulunuyorum.

Seçime gidiyoruz değerli arkadaşlar. Şimdi, bir özel yetkili savcının her şeye muktedir olduğunu, kendi takdir hakkını çok geniş yorumlamak suretiyle her şeyi bir terör örgütü kapsamına alarak özellikle gazetecileri, insanları yıldırması, bir soruşturmaya tabi tutması, şüphesiz, ondan mağdur olanlar açısından temel hak ve özgürlüklerinin ihlali olarak algılanacaktır.

Değerli arkadaşlarım, Anayasa’nın 15’inci maddesinde -daha mürekkebi kurumadı, hep bu cümleyi sıklıkla ifade ediyorum- bir sürü değişiklikler yaptık. Şimdi, Anayasa’nın 15’inci maddesinin “Temel hak ve hürriyetlerin kullanılmasının durdurulması” başlıklı olay maddesinde hangi hâllerde durdurulabileceği ama temel hak ve özgürlüklerin hiçbir şekilde özüne dokunulamayacağına dair amir hüküm bulunmaktadır. Şimdi hızla geçiyorum.

Biz, sıklıkla özgürlükleri geliştirdiğimizden söz ediyoruz ama bir bakıyoruz, Anayasa’nın “Kişinin dokunulmazlığı, maddî ve manevî varlığı” başlıklı 17’nci maddesinin son dönemlerde sıklıkla ihlal edildiğini görüyoruz, kişi hürriyeti ve güvenliğinin keza sıklıkla ihlal edildiğini görüyoruz, gizli soruşturmalardaki bazı kişisel verilerin, bilgilerin, özel hayatın gizliliğinin, Anayasa’da ve yasada belirtilen hükümlerin sıklıkla ihlal edildiğini görüyoruz ama bugün de değerli arkadaşlarım, düşünceyi açıklama ve yayma hürriyetiyle ilgili Anayasa’nın 26’ncı maddesinin artık dayanılmaz boyutlarda ihlal edildiğini ve herkese seçime giderken “Bak, sen de öyle yaparsan sen de terörist olursun, seni de alırız içeri, seni de sorgusuz içeride ucu açık soruşturmalara tabi kılarız. Onun için, haa… Bizim işimize gelmeyen kitapları yazmayın.“ algılamasına yol açacak birtakım soruşturmaların yapılması bu ülkede demokrasinin ne noktaya geldiğini gösterdiği gibi, bu ülkede muhalefetin hangi zor koşullarda seçimlere hazırlanabildiğinin de somut kanıtıdır. Eğer, bugün, muhalefet burada iktidarın dayatmasıyla, seçim kararı alınmış olmasına rağmen, komisyonlarda ve Genel Kurulda sabahlara kadar çalışmaya zorlanıyorsa ve Yüksek Seçim Kurulunun kararları hiçe sayılıyorsa Türkiye'nin ne hâle geldiğini çok net olarak görüyoruz diyorum.

Zamanım bitti. Hepinize saygılar sunuyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Kanun Tasarısının 62. Maddenin 3. fıkra sonuna “Bu sırlara yargılama faaliyeti çerçevesinde vakıf olanların herhangi bir yöntemle açıklamaları yasaktır, aksi halde genel hükümlere göre işlem yapılır” hükmünün eklenmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                                         Rıdvan Yalçın (Ordu) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ANAYASA KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ AYHAN SEFER ÜSTÜN (Sakarya) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK (Ankara) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Yılmaz Tankut, Adana Milletvekili.

Buyurun Sayın Tankut. (MHP sıralarından alkışlar)

YILMAZ TANKUT (Adana) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, son yıllarda yargının üzerinde açıktan ya da gizliden birçok faaliyet yürütüldüğü bugün hemen herkes tarafından müşahede edilmekte ve tartışılmaktadır. Yine bakınız, son yıllarda yargı üzerinde yapılan tartışmalar cumhuriyet tarihi içinde hiç bu kadar yüksek düzeyde ve acımasızca yapılmamıştır. Yani hiçbir dönemde yargı, bu denli, mevcut siyasi iktidarın güdümünde olmamış ve güven kaybına uğramamıştır ve bugün birileri ve özellikle de AKP İktidarının bizatihi kendisi, işine gelmeyen yargı kararlarından ötürü büyük bir rahatsızlık duymuş ve duymaya da devam etmektedir. Hükûmet olma gücünü elinde tutan AKP zihniyeti devletin bütün kurumlarını ele geçirme, bütün bürokratları, basını, iş dünyasını, sivil toplum örgütlerini, yazarları, aydınları, çizerleri hülasa nefes alan her şeyi yandaş hâle getirme çabası içerisine girmiştir ve maalesef, yıllardan beri devam eden bu anlayışa son yıllarda hız ve yoğunluk kazandırılmış, herkesin adil ve eşit adalet beklediği, beklemesi gerektiği yargıya kadar uzanmıştır çünkü ele geçirilen mevziler yetmemekte ve AKP Hükûmetini tatmin etmemektedir. AKP, bir gün, iktidarı boyunca yaptığı yolsuzlukların, usulsüzlüklerin ve haksızlıkların hesabını vereceğini gayet iyi bildiği için giderayak bu hesapların sorulacağı en ücra yerlere bile AKP kartviziti ekleme ihtiyacını hissetmektedir. Ayrıca, kendi gizli gündem maddelerinden birisi olan ve aziz milletimize “Millî Birlik ve Kardeşlik Projesi” gibi sahte etiketlerle pazarlanan ama milliyetçi hareketin ta başından beri deşifre ederek karşı çıktığı ve yaşanan süreçte de görüldüğü gibi aslında ihanet açılımı olduğu ortaya çıkan bu projeyi hayata geçirmek için yargının tamamen kendi yandaşlarınca kuşatılması gerekmektedir. İşte bu süreçte, daha önce de belirttiğimiz gibi, önce, geçtiğimiz yıl yapılan referandumun ardından HSYK’nın yapısıyla oynanmış ve sızma operasyonu belirli bir ölçüde gerçekleştirilmiştir. Şimdi de Anayasa Mahkemesinin kurumsal yapısı hedef seçilmiştir. Böylece ihanet açılımının önünde hiçbir engel kalmayacak ve 12 Hazirandan sonra iktidarı kaybettiklerinde kendilerince hesap vermekten de bu şekilde kurtulacaklardır.

Değerli arkadaşlar, bütün bunları görmek için kâhin olmaya da gerek yoktur. Bakınız, dağlardan yıldızlı davetiyelerle getirtilen ve büyük nümayişlerle karşılanan bölücü hainlere gösterilen şefkat ve anlayışın, o canilerle mücadele eden Türk Silahlı Kuvvetlerinin değerli subaylarından esirgendiği, dahası âdeta eli kanlı katillerin intikamının alındığı bir süreci bugün hep birlikte ibret ve dehşetle izlemekteyiz. Daha geçtiğimiz günlerde, nevruzu âdeta bölücü eyleme dönüştüren, kalabalığı uyaran devletin polisine atılan taşı ve tokadı şöyle bir düşünün isterseniz. Kimler tarafından, hangi cüret ve küstahlıkla yapıldığını bir anlayın artık.

Türkiye'nin nereden nereye geldiğini, her şeyden önce lütfen kendi vicdanınızda bir değerlendirin ve patronlar kulübü, Sayın Başbakanın tehdidinden olsa gerek, bitaraf olup bertaraf olmamak ve Hükûmete yaranmak için bir Anayasa taslağı hazırlatmışlar. Anayasa’mızın değiştirilemez maddelerini kabul etmiyorlar. Peki, ne diyor o maddeler? “Türkiye Devleti bir cumhuriyettir ve bu devleti kuran halka Türk milleti denir. Türkiye Devleti, ülkesi ve milletiyle bölünmez bir bütündür ve dili Türkçedir. Bayrağı, şekli kanununda belirtilen, ay yıldızlı al bayraktır ve millî marşı İstiklal Marşı’dır. Başkenti de Ankara’dır.”

Şimdi soruyorum: Bunların hangisinden rahatsızlık duyulmaktadır? Hangisinden sıkıntı çekilmektedir? Güzel Türkçemizden mi? “Türk milleti” ifadesinden mi? Başkent Ankara’dan mı? Ay yıldızlı al bayrağımızdan mı? Hangisinden? Nereden nereye? Dokuz yılda, AKP İktidarının ülkemizi getirdiği nokta işte budur sayın milletvekilleri.

Netice itibarıyla, şu an ülkemizi yöneten zihniyet, bugün sağduyu sahibi, feraset sahibi herkesin nazarında zanlıdır, yarın hukuk nezdinde de sanık sandalyesine oturtulacaktır. 12 Haziran seçimleri bu manada Müslüman Türk milleti için bir kader anı ve son şanstır ve inşallah, 12 Haziranda, ülkemizin millî ve manevi bütün değerlerini yozlaştıran, içini boşaltan bu anlayış tarihe gömülecektir diyor, bu duygu ve düşüncelerle yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Tankut.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.

63’üncü madde üzerinde bir adet önerge vardır, okutup işleme alıyorum.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Kanun Tasarısının 63. Maddedeki “başkan” ibaresinin “mahkeme” olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                 Nevzat Korkmaz                     M. Akif Paksoy                        Rıdvan Yalçın

                         Isparta                            Kahramanmaraş                             Ordu

                   Yılmaz Tankut                    Abdülkadir Akcan                     Beytullah Asil

                          Adana                             Afyonkarahisar                           Eskişehir

                                                                      Behiç Çelik

                                                                         Mersin

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ANAYASA KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ AYHAN SEFER ÜSTÜN (Sakarya) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK (Ankara) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen?

S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Gerekçe okunsun.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Maddeye getirilen yükümlülükleri için başkanın kişisel inisiyatifi yerine mahkemenin muhataplığı getirilmektedir.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.

64’üncü madde üzerinde bir adet önerge vardır, okutup işleme alıyorum.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Kanun Tasarısının 64. Maddede “dışındaki başvurular” ibaresinden sonra “dahil” ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.

                 Nevzat Korkmaz                     M. Akif Paksoy                        Rıdvan Yalçın

                         Isparta                            Kahramanmaraş                             Ordu

                   Yılmaz Tankut                    Abdülkadir Akcan                     Beytullah Asil

                          Adana                             Afyonkarahisar                           Eskişehir

                                                                      Behiç Çelik

                                                                         Mersin

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ANAYASA KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ AYHAN SEFER ÜSTÜN (Sakarya) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet?

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK (Ankara) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Mehmet Akif Paksoy, Kahramanmaraş Milletvekili.

Buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)

MEHMET AKİF PAKSOY (Kahramanmaraş) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; önergemiz üzerine söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Merhum Mehmet Âkif “Tarih tekerrür diye tarif ediyorlar. Hiç ibret alınsaydı tekerrür mü ederdi?” demişti. Sizin tarihle, tekerrürle filan ilgilendiğiniz yok. Kafanıza bir şey koymuşsunuz, onu yapacaksınız. Önümüzdeki dönemde yapmayı düşündüğünüz Anayasa değişikliğinin kendinizce altyapısını oluşturuyorsunuz. “İleri demokrasi”, “AB kriterleri” de bu düşüncenizin kılıfı. Bertaraf olma korkusundan mıdır, yoksa rol paylaşımınızdan mıdır bilmiyorum ama TÜSİAD bu alanda ilk pasını verdi. TÜSİAD bu çıkışıyla “kötü adam” rolünden herhâlde kurtulmuştur. Hatta bertaraf olma durumu da ortadan kalkmıştır.

Kıymetli arkadaşlar, TÜSİAD nihayetinde bir işveren sendikası. Dünyanın hangi ülkesinde bir işveren sendikası anayasa paketi hazırlamış? Bunun bir örneğini bilen varsa lütfen bize söylesin. TÜSİAD gibi, Türkiye’de yüzlerce, belki binlerce sivil toplum örgütü var. TÜSİAD’ın, yoksulluğun önlenmesi, çalışma hayatının sorunları, iş güvencesi, gelir adaletsizliğinin giderilmesiyle ilgilenmesi gerekir ancak onların tuzu kuru olduğu için millete, meşhur deyimle, “ekmek yerine pasta” öneriyorlar.

TÜSİAD adına bu anayasa taslağını hazırlayan Sayın Özbudun sizin yeni anayasa çalışmalarınızın başındaydı. O zaman şunu düşünmekte haklıyız: Ha TÜSİAD anayasası ha AKP anayasası, ikisi de bölücülüğe, ayrımcılığa prim veriyor, ikisi de Türkiye’yi dönülmez bir kaosa sürüklüyor.

Bakın, güneydoğuda, malum şahısların adına “sivil itaatsizlik” dedikleri eylemler başladı. Kendileri, bunun bir eylemden öte bir süreç olduğunu ve talepleri karşılanıncaya kadar bu sürecin devam edeceğini bangır bangır bağırıyorlar. Kimi polisi tokatlıyor, kimi yolu kapatıyor. Yarın da ne yapacaklarını bilmiyoruz. Bir de yarın bu tasarı yasalaşırsa, temel hak ve özgürlükler kapsamında, sırf seçim barajı dolayısıyla binlerce, hatta milyonlarca insan yarın bireysel başvuruda bulunursa bunu nasıl çözeceksiniz? Hepsine tazminat mı ödeyeceksiniz, yoksa “Bu bireysel bir hak değildir.” mi diyeceksiniz?

Kıymetli arkadaşlar, bu yaptığınız düzenleme Türkiye’yi bir kaosa sürükleyecektir. Yüce Meclisin önceliği, Türkiye'nin bir hukuk devleti olması ve hukuk devleti olarak kalması için mevcut kanunları çalıştırmasıdır. Birileri devlete, millete meydan okuyor, siz devletin Başbakanı olarak panzerlerle, koruma ordularıyla oralarda dolaşmak zorunda kalıyorsunuz, sonra da bizim bu masala inanmamızı istiyorsunuz.

Bakın, öncelikle burada yoksulluğu tartışmamız lazım, yolsuzluğu tartışmamız lazım; mahdumları, biraderleri, yandaşları konuşmamız lazım; üç, beş, on yıl önce kendi hâlinde bir vatandaşken peşkeş çekilen kamu kaynakları sayesinde köşeyi dönenleri tartışmamız lazım; Türkiye’de 10 milyon yeşil kartlı var, 10 milyona yakın kayıt dışı istihdam var, bunları tartışmamız lazım, bunlara çözüm bulmamız lazım; Türkiye'nin başkentine yağan 20 santim karı temizlemeyenleri konuşmamız lazım. Siz memleketin asli sorunlarının üstünü örtüyor, bizi cambaza bakmaya davet ediyorsunuz. Milliyetçi Hareket Partisi bu oyuna gelmeyecektir.

Bakın, seçim bölgem Kahramanmaraş Afşin-Elbistan Termik Santraline kömür sağlayan Çöllolar Havzası’nda 6 ve 10 Şubat tarihlerinde yaşanan göçükten dolayı toprak altında kalanlara hâlâ ulaşılamadı, çalışmalar  hâlâ devam ediyor, ne zaman biteceği de belli değil. Yüce Meclisin,  nahak yere toprak altında kalan vatan evlatlarını tartışması lazım, sorumluların bedel ödemesini sağlaması lazım.

Kıymetli arkadaşlar, anayasalar yönerge veya genelge değildir. Zor değişen, toplumun genelinin beklentilerini yansıtan uzlaşı metinleridir. Anayasalar geneldir ancak TÜSİAD paketine ve sizin seçimlerden önce açıklamaya cesaret edemediğiniz ancak yandaşlarınız vasıtasıyla kamuoyuna yapılan açıklamalara baktığımızda Türkiye Cumhuriyeti Anayasa’sını parti tüzüğü veya TÜSİAD tüzüğü gibi algıladığınız görülmektedir.

Tez zamanda bu yanlıştan dönmenizi diliyor, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.  (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Paksoy.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.

65’inci madde üzerinde iki adet önerge vardır, okutup işleme alıyorum.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Kanun Tasarısının 65. Maddenin 1. fıkra 1. cümlesinin “Genel Kurul ve bölümler kararlarını salt çoğunlukla alır” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                 Nevzat Korkmaz                     M. Akif Paksoy                        Rıdvan Yalçın

                         Isparta                            Kahramanmaraş                              Ordu

                    Beytullah Asil                           Behiç Çelik                       Abdülkadir Akcan

                       Eskişehir                                  Mersin                             Afyonkarahisar

                                                                   Yılmaz Tankut

                                                                          Adana

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 696 Sıra Sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun Tasarısının 65. maddesinin 1. fıkrasının 2. cümlesinin madde metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

                         İsa Gök                                 Tayfun İçli                             Şevket Köse

                         Mersin                                  Eskişehir                               Adıyaman

                     Kamer Genç                             Atilla Kart                        Eşref Karaibrahim

                         Tunceli                                    Konya                                    Giresun

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ANAYASA KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ AYHAN SEFER ÜSTÜN (Sakarya) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK (Ankara) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen?

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) – Gerekçe…

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Tasarının oylama şekli ve karar nisabını düzenleyen 65 inci maddesinde oyların eşitliği durumunda Başkanın oyuna ağırlık verilmesi başkanın oyunun iki oya çıkarılması durumunu ortaya çıkarmaktadır ki, bu durum üyeler arasındaki eşitliği bozmaktadır. Mahkeme kararlarının alınmasında amaç en çok yargıçla karar alınmasının sağlanmasıdır. Yargıç sayısının azaltılarak Başkanın oyuna üstünlük tanınması hukukun genel ilkelerine ayrıdır. Başkana odaklı bir mahkeme yapısı kabul edilemez bir durumdur.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Kanun Tasarısının 65. Maddenin 1. fıkra 1. cümlesinin “Genel Kurul ve bölümler kararlarını salt çoğunlukla alır” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                                         Rıdvan Yalçın (Ordu) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ANAYASA KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ AYHAN SEFER ÜSTÜN (Sakarya) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet?

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK (Ankara) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen?

S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Gerekçe…

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Böylece katılanlar deyimi ile katılmanın sanki keyfî bir tercih olmadığı vurgulanmıştır.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir. 

66’ncı madde üzerinde iki adet önerge vardır, okutup işleme alıyorum.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Kanun Tasarısının 66. Maddenin 3. Fıkranın sonuna: “Mahkeme iptal davalarında kamu düzeninin gerekli kıldığı, aykırılığın ağır olması ve telafisi imkansız zararların doğacağı durumlarda yürütmeyi durdurma kararı verebilir. Bu karar kesindir.” ibarelerinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.

                 Nevzat Korkmaz                        Behiç Çelik                          Yılmaz Tankut 

                         Isparta                                    Mersin                                    Adana

                    Beytullah Asil                         Rıdvan Yalçın                        M. Akif Paksoy 

                       Eskişehir                                    Ordu                             Kahramanmaraş

                                                                Abdülkadir Akcan

                                                                  Afyonkarahisar

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 696 Sıra Sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun Tasarısının 66. maddesinin 7. fıkrasının son cümlesinin madde metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

                     Şevket Köse                             Tayfun İçli                                 İsa Gök

                       Adıyaman                               Eskişehir                                  Mersin

                                           Kamer Genç                               Atilla Kart

                                               Tunceli                                       Konya

BAŞKAN -  Komisyon önergeye katılıyor mu?

ANAYASA KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ AYHAN SEFER ÜSTÜN (Sakarya)  - Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN -  Hükûmet katılıyor mu?

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK (Ankara) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN -  Önerge üzerinde söz isteyen?

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) – Gerekçeyi okutun.

BAŞKAN -  Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Söz konusu ifadenin yasa hükmüne dönüştürülmesine gerek duyulmamıştır.

BAŞKAN -  Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler...  Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Kanun Tasarısının 66. Maddenin 3. Fıkranın sonuna: “Mahkeme iptal davalarında kamu düzeninin gerekliği kıldığı, aykırılığın ağır olması ve telafisi imkânsız zararların doğacağı durumlarda yürütmeyi durdurma kararı verebilir. Bu karar kesindir.” ibarelerinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                                         Rıdvan Yalçın (Ordu) ve arkadaşları

BAŞKAN -  Komisyon önergeye katılıyor mu?

ANAYASA KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ AYHAN SEFER ÜSTÜN (Sakarya)  - Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN -  Hükûmet?

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK (Ankara) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN - Önerge üzerinde söz isteyen Rıdvan Yalçın, Ordu Milletvekili.

Buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)

RIDVAN YALÇIN (Ordu) – Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri; 66’ncı madde üzerinde verdiğimiz önergeye ilişkin söz almış bulunuyorum. Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, açıkçası, bu önergenin neyine katılmadı Sayın Komisyon, Sayın Hükûmet, anlayabilmiş değilim. Daha önceki mevzuatımızda da bu konuda bir düzenleme yoktu, şu anki tasarıda da bu düzenleme yok ve eksik ve uygulamada uzun zamandır oturmuş bir teamül var. Yani Anayasa Mahkemesi iptal davalarında yürütmeyi durdurma kararı veriyor ve uygulanıyor. Şimdi, ben, bunun, bu önergeyle yasanın metnine de girmesini teklif ediyorum.

Şimdi Sayın Bakan, şu soruma cevap verebilir misiniz: Bundan sonra Anayasa Mahkemesi geçmişte de olduğu gibi, mevzuatta olmamasına rağmen yürütmeyi durdurma kararları vermeye devam edecek midir, edemeyecek midir? Yani buna ilişkin bir yasak da koymuyorsunuz, verdiğim önergeyi de kabul etmiyorsunuz. Yani ne demişiz? “Aykırılığın ağır olması ve telafisi imkânsız zararların doğacağı durumlarda yürütmeyi durdurma kararı verir ve bu karar kesin.” demişiz. Yani bu bir pratik ihtiyacı karşılıyor. Anayasa Mahkemesi kararları geçmişe yürümediği için birçok olayda çok ciddi mağduriyetler doğabilecek bir durumla karşı karşıyayız ki burada kararların gerekçesiyle beraber açıklanacağını da tekrar hüküm hâline getirmişiz. Yani bu da uygulanacaksa birçok önemli karar kamuoyunun çok daha sonra gündemine gelebilecektir, bundan ciddi mağduriyetler doğacaktır. Ben, o sebeple önergemize Genel Kurulun desteğini talep ediyorum.

Şimdi değerli milletvekilleri, tabii, fırsat bulmuşken, yine bu çerçevede bir değerlendirmede bulunmak istiyorum. Yargı niye bu kadar önemlidir, muhalefet neden bu kadar bu meselenin üzerine düşmektedir sorusuna bir cevap olması hasebiyle bakın Meclis Başkanlığımıza verdiğimiz soru önergesine cevap olarak -sanırım bir altı ay kadar önce- altı yüz elli civarı, muhalefetin verdiği kanun teklifinin bir tekinin bile bağımsız olarak yasalaşmadığını bu Mecliste daha önce paylaştım sizlerle.

Şimdi, yine Meclis Başkanlığına verdiğim bir soru önergeme cevap olarak gelen bir metni sizlerle kısaca paylaşmak istiyorum. Bakın, Sayın Abdullah Gül’ün göreve başladığı 28/8/2007 tarihinden 25/2/2011 tarihine kadar bu Meclis 482 adet kanun kabul etmiş, bunlardan 421 adedi, Cumhurbaşkanlığınca, yayımlanmak üzere Başbakanlığa, 3 adedi ise tekrar görüşülmek üzere Meclisimize iade edilmiş. Bu 3 kanun, arkadaşlar, serbest muhasebecilikle ilgili bir kanun, elektronik haberleşmeyle ilgili bir kanun, bir de İş Kanunu, İşsizlik Sigortası Kanunu’yla ilgili bir kanun.

Yani, değerli milletvekilleri, 482 adet kanun içerisinde Sayın Cumhurbaşkanlığınca sadece 3 adedi Meclise iade edilmiş, sadece 3 adedi. Şimdi, bunu belki siz, ne uyumlu bir Cumhurbaşkanımız var, Meclisle ne uyumlu bir çalışma gösteriyor diye değerlendirebilirsiniz ama bir taraftan da parlamenter sistemin işleyişi noktasında değerlendirdiğimizde, şimdi, bu sistemin ki bazen ayarı kaçan, gaza fazla basıldığı zaman bu sistemin fren pedallarına ihtiyacı var, Cumhurbaşkanlığı böyle bir makam aslına bakarsanız. Zaman zaman bu Meclisin çıkardığı yasalardaki hataları geri göndermek suretiyle tekrar görüşme imkânı sağlayan bir fren pedalı olmasına rağmen bu iş hiç kullanılmamış, Sayın Cumhurbaşkanı, maalesef bugüne kadarki pozisyonuyla, üzülerek ifade ediyorum, daha ziyade bir noter vazifesi yapıp, Sayın Başbakanın kırdığı potları rötuş yapmayla görevli gibi bir pozisyon içerisinde bulunuyor.

Şimdi, diğer taraftan bakıyorsunuz değerli milletvekilleri, soru önergeleri veriyoruz, cevap vermiyorsunuz. İki iki buçuk yıl önce verdiğim soru önergelerine cevap alamıyorum. Sayın Başbakanın gezilerden ne kadar harcırah aldığını soruyorum, İçişleri Bakanı bu kürsüye gelip “Sayın Başbakan şu, şu, şu kanuna göre harcırah almaktadır.” diye cevap veriyor bana. Yine İçişleri Bakanına, belediyelerin temsil giderleri ne miktardadır diye soruyorum, iki yıl cevap vermiyor. Tekrar soruyorum, bu rakamlar o makamlarda oturanların yüzünü kızartacak düzeyde midir ki cevap vermiyorsunuz diye, hâlâ yine cevap alamıyorum.

Arkadaşlar, Cumhurbaşkanlığı makamı çalışmıyor, denetim yolları çalışmıyor, kala kala ortaya bir tek Anayasa Mahkemesi kalmış iken şimdi bunu da maalesef kendi partinizle aynı frekansa getiriyorsunuz ve sistemin bütün fren pedalları çalışmaz hâle geliyor. Kaygımız bunlar içindir. Bunları tekrar ifade ediyor, saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.

67’nci madde üzerinde bir adet önerge vardır, okutup işleme alıyorum.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Kanun Tasarısının 67. Maddenin 2 ve 3. fıkralarının metinden çıkartılmasını arz ederiz.

                 Nevzat Korkmaz                        Behiç Çelik                          Yılmaz Tankut

                         Isparta                                    Mersin                                    Adana

                    Beytullah Asil                        Rıdvan Yalçın                        M. Akif Paksoy

                       Eskişehir                                    Ordu                             Kahramanmaraş

                                                                Abdülkadir Akcan

                                                                  Afyonkarahisar

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ANAYASA KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ AYHAN SEFER ÜSTÜN (Sakarya) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK (Ankara) – Katılmıyoruz.

S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Gerekçe okunsun.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Anayasa Mahkemesi kararları geçmişe yürümez. Dolayısıyla yargılamanın AİHM kararına dayalı yenilenmesi sonuç doğurmayacaktır.

Egemenlik hakkının gereği AİHM’in âdeta bir temyiz mahkemesi gibi konumlanması doğru değildir.

Kapatma ya da ceza verilmesi hâlinde yargılanmanın yenilenmesi, düşmüş milletvekilliğinin yeniden kazanılması, infaz edilmiş cezanın ortadan kaldırılması gibi kabul edilemez sonuçlar doğuracaktır.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.

68’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

69’uncu madde üzerinde bir adet önerge vardır, okutup işleme alıyorum.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 696 Sıra Sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun Tasarısının 69. maddesinin Tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

                         İsa Gök                               Şevket Köse                           Kamer Genç

                         Mersin                                 Adıyaman                                 Tunceli

                                            Tayfun İçli                                 Atilla Kart

                                             Eskişehir                                     Konya

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ANAYASA KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ AYHAN SEFER ÜSTÜN (Sakarya) – Katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK (Ankara) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen?

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) – Gerekçe okunsun Sayın Başkan.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Tasarının mali haklar bölümü siyasi iktidar tarafından Anayasa Mahkemesi Başkan ve üyelerine, raportörlere ayrıcalık yaratan düzenlemelerle doludur. Mali yönden ayrı bir yargıçlar sınıfı oluşturulmaktadır. Mevzuatımızda ve mali haklar rejiminde olmayan ifadelerle Başkan ve üyelere ek ödemeler verilmektedir. Bu düzenlemeler yargı birliğini zedelemekte, kendini yargıya adayan hukukçulardan farklı ücretlendirme sistemi ülkemiz yargıçlarına, savcılarına ve çalışanlarına karşı saygısızlık olduğunu düşünüyoruz. Ayrıca yolluk ve harcırahlarla ilgili düzenlemelerde 2011 merkezi yönetim ve bütçe kanunu ile harcırah kanunlarına aykırıdır. Bu tasarı ile Anayasa Mahkemesi Başkan ve Üyelerine Başbakan ve TBMM Başkanından daha fazla harcırah ve yolluk ödenmesi öngörülmektedir. Belirtilen nedenlerden dolayı söz konusu madde tasarı metninden çıkarılmalıdır.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.

70’inci madde üzerinde bir adet önerge vardır, okutup işleme alıyorum.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 696 Sıra Sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun Tasarısının 70. maddesinin 2. fıkrasının son cümlesinin metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

                         İsa Gök                               Şevket Köse                           Kamer Genç

                         Mersin                                 Adıyaman                                 Tunceli

                                            Tayfun İçli                                 Atilla Kart

                                             Eskişehir                                     Konya

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ANAYASA KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ AYHAN SEFER ÜSTÜN (Sakarya) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK (Ankara) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen?

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) – Gerekçe okunsun Sayın Başkan.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

İzin konusunda Başkana tanınan yetkilerin metinden çıkarılması öngörülmektedir.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.

71’inci madde üzerinde bir adet önerge vardır, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 696 Sıra Sayılı Tasarısının 71 inci maddesinin birinci cümlesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

“Diğer kanunlardaki sınırlamalar dikkate alınarak Başkan, üyeler ve bunların emeklileri ile raportörler ve bunların bakmakla yükümlü oldukları aile fertlerinin giderleri mahkeme bütçesinden ödenir.”

                         İsa Gök                               Tekin Bingöl                       Mustafa Özyürek

                         Mersin                                    Ankara                                   İstanbul

                                           Şevket Köse                               Atilla Kart

                                            Adıyaman                                    Konya

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ANAYASA KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ AYHAN SEFER ÜSTÜN (Sakarya) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK (Ankara) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen İsa Gök, Mersin Milletvekili.

Buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

İSA GÖK (Mersin) – Sayın Elitaş, gitmenize gerek yok, bir şey demeyeceğim.

SUAT KILIÇ (Samsun) – Ben buradayım.

İSA GÖK (Devamla) – Suat Bey burada, tamam.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

AKP Grubu, bir dakikanızı rica edeceğim, bir dakikanızı; istirham ediyorum arkadaşlar, bir dakikanızı. 

Şimdi, arkadaşlar, az önceki maddeyle Anayasa Mahkemesi üyelerinin maaşları, Başkanın maaşı Türkiye’de hiçbir yargı mensubunda olmayan bir şekilde yüzde 50 nispetinde artırıldı, 9 bin liralara, 9.500 liralara çıktı. Bir şey demiyoruz, herkesin maaşı çıksın. Yargıtaydakilerin maaşı 6 bin lira, Yargıtay Başkanının maaşı 6.040 lira, Anayasa Mahkemesi Başkanının maaşı 9.700 lira mı ne oldu. Bakın, bir şey demiyoruz.

Arkadaşlar, 71’inci madde sağlık işleri. Şimdi, bakın, Türkiye’de bütün yargı mensuplarının, arkadaşlar, sağlık sistemine katılmaları belli nispettedir. Cumhurbaşkanı, Başbakan…

ALİ KOYUNCU (Bursa) – Ve biz.

İSA GÖK (Devamla) – Sizler milletvekilisiniz.

Bizim sağlık yardımı sistemimizde katkı payı var, bazı tahlilleri yaptıramazsınız, her yere gidemezsiniz, milletvekilleri, Başbakan da böyle.

Arkadaşlar, bu maddede Anayasa Mahkemesi üyelerinin hiçbir sınırlamaya tabi olmaksızın, milletvekillerinin hakkının da üstünde, Türkiye’de hiçbir gruba verilmeyen…

ALİ KOYUNCU (Bursa) – Başbakanın da…

İSA GÖK (Devamla) - Başbakanın da üstünde.

…bir hakla Anayasa Mahkemesi üyelerine özel bir sağlık yardımı veriyorsunuz. Sınırlama yok; yurt içi, yurt dışı, miktar, katkı payı, hiçbir şey yok. Arkadaşlar, kanun diyor ki: “Kanunlardaki hiçbir sınırlama dikkate alınmaksızın…” Milletvekiliyiz, bizim kanunumuzda sınırlamalar var.

Bir önerge verdik. Önerge aslında AKP Grubuyla anlaşmalı bir önerge, anlaşmalıydı. Bizim bu hakkımız yok arkadaşlar, bizim bu hakkımız yok. Ama bakın, Anayasa Mahkemesinde yazılıp gelen bir tasarı aynen şunu diyor: “Diğer kanunlardaki sınırlamaların hiçbirisi dikkate alınmaksızın...” Böyle bir şey olmaz.

Biz bir önerge verdik arkadaşlar. Dedik ki… Önerge… Bakın, yalnızca, Anayasa Mahkemesi üyeleri sağlık sisteminde milletvekilleriyle eşit olsunlar bari. Türkiye’de bu sisteme kimse nail değil. Ne Başbakan ne Cumhurbaşkanı ne siz ne biz, yok. Bari eşit olsun. Dedik ki… Diğer kanunlardaki gibi bir önerge: “Sınırlamalar dikkate alınarak başkan, üyeler ve bunların emeklileri ve raportörler ve bunların bakmakla yükümlü oldukları aile fertleri” falan diye yazdık. Bu önerge onları aşağıya indirmiyor, yalnızca bizlerle eşit kılıyor. Aşağıya inmesinler. Ama Türkiye’de hiç kimseye, milletvekilleri de dâhil, diğer yargı mensupları dâhil, cumhurbaşkanına, başbakana verilmeyen bir yetkinin bu şekilde verilmesi ahlaken iyi değil.

Bakın bu ülkede bir sürü insan var. Yarın bunun hesabını veremezler, Mahkemenin kendisi veremez. Ben bu sebeple -konuşmamı uzatmayacağım- herkesin vicdanına sesleniyorum. Bu önerge onları bizim nispetimize indiren, bizlerle eşit kılan bir önerge.

Arkadaşlar, hastaneye gittik, katkı payı veriyoruz. Bazı tahlilleri yapmıyorlar. Operasyon geçiriyorsunuz, ilaçtan pay veriyoruz ya! Ödüyoruz biz bunları. Gözlük alamıyorsunuz. İki yıl süresi var, bir sürü şartları var. Şu kadarlık gözlük alabiliyorsunuz, diğerini alamıyorsunuz. Bu kadar kural var mı arkadaşlar? Var. Peki, Anayasa Mahkemesindeki çalışanların bu özelliği niye? Mecliste yok bu. Ee el insaf, yukarıda Allah var ya, yukarıda Allah var! Bu kadar ayrıcalık istenmez. Bu kadar ayrıcalık adil değil.

OKTAY VURAL (İzmir) – İmtiyazlı sınıf oluşturuyorlar.

İSA GÖK (Devamla) - Ben bu sebeple bu önergemizin kabulünü, yüce Meclisin siz değerli üyelerinin vicdanlarına bırakıyorum.

Saygılar sunuyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

OKTAY VURAL (İzmir) – İmtiyazlısınız Sayın Başkan. Siz diyordunuz “Bazı uzmanlıklar, bürokratlar eşit midir?” diye, şimdi bunda eşitlik olmuyor.

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) – Karar yeter sayısı…

BAŞKAN – Komisyon Başkanının kısa bir açıklama talebi var bu konuyla ilgili.

Buyurun Sayın Başkan.

ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul) – Değerli arkadaşlar, şimdi bu 71’inci madde alt komisyonda da bizim üst komisyonda da uzun uzun tartışıldı. Burada getirilen usul şu: Malum, 2008’de Çalışma Kanunu’yla alakalı bildiğimiz yasayı çıkardık. Orada birkaç istisna öngörülmüş, birisi de milletvekilleri. Yargı mensupları genel kanun içerisinde bunun dışında tutulmuş ama yeni bir kanun yapılırken bu Anayasa Mahkemesi bakımından Meclis statüsü gibi düşünülerek sağlık hizmetleri buraya istisna olarak konulmuş.

Yargıtay, Danıştay bakımından bir ayrım olduğu doğru ama onların yasaları yapılırken bu şekilde bir ayrım orada yapılabilir.

Ben şunun için bu sözü aldım: Şimdi, bizim sınırlamamızın nedeni yasadan kaynaklanmıyor. Meclis Başkanlık Divanı, malumunuz, bu konuda birtakım sınır getirmiş, diyor ki: “Şu şu harcamalar bu kadar olur, sağlığa şu kadar verilir, işte gözlük şu kadar...” filan gibi, neyse. Nitekim, bu maddede de diyor ki: “İçtüzükte bunların sınırı gösterilir.” Geçici maddede de “Altı ay içerisinde bu İçtüzük çıkarılır.” diyor, devamında söylüyor. Yani bizim Divan kararıyla yaptığımız sınırlamayı Anayasa Mahkemesi kendi İç Tüzüğü’nde yapacak ne kadar sınırlı olacağını. Tablo bundan ibarettir.

OKTAY VURAL (İzmir) – İmtiyaz veriyorsunuz Sayın Başkan.

ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul) - Konuyu bence başka tarafa çekmemek lazım çünkü bakın, getirdiğiniz önerge İsa Bey, şunu getirir...

OKTAY VURAL (İzmir) – Hiç doğru bir şey değil.

İSA GÖK (Mersin) – Sayın Başkan…

ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul) – Yani konuşalım, mesele değil.

Şunu getirir eğer bu şekilde kabul olursa bu önerge…

OKTAY VURAL (İzmir) – Ne olur?

ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul) - … Anayasa Mahkemesi üyeleri istisna dışında tutulmuş olur ve aynen, yani işçilerin tabi olduğu neyse yasadaki, aynı ona tabi olmuş olur.

OKTAY VURAL (İzmir) – Öyle şey olur mu? İşçiyle, ayakla baş… Yani böyle bir şey olur mu?

ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul) – Peki, canım, sen niye ayrı tutuyorsun kendini Sayın Oktay Bey, söyler misin? Milletvekili kendini niye ayrı tutuyor o zaman?

OKTAY VURAL (İzmir) – Siz diyorsunuz bürokratlarla milletvekillerinin… Ne biçim milletvekilisin sen ya!

ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul) – Hayır, sen kendini niye ayrı tutuyorsun o zaman? Öyle bir şey söylüyorsun ki…

BAŞKAN – Sayın Başkan… Sayın Başkan…

ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul) - Sen de işçi gibi ol o zaman. Niye olmuyorsun?

OKTAY VURAL (İzmir) – Gidiyorsun orada iki tane adama şey çekiyorsun… Ulufe mi dağıtıyorsun orada?

ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul) – Bırakın bunları Allah’ınızı severseniz.

BAŞKAN – Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.

OKTAY VURAL (İzmir) – Ulufe mi dağıtıyorsun ya?

ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul) – Bırakın bunları ya! Konuyu bilmiyorsunuz…

İSA GÖK (Mersin) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – İsa Bey, yerinize oturun da yerinizde vereyim efendim.

ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul) – Konuyu bilmiyorsunuz…

BAŞKAN - Sayın Başkan, lütfen…

OKTAY VURAL (İzmir) – Eşitlik olsun istiyoruz, yargıda da eşitlik olsun.

BAŞKAN – Sayın Vural… Sayın Vural…

OKTAY VURAL (İzmir) – Torpil mi yapıyorsun, kıyak mı çekiyorsun? Senin görevin o değil.

 BAŞKAN – Sayın Vural…Sayın Başkan, lütfen…

ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul) – Bağırma be, ne bağırıyorsun!

OKTAY VURAL (İzmir) – Sen orada bağırıyorsun!

ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul) – Açıklama yapıyorum.

BAŞKAN – Sayın Vural, lütfen…

S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Sayın Çiçek, “kıyak emeklilik” diye geri çekti, aynı gerekçeyle niye bunu çekmiyorsunuz?

OKTAY VURAL (İzmir) – Milletvekillerine bir de şey yapıyorsun.

S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Sayın Bakanım, “Kıyak emeklilik diye geri çekiyoruz.” dediniz, aynı şekilde niye bunu geri çekmiyorsunuz?

OKTAY VURAL (İzmir) – Allah Allah! Çekin geri ya! Milletvekillerine bir de laf atıyorsun ya!

BAŞKAN – Buyurun Sayın Gök.

İSA GÖK (Mersin) – Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.

Arkadaşlar, şimdi, bakın, doğruyu konuşalım. Burada, kanunda, açıkça siz, hiçbir sınırlama kabul edilmeyen ilk cümleyi yazdığınızda, iç tüzük veya yönetmelikle kanunda sınırlama kaldırılıyor. Siz iç tüzükle sınırlama koyamazsınız, yönetmelikle sınırlama koyamazsınız. Ne diyor buradaki kanun? Açıkça, bakın şunu diyor arkadaşlar, bu kanuna aykırı tüzük yapamazsınız. Ne diyor: “Diğer kanunlardaki sınırlamaların hiçbiri dikkate alınmaksınız...” Bu olduğu müddetçe mahkeme başkanı kalkıp da tüzükle, yönetmelikle sınırlayamaz. Kanunla bu hakkı alıyorlar. Ya arkadaşlar, diğer yargının nesi eksik, buradakilerin nesi eksik? Bunların niye üstün tarafı var? Raportörler, çalışanlar… Bu ayrılık niye? Arkadaşlar, lütfen, adil olmak lazım, bari eşit olsun. Bizim önergemiz eşitliği sağlıyor. Milletvekili Seçim Kanunu… Milletvekillerinin sağlık yardımının sistemi belli, aynı sistem olsun bari, aynı sistem olsun bari, bu kadar mı kendimize kötüyüz biz.

Saygılar sunuyorum Başkan, sağ olun.

S. NEVZAT KORMAZ (Isparta) – Allah rızası için doğruyu söyleyecek bir kişi arıyoruz.

OKTAY VURAL (İzmir) – Kanunda istisna yapılacaksa kanuna koyun. Burada yapmayın, istisna tanımayın. 5510’da ne koyuyorsanız onu yapın.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – 5510’un aynısı.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Vural.

İSA GÖK (Mersin) – Önergeyi oya sunun.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Kılıç.

SUAT KILIÇ (Samsun) – Sayın Başkanım, 71’inci madde dikkatle okunduğu zaman devamında ikinci cümlede şu ibare görülecektir sağlık katkılarıyla alakalı olarak devam eden cümlede: “Buna ilişkin usûl ve esaslar İçtüzükle düzenlenir.” Geçici…

İSA GÖK (Mersi) – Tamam… Tamam…

SUAT KILIÇ (Samsun) –  Bir saniye… (CHP sıralarından “Kanuna aykırı” sesi)

Kanuna aykırı olmayacak çünkü kanunda yeri var arkadaşlar, Kanun’un 71’inci maddesinde “Buna ilişkin usûl ve esaslar içtüzükle düzenlenir.” deniliyor.

S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – “Hiçbir sınırlamaya tabi olmaksızın…” cümlesi orada olduğu sürece Tüzük’te bir şey yapamazsınız.

SUAT KILIÇ (Samsun) – Geçici 1’inci maddenin beşinci fıkrasına bakıldığı zaman İç Tüzük’le ilgili düzenlemenin altı ay içerisinde çıkarılması gerektiğine işaret ediliyor.

S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Fark etmez.

SUAT KILIÇ (Samsun) – Arkadaşlar, müsaade edin, bir izah edeyim.

Milletvekilleriyle ilgili sağlık ve tedavi imkânlarının sağlandığı hükümler, dikkatle bakıldığı zaman, şimdi kanun numaralarına boğmak istemiyorum, hepsini buraya getirdik.

OKTAY VURAL (İzmir) – Maaşları da milletvekili gibi yapın.

SUAT KILIÇ (Samsun) – Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlık Divanının hazırlığı, çalışması doğrultusunda bizim hak ve imkânlarımız dizayn edilmiş. Dolayısıyla Anayasa Mahkemesi Başkan ve üyeleri, raportörleri, bunların aileleri, eş ve çocuklarıyla alakalı olarak çıkarılacak olan Mahkemedeki İç Tüzük çerçevesinde düzenleme dizayn edilecek.

RIDVAN YALÇIN (Ordu) – Nereden biliyorsun? Talimat mı vereceksin?

SUAT KILIÇ (Samsun) – Yani bizim kanaatimiz şudur: Anayasa Mahkemesi Başkan ve üyelerinin sağlık ve tedavi imkânları milletvekillerinin eş ve çocuklarıyla birlikte sahip oldukları sağlık ve tedavi imkânlarından artı bir hususu bünyesinde barındırmayacağı kanaatindeyiz, onu ifade ediyorum.

OKTAY VURAL (İzmir) – Ahlaki değildir, doğru değildir.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Hayır, onu yazın.

SUAT KILIÇ (Samsun) – Buradan zaten İç Tüzük düzenlemesi yapıldıktan sonra geleceği yerle birlikte bu olacak değerli arkadaşlar, bunun ötesinde bir şey yok.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Onu yazalım.

SUAT KILIÇ (Samsun) – Yani zaten burada Anayasa Mahkemesi Başkan ve üyeleriyle raportörlerinin sahip olacakları imkânların milletvekillerine artı imkânlar olmasını biz de arzu etmeyiz, bu doğru da olmaz, şık da olmaz, yakışanı da değildir.

OKTAY VURAL (İzmir) – Keyfî bir yönetim istediği gibi yapacak. Hepsine verelim. İşçinin de istediği gibi olsun. İşçilerinkini, memurlarınkini niye kısıyorsunuz?

SUAT KILIÇ (Samsun) – Dolayısıyla istisnai bir durum söz konusu olmayacak düzenlemenin nihayetinde İç Tüzük’le birlikte düşünüldüğünde.

BAŞKAN – Sayın Kılıç, teşekkür ediyorum.

Sayın Hamzaçebi, buyurun.

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; öncelikle şunu ifade edeyim ki Anayasa Komisyonu Başkanı Sayın Kuzu Parlamentoyu yanlış bilgilendirmiştir, Türkiye Büyük Millet Meclisinin mensuplarına haksızlık etmiştir. Doğrusu şudur, takdirlerinize sunuyorum: Türkiye Büyük Millet Meclisi mensupları yani milletvekilleri 5510 sayılı Genel Sağlık Sigortası ve Sosyal Güvenlik Yasası’ndaki kısıtlamalara tabidir. Meclis Başkanlık Divanı karar alırken 5510 sayılı Yasa hükmüne uymuştur, bu hüküm emredicidir. Meclis Başkanlık Divanının burada bir takdir hakkı yoktur. Takdir hakkı olmadığı için, oradaki kısıtlamaları aynen Türkiye Büyük Millet Meclisinin uygulamasına yansıtmıştır, önce bunu düzelteyim. Dolayısıyla milletvekilleri bütün sağlık hizmetlerinde, bütün muayenelerinde, bütün ilaç alımlarında fark öderler. İlaç alındığı zaman, eczanelerden alınan ilaç nedeniyle bordrodan o fark kesilir, bu bir.

İki: konuyu milletvekili bağlamında değerlendirmeyi de doğru bulmuyorum. Milletvekilleri tüm kamu personelinin, tüm emeklilerin tabi olduğu rejime tabidir. Yani “Milletvekillerinde olmayan bir hak Anayasa Mahkemesi üyelerine veriliyor.” değerlendirmesini doğru bulmuyorum. Milletvekilleri de dâhil olmak üzere tüm emeklilerde, tüm çalışanlarda olmayan bir hak, hiçbir yargı organının mensubunda olmayan bir hak burada, Anayasa Mahkemesi Başkan ve üyelerine verilmektedir. Verilsin, herkese verilsin. Anayasa’nın 10’uncu maddesi der ki: “Hiçbir zümreye, sınıfa imtiyaz tanınamaz.”

Burada ben bir konuşma yaparken şunu ifade ettim, konuşmam biraz ağır da oldu aslında yüksek yargı organı Anayasa Mahkemesi için; tüm üyelerini de tenzih ediyorum ama Anayasa Mahkemesi Sayın Başkanının böyle bir özlük hakkı düzenlemesine, böyle bir sağlık hakkı düzenlemesine talip olması Anayasa Mahkemesinin kararlarını bugünden zedeler, bugünden gölge düşürür. Doğru değildir. Bu, eşitlik ilkesine aykırıdır. Milletvekilleri dâhil olmak üzere hiçbir kamu personelinde, hiçbir kamu çalışanında, özel sektör çalışanında, emeklisinde, onların eşlerinde, çocuklarında olmayan bir hak hiç kimseye verilmemelidir. Bu buradan geçerse, Parlamento varlık nedenini inkâr etmiş olur.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Hamzaçebi.

Sayın Gök, buyurun.

İSA GÖK (Mersin) – Sayın Başkanım, bir cümle söyleyeceğim.

Şimdi, bakınız, arkadaşımız diyor ki: “Daha sonra İç Tüzük ve geçici 5’inci maddeye göre, fıkraya göre biz bunu azaltacağız.” diyor.

Arkadaşlar, kanunla azaltamazsın. Hiçbir sınırlamayı dikkate almamayı emredici hüküm yapıyorsun, sen sonra İçtüzükle, yönetmelikle sınırlandıramazsın bunu. Bizim milletvekilliğidir durumumuz, kanun sınırlandırıyor, Meclis başkanı buna göre sınırlandırıyor, kafadan sınırlandıramaz ki. Ya niye böyle bir şeye “evet” diyelim? O yüzden önergemizin kabulünü arz ediyoruz biz Sayın Meclisten.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Sayın Gök, teşekkür ediyorum.

OKTAY VURAL (İzmir) – Doğrusu budur Sayın Bakan. Komisyon Başkanının kendi kapalı devresinde yaptığı şeyler yani. (“Ara verelim” sesleri)

BAŞKAN – Lütfen sayın milletvekilleri.

Sayın Kılıç, buyurun.

SUAT KILIÇ (Samsun) – Sayın Başkanım, Anayasa Komisyonu Başkanımızın, milletvekillerinin sahip oldukları sağlık ve tedavi haklarıyla ilgili değerlendirmesi farklı bir noktada değerlendirildiği için konu biraz zemin dışına taştı. Elbette ki herkes almakta olduğu sağlık ve tedavi hizmetinin farkında. Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı tarafından, Başkanlık Divanı tarafından yapılan düzenlemeler tek başına iktidar yetkilileri tarafından yapılan düzenlemeler değil. Burada, Başkanlık Divanında iktidarın da muhalefetin de Meclis başkan vekilleri var, Divan kâtipleri var, idare amirleri var. Dolayısıyla Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlık Divanında Türkiye Büyük Millet Meclisi üyeleriyle ilgili olarak sağlık ve tedavi hizmetlerinden yararlanmaya yönelik usul ve esaslar konusundaki düzenlemeler Türkiye Büyük Millet Meclisinin ortak çalışması olarak şekillenmektedir. Biz burada bir imtiyaz tesis edildiği kanaatinde değiliz.

S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Yapma Suat ya!

OKTAY VURAL (İzmir) – İnsaf ya! Yargıtaya var mı? Yok. Bize var mı? Yok. Anayasa Mahkemesi üyelerine var. Ne olur “hayır” deseniz buna yani?

SUAT KILIÇ (Samsun) – Dolayısıyla, konunun kendi mecrası içerisinde değerlendirilmesini arzu ediyoruz.

BAŞKAN – Sayın Kılıç, teşekkür ediyorum.

Sayın milletvekilleri, birleşime beş dakika ara veriyorum.

 

Kapanma Saati: 00.57
SEKİZİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 01.44

BAŞKAN: Başkan Vekili Sadık YAKUT

KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Yusuf COŞKUN (Bingöl)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 82’nci Birleşiminin Sekizinci Oturumunu açıyorum.

696 sıra sayılı Tasarı’nın görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

Komisyon ve Hükûmet yerinde.

Anayasa Komisyonunun bir tezkeresi vardır, okutuyorum:

TBMM Başkanlığına

Görüşülmekte olan 696 sıra sayılı Kanun tasarısının 71. maddesinin İçtüzüğün 88. maddesine göre bir defaya mahsus olmak üzere Komisyona geri çekilmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                                                            Burhan Kuzu

                                                                                               Anayasa Komisyonu Başkanı

BAŞKAN – Tasarının 71’inci maddesi İç Tüzük’ün 88’inci maddesi uyarınca Komisyona geri verilmiştir.

Komisyona sormak istiyorum: Bu maddenin geri çekilmesi diğer maddelerin görüşülmesini etkiler mi?

ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul) – Sayın Başkanım, etkilemez. Daha önce de bunun benzerleri yapıldı.

BAŞKAN – O zaman görüşmelere devam edeceğiz.

72’nci madde üzerinde bir adet önerge vardır, okutup işleme alıyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 696 Sıra Sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun Tasarısının 72. maddesinin 3. fıkrasının son cümlesinin madde metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

                     Şevket Köse                             Tayfun İçli                          Akif Hamzaçebi

                       Adıyaman                                Eskişehir                                 Trabzon

                       Atilla Kart                             Kamer Genç                                İsa Gök

                          Konya                                    Tunceli                                    Mersin

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK (Ankara) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen İsa Gök, Mersin Milletvekili; buyurun.

İSA GÖK (Mersin) – Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; hepinize saygılar sunuyorum.

Arkadaşlar, bir sorun daha var. Yine arkadaşların dikkatine sunmak istiyorum. Eğer dinleyebilirseniz arkadaşlar, bakın, elimde maaş tablosu var. Anayasa Mahkemesi Başkanının alacağı para 9.554 liraya çıkıyor, neti; üyelerin ise 8.661 liraya çıkıyor.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Nereden?

İSA GÖK (Devamla) – Bu, emekliliği düşündüğünüzde yirmi beş yıl, yani asgariden hesaplasanız dahi Başkanın emekli maaşı 6.687 liraya, üyelerin emekli maaşı 6.062 liraya çıkıyor. Eğer ki otuz yılsa beş puan daha koyacaksınız bunların üzerine, emekli maaşı olacak 7 bin, 7 bin küsur. Türkiye’de en yüksek kamu görevlisinin emekli maaşını düşünün, Cumhurbaşkanın, Başbakanın da düşünün, kendinizinkini de düşünün -seçilemediğinizde- diğer yargı görevlilerini de düşünün, aradaki farkı görün. Arkadaşlar, niye? Neden? Siz, hepiniz emekli maaşı alıyorsunuz, düşünün kaç lira aldığınızı. Şu anda 69’uncu maddeyle verilen -az önce geçti- en yüksek kamu görevlisi, kendinizi de hesaplayın, farkı görün, bu 7 bin lira. Şu an, bakın, yirmi beş yıl asgariden emekli olursa, yirmi beş hizmet yılı olursa 6.687, üyesi 6.062; yirmi beş yıl asgariden. Yaş, eğer ki yirmi beş yıl asgari hizmet yılı değilse, otuz, otuz beş yılsa beşer puan daha koyacaksınız, olacak mı 7,5-8, öbürü de 7-7 küsur. Bu adaletsizlik niye? Neden? Ne farklılıkları var? Ne özellikleri var? Diğer yargıdan ne özelliği var? Başbakandan ne özelliği var? Sizlerden ne özelliği var? Bu devlete çalışan, kamu görevi yapan yüzlerce, binlerce insandan ne özellikleri var? İstirham ediyorum, lütfen, elinizi vicdanınıza koyun, kendi ekonomik durumunuzu da hepiniz biliyorsunuz, hesaplayın, aradaki 7 binin vicdani muhasebesini yapın. O yüzden, 69’uncu maddenin de tekriri müzakereyle mutlaka Meclis gündemine gelmesi… Şimdi diyorlar ya: “Vekillerin seviyesine de inemeyiz.” Hakir görülüyoruz ya! Hadi bizi geçtim, diğer kamu görevlileri var, diğer yargı mensupları var. Bu kadar hakir görmenin kaynağı ne arkadaşlar? Niye hakir görülüyoruz, neden? O yüzden, arkadaşlar, tekriri müzakereyle 69’uncu maddeyi lütfen Komisyon, lütfen iktidar partisi grubu, lütfen siz milletvekilleri değerlendirin. 69’un tekriri müzakereyle huzurunuza gelmesi lazım.

Saygılar sunuyorum. (CHP ve MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Gök.

Sayın Bakanın bir açıklama talebi var.

Buyurun Sayın Bakan.

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK (Ankara) – Sayın Başkan, bu emekli konusuyla ilgili olarak bir tavzihte bulunmak istiyoruz. Aslında alt komisyonda da bu konu gündeme gelmiş, gerekli rakamlar verilmiş. Şu an yürürlükteki yasaya göre Anayasa Mahkemesi Başkanının aldığı emekli aylığı 4.345 lira.

M. AKİF PAKSOY (Kahramanmaraş) – Şu anda ama.

İSA GÖK (Mersin) – Şu anda. Çünkü şu anki maaşı da…

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK (Ankara) – Şu anda, şu anda.

Eğer bu yasa yürürlüğe girerse yeni emekli aylığı 4.737 lira olacak.

İSA GÖK (Mersin) – Hayır! Nasıl? Maaş 3 milyar artıyor…

S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Hayır efendim!

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK (Ankara) – Başkan Vekili ve üyelerinki 3.540; bu yasa yürürlüğe girdiği takdirde 4.480 lira emekli aylığı almış olacaklar.

İSA GÖK (Mersin) – Sayın Bakanım, bu bilgiler yanlış çünkü maaşı 3 milyar, 4 milyar artıyor, emekli maaşı artmaz mı?

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK (Ankara) – Bu bir hesap meselesidir, eğer bu kadar farklı hesaplar yapılıyorsa onu bilemem ama neticede…

S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Efendim, milletvekilleri maaşlarının yüzde 40’ını emekli maaşı olarak alıyorlar, bürokratlar yüzde 65’ini alıyor.

İSA GÖK (Mersin) – Maaşı 3-4 milyar artacak ama emekli maaşı artmayacak…

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK (Ankara) – …arkadaşlarımızın bana verdiği rakamlar bunlar, ben onları size ifade ediyorum. Dolayısıyla bu ölçüde bu konunun değerlendirilmesi gerekir.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Sayın Bakanım, artan maaşın yüzde 70’ini alır, hesap burada!

OKTAY VURAL (İzmir) – Nereden geldi, kim verdi bu bilgiyi size? Kamu görevlileri yüzde 65’ini alıyor diye biliyorum ben. Bu bilgiyi kim verdiyse bize söyleyin bakalım, o uzman kim?

S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Yapmayın arkadaşlar!

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Yapmayın ya, bizi kandırmayın bari!

OKTAY VURAL (İzmir) – Hangi uzman efendim? Yok öyle bir şey!

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.

73’üncü madde üzerinde bir adet önerge vardır, okutup işleme alıyorum.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 696 Sıra Sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun Tasarısının 73. maddesinin 1. fıkrasının son cümlesinin madde metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

                         İsa Gök                               Şevket Köse                           Kamer Genç

                         Mersin                                 Adıyaman                                 Tunceli

                                            Tayfun İçli                                 Atilla Kart

                                             Eskişehir                                     Konya

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK (Ankara) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen?

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) – Gerekçe…

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe: Yurtdışı görevlendirmelerin Başkanın takdiriyle uzatılmasına ilişkin hükmün metinden çıkarılması öngörülmektedir.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.

74’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Geçici madde 1 üzerinde bir önerge vardır, okutup işleme alıyorum.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 696 Sıra Sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun Tasarısının Geçici 1. Maddesinin Tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

                         İsa Gök                               Şevket Köse                           Kamer Genç

                         Mersin                                 Adıyaman                                 Tunceli

                                            Tayfun İçli                                 Atilla Kart

                                             Eskişehir                                     Konya

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK (Ankara) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen İsa Gök, Mersin Milletvekili, buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

İSA GÖK (Mersin) – Değerli arkadaşlar, şimdi, devlet memurluğu farklı bir şey. Geçici 1’inci madde, arkadaşlar, burada “Anayasa Mahkemesi Başkanı, Genel Sekreter Yardımcısı, Yazı İşleri Müdürü, Basın ve Halkla İlişkiler Müdürü, Kararlar Müdürü, Özel Kalem Müdürü…” bir sürü makam sayılıyor. Bir satır var, bakın -çalışanların ekmek parası- diyor ki: “…kadro unvanlı görevlerde bulananların görevleri, bu Kanunun yayımı tarihinde sona erer.” Yandı gülüm keten helva! “Bu kadro unvanlı görevlerde bulananların görevleri, bu Kanunun yayımı tarihinde sona erer.” Bitti… Yani, bunların hepsi bir yere gönderiliyor, işsiz kaldı, bir şekilde bir yere tayin olacaklar.

Bir de 34’üncü madde vardı, hatırlayın, yine konuşmuştuk, orada da diyordu ki: “Raportör yardımcıları hari煔 Onlar yine özel bir sınıf, niye ise? “…Mahkemenin hizmet birimlerinde çalışan 657 sayılı Kanuna tâbi personel, Genel Sekreterin teklifi ve Başkanın uygun görmesi üzerine, mükteseplerine uygun olarak Adalet Bakanlığınca Bakanlık merkez ve taşra teşkilâtı kadrolarına atanabilirler.” Yani mahkemenin raportör yardımcılarını ayrı tutuyorlar, bütün çalışanlarını, Mahkeme Başkanı, istiyorsa Çemişgezek’teki adliyeye kadar sürebiliyor.

Arkadaşlar, Anayasa’nın 128’inci maddesi var; bunlar kamu görevlisi, kamu görevlisi… El insaf! Bu kanun yarın yürürlüğe girdi, Mahkeme Başkanı, memleketine göre, boyuna posuna göre, cinsiyeti ve bıyığına göre haydi, mahkemede sürgünlere başladı. Bu vicdan mı ya? Bu vicdan mı? Bu vicdan değil. Ha, buna “kadrolaşma” diyebilirsiniz, “tasfiye” diyebilirsiniz, “ekipleşme” diyebilirsiniz ama bakın, bir de Başkan odaklı bir kadrolaşma. Parayı veriyorsunuz, imkânı veriyorsunuz, süper emekli maaşı, süper maaş veriyorsunuz, süper sağlık gideri veriyorsunuz…

Hani, nerede Veysi Kaynak?

VEYSİ KAYNAK (Kahramanmaraş) – Buradayım.

İSA GÖK (Devamla) – “Jüristokrasi” diyordu. İşte budur o! İşte budur. Jüristokrasi budur, budur… Neydi arkadaşlar o? Yasama organı üzerinde yargının tepe olup Demoklesin kılıcı olması, hakir görmesi, üstünlüğü, egemenliği. Ne oldu? Şimdi, ben size soruyorum: Ne değişti de buraya, bu Mahkemeye bu kadar büyük özel imkânlar tanınıyor? O yüzden, şu geçici maddeyle bari, arkadaşlar, orada çalışan, yıllarını veren kamu görevlileri, memurların tasfiyesine, sürgününe izin vermeyelim. Yeter artık! Bu kanun özel imtiyazlar kanunu. Bu kanun birilerini ihya etme kanunu. O yüzden Mahkeme…

Bakın, Mahkeme aslında vicdanen düşünse, bu tasarıyı Mahkeme bize hazırlayıp buraya gönderirken dikkatli düşünse bunun, bu kanun tasarısının Mahkemeyi töhmet altında bırakacağını idrak eder çünkü buna siyasi literatürde “rüşvet” denir, “siyasi rüşvet” denir arkadaşlar. Kim, kime, ne veriyor? Yapmayalım bunu. Bari, şu konuda… Bakın, ne diyorum: Şu solda yürek var, vicdan var vicdan. Yukarıda Allah var, herkese mutlaka hesabını soracak, fatura ödeyeceğiz. Arkadaşlar, bu kadar büyük imkânlar olmaz, kendi imkânlarınıza bakın. Daha ileride maddeler var, kırmızı pasaport… Hatta, arkadaşlar, bir şey daha vardı, bakın, özel kırmızı plakalı araç istiyorlardı, herkes özel kırmızı plakalı araç istiyordu. Kavga çıktı, dedik ki: “Ya, milletvekillerinin şoförü kendisi, arabası kendisinin, kendisi alır benzini, faturasını kendi öder.” Şoförünüz var, kırmızı plakalı araç istiyorsunuz, özel yeni araçlar istiyorsunuz, korumanız var; Allah versin ama Türkiye'de bizler de kamu görevlisiyiz.

S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Diplomatik pasaport istiyor!

İSA GÖK (Devamla) – Kırmızı pasaport da şimdi istiyor, onun maddesine de geleceğiz.

Sizlerin de dâhil olduğu kamu görevlilerinde böyle bir imtiyaz yok, hiçbir yargıda da yok. Ne Yargıtay ne Danıştay ne diğer kamu kurumlarında, siz dâhil, Meclis dâhil, hiçbir kamu görevlisinde böylesine imtiyaz yokken bu tasarı imtiyazları havada uçuşturuyor, ver Allah ver! Niye? Tasarı çünkü oradan geldi, onlar yazdılar, sizin göreviniz, onların yazdığını yalnızca vermek. Olmaz.

Arkadaşlar, saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Bakanın bir açıklama talebi var.

Buyurun.

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK (Ankara) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Bu üzerinde konuşulan konu, sadece Anayasa Mahkemesi teşkilat yasasıyla ilgili bir husus değil, başka yasalarda da benzer hüküm var. Yargıtayın 12/3/1985 tarih 3164 sayılı Yasa’da da aynen böyle bir hüküm var. Şimdi, 17 tane birim 8’e düşünce, tabii olarak, bazı kadrolarda çalışanların durumunun netliğe kavuşması lazım. Onun için Yargıtay Kanunu’nda aynen şöyle deniyor: “Bürolarda ve diğer idari görevlerde çalışan 657 sayılı Devlet Memurları Kanununa tabi personel, Yönetim Kurulunun kararı ve Birinci Başkanın teklifi üzerine, Adalet Bakanlığınca iktisap ettikleri kadro ve aylığa uygun, Adalet Bakanlığı teşkilatındaki görevlere atanabilirler.“ Dolayısıyla, benzer bir düzenlemedir. Bunu arkadaşlarımızın bilgilerine sunmak istedim.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Bakan.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.

Madde 75’e bağlı (1)’inci fıkra üzerinde bir adet önerge vardır, okutup işleme alıyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 696 Sıra Sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun Tasarısının 75. madesinin 1. fıkrasının madde metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

                         İsa Gök                               Şevket Köse                           Kamer Genç

                         Mersin                                 Adıyaman                                 Tunceli

                                            Tayfun İçli                                 Atilla Kart

                                             Eskişehir                                     Konya

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK (Ankara) – Katılmıyoruz.

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) – Gerekçe…

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Mevzuat açısından ortaya çıkacak karmaşayı engellemek açısından tekrar ele alınmak üzere maddenin Tasarı metninden çıkarılması amaçlanmıştır.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul et-meyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.

İSA GÖK (Mersin) – Başkan, fıkrayı oya sundunuz, fıkralar ayrı ayrı oylanıyor, maddeyi oya sunamazsınız.

BAŞKAN – Düzeltiyorum, “madde 75’e bağlı (1)’inci fıkrayı” olarak düzelttim, evet.

Madde 75’e bağlı (2)’nci fıkra üzerinde bir adet önerge vardır, okutup işleme alıyorum.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 696 Sıra Sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun Tasarısının 75. maddesinin 2. fıkrasının madde metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

                       Atilla Kart                             Kamer Genç                           Şevket Köse

                          Konya                                    Tunceli                                 Adıyaman

                                            Tayfun İçli                                   İsa Gök

                                             Eskişehir                                    Mersin

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet?

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK (Ankara) – Katılmıyoruz.

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) – Sayın İsa Gök…

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen İsa Gök, Mersin Milletvekili, buyurun.

İSA GÖK (Mersin) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Arkadaşlar, şu fıkrayı bir okuyayım, bakın, ne diyor: “15/7/1950 tarihli Pasaport Kanununun 13 üncü maddesinde yer alan ‘Anayasa Mahkemesi,’ ibaresi ‘Anayasa Mahkemesi Başkan ve üyeleri ile’ olarak değiştirilmiştir.”

Arkadaşlar, kırmızı pasaport dediğimiz diplomatik pasaport, bu tür makamlarda başkana verilir, diplomatik pasaport, kırmızı dediğimiz pasaport. Bu da değiştiriliyor, bütün üyelerin tümüne bu pasaport veriliyor. Niye? Niye? Neden diplomatik pasaport? Diğer hâkimlere var mı? Hayır, yok. Diğer Yargıtay üyelerine var mı? Hayır, yok. Danıştaya var mı? Hayır, yok. Hayır, yok, yok, yok. Siz yarın emekli, gene yeşile döneceksiniz. Peki, buradaki bu istisna niye? Neden üyelere veriliyor? Bir gerekçesi var mı? Mahkeme yeni ihdas olmadı, bu mahkeme yıllardır var. Başkanın temsil yetkisi vardır, yurt dışına gider, gelir, tamam, diplomatik olsun, Başkan temsil ediyor, bir makamdır o, bir protokoldür. Ama üyelere niye? Arkadaşlar, bakın, ha bire istisna, ha bire farklılık. O yüzden, bunun… Bir fıkra daha vardı burada, o da arabalarına kırmızı plakaydı. Hanginizin aracında kırmızı plaka var? Hanginizde var ya? Bunları istediler, bunu zor çıkarttırdık, zor. O da ne sözle? Bakın -doğruya doğru, ben yalanı sevmem- bu da neden çıktı biliyor musunuz? Evet, şu anda olursa çok tepki çeker. Taşıt Kanunu geliyor, Taşıt Kanunu’nda düzenlenip o zaman kırmızı plaka verilmesi.” kaydı şartıyla bu fıkra çıktı buradan, biliyor musunuz. Benim ağrıma gidiyor. Taşıt Kanunu’nda bu hakkın verilmesi kaydı şartıyla, Taşıt Kanunu’nda değişiklik yapılarak kırmızı plaka almaları geçici süre için ertelendi, tepkinizi çekmesin diye.

S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Diplomatik pasaportu da Pasaport Kanunu’nda yapalım o zaman, haydi gelin! Haydi gelin o zaman!

İSA GÖK (Devamla) – Aynı mantığın devamı. O zaman bunu buradan çıkartalım.

OKTAY VURAL (İzmir) – Yaşasın imtiyazlı cüppeliler! Cüppeliler devri!

İSA GÖK (Devamla) - Eğer ki tüm Türkiye’deki kamu görevlilerini, temsil yetkisi sahibi olanları belli bir düzene sokacaksanız, Pasaport Kanunu geliyor, onun içerisinde her makamı, her mevkiyi değerlendirin. Nasıl ki Taşıt Kanunu’nda değerlendireceksiniz, onu da değerlendirin.

O yüzden, ben sizin vicdanlarınıza sesleniyorum: Hiç kimseye, hiç kimsede olmayan yüksek ayrıcalık, yüksek konum verilmez. O yüzden arkadaşlar, bu önergemizi kabul ederseniz… Pasaport Kanunu geldiğinde eğer birileri kendilerini yukarıda görmek istiyorsa Allah versin, görsün, ama tüm Türkiye'nin devlet yapısı içerisinde bir nizam, bir uygunluk, bir münavebe, yani bir denge içerisinde verilmesi lazım bunların. Dengeyi boz, oraya ver! Yok, arkadaşlar, yok! Herkes kendi durumunu değerlendirsin.

O yüzden, ben grup başkan vekillerinin de vicdanına sesleniyorum: Şu önergemiz kabul edilirse, Pasaport Kanunu’nun da düzenlemesinde, o zaman getirin, Komisyonda, her makam, her mevkinin nasıl pasaport kullanacağı değerlendirilirken masaya yatırılsın. Sizler dâhil tüm kamu görevlilerinin bir denge içerisinde bu pasaportlara erişim hakkı sağlansın.

Bu sebeple, bu fıkranın madde metninden çıkarılmasını talep ediyoruz sizden. Aynı, kırmızı plakalı araç istediklerinde o hakkın Taşıt Kanunu’nda görüşülmesi gibi, bu da Pasaport Kanunu’nda görüşülsün diyoruz. Fıkranın madde metninden çıkarılmasını talep ediyoruz arkadaşlar.

Saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…

İSA GÖK (Mersin) – Arkadaşlar, kabul edilmiştir.

OKTAY VURAL (İzmir) – Kabul edenleri saydınız mı efendim? Kabul edildi.

BAŞKAN – Daha söylemedim ki…

S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Arkadakiler, niye sonradan el kaldırdınız?

HÜSEYİN YILDIZ (Antalya) – Tam size göre, yakışıyor size! Helal olsun! Bravo!

BAŞKAN – Önerge kabul edilmemiştir.

Madde 75’e bağlı (2)’nci fıkrayı oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde 75’e bağlı (2)’nci fıkra kabul edilmiştir.

Madde 75’e bağlı (3)’üncü fıkra üzerinde bir önerge vardır, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 696 Sıra Sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun Tasarısının 75. maddesinin 3. fıkrasının madde metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

                         İsa Gök                                 Tayfun İçli                             Şevket Köse

                         Mersin                                  Eskişehir                               Adıyaman

                                           Kamer Genç                               Atilla Kart

                                               Tunceli                                       Konya

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK (Ankara) – Katılmıyoruz.

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) – Gerekçe okunsun.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Mevzuat açısından ortaya çıkacak karmaşayı engellemek açısından tekrar ele alınmak üzere maddenin Tasarı metninden çıkarılması amaçlanmıştır.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Madde 75’e bağlı (3)’üncü fıkrayı oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Madde 75’e bağlı (4)’üncü fıkra üzerinde bir adet önerge vardır, okutup işleme alıyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 696 Sıra Sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun Tasarısının 75. maddesinin 4. fıkrasının madde metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

                         İsa Gök                                 Tayfun İçli                             Şevket Köse

                         Mersin                                  Eskişehir                               Adıyaman

                                           Kamer Genç                               Atilla Kart

                                               Tunceli                                       Konya

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK (Ankara) – Katılmıyoruz.

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) – Gerekçe okunsun.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Mevzuat açısından ortaya çıkacak karmaşayı engellemek açısından tekrar ele alınmak üzere maddenin Tasarı metninden çıkarılması amaçlanmıştır.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Madde 75’e bağlı (4)’üncü fıkrayı oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Madde 75’e bağlı (5)’inci fıkra üzerinde bir adet önerge vardır, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 696 Sıra Sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun Tasarısının 75. maddesinin 5. fıkrasının madde metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

                         İsa Gök                               Şevket Köse                           Kamer Genç

                         Mersin                                 Adıyaman                                 Tunceli

                                            Tayfun İçli                                 Atilla Kart

                                             Eskişehir                                     Konya

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK (Ankara) – Katılmıyoruz.

İSA GÖK (Mersin) – Gerekçe…

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Mevzuat açısından ortaya çıkacak karmaşayı engellemek açısından tekrar ele alınmak üzere maddenin Tasarı metninden çıkarılması amaçlanmıştır.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum:  Kabul edenler…  Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Madde 75’e bağlı (5)’inci fıkrayı oylarınıza sunuyorum:  Kabul edenler…  Kabul etmeyenler…  Kabul edilmiştir.

Madde 75’e bağlı (6)’ncı fıkra üzerinde bir adet önerge vardır, okutup işleme alıyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 696 Sıra Sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun Tasarısının 75. maddesinin 6. fıkrasının madde metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

                         İsa Gök                               Şevket Köse                           Kamer Genç

                         Mersin                                 Adıyaman                                 Tunceli

                                            Tayfun İçli                                 Atilla Kart

                                             Eskişehir                                     Konya

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet?

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK (Ankara) – Katılmıyoruz.

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) – Gerekçe…

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Mevzuat açısından ortaya çıkacak karmaşayı engellemek açısından tekrar ele alınmak üzere maddenin Tasarı metninden çıkarılması amaçlanmıştır.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum:  Kabul edenler…  Kabul etmeyenler…  Kabul edilmemiştir.

Madde 75’e bağlı (6)’ncı fıkrayı oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler…  Kabul etmeyenler…   Kabul edilmiştir.

Madde 75’e bağlı (7)’nci fıkra üzerinde bir adet önerge vardır, okutup işleme alıyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 696 Sıra Sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun Tasarısının 75. maddesinin 7. fıkrasının madde metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

                         İsa Gök                               Şevket Köse                           Kamer Genç

                         Mersin                                 Adıyaman                                 Tunceli

                                            Tayfun İçli                                 Atilla Kart

                                             Eskişehir                                     Konya

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK (Ankara) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Mevzuat açısından ortaya çıkacak karmaşayı engellemek açısından tekrar ele alınmak üzere maddenin Tasarı metninden çıkarılması amaçlanmıştır.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum:  Kabul edenler…  Kabul etmeyenler…  Önerge kabul edilmemiştir.

Madde 75’e bağlı (7)’nci fıkrayı oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler…  Kabul etmeyenler…   Kabul edilmiştir.

Madde 75’e bağlı (8)’inci fıkra üzerinde bir adet önerge vardır, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 696 Sıra Sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun Tasarısının 75. maddesinin 8. fıkrasının madde metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

                         İsa Gök                               Şevket Köse                             Tayfun İçli

                         Mersin                                 Adıyaman                                Eskişehir

                                           Kamer Genç                               Atilla Kart

                                               Tunceli                                       Konya

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK (Ankara) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen, İsa Gök, Mersin Milletvekili, buyurun.

İSA GÖK (Mersin) – Arkadaşlar, mütemadiyen bize iç tüzük deniyor. Şimdi, Anayasa Mahkemesine dönerek bir şey söylemek istiyorum, Başkan dâhil: Anayasa Mahkemesinin yapacağı iç tüzüğün yargısal denetimi hangi makamca yapılacak? Anayasa Mahkemesince yapılacak olan iç tüzüğün yargısal denetimi Danıştayda mı, sizde mi? Bunun ben mutlaka zapta girmesini istiyorum çünkü eğer bizde yapılacak denirse, bu, şu demektir: Ben çalar, ben oynarım. Siz bana kanunla yetkiyi veriyorsunuz, nasıl olsa hiçbir sınırlama olmaksızın yetki veriyorsunuz, ben iç tüzükle niye sınırlayayım, yönetmelikle niye sınırlayayım? Hele ki bu iç tüzüğün yargısal denetimi konusunda da Mahkeme “Bize geleceksiniz veya bizim iç tüzüğün yargısal denetimi yoktur.” diyecek olurlarsa tam zil takıp oynanacak zaman işte. Diyorlarsa ki bu iç tüzüğün yargısal denetimi Danıştaydır, başka bir makamdır, onun ben zapta geçmesini istiyorum çünkü insanları çok serbest bıraktığınızda kendi menfaatine… Ben Yörük adamım, bizde nalıncı keseri vardır, nacağı alırsın çamı yontarken hep kendine çekersin. O hesap, kendine çekecekler.

Bu davayı grubumuzla Anayasa Mahkemesine götüreceğiz. Bir defa, bu maddelerin Anayasa Mahkemesi tarafından Anayasa’ya aykırılığının incelenmesi bile ahlaken sakat. Adamın kendisine veriyoruz, parayı, her şeyi kendisine veriyoruz.

MEHMET EMİN EKMEN (Batman) – Nereye götürelim?

İSA GÖK (Devamla) – Bakın, işte, sorun zaten burada. O yüzden, bu kanunu sizin yönünüzden bile, milletvekilleri yönünden bile eşitliğe aykırılıktan dolayı mahkemeye götürdüğümüzde bu kararı inceleyecek olan, bu dosyayı inceleyecek olan, o lehine ha bire akıttığımız şahıslar. Bunun neresi ahlaki? Bunun neresi ahlaki arkadaşlar? Tüzük yapacak şimdi…

ÜNAL KACIR (İstanbul) – Ne öneriyorsun?

İSA GÖK (Devamla) – Ben önerimi daha sonra getiririm. Önce bir cevap versinler, bu cevap zapta geçsin arkadaşlar.

Saygılar sunuyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Gök.

ÜNAL KACIR (İstanbul) – Anayasa Mahkemesinin iç tüzüğü yok mu şu anda? Kim denetliyor?

BAŞKAN – Sayın Bakan, açıklama yapacak mısınız?

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK (Ankara) – Yok, hayır.

OKTAY VURAL (İzmir) – Komisyon Başkanımız bir şey diyecek mi denetimle ilgili?

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum…

İSA GÖK (Mersin) – Efendim, bir şey demek istiyor Komisyon Başkanımız.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Başkanım.

ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul) – Değerli arkadaşlar, bu, denetim konusu yasalarımızda açıkça öngörülmüştür. Bizim İç Tüzük diyelim, Meclis İç Tüzüğü için Anayasa Mahkemesi, yönetmelik ise, bunlar bakımından Danıştaya gidiliyor ama Mahkemenin iç işleyişi bakımından yapılan bu düzenlemeler yargı dışı gözüküyor şu anki durumda, yönetmelik olmadığı için.

İSA GÖK (Mersin) – Hah, işte mesele burada, yargı dışı!

ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul) – Ama eskiden de böyleydi Sayın İsa Gök. Yani, işte, bugün filan keşfetmiş gibi… Bir şey görmedin ki, ben dedim, sen duydun bunları. Dolayısıyla, bunları bilmiyordun, bil hiç olmazsa.

Teşekkür ederim Sayın Başkan.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

İSA GÖK (Mersin) – Yok canım, yok, öğrendik!

Arkadaşlar, bakın, sorun şurada: Kendi tüzüğünü yapacak, denetimi de yok.

ÜNAL KACIR (İstanbul) – Evvelden öyle değil miydi?

İSA GÖK (Mersin) – Denetimi de yok, yargısal denetimi yok.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

ÜNAL KACIR (İstanbul) – Anayasa Mahkemesini yeni mi kurduk ya! Sanki Anayasa Mahkemesi yeni kuruluyor burada!

S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Siz yeni keşfettiniz, yeni kurulmadı ama.

BAŞKAN – Madde 75’e bağlı (8)’inci fıkrayı oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Anayasa Mahkemesi 60’tan beri var ama siz yeni keşfettiniz.

HAYDAR KEMAL KURT (Isparta) – Önce itirazınız yoktu, memnundunuz. Ne oldu size?

BAŞKAN – Fıkraların bağlı olduğu çerçeve 75’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Sayın milletvekilleri, birleşime beş dakika ara veriyorum.

 

Kapanma Saati: 02.15
DOKUZUNCU OTURUM

Açılma Saati: 02.18

BAŞKAN: Başkan Vekili Sadık YAKUT

KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Yusuf COŞKUN (Bingöl)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 82’nci Birleşiminin Dokuzuncu Oturumunu açıyorum.

Bir Danışma Kurulu önerisi vardır, öneriyi okutup oylarınıza sunacağım.

Okutuyorum:

VIII.- ÖNERİLER (Devam)

B) Danışma Kurulu Önerisi (Devam)

1.- Genel Kurulun, 25 ve 26 Mart 2011 Cuma ve Cumartesi günkü birleşimlerinde toplanmamasına ilişkin Danışma Kurulu önerisi

Danışma Kurulu Önerisi

No:                                                                                                                   Tarihi: 24/3/2011

Danışma Kurulunun yaptığı toplantıda, ekteki önerinin Genel Kurulun onayına sunulması uygun görülmüştür.

                                                                                                                   Nevzat Pakdil

                                                                                                      Türkiye Büyük Millet Meclisi

                                                                                                                      Başkanı V.

                           Bekir Bozdağ                                                             M. Akif Hamzaçebi

                Adalet ve Kalkınma Partisi                                             Cumhuriyet Halk Partisi

                      Grubu Başkanvekili                                                       Grubu Başkanvekili

                            Oktay Vural                                                                    Bengi Yıldız

                 Milliyetçi Hareket Partisi                                            Barış ve Demokrasi Partisi

                      Grubu Başkanvekili                                                       Grubu Başkanvekili

Öneri:

Genel Kurulun;

Daha önce toplanması kararlaştırılan 25 ve 26 Mart 2011 Cuma ve Cumartesi günkü birleşimlerinde toplanmaması,

Önerilmiştir.

BAŞKAN – Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

696 sıra sayılı Tasarı’nın görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)

2.- Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usülleri Hakkında Kanun Tasarısı ile Anayasa Komisyonu Raporu (1/993) (S. Sayısı: 696) (Devam)

BAŞKAN - Komisyon? Yok.

Ertelenmiştir.

Alınan karar gereğince, kanun tasarı ve teklifleri ile komisyonlardan gelen diğer işleri sırasıyla görüşmek için 29 Mart 2011 Salı günü saat 15.00’te toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum.

 

Kapanma Saati: 02.19