DÖNEM: 23 CİLT: 98 YASAMA YILI: 5
TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET
MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
85inci
Birleşim
31 Mart 2011 Perşembe
(Bu
Tutanak Dergisinde yer alan ve kâtip üyeler tarafından okunmuş
bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından ifade edilmiş
ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı sözler aslına
uygun olarak yazılmıştır.)
İ Ç İ N
D E K İ L E R
I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II. - GELEN KÂĞITLAR
III.
- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A)
MİLLETVEKİLLERİNİN GÜNDEM DIŞI KONUŞMALARI
1.-
Kahramanmaraş Milletvekili Mehmet Akif Paksoyun, Kahramanmaraşta
bulunan Germenicia Antik Kentinin tanıtımına ve Türk turizmine
kazandırılmasına ilişkin gündem dışı
konuşması
2.- Karabük
Milletvekili Cumhur Ünalın, Karabük Demir Çelik İşletmelerine
ve Karabük ilinin 74üncü kuruluş yıl dönümüne ilişkin gündem
dışı konuşması
3.- Tekirdağ
Milletvekili Kemalettin Nalcının, Trakya çiftçisinin sorunları
ve Ergene Havzasına ilişkin gündem dışı
konuşması ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi
Ekerin cevabı
IV.-
AÇIKLAMALAR
1.- Adana
Milletvekili Muharrem Varlının, Tarım ve Köyişleri
Bakanı Mehmet Mehdi Ekerin verdiği rakamlarla
insanlarımızı yanılttığına ilişkin
açıklaması
2.- Tekirdağ
Milletvekili Kemalettin Nalcının, Trakya çiftçisinin Ziraat Bankasına
olan borçlarına ilişkin açıklaması
V.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Tezkereler
1.- Macaristan
Ulusal Meclisi Dışişleri Komisyonu Başkanı Mihaly
Balla ve beraberindeki parlamento heyetinin Türkiye Büyük Millet Meclisinin
konuğu olarak resmî temaslarda bulunmak üzere ülkemizi ziyaretlerine
ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/1446)
B) Meclis Araştırması Önergeleri
1.- Adana
Milletvekili Tacidar Seyhan ve 34 milletvekilinin, Mersin-Akkuyuda kurulacak
nükleer santralin muhtemel etkilerinin araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/1099)
VI.-
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.- Yargı
Hizmetlerinin Hızlandırılması Amacıyla Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/1012) (S. Sayısı:
725)
2.-
Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanunu ile Bazı
Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Millî Eğitim,
Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu Raporu (1/1016) (S. Sayısı: 719)
3.- Türkiyede
Yapılan Birleşmiş Milletler Konferansları ve
Toplantılarına Dair Ayrıcalık,
Bağışıklık ve Diğer Bazı Hususlara
İlişkin Düzenlemeler Hakkında Birleşmiş Milletler ve
Türkiye Arasındaki Çerçeve Anlaşmasının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
ile Dışişleri Komisyonu Raporu (1/1011) (S. Sayısı:
699)
4.- Türkiye
Cumhuriyeti Hükûmeti ve İslam Ülkeleri Standardlar ve Metroloji Enstitüsü
Arasında İslam Ülkeleri Standardlar ve Metroloji Enstitüsünün
Türkiyede Kurulması Hakkında Anlaşmanın
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
ile Dışişleri Komisyonu Raporu (1/1008) (S. Sayısı:
702)
5.-
Milletlerarası Para Fonu ile Milletlerarası İmar ve
Kalkınma Bankasına Katılmak İçin Hükûmete Yetki Verilmesine
Dair Kanun, Avrupa İmar ve Kalkınma Bankasının Kuruluş
Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun ile Asya Kalkınma Bankası Kuruluş
Anlaşmasına Katılmamızın Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanunda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu
(1/1006) (S. Sayısı: 712)
6.- Sporda
Şiddet ve Düzensizliğin Önlenmesine Dair Kanun Tasarısı ile
Adalet Komisyonu Raporu (1/990) (S. Sayısı: 646)
VII.-
OYLAMALAR
1.- Türkiyede
Yapılan Birleşmiş Milletler Konferansları ve
Toplantılarına Dair Ayrıcalık,
Bağışıklık ve Diğer Bazı Hususlara
İlişkin Düzenlemeler Hakkında Birleşmiş Milletler ve
Türkiye Arasındaki Çerçeve Anlaşmasının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
ile Dışişleri Komisyonu Raporu (1/1011) (S. Sayısı:
699)
2.- Türkiye
Cumhuriyeti Hükûmeti ve İslam Ülkeleri Standardlar ve Metroloji Enstitüsü
Arasında İslam Ülkeleri Standardlar ve Metroloji Enstitüsünün
Türkiyede Kurulması Hakkında Anlaşmanın
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
ile Dışişleri Komisyonu Raporu (1/1008) (S. Sayısı:
702)
3.-
Milletlerarası Para Fonu ile Milletlerarası İmar ve
Kalkınma Bankasına Katılmak İçin Hükûmete Yetki Verilmesine
Dair Kanun, Avrupa İmar ve Kalkınma Bankasının Kuruluş
Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun ile Asya Kalkınma Bankası Kuruluş
Anlaşmasına Katılmamızın Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanunda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu
(1/1006) (S. Sayısı: 712)
VIII.-
YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI
1.- Bursa
Milletvekili İsmet Büyükatamanın, tüp gazdaki verginin
azaltılmasına, mutfak tüplerinde doğal gaz kullanımına
ve hidroelektrik santrallerinin kapasitesine ilişkin sorusu ve Enerji ve
Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldızın cevabı
(7/18604)
2.- Mersin
Milletvekili Mehmet Şandırın, ağır hasta olduğu
hâlde çalışmaya devam edenlerin emekli olmasına ilişkin
sorusu ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Ömer Dinçerin
cevabı (7/18669)
3.- Mersin
Milletvekili Ali Rıza Öztürkün, Akkuyu Nükleer Güç Santralinde görev
alacak personele ve nükleer bilim insanı sayısına ilişkin
sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldızın
cevabı (7/18694)
4.- Mersin
Milletvekili Ali Rıza Öztürkün, Akkuyu Nükleer Güç Santralinde üretilecek
elektriğin satışına ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii
Kaynaklar Bakanı Taner Yıldızın cevabı (7/18696)
5.- Manisa
Milletvekili Erkan Akçayın, YDK ve Bakanlık Teftiş Kurulu
tarafından TKİ yönetimi hakkında bulunulan suç duyurusuna ve
Bakanlıkça yapılan işlemlere ilişkin sorusu ve Enerji ve
Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldızın cevabı
(7/18699)
6.- Giresun
Milletvekili Murat Özkanın, yurt dışı seyahatlere ve
dostluk gruplarına ilişkin sorusu ve Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkan Vekili Nevzat Pakdilin cevabı (7/18747)
I.-
GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
Birinci, İkinci Oturum
TBMM Genel Kurulu
saat 14.00te açılarak on oturum yaptı.
24 Mart 2011
tarihli 82nci Birleşimde yapılan kapalı oturuma ait tutanak
özetinin İç Tüzükün 71inci maddesine göre okunması için kapalı
oturuma geçildi.
Birleşime
saat 14.21de ara verildi.
Üçüncü Oturum
(Kapalıdır)
Dördüncü, Beşinci, Altıncı, Yedinci,
Sekizinci, Dokuzuncu ve Onuncu Oturumlar
(Dördüncü Oturuma
saat 14.33te başlandı)
Edirne
Milletvekili Cemaleddin Uslu, Edirne ilinin sorunlarına,
Van Milletvekili
Kayhan Türkmenoğlu, Van ilinin düşman işgalinden
kurtuluşunun 93üncü yıl dönümüne,
Mersin
Milletvekili Akif Akkuş, Mersin ilinin sorunlarına,
İlişkin
gündem dışı birer konuşma yaptılar.
İstanbul
Milletvekili Mehmet Ufuk Uras, 30 Mart 1972de Kızılderede öldürülen
Mahir Çayan ve arkadaşlarına,
Mersin
Milletvekili Mehmet Şandır, Van ilinin 2 Nisan 2011 tarihinde
kutlanacak olan zafer gününe,
İlişkin
birer açıklamada bulundular.
İstanbul
Milletvekili Ahmet Tan ve 27 milletvekilinin, şiddet mağduru
kadınlara yönelik alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla bir Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/1098) Genel Kurulun bilgisine sunuldu; önergenin
gündemdeki yerini alacağı ve ön görüşmesinin, sırası
geldiğinde yapılacağı açıklandı.
Gündemin Genel
Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair
Öngörüşmeler kısmında yer alan:
Basının
halkın bilgi edinme hakkından en geniş biçimde
yararlanabilmesini sağlamak için çalışma
şartlarının iyileştirilmesi, basın özgürlüğünü
sağlamaya yönelik önlemlerin ve kararların tespiti için
Anayasanın 98inci ve İç Tüzükün 104 ve 105inci maddeleri
gereğince verilen (10/641) esas numaralı Meclis
Araştırması Önergesinin görüşmelerinin Genel Kurulun
30/03/2011 Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına
ilişkin MHP,
Hayvancılık
sektörünün sorunları (10/806) esas numaralı Meclis
Araştırması Önergesinin görüşmelerinin Genel Kurulun
30/03/2011 Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına
ilişkin CHP,
Grubu önerileri
yapılan görüşmelerden sonra kabul edilmedi.
Gündemin Kanun
Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler
kısmında bulunan 725, 719, 699, 702 ve 712 sıra sayılı
kanun tasarılarının bu kısmın 2, 3, 4, 5 ve 6ncı
sıralarına alınmasına ve diğer işlerin
sırasının buna göre teselsül ettirilmesine, Genel Kurulun, 5 ve
6 Nisan 2011 Salı ve Çarşamba günlerindeki birleşimlerde sözlü
sorular ve diğer denetim konularının görüşülmeyerek gündemin
kanun tasarı ve teklifleri ile komisyonlardan gelen diğer
işlerin görüşülmesine; 6 ve 7 Nisan 2011 Çarşamba ve
Perşembe günleri saat 14.00te toplanmasına; 30 Mart 2011
Çarşamba günü (bugün) 725 sıra sayılı Kanun
Tasarısının birinci bölümünün bitimine kadar
çalışmasına; 31 Mart 2011 Perşembe günü 646 sıra
sayılı Kanun Tasarısının görüşmelerinin
tamamlanmasına kadar çalışmasına, bu birleşimde 646
sıra sayılı Kanun Tasarısının
görüşmelerinin tamamlanamaması hâlinde 1 Nisan 2011 Cuma günü de saat
14.00te toplanarak Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen
Diğer İşler kısmında yer alan işlerin
görüşülmesine ve bu birleşimde 646 sıra sayılı Kanun
Tasarısının görüşmelerinin tamamlanmasına kadar
çalışmalara devam edilmesine; bu birleşimlerinde gece saat
24.00te günlük programların tamamlanamaması hâlinde günlük
programların tamamlanmasına kadar çalışmalarına devam
etmesine; 5, 6 ve 7 Nisan 2011 Salı, Çarşamba ve Perşembe
günlerinde saat 23.00e kadar çalışmasına; 725 sıra
sayılı Kanun Tasarısının, İç Tüzükün 91inci
maddesine göre temel kanun olarak görüşülmesine ilişkin AK PARTİ
Grubu önerisi yapılan görüşmelerden sonra kabul edildi.
Mersin
Milletvekili Behiç Çelik, Anamur Akköprü Barajının
yapımıyla ilgili mağdur olan köylülere imkân sağlayan kanun
metnine katkı verenlere teşekkür ettiğine,
Samsun
Milletvekili Suat Kılıç, Eskişehir Milletvekili H. Tayfun
İçlinin, bazı söylediklerini
hiç anlamadığına, bazı söylemediklerini de
söylemiş gibi kabul ettiğine,
İlişkin
birer açıklamada bulundular.
Eskişehir
Milletvekili H. Tayfun İçli, Samsun Milletvekili Suat
Kılıçın, şahsına sataşması nedeniyle bir
konuşma yaptı.
Radyo ve
Televizyon Üst Kurulunda açık bulunan 1 üyeliğe, gizli oyla
yapılan seçim sonucunda, iktidar partisi kontenjanından Doktor Hamit
Ersoyun seçildiği açıklandı.
Gündemin Kanun
Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler
kısmının:
1inci
sırasında bulunan ve görüşmelerine devam olunan, İç
Tüzükün 91inci maddesi kapsamında değerlendirilerek temel kanun
olarak bölümler hâlinde görüşülmesi kabul edilen, Anayasa Mahkemesinin
Kuruluşu ve Yargılama Usûlleri Hakkında Kanun Tasarısı
ile Anayasa Komisyonu Raporu (1/993) (S. Sayısı: 696 ve 696ya 1inci
Ek) görüşmeleri tamamlanarak yapılan açık oylamadan sonra kabul
edildi ve kanunlaştı.
2nci
sırasına alınan ve İç Tüzükün 91inci maddesi
kapsamında değerlendirilerek temel kanun olarak bölümler hâlinde
görüşülmesi kabul edilen, Yargı Hizmetlerinin
Hızlandırılması Amacıyla Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve
Adalet Komisyonu Raporu (1/1012) (S. Sayısı: 725) ikinci bölümüne
kadar kabul edildi.
Samsun
Milletvekili Suat Kılıç, Mersin Milletvekili İsa Gökün, AK
PARTİ Grubuna,
Mersin
Milletvekili İsa Gök, Samsun Milletvekili Suat Kılıçın,
şahsına,
Sataşması
nedeniyle birer konuşma yaptılar.
31 Mart 2011
Perşembe günü, alınan karar gereğince saat 14.00te toplanmak
üzere birleşime 00.34te son verildi.
Meral
AKŞENER |
Başkan
Vekili |
Gülşen
ORHAN Yaşar
TÜZÜN |
Van Bilecik |
Kâtip
Üye Kâtip
Üye |
Fatih
METİN Bayram
ÖZÇELİK |
Bolu Burdur |
Kâtip
Üye Kâtip
Üye |
Yusuf
COŞKUN |
Bingöl |
Kâtip
Üye |
No.:
115
II.-
GELEN KÂĞITLAR
31
Mart 2011 Perşembe
Tasarı
1.- Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ile Suudi Arabistan Krallığı Hükümeti
Arasında Askeri Alanda Eğitim, Teknik ve Bilimsel İş
Birliği Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/1018) (Milli Savunma ile
Dışişleri Komisyonlarına) (Başkanlığa
geliş tarihi: 31.3.2011)
Raporlar
1.- T.C.
Başbakanlık Türk İşbirliği ve Kalkınma
İdaresi Başkanlığı ile Azerbaycan Cumhuriyeti
Haberleşme ve Enformasyon Teknolojileri Bakanlığı ve
Azerbaycan Cumhuriyeti Milli Televizyon ve Radyo Şurası Arasında
Televizyon Yayıncılığı Alanında
İşbirliğine Dair Protokol ile Teknik Hizmet Sözleşmesinin
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/698) (S. Sayısı: 734)
(Dağıtma tarihi: 31.3.2011) (GÜNDEME)
2.- Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ile Lübnan Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Askeri
Eğitim İş Birliği Mutabakat Muhtırasının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
ile Dışişleri Komisyonu Raporu (1/770) (S. Sayısı:
736) (Dağıtma tarihi: 31.3.2011) (GÜNDEME)
3.- Türkiye
Cumhuriyeti Çevre ve Orman Bakanlığı ile Irak Cumhuriyeti Su
Kaynakları Bakanlığı Arasında Su Alanında
Mutabakat Zaptının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısı ve Çevre ile Dışişleri
Komisyonları Raporları (1/832) (S. Sayısı: 738)
(Dağıtma tarihi: 31.3.2011) (GÜNDEME)
4.- Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ve Birleşmiş Milletler Sınai Kalkınma
Örgütü (UNIDO) Arasında İşbirliği
Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısı ile Dışişleri Komisyonu Raporu
(1/835) (S. Sayısı: 739) (Dağıtma tarihi: 31.3.2011)
(GÜNDEME)
5.- Kastamonu
Milletvekili Mehmet Serdaroğlu ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup
Başkanvekili Mersin Milletvekili Mehmet Şandırın; Banka
Kartları ve Kredi Kartları Kanununda Değişiklik
Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi ve İçtüzüğün 37
nci Maddesine Göre Doğrudan Gündeme Alınma Önergesi (2/517) (S.
Sayısı: 743) (Dağıtma tarihi: 31.3.2011) (GÜNDEME)
Meclis
Araştırması Önergesi
1.- Adana
Milletvekili Tacidar Seyhan ve 34 Milletvekilinin, Mersin-Akkuyuda kurulacak
nükleer santralin muhtemel etkilerinin araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi.
(10/1099) (Başkanlığa geliş tarihi: 23/03/2011)
Süresi
İçinde Cevaplanmayan Yazılı Soru Önergeleri
1.-Giresun
Milletvekili Murat Özkanın, terörle mücadelenin maliyetine ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/18420)
2.-İzmir
Milletvekili Şenol Balın, bir ses kaydı ile ilgili iddialara
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/18421)
3.-Kastamonu
Milletvekili Mehmet Serdaroğlunun, özelleştirme gelirlerine ve
dış borçlara ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/18422)
4.-İzmir
Milletvekili Oktay Vuralın, Fransada Türkiye Mevsimi adı
altında düzenlenen etkinliklerde icra edilen bir eser ile ilgili iddialara
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/18423)
5.-Antalya
Milletvekili Hüsnü Çöllünün, Antalyaya son beş yılda bütçeden
ayrılan yatırım ödeneklerine ve kullanımına
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/18424)
6.-Yalova
Milletvekili Muharrem İncenin, hediye edilen bir tabancaya ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/18426)
7.-Batman
Milletvekili Ayla Akat Atanın, bir dernek tarafından hazırlanan
toplu mezar raporuna ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/18427)
8.-Bursa
Milletvekili Kemal Demirelin, Bursa-Gürsuya bağlı bazı köy
yollarının onarımına ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/18428)
9.-Bursa
Milletvekili Kemal Demirelin, Bursa-İnegöle bağlı bazı
köy yollarının onarımına ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/18429)
10.-Bursa Milletvekili
Kemal Demirelin, Bursa-Harmancıka bağlı bir köye sulama havuzu
yapılmasına ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/18430)
11.-Bursa
Milletvekili Kemal Demirelin, Bursa-Kelese bağlı bazı köy
yollarının onarımına ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/18431)
12.-Giresun
Milletvekili Murat Özkanın, geçici işçi statüsünde
çalışanların kadroya geçirilmesine ve taşeron işçi
uygulamasına ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru
önergesi (7/18433)
13.-Yozgat
Milletvekili Mehmet Ekicinin, genel idare hizmetleri, teknik hizmetler ve
yardımcı hizmetler sınıflarında çalışan
personelin sorunlarına ilişkin Milli Eğitim Bakanından
yazılı soru önergesi (7/18434)
14.-Yozgat
Milletvekili Mehmet Ekicinin, öğretmen çocuklarının burslarının
iptallerine ve burslulukta ayrılan kontenjanla ilgili fert
başına düşen yıllık gelir uygulamasına
ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi
(7/18435)
15.-Yozgat
Milletvekili Mehmet Ekicinin, sözleşmeli öğretmenlerin zorunlu
hizmet yükümlülüğünden muaf tutulmasına ilişkin Milli
Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/18436)
16.-Yozgat
Milletvekili Mehmet Ekicinin, bilim ve sanat merkezlerindeki yönetici ve
öğretmenlere ilişkin Milli Eğitim Bakanından
yazılı soru önergesi (7/18437)
17.-Yozgat
Milletvekili Mehmet Ekicinin, sözleşmeli öğretmenliğe
ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi
(7/18438)
18.-Yozgat
Milletvekili Mehmet Ekicinin, uzman öğretmenlik unvanını
alamayan öğretmenlere ilişkin Milli Eğitim Bakanından
yazılı soru önergesi (7/18439)
19.-Yozgat
Milletvekili Mehmet Ekicinin, okullardaki bilişim teknolojisi
sınıflarına ilişkin Milli Eğitim Bakanından
yazılı soru önergesi (7/18440)
20.-Yozgat
Milletvekili Mehmet Ekicinin, Ar-Ge birimlerinin faaliyet ve projelerine
ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi
(7/18441)
21.-Yozgat
Milletvekili Mehmet Ekicinin, rehber öğretmen ihtiyacına
ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi
(7/18442)
22.-Osmaniye
Milletvekili Hakan Coşkunun, norm kadro fazlası öğretmenlerin
yer değiştirmelerine ilişkin Milli Eğitim Bakanından
yazılı soru önergesi (7/18443)
23.-Adana
Milletvekili Hulusi Güvelin, etik davranış ilkelerini ihlal eden
personele ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru
önergesi (7/18444)
24.-Bursa
Milletvekili Kemal Demirelin, 2010-2011 yıllarında Afyonkarahisarda
kapanan okul sayısına ilişkin Milli Eğitim Bakanından
yazılı soru önergesi (7/18445)
25.-Gaziantep
Milletvekili Hasan Özdemirin, 2002-2011 yılları arasında
Gaziantepte KOSGEB tarafından destek sağlanan işletme, esnaf ve
sanatkâr sayısına ve destek miktarına ilişkin Sanayi ve
Ticaret Bakanından yazılı soru önergesi (7/18448)
26.-Gaziantep
Milletvekili Hasan Özdemirin, çocuk yoksulluğuna ilişkin Devlet
Bakanından (Selma Aliye Kavaf) yazılı soru önergesi
(7/18449)
27.-Giresun
Milletvekili Murat Özkanın, Filistinde büyükelçilik açılmasına
ilişkin Dışişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/18450)
28.-Balıkesir
Milletvekili Ergün Aydoğanın, Balıkesir Manyas Barajına
ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi
(7/18451)
29.-Bursa
Milletvekili Kemal Demirelin, Bursa-Yenişehir Havalimanından
uçuş yapan şirketlere ve yolcu sayısına ilişkin
Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi
(7/18452)
30.-Adana
Milletvekili Hulusi Güvelin, Osmaniyedeki yerleşik ve gezici
kütüphanelere ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı
soru önergesi (7/18453)
31.-Kütahya
Milletvekili Alim Işıkın, şehit ve gaziler ile ilgili
mevzuat ile şehit yakınları ve gazilerin
yararlandığı haklara ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/18457)
32.-Kütahya
Milletvekili Alim Işıkın, şeker fabrikalarının
şeker pancarı alımına ve Kütahya Şeker
Fabrikasında uygulanan alım yöntemine ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/18458)
33.-Kütahya
Milletvekili Alim Işıkın, Yüksek Öğrenim Kredi ve Yurtlar
Kurumuna bağlı yurtlara öğrenci yerleştirme yöntemine
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/18459)
34.-Kütahya
Milletvekili Alim Işıkın, Yüksek Öğrenim Kredi ve Yurtlar
Kurumuna bağlı yurtlara ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/18460)
35.-İzmir
Milletvekili Okay Vuralın, bir üniversitenin eğitim ve öğretim
yılının açılışında yapılan
konuşmaya ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/18461)
36.-Balıkesir
Milletvekili Ahmet Duran Bulutun, nişasta bazlı şeker üretimine
ve mısır şurubu kotasının düşürülmesine
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/18462)
37.-Muğla
Milletvekili Fevzi Topuzun, bir üniversiteye rektör atanması ve akademik
personel alım ilanı ile ilgili iddialara ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/18463)
38.-İzmir
Milletvekili Bülent Baratalının, yatırım teşvik
düzenlemesinin yenilenmesine ve İzmirin 3. Bölge kapsamına
alınmasına ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/18466)
39.-Isparta
Milletvekili Mevlüt Coşkunerin, emekli maaşlarına yapılan
zamma ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan
Yardımcısından (Ali Babacan) yazılı soru önergesi
(7/18473)
40.-Gaziantep
Milletvekili Hasan Özdemirin, Gaziantepteki iki köy arasındaki yolun
asfaltlanmasına ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/18477)
41.-Bursa
Milletvekili H. Hamit Homrişin, genel idare hizmetlerinde görev yapan
emniyet personelinin özlük haklarına ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/18478)
42.-Kütahya
Milletvekili Alim Işıkın, şehit
yakınlarının istihdamına ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/18479)
43.-Kütahya
Milletvekili Alim Işıkın, Kütahya Merkeze bağlı bir
köyde mera vasıflı taşınmazların kiralanması
ihalesine ve açılan davaya ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/18480)
44.-Kütahya
Milletvekili Alim Işıkın, Samsun-Ladikte iki polisin
şehit olmasıyla ilgili iddialara ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/18481)
45.-Kütahya
Milletvekili Alim Işıkın, bir otelde gerçekleştirilen
etkinliklere ilişkin İçişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/18482)
46.-Kütahya
Milletvekili Alim Işıkın, Kütahyada doğal gaz
abonelerinden tahsil edildiği iddia edilen sayaç değişim
bedeline ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/18483)
47.-İstanbul
Milletvekili Durmuşali Torlakın, İstanbulda meydana gelen
kundaklama olaylarına ve meydana gelen zararların
karşılanmasına ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/18484)
48.-İstanbul
Milletvekili Durmuşali Torlakın, İDO bünyesinde taşeron
firma adına çalışan işçilerin sorunlarına ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/18485)
49.-Kırklareli
Milletvekili Turgut Dibekin, İstanbulda bazı cami
çıkışlarında dağıtıldığı
iddia edilen bir yayına ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/18486)
50.-Şırnak
Milletvekili Hasip Kaplanın, faili meçhul cinayetlere ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/18487)
51.-Van
Milletvekili Özdal Üçerin, ortaya çıkan toplu mezarlara ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/18488)
52.-İzmir
Milletvekili Bülent Baratalının, hâkim ve savcıların
yararlandığı imkânlardan avukatların da yararlanmasına
ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/18489)
53.-Kütahya
Milletvekili Alim Işıkın, iki veya üç yıllık
yüksekokul mezunu milli eğitim müfettişlerinin özlük
haklarının iyileştirilmesine ilişkin Milli Eğitim
Bakanından yazılı soru önergesi (7/18490)
54.-Kütahya
Milletvekili Alim Işıkın, üniversitelere tahsis edilen
kadrolara ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru
önergesi (7/18491)
55.-Yalova
Milletvekili Muharrem İncenin, bazı personelin özlük haklarına
ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi
(7/18492)
56.-Yalova
Milletvekili Muharrem İncenin, İstanbulda ilçe milli eğitim
müdürlerinin yer değişikliğine ilişkin Milli Eğitim
Bakanından yazılı soru önergesi (7/18493)
57.-Yalova
Milletvekili Muharrem İncenin, 2012-2013 öğretim yılında
genel liselerin kaldırılması veya meslek ve Anadolu liselerine
dönüştürülmesiyle ilgili genelgeye ilişkin Milli Eğitim
Bakanından yazılı soru önergesi (7/18494)
58.-Zonguldak
Milletvekili Ali İhsan Köktürkün, Bakanlıkça hazırlanan yeni
sosyoloji kitabına ilişkin Milli Eğitim Bakanından
yazılı soru önergesi (7/18495)
59.-İstanbul
Milletvekili Fatma Nur Serterin, Şırnak-Beytüşşebaptaki
bir okulda sigortasız personel
çalıştırıldığı iddiasına ilişkin
Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/18496)
60.-Balıkesir
Milletvekili Ergün Aydoğanın, ataması yapılamayan
öğretmenlere ilişkin Milli Eğitim Bakanından
yazılı soru önergesi (7/18497)
61.-Konya
Milletvekili Atilla Kartın, Adapazarı Şeker Fabrikasına
ait taşınmaz satışıyla ilgili bazı iddialara
ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından yazılı soru önergesi
(7/18500)
62.-Adana
Milletvekili Hulusi Güvelin, nişasta bazlı şeker üretimine
ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından yazılı soru önergesi
(7/18501)
63.-Kütahya
Milletvekili Alim Işıkın, Kütahya-Merkeze bağlı bir
köyde mera vasıflı taşınmazların kiralanması
ihalesine ve açılan davaya ilişkin Tarım ve Köyişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/18502)
64.-Adıyaman
Milletvekili Şevket Kösenin, tütün üreticilerinin destekleme ödemelerine
ve Adıyamanda ödenmeme sebeplerine ilişkin Tarım ve
Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/18503)
65.-Adıyaman
Milletvekili Şevket Kösenin, ithal edilen kakaolarla ilgili bir iddiaya
ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/18504)
66.-Bartın
Milletvekili Muhammet Rıza Yalçınkayanın, ithal edilen
kakaolarla ilgili bir iddiaya ilişkin Tarım ve Köyişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/18505)
67.-Şırnak
Milletvekili Hasip Kaplanın, Şırnakta bir tugayda yaşanan
olaya ilişkin Milli Savunma Bakanından yazılı soru önergesi
(7/18507)
68.-İstanbul
Milletvekili Ayşe Jale Ağırbaşın, BTK
Başkanının baz istasyonu ile ilgili bir açıklamasına
ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi
(7/18508)
69.-İstanbul
Milletvekili Sebahat Tuncelin, örtülü ödeneğin kullanımı ile
ilgili bir açıklamaya ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan
Yardımcısından (Bülent Arınç) yazılı soru
önergesi (7/18509)
70.-İstanbul
Milletvekili Çetin Soysalın, İstanbul Büyükşehir Belediye
Başkanının Brooklyn Belediyesini ziyaretiyle ilgili bazı
iddialara ilişkin Dışişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/18510)
71.-Adana
Milletvekili Hulusi Güvelin, Adanada yapımı devam eden kültür
merkezleri inşaatlarına ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından
yazılı soru önergesi (7/18511)
72.-İzmir
Milletvekili Bülent Baratalının, bakıma muhtaç özürlü çocuk
ailelerine ödenen bakım ücretlerine ilişkin Devlet Bakanından
(Selma Aliye Kavaf) yazılı soru önergesi (7/18512)
31
Mart 2011 Perşembe
BİRİNCİ
OTURUM
Açılma
Saati: 14.00
BAŞKAN:
Başkan Vekili Nevzat PAKDİL
KÂTİP
ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Fatih METİN (Bolu)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 85inci
Birleşimini açıyorum.
Toplantı
yeter sayısı vardır, görüşmelere başlıyoruz.
Gündeme geçmeden
önce üç sayın milletvekiline gündem dışı söz
vereceğim.
İlk söz
Germenicia antik kentinin tanıtımı ve Türk turizmine
kazandırılması hakkında söz isteyen Kahramanmaraş
Milletvekili Mehmet Akif Paksoya aittir.
Sayın
Paksoy, buyurun efendim. (MHP sıralarından alkışlar)
III.-
GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları
1.-
Kahramanmaraş Milletvekili Mehmet Akif Paksoyun, Kahramanmaraşta
bulunan Germenicia antik kentinin tanıtımına ve Türk turizmine
kazandırılmasına ilişkin gündem dışı
konuşması
MEHMET AKİF
PAKSOY (Kahramanmaraş) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Kahramanmaraş'ta bulunan Germenicia antik kenti hakkında gündem
dışı söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce
heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlar, uygarlıklar beşiği Anadolu'muzun her bir
köşesi, tarihî, kültürel ve doğal güzellikleri sinesinde
barındırmaktadır. Bugün sizlere, bu sinedeki incilerden sadece
biri hakkında kısa bir ufuk turu yaptırmak istiyorum.
Tesadüfen
yapılan kazılar sonucu, Kahramanmaraş il merkezinde Roma
Dönemine ait Germanicia antik kentine ait bulgulara ulaşılmıştır.
Kültür Bakanlığının ve İl Kültür Turizm
Müdürlüğünün girişimleri sonucu bölge sit alanı ilan edilerek
süratle kurtarma kazılarına başlanmıştır. 2009
yılında başlatılan kazı çalışmaları
sonucu, Germenicia kentine ait dönemin siyasi, sosyal, kültürel ve iktisadi
durumunu yansıtan mozaik tabakası tümüyle ortaya
çıkarılmıştır.
Dünya kültür
mirası ve Kahramanmaraş'ın tanıtımı ve turizmi
için son derece önem arz eden bu çalışmaların hızla ve
titizlikle sürdürülmesi gerekmektedir.
Değerli
arkadaşlar, bulunan mozaikler hakkında kısaca bilgi vermek
istiyorum. Bu mozaik tabakalarında 10 desimetrekareye düşen mozaik
taşı sayısı yaklaşık olarak 15-20
civarındadır. Mozaik taşlarının çokluğu,
aynı zamanda tasvirlere ince detayların verilmesini
sağlamıştır. Mozaiklerdeki panonun etrafı floral ve
geometrik motiflerden oluşmakta, içerideki sahnelerde günlük hayattan
seçilmiş betimler yer almaktadır. Mozaikler, dönemin mimari
yapısını da gösteren kompozisyonları ifade etmektedir.
Mozaiklerde,
özenli işçilik, tasvirlerdeki desen, konu ve ikonografi
çeşitliliği hemen göze çarpmaktadır. Bu unsurların bir
arada bulunması, Kahramanmaraş mozaiklerinin kendi içinde özgün bir
karakter taşıdığını göstermektedir. Uzmanlar,
Kahramanmaraş mozaiklerinin, aynı döneme ait komşu şehirlerdeki
örneklerinden kalite ve işçilik açısından üstün olduğunu
ifade etmektedir.
Mozaiklerin
kültür hayatımıza kazandırılması için,
Dulkadiroğlu, Bağlarbaşı, Namık Kemal ve Şeyhadil
mahallelerimizdeki çalışmalar, 146 hektar 3.662 parsel ve 31.275
nüfusu kapsamaktadır.
Bugünü kadar,
Bakanlık ve Kahramanmaraş Ticaret ve Sanayi Odasının da
desteğiyle 5 parsel kamulaştırılmış, 1 parselin
kamulaştırma çalışmaları devam etmektedir.
Ayrıca 2
parsel Bakanlığa, 2 parsel de il özel idaresine
kamulaştırılması için teklif edilmiştir.
Çalışmalar bu düzlemde devam ettiği takdirde kazıların
onlarca hatta yüzlerce yıl sürebileceği değerlendirilmektedir.
Bu konuda Kültür Bakanlığı, Kahramanmaraş Valiliği,
Kahramanmaraş Belediyesi, sivil toplum örgütleri ve yerli yabancı diğer
unsurlardan destek sağlanması gerekmektedir.
Ancak bazı
iyi gelişmelere de değinmeden geçemeyeceğim.
Çalışmalara ve tanıtıma destek olunması amacıyla
Uludağ Üniversitesi Mozaik Araştırmaları Merkezi, 5.
Uluslararası Türkiye Mozaik CORPUS Sempozyumu'nu 2011 yılı
Haziran ayı sonunda Kahramanmaraş'ta yapmaya karar vermiştir.
Huzurlarınızda Uludağ Üniversitesinin seçkin bilim
insanlarına gösterdikleri duyarlılıktan dolayı ilimiz
adına şükranlarımı arz ediyorum.
Kıymetli
arkadaşlar, takdir edersiniz ki antik kent taban mozaiklerinin ortaya
çıkarılabilmesi için bilim insanlarının gözetiminde çok
katılımlı ve uzun zamanlı kazı yapılması
gerekmektedir. Bu amaçla il turizm müdürlüğümüzce kırk dört
üniversitenin arkeoloji bölümlerine bilimsel kazı yapılması için
davet gönderilmiştir.
Bu evsaftaki
çalışmalar bir kısım sıkıntıları da
beraberinde getirmektedir. Bölge sit alanı ilan edildiği için bu
sahada yaşayan vatandaşlarımız çok
sıkıntılı ve mağdurdur. Konutları ile ilgili
tadilat veya ilave inşaata izin verilmemektedir. Hatta caddelerinde,
sokaklarında aksayan bir kısım altyapı hizmetleri dahi
belediyece zamanında yerine getirilememektedir. Bu konuda Kültür
Bakanlığının koordinasyonunda valilik ve belediyenin
gerekli önlemleri süratle alması elzemdir.
Çalışmaların
planlandığı gibi yürümesi için toplu
kamulaştırılma yapılması gerekmektedir. Bu kapsamda,
yukarıda izah ettiğim çerçevede, kazı sahasında
yaşayan yaklaşık 35 bin vatandaşımızın
mağdur olmaması için, kentsel dönüşüm konusunda TOKİ'nin
desteğine ihtiyaç bulunmaktadır.
Ayrıca,
kazı çalışmaları yapılan mozaik alanlarının
kısmen de olsa ören yeri hâline getirilerek ziyarete açılması
önceliktir. Ayrıca mozaik alanlarının güvenliği
sağlanmalıdır. Bu konudaki girişimlerin Bakanlık
inisiyatif ve desteğiyle bir an önce neticelendirilmesi gerekmektedir.
Diğer bir
husus, Kahramanmaraş Sütçü İmam Üniversitesinde arkeoloji bölümü
açılmalıdır. Bu konudaki talep YÖK'e ulaşmış
olup
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Paksoy.
Gündem
dışı ikinci söz, Karabük Demir Çelik İşletmeleri ve
Karabük ilinin 74üncü kuruluş yıldönümü münasebetiyle söz isteyen
Karabük Milletvekili Cumhur Ünala aittir.
Sayın Ünal,
buyurun efendim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
2.-
Karabük Milletvekili Cumhur Ünalın, Karabük Demir Çelik
İşletmelerine ve Karabük ilinin 74üncü kuruluş yıl
dönümüne ilişkin gündem dışı konuşması
CUMHUR ÜNAL
(Karabük) Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; KARDEMİR
Karabük Demir Çelik Fabrikaları ve Karabükün kuruluşunun 74üncü
yıldönümü olan 3 Nisan 1937 günü münasebetiyle bugün söz almış
bulunuyorum. Sözlerime başlamadan önce Sayın Başkanı ve
yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; her kent, kendi tarihini yazarken o
kent için hayati önem taşıyan ve anlam ifade eden tarihleri ve
simgeleri kullanır çünkü o tarihler, o kentler için varoluşun
simgesidir. 3 Nisan 1937 tarihi de Karabük için böylesine önemli ve
anlamlı bir tarihtir çünkü bu tarihte, modern Türkiye'nin endüstriyel
atılımlarına öncülük eden Karabük Demir Çelik
Fabrikalarının temeli atılmıştır. Bu temel,
aynı zamanda, bugün ülkemizin 78inci ili olan Karabükün de temelinin
atıldığı tarihtir.
Ülkemizde çeltik
tarımından çelik endüstrisine geçiş bu tarihte
başlamış, 13 hanelik bir mahalleden bugün 227 bin nüfusa
ulaşmış bir ilin doğuşu bu temel sayesinde
sağlanmıştır.
Bu vesileyle,
sanayileşme hareketini başlatan Ulu Önderimiz Mustafa Kemal Atatürk
ve ülkemizin bu ilk ağır sanayi tesisinin temeline ilk harcı
koyan rahmetli İsmet İnönü başta olmak üzere, Karabük Demir
Çelik Fabrikalarının kurulmasında ve bugünlere kadar
yaşamasında emeği geçenlere minnet ve şükran
duygularımızı Karabük halkı adına ifade etmek
istiyorum.
Aradan geçen
yetmiş dört yıllık tarihinde ülkemizdeki birçok büyük sanayi
tesisinin yapımına imza atan, yöremize ve ülkemize büyük hizmetler
veren Karabük Demir Çelik Fabrikaları, bugün, KARDEMİR adıyla
74üncü yılına, yetmiş dört yılın verdiği bilgi
birikimi ve köklü sanayi kültürünün kendisine kazandırdığı
özgüvenle girmektedir.
3 Nisan 1937
tarihinde 150 bin tonluk kapasitesi ile üretim yolculuğuna başlayan
KARDEMİR, üretimin 1 milyon tona çıktığı dönemleri de
yakalamasına rağmen, 3 Kasım 2002ye
yaklaşıldığında üretimi 300 bin tonlara kadar
düşmüş, kömür ve cevher stokları erimiş, borç
batağı içinde, ücretsiz izinlerin de başladığı
kâbus dönemini yaşamaya başlamıştır. İşte,
tam bu döneme gelindiğinde AK PARTİ Hükûmetinin işbaşına
gelmesiyle gerek kamuya olan borçlarının
yapılandırılması gerekse faiz indirimleri sayesinde ve
basiretli yöneticilerin yönetime gelmesi ile ekonomik istikrar ve konjonktürün
iyi gitmesiyle artık hedeflerini koyabilen bir fabrika hâline gelmiş,
çelik işçisi arkadaşlarımız dokuz yıldır huzurla
maaşlarını almış, o kâbus dönemleri çok gerilerde
kalmıştır yani 3 Kasım 2002 tarihi KARDEMİRin yeniden
doğduğu tarih olmuştur.
Bugün
KARDEMİR, 2 milyon tonları hedefleyen, 878 milyon TL sermayeli, 50
binin üzerinde ortağı olan, sağladığı istihdam,
yarattığı katma değer, yaptığı ciro ile
Türkiye'nin en büyük sanayi kuruluşları arasındadır. Yine,
bugün Kardemir, 2002 yılından sonra yaptığı 1 milyar
dolara yakın yatırımları içinde ülkemizin 72 metre boya
kadar ray üretebilen tek sanayi kuruluşu hâline gelerek
Ulaştırma Bakanlığımızın da önemli destekleriyle
Devlet Demiryollarımızın başlattığı demir
yolu ulaşım seferberliği içerisinde yerini
almıştır.
Ne mutludur ki
artık bugün KARDEMİR, sosyal sorumluluklarını da yerine
getirebilmekte ve bu çerçevede KARDEMİR Karabükspora ve Karabük
Üniversitesine önemli yatırımlarla katkılar vermektedir.
KARDEMİR Karabüksporumuzun Süper Ligdeki başarısı ile
gurur duyarken Karabük Üniversitesi, KARDEMİRin yaptığı
yeni fakülte binaları ile büyümekte ve ülkemizin sayılı
üniversiteleri arasında yerini almaktadır. Bu gelişmeye
alın terleriyle katkı veren tüm KARDEMİR
çalışanlarını ve yönetimini yürekten kutluyor ve
teşekkür ediyorum.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Karabük, 1953 yılında
ilçe, 1995 yılında il olmuştur. Karabük, ilk sanayi şehri
olmasının yanında ilçeleriyle birlikte tarihî, kültürel
değerleri ve doğal güzellikleri ile de ön plana
çıkmaktadır. UNESCO tarafından Dünya Miras Listesine
alınmış Safranbolu ilçemiz, dünyanın en nadide ağaç
türlerini bünyesinde barındıran Yenice ilçemiz, Hadrianapolis antik
şehri ile Eskipazar ilçemiz, kaya mezarları ile Ovacık ilçemiz
ve insanları büyüleyen doğal güzellikleri ile Eflani ilçemiz
Karabükün incisi olan ilçeleridir.
Gerek AK
PARTİ hükûmetlerince üniversite, tıp fakültesi, doğal gaz, yol,
su, hastane, cezaevi, yüzme havuzu, yurt binaları, hizmet binaları,
DSİ yatırımları, stadyum, enerji, KÖYDES gibi büyük ve
diğer irili ufaklı seksen yıla bedel sekiz yılda
yapılan kamu yatırımlarıyla gerekse özel sektör
yatırımlarıyla her geçen gün gelişen ve büyüyen Karabük, sahip
olduğu doğal ve kültürel değerleriyle turizmin gözdesi olurken
sanayi yatırımlarıyla iktisadi alanda, üniversitesiyle de
eğitim alanında aydınlık bir kenttir.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
CUMHUR ÜNAL
(Devamla) Karabükün kuruluş yıl dönümünü kutluyorum, hepinize
saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Ünal.
Gündem
dışı üçüncü söz Trakya çiftçisinin sorunları ve Ergene
Havzası hakkında söz isteyen Tekirdağ Milletvekili Kemalettin
Nalcıya aittir.
Sayın
Nalcı, buyurun efendim. (MHP sıralarından alkışlar)
3.-
Tekirdağ Milletvekili Kemalettin Nalcının, Trakya çiftçisinin
sorunları ve Ergene Havzasına ilişkin gündem dışı
konuşması ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi
Ekerin cevabı
KEMALETTİN
NALCI (Tekirdağ) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Trakya çiftçisinin sorunları ve Ergene Havzası konularında
görüş bildirmek üzere gündem dışı söz almış
bulunmaktayım. Bu vesileyle hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, Trakyada tarım yapılan ürünlerin başında
buğday, ayçiçeği ve çeltik gelmektedir. Bu ürünlerden başka
şeker pancarı, susam, mısır, soğan, sarımsak,
fasulye, karpuz, kavun, çerezlik kabak ve bağ bahçe ürünleri
üretilmektedir.
Trakya Türkiye
ayçiçeği ekim alanının yüzde 70ini, üretimin ise yüzde 75ini
karşılamaktadır. Diğer önemli bir ürün olan çeltikte
Türkiye ekim alanının yüzde 50si ve üretimin yüzde 50si yine bu
bölgede yer alır. Buğdayda durum daha da dikkat çekicidir. Trakyada
Türkiye buğday ekim alanının yaklaşık olarak yüzde 5i
kadar bir alanda buğday tarımı yapıldığı
hâlde, üretimin yüzde 15i yine bu bölgede karşılanmaktadır.
Değerli
milletvekilleri, Trakya Bölgesindeki çiftçiliğin ve
hayvancılığın ne duruma geldiğiyle ilgili size birkaç
not vermek istiyorum. 2005 yılında Tekirdağda buğday
ekilen alan 1 milyon 26 bin hektarken 2009 yılında bu rakam 981 tona
düşüyor.
Aynı, kavun,
karpuz üretimi 95 yılında 125 bin tondan 99 yılında 77 bin
tona düşüyor.
Kuru soğan
üretimi 2005 yılında 43 bin tondan 2009da 39 bin tona düşüyor.
Üzüm üretimi -ki
Tekirdağ ve Trakya için önemli bir gelir kaynağı- 76.500 tondan
42.900 tona düşüyor.
Bunun
yanında Trakya çiftçisinin ekmiş olduğu alanlara bakacak olursak
buğdayda 2002 yılında 2 milyon 35 bin dekar alan ekilirken 2009
yılında bu alan 1 milyon 842 bin 500e düşüyor.
Arpada 240.400
dekar olan alan 228.500e düşüyor.
Ayçiçeğinde
1 milyon 453 bin dekar olan alan ise 1 milyon 379 bine düşüyor.
Değerli
milletvekilleri, bununla birlikte Trakyada hayvancılığın
ve tarımın geldiği nokta gerçekten vahim. Şöyle bir bakacak
olursak, 2002 yılında Tekirdağın tarımsal gayrisafi
üretim değer payı yüzde 27,57den 2009 yılında yüzde
24,65e düşüyor.
Büyükbaş
hayvan sayısı 1995 yılında 139.300den 134 bine
düşüyor.
Yerli
sığır dediğimiz 2.185ten 1.350ye, manda 709dan 421e,
küçükbaş hayvan sayısı 205 binden 168 bine, merinos koyunu 10
binden 4.500e, yerli kıvırcık koyun dediğimiz 153 binden
120 bine düşüyor.
Tabii, bununla
birlikte tavukçuluğa da bir göz atacak olursak, etlik piliç üretimi 2002
yılında 830.800den 5.500e düşüyor.
Yumurta
tavukçuluğu 600.850den 392 bine, yumurta üretimi de 97.967den 56 bin
küsura düşüyor.
Şimdi,
değerli milletvekilleri, bu veriler ışığında
bakacak olursak Trakyada tarım ve hayvancılık bitme
noktasına geldi. Bunun çok büyük örnekleri var. Trakyayı ele alacak
olursak Edirne, Kırklareli, Tekirdağ. Tekirdağın batı
kısmı daha sanayi bölgesi olduğu için tarımdan
kaçış ve sanayi şehirlerine bir göç söz konusu. Bunun en çarpıcı
örneği, Edirne ilimizin tarımdan kaçışından
dolayı nüfusunun düşmesi ve milletvekili sayısının
düşmesini örnek olarak verebiliriz.
Değerli
milletvekilleri, tabii bu kaçış Tekirdağ ilinde Çerkezköy, Çorlu
ve Muratlı Havzasında düzensiz bir yapılaşmayı ve
akabinde çevre kirliliğini de birlikte getirmektedir. 23üncü Dönemde,
burada, bu kürsüde, biz Trakya Ergene Havzasıyla ilgili sorunları
defalarca dile getirdik. Burada Sayın Bakan
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Kemalettin Bey.
KEMALETTİN
NALCI (Devamla) Açmıyor musunuz?
BAŞKAN
Yok. Sen selamla mikrofonsuz.
KEMALETTİN
NALCI (Devamla) Tabii, mikrofon açılmadığı için
Peki, hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
OKTAY VURAL
(İzmir) Açılmıyor, ambargo var, ambargo. Milletin vekiline
ambargo var, konuşma yasağı. Parmak kaldırırsa serbest
konuşmak yasak.
BAŞKAN
Gündem dışı konuşmaya Tarım ve Köyişleri
Bakanı Sayın Mehdi Eker cevap vereceklerdir.
Buyurun
Sayın Bakanım.
TARIM VE
KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır)
Sayın Başkan, yüce Meclisin değerli üyeleri; hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Gündem
dışı konuşma yapan Sayın Kemalettin
Nalcının yaptığı konuşmaya cevap vermek üzere
huzurlarınızdayım.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiyede tarım sektörü,
aslında, artan şehirleşmeye rağmen, kentleşmeye
rağmen, kırsal alandan kentlere büyük bir hareket, göç olmasına
rağmen, Türkiyede tarım
sektörü geriye değil, ileriye gidiyor. Bunu huzurlarınızda ifade
etmek istiyorum. Türkiyenin genelinde bu böyle, sadece Trakya için değil.
Kuşkusuz, Trakya, Türkiyede Edirne, Kırklareli ve Tekirdağ
illerimizin bulunduğu bölge, Türkiyede tarımsal üretim
açısından en önemli bölgelerimizin başında geliyor.
Bugün Devlet
İstatistik Enstitüsü Türkiyenin büyüme rakamlarını
açıkladı ve tabii tarımdaki büyümeyi de gösterdi. Bunu ben
sizlerle, değerli milletvekilleri, paylaşmak istiyorum. Türkiye son
yedi yılın altısında tarımda büyüme kaydetmiştir.
2009 yılındaki önemli bir büyümenin ardından 2010
yılında bazı bölgelerde görülen şiddetli kuraklık ve
rutubet sebebiyle tarımsal üretimin olumsuz etkilenmesine rağmen
genel olarak Türkiyede tarım sektörü 2010 yılında da yüzde
1,6lık bir büyümeyle yılı kapatmıştır ve
Türkiyenin tarımsal üretim değeri Türk lirası cinsinden 92
milyar 803 milyon liraya çıkmış, dolar olarak da
baktığımızda 61 milyar 777 milyon dolar mertebesine
çıkmıştır. Sadece size şunu ifade etmek istiyorum:
Türkiyedeki büyümenin tarımda gerçekte ne kadar olduğunu göstermesi
açısından bu gösterge çok önemli. Cari fiyatlarla Türk lirası
cinsinden 2002 yılında Türkiyenin tarımsal
hasılasının değeri 36 milyar lira, bugün 92 milyar 803
milyon liraya çıkmıştır. Dolar cinsinden
baktığımızda da 23 milyar 714 milyon dolar iken 2002 yılında
tarımsal üretimin değeri Türkiyede, bugün 61 milyar 777 milyon
dolara çıkmıştır.
Bir şey daha
olmuştur sayın milletvekilleri, o da şu: Türkiye bu
tarımsal üretim değeriyle 2002 yılında
Dünyada
tarımsal üretim hâsılası sıralamasında 2002
yılında Türkiye dünyanın 11inci ülkesi büyüklük
açısından. 2008, 2009 ve inşallah bu son açıklanan
rakamlarla 2010da da öyle olduğu görülüyor, üç basamak Türkiye
atlamıştır, dünyada 11inci sıradan 8inci sıraya
çıkmıştır. Bu, daha az insanla, aynı alanda daha çok
üretim yapıldığını, dolayısıyla tarımda
verimlilik artışının sağlandığının
en önemli göstergesidir. Bunu da gerek Dünya Bankası gerekse diğer
uluslararası kuruluşların raporları, OECDnin
raporları bu şekilde söylüyor. Demek ki Türkiyede tarım geriye
değil, ileriye doğru gidiyor; küçülmüyor, aksine büyüyor. Bunu da
bugün açıklanan istatistik rakamlarıyla da bir kez daha görmüş
oluyoruz.
Tabii, Trakya
Bölgesinde aynı zamanda sanayinin çok gelişmiş olduğu
biliniyor. Bunun, zaman zaman belki bazı bölgeler itibarıyla
tarımın aleyhine geliştiğini söylemek mümkün çünkü köyden
kente göçün getirdiği bir şey bu. Türkiyede örneğin
küçükbaş hayvancılık bundan olumsuz etkilendi ama biz bu
olumsuzluğun tersine çevrilmesi yönünde birtakım projeler
başlattık ve o projelerle de Türkiye bu alanda da hızla mesafe
kaydediyor.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; biz, Trakyada üç vilayeti esas
aldığımızda, 2002 yılında verilen destek
miktarı 108 milyon lirayken Trakya çiftçisine ki toplamda 82 bin
tarım işletmesi var ve 770 bin hektar alanda tarım yapılıyor
üç vilayetimizde. 108 milyon lira verilirken bugün 384 milyon lira Trakya
çiftçisine destek ödemesi yapılıyor. Bu, kendisine ödenen nakit
destek. Toplam tarımsal destek, Hükûmetimiz döneminde Trakya çiftçisine
sağlanan, 2,5 milyar lira. Keza, hayvancılık destekleri itibarıyla
7 milyon lira iken 2002 yılında, bu rakamın 2010
yılında 80 milyon liraya çıktığını
-yıllık olarak- görüyoruz.
Tarımsal
kredi kullanımında daha büyük bir gelişme olduğunu
görüyoruz. 2002 yılında Trakya çiftçisi sadece 29 milyon lira kredi
kullanabilirken Ziraat Bankası ve tarım kredi kooperatifleri
toplamıyla, 2010 yılında 749 milyon lira kredi
kullanmıştır Türk çiftçisi Trakyada.
Şimdi,
burada akla şöyle bir şeyle gelebilir: Yani bugün, işte, çok
kredi kullanılıyor, çiftçi borcunu ödemiyor gibi bazen, zaman zaman
iddialar ortaya atılıyor. Bunlarla ilgili rakamları da sizinle
paylaşmak istiyorum değerli milletvekilleri. Örneğin, Edirnede
2002 yılında alınan kredilerin yüzde 55i geri geliyordu, bugün
yüzde 99,1i geri geliyor. Kırklarelinde 2002de çiftçi Ziraat
Bankasından aldığı kredinin yüzde 45,3ünü geri
ödeyebiliyordu, bugün yüzde 99,6sını geri ödüyor. Tekirdağda
yüzde 84,4ü 2002 yılında ödenebilirken bugün yüzde 99,7si geri
ödenebiliyor. Bu, aslında, Trakyada çiftçinin hem çok daha fazla kredi
kullandığını, aynı zamanda da bu aldığı
kredinin de hemen hemen tamamını yani üç vilayetimizde de yüzde 99un
çok üzerinde bir oranda bunu geri ödeyebiliyor. Bu, aslında, Trakya
çiftçisinin de içinde bulunduğu durumu gösteren en önemli gösterge.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Trakyada bizim yüzde 50 hibe destek
vermek suretiyle yaptırdığımız tarımla,
hayvancılıkla ilgili altmış iki tane tesisimiz var. Bunlar
tamamlandı, yüzde 50 hibe verdik, şu anda faal olarak bunlar
çalışıyor. 734 kişilik de burada, sadece bu tesislerde istihdam
yaratıldı. Yine, Trakya çiftçisi daha verimli ve yüksek makine
düzeyinde bir tarımsal üretim gerçekleştirsin diye, bin sekiz yüz
yedi tane projeye biz 10 milyon 400 bin lira makine ekipman desteği
sağladık ve bu ikisinin toplamında da 22 milyon liradan fazla
Trakya çiftçisine destek sağlandı. Keza 1999-2002 arasında
Trakyada sadece 1 tane kooperatif desteklenmişken, ona da 582 bin lira
para ödenmiş, 2003-2010 döneminde Trakyada 41 tane tarımsal
kalkınma kooperatifine 28 milyon lira destek sağlandı ve 2.565
aile Trakyada bundan istifade etti.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; tabii, yer yer bazı konularla
ilgili sorunlar elbette ki oluyor ama biz genel itibarıyla Türkiye'nin
tarım sektörünün ileriye gittiğini, Türkiyede olduğu gibi
Trakyada da daha iyi bir noktaya gittiğini, üretiminde de azalma
değil, aksine, artış olduğunu, verimliliğin
arttığını biliyoruz. Bunu rakamlar da gösteriyor, çiftçinin
durumu da bu şekilde gösteriyor.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; bir husus zaman zaman çok
yanlış bir şekilde dile getiriliyor. Bu vesileyle onu da ben
sizinle paylaşmak istiyorum: Türkiyede hayvan hastalıkları
bulunduğu, özellikle BSE olduğu, bunun kanıtı olarak da
Bakanlığın yazı yazdığı şeklinde
söyleniyor, dün de burada ifade edildi. Bu gerçekleri yansıtmıyor.
Türkiyede BSE hastalığı görülmüş değil, tespit
edilmiş de değil. Uluslararası Salgın Hastalıklar
Ofisinin genel olarak yaptığı bir öneriyi biz sadece uyguluyoruz.
O da şudur: Bir yaş civarındaki bütün hayvanların bütün
hastalıklara karşı risk
materyali diye tabir edilen organlarının yenilmemesi tavsiye
ediliyor. Bizim de yaptığımız sadece, Uluslararası
Salgın Hastalıklar Ofisinin bu yönde, diğer bütün
hastalıklarla ilgili olduğu gibi BSE için de yaptığı
bir öneriyi yerine getirmektir. Bu konuda da biz Türk çiftçimize öneride
bulunduk.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; tarımsal desteklemelerimiz de
devam ediyor. Bu hafta içerisinde 638 milyon lira ödeme yaptık, önümüzdeki
hafta içerisinde de -özellikle fındık üreticisini yakından
ilgilendiren- 707 milyon liralık bir ödeme yapmış
olacağız. Böylece mart ayı ödemelerimiz de 1 milyar 344 milyon
lira olarak gerçekleşmiş oluyor. Bunu da sizlerle paylaşmak
istiyorum.
Saygılar
sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Bakanım.
Sayın
Varlı
IV.-
AÇIKLAMALAR
1.-
Adana Milletvekili Muharrem Varlının, Tarım ve Köyişleri
Bakanı Mehmet Mehdi Ekerin verdiği rakamlarla
insanlarımızı yanılttığına ilişkin
açıklaması
MUHARREM VARLI
(Adana) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Tabii her zaman
olduğu gibi Sayın Bakan verdiği rakamlarla yine
insanlarımızı yanıltmaya devam ediyor.
Hayvancılıkta, buğday üretiminde, pamuk üretiminde,
mısır üretiminde çiftçilerimizin geldiği durum ortadadır.
Ziraat Bankasına, tarım krediye borcu olmayan çiftçi neredeyse yok
denecek kadar azdır. Hemen hemen her çiftçi Ziraat Bankası ve özel
bankalara ipotek verdirilerek borçlandırılmıştır ama
Sayın Bakan herhâlde hayal aleminde yaşıyor, çiftçilerimizin
sıkıntılarını, çiftçilerimizin problemlerini görmek
istemiyor. Söylendiği zaman da birtakım rakamlarla gelip burada böyle
yanıltıcı şeyler söyleyerek İşte, şu kadar
destek verdik, bu kadar destek verdik
Peki, çiftçi niye kötü durumda? Her
yıl Ziraat Bankasından veya özel bankalardan kredisini artırarak
ancak tarlasını ekebiliyor.
İşte,
Sayın Bakana bunu bir türlü anlatamadık. Bu dönem böyle geçti,
inşallah bir dahaki döneme hayırlısıyla bu işi biz
yaparız diye düşünüyorum.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Kemalettin Bey
2.-
Tekirdağ Milletvekili Kemalettin Nalcının, Trakya çiftçisinin
Ziraat Bankasına olan borçlarına ilişkin açıklaması
KEMALETTİN
NALCI (Tekirdağ) Sağ olun Sayın Başkanım.
Sayın
Bakanım, Trakya çiftçisinin durumunun iyiliğinden bahsettiniz ama
veriler hiç öyle göstermiyor. Biz çiftçinin yanına gittiğimiz zaman
herkes özel bankalara ve Ziraat Bankasına olan borçlarından
bahsediyor. Acaba o verilerinizin içinde çiftçinin özel bankalara olan
borçlarının yüzde kaçını ödediğine dair bir bilgi var
mı?
Şu anda
Trakya çiftçisinin yüzde 80i bankalara borçlu, üretim yapamıyor,
üretimden kaçıyor ve tersine bir göç, -bunun siz de
farkındasınız- Kırklarelinden, Edirneden Tekirdağ
sanayi bölgesine, tarımdan kaçıp Tekirdağa veya İstanbula
göç yaşanıyor. Bu da şunu gösteriyor ki, tarımdaki tüm
verilerde, elinizdeki bilgilerde -eğer arzu ederseniz size de takdim
edeyim- 2002 ile -hep bahsettiğiniz gibi- 2009 arasındaki verilerde
üretimde düşüş var, hayvancılıkta düşüş var,
tarımda düşüş var.
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Kime söylüyorsun onu, Sayın Bakan anlamaz?
KEMALETTİN
NALCI (Tekirdağ) Sayın Bakanım, size bu verileri vereyim.
Bunlar sizin devlet verileri.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
KEMALETTİN
NALCI (Tekirdağ) Buyurun, benim elimde var.
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Nalcı.
Gündeme
geçiyoruz.
Başkanlığın
Genel Kurula sunuşları vardır.
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığının bir tezkeresi
vardır, okutup bilgilerinize sunacağım:
V.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Tezkereler
1.-
Macaristan Ulusal Meclisi Dışişleri Komisyonu Başkanı
Mihaly Balla ve beraberindeki parlamento heyetinin Türkiye Büyük Millet
Meclisinin konuğu olarak resmî temaslarda bulunmak üzere ülkemizi
ziyaretlerine ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/1446)
Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel
Kuruluna
Macaristan Ulusal
Meclisi Dışişleri Komisyonu Başkanı Mihaly Balla ve
beraberindeki parlamento heyetinin, Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin
konuğu olarak resmi temaslarda bulunmak üzere ülkemize ziyaretleri TBMM
Başkanlık Divanı'nın 23 Mart 2011 tarih ve 90 sayılı
Kararı ile uygun bulunmuştur.
Türkiye Büyük
Millet Meclisi'nin Dış İlişkilerinin Düzenlenmesi
Hakkında 3620 sayılı Kanun'un 7. Maddesi gereğince Genel
Kurul'un bilgisine sunulur.
Mehmet
Ali Şahin
Türkiye
Büyük Millet Meclisi
Başkanı
BAŞKAN
Bilgilerinize sunulmuştur.
Meclis
araştırması açılmasına ilişkin bir önerge
vardır, okutuyorum:
B) Meclis Araştırması Önergeleri
1.-
Adana Milletvekili Tacidar Seyhan ve 34 milletvekilinin, Mersin-Akkuyuda
kurulacak nükleer santralin muhtemel etkilerinin araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/1099)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Akkuyu'ya
yapılacak olan nükleer santralin doğal ve sosyal yaşama
etkileri, bölgedeki deprem riskleri ile alınacak önlemlerin belirlenmesi
konularında, Anayasanın 98. TBMM İç Tüzüğü'nün 104. ve 105.
maddeleri gereğince Meclis Araştırması açılması
için gereğini arz ederiz.
1) Tacidar Seyhan
(Adana)
2) Hulusi Güvel (Adana)
3) Ali Rıza
Öztürk (Mersin)
4) Şevket
Köse (Adıyaman)
5) Kemal Demirel (Bursa)
6) İsa Gök (Mersin)
7) Çetin Soysal (İstanbul)
8) Atila Emek (Antalya)
9) Osman Kaptan (Antalya)
10) Bayram Ali
Meral (İstanbul)
11) Mehmet
Sevigen (İstanbul)
12) Mehmet
Şevki Kulkuloğlu (Kayseri)
13) Nevingaye
Erbatur (Adana)
14) Ahmet Ersin (İzmir)
15) Durdu Özbolat (Kahramanmaraş)
16) Mehmet Ali Özpolat (İstanbul)
17) Ramazan Kerim Özkan (Burdur)
18) Mevlüt Coşkuner (Isparta)
19) Ali Rıza Ertemür (Denizli)
20) Hüseyin Tayfun İçli (Eskişehir)
21) Birgen Keleş (İstanbul)
22) Atilla Kart (Konya)
23) Kamer Genç (Tunceli)
24) Gürol Ergin (Muğla)
25) Harun Öztürk (İzmir)
26) Derviş Günday (Çorum)
27) Algan Hacaloğlu (İstanbul)
28) Fehmi Murat Sönmez (Eskişehir)
29) Selçuk Ayhan (İzmir)
30) Ali Koçal
(Zonguldak)
31) Eşref Karaibrahim (Giresun)
32) Rahmi Güner (Ordu)
33) Ensar Öğüt (Ardahan)
34) Ferit Mevlüt Aslanoğlu (Malatya)
35) Ahmet Küçük (Çanakkale)
Gerekçe
Japonya'da
meydana gelen deprem ve sonrasında oluşan tsunami felaketinden sonra
Fukişima Nükleer Güç Santrali'nin iki ünitesinde patlama olmuş, bir
diğer ünitesinin çekirdeğinde de erimeler olduğu ve bölgenin
radyasyon tehdidi altında olduğu kamuoyuna
açıklanmıştır. Bu gelişmeler sonrasında bölgede
30 kilometrelik alan boşaltılmış, 175 bine yakın insan
bölgeden tahliye edilmiştir. Bu felaket nükleer santrallerin dünya
üzerinde yarattığı tehdidi yeniden gündeme getirmiştir. Özellikle
yaşanan olay depremlerin nükleer santraller üzerinde ne denli büyük bir
tehdit olduğu konusunda ciddi bir örnek teşkil etmiştir.
Ülkemizde de
Mersin'in Gülnar İlçesine bağlı Büyükeceli Beldesi'nde
yapılması planlanan Akkuyu Nükleer Santrali için 1976
yılında lisans verilmiş ve bu lisansa istinaden Rusya ile
Türkiye arasında 12 Mayıs 2010 tarihinde Akkuyu'da nükleer güç
santralinin kurulması, işletilmesi konularında uluslararası
bir anlaşma yapılmıştır.
Öncelikle
anlaşmaya göre Akkuyu santrali 35 yıl önceki lisans temel
alınarak yapılacaktır. O tarihten bu yana bölgede nüfus
yoğunluğu değişmiş, turizm altyapısı
genişlemiş, jeolojik yapı yeniden değerlendirilmiş,
deprem riskleri açısından bölgedeki fay hattının
üniversiteler ve uzmanlar tarafından incelenmesi yeniden
yapılmıştır. Bu incelemeye göre depremsellik
açısından 4'ncü derece deprem bölgesi olarak görülen Ecemiş fay
kuşağı 1998 de yapılan bir araştırmada 1'nci
derecede deprem bölgesi olarak belirlenmiştir. Bu açıklamanın
sonunda her türlü mühendislik yapısının bu durumu dikkate
alınarak tasarlanması gerektiği ayrıca belirtilmiştir.
Oysa ki Akkuyu'da yapılması düşünülen nükleer santral için
verilen uluslararası tekliflerde Ecemiş fay hattının aktif
olmadığı kabul edilmiştir. Hem belirtilen raporda hem de
daha sonra çeşitli üniversiteler tarafından yapılan
araştırmalarda Ecemiş fayının depremsellik
açısından aktif fay olduğuna karar verilmiştir. Yine 10
yıl önce Çukurova Üniversitesi öğretim üyelerinden Prof. Dr. Hasan
Çetin tarafından hazırlanan bir raporda California'daki depremsellik
tanımlamalarına göre Ecemiş fayı için aktif fay
tanımlaması yapıldığı belirtilmiş,
fayın canlı olduğu ve hareketlerinin izlenmesi gerektiği
yönünde görüşler ortaya çıkmıştır. Bu tespitlere göre
Akkuyu için hazırlanan lisans, Ecemiş fay hattının ölü
olduğu varsayımına göre hazırlanmıştır.
Oysaki bu raporlara göre Akkuyu lisansının yeniden gözden geçirilmesi
kaçınılmazdır. Yakın geçmişte Almanya'da deprem riski
yeterince incelenmediği gerekçesi ile Müiheim Kaerlich adlı reaktörün
federal mahkeme kararı ile kapatılması gündeme gelmiştir.
Bugün sismik risklere ilişkin daha büyük bir bilgi eksikliği
olduğu hâlde Akkuyu'nun uluslararası sözleşme ile
yapılması planlanmıştır. Görüldüğü gibi Akkuyu
sahasına 25 km uzaklıkta bulunan Ecemiş fay hattına
ilişkin güncel, sismolojik, jeolojik ve jeofiziksel araştırma
yapılmadan karar verilmiştir.
Akkuyu'ya verilen
lisans sonrası Doğu Akdeniz bölgesindeki yerleşimleri etkileyen
yıkıcı bir deprem daha yaşanmış Adana ve çevre
köylerde 130 üzerinde insan yaşamını yitirmiştir. Bu
depremin merkez üssünün de Akkuyu'ya 170 km uzakta olduğu bilinmektedir.
6,4 gibi orta ölçekli bir deprem olmasına rağmen ve bu depremin
süresinin Japonya depreminin 4/1'i kadar olmasına rağmen bölgeye
verdiği zarar bellidir.
Bölgenin deprem
riski taşıması bölgedeki deniz suyu
sıcaklığının soğutma açısından
elverişli olmaması, bölgenin nüfusunun ve turizm kapasitesinin en az
on katı artmış olması Türkiye'de henüz nükleer santral
denetleyecek ve nükleer projeye ruhsat verecek kurumların bulunmaması
ve en önemlisi nükleer atıkların bertaraf edilmesi konusunda
anlaşma yapılan ülke olan Rusya'ya bir yükümlülük getirilmemiş
olması, Türkiye'de yapılması planlanan Akkuyu nükleer santrali
konusunda bir araştırmayı zorunlu kılmıştır.
Japonya'da
meydana gelen deprem felaketinin ardından tüm dünyada nükleer enerji
yeniden gündeme alınıyor. İsviçre bu konuda önemli bir adım
atarak nükleer projeleri durdurdu. Bir önemli adım da Almanya'dan geldi.
Almanya Başbakanı Angela Merkel, Japonya'daki nükleer sorun
nedeniyle, Almanya'daki nükleer santrallerin kullanma süresini uzatmaya yönelik
kararlarını "Hiçbir şey olmamış gibi
davranamayız. Japonya'daki olaylar imkânsız olduğunu
düşündüğümüz risklerin tamamen göz ardı edilemeyeceğini
öğretti" diyerek 3 ay süreyle ertelediklerini açıkladı.
Bu durumda
Türkiye 35 yıl önceki lisansı esas alarak Akkuyuda kurulması
düşünülen nükleerin yaratabileceği riskleri nasıl göz ardı
edebilir?
Yukarıda
saydığımız nedenlerden dolayı Mersin Akkuyu'da kurulması
düşünülen nükleer santralin yaratabileceği risklerin belirlenmesi
için Meclis araştırması açılmasını talep
ediyoruz.
BAŞKAN
Bilgilerinize sunulmuştur.
Önerge gündemdeki
yerini alacak ve meclis araştırması açılıp
açılmaması konusundaki görüşme, sırası geldiğinde
yapılacaktır.
Sayın
milletvekilleri, gündemin Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan
Gelen Diğer İşler kısmına geçiyoruz.
1inci
sırada yer alan, Yargı Hizmetlerinin
Hızlandırılması Amacıyla Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve
Adalet Komisyonu Raporunun görüşmelerine kaldığımız
yerden devam edeceğiz.
VI.-
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.-
Yargı Hizmetlerinin Hızlandırılması Amacıyla
Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/1012) (S. Sayısı:
725) (x)
BAŞKAN
Komisyon ve Hükûmet yerinde.
Dünkü
birleşimde, İç Tüzükün 91inci maddesine göre temel kanun olarak
görüşülen tasarının birinci bölümünde yer alan maddelerin
oylanması tamamlanmıştı.
(x) 725 S.
Sayılı Basmayazı 30/3/2011 tarihli 84üncü Birleşim
Tutanağına eklidir.
Şimdi ikinci
bölümün görüşmelerine başlıyoruz.
İkinci
bölüm, 26ncı maddeye bağlı geçici 2, 3 ve 4üncü maddeler ile
geçici 1inci madde dâhil olmak üzere 18 ila 33üncü maddeleri
kapsamaktadır.
İkinci bölüm
üzerinde ilk söz, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Mersin Milletvekili
Ali Rıza Öztürke aittir.
Sayın
Öztürk, buyurun efendim. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Yargı Hizmetlerinin Hızlandırılması
Amacıyla Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına
Dair 725 sıra sayılı Kanun Tasarısı ve Adalet
Komisyonu Raporunun 18 ila 33üncü maddelerini kapsayan ikinci bölümü üzerinde
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz aldım. Hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, yargıyı hızlandırmak amacıyla ne
kadar yasal düzenleme yaparsak yapalım, önemli olan, hukukun toplum vicdanını
sızlatmamasıdır, adaletin gücünü toplum vicdanından
almasıdır. Toplumun vicdanını sızlatan, yaralayan,
kanatan ve hukukun üzerine oturmayan bir yargılama sistemi doğru bir
yargılama sistemi değildir.
Bakın,
şöyle bir dünyaya baktığımız zaman, bugün Orta
Doğuda, demokrasi türküleriyle ortalık, yer gök inliyor ve
gerçekten, otoriter yönetimlerin gitmesi arzulanıyor, ama Türkiyede,
basılmamış, yayımlanmamış, okunmamış
kitaplar toplatılıyor. Herhâlde hiçbirimiz -basılmamış
kitapların toplatılmasını bir kenara bırakalım-
kitapların toplatıldığı bir ülkenin milletvekilleri
olmak istemeyiz. Sanıyorum, kendisinin bu dünyadaki rolünün
haksızlıklarla, hukuksuzluklarla mücadele olduğunu ve kendisini
iç dünyasında öyle gören Sayın Başbakan, kitapların toplatıldığı,
henüz yazılmadan bilgisayar hard disklerinden silindiği bir ülkenin
Başbakanı olmaktan herhâlde rahatsız oluyordur diye
düşünüyorum.
Değerli
milletvekilleri, gerçekten, polislere nasıl rapor tutturursanız
tutturun ve gerçekten, AKP yandaşı gazeteci
kılığındaki kimi militanlara televizyon ekranlarında
ya da basında, yazılan ve çizilen kitapların, makalelerin bir
terör örgütünün talimatı ve yönlendirilmesiyle
yazıldığını, çizildiğini ne kadar söyletirseniz
söyletin, siz, bugün, 21inci yüzyılda, 2011 yılında
yayımlanmamış kitapların toplatılmasını
kimseye anlatamazsınız.
Siz bugün hem
Türkiyede hem de uluslararasında Ergenekon diye bilinen, kamuoyunda
Ergenekon diye bilinen davanın, darbecilerle, darbe yapanlarla, derin
devletle hesaplaşma yerine, siyasi iktidara muhalif insanları
sindirmenin, susturmanın enstrümanı hâline geldiği
kanısını değiştirtemezsiniz değerli
milletvekilleri. O nedenle Yargının hızlandırılması.
dediğimiz zaman, biz, her gün akşam, oturduğumuz yerden dizi
seyreder gibi, bu ülkede çok önemli görevlerde bulunmuş insanların
sakalı uzamış bir şekilde itilerek, kakılarak polis
arabalarına bindirilmesi ve çevrelerinde rencide edilmesi
manzaralarının demokrasiyle ve demokratik hukuk devletiyle
bağdaşmadığını düşünüyoruz.
Terörizm
karşısında demokrasiler şu temel soruya yanıt vermek
zorundadır: Demokrasi ve insan haklarına tehdit oluşturan
terörist insan haklarından yararlanabilir mi? Soruyu daha genel bir
düzeyde sorarsak: Demokrasiler, temel değerlerinden ödün vermeden
kendilerini terörizm tehdidine karşı koruyabilirler mi? Demokrasiler,
demokrasi oldukları için teröre karşı demokrasi ve insan
hakları sınırları içerisinde mücadele etmek
durumundadırlar. Devletler, demokrasi ve insan haklarından
uzaklaştıkça teröristle ortak noktalar oluşturmaya
başlarlar. Demokrasileri güçlendiren, olağanüstü durumlarda
demokrasi, insan hakları, hukukun üstünlüğü ilkelerinden
vazgeçilmemesidir. Bunun için, demokrasiler teröre karşı tek
kolları bağlı olarak mücadele etmek zorundadırlar. Türkiye
Cumhuriyeti, demokrasi ve insan haklarından ödün vermeden demokrasiye
yönelen her türlü tehlike ve tehditleri aşabilecek, onları milletin
iradesiyle yenebilecek güçtedir. Bu ülkede demokrasiye yönelen kimi tehdit ve
tehlikeleri gerekçe yaparak siyasi iktidara muhalif insanları, sesleri
susturma bu ülkeye, demokrasisine yönelmiş en büyük tehlikelerden
birisidir.
Değerli
milletvekilleri, siyasi iktidar, AKP hep böyle olağanüstü yöntemlerden,
olağanüstü dönemin kurumlarından medet umuyor; bakın, özel
yetkili mahkemeler eliyle Türkiyedeki yargılamayı kural hâline
getiriyor. Özel yetkili mahkemeler 12 Mart 1971 darbesinden sonra 1973te
kurulmuş ve adı DGMymiş o zaman. 1976 yılında
Anayasa Mahkemesinin iptali üzerine bu DGMler durdurulmuş ancak o dönem
Türkiyede, toplumda DGMlere karşı yönelen mücadele üzerine
Parlamento, DGMler yasasını çıkartamamış, 12 Eylül
1980 darbesinden sonra o darbe yönetimi koşullarında tekrar devlet
güvenlik mahkemeleri devreye girmiştir. Ancak, devlet güvenlik
mahkemelerinin soruşturma ve kovuşturma usulleri adil yargılanma
hakkına, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi içtihatlarına,
Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesine aykırı olması
nedeniyle değiştirilmek zorunda kalınmıştır ve
oradan askerî üye çekilmiş, onun yerine sivil üye verilmiş ve onun
yerini de bugün kamuoyunda, demokrasiye aykırılıkların,
hukuksuzlukların, haksızlıkların, keyfîliklerin
kaynağı olan özel yetkili ağır ceza mahkemeleri alır
olmuştur.
Özel yetkili
ağır ceza mahkemeleri, Ceza Muhakemesi Kanununun 250, 251 ve 252nci
maddelerine göre kurulup faaliyet gösteren mahkemelerdir. Soruşturma ve
kovuşturma usulleri özel olarak örgütlenmiş olan bu mahkemeler, adil
yargılanma hakkı ihlal edildiği için kardırılmak
zorunda kalınan devlet güvenlik mahkemelerinin tamamıyla
devamıdır değerli arkadaşlarım. O nedenle, Ceza
Muhakemesi Kanununun 250, 251 ve 252nci maddeleri, Anayasanın ilk
bölümünde yer alan temel hak ve özgürlükleri, bireye korkusuz yaşama
hakkı tanıyan kuralları, özel yetkili savcılara askıya
alma hakkı tanımıştır. Bu tamamen keyfî bir durumdur. İşte
uygulamadaki haksızlıkların, hukuksuzlukların hatta Avrupa
İnsan Hakları Mahkemesinin kararlarında konu edilen,
eleştirilen ve bu nedenle, Türkiye'nin özel olarak denetime tabi
tutulmasına neden olan uygulamaların nedeni budur. O nedenle,
yapılması gereken, bu özel yetkili mahkemelerin bir an önce
kaldırılmasıdır. Özel yetkili mahkemeleri düzenleyen Ceza
Muhakemesi Kanununun 250, 251 ve 252nci maddelerinin
kaldırılması için, Cumhuriyet Halk Partisi olarak biz kanun teklifi
verdik. Böyle, demokrasilerde özel olmaz değerli arkadaşlarım,
özelin özeli olmaz. Bu mahkemelerin ihtisas mahkemeleri
olmadığı, otuz yıllık kesintisiz sürelerle, otuz
yıllık uygulamalarıyla görülmüştür.
Değerli
milletvekilleri, başka bir yönteme başvuruyor şimdi
İktidar; o da kanun hükmünde kararname çıkarma yetkisi veren yetki
tasarısını Türkiye Büyük Millet Meclisine sunuyor. Bu
İktidar döneminde, usulsüzlükler, yolsuzluklar kural hâline
gelmiştir, istisnalar kural olmuştur, kurallar ise istisna olmuştur.
Bakın, daha önce Anayasa değişikliği konusunda,
milletvekillerinin depo imzaları kullanıldı. Bugün ise Türkiye
Büyük Millet Meclisine kanun hükmünde kararname çıkarma yetkisi veren
kanun tasarısı, 28/3/2011 günü Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına sunulmuş değerli
arkadaşlarım ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Plan ve Bütçe Komisyonu
Başkanı Mustafa Açıkalın imzasıyla da üyelere
toplantı günü verilmiş, Plan ve Bütçe Komisyonunun üyeleri
toplantıya çağrılmış. Şimdi, 28/3/2011 günü
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına sunulan bir kanun
tasarısı, nasıl oluyor da bu tarihte Türkiyede bulunmayan Plan
ve Bütçe Komisyonu Başkanının imzasıyla üyelere
gönderiliyor ve üyeler toplantıya çağrılıyor? Bu usulsüzlük
değil de bu hukuksuzluk değil de nedir değerli
arkadaşlarım? Çünkü Plan ve Bütçe Komisyonu Başkanının
25 Marttan itibaren Türkiyede olmadığı, umrede olduğu
söylenilmektedir.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ALİ RIZA
ÖZTÜRK (Devamla) Bu, AKP klasiğinin devamı şeklindedir
değerli arkadaşlarım, bunlardan vazgeçmek gerekiyor. Burada
yasalar yapmakla hukuksuzluğu önleyemeyiz. Öncelikle kendimizi hukuksuz
anlayışımızdan arındırmamız gerekir diye
düşünüyorum.
Hepinize
saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Öztürk.
Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu adına Mersin Milletvekili ve Grup Başkan Vekili
Sayın Mehmet Şandır.
Buyurun efendim.
(MHP sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; öncelikle, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Yargı
Hizmetlerinin Hızlandırılması Amacıyla Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu üzerinde müzakere yapıyoruz.
Aslında, geç kalmış, geciktirilmiş bir konuda bir düzenleme
yapıyoruz.
Değerli
milletvekilleri, hepinizin malumu, adalet mülkün temelidir. Adalet bu toplumun
en değerli ortak paydasıdır. Bizi bir arada tutan, bir arada
yaşama iradesini öyle bireysel çıkarımı maksimize edecek
şekilde hayata geçiren temel mesele, temel değer, adalet duygusuna
olan güvenimizdir. Çok klasik bir söz, Türkiyede mahkemeler var, Ankarada
hâkimler var. duygusunun bütün insanlarımız tarafından kabul
edilmesi, güvenilmesi ve buna sığınılması birlikte
yaşama irademizin gereği anlamında çok değerli, çok önemli.
Adalet mülkün
temelidir. Eğer adaletin tahakkukunda bir adaletsizlik oluyorsa, bir
gecikmeyle bir zulüm, bir haksızlık oluşuyorsa, bu toplumu
geleceğinden umut içerisinde tutmak, devletine güvenir hâlde tutmak çok
mümkün olmayacaktır.
Türk
yargısı, maalesef, Adalet ve Kalkınma Partisinin şu sekiz
yılı tamamlayan iktidarı döneminde, belki de tarihinin hiçbir
döneminde yaşamadığı kadar tartışılır
bir noktada. Sorgulanır, verdiği kararlar
tartışılır, yani Anayasa Mahkemesi kararları bu
toplumda bir ayrışmaya, cepheleşmeye sebep olur süreçler
yaşandı. Cumhuriyet tarihinde, yargının bu kadar
tartışıldığı, yargı kararlarının
bu kadar tartışıldığı bir dönemi daha önce
yaşamış değildik. Toplumda, siyasette, sivil toplumda
yargı reformuna karşı çıkan hiçbir karşı
duruş yoktur. Tüm siyasi partiler, bunların arasında Milliyetçi
Hareket Partisi de... Yargı reformu yapılmalıdır, adalet
tecelli etmelidir, zamanında tecelli etmelidir. Yargı sistemi böyle
uluorta tartışılan bir yapıdan kurtarılmalıdır
talepleri bir toplumsal mutabakat noktasıdır. Hepimiz bunu istiyoruz
ama sekiz yılı tamamlayan AKP İktidarı döneminde, maalesef,
yargı reformu tamamlanamamıştır, yargı hâlâ tartışılmaktadır.
Yargının her kararı, yargıdaki her atama,
yargının yapılanması sürekli bu toplumun, en çok
tartışılan, üzerinde uzlaşma temin edilemeyen konusu olmaya
devam etmektedir.
Şimdi,
yargı hizmetlerinin hızlandırılması için getirilen
kanun tasarısı önemlidir ama bir bütünlük içerisinde yani yargı
sisteminin tüm kurumları, tüm kurallarıyla uyumlu bir şekilde,
bir bütünlük içerisinde hazırlanıp getirilemediği için yine
birçok tartışmaları ve maksadı hasıl edemeyeceği
yönündeki endişeleri de beraberinde getirmektedir.
Milliyetçi
Hareket Partisi olarak muhalefet şerhimiz olmakla beraber bu kanun bize
göre yeterli değil, bize göre bir yargı reformu değil,
yargı reformunun bir parçası olmak özelliğini de
taşımıyor. Bu konu, tüm yapısal sıkıntılarla
personelinin veya yargı mensuplarının özlük haklarındaki
adaletsizliklerin düzeltilmesiyle hukukun uygulanmasında gerekli olan
teknik altyapının, fiziki altyapının kurulmasıyla bir
bütünlük içerisinde bir konsept olarak, bir proje olarak siyasi iktidar
tarafından düzenlenmeli, topluma sunulmalı, Türkiye Büyük Millet
Meclisine öyle getirilmeliydi ama her ne hikmetse Adalet ve Kalkınma
Partisi İktidarının siyaset anlayışı, yönetim
anlayışı, böyle olayları sakız gibi çiğneterek,
toplumda bir tartışmanın, cepheleşmenin
yaşanmasını seyrederek, yanlışlara karşı da
işte temennide bulunarak, hatta şikâyette bulunarak geçirilen bir
süreç.
Şimdi,
ısrarla, Milliyetçi Hareket Partisi olarak, her defasında söylüyoruz,
Türk milletini tek başına yöneten, bu ülkeyi Türk milleti adına
sekiz yıldan bu yana yöneten, Anayasayı değiştirecek
çoğunluğa sahip olan bir iktidar, bu toplumun en değerli ortak
paydası olarak yargının sorunlarını çözmek
noktasında bir yargı reformunu buradan geçirememiştir.
Yargı reformunu yaptık, tamamladık, artık sistemde bundan
sonra adalet mülkün temelidir kuralının gereği bir
yargılama yapılacaktır. diyebilmenin imkânı yok. Bunu da
söyleyemiyorlar zaten. Sürekli yargıdan şikâyet ediliyor. Gazetelere
bakıyorsunuz, her gün yargıyla ilgili bir konu manşetlerde.
Dolayısıyla bu noktada sorumluluk, toplum nezdinde muhatap siyasi
iktidardır, AKP İktidarıdır.
İç hukuk
mevzuatımız yenilenememiştir, evrensel demokratik normlar
güçlendirilememiştir. Yargının iş yükünün hafifletilmesi ve
dava sürelerinin kısaltılması için gerekli tedbirler maalesef
şu sekiz yılın sonuna ulaştığımız
şu süreçte bile yeterince alınamamıştır. Türkiyede on
yıla ulaşan tutukluluk süreleri yaşanmaktadır. Ne çağa
yakışmakta ne Türkiyeye yakışmakta. Artık
gözaltı süreleri, tutukluluk süreleri bir cezalandırmaya
dönüşmüştür. Yargılama süreci tamamlanmadan on yılı
tamamlayan bir mahkûmun ve onun cezalandırılmasını bekleyen
toplumun, tarafların içine düştüğü hayal
kırıklığını dikkatlerinize, takdirlerinize
sunarım. Bunun adı yargılama değil, bunun adı
yargı sistemi değil, yargı reformu hiç değil.
Şimdi, sekiz
yıl bu ülkeyi tek başınıza yöneteceksiniz, gözümüzün önünde
bu yanlışlıklar olacak, yaşanacak ama tedbiriniz olmayacak.
Eli kanlı katiller on yılı doldurdukları için, tutukluluk
süreleri tamamlandığı için yargılanmadan
salıverilecekler, sonra da ülkeyi terk edecekler, Türkiye Cumhuriyeti
devletiyle alay edecekler. Buna hakkınız yok.
Bir başka
şey -sürekli konuşmanıza rağmen daha yeni
kanunlaştırdınız- bölge adliye mahkemeleri hayata
geçirilememiş, kolluk kuvvetleri idari yapılanması ve
araçla-gereçle donatılarak adli hizmet sunan etkin bir yapıya
kavuşturulamamıştır. Hâkim, savcı ve
yardımcı personel açığı maalesef giderilememiştir.
Bunu
konuştuğumuzda, Sayın Hükûmet, Sayın Başbakan
Yargıtayı suçluyor, Danıştayı suçluyor. Sanki ülkeyi
kendileri yönetmiyor, sanki Türkiye Büyük Millet Meclisinde kanun çıkarma
sayısal çoğunlukları yok. Dolayısıyla bugün yargı
hizmetlerinin hızlandırılmasıyla ilgili getirilen bu kanun,
bir anlamda, suç savmak gibi, geç kalmış olmanın
aceleciliğinde, geri dönememenin endişesinin telaşında,
böyle, görev savma gibi bir düzenleme olmuştur. Ama asıl olan,
yargı reformunun bütün özellikleriyle, bütün kapsamıyla geçirilmesi
gerekir.
Bu noktada,
ülkemizin ve toplumun ihtiyacı olan konularda Milliyetçi Hareket Partisi
olarak destek vermeye her zaman hazır olduğumuzu her defa söylüyoruz
ve bunun da örneklerini, hatta öncülük yaptığımız
örneklerini burada birçok defa da yaşadık ama bütün söylememize
rağmen, daha sayabileceğim birçok konudaki eksikliklerin
tamamlanması noktasında, maalesef siyasi iktidarın dönemin
sonuna gelip, iki dönemin sonuna gelip böyle bir parça kanunla, bir eksik
kanunla, böyle bir suç savma gibi, görev savma gibi bir düzenlemeyle Genel
Kurulu meşgul etmesi ve Ben yargılamayı hızlandıracak
tedbirleri aldım, yargıyı güçlendirecek tedbirleri aldım,
yargıdaki arızaları giderecek tedbirleri aldım. gibi bir
iddiayla bu toplumu yanıltmaya hakkı yok. Görevini
yapamamıştır, yargı bugün maalesef toplumun bir
tartışma alanı olarak AKPnin eseri, ülkemizin ve toplumun
önünde beklemektedir.
Bu duygularla bu
yasa tasarısının her şeye rağmen hayırlı
olmasını diliyor, saygılar sunuyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Şandır.
Bölüm üzerinde
başka bir söz talebi yoktur.
Soru-cevap
işlemi için de söz talebi yoktur.
İkinci bölüm
üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
Şimdi ikinci
bölümde yer alan maddeleri, varsa o madde üzerindeki önerge işlemlerini
yaptıktan sonra ayrı ayrı oylarınıza
sunacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan Kanun Tasarısının 18. Maddesi ile 2802 Sayılı
Hakimler ve Savcılar Kanununun 21. Maddesinin birinci
fıkrasının "c" bendine eklenen "işleri"
kelimesinin "kararları" şeklinde,
33. Maddesinin
birinci fıkrasına eklenen "kanun yolu incelemesinden geçen
işler" ibaresinin "kanun yolu incelemesinden geçen
kararları" şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Faruk Bal Behiç Çelik Alim
Işık |
Konya Mersin Kütahya |
Cemaleddin
Uslu Akif
Akkuş |
Edirne Mersin |
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 725 Sıra Sayılı Yargı Hizmetlerinin
Hızlandırılması Amacıyla Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının, 18. maddesinin Tasarı metninden
çıkarılmasını ve maddelerin buna göre teselsül
ettirilmesini arz ve teklif ederiz.
Hakkı Suha Okay Ali Rıza Öztürk İsa Gök |
Ankara Mersin Mersin |
Tayfun İçli Birgen Keleş Bayram Meral |
Eskişehir İstanbul İstanbul |
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET
KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet?
DEVLET BAKANI VE
BAŞBAKAN YARDIMCISI C EMİL ÇİÇEK (Ankara) -
Katılmıyoruz.
BAŞKAN
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Derece
yükselmelerinde objektif kriterlerin yürürlükten kaldırılması
doğru değildir. Bu nedenle söz konusu düzenlemenin metinden
çıkarılması öngörülmüştür.
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler..
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan Kanun Tasarısının 18. Maddesi ile 2802 Sayılı
Hakimler ve Savcılar Kanununun 21. Maddesinin birinci
fıkrasının "c" bendine eklenen "işleri"
kelimesinin "kararları" şeklinde,
33. Maddesinin
birinci fıkrasına eklenen "kanun yolu incelemesinden geçen
işler" ibaresinin "kanun yolu incelemesinden geçen
kararları" şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Faruk Bal (Konya) ve
arkadaşları
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET
KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu) Takdire
bırakıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet?
DEVLET BAKANI VE
BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK (Ankara)
Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Gerekçe
BAŞKAN
Gerekçeyi okutuyorum.
Gerekçe:
Maddenin daha
anlaşılır ve karışıklığa mahal
vermeyecek şekilde düzenlenmesi amacıyla bu önerge verilmiştir.
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler...
Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
19uncu madde
üzerinde iki adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan Kanun Tasarısının 19. Maddesi ile düzenlenen 4721
Sayılı Türk Medeni Kanununun 181. Maddesinin 2. fıkrasında
yer alan "kusurunun ispatlanması" ibaresinin "kusurlu
olduğunu ispatlaması" şeklinde değiştirilmesini
arz ve teklif ederiz.
Faruk Bal Behiç Çelik Alim
Işık |
Konya Mersin Kütahya |
Akif
Akkuş Cemaleddin
Uslu |
Mersin Edirne |
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 725 Sıra Sayılı Yargı Hizmetlerinin
Hızlandırılması Amacıyla Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının, 19. maddesinin Tasarı metninden
çıkarılmasını ve maddelerin buna göre teselsül ettirilmesini
arz ve teklif ederiz.
Hakkı Suha Okay Ali Rıza Öztürk İsa Gök |
Ankara Mersin Mersin |
Tayfun İçli Bayram Meral Birgen Keleş |
Eskişehir İstanbul İstanbul |
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET
KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet?
DEVLET BAKANI VE
BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK (Ankara)
Katılmıyoruz.
K. KEMAL ANADOL
(İzmir) Gerekçe
BAŞKAN
Gerekçeyi okutuyorum.
Gerekçe:
Yargı
yetkisinin mahkemeler yerine başka bir merci tarafından
kullanılması Anayasanın 9. ve 142. maddelerine
aykırıdır. Bu nedenle söz konusu düzenlemenin Tasarı
metninden çıkarılması öngörülmektedir.
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza
K. KEMAL ANADOL
(İzmir) Karar yeter sayısı istiyoruz.
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunup karar yeter sayısını
arayacağım.
Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... Karar yeter sayısı yoktur.
Birleşime
beş dakika ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 15.07
İKİNCİ
OTURUM
Açılma
Saati: 15.16
BAŞKAN:
Başkan Vekili Nevzat PAKDİL
KÂTİP
ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Gülşen ORHAN (Van)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 85inci
Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.
725 sıra
sayılı Kanun Tasarısının 19uncu maddesi üzerinde
verilen Ankara Milletvekili Hakkı Suha Okay ve
arkadaşlarının önergesinin oylanmasında karar yeter
sayısı bulunamamıştı.
Şimdi
önergeyi yeniden oylarınıza sunacağım ve karar yeter
sayısını arayacağım.
Önergeyi kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir, karar yeter
sayısı vardır.
Görüşmelere
kaldığımız yerden devam ediyoruz.
Komisyon ve
Hükûmet yerinde.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan Kanun Tasarısının 19. Maddesi ile düzenlenen 4721
Sayılı Türk Medeni Kanununun 181. Maddesinin 2. fıkrasında
yer alan "kusurunun ispatlanması" ibaresinin "kusurlu
olduğunu ispatlaması" şeklinde değiştirilmesini
arz ve teklif ederiz.
Faruk
Bal (Konya) ve arkadaşları
BAŞKAN-
Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET
KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet?
DEVLET BAKANI VE
BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK (Ankara)
Katılmıyoruz.
BAŞKAN
Sayın Uslu, buyurun efendim. (MHP sıralarından
alkışlar)
CEMALEDDİN
USLU (Edirne) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli
milletvekilleri, 725 sıra sayılı yargı hizmetlerinin
hızlandırılmasıyla ilgili bu tasarının 19uncu
maddesi üzerine verdiğimiz değişiklik önergesiyle ilgili söz
aldım. Sizleri saygılarımla selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, aslında bu değişiklik teklifi kabul edilebilir
bir teklifti ancak Sayın Bakan ve Komisyon buna karşı
çıktılar. Bu madde, esasen 1512 sayılı Noterlik Kanunundan
kaynaklanıyor. Yani bu Kanuna eklenen maddelerden dolayı zorunlu
olarak bir değişikliği gündeme getiriyor. 4721 sayılı
Kanunun 164üncü maddesinde yer alan hâkim ve yine 598inci maddesinde yer
alan sulh mahkemesince ibarelerinden sonra gelmek üzere noter ibaresi
eklenmektedir. Bu, tabii, uygulamada kolaylık getirecek.
Yine, bu Türk
Medeni Kanununun 181inci maddesinin ikinci fıkrası da bu
düzenlemeyle değiştiriliyor. Zira, Anayasa Mahkemesinin 22/10/2010
tarihinde verdiği değişiklikle ilgili iptal kararının
uygulamasıyla doğabilecek birtakım boşlukların
doldurulması amacını taşıyor. Şimdi, bahsettiğimiz
bu değişiklik uygulamada kolaylık sağlayacak. Adli
makamların iş yükünü biraz hafifletecek ancak tabii, noterlerin
yeterli teknik ve personel donanımı sağlaması gerekiyor.
Aksi hâlde bu hususun uygulanmasıyla mirasçılık
hususlarında birtakım hak kayıpları yaşanabilir.
Değerli
milletvekilleri, bu düzenlemeler aslında milletin beklentilerine uygun bir
şekilde yargı hizmetlerinin
hızlandırılmasını ortaya koyuyor ve tabii,
bunların bu anlamda bakıldığında desteklenmesi
lazım ama tabii, seçimlere çok kısa bir süre kala bu
çalışmaların yapılması ve açıkçası bu tür
kanunların da enine boyuna geniş bir şekilde
değerlendirilmeden, tartışılmadan Mecliste, burada
görüşülmesi birtakım aksaklıklara da neden olabilir. Zira,
tabii, kapsamlı bir çalışmanın yapılması, yeterli
bir tartışmanın yapılması kanunların
uygulanması açısından fevkalade önem teşkil ediyor.
Verdiğimiz
bu değişiklik önergesini dikkatlerinize sunuyorum.
Hepinize
saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Cemaleddin Bey.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Madde 20 üzerinde
bir adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan Kanun Tasarısının 20. Maddesi ile düzenlenen 5237
Sayılı Türk Ceza Kanununun 191. Maddesinin 2. fıkrasında
yer alan durma ibaresinin yargılamanın durdurulması
şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Faruk Bal Cemaleddin Uslu Akif Akkuş |
Konya Edirne Mersin |
Yılmaz Tankut Alim
Işık Behiç
Çelik |
Adana Kütahya Mersin |
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET
KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
DEVLET BAKANI VE
BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK (Ankara)
Katılmıyoruz.
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Sayın Yılmaz Tankut konuşacak efendim.
BAŞKAN
Sayın Tankut, buyurun efendim. (MHP sıralarından
alkışlar)
YILMAZ TANKUT
(Adana) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
görüşülmekte olan 725 sıra sayılı Kanun
Tasarısının 20nci maddesi üzerinde vermiş olduğumuz
önergeyle ilgili olarak söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlar, bugün dokuz yıla yaklaşan tek başına AKP
İktidarı döneminde, maalesef, hemen her konuda olduğu gibi
özellikle adaletin tecelli ettirilmesinde çok büyük sıkıntı ve
çifte standartlar meydana gelmiş ve getirilmiştir. Bugün sadece kendi
aile ve yandaşlarına iktidar gücüyle devlet ve ülke nimetlerini
paylaştırıp, kanun ve kolluk güçlerini devamlı kendi siyasi
yandaşlarının hizmetine sunmaya kalkan bir iktidarın
toplumumuzun refah ve huzurunu sağlaması mümkün
olmadığı gibi, yargısal faaliyetleri hızlandırma
iddiasıyla getirdiklerini söyledikleri bu tasarının da adaletin
tecellisi yönünde bize göre hiçbir manası olmayacaktır.
Değerli
arkadaşlar, konumuz adalet ve yargının hızlı
işlemesi olunca, haklı olarak bu konuyla ilgili bazı
hususları da yeri gelmişken paylaşmak istiyorum. Bir kere, her
şeyden önce adaletin uygulanmasında toplumun bütün kesimlerine
eşit ve tarafsız yaklaşılmalı ve herkese aynı
standartlar uygulanmalıdır. Bugün adalet ve diğer konularda ölçü
ve standartlara itina gösterdiğini iddia eden AKP Hükûmeti, maalesef, bu
söylemlerinde samimi ve inandırıcı değildir.
Uluslararası ilişkilere varıncaya kadar standart arayan bugünkü
AKP Hükûmeti, acaba Türkiyede hangi normları, hangi standartları
esas almaktadır? Bugün, milyonlarca insanımız açlık, yokluk
ve yoksullukla mücadelede âdeta ateşten gömlek giymiş vaziyettedir.
2002
yılına kadar devletimizin emekleriyle, milletimizin alın teriyle
meydana getirilmiş, hayata geçirilmiş yüzlerce tesis, fabrika, banka,
sigorta şirketi, liman tek tek satılmış, mevcut
işsizlere milyonlarca yeni işsiz eklenmiş ve artık
çöplükten karın doyuran vatandaşlarımızın görüntüsü
kanıksanır, alışılır hâle gelmiştir.
Toplumsal cinnet had safhaya ulaşmış, çocuğunun dershane
borcunu ödeyemeyen anne hapse, evladı intihara sürüklenmiş bir
Türkiye gerçeğinde yandaş ve yeni zenginler türetilmiştir.
Sosyal adalette
garip ve kimsesizlere başka kendilerine başka standart getiren AKP
Hükûmetinin maalesef diğer alanlarda da farklı farklı adalet ve
standartları mevcuttur. Bu Hükûmetin ne adalette ne ekonomide ne
güvenlikte ne demokraside ne de başka alanlarda belirli ve adil bir
standardı ve eşit bir yaklaşımı maalesef
bulunmamaktadır. Bu Hükûmet, ekonomide halka başka kendilerine
başka standartlar ve adalet uygulamaktadır. Yine bu Hükûmet adalette
kendi yandaşlarına farklı, başkalarına ve muhalif
olanlara ise farklı standartlar uygulamaktadır. Hepimizin sonunda
gideceği yer 2 metrelik mezar değil mi? diyen Başbakanın
geçim standardı bir iki gemicik, altı yedi tane havuzlu villa, sayısız
menkul, banka hesabı, altın ve gayrimenkuldür.
Deniz Feneri
davası sanıklarını kollayan, Haburda
karşıladığı bölücü hainleri affeden ama terörle
mücadele etmiş Silahlı Kuvvetlerin şerefli mensuplarına,
binlerce gence eğitim hizmeti veren akademisyenlere cezaevini reva gören
bu Hükûmetin AKP karşıtlarına başka yandaşlara
başka adalet ve standardı vardır. Yine bu Hükûmetin adalet ve
demokrasi standardı ise yolsuzluk yapmış, görevi kötüye
kullanmış ve yargıda ceza almış AKPli belediye
başkanlarını koltukta tutmak ama hakkında soruşturma
bile açılamamış -Adana gibi- kendi partisinden olmayan ve
özellikle Milliyetçi Hareket Partili belediye başkanlarını
açığa almak şeklinde olmuştur.
Madenci
vatandaşlarımızın ölümünü Bu işin kaderinde var.
diye geçiştiren bu Hükûmetin başı, Türkiye
sınırları içerisinde binlerce güvenlik görevlisiyle, doktoruyla,
hemşiresiyle, trilyonluk tam güvenli makam arabaları ve saltanat
uçaklarıyla gezerek AKPye yakışır bir standardı ve
adalet anlayışını da ortaya koymaktadır.
Vatanı için
toprağa düşmüş yiğitlere Kelle diyen ama onları
katledenlere Sayın diyen, eşkıyaya engin hoşgörüyü,
şehit babasına ve işçilere ise cop ve buzlu suyu reva gören bu
Hükûmetin şehitlere başka, hak arayan işçilere başka,
bölücü hainlere başka standardı ve adalet anlayışı
vardır.
Karanlık ile
aydınlık arasındaki farktan daha keskin farklara sahip adalet
anlayışıyla böyle standartları savunan, uygulayan bir
Hükûmetin Türkiyenin huzur ve bekasını, toplumsal
barışı ve PKKnın hamisi Barzaninin ayağına
giderek onurlu bir dış siyaseti tesis etmesini biz elbette
beklemiyoruz. Ama beklediğimiz bir şey var; o da kendisinden
başka hiçbir kesime hiçbir standardı ve faydası olmayan bu
zihniyetin 12 Haziranda hak ettiği dersi seçim sandığında
almasıdır diyor, bu duygu ve düşüncelerle yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Tankut.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Madde 21 üzerinde
bir adet önerge vardır; okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan Kanun Tasarısının 21. Maddesi ile 5271 Sayılı
Ceza Muhakemesi Kanununun 161. Maddesine eklenen fıkrada yer alan
soruşturma dosyasını ele alan ibaresinin soruşturmada
şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Faruk Bal Akif Akkuş Cemaleddin Uslu |
Konya Mersin Edirne |
Behiç
Çelik Alim
Işık |
Mersin Kütahya |
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET
KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu) Takdire
bırakıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet?
DEVLET BAKANI VE
BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK (Ankara) Katılıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN
Gerekçeyi mi okutayım Sayın Vural?
OKTAY VURAL
(İzmir) Gerekçe...
BAŞKAN
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe: Maddenin
daha anlaşılır ve karışıklığa mahal
vermeyecek şekilde düzenlenmesi amacıyla bu önerge verilmiştir.
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmiştir.
Kabul edilen
önerge istikametinde maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Madde 22 üzerinde
bir adet önerge vardır; okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan Kanun Tasarısının 22. Maddesinin metinden çıkarılmasını
ve madde numaralarının bu düzenlemeye göre teselsül ettirilmesini arz
ve teklif ederiz.
Faruk Bal Behiç Çelik Alim
Işık |
Konya Mersin Kütahya |
Akif Akkuş Cemaleddin Uslu Recep Taner |
Mersin Edirne Aydın |
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET
KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet?
DEVLET BAKANI VE
BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK (Ankara)
Katılmıyoruz.
BAŞKAN
Sayın Taner, buyurun efendim. (MHP sıralarından
alkışlar)
RECEP TANER
(Aydın) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
görüşülmekte olan 725 sıra sayılı Kanun
Tasarısının 22nci maddesiyle ilgili vermiş olduğumuz
değişiklik önergesi hakkında söz aldım. Heyetinizi
saygıyla selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, bu madde, takipsizlik kararına itirazı
ağır ceza mahkemesinin heyet hâlinde incelemesi, kanunun amacı
olan yargının hızlandırılması olgusu ile terstir.
Zira, bu madde kabul edildiği takdirde yargı hızlanmaz, tam
tersine yavaşlar. Kanun tasarısının
başlığı yargı hizmetlerinin
hızlandırılmasıyla ilgili ama içeriğine
baktığımızda, hiçbirisi yargının içindeki
sorunları çözecek maddeler değil.
Dokuz
yıldır iktidarda olan AKP, her fırsatta yargı reformundan
bahsetmesine rağmen, sekiz yıl yargı ile kavga etti, 2010da
yapılan Anayasa referandumu sonrasında kavga, yerini, kendini
kurtarmaya yönelik kaygıya bıraktı ve Hâkimler Savcılar
Yüksek Kurulunun yapısı değiştirilerek yandaş ve
taraflı bir yargı yaratma çabası içine girdiniz.
Değerli
milletvekilleri, dokuz yıldır iktidardasınız ve sizin
iktidara geldiğiniz 2002 yılında doğan bir çocuk şimdi
artık ilköğretim üçüncü sınıfta okumakta. Hâlâ ülke meselelerine
köklü bir çözüm bulamamanızın bahanesi de artık yoktur. Bu seçim
meydanlarında, yine, yeni anayasa haricinde bir kozunuz olmayacak. Onun da
içeriğini TÜSİAD sayesinde milletimiz gördü.
Adalet
açısından baktığımızda da iktidara
geldiğiniz günden bu yana yaptığınız
değişikliklerden, o değişiklikler neticesinde, zina dâhil
birçok suç, sizin sayenizde suç değil. 2005 yılında Kabahatler
Kanununda yaptığınız değişikliklerle özel hayata
ve kişi hürriyetine karşı işlenen suçlarda, mal
varlığına karşı işlenen suçlarda indirimler
yapıldı. Hırsızlık, darp, gasp, zimmet, yol kesme,
küfür, örgüt üyeliği, hatta ve hatta Türklüğe hakaret edenler
sayenizde hapis cezası almaktan kurtuldular. Emniyet mensuplarının,
güvenlik güçlerinin yetkileri gasp edilirken kamu görevlisine karşı
işlenen suçlarda cebir ve tehdit şartı getirildi. Etkin
pişmanlık adı altında terör örgütü mensupları
cezaevlerinden tahliye edilirken, diğer yandan askere, polise taş atan
sözüm ona çocuklar affedildi. Hükmün açıklanmasının geri
bırakılmasından yararlanarak aralarında terör örgütü
mensuplarının da bulunduğu binlerce kişi, Adli Sicil ve
İstatistik Genel Müdürlüğü verilerine göre geçen yıl 474 bin
kişi dolayında aftan yararlanarak serbest bırakıldı.
TCKnın görevi kötüye kullanmakla ilgili 257nci maddesi yapılan
değişiklikle, Yolsuzlukla mücadele edeceğiz. diye
geldiğiniz iktidarda yolsuzluğa bulaşanların
yargılanması neticesinde verilen cezanın üç yıldan iki
yıla indirilmesini ve hapis cezasının olmamasını
sağladınız.
Değerli
milletvekilleri, bu örnekleri daha da artırmak mümkün ve yapılan
düzenlemeler neticesinde cezaların
caydırıcılığı ortadan kalkınca bugünkü tablo
da ortada. Gazete veya televizyon haberlerine baktığımızda,
her gün cinayet, soygun, uyuşturucu, kadına ve çocuğa karşı
şiddet, organ kaçakçılığı, katillerin,
sapıkların cirit attığı bir ortamdayız. Deniz
Feneri davası ve binlerce vatandaşımızı
dolandıran holding davaları gündemden düşerken
yıllardır hakkındaki suçlamaların ne olduğu daha hâlâ
belli olmayan bilim adamları, komutanlar Silivride
yargılanmaktadır. Bir yandan basılmamış kitaba,
düşünenlerin düşüncelerine konulan yasak ki daha dün yine bilim
adamları, ilahiyatçılar misyonerlik karşıtı söylem ve
eylem yaptıkları gerekçesiyle gerçekleştirilen gece
yarısı baskını ile gözaltına alındılar.
Diğer yanda da ülkeyi ve milleti bölmeye çalışanların
devlete başkaldırıları, baskı ve tehditlere
milletvekili sıfatı alarak dokunulmazlık zırhına
bürünmüşlerin emniyet güçlerine taş ve tokatları.
Evet,
değerli milletvekilleri, eserinizle ne kadar övünseniz de azdır ve
ortadadır. Şimdi de kalkmış Sayın Osman Coşkun,
Asım Aykan, Burhan Kuzu ve diğer bazı AKPli vekiller,
yaşanan olaylar karşısında İdam cezası tekrar
geri getirilmeli mi? tartışmaları yapıyor. 2002
yılında Milliyetçi Hareket Partisi olarak İdam
kaldırılmamalı, cezaların
caydırıcılığı olmalı. dediğimizde
oylamada idam cezasının kalkmaması için oy kullanan 117
milletvekilinin
AHMET YENİ
(Samsun) Apoyu ne yaptınız?
RECEP TANER
(Devamla) 117 MHP milletvekilinin destek vermeyenlerin ve idamın
kalkması için evet oyu kullanan 41 AKPli milletvekilinin bugünkü
duruşu herhâlde timsahın gözyaşları olsa gerek.
AHMET YENİ
(Samsun) Apoyu ne yaptınız? Niye Hükûmeti terk etmediniz?
RECEP TANER
(Devamla) Bu duygu ve düşüncelerle saygılar sunuyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Madde 23ü
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Madde 24 üzerinde
bir adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan Kanun Tasarısının 24. Maddesi ile düzenlenen 5275
Sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında
Kanunun 94. Maddesinin ikinci fıkrasına eklenen cenazesine
katılması için yol dışında iki güne kadar izin
verilebilir ibaresinin cenazesine katılması için yolculuk süresi
dışında iki güne kadar izin verilebilir şeklinde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Faruk Bal Behiç Çelik Alim
Işık |
Konya Mersin Kütahya |
Akif
Akkuş Cemaleddin
Uslu |
Mersin Edirne |
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET
KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu) Takdire
bırakıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet?
DEVLET BAKANI VE
BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK (Ankara) Sayın
Başkan, prensipte katılıyoruz. Yalnız önergeyi veren
değerli arkadaşlarımızın bilgisine sunmak isterim,
daha evvelki mevzuatta bu yol süresi olarak geçmişti, şimdi yeni
bir kavram koyuyoruz ve yolculuk süresi diyoruz. Eğer kendileri yönünden
bir mahzuru yoksa, ilave bir düzenleme gelmiş oluyor. Prensipte
katılıyoruz, aynı anlama geliyor. İnfaz Kanununda yol
süresi denmiş, burada yolculuk deniliyor.
SUAT KILIÇ
(Samsun) Yol süresi olarak düzeltin kabul edelim.
DEVLET BAKANI VE
BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK (Ankara) Hep yol ifadesini
kullanmışız, yolculuk ifadesi ilk defa girmiş olacak.
Yani prensipte katılıyoruz, aynı anlama geliyor ama dil birliği
bozulmuş oluyor hukuk mevzuatımızda.
Takdir sizin.
BAŞKAN
Sayın Vural, yol süresi olarak düzeltilebilir mi önerge?
OKTAY VURAL
(İzmir) Evet evet, yol süresi
dışında diye
SUAT KILIÇ
(Samsun) Yol süresi olarak tashih edilsin.
BAŞKAN - Tamam.
Sayın
milletvekilleri, önerge sahiplerinin de isteği üzerine yol süresi olarak
önerge düzeltilmiştir.
Gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe:
Maddenin daha
anlaşılır ve karışıklığa mahal
vermeyecek şekilde düzenlenmesi amacıyla bu önerge verilmiştir.
BAŞKAN -
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Kabul edilen
önerge istikametinde madde 24ü oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
Madde 25 üzerinde
bir adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan Kanun Tasarısının 25. Maddesi ile 5275 Sayılı
Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanunun 116.
Maddesine eklenen fıkrada yer alan yol dışında ibaresinin
yolculuk süresi dışında şeklinde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Faruk Bal Behiç Çelik Alim
Işık |
Konya Mersin Kütahya |
Cemaleddin Uslu Hasan Özdemir Akif Akkuş |
Edirne Gaziantep Mersin |
BAŞKAN
- Komisyon önergeye katılıyor
mu?
ADALET
KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu) Takdire
bırakıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
- Hükûmet?
DEVLET BAKANI VE
BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK (Ankara) Katılıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN
- Gene burada bir yolculuk süresi
ifadesi var Sayın Bakan. Aynı şekilde, yani yol süresi olarak
mı düzelteceğiz?
DEVLET BAKANI VE
BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK (Ankara) Aynı, o
şekilde düzeltilmesi lazım.
BAŞKAN
- Burada da yolculuk süresi geçiyor da
yani önerge sahipleri katılıyorsa yol süresi olarak düzeltelim
Oktay Bey.
OKTAY VURAL
(İzmir) Evet, öyle tashih edin.
BAŞKAN -
Tamam.
K. KEMAL ANADOL
(İzmir) Sayın Başkan, bu, Haberal maddesi mi?
BAŞKAN
- Sayın Anadol o kadar bilgimiz
yok.
Gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe:
Maddenin daha anlaşılır
ve karışıklığa mahal vermeyecek şekilde
düzenlenmesi amacıyla bu önerge verilmiştir.
BAŞKAN
- Gerekçesini dinlediğiniz önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Kabul edilen
önerge doğrultusunda madde 25i oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
Madde 26ya
bağlı geçici madde 2 üzerinde bir adet önerge vardır,
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan Kanun Tasarısının 26. Maddesi ile 5320 Sayılı
Ceza Muhakemesi Kanunun Yürürlük ve Uygulama Şekli Hakkındaki Kanuna
eklenen Geçici Madde 2de yer alan adli para cezaları ibaresinin
metinden çıkarılmasını, yerine çevrilenler kelimesinin
eklenmesini arz ederiz.
Faruk Bal Alim
Işık Akif
Akkuş |
Konya Kütahya Mersin |
Behiç
Çelik M.
Akif Paksoy |
Mersin
Kahramanmaraş |
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET
KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu) Takdire
bırakıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Hükümet?
DEVLET BAKANI VE
BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK (Ankara) Katılıyoruz
Sayın Başkan.
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Gerekçe okunsun.
BAŞKAN
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Maddenin daha
anlaşılır ve karışıklığa mahal
vermeyecek şekilde düzenlenmesi amacıyla bu önerge verilmiştir.
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmiştir.
Kabul edilen
önerge doğrultusunda geçici madde 2yi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Madde 26ya
bağlı geçici madde 3 üzerinde bir adet önerge vardır,
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 725 Sıra Sayılı Yargı Hizmetlerinin
Hızlandırılması Amacıyla Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının, 26. maddesine bağlı Geçici Madde 3ün
madde metninden çıkarılmasını ve geçici madde
numaralarının buna göre teselsül ettirilmesini arz ve teklif ederiz.
Hakkı Suha Okay Ali Rıza Öztürk İsa Gök |
Ankara Mersin Mersin |
Birgen
Keleş Bayram
Meral |
İstanbul İstanbul |
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
ADALET
KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Hükümet?
DEVLET BAKANI VE
BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK (Ankara)
Katılmıyoruz.
BAŞKAN
Sayın Öztürk, buyurun.
ALİ RIZA
ÖZTÜRK (Mersin) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
görüşülmekte olan kanun tasarısının 26ncı maddesine
bağlı geçici 3 maddede verdiğimiz önerge üzerinde söz
aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, yargının hızlandırılması
adına hukuka aykırılıkları savunamayız, hukuku
sakatlayamayız, temel kuralları altüst edemeyiz. Şimdi, bu
geçici 3üncü maddede 2014 tarihine kadar asliye ceza mahkemelerinde
yapılan duruşmalarda cumhuriyet savcısı bulunmaz ve
katılma hususunda da cumhuriyet savcısının görüşü
alınmaz. Şimdi, eğer cumhuriyet savcısının
duruşmalarda, ceza duruşmalarında bulunması gerekmiyorsa,
bulunmasının bir faydası yoksa 2014 tarihine kadar niye bulunmuyor
da 2014 tarihinden sonra bulunuyor? Bunu anlamak mümkün değil. Yani bir
yargılamada iddia makamı, savunma ve karar mekanizması
yargılama sisteminin olmazsa olmaz temel sacayaklarıdır. Siz bu
ayaklardan bir tanesini kırarak yargılama sistemini
sağlıklı hâlde tutamazsınız. Nasıl ki
savunmayı yok sayarak yargılama sağlıklı olmazsa, iddia
makamını da buradan çekerek yargılama sağlıklı
olmaz.
Şimdi,
tabii, buradaki temel çelişkinin bir tanesi, dediğim gibi, yani bu
eğer doğruysa, yani cumhuriyet savcılarının ceza
yargılamasının bir öğesi olarak o yargılama sürecine
katılması gerekmiyor ise niye 2014ten sonra katıyorsunuz?
Yani, şimdi,
değerli milletvekilleri, gerçekten yargılamayı
hızlandıracağız diye, yani hukukun temel müesseselerini yok
ederek, darmadağın ederek, hukuksuzluk yaparak, insanları
savunma hakkından mahrum bırakarak yargılamayı
hızlandıramazsınız.
Zaten
tutukluluklara bakıyoruz, tutuklama kararları veriliyor,
kararların gerekçeleri yok. Şimdi, bir tutuklama kararının
hukuka uygun olup olmadığının denetlenmesi için
tutuklamanın nedenlerinin bilinmesi lazım. Yani şimdi tutuklamanın
nedenleri dahi söylenilmiyor, tutuklamanın nedenleri dosyalarda gizli, o
zaman bu tutuklama kararının hukuka uygun olup
olmadığını, mevcut Ceza Muhakemesi Kanununa uygun olup
olmadığını, uluslararası hukuk kurallarına uygun
olup olmadığını nasıl denetleyeceğiz? Hatta bir
kişiye isnat edilen suça ait olarak gösterilen delil verilmiyor;
şüpheliye de verilmiyor, şüphelinin avukatına da verilmiyor,
ondan saklanıyor, gizleniyor. Savcı diyor ki, Ya biz onu tutukladık,
elimizde bizim çok güçlü deliller var, yani sizin bildiğiniz gibi
değil. diyor. Bizim bildiğimiz gibi değilse, bilmediğiniz
konular niye açıklanmıyor? Yani bugün Türkiyede gerçekten
yargılamanın toplumsal vicdanı sızlatmasının
temel nedeni budur. Yani insanlar hangi suçla suçlandığını bilmek
durumundadır. Hakkındaki tutuklama kararının nedenlerini
objektif olarak bilmek zorundadır ki o iddiaları çürütebilsin, o
iddiaları yok edebilsin. Siz, insanları savunması olmadan,
savunmayı zaten çürüterek yargılama sürecini yönetmeye
kalkıyorsunuz, o da yetmiyor, şimdi ceza yargılamasına
asliye ceza mahkemelerinde geçici olarak 2014e kadar
Hiçbir
mantığı da yok. Bunun kabul edilebilir bir yanı var
mı, mantığı var mı? Niye 2014 o zaman? Niye 2016
değil? Niye 2020 değil? Bunun anlamı var mı?
Şimdi,
değerli milletvekilleri, dediğim gibi, bütün bu meseleler, siyasi
iktidarın Yargılamayı hızlandırıyoruz. adı
altında yaptığı hukuksuzlukların örneklerinden bir
tanesidir. Bakın, deminden de söyledim, kanun hükmünde kararname
çıkarma yetkisi veren yetki tasarısı geldi. Şimdi, tabii,
Sayın Başbakan, AKP İktidarı dokuz yıldır bu
ülkede iktidar, bugüne kadar neyi düzenlemek istediler de düzenlemediler,
neleri kanun hükmünde kararnamelerle düzenleyecekler anlayamadım. Yani,
Türkiye Büyük Millet Meclisinin yasama yetkisini -zaten topal, sakat bir
şekilde yürüyor- hepten Başbakan niye alma ihtiyacı duyuyor,
niye bunu elinde toplama ihtiyacı duyuyor, bunu anlayamadım.
Eğer Sayın Başbakanın gerçekten çıkarmak istediği
yasalar varsa, kanun hükmünde kararnameyle düzenleyeceğine, bunları
getirsin, 11 Nisandan sonra da bu Meclisi toplasın yüreği varsa,
Adalet ve Kalkınma Partisi milletvekilleri de gelsin bu Meclise oy
versinler o tasarıya ben göreyim. Ama tabii Başbakan bunun böyle olmayacağını
biliyor, 11 Nisandan önce Bunların zaten çoğu milletvekili olamaz,
ben bunları bu Mecliste çalıştıramam, geçirebildiklerimi bu
sürede geçireyim, geçiremediklerimi yetki alayım, onların yerine
yasayı ben yapayım. diyor. Bu, yasa yapma tekniğine uygun
değildir değerli arkadaşlar.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ALİ RIZA
ÖZTÜRK (Devamla) - Tartışmaya gerek yok, 11 Nisandan sonra görürüz.
Madem öyle 11 Nisandan sonra getirsin.
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Öztürk.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
Geçici madde 3ü
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Geçici madde 4
üzerinde iki adet önerge vardır, önergeleri okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 725 sıra sayılı Yargı Hizmetlerinin
Hızlandırılması Amacıyla Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının çerçeve 26 ncı maddesiyle 5320 sayılı
Ceza Muhakemesi Kanununun Yürürlük ve Uygulama Şekli Hakkında Kanuna
eklenmesi öngörülen geçici 4üncü maddenin aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Suat Kılıç Ünal Kacır Yılmaz
Helvacıoğlu |
Samsun İstanbul Siirt |
İhsan
Koca Avni
Erdemir |
Malatya Amasya |
Geçici Madde 4-
(1) Bölge adliye mahkemelerinin, 26/9/2004 tarihli ve 5235 sayılı
Adli Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Bölge Adliye Mahkemelerinin
Kuruluş, Görev ve Yetkileri Hakkında Kanunun geçici 2 nci maddesi
uyarınca Resmi Gazetede ilan edilecek göreve başlama tarihinden
altı ay sonra başlamak üzere üç yıl süreyle yapılacak kanun
yolu incelemelerinde, bölge adliye mahkemelerinde ve Yargıtayda
tebliğname düzenlenmesine ilişkin hükümler uygulanmaz.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 725 Sıra Sayılı Yargı Hizmetlerinin
Hızlandırılması Amacıyla Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının, 26. maddesine bağlı Geçici Madde 4ün
madde metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Hakkı Suha Okay Ali Rıza Öztürk İsa Gök |
Ankara Mersin Mersin |
Bayram Meral Birgen Keleş Ali İhsan Köktürk |
İstanbul İstanbul Zonguldak |
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET
KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet?
DEVLET BAKANI VE
BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK (Ankara)
Katılmıyoruz.
K. KEMAL ANADOL
(İzmir) Ali İhsan Köktürk
BAŞKAN
Sayın Köktürk, buyurun efendim. (CHP sıralarından
alkışlar)
ALİ
İHSAN KÖKTÜRK (Zonguldak) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 725 sıra sayılı Yargı Hizmetlerinin
Hızlandırılması Amacıyla Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Yasa
Tasarısının 26ncı maddesiyle 5320 sayılı Kanuna
eklenen geçici 4üncü maddenin tasarı metninden
çıkartılmasına yönelik önerge üzerine söz almış bulunuyorum.
Öncelikle yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, 5320 sayılı Kanuna eklenen geçici 4üncü maddeyle
1/1/2014 tarihine kadar yapılacak kanun yolu incelemelerinde bölge adliye
mahkemelerinde ve Yargıtayda tebliğname düzenlenmesine ilişkin
hükümlerin uygulanmayacağı öngörülmektedir. Tebliğname
uygulamasını üç yıla yakın bir süre kaldıran bu
düzenleme, tasarıda yargının hızlandırılması
ve iş yükünün azaltılması gerekçesine
dayandırılmaktadır. Ancak, değerli arkadaşlar,
bilindiği üzere kanun yolu muhakemesi, tali ceza davasının
açılmasıyla başlayan kolektif bir ceza yargılaması
faaliyeti olup, bu yargılama faaliyetinde başsavcının
mütalaası sistemin zorunlu ve vazgeçilmez bir sonucudur.
Dolayısıyla, kanun yolu incelemesinde tebliğname kurumunun
kaldırılması yargının hızlanmasına
katkı sağlamayacağı gibi, adaletin gerçekleşmesinde
pek çok eksiklikleri de beraberinde getirecektir. Bu anlamda
Yargıtayın ve yargı çevrelerinin de mutabık
kaldığı üzere, bu düzenleme yasalaştığı
takdirde öncelikle adil yargılamanın gereği olarak iddia ve
savunma haklarının yeterince kullanılma olanağı
ortadan kaldırılacaktır.
İkinci
olarak, başsavcılık görüşü bulunmadığından
ceza dairelerinin hukuka aykırı kararlar verme
olasılığı artacaktır. Ayrıca, ceza dairelerinin
hukuka aykırı kararlarının itiraz yoluyla düzeltilmesi
olanağı azaldığı gibi, içtihat dilinin
sağlanması ve denetim mekanizması da oldukça
zayıflayacaktır.
Değerli
milletvekilleri, bütün bunlar ceza yargılamasında aranan maddi
gerçeğe ulaşma ereğine sekte vuracaktır.
Yargılamanın süjeleri açısından da büyük hak
kayıplarını ve mağduriyetlerini beraberinde getirecektir.
Değerli
arkadaşlar, diğer taraftan, tasarının genel gerekçesinde
ifade edildiği gibi, tebliğnamenin kaldırılması
suretiyle yargı hizmetlerinin hızlandırılması ve
iş yükünün azaltılması amacına ulaşılması da
mümkün değildir. Çünkü şu an Yargıtay dairelerinde incelenmek
üzere 389 bini aşkın dosya arşivde beklemektedir.
Yargıtayda tebliğname düzenlenmesi uygulaması
kaldırıldığında şu an Yargıtay Cumhuriyet
Başsavcılığında beklemekte olan 462 bin dosya daha
Yargıtay ceza dairelerine gönderilecektir. Dolayısıyla,
değerli arkadaşlar, dairelerde beklemekte olan 389 bini aşkın
dosyaya incelenmeksizin gönderilen 462 bin dosya daha eklenecektir ki, bu
durumun Yargıtaydaki ceza dairelerini kilitlemesi ve iş çıkartma
olanağını azaltması kaçınılmazdır. Bu
nedenle, değerli milletvekilleri, sonuç olarak dosyaların makul
sürede sonuçlandırılması adil yargılanma hakkının
gereğidir, bunu kabul ediyoruz ancak, yeterince inceleme olanağı
tanınmadan yapılacak temyiz incelemesinin de adil yargılamaya
katkı sağlayacağını söyleyebilmek de olanaklı
değildir.
Tüm bu
nedenlerle, açıkça mağdur haklarının korunmasını
ve savunma hakkının kullanılmasını engellemeye yönelik
geçici 4üncü maddenin tasarı metninden çıkartılmasına
yönelik önergemizin kabulünü diliyor, yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Sayın Köktürk, teşekkür ederim.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 725 sıra sayılı Yargı Hizmetlerinin
Hızlandırılması Amacıyla Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının
çerçeve 26 ncı maddesiyle 5320 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun
Yürürlük ve Uygulama Şekli Hakkında Kanuna eklenmesi öngörülen geçici
4 üncü maddenin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini
arz ve teklif ederiz.
Suat
Kılıç (Samsun) ve arkadaşları
Geçici Madde 4-
(1) Bölge adliye mahkemelerinin, 26/9/2004 tarihli ve 5235 sayılı
Adli Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Bölge Adliye Mahkemelerinin
Kuruluş, Görev ve Yetkileri Hakkında Kanunun geçici 2 nci maddesi
uyarınca Resmi Gazetede ilan edilecek göreve başlama tarihinden
altı ay sonra başlamak üzere üç yıl süreyle yapılacak kanun
yolu incelemelerinde, bölge adliye mahkemelerinde ve Yargıtayda
tebliğname düzenlenmesine ilişkin hükümler uygulanmaz.
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU
BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu) Takdire
bırakıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet?
DEVLET BAKANI VE
BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK (Ankara) Katılıyoruz
Sayın Başkan.
SUAT KILIÇ
(Samsun) Gerekçe
BAŞKAN
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe
Önergeyle, bölge
adliye mahkemeleri ve Yargıtayda tebliğname düzenlenmesinden geçici
olarak vazgeçilmesine ilişkin değişikliğin
uygulanacağı tarih, gerekli hazırlıkların
tamamlanabilmesi ve geçiş süresinin sorunsuz atlatılabilmesi
amacıyla bölge adliye mahkemelerinin faaliyete geçmesinden altı ay
sonraya bırakılmaktadır.
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmiştir.
Kabul edilen
önerge istikametinde maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Saygıdeğer
milletvekilleri, geçici madde 2, geçici madde 3 ve geçici madde 4ün
bağlı olduğu çerçeve 26ncı maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Madde 27 üzerinde
bir adet önerge vardır, önergeyi okutuyorum.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan Kanun Tasarısının 27. Maddesi ile 5326 Sayılı
Kabahatler Kanununun 29. Maddesinin 1. Fıkrasına eklenen Ceza
Muhakemesi Kanunu hükümlerine göre ibaresinin Ceza Muhakemesi Kanununa göre
şeklinde değiştirilmesini,
5.
fıkrasında yer alan Kanununu hükümlerine ibaresinin Kanununa
şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Faruk Bal Behiç Çelik Alim
Işık |
Konya Mersin Kütahya |
Akif
Akkuş |
Mersin
|
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
ADALET
KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu) Takdire
bırakıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet?
DEVLET BAKANI VE
BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK (Ankara) Katılıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN
Sayın Şandır, gerekçeyi mi okutayım efendim?
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Gerekçe
BAŞKAN
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Maddenin daha
anlaşılır ve karışıklığa mahal
vermeyecek şekilde düzenlenmesi amacıyla bu önerge verilmiştir.
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Kabul edilen
önerge istikametinde maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Madde 28 üzerinde
bir adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan Kanun Tasarısının 28. Maddesi ile 6100 Sayılı
Hukuk Muhakemeleri Kanununun 369. Maddesinin 2. Ve 3. Fıkralarına
eklenen ellibin ibarelerinin altmışbin şeklinde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Faruk Bal Behiç Çelik Alim
Işık |
Konya Mersin Kütahya |
Hasan
Özdemir |
Gaziantep |
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET
KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu) Takdire
bırakıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet?
DEVLET BAKANI VE
BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK (Ankara)
Katılıyoruz.
BAŞKAN
Sayın Şandır, gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Madde
uygulamasının daha verimli olması açısından bu önerge
verilmiştir.
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmiştir.
Kabul edilen
önerge istikametinde maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Madde 29 üzerinde
iki adet önerge vardır, önergeleri
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan Kanun Tasarısının 29. Maddesi ile 1086 sayılı
Kanunun 5236 Sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununda
Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanunun 16.
Maddesi ile değiştirilmeden önceki 438. Maddesinin yedinci
fıkrasında yapılan değişiklikte yer alan karara
bağladığı edalar hakkında ibaresinin karar
verdiği hallerde şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Faruk Bal Behiç Çelik Alim
Işık |
Konya Mersin Kütahya |
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 1/1012 esas numaralı Kanun tasarısının 29 uncu
maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz
ve teklif ederiz.
Suat Kılıç Yılmaz
Helvacıoğlu Halide
İncekara |
Samsun Siirt İstanbul |
Ünal Kacır Bayram Özçelik İhsan Koca |
İstanbul Burdur Malatya |
Madde 29- 12/1/2011
tarihli ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 370 inci
maddesinin ikinci fıkrası, 18/6/1927 tarihli ve 1086 sayılı
Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 436 ncı maddesinin ikinci
fıkrası ve 1086 sayılı Kanunun 26/9/2004 tarihli ve 5236
sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununda Değişiklik
Yapılmasına İlişkin Kanunun 16 ncı maddesi ile
değiştirilmeden önceki 438 inci maddesinin yedinci fıkrası
aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
Temyiz olunan
kararın, esas yönünden kanuna uygun olup da kanunun olaya
uygulanmasında hata edilmiş olmasından dolayı
bozulması gerektiği ve kanuna uymayan husus hakkında yeniden
yargılama yapılmasına ihtiyaç duyulmadığı
takdirde Yargıtay, kararı düzelterek onayabilir. Esas yönünden kanuna
uygun olmayan kararlar ile hâkimin takdir yetkisi kapsamında karara
bağladığı edalar hakkında bu fıkra hükmü
uygulanmaz.
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET
KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu) Takdire
bırakıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet?
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN
YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK (Ankara) Katılıyoruz.
BAŞKAN
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Önerge ile,
maddedeki ve değiştirerek ibaresi metinden çıkarılmakta,
fıkranın son cümlesinin başına esas yönünden kanuna uygun
olmayan kararlar ile ibareleri eklenmektedir. Değişiklik, düzelterek
onama kurumunu, işlev ve amacına uygun olarak pekiştirici,
uygulamada yaşanan kimi aykırılıkları önleyici ve
denetim mahkemesi ile alt mahkeme yetkilerini normatif sınırları
içinde koruyucu niteliktedir. Buna göre, denetim mahkemesi, esas yönünden
kanuna aykırı bir alt mahkeme kararını hiçbir şekilde
düzelterek onamaya konu kılamayacak, gerek görmesi hâlinde ancak
bozabilecektir.
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Önerge
kabul edilmiştir.
Saygıdeğer
milletvekilleri, biraz önce kabul edilen önergeyle 29uncu madde tümüyle
değiştiğinden bu maddede değişiklik öngören Konya
Milletvekili Faruk Bal ve arkadaşlarının önergesini zorunlu
olarak işlemden kaldırıyorum.
Kabul edilen
önerge istikametinde maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Madde 30 üzerinde
bir adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan Kanun Tasarısının 30. Maddesi ile 6100 sayılı
Hukuk Muhakemeleri Kanununa eklenen Geçici Madde 3ün 2. Fıkrasında
yer alan aleyhine temyiz yoluna başvurulmuş olan ibaresinin temyiz
edilmiş şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Faruk Bal Behiç Çelik Alim
Işık |
Konya Mersin Kütahya |
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
ADALET
KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet?
DEVLET BAKANI VE
BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK (Ankara)
Katılmıyoruz.
BAŞKAN
Sayın Çelik, buyurun efendim. (MHP sıralarından
alkışlar)
BEHİÇ
ÇELİK (Mersin) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Yargı Hizmetlerinin Hızlandırılması Amacıyla
Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının 30uncu maddesi için vermiş olduğumuz
önerge üzerine söz aldım. Bu vesileyle hepinizi saygılarımla
selamlıyorum.
Nihayet bu Kanun
Tasarısının da sonuna gelmiş bulunuyoruz.
Görüşlerimizi birinci bölümde ve müteaddit maddelerde ifade etmiş
bulunuyoruz. Aslında Türkiyede böyle bir düzenleme yapılırken,
hızlı ve adil yargılamanın önemini hep vurgulayageldik ama burada hızlı ve
adil yargılama yerine çok spesifik, çok özellikli birtakım
konuların ele alınmış olması aslında siyasal
iktidarın hızlı ve adil yargılamaya ciddi, daha
kapsamlı, geniş ve bütüncül bir bakış açısıyla
yaklaşmadığını da gösteriyor. Onun için, bu
çalışmamız yargı hizmetlerinin
hızlandırılmasına aslında hizmet etmeyecek sonuç
itibarıyla; bizim yasama tarihinde yeni bir torba yasa olarak yerini
alacak ve mikser görevi gören torba yasaların Türk hukuk sistemi
içerisinde feci yerini bulmuş olacak.
Değerli
arkadaşlar, Türkiyede aslında AKP iktidarı döneminde gerek
yürütmenin gerek yürütmenin gerek yasamanın gerekse yargının,
hepsinin birbirine karıştırıldığını;
yasama, yürütme ve yargı erklerinin ayrı birer güç olarak
tutulması yerine bunların birleştirilmeye
çalıştırıldığını ve sonuç
itibarıyla Türkiyede gözle görülmeyen ama uygulamada çok
aşırı ölçüde hissedilen, adı demokrasi gibi gözüken bir
AKP diktatörlüğüne dönüşmeye başladığını
özellikle dikkatlerinize sunuyorum.
Şimdi,
Türkiyede yargılamada, bir, Türkiyenin başbakanı eğer
kendisini savcı olarak ifade ediyor ve yürütmenin, hükûmetin işine
gelmeyen kararları alan Danıştayı, Yargıtayı,
Anayasa Mahkemesini hedefe oturtuyorsa ama işine gelen davalarda veya
yargı sonuçlandığı takdirde, o zaman, yargıyı
övmeye başlıyorsa, burada, arz etmiş olduğum dengenin
yitirilmiş olduğunu çok net bir şekilde göstermektedir.
Nitekim, dün
başlayan, özellikle ilahiyatçılara dönük arama kararları da
bunun en önemli işaretlerinden birisidir. Niçin ilahiyatçı hocalara
gidiliyor, evleri aranıyor, belgelerine el konuluyor? Çünkü bu hocalar
misyonerlik faaliyetlerini araştırıyorlar. Demek ki misyonerlik
faaliyetlerini destekleyen bir güç siyasal iktidar içerisinde böyle bir
işareti verme cüretini gösterebiliyor. Buna dikkatinizi çekiyorum ve
Türkiyede, inanç sistemimizin vatan, bayrak, millet kavramı
bütünlüğü içerisinde, kutsal dinimiz İslamiyetin duruşunu
tamamen tahrip etmeye dönük, ay yıldızlı al bayrağı
atan, vatan sevgisini bir kenara iten ama kendisine İslam kimliğini
oturtabilen zavallılar böyle bir mekanizmayı Türkiyede
işletmeye gayret ediyorlar. Bağımsızlık ve
egemenliğimizi hiçbir zaman çiğnetmeyeceğiz, hiçbir güce teslim
etmeyeceğiz.
Burada AKP
İktidarının yanlışlarını özellikle
vurgulamak istiyorum. Belediye başkanlarına yönelik tutuklama
kararlarını, özellikle MHPli belediye başkanlarına yönelik
kararları da şiddetle eleştiriyoruz. Nitekim, sadece Konya
Ereğlide değil, Mersinin Gülnar ilçesinde de Belediye
Başkanımıza yönelik gözaltı uygulamaları hukukun
nasıl katledildiğinin en önemli kanıtıdır.
Değerli
arkadaşlar, önergemize desteğinizi bekler, bu vesileyle hepinize
saygılar sunarım.
Teşekkür
ederim. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Çelik.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Madde 31i
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Geçici madde 1
üzerinde bir adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan Kanun Tasarısının Geçici 1. Maddesinde yer alan
uygulamasında ibaresinin tatbikinde şeklinde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Faruk Bal Behiç Çelik Alim
Işık |
Konya Mersin Kütahya |
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET
KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu) Takdire
bırakıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN
Hükûmet?
DEVLET BAKANI VE
BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK (Ankara)
Katılıyoruz.
OKTAY VURAL
(İzmir) Gerekçe okunsun.
BAŞKAN
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Madde
uygulamasının daha verimli olması açısından bu önerge
verilmiştir.
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Kabul edilen
önerge istikametinde maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Birleşime on
dakika ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 16.04
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma
Saati: 16.23
BAŞKAN:
Başkan Vekili Nevzat PAKDİL
KÂTİP
ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Gülşen ORHAN (Van)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 85inci
Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.
725 sıra
sayılı Kanun Tasarısının görüşmelerine kaldığımız
yerden devam edeceğiz.
Komisyon ve
Hükûmet yerinde.
Tasarıya
yeni geçici madde eklenmesine ilişkin üç adet önerge vardır, ilk
önergeyi okutup işleme alacağım.
Okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 725 sıra sayılı Kanun tasarısına
aşağıdaki geçici maddenin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Ferit Mevlüt Aslanoğlu Tayfun
İçli Şevket
Köse |
Malatya Eskişehir Adıyaman |
Zekeriya
Akıncı Derviş
Günday |
Ankara
Çorum |
Geçici Madde 2-
Kiracının Türk Ticaret Kanununda tacir olarak sayılan
kişiler ile özel hukuk ve kamu hukuku tüzel kişileri olduğu
işyeri kiralarında, 11/1/2011 tarihli ve 6098 sayılı Türk
Borçlar Kanununun 322, 324, 330, 339, 341, 342, 343, 345, 346 ve 353 üncü
maddeleri 1/7/2012 tarihinden itibaren 5 yıl süreyle uygulanmaz. Bu halde,
kira sözleşmelerinde bu maddelerde belirtilmiş olan konulara
ilişkin olarak sözleşme serbestisi gereği kira sözleşmesi
hükümleri tatbik olunur.
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET
KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu) Takdire
bırakıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet?
DEVLET BAKANI VE
BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK (Ankara) Katılıyoruz
Sayın Başkan.
K. KEMAL ANADOL
(İzmir) Gerekçe
BAŞKAN Gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe:
Uzun vadeli
finansman sorunlarını aşmak amacıyla.
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 725 Sıra Sayılı Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifine aşağıdaki geçici
maddenin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Cemil
Çiçek
Devlet
Bakanı ve Başbakan Yardımcısı
Geçici Madde 3-
Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihe kadar 31/8/1956 tarihli ve 6831
sayılı Orman Kanununun 93 üncü maddesinin üçüncü fıkrasına
göre müsadere olunan tesisler 29/6/1956 tarihli ve 6762 sayılı Türk
Ticaret Kanunu kapsamında fabrika veya ticarethane ise ve Cumhuriyet
Başsavcılığı tarafından kovuşturmaya yer
olmadığına dair karar ya da yargılama sonucunda mahkeme
tarafından beraat kararı verilmiş ise, bu tesisler bu Kanunun
yürürlüğe girdiği tarihten itibaren iki yıl içinde Orman Genel
Müdürlüğünce yirmi dokuz yıllığına kiraya da
verilebilir."
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET
KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu) Takdire
bırakıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet?
DEVLET BAKANI VE
BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK (Ankara) Sayın
Başkan, katılıyoruz. Yalnız, önergemizde, benim
verdiğim önergede müsadere edilen tabirini ilave etmiştik, 2 defa
yazıldığı için aynı anlama geliyor. Bu şekliyle
katılıyoruz. Kendi verdiğim önergedir.
SUAT KILIÇ
(Samsun) Gerekçe
BAŞKAN
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Önergeyle, bu
Kanuna eklenmesi öngörülen geçici madde ile; bu Kanunun yürürlüğe
girdiği tarihe kadar 31/8/1956 tarihli ve 6831 sayılı Orman
Kanununun 93 üncü maddesinin üçüncü fıkrasına göre müsadere olunan
tesislerin 29/6/1956 tarihli ve 6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu kapsamında
fabrika veya ticarethane olması ve Cumhuriyet
Başsavcılığı tarafından kovuşturmaya yer
olmadığına dair karar ya da yargılama sonucunda mahkeme
tarafından beraat kararı verilmiş olması halinde, bu
tesislerin bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren iki
yıl içinde Orman Genel Müdürlüğünce yirmi dokuz
yıllığına kiraya da verilmek suretiyle
değerlendirilmesi amaçlanmıştır.
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler...
Kabul edilmiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 725 Sıra Sayılı Kanun Teklifine aşağıdaki
geçici maddenin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Nurettin Canikli Ferit Mevlüt Aslanoğlu Veysi Kaynak |
Giresun Malatya Kahramanmaraş |
Mehmet Erdoğan İhsan Koca Avni Erdemir |
Adıyaman Malatya Amasya |
Abdurrahman
Arıcı |
Antalya
|
Geçici Madde 4-
31/12/2011 tarihine kadar, 19/12/2010 tarihinden önce 24/11/1994 tarihli ve
4046 sayılı Özelleştirme Uygulamaları Hakkında Kanun
kapsamında özelleştirme programına alınan
kuruluşlardan, özelleştirme kapsamından
çıkartılmış olsalar dahi sermayelerindeki kamu payı %
50'nin altına düşen ve hisse senetleri İstanbul Menkul
Kıymetler Borsasında işlem gören kuruluşlar ve bu
kuruluşların kurdukları veya doğrudan doğruya ya da
dolaylı olarak ortak oldukları şirketler hakkında 6085
sayılı Sayıştay Kanunu hükümleri uygulanmaz.
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET
KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu) Takdire
bırakıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Hükûmet?
DEVLET BAKANI VE
BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK (Ankara)
Katılıyoruz.
BAŞKAN
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Düzenleme, serbest piyasa koşullarına göre ticari faaliyet gösteren,
çoğunluk hisseleri borsada işlem gören, faaliyetleri ve denetimleri
Türk Ticaret Kanunu ve sermaye piyasası mevzuatı kapsamında özel
kanunlarla düzenlenmiş bulunan şirketlerin ve bu şirketlerin
kurdukları veya doğrudan doğruya ya da dolaylı olarak ortak
oldukları şirketlerin denetlenmelerinin, özelleştirme
kapsamında olup olmadıklarına bakılmaksızın
ilgili özel hukuk mevzuatı çerçevesinde sürdürülmesini teminen
yapılmıştır.
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler...
Önerge kabul edilmiştir.
Saygıdeğer
milletvekilleri, böylece tasarıya yeni geçici 2, 3 ve 4üncü maddeler
eklenmiştir.
Madde 32yi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
Madde 33ü
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
Komisyonun bir
düzeltme talebi vardır.
Buyurun.
ADALET
KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu) 5inci
madde üzerinde Hakkı Suha Okay ve arkadaşlarının
vermiş olduğu önergenin üçüncü satırında mahkeme
itirazı incelemesi için o yerde demiş, oraya incelemesi için
dosyayı tabirinin eklenmesi gerekiyor, dosyayı o yerde
şeklinde düzeltilmesi gerekiyor efendim.
BAŞKAN
Evet, gerekli notlar alınmıştır.
Önergenin bu
şekilde düzeltilmiş şekliyle kabulünü oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Sayın
milletvekilleri, ikinci bölümde yer alan maddelerin oylamaları
tamamlanmıştır.
Tasarının
görüşmeleri tamamlanmıştır.
Tasarının
tümünü oylarınıza arz ediyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır. Yargı
camiamız ve milletimiz için hayırlar getirmesini diliyorum.
Saygıdeğer
milletvekilleri, 2nci sırada yer alan Yükseköğretim Kurumları
Teşkilatı Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile
Milli Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu Raporunun
görüşmelerine başlayacağız.
2.-
Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanunu ile Bazı
Kanun ve Kanun Hükmünde Kararname-lerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Millî Eğitim,
Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu Raporu (1/1016) (S. Sayısı: 719)
(x)
BAŞKAN
Komisyon? Yerinde.
Hükûmet? Yerinde.
Komisyon Raporu
719 sıra sayısıyla bastırılıp
dağıtılmıştır.
Tasarının
tümü üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Adana Milletvekili
Sayın Nevingaye Erbatur. (CHP sıralarından alkışlar)
Buyurun efendim.
CHP GRUBU ADINA
NEVİNGAYE ERBATUR (Adana) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Adanada Bilim ve Teknoloji Üniversitesi isimli yeni bir
üniversitenin kurulmasını içeren 719 sıra sayılı Kanun
Tasarısının tümü üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi adına
söz almış bulunmaktayım. Yüce Meclisi saygıyla
selamlarım.
(x) 719 Sıra
Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.
Akademik
yaşamının yirmi beş yılı aşan
kısmında Çukurova Üniversitesinde hizmet vermiş bir öğretim
üyesi olarak ve bir Adana milletvekili olarak Adanada ikinci bir devlet
üniversitesinin kurulmasına ilişkin kanun tasarısının
gündeme gelişini büyük bir memnuniyetle karşıladığımı
vurgulamak isterim.
Yaklaşık
otuz beş yıl önce kurulmasına başlanmış olan
Çukurova Üniversitesi hızla gelişerek bölgesindeki yükseköğrenim
alanında lider konumuna gelmiş ve bölgedeki diğer komşu
illerde kurulan üniversitelere hem yönetici hem de akademik eleman
aktarımları ile beklentilerin ötesinde bir performans
göstermiştir. Tabii, esas olan kendi üniversitesinde öğretim ve
araştırma geliştirme performansıdır ki bu konularda da
Türkiyenin önder üniversitelerinden birisi olabilmiş ve belirli konularda
ulusal sınırları aşarak küresel boyutlarda
başarılara imza atmıştır. Bu çerçevede, bu
üniversitemizin bugüne gelmesinde görev almış, emeği geçmiş
tüm hocalarımızı saygıyla anmak isterim.
Yeni kurulacak
olan Adana Bilim ve Teknoloji Üniversitesinin özellikle kuruluş
aşamasında Çukurova Üniversitesinin katkısının yüksek
olacağı yadsınamaz. Bu nedenle, Adanada kurulacak yeni
üniversitenin kuruluş aşamasında, diğer bazı küçük
illerde kurulan üniversitelerde yaşanan olumsuzlukların
yaşanmayacağını rahatlıkla söyleyebilirim. İki
güçlü devlet üniversitesi arasındaki rekabetin, öğretim ve
araştırma geliştirme alanlarında hızlı
ilerlemeler sağlayabileceğini, bu şekilde hızlı bir
yükselişten sonra duraklama dönemine girdiğini gözlemlediğim
Çukurova Üniversitesine yeni atılımlar yapma potansiyelini de
getireceğini düşünmekteyim.
Bugünkü modern
anlamıyla üniversite, tüm dünyada özgür bilim insanlarının
öğretim yaptığı ve hiçbir baskı veya yönlendirme
altında kalmadan bilimsel araştırmalar sonucu özgün bilgiler
üretebildikleri ve bu bilgileri yayın yoluyla insanlığın
yararına sunabildikleri ortam olarak tanımlanabilir. Böyle bir
ortamın hangi özelliklere sahip olması gerektiği konusunda 1988
yılında Bologna Üniversitesinin dokuzuncu yıl kutlama töreninde
bir araya gelen Avrupa üniversiteleri rektörleri Magna Charta Universitatum
başlığı altında, özgür bir üniversitenin önemini ve
nasıl olması gerektiğini
tartışmışlardır. Yayınlanan ve tüm bilim
dünyasınca kabul gören bildiriye göre, üniversiteler, bulundukları
ülkelerin coğrafi ve tarihî koşullarına göre değişik
şekillerde düzenlenmiş özerk kurumlar olup araştırma ve
öğretim ögeleri aracılığıyla kültür üretimi ve
iletişiminde bulunur. Üniversitelerin içinde var oldukları
dünyanın gereksinimlerine hazır olabilmeleri, araştırma ve
öğretim çalışmalarının tüm diğer ekonomik ve
siyasi güçlerden, manevi entelektüel yönlerden bağımsız
olmasıyla mümkündür. Öğretim, gerek toplumun gerekse bilimin
ihtiyacı ve gereksinimlerini izleyecek bir yapı arz ediyorsa o zaman,
eğitim ile araştırma çalışmaları birbirinden
ayrılmaz bir bütün oluşturur.
Üniversite
yaşamının temel ilkeleri öğretim, araştırma ve
olgunlaştırma ögelerinde özgürlük olduğundan gerek hükûmetlerin
gerekse üniversitelerin her birinin, kendi sorumluluk alanında olmak
üzere, bu ilkeleri korumaları gerekir.
Hoşgörülü ve
her zaman diyaloğa açık olunması üniversite ortamını
ideal hâle getireceğinden, öğretim görevlilerinin bilgi
aktarımını en iyi şekilde yapabilmelerine,
araştırma ve yenilik aracılığıyla bilginin
geliştirilmesini sağlamalarına zemin hazırlayabileceği
gibi, öğrencilerin yetenekli ve gönüllü olarak bu bilgilerle kendilerini
zenginleştirmelerine de olanak sağlayacaktır.
Üniversite,
Avrupa hümanist geleneklerinin bir vekili olup evrensel bilgiye
ulaşmayı amaçlar; işlevliğini daha da artırabilmek için
tüm coğrafi ve siyasi sınırları reddeder ve
değişik kültürlerin birbirlerini tanımasını ve
birbirine nüfuzunu destekler ancak kabul edilen bu ilkelerin
gerçekleştirilebilmesi için bulunulan duruma uygun nitelikteki etkin
araçların kullanılması şarttır.
Araştırma
çalışmalarında ve öğretimde özgürlüğün
korunmasını sağlayacak uygun imkânlar tüm üniversite
topluluğunun elinde hazır bir tarzda bulunmalı, öğretim
üyelerinin görevlendirilmesi ve unvanlarının düzenlenmesinde
araştırma ve öğretimin birbirinden ayrılmaz bir bütün
teşkil ettiği ilkesine bağlı kalınmalı, her bir
üniversite içinde bulunduğu özel şartlara uygun tarzda
öğrencilerinin özgürlüklerini koruyup kültürel ve eğitim hedeflerine
ulaşabilmeleri için gerekli şartları garanti altına
almalı ve üniversiteler, bilginin sürekli olarak ilerlemesi için
enformasyon ve dokümantasyonun karşılıklı
değişimini ve ortak proje uygulamalarını vazgeçilmez
unsurlar olarak görmelidir.
2009
yılında Leuvende bütün Avrupa ülkelerinin yükseköğretimden
sorumlu bakanlarının katıldığı konferansta da
yükseköğretimin bir kamu sorumluluğu olduğu, tüm
yükseköğretim kurumlarının öğrencilerini demokratik
toplumun aktif katılımcıları olarak hazırlamak,
öğrencilerin ileriki kariyerlerini şekillendirebilmelerine ve
kişisel gelişimlerini tamamlamalarına yardımcı olmaya
yönelik üst seviye bilgiye dayalı araştırma ve buluşlar
geliştirecek kurumlar olmalarının sağlanması
gerektiği vurgulanmış ve kamusal sorumluluk çerçevesinde özerk
yükseköğretim kurumlarının sürdürülebilir gelişimi ve eşit
erişimin garantilenmesi için devlet kaynaklı finansmanın ana
öncelik olmasının önemine dikkat çekilmiştir.
Değindiğim
bilgiler ışığında, ülkemizdeki yükseköğretim
sisteminin durumunu incelediğimizde iç açıcı olmayan bir tablo
ile karşılaşmaktayız. YÖK sistemi, ülkemizin
yükseköğretim sistemini âdeta felç etmiş, üniversiteleri
tekdüzeleştiren, mali, idari ve akademik alanlarda özerkliği tamamen
ortadan kaldıran ve tek bir rektöre tüm yönetsel yetkiyi veren bir sistem
anlayışı ile öğretim üyelerinin üzerinde
aşırı bir baskı aracı olmuştur. Bu sistemde,
öğrencilerimizin de bu baskıdan nasibini aldığını
ve özerk üniversite ortamında yetişmeyen öğrencilerin özgürce
fikirlerini ifade edemeyen bireyler hâline geldiklerini de görmekteyiz.
Üniversitelerimizde
yükselme ve özellikle doçent ve profesör olmada da farklı
yaklaşımlar sergilenmektedir. Doçentlik jürileri farklı sonuçlar
verebilmektedir. Adayları inceleyen jürilerde bulunan öğretim
üyelerinin doçentlik sınavına giren aday kadar yayını bile
bazı durumlarda olmamakta ve bu kişiler yeni gençlerin doçent
olması önünde engel teşkil etmektedir. Son günlerde özellikle tabip
odasının dile getirdiği, bazı profesörlerin hızlı
bir şekilde yükseltilmesi de ayrıca üzerinde durulması gereken
ve incelenmesi gereken bir konu olarak güncelliğini korumaktadır.
Üniversitelerimizdeki
öğretim üyelerinin YÖK sisteminden sonra ders yükleri çok
artmış, bu sebeple öğretim üyeleri araştırma
çalışmalarından giderek uzaklaşmışlar, hatta
önemli bir kısmı, ilgili oldukları alanlarda güncel literatürü
bile takip edemez duruma gelmiştir. Ayrıca, öğretim üyelerine
hak ettikleri üst düzey bir ücretlendirme sistemi de olmadığı
için, öğretim üyeleri nitelikli yayınlara ulaşmakta zorluk
çekmekte ve öğretim üyelerimiz gelişmelerini sağlayacak olan
uluslararası toplantılara da katılamamaktadır. Bu sebeple,
öğretim üyelerinin ücretlendirmesinde, öğretim üyesinin
yaptığı nitelikli yayınların, kazandığı
proje desteklerinin de bir şekilde değerlendirilmesi gerektiğine
inanmaktayım. Özellikle son günlerde, tıp fakültelerindeki performans
sistemi, oradaki öğretim üyelerimizin üzerine yük getirmiş,
öğretim üyelerimizin çalışma performansını da önemli
ölçüde bozmuştur.
Buraya kadar
verdiğim olumsuz örneklerin sayısını çok daha fazla
artırmamız mümkündür. Dolayısıyla, önümüzdeki dönemde,
24üncü Dönemde, Parlamentomuzun, üniversite sistemimizi masaya yatırarak
Türkiyeye yakışır bir yeni üniversite sisteminin kurulması
için çalışması gerektiğine inanıyorum ve önümüzdeki
dönemde yeni bir yükseköğretim sisteminin getirilerek Türkiye'nin de hak
ettiği şekilde özerk, özgün üniversiteleriyle Avrupa Birliğine
girme yolunda yeni adımlar atmasına büyük ihtiyaç olduğunu
düşünmekteyim.
Bugün evrensel
olarak kabul edilen bir gerçek, üniversitelerin yüksek düzeyde özerkliğe
sahip olması gereğidir. Finansmanı ağırlıklı
olarak devlet tarafından yapılan üniversitelerin bütçelerinin ve
kadrolarının Türkiye Büyük Millet Meclisi ve hükûmet tarafından
belirlendiği bir sistemde, özerkliğin belirlenmesinde mutlaka
sıkıntılar olacaktır ancak toplumun ilgili tüm kesimlerinin
belirli oranlarda temsil edildiği ve üyelerinin ilgili kurumlarca
periyodik olarak ve siyasetin etkisi altında kalmadan seçilebildiği
bir üst kurum YÖKün yerini aldığı takdirde özerkliğin ilk
adımı sayılabilir.
Bu kurum
sınırlı yetkili ve daha çok genel ilkelerin ve etik
konuların belirleneceği yetkilere sahip olmalı ancak rektörleri
de bu özerk kurum ayrıntılı incelemeler sonucu belirleyerek,
Cumhurbaşkanı gibi bir üst makamın onayı olmadan,
doğrudan atamalıdır. İçinde öğrenci temsilcilerinin de
olacağı üniversite senato ve yönetim kurullarının üyeleri
ise demokratik katılım ile üniversite içinde seçilmelidir. Esas karar
alıcı mekanizmalar bu kurullar olmalı ve rektör, ilgili
yardımcıları ve idari ofisleriyle kararların
uygulamasını gerçekleştirmelidir. Bugünkü sistem rektörlere
olağanüstü yetkiler vermekte, bu da üniversite kurumunu olumsuz olarak
etkilemektedir.
Yeni kurulacak
Adana Bilim ve Teknoloji Üniversitesine tahsis edilecek araştırma
görevlisi kadrosu sayısının öğretim üyeleri toplam
sayısına oranı hakkında da bir değerlendirme yapmak
istiyorum.
Öğretim
görevlileri hariç, toplam 890 öğretim üyesine karşılık 600
adet araştırma görevlisi kadrosu tahsis edilmiştir.
Araştırma görevlileri, görevli oldukları akademik birimdeki
lisans düzeyindeki öğretim programlarının özellikle
uygulamalı çalışmalarını denetleme ve
değerlendirme aşamalarında görev yaparlar. Ayrıca, bu
görevlerin yanı sıra, yüksek lisans veya doktora öğrencisi
olarak kendi eğitimlerini de sürdürürler.
Normal olarak, 1
profesör ya da doçent aynı anda en az 3 ya da daha fazla sayıda
öğrenciye yüksek lisans ve doktora eğitimi yaptırabilir. Bu
sayıyı yardımcı doçentler için daha düşük düzeyde
tutabiliriz. Yüksek lisans veya doktora yapan öğrencilerin mutlaka
araştırma görevlisi olacakları gibi bir kural yok ancak lisans
eğitimindeki görevleri dikkate alınarak yapılacak bir
değerlendirmede de öğretim üyesi başına ortalama -en az- 2
adet araştırma görevlisi olması gerektiğini belirtmeliyim.
Son yıllarda
açılan çok sayıdaki yeni üniversitede görev yapacak genç öğretim
üyelerinin önemli bir kısmının, bu araştırma görevlisi
kadrolarında görev yaparak doktoralarını tamamlayanlar arasından
olacağı da dikkate alınmalıdır.
Özetle
tasarıda araştırma görevlisi kadro sayısının
mutlaka artırılması gerekir. Bu noktada Çukurova Üniversitesinde
yaşanmakta olan araştırma görevlisi kadrosu
sıkıntısından da söz etmeliyim.
Bugün özellikle
mensubu olduğum kimya bölümündeki laboratuvar
çalışmalarının uygulamasında çalışacak
yeterli sayıda asistan bulunmamaktadır. Çok sayıdaki laboratuvar
uygulamaları sadece 5 kişilik araştırma görevlisi kadrosu
tarafından sürdürülmektedir.
Yükseköğretim
içerikli bir gündem maddesiyle toplanan Mecliste değinmek istediğim
bir diğer önemli konu da fen-edebiyat fakültesi mezunu gençlerimizin
sıkıntılarıdır.
Fen-edebiyat
fakültesi mezunu gençlerin öğretmenlik mesleğine adım atabilmek
için formasyon eğitimi almaları gerekmektedir ve bu eğitimin
hangi şartlar altında ne zaman verileceği üniversite
rektörlüklerinin inisiyatifine bırakılmaktadır. Bu da,
fen-edebiyat fakültesi mezunu gençleri ve hâlen fen-edebiyat fakültesi
bölümünde okuyan öğrencileri, ailelerini, yakınlarını büyük
sıkıntıya sokmaktadır.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Adananın bilimsel ve kültürel
yaşantısına olumlu katkı sunmasını
beklediğimiz Bilim ve Teknoloji Üniversitesinin kuruluşu bizleri
oldukça heyecanlandırsa da Çukurova
Üniversitesi öğrencilerinin ve öğretim elemanlarının
sorunlarını da bu çatı altında dile getirmek benim
vazifemdir.
Tarım ve
Köyişleri Bakanlığı Ülkesel Meyve Genetik Kaynakları
Projesi kapsamında ulusal zeytin genetik kaynakları koleksiyonunun
bir paraleli olarak kurulmuş ve günümüze kadar 386 zeytin çeşit ve
genotipine ulaşmış durumda olup, bölge çiftçisine de uygun
çeşit seçiminde yardımcı olmayı amaçlayan ve Türkiye'nin
ikinci büyük zeytin gen merkezi olan Çukurova Üniversitesi Zeytin Gen
Merkezinin, bilimsel bir değerlendirmeye tabi tutulmadan salt rant amacıyla
sökülüp başka yere taşınmak istenmesi, yerine okul
yapılacağı gerekçesiyle dahi kabul edilemez. Adananın okul
ve derslik ihtiyacının olduğu açıktır ancak bu
ihtiyacının giderilmesi aşamasında kullanılabilecek
çok daha elverişli arsalar bulunmaktadır. Dilerim, bu
yanlıştan bir an önce dönülür ve hem Zeytin Gen Merkezimiz korunur
hem de Adananın okul ve derslik sayısı
artırılır.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; eğitimde fırsat
eşitliğinden yana olan Cumhuriyet Halk Partisi iktidarında tüm
gençlerimizin üniversite eğitimi almaları sağlanacaktır.
Üniversitelerimizde ve meslek yüksekokullarında yeterli eğitim
kalitesini sağlayacağız. Bunu yapmak için yola
çıkıyoruz. Cumhuriyet Halk Partisinin en önemli hedefi, hayat boyu öğrenme
ilkesi çerçevesinde tüm sosyoekonomik kesimlerden gelen gençlere gerçekten
eşit fırsatlar sunan bir eğitim sistemi oluşturmaktır.
Bu hedefe
ulaşmak için, Cumhuriyet Halk Partisi iktidarı, üniversite
harçlarını kaldıracak, iki senelik bir seferberlik ile tüm
üniversite öğrencilerine sağlıklı, güvenli kütüphane ve
İnternet altyapısına sahip, çevre baskısından uzak,
barınma ve yurt olanakları sağlayacak, toplu ve tek
tipleştirici yurt binası anlayışının yerine genç
dostu mekânlar yaratacak, talep eden tüm üniversite öğrencilerine
düşük faizli, kamu destekli yüksek eğitim yaşam destek kredisi
verecek, olanağı olmayan tüm gençlere karşılıksız
eğitim bursunu sağlayacak ve özgür düşüncenin,
bağımsız üniversitenin karşısında yer alan YÖK
düzenine son verecektir. Böylece, üniversiteler, ifade özgürlüğünün ve
demokrasinin yuvası hâline gelecek, bilimsel araştırma, bilgi ve
eğitimde rekabetin önü açılacaktır.
Bu duygu ve
düşüncelerle, Adanada kurulacak bilim ve teknoloji üniversitesinin
Adanaya ve ülkemize hayırlı olmasını diliyor, yüce heyeti
saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Erbatur.
Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu adına Adana Milletvekili Sayın Kürşat
Atılgan.
Buyurun. (MHP
sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA
KÜRŞAT ATILGAN (Adana) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Adana ilinde Bilim ve Teknoloji Üniversitesi kurulması için kanun
tasarısı üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz
almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli
milletvekili arkadaşlarım, Adana, nüfus büyüklüğü
açısından Türkiye'nin 5inci ili. Son yirmi beş yıldır
sürekli geriye giderek illerin sosyal ve ekonomik
kalkınmışlık sıralamasında ise 25inci
sırada. Adana, Doğu Akdenizin çok önemli stratejik bir ili,
aynı zamanda Orta Doğunun çok önemli stratejik bir ili.
Adana,
Güneydoğu Anadoludan ve Doğu Anadoludan devamlı niteliksiz göç
alan, ancak yetiştirdiği nitelikli göçü de diğer illere veren
bir il. İşte bu özelliği, yani nitelikli göç vermesi, niteliksiz
göç alması, belki de Adana ilinin en büyük handikaplarından biri.
Diğer yandan, Adananın sosyoekonomik sıralamada 25inci
sıraya düşmesinin en büyük nedeni, iktidarlar tarafından son
yıllarda çok ciddi şekilde ihmal edilmesiyle ilgilidir.
Peki, tam seçime
giderken, seçim öncesi, Adana iline dönük bu ikinci üniversitenin
kurulmasına ait bu kanun neden alelacele Meclis gündemine getirildi?
Aslında, gerçeğe bakarsanız, Adana iline ikinci üniversitenin
kurulmasına dönük bu kanun bile Adana ilinin ne kadar ihmal
edildiğinin en büyük delillerinden biridir. Az önce söyledim, Adana ili
Türkiye'nin 5inci büyük ili. Şu anda Adananın tek devlet
üniversitesi olan Çukurova Üniversitesi kurulalı aşağı
yukarı kırk yıl oldu, 1973 yılında kuruldu. Adanadan
sonra üniversiteler kurulan birçok ilde ikinci üniversite açıldı.
Adananın nüfusunun yarısı bile etmeyen illerde, ikinci
üniversiteyi açtınız. Eskişehir, Kocaeli, Kayseri gibi illerde
ikinci devlet üniversiteleri var. Bugün, birden fazla üniversitesi olan il sayısı
yedi yani Adana 8inci. Aslında üç büyük şehrimizden sonra ikinci
üniversitenin bütün illerden önce Adanada kurulması gerekirdi çünkü Adana
öğrenci barınması ve öğrenci masrafları
açısından Türkiyede belki de en uygun il.
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Mersin de var, Mersini unutma.
KÜRŞAT
ATILGAN (Devamla) Mersin de olabilir tabii Sayın Başkan.
O nedenle
Adanaya ikinci üniversite kuruluş kanununun yıllar önce gelmesi
gerekirdi. Sekiz senedir Türkiye Büyük Millet Meclisinde büyük bir
çoğunlukla Türkiyeyi yöneten ve Türkiyenin birçok ilinde üniversiteler
kurmakla övünen AKP İktidarının Adanaya üniversite kurmaya
akılları yeni mi başlarına geldi? Yani seçime giderken bir
seçim rüşveti gibi bir ile üniversite kurmak yeni mi aklınıza
geldi?
KEMALETTİN AYDIN
(Gümüşhane) - İstemiyor musunuz?
KÜRŞAT
ATILGAN (Devamla) Hayır, gayet tabii istiyoruz, çok da iyi istiyoruz ama
neden bunun geldiğini de size izah etmek zorundayım.
Elbette
aklınıza şimdi gelmedi. Adana milletvekilleri, MHP
milletvekilleri olarak Yılmaz Tankut, ben ve diğer Adana
milletvekilleri ikinci üniversitenin kurulması için verdiğimiz kanun
tekliflerinden yıllar geçti. Aranızdaki Adana milletvekili
arkadaşlarımız da zaman zaman AKP Grubunu çok ciddi şekilde
zorladılar ikinci üniversite için. Bütün bu gayretleri biliyoruz, bütün bu
gayretleri biliyoruz ama Adanayı AKP Grubu veyahut da Sayın
Başbakan cezalandırmaktadır. Neden cezalandırıyor.
derseniz, Adana ili AKP Grubuna beklediği derecede hiçbir zaman destek
vermemiştir de ondan cezalandırıyorsunuz. Ama şundan emin
olun ki, yiğit Adana halkı cezalandırmayla terbiye edilemez.
Bu kanunun bugün
getirilmesinin başka bir gerekçesi daha var. Birkaç hafta önce bu Mecliste
bir olay yaşandı. Bu olay Türk Hava Kurumunun Havacılık
Üniversitesinin kurulmasına dönük kanunların görüşülmesi
esnasındaydı. Bu kanun görüşülürken Türk Hava Kurumunun Hava
Ulaştırma Fakültesinin Adanada kurulması için kanunda bir
değişiklik önergesi verdim arkadaşlarımla beraber. AKP
Grubunun başka işlerle meşgul olması nedeniyle bu kanunun
bu maddesi buradan geçti.
KEMALETTİN
AYDIN (Gümüşhane) Önerge geçti
KÜRŞAT
ATILGAN (Devamla) Ancak, ondan sonra gelişen olaylar benim açımdan
çok enteresandır. AKP Grubu kulisten salonu doldurarak, neredeyse
Başkanı dövecek şekilde hakaret etmeye başladılar ve
bir üniversitenin kurulmasına dönük kanunu bu Meclis düşürdü madde
olarak. Yani bu AKP Grubunun Adanaya olan hıncı,
düşmanlığı bu kadar ileri derecededir.
Dolayısıyla, Adanaya ikinci üniversitenin kurulması değil,
üçüncüsüne de taraftarız, dördüncüsüne de ama Adanayı böyle
yıllarca cezalandırıp da daha sonra gelip seçim üzeri bir kanun
teklifi getirmenin altında yatan kötü niyetleri ben burada açıklamak
zorundayım.
KEMALETTİN
AYDIN (Gümüşhane) 24üncü Dönemde de üçüncüsü olur, rahat olun.
KÜRŞAT
ATILGAN (Devamla) Değerli milletvekilleri, diyeceksiniz ki: Olabilir,
vakıf üniversitesinin istediği gibi geçmemesi nedeniyle o maddeyi
düşürdük. İşte, bu kanunun gelmesinin asli sebeplerinden biri
budur. Adana milletvekili arkadaşlarım çok iyi bilir, bir hafta
boyunca, Adana halkınca o fakültenin kurulmasına dönük geçen
değişiklik önergesinin geçmemesi nedeniyle çok ciddi şekilde
Adana basınında tartışılmıştır ve AKP
Grubundaki arkadaşlarımızdan âdeta hesap sorulmuştur.
Onların zorlamasıyla neticede bugün bu kanun gelmiştir. Amenna,
çok şükür, sonuçları itibarıyla, verilen bir
değişiklik önergesi Adana için hayırlı bir netice
oluşturmuştur. Dolayısıyla, bu açıdan sevindiricidir.
Kendimi bu açıdan mutlu hissediyorum çünkü vermiş olduğumuz bir
değişiklik önergesiyle geçen maddeyi geçirmemek için düşüren AKP
Grubu, mecbur olmuştur bugün buraya bu kanunu getirmeye. (MHP ve CHP
sıralarından alkışlar) Dolayısıyla Bu kanunun
geliş nedeni nedir? derseniz değerli arkadaşım, budur.
KEMALETTİN
AYDIN (Gümüşhane) Allah razı olsun ki AK PARTİden getirdi.
KÜRŞAT
ATILGAN (Devamla) Senin Adanaya pek aklın ermez ama, bunu da sana
söyleyeyim.
Değerli
Milletvekili, Hayır, biz Adanayı cezalandırmıyoruz,
Adanaya hizmet ediyoruz. diyebilirsiniz.
HALİL
AYDOĞAN (Afyonkarahisar) Bizim Türkiyeye aklımız erer.
KÜRŞAT
ATILGAN (Devamla) Evet, siz Türkiyeye nasıl hizmet ediyorsanız,
Adanaya da hizmet ediyorsunuz olarak değerlendirmek lazım.
K. KEMAL ANADOL
(İzmir) Allah Adanayı korusun o zaman!
KÜRŞAT
ATILGAN (Devamla) Ama, bunun böyle olmadığını sizin
rakamlarınızla söyleyeceğim, bakın, sizin
rakamlarınızla. Bir ilin ihmal edilip veya edilmediğinin en
büyük belirtisi nedir biliyor musunuz? Özel sektöre gücünüz yetmiyor,
anladım, amenna ama bir ilin ihmal edilip edilmediğinin en büyük
belirtisi o ilin kamu yatırımlarından aldığı
paydaki iller arasındaki sırasıdır.
Peki, Adana, AKP
döneminde kamu yatırımlarından aldığı pay
açısından kaçıncı sırada, AKPden önce
kaçıncı sıradaydı? Yani Adana halkını
cezalandırıyorsunuz diyorum ya Siz de cezalandırmıyoruz,
hizmet ediyoruz. diyorsunuz.
Peki, şimdi,
bakın, sizin rakamlarınız da bunu söylüyor, bu resmî rakamlar.
Bizim de iktidar ortağı olduğumuz 2000, 2001 ve 2002
yılı: 2000 yılında 5inci sırada iller arasında,
yani nüfusuyla orantılı. Demek istemiyorum ki herkes kendi nüfus
oranıyla ilgili pay alsın. Hayır, gerektiği zaman bazı
illere özel itina göstermek gerekir. Bu özel itina gösterilmesi gereken illerin
başında Adana gelmektedir. 2001 yılında acaba
kaçıncı sırada? 4üncü sırada. 2002 yılında?
3üncü sırada. Yani biz size iktidarı devrederken Adana, kamu
yatırımlarından aldığı pay açısından
3üncü sırada.
Peki, geliyorum
AKPnin sekiz yıllık iktidarının ilk yılı, 2003
yılı.
KEMALETTİN
AYDIN (Gümüşhane) Biliyorsan bir de Gümüşhaneyi söyle. Sosyal
adalet sağlanıyor.
KÜRŞAT
ATILGAN (Devamla) Onu da sen söylersin gelip.
KEMALETTİN
AYDIN (Gümüşhane) Ben söylerim. Sosyal adalet sağlanıyor,
64ten 8e çıktı ancak dengeye geldi.
KÜRŞAT
ATILGAN (Devamla) Onu da sen söylersin. Sen herhâlde Gümüşhane
Milletvekili değilsin! Gel de sen söyle onu da.
KEMALETTİN
AYDIN (Gümüşhane) Söylerim.
KÜRŞAT
ATILGAN (Devamla) Yani Gümüşhaneliler de seni dinlesin.
Dolayısıyla, ben Adana Milletvekili olarak Adananın
sorunlarını bu Meclis kürsüsünde, milletin kürsüsünde dile getirmek
zorundayım.
2003
yılında kaçıncı sırada dersiniz? Hadi 3üncü
sıradan diyelim ki 10uncu sıraya düşsün. Hayır, 2003
yılında 27nci sıraya düşüyor birdenbire.
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Bunun adı cezalandırma.
KÜRŞAT
ATILGAN (Devamla) 3üncü sıradan 27nci sıraya, el vicdan, el
vicdan beyler, el vicdan!
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Heyelan olmuş!
KÜRŞAT
ATILGAN (Devamla) 2004 ve 2005 yılında 13üncü sırada, 2006da
15; 2007de 21; 2008de 23üncü sırada, 2009da 32nci sırada.
Nihayet 2010da 36ncı sırada. Bu vicdan mı?
KEMALETTİN
AYDIN (Gümüşhane) Gümüşhane de 64ten 8e çıktı, 8e.
KÜRŞAT
ATILGAN (Devamla) Değerli arkadaşlarım, bu vicdan mı? Bu
reva mı? Bu hak mı? Bu hak mı?
KEMALETTİN
AYDIN (Gümüşhane) Gümüşhane de 8e çıktı. Bu reva
mı?
KÜRŞAT
ATILGAN (Devamla) Gel, söyle bakayım, Gümüşhane kaçıncı
sırada?
KEMALETTİN
AYDIN (Gümüşhane) 8e çıktı 8e, 64ten.
KÜRŞAT
ATILGAN (Devamla) Değerli milletvekilleri, biraz vicdan sahibi olan
Adanaya yapılan bu zulüm karşısında sessiz kalmaz.
Adanaya zulmediyorsunuz âdeta. Adana
dediğiniz bir il öyle bir il ki Türkiye'nin her yerinden göç eden
insanların, özellikle etnik ve dinî açıdan, mezhepsel açıdan
Türkiye'nin bir laboratuvarı gibidir. Bu laboratuvardan iyi bir tahlil
elde etmek hepimizin menfaatinedir, Türkiye'nin menfaatinedir. Türkiye'nin
millî birliğinin oluşması için Adanadaki bu sosyal
yapının Türk milleti kompozisyonu içinde iyi bir neticeye
ulaşması gerekir. O nedenle özel bir itina gösterilmesi gerekir
Adanaya. Siz özel bir itina göstermediğiniz gibi Adanaya
zulmediyorsunuz, zulüm. Adanayı cezalandırıyorsunuz âdeta.
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Sizi şikâyet ediyoruz.
OSMAN DURMUŞ
(Kırıkkale) Belediye Başkanı göreve başladı
mı Paşa?
KÜRŞAT
ATILGAN (Devamla) Diğer yandan, yanlış sanayi stratejileri
nedeniyle, teşvikler nedeniyle Adanadaki birçok sanayi kuruluşu,
sökerek, komşu illere gitti, Osmaniyeye gitti. Niye? Çünkü orada
teşvik var, Adanada yok. Adanadaki işsizlik neden Türkiye
şampiyonu dersiniz? Adanadaki işsizlik neden Türkiye şampiyonu
biliyor musunuz? İşte bunlardan dolayı Türkiye şampiyonu.
Niteliksiz bir nüfus geliyor, sanayisi başka yerlere gidiyor, ondan sonra
Adanada işsizlik yüzde 25e vuruyor. Böyle bir ilde sosyal dokuyu
nasıl muhafaza edeceksiniz? Böyle bir ilde Türkiye'nin her tarafından
gelen insanların entegrasyonunu nasıl sağlayacaksınız?
Dolayısıyla Adana özel itina gösterilmesi gereken bir ildir.
Değerli
arkadaşlarım, Adanaya ne kadar zulmederseniz ediniz, zulmünüzün
neticesini almanız mümkün değildir. Yiğit Adana halkı
Fransızlara boyun eğmemiştir ki size boyun eğsin. Gerekli
cezayı verecektir. (MHP sıralarından alkışlar)
Diğer bir
örnek veriyorum size, Adanayı cezalandırmanızla ilgili
diğer bir örnek veriyorum, hem Türkiye'nin kaynaklarını
nasıl çarçur ettiğinizin hem de Adanayı nasıl
cezalandırdığınızın yeni bir somut örneğini
veriyorum: O da Adana Havaalanının Tarsus ili
sınırları içine taşınması, diğer adıyla
yeni bir Çukurova Havaalanı yapılması.
Değerli
arkadaşlarım, teknik olarak söylüyorum, Adana Havaalanı,
Çukurovada önümüzdeki yüz yıl içinde beklenen nüfus hareketleri,
önümüzdeki yüz yıl içinde beklenen havacılık hareketleri dâhil,
bazı küçük yatırımlarla daha bu bölgenin yüz yıllık
ihtiyacını karşılayacak özelliklerdedir. Eğer ille bir
havaalanı yapmak gerekiyorsa, onu Erdemli-Silifke arasına yapmak
zorundasınız. Adana Havaalanının 15 kilometre batısına
yeni bir havaalanı yaparsanız, Adana Havaalanı atıl
kalır. Tabii, buradaki amaç yeni havaalanının işleyip
işlememesi meselesi değil, buradaki amaç aynı zamanda
Adananın uluslararası gümrük nedeniyle Adana şehrine giren
birtakım gümrük paylarının başka bir yere
aktarılması yani Adana ilini cezalandırmanızdır. Hâlâ
Adanayı cezalandırmaya devam ediyorsunuz.
Dolayısıyla,
ben iddia ediyorum, hiç kimse bana bu havaalanının oraya
yapılmasının teknik gerekçesini anlatamaz. Ayrıca, bu
havaalanı için harcayacağınız para baştan sona tam
kapasiteyle çalışır duruma geldiği için en az 700-800
milyon dolar. Bu ülkenin, bu fakir memleketin, bu fakir insanların
vergileriyle topladığınız 800 milyon doları çarçur
edemezsiniz, kaynaklar bu şekilde kullanılamaz.
Diyebilirsiniz ki
-ben Devlet Hava Limanları Müdürüne söyledim- Hayır efendim, 150-200
milyon. Başlangıçtaki yatırımınız o. Sabiha
Gökçen Havaalanına bugüne kadar kaç milyon dolar
harcandığını sorarsanız, bu havaalanının
maliyetini öğrenirsiniz. Dolayısıyla, 800 milyon
dolarını
Çukurovanın ihtiyacı olmayan, hemen Adana Havaalanının
15 kilometre batısında başka bir havaalanı yaparak, rantabl
olmayan bir yatırım yapamazsınız, bu millet bunun
hesabını sizden sorar.
Dolayısıyla,
değerli arkadaşlarım, Adana, konuşmamın
başında da söylediğim gibi, Türkiye'nin 5inci ili, AKP döneminde,
yani sekiz yıllık dönemde maalesef ihmal edilmiştir. Yani
Başbakan ağzını her açtığında Ben etnik
milliyetçilik yapmayacağım. demektedir, Bölgesel milliyetçilik
yapmayacağım. demektedir, Dinî milliyetçilik
yapmayacağım. demektedir ama Bakanlar Kurulunun kompozisyonuna
bakarsanız nasıl bölgesel milliyetçilik yaptığını
görürsünüz. Acaba iki dönemdir Adanadan var olan 14 tane milletvekilinin
hiçbiri mi bakanlık yapacak özelliğe sahip değildi? Elbette sahipti.
ALİM
IŞIK (Kütahya) Kütahya da yok, Kütahya da.
KÜRŞAT
ATILGAN (Devamla) Sağlık Bakanlığı yapacak da
vardı -burada oturuyor-
başka bakanlık yapacaklar da vardı ama Adana halkını,
Adanayı cezalandırmak için yürütmenin içinde bir tek bakan
vermemiştir sekiz yıldır. Bu da vicdan değildir.
Diğer bir
konu da mesela Dinî milliyetçilik yapmayacağım. Laf arasında
geldiği için söylüyorum: Bugün için, devletin yüksek kademelerine
atamalara bakarsanız dinî milliyetçiliğin referanslarının
neler olduğunu gayet açık olarak görürsünüz. Dolayısıyla,
Sayın Başbakanın askıda kalan, gözlerimizin içine baka baka
milleti kandıran bu lafları da Adanayla ilgili tutumu maalesef
yalanlamaktadır.
Değerli
arkadaşlarım, hülasa, Adana özel itina gösterilmesi gereken bir ildir
çünkü bu il Türk milleti kompozisyonu oluşturan bütün
insanlarımızdan oluşan bir ildir. Bu ildeki
kaynaşmanın mutlaka millî birliğimiz açısından
başarıya ulaşması gerekir; aksi takdirde, Türkiye
başarısızlığa uğrayacak demektir.
Dolayısıyla, Adana, özel itina gösterilmesi gereken bir ildir,
cezalandırılması gereken bir il değildir.
Değerli
arkadaşlarım, sözlerime bir tarihî olayı anlatarak devam
edeceğim yani zulmetmenin neticesiyle tamamlayacağım.
Biliyorsunuz,
Hazreti Musa Cenabı Allahla direkt konuşabilen tek peygamberdir.
Cenabı Allah, bir gün, Hazreti Musaya diyor ki: Ya Musa,
İsrailoğullarını al, firavunun zulmünden kurtar. Hazreti
Musa diyor ki: Ya Rabbi, ben firavunun sarayında yetiştim, bir de
adam öldürdüm. Firavunun kanunlarına göre, beni yakalarlarsa öldürecekler
-o zaman da kısasa kısas var firavunun şeriatında-
kaldı ki İsrailoğulları da durumlarından çok
gayrimemnun değiller. Cenabı Allah Hazreti Musaya diyor ki: Ya
Musa, Yaradanına dua et ki firavun zulmünü artırsın. Zulmünüzü
ne kadar artırırsanız artırın Adana halkı 12
Haziranda size gerekli cevabı verecektir.
Arz ediyorum,
saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN AK
PARTİ Grubu adına Adana Milletvekili Sayın Necdet Ünüvar.
Buyurun
Sayın Ünüvar. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
AK PARTİ
GRUBU ADINA NECDET ÜNÜVAR (Adana) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Adana Bilim ve Teknoloji Üniversitesinin kurulması
amacıyla Yükseköğretim Kurumları Teşkilat Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi hakkında AK
PARTİ Grubu adına söz almış bulunuyorum. Hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Çok değerli
milletvekilleri, ülkemiz içinde bazı iller vardır ki adları çok
farklı duyguları hatırlatır. Adana, gerçekten gerek güneyin
sıcağı ve sıcakkanlı insanları, tarımı,
kendine özgü yiyecekleri ve o şehirde yaşayan farklı, kendine
özgü tarzıyla ve yaşantısıyla can bulan insanların
yaşadığı çok önemli bir şehrimizdir.
Adana ilinin
ismi, yazılı kayıtlara göre 3.661 yıl öncesine
dayanır. Son derece tarihî bir kentimizdir.
Tabii, Adana,
cumhuriyet tarihimiz içinde de ayrı, özel bir yere sahip bir ilimiz.
Zamanın Sadrazamı İzzet Paşa tarafından, o sırada
grup komutanı olan Alman Liman Von Sandersden elindeki tüm grup komuta ve
koordinasyon yetkisini Mustafa Kemal Paşaya devretmesi istenmiş ve
bu devir teslim işlemi gerçekleştirilmek üzere 31 Ekim 1918de Gazi
Mustafa Kemal Paşa Adanaya gelmiştir. Liman Von Sanders
Paşanın Yenildik, bizim için her şey bitti. sözüne
karşılık, yetkiyi teslim alan Mustafa Kemal Paşa
Savaş müttefikler için bitmiş olabilir ama bizi ilgilendiren
savaş, kendi istiklalimizin savaşı ancak şimdi
başlıyor. karşılığını vermiştir.
İşte, 31 Ekim 1918de geldiği Adanada on bir gün kalan Mustafa
Kemal Paşanın, etrafın ve halkın durumunu inceleyerek bunu
Genelkurmay Başkanlığına bildirmesi sonucunda kurtuluş
mücadelemizin ilk teşebbüsü başlamıştır. Bu anlamda
şunu söyleyebiliriz ki Adanadan verilen bu ilk emir Türk Kurtuluş
Savaşının ilk emridir. Nitekim 15 Mart 1923te Adanaya tekrar
gelen Mustafa Kemal Paşa, bu durumu şu sözleriyle toplum ve tarih önünde
ifade etmiştir: Bende bu vekayiin ilk hissî teşebbüsü bu memlekette,
bu güzel Adanada vücut bulmuştur. Adana bu yönüyle cumhuriyet
tarihimizin hakikaten son derece önemli bir şehridir.
Adana pek çok
özelliğiyle de önemli bir ilimizdir. Nüfusta şu anda 5inci
sırada. Devlet Planlama Teşkilatının sosyoekonomik
gelişmişlik indeksine göre 8inci sıradadır. Biraz önce
konuşan Değerli Hatip ifade ettiği o değerleri nereden
aldı bilmiyorum ama DPT, en son 2003 yılında
sosyogelişmişlik endeksini belirledi, daha sonra ilçelere göre
birtakım endeks belirlemeleri söz konusu ama Adana, tarımıyla,
sanayisiyle, enerji potansiyeli ve gelecekteki enerji politikaları
açısından önemi her geçen gün artan bir şehrimizdir. Türkiye'nin
en büyük organize sanayisi Adanadadır. Hacı Sabancı Organize
Sanayi Bölgesinde gerçekten önemli faaliyetlerde bulunan şirketler söz
konusudur ve bunlar Adanayı giderek daha gelişen bir şehir
hâline getirmektedir. Hem çalışan işçi sayısında hem
de orada faaliyet gösteren firma açısından yüzde 100ün üzerinde
değişiklikler söz konusudur. Aslında organize sanayi bölgesinin
elektrik ve doğal gaz tüketimine baktığınız zaman da
bir önceki yıla göre yüzde 40 ve yüzde 30 civarında önemli artışların
olduğunu görürüz.
Tabii, Adana,
esasında çok önemli bir potansiyeli de bünyesinde
barındırıyor, özellikle enerji açısından
Bakû-Tiflis-Ceyhan ve Kerkük-Yumurtalık boru hatlarının
bulunduğu ülkemizin petrol ve doğal gaz alanında stratejik
konumuna sahiptir. Ceyhan, enerji endüstri bölgesi ile ilgili Hükûmetimizin
önemli gayretleri sonucunda belli bir noktaya gelmiş ve bundan sonraki
aşamalarda orada yükselecek bacalar ülkemizde Adanayı ve dünya
çapında da Türkiyeyi önemli bir konuma getirecektir. İskenderun,
Adana ve Mersin doğrultusuna kıvrılan körfezin denizcilik
açısından gelecekteki faaliyetleri de hakikaten artacak ve önemli bir
noktaya getirilecektir. Keza, ulaşım altyapısının
sağlamlığına bağlı olarak lojistik, verimli
topraklar ile tarım sektörlerinde ihtiyaç duyulan kalifiye iş gücü
ile istihdamın da artması mümkündür. Ama şunu ifade etmemiz
lazım: Geniş bir kıyı şeridine sahip olan Adanada
denizcilik sektörüyle ilgili çok önemli faaliyetlerde
bulunulamamıştır. Bununla ilgili mutlaka Bilim ve Teknoloji
Üniversitesi buraya insan gücü açısından ciddi bir potansiyel
sağlayacaktır ve Adana denizcilik sektöründen de gereken payı
alacaktır.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; tabii, bu vesileyle eğitim
alanındaki gelişmeleri de kısaca özetlemek isterim Adanayla
ilgili. Adanada gerek okul sayısında gerek derslik
sayısında gerekse okulların iç donanımları
açısından çok önemli gelişmeler söz konusudur. Burada nitelikli
lise sayısı 11den 49a çıkmıştır. Adanada bugün
itibarıyla, resmî ve özel kurumlar dâhil, toplamda 938 okulda 10.873
derslik bulunmakta ve 435 bin civarında öğrenci eğitim
görmektedir, derslik başına 40 öğrenci söz konusu. Bu kadar
yoğun bir potansiyel yani 434.409 öğrencinin doğal olarak lise
eğitimini bitirdikten sonra yüksekokul ihtiyacı söz konusu olacak.
Şu anda Adanada mevcut bir Çukurova Üniversitemiz var. Son derece önemli
bir devlet üniversitemizdir. 40 bin öğrencisiyle Türkiye'nin önde gelen ve
belli alanlarda dünya çapında tanınan öğretim üyeleriyle
hakikaten göz dolduran bir üniversitemizdir. Bu üniversitemizde 12 fakülte, 4
yüksekokul, 8 meslek yüksekokulu, 1 devlet konservatuarı, 3 enstitü ve 23
araştırma ve uygulama merkezi söz konusu. Çukurova Üniversitesinde
388 profesör, 166 doçent, 289 yardımcı doçent, 173 öğretim
görevlisi, 620 araştırma görevlisi, 72 uzman, 129 okutman ve 20
yabancı öğretim elemanı olmak üzere toplam 1.837 tane akademik
personel ile eğitim verilmektedir.
Adananın
nüfusu 2 milyon 100 bin. Türkiye'nin 5inci büyük şehri. Bugüne kadar
ikinci bir devlet üniversitesinin olması gerekiyordu, doğru ve bununla
ilgili adımlar atılması gerekiyordu. Bütün milletvekili
arkadaşlarımızın çok değerli katkıları söz
konusu oldu. Aslında baktığınız zaman, Mersin
Üniversitesinin, Hataydaki Mustafa Kemal Üniversitesinin,
Kahramanmaraştaki Sütçü İmam Üniversitesinin ve Osmaniyedeki Korkut
Ata Üniversitesinin altyapıları neredeyse tamamen Çukurova
Üniversitesi bünyesindeki öğretim elemanlarıyla ve öğretim
üyeleriyle oluşturulmuştur. Son derece mümbit bir üniversite ama
ikinci bir üniversiteye ihtiyaç vardı ve ikinci üniversitenin de mutlaka
tıp ve tarım ağırlıklı üniversite
yapılanmasının ötesinde, Adananın gerek bugün gerekse
yarınlardaki ihtiyaçlarını karşılayacak nitelikte
olması gerekiyordu. En temel hedeflerinin başında, bilim ve
teknoloji odaklı bilgi ekonomisi ile iş gücünün entegrasyonunu
sağlamak olarak özetleyebiliriz.
Değerli
milletvekilleri, aslında, baktığınız zaman, Çinin
giderek artan büyüme hızıyla dünyada gerek teknolojide gerek sanayide
önde gelen özelliğini sadece nüfus yoğunluğuna bağlamak
mümkün değil. Onun sahip olduğu teknolojik güç, Çini gerçekten bir
dünya devi yapma noktasında hızla ilerletiyor. Finlandiyayı
sıradan bir Kuzey Avrupa ülkesi konumundan çıkarıp küresel bir
marka hâline getiren bulunduğu coğrafya değil, bilgiye dayalı olarak ürettiği ve bugün
birçoğumuzun sahip olduğu iletişim cihazlarıdır.
Yüzölçümü ve nüfusuyla ters orantılı şekilde dünya pazarına
hâkim olan ülkeleri hatırladığımız zaman, hepsinin, bilgiyle
ürettiği bir ürün ve bu ürünün dünya pazarına olan hâkimiyeti
vardır.
Hükûmetimiz de
Adana ili içerisinde, başta eğitim ve sağlık olmak üzere,
bütün dezavantajlı gruplara yönelik acil tedbirleri
uygulamasının yanı sıra ilimizde bilgi ve teknoloji
kaynaklarını doğru kullanacak, insan gücüne olan ihtiyacı
da giderecek bir Bilim ve Teknoloji Üniversitesinin kurulması
noktasında çalışmaları başlatmıştı
öteden beri ve bugün de inşallah, sizlerin çok değerli
katkılarıyla bunu neticelendireceğiz.
Adanada
kurulacak olan Adana Bilim ve Teknoloji Üniversitesi, Mühendislik ve Doğa
Bilimleri Fakültesi, Havacılık ve Uzay Bilimleri Fakültesi,
Denizcilik Fakültesi, Güzel Sanatlar Fakültesi, Tasarım ve Mimarlık
Fakültesi, İnsan ve Toplum Bilimleri Fakültesi, Hukuk Fakültesi, Siyasal
Bilgiler Fakültesi, İşletme Fakültesi ve Turizm Fakültesi olmak üzere
10 fakülteyi; 1 Yabancı Diller
Yüksekokulundan, Sosyal Bilimler ile Fen Bilimleri Enstitüsünden oluşan 2
adet enstitüyü içerecektir. Bununla, biraz önce ifade ettiğim gerek
tarım gerek sanayi gerekse enerji sektöründe gerekse denizcilik sektöründeki
ihtiyaçları, sadece Türkiye'nin değil dünyanın
ihtiyaçlarını karşılayacak modern, çağdaş bir
üniversite hâline gelecek.
Adana Bilim ve
Teknoloji Üniversitesi gibi, küresel düşünen ve bilgi üreten
yükseköğretim kurumları ülkemize küresel rekabet ortamında ciddi
avantajlar sağlayacaktır.
Yıllardır
yapmaya çalıştığımız, Adanaya ikinci
üniversitenin kurulması, çok şükür bu dönemde AK PARTİ
İktidarına nasip olmuştur. Konuyla çok yakından ilgilenen
milletvekillerimiz ve Adana halkı adına; son Adana seyahatinde,
ikinci bir devlet üniversitesi kurulmasının gerektiğini
samimiyetle ifade eden Sayın Cumhurbaşkanımıza, Adana Bilim
ve Teknoloji Üniversitesinin kurulmasının her
aşamasını takip ve teşvik eden ve geçen haftaki
muhteşem Adana mitinginde Adanalılara müjdeleyen Sayın
Başbakanımıza, Sayın Millî Eğitim Bakanımıza
ve Bakanlar Kurulunun saygıdeğer üyelerine, Sayın YÖK
Başkanına ve değerli bürokratlara ve bu güzel eserin
Adanamıza ve ülkemize kazandırılmasını
sağlayacak olan iktidarı muhalefetiyle tüm saygıdeğer
milletvekili arkadaşlarıma çok teşekkür ediyor, bu üniversitenin
Adanaya, Türkiyeye ve dünyaya hayırlı olmasını temenni
ediyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Ünüvar.
Şahsı
adına Adana Milletvekili Sayın Vahit Kirişci. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
VAHİT
KİRİŞCİ (Adana) Sayın Başkan, çok değerli
milletvekili arkadaşlarım; güzel ilimiz, Türkiyemizin incisi
Adanamıza ikinci bir devlet üniversitesi, Bilim ve Teknoloji Üniversitesinin
kurulmasına dair Hükûmetimizin tasarısı hakkında
şahsım adına söz almış bulunuyorum. Öncelikle yüce
heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlar, hâlen Adanamızda hizmet veren Çukurova Üniversitesinin,
başlangıçta öğrencisi, devamında bir akademisyeni olarak
orada görev yapmış bir arkadaşınız olarak öncelikle
Çukurova Üniversitemize dair birkaç cümle sarf etmek istiyorum, çünkü her
üniversite kuruluşunda bu kürsüden, değerli arkadaşlar, çok
farklı değerlendirmeler yapılıyor. Yeni kurulan üniversitelere
ilişkin, bunların tabela üniversitesi olmaktan başka bir
özelliklerinin olmadığı vurgulanıyor.
Değerli
arkadaşlar, Sayın Erbatur da bilir, kendileri de benim
öğrencilik yıllarımda doktoralı asistanımız,
hocamızdı, o dönemde Çukurova Üniversitesi üniversite olmadan önce
Ankara Üniversitesine bağlı olarak ziraat fakültesi, Atatürk
Üniversitesine bağlı olarak da tıp fakültesi kurulmuştu.
Yıl 1968. 73 yılına gelindiğinde değerli arkadaşlar,
üniversite olarak Çukurova Üniversitesi adını aldı ve tabii ki
bu iki fakültenin dışında diğer fakülteler, enstitüler,
diğer birtakım akademik birimlerle birlikte üniversite gelişme
sürecini sürdürdü.
Değerli
arkadaşlar, bizler öğrenciliğimize, burada muhalefet
milletvekili arkadaşlarım da var, benim sınıf
arkadaşlarım onlar, o arkadaşlarım da gayet iyi
hatırlarlar, öyle gösterişli, donanımlı binalarda
değil, tamamıyla baraka olarak nitelendirilebilecek çok ilkel
yapılarda -eğitim öğretim faaliyetlerimize- başladık
ama bugün bırakın Türkiyede bir marka olmayı, dünya
markası bir Çukurova Üniversitesi var. Dolayısıyla bir
üniversitenin eğer bugün gelişmiş bir dünya üniversitesi
olduğundan söz ediyorsak, öncelikle onun mutlaka geçmişteki
kuruluşuna bakmak gerekiyor. Yani bir üniversitenin öncelikli olarak
kurulması gerekiyor.
Burada
değişik vesilelerle dile getirildi değerli arkadaşlar,
gerçekten Adana son derece önemli bir kent. Nüfus itibarıyla, bu son
adrese dayalı nüfus kayıt sistemine göre Türkiye nüfusunun yüzde
2,8inin yaşadığı Türkiye'nin 5nci büyük kenti. Tabii
böyle bir kentte ikinci bir devlet üniversitesinin eksikliği hissedilmedi
mi? Hissedildi. Ama bir başka eksiklik, değerli arkadaşlar,
vakıf üniversitelerimizle ilgili de maalesef var. Yani Türkiyede
üniversite olan kentlerimizde hemen devlet üniversitesinin yanı
başında vakıf üniversitelerimiz varken, bizim, Adanada bu
konuda bir geriliğin olduğunu da belirtmemiz gerekiyor. Her ne kadar
biz, özellikle iktidar partisi milletvekilleri olarak bunun öncülüğünü
yapıp vakıf üniversitelerinin kurulmasıyla ilgili de
gayretlerimiz olmuşsa da şu ana kadar
arzuladığımız neticeyi alabilmiş değiliz.
Değerli
arkadaşlar, burada kurulan devlet üniversitesi aslında
gelişigüzel bir devlet üniversitesi değil. Öncelikle adına
bakmak gerekir çünkü bilim ve teknoloji üniversitesi olarak kurulması
bir tesadüf, bir tevafuk değildir. Burada dile getirildiği için
söylüyorum, bir üniversitenin, bundan birkaç gün önce, kuruluşuyla ilgili,
yeni, bu Mecliste yasama çalışmalarımız sırasında
dile getirildiği için ifade ediyorum: Orada verilen bir önergeyle sanki
iktidarın buna mâni olduğu gibi bir ifade, bir hava, bir
değerlendirme yapıldı. Bu, değerli arkadaşlar,
kesinlikle doğru değil.
KÜRŞAT
ATILGAN (Adana) Doğru değil mi? Çok ayıp oluyor ama!
K. KEMAL ANADOL
(İzmir) Maddeyi düşürdünüz.
VAHİT
KİRİŞCİ (Devamla) Çünkü böyle bir üniversitenin öncelikle
Adanada kurulması ve devamında da -biraz önce Sayın Ünüvar da
dile getirdi- gerçekten Türkiyede birbirinden kıymetli, birbirinden
değerli insanları yetiştirecek olan fakültelerin de bu
üniversite bünyesinde yer alması sağlandı.
KÜRŞAT
ATILGAN (Adana) Doğru değil, herkes şahit buna.
VAHİT
KİRİŞCİ (Devamla) Değerli arkadaşlar, şunu
belirtmemde yarar var müsaade ederseniz: Bakınız, bu üniversite,
Çukurova Üniversitesine bir rakip üniversite olarak kurulmuş değil
çünkü burada eğer bir rekabet olacaksa, bu rekabetin iş birliği
içerisinde olması gerekir. İş birliği içerisinde bir
rekabetten elbette ki söz edebiliriz ama benim bu yeni üniversiteyle ilgili
tanımlamam daha çok tamamlayıcı bir üniversite olduğu
noktasındadır çünkü fakültelerin isimlerine
baktığınızda özellikle Çukurova Üniversitesinde bulunmayan
veyahut da varsa bile yine bu konuda bir açığı dikkate alarak
kurulmuş fakülteler şeklinde değerlendirmek gerekir.
Değerli
arkadaşlar, burada dile getirildiği için ona da değinmeden
geçemeyeceğim, o da şudur: Biliyoruz ki üniversiteler, eğitim
öğretim alanındaki her türlü çalışmalar özellikle sosyal ve
beşerî sermayenin geliştirilmesine yönelik atılmış
olan adımlardır değerli arkadaşlar. Doğrudur, Devlet
Planlama Teşkilatının raporlarında Adanayla ilgili
özellikle sosyal ve beşerî sermaye noktasında eksiklik ve
noksanlık vardır ama birazcık sosyal ve beşerî sermayenin
bu geriliğinin nerelerden kaynaklandığına bakacak olursak
bunu çok rahatlıkla görebiliriz. Bunların başında özellikle
yerel yönetimlerin rolü ve fonksiyonu ilk sırada yer almaktadır.
Bir başka
konu da değerli arkadaşlar, burada dile getirildiği için yine
ifade etmem gerekiyor: Sayın Başbakanımızın etnik
milliyetçilik yaptığı yönündedir.
KÜRŞAT
ATILGAN (Adana) Hoca, yanlış anlama, bölgesel
VAHİT
KİRİŞCİ (Devamla) Değerli arkadaşlar, bu
ülkenin, her vesileyle, üç tane kırmızı çizgiden söz ederken,
bunlardan birisinin dine dayalı milliyetçilik, diğerinin bölgeye
dayalı milliyetçilik, üçüncüsünün de etnik milliyetçilik, bunlara geçit
vermeyen bir milliyetçilik, bunlara kesinlikle kırmızı çizgi
olarak bakan bir anlayışa sahip bir Başbakana bu
yakıştırmayı doğru bulmuyoruz.
KÜRŞAT
ATILGAN (Adana) Bölgesel milliyetçilik, yanlış
anlamışsın Hoca. Anlamadığın konularda
konuşuyorsun.
VAHİT
KİRİŞCİ (Devamla) Bir diğer konu da, Hükûmetimizin
Adanaya ve Adanalıya -onu cezalandırmak adına- farklı
baktığını dile getirdiniz. Değerli arkadaşlar,
İstasyon Meydanı orada duruyor.
NEVİNGAYE
ERBATUR (Adana) Uğur Mumcu Meydanı Vahit Bey.
VAHİT
KİRİŞCİ (Devamla) - Daha pazar günü İstasyon
Meydanı tarihî günlerinden birisini yaşadı ve İstasyon
Meydanı meydan olalı o kalabalığı görmemişti ve
bu konuda halkımızın teveccühü ortada.
K. KEMAL ANADOL
(İzmir) Rakamlar da ortada!
VAHİT
KİRİŞCİ (Devamla) Bir diğer konu ise değerli
arkadaşlar, Sayın Başbakan Adanaya kebap yemek üzere gitmedi.
Adana ziyaretinde tam 75 adet tesisin toplu açılış töreni için
gitti.
ALİM
IŞIK (Kütahya) Kaç kişiyi istihdam etti?
VAHİT
KİRİŞCİ (Devamla) Bakınız, bunların temel
atma törenleri için değil, bunların açılışları
için oradaydı. Ben, üniversitelerle ilgili, üniversite kuruluşuyla
ilgili böyle bir görüşmede bunları dile getirmek istemezdim ama
şunları burada ifade etmek durumunda kaldım çünkü neticede bize
cevap hakkı doğmuş oldu. Değerli arkadaşlar,
sırasıyla tek tek sıralayacağım:
Organize sanayide
tam 34 adet fabrika, özel sektöre ait.
Müze ve Dörtyol
köprülü kavşağı.
Devlet hastanesine
entegre acil servis ünitesi ve nitelikli hasta yataklı Karataş
Abdullah Tekin Devlet Hastanesi ki bu Abdullah Tekin Devlet Hastanesi,
değerli arkadaşlar, tıpkı Karadeniz otoyolu gibi. Bu devlet
hastanesinin temeli atıldığından bizim
açılışını gerçekleştirdiğimiz güne kadar kaç
tane hükûmetin geldiğinden, kaç tane Sağlık Bakanının
gelip geçtiğinden bahsetmeyeceğim.
Yine, Aladağ
İlçesi Emniyet Amirliği binası.
Yüreğir, 113
adet tarım köy konutu.
Abdioğulları
Plastik ve Ambalaj AŞ.
AÇS Çelik
İnşaat Sanayi ve Ticaret Limitet Şirketi; ARSETEKS Tekstil,
Tarım, Kimya Sanayi ve Pazarlama Limitet Şirketi; CEYTECH Makine
Sanayi ve Ticaret Limitet Şirketi; Ç.Ü Teknik Bilimler Meslek Yüksekokulu;
EPAŞ Döküm Sanayi ve Ticaret Limitet Şirketi; Garanti Bankası
AŞ; GER Mühendislik, Taahhüt, Proje, Montaj, Nakliye, Turizm,
İnşaat, İmalat ve Ticaret Limitet Şirketi; GİZİR
Ahşap, İnşaat, Turizm, Sanayi, Ticaret AŞ; Güney Çelik
Hasır ve Demir Mamulleri Sanayi ve Ticaret AŞ; JAIN Sulama Sistemleri
Sanayi ve Ticaret AŞ; Kaplan Pamuk Ticaret ve Tekstil Sanayi Limitet
Şirketi; Kırmızıdam Gıda, Organik Tarım ve Turizm
Ticaret Limitet Şirketi; KİMTEKS Tekstil, İnşaat, Ticaret
ve Sanayi AŞ; KYK Yapı Kimyasalları Sanayi ve Ticaret Limitet
Şirketi; Lara Cam ve PVC, Alüminyum, Profil, İthalat, İhracat,
İmalat Sanayi Ticaret Limitet Şirketi; Mazlum Mangtay Boru ve
Sondajcılık İnşaat, Tarım Ürünleri Sanayi ve Ticaret
AŞ; Oğuz Gıda Tekstil Sanayi ve Ticaret AŞ; Oğuz
Tekstil Sanayi ve Ticaret AŞ; Onyteks Tekstil Sanayi Ticaret AŞ; Set
Tohumculuk, Gıda, Tarım, Sanayi ve Ticaret AŞ; Teknik Metal
Endüstri Malzemeleri Ticaret ve Sanayi AŞ; Ur-Sa Plastik Çuval Sanayi ve
Ticaret Limitet Şirketi
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
VAHİT
KİRİŞCİ (Devamla) Değerli arkadaşlar, zaman
sona erdiği için sözlerimi burada tamamlıyorum. Başta Sayın
Başbakanımız olmak üzere Millî Eğitim Bakanımıza,
Millî Eğitim Komisyonumuza ve emeği geçen herkese teşekkür
ediyor, saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Kirişci.
Başka söz
talebi yoktur.
Maddelerine
geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
1inci maddeyi
okutuyorum:
YÜKSEKÖĞRETİM
KURUMLARI TEŞKİLATI KANUNU İLE BAZI KANUN VE KANUN HÜKMÜNDE
KARARNAMELERDE DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR KANUN
TASARISI
MADDE 1-
28/3/1983 tarihli ve 2809 sayılı Yükseköğretim Kurumları
Teşkilatı Kanu-nuna aşağıdaki ek madde
eklenmiştir.
Adana Bilim ve
Teknoloji Üniversitesi
EK MADDE 143-
Adana'da Adana Bilim ve Teknoloji Üniversitesi adıyla bir üniversite
kurulmuştur. Bu Üniversite rektörlüğe bağlı;
a) Mühendislik ve
Doğa Bilimleri Fakültesi, Havacılık ve Uzay Bilimleri Fakültesi,
De-nizcilik Fakültesi, Güzel Sanatlar, Tasarım ve Mimarlık Fakültesi,
İnsan ve Toplum Bilimleri Fakültesi, Hukuk Fakültesi, Siyasal Bilgiler
Fakültesi, İşletme Fakültesi, Turizm Fakültesinden,
b) Yabancı
Diller Yüksekokulundan,
c) Sosyal
Bilimler Enstitüsü ile Fen Bilimleri Enstitüsünden,
oluşur.
BAŞKAN
Madde üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Adana Milletvekili
Hulusi Güvel.
Buyurun efendim.
(CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA
HULUSİ GÜVEL (Adana) Sayın Başkan, değerli
arkadaşlar; 719 sıra sayılı Yükseköğretim
Kurumları Teşkilatı Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı hakkında söz
almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlar, 23üncü Dönemin son yasama günlerini yaşıyoruz.
Bugün benim en mutlu günlerimden bir tanesi. İlk defa Adanayla ilgili
önemli bir konuyu yüce Mecliste Adana milletvekilleri olarak konuşuyoruz.
Değerli arkadaşlar, bir Adana çocuğu olarak ve Adananın
her sokağını, her köyünü gözüm kapalı, nerede çukur var,
nerede bir yamalı yol var, bilen biri olarak deminki konuşmacı
Adana milletvekili arkadaşlarımın anlattıklarını
duyunca ben Acaba başka bir şehirden mi bahsediyor? diye
endişeye kapıldım.
Değerli
arkadaşlar, bir üzüntümü de burada sizlerle paylaşmak istiyorum.
Dördüncü yılını bitirdiğimiz bu süreçte Adana
milletvekilleri olarak bilhassa iktidar partisi milletvekilleriyle bir defa
dahi bir araya gelip yemek yemeyi falan bırakın, bir çay dahi
içememenin üzüntüsünü yaşıyorum. Bunu defalarca dile getirmemize
rağmen her nasılsa başaramadık.
Değerli
arkadaşlar, Adana bir zamanlar tarımda Türkiyeyi doyuran,
tarıma dayalı sanayide Türkiyeye yön veren ve bu zenginlikleriyle
Türk sinemasına çok büyük kaynaklar yaratan bir kentimizdi ama bugün
geldiğimiz noktada, demin değerli arkadaşım anlattı,
otuz altıncı sıraya düştü kamu
yatırımlarından aldığı pay bakımından.
Bunu da bizim eksikliğimiz olarak görüyorum.
Bir zamanlar
ekonomide, tarımda, sanayide, sporda, siyasette, kültür ve sanatta
Türkiyeye örnek olan bu kentimiz bugün bunların hiçbirinde yok
değerli arkadaşlarım ama bugün bu konuştuğumuz yasa
tasarısı, Adanaya ikinci bir üniversite açılması beni çok
mutlu ediyor.
Değerli
arkadaşlar, bu tasarıyla Adanada Bilim ve Teknoloji Üniversitesi
adıyla yeni bir üniversite kurulması öngörülmektedir. Her şeyden
önce şunu söylemek isterim: Adanaya ikinci bir üniversite kurulması
kararı çok geç kalmış bir karardır. Geçtiğimiz
yıl Erzurumda, Kayseride, Bursada, Konyada üniversite sayısı
ikiye çıkarılmıştır. Bu illerden yalnızca
Bursanın nüfusu Adanadan fazla olmasına rağmen, Adananın
ikinci bir üniversiteye ihtiyacı açık olmasına rağmen bu
kadar beklenmiş olmasını anlamak mümkün değildir.
İki yıl
önce, Adana ilimizde 5 Ocak Üniversitesi adıyla bir üniversite
kurulması hakkında bir kanun teklifi verdim ve bu kanun teklifimin
örneklerini Adana milletvekili arkadaşlarımın hepsine gönderdim,
eksikleri varsa, fazlalıkları varsa bunları düzeltip birlikte
verelim diye ama hiçbirinden olumlu-olumsuz bir geri dönüş alamadım.
Bunu da belirtmek istiyorum. Ancak benim bu teklifim, esas komisyon olan Plan ve
Bütçe Komisyonunda ve tali komisyon olan Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve
Spor Komisyonunda da aradan geçen zamana karşın hâlâ
görüşülememiştir. Geçen süre içinde pek çok ilde üniversite
kurulmuş, bu konuda verilmiş birçok teklif ve tasarı Genel Kurul
gündemine alınmıştır ancak söz konusu olan il Adana
olduğu için mi bilinmez, bu teklif görünmezden gelinmiştir. Ancak,
her şeye rağmen böyle bir konuda adım atılması
sevindiricidir.
Değerli
arkadaşlar, Adana, hazır altyapısı, gelişkin kültür
yaşamı, sahip olduğu üniversitelilik bilinci ve sosyal
olanaklarıyla ikinci, hatta üçüncü bir üniversiteye uygun koşullara
sahiptir. Adananın ekonomik potansiyelinin doğru
kullanılabilmesi için eğitimli, konusunda uzman ve dünyadaki
değişimleri doğru yorumlayabilecek nitelikli kuşaklara
ihtiyaç duyulmaktadır. Yeterli eğitim olanağından yoksunluk
nedeniyle kentten nitelikli insan gücü daha büyük kentlere kaymakta,
aldığı niteliksiz iş gücü göçü nedeniyle sorunlar
yaşanmaktadır. Kalkınmada beşerî sermayenin rolü
düşünüldüğünde bu durum kent için ciddi bir zayıflığa
neden olmaktadır. İlimizin yaşadığı işsizlik
sorunu hepimizin malumudur. Bu durumun aşılmasında Adanaya
kurulacak üniversitenin büyük fayda sağlayacağı ortadadır.
Kentin tarım, sanayi, turizm, sağlık sektörü, enerji sektörü,
tarıma dayalı sanayi iş kollarında büyük bir potansiyel
vardır. Ancak, sektörlerdekini harekete geçirecek temel unsur
yetişmiş olan insan gücüdür. Şimdiye dek Çukurova Üniversitesi
bu konuda üzerine düşeni yerine getirmiştir ama şimdilerde
kentin gereksinim duyduğu hareketlenmeyi sağlamak için yetersiz
kalmaktadır.
Bu nedenlerle,
Adanaya kurulacak ikinci bir devlet üniversitesinin kente büyük katkı
sağlayacağı tartışılmazdır. Adananın
üzerindeki ölü toprağının kaldırılması
Adananın ihtiyaç duyduğu nitelikli işgücünün
sağlanması, Adana ekonomisinin canlandırılması için
ikinci bir devlet üniversitesine ihtiyaç olduğu açıktır.
Adanalıların yıllardan beri beklentisi bu yöndedir. Ancak
görünen odur ki Adana, üniversitesi konusunda da üvey evlat muamelesi
görmüştür. Eğer bir ile doğru dürüst kamu
yatırımı yapmazsanız, iş ve eğitim
olanaklarını geliştirmezseniz, sanayisine katkı vermezseniz
o ilde gelişme sağlayamazsınız. Sekiz yıldan beri Adananın
başına gelen budur. Adana, başta eğitim olmak üzere hemen
her alanda ihmal edilmiş, yok sayılmıştır. Bu yüzden,
Adana, ülkemizin işsizlik şampiyonudur. Bu tabloyu bu siyasi iktidar
yaratmıştır. Bir ilin sekiz yıl boyunca görmezden
gelinmesinin doğal sonucu budur.
Değerli
arkadaşlar, yıllardır kamu yatırımlarından
aldığı pay çevre illere göre azalan Adanaya içinde
bulunduğu sıkıntıları aşmasında
yardımcı olacak ikinci üniversite hakkı
tanınmıştır. Hiçbir yetkili Adanaya neden üniversite
kurulmadığı konusunda doyurucu bir açıklama
yapmamaktadır. Oysa nüfusu hızla artan, nitelikli göç veren bir il
için özel çözümler üretilmesi gerekmektedir. Nüfus artış
hızına bağlı olarak Adanadaki öğrenci
sayısı da artmaktadır. Adanada her yıl genel ve meslek
liselerinden mezun olan 70 binin üzerinde gencimiz üniversite
sınavına girmektedir. Bu gençlerimiz Adanada yeterli eğitim
olanağı bulamadığından başka illerdeki
üniversitelere gitmek zorunda kalmaktadır. Bu gençlerimize daha iyi bir
eğitim olanağı sunmak için Adanaya ikinci bir üniversite
kurulması gerekmektedir. Dünyadaki bilimsel ve teknolojik gelişime
ayak uydurabilecek nitelikli cumhuriyet kuşakları yetiştirmekte
üniversitelerin rolü tartışılmazdır. Ülkemizin
gelişimine katkıda bulunacak, yaşadığımız
sorunlara doğru çözümler üretebilecek çağdaş insanlar
yetiştirmek, ülkemizin, geleceğine olan borcudur.
Adana ilimiz
sosyoekonomik gelişmişlik sıralamasında seksen bir il
arasında sekizinci sırada yer almaktadır. Yüzde 80lik
kentleşme oranı Türkiye ortalamasından yüksektir. Kişi
başına düşen gayrisafi millî hasıla miktarı ülke
ortalamasının üzerindedir. Sekiz yıldır pek çok alanda
gerileme olmasına rağmen gelişmişlik göstergelerinde üst
sıralardaki yerini korumaktadır ancak bütün bu gelişmişlik
göstergelerine karşın Adana ili eğitimde aynı oranda
başarılı olamamaktadır. Üniversiteleşme oranı
yüzde 7,87 ile gelişmiş illerimizin gerisinde kalmaktadır.
Sürekli ve sürdürülebilir bir kalkınma için özel sektör, kamu sektörü ve
sivil toplum kuruluşları arasındaki işbirliğini
geliştirmekte, kaynakların etkin kullanımının
sağlanmasında, yerel potansiyelin harekete geçirilmesinde ve bölgesel
gelişmenin hızlandırılmasında kente kurulacak ikinci
bir devlet üniversitesinin yararlı olacağı ortadadır.
Adanaya katkı sağlayacak her teklifi desteklemek gereğini
düşünmekteyiz.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı.)
HULUSİ GÜVEL
(Devamla) Hükûmetin nihayet Adanayı gördüğünü düşünüyor,
Adanamıza hayırlı olması dileğiyle, yüce heyeti
saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Güvel.
Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu adına Adana Milletvekili Sayın Yılmaz
Tankut, buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA
YILMAZ TANKUT (Adana) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
719 sıra sayılı Adanada Bilim ve Teknoloji Üniversitesi
Kurulması Hakkında Kanun Tasarısının 1inci maddesi
üzerine Milliyetçi Hareket Partisi adına söz almış bulunuyorum.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlar, bu tasarı Meclis gündemine geldiğinde, acaba
konuşsam mı, konuşmasam mı diye gerçekten çok
düşündüm. Çünkü özellikle bu konuda AKP İktidarının öyle
yanlışları, öyle tezatlarına şahit olduk ki biz
konuşmaktan yorulduk fakat AKP bir türlü yanlış yapmaktan
yorulmadı, bıkmadı, usanmadı. Biz doğruları
söyledikçe, AKP Hükûmetinin temsilcileri bizi maalesef hiç dikkate
almadılar ve söylenen gerçekleri duymazlıktan gelerek, iktidar olma
şımarıklığında inat ve ısrar ettiler ama
konuşmasak da bu sefer, sanki Muhalefet hiç katkı koymuyor, öneri ve
çözüm getirmiyor. şeklinde, AKP sözcüleri tarafından kamuoyu da
sistematik bir şekilde bilinçli olarak yanıltılmak isteniyor.
İşte bu
sebeplerden dolayı, şu an yüce Meclisimizin oturumunu izleyen aziz
milletimizin ve siz değerli milletvekili
arkadaşlarımızın huzurunda bir kez daha gerçekleri ama
sadece gerçekleri dile getirmek istiyorum.
Değerli
arkadaşlar, hatırlayacağınız üzere Bakanlar Kurulu
kararıyla yedi ile yedi devlet üniversitesi kurulması
kararlaştırılmış ve ilgili kanun tasarısı
geçtiğimiz yıl Meclisimizde kanunlaşmıştı.
İşte bu karar sürecinde elde ettiğimiz duyumlar çerçevesinde,
seçim bölgem olan Adana adına hem heyecan hem de sevinç duymuş idim.
Netice olarak biz bu duyumlarımız doğrultusunda, henüz kanun tasarısı
Meclise gelmeden, yedi ile yedi devlet üniversitesi kurulması kararı
alınırken Adananın listenin en başında
olacağını umuyor ve bekliyorduk. Ancak, ülkemizin en önemli ve
büyük kentlerinden birisi olan Adana, bırakınız listenin en başını
en sonunda dahi yer alamadı ve haklı olarak o dönemde hepimiz ziyadesiyle
üzüldük ve tepki ortaya koyduk. O dönemde, diğer illere devlet
üniversitesi kurulması kanunlaştıktan sonra Adanalı
vatandaşlarımızdan, hemşehrilerimizden çok sayıda
telefon, e-posta yağmış ve en az bizim kadar onlar da büyük
üzüntü içerisine düşmüşlerdi.
Yine, bu
çatı altında verdiğimiz onca mücadeleden de bir sonuç
alamayınca Temmuz 2010da biz Milliyetçi Hareket Partisi olarak kanun
teklifi hazırladık. Adana Teknik Üniversitesi ismiyle diğer
milletvekili arkadaşlarımızın da altında imzası
bulunan kanun teklifini Milliyetçi Hareket Partisi olarak Meclis
Başkanlığına sunmuş olmamıza rağmen o
teklif, maalesef, iktidar olma taassubu yüzünden görmezden gelindi ve gündeme
dahi alınmadı.
Şimdi,
düşünebiliyor musunuz değerli arkadaşlar, Adana 2 milyon bir
nüfusu barındırıyor, çevre illerden ve hatta doğu ve
güneydoğudan göç baskısı var ve sürekli nüfusu
fazlalaşıyor ve bu koca metropol kentte sadece bir -evet,
yanlış değil- üniversitemiz mevcut. Benim de mezunları
arasından olmaktan iftihar ettiğimiz Çukurova Üniversitesi, bugün,
dünyada ilk 500 eğitim kurumu arasında yer almaktadır ve
yaklaşık 35 bin öğrencimiz ile Adanada tek üniversite olarak
eğitim ve öğretime katkı sunmaya çalışmaktadır.
Dolayısıyla, Adanada şiddetle ikinci bir üniversiteye ihtiyaç
bulunmaktadır. İşte, bu yüksek öncelikli ihtiyaca binaen biz o
kanun teklifimizi geçen yıl vermiş idik.
Bakınız,
o kanun teklifimiz üzerine Adanadaki yerel basında çıkan haberlerde
Adanaya en büyük hizmet şeklinde başlıklar
kullanılmıştı ve dahası Milliyetçi Hareket Partisi
Adanaya ikinci bir üniversite kurulması yönündeki gayretlere set çeken
iktidarı verdiği kanun teklifiyle köşeye
sıkıştırdı. ibaresi kullanılmış ve
aynı haberlerde özetle şu ifadeler yer almıştı: AKP
milletvekillerinin de destek vermesi hâlinde yasalaşmasına kesin
gözüyle bakılan teklifte yer alan Adana teknik üniversitesi,
doğa bilimleri, mühendislik ve
mimarlık fakültesi, denizcilik fakültesi, insan ve toplum bilimleri
fakültesi, orman fakültesi, iletişim fakültesi, yabancı diller
yüksekokulu, sosyal bilimler enstitüsü ile fen bilimleri enstitüsünden
oluşuyor. Maalesef Adana basını da bizim gibi
yanılmıştı. Zannediyorlardı ki AKPnin üreteceği
hiçbir mazeret kalmadı ve böylece, vermiş olduğumuz kanun
teklifimizi gündeme alarak kabul edecek. Oysa, Adanalı
vatandaşlarımız da tıpkı bizim gibi gerçekten de büyük
bir hayal kırıklığına uğramıştı.
Çünkü bu kadar masum ve haklı bir teklife, kimden gelirse gelsin
hayır demenin pek mümkün olmadığını
zannetmekteydiler. Hangi gerekçeyle böylesine bir teklife hayır
denilebilir ki? Ama karşınızda AKP İktidarı varsa, AKP
varsa halkın gerçek ihtiyaçları dahi olsa siyasi taassuptan vazgeçmez
ve illa benim dediğim olsun ister.
Oysa
bakınız, o kanun teklifinin gerekçesinde biz ne demişiz: Adanada
sadece bir üniversite bulunmaktadır. 2 milyon nüfuslu ilimizde ikinci,
hata üçüncü üniversite ihtiyacı had safhadadır. Çünkü Adana ülkemizin
en büyük illerinden birisidir ve devamlı iç göç almaktadır.
Çevresinde Osmaniye, Hatay, Mersin, Niğde başta olmak üzere pek çok
ilimiz ile ulaşımda, ticarette, eğitimde doğrudan ya da
dolaylı ama sürekli bir ilişki içerisindedir. Ilıman iklimi,
ulaşım imkânları, özellikle soğuk illerimize göre daha
kolay yaşanabilir olması bu kentimizi, yükseköğrenim görmek isteyen
gençlerimiz için de cazip kılmaktadır.
Sayın
milletvekilleri, işte Adanaya ikinci devlet üniversitesi kurulması
amacıyla vermiş olduğumuz kanun teklifimizin gerekçesi özet
olarak böyleydi.
Hatırlayınız,
geçtiğimiz aylarda bir başka arkadaşımız, Milliyetçi
Hareket Partisi Adana Milletvekilimiz Sayın Kürşat Atılgan da
Adana havacılık fakültesi kurulmasını önermiş ama ne
yazık ki bu teklif de o dönemde iktidar taassubu ile karşı
karşıya kalmış ve kabul edilmemişti. Bugün ise AKP
İktidarı, Adanada, seçimlere yaklaşık iki ay kala âdeta
seçim rüşveti verircesine Bilim ve Teknoloji Üniversitesi ismiyle ikinci
bir devlet üniversitesinin kurulması için bu tasarıyı
getirmiştir. Bu tasarıyı getirirken de maalesef hiçbir nezaket
gösterme ihtiyacı duymadan, Milliyetçi Hareket Partisi olarak benim ve
diğer milletvekili arkadaşlarımın geçtiğimiz yıl
Adana Teknik Üniversitesi ismiyle kurulması amacıyla vermiş
olduğumuz kanun teklifiyle bu tasarıyı birleştirme erdemini
bile gösterememiştir.
Sayın
milletvekilleri, daha önce de pek çok kez söylediğimiz gibi, akademik
eğitim imkânından herkesin ama herkesin, bütün
vatandaşlarımızın faydalanması gerektiğine,
hiçbir vatandaşımızın bundan mahrum olmaması
gerektiğine biz gönülden inanıyoruz. Dolayısıyla biz
Milliyetçi Hareket Partisi olarak her alanda olduğu gibi eğitim
imkânlarının sunulması noktasında da adalet istedik,
Eşitlik ilkesinden de ayrılmayın. diye o dönemde çok ikaz
ettik ancak AKP İktidarı sadece Muhalefet partisinden geldi. diye
teklifimizin gündeme alınmasına izin vermedi ve kendi
tasarıları ile bizim teklifimizi birleştirme nezaketini bile
maalesef gösteremedi.
Peki, AKP
Hükûmeti ne yaptı değerli arkadaşlar? Az önce sizlere bir
kısmını okuduğum, Adanadaki yerel basında geçen bir
ifadeyle cevap vereyim: AKP köşeye sıkıştı. Evet,
aynen gerçek budur sayın milletvekilleri. Yaklaşık dokuz
yıldır iktidarda olan AKP Hükûmeti nihayet, seçimlere iki ay kala
Adanayı hatırlamış oldu. Milliyetçi Hareketin üniversite
konusunda verdiği samimi mücadeleye destek vermeyen AKP, seçime iki ay
kala, tıpkı her seçim öncesinde olduğu gibi, bulgur, nohut,
mercimek dağıtır gibi şimdi ikinci bir devlet üniversitesi
için karar aldı ve o tasarı, samimi olarak söylüyorum, ne mutlu bize
ki bugün burada görüşülmektedir.
Şimdi, bizim
ne yapmamız icap ediyor, Milliyetçi Hareket Partisi olarak bizim
nasıl bir tavır almamız icap ediyor? Bugüne kadar ikiyüzlü
değil samimi, yıkıcı değil yapıcı muhalefet
anlayışımıza aynı yaklaşımı göstermeyen
AKPnin teklifine Hayır. mı diyeceğiz? Bütün samimiyetimle
ifade ediyorum ve eminim ki burada hazır bulunan
arkadaşlarımız ve şu an televizyonları
başında bizi izleyen vatandaşlarımız bu sorunun
cevabını çok net olarak biliyorlardır.
Evet,
değerli arkadaşlar, biz bu ülkeyi karşılıksız
seven bir anlayışın, bir siyasi hareketin temsilcileri olarak bu
tasarıya elbette Evet. diyeceğiz ve bundan da büyük bir mutluluk
duyacağız ve iktidar gibi hiçbir komplekse kapılmadan da bu
tasarıyı getirenlere elbette teşekkür de edeceğiz. Ülkemiz
için evet diyeceğiz, Adanamız için evet diyeceğiz,
memleketimiz için evet diyeceğiz, üniversite kapılarından geri
dönen, hayalleri yıkılan ve yarınlarımızın
güvencesi olan bağrımıza bastığımız
gençlerimiz için evet diyeceğiz. diyorum ve bu tasarıyla Adanada kurulacak
olan Bilim ve Teknoloji Üniversitesinin öncelikle Adanamıza, ülkemize
ve milletimize hayırlı olmasını diliyor, yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Şahsı
adına Adana Milletvekili Sayın Fatoş Gürkan, buyurun. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
FATOŞ GÜRKAN
(Adana) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanunu ile Bazı
Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı üzerinde şahsım
adına söz almış bulunuyorum. Bizi izleyen aziz milletimizi ve
yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Evet,
Adanamız sıcak iklimi, sıcakkanlı insanları, zengin
toprakları ve Türkiyede mevduatlara baktığımızda
İstanbuldan sonra ikinci olan zengin bir şehir,
dolayısıyla her türlü yatırımı hak eden ve her türlü
yatırıma ihtiyaç duyan bir şehir. Adanamızda Çukurova
Üniversitesi adı altında bir devlet üniversitemiz var, öğrenci sayısı
da oldukça fazla ancak Adanamız bu zengin potansiyeli itibarıyla
ikinci, üçüncü, hatta dördüncü, beşinci üniversiteleri de hak eden bir
şehrimiz.
Tabii, muhalefet
de daha önce olduğu gibi, maalesef, hiç de doğru olmayan bazı
eleştirilerle geçmişte gündeme gelen Türk Hava Kurumu
Vakfının kuracağı bir üniversiteyle ilgili burada bir
önerge verdi, tüm vekil arkadaşlarımız ve
vatandaşlarımız da bunu televizyondan izledi. Türk Hava Kurumu
Vakfı Üniversitesi merkezi Ankarada olan ve Havacılık
Fakültesinin de Ankarada kurulacağı bir üniversiteydi. Muhalefet
vekili bir arkadaşımız
KÜRŞAT
ATILGAN (Adana) Kürşat Bey adını söyle, adını!
ALİM
IŞIK (Kütahya) Kürşat Atılgan
Kürşat Atılgan
FATOŞ GÜRKAN
(Devamla)
Adana olarak adının değiştirilmesiyle ilgili
bir önerge verdi ve önerge daha sonra çarpıtıldı, denildi ki:
İktidar vekilleri üniversite kurulmasını engellediler. Önerge
Meclis kayıtlarında
K. KEMAL ANADOL
(İzmir) Maddeyi düşürdünüz oylarınızla!
KÜRŞAT
ATILGAN (Adana) AKP Grubu! AKP Grubu!
FATOŞ GÜRKAN
(Devamla) Ben sizi dinliyorum. Müsaade ederseniz ben konuşmamı
tamamlamak istiyorum.
K. KEMAL ANADOL
(İzmir) Maddeyi düşürdünüz oylarınızla!
KÜRŞAT
ATILGAN (Adana) Yanlış söyleme, doğru söyle! Doğru söyle,
tutanaklardan konuş!
FATOŞ GÜRKAN
(Devamla) Önerge Meclis kayıtlarında var, bizde de var.
Biz, tabii, AK
PARTİ olarak her zaman vatandaşımıza hizmet etmeyi hedef
alan bir partiyiz. Bugün iktidar vekili olarak, iktidar partisinin bir vekili
olarak ben her zaman diyorum ki: Adanamız ve Adana halkımız
her şeyin en iyisine layık. Kurulacak olan bu üniversite de
Adanamızın ihtiyaçlarını giderecek ve
Adanamızın potansiyeline uygun bir üniversite.
Biz hiçbir
hizmeti muhalefet eleştiriyor diye yapmıyoruz. Biz diyoruz ki:
Vatandaşımızın ihtiyacı ne ölçüdeyse biz ona hizmet
etmek için yollara düştük.
Evet, bir de
işsizlikle ilgili bazı eleştiriler var. İşsizlik tabii
ki dünyanın her yerinde mevcut, Adanada da mevcut. Ancak TÜİK
verilerinde de Adananın ilgili kurumlarının verilerinde de
işsizliğin giderek azaldığı da gündemde ve bu,
basında da çoğu zaman dile getiriliyor.
Evet,
geçtiğimiz pazar günü de Sayın Başbakanımız Adanada
resmî kurumlarca yapılan bazı kurumların ve otuz altı tane
de özel sektörün yaptığı değişik
kuruluşları, kurumları, fabrikaları toplu olarak
açtılar. Kendisine çok teşekkür ediyoruz.
Evet, Adana
büyüyen, gelişen bir şehir. Bundan sonrası çok daha iyi olacak.
Sayın Başbakanımızın
başkanlığındaki iktidar partisi Hükûmetimiz Türkiye'nin her
yerine olduğu gibi Adanamıza da hizmet etmeye devam ediyor. Biz
diyoruz ki: Bizim milletimiz her şeyin en iyisine layık.
Adanamız da en iyisine layık ve biz Adanamıza hizmet etmeye
devam edeceğiz. Tabii, bugüne kadar üniversitenin kurulmasıyla ilgili
taleplerini dile getiren buradaki muhalefet vekili
arkadaşlarımıza da teşekkür ediyoruz. Bunlar sonuçta
Adanamıza hizmet yapılması için katkılardır.
Ayrıca biz uzunca bir süredir bu üniversitenin kurulmasıyla ilgili
tüm vekil arkadaşlarımızla da çalışmalar yaptık,
bugün kanunu da gündeme geldi. Ben bu kanuna, üniversitenin kurulmasında
desteği olan başta Sayın Başbakanımıza, Millî
Eğitim Bakanımıza, ilgili komisyonlara ve emeği geçen tüm
arkadaşlarıma teşekkür ediyorum. Adanamızda tabii ki bu
üniversite kurulacak, yeni üniversiteler de kurulacaktır.
Ben
Adanamız her şeyin en iyisine layıktır diyor ve
üniversitemizin Adanamıza, Adanalıya hayırlı
olmasını diliyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
(Alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Gürkan.
Şahsı
adına Adana Milletvekili Sayın Mustafa Vural, buyurun.
MUSTAFA VURAL
(Adana) Sayın Başkan, çok teşekkür ediyorum. Konuşmama
başlarken hepinizi saygılarımla selamlıyorum.
2007 seçimlerinin
propaganda dönemini hatırlıyorum da iktidar partisinin
vadettiği, biz muhalefet partilerinin de içtenlikle istediği Adanaya
ikinci bir üniversitenin açılmasının yasasını ne zaman
görüşüyoruz? 2011 seçimlerine beş kala. Bilemiyorum, iktidar partisi
2002 seçimlerinde de bu vaadi vermiş miydi Adanalılara? Ama ne
yapalım, buna da şükür.
Ben
üniversitemizin Adanalılara ve eğitim sistemimize hayırlı
olmasını diliyor, hepinize saygılar sunuyorum.
(Alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Vural.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
2nci maddeyi
okutuyorum:
MADDE 2-
10/12/2003 tarihli ve 5018 sayılı Kamu Malî Yönetimi ve Kontrol
Kanununa ekli (II) sayılı cetvelin A) Yükseköğretim Kurulu,
Üniversiteler ve Yüksek Teknoloji Enstitüleri bölümüne
aşağıdaki ibare eklenmiştir.
105) Adana Bilim
ve Teknoloji Üniversitesi
BAŞKAN
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Adana Milletvekili Sayın Tacidar
Seyhan. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA
TACİDAR SEYHAN (Adana) Sayın Başkan, değerli milletvekili
arkadaşlarım; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlar, Adanaya yeni bir üniversite kuruluyor. Adana bir teknoloji
kenti ve kurulan üniversite, Bilim ve Teknoloji Üniversitesi. Bu üniversitenin
kuruluşu konusunda hiçbir siyasi partinin olumsuz bir şey söylemesi
beklenemez ve biz de Cumhuriyet Halk Partisi olarak, bu üniversitenin Adana
için çok önemli bir adım olduğunu düşünüyoruz ve biliyoruz ancak
sekiz buçuk yıldır Adanada yeni bir üniversite kurulmamış
olmasının üzüntüsünü de yaşıyoruz, bu bir zaruretti ve
gecikti.
Peki, bu
üniversiteyi Adanaya kurmanın amacı nedir? Herhangi bir üniversite
değil bu, Bilim ve Teknoloji Üniversitesi. O zaman, burayı bir bilim
yuvası hâline getireceksiniz ve teknolojinin merkezi
yapacaksınız. Peki, bu, şu anki tabloyla uyuşuyor mu?
Sayın Adana milletvekillerimiz, Adana konusunda bilgi verdiler.
Değerli arkadaşlar, bir dolu endişemiz var. Adana için bu
üniversite isabetlidir ama her üniversite isabetli diyemeyiz. Çok ciddi bina ve
öğretim üyesi sıkıntıları çeken üniversiteler var. Bir
gün bu oturacak diye biz üniversite açmaya devam edersek, Türkiyenin
geleceği yer, içinden çıkılmaz bir nokta olur ve liyakati biz
sıfıra indiririz.
Bugün yeni yeni
profesörler türüyor, her gün yeni birinin profesör olarak
atandığını, profesörlük unvanı
aldığını görüyoruz. Değerli arkadaşlar,
endişelerimizden biri de 12 Eylül profesörleri gibi 12 Haziran
profesörlerinin bu dönemde türemesidir. Bunu bir siyasi yatırım
aracı olmaktan çıkarmak lazım. Bakın şimdi, bu tablo
içerisinde mevcut üniversitelerde olmasını istediğimiz şeyleri
sayarak diğer eleştirilerime geçeceğim.
Çukurova
Üniversitesinde bir gen merkezi var, Sayın Erbatur söylemişti,
hepimiz biliyoruz. Değerli arkadaşlar, oralarda gen
araştırmaları sürdürülüyor ancak Türkiyedeki gen
araştırmalarının sonucunda patent konusu gündeme
geldiğinde, patent alınmış mı diye bakıyorsunuz,
hayır. Böyle bir eksiklikle Türkiye yaşayamaz.
Dışarıda, ithalatımızın
Örneklemeden bahsediyor
Oransal olarak Patent Enstitüsünden bir çıkarırsanız, bir de
araştırma sonuçlarını çıkarırsanız, kaç
oranda patent alındığını görürsünüz. Yüzde 2,5
tartışılmaz arkadaşlar, yaptık denilmez. Eğer
siz gen bankasında elde ettiğiniz verilerin yüzde 2,5una patent
alıyorsanız, bu, geleceğe dönük, kendi emeğinizi
dışarı avucunuzla vermek anlamına gelir. Ben bir meselenin
eksikliğine dikkat çekiyorum. Burada hepimizin görevi var.
Değerli
arkadaşlar, biz, Türkiyede, dışarıdan getirdiğimiz
know how ve dış yatırımların yüzde 17sini direkt
patent olarak ödüyoruz. Yazık değil mi bu ekonomiye? Yani, bakın
bizim ithalat kalemlerimize, ihracat kalemlerimiz içerisindeki payı bile
yüzde 15in üzerinde. Üretiyorsunuz ama patent ödüyorsunuz. Böyle bir ülkenin
kalkınması mümkün mü?
Geliyoruz
Adanaya. Değerli arkadaşlar, Sayın Milletvekilim saydı,
dedi ki Sayın Başbakan geldi Adanaya. Ee, ne yaptı Adanada?
34 tane fabrika açtı.
FATOŞ GÜRKAN
(Adana) 36
TACİDAR
SEYHAN (Devamla) 36 diyorsunuz, değil mi? Peki, güzel.
Arkadaşlar,
elimdeki veriler
Şimdi aradı arkadaşlarımdan büyük bir
çoğunluğu, ben çoğunu biliyorum. 1 tanesi tam iki buçuk yıl
önce faaliyete girdi, Sayın Başbakan
açılışını yaptı.
SUAT KILIÇ
(Samsun) Açmaya zaman bulunamıyor.
TACİDAR
SEYHAN (Devamla) 7 tanesi genişletme çalışmalarını
yapmış, sadece işletmesini genişletmiş,
genişletme çalışmaları üç yıl önce
yapılmış. Tamam, söyleyelim, bu özel sektör.
Peki, istihdam,
istihdam ama o milletvekilimiz bir şeye cevap versin: Bu dönemde Adanada
kaç sendikalı işçiyi sokağa koyduk? 12.500. Peki, bu Meclisten
geçirdiğiniz yanlış teşvik politikasıyla Adanadan kaç
fabrika Osmaniyeye taşındı, gelsin, sayısını
buradan söylesin.
SUAT KILIÇ
(Samsun) Tacidar Bey, güzel şeylerden bahsedelim, Adanaya ikinci
üniversiteyi kuruyoruz. İkinci üniversiteyi kuruyoruz, bunun
coşkusunu yaşayalım.
TACİDAR
SEYHAN (Devamla) Evet, işte bunlar da güzel şeyler.
Şimdi,
burada
AHMET KOCA
(Afyonkarahisar) Başarıyı paylaşalım.
TACİDAR
SEYHAN (Devamla) Evet, tabii, başarıyı
paylaşacağım.
Eğer o
milletvekilleri beş senedir Ceyhanı endüstri bölgesi
yapacağız. deyip -Sayın Sanayi Bakanı da buradaydı-
oranın endüstri bölgesi kararını dahi beş yılda zor
aldıysa, oranın yönetiminin sanayi odasına devredilmesi
gerekirken sadece Cumhuriyet Halk Partili diye devretmeyip iki
yıldır bekletiyorsa ben buradaki gelişmeyi gelişme diye
anlatmam. Peki, arsa tahsisini niye yapmadınız beş senedir,
niye? Siz yaptıklarınızı anlatacaksınız, biz
yapamadıklarınızı. Yaptıklarınız, bir
emniyet amirliğinin, ilçede iki katlı bir yerin açılış
binasını burada ifade etmekse, devletin pratiği içerisinde olan
şeyleri bu ülkeye ciddi bir katkı gibi anlatmaksa ben bir şey
diyemem
K. KEMAL ANADOL
(İzmir) Garanti Bankasını açmış.
TACİDAR
SEYHAN (Devamla)
Garanti Bankasının şubesinin
açılışıysa buna bir şey diyemem.
Elbette, bu
ülkenin her kaynağı önemlidir ama siz, bizim Ceyhanda Dünyaya hitap
eden bir petrol merkezi kuracağız. diyerek sekiz buçuk
yıldır Adanayı ve Adanalıyı oyaladıysanız,
bugün orada bir tek tesis dahi kurulmadıysa önce bunun neden
olmadığını bir muhasebe etmeniz lazım.
FATOŞ GÜRKAN
(Adana) Tesis kuruldu, nerede kurulmadı?
TACİDAR
SEYHAN (Devamla) Nerede kuruldu efendim?
Endüstri bölgesi
daha açılmadı, vaat ettiğiniz kimya endüstri bölgesi de
açılmadı, bir tek temel bile atılmadı. Bir tek fabrika
ismini buradan hitap edin
Edemezsiniz.
FATOŞ GÜRKAN
(Adana) Millete gider, görürsünüz.
TACİDAR
SEYHAN (Devamla) İhtisas bölgesi de açılmadı, arsa tahsisi de
yapılmadı. O arsa tahsisi, göreceksiniz, siyasi iradenin etkisi
altında yapılacak. Neden yapılmadı? Bakû-Ceyhan petrol boru
hattı gelmediği için. Neden rafineriye izin verilmedi?
Çalıkın rafineriye yatıracak parası
olmadığı için.
Değerli
arkadaşlar, hem biz farkındayız hem siz hem Türkiye
farkında. Adanaya Bilgi ve Teknoloji Üniversitesi açılsın,
hatta, ben TÜBİTAKın, Marmara Araştırma Merkezi gibi,
Adanada, güneye hitap eden, oradaki gelişmeleri araştıracak bir
araştırma merkezini de Adanada kurmasından yanayım, tez
günde, vakit geçmeden, bu Meclisin de oraya kadro vermesinden yanayım.
Adana bunu hak ediyor ve Adana, Türkiye'nin teknoloji merkezi olmasına
aday ama bana birilerinin çıkıp Adananın sekiz buçuk
yıldır niye durağan bir ekonomi içerisinde olduğunu
anlatması lazım, rakamlarla konuşsunlar. Siz
açtığınız yerleri söylediniz, ben kapanan yerleri söyledim.
Adananın kaybettiği, bu dönemde kazandığından daha
fazladır değerli arkadaşlarım. Adana, maalesef,
açılışı iki köprülü kavşakla tarif edilecek bir yer
değildir. Belediye hizmetleri statüsündeki bir yeri Hükûmetin yegâne
faaliyetleri gibi anlatmak, maalesef, teknoloji alanında bir ufuk
eksikliğinin göstergesidir. Açtığınız üniversite Bilim
ve Teknoloji Üniversitesi, övündüğünüz şey köprülü kavşak ve bir
genişletme çalışması. Böyle bir şey olur mu
değerli arkadaşlarım?
Bilim ve
teknolojide eğer siz üniversitenizde ürettiğiniz şeylere patent
alınmasına önderlik edemiyorsanız, eğer siz teknoloji
faaliyetinde devletin teşvik priminden bir ilden sanayi göçü
yaratmışsanız, burada diyecek çok fazla bir lafınız
yok. Önce o yarattığınız sanayi göçünün burada
hesabını vermeniz gerekir. Biz, üniversite yapılsın ve devam
etsin istiyoruz ama orada liyakat sahibi kadroların atanmasından,
gerçekten Adanaya yakışır rektörlerin o üniversitede kendi
iradesiyle seçilip öğretim üyeleriyle birlikte hizmet etmesinden
yanayız; buna hiç kimse itiraz edemez. Elbette süreç içerisinde bir
şeyler yapılmıştır. Tarih hepimize, her siyasi
dönemde, devletin bekasını göstermiştir. Devlet işlerken
devletin hizmetleri de A, B, C oranında işler. Hiçbir şey
yapılmadı. demek mümkün değildir ama eğer bir şeyi
bulunduğu noktadan ileri taşıyamamışsanız o
noktada bir şey söyleme hakkınız yoktur. İşte, Adana,
bu dönemde, bulunduğu noktadan ileri
taşınmamıştır, sanayi göçü verdirilmiştir,
sermaye göçü verdirilmiştir. Bankadaki parayla, mevduatla övünmek yerine,
bir iktidarın övünmesi gereken, mevduatın sanayiye, yatırıma,
üretime akıtılmasıdır değerli arkadaşlar. Üretime
akmayacak, yatırım kaynağı oluşturmayacak, bankada
sadece faizde duracak. Bu mevduat bir ilin övünç ve gurur kaynağı
olamaz; sadece, o ekonomiyi kullandıramadığınız için
bir iktidarın üzüntüsü olmalıdır.
Üniversite için
emeği geçen arkadaşları kutluyor, hayırlı olsun
diyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Tacidar Bey.
Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu adına Kütahya Milletvekili Alim Işık,
buyurun efendim. (MHP sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA
ALİM IŞIK (Kütahya) Sayın Başkan, çok değerli
milletvekilleri; görüşülmekte olan 719 sıra sayılı
Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanunu ile Bazı
Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Tasarısının 2nci maddesi üzerinde Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Bu
vesileyle yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Tabii ki bu kadar
Adanalı milletvekili arkadaşımızın
konuşmasının ardından Siz de nereden
çıktınız? diyebilirsiniz.
MÜJDAT KUŞKU
(Çanakkale) Aynen öyle.
ALİM
IŞIK (Devamla) Ben 1978 yılında gencecik bir üniversite genci
olarak Adanaya gitmiş, 1997 yılına kadar mezunu ve mensubu
olmaktan onur duyduğum Çukurova Üniversitesinde değişik
kademelerde görev yapmış bir arkadaşınızım.
ALİ KOYUNCU
(Bursa) Yirmi sene.
ALİM
IŞIK (Devamla) O nedenle, Adananın güzel lavaş ekmeğini,
meşhur Adana kebabını, bici bicisini yemiş
MEHMET EMİN
TUTAN (Bursa) Şalgam?
ALİM
IŞIK (Devamla)
acılı şalgamını içmiş,
dolayısıyla güzel turunçgil kokusunu koklamış bir
arkadaşınız olarak böyle bir üniversitenin Adana ilimizde,
güneyin incisi büyük Adanada kurulmuş olmasından dolayı
gerçekten memnuniyetimi ifade etmek istiyorum; ilimize, ülkemize ve üniversite
camiamıza hayırlı, uğurlu olsun diyorum.
Bu vesileyle
105inci devlet üniversitemizin kuruluşuna katkıda bulunan tüm
milletvekili arkadaşlarıma ayrı ayrı teşekkür
ediyorum. Ancak, siyasi etik açısından içime sindiremediğim ve
AKPli hiçbir milletvekili arkadaşımın da içine
sindiremediğine inandığım, fırsatçı ve
kapkaççı anlayışı buradan şiddetle
kınıyorum.
VAHİT
KİRİŞCİ (Adana) Olmadı şimdi, bu olmadı.
ALİM
IŞIK (Devamla) Neden? derseniz, 8/7/2010 tarihli ve (2/738) esas
numaralı Kanun Teklifimiz yani Adana milletvekilleri Sayın
Yılmaz Tankut, Sayın Recai Yıldırım, Sayın Kürşat
Atılgan ve Sayın Muharrem Varlıya ilave olarak benim de içinde
bulunduğum 11 Milliyetçi Hareket Partili milletvekillerinin imzasıyla
verilmiş olan kanun teklifinin, bu tasarı görüşmeleri
sırasında bir komisyonda birleştirilmeden, alelacele, kapkaç mantığıyla
buraya getirilmiş olmasından hicap duyuyorum.
Değerli
milletvekilleri, kimse kimseyi kandırmasın, sekiz ay sonra -AKPli
milletvekillerinin de biraz önce dile getirilen baskılar sonucunda-
İktidar tarafından buraya bir tasarı getiriliyor ama o komisyondaki
milletvekili arkadaşlarım Bu konuda daha önce ne
yapılmış, şuna da bir bakalım, şu kanun
teklifinde ne var? diye merak etmiyor, buradan da Adanaya üniversite hediye
ediyoruz. diye övünüyorlar. Hiç kimse kimseyi kandırmasın, kusura da
bakmayınız. Bu anlayış, bu yüce çatıya
yakışmıyor.
Burada sayın
milletvekillerinin, değişik vesilelerle Adanaya ikinci bir
üniversite kurulması ile ilgili birçok tartışmaya katkı
yaptığına inanıyorum.
VAHİT
KİRİŞCİ (Adana) Komisyona da
katılmamışsınız.
ALİM IŞIK
(Devamla) Siz katılacaksınız.
Komisyon
Başkanı ve diğer milletvekillerin, Adana milletvekillerinin,
AKPli milletvekillerin Evet, daha önce defalarca bu konu gündeme geldi, böyle
bir kanun teklifi de vardı. demesi gerekiyordu, siyasi etik, siyasi ahlak
bunu gerektirirdi.
Değerli
milletvekilleri
RECEP KORAL
(İstanbul) Hep 2002den sonra
2002den evvel niye yapmadınız?
ALİM
IŞIK (Devamla) Sekiz buçuk yıldır neredeydiniz Sayın
Milletvekili?
RECEP KORAL
(İstanbul) Ondan evvel siz neredeydiniz? Buharlaşmış
mıydınız?
BAŞKAN
Karşılıklı konuşmayalım sayın
milletvekilleri.
ALİM
IŞIK (Devamla) Sayın Milletvekilim
BAŞKAN
Sayın Işık, Genel Kurula hitap edin.
ALİM
IŞIK (Devamla) Sayın Milletvekilim, bu aziz milletimiz sizi tek
başınıza iki dönemdir iktidara getirdi. Niye getirdi? Hizmet
getirin diye.
RECEP KORAL
(İstanbul) Yapıyoruz zaten. Teşekkür edin.
ALİM
IŞIK (Devamla) Teşekkür ediyoruz.
RECEP KORAL
(İstanbul) 2002den evvel siz niye yapmadınız?
ALİM
IŞIK (Devamla) - Biz teşekkürümüzü ettik ama siz de 2002 öncesinde bu
ülkeye yapılan hizmetlere bir teşekkür etmesini öğrenirseniz
inanın insanlığı öğrenmiş olacaksınız.
RECEP KORAL
(İstanbul) Sen niye yapmadın, onu söyle!
ALİM
IŞIK (Devamla) - Şu ana kadar insanlığı
öğrenemediniz, inşallah bundan sonra öğrenirsiniz. (MHP
sıralarından alkışlar, AK PARTİ sıralarından
Çok ayıp, çok ayıp sesleri)
Sayın
Milletvekilimize söyleyeceksiniz ama Sayın Milletvekilimize.
SUAT KILIÇ
(Samsun) Yakışık almadı, yakışık
almadı!
BAŞKAN
Arkadaşlar, lütfen sabırlı olalım. Lütfen sayın
milletvekilleri
ALİM
IŞIK (Devamla) Değerli milletvekilleri
RECEP KORAL
(İstanbul) Belli oluyor
BAŞKAN
Sayın Koral, lütfen
ALİM
IŞIK (Devamla) - Saygıdeğer milletvekilleri, bu ülkeye bir çivi
çakan herkese biz teşekkür etmesini öğrendik, öğrenmeye devam
ediyoruz. İnşallah, siz de bir gün öğrenirsiniz.
Bu vesileyle
RECEP KORAL
(İstanbul) Verecek cevap bulamayınca
BAŞKAN
Arkadaşlar, lütfen, konuşmasını tamamlasın
ALİM
IŞIK (Devamla) Saygıdeğer Milletvekili, varsa
konuşacağınız gelirsiniz buraya
Milletimiz sizi izliyor,
gelin, ona anlatın.
EMİN HALUK
AYHAN (Denizli) Nerede
Nerede
ALİM
IŞIK (Devamla) - Laf atmazsanız memnun olurum. Vaktimi harcamak
istemiyorum.
RECEP KORAL
(İstanbul) Oradan söyleyeceğiz ama özür dile, ondan sonra
ALİM
IŞIK (Devamla) - Bu vesileyle yeni kurulan Adana Bilim ve Teknoloji
Üniversitesine çok büyük destekleri olacağına inandığım
Çukurova Üniversitesinde hâlen çalışan, şimdiye kadar
çalışmış, emekli olmuş ya da vefat ederek Hakkın
rahmetine kavuşmuş olan herkesi minnetle anıyorum çünkü bu
üniversiteye en büyük desteği hâlen orada hizmet veren Çukurova
Üniversitesinin çalışanları verecektir. Birçok öğretim
üyesi arkadaşımız belki oradaki bölümünden, fakültesinden
ayrılıp bu yeni kurulan üniversitemizde görev almak için talepte
bulunacaktır. Onlara da şimdiden başarılar diliyorum.
Merak
ettiğim bir konu var. Özellikle iktidar partisi milletvekili
arkadaşlarım bu üniversitenin nerede kurulacağını
biliyorlar mı?
MEHMET
SEVİGEN (İstanbul) Biliyorlar!
ALİM
IŞIK (Devamla) - Burada örneğin bunun açıklanması
lazımdı. Bu üniversite nerede kurulacak?
VAHİT
KİRİŞCİ (Adana) Adanada kurulacak.
ALİM
IŞIK (Devamla) - Bu kampüs neresi, yeri belli midir, arazisi ne
kadardır?
VAHİT
KİRİŞCİ (Adana) Senin için önemli mi? Kütahyada
kurulmayacak, Adanada kurulacak!
ALİM
IŞIK (Devamla) - Değerli arkadaşım, Adananın
neresinde kurulacak, gelin bizi bilgilendirin.
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri
ALİM
IŞIK (Devamla) Ne kadar arazi tahsis edildi, hangi tesisler var,
dolayısıyla ne zaman bu hizmete geçecek? Bu tür
açıklayıcı bilgileri bize verebilseydiniz çok daha memnun
olurdum çünkü sizin de haberiniz yok. Çok kısa bir sürede tasarı
olarak geldi, hemen
Bakınız, tasarının tarihi belli, 18
Mart 2011. Aradan geçmiş on gün. On günde siz de bilmiyorsunuz. Bu yüce
Meclisi bilgilendirmenizi arzu ederdim.
VAHİT KİRİŞCİ
(Adana) Biz biliyoruz, sen bilmiyorsun.
ALİM
IŞIK (Devamla) Bilenler için sözüm yok ama bilmeyenler için bu bilgilere
ihtiyacımız olduğunu söylemek istiyorum. İslim arkadan
nasıl olsa gelir. anlayışını bırakmamız
lazım çünkü bu üniversitenin adı Bilim ve Teknoloji Üniversitesi.
Bilim ve Teknoloji Üniversitesinin kuruluş kanununda bilimi esas
almamız lazım, teknolojiyi esas almamız lazım. Bunun için
de söyleyecek bir cümlem var: AKP İktidarı döneminde Türkiye 133
dünya ülkesi arasında bilim ve teknoloji göstergeleri açısından
ne yazık ki son üç yılda 14 sıra kaybetmiş ve 133 ülke
arasında 68inci sıraya gerilemiştir. İnşallah
kurulacak olan bu ve buna benzer diğer üniversitelerimizin
katkısıyla bir an önce
VAHİT
KİRİŞCİ (Adana) Üniversite sayısı
arttığı için o. O, üniversite sayısı
arttığı için. Sen bir öğretim üyesisin, bunu bilirsin. Bak,
sen bunu bilirsin.
ALİM
IŞIK (Devamla) Sayın Hocam, 66 adet bilimsel ve teknik gösterge
esas alınarak hesaplanmış uluslararası indeksten
bahsediyorum. Üniversite sayısı arttığı için bu
olmamıştır.
VAHİT
KİRİŞCİ (Adana) Tabii, üniversite sayısı
arttığı için.
ALİM
IŞIK (Devamla) Size o çalışmanın detayını
veririm. O raporu inceler, okursanız çok da memnun olurum. Aynı
kürsülerde görev yapmış bir değerli arkadaşıma tabii
ki bu şekilde cevap vermeyi de kendime
yakıştıramadığımı ifade etmek istiyorum.
SUAT KILIÇ
(Samsun) Biz de yakıştıramadık, kimse
yakıştıramadı.
ALİM
IŞIK (Devamla) Değerli milletvekilleri, bu vesileyle birkaç cümle
de üniversitelerimizin içinde bulunduğu sorunlara ben de değinmek
istiyorum.
Her şeyden
önce, fen-edebiyat fakültesi mezunlarının formasyon ve öğretmen
olarak atanamama sorunu, ülkenin sorunudur. Mutlaka buna çözüm bulmak
zorundayız.
İkincisi ve
çok önemlisi, işsiz üniversite mezunu gençlerimizin sayısı her
geçen gün giderek artmaktadır. Şu anda bu, doğrudan ve
dolaylı olarak yüzde 30lara varmış bir rakamdır. Ne olur,
geliniz, bunun çözümü için hep beraber çalışalım.
Üniversitelerimizde
görev yapan akademik ve idari personelin ücret ve özlük haklarının
iyileştirilmesiyle ilgili maalesef iyileştirici adımları
tüm ısrarlarımıza rağmen iktidar partisine
attıramadık. İnşallah bundan sonra hep birlikte bunu
çözeriz.
Özellikle
akademik kadrolarda yaşanan sıkışıklıkları
bir türlü çözemedik. Burada yüzlerce kadro veriliyor. Değerli
arkadaşlar, kadroların burada var olması bir şey ifade
etmiyor. Bunu çok iyi biliyorsunuz. Maliye Bakanlığı vize
vermiş olsa dahi eğer YÖK bu kadroları kullanım iznini
vermediği sürece hiçbir işe yaramıyor çünkü biz bunu
Dumlupınar Üniversite Tıp Fakültesi kadrosunda yaşadık.
Anlayış sadece şu: Bizim gibi düşünmeyen rektör gitsin
yeni rektör geldiğinde bu kadroları kullanırız. Ne olur Adana
Bilim ve Teknoloji Üniversitesine bu anlayışı sergilemeyiniz çünkü
bu ülke hepimizin ortak paydası, bu ülkeye hizmet edecek her
arkadaşımızdan Allah razı olsun diyoruz.
Diğer
taraftan, araştırma görevlisi kadrolarında özellikle eski
üniversitelerde çok ciddi sıkışmalar vardır, bir an önce
bunun çözülmesi gerekiyor.
Nihayet dört
yıl sonra yardımcı doçent kadrosunda görev yapanların
emeklilikleri geldiğinde birinci dereceye indirilmesi konusunu hep beraber
çözdük, emeği geçen herkese teşekkür ediyorum ama bunların ek
gösterge sorununun da çözülmesi, ayrıca bu üniversitelere birinci derece
kadro tahsisinin de bir an önce yapılması gerekiyor, bu konuda da
hepimizin çalışması gerekiyor.
Diğer
taraftan, öğrencilerin sorunlarıyla ilgili çözüm için hepimizin
çalışması gerekiyor. Adanamıza bu yeni üniversitenin
tekrar hayırlı olmasını diliyor, emeği geçenlere
tekrar teşekkür ederek, saygılar sunuyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
3üncü maddeyi
okutuyorum:
MADDE 3- 2/9/1983
tarihli ve 78 sayılı Yükseköğretim Kurumları Öğretim
Elemanlarının Kadroları Hakkında Kanun Hükmünde Kararnameye
aşağıdaki ek madde eklenmiştir.
EK MADDE 16-
Adana Bilim ve Teknoloji Üniversitesinde kullanılmak üzere ekli (1)
sayılı listede yer alan öğretim elemanlarına ait kadrolar
ihdas edilerek, bu Kanun Hükmünde Kararnameye bağlı cetvellere Adana
Bilim ve Teknoloji Üniversitesi bölümü olarak eklenmiştir.
BAŞKAN
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
4üncü maddeyi
okutuyorum:
MADDE 4-
13/12/1983 tarihli ve 190 sayılı Genel Kadro ve Usulü Hakkında
Kanun Hükmünde Kararnameye aşağıdaki ek madde eklenmiştir.
EK MADDE 14-
Adana Bilim ve Teknoloji Üniversitesinde kullanılmak üzere ekli (2)
sayılı listede yer alan kadrolar ihdas edilerek, bu Kanun Hükmünde
Kararnameye bağlı cetvellere Adana Bilim ve Teknoloji Üniversitesi
bölümü olarak eklenmiştir.
BAŞKAN
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
5inci maddeyi
okutuyorum:
MADDE 5-
4/11/1981 tarihli ve 2547 sayılı Yükseköğretim Kanununun 58 inci
maddesinin (h) fıkrasının üçüncü paragrafının son
cümlesi Bu kapsamda ek ödemeden yararlanan per-sonele, ayrıca 375
sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin ek 3 üncü maddesi uyarınca
ödeme yapılmaz." şeklinde değiştirilmiştir.
BAŞKAN
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Madde 6yı
okutuyorum:
MADDE 6- Bu
Kanunun 5 inci maddesi 3/3/2011 tarihinden geçerli olmak üzere yayımı
tarihinde, diğer maddeleri ise yayımı tarihinde yürürlüğe
girer.
BAŞKAN
Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Madde 7yi
okutuyorum:
MADDE 7- Bu Kanun
hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.
BAŞKAN
Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Saygıdeğer
milletvekili arkadaşlarım, tasarının üzerindeki bütün madde
görüşmeleri tamamlanmıştır.
Tasarının
tümünü oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler...
Tasarı kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır.
(Alkışlar)
Adana ilimize,
ülkemize ve eğitim camiamıza hayırlar getirmesini diliyorum.
Birleşime
beş dakika ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 18.23
DÖRDÜNCÜ OTURUM
Açılma
Saati: 18.36
BAŞKAN:
Başkan Vekili Nevzat PAKDİL
KÂTİP
ÜYELER: Yaşar TÜZÜN (Bilecik), Gülşen ORHAN (Van)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 85inci
Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.
3üncü
sırada yer alan, Türkiyede Yapılan Birleşmiş Milletler
Konferansları ve Toplantılarına Dair Ayrıcalık,
Bağışıklık ve Diğer Bazı Hususlara
İlişkin Düzenlemeler Hakkında Birleşmiş Milletler ve
Türkiye Arasındaki Çerçeve Anlaşmasının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
ile Dışişleri Komisyonu Raporunun görüşmelerine
başlayacağız.
3.-
Türkiyede Yapılan Birleşmiş Milletler Konferansları ve
Toplantılarına Dair Ayrıcalık,
Bağışıklık ve Diğer Bazı Hususlara
İlişkin Düzenlemeler Hakkında Birleşmiş Milletler ve
Türkiye Arasındaki Çerçeve Anlaşmasının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
ile Dışişleri Komisyonu Raporu (1/1011) (S. Sayısı:
699) (x)
BAŞKAN
Komisyon ve Hükûmet? Yerinde.
Komisyon raporu
,2 sıra sayısıyla bastırılıp
dağıtılmıştır.
Söz talebi
yoktur.
Maddelerine
geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Kabul edilmiştir.
1inci maddeyi okutuyorum:
TÜRKİYEDE
YAPILAN BİRLEŞMİŞ MİLLETLER KONFERANSLARI VE
TOPLANTILARINA DAİR AYRICALIK, BAĞIŞIKLIK VE DİĞER
BAZI HUSUSLARA İLİŞKİN DÜZENLEMELER HAKKINDA
BİRLEŞMİŞ MİLLETLER VE TÜRKİYE ARASINDAKİ
ÇERÇEVE ANLAŞMASININ ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞUNA DAİR KANUN
TASARISI
MADDE 1- (1) 23 Şubat 2011 tarihinde New Yorkta
imzalanan Türkiyede Yapılan Birleşmiş Milletler
Konferansları ve Toplantılarına Dair Ayrıcalık,
Bağışıklık ve Diğer Bazı Hususlara
İlişkin Düzenlemeler Hakkında Birleşmiş Milletler ve
Türkiye Arasındaki Çerçeve Anlaşmasının onaylanması
uygun bulunmuştur.
BAŞKAN
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
2nci maddeyi
okutuyorum:
MADDE 2- (1) Bu
Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
3üncü maddeyi
okutuyorum:
MADDE 3- (1) Bu
Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.
BAŞKAN
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Tasarının
tümü açık oylamaya tabidir.
Açık
oylamanın elektronik oylama cihazıyla yapılmasını
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Oylama için bir
dakika süre veriyorum ve oylama işlemini başlatıyorum.
(x) 699 S.
Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.
(Elektronik
cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiyede Yapılan Birleşmiş
Milletler Konferansları ve Toplantılarına Dair
Ayrıcalık, Bağışıklık ve Diğer
Bazı Hususlara İlişkin Düzenlemeler Hakkında
Birleşmiş Milletler ve Türkiye Arasındaki Çerçeve
Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısı açık oylama sonucu:
Kullanılan
oy sayısı: 197
Kabul : 197
(x)
Kâtip
Üye Kâtip
Üye
Yaşar
Tüzün Gülşen
Orhan
Bilecik Van
Tasarı kabul
edilmiş ve kanunlaşmıştır.
4üncü
sırada yer alan, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ve İslam Ülkeleri
Standartlar ve Metroloji Enstitüsü Arasında İslam Ülkeleri
Standartlar ve Metroloji Enstitüsünün Türkiyede Kurulması Hakkında
Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısı ile Dışişleri Komisyonu Raporunun
görüşmelerine başlayacağız.
4.-
Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti ve İslam Ülkeleri Standardlar ve Metroloji
Enstitüsü Arasında İslam Ülkeleri Standardlar ve Metroloji
Enstitüsünün Türkiyede Kurulması Hakkında Anlaşmanın
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
ile Dışişleri Komisyonu Raporu (1/1008) (S. Sayısı:
702) (xx)
BAŞKAN
Komisyon ve Hükûmet? Yerinde.
Komisyon raporu
702 sıra sayısıyla bastırılıp
dağıtılmıştır.
Tasarının
tümü üzerinde, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Adana Milletvekili
Sayın Yılmaz Tankut.
Buyurun
Sayın Tankut. (MHP sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA
YILMAZ TANKUT (Adana) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
702 sıra sayılı İslam Ülkeleri Standartlar ve Metroloji
Enstitüsünün Türkiye'de Kurulması Anlaşmasının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
hakkında Milliyetçi Hareket Partisi adına söz almış bulunuyorum.
Bu vesileyle hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Sözlerime başlarken,
geçtiğimiz ay ve günlerde başta Tunus ve Mısır olmak üzere
Orta Doğu ve komşu İslam ülkelerinde meydana gelen ve çok
sayıda Müslüman kardeşimizin kanının dökülmesine neden olan
olay ve karışıklıkların bir an önce hayırlı
bir şekilde sona ermesini diliyorum.
Kutsal İslam
coğrafyasında, başta sömürgeci Fransa olmak üzere
yüzyıllardır bitmek bilmez kin ve sömürgeci iştahları
nükseden ve de haçlı seferlerini yeniden
başlattıklarını ilan etmekten çekinmeyen emperyalist
Batılı zihniyetin temsilcilerinin de besledikleri hain emellerine
ulaşamadan ters yüz olmalarını temenni ediyorum.
Bugün, başta
Sayın Başbakan olmak üzere ülkemizi yönetenlerin de artık içi
boş ve sloganvari söylemlerden vazgeçerek, dün söylediklerini bugün inkâr
etmeden, daha ciddi, sorumlu ve geleceği iyi okuyarak söz konusu ülkelerin
kardeş halklarının daha fazla mağdur olmaması için her
türlü yardım ve desteği aklıselim bir şekilde
yapabilmelerini diliyorum.
Değerli
arkadaşlar, hiç şüphesiz, ülkelerin gelişmesi ve buna
bağlı olarak vatandaşlarının refah düzeyinin
yükselmesi ülkeyi yönetenlerin en önemli amaçlarından birisidir. Bugün,
gelişmiş ve hemen her alanda öne geçmiş ülke ve toplumların
en önemli ortak yanları nedir diye baktığımızda da söz
konusu toplum ve devletlerin temel insani ve altyapı değerlerinin çok
yüksek ölçüde, belirli bir standarda ve kaliteye
dayandığını görmekteyiz. Bir ülkenin ve toplumun hemen her
alanda belirli
(x) Açık
oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.
(xx) 702 S.
Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.
kalite ve standartlara ulaşabilmesi ise o ülkeyi
yönetenlerin bu kavram ve değerlerden taviz vermeden, toplumun bütününe
yönelik olarak tesis edeceği hak, hukuk, refah, istihdam, güvenlik ve
diğer pek çok temel konularda atacağı adımlara
bağlıdır. Başka bir ifadeyle, ülkede yürütme gücünü elinde
bulunduranlar her alanda standart ve kaliteli hizmet ve fırsatı
toplumun bütün kesimlerine hiçbir ayrım gözetmeden, eşit ve adil bir
biçimde sağlamak zorundadır. Bugün, dokuz yıla yaklaşan tek
başına AKP İktidarının yaptığı gibi
sadece kendi aile ve yandaşlarına iktidar gücüyle devlet ve ülke
nimetlerini paylaştırıp, kanun ve kolluk güçlerini devamlı
kendi siyasi yandaşlarının hizmetine sunmaya kalkan bir
iktidarın bu ve benzer uluslararası standardizasyon ve ölçü
anlaşmalarını yapmasının bize göre hiçbir manası
ve önemi olmayacaktır.
Biz Milliyetçi
Hareket Partisi olarak, ülkeler arasındaki standardizasyon, belgelendirme
ve diğer farklılıkların ticaretin önündeki dolaylı ve teknik
engeller teşkil ettiğini bilmekteyiz. Bu sebeple, bu ve benzer
anlaşmalarla ülkeler arasındaki bazı temel ölçü ve
standartların bir kurum tarafından kontrol ve koordine edilmesinde de
dış ticaretimizin gelişmesi açısından büyük fayda görmekteyiz. Özellikle de
aynı dine mensup olan kardeş ve soydaş ülkelerle kurulması
planlanmış olan İslam Ülkeleri Standartlar ve Metroloji
Enstitüsü isimli bu kuruluşun dost ve kardeş ülkelerle Türkiyenin
daha etkili ve hacimli ticaret yapabilmesine de önemli katkılar
sağlayacağını düşünmekteyiz. Çünkü 1984
yılından itibaren dönemin Türkiye Cumhuriyeti
Cumhurbaşkanının başkanlığında
çalışmalarına başlayan İslam Konferansı
Teşkilatı, standartlarla ilgili bu çalışmaları ilk
defa yaklaşık yirmi yedi yıl önce başlatarak bugünkü
noktaya ulaştırmıştır.
Bu kapsamda
1985ten 97ye gelinceye kadar ilgili gruplar ve Koordinasyon Komitesi toplam
14 kez toplanmıştır ve bu toplantılar sonucunda İslam
Ülkeleri Standartlar ve Metroloji Teşkilatının kurulması
uygun görülmüştür.
Taslak statü son
olarak 1-4 Kasım 1998 tarihlerinde İstanbulda yapılan 14üncü
İSEDAK toplantısının
gündeminde yer almış ve toplantıda yapılan
görüşmelerden sonra da onaylanmıştır.
İslam
Ülkeleri Standartlar ve Metroloji Enstitüsünün statüsü 4-7 Kasım 1999 tarihlerinde
İstanbulda yapılan 15inci İSEDAK toplantısında ilk
defa üye ülkelerin imzasına açılmış ve statüyü ilk
imzalayan ülke de Türkiye olmuştur. Statüyü ise Türkiye adına Türk
Heyeti Başkanı, Türkiye Cumhuriyeti Devlet Bakanı ve
Başbakan Yardımcısı Sayın Dr. Devlet Bahçeli
imzalamıştır. Dolayısıyla, Sayın Genel
Başkanımız Devlet Bahçelinin 1999 yılında statüsünü
Türkiye adına imzaladığı, İslam ülkeleri arasında
kurulacak olan İslam Ülkeleri Standartlar ve Metroloji Enstitüsünün
tüzüğünün onaylanmasıyla ilgili bu kanun tasarısına,
hatırlanacağı üzere, Haziran 2010 tarihinde, Milliyetçi Hareket
Partisi olarak olumlu oy kullanmış idik. Bugün de Enstitü merkezinin
Türkiyede kurulmasını sağlayan bu tasarıya da doğal
olarak, elbette ki, Milliyetçi Hareket Partisi olarak olumlu oy
kullanacağız. Çünkü, İslam Ülkeleri Standartlar ve Metroloji
Enstitüsünün merkezinin İstanbulda olması, İslam
Konferansı Teşkilatı çapında yürütülecek standardizasyon ve
kalite altyapısı çalışmalarının Türkiye
tarafından yönlendirilmesini kolaylaştıracaktır.
Ancak, buradan,
yeri gelmiş iken Sayın Bakana sadece
Tabi, Sayın Bakan bizi
dinlenme lütfunda bulunursa bir şeyler söyleyeceğiz, eğer cevap
verirlerse de memnun olacağız. Buradan, yeri gelmişken
Sayın Bakana samimi olarak sormak istiyorum: Enstitü merkezinin
İstanbulda olmasının özel ve önemli nedenleri nedir? Mesela,
niçin, bütün elçiliklerin, bürokrasinin kalbi konumunda olan başkentimiz
Ankarada kurulması düşünülmemiştir? Başta Sanayi
Bakanlığımız olmak üzere, ilgili bütün
bakanlıklarımız, Türk Standartları Enstitüsü gibi
doğrudan ilişki ve destek sağlayan kuruluşlarımız
Ankarada olduğu hâlde niçin İslam Ülkeleri Standartlar ve Metroloji
Enstitüsünün merkezi İstanbulda kurulmak istenmektedir? Değerli
arkadaşlar, Enstitü merkezinin İstanbulda olmasıyla ilgili
bizim hiçbir ön yargımızın olmadığını,
buradan, altını çizerek ifade etmek istiyorum. Ancak, samimi olarak
da aklımıza takılan bu suallerin cevaplanmasını arzu
ediyoruz. Ama, Enstitü Genel Merkezinin, hangi ilimizde olursa olsun,
Türkiye'nin bu alanlarda, bölge ülkelerine ve İslam Konferansı
Teşkilatı üyesi ülkelere öncülük etmesinin getireceği avantajlar
düşünüldüğünde ülkemizde bulunmasının önemli faydalar
getireceğine bizler de inanmaktayız.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; netice olarak İslam ülkeleriyle
münasebetlerimizin her alanda daha da ileri gitmesi, var olan iş
birliğinin her zeminde hız kazanması hepimizin, hiç
şüphesiz, ortak arzusudur. Kan bağımız olan, inanç
birliği ve gönül birliği içinde olduğumuz ülkelerle bugünkü
mevcut münasebetlerin yeterli görülmesi de elbette ki mümkün değildir.
Hele hele üç ortak paydaya sahip olduğumuz Türk cumhuriyetleriyle olan
ilişkilerimizi kâfi görmek ise asla mümkün değildir. Bu noktada
belirtmek isterim ki Kırımlı aydın Gaspıralı
İsmailin dünyanın değişik coğrafyalarında
bulunan Türk milletinin tek vücut olması özlemiyle veciz sözüyle ifade
ettiği dilde, fikirde ve işte birlik bizim en büyük emelimizdir. Bu
manada hem soydaş ülkelerle hem de inanç birliği ve gönül
birliği içinde olduğumuz ülkelerle dış siyasette,
ekonomide, ticarette, teknolojide ve hatta ortak savunmada iş birliği
yapılmasını da kaçınılmaz olarak görmekteyiz.
İçinde
bulunduğumuz süreçte var olan bütün imkânlarını zayıf
İslam ülkelerini Böl, parçala, yönet. üzerinde kullanan ve bugün de
yakın coğrafyamızda bu süreci devam ettiren masum ve mazlum
halklar üzerinde terör estiren, ekonomik olarak sömüren küresel emperyal
güçlere karşı da bu ve benzer anlaşmaların oldukça önemli
olduğunu bizler düşünmekteyiz. Ancak konuşmamın
başında da ifade etmeye çalıştığım gibi,
özellikle komşu ve kardeş ülkelerle olan münasebetlerimizde ülkeyi
yöneten hükûmetlerin yıllardan beri uygulanagelen dış politika
ve teamüllere çok dikkat etmesi gerekmektedir, yoksa Sayın
Başbakanın yaptığı gibi bundan yaklaşık bir
ay önce NATO Libyaya müdahale etmeli midir? Böyle saçmalık olabilir mi?
NATOnun ne işi var Libyada? Libyaya nasıl müdahale edilir?
Bakın, Türkiye olarak biz bunun karşısındayız, böyle
bir şey konuşulamaz, böyle bir şey düşünülemez. deyip daha
sonra da, yaklaşık on gün önce NATO, Libyanın Libyalılara
ait olduğunu tespit ve tescil için oraya gitmelidir. derseniz ne duruma
düşer ve ne ölçüde İslam ve komşu ülkeler tarafından
ciddiye alınıp inandırıcı olabilirsiniz? Bu
bakımdan, İslam Ülkeleri Standardlar ve Metroloji Enstitüsünün
kurulmuş olması ve genel merkezinin de ülkemizde yer alması
gerçekten bize göre de olumlu ve önemlidir. Fakat ülkeyi idare edenler de
konuşma ve söylemlerine bir standart ve istikrar getirmelidirler ki Türk
milletinin binlerce yıllık devlet geleneğine zeval getirmeden
dost ve kardeş ülkelere bu tip anlaşma ve kuruluşlarca güven
verip Türkiye'nin itibarına gölge düşürülmesin.
Değerli
arkadaşlar, biz hem Enstitü Tüzüğünün onaylanmasıyla ilgili
kanun tasarısını hem de görüşmekte olduğumuz
tasarı ile Enstitü merkezinin ülkemizde kurulacak olmasının geç
de olsa İslam ülkeleri arasında atılmış somut bir
adım olduğunu düşünmekteyiz. Ancak bu adımın iki
ileri, bir geri gitmemesi gerekmektedir. Çünkü biliyoruz ki, büyük umutlarla
kurulan İslam Konferansı Teşkilatı, kendisinden bekleneni
bugün için tam olarak verebilmiş değildir. Hâlen bu
Teşkilatın, küresel emperyalist güçlerin etkisinde
kaldığı bilinmektedir. Bu Teşkilatın,
Kıbrıs, Dağlık Karabağ, özellikle Ermeni
soykırımı ve pek çok konuda olduğu gibi önemli meselelerde
Türkiyeyi ve Türk cumhuriyetlerini etkin şekilde desteklemediği ve
destekleyemediği bilinmektedir. Keza bu gerçeği, bugüne kadar Kuzey
Kıbrıs Türk Cumhuriyetini kaç İslam ülkesinin
tanıdığı ya da tanımadığında da
bulabilirsiniz. Yani, esasında sözde değil özde bir iş
birliğinin tesisi gerekmektedir. Yeri gelmişken bu konuda İslam
Konferansı Teşkilatı üyesi ülkelerin arasındaki ikili
münasebetlerin derinlik kazanması, sürdürülebilir, kalıcı ve
güçlü hâle gelmesi, bunun uluslararası alanda da hayata geçirilmesi için
Türkiyeye ve diğer üye ülkelere tarihî sorumluluklar düşmektedir ki,
bunun gereğinin geciktirilmeden yapılması lazım
gelmektedir.
Sayın
milletvekilleri, diğer taraftan Enstitü Tüzüğünün
onaylanmasıyla ilgili kanun tasarısının görüşmelerinde
de belirttiğim gibi, başka bir önemli konu da bu Enstitünün resmî
dillerinin Arapça, İngilizce ve Fransızca olmasıdır.
Tavsiye kararları, standart tasarıları, standartlar, doküman ve
yazışmalar, vesair uygulamalar Arapça, İngilizce ve
Fransızca dillerinde olacaktır. Şimdi düşünün değerli
arkadaşlar, Enstitünün kuruluşunda Türkiye elini taşın altına
koymaktadır ve düşünün ki bu Enstitünün merkezi İstanbul
olacaktır ama ne hikmetse aynı Enstitünün resmî dilinde Türkçe
yoktur. Bunun içimize sinmesi eğer bizim burada bilemediğimiz
başka önemli bir husus yoksa elbette ki mümkün değildir. Acaba, Enstitünün
ilk üç yıllık masrafını da Türkiyeye yükleyenler, Türkçeyi
neden Enstitünün resmî dilleri arasına sokamamışlardır?
Masrafın Türkiyeye yüklenmesi bizim kendi isteğimiz veya üye
ülkelerin bir talebi ise Türkçenin dışarıda tutulması da
bizim kendi kabulümüz veya farklı bir dayatmanın mı sonucudur?
Enstitünün ilk üç yıllık faaliyet masrafının Türkiye'ye
yüklenmesi, merkezin İstanbul olarak belirlenmesi bir pazarlık sonucu
ise Türkçenin resmî diller dışında tutulması da mı
aynı pazarlığın sonucudur ve bu pazarlık kimler
arasında, ne şekilde, nasıl gerçekleşmiştir? Neden
sadece bu üç dil resmî dil olarak kabul edilmiştir ve neden Enstitünün
resmî dilleri arasında Türkçe yoktur? Üç resmî dil belirlenirken hangi ölçütler
esas alınmıştır? Arapçanın olması tamam, Arap
ülkelerinin bulunmasının bir gereği olarak düşünülebilir,
görülebilir. İngilizce ve Fransızcanın tercihinde de üye
ülkelerin bazılarının resmî dil olarak bu dilleri
kullanması da mazeret olarak ileri sürülebilir. Yine, İngilizcenin
yaygın bir iletişim dili hâline geldiği de geçerli bir mazeret
olarak belki ifade edilebilir. Ama çok daha az yaygın olan
Fransızcanın tercihi ise üye ülkelerin bazılarının
hâlen örtülü Fransız sömürgesi olması, bazılarının da
eski bir sömürge olmasından mı kaynaklanmaktadır?
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; haklı olarak konuşmaktan
şeref ve onur duyduğumuz güzel Türkçemizin dünya dili
olacağı yönünde süslü beyanat veren, gözyaşı döken
sayın Hükûmet üyelerine, Türkçe Olimpiyatlarında çok güzel
konuşmalar yapan sayın milletvekillerine buradan sesleniyorum: Bu
tasarruf, sizin Türkçenin dünya dili olma konusundaki beyanlarınızda
samimi olmadığınızın sanki bir ispatı
mahiyetindedir. İçerisinde başta Türkiye ve diğer Türk
cumhuriyetlerinin yer aldığı bir kuruluşta resmî dilin
sadece Arapça, İngilizce ve Fransızca olarak tespit ve kabul
edilmesi, bize göre, ülkemiz açısından bir skandaldır. En
azından bu yanlışın hiç olmazsa bu tasarıda yani
Enstitü merkezinin İstanbulda kabul edilmesi tasarısında
düzeltilmesi lazım gelir diye bizler düşünmekteyiz. Aksi hâlde, bu
tasarruf da Hükûmetinizin -bize göre- kara sayfaları arasında yer
alacaktır diyorum ve biz Milliyetçi Hareket Partisi olarak bu
yanlışın düzeltilmesini, bu garabetten vazgeçilmesini ve bu
konuda ısrarlı olunmamasını temenni ediyor, bu
anlaşmanın, bu tasarının ülkemize, milletimize ve
İslam ülkelerine hayırlı olmasını temenni ediyor, yüce
heyetinizi saygılarımla selamlıyorum. (MHP ve CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Sayın İçli, siz soru mu sormak istiyorsunuz efendim?
H. TAYFUN
İÇLİ (Eskişehir) Evet.
BAŞKAN
Buyurun.
H. TAYFUN
İÇLİ (Eskişehir) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Evet, neden
Türkçe yok, Sayın Bakana onu sormak istiyorum? İngilizce,
Fransızca, Arapça var, neden Türkçe yok?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Evet Sayın Bakanım, niye Türkçe yokmuş efendim?
ÇALIŞMA VE
SOSYAL GÜVENLİK BAKANI ÖMER DİNÇER (İstanbul) Çok değerli
arkadaşlar, şimdi, anlaşmanın lisanını
değil, Örgütün kullanacağı ve uluslararasında geçerli
olacak dili soruyorsunuz anladığım kadarıyla, çünkü
anlaşmanın Türkçe yapılacağına dair metinde hüküm var,
ama eğer Örgütün dilinde niye Türkçe yok diye soruyorsanız; bence, bu
soruyu siz İslam Konferansı Örgütüne sormalısınız.
İslam Konferansı Örgütü içerisinde kabul edilmiş olan diller
İngilizce, Arapça ve Fransızcadır. Dolayısıyla o
Örgüt, burada kendisi bir birim açıyor olduğuna göre, kendisinin
kabul ettiği, kendi karar organları tarafından kabul
edilmiş dili kullanması kadar tabii bir şey olmaz. O açıdan
bakıldığında onu öyle görmek lazım.
Aynı
şekilde IRCICA da uluslararası aynı Örgüte mensup bir
teşkilattır ve orada da yine aynı diller
kullanılmaktadır. Yine istatistikle ilgili bir birimi vardır,
yine aynı diller kullanılmaktadır. Bu açıdan
bakıldığında onu o şekilde değerlendirmek
lazım.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Sayın
Tankut
YILMAZ TANKUT
(Adana) Sayın Başkan, teşekkür ederim.
Şimdi,
Sayın Bakan, bu anlaşmada, Enstitü merkezinin Türkiyede
olmasıyla ilgili olan anlaşmada elbette ki
karşılıklı anlaşma metni Türkçe, buna bir
itirazımız yok; ancak, biz, geçen, Enstitü Tüzüğünün
onaylanmasıyla ilgili kanun tasarısında da bu soruları
özellikle altını çizerek sorduğumuz hâlde ve bu Enstitü
Tüzüğünün onaylanmasında ve bu Enstitünün özellikle lokomotif
görevini de Türk Standartları Enstitüsü yapacağı için, niçin
Türkiyenin lokomotif olduğu bir tüzüğün resmî dili Türkçe değil
diye soruyoruz. Bizim sorumuzun amacı bu. Geçer sefer de, geçen yasa
tasarısında da buna değindik, yine olumlu ve tatmin edici bir
cevap alamadık. Şimdi yeri gelmişken yeniden hatırlatmakta
fayda gördüğüm için soruyorum.
ÇALIŞMA VE
SOSYAL GÜVENLİK BAKANI ÖMER DİNÇER (İstanbul) - Arkadaşlar, bu sorunun cevabı çok
basit: Çünkü kurduğumuz örgüt, uluslararası bir örgüt.
YILMAZ TANKUT
(Adana) Efendim, Türkiye niçin ağırlığını
koymuyor? Yani İslam ülkelerinin üzerinde Türkiye'nin bir
ağırlığı yok mu? Fransızların var, bizim yok
mu?
BAŞKAN
Peki, teşekkür ediyorum.
Maddelerine
geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
1inci maddeyi okutuyorum:
TÜRKİYE
CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ VE İSLAM ÜLKELERİ STANDARDLAR VE
METROLOJİ ENSTİTÜSÜ ARASINDA İSLAM ÜLKELERİ STANDARDLAR VE
METROLOJİ ENSTİTÜSÜNÜN TÜRKİYEDE KURULMASI HAKKINDA
ANLAŞMANIN ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞUNA DAİR KANUN TASARISI
MADDE 1- (1) 7
Ekim 2010 tarihinde İstanbulda imzalanan Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ve
İslam Ülkeleri Standardlar ve Metroloji Enstitüsü Arasında İslam
Ülkeleri Stand-ardlar ve Metroloji Enstitüsünün Türkiyede Kurulması
Hakkında Anlaşmanın onaylanması uygun bulunmuştur.
BAŞKAN
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
2nci maddeyi
okutuyorum:
MADDE 2- (1) Bu
Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
3üncü maddeyi
okutuyorum:
MADDE 3- (1) Bu
Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.
BAŞKAN
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Saygıdeğer
milletvekilleri, tasarının tümü açık oylamaya tabidir.
Açık
oylamanın elektronik oylama cihazıyla yapılmasını
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
Oylama için bir
dakika süre veriyorum ve oylama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik
cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti ve İslam Ülkeleri
Standardlar ve Metroloji Enstitüsü Arasında İslam Ülkeleri
Standardlar ve Metroloji Enstitüsünün Türkiyede Kurulması Hakkında
Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısının açık oylama sonucu:
Kullanılan
Oy Sayısı: 217
Kabul : 206
Ret
: 11(x)
Kâtip
Üye Kâtip
Üye
Yaşar
Tüzün Gülşen
Orhan
Bilecik Van
5inci
sırada yer alan, Milletlerarası Para Fonu ile Milletlerarası
İmar ve Kalkınma Bankasına Katılmak İçin Hükûmete
Yetki Verilmesine Dair Kanun, Avrupa İmar ve Kalkınma Bankasının
Kuruluş Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun ile Asya Kalkınma Bankası Kuruluş
Anlaşmasına Katılmamızın Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanunda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporunun
görüşmelerine başlayacağız.
5.-
Milletlerarası Para Fonu ile Milletlerarası İmar ve
Kalkınma Bankasına Katılmak İçin Hükûmete Yetki Verilmesine
Dair Kanun, Avrupa İmar ve Kalkınma Bankasının Kuruluş
Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun ile Asya Kalkınma Bankası Kuruluş
Anlaşmasına Katılmamızın Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanunda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu
(1/1006) (S. Sayısı: 712) (xx)
BAŞKAN
Komisyon ve Hükûmet yerinde.
Komisyon raporu
712 sıra sayısıyla bastırılıp
dağıtılmıştır.
Tasarının
tümü üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına İstanbul
Milletvekili Sayın Mithat Melen.
Buyurun
Sayın Melen. (MHP sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA
MİTHAT MELEN (İstanbul) Teşekkür ediyorum Sayın
Başkan.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; yüce heyeti saygıyla
selamlıyorum.
Milletlerarası
Para Fonu ile Milletlerarası İmar ve Kalkınma Bankası ve
Asya Kalkınma Bankasına katılmak üzere Hükûmete yetki
verilmesine dair kanun tasarısı üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi
Grubu adına söz almış bulunuyorum. Yüce heyeti saygıyla
selamlıyorum.
Hep
konuşuyoruz, hep söylüyoruz; bu, aslında, yirmi sene önce, ne kadar
ilginç ki, benim de Hazinede çalışırken
çıkardığım bir kanunun aslı. Fakat o zaman
Hazinedeyken yirmi sene sonrasını çok doğru gördüğümüzü,
şimdiden de, bunun altını çizerek söylemek istiyorum, doğru
gördüğümüz, bu kanunu tekrar yaptığımız için tekrar
belli. Mesela, burada, bazı oranların tekrar yükseltilmesi ve
aslında Bakanlar Kuruluna yetki verilmesine dair bir basit gibi görünen
ama ciddi bir işlem var. Şimdi, orada, yirmi sene önce, bu
oranın 5 misli olmasını biz istemiştik fakat hem Bütçe
Komisyonunda hem Dışişleri Komisyonunda bu oran
indirilmişti. Hatta, Bakanlar Kuruluna niye
(x) Açık
oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.
(xx) 712 S.
Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.
yetki verildiğine dair bir soru sorulmuştu.
Şimdi, bakın, dünya yirmi sene içerisinde o kadar fazla
değişti ki özellikle bu kuruluşların gerçekten tarihten
silineceğine dair bir kuşku varken, tam aksine sermayelerini
artırarak dünyadaki yönetime daha fazla katkıda bulunacaklarına
dair bir hava tekrar esmeye başladı. Onun için de bunların
sermayeleri artırılırken özellikle Türkiye'nin içinde
bulunduğu
Çünkü Türkiye cidden konum değiştiriyor. Hakikaten
farkında olmadan Türkiye, gelişmekte olan ülkeden gelişmiş
olan bir ülkeye ve gelişen ülkeler sınıfına dâhil oluyor.
Bu, yirmi sene içerisinde önemli bir değişim. Yirmi sene içerisindeki
bu değişimi fark etmemek mümkün değil.
Tabii, bu arada
uluslararası kuruluşların ne işe
yaradığını tartışmaya başlarsanız ve
hakikaten niye bunları yapmaya burada
çalıştığımızı tartışmaya
başlarsanız zaten sorunun aslı orada yatar çünkü
uluslararası kuruluşlar yine bilmeden, yine farkında olmadan
dünyayı yönetiyor, belki bir oyun teorisi içerisinde dünyanın
ekonomik, sosyal, mali yapısına ciddi biçimde yön veriyor.
Şimdi, eğer Uluslararası Para Fonu küresel ekonomi ve finans
sisteminin istikrarıyla uğraşıyorsa, Asya Kalkınma
Bankası, Avrupa İmar Kalkınma Bankası gelişmekte olan
ekonomilerin kalkınma sürecine katkıda bulunuyor ama bunun bir
koordinasyon içerisinde olması gerekiyor. Şimdi, burada da temsil
ancak fonla oluyor.
Tabii, seçim
öncesi çok güzel toplantılar yapıyorsunuz, beni dinlemeye de mecbur
değilsiniz ama biraz daha az gürültü ederseniz
Sayın
Başkan, özür dilerim ama
BAŞKAN
Estağfurullah Sayın Melen.
Saygıdeğer
arkadaşlarım
MİTHAT MELEN
(Devamla) Yani ikide bir buradan kendimi hoca gibi hissetmemeye
çalışıyorum ama mecburen hissediyorum arada sırada zorunlu
olarak ve sizin işinizin ne kadar güç olduğunu da anlıyorum,
Allah kolaylık versin.
BAŞKAN
Buyurun efendim, buyurun.
MİTHAT MELEN
(Devamla) Fon, aslında bir temsil gücü demek yani bunlara
katılmakla ilgili fonlar bir temsil gücünü de ve borçlanma düzeyini de ve
dünya ekonomisi içerisindeki payı da gösteriyor ve birçok matematik
formüller bunlar. Bu matematik formüller
Mesela bizimki IMFde (Uluslararası
Para Fonu) 2006da tekrar gözden geçirildi ve Türkiye 964 milyon SDRdan 1
milyar 191 milyon SDRa çıktı. Tabii bu 2006da oldu. Ama bu yükselme
2008de tekrar gözden geçirilmeye başladı. Yani Uluslararası
Para Fonu içerisinde Türkiye'nin önemi
Aslında sizin işinize öyle
yarayacak rakamlar ki bunlar. Niye? Türkiye'nin ekonomik gücü
arttığı için. Mesela, dünya ekonomisi içerisinde yüzde 0,45ten
tabii yüzde 0,55e doğru çıkıyor ve son değişimle de,
yani bugün bu kanunu geçirmekle ilgili değişimde 0,61e
çıkıyor. Ama 2014 yılında bu Fon yani Uluslararası
Para Fonu içinde bizim payımız 0,98e yani yüzde 1e
çıkıyor. Bu özetle şu demek: Dünya gayrisafi millî
hasılasından yüzde 1 pay almak demek. Çünkü Türkiye'nin nüfusu
yaklaşık yüzde 1 civarında. Bu aslında hep o hani 2023
yılı hedeflerinden bahsediyoruz ya, o 2023 yılı
hedeflerinin gerçekten uluslararası anlamda da kanıtlanması
demek. Bu önemli, bu hakikaten önemli. Tabii burada şunları
tartışabilirsiniz: Uluslararası kuruluşlar niye önemli,
niye değil, niye varlar, niye yoklar? Ama o tartışma için biraz
geç. Altmış sene geç kalırsınız onları
tartışmak için. Altmış sene geriden takip ettiğimiz
anlaşılır.
Biz 19 Şubat
1947de değişiklik yapmışız. Yani ilk defa
uluslararası kuruluşla ilgili kanun o zaman gelmiş. 1991de
gelen de Asya Kalkınma Bankası ve Avrupa İmar Kalkınma
Bankasıyla ilgili yasa. Şimdi esas burada bir nokta koyup bunu ben
gerçekten tartışmaya açmak istiyorum. 1947de çıkan kanun
artık yeterli mi? Tabii değil. Bu kanunu böyle geçici maddelerle
düzeltmek yerine yeni baştan düzeltmemiz lazım. Bu üç kanunu birden;
hem Avrupa İmar Kalkınma Bankası hem Asya Kalkınma
Bankası hem Uluslararası Para Fonu ancak biz bunları yeni
baştan düzenlersek
Tabii, bu devre bitti ama bir daha ki dönem -bunu yine
aklımızın bir tarafımıza koymamız lazım-
bunlar daha fazla gelecek.
Niye buna bu
kadar acele ediyoruz şimdi? Burada Hazinenin temsilcileri var herhâlde,
benden daha iyi biliyorlar çünkü bu ayın sonu yani bugün bu kanunu
çıkarmış olmamız lazımdı bizim, IMF için. Bu kanunu
Asya Kalkınma Bankası için ve Avrupa şeyi için de nisan
ayının sonunda çıkarmamız lazım, aksi hâlde bunlara
gecikiriz çünkü bu verdiğiniz uluslararası bir taahhüttür, bu
uluslararası taahhüdü yerine getirmeniz lazım. Aslında bu öyle
taahhüt ki bizim yapamadığımızı Avrupa Kalkınma
Bankası ile Asya Kalkınma Bankası ve Uluslararası Para Fonu
kendi yapıyor, kendi bizi gelişmiş ülke pozisyonuna getiriyor.
Yine burada bir
parantez açıp şunu söylememde büyük yarar var. Avrupa İmar
Kalkınma Bankasıyla ilgili büyük bir hata yaptık. Niye o hata?
Biz o kuruma donör ülke olarak katıldık. Özellikle Sovyetler
Birliği çöktükten sonra Sovyetler Birliğinden arta kalan ülkelerin
gelişmesi ve demokratik yapılaşması için kurulmuş bir
yapıydı o fakat biz tekrar ona müracaat ederek kendi kredi alabilir
hâle getirdik kendimizi. Bu bir parça bizim geriye düşmemiz demek.
Tabii, bunda
belki haklılık payı var ama ben yanlış buluyorum. Niye
yanlış buluyorum? Çünkü Avrupa İmar Kalkınma Bankası
ve Asya İmar Kalkınma Bankası sizi donör,
kalkınmış bir ülke kabul ederken, siz ille Ben
gelişiyorum. diye geriye gidiyorsunuz. Gerçekten yanlış.
Bir de
yanlış bulduğum başka önemli bir şey var. Bakın,
bu, fon arttırıcı birtakım yetkiler alınması
demek. Yani bu ne demek? Bütçeden, devlet bütçesinden bir şeyler
çıkması demek ve bu, Türkiye Büyük Millet Meclisinde bir ekonomik
komite olmadığı için, ekonomiyle doğrudan
ilgilenmediği için her şey ya Bütçe Komitesine gidiyor ya
Dışişleri Bakanlığıyla ilgili
Dışişleri Komisyonuna gidiyor. Burada da ciddi yanlış
var. Bu sadece Dışişleriyle ilgili bir iş değil; bu,
dünyanın yönetimiyle, ekonomik ve finansal yönetimiyle ilgili bir iş.
Bunun Bütçe Komisyonuna da gitmesi lazım, ekonomik kurulda da tartışılması
lazım. Sanmıyorum ki Bakanlar Kurulunda bu mesele
tartışıldı ama orada da tartışılması
gerekiyordu. Orada da niye tartışılıyor? 2011, 2015
yılları arasında dördüncü sermaye gözden geçirmesi var mesela
Avrupa İmar Kalkınma Bankasının. Çünkü Avrupa İmar
Kalkınma Bankası neden önemli? Avrupa Birliğine üye oluyorsunuz
ve Doğuda önemli bir ülke Türkiye. O zaman, orada da 19 milyar dolardan
neredeyse 29-30 milyar dolara çıkarılıyor genel sermaye, bunda
da Türkiye'nin payı artıyor. Keza, Asya Kalkınma Bankasında
55 milyar dolardan 165 milyar dolara çıkıyor sermaye. Bir de, burada,
bir mekanizmayı açıklamamda yarar var. Niye bunları söylüyorum?
Hep kayıtlara geçsin diye söylüyorum yani yarın söylemedik
olmasın diye. Nasıl olsa hepiniz biliyorsunuz, ama bir daha söylemekte
yarar var. Niye bunlar önemli? Bakın, bu sistem, aslında, fazla para
yatırmadan, yani paraların yüzde 10unu yatırarak -bu bütün
sermaye yapısı var ya- azami fon yaratmakla ilgili. Hep, hani, ikide
bir 3A falan gibi böyle kriterler var ya işte kodumuz arttı,
durumumuz iyi, reytingimiz yükseldi gibi sözler var ya, esas reytingi yüksek
ülkelerin yüzde 10 pay vererek, yani sermayelerinin yüzde 10unu peşin
vererek gerisini taahhüt ettikleri bir sistemle 3A reyting elde ettikleri bir
yapı bu. Bu yapıyla daha fazla kredi yaratmaya
çalışıyorsunuz. Dünya ekonomisi içerisinde daha fazla kaynak
artırmaya çalışıyorsunuz. Çünkü Türkiye'nin de en önemli
önündeki sıkıntı kaynak. Hele, gelecek dönemdeki kaynak
sıkıntısını ciddi olarak ben de düşünmeye
başladım. 13 Haziran günü kimin eline bu işler tekrar geçerse 3
kere daha düşünecek bu kadar rahat olamayacak herhâlde. Hep birlikte
biliyoruz ki dünya artık yavaş yavaş toparlanıyor.
Özellikle Amerika Birleşik Devletlerinde başlayan bir toparlanma
Almanyaya sirayet etti. Ama Almanyanın kendi başına ayakta
kalmaya başladığı bir dönem. Şimdi, bu dönemde Avrupa
ülkeleri patır patır dökülürken ekonomik olarak ve büyük
sıkıntılar geçirirken, Türkiye'nin tek başına ayakta
kalması ve bunu çok böyle iftihar vesilesi olarak Ben ayaktayım.
falan diye bağırmasına da gerek yok. Niye yok? Her an bu virüs
bize geçebilir, her an ciddi sıkıntılar içerisinde kalabiliriz.
Mesela cari açık konusunu çok irdeliyoruz. Hatta ne kadar ilgimi çekiyor
ki Sayın Başbakan da söylüyor, cari açıktan bahsediyor;
Sayın Bakanlar da bahsediyor. Sanki cari açık böyle havadan
gelmiş gibi bir şey! Cari açık hepimiz için var ama cari
açık bir dahaki sene özellikle seçimden sonra bizi daha yoracak, gerçekten
daha yoracak. Artı, zaten dünyada o kadar sanıldığı
gibi çok fazla metot da yok. Yani ekonominizi böyle bir sabahleyin elinizde
sihirli değnekle düzelteceğiniz metot da yok. İşte belli,
iki tane önemli parametreyi tutabiliyorsunuz çünkü şu anda parasal
politikalarla. Tabii bilerek bilmeyerek, farkında olarak olmayarak ama
döviz ve faizle idare ediyorsunuz maalesef. Yarın o iki tane
parametrelerden birinde bir çatlama oldu mu, takla, çaresiz hâle geliyor, bunun
farkında olmamız lazım bizim. Başka şeyler
bulmamız lazım yani sadece ve sadece Merkez Bankasını
kullanarak değil, parasal politikaların dışında yeni
politikalar üretmemiz lazım; bunun da gerçekten üretime dönük politikalar
olması lazım.
Şimdi IMF,
Uluslararası Para Fonuna evet dedim, hayır dedim, Onu istiyorum,
istemiyorum. falan bunlar çok önemli değil ama artık dünyada
nasıl bir konuma geldiğinizi
Uluslararası alandaki konumunuz
belli, bunu perçinleyebilmek için yapısal ekonomik politikalara önem
vermek lazım. Bakın, biraz önce de söyledim. Bu, Bütçe Komisyonunda
görüşülmemiş, Hükûmette görüşülmemiş, sıradan bir
kanun olarak buralara gelmiş ve ne kadar da ilgili olduğunuz belli
yani nasıl olsa hepimizin başına gelecek. Ben ilgileniyorum
çünkü başıma gelecek diye korkuyorum yani bununla uğraşmak
zorunda kalacağım. Yirmi sene önce
uğraştığım gibi yirmi sene sonra tekrar bunlarla
uğraşmak zorunda kalacağım diye gerçekten ilgileniyorum ve
önemsiyorum. Niye önemsiyorum? Bu kuruluşlara sistem içerisinde belirli
şekilde ihtiyacımız var. Bunlara karşı olmak olmamak
ayrı, beni sömürüyor sömürmemek ayrı bir şey ama dünyada bu
sistem var. Becerebiliyorsanız yerine yenisini koyarsınız,
ayakta kalırsınız ama o sistem içerisinde yeniden
yapılanmamız şart.
Bir de bunlarla
ilgili çok önemli bir politika var bakın, hiçbirimizin bilmediği,
hiçbirimizin uygulamadığı. Bu kuruluşlar eğer
dünyayı yönetiyorlarsa, bu kuruluşların içerisindeki
birtakım uzmanlar da dünyayı yönetiyorlar. İşte, hep
lafları ediliyor, dünyayı şu yönetiyor, bu yönetiyor
Aslında dünyayı kim yönetiyor biliyor musunuz? Bilim yönetiyor,
araştırma yönetiyor. Gerçekten
Bu konuda yapılan en iyi
araştırmalar hep bu kurumlar içerisinde oluyor. Türkiye hakkında
da maalesef çok iyi araştırmalar var orada. Niye maalesef diyorum?
Biz aynı araştırmaları yapamıyoruz. Aynı araştırmaları
yapmak için -insan kaynağı özellikle- insan kaynağına
yatırım yapmadık. İnsan kaynağına
yatırım da yapmak istemiyoruz. Bütün bu uluslararası
kuruluşlarda iş bulan Türkler kendi başına gitmiş
bulmuştur. Bir politika gereği değildir bu. Türkiye
Cumhuriyetinin uluslararası kuruluşlara daha fazla insan
yerleştirme politikası yoktur. Bu çok acı bir şeydir. Bunu
Türkiye Büyük Millet Meclisinin daha fazla düşünmesi, daha fazla bu konuda
gayret sarf etmesi gerekmekte.
Bir de, önemli
bir şeyi de vurgulamakta yarar var: Türkiye bütün dünyada olduğu gibi
ve Türk ekonomisi de dâhil, bir transformasyon içerisinde ve bu transformasyon
öyle önemli bir transformasyon ki, öyle önemli bir geçiş ki bu, yani siz
hâlâ mevcut ekonomik sistemlerle
Ki, benim inancım, dünyadaki mevcut
ekonomik sistemler, teorik yapı daha hâlâ pratiğe erişmiş
durumda değil. Yani dünya ekonomisi bir yerde bir kaotik devreye
girmişken, siz klasik yöntemlerle, işte 1947den beri, daha klasik
yaklaşarak bunları çözmeye çalışıyorsunuz. Yirmi sene
önce bu kanunu çıkarırken -bu kanunla ilgili bir kanun- ne yapıyoruz
bu kanunla? Bu kanunla tekrar bu fonları artırabilmek için Bakanlar
Kuruluna yetki veriyoruz ve 5 misli arttırabilmek için. Yirmi sene önce 3
misli vermiştik, yirmi sene sonra 3 misli vermek yetmedi. Ne hâle geldi bu
fonlar? İnanılmaz rakamlara çıktı. Şimdi, gelecek on
sene içerisinde bu 5 misli rakam da
yetmeyecek, göreceksiniz, inşallah, hep birlikte izleyeceğiz. Demek
ki sadece ve sadece 47de çıkmış ve 91de çıkmış
kanunların belirli maddelerini değiştirmekle olmaz, bu kanunu
yeni baştan, bu kanunların tümünü yeniden baştan ele alıp
özellikle uluslararası kuruluşlara nasıl
yaklaşacağımızı ve onlarla ne
yapacağımızı daha iyi saptayan yeni politikalar
oluşturmak gereği var.
Şimdi,
bunları çok fazla teknik bulabilirsiniz ama bu teknik içerisinde çok
önemli de bir vurgulama var, o vurgulama da şu: Türkiye kendi
yapamadığını, kendi atlayamadığı
sınıfı uluslararası kuruluşlar vasıtasıyla
atlıyor. Peki, bunu atlarken -İstanbulda toplantı bile
yaptık, bunlar hep orada konuşuldu, Uluslararası Para Fonunun,
Dünya Bankasının toplantısı, son G20 zirveleri- niye
Türkiyemiz için belirli görevleri kapamadık? Pekâlâ bu
kuruluşların başkanları, başkan
yardımcıları Türk olabilir ama bununla uğraşmak
gerekiyor, gerçekten gerekiyor ve ben inanıyorum ki o kadar fazla
yetişmiş insan var ki Türkiyede ve ben inanıyorum ki gerçekten
Türkiye böyle bir millî takım çıkarabilir ama bütün bunlar bir
politikadır, bütün bunlar bir yaklaşım meselesidir ve bütün
bunlar yine inanıyorum ki Türkiye Büyük Millet Meclisinin görevleri
arasındadır. Türkiye Büyük Millet Meclisi önüne gelen kanunları
onaylama makamı değildir sadece. Türkiye Büyük Millet Meclisi,
gelecek için araştırma yapmak zorunda olan; Türkiye ve dünya
ekonomisi için, Türkiye ve dünya siyaseti için, dünyadaki ve Türkiyedeki
gelişmeler için araştırma yapmak zorunda olan, bunları
inceleyen ve bunun için de gerçekten büyük ölçüde personel istihdam eden,
danışmanlar ordusu kuran bir yapıda olması lazım.
Maalesef değil. Danışmanlar ordumuz bile çok acınacak
durumda. Hani var ya Türkçedeki menfi şey: Danışma gibi bir
lafa getiriyoruz onu. Ne kadar acı ama önümüzde bir fırsat var. Bu
Mecliste bunları defalarca söylemek imkânı oldu, buna da
şükrediyorum, bu da önemli bir şey. Ama bir daha Mecliste de
inşallah bunları tekrar yapma imkânı olur. Ama yirmi sene önceki
gibi yine az tutmamamız lazım. Çünkü dünya çok büyüyor, Türkiye'nin
dünya içerisinde çok önemli bir yeri var, küçümsenmeyecek bir yeri var. Bizim
dünyanın önünde, belirli öngörüler içerisinde olmamız lazım.
Dünyanın önünde olmamız lazım, arkasında değil.
Türkiye dünyayı arkadan takip etmeyecek kadar güçlü ve büyük bir ülke.
Önce buna inanmak lazım. Günü de böyle geçirmemek lazım.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; bu duygu ve düşüncelerle
yüce heyeti saygıyla selamlıyorum.
(MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Melen.
Tasarının
maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Kabul edilmiştir.
1inci maddeyi
okutuyorum:
MİLLETLERARASI
PARA FONU İLE MİLLETLERARASI İMAR VE KALKINMA BANKASINA KATILMAK
İÇİN HÜKÜMETE YETKİ VERİLMESİNE DAİR KANUN,
AVRUPA İMAR VE KALKINMA BANKASININ KURULUŞ ANLAŞMASININ
ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞUNA DAİR KANUN İLE ASYA KALKINMA
BANKASI KURULUŞ ANLAŞMASINA KATILMAMIZIN ONAYLANMASININ UYGUN
BULUNDUĞUNA DAİR KANUNDA DEĞİŞİKLİK
YAPILMASINA DAİR KANUN TASARISI
MADDE 1-
19/2/1947 tarihli ve 5016 sayılı Milletlerarası Para Fonu ile
Milletlerarası İmar ve Kalkınma Bankasına Katılmak
İçin Hükümete Yetki Verilmesine Dair Kanunun 2 nci maddesi aşağıdaki
şekilde değiştirilmiştir.
"MADDE 2-
Milletlerarası Para Fonu'na yapılması gereken kota ödemeleri ve
Milletlerarası İmar ve Kalkınma Bankası'na olan sermaye
iştiraki taahhüdü ve bu taahhüt çerçevesinde yapılacak ödemeler;
a)
Milletlerarası Para Fonu için 4.658.600.000 Özel Çekme Hakkı (SDR)
karşılığını,
b)
Milletlerarası İmar ve Kalkınma Bankası için 3.100.000.000
ABD Doları karşılığını, geçemez. Bakanlar Kurulu, gerektiğinde bu
tutarları beş katına kadar artırmaya yetkilidir."
BAŞKAN
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
2nci maddeyi
okutuyorum:
MADDE 2-
20/3/1991 tarihli ve 3705 sayılı Avrupa İmar ve Kalkınma
Bankasının Kuruluş Anlaşmasının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanunun 2 nci maddesi
aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
"MADDE 2;
Türkiye Cumhuriyeti'nin Avrupa İmar ve Kalkınma Bankası'na olan
sermaye iştiraki taahhüdü ve bu taahhüt çerçevesinde yapılacak
ödemeler 345.150.000 Avro karşılığını geçemez.
Bakanlar Kurulu,
gerektiğinde bu tutarı beş katına kadar artırmaya
yetkilidir."
BAŞKAN
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
3üncü maddeyi
okutuyorum:
MADDE 3-
20/3/1991 tarihli ve 3707 sayılı Asya Kalkınma Bankası
Kuruluş Anlaşmasına Katılmamızın Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanunun 2 nci maddesi aşağıdaki
şekilde değiştirilmiştir.
"MADDE 2-
Türkiye Cumhuriyetinin Asya Kalkınma Bankası'na olan sermaye
iştiraki taahhüdü ve bu taahhüt çerçevesinde yapılacak ödemeler
361.200.000 Özel Çekme Hakkı (SDR)
karşılığını geçemez.
Bakanlar Kurulu,
gerektiğinde bu tutarı beş katına kadar artırmaya
yetkilidir."
BAŞKAN
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
4üncü maddeyi
okutuyorum:
MADDE 4- Bu Kanun
yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
5inci maddeyi
okutuyorum:
MADDE 5- Bu Kanun
hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.
BAŞKAN
Kabul edenler
Kabul etmeyenler..
Kabul edilmiştir.
Tasarının
tümü açık oylamaya tabidir.
Açık
oylamanın elektronik oylama cihazıyla yapılmasını
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Sayın
milletvekilleri, oylama için bir dakika süre veriyorum ve oylama işlemini
başlatıyorum.
(Elektronik
cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN Milletlerarası
Para Fonu ile Milletlerarası İmar ve Kalkınma Bankasına
Katılmak İçin Hükümete Yetki Verilmesine Dair Kanun, Avrupa İmar
ve Kalkınma Bankasının Kuruluş Anlaşmasının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun ile Asya
Kalkınma Bankası Kuruluş Anlaşmasına
Katılmamızın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı açık oylama sonucu:
Kullanılan
oy sayısı: 210
Kabul : 210(x)
Kâtip Üye Kâtip Üye
Yaşar Tüzün Gülşen Orhan
Bilecik Van
Sayın milletvekilleri,
böylece tasarı kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır.
Ülkemiz için hayırlar getirmesini diliyorum.
Sayın
milletvekilleri, 6ncı sırada yer alan, Sporda Şiddet ve
Düzensizliğin Önlenmesine Dair Kanun Tasarısı ile Adalet
Komisyonu Raporunun görüşmelerine başlayacağız.
6.-
Sporda Şiddet ve Düzensizliğin Önlenmesine Dair Kanun
Tasarısı ile Adalet Komisyonu Raporu (1/990) (S. Sayısı:
646) (xx)
BAŞKAN
Komisyon? Burada.
Hükûmet? Burada.
Komisyon raporu
646 sıra sayısıyla bastırılıp
dağıtılmıştır.
Saygıdeğer
milletvekilleri, alınan karar gereğince, bu tasarı İç
Tüzükün 91nci maddesi kapsamında görüşülecektir. Bu nedenle,
tasarı, tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanıp maddelerine
geçilmesi kabul edildikten sonra bölümler hâlinde görüşülecek ve bölümlerde
yer alan maddeler ayrı ayrı oylanacaktır.
Tasarının
tümü üzerinde ilk söz Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Eskişehir
Milletvekili Tayfun İçliye aittir.
Buyurun
Sayın İçli. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA
H. TAYFUN İÇLİ (Eskişehir) Sayın Başkanım,
teşekkür ediyorum.
Sayın
milletvekilleri, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu ve şahsım adına
sizleri saygıyla selamlıyorum.
646 sıra
sayılı Sporda Şiddet ve Düzensizliğin Önlenmesine Dair
Kanun Tasarısını görüşüyoruz değerli
arkadaşlarım. Öncelikle geçmişi hakkında kısa bir
bilgi vermek isterim.
Değerli
arkadaşlarım, seçim kararı alındığı bir
dönemde aslında yürürlükte bulunan 5149 sayılı Yasayı
tamamen yürürlükten kaldırıp böyle bir yasayı getirmekte ne gibi
bir amaç var? Şimdi, Türkiye olarak 25 Eylül 1986da imzalanan ve Türkiye
Büyük Millet Meclisi tarafından 18 Ocak 1990 tarihinde onaylanarak
yürürlüğe giren Sportif Karşılaşmalarda ve Özellikle Futbol
Maçlarında Seyircilerin Şiddet Gösterileri ve Taşkınlıklarına
Dair Avrupa Sözleşmesi Anayasamızın 90ıncı maddesi
hükmü gereğince uyulması gereken bir mevzuattır. Ayrıca
yine, değerli arkadaşlarım, Avrupa Konseyi üyesi olmamız
sebebiyle Avrupa Konseyinin bu konuda aldığı tavsiye
kararları da bizim için bağlayıcıdır ve yine üyesi
olduğumuz UEFA talimatları da bizim mevzuatımızın bir
gereğidir, uyulması gereken bir gerekliliktir.
Değerli
arkadaşlarım, 5149 sayılı, yine aynı adlı kanun
5/5/2005 tarihinde 5340 sayılı Kanunla bir
değişikliğe uğratılmış. Bu yetmemiş, bu
Meclis döneminde 8 Şubat 2008 tarihinde 5728 sayılı Kanunla
yine bir değişikliğe uğramış. Değerli
arkadaşlarım, bu yetmemiş ki seçim kararı
alındığı bir dönemde bir kanunu tamamen çöpe
atıyorsunuz, yeni bir kanun getiriyorsunuz ve çok ilginçtir, bu konuda,
sporda şiddetin önlenmesiyle ilgili, Türkiye Büyük Millet Meclisi bir
Meclis araştırma komisyonu kurmuş. Bu araştırma
komisyonunun raporunun tarihi de 10 Haziran 2005. Bunu bir tarafa
bırakmışız, yine bu dönemde Türkiye Büyük Millet Meclisinin
iradesiyle sporda şiddetin araştırılmasıyla ilgili bir
Meclis araştırması komisyonu kurulmuş ve o komisyonun daha
raporu Genel Kurulda okunmadan böyle bir kanunu Türkiye Büyük Millet Meclisi
Genel Kuruluna getiriyoruz.
(x) Açık
oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.
(xx) 646 S.
Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.
Değerli
arkadaşlarım, peki neden? Yani böyle kısa bir tarihçe sunduktan
sonra peki neden diyorum.
Tabii, Sayın
Başkan, Sayın Bakan da beni dinlerse, çünkü şimdi birtakım
şeylerin tam can alıcı noktasını söyleyeceğim.
BAŞKAN
Arkadaşlar
Sayın Bakanım, sizin dinlemeniz için söylüyorlar da,
onun için
H. TAYFUN
İÇLİ (Devamla) - Peki neden? Değerli arkadaşlarım, ben
bunu komisyonda da söyledim. Bu kanun tasarısına aslında Recep
Tayyip Erdoğanı protesto etmenin bedeli ya da Recep Tayyip
Erdoğanın gazabı yasası demek lazım. Neden? Çünkü,
Dünya Basketbol Şampiyonasında Ankarada ve İstanbulda ve daha
sonra da Galatasarayın o Türk Telekom Arena Stadında yapılan
protesto gösterilerinden sonra böyle bir kanun tasarısının
alelacele Türkiye Büyük Millet Meclisine getirildiği sadece benim
değil, kamuoyunun büyük bir kesiminin inancı.
Şimdi, bu
yasa tasarısıyla aslında Türk seyircisi terbiye edilmeye
kalkılıyor, tek tip seyirci yapılmak isteniyor. Buraya,
yasanın bütününe, genel maddelerine baktığınız zaman
yasakların kural, özgürlüklerin istisna hâline getirildiğini
görüyorsunuz. 12 Eylül askerî rejiminin dahi getirmeye cesaret edemediği
birtakım düzenlemeleri değerli arkadaşlarım, burada net
olarak görüyorsunuz. Tam bir kara mizahlık kanun tasarısı,
birazdan bazı maddelerinin böyle altını çizerek
okuyacağım size. Tabii, buradan da Türk halkına sesleniyorum,
futbolseverlere, taraftarlara, bütün seyircilere başlarına nasıl
bir olay gelebileceğini, nasıl yasakçı bir
anlayışın bu kanun tasarısının içine
yerleştirildiğini net olarak sizlere değerli
arkadaşlarım söyleyeceğim. Yani bu topraklar, bu Anadolu
toprakları Nasrettin Hocaları çıkartmış,
Hacivat-Karagözleri, mizah anlamında yani birçok mizah ustasını
-geçen yine söyledim- Aziz Nesinleri, bir sürü sanatçıyı
çıkartmış. Bu yasa tasarısıyla, artık, mizah
yapmak yani spor içerisinde bile mizah yapmak yasakçı bir
anlayış.
Değerli
arkadaşlarım, yaşı kırkların üzerinde, ellilerin
üzerinde olan birçok vatandaşımız bilir, Devekuşu Kabare
Tiyatrosu vardı, Zeki Alasya-Metin Akpınar; onların da hiç
akıllardan gitmeyecek, hafızalardan silinmeyecek Yasaklar adlı
da bir oyunu vardı, o 12 Eylül yasakçı rejimini müthiş bir mizah
anlayışıyla oyun olarak sergilemişlerdi. İnanın,
bu yasadaki maddeyi birazdan okuyacağım size yani o Devekuşu
Kabarenin sahnelediği Yasaklar oyunu, bunun yanında solda
sıfır kalır. Eğer beni izliyorlarsa değerli sanatçılarımız,
herhâlde onlara iyi de malzeme çıkacak. Yani bu, son ileri demokrasinin en
çarpıcı örneğidir tam da seçime giderken ve çok ilginçtir, bu
yasa tasarısı, daha yeni bitirdiğimiz, yargı hizmetlerinin
hızlandırılmasıyla ilgili yasayla müthiş, taban tabana
zıttır, akla ziyandır çünkü orada bazı mahkemelerdeki dava
yükünü hafifletebilmek için bazı düzenlemeler getirdik. Artık, her
maçtan sonra değerli arkadaşlarım, 30 bin, 40 bin kişiyi
-birazdan açıklayacağım- ceza mahkemelerinde sanık olarak
göreceksiniz ve bundan dolayı ceza mahkemelerinin iş yükü
akılların almayacağı kadar artacak.
Şimdi,
gelelim maddelerin eleştirisine.
Yasa
başlığı: Sporda Şiddet ve Düzensizliğin
Önlenmesi. Değerli arkadaşlarım, Komisyonda da söyledim,
düzensizlik ne demek? Sportif Karşılaştırmalarda Ve
Özellikle Futbol Maçlarında Seyircilerin Şiddet Gösterileri ve
Taşkınlıklarına Dair Avrupa Sözleşmesi, taraf
olmuşuz, imzalamışız, 1990da onaylamışız.
Taşkınlık, düzensizlik
Yani düzensizlik kavramı soyut bir
kavramdır ve bu yasaya göre her tür düzensizliği siz farklı
algılayabilirsiniz ve bu kanunun 1inci maddesinde, Amaç
başlıklı 1inci maddesinde ve Kapsam başlıklı
2nci maddesinde düzensizlik ifadesi yer almaktadır. Taraf
olduğumuz sözleşmede bunun adı taşkınlıktır.
Şiddet ve taşkınlık
Şimdi, siz
taşkınlığı alır bir tarafa koyar, bunu
düzensizlik olarak algılarsanız, bunu da kanun metnine
koyarsanız bunun içinden çıkamazsınız. Bir kere bunu net
olarak ifade edeyim.
Değerli
arkadaşlarım, Anayasamıza göre temel hak ve özgürlükler
asıldır. Onların hangi hâllerde
kısıtlanacağı Anayasamızda net olarak ifade
edilmiştir. Bakın, Anayasa 12:
Temel hak ve
hürriyetlerin niteliği
Herkes,
kişiliğine bağlı, dokunulmaz, devredilmez, vazgeçilmez
temel hak ve hürriyetlere sahiptir. Temel hak ve hürriyetler, kişinin
topluma, ailesine ve diğer kişilere karşı ödev ve
sorumluluklarını da ihtiva eder. Bunu neden okuyorum? Bakın,
Anayasanın 15inci maddesi hangi hâllerde durdurulabileceğine dair,
bir de 13üncü maddesi hangi hâllerde sınırlanabileceğine dair
Anayasa hükmü. Yani kanunla birtakım sınırlamalar
getirdiğiniz zaman ölçülülük ilkesine uymak durumundasınız.
Ya şimdi,
sporda şiddetle Anayasanın 12, 13, 15inci maddesinin ne
alakası var? diyeceksiniz. Şöyle alakası var: Bakın bu
kanun tasarısının 5inci maddesine:
(1) Spor
müsabakalarına girecek her kişiye vatandaşlık, kimlik
numarası, kimlik bilgileri verilmek suretiyle aynı bir kredi
kartı gibi bir kart alma zorunluluğu getiriliyor. Bütün adresleri,
nüfus bilgileri, T.C. vatandaşlık numarası. Bir maça
gideceğiniz zaman o bileti ancak o kartla alabiliyorsunuz ve sizin hangi
tribünün hangi koltuğunda oturduğunuzu tespit ediyorlar ve o
stadyumda kameraların, teknik birtakım izleme ve kayıt alma
cihazlarının da bu kanunun 5inci maddesinde mutlaka zorunlu
olması kuralı getiriliyor. Değerli arkadaşlarım,
bakın, birazdan değişiklik önergesi verecekler. Polonya bunu
yaşamış. Kişisel bilgiler ele geçirilmiş birtakım
kötü niyetli kişiler tarafından. Aslında, bu uygulama bir fişleme,
insanları fişliyorsunuz.
(2) Özel
hayatın gizliliği kuralını, Anayasada temel hak ve
özgürlüklerde belirtilen özel hayatın gizliliğiyle ilgili
kuralları ihlal ediyorsunuz. Bunun adı ne? Sporda şiddeti,
özellikle futbol müsabakalarında şiddeti önleme amacıyla.
Şimdi, bu, biraz evvel ifade ettiğim Anayasamızın 12, 13,
15inci maddeleri, maddeleri uzatabilirim
59uncu maddeye göre sporu
teşvik etmeniz lazım, ilgiyi artırmanız lazım ama
böyle düzenlemeler spor müsabakalarına gelecek kişileri
caydırır; insanların özel hayatı kameralarla takip
edilecek, maça gitmek için bütün kimlik bilgilerinizi içeren bir kart almak
durumunda kalacaksınız, bunun adı da Sporda şiddeti
önleme. olacak. Sporda şiddete hepimiz karşıyız ama belki
de tedaviye muhtaç bir avuç azınlığın çünkü elinde
kasaturayla, bıçakla saldıran bir elin parmaklarını
geçmeyecek kişilerin davranışı nedeniyle 20 bin, 40 bin, 50
bin kişiyi, bir maç için söylüyorum, tabii bütün, genel söylediğiniz
zaman milyonları kapsayacak bir özgürlük kısıtlamasına gitmek
kabul edilebilir bir olay değil. Biraz evvel, giriş bölümünde de
belirttiğim üzere, taraf olduğumuz uluslararası
sözleşmelerde bu yok. Bu tür sözleşmelerde tavsiye kararlarında,
seyircilerin eğitilmesi konusunda üye ülkelere tavsiyelerde bulunuluyor.
Yani Siz gidin de şunu yapın, bunu yapın. demiyorlar.
Değerli
arkadaşlarım, tasarının belki de en çok kara mizah konusu
olacak maddesine geliyorum. Bu madde 14üncü maddesi. Tabii milletvekili
arkadaşlarımız terk ettiler ama inşallah bizi
vatandaşlarımız izliyordur çünkü bu çok çok önemli. Bu maddeyi
böyle, tane tane okuyacağım ve kara mizahı siz burada kendiniz
de yorumlayın. Hakaret içeren tezahürat başlıklı 14üncü
maddesi: Spor alanlarında veya çevresinde yani bir stadyumda ya da
dışında- taraftarların grup halinde veya münferiden belirli
bir kişiyi hedef veya muhatap alıp almadığına
bakılmaksızın -bir kişiyi hedef almıyorsunuz, ona
bakmıyor- duyan veya gören kişiler tarafından hakaret olarak
algılanacak tarzda
Duyan veya gören kişiler tarafından
hakaret olarak algılanacak
Allah Allah! Yani şimdi buraya
noktayı koyuyorum. Benzetme, spor taraftarları arasında çok ince
mizah vardır, eleştiri vardır, kızdırma vardır.
Bu, hakaret değildir. Örneğin, Fenerbahçeliler, 6 Kasımı,
Galatasaraylıları kızdırmak için 6-0 yaparlar. Bunu kimisi
hakaret olarak algılar, kimisi mizah olarak algılar, kimisi
eleştiri olarak algılar. Yani bazı maçlardan sonra -bakın,
(3)üncü fıkrasında çünkü bunu pankarta, yazıya dökerseniz
cezası artırılıyor- kartalı kargaya benzetirler,
aslanı kediye benzetirler, kanaryayı başka bir kuşa benzetirler.
Şimdi,
değerli arkadaşlarım, bu, bakın, öbür tarafın
algılamasına bırakılıyor
algılanacak tarzda
aleni olarak söz ve davranışlarda bulunmaları halinde, fiilleri
daha ağır cezayı gerektiren başka bir suç
oluşturmadığı takdirde, şikayet şartı aranmaksızın,
failler hakkında ceza kararı verilir. Ya, kardeşim, kimse
şikâyetçi değil. Hakaret ve sövme suçları Türk Ceza Kanununa
göre şikâyete bağlı suçlardandır, şikâyet ederseniz bir
dava konusu olur. Burada hakaret yok, burada sövme yok, burada bir tarafın
algılaması, yani Öyle algıladım. Yani böyle bir olay
olabilir mi? Ya da maçlarda pankartlar açılıyor taraftarlar
tarafından diğer taraftarları kızdırmak amacıyla.
Şimdi, bu algılama. Geçtim onu. Hakeme gözlük değil mi,
hakeme gözlük diye taraftarlar bağırıyor. Eskiden Bir baba
hindi. Şimdi, bu tür tezahüratlar
Yahut seyirciler bazen kendi
takımlarını dahi protesto etmek için, kendi kulüp
başkanlarını, yönetim kurullarını protesto etmek için
arkalarını dönüyorlar, sırtlarını dönüyorlar. Şimdi,
kulüp başkanı, bu arkasını dönme olayını hakaret
olarak algıladığı zaman, siz şimdi tribündeki 40 bin
kişiyi asliye ceza mahkemesinde sanık sıfatıyla mı
yargılayacaksınız? Bu, kara mizah. Bunlar, mizah dergilerinde
alay konusu olacak. Biraz evvel söylediğim Devekuşu Kabarenin
Yasaklarındakinin yasağından da garip bir kanun maddesi.
Değerli
arkadaşlarım, şimdi, adli para cezası
Adli para
cezasını mahkemeler verir, idari para cezasını mülki amir
verir. Adliyeleri yığacaksınız davalarla. Haydi, Fenerbahçe-Galatasaray
maçı. Şişe attı bir taraftar. Ya taraftar attıysa onu
tespit edersin. Yuh! dedi Yuh! Bakın Yuh! demek
Nitekim,
Galatasaray Stadında, Arenada, taraftarlar Başbakanı
ıslıkladı, ıslıklar. Şimdi, Sayın
Başbakan bundan alınganlık gösterirse bakın
hakaret
olarak algılayan kişi
Haydi ne olacak, oradaki bütün kişiler
gitti. Basketbol maçında, dünya kupasında,
Cumhurbaşkanını, Başbakanı ıslıkladı
taraftarlar. Ya ıslıklar, demokraside herkes her şeyi
beğenmek durumunda değil; ıslıklarsın ama hakaret
edemezsin, şişe atamazsın, bıçak
Şiddet midir bu?
Kanunun adı: Sporda şiddet.
Şimdi
bakın, bu (1)inci fıkrasıydı değerli
arkadaşlarım.
(3)üncü
fıkrası: Birinci ve ikinci fıkralarda tanımlanan
suçların yazılı pankart taşınması veya
asılması ya da duvarlara yazı yazılması suretiyle
işlenmesi hâlinde, verilecek ceza yarı oranında
artırılır. Bakın, statta da değil bu, stadın
çevresinde. Taraftarlar geliyor, Fenerbahçenin aleyhine
bağırıyor, Galatasarayın aleyhine bağırıyor,
Bursanın, Eskişehirin. Ya karşı taraf Bunu öyle
algıladım
Bunu televizyonlar da veriyor, sadece statta değil
ki, gören veyahut duyan diyor. Canlı yayın var, kameraman, birisi
gitti, muhabir orada röportaj yapıyor, arka taraftakiler de
bağırıyorlar. E hakaret, hakaret olarak
Türk Ceza Kanununda
suç
Bakın, Anayasada da var, kanunlarda suç olarak tanımlanmayan
bir şeyden dolayı kimseye ceza verilemez. Hakaret, sövme, takibi
şikâyete bağlı olmaktan çıkarttınız. Niçin yaptınız
bunu? İşte, o zaman vatandaşlar şu söylemde haklı:
Recep Tayyip Erdoğanın gazabı yasası. Seçime giderken
böyle bir kanun getiriliyor.
Bir de mevcut,
meri, yürürlükte olan, bu adla, bu isimle 2004te yürürlüğe girmiş,
2005te, 2008de değişikliğe uğramış bir
kanunumuz var. Yine, Anayasanın 90ıncı maddesi gereğince
taraf olduğumuz uluslararası sözleşme var. Yine, üyesi
olduğumuz Avrupa Konseyinin aldığı, bu konularda
-şiddetle ilgili- tavsiye kararları var, uymak durumundayız.
Bunlar yetmiyor, şimdi bunları getiriyoruz.
Değerli
arkadaşlarım, şimdi, insanın
Akla ziyan bunlar. Yani
bunları aslında konuşmak da şey.
Sonra, masumiyet
karinesi ihlal ediliyor. Soruşturmaya başlama aşamasında
birisi şiddet kullandı; mahkeme kararı yok, oradaki kolluk gücü
diyecek ki: Kardeşim, sen bu maça giremezsin. Nasıl giremem?,
Savcılık veyahut mahkeme tarafından yasak
kaldırılmadığı sürece... Kendi koyuyor
yasağı, savcılığın ve mahkemenin kaldırması
olayına bakılıyor.
Arkadaşlar,
ne zamandan beri özgürlükler kolluk kuvvetleri tarafından
yasaklanabiliyor? Anayasada, mahkeme kararıyla ancak insanlar
özgürlüklerinden
Bu bir özgürlüktür, bir seyir özgürlüğüdür, kişisel
bir özgürlüktür, temel bir haktır. Siz bir temel hakkı, kanuna
koyduğunuz birtakım şeyle, kolluk kuvvetleri
aracılığıyla yasaklamaya kalkıyorsunuz. Tabii,
Türkiye'nin her tarafını MOBESE kamerayla izliyorsunuz.
Şimdi,
bakın, enteresan şeyler var. Bakın, Sayın Başbakan üç
Yden bahsetmişti, onunla mücadele edeceğini söylemişti:
Yoksulluk, yolsuzluk ve yasaklar. Geçtim, şimdi tansiyonu fazla germek
istemiyorum. Yolsuzlukta ve yoksullukta Türkiye'nin nereye geldiği malum
ama yasaklar konusunda da Türkiye'nin seçime giderken nereye gideceği de
malum. Sadece taslak halindeki kitaplar, bilgisayardaki imhalar
Bakın,
daha on beş gün içinde iki tane olay var. Artık yasaklar statlara
giriyor. Yani keşke buraya bir madde koysaydınız, Statlar
dışında, tiyatrolarda, operalarda ve bale gösterilerinde
topluluk hâlinde herhangi bir gösteri yapanlar aynı madde kapsamı
içinde olur. deseydiniz Türkiyede herkes tek tip olsaydı. Tek tiplik
bazı olaylarda iyidir ama böyle olaylarda o ülkenin demokratik bir ülke
olmadığının karinesidir.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın İçli.
Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu adına Aydın Milletvekili Sayın Ali
Uzunırmak.
Buyurun.
MHP GRUBU ADINA
ALİ UZUNIRMAK (Aydın) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 646 sıra sayılı Sporda Şiddet ve
Düzensizliğin Önlenmesine Dair Tasarı hakkında Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu adına söz aldım. Hepinizi
saygılarımla selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlar, bir yasayı yaparken yasa yapma mantığı
içerisinde her şeyden önce o yasanın gerekçesinde yasanın
kaynağını teşkil eden konuların analiz edilmesi
gerekir bir mantık silsilesi içinde.
Sporda
şiddet ve düzensizliğin önlenmesi eğer burada maksat ise
dolayısıyla şiddetin kaynağını önce doğru
teşhis koymak lazım. Buradan hareketle daha hemen kanunun isminden
başlayarak ben mantığı eleştirmeye yöneleceğim
çünkü sporda şiddet dediğinizde hemen şiddeti şiddetle bastırmak
için şiddeti çağrıştıran bir isimle kanunu toplum
önüne koyuyorsunuz. Oysaki şiddetin kaynağında, sebebi,
hoşgörüsüzlükten kaynaklanmaktadır spordaki şiddet.
Dolayısıyla biz bu kanunun daha ismini koyarken
hoşgörüsüzlüğün önlenmesi ve düzensizliğin önlenmesi dememiz
her şeyden önce toplumdaki fiilî birtakım veya sözlü birtakım
hoşgörüsüzlüğü, düzensizliği çağrıştıracak
olan insanlar üzerinde psikolojik olarak, onların hoşgörüsüz kimseler
olarak toplum tarafından adlandırılacağından
hareketle, onları psikolojik olarak bir kendi kendine otokontrolü ve
eğitmeyi öngörmüş olurduk ve bunu biz Sporda Şiddeti Önleme
Komisyonu olarak yaptığımız çalışmalarda da
Meclisteki komisyonlarımızın ve bilhassa Hükûmetin dikkatini
çekerek bu tasarının isminin değiştirilmesini önerdik ama
heyhat ki Dediğim dedik, çaldığım düdük.
anlayışı içerisinde, Yok kanun, yap kanun. felsefesi
içerisinde hiç duyulmadı. Oysaki Komisyon bir mutabakat içerisinde,
iktidar ve muhalefet milletvekillerinin mutabakatı içerisinde bu önerilerini
Hükûmete sundu, komisyonlara sundu, Adalet Komisyonuna sundu. Keşke burada
bu Komisyon raporumuzun sunduğu öneriler, Hükûmet tarafından, bu
komisyonlarda çoğunluk tarafından dikkate alınarak kabul
edilmiş olsaydı.
Değerli
milletvekilleri, sporda şiddet veya hoşgörüsüzlükte sadece tabii ki
en büyük seyircisi futbolun olduğu için her zaman futbol akla geliyor.
Oysaki analizci bir mantık içerisinde bu kanun ele
alınmalıydı. Çünkü amatör spor kulüpleri çünkü bunun yanında
bazı branşlar var ki -biletlerin ve müsabakaların- her müsabaka
için biletlerin geçerli olması ve birtakım yapılan
düzenlemelerle
Düşünün, basketbol ve voleybol maçlarına seyirciler
bütün maçlar için gelirler ama her maç için eğer seyirciler tekrar dışarı
çıkartılıp güvenlik açısından tekrar içeri
alınırsa o zaman bu müsabakalara artık, seyirci gelmez
olacaktır. Dolayısıyla, bu mantık içerisinde bu kanun
yapılmamıştır.
Değerli
milletvekilleri, eğer, biz, kanun yaparken bir mantık inşa etmek
istiyorsak şiddetin kaynağını araştırırken
bunun çok çeşitli fonksiyonlarının bu kaynağı
beslediğini görürüz. Örneğin, biz, kısa, orta, uzun vadede
birtakım tedbirler almalıyız. Kısa, orta, uzun vadede
alınacak olan tedbirlerde elbette ki cezai birtakım
yaptırımlar gelmeli ama bunun yanında tesislerin, bütün
branşlardaki tesislerin, her şeyden önce sosyal psikoloji, toplum
psikolojisi içerisinde değerlendirilerek tesislerin şiddeti
önleyecek, meydana gelen olayları bastırabilecek veya taraftar,
sporcu, bütün aktörler oraya geldiğinde, psikolojik olarak orada bir
şov sanatına geldiğini ve huzur içerisinde orada o
müsabakayı seyredebileceği rahatlık içerisinde o tesislerde o
atmosferi, o havayı bulabilmeli.
Eğer siz,
tesisleri birbirine tıkışık vaziyette ve daha ferah bir
alan olmadan, seyirci daha girerken turnikelerde
sıkışıklık içerisinde, daha spor alanlarına
gelirken şehir trafiğinde seyirci maça yetişip yetişememe,
müsabakaya yetişip yetişememe endişesi içerisinde bir dolgunluk
içerisinde oraya geldiğinde, turnikedeki emniyet gücü veya özel güvenlik
veya spor kulübü görevlileri tarafından
karşılandığı atmosfer onları tahrik edici
vaziyette, tesise girdiğinde kendi yerini bulmasında çekeceği
bir güçlük onu psikolojik olarak ne yönde etkileyecektir?
Biz, bu konularla
ilgili bütün Avrupadaki yaptığımız gezilerde de gördük ki,
tesisler yapılırken bütün bu psikolojik şartlar dahi
düşünülerek tesisler ona uygun yapılmaktadır, güvenlik
tedbirleri açısından ve bu psikolojik rahatlık
açısından.
Biraz önce
konuşan değerli milletvekili arkadaşımız, güvenlik kameraları
açısından bazı konuları dile getirdi. Tabii ki bu
bilgilerin çok sağlıklı bir şekilde kullanılması
ve saklanırken dikkat edilmesi gerekiyor, özel hayat korunmalı.
İspanyada gittiğimiz gezide, güvenlik güçlerinin bize verdiği
bilgiler doğrultusunda, seyircinin oturduğu koltukta göz rengine
kadar tespit edebilme imkânlarına sahip olduklarını söylüyorlar.
Böyle şeyler tabii ki güvenlik açısından önemli ama toplum
huzuru açısından ve seyircinin güvenliği açısından,
özel hayat açısından da çok daha önemlidir. Tesislerin bu kadar
zenginleştirilmesini hemen bir anda temin etmek mümkün olmayabilir. Bunun
yanında, spor kültürü ve spor bilinci açısından mantık
inşası ve eğitim de çok önemlidir. Yani, siz, bütün aktörleri,
sporun içindeki bütün aktörlerden bahsediyorum
Düşünün ki bir seyirci
evinden çıkıp, spor alanına gelip, tekrar spor alanından
evine döndürülünceye kadar kimlerle ve hangi psikolojik şartlarla
karşılaşıyorsa, burada nelerden etkileniyorsa işte o
etki ajanlarının her türlü
Değerli
arkadaşlar, eğer dinlemeyecekseniz
Başkan,
herhâlde çok önemli değil bu iş
BAŞKAN
Buyurun, siz konuşun.
ALİ
UZUNIRMAK (Devamla) Oysaki sporun dünyadaki geldiği konum
itibarıyla, direkt ve dolaylı olarak ekonomik etkileri
açısından, büyüklük açısından dördüncü büyük sektör
konumuna gelmiştir. Aynı zamanda uluslararası ilişkiler
açısından, aynı zamanda toplumun psikolojisi açısından
çok büyük insan kitlelerine hitap etmektedir.
Tabii ki bu
tesislerin ve mantık inşasının aynı zamanda
uluslararası kriterlere uygun olması gerekmektedir. Çünkü bugün
ülkemizde birçok yabancı takım ve birçok uluslararası müsabaka
alanında tesislerimiz açık olduğu gibi, bizler de
dışarılara gitmekteyiz. Gerek dışarıdan gelen
taraftarlar, kimseler, sporcular, spor insanları ülkemize geldiklerinde
veya biz oralara gittiğimizde aynı kurallara tabi olacağız.
Bu aynı kuralların inşası noktasında da bu kanunda
birtakım eksiklikler görülmektedir. Sayın Başbakan bundan bir
iki gün önce Yargı benim işime karışmasın. diyor.
Sayın Başbakan yargı benim işime karışmasın
deyince tabii ki akan suların durması lazım. Türkiyede
fermanlar çıkacak ama diğer ülkelerde insan haklarına ve hukukun
üstünlüğüne dayalı kanunlar çıkacak. Dolayısıyla, bu,
Yargı benim işime karışmasın. diyen bir
mantıkla hukukun üstünlüğünün ve aynı zamanda insan
haklarına dayalı kanunların çıkmasının mümkün
olmayacağını ben değerli milletvekilleriyle ve
halkımla da paylaşmak istiyorum.
Değerli
arkadaşlar, tekrar konuya dönersem, evden müsabakaya, müsabakadan tekrar
evine dönmek isteyen bir taraftarın, maçı yönetmek için giden bir
hakemin, müsabakayı gerçekleştirmek için müsabakaya giden bir
sporcunun, takımını müsabakaya hazırlayan bir antrenörün,
bütün orada görev yapan bir güvenlik gücünün, bütün bu aktörlerin hak ve
ödevlerini çok sağlıklı bir şekilde yasalarla,
yönetmeliklerle teminat altına almak gerekliliğine inanıyorum.
Dolayısıyla, bu kanunun böyle alelacele gündeme getirilerek
çıkartılmaya çalışılmasını ben uygun
görmediğimi sizlerle paylaşmak istiyorum. Bunlar yeni mi?
Değerli
milletvekilleri, aslında, geçenlerde düzenlediğim bir basın
toplantısında Başbakanlık yalan takip merkezi
kurulmalı. dedim çünkü artık siyasetteki bu yalandan geçilmiyor,
Başbakanın bir gün söylediği, bir gün söylediğini tutmuyor.
KEMALETTİN GÖKTAŞ
(Trabzon) Ayıp oluyor ama!
ALİ
UZUNIRMAK (Devamla) Bakın, Galatasarayı ve taraftarını
çok rencide eden bir olayla karşı karşıyayız. Telekom
Arena Stadının yapılışıyla ilgili birçok
spekülasyon yapıldı, birçok hakaret yapıldı Galatasaray
camiasına. Ben bu konuyla ilgili daha o gün, milletvekili sorumluluğu
içerisinde, Hükûmete bir soru önergesi verdim. Galatasarayın TOKİye
devrettikleri ile Galatasarayın TOKİden aldıklarının
neler olduklarını sordum ve halkımızla ve sizlerle
paylaşıyorum: Telekom Arena Stadı 300 milyar liraya
yapılmıştır ama bunun karşılığında
Galatasaray, TOKİye neler vermiştir? Devlet Bakanının bana
verdiği cevabı aynen sizlerle paylaşıyorum: Ali Sami Yen
Stadının kullanım hakkını Galatasaray TOKİye
devretmiştir ve Galatasarayın TOKİye Ali Sami Yen
Stadının kullanım hakkından
TOKİ, 475 milyar liraya
Aşçıoğlu ortaklığına vermiş, 475 milyar
artı gelir paylaşımı olarak paylaşmıştır.
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Milyar mı, milyon mu?
ALİ
UZUNIRMAK (Devamla) Milyon. Artı gelir paylaşımı yani Ali
Sami Yen Stadının kullanım hakkını TOKİye
devretmiş, TOKİ, Ali Sami Yen Stadını 475 milyon artı
gelir paylaşımı olarak Aşcıoğluna
vermiştir; bu bir.
İki:
Galatasaray, yapılmış olan Telekom Arena Stadının
toplam o bölgedeki 260 dönüm civarında arsanın kullanım
hakkına sahipti. Telekom Arena Stadı 120 dönüm üzerine
yapılmıştır, o 120 dönümün dışındaki 230
dönüm civarındaki arsayı Galatasaray Kulübü kullanım
hakkından vazgeçip TOKİye devretmiştir yani 300 milyon
liranın karşılığında 475 milyon lira, artı
gelir paylaşımı, artı Telekom Arena Stadının
çevresinde 220 dönüm üzerinde arsanın kullanım hakkını
TOKİ Galatasaraydan almıştır. Peki, şimdi soruyorum
sizlere: Çevre yolları, metrolar
O metrodan yapılacak olan hastane
de faydalanmaktadır, İstanbul halkı başka amaçlarla da
faydalanmaktadır, sadece Galatasaray taraftarı
faydalanmamaktadır. Çevre yollarından elbette ki Telekom Arena
Stadına gelen taraftar faydalanmaktadır ama İstanbulun
başka bir sürü insanları da oradan faydalanmaktadır.
Ayrıca
sordum, Telekom Arena Stadının çevresindeki bu 230-240 dönüm
arsanın dışında da TOKİnin imara
açtığı alanlar var mı oralarda? diye. Evet, oralarda da
imara açılmış ve değerlenmiş hazine arazileri
vardır, bunlar da TOKİnin malıdır. Yani Galatasarayın
o hakaret gören camiasının ve Kulübünün sırtından
Bugün
vatandaşa parasıyla ev satarak
Eğer arsa fiyatları, arsa
bedelleri, maliyetler, birtakım istisnalar, birtakım vergi
harçları, birtakım şeyleri düşündüğünüzde ve kaliteyle
eğer mukayese ettiğinizde yap-sat müteahhitlerinden daha
pahalıya mal olan TOKİ evlerinin reklamlarıyla karşı
karşıyayız. Böyle bir devlet mantığı, böyle bir
devlet yönetimi olmaz! Vatandaşa parasıyla ev satıyor
Başbakan, ondan sonra gidiyor açılış yapıyor. O zaman
müteahhitler de yapmalı bu işi.
Dolayısıyla,
değerli milletvekilleri, bu yasada muhalefet ettiğimiz birçok alan
vardır. Bunlardan her şeyden önce, başta söylediğim gibi,
kanunun daha ismi bir defa şiddeti çağrıştırmaktadır
ve dolayısıyla bu, kanun mantığına ve toplumun
sağlıklı bir şekilde yönlendirilmesine uygun bir isim
değildir, bu ismin değiştirilmesini rica ediyoruz.
Ayrıca,
Tanımlar maddesinde yer verilen kavramların, tanımların
Anayasa Mahkemesi ve Danıştayın değerlendirme ve
görüşleri çerçevesinde düzenlenmesi uygun olmalıdır. Müsabaka
görevlileri Tanımlar başlıklı 3üncü madde içerisinde
tanımlanmalı, ayrıca anılan maddenin dördüncü fıkrasındaki
Merkezî spor güvenlik birimi tanımı içerisine Jandarma Genel
Komutanlığı kurumunun da eklenmesi gerekir çünkü her müsabaka
mutlaka ki emniyet güçlerinin olduğu yerde olmuyor yani polis gücünün
olduğu yerde olmuyor, jandarmanın olduğu bölgelerde de oluyor.
Ayrıca,
tasarının İl ve ilçe güvenlik kurullarının oluşturulması
4üncü maddesinde farklı spor kulüplerine mensup ibaresinden sonra
gelmek üzere taraftardan sorumlu kulüp yöneticileri belirlenmeli ve bütün
güvenlik kurulu toplantılarına aynı kişiler
katılmalıdır... Eğer kulüpten herhangi bir yönetici görevi
savmak, yerine getirmek için başka başka görevliler
katılırsa bu toplantılara bu toplantılar verimli olamaz.
Dolayısıyla, taraftardan sorumlu kulüp görevlisi
tanımlanmalı ve bunların o güvenlik toplantılarına
katılması temin edilmelidir.
Türkiye Cumhuriyeti
kimlik numarası nüfus cüzdanlarında yer almasına
karşılık, yapılacak olan birtakım elektronik
biletlerle ilgili yeni bir şey getirilecek. Bunun da uygulanması,
hemen alana geçildiğinde, seyirciyi psikolojik olarak yanlış
etkileyecektir.
Ayrıca,
merak da ediyorum: Acaba Hükûmet yeni bir ekonomik alan mı açmak istiyor
yandaşlara, kart basımlarıyla ve başka konularla ilgili?
Ayrıca,
buradan şunu ifade etmek istiyorum ki Türkiye, birçok açıdan, özel
güvenlik sistemi açısından yeni yeni büyük adımlar atmasına
rağmen mantalite ve kalite olarak henüz daha bu kadar büyük toplumsal
olaylara karşı özel güvenlik sistemimiz gelişmiş
değildir. Hâlen polis gücümüz de belli oranlarda kullanılarak ama
polis gücümüzdeki görev yapan memurlarımızın her türlü ekonomik,
sosyal ve oradaki fiziki ihtiyaçlarının giderilebileceği
şekilde onları konumlandırmak gerekir. Yani o gün izinli
olması gerekirken gelip spor müsabakasında olan bir güvenlik mensubu
memurumuzun oradaki psikolojisini ters etkileyecek
İnsani
ihtiyaçlarını giderme fiziki şartlarından, ayrıca
izninden fedakârlık yaptığı için onun ekonomik
ihtiyacının da karşılığını bulması
açısından bunların ihtiyaçlarının giderilmesini ben
Komisyonumuzda da dile getirmiştim, burada da ısrarla dile
getiriyorum ve güvenlik güçlerimizin hemen geri çekilmesinin, özel güvenlik
gücü daha belli bir safhaya gelmeden sıkıntılar ve
sakıncalar doğuracağı kanaatini sizlerle paylaşmak
istiyorum.
Değerli
milletvekilleri, biz her şeyden önce şunu bilmeliyiz ki, kasıt
ve hata farklı olgulardır, farklı fiillerdir ve spordaki birçok
şiddet olayı hatayı kasıt olarak algılama veya sporun
içindeki bazı aktörlerin kasıt yaptığı kanaatinden
kaynaklanmaktadır. Düşünün ki bu yasada da hakemler, gözlemciler ve
birtakım temsilciler 20nci maddede kamu görevlisi olarak
tanımlanmaktadır. Ama hangi fiillerde ve hangi fiillere muhatap
olduklarında kamu görevlisi tanımlandığı
açıklanmamıştır. Düşünün ki, bir sporcunun saha
içerisinde hakeme yaptığı bir fiil eğer hakemi kamu görevlisi olarak tanımlatacaksa
veya şiddet taraflısı bir taraftarın hakeme
yaptığı kamu görevlisi olarak hakemi tanımlatacaksa, bu
tanımlar açık değilse burada uygulamalarda çok büyük
sıkıntılar ve sakıncalar meydana gelecektir.
Bir sporcuya
gösterilen kartın itirazında veya yapılan herhangi bir
davranışta hakemin kamu görevlisi olarak tanımlanması
artık o sporcunun herhâlde hapishaneye gitmesine sebep olabilir.
Dolayısıyla, bu tanımlar eksiktir Sayın Bakanım.
Bunların daha düzenli hâle getirilmesi gerekmektedir ama aceleye
gelmiştir.
Ben teşekkür
ediyorum, hayırlı, uğurlu olmasını diliyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Uzunırmak.
AK PARTİ
Grubu adına Bursa Milletvekili Sayın Mehmet Tunçak, buyurun. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
AK PARTİ
GRUBU ADINA MEHMET TUNÇAK (Bursa) Sayın Başkanım, değerli
milletvekilleri; Sporda Şiddet ve Düzensizliğin Önlenmesine Dair
Kanun Tasarısı hakkında AK PARTİ Grubu adına söz
almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Öncelikle, bizden
önce konuşma yapan değerli muhalefet partisi sözcülerine olumlu
eleştirileri için teşekkür ediyor, haksız eleştirilerine de
kısa kısa cevaplar vereceğimi buradan ifade ediyorum.
Önce,
konuşmanın başında kısaca bu kanuna neden ihtiyaç
duyulduğunu, müteakiben, bu kanunun içeriğinde -yine kısa
kısa- neler olduğunu ve eleştirilere cevaplarla
konuşmamı bitireceğim.
Spor
alanlarının gelişmesi, genişlemesi, sporla ilgili
sorunların artmasına tabii ki sebep oldu ve teknoloji ve
ulaşımın gelişmesi de sporun gelişmesine ve özel olarak
düzenlenmesi gereken bazı kanunlara ihtiyaç doğurdu. Yani gelinen
noktada şunu öngörmek lazım: Artık sporla ilgili ortaya
çıkabilecek olan olaylar ya da hak kayıpları basit asayiş
olayları değildir. Dolayısıyla, bu alan özel olarak
düzenlenmelidir. Kaldı ki uluslararasında yapılan spor
müsabakaları, uluslararası spor örgütlerinin aldığı
kararlar, uluslararası düzenlemelerin ulusal düzenlemelere bir
uyarlılığına ihtiyaç doğurmuştur. Bununla ilgili
olarak da dünya çapında artık sporun temel sorunları belirlenmiştir.
Bu sorunlarla ilgili az sonra ifade edeceğim bazı tedbirler,
bazı anlaşmalar, bazı sözleşmeler imzalanmış.
Temel sorun
olarak önce şike ve teşvik primi gibi, ırkçılık
gibi holiganizm gibi, hakem ve sporculara sözlü ve fiilî
saldırılar gibi, statlarda düzenin sağlanamaması gibi
problemler ön plana çıkartılmış ve bu konularla
alakalı gerekli düzenlemeler gerçekleştirilmiştir. 1986
yılında Strasbourgda Türkiye, Avrupa Sözleşmesini imzaladı
bu konuyla ilgili, 1990 yılında da kanunlaşarak yürürlüğe
girdi. Ayrıca, Avrupa Konseyi Daimî Komisyon tavsiye kararları, UEFA
ve FIFAnın talimatları, stat standartlarını, bilet
sistemlerini, kulüp-taraftar ilişkilerini, kulüp-polis ilişkilerini
ve stat güvenliğini düzenleme talimatı verdi. Bunun üzerine, 5149
sayılı 2004 tarihinde bir yasa çıktı. 2004 tarihinde
çıkan yasa, o zamandan bu zamana gelişen durumlar, 2005
yılında kurulan araştırma komisyonu raporu ve
hâlihazırda Türkiye Büyük Millet Meclisimizde kurulan sporda şiddet
ve düzensizliğin araştırılmasını ve sporun
sorunlarının araştırılmasını içeren
Araştırma Komisyonunun hâlihazırda
hazırladığı rapor doğrultusunda yeni bir yasanın
oluşturul-ması mecburiyeti hasıl olmuştur.
Sayın
Başkanım, değerli milletvekilleri; sporda şiddet ve
düzensizliğin önlenmesi, ayrıca, Anayasamızın 59uncu
maddesinin birinci fıkrasının Türkiye Büyük Millet Meclisi
olarak bizlere de verdiği bir görevdir, bir yükümlülüktür. Bu yasanın
önemli özelliklerinden bir tanesi -ki bence devrim mahiyetinde bir özelliktir-
sadece bir tarafın düzenlediği bir yasa olmayıp taşın
altına, belki de ilk defa, federasyonların, spor kulüplerinin,
Gençlik Spor Genel Müdürlüğünün, emniyetin, bakanlıkların hep
birlikte elini sokmaları, bundan sonra
sporda şiddet ve düzensizliğe karşı topyekûn bir
karşı duruş gös-termeleridir.
Sayın
Başkanım, değerli milletvekilleri; özellikle yasanın
içeriğinde bazı önemli değişiklikler var, bu
değişiklikleri kısa kısa ifade etmeye
çalışacağım. Daha önceki yasamızda, 5149
sayılı Yasada sadece müsabaka alanı değerlendirilirken,
yasa içeriği olarak, hâlihazır yasa gerek müsabaka alanının
içini, müsabaka alanının dışında oluşabilecek
olayları ve hepimizin, özellikle sporun içerisinde olan herkesin çok iyi
bildiği gibi taraftarların geliş-gidiş rotalarında
oluşturabilecekleri olayları da artık içerik olarak
düzenlemiştir yani kapsamı genişletilmiştir.
Çok önemli bir
değişiklik yine bu yasada, bugüne kadar, bildiğiniz gibi, sporun
kanseri diyoruz, şike ve teşvik primiyle ilgili bir suç düzenlemesi
Türk Ceza Kanununda da bulunmamaktaydı. Bu yasayla birlikte şike ve
teşvik primi ciddi şekilde cezalandırılan, beş
yıldan on iki yıla kadar -ki yarı oranında
artırım ve eksilimleriyle beraber- ciddi bir suç olarak
tanımlanmış ve bu yasanın içerisinde, kapsamın
içerisinde öngörülmüştür.
Ayrıca, yine
içerik olarak 5149 sayılı Yasada idari para cezası
ağırlıkla düzenleniyordu. Bu yasa daha ciddi bir şekilde
düzenlendiği için hapis ve adli para cezalarını öngörmektedir.
Taraftardan sorumlu kulüp temsilciliği gibi önemli bir yeniliği
ortaya koymuş, il ve ilçe spor güvenlik kurulları oluşturarak
sporun, karşılaşmaların, müsabakaların
oynanacağı illerde ve ilçelerde görevlilerin bu
karşılaşmalardan önce gerekli tedbirleri alabilmesi için
altyapıyı, zemini oluşturmuştur.
Yine, devrim
niteliğinde bir hususu düzenlemiş, elektronik kart ve elektronik
bilet uygulamasını ortaya koymuştur. Kamera ve teknik
donanımlarla müsabaka alanlarının düzenlenmesini ve bu
şekliyle daha medeni bir ortamda şiddetle ve düzensizlikle
mücadelenin olabileceğinin altını çizmiştir. Yine, bu
yasamızda görüntüler kaydedilecek, taraflara müsabaka sonrasında
ulaştırılacaktır.
Özel güvenlik ve
genel kolluk görevlendirmeleri düzenlenmiştir. Spor alanına yasak
madde sokulması hâlinde uygulanacak hapis cezalarını
belirlemiştir. Hakaret içeren tezahüratın şikâyete
bağlı olmadan uygulanacak adli para cezasını
düzenlemiştir.
Yine, önemli
yeniliklerden biri, spor alanlarına usulsüz seyirci girişine verilen
cezaları düzenlemiştir. Spor alanlarındaki eşyaları da
yine önemli bir değişiklik- kamu malı olarak bundan sonra kanun
değerlendirmiş ve Türk Ceza Kanununda değerlendirilen, kamu
malına verilen zarara karşı oluşturulan müeyyideler
öngörülmüştür.
Çok önemli bir
değişiklik, bu çok kez konuşulmuştu, bundan önce de çok kez
dillendirilmişti; kişi her türlü hakareti, her türlü şiddeti
yapıyor, belki de bununla ilgili küçük bir ceza verip, hatta bazen de adli
para cezası yerine idari para cezası olduğu için bunu da tam
olarak ödemeyip yine o statlara geliyor. Bir hafta önce stada şişe
fırlatan kişi, bir hafta sonra yine o statta oluyor. Bununla ilgili
nasıl tedbir alacağız diye yoğun bir, kamuoyundan tepki
vardı ve bu kanun özellikle bununla ilgili, Seyirden yasaklama kararı
şekliyle yeni bir düzenleme ortaya koymuştur. Yani ceza alan, idari
para cezası, adli para cezası ya da hapis cezası alan kişi
bir yıl boyunca statlara, stadyumlara ya da spor alanlarına girmesi,
müsabaka alanlarına girmesi engellenmiş ve bu, özellikle seyirden
yasaklama kararı adli sicile işlenerek de kişi için önemli bir
müeyyide hâline gelmiştir. Yani ben parayı veririm, hakareti
yaparım yahut da herhangi bir, statta şiddeti oluştururum
diyebilme hakkı artık ortadan kalkmıştır.
Şiddete
neden olabilecek bazı açıklamalar duyuyoruz kamuoyunda. Uzun zamandan
beri ciddi bir eleştiri konusudur. Özellikle bazı spor kulübü
yöneticilerinin ya da federasyon yöneticilerinin belki de ya da bazı
basın-yayın mensuplarının yaptığı
eleştiri sınırlarını aşan, şiddeti
yönlendiren, şiddeti öngören ve teşvik edecek neticedeki
açıklamalardan dolayı artık idari para cezası ve üç ay
seyirden men gibi bir ceza oluşturulmaktadır. İhtisas
mahkemeleri olarak değerlendirilmiştir hâlihazır kanunumuzda.
Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunun belirleyeceği asliye ceza ya da
ağır ceza mahkemeleri sporda şiddetle ilgili, hâlihazır
kanunla ilgili cezaların değerlendirilmesini ihtisas mahkemesi olarak
yapacaklardır.
Sayın
Başkanım, değerli milletvekilleri; fazla uzatmadan bir iki
eleştiriye de cevap vererek sözlerimi bitireceğim. Şimdi,
özellikle, CHP Milletvekilimiz konuşmasında ifade ettiler -ki
tasarıyla ilgili belki de çok ciddi bir yarayı açtıkları
kanaatindeyim- yani fevkalade önemli, devrim niteliğinde, bundan sonraki
süreçte sporu, Türkiyedeki sporu belki de düzenleyecek belli bir
standardı oluşturacak yasanın karşısında, bu
yasayı fevkalade haksız ve niteliksiz bir şekilde
eleştirmesinden kaynaklı bazı eleştirilerine cevap vermek
istiyorum. Bir tanesi, maalesef, Komisyon toplantılarında uzun uzun
açıklanmış, kendileri de kabul etmiş olmalarına
rağmen, yine her zaman ki gibi karakolda doğru söyleyip burada yine
şaşmışlar. Bu yasayı yine
siyasallaştırıp, maalesef, bizim ortak spor hassasiyetimize en
sert tepkiyi ortaya koymuşlardır.
ALİ
UZUNIRMAK (Aydın) Mehmet, Komisyonun raporu burada, hangisine uydunuz
buradan?
MEHMET TUNÇAK
(Devamla) Ali Ağabey, ben sana cevap vermiyorum. Ali Ağabey, senin
muhalefetine, eleştirilerine az sonra cevap vereceğim. Sen üstüne
fazla alınıyorsun, orada biraz sıkıntı oldu galiba.
BAŞKAN
Sayın Tunçak, Genel Kurula hitap ediniz.
MEHMET TUNÇAK
(Devamla) Şimdi, elektronik kartla ilgili olarak, özellikle çok
üzüldüğümüz bir açıklama yapıldı burada. Elektronik kart ve
elektronik biletle ilgili, kameralarla ve teknolojik gelişimle ilgili,
özellikle Avrupanın önemli spor ülkelerinin, hatta dünyanın çok
önemli spor ülkelerinin kullandığı tüm elektronik sistemler,
elektronik kart, elektronik bilet, kamerayla takip sistemi aynı
şekilde Türkiyede de uygulansın diyoruz. Kötü mü ediyoruz? Bununla
alakalı yapılan iş, bilime, teknolojiye uygun bir iş
yanlış olarak burada nasıl değerlendirilir, nasıl
fişleme olarak adlandırılır? Yani akla, hayale gelmedik bir
şekilde, insanların da, belki dinleyen değerli
vatandaşlarımızın da fevkalade haksız şekilde
aklını karıştıracak ifadeleri burada üzüntüyle
dinledim doğrusu. Bir tanesi Ayrıca 14üncü madde. dediler,
hakaretle ilgili bazı eleştirileri ortaya koydular. Kanunumuzun
14üncü maddesinde sanki mizaha ya da eleştiriye karşı bir
düzenleme var da buna karşı bir duruş ortaya konmuş gibi,
tamamen yanlış yönlendirilen şekilde yapılan bir
konuşma oldu az önce CHP Grubu tarafından. Bundan üzüntü
duyduğumu söylemek istiyorum. Yani hakaret hakarettir. Hakaretin ne
olduğunun, hakaret ve sövmenin suç olduğunun, Türk Ceza Kanununda
tanımlandığının, hukukçu olmaya da gerek yok, tüm
arkadaşların bildiğine eminim. Bununla ilgili, hakaretle
alakalı bir düzenleme yapıldı da bundan neden rahatsız
olunuyor? Hakaretten çok mu memnun olunuyor? Bu hakaretin, statlarda,
stadyumlarda, spor karşılaşmalarında hakaret edilmesinin
önüne geçilmesinden neden rahatsız olunuyor? Bunun için bir mücadeleyi
beraber ortaya koymamız gerekirken, sırf eleştiri olsun diye,
burada, neden yanlış yönlendirilip basit basit örnekler verilerek,
hakaretle uzaktan yakından alakası olmayan örnekler verilerek
insanlarımızın aklı karıştırılıp
bu doğru ve gerekli yasanın altı boşaltılmaya
çalışılıyor?
Özgürlük dendi,
Özgürlük alanları kısıtlanıyor. dendi. Burada hangi
özgürlükten bahsediyoruz? İşte, az önce ifade edilen özgürlükten
değil, yani hakaret etme özgürlüğünden değil, kırma, dökme,
vurma özgürlüğünden değil. Biz, oraya, statlara, spor alanlarına
rahat şekilde gelip spor karşılaşmalarını
seyredebilme özgürlüğünden bahsediyoruz. Biz bu özgürlüğün
altını çiziyoruz. Az önce yapılan ifadeler, inanıyorum ki
Türkiyedeki 4-5 bin tane holiganı çok memnun etmiştir.
Sanıyorum ki o 4-5 bin tane holigan özellikle CHP Sözcüsü
Arkadaşımın söylediklerinden fevkalade memnun olmuş,
kendisini de içlerine katmak için büyük bir heyecanla beklemektedir. Ama
inanın ki Türkiyede yaşayan milyonlarca insan aileleriyle düzgün
şekilde gidip, bir İspanyadaki gibi, bir İngilteredeki gibi
spor karşılaşmasını izleyebilme özgürlüğünü
aramaktadır. Bu yasa bunun arayışındadır, bunun mücadelesindedir.
İsterdik ki laf olsun torba olsun diye yapılan, hatta hatta hukukla
da fazla alakası olmayan eleştiriler biraz daha ciddi şekilde
yapılabilseydi.
Son cümleyle
bitireceğim. Gerek Ali Bey gerekse CHP Sözcümüz bir hususu ifade ettiler.
YAŞAR TÜZÜN
(Bilecik) Sen konuşmanı yap, cevap verme, Bakan Bey versin
cevabını.
MEHMET TUNÇAK
(Devamla) Ben kendi cevabımı veriyorum.
TOKİ
tarafından yapılan statla alakalı olarak vicdanı olan tüm
sporseverler gerek TOKİyi gerekse bu stadın yapımında her
türlü problemi anbean takip edip, çözmek için gerekli talimatları vererek
bilfiil stadın yapımında taraf olan Sayın
Başbakanımıza müteşekkirdir. Bu konuyla alakalı
herhangi bir altyapısı olmayan eleştiriler burada söylendi, bu
fevkalade haksızdır, vicdanlarda da mahkûm edilmektedir. Bu
açıklamalar aslında hani o statta bir provokasyon oldu ve birçok
sporseveri de vicdanen rahatsız etti ya, işte o provokasyonların
da adresini göstermektedir.
Sayın
Başkanım, değerli milletvekilleri; bu kanun ile Türkiye Büyük
Millet Meclisi olarak sporda şiddete ve düzensizliğe karşı
net bir duruş göstermekteyiz. Toplam rakamı 4-5 bini geçmeyen, 4-5
bin olarak değerlendirilen holiganın, yanına bazı
kişileri de alarak sporumuzu teslim almasına hep beraber
karşı çıkıyoruz ve bu süreç içerisinde çok daha medeni, çok
daha kaliteli bir sporun yapılacağı, sporun en güzel
şekilde izleneceği, medeni bir şekilde ailelerimizle sporun
izlenebileceği bir ortama süreç içerisinde belki de alışılacak
olmasından dolayı memnuniyet duyuyoruz.
Türkiye Büyük
Millet Meclisi olarak bu yasanın hep birlikte arkasında
olduğumuz inancıyla yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (AK
PARTİ sıralarından Bravo sesleri, alkışlar)
BAŞKAN
Şahsı adına Mehmet Sevigen, İstanbul Milletvekili.
Buyurun. (CHP
sıralarından alkışlar)
MEHMET
SEVİGEN (İstanbul) Sayın Başkanım, değerli
arkadaşlar; gecenin bu saatinde çok hayırlı bir iş
yapıyoruz. Spor bizim, hepimizin ortak ilgilendiği konulardan, gerçi
sporu bilmeyen kimse yok. Ben Sayın Bakanı çok severim. Faruk
Ağabey Öyle başladığı zaman
MEHMET EMİN
TUTAN (Bursa) Arkasından?
MEHMET
SEVİGEN (Devamla)
arkasından geliyor. diyor.
Ama bugün,
gerçekten, burada bulunan bütün milletvekilleri bu saatte bulunuyorlarsa
muhakkak sporun içinden geliyorlar, ilgileniyorlar. Spor çok önemli bir ortak
dil, dünyada da, Avrupada da, Türkiyede de, her tarafta, evimizde bile,
yürüyüşünden tutun da atletizmine kadar. Spor yapan insanlardan pek zarar
gelmez. derler hep, idarecilik yapan insanlardan da zarar gelmez, bunlar, böyle,
ortak duygularımız yani bizi insan yapan, insanı insan yapan
ögelerden bir tanesi. Bu bakımdan, biz burada ne konuşursak
konuşalım önünde sonunda anlaşacağımızı ümit
ediyorum bu konularla ilgili.
Yıllardır
biz -sporda şiddetten çektiğimiz çok yaralar var, üzüntüler var- çok
ciddi rahatsızlıklar duyuyoruz sporda yapılan bu şiddetle
ilgili. Bu dönem, işte, Bursa-Diyarbakır maçını
hatırlarsınız, o olaylar olduktan sonra Türkiye bu konunun
üzerine
Ondan önce de olaylar oldu ama en son bardağı
taşıran konu bu olunca Meclisteki arkadaşlarım, ben de,
diğer arkadaşlarımla beraber ciddi bir komisyon kurduk. Bu
komisyon hem ana muhalefet partisinden hem iktidar partisinden hem de
diğer muhalefet partili üyelerden herkesi kucaklayan ama bu konuda
gerçekten uzman -hocasından hakemine kadar, profesyonel futbolcusundan
yöneticisine kadar- bu işi bilen insanlardan kurulu bir komisyondu, çok
ciddi bir çalışma da yaptı arkadaşlarım. Burada
bulunan arkadaşlarıma gerçekten teşekkür ediyorum.
İnanın Sayın Bakanım, çok ciddi bir çalışma
yaptık fakat bu çalışmayı nedense, sonuçlarını
çok beklemeden, ne çıkacak ne getirecek bu insanlar
Biz Avrupaya
gittik biliyorsunuz, İspanyaya gittik, İngiltereye gittik, oradaki
statları inceledik. Bazı arkadaşlarımız her ne kadar
Devlet parasıyla gidiyorsunuz. deseler bile biz masrafların bir
kısmını kendi cebimizden harcadık. Öyle değil mi
Mevlüt Ağabey? Sen bunu söyledin ama neyse, sonra vazgeçtin.
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) Asla! Asla!
MEHMET
SEVİGEN (Devamla) Tabii, bunlar espri, söylemedi tabii öyle bir
şey. Espri bir tarafa yani Mecliste şiddet olmasın, sporda
şiddeti konuşuyoruz, Mecliste şiddet yapmayalım.
Bu bakımdan,
Sayın Bakanım, biraz bekletebilseydik, gerçekten biz ciddi bir dosya
hazırlıyoruz, biz ciddi çalışma yapıyoruz, biz burada
milletvekilleriyiz ve emek veriyoruz gece gündüz. Bizim kadar, kısa
dönemde çalışan ben bir komisyon daha görmedim; ben çocuk
komisyonunda da bulundum, diğer komisyonlarda da bulundum ama bu spor
komisyonunda görev yapan arkadaşlarımla günde dört toplantı,
sekiz saat, dokuz saat, on saat çalıştığımız
günler oldu.
SUAT KILIÇ
(Samsun) Başarılı da bir iş çıktı ortaya.
MEHMET
SEVİGEN (Devamla) Çok, çıktı ama maalesef Adalet
Komisyonundaki arkadaşlarım sanki yangından mal
kaçırır gibi, oldubittiye getirerek, bu şiddetvari olaylar oldu,
Başbakanı Galatasaray maçında yuhaladılar diye hemen bunu
apar topar getirelim
SUAT KILIÇ
(Samsun) Onunla hiç alakası yok Mehmet Bey, yahu. O olmadı
şimdi!
MEHMET
SEVİGEN (Devamla) Şimdi olmadı, bak Suatçığım,
olmadı. Neden olmadı biliyor musunuz? Bu bizim ortak
amacımız, bir ortak değerimiz. Biz bir çalışma
yaptık arkadaşlar, bir çalışmayı bekleyin, bir hafta
sonra gelsin, bir ay sonra gelsin, ne fark eder? Zaten Komisyon, raporunu
bitirdi, Türkiye Büyük Millet Meclisine sundu arkadaşlar. Bu emek veren
arkadaşların... Biz, mesela, üç bölümde beş bileşenden, on
iki hedeften elli bir öneri getirdik. Yani bu önerilerimizi doğru dürüst
-bir kısmını alt komisyona arkadaşlarımız
gönderdi, dinlediler ama- kimse dinlemedi.
Mesela sırf
Galatasaraylı arkadaşlarıma, yöneticilerime yapılan
hakaretleri ben bir tarafa bırakıyorum, onlar orada kaldılar
diye düşünüyorum. Koskoca Galatasaray açılışında
Sayın Başbakan geliyor, bakanlar geliyor, TOKİ
Başkanımız alıyor eline mikrofonu, ağzına gelen
bütün hakaretleri yapıyor; böyle bir uygulama olur mu? Hiçbir
arkadaşım da TOKİ Başkanına Arkadaş, senin
haddin değil, senin hakkın da değil. Sen nasıl böyle bir
spor salonunun açılışında
Dünyanın gözü orada, televizyonda izleyen milyonlarca insanlar var,
yüze yakın televizyon Avrupada, dünyada bunu naklen veriyor;
Başbakanımız orada, Türkiye Cumhuriyetinin Başbakanı
-bana göre de çok önemli, bu tarafını bir tarafa
bırakıyorum- bakanlar Başbakanın arkasında resim
vermek için sıraya giriyorlar, oradaki taraftar derneklerinin hiçbirisinin
haberi yok; burayı sanki kendilerinin babasının cebinden,
çiftliğinden yapmışlar gibi Ali Bey biraz önce anlattı-
aldıkları paranın 2 katı
karşılığında elde ederek TOKİnin
yaptığı böyle, sanki hayrına yapıyorlar, sanki onlara
bir lütufmuş gibi- Galatasarayın kendi evinde Galatasaray
yöneticilerini yerden yere vuran bir konuşma yaptılar. Ne Federasyon
Başkanım -çok seviyorum ama- ne Sayın Bakanımdan ne
diğerlerinden
TOKİ Başkanının haddi değil bu.
Burası sporla ilgili bir konu. Burada sporcu arkadaşlarım var,
örnek olacak insanlar var. Yani Başbakanın yuhalanması benim
kanıma dokundu sevgili arkadaşlarım, gerçekten söylüyorum, sizi
üzdü mü bilmiyorum, üzüldünüz mü bilmiyorum. O sayın bakanlar onun
arkasında duracağına etrafını çevirselerdi, o
taraftarların arasına girseydi, orasını bir şölene
çevirseydik, bütün dünyaya örnek olsaydık olmuyor muydu? Biz
İspanyada sorduk, Krala yapılan kötü tezahüratlarda ceza var
mı? dedik, Hayır. dediler. Krala karşı yapılan
tezahüratlarda ceza yok, arkanı da dönersin, elle de
alkışlarsın, protesto da edersin, boşaltırsın da.
Bunları bu kadar büyüterek, oldubittiye getirerek
Yasayla ilgili
eksiklikler olabilir, el ele vereceğiz, belki de biraz sonra buradan ortak
bir yasa çıkaracağız ama şunu bilmenizi istiyorum
Sayın Bakanım, Türkiyede şiddeti, genelde biraz da bizler
yapıyoruz, yöneticiler olarak. Bir hakem vardı
hatırlarsınız, gay hakem, Halil İbrahim, çocuk hastalık
diye, bir sayın bakan bu çocuğun üzerine geldi. Yıllarca
hakemlik yapmış, askere gidip geldikten sonra hastalıktan
dolayı, gay hakemi askerlikten aldık. Trabzonda o çocuğu
teşhir ettik, bütün dünyaya duyurduk, ne Federasyon
Başkanımız sahip çıktınız o çocuğa, gay
hakeme, Halil İbrahime, ne Sayın Bakanlık sahip
çıktı, ortada bırakıyoruz. Yani biz bir aileyiz, spor bir
camia, spor ortak bir aile.
Adnan
Polatın size orada yakın davranmasından sonra Galatasaray
seyircisi Adnan Polatı gömdü. Yani Adnan Polatın vebali o
sahanın açılışını organize eden
Sayın
Bakanım biraz da sizde var yani Adnan Polata sahip
çıksaydınız
Bakın Galatasaraya, Adnan Polat, Hükûmeti,
siyaseti karıştırdığınız için, spora
siyaseti karıştırdığınız için
Sanki
orası Adalet ve Kalkınma Partisinin açılış
kampanyası gibi, Yeni bir yer açıyoruz, TOKİnin evlerini
dağıtıyoruz. öyle bir kampanyaya soktuğunuz için Adnan
Polat geldi size destek çıktı. Garip ne yapsın korkudan,
işi var gücü var Hükûmetle, eğer orada destek çıkmadığı
zaman büyük baskı olacak, yarın mahkemeler gidecek, vergiler gidecek,
otelleri incelenecek, elektrik santralleri incelenecek. Başbakana
karşı çıktı ama siz
MEHMET TUNÇAK
(Bursa) Sporda şiddeti dağıtıyorsun.
MEHMET
SEVİGEN (Devamla) E, şiddet bu değil mi Mehmet?
MEHMET TUNÇAK
(Bursa) Değil ağabey.
MEHMET
SEVİGEN (Devamla) Nedir bu şiddet? Orada Başbakana
yapılan olay şiddet değil miydi, sen öyle görmedin mi, onun için
bu yasa gelmedi mi?
MEHMET TUNÇAK
(Bursa) Onun için gelmedi.
MEHMET
SEVİGEN (Devamla) Bak, onun için
Bu oldubittiye geldi. Eğer bizim
yaptığımız, Komisyonda bizim yaptığımız
önerileri buraya cidden alsaydık, biraz önce arkadaşlarımın
eleştirisi olmayacaktı, onu anlatmaya çalışıyorum,
ortak çıkaracaktık. Yine de destekliyoruz, bu konuda çok fazla
Eleştirilerimizi yapacağız, eksikliklerimizi
koyacağız, getireceğiz. Burada spor adamlarının,
yöneticilerin, gazetecilerin, o manşetlerin tabii ki, hepsinin burada
şiddette bu kadar büyük suçu var, bu kadar sebebi var. Bir yönetici
çıkıyor, dilediği gibi demeç veriyor. O gazeteci, yönetici
arkadaşlarım, televizyonda yorum yapan gazeteciler
çıkıyorlar, diledikleri gibi yorumlar yapıyorlar, insanlara
saldırıyorlar. O Ardaya yapılanları affetmek mümkün mü?
Yani bu bakımdan
Benim burada en
çok üzüldüğüm konu, bu kadar emek verdik, Parlamentonun son dönemlerinde
-belki de büyük bir kısmımız gidip gelmemek, gelip görmemek var
aramızda da, insanlık hâli, her türünü yaşıyoruz ama- ciddi
bir hizmet ettik, ciddi bir çalışma yaptık. Bu
çalışmanın, ben inanıyordum ki eğer fırsat
tanısalardı, çok aceleye getirmeselerdi -yani Adalet Komisyonundaki
bu konuları bilen arkadaşlarım demek ki spor komisyonundaki
arkadaşlarımdan daha etkili olarak bu işleri yapıyorlar-
eğer bunları getirebilselerdi, bunlarla bir çalışma
içerisine girebilselerdi, biz, buradaki tartışmayı yapmadan,
Komisyondan gelen bütün çalışmaları ortak yönlendirerek hep
beraber çıkartırız ve çok ciddi bir iş yapmış
oluruz diye düşünüyorum.
Gittiğimiz,
geldiğimiz yerlerde, en azından, İspanyada ve İngilterede
bulunan arkadaşlarım gerçekten çok önemli bir çalışma
yaptı. 50 bin kişilik statların, 45 bin kişilik
statların nasıl dört dakikada
boşaltıldığını örnek olarak anlatırdık
çağırsalardı bizleri. Kaç kapıdan giriyorsunuz, kaç
kapıdan çıkıyorsunuz? Nasıl uygulamalar
yapılıyor? Biletlerle ilgili, sıralamayla ilgili, trafikle
ilgili nasıl çözümler üretiliyor? Ne kadar güzel hizmet verirseniz,
seyirci size
Statların fizikî şartlarından dolayı,
yapılarından dolayı ne kadar hizmet verebilirseniz, ne kadar
seyircinin gelip rahat edebileceği, rahat izleyebileceği mekânlar
hazırlarsanız
Seyirciler stadyumları ve o yörede oynanan
maçları bir tiyatro arenası gibi görüyor, bir tiyatro seyreder gibi
gelip seyrediyor, coşkuyla da, ilgiyle de seyrediyor ama biz bunları
Komisyona aktarma şansını elde edemedik. Benim buradaki en büyük
eleştirim, bu emek veren milletvekili arkadaşlarımın
emeği boşa gitmemiştir, kendilerini hiç üzmesinler, o bakımdan,
önümüzdeki dönemlerde yine bunun düzeltilmesini sağlarız diye
düşünüyorum.
Emek veren, çaba
sarf eden, o Komisyonda görev yapan bütün arkadaşlara teşekkür
ediyor, bu raporun hem ülkemize hem de spor camiasına hayırlı
olmasını diliyor, beni dinlediğiniz için bu geç saatte, hepinize
sevgiler, saygılar sunuyorum.
Hayırlı
uğurlu olsun. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Komisyon
adına Sayın Hakkı Köylü, buyurun.
ADALET
KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Sayın
Başkan, değerli arkadaşlar; çok fazla konuşmak istemiyorum,
bir iki konuya kısaca açıklık getirmek istiyorum. Bu
tasarının, Sayın Başbakana karşı, bir futbol
maçı öncesi stadyumun açılışında yapılan olumsuz
hareketi takiben apar topar Meclise geldiği ve Başbakana yapılan
o protestonun, başka bir deyişle maçlarda protesto olarak kabul
edilebilecek normal olayların da cezalandırılması
amacıyla böyle bir tasarı düzenlendiği gündeme getirildi.
Aynı şekilde, bu düşünce Komisyonda da değerli
arkadaşlarımız tarafından gene öne sürüldü.
Birincisi: Sayın
Başbakanın bu stadyumun açılışında bulunduğu
tarihin -ocak ayı içinde, yanılmıyorum- gününü tam bilemiyorum
ama ocak ayında olduğunu biliyorum. Bu tasarının tarihine
bakıyoruz, 27/12/2010 tarihinde Meclise gelmiş.
Esasında
tasarının hazırlığı çok uzun bir zaman
almıştı, altı ay, bir yıl önceden beri
hazırlanıyordu ama aralık ayının sonlarına
doğru Meclise geldi, Sayın Başbakanla ilgili olan olaysa ocak
ayında oldu. Yani Sayın Başbakana, on beş gün sonra, yirmi
gün sonra maça gittiğinde veya stadyuma gittiğinde bir protesto
olursa her ihtimale karşı şimdiden tedbir alalım
düşüncesiyle böyle bir tasarı Meclise sevk edilmedi, böyle bir
şey yok.
İkincisi:
Bir şey daha söylüyorum. Burada
YAŞAR TÜZÜN
(Bilecik) Komisyonda ne zaman görüşüldü Başkan? Komisyonda
görüşülme tarihi?
ADALET
KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Devamla)
Komisyondaki görüşme tarihimiz
Komisyona geldiği zaman sırayla
görüşülür.
YAŞAR TÜZÜN
(Bilecik) O tarihi de verin ama, ne zaman olduğunu.
ADALET
KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Devamla) O tarih
önemli değil, Meclise geldiği tarih önemlidir. Bu tasarı
komisyonda görüşülecektir ama bugün ama yarın ama üç gün sonra.
YAŞAR TÜZÜN
(Bilecik) Komisyonda görüşüldüğü tarih?
ADALET
KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Devamla)
İkincisi: Bakın, stadyumlarda yapılan protestolar bu kanunla
cezalandırılmıyor. Kanunun cezalandırdığı
hususlar kişilerin kişilik haklarına saldırı,
kişilere karşı doğrudan yapılan hakaretler veya
şiddetin dışında, burada bahsettiğimiz hakaret içeren
tezahüratlar, ona takıldı arkadaşlarımız. Hakaret
içeren tezahürattan maksat şudur: Bir tezahürat yapılıyor, ulu
orta yapılıyor, belli bir kişiye karşı da olabilir,
belli bir kişi hedeflenmemiş de olabilir ama bir insan bunu
duyduğu zaman bunun bir hakaret olduğunu düşünüyorsa, hakaret
olarak algılıyorsa bu takdirde, bu kanuna göre çok da cüzi bir
cezası var, bildiğimiz kanunlardaki hakaretin cezası gibi
değil. Eğer bir kişiye hakaret ediliyorsa, o takdirde, onun
cezası zaten Ceza Kanununda var, oradan ceza alır.
Tasarı,
esasında daha önceki kanunun uygulanmaması ve iyi uygulanmaması
sebebiyle gündeme gelmiştir. Eğer gerçekten daha önceki kanun iyi
uygulanabilseydi bu tasarı gündeme gelmeyecekti. Ama bu arada bazı
değişiklikler olmuştur, dünyadaki örnekleri izlenmiştir,
hatta Meclisimizde, spordaki şiddetin, düzensizliğin ve sporun
sorunlarının araştırılmasına yönelik bir de
komisyon kurulmuştur. Bu Komisyonun görüşleri de bizim için
önemlidir, o Komisyonun görüşlerinden de istifade ettik, Komisyona geldi
arkadaşlarımız ve bunları birlikte
değerlendirdiğimizde, bugün şu karşımızda bulunan
tasarı ortaya çıkmıştır. Bundan sonra, sporda
şiddetin çok önemli ölçüde önleneceğini düşünüyorum, tamamen
bitirmemiz belki mümkün değil ama gerçekten, çok önemli ölçüde
önleneceğini düşünüyorum.
Tasarının
hayırlı olmasını diliyorum. Teşekkür ediyorum.
Saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Köylü.
Şahsı
adına Trabzon Milletvekili Kemalettin Göktaş, buyurun. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
KEMALETTİN
GÖKTAŞ (Trabzon) Sayın Başkan, değerli milletvekili
arkadaşlarım; hepinize saygılar sunuyorum.
İnsanlar
eğlence için, stres atmak için zaman zaman sinemaya gider, tiyatroya
gider, maça gider ve bu yasayla ilgili de, maçlara gitmenin sonucunda
birtakım şiddet olaylarının meydana gelmesiyle ve bu
olayların engellenmesiyle ilgili bir düzenleme getiriyor. Tabii, bu
yasayı konuşurken spordaki
birtakım sıkıntıları da dile getirmek gerektiğini
ben düşünüyorum.
İnsanlar
zaman zaman maçlara gittiğinde zevk alarak dönerler, eğlenerek
dönerler ama bazen de eğlenme yerine büyük bir stres içinde döndüklerine
de şahit oluyoruz. Dünya Kupası maçlarını hep beraber
seyrettik, izledik burada, zaman zaman muhalefet ve iktidar kulislerinde hep
beraberce izledik. Oradaki maçlarda, arkadaşlar, ne kadar güzel bir maç
heyecanı vardı. O insanların nasıl mutlulukla, heyecanla
tezahüratlara katıldıklarına, vuvuzela denen yerel çalgılarıyla
beraber eğlendiklerine, stadı âdeta bir festival havasına
dönüştürdüklerine hep beraber şahit olduk ve gerçekten de,
değerli arkadaşlar, ben bundan çok keyif aldım, gıptayla
baktım o insanlara. Acaba, bizim ülkemizde biz bu şekilde bir maç
seyredemez miyiz, yani işte A takımının taraftarı, B
takımının taraftarı bir arada bu maçı seyredemez
miyiz? diye hep zaman zaman aklımdan geçmiştir. Tabii, oralarda bu
mağlubiyet ve galibiyet kültürünün biraz daha ileri düzeyde olduğunu
düşünüyorum. Bizde de zaman zaman bu kültürün daha çok
gelişeceğini ve bir gün belki aynı düşüncede, festival
içinde maçları seyredebileceğimizi ben düşünüyorum.
Değerli
arkadaşlar, bizim, şimdi, maçlarda şiddete vesile olan
olayları da bir değerlendirmemiz lazım. Yani, biz şu anda,
spordaki şiddetin önlenmesiyle, düzenlenmesiyle ilgili bir konuyu
görüşüyoruz. Evet, stattaki düzensizliği konuştuğumuz zaman
stadın dışındaki düzensizliği de, o masa
başı oyunlarını da görüşmemiz, konuşmamız
lazım arkadaşlar. Bu şiddet niye oluyor, nasıl
gelişiyor? Acaba bu şiddetin oluşmasında -aslında bunu
derken, şiddeti yapanların yanında değiliz, onu söyleyeyim-
bir tahrik unsuru var mı yok mu arkadaşlar? Buna da bakmak
lazım, bunu da değerlendirmemiz lazım. Bir hakem, bir maçın
kaderini etkileyebiliyor arkadaşlar. Karşımızda hakem
arkadaşımız da var, bakıyor. Haklı, elbette ki
insandır, hata yapabilir arkadaşlar ama bariz, duyuyoruz: Bu sene
şu takım şampiyon olacak, sen ağzınla kuş tutsan
şampiyon olamazsın.
Değerli
arkadaşlar, ben, bir milletvekili olarak sahanın kenarında
masayı kurup basın toplantısı yapan bir milletvekiliyim.
İllallah dedik hakem hatalarından. Bir gün, bir maç sonucu, Merkez
Hakem Komitesi Başkanını arıyorum, dedim: Allah
aşkına, bu Trabzonspor düşecekse düşsün, bırakın
şunu ya, düşün yakasından. Ya, şu dünkü maçta penaltı
verildi. Bu penaltı hakikaten atılırken Allaha dua ediyorum
Ya Rabbi, bunu atamasın bu çocuk, bu futbolcu bu penaltıyı
atmasın. diye, inanın içtenlikle dua ediyorum. Yani, biz
yenileceğiz veya galip geleceğiz anlamında değil bu duam,
korkuyorum, gol olursa bir olay çıkacak, hadise çıkacak. Dedim: Ya,
şimdi Merkez Hakem Komitesi Başkanı olarak sizden soruyorum,
Allah aşkına, bu penaltı penaltı mıydı?
Değildi. diyor, Haklısın, değildi. diyor. Bu ve buna
benzer birçok hatalar yapılıyor arkadaşlar.
Bakın,
Beşiktaş-Trabzon maçının hakemine iki hafta maç verilmedi,
geçen hafta Üçüncü Ligden maç verildi ama bunu, bu cezayı biraz daha
artırmak lazım. Biz, şiddeti yapanların asla yanında
olmamalıyız arkadaşlar ama şiddete vesile olanlara da biz
göz yummamalıyız değerli arkadaşlar. Çünkü takımlar,
kulüp başkanları, yöneticiler, büyük fedakârlıklar yapıyor,
masraf ediyorlar, futbolcu transfer ediyorlar, antrenör transfer ediyorlar,
çalışıyorlar, çabalıyorlar, sahaya giriyorlar. Bu sahada,
bu seyirci de, taraftar da bu takımın peşinde koşuyor. Ama
gidip de o insanların emeğini çalmak, o insanlara
saygısızlık yapmak gerçekten büyük bir kabahattir, büyük bir
suçtur. O anlamda, bu konu üzerinde de şiddetle durmamız
gerektiği kanaatindeyim.
MEHMET EMİN
TUTAN (Bursa) Hakemsiz oynatalım maçları.
KAYHAN
TÜRKMENOĞLU (Van) Yani sıkıntı hakemde mi?
KEMALETTİN
GÖKTAŞ (Devamla) Şimdi, bakın arkadaşlar, Trabzonspor
birinci devre 9 puan önde.
MEHMET EMİN
TUTAN (Bursa) Ya!
AHMET YENİ
(Samsun) Trabzonspordan başka futbol takımı yok mu?
KEMALETTİN
GÖKTAŞ (Devamla) Bunlar sporumuzun konuları arkadaşlar, konu
Trabzonspor değil.
MEHMET EMİN
TUTAN (Bursa) Bursaspor da 8 puan kaybetti.
KEMALETTİN
GÖKTAŞ (Devamla) Mehmetçiğim, otur yerine, dinle beni.
9 puan önde.
AHMET YENİ
(Samsun) Fenerbahçe yok mu?
KEMALETTİN
GÖKTAŞ (Devamla) Fenerbahçenin antrenörü açıklama yapıyor,
Trabzonsporun penaltılarına bakınız. diyor. Bu demeç
yetti, bu demeç yetti arkadaşlar, oradan sonra daha bir şey yok.
Şimdi, bir başka kulüp başkanı Biz de hakem
odasını mı basalım? diyor. Arkadaşlar, bu da
şiddet. Bu da şiddet, bunu neyle düzenleyeceğiz?
Şimdi,
değerli arkadaşlar, şunu özellikle, yeri gelmişken söylemek
istiyorum: Sporda epeyce para harcanıyor, kulüplerimiz harcıyor,
Federasyonumuz harcıyor, Hükûmetimiz, hükûmetlerimiz harcıyor ama biz
bugüne kadar sporda istediğimiz neticeyi alabilmiş değiliz.
Yavaş yavaş kısmi başarılar sağlayabiliyoruz.
Bunun için ben şöyle bir şey öneririm: Örneğin, futbolun daha
gelişmesi için pilot bölgeler oluşturmamız lazım. Futbola
daha yatkın olan vilayetler, iller neresiyse orayı pilot bölge yapmak
üzere, futbolun gelişmesi noktasında oraya, tesisler noktasında,
antrenör, teknik heyet noktasında, parasal noktada katkılar vermek
lazım. Güreşte öyle, boksta öyle, basketbolda öyle, işte
Erzurumda kayak tesisi yapıldı, orada kayakta öyle ve dünyada ses
getiren futbolcuları, sporcuları yetiştirmemiz lazım. O
anlamda da yaptığımız bu harcamaların
karşılığını bu şekilde alabileceğimiz
kanaatindeyim.
Bir de diğer
bir konuyu da dile getirmek istiyorum değerli arkadaşlar. Hakemler
konusundan bahsettim. Hakemlerle ilgili, arkadaşlar, bunun artık
profesyonelleşmesi lazım. Bilmiyorum var mıdır, hakem
okulları olması lazım. Adamın mesleğinin hakemlik
olması lazım. Bir öğretmenin, bir polisin -ne bileyim- bir
doktorun hafta sonları statlara gitmemesi lazım. Mesleği
hakemlik olan insanları hakem okullarından yetiştirmemiz
lazım. Spor Akademisinin -bilmiyorum var mı o bölümü- hakem bölümünün
açılması gerektiği kanaatindeyim.
Değerli
arkadaşlar, yine bu da hepimizi ilgilendiriyor, ona da değinmeden
geçemeyeceğim: Bu hafta da, millî maçta da bu meydana geldi, protokol
krizi. Ne ise her maçta bir protokol krizi yaşanır. Milletvekili
arkadaşlarımız bu krizi hep yaşıyor, hep
yaşıyor, hep yaşıyoruz, kapan kapana. Bir bakarsın birisi
gelir omzuna vurur tık, tık Ne oldu? Burası komutanın yeri, kalk. Allah Allah
Antalyada maç seyrediyorum arkadaşlar, birisi geldi omzuma vuruyor
tık
Ne var? Burası genel müdürün yeri. Arkadaşlar, böyle
bir şey olur mu ya? Gelip elimize kapanan, bizden medet uman bir genel
müdürün yaptığı şeye bakın: Kalk, burası benim
yerim, genel müdürün yeri.
YAŞAR TÜZÜN
(Bilecik) Genel müdür olsa iyi, il müdürü diyor, şube müdürü
KEMALETTİN
GÖKTAŞ (Devamla) Şimdi, arkadaşlar, burada özellikle
Sayın Bakana sesleniyorum: Sen orada protokolde önde oturup, yanında
vali, öbür yanında genel müdür
Milletvekili ne hâldedir buna
bakacaksın, arkadaşlar, ayıptır bu, yakışmaz. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar) Bu, milletvekili
arkadaşlarımıza bana göre en büyük nezaketsizliktir.
YAŞAR TÜZÜN
(Bilecik) Duymadı ama Sayın Bakan.
KEMALETTİN
GÖKTAŞ (Devamla) En büyük
nezaketsizliktir.
Milletvekili
arkadaşlarımız -inanın arkadaşlar- Gittiğimde
nereye oturacağım? Ya, ikinci sıraya otursam seçmene
karşı insan hesap ediyor. Bunların, bu protokol krizi denilen olayın artık
bitmesi lazım. Şu milletvekili, saygın milletvekili
arkadaşlarımızın burada yeri neresidir bilinmesi
lazım. Yani Ben bakanım, oturdum koltuğa, yanımda vali,
yanımda genel müdür, öbürü ne olursa
dememeli. Bakın millî maçta bu
şey yaşandı, diğer maçlarda da yaşanıyor. Buna da
artık son vermemiz lazım değerli arkadaşlar.
Kanunun ülkemize,
milletimize hayırlı olması dileğiyle hepinize saygılar
sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Sayın
milletvekilleri, tasarının tümü üzerindeki görüşmeler
tamamlanmıştır.
Maddelerine
geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Birinci bölümün
görüşmelerine başlıyoruz.
Birinci bölüm 1
ila 15inci maddeleri kapsamaktadır.
Birinci bölüm
üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Bilecik Milletvekili
Sayın Yaşar Tüzün
Buyurun
Sayın Tüzün. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA
YAŞAR TÜZÜN (Bilecik) Sayın Başkan, değerli milletvekili
arkadaşlarım; Sporda Şiddet ve Düzensizliğin Önlenmesine Dair
Kanun Tasarısının birinci bölümü üzerinde Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum. Sizleri saygıyla
selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlarım, az önce konuşan Trabzon Milletvekilimizin tabii ki
konuşmalarına destek vermemek mümkün değil. Bu protokol krizinin
de aşılması konusunda Sayın Bakanımıza, ilgili
müdürlüklere, genel müdürlüklere büyük görev düştüğünü ifade etmek
istiyorum.
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) Yaşar Bey, duymuyorlar, bir daha tekrarla.
YAŞAR TÜZÜN
(Devamla) Duymuştur Sayın Bakan, eğer duymadıysa
tutanaklardan bakar, bölge milletvekilinin, hemşehrisinin ne dediğini
tutanaklardan görür.
Sevgili
arkadaşlar, tabii, spor, dil, din, ırk, renk
ayırmaksızın milletleri birleştiren evrensel bir
faaliyettir ancak günümüzde birleştiren değil,
ayrıştıran bir faaliyet hâline gelmiştir.
İnsanoğlu sahip olma isteği ve başarılı olma
arzusuyla yaratılmıştır. Başarılı olma
arzusu, karşı tarafın canını yakma pahasına bile
olsa rekabeti artırmakta ve şiddete sebebiyet vermektedir. Kaba kuvvet,
aşırı güç ve huzur bozucu sonuçlar ortaya çıkmaktadır.
Tabii, Sporda
Şiddet ve Düzensizliğin Önlenmesine Dair Kanun
Tasarısının genel durumuna baktığımızda,
maddelerin içeriğine baktığımızda, olumlu,
alınması gereken önlemler hakkında güzel maddeler var. Ancak
burada önemli olan konu, bizim, Türkiye Büyük Millet Meclisinde spor
kulüplerinin sorunları ile sporda şiddet sorununun
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla kurulan bir Meclis Araştırma Komisyonumuz var
değerli arkadaşlar. Bu Komisyona siz saygıdeğer
milletvekillerinden 16 arkadaşımız seçildi. Adalet ve
Kalkınma Partisinden 10 arkadaş, Cumhuriyet Halk Partisinden 3
arkadaş, Milliyetçi Hareket Partisinden 2, Barış ve Demokrasi
Partisinden de 1 arkadaş, toplam 16 arkadaş. Seçildiği tarih,
yani Komisyonun kurulduğu tarih 19/10/2010 tarihi, göreve başlama
tarihiyse 24/11/2010 tarihi. Cumhuriyet Halk Partisinden, MHPden, AKPden
arkadaşlarımız araştırma komisyonu kurulması
konusunda önerge vermişler, bu önergeler birleştirildi, bir komisyon
kuruldu. Bu Komisyon, yurt içi ve yurt dışında
çalışmalarda bulundu. Maalesef, bu Komisyon raporu sonuca
ulaşmadan, sadece -rapor basıldı mı basılmadı
mı bilmiyorum- rapor basılmadan böyle bir kanun
çıkarıyoruz. Yani burada bir hata aramak gerekiyorsa, kuşkusuz
bu hatanın sebebi yine Hükûmet. Eğer, bu yasama görevini yerine
getiren yüce Meclis, bu konuların araştırılması
konusunda bir komisyon kuruyor, Komisyon üç aydan fazla görev yapıyor,
yurt içi ve yurt dışı çalışmalarda bulunuyor, bu
Komisyonun raporu taslak hâline geliyor, basıma gitmeden, yani
yayınlanmadan önce biz kanun çıkarıyoruz. Bu, gerçekten yüce
Meclise en büyük saygısızlıktır değerli
arkadaşlar. Bu raporun sonucunu neden beklemedik, niçin beklemedik?
Az önce
Sayın Komisyon Başkanımız açıklamada bulundu;
Efendim, Arena Stadının açılışında Sayın
Başbakana yapılan protestodan sonra bu kanunun hemen yürürlüğe
girmesi istendi. şeklinde bir ifade kullandı. Evet, bu kanun 646
sıra sayısıyla, yani bu tasarı Başbakanlıktan
27/12/2010 tarihinde Meclis Başkanlığına sevk ediliyor.
Bakınız, burası çok önemli, 27/12/2010 tarihinde
Başbakanlıktan Meclise sevk ediliyor. Arena Stadının
açılışı 15 Ocak 2011. Sayın Başkan söyledi, dedi
ki: Bu Stattaki bu vahim olaydan önce bu kanun Meclise sevk edildi. Kabul.
Peki, esas söylemesi gereken konuyu söylemedi Sayın Başkan. Bu Arena
Stadında 15 Ocakta bu konu yaşanıyor, hemen on gün sonra, yani
25 Ocak 2011 tarihinde bir alt komisyon kuruluyor ve bu komisyon çalışmalarını
tamamlıyor -Sayın Başkan eğer beni dinliyorsa- 16-17
Şubat 2011de Adalet Komisyonunda görüşmeleri bitiriliyor bu kanunun
ve dolayısıyla 23 Şubat 2011 tarihinde Meclis
Başkanlığına tekrar veriliyor kanunlaşması konusunda.
Dolayısıyla,
değerli arkadaşlarım, yine her zaman yaptığınız
gibi oldu-bittiye getirilen bir kanunla şu anda karşı
karşıyayız. Bu tasarı, Kabine, Hükûmet tarafından
hazırlanıyor ama yüce Meclisin çok değerli 16 milletvekilinin
hazırlamış olduğu rapor hiç dikkate alınmadan, sadece
o 15 Ocak Arena Stadındaki vahim olaydan dolayı komisyona, alt
komisyona, oradan Adalet Komisyonuna, oradan da Meclisin gündemine getiriliyor.
Şimdi,
değerli arkadaşlar, tabii sporla ilgili söylenecek çok şey var.
Hepimiz iyi kötü sporun içinden geldik ve bu sıkıntıları
biliyoruz. Ancak şunu da söylemeden geçemeyeceğim: Rahmetli Gazi
Mustafa Kemal Atatürk, Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğünü kurmuş.
İnanıyorum ki gerçekten, bugün hayatta olsaydı ilk
kapatacağı kurumlardan bir tanesi de Gençlik ve Spor Genel
Müdürlüğü olurdu. Genel Müdürlüğün ve dokuz yıllık AKP
İktidarının total çalışmalarına
baktığımızda övüneceği bir tek şey var
-bakın, altını çizerek söylüyorum- övüneceği bir tek
şey var, o da lisanslı sporcu sayısı. Sayın Bakan
diyecek ki şimdi: İşte, biz iktidara gelmeden önce Türkiyede 1
milyondan fazla lisanslı sporcu sayısı vardı ama şimdi
8 milyona ulaştık. Değerli arkadaşlarım, önemli olan
lisans çıkartmak değil, önemli olan sporun faydalarını ve
spor kültürünü halkımıza öğretmek, onu sporla iç içe
yaşatıp sporun faydalarını anlatmak.
Kısa bir
süre önce Erzurum Kış Olimpiyatlarını
gerçekleştirdik. Gerçekten, Türkiye'nin tanıtımı
anlamında, Erzurum kentimizin, ilimizin tanıtımı
anlamında güzel bir çalışma oldu, emeği geçenlere
teşekkür ediyoruz ama Sayın Bakan, bir karnesine baksın, yani
federasyonların bir karnesine baksın, Genel Müdürlüğünün bir
karnesine baksın diye düşünüyorum.
Değerli
arkadaşlarım, Erzurum Kış Olimpiyatlarına 250ye
yakın -ev sahibi olduğumuz için sayı üç aşağı
beş yukarı değişik olabilir- sporcumuz katıldı.
Çok enteresandır, 250ye yakın sporcumuzun içerisinde kayaklı
koşuda beşinci olan bir Türk var, bir de çiftlerde buz pateninde
ikinci olan bir çiftimiz var. 250ye yakın sporcunun içerisinde bir tek,
çiftlerde buz pateninde gümüş madalya alan bir sporcumuz var.
Şimdi,
ilgili spor bakanlığı, Genel Müdürlük, federasyonlar, bu Erzurum
Kış Olimpiyatlarında yapılan yarışmalardan ne
şekilde ülkemizi temsil ettiklerini kendilerine -sorgulamazlar mı-
sormazlar mı? Rica ediyorum, yasama görevini yerine getiren Parlamento
olarak biz soralım. Böyle bir olimpiyat gerçekleştirildi,
teşekkür ediyoruz. Bu olimpiyatın gerçekten büyük maliyeti var.
250ye yakın sporcumuz katılıyor ama başarı derecesi
sıfır, hatta eksi. Bunu sorgulamak bizim görevimiz. Denetim
hakkımızı kullanmak zorundayız.
Dolayısıyla
sevgili arkadaşlarım, bu kanunun, tabii ki şiddet bölümünü
değerlendirecek olursak spor müsabakalarını eğlenceli,
hoş vakit geçirme aktivitesi olarak gören bir kitlemiz var, bir de spor
müsabakalarını kazanılması gereken bir savaş gibi
gören bir seyirci kitlemiz var. Bu seyirci kitlemiz oldukça
azınlıktadır, diğerleriyle
karıştırılmaması gerekir diyor, Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Tüzün.
Milliyetçi Hareket
Partisi Grubu adına Aydın Milletvekili Sayın Ali Uzunırmak.
Buyurun efendim.
(MHP sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA
ALİ UZUNIRMAK (Aydın) Değerli Başkan, sayın
milletvekilleri; çok uzun konuşmayacağım çünkü spor bizim ortak
paydamız. Burada hiçbir grup ve hiçbir milletvekili sporda şiddeti
savunmaz, savunamaz ve bütün eleştiriler, bütün konuşmalar daha bir
düzen alması açısındandır. Öncelikle bunun altını
çizmek gerekir.
Değerli
arkadaşlar, 7 Mayıs 2004 tarihinde iktidarda kim var? Adalet ve Kalkınma
Partisi Hükûmeti. 7 Mayıs 2004 tarihinde 5149 sayılı Spor
Müsabakalarında Şiddet ve Düzensizliğin Önlenmesine Dair Kanun
Tasarısı kabul ediliyor Mecliste. Bu tasarı kimin
tasarısı? AKP Hükûmetinin tasarısı. Peki, 2004ten 2011,
yedi yılda ikinci bir defa daha bütün hatlarıyla
değiştirilen bir tasarı geliyor tekrar Meclis gündemine. Bu da
AKP İktidarının, AKP Hükûmetinin tasarısı. Peki, acaba
parlamento mantığı açısından meselelerini doğru
tartışmayıp, meselelerini yerinde tartışmayıp,
Göç yolda düzülür. hesabı ile kanun yapmak 21inci yüzyılda
İleri demokrasi, çağdaşlaşıyoruz diyen bir Hükûmet
Başkanına yakışır mı değerli
arkadaşlar? Böyle bir mantıkla bir milletin geleceği, yasa yapma
tekniği inşa edilebilir mi?
Değerli
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisi araştırma komisyonu
10/2/2011 tarihinde yirmi üç başlık altında bu tasarıdaki
eksik ve yanlışları tespit etmiş ve Komisyon
Başkanı Adalet Komisyonuna ön bilgi notu olarak bu yirmi üç
başlığı göndermiş.
Şimdi,
Sayın Bakanım, sizlere soruyorum: O yüce komisyonun, bütün
iktidarıyla muhalefetiyle beraber çalışma
arkadaşlarımız olan arkadaşlarımızla tespit
edilmiş bu yirmi üç başlıktan, komisyon
çalışmalarından sonra bu tasarı Meclise getirilirken acaba
bu yirmi üç başlıktan hiçbir tanesi dikkate alınmış
veya virgülü değişmiş mi? Bu yüce komisyon 10/2/2011 tarihinde
Parlamento iradesi olarak bir şey teklif ediyor yirmi üç başlık
altında ve bu komisyonun teklif ettiği yirmi üç başlıktan
tasarı metnini çıkartın, komisyonlarda hiçbirisi hiçbir değişikliğe
uğramamış, bunların hiçbirisi dikkate
alınmamış. Böyle bir yasama yapma tekniği, böyle bir yasama
yapma yolu
Parlamentonun iradesi, araştırma komisyonunun iradesi ve
araştırma komisyonunda çoğunluğu AKP
İktidarının üyelerinin oluşturduğu bir çoğunlukla
bu teklif edildiği hâlde böyle bir şey hiç ama virgülü bile dikkate
alınmamış.
Ben şimdi o
arkadaşlarıma sesleniyorum: Ne diyorsunuz değerli
arkadaşlar? Sizler imza attınız bu raporun altına.
Şimdi burada biz bu yasanın daha iyi olması için mücadele
ediyoruz, yoksa daha kötü olsun, şiddet teşvik edilsin falan
anlamında biz mücadele etmiyoruz.
Değerli
milletvekilleri, insan hakları ve bilginin gizliliği
açısından sizlerle Parlamento mantığı içerisinde bir
şeyi paylaşmak istiyorum. Avrupa ülkelerinde çok enteresan
bulduğum bir operasyon bir tarihte yapıldı. Emniyet güçleri,
hücre evleri kullanım tekniği açısından çok nadir
kullanıldığı için, buluşma evleri olarak
kullanıldığı için hücre evlerini tespit edebilmenin en
kolay yolunun elektrik sarfiyatının ve su sarfiyatı gibi
birtakım temel ihtiyaçların en az olduğu evlerin, en az
kullanıldığı evlerin hücre evleri olabileceği
öngörüsünden yola çıkarak şehir yönetiminden en az su faturası ve
en az elektrik faturası olan evlerin adreslerini istiyor ve bu ev
adresleri bilgilerini aldıktan sonra bu evleri takip altına
alıyor güvenlik güçleri ve hücre evlerini böyle tespit ediyor. Ve
demokrasi ve insan hakları ve bilginin gizliliği açısından
o ülkede çok büyük tartışmalar meydana geldi emniyetin böyle bir bilgi
edinmesinin hakkı olmadığı ve bu bilgilerin emniyete
verilemeyeceği konusunda. Şimdi ben sizlere soruyorum: Statlara bir
sürü insan geliyor. Eğer o güvenlik güçleri tribünden göz bebeğindeki
optik okumalara varıncaya kadar bu bilgilere sahip olabiliyorsa
Bunların statlardaki şiddete yönelik kullanılmasında hiçbir
tereddüdüm ve endişem yok ama bu bilgilere sahip olan güvenlik güçleri,
yarınlarda güvenlik güçlerinin içerisine sızmış herhangi
bir siyaset tarafından herhangi bir kötü amaçlı niyetle bu bilgilerin
farklı amaçlarla kullanılmasını sınırlayabiliyor
musunuz değerli arkadaşlar? Avrupadan bu gibi birtakım
örneklemeleri alırken, örnek yasalar alırken Avrupadaki demokrasinin
ileri olduğu ülkelerde bu tedbirlerin nasıl
alındığının mantığını ortaya koymadan
böyle güvenlik güçlerini çok güçlendiren ama bu bilgilerin farklı
şekilde kullanılmasını engellemeyen bir mantık
içerisinde yapacağınız yasalar insan haklarına
aykırıdır değerli milletvekilleri. Dolayısıyla,
bugün birçok soruşturmada görüyoruz, telefon dinleniyor. Telefondaki
dinlemelerde o suçla hiçbir alakası olmadığı hâlde, suçu ve
suçluyu ilgilendirmemesi hâlinde bile üçüncü kişilerin özel
hayatının basında, medya organlarında ortaya
çıktığını görüyoruz. Öncelikle bunlarla ilgili
tedbirler alalım değerli arkadaşlar. Nasıl olur? Takip
edilen bir suçlu, hiç alakası olmayan başka bir konuda üçüncü
kişiler, dördüncü kişiler aralarında bir şeyler
konuşuyor ve o dosyaya, o üçüncü, dördüncü kişilerin özel
hayatları giriyor. Böyle bir ileri demokrasi olabilir mi? Böyle bir ileri
demokrasi acaba sözle önce bir toplumda imaj yaratıp ondan sonra da her
türlü yolu deneyen, her türlü baskıyı kurmaya çalışan bir
anlayışın inşasının eseri midir? Bunları
dikkate almamız gerektiği kanaatini taşıyorum.
Burada hiçbir
milletvekilinin, hiçbir parti grubunun sporda düzensizliğin ve
hoşgörüsüzlüğün önlenmesiyle ilgili karşı
çıkacağı kanaatini taşımıyorum ve tekrar bir
konuya dönüyorum. Şiddetin kaynağı, hakeminden, sporcusundan,
seyircisinden yöneticisine, basın mensubuna, taraftarına
varıncaya kadar en birincil basamağı hoşgörüsüzlüktür,
sonuçlara katlanamamaktır ve biz burada bu yasayı yaparken
hoşgörüsüzlüğü sınırlandırmamız gerektiği
gibi hoşgörüyü istismar eden aktörlerin hoşgörüyü istismar etmesini
de mutlaka ki kanunlara dercetmemiz gerekirdi.
Düşünebiliyor
musunuz, bir hakem hatası ile hakem kastını ayırt
edebilmenin bana izahını yapabilir misiniz? Düşünün ki iki üç
maç öncesinden, iki üç maç sonrasındaki takımın birtakım
majör oyuncularının kırmızı kartla oyun dışı
bırakılmasının tezgâhının kurulduğu bir
müsabakalar zinciri yaşanıyor. Bunların tedbirini alabiliyor
musunuz? Hakem kastı ile hakem hatasının ayırt
edilebildiği bir zeminde hakemin kamu görevlisi olmasını temin
edebilirsiniz, gözlemcinin kamu görevlisi olmasını temin
edebilirsiniz ama kamu görevlisi sıfatını almış,
koruması altına girmiş o aktörün acaba bunu istismar ederek
hakem hatası yerine hakem kasıtlarıyla sporu katletmesini ve şiddeti
tetiklemesini önleyebilir misiniz o zaman?
İşte,
bizim bütün bu konuşmalarda ve tekliflerde -sıkıntımız
ve sancımız- bunların çok iyi
tartışılmadığı gerekçesiyle bazı
şeylere itiraz ediyoruz.
Onun için,
değerli arkadaşlar, ben
inanıyorum ki AKPnin -5149 sayılı 7 Mayıs 2004 tarihinde-
bugün değiştirmeye yöneldiği bu tasarı yarınlarda daha
doğru bir şekilde, AKPnin iktidarı
bıraktığı bir dönemde, bizler tarafından ve diğer
parti grupları tarafından daha düzgün bin mantık içerisinde,
daha ileri bir demokrasiyle -insan haklarını teminat altına alan
bir anlamda ve seyircinin ortak paydasını, kulüplerin,
taraftarların, aktörlerin ortak paydasını tespit edecek
şekilde- daha tartışılmış ve düzenlenmiş
şekilde çıkacağını ümit ediyorum.
Yasanın
lehinde olduğumuzu bildiriyorum, hayırlı olsun diyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ederim efendim.
Sayın
milletvekilleri, birinci bölüm üzerindeki görüşmeler
tamamlanmıştır.
Şimdi,
birinci bölümde yer alan maddeleri, varsa o madde üzerindeki önerge
işlemlerini yaptıktan sonra ayrı ayrı oylarınıza
sunacağım.
1inci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
2nci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
3üncü maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
4üncü maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
5inci madde
üzerinde bir adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 1/990 sayılı Sporda Şiddet ve Düzensizliğin Önlenmesine
Dair Kanun Tasarısının 5 inci maddesinin onuncu
fıkrasından sonra gelmek üzere aşağıdaki
fıkranın eklenmesini arz ve teklif ederiz.
(11) Dördüncü
fıkrada belirtilen elektronik kart uygulaması ile ilgili olarak:
a) Bilet
organizasyonu ve seyircilerin müsabaka alanlarına giriş ve
çıkışına ilişkin kontrol ve denetim yetkisi
federasyonlara ait olup federasyonlar bu amaçla bünyelerinde merkezi kontrol
sistemi oluşturur. Elektronik kart oluşturulmak amacıyla
alınacak kişisel bilgiler federasyon bünyesinde oluşturulan
merkezi veri tabanında tutulur. Bu
veri tabanı Maliye Bakanlığı ve İçişleri
Bakanlığı erişimine açıktır.
b) Elektronik
kart ile elektronik kart kapsamında satışı
gerçekleştirilecek biletlerin basım, satış ve
dağıtımına ilişkin yerel uygulamalar kulüpler
tarafından, sistem üzerinden merkezi satışları ise ilgili
federasyonlar tarafından gerçekleştirilir.
c) Elektronik
kart bilgilerinin kulüpler adına reklam ve pazarlamasında ilgili
federasyonlar yetkilidir. Merkezi pazarlama ve bilet satışından
elde edilecek gelirler kulüplere ait olup federasyon ya da yetki verdiği
üçüncü kişiler nezdinde oluşacak bu gelirler kamu kurum ve
kuruluşlara ilişkin alacaklar hariç olmak üzere haczedilemez, devir
ve temlik edilemez. Federasyonlar bu fıkra kapsamında belirtilen
yetkilerini kısmen veya tamamen üçüncü kişilere devredebilir.
Tuğrul
Yemişci Ferit Mevlüt
Aslanoğlu Hüseyin
Tuğcu
İzmir Malatya Kütahya
Mehmet Ceylan Abdurrahman Arıcı Kayhan Türkmenoğlu
Karabük Antalya Van
Rüstem
Zeydan Mehmet
Alp
Hakkâri Burdur
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET
KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu) Takdire
bırakıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet?
DEVLET BAKANI
FARUK NAFIZ ÖZAK (Trabzon) Katılıyoruz.
BAŞKAN
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Yapılan
teklifle, elektronik kart ve elektronik karta dayalı bilet
uygulamasına ilişkin koşullara açıklık
getirilmektedir.
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Kabul edilen
önerge istikametinde madde 5i oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Madde 6 üzerinde
bir adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 1/990 sayılı Sporda Şiddet ve Düzensizliğin
Önlenmesine Dair Kanun Tasarısının 6 ncı maddesinin üçüncü
fıkrasının aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
(3) Spor
kulüpleri, bu Kanunda yer alan yükümlülüklerini yerine getirmek amacıyla
özel güvenlik hizmeti satın alabilir. En üst profesyonel futbol ligi
kulüplerinin müsabakalarında güvenliğin sağlanması
amacıyla genel kolluk görevlilerinden, görevde olmayanlar da
görevlendirilebilir. Bu görevlendirme, ilgili kulübün başvurusu ve
federasyonun talebi üzerine, müsabakanın yapılacağı yerdeki
yetkili kolluk birimince yapılır. Bu kolluk görevlilerine,
görevlendirildikleri müsabaka ile sınırlı olarak günlük
harcırah miktarının iki katı kadar ödeme yapılır.
Bu miktar, federasyon tarafından doğrudan kolluk görevlilerinin
hesabına yatırılır. Federasyon, ödeyeceği para
miktarını ilgili spor kulübünün alacaklarından öncelikle mahsup
eder. İl veya ilçe spor güvenlik kurulları tarafından belirlenen
özel güvenlik görevlisi sayısının üçte birini geçmeyecek sayıda
ve bunların yerine genel kolluk görevlisi bu şekilde
görevlendirilir.
Abdurrahman
Arıcı Hüseyin
Tuğcu Kayhan
Türkmenoğlu
Antalya Kütahya Van
Rüstem Zeydan Tuğrul Yemişci Mehmet Ceylan
Hakkâri İzmir Karabük
Mehmet
Alp
Burdur
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Sayın Başkan, bir önergemiz var.
BAŞKAN
Sayın Başkanım, bunu isterseniz bir sonrakinde yapalım,
işleme başladık çünkü. Bir adet önerge vardır
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Ama 6ncı maddeyle ilgili konu. Daha sonraki
maddede şey yok.
BAŞKAN
Hayır, hayır
Şimdi, 6ncı madde üzerinde bir adet önerge
vardır, önergeyi işleme alıyorum, okutuyorum. diye ifade ettik.
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) İşte, yetiştiremedik Sayın
Başkan.
BAŞKAN Ne
yapayım ben? Bunu işleme alamayız. Bu olmaz Başkanım,
bunu işleme alamayız ama başka bir madde üzerinde verirseniz ona
bir şey demiyorum.
Komisyon önergeye
katılıyor mu?
ADALET
KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu) Takdire
bırakıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet?
DEVLET BAKANI
FARUK NAFIZ ÖZAK (Trabzon) Katılıyoruz.
BAŞKAN
Gerekçeyi okutuyorum.
Gerekçe:
Yapılan
teklifle, kolluk görevlisine yapılacak ödemenin federasyon tarafından
yapılacağı ve federasyonun yapacağı ödemeyi ilgili
spor kulübünün alacaklarından öncelikle mahsup edebileceği
düzenlenmiştir.
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Kabul edilen
önerge doğrultusunda maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Madde 7yi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Madde 8i
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Madde 9u
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Madde 10u
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Madde 11i
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Madde 12yi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Madde 13ü
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Madde 14ü
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Madde 15i
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Sayın
milletvekilleri, birinci bölümde yer alan maddelerin oylamaları
tamamlanmıştır.
Şimdi ikinci
bölümün görüşmelerine başlıyoruz.
İkinci
bölüm, geçici madde 1 dâhil olmak üzere, 16 ila 27nci maddeleri
kapsamaktadır.
Bölüm üzerinde,
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Malatya Milletvekili Ferit Mevlüt
Aslanoğlu, buyurun efendim. (CHP sıralarından
alkışlar)
CHP GRUBU ADINA
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) Sayın Başkan, çok
değerli milletvekilleri; hepinize spor adına, sevgi adına,
dostluk adına şükranlarımı sunuyorum. (CHP ve AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Şimdi,
öncelikle, bu kanunda katılmadığım bir konuyu gündeme getirip
daha sonra sporun diğer konularına gireceğim. Komisyon
Başkanıma sesleniyorum, federasyona da söylüyorum, spor Bakanıma
da söylüyorum: Şike ve spor komisyonunda defalarca söyledim. Özel güvenlik
görevlisi kiralamak hakkıdır ama her kulüp kendi kiralarsa bu özel
güvenlik görevlileri tarafsız olmaz. Hangi kulüp kiralıyorsa o
kulübün hakkını korur. Federasyonun kiralaması lazım. Özel
güvenlik görevlisi bulunduralım ama bunu her ilde
Bunun patronu
federasyon olmalıdır, kulüpler olmamalıdır. Deplasmana giden
bir kulübün hakkını mı korur yoksa kendini kiralayan kulübün
hakkını mı korur? Kendini kiralayan kulübün hakkını
korumadığı takdirde yarın yollarını
ayırır. O da -ekmek parası- mecbur kalır. Ben bunu
defalarca spor ve şike komisyonunda söyledim. Demin Sayın Tüzünün
dediği gibi, eğer spor ve şike komisyonunun önerileri Adalet
Komisyonu tarafından dikkate alınsaydı bu olurdu
arkadaşlar. Yani bu nedenle, Sayın Bakanım, bunun
değişmesi lazım. Bunların patronunun federasyon olması
lazım. Her ilde hesabı
Hangi ilde hangi güvenlik görevlisi
şirketiyle anlaşacağını
Elli taneyle
anlaşsın ama hesabı federasyona versin, hesabı
federasyonuna versin, kulüplere hesap vermesin. Bir kere olay bu
arkadaşlar. Yani bu nedenle, Sayın Komisyon Başkanım,
eğer bunu yapmazsanız, tam manasıyla, sporda şiddeti
önleyemezsiniz, önleyemezsiniz çünkü gelen taraftarı, karşı
taraftarı bir şekilde kendi kulübünü korumak adına hasım
görecektir. Bu nedenle, eğer olanak varsa ilgili kurumlar değil,
federasyon kanalıyla yapılsın.
İki: Yine il
spor güvenlik komiteleri. Her ilinki objektif değil. Örneğin
Ankarada. Soruyorum: Ankara kulüpleri 500 kişilik bir maçı kaç tane
özel güvenlik şirketiyle oynuyor, özel güvenlik elemanıyla oynuyor?
Arkadaşlar, 500 kişilik seyirci, 700 tane özel güvenlik! Neymiş?
Ankara İl Güvenlik Kurulu böyle talimat veriyor. Amatör kulüplerin
-örneğin voleybolda- bütçesi yok. Bunlar amatör. Diyor ki kulüpler: Bana
eğer siz 30 tane özel güvenlik görevlisi mecburiyeti koyarsanız, ben
bunun parasını nasıl ödeyeceğim? Ama diyorlar ki: Ankara
İl Güvenlik Kurulunun kararı bu.
Arkadaşlar,
bunun, ilgili federasyonlar, Beden Terbiyesi Genel Müdürlüğü ve il
güvenlik kurulunun ortak bir görüşü ve Türkiyede hangi ilde kaç tane
güvenlik görevlisi olacağının bir objektif kriteri olmalı.
Aksi hâlde, siz bin kişiye oynanan bir maça 700 tane özel güvenlik
görevlisi veriyorsunuz, bir başka yerde ise 5 bin kişiye
oynanıyor, 20 tane bulamıyorsunuz. Burada bir objektif kıstas
yok Sayın Bakanım.
DEVLET BAKANI
FARUK NAFIZ ÖZAK (Trabzon) Doğru. Onu düzeltiyoruz.
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Devamla) Ben söylüyorum.
Bu kanunda, ben,
bu olmazsa yeterince özel güvenlik görevlisinin objektif
olmayacağını düşündüğüm için
Hiç kimse ekmek
parasını terk etmek istemez arkadaşlar. Eğer o kulüp başkanı,
özel güvenlik şirketinin kendilerinin yeterince haklarını
korumadığını gördüğü zaman bir daha o özel güvenlik
şirketiyle çalışmaz. Bu eşyanın tabiatına
aykırı olmayan bir şey, doğrusu budur arkadaşlar.
Böyle yaparlar. Takdir sizin.
Gelelim
şimdi ikinci konuya. Sayın Bakanım, kulüplerin ekonomik
özgürlüğü
Özellikle ben Süper Lig için konuşmuyorum. Federasyonu
kutluyorum. Federasyon Süper Lig kulüplerine çok büyük olanaklar
sunmuştur, çok iyi koşullarda yayın gelirleriyle, diğer
gelirleriyle, teşekkür ediyorum. Ancak Bank Asya, İkinci Lig ve
Üçüncü Lig kulüpleri, hepiniz biliyorsunuz, çok zor durumdalar arkadaşlar.
Gidip adam arıyorsunuz, adam bulamıyorsunuz.
Ben Sayın
Federasyon Başkanıma söylüyorum, Başkan Yardımcıma da,
Sayın Bakanıma da. Sizin bize teşekkür etmeniz lazım
Sayın Bakan. Benim dokuz yıldır burada kulüplere konulan,
birilerinin gelip koyduğu temlik ve hacizleri kaldırana kadar
alnımın damarı çatladı, kimse de bana yardımcı
olmadı, olmadı! Dokuz yıldır söylüyorum bunu, dokuz
yıldır!
MEHMET
SAĞLAM (Kahramanmaraş) Ellerimizi kaldırdık ya tek tek.
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Devamla) Hayır, hayır, sonra geleceğim,
teşekkür edeceğim.
Ama bir yasada
burada oy veren tüm arkadaşlara teşekkür ediyorum. (AK PARTİ
sıralarından Bravo sesleri, alkışlar) Komisyonda
koyamadık, koyamadık ama burada koyduk. Artık kulüpler ekonomik
özgürlüğe kavuşmuştur, hiç kimsenin ipoteği altında
değildir.
RECAİ BERBER
(Manisa) Yapılandırdık ya.
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Devamla) Bir dakika, oraya geliyorum, teşekkür
edeceğim.
Yine, Sayın
Başkan Yardımcım, kulüplerin vergi ve sigorta borçları
vardı, 330 milyon lira. Türkiyedeki spor kulüplerinin vergi ve spor
borçları 330 milyon
Plan ve Bütçedeki
arkadaşlarımın tümüne teşekkür ediyorum. Alt Komisyon
Başkanım Sayın Berber başta olmak üzere, tüm grupların
Plan ve Bütçe Komisyonu üyelerinin, Milliyetçi Hareket Partisinin, partimin
Plan ve Bütçe Komisyonu üyelerinin önünde şükranla eğiliyorum, Alt
Komisyon üyelerinin, Halil Bey dâhil.
Bu nedenle,
Sayın Başkanım, sizin bize dönüp bir teşekkür etmeniz
lazım, bu insanlara. Kulüplerin ekonomik darboğazını sekiz
yıla yaydıysak bunda bir teşekkürü hak ettik gibi geliyor. Bana
bir sanayi odası başkanım, Sayın Genel
Başkanımın yanında Kulüplerden sorumlu, kulüplerin
hakkını koruyan Sayın Milletvekilim. dedi. Ha, ben gurur
duyarım kulüplerin hakkını korumaktan, hepimizin sorunuydu, bir
kere bunu da söyleyeyim Sayın Başkanım.
Son sözüm size
Sayın Bakanım
Sayın Hukuk Müşavirim, Bakanımı
meşgul etme! Sayın Bakanım, son sözüm size: Eğer siz
kulüplerin İddaa gelirlerini, 100 liranın 25 lirasını vergi
için alıyorsanız -100 liranın 25 lirası vergiye gidiyor-
kulüplere sadece 7 lira veriyorsanız artık bu kulüplerin üzerinde
oynamayın ve gitsin, Spor Toto kendine başka kaynaklar bulsun.
DEVLET BAKANI
FARUK NAFIZ ÖZAK (Trabzon) 2001de bu yoktu ama!
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Devamla) Bak, Spor Toto teşkilatına asla laf söyleyemem,
kanunu bu. Sayın Bakan, kanunu değiştirmek sizin elinizde.
Arkadaşlar,
İddaa oyunu oynandığından bu yana yaklaşık 12
milyar yani 12 katrilyonluk hasılat elde edilmiş. Bunun yüzde 25i
vergiye gitmiş, spor kulüplerine sadece zannediyorum ki 800 milyon para
verilmiş yani Birinci Lig, İkinci Lig, Süper Lig hepsi. Üçüncü Lig
kulüplerinin yıllık aldığı para ortalama 300-400 bin
lira, İkinci Lig kulüplerinin 700-800 bin lira, Birinci Lig kulüplerinin
ise zannediyorum 1,5 milyon lira.
Sayın
Bakanım, siz eğer
ÜNAL KACIR
(İstanbul) Tesis yapılıyor ya!
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Devamla) Hayır efendim, Spor Totoya lafım yok. o
tesis geliri ayrı. Spor Totonun tesisleşmesine çok teşekkür
ediyorum ama 100 liranın 7 lirası değil, Sayın Bakanım
100 liranın 15 lirasını kulüplere ayırın. 100
liranın 15 lirasını kulüplere ayırmazsanız Sayın
Bakan, kulüpler bir gün size isyan eder, hiçbir kulüpte yönetici
bulamazsınız.
Hepinize
saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Sayın Aslanoğlu, ben de size teşekkür ederim.
Şahsı
adına İzmir Milletvekili Tuğrul Yemişci.
Buyurun. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
TUĞRUL
YEMİŞCİ (İzmir) Sayın Başkanım,
değerli arkadaşlar; Sporda Şiddet ve Düzensizliğin
Önlenmesine Dair Kanun Tasarısının ikinci bölümü hakkında
şahsım adına söz aldım. Bu vesileyle yüce heyeti
saygıyla selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlar, ben ilk önce Sayın Bakanımıza, Adalet Komisyonu
Başkanımıza, sporda şiddetin önlenmesiyle ilgili kurulan
Komisyonun Başkanına ve her iki komisyonun üyelerine ve siz
değerli Meclis üyesi milletvekillerine çok teşekkür ediyorum çünkü
herkes bu kanunun oluşmasında katkı koydu.
Burada bir
doğruyu anlatmak lazım, şöyle ki: Doğrudur, iki yüz
sayfalık komisyonun hazırladığı rapor bitti,
Sayın Meclis Başkanımıza sunduk, önümüzdeki hafta da
okunacak ancak bu rapor yazılırken ve aynı anda Adalet
Komisyonunda bu yasa da hazırlanırken temsilcilerimizi -her partiden
birer tane- Komisyona gönderip biz bu maddeleri inceledik, bunlar üzerine
görüş belirttik; istediklerimiz oldu, bazısı girdi,
bazısı girmedi ama bizim çalışmalarımız boşa
gitmedi.
Bir ikinci husus:
Bizim çalışmamız yalnız şiddetle ilgili değildi,
kulüplerin, spor kulüplerinin hukuki ve mali durumuyla da ilgiliydi.
Dolayısıyla bundan sonra Parlamentoda o konuda hazırlanacak bir
yasaya, önümüzdeki dönemde hazırlanacak yasaya büyük katkıları
olacağına inanıyorum.
Şimdi ikinci
bölüme gelirsek: Bu Kanunun en büyük değişikliği 2004
yılında çıkan yasadaki eksiklikleri kapatan bir yasa. Bu da
tenkit edildi. Nasıl tenkit edildi? Efendim, AK PARTİ
İktidarı 2004 yılında bu yasayı çıkarmadı
mı? Niye şimdi aynı parti bir daha getiriyor diye
Ama,
bakın İngilterede ilk bu holiganizmle, futboldaki, spordaki terörle,
şiddetle uğraşılırken çıkarılan yasalar
değiştirildi. Daha sonra çok serti çıkarıldı ve bizim
İngiltereye yaptığımız ziyarette şiddetin
önlendiğini gördük. Hatta, alınan tedbirlerin şimdi yeni bir
yasayla gevşetilmesi konusunun gündeme geldiğinden bahsettiler. Yani
şunu söylüyorum: Olay canlı, seneler içinde yeni yasalarla
değişikliklere uğrayabiliyor. Dolayısıyla, bu
yasanın da bugün karşımıza gelmesi gayet doğal.
Bakın,
burada tamamen yanlış yakıştırmalar oldu. Ona da
açıklık getirmek istiyorum: İnsan hakları, demokrasiden
bahsedildi. E İngilterenin insan hakları ve demokrasisi Türkiye
Cumhuriyetinden herhâlde geri değil. Diğer ülkelerde bu yasaya uygun
maddeler uygulanmış ve spordaki şiddet önlenmiş.
Dolayısıyla, emeği geçenlere teşekkür ediyorum.
Elektronik bilet
uygulaması, elektronik kart, Batı ülkelerinde olan bir şey.
İngiltere Millî Takımının maçlarını seyretmeye
gidenlerin hepsini federasyonun kayıt altına alıp kendi
üyelerine bilet verdiğini biliyor musunuz? Ve futbol müsabakalarında
ister federasyon isterse kulüplerin kendileri, istemediği seyirciye bilet
vermeyebiliyor. Orada özgürlük yok mu? İngilterede demokrasi
kalkmış da haberimiz mi yok? İspanyada demokrasi yok,
İtalyada, Almanyada kalkmış, bizlerin haberi mi yok? Bizim
istediğimiz şu, vatandaştan gelen talep: İnsanlar
çoluğuyla çocuğuyla, eşiyle kızıyla maça gidip huzur
içinde bir spor müsabakasını izlemek istiyor. Bütün dünyada bu olay
şova dönüşmüş ve büyük paralar dönüyor.
Burada
kalktı Mevlüt Bey, güzel, kulüpler için biz fedakârlık ettik, hep
birlikte teşekkür etti ama başka bir şey var: Havuzda âdeta su
kalmamış, havuza su doldurulması istendi, kanunla dolduruldu.
Havuzun deliğini tıkadık mı? Tıkamadık. Çünkü,
kulüplerin yapısıyla ilgili esaslı yasanın yine
çıkması lazım. Yoksa yapılan bu aflar, verilen paralar
Üç
dört sene sonra gene karşımıza gelip, burada bir daha af ve bir
daha o paraların silinmesi istenecek. Ama şimdi, geldiğimizde
noktada, bunların hepsine çalışan, iktidarıyla
muhalefetiyle, komisyon da var, raporunu da hazırladı, ben
inanıyorum ki önümüzdeki süreçte bunlarla ilgili daha iyi de düzenlemeler
yapılacak.
Ben, bu
düşüncelerimi ifade etme fırsatı bulduğum için çok
mutluyum. Hepinize saygılar sunuyorum.
Kanun
hayırlı, uğurlu olsun. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Şahsı adına Abdurrahman Arıcı.
Buyurun efendim.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
ABDURRAHMAN ARICI
(Antalya) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 646 sıra
sayılı Sporda Şiddet ve Düzensizliğin Önlenmesine Dair
Kanun Tasarısının ikinci bölümü hakkında şahsım
adına söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Öncelikle de tüm
parti gruplarımıza, bu yasanın çıkarılmasında
verdikleri katkı için teşekkür ediyorum.
Günümüze kadar
ülkemizde spor taraftarları hakkında çeşitli
çalışmalar yapılmıştır. Bu
çalışmaların -çeşitli kurum ve şahıslar tarafından
çok fazla sayıda yapılmasına rağmen- önemli bir
çoğunluğu iyi tasarlanmamış ve bilimsel niteliklerden uzak
kalmıştır.
Ülkemizde spor
branşları arasında, sahadaki şiddet ve
saldırganlık olaylarının sayısal istatistiklerine
bakıldığında, olayların en fazla
yaşandığı branşın futbol olduğu
görülecektir. Şöyle ki: 2004-2008 yılları arasında
yaşanan saldırganlık olaylarının yüzde 93ü futbol,
yüzde 4ü basketbol, yüzde 2si voleybol ve yüzde 1lik kısmı
diğer branşların toplamında görülmektedir. 2008-2010
yılları arasında saldırganlık olaylarında ise
yüzde 96,5 futbol, yüzde 2,7 basketbol, yüzde 0,6 voleybol, 0,2 de diğer
branşlar gelmektedir.
Bu tablo
incelendiğinde, şiddet bağlantısını
kolaylaştıran en önemli faktörün, oyunun oynandığı
alanın büyük olması ve seyirci sayısının çokluğu
olduğu görülecektir. Statların büyüklüğü, seyircinin
kimliksizleşmesini kolaylaştıran asli unsur olarak ele
alınmalıdır. Kimlik belirsizliği, kaçınılmaz
olarak, sözel ve fiziksel taciz ve saldırganlık durumlarında
karşılık ya da ceza görme olasılığını
da en aza indirgemektedir.
Türkiye Futbol
Federasyonunun Ocak 2009da Antalyada yaptığı toplantıda,
yıllara göre, futbol disiplin kurullarına gönderilen sporcu, yönetici
ve diğer spor insanlarının sayısında gün geçtikçe artma
görülmektedir. Bunlar yıllara göre, 2005-2006 sezonunda 1.564; 2006-2007
sezonunda 2.006; 2007-2008 sezonunda 1.144; 2008-2009 sezonunda 2.760;
2009-2010 sezonunda ise 2.499 kişi olmuştur. Aynı dönemde
verilen para cezalarına bakıldığında, 2007-2008 sezonunda
908.500 TL, 2008-2009 sezonunda 1 milyon 796 bin TL, 2009-2010 sezonunda ise
2.549 TL olduğu gözlemlenmiştir. Yine aynı dönemlerde seyircisiz
oynama cezası, saha kapatma cezası, çirkin ve kötü tezahürata verilen
cezalar da gün geçtikçe aynı oranlarda artış göstermiştir.
Ayrıca, sahalarda saldırganlık olaylarına karışan
fanatik seyircilerin sayısı ise Emniyet Genel Müdürlüğü ve
Türkiye Futbol Federasyonunun verilerine göre 2002-2003te 1.253; 2004te 297;
2005te 653; 2006da 748; 2007de 1.158; 2008de 1.087; 2009da 1.209; 2010
yılında ise 1.091 olarak kayıtlara geçmiştir. Artan fanatik
seyirci sayısına etki eden unsurlar ya da fanatik seyirciyi harekete
geçiren oluşumlar ise Meclis Araştırma Komisyonumuzun Kulüpler
Birliği Toplantısında yapılan anket sonuçlarına göre
ve yine Türkiye Futbol Federasyonunun yaptığı bir anket sonucuna
göre değerlendirilmiş, burada bulduğumuz oran ise medya yüzde
35, kulüp yöneticileri yüzde 21, sorumsuz seyirci yüzde 16, amigolar yüzde 11,
taraftar dernekleri yüzde 7, hakemler yüzde 6, siyasiler ise yüzde 4 olarak
bulunmuştur.
Biraz önce bir
arkadaşımızın hakemleri hedef alarak konuştuğu
istatistik neticeleri bunu teyit etmemekte ancak hakemler yüzde 6
değerinde üzerine düşen sorumluluğu paylaşmaktadırlar.
Buna göre Meclis Araştırma Komisyonunun verileri şiddet ve
saldırganlığa asli etkenin amigolar olduğunu gösterirken,
TFF verilerine göre ise medyanın etkisi ön plana çıkmaktadır.
Bir başka çalışma da ise seyirciyi saldırganlığa
iten nedenlerde seyircinin eğitim yetersizliği, rakip seyirci ve
oyuncunun tahriki, hakem yetersizliği, yetersiz ve tahrik edici güvenlik
sıralanarak gitmektedir.
Bizim
amacımız, burada, getirdiğimiz kanunla bundan sonraki dönemlerde
sporun barış, kardeşlik ayaklarını ön plana
çıkararak ailelerimizle, çocuklarımızla hep beraber futbol
sahalarına gidebileceğimiz, rahatlıkla maçları
izleyebileceğimiz bir ortamı sağlamaktır.
İnşallah, bu çıkaracağımız kanunla bu ortamı
sağlayarak bundan sonraki süreçte çok daha rahat maçlar izleme
dileğiyle, tüm Türkiye Büyük Millet Meclisindeki milletvekili
arkadaşlarıma, gruplara teşekkür ediyorum, hepsine saygılar
sunuyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN
Sayın Arıcı teşekkür ediyorum.
Sayın
milletvekilleri, ikinci bölüm üzerindeki görüşmeler
tamamlanmıştır.
Şimdi,
ikinci bölümde yer alan maddeleri, varsa o madde üzerindeki önerge
işlemlerini yaptıktan sonra ayrı ayrı oylarınıza
sunacağım.
Madde 16yı
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Madde 17yi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Madde 18 üzerinde
Komisyonun bir düzeltme talebi vardır.
Buyurun.
ADALET
KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu)
Sayın Başkan, (4)üncü fıkranın cümlesinin birinci
cümlesinin şu şekilde düzeltilmesini istiyoruz:
(4) Koruma
tedbiri olarak uygulanan ve güvenlik tedbiri olarak hükmedilen spor
müsabakalarını seyirden yasaklama tedbirine ilişkin bilgiler
Emniyet Genel Müdürlüğü bünyesinde tutulan bu amaca özgü elektronik bilgi
bankasına derhâl kaydedilir.
Cümle bu
şekilde düzeltilmiş oluyor efendim.
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Köylü.
Arkadaşlarımız
not almışlardır, cümle o şekilde düzeltilecektir.
Tashih talebi
doğrultusunda madde 18i oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Madde 19u
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Madde 20yi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Madde 21i
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Madde 22yi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Madde 23ü
oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Madde 24ü
oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Madde 25i
oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Geçici madde 1i
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Madde 26yı
oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Madde 27yi
oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Tümünün
oylanmasından önce Komisyonun bir düzeltme talebi vardır.
Buyurun.
ADALET
KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu) 3üncü
maddeyle ilgili bir düzeltmemiz var. 3üncü maddenin 1inci
fıkrasının dördüncü satırında özerk ifadesi
geçmektedir. Meclisten geçen bir kanunla özerk federasyon tabiri
kaldırılmış, bağımsız federasyon olarak
düzeltilmiştir. Bundan dolayı, buradaki özerk kelimesinin
bağımsız olarak düzeltilmesini talep ediyoruz.
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Gerekli not
alınmıştır, gerektiği şekilde düzeltilecektir.
Saygıdeğer
milletvekilleri, ikinci bölümde yer alan maddelerin oylamaları
tamamlanmıştır.
Tasarının
görüşmeleri tamamlanmıştır.
Tümünün
oylanmasından önce İç Tüzük 86ncı maddeye göre Sayın
Yaşar Tüzünün ve Sayın Mehmet Şandırın söz talepleri
vardı. İlk önce Sayın Yaşar Tüzüne söz vereceğim.
Sayın Tüzün,
buyurun efendim.
YAŞAR TÜZÜN
(Bilecik) Sayın Başkan, değerli milletvekili
arkadaşlarım; tabii, kanun, temel kanun olarak gelince diğer
maddelerde konuşma hakkımız olmadığı için böyle
bir söz aldım.
Değerli
arkadaşlarım, yarın 1 Nisan. 1 Nisan, tarihimizde çok önemli bir
gün. 1 Nisan 1921, II. İnönü zaferlerinin kutlandığı bir
tarih. Bu tarihi, yarın Bilecik ilimizde Bozüyük ilçemizde ve
Eskişehire bağlı yine İnönü ilçemizde bu zaferi
kutlayacağız. Böylesi bir önemli günde bizi biz eden değerli
varlıklarımızı da anmadan geçemeyeceğim.
Sevgili arkadaşlarım;
tabii, aynı zamanda İnönü zaferleri Türkiye Büyük Millet Meclisinin
de ilk zaferi. Hepinizin de bildiği gibi İsmet Paşa, Meclis
Başkanı Mustafa Kemal Atatürke gönderdiği telgrafta Bozüyük yanıyor,
düşman binlerce ölüsüyle doldurduğu savaş meydanını
silahlarıyla terk etmiştir. diye bir telgraf gönderiyor. Gazi
Mustafa Kemal Atatürkün de İsmet Paşaya hitaben Siz orada
yalnız düşmanı değil milletin makûs talihini de yendiniz.
dediği böyle bir töreni yarın gerçekleştireceğiz. Böylesine
bir törende, Türkiye Büyük Millet Meclisinin başta Başkanlık
Divanını, sevgili milletvekili arkadaşlarımızı
Bilecikte ağırlamaktan büyük onur, mutluluk ve gurur
duyacağımızı ifade etmek isterim.
Aynı zamanda
da bir öz eleştiri yapmam gerekir diye düşünüyorum. Özellikle
Sayın Başbakanın ve Bakanlar Kurulu üyelerinin bu törene
Sayın Başbakanın programı yoğun olabilir, yurt
dışında olabilir, başka bir programı olabilir ama
Bakanlar Kurulu üyelerimizin de İnönü zaferlerine gerekli hassasiyeti
göstermediğini ifade etmek isterim. Dokuz yıldır iktidarda
bulunan, dokuz yıldır Kabinede görev alan bakanlarımız da
İnönü zaferlerine maalesef iştirak etmemişlerdir. Bugün
Valilikle yapmış olduğum görüşmede de herhangi bir
bakanın yine iştirak etmeyeceğini büyük üzüntüyle öğrenmiş
bulunuyorum.
Değerli
arkadaşlarım, ben, hem Meclis Başkanlık Divanı üyesi
olarak hem de Bilecik Milletvekili olarak tüm milletvekillerimizi yarın
Bozüyükte kutlayacağımız İnönü zaferlerinin törenlerinde
ağırlamaktan büyük mutluluk ve onur duyacağımı ifade
ediyor, başta Gazi Mustafa Kemal Atatürkü ve İsmet Paşayı
rahmet ve minnetle anıyor, siz saygıdeğer milletvekillerimizi
tekrar saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Tüzün.
Sayın
Şandır, buyurun efendim. (MHP sıralarından
alkışlar)
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Sayın Başkan, çok teşekkür ederim.
Değerli
milletvekilleri, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Gerçekten önemli
bir konuda yani önemi de toplumun çok önemli bir ortak paydası olan spor
konusunda bir rahatsızlığa tedbir geliştirmek için bir
kanun tasarısını tamamlamış bulunuyoruz. Kanunumuzun,
her şeyden önce, spor camiasına, tüm ülkemize hayırlı
sonuçlar getirmesini temenni ediyorum, hayırlı olmasını
diliyorum.
Tabii, toplumda
-sebebi çok, sebep sorgulamasına girersek siyaseti sorgulamamız
lazım- oluşan bu hoşgörüsüzlüğün yansıması,
maalesef, spor sahalarında, müsabakalarında çok can
sıkıcı, olumsuz, acıtıcı bir manzara ortaya
koymaktadır. Buna birtakım tedbirler geliştirilmesi gerekiyor.
Ne kadar tedbir alırsak alalım, önemli olan, toplumda bu
hoşgörüsüzlüğü besleyen sebepleri ortadan kaldırmak gerekiyor.
Bunun da sorumlusu siyasi iktidar, siyaset kurumu. Ülkemizin içinde bulunduğu
olumsuz durumlar, olumsuzluklar, maalesef, artık, spor
müsabakalarında şiddete kadar ulaşan bir hoşgörüsüzlük
ortamı oluşturmaktadır. Ümit ediyorum ki bu düzenlediğimiz
kanun tasarısıyla bu hoşgörüsüzlüğü caydırıcı
anlamda birtakım tedbirleri ciddiyetle uygularız ve Sayın
Arıcının da ifade ettiği gibi, çoluk çocuğumuzla
gidebileceğimiz, Batı ülkelerinde gıptayla seyrettiğimiz o
50 binlik, 100 binlik stadyumlarda kadın-erkek birlikte, çocuklarla
birlikte coşkuyla yapılan müsabakaları ülkemizde de
yaşarız diye temenni ediyorum, talep ediyorum ayrıca.
Benim söz
almamın sebebi: Tabii, Sayın Bakanın cevap verme imkânı da
olsun arzu ederim. Şimdi, burada, 6ncı maddede bir düzenlemeyle bu
spor müsabakalarında güvenliği sağlamak üzere kulüplerin özel
güvenlik şirketlerinden hizmet satın almasını imkân
dahiline getirdik. Doğrudur, gereklidir. Mahzurları da var
-Sayın Aslanoğlu da ifade etti- ama doğru bir düzenleme. Ancak
burada bir fırsat doğdu. Sayın Bakan, ülkemizde spor
eğitimi alan, beden eğitimi alan, gerek akademi mezunu gerek spor
yüksekokulu gerekse beden eğitimi öğretmenliği fakültelerinden
mezun olan ve sayıları muhtemel 100 binlere ulaşan ama bir türlü
de iş bulamayan, kamuda atama imkânı yakalamayan genç
çocuklarımız beklemektedir.
ALİ
UZUNIRMAK (Aydın) Spor mantığı içinde yetişmiş
MEHMET
ŞANDIR (Devamla) Spor mantığı içerisinde
yetişmiş
insanlarımız var.
Şimdi bu
kanunla eğer spor müsabakaları için özel güvenlik hizmeti
alınacaksa bu çocuklarımızı istihdam etmek için bir imkân
doğdu. Efendim, 3 bin kişi, 5 bin kişi ama böyle bir imkân
doğdu. Ben bunu bir önergeye dönüştürdüm. İstanbul
Milletvekilimiz Sayın Atila Kayanın talebiyle bir önergeye
dönüştürdük ama imkân olmadı. Sayın Bakan burada bana bir
şeyler söyledi, topluma da söylemesini arzu ederim. Diyor ki Sayın
Bakan: Biz önümüzde kuracağımız spor
bakanlığıyla yeni çıkartacağımız kanunlarla
bu çocuklarımızın, bu gençlerimizin bu
ıstırabına son vereceğiz.
Bunu izale etmeye çalışacağız. Bu da ümit verici bir
hadise.
OKTAY VURAL
(İzmir) Millet yetkiyi vermeyecek ki.
MEHMET
ŞANDIR (Devamla) Ama tekrar ediyorum, bugün ülkemizde uygulanan
eğitim politikalarının, istihdam politikalarının
sonucunda gerçekten atanamayan öğretmenler sorunu devasa bir sorun, bir
toplumsal sorun ama bunların arasında spor eğitimi alan ve
yıllarca okuyup, üniversite bitirip ama iş bulamayan, görev bekleyen
gençlerimize bir iş imkânı doğabilir umuduyla böyle bir önergeyi
hazırladık ama Hükûmet tarafından kabul edilemeyeceği
önceden ifade edildiği için de verilemedi ve gerçekleşemedi. Ümit
ediyorum ki Sayın Bakan, Sayın Hükûmet, bu noktada bir çözüm üretme
noktasını bu konuşmayı da vesile kılarak
gerçekleştirir.
Bu kanunun
gerçekten spor camiasına, halkımıza, ülkemize hayırlı
hizmetler, hayırlı sonuçlar getirmesini Milliyetçi Hareket Partisi
Grubu olarak ben de temenni ediyor ve
yüce heyeti, yorucu bir haftanın bu son saatinde saygıyla
selamlıyorum.
İyi
akşamlar diliyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Şandır.
Sayın
milletvekilleri, tasarının tümünü oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Tasarı, kabul edilmiş ve
kanunlaşmıştır.
Hayırlı
olmasını diliyorum.
Sayın
Kılıç, buyurun efendim.
SUAT KILIÇ
(Samsun) Sayın Başkanım, imkân verdiğiniz için çok
teşekkür ediyorum.
Gerçekten çok
yoğun ve yorucu bir haftayı geride bıraktık. Anayasa
Mahkemesi Teşkilat Kanunuyla başladık, yargı hizmetlerinin
hızlandırılmasına ilişkin 38 maddelik bir kanun
tasarısını görüştük. Akabinde Adana ilinde Bilgi ve
Teknoloji Üniversitesinin Kurulmasına İlişkin Kanun
Tasarısını görüştük. Sporda şiddetin önlenmesine
ilişkin 28 maddelik bir kanun tasarısını görüştük ve
kabul ettik ve bu arada üç ayrı uluslararası sözleşmenin
kabulünü gerçekleştirdik.
Gerçekten,
Türkiye Büyük Millet Meclisi, olağanüstü bir performans ortaya koydu. Ben,
bu anlamda, Sayın Kemal Anadol ve Cumhuriyet Halk Partisi Grubuna,
beraberinde Sayın Ferit Mevlüt Aslanoğluna, Sayın
Şandır, Sayın Vural ve Milliyetçi Hareket Partisi Grubuna
yürekten teşekkür ediyorum, çok önemli katkılar verdiler. Bütün
milletvekillerimize, her üç grupta bulunan, AK PARTİ Grubu dâhil olmak
üzere, bütün milletvekillerimize, Hükûmet üyelerine, Komisyon üyelerine,
Başkanlık Divanına ve Başkanlık Divanıyla
birlikte görev yapan stenograf arkadaşlarımıza ve
zatıalinize yürekten teşekkür ediyorum, hayırlı,
uğurlu olmasını diliyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Sayın
milletvekilleri, hayırlı olmasını dilediğimiz
artık kanunlaştı- tasarımızla ilgili olarak
Sayın Bakanın kısa bir teşekkür konuşması olacak.
Buyurun. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
Kısa
olmasını rica edelim Sayın Bakanım.
DEVLET BAKANI
FARUK NAFIZ ÖZAK (Trabzon) Sayın Başkan, çok değerli
milletvekilleri; hepinize çok teşekkür ediyorum.
Biraz evvel
Sayın Suat Kılıçın da söylediği gibi, çok anlamlı
bir hafta geçirildi. Özellikle tahkimle ilgili Anayasa
değişikliği için ve bugünkü yasamız için, torba yasadaki
Federasyonlar Yasası için Milliyetçi Hareket Partisinin değerli
mensuplarına, grup başkan vekillerine, Cumhuriyet Halk Partisinin
değerli grup başkan vekillerine, üyelerine, AK PARTİ Grubumuzun
değerli grup başkan vekillerine, üyelerine, Meclis
çalışanlarına, herkese çok teşekkür ederim.
Çok fazla
zamanınızı almayayım. Sporun birleştirici yönünü
burada gördük. Spor, gezegenimizin ortak tutkusu, gelişmişliğin
göstergesi, yöresel, ulusal ve uluslararası boyutu olan, ülkelerin
tanıtımında çok önemli özelliği olan bir sosyolojik olgu,
bizi hep birleştirebiliyor.
Sayın Mehmet
Şandır Beyin teklifi çok anlamlı. Benim de bir milletvekili
olarak en fazla zorlandığım husus şu oluyor: Özellikle
beden eğitimi yüksekokulları mezunlarının istihdam
sahaları çok sınırlı. Bu konuda biz özellikle çok fazla
tesis yapmaya başladık, çok fazla organizasyonlar yapmaya
başladık. Bizim de bu BESYO okulu mezunlarına ihtiyacımız
var, Maliye Bakanlığından talep ettik. Hatta başka modeller
geliştirmeye çalışıyoruz, çünkü bizim, özellikle
altmış üç tane federasyonumuzla sporcu sayımızı
artırmak isterken, özellikle beden eğitimi yüksekokulu
mezunlarına çok ihtiyacımız var. İnşallah,
Bakanlığımız, sizlerin de desteğiyle gençlik ve
spordan sorumlu bir bakanlık olacak. Tabii ki yeni dönemde kim olur, kim
olmaz ama mutlaka, müsteşarıyla, müsteşar yardımcılarıyla
çok daha yetkili, daha sorumlu, daha fazla istihdam edebilen bir bakanlık
olacak ve daha önemli hizmetler olabileceğini ben düşünüyorum.
Özellikle,
yasamız 2004de yapıldı, neden değişildi denildi; ama,
İngilterede de altı yılda 9 defa değiştiğini
söyleyebilirim gelişen ve şartlara göre. Bu yasa mükemmel midir?
Hayır. Bir büyük düşünür ne diyor: Mükemmel tekâmüle manidir.
Mutlaka eksikler olacak. Şiddet yasayla da bitmez, şiddeti
eğitimle bitireceğiz, inşallah hep beraber elbirliğiyle
çalışacağız.
Tekrar
teşekkür ediyorum, hepinizi saygıyla selamlıyorum.
(Alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Bakanım.
Saygıdeğer
milletvekili arkadaşlarım, alınan karar gereğince, kanun
tasarı ve teklifleriyle komisyonlardan gelen diğer işleri
sırasıyla görüşmek için 5 Nisan 2011 Salı günü saat
15.00te toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum, sizlere ve bizleri
izleyen vatandaşlarımıza hayırlı akşamlar
diliyorum.
Kapanma Saati: 22.00