DÖNEM: 23 YASAMA
YILI: 5
TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET
MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
CİLT
: 98
84üncü Birleşim
30 Mart 2011 Çarşamba
(Bu Tutanak
Dergisinde yer alan ve kâtip üyeler tarafından okunmuş
bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından ifade edilmiş
ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı sözler aslına
uygun olarak yazılmıştır.)
İ Ç İ N D E K İ L E R
I.- GEÇEN TUTANAK
ÖZETİ
II.- GELEN
KÂĞITLAR
III.- YOKLAMALAR
IV.- KAPALI OTURUMLAR
V.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A) MİLLETVEKİLLERİNİN GÜNDEM DIŞI KONUŞMALARI
1.- Edirne
Milletvekili Cemaleddin Uslunun, Edirne ilinin sorunlarına ilişkin
gündem dışı konuşması
2.- Van
Milletvekili Kayhan Türkmenoğlunun, Van ilinin düşman
işgalinden kurtuluşunun 93üncü yıl dönümüne ilişkin gündem
dışı konuşması
3.- Mersin
Milletvekili Akif Akkuşun, Mersin ilinin sorunlarına ilişkin
gündem dışı konuşması
VI.- AÇIKLAMALAR
1.- İstanbul
Milletvekili Mehmet Ufuk Urasın, 30 Mart 1972de Kızılderede
öldürülen Mahir Çayan ve arkadaşlarına ilişkin
açıklaması
2.- Mersin Milletvekili
Mehmet
Şandırın,
Van ilinin 2 Nisan 2011 tarihinde
kutlanacak olan zafer gününe ilişkin açıklaması
3.- Mersin
Milletvekili Behiç Çelikin, Anamur Akköprü Barajının
yapımıyla ilgili mağdur olan köylülere imkân sağlayan kanun
metnine katkı verenlere teşekkür ettiğine ilişkin
açıklaması
4.- Samsun
Milletvekili Suat Kılıçın, Eskişehir Milletvekili H.
Tayfun İçlinin, bazı söylediklerini hiç anlamadığına,
bazı söylemediklerini de söylemiş gibi kabul ettiğine
ilişkin açıklaması
VII.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) MECLİS ARAŞTIRMASI ÖNERGELERİ
1.- İstanbul
Milletvekili Ahmet Tan ve 27 milletvekilinin, şiddet mağduru
kadınlara yönelik alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/1098)
VIII.- ÖNERİLER
A) SİYASİ PARTİ GRUBU ÖNERİLERİ
1.-
Basının halkın bilgi edinme hakkından en geniş biçimde
yararlanabilmesini sağlamak için çalışma
şartlarının iyileştirilmesi, basın özgürlüğünü
sağlamaya yönelik önlemlerin ve kararların tespiti amacıyla
verilen (10/641) esas numaralı Meclis Araştırması
Önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 30/03/2011 Çarşamba
günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin MHP Grubu önerisi
2.-
Hayvancılık sektörünün sorunları ile ilgili (10/806) esas
numaralı, Meclis Araştırması Önergesinin ön
görüşmelerinin, Genel Kurulun 30/03/2011 Çarşamba günkü
birleşiminde yapılmasına ilişkin CHP Grubu önerisi
3.- Gündemdeki
sıralama ile Genel Kurulun çalışma gün ve saatlerinin yeniden
düzenlenmesine; 725 sıra sayılı Kanun Tasarısının,
İç Tüzükün 91inci maddesine göre temel kanun olarak bölümler hâlinde
görüşülmesine ilişkin AK PARTİ Grubu önerisi
IX.- SATAŞMALARA İLİŞKİN
KONUŞMALAR
1.-
Eskişehir Milletvekili H. Tayfun İçlinin, Samsun Milletvekili Suat
Kılıçın, şahsına sataşması nedeniyle
konuşması
2.- Samsun
Milletvekili Suat Kılıçın, Mersin Milletvekili İsa Gökün,
AK PARTİ Grubuna sataşması nedeniyle konuşması
3.- Mersin Milletvekili
İsa Gökün, Samsun Milletvekili Suat Kılıçın,
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
X.- SEÇİMLER
1.- Radyo ve
Televizyon Üst Kurulunda açık bulunan üyeliğe seçim
XI.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER
A) KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ
1.- Anayasa
Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usülleri Hakkında Kanun
Tasarısı ile Anayasa Komisyonu Raporu (1/993) (S. Sayısı:
696 ve 696ya 1inci Ek)
2.- Yargı
Hizmetlerinin Hızlandırılması Amacıyla Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/1012) (S. Sayısı:
725)
XII.- OYLAMALAR
1.- Anayasa
Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usülleri Hakkında Kanun
Tasarısının oylaması
XIII.- YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI
1.- Kütahya
Milletvekili Alim Işıkın, Kütahyada kurulan TEMTAŞ
Tavşanlı AŞ.nin faaliyetlerine ilişkin sorusu ve Maliye
Bakanı Mehmet Şimşekin cevabı (7/18506)
2.- Gaziantep
Milletvekili Yaşar Ağyüzün, emeklilerin maaş zamlarına ve
farklarına ait düzenlemeye ilişkin sorusu ve Çalışma ve
Sosyal Güvenlik Bakanı Ömer Dinçerin cevabı (7/18525)
3.- Edirne Milletvekili
Cemaleddin Uslunun, BAĞ-KUR
ve SSKlı çalışanların
prim borçlarının
yeniden yapılandırılmasına ilişkin sorusu ve
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Ömer Dinçerin cevabı (7/18594)
4.-
Kahramanmaraş Milletvekili Mehmet
Akif Paksoyun, maden mühendisi istihdamına ve maden
ocağı sayısı ile denetimlerine ilişkin sorusu ve
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldızın
cevabı (7/18605)
5.-
İstanbul Milletvekili Sacid Yıldızın,
şeker ölçüm çubuklarında oluşan fiyat farkına ilişkin
sorusu ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Ömer Dinçerin
cevabı (7/18670)
6.- Mersin
Milletvekili Ali Rıza Öztürkün, Akkuyu Nükleer Güç Santrali ile ilgili
bir soru önergesine verilen cevaba ilişkin sorusu ve Enerji ve
Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldızın cevabı
(7/18692)
7.- Mersin
Milletvekili Ali Rıza Öztürkün, Akkuyu Nükleer Güç Santrali çevresinde
alınması gereken önlemlere ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii
Kaynaklar Bakanı Taner Yıldızın cevabı (7/18693)
8.- Mersin
Milletvekili Ali Rıza Öztürkün, Akkuyu Nükleer Güç Santralinde üretilen
nükleer malzeme ve maddenin ihracına ilişkin sorusu ve Enerji ve
Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldızın cevabı
(7/18695)
9.- Mersin
Milletvekili Ali Rıza Öztürkün, Akkuyu Nükleer Güç Santrali tesisinde
uranyumun işlenmesi
yöntemine ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner
Yıldızın cevabı (7/18697)
10.- Manisa Milletvekili
Erkan Akçayın, TPAO Kuzey Marmara ve Değirmenköy sahaları
yeraltı doğal gaz depolama tesislerine ilişkin sorusu ve Enerji
ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldızın cevabı
(7/18700)
11.- Manisa
Milletvekili Erkan Akçayın, TPAOnun Batı Karadenizdeki sondaj çalışmalarına ilişkin
sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner
Yıldızın cevabı (7/18701)
12.- Manisa
Milletvekili Erkan Akçayın, EPDKnın verdiği lisanslara ve
lisans devrine ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı
Taner Yıldızın cevabı (7/18702)
13.- Manisa
Milletvekili Erkan Akçayın, EPDKnın bazı sözleşmelerde
hata yaptığı
iddiasına ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar
Bakanı Taner Yıldızın cevabı (7/18703)
14.- Manisa
Milletvekili Erkan Akçayın, doğal gaz alım sözleşmelerinin
devrine ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner
Yıldızın cevabı (7/18704)
15.- Manisa Milletvekili Erkan Akçayın, Mavi
Akımdaki doğal gaz fiyat düzenlemelerine yönelik anlaşmalara
ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner
Yıldızın cevabı (7/18705)
16.- Manisa Milletvekili Erkan Akçayın, Mavi
Akımdaki doğal gaz fiyat değişikliği
sözleşmelerine ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar
Bakanı Taner Yıldızın cevabı (7/18707)
17.-
Afyonkarahisar Milletvekili Halil Ünlütepenin, tarım ve mera
alanlarında verilen taş
ocağı ruhsatlarına ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii
Kaynaklar Bakanı Taner Yıldızın cevabı (7/18823)
18.- Mersin Milletvekili
Ali Rıza Öztürkün,
bazı TKİ yetkililerinin hediye aldığı iddialarına
ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner
Yıldızın cevabı (7/18852)
19.-
Gaziantep Milletvekili Yaşar Ağyüzün, akaryakıt
fiyatlarındaki artışın
önlenmesine ilişkin sorusu
ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner
Yıldızın cevabı (7/18853)
I. - GEÇEN
TUTANAK ÖZETİ
TBMM Genel Kurulu
saat 15.00te açılarak sekiz oturum yaptı.
Görüşmeleri
izlemek üzere Genel Kurulu teşrif eden Finlandiya Cumhurbaşkanı
Tarja Halonene Başkanlıkça Hoş geldiniz denildi.
Muş
Milletvekili Seracettin Karayağız, üretimde ülkemizin dünyadaki yerine,
İzmir
Milletvekili Kamil Erdal Sipahi, Düzce ilinin sorunlarına,
Yalova
Milletvekili Muharrem İnce, ithal öğretmen istihdamına,
İlişkin
gündem dışı birer konuşma yaptılar.
Kayseri
Milletvekili Yaşar Karayel, bir buçuk yıl önce Kayseride 3
çocuğun katledilişine,
Düzce
Milletvekili Celal Erbay, Düzce ilinin bu Hükûmet döneminde en çok ilgi
gösterilen illerin başında geldiğine,
Kütahya
Milletvekili Alim Işık, ithal öğretmen istihdamına,
Adana
Milletvekili Hulusi Güvel, OECD ülkeleri arasında, Birleşmiş
Milletler ve Dünya Bankası verilerine göre ülkemizde eğitim durumunun
oldukça kötü olduğuna,
İlişkin
birer açıklamada bulundular.
Niğde
Milletvekili Mümin İnan ve 24 milletvekilinin:
Niğde
Altunhisarın ekonomik ve sosyal sorunlarının (10/1095),
Niğde Borun
ekonomik ve sosyal sorunlarının (10/1096);
Mersin
Milletvekili Mehmet Şandır ve 19 milletvekilinin, Mersin Akkuyuda
kurulacak nükleer santralin etki ve sonuçlarının (10/1097),
Araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi;
Mersin Milletvekili
Mehmet Şandır ve 22 milletvekilinin, Orman Genel Müdürlüğünce
toprak döküm ihalesi açılmadığı iddiasının
araştırılması (10/1094);
Amacıyla bir
Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergeleri
Genel Kurulun bilgisine sunuldu; önergelerin gündemdeki yerlerini
alacağı ve ön görüşmelerinin, sırası geldiğinde
yapılacağı açıklandı.
Gündemin Genel
Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair
Öngörüşmeler kısmında yer alan (10/411) esas numaralı,
toplum içerisinde artan şiddet olaylarının
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Anayasanın 98inci ve İç Tüzükün 104 ve 105inci
maddeleri gereğince Meclis araştırması önergesinin
görüşmelerinin Genel Kurulun 29/03/2011 Salı günkü birleşiminde
yapılmasına ilişkin MHP,
Bursa
Milletvekili Kemal Demirel ve arkadaşları tarafından, 25 Mart
2011 tarihinde, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
taşımalı eğitimle ilgili sorunlar hakkında
verilmiş olan Meclis araştırma önergesinin Genel Kurulun
bilgisine sunulmak üzere bekleyen diğer önergelerin önüne alınarak,
29/03/2011 Salı günkü birleşimde sunuşlarda okunması ve
görüşmelerinin aynı tarihli birleşimde yapılmasına
ilişkin CHP,
Grubu önerileri
yapılan görüşmelerden sonra kabul edilmedi.
Bursa
Milletvekili Kemal Demirel, Amasya Milletvekili Avni Erdemirin,
şahsına sataşması nedeniyle bir konuşma yaptı.
Kastamonu
Milletvekili Mehmet Serdaroğlu ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup
Başkan Vekili Mersin Milletvekili Mehmet Şandırın; Banka
Kartları ve Kredi Kartları Kanununda Değişiklik
Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifinin (2/517) İç
Tüzükün 37nci maddesine göre doğrudan gündeme alınmasına
ilişkin önergesi, yapılan görüşmelerden sonra kabul edildi.
Gündemin Kanun
Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler
kısmının:
1inci
sırasında bulunan, görüşmelerine devam olunan ve İç
Tüzükün 91inci maddesi kapsamında değerlendirilerek temel kanun
olarak bölümler hâlinde görüşülmesi kabul edilen, Adalet ve Kalkınma
Partisi Grup Başkanvekilleri Samsun Milletvekili Suat Kılıç,
Giresun Milletvekili Nurettin Canikli, İstanbul Milletvekili Ayşe Nur
Bahçekapılı, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş ve Yozgat
Milletvekili Bekir Bozdağın Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Osmaniye
Milletvekili Durdu Mehmet Kastalın Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Plan ve Bütçe
Komisyonu Raporu (2/875, 2/876) (S. Sayısı: 698) görüşmeleri tamamlanarak
yapılan açık oylamadan sonra kabul edildi ve kanunlaştı.
Samsun
Milletvekili Suat Kılıç, Tunceli Milletvekili Kamer Gençin, AK
PARTİ Grubuna sataşması nedeniyle bir konuşma yaptı.
İzmir
Milletvekili K. Kemal Anadol, Anayasanın 128inci maddesine göre,
memurların ve kamu görevlilerinin özlük haklarının kanunla
düzenleneceğine, bu konuda kanun hükmünde kararname
çıkarılamayacağına,
İzmir
Milletvekili Oktay Vural, seçime giden bir Mecliste, memurların ve kamu
görevlilerinin özlük haklarıyla ilgili kanun hükmünde kararnamenin
görüşülmemesi gerektiğine,
İlişkin
birer açıklamada bulundular.
2nci
sırasında bulunan ve görüşmelerine devam olunan, İç
Tüzükün 91inci maddesi kapsamında değerlendirilerek temel kanun
olarak bölümler hâlinde görüşülmesi kabul edilen, Anayasa Mahkemesinin
Kuruluşu ve Yargılama Usülleri Hakkında Kanun Tasarısı
ile Anayasa Komisyonu Raporunun (1/993) (S. Sayısı: 696 ve 696ya
1inci Ek) daha önceki birleşimde İç Tüzükün 88inci maddesine göre
komisyona geri verilen 71inci maddesi üzerinde bir süre görüşüldü.
30 Mart 2011
Çarşamba günü, alınan karar gereğince saat 14.00te toplanmak
üzere birleşime 22.54te son verildi.
Meral
AKŞENER
Başkan
Vekili
Yaşar
TÜZÜN Gülşen
ORHAN
Bilecik Van
Kâtip Üye Kâtip
Üye
Yusuf
COŞKUN Bayram
ÖZÇELİK
Bingöl Burdur
Kâtip Üye Kâtip
Üye
No.: 114
II. - GELEN KÂĞITLAR
30 Mart 2011 Çarşamba
Raporlar
1.- Asyada
İşbirliği ve Güven Arttırıcı Önlemler
Konferansı Yazmanlığının Statüsünün
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/410) (S. Sayısı: 728)
(Dağıtma tarihi: 30.3.2011) (GÜNDEME)
2.-
Uluslararası Bitki Koruma Sözleşmesine Katılmamızın
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve
Dışişleri Komisyonu Raporu (1/633) (S. Sayısı: 729) (Dağıtma
tarihi: 30.3.2011) (GÜNDEME)
3.- Türkiye
Cumhuriyeti Sağlık Bakanlığı ve Dünya Sağlık
Örgütü Avrupa Bölge Ofisi Arasında İki Yıllık
İşbirliği Anlaşması 2010/2011'in
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/881) (S. Sayısı: 730)
(Dağıtma tarihi: 30.3.2011) (GÜNDEME)
4.- Bozulabilir
Gıda Maddelerinin Uluslararası
Taşımacılığı ve Bu
Taşımacılık Faaliyetinde Kullanılacak Özel Ekipmana
İlişkin Anlaşmaya Katılmamızın Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu
(1/940) (S. Sayısı: 731) (Dağıtma tarihi: 30.3.2011)
(GÜNDEME)
5.- Türk Ceza
Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/1013) (S. Sayısı:
732) (Dağıtma tarihi: 30.3.2011) (GÜNDEME)
Yazılı Soru Önergeleri
1.- Trabzon Milletvekili Süleyman Latif
Yunusoğlunun, bazı kiliselerin ibadete açılmasına
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/18999)
(Başkanlığa geliş tarihi: 22/03/2011)
2.- İstanbul Milletvekili Mustafa
Özyürekin, bir dava ile ilgili olarak ABD Büyükelçiliği yetkililerine
brifing verildiği ve aynı davanın Cumhuriyet Savcısı
ile görüşüldüğü iddialarına ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/19000) (Başkanlığa geliş
tarihi: 23/03/2011)
3.- İstanbul Milletvekili Mustafa
Özyürekin, 6111 sayılı Kanunla, kapatılan Refah Partisinin
belgelendirilemeyen harcamalarının affedildiği iddiasına
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/19001)
(Başkanlığa geliş tarihi: 23/03/2011)
4.- İzmir Milletvekili Kemal Anadolun,
İzmirdeki NATO Hava Unsur Karargâhının kapatılmasına
ve bazı iddialara ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/19002) (Başkanlığa geliş tarihi: 23/03/2011)
5.- İstanbul Milletvekili Ayşe Jale
Ağırbaşın, akaryakıt fiyatlarına ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/19003)
(Başkanlığa geliş tarihi: 25/03/2011)
6.- Gaziantep Milletvekili Yaşar
Ağyüzün, belediye işçilerinin başka kurumlara nakline ve
ekonomik kayıplarına ilişkin Çalışma ve Sosyal
Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/19004) (Başkanlığa
geliş tarihi: 16/03/2011)
7.- Gaziantep Milletvekili Yaşar
Ağyüzün, emeklilerin maaş farkının ödenmemesine
ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından
yazılı soru önergesi (7/19005) (Başkanlığa geliş
tarihi: 16/03/2011)
8.- Tokat Milletvekili Reşat
Doğrunun, Sivas Bahçebaşı köyü sakinlerinin SGK
kayıtlarının Yeşilyurt İlçesine nakline ilişkin
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru
önergesi (7/19006) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/03/2011)
9.- Kütahya Milletvekili Alim
Işıkın, Kütahyaya yapılan yatırım ve hizmetler
ile Kütahya nüfusuna kayıtlı emeklilere ilişkin
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru
önergesi (7/19007) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/03/2011)
10.- Tokat Milletvekili Reşat Doğrunun,
boru hatlarındaki hırsızlık olayları ve mali
zararlarına ilişkin Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanından
yazılı soru önergesi (7/19008) (Başkanlığa geliş
tarihi: 22/03/2011)
11.- Amasya Milletvekili Hüseyin Ünsalın,
Akçakoca-Çayağzı arasındaki BOTAŞ doğal gaz boru hattının
yapım ihalesiyle ilgili bazı iddialara ilişkin Enerji ve Tabii
Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/19009)
(Başkanlığa geliş tarihi: 23/03/2011)
12.- Amasya Milletvekili Hüseyin Ünsalın,
Akçakoca-Sualtı Havzasında inceleme çalışmaları
sırasında meydana gelen kazalara ilişkin Enerji ve Tabii
Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/19010)
(Başkanlığa geliş tarihi: 23/03/2011)
13.- Amasya Milletvekili Hüseyin Ünsalın,
Batı Karadeniz Ortak İşletme Anlaşmasına
aykırı gerçekleştirildiği iddia edilen hisse devri
anlaşmasına ilişkin Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanından
yazılı soru önergesi (7/19011) (Başkanlığa geliş
tarihi: 23/03/2011)
14.- Tokat Milletvekili Reşat Doğrunun,
Tokat-Erbaa Gökal Beldesine hasta nakil araç tahsisine ilişkin Sağlık
Bakanından yazılı soru önergesi (7/19012)
(Başkanlığa geliş tarihi: 22/03/2011)
15.- Tokat Milletvekili Reşat Doğrunun,
Tokat-Erbaa Gökal Beldesi aile hekimlerine ecza dolabı açma izni
verilmesine ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru
önergesi (7/19013) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/03/2011)
16.- Afyonkarahisar Milletvekili Abdülkadir
Akcanın, Afyonkarahisar-Sultandağının uzman doktor
ihtiyacına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı
soru önergesi (7/19014) (Başkanlığa geliş tarihi:
22/03/2011)
17.- Adana Milletvekili Hulusi Güvelin, Adanada
Kırsal Kalkınma Yatırımlarının Desteklenmesi
Programı kapsamında mevcut sulama sistemlerinin modern sulama
sistemlerine dönüştürülmesine yönelik desteklere ilişkin Tarım
ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/19015)
(Başkanlığa geliş tarihi: 23/03/2011)
18.- Adana Milletvekili Hulusi Güvelin, Osmaniyede
Kırsal Kalkınma Yatırımlarının Desteklenmesi
Programı kapsamında mevcut sulama sistemlerinin modern sulama
sistemlerine dönüştürülmesine yönelik desteklere ilişkin Tarım
ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/19016)
(Başkanlığa geliş tarihi: 23/03/2011)
19.- Adana Milletvekili Hulusi Güvelin, tarım
analiz laboratuvarlarına ve denetimlere ilişkin Tarım ve
Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/19017)
(Başkanlığa geliş tarihi: 23/03/2011)
20.- Adana Milletvekili Hulusi Güvelin, Kırsal
Kalkınma Yatırımlarının Desteklenmesi Programı
kapsamında mevcut sulama sistemlerinin modern sulama sistemlerine
dönüştürülmesine yönelik desteklere ilişkin Tarım ve Köyişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/19018)
(Başkanlığa geliş tarihi: 23/03/2011)
21.- Gaziantep Milletvekili Akif Ekicinin,
buğday ve yulaf ithalatında gümrük vergisinin düşürülmesine
ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/19019) (Başkanlığa geliş tarihi: 23/03/2011)
22.- Kütahya Milletvekili Alim
Işıkın, Kütahya Belediyesine tahsis edilen
taşınmazlara ve bazı usulsüzlük iddialarına ilişkin
Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/19020)
(Başkanlığa geliş tarihi: 22/03/2011)
23.- Kütahya Milletvekili Alim
Işıkın, Kütahyaya yapılan yatırım ve harcamalar
ile kullandırılan kredilere ilişkin Sanayi ve Ticaret
Bakanından yazılı soru önergesi (7/19021) (Başkanlığa
geliş tarihi: 22/03/2011)
24.- Gaziantep Milletvekili Yaşar Ağyüzün,
Türk Telekomun özelleştirilmesiyle ilgili bazı iddialara
ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi
(7/19022) (Başkanlığa geliş tarihi: 23/03/2011)
25.- Trabzon Milletvekili M. Akif Hamzaçebinin,
3194 sayılı İmar Kanunu kapsamında ruhsatsız ve
mevzuata aykırı olarak yapılan yapılara uygulanan
müeyyidelerin uygulanması aşamasında köy evlerine yönelik
istisnai bir düzenleme yapılıp yapılmayacağına
ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından
yazılı soru önergesi (7/19023) (Başkanlığa geliş
tarihi: 23/03/2011)
26.- Gaziantep Milletvekili Yaşar
Ağyüzün, bazı tutuklularla ilgili bir iddiaya ve HSYK
tarafından yapılan bir atamaya ilişkin Adalet Bakanından
yazılı soru önergesi (7/19024) (Başkanlığa geliş
tarihi: 23/03/2011)
Meclis Araştırması Önergesi
1.- İstanbul
Milletvekili Ahmet Tan ve 27 Milletvekilinin, şiddet mağduru
kadınlara yönelik alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla bir Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/1098) (Başkanlığa geliş tarihi:
23/03/2011)
30 Mart 2011 Çarşamba
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 14.00
BAŞKAN: Başkan Vekili
Meral AKŞENER
KÂTİP ÜYELER: Gülşen
ORHAN (Van), Yaşar TÜZÜN (Bilecik)
BAŞKAN Türkiye Büyük Millet Meclisinin 84üncü
Birleşimini açıyorum.
III. - YOKLAMA
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, elektronik cihazla
yoklama yapılacaktır.
Yoklama için iki dakika süre vereceğim. Sayın
milletvekillerinin oy düğmelerine basarak salonda bulunduklarını
bildirmelerini, bu süre içerisinde elektronik sisteme giremeyen milletvekillerinin
salonda hazır bulunan teknik personelden yardım istemelerini, buna
rağmen sisteme giremeyen üyelerin ise, yoklama pusulalarını,
görevli personel aracılığıyla, verilen iki dakikalık
süre içerisinde Başkanlığa ulaştırmalarını
rica ediyorum.
Yoklama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN Toplantı yeter sayısı yoktur.
Birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 14.05
İKİNCİ
OTURUM
Açılma Saati: 14.18
BAŞKAN: Başkan Vekili
Meral AKŞENER
KÂTİP ÜYELER: Gülşen ORHAN
(Van), Yaşar TÜZÜN (Bilecik)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet
Meclisinin 84üncü Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.
III. - YOKLAMA
BAŞKAN Yapılan ilk yoklamada toplantı yeter
sayısı bulunamamıştı. Şimdi elektronik cihazla
yeniden yoklama yapacağız.
Yoklama için iki dakika süre vereceğim.
Yoklama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN Toplantı yeter sayısı vardır.
Sayın milletvekilleri, görüşmelere başlamadan önce
24 Mart 2011 tarihli 82nci birleşimde yapılan kapalı oturuma
ait tutanak özetinin İç Tüzükün 71inci maddesine göre okunabilmesi için
kapalı oturuma geçmemiz gerekmektedir. Bu nedenle, sayın milletvekilleri
ile Genel Kurul salonunda bulunabilecek yeminli stenograflar ve yeminli
görevliler dışındakilerin salonu boşaltmalarını
rica ediyorum.
Tutanak özeti okunduktan sonra açık oturuma geçilecek ve
görüşmelere devam edilecektir. Sayın idare amirlerinin bu konuda
yardımcı olmalarını ve salon boşaltıldıktan
sonra Başkanlığa haber vermelerini rica ediyorum.
Kapalı oturuma geçiyoruz.
Kapanma Saati : 14.21
IV.- KAPALI
OTURUMLAR
ÜÇÜNCÜ OTURUM
(Kapalıdır)
DÖRDÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 14.33
BAŞKAN: Başkan Vekili
Meral AKŞENER
KÂTİP ÜYELER: Gülşen
ORHAN (Van), Yaşar TÜZÜN (Bilecik)
BAŞKAN - Türkiye Büyük Millet Meclisinin 84üncü
Birleşiminin Kapalı Oturumdan sonraki Dördüncü Oturumunu
açıyorum.
Gündeme geçmeden önce üç sayın milletvekiline gündem
dışı söz vereceğim.
Gündem dışı ilk söz Edirne ilinin sorunları
hakkında söz isteyen Edirne Milletvekili Sayın Cemaleddin Usluya
aittir.
Buyurun Sayın Uslu. (MHP sıralarından
alkışlar)
V.- GÜNDEM DIŞI
KONUŞMALAR
A)
MİLLETVEKİLLERİNİN GÜNDEM DIŞI KONUŞMALARI
1.- Edirne Milletvekili Cemaleddin
Uslunun, Edirne ilinin sorunlarına ilişkin gündem
dışı konuşması
CEMALEDDİN USLU (Edirne) Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
Değerli milletvekilleri, Edirne ilinin sorunlarıyla
ilgili gündem dışı söz aldım. Sizleri saygılarımla
selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, Edirnenin 1361 yılında
fethi Avrupa ve Türk tarihi için bir dönüm noktası teşkil etmiş
ve Osmanlı Devletine gerek Balkanlara gerekse Anadoluya genişlemesi
için büyük bir stratejik üstünlük sağlamıştır. Osmanlının
batıya yönelik bütün seferlerinde ordular burada
konaklamıştır, İstanbulun fethi buradan
planlanmıştır. II. Murat zamanında şehir hızla
gelişmiş, imar yönünden ilerleyen Edirne ve çevresinin önemi
artmıştır. Osmanlı Devletine doksan iki yıl
başkentlik yapmış önemli bilim ve kültür şehri olan Edirne,
günümüzde de geçmişte olduğu gibi Türkiye'nin Balkanlar üzerinden
Avrupaya açılan kapısı olma özelliğini devam
ettirmektedir.
Edirne, Anadolu ile Avrupa arasındaki köprü olma
özelliği nedeniyle, tarih boyunca olduğu gibi günümüzde de önemli bir
konumdadır. Kaynaklar, bir zamanlar Edirne ile Enez arasında üç yüz
teknenin işlediğini yazarlar. Meriç Nehri boyunca ticari mallar
sallarla, yük gemileriyle Edirneye veya tersine İstanbula
taşınırdı, Edirne pazarları yerli ve yabancı
tüccarların odak yeriydi. Edirnenin Osmanlı dönemindeki önemli yeri
yalnızca başkent olduğu dönemlerde değil sonraki
yıllarda da korunmuştur. Tarihçiler der ki Osmanlı tarihinde
Edirne adının geçtiği yerler silinse Osmanlı tarihi kalbura
döner.
Değerli milletvekilleri, geçmişte Edirnenin yeri ve
önemi böyleyken günümüzde ne yazık ki Edirne, göç veren, nüfusu sürekli
azalan, doğduğu yerde karnını doyuramayan insanların
yaşadığı yer hâline gelmiştir. İki ayrı
ülkeye sınırı olmasına rağmen bu avantajından
istifade ettirilmeyen bir şehirdir. Tarihî özellikleri çok olmasına
rağmen yeterli ziyaretçiyi çekemeyen, bu özelliklerini hak ettiği
gelire çeviremeyen bir şehirdir çünkü bugünkü iktidar, Edirneye gereken
önemi vermemiştir. İktidara sorsanız, Edirne ilinin,
tarımda, eğitimde, sağlıkta yapılan
yatırımlarla Türkiyedeki ilk beş ilden beri, ulaşımda
ve yaşam standardında en önde gelen il olduğunu söyleyeceklerdir
ancak durum ortadadır, insanlar Edirnede geçinememektedir ve başka
illere göç etmektedir.
Değerli milletvekilleri, geçtiğimiz yıllarda da
Edirne ilinin sorunlarını gündeme getirmiş, çözüm önerileri
sunmuştum ancak ne yazık ki bu sorunlara çözüm getirilmemiş ve
bu sorunlar hâlâ devam etmektedir. Edirne, bir sınır şehri
olmasına rağmen sınır ticaretinden istifade edememektedir,
bunun çözümü gerekir.
Edirne ve Keşan Küçük
Sanayi Sitesi esnafının araç tamir ve bakım potansiyeli
yıllık 100 bin euronun üzerindedir. Yunanistan ve Bulgaristandan
gelecek araçlar için yasal düzenleme yapılmalıdır.
Edirne ekonomisi tarıma dayalıdır.
Tarımın altyapı sorunları vardır, gübre fiyatları
yine yükselmiştir, mazot pahalıdır, üretici şikâyetçidir,
sulama yatırımları bir an önce bitirilmelidir.
Ergene Nehrinin kirliliği giderilememiştir, zehir saçmaktadır,
önlem alınmalıdır. Organize sanayi bölgesi hâlâ faaliyete
geçememiştir. Büyük alışveriş merkezleri her yere
açılarak küçük esnafı âdeta bitirmiştir. Yasal düzenleme
yapılmalıdır.
Edirnede bulunan tarihî eserlerin korunması,
iyileştirilmesi ve tanıtılması bölgenin turizm
değerini artıracaktır.
Edirnenin havaalanına ihtiyacı vardır.
Diğer taraftan, Enez Limanına mutlaka işlerlik
kazandırılmalı, Enez-Dedeağaç ve Enez-İzmir seferleri
açılmalıdır. Keşan-Enez arası duble yol
yapılmalıdır. Keşan-Edirne duble yol
çalışmaları bir an önce bitirilmelidir.
Yazın 100 bin nüfusu aşan Saroz Körfezi mücavir alan
mevzuatı yönünden altyapı sorunlarıyla karşı
karşıyadır. 1/25.000 ölçekli planlar bir an önce bitirilmelidir.
Keşan Belediyesi kış nüfusuna göre aldığı
katkı payıyla hizmet vermeye çalışmaktadır. Çevre
kanunları ve belediyelerle ilgili kanunlarda çelişkiler vardır.
Edirne-Karaağaç arasında, Meriç Nehri üzerinde TEM
otoyoluna bağlantının sağlanabilmesi için bir köprüye
ihtiyaç duyulmaktadır. Böylece, Yunanistanı TEMe bağlama
imkânı sağlanacaktır.
Yine, Karaağaç Mahallesinde elektrik ihtiyacının
karşılanması için iki adet trafo ihtiyacı yıllardan
beri giderilememiştir. Vatandaş cebinden fazla para
harcamaktadır.
Yunanistan ile arasındaki ticarette etkin rolü olan Eskiköy
Sınır Kapısı yeniden faaliyete geçirilmelidir. Yine,
Eskiköyde Meriç Nehri set patlaması nedeniyle taşkın
sahası içinde kalan ve kum yığını hâline gelen bin
dönümden fazla tarımsal alan tarımsal sahaya çevrilmelidir,
temizlenmelidir.
Sözlerime burada son verirken, sizleri bir kez daha
saygılarımla selamlıyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Uslu.
Gündem dışı ikinci söz, Van ilinin düşman
işgalinden kurtuluşunun 93üncü yıl dönümü münasebetiyle söz
isteyen Van Milletvekili Sayın Kayhan Türkmenoğluna aittir.
Buyurun Sayın Türkmenoğlu.
2.- Van Milletvekili Kayhan
Türkmenoğlunun, Van ilinin düşman işgalinden kurtuluşunun
93üncü yıl dönümüne ilişkin gündem dışı
konuşması
KAYHAN TÜRKMENOĞLU (Van) Saygıdeğer
milletvekilleri, bugün 30 Mart. Yarın, 31 Martta Gevaş ilçemizin, 1
Nisanda Erciş ilçemizin, 2 Nisanda ise Van ilimizin düşman
işgalinden kurtuluş yıl dönümünü kutlayacağız.
Van şehri milattan önce 2000li yıllarda Doğu
Anadolu yaylasına yayılan Hurriler'in merkezi olmuş, Asurlular
ve Urartular döneminde sanat, mimari alanında eserler
bırakmış, sonrasında Persler, Sasaniler, Romalılar,
Bizanslılar Van bölgesine egemen olurken ardından Osmanlı
Devleti tarafından önemli bir merkez haline getirilmiştir.
19uncu asırda büyüyen ve gelişen Van, Birinci Dünya
Savaşı sırasında, 20 Mayıs 1915 tarihinde Ruslar
tarafından işgal edilmiş,
yakılmış ve yıkılmış bir şehir
hâline gelmiştir. Vanda çıkan isyanda 32.500 Müslüman kardeşimiz
şehit olmuştur. Bir şehir
tamamen yok edilmiş ancak dünyada yıkılan ve yakılan,
bugüne miras bırakılan bir açık hava müzesi hâline
gelmiştir.
2 Nisan 1918 tarihinde kahraman ordumuz işgale son
vermiş, 1923 tarihinde vilayet olan Van, çağdaş, modern bir kent
olma yolunda hızla ilerlemektedir.
Değerli milletvekilleri, Van tarihtir, kültürdür,
medeniyettir. Van, Hüsref Paşa Külliyesidir, Süleyman Han Camiidir,
İzzeddin Şir Camiidir; Van, Hoşap Kalesidir, Anzaf Kalesidir,
Çavuştepedir; Van, Bend-i Mahi Çayıdır, Zernektir, Mermit
Suyudur, Şamran Kanalıdır, Karasu Vadisidir.
Vanın dünya şehri olması yolunda hayallerimiz var,
hedeflerimiz var, Bu hayalimizi gerçekleştirecek irademiz var,
inancımız var. Bu hedeflere ulaştıracak Hükûmetimiz var,
kabinemiz var, idarecilerimiz var, her şeyden öte dünya lideri
Başbakanımız var.
Saygıdeğer Milletvekilleri, bugün ülkemiz için çok
çalışacağız, çok gayret göstereceğiz, çok ter
akıtacağız. Sonuçta Vanı Asyanın ticaret merkezi
hâline getireceğiz. Van, kalkınmayı merkez ve ilçeleriyle
beraber gerçekleştirecek. On iki ilden büyük, yeşili ve
sularıyla Erciş ilçemiz tarım deposu olacak. Yaylası ve
merasıyla Gürpınar, Başkale ilçemiz hayvancılık
merkezimizdir. Sahiliyle Gevaş-Edremit ilçemiz turizm cennetidir. Asyaya
açılan kapımız Saray-Özalp, lojistik deposu ve transit
güzergâhımızdır. Nehir ve barajlarıyla, santralleriyle,
petrol madeni Çaldıran-Muradiye, bizim enerjimiz olacak. Balın ve
alabalığın vatanı Çatak, bizi Haburdan Iraka
bağlayacak. Cevizin saklı bahçesi Bahçesaray, Türkiyenin incisi
olacak.
Van, mıknatıs olacak, tüm şehirleri kendisine
hayran bırakacak. İşte benim güzel şehrim, diğer
şehirlerimiz gibi istikbal vadediyor. Tüm şehirlerimiz, hepsi
ayrı güzeldir ancak benim şehrim bana bir başka güzeldir.
Bahçeler içinde divan açılır,
Semaver kaynar, çaylar içilir,
Maniler söylenir, nükte saçılır,
Vefakâr olur genci güzel Vanımın.
İnsanı çok merttir, toprağı cömert,
Her yanı yeşildir, bir bağı cennet,
Çalar davul zurna halay çeker yiğidi,
Süzülür dizelerden inci Vanım.
İnci Vanım, güzel Vanım,
Dünyalara eş Vanım,
Bin hatıra saklar her köşe bucağın,
Üzerinden düşmesin al sancağın.
Saygıdeğer milletvekilleri, bu kurtuluş yıl
dönümümüzü saygı ve sevgiyle kutuluyorum, yüce heyeti en derin, içten dileklerimle
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN- Teşekkür ederim Sayın Türkmenoğlu.
Gündem dışı üçüncü söz, Mersin ilinin
sorunları hakkında söz isteyen Mersin Milletvekili Sayın Akif
Akkuşa aittir.
Buyurun Sayın Akkuş. (MHP sıralarından
alkışlar)
3.- Mersin Milletvekili Akif
Akkuşun, Mersin ilinin sorunlarına ilişkin gündem
dışı konuşması
AKİF AKKUŞ (Mersin) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Mersin ilinin sorunları hakkında söz
almış bulunuyorum. Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, bu gece, yine sabaha karşı
birçok ev basıldı ve burada çocuklar korkutuldu, hanımlar
ağlatıldı. Niye yapıldı bu? Türkiyede misyonerlik
faaliyetlerini konu alan ve bu konuda çalışma yapan insanların
evleri arandı. Öğleye kadar devam etti bu. Yani Müslüman bir
başbakan, Müslüman bir reisicumhurun bulunduğu bir yerde, ne olur
yani, misyonerlik faaliyetlerini araştırmak kime zarar verir? Bu
insanların evinde ne vardı? Bunların suçu ya yazmış
oldukları makalelerde vardı yahut da yazmış oldukları
kitaplarda vardı. Ne aranıyor evinde? Silah mı aranıyor,
uyuşturucu mu aranıyor? Bunlar yazık! Bunlar olmamalı bu
ülkede. Bu ülkeye zarar veriliyor. Bunu belirtmek istiyorum.
Değerli milletvekilleri, Mersin şehri Akdeniz
Bölgesinin şirin yerleşim birimlerinden birisidir ve bu bölgemizde
nüfus ve ekonomik açıdan Türkiye'nin en önemli şehirlerinden
birisidir. Çukurovanın güneybatı ucunda olan Mersin, Doğu,
Güneydoğu ve İç Anadolu bölgelerinden gelen yolların Akdeniz
kıyısında kesiştiği bir noktada bulunmaktadır.
Mersinimizin coğrafi konumu, iklimsel özellikleri, tarım, sanayi,
ticaret ve ihracat merkezi olarak hızlı gelişimi, serbest bölge
ilan edilmesi, liman şehri olması gibi etmenlere bağlı olarak
nüfus artış hızı, göç ve hızlı kentleşme söz
konusu olmuştur. Akdeniz sahillerimizde, Torosların güneyinde yer
alan Mersin, ılıman iklimi, başta limon, portakal, pamuk,
mısır, turfanda sebze ve meyve ve buğday gibi tarım
ürünlerinin yetiştirildiği en önemli bölgelerimizin başında
gelmektedir. Sanayi önemini yitirmekle beraber hâlen güncel üretimin
yapıldığı Türkiyenin önemli ithalat ve ihracat
kapısı olması gibi özellikleriyle ülkemizin göz bebeği,
cazibe merkezlerinden birisidir.
Ancak yukarıda saydığımız bütün olumlu
özellikleri yanında Mersin, gittikçe etkisini artıran önemli
problemlerle de karşı karşıyadır. Bu problemlerin
başında ülkemizin birçok yerinde olduğu gibi işsizlik
gelmektedir. Ülkemizdeki işsizlik oranı Hükûmet kaynaklarına
göre yüzde 11 ama gerçekte yüzde 15-16 kadar olduğu belirtiliyor ancak
Mersinde Türkiye ortalamasının çok üzerinde bir işsizlik var,
yüzde 25leri bulmaktadır. Bunun başlıca sebebi binlerce
işçi çalıştıran ve katma değer yaratan
fabrikaların bir bir kapanmasıdır. Bu fabrikalar kapanırken
maalesef Hükûmet seyirci kalmıştır. Bugün ise
çığırından çıkmış olan işsizliği
önlemek için nafile çabalar harcamaktadır.
Mersin, aynı zamanda sebze ve meyve üretiminin ve
ihracatının yoğun olarak yapıldığı bir
ilimizdir. Ülkemizin ihtiyacı olan, aynı zamanda ihraç kalemlerimizin
başında gelen limon, portakal, domates, biber, patlıcan gibi
tarım ürünleri önemli bir yer kaplamaktadır bu Mersin
çiftçiliğinde yahut tarımında ancak bunlardan limon, portakal ve
diğer turfanda ürünler, sebze meyve zaman zaman dibe vurmakta ve burada
yaşayan insanlarımızı maalesef sıkıntıya
sokmaktadır.
Değerli milletvekilleri, Çukurovada turizm bugüne kadar
fevkalade bir gelişme göstermeliydi ama Hükûmet buna hep bigane
kaldı. Mersin-Tarsus arasında yeni yeni otel tahsisleri
yapıldı, inşallah bunlar faaliyete geçecek ve geçtiği zaman
da Mersinde bu işsizlik bir parça önlenecektir diye belirtiyorum.
Bu arada değerli milletvekilleri, on bin yıllık
geçmişiyle Tarsus ve etrafındaki tarihî, arkeolojik
kalıntılar yılda milyonlarca turisti çekebilecek yerlerdir ama
maalesef Tarsusumuza bu Hükûmet zamanında ısrarla istememize
rağmen bir üniversite kurulmamıştır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
DURDU MEHMET KASTAL (Osmaniye) Tarsusa çok şey
yapıldı Hocam.
AKİF AKKUŞ (Devamla) Tarsusun onda 1i kadar olan
yerlere üniversite kuruldu, Tarsusa kurulmadı. Tarsusa hiçbir şey
yapılmadı.
DURDU MEHMET KASTAL (Osmaniye) Yok, yapıldı Hocam.
AKİF AKKUŞ (Devamla) Yani, Tarsusa bir baraj
açılımı söz konusu oldu, o da zaten daha önce
başlamıştı.
FATİH ARIKAN (Kahramanmaraş) İlçelere de
üniversite yapacağız biz, merak etmeyin.
AKİF AKKUŞ (Devamla) Mersine iyi işleri
Allahın izniyle Milliyetçi Hareket Partisi yapacaktır önümüzdeki
dönemde.
Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Akkuş.
60ncı maddeye göre pek kısa söz talepleri vardır,
şimdi onlara söz vereceğim.
Buyurun Sayın Uras.
VI.- AÇIKLAMALAR
1.- İstanbul Milletvekili
Mehmet Ufuk Urasın, 30 Mart 1972de Kızılderede öldürülen
Mahir Çayan ve arkadaşlarına ilişkin açıklaması
MEHMET UFUK URAS (İstanbul) Sayın Başkan, bugün
Karşıyaka Mezarlığında 30 Mart 1972de
Kızılderede katledilen Mahir Çayan ve arkadaşlarını
saygı ve sevgiyle andık. Bildiğiniz gibi, Deniz Gezmişlerin
idamı karşısında bir devrimci dayanışma içerisine
girmişlerdi. Onların demokrasi sosyalizm için mücadele ve
direniş geleneğini selamlıyorum.
Emperyalizme karşı mücadelenin oligarşi ve
militarizme karşı mücadeleden geçtiğinin hep altını
çizmişlerdi, bugün de oligarşi ve militarizme karşı
mücadele, demokrasi inşa etmenin en önemli ilkesi olarak önümüzde duruyor.
Kendilerini bir kere daha sevgi ve saygıyla anıyorum.
BAŞKAN Sayın Şandır
2.- Mersin Milletvekili Mehmet
Şandırın, Van ilinin 2 Nisan 2011 tarihinde kutlanacak olan
zafer gününe ilişkin açıklaması
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Çok teşekkür ederim Sayın
Başkanım.
Biz de Milliyetçi Hareket Partisi Grubu olarak Van ilimizin 2
Nisanda kutlanacak olan zafer gününü yürekten kutluyoruz.
Tekrar ediyorum, bu illerimizin kurtuluş gününü anmak
yanlış oluyor. Yani, kurtuluş gününü anmak, düşmanın
işgalini kabul etmek olur. Hayır, düşman işgal etmeye
teşebbüs etmiştir, halkımız bunları püskürtmüştür.
Zafer günü olarak kutlanması gerekir; Vana zafer günü
yakışır, kurtuluş yakışmaz.
Tüm Vanlıların zafer günlerini Milliyetçi Hareket
Partisi Grubu olarak yürekten kutluyoruz. Bu günde hayatını
kaybedenlere rahmetler diliyoruz ve tüm Vanlılara saygılar sunuyoruz.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür
ederim.
Gündeme geçiyoruz.
Başkanlığın Genel Kurula sunuşları
vardır.
Meclis araştırması açılmasına
ilişkin bir önerge vardır, okutuyorum:
VII.- BAŞKANLIĞIN GENEL
KURULA SUNUŞLARI
A) MECLİS ARAŞTIRMASI
ÖNERGELERİ
1.- İstanbul Milletvekili
Ahmet Tan ve 27 milletvekilinin, şiddet mağduru kadınlara
yönelik alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/1098)
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Ülkemizde son yıllarda özellikle boşanmalardaki
hızlı artışa paralel olarak gelişen "eski
eşlere yönelen şiddet"in boyutları kadın cinayetlerini
günlük olağan bir hadiseye dönüştürmüştür.
2002 yılından bu yana yüzde 1400 oranında
arttığı belirlenen kadın cinayetlerinde annenin mezara
babanın da hapse girmesi sonucu çok sayıda bebek ve çocuk sahipsiz ve
korumasız kalmaktadır.
Bu hazin gelişmenin arkasındaki toplumsal, ekonomik,
psikolojik nedenlerin araştırılması toplumumuzun
esenliği ve huzuru için son derece elzem bir hâle gelmiştir.
Bu nedenle, Anayasa'nın 98 inci ve TBMM İçtüzüğün
104 ve 105 inci maddeleri gereğince Meclis Araştırması
açılmasını saygılarımla arz ederim.
1) Ahmet Tan (İstanbul)
2) Şevket Köse (Adıyaman)
3) Mehmet Sevigen (İstanbul)
4) Ahmet Ersin (İzmir)
5) Hüseyin Tayfun İçli (Eskişehir)
6) Birgen Keleş (İstanbul)
7) Atilla Kart (Konya)
8) Kamer Genç (Tunceli)
9) Derviş Günday (Çorum)
10) Gürol Ergin (Muğla)
11) Harun Öztürk (İzmir)
12) Algan Hacaloğlu (İstanbul)
13) Fehmi Murat Sönmez (Eskişehir)
14) Ramazan Kerim Özkan (Burdur)
15) İsa Gök (Mersin)
16) Hulusi Güvel (Adana)
17) Selçuk Ayhan (İzmir)
18) Ali Koçal (Zonguldak)
19) Eşref Karaibrahim (Giresun)
20) Rahmi Güner (Ordu)
21) Kemal Demirel (Bursa)
22) Ferit Mevlüt Aslanoğlu (Malatya)
23) Durdu Özbolat (Kahramanmaraş)
24) Ahmet Küçük (Çanakkale)
25) Ali Rıza Ertemür (Denizli)
26) Mehmet Ali Özpolat (İstanbul)
27) Mevlüt Coşkuner (Isparta)
28) Ensar Öğüt (Ardahan)
Gerekçe:
Kadın cinayetlerinde olağanüstü bir artış
dikkati çekmektedir. Bu kanlı olaylara kurban giden kadınların
büyük çoğunluğunun katili eski eşlerdir.
Baba, ağabey gibi yakın akrabaların
işledikleri "töre cinayeti" diye adlandırılan
kanlı olaylarda da büyük bir artış izlenmektedir. 2002'de 66
kadın öldürülürken, bu sayı 2003'te 83'e, 2004'te 164'e, 2005'te
317'ye 2006'da yüzde 100'lük bir artışla 663'e, 2007'de 1011, 2008'de
806'ya, 2009'un ilk 7 ayında 953 kadın cinayete kurban
gitmiştir.
Bu rakamlar öldürülen kadın yurttaş sayısında
7 yılda yüzde 1.400lük bir artış demektir. Sadece bu
yılın ilk 60 gününde öldürülen kadınların sayısı
30'u aşmıştır.
Ayrıca maruz kaldıkları fiziksel şiddete
karşı kadın yurttaşlarımızın
açtığı davalarda da patlama görülmektedir.
2002'den Temmuz 2009'a kadar; şiddet ve cinayetler nedeniyle
toplam 12 bin 678 dava açıldı.
Bu davalarda 15 bin 564 kişi yargılanırken,
bunlardan 5 bin 736'sı mahkûmiyet aldı. Bu davalarda bin 859
kişi için beraat, 794 kişi için de "denetimli serbestlik" kararı
verilmiştir.
Mahkemelerin TCK md 29'daki "haksız tahrik
indirimini" her olaya
uygulamaları da kadın cinayetlerini bir anlamda
bağışlanabilir bir suç haline getirmektedir. Bir anlamda "cezai
kusur"un tamamı ne yazık ki, ölen kadına kesilmektedir.
Kocaları tarafından mağdur edilen kadınlar
için boşanmak da kurtuluş değildir. Nafaka ödemeye hükmedilen
eski koca, boşandığı eşe ve çocuklarına
değişik nitelik ve ölçekte şiddet uygulamaktadır. Bunda
nafaka ödemekte, geçim sıkıntısına düşmelerinin rolü
vardır. Boşanma sonucu nafaka baskısı bunalım
oluşturmakta, cinayete eğilimi artırmaktadır.
Kadının Statüsü Genel Müdürlüğünün 'Türkiye'de
Kadına Yönelik Aile İçi Şiddet Araştırması'na
bakıldığında Türkiye'de kadınların yüzde 41'i
fiziksel ve cinsel şiddete uğruyor. Yüzde 49'la en fazla şiddete
maruz kalan kadınlar 'düşük gelir' grubundandır.
İlköğretimi bitirmemiş kadınların yüzde 55'i
şiddet mağduruyken, lise ve üzeri eğitim alan kadınlardan şiddet
görenlerin oranı yüzde 27dir.
Şiddet gören kadınların yüzde 33'ü
"hayatına son vermeyi düşündüğünü" belirtmektedir.
Düşük ve yüksek gelir grubunda bu fikri aklından geçiren kadın
oranı aynı yüzde 34'tür.
Şiddet mağduru kadınların korunması ve
rehabilite edilmesi için çok gerekli olan sığınma evlerinin
sayısı ise çok yetersizdir. Şiddet tehdidi altında
yaşayan kadınların hemen başvuracağı kadın
danışma merkezlerine ihtiyaç vardır. Buralarda ücretsiz
danışmanlık, psikolojik ve tıbbi destek ve yasal
yardım gerekmektedir. Dağılmış ailelerin
çocukları için de psikolojik ve maddi destek sağlanması
zorunludur.
Şiddet gören kadının ilk başvuru yeri olan
polis merkezlerinde polisin bu konuda almamış olması nedeniyle
talihsiz olaylar yaşanmaktadır.
Şiddet aile içi mesele olarak görüldüğü için
kadınlar evlerine geri gönderildiği, yeterli koruma tedbiri
alınmadığı için şiddete maruz kalmakta ve cinayete
kurban gitmektedir. Polisimiz, sorun ve şiddet yaşayan eşlere
nasıl davranmaları gerektiği yolunda bir eğitim programına
alınmalıdır.
Devletin resmi rakamları, yoksulluk ve geçim sıkıntısına
bağlı boşanmaların arttığı, "eski
eş öldürme"nin bir tür salgın hâlini aldığı,
özetle toplumsal dokunun ciddi ölçüde zedelendiği hatta bozulduğu
gözlemlenmektedir.
Bu nedenlerle Devletin toplumsal yapıyı
onarıcı ve koruyucu önlemler almasını sağlamak üzere
kapsamlı bir Meclis Araştırması açılması
gerekmektedir.
BAŞKAN Bilgilerinize sunulmuştur.
Önerge gündemdeki yerini alacak ve Meclis
araştırması açılıp açılmaması konusundaki
görüşme sırası geldiğinde yapılacaktır.
Milliyetçi Hareket Partisi Grubunun İç Tüzükün 19uncu
maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup
oylarınıza sunacağım.
VIII.- ÖNERİLER
A) SİYASİ PARTİ
GRUBU ÖNERİLERİ
1.- Basının halkın
bilgi edinme hakkından en geniş biçimde yararlanabilmesini
sağlamak için çalışma şartlarının
iyileştirilmesi, basın özgürlüğünü sağlamaya yönelik
önlemlerin ve kararların tespiti amacıyla verilen (10/641) esas
numaralı Meclis Araştırması Önergesinin ön
görüşmelerinin, Genel Kurulun 30/03/2011 Çarşamba günkü
birleşiminde yapılmasına ilişkin MHP Grubu önerisi
30.03.2011
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Danışma Kurulu; 30.03.2011 Çarşamba günü (bugün)
toplanamadığından Grubumuzun aşağıdaki
önerisinin, İçtüzüğün 19 uncu Maddesi gereğince Genel Kurulun
onayına sunulmasını arz ederim.
Saygılarımla.
Mehmet
Şandır
Mersin
MHP
Grup Başkanvekili
Öneri:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Gündeminin, Genel Görüşme ve
Meclis Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler
kısmında yer alan 10/641 esas numaralı Basının
halkın bilgi edinme hakkından en geniş biçimde
yararlanabilmesini sağlamak için çalışma şartlarının
iyileştirilmesi, basın özgürlüğünü sağlamaya yönelik
önlemlerin ve kararların tespiti için Anayasanın 98. ve
İçtüzüğün 104 ve 105. Maddeleri gereğince Meclis
Araştırması önergemizin görüşmesinin Genel Kurulun
30.03.2011 Çarşamba günlü birleşiminde yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN Milliyetçi Hareket Partisi Grubu önerisinin lehinde
ilk söz, Mersin Milletvekili Sayın Mehmet Şandıra aittir.
Buyurun Sayın Şandır. (MHP sıralarından
alkışlar)
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; öncelikle yüce heyetinizi şahsım ve grubum
adına saygıyla selamlıyorum.
Genel Kurulumuzun çalışma programını
belirlemek üzere bugün üç siyasi partimiz Danışma Kuruluna müracaat
etti. Danışma Kurulunda bir birlik sağlanamadığı
için grup önerileri olarak huzurunuza getirdik.
Bizim önerimiz, basın özgürlüğü üzerindeki
baskıların ve basın camiasının
yaşadığı sorunların tartışılması,
bu konuda gerekli araştırmanın yapılabilmesi için bir
komisyon kurulması talebimizi ifade etmektedir. Ancak genel amacımız,
temel amacımız, bu konunun Genel Kurulda, milletin huzurunda
tartışılmasını temin etmektir. Bu saatten sonra, bir
komisyon kurulmasını talep etmek İç Tüzükün hükümleri
gereği bir şekil şartı olarak ifade ediyoruz ama meselemiz,
gerçekten ülkemizin gündeminde çok önemli bir ağırlık teşkil
eden basınla ilgili baskıların burada birlikte konuşulmasını
temin etmektir.
Değerli milletvekilleri, öncelikle bir konuyu müzakere
ederken müzekkirler bir çerçeve, bir ortak zemin, bir ortak payda
oluşturmaları lazım. Bu anlamda biz de ülkemizin ve milletimizin
çok önemli bir konusu olan özgürlük konusunu, basın özgürlüğü
konusunu tartışırken Milliyetçi Hareket Partisi olarak bu
konuyla ilişkili bir şekilde bir ortak paydamızı, bir
kabulümüzü öncelikle size ifade etmek istiyorum.
Milliyetçi Hareket Partisi olarak biz, en önemli ortak
değerimizin demokrasi olduğunu, halkımızın,
insanımızın kendi özgür iradesiyle kendi geleceğine karar
verebilme imkânı olan, rejimi olan demokrasinin bu toplum için, bu ülke
için en değerli bir varlık olduğunu, çok değerli ve önemli
olduğunu öncelikle söylüyoruz ve diyoruz ki: Demokrasiye hukuk
dışı yollardan herhangi bir müdahale sebebi ne olursa olsun,
sahibi kim olursa olsun asla kabul edilemez. Aslolan milletin iradesidir,
milletin iradesiyle oluşmuş olan Türkiye Büyük Millet Meclisidir ve
bu Meclisten çıkmış olan sivil, iktidarıyla muhalefetiyle
yürütme erkidir. Buna hiçbir sebeple hiç kimsenin müdahalesini asla kabul
edemeyiz. Milliyetçi Hareket Partisi olarak biz öncelikle bunu söylüyoruz.
Dolayısıyla, bugün, basının üzerinde, bir
gerekçe olarak gösterilen, milletin iradesine müdahaleyi örgütleyen, organize
eden yapılara bir soruşturma devam ettiriliyor. Adına
çeşitli isimler söylenen ama toplumun her kesiminde, insafsızca,
acımasızca uygulanan bir soruşturma süreci, bir yargı
süreci yaşıyoruz. Yargıya intikal eden konularda siyasetin,
siyasetçilerin yorum yapmasını da doğru bulmuyoruz. Yargı,
kendi kuralları içerisinde çalışmalı, gerçekleri hızla
ortaya çıkartmalı, suç varsa suçlusunu cezalandırmalı, buna
da itiraz etmiyoruz ama tüm bu gerçeklerin gölgesinde, bunun gerekçesiyle
bugün, özellikle basının üzerinde oluşturulan bu
baskıyı kabul edebilmemiz mümkün değil.
Değerli milletvekilleri, son günlerde yaşanan
basılmamış kitabın toplattırılması hadisesi,
hiçbir anlamda, bir yargı süreci olarak milletin iradesine müdahaleyi
önleme, bunu soruşturma anlamında bu topluma sunulamaz. Cumhuriyet
tarihimizin hemen hiçbir döneminde, ki ben basının üzerinde
baskı uygulanan dönemleri de inceledim, o dönemde çıkartılan
kanunlara da baktım ama hiçbirinde, basılmamış bir
kitabı Suç unsurudur, buradan suç doğacak. varsayımıyla
matbaaları basarak, yayınevlerini basarak, ilgili kişilerin
bilgisayarlarına el koyarak hatta bir de tehdit ortaya koyarak Eğer
bu kitabın nüshalarını çoğaltırsanız, elinizde
bulunuyor da polise teslim etmezseniz, terör örgütüne yataklık yapmaktan,
yardım etmekten cezalandırılırsınız. gibi,
yargıya yakışmayan, yargıda, hukukta yeri olmayan bir
suçlamayla, bir tehditle bu baskıyı, toplumun üzerinde
yıldırmak için kullanılan bir araca dönüştürürseniz bunun
adı hukuk olmaz, bu uygulamanın adı hukuk devleti olmaz.
Değerli milletvekilleri, bakınız, son günlerde
Hükûmetin seçime giderken geç kalmış olmanın aceleciliğinde
veya gidip gelmemek korkusunun telaşında hemen her alanda öyle
işler yapılıyor ki, şu Genel Kurulda bile
çıkarılan kanunlara verilen önergelerle, getirilen torba yasalarla
öyle düzenlemeler yapılıyor ki bunların yeri hukukta yok,
demokraside yok, bu Meclisin tarihinde de yok. Şimdi, İleri
demokrasiyi getirdik. övünmesinde olan iktidarın ama hiçbir demokraside
yeri olmayan basının üzerindeki, düşüncenin üzerindeki, ilim
adamlarının üzerindeki bu baskısı belli ki birtakım
korkulardan kaynaklanıyor, ifade edilemeyen korkulardan
kaynaklanıyor. Bugün misyonerlik araştırmalarıyla ülkemizin
yüz akı çok sayıda ilim adamının evleri aranıyor. Yani
ne arıyorsunuz?
Değerli dostlar, ortak paydalarımızı tekrar
vurgulayarak söylemek istiyorum. Demokrasi gerçekten bizim en önemli
değerimizdir ve ortak paydamızdır, demokrasi olmazsa buralarda
olamayız ama demokrasi şahsiyetli insanlardan oluşan
toplumların hak ve sorumluluk bağlamında kendi geleceklerine
kendi özgür iradeleriyle karar verebilme rejimidir. Siz, insanları
anlamsız bir şekilde, ısrarla baskı altında
tutarsanız, onların özgürlüklerini korku altında tutarsanız
şahsiyetli bir toplum oluşturamazsınız. İnsanlar
konuşmaktan korkar hâle gelirlerse, telefonları dinlenirse, insanlar
yazıp çizmekten korkar hâle gelirlerse, düşünmekten korkar hâle
gelirlerse, bunu ifade etmekten korkar hâle gelirlerse ve terör örgütü üyesi
olmakla suçlanırlarsa, terörist olmakla suçlanırlarsa böyle
şahsiyetli, özgür bir toplum yaratamazsınız. Özgür olmayan
toplumun şahsiyetli olması mümkün değil.
Değerli arkadaşlar, Profesör Doktor Orhan Türkdoğan
Hocanın sosyolojik olarak çok güzel bir üçlemesi var: Hürriyetle ile
mülkiyet olmazsa şahsiyet olmaz. der Hoca. Siz, hürriyetleri baskı
altında tutarak, insanların sahip olduklarından vazgeçmelerini
temin ederek şahsiyetsiz bir toplum yaratıp cinnet noktasına
getirirseniz Türkiyeye yazık edersiniz.
Değerli milletvekilleri, bir tek Türkiye var. Bu ülke
hepimizin. Bu ülkeyi gelecek nesillere geliştirerek ulaştırmak,
devretmek hepimizin sorumluluğunda. Dolayısıyla,
basının üzerindeki bu baskıları hangi gerekçeyle olursa
olsun kabul edebilmek mümkün değil. Sayın Savcı yazılı
açıklama yaptı, Gözaltına alınan Ahmet Şık ve
Nedim Şener yazdıklarından, konuştuklarından, gazeteci
olduklarından dolayı tutuklanmış değiller. dedi. Bunu
yazılı olarak açıkladı, buna dayalı olarak da
Sayın Başbakan aynı şeyleri söyledi. Ama şimdi
görüyoruz ki, bu iki gazeteci yazdıklarından dolayı
gözaltına alınmıştır. Yazılmamış,
basılmamış bir kitabın korkusuyla hukuku bütünüyle
çiğnememiz, demokratik sistemimizi böyle korku rejimine dönüştürmemiz
hiç akıllıca değil. Bu durumu ülkemizin geleceği
açısından, özellikle de iktidarın geleceği
açısından çok tehlikeli bir gelişme olarak görüyorum ve bunu
düşüncelerinize havale ediyorum.
Teşekkür ediyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Şandır.
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu önerisinin aleyhinde ilk söz,
Malatya Milletvekili Sayın Ferit Mevlüt Aslanoğluna aittir.
Buyurun Sayın Aslanoğlu. (CHP sıralarından
alkışlar)
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) Sayın Başkan,
çok değerli milletvekilleri; hepinize saygılar sunuyorum.
Basının aleyhinde söz almak benim için bir
terbiyesizliktir, ancak yerel basının sorunlarını da dile
getirmek hepimizin görevidir. Tabii, Milliyetçi Hareket Partisinin
getirdiği grup önerisi aleyhinde söz istedim, lehte
bulamadığım için istedim; ama, yerel basının
sorunlarını da bir kez daha Meclisin kapandığı
bugünlerde sizlere sunmak benim için bir görevdir.
Değerli arkadaşlarım, yerel basının,
özellikle kırsalda, yani büyük şehirlerin dışında çok
büyük sorunları vardır, bunu hepiniz
iyi biliyorsunuz. Orta ölçekli bir ilde, yaklaşık on iki-on üç
günlük gazete, haftalık gazeteler, aylık gazeteler, yerel radyolar ve
yerel televizyonlar var. Bir kere, yerel televizyonlarla ilgili birkaç konuyu dile
getirmek istiyorum.
Şimdi, bunları, ulusal televizyonlarla yerel
televizyonları aynı kefeye koyuyoruz. Bir kere, ulusal
televizyonlardan alınan reklam bedelleri de yüzde 3 RTÜK payı, yerel
televizyonlar da aynı arkadaşlar. Bir kere, bu
haksızlıktır. Yani ben, RTÜK bütçesi görüşülürken burada
defalarca söyledim; bir, yıllık bilmem 40-50 milyon dolar, 100 milyon
dolar reklam geliri olan bir ulusal televizyondan alınan yüzde 3 ile
yıllık 20 bin lira, 30 bin lira reklam geliri olan bir yerel
televizyondan alınan yüzde 3 büyük bir haksızlıktır
arkadaşlar. Ama dinlemediniz. Haksızlık yapıyoruz. Yerel
televizyonlar, orada yaşayan insanların vitamini. Mutlaka her ilde
-gidip görüyorsunuz, aslında hepiniz çok iyi biliyorsunuz- o
televizyondaki haberleri izlemeden insanlar yatmıyor, ulusala tercih
ediyor arkadaşlar. Bu kadar önemli, toplumun en büyük iletişim
aracı yerel televizyonlar ama her ne hikmetse, bunların hiçbir geliri
yok. Bırakın yüzde 3 reklam pastasının dışında
sadece küçük bir reklam gelirleri var. Yani bazı ilanların yerel
televizyonlarda da verilmesi, özellikle yerel televizyonlara destek
açısından çok önemli. Ayrıca, bunların uzun vadeli bir
finansman ihtiyacı olduğunda finansman ihtiyacını karşılayacak
bir kurumları yok. Bir kere, RTÜKün bunlara çözüm bulması
lazım. Biraz sonra üye seçeceğiz RTÜKe. Ben oy vereyim mi vermeyeyim
mi diye düşünüyorum. RTÜK, sadece yerel televizyonlardan para almayı
biliyor. Yerel televizyonlara hangi desteği yaparım, bu insanlar dürüstçe,
özgürce nasıl yayın yapar bir tek düşünmüyor. Bir kere, bunun
altını çiziyorum.
İki: Yerel radyolar. Arkadaşlar, her ilde en az yirmi
otuz tane yerel radyo var. Tek vitaminleri, tek gelirleri reklam gelirleri. O
ilde üretilen değerler belli, o ildeki reklam pastası belli. Yerel
radyolar yine aynı şekilde, o toplumda özellikle kırsalın
her şeyi ama maalesef, yine RTÜKe söylüyorum, yine RTÜKe sesleniyorum,
sadece bunlardan yüzde 3 reklam payı almaktan başka bir şey
yapmıyor. Bir kere, RTÜK, yerel radyo ve televizyonlara yeterince önem vermiyor,
bunları kendi hâllerine bırakmış. Hayır
arkadaşlar, bu yerel televizyonlar da yerel radyo da bizim. Siz karasal
yayınla, ulusal yayını aynı kefeye koyarsanız, burada
çok büyük bir haksızlık vardır, bu
haksızlığı gidermek zorundayız.
Gelelim ikinci olaya. Şimdi, Basın İlan Kurumu,
biliyorsunuz yerel gazetelere ilan vermekte. Eskiden Basın İlan
Kurumunun şubesi olmayan yerlerde valilik bu işi organize ediyordu.
Valilik herhangi bir ücret almıyordu. Şimdi moda oldu, artık
birçok ilde şubesini açıyor Basın İlan Kurumu. Ne
faydası var bilmiyorum. Sadece şunu yapıyor: Basın
İlan Kurumu, o yöredeki dağıtılan, yerel gazetelere
dağıtılan ilan bedelinden yüzde 15 komisyon almaya başladı
artık arkadaşlar. Zaten yeterince ilan yok. Yani Basın İlan
Kurumunu buralara açmak, basına giden yüzde 15 payı kesmek mi
arkadaşlar? Bunun bedeli bu mu olacak? Basın İlan Kurumu illere
gittiği zaman farklı bir anlayışla gitmesi lazım.
Şu anda yaptığı iş
İllerde ödenen reklam
bedellerinin yüzde 15ini alıyor arkadaşlar. Zaten verdiğin para
belli. Zaten o ilde 12-13 gazete var. 12-13 gazete yaşam mücadelesi
veriyor.
Ayrıca, Basın İlan Kurumu kanalıyla gelen
reklam bedellerini bazı kurumlar üç ay, beş ay, altı ayda
ödemiyor arkadaşlar. Bunun bir yaptırımı olmalı.
Kimsenin keyfine kalmamalı. Kimse keyfî hareket etmemeli. Eğer bir
belediye, eğer bir üniversite, eğer bir kurum ilan veriyorsa ilan
bedelini gününde ödemelidir ama altı ayda ödemeyen kurumlar var
arkadaşlar. Hiçbir yaptırım yok ve bir de tehdit: Bak, beni
kızdırma, daha senin gazetene ilan verdirmem. Kimi
kızdırıyor arkadaşlar? Bu bir artık kural. O ilanlar
Basın İlan Kurumu kanalıyla gidiyorsa -bir şekilde valilik
buna aracılık ediyor- herkesin parasını gününde ödemek
zorundasınız. Bir kere, burada bir açıklık yok arkadaşlar.
Ben size sesleniyorum: Lütfen, hangi kurum ilan veriyorsa, bunun süreci bir ay
mı, on beş gün mü, kaç günse
Geç ödenen para para değildir
arkadaşlar. Zaten, kâğıt bedeli, mürekkep bedeli
Zaten çok zor
koşulda bu insanlar. Altı ay sonra alınan paranın hiçbir
kıymeti yok. Peşin alınan bir kâğıt bedeli ile vadeli
alınan bir kâğıt arasındaki farkı ben sizin
takdirlerinize sunuyorum.
Değerli arkadaşlarım, mutlaka, kurumların,
verdiği ilanları gününde ödemesi lazım. Bu konuda basın son
derece zor durumda. Eğer bir para gelecekse gününde gelmeli.
Yine, bir başka konu: Resmî ilanları mutlaka
İnternet ortamına taşımalıyız arkadaşlar.
Eğer bir kurum resmî ilan verecekse, İnternet ortamıyla
ilgili gazetelere bunu göndermeli ama henüz daha e-devlet dediğimiz proje
bunu başaramadı. Artık, resmî ilanlar, hangi gazetede ilan
edilecekse o kuruma İnternet ortamında gitmelidir.
Yine, ayrıca yerel televizyonlarla, yine karasal yayın
yapanlarla uydudaki yayın yapan televizyonların hiçbir farkı yok
arkadaşlar. Uydudan yerel yayın yapan televizyonlarımız
var, birçok ilimizde var; ta Almanyaya kadar, ta Çin Seddine kadar uydudan
yayın yapan yerel televizyon-larımız var ama hâlâ bunları
ulusal televizyonlarla aynı kefeye koyuyorsunuz arkadaşlar. O ildeki,
o ilin yurt dışındaki insanlarına mesaj veren, hizmet yapan
kurumlar bunlar ama maalesef bunlardan aldığınız frekans
bedeli ile ulusal televizyondan aldığınız frekans bedeli,
arkadaşlar, aynı oranda, aynı miktarda. Yazıktır yani
eğer bir ulusal televizyondan siz 27 bin euro alıyorsanız,
maalesef yerel yayın yapan, uydudan yayın yapan televizyonlardan
aynı para alınıyor arkadaşlar. Ya bunların reklam
geliri çok az, sadece olduğu ille sınırlı ama bir hizmet
veriyor, dünyanın her tarafına açılıyor ama uydu yayın
bedeli aynı şekilde arkadaşlar. Burada da büyük bir
haksızlık var, bunun da ortadan kaldırılması
lazım. Hele karasal yayın yapan televizyonların mutlaka
desteklenmesi lazım. RTÜK, ulusal televizyonlardan elde ettiği
paranın belli bir oranını karasal yayın yapan, büyük
mücadele veren televizyonlara yardım etmelidir arkadaşlar. Aksi hâlde
halkın sesini kesiyorsunuz, yavaş yavaş kapanıyorlar.
Ben, bunları dile getirmeyi bir görev olarak yaptım. Bir
kez daha yerel televizyon, yerel radyo ve yerel basının içinde
olduğu sorunları dikkatlerinize sunuyorum.
Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Aslanoğlu.
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu önerisinin lehinde son söz Ankara
Milletvekili Sayın Yılmaz Ateşe aittir.
Sayın Ateş, buyurun. (CHP sıralarından
alkışlar)
YILMAZ ATEŞ (Ankara) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Milliyetçi Hareket Partisine çok teşekkür ediyorum. Böylece,
dokuz yıldır iktidarda olan Adalet ve Kalkınma Partisinin Yokluk,
yoksulluk ve yolsuzlukları ortadan kaldıracağız.
iddiasıyla geldiği ve dokuz yıldır da iktidarını
tek başına sürdürdüğü Türkiyede basın ve insan
hakları özgürlüklerinin bir anlamda manzaralarını hep birlikte
seyredeceğiz.
Değerli arkadaşlar, eğer bir ülkede basın
özgürlüğü yok ise, yani düşünce özgürlüğü, düşünceyi yayma
özgürlüğü yok ise diğer özgürlüklerden de söz etme
olanağımız yoktur.
Adalet ve Kalkınma Partisi İktidarının dokuz
yıllık iktidarında 27 Temmuz 2007de
başlattığı gazeteci avı bütün hızıyla devam
etmektedir. Bu dokuz yılda 700 gazeteci hakkında dava
açıldı, 63 gazeteci şu anda cezaevinde, 4 televizyon sahibi
şu anda cezaevinde, 3 gazeteci faili meçhul cinayete kurban verildi, 1
gazete emekçisi gazete dağıttı diye emniyette faili meçhule
kurban edildi. Gizli tanık, yasa dışı telefon
dinlemeleriyle yıllardır gazeteciler ve bilim adamları
cezaevinde özgürlüklerinden yoksun bırakılmaktadırlar.
Beğenmediğiniz köşe yazarlarını
işten attırdınız, beğenmediğiniz genel yayın
müdürlerini yönetimden uzaklaştırdınız. Onunla
yetinmediniz, gazete patronlarını el değiştirmeye
zorladınız, 21inci yüzyılın Türkiyesinin
Başbakanı gazeteleri kara listeye aldı, örgütünüze Bunları
okumayın. dediniz. Bununla yetinmediniz, gazeteleri zorla sahip
değiştirmeye zorluyorsunuz, sahip değiştir-tiyorsunuz. 1,5
milyar dolar değer biçilen bir gruba 4,5 milyar dolar ceza kestirdiniz ama
her ne hikmetse, Ankaranın Güdül Belediye Başkanınız da
bir gazeteyi bütün köylere varana kadar bedava alıp
dağıtmaktadır. Benim bu Belediye Başkanına önerim
şu: Bütün gazeteleri alıp o zaman halka böyle bir hizmeti sunsun,
sadece yandaş bir gazeteyi belediyenin olanaklarıyla bütün köylere,
okullara kadar da bunu dağıtmamasını öneririm.
Değerli milletvekilleri, bununla yetinmediniz, hazineden
yandaş medya oluşturdunuz, Hitler, Mussolini, Salazar, Franconun
19uncu, 20nci yüzyılda yapamadığını siz maalesef
21inci yüzyılda daha basılmamış, gün yüzü görmemiş,
baskıya dönüşmemiş olan bir kitap avı için ev
bastınız, büro bastınız, matbaa bastınız, gazete
yönetimlerini bastınız. Bu Anayasa değişikliği yetmez
ama evet diye manşet atanlara ve bunlara destek olan köşe
yazarlarına da bunu ithaf ediyorum.
Değerli arkadaşlarım, Osmanlı matbaayı
yüz yıl sonra kullanmanın bedelini çok ağır ödedi. Sizin de
bu gazete ve gazetecilere, basın özgürlüğüne karşı olan
düşmanlığınızın, kitabın
basılma-masının, daha basılmamış kitabı
infaz etmeye kalkmanızın bedelini Türkiye çok ağır
ödeyecektir.
Değerli arkadaşlar, sadece muhalefete mensup
olduğumuz için bu eleştirileri yapmıyoruz. Bu eleştirilerin
daha ağırını uluslararası basın
kuruluşları yapmaktadır. Bakın, Sınır
Tanımayan Gazeteciler Örgütünün yaptığı araştırmaya
göre, 2005 yılında Türkiye 178 ülke içinde basın özgürlüğü
alanında 98inci sıradayken, 2010 yılında 178 ülke
arasından yine 135inci sıraya, değerli arkadaşlar,
geriledi.
Yine, Dünya Gazeteciler ve Haber Yayımcıları
Birliği Dünya Editörler Forumu bildiri yayınlayarak bütün
uluslararası camiada, Türkiyede basın özgürlüğünün
olmadığını ifade etti ve içeride tutulan gazetecilerin bir
an önce salıverilmesini istedi.
Sayın Başbakan Biz ileri demokrasi uyguluyoruz. diyor.
İleri demokrasi dediği yönetim tarzı basın
özgürlüğünün geriletilmesinin adı oldu maalesef.
Değerli arkadaşlar, bütün bunlar hangi ülkede
olmaktadır? Şiir okudu diye, kendisini Avrupadan vurup Amerikadan
çıkıp düşünce suçlusu, mağdur diye tanıtan
Sayın Recep Tayyip Erdoğanın yönettiği bir ülkede
olmaktadır. Şimdi, değerli arkadaşlar, bu olaylar, bu hak
ihlalleri, bu özgürlük ihlali yalnız basın alanında mı
olmaktadır? Hayır, bunlar, değerli arkadaşlar, bütün insan
hak ve özgürlükleri alanında da olmaktadır.
Alevi açılımı yapıyoruz. dediniz, Kürt
açılımı yapıyoruz. dediniz, değerli arkadaşlar,
Alevi açılımı yaptığınız bir sırada
Alevi örgütlenmesini yasa dışı bir örgütlenme ve bölücü bir
örgüt statüsüne koyuyorsunuz ve cemevlerini cümbüş evi ilan ediyorsunuz.
AHMET YENİ (Samsun) Kim dedi, nerede var Sayın
Başkan?
YILMAZ ATEŞ (Devamla) Değerli arkadaşlar, bu,
özellikle Kürt açılımı deniyor. Değerli arkadaşlar,
bırakın Kürtlere yeni bir hak ve özgürlüğü, değerli
arkadaşlar, 21inci yüzyılın Türkiyesinde eli bağlı
insanlar. Kim bunlar? Mahkeme kapılarında, emniyet
kapısında sorgu sıralamasını bekleyen
insanlarımız. Bunlar, doğudaki
vatandaşlarımızın oylarıyla seçilmiş olan
belediye başkanlarıdır; bunlar, içlerinde geçmiş dönemde
milletvekilliği yapan insanlardır ve bunlar, yıllardır -iki
yıldır- özgürlüklerinden mahrum bir şekilde, değerli
arkadaşlar, sanki Hitlerin SS kampları, sanki insan toplama
kampları gibi değerli arkadaşlar, bu insanların elleri
kelepçeli ve sorgulanma sırası beklemektedirler.
Adalet ve Kalkınma Partisinin, değerli arkadaşlar,
insan hak ve özgürlüklerinin karnesi budur, manzarası budur, Türkiye
adına da utanç verici bir durumdur.
Değerli arkadaşlar, Sayın Başbakan bir
şiir okudu, o şiir nedeniyle de kendisini mağdur ilan etti.
Avrupadan girdi, Amerikadan çıktı ama şifayı Cumhuriyet
Halk Partisinde buldu, şifayı bu yüce Mecliste buldu. Bu Meclisin
çıkardığı bir Anayasa değişikliğiyle
Sayın Başbakan özgürlüğüne kavuştu, siyasal özgürlüklerine
kavuştu ama şimdi aynı Başbakan, değerli
arkadaşlar, bu gazeteci arkadaşlarımızı aylardır
yıllardır sorgusuz sualsiz cezaevinde tutmaktadırlar.
Sayın Başbakan, değerli arkadaşlar, çok ilginç
bir şiir okudu, hak etmediği belki bir cezayı da aldı.
Şimdi, şiir okudu diye kendini düşünce mağduru ilan eden
Başbakana ve Adalet ve Kalkınma Partisi İktidarına ben de
bir şiir ithaf edeceğim. Değerli arkadaşlar, Demokrat Parti
Özgürlükler sağlayacağım. diye iktidara geldi ama bir süre
sonra onlar da sizin gibi demokratik hak ve özgürlükleri budamaya
başlayınca Âşık Ali İzzet Özkan Parti Destanı
diye bir şiir yazdı. O şiirin bir dörtlüğünü ben Adalet ve
Kalkınma Partisi İktidarına ithaf ediyorum. Bu dörtlükte diyor
ki Âşık Ali İzzet Özkan:
Demokrat Partiyi gözel kız sandık,
Çirkin çıktı, kahpe çıktı, dul
çıktı.
Alnım açık, yüzüm ağ dedi, kandık,
Yüzü kara çıktı, başı kel çıktı.
(AK PARTİ sıralarından gürültüler)
Bunu AKPye ithaf ediyorum.
AHMET YENİ (Samsun) Demokrat Partiye kimse öyle söyleyemez.
Çok ayıp ettiniz.
YILMAZ ATEŞ (Devamla) AKPyi de Bu yetmez ama evet diyen
çevrelere ithaf ediyorum. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
Yüce Meclisi tekrar saygıyla selamlıyorum.
HALİL AYDOĞAN (Afyonkarahisar) O dediklerinizi size
aynen iade ediyoruz.
YILMAZ ATEŞ (Devamla) Bunlar sizin insanlık karnenizin
belgeleridir.
BAŞKAN Milliyetçi Hareket Partisi grup önerisinin
aleyhindeki son söz Samsun Milletvekili Sayın Fatih Öztürke aittir.
Buyurun Sayın Öztürk. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
FATİH ÖZTÜRK (Samsun) Sayın Başkan, değerli
arkadaşlar; basının halkın bilgi edinme hakkından en
geniş biçimde yararlanabilmesini sağlamak için çalışma
şartlarının iyileştirilmesi, basın özgürlüğünü
sağlamaya yönelik önlemlerin ve kararların tespiti için Meclis
araştırması açılması önerisiyle ilgili, Adalet ve
Kalkınma Partisi adına söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle
de yüce Meclisi saygılarımla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, basın özgürlüğü ülkemiz
için yeni, gündemde, olan bir konu değildir. Osmanlının son
döneminde gündeme gelen, cumhuriyetin ilk yıllarında gündemden
düşmeyen, yine 1950li yıllara gelindiğinde hep
tartışılan, konuşulan ve 1950de 5680 sayılı
Basın Kanunuyla biraz elden geçirilen, insanlar tarafından rahat
görülen ve 1960lı yıllarda yine sıkıntılı bir
süreç, ihtilal dönemi, 71 ve 80li yıllarda yine gündemde olan,
Türkiye'nin her an, her zaman gündeminde olan bir konu. Bu konuyla alakalı
bugüne kadar çok kez konuşuldu, çok kez tartışıldı,
bugün de yine gündeme taşındı.
Az önce Sayın Şandırın da dediği gibi,
gündemin yoğunluğu nedeniyle belki alınamayacak, bu gündemin
yoğunluğu nedeniyle konuşulamayacak, ama ben bu on dakika
içerisinde bu konuyla alakalı birkaç kelamda bulunmak istiyorum,
sıkıntıları aktarmak istiyorum, çözümleriyle alakalı
bilgi vermek istiyorum.
Değerli arkadaşlar, bizim iktidarımız
döneminde, 2004te 5187 sayılı Basın Kanunu
çıkarıldı, sizin de takip ettiğiniz gibi. Bu Kanunla
alakalı
5187 sayılı Kanun bizim için çok önemliydi. Niye çok
önemliydi? Çünkü bu Kanun o günün şartlarında meslek
kuruluşlarını bir araya getirdi, sivil toplum örgütleri bir
araya geldi. Bu Kanunun hazırlanmasında bu örgütlerden bilgiler
alındı, Türkiye'nin şartlarının
iyileştirilmesiyle alakalı onların fikirleri alındı ve
bu Kanun oluşturuldu. Bu Kanun çıkarıldığında
basın mensupları, meslek kuruluşları memnun oldular, tabii
birçok sıkıntıyı ortadan kaldırdı. Özellikle,
5187 sayılı Basın Kanunuyla cezalarda hakkaniyet
sağlanması ve yerel basının korunması amacıyla
süreli yayınlar, yayın alanlarına göre, yaygın, bölgesel ve
yerel olmak üzere üçe ayrıldı. Kanunda yer alan para
cezalarının yerel medya ve sivil toplum kuruluşlarına bir
yük getirdiği ifadesinin doğru olmadığı ortaya konuldu
ve para cezalarının miktarları belirlenirken toplumsal
değerlerin korunması için, özgürlükler için, toplumsal değerler
arasında bir dengenin oluşturulmasına ve cezaların
caydırıcı olmasına dikkat edildi. Bu, şunu gerektirdi:
Anadolunun en ücra köşesinde yayın yapan bir yerel gazeteyle
Türkiyede milyonlarca satan, binlerce satan bir gazetenin aynı cezalara
çarptırılması, aynı para cezalarına
çarptırılması önlendi.
Değerli arkadaşlar, biz basının Türkiyede
özgürlükçü yapısının devam etmesini istiyoruz. Adalet ve
Kalkınma Partisi olarak Türkiyede basının yandaş,
yoldaş ve candaş gibi tabirlerle anılmasını
istemiyoruz, bu tür tabirleri doğru bulmuyoruz, bu tür tabirlerin çok
tehlikeli olduğunu düşünüyoruz.
NECATİ ÖZENSOY (Bursa) Ne zaman başladı Fatih bu
tabirler, ne zaman başladı?
FATİH ÖZTÜRK (Devamla) Siyasi partiler bu tür tabirleri son
günlerde çok fazla kullanıyorlar ama bu tür tabirler Türk
basınını yaralar, bu tür tabirler Türk basınının
bir mesafe almasını önler. Lütfen bu tür tabirleri şiddetle
kınayalım ve gündemde tutmayalım.
NECATİ ÖZENSOY (Bursa) Başbakan kullanıyor,
Başbakan!
FATİH ÖZTÜRK (Devamla) Biz Türkiyede basının
güçlü olması taraftarıyız. Ben şunu istiyorum: Dünyada
önemli basın kuruluşları var değerli arkadaşlar, ben
ülkemde New York Times gibi gazeteler olsun istiyorum, Washington Post gibi, Le
Figaro gibi gazeteler olsun istiyorum.
KAMİL ERDAL SİPAHİ (İzmir) Amerikaya git
kardeşim, burada ne işin var!
FATİH ÖZTÜRK (Devamla) - Bu gazeteler dünyanın gündemini
oluşturuyorlar. Ben gazetelerimin dünya gündeminde söz almasını,
dünya gündeminin yaratılmasında etkili olmasını istiyorum.
Yine, biz, dünyada BBC gibi, El Cezire gibi, CNN
İnternational gibi televizyonlarımız olsun istiyoruz, bu gazete
ve televizyonlarımız dünyanın önemli aktörleri hâline gelsin
istiyoruz.
MEHMET SEVİGEN (İstanbul) Kaç tane istiyorsun?
FATİH ÖZTÜRK (Devamla) Bugün
baktığımızda çok enteresan bilgiler var değerli
arkadaşlar: Bakın, bugün dünyada 14 milyon satan gazeteler var, 14
milyon, 12 milyon satan gazeteler var, 5 milyon tirajı olan gazeteler var.
Bize bakıyoruz, bugün en iyi satan gazetemiz 840 bin adet satıyor
arkadaşlar.
ALİM IŞIK (Kütahya) Bedava
dağıtıyorlar, bedava
FATİH ÖZTÜRK (Devamla) - Bunun yanında 600 bin, 400 bin
satan gazetelerimiz var.
Demek ki bir yerde yanlışımız var, bu
yanlışı düzeltmek durumundayız, bu yanlışı
düzeltmek adına mücadele etmek durumundayız. Yerel ve görsel
gazeteleri, yayınları, basını güçlendirmek adına çaba
göstermeliyiz.
Değerli arkadaşlar, yine, okumayan bir toplumuz,
okumayan, okumada problemimiz var, gazete okumuyoruz. Gazete okumuyoruz da
kitap okuyor muyuz? Kitap da okumayan bir toplumuz, günde 4,5 saat televizyon
izleyen bir toplumuz. Günde 4,5 saat televizyon izliyoruz,
dolayısıyla okumayan bir toplumun görsel anlamda bu kadar saat
televizyon izlemesi bize şu konuyu gündeme getiriyor: Sabah
ekranlarınızı -RTÜKe de buradan seslenmek istiyorum-
açıyorsunuz, kadın programları yer alıyor. Bu programlar
çok enteresan, bu programlarda cinayetler irdeleniyor, hâkim gibi
davranılıyor, savcı gibi, örseleniyor insanlar, orada emniyet
gibi, tekrar deşifre ediliyor. Bu programların bu ülkeye fazla bir
kazanımı olmadığını düşünüyorum. Özellikle
programlarda belgesel gibi yayınlar yapılıyor, belgesel gibi
senaryolar hazırlanıyor, bu senaryolar insanımızı
yanlış yönde etkiliyor.
Az önce Cumhuriyet Halk Partisinden Mevlüt Aslanoğlu
arkadaşımızın yerel basınla alakalı söylemleri
oldu. Ben bu kürsüden yerel basınla alakalı iki ay önce bir
konuşma yapmıştım, dolayısıyla aynı konuyu
tekrar gündeme getirmek istemiyorum. Yerel basının güçlenmesiyle
alakalı, Hükûme-timizin çalışmalarını
anlatmıştım. Bu konuda çok büyük mesafeler katedildi. Özellikle
reklam pastası, biliyorsunuz, yeniden gözden geçirildi. Yerel
basının reklam organizasyonundan pay alması noktasında bu
Hükûmetimizin, bu Meclisin çıkarmış olduğu yasalarla onlar
güçlendirildi. Bugün Türkiye'de binlerce yerel basın var. Bu binlerce
yerel basın bu pastadan pay alarak ayakta duruyorlar.
Değerli arkadaşlar, basının sorunu çok,
basın sektörünün problemi çok. Bu sektörde on binlerce insan
çalışıyor. Bakın, on binlerce insan bu sektörden aş ve
iş kazanımı sağlıyor. Bu sektörün ayakta durması
lazım, bu sektörün sorunlarını irdelememiz lazım, bu
sektörün sorunlarını buraya taşımamız lazım. Şimdi,
bu grup önerisiyle taşınan konulara baktığımız
zaman ne taşınıyor? İşte, son günlerde gündemde olan,
son günlerin en hareketli konusu, basılan kitapların
toplanılması gibi, gazetecilerin tutuklanması gibi konular
gündeme alınıyor. Bizim, Adalet ve Kalkınma Partisi olarak
sistemimiz bellidir. Siz Kitap toplatılmasının taraftarı
değiliz. diyorsunuz, biz de aynı taraftayız ama şunu
unutmayın: Gazeteci bir insandır, her insan gibi gazeteci de hata
yapabilir. Bu Arkadaşlarımız hata yapmış.
anlamına gelmez ama gazeteciyi hatasız seviyeye getirirseniz,
gazeteciyi hata mekaniz-masının dışında tutarsanız
büyük bir yanlış yapmış olursunuz. Bugün, gazeteci de bir
insandır, hata yapabilir, yazdıklarıyla,
yaşadıklarıyla veya yazıp
yaşadıklarının dışında sosyal hayatıyla
alakalı da hatalar yapabilir. Bunun mercisi nedir? Bu, adalet
mekanizmasının içerisindedir. Bu arkadaşlarımız
şu anda yargılanıyorlar. Yargılama süreci hukuksal bir
süreçtir, biz bu sürece müdahale edebilir miyiz? Edemeyiz.
Dolayısıyla bunların suçlu veya suçsuz olduğunu da bilemiyoruz
çünkü hakkında yargılama süreci devam ettiği için bu konuda
konuşmak istemiyoruz ama şunu bilmekte fayda var: Ne Genel
Başkanımız ne partimizin diğer birimlerinde görev yapan
arkadaşlarımız bu konuda müdahil değillerdir. Bu konuda
müdahil de olmamışlardır. Az önce arkadaşlarımız
dediler ya Manşetlere müdahale ettiniz, yazdınız, çizdiniz,
köşe yazarlarını attırdınız
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
FATİH ÖZTÜRK (Devamla) Teşekkür ediyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Öztürk.
III.- YOKLAMA
(CHP sıralarından
bir grup milletvekili ayağa kalktı)
K. KEMAL ANADOL (İzmir) Yoklama istiyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Evet, bir yoklama talebi vardır.
Sayın Anadol, Sayın Seçer, Sayın Sevigen,
Sayın Güvel, Sayın Köse, Sayın Keleş, Sayın İçli,
Sayın Oksal, Sayın Günday, Sayın Öğüt, Sayın Yazar,
Sayın Ateş, Sayın Hacaloğlu, Sayın Arat, Sayın
Sönmez, Sayın Meral, Sayın Gök, Sayın Ersin, Sayın Okay,
Sayın Baratalı, Sayın Özpolat, Sayın Bingöl.
Yoklama için iki dakika süre veriyorum ve başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN Toplantı yeter sayısı vardır.
VIII.- ÖNERİLER (Devam)
A) SİYASİ PARTİ
GRUBU ÖNERİLERİ (Devam)
1.- Basının halkın
bilgi edinme hakkından en geniş biçimde yararlanabilmesini
sağlamak için çalışma şartlarının
iyileştirilmesi, basın özgürlüğünü sağlamaya yönelik
önlemlerin ve kararların tespiti amacıyla verilen (10/641) esas
numaralı Meclis Araştırması Önergesinin ön
görüşmelerinin, Genel Kurulun 30/03/2011 Çarşamba günkü
birleşiminde yapılmasına ilişkin MHP Grubu önerisi (Devam)
BAŞKAN Milliyetçi Hareket Partisi Grubu önerisini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun İç Tüzükün 19uncu
maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup
oylarınıza sunacağım.
2.- Hayvancılık
sektörünün sorunları ile ilgili (10/806) esas numaralı, Meclis
Araştırması Önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun
30/03/2011 Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin
CHP Grubu önerisi
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Danışma Kurulu; 30.03.2011 Çarşamba günü (Bugün)
toplanamadığından, Grubumuzun aşağıdaki
önerisinin, İçtüzüğün 19 uncu maddesi gereğince Genel Kurulun
onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.
Kemal
Anadol
İzmir
Grup
Başkan Vekili
Öneri:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Gündeminin, Genel Görüşme ve
Meclis Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler
Kısmında yer alan (Hayvancılık Sektörünün Sorunları)
(10/806 esas numaralı) Meclis Araştırma Önergesinin
görüşmesinin, Genel Kurulun 30.03.2011 Çarşamba günlü
birleşiminde yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN Cumhuriyet Halk Partisi Grubu önerisinin lehinde ilk
söz Ardahan Milletvekili Sayın Ensar Öğüte aittir.
Buyurun Sayın Öğüt.
ENSAR ÖĞÜT (Ardahan) Çok saygıdeğer
Başkanım, değerli milletvekili arkadaşlarım;
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, hayvancılıkla ilgili söz
almış bulunuyorum. Hepinizi saygılarımla selamlarım.
Değerli arkadaşlar, 1937den 1968e kadar Kars, Ardahan,
Iğdır bölgesinden, hatta doğu Anadoludan İrana ve
Rusyaya hayvan ihraç ediyordu Türkiye, 1990a kadar da Gaziantepten ihraç
ediyorduk ama ne yazık ki dokuz yıllık AKP döneminde
hayvancılık bitti, hayvancılık ve tarımla geçinen 25
milyon insan perişan oldu, evlerine haciz gitti, tarlalarına haciz
gitti, hayvanları icra kanalıyla satıldı. Ne oldu sonra?
Biz, Cumhuriyet Halk Partisi olarak her zaman dedik ki: Hayvan
açığı var, kırmızı et açığı var,
lütfen hayvancılığı geliştirici şekilde köylüye
kredi verin. Köylüye kredi verirken şehir merkezinden bina istemeyin.
Şehir merkezinde binası olsa zaten adam köyde bulunup
hayvancılık yapmaz. Niye o zaman köyde bulunsun? O zaman ne oldu?
Hayır, iki memur kefil vereceksiniz, şehir merkezinden ipotek
vereceksiniz. dediler. Köylü desteklenmedi, köylü hayvancılık
yapmadı, besicilik yapmadı, üretmedi. Türkiyede et
açığı büyüyünce maalesef, hayvancılıkla geçinen
Türkiyede ilk defa, Kurban Bayramı için hayvan ithal ettik. O yetmedi,
ithal, dondurulmuş et getirildi. Buna dikkat edin ve bu dondurulmuş
etlerin çoğu kontrolsüz geçti, yenmez durumda. Şu anda, bir tane
dondurulmuş et getirin, burada yiyin, ben sizin elinizi öpeceğim,
yenmiyor.
Kasaplık hayvan geldi arkadaşlar. Kasaplık
hayvanların kesimi yapıldı, sakatatı, yani işkembesi,
ciğeri, kelle paçası hastalıklı çıktığı
için buna dikkat edin- toprağa gömüldü ve toprağa gömüldüğü
için sakatat piyasası birdenbire karaborsa oldu. Şu anda, işkembe
5 liradan 12 liraya çıktı, ciğer 10 liradan 20 liraya
çıktı. Bunu niçin diyorum? Yani, getirdiğiniz hayvanlar da
hastalıklı.
Burayı dinleyin. Ocak ayında Avusturyadan getirilen
hayvanlar var, düve. Bu düveler gebe düveler, arkadaşlar. Bu gebe düveler
getirildi, Adapazarı başta olmak üzere Türkiye'nin her tarafına
gönderildi. Pendik Veteriner Laboratuvarında, Avusturyadan getirilen
hayvanlarda mavi dil hastalığı çıktı, laboratuvarda
var. Bu laboratuvardan, örtbas etmek için, İngiltereye gönderdiler, yine
onaylandı. Adapazarı Sakarya Pamukovadaki şirket sahibi,
Tarım Bakanlığı hakkında dava açtı Bana
hastalıklı hayvanlar verdiniz. Bu hastalıklı
hayvanları ben istemiyorum, benim paramı iade edin. diye.
Bakın, Tarım Bakanlığı örtbas etti, oradaki hayvanları
aldı, bir kamyona doldurdu, benim duyduğum kadarıyla,
Gaziantepe gönderdi.
Bu mavi dil hastalığı nedir? Mavi dil
hastalığı ölümcül bir hastalıktır. Sıcaklar
çıktığında sinekler gelip, hayvanı
ısırıp uçmaya başladığı zaman mavi dil
hastalığı bir haftada Marmara Bölgesine yayılıyor
arkadaşlar. Bu ölümcül hastalığı gizlemek için Tarım
Bakanlığı büyük bir çalışma yaptı. Bakın,
adres veriyorum, arayın, İstanbul Pendik Veteriner Kliniğinde
mavi dil hastalığı çıktı mı çıkmadı
mı? Adapazarındaki bir şirkete verildi mi verilmedi mi? O
şirketin 5 tane gebe düvesi öldü, 20 tane de buzağısı öldü
arkadaşlar ve bunlar itlaf edilip, öldürüldü Yaz geliyor, sinek gelip
bunları kapmasın. diye. Adam dava açacak duruma geldi, Tarım
Bakanlığına itiraz çekti, Tarım Bakanlığı da
hayvanları aldı, apar topar başka yere götürdü.
Şimdi buradan söylüyorum, lütfen, sizden rica ediyorum
sayın bakanlar, bunu not alın. Türkiye bu hastalıklı
hayvanları yemeye mecbur değildir. Şimdi, Türkiyeye
Avusturyadan gelen bütün hayvanlarda mavi dil hastalığı var.
diyorum. Ben milletvekili olarak laboratuvar adresini gösteriyorum. Bu,
İzmirde de var, İstanbulda var, Türkiyeye giden bütün hayvanlarda
var. Bu hayvanları -yaz geldi arkadaşlar- sinek ısırmaya
başladığı zaman, yaydı mı sinek, inanın,
samimi söylüyorum, Türkiyede zaten şaptan dolayı hayvan
hastalığı büyük bir hayvan ölümüne neden oldu, bu ikinci bir
hastalığa neden olur ve Türkiyede büyük bir kaos yaşanır.
Bakın, Rizede bir sel olduğu zaman derhâl oraya dünya
kadar para gönderiliyor ama Posofta 3 bin tane montofon inek telef oldu,
şaptan dolayı öldü, bir küçük ilçe 15 trilyon zarar etti, devlet bir
kuruş yardım etmedi. Bu, Karsta da oldu, Ardahanda da oldu, bütün
her yerde de oldu. Yani, şunu demek istiyorum: Hastalıklı
hayvanlardan dolayı çiftçinin zararını kim, nasıl
karşılayacak? Onun yanı sıra, siz, hastalıklı
hayvanlar getiriyorsunuz, hastalıklı et getiriyorsunuz, insanlar
zehirleniyor.
Değerli arkadaşlar, süt tozu
Süt tozunda melamin diye
bir katkı maddesi var değerli arkadaşlar. Bu melamin katkı
maddesi çok zararlı, özellikle çocuklarda kalıcı hastalık
yapıyor. Türkiyedeki yapılan yoğurtlarda, maalesef çoğunda
süt tozu kullanılıyor. Çinde süt tozu
kullanıldığı, süt tozunda da melamin olduğu için,
Çinliler o işi yapanları idamla yargıladılar
arkadaşlar, dikkat edin buna, idamla yargıladılar. Türkiyede
var mı yargılanan? Türkiyede var mı denetim? Et getiriyorsunuz
hastalıklı, hayvan getiriyorsunuz hastalıklı, süt tozu
getiriyorsunuz hastalıklı. Biz bunu dediğimiz zaman,
uyardığımız zaman, bakanlar kulağını
tıkıyor. Yani, siz ne işe yararsınız, ne iştir
bu? Tarım Bakanlığının Kontrol Genel Müdürlüğü
yok mu? Bunları niye getirip açıklama yapmıyor? Ben şimdi
iddia ediyorum: Avusturyadan getirilen hayvanlar hastalıklı mı
hastalıksız mı? Dondurulmuş getirilen hayvanlar
hastalıklı mı hastalıksız mı? Süt tozunda
çıkan melamin maddesi zararlı mı zararsız mı?
Değerli arkadaşlar, bunlara niye çözüm getirilmiyor?
Biraz sonra, AKP sözcüsü konuşacak, lütfen bunlara cevap versin,
olayları saptırmasın.
Değerli arkadaşlar, Türkiyede çiftçi
batırıldı, kredi verilmiyor. Çok uğraşmama
rağmen, ihtar çekmemize rağmen, soru önergelerimize rağmen, dün,
Ziraat Bankası yeni başladı kredi vermeye. Yani bu krediler
verilirken köylüden tarlasını, çayırını,
ahırını ipotek istemiyor, şehir merkezinden ipotek istiyor,
şehir merkezinden veremediği için perişan oluyor.
Doğu, güneydoğu çok mağdur olan bölge, yerinde
gelişmesi gerekirken, tarım kredi kooperatifleri, Hoçvan Hasköy
Tarım Kredi Kooperatifi, Göle Tarım Kredi Kooperatifi,
Çayırbaşı Tarım Kredi Kooperatifi, Ardahan Yalnızçam
Tarım Kredi Kooperatifi kapatıldı, Ardahan merkeze
alındı. Yahu, kardeşim, bu milletin dolmuşa ödeyecek
parası yok, siz niye yerinden bu tarım kredi kooperatiflerini
kapattınız da merkeze aldınız? Bu, sadece Ardahanda
değil, Karsta da oldu, her yerde de oldu. Hayvancılık bitti
değerli arkadaşlar.
Buradan şunu söylüyorum, zamanım da fazla kalmadı:
İthal et, ithal hayvan için yüzde 30 gümrük fonu vardı, yüzde 45e
çıkarıldı, bir denge sağlandı ama bu biraz daha
çıkarılırsa, yani yüzde 60 civarında olursa, o zaman yerli,
Türk köylüsünün malıyla ithal getirilen mal arasında bir denge
oluşur, Türk köylüsü de zarar etmez. Ben bunu rica ediyorum Hükûmet
yetkililerinden, mutlak surette bunu sağlamamız lazım çünkü
değerli arkadaşlar, eğer biz bunu sağlayamazsak
Bana gelen
çiftçiler şunu söylüyor: Biz bundan sonra besiciliği
bırakacağız. Biz besiciliği bırakırsak Türkiye
devamlı yurt dışına bağımlı kalacak. Yurt
dışına bağımlı kaldığı zaman, o
zaman, maalesef, hem 25 milyon insanımız perişan olacak hem
Türkiye nasıl beslendiği belli olmayan hayvanların etini yemek
mecburiyetinde kalacaktır.
Bu anlamda, Cumhuriyet Halk Partisi olarak diyoruz ki
Yaklaştı, inşallah halkın iktidarı gelecek,
göreceksiniz. Nasıl, hangi yüzle gideceksiniz köylüye onu bilemiyorum,
köylü sizi nasıl karşılayacak onu da bilemiyorum ama bir
şey biliyorum, Cumhuriyet Halk Partisi geldiği zaman ithal et derhâl
durdurulacak, ithal hayvan derhâl durdurulacak, köylümüze her türlü imkân
verilecektir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ENSAR ÖĞÜT (Devamla) Bir dakika sürem var mı?
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Öğüt.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu önerisinin aleyhinde ilk söz
Muş Milletvekili Sayın Nuri Yamana aittir.
Buyurun Sayın Yaman.
M. NURİ YAMAN (Muş) Teşekkür ederim Sayın
Başkanım.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Cumhuriyet
Halk Partisinin, hayvancılık sektörünün sorunlarıyla ilgili
vermiş olduğu araştırma önergesi üzerinde Barış
ve Demokrasi Partisi adına söz aldım. Bu nedenle hepinizi en içten
duygularımla selamlıyorum.
Evet, Meclisin bu son günlerinde biliyoruz ki, herkes de biliyor
ki bundan sonra gelecek olan bu tür önergeler, araştırma önergeleri
yani bir noktada sırayı savma ve gündeme alınmayacağı
gibi bir değerlendirmeyle karşı karşıya kalacak. Ve
yine dört yıldan bu yana muhalefet milletvekillerinin çeşitli
partilerden gelen benzer birtakım araştırma önergelerinin de
akıbeti yine -sağ olsunlar- AKPnin parmaklarının kalkıp
indiği ortamlarda hep reddedildi ve bir türlü bu konular, ülkenin önemli
sorunları, bu ülkenin binlerce, milyonlarca insanının
beklediği sorunlar bir araştırma ve inceleme zahmetinde
bulunulmadan tekrar tozlu raflardaki yerini korumaya bırakıldı.
Öyle sanıyorum ki
hayvancılık sektörünün sorunlarıyla ilgili olarak bu
verilen ne ilktir ne de son araştırma önergesi olacaktır. Ancak,
bu konularla ilgili tekrara düşmemek için, daha önce burada
hayvancılık sektörünün sorunlarını dile getiren hatiplerin
de belirttiği rakamları yinelememek, tekrarlamamak için çok net ve
açık bir bilgiyi -aldığım bu bilgi TÜİKin
araştırmaları sonucunda saptanan bilgi- size sunmak istiyorum:
2000 yılı başlarında Türkiyedeki hayvan potansiyelimiz
büyükbaş hayvanlarda 17 milyonun üzerindeyken bugün maalesef 10,5 milyona
düşmüş durumda. Yine aynı döneme ilişkin olarak
küçükbaş hayvan sayısı da 50 ile 55 milyon koyun ve keçiler
dâhil edildiği zaman- olduğu hâlde bugün bu da yine yüzde 50nin
üzerinde bir düşüşle 23 milyona düşmüş.
Tabii, bu rakamları herkesin kendine göre
konuşturması, kendine göre yorumlaması mümkün ancak ben, bu
hayvancılık sektörünün çok yoğun olarak bulunduğu Muş
bölgesindeki bazı insanların, yıllardır geçimini bundan
sağlayan bazı insanların çektiği sıkıntıları,
bire bir bunlarla yaptığım görüşmelerden o anekdotları
size anlatmak istiyorum.
Bir defa, bu hayvancılığın gelişmesinde
en büyük etkisi olacak olan bitki örtüsü sizin tahminlerinizin çok çok ötesinde
düşmüş durumda ve bitki örtüsü çeşitliliği, deyim
yerindeyse, sıfırlanmış. Kâğıt üzerinde
tarım il müdürlüklerinin veya bu Bakanlığın birçok ilde
mera ıslahı, meralarla ilgili, dosyalarda çalışmaları
var ama bu örnek çalışmalar da hani yıllık
çalışmalarda neler yapılmış amacıyla yapılan
şeyler. Ancak bilhassa bu doğrudan destek nedeniyle siz maalesef bu
vatandaşı tembelliğe sevk ettiniz.
Bakın, kendimden örnek vereceğim. Ben de miras yoluyla
annemden ve babamdan intikal eden arazi sahibiyim ve bu arazileri, samimiyetle
söylüyorum, ekip biçmeden bu doğrudan destekle alınan ücretin ondan
daha fazla olduğunu buradan itiraf edeyim. O nedenle, vatandaşı,
siz, ne bitki çeşitliliği bakımından ne tarımsal
üretim bakımından ekip biçmekten alıkoydunuz ve vatandaşı
tembelliğe alıştırdınız.
Yine bu hayvancılıkla ilgili verdiğiniz kredilerle
ilgili sayın bakanlar buradan kalkıp çok güzel nutuklar
atıyorlar ve ferdî hayvancılık kredisi alacak olan insanlarla
ilgili ben yine memleketimden bir örnekle, bir anekdotla sizlere bilgi sunmak
istiyorum.
Biliyorsunuz, her yerde, her yerleşim yerinde, köyde, kentte,
şehirde o yerin genel durumunu çok iyi, esprili bir şekilde anlatan
ayaklı kütüphane veya ayaklı gazete diyeceğimiz nitelikte
bilgi sahibi olan insanlar var. Gidin o köye, köyün ahvalini, köyün içinde
bulunduğu şartları, o kişiyi bir saat konuşturun, her
şeyi öğrenirsiniz.
Benim güzel Malazgirtimde de Medeni Çelik isminde bir esnaf
var. Aylık, yıllık, haftalık bilgileri çok rahatlıkta
bundan alabilirsiniz. Gittikçe ben bunu yakalarım ve konuşurum
kendisiyle: Medeni, gel böyle, bakalım memleketin ahvali nedir? Senin
esnaf olarak durumun nedir? Komşularının hayvancılık
sorunu nedir? derim. Kredi
Bakanlar çıkıp Meclisten hep
anlatıyorlar: Biz sıfır faizli kredi veriyoruz. İşte,
iki yıl ödemesiz şu kadar kredi sağlıyoruz. Esnaf olarak
sen kredi alabiliyor musun? diye sordum. Sayın Vekilim, ben Anadolunun
bu Kürt coğrafyasında söylenen sözüyle size hitap edeyim, siz bunu
tercüme edin. dedi. Bankalar bizden kredi istediğimiz zaman,
(x)
diyor. Yani diyor ki: Bana banka kredi vermek için diyor ki: Git, güller
deresinden yılanın yumurtasını getir, ben sana öyle kredi
vereyim. Yahu, bunu aç biraz. Ne demek? Yani, bize öyle şartlar öne
sürüyor ki. Bir defa ben esnaf olarak bir memura mahkûm edilmek, iki memura, üç
memura mahkûm edilmek zorundayım. Benim köydeki ne arazim ne evim ne de
varlığım ipotek olarak kabul edilmiyor. Yine, benim şehir
içindeki evim de kabul edilmiyor. Banka bunu da kabul etmiyor. Ve ben merak
ettim, gerçekten banka müdürüne sordum, dedim ki: Ya, nasıl olur? Hadi
köydeki arsayı, tarlayı almıyorsun ama şehir içindeki,
apartman dairesi olmasa bile, adamın bir evi var, bir tapusu var. Bunu
niye kabul etmiyorsun? Ve
(xx) olarak bana söylediği şu:
Efendim, genel müdürlüğümüz bilhassa paraya çevrilmeyecek konumda olan ve
satışa çıkarıldığı zaman, haciz gittiği
zaman satılmayacak olan bu tür şeyleri sakın sakın
almayın. diye
Biz de bunun için bunları alamıyoruz.
(x) Bu bölümde Hatip
tarafından Türkçe olmayan bir dille birtakım kelimeler ifade edildi.
(xx) Bu bölümde Hatip
tarafından Türkçe olmayan bir dille birtakım kelimeler ifade edildi.
Tabii, şimdi bu şeylerden bahsederken, geçen hafta ben
Egede bizim demokratik çözüm çadırlarıyla ilgili etkinlikler
sırasında bölgenin Manisa, Aydın, Denizli illerini
dolaşırken Aydına gittiğimde yol üzerinde kamyonların
çok yoğun olduğu, kamyoncuların mola verdiği bir istasyonda
durdum. Benim idarecilik mesleğinden gelen
alışkanlığımla genelde bu esnaf kesimiyle hâl gibi,
şehirler arası otobüs işletmecileri gibi insanlarla o çevrenin
bilgilerini almak üzere sohbetlerim olur. İlgili şoför arkadaşa
dedim ki: Şuraya, şu benzinliğe çek de şu kamyoncuların
durumunu bir öğrenelim. Orada Afyondan, Konyadan, Hataydan,
Bilecikten plakalarından gördüğüm bir sürü kamyoncu vardı.
Selam verdim Sizinle sohbet etmek istiyorum. dedim, Ne yapıyorsunuz,
ahvali şartlarınız, durumlarınız nedir? diye sordum.
Tabii milletvekili olduğumu açıkçası söylemedim. Sizin bu
sorunlarınızla ilgili ben bir araştırma yapıyorum,
bilgi edinmek istiyorum. dedim. İnanın ki o Afyonlu, o Bilecikli
kardeşim sorunlarına birinin sahip çıkmasından
kaynaklı olarak gözleri açıldı, Bunları gazetelere
yazabilecek misiniz? dedi. Evet, yazacağım. dedim. Belki beni
şimdi dinliyorsa size verdiğim sözün gereği olarak Belki bir
yerlerde de dile getirmeye çalışırım. dedim.
Beyler, gerçekten, değerli milletvekilleri, kamyoncu
esnafı kan ağlıyor kan. Üç buçuk liraya mazotla ben ele güne
rezil olmamak için, ar namus belasına, evde arabayı takoza çekmemek
için, karın tokluğuna, çoluk çocuğum çalışıyor
desinler diye gidiyorum. Bakın, bu sardığım yüklerle ilgili
gittiğim geldiğim de inanın ki çok defa koyduğum mazotun
parasını zor karşılıyorum. diyor.
Yine, Kütahyada benim çok samimi dostlarım var,
şehirler arası otobüs nakliyesini yaparlar. Bunlar da şu anda
iflas bayrağını çekmiş durumda. Yani, siz bu
akaryakıtın bu yükselen fiyatları karşısında
sadece hayvancılıkla geçinen insanları değil, siz kamyoncu
esnafını yok ettiniz, siz gerçekten şehirler arası otobüs
taşımacılığı yapan insanlara iflas
bayrağını çektirecek konuma geldiniz.
Merak ediyorum değerli AKP milletvekilleri, bölgenizdeki bu
esnaflarla görüşmüyor musunuz?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
M. NURİ YAMAN (Devamla) Lütfen onların sesini dinleyin
diyor, hepinize saygılar sunu-yorum.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Yaman.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu önerisinin lehinde son söz Edirne
Milletvekili Sayın Cemaleddin Usluya aittir.
Buyurun Sayın Uslu. (MHP sıralarından
alkışlar)
CEMALEDDİN USLU (Edirne) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisi lehinde söz
aldım. Sizleri saygılarımla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, tarım sektörü içinde
hayvancılık ayrı bir öneme sahiptir. Gelişmiş ülkeler
hayvancılık sektörünün stratejik önemini kavramış ve bu
öneme uygun politikalar ile hayvancılığın tarım sektörü
içindeki payını artırmışlardır. Çünkü
hayvancılık, insanın yeterli ve dengeli beslenmesi, istihdama
olan katkısı, hayvanların insan gıdası olarak
tüketilemeyen bitki ve bitkisel artıkları yararlı besinlere
dönüştürebilme yetenekleri ve çiftçiye günlük gelir sağlaması nedeniyle
çok yönlü ve vazgeçilmez bir sektör olarak insan hayatı ve ülke
ekonomisinde önemli bir konuma sahiptir.
AKP hükümetlerinin yanlış tarım politikaları
sonucu, geniş yüzölçümü, farklı ekolojileri, değişik tür ve
ırktan hayvan varlığıyla avantajlı bir konuma sahip
olan ülkemizdeki hayvancılığı ve hayvansal ürünler
üretimini tehlikeye sokmuştur. Türkiyedeki hayvan sayısına
baktığımızda, Türkiye nüfusu son dönemde artış
gösterirken hayvan varlığı azalmıştır.
Tarımdaki nüfusu yüzde 26,6 olan ülkemizde, siyasi iktidarın
canlı hayvan sayısındaki düşüşe acil çözüm üretmesi
gerekmektedir. Türkiye'de uygulanan yanlış politikalar neticesinde
hayvan sayısı 37 milyon 689 bine düşmüştür. Bütün bu
sorunlara karşı Hükûmet Türkiye'de hayvan arzını
artırma seçeneğini bir kenara koyarak doğrudan canlı hayvan
ithal etmeye yönelmiştir. Bugün, her hayvancılık
işletmesini bir fabrika olarak kabul edecek olursak birçok fabrika
kapanmaktadır ve böyle gidecek olursa kapananlara yenilerinin eklenmesi
kaçınılmaz olacaktır.
AKP İktidarı döneminde özellikle koyun ve keçi türü
olmak üzere hayvan varlığımız azalmıştır. Et
ve süt fiyatları spekülatörlerin insafına terk edilerek suni fiyat
dalgalanmalarıyla fiyatlar bazen yükselmiş bazen düşmüş ve
her iki durumda da üretici kaybetmiştir.
Hayvancılık kayıt sistemi etkin
çalıştırılmamıştır.
Süt ve yağ fiyatları regüle edilememiş, birçok
damızlık hayvan kesime sevk
edilmiştir.
Özellikle son bir yıldır et fiyatları anormal
artarak fakir fukara eti kurbandan kurbana görür hâle gelmiştir.
Geçmiş yılların tersine batı illerinden
hayvancılığın en yoğun yapıldığı
doğu illerine et sevkiyatı başlamıştır.
Koyunculuk gözden çıkarılmış, siyasi amaçlarla
bazı bölgelere, bölge illerine farklı hayvancılık
destekleri uygulamaya konulmuştur.
Büyük gelişme ve ihraç
potansiyeline rağmen kanatlı sektörü kendi hâline
bırakılmıştır.
Kaçakçılık ve kayıt dışılık
nedeniyle Türk çiftçisiyle birlikte devlet büyük zarar görmüştür.
Damızlık düve ve koyun ihtiyacını yurt içi
kaynaklardan temin için hiçbir adım atılmamıştır.
Aksine on beş yıldır 1 gram et ithal edilmeyen ülkemizde et
ithalatının yolu açılmıştır.
Türkiyede 2002-2010 yılları arasında hayvansal
üretimde ve hayvan ürünleri piyasasında genel durum asla üretici lehine
olmayıp mağduriyetin yanında istikrarsızlık olarak
ortaya çıkmıştır. Hayvancılıkta yaşanan son
durum ise AKP hükûmetlerinin yanlış politikaları sonucu
hayvancılık sektöründe patlayan bu krizler de Türk
hayvancılığının nerelerden nerelere geldiğinin en
önemli göstergesidir.
Bütün dünyada ülkeler bazında hayvan sayısı
artarken son yedi yılda ülkemizde hayvan sayısı
düşmüştür. Özellikle küçükbaş hayvan sayısındaki
düşüş çok dikkat çekicidir. AKP iktidarları döneminde,
kırsal kesimde yaşayan insanlarımızın en önemli geçim kaynağı
olan küçükbaş hayvancılığımız neredeyse bitme
noktasına gelmiştir.
TÜİK verilerine göre, 2002 yılında 31 milyon 954
bin olan küçükbaş hayvan sayısı, uygulanan yanlış
politikalar sonucu 2009 yılı sonu itibarıyla 5 milyon 76 bin
azalarak 26 milyon 878 bine düşmüştür. Yani son yedi yıl içinde
küçükbaş hayvan sayısı 5 milyon 76 bin düşmüş, son iki
yılda büyükbaş hayvan sayısı da düşmeye
başlamıştır. Bunun sonucu 2009 yılı ikinci
yarısından itibaren et fiyatları aşırı derecede
artmıştır. Bu artışın nedenlerini iyi analiz
edemeyen AKP İktidarı, çareyi bir başka yanlış daha
yaparak et ithal etmekte bulmuştur. Hâlbuki bu noktaya gelineceği
daha 2006 yılından belliydi. Nitekim bilim adamları ve sivil
toplum örgütleri bunu daha 2006 yılında söylemişlerdi.
Türkiye Damızlık Sığır
Yetiştiricileri Merkez Birliği tarafından Kasım 2006da yayınlanan
Cumhuriyetimizin 100. Yılında Türkiye'nin Hayvansal Üretimi
adlı kitabın 111inci sayfasında Türkiye için özellikle
kırmızı et üretimi kritik görünmektedir. Hayvan
popülasyonlarından sağlanacak süt üretimi ile et üretimi uygun bir
noktada dengelenmelidir. Aksi hâlde özellikle kırmızı et
açığı oluşacak ve Türkiye et ithalatına
zorlanacaktır. Eğer Türkiye kırmızı et
açığını ithalatla karşılamaya kalkışır
ve bunu uzun süre devam ettirirse süt ithalatının yolu da
açılmış olacak. denilmiştir.
Yani AKP İktidarı, bu ülkede et meselesinin süt
meselesi, süt meselesinin de et meselesi olduğunu anlayamamış,
yıllarca sütün sudan ucuza satılmasına göz yummuş ve süt
üreticisinin feryatlarına kulaklarını
tıkamıştır.
2007 yılında yem fiyatlarında yaşanan anormal
artış, süt tozu ithalatının artması, süt
fiyatlarının maliyetinin altında kalması ve bunun sonucu
damızlık ineklerin kesime gönderilmesi, sonraki yıllarda et
arzında açığa yol açmış ve et fiyatlarının
artmasına neden olmuştur. Nitekim, görüldüğü gibi üreticinin
öngörüsü gerçekleşmiş ve AKP İktidarının bu
yanlış politika tercihi ve kötü yönetimi sonucu büyükbaş hayvan
sayısı 2008 yılında yüzde 2, 2009 yılında ise
yüzde 1 azalmış; 2007 yılında artan kırmızı
et üretimi ise 2008 yılında yüzde 16, 2009 yılında yüzde 14
oranında düşmüş ve ortaya çıkan et arzı
açığından dolayı et fiyatları artmaya
başlamıştır.
Sonuçta, ithalat senaryosu gerçekleşmiş ve et
ithalatı için ortam oluşturulmuş ve ithalata izin
verilmiştir. Et ithalatı izni et fiyatlarını düşürmek için
geçici bir çözüm olabilir ancak bu yanlış politik tercihin bundan
böyle ülkemizi ithal ete mahkûm edeceği açıktır. AKP
İktidarı ülkemiz insanını, ülkemiz çiftçisini desteklemek
yerine Avrupa Birliği çiftçisini ve global gücün tüccarlarını
desteklemeyi yeğlemiştir. Bu suretle, AKP Türkiye
hayvancılığına, en önemli istihdam kaynağı olan
bu sektöre, Türk çiftçisine ve Türkiye hayvancılığının
geleceğine tarihinin en büyük darbesini vurmuştur.
Nitekim, Tarım ve Köyişleri Bakanlığı AB
Uyum Sürecinde Hayvancılığımızın Sorunları
adıyla hazırladığı raporda şap, brusella, çiçek,
kuduz, koyun-keçi vebası, tüberküloz, şarbon
hastalıklarının kontrol altına alınamadığı,
hayvan hastalıklarıyla mücadele için bütçeden ayrılan
ödeneklerin yetersiz olduğu, hayvancılıkta genetik potansiyelin
yetersiz olduğu, sektördeki kayıt dışılığa
dikkat çekerek kaçak hayvan hareketlerinin de etkin bir şekilde kontrol
edilemediği ve yem fiyatlarının yüksek olduğu gerçeğini
ifade ederek hayvancılığa gereken önemi veremediklerini ikrar etmiştir.
Raporda, ayrıca hastalıkların neden olduğu
yıllık ekonomik kaybın, süt ve et üretimimizin yüzde 25ine
eş değer olduğu, bunun da yaklaşık 2,7 milyar TLye
tekabül ettiği zikredilmektedir.
Sonuçta, AKP Hükûmeti 15 Mart 1995 tarihinden beri tamamen yasak
olan et ve kasaplık canlı hayvan ithalatının önünü
açmıştır. 30 Nisan 2010 tarihinde yayımlanan Bakanlar
Kurulu kararıyla Et ve Balık Kurumuna et ve canlı hayvan
ithalatı yetkisi verilmiştir. Bu karar ve bu uygulama, Türkiye
hayvancılığını dönüşü olmayan bir yola
sokmuş ve hayvan varlığı bakımından dünya ve
Avrupa Birliğinin sayılı ülkelerinden olan ülkemizi tamamen
Avrupanın ve Amerika kıtası ülkelerinin pazarı hâline
dönüştürmüş ve ülkemizdeki hayvan yetiştiricilerimizi,
üreticilerimizi, besicilerimizi bir daha bellerini doğrultamayacak
şekilde tasfiyeye götürecek yolu açmıştır.
Sözlerime son verirken sizleri bir kez daha saygılarımla
selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Uslu.
MUSTAFA ÖZYÜREK (İstanbul) Karar yeter
sayısının aranılmasını istiyorum Başkan.
BAŞKAN Daha konuşma var.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu önerisinin aleyhindeki son söz Bursa
Milletvekili Sayın Ali Koyuncuya aittir.
Buyurun Sayın Koyuncu. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
ALİ KOYUNCU (Bursa) Teşekkür ediyorum.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; öncelikle
hepinizi sevgiyle, saygıyla, dostlukla selamlıyorum.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) Ali, bir daha
olmayacak mısın? Çok sevgi gösteriyorsun!
ALİ KOYUNCU (Devamla) - Cumhuriyet Halk Partisinin hayvan
sayısındaki düşüş ve et fiyatlarındaki yükselişin
sebeplerini tespit etmek amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önerisinin görüşülmesinde AK PARTİ
Grubu adına, aleyhinde söz almış bulunuyorum.
Tabii, benden önce çok değerli hatipler burada,
çıktılar, konuştular. Biz de ilgiyle izlemeye
çalıştık. Yaşamak denilen olay kâğıtla, kalemle
yazılmaz, çizilmez, onu yaşamanız gerekir. Hani derler ya
Tarlada iziniz yoksa ambarda da yüzünüz yoktur. Eğer ki sizler
tarımda, tarlada, bağda, bahçede bostanı görmediyseniz
Osmanı da bilmezsiniz. Yani o insanları, çiftçilikle
uğraşan insanları, osmanları da
tanımazsınız.
Bunu neden söyledim: Değerli hatip arkadaşlar dediler
ki: AK PARTİ Grubu adına burada yetkililer çıkacak,
milletvekilleri çıkacak. Bunlara cevap istiyoruz. dediler. Bizler de
cevap vereceğiz ama arkadaşlarımız gitmişler. Nereye
gittiniz? Hep kuru sıkı atıyorsunuz, ondan sonra da kaçıyorsunuz.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) Bir dakika, bir
dakika
ALİ KOYUNCU (Devamla) - Buyurun, bizler bu
attığınız kuru sıkılara cevap verelim.
Şimdi, değerli arkadaşlar, az önce Cumhuriyet Halk
Partisi adına konuşan arkadaşımız Sizden cevap
istiyorum. diye burada söylemedi mi? Evet, söyledi. Şimdi ben cevap
veriyorum: Mavidil hastalığı. dedi. Mavidil
hastalığıyla ilgili numune İngiltereye referans
laboratuvara gönderildi. Eğer ki ilmi kabul ediyorsak, eğer ki bilimi
kabul ediyorsak dedikodularla, karalamalarla, yaralamalarla beslenmiyorsak
ilim, bilim diyor ki: Negatif. Böyle bir hastalık yok. Onun akabinde
ithalatçı firma hayvanları Sakaryadan Gaziantepe alıyor
değerli arkadaşlar. Az önce Nuri Bey, Nuri Yaman Bey dedi ki: Tarımdan
konuşun. Arkadaşlar, ben çamur batak çocuğuyum, tarladan
geliyorum ve tarlaya gidiyoruz.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) Ne çocuğu? Bir
dakika Ali Bey, anlamadım.
BEYTULLAH ASİL (Eskişehir) Ali Bey, ne çocuğusun
anlamadık.
ALİ KOYUNCU (Devamla) Çamur batak çocuğu olmadan bunları
bilemezsiniz. Dedi ki: Ben, doğrudan gelir desteğinden, üretimden
daha fazla destek alıyorum. Ya bak kardeşim, adama derler ki: Atma
din kardeşiyiz. Tam da cuk diye
oturdu. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) Ali Bey
anlamadık.
ALİ KOYUNCU (Devamla) Neden? Neden? 2008 yılında
doğrudan gelir desteği kaldırıldı. 2008
yılında doğrudan gelir desteği kaldırıldı.
ERGÜN AYDOĞAN (Balıkesir) Ali Bey, niye ithalat
yapıyorsunuz? Niye et ithalatı yapıyorsun?
ALİ KOYUNCU (Devamla) - Daha önce bizler, IMF
politikaları çerçevesinde, iyi niyet mektupları çerçevesinde
taahhütler vermiştik ya, onun için üretime değil, doğrudan gelir
desteğine destek veriyorduk ama sonra ne oldu?
ERGÜN AYDOĞAN (Balıkesir) Niye et ithalatı yapıyorsunuz?
ALİ KOYUNCU (Devamla) - Biz, IMFe iyi niyet mektupları
vermedik.
ERGÜN AYDOĞAN (Balıkesir) İthalata cevap ver,
ithalata!
ALİ KOYUNCU (Devamla) - Dedik ki: Bu ülkenin, bu milletin
asil temsilcileri, AK PARTİ Hükûmetinin temsilcileri, IMFe boyun
eğmeden, milletin menfaatleri doğrultusunda tarım
politikalarını belirler. Ve biz doğrudan gelir desteğini
kaldırdık.
ALİM IŞIK (Kütahya) Süt 40 kuruş.
ALİ KOYUNCU (Devamla) - Neye verdik? Neye verdik? Ürüne
verdik değerli arkadaşlar.
ALİM IŞIK (Kütahya) 2008e kadar beş yıl kim
iktidardaydı?
ALİ KOYUNCU (Devamla) - Üretim yapmadan destek
alamazsınız. Buna da cevap verdim.
NECATİ ÖZENSOY (Bursa) Ali Bey, süt kaç lira, süt?
ALİ KOYUNCU (Devamla) - Şimdi, değerli
kardeşlerim Posofta şap oldu. dedi, şap, şap. Türkiye
Cumhuriyeti devleti
Bağırmakla, karalama, yaralama yapmakla bir yere
varamazsınız.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) Süte gel, süte!
ERGÜN AYDOĞAN (Balıkesir) Doğruları söyle,
doğruları!
ALİ KOYUNCU (Devamla) - Gerçekleri göreceksiniz.
Ayağınıza çamur bulaşacak, metan gazını
koklayacaksınız, bunu ondan sonra buraya çıkacaksınız,
konuşacaksınız. Tamam mı? (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
Şimdi, Posofta şap hastalığı oldu,
hayvanlar öldü. dedi değerli arkadaşımız.
ERGÜN AYDOĞAN (Balıkesir) Niye ithalat
yapıyorsunuz?
ALİ KOYUNCU (Devamla) - Değerli kardeşlerim,
şap hastalığına tazminat verilmez, şap
hastalığından da fazla hayvan ölmez. Ama brusella ve tüberküloz
hastalığına devletimiz, Hükûmetimiz destek vermiyor mu? Tabii ki
veriyor.
Onun akabinde, Ziraat Bankasından bahsettiler değerli
arkadaşlar. Tabii, tarım sektörü zor sektördür, zahmetli sektördür.
Orada eli nasırlı insanlar vardır, çalışırlar
annelerimiz, babalarımız, bacılarımız.
ERGÜN AYDOĞAN (Balıkesir) Sütçülerin
sırtından in, sütçülerin sırtından.
ALİ KOYUNCU (Devamla) Onlar var ya onlar, yüzde 8 bin
faizler çıktığında, Ziraat Bankasından yüzde 59, yüzde
54, yüzde 70le kredi aldıklarında, sonra temerrüt faizleri yüzde
174lere çıktığında üretimi kesmediler o insanlar.
ERGÜN AYDOĞAN (Balıkesir) Süt Birliğinden kaç
para maaş alıyorsun?
ALİ KOYUNCU (Devamla) Onların ellerinden öpüyorum,
çiftçi kardeşlerimize de saygılar sunuyorum.
ALİM IŞIK (Kütahya) Onlar şimdi hapiste,
cezaevinde onlar.
ALİ KOYUNCU (Devamla) Değerli kardeşlerim,
şimdi, hayvan sayısından bahsedildi az önce burada, hayvan
sayısından bahsedildi değerli kardeşlerim. 2002de 9,9
milyon hayvan varlığı vardı.
Sen büyükbaş hayvanın ne kadar olduğunu biliyor
musun? Büyükbaş, büyükbaş hayvan. Biliyor musun?
ERGÜN AYDOĞAN (Balıkesir) Biliyorum, 4 milyon lira.
ALİ KOYUNCU (Devamla) 9,9 milyondan 10,8 milyona
çıktı.
ERGÜN AYDOĞAN (Balıkesir) Hayır, 4 milyon lira.
ALİ KOYUNCU (Devamla) Bakın, yıllardır bu
ülkede iktidar oldunuz. Millet sizin hayvancılığa ne
verdiğinizi biliyor.
ERGÜN AYDOĞAN (Balıkesir) 7 milyona
aldıklarını 4 milyona satamıyor.
ALİ KOYUNCU (Devamla) Biz de sizin bu insanlara hiçbir
şey vermediğinizi çok iyi biliyoruz değerli kardeşlerim.
ERGÜN AYDOĞAN (Balıkesir) Bugün görüştüm, bugün.
ALİ KOYUNCU (Devamla) Hayvancılıkta 1930lara,
1940lara gitmeyelim. Eğer ki gidersek söyleyeceğimiz rakamların
altında kalırsınız, o günlerde karkas
ağırlığın
ALİM IŞIK (Kütahya) 2011e gel, 2011e.
ERGÜN AYDOĞAN (Balıkesir) Bugüne gel, bugüne.
ALİ KOYUNCU (Devamla) Karkas
ağırlığın ne olduğunu biliyor musun?
ERGÜN AYDOĞAN (Balıkesir) Biliyorum.
ALİ KOYUNCU (Devamla) Ama ben AK PARTİ Grubuna bir
öneride bulunuyorum. Buradan, bizim, sayın grubumuzun, grup başkan
vekillerimizin hayvancılıkla ilgili ve yaptıklarımızla
ilgili milletvekili arkadaşlarımıza bir seminer verilmesi
konusunda öneride bulunuyorum çünkü arkadaşlarımız bilmiyorlar,
görmüyorlar.
ALİM IŞIK (Kütahya) - Geçti, geçti, seçime gidiyoruz.
ALİ KOYUNCU (Devamla) Karkas ağırlık ne
kadardı, ne kadardı karkas ağırlık? 60tı. Süt
verimi ne kadardı? 500, 700dü bir hayvandan. Hani sağıyorsun
böyle hayvanları. Tamam mı.
ERGÜN AYDOĞAN (Balıkesir) Süt birliğinden kaç
para maaş alıyorsun?
ALİ KOYUNCU (Devamla) Ne kadardı 500, 700dü.
Şimdi nereye çıktı? 1.700 kilogramdan 2.800 kilograma
çıkmadı mı? Sayı esas değil, verimlilik esas, verimlilik
değerli kardeşlerim. Tarımda verimliliği çok iyi bilmemiz
lazım.
ERGÜN AYDOĞAN (Balıkesir) Niye ithalat
yapıyorsunuz, niye? Çok verimli olduğu için mi ithalat
yapıyorsunuz? Ne ithal ediyorsunuz?
ALİ KOYUNCU (Devamla) Şimdi, hayvancılıkta
daha önceki yıllarda tarım bütçesinden ne kadar destek veriliyordu?
Yüzde 4tü değerli arkadaşlar, Tarım
Bakanlığımızın bütçesinden hayvancılığa
verilen destekleme yüzde 4tü. Şimdi ne kadar? Yüzde 28.
ERGÜN AYDOĞAN (Balıkesir) Niye ithalat
yapıyorsunuz?
ALİ KOYUNCU (Devamla) Hayvancılığa 83 milyon
TL destek verilirken bugün 1 milyar 700 milyon
Siz anlayasınız diye
eski parayı da söylüyorum. 1 katrilyon 700 trilyon lira destek verilmiyor
mu değerli kardeşlerim? Veriliyor.
ERGÜN AYDOĞAN (Balıkesir) Gayrisafi millî
hasılaya oranını söyle. Oran kaç, 2011de
ayırdığın oran kaç?
ALİ KOYUNCU (Devamla) Şimdi, tabii ki
hayvancılıkta, et piyasasında, süt piyasasında inişler
çıkışlar yapılmıyor mu? Yapılıyor, oluyor,
bunlar da oluyor.
ERGÜN AYDOĞAN (Balıkesir) 2011 yılındaki
oranı söyle!
ALİ KOYUNCU (Devamla) Ama devletimiz, mağduriyetleri
önlemek için plan ve projelerini ortaya koyuyor. Bugün itibarıyla
üreticilerimizin hayvan başına aldığı destek ne kadar,
ne kadar?
ERGÜN AYDOĞAN (Balıkesir) Süt üreticisinin durumu ne?
ALİ KOYUNCU (Devamla) Ne kadar hayvan başına
aldığı destek? Bilmiyorsun, öğren: 275 TL hayvan
başına destek veriyoruz.
ERGÜN AYDOĞAN (Balıkesir) Onun için mi ithalat
yapıyorsunuz?
ALİ KOYUNCU (Devamla) Ayrıca buzağı
başına 100 TL, sütüne 6 kuruş destek veriyoruz.
ERGÜN AYDOĞAN (Balıkesir) Niye ithalat
yapıyorsunuz? Ona cevap ver!
ALİ KOYUNCU (Devamla) Toplamda bir hayvan başına
ne kadar destek veriyoruz? Buyur, konuş. 700 TL destek veriyoruz
değerli kardeşlerim. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
ALİM IŞIK (Kütahya) Yem kaç para?
ERGÜN AYDOĞAN (Balıkesir) İthalata cevap ver,
ithalata!
ALİ KOYUNCU (Devamla) Alınan tedbirleri sayayım,
bilmiyorsanız iyi dinleyin ve öğrenin.
ERGÜN AYDOĞAN (Balıkesir) Sen önce Angusları
öğren. Angus ne demek?
ALİ KOYUNCU (Devamla) Türkiye artık süt ihraç eden bir
ülke hâline gelmemiştir. Süt tozu ihracatına destek
getirilmiştir. Yurt içine süt tozu ithalatına dur denilmiştir.
ERGÜN AYDOĞAN (Balıkesir) Nasıl? 20 bin ton süt
tozu ithal ediyorsunuz.
ALİ KOYUNCU (Devamla) Protein, kazein ithalatına
gözetim tedbirleri getirilmiştir. Besicilerimize ocak ayından
itibaren 300 TL destek getirilmiştir. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
K. KEMAL ANADOL (İzmir) Yalandan kim ölmüş?
ERGÜN AYDOĞAN (Balıkesir) Ali Bey, doğruları
söyle, doğruları!
ALİ KOYUNCU (Devamla) Koyunculuğumuzun gelişmesi
için koyun başına destek 10 TLden 15 TLye, koyunculukta süt
desteği 10 kuruştan 15e çıkarılmıştır.
Ayrıca organik hayvancılığa yüzde 50 daha fazla destek
veriliyor. Sıfır faizli kredileri verdik. Bölgesel
hayvancılıkla ilgili destekler getirdik değerli
arkadaşlarım.
ERGÜN AYDOĞAN (Balıkesir) Hayvancılık göçtü,
göçtü!
ALİ KOYUNCU (Devamla) Dünyanın en kolay yapılan
işi
Bakın ben size söyleyeyim. Dünyanın en kolay yapılan
işi nedir biliyor musunuz? Sizin yaptığınız,
eleştirmektir. Tamam mı değerli kardeşlerim? Ve onun
akabinden de hiçbir şey yapmamaktır.
ALİM IŞIK (Kütahya) Bir torba yem kaç para?
ALİ KOYUNCU (Devamla) - Bizim sizden
farklılığımızı söyleyeyim, ister
alının, ister üzülün: Biz yapmak için varız, biz başarmak
için varız, milletimizin derdine çare olmak için varız.
ERGÜN AYDOĞAN (Balıkesir) Dünyanın en kolay
işi kürsüden yalan söylemek!
ALİ KOYUNCU (Devamla) - Siz de olmak için varsınız.
Başarıda yoksunuz, çalışmada yoksunuz, milletin derdinde
yoksunuz: salonlarda milletin olmadığı yerlerde eleştiriye
varsınız, kurusıkıya varsınız, taklide
varsınız. Bu milletin basireti, bu milletin feraseti ve ileri
görüşlülüğü sayesinde iktidar olan biziz, biz, biziz, muhalefet de
sizsiniz. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
ERGÜN AYDOĞAN (Balıkesir)
Hayvancılığı batırdınız!
ALİ KOYUNCU (Devamla) - 12 Haziranda bu millet takdirini
yapacaktır, milletin konuşacağı gün yakındır.
ERGÜN AYDOĞAN (Balıkesir) Gel, Balıkesire gel!
ALİ KOYUNCU (Devamla) - Kimin olmak için, kimin yapmak için
çalışacağının kararını bugüne kadar
olduğu gibi 12 Haziranda da bu millet verecektir.
Saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Koyuncu.
Sayın Anadol, karar yeter sayısı istiyor musunuz?
K. KEMAL ANADOL (İzmir) Evet. (AK PARTİ
sıralarından gülüşmeler)
BAŞKAN Tamam.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu önerisini oylarınıza
sunuyorum, karar yeter sayısı arayacağım: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Öneri reddedilmiştir, karar yeter sayısı
vardır.
Adalet ve Kalkınma Partisi Grubunun, İç Tüzükün 19uncu
maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup
oylarınıza sunacağım.
3.- Gündemdeki sıralama ile
Genel Kurulun çalışma gün ve saatlerinin yeniden düzenlenmesine; 725
sıra sayılı Kanun Tasarısının, İç Tüzükün
91inci maddesine göre temel kanun olarak bölümler hâlinde görüşülmesine
ilişkin AK PARTİ Grubu önerisi
30/3/2011
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Danışma Kurulu; 30.03.2011 Çarşamba günü (bugün)
toplanamadığından, İçtüzüğün 19 uncu maddesi
gereğince, Grubumuzun aşağıdaki önerisinin Genel Kurulun
onayına sunulmasını arz ederim.
Suat
Kılıç
Samsun
AK
PARTİ Grup Başkan Vekili
Öneri:
Gündemin Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen
Diğer İşler Kısmında bulunan 725, 719, 699, 702 ve 712
sıra sayılı Kanun Tasarılarının bu
kısmın 2, 3, 4, 5 ve 6 ıncı sıralarına
alınması ve diğer işlerin sırasının buna
göre teselsül ettirilmesi,
Genel Kurulun;
5 ve 6 Nisan 2011 Salı ve Çarşamba günlerindeki
birleşimlerde sözlü sorular ve diğer denetim konularının
görüşülmeyerek gündemin kanun tasarı ve teklifleri ile komisyonlardan
gelen diğer işlerin görüşülmesi;
6 ve 7 Nisan 2011 Çarşamba ve Perşembe günleri saat
14:00'te toplanması;
30 Mart 2011 Çarşamba günü (bugün) 725 S.Sayılı
Kanun Tasarısının 1. Bölümünün bitimine kadar
çalışması,
31 Mart 2011 Perşembe günü 646 Sıra Sayılı
Kanun Tasarısının görüşmelerinin tamamlanmasına kadar
çalışması, bu birleşimde 646 sıra sayılı
Kanun Tasarısının görüşmelerinin tamamlanamaması
halinde 1 Nisan 2011 Cuma günü de saat 14:00'de toplanarak kanun tasarı ve
teklifleri ile komisyonlardan gelen diğer işler kısmında
yer alan işlerin görüşülmesi ve bu birleşimde 646 sıra
sayılı Kanun Tasarısının görüşmelerinin
tamamlanmasına kadar çalışmalara devam edilmesi,
Bu birleşimlerinde gece 24:00'de günlük programların
tamamlanamaması halinde günlük programların tamamlanmasına kadar
çalışmalarına devam etmesi;
5, 6 ve 7 Nisan 2011 Salı, Çarşamba ve Perşembe
günlerinde saat 23:00'e kadar çalışması,
725 Sıra Sayılı Kanun Tasarısının,
İçtüzüğün 91. maddesine göre Temel Kanun olarak görüşülmesi ve
bölümlerinin ekteki cetveldeki şekliyle olması;
Önerilmiştir.
725 Sıra Sayılı
Yargı Hizmetlerinin Hızlandırılması
Amacıyla Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Tasarısı (1/1012)
BÖLÜMLER BÖLÜM
MADDELERİ BÖLÜMDEKİ
MADDE
SAYISI
1.BÖLÜM 1
ila 17 nci maddeler
(Madde
14e bağlı; 71/A, 71/B ve 71/C 19
Maddeleri
dâhil)
2.BÖLÜM 18
ila 33 üncü maddeler
(Madde
26ya bağlı; Geçici 2, 3 ve 4 üncü 19
maddeler
ile Geçici Madde 1 dâhil)
TOPLAM
MADDE SAYISI 38
BAŞKAN Adalet ve Kalkınma Partisi grup önerisinin lehinde
ilk söz Samsun Milletvekili Sayın Suat Kılıça aittir.
Buyurun Sayın Kılıç. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
SUAT KILIÇ (Samsun) Sayın Başkanım, çok
saygıdeğer milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
İki muhalefet grubumuzun grup önerileri üzerindeki
görüşmeler tamamlandı. İktidar grubu olarak bizim de bir grup
önerimiz var. Bu hafta ve önümüzdeki hafta Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel
Kurulunun çalışma gün ve saatlerini dizayn etmeye yönelik hazırlığımızı
muhalefet partilerinin grup temsilcileri ile Sayın Meclis
Başkanının Başkanlığındaki Danışma
Kurulunda paylaştık. Mutabakat sağlanamadığı için
şu an huzurlarınızdayız. Genel Kurulun onayına
çalışma prensiplerimizi arz edeceğiz ve sizlerin
alacağı karar doğrultusunda bu hafta ve önümüzdeki haftaki
gündem sıralamalarını şekillendirmiş
olacağız.
Çok saygıdeğer milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet
Meclisinde 23üncü Dönemin son günlerini, son çalışma günlerini idrak
etmekteyiz. Bu hafta ve önümüzdeki hafta Genel Kurulumuzun yasama çalışmalarına
devam edeceği son haftalar olacak büyük olasılıkla çünkü
malumlarınız olduğu üzere milletvekili seçimine yönelik aday
listeleri 11 Nisan tarihinde tüm siyasi partiler tarafından Yüksek Seçim Kuruluna
teslim edilecek ve dolayısıyla, resmî seçim takvimi kapsamında,
sonraki günlerde, listelerin kesinleşmesini takiben, bütün siyaset
kurumunun gündeminde 24üncü Döneme yönelik, milletvekili genel seçimlerine
ilişkin kampanya çalışmalarına katılmak olacak. Dolayısıyla
son haftalar biraz sıkıştı. Bu noktadaki eleştirileri
kabul ediyorum. Son haftalarda çalışma yoğunluğu bir miktar
arttı. Fakat burada, bizlerin, kanun tasarı ve tekliflerini son
günlere yoğunlaştırmak gibi bir iradesi yok, açık yüreklilikle
bunu ifade etmek istiyorum. Malumunuz olduğu üzere İç Tüzükteki
çalışma süreci 1 Temmuz tarihine kadar. 2003te, 2004te, 2005te,
2006da, seçimler yılı olan 2007 yılı hariç olmak üzere,
2008, 2009 ve 2010 yıllarında da hiç 1 Temmuz tarihinde yani İç
Tüzükün uygun gördüğü tarihte Türkiye Büyük Millet Meclisini tatil
edemedik. Bu anlamda milletvekillerinin tamamına iktidar, muhalefet- bir
teşekkür borcumuz var. 1 Temmuz-1 Ekim tarihleri arasında, temmuz,
ağustos, eylül ayları İç Tüzük gereği tatil olması
gerekirken hep milletvekillerimizin tatil dönemlerinden feragat edildi ve hep
fazla çalışmak suretiyle milletimizin, yürütme organının
ihtiyaç duyduğu kanun tasarı ve tekliflerini burada
yasalaştırmanın gayreti içerisinde olduk. Ancak, kanun
gereği olarak milletvekili seçimlerinin 12 Haziranda yenilenmesi
gerektiğinden ve bu yönde seçim kararı
alındığından dolayı bu sene 1 Temmuz tarihine kadar
bile çalışma süremiz maalesef yok. Dolayısıyla seçim
takviminin zorunlu kılmasından dolayı normal koşullarda 1
Temmuza kadar yayılması gereken kanun tasarı ve tekliflerini bu
hafta ve önümüzdeki haftayla birlikte bitecek olan çalışma günlerine
yoğunlaştırmak bir zaruret hâlini aldı.
Yine, açık yüreklilikle bir teşekkürümü ifade etmek
istiyorum. Gerek geçen hafta gerekse bu haftanın ilk günü olan dün
itibarıyla öngörülenin üzerinde bir çalışma
performansını muhalefet gruplarımızın da
anlayışı sayesinde yakalayabildik. Kendilerine teşekkür
ediyorum. Tahmin ediyorum bugün ve bundan sonraki sayılı günlerde de
aynı anlayış ve iş birliği içerisinde sükûnet ve
suhulet çerçevesinde yine önümüzdeki kanun tasarı ve tekliflerini
Eleştiriler elbette ki seslendirilecek, önergeler elbette ki verilecek,
itirazlar elbette ki burada ifade edilecek ama buna rağmen
çalışma takvimini birlikte tamamlayabileceğimiz kanaatindeyim.
Değerli arkadaşlar, 23üncü Dönemin sayılı
günleri gök kubbede hoş bir seda bırakmak ve bu dönem milletvekilleri
olarak sükûnet, suhulet, anlayış, barış, kardeşlik
hissiyatı içerisinde bugünleri tamamlayabilmek hepimizin arzusu
olmalı; son günlerden iyi hatıralar bırakabilmeliyiz 23üncü
Dönem adına ve 24üncü Döneme de inşallah başlarken hep beraber
olabildiğince rahat, dingin bir iş yüküyle başlayabilmeliyiz.
Bizim gündemimizde bugün itibarıyla Yargı Hizmetlerinin
Hızlandırılması Amacıyla Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının görüşmelerine başlamak var. Dün
malumunuz, Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri
Hakkında Kanun Tasarısının, bir, 71inci maddesinin
görüşmelerini tamamlayamamıştık, iki, geçen hafta
Perşembe günü geç saatlere kalması nedeniyle yürütme ve yürürlük
maddelerini oylayamamıştık. Bunları görüşeceğiz
sıradaki işler gereği. RTÜKe üye seçimini yapacağız.
Akabinde yeni bir tasarı olarak yargı hizmetlerinin
hızlandırılmasına yönelik kanun tasarısının
görüşmelerine başlamış olacağız.
Bugün için düşüncemiz, tümü üzerindeki görüşmeleri
yaptıktan sonra birinci bölüm üzerindeki görüşmeleri de yapmak ve
birinci bölümün bütün maddelerinin görüşmelerini tamamlayabilmek.
Yarından itibaren, yargı hizmetlerinin hızlandırılmasıyla
ilgili kanun tasarısının ikinci bölümü üzerindeki
görüşmeleri yapmak ve bütün maddelerinin oylamalarını icra
edebilmek, tümü üzerindeki oylamayı da icra edebilmek. Akabinde, Adana
ilimizde kuruluşu Hükûmet tasarısı olarak Türkiye Büyük Millet
Meclisine intikal etmiş bulunan Adana bilgi ve teknoloji üniversitesinin
kuruluşunu gerçekleştirebilmek. Bunun da sonrasında, kısmet
olursa hep birlikte
Herkesin görebildiğim kadarıyla bu yönde bir
arzusu var. Belki bazı hükümlerine itirazlar olabilecek olmakla beraber
sporda şiddetin önlenmesine dair bir kanun tasarısı var. Yirmi
sekiz maddeden müteşekkil bu kanun tasarısını da yine
yarın görüşmeyi arzu ediyoruz sizlerin de katkı ve destekleriyle
beraber. Yurt dışı temaslar çerçevesinde bu hafta
görüşülmesi zaruri olan üç uluslararası sözleşmeyi de yine
yarınki gündemin sonunda görüşmeyi arzu ediyoruz.
Bizim esasında bu yüklü gündemde çarşamba ve
perşembe günlerinin yetmeyebileceği noktasından hareketle
kanaatimiz cuma ve cumartesi günleri de Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel
Kurulunun çalışması hususunu sizlerin iradenize sunmaktı.
Fakat Cumhuriyet Halk Partisi Grup Temsilcisinin Danışma Kurulu
toplantısında bir arzusu oldu. Bilebildiğimiz kadarıyla Sayın
Ferit Mevlüt Aslanoğlu bunu seslendirdi. Cumartesi günü Cumhuriyet Halk
Partisinin aday belirlemelerine yönelik resmî ön seçiminin olacağı
bize ifade edildi. Dolayısıyla, cumartesi günü
çalışmayı doğru bulmadık. CHPnin kendi aday belirleme
gündemine odaklandığı bir noktada Meclisi
çalıştırmayı doğru bulmadık. Bu zikrettiğim
kanun tasarı ve teklifleri perşembe günü bittiği takdirde
yarın akşam itibarıyla, uygun saat itibarıyla Genel Kurul
çalışmalarını birlikte noktalandırabiliriz kanaatindeyim.
Olmadığı takdirde Cuma günü çalışmalara devam eder ve
cumartesiye kalmayacak şekilde bu haftanın gündemini
tamamlayabiliriz.
Önümüzdeki haftaya ilişkin çalışma gün ve saatleri
de belirlendi. Bunlar dağıtıldığı için ayrı
ayrı zikretme gereği görmüyorum. Salı günü 15.00te
başlayacağız, çarşamba, perşembe ve cuma günleri
14.00te Genel Kurul çalışmalarını gelecek hafta için
ifade ediyorum yani 5, 6 ve 7 Nisan tarihleri için ifade ediyorum- bu
şekilde bir planlamamız var.
Yine, Danışma Kurulunda mutabık
kaldığımız bir diğer husus, malum, 23üncü Dönemde
raporları henüz Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulunda
görüşülemeyen araştırma komisyonu
çalışmalarımız var. Araştırma komisyonu
raporlarının da cuma günü Genel Kurulun gündemine getirilmesini ve
24üncü Döneme kalmadan, yani milletvekillerimizin iktidarıyla,
muhalefetiyle emek verdiği onca çalışma heba edilmeden
araştırma komisyonu raporlarının burada okunması,
üzerindeki müzakerelerin yapılması da temel arzularımızdan
bir tanesidir. Burada da büyük ölçüde mutabık kaldık. Sayın
Şandır vardı toplantıda. Cumhuriyet Halk Partisi Grubundan
Sayın Kemal Anadol adına Sayın Aslanoğlu vardı. BDP
grup temsilcisi Danışma Kurulu toplantısına
katılmadığından dolayı kendilerinin görüşlerini
alamadık ancak büyük ölçüde bir mutabakatın olduğu
anlaşılıyor.
Çok saygıdeğer milletvekilleri, gündemimiz bundan
ibarettir. Kabul ediyorum, biraz yüklü ama kesinlikle iyi niyetle de ifade
ediyorum, 1 Temmuza kadar çalışmamız gerekirken seçim nedeniyle
süreci öne aldık ve bu süreçte biz de yapıcı
yaklaşımlar içerisindeyiz. Dün torba kanunla ilgili geçici madde önerilerimizden
muhalefetin itiraz ettikleri oldu. Arka tarafa geçtik, birlikte müzakeresini
yaptık, değerlendirmesini yaptık. 6 geçici madde önergemizden 3
tanesini kenara aldık, mutabık kaldığımız 3
tanesini birlikte kanunlaştırdık.
Yine, Anamurdan Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetine su
götürmeye yönelik Hükûmet projesinin yasal zeminini oluşturmak üzere
hazırlığı yapılan maddeye ilişkin olarak
Sayın Şandırın bir Anayasa itirazı oldu. Yine
Sayın Başkan sağ olsun, Sayın Akşener ara verdiler,
arka tarafa geçtik, onu da müzakere ettik.
Sayın Şandıra da teşekkür ediyorum, önerisini
dikkate aldık.
Sayın Başkanımızın da Sayın Meral
Akşenerin de toleransıyla, arayı belki biraz uzun tuttuk ama,
çalışmayı sağlıklı bir şekilde nihayete
erdirebildik.
Değerli arkadaşlar, son iki haftanın
çalışma gündeminin iktidar ve muhalefet milletvekillerimizin
tamamına, Türk milletine, Türkiye Cumhuriyetine, yasamaya, yürütmeye,
yargıya, bütün organlara hayırlı, uğurlu olmasını
diliyorum, sizleri saygıyla, sevgiyle selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Kılıç.
Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu önerisinin aleyhinde ilk
söz, Mersin Milletvekili Mehmet Şandıra aittir.
Buyurun Sayın Şandır. (MHP sıralarından
alkışlar)
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; sözlerime başlarken yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Bugün kendi grup önerimizin lehinde konuşurken de ifade
ettiğim gibi, bugün üç partimizin Meclis Genel Kurulunun gündemini,
programını belirleyen önerileri oldu. Şimdi, iktidar partisi
grubunun önerisini görüşüyoruz. Şekil şartının
gereği, İç Tüzük gereği Milliyetçi Hareket Partisi Grubu olarak
aleyhte söz aldım. Ama her defasında ifade ettiğim gibi, Genel
Kurulun ve Meclisin çalışma programının belirlenmesi
takdiri iktidara aittir, çünkü ülkeyi millet adına yönetmek sorumlusu
siyasi iktidardır. İktidar, söz verdiği veya milletin önüne
koyduğu programı doğrultusunda ihtiyaç duyduğu, gerekli
gördüğü hukuku belirlemek, gerçekleştirmek, gereken düzenlemeleri
yapmak sorumlusu odur. Dolayısıyla, bunu da gerçekleştirmek için
buranın çalışma programını yapmak hakkına
sahiptir. Biz buna itiraz etmiyoruz. İtiraz ettiğimiz husus
şudur: Bu programın düzgün yapılması, her hafta, hatta
bazen haftada birkaç defa grup önerisi olarak bu Genel Kurulun önüne gelip
Meclisin zamanının israf edilmemesidir. Şimdi, Sayın
Kılıç Bu, son grup önerimiz, son programımız. dedi ama
endişe ederim ki önümüzdeki haftanın başında yeni bir grup
önerisiyle, yeni bir teklifle yine huzura gelebilirler, bunu daha önce birçok
defa yaşadık. Burada grup başkan vekillerini suçlamıyorum.
Bu işin tabiatından kaynaklanıyor ama biraz da Adalet ve
Kalkınma Partisinin yoğurt yeme üslubu farklı. Bir karar
mekanizması, bir öngörü, bir gelecek tanzimi noktasında bir zafiyet
yaşanıyor. Her defasında öncelikler değişiyor,
sıralar değişiyor, programlar değişiyor ve sonuç
itibarıyla Meclis Genel Kurulunun hemen her hafta birkaç saati bu
şekilde tartışmalarla geçiyor; bunu doğru bulmuyoruz, bunu
milletin hukukuna karşı bir haksızlık olarak görüyoruz.
Değerli milletvekilleri, Türkiye Cumhuriyeti devleti bir
hukuk devletidir, müesses bir devlettir. Kurumları vardır,
kuralları vardır; bunu yazılı hâle getirdiğimiz
belgelerimiz vardır; Anayasamız vardır, kanunlarımız
vardır ve Meclis çalışması için birlikte belirlediğimiz
İç Tüzükümüz var, bunlara uymak öncelikle bizim sorumluluğumuz.
Hukuk kurucu olarak çalışan bu müessesese hukuk bozuculuk gibi bir
misyona soyunmamalıdır ama burada birçok defa birçok kanunda
olduğu gibi biz İç Tüzükü zorlayan birtakım kararlar aldık,
birtakım görüşmeler yaptık. Şimdi, hâlbuki Türkiye seksen
yıllık, doksan yıllık cumhuriyetiyle oturmuş bir
hukukuyla, oturmuş bir işleyişiyle neyin nasıl
yapılacağı, hangi zaman aralığında
yapılacağı Tüzükümüzde, kanunlarımızda,
yasamızda bellidir. İktidar yani takdir yetkisine sahip olan iktidar
bunun bilincinde doğru bir mutfak oluşturarak bunları tanzim
etmesi gerekir ama ne yazık ki, üzülerek söylüyorum, burada
çıkardığımız kanunlara bakarsanız ki istatistiki
olarak söylemek mümkündür; yüzde 90dan fazlası düzeltme kanunu,
değişiklik kanunu. Kanunları değiştirmişiz,
değişikliği değiştirmişiz,
değişikliğin değişikliğini tekrar
değiştirmişiz.
Değerli arkadaşlar, dün bir torba yasa tamamladık,
bir önceki torba yasada yaptığımız düzenlemeleri
değiştirdik. Hatta şimdi Sayın Kılıç tekrar ifade
ediyor, Eksik bırakmışız, yanlış
yapmışız, yeniden düzeltmemiz gerekir. diyor. Şimdi,
düşünebiliyor musunuz
SUAT KILIÇ (Samsun) Öyle bir şey demedik.
MEHMET ŞANDIR (Devamla) Öyle oldu. Şimdi, yani daha
sabahleyin, vardığımız mutabakatla, dünkü torba yasada
eksik kalan bir husus var, bunu tekrar nasıl değiştiririz diye
konuştuk.
SUAT KILIÇ (Samsun) Mutabık kaldık, onda da mutabakat
sağladık.
MEHMET ŞANDIR (Devamla) Yani, işte, mutabık
kaldığımız konu diyorum, eksik
bıraktığımız bir konuyu nasıl
değiştiririz diye konuştuk. Bu nedir? Bu müesses
düşünmemektedir. Düşünmemenin bir sonucudur.
Bu konuyu hazırlayan mutfaklar, Kanunlar Kararlar Genel
Müdürlüğü, Meclisimizin Kanunlar Kararlar Dairesi
Başkanlığının bu konuda gerçekten ileriye dönük
olması gereken düzenlemeyi zamanında yapması ve burayı
meşgul etmemesi gerekir. Bu sebeple söylüyorum: Gerçekten, çok
çalıştık, yorulduk, yoğun çalıştık ama
verimli çalıştığımızı söyleyebilmek mümkün
değil değerli milletvekilleri, etkili
çalıştığımızı söyleyebilmek mümkün
değil. Türkiyenin ihtiyacı olan hukuku kurmak noktasında
Türkiye Büyük Millet Meclisi ve onun gündemini belirlemek takdirine sahip olan
siyasi iktidar; grubuyla, Hükûmetiyle etkin ve verimli bir hukuk düzenlemesi
yaptığını söyleyebilmek maalesef mümkün değil.
Şimdi, Sayın Kılıçın da ifade
ettiği gibi, burada Anayasaya aykırı düzenlemeler de
yapıldı, gözümüzün önünde, gözümüzün içine baka baka. Bilen olmasa
geçecek. Dolayısıyla, bu türlü yanlışlıkları
burada sürekli ifade ettik.
Biz Milliyetçi Hareket Partisi olarak millet adına
aldığımız bu görevi yani muhalefet görevini nasıl
yapacağımızı ilk günden ifade etmiştik. 23 Temmuz 2007
tarihinin sabahında Sayın Genel Başkanımız
teşkilata gönderdiği bir genelgeyle, milletimizin bize muhalefet
görevini verdiğini ve biz, bu muhalefet görevini şu dört ilkeye
bağlı kalarak yapacağımızı ilk günden hem
teşkilata talimat hem de kamuoyuna bir tebligat olarak ifade etmiştik.
Demiştik ki: Uzlaşmacı olacağız, hoşgörülü
olacağız, diyaloğa açık olacağız ve sorun üreten
değil, sorunların çözümüne katkı veren bir muhalefet
anlayışıyla Meclis çalışmalarına katkı
vereceğiz. Bu ilkeye sonuna kadar bağlı kaldık ve birçok
örneğinde de görülmüştür ki Milliyetçi Hareket Partisinin
katkısıyla burada çok önemli kanun düzenlemeleri
yapılmıştır; Türk Borçlar Kanunu, Türk Ticaret Kanunu bunun
en canlı örneğidir. Ama ne hikmetse, her defasında bunu ifade
etmiş olmalarına rağmen, bu kanunların
değiştirilmesinde veya düzenlenmesinde gerek komisyonda gene gerekse
Genel Kurulda bu noktada bir uzlaşma, bir birlikte çalışma
sürecini, becerisini veya bunu müesses hâle getirecek bir uygulamayı biz
maalesef göremedik.
Değerli arkadaşlar, şimdi bu torba yasaların
birincisini çıkardık. Yaklaşık yedi yüz elli maddelik bir
torba yasaydı. Ben burada ifade ettim, her ne kadar iki yüz elli maddelik
gibiyse de alt bentleriyle, fıkralarıyla
topladığınız takdirde yedi yüz elli küsur maddelik bir
torba yasa çıkardık. Muhtemel seksen doksan tane kanunda
değişiklik yapıyordu, otuzdan fazla kurumun yapısıyla
oynayan bir torba yasaydı. Yetmedi, ikinci bir torba yasayı dün
akşam itibarıyla tamamladık, gelecek hafta üçüncü bir torba yasa
geliyor. Yani bu, müesses bir yapıya yakışmaz bir sonuç.
K. KEMAL ANADOL (İzmir) Göçebe, göçebe!
MEHMET ŞANDIR (Devamla) Yani işte, göçebe.
Benim bir arkadaşım vardı, 70 öğrenci
olaylarından sonra yurt dışına gitti, orada
çalıştı. Çalıştığı ülkeyi söylemeyeyim.
Geri döndüğünde dedi ki: Türkiye'nin kıymetini bilin. Niye? Çünkü
gittiğim ülkede gelen evrak, giden evrak kayıt defteri yoktu. dedi.
Yani Türkiyede bürokrasi diye tenkit ettiğiniz,
şikâyetlendiğiniz bu yapı bu devletin müessese, bu devletin bir
kurum devleti, bu devletin bir kural devleti olduğunun, yani hukuk devleti
olduğunun ifadesi. Siz bunu yok sayarak, böyle Olursa da olur, olmazsa da
olur. derseniz Türkiyeye kötülük etmiş olursunuz.
Bakın değerli arkadaşlar, sizi milletime,
halkıma da söylüyorum. Şimdi bir yetki yasası getiriyorsunuz,
kanun hükmünde kararname. Nasıl olacak bu? Yani kanun hükmünde kararname,
özel dönemlerin, özel şartların hükûmetler tarafından müracaat
edildiği bir anayasal müessese. Şimdi, Adalet ve Kalkınma
Partisi, dönemin sonuna gelinmiş, iki aylık bir süre
kalmış, Hükûmete kanun çıkartma yetkisi veriyor. Niye? Bu panik
niye? Bu telaş niye? Geç kalmış olmanın aceleciliği
veya yanlış, eksik yapmış olmanın telaşıyla
bu teşebbüs niye? Dolayısıyla doğru yapmıyorsunuz,
doğru yapmıyorsunuz! Yani millet nezdinde böyle torba yasalarla, kabul
edilmez, hatta Anayasaya aykırı önergelerle, düzenlemelerle,
uzlaşma aramayan değişikliklerle ve bütün bunun ötesinde,
Meclisi yok sayarak, baypas yaparak kanun hükmünde kararname çıkartma
teşebbüsünüz Türkiyeyi kötü yönettiğinizin, Türkiyeyi iyi yönetemediğinizin
itirafıdır. Eğer Türkiyeyi iyi yönetseniz torba kanuna ihtiyaç
duymazsınız, kanun hükmünde kararnameye ihtiyaç
duymazsınız.
Bunları ifade etmek için söz aldım, hepinize
saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Şandır.
Sayın Çelik, pek kısa bir söz talebiniz var, buyurun.
VI.- AÇIKLAMALAR (Devam)
3.- Mersin Milletvekili Behiç
Çelikin, Anamur Akköprü Barajının yapımıyla ilgili
mağdur olan köylülere imkân sağlayan kanun metnine katkı
verenlere teşekkür ettiğine ilişkin açıklaması
BEHİÇ ÇELİK (Mersin) Sayın Başkan,
teşekkür ediyorum.
Dün görüşmemizde İskan Kanununa ek 5inci madde
konmuştu. Sayın Kılıç da bu konuya değinmişti.
Ben dün kendisinde de o metni gördüm. Burada, Genel Kurulda Anamur Alaköprü Barajı
yapımıyla ilgili mağdur olan köylülere bir imkân sunulmuş
oluyor. Bundan dolayı Genel Kurulda katkı veren herkese teşekkür
ediyorum.
VIII.- ÖNERİLER (Devam)
A) SİYASİ PARTİ
GRUBU ÖNERİLERİ (Devam)
3.- Gündemdeki sıralama ile
Genel Kurulun çalışma gün ve saatlerinin yeniden düzenlenmesine; 725
sıra sayılı Kanun Tasarısının, İç Tüzükün
91inci maddesine göre temel kanun olarak bölümler hâlinde görüşülmesine
ilişkin AK PARTİ Grubu önerisi
(Devam)
BAŞKAN Adalet ve Kalkınma Partisi grup önerisinin lehinde
ikinci ve son söz Adıyaman Milletvekili Sayın Ahmet Aydına
aittir.
Buyurun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
H. TAYFUN İÇLİ (Eskişehir) Aleyhinde ben
varım.
BAŞKAN Lehinde son söz
Aleyhinde son söz sizin.
AHMET AYDIN (Adıyaman) Teşekkür ediyorum Sayın
Başkanım.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; AK
PARTİ grup önerimizin lehinde söz almış bulunuyor, yüce
heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, getirmiş olduğumuz grup
önerimizde gündem sıralarının değişmesiyle birlikte
çalışma saatlerine yönelik bir düzenleme var.
Halkımızın talep ve beklentilerine uygun bir şekilde son
iki haftayı kapsayan düzenlemeler mevcuttur bu grup önerimizde, hem
Divanda okundu hem de Çok Değerli Grup Başkan Vekilimiz en güzel
şekilde ifade etti.
Değerli arkadaşlar, öncelikle tüm 23üncü Dönem
milletvekillerine bir teşekkürümü ifade etmek istiyorum. Gerçekten, bu
dönemde temel yasalar da dâhil olmak üzere birçok düzenlemeyi hep birlikte
çıkardık. Burada belki zaman zaman sert tartışmalara varan
müzakereler yapıldı ama işte, az önce bahsedildiği gibi,
birçok temel yasada da birtakım uzlaşılar sağlandı,
bundan dolayı da 23üncü Dönemde görev alan bütün milletvekillerine
halkımız adına teşekkür etmek istiyorum.
Yine, değerli arkadaşlar, tabii ki, Meclisin açıldığı
ilk günden son güne kadar Parlamento aynı şekilde, aynı
kararlılıkla devam ediyor, hâlen halkımızın
beklemiş olduğu birçok yeni düzenleme mevcut. Malum 11 Nisan tarihi
itibarıyla da aday listeleri açıklanacağı için, Yüksek
Seçim Kuruluna verileceği için 11 Nisandan sonra bu çalışmalar
biraz zor yürüyecek, yürümeyecek, dolayısıyla Bu son iki haftada da
öncelikli olan konuları düzenleyelim. dedik ve bu manada da özellikle,
örneğin, hep beraber, herkesin, bütün kesimlerin şikâyet ettiği
yargıda yavaş giden işlemlerin
hızlandırılması amacıyla
Hani Adalet mülkün
temelidir. dedik ve aynı zamanda, adalete zamanında kavuşmak
adına ve geciken adaletin adalet olmadığı anlayışıyla
birlikte, yargıda hızlandırmayı sağlayan birçok teknik
ve hukuki düzenlemeyi inşallah bu hafta ve haftaya -daha önceki
görüşmelerle- hep birlikte çıkaracağız.
Ben bugüne kadarki çalışmalardan dolayı ve yine,
bundan sonra, son iki hafta içerisinde yapılacak çalışmalardan
dolayı, tekrar, 23üncü Dönem tüm milletvekillerine teşekkür ediyor,
hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Aydın.
Adalet ve Kalkınma Partisi Grup önerisinin aleyhinde son söz
Eskişehir Milletvekili Sayın Tayfun İçliye aittir.
Buyurun Sayın İçli. (CHP sıralarından
alkışlar)
H. TAYFUN İÇLİ (Eskişehir) Sayın
Başkanım, teşekkür ediyorum.
Değerli milletvekili arkadaşlarım, sizleri
saygıyla selamlıyorum.
AKP grup önerisinin aleyhinde söz aldım. Değerli
arkadaşlarım, hem AKP Grup Başkan Vekili Sayın
Kılıç hem de lehinde konuşan Adıyaman Milletvekili
Sayın Ahmet Aydın ne yazık ki doğruyu söylemiyorlar.
Şu nedenle doğruyu söylemiyorlar: Son iki haftayı düzenleyen
bir çalışma takvimini getirdiklerini söylediler. Doğru mudur?
Doğrudur, elimizdeki metin de budur. Neden doğru söylemiyorsunuz?
1) Plan Bütçe Komisyonunda sağlıkla ilgili bir torba
kanun hazırladınız, getireceksiniz apar topar.
2) Kanun hükmünde kararname yetkisi veren yetki kanununun Komisyon
görüşmeleri perşembe günü saat 10.30da Plan Bütçe Komisyonunda
görüşülecek.
SUAT KILIÇ (Samsun) Ben önümüzdeki haftaki tasarıların
hiçbirini saymadım ki.
H. TAYFUN İÇLİ (Devamla) İki hafta, bakın
burada var.
SUAT KILIÇ (Samsun) Gün ve saatler var orada.
H. TAYFUN İÇLİ (Devamla) Hayır, saatleri de söyleyeceğim.
Bakın, kanun hükmündeki kararnameyle ilgili bir yetki kanunu
getireceksiniz.
3) Adalet Komisyonunda kabul edilen kanun tasarıları
var, onları temel kanun olarak getireceğiniz gibi, yarın saat
10.30da Adalet Komisyonunu topluyorsunuz Ceza Kanununda bazı maddelerin
değiştirilmesi için.
Elinizi vicdanınıza koyun, bakın, Türk milleti sizi
dinliyor, doğruyu söylemiyorsunuz; bu bir.
İkincisi: Gelelim, yine çok değerli
arkadaşımız, bundan önce Cumhuriyet Halk Partisinin grup
önerisinin aleyhinde konuşan Sayın Ali Koyuncu, o
arkadaşımız da doğruyu söylemedi.
Şimdi vatandaşlar beni telefonla aradılar, hatta
mesaj gönderdiler; vatandaş dediğim çiftçi ama bu çiftçi aydın
çiftçi, okuması yazması olan çiftçi. Siz konuşurken
akıllarına Zübük diye bir film gelmiş ve bana diyorlar ki:
Rahmetli Aziz Nesini ve Kemal Sunalı lütfen konuşurken rahmetle
anın çünkü orada da bir siyasetçi tiplemesi vardı, orada da siyasetçi
tiplemesi kendi seçmenlerine hoş gözükebilmek için farklı
düşüncelerini söylüyordu. Benim aklıma geliyorsunuz. demiyorum,
burada hiç kimseye bir suç izafe etmiyorum.
Bakın, neden doğru söylemediniz: Eğer Türkiye'de
hayvancılık sizin anlattığınız gibi olsaydı
Türkiye Cumhuriyeti tarihinde ilk kez kurbanlık hayvanı ithal
etmezdi. Bu kadar basit.
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER
(Diyarbakır) İlk kez değil.
H. TAYFUN İÇLİ (Devamla) Peki, dedikleriniz doğru
olsaydı Türk çiftçisinin eşi, çiftçisi rehin olmazdı,
toprakları, tarlaları, traktörleri hacizde olmazdı ve mal
beyanında bulunmadığı için ya da ödeme taahhüdünü ihlal
ettiği için cezaevlerine hapis olarak girmezdi. Bu da doğru
değil.
Üç: Siz hâlâ Süt Birliği Başkanısınız
bildiğim kadarıyla. Oradan da ücret alıyor musunuz, almıyor
musunuz, bilmiyorum; herhâlde alıyorsunuz, milletvekilliği artı
o. Şimdi, bakın, hem Süt Birliği Başkanlığı
yapıyorsunuz hem de süt konusunda gerçeği söylemiyorsunuz. Türk
hayvancılığı yapan çiftçi bitmiştir, sütünü satacak
yer bulamamaktadır. Bu da doğru mu? Bitti.
Peki, Tarım Bakanının
açıkladığı yazılı belgelere göre, ithal edilen
hayvanlarda hastalık olduğu, özellikle sakatatla ilgili bir genelgesi
var mıdır, yok mudur?
K. KEMAL ANADOL (İzmir) Var.
H. TAYFUN İÇLİ (Devamla) Eğer varsa, Tarım
Bakanlığı doğru söylemektedir, siz doğruyu
söylemiyorsunuz. Bu konuyu fazla uzatacak değilim ama yanıt
istediniz, kısa da olsa size bir şekilde yanıt vermeyi gerekli
gördüm.
Değerli arkadaşlarım, şimdi, Sayın
Kılıç, çalışmanın ne kadar iyi oldu-ğunu, millet
yararına nasıl yasalar çıkardığımızı
söylüyor. Doğrudur ama bu yüce Meclis, 3 Mart 2011 günü bu Meclisin
artık olağanüstü hâller dışında yetkisinin
bittiğini kabul etmiştir ve bir erken seçim kararı
almıştır. Erken seçim kararı aldığına göre,
olağanüstü hâller dışında, savaş, hastalık gibi
hâller dışında Türkiye Büyük Millet Meclisi artık
işini bırakmıştır ve Yüksek Seçim Kurulu devreye
girmiştir. Nitekim, Yüksek Seçim Kurulunun aldığı 7 Mart
2011 tarih ve 157 sayılı Kararda bakın ne diyor, özet olarak
söylüyorum: Seçim kararı aldığına göre, seçim sürecinin
başlamasıyla oy verme gününe kadar bütün ilgililerce
yapılması gereken yasal işlemlerin bir takvime
bağlanması zorunlu bulunmaktadır. Çünkü
diyor Yüksek Seçim
Kurulu Yasalar oy vermeyle sonuçlanacak olan seçim süreci içinde seçim
kurullarına, siyasi partilere, vatandaşlara ve tüm ilgililere süreyle
bağlı olarak görevler vermiş, yetki ve haklar
tanımıştır.
Şimdi ön seçim yapılacak, ön seçim ayın 3ünde
yapılacak. Cumhuriyet Halk Partisi 29 ilde ön seçim kararı aldı,
temayül yoklaması yapacak. Şimdi Biz burada cumartesi günü
çalışmayalım. diye ifade ettiniz Sayın Kılıç ama
yazınız öyle demiyor bakın, Bu birleşimde, yani 1 Nisan
2011 Cuma günü çalışmaya karar veriyorsunuz ama 646 sıra sayılı
Kanun Tasarısının görüşmelerinin gece 24.00e kadar
tamamlanmaması hâlinde, bu birleşimde günlük programlar
tamamlanıncaya kadar çalışmaya devam etme kararı
alıyorsunuz. Bir taraftan Türkiye Büyük Millet Meclisi seçim ka-rarı
almış, Anayasa 67 ve 79uncu maddesi gereğince Yüksek Seçim
Kurulu, seçimin demokratik, eşit, adil olması konusunda kararlar
alıyor ama bu yüce Mecliste grubu bulunan Cumhuriyet Halk Partisinin
milletvekilleri ön seçim çalışmalarına iştirak edemiyor,
Adalet Komisyonu üyesi Fatih Arkadaşım Komisyona iştirak
edemiyor, Genel Kurul çalışmalarına iştirak edemiyor. Bu
nasıl bir anlayıştır? Bakın, bu doğru bir
anlayış değildir.
Kaldı ki Meclisi tatil edeceksiniz, demokratik ülkelerde
görülmemiş, her ne kadar Anayasada yetki olsa da, yetki istiyorsunuz. Hem
geceli gündüzlü Parlamentoyu çalıştırıyorsunuz, 7sinden
sonra çalışmayacak ya, Bakanlar Kuruluna, kanun yerine geçecek kanun
hükmünde kararname çıkartma yetkisini istiyorsunuz. Hadi şunu deseniz
12 Hazirana kadar bir süre için deseniz anlarım, 12 Haziranda seçim
yapılacak. Bakanlar Kurulunun gerekçesine bakıyorsunuz, diyor ki
Ekim ayına kadar çalışmaların
yapılamayacağı
Ekimi de geçmiş, 2012 bütçesinin
hazırlıklarının da gerektiği, bakın, bütçeyi de
katıyorsunuz, 2012 bütçesi, ee, 2013ün başına kadar neredeyse
Parlamentoyu baypas edip Hükûmete, Bakanlar Kuruluna kanun çıkartma
yetkisini istiyorsunuz. Bu nasıl demokrasidir? Bu nasıl ileri
demokrasidir?
Bakın, ileri demokrasi örneklerini görüyoruz. Hâkimler ve
Savcılar Yüksek Kurulunu çalıştırmadınız ama
Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu, şimdi patır patır
yetki, kararnameler çıkıyor. Bir bakıyorsunuz,
başsavcıları almışsınız sade savcı
yapmışsınız kararnameyle -bugün 128- ikinci sınıf
savcıyı başsavcı vekili yapmışsınız.
Yani ileri demokrasi örneklerini burada görüyorsunuz.
Bakın, Anayasamızın 114üncü maddesine göre,
Türkiye Büyük Millet Meclisi seçim kararı aldıktan sonra 3 bakan,
Adalet, İçişleri ve Ulaştırma Bakanı istifa eder,
yerlerine bağımsızlar bakan olarak getirilir. Siz, 3 bakan
istifa ettikten sonra, yerlerine, siyasi kimlikleri olan müsteşarları
bakan olarak getirdiniz ve daha önce Adalet Bakanının
Müsteşarı olan siyasi bir kimlik bugün Hâkimler ve Savcılar
Yüksek Kurulunun Başkanı olarak, Anayasamızın 159uncu
maddesi gereğince aslında tarafsız olması gereken bir
Başkan, HSYKnın Başkanı olarak apar topar
Bir ay içinde
iki tane, üç tane kararname çıkartmak suretiyle tasarrufta bulunuyorsunuz.
Böylesi bir ortamda seçimlerin nasıl demokratik olabileceğini
düşünebilirsiniz? Yani bu on dakikada bunları
sığdırmak mümkün değil.
Bu arada, bakıyorsunuz, bir taslak kitabı imha
ediyorsunuz. Bakın, daha basılmamış, taslak
Bugün
haberlerde var, tam seçime giderken Zekeriya Beyaz gibi -profesör-
ilahiyatçılar gözaltına alınmışlar, evlerinde arama
yapılıyor. Yine, televizyondan öğrendiğim haberlere göre,
bu zatı muhteremler -bilemiyorum, tabii, haberlere göre söylüyorum- Saidi
Nursîyle ilgili kitap yazdığı için kitap araması
yapılıyor evlerinde.
Değerli arkadaşlarım, bir ülke normal
koşullarda seçime gidemez mi? Ucu açık bırakılan
birtakım davalarda herkesi yaka paça gözaltı, Bunu konuşursan,
bu kitabı yazarsan böyle
Değerli arkadaşlarım, bu,
doğru bir iş değil. Bakın, bunlar hep tarihe not
düşülüyor, bütün yaşananlar. Özel yetkili savcıların ve
mahkemelerin, böylesi önemli dönemlerde, böyle ilginç, kamuoyunun tepkisini
çekebilecek birtakım kararlara imza atması kabul edilebilir mi?
Bakın, yine bugün gazetelerde Bankacılar Birliği
Başkanının çok ilginç açıklamaları var bankalarla
ilgili: Bizi de gazeteciler gibi alırsanız, yok, biz
bırakırız bu işi. diyor. Bunu, Türkiyede Bankacılar
Birliği Başkanı söylüyor. Sizin nasıl
algıladığınızı
MEHMET EMİN TUTAN (Bursa) Sizin CHPnin bankası.
H. TAYFUN İÇLİ (Devamla) Bizim, CHPli
İşinize gelirse CHPli. Diğer bütün bankaların
başkanı seçiyor.
İşte Zübük
Tekrar, huzurunuzda rahmetli Aziz Nesine
şükranlarımı sunuyorum. O büyük oyuncu Kemal Sunala da bu laf
atmalar üzerine tekrar şükranlarımı sunuyorum.
Sözlerimi fazla uzatmıyorum. Saygılar sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın İçli.
Sayın Kılıç, buyurun.
VI.- AÇIKLAMALAR (Devam)
4.- Samsun Milletvekili Suat
Kılıçın, Eskişehir Milletvekili H. Tayfun İçlinin,
bazı söylediklerini hiç anlamadığına, bazı
söylemediklerini de söylemiş gibi kabul ettiğine ilişkin
açıklaması
SUAT KILIÇ (Samsun) Sayın Başkanım, İç Tüzük
60a göre kısa bir söz talebim oldu. Teşekkür ediyorum.
Sayın İçli, bazı söylediklerimi hiç anlamadan,
bazı söylemediklerimi de söylemiş gibi kabul ederek birtakım
yakıştırmalarda bulundu, onları düzeltmek lazım.
Beyan ettiklerim içerisinde doğru olmayan, hilafıhakikat
tek cümle değil, tek kelime bile söz konusu değildir. Önümüzdeki
haftanın gündemiyle ilgili kanun tasarılarını
sıralamadım, seslendirmedim çünkü çocuklara yönelik cinsel taciz ve
tecavüz suçlarına karşı yaptırımları öngören teklif
yarın ilgili komisyonda, Adalet Komisyonunda görüşülecek ve mümkün
olursa, muhalefetle de mutabakat hâlinde, önümüzdeki haftanın gündemine
bunu almayı arzu ediyoruz fakat arzu edilenleri, henüz
planlanmamış olanları burada ifade edebilmek mümkün
olmadığından dolayı seslendirmedim ama sanki Bu
haftanın gündemini söyledi de önümüzdeki haftanın gündemini
söylemedi, dolayısıyla gerçeğe aykırı beyanlarda
bulundu. gibi cümleler sarf etmesi biraz okuma ve anlama problemi
olduğunu ortaya koyuyor.
Diğer bir şey: Ali Koyuncu Arkadaşımıza
yönelik olarak, bir Türk filminden hareketle Zübük benzetmesi
yapıldı. Bu, kesinlikle
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
SUAT KILIÇ (Samsun) Sayın Başkanım, çok kısa
olarak
H. TAYFUN İÇLİ (Eskişehir) Sayın
Başkanım, sataşma var, Okuma ve anlama
İzin verirseniz
Bir de tutanakları getirtelim. Tutanaklardan okuyarak
yanıt vermek istiyorum bu sataşmaya. Ben gayet iyi duyan
Lütfen, tutanakları getirtin her iki
konuşmacının, okuyarak yanıt vereyim.
BAŞKAN Şimdi, sıra sıra dinleyeceğim
sizi. Bir saniye
Buyurun Sayın Kılıç.
SUAT KILIÇ (Samsun) Sayın Başkanım, Türk
filminden hareketle Milletvekili Arkadaşımıza yönelik olarak
yapılan benzetme de şık olmamıştır. Ben,
Sayın İçlinin de tekrar muhakeme etme imkânı olsa o benzetmeyi
hiç yapmamış olmayı murat edeceğini zannediyorum, öyle
düşünüyorum. Eğer Sayın Koyuncunun konuşma dili
halkın konuşma diline, köylünün, çiftçinin konuşma diline çok
yakın bulunduğundan dolayı Zübük benzetmesi yapılmışsa,
halka yakın olmak Zübüklükse biz Zübük olmayı da benimser ve
kabul ederiz, bu yönde benzetmeler yapılmasını da hiç doğru
ve şık bulmayız. Halkın ferasetine, halkın dirayetine,
halkın iradesine ve halkın tercihlerine saygı duymayı,
diline de saygı duymayı siyasetin ortak bir şekilde benimsemesi
zarurettir diye düşünüyorum.
Saygılar sunuyorum.
BAŞKAN Sayın İçli, buyurun. Şimdi
dinleyeyim.
H. TAYFUN İÇLİ (Eskişehir) Sataşma nedeniyle
efendim
BAŞKAN Dinleyeyim.
H. TAYFUN İÇLİ (Eskişehir) Algılama ve
okuma
dediği gibi,
arkadaşın sözlerinde sataşma var. İzin verirseniz
BAŞKAN - Siz de bir sataşmaya meydan vermeyin ne olur!
Buyurun.
IX.- SATAŞMALARA
İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- Eskişehir Milletvekili H.
Tayfun İçlinin, Samsun Milletvekili Suat Kılıçın,
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
H. TAYFUN İÇLİ (Eskişehir) Teşekkür
ediyorum.
Ben gerçekten -kendime göre tabii, size göre
değişebilir- okuduğunu iyi anlayan insanlardanım ama
keşke bu tartışmayı
Sayın Başkan
tutanakları getirtse hem sizin hem diğer arkadaşın, altını
çizerek alıntı yapmak suretiyle size yanıt verebilsem.
SUAT KILIÇ (Samsun) Burada yazanları değil Tayfun Bey,
yazmayanları söylediniz.
H. TAYFUN İÇLİ (Devamla) Yine ben, Zübük
benzetmesini yaparken
Bakın, sanatçılar bir eseri yazarken günlük
yaşamdan feyzalırlar, Zübük de Aziz Nesinin, o dönem
siyasetçilerinin siyaset yapış anlayışlarına göre
ortaya koyduğu muazzam bir eserdir. Orada ironi vardır, orada
siyasetçiler mizahla eleştirilir ve bizler bunlardan ders
çıkartmalıyız.
Değerli arkadaşım demin konuşurken o böyle
heyecanla, sizin grubunuzda böyle büyük alkışlarla, onların
tutanakları da var, onları da burada getirelim neyi ifade
ettiğini çıkartırsınız ama ben sözlerimle
arkadaşıma kişi olarak değil, böylesi
konuşmaların vatandaşa Zübük Aziz Nesini
hatırlattığını söyledim; bir.
AHMET YENİ (Samsun) Yakışmamıştır.
H. TAYFUN İÇLİ (Devamla) Yakışır
yakışmaz onun takdiri benimdir ama sizler bakın, hâlâ laf
atıyorsunuz ama bunlara bile tahammül edemiyorsunuz.
ÜNAL KACIR (İstanbul) Hayret bir şey ya!
MEHMET EMİN TUTAN (Bursa) Özür dile.
H. TAYFUN İÇLİ (Devamla) Ben gerçeğe
aykırı hiçbir şey söylemedim. Tutanaklar gelir -Sayın
Başkan izin verirse- alıntı yapmak suretiyle, sizin
ağzınızdan çıkan kelimeleri, tutanaklara geçen ifadesini
okurum, yanıtınızı da veririm.
Teşekkür ediyorum, saygılar sunuyorum.
HALİL AYDOĞAN (Afyonkarahisar) O size mi kaldı?
VIII.- ÖNERİLER (Devam)
A) SİYASİ PARTİ
GRUBU ÖNERİLERİ (Devam)
3.- Gündemdeki sıralama ile
Genel Kurulun çalışma gün ve saatlerinin yeniden düzenlenmesine; 725
sıra sayılı Kanun Tasarısının, İç Tüzükün
91inci maddesine göre temel kanun olarak bölümler hâlinde görüşülmesine
ilişkin AK PARTİ Grubu önerisi
(Devam)
BAŞKAN Adalet ve Kalkınma Partisi Grubunun İç
Tüzükün 19uncu maddesine göre verilmiş önerisini oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma saati: 17.09
BEŞİNCİ
OTURUM
Açılma Saati: 17.30
BAŞKAN: Başkan Vekili
Meral AKŞENER
KÂTİP ÜYELER: Yaşar
TÜZÜN (Bilecik), Gülşen ORHAN (Van)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet
Meclisinin 84üncü Birleşiminin Beşinci Oturumunu açıyorum.
Gündemin Seçim kısmına geçiyoruz.
X.- SEÇİMLER
1.- Radyo ve Televizyon Üst
Kurulunda açık bulunan üyeliğe seçim
BAŞKAN Şimdi, Radyo ve Televizyon Üst Kurulunda
boş bulunan 1 üyelik için, 6112 Sayılı Radyo ve
Televizyonların Kuruluş ve Yayınları Hakkında Kanunun
35inci maddesi gereğince seçim yapacağız.
Kanunun 35inci maddesi gereğince Üst Kurulda boş
bulunan ve Adalet ve Kalkınma Partisi Grubuna düşen 1 üyelik için 2
aday gösterilmiştir. Adayların adları oy pusulası
şeklinde düzenlenmek suretiyle bastırılmıştır.
Toplantı ve karar yeter sayısı mevcut olmak şartıyla
seçimde aday listesinden en çok oyu alan aday seçilmiş olacaktır.
Adayların adlarını soyadı sırasına
göre okuyorum:
Doktor Hamit Ersoy.
Doktor Mehmet Çakırtaş.
Oylamanın ne şekilde yapılacağını
arz ediyorum: Herhangi bir tereddüde mahal vermemek için, komisyon ve hükûmet
sıralarında yer alan kâtip üyelerden komisyon sırasındaki
kâtip üyeler, Adana'dan başlayarak İstanbula kadar -İstanbul
dâhil- hükûmet sırasındaki kâtip üyeler ise İzmir'den
başlayarak Zonguldak'a kadar -Zonguldak dâhil- adı okunan milletvekilinin
adını defterden işaretleyecek ve kendisine birer tane mühürlü
birleşik oy pusulası ile zarf verecektir. Birleşik oy
pusulası ve zarfı alan sayın üye, Adalet ve Kalkınma
Partisi Grubu aday listesinden 2 adayın isimlerinin
karşısındaki karelerden birini çarpı işaretiyle
işaretleyecek ve birleşik oy pusulasını zarfa koyarak
zarfı Başkanlık Divanı kürsüsünün önüne konulmuş olan
oy kutusuna atacaktır.
Aday listesinden 1den fazla adayın işaretlendiği
oy pusulaları geçersiz sayılacaktır. Bu hususlar oy
pusulasında da dipnot olarak açıkça belirtilmiştir.
Sayın kâtip üyelerin yerlerini almalarını rica
ediyorum.
Şimdi, oylamanın sayım ve dökümü için, ad çekmek
suretiyle 5 kişilik bir Tasnif Komisyonu tespit edeceğim:
Sayın İsmail Özgün, Balıkesir? Burada.
Sayın Faruk Koca, Ankara? Yok.
Sayın Mehmet Nezir Karabaş, Bitlis? Yok.
Sayın Mehmet Günal, Antalya? Yok.
Sayın Saadettin Aydın, Erzurum? Yok.
Sayın Recep Koral, İstanbul? Burada.
Sayın Abdurrahman Kurt, Diyarbakır? Burada.
Sayın Fatih Arıkan, Kahramanmaraş? Burada.
Sayın Mevlüt Aslanoğlu, Malatya? Burada.
Tasnif Komisyonuna seçilen üyeler oylama işlemi bittikten
sonra komisyon sıralarında yerlerini alacaklardır.
Oylama işlemine Adana ilinden başlıyoruz.
(Oylar toplandı)
BAŞKAN Oyunu kullanmayan sayın üye var mı? Yok.
Oy verme işlemi tamamlanmıştır, kupalar
kaldırılsın.
Tasnif Komisyonu üyeleri lütfen yerlerini alsınlar.
(Oyların ayrımı yapıldı)
BAŞKAN Radyo ve Televizyon Üst Kurulunda boş bulunan
bir üyelik için yapılan seçime ilişkin Tasnif Komisyonu
tutanağı gelmiştir, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Radyo ve Televizyon Üst Kurulunda Adalet ve Kalkınma
Partisine düşen bir üyelik için yapılan seçime 291 üye
katılmış, kullanılan oyların
dağılımı aşağıda gösterilmiştir.
Saygıyla arz olunur.
Doktor Hamit Ersoy : 251 oy
Doktor Mehmet Çakırtaş : 38 oy
Geçersiz : 2 oy
Tasnif Komisyonu
Üye Üye Üye
İsmail
Özgün Recep Koral Abdurrahman Kurt
Balıkesir İstanbul Diyarbakır
Üye Üye
Fatih
Arıkan Ferit
Mevlüt Aslanoğlu
Kahramanmaraş Malatya
BAŞKAN Buna göre, Hamit Ersoy Radyo ve Televizyon Üst
Kurulu üyeliğine seçilmiştir; hayırlı olmasını
diliyorum.
Alınan karar gereğince sözlü soru önergelerini
görüşmüyor ve gündemin Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan
Gelen Diğer İşler kısmına geçiyoruz.
1inci sırada yer alan Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve
Yargılama Usulleri Hakkında Kanun Tasarısı ile Anayasa
Komisyonu Raporunun görüşmelerine kaldığımız yerden
devam edeceğiz.
XI.- KANUN TASARI VE
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER
İŞLER
A) KANUN TASARI VE
TEKLİFLERİ
1.- Anayasa Mahkemesinin
Kuruluşu ve Yargılama Usülleri Hakkında Kanun Tasarısı
ile Anayasa Komisyonu Raporu (1/993) (S. Sayısı: 696 ve 696ya 1inci
Ek)
BAŞKAN Komisyon burada mı?
K. KEMAL ANADOL (İzmir) Yok Sayın Başkan, yok.
İSA GÖK (Mersin) Sayın Başkan, Komisyon
aranıyor.
K. KEMAL ANADOL (İzmir) Meclis beklemek zorunda değil
efendim.
BAŞKAN Doğrudur.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Başkan,
beş dakika ara verelim.
K. KEMAL ANADOL (İzmir) Ertelenmiştir.
BAŞKAN Birleşime beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 18.07
BEŞİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 17.30
BAŞKAN: Başkan Vekili Meral AKŞENER
KÂTİP ÜYELER: Yaşar TÜZÜN (Bilecik), Gülşen ORHAN
(Van)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri,
Türkiye Büyük Millet Meclisinin 84üncü Birleşiminin Beşinci
Oturumunu açıyorum.
Gündemin Seçim
kısmına geçiyoruz.
X.- SEÇİMLER
1.- Radyo ve Televizyon Üst Kurulunda açık
bulunan üyeliğe seçim
BAŞKAN Şimdi, Radyo ve Televizyon Üst
Kurulunda boş bulunan 1 üyelik için, 6112 Sayılı Radyo ve
Televizyonların Kuruluş ve Yayınları Hakkında Kanunun
35inci maddesi gereğince seçim yapacağız.
Kanunun 35inci maddesi gereğince Üst Kurulda
boş bulunan ve Adalet ve Kalkınma Partisi Grubuna düşen 1 üyelik
için 2 aday gösterilmiştir. Adayların adları oy pusulası
şeklinde düzenlenmek suretiyle bastırılmıştır.
Toplantı ve karar yeter sayısı mevcut olmak şartıyla
seçimde aday listesinden en çok oyu alan aday seçilmiş olacaktır.
Adayların adlarını soyadı
sırasına göre okuyorum:
Doktor Hamit Ersoy.
Doktor Mehmet Çakırtaş.
Oylamanın ne şekilde
yapılacağını arz ediyorum: Herhangi bir tereddüde mahal
vermemek için, komisyon ve hükûmet sıralarında yer alan kâtip
üyelerden komisyon sırasındaki kâtip üyeler, Adana'dan başlayarak
İstanbula kadar -İstanbul dâhil- hükûmet sırasındaki kâtip
üyeler ise İzmir'den başlayarak Zonguldak'a kadar -Zonguldak dâhil-
adı okunan milletvekilinin adını defterden işaretleyecek ve
kendisine birer tane mühürlü birleşik oy pusulası ile zarf
verecektir. Birleşik oy pusulası ve zarfı alan sayın üye,
Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu aday listesinden 2 adayın
isimlerinin karşısındaki karelerden birini çarpı
işaretiyle işaretleyecek ve birleşik oy pusulasını
zarfa koyarak zarfı Başkanlık Divanı kürsüsünün önüne
konulmuş olan oy kutusuna atacaktır.
Aday listesinden 1den fazla adayın
işaretlendiği oy pusulaları geçersiz sayılacaktır. Bu
hususlar oy pusulasında da dipnot olarak açıkça belirtilmiştir.
Sayın kâtip üyelerin yerlerini
almalarını rica ediyorum.
Şimdi, oylamanın sayım ve dökümü için,
ad çekmek suretiyle 5 kişilik bir Tasnif Komisyonu tespit edeceğim:
Sayın İsmail Özgün, Balıkesir? Burada.
Sayın Faruk Koca, Ankara? Yok.
Sayın Mehmet Nezir Karabaş, Bitlis? Yok.
Sayın Mehmet Günal, Antalya? Yok.
Sayın
Saadettin Aydın, Erzurum? Yok. Sayın Recep Koral, İstanbul?
Burada. Sayın Abdurrahman Kurt, Diyarbakır? Burada.Sayın Fatih
Arıkan, Kahramanmaraş? Burada. Sayın Mevlüt Aslanoğlu,
Malatya? Burada. Tasnif Komisyonuna seçilen üyeler oylama işlemi bittikten
sonra komisyon sıralarında yerlerini alacaklardır. Oylama
işlemine Adana ilinden başlıyoruz. (Oylar toplandı)
BAŞKAN Oyunu kullanmayan sayın üye var mı? Yok. Oy verme
işlemi tamamlanmıştır, kupalar kaldırılsın.
Tasnif Komisyonu üyeleri lütfen yerlerini alsınlar. (Oyların
ayrımı yapıldı) BAŞKAN Radyo ve Televizyon Üst
Kurulunda boş bulunan bir üyelik için yapılan seçime ilişkin
Tasnif Komisyonu tutanağı gelmiştir, okutuyorum: Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına Radyo ve Televizyon Üst Kurulunda
Adalet ve Kalkınma Partisine düşen bir üyelik için yapılan
seçime 291 üye katılmış, kullanılan oyların
dağılımı aşağıda gösterilmiştir.
Saygıyla arz olunur. |
||||
Doktor
Hamit Ersoy |
: 251 oy |
|||
Doktor
Mehmet Çakırtaş : |
38 oy |
|||
Geçersiz
|
: |
2 oy |
||
Tasnif
Komisyonu |
|
|
||
Üye
|
|
|
Üye |
Üye |
İsmail
Özgün |
|
Recep Koral |
Abdurrahman Kurt |
|
Balıkesir
|
|
|
İstanbul |
Diyarbakır |
Üye
|
|
|
|
Üye |
Fatih
Arıkan |
|
|
|
Ferit Mevlüt Aslanoğlu |
Kahramanmaraş
|
|
|
|
Malatya |
BAŞKAN
Buna göre, Hamit Ersoy Radyo ve Televizyon Üst Kurulu üyeliğine
seçilmiştir; hayırlı olmasını diliyorum.
Alınan
karar gereğince sözlü soru önergelerini görüşmüyor ve gündemin Kanun
Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler
kısmına geçiyoruz.
1inci
sırada yer alan Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama
Usulleri Hakkında Kanun Tasarısı ile Anayasa Komisyonu
Raporunun görüşmelerine kaldığımız yerden devam
edeceğiz.
XI.-
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER
A) KANUN
TASARI VE TEKLİFLERİ
1.-
Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usülleri Hakkında
Kanun Tasarısı ile Anayasa Komisyonu Raporu (1/993) (S.
Sayısı: 696 ve 696ya 1inci Ek)
BAŞKAN Komisyon burada mı?
K.
KEMAL ANADOL (İzmir) Yok Sayın Başkan, yok.
İSA GÖK (Mersin) Sayın Başkan, Komisyon aranıyor.
K.
KEMAL ANADOL (İzmir) Meclis beklemek zorunda değil efendim.
BAŞKAN Doğrudur.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Başkan, beş dakika
ara verelim.
K. KEMAL ANADOL (İzmir) Ertelenmiştir.
BAŞKAN Birleşime beş dakika ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 18.07
ALTINCI
OTURUM
Açılma
Saati: 18.11
BAŞKAN:
Başkan Vekili Meral AKŞENER
KÂTİP
ÜYELER: Fatih METİN (Bolu), Gülşen ORHAN (Van)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 84üncü Birleşiminin Al-tıncı Oturumunu
açıyorum.
696 sıra sayılı Kanun Teklifinin
görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
1.- Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve
Yargılama Usülleri Hakkında Kanun Tasarısı ile Anayasa
Komisyonu Raporu (1/993) (S. Sayısı: 696 ve 696ya 1 inci Ek)
BAŞKAN -Komisyon? Burada.
Hükûmet? Burada.
Dünkü birleşimde, İç Tüzükün 88inci maddesine göre Komisyona geri
çekilen 71inci madde
üzerinde
şahıslar adına konuşmalar tamamlanmıştı.
Şimdi madde üzerinde soru-cevap işlemi
yapacağız.
Dünden not ettiğimiz soru için sisteme
girmiş arkadaşlarımızın isimlerini okuyayım,
onlar tek
rar,
buradaysalar sisteme girsinler: Sayın Işık, Sayın Genç,
Sayın Aydoğan, Sayın Çelik, Sayın Köse, Sayın
Yıldız, Sayın Güvel.
Bu arkadaşlarımızın
dışında da arkadaşlarımız soru için sisteme
girebilirler.
Sayın Köse, buyurun.
ŞEVKET KÖSE (Adıyaman) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakan, bu yüce Meclis, 1980
yılından önce, emekli milletvekillerinin kırmızı
pasaport kullanmaları için bir yasa çıkarmıştı, ama o
zaman Anayasa Mahkemesi bu yasayı iptal etmişti. Şim-diyse,
Anayasa Mahkemesi üyelerinin kırmızı pasaport kullanmaları
için yasa çıkarmaya çalışıyoruz. Acaba bu nereden
aklınıza geldi, bunun sebebi nedir, bir açıklama yapar
mısınız?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Güvel
HULUSİ GÜVEL (Adana) Teşekkür ediyorum
Başkanım.
Sayın Bakan, bu düzenlemeyle Anayasa Mahkemesi
üyelerine 10 bin TLye yakın maaş verile
cek.
Diğer yargı mensuplarına da aynı maaşı verecek
misiniz?
2011 yılında maaşlara yüzde 4 zam
yapıldı, Anayasa Mahkemesi üyelerine neden yüzde 40tan fazla zam
yapıyorsunuz, bu fark niye?
Teşekkür ediyorum.
(x) 696 S. Sayılı Basmayazı 22/3/2011 tarihli
80inci Birleşim Tutanağına eklidir.
(xx) 696ya 1inci ek S. Sayılı Basmayazı
29/3/2011 tarihli 83üncü Birleşim Tutanağına eklidir.
BAŞKAN
Buyurun Sayın Işık.
ALİM IŞIK (Kütahya) Teşekkür ediyorum Sayın
Başkanım.
Sayın Bakan, Anayasa Mahkemesi üyelerine ciddi anlamda sosyal, ekonomik ve
mali yönden
katkı
yapacak bir kanun tasarısı Meclisimizde görüşülmekte. Türkiyede
emekliler, çiftçiler ve esnaflar bu kadar zor durumdayken bu ciddi anlamdaki
ekonomik farkın sebebi nedir?
Diğer taraftan, bu düzenlemeyle bir yılda
devletin bütçesine ne kadar ek yük getirilmesi planlanmıştır?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Bakan buyurun.
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL
ÇİÇEK (Ankara) Teşekkür ederim.
Sayın Başkan, değerli milletvekili
arkadaşlarım; bir kısmı hesaplama meselesi, yani ne kadar
yük getiriyor, eğer
çıkarabilirlerse bu cevabı şimdi veririz, değilse,
başka şekliyle Sayın Işık size
ulaştırayım.
Dünyanın hiçbir yerinde kamuda
çalışanların ücret durumu eşit değil,
yaptıkları işlere göre farklı maaşlar alıyorlar.
Geçtiğimiz dönemde de başkalarına yaptığımız
zam ile yargı mensuplarına yaptığı-mız zam
arasında farklı yüzdeler oldu. Nitekim ben Adalet Bakanı iken
diğer kamu görevlilerine daha düşük ama yargı mensuplarına
yaptıkları işin gereği olarak biz farklı bir maaş
imkânı getirdik. O gün de, bizden evvel de yargı mensupları
arasında, yani yüksek yargının, Danıştay,
Yargıtayla miktarı az dahi olsa, Anayasa Mahkemesi Başkan ve
üyeleri arasında bir farklılık var. Bugün de netice
itibarıyla bir önemli yasa geldi, doğrudan doğruya Anayasa
Mahkemesiyle ilgili. Onun için gönlümüzden geçen ta-biatıyla tüm
yargı mensuplarına bunun verilmesidir. Ümit ediyorum ki önümüzdeki
zaman dilimi içe-risinde bunu da yaparız. Bu iyi niyetimizin göstergesi
olarak zaten 2006da bu katkıyı yapmıştık.
Şimdi bir arkadaşımız Ne
alınıyor? dedi. Bu tasarı kanunlaşırsa Başkan
9.542 TL, Başkan Vekili 8.765 TL, üye de 8.552 TL almış
olacaktır. Bir yanlış anlamaya meydan vermemek adına, geçen
sefer de oldu, emekli maaşı olarak ne alacak? Başkan 4.437 lira
alıyor, yasalaşırsa 4.813 liraya çıkmış olacak.
Bu rakam geçen sefer biraz mübalağalı söylendi, doğru bilgi
vermek adına ifade edi-yorum. Mahkeme üyeleri de 3.837 lira alıyor
şu an, 4.566 lira almış olacaktır. Eğer
arkadaşlarımız yanlış hesaplamadıysa
yıllık 505.920 TL olarak bir mali yük getirmiş olmaktadır.
Pasaport Kanunu ile ilgili olarak da şunu ifade
etmeye çalışayım: Tabii, Pasaport Kanununda da
milletvekilleriyle ilgili sıkıntı aslında oradan buradan
kaynaklanmıyor değerli milletvekilleri, bu bizim kendimizden
kaynaklanıyor. Bu süreci geçmişte de yaşamış insanlar
olarak, ben hatırlıyorum, milletvekillerinin maaşlarıyla,
özlük haklarıyla ilgili rahmetli Özal döneminde bir düzenleme yaptık.
Düzenlediğimize düzenlediğimize, düzenleyeceğimize bin
pişman olduk. İstifade edenler bile, ka-muoyundan tepki gelince bütün
yükü bu yasayı çıkaranlara verdi. İşte efendim,
işçiler, şunlar al-mıyor, memurlar, bunlar almıyorken siz
milletvekilleri gece yarısı yasa çıkardınız
Sonra
kendi kendimizi bugün sıkıntılı bir duruma soktuk. Herkesin
maaşını düzenliyoruz, kendi maaşlarımızı
dü-zenlemiyoruz kamuoyundan çekindiğimiz için. Hakikaten zor durumda olan
Gelin bu işi yapa-caksak, hep birlikte yapalım. Yani, Anayasa
Mahkemesinin arkasına sığınarak, başkasının
şeyine olarak değil
Yani, siyasette ben hatırlıyorum, hem
maaşları aldık hem de bu maaşları çıkaranlarla
ilgili söylemedik laf bırakmadık. Ondan sonra da
Yani demiri çürüten
kendi pasıdır. Biz, kendi kendimizi, toplum önünde, onu bunu
düşünmeden, sadece kendisini düşünen ve hatta bir gün
mil-letvekilliği yapsa yirmi beş yıl üzerinden emekli
oluyormuş gibi hiç de doğru olmayan, gerçekçi ol-mayan,
asılsız, esassız ithamlarla hem siyaset kurumunu hem de
milletvekillerini yıprattık. Onun için, eğer hakikaten bir
şey yapacaksak, doğrusunu isterseniz, gelinen noktada, oturup
birlikte bu konuyu düşünmemiz lazım.
K. KEMAL ANADOL (İzmir)
Sayın Bakan, bunlar doğru da kırmızı pasaport sorusu
var. DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK (Ankara) -
Tamam, onu söyleyeceğim. Şimdi, pasaport konusunda da bu
sıkıntıları yaşıyoruz zaman zaman. Eğer
milletvekilleri için bir kırmızı pasaport verilmesi gerekiyorsa
bunu da yaparız yani. Milletvekillerimiz bir kamu görevli-sinden daha az
imkânı hak etmiyor. Hakikaten dünyanın en zor işini
yapıyoruz, sabahlara kadar ça-lışıyoruz ama birlikte
Bakınız, Parlamenterler Birliği bir çalışma
yapıyor, pasaportundan tutun, sağlık hizmetlerine varıncaya
kadar. Varsak bu taslağın arkasında, hiç Oraya niye veriyoruz,
buraya niye veriyoruz
demeyelim,
gelin şu işi birlikte göğüsleyelim. Değilse
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) Hükûmet olarak getirin
siz.
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL
ÇİÇEK (Ankara) - Geçen sefer
de oldu, Sayın Ali Topuz burada olsaydı
bilecekti, Sayın Kapusuz olsa burada bilecekti. Bir kısım
ça-lışmalar oldu, bu çalışmaların hepsi, işte
Kamuoyu ne der, ne demez tarzındaki düşüncelerle olmadı. Onun
için, bu kırmızı pasaport konusunda da farklı uygulamalar
oluyor.
K. KEMAL ANADOL (İzmir) Kırmızı
pasaportu çıkarttık Sayın Bakan. 12 Eylülden evvel çıktı
Parlamentodan kırmızı pasaport, Anayasa Mahkemesi iptal etti.
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL
ÇİÇEK (Ankara) Şimdi, bir defa daha getirelim. Anayasa Mahkemesi de
zaman zaman karar değiştiriyor, herhâlde kendileriyle ilgili böyle
bir karar çıktıktan sonra, milletvekilleriyle ilgili konuda da o
içtihadından, o kararından vazgeçecektir, vazgeçmelidir.
ALİM IŞIK (Kütahya) Beraber gönderelim
Sayın Bakan. Oraya ilave edelim, milletvekilleri de olsun.
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK
(Ankara) - Buna hep bir-likte çaba gösterirsek olacaktır. Buradan da bu
çağrıyı yapıyoruz.
ALİM IŞIK (Kütahya) Beraber gönderelim
Sayın Bakanım, oraya ilave edelim, milletvekilleri de olsun.
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL
ÇİÇEK (Ankara) - Onun için me-seleyi böyle mütalaa etmekte fayda var.
Kırmızı pasaport konusuna Türkiyede
nereden baktığımıza bağlı. Mesela, yargı
açısından bak-tığımızda deniliyor ki, merkez
valisi kırmızı pasaport alıyor, hadi görevdeki valiyi
anladık ama merkez valisi bile kırmızı pasaport
alıyor, biz niye almıyoruz? Bu açıdan baktığında
oraya da vermek lazım, başka tarafa da vermek lazım. Bu taraftan
baktığınızda vali devleti, hükûmeti temsil ediyor,
yargının ise böyle bir temsil durumu yok. Onun için, onlara kırmızı
pasaport alınıyor, bu tarafa alınmıyor diye yani bu
konularda milletvekillerine bu işler verilmesin ya da o tarafa
Bunları çok makul bir ortamda oturarak, konuşarak ve kamuoyuna da
doğru izah ederek
Ha, yeri gelmişken bir şeyi de ifade edeyim.
Parlamentoda bu türlü yasalar çıktığında o zamanki Meclis
başkanlarımız, -tenzih ederim, içimizde olan sayın
başkanları kastederek- bu yasalar çıktığında
Meclisin hukuku yeteri kadar savunulmadı. Çünkü basından, oradan,
buradan yaylım ateşi başladığında herkes bir
tarafa çekildi, hâlbuki Meclisin hukukunu korumak Meclis
başkanlarının göreviydi. Açıkça, doğruca bunları
teker, teker izah edebilirdi, hepimiz de bunun karşısında
birlikte olabilirdik. Bunlar olmadı, sonuçta ciddi olarak milletvekilleri
mağdur oldu. Bakınız şimdi seçimlere gidiyoruz, burada
tekrar gelecekler olabilir, gelmeyecekler olabilir, bunun getirdiği
sıkıntıları o arkadaşlarımız geçen dönemde,
evvelki dönemde yaşadı, şimdi de yaşıyor. Eğer bu
meseleye bakabiliyorsak Sayın Meclis Başkanımız da öncülük
edebilir, gruplarımız da bakar, halkın da tepkisini çekmeyecek
ama doğru düzenlemeleri, pasaportundan tutun, sağlık
harcamalarına, başka alanlara varıncaya kadar yaparız diye
düşünüyorum.
Eğer diğer konular kaldıysa onlara da
başka şekliyle cevap vermek isterim.
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Bakan.
Şimdi, Sayın Şandır ve Sayın
Gök, siz soru için girdiniz ama yirmi iki saniyede bu imkân yok,
ya
öbür maddelere bırakmam lazım ya da şimdi verip zamanı
biraz esnetmem gerekiyor. İtiraz ederseniz çok kızarım daha
sonraki yönetimlerimde, onu da peşinen söyleyeyim.
Sayın Şandır, buyurun.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Çok teşekkür
ederim.
Tabii, Sayın Bakanım, konuşmak
konumunda değilsiniz, yapmak görevlisisiniz. Anayasanın 86ncı
maddesine göre milletvekillerinin özlük hakları kanunla düzenlenir.
Düzenlemeye kalktınız da kim engelledi sizi? Destek mi vermedik? Buna
nokta koyalım. Esas sormak istediğim husus başka. Bunu niye
yapmadınız bugüne kadar da, bugün giderayak günah
çıkartıyorsunuz? Bu doğru değil.
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL
ÇİÇEK (Ankara) Sayın Başkan, bu soruya cevap vermezsem olmaz.
BAŞKAN Sayın Bakan, vereceksiniz, soru
bitsin. Sayın Çiçek, ikisi soru soracak, siz cevap vereceksiniz. Zaman
tanıyacağım, zaman.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Sayın Bakanım,
sekiz yıldır iktidardasınız, yapsaydınız tarihe
geçerdiniz, yapmadınız.
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL
ÇİÇEK (Ankara) Sayın Şandır, taş atıp kaçma!
Bunun cevabını alın!
MEHMET ŞANDIR (Mersin) - Benim sormak
istediğim şu: Vatandaşlarımızın Avrupa İnsan
Hakları Mahkemesine müracaatında iç hukuk yollarının
tamamlanması gerekiyor. Şimdi Anayasa Mahkemesine bireysel
başvuru getirerek vatandaşların bu imkânını biraz daha
uzattığınızı düşünü-yor musunuz?
Yargıyı hızlandırmak amacıyla bir kanun
getiriyorsunuz. Bu başvuruyla, bu düzenle-meyle yargının yükünü
artırdığınızı düşünüyor musunuz?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Gök
İSA GÖK (Mersin) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan.
Sayın Bakan, herhâlde diliniz sürçtü. Az önce
dediniz ki: Anayasa Mahkemesi daha önce bu türden imtiyazları hep iptal
etti davalarla. Şimdi bu imtiyazları kendilerine verirsek, yarın
bize bir şey yaparsak herhâlde içtihadından vazgeçer. gibi bir
yorumda bulundunuz. Özrü kabahatinden büyük. derler Anadoluda böyle bir
şeye. Bence hiç böyle bir şey dememiş olalım. Bu dil
sürçmesidir Sayın Bakan.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN
Sayın Bakan, buyurun.
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL
ÇİÇEK (Ankara) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın
Gök, benim söylemediğimi söylemiş gibi kabul ederek gölge boksu
yapma! Ben ne söy
lediğimi
iyi bilirim. Anayasada
İSA
GÖK (Mersin) Hayır. Sayın Bakan, hemen zaptı isteyin.
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL
ÇİÇEK (Ankara) Anayasada
Anayasa
Mahkemesinin vermiş olduğu bir kararın üzerinden on yıl
geçtikten sonra içtihadını değiştirdiği Anayasa
hükmüdür. Nitekim geçmişte de çok farklı kararlar verip
İSA GÖK (Mersin) Hemen zaptı istiyorum,
hemen. Az önceki zaptı istiyorum hemen.
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL
ÇİÇEK (Ankara) Tabii o ta-rihte o türlü karar vermiş olabilir.
Şimdi bu karardan sonra -söylediğim gayet açık-
içtihadını yeni-den gözden geçirebilir. Bundan daha tabii bir
şey yok. Nitekim geçmişte de olan durumu var.
İkincisi: Sayın Şandır, sizin
söylediğiniz hususun yanlışlığı şurada. Yani
her işi Hükûmet getir-miyor, zaman oluyor siz de kanun teklifi
veriyorsunuz.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Siz kabul etmezseniz
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL
ÇİÇEK (Ankara) Başka konularda kanun teklifi veriyorsunuz da burada
niye teklifi vermiyorsunuz? Maaşla ilgili kararı ben vereceğim,
yasayı ben çıkaracağım
ANAYASA
KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul) Maaşı sen
alacaksın!
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL
ÇİÇEK (Ankara)
meydanda istismarını da sen yapacaksın!
Dünyanın neresinde böyle bir iş var yani olabilir mi bu? (AK
PARTİsıralarından alkışlar) Geçmişte
yaşadık bu konularda. Yani Özal hayattayken, bu yasayı
çıkardığı için sokağa çıkamaz hâle geldi.
K. KEMAL ANADOL (İzmir)
Hayır gelmedi. DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL
ÇİÇEK (Ankara) - İstismarın bini bir para. Şimdi, hepimiz
Allah rahmet eylesin. diyoruz. Demek ki bir şey yapacaksak birlikte
yapalım bu işi, herkesi ilgilendiren bir konudur, öyle iktidarı-muhalefeti
yok. Başka konularla ilgili kanun teklifi verme hakkı olan
milletvekillerimizin ya da
gruplarımızın
bu konuyla da ilgili bir düşünceleri varsa bunu beraber konuşabiliriz
demek istiyorum.
Çok
teşekkür ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
ALİM
IŞIK (Kütahya) Şu ana kadar hiçbir kanun teklifimiz işleme
alınmadı Sayın Bakan.
BAŞKAN Madde üzerinde bir önerge vardır,
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına Görüşülmekte olan 696 Sıra
Sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri
Hakkında Kanun Tasarısının 71. maddesinin Tasarı
metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
İsa Gök |
Ferit Mevlüt Aslanoğlu |
Mehmet Ali Susam |
Mersin |
Malatya |
İzmir |
Ali İhsan Köktürk |
|
Zekeriya Akıncı |
Zonguldak |
|
Ankara |
|
|
|
BAŞKAN Komisyon katılıyor mu?ANAYASA
KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.BAŞKAN Hükûmet
katılıyor mu?DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL
ÇİÇEK (Ankara) Katılmıyoruz.BAŞKAN Sayın Gök, siz
mi konuşacaksınız?İSA GÖK (Mersin) Evet.BAŞKAN
Buyurunuz.İSA GÖK (Mersin) Teşekkür ediyorum Sayın
Başkan.Değerli milletvekilleri, yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum.Anayasa Mahkemesi Başkanımız Sayın
Haşim Kılıç, Yargıtay, Danıştay Kanunu incelerken
direkt basına yazılı ve hatta sözlü verdiği mülakatlarla kanaat
beyan etmiş olduğu için, taraf olduğu için hâkimin reddi
talebinde bulunmuş idik, az önce mahkeme reddetmiş. Kanun çok
açık: Anayasa Mahkemesi Başkan ve üyeleri kanaat beyan etmiş
olduğu davalara bakamazlar. Aynı şekilde basında yer
aldı, mülakat yaptı, kanunu desteklediğini beyan etti ve
şimdi bu davaya bakacak. Ne diyeyim ben?
Yine, mahkeme, kendine özel imkânlar getiren kanun
teklifi getiriyor, bakın tasarı hâlinde getirtiyor, mahkeme bunu
yapıyor. Ne diyeyim? Ahmet Şık bir kitap yazdı -daha yazmadı,
basılmadı, nüshaları var- mahkemeden karar çıkıyor
Buluna, imha edile! İncelenmeyecek, direkt imha edilecek,
yakılacak. Arkadaşlar, yargı ne hâle geldi, yargıyı
ne hâle getirdiniz.
Bugün başka bir rezalet var: Yine mahkeme
kararı, ne? İşte ilahiyatçı Profesör Zekeriya Beyazın
evi aranıyor. Niye aranıyor? Mahkemenin kararı var, kararda şu
diyor: Misyonerlik faaliyetleriyle alakalı olarak ev aranıyor.
Kızı ve kendisinin açıklaması var, ne diyor Zekeriya Beyaz?
Fethullah Gelen ve Saidi Nursinin politik etkileri ve Türkiyeye
zararları hakkında bir kitap yazdığını belirten
Profesör Beyaz Şimdi bu kitabın belge ve dokümanlarını
topluyorlar. Misyonerlikle alakalı çalışmalarıma karışmıyorlar,
bakmıyorlar. diyor. Kızı çıkıyor televizyona, diyor
ki: Misyonerlikle ilgili hiçbir belge alınmadı. Fethullah Gülen ve
Saidi Nursiyle alakalı, İslam dinine verdikleri zararlara
ilişkin hazırlanan kitabın belgeleri toplandı.
FATİH ARIKAN (Kahramanmaraş) Zarar mı
vermiş ya!
İSA GÖK (Devamla) Profesör Şahin Filiz ne
yapmış? Profesör Şahin Filiz de İslamda tür
banın
olmadığına ilişkin beyanda bulunmuştu, evi
aranıyor.
Arkadaşlar, bir şey söyleyeyim mi: Bir, yüce
dinimizi
AHMET YENİ (Samsun) Avukatlığa
mı
İSA GÖK (Devamla) Konuşmayın ya!
Dinleyin, dinlemeyin öğrenin! Önce dinlemeyi öğre
nin!
(AK PARTİ sıralarından gürültüler)
SUAT KILIÇ (Samsun) Nasıl bir üslup ya,
nasıl bir üslup!
İSA GÖK (Devamla) Dinlemeyi öğrenin! (AK
PARTİ sıralarından gürültüler) Yüce dinimizi
sizin
tarikatınıza, birilerinin tarikatına göre
BAŞKAN Sayın milletvekilleri
İSA GÖK (Devamla) -
yorumlatmayın bize. Ben
dinimi sizden iyi bilirim. (AK PARTİ sıra
larından
gürültüler)
ÜNAL KACIR (İstanbul) Sayın Başkan,
önerge üzerinde konuşsun.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri
İSA GÖK (Devamla) İkincisi, bu ülkede milletvekilliği
dokunulmazlığı falan hepsi hikâye. Bir dokunulmazlık var:
Fethullah Gülenin kesin dokunulmazlığı. Fethullah Gülene
dokunan yanar, hakkında kitap yazacak olan yanar, konuşan yanar. Bu
nasıl bir dokunulmazlık, bu nasıl bir korumalık. Bunun
örneği yok. İkinci bir kişi Fethullah Gülen gibi dokunulmaz
olamaz. Oysaki Özbekistanda Fethullah Gülenin şirketleri, okulları
kapanıyor. Niye biliyor musunuz? Çalıştırdığı
öğretmenlerin CIA ajanı olduğu ortaya çıkıyor.
AHMET YENİ (Samsun) Yalan konuşuyorsun,
yalan!
İSA GÖK (Devamla) -Özbekistanda bunlar
kapanıyor ve hakkında davalar açılıyor, tutuklular hâlâ.
Bunlar Türkiyede konuşulmuyor. Bütün Türkî cumhuriyetlerde Fethullah
Gülen okullarının ajanlık faaliyetleri ortaya çıkıyor,
bunlar konuşulmuyor. Neden? Çünkü doğrudan
dokunulmazlık
AHMET YENİ (Samsun) İftira atma!
İSA GÖK (Devamla) İşte, yargı
Türkiyede, arkadaşlar, ne yazık ki bu hâle geldi. (AK PARTİ
sıralarından
gürültüler) SUAT KILIÇ (Samsun) Sayın Başkan, hatip önergesi
üzerinde konuşmuyor. Hatibin söyle
diklerinin
vermiş olduğu önergeyle uzaktan yakından alakası yok.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri
İSA GÖK (Devamla) Tekrar söylüyorum, benim
dinimi birilerinin tarikatına göre yorumlat
maya
çalışmayın bu ülkeye.
AHMET YENİ (Samsun) Yalan konuşma!
İSA GÖK (Devamla) Ben dinimi kendim
yorumlarım, ben dinimi kendim yaşarım, tamam mı?
Zorlamayın. Profesör Beyazdan ne istiyorsunuz ya, o
adamcağızdan ne istiyorsunuz? Gözaltına alıyorsunuz,
evrakları topluyorsunuz.
H. HASAN SÖNMEZ (Giresun) Önerge hakkında
konuş. İSA GÖK (Devamla) Arkadaşlar, bakın, baş
ucunuza bir yazı koyun. Türkiye Cumhuriyeti
şeyhler, dervişler, müritler ülkesi olamaz.
demişti Büyük Önder Mustafa Kemal Atatürk, bunu demişti. Kemiklerini
sızlatıyorsunuz, kemiklerini.
H. HASAN SÖNMEZ (Giresun) Ne
alakası var şu konuyla? Kemiklerini siz sızlatıyorsunuz.
İSA GÖK (Devamla) Bu ülkeyi, bu güzelim cumhuriyeti şeyhler,
dervişler ve müritler ülkesi yaptınız. Çok konuşuyorsunuz.
Gelin, burada müridi olduğunuz Fethullah Güleni savunun, yerinizde
oturmayın. Sonuçta bunlar illegal örgütler. (AK PARTİ
sıralarından gürültüler) Gel, burada yiğitçe savun, yerinden
konuşma. Gel, buraya de ki: Ben bu illegal örgütün üyesiyim, ben
müridiyim, ben tarikatım, şuyum buyum. Onları konuş.
Arkadaşlar, belgeler bunlar. Unutmayın, Mustafa Ke-
malin kemiklerini sızlatan, ama bu dünyada ama
öbür dünyada faturasını ödeyecektir.
Saygılar sunuyorum.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir. 71inci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
SUAT KILIÇ (Samsun) Sayın
Başkan
BAŞKAN Buyurun.SUAT KILIÇ (Samsun) Sayın Başkan,
Hatip konuşmasında gerçekle alakası olmayan, önergesiyle
alakası olmayan, grubumuzla alakası olmayan, ve kabul edilmesi
imkânsız iftiralarda bulunmuştur. İç Tüzük 69a göre söz talep
ediyorum. (CHP sıralarından gürültüler)
BAŞKAN Buyurun.
K. KEMAL ANADOL (İzmir) Sayın Başkan,
isabet mi aldı? O başkasına çakıyor, onlar üst-leniyor.
İsabet aldı demek ki söyledikleri.
IX.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
2.- Samsun Milletvekili Suat
Kılıçın, Mersin Milletvekili İsa Gökün, AK PARTİ
Grubuna sataşması nedeniyle konuşması
SUAT KILIÇ (Samsun) Sayın Başkan, çok
saygıdeğer milletvekilleri; İç Tüzük 69a göre
aldığım söz vesilesiyle Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Hatip, grubumuza doğrudan bakmak suretiyle
K. KEMAL ANADOL (İzmir) Bravo! Doğrudan
bakmak.. SUAT KILIÇ (Devamla)
bir: Yargısal işlemleri
doğrudan AK PARTİ Grubunun inşa ettiğini, yargısal
işlemlerin AK PARTİ Grubunun eseri olduğunu ifade etmiştir.
Bu yalandır, yanlıştır, en temel hukuk bilgisine sahip
olanların bile düşmeyeceği bir hatadır. İki: Kolluk
kuvvetleri tarafından yapılmakta olan aramaların yine sanki AK
PARTİ Grubu ve Hükûmeti tarafından dikte edilen,
talimatlandırılan aramalarmış gibi
anlaşılmasına vesile olacak birta-kım beyanlarda
bulunmuştur. Bu beyanlar da külliyen yalandır,
yanlıştır, en temel hukuk bilgisinden
bile
yoksundur.
ABDULLAH ÖZER (Bursa) Sen hukukçu musun?
SUAT KILIÇ (Devamla) - Hukuk
başlangıcını okuyan, Anayasa hukukunu okuyan, yargı
erkinin yerini, kapsamını, sınırlarını bilen hiç
kimsenin, hele ki bir milletvekilinin, yasama sorumluluğu bulunan bir
milletvekilinin düşebileceği bir hata asla değildir.
Burada bulunmayan, burada kendisini savunma
imkânına sahip olmayan, kamuoyunun şu veya bu şekilde
değerlendirmesini yapmakta olduğu, takdir etmekte ya da eleştirmekte
olduğu isimler hakkında, bir: Buradan ifadelerde bulunulması son
derece yanlış. İki: Kafasında hayalî birtakım
tarikatlar, hayalî birtakım cemaatler inşa etmek suretiyle, sonra o
tarikatlar, cemaatler ve milletvekilleri arasında bir mürit müridan
ilişkisi inşa etmek ve bunu da AK PARTİye mal etmek suretiyle
düşü-len hatanın kabul edilebilir bir tarafı kesinlikle söz
konusu değildir.
Değerli arkadaşlar, yanlış
yapıyorsunuz. Bu yaklaşım doğru değil. Az evvel grup
önerimiz üze-rinde sözlerimi ifade ederken, 23üncü Dönemi kapatmak üzere
olduğumuz şu günlerde herkesin gök kubbede hoş bir sada bırakmak
üzere işin nezaketine, işin saygınlığına,
işin temizliğine ve yasama iradesinin
sağlamlığına paralel beyanlarda bulunması
gerektiğini ifade ettim.
Değerli arkadaşlar, bunlar kabul edilebilir
şeyler değil. Türkiye Cumhuriyeti Devleti şeyhler, müritler
memleketi olamaz. Eyvalla! Gazinin bu sözünü benimsiyor ve kabulleniyoruz ama
Gazinin tek eseri bu söz değildir.
ABDULLAH ÖZER (Bursa) Uygulamalarınız
farklı, uygulamalarınız.
SUAT KILIÇ (Devamla) Gazi, bu millete cumhuriyet
idaresini, cumhuriyetin zenginliklerini, cumhuriyetin
kazanımlarını da emanet etmiştir; demokrasiyi, millet
iradesini de emanet etmiştir. Meclisin şu duvarındaki cümleyi
zaman zaman size hatırlattık: Hâkimiyet bilakayduşart
milletindir. Millî iradeye, millet iradesine, milletin değer verdiklerine
saygı göstermeyi, en azından saygılı kalabilmeyi
başarmakla mükellefsiniz. Olmayan hakaretleri inşa ederek, olmayan
şeyler üzerinden iftiralar üreterek milletvekillerini de, AK PARTİ Grubunu
da zan ve itham altında bırakamazsınız. Hele ki bir
milletvekili sorumluluğu, burada kendini savunma hak ve imkânına
sahip olmayanları bu kürsüden karalama hakkını, yetkisini,
imkânını hiç kimseye vermez. Burada grubu bulunan siyasal partiler
olarak
(AK PARTİ sıralarından Ek süre sesleri)
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Üçer dakika verdim, üç dakika da bitti.
Yani ben dört senedir aynı şeyi yapıyorum
bugüne
kadar.
SUAT KILIÇ (Devamla) Sayın Başkan,
teşekkür ediyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Size demedim, oradan laf atan
arkadaşa söyledim
İSA GÖK (Mersin) Aynı süreyi ben de
istiyorum.
BAŞKAN Sayın Gök, buyurun ne diyorsunuz?
İSA GÖK (Mersin) Sayın Başkan,
doğrudan şahsıma karşı hakaret var, doğrudan
şahsıma
karşı
sataşma var, söz istiyorum
Sayın Başkan. (AK PARTİ sıralarından, Hakaret yok
sesleri, gürültüler)
BAŞKAN Buyurun.
ABDÜLHADİ KAHYA (Hatay) Senin maksadın
belli, bir yerlere mesaj vermeye çalışıyorsun.
3.- Mersin Milletvekili İsa Gökün, Samsun
Milletvekili Suat Kılıçın, şahsına
sataşması nedeniyle konuşması
İSA GÖK (Mersin) Sağ olun Sayın
Başkan.
Sayın Suat Kılıç Millî irade, Meclis, Parlamento. dedi, gözlerim
yaşardı, vallahi gözlerim yaşardı!
DURDU MEHMET KASTAL (Osmaniye) Ağla o zaman.
İSA GÖK (Devamla) - Ne kadar güzel bir
konuşma! Alkışlıyorum! (AK PARTİ
sıralarından gürültüler) Ve bu konuşmanın ardına,
yarın arkadaşlar, kanun hükmünde kararname geliyor. Altı
aylığına millî irade evlere
Altı aylığına
on dokuz kurumun personeli, her şeyi hakkında dokuz ayrı kanunda
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan hazretlerinin (haşmetmeâb!)
kararıyla kanunlar çıkacak. Başbakan hazretleri kanun
çıkartıyor. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
SUAT KILIÇ (Samsun) Saygılı ol,
saygılı ol.
İSA GÖK (Devamla) - Konuşma oradan, konuşma
oradan
Konuşma
Hadi oradan yürü
Yürü işine çocuk sen de!
Başbakan hazretleri tek başına
altı aylığına bu kadar Meclisi baypas ederek kanun
çıkartma yetkisi istiyor. (AK PARTİ sıralarından, sıra
kapaklarına vurmalar, gürültüler)
SUAT KILIÇ (Samsun) Sayın Başkan,
sataşmadan söz aldı, söz alma gerekçesi üzerinde durmuyor, hakaret
ediyor. Sözünü kesmek zorundasınız. İç Tüzükün 67nci maddesi
var, sözünü kesmek zorundasınız.
BAŞKAN Ne Sayın Hatibi ne sizi, hiç
kimseyi duymuyorum. Gerçekten duymuyorum. Onu da duymuyorum, sizi de
duymuyorum.
İSA GÖK (Devamla) - Bunun adı millî irade
mi, bunun adı parlamento mu? Bunun adın ne?
BAŞKAN Sayın Gök
İSA GÖK (Devamla) - Ha, diyorsunuz ki: Biz
Fethullah Güleni savunmuyoruz. Ben Fethullah Gülen deyince AKP Grubu
yerinde fırlıyor, savunan savunana, bağıran
bağırana. (AK PARTİ sıralarından, sıra
kapaklarına vurmalar, gürültüler) Madem ki öyle, üstünüze niye
alınıyorsunuz, niye gocunuyorsunuz?
ABDULHADİ KAHYA (Hatay) Hadi oradan!
SUAT KILIÇ (Samsun) Sayın Başkan, İç
Tüzük 67ye göre sözünü kesmek zorundasınız.
İSA GÖK (Devamla) - O Bekir Bozdağ
çıkıyor, O müthiş bir şahıstır, harika bir
şahıstır. deyip
bağırıp
çağırıyorsunuz, her taraftan
BAŞKAN Sayın Gök
İSA GÖK (Devamla) - Fethullah Gülen
lafını söyle, millet ayaklarda. Niye, niye, niye? Kıbleniz
neresi sizin arkadaşlar? Eğer ki kıbleniz Pensilvanyaysa
ayrı. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
BAŞKAN Sayın Gök
Sayın Gök
İSA GÖK (Devamla) Benim kıblemin yeri
belli.
BAŞKAN Sayın Gök
SUAT KILIÇ (Samsun) Sayın Başkan, sözünü
kesin! Sözünü Kes! Sözünü kes!
İSA GÖK (Devamla) Konuşmayın oradan.
Oturun yerinize be! Oturun yerinize! Oturun Yerinize!
SUAT KILIÇ (Samsun) Sayın Başkan, 67ye
göre sözünü kesmek zorundasınız! Sözünü kesmek
zorundasınız! Sözünü kesmek zorundasınız! Sözünü kesmek
zorundasınız! (AK PARTİ ve CHP sıralarından bir grup
milletvekili kürsü önünde toplandı)
BAŞKAN Sayın Gök
Sayın Gök
Sayın Gök..
İSA GÖK (Devamla) Benim kıblemin yeri
belli, benim kıblem belli ama siz nereye acaba? Pensilvanyaya
(Gürültüler)
BAŞKAN Sayın Gök
Sayın Gök
İSA GÖK (Devamla) Fethullah
deyince
(Gürültüler)
MEHMET EMİN EKMEN (Batman) Terbiyesiz!
İSA GÖK (Devamla) Hadi oradan
Hadi oradan
Hadi oradan, yürü oradan
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Gök
Sayın Gök
Sayın Gök
(Gürültüler)
Birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 18.38
YEDİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 18.50
BAŞKAN: Başkan Vekili Meral AKŞENER
KÂTİP ÜYELER: Fatih METİN (Bolu),
Gülşen ORHAN (Van)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 84üncü
Birleşiminin Yedinci Oturumunu açıyorum.
696 sıra sayılı
Kanun Teklifinin görüşmelerine kaldığımız yerden
devam edeceğiz.
XI.-
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER (Devam)
A) KANUN TASARI VE
TEKLİFLERİ (Devam)
1.- Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve
Yargılama Usülleri Hakkında Kanun Tasarısı ile Anayasa Komisyonu
Raporu (1/993) (S. Sayısı: 696 ve 696ya 1 inci Ek) (Devam)
BAŞKAN - Komisyon? Burada. Hükûmet? Burada.
Şimdi bu bölümde yer alan diğer maddeleri varsa önerge
işlemlerini yaptıktan sonra oylarınıza sunacağım.
76ncı maddede bir önerge vardır, okutuyorum: Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 696 Sıra
Sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri
Hakkında Kanun Tasarısının 76. maddesinin 1.
fıkrasında yer alan 23.9.2012 tarihinin 23.9.2011 tarihi olarak
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
İsa Gök |
Şevket Köse |
Kamer Genç |
Mersin |
Adıyaman |
Tunceli |
Tayfun İçli |
|
Atilla Kart |
Eskişehir |
|
Konya |
BAŞKAN Komisyon katılıyor mu? |
|
|
ANAYASA
KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.BAŞKAN Hükûmet
katılıyor mu?DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL
ÇİÇEK (Ankara) Katılmıyoruz.
K. KEMAL ANADOL (İzmir) Gerekçe
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe: Bireysel başvuru uygulamasının daha erken bir tarihte
geçilmesi amaçlanmaktadır.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Önerge reddedilmiştir.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.77nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.Tasarının görüşmeleri tamamlanmıştır.
Tasarının tümü açık oylamaya tabidir. Açık oylamanın
elektronik oylama cihazıyla yapılmasını oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir. Oylama
için iki dakika süre vereceğim. Bu süre içerisinde sisteme giremeyen
üyelerin teknik personelden yardım istemelerini, bu yardıma
rağmen de sisteme giremeyen üyelerin, oy pusulalarını, oylama
için öngörülen iki dakikalık süre içinde Başkanlığa
ulaştırmalarını rica ediyorum. Oylama işlemini
başlatıyorum: (Elektronik cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri
Hakkında Kanun Tasarısı
açık oylama sonucu: Kullanılan Oy
Sayısı : 305
Kabul |
: 250 |
||
Ret |
: |
55 (x) |
|
|
Kâtip
Üye |
Kâtip Üye |
|
|
Fatih Metin |
Gülşen Orhan |
|
|
Bolu |
Van |
|
Tasarı
kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır, hayırlı
olsun. Birleşime kırk beş dakika ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 18.58
(x)
Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa
eklidir.
SEKİZİNCİ
OTURUM
Açılma Saati: 19.53
BAŞKAN: Başkan Vekili Meral AKŞENER
KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Fatih METİN (Bolu)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 84üncü Birleşiminin Sekizinci Oturumunu
açıyorum.
2nci sıraya alınan, Yargı
Hizmetlerinin Hızlandırılması Amacıyla Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporunun görüşmelerine
başlayacağız.
2.- Yargı Hizmetlerinin
Hızlandırılması Amacıyla Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve
Adalet Komisyonu Raporu (1/1012) (S. Sayısı: 725) (x)
BAŞKAN Komisyon? Burada.
Hükûmet? Burada.
Komisyon raporu 725 sıra sayısıyla bastırılıp
dağıtılmıştır.
Sayın milletvekilleri, alınan karar gereğince, bu tasarı
İç Tüzükün 91inci maddesi kapsamında görüşülecektir. Bu
nedenle tasarı, tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanıp
maddelerine geçilmesi kabul edildikten sonra bölümler hâlinde görüşülecek
ve bölümlerde yer alan maddeler ayrı ayrı oylanacaktır.
Tasarının tümü üzerinde söz isteyen,
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Ankara Milletvekili Sayın
Hakkı Suha Okay. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA HAKKI SUHA OKAY (Ankara) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; yargı hizmetlerinin
hızlandırılması amacıyla Hükûmet tarafından
verilmiş olan tasarı hakkında Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla
selamlarım.
Değerli arkadaşlarım, bu tasarı Hükûmet
tarafından 16 Mart 2011 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına sevk edilmiş ve Başkanlık
tarafından da aynı gün hem tali komisyon olarak Plan ve Bütçeye,
Millî Savunmaya ve ana komisyon olarak da Adalet Komisyonuna havale
edilmiş. Millî Savunmaya havale edilmiş çünkü içinde Askerlik Kanunu
ve Askerî Ceza Kanunu var, Plan ve Bütçeye havale edilmiş çünkü hem
Yargıtay için hem Danıştay için yeni kadro ihdasları var.
Ancak Adalet Komisyonunun Sayın Başkanı, hemen ertesi gün, 17
Mart günü bu tasarıyı Komisyon üyelerine dağıttı ve 22
Mart günü de toplantıya çağrı çıkardı. Oysa İç
Tüzükün 37nci maddesinin son fıkrası çok açık, tali
komisyonlara gönderilen işlerin on gün süre içerisinde beklenmesi
lazım ve orada incelendikten sonra ve komisyonlarca
değerlendirildikten sonra ana komisyonda görüşme yapılması
lazım. Şimdi, bir ta-raftan kadro ihdası var, bir taraftan
Askerlik Kanunu ve Askerî Ceza Kanunu var ama her nedense bir şeyi
yetiştirmek için bir acele, bir telaş içerisinde Adalet Komisyonu bu
tasarıyı ele aldı. Mesele Ada-let Komisyonunun ele
almasının da ötesinde İç Tüzük bu Parlamentonun anayasası.
Bu İç Tüzüke göre bu Parlamento işliyor. Bu İç Tüzükü yok farz
ederek kural tanımaz bir şekilde eğer bazı kuralları
da göz ardı ederek işletirsek o zaman Adalet Komisyonuna da gerek
yok, doğrudan Genel Kurula ge-tirin. Açıkçası, bu konuda kural
tanımaz biçimde iktidarın ve kimi komisyonlarda
yaşananların bir ör-neğinin bir kez daha zabıtlara geçmesi
için bunu ifade etmekte yarar görüyorum.
(x)
725 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.
Komisyonda Sayın Bakan, on beş konuya bu
hususun temas ettiğini ve yargıdaki iş yükünün azaltılmasının
amaçlandığını belirttiler. Tabii yargıdaki iş
yükü deyince, yargıdaki en ağır iş yükü devletin
yarattığı ihtilaflar olarak görüyoruz. Niçin? Özellikle idari
yargıda kimi kurallar ve düzenlemelere ilişkin açılan davalarda
devlet bunu örnek, emsal almıyor, diyor ki vatandaşa: Git, sen de
bir dava aç, sen de kazan, ondan sonra gel. Nedir? Mesela emekliliğin
intibak işinde. Herkesi yargıya gönderen devlet. Ciddi bir iş
yükünün ağırlığı devletten kaynaklanıyor.
Bir başka husus daha var, yargının
sorunlarının çözümlenmesi sadece kuralların
değişmesiyle olmuyor. Yargının sorunları -ki
yargı mensuplarının hepsinin ittifak ettiği- üç ana
başlıkta toplanıyor: Bir tanesi insan unsuru, bir diğeri
kurallar, bir diğeri de altyapı, araç ve gereçler.
Şimdi, bakıyorsunuz, insan unsuru deyince
yargı mensuplarının eğitimi temel oluyor. Tabii bunun
öğrenim kurumları var, öğretim kadroları var ve
öğrencileri var. Ancak, bu Parlamentoda -geçmişte de böyleydi- çok
popülist bir yaklaşımla, ne zaman bir üniversite kuruluyorsa mutlaka
içine bir hukuk fakültesi konuluyor ve öylesine bir hukuk fakültesi enflasyonu
var ki, samimiyetle söylüyorum, bugün kaç tane hukuk fakültesi var Sayın
Bakan da bilmiyordur, Sayın Millî Eğitim Bakanı da bilmiyordur.
Hangisi işlevsel olarak görevini yapıyor, onu da bilmiyoruz ama biz
-çok klasik bir terimdir- bir tabela bir bina, hukuk fakültesi
Peki, hukuk
fakültesinin öğrenim kadrosu var mı? Hayır. Hukukun ana temeli
olan Roma hukukunu öğretecek, eğitecek kadrolar var mı?
Hayır. Sosyolojiyi, felsefeyi, devletler özeli, devletler geneli
Öğrenim kadrosu da yok ve içler acısıdır ki hukuk fakültesinin
kimi dekanları hukuk mezunu değil. Hukuk fakültesinde kimi zaman
avukatlar, kimi zaman kamu yöneticileri ders veriyor. Tabii, siz eğer
insan unsurunu bu kadar göz ardı ederseniz, eğitimi bu kadar göz
ardı ederseniz, çok doğaldır ki hukukta, yargıda iş
yükü artar ve bu iş yükünün artmasında da, bakarsınız, o
insan unsurunun gerekli bir eğitim ve öğrenim sürecinden
geçmediği görülür. Aslında bu sadece hâkim ve savcı için
değil, aynı zamanda avukatlar içinde geçerli. Avukatların staj
süresi sonrasında sınava tabi olması gerektiğine yönelik
bir yasal düzenleme yine bu Parlamento tarafından
kaldırıldı. Yani hukuk fakültesinden mezun olan hukukçu olur ama
bunun yanında mut-laka avukat da olur hâle geldi. Yani hiçbir şey
olmazsa hukukçu ve avukat olur. Oysa bakıyorsunuz, hukukçu değil,
hukuklu olarak mezun oluyorlar.
Şimdi, bütün bu gerçekler
karşısında Parlamentonun bir tavır geliştirmesi
lazım. O da nedir? Yani Parlamentonun görevi aslında doğru kural
koymaktır, Parlamentonun görevi doğru hukuk düzenini
oluşturmaktır ve bunlar da aslında, Parlamento olmanın
ötesinde hukuk devletinin gereğidir fakat maalesef yapılan
düzenlemelerde bizler bir şeyi yaşıyoruz, popülizm, güncel
olayı çözmek. Ondan sonra da şunu söylüyoruz: Geciken adalet, adalet
değildir.
Bir taraftan da sayın bakanlar -genelde ve
sık sık yaptıkları- rakamlarla adaleti anlatıyorlar.
Ne diyorlar? Efendim, iktidara geldiğimizden bu yana adliye binaları
da -kapalı alan olarak ifade edilen- 5 misli arttı. Bu nerede var?
Daha geçenlerde görüştüğümüz bir yasada Sayın Bakan Yargı
Re-formunun Neresindeyiz? diye bir kitapçık dağıttı Adalet
Bakanlığında. Efendim, hâkim sayısı yüzde 26
arttı, personel sayısı yüzde 75 arttı. İşte,
Türkiyede 100 bin kişiye 10 hâkim düşüyor, 1 hâkime bin dava düşüyor. Güzel de
eğer iş çıkmıyorsa, iş üretilmiyorsa ve işi
üretecek olan, işi çıkaracak olan hukuku bilmiyorsa, yeterli
eğitimden geçmemişse olay rakamlarla yargının sorunu çözülmez.
Ne kadar güzel bina yaparsanız yapın, ne kadar adliye sarayları
yaparsanız yapın sorunu çözmez bu. Sorun, o hukuku işletecek
kadroların nitelikli olup olmadığındadır.
Şimdi, sırça köşkler yapıyoruz,
adliye binaları, adliye sarayları diyoruz, bunlarla övünüyoruz
ama içinde adaletin tecellisini sağlayacak kadrolar yoksa bu boşa,
beyhude bir çaba olur. Zaten şimdi şunu yaşıyor Türkiye:
Eğer iş ceza yargısına ilişkinse emniyetin
hazırladığı fezlekeler savcılık
makamının iddianamesi oluyor, eğer iş hukuk
yargısının işiyse o zaman bilirkişi raporları mahkemenin
kararı oluyor. Artık savcılar çok uğraşmıyor
dosyayı inceleyeyim, delil toplayayım diye; emniyet toplayıp
savcıya veriyor, o gereğini yapıyor. Hâkimler dosyayı
bilirkişiye havale ediyor, bilirkişiden raporu alıyor,
eğrisiyle doğrusuyla o bilirkişi raporuna göre bir karar veriyor.
Tabii, bu çerçevede neyi yaşıyoruz? En son
yaşadığımız olaylardan biri, Ahmet Şık
olayı. Hukuk artık göz ardı ediliyor. Ahmet
Şıkın basımına karar verdiği bir kitaba
emniyetçe el konuluyor, bunun arkasında da bir savcılık talebi
ve mahkeme kararı olduğu söyleniyor. Ortada basılmış
bir eser yok ve bir mahkeme kararı var. Peki, o mahkeme kararı hukuka
uygun mu diye bakıyorsunuz. Anayasanın açık hükümleri var.
Anayasanın 28inci maddesi var, diyor ki: Basın hürdür, sansür
edilemez. Anayasanın 30uncu maddesi var, diyor ki:
basın
araçları, suç aleti olduğu gerekçesiyle zapt ve müsadere edilemez
veya işletilmekten alıkonulamaz.
Peki, ne yapıldı? Yapılan şu:
Basımevindeki hard diske, bilgisayara el konuldu. Onun da ötesinde, -onun
da ötesine varıldı- emniyet tarafından toplanan evraklar imha
edildi, imha edildi. Şimdi, ya Ahmet Şık birilerine
İmamın Ordusuyla, basımını düşündüğü
kitabıyla ilgili birilerine bir şeyler anlattıysa, onlar da
biliyorsa, onlar da duymuşsa bu insanların düşüncesine pranga
mı vuracaksınız yoksa o insanları da toplayıp
hücrelere mi atacaksınız? Böyle bir hukuk mantığı
olamaz.
Şimdi, bir taraftan bunu yaşıyorsunuz,
bir taraftan yarın, işte, Plan ve Bütçe Komisyonuna gelecek, kanun
hükmünde kararnameyi getiriyorsunuz. Getirdiğiniz kanun hükmünde
kararnameye bakıyoruz, tamamen yasamayı devre dışı
bırakan ve süper yetki veren, Parlamentoyu işlevsiz kılan ve bu
yönde Anayasa Mahkemesinin 2002 öncesi vermiş olduğu birçok iptal
kararına rağmen, inadına altı ay gibi bir süreyle Hükûmet
yetki istiyor. Oysa Anayasanın açık hükmü var,
bakanlıkların kanunla kurulacağı ve Anayasa Mahkemesinin
onlarca kararı var ki böylesine geniş kapsamlı yetki olamaz
diye.
Şimdi, hukuku bir yana iterek biz hukuk
kuralı koyarsak, yargının sorunlarını çözeceğiz
diye kimi düzenlemelerle, bazı değişikliklerle palyatif, günlük,
anlık çözüm düşünürsek bir noktaya varamayız. İşin
esasına bakmamız lazım. İşin esasına baktığımızda,
şimdi bakıyorum bu yasanın içerisinde hangi kanunlar var?
Askerlik Kanunu var, Askerî Ceza Kanunu var, Kabahatler Kanunu var, Ceza Kanunu
var, Medeni Kanun var
H.
TAYFUN İÇLİ (Eskişehir) Pasaport Kanunu var.HAKKI SUHA OKAY
(Devamla)
Pasaport Kanunu var. Kabahatler Kanununa bakıyorsunuz,
Medeni Kanuna bakıyorsunuz, Noterlik Kanununa ba-
kıyorsunuz,
peki, ne getiriyor diyorsunuz, ne getiriyor? Açıkçası önemli
işlerden biri diye düşünürsünüz. İcra cezada hapsen tazyike
bakıyorsunuz, hapsen tazyikte duruşma yapılmasına hâkim
karar verir ama aynı hâkime itiraz edilir. Şimdi, aynı hâkim
daha dün vermiş olduğu karara itiraz ederse işi çözmüş mü
oluyor? O itirazı da eğer reddederse bir başka mahkemeye
gönderir. diyor. Yine işi sürüncemede bırakıyorsunuz ve
işi yine uzatıyorsunuz. Bakıyoruz, ilk kez -daha önce
vardı, kaldırılmıştı- ceza yargısında
temyiz başvuru harcı alıyorsunuz. Niye? Ceza
yargısında vatandaş mahkûm oluncaya kadar suçsuzdur. Asıl
olan suçsuzluktur. Şimdi peşin peşin parayı alıyorsun
ve paralı ve pahalı bir adalet hâline getiriyorsun. Rakamı ne
olursa olsun, Komisyonda her ne kadar yarıya indirildiyse de ama adaleti
pahalı ve paralı hâle getirip, o nedenle eğer temyiz
başvurularını önlemek istiyorsan, vatandaşın hak arama
yollarını önlemek istiyorsan, o, hukuk devletinde olamaz.
Bir başka şeyi daha yapıyorsunuz,
savcılığı devre dışı bırakıyorsunuz.
Artık asliye ceza duruşmalarında savcı olmayacak.
Aslında, bu savcıların bir kısmını istinaf
mahkemelerinde veya diğer birinci dereceden mahkemelerde
görevlendireceğiz diye düşünüyorsunuz, buna 2016 diye bir tarih
konulmuştu, şimdi, Komisyonda 2014e indi fakat o zaman, o yargı
üçlüsü ne olacak? Savcı yok, hâkim hem savcılık yapacak hem
hâkimlik yapacak, bir de savunma var. Kamu adına talep olmayacak. Filvaki,
biraz evvel ifade ettim, savcılık makamı zaten işi emniyete
havale etti ama hiç olmazsa bir kurumu ortadan kaldırmayın. Daha
ötesi var savcılıkta.
Örneğin, Avrupa İnsan Hakları
Sözleşmesi, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararıyla
Yargı-tayda savcılık makamının
hazırlamış olduğu tebliğname sana tebliğ
edilirdi. Şimdi, bunu kaldırıyoruz. Oysa, Avrupa İnsan
Hakları Mahkemesi diyor ki: Yargılama iki derecelidir. Birinci
derecesi adli yargıda olanıdır, Yargıtayda da bir derece
vardır çünkü bu yargılama diyalektiğinin gereğidir; tez,
antitez, sentezdir; bunlardan birini yok farz edemezsiniz.
Bu yasayla hem tarafı olduğumuz
sözleşmeye hem Türkiyeyi bağlayıcı olan Avrupa İnsan
Hakları Mahkemesi kararları sonrası kabul ettiğimiz bir
düzenlemeye ve yargılama diyalektiğine aykırı bir
düzenlemeyi içselleştireceğiz ve içselleştirdiğimiz bu
düzenlemeyle yargıyı hızlandıracağız. Yargıyı
hızlandırırken savunmayı göz ardı edeceğiz.
Savcılık makamı ne iş yapacak? Savcılık
makamı, daireden çıktıktan sonraki işe bakacak, Dosya
görüldü.ye gidecek, olur makamı olacak; oysa Yargıtay Cumhuriyet
Başsavcılığının Komisyona göndermiş
olduğu yazıda Savcılık makamından kaynaklanan bir
bekleme söz konusu değil. deniliyor ve dosya adedini ve
miktarlarını bildiriyor.
Değerli arkadaşlarım, bir başka
düzenleme getiriyoruz. Çekişmesiz yargı konusu olan işlerin noterler
tarafından da yapılabileceğini benimsiyoruz. Yani veraset ilamı
yani Mirasçılık belgesi diyoruz veyahut da Terk nedeniyle
boşanmada terk ihtarı noter tarafından yapılabilir.
diyor. Yani bu noterlik makamları
lüks olduğundan değil ama çekişmesiz yargının bir
biçimde çözüm mercisi noterler olursa o zaman yeni ihtilaflar
doğacaktır.
Efendim, ihtilaf doğduğunda onu sulh hukuk
mahkemesine götürsün, sulh hukuk mahkemesine götürsün. Ama niçin
ihtilafın doğumu için bir düzenleme yapıyorsunuz? O
ihtilafı görüyorsunuz ona rağmen bu düzenlemeyi yapıyorsunuz.
Çok mantıklı bir yanı yok.
Efendim, noterlerde, işte, hukuk fakültesi mezunu
personel olacak veyahut da stajyer olacak hukuk fakültesi
Ya yoksa, ya yoksa.
Bu bir belge. O zaman nüfus müdürlüğü versin. Nüfus müdürlüğü
nasıl olsa vukuatlı nüfus kaydı vermiyor mu? Onu da versin ne
fark eder ki? Ve bakıyorsunuz, bu düzenlemelerle geçici ama aciliyetinin
kerameti kendinden menkul bir yasa apar topar önümüze geldi.
Şimdi, tümüne baktığımda,
açıkçası anlık, kimi kabahatlerde para cezalarıyla ve
gereksiz bir biçimde Yargının hızlandırılması
adı altında bir düzenlemeyle şimdi birlikte karşı
karşıyayız. Ama burada orijinal bir şey var; o da hâkimin
not sistemi. Evvelce hâkimlerin vermiş olduğu kararlar Yargıtaya
gittiğinde, Yargıtayda bu dosyayı inceleyen daire hâkimin
kararına not veriyordu. Bazen iyi diyordu, bazen orta diyordu. Şimdi
bu not sistemini ortadan kaldırıyoruz. Yerine yeni bir kriter gelmiyor.
Peki, hâkimin kararının hukuki doğruluğu, hâkimin bu
konudaki ehliyeti, liyakati hangi kriterle belirlenecek? Belli değil. Ama,
hâkimler ya başkanlara veyahut da müfettişlerin raporuna tabi oluyor.
Böylece, açıkçası hâkim, o yargı üçlüsü içerisinde, yargıç
teminatından yoksun oluyor. Yar-gıç teminatından yoksun
olmasının yanı sıra bu, yargı bağımsızlığını
da zedeleyen bir anlayış.
Şimdi, yargının
bağımsızlığını ortadan kaldırıyorsunuz.
Hâkim istediği gibi karar verir, verdiği karar hiçbir şekilde
değerlendirmeye tabi tutulamaz ama sabah sekiz buçukta işe geldi,
saat beş buçukta işinden ayrıldı; aferin, o en iyi hâkim.
mi olacak? Tamam, not sistemi Yargıtay dairesi tarafından
verilmeyebilir ama bir başka kriter getirin. En azından, onun mesleki
birikimini bir biçimde ölçecek bir kriter getirin. Açıkçası bunun o
kadar masum bir düzenleme olduğunu düşünmüyorum. Bunu kesinlikle
tuzak bir düzenleme olarak düşünüyorum. Nasıl olsa Anayasa
değişikliği sonrasında HSYK biçimlendi, Anayasa Mahkemesi
biçimlendi, eh, artık mahal mahkemelerindeki hâkimlere sıra geldi. E,
onların da bir biçimde not düzeni bizim elimizde olsun.
Enteresanı -bitiriyorum konuşmamı-
kadro ihdasıyla ilgili düzenlemeye bakıyoruz: Yargıtayda 91
kadro. Olabilir. İşte, Danıştayda da 136 kişi. O da
olabilir. Ama, Yargıtaydaki 91 kadronun 16sı garson. Yani,
yargı hizmetlerinin hızlandırılması için 16 garsona
ihtiyaç var, o anlaşılıyor.
Değerli arkadaşlarım, aceleyle gelen
bir dosyadır. Bir çözüm getirecek öneri değildir. Sorunları
büyütecektir. Bu nedenle
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
HAKKI SUHA OKAY (Devamla) Peki, saygılar
sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Okay.
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına
Kırşehir Milletvekili Sayın Metin Çobanoğlu. (MHP
sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA METİN ÇOBANOĞLU
(Kırşehir) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Yargı Hizmetlerinin Hızlandırılması Amacıyla
Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının tümü üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu
adına söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, 11 Nisan tarihinde,
Yüksek Seçim Kurulunun aldığı bir karar netice-sinde,
milletvekili geçici aday listeleri Yüksek Seçim Kuruluna teslim edilecek yani
önümüzde on günlük falan bir süre var. Tabii, Meclisin de artık son
günleri. Bazı partiler bu anlamda ön seçim de yapacaklar, örneğin
Cumhuriyet Halk Partisi. Böyle sıkışık bir ortamda,
milletvekillerinin de ger-çekten çok ciddi bir yoğunluklarının
olduğu bir ortamda yargı hizmetlerini hızlandırmak üzere bu
kanun tasarısı üzerinde görüşüyoruz.
Gerçekten önemli bir kanun tasarısı.
Yargımızla ilgili problemlere baktığımızda,
gerçekten yargının çok ciddi bir şekilde ele alınması,
ciddi bir yargı reformu yapılması noktasında hiç kimsenin
bir itirazı yok. Ama dokuz senelik Adalet ve Kalkınma Partisinin
İktidarına baktığımızda bu konuda ciddi hiçbir
adım atmamış. Dokuz sene zarfında muhtelif
değişiklikler, yenilikler yapılmış ama reform
diyebileceğimiz, reform niteliğinde ve yargının
problemlerini kökten çözecek anlamda bir değişiklik
yapılamamış ve bugüne gelinmiş. Tabii, çok kısa bir
sürede komisyonlarda da yeterince tartışılmadan, üzerinde
konuşulmadan bu tasarı Genel Kurula indirilmiş, bugün de
üzerinde konuşuyoruz.
Birçok kanun tasarısı üzerinde de aynı
şeyleri söyledik. Bu aşağı yukarı dört yıla
yakın bir süredir bu Mecliste gelen birçok kanun tasarıları,
teklifleriyle ilgili bu eleştirilerimizi dile getirdik, burada bir kere
daha dile getiriyoruz. Yine âdeta yangından mal
kaçırırcasına hızlı bir şekilde ve ne kadar fayda
sağlayacağı noktasında hepimizin şüphelerinin
olduğu bir kanun tasarısı üzerinde görüşüyoruz.
Tabii ki yargımızın problemleri var.
Yargı, iş yükü itibarıyla işin içinden çıkılamaz
bir noktaya gelmiş. Bunun birçok sıkıntılarıyla günlük
hayatımızda da karşılaşıyoruz,
yaşıyoruz. Keşke, bu yargının içinde bulunduğu
sıkıntılarla ilgili daha geniş kapsamlı, daha iyi
hazırlanmış, daha iyi tartışılmış ve
gerçekten yargının problemlerini çözecek bir tasarıyla bugün
burada olunsaydı da biz de bu eleştirileri yapmasaydık. Dokuz
sene sonra getirilen tasarıyla yargının iş yükünü
hafifletmek veya yargı hizmetlerini hızlandırmak mümkün
değil.
Yargıyla ilgili yapılan son
değişikliklere şöyle bir göz atacak olursak, yargının
problemlerini çözmekten ziyade, yandaş yargı veya taraflı
yargı algısına sebep olacak birtakım değişiklikler
gün-deme getirilmiştir. İşte son Anayasa
değişikliği, bu Anayasa değişikliğinden sonra
yapılan Yargıtay ve Danıştay Kanunu, Anayasa
değişikliğinde Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunun
yapısının değiştirilmesi, Anayasa Mahkemesinin üye
sayısının artırılması ve sonuç itibarıyla da
bugün üzerinde konuştuğumuz tasarı.
Değerli milletvekilleri, referandum süresince de
hep ifade ettik, 26 maddelik Anayasa değişikliğinin en önemli
-sizce de bizce de- gözüken iki değişikliği vardı: Bir
tanesi, Anayasa Mahkemesinin üye sayısının artırılması;
diğeri, Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunun
yapısının değiştirilmesi. Hep ifade ettik, dedik ki:
Objektif birtakım kuralları koyalım, yanlı, taraflı
veya yandaş noktaya adalet sistemimizi, yargı sistemimizi
getirmeyelim. diye defalarca ifade ettik ama nafile. Geldiğimiz nokta
itibarıyla, gerçekten, adaletle ilgili, yargıyla ilgili,
vatandaşımızın kafasında birçok soru işareti
oluşmaktadır. Bakıyorsunuz, ülkemizi, hepimizi ilgilendiren, kamuoyunu
meşgul eden önemli davalarla ilgili herkes farklı bir düşünce
içerisinde. Bizim yargı sistemimizde hâkimler dosyaya, dosyadaki delil
durumuna, kanunlara ve vicdani kanaatlerine göre de karar verirler. Ama
bakıyorsunuz, çok önemli davalarda, hâkimler değişiyor, dosya
aynı ama hâkimlerin verdikleri kararlar birbirlerine 180 derece zıt
olabiliyor. İşte, yakın geçmişte
yaşadığımız
Bakıyorsunuz, bir hâkim göreve
geliyor veya bir hâkim görevde, tutukluları salıyor. Aradan bir ay
geçiyor, bir başka hâkim, aynı davayla ilgili, görevlendiriliyor, o
salıverilmiş tutukluların hepsini tutukluyor. Bunu anlamakta
gerçekten zorlanıyoruz. Yani madem, bizim yargı sistemimizde, dosya
üzerinden karar veriyoruz, dosyadaki delil durumuna göre karar veriyoruz, bir
hâkimin verdiği kararın 180 derece tersini, bir başka hâkim,
aynı dosya üzerinde, bir müddet sonra verebiliyor. Hâl böyle olunca
hepimizin, vatandaşımızın da kafasında Acaba
yargı bir farklı yerlere mi gidiyor?, Yargı iktidar
tarafından yönlendiriliyor mu? gibi soru işaretleri
oluşturulmasına sebep oluyor.
Değerli milletvekilleri, bunu ifade ederken tabii
şunu da söylemeden geçemeyeceğim: Hepimizi ilgilendiren, kamuoyunun
çok yakından takip ettiği davalarla ilgili şöyle de bir
eleştiriye veya görüşlere kamuoyunda rastlıyoruz: Bizim hukuk
sistemimizde tutukluluk bir tedbirdir. Neyin tedbiri? Delillerinin
karartılmasının ve sanığın kaçma şüphesi
varsa bunun tedbiridir; ama bakıyorsunuz, tutuklananlarla ilgili bir sene
olmuş, iki sene olmuş, üç seneye yaklaşmış, deliller
toplanmış, âdeta tutukluluk cezaya dönüşmüş, bu da kamu
vicdanında ciddi sıkıntılara neden oluyor. Kimse bunu
yan-lış anlamasın, bu ülkede suç işleyenler varsa mutlaka
cezalandırılmalı ama zaman zaman bu davaların
içeriğinden çok usul noktasında yapılan
yanlışlıklar veya usulle ilgili olan tartışmalar
asıl konunun çok daha fazla önüne geçiyor, bu konuda
uygulayıcılar çok daha titiz davranmalı, çok daha
eleştirilere mahal vermeyecek şekilde bu uygulamaları
yapmalıdır diye düşünüyorum.
Değerli milletvekilleri, yine, uygulama
noktasında özellikle son aylarda yine hepimizi rahatsız eden
birtakım uygulamalara şahit oluyoruz. Basılmamış
kitaplar toplatılıyor. Tabii ki içeriğini bilmiyoruz ama yine bu
uygulamalar noktasında basılmamış kitaplar neticesinde
ciddi bir baskı söz konusu. Evler aranıyor, bilgisayarlar kontrol
ediliyor, evlere baskınlar düzenleniyor. İşte bugün, iki tane
değerli bilim adamının evi aranmış ve birtakım
kitaplar veya yayınlanacak kitaplarla ilgili araştırmalar
yapılmış. Şimdi, misyonerlikle ilgili kitap
yazmış hocalarımızın, arkadaşlarımızın
evleri didik didik aranıyor. Efendim, bakın, Zirve Yayıneviyle
ilgili Malatyada yaşanan vahşeti hiçbirimizin tasvip etmesi mümkün
değil, böyle bir şeyi kabul etmemiz mümkün değil ama Türkiye
Cumhuriyeti devletinde misyonerlik faaliyetleriyle ilgili kitap yazan
insanların baskı altına alınabilmesini de asla bir
milletvekili ve Türkiye Cumhuriyeti devletinin bir vatandaşı olarak
haklı görmemiz, tasvip etmemiz mümkün değil.
Sonra, bakıyorsunuz, filan kitapla ilgili arama
yapılıyor, arkasından birtakım başka şeyler
kamuoyuna yansıyor. İşte bu noktada bütün kurumların
-yargımız da, adalet sistemimiz de, emniyet sistemimiz de- çok
dikkatli ve hassas davranmaları gerektiği kanaatindeyim. Ama
bakıyorsunuz Hükûmetin icraatlarına, uygulamalarına, asla ve
asla aykırı bir sese tahammülü yok, hiçbir eleştiriye tahammülü
yok, herkesten beklediği tek bir ses var.
Bakın değerli milletvekilleri,
geçtiğimiz günlerde burada partimizin -Çevre ve Orman Bakanıyla
ilgili olarak- bir araştırma komisyonu kurulması için önergesi
olmuştu. Bu önergemiz Mecliste görüşülürken altı tane,
ormancılıkla ilgili, sivil toplum örgütünün de bir
açıklaması olmuştu.
Değerli milletvekilleri, Sayın Bakanın
bu kürsüden konuşmalarına hep beraber şahit olduk. Sayın
Bakan, yaptığı bir uygulamayla ilgili, ormancılık
uygulamasıyla ilgili, kendilerini ilgilendiren sivil toplum örgütlerinin
ortak yapmış oldukları bir açıklama üzerine bu Genel
Kurulda, bu kürsüde Ben onlardan bunun hesabını sorarım.
diyebilmiştir.
Değerli milletvekilleri, demokratik bir ülkede
böyle bir şeyi kabullenmemiz mümkün değil. Herkes düşüncelerini
hiçbir baskı altında olmadan çok açık, net ifade etmeli. O
düşünceye katılırsınız katılmazsınız
ama bu ülkedeki sivil toplum örgütlerini sizin istemediğiniz şeyleri
söylediler veya sizin politikalarınıza aykırı
konuştular diye Bakanlık yetkinizi, gücünüzü kullanarak Ben onlardan
bunun hesabını sorarım. diyorsanız, o zaman demokratik bir
ülke olmaktan ne kadar uzaklaştığımızın ve
totaliter bir ülkeye doğru nasıl
yaklaştığımızın da görüntüsü olarak
karşımıza çıkmış olur.
Değerli milletvekilleri, bu uygulamaları
artırmamız, örnekleri çoğaltmamız oldukça mümkün.
Bakın, Adana Büyükşehir Belediye
Başkanlığının yaşadığı bir
sıkıntı var. Aylardan beri Adana Büyükşehir Belediye
Başkanı, İçişleri Bakanının imzasıyla
açıkta. İçişleri Bakanımızın böyle bir ana-yasal
yetkisi var ama bu yetki, geçici bir süreye dayalı bir yetkidir. İki
ayda bir bu yetkisini İçişleri Bakanı gözden geçirmek durumunda.
Sekizinci aydayız değerli milletvekilleri ve tamı tamına,
Adana Büyükşehir Belediyesiyle ilgili, Belediye Başkanıyla
ilgili 63 tane müfettiş gönderilmiş. Ortada hiç-bir şey yok ama
Adana Büyükşehir Belediye Başkanı hâlâ açıkta,
İçişleri Bakanı tarafından. Bunu, belediye
başkanlığı yapmış birisi olarak da hakikaten
anlamakta zorlanıyorum. Suçu varsa müfettişler koysun ortaya ama
yoksa, verin görevinin başına, işini yapsın. Değerli
milletvekilleri, işte itirazımız burada,
sıkıntımız burada.
Bakın, bir örnek daha vermek istiyorum.
Konyanın Ereğli ilçesinin Belediye Başkanı, bundan tam
altı ay önce bir gece evi sabaha karşı 100 civarında
emniyet görevlisi tarafından basıldı. Evin-den belediyeye
getirildi, belediyedeki bütün evraklar toplandı. Altı ay sonra,
geçtiğimiz cuma günü tekrar Sayın Belediye Başkanımız,
100 bin nüfuslu bir ilçenin Belediye Başkanı gözaltına
alındı. Gittim kendisini ziyaret ettim değerli milletvekilleri.
Düşünebiliyor musunuz? 100 bin nüfuslu bir ilçenin belediye
başkanı polis nezaretinde, nezarethanede dört gün sorguda. Sonra ne
oldu? Sonra pazartesi günü çıkarıldığı mahkemece
serbest bırakıldı.
OKTAY VURAL (İzmir) Tam siyasi talimatla
yapılan işler bunlar.
METİN ÇOBANOĞLU (Devamla) Şimdi,
buradan sormak istiyorum değerli arkadaşlarım: O belediye
başkanımızı kamuoyu nezdinde bu noktaya getirmenin vicdanen
bir muhasebesini yapmanızı istiyorum. O başkanımız 100
bin nüfuslu bir ilçenin seçilmiş bir belediye başkanı. Suçu
varsa hiç-bir itirazım yok ama seçimlere seksen gün kala böyle bir
uygulamayı doğru bulmadığımı da buradan ifade
etmek istiyorum.
Değerli milletvekilleri, bakın
-çelişkiyi biraz daha vurgulamak açısından- Konyanın,
hemen Ereğlinin yanında bir de Karapınar Belediyesi var.
Değerli milletvekilleri, orada da sizin partiniz-den seçilmiş bir
belediye başkanı arkadaşımız var. Elimde bir yazı
var. Değerli milletvekilleri, o belediyede yapılan bir ihaleyle
ilgili bir yolsuzluk, usulsüzlük tespit edilmiş. Müfettiş
raporları var, savcılık incelemesi var. İçişleri
Bakanlığımıza yargılanması için yazı
yazılıyor. Değerli milletvekilleri, bakın, Ereğli
Belediye Başkanının maruz kaldığı bir
müfettiş raporu yok, müfettiş incelemesi var, böyle bir suç unsuru
bulamamış -Ereğli- ama Karapınarda müfettiş raporu
var, yargılanması için izin isteniyor. Değerli
arkadaşlarım, İçişleri
Bakanlığımızın yazısı, aynen okuyorum: Söz
konusu arıtma tesisi bakım ve onarım ihalesinin 9 ayrı
bölüm hâlinde yapılması ihale tekniği ve ihale mevzuatına
aykırı ise de bilgi eksikliği ve tecrübe yetersizliği
nedeniyle böyle bir yola başvurduğu anla-
şıldığından
yargılanmasına gerek yoktur.
OKTAY VURAL (İzmir) Vay, vay, vay!
Yemişler, malı götürüyorlar!
METİN ÇOBANOĞLU (Devamla) Evet.
Yani değerli milletvekilleri, bakın, bugün
iktidarsınız, 12 Hazirandan sonra yoksunuz ama gelin, bu devleti
hukuk devleti yapalım, hukuku bağımsız yapalım, hâkim teminatını
sağlayalım, bu çelişkileri bir daha bu ülkede
yaşamayalım değerli milletvekilleri, burası bizim, burada
yaşayacağız. Buradaki, iktidardaki günler geçer ama yarın
devran değişir ama devran değiştiğinde de hiçbir
arkadaşımızın, hiçbir belediye
başkanımızın, hiçbir vatandaşımızın
böyle bir şeyi yaşamasına asla ve asla gönlüm razı olmaz.
Niye hukuk devleti diyoruz? Hukuk devletinde devleti
idare eden iktidarların egemenliğine karşı
vatandaşın korunması lazım, vatandaşa özgür bir alan
bırakmamız lazım. Bu özgürlüğü, hak ve özgürlükleri de
yargı marifetiyle korumamız lazım ama yargı marifetiyle
koruyabilmenin yolu bağımsız yargı, hâkimlik teminatı
ve kuvvetler ayrılığı prensibini uygulamaktan geçer.
İşte, sizin döneminizde yapılan değişikliklerle ciddi
olarak hukuk devleti ilkemiz zedelenmiştir, kuvvetler ayrılığı
prensibimiz -üzülerek söylüyorum- ortadan
kaldırılmıştır. Sonuç itibarıyla da alınan
kararlar, verilen kararlar, biraz önce Ereğli ve Karapınar
belediyelerini verdiğim örnekteki gibidir.
Bugün üzerinde konuştuğumuz tasarıya
gelecek olursak bununla yargıyı hızlandırmak mümkün
değil, bir sonuca da varmak mümkün değil ama üzülerek söylüyorum,
yine her zamanki olduğu gibi çoğunluğunuza dayanarak bu
dayatmalarla bunu da geçireceksiniz ama sonuç itibarıyla yargıda
hızlanma diye bir şey olmayacak, yargının sorunları
büyüyerek devam edecek. İnşallah bizim iktidarımızda buna
da kökten çözüm bulacağımıza inanıyor, hepinize
saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Çobanoğlu.
Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına
Karaman Milletvekili Sayın Mevlüt Akgün. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA MEVLÜT AKGÜN (Karaman)
Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım;
Yargı Hizmetlerinin Hızlandırılması Amacıyla
Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı üzerinde AK PARTİ Grubu adına söz almış
bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlarım,
tasarının amacı, devlet hizmetlerinin ve adaletin
hızlandırılması, yargılamanın süratli, verimli ve
ekonomik bir şekilde yürütülmesini sağlamak, mahkemelerin iş
yükünü azaltmak ve yargılama faaliyetinde zaman ve emek kaybını
önlemektir. Bu amaca dönük olarak tasarıyla cumhuriyet
başsavcılıkları ve mahkemelerin görev alanında bulunan
bir kısım suçlar kabahate dönüştürülerek yargı alanı
dışındaki bazı kurumların görev alanına dâhil
edilmektedir. İdari yaptırıma dönüştürülen bu gibi
eylemlerin ceza miktarları da günümüzün ekonomik koşullarına
uygun hâle getirilmektedir. Adalet Komisyonundaki görüşmeler
esnasında Başbakan Yardımcımız Sayın Cemil
Çiçekin de ifade ettiği gibi bu tasarı aslında yargıda
reform iddiasında olan bir tasarı değildir. Ancak, devlet ve
adalet hizmetlerinin hızlandırılması ve makul süre
içerisinde bitirilmesi için zaruri düzenlemeler içermektedir. Yargı
alanında tasarının çok ötesinde düzenlemelere ihtiyaç
duyulduğu bir vakıadır.
Değerli arkadaşlarım, geciken adaletin
adalet olmadığı hepimizin kabulündedir. Adalet, zamanında
ve hakkaniyete uygun bir şekilde tahakkuk ederse anlamlıdır.
Ancak, geciken adalet hiç gelmeyen adaletten de evladır. Vatandaşlarımızın
devletten beklentisi davaların makul bir süre içerisinde ve hakkaniyete
uygun bir şekilde sonuçlandırılmasıdır. Yargıdaki
sorunları çözmekte gecikmek, aslında adaletin sağlanmasında
gecikmek anlamına gelmektedir.
Kamu hizmeti olan adalet hizmetlerinin aksamadan ve
gecikmeden işlemesi aslında niteliğinin gereğidir. Nitekim,
Anayasamızın 141inci maddesi Davaların en az giderle ve
mümkün olan süratle sonuçlandırılması, yargının
görevidir. ifadesini içermektedir. İnsan Hakları ve Temel Özgürlüklerin
Korunmasına İlişkin Sözleşmenin 6ncı maddesinde,
herkesin, bağımsız ve tarafsız bir mahkeme tarafından
davasının makul bir süre içerisinde görülmesini isteme hakkına
sahip olduğu ifade edilmiştir.
Değerli arkadaşlarım, Yargıtay ve
Danıştaya yeni dairelerin kurulması ve üye
sayılarının artırılması hakkındaki kanunun
görüşmeleri esnasında da ifade ettiğimiz gibi, bugün
yargının iş yükü altında ezildiği ve adalet dağıtamaz
noktaya geldiği hepimizin malumudur. Sadece Yargıtayda bekleyen dosya
sayısının 1 milyon 700 binlerde olduğu, henüz torbası
açılamayan yaklaşık 50 bin dosyanın mevcut olduğu,
yine Yargıtayda yer yokluğu nedeniyle 400 bin dosyanın postanede
beklediği bir or-tamda yargılamanın makul sürede bitirilmesi
mümkün değildir.
Yine, sadece Yargıtayda her yıl 18.500
dosyanın zaman aşımına uğrayıp
vatandaşların haklarının kaybolduğu bir ortamda
nasıl adalet sağlanacaktır? Bir dairenin hukuk veya ceza
dosyasına ayırabileceği sürenin beş dakikanın
altında olduğu bir ortamda hukuka ve devlete olan güven nasıl
temin edilecektir? İşte, yargıya nefes aldıracak ve biriken
iş yükünü hafifletmek için atılacak acil adımlara ihtiyaç
vardır.
Her ne kadar komisyon görüşmeleri esnasında
muhalefet partilerimize mensup değerli arkadaşlarımız
Türkiye Büyük Millet Meclisinin seçimlerin 12 Haziran 2011 tarihinde
yapılmasına dair karar aldığını, bu nedenle acil
ve zorunlu olmayan yasaların çıkarılmasının Meclisin
geleneklerine aykırı olduğunu beyan ederek tasarıya
karşı çıkmışlarsa da yukarıda belirttiğim
vahim tablo karşısında bir dakika bile beklemeksizin
yargıda iş yükünü azaltacak ve yargının
hızlanmasını sağlayacak yasal düzenlemeleri çıkarmak
gerekmektedir. İşte, AK PARTİ Hükûmeti de bu bilinçle hareket
ederek ta-sarıyı bugün Meclisin gündemine
taşımıştır. Çünkü değerli arkadaşlarım,
bir büyük düşünürün ifade ettiği gibi, adaletsizliği bir
yangından daha çabuk söndürmek gerekiyor. Adaletsizlik bütün bir toplumu
yakan bir ateş gibi.
AK PARTİ hükûmetleri adalet hizmetlerinin
hızlı, verimli ve ekonomik olarak yürütülmesi için adalet
alanında pek çok çalışmayı hayata geçirmiş
hükûmetlerdir. Merdiven altı adalet istemiyoruz. sloganıyla yola
çıkan Hükûmetimiz, adliye binalarını apartman köşelerinden
adalet saraylarına taşımıştır. İftiharla
söylemek gerekirse bu dönemde yapılan adalet sarayları cumhuriyet
döneminde inşa edilen binaların toplamından daha fazladır.
Bu dönemde, yıllardan beri toplumun ve Meclisimizin gündeminde bulunan
temel yasalar -ki, bunlar arasında Ticaret Kanunu, Borçlar Kanunu, Ceza
Kanunu, Ceza Usul Kanunu, Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu gibi yasalar
vardır- muhalefet partilerimizle uzlaşarak Meclisimizden
geçmiştir. Buradan muhalefet partilerimize teşekkür etmek istiyorum.
Temel yasalarda ülkemizin menfaatleri açısından uzlaşmanın
en güzel örnekleri sergilenmiştir.
Yine, AK PARTİ İktidarı döneminde hâkim
ve savcılarımızın özlük hakları önemli ölçüde
iyi-leştirilmiştir. Adliyelerimizin ihtiyacı olan hâkim,
savcı, yardımcı personel alımında büyük gayret
gösterilmiştir. Hâkim ve savcı alımında Danıştayın
vermiş olduğu iptal kararları ve bunların adalet
hizmetlerine maliyeti kamuoyunca bilinmektedir. Adliyelerimizin modern
çağın gerektirdiği teknik imkânlarla donatılması için
Adalet Bakanlığımız takdire şayan bir
çalışma ortaya koymuştur. Yargı-tay ve Danıştaya
yeni dairelerin eklenmesi ve üye sayılarının
artırılması da yargının
hızlandırılması amacıyla atılmış önemli
bir adımdır. Muhalefet partilerimiz, bu kanunun görüşmeleri
sırasında AK PARTİnin tek hedefinin yargıda
kadrolaşmak, iktidara tabi bir yargı yaratmak olduğunu defalarca
ifade etmişlerse de bugün görüşmekte olduğumuz tasarı da
göstermektedir ki amacımız bağcıyı döv-mek değil,
üzüm yemektir. Yani bugün çökmekte olan yargıyı tekrar ayağa
kaldırmak için meseleye bütüncül bir açıdan bakmaktayız. Bir
yandan yukarıda saydığımız adımlar
atılmakta, diğer yandan Danıştaya ve Yargıtaya yeni
daireler eklenmekte ve üye sayısı artırılmakta. Bu
tasarıyla da mahkemelerin görev alanındaki bazı suçlar bazı
kurumların görev alanına dâhil edilmekte ve yargıdaki iş
yükü önemli ölçüde azaltılmaktadır. Hükûmetimiz bununla da yetinmeyerek
bölge adliye mahkemelerinin hayata geçirilmesi için alt yapı
çalışmalarını büyük ölçüde tamamlamıştır.
Bütün bu adımlar ve belki de burada dile getiremediğim diğer
çalışmalar Hükûmetimizin yargı reformuna verdiği önemi
göstermektedir.
Sayın Başkanım, değerli
milletvekili arkadaşlarım; görüşmekte olduğumuz
tasarıyla ilgili olarak Adalet Komisyonumuz, Yargıtay,
Danıştay, Türkiye Barolar Birliği gibi kurumların görüşüne
baş-vurmuştur. Bu kurumlarımız genel itibarıyla
tasarıya olumlu baktıklarını ancak birkaç konuda ve
mad-dede tasarıya itirazları olduğunu ifade etmişlerdir.
Tasarının komisyon görüşmeleri sırasında gerek ilgili
kurumların görüşleri ve gerekse muhalefet partilerimizin değerli
üyelerinin itirazlarından kabul görenler tasarı projesine pozitif
şekilde aktarılmış ve madde metinleri bu doğrultuda
yeni bir yapı kazanmıştır. Sağlanan bu katkı
dışında kalan itirazlar komisyon çoğunluğunca kabul
görmemiştir.
Değerli arkadaşlarım, tasarıya
gelirsek, tasarıyla bir bakaya ve yoklama kaçağı suçlarına
idari para cezası getirilmektedir, bu suçlar kabahate çevrilmektedir.
Kabahate çevrilen suçlara idari para cezası yaptırımı
uygulanmakta ve bu tür davalar mahkemelerin görev alanı
dışına çıkarılmaktadır. Diğer bir
düzenlemeyle İcra İflas Kanununun 353üncü maddesi
değiştirilerek disiplin ve tazyik hapsine ilişkin kararlara
karşı yapılacak itirazlara bakacak mahkeme yeniden
düzenlenmekte, böylece ağır ceza mahkemelerinin iş yükünün
azaltılması hedeflenmektedir.
Bir diğer düzenlemeyle İcra İflas
Kanununun 354üncü maddesi değiştirilmek suretiyle, nafaka
alacaklarına ilişkin talepler hariç olmak üzere, toplam alacak
miktarı Asgari Ücret Tespit Komisyonu tarafından her yıl
belirlenen aylık en yüksek brüt asgari ücret tutarının
altında kalan takiplerde disiplin ve tazyik hapsi
uygulanamayacağı hükme bağlanmaktadır.
Yine, bir diğer düzenlemeyle pasaportsuz yurda
giriş ve yurttan çıkış, idarece belirlenen giriş kapıları
dışındaki yerlerden yurda giriş ve yurttan
çıkış gibi suçlar kabahate çevrilmek suretiyle idari para
cezasına bağlanmaktadır. Sadece bu örnekte, bu nevi suçlardan
dolayı 2010 yılında savcılıklara 9 bin, mahkemelere
ise 3 bin dosya geldiğini düşünecek olursak düzenlemelerin önemi ortaya
çıkmaktadır.
Yine, tasarıda Orman Kanununda
değişiklik yapılmak suretiyle, düşük ve devrikten emval
toplamak, izinsiz dal, çırpı toplamak gibi basit orman suçları
idari para cezası yaptırımına bağlanmaktadır.
Tasarıda Harçlar Kanununda değişiklik
yapılmak suretiyle, ceza davalarında istinaf veya temyiz kanun
yollarına başvuru için harç esası getirilmektedir. Komisyon aşamasında
muhalefet partilerimizin değerli sözcüleri harç koşulu getirilmesinin
adil yargılanma hakkıyla bağdaşmayacağını
ifade etmişler ise de bu hükümdeki amaç, davayı uzatmaya yönelik veya
keyfî kanun yolu başvurularının önüne geçmektir. Nitekim
komisyon aşamasında harç miktarları makul seviyeye
düşürülmüştür.
Tasarıda en çok tartışılan madde,
mirasçılık belgesi alınmasıyla, terk eden eşin ortak
konuta davet edilmesinin mahkemeye başvurulmadan noterden de
yapılabilmesine ilişkin hükümdür. Muhalefet partilerimiz ve Türkiye
Barolar Birliği, mirasçılık belgesi verilmesini düzenleme
işinin noterlere aktarılmasının Anayasaya aykırı
olacağını çünkü yargı yetkisinin münhasıran yargı
organları tarafından kullanılabilecek münhasır bir yetki
olduğu ifadesiyle itirazlarını dile getirmişlerdir.
Ayrıca, bu durumun yargı güvenliği ile hukuki güvenlik
ilkelerine de aykırı olduğu ifade edilmiştir. Ancak Adalet
Komisyonu, yargı yetkisinin hukuki uyuşmazlıkları kesin
olarak çözüme kavuşturma ve karara bağlama faaliyeti olduğunu ve
Anayasa ile hâkimlere ve yargı organlarına
bırakıldığını, bunun dışında kalan
mirasçılık belgesi gibi çekişmesiz yargı işlerinin
mahkemelerden başka kurumlara bırakılmasının
Anayasaya aykırılık teşkil etmeyeceği kararına
varmıştır. Mirasçılık belgesi, noterler ve mahkeme
tarafından verilebilecektir. Bu konuda uygulamayı göstermek
amacıyla ayrıca Adalet Bakanlığı tarafından yönetmelik
çıkarılacaktır. Bu uygulama aynı zamanda 6100
sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununda getirilen temel yapıya da
uygundur.
Yine, tasarı ile hâkim ve savcıların
terfi edebilmek, birinci sınıfa ayrılabilmek ve birinci
sınıf olabilmek için Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunca
belirlenen sayıda dosyayı itirazdan ve temyizden geçirmek zorunda
olmaları sebebiyle davanın taraflarını dosyayı itiraz
veya temyize götürmek konusunda teşvik ettikleri uygulamada bilinen bir
gerçektir. Bu durum gereksiz temyiz incelenme-sine ve iş yükünün
artmasına sebep olmaktadır. İlk derece mahkemelerinde görev
yapan hâkimler ve savcılar hakkında, bakmış oldukları
dosyalarla ilgili not verme yetkisinin yine dosyayı kanun yolunda
inceleyen mahkemeye verilmesi yüksek mahkemenin görüşlerine göre hareket
etmeye neden olmakta, direnme yetkisi çekingenlik sebebiyle
kullanılmamakta, bu durum hukukun gelişmesini engellemektedir.
Tasarı ile hâkim ve savcıların terfilerinde, birinci
sınıfa ayrılmalarında veya birinci sınıf
olmalarında not sistemi kaldırılmaktadır. 2802
sayılı Kanunda bu amaçla iki maddesinde değişiklik
yapılmaktadır.
Yine, tasarı ile Danıştaya bilgi
işlem merkezi müdürlüğü kurulmaktadır. Tasarı ile Medeni Kanunun
181inci maddesinin ikinci fıkrası değiştirilmekte, Anayasa
Mahkemesinin iptal kararıyla doğacak boşluğun giderilmesi
hedeflenmektedir. Zina, hayata kast, pek kötü davranış, haysiyetsiz
yaşam sürme gibi sebeplerden biriyle açılan boşanma davası
devam ederken davacının ölümü hâlinde kusurlu eşin mirasçı
olması gibi haksız ve adaletsiz sonuçların önlenmesi
bakımından davaya devam edilmesinin önü açılmaktadır.
Bu tasarıyla, yine, cumhuriyet
başsavcılıkları arasında yetki
uyuşmazlığı çıkması durumunda dosyaların
sürüncemede kalmaması için en yakın ağır ceza mahkemesi
başkanı tarafından karar verilmesi esası
benimsenmiştir.
Tasarıyla getirilen önemli bir düzenleme de
değerli arkadaşlarım, şudur: Uygulamada sıkça karşılaşıldığı
gibi, bir hükümlü veya tutuklunun yakınlarından birinin cenazesine
katılma talebi insani bir taleptir. Yapılan düzenlemeyle, tutuklu ve
hükümlü belli şartlar hâlinde ana, baba, eş, kardeş veya
çocuğunun ölümü hâlinde, soruşturma evresinde savcının,
kovuşturma evresinde ise mahkemenin izniyle cenazeye
katılabilecektir.
Tasarıyla ayrıca, bölge adliye mahkemeleri
faaliyete geçinceye kadar 3 bin Türk lirası dâhil adli para cezasına
mahkûmiyet hükümlerine karşı temyiz yoluna
başvurulamayacağı kabul edilmektedir.
Tasarının Komisyonda
tartışılan maddelerinden bir tanesi de 26ncı madde ile
5320 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun Yürürlük ve Uygulama Şekli
Hakkında Kanuna eklenen geçici 3 ve 4üncü maddeleridir. Bu maddeler ile
1/1/2014 tarihine kadar asliye ceza mahkemelerinde yapılan duruşmalarda
cumhuriyet savcısı bulunamayacak ve katılma konusunda
görüşü alınmayacaktır. Ancak, verilen hükümler ile tutuklamaya
veya salıverilmeye ilişkin kararlara karşı cumhuriyet
savcısı kanun yoluna müracaat edebilecektir. Bu düzenlemeden amaç,
savcılarımızın hazırlık
soruşturmalarına yoğunlaşmalarını sağlamak ve
kurulacak bölge adliye mahkemelerine yeteri derecede savcı temin edilmesini
sağlamaktır.
Yine, geçici 4üncü maddeyle 1/1/2014 tarihine kadar
yapılacak kanun yolu incelemelerinde, bölge adliye mahkemelerinde ve
Yargıtayda tebliğname düzenlenmesine ilişkin hükümlerin
uygulanmayacağı kabul edilmiştir. Bu hükmün de amacı
yargılamanın hızlanmasını temin etmektir.
Ta-sarının 29uncu maddesiyle Yargıtayın düzelterek
onanmasının sınırları çizilmekte, hâkimin takdir
yetkisi kapsamında karara bağladığı edalar hakkında
düzelterek onama yapılamayacağı ifade edilmektedir.
Değerli arkadaşlarım, sonuç
itibarıyla bu kanun tasarısıyla Adalet Bakanlığı
verilerine göre kabahate çevrilen suçlarla ilgili olarak iki yüz bine
yakın dosyanın noterlere verilen yetki ve İcra ve İflas
Kanunundaki değişiklik sebebiyle bir milyon dosyanın
adliyelerin önüne gelmesi engellenmek istenmektedir. Harçlar Kanununda
yapılan değişiklik ile üç yüz bine yakın dosyanın ceza
mahkemelerinin kararlarındaki kesinlik sınırı nedeniyle
seksen bine yakın dosyanın ve yine hâkim ve savcılara not
verilmesi uygulamasının kaldırılması sebebiyle seksen
bine yakın dosyanın Yargıtay önüne gelmeden önüne geçmek
hedeflenmektedir. Böylece tasarının yaklaşık bir buçuk
milyon dosya itibarıyla yargının hızlandırılması
ve iş yükünün azaltılması amacına hizmet edeceği
tahmin edilmektedir.
Değerli arkadaşlarım, güven veren bir
adalet sisteminde yaşayabilir bir insan, yaşanabilir bir toplum
kalitesine de süratle yaklaşılacaktır. Partimizin yargı
reformundaki hedefi Büyük Önder Atatürkün Adliye siyasetimizde izlenecek amaç
evvela halkı yormaksızın, hızla, isabetle, güvenle adaleti
dağıtmaktır. sözündeki ideali yakalamaktır.
Bu duygularla tasanın hayırlı
olmasını diliyor, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın Akgün.
Hükûmet adına Devlet Bakanı Sayın
Hayati Yazıcı.
Buyurun Sayın Yazıcı. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
DEVLET BAKANI HAYATİ YAZICI (İstanbul)
Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri; görüşülmekte
olan tasarıyla alakalı Hükûmetimizin görüşlerini bildirmek üzere
söz almış bulunuyorum, hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Bu tasarı, gruplar adına konuşan,
özellikle AK PARTİ Grubu adına konuşan Karaman Milletvekili
Mevlüt Akgün Beyefendinin de ifade ettiği gibi, mevcut insan
kaynağı, fiziki altyapı ve imkânlara göre yargıda var olan
ve öteden bu yana şikâyet konusu edilegelen yargının
hızlanması, adaletin erken tecelli etmesi amacına yönelik
imkânlardan bir sonuç çıkarmayı hedefleyen bir tasarı.
Biliyorsunuz ki -yine burada sözü edildi-
Anayasamızda yargının ucuz olması, süratli olması
esas. Yine taraf olduğumuz Avrupa İnsan Hakları
Sözleşmesinin 6ncı maddesi de davaların makul sürede bitirilmesini
öngörmektedir. Bütün bunlarla bağlantılı olarak da elbette ki
yargılama faaliyeti sonuçta bir şeyi hedefler. Hedeflediği o
şey de adalet. Biz ona adalet diyoruz. Bütün faaliyetlerin sonucu ortaya
çıkan hüküm dediğimiz belgede ifade edilenlerin, kamu vicdanını
ve o davanın taraflarını tatmin edecek şekilde
sonuçlanması esas.
İşte bu çerçevede -detaya girmeyeceğim-
on sekiz ayrı kanunda değişiklik bu tasarıyla öngörülüyor.
İnanıyoruz ki bu tasarının yüce Mecliste
yasalaştırılması sonucu yargılama faaliyetleri
açısından çok göreceli de olsa bir rahatlık sağlanacak.
Elbette ki hedefimiz yargı kadrolarını güçlendirmek, takviye
etmek ve sorunları daha seri, daha süratli bir şekilde çözüme
kavuşturmak. Bu da uzun vadeli hedeflerimiz arasında yer alıyor.
Bir iki noktaya da temas ederek
huzurlarınızdan ayrılacağım. O da şu: Ben,
hukukçu olmayan arkadaşlarımın hukukla alakalı, yargı
faaliyetleriyle alakalı konuşmalarını,
değerlendirmelerini an-layışla karşılıyorum ama
hukukçu arkadaşlarımızın, hele hele Anayasanın
138inci maddesinin üçüncü fıkrasında çok açık seçik
şekilde ifade ediliyor olmasına rağmen, görülmekte olan bir
davayla alakalı yasama organında soru sorulamaz, görüşme
açılamaz, beyanda bulunulamaz şeklindeki düzenlemesine rağmen,
bir davayla ilgili, bazı davalarla ilgili burada değerlendirmeler
yapılıyor. Bunun doğru olmadığı
kanısındayım. Hâliyle buna yönelik, bu doğrultuda sorular
sorulunca biz de ister istemez cevap vermek zorunda kalıyoruz. Bunlardan
sakınmamız gerekir diye düşünüyorum.
Örneğin, basın-yayın
araçlarının hard diskinin zapt edildiğine ilişkin bir beyan
geçti burada. Ben hemen yanımdaki arkadaşa sordum. İmha
edildiği
Pardon, zapt etme var da imha edildiği... Yani bu zapt
edildi de imha mı edildi? Yani bizim bildiğimiz, bu tür, müsadere
dediğimiz eski deyişle, bu yargılama faaliyeti sonunda olur.
Böyle bir şey yok, yani olmayan bir şeyi söylemeyelim.
Yine, bu yasa tasarısı dolayısıyla
Yasama, yürütme, yargı; bunlar birbirine
karıştırıldı, bunlar arasındaki ayrım
ortadan kaldırıldı. denmesinin de gerçeklerle örtüşmediği
ortada.
Değerli arkadaşlar, ülkemiz gerçekten büyük
kazanımlar elde ediyor. Ekonomi bir yana yargısal faaliyetlerde, hele
hele kurumların Anayasanın çizdiği çerçeve içerisinde kendi
görev alanlarında daha özgür, daha yetkin ve daha kaliteli hizmet
üretmelerinin altyapısını hep birlikte oluşturuyoruz.
Bu tasarıyla alakalı elbette ki
söylediklerinizde bana göre de haklı olduğunuz taraflar var, olabilir
ama konuşmamın başında ifade ettiğim gibi, mevcut
insan kaynağı, imkânlar ölçüsünde biz, ucuz, süratli ve sonuçta
adaleti istihdam edecek yargılama faaliyetini işte bu şekilde
gerçekleştireceğiz.
Umuyorum ki katkılarınızla bu
tasarının en iyi şekle dönüşmesini
sağlayacaksınız. Tasarının milletimize hayırlı
olmasını diliyor, hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Yazıcı.
OKTAY VURAL (İzmir) Sayın
Başkanım, şimdi, efendim, seçim dönemi. Biliyorsunuz seçim
dönemi gereğince Adalet, Ulaştırma, İçişleri
bakanları istifa ediyor. Yani adalet kesimiyle ilgili konularla ilgili
tarafsız bir bakanın bu meselelere bakması Anayasamızın
asli emri. Şimdi, böyle bakarak bağımsız bir adalet
bakanının bu tasarıda adaletle ilgili konuları Mecliste
sunması gerekirken
O zaman Adalet Bakanı niye değişti?
Şu anda Sayın Bakan siyasi olarak adalet üzerinde otorite ol-
duğunu
ortaya koymuştur. Bu, Anayasaya aykırıdır, ruhuna
aykırıdır.
SUAT KILIÇ (Samsun) Sayın Başkan
OKTAY VURAL (İzmir) Böyle bir şey olabilir
mi yani? Kalkıp burada Sayın Bakan adalet teş
kilatıyla
ilgili beyanlarda bulunuyor. O zaman tarafsız bakanın amacı
nedir?
HALİL AYDOĞAN (Afyonkarahisar) Hükûmeti
temsil ediyor, Hükûmeti.
OKTAY VURAL (İzmir) Böyle bir şey olabilir
mi Sayın Başkanım? Yani Sayın Bakan burada hiç olmazsa
-orada oturuyor- konuşmasa. Böyle bir şey olabilir mi? Şimdi,
tarafsız bir adalet hizmetinin olduğunu nasıl iddia edeceğiz?
H. TAYFUN İÇLİ
(Eskişehir) Anayasa 114. OKTAY VURAL (İzmir) Yani böyle bir
zorlama olabilir mi? Dolayısıyla sözüyle, ruhuyla, lafzıyla
Anayasaya uymak gerekiyor, bunu özümsemek gerekiyor. Özümsemeyenlerin gelip
burada bununla ilgili şeyleri,
alelusul işte, bakan değişti, ne olur, eski tas eski hamam
Dolayısıyla bununla ilgili bakan değiştirilmesinin bile
gereksiz olduğunu bu tavrıyla ortaya koymuştur.
K. KEMAL ANADOL (İzmir) Sayın Bakan
gelsin.
OKTAY VURAL (İzmir) Bağımsız bir bakan olmasına
ilişkin anayasal iradeye de
Sayın Bakan saygı göstermemiştir.
BAŞKAN
Teşekkür ederim. Buyurun Sayın Kılıç.
SUAT KILIÇ (Samsun) Sayın Başkanım,
tutanaklarda yer alması açısından ben de bu konu
daki görüşümü ifade etmek istiyorum,
müsaadenizle. Şu an Türkiye Büyük Millet Meclisinde yapılan
çalışma bir yasama çalışmasıdır, bir
yargısal faaliyet olmadığı gibi Hükûmet adına orada
bulunan
OKTAY
VURAL (İzmir) Adalet Bakanının yargısal faaliyeti mi olur
ya, Allahını seversen?
SUAT KILIÇ (Samsun)
Sayın Bakanın da
herhangi bir yargı faaliyetinin içinde bulunması,
herhangi bir yargı
OKTAY VURAL (İzmir)
Yargılama mı yapar Adalet Bakanı? SUAT KILIÇ (Samsun)
Ben sizi dinledim, siz de dinleyin. OKTAY VURAL
(İzmir) Ben size hitap etmedim ki!
SUAT
KILIÇ (Samsun) Doğru şeyler söylediğiniz için değil
OKTAY
VURAL (İzmir) Ben Sayın Başkana hitap ettim. SUAT KILIÇ
(Samsun) Ben de Başkana hitap ettim. OKTAY VURAL (İzmir) El kol
hareketi yapma, yapma! Otur, otur! Başkana hitap et. SUAT KILIÇ (Samsun)
Ben konuşurken girmeyin araya o zaman!
BAŞKAN Muhterem arkadaşlarım,
hiçbirinizi duymuyorum.
SUAT KILIÇ (Samsun) Sayın Başkan, burada
yapılan bir yasama faaliyetidir, yasama faali-yetinde komisyon ve
Hükûmetin bulunması İç Tüzükün amir hükmüdür, gereğidir.
Dolayısıyla hangi bakanın Hükûmeti temsilen orada
oturacağıyla alakalı
OKTAY VURAL (İzmir) Öyle şey olur mu
canım? Otoriteyi kullanıyor.
SUAT KILIÇ (Samsun)
herhangi bir
sınırlama, herhangi bir kısıtlama söz konusu değil.
OKTAY VURAL (İzmir) Oturamaz efendim,
Sayın Bakan oturamaz!
SUAT KILIÇ (Samsun) Burada Sayın Bakanın
varlığı ne yargıyla ilgilidir ne adaletle ilgilidir
ne
yargılama işlemleriyle ilgilidir
OKTAY VURAL (İzmir) Oturamaz! Yargılama
mı yapar Adalet Bakanı? Bilmiyorsun!
SUAT KILIÇ (Samsun)
ne adliye personeliyle
alakalıdır, tamamen İç Tüzük gereği olarak Hükûmet
adına bir bakanın oturması gerektiğinden dolayı,
Sayın Bakan da avukat kökenli, bir hukuk mezunu olması nedeniyle,
hukukçu bir bakan olarak burada kanun görüşmelerine doğrudan İç
Tüzük gereği nezaret etmektedir. (CHP ve MHP sıralarından
gülüşmeler)
BAŞKAN Evet, Sayın Anadol, buyurun.
K. KEMAL ANADOL (İzmir) Efendim, Sayın
Başkanım, 114üncü maddesi Anayasanın açık. 114üncü
maddeye göre belirlenen bakanlar da Hükûmeti temsil ederler, özellikle ve öncelikle
onların temsil etmesi lazım burada. Onların yerine siyasi bir
veçhe taşıyan, kimlik taşıyan bakanların burada
olması Anayasanın 114üncü maddesine açıkça
aykırıdır. Ara verilmesini istiyorum toplantıya. Adalet
Bakanı gelsin, ondan sonra devam edelim. (AK PARTİ
sıralarından Neden? sesi)
OKTAY VURAL (İzmir) Buraya, yemin edecekler,
gelecekler, ondan sonra birileri gelecek, onların adına konuşma
yapacak. Adalet hizmetleri konusunda seçimlere müdahale edildiğine
ilişkin bir kanaat oluşur, bu doğru değil.
BAŞKAN Şimdi şahısları
tamamlayayım, ondan sonra konuşacağız.
Buyurun.
SUAT KILIÇ (Samsun) Sayın Başkan,
itirazlarda haklılık payı gördüğümüzden dolayı
değil,
114üncü
madde açıp okuduğunda herkesin net bir şekilde
anlayabileceği hükümler ihtiva ediyor ama, zaten Adalet Bakanı az
sonra Genel Kurulda olacak ama bunun itirazlarla ya da böyle bir gereklilikle
alakası yok
K. KEMAL ANADOL (İzmir) Ara verelim o zaman!
SUAT KILIÇ (Samsun) Hayır, ara verme gereği yok Sayın Başkan.
Hiçbir şekilde ara verme gereği yok.
OKTAY VURAL (İzmir) Oturamaz canım! Adalet
Bakanı gelsin!
SUAT KILIÇ (Samsun) Hükûmeti temsil eden Hükûmet
üyesi burada, görüşmeler rahatlıkla
devam
edecek, adalet bakanı zaten gelecek biraz sonra.
OKTAY VURAL (İzmir) Sayın
Başkanım
BAŞKAN Herkese söz vereceğim, lütfen
telaş yapmayın, sabaha kadar buradayız.
Buyurun.
OKTAY VURAL (İzmir) Sayın
Başkanım, bir de burada vahim bir şey söylendi Adalet Bakanı,
işte, burada yargısal faaliyette bulunmuyor. Demek ki oturan adalet
bakanları yargısal faaliyette bulunuyor ki
SUAT KILIÇ (Samsun) Ne alakası var!
Polemiğin de bir kalitesi olur! El insaf!BAŞKAN Sayın Bakan, siz
ne diyeceksiniz?
DEVLET BAKANI HAYATİ YAZICI (İstanbul)
Efendim, tabii, ben konuşmamda bir şeye temas ettim. Gerçi hukukçu
arkadaşım da farklı bir görüş burada ifade ettiler.
Sayın Vural tabii hukukçu olmadığı için önündeki metinleri
değişik şekilde yorumlayabilir ama bakın
OKTAY VURAL (İzmir) Kim? Siz nereden mezunsunuz
Sayın Bakan?
CAHİT BAĞCI (Çorum) Dinle
Dinle
DEVLET BAKANI HAYATİ YAZICI (İstanbul) Bir
dakika...
ALİM IŞIK (Kütahya) Kendisi hukukçu.
DEVLET BAKANI HAYATİ YAZICI (İstanbul) Bir
dakika efendim.
Konuşmama başlarken, kürsüde size ve heyete
hitap ederken Hükûmet tasarısı hakkında Hükûmetin
görüşlerini bildirmek üzere söz aldım. dedim ve bugün, şu anda
müzakeresini yaptığımız tasarıdır,
başlığı da herhâlde okunmamış. Bunun
başlığını okuduğunuz zaman, bunun bir teklif
değil, tasarı olduğunu göreceksiniz. Teklifle tasarının farkını bu
Mecliste vekil olan herkes bilir diye düşüyoruz.
OKTAY VURAL (İzmir) Öyle bir söz söylediniz ki tarihe geçtiniz
vallahi! Yanınızdaki Komisyon Başkan Vekili bile gülüyor
artık.
DEVLET BAKANI HAYATİ YAZICI (İstanbul) Ve
dolayısıyla, Hükûmet tasarısı hakkında Hükûmet
üyesinin burada oturup görüş bildirmesi kadar doğal bir şey
olamaz.
OKTAY VURAL (İzmir) Hiç doğal değil.
DEVLET BAKANI HAYATİ YAZICI (İstanbul) Hangi
üyenin burada oturup oturmayacağını Sayın Oktay Vural
değil, Hükûmet tayin ve takdir eder. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
Ben burada otururum, bir başka
arkadaşım gelir, o oturur.
OKTAY VURAL (İzmir) Sayın Bakan,
Anayasaya eğer ruhuyla sadıksanız siz, orada oturmaktan imtina
etmeliydiniz.
DEVLET BAKANI HAYATİ YAZICI (İstanbul)
-Dolayısıyla, burada ne Anayasaya ne İç Tüzüke ne mevzuata
aykırı hiçbir durum yoktur.
OKTAY VURAL (İzmir) - Ne hakkınız var
adalet hakkında, Adalet Bakanlığı hakkında söz
söylemeye!
SUAT KILIÇ (Samsun) Ne
bağırıyorsunuz!
OKTAY VURAL (İzmir) Siz nereden mezunsunuz?
Nereden mezunsunuz? Ne zaman mezun oldunuz? (AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
BAŞKAN Birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 21.07
DOKUZUNCU
OTURUM
Açılma
Saati: 21.22
BAŞKAN:
Başkan Vekili Meral AKŞENER
KÂTİP ÜYELER: Yusuf COŞKUN (Bingöl),
Gülşen ORHAN (Van)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 84üncü Birleşiminin Dokuzuncu Oturumunu
açıyorum.
725 sıra sayılı Kanun
Tasarısının görüşmelerine kaldığımız
yerden devam edeceğiz.
Komisyon? Burada.
Hükûmet? Burada.
Şimdi söz sırası, şahsı
adına Konya Milletvekili Sayın Ali Öztürkte.
Buyurun Sayın Öztürk. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
ALİ ÖZTÜRK (Konya) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; 725 sıra sayılı Yargı
Hizmetlerinin Hızlandırılması Amacıyla Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının tümü üzerinde şahsım adına söz
aldım. Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Hukuk devleti ilkesini benimseyen çağdaş
ülkelerde ilk akla gelen, hukuk güvencesi, hukukun teminatı olan
yargı organlarının varlığıdır. Son
zamanlarda, yargıda davaların uzaması, adaletin gecikmesi,
ağır iş yükü nedeniyle yargıdaki ağır
işleyiş herkes tarafından eleştirilmeye
başlanmıştır. Elbette eleştirilerde haklılık
vardır. Yargıtay ve Danıştaydaki iş yükünün
azaltılması ve yargının hızlandırılması
amacıyla, geçtiğimiz haftalarda, bu yargı kurumlarındaki
daire ve üye sayısının artırılmasıyla ilgili
tasarının görüşülmesi sırasında, sorumluluğun
kimlerde olduğu konuşuldu, tartışıldı. Şimdi
tekrar bu tartışmalara dönmeye hiç gerek yoktur. Önemli olan, bunu
sorun olarak görüp çözümü için tedbir aramaktır.
Anayasamızın 141inci maddesinin son
fıkrasında Davaların en az giderle ve mümkün olan süratle
sonuçlandırılması, yargının görevidir.
denilmiştir. İnsan Hakları ve Temel Özgürlüklerin
Korunmasına İlişkin Sözleşmenin 6ncı maddesinin 1inci
fıkrasında da herkesin, bağımsız ve tarafsız bir
mahkeme tarafından davasının makul süre içerisinde görülmesini
isteme hakkının olduğu belirtilmiştir. Buradan hareketle
devlet, adalet hizmetlerinin hızlandırılmasını,
süratli, verimli ve ekonomik bir şekilde yürütülmesini sağlamak,
yargılama faaliyetinde zaman ve emek kaybının önlenmesi için
tedbir almak zorundadır. Adalet mülkün temelidir., Geciken adalet,
adalet değildir. anlayışına göre, bu prensibin ihmali,
toplumda, sosyal ve hukuk düzeninin bozulmasına sebep olabilecek-tir. İşte,
hukuku her şeyin üzerinde tutan yargının
hızlandırılması, insanların bir an önce haklarına
kavuşmasını sağlamak için sorumluluk görev ve bilinciyle
hareket AK PARTİ Hükûmeti döneminde çok önemli işler
yapıldı. Özellikle Adalet Bakanlığının önemli
çalışmalarından bazılarını saymak gerekirse:
Yargı bağımsızlığının güçlendirilmesi,
yargının tarafsızlığının
geliştirilmesi, yargının verimliliğinin ve
etkinliğinin artırılması, yargıya güvenin
artırılması, adalete erişimin
kolaylaştırılması, ceza infaz sisteminin
geliştirilmesi gibi ana başlıklar sayılabilir.
Yargının hızlandırılması
için bugüne kadar yapılanlardan bazılarını saymak gerekirse
de: Türk Ceza Kanunu, Ceza Muhakemesi Kanunu gibi temel kanunlar
çıkarılmış, yeni düzenlemeler getirilmiştir.
Ceza
yargılamasında uzlaşma kurumu getirilmiştir.
Türk Ceza Kanununun Yürürlük ve Uygulama Şekli
Hakkında Kanunla hafif hapis ve hafif para cezaları idari para
cezasına dönüştürülerek kabahat hâline getirilmiştir. Türk Ceza
Kanunundaki emre aykırı davranış, dilencilik, kumar,
sarhoşluk, işgal, gürültü, kimliği bildirmeme, silah
taşıma gibi suçlar kabahat statüsüne alınmıştır.
Özel ceza kanunlarındaki birçok suç kabahate
dönüştürülmüştür.
Ceza Muhakemesi Kanununda tebligat işleminin
mahkeme tarafından yapılması esası getirilmiştir.
Adli kolluk, kamu davasının ertelenmesi,
iddianamenin iadesi gibi usulü hızlandıran hükümler getirilmiş.
Hukuk Muhakemeleri Kanunu, Türk Ticaret Kanunu, Türk
Borçlar Kanunu gibi temel hukuk hükümlerini ve ticari hayatı düzenleyen
temel kanunlar yeniden Türk hukuk sistemine uygun olarak Türkiye Büyük Millet
Meclisinden geçmiş, kanunlaşmıştır.
Arabuluculuk, Kamu Denetçiliği Kanunu, adli
tıp kurumuyla ilgili düzenlemeler yapılmıştır.
Yargıtay ve Danıştaydaki daire ve üye
sayıları artırılmıştır.
Yeni ve yeterli adliye binaları
yapılmış ve hizmete sunulmuştur.
Hâkim, savcı ve personel sayıları
artırılmış, UYAP Projesi uygulamaya konulmuştur.
Bugünlerde istinaf mahkemelerinin faaliyete
geçirilmesi için çalışmalar hızlandırılmış,
başsavcıları atanmıştır.
Değerli arkadaşlar, yukarıda
saydığım önemli değişikliklerden sonra şimdi de
tasarıyla getirilen yargıyı hızlandırıcı
tedbirlerin de adalet bekleyenleri büyük ölçüde rahatlatacağına
inanıyorum ve bu
tedbirlerden
bazılarını şöyle saymak istiyorum:
Bakaya ve yoklama kaçağı suçlarına
idari para cezası getirilmektedir.
Disiplin ve tazyik hapsi gerektiren her icra suçu
mahkeme önüne gelmeyecektir.
Pasaportsuz yurda giriş ve yurttan
çıkış, idarece belirlenen giriş kapıları
dışındaki yerlerden yurda giriş ve yurttan
çıkış gibi suçlar kabahate çevrilerek idari para cezasına
bağlanmaktadır. Düşük ve devrikten emval toplamak, izinsiz dal,
çırpı toplamak gibi basit orman suçları kabahate çevrilmektedir.
Ceza davalarında istinaf ve temyiz kanun
yollarına başvuru için harç getirilmektedir.
Mirasçılık belgesi alınması ile
terk eden eşin ortak konuta davet edilmesi mahkemeye başvurulmadan
noterden de yapılabilmesi öngörülmektedir.
Yükseköğretim
kurumlarında görev yapan memurlar hakkında soruşturma izni
verilmesi ya da verilmemesi hakkındaki kararlar Danıştayda
değil, ilgili bölge idare mahkemesinde denetlenecektir.
Bakanlıkların
ülke çapında olmayan bölgesel alanda düzenleyici işlemlerine
karşı yapılacak başvuruların Danıştaya
gelmeden ilk derece mahkemesi olarak idare mahkemelerinde görülmesi
öngörülmektedir.
İdare mahkemelerince verilen ve temyiz incelemesi
için Danıştaya gelen bazı davaların itiraz incelemesinin
bölge idare mahkemelerinde yapılarak kesinleştirilmesi
öngörülmektedir.
Yüksek mahkemelerin ve bölge idare mahkemelerinin
temyiz ya da itiraz üzerine kararlarını inceledikleri hâkim ve
savcılara not vermesi ve bu notun hâkim ve savcıların
terfilerinde esas alınması uygulamasından vazgeçilmektedir.
Cumhuriyet savcılıkları arasında
çıkan yetki uyuşmazlıkları için çözüm merci
getirilmektedir.
Ağır ceza mahkemesi
başkanlarının itirazen inceledikleri işlerin bir
kısmının ağır ceza mahkemesis üyelerince de karara
bağlanabilmesi öngörülmektedir.
Ceza mahkemelerince verilen kararlardaki kesinlik
sınırı artırılmaktadır.
Kabahatler Kanunu uyarınca idari
yaptırım kararlarına karşı yapılacak
başvurularda son karar mercisinin ağır ceza mahkemesi
olması yerine asliye ceza mahkemesi olması öngörülmektedir.
Yargıtayda temyiz incelemesi sırasında duruşma talep
edilebilmesi için öngörülen parasal sınır
artırılmaktadır.
Hükümlülerin ve tutukluların, yakın
akrabalarının cenazelerine katılabilmesi
kolaylaştırılmaktadır.
Cumhuriyet savcılarının asliye ceza ve
asliye hukuk mahkemelerindeki duruşmalara katılma
zorunluluğu
kaldırılmaktadır.
Bütün bu getirilen değişikliklerden sonra,
yaklaşık 1 milyon 690 bin dosya itibarıyla, yargının
hızlandırılması ve iş yükünün azaltılması
amacı doğrultusunda yargıdan alınacağı ve bu
şekilde yargının hızlandırılmasına hizmet
edeceği öngörülmektedir.
Bu nedenle, tasarının adalete hizmet
edeceğine inanıyor ve hayırlı olmasını diliyor,
yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN -Teşekkür ederim Sayın Öztürk.
Şahıslar adına ikinci söz, Bartın
Milletvekili Sayın Yılmaz Tunça aittir.
Buyurun Sayın Tunç. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Yargı Hizmetlerinin Hızlandırılması
Amacıyla Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Tasarısının tümü üzerinde söz aldım. Bu
vesileyle sizleri saygılarımla selamlıyorum.
Görüşmekte olduğumuz tasarı, yargı
hizmetlerinin süratli, verimli ve ekonomik bir şekilde yürütülmesini
sağlamak, mahkemelerin iş yükünü azaltmak ve yargılama
faaliyetinde zaman ve emek kaybını önlemek amacıyla
hazırlanmış önemli bir tasarıdır.
Tasarıyla, cumhuriyet
başsavcılıkları ve mahkemelerin görev alanında bulunan
bir kısım suçlar kabahate dönüştürülerek yargı
dışındaki bazı kurumların görev alanına dahil
edilmekte ve idari yaptırıma dönüştürülmektedir. Bu kapsamda,
ilk kez işlenmek şartıyla bakaya ve yoklama kaçağı
suçları, Pasaport Kanununda düzenlenen bazı suçlar ve Orman
Kanununda yer alan bazı suçlar kabahate dönüştürülmekte ve idari
para cezası yaptırımına bağlanmaktadır. Böylece,
mahkemelerimizin iş yükünü artıran dosyalar mahkemelere intikal
etmeyecek, mahkemelerimizin iş yükü de azalmış olacaktır.
Ayrıca, İcra ve İflas Kanununda yer
alan disiplin ve tazyik hapislerine konu alacaklar için alt
sınırın getirilmesi ve bu konuda icra mahkemelerince verilen
kararlara karşı itiraz usulüne ilişkin hükümlerin
değiştirilmesi, ağır ceza mahkemelerimizin iş yükünü
azaltacak önemli düzenlemelerdir.
Mahkeme harçlarıyla ilgili getirilen düzenlemeler
ve özellikle ceza yargılaması kanun yoluna müracaatlarda harç
alınması esasının kabul edilmesi, yargılamayı
uzatma amacına yönelik kanun yolu başvurularının önüne
geçecek yerinde değişikliklerdir.
Mirasçılık belgesi verilmesi ile terk eden
eşin ortak konuta davet edilmesi işlemlerinin, mahkemelerinin
yanında noterler tarafından da yerine getirilmesine imkân
sağlayan değişiklikler mahkemelerin iş yükünü azaltacak,
vatandaşlarımızın taleplerinin daha az masrafla ve daha
çabuk gerçekleşmesini sağlayacaktır.
Ceza Muhakemesi Kanununda yapılan
değişiklikler, cumhuriyet başsavcılıkları
arasında yetkisizlik kararı verilmek suretiyle soruşturma
evrakının sürüncemede kalmasının ve gereksiz şekilde
yargılama sürecinin uzamasının önlenmesi sağlanmakta ve
yine, kovuşturmaya yer olmadığına dair kararlara
karşı yapılan itirazları, ağır ceza mahkemesi
başkanı yerine heyetin karara bağlaması öngörülmektedir.
Tasarıyla, doğrudan verilen adli para
cezasına mahkûmiyet hükümlerine karşı kanun yolu müracaatlarında
parasal bir sınırın getirilmesi, bölge adliye mahkemeleriyle
Yargıtayın iş yükünün azalmasında önemli rol
oynayacaktır.
Kabahatler Kanununda yapılan
değişiklikle idari yaptırım kararına karşı
yapılan başvuru hakkında sulh ceza mahkemesince verilen son
karara karşı yapılan itirazın Ceza Muhakemesi Kanunu
hükümlerine paralel bir şekilde yapılması da ağır ceza
mahkemesinin iş yükünü azaltacak yerinde düzenlemedir.
Yüksek mahkemelerin ve bölge adliye mahkemelerinin
kanun yolu incelemelerinde ilgili hâkim ve savcıya verdikleri notun o
hâkim ve savcının terfisinde şart unsurlardan biri olarak ele
alınması uygulamasından vazgeçilmesi gereksiz temyizlerin önüne
geçecek, yüksek yargının iş yükünü azaltacaktır.
Cumhuriyet savcılarının geçici süreli
olarak asliye ceza mahkemelerinde yapılan duruşmalarda
bulunmamasına ilişkin düzenleme ve buna paralel olarak asliye hukuk
mahkemelerinde görülen özellikle nüfus kayıtlarının
düzeltilmesine ilişkin davaların duruşmalarında bulunma
zorunluluğundan savcılarımızın geçici süreyle de olsa
vazgeçilmesi, cumhuriyet savcılarımızın
soruşturmaları daha etkin ve süratli bir şekilde yürütebilmesine
imkân sağlayacaktır.
Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı
Hakkında Kanunda yapılan değişiklik, hükümlülerin ve
tutukluların yakınlarının cenazelerine daha kolaylıkla
katılarak insani vazifelerini yerine getirmelerini temin edecek yerinde
bir değişikliktir.
Danıştay Kanununda ve İdari
Yargılama Usulü Kanununda yapılan değişiklikler idari
yargıda yüksek mahkeme olan Danıştayımızın
iş yükünün hafifletilmesini sağlayacaktır.
Bölge adliye mahkemelerinde ve Yargıtayda
tebliğname düzenlenmesi uygulamasından geçici olarak vazgeçilmesi de
yargının hızlandırılması ve iş yükünün
azaltılmasına yönelik önemli düzenlemelerdir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
sekiz yıllık AK PARTİ İktidarında her alanda
olduğu gibi adalet alanında da önemli icraatlar
gerçekleştirilmiştir. Vatandaşlarımızın yargı
hizmetlerinden gereği gibi yararlanabilmesi için hem fiziki alanda hem
mevzuat alanında hem de yargının etkin ve süratli işlemesi
anlamında önemli çalışmalar yapılmıştır.
Adaleti bodrum katlarından saraylara taşıyan AK PARTİ
İktidarı olmuştur. Yargı mensuplarımız ve
yargı hizmetlerini alan vatandaşlarımız apartman
dairelerinde hem duruşma salonu hem hâkim odası hem de dosya
arşivi olarak kullanılan küçücük odalardan, yargının
büyüklüğüne yaraşır mekânlara kavuşturulmuştur.
2002 yılından bu yana 150 civarında
adalet sarayı inşa edilmiş, 100 civarında adalet
sarayının da inşaatları ve proje çalışmaları
devam etmektedir.
Yargı sürecinin kesintisiz devam etmesi için
Ulusal Yargı Ağı Projesi oluşturulmuş, bütün
adli-yeler sisteme bağlanmış, adliyelerimiz daktilo seslerinden
kurtarılarak bilgisayarlarla donatılmıştır.
Hâkim ve savcı adaylarına daha iyi ve
kaliteli eğitim verilebilmesini, görevdeki hâkim ve savcılara da
meslek içi eğitim verilmesini sağlayacak Adalet Akademisi hizmet
vermeye bu dönemde başlamıştır.
Cezaevlerinin modernizasyonu ve iyileştirilmesi
kapsamında 2002 yılından bu yana uluslararası standartlara
uygun, güvenlikli, mekanik, elektronik donanımlı ve rehabilitasyon
işlemlerine elverişli ceza infaz kurumları hizmete
açılmıştır.
Daha güçlü bir adalet sistemi için personel
sayısı artırılmış, 2002 yılında 9 bin
civarında olan hâkim ve savcı sayısı 13 bine
yükselmiştir. Ayrıca, 20.255 olan personel sayısı yüzde 50
oranında artırılarak 31 bine ulaşmıştır.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
son sekiz buçuk yıl içerisinde Yargı Reformu Strateji Belgesinde yer
alan hedeflere büyük ölçüde ulaşılmıştır.
Seksen yıldır uygulanan, artık
çağımızın ihtiyaçlarına cevap veremeyen ceza
hukukumuzun temel kanunları, medeni hukukumuzun temel kanunları
tamamıyla yenilenmiş, ülkemiz hukuk re-formunda çok büyük mesafeler
almıştır.
Yargı bağımsızlığı
ve tarafsızlığının sağlanması, hukukun
üstünlüğünün tesisi için milletimizin de büyük desteğiyle, başta
Anayasamız olmak üzere, mevzuatımızda önemli
değişiklikler yapılmıştır.
Gerek mevzuat alanındaki yenilenme
açısından gerek personel sayısındaki artış
açısından gerekse adliye hizmetlerinin görüldüğü mekânlardaki
fiziki ve teknolojik iyileştirmeler açısından adalet
alanında da cumhuriyet hükûmetlerinin en başarılı
iktidarı, AK PARTİ İktidarıdır.
AK PARTİ yi yargı alanındaki
sorunları çözmemekle suçlamak büyük bir haksızlıktır.
Görülmekte olan davaları ve yargının
sürdürmekte olduğu soruşturmaları etkilemeye yönelik
yapılan açıklamalar da son derece yanlıştır.
Yargının işlemlerini Hükûmete mal etmek de yargıya büyük
bir saygısızlıktır.
Bu duygu ve düşüncelerle, yargı
hizmetlerinin hızlandırılmasını sağlayacak önemli
düzenle-meler içeren bu tasarının ülkemize, milletimize ve yargı
camiamıza hayırlı, uğurlu olmasını diliyor,
yüce
heyetinizi saygılarımla selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Tunç.
Soru-cevap işlemine geçiyorum.
Sayın Akkuş
AKİF AKKUŞ (Mersin) Sayın
Başkan, Sayın Bakan; son günlerde artan vahşi cinayetler sonunda
milletimiz âdeta şoka girmiştir. Bu konuda tepkilerini dile getiren
vatandaşlar aşırı isteklerde de bulunmakta ve bunun
değerlendirmeye alınması için birtakım yollara
başvurmaktadır. Ancak, bu suçları işleyenlerin daha önce de
benzer suçlar işledikleri ve hafif cezalarla toplum içine salıverildikleri
de bir gerçektir. Bunların cezalarını tamamladıktan sonra rehabilite
merkezlerine gönderilmeleri konusunu nasıl değerlendiriyorsunuz?
Böyle bir çalışmanız var mıdır?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Paksoy
MEHMET AKİF PAKSOY (Kahramanmaraş) Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
Sayın Bakan, bakaya işlemi yapılmayacağı konusunda,
bir asker adayı için bir defaya mahsusmu yapılacaktır, yoksa,
mükerrer uygulamalar yapılması mümkün olacak mıdır?
İkinci sorum: Sayın Bakan, hukuk herkese
lazımdır. Bugün lehinize işleyen uygulamalar yarın
iktidardan gidip de aleyhinize işlediğinde normal
karşılayabilecek misiniz? Örneğin, bugün, Prof. Dr. Abdurrahman
Küçük ve diğer kişilere yapılan uygulamaları uygun buluyor
musunuz?
Üçüncü sorum: Bir partinin eş
başkanının Arap ülkelerinden çok yüksek sesle özgürlük
isteyeceklerini söylemesinden muradı nedir? Hükûmet olarak bu konudaki
görüşünüzü açıklar mısınız? Bu demeç sizce bir tehdit
değil midir?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Işık
ALİM IŞIK (Kütahya) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan.
Sayın Bakan, karşılıksız çek
suçundan dolayı adli para cezasına çarptırılan on binlerce
vatandaşımızın bu adli para cezalarının idari
para cezasına çevrilerek mağduriyetlerinin giderilmesi yönünde bir
düzenleme yapmayı düşünüyor musunuz? Düşünüyorsanız bu
düzenleme bu yasa tasarısı kapsamında gerçekleştirilebilir
mi?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Tankut
YILMAZ TANKUT (Adana) Teşekkür ediyorum.
Sayın Bakan, 28 Mart 2010 tarihinde Adana
Büyükşehir Belediye Başkanı soruşturma iddiasıyla
İçişleri Bakanlığının talimatıyla görevinden
alınmış ve bugün itibarıyla bu süre bir yılı
doldur-muş bulunmaktadır. Bu şekilde aradan bir yıl
geçmesine rağmen Bakan talimatıyla açığa alınan kaç
belediye başkanı vardır? Bunların içinde AKPli belediye
başkanları mevcut mudur? Ve yine bu şe-kilde hakkında
hiçbir mahkeme kararı ve yargı hükmü olmadan bir büyükşehir
belediye başkanının sadece Milliyetçi Hareket Partisinden
seçilmesinden dolayı görevine iade edilmemesi sizin adalet
anlayışınıza uygun mudur? Adana Büyükşehir Belediye
Başkanının bir yıl geçmesine rağmen tespit edilemeyen
en büyük sabit suçu nedir?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Aslanoğlu
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya)
Sayın Bakanım, bölge adliye mahkemeleri kur
dunuz,
yanılmıyorsam sekiz yerde.
Bunları kurarken ve bunlara bağlı
illeri tespit ederken objektif kriteriniz neydi?
Malatyayı ta Adanaya, yaklaşık 500
kilometreye bağlamaktaki amacınız ne? Acaba biz buna layık
değil miydik? Malatyanın etrafında bir sürü ilimiz var. Bunlar
acaba Malatyaya bağlanamaz mıydı? Yani bizi 500 kilometre ta
uzaklara götürmeyi nasıl buluyorsunuz? Biz buna hazırız. Lütfen
Malatyanın bu sorununu çözün ve Malatyaya ceza vermeyin Sayın Bakan.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın İçli
H. TAYFUN İÇLİ (Eskişehir)
Teşekkür ederim Sayın Başkanım. Şimdi, bu
tasarının 26ncı maddesinde üç geçici madde var. Şimdi,
yargıyı hızlandırma adı al-tında asliye ceza
mahkemelerinden savcıyı çektiğiniz gibi Yargıtaydan da
tebliğname aşamasında bir nevi geri çekiyorsunuz. Kaç savcı
tasarruf edip bu savcıları istinaf mahkemelerine göndereceksiniz?
Birincisi bu. İkincisi: Temyiz sınırını eski parayla 3
milyar lira, yeni parayla, şimdiki parayla 3 bin lira olarak
belirliyorsunuz. Yoksulluk sınırının 12 milyon 800 bin
olduğu resmî rakamlarla ilan edilen bir ülkede 3 milyar lira para yoksul,
garip için ödenebilecek bir para mıdır? Böyle bir düzenleme hak
kaybına neden olmaz mı? Bir üçüncüsü de, Anayasanın 152nci
maddesi gereğince Anayasaya aykırılık iddiasında bulunulursa
-bu çerçeve 26- bu yerel mahkemeler Anayasa Mahkemesinin kararını
bekleyinceye kadar
dosyaları bekleteceğine
göre, bu, yargıda yavaşlamaya neden olmayacak mıdır?
BAŞKAN Sayın Bakan
DEVLET BAKANI HAYATİ YAZICI
(İstanbul) Teşekkür ediyorum. Efendim, Sayın Akkuşun son
günlerde daha çok güncellik kazanan cinayetlerle alakalı olarak Bunların
daha sonra rehabilite edilmesine ilişkin bir çalışmanız var
mı yok mu
AKİF AKKUŞ (Mersin) Sayın Adalet
Bakanı gelmeyecek mi efendim? Gelecek demiştiniz.
DEVLET BAKANI HAYATİ YAZICI (İstanbul)
Adalet Bakanıyla bir işiniz varsa randevu alın görüşün. Ben
Hükûmet adına buradayım.
AKİF AKKUŞ (Mersin)
Hayır, siz Gelecek demiştiniz.
DEVLET BAKANI HAYATİ YAZICI
(İstanbul) Ben Hükûmeti temsilen buradayım. Sayın
Bakanla bir işiniz varsa
randevu alın görüşün.
OKTAY VURAL (İzmir)
Bağımsız bakanı nasıl temsil ediyorsunuz? Adaletle
ilgili sorular
soruyorlar. Adalet Bakanlığının
icraatlarıyla ilgili de sorular soruyorlar.
SUAT KILIÇ (Samsun) Sayın Bakan, devam ediniz.
Her şey İç Tüzüke göre devam ediyor.
DEVLET BAKANI HAYATİ YAZICI (İstanbul)
Evet, Sayın Akkuş, sözlerinizde ifade etti
ğiniz
OKTAY VURAL
(İzmir) Hükûmetinizin faaliyetleriyle ilgili değil ki. Vakıflarla
ilgili, sosyal yardımlarla ilgili sormuyor ki size.
DEVLET BAKANI
HAYATİ YAZICI (İstanbul) Benim sinirlerim alınmış,
siz ne yaparsanız yapın! Havaya da bakın, sağa sola da
bakın, size cevap vermeyeceğim. Onun için başka bir yöntem
bulabilirsiniz. Sayın Akkuş Son günlerde konuşulan cinayetlerle
alakalı bir rehabilitasyon düşünüyor musu-nuz? diyorsunuz. Elbette
ki bu konuyla alakalı çalışmalarımız var. Bakın
onlara benzer bir teklif yarın Adalet Komisyonunda görüşülecek.
Önemli bir tasarı. Sanırım bunu da yakından izliyorsunuz.
Efendim, Sayın Paksoyun bakaya işlemiyle alakalı sorduğu
soruya
Mevcut düzenlemedeki suçlar tasarıyla iki ayrı kanunda
düzenlenmekte. Adli eylemler, ilk kez işleyenler bakımından bu
ey-lemler suç olmaktan çıkarılmakta ve kabahat olarak 1111
sayılı Askerlik Kanununda düzenlenmek-tedir. 1111 sayılı
Kanun gereğince hakkında kabahat uygulaması
kesinleştiği hâlde atıldığı eylemleri tekrar
işleyenler için eylem bu kez suç teşkil etmekte ve 1632
sayılı Kanunun tasarıyla değiştirilen 63üncü maddesi
uyarınca cezalandırılmaktadır. Bugün yapılan
uygulamaları doğru buluyor musunuz? diyorsunuz.
KAMİL ERDAL SİPAHİ (İzmir)
Sayın Bakan, soruya cevap vermediniz.
DEVLET BAKANI HAYATİ YAZICI (İstanbul) Ben
o kadar cevap verdim, ben o kadar
OKTAY VURAL (İzmir) Bilmiyor.
DEVLET BAKANI HAYATİ YAZICI (İstanbul)
Bugün yapılan uygulamaları doğru buluyor
musunuz?
diyorsunuz.
OKTAY VURAL (İzmir) Biraz okuyun Sayın
Bakan; okuyun da
DEVLET BAKANI HAYATİ YAZICI (İstanbul)
Uygulama yargının işi, adliyenin işi. Onların
doğru olup olmadığı yargılama süreci sona
erdiğinde anlaşılacak. Yargılama süreci sona ermeden hâkim
ve savcıların yargısal işlemlere dayalı olarak delil
toplamalarının eleştirilecek bir tarafı olduğu
kanısında değilim. Bunları elbette ki yakından
izlemenizi çok doğal karşılıyorum ama yargının
bunları ölçüp biçmeden, bir teraziyle tartmadan sizin bunlarla ilgili veya
bizim bunlarla ilgili bir değer hükmü ortaya koymamızın
doğru olmadığı kanısındayım.
Diğer bir sorunuzda bir partinin eş
başkanından söz ettiniz. Biz, ülkenin birliği, bütünlüğü,
cumhuriyetin nitelikleri konusunda kim nerede -gerek içte gerek
dışta- ne söylerse bunları yanlış buluruz.
Şimdilik bunu ifade etmek istiyorum.
Efendim, Sayın Tankut, 22/3/2010 tarihinde Adana
Büyükşehir Belediye Başkanıyla ilgili görevden el çektirme
-tedbir mahiyetinde- işleminden söz ettiniz ve Buna benzer kaç belediye
başkanıyla ilgili işlem yapılmıştır,
bunların arasında AK PARTİli var mı? şeklinde
sorunuzu genişlettiniz.
Bilemiyorum, bunların cevaplarını
Sayın İçişleri Bakanı bilir yani idari işlem
anlamında söylüyorum.
YILMAZ TANKUT (Adana) Ama Hükûmet adına
buradasınız.
DEVLET BAKANI HAYATİ YAZICI (İstanbul) -
Onların da size yazılı olarak bildirmesini sağlamaya
çalışacağım.
OKTAY VURAL (İzmir) İşine
geldiği zaman Hükûmet, işine gelmediği zaman İçişleri
Bakanı cevaplandırır
DEVLET BAKANI HAYATİ YAZICI (İstanbul)
Efendim, Sayın Aslanoğlu Bölge adliye mahkemelerindeki kriterler
neler? diye soruyor.
Bölge adliye mahkemeleri dokuz yerde kuruldu ve
Türkiyedeki coğrafi konum itibarıyla bu mahkemelerin
sayılarının artırılmasına ilişkin bir
çalışmanın devam ettiğini Adalet
Bakanlığındaki arkadaşlarım bildiriyor, Hükûmetin
eğilimi de bu yönde. Elbette ki, mevcut dokuz bölge adliye mahkemesi
kurulurken ulaşım, merkezî olma durumu gibi kriterler dikkate
alınmıştır ve bu mahkemelerin gene kuruluşu, nerelerde
kurulacağına ilişkin görev ve yetki, bildiğiniz gibi,
Hâkimler Savcılar Yüksek Kuruluna ait bulunmaktadır.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) Efendim,
Bakanlık mı bakıyor, Hâkimler Savcılar Yüksek Kurulu mu,
onu bilelim de, muhatabımız kim?
DEVLET BAKANI HAYATİ YAZICI (İstanbul)
HSYK. Ama, elbette ki, bu mahkemelerin kuruluşuna ilişkin -bütçe
vesaire- kısımlar da Adalet Bakanlığını
ilgilendiriyor.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) Ama onlar
kuruyor, onlar kuruyor.
DEVLET BAKANI HAYATİ YAZICI (İstanbul)
Adalet Bakanlığı öneriyor, kararı da Hâkimler Savcılar
Yüksek Kurulu veriyor. Yani plan ve bütçesi, altyapısı olmayan bir
konuda Hâkimler Savcılar Yüksek Kurulunun, takdir edersiniz ki, karar
vermesinin bir anlamı yok. Hükûmet bu şekilde ihtiyaçları dile
getiriyor, planlamasını yapıyor, öneriye dönüştürüyor,
öneriyi de Hâkimler Savcılar Yüksek Kurulu değerlendirip karara
bağlıyor.
Sayın İçlinin, bu tasarının
26ncı maddesinde üç geçici maddeden bahisle Bu yapılacak düzenleme
sonucu kaç tane savcı tasarruf edilecek?, daha doğrusu yani Bu
işlerle ilgili savcıların işlem yapmaması durumunda
kaç savcı boşa çıkacak ve diğer mahkemelerde
görevlendirilecek? diye bir somut sorusu vardı. Bunları da şu
şekilde
400 dolayında -hem Yargıtayda tebliğnameyle
alakalı ve hem de asliye ceza mahkemelerinde belli bir süre, asliye hukuk
mahkemelerinde savcıların bulunmaması sonucu 400e yakın-
savcıyı istinaf mahkemelerinde ve diğer ihtiyaç bulunan
alanlarda görevlendirme imkânına kavuşacağız.
Efendim, temyiz sınırlamasının 3
bin TLye çıkartılmasının ne tür sonuç
doğuracağı ve yoksulluk itibarıyla bunun sakıncalar
yaratacağına ilişkin görüşünüz değerlendirilebilir ama
şu an itibarıyla zaten 2 bin liradır. Şu an itibarıyla
temyizi kabil olmayan dava sınırı, miktarı, üst tavan 2 bin
TLdir, bu 3 bin TLye çıkıyor; bunun da çok büyük bir sorun
oluşturmayacağı kanısındayız.
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
H. TAYFUN İÇLİ (Eskişehir) Sayın
Başkanım, bir de Anayasanın 152nci maddesi gereğince
birçok mağdur ve sanık Anayasa Mahkemesine bunu götürebilir.
Şimdi, yerel mahkemeler bunu kabul ettiği takdirde, bu,
yargının gecikmesine neden olmayacak mı? dedim.
BAŞKAN Sayın İçli son sorusuyla
ilgili cevap alamadığını söylüyor.
H. TAYFUN İÇLİ (Eskişehir) Şunu
söylemek istiyorum: Çerçeve 26ncı madde, Anayasanın 152nci maddesi
gereğince yerel mahkemelerde Anayasaya aykırılık iddiasında
bulunulursa, yerel mahkeme de yerinde görürse Anayasa Mahkemesinin
kararını bekleyecek, bunu soruyorum.
BAŞKAN Yargıda tekrar
sıkışıklığa sebep olmayacak mı? diyor.
DEVLET BAKANI HAYATİ YAZICI (İstanbul)
Böyle bir sorunuz vardı, açıkladınız. Efendim, şimdi
bu çok muhtemel bir soru, olasılığa dayalı bir soru.
İnşallah öyle bir durum doğmaz. Doğması da tabii
mahkemelerin takdirinde olan bir şey. Şayet öyle bir durum
doğarsa elbette ki o durumun doğması hâlinde yetkili, görevli
makamlar oturup değerlendirme yapacaktır. Yargıyla ilgili bir
işlem.
Bizim
şimdi bir değerlendirme yapmamız kesinlikle, takdir edersiniz,
söz konusu değil.
BAŞKAN Tasarının tümü üzerindeki
görüşmeler tamamlanmıştır.
OKTAY VURAL (İzmir) Karar yeter
sayısı
BAŞKAN Karar yeter sayısı
arayacağım.
Maddelerine geçilmesini oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
SUAT KILIÇ (Samsun) Sayın Başkan,
tasarının bölümlerine geçilmesi...
BAŞKAN Burada maddelerine yazıyor, öyle
ifade ediliyormuş. Vallahi uyanıklığınıza hay-
ranım. Karar yeter sayısı vardır,
kabul edilmiştir. Şimdi birinci bölümün görüşmelerine
başlıyoruz.
Birinci bölüm, madde 14e bağlı 71/a, 71/b
ve 71/c maddeleri dâhil 1 ila 17nci maddeleri kapsamaktadır.
Birinci bölüm, üzerinde söz isteyen, Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına Eskişehir Milletvekili Sayın Tayfun
İçli.
Buyurun Sayın İçli. (CHP
sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA H. TAYFUN İÇLİ
(Eskişehir) Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Çok değerli milletvekili arkadaşlarım,
sizleri saygıyla selamlıyorum.
Şimdi, seçim kararıyla ilgili
görüşlerimi tutanaklara geçmesi için bir kez daha tekrar ediyorum,
muhalefet şerhinde ayrıntısı var.
Değerli arkadaşlarım, biraz evvel
yapılan tartışma da aslında benim Anayasa 67 ve 79uncu
maddede ne derece haklı olduğumu gösteriyor. Usul
tartışması açılır, açılmaz; o zaman bunu dillendireceğiz
çünkü Anayasanın 114üncü maddesine göre, seçim kararı
alındığı zaman Adalet, İçişleri ve
Ulaştırma bakanları bağımsızlardan seçilir.
Bağımsız
Sayın Bakan AKP milletvekilidir ve Tay-yip
Erdoğan Hükûmetinin Bakanıdır. Vekâleten oturmaktadır,
doğru, Hükûmeti temsilen oturmakta-dır ama böylesi dönemlerde,
savaş hâli, tezkere gibi olağanüstü hâller dışında
Türkiye Büyük Millet Meclisinin çalışmaması gerektiği
şeklindeki görüşün ne derece haklı olduğunu burada
görüyoruz.
Değerli arkadaşlarım, komisyon
çalışmalarında, tali komisyon olan Millî Savunma Komisyonu ile
Plan Bütçe Komisyonunun toplanmaması ve komisyon başkanlarının
Adalet Komisyonu Başkanına komisyonun toplanmayacağına dair
yazılı bir beyan göndermesi de aslında İç Tüzüke
aykırı olduğu gibi, Komisyonumuzun, hem Plan Bütçe hem Millî
Savunma Komisyonunun çok değerli üyelerine de
saygısızlıktır, sadece Cumhuriyet Halk Partili üyelere
değil. Böyle bir irade İç Tüzükün 37nci maddesinin son
fıkrasına aykırı olduğu gibi -23 üncü madde ve 37 son
fıkra aykırı olduğu gibi- Anayasaya da
aykırıdır çünkü Tali komisyonlar on gün içinde rapor
vermediği takdirde asli komisyon çalışmalarına devam eder.
şeklinde İç Tüzük hükmü vardır ama tabii ki hayret etmiyoruz
çünkü artık bu Parlamentoda Anayasa da, İç Tüzük de, gelenekler de
hiçe sayılıyor.
Şimdi, değerli arkadaşlarım,
birinci bölümde gerçekten faydalı hükümler var. Yani Askerlik Kanunuyla
ilgili, Askerî Ceza Kanunuyla ilgili belirli düzenlemeler var ama bu
tasarının en can alıcı noktası: Bir, noterlere,
işte, veraset ilamı dediğimiz, eski tanımla, şimdi
mirasçılık belgesi verilmesi, bir de boşanma davalarında
evi terk eden eşe ihtar çekilmesiyle ilgili bir hüküm, oldukça
sakıncalıdır, birazdan ifade edeceğim zamanım
yettiği kadar. İkincisi de, geçici 26ncı maddeyle getirilen
düzenlemedir.
Değerli arkadaşlarım, Komisyonda da
sordum, dedim: Bunu niçin yapıyorsunuz? Dediler ki: İstinaf
mahkemesinde savcı açığımız var. Şimdi, demek ki
istinaf mahkemelerinde hazırlıklı değil. O zaman şunu
söyledim: Bir bina yaparken diğer binanın demirinden, çimentosundan
çalmaya benzer bu. Yani mevcut asliye ceza mahkemelerinden savcıyı
çekeceksiniz, 2014e kadar, Yargıtayda tebliğname
aşamasından savcıyı çekeceksiniz, tasarruf ettiğiniz
savcı 400. Biraz evvel, Sayın Bakan, özellikle sordum, 400.
Değerli arkadaşlarım, sayıya
adalet feda edilemez. Cumhuriyet savcıları sadece
sanıkların aleyhinde delil toplamaz, sanıkların lehinde de
delil toplar. Cumhuriyet savcıları sadece sanıklarla da uğraşmaz,
asliye cezalık davalarda mağdurun hakkını da korur. Siz,
şimdi, yargının üç sac ayağından iddia makamı,
savunma makamı ve hüküm verme makamı
Ayağı
bozarsanız, yargının diyalektiğini bozarsanız felaket
gelir yani aşırı hız felaket getirir. Şimdi, hız
adına yargıyı felç ediyorsunuz çünkü felaket geliyor.
Şimdi, bir de bunu 2014e kadar
sınırlıyorsunuz. Değerli arkadaşlarım, 2014ün
bir gün sonrası sanık, mağdur demez mi Kardeşim,
Anayasanın 10uncu maddesine göre, siz hangi keyfe göre dört sene
savcıları çekiyorsunuz da dört sene sonra savcıları tekrar
koyuyorsunuz? Eğer savcılar gereksizse niye geçici maddeyle 2014e
kadar çıkartıyorsunuz ama savcılar gerekliyse
Ve savcıların
gerekli olduğunu bırakın bizim söylememizi, Avrupa İnsan
Hakları Mahkemesi, üyesi olduğumuz Avrupa Konseyi yani bütün
uluslararası metinleri hiçe atıyorsunuz. Anayasanın
90ıncı maddesi
Değerli arkadaşlarım, geliyorsunuz öbür
taraftan, yine temyizle ilgili, işi parasal düzeye sokuyorsunuz. Eskiden 2
bin liraydı, şimdi 3 bin liraya çıkardık.
Değerli arkadaşlarım, bizim tuzumuz
kuru, 3 milyar lira eski parayla. 3 milyarın altında
kaldığı zaman, siz bunu ne yapacaksınız? Temyiz
edemeyecek. Yerel mahkeme kötü karar verdi. Temyize götüremezse hak
kaybına neden olmaz mı bu? Bu ülkede 12 milyon 800 bin insan
yoksulluk sınırının altında. Açlık
sınırının altındaki insan sayısını
Hükûmet versin.
Şimdi, açlık ve yoksulluk
sınırının altında olanlara diyorsunuz ki: Zenginler
temyiz edebilir, fa-kirler temyiz edemez. Hani garibin gurebanın
hakkını savunuyorduk? Hani yoksulun hakkını savunuyorduk?
İnsanın cebindeki paraya göre mi hak, adalet
dağıtıyorsunuz? Siz ne hakla 3 milyarın altında,
parası olmayan insanlara Sen temyiz edemezsin, sen üçüncü sınıf
vatandaşsın. diyebileceksiniz? Hiç mi
sıkılmıyorsunuz? Ve bunu adalet hizmetinin hızlandırılması
adı altında buraya geçici madde olarak getiriyorsunuz.
Biraz evvel yine sordum. Anayasanın 152nci
maddesi
Yerel mahkemelerde Anayasaya ay-kırılık
iddiasında bulunabilirsiniz. Ben mağdur avukatı olsam derim ki,
Bu madde Anayasaya ay-kırıdır çünkü cumhuriyet
savcıları mağdurun hakkını da savunacaktır. diye
ifadede bulunurum.
Bakın, bu Hükûmet, 1925 Türkiyesinin çok
gerisindedir. Muhalefet şerhimizde de yazdık. Büyük Önder Mustafa
Kemal Atatürkün çok veciz, cumhuriyet savcılarına hitaben 9 Ekim
1925te yaptığı bir konuşma var. Çok uzun. Gerekçeye
kısasını aldım ama yine, tutanaklara geçsin diye,
bakın, okuyorum: Savcılarımızın, kovuşturmak ve
açmak zorunda oldukları ceza davaları, mahkeme huzurunda, her türlü
delille aydınlatılacaktır
Davaların Yargıtayca
incelenmesi sırasında da, bu konunun büyük kolaylık
sağlayacağı açıktır. Savcılık, karar
değil, dava makamıdır. Yargılama sırasında ve
duruşmada
-bakın, duruşmada diyor-
savcılarımızın kendilerini herhangi bir davanın
taraflarından sayarak ısrarla açıklamaları ve
görüşlerinin kabul edilmesini ve desteklenmesini sağlamak için, tüm
tarihsel ve yasal araçlardan yararlanmayı ihmal etmemeleri gerekir. (...)
Türkiye Cumhuriyetinde kimsesiz bir birey yoktur. Cumhuriyet, böyle bir
kavramı asla kabul edemez. İnsan hakları,
yasalarımızın güvencesi altındadır. En güçsüz ve en
kimsesizlerin yardımcısı devlet ve onun kamu hukuku temsilcileri
olan Cumhuriyet Savcılarıdır. Kendilerini kimsesiz görenlerin,
yanlarında her an haklarını aramakla görevli Cumhuriyet
Savcıları bulunduğunu asla unutmamaları ve bundan emin olmaları
gerekir. Zayıf ama haklı olanların en güçlü durumda
olmaları, adliyemizin en belirgin özelliği ve ülküsüdür. Mustafa
Kemal Atatürk bunu 1925te söylüyor ve bizim Hükûmetimiz şimdi adli
hizmetlerin hızlandırılması amacıyla cumhuriyet
savcılarını asliye ceza mahkemelerinden çeki-yor. Bu nasıl
bir anlayıştır? Ve temyiz niteliğini
Eski parayla
söylüyorum, 3 milyar
Evine insan ekmek götüremiyor. Bir hata yaptı, bir
kaza oldu, mahkeme de hatalı karar verdi, kim götürecek, onun
hakkını kim savunacak? İşte onun hakkını
cumhuriyet savcıları savunacak. Şimdi siz bu haklardan
vatandaşlarımızı bir anlamda yoksun
bırakıyorsunuz.
Noterlerle ilgili olayda da öyle. Şimdi
zamanım dar. Anayasanın 9uncu maddesi. Bakın, Anayasaya
aykırı. İddia ediyoruz, dinlemiyorsunuz. Yargı yetkisi:
Yargı yetkisi, Türk Milleti adına bağımsız
mahkemelerce kullanılır. Hem Hükûmet tasarısında bu
mirasçılık belgesinin çekişmesiz yargı olduğunu kabul
ediyorsunuz, gerekçesinde de var ama yargı işlemini
yargının unsuru olmayan noterlere veriyorsunuz. Vermek gibi bir
niyetiniz varsa Anayasayı değiştirin, 9uncu maddesini.
Anayasanın 9uncu maddesini ve Anayasanın 142nci maddesini
değiştirmeden noterlere vermek noterlere de haksızlık
etmek istemiyorum- büyük bir eksiklik, Anayasaya aykırılık
meselesi. Bir de alelacele yapmışsınız. Acele işe de
şeytan karışıyor. Peki, bunu notere verdiniz;
çekişmesiz niza. E, peki bunun usul kurallarını
koymamışsınız. Hangi usul kurallarına göre noterler bu
işi yapacak? Yani doğrusu pes, pes diyorum ve bunu Türkiye Büyük
Millet Meclisinin seçim kararı aldığı bir zamanda alelacele
getirmenizi de doğrusu yadırgıyorum. Bu, adalete hız
getirmez, bunu açıklıkla
söylüyorum. Ne yazık ki yargı işlerindeki yaşayarak çekilen
acılar telafisi olmayan acılar. Başka konularda telafisi mümkün
olabilir ama hak ve adalet konusunda sürat getirelim derseniz, fren
mekanizması koymazsanız yargı duvara toslar. Bir ülkede
yargı duvara toslarsa da, işte, keyfîlikler olur, bugün Türkiyede
yaşanan olaylar gibi diyorum.
Zamanım bitti. İnşallah bizim bu
uyarılarımızı dikkate alırsınız diyor,
saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
İçli.
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Mersin
Milletvekili Sayın Behiç Çelik.
Buyurun Sayın Çelik. (MHP sıralarından
alkışlar)
MHP GRUBU ADINA BEHİÇ ÇELİK (Mersin)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan
725 sıra sayılı Kanun Tasarısının birinci bölümü
üzerinde grubum adına konuşma yapmak için söz aldım. Bu vesileyle
hepinize saygılar sunuyorum.
Değerli arkadaşlar, yeni bir torba yasayla
karşı karşıyayız. Bu tasarının, cumhuriyet
savcısının ve mahkemenin yetkisini alması ve idareye
devretmesi hükümleri içerdiğini görüyoruz, askerlik suçlarından olan
bakaya ve yoklama kaçağı için yeni düzenlemeler getirildiğini
görüyoruz, 5682 sayılı Pasaport Kanununda benzer düzenlemeler
yapıldığı görüyoruz, Orman Kanunu kapsamındaki
bazı suçları adli boyutundan idari boyutuna dönüştürdüğünü
görüyoruz, yine İcra ve İflas Kanununa iti-raz düzenlemesiyle ilgili
hükümleri görüyoruz, çekişmesiz yargı işlerinin notere
verilemesine ilişkin hükümleri görüyoruz, Danıştayca alınan
kararlara karşı yeni hükümlerin getirildiğini görüyoruz ve
devamı var ama benim bölümümde bunlara işaret etmekle iktifa
ediyorum.
Bunu reform olarak halka sunmaya
çalışıyor Hükûmet. Bu tabii reform değil, bu mümkün
değil. Seçimin oldukça yaklaştığı, iki ayı
aşkın bir sürenin kaldığı bu dönemde böyle bir torba
yasa tasarısının Genel Kurul gündemine getirilmiş
olması gerçekten kınanacak bir durumdur.
Değerli arkadaşlar, önemli olan hızlı
ve adil yargılama ise, bunun ciddi bir çalışmayla, sekiz buçuk
yılı aşkın sürede yapılmamış olması
ayrı bir konudur. Demek ki iktidarın hızlı ve adil
yargılama yapma yönünde bugüne kadar en ufak kalem oynatmamış
olması, böyle bir konuya ihtiyaç göstermediğini bize ifade ediyor.
Yargıda ihtisaslaşma gerekli diyoruz, buna
ilişkin en ufak bir düzenleme söz konusu değil.
Bilirkişilik kurumuyla ilgili bir
çalışma yapılması gerekir diyoruz, bununla ilgili herhangi
bir konu yok.
Milletvekili dokunulmazlığıyla ilgili
Milliyetçi Hareket Partisi sürekli görüşlerini ifade ediyor Gelin
dokunulmazlığı kaldıralım. diye, buna ilişkin en
ufak düzenleme yok.
Temiz siyaset için siyasi ahlak yasası
çıkarılsın diyoruz, temiz yönetimi bu haliyle
oluşturalım diyoruz ve dolayısıyla temiz topluma dönük
birtakım çalışmalar yapalım, yasal düzenlemeler
yapalım diyoruz; bu konuda iktidardan ses yok.
Yolsuzlukla mücadele perspektifini içeren bir
yargı düzenini oluşturalım diyoruz, bu da yok.
Milliyetçi Hareket Partisi diyor ki, yolsuzlukla
mücadele kurulu kurulsun, buna ilişkin iktidar partisinden en ufak bir
faaliyet söz konusu değil.
Tutukluluk, Türkiyede cezaya dönüştürülüyor,
buna ilişkin düzenleme yapılsın diyoruz; bu da yok.
Şimdi, artık yargıyı ele geçirme
yerine, yargıda hizmet kapasitesini artıralım diyoruz, bu konuda
en ufak bir şey yok ama yargının dengelerinin bozulmasına
matuf düzenlemelere geldiği zaman sıra, alabildiğine haşin
ve hoyrat bir uygulamayla maalesef yürütme erki yargıyı bütünüyle
kontrolüne almayı başarmış oluyor. Burada, yargı, Türk
yargısı, gerçekten 73 milyon insanın, büyük Türk milletinin
yargısı olmak zorundadır. Yargı, ifrattan tefrite
savrulmuştur. Yargıyı ifratta tutmak hataysa tefritte tutmak da
hatadır. Onun için Türk milleti yargıda hiçbir zaman partizan bir
uygulama beklemiyor, böyle bir sonucu iktidardan da istemiyor. İktidar bu
uygulamalarıyla aslında gerek Türk milleti nezdinde gerekse
hukukçular nezdinde, yargı erkinin mensupları nezdinde
meşruiyetini oldukça yitirmiş durumda.
Bu itibarla, geçen yıl yapılan Anayasa
değişikliğinde de görüldüğü gibi, bir toplum
sözleşmesi olan Anayasayı kendi kötü emellerine siyasal
iktidarın nasıl alet ettiğini ve millete yalan dolan ve farklı
beyanlarla bunun nasıl kabul ettirildiğini yüce milletimiz 12 Eylül
referandumundan sonraki aylar içerisinde çok net bir şekilde
anlamış oluyor.
Yargının içerisinde, değerli
arkadaşlarım, bir siyasal aktör savcı olduğunu, diğeri
avukat olduğunu ifade ederek yargıyı alabildiğine
siyasetin, partizanlığın ve yandaşlığın
içerisine götürmekte olduğunun aslında en önemli işaretlerini
vermiş oluyorlar.
Şimdi, gelinen nokta nedir? Gelinen nokta,
komisyonda görüşülen yeni kanun hükmünde kararname talebi. Bu, Genel
Kurula indirilmek isteniyor.
Burada, bu kanun hükmünde kararnamenin metnini ben de
okumuş bulunuyorum. Gördüğüm tablo şu: Kanun hükmünde kararname
yetkisi talebinde bulunan Hükûmet, altı aylık alacağı bu
yetkiyle birlikte, devlet mekanizmasının, devlet çarkının
yapamadığı, yozlaştıramadığı,
bozamadığı bütün unsurlarını, gerek teşkilat
gerekse personel anlamında, baştan sona indirgeyerek, bozarak ve
tamamen millî devletin karakterini değiştirerek, Türkiye'de daha
sonra işin içinden çıkılmaz hâle getirecek ve kaosa sebep
olacak, çatışmalara sebep olacak bir ortamı, kargaşayı
ve kavgayı kendiliğinden gündeme getirmiş olacak. Onun için,
buradan Milliyetçi Hareket Partisi olarak biz siyasal iktidarı
uyarıyoruz. Gelin, bu kanun hükmünde kararname yetki yasası
talebinizden vazgeçin.
Değerli milletvekilleri, Türkiye'de cumhuriyet
tarihinde bir ilk daha başarılmıştır bu iktidar
sayesinde, o da şudur: Polis, savcı ve hâkim aynı tipte ve
birbirini tamamlar mahiyete sokulmuştur. Onun için, polisin
yapmış olduğu bir sorgulamanın savcı tarafından,
savcının yazmış olduğu iddianamenin mahkeme
tarafından kabul edilmemesi mümkün değil. Burada hakkın
aranması, hakkın korunması böyle bir ortamda mümkün değil.
Anayasanın 2nci maddesindeki hukuk devleti özelliğinin de bu
mahiyet itibarıyla yargı erkinde büyük bir darbe yediğini de ifade
etmek istiyorum. Demek ki gerek yürütme erkinde gerek yasamada ve gerek
yargıda meydana gelen bu tahribatın
Bin yıllık tarihe
sahip olan Batı Türklüğünün Anadolu tarihi içerisine bir göz
attığımızda şunu görüyoruz bu tahribata uygun olarak:
Fetret Devri diye tarihte okuduğumuz bir devri bize AKP İktidarı
artık yaşatıyor. Fetret devrinden çıkmak gerekiyor. 12
Haziran 2011 seçimleri bunun için bir fırsattır.
İnşallah, Milliyetçi Hareket
iktidarıyla fetret devri son bulacaktır diyor, hepinize saygılar
sunuyorum.
Teşekkür ederim. (MHP sıralarından
alkışlar)
AHMET YENİ (Samsun) Tarihe gömüleceksiniz.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Çelik.
Şahıslar adına ilk söz, Malatya
Milletvekili Sayın İhsan Koca.
Buyurun Sayın Koca. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
İHSAN KOCA (Malatya) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Yargı Hizmetlerinin
Hızlandırılması Amacıyla Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının
birinci bölümü üzerine şahsım adına söz almış
bulunmaktayım. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
mahkemelerin örgütlenmesi, adalet teşkilatının
oluşturulması ve yargı sisteminin genel anlamda
işleyişi, adalet mekanizmasını oluşturan temel unsurlardır.
Bu temel unsurların etkin ihtiyaca cevap veremeyen yapısı
görevin aksamasına, dolayısıyla zararlar ve mağduriyetlere
sebep teşkil etmektedir.
Geciken adalet, yargının iş yükünü
karşılayacak sayıda mahkeme olmaması, mahkemelere getirilmeden
çözülecek konuların mahkemelere ilave yük teşkil etmesi, adli
tıp, bilirkişi gibi müesseselerin sağlıklı ve süratli
işlememesi hâkim, savcı ve adli personel açığı
bulunmasından kaynaklanıyorsa da bu durum adaletin
sağlıklı tecelli etmesini engelleyen bir problem olarak
karşımıza çıkmaktadır. Nitekim, kimi davaların
zaman aşımı dolayısıyla düşmesi kamu
vicdanını zedelemiş, uzun yıllar uzayıp giden, karara
bağlanamayan davalar adalete olan güveni de sarsmış
bulunmaktadır.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri,
benden önceki konuşmacılar, partimiz, grubumuz adına yapılan
konuşmalarda bu kanunun, bu tasarının getirdiği yenilikleri
ifade ettiler. Belki birkaç cümleyle tekrar ifade etmek gerekirse, Askerî Ceza
Kanununda yapılan değişiklerle bakaya ve yoklama kaçağı
durumundakilere idari para cezası getirilerek, mahkemelerin iş yükü
hafifletilmeye çalışılmıştır.
Tasarıyla, cumhuriyet
başsavcılıkları ve mahkemelerin görev alanında bulunan
bir kısım hususlar idari para cezasına dönüştürülerek,
kabahate dönüştürülerek bu konuda da kolaylık sağlan-maya
çalışılmıştır.
İcra İflas Kanununda yer alan disiplin ve
tazyik hapislerine konu alacaklar için bir alt sınır getirilmiş,
itiraz konusu da yeniden düzenlenmiştir.
Ayrıca, mahkeme harçları yeniden
düzenlenerek, özellikle ceza davalarının istinaf ve temyiz yoluna
başvurularda cüzi de olsa harç sistemi getirilmiştir.
Eleştirilere konu olsa da, her ne kadar
uygulamada rantabl olmayacağı düşünülse de, ifade edilse de
mahkemelerimizde yıllık 450-500 bin dosyaya tekabül eden
mirasçılık belgesi verilmesi ve yine çok yekûn tutan terk eden
eşin eve dönmesi ihtarı, konuta davet ihtarı da noterlere de
mahkemelerin yanında, özellikle vurgulamak lazım, mahkemelerin
yanında noterlere de bırakılmıştır ki, bunun
hangi usulde uygulanacağına ilişkin, tasarıda, Komisyonda
ilave edilen bir düzenlemeyle, Adalet Bakanlığının
çıkaracağı yönetmelikle noterlerimizin de bu hususta hangi usulü
uygulayacakları belirlenecektir.
Yine Orman Kanununda değişiklik
yapılarak basit orman suçları da kabahatler kapsamına alınmıştır.
Yüksek mahkemelerin ve bölge adliye mahkemelerinin
kanun yolu incelemelerinde ilgili hâkim ve savcıya verdikleri notun terfi
şartı unsurlarından biri olarak ele alınma
uygulamasından da böylelikle, bu tasarıyla vazgeçilmiş
olacaktır.
Cumhuriyet savcılarının bazı
duruşmalarda bulunmamasına ilişkin düzenleme de
yapılmaktadır.
Hükümlülerin ve tutukluların,
yakınlarının cenazelerine kolaylıkla katılabilmelerine
de bu tasarıyla imkân sağlanmıştır.
Bölge adliye mahkemelerinde ve Yargıtayda,
tebliğname düzenlenmesi uygulamasından da geçici olarak
vazgeçilecektir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
yüce Meclisimizin desteğiyle bu tasarının
yasalaşmasını umuyor, yasanın aziz milletimize, tüm
yargı camiamıza hayırlı olmasını diliyorum, yüce
heyetinizi
saygıyla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Koca.
Şahısları adına son söz Batman
Milletvekili Sayın Mehmet Emin Ekmende.
Buyurun Sayın Ekmen. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
MEHMET EMİN EKMEN (Batman) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; yargının
hızlandırılmasını amaçlayan, bazı kanunlarda
değişiklik yapılmasını öngören 725 sıra
sayılı Kanun Tasarısının birinci bölümü üzerine
şahsım adına söz almış bulunmaktayım. Genel
Kurulu saygıyla selamlarım.
Yargı mekanizması, vatandaş ile vatandaş
ve vatandaş ile devlet arasındaki uyuşmazlıklar hakkında
son kararı veren merci olduğu içindir ki, bu kurum, verdiği kararlar
ile adalet duygusunun vicdanlardaki yansımasını mücessem hâle
getirir. Kararlar, hızlı, etkin ve ucuz bir şekilde verilir, en
önemlisi de adalet duygusunu tatmin ederse vatandaşların devletine
aidiyet duygusu, ülkesine de bağlılığı ve inancı
artar. Devlet de bu kararlar neticesinde bir hukuk devleti olur.
Yargının seri ve etkin bir şekilde
işlemesi için, iyi bir mevzuat ve yargının bürokratik
ihtiyaçlarına cevap veren, uygun ve etkin işleyen bir
altyapısı olması gerekir. İşte, AK PARTİ
hükûmetleri, sekiz yıldır, yargının altyapısına
yönelik büyük yatırımlar yapıyor; Türkiye Büyük Millet
Meclisinde de muhalefetin katkısıyla âdeta mevzuatını
yeniliyor. Evet, Ulusal Yargı Ağı Projesinde sağlanan ilerlemeler
ile artık yargının bürokratik işlemleri minimalize
edilmiş durumda.
Adliye saraylarına yapılan
yatırımlar ile vatandaşın hakkını
aradığı mekân, Avrupa standartlarının da üstünde bir
kalite ve standarda kavuşturulmuş durumda.
Hâkim, savcı sayısında yaşanan
artış ve meslek mensuplarının özlük haklarında
gerçekleştirilen iyileştirmeler ile de yargı
mensuplarının sadece mesleklerine odaklanarak konsantrasyonunu daha
iyi bir yargı, daha yüksek bir adalet noktasında toplayarak
vatandaşın adalet duygusunu tatmin ede-bilmesi için AK PARTİ
hükûmetleri cumhuriyet tarihinde emsali görülmemiş yatırımlar
yapmış ve iyileştirmelere imza atmıştır.
Mevzuat boyutuyla baktığımız
zaman, 22nci Dönemde muhalefetin de katkısı ile büyük bir ceza
reformuna imza atılmıştır. Bu dönemde de yine muhalefet
partilerinin de büyük katkısı ve iş birliği ile çok önemli
bir hukuk reformuna hep beraber imza attık. Borçlar Kanunu, Türk Ticaret
Kanunu, Hukuk Muhakemeleri Kanunu ve uygulama kanunları burada kabul
edildi ve yargının hızlandırılmasına önemli
katkıları olacak Tebligat Kanunu da yine burada yasalaştı.
Şimdi tartıştığımız
tasarı ile de yaklaşık 2 milyon dosyayı etkileyecek
şekilde yargı süreci hızlandırılacak ve sadece
yargı sürecinin hızlandırılması değil, mahkemeler
arasındaki iş yükü dağılımının da gözden
geçirilmesi ile mahkemelerin ellerindeki mevcut dosyalarda daha
sağlıklı bir karar vermelerinin önü açılacaktır. Bu
düzenlemenin ilk derece mahkemelerinde oldukça etkili sonuçlar doğuracağını
biliyoruz. İstinaf mahkemelerinin de yıl sonunda devreye girmesiyle
birlikte yüksek mahkeme Yargıtayın iş yükü rahatlayacak ve
inşallah, önümüzdeki üç yıl içerisinde Türkiyede adalet duygusuna
olan inanç artacak ve bir kurum olarak da yargının güvenilirliği
istenen seviyelere doğru hızla yol alacak inancındayız.
Bu tasarının hayata geçmesiyle birlikte,
sıradan bir insanın kimi zaman 10 liralık bir alacağı
için, kimi zaman ise bir hakarete maruz kaldığında veyahut da en
yakınını bir saldırı sonucu kaybettiğinde devlete
olan, Türk yargısına olan inancı ve bu inancın
getirdiği adalete yönelik zafiyet duygusu ortadan kalkacak ve
inanıyoruz ki, yargı, Türkiye'nin yarınlarına yönelik,
vatandaşlarına yönelik çok daha önemli kararlara daha
sağlıklı bir şekilde imza atacaktır.
Ben, bu tasarının hayırlı
olmasını diliyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Ekmen.
Soru-cevap işlemine geçiyorum.
Sayın Aslanoğlu
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya)
Sayın Bakan, demin bahsettim, istinaf mahkemeleri
Bunu ister Hâkimler ve
Savcılar Yüksek Kurulu ister Adalet Bakanlığı
Bizi 500
kilo-metreye göndermeyin. Biz bundan rahatsızız. Biz bölgenin orta
bir merkeziyiz. Biz buna talibiz; yerimiz de var, yurdumuz da var. Sayın
Bakan, 500 kilometre gidecek avukatlarıma zahmet vermeyin. Malatya bunu
hak ediyor. Ben Bakanlığa da duyuruyorum, Hâkimler ve Savcılar
Yüksek Kuruluna da; hangisinin görev ve yetkisindeyse
Biz, buna talibiz
Sayın Bakan.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Işık...
ALİM IŞIK (Kütahya) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan.
Sayın Bakan, AKP iktidara geldiğinde Kütahya
ili Merkez ilçesinde iki icra dairesi vardı ve yaklaşık 15 bin
dolayında icralık dosya vardı. Bugün ise beşinci icra
dairesi kurulmak üzere, dosya sayısı 70 bine ulaşmış.
Acaba bu yargının hızlandırılması
çalışmaları kapsamında icralık dosyalarla ilgili bir
düzenleme söz konusu mu?
Kütahya iline üç yıl önce vergi mahkemesi ve
idare mahkemesi kurulması yönünde o günün
Adalet
Bakanı tarafından verilen söz ne oldu? Bu da diğerleri gibi AKP
sözü müdür?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Bakan, buyurun.
DEVLET BAKANI HAYATİ YAZICI (İstanbul)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Değerli
arkadaşlar, Sayın Aslanoğlunun sorusuna aslında daha önce
cevap vermiştim, aynı cevabı tekrarlıyorum.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) Duyurdum,
bir daha duyurdum ben.
DEVLET BAKANI HAYATİ YAZICI (İstanbul)
Tekrarlıyorum. Görüşmüşsünüz zaten.
Teşekkür ediyorum.
Sayın Işık Kütahyada iki icra dairesi
vardı, şimdi beş tane
Hızlandırılması
sözünü veriyor
musunuz?
diyorsunuz.
ALİM IŞIK (Kütahya) - İcralık
dosyalarla ilgili bir düzenleme var mı, yani yargının
hızlandırılması konusunda?
DEVLET BAKANI HAYATİ YAZICI (İstanbul) Bu
tasarıda yok. Sadece icra cezalarına ilişkin düzenleme var.
İcra alacaklarının, tabii ki doğrudan doğruya
değil ama dolaylı olarak tahsilini ilgilendiren bir düzenleme, icra
cezalarına ilişkin, icra cezalarının daha hızlı
işlemesi bakımından bir
düzenleme
var.
Vergi mahkemesi kurulacak mı? diyorsunuz.
ALİM IŞIK (Kütahya) İdare mahkemesi
DEVLET
BAKANI HAYATİ YAZICI (İstanbul) Sanırım onu Bakanlık
değerlendirecektir. Şu anda bir şey söylemem mümkün değil.
Bakanlık bu sizin önerinizi değerlendirecektir.
Teşekkür
ediyorum Sayın Başkanım.
BAŞKAN
-Birinci bölüm üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
Şimdi,
birinci bölümde yer alan maddeleri, varsa o madde üzerindeki önerge
işlemlerini yaptıktan sonra ayrı ayrı oylarınıza
sunacağım.
BEHİÇ
ÇELİK (Mersin) Karar yeter sayısı
BAŞKAN
Bir şey yapmadık, sonra tekrarlarız.
1inci
madde üzerinde iki önerge vardır, sırasıyla okutup işleme
alacağım.
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 725 Sıra Sayılı
Kanun Tasarısının 1 inci maddesinin c) ve d) bentlerinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Mehmet
Şandır |
Hamit Homriş |
Necati Özensoy |
Mersin
|
Bursa |
Bursa |
Hasan
Özdemir |
Kamil Erdal Sipahi |
Behiç Çelik |
Gaziantep
|
İzmir |
Mersin |
|
Alim Işık |
|
|
Kütahya |
|
c) Sevkten önceki ve
sonraki on beş gün içinde; ana, baba, eş, kardeş ve çocuğun
ölümü. d) Sevkten önceki veya sonraki on beş gün içinde kendisi veya
kardeşlerinden birinin evlenmesi. Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 725 sıra sayılı yasa
tasarısının 1. maddesine aşağıda belirtilen (f)
ve (g), (h) paragraflarının eklenmesini arz ederiz. Ferit Mevlüt
Aslanoğlu Tayfun İçli Tekin Bingöl Malatya Eskişehir Ankara Ali
Rıza Öztürk Ali İhsan Köktürk Mersin Zonguldak
(f) İlk
defa bir işe girenlerin işe yeni başlamalarının
belgelendirilmesi halinde
(g) Üniversite
sınavlarına ilk defa girecek olanların, beyanları ve
sınava gireceklerini belgelendirmeleri
(h) Üniversite
sınavlarını kazanan ve üniversiteye kayıt
yaptıracakların beyanları,
BAŞKAN -Komisyon katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN -Hükûmet
katılıyor mu?
DEVLET BAKANI HAYATİ YAZICI
(İstanbul) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN -Buyurun Sayın
Aslanoğlu.
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) Sayın Başkan, çok değerli
milletvekilleri; eğitimle
Tabii, askerlik bir vatan hizmetidir, hepimizin kutsal bir görevidir. Sevgiyle
yapmamız lazım, ama sevgiyle yaparken de bazı şeylere de
engel olunmamalı. Yükseköğretim kurumu üniversiteler, Askerlik
belgeni getir. niçin derler? Sana ne kardeşim, askerliğimi
yaptım, yapmadım! Sen beni üniversiteye kaydetmek zorundasın.
Eğer beni üniversite sınavına aldıysan, üniversite
sınavını kazandıysam, üniversiteler beni kaydetmek zorundadır.
Niye benden askerlik belgesi istiyorsunuz? Kaydedersin, askerlikle ilgili bir
sorunum varsa, askerlik şubem gelir, beni bakayaysam yakalar; ama, benden
belge isteme. Benden belge isteme. Ha ben, öğrenim yapmak için geliyorum,
eğitim yapmak için geliyorum. Tabii, askerlik şubesine giden gençler
sorunlarla karşılaşıyor. Şimdi, ilgililer, belki
Gidince veriyoruz, herhangi bir askerlik şubesine müracaat edince
veriyoruz diyebilir. Hayır arkadaş, üniversite sınavını
kazandıysam, benim üniversitelerim benden askerlik belgesi istememeli, ben
oraya eğitim yapmaya geliyorum, askerlik yapmaya gelmiyorum.
Haa, iki: Tabii, askerlik bir vatan hizmetidir, ama
ben ilk defa işe girdiysem, ilk defa ekmek bul-duysam, hemen beni
yakalayıp askere götürmeyin, aş bulmuşum, ekmek bulmuşum,
bana hiç değilse bir yıl
İlk defa işe girdiysem, ben bunu
belgelendiriyorsam, bana bir yıl müsaade edin. Yani, burada bir sürü
şey saymış. Yani, çocuğunun iki ay önce
doğmasıyla bakaya olmuyor, işte, kaynın ve kan
hısımlarının birinin evlenmesiyle bakaya olmuyor; ama, bir
de, ben ekmek bulmuşum, aş bul-muşum, bir yıl bana müsaade
edin arkadaşlar ya.
İki: Üniversite sınavına
hazırlanıyorsam bakaya durumuna düşürmeyin beni, eğer
üniversite sınavına gireceğimi ben size belgelendiriyorsam beni
bakaya durumuna düşürmeyin. Yani aş, iş ve eğitimde
hepimizin toleranslı olması lazım. Askerlik bir vatan
hizmetidir, seve seve yapalım ama bunu seve seve yaparken insanların
gelecekteki birtakım projelerini de dikkate almak zorundayız.
Ben takdirlerinize sunuyorum.
Bu ülkenin gençleri bizim gençlerimizdir, bu ülkenin
gençleri bu ülke uğruna canlarını verirler ama bir şekilde
de aşımızda, ekmeğimizde ve eğitimimizde de bize
yardımcı olunması lazım. Bunu
da
sağlamamız lazım. Yani yaşamın bir yerinde bize engel
olmamalı. Yaşamımıza engel olmamalı.
Hepinize saygılar sunuyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum
K. KEMAL ANADOL (İzmir) Karar yeter
sayısı
BAŞKAN - Karar yeter sayısı arayacağım.
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Karar yeter sayısı yoktur, birleşime on dakika ara
veriyorum.
Kapanma
Saati: 22.34
ONUNCU
OTURUM
Açılma
Saati: 22.48
BAŞKAN:
Başkan Vekili Meral AKŞENER
KÂTİP
ÜYELER: Yusuf COŞKUN (Bingöl), Gülşen ORHAN (Van)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 84üncü Birleşiminin Onuncu Oturumunu
açıyorum.
725 sıra sayılı Kanun
Tasarısının 1inci maddesi üzerinde verilen Malatya
Milletvekili Sayın Ferit Mevlüt Aslanoğlu ve
arkadaşlarının önergesinin oylanmasında karar yeter
sayısı bulunamamıştı.
Şimdi önergeyi yeniden oylarınıza
sunacağım ve karar yeter sayısını
arayacağım.
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge
reddedilmiştir. Karar yeter sayısı vardır.
Tasarının görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Komisyon? Burada.
Hükûmet? Burada.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına Görüşülmekte olan 725 Sıra
Sayılı Kanun Tasarısının 1 inci maddesinin c) ve d)
bentlerinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz
ve teklif ederiz.
Mehmet Şandır (Mersin) ve
arkadaşları
c) Sevkten önceki ve sonraki on beş gün içinde;
ana, baba, eş, kardeş ve çocuğun ölümü.
d) Sevkten önceki veya sonraki on beş gün içinde
kendisi veya kardeşlerinden birinin evlen
mesi.
BAŞKAN Komisyon katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ
HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu) Katılmıyoruz
Sayın
Başkan.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
DEVLET BAKANI HAYATİ YAZICI (İstanbul)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN İzmir Milletvekili Sayın Erdal
Sipahi, buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)
KAMİL ERDAL SİPAHİ (İzmir)
Sayın Başkan, size ve yüce Meclise saygılar sunuyorum.
Görüşmekte olduğumuz 725 sayılı
Yasa yargı hizmetlerinin hızlandırılmasını
amaçlıyor. Bunun ilk 4 maddesi Türk Silahlı Kuvvetlerini
ilgilendiriyor. 4üncü maddesi Askeri Ceza Kanunuyla ilişkili olduğu
için yargı sistemiyle bağdaştırılabilir ancak ilk üç
maddesi Askerlik Kanununda asker almadaki bakaya konusuyla ilgili üç tane
maddeyi içeriyor, yargıyla direkt olarak bir ilişkisi de yok. Bu
kanunla ne şekilde ilişkilendirildi, onu da bilmiyorum.
Dediğim gibi tasarının tümünün
amacı hızlandırmak ancak ilk üç maddeye
baktığınızda asker alma sistemini hızlandırmak
bir yana, yavaşlatmak ve asker adaylarının askere gitmemesi için
elden ne geliyorsa yapılmış. Biraz sonra size gecenin bu
ilerlemiş saatlerinde biraz mizahla karışık örnekler
vereceğim, siz de bana hak vereceksiniz ve Sayın Bakan herhâlde
hayır dediğine biraz pişman olacaklar. Sebebini şöylece
sıralayayım:
İlk üç maddede bakaya maddesiyle ilgili olarak
birtakım kolaylıklar getiriyor asker adaylarına. Sevkten önceki
veya sonraki on beş gün içinde ikinci derece dâhil kan ve kayın
hısımlarının birinin ölümü. Hâlbuki bundan evvelki
ağır hastalıkla ilgili bölümde sadece ana, baba, eş,
kardeş ve çocuk var. Dolayısıyla, ben, ikinci bölümün de bu (b)
fıkrasına uygun olmasını ve bu alternatiflerin
azalmasını arzu etmiştim.
İkincisi, aynı şekilde kendi ve
kayın tarafının düğünlerinin tamamı yerine sadece
kendisi ve kardeşlerinin düğününün esas alınmasını
kastetmiştim.
Peki, buna neden gerek duydum ve bu değişiklik
önergesini niye verdim diye soracaksınız. Şimdi ben bu konuya
hazırlanırken bir sayın milletvekilimizi denek olarak seçtim. Bu
kanundan istifade etmek için kendisinin ve kayın tarafından kaç tane
akraba var ve bu akrabaların her birisini 3er alternatifli ilgi göstermek
suretiyle askerlikten nasıl kaçar, bunun bir hesabını
yaptım, sizlerle paylaşacağım. Denek gerçektir.
Kendisi ve eşi var. Kendisinin ve eşinin
ana, babaları var. Kendisinin 6 kardeşi, 6 teyzesi, 6
dayısı, 2 amcası, 1 halası ve 2 de çocuğu var.
Doğru mu efendim? Doğru.
Eşinin anne ve babasının
dışında 3 teyze, 2 dayı, 1 amca ve 1 halası var. Yani,
kendisi ve kayın ta-rafını topladığınız
zaman 37 ediyor. Buna her iki tarafın babaanneleri, anneanneleri vesaire,
onları da eklediğiniz zaman bu rakam 45, 46ya kadar
çıkıyor. Düşünün, askere gidecek bir kişi bunların
tamamını bir şekilde bahane etmek suretiyle bakaya suçunu
işlememiş oluyor, yani askere sevk edilmiyor.
Peki, askere sevk edilmemesi için hangi alternatifler
ve kolaylıklar sağlanmış?
1) Hayati tehlikeyi gösteren hastalıklar.
2) Allah korusun, ölüm.
3) Doğum.
4) Düğün.
Şimdi, bunlardan bazısı
evlenmiştir, bazısı ölmüştür vesaire. Şimdi bu
arkadaşım için basit bir hesap yapacağım. Ben, birinci ve
ikinci dereceden 40 akrabasını esas aldım. Çok güleceksiniz,
onun için gecenin bu saatinde biraz konuya espri karıştırmak
istiyorum. 40 akrabasının ölüm, doğum, ağır
hastalık ve düğünle ilgili alternatiflerden 3 tanesini esas
aldım. 3le 40ı çarparsanız kaç olur arkadaşlar? 120. Demek
ki bir asker adayının 120 defa askere gitmemek için müracaat edip,
Tamam sen haklısın, bakaya suçunu da işlemiş kabul
etmiyorsun, o hâlde askere gitmeyebilirsin. demek gibi bir hakkı var.
Doğru mu? Doğru. Peki, ben 40 kabul ettim 120 etti. Bir de askerin
celp süreleri üç aylıktır. Bu askerin her bir akrabasının
değişik alternatiflerine göre askere gitmemesinde asgari kaç ay süre
geçecek? Üç ay, yani bir celp dönemi atlayacak. O hâlde bu 120 yani 40 akraba
çarpı 3 alternatif çarpı 3 ayı lütfen birbirleriyle çarpın,
tam 360 ay eder. Bunu seneye bölün Sayın Ahmet Yeni.
AHMET YENİ (Samsun) Hiç anlamadık
Sayın Komutan.
KAMİL ERDAL SİPAHİ (Devamla) Otuz
sene eder. Yani bir asker adayına, tam, birtakım bahaneler ileri
sürerek, bu kanun tasarısı kanunlaşırsa otuz yıl
askere gitmeme gibi bir hak tanıyorsunuz. Allah aşkınıza,
bu Temel fıkralarına geçer, askerin mizah tarihinde dereceye girer,
özel ödül alır.
Sayın Bakan, lütfen, bakın, güvenlik, askere
alma hizmetleri ciddi işlemlerdir, devlet yönetmek ve hükûmet yönetmek
ciddi işlemlerdir. Keşke Millî Savunma Bakanıyla da bu
konuları tartışsaydık da şimdi ben bu garip esprileri
yapmak zorunda kalmasaydım. Çok vahim ve çok komik bir hata
işliyoruz.
Yüce Meclise saygılar sunarım. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Sipahi.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge reddedilmiştir.
Madde 1i oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
2nci
maddede iki önerge vardır. Sırasıyla okutuyorum:
TBMM Başkanlığına
Görüşülmekte olan 725 sayılı yasa
tasarısının 2. maddesindeki Elçilik veya konsolosluklara
ibaresi yerine Elçiliklerimiz ve konsolosluklarımıza olarak
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Ferit Mevlüt Aslanoğlu |
Ali Rıza Öztürk |
Abdulaziz Yazar |
Malatya |
Mersin |
Hatay |
Hulusi Güvel |
Fehmi Murat Sönmez |
Abdullah Özer |
Adana |
Eskişehir |
Bursa |
|
TBMM Başkanlığına |
|
Görüşülmekte olan 725 sıra
sayılı Tasarının 2nci maddesinde geçen resmî bir hekime
ibarelerinin Sağlık Bakanlığına bağlı bir
yataklı tedavi kurumunda şeklinde değiştirilmesini arz ve
teklif ederiz.
Behiç Çelik Alim
Işık Beytullah Asil Mersin Kütahya Eskişehir Cemaleddin Uslu
Edirne
BAŞKAN
Komisyon katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKAN
VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu) Katılmıyoruz
Sayın
Başkan. BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
DEVLET BAKANI
HAYATİ YAZICI (İstanbul) Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN -
Kütahya Milletvekili Sayın Alim Işık, buyurun. (MHP
sıralarından alkışlar)
ALİM
IŞIK (Kütahya) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
görüşülmekte olan 725 sıra sayılı Yargı Hizmetlerinin
Hızlandırılması Amacıyla Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının 2nci maddesi üzerinde vermiş olduğumuz
önerge hakkında söz aldım. Bu vesileyle hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, söz konusu 2nci maddede 1111 sayılı Askerlik
Kanununun 86ncı maddesi değiştirilmektedir. Daha önce de ifade
ettiğim gibi, ne yazık ki bu madde de daha iki yıl önce, 5
Şubat 2009da değiştirilmiş, aradan geçen iki yıl
sonrasında tekrar bu tasarı içerisinde bir daha
değiştirilmekte.
Maddenin özü şu: Askerlik yoklaması
sırasında kaçak durumda olanlar yakalandıkları takdirde
mahkemeye sevk ediliyorlardı. Şimdi bu değişiklikle
mahkemeye sevk edilmiyorlar, 100 Türk liralık cezaya
çarptırılarak onun akabinde diğer işlemleri yerine
getiriliyor. Dolayısıyla, bu arada resmî bir hekime veya en
yakın yerde bulunan asker hastanesine muayene ettirilerek bundan sonra
işlemlerinin devamı sağlanıyor. İşte bizim
önergemiz buradaki resmî bir hekime ibaresinin kaldırılarak
Sağlık Bakanlığına bağlı bir yataklı
tedavi kurumunda tedavi ettirilmesini ya da muayene ettirilme-sini öngörüyor.
Şimdi, bir tarafta askerî hastane var, kurum,
diğer tarafta bir hekim var. Hekimin ne olduğu belirsiz, Resmî bir
hekim. Hangi hekim? Sağlık ocağındaki mi, hastanedeki mi?
Dolayısıyla bu belirsizliğin ortadan
kaldırılmasını amaçlayan yerinde bir önerge olduğunu
düşünüyorum. Umarım,yüce Meclis de bu şekilde
değerlendirir. Önergemizin özü budur.
Bu vesileyle birkaç konuyu da sizlerle
paylaşmadan geçemeyeceğim. Her ne kadar Hükûmet adına oturan
Sayın Bakanımız kızsa, alınsa da bu süreç seçim süreci.
Dolayısıyla, değişen bir Bakanlık var, tarafsız
olması gerektiği gerekçesiyle Adalet Bakanlığı.
Şimdi, siz Adalet Bakanlığıyla
ilgili bir yargısal düzenleme yapıyorsunuz, gerekli kanunlarda değişiklik
yapıyorsunuz ama bu süreçte bağımsız olması gereken
Bakanlığı ilgilendiren kanun tasarısında Hükûmet
adına bir başka Bakan oturuyor.
Sayın Bakanım, kızmaya
hakkınız yok. Burada Adalet Bakanı gelip yüzünü bize bir
gösterecek. Bir yemin etti, gitti. Milletimiz de bir tanısın Adalet
Bakanı kim, bu seçim sürecinde hangi bakan bu Türkiyeyi yönetecek, onun
burada olması gerekiyordu.
Onun için, bunu ben de aynı şekilde
diğer arkadaşlarım gibi sizlere söylemek zorundayım.
İkincisi, bu tasarıyla acaba
karşılıksız çek suçundan dolayı adli para cezası
ödemek zorunda kalan ve bunu ödeyemediği için yine
yaptığınız bir düzenlemeyle sadece seçim döneminin
arkasına kadar ertelenen bir mağdurlar kitlesi var. Bu mağdurlar
kitlesine bir çözüm getiriliyor mu Sayın Bakan? Yargıyı burada
azaltıyor musunuz? Bu insanlar feryat ediyor. Bu insanlar taahhütte
bulun-muşlar, şimdi o taahhütle süreleri bir yılı geçti,
önlerinde beş altı aylık zaman kaldı, kara kara
düşünüyorlar. Var mı bununla ilgili bir düzenleme? Yok.
Üçüncüsü, yargı yükünün azaltılması
için adliyeleri kapatılan ilçelere nöbetçi mahkeme sistemi getirebiliyor
musunuz? Bu insanlar kilometrelerce yollardan mahkeme gününde
taşınıyor, yol parası yok; mağduriyet içerisinde
adliye koridorlarında kuyrukta bekliyor. Var mı bununla ilgili bir
düzenleme? Yok.
Başka? Basılmamış kitaba yani
insanların düşüncesine ipotek koyan bir savcıya müdahale
edebiliyor musunuz? Sayın Cumhurbaşkanı bile isyan etmiş
Kitap 10 bin basacaktı bu sayede 100 bin basacak. diye demeç veriyor.
Var mı bununla ilgili bir düzenleme? Yok.
Bilim adamlarının evleri aranıyor. Bu
Türkiyede, 12 Eylül döneminde, 1980 yılında evet, basılmış
kitaplar saklandı, toplandı ama o günden bugüne böyle bir dönem
geçmemişti. Maalesef, döneminizde, şimdi bırakınız
basılmış kitapları basılmamış kitaplardan
dolayı insanlar mağdur ediliyor, bilim adamlarının
düşüncesine ipotek konmaya çalışılıyor. Bununla ilgili
bir çözüm de yok.
Diğer taraftan, biraz önce sordum, çok önemli bir
konudur: Üç yıl önce bugünkü Sayın Meclis Başkanı Adalet
Bakanı iken Kütahya iline vergi mahkemesi ve idare mahkemesi
kurulacağı yönünde söz vermişti. Aradan geçti üç yıl. Benim
Kütahyalı hemşehrim bir idare mahkemesine başvuru için
Eskişehire gidip geliyor. Ta Simavın köyünden kalkıyor 400
kilometreye yakın yol yapıyor bir
günde,
eğer işini yetiştirirse ne âlâ yetiştirmezse yine
mağdur.
Bu önergemize desteğinizi bekliyor, saygılar
sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge reddedilmiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
TBMM
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 725 sayılı yasa
tasarısının 2. maddesindeki Elçilik veya konsolosluklara
ibaresi yerine Elçiliklerimiz ve konsolosluklarımıza olarak
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Ali Rıza Öztürk (Mersin) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ
HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
DEVLET BAKANI HAYATİ YAZICI (İstanbul)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Buyurun Sayın Öztürk.
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
AKP temsilcisi arkadaşlarım konuşurken
adliye saraylarının yapıldığından bahsettiler.
Adliye saraylarının yapılmış olması nedeniyle
kendilerine teşekkür ediyorum. Ancak, adliye binalarının saray
gibi olması içinde dağıtılan adaletin de hakça olduğu
anlamına gelmiyor.
İkinci bir husus, belirtmek istediğim bir
husus: İkide bir, yargıdaki haksızlıklar, hukuksuzluklar
dile getirildiği zaman iktidarın ve iktidar
yandaşlarının işine gelmediği konularda
yargının işine müdahale edilemeyeceği, bunun
yargının işi olduğu yönündeki beyanlarıdır.
Şimdi, değerli milletvekilleri,
Anayasanın 138inci maddesi Hâkimler görevlerinde bağımsızdırlar.
Anayasaya, kanuna ve hukuka uygun olarak vicdani kanaatlerine göre hüküm
verirler. demektedir. Açıkça burada görüldüğü gibi Hâkim ve
savcılar keyfî karar verir. denilmiyor, Ana-yasa ve yasalara uyacak.
deniliyor. Yine Anayasamızın 141inci maddesi, davaların en az
giderle ve mümkün olan süratle sonuçlandırılmasının
yargının görevi olduğunu belirtiyor ama hemen bir üstünde de
bütün mahkemelerin her türlü kararlarının gerekçeli olarak yazılacağını
belirtiyor.
Değerli milletvekilleri, biz
Anayasamızın 90ıncı maddesinde değişiklik
yaptık. Uluslararası sözleşmeler ve Avrupa İnsan
Hakları Mahkemesi kararları hepimizi bağlayıcı.
Şimdi, Sayın Cumhurbaşkanı bu Türkiye Büyük Millet
Meclisinin yasama yılı açılışında, 1 Ekimde
yaptığı konuşmada çok açık bir şekilde,
tutuklamaların fiilî mahkûmiyete dönüştüğünü söyledi. Yine
burada ben Sayın Adalet Bakanına bir soru önergesiyle sormuştum:
İsnat edilen suçun vasıf ve mahiyeti, mevcut delil durumu, kuvvetli
suç şüphesi, tutuklama sebebinin henüz ortadan kalkmamış
olması gibi soyut ve genel tek tip gerekçeyle tahliye taleplerinin
reddedilerek tutukluluğun devamına karar verilmesi hu-susu bir hak
ihlali midir? diye sormuştum. Sayın Bakanlığın bana verdiği
yanıtta da bunun bir hak ihlali olduğu ve bu nedenle o önerge tarihi
itibarıyla 435 tane davaya, tazminata mahkûm edildiğimizi
söylemişti. Şimdi ben burada soruyorum: Avrupa İnsan
Hakları Mahkemesi böylesine tek tip gerekçelerle tutukluluk kararı
verilmesini ya da tahliye taleplerinin reddedilmesini insan hakları ihlali
olarak öngördüğü hâlde ısrarla bizim mahkemelerimizin gerekçesiz bir
şekilde hâlâ tek tip bu gerekçelerle karar vermesinin, insanları
tutuklamasının önüne neden geçilemiyor? Ben bunu bu kürsüde söyledim.
Yargıçların ve savcıların keyfî davranma hakkı var
mıdır? Yargıç ve savcıların Avrupa İnsan
Hakları Mahkemesinin oluşturduğu içtihatlara aykırı
davranma hakkı var mıdır?
Değerli milletvekilleri, bakın, burada
tutukluluğun fiilî bir mahkûmiyete dönüşmesiyle ilgili sorunun sadece
yasal düzenlemeyle çözülemeyeceği, çözümün aynı zamanda yargıda
yattığı teşhisi de doğrudur. Ağır bir insan
hakkı ihlali olan tutuklama sorununun neden bir türlü çözülemediğini
cevaplamak görevi iktidarındır yani iktidar bunu Canım, bu
yargının sorunudur. diye kendi üstünden atamaz. Sayın
Başbakan şehitlere kelle dediği için hakkında 1 TLlik
tazminata mahkûm eden hâkim için, kararı geç yazdığı
nedenle hakkında müfettiş görevlendirdi ve onun hakkında cezalandırma
talep etti.
Şimdi, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi,
özellikle son yıllarda verdiği bir karar var, Cahit Demirel
kararı. Bu Cahit Demirel kararında, Türkiyedeki tutukluluğun bir
sistematik hâle dönüştüğünü ve 140 tane dosyanın hâlâ Avrupa
İnsan Hakları Mahkemesinin önünde bulunduğunu belirtiyor ve Avrupa
İnsan Hakları Mahkemesi bugüne kadar olduğu kararlarından
ayrılarak burada bir hususa değiniyor. Bu karara kadar olan
kararlarında Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi aslında ihlali
tespit ediyordu ve tazminata mahkûm ediyordu ancak kararın uygulanıp
uygulanmadığını Bakanlar Komitesine bırakıyordu
ve tazminatın tahsil edilip edilmediğini ona bırakıyordu
ama ilk defa bu Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi burada, bu kararda bir
özellik şey yapıyor, sözleşmenin ihlali varsa saptamaktan
vazgeçiyor. Burada diyor ki, Türkiyeyle ilgili olarak tutukluluktan
kaynaklanan ihlal kararlarının çokluğuna ve bekleyen 140
davanın bulunduğuna dikkat çekiyor ve şu gözlemlerde bulunuyor
Sayın Bakan: Tüm ihlal kararlarında Türk mahkemeleri
tutukluluğun devamına karar verirken suçun niteliği,
kanıtların durumu, dosyanın içeriği şeklinde aynı
klişe gerekçeyi kullanıyor. Mahkemeler yasalardan mevcut teminatla
salıverilme, yurt dışına çıkma yasağı gibi
öteki koruma önlemlerini dikkate almıyorlar. Sözleşmenin 5/4 maddesi
anlamında tutukluluğun hukuka uygunluğunu incelemiyorlar. diyor
ve bu nedenle de Avrupanın
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı.)
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Devamla) -
düzeltilmesi için
genel önlemler alması gerektiğini belirtiyorlar.
Şimdi ben burada bunu soruyorum Sayın
Bakana: Bunun yargının işiyle ne alakası var? Yani Av-rupa İnsan Hakları Mahkemesinin
kararlarına yargının hâkim ve savcıların uymama gibi
bir imtiyaz
hakları
mı vardır?
Teşekkür
ediyorum, saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge reddedilmiştir.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
3üncü maddede bir önerge vardır, okutup
işleme alıyorum.
TBMM Başkanlığına Görüşülmekte
olan 725 sıra sayılı Tasarının 3. maddesinin (b)
bendinde geçen saklılardan kelimesi yerine Saklı nüfustan
ibaresinin konmasını ve madde sonuna aşağıdaki
fıkranın eklenme
sini arz ve teklif ederiz. |
||
Behiç Çelik Mersin Cemaleddin
Uslu Edirne |
Alim Işık Kütahya |
Beytullah Asil Eskişehir M. Akif Paksoy
Kahramanmaraş |
|
|
|
Fıkra:
Meslek edindirme kursları dönemindekilerin askerlikleri 1,5
yılı geçmeyecek şekilde tecil edilir.
BAŞKAN Komisyon katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu)
Katılmıyoruz
Sayın
Başkan.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
DEVLET BAKANI HAYATİ YAZICI (İstanbul)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Buyurun Sayın Çelik.
BEHİÇ ÇELİK (Mersin) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; hepinize saygılar sunuyorum.
3üncü madde üzerine vermiş olduğumuz
değişiklik önergesi üzerine söz aldım.
Şimdi, 3üncü madde, tabii, 1111 sayılı
Askerlik Yasasıyla ilgili olduğu için Anayasamızın
vatandaşlık mükellefiyetini düzenleyen 72nci ve 73üncü maddelerini
oldukça önemsiyoruz. 72nci maddede şöyle diyor: Vatan hizmeti, her
Türkün hakkı ve ödevidir. Bu hizmetin Silahlı Kuvvetlerde veya kamu
kesiminde ne şekilde yerine getirileceği veya getirilmiş
sayılacağı kanunla düzenlenir. Diğer 73üncü madde de mali
mükellefiyet olan vergi ödevine ilişkin madde.
Değerli milletvekilleri, tüm bu düzenlemeleri
yaparken, birinci bölüm üzerinde yapmış olduğum konuşmada
da sizlere arz etmiş olduğum gibi, burada, bir sorumlulukla hareket
etmek lazım, devleti bütün kurum ve kurallarıyla bir bütün hâlinde
görebilecek bir iradeye sahip olmak lazım. Yönetim tecrübesine sahip olmak
gerekir. Eğer, siz, böylesine geniş ve toplumun bütün kesimlerini tatmin
edecek bir icraat planlaması yapamazsanız ve dışarıdan
gelen etkilere açık ve hatta kendinizi dışarının size
vereceği değer nispetinde meşruiyetinizi Türk kamuoyu nezdinde
dikte ettirmeye çalışırsanız, o zaman, tabii,
yanlış, ucube ve kötü birtakım yasama faaliyetlerine de imza
atmak için Türkiye Büyük Millet Meclisini meşgul etmeye devam edersiniz.
Türkiye kimsenin babasının malı
değildir. Türkiye Cumhuriyeti, öyle, bedavadan, birileri tarafından
bize verilmiş bir devlet de değildir. Türkiye Cumhuriyeti, kurulma
sürecinde, daha, bugün kargaşanın olduğu, insanların
birbirini öldürdüğü Libya topraklarında başlayan, İtalyan
işgaliyle başlayan o mücadeleden sonra on bir yıl devam eden
büyük bir mücadele, göçler, ölümler, salgın hastalıklar,
savaşlar, şehitlerimiz, gazilerimiz, toplam 5 milyon 200 bin
insanın canı pahasına biz Türkiye Cumhuriyetini
sıfırdan, yeni baştan savaşla kurduk ve bunu yedi düvele
imza ettirerek kanıtladık. Onun için mükellefiyetin önemini özellikle
vurgulamak isterim ve bu konularda düzenleme yaparken siyasal iktidarın
oldukça dikkat etmesi, Türkiye Cumhuriyetinin kuruluş felsefesine
saygı duyması zorunluluğunu şiddetle
hatırlatırım.
Değerli milletvekilleri, saklı kelimesini
kullanıyor. Saklı nüfus eski, mülga 1587 sayılı Nüfus
Kanunu ve 403 sayılı mülga Türk Vatandaşlığı
Yasasında da ifade edildiği gibi, Türkiyemiz 21inci asra
girdiği bu yıla kadar ciddi saklı nüfusu barındıran
bir ülkeydi. Ancak, tedricen, mümkün olduğu ölçüde saklı nüfusun
azaldığını görüyoruz. Ancak, söz konusu kanunda saklı
kelimesi geçiyor. Bunu saklı nüfus olarak düzeltirsek sanırım
hukuk tekniğine daha uygun bir düzenleme yapmış oluruz.
Ben önergem üzerinde bunu hatırlattıktan
sonra tekrar fetret devrinin Türkiyede sona ermesi an-lamında AKP
İktidarının sona ereceği günü büyük Türk Milletinin
beklediğini tekrar hatırlatıyor, hepinize saygılar
sunuyorum.
Teşekkür ederim. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir. Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir. Madde 4te bir önerge vardır,
okutup işleme alıyorum: Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına Görüşülmekte olan 725 sıra
Sayılı Kanun Tasarısının 4 ncü maddesinin d
fıkrasının bitiminden sonra gelen cümlenin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Mehmet Şandır |
Necati Özensoy |
Alim Işık |
Mersin Hasan Özdemir |
Bursa Behiç Çelik |
Kütahya Kamil Erdal Sipahi |
Gaziantep |
Mersin |
İzmir |
|
Hamit Homriş |
|
|
Bursa |
|
itibaren üç ay
içinde gelenler iki aya kadar, yakalananlar iki aydan altı aya kadar, üç
aydan sonra bir yıl içinde gelenler iki aydan altı aya kadar,
yakalananlar altı aydan bir yıla kadar, bir yıldan sonra
gelenler altı aydan bir yıla kadar, yakalananlar bir yıldan iki yıla
kadar hapis cezasıyla cezalandırılır."
BAŞKAN Komisyon
katılıyor mu önergeye?
ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu)
Katılmıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet
katılıyor mu?
DEVLET BAKANI HAYATİ YAZICI
(İstanbul) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Sayın Sipahi,
buyurun.
KAMİL ERDAL
SİPAHİ (İzmir) Sayın Başkan, size ve yüce Meclise
saygılar sunuyorum.
Evet, biraz önce
1inci maddeyi kabul etmek suretiyle yüce Meclis bir asker adayının
yirmi ile otuz sene askere gitmeyip üstelik de yasal olarak haklı mazerete
sahip olduğu bir konuyu kabul ettiniz. Ben biraz daha konuyu espri konusu
yapayım yani hanımının dedesi dördüncü eşini,
baldızı üçüncü kocasını aldığı zaman askere
gitmemek için yeterli sebep hâline geldi, duyurulur.
Dediğim
gibi, bu işler ciddi işler, güvenlik işleri, askere alma sistemi
bunlar ciddi işler. Ha, bu hata ilk defa da olmuyor, bu komedi ilk defa da
oynanmıyor, ben size şimdi sizlerin kabul ettiğiniz bir
başka örnek vereceğim. Polisin askerlik yasasını bir müddet
önce hep beraber kabul ettik malumunuz, polislerimiz askerlik yapmasın. Bu
arada tabii silah altına alınmış olan polislerimizin de
terhis edilmesi gerekiyordu, o da doğru fakat orada bir madde daha
vardı: Yoklama kaçağı, bakaya ve saklı durumunda olan
polislerimiz de bu kanun hükümlerinden istifade ederler. Doğru mu
arkadaşlar? Doğru, hepiniz kabul ettiniz. Ben komisyonda
görüşülürken Sayın Bakana bir tek soru sordum: Sayın Bakan,
şu üç tabirin, lütfen, ne anlama geldiğini yasal olarak söyler
misiniz? Yoklama kaçağı ve bakayaya geçmeyeceğim,
saklının size manasını söyleyeceğim. Saklı
demek Türkiye Cumhuriyeti nüfusuna kayıtlı değil demek. Yani bir
köyde arama yapıyorsunuz, bir adam yakaladınız, nüfusta
kaydı yok, adamı alır, tıbbi yaşını tespit
eder, ona göre askere gönderirsiniz, bunun bir de cezası vardır. O
zaman Sayın Bakana bir tek soru sordum komisyonda: Peki, siz Türkiye
Cumhuriyeti nüfusuna kayıtlı olmayan kişileri nasıl polis
yaptınız Sayın Bakan? Cevap yok. Komisyonda çıkarmaya
kalktılar, çıkarmadılar. Sizler de tabii konunun -haklı
olarak- böyle bir komedi boyutunu bilmediğiniz için el
kaldırdınız ve uzaydan gelmiş, Türkiye Cumhuriyetinin
nüfusuna kayıtlı olmayan polislerimiz askerden muaf tutuldu. Meclisin
insafına, idrakine sunuyorum.
Şimdi gelelim konumuza. 4üncü madde Askerî Ceza
Kanunundaki bir değişikliği öngörüyor. İki temel hata var
bu maddede. Bir tanesi: Şu andaki Askerî Ceza Kanununda bakaya suçuyla
ilgili olarak verilen cezalarda üç ay ve katları esas
alınmış. Neden üç ay ve katları esas
alınmış? Sevgili milletvekilleri, bizim askerlik sistemimizde
bir yılda dört celp vardır. Hepiniz bilirsiniz, hepiniz de bu
celplerden birisinde askere gitmişsinizdir çünkü sürekli olarak, her
Allahın günü askere gidip gelmek, eğitim yaptırmak mümkün
olmadığı için senede dört celp vardır; ocak celbi, nisan
celbi, temmuz celbi, ekim celbi olmak üzere. Dolayısıyla, şu
andaki yürürlükteki Askerî Ceza Kanunu da bu celp sistemindeki üç ayı esas
alır. Şimdi soruyorum: Bu üç ayı neden dört aya
çıkardınız, hangi nedenle? Dört ayın bana
mantıklı bir gerekçesini açıklayın. Dört ay olduğuna
göre, beş ay on beş gün de olur, altı ay yirmi sekiz gün de
olur. Bana dört ayın Allah aşkına bir
mantığını açkılayın Sayın Bakan. Yok, bir mantığı
yok. Haklısınız, siz, tabii, konunun uzmanı değilsiniz
ama bu konu keşke Komisyona gelseydi de Millî Savunma Komisyonunda bu
konuları tartışsaydık. Yani ben gerçekten üzülüyorum, böyle
vahim hataların yapılmasına üzülüyorum.
AHMET YENİ (Samsun) Uzmanlar var arkada.
KAMİL ERDAL SİPAHİ Bilemiyorum ben
tabii. Şu anda Sayın Bakan benim burada muhatabım, sizlerin de
Sayın Bakan muhatabınız, bir müddet çünkü soru sorulduğu
zaman Sayın Bakan bu konuya cevap verdiler.
Yani gerçekten, kusura bakmayın ama askerlik
sistemiyle bu kadar oynamak, bu kadar gayriciddi hatalar yapmak doğru
değil. Biraz önce söylediğim gibi, Türkiye Cumhuriyeti nüfusuna kayıtlı
olmayan kişileri polis yaptınız, sonra da bunları
askerlikten muaf ettiniz; bu olsa olsa Sayın Bakanım, Karadenizde
ancak Temel fıkralarına konu olur.
Bir başka konu: Tasarıda güzel hususlar var
cezalandırılmada. Ne diyor? İşte, bu üç ay veya -burada dört ay kabul
etmiş- katlarındaki cezaları, kendiliğinden teslim olanlarla
yakalananlar arasındaki cezaları birbirlerinden
farklılandırmış. Şimdi, mantıklı olarak ne
düşünürsünüz? Kendiliğinden teslim olanların cezası daha
hafif olmalı. Doğru mu arkadaşlar? Doğru ama kendiliğinden
teslim olmayıp da yakalananlar daha ağır ceza alacak. Eski
Askerî Ceza Kanunu da bu hükmü esas almış, bu mantığı
esas almış.
Şimdi, size okuyorum: Dört ay içinde gelenler
altı aya kadar, yakalananlar iki aydan altı aya kadar hapis
cezasıyla cezalandırılır. Tekrar ediyorum,
kendiliğinden gelenler altı aya kadar, yakalananlar iki ayla
altı ay arasında. Bunları aynı mahkeme ve aynı hâkim
yargılamayacak ki. Kendiliğinden gelen adama hâkimin altı ay
ceza verme hakkı var mı? Var. Peki, yakalanana iki ayla altı ay
arasında daha az bir süre ceza verme hakkı var mı? O da var. Bunlar
aynı mahkemede de yargılanmayacaklar. Soruyorum: Bu nasıl bir
adalet anlayışıdır, bu nasıl bir komedidir
arkadaşlar?
Ben yüce Mecliste bu şekilde, alelacele
hazırlanmış şeylerle alay edilmesine
karşıyım. Hepiniz adına bu konuya itiraz ediyorum. Yüce
Meclise saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Madde 5te iki önerge vardır, sırasıyla
okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 725 Sıra Sayılı
Yargı Hizmetlerinin Hızlandırılması Amacıyla
Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının, 2004 sayılı yasanın 353. maddesinin
1. fıkrasını değiştiren, 5. maddesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Hakkı Suha Okay |
İsa Gök |
Ali Rıza Öztürk |
Ankara |
Mersin |
Mersin |
Bayram Meral |
|
Birgen Keleş |
İstanbul |
|
İstanbul |
MADDE 5-
9/6/1932 tarihli ve 2004 Sayılı İcra ve İflas Kanununun 353
üncü maddesinin birinci fıkrası aşağıdaki şekilde
değiştirilmiştir.
İcra
mahkemesinin verdiği tazyik ve disiplin hapsine ilişkin kararlara
karşı, tefhim veya tebliğ tarihinden itibaren yedi gün içinde
itiraz edilebilir. Mahkeme itirazı incelemesi için o yerde icra mahkemesinin
birden fazla dairesinin bulunması halinde, numara olarak kendisini izleyen
daireye, son numaralı daire için birinci daireye, o yerde icra
mahkemesinin tek dairesi bulunması halinde asliye ceza mahkemesine, icra
mahkemesi hakimi ile asliye ceza mahkemesi hakiminin aynı hakim
olması halinde ise, en yakın asliye ceza mahkemesine gönderir.
İtiraz incelemesi neticesinde verilen karar kesindir."
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan
Kanun Tasarısının 5. Maddesinin metinden
çıkarılmasını, madde numaralarının bu
düzenlemeye göre
teselsül ettirilmesini arz ve teklif ederiz.
Faruk Bal Behiç Çelik Akif Akkuş Konya
Mersin Mersin Cemaleddin Uslu Süleyman Latif Yunusoğlu Alim Işık
Edirne Trabzon
Kütahya
BAŞKAN
Komisyon katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKAN
VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu) Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Hükûmet
katılıyor mu?
DEVLET BAKANI HAYATİ YAZICI
(İstanbul) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Sayın Yunusoğlu, buyurun. (MHP sıralarından
alkışlar)
SÜLEYMAN
LATİF YUNUSOĞLU (Trabzon) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; görüşülmekte olan kanun tasarısının 5inci
maddesi üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi olarak verdiğimiz önerge
hakkında söz aldım. Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Milliyetçi
Hareket Partisi olarak partimizin beklentilerine uygun şekilde yargı
hizmetlerinin hızlandırılmasına dönük her çabayı desteklemekten
yanayız. Ancak AKP İktidarı iktidardaki dokuz
yılını yargının sorunlarını çözmek,
yargıyı hızlandırmak, vatandaşlarımızın
yargı hizmetlerine ulaşmasını çabuklaştırmak
yerine sürekli, diğer kurumlarla yaşandığı gibi,
kavgayla geçirmiştir.
Tasarı hukukun
üstünlüğüne denk düşecek ve adalet amacına hizmet edecek bir
yapı getirme amacından yoksundur. Tasarının bir
bütünlüğü ve ortak bir ruhu yoktur. Siyasi iktidar, her kanundan bir parça
mantığıyla torba kanun geleneğini yargısal alana da
taşımış bulunmaktadır. Başlı
başına bu anlayış dahi yargı
bağımsızlığı ve hukukun üstünlüğü
ilkeleriyle çatışmaktadır.
Tasarının bazı suç tiplerini kabahate
döndüren maddelerine prensipte itirazımız yoktur. Yargının
hızlandırılmasına ilişkin çok daha kapsamlı bir
çalışmaya ihtiyaç olduğu muhakkaktır. Seçim kararı
alınmış, seçime sayılı günler kalmış bir
dönemde yeterli tartışma imkânı olmadan yasa çıkarmak,
uygulamada ciddi sorunlara yol açabilecektir.
Değerli milletvekilleri, icra hâkimliğinin
verdiği ceza kurallarına karşı itiraz veya temyiz gibi bir
yasa yolunun mevcudiyeti zorunludur. Zira, kişi hürriyetlerinin doğrudan
doğruya ve devlet eliyle engellenmesi ve kişilerin birtakım
özgürlüklerinden alıkonulması için sadece bir mahkeme kararı
ye-terli değildir, bu kararın hukukiliğinin denetlenmesi
gerekir. İlk derece mahkemede mevcut vaka tespit edilir ve bu vakaya uygun
ceza uygulanır. Verilen bu cezanın maddi vakaya uygunluğunun,
başka bir ifadeyle kararın hukukiliğinin denetlenmesi, hukuk
devleti ilkesinin tabii bir sonucudur. İcra hâkimliğinin verdiği
kararın yine kendisi tarafından hukukilik denetimine konu edilmesi,
hukuk ve mantık ilkeleriyle çelişir. Zira, kimse kendini denetleme
mükellefiyeti altına sokulamaz, aksi hâlde kişinin vermiş
olduğu ikinci kararla kendi hatasını tespit etmesi beklenir ki
bilerek yapılan yanlışlığın adı hata olmaz.
Ayrıca, hukukilik denetiminin ikincil amacı
hukukun herkese eşit uygulanmasını sağlamaktır.
Nitekim, her mahkemenin kendi kafasına göre karar verdiği bir ülkede,
aynı olaya aynı kuralın uygulandığı söylenemez.
Vicdanına göre karar veren bir hâkim için cezasızlık sebebi olan
bir maddi vakayı diğer hâkim bu şekilde yorumlamayabilir. O
hâlde aynı durumdaki iki kişiye farklı karar verilmesi, hukukun
tekliği ve hukuki istikrar ilkeleriyle de çelişir. Zaten temyiz
incelemesi Yargıtaydan alındıktan sonra ağır ceza
mahkemelerine tevdi edildiğinde bu ilke ihlal edildi ve bölgesel
uygulamalara yol açıldı. Bunu bölgesel bazdan kişi bazına
indirmek sakıncalıdır.
Kaldı ki, hukuk tekniği açısından
da bu düzenleme kabul edilemez. Zira, bir hâkim dosyadan el çektiğinde o
konu hakkında bir karar verdiğinde kural olarak hüküm bozulmadan o
dosyaya bir daha el atamaz. Bunun mantığı verilen hükmün tartışılmadan
uygulamaya konulmasıdır. Kararı verenin hatalı
olduğunu beyan ettiği bir kararın uygulanmasında toplumun
vicdanen rahatsız olacağı da muhakkaktır.
Son olarak şunu belirtmekte fayda görüyorum:
Temyiz talebi üzerinde mahkeme zaten ön inceleme yapar, istem süresinde mi,
açıkça hakkın kötüye kullanılması var mı gibi konulara
bakar ama bu temyiz talebi üzerinde incelemedir, kararın tekrar
tartışılması imkânını vermez. Hukukun
üstünlüğünü, demokratik sistem içerisinde düzeni sağlayan bir
kanunilikten öte insanın yüce değerini tanımak, kabul etmek ve
bunları güvence altına almak şeklinde değerlendirmeliyiz.
Hiçbir kişi ya da kurulun hukukun üstünde
olamayacağı gerçeğinden hareketle, hukuku cumhuriyetin temel
ilkelerinin de güvencesi olarak görmekteyiz.
Bu düşüncelerle, önergemizin kabul edilmesini
diler, yüce Meclisi saygıyla selamlarım.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
BEHİÇ ÇELİK (Mersin) Karar yeter
sayısı
BAŞKAN Ama ben oyladım.
Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 725 Sıra Sayılı
Yargı Hizmetlerinin Hızlandırılması Amacıyla
Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının, 2004 sayılı yasanın 353. maddesinin
1. fıkrasını değiştiren 5. maddesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Hakkı Suha
Okay (Ankara) ve arkadaşları
Madde 5- 9/6/1932 tarihli ve 2004
Sayılı İcra ve İflas Kanununun 353 üncü maddesinin birinci
fıkrası aşağıdaki şekilde
değiştirilmiştir. İcra mahkemesinin verdiği tazyik ve
disiplin hapsine ilişkin kararlara karşı, tefhim veya
tebliğ tarihinden itibaren yedi gün içinde itiraz edilebilir. Mahkeme
itirazı incelemesi için o yerde icra mahkemesinin birden fazla dairesinin
bulunması halinde, numara olarak kendisini izleyen daireye, son
numaralı daire için birinci daireye, o yerde icra mahkemesinin tek dairesi
bulunması hâlinde asliye ceza mahkemesine, icra mahkemesi hakimi ile
asliye ceza mahkemesi hakiminin aynı hakim olması halinde ise, en
yakın asliye ceza mahkemesine gönderir. İtiraz incelemesi neticesinde
verilen karar kesindir."
BAŞKAN Komisyon katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ
HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu) Takdire bırakıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
DEVLET BAKANI HAYATİ YAZICI (İstanbul)
Katılıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Sayın Öztürk, buyurun.
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; önergemiz bu kanunun ruhuna uygun
bir önergeydi. Komisyonun ve Hükûmetin katılmış
olmasını da memnuniyetle karşılıyoruz çünkü kanunun
adı Yargılamanın Hızlandırılmasına
İlişkin Kanun.
Değerli arkadaşlarım, bu vesileyle de
birkaç cümle daha etmek istiyorum; onlar da şu: Şimdi, burada hep
konuşuyoruz, öteden beri mahkemelerde görülmekte olan davaların
esasıyla ilgili hiç kimsenin bir söz söylediği yoktur. Ben özellikle
konuşmalarımda hep ona özen göstermeye çalışırım.
Davanın esasıyla ilgili herhangi bir söz söyleyemem. Ancak görülmekte
olan davalarda yargıç ve savcıların da öngörülen yöntemlere
uyması gerekir çünkü usul esası belirler ve usuldeki bir keyfilik
esası ortadan kaldırır.
Şimdi burada, gerçekten AKPli
arkadaşlarımız hep söylediler. O kadar güllük gülistanlık
bir ortam sergilediler ki, oysa Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine hak
ihlalinden en fazla başvuru Rusyadan sonra Türkiyede olmaktadır.
Ama Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin en fazla ihlal kararı
verdiği ülke de Türkiyedir. Bu, AKPli
arkadaşlarımızın buradaki çizdikleri pembe tabloyla
örtüşmüyor.
Değerli arkadaşlarım, Türk Ceza
Kanununun 2nci maddesi suç ve cezada kanunilik ilkesine ilişkindir.
Burada kanunun açıkça suç saymadığı bir fiil için kimseye
ceza verilemez. Ancak Türki-yedeki son günlerde yaşanan olaylarda
açıkça görülüyor ki, savcı, bir mahkemenin savcısı, bir
basılmamış, basılmadığı için
yayınlanmamış, yayınlanmadığı için
okunmamış bir kitabı bulunduranların suç
işlediğini Suç işlemiş sayılır. diyor.
Savcının suç ihdas etme hakkı ve yetkisi yoktur. Suçları
Türk Ceza Kanununda koyma yetkisi Türkiye Büyük Millet Meclisinindir.
Cumhuriyet savcıları ve yargıçlar, Türk Ceza Kanununda
öngörülen kurallara uymak kaydıyla, CMKda öngörülen kurallara uymak
kaydıyla ancak Türk Ceza Kanununu uygulamakla görevlidirler.
Demin de bahsettim, Avrupa İnsan Hakları
Mahkemesi, ceza yargılaması sisteminin iyi çalışmadığı
ve yasadan kaynaklanan yaygın ve sistematik bir sorun bulunduğu
sonucuna varıyor. Bu durumun düzeltilmesi için Türkiye'nin genel önlemler
alması gerektiğini belirtiyor. Genel önlemler, yasal
değişikliğe ve yargı sisteminin
çalışmasındaki aksaklıkları giderecek önlemleri
kapsıyor.
Değerli milletvekilleri, burada, bundan sonra
Bakanlar Komitesi yani Avrupa Bakanlar Komitesi, Türkiye'nin söz konusu
önlemleri alıp almadığını denetleyecek;
almamışsa, Türkiye üzerinde baskı yaparak gerekirse giderek
tırmanan yaptırımlar uygulayarak kararın
uygulanmasını sağlayacak. Önümüzdeki altı ay içerisinde,
alfabetik sıra gereğince, belki de bugünlerde Türkiye'nin Avrupa
Birliği Bakanlar Komitesi Başkanlığını üstlenmesi
kuvvetle muhtemeldir. Tutuklama ile ilgili önlemler alınmazsa, Türkiye,
başkanlığı döneminde tatsız durumlarla
karşılaşabilecektir. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin
Cahit Demirel hakkında verdiği karar artık Türkiye'nin gözünü
açmalıdır, Hükûmetin gözünü açmalıdır ve Hükûmet, bir an
önce, tutuklamayla ilgili mahkeme kararlarındaki olayları
düzeltmelidir.
Değerli milletvekilleri -burada demin de
söyledim- yargıç ve savcıların, öngörülen Ceza Muhakemesi
Kanununa, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarına uymama
gibi bir hakları, yetkileri ve imtiyazlıkları yoktur.
Bakın, Fransa, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi
kararının öngördüğü kurallara uygun olarak, bunlara uyum
sağlamak için, gözaltına ilişkin yasa hükümlerini bugünlerde
değiştiriyor. Gözaltında ifade alınırken avukatın
bulunması yeterli görülmüyor; tasarlanan değişiklikle,
kuşkulunun avukat yardımından yararlanması, avukatına
danışması olanağı da tanınıyor. Başka
ülkeler Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi içtihatlarına,
kararlarına uyum sağlamak için yasalarını
değiştirirlerken biz bireyin özgürlüğünü ilgilendiren son derece
ciddi bir konuda ve hukuk ve insan hakları ayıbından kurtulmak
için gerekli önemleri neden almıyoruz bir türlü anlayamıyorum.
Değerli milletvekilleri, burada, Sayın Başbakanımızın
çok önem verdiği demokratik açılım konusunda, düşüncelerine
önem verdiğim Değerli Yazar Yaşar Kemalin bir düşüncesi
var. Yaşar Kemal diyor ki: Artık başımızı duvara
vurmak üzereyiz. Sanıyorum Hükûmet, sayın bakanlar, Sayın
Başbakan, çok değer verdikleri bu Değerli Yazar Yaşar
Kemalin bu düşüncesine önem verirler diye düşünüyorum.
Hepinize saygılar sunuyorum.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir. Kabul edilen önerge
çerçevesi içinde maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Kabul edilmiştir. 6ncı madde üzerinde iki önerge
vardır, sırasıyla okutuyorum: Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına Görüşülmekte olan 725 Sıra
Sayılı Yargı Hizmetlerinin Hızlandırılması
Amacıyla Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Tasarısının, 6. maddesi ile 2004 sayılı
yasanın 354. maddesine eklenen fıkrada yer alan tutarının
ibaresinden sonra iki katı ibaresinin eklenmesini arz ve
teklif ederiz. |
||
Hakkı Suha Okay |
Ali Rıza Öztürk |
İsa Gök |
Ankara |
Mersin |
Mersin |
Bayram Meral |
|
Birgen Keleş |
İstanbul |
|
İstanbul |
|
|
|
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Kanun
Tasarısının 6. Maddesi ile 2004 Sayılı İcra
İflas Kanununun 354. Maddesine eklenen yeni fıkrada yer alan toplam
kelimesinin metinden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Faruk Bal |
Behiç Çelik |
Alim Işık |
Konya |
Mersin |
Kütahya |
Akif Akkuş |
|
Cemaleddin Uslu |
Mersin |
|
Edirne |
BAŞKAN - Komisyon katılıyor mu? |
|
|
ADALET
KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu) Takdire
bırakıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN - Hükûmet
katılıyor mu?
DEVLET BAKANI HAYATİ YAZICI
(İstanbul) Katılıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Sayın Akkuşun
imzaladığı önerge, artı Hükûmetin
katıldığı bir önerge.
Sayın
Akkuş, buyurun.
AKİF
AKKUŞ (Mersin) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 725
sıra sayılı Yargı Hizmet-lerinin
Hızlandırılması Amacıyla Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı
Hak-kında söz almış bulunuyorum. Yüce Meclisi saygıyla
selamlarım.
Değerli
milletvekilleri, önergemizle cümlenin içerisinde yer alan toplam kelimesinin
metin-den çıkarılmasını teklif ediyoruz. Toplam borç
ifadesi asıl borç, faiz, vekâlet ücreti, icra masrafı, mahkeme
masrafını da içerir. Bu masraf çeşitlerini, karar veren hâkim
bilemez. Bunların icra daire-sinden getirilmesi, hesaplanması
yargıyı mevcut hâlinden daha fazla meşgul eder ve
yargılamayı uzatır, diyoruz. Bunun için, demek ki bu toplam
kelimesinin çıkartılması ile bu bir parça önlenmiş
olacaktır diye düşünüyorum.
Bunun
yanında, İcra İflas Kanunu bütünüyle ele alınıp,
hızlı ve adil yargılamanın önünde engel olan maddeler
belirlenerek ayıklama yapılması daha doğru olurdu. Torba
yasalarla toplumun bütününde önemli etkiye sahip yasalarda
değişikliğe gitmek maalesef amaca hizmet etmeyecektir.
Değerli
milletvekilleri, yargı hizmetlerini hızlandırmak amacıyla
yasalar hazırlıyoruz ancak yıllardır tutuklu olan ve
yargılanması henüz başlamamış, ne ile suçlandığı
bile belli olmayan vatandaşlarımızın bulunduğu da bir
gerçektir. Hemen her gün ülkemizde hukuk, adalet ve yargı adına
olumsuzluklar yaşanmaktadır. Bu yüzden, her şeyden önce, bu
olumsuzlukların giderilmesine yönelik yasaların
çıkartılması ve usulsüzlüğü yapan yargı
mensuplarına daha geniş yaptırımlar ve cezai işlemler
uygulanması gerekir. Aksi takdirde, adalet kişiselleşecek ve
hatta bazı kişi ve partilere tabi hâle gelecektir. Gerçi HSYK Kanunu
değiştirilirken böyle bir düşünce sanki arzu edilmişti.
Lütfen, yargıyı tabi hâle gelecek ve getirecek uygulamalardan bir an
önce vazgeçelim ve yargıya güveni sars-mayalım. Aksi takdirde,
yargısızlık yaygınlaşır ve herkesi
girdabında boğar.
Değerli
milletvekilleri, yasa tasarısının tümü üzerinde konuşan
Sayın Metin Çobanoğlu örnekler verdi. Suç işlediği
varsayılan kaçak yakalar gibi gözaltına alınırken suç
işlediği müfettişlerce tespit edilen ve yargılama
isteğiyle İçişleri Bakanlığına sevk edilen
kişi veya kişiler acemilik ile yanlış
yapıldığı gerekçesiyle mahkemeye sevk edilmiyor. Böyle bir
yargı yolu inandırıcılığını kaybeder.
Suçluyu yargıya göndermeyen bakan da suç işler ve yargılanmaya
engel olma suçunu işlemiş olur.
Değerli
milletvekilleri, geçtiğimiz günlerde Gülnarda bir olay yaşadık.
O günün ertesinde burada biraz bahsetmiştim ama vakit yetmediği için
tam açıklayamamıştım. Gülnar Belediye Başkanı,
bir şikâyete bağlı olarak gözaltına
alınmıştır ancak şikâyet dilekçesine suç delili olarak
bir yafta eklenmiştir. Bu yaftaya göre de birçok polis belediye
binasını basmış, Başkan ve yanındakileri karga
tulumba tabir edilecek şekilde adliyeye götürmüştür. Bu kişi
gerçekten suçlu bile olsa adliyeye davet edilip ifadesine
başvurulabilirdi. Bu, Gülnarda yargıya güveni zedelemiştir.
Buna hiç kimsenin hakkı yoktur çünkü gece yarısı Belediye
Başkanı ifadesi alındıktan sonra salıverilmiştir.
Dolayısıyla, tutukluluk hâlinin devamına gerek
duyulmamıştır. Bu yüzden, vatandaşlar Başkanın
sadece yıldırma maksatlı olarak gözaltına
alındığına inanmaktadır.
Bugün, biraz
önce yine belirttim, 4 bilim adamının sabaha karşı evleri
basılmış ve arama yapılmıştır. Bu bilim
adamları neyle uğraşıyordu? Bu bilim adamlarından 1
tanesi din eğitimi hocası ve dinler tarihi hocası, 1 tanesi din
sosyolojisi hocası, 1 tanesi de din felsefesi hocası idi. Bu insanlar
ne yapar ki, böyle gece yarısı baskınlarıyla taciz
edilmekte, onurları, gururları kırılmakta? Böyle
davranılırsa bu ülkede bilim hayatı sona erer ve hiçbir
şekilde de bu ülkenin kalkınması söz konusu olmaz diyor, yüce
Meclisi saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN -
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir. Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 725 Sıra Sayılı Yargı Hizmetlerinin Hızlandırılması
Amacıyla Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Tasarısının, 6. maddesi ile 2004 sayılı
yasanın 354. maddesine eklenen fıkrada yer alan tutarının
ibaresinden sonra iki katı ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Hakkı Suha Okay
(Ankara) ve arkadaşları
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET
KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu)
Katılmıyoruz
Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
DEVLET BAKANI
HAYATİ YAZICI (İstanbul) Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN
Sayın Öztürk, buyurun.
ALİ RIZA
ÖZTÜRK (Mersin) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, demin de konuştum, en büyük tehlike insanları
özgürlüğünden yoksun bırakmaktır ve Avrupa İnsan
Hakları Mahkemesi, daha arama ve el koymadan itibaren bütün bu
olayların özenle yapılması gerektiğini belirtiyor. Arama ve
el koyma, özel yaşamla bağlantılı olduğun-dan
AİHM kararları bu konuda çok titiz. AİHM, yapılan
aramaların iç hukuka uygun olmasını, meşru bir amaç
gütmesini, demokratik bir toplum için gerekli olmasını, elde edilmek
istenen amaçla orantıları arıyor. AİHMin üzerinde
durduğu nokta, ulusal yasalarda keyfîliği önleyecek yeterli güvencelerin
bulunup bulunmadığı, uygulamada gerekli özenin gösterilip
gösterilmediğidir.
Değerli
milletvekilleri, görüldüğü gibi, AİHM, ulusal yasalarda yargıç
ve savcıların keyfîliğini önleyecek düzenlemelerin bulunup
bulunmadığını dikkatle araştırıyor. Arama izninin
soyut olmaması gerektiğini belirtiyor. Bu tür davalarda dikkat
ettiği hususlardan birisi, yargıcın polise arama yetkisi veren
izninin nasıl yazıldığı. Bu izin çok geniş ve
soyut olmamalıdır. diyor. Arama makul bir kuşkuya
dayanmalıdır. diyor. Bu kuşkunun ne olduğu açıkça
belirtilmelidir. Evinde arama yapılan kişiye yöneltilen bir suç
yoksa, arama izni konusunda AİHM büsbütün titiz davranıyor.
Yargıcın ver-diği yazılı izinde aramaya yol açan
kuşkunun çok açık bir biçimde anlatılmasını ve el
koymaya konu olacak belgelerin belirlenmesini istiyor. Funke Fransa
davasında AİHM aramada keyfîliği önleyecek yeterli güvencelerin
olmadığı sonucuna varıyor ve özel yaşamın ihlal
edildiğine dair karar veriyor. Bu sonuca ulaşırken AİHMin
dikkate aldığı ögelerden biri de Funkeye herhangi bir suç
yöneltil-memesiydi. Yine, el konulan eşyaların kanıt
niteliği taşıması gerektiğini belirtiyor. Kanıt
niteliği ta-şıyan bilgiler içeren belgelere el konulması da
yaşamla ilgili, o nedenle aramada olduğu gibi el koymada da bazı
istisnalar dışında yargıç izni gerekiyor. Kanıt
niteliği taşımayan CDlere, kitaplara ve özel eşyalara el konulması,
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi açısından özel
yaşamın ihlaline yol açıyor. Ceza Muhakemesi de el konulan
aletlerin, araçların kanıt niteliği
taşımasını öngörüyor.
Değerli
milletvekilleri, korku egemen olunca hukuk ortadan yok oluyor. Türkiyede
görülmekte olan davaların en önemli özelliklerinden birisi tutuklananların
kimlikleri, yöneltilen suçlamalar, toplumda genel bir sindirme, korku
havası yayıyor. İşin en kaygı verici yanı da
burası. Hannah Arendt'in Totalitarizmin Kaynakları adlı
kitabında korkunun totaliter rejimlerin en büyük özelliği olduğu
belirtiliyor. Arendt'e göre bir noktadan sonra korku muhalefetten de
bağımsız hâle gelir, herkesi kap-sar, toplumda kimsenin önünde
duramadığı en egemen öge olur. Totaliter bir devlette korkunun
yayılması için hukukun dışına çıkmaya gerek
yoktur, yasaların uygulanmasıyla korku yayılır. Ancak
totaliter rejimlerde yasaların uygulanmasının amacı bireyin
haklarını korumak değil, bireyi ortadan kaldırmaktır.
Yasalara uygunluk ve adalet farklı şeylerdir.
Bugünlerde bu
görüşleri belleklerimize iyice kazımalıyız. Çünkü, daha
Türk Ceza Kanununda yazılmayan suçlardan dolayı insanların
suçlanması, yayınlanmamış, basılmamış
kitapları bulunduranların bir örgüte suç işleyeceği
varsayımının artık Türkiyede bu olayların hangi
boyuta geldiğinin en somut kanıtlarıdır.
Değerli
milletvekilleri, bugün görülmekte olan davalarla ilgili esasa ilişkin
eleştiriler farklıdır. İtiraz edilen konu şudur:
Mahkemenin yönteme ilişkin, usule ilişkin kararlarının
gerekçeli olmamasıdır. Burada hep konuşuldu, denildi ki:
Efendim, mahkeme kararları eleştirilemez. imiş. Peki,
mahkemenin yargılama usullerine ilişkin kararları eğer
hukuka uygun değilse ve yasaya uygun değilse, özellikle de Avrupa
İnsan Hakları Mahkemesi kararlarına uygun değilse ne
yapacağız? Yargı-lamayı hâkim ve savcıların
keyfine mi bırakacağız? Burada yasak olan şey, davanın
esasına ilişkin konuşmamaktır, davada yargılanan
kişilerin suçluluğu ya da suçsuzluğu üzerine
konuşmamaktır ama yargılamanın yöntemiyle ilgili
eleştiriler yapılmalıdır.
Hepinize
saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge reddedilmiştir.
Kabul edilen
önerge çerçevesinde maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Madde 7de bir
önerge vardır, okutup işleme alıyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan Kanun
Tasarısının 7. Maddesi ile düzenlenen 5682 Sayılı
Pasaport Kanunun
33. Maddesine ikinci fıkra
olarak aşağıda yer alan fıkranın eklenmesini arz ve
teklif ederiz.
Faruk Bal |
Behiç Çelik |
Alim Işık |
Konya |
Mersin |
Kütahya |
Abdülkadir Akcan |
Cemaleddin Uslu |
Akif Akkuş |
Afyonkarahisar |
Edirne |
Mersin |
Türkiyede
herhangi bir suçtan sanık veya hükümlü olup da kendilerini takibattan veya
cezadan kurtarmak, askerlikten kaçmak, vergi borçlarını ödememek gibi
hususi maksatlarla bu fiili işle-yen kimseler hakkında verilecek ceza
bir misli artırılır.
BAŞKAN Komisyon
katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet
katılıyor mu?
DEVLET BAKANI
HAYATİ YAZICI (İstanbul) Katılmıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN
Afyonkarahisar Milletvekili Sayın Abdülkadir Akcan, buyurun. (MHP
sıralarından alkışlar)
ABDÜLKADİR
AKCAN (Afyonkarahisar) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
görüşülmekte olan 725 sıra sayılı Yasa
Tasarısının 7nci maddesiyle ilgili olarak verilmiş önerge
üzerinde söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, tasarının genel gerekçesinin üçüncü
paragrafında Tasarıyla, cumhuriyet
başsavcılıkları ve mahkemelerin görev alanında bulunan
bir kısım suçlar kabahate dönüştürülerek yargı
dışındaki bazı kurumların görev alanına dâhil
edilmekte ve idari yaptırıma dönüştürülen bu gibi eylemlerin
ceza miktarları da günümüz ekonomik koşullarına uygun bir hâle
getirilmektedir. Bu kapsamda ilk kez işlenmek şartıyla bakaya ve
yoklama kaçağı suçları, Pasaport Kanununda düzenlenen bazı
suçlar ve Orman Kanununun 91inci maddesinin beşinci fıkrasında
yer alan suçlar kabahate dönüştürülmekte ve idari para cezası
yaptırımına bağlanmaktadır. denilmektedir.
Cezaların, ister hapis cezası ister idari para cezası olsun veya
nasıl uygulanırsa uygulansın, mutlaka caydırıcı
boyutu olmalıdır.
Bizim
verdiğimiz önergenin ait olduğu 7nci maddede, Pasaport Kanununun
33üncü maddesi aşağıdaki şekilde
değiştirilmektedir. denilmektedir.
MADDE 33-
Türkiye Cumhuriyeti sınırlarını pasaportsuz veya pasaport
yerine kaim olacak bir vesikayı hamil olmaksızın terk eden veya
buna teşebbüs edenlere bin Türk Lirasından üçbin Türk Lirasına
kadar idarî para cezası verilir.
Biz önergemizde,
burada bir paragrafın eksik olduğunu, bu eksikliğin
giderilmemesi hâlinde cezanın caydırıcı nitelik arz etmez
hâle geldiğini kabul ederek, Türkiyede herhangi bir suçtan sanık
veya hükümlü olup da kendilerini takibattan veya cezadan kurtarmak, askerlikten
kaçmak, vergi borçlarını ödememek gibi hususi maksatlarla bu fiilî
işleyen kimseler hakkında verilecek ceza bir misli
artırılır. şeklinde cezaya caydırıcı
nitelik kazandırmak istedik. Hadise budur.
Değerli milletvekilleri, eğer bunu böyle
yapmazsanız, biraz önce Sayın Kamil Erdal Sipahinin ifade
ettiği ve bazı bürokrat arkadaşlarımızın da Meclisin
havasına ters düşecek şekilde, alay eder-cesine güldüğü
hadiseyi bir hatırlarsanız, onların bittiği yerde, bin lira
para cezasını göze alan bir kişi gayet rahat yurt
dışına pasaportsuz vesairesiz çıkar, kaçar gider. Eğer
siz bunu yakaladığınızda veya bir biçimde ele
geçirdiğinizde o zaman pasaportunu almadan yurt dışına
çıkmış olan kötü niyet taşı-mayanla, bu kötü niyetli
vatandaşın ceza fiilini nasıl ayıracaksınız? Bin
liradan 3 bin liraya kadarlık barem içerisinde bunu halletme
şansınız olmaz. Bunun ceza miktarını artırma
şansı olmalı ki cezanın caydırıcı boyutu
olsun. Bu yönüyle biz ikinci paragraf hâlinde önergemizde belirtilen hususun
eklenmesini öngördük. Zira, bunun sehven unutulmuş olduğunu kabul
ettik.
Değerli milletvekilleri, sehven unutulmuş
olma ihtimalini de oldukça yüksek olarak değerlendirdik.
Tasarının 2nci maddesinin sondan bir önceki fıkrasına
gidersek, İkinci fıkra kapsamında yoklama kaçağı
kaldıktan sonra ertelemesi yapılanlar ile birliklerine sevk edilenler
hakkında bu Kanunun 89 uncu maddesinin dört ila yedinci fıkra
hükümleri uygulanır. diyor.
Değerli
milletvekilleri, 2009 yılında yapılmış olan bir
düzenlemeyle bu anılan maddede dört fıkradan başka fıkra
kalmamıştır, oysa yedinci fıkradan bahsedilmektedir. Yani
bu tasarı çalakalem hazırlanmış, yangından mal
kaçırır gibi hazırlanmış ithamına mazhar olan,
böyle bir ithamda bulununca da asla haksızlık edilmiş
olmaması gerektiği kabul edilmesi gereken bir husus söz konusudur.
Dolayısıyla, biz bu eksikliğin giderilmesinin kanuna özellik
katacağı kanaatiyle bu önergeyi vermiş bulunuyoruz.
Verdiğimiz
bu önergeye desteklerinizi bekliyor, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
(MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim. Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmemiştir. Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir. Madde
8de iki önerge vardır, sırasıyla
okutuyorum: Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Kanun Tasarısının 8. Maddesi ile
düzenlenen 5682 Sayılı Pasaport Kanununun 34. Maddesinde yer alan
girebilmiş kelimesinin girmiş şeklinde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
|
|
||
|
Faruk Bal |
Behiç Çelik |
Alim Işık |
|
Konya |
Mersin |
Kütahya |
|
Akif Akkuş |
|
Cemaleddin Uslu |
|
Mersin |
|
Edirne |
TBMM
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 725 sıra sayılı yasa tasarısının 8.
maddesindeki Bin TLden Üç bin TLye kadar ibaresinin Bin TL olarak
değiştirilmesini arz ederiz. Saygılarımızla.
Ferit Mevlüt Aslanoğlu Ali
İhsan Köktürk Şevket
Köse
Malatya Zonguldak
Adıyaman
Abdullah Özer Tayfun
İçli
Bursa Eskişehir
BAŞKAN Komisyon katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
DEVLET
BAKANI HAYATİ YAZICI (İstanbul) Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Buyurun Sayın Aslanoğlu.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya)
Değerli arkadaşlar, sadece şunu söylüyorum: Burada subjektif bir
değerlendirme var. Kapıkuleden pasaportsuz girene Kapıkule
mülki amiri bin lira uygulayacak veya Kapıkuledeki mülki amir o gün 3 bin
lira uygulayacak. O mülki amir gidecek, bir sonraki bin lira uygulayacak.
Haburdan girene bin lira uygulayacaksın. Objektif bir kriter yok burada.
Kabahatler Kanunu diyorlar. Hâkime
bıraktığımız kararlarda mahkemede belli
katsayılar var.
SUAT KILIÇ (Samsun) Alt sınır-üst
sınır.
FERİT
MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) - Alt sınır ve üst sınır
var. Ama hâkim olayın oluş şekline göre alt sınır veya
üst sınırı tayin edebiliyor. Ama burada mülki idare amirinin
subjektif şeyine kalıyorsunuz. Türkiye'nin herhangi bir yerinde bir
yerinde bin lira uyguluyor, bir yerinde 3 bin lira uyguluyor.
H. TAYFUN
İÇLİ (Eskişehir) İçtihat da yok.
FERİT
MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) Böyle bir içtihat da yok. Onun için, burada
gelin, bir tek kalem
Kabahatler Kanununa uydurmanıza gerek yok, bu idari
bir para cezası. Eğer pasa-portsuzsa herkes pasaportsuzdur. Haburdan
girene bin lirayı uygulayacaksınız, Kapıkuleden girene 3
bin lira. Böyle şey olmaz arkadaşlar. Objektif olalım. Hep
subjektife çeviriyoruz. İnsanların iki dudağının arasına
bırakıyorsunuz.
Hepinize saygılar sunarım. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir. Diğer önergeyi okutuyorum: Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan Kanun
Tasarısının 8. Maddesi ile düzenlenen 5682 Sayılı
Pasaport Kanununun 34. Maddesinde yer alan girebilmiş kelimesinin
girmiş şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Akif Akkuş (Mersin) ve
arkadaşları
BAŞKAN
Komisyon katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ
HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu) Takdire bırakı
yoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
DEVLET BAKANI HAYATİ YAZICI (İstanbul)
Katılıyoruz Sayın Başkan. BEHİÇ ÇELİK (Mersin)
Gerekçe
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Kelimenin bu hali Türkçe imla kurallarına daha uygundur.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Kabul edilmiştir. Kabul edilen önergeyle birlikte maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etme-yenler
Kabul
edilmiştir. 9uncu madde üzerinde bir önerge vardır, okutuyorum ve
işleme alıyorum: Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına Görüşülmekte olan Kanun
Tasarısının 9. Maddesi ile düzenlenen 5682 Sayılı
Pasaport Kanu-nunun 35. Maddesinde yer alan üçyüz kelimesinin beşyüz
şeklinde değiştirilmesini arz ve tek-lif ederiz.
Faruk Bal Behiç Çelik Alim Işık
Konya Mersin Kütahya
Akif Akkuş Cemaleddin
Uslu
Mersin Edirne
BAŞKAN
Komisyon katılıyor mu?
ADALET
KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu) Takdire
bırakıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
DEVLET BAKANI HAYATİ YAZICI
(İstanbul) Katılıyoruz Sayın Başkan.
BEHİÇ
ÇELİK (Mersin) Gerekçe
BAŞKAN
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
İdari para
cezasının yaptırım açısından daha uygun
olması için bu önerge verilmiştir.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edil
miştir.
Kabul edilen önerge çerçevesinde maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir. 10uncu maddede bir önerge
vardır, okutup işleme alıyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan Kanun Tasarısının 10. Maddesi ile düzenlenen 5682
Sayılı Pasaport Kanununun 38. Maddesinde yer alan ilgili
kelimesinin yetkili şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Faruk
Bal Behiç Çelik Alim
Işık
Konya
Mersin Kütahya
Akif
Akkuş Cemaleddin Uslu
Mersin
Edirne
BAŞKAN Komisyon katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
DEVLET
BAKANI HAYATİ YAZICI (İstanbul) Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BEHİÇ
ÇELİK (Mersin) Gerekçe
BAŞKAN
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Metnin
daha anlaşılır olabilmesi amacıyla bu önerge
verilmiştir.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
10uncu
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Madde
11i oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Madde
12de bir önerge vardır, okutup işleme alacağım:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına Görüşülmekte olan Kanun
Tasarısının 12. Maddesinde geçen eklenmiştir ibaresinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Faruk
Bal |
Behiç Çelik |
Alim Işık |
Konya
|
Mersin |
Kütahya |
Akif
Akkuş |
Cemaleddin Uslu |
Yılmaz Tankut |
Mersin
|
Edirne |
Adana |
eklenmiş ve aynı bentte
geçen kamu adına ibaresi madde metninden
çıkarılmıştır.
BAŞKAN Komisyon katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu)
Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
DEVLET
BAKANI HAYATİ YAZICI (İstanbul) Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Sayın Tankut,
buyurun.
YILMAZ TANKUT
(Adana) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
görüşülmekte olan kanun tasarısının 12nci maddesinde
vermiş olduğumuz önerge hakkında söz almış
bulunuyorum. Bu vesileyle hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlar, her karış toprağı aziz şehitlerimizin
kutsal kanlarıyla sulanmış aziz vatanımızın, ona
hizmet etmek gayesiyle organize olmuş kutlu devletimizin ilelebet payidar
olması, bu vatan üzerinde yaşayan her birimizin elbette ki ortak
arzusudur. İşte, bu ortak arzunun var olabilmesi ise her bir
vatandaşımızın ortak hedef, sevinç ve
acılarını birlikte yaşayabilmesine, memleketimizin,
devletimizin imkân ve kaynaklarının adil ve eşit bir
şekilde paylaşabilmesine bağlıdır. Ama bütün
bunların hayat bulabilmesinin en temel ve en önemli şartlarından
birisi de, hiç kuşkusuz, adaletin tesisine ve onun tecelli edebilmesine
bağlıdır. Bunları sağlayacak olan zemin ise, hiç
şüphesiz, devletimizin bizatihi ta kendisidir.
Şimdi, buradan, hepimizin, şu suali
öncelikle kendi vicdanımıza sorup cevap araması gerekmektedir:
Acaba bugün biz devlet olarak hakkın, hukukun, adaletin tecellisini
sağlayabilmekte miyiz?
Değerli arkadaşlar İnsanın
yaşayabilmesi için her şeyin başı
sağlıktır. diyoruz. Fakat devletin koruyucu şemsiyesi
altında bulunamayan insanların sağlıklı ve
şahsiyetli bir şekilde hayatlarını devam ettirebilmeleri
ise çok zordur. Ancak devletin ve milletin yaşayabilmesinin temel şartının
da adalet olduğunu hepimiz biliyor, inanıyor ve söylüyoruz. Çünkü
adaletin olmadığı yerde huzur ve düzen olmaz, huzur ve düzenin
olmadığı yerde de ne devlet ne de millet uzun süre ayakta
kalamaz. İşte, aziz milletimiz ve kutlu devletimiz için bu kadar
önemli olan adalet, hepimizin ama öncelikle de devleti idare edenlerin,
başta iktidar olmak üzere, idare sorumluluğunu üstlenen her kesimin
üze-rinde titizlikle durması gereken bir konudur. Ama bugün, maalesef,
ülkemizin en temel sorunların-dan birinin adaletsizlik olduğunu
üzülerek görmekteyiz, müşahede etmekteyiz. Bugün adalet ve yargıyla
ilgili bu tasarının görüşülmesinde bile, seçim atmosferine
girdiğimiz bu zaman diliminde hak ve hukukun temsili konusunda çok titiz
ve hassas olması gereken Türkiye Büyük Millet Meclisinde bile bu
sorumluluk ve hassasiyete eğer uyulmuyorsa durum gerçekten çok vahim
demektir. Az önce de ifade edildi ve ne yazık ki, yasama geleneklerine
uygun olması açısından siyasi olmayan ve tarafsız
olduğu için atanan Adalet Bakanı hâlen, doğrudan kendisiyle
ilgili olan görüşmelerde Genel Kurulda bulunma nezaketini
göstermemiştir, göstermemektedir. Dolayısıyla hukuka ve
hakkaniyete dayanmayan tasarrufların, kanunsuz ve ceberut
uygulamaların hemen her gün gündem maddesi olması, az önce
işaret ettiğim ve büyük bir ihtimam ve titizlikle korunması
gereken adalet anlayışıyla ilgili derin
kaygılarımızı maalesef haklı
çıkarmıştır. Dahası, özellikle son yıllarda artan
hukuksuzluklar, kanunsuzluklar artık sıradan hâle gelmiş, bu tür
uygulamalar kanıksanır olmuş, bu da tehlikenin çok vahim
boyutlara geldiğini ortaya koymuştur.
Bakın değerli arkadaşlar, Türk Dil
Kurumu adaleti nasıl tanımlıyor: Adalet, yasalarla sahip olunan
hakların herkes tarafından kullanılmasının
sağlanması, hak ve hukuka uygunluk, hakkı gözetme, herkese kendi
hakkı olanı verme ve doğruluktur. Bu tanıma göre bugün
hiçbirimizin yasalarla sahip olunan hakların herkes tarafından adil
ve eşit bir şekilde kullanıldığını söylemesi
ne yazık ki mümkün değildir. Yine bugün hiçbirimizin devleti yöneten
siyasi iradenin yani AKPnin hak ve hukuku gözettiğini ifade edebilmesi de
söz konusu değildir. Bugün adaleti uygulamak ve yerine getirmekten sorumlu
olan devlet kuruluşlarının siyasi emellerle hedef hâline
getirilmediğini, bu kuruluşların siyasi ikbal kaygılarıyla
yapılandırma sürecine sokulmadığını da hiç kimse
söyleyemez.
Sayın milletvekilleri, şimdi buradan
soruyorum: Bugün gelinen noktada, yolsuzluk soruşturması açan
hâkimler görevden alınıyorsa, yine o hâkimlerin mahrem bilgileri
toplanıp konuşmaları dinleniyorsa, onlara komplo kuruluyor ve
polis baskınına maruz bırakılıyorsa, takip edilen
davalara yandaş savcı aranıyor ve o savcının üzerine
başka bir savcı salınıyorsa Türk adalet sisteminin
böylesine kaos ve karmaşa içine itilmesinin sorumlusu sizce kimdir ve kimlerdir?
Eğer AKP İktidarına mensup, yolsuzluk, irtikap, suistimal gibi
kesinleşmiş suçlardan ceza alan belediye başkanları,
bürokratlar hâlen görevde tutuluyor ama hakkında yargının
verdiği kesinleşmiş suçu bulunmayan, Adana Büyükşehir
Belediye Başkanı gibi, AKPli olmayan belediye başkanları
ile milliyetçi, ülkücü bürokratlar görevden alınıyor, sürgün
ediliyorsa adalet bunun neresindedir? Ve eğer Türk milleti adına
karar veren hâkimler, cumhuriyetin savcıları bu aziz milletin
çocuklarını katleden PKKlı canilerin ayağına
talimatla gönderiliyorsa ve bunların aklanması isteniyorsa, üç
kıtada hakkın mücadelesini vermiş olan bu necip millet kime,
nasıl güvenecektir diyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge reddedilmiştir. Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir. 13üncü maddede iki önerge vardır; sırasıyla
okutup, işleme alıyorum. Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Kanun
Tasarısının 13. Maddesi ile düzenlenen 492 Sayılı
Harçlar Kanununun IV. Temyiz, istinaf ve itiraz harçları
başlıklı maddesinde yer alan a ve c bentlerinin aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
a) Yargıtay hukuk dairelerine yapılacak
temyiz başvurularında 90 TL
c)
Danıştaya yapılacak temyiz başvurularında 90 TL
Faruk Bal Behiç
Çelik Alim Işık
Konya |
Mersin |
Kütahya |
Akif
Akkuş |
|
Cemaleddin Uslu |
Mersin
|
|
Edirne |
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan
725 Sıra Sayılı Yargı Hizmetlerinin
Hızlandırılması Amacıyla Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının, 13. maddesi ile değiştirilen 492
sayılı Kanunun (1) sayılı tarifesinin IV. Temyiz ve Harçlar
kısmının b, g ve h bentlerinin madde metninden
çıkarılmasını ve bentlerin buna göre teselsül ettirilmesini
arz ve teklif ederiz.
Hakkı Suha Okay Ali Rıza Öztürk İsa Gök
Ankara Mersin Mersin
Tayfun İçli Birgen Keleş Bayram Meral
Eskişehir İstanbul İstanbul
BAŞKAN
Komisyon katılıyor mu?
ADALET
KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu)
Katılmıyoruz
Sayın
Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
DEVLET BAKANI
HAYATİ YAZICI (İstanbul) Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN
Sayın İçli, buyurun.
H. TAYFUN İÇLİ
(Eskişehir) Sayın Başkanım, teşekkür ediyorum. Çok
değerli milletvekili arkadaşlarım, sizleri saygıyla
selamlıyorum. Biliyorsunuz, cezayla ilgili temyiz ve itirazlara harç getiriliyor.
Önergemizde bu yeni düzenlemenin kaldırılmasını istiyoruz.
Değerli arkadaşlarım, eskiden de ceza yargılamasında,
temyiz başvurularında maktu harç alınırdı. 80li
yılların başlarında, ceza yargılamasında böyle
bir harcın alınmaması gerektiği
Çünkü ceza
yargılamasında hüküm kesinleşinceye kadar şüphelilerin,
sanıkların masumiyet karinesinden yararlanması gerektiği
anlayışıyla bu kaldırıldı.
Şimdi, yasa tasarısında bu maddeyle,
tekrar, ceza yargılanmasında temyize maktu harç getirili-yor.
Şimdi, Anayasamızın 38inci maddesinin üçüncü
fıkrası, yine, insanlar suçluluğu sabit oluncaya kadar masum,
masumiyet karinesi var. Şimdi bunu getiriyorsunuz yani bütçeye takviye
amacıyla mı böyle yeni harçlar getiriyorsunuz, onu anlamakta zorluk
çekiyorum. Yani kaynak yaratmak amacıyla ya da ceza
yargılanmasında sanki kâr etme amacı taşıyan böyle bir
düzenlemeyi kabul etmek doğrusu mümkün değil. Ceza adaletinde hizmet
önemlidir arkadaşlar, para önemli değil.
Bir de şöyle farklı bir olay var: Hukuk
yargılanmasında haksız çıkan taraftan bu harçlar
alınır, hem maktu harç alınır hem nispi harç
alınır hem yargılama giderleri alınır. Hüküm kesinleştikten
sonra icraya koyarsınız, alırsınız. Ceza
yargılamasında bunu kimden alacaksınız? Yani bunu
mağdur da temyiz edebilir, sanık da temyiz edebilir. Alelacele, yani
bir kaynak yaratma amacıyla getirilen böyle bir anlayış
doğru bir anlayış değil.
Bakın, bu anlayış, acele
anlayış, şimdi Genel Kurulda kabul edilen önergelerin kabul
edilme-sinden de anlaşılıyor. Biz bunu Adalet Komisyonunda
söylediğimiz zaman kabul edilmedi, dirençle
karşılaştık ama görüyorsunuz şimdi bazı
mantıklı, akılcı önergeler kabul ediliyor. Biraz evvel,
bakın, ben geneli hakkında konuşurken, tali komisyonların,
ihtisas komisyonlarının baypas edildiğini söyledim. Biri Millî
Savunmaydı, biri Plan Bütçe Komisyonuydu. Bakın, burada mali hükümler
var. Mali hükümlerle ilgili Plan Bütçe
Çünkü devletin bütçesinden
birtakım harcamaları gerektiriyor. E Millî Savunma Komisyonunu baypas
ettiniz. Değerli arkadaşımız, MHPli
arkadaşımız Erdal Sipahi -bizden de Zekeriya Akıncı, 5
arkadaşımız var- şimdi, çok mantıklı,
atladığınız bir mantık ha-tasını söyledi.
Keşke silahlı kuvvetlerin mensupları burada olsaydı, bunları
bir kez daha söyleseydim ama kendi maddeleri bitince terk ettiler burayı.
Hâlbuki belki de tekriri müzakereyle bu maddenin görüşülmesi gerecek.
Şimdi, bunlar hep yanlış işler.
Bakın, 4üncü maddede, kendi rızasıyla
dört ay içinde gelenlere altı aya kadar
Ya, kendi rızasıyla
gelmiyor, yakalıyorsunuz, ona iki aydan altı aya kadar hapis
cezası veriyorsunuz. O son fıkranın altında kademe kademe
gidende mantık doğru. Mesela, devam ediyor: ...dört aydan sonra bir
yıl içinde gelenler iki aydan bir yıla kadar, yakalananlar dört aydan
bir yıla kadar; bir yıldan sonra gelenler dört aydan iki yıla
kadar, yakalananlar altı aydan üç yıla kadar hapis cezasıyla
cezalandırılır. Ama bu son fıkranın ilk cümlesinde,
yani, müthiş bir şey var. Bunun mutlaka bir tekriri müzakere
yapılması, Sayın Bakanım, Sayın Komisyon
Başkanı
Yani 4üncü maddenin son fıkrası açık.
Uygulamada gülerler bize, Bunlar nasıl kanun çıkarıyorlar?
derler. Yani mutlaka, mutlaka bu 4üncü maddenin son fıkrasını
düzeltmeniz lazım.
İşte, ihtisas komisyonlarını devre
dışı bırakırsanız, bir an evvel, böyle gece
yarıları, sabaha kadar kanun çıkarmaya kalkarsanız komik
duruma düşersiniz diyorum, hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge
reddedilmiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan Kanun
Tasarısının 13. Maddesi ile düzenlenen 492 Sayılı
Harçlar Kanununun IV. Temyiz, istinaf ve itiraz harçları
başlıklı maddesinde yer alan a ve c bentlerinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
a) Yargıtay hukuk dairelerine yapılacak
temyiz başvurularında 90 TL
c) Danıştaya yapılacak temyiz
başvurularında 90 TL
Faruk Bal (Konya) ve arkadaşları
BAŞKAN
Komisyon katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu)
Takdire bırakıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet
katılıyor mu?
DEVLET BAKANI HAYATİ YAZICI
(İstanbul) Katılıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe:
Harç miktarlarının daha uygun ve diğer
harç türleriyle orantılı olması amacıyla bu önerge
verilmiştir.
BAŞKAN Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir. Kabul edilen önerge
çerçevesi içinde madde 13ü oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir. Madde 14e bağlı madde 71/A maddesinde bir önerge
vardır, okutup işleme alıyorum. Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına Görüşülmekte olan 725 Sıra
Sayılı Yargı Hizmetlerinin Hızlandırılması
Amacıyla Bazı Kanun-larda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Tasarısının, 14. maddesine bağlı 71/A
maddesinin metin-den çıkarılmasını ve numaraların buna
göre teselsül ettirilmesini arz ve teklif ederiz.
Hakkı
Suha Okay |
Ali Rıza Öztürk |
İsa Gök |
Ankara
|
Mersin |
Mersin |
Bayram
Meral |
Ali İhsan Köktürk |
Birgen Keleş |
İstanbul
|
Zonguldak |
İstanbul |
BAŞKAN Komisyon
katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet
katılıyor mu?
DEVLET BAKANI HAYATİ YAZICI
(İstanbul) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Sayın Köktürk, buyurun.
ALİ
İHSAN KÖKTÜRK (Zonguldak) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 725 sıra sayılı Yargı Hizmetlerinin
Hızlandırılması Amacıyla Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Yasa
Tasarısının 14üncü maddesiyle Noterlik Kanununa eklenen 71/A
maddesinin tasarı metninden çıkartılmasına yönelik önergem
üzerine söz almış bulunuyorum. Öncelikle yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, tasarının bu maddesiyle, terk eden eşin ortak
konuta davet edilmesi ve mirasçılık belgesinin verilmesi noterlerin
yapabilecekleri işler arasına alınmaktadır ancak bu
düzenlemeyi sağlıklı değerlendirebilmek için hukuk
sistemimizin içerisindeki yerini irdelemek gerekir.
Hepimizin
bildiği gibi Anayasanın 9uncu maddesi uyarınca yargı
yetkisi Türk milleti adına bağımsız mahkemelerce
kullanılmaktadır yani yargı yetkisi yalnızca yargı
organları tarafından kullanılabilecek, münhasır, mutlak bir
yetkidir. Kuvvetler ayrılığı ilkesinin doğal sonucu
olarak bu yetkinin başka bir organ, kişi veya kurum tarafından
kullanılması mümkün değildir. Yine Anayasamızın
142nci maddesine göre de mahkemelerin kuruluşu, görev ve yetkileri,
işleyişi ve yargılama usulleri de kanunla düzenlenir.
Değerli milletvekilleri, bu düzenlemeler
ışığında baktığımızda
mirasçılık belgesinin verilmesi faaliyeti yargı faaliyeti
kapsamında olan bir işlemdir. Türk Medeni Kanununa göre, Hukuk Usulü
Muhakemeleri Kanununa göre de mirasçılık belgesi verilmesi
işinin bir çekişmesiz yargı yani nizasız kaza faaliyeti
olduğu konusunda da herhangi bir tereddüt bulunmamaktadır.
Dolayısıyla bir yargı faaliyetinin isteğe bağlı
olarak, yargılama makamı olmayan noterlerce de
kullanılmasının öngörülmesi hukuk devletimizin temelini
oluşturan kuvvetler ayrılığı ilkesiyle de, yine
Anayasamızda yargı yetkisinin bağımsız mahkemelerce
kullanılacağına dair 9uncu maddesiyle de, yine
Anayasamızın mahkemelerin kuruluşuna dair 142nci maddesiyle de
bağdaşmadığı, çeliştiği son derece
açıktır. Ayrıca, yargılama faaliyetini gerektiren
mirasçılık durumunun saptanması kararının noterlere de
tanınması, yukarıda belirttiğimiz Anayasa hükümleriyle
açıkça çeliştiği gibi, yargı güvenliği ilkesiyle ve
hukuki güvenlik ilkesiyle de açıkça çelişmektedir.
Değerli milletvekilleri, hepimizin bildiği
gibi, referandum sürecinden sonra Hâkim ve Savcılar Yüksek Kurulunun
Adalet Bakanlığının blok listesiyle oluşturularak,
Adalet Bakanlığının âdeta ikinci
müsteşarlığına dönüştürülmesi, akabinde
Danıştay ve Yargıtay dairelerinin görevlerinin kanunla
belirleneceğine dair hükmün torba yasayla değiştirilerek
doğal hâkim ilkesinin bertaraf edilmesi ve bunların sonucu olarak
tıpkı birinci derece özel yetkili mahkemelerde olduğu gibi
Yargıtayda da özel yetkili dairelerin oluşturulması örneklerinde
görüldüğü üzere, bu tasarıyla da mirasçılık belgesi için öngörülen
bir işin hem yargı organı tarafından hem de isteğe
bağlı olarak başka bir organ tarafından görülebileceği
anlayışı ülkemizde son dönemlerdeki hukuk devletinden, hukukun
temel ilkelerinden sapışın kabul edilemez bir sonucudur.
Değerli milletvekilleri, sonuç olarak,
bahsettiğimiz düzenlemeler hukuk devleti açısından kabul
edilemez. Bir yargılama faaliyetinin, bir yargılama makamı
olmayan, mahkeme olmayan bir başka organa, bir başka kuruma
tanınıyor olması peşinen başka gelişmeleri de
beraberinde getirecek, âdeta Perşembenin gelişi çarşambadan
bellidir. sözünü anımsatan ve belleklerimize özel mahkemeleri
anımsatan, özel mahkemeleri getiren, yargılama faaliyetinin bir
kamusal faaliyet olmaktan çıkarıla-bileceği tehdidini yine
belleklerimize getiren bir sürecin aşamalarıdır.
Bu nedenle, bu kabul edilemez maddenin tasarı
metninden çıkarılmasını diliyor, yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederim. Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmemiştir.
Madde 71/Ayı oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Kabul edilmiştir. Madde 14e bağlı madde 71/B
maddesinde üç önerge vardır, sırasıyla okutup, işleme
alıyorum: Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan "Yargı Hizmetlerinin
Hızlandırılması Amacıyla Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı"nın çerçeve 14 üncü maddesi ile 1512
sayılı Noterlik Kanununa eklenen 71/B maddesinin üçüncü
fıkrasının aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
|
|||||
Suat
Kılıç |
|
Enver Yılmaz |
|
İkram Dinçer |
|
Samsun
|
|
Ordu |
|
|
Van |
Osman
Demir |
|
Emin Önen |
|
||
|
Tokat |
|
Şanlıurfa
|
|
|
|
|
|
|
|
|
"Mirasçılık belgesi verilmesinin
yargılamayı gerektirmesi, nüfus kayıtlarının
mirasçılık belgesi verilmesi konusunda yeterli olmaması veya
mirasçılık belgesinin yabancılar tarafından talep edilmesi
durumunda, mirasçılık belgesi noterler tarafından verilemez."
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan Kanun
Tasarısının 14. Maddesi ile 1512 Sayılı Noterlik
Kanununa eklenen 71/B Maddesinin 2. fıkrasında yer alan
"Noterler," kelimesinden sonra gelmek üzere ve 4.
Fıkrasının başına "Bu kanunun" ibaresinin
eklenmesini,
4. fıkrasında yer alan 112 nci madde
uyarınca düzenlenen ibaresinin metinden çıkarılmasını
arz ve teklif ederiz.
Faruk Bal Behiç Çelik Alim Işık Konya Mersin Kütahya Akif Akkuş Cemaleddin Uslu
Mersin Edirne
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 725 Sıra Sayılı
Yargı Hizmetlerinin Hızlandırılması Amacıyla
Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının, 14. maddesine bağlı 71/B maddesinin
metinden çıkarılmasını ve numaraların buna göre
teselsül ettirilmesini arz ve teklif ederiz.
Hakkı
Suha Okay |
Ali Rıza Öztürk |
İsa Gök |
Ankara
|
Mersin |
Mersin |
Bayram
Meral |
Birgen Keleş |
Tayfun İçli |
İstanbul
|
İstanbul |
Eskişehir |
BAŞKAN- Komisyon
katılıyor mu?
ADALET
KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet
katılıyor mu?
DEVLET BAKANI HAYATİ YAZICI
(İstanbul) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Sayın İçli,
buyurun.
H.
TAYFUN İÇLİ (Eskişehir) Sayın Başkanım,
teşekkür ederim. Değerli milletvekilleri, sizleri saygıyla
selamlıyorum. Söyleyecek sözünüz var mı hâlâ diyorsunuz, var.
Şimdi, bakın, biraz evvel ifade ettiğim gibi, de-
ğerli
arkadaşlar, katkı vermeye çalışıyoruz. Bunun, bu
işin, mirasçılık belgesinin yani veraset ilamı
olduğunu, çekişmesiz yargı konusu olduğunu hem biz hem siz
hem bütün bilim dünyası kabul ediyor mu? Ediyor. Demek ki bu
çekişmesiz yargı olayı. Şimdi, Komisyonda buna itiraz
ettik, Usul kuralları, yargılama kuralları belli
değildir. dedik. Bir önergeyle bunun bir yönetmelikle
düzenleneceğini söylediler yani yargı olayının.
Bakın,
demin Anayasanın 9uncu maddesini okudum. Şimdi Anayasanın
142nci maddesini okuyorum: Mahkemelerin kuruluşu, görev ve yetkileri,
işleyişi ve -bakın, altını çizerek- yargılama
usulleri kanunla düzenlenir. Yani yönetmelikle düzenlenmez yargılama
usulleri. Bu eğer bir çekişmesiz yargıysa -ki hepimiz kabul
ediyoruz- bir usul kuralını bu maddenin sonuna eklediğiniz bir
paragrafla yönetmelikle yapamazsınız. Anayasa 142, usul
kuralları kanunla düzenlenir, yönetmelikle düzenlenmez.
K. KEMAL ANADOL (İzmir) Olsun, onlar
yönetmelikle düzenleyecek, canları öyle istiyor!
H. TAYFUN İÇLİ (Devamla) Yani Komisyonda
bu fark edildi. Bu kaygıyı, hatta Noterler Birliğinin temsilcisi
vardı, bana hak verdi konuştuğum zaman Evet, bu
atlanmış, usul kuralları düzenlenmedi. dedi.
Arkadaşlarımız önerge vermek suretiyle bunu yönetmeliğe
çevirdiler. Olmaz, Anayasa 142ye aykırı, Anayasanın 9uncu
maddesine aykırı.
Değerli arkadaşlarım, daha da
söyleyeceğim var, bunda çok konuşacağım var ama üç
dakikamız var. Bakın, yargı yetkisi tek başına bir
erk, mahkemeler kullanır bunu. Mahkemenin dışında bunu
noterlere verdiğiniz zaman iki başlı olur. Bir olay iki
başlı olmaz. Ya yargıdan çıkartın, dediğim gibi,
Anayasanın 9uncu maddesini değiştirin
Ben noterlere verilmesine
bir anlamda karşı değilim yani verin, özelleştirin yani bu
aslında yargının özelleştirilmesi. Yargı
özelleştirilmez, yargı bir kamu hizmetidir. Siz bir yargıyı
özelleştirirseniz, bu sağlık hizmeti de değil, bu
eğitim hizmeti de değil, yargı bir kamu hizmetidir. Bir
kısmını alıp noterlere, noter arkadaşlara verirseniz
yargı hizmetini özelleştirmiş olursunuz. Yargı
özelleştirilmez. Vatandaş niçin vergi verir? Yol, su, elektrik gibi
hizmetler için verildiği gibi, en önemli hizmetlerden olan yargı
hizmetinin, yargının adaletli dağıtılması için
vergi verir ama biz burada, haydi onu da geç, bunu da geç, birtakım
şeyleri özelleştiriyoruz. Yani inanın hukuk sistemini felç
ediyoruz. Yarın öbür gün uygulamada noterlerin verdiği kararlar ile
mahkemelerin verdiği kararlar ayrı ayrı olacak.
Bir de, bakın, usul kuralları diyorum.
Veraset ilamı almak için -hukukçu olan arkadaşlar bilir-mahkemeye
başvurursunuz, mahkeme vukuatlı nüfus kayıt örneğini ister
nüfus idaresinden. Mahkemenin müzekkere yazma, talimat yazma gibi hakkı
vardır yasalardan kaynaklanan ama noterlerin başka bir kuruma Ya,
kardeşim, Tayfun İçlinin vukuatlı nüfus kayıt
örneğini ver. deme hakkı yoktur. Böyle bir hak yok, noterler ihtar
çeker, Noterler Kanununda yetkileri bellidir.
Şimdi, siz kanunda, Anayasada tanınmayan
bir hakkı, gece yarısı getirdiğiniz, Ya, 400 bin dosya
beklemiş mahkemelerde, bu dosyaları eriteceğiz, adli yargı
hızlanacak. gibi bir anlayışla ve-yahut başka gerekçeler
de vardı
Kimi mahkemelerde, doğrudur, hâkim veraset
ilamını vermez, çok deneyimli yazı işleri müdürü
vardır, yazı işleri müdürü, vukuatlı, hemen yazar. Eskiden
o zordu, posta gönderilirdi, şimdi öyle değil, adliyenin içinde nüfus
idaresinin birimi vardır, faks çekerler, faks gelir, vukuatlı nüfus
kayıt örneğine bakarlar
YAHYA AKMAN (Şanlıurfa) Bilgisayarda
şimdi.
H. TAYFUN İÇLİ (Devamla)
ama bilgisayarda
tabii, o da geldi, bilgisayarda, hızlı geliyor ama bakın
bazı haklar vardır verasette. Mesela intifa hakkını mı
kullanacaksın, mülkiyet hakkını mı kullanacaksın diye
sormanız lazım, seçimlik haklar vardır bazı şeylerde.
Şimdi, bu noter bu seçimlik hakları
nasıl soracak? Noterin böyle bir yetkisi yok ki Kardeşim,
intifayı mı seçiyorsun, mülkiyet hakkını mı
seçiyorsun? Yani miras hukukunu bilmeniz lazım, miras hukukunu
bilmezseniz
Diyeceksiniz ki noterler hukuk mezunu, ayrı konu ama bu
veraset ilamı, sulh hukuk
Bir de Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun eski
maddesi, 9uncu maddesi var, sulh hukuk mahkemelerinin görevli olduğunu,
hangi hâllerde, tadat etmiştir, saymıştır.
Şimdi, siz, bütün olayları, daha yeni
geçirdik Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununu, orada vermediğiniz yetkiyi,
burada yargı hizmetlerinin hızlandırılması diye bir
torba kanunun içine sokuyorsunuz. Niye Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununa sokmadınız?
Yani bunu çok iyi biliyordunuz da neden bunu yapmadınız? Orada usul
kanunu var.
Değerli arkadaşlar, lütfen bu konulara
dikkat ediniz diyorum. Önergemizin lehinde oy vermenizi talep ediyor, hepinize
saygılar sunuyorum. BAŞKAN Önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir. Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan Kanun
Tasarısının 14. Maddesi ile 1512 Sayılı Noterlik
Kanununa eklenen 71/B Maddesinin 2. fıkrasında yer alan
"Noterler," kelimesinden sonra gelmek üzere ve 4.
Fıkrasının başına "Bu kanunun" ibaresinin
eklenmesini,
4. fıkrasında yer alan "112 nci madde
uyarınca düzenlenen" ibaresinin metinden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz. Akif Akkuş
(Mersin) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ
HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu) Takdire bırakıyoruz efendim. BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
DEVLET BAKANI
HAYATİ YAZICI (İstanbul) Katılıyoruz Sayın
Başkan.
BEHİÇ ÇELİK (Mersin) Gerekçe
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum: Gerekçe: Metnin
daha anlaşılır olması amacıyla bu önerge
verilmiştir. BAŞKAN Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir. Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan "Yargı Hizmetlerinin
Hızlandırılması Amacıyla Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı"nın
çerçeve 14 üncü maddesi ile 1512 sayılı Noterlik Kanununa eklenen
71/B maddesinin üçüncü fıkrasının aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Suat Kılıç (Samsun) ve
arkadaşları
"Mirasçılık belgesi
verilmesinin yargılamayı gerektirmesi, nüfus kayıtlarının
mirasçılık belgesi verilmesi konusunda yeterli olmaması veya
mirasçılık belgesinin yabancılar tarafından talep edilmesi durumunda, mirasçılık belgesi noterler
tarafından verilemez."
BAŞKAN
Komisyon katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ
HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu) Takdire bırakıyoruz.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
DEVLET BAKANI HAYATİ YAZICI (İstanbul)
Katılıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Tasarının
14 üncü maddesiyle Noterlik Kanununa eklenen 71/B maddesinin üçüncü
fıkrasına "yabancılar tarafından mirasçılık
belgesi talep edilmesi" durumu da eklenmiş ve bu durumda da mirasçılık
belgesinin noterler tarafından verilmesinin mümkün
olmayacağının hükme bağlanarak bu alandaki
boşluğun giderilmesi amacıyla bu önerge verilmiştir.
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir. Kabul edilen önergeler çerçevesinde madde 14e
bağlı madde 71/B maddesini oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir. Madde 71/Cde bir önerge
vardır, okutup işleme alıyorum.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 725 Sıra Sayılı
Yargı Hizmetlerinin Hızlandırılması Amacıyla
Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının, 14. maddesine bağlı 71/C maddesinin metinden
çıkarılmasını ve numaraların buna göre teselsül
ettirilmesini arz ve teklif ederiz.
Hakkı
Suha Okay |
Ali Rıza Öztürk |
İsa Gök |
Ankara
|
Mersin |
Mersin |
Tayfun
İçli |
Bayram Meral |
Birgen Keleş |
Eskişehir
|
İstanbul |
İstanbul |
BAŞKAN Komisyon
katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu)
Katılmıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet
katılıyor mu?
DEVLET BAKANI HAYATİ YAZICI
(İstanbul) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Yargı yetkisinin
devredilmezliği ilkesine aykırı olan düzenleme bu haliyle Anayasanın
9 ve 142. Maddelerine aykırıdır. Bu nedenle söz konusu
düzenlemenin Tasarı metninden çıkarılması öngörülmektedir.
BAŞKAN Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Madde 14e
bağlı madde 71/C yi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Çerçeve 14üncü
maddeyi kabul edilen 71/A; 71/B ve 71/C maddeleriyle birlikte
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Madde 15te bir
önerge vardır; okutup işleme alıyorum.
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Kanun
Tasarısının 15. Maddesinin çerçevesinde geçen eklenmiştir
ibare-sinin aşağıdaki şekilde ve 3. fıkrasında
yer alan onaylayabileceği gibi değiştirerek de ibaresinin
veya değiştirerek onaylayabilir şeklinde
değiştirilmesini ve eklenmiş ve (b) bendinde geçen zorunluluk
halinde ibaresi zorunlu hallerde şeklinde
değiştirilmiştir.
Faruk
Bal |
Behiç
Çelik |
Alim Işık |
|
Konya
|
|
Mersin |
Kütahya |
Cemaleddin
Uslu |
|
Akif Akkuş |
|
Edirne
|
|
Mersin |
|
BAŞKAN
Komisyon katılıyor mu? |
|
|
ADALET
KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet
katılıyor mu?
DEVLET BAKANI HAYATİ YAZICI
(İstanbul) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Sayın
Işık, buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)
ALİM
IŞIK (Kütahya) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri,
gecenin bu geç vaktinde tekrar bir önerge için huzurunuzdayım.
Saygılarımı sunuyorum.
Görüşülmekte
olan 725 sıra sayılı Kanun Tasarısının 15inci
maddesinde vermiş olduğumuz bu önerge, aslında uygulamada anlaşılmada
güçlük çekilecek ifadelerin değiştirilmesini amaçlıyor. Örneğin,
2575 sayılı Danıştay Kanununun 52nci maddesinin (b)
fıkrası zorunluluk hâlinde daire baş-kanlarının ve
üyelerin dairelerinin değiştirilmesiyle ilgili bir hükmü içeriyor.
Biz burada zorunluluk halinde ibaresinin zorunlu hallerde şeklinde
değiştirilmesinin daha uygun olacağını ifade ediyoruz.
Bu
tasarının 15inci maddesiyle, aynı Kanunun 52inci maddesine
eklenen 3üncü fıkrada, son cümlede Genel Kurul, Başkanlık
Kurulu kararlarını aynen onaylayabileceği gibi
değiştirerek de onaylayabilir. cümlesi Genel Kurul,
Başkanlık Kurulu kararlarını aynen veya
değiştirerek onaylayabilir. şeklinde değiştirilirse
daha doğru ve Türkçeye daha yakışır
olacağını söylüyoruz. Umarım Genel Kurul da bizimle
aynı görüşü paylaşır.
Değerli
milletvekilleri, önergemizin bu içeriğini açıkladıktan sonra,
eksik kalan birkaç konuyu da, konu yargının
hızlandırılması olduğuna göre, sizlerle paylaşmadan
geçemeyeceğim. Sayın Başbakan Diyarbakıra yeni ve modern
bir cezaevi yaptırma müjdesini verirken son derece heyecanlı bir
şekilde, bunun iyi bir yatırım olacağını
söylemiştir ama maalesef Anadolunun birçok ilinde, devle-tin cumhuriyet
tarihi boyunca yapmış olduğu birçok cezaevi ve adliyeyi de
aynı Başbakanın hükûmetleri kapatmıştır. Eminim,
sizlerin illerinde, birçok ilçede kapatılan adliyelerden ve kapatılan
cezaevlerinden dolayı mağdur olan birçok vatandaşımız
siz değerli milletvekillerimize de geliyor. Örneğin benim ilim
Kütahyada en büyük ilçelerden birisi olan Tavşanlı ilçemizde cezaevi
kapatıldı. Simav ilçesinde kapalı cezaevinin
kapatılması yönünde iddialar üzerine verdiğimiz soru önergesine
Adalet Bakanlığımız cevap verdi: Evet, kapatılacak.
Ama ne zaman? Seçimlerden sonra. Diğer taraftan, yine aynı ilde,
Çavdarhisar, Hisarcık, Dumlupınar, Aslanapa gibi ilçelerde adliyeler
kapatıldı. Bu ilçelerdeki insanlarımız, mahkeme günü,
örneğin Dumlupınarın köyünden kalkıyor, 100 kilometre
merkeze geliyor, o da araç bulabilirse ya da kendi traktörüne atlıyor
-öğleye kadar il merkezine gelecek- yetişebilirse mahkemesine
katılıyor, değilse bir dahaki mahkemeye yeniden gün
aldıktan sonra geri dönüyor. Bu adamcağızın cebinde çay
parası yok, altında arabası yok. Dolayısıyla bu
yargının sorunlarını çözeceksek geliniz, milletimizin
dertlerinin çözümü için burada maddeler değiştirelim ya da bu kanun
tasarılarına o maddeleri ekleyelim. Dolayısıyla
bunların mutlaka düzenlenmesi gerektiğini düşünüyorum.
Diğer taraftan, işin öbür tarafında
hâkimlerimiz sabah bir mahkemede, öğleyin bir başka mahkemede,
akşamüzeri bir başka mahkemede görev yapıyor. Örneğin,
sabah aile mahkemesinde görev alan aynı hâkim öğle vakti tüketici
mahkemesinde karar veriyor, akşama geldiğinde de ticaret mahkemesinde
karar vermek zorunda kalıyor. Yargının sorunları bunlar.
Burada dile getirdiğimiz konuların hiçbirisi acil sorun ve çözüm
bekleyen sorunlar değil.
Değerli Bakanım, biraz önce size burada
Adalet Bakanının olması gerektiğini söylerken bunları
ifade etmeye çalışıyoruz. Elbette ki sizin iştigal
alanınız değil ama bir adalet bakanı burada bunlara cevap
vermek zorunda.
O nedenle, bu önergenin yerinde bir önerge
olduğunu tekrar hatırlatıyor, önergemize desteğinizi
isteyerek hepinize iyi geceler diliyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge reddedilmiştir.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ
HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu) Sayın Başkanım, bir düzeltme talebimiz
var efendim.
BAŞKAN Buyurun.
ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ
HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu) 15inci maddenin 3üncü fıkradaki üçüncü
satırda içerisinde ibaresi var. Bunun içinde olarak düzeltilmesini
talep ediyoruz efendim.
BAŞKAN Peki. Madde 16da bir önerge
vardır, okutup işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan Kanun
Tasarısının 16. Maddesi ile 2575 Sayılı
Danıştay Kanununa eklenen 95/A Maddesinin 1.
Fıkrasının e bendinde yer alan Başkanlığınca
çıkartılacak esasları hazırlamak. İbaresinin
Başkanlığına destek hizmeti sunmak şeklinde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Faruk Bal |
Behiç Çelik |
Alim Işık |
Konya |
Mersin |
Kütahya |
Akif Akkuş |
Cemaleddin Uslu |
|
Mersin |
|
Edirne |
BAŞKAN - Komisyon
katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu)
Katılmıyoruz
Sayın
Başkanım. BAŞKAN - Hükûmet katılıyor mu? DEVLET BAKANI
HAYATİ YAZICI (İstanbul) Katılmıyoruz Sayın
Başkanım. BEHİÇ ÇELİK (Mersin) Gerekçe okunsun Sayın
Başkan. BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Maddenin daha anlaşılır ve karışıklığa
mahal vermeyecek şekilde düzenlenmesi amacıyla bu
önerge verilmiştir.
BAŞKAN
- Önergeyi oylarınıza
BEHİÇ
ÇELİK (Mersin) Karar yeter sayısı
BAŞKAN
Bakacağım karar yeter sayısına.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Karar yeter sayısı vardır,
kabul edilmemiştir.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
17nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri, dört yıl beraber
çalıştık, acı tatlı anılarımız oldu.
Seçimlere gidiyoruz. Öncelikle her birinize ayrı ayrı
başarılar diliyorum. Grup başkan vekillilerine ve
milletvekillerine, kâtip üyelere, şahsım ve Divan adına çok
teşekkür ediyorum. İnşallah, her şey herkesin gönlüne göre
olur. Allah hiçbirimizi utandırmasın. (Alkışlar)
Birinci
bölümde yer alan maddelerin oylamaları tamamlanmıştır.
Kanun tasarı ve teklifleriyle komisyonlardan
gelen diğer işleri sırasıyla görüşmek için 31 Mart
2011 Perşembe günü, alınan karar gereğince, saat 14.00te
toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum.
Kapanma Saati: 00.34