DÖNEM: 23 CİLT: 98 YASAMA YILI: 5
TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET
MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
87’nci
Birleşim
6 Nisan 2011 Çarşamba
(Bu Tutanak
Dergisi’nde yer alan ve kâtip üyeler tarafından okunmuş bulunan her
tür belge ile konuşmacılar tarafından ifade edilmiş ve
tırnak içinde belirtilmiş alıntı sözler aslına uygun
olarak yazılmıştır.)
İ Ç İ N D E K İ L E R
I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II. - GELEN KÂĞITLAR
III.
- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin Gündem Dışı
Konuşmaları
1.- Trabzon
Milletvekili Cevdet Erdöl’ün, Kanser Haftası’na ilişkin gündem
dışı konuşması
2.- Denizli
Milletvekili Hasan Erçelebi’nin, yükseköğretime geçiş
sınavına ilişkin gündem dışı konuşması
ve Millî Eğitim Bakanı Nimet Çubukçu’nun cevabı
3.- Malatya Milletvekili
Ömer Faruk Öz’ün, Malatya iline yapılan yatırımlara ilişkin
gündem dışı konuşması
IV.-
AÇIKLAMALAR
1.- Denizli
Milletvekili Emin Haluk Ayhan’ın, yükseköğretime geçiş
sınavıyla ilgili soruşturmanın idari açıdan da
tamamlanıp neticeye bağlanmasına ilişkin
açıklaması ve Millî Eğitim Bakanı Nimet Çubukçu’nun
cevabı
2.-
Eskişehir Milletvekili H. Tayfun İçli’nin, yükseköğretime
geçiş sınavıyla ilgili idari soruşturma yürütülmekteyken
Cumhurbaşkanının, Millî Eğitim Bakanının telkin
ve tavsiyede bulunamayacağına ilişkin açıklaması ve
Millî Eğitim Bakanı Nimet Çubukçu’nun cevabı
3.- Antalya
Milletvekili Mehmet Günal’ın, Polis ve Kanser Haftası’na ilişkin
açıklaması
4.- Burdur
Milletvekili Ramazan Kerim Özkan’ın, çiftçilerimizin, köylülerimizin
tarlasında, bahçesinde kullanacakları alt gübresinin bir an önce
taksitle satışının önünün açılmasına ilişkin
açıklaması
5.-
Balıkesir Milletvekili Ergün Aydoğan’ın, son zamanlarda ÖSYM’de
özellikle, tüm sınavlarda kopya ve şifreleme olmasının
sorumlusunun Hükûmet olduğuna ilişkin açıklaması ve Millî
Eğitim Bakanı Nimet Çubukçu’nun cevabı
6.- İstanbul
Milletvekili Ünal Kacır’ın, yükseköğretime geçiş
sınavına ait basına verilen kitapçığın
şifreli olarak hazırlanmasının yönetime yönelik bir komplo
olabileceğine ve bu yönde araştırma yapılmasına
ilişkin açıklaması ve Millî Eğitim Bakanı Nimet
Çubukçu’nun cevabı
7.- Çorum
Milletvekili Agâh Kafkas’ın, yükseköğretime geçiş
sınavını tartışarak çocuklar üzerinden siyaset
yapmanın etik olmadığına ilişkin açıklaması
ve Millî Eğitim Bakanı Nimet Çubukçu’nun cevabı
8.- İstanbul
Milletvekili Ahmet Tan’ın, yükseköğretime geçiş
sınavına dair Cumhurbaşkanının, sayın
bakanların ve sayın başbakan yardımcısının
“Orada bir şey olmamıştır.” demelerinin yargıya
açıkça müdahale olduğuna ilişkin açıklaması ve Millî
Eğitim Bakanı Nimet Çubukçu’nun cevabı
V.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Meclis Araştırması Önergeleri
1.- Adıyaman
Milletvekili Şevket Köse ve 31 milletvekilinin, rüşvet sorununun
bütün yönleriyle araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/1101)
VI.-
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.- Adana
Milletvekili Necdet Ünüvar ve 1 Milletvekilinin; Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ile
Antalya Milletvekili Abdurrahman Arıcı’nın; Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ile
Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ile Plan ve
Bütçe Komisyonları Raporları (2/889, 894) (S. Sayısı: 744)
2.- Türkiye
Cumhuriyeti Hükûmeti ile Suudi Arabistan Krallığı Hükûmeti
Arasında Askeri Alanda Eğitim, Teknik ve Bilimsel İş
Birliği Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri
Komisyonu Raporu (1/1018) (S. Sayısı: 751)
3.- Türkiye
Cumhuriyeti Genelkurmay Başkanlığı ve Almanya Federal
Cumhuriyeti Federal Savunma Bakanlığı Arasında Yapılan
Mühimmat Dahil Leopard 2 Ana Muharebe Tankı Silah Sisteminin Müşterek
Konfigürasyon Kontrol Yönetimi (JCCM) Konulu Mutabakat
Muhtırasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısı ile Dışişleri Komisyonu Raporu
(1/982) (S. Sayısı: 737)
4.- Türkiye
Cumhuriyeti Hükûmeti ile Lübnan Cumhuriyeti Hükûmeti Arasında Askeri
Alanda Eğitim, Teknik ve Bilimsel İş Birliği
Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısı ile Dışişleri Komisyonu Raporu
(1/895) (S. Sayısı: 742)
5.- Türkiye
Cumhuriyeti Genelkurmay Başkanlığı ile Mısır Arap
Cumhuriyeti Savunma Bakanlığı Arasında Askerî Alanda
Eğitim, Teknik ve Bilimsel İş Birliği Mutabakat
Muhtırasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu
(1/966) (S. Sayısı: 749)
6.- Türkiye
Cumhuriyeti Hükûmeti ile Lübnan Cumhuriyeti Hükûmeti Arasında Askerî
Eğitim İş Birliği Mutabakat Muhtırasının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
ile Dışişleri Komisyonu Raporu (1/770) (S. Sayısı:
736)
7.- Türkiye
Cumhuriyeti Hükûmeti ile Maldivler Cumhuriyeti Hükûmeti Arasında Askerî
Alanda Eğitim, Teknik ve Bilimsel İş Birliği Çerçeve
Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu
(1/999) (S.Sayısı: 750)
8.- Türkiye
Cumhuriyeti Hükûmeti ile Federal Demokratik Etiyopya Cumhuriyeti Hükûmeti
Arasında Askeri Alanda İşbirliğine İlişkin
Çerçeve Anlaşması ve Bu Anlaşmada Yapılan 1 Numaralı
Değişikliğin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu
(1/737) (S. Sayısı: 748)
9.- Türkiye
Cumhuriyeti Hükûmeti ile Suriye Arap Cumhuriyeti Hükûmeti Arasında Terör
ve Terör Örgütlerine Karşı Ortak İşbirliği
Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu
(1/1009) (S. Sayısı: 713)
10.- Afgan Ulusal
Polisinin Eğitilmesi ve Kapasitesinin Geliştirilmesi Hususunda
Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti ile Afganistan İslam Cumhuriyeti Hükûmeti
Arasında İşbirliği Yapılmasına Dair Mutabakat
Muhtırasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğu
Hakkında Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu
Raporu (1/1019) (S. Sayısı: 752)
11.- Türkiye
Cumhuriyeti Hükûmeti ile Suriye Arap Cumhuriyeti Hükûmeti Arasında
Denizcilik Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri
Komisyonu Raporu (1/957) (S. Sayısı: 682)
VII.-
ÖNERİLER
A) Danışma Kurulu Önerileri
1.- Gündemdeki
sıralamanın yeniden düzenlenmesine; Türkiye Büyük Millet Meclisinin
12 Haziran 2011 Pazar günü yapılması kararlaştırılan
24’üncü Dönem milletvekili genel seçimine ilişkin kesin
sonuçlarının Yüksek Seçim Kurulunca, Türkiye radyo ve
televizyonlarından ilanını takip eden 5’inci gün saat 15.00’te
toplanmak üzere, 12/4/2011 Salı gününden itibaren tatile girmesine
ilişkin Danışma Kurulu önerisi
2.- 752 sıra
sayılı Afgan Ulusal Polisinin Eğitilmesi ve Kapasitesinin
Geliştirilmesi Hususunda Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti ile Afganistan
İslam Cumhuriyeti Hükûmeti Arasında İşbirliği
Yapılmasına Dair Mutabakat Muhtırasının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğu Hakkında Kanun
Tasarısı’nın, gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleri ile
Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmının 9’uncu
sırasına alınmasına ilişkin Danışma Kurulu
önerisi
VIII.-
OYLAMALAR
1.-Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Teklifi’nin oylaması
2.- Türkiye
Cumhuriyeti Hükûmeti ile Suudi Arabistan Krallığı Hükûmeti
Arasında Askeri Alanda Eğitim, Teknik ve Bilimsel İş
Birliği Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı’nın oylaması
3.- Türkiye
Cumhuriyeti Genelkurmay Başkanlığı ve Almanya Federal
Cumhuriyeti Federal Savunma Bakanlığı Arasında Yapılan
Mühimmat Dahil Leopard 2 Ana Muharebe Tankı Silah Sisteminin Müşterek
Konfigürasyon Kontrol Yönetimi (JCCM) Konulu Mutabakat
Muhtırasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısı’nın oylaması
4.- Türkiye
Cumhuriyeti Hükûmeti ile Lübnan Cumhuriyeti Hükûmeti Arasında Askeri
Alanda Eğitim, Teknik ve Bilimsel İş Birliği
Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısı’nın oylaması
5.- Türkiye
Cumhuriyeti Genelkurmay Başkanlığı ile Mısır Arap
Cumhuriyeti Savunma Bakanlığı Arasında Askerî Alanda
Eğitim, Teknik ve Bilimsel İş Birliği Mutabakat
Muhtırasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısı’nın oylaması
6.- Türkiye
Cumhuriyeti Hükûmeti ile Lübnan Cumhuriyeti Hükûmeti Arasında Askerî
Eğitim İş Birliği Mutabakat Muhtırasının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısı’nın oylaması
7.- Türkiye
Cumhuriyeti Hükûmeti ile Maldivler Cumhuriyeti Hükûmeti Arasında Askerî
Alanda Eğitim, Teknik ve Bilimsel İş Birliği Çerçeve
Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısı’nın oylaması
8.- Türkiye
Cumhuriyeti Hükûmeti ile Federal Demokratik Etiyopya Cumhuriyeti Hükûmeti
Arasında Askeri Alanda İşbirliğine İlişkin
Çerçeve Anlaşması ve Bu Anlaşmada Yapılan 1 Numaralı
Değişikliğin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısı’nın oylaması
9.- Türkiye
Cumhuriyeti Hükûmeti ile Suriye Arap Cumhuriyeti Hükûmeti Arasında Terör
ve Terör Örgütlerine Karşı Ortak İşbirliği
Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısı’nın oylaması
10.- Afgan Ulusal
Polisinin Eğitilmesi ve Kapasitesinin Geliştirilmesi Hususunda
Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti ile Afganistan İslam Cumhuriyeti Hükûmeti
Arasında İşbirliği Yapılmasına Dair Mutabakat
Muhtırasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğu
Hakkında Kanun Tasarısı’nın oylaması
11.- Türkiye Cumhuriyeti
Hükûmeti ile Suriye Arap Cumhuriyeti Hükûmeti Arasında Denizcilik
Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısı’nın oylaması
IX.-
YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI
1.- Kütahya
Milletvekili Alim Işık’ın, Kütahya Şeker
Fabrikasının özelleştirilmesi sürecindeki bir işleme
ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in
cevabı (7/18618)
2.- Kütahya
Milletvekili Alim Işık’ın, Kütahya-Simav’daki bazı köylerin
orman emvali işine ilişkin sorusu ve Çevre ve Orman Bakanı
Veysel Eroğlu’nun cevabı (7/18679)
3.- Gaziantep
Milletvekili Yaşar Ağyüz’ün, Gaziantep-Karkamış
Sınır Kapısı’nın yenilenmesine ilişkin sorusu ve
Devlet Bakanı Hayati Yazıcı’nın cevabı (7/18685)
I.- GEÇEN TUTANAK
ÖZETİ
TBMM Genel Kurulu
saat 15.00’te açılarak beş oturum yaptı.
Karabük
Milletvekili Mehmet Ceylan, Karabük ilinin ve Türk demir çelik sanayisinin
kuruluşunun 74’üncü yıl dönümüne,
Mersin
Milletvekili Mehmet Şandır, merhum Alparslan Türkeş’in ölümünün
14’üncü yıl dönümüne,
Konya
Milletvekili Ayşe Türkmenoğlu, Avukatlar Günü’ne,
İlişkin
gündem dışı birer konuşma yaptılar.
Adana
Milletvekili Hulusi Güvel, Adana Çukurova Üniversitesinde 200 dönüm arazi
üzerinde kurulu zeytin gen bahçesinin söküldüğüne,
Eskişehir
Milletvekili H. Tayfun İçli, özel yetkili mahkemelerde savunma
makamının görev yapmasının engellendiğine,
Mersin
Milletvekili Ali Rıza Öztürk, Avukatlar Günü’nü
kutladığına,
İlişkin
birer açıklamada bulundular.
Bursa
Milletvekili Kemal Demirel ve 23 milletvekilinin, taşımalı
eğitimde yaşanan sorunların araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/1100)
Genel Kurulun bilgisine sunuldu; önergenin gündemdeki yerini alacağı
ve ön görüşmelerinin, sırası geldiğinde
yapılacağı açıklandı.
İnsan Haklarını
İnceleme,
Dilekçe,
Komisyonu
Başkanlıklarının, Türkiye Büyük Millet Meclisinin tatilde
bulunduğu dönemde de çalışabilmelerine dair taleplerine
ilişkin tezkereleri kabul edildi.
TBMM
Dışişleri Komisyonu Başkanı Murat Mercan’ın, NATO
KİS Merkezi ile İsviçre Misyonu tarafından Cenevre’de 30 Mart-2
Nisan 2011 tarihleri arasında düzenlenecek olan “Silahların Kontrolü
Silahsızlanma ve Yayılmanın Önlenmesi Alanlarında
Parlamentoların Rolü” konulu toplantıya katılacağına
ilişkin Başkanlık tezkeresi kabul edildi.
Gündemin “Genel
Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair
Öngörüşmeler” kısmında yer alan:
ÖSYM’nin
sorunlarının araştırılarak daha
sağlıklı çalışabilmesi için alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla verilen (10/485) esas numaralı Meclis
Araştırması Önergesi’nin görüşmelerinin Genel Kurulun 5
Nisan 2011 Salı günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin
MHP,
Akaryakıt
fiyatlarındaki artış hakkında (10/1034) esas numaralı
Meclis Araştırması Önergesi’nin görüşmelerinin Genel
Kurulun 5 Nisan 2011 Salı günkü birleşiminde yapılmasına
ilişkin CHP,
Grubu önerileri
yapılan görüşmelerden sonra kabul edilmedi.
Mersin
Milletvekili Mehmet Şandır,
Yalova
Milletvekili Muharrem İnce,
Kocaeli
Milletvekili Fikri Işık’ın, gruplarına sataşması
nedeniyle birer konuşma yaptılar.
Kocaeli
Milletvekili Fikri Işık, konuşmasında hiçbir partiye
yönelik komplo iddiasında bulunmadığına dair bir
açıklamada bulundu.
Bastırılarak
dağıtılan 746 ve 744 sıra sayılı Kanun
Tasarı ve Teklifi’nin kırk sekiz saat geçmeden gündemin “Kanun
Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler”
kısmının 1’inci ve 3’üncü sıralarına; 681, 713, 682,
732, 726 ve 727 sıra sayılı kanun tasarıları ile kanun
tekliflerinin ise bu kısmın 2, 4, 5, 6, 7 ve 8’inci
sıralarına alınmasına ve diğer işlerin
sırasının buna göre teselsül ettirilmesine; 04/04/2011 Pazartesi
günü dağıtılan 700, 549, 589, 648, 352 ve 733 sıra
sayılı Meclis araştırması komisyonları raporlarının
gündemin "Özel Gündemde Yer Alacak İşler" kısmına
alınmasına ve raporlar üzerindeki genel görüşmelerin bu
sıra ile ve Genel Kurulun 07/04/2011 Perşembe günkü birleşiminde
yapılmasına; Genel Kurulun 05 Nisan 2011 Salı günü (bugün) 681
sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın
görüşmelerinin tamamlanmasına kadar, 6 Nisan 2011 Çarşamba günü 682
sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın
görüşmelerinin tamamlanmasına kadar, 7 Nisan 2011 Perşembe günü
saat 12.00'de toplanarak 700, 549, 589, 648, 352 ve 733 sıra
sayılı Meclis araştırması komisyonları
raporlarının görüşmelerinin tamamlanmasının
ardından gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan
Gelen Diğer İşler” kısmında yer alan işlerin
görüşülmesine, 6 Nisan 2011 Çarşamba günkü birleşimde 682
sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın
görüşmelerinin tamamlanamaması hâlinde bu tasarının
görüşmelerine bu birleşimde devam edilmesine ve 682 sıra
sayılı Tasarı’nın görüşmelerinin tamamlanmasına
kadar çalışmalara devam edilmesine; bu birleşimde de 682
sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın
görüşmelerinin tamamlanamaması hâlinde Genel Kurulun haftalık
çalışma günlerinin dışında 8 Nisan 2011 Cuma günü de
saat 14.00’te toplanarak bu birleşimde 682 sıra sayılı
Kanun Tasarısı’nın görüşmelerinin tamamlanmasına kadar
çalışmalara devam edilmesine; bu birleşimlerde gece saat
24.00’te günlük programların tamamlanamaması hâlinde günlük
programların tamamlanmasına kadar çalışmalarına devam
etmesine; 744 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin İç Tüzük’ün
91’inci maddesine göre temel kanun olarak görüşülmesine ilişkin AK
PARTİ Grubu önerisi yapılan görüşmelerden sonra kabul edildi.
İstanbul Milletvekili
Hasan Macit ve Denizli Milletvekili Hasan Erçelebi’nin; Elektrik Piyasası
Kanununda Değişiklik Yapılarak Tarımsal Üretimde
Kullanılan Elektriğin Düşük Fiyattan Satılmasına Dair
Kanun Teklifi’nin (2/515) İç Tüzük’ün 37’nci maddesine göre doğrudan gündeme
alınmasına ilişkin önergesi yapılan görüşmelerden
sonra kabul edilmedi.
Gündemin “Kanun
Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler”
kısmının:
1’inci
sırasına alınan, Kamu Hizmetlerinin Düzenli, Etkin ve Verimli
Bir Şekilde Yürütülmesini Sağlamak Üzere Kamu Kurum ve
Kuruluşlarının Teşkilat, Görev ve Yetkileri ile Kamu
Görevlilerine İlişkin Konularda Yetki Kanunu Tasarısı ile
Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/1017) (S. Sayısı: 746),
2’nci
sırasına alınan, Türkiye Cumhuriyeti ile Libya Arap Halk
Sosyalist Büyük Cemahiriyesi Arasında Yatırımların
Karşılıklı Teşviki ve Korunması
Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısı ile Dışişleri Komisyonu Raporu
(1/872) (S.Sayısı: 681),
Görüşmeleri
tamamlanarak yapılan açık oylamalardan sonra kabul edildi ve
kanunlaştı.
Kamu
Hizmetlerinin Düzenli, Etkin ve Verimli Bir Şekilde Yürütülmesini
Sağlamak Üzere Kamu Kurum ve Kuruluşlarının Teşkilat,
Görev ve Yetkileri ile Kamu Görevlilerine İlişkin Konularda Yetki
Kanunu Tasarısı’nın (S.Sayısı 746) Anayasa’ya
aykırı olduğu iddiasıyla, Başkanlıkça işleme
alınıp alınamayacağı hususunda usul görüşmesi
yapıldı; Oturum Başkanı tutumunda İç Tüzük’e
aykırı bir durum bulunmadığını ifade etti.
Tunceli
Milletvekili Kamer Genç, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş’ın,
şahsına
Kayseri
Milletvekili Mustafa Elitaş, Tunceli Milletvekili Kamer Genç’in, AK
PARTİ Grubuna,
Sataşması
nedeniyle birer konuşma yaptılar.
6 Nisan 2011
Çarşamba günü, alınan karar gereğince saat 14.00’te toplanmak
üzere birleşime 02.27’de son verildi.
|
|
Nevzat
PAKDİL |
|
|
|
|
Başkan Vekili |
|
|
|
Yusuf
COŞKUN |
|
Harun
TÜFEKCİ |
|
|
Bingöl |
|
Konya |
|
|
Kâtip Üye |
|
Kâtip Üye |
|
|
|
Bayram
ÖZÇELİK |
|
|
|
|
Burdur |
|
|
|
|
Kâtip Üye |
|
|
No.:
119
II.- GELEN KÂĞITLAR
6
Nisan 2011 Çarþamba
Tasarý
1.- Ýslam Konferansý
Örgütü Þartýnýn Onaylanmasýnýn Uygun Bulunduðuna Dair Kanun Tasarýsý (1/1020)
(Dýþiþleri Komisyonuna) (Baþkanlýða geliþ tarihi: 4.4.2011)
Teklifler
1.- Malatya
Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoðlu’nun; Muhtar Ödenek ve Sosyal Güvenlik
Yasasý, Köy Kanunu ve Þehir ve Kasabalarda Mahalle Muhtar ve Ýhtiyar Heyetleri
Teþkiline Dair Kanunda Deðiþiklik Yapýlmasý Hakkýnda Kanun Teklifi (2/898)
(Ýçiþleri; Saðlýk, Aile, Çalýþma ve Sosyal Ýþler ile Plan ve Bütçe
Komisyonlarýna) (Baþkanlýða geliþ tarihi: 29.3.2011)
2.- Cumhuriyet
Halk Partisi Grup Baþkanvekili Trabzon Milletvekili M. Akif Hamzaçebi ve 3
Milletvekilinin; Ceza Muhakemesi Kanununda Deðiþiklik Yapýlmasýna Dair Kanun
Teklifi (2/899) (Adalet Komisyonuna) (Baþkanlýða geliþ tarihi: 29.3.2011)
Raporlar
1.- Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ile Federal Demokratik Etiyopya Cumhuriyeti Hükümeti
Arasýnda Askeri Alanda Ýþbirliðine Ýliþkin Çerçeve Anlaþmasý ve Bu Anlaþmada
Yapýlan 1 Numaralý Deðiþikliðin Onaylanmasýnýn Uygun Bulunduðuna Dair Kanun
Tasarýsý ve Dýþiþleri Komisyonu Raporu (1/737) (S. Sayýsý: 748) (Daðýtma
tarihi: 6.4.2011) (GÜNDEME)
2.- Türkiye
Cumhuriyeti Genelkurmay Baþkanlýðý ile Mýsýr Arap Cumhuriyeti Savunma Bakanlýðý
Arasýnda Askeri Alanda Eðitim, Teknik ve Bilimsel Ýþ Birliði Mutabakat Muhtýrasýnýn
Onaylanmasýnýn Uygun Bulunduðuna Dair Kanun Tasarýsý ve Dýþiþleri Komisyonu
Raporu (1/966) (S. Sayýsý: 749) (Daðýtma tarihi: 6.4.2011) (GÜNDEME)
3.- Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ile Maldivler Cumhuriyeti Hükümeti Arasýnda Askeri Alanda
Eðitim, Teknik ve Bilimsel Ýþ Birliði Çerçeve Anlaþmasýnýn Onaylanmasýnýn Uygun
Bulunduðuna Dair Kanun Tasarýsý ve Dýþiþleri Komisyonu Raporu (1/999)
(S.Sayýsý: 750) (Daðýtma tarihi: 6.4.2011) (GÜNDEME)
4.- Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ile Suudi Arabistan Krallýðý Hükümeti Arasýnda Askeri
Alanda Eðitim, Teknik ve Bilimsel Ýþ Birliði Anlaþmasýnýn Onaylanmasýnýn Uygun
Bulunduðuna Dair Kanun Tasarýsý ve Dýþiþleri Komisyonu Raporu (1/1018) (S.
Sayýsý: 751) (Daðýtma tarihi: 6.4.2011) (GÜNDEME)
5.- Afgan Ulusal
Polisinin Eðitilmesi ve Kapasitesinin Geliþtirilmesi Hususunda Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ile Afganistan Ýslam Cumhuriyeti Hükümeti Arasýnda
Ýþbirliði Yapýlmasýna Dair Mutabakat Muhtýrasýnýn Onaylanmasýnýn Uygun
Bulunduðu Hakkýnda Kanun Tasarýsý ve Dýþiþleri Komisyonu Raporu (1/1019) (S.
Sayýsý: 752) (Daðýtma tarihi: 6.4.2011) (GÜNDEME)
Meclis
Araþtýrmasý Önergesi
1.- Adýyaman
Milletvekili Þevket Köse ve 31 Milletvekilinin, rüþvet sorununun bütün
yönleriyle araþtýrýlarak alýnmasý gereken önlemlerin belirlenmesi amacýyla bir
Meclis araþtýrmasý açýlmasýna iliþkin önergesi (10/1101) (Baþkanlýða geliþ
tarihi: 01/04/2011)
Süresi
Ýçinde Cevaplanmayan Yazýlý Soru Önergesi
1.- Adana
Milletvekili Nevin Gaye Erbatur’un, þiddete maruz kalan kadýn ve çocuklara
yönelik psikolojik destek çalýþmalarýna iliþkin Saðlýk Bakanýndan yazýlý soru
önergesi (7/17838)
6 Nisan 2011
Çarşamba
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 14.00
BAŞKAN: Başkan Vekili Nevzat PAKDİL
KÂTİP ÜYELER: Harun TÜFEKCİ (Konya), Yusuf
COŞKUN (Bingöl)
BAŞKAN –
Saygıdeğer milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 87’nci
Birleşimini açıyorum.
Toplantı
yeter sayısı vardır, görüşmelere başlıyoruz.
Sayın
milletvekilleri, gündeme geçmeden önce üç sayın milletvekili
arkadaşıma gündem dışı söz vereceğim.
Gündem
dışı ilk söz, Kanser Haftası münasebetiyle söz isteyen
Trabzon Milletvekili Sayın Cevdet Erdöl’e aittir.
Sayın Erdöl,
buyurun efendim. (AK PARTİ ve CHP sıralarından
alkışlar)
Sayın Erdöl,
lütfen güzel haberler verir bize!
III.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin Gündem
Dışı Konuşmaları
1.- Trabzon Milletvekili Cevdet Erdöl’ün, Kanser
Haftası’na ilişkin gündem dışı konuşması
CEVDET ERDÖL
(Trabzon) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi
saygıyla selamlıyorum. Bu fırsatı verdiğiniz için
sizlere de teşekkür ediyorum Değerli Başkanım.
Bu meyanda, 5
Nisan Avukatlar Günü’nü, 7 Nisan Dünya Sağlık Günü’nü ve 12 Nisanda
başlayacak olan Kalp Haftası’nı kutluyor ve etkinliklere destek
verenlere teşekkür ederek konuşmama başlamak istiyorum ama
asıl teşekkürümü ben buradaki, Meclisteki tüm gruplara, tüm
milletvekillerine yapmak istiyorum. Çünkü bu dönem içerisinde, sağlık
için çok önemli kanunlara imza attınız. Ben, hepinize takdirlerimi
arz ediyorum.
Bu meyanda, bugün
tekrar sağlıkla ilgili önemli bir kanun görüşmesi daha
yapacağız. Vereceğiniz desteğe de şimdiden
teşekkür ediyorum.
Kanser,
hücrelerin sebepsiz, bazen de sebebi bilinmeyen şekilde kontrolsüz olarak
çoğalması anlamına geliyor. Bunu da demokrasi
açısından siyaseten tanımlayacak olursak antidemokratik
hücrelerin kontrol dışı çoğalması ve işleyen
sistemi bozmasıdır diye tanımlayabiliriz. Kanser, gerçekten hem
Türkiye’de hem dünyada gittikçe artmaktadır. Bunda, ortalama
yaşın yükselmesi, enfeksiyon hastalıkları gibi pek çok
hastalığın belki de elimine edilmesi, azaltılması
sonucu göreceli olarak kanser hastalığı ve kanserden ölenlerin
sayısı da artmaktadır.
Ben, özellikle
obezite ve kilo artışına dikkatinizi çekmek istiyorum.
Bunların kanserle direkt ilişkisi olduğu bugün biliniyor. Okul
kantinlerinin ve beslenmenin çok önemli olduğuna, beslenme
eğitimimizin mutlaka çok iyi bir şekilde okullarda
başlatılmasının gerekli olduğuna, fast food
alışkanlığını gözden geçirmemiz gerektiğine
inanıyorum. İnternet başında saatlerini geçiren
öğrencilerimizin obezite ve beraberinde diğer hastalıklara aday
olduklarını hepimizin bilmesini istiyorum. Kanserden korkuyor isek
obeziteden kaçınmamız lazım, alkolden kaçınmamız
lazım, bazı yörelerimizde özellikle güneş
ışınlarından kaçınmamız lazım. Elektromanyetik
dalga yayan aletlerin, cep telefonları başta olmak üzere, çok
dikkatli kullanılması gerektiğine inanmaktayım.
Bu meyanda,
Kanser Araştırma Komisyonumuzun Çok Değerli Başkanı
Kemalettin Aydın Bey’e ve arkadaşlarına da çok teşekkür
ediyorum. Yarın görüşülecek Türkiye Büyük Millet Meclisinde, çok
önemli bir konu. Ben, katkı veren herkese teşekkür ediyorum ve
hazırladıkları kitabın ve özetinin hepimize rehber
olmasını temenni ediyorum.
Değerli
arkadaşlar, kanserle mücadele için, Türkiye Büyük Millet Meclisi 23’üncü
Dönemi çok önemli bir kanuna imza attı: Tütün Mamullerinin
Zararlarının Önlenmesine Dair Kanun. Bundan dolayı da hepinize
ayrı ayrı teşekkür ediyorum. Ama gelinen noktada,
Sağlık Bakanlığı her ne kadar kapalı alan
tanımını revize ettiyse de buna genelde bazı özel yerlerde,
özellikle lüks semtlerde uyulmadığını görmekteyiz,
kapalı alanlarda sigara içildiğini görmekteyiz. Bu kanser
artışıyla sigara içiminin direkt ilişkisi olduğunu herkes
bildiği hâlde sigara içmeye maalesef devam ediliyor.
Ben “mini
Çernobil” olarak tanımladığım paketlerden sizleri,
milletimizi uzak tutmak istiyorum. Bütün gayretimiz budur. Bunun için hepimizin
gayret etmesi gerekiyor.
Son yapılan
değişikliklerle, sigarayla ilgili kontrollerin, iş yerlerine ait
ceza kesme yetkisinin belediyelerden mahallî mülki amirlere
alındığını, mahallî mülki amirlerimizin, valilerimizin
ve kaymakamlarımızın özellikle büyük şehirlerde bunu
titizlikle uygulaması gerektiğini açıkça ifade ediyorum. Çünkü
bu, insanlığa, çocuklarımıza ve geleceğimize olan bir
borcumuzdur diye düşünüyorum.
İnternet’ten
sigara satışlarının engellenmesinin de büyük bir aşama
olduğunu burada ifade etmek istiyorum.
İstanbul’da
yapılan, 2009’un ilk beş ayı ile 2010’un ilk beş
ayını karşılaştıran 10 eğitim hastanesinin verilerini
incelediğimizde tehlikenin ne kadar büyük olduğunu görürüz. İlk
beş ayların incelenmesinde, İstanbul’daki 10 eğitim
hastanesinde, bir önceki yıla göre solunum hastalıklarında yüzde
20 oranında azalma olduğu, kalp krizi ve ona bağlı
hastalıklarda acillere müracaatlarda yüzde 33 oranında bir azalma
olduğu… Bu demek ki, sigaradan uzak durduğumuz müddetçe
sağlığımızın ne kadar geri gelebileceğini
ifade ediyorum. Kanserlerde azalma için de bir beş yıl beklememizin
gerekli olduğunu düşünüyorum.
Ne olur,
çocuklarımız yanmasın, çocuklarımıza
kıymayalım. Değerli büyüklerimiz, biz yandık,
çocuklarımız yanmasın diyorum.
Hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN –
Teşekkür ederim.
Kimse sigara
içmesin, sigarasız günler hepimiz için daha uygundur diyorum.
Katkılarınız
için de size teşekkür ederiz Sayın Erdöl.
Gündem
dışı ikinci söz, yükseköğretime geçiş sınavı
hakkında söz isteyen Denizli Milletvekili Hasan Erçelebi’ye aittir.
Sayın
Erçelebi buyurun efendim. (Alkışlar)
2.- Denizli Milletvekili Hasan Erçelebi’nin,
yükseköğretime geçiş sınavına ilişkin gündem
dışı konuşması ve Millî Eğitim Bakanı Nimet
Çubukçu’nun cevabı
HASAN
ERÇELEBİ (Denizli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
sözlerime başlamadan önce, yüce heyetinizi, Demokratik Sol Parti ve
şahsım adına saygıyla selamlıyorum.
Lafı
dolaştırmadan doğrudan konuya girmek istiyorum. Bildiğiniz
gibi, son bir hafta, on gündür ülkemiz bir sınav skandalıyla
çalkalanmaktadır. Yakın zamana kadar en güvenilir kurum olan ÖSYM,
artık en güvenilmez kurum hâline geldi ve…
ÜNAL KACIR
(İstanbul) – Yok öyle bir şey.
HASAN
ERÇELEBİ (Devamla) – Niyetiniz neydi belli değil, ama son olayda
Allah ayağınıza öyle bir dolandırdı ki, basına
verdiğiniz kitapçık, şifreyi, halk deyimiyle kabak gibi ortaya
koydu!
Değerli
milletvekilleri, ÖSYM, uzmanlaşmış insanların
bulunduğu bir yerdir, ama siz, hiç ÖSYM’de çalışmamış
iplik uzmanı bir bilim insanını oraya getirirseniz, işte
gördüğünüz gibi, her sınavda ipliğiniz pazara çıkar! Daha
önce polis koleji sınavlarında sorular çalındı, iptal oldu;
kamu personeli seçme sınavında sorular yine çalındı, yine
iptal oldu ve şimdi yargıda, şimdi de şifre iddiaları.
Sayın
Cumhurbaşkanı herkesten önce davrandı; “Tatmin oldum” dedi.
Başbakan Yardımcımız; “Sayın Cumhurbaşkanı
tatmin olmuşsa biz de olduk” dedi. Millî Eğitim Bakanımız;
“Ben de bu görüşlere katılıyorum” dedi. Hani, şu
matruşka bebekleri var ya, herkes birbirinin içine girerek, saklanarak
konuyu örtbas etmek istiyor. Hepsi tatmin olmuş, ama her şeyde
konuşan Sayın Başbakanımız ortada yok! Acaba domuz
gribi olayında olduğu gibi Sayın Başbakanımız bu
şifre olayında farklı mı düşünüyor diye merak
ediyoruz.
Evet, bir minare
çalınmışa benziyor. Şimdi de kılıf aranıyor.
Bakalım bu kılıfı nasıl bulacaksınız.
ÖSYM’de ölçme değerlendirme uzmanları ya yok ya görüşlerine
değer verilmiyor. 1 milyon 700 bin adet ayrı kitapçık basmak bir
fantezidir. Bunun ölçme değerlendirmeyle bir alakası yoktur.
Şimdi konu hukukta. Yargı görevini yapıyor diyebilirsiniz ama
yargı gecikebilir. Şu anda öğrenciler, 1 milyon 700 bin
öğrenci ve onların aileleri kaygı içindeler, onların hepsi
merak içindeler ve gerçekten hepsi de şu anda bildikleri bütün güzel
cümleleri ve dizeleri sizler için sıralıyorlar!
Değerli
milletvekilleri, bu olay pişkinlikle geçiştirilemez ama görüyoruz ki
pişkinlikte ustasınız. O konudaki
ustalığınıza gerçekten denecek yok. Şimdi sizlere
öneriyorum: Bu sınavı iptal ediniz. Çünkü bu sınavdan sonra
haziran ayında yapılacak bir sınav var. Bugüne kadar üniversite
seçme sınavları tek basamaklıydı. Onun için, bir kayıp
olmaz. Öğrencileri, aileleri stresten kurtarınız. Aksi hâlde bu
insanlar gerçekten stresten çok zor durumda olacaklar. Bu sınavlar,
başarı sınavı değildir, eleme
sınavıdır. O yüzden tek sınavı haziranda doğru
dürüst yapınız ve insanların yüreğine su serpiniz diyorum.
Bu suçu METEKSAN’ın üstüne yıkamazsınız. METEKSAN
yöneticisi Polatlı’dan geçen bir belayı üzerine satın
almıştır. Çok yanlış yapmıştır ve
bundan sonra METEKSAN ile ÖSYM’nin ilişiği de her zaman kuşku
götürecektir. İşte o yüzden diyorum ki bir an önce bu
sınavın iptal edildiğini, sonuçlarının geçersiz
olduğunu açıklayınız. Siyasi sorumluluk sizdedir.
Sayın Millî Eğitim Bakanı biraz sonra cevap verecek, görünen o.
O cevapta bütün milletimize bu sınavın iptal edildiğini
söylemelidir çünkü şaibe bir kez çıkmıştır, şüyuu
vukuundan beterdir diyorum.
BAŞKAN –
Teşekkür ederim Sayın Erçelebi.
HASAN
ERÇELEBİ (Devamla) – Bağlamayayım mı sözlerimi?
BAŞKAN –
Usulümüz böyle.
HASAN
ERÇELEBİ (Devamla) – Siz bilirsiniz.
BAŞKAN –
Teşekkür ederim.
HASAN
ERÇELEBİ (Devamla) – Ben teşekkür ederim. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN –
Sağ olun efendim.
Gündem
dışı konuşmaya Millî Eğitim Bakanı Sayın
Nimet Çubukçu cevap vereceklerdir.
Sayın
Bakanım, buyurun efendim. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI NİMET ÇUBUKÇU (İstanbul) – Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Yükseköğretime Geçiş
Sınavı’ndaki iddialarla ilgili gündem dışı söz alan
Hasan Erçelebi Milletvekilimize cevap vermek üzere söz almış bulunmaktayım.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Bilindiği
gibi, 1 Nisan Cuma günü Yükseköğretime Geçiş Sınavı’nda en
az 100 sorunun belli bir formülle cevaplandığına ve formül
sayesinde de soruların rahatlıkla çözülebildiğine ilişkin
bir iddia ortaya atıldı. Çeşitli basın yayın
organları tarafından da belirlenen bir formülle matematik testinde,
“sadece matematik testinde” soruların belli bir kısmını
doğru çözmenin mümkün olduğu vurgulandı. Bu iddianın
ardından, yazılı ve görsel basında, Yükseköğretime
Geçiş Sınavı’nda şifre iddialarıyla ilgili, bir kez
daha altını çizerek söylüyorum, çarpıtılmış, ön
yargılı ve yetkilileri suçlayıcı haberlere geniş
manada yer verilmiştir. Oysa, kopya iddialarıyla ilgili olarak
Öğrenci Seçme ve Yerleştirme Merkezi Başkanı Sayın Ali
Demir, 3 Nisan Pazar günü ayrıntılı bir şekilde basın
toplantısı yaptı ve kendisine, bu konuyla ilgili ileri sürülen
tüm iddialar yaklaşık iki buçuk saat boyunca basın
mensupları tarafından yönetildi ve cevapları verildi. Daha
sonraki açıklamalara da baktığımız zaman, bu konuda
çok net ve açık bir durum söz konusu. Bu açıklamalar, maksatlı
çevreler dışında herkesi tatmin etmiştir. Bilim
alanında, bu alanda çalışma yapan yetkin ve yeterli bilim
adamları da bu açıklamalardan tatmin olmuştur. Doğrusu ben
de Millî Eğitim Bakanı olarak değil, her şeyden önce, bir
anne, bir veli olarak bu açıklamaları tatmin edici bulduğumu bir
kez daha Genel Kurulda paylaşmak istiyorum.
MUSTAFA ÖZYÜREK
(İstanbul) – Somut bilgiyle ancak tatmin olabiliriz.
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI NİMET ÇUBUKÇU (Devamla) – Ancak Sayın
Demir’in açıklamalarına rağmen, şifre ve kopya
iddiaları basın tarafından haberleştirilmeye devam edildi
ve ne yazık ki, bu konuda, bir bilgi kirliliği oluşturuldu.
Bilinmelidir ki, her şeyden önce, Yükseköğretime Geçiş
Sınavı’yla ilgili olarak ileri sürülen iddialar, Ankara Cumhuriyet
Başsavcılığının devreye girmesiyle birlikte zaten
soruşturmaya dönüşmüş bir konudur. Kaldı ki, sınavda
sistematik bir şekilde kopya çekme olayının
gerçekleştirilmediği de şu aşamada çok net olarak
anlaşılıyor. Dolayısıyla ortada somut bir kopya
skandalı yokken, yaklaşık 1 milyon 700 bin gencimizi ve
onların ailelerinin kafasını karıştırmaya, bilgi
kirliliği yaratmaya ve mevcut kurumlara güveni sarsmaya hiç kimsenin
hakkı yoktur. Dolayısıyla ben başta basın yayın
kuruluşlarının değerli temsilcileri olmak üzere, herkesi bu
konuda serinkanlı, sağduyulu ve bilgiye dayalı açıklamalar
yapmaya davet ediyorum. Zira, burada dile getirildiği gibi… Hem bu
haberler yapılıyor, diğer yandan da sürekli “Gençlerimizin
moralini bozmayalım ama sınav iptal edilsin.” diyoruz veya
sınavın iptal edilmesi yönünde bir karar ittihazı bekliyorsunuz.
Her şeyden önce, Sayın Milletvekili bu kararı kimden bekliyor?
Benden böyle bir açıklamayı nasıl bekliyor doğrusu
şaşırıyorum? Zira, Öğrenci Seçme ve Yerleştirme
Merkezi bağımsız, tarafsız bir kurum.
MUSTAFA ÖZYÜREK
(İstanbul) – Buraya ancak siz bilgi verebilirsiniz. Oradan bilgi
alıp, burada anlatacaksınız.
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI NİMET ÇUBUKÇU (İstanbul) –
Dolayısıyla benim talimat vermem, benim talimatımla
sınavın yapılması, benim talimatımla sınavın
iptal edilmesi söz konusu olamayacağı gibi, bu konuda yürütülecek
bağımsız bir organ tarafından yürütülecek soruşturma…
Ki, yargı bu anlamda devreye girmiştir. Verilecek kararın
neticesi ne ise, biz, bunları, kurumsal olarak, Bakanlık olarak
uygulamakla yükümlüyüz.
Her şeyden
önce, Öğrenci Seçme ve Yerleştirme Merkezinin bir teşkilat
yasası yoktu ve Yükseköğretime Geçiş Sınavı’ndan çok
kısa bir süre önce çıkardığımız bu kanunla
birlikte, bu Kurumu yeniden yapılandırmaya, daha önce de Kamu
Personeli Seçme Sınavı’nda yaşanan ve soruların önceden
sızdırılmasına yönelik somut bilgilerin elde edildiği
skandaldan sonra yapmamız gereken yegâne şey bizim Hükûmet olarak, bu
kurumun toplum nezdinde elde etmiş olduğu güvenilir ve itibarlı
konumu daha ileriye taşımak, gençlerimizi fırsat
eşitliği yaratacak veya yaratmasını umduğumuz bu
sınavla ilgili olarak eşit, objektif, adil bir ölçme ve
değerlendirmeye tabi tutup, yükseköğrenime geçişte en yoksulla
en zengin arasında, en iyi konumdakiyle en kötü konumdaki arasındaki
farkı ortadan kaldıracak şekilde, en güvenli şekilde
yapılması için çaba gösterdik. Nitekim bu sınavda
kullanılan yöntemler o kadar yüksek düzeyde dikkat gerektiren ve güvenlik
noktasında da büyük önem atfettiğimiz konuydu ki hatta basında
en çok eleştirildiğimiz konu da sınavlar için sağlanan
güvenlikti.
İşte,
sınavda güvenliği sağlamanın, kopya çekilmesinin önüne
geçmenin ve toplu kopya çekmenin önüne geçmenin yollarından birisi de yine
bu alandaki yetkin bilim adamlarının ileri sürdüğü gibi,
sınavda kullanılan soru kitapçıklarının kişinin
kimliğini tanımaya elverişli bir şekilde kurgulanması
yani fotoğraflı olması, bir sınav numarası verilmesi
ve her adayın soru kitapçığıyla cevap anahtarının
farklı olması. Bu, sınavın güvenliğini sağlamak
üzere kurgulanmış bir şeydir. Söylendiği gibi bu sistemde
soruların önceden belli bir şekilde cevap anahtarlarının
şifrelenmesi ve belli adayların kayrılması diye bir
şey söz konusu olamaz. Bu alanın uzmanları da böyle bir
şeyin mümkün dahi olmadığını ifade ediyorlar.
Şimdi, durum
bu kadar açıkken bu konunun bu denli uzun süre gündemde tutulmasıyla
açıkçası yani buradan bir siyasi rant umulduğunu da
gözlemliyoruz. Zira, en fazla konu edilen meselelerden bir tanesi
Başkanın atanması. Başkan çok yeni atandı bu göreve.
Her şeyden önce dönüp baktığımız zaman -ki kamuoyuna
da yansıdı- on yıllarca Başkanlığını
yaptığı Sayın Ünal Yarımağan açıklamalar
yapıyor. Kendi çok yakın bir tarihimizde bir kopya skandalı
yaşandı, 2 milyon memur adayının girdiği sınavda
soruların önceden sızdırıldığı tespit
edildi, cumhuriyet savcılığı da devreye girdi. Biz bu
sınavı, bu Teşkilat Yasası’nı, bu güvenliği
eğer farklı şekilde anlatıldığı gibi,
muhalefetin veyahut da muhalif kesimin ileri sürdüğü gibi bir
kayırmacılık olarak düşünseydik başka türlü bir kanun,
başka türlü bir düzenleme çıkarırdık. Her şeyden önce
AK PARTİ Hükûmeti olarak biz çocuklarımızın, gençlerimizin
hayalleri, idealleri üzerinden onlara adil olmayan, hakkaniyetli olmayan bir
yöntemle onları kayırmacı bir anlayışın
çerçevesinde siyaset yapmıyoruz. Artı onlarla ilgili bir sınav
üzerinden oluşturulan bu kaostan da beslenecek kadar doğrusu
insafsız değiliz. Biz bu anlamdaki siyasette gençlerimizin
geleceğini, hayallerini en doğru, en adil, en eşit şekilde
sağlamaya yönelik tedbirleri alıyoruz. Her şeyden önce bu
kurumun güvenilirliğini, bu kurumun toplum nezdinde elde etmiş
olduğu itibarı, geçen yıl yaşadığımız
olayla başlayan o sarsıntıyı telafi etmek, gidermek için
maksimum gayret gösteriyoruz.
Hükûmet olarak
bizden beklenen şu olmalı: Biz bu kurumun ihtiyaçlarını,
gerekliliklerini, ölçme ve değerlendirme, sınav güvenliğini,
adil bir şekilde bu sınavı gerçekleştirme
imkânımızı nasıl sağlarız? Bu sorularla muhatabız.
Dolayısıyla, şu günlerde de çokça dile getirilen “Niye Millî
Eğitim Bakanı çıkmıyor, konuşmuyor?..” Gerçekten de
dün itibarıyla bazı açıklamalar yaptım. Benim
açıklamalarım Öğrenci Seçme ve Yerleştirme Merkezinin
yürüttüğü soruşturmalara, savcılığın
soruşturmalarına, araştırmalarına, bu konudaki
incelemelere yönelik olamaz, teknik açıklamalar da olamaz. Bu
açıklamaları zaten Sayın Başkan yapıyor. Ama ben, bu
çerçevede ileri sürülen siyasi tartışmalara ilgili bakan olarak cevap
vermek durumundayım. Lütfen 2 milyona yakın gencimizin hayallerini ve
psikolojilerini hiçe saymayalım, kafa karıştırmayalım.
Bu konuda cahillik diyebileceğim düzeyde açıklamalardan
kaçınalım. İşi biraz da uzmanlarına ve tarafsız
yargıya bırakalım.
MUSTAFA ÖZYÜREK
(İstanbul) – Çocukları tatmin etmek size düşüyor Sayın
Bakan.
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI NİMET ÇUBUKÇU (Devamla) – Unutmayalım
ki, sınav güvenliği herkes için geçerlidir ve gereklidir. Sınava
güvende şeffaflık çok önemlidir ve burada cevap
kâğıtlarının tamamının adaylara da gösterimi
konusunda ÖSYM tüm sistemi yeniledi ve açtı. Bu sistemin bileşenleri
sınav güvenlik tedbirleri, az önce de söylediğim gibi, adaya özgü
soru kitapçığı, kitapçıkların poşet içerisinde
iletilmesi ve sınav görevlilerinin merkezden görevlendirilmesi gibi
uygulamalar ilk kez bu dönemde gerçekleştirilmiştir.
Adaya özgü soru
kitapçığı da bu toplu kopya
sıkıntılarının en önemli çözümüdür.
Başkasının yerine sınava girme de dâhil olmak üzere kopya
çekme gibi olayların 2 milyona yakın adayın sınava
girdiği sınavdan sadece birkaç kişiyle, 3 kişiyle
sınırlı olması da sağlanan sistemin güvenlik konusunda
bugünkü elimizdeki verilerle doğru olduğunu ortaya koyuyor.
Aynı
zamanda, gerçekten, adaylara verilen soru kitapçıklarındaki cevap
seçeneklerinin dağıtımı konusunda oldukça nitelikli bir
algoritma kurgulandığı da yine bilim adamları tarafından
ifade ediliyor. Söz konusu olan şifreleme iddiaları, yine firma
tarafından da açıklandı, özellikle bu sınavda
kullanılan soru kitapçıkları ve cevap anahtarları adaylara,
her birine ayrı ayrı verildiği için ve adaylara yönelik bilgi
güvenliğini sağlamak adına bu sistem
açılmadığı için “master” dediğimiz bir soru-cevap
anahtarı kitapçığı üretilip sadece deneysel anlamda
meseleyi anlatmak için, ilk kez uygulanan bir sınav sistemi olduğu
için kullanılmış bir sınav soru-cevap örneğiydi.
Bu örnekten yola
çıkarak genel manada yapılan bu değerlendirmeler -ben en
kısa sürede soruşturmanın da sonuçlanacağına yürekten
inanıyorum- ne Sayın Başkanın ne de bizlerin Hükûmet
olarak, ilgili Bakan olarak taraflı, yanlı, adil olmayan bir tutum
içerisinde olduğumuzu iddia etmek gerçekten insafsızlık. Biz
böyle bir sınavın, her şeyden önce -az önce ifade ettim-
yasasını çıkarmak, ilgili tüm tedbirleri almakla yükümlüyüz ve
bunları aldık ve bu yönde gösterdiğimiz gayret ve çabanın
toplum tarafından, gençlerimiz tarafından doğru olarak
anlaşıldığını ve anlaşılması
gerektiğini ümit ediyorum.
Ben buradan
gençlerimize seslenmek istiyorum. Sınavla ilgili soruşturmalar en
kısa sürede sonuçlandırılacaktır. Bu sınavın
iptal edilmesine yönelik çağrıları… Ki hangi bilgiye, belgeye
dayalı olarak “İptal edin.” diyorsunuz Sayın Milletvekili, onu
da hayretle karşılıyorum. Bir sınavın iptal edilmesi
için herhâlde bizim elimizde olmayan veya ÖSYM’nin elinde olmayan bilgiye
sahipsiniz. Konuşmalarınız tamamen medyadan alınan bilgiler
doğrultusunda. Bu konuda daha ayrıntılı bilgilenmeye davet
ediyorum. Biz hem ÖSYM’nin öğrenci, veli ve toplum nezdinde çok açık,
şeffaf bir şekilde soruları cevaplandırmaya
çalıştığını biliyoruz. Biz Millî Eğitim
Bakanlığı olarak, üniversite sınavına giren
gençlerimizin bu konuda kafalarında oluşabilecek her türlü
kuşkuyu, soruyu net olarak şeffaf bir şekilde
cevaplandırmaya çalışıyoruz.
Ben, bir kez daha
bu sınava giren gençlerimize, ailelerine ve bu sınavla ilgili bir
şekilde endişe duyan toplumumuzun tüm kesimlerine, bize bu konuda
güvenmelerini tavsiye ediyorum. Güveni sarsacak hiçbir tutum ve çaba içerisinde
olmadık, olmayacağız. “Üniversite sınavı” gibi
gençlerimizin geleceğini, hayallerini ilgilendiren bir konuda siyaset
yapmadık, yapmayacağız. Dolayısıyla, bunun üzerinden
siyaset yapmaya ve rant elde etmeye çalışanlara da fırsat
vermeyeceğiz. Dolayısıyla, gençlerimiz bize güvensinler,
aileleri güvensinler ve huzur içerisinde önümüzdeki dönemde, haziranda
yapılacak ikinci aşama sınavlara hazırlansınlar
diyorum, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN –
Teşekkür ederim Sayın Bakanım.
Saygıdeğer
milletvekili arkadaşlarım, dün de bu konuyla ilgili olarak bir grup
önerisi burada kırk dakika süreyle tartışıldı. Ben
sizden şunu istirham edeyim, çok sayıda arkadaşımız
girmiş: Cumhuriyet Halk Partisi Grubundan ve Milliyetçi Hareket Partisi
Grubundan bu konuyla ilgili olan hususlar varsa, sadece birer
arkadaşıma söz hakkı vereceğim.
Sayın Günal…
MEHMET GÜNAL
(Antalya) – Bu konuyla ilgili değil efendim.
EMİN HALUK
AYHAN (Denizli) – Ben bu işin mağduruyum, benim oğlum imtihana
girdi.
BAŞKAN –
Tamam, 1 kişi...
Evet, ilk önce…
EMİN HALUK
AYHAN (Denizli) – En önce…
BAŞKAN –
Hayır efendim, bir dakika müsaade ediniz.
Sayın Özkan,
sizde mi bu konuyla ilgili konuşacaksınız?
MUSTAFA ÖZYÜREK
(İstanbul) – Sayın Başkan, çok önemli bir konu. Sayın Bakan
da somut cevaplar versin. (CHP ve MHP sıralarından gürültüler)
BAŞKAN –
Arkadaşlar, müsaade eder misiniz.
Sayın Özkan…
RAMAZAN
KERİM ÖZKAN (Burdur) – Benimki başka konu.
BAŞKAN – Bu
konuyla ilgili değil.
Evet, Sayın
Haluk Ayhan Beye ve Sayın Tayfun İçli’ye bu konuyla ilgili olarak söz
vereceğim.
ZEKERİYA
AKINCI(Ankara) – Sayın Başkan, siz de tatmin oldunuz mu yoksa?
HÜSNÜ TUNA
(Konya) – Ahlaksız!
BAŞKAN – Ben
tatmin oldum efendim.
Sayın Ayhan,
buyurun efendim.
EMİN HALUK
AYHAN (Denizli) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Bu konuyu uzatmak
istemiyorum. Ancak, gerçekten, bu konuyla ilgili 1 milyon 700 bin gencin evinde
çok büyük sıkıntılar olduğunu çok açık ve net bir
şekilde ifade etmek istiyorum.
GÜROL ERGİN
(Muğla) – Siz kime “Ahlaksız” diyorsunuz?
MUSTAFA ÖZYÜREK
(İstanbul) – Kime “Ahlaksız” diyorsunuz?
HÜSNÜ TUNA
(Konya) – Ahlaksız!
EMİN HALUK
AYHAN (Denizli) – Hepsini görüp görmemek önemli değil…
MUSTAFA ÖZYÜREK
(İstanbul) – Kime “Ahlaksız” diyorsunuz?
GÜROL ERGİN
(Muğla) – Kime diyorsunuz?
BAŞKAN –
Arkadaşlar, lütfen… Lütfen…
HÜSNÜ TUNA
(Konya) – “Sen de tatmin oldun mu?” diyen çıksın, ona söylüyorum.
Edepli olun!
BAŞKAN –
Emin Haluk Bey, buyurun efendim siz.
EMİN HALUK
AYHAN (Denizli) – Nasıl söyleyeyim Sayın Başkan?
MUSTAFA ÖZYÜREK
(İstanbul) – Başkana soruyor…
BAŞKAN –
Arkadaşlar, bir arkadaşımızın sözünü kesmeyelim
lütfen. Arkadaşlar, lütfen…
GÜROL ERGİN
(Muğla) – Ya, “Ahlaksız” diye bağırıyor oradan
Sayın Başkan.
HÜSNÜ TUNA
(Konya) – Biraz edepli olun.
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) – Sayın Başkan… Hüsnü Bey…
BAŞKAN –
Hüsnü Bey… Lütfen arkadaşlar… Lütfen… Ne oluyor arkadaşlar?
GÜROL ERGİN
(Muğla) – Biz Sayın Bakanı sessiz sessiz dinledik.
HÜSNÜ TUNA
(Konya) – Edepli olun...
GÜROL ERGİN
(Muğla) – Oradan “Ahlaksız” diye bağırıyor.
“Ahlaksız” diyen ahlaksızdır.
BAŞKAN –
Arkadaşlar, lütfen…
Evet, hüsnüniyet
içinde hareket edelim.
MUSTAFA KABAKCI
(Konya) – Yaşına yakışan şeyleri söyle.
GÜROL ERGİN
(Muğla) – Kardeşim, oradan “Ahlaksız” diye
bağırıyor.
BAŞKAN –
Sayın Kabakcı, arkadaşlar lütfen… Sayın Ergin,
saygıdeğer arkadaşlarım, lütfen…
MUSTAFA ÖZYÜREK
(İstanbul) – Sayın Başkan aciz mi, cevap veremez mi yani?
Buradan laf atılınca Sayın Başkan cevap verir. Burada bir
ahlak sorunu filan yok yani. Bu çok somut bir mesele, herkesi ilgilendiren bir
mesele, ciddiyetle açıklığa kavuşsun istiyoruz.
BAŞKAN –
Arkadaşlar lütfen…
Sayın Ayhan,
buyurun efendim.
IV.- AÇIKLAMALAR
1.- Denizli Milletvekili Emin Haluk Ayhan’ın,
yükseköğretime geçiş sınavıyla ilgili
soruşturmanın idari açıdan da tamamlanıp neticeye
bağlanmasına ilişkin açıklaması ve Millî Eğitim
Bakanı Nimet Çubukçu’nun cevabı
EMİN HALUK
AYHAN (Denizli) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Sayın
Başkan, gerçekten ben bu işin mağduruyum. Benim oğlum bu
sene sınava girdi. 1 milyon 700 bin çocuğun evinde, ailesinde çok
sıkıntılı, endişeli bir durum söz konusu. Bunun çok
net bir şekilde, kamuoyunu tatmin edecek bir şekilde, endişeleri
giderecek bir şekilde anlatılması lazım, problem varsa
ortaya çıkarılması lazım. Sayın Bakanın nezdinde
kamu kurum ve kuruluşlarına olan saygımı kaybetmek
istemiyorum ama geçen yıl da benzer bir hadisenin olmuş olması
ülkede bu tür güvenlikten Hükûmetin sorumlu olmaması gibi bir durumu
ortaya çıkarmaz. Bu nedenle bir an önce bu soruşturmanın idari
açıdan da tamamlanıp neticeye bağlanmasını talep
ediyorum.
Teşekkür
ederim Sayın Başkanım.
BAŞKAN –
Teşekkür ederim Sayın Ayhan.
Buyurun
Sayın İçli.
2.- Eskişehir Milletvekili H. Tayfun İçli’nin,
yükseköğretime geçiş sınavıyla ilgili idari soruşturma
yürütülmekteyken Cumhurbaşkanının, Millî Eğitim
Bakanının telkin ve tavsiyede bulunamayacağına ilişkin
açıklaması ve Millî Eğitim Bakanı Nimet Çubukçu’nun
cevabı
H. TAYFUN
İÇLİ (Eskişehir) – Teşekkür ediyorum Sayın
Başkanım.
Başta
Sayın Cumhurbaşkanı olmak üzere Hükûmetin, Sayın Millî
Eğitim Bakanının “Tatmin oldum.” açıklamaları
gerçekten çok vahim. Anayasa’mızın 138’inci maddesine göre,
yürütülmekte olan adli soruşturmalara telkin ve tavsiyede bulunulamaz.
“Tatmin oldum.” açıklaması, mevcut bir sorunun üstünün örtülmesidir.
Bakın, bu konu alay konusu olmuştur. Vatandaşların
artık, Millî Piyango İdaresine olan güvenleri Millî Eğitim
Bakanlığına, ÖSYM’ye olan güvenden çok daha fazladır. Hiç
olmazsa toplardan gelen şansı denemektedir, şifrelerle
birtakım neticelere ulaşma imkânı ortadan kalkmaktadır.
Hükûmetin
yapması gereken olay bu işin üstünü örtmesi değildir. Siyasi
kadrolaşmanın ÖSYM gibi olaylarda nasıl vahim sonuçlar
doğurduğunu bu somut olayda da görmekteyiz.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN –
Teşekkür ediyorum.
Sayın Günal,
siz başka bir konuyla ilgili olarak konuşacaksınız galiba.
Buyurun.
3.- Antalya Milletvekili Mehmet Günal’ın, Polis ve
Kanser Haftası’na ilişkin açıklaması
MEHMET GÜNAL
(Antalya) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
O konuyla ilgili
değil.
Ben, öncelikle,
bu hafta Polis Haftası olduğu için polislerimizi kutluyorum
yaptıkları mücadeleden dolayı. 10 Nisan 1845’te
kurulmuştur. Çok uzun yıllardır hizmet ediyorlar, çok özverili,
fedakâr çalışma yapıyorlar ama o
karşılığını tam alamıyorlar.
İnşallah bu düzenlemelerde onlara da bir şeyler düşer. Dün
Sayın Kuzu ve Sayın Bakan söyledi. Biz “Yok.” dedik ama onlar “Var.”
diyor.
Kendilerine
tekrar, şehit, gazi olan güvenlik görevlilerimize minnetlerimizi
sunuyoruz, şehitlere Allah rahmet eylesin diyoruz.
Kanser
Haftası da önemli. Az önce Sayın Komisyon Başkanımız
da ifade etti ama ben hastalara şifalar diliyorum. Akdeniz Bölgesinde çok
yaygın olduğu için ve ailemde de bu vakalar
yaşandığı için biliyorum. Bir an önce de,
Araştırma Komisyonumuzun sonuç bildirgesinde yer alan hususların
eyleme geçmesini ve kurumsal yapının da bir an önce
tamamlanmasını temenni ediyorum.
Son olarak:
Fizyoterapistlerin de 8 Nisan günüydü. Onlar da bu kanundan
faydalanacakları için…
Bütün
sağlık personeline başarılar diliyorum.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN – Ben
de katkınız için teşekkür ediyorum Sayın Günal.
Emniyet
mensuplarımızın da böylece günlerini kutlamış
oluyoruz.
Sayın Özkan…
4.- Burdur Milletvekili Ramazan Kerim Özkan’ın,
çiftçilerimizin, köylülerimizin tarlasında, bahçesinde kullanacakları
alt gübresinin bir an önce taksitle satışının önünün
açılmasına ilişkin açıklaması
RAMAZAN
KERİM ÖZKAN (Burdur) – Sayın Başkan, teşekkür ederim.
Şu anda
köylülerimiz, çiftçilerimiz tarlalarında, bahçelerinde alt gübresine
ihtiyaç duymaktadır. 50 kilogramlık 15-15 gübresinin fiyatı 48,
50 kilogramlık potasyum fosfatın fiyatı 65 lira
civarındadır. Çiftçinin dostu olan tarım krediler bu gübreleri
peşin fiyatla satmaktadır. Bu pahalılığa rağmen,
alım güçlüğü çeken köylülerimiz, çiftçilerimiz bir an önce taksitle
satışın önünün açılmasını istemektedirler.
Aracılığınızla
Hükûmet yetkililerinin bu soruna çözüm bulması yönünde önerimi
yapıyor, saygılar sunuyorum.
BAŞKAN –
Teşekkür ederim Sayın Özkan.
Sayın
Aydoğan…
5.- Balıkesir Milletvekili Ergün Aydoğan’ın,
son zamanlarda ÖSYM’de özellikle, tüm sınavlarda kopya ve şifreleme
olmasının sorumlusunun Hükûmet olduğuna ilişkin
açıklaması ve Millî Eğitim Bakanı Nimet Çubukçu’nun
cevabı
ERGÜN
AYDOĞAN (Balıkesir) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın
Başkan, ÖSYM Başkanı “Soru kitapçığını
hazırlarken özensiz davranmışız.” diyor.
BAŞKAN –
Sayın Aydoğan, bakınız…
ERGÜN
AYDOĞAN (Balıkesir) – Sayın Bakan da “Çocukları istismar
etmeyelim, siyaset yapmayalım.” diyor. Doğru söylüyor. Peki, 1,7
milyon gencimizin geleceğini ilgilendiren sınavda şifre
uygulayanlar ve bu şifreyi yapanlar… Bunun sorumlularını
bulmayan Hükûmetin sorumluluğu yok mudur? Ülkeyi yönetenlerin görevi
halkın güvendiği, öğrencilerimizin güvenebileceği bir
sınav ortamı yaratmak değil midir? Son zamanlarda, ÖSYM’de
özellikle, tüm sınavlarda bu kopya ve şifreleme olmasının
sorumlusu siz ve Hükûmetiniz değil midir?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN – Saygıdeğer
arkadaşlarım, bakınız, biraz önce Sayın Bakan da izah
etti, özerk bir kurum söz konusu. O kurumla ilgili olarak, bir taraftan, adli
yargı soruşturmayı başlatmış. Yargının,
bu neticelerini hep beraber beklememiz gerekir. Herhâlde bu konularla ilgili
olan bilgiler yani Sayın Bakana iletilen bilgiler bizdekilerden daha
fazladır. Biz kanaatlerimizi izhar edebiliriz ama kanaatlerimiz yüzde 100
doğru anlamında bir şey taşımaz. Bunlar sadece
arkadaşlarımızın kanaatleridir.
H. TAYFUN
İÇLİ (Eskişehir) – Sayın Başkan, “Tatmin oldum”
açıklaması üstünü örtmedir onun. Açıklama olur mu tatmin oldum…
BAŞKAN –
Efendim, şahsi kanaatleri bilgilerle karıştırmayalım.
Evet, son olarak
Sayın Kacır, buyurun.
6.- İstanbul Milletvekili Ünal Kacır’ın,
yükseköğretime geçiş sınavına ait basına verilen
kitapçığın şifreli olarak hazırlanmasının
yönetime yönelik bir komplo olabileceğine ve bu yönde araştırma
yapılmasına ilişkin açıklaması ve Millî Eğitim
Bakanı Nimet Çubukçu’nun cevabı
ÜNAL KACIR
(İstanbul) – Sayın Bakanıma bir ricamı söylemek istiyorum
efendim.
Sayın
Bakanım, öğrencilere sınavda verilen kitapçıklarda
şifre olmadığına göre, basına verilen
kitapçığın şifreli olarak hazırlanmasının
yönetime yönelik komplo olabileceğini düşünüyorum. Bu yönde
araştırma yapılmasının doğru
olacağını arz ediyorum efendim.
BAŞKAN –
Teşekkür ederim.
Sayın
Bakanım da işitti, herhâlde tutanaklara da geçti. İnceleme yapan
sayın yargı mensupları da işitmişlerdir. Bu hususta
yargımızın gereken incelemeyi, soruşturmayı yaparak
gereken neticeye ulaştıracağını, gönlümüzün bu hususta
ferah olması gerektiğini söylüyorum.
Sayın
Bakanım, gerekli açıklama, bir ilave yapacak mısınız?
Sayın
Kafkas, sizin konunuz ne? Siz de mi bu konuyla ilgili?
AGÂH KAFKAS
(Çorum) – Evet.
BAŞKAN –
Efendim, hepimiz ÖSYM uzmanı olduk maşallah, bu konularla ilgili
olarak yani böyle bir hakkımızın olmaması lazım.
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) – Sayın Başkan, bağrımız
yandı, bağrımız!
BAŞKAN –
Buyurun Sayın Kafkas.
7.- Çorum Milletvekili Agâh Kafkas’ın,
yükseköğretime geçiş sınavını tartışarak
çocuklar üzerinden siyaset yapmanın etik olmadığına
ilişkin açıklaması ve Millî Eğitim Bakanı Nimet
Çubukçu’nun cevabı
AGÂH KAFKAS
(Çorum) – Sayın Başkanım, ben tartışmaları esefle
izliyorum. 1 milyon 700 bin öğrencimizin sorununu yaşıyoruz. Bir
tanesinin de babası benim. Yani “Sorunu nasıl çözeriz?” yerine “Bir
şey yakaladık, bunu nasıl istismar ederiz?”
mantığından birilerinin kurtuluyor olması lazım.
Bırakalım çocukların yakasını. Yargı ve devlet
gereken müdahaleleri yapıyor. Yapılan açıklamaları hiç
kimse dinlemiyor. Bir soru soruluyor, yapılan bir açıklama var ortada
ve “Yapılan açıklama doğru mudur, yanlış
mıdır yani bizi tatmin ediyor mu, etmiyor mu?”yu sormuyoruz, hepimiz
aklımızdaki soruları tekrarlayarak yeniden çocukların
dünyasını karartıyoruz. Yani çocukların üzerinden siyaset
yapmak gerçekten etik değil. Bırakalım çocukları...
EMİN HALUK
AYHAN (Denizli) – Sayın Başkan, kim yaptıysa münhasıran
söylesin.
AGÂH KAFKAS
(Çorum) – Yani sistem işlesin. Söylenen söylenmiştir. Söylenenlerin
üzerinde yapılanlara bir zaman tanıyalım. Eğer
yapılmıyorsa, ondan sonra konuşalım.
BAŞKAN –
Teşekkür ederim efendim.
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) – Sayın Başkan, Sayın Tan da var.
EMİN HALUK
AYHAN (Denizli) – Sayın Başkan, biz burada gayet normal bir
şekilde izah ettik, söyledik.
BAŞKAN –
Sayın Ayhan, ben size teşekkür ediyorum. Evet, bir öğrenci
velisi olarak...
EMİN HALUK
AYHAN (Denizli) – İstismar edecek en ufak bir şey de söylemedim ben.
AGÂH KAFKAS
(Çorum) – Sana söylemedim ki! Niye üstüne alınıyorsun?
EMİN HALUK
AYHAN (Denizli) – Kime söylediysen ona söyle, ortaya konuşma.
BAŞKAN –
Emin Bey... Agâh Bey lütfen...
Sayın Ayhan,
evet, açıklamanız gayet makuldü, dün de aynı şeyi
söylediniz. Ben sizin nezaketinize teşekkür ediyorum. Sayın
Bakanım da bu hususta açıklama yaptı. Son olarak, Sayın
Bakanıma iki dakika...
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) – Sayın Başkan, Sayın Tan bir kelime...
BAŞKAN –
Efendim, bırakınız efendim... Öyle durmadan... Sayın
Aslanoğlu, lütfen efendim, yerinize oturunuz. Ben yönetme üslubunu
biliyorum efendim. Lütfen...
Saygıdeğer
arkadaşlarım, böyle kısa kısa kalkıp söz almaya falan
başlarsanız...
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) – Ama bizim gruptan bir kişiye söz verdiniz.
BAŞKAN –
Efendim, anladım da yani şimdi ben görüyorum Sayın
Aslanoğlu. Başkan Vekilliğini ben yapıyorum. Ben Sayın
Ahmet Tan’ın girdiğini de görüyorum efendim, lütfen. “Ona söz verin,
buna söz verin.” ifadesi olmaz. İstirham ediyorum. Giren
arkadaşlarımın buradaki isimlerini görüyorum, veriyorum.
Ama yani bu
konuyu bu şekilde bir neticeye vardırmanın mümkünü yoktur ama
tarihe not düşüyorsanız, tutanaklara geçiriyorsanız ona bir
diyeceğim yoktur. Ona da saygı duyarım bir siyasetçi olarak.
Sayın Tan,
buyurun.
Ondan sonra
Sayın Bakanımıza söz verip bu ÖSYM konusunu ilgililerine
bırakacağız.
Buyurun.
8.- İstanbul Milletvekili Ahmet Tan’ın,
yükseköğretime geçiş sınavına dair
Cumhurbaşkanının, sayın bakanların ve sayın
başbakan yardımcısının “Orada bir şey olmamıştır.”
demelerinin yargıya açıkça müdahale olduğuna ilişkin
açıklaması ve Millî Eğitim Bakanı Nimet Çubukçu’nun
cevabı
AHMET TAN
(İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Şimdi,
efendim, tabii yürütülmekte olan soruşturmaya müdahale, açık bir
müdahale ve en üst düzeyde müdahale. O yüzden, burada, işte, bize lütfen
tabii söz vermeniz, bu müdahaleyi belki kamu vicdanında rahatlatabilecek
bir şey. Yani ilk defa böyle bir durum çıkıyor.
Yıllardır, elli yılı aşkın merkezi sistemle bu
ülkede sınav yapılıyor. Ne yazık ki sadece bu iktidar
döneminde oldu. Bunun köklerinin araştırılması, herhâlde,
en azından söz hakkı verilmesi, burada milletvekillerine hakça
davranmak bakımından önemli.
Sayın
Büyükanıt, Şemdinli’deki bir olaya “Ben kefilim.” dediği zaman
kıyamet kopmuştu, olay yargıya bile
taşınmıştı. Burada da Sayın
Cumhurbaşkanının yaptığı, sayın
bakanların, Sayın Başbakan Yardımcısının
yaptığı aynı şeydir. “Orada bir şey
olmamıştır.” demek açık müdahaledir. Bunun
hesabının bu kadar kolay kapatılması...
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN –
Teşekkür ediyorum.
AHMET YENİ
(Samsun) – Sayın Tan da müdahale ediyor şimdi Sayın Başkan.
BAŞKAN –
Saygıdeğer arkadaşlarım, siyasetçilerin bir kısmı
konuştuğu zaman bir yere müdahale olmuyor, onlar görüşlerini
ifade ediyorlar ama başka siyasiler konuştuğu zaman müdahale
oluyor. Doğrusu bunu da anlamak zor Sayın Tan. İstirham
ediyorum.
Evet, Sayın
Bakanı, konuşturup ondan sonra bu konuyu kapatıyorum. Başka
söz hakkı yok.
Buyurun
Sayın Bakanım. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI NİMET ÇUBUKÇU (İstanbul) – Sayın
Başkanım, değerli milletvekilleri; sorular bölümünde ileri
sürülen bazı şeylere, şahsımla ilgili olduğu için
açıklama yapmak üzere tekrar söz almış bulunuyorum.
Öğrenci
Seçme ve Yerleştirme Merkezi Başkanının pazar günkü
yapmış olduğu açıklamalara ve şifreleme
iddialarına ilişkin vermiş olduğu cevaplara ilişkin
tatmin edici bulduğumu ifade etmem, asla ve kata yargıya müdahale
anlamına gelemez, gelmez ve tavsiye ve telkin niteliğinde de değildir.
Yargıya talimat, telkin verilmesinin mümkün olmadığını
ve buna ilişkin her eylemin de bir suç oluşturabileceğini bilen,
uzun yıllar ceza avukatlığı yapmış birisi olarak söylüyorum,
neyin yargıya müdahale olduğunu, neyin olmadığını
Sayın İçli en az sizin kadar biliyorum, Sayın Tan en az sizin
kadar biliyorum.
Dolayısıyla,
burada bu kadar büyük bir bilgi kirliliğinin, dezenformasyonun
yapıldığı… Kaldı ki burada az önce de ifade edildi,
“şifreleme ortaya çıktığı hâlde” gibi kesin cümleler
kullanıldığı hâlde, ben ısrarla,
soruşturmanın yargıya da intikal ettiğini,
bağımsız bilimsel kurumlar tarafından konunun ele
alındığını ve ama şu an bütün soru
kitapçıklarının, cevap anahtarlarının sınava
girenler ve velileri tarafından paylaşılabilecek şekilde
şeffaf ve paylaşılabilir bir şekilde
açıldığını, asla ve kata şifreleme yolunda veya
şifreyle bazı adayların kayrılması, adaleti
zedeleyecek bir tutum içerisinde ne kurumun ne de bizlerin -kaldı ki
bağımsız bir kurum- olmayacağını ben herhâlde
Millî Eğitim Bakanı olarak, bu anlamda kendimden son derece eminim,
çok rahatım. Bunları ifade etmemden doğal da hiçbir şey
olamaz.
Bakın, ne
kadar büyük bir kafa karışıklığına yol
açılmaya çalışılırsa çalışılsın,
bizim bu konuda, herhangi bir şekilde, tek bir kişinin dahi
kayrılması, özel muamele yapılması,
ayrıcalıklı davranılması konusunda tutumumuz çok
nettir. Bir kez daha söylüyorum, biz bu sınavları adil, objektif,
eşit bir şekilde uygulamaya çalışıyoruz, bunun gayreti
içerisindeyiz. Daha önce de kamu personeli seçme sınavında sorular
önceden sızdırıldığı hâlde muhalefetin hiçbir
şekilde konuşmamış olduğunu da, bize şu anda
kadrolaşma iddiasında bulunanların önceki dönemdeki başkana
yönelik olumlu kayırmacılık içinde olduklarını da
burada vurgulamak isterim. Bir olay yaşandı ÖSYM’de, Cumhuriyet
Savcılığı buna el koydu, bilirkişi raporları
“Burada sorular önceden sızdırılmıştır.” dedi,
sınav iptal edildi ama burada biriniz dahi çıkıp eski ÖSYM
başkanı hakkında söz söylemediniz.
H. TAYFUN
İÇLİ (Eskişehir) – Söylenmez mi? Kıyamet koptu. Gazete
okumuyor musunuz, gazete?
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI NİMET ÇUBUKÇU (Devamla) – Bir buçuk iki ay
önce göreve gelen bir başkan ki gösterdiği titizlik… Büyük bir
haksızlık, büyük bir insafsızlık olarak görüyorum.
Dolayısıyla, basına verilen kitapçık üzerindeki
açıklamalar çok belli. Bu anlamda çocukları istismar etmeyelim. Bir
kez daha söylüyorum, herhangi bir şifre uygulaması yoktur.
Gençlerimiz bu anlamda bize güvensinler diyorum.
Genel Kurulu
saygılarımla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN –
Teşekkür ederim Sayın Bakanım.
MEHMET GÜNAL
(Antalya) – Sayın Bakanım, demin “Bize bağlı değil.”
diyordunuz, şimdi “Yoktur.” diyorsunuz. Yargıya niye
bırakmıyorsunuz? Bunun sonucunu yargıya bırakmak
lazım.
BAŞKAN –
Sayın milletvekilleri, gündem dışı üçüncü söz, Malatya
iline yapılan yatırımlar ve hizmetler hakkında söz isteyen
Malatya Milletvekili Ömer Faruk Öz’e aittir.
Sayın Öz,
buyurun efendim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
III.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR (Devam)
A) Milletvekillerinin Gündem
Dışı Konuşmaları (Devam)
3.- Malatya Milletvekili Ömer Faruk Öz’ün, Malatya iline
yapılan yatırımlara ilişkin gündem dışı
konuşması
ÖMER FARUK ÖZ
(Malatya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Malatya
ilimize yapılan yatırımlarla ilgili konuşmak üzere gündem
dışı söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle yüce
heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlar, insan için en önemli şey, üzerine düşen, kendine
tevdi edilen emanete layık olmasıdır. 2002 yılından
bugüne Sayın Başbakanımızın
Başkanlığında AK PARTİ kadrolarına verilen oylar
neticesinde üzerine tevdi edilen emanet çerçevesinde ülkemizin her tarafı
şantiye hâline dönmüştür. Bu şantiye hâline dönen ülkemizin bir
parçası da Malatya’dır. Ben bu vesile ile Malatya’mıza
yapılan yatırımlarla ilgili sizleri biraz bilgilendirmek
istiyorum ana başlıkları itibarıyla.
Ulaşımda
Malatya’da, Elâzığ-Malatya arasındaki 100 kilometrelik duble yol
tamamlanmıştır. Darende-Malatya arasındaki 85 kilometrelik
yolun, yaklaşık 200 trilyonluk bedelle, yapımı yüzde 80
civarında tamamlanmış, geri kalan kısmı da gidiş
gelişli tünel olmak üzere bu yıl sonu itibarıyla
tamamlanacaktır. Yine Malatya’yı güneye bağlayan Gölbaşı
yolu üzerindeki Reşadiye Geçidi tamamlanmış, inşallah
ağustos veya eylül ayı içerisinde hizmete girecektir. Aynı
şekilde devamındaki Erkenek tünellerinin ihalesi
yapılmış, inşallah yakın zamanda firmayla
sözleşme imzalanarak yapımına başlanacaktır. Yine
Malatya Yeşilyurt-Çelikhan ayrımı Adıyaman yolu,
hızlı bir şekilde yapımına devam edilmektedir. Yine
Malatya-Sivas arasındaki 108 kilometrelik yolun proje ihalesi
yapılmış, proje ihalesi biten kısım ile ilgili
yapım ihalelerine hemen başlanacaktır.
Yine
şehrimizin merkezinde yaklaşık 40 trilyonluk bir maliyetle üç
adet alt geçit tamamlanmış ve halkımızın hizmetine
sunulmuştur. İnşallah önümüzdeki günlerde, bu yıl sonu
itibarıyla, kuzeyden bir çevre yolu ile ilgili çalışmalar son
aşamaya gelmiş, inşallah 2011 yılı sonuna doğru
yeni bir çevre yolumuzun yapım ihalesi yapılmış
olacaktır. Yine Beylerderesi Viyadüğü’müz
tamamlanmıştır. Aynı şekilde havaalanı
terminalimiz yenilenmiştir. Yine, 1 olan pistimiz 2’ye
çıkarılmıştır. Bunlar duble yol kapsamında
yaptığımız çalışmalardır.
Aynı
şekilde, KÖYDES kapsamında, 2005 ile 2010 yılları
arasında köylerimizin yol, su, sulama suyunda kullanılmak üzere 112
trilyon lira para harcanmıştır. Bu çerçevede, 36 kilometre olan
yollar 253 kilometreye -duble yol- çıkmıştır.
Yine aynı
şekilde, sağlığa baktığımızda, 90
trilyon civarında bir ihale yapılmış ve bölgeye hizmet
verecek bir eğitim hastanesinin yapımı hızlı bir
şekilde devam etmektedir.
Yine aynı
şekilde, eğitime baktığımızda, 4.500 olan derslik
sayısı 6.100’lere çıkmıştır. Üniversitemizde çok
sayıda yeni fakülteler açılmış, üniversitemizin kadro ihtiyacı
tamamlanmıştır.
Yine aynı
şekilde, organize sanayi bölgelerimiz, iki organize sanayi bölgemiz
yatırımcılarla dolmuş, 1. ve 2. Organize Sanayi Bölgemizin
toplamı 8 milyon metrekare iken 12,5 milyon metrekare yer tahsis
edilmiş ve onun da altyapıları şu anda bitmek üzeredir.
İnşallah, orayla ilgili çalışmalar da
tamamlandığında özellikle istihdam konusunda çok önemli bir
kapı açılmış olacaktır.
Yine,
Malatya’mız, yatırım için, teşvik amacıyla
yatırıma en uygun iller arasına alınmış ve bu
çerçevede de ülkemize yatırım yapmak isteyen yerli ve yabancı
yatırımcıların yatırım yapma noktasındaki
tercih noktası olmuştur.
Yine aynı
şekilde, sağlıkla ilgili, doktor sayısı ülke
ortalamasının üzerine çıkmıştır, ilimizde gerek
uzman hekim ortalaması gerek pratisyen hekim ortalaması ülke
standartlarının üzerine çıkmıştır.
Aynı
şekilde, tarımla ilgili baktığımızda, 418 milyon
lira çiftçimize yardım yapılmıştır, mazot
yardımı, gübre yardımı, don yardımı gibi her
konuda yapılan yardımlar 418 milyon TL ve bir ilk yapılmıştır,
bu ilk de şudur: Tarım sigortası uygulamasına dönemimizde
başlanmıştır. Tarım sigortası kapsamında
sigorta bedellerinin yüzde 50’sini devlet karşılamıştır.
2010 yılında don felaketine maruz kalan kayısı üreticimize
devletimiz, Hükûmetimiz 90 trilyon lira yardım yaparak kayısıda
fiyat istikrarı sağlanmıştır. Daha önceki
yıllarda 3,5-4 liraya giden kayısı, Hükûmetimizin tam
zamanında yapmış olduğu don desteğiyle kayısı
fiyatları 7-7,5 liraya çıkmıştır.
Ben buradan, bu
yatırımların gelmesinde emeği geçen başta Sayın
Başbakanımıza, bakanlarımıza ve tüm
milletvekillerimize ve Malatya sivil toplum örgütlerimize ve bu
yatırımları Malatya halkına doğru yansıtan
Malatya yerel basınına teşekkür ediyorum.
Bu vesileyle yüce
heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN –
Teşekkür ediyorum Sayın Öz.
Sayın
milletvekilleri, gündeme geçiyoruz.
Başkanlığın
Genel Kurula sunuşları vardır.
Meclis
araştırması açılmasına ilişkin bir önerge
vardır.
Önergeyi
okutuyorum:
V.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Meclis
Araştırması Önergeleri
1.- Adıyaman Milletvekili Şevket Köse ve 31
milletvekilinin, rüşvet sorununun bütün yönleriyle
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/1101)
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Uluslararası
Şeffaflık Örgütü 1993 yılında Berlin'de kurulmuş
uluslararası bir sivil toplum örgütüdür. 70'ten fazla ülkede faaliyet
göstermektedir. Berlin'deki küçük bir sekretarya uluslararası
şeffaflık hareketini koordine etmekte ve desteklemektedir.
Ayrıca Londra'da bir araştırma bölümü vardır.
Yaklaşık
60 ülkede Uluslararası Şeffaflık Örgütünün temsilcileri
konumunda olan ve temel amacı yolsuzluklarla mücadele ve
şeffaflığın geliştirilmesi olan sivil toplum
kuruluşu, şeffaflık hareketinin ana çatısını
oluşturmaktadır. Bu örgütler ülkelerinin özelliklerini de dikkate
alarak yolsuzluklarla mücadelede yeni stratejiler geliştirmekte ve
ülkelerindeki gelişmeleri gözlem altında tutmaktadırlar.
Ülke bölümleri
mali açıdan olsun, kurumsal açıdan olsun Berlin'deki merkezden
tamamıyla bağımsızdır; ancak, merkezin temel
ilkelerini faaliyetlerinde göz önünde bulundururlar. Ülke bölümleri aynı
şekilde hükümet ve iş çevrelerine karşı da
bağımsızlıklarını korurlar. Bu nedenle örgütün
yaptığı çalışmalar, dünyada özel bir önem
taşımaktadır.
Uluslararası
Şeffaflık Örgütü'nün en son hazırladığı Küresel
Yolsuzluk Raporu’nun ortaya koyduğu rakamlar özel bir önemi hak
etmektedir. Örgütün, 86 ülkede 90 bin kişiyle yaptığı
araştırmaya dayanarak hazırladığı rapor,
insanların "dünyanın üç yıl önceye göre daha rüşvetçi
bir yer olduğunu düşündüğünü" ortaya koymaktadır.
Rapora göre, katılımcıların yüzde 56'sı ülkelerinde
rüşvetin daha yaygın hale geldiğini söylemiştir. Rapora
katılanların yüzde 56'sı hükümetlerin rüşvet sorununun
üstesinden gelmede etkisiz kaldığına
inandığını belirtmiştir. Yine aynı raporda,
katılımcıların dörtte birinin geçen yıl rüşvet
verdiği ve en fazla rüşvet alanların ise polislerin olduğu
belirtildi.
Rapora göre, son
12 ayda en fazla rüşvetin döndüğü ülkeler Sahra Altı
Afrika'sında yer almaktadır. Sahra Altı Afrika'sı
ülkelerinde son bir yılda rüşvet verdiğini söyleyenlerin
oranı yüzde 56 ile başı çekerken, Türkiye ve Balkan ülkelerinde
(Bosna Hersek, Makedonya, Sırbistan, Kosova ve Hırvatistan) bu oran
yüzde 19'a ulaşmaktadır.
Türkiye ve Balkan
ülkelerinde yetkililerle sorun yaşamak istemediği için rüşvet
verenlerin oranı yüzde 6, sorunların çözümünün hızlanması
için yüzde 21, hakkı olan hizmeti almak için ise yüzde 15 olurken, niçin
rüşvet verdiğini bilmeyenlerin oranı yüzde 53 ve niçin
rüşvet verdiğini hatırlamayanların oranı ise yüzde 5
olmuştur. Raporda, Türkiye ve Balkan ülkelerinde hükûmetlerin
rüşvetle mücadele çabalarının etkili olduğunu
düşünenlerin oranı 2007 yılında yüzde 38 iken, bu yıl
bu oranın yüzde 35'e indiği belirtilmiştir. Türkiye ve Balkan
ülkelerinde, rüşvetle mücadelede hükûmet liderlerine güven oranı
yüzde 17, sivil toplum örgütlerine yüzde 14, medyaya yüzde 11,
uluslararası kurumlara yüzde 10 ve özel sektöre yüzde 2 olmuştur. Bu
konuda hiç kimseye güvenmeyenlerin oranı ise yüzde 45 olarak
hesaplanmıştır.
Rapora göre, son
üç yılda rüşvetin seviyesinin nasıl değiştiğine
ilişkin soruya, Türkiye'de aynı kaldığını
düşündüğünü söyleyenlerin oranı yüzde 17, düştüğünü
söyleyenlerin oranı yüzde 26 ve yükseldiğini söyleyenlerin oranı
ise yüzde 57 olmuştur.
Ülkemizde
yıllardan beridir en önemli toplumsal sorunların başında
gelen rüşvet konusunun çözülemediği bir gerçektir. Ekonomik
bozuklukların sonucunda ortaya çıktığı bilimsel kabul
gören rüşvet ile sistemli bir mücadele gerekliliği kesindir.
Bu bağlamda,
ülkemizde yaşanan rüşvetin araştırılması
amacıyla Anayasamın 98. ve TBMM İçtüzüğünün 104 ve 105.
maddeleri gereğince Meclis Araştırması
açılmasını saygılarımızla arz ederiz.
1) Şevket
Köse (Adıyaman)
2) Hulusi Güvel (Adana)
3) Birgen
Keleş (İstanbul)
4) Mustafa
Özyürek (İstanbul)
5) Nevingaye
Erbatur (Adana)
6) Derviş
Günday (Çorum)
7) Abdulaziz
Yazar (Hatay)
8) Ali Oksal (Mersin)
9) Sacid Yıldız (İstanbul)
10) Atilla Kart (Konya)
11) Ali Rıza
Öztürk (Mersin)
12) Mehmet Ali
Susam (İzmir)
13) İsa Gök (Mersin)
14) Necla Arat (İstanbul)
15) Hüseyin
Tayfun İçli (Eskişehir)
16) Harun Öztürk (İzmir)
17) Ali Topuz (İstanbul)
18) Ali İhsan
Köktürk (Zonguldak)
19) Orhan Ziya
Diren (Tokat)
20) Atila Emek (Antalya)
21) Abdullah Özer (Bursa)
22) Ergün
Aydoğan (Balıkesir)
23) Ferit Mevlüt
Aslanoğlu (Malatya)
24) Selçuk Ayhan (İzmir)
25) Mehmet
Sevigen (İstanbul)
26) Ahmet Ersin (İzmir)
27) Durdu Özbolat (Kahramanmaraş)
28) Mehmet Ali
Özpolat (İstanbul)
29) Ramazan Kerim
Özkan (Burdur)
30) Mevlüt
Coşkuner (Isparta)
31) Ahmet Küçük (Çanakkale)
32) Ali Rıza
Ertemür (Denizli)
BAŞKAN –
Bilgilerinize sunulmuştur.
Önerge gündemdeki
yerini alacak ve Meclis araştırması açılıp
açılmaması konusundaki görüşme sırası geldiğinde
yapılacaktır.
Sayın
milletvekilleri, alınan karar gereğince sözlü soru önergelerini
görüşmüyor ve gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan
Gelen Diğer İşler” kısmına geçiyoruz.
1’inci
sırada yer alan, Adana Milletvekili Necdet Ünüvar ve 1 Milletvekilinin;
Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında
Kanun Teklifi ile Antalya Milletvekili Abdurrahman Arıcı’nın;
Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında
Kanun Teklifi ile Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal
İşler ile Plan ve Bütçe Komisyonları raporlarının
görüşmelerine başlayacağız.
VI.-
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.- Adana Milletvekili Necdet Ünüvar ve 1 Milletvekilinin;
Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında
Kanun Teklifi ile Antalya Milletvekili Abdurrahman Arıcı’nın;
Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında
Kanun Teklifi ile Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal
İşler ile Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (2/889, 894)
(S. Sayısı: 744) (x)
BAŞKAN –
Komisyon? Yerinde.
Hükûmet? Yerinde.
Komisyon raporu
744 sıra sayısıyla bastırılıp
dağıtılmıştır.
(x)
744 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.
Sayın
milletvekilleri, alınan karar gereğince, bu teklif İç Tüzük’ün
91’inci maddesi kapsamında temel kanun olarak görüşülecektir. Bu
nedenle, teklif, tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanıp maddelerine
geçilmesi kabul edildikten sonra bölümler hâlinde görüşülecek ve
bölümlerde yer alan maddeler ayrı ayrı oylanacaktır.
Teklif üzerinde
ilk söz Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Ankara Milletvekili Sayın
Tekin Bingöl’e aittir.
Sayın
Bingöl, buyurun efendim. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA
TEKİN BİNGÖL (Ankara) – Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 744 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin tümü üzerinde
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum.
Hepinizi saygıyla selamlarım.
Bu kanun teklifi,
alelacele Meclise taşınan ve Komisyon görüşmeleri
sırasında İç Tüzük ihlalleri yapılarak, sürelerde ve kanun
tekliflerinin birleştirilmesinde Meclisin çalışma usul ve
esaslarına uyulmadan Genel Kurula indirilen bir kanun teklifi durumuna
gelmiştir. Bu kanun teklifi, başlangıçtaki hâliyle tümüyle
sağlığı ilgilendiren bir kanun teklifi olmasına
rağmen esas komisyon olarak Plan ve Bütçe Komisyonu öngörülmüş ancak
Plan ve Bütçe Komisyonunda yapılan görüşmeler sırasında
Komisyon üyesi arkadaşlarımızın dahi dikkatini çekerek,
ihtisas isteyen, özellikli bir konu olduğu için Sağlık
Komisyonunda görüşülmesi uygun görülerek Sağlık Komisyonuna
iletilmiştir. Ancak şunu itiraf etmeliyiz ki Sağlık
Komisyonunda daha önce bu konuda ayrıntılı olarak bilgi sahibi
olunmaması nedeniyle görüşmeler çok sağlıklı bir
şekilde yürütülememiştir. Keza, yeterli kamuoyu desteği de
alınmadan, kamuoyunda ciddi anlamda tartışılmadan
hazırlandığı için bu kanun teklifi gündeme geldiği
andan itibaren hepinize, parti gözetmeksizin bütün milletvekili
arkadaşlarımıza farklı meslek gruplarından, uzman
derneklerinden, sağlık çalışanlarından
sorunlarını iletmek üzere çokça talepler gelmiş, ikili
görüşmeler talep edilmiş, grup başkan vekilleri bu konuda
ziyaret edilmiştir. Bu da gösteriyor ki bu kanun teklifi yeterince
kamuoyuyla paylaşılarak ya da taraflarca çok iyi bir şekilde
irdelenerek hazırlanmadan Meclis gündemine
taşınmıştır.
Değerli
milletvekilleri, elbette bu kanun teklifi içerisinde bizim de uygun
gördüğümüz, destek verdiğimiz, katkı koyduğumuz maddeler
var. Örneğin, tıptaki olağanüstü gelişmelerle paralel
olarak, yeni oluşan yardımcı sağlık personelinin
birçoğunun yasalarda tanımı yapılmıyor idi ve görev
tanımları maalesef resmî hâle dönüştürülmemişti. Bu bir ihtiyaçtı
ve bu çalışanların, ağırlıklı olarak
teknisyen ve teknikerlerin bu talepleri bu kanun teklifiyle büyük ölçüde
giderilmiş olmaktadır. Artık, birçok sağlık teknisyeni
ve teknikerin görev tanımları bu kanun teklifi içerisinde
yapılmıştır ve bu, o çalışanlar için son derece
önemli bir adımdır.
Keza, bu kanun
teklifi içerisinde, yine tıptaki önemli gelişmelere paralel olarak
yapılan araştırmaların ileri safhası olan insanlar
üzerindeki bilimsel araştırmaların da bundan sonra yeni
yönetmelikler ve değerlendirmeler sonrasında Türkiye’de de
yapılıyor olması çok önemsenmesi gereken bir husustur ve umut
ediyorum ki o bilimsel araştırmalar yapılırken mutlaka etik
kurallara riayet edilecektir, bunun mutlaka ciddi anlamda takibi
yapılacaktır ve özellikle, bu kanun teklifi kapsamında hayata
geçirilecek olan Danışma Kurulu ile Etik Kurulun nitelikli,
mesleğinin uzmanı ve profesyonel kişilerden oluşturularak
insan üzerindeki bu bilimsel araştırmaların gerçekçi,
sağlıklı ve hiçbir şekilde rant peşinde koşanlara
itibar etmeyecek, kullanılmayacak bir düzenleme hâline dönüştürülmesi
kesinlikle bir zorunluluk olarak önümüzde durmaktadır.
Değerli
milletvekilleri, bu kanun teklifinin en önemli maddelerinden bir tanesi
tıpta ihtisas süreleri ile yan dal ihtisaslarını ve sürelerini
oluşturan maddedir. Bildiğiniz gibi, bu kanun teklifinde en çok talebin
geldiği madde de 10’uncu maddeye ek 14’üncü maddedir. Gerçekten, o maddede
çok sayıda uzmanın, çok sayıda sağlık
çalışanın çok ciddi talepleri vardır ve bu taleplerin
önemli bir kısmı da haklı taleplerdir, dikkate
alınması gereken taleplerdir.
Bakınız
değerli milletvekilleri, örneğin radyolojide son yıllarda
olağanüstü gelişmeler katedilmiştir. Hem radyolojik
işlemlerde hem de radyolojide kullanılan cihazlardaki müthiş
gelişmeler radyolojinin kullanım alanını olağanüstü
genişletmiştir. Dolayısıyla, radyoloji eğitiminin
yeniden gözden geçirilmesi gerekmektedir. Hatırlayınız, bundan
yirmi-yirmi beş yıl önce radyoloji ünitesinde sadece bir röntgen
cihazı varken bugün ultrason cihazından, MR’ından BT’sine varıncaya
kadar çok çeşitli cihazlar kullanılmaktadır.
Dolayısıyla, bu hassas cihazların mutlaka eğitiminin
alınarak kullanılmasında büyük yarar vardır. Keza, yine
radyolojide “girişimsel radyoloji” diye nitelendirilen ve son
yıllarda çok önemli gelişmeler kaydeden bir dalın da bu kapsamda
eğitiminin ciddi anlamda verilmesinin zorunluluğu vardır. Bu
örnekleri çoğaltmak mümkün. Örneğin, kardiyoloji eğitim
süresinin -ki, bildiğiniz gibi tüm dünyada ve ülkemizde, hastalıklar
sıralamasında 1 ya da 2’nci sırayı işgal eden
hastalık kalp ve damar hastalıklarıdır. Dolayısıyla,
bu kadar önemli bir bölümdeki eğitim süresinin de haklı olarak, ki
bu, kardiyologların tamamının talebidir, dört yıldan
beş yıla çıkarılması bir zorunluluk olarak önümüzde
durmaktadır.
Değerli
milletvekilleri, aynı şekilde bu kanun teklifinde yapılan
düzenlemeler, maalesef branşlar arasında bir kargaşayı, bir
kaosu, bir yetki kargaşasını beraberinde getirmektedir ve
birbirini tamamlayan bölümlerin, çalışmaları sırasında
uyum içinde çalışan bu bölümlerin maalesef bu düzenlemeyle
birbirleriyle ayrışacakları, kırılmaların
olacağı ve sürtüşmelerin hayata geçeceği
kaçınılmaz bir gerçektir. O açıdan, bu maddenin mutlaka yeniden
irdelenmesi ve gözden geçirilmesi zorunluluğu vardır. Aksi takdirde,
örneğin, enfeksiyoncularla mikrobiyologların
yaşadığı sorunu, psikologlarla psikiyatristlerin
yaşadıkları sorunu -bu örnekleri çoğaltmak mümkün-
kanunlaştıktan sonra da yaşamaya, onların sorunlarıyla
sıkça karşılaşmaya maruz kalacağız. Aslında,
bu madde tümüyle kanun teklifinden çıkarılmalıdır. Zira,
bundan önce bu tür ihtisas sürelerinin ve yan dalların
oluşturulması Sağlık Bakanlığındaki Kurul
tarafından oluşturuluyor idi ve o Kurul yönetmeliklerle bunu ihdas
ediyordu ama şimdi bu yapı, madde içerisine alınarak
yasalaştığında artık yönetmelikle düzenleme
şansı kalmayacak ve yılda birkaç yönetmelikle bunların sil
baştan düzelme şansı var iken bu ortadan kalkacaktır.
Değerli
milletvekilleri, bir başka önemli husus, bir hak olan, yani bu uzman
arkadaşlarımızın usulsüzlük ya da haksızlığa
maruz kalmaları hâlinde hukuki yollara başvurmalarının önü
de maalesef bu maddeyle tıkanmaktadır. O da bu
arkadaşlarımızı, hekimlerimizi, önümüzdeki süreçte ciddi
anlamda zora sokacaktır. O açıdan bu madde çok önemlidir ve o açıdan
bu maddenin, tümüyle ama tümüyle, bu kanun teklifinden
çıkarılmasında son derece yarar vardır. Bir süre daha
Sağlık Bakanlığındaki Kurul tarafından bunun
düzenlenmesi kesinlikle hiçbir sıkıntı getirmeyecek, aksine
yaşanan sorunları ortadan kaldıracaktır.
Bakınız
değerli milletvekilleri, radyolojide “girişimsel nöroradyoloji” diye
bir kavram geliştiriliyor. Bugüne kadar bu uygulamalar radyologlar eliyle
yapılırken bu teklif yasalaştıktan sonra bu uygulamayı
aynı şekilde nörologlar ve beyin cerrahlarının yapması
da söz konusu olabilecektir ki bu, işin özüne aykırıdır.
Zira, girişimsel radyoloji uygulamalarının
yapılacağı mekân radyoloji üniteleridir. Keza bu
uygulamaların yapıldığı cihazların tamamı
radyoloji ünitelerinde vardır ve yine bu girişimler
yapılırken hekime yardımcı olan yardımcı
sağlık personeli, radyoloji ünitesinde çalışan
teknisyenlerdir ve onlar bir ekip anlayışı içerisinde
radyologlarla birlikte çalıştıkları için daha uyumlu, daha
olumlu sonuçlar alınabiliyorken olayı genişleterek radyologların
dışında beyin cerrahlarının ve nörologların da bu
işin içine dâhil edilmesi, inanın ki bu branşlar arasında
birtakım ihtilafların, birtakım sürtüşmelerin,
birtakım kırılmaların olmasına yol açacaktır.
Keza bu ihtisas dallarından birçoğunun yan dallarının da
oluşturulması, ciddi sorunların yaşanmasına yol açacaktır.
Örneğin, dört yıllık eğitim alan mikrobiyologların
görev alanlarına, rotasyonları dahi olmayan enfeksiyon
hastalıkları uzmanlarının dâhil edilmesi, bir
haksızlığı beraberinde getirecektir. Mutlaka, çizelgedeki
bu maddenin de düzeltilmesinde önemli yararlar vardır.
Değerli
milletvekilleri, bu kanun teklifi içerisinde birkaç düzenleme daha
yapılmaktadır. Bunlardan bir tanesi, sağlık tesislerinin,
hastanelerin Toplu Konut İdaresi eliyle yapılması uygun
görülmektedir. Oysa sağlık tesisleri özellikli, önemli birimleri
olan, yoğun bakım gibi, ameliyathane gibi değişik birimleri
olan, detayların çok önemli olduğu kuruluşlardır.
Dolayısıyla, bu tür ünitelerin, bu tür tesislerin mutlaka tek elden
ve bu konuda deneyimli, birikim sahibi kadrolar tarafından yapılmasında
olağanüstü yarar vardır. Eğer biz bunu asli görevi konut yapmak
olan Toplu Konuta havale edersek, inanın, son günlerde Türkiye'nin
muhtelif yerlerinde yaşanan sorunları daha da büyüyerek yaşayacağız.
Hatırlayınız, hastanelerde gaz patlamaları, yangınlar
ve benzerleri hepimizi üzen sonuçlara yol açmaktadır. O açıdan,
Sağlık Bakanlığı bünyesinde bir birimin -örneğin
İnşaat Dairesinin- tümüyle bu işle meşgul olarak
hastanelerin yapımından bakımına, tadiline kadar tümünü
üstlenmesi en ufak bir şaibeye meydan bırakmayacağı gibi
daha nitelikli sağlık tesislerinin de oluşmasına yol
açacaktır.
Değerli
milletvekilleri, keza bu kanun teklifinde bir başka madde de özel
idarelere aktarılan Sağlık Bakanlığı bütçesinin
ödenekleridir. Değişik gerekçelerle bu ödenekler
kullanılmamış ve o ödenekler atıl vaziyette
durmaktadır. Şimdi, kanun teklifinin 1’inci maddesiyle bu ödenekler
Toplu Konut İdaresine aktarılmaktadır.
Değerli
milletvekilleri, Türkiye'nin muhtelif yerlerinde sağlık tesisi
inşaatları sürmekte ve bunların bir an önce bitirilmesi
zorunluluğu var iken Bakanlık bütçesinin bir kısmının
Toplu Konut İdaresine aktarılmasının hiç ama hiçbir
anlamı yoktur. Aktarılması gerekiyorsa -ki gereklidir- orada
atıl vaziyette duran, kullanılmayan ödeneklerin mutlaka Sağlık
Bakanlığına aktarılmasında ve
dağıtımının Sağlık Bakanlığı
eliyle yapılmasında önemli yararlar vardır. Bu, kaynakların
verimli ve yerinde kullanılması zorunluluğu gereğidir ama
maalesef, bu kanun teklifiyle bu ortadan kaldırılmakta,
Sağlık Bakanlığı bütçesinin içinde olan ödenekler
Toplu Konut İdaresine verilmektedir.
Toplu Konutta
ödenek sıkıntısı mı vardır? Toplu Konutta
yandaşlara ihale edilen inşaatların ödeneklerini ödemek
adına Sağlık Bakanlığının bütçesi mi
ayrılmaktadır? Bütün bunların, bu soru işaretlerinin
ortadan kaldırılması için, Sağlık
Bakanlığının bütçesinden il özel idarelerine aktarılan
bu payların tekrar Sağlık Bakanlığına
döndürülmesinde son derece yarar vardır.
Değerli
milletvekilleri, bazı hastanelerin yapımının Toplu Konut
İdaresi tarafından gerçekleştirildiği ifade edilmektedir.
Bu olabilir ama o inşaatlar başlatılırken, Kamu İhale
Kanunu gereğince, zaten o ihalelerin, Toplu Konuta ihale edilen o
inşaatların ödenek sorununun olmaması gerekiyor ki ihale
edilsin. Hâl böyleyken il özel idarelerindeki atıl vaziyetteki ödeneklerin
Toplu Konuta aktarılmasının hiç pratik bir yararı yoktur.
Bir başka
husus, yine bu kanun teklifi çerçevesinde birtakım avukatlık
hizmetlerinin takiplerinin doğrudan alım yöntemiyle
yapılmasıdır. Oysa Bakanlık bünyesinde hukuk işlerinin
daha da etkin hâle getirilerek avukatlık konusunda devletin hukukunun
resmî kurumlarca, onların eliyle takip edilmesinin ve
sonuçlandırılmasının çok önemli yararları vardır.
Bu yapılmazsa, özel hukukçulara, özel hukuk bürolarına bu işler
havale edildiğinde inanınız ki yine kafalarda soru
işaretleri yaratılacak, yine birtakım şaibeli, problemli
sonuçlarla karşı karşıya kalacağız. O
açıdan, yapılması gereken, hukuki sorunların, mutlaka,
devletin hukukunu koruyan Bakanlık bünyesindeki hukuk birimleri eliyle
çözümlenmesine gidilmesidir.
Bu kanun
teklifinin gerekçesindeki ilk cümle “Sağlıkta Dönüşüm
Programı kapsamında düzenlemenin
yapıldığı”dır. Dokuz yıla yakın AKP
İktidarı döneminde sağlıktaki uygulamaların ve
çıkarılan yasaların birçoğu Sağlıkta Dönüşüm
Projesi’ne atıf yapılarak çıkarılmıştır ve
Sağlıkta Dönüşüm Projesi yere göğe sığdırılmamaktadır.
Bugün Türkiye’de ilk defa üniversite öğretim üyesinden, pratisyen hekimine
varıncaya kadar, diş hekiminden eczacısına, ebesinden
hemşiresine tüm sağlık çalışanlarını
sokağa döken anlayış bu Sağlıkta Dönüşüm
Projesi’dir. Altı gündür İzmir’de bir üniversitenin asistanları
-ki o asistanlar zorlu bir tıp eğitiminden sonra TUS
sınavını da başararak asistan olma hakkını elde
eden bu arkadaşlarımız- grev yapmaktadırlar. İşte
onları sokağa döken, idealist anlayışlarının
önüne bir set gibi orada çalışma ortamını zehir eden
anlayış Sağlıkta Dönüşüm Programı’dır.
Sağlıkta Dönüşüm Programı, ülkemizde evine ekmek
götüremeyecek kadar yoksul insanlardan, yeşil kartlılardan dahi
katkı payı aldıracak bir anlayışın ürünüdür.
Sağlıkta Dönüşüm Programı, son yıllarda binlerle ifade
edilen eczanelerin kapatılmasına yol açmıştır.
Sağlıkta Dönüşüm Projesi, sokağa çıkan, hak arama
mücadelesi veren hekimlerin elindeki bir postere kafayı takarak onun
üzerinden yorum yapan Sayın Bakanın başka posterleri, dövizleri
görmeden “Doktor Ç”nin posteriyle o sağlık emekçilerinin mücadelesine
gölge düşüren anlayış, şunu unutmamalıdır ki
“Doktor Ç” doktorlar için özgürlüğün,
bağımsızlığın, insan haklarının
simgesidir ve doktorlar özgürlüğü,
bağımsızlığı savunmaya devam edecektir.
Doktorların
diğer elinde İbni Sina’nın posteri vardır, o poster de
bilimsel araştırmaları, bilim ışığında
tıpta ilerlemeyi, hekimlerin, ülkemizdeki sağlık
çalışanlarının daha insanca yaşamalarını,
daha çağdaş hekimlik yapmalarını öngören bir
anlayışla hak arama mücadelesini sürdüreceklerdir ve bütün
sağlık çalışanları halkımızla el ele vererek
Sağlıkta Dönüşüm Programı’nın, yabancı bir reçete
olarak dayatılan bu programın ters yüz edilmesini
sağlayacaktır.
Zor, mutlaka
mücadeleyle başarılacak, halledilecektir diyorum, hepinize
saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN –
Teşekkür ederim Sayın Bingöl.
Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu adına Manisa Milletvekili Sayın Erkan Akçay.
Buyurun efendim.
(MHP sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA
ERKAN AKÇAY (Manisa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
744 sayılı Kanun Teklifi üzerine Milliyetçi Hareket Partisi Grubu
adına söz aldım. Muhterem heyetinizi partim ve şahsım
adına saygıyla selamlıyorum.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 12 Haziran tarihi için seçim
kararı alındı ve Türkiye Büyük Millet Meclisi 23’üncü Dönem
çalışmalarının son günlerini yaşıyoruz ancak
Adalet ve Kalkınma Partisi Hükûmetinde bir telaştır gidiyor,
sürekli yeni teklifler getirerek Meclisi Yüksek Seçim Kuruluna listelerin verileceği
son güne kadar çalıştırmak istiyor. Burada amaç nedir,
doğrusu merak ediyorum. Eğer bu düzenlemeler gerekli idiyse bu zamana
kadar neden getirilmemiştir?
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; bu kanun teklifi, Plan ve Bütçe
Komisyonunda İç Tüzük’e aykırı bir şekilde
görüşülmüştür ve bu kanun teklifi bütçe prensiplerine de
aykırıdır. Ayrıca bu kanun teklifi, vergileme ilkelerine de
aykırıdır. Bu kanun teklifi, vergi istisnalarını ve
vergi yükünü kamunun üzerinden alıp vatandaşın üzerine
yıkmaktadır. Bu teklif, AKP Hükûmetinin seçim kokan bir
düzenlemesidir.
Sağlık
Bakanı Sayın Recep Akdağ, bu kanun teklifini Meclisin huzurunda
görüşmeden önce, Sağlık Bakanlığındaki ve
sağlık hizmetlerindeki skandallar hakkında önce yüce Meclisi
bilgilendirmesi gerekmektedir. Buradan Sayın Akdağ’a soruyorum: Ne
oldu şu domuz gribi aşıları, ne oldu kuş gribi
aşıları? Kimler ne kazandı bu işlerden, kim ne
kaybetti? Kuş gribi hastalığı korkusunun Türkiye’yi, hatta
tüm dünyayı sardığı günlerde Avrupa ve Orta Doğu’nun en
büyük aşı üretim merkezi olan, kuş gribi dâhil 250 milyon doz
yedi çeşit kanatlı aşısı üreten, Türkiye’deki ilk ve
tek aşı merkezi olan Manisa Tavuk Hastalıkları ve
Aşı Üretim Enstitüsünü kapatan sizin Hükûmetiniz değil mi?
Her seçim
döneminde AKP milletvekilleri tarafından dile getirilen dört yüz
yataklı Manisa Bölge Hastanesine Manisa Belediyesi tarafından yer
tahsis edilmesine rağmen, yıllardır hâlâ neden
başlanmamıştır?
Afyon’da özel bir
hastanede katarakt ameliyatı olan 7 kişi ameliyattan sonra kör
olmuştur. Sayın Bakan inceleme
başlatıldığını, hastanenin mühürlendiğini
söylemişti ancak bu beyanattan bir iki gün sonra televizyonlar hastanenin
çalışmalarına devam ettiğini gösteriyordu. Son durum nedir?
Bir hastanede 37
yeni doğan bebek ölmüştü. Merak ediyorum Sayın Bakan, ne
işlem yaptınız ve bu işlemler nasıl sonuçlandı?
Sayın Bakan bu ve benzeri pek çok konudaki sağlık
skandallarını aydınlatmak ve sonuçları hakkında bilgi
vermek durumundadır.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; kanun teklifinin genel gerekçesinde
“Sağlıkta dönüşüm programı çerçevesinde daha iyi ve
kaliteli hizmet sunumunun sağlanması, iş ve işlemlerin
hızlandırılması ve ihtiyaç olduğu hâlde kanuni tanzimi
bulunmayan sağlık mesleklerinin düzenlenmesi amacıyla…” bu
teklifin hazırlandığı ifade edilmektedir. Ancak bu teklifle
günün koşullarına göre tüzük ve yönetmelikle yapılması
gereken bilimsel gelişmelere ilişkin birçok düzenleme kanunla
yapılmaktadır. Örneğin, Tıpta Uzmanlık Tüzüğü,
uyumu kolaylaştırmak bakımından, Tıpta Uzmanlık
Yönetmeliği hâline gelmişken şimdi aksi bir hareketle kanuna
dönüştürülmektedir.
Sağlık
Bakanlığının “Avrupa Birliği normlarına uyum”
adı altında yaptığını ifade ettiği
uygulamaların aksine sonuçlanacak bu kanun teklifi, Avrupa Tıp
Uzmanları Birliği ile iş birliğinde de ciddi sorunlar
yaşanmasına neden olabilecektir.
Bu kanun teklifi
Plan ve Bütçe Komisyonuna havale edilmiştir. Doğrudur, bu kanun
teklifinde mali hükümler bulunmaktadır ancak tasarıdaki birçok madde
Plan ve Bütçe Komisyonunun alanı dışındaki teknik
düzenlemelerdir. Bu düzenlemelerin Plan ve Bütçe Komisyonunda
görüşülmesinin uygun olmadığı ve teamüllere
aykırı olduğu Komisyonda defalarca dile getirilmiştir. Bu
eleştirilerimiz karşısında Sağlık, Aile,
Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu ilgili maddeleri tali
komisyon olarak görüşmüştür.
Teknik konularda
meslek mensuplarından Plan ve Bütçe Komisyonu üyelerine düzenlemelerde
yeni değişiklikler yapılması konusunda yoğun bir talep
gelmektedir. Bu durum meslek mensupları arasında büyük huzursuzluklar
olduğunu ve meslek mensupları arasındaki rekabetin ötesinde
uygulamada büyük anlaşmazlıklar bulunduğunu göstermektedir.
Teklifteki mali konular dikkate alındığında iktidarın
bütçe disiplininden tamamen ayrıldığı, yeni modeller icat
etmeye çalıştığı görülmektedir. Hükûmet hem
yerelleşmeyi savunmakta hem de onlara güvenmemektedir. Bir taraftan
onlarca harcama yetkisi verirken diğer taraftan yerel idarelerin elindeki
paya saldırmaktadır.
Teklifin 1’inci
maddesiyle il özel idarelerince harcanamayan paralar Toplu Konut İdaresine
aktarılmaya çalışılmaktadır. Bu hüküm mali disipline
uymamaktadır. Hükûmetin yapmak istediği bu düzenleme yerine il özel
idarelerine aktarılan fakat amacı doğrultusunda harcanmayan nakdin
hazineye dönüşünün sağlanması ve bu iş için ayrılan ve
kullanılmayan ödeneğin izleyen yıl bütçesine ödenek
kaydedilmesine imkân veren bir düzenlemenin yapılması daha doğru
olurdu.
Teklifin 2’nci
maddesiyle 209 sayılı Sağlık Bakanlığına
Bağlı Sağlık Kurumları ile Rehabilitasyon Tesislerine
Verilecek Döner Sermaye Hakkında Kanun’un 3’üncü maddesine eklenen bentler
döner sermaye gelirlerini artırmaya yöneliktir. Bu düzenlemeler 5018
sayılı Kamu Malî Yönetimi ve Kontrol Kanunu’nun 3’üncü, 5’inci,
6’ncı ve 13’üncü maddelerine aykırıdır.
Teklifin 3’üncü
ve 4’üncü maddeleri Sağlık Bakanlığı döner sermayeli
işletmelerin dava ve icra takibinin Kamu İhale Kanunu’nun 22’nci
maddesindeki doğrudan temin usulüyle avukatlık hizmet alımı
suretiyle yapılması ve dava ve icra takiplerinde 4353
sayılı Kanun kapsamı dışına çıkılması
uygun görülmektedir. Bu düzenleme soru işaretleriyle doludur.
Bildiğimiz kadarıyla bu düzenleme kapsamına giren
yaklaşık yüz bin dava bulunmaktadır.
Merak ediyorum,
AKP hükûmetleri döneminde bu madde kapsamında kaç dava
açılmıştır ve bunlardan kaçı idarenin aleyhine
sonuçlanmıştır? AKP Hükûmeti döneminde neden bu kadar çok dava
açılmıştır? Demek ki ortada büyük bir
yanlışlık var. Bunun gerekçesi, acaba hükûmetlerinizin keyfî
uygulamaları olabilir mi?
Yine merak
ediyorum Sayın Bakan: Bu davaları konuları itibarıyla
tasnif ettiniz mi? Bu davaların açılma tarihleri nedir? Kaçı
sizin döneminizde açılmıştır? Döner sermayeli
işletmelerin dava ve icra takibi işlerinde yaşanan tereddütlerin
ve problemlerin giderilmesini teminen döner sermayeli işletmelerin dava ve
icra işlerinin takibinin doğrudan temin usulüyle avukatlık
hizmeti alımı suretiyle yapılması, AKP İktidarı
döneminde devletin kendi hukukunu koruyamadığını ve
devletin hukukunun kamudan özele doğru parça parça yönlendirilmeye
başlandığını göstermektedir. Nitekim, daha önceki
torba yasalarda da benzer düzenlemeler yapılmıştır. Bu
uygulamalar ile yandaş avukatlara iş dağıtma imkânı da
ortaya çıkacağı düşünülmesi gereken hususlardan birisidir.
Teklifin
6’ncı maddesiyle, Sağlık Bakanlığı kurum ve
kuruluşlarının kiralama işlemleri 3065 sayılı
Katma Değer Vergisi Kanunu’ndan istisna edilmektedir.
Yine teklifin
7’nci maddesiyle Sağlık Bakanlığına bağlı
hastane, klinik, dispanser, sanatoryum gibi kurum ve kuruluşların
yapacağı, Gelir Vergisi Kanunu’nun 70’inci maddesinde belirtilen mal
ve hakların kiralanması işlemleri Kurumlar Vergisi Kanunu’ndan
istisna edilmektedir. Bu uygulamalar vergide eşitlik ve genellilik
ilkelerine aykırıdır.
“Ben yaptım
oldu.” mantığına dayanan bu düzenlemelere Maliye
Bakanlığının bakış tarzı, konuyu
yakından bilen uzmanları hayrete düşürmektedir. Vergi istisna ve
muafiyetleri dâhil, bir taraftan şeffaf bir mali yönetim arzu edilirken,
diğer taraftan rekabeti bozan unsurları uygulamaya koymak kesinlikle
doğru değildir.
Ayrıca, bu
düzenlemelerden büyük kiralama işlemlerinin yapılacağı
anlaşılmaktadır. Mevcut düzenlemeler bu kiralamalara asla mâni
değildir, ancak bu kiralama gelirleri hastanenin, kamu sağlık
birimlerinin kasasına girmeyecek, daha doğrusu giriyor gibi görünüp
aslında özel firmaların kasasına girecektir.
Teklifin 9’uncu
maddesiyle birçok yeni meslek ihdas edilmekte ve sağlık
mensuplarının görevleri tanımlanmaktadır. 9’uncu maddede
klinik psikoloğun tanımı yapılmaktadır. Psikoloji
bölümü lisans mezunu dışında hiçbir lisans mezunu yasalara göre
“psikolog” olarak adlandırılamaz, klinik psikoloji yüksek
lisansı ve doktorası yapmış olsa bile psikolog
unvanını alamaz. Ancak bu kanun teklifinin 9’uncu maddesinin (a)
bendinde psikolog unvanı psikolojik danışma ve rehberlik
mezunlarına da verilmektedir.
Kanun teklifinin
11’inci maddesinde psikologlardan söz edilmesine rağmen, psikologlar
sağlık mensubu olarak sayılmamıştır. Yani
psikologların Sağlık Bakanlığı birimlerinde
çalışıp çalışamayacağı belirsizdir.
Hükûmet
tarafından hazırlanan bu kanun teklifinin münhasıran 9 ve
11’inci maddeleri psikologları yakinen ilgilendirmektedir. Bu maddeler
Danıştay 5. Dairesinin 239 no.lu Kararlarına
aykırıdır. Danıştay 5. Dairesi vermiş olduğu
kararda “Ülkemizde bir meslek ve bu mesleğin unvanını
alabilmenin, ancak o meslekle ilgili lisans eğitimi yapmakla mümkün
olacağında kuşkuya yer bulunmamaktadır. Diğer bir
deyişle, bir meslek veya meslek unvanını ancak lisans
öğretimi sağlayabilmektedir.” ifadesine yer verilmiştir.
Ayrıca, YÖK’ün psikolog tanımında “Üniversitelerin fen-edebiyat
fakültesi psikoloji bölümü mezunları psikologdur.” ifadesi yer
almaktadır. Fakat, Hükûmetin çıkarmak istediği bu yasada
psikologluk unvanının tanımı boşlukta kalmakta ve
rehber öğretmenlerle psikologlar aynı meslek
mensuplarıymış gibi tanımlanmaktadır.
Ayrıca,
psikolog unvanının tam anlamıyla kullanımı yüksek
lisans eğitimi sonrasında alınacak “klinik psikolog”
unvanına bağlanmaktadır. Diğer taraftan, klinik psikolog
unvanını yüksek lisans şartına bağlamaktadır.
Yine,
Danıştay 5. Dairesinin ilgili kararında, yüksek lisans
öğrenimi, söz konusu bent hükmünde de belirtildiği gibi, “Belirli bir
konuda uzmanlaşmanın ilk basamağını oluşturmakta
ancak kişilere bu eğitime göre bir meslek veya meslek unvanı
sağlamamaktadır.” denilmektedir.
Hükûmetin
psikologlarla ilgili getirdiği bu düzenlemeler, Danıştay 5.
Dairesinin vermiş olduğu kararla uyuşmamaktadır. Bu
düzenleme, Sağlık Bakanlığında çalışan
psikologlara yüksek lisans yapma şartı getirirken psikoloji mezunu
olmayanlara “klinik psikolog” unvanı verilmesinin önünü açmaktadır.
Bu tanıma göre, psikolog ve psikolojik danışman aynı
statüde yer almaktadır ve aralarında bir fark görülmemektedir. Oysa
rehberlik ve psikolojik danışmanlık bölümü, üniversitelerin
eğitim fakültesinde yer almaktadır. Bu fakültelerin amacı,
öğretmen yetiştirmektir. Psikolog ve psikolojik danışman
meslekleri farklı eğitimlere tabi ve ayrı mesleklerdir.
Yine, 9’uncu
maddede fizyoterapist ve fizyoterapist teknikerinin tanımı
yapılmaktadır. Bu tanımlamalarda bazı sakıncalar
görüyoruz. Birey ve toplum sağlığını ilgilendiren son
derece önemli bu maddelerdeki sakıncaların bilimsel normlar
ışığında düzeltilmesi gerekmektedir.
Yine, bu maddeye
göre, fizyoterapistlerin hastalık durumlarında fiziksel tıp ve
rehabilitasyon uzman hekimleri veya fiziksel tıp ve rehabilitasyon
alanında rotasyon yapmış diğer uzman hekimlerle birlikte
çalışıp, uygulama yapacağı ifade edilmektedir.
Fizyoterapistlerin diğer tıp branşlarıyla
çalışabilmesi amacıyla konulduğu yetkililerce öne sürülen
bu tanımlama, amacını bir ölçüde aşmaktadır.
Fiziksel tıp
ve rehabilitasyon uzman hekiminin uzmanlık eğitim süresi dört
yıldır. Uzmanlık eğitimi sırasında fiziksel
tıp ve rehabilitasyon branşında rotasyon yapan diğer
branş hekimlerinin rotasyon süresi bir ila altı aydır.
Dört
yıllık uzmanlık eğitiminde kazanılan fiziksel tıp
ve rehabilitasyon alanında uygulama yapma yetki ve yeterliliği
fiziksel tıp ve rehabilitasyon kliniklerinde bir ila altı ay rotasyon
yapan diğer uzman hekimlere devredilmektedir. Oysa tıpta yan dal ve
ana dal olmak üzere yetmiş üç uzmanlık alanı eğitim
sırasında, bir ile on arasında değişen sayıda
farklı branşlarda rotasyon yapmaktadır. Bu maddenin aynen
yasalaşması hâlinde tıp alanında bir kaos doğacak ve
uzmanlık eğitimi yapmadıkları hâlde hasta tedavi yetki ve
yeterliliği elde edebilme durumu da doğabilecektir. Eğer bu
madde yasalaşırsa başka uzmanlık alanında meslek
uygulaması yalnızca fiziksel tıp ve rehabilitasyon alanı
ile sınırlı kalmayacaktır, yetmiş üç alanın
rotasyon gördüğü yüzlerce alanda faaliyette bulunmasına kapı
açılacaktır. Bu durum, bilimsel olarak mümkün olamayacağı
gibi, bir alanda uzmanlık eğitimi almadan o alanın tedavi
yetkilerinin insan üzerinde kullanılması hastalar açısından
onarılmaz tehlike ve zararlara yol açabilecektir.
Yine, teknikerin
tanımlamaları yapılırken hepsinde “…yapan meslek mensubu”
olarak tanımlanmıştır. 9’uncu maddenin (o) bendine göre
fizyoterapi teknikeri tanımlanırken “…yardımcı olan meslek
mensubu” olarak tanımlanmıştır. Diğer tekniker
tanımlamalarında “…yapan meslek mensubu” tanımlaması
yapılırken fizyoterapi teknikerinin tanımında
“…yardımcı olan” ibaresinin yer almasının gerekçesinin
Sağlık Bakanı tarafından yüce Meclise anlatılması
gerekmektedir.
Bu teklifin aynen
yasalaşması hâlinde, diğer teknikerler grubu ile aynı süre
eğitim alan bir yüksekokul mezunu gruba haksızlık
yapılmış ve eş değer oldukları hâlde fizyoterapi
teknikeri grubuna diğer tekniker grupları gibi uygulama yapma
hakkı verilmemiştir.
Yine, teklifin
10’uncu maddesiyle, diş hekimliği mesleğindeki uzmanlık
alanları sekiz dala çıkarılmakta ve eğitim süreleri
düzenlenmektedir.
Teklifin
gerekçesinde, tabiplikte ve diş hekimliğinde uzmanlık
dalları ve eğitim ile ilgili uygulamada yaşanan sorunların
giderilmesi için tabiplikte ve diş hekimliğinde uzmanlık
dalları ve yan dallarıyla eğitim sürelerinin belirlendiği
yazmaktadır. Oysa teklifin bu şekilde gerçekleşmesi hâlinde
mesleki ve toplumsal birçok sorunla karşılaşılacaktır.
Diş hekimliğinin sekiz ana dalında uzmanlığa karar
verilirken diş hekimliği mesleğinin bazı gerçekleri
maalesef göz ardı edilmiştir. Genel sağlığı bir
bütün olarak algıladığımızda diş hekimliği
zaten bir uzmanlık alanıdır. Diş hekimleri, göz
hastalıkları uzmanı veya kulak, burun, boğaz uzmanı gibi
vücudun belirli bir bölümüyle ilgili eğitim almış
uzmanlardır. Diş hekimleri uzmanlıklarının bu şekilde
gerçekleşmesi durumunda bir dişin kanal tedavisini ayrı,
üzerinin dolgusunu ayrı bir uzmanın yapması söz konusu
olacaktır. Diş çekimine giderse üçüncü bir uzmanın devreye
girmesi ve dördüncü bir uzmanın yapacağı protezle de tedavinin
tamamlanması gerekecektir. Bunun karşıtı, uzmanlar
uzmanlık alanları dışında da hasta tedavi etmek
zorunda kalacaklardır ki bu da uzmanlaşmanın felsefesine tamamen
aykırı bir durum meydana getirecektir.
Tıpta ve
diş hekimliğinde uzmanlıkların saptanması dinamik bir
sürecin sonucunda gerçekleşmektedir. Toplumun ve bilimin gelişim ve
değişimine bağlı olarak ortaya çıkan gereksinimlerin
karşılanması amacıyla uzmanlık alanları ile
uzmanlık eğitim süreleri belirlenmektedir. Bu nedenle tıpta ve
diş hekimliğinde uzmanlıkların saptanması bugüne kadar
yasayla değil alt düzenlemelerle belirlenmiştir. Uzmanlık
alanlarının yasayla belirlenmesi uzmanlıklar ile eğitim
sürelerinin durağanlaştırılmasına da neden olabilecektir.
Değerli
milletvekilleri, kamu sağlık hizmetleri finansmanı maalesef
sürekli açık vermektedir. Uzman tedavilerinin maliyetleri daha fazla
olacağı için sağlık harcamaları artacak, böylece
açık daha da artacaktır. Ayrıca rutin diş hekimliği
hizmetlerinin de uzmanlar tarafından görülecek olması nedeniyle
kaynak israfı ve verimsiz iş gücü kullanımı
körüklenecektir. Toplumda var olan uzmana başvurma
alışkanlıkları nedeniyle uzmanlık gerektirmeyen
konularda bile uzmana başvurma sonucu uzmanlarda verimsiz
çalışma sorunu yaşanırken diş hekimleri hasta
kaybına uğrayacaktır.
Teklifin 19’uncu
maddesiyle Gümrük Müsteşarlığına eleman
alınmaktadır. Bu düzenleme bir seçim yatırımıdır.
Bu teklifle hiç ilgisi olmayan, komisyonda bulunan gümrük
teşkilatının yeniden yapılandırılmasına
ilişkin tasarıdan bir kısmının
çıkarılıp kaçırılarak Meclis Genel Kurulunda usule
aykırı olarak verilen önergeyle reddedilen ve giderayak işe
yandaş yerleştirme mantığına uygun olarak 2 bin
kadronun usule uygun olmayan bir şekilde tahsis edilmesine imkân veren bir
düzenlemeye yer verilmesini doğru bulmuyoruz.
Bu
düşüncelerle muhterem heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN –
Teşekkür ediyorum Sayın Akçay.
AK PARTİ
Grubu adına Adana Milletvekili Sayın Necdet Ünüvar. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
AK PARTİ
GRUBU ADINA NECDET ÜNÜVAR (Adana) – Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 744 sıra sayılı Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi hakkında AK
PARTİ Grubu adına söz almış bulunuyorum. Hepinizi
saygıyla selamlarım.
Değerli
arkadaşlar, hepimizin çok iyi bildiği gibi sağlık temel bir
haktır ve ülkede yaşayan herkesi ilgilendirir. Dolayısıyla
sağlık hizmetleriyle ilgili yaptığımız herhangi
bir mevzuat çalışması, bu ülkede yaşayan herkesi çok
yakından ilgilendiren mevzuatlardır. Sağlık hizmetlerinin
etkin, kaliteli, verimli ve kolay ulaşılabilir olması hepimize
düşen en önemli görevlerden birisidir. Çok şükür geriye
baktığımız zaman sağlıkta bütün bu sayılan
özellikler açısından çok önemli mesafeler
aldığımızı bu ülkede yaşayan herkes kabul ediyor.
Bunun içindir ki Türkiye İstatistik Kurumunun yaptığı anket
çalışmasında, 2002 sonunda sağlık hizmetlerinden
memnuniyet oranı yüzde 39’lardayken, bugün itibarıyla yüzde 73’lere
çıkmıştır. Yine de hayat sürekli devam etmektedir, insanların
beklentileri, ihtiyaçları farklılaşmaktadır.
Dolayısıyla, zaman içerisinde sağlık hizmetlerinin
işleyişinde de gerek vatandaş nezdinde gerekse fedakârca
sağlık hizmeti sunumu yapan sağlık personeli
açısından bazı uygulamalar ve yeni ihtiyaç alanları söz
konusu olmaktadır. İşte, bugün huzurlarınıza gelen
kanun teklifimizle sağlık hizmetlerinin etkinliği,
verimliliği, kalitesi ve sunum hızını artırmayı,
sağlık meslek mensuplarının günün gelişen
şartlarına uygun yeni tanımlamalarını, bazı yeni
uzmanlık alanlarını ve yan dalları ve klinik
araştırmalarda önemli bir mevzuat eksikliğini gidermeyi
amaçlıyoruz.
Bu teklifte,
benimle beraber Çok Değerli Sağlık Komisyonu
Başkanımız Sayın Cevdet Erdöl’ün imzası var.
Şüphesiz, bu teklifi hazırlarken Sağlık Bakanlığımızın
ilgili birimleriyle sürekli irtibat hâlinde olduk ve o yasa teklifinde
zikredilen hükümlerle ilgili Sağlık Bakanlığında
bugüne kadar yapılan çalışmaları gözden geçirme fırsatımız
da oldu.
Değerli
arkadaşlar, bu yasa teklifi yasalaştığında gerek
vatandaşlar nezdinde gerekse sağlık personelinin haklarıyla
ilgili çok önemli kazanımlar söz konusu olacaktır. Esasında, bu
teklif üç ana eksene dayalıdır. Sağlık hizmetlerinin
işleyişiyle ilgili çok önemli hükümler söz konusu,
vatandaşları bire bir ilgilendiren ve doğrudan birtakım
kazanımları ve sosyal devlet olma özelliğimizi güçlendirici
hükümler söz konusu, bir de özellikle klinik araştırmalar ve
sağlık personeli uzmanlık alanlarıyla ve meslek tanımlarıyla
ilgili önemli hükümler söz konusu.
Bu teklif önce
Plan ve Bütçe Komisyonuna geldi. Plan ve Bütçe Komisyonu ana komisyon olarak
belirlenmişti, Sağlık Komisyonu tali komisyondu. Burada
özellikle mali hükümlerin varlığı ve birtakım yeni kadro
ihdasıyla ilgili hükümler olması hasebiyle Plan ve Bütçe Komisyonunda
görüşülmesi tabiidir ama Plan ve Bütçe Komisyonu, ben yaklaşık
dört yıldır Plan ve Bütçe Komisyonunda çalışıyorum,
çok az rastlanan bir yöntemle, ilgili, özellikle sağlık personelini
yakından ilgilendiren gerek meslek tanımı gerekse uzmanlık
alanlarıyla ilgili konuları ve klinik araştırmalarla ilgili
maddenin Sağlık Komisyonunda görüşülmesini istedi.
Sağlık Komisyonu Başkanımız hemen Sağlık
Komisyonunu topladı ve orada da gerek Sağlık Komisyonunun çok
değerli üyeleri gerekse meslek örgütleri ve uzmanlık dernekleri yani
bu konuyla ilgili bütün tarafları çok yoğun ve dikkatli bir
şekilde dinledi ve o ilgili maddeler Sağlık Komisyonunda ortaya
konulan görüşler doğrultusunda âdeta yeniden yazıldı ve Plan
ve Bütçe Komisyonuna geldi. Plan ve Bütçe Komisyonu da Sağlık
Komisyonunda kabul edilen metni baz olarak bu teklifi şu anda
huzurlarınıza sunulduğu hâle getirdi.
Burada,
değerli arkadaşlar, birtakım hükümler var. Benden sonra
konuşacak arkadaşlar da var, şüphesiz onlar da detaylara
girecektir ama bazı şeyleri mutlaka zikretmemiz gerekiyor.
Türkiye
Cumhuriyeti demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devletidir.
Dolayısıyla, vatandaşının gelir düzeyine veya durumuna
bakmaksızın, yaşadığı birtakım problemlere
çözümler getirmek durumundadır ve çözümün adresi de Türkiye Büyük Millet
Meclisidir.
Burada belki
-benden önce konuşan değerli konuşmacılar bu konuya
girmediler- iki tane önemli husus var ki bunlar, hakikaten,
vatandaşın, en azından bu problemi yaşayan
vatandaşlarımızın sıkıntısını
ortadan kaldıracak çok önemli bir hükümdür.
Bizim
teklifimizde, bilhassa tedavi görmekte iken ölen ve bir türlü sosyal güvencesi
olmamış veya sosyal güvencesi olduğu hâlde birtakım ödeme
zorlukları çekmiş vatandaşlarımızın öldükten
sonra yakınlarına akseden borçları söz konusuydu, o
vatandaşlarımızın o borçlarının terkin
edilmesiyle ilgili bir hükmümüz söz konusu.
Ayrıca,
yıllardır Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti ile Türkiye
Cumhuriyeti arasında bir protokol gereğince, Kuzey Kıbrıs
Türk Cumhuriyeti vatandaşları Türkiye’ye gelir, sağlık
hizmeti alır ve onlardan da bir kısmı vefat eder. O vefat eden
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti vatandaşlarının da
borçları söz konusudur. O borçların terkin edilmesiyle ilgili bir
hüküm vardı. Daha sonra, Plan Bütçe Komisyonunda, bir önergeyle,
Sayın Süreyya Bilgiç’in önergesiyle, ayrıca şu anda yaşayan
yani ölmemiş ama yaşayan vatandaşlarımızın
borçlarının bir kısmının da terkin edilmesiyle ilgili
bir hüküm verildi ki bunlar bence sosyal devlet olmanın gereği olan
maddelerdi. Bu, vatandaşa hemen ve bire bir yansıyan hükümler olarak
karşımıza çıkıyor.
Yine bazı
hükümler söz konusu. Onları da kısaca ve hızlı bir
şekilde geçmek istiyorum. İl özel idaresi bünyesinde bulunan bir
takım atıl pozisyonda ödenekler söz konusu. O ödenekler, yıl
sonu geldiği zaman, orada, atıl vaziyette beklemekte. Hâlbuki bizim,
onları ekonomiye kazandırmamız gerekiyor. Burada, bizim
teklifimizde, ilgili bakanın onayı olmak kaydıyla, yine o alanla
ilgili bir başka projede kullanılmak şartıyla, aynı il
içerisinde veya bir başka ilin il özel idaresine veyahut da Toplu Konut
İdaresine aktarımıyla ilgili bir hüküm konuldu. Bununla biz,
atıl vaziyette bekleyen ödeneklerin ekonomiye
kazandırılması ve vatandaş hizmetine yönelik
kullanılmasını amaçladık.
Kiralama
gelirlerinin döner sermaye geliri olarak yazılması, döner sermaye
işletmelerindeki dava ve icra işlemleri için avukatlık hizmeti
satın alabilmesi, dava dosyalarının ilgili döner sermaye
işletmeleri tarafından takip edilmesi… Bunlar hakikaten
-sağlık sektörünün içinde olanlar için belki malumdur ama-
sağlık hizmetlerinin işleyişini hızlandıracak,
kolaylaştıracak hükümler olarak karşımıza
çıkıyor.
Yine, Anayasa
Mahkemesinin bir hükmü uyarınca, sözleşmeli sağlık
personeli, 4924 sayılı Kanuna göre, eleman temininde güçlük çekilen
yerlerde istihdam edilen sağlık personeli, başhekim,
başhekim yardımcısı veya başhemşire
olamıyordu. Bu teklifle bu arkadaşlarımızın da
yönetici olabilmesinin önü açılmış oluyor.
Aşı
teminiyle ilgili kolaylaştırıcı bir hüküm söz konusu. Orada
ihale süresi üç yıldan yedi yıla çıkıyor.
Değerli
arkadaşlar, klinik araştırmalarla ilgili bir hüküm var, 8’inci
madde. 2 arkadaşımız bu konuyla ilgili bir görüş beyan
etmedi ama bununla ilgili şöyle bir husus söz konusu: Klinik
araştırmalar, tıpta gelişme, ilerleme, yeni üretilen,
insanlık hizmetine sunulan bir ilacın veya ürünün sağlık
hizmetlerine sunulabilmesi için çok önemli bir aşamadır. Yani klinik
araştırma olmadan tıbbın gelişmesi ve
insanlığa yararlı ürünlerin elde edilebilmesi mümkün
değildir. Bununla ilgili öteden beri, 1993 yılında Resmî
Gazete’de yayınlanan ilaç araştırmaları hakkındaki bir
yönetmelik uyarınca klinik araştırmalar yapılabiliyordu.
Sağlık Bakanlığı 2008 yılında bir Klinik
Araştırmalar Yönetmeliği yayınladı. Ancak o
Yönetmelik’le ilgili Klinik Araştırmalar Yönetmeliği
yayınlandıktan sonra, 2009 yılı Haziran ayında
sanırım, ilgili etik kurullar oluşturuldu fakat
Danıştay tarafından Klinik Araştırmalar Yönetmeliği
iptal edildi. Daha sonra, Sağlık Bakanlığı yeniden
yeni bir Klinik Araştırmalar Yönetmeliği yayınladı.
Ancak, Danıştay, burada oluşturulan iki tane kurul var, Etik
Kurul ve Klinik Araştırmalar Danışma Kurulu, bu kurullar
süreklilik arz ettiği için onların ancak kanunla yapılabileceğini
hükmetti ve o yüzden sizin huzurlarınızda şu anda kanun
teklifinin içerisinde klinik araştırmalarla ilgili hüküm söz konusu.
Ama şunu açık yüreklilikle ifade etmeliyim ki: Kamuoyunda da zaman
zaman işte “kobaylık” vesaire filan gibi birtakım bence
aşağılayıcı ifadeler kullanılıyor.
Doğrudur, kobaylar klinik araştırmalarda belli bir seviyede
kullanılır ama o klinik araştırmalarda “gönüllü”
dediğimiz kişilere asla “kobay” denmesi uygun değildir, tam
tersi, bu maddeyle biz aslında klinik araştırmalarda gönüllü
olarak o araştırmaya iştirak etmeyi düşünen vatandaşlarımızın
gerek insani gerek etik gerekse hukuksal bir takım haklarını
korumuş oluyoruz. Bu da son derece önemli bir madde gerçekten.
Değerli
arkadaşlar, kamuoyunda çok fazla tartışılan bir başka
husus mesleklerle ilgili hükümler. Bilindiği gibi, tıp hizmetleri,
sağlık hizmetleri sağlık personeliyle veriliyor ve
sağlık personeliyle ilgili de şu anda yürürlükte olan mevzuat,
14 Nisan 1928 yılında yayınlanmış olan Tababet ve
Şuabatı Sanatlarının Tarzı İcrasına Dair
Kanun. Bunu “Tıp Meslekleri Uygulamalarına Dair Yasa” şeklinde
günümüz Türkçesine çevirebiliriz. Bu Yasa’yla beş tane meslek
tanımlanmış; hekim, diş hekimi, ebeler, sünnetçiler,
hastabakıcı hemşireler şeklinde. Daha sonra
eczacılıkla ilgili kanunda eczacılar ve sonra diş
teknisyenleri vesaire gibi bazı meslek mensupları
tanımlanmış. Ama günümüz şartlarında yeni meslekler
söz konusu. Yani sağlık hizmetleri, sadece bilinen ölçüde tabip,
diş tabibi veyahut da hemşirelerle yerine getirilmiyor. Günün
ihtiyaçlarında yeni meslekler var ve onlara da tanım gerekiyor.
İşte kanun teklifimizin 9’uncu maddesinde bu husus düzenlenmiş
oluyor. Sağlık Bakanlığı, sağlık
hizmetlerinde söz konusu olan meslek mensuplarının tanımı,
sağlık meslek mensuplarının görev, yetki ve
sorumluluklarıyla ilgili birçok çalışma yaptı. Ama bunlar,
kanun şeklinde sizin huzurlarınıza bugünkü teklifle geliyor.
Burada yeni birtakım meslekler var. Bir kısmı zaten o
mesleği yapıyor ama tanımı söz konusu değil, bir
kısmı da yepyeni bir tanımla… Bu tanımlar da gerek
Çalışma Bakanlığının ki o da ILO’ya uygun görev
tanımı, gerekse bizzat ILO tarafından “ISCO” dediğimiz,
International Standard Classification of Occupations meslek
sınıflandırma sistemleri göz önünde bulundurularak
yapılmış oluyor.
Burada
birtakım tartışmaların olması tabiidir. Ama bizim
kanun yapıcılar olarak en azından şunu göz önünde
bulundurmamız gerekiyor: Bu mesleklerin alanlarını, bir
başka mesleğin alanını ihlal etmeden ve onlarla
ilişkilerini çok iyi dizayn ederek ortaya koymamız gerekiyor. Bununla
ilgili de Sağlık Bakanlığıyla çok yakın bir
çalışma içerisinde tanımladık ve bu kanun teklifiyle,
klinik psikolog, fizyoterapist, odyolog, diyetisyen, dil ve konuşma
terapisti, podolog, sağlık fizikçisi, anestezi teknisyeni veya
teknikeri, tıbbi laboratuvar ve patoloji teknikeri, tıbbi görüntüleme
teknisyeni ve teknikeri, ağız ve diş sağlığı
teknikeri, diş protez teknikeri, tıbbi protez ve ortez teknisyeni
veya teknikeri, ameliyathane teknikeri, adli tıp teknikeri, odyometri
teknikeri, diyaliz teknikeri, fizyoterapi teknikeri, perfüzyonist, radyoterapi
teknikeri, eczane teknikeri, iş ve uğraşı terapisti,
iş ve uğraşı teknikeri, elektronörofizyoloji teknikeri
olmak üzere yirmi dört tane meslek tanımı yapıldı. Ama
burada bir hüküm koyduk, o hüküm de şudur: Bu meslekler, hekimlerle beraber
iş birliği içerisinde çalışmak durumundadır ama reçete
yazma ve tedavinin karar vericisi hekimler ve diş hekimleridir. Bu
meslekler de yine kendileriyle ilgili, ilgili hükümlerde tanımlanan
doğrultuda hizmet yapacaklar. Bununla, aslında çok önemli bir eksiği
giderdiğimizi çok rahatlıkla söyleyebilirim.
Tabii,
değerli arkadaşlar, kanun teklifimizle gerek tabiplikte gerekse
diş tabipliğinde birtakım uzmanlık alanları, yeni
uzmanlık alanları da tanımlanıyor. Ama özellikle diş
hekimliğiyle ilgili uzmanlık tanımlarında sekiz tane
uzmanlık alanı var ve bunlar da yine Avrupa Birliğinin ölçütleri
baz alınarak ortaya konulmuş uzmanlık alanlarıdır ve
şu anda da zaten doktora şeklinde verilen ama uzmanlık
eğitimi olması diş hekimlerinin büyük çoğunluğu
tarafından istenen hükümlerle yapılmaktadır. Bunun da
aslında diş hekimliğini daha ileriye götüreceğini
rahatlıkla söyleyebilirim. Şu anda, doğrudur, bununla ilgili
birtakım tartışmalar var. Yani uzmanlık
alanlarının sekiz tane değil de daha az olmasıyla ilgili
kanaatleri de var ama Avrupa Birliğinin standardı -ki, bizim
artık, tam üyelik yolunda ilerlediğimiz standartları da baz
almamız gerekiyor- burada sekiz tane uzmanlık alanı ortaya
kondu. Bununla ilgili, tabii, tıpta uzmanlık kurulu dediğimiz,
bu konularda en üst düzey yetkili merci, Sağlık
Bakanlığındaki yetkili merci ve ilgili diş hekimliği
fakültelerinin öğretim üyeleri ve yöneticileri tarafından,
dekanları tarafından yapılan çalışma doğrultusunda
ortaya konan uzmanlık alanları.
Hekimlerle ilgili
de birtakım yeni yan dallar belirlendi. Yan dallarda da, değerli
arkadaşlar, yine, keza Avrupa Birliğinin standartlarını baz
aldık. Burada da, birtakım ilgili birimler arasında bazı
tartışmaların olduğu vakidir ama o tartışmalarda
da, kanun yapıcı olarak bizlerin bir taraf olması değil,
ancak sağlık hizmetlerinin daha iyi, daha kaliteli, daha verimli,
daha etkin bir şekilde sunulmasıyla ilgili davranabiliriz ve gerek
Sağlık Bakanlığı gerekse teklif sahipleri olarak ben
ve Sayın Erdöl bu yönde çalışmalar yaptık.
Sayın Başkan,
değerli üyeler; burada, Sosyal Güvenlik Kurumuna bağlı Genel
Sağlık Sigortası Genel Müdürlüğümüzün talebi
doğrultusunda, Plan ve Bütçe Komisyonunda iki tane hüküm söz konusu. Oraya
eklenen hükümlerle, hakkında inceleme, soruşturma, teftiş
işlemi devam edenler ile örnekleme için tespit edilen sağlık
hizmeti sunucuları tarafından teslim edilen fatura, reçete ve eki
belgeler hariç tutulmak üzere… Yani, artık inceleme veya denetleme
işlemi içerisinde olmayan birtakım ve beşinci yıldan sonra
faturaların imha edilmesiyle ilgili bir hüküm söz konusu. Bunu da
şöyle söyleyeyim: Özellikle SSK hastanelerinin Sağlık
Bakanlığına devri esnasında birçok kez gördüğümüz bir
hadise var; o da, birçok hastanenin, sadece arşiv için bir binayı
-neredeyse- ve geniş bir mekânı kullandığını
gördük. Bu hükümle, bu ve bundan sonra benzer hükümle esasında artık
o evrakların bekletilmesi veya saklanması zaruri olmayan ve inceleme
işlemleri bitmiş evrakların imha edilmesiyle çok geniş bir
mekânın kazanılacağını rahatlıkla söyleyebilirim.
Neticede,
Değerli Başkan ve değerli milletvekili arkadaşlarım,
bu kanun teklifimizde gerek vatandaşın aldığı
sağlık hizmetleri gerek vatandaşa fedakârca sağlık
hizmeti sunan çok değerli hekimlerimizin, hemşirelerimizin,
diğer meslek mensuplarımızın çok önemli
kazanımlarının olacağını söyleyebilirim.
Kanun
teklifimizin sağlıkta geldiğimiz noktayı daha ileriye
taşımasını umut ediyor ve hepinize saygılar sunuyorum.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN –
Sayın Ünüvar, teşekkür ediyorum.
Şahsı
adına Hakkâri Milletvekili Sayın Rüstem Zeydan.
Buyurun efendim.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
RÜSTEM ZEYDAN
(Hakkâri) – Sayın Başkanım, saygıdeğer
milletvekilleri; hepinizi sevgiyle, saygıyla selamlıyorum.
Sağlıkta
Dönüşüm Programı çerçevesinde daha iyi ve kaliteli hizmet sunumunun
sağlanması, iş ve işlemlerin
hızlandırılması ve ihtiyaç olduğu hâlde kanuni tanzimi
bulunmayan sağlık mesleklerinin düzenlenmesi amacıyla bu kanun
teklifi hazırlanmıştır.
Yapılan
düzenlemelere kısaca değinecek olur isek, il özel idaresi
bütçelerinde bekletilen ödeneklerin kullanımının
sağlanabilmesi amacıyla bu ödeneklerin aktarılmasına
ilişkin düzenleme yapılmaktadır. Bilindiği üzere 5302
sayılı İl Özel İdaresi Kanunu’nun 6’ncı maddesinin
ikinci fıkrasındaki “Bakanlıklar ve diğer merkezî idare
kuruluşları; yapım, bakım ve onarım işleri,
devlet ve il yolları, içme suyu, sulama suyu, kanalizasyon, enerji nakil
hattı, sağlık, eğitim, kültür, turizm, çevre, imar,
bayındırlık, iskan, gençlik ve spor gibi hizmetlere ilişkin
yatırımlar ile bakanlıklar ve diğer merkezi idare
kuruluşlarının görev alanına giren diğer
yatırımları, kendi bütçelerinde bu hizmetler için ayrılan
ödenekleri il özel idarelerine aktarmak suretiyle gerçekleştirebilir.
Aktarma işlemi ilgili bakanın onayıyla yapılır ve bu
ödenekler tahsis amacı dışında kullanılamaz.
İş, il özel idaresinin tabi olduğu usul ve esaslara göre
sonuçlandırılır. İl özel idareleri de bütçe imkânları
ölçüsünde bu yatırımlara kendi bütçesinden ödenek aktarabilir.”
Yapılan
değişiklikle “Bakanlıklar ve diğer merkezi idare
kuruluşları tarafından aktarılacak ödenekler ile
gerçekleştirilecek yatırımlar görev alanı
sınırlamasına tabi olmaksızın bütün il
sınırları içinde yapılabilir.” hükmü gereğince, Sağlık
Bakanlığı genel bütçe ve döner sermaye kaynaklarından,
sağlık tesislerinin yapımı, onarımı ve teçhizinde
kullanılmak üzere il özel idare bütçelerine yatırım ödenekleri
aktarılmaktadır. Bu amaçla, il özel idarelerine aktarılan
ödeneklerin bir kısmı maksadına uygun olarak
kullanılır iken bir kısmı ise mevzuat engeli sebebiyle
-başka illerin acil ihtiyacı olmasına rağmen- yıllarca
il özel idaresi bütçelerinde atıl olarak bekletilmektedir maalesef. Dolayısıyla,
il özel idarelerine aktarılıp buralarda atıl durumda bekletilen
ödeneklerin bir an önce yatırıma dönüştürülmesi büyük önem arz
etmekte, bu ödeneklerin aktarımı öngörülmektedir.
Son birkaç
yıldan beri uygulanan merkezî yönetim bütçe uygulama talimatları ile
belirlenip sağlık hizmeti karşılığı olarak
ödenen fiyatlarda herhangi bir artış yapılamamış ve
hatta bazı hizmet ve ürün fiyatlarında indirim
yapılmışken, diğer kalemlerinde büyük oranda
artışlar gözlemlenmiştir.
Bu sebeple, döner
sermayeli işletmelerin bünyesinde verilen hizmetin ve kullanılan araç
ve gereçlerin kalitesinin arttırılması ve giderlerin
karşılanabilmesi amacıyla, Sağlık
Bakanlığına bağlı sağlık kurum ve
kuruluşlarının hizmet vermekte oldukları
taşınmazların bünyesinde bulunan veya müştemilatı
niteliğindeki kafeterya, büfe, otopark ve benzeri sosyal tesislerin kira
gelirleri ile 5258 sayılı Aile Hekimliği Pilot Uygulaması
Hakkında Kanun kapsamında kiralanan sağlık merkezleri ile
kullanmış oldukları demirbaşların kira gelirlerinin ve
uzmanlık belgesi, sertifikasyon ve sınav hizmetlerinden elde edilecek
gelirlerin döner sermaye işletmesinin gelirleri arasında
sayılmak suretiyle ek kaynak sağlanması öngörülmektedir.
Ayrıca, uygulamada yaşanan tereddütlerin giderilmesi ve döner
sermayeli işletmelerin dava ve icra işlerinin takibinin daha etkili
ve süratle yapılabilmesini teminen döner sermayeli işletmelerin dava
ve icra işlerinin takibinin avukatlık hizmeti alımı
suretiyle yapılması hükme bağlanmaktadır.
Diğer bir
konu da: İnsanlar üzerinde gerçekleştirilecek klinik
araştırmaların yapılmasına ilişkin usul ve
esasların kanunla düzenlemesi ve bu araştırmalara katılacak
gönüllülerin hakları, güvenliği ve esenliğinin
korunmasını sağlamak ve klinik araştırmaları etik
yönden değerlendirmek büyük önem arz etmektedir. Klinik
araştırmaları etik yönden değerlendirmek amacıyla etik
kurullar ve klinik araştırmalarla ilgili konularda Sağlık
Bakanlığına görüş bildirmek üzere Klinik
Araştırmalar Danışma Kurulu oluşturulmaktadır.
Etik kurulların ve Klinik Araştırmalar Danışma
Kurulunun teşkili, görevleri ve çalışma usul ve
esaslarının Sağlık Bakanlığınca
çıkarılacak yönetmelik ile tespit edileceği hükme
bağlanmaktadır.
Bir diğeri:
Yapılan bir diğer düzenlemeyle de ülkemizin klinik psikolog
ihtiyacı dikkate alınarak sağlık kuruluşlarında
ruh sağlığı hizmet ve uygulamalarında Bakanlıkça
belirlenen sürelerde çalıştığını ve belli bir
uygulamanın tecrübesini kazandığını belgeleyen
psikologlara Bakanlıkça açılacak sınavlarda başarılı
olmak kaydıyla çalıştığı ve tecrübe
kazandığı alanda tıbbi uygulamalarda görev alma yetkisi
verilmesi öngörülmektedir.
Bir diğeri
ise: Odyoloji ile dil ve konuşma terapistliği alanlarında yüksek
lisans veya doktora eğitimi yapmış bulunanlar ile bu alanlarda
yüksek lisans ve doktora eğitimine devam etmekte olanlardan
eğitimlerini tamamlayanlara yüksek lisans veya doktora eğitimi
yaptığı alanda unvan kullanma hakkı verilmektedir.
Ayrıca, hukuki bir boşluk doğmaması ve uygulamada tereddüt
yaşanmaması için, Sağlık Bakanlığınca
çıkarılması öngörülen yönetmelikler yürürlüğe konuluncaya
kadar mevcut ikincil düzenlemelerin uygulamasına da devam edilecektir.
Bir diğer
önemli konuda ise sağlık hizmeti ekibinde yer aldığı
ve sağlık hizmetlerinde ihtiyaç duyulduğu hâlde birçok
sağlık mesleğinin kanuni tanzimleri bulunmamaktadır. Bundan
dolayı, kanuni tanzimleri bulunmayan sağlık mesleklerinin de
düzenlenmesi, uygulamada yaşanan sorunların giderilmesi, tabiplikte
ve diş hekimliğinde uzmanlık dalları ve yan dalları
ile eğitim sürelerinin kanunla belirlenmesi gerekliliğinden
dolayı bu düzenlemeye ihtiyaç duyulmaktadır.
Sağlıkta
Dönüşüm Programı’nın yürütülmesinde ihtiyaç duyulan her türlü
tesisin yapımı için arsa temininde büyük zorluklarla
karşılaşılmaktadır. Zira, her arazi sağlık
tesisleri yapımı için uygun olmamaktadır maalesef. İhtiyaç
duyulan sağlık tesislerinin yapılması da uygun olup
başka kamu kurum ve kuruluşlarının mülkiyetinde olan veya
onlara tahsisli olan taşınmazların Sağlık
Bakanlığına tahsisinin veya devrinin sağlanması, bu
arsalar üzerine Toplu Konut İdaresi Başkanlığınca veya
inşaat işleriyle ilgili araştırma, proje, taahhüt,
finansman ve yapım işlemleri konusunda görevli ve yetkili kamu tüzel
kişiliğine sahip diğer kurum ve kuruluşlarca inşaat
yapılmasının temini amaçlanmaktadır. Ayrıca,
sağlık hizmeti için kullanılmakta olan binalardan
Bakanlıkça oluşturulacak komisyon marifetiyle fonksiyonellik veya
onarım, tadilat maliyeti açısından yapılan
değerlendirme sonucunda yıkımına karar verilen
binaların yıkılabilmesini de sağlamaktadır.
Bir diğer
önemli bir başlık da, aşı temininde yaşanan
güçlüklerin aşılması da son derece ehemmiyet arz etmektedir.
Türkiye’de aşı üretimine ilişkin yatırımların
sağlanabilmesi için de alım süresi yedi yıla
çıkarılmaktadır.
Saygıdeğer
Başkanım, değerli milletvekili arkadaşlarımız;
23’üncü Dönemin sonuna gelmekteyiz. Artık bir yasama dönemini
tamamlıyoruz. Hep birlikte el ele memleketimize güzel hizmetler vermenin
gayretini gösterdik. Şahsen benim temennim odur ki inşallah 12
Hazirandan sonraki tarihte de oluşacak Mecliste, başta
Başkanlık Divanı üyeleri olmak üzere bütün buradaki
arkadaşları bir arada görme arzumu tekrar yenilemek istiyorum.
Hepinize bundan sonraki yaşantınızda da başarılar
diliyor, sevgi dolu saygılarımı sunuyorum. Eskimeyen bir
Bakanımızın bir dörtlüğüyle sözlerimi sonlandırmak
istiyorum. Sayın Ali Coşkun’un kulakları çınlasın,
hiçbir yerde yayınlanmamış bir şiiridir ama basında
yer aldığı için ben de burada ifade etmek istedim:
“Ne kaldı ki
geride hatıralardan başka.
Ömür bitmez
sanmıştım, aşkı tattığım yaşta.
Hazır
mısın ey yolcu, ölüm gelir her yaşta.
Bir gün
yazılır ismin mezarındaki taşta.”
Hepinizi
sevgiyle, saygıyla selamlıyorum efendim. (AK PARTİ ve MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN –
Teşekkür ederim Sayın Zeydan.
MUSTAFA ÖZYÜREK
(İstanbul) – Ali Bey’e telif hakkını ödememiz lazım.
RÜSTEM ZEYDAN
(Hakkâri) – Basında yayınlandı.
MUSTAFA ÖZYÜREK
(İstanbul) – Telif hakkını ödeyelim biz yine de Meclis olarak.
BAŞKAN –
Şahsı adına Trabzon Milletvekili Sayın Cevdet Erdöl,
buyurun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Siz de
hatıra falan okumayın Hocam ha. Sizi bekliyoruz burada, hatıra
falan okumayın.
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) – Yok, yok, Karadeniz fıkrası, Temel
fıkrası anlatır.
BAŞKAN – Ha,
Karadeniz’den bir fıkra anlatabilir.
Buyurun.
CEVDET ERDÖL
(Trabzon) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Madem Temel
fıkrası istediniz, ben size anlatabilirim.
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) – Başkan…
CEVDET ERDÖL
(Devamla) – Sayın Bakanımıza bir gün “Sayın Bakanım,
size Dursun Bey çok kızıyor.” dedim. “Niye kızıyor?”
“Vallahi, kızıyor size Dursun Bey, çok alınmış size.”
dedim. “Neden?” dedi. Dedim: “Temel’e genel müdürlük kurmuşsunuz
Sağlık Bakanlığında, Dursun’a hiçbir şey
yapmamışsınız.” (Gülüşmeler) Sayın
Bakanımız buna o da…
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) – Bir Dursun bulmak lazım Bakanlıkta, Temel var
da.
CEVDET ERDÖL
(Devamla) – Evet.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi tekrar saygıyla
selamlıyorum.
23’üncü Dönem
Parlamentosu olarak sağlık için çok ama çok önemli kanunlara imza
attınız. Bir önceki gündem dışı konuşmamda da arz
etmiştim, “Bugün eğer gençliğimiz için, çocuklarımız
için kanserden korunma yönüyle kalp-damar hastalıklarından korunma
yönüyle en iyi yapılabilir?” denirse, onu işte bu Parlamento
yaptı. Tütünden korunma kanununu, tütünün zararlarından gençlerimizi,
çocuklarımızı korumak için önemli bir kanun çıkardı.
Bunun gelecek yıllarda faydasını göreceğiz yani üç beş
sene sonra kanser sayısındaki azalmayı gördüğümüzde
yaptığımız işin ne kadar iyi bir iş olduğunu
o zaman daha iyi fark edeceğiz. Bunun için katkılarınızdan
dolayı hepinize çok ama çok teşekkür ediyorum.
Bugün
Türkmenistan’daki bir işçiyi uçak göndererek alabiliyor isek, bugün
Libya’dan gelen yüzlerce hastayı alıp biz tedavi edebilecek seviyeye
ulaşmış isek, uluslararası alanda pek çok ülkede hastane
yapıp işletebiliyor isek, Türkiye sağlıkta büyük bir
ilerleme kaydetmiştir diye rahatlıkla söyleyebiliriz. Bunda elbette
ki siz grupların çok önemli katkıları var. Ben, Barış
ve Demokrasi Partisinin grup başkan vekillerine ve parti üyelerine,
Milliyetçi Hareket Partisinin değerli grup başkan vekili -Sayın
Şandır burada- ve değerli üyelerine, Cumhuriyet Halk Partisinin
grup başkan vekillerine ve değerli üyelerine, AK PARTİ’nin grup
başkan vekillerine ve değerli üyelerine çok teşekkür ediyorum,
sağlığa olan katkılarınızdan dolayı.
Ayrıca,
22’nci Dönemdeki milletvekillerini de, o dönem arkadaşlarımı da
burada hayırla yad etmek istiyorum. Gerçekten çok önemli kanunlara imza
attılar, hep birlikte gayret ettik.
Sağlık
Komisyonu olarak Komisyonumuzun bir Başkanı sıfatıyla da
söylüyorum: Komisyonumuzun her üyesiyle ayrı ayrı iftihar ediyorum.
Kendilerine çok teşekkür ediyorum verdikleri katkılardan dolayı.
Bugün, aile
hekimliğine geçmiş isek, hastaneleri bir çatı altında
birleştirerek kaliteli sağlık hizmeti verebiliyor isek, yine
Sosyal Güvenlik Kurumunu, genel sağlık sigortasını biz
hayata geçirebilmiş isek bu, sizlerin eseri, sizlerin gayretleriyle oldu.
On sekiz
yaşın altındaki bütün çocuklarımızı sosyal
güvence kapsamına alarak çok önemli bir işi, dünyanın pek çok
ülkesinin başaramadığı bir işi başarmış
olduk.
Kadınlara
mahsus hâllerde sosyal güvencenin aranmaması, yine çocuklarımız
için hiçbir güvenceye bakılmaksızın tedavinin
yapılması pek çok ülkenin gıpta ettiği bir şey. Yani,
“112 Ambulans”ı çağırdığımızda “Acaba
şimdi altı dakikada mı yedi dakikada mı geldi?” diye hesap
tutar, saat tutar olduk. Saatlerce ambulans bekleyen hastalarımız
bunu çok iyi bilirler. Bu seviyeye Türkiye'nin sağlık gücünün
yükseltilmesiyle hep birlikte ulaştık. Bugün eğer ambulans uçaklarımızla,
ambulans helikopterlerimizle ülkemizin tüm sathına hep birlikte, bütün
insanlarımıza, fakir fukara kim olursa olsun bir kuruş para
talep etmeksizin, Türkiye Cumhuriyeti kimlik numarasını göstermek
suretiyle bütün hastalarımıza ilaç verebiliyor, hastane imkânı
verebiliyor helikopter, ambulans uçak imkânı verebiliyorsak, bu, ülkemizin
sağlık seviyesinin geldiği yeri gösterir.
Özürlüler
Kanunu’nda çok önemli değişiklikler yaparak çok önemli bir adım
attık. Özürlüler Kanunu sayesinde özürlü yavrularımıza
eğitim imkânı getirdik. Evde bakım ücretlerini vererek
onların birinci sınıf insan olduklarını onlara
hatırlattık. İşte, demokratik, laik, sosyal bir hukuk
devleti dediğimiz Türkiye Cumhuriyeti’nin sosyal devlet olduğunu
bütün insanlara, bütün dünyaya göstermiş olduk. Nihayet, evde bakım
hizmetleri bizim sağlık alanında önemli bir hizmetimizin
tamamlayıcısı olacaktır. Bu evde bakım hizmetinin tüm
Türkiye sathına yayılması, bizim yapmakta olduğumuz bu
iş birçok ülkenin gıpta ettiği, beceremediği bir iştir.
Değerli
arkadaşlar, gündemde olan 744 sayılı Kanun Teklifi’nin
görüşmeleriyle ilgili gruplar adına pek çok
arkadaşımız çok değerli bilgiler verdi. Ben detayına
girmek istemiyorum ama önemsediğim bir iki konuyu da belirtmeden
geçemeyeceğim. Bir insan düşünün ki hastanede ölmüş, fakir bir
insan. Yakınlarını mahkemeye veriyorlar “Onun parasını
öde.” diye. Böyle binlerce insanı biz bu yükten hep birlikte
kurtaracağız. Bu Parlamento bu yükten bunları
kurtarmış olacak.
Etik kurulla
ilgili de bir şey söylemek istiyorum. Etik kurulla ilgili, insan
üzerindeki bilimsel deney ve araştırmalarla ilgili 2005’te Ceza
Yasamıza maddeler konulduğunda çocuklar üzerinde bilimsel
araştırma yapmanın belli şartlara bağlanması
gerektiğine dair kanun teklifini verdiğimizde bizi yani çocuklarla bu
kadar ilgilenen bir kişi olarak beni kobaycı olmakla,
kobaycılığı özendirmekle suçlayan yazılar aleyhimizde
yazıldı. Fakat o yazarlar, o günden bugüne yaklaşık
altı yıl geçti, yedi yıla yaklaşıyor, böyle bir
işleme tabi tutulmuş bir tane çocuk olmadığı hâlde
özür dilemek lütfunda da bulunmadılar. Onun için, etik kurulla ilgili
işlem üzerinde, etik kurulla ilgili kanun maddesi üzerinde de, efendim,
“Kobay kanunu geliyor.” gibi anlamsız şeyler söyleniyor.
Bakınız, hiçbir uygulaması olmayan, kanuni düzenlemesi olmayan
bir alan, başıboş bir alana âdeta, biz, bir hukuki düzenleme
getiriyoruz. Bilimsel araştırmaların nasıl
yapılacağına dair bir hukuki düzenleme getiriyoruz. Bu hukuki
düzenleme önümüzdeki yıllar içerisinde Türkiye’deki sağlıktaki
araştırma ve geliştirme faaliyetlerinde önemli girdiler
sağlayacak bir düzenlemedir. Ülkemizin kaynakları
bakımından ülkemize girdi sağlayacak bir maddedir. Ülkemizde
sağlıktaki ARGE faaliyetleri bakımından, dört büyük ilaç
firmasının ARGE merkezi kurmak üzere izin
aldığını biliyorum. Bunlara yenilerinin eklenmesi ve
yapılacak olan aşı, biyolojik ürün ve ilaç
geliştirmelerinde bu maddeye çok büyük ihtiyacımız olduğunu
ben düşünüyorum ve inşallah bugün çıkaracağımız
kanunla bu ihtiyaç da yerine getirilmiş olacak.
Tıp
meslekleriyle ilgili, sağlık meslekleriyle ilgili pek çok
meslektaşın birbirleriyle olan, âdeta yumağa dönmüş olan
problemlerini çözmeye gayret ettik. Tamamen çözdük diyemiyorum çünkü
meslektaşlarımızın kendilerinin, kendi aralarında
çözmesi gereken sorunları maalesef tamamen çözebilme imkânını
bulamadık ama mümkün olduğunca en iyi ve en kullanışlı
orta yolu bulabilmeye gayret ettik.
Yine
Sağlık Bakanlığımız bu kanunla birlikte 10.600
yeni kadro alıyor. Bunlardan 9 bin uzman hekim kadrosu, 1.250 pratisyen
hekim kadrosu kullanacak ve ilk defa perfüzyonist, iş ve
uğraşı terapisti, dil ve konuşma terapisti gibi
branşlarda da kadrolar ihdas edilmiş oldu. Ben bu kadroların
sağlık sistemimize hayırlar getirmesini temenni ediyorum.
Değerli
milletvekilleri, değerli arkadaşlarım; 23’üncü Dönem
Parlamentosunda çok önemli işleri hep birlikte yaptık, yapmaya gayret
ettik. Eğer ben de arkadaşlarım gibi sürçülisan ettiysem,
hepinizden affola diyorum, özür diliyorum. 24’üncü Dönem milletvekillerinin de
bu dönem Parlamentosu kadar sağlık için önemli adımlar
atmasını temenni ediyorum. 24’üncü Dönemde milletvekili olacak
arkadaşlarıma şimdiden başarılar diliyorum. 23’üncü
Dönemdeki başarılarından dolayı da herkesi ayrı
ayrı tebrik ediyorum.
Ben, hepinize,
hepimize sağlıklı, mutlu yarınlar diliyorum. 12 Haziran
seçimlerinin ülkemize, milletimize, memleketimize, tüm dünyaya hayırlar
getirmesini temenni ediyor, hepinizi, saygı, sevgi ve muhabbetlerimle
selamlıyorum efendim.
Teşekkür
ederim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN –
Teşekkür ederim.
Sayın
milletvekilleri, soru-cevap işlemi gerçekleştireceğiz.
Sayın
Yıldız, buyurun efendim.
SACİD YILDIZ
(İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Şimdi,
Emniyet Genel Müdürlüğü Kaçakçılık ve Organize Suçlarla Mücadele
Daire Başkanlığı 2010 raporunda yolsuzluk sektörünü
açıkladı. Buna göre sağlık sektörü birinciliği
aldı ve geçtiğimiz yıllarda da Türkiye’de yolsuzluk -sadece
sağlıkta değil, genelde- 2008, 2009, 2010 yıllarında
artış gösteriyor. Bu rapora göre 155 yolsuzluk operasyonundan 54’ü
sağlık sektörünü içermekte. Bu konuda ne gibi tedbirler
alınıyor? Sağlık sektörünün hangi birimlerini içeriyor?
Üniversiteler, kamu hastaneleri, ihaleler… Çünkü Sağlık
Bakanının yaptığı ihalelerde de çok iptal vardı.
Bu konuda Bakan
açıklama yaparsa sevinirim.
BAŞKAN –
Teşekkür ederim Sayın Yıldız.
Sayın
Ayhan...
EMİN HALUK
AYHAN (Denizli) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Aracılığınızla Sayın Bakana ve Komisyon Başkanına
bir soru tevdi etmek istiyorum:
Bu kanunda
yaptığımız, il özel idarelerindeki, aslında bazı
iktidara mensup milletvekillerinin “Kaydi olarak duruyor, gerçekte o para yok.”
dedikleri hadiseyi değerlendirmeleri, mali kural ve mali disipline ne kadar
uyduğunu sormak istiyorum.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN –
Teşekkür ederim Sayın Ayhan.
Sayın
Yalçın...
RIDVAN YALÇIN
(Ordu) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın
Bakanım, özellikle mahalli televizyonlarda sıkça, bir reklamdan çok
belgesel gibi birtakım alternatif tedavi ürünlerinin
yayımlandığını görüyoruz ve bu yayımlar, akademik
unvanı olan doktorların da içerisinde yer aldığı bir
sunum içerisinde gerçekleştiriliyor.
Sayın
Bakanım, kaç tane bu şekilde
ruhsatlandırdığınız ilaç ya da alternatif tıp
ürünü vardır. Bunların yan etkileri ya da tedavi edici özellikleri
bakımından gerçekten bir incelemeye tabi tutulmuşlar
mıdır? Böyle pervasızca yayın yapılmasına daha ne
kadar müsaade edeceksiniz? Bu konudaki Bakanlığımız
elindeki dokümanları bizimle paylaşırsanız memnun olurum.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN –
Teşekkür ederim Rıdvan Bey.
Sayın
Işık...
ALİM
IŞIK (Kütahya) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Bakan,
kanun teklifinin 9’uncu maddesinde geçen “fizyoterapist” tanımında,
fizik tedavi rehabilitasyon uzmanı tabiplerle bu alanda eğitim
almış diğer tabipler arasında bir çatışmanın
ya da çakışmanın olacağı endişesine
katılıyor musunuz? Bu konuda bir açıklama yapabilir misiniz?
İkincisi:
Kütahya İli Simav Devlet Hastanesinden son dönemde tayin ya da istifa
yoluyla ayrılan çok sayıda doktorun yerine yenilerinin ataması
ne zaman yapılacaktır? Bu konuda yardımcı olabilir misiniz?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN –
Teşekkür ederim Alim Bey.
Sayın
İçli...
H. TAYFUN
İÇLİ (Eskişehir) – Teşekkür ederim Sayın
Başkanım.
Şimdi, burada
200 kişilik bir avukatlık kadrosu alıyorsunuz. Avukat, düz memur
alımına benzemez. Özellikle belli konularda, devlet konularında,
idari yargıda her konuda ihtisası gerektirir. Bu avukatları
nasıl alacaksınız? Bu birincisi.
209
sayılı Yasa’nın 6’ncı maddesinde tıp
dışındaki personelin tayinleri başka usullere tabi
olmuş. İstihdam ettiğiniz avukatları düz memur gibi bir
işleme mi tabi tutacaksınız?
Üçüncüsü: Mevcut
mevzuatta hem 209’un kendi içindeki hükümlerle çatışıyor hem de
4353 sayılı bu Muhakemat Kanunu’yla çatışıyor.
Şimdi, devletin uzmanlaşmış, yıllara
yayılmış o kadar avukatı varken bu avukatlardan neden
vazgeçiyorsunuz da 6’ncı dereceden bir kadro ihdas etmeyi
düşünüyorsunuz? Bundaki meramınız nedir?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN –
Teşekkür ediyorum Sayın İçli.
Sayın
Bakanım, buyurun efendim.
SAĞLIK
BAKANI RECEP AKDAĞ (Erzurum) – Değerli Başkanım,
teşekkür ediyorum.
Sayın
Yıldız’ın zannediyorum bir gazete haberine atfen… Bilgi gazete
haberi olmalı.
SACİD YILDIZ
(İstanbul) – Evet.
SAĞLIK
BAKANI RECEP AKDAĞ (Erzurum) – Gazete haberine atfen ifade ettiği bir
husus oldu “Kaçakçılık Daire Başkanlığı
yolsuzlukta sağlığı birinci sıraya koydu.” diye. Ben
bu haber çıktıktan sonra ilgili daireyle görüştüm, öyle bir
tasnif de yok, dairenin böyle bir haber falan, böyle bir bilgi verdiği de
yok. Bunu gazeteciler nereden çıkarmışlar, nereden
yazmışlar, onu bilmiyorum.
Yalnız
şöyle bir durum var: Aslında bu soru önemli bir hususu yüce Meclisin
önünde, değerli milletvekillerinin önünde vatandaşlarımıza
izah etmem için de bir fırsat teşkil etmiş oldu. Onun için
Değerli Milletvekilimize teşekkür ediyorum.
Sağlık
alanı kamunun en çok ihale yaptığı alandır. Çünkü bine
yakın döner sermaye işletmesi var ve bu döner sermaye
işletmeleri merkezî alım yapmadığımız için kendi alımlarını
kendileri yaparlar. Yani bu hususta bir ademimerkeziyetçilik söz konusu,
yerinden yönetim söz konusu. Dolayısıyla, bu ihalelerle ilgili, ihale
sayısı artıkça takdir edersiniz ki gerek Kamu İhale Kurumuna
giden itirazlar gerekse zaman zaman bizim müfettişlerimizin
yaptığı soruşturmalar ya da savcılıkların
yaptığı soruşturmalarla birtakım işlemler
yapılıyor, yapılması da lazım. Bunun için dikkatle
gayret etmemiz gerekiyor.
Bir defa,
yolsuzluğu önlemek için sistemi iyi kurmak lazım. “Ne gibi tedbirler
alıyorsunuz bunun için?” dedi Sayın Milletvekilimiz. Sağlık
Bakanlığımızda merkezî yazılımla bir sistem
kurduk. Bütün hastanelerin alım satımlarını belli
kalemlerde, hangi rakamlarla yaptığı belli.
Dolayısıyla bir defa Bakanlığımızda da Strateji
Geliştirme Başkanlığımız bu ihale
rakamlarını takip ederek belli bir sistematik içerisinde bir
yanlış yapılmasını engellemeye gayret ediyor.
Ayrıca kurumlarımıza gönderdiğimiz yazılarda şunu
da istiyoruz: “Bu merkezî yazılımdaki değerlere bakarak ve
bunları değerlendirerek ihale yapın.” Bu açıdan kanaatimce
çok önemli bir tedbir almış durumdayız ve Türkiye’de son
yıllarda hem ilaç hem de tıbbi malzeme satın almaları
açısından döner sermaye işletmelerinin her geçen yıl daha
hesaplı alımlar yaptığı da bir gerçektir. Fakat bu
yolsuzluk meselesinde benim dikkatimi çeken bir husus var ve bunu
araştırıyorum. Çeşitli sebeplerle
savcılıkların soruşturmaları var ve bundan dolayı
zaman zaman bazı sağlık yöneticilerinin ya da bunlarla birlikte
bazı müteahhitlerin gözaltına alındığını ve
tutuklandığını hepimiz biliyoruz. Acaba bunun sonucunda
Türkiye’de hüküm giyen kaç kişi var? Ben şimdi bunu
araştırıyorum ve bunu çok da önemsiyorum. Bunu Türkiye'nin adli yapısının,
adli hizmetlerinin yürüyüşü açısından da çok önemsiyorum. Ben
hukukçu değilim ama gözaltına alınan ya da tutuklanan
insanlardan yüzde kaçı hüküm giyerse acaba bir adalet sistemi
açısından bu doğru bir iştir, beklenen bir şeydir?
Bunu bir nazarıdikkate almak lazım. İşin bu kısmı
önemli. Sağlık sektöründe şu veya bu sebeple gözaltına
alınıp ya da tutuklanan yöneticiler ya da ihale komisyonu üyeleri ya
da her neyse firmalar açısından, bunlardan hüküm giyen o kadar az
insan var ki o zaman bu sistemi bu açıdan bir gözden geçirmek lazım.
SACİD YILDIZ
(İstanbul) – Rektörler dâhil…
SAĞLIK
BAKANI RECEP AKDAĞ (Erzurum) – Bu son derece önemli bir husus yani. Ben
kendi sektörüm açısından bunu önemsiyorum ve bu işi de şu
anda araştırıyorum. Sorunuza da teşekkür ediyorum.
İkincisi,
Sayın Ayhan’ın il özel idareleriyle ilgili olarak sorduğu soru.
Bu arada
arkadaşlarım bir not ilettiler. 2010 yılı kurumlar ihale
şikâyet oranları açısından Sağlık
Bakanlığı yüzde 4,35 ile aşağı yukarı
ortalarda bir yerde geliyor. Söylediğim gibi, en çok ihale yapan
kurumlardan biridir.
Burada
“Danıştaya en çok şikâyet edilmiş olan…” Neyse,
sayısı az, oranı yüksek olmuş. Şöyle bir tablo var,
Kamu İhale Kurumuna götürülen ihalelerle alakalı ki bu normal bir
şey tabii.
Aslında
Sayın Ayhan, biz, il özel idarelerine gönderdiğimiz her paranın
orada Sağlık Bakanlığının projesi adına
harcanmak üzere bekletildiğini biliyoruz. Bunun dışında bir
işlem yapılması kanunen mümkün değildir. Eğer herhangi
bir il özel idaresi böyle bir işlem yapmışsa yanlış
yapmış olur. Bu yanlışın da sonucu neyse o sonucuna
katlanır ama bizde böyle bir bilgi yok doğrusu. Yani biz
paramızı kullanmak istediğimiz zaman “Bu para şu anda kaydi
bir para, nakdî olarak elimizde yok.” diyen bir il özel idaresi bugüne kadar
hiç çıkmadı.
EMİN HALUK
AYHAN (Denizli) – İktidara mensup arkadaşlar söylediler Sayın
Bakan.
SAĞLIK
BAKANI RECEP AKDAĞ (Erzurum) – Ben, bendeki bilgiyi söylüyorum
Değerli Milletvekilim.
Sayın
Yalçın’ın alternatif tedavi yöntemleriyle ilgili gözlemi ve
uyarısı son derece doğru bir gözlem ve son derece doğru bir
uyarıdır. Doğrusu, Sağlık Bakanlığı
olarak “alternatif tedavi” adı altında, kanıta
dayandırılmayan, bilimsel temele dayandırılmayan
birtakım uygulamaların yapılmasını önlemeye çok ciddi
ölçüde çalışıyoruz. Bunlarla ilgili hususlarda yetki tamamen
Sağlık Bakanlığında değil. Mesela reklam
yapılıyorsa Reklam Kurulunun yetkisi var ya da bu bir anlamda
rekabeti de engelleyen bir şeyse Rekabet Kurulunun yetkisi var ve biz,
mutlaka bunlar için başvuruları yapıyoruz. Sağlık
Bakanlığının bu anlamda verilmiş bir alternatif ürün
izni falan da yok. Bu hususta kamuoyu önüne çıkan ürünlerin büyük
kısmı Tarım Bakanlığımızdan “gıda
desteği” adı altında ruhsat almış ürünler. Yani,
bunların aslında ruhsatlarında “Falanca hastalık için
kullanılır.” diye bir hüküm yok, pazarlamasında bunu yapıyorlar.
RIDVAN YALÇIN
(Ordu) – Reklamlarında öyle söylüyorlar.
SAĞLIK
BAKANI RECEP AKDAĞ (Erzurum) – Çok haklısınız efendim. Bu
firmalar, bu ürünlerin pazarlamasını yapanlar pazarlanmasında
yanlış bir iş yapıyorlar. Bununla ciddi ölçüde mücadele
etmeliyiz ama biz şöyle bir şey de yaptık efendim, onu da arz
edeyim…
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) – Birileri müdahale etmeli ama Sayın Bakan.
SAĞLIK
BAKANI RECEP AKDAĞ (Erzurum) – Biz müdahale ediyoruz,
savcılıklara veriyoruz. Şu anda bundan dolayı
savcılıklarda yürüyen birçok dava var.
RIDVAN YALÇIN
(Ordu) – Onlar da kullanılıyor televizyonlarda.
SAĞLIK
BAKANI RECEP AKDAĞ (Erzurum) – Doğru.
Şimdi,
aldığımız ilave tedbirleri de söyleyeyim efendim: Bitkisel
ürünlerin kullanımıyla ilgili yeni bir yönetmelik yazdık. Bu konu
Türkiye'de biraz boştaydı. Bu yönetmelik hükümlerine göre bundan
böyle bitkisel ürünlere bir ruhsat alınabilecek.
İkinci husus
da tanıtım yönetmeliğiyle ilgili bir yeni düzenleme getiriyoruz,
bunu da hazırladık. Sağlık iddiası olan herhangi bir
pazarlama için bu iddianın mutlaka Sağlık
Bakanlığından izin alma şartını getiriyoruz, bu
husustaki mevzuat boşluğunu da dolduruyoruz. Uyarınıza da
teşekkür ediyorum. Bu bahsettiğiniz reklamların, pazarlama
usullerinin çoğu da Avrupa’dan yapılıyor uydu üzerinden. Bununla
da mücadele etmemiz lazım, haklısınız.
RIDVAN YALÇIN
(Ordu) – Mahallî televizyonlarda da…
SAĞLIK
BAKANI RECEP AKDAĞ (Erzurum) – Doğru efendim.
Sayın
Işık’ın fizik tedavi uzmanları ve fizyoterapistlerle ilgili
bir sorusu vardı. Sayın Işık, bu konuyu çok uzun zaman
çalıştık. Şimdi, Türkiye'de… Zaten bugün
yapacağımız kanunun önemli bir maddesi bu, zannediyorum 9’uncu
maddesi. Bu 9’uncu maddede, daha önce tanımlanmamış yirmi dört
sağlık mesleğini tanımlayacağız ve Meclis olarak
önemli bir iş yapacağız. Sürekli olarak bir çatışma
alanı oldu bu. Tüzükle yapmaya çalıştık olmadı,
yönetmeliklerle yapmaya çalıştık olmadı. Sürekli
mahkemeleşmeler oluyor dernekler arasında ya da meslekler
arasında ve bu gerçekten işi bir çıkmaza sürüklüyor.
Biz şunu
yapmaya çalıştık genel anlamda fizyoterapistler için ya da
diğer bütün meslekler için: Eğer bir hastalığa teşhis
konacaksa ve bir tedavi programı yapılacaksa bunu yalnızca
doktorlar yapabilir ama onun dışında fizyoterapistlerin ya da
psikologların ya da diğer meslek erbabının da hareket
edebileceği bir alan bulunmalıdır. Biz orta yolu
bulduğumuza inanıyoruz. Yani bir çatışma alanı olan bu
hususta psikologlarla psikiyatristler anlaşamıyorsa,
fizyoterapistlerle fiziksel tıp ve rehabilitasyon uzmanları
anlaşamıyorsa Meclis olarak bize düşen, bir hakemlik
yapmaktır. Bu gelen teklifle bu hakemlik yapılmaya çalışılıyor.
Biz de Sağlık Bakanlığı olarak bunun doğru bir
şekilde yerine getirildiğine inanıyoruz.
Simav için
eksikler neyse bunları en kısa sürede tamamlayacak biçimde
gerekenleri yaparız. Soruşturma sonucu bir KBB uzmanı
ayrılmış, yerine geçici görevlendirme yaptık. 38’inci
dönemde de devlet hizmeti yükümlülüğü kurasında planlama
yapıyoruz.
Şimdi,
avukatlar olarak efendim… Avukat kadroları sadece il müdürlüğünde
var. Yeni alınacakları da buraya atayacağız.
Alımı KPSS sınavıyla ÖSYM aracılığıyla
yapacağız. Bu hususta hiçbir tereddüdünüz olmasın. 9’uncu derece
kadro istedik, çünkü yeni memurlar gelecek KPSS yoluyla. 6-9’uncu derece
arasına da atama yapabiliyoruz.
Bunun
dışında 209 sayılı Kanun’un personelin statüsü ve
atamalarıyla ilgili hükümleri burada uygulanmıyor. Ayrıca, döner
sermayeli kuruluşların tüm memurları gibi avukatlar da biraz
önce ifade ettiğim gibi 657 sayılı Kanun çerçevesinde Kamu
Personeli Seçme Sınavı’yla alınacaktır. Burada şöyle
bir şey var değerli milletvekilim: Böyle bir madde yapılmasını
bizden daha ziyade maliye de istedi. Çünkü çok sayıda küçük dava var,
basit işlerden oluşmuş on binleri bulan davalar var ve bunlarla
gerçekten hazine avukatlarının uğraşması çok zor. Bir
de hastanenin bildiği bir husus için, hastanenin takip ettiği bir
husus için hazine avukatlarıyla yazışma yapılması, o
yazışmaya göre hazine avukatlarının işlem
yapması, ihtiyaç duyduklarında yeniden yazışma
yapmaları gerekiyor ve bu pratik bir usul değil.
Dolayısıyla bunun biz pratik biçimde bu hastanelerin, döner sermaye
işletmelerinin işini daha iyi yapacağına inanıyoruz.
Haklı bir soru sordunuz: Nasıl alınacak? Söylediğim gibi
tamamen KPSS’yle, genel usullerle bu avukatlar alınarak hizmet verecektir.
Bir soru daha
vardı zannediyorum. Evet, son soru buymuş.
Teşekkür
ediyorum Değerli Başkanım.
BAŞKAN –
Teşekkür ederim.
H. TAYFUN
İÇLİ (Eskişehir) – Sayın Başkan, süre bitmedi, izin
verirseniz…
BAŞKAN –
Buyurun Sayın İçli.
H. TAYFUN
İÇLİ (Eskişehir) – Teşekkür ederim.
Sayın
Bakanım, şimdi, bu kanunla bir düzenleme getiriyorsunuz. Ben
uygulamadan geldiğim için söylüyorum; sistemden
ayrıldığınızda usul kuralları vardır, temsil
kabiliyeti vardır, husumet vardır, bu konuda ciddi
uyuşmazlıklar var Yargıtay’da da olan. Şimdi, siz ciddi bir
sıkıntı yaratabilirsiniz, benim kaygım o. Sistemden
çıkıyorsunuz, döner sermayeye avukat oluyorsunuz, pratik olma
amacınız olabilir ama uygulamada ciddi anlamda, usul
kurallarından dolayı sıkıntı olacaktır, bu bir.
Bir de şunu
söylemek istedim: Avukat almak düz memur almaya benzemez yani avukatlıkta
ihtisas vardır, icra iflas vardır, idari davalar vardır,
başka davalar vardır. Şimdi, gencecik bir avukatı KPSS
sınavıyla aldığınız zaman, döner sermaye
kurumunun o avukatlardan hizmet almasını beklemeyin çünkü bu
uzmanlık alanıdır. Nasıl tıpta profesörlük, bevliyeci,
ürolog gibi… Yani tutup bir bevliyeciye herhâlde beyin ameliyatı
yaptıramazsınız. Avukatlık da bir uzmanlıktır,
avukatlık kendi içinde de uzmanlıktır. Sadece eleman istihdam
etmekle problemi çözemezsiniz.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN –
Teşekkür ediyorum.
Sayın
milletvekilleri, soru-cevap işlemi tamamlanmıştır.
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU BAŞKANI MEHMET MUSTAFA AÇIKALIN (Sivas) – Sayın
Başkan…
BAŞKAN –
Buyurun Sayın Açıkalın.
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU BAŞKANI MEHMET MUSTAFA AÇIKALIN (Sivas) – Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Sayın Ayhan’ın, yıl
içerisinde kullanılmayan, başka projelerde kullanılmak üzere
aktarılan il özel idaresi ödenekleriyle alakalı sorduğu suale
Sayın Bakan bir kısmı itibarıyla cevap verdi. Esasen, özel
idarelerin toplam ödenekleri, toplam bütçe ödenekleri içerisinde kesinlikle mali
disiplini bozacak bir büyüklüğe erişmemiştir,
erişmemektedir. Kaldı ki sadece bu ödenekler değil başka
ödenekler de, zaman zaman, yıl içerisinde
kullanılmadığı takdirde Maliye Bakanının
onayıyla başka sektörlere aktarılmaktadır, başka
projelere aktarılmaktadır. Sual sahibinin mali kurala
aykırı olduğu yönündeki açıklamasıyla, gayet tabii,
teknik olarak mali disiplini kastettiğini zannediyorum çünkü mali kuralla
alakalı tasarı zaten Komisyondan geçmiş ve Genel Kuruldan
geçmemiştir, bilgilerine arz ederim.
EMİN HALUK
AYHAN (Denizli) – Mali disiplini söyledim.
BAŞKAN –
Teşekkür ediyorum.
Teklifin tümü
üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
Maddelerine
geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler.. Kabul etmeyenler…
Kabul edilmiştir.
Sayın
milletvekilleri, birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 16.33
İKİNCİ
OTURUM
Açılma Saati: 16.51
BAŞKAN: Başkan Vekili
Nevzat PAKDİL
KÂTİP ÜYELER: Harun
TÜFEKCİ (Konya), Yusuf COŞKUN (Bingöl)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet
Meclisinin 87’nci Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.
744 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin
görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Komisyon ve Hükûmet yerinde.
Saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım, birinci
bölümün görüşmelerine başlıyoruz.
Birinci bölüm 1 ila 11’inci maddeleri kapsamaktadır.
Birinci bölüm üzerinde ilk söz Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına İzmir Milletvekili Sayın Harun Öztürk’e aittir.
Sayın Öztürk, buyurun efendim. (CHP sıralarından
alkışlar)
CHP GRUBU ADINA HARUN ÖZTÜRK (İzmir) – Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 744 sıra
sayılı Kanun Teklifi’nin birinci bölümü üzerinde Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına söz aldım. Bu vesileyle yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, sağlık
mevzuatının yanı sıra il özel idareleri, Sosyal Güvenlik
Kurumu ve gümrük mevzuatı ile Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu, Genel
Kadro ve Usulü Hakkında Kanun Hükmünde Kararname’de
değişiklikler yapılmasını öngören bu mini torba
tasarının Genel Kurulda temel yasa olarak görüşülmesinin İç
Tüzük hükümlerine aykırı olduğunu hatırlatarak sözlerime
başlamak istiyorum. Konuşmamda, birinci bölümde ve izleyen bölümlerde
yer alan ve mali mevzuatı ilgilendiren hükümler üzerinde durmak istiyorum.
Değerli milletvekilleri, on yedi maddeden oluşan kanun
teklifine Komisyon aşamasında beş yeni madde eklenmiştir.
Eklenen maddelerden 12, 15 ve 20’nci maddeler tekliflerle ilgili olup 17 ve
18’inci maddeler Sosyal Güvenlik Kurumu ile ilgilidir. Sosyal Güvenlik Kurumu
ile ilgili maddelerin bu teklife eklenmesi İç Tüzük’ün 35’inci maddesinde
yer alan “Komisyonlar, kendilerine havale edilen kanun tasarı veya
tekliflerini aynen veya değiştirerek kabul veya reddedebilirler;
birbirleriyle ilgili gördüklerini birleştirerek görüşebilirler…
Kendilerine havale edilenler dışında kalan işlerle
uğraşamazlar…” hükümlerine aykırıdır. Burada sizlerle
paylaşacağım görüş ve eleştiriler Plan ve Bütçe
Komisyonunda da dile getirilmiş olmasına rağmen, sizlere
dağıtılan raporda bu görüş ve eleştirilere hiç yer
verilmemiş olmasını kınıyorum.
Değerli milletvekilleri, 2008 yılında İl Özel
İdaresi Kanunu’nda bir değişiklik yaparak merkezî yönetim
bütçesinde yer alan Sağlık ve Millî Eğitim
bakanlıklarının taşrada yapacakları
yatırımların il özel idarelerince yapılmasına imkân
sağladınız. Bunun için, ilgili bakanlıkların merkezî
yönetim bütçesinde yer alan sermaye giderleri ödeneğinin bu bütçenin
kapsamı dışındaki özel bütçeli kuruluş olan il özel
idarelerine aktarılmasını öngördünüz. Bu öngörünüz, 5018
sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu’na
aykırıydı çünkü anılan Kanun, merkezî yönetim bütçesinde
yer alan bir ödeneğin özel bütçeli bir kuruluşa
aktarılmasına izin vermemekteydi. Mevzuatımız, merkezî yönetim
bütçesinde yer alan ödeneklerin kamu adına bir mal ve hizmet satın
alındıkça kullanılmasını,
karşılığının nakden ödenmesini ve
bütçeleştirilmesini öngörmektedir. İl özel idarelerine ödenek
aktarılmasında ise aslında aktarılan, ödenek değil,
karşılığı nakittir. Mal ve hizmet satın
alımında söz konusu ödenekler kısmen veya tamamen ilgili
bakanlık bütçelerine gider yazılmaktadır. Yani il özel
idarelerince yıl içinde yatırım realize edilmeden realize
edilmiş gibi ilgili bakanlığın bütçesine daha
başlangıçta sermaye gideri olarak muhasebeleştirilmektedir. Bu
düzenleme ile merkezî yönetim bütçesine gider yazılmış ancak
kamu adına yatırım realize edilmediği için il özel
idarelerinde bekleyen nakdin izleyen yıllarda aynı ya da başka
il özel idareleri aracılığıyla kullanılması
istenmektedir. Öngörülen sistem, 5018 sayılı Kanun’a
aykırıdır. Merkezî yönetim bütçesinden aktarılan
kaynağın nihai olarak nerelere harcandığı konusunda
takip ve denetimi güçleştirecektir. Bu sistem, bakanlık ödeneklerinin
il özel idarelerine avans olarak kullandırılmasını
öngörecek, mal ve hizmet kamu adına teslim alındıkça
bütçeleştirilecek bir yapıya kavuşturulmalıdır.
Bakanlıkların üçüncü kişilerden mal ve hizmet satın
alırken uyguladıkları yöntemin il özel idarelerine de
uygulanmasına imkân veren bir sisteme geçilmelidir.
Değerli milletvekilleri, Sağlık
Bakanlığına bağlı kurum ve kuruluşların
hizmet vermekte oldukları taşınmazların bünyesinde bulunan
ve bunların müştemilatı niteliğinde olan sosyal tesislerin
kira gelirleri ile Aile Hekimliği Pilot Uygulaması Hakkında
Kanun kapsamında kiralanan sağlık merkezleri ile
kullanmış oldukları demirbaşların kira gelirlerinin ve
uzmanlık belgesi, sertifikasyon ve sınav hizmetlerinden elde edilecek
gelirlerin ilgili döner sermayeli işletme bütçesinin gelirleri
arasına alınması yönünde düzenlemeler yapılmaktadır.
Bu düzenlemeler, 5018 sayılı Kanun’un benimsediği bazı
ilkelere aykırıdır çünkü:
1) 5018 sayılı Kanun’un 3’üncü maddesinin birinci
fıkrasının (i) bendinde, kanunlarına dayanılarak
toplanan vergi, resim, harç, fon kesintisi, pay veya benzeri gelirler, faiz,
zam ve ceza gelirleri, taşınır ve taşınmazlardan elde
edilen her türlü gelirler ile hizmet karşılığı elde
edilen gelirlerin kamu gelirleri arasında
sayıldığını görüyoruz.
2) Anılan Kanun’un 5’inci maddesinin birinci
fıkrasının (e) bendinde yer alan “Kamu mali yönetimi mali
disiplini sağlar.” hükmüne aykırıdır.
3) Aynı Kanun’un 6’ncı maddesinin ikinci
fıkrasında yer alan “Bu Kanuna ekli (I) sayılı cetvelde yer
alan kamu idarelerinin tüm gelirleri Hazine veznelerine girer, giderleri bu
veznelerden ödenir.” hükmüne aykırıdır.
4) Anılan Kanun’un 13’üncü maddesinin birinci
fıkrasının (f) bendindeki “Tüm gelir ve giderler gayrisafi
olarak bütçede gösterilir.”, (g) bendindeki “Belirli gelirlerin belirli
giderlere tahsis edilmemesi esastır.”, (h) bendindeki “Bütçelerde gelir ve
gider denkliğinin sağlanması esastır.”, (m) bendindeki
“Kamu idarelerinin tüm gelir ve giderleri bütçelerinde gösterilir.”
şeklindeki sıralanan bütçe ilkelerine aykırıdır.
Değerli milletvekilleri, Sağlık
Bakanlığı döner sermayeli işletmelerin dava ve icra
takibinin Kamu İhale Kanunu’nun 22’nci maddesindeki “doğrudan temin
usulüyle avukatlık hizmeti satın alımı” suretiyle
yapılması, dava ve icra takiplerinde 4353 sayılı Kanun
kapsamı dışına çıkılması yönündeki
düzenlemeler uygun görülmemektedir. Avukatlık hizmeti satın
almanın hiçbir kriter ortaya konulmadan yaygınlaştırılması
idareleri karar vermede sıkıntıya sokabileceği gibi
kayırmacılığa da açıktır. Karayolları Genel
Müdürlüğü ve DSİ ile başlayan, dava ve icra takiplerinde 4353
sayılı Kanun kapsamı dışına çıkma arzusu, bu
alandaki tekliğe zarar verecek biçimde gelişmektedir. Hazine
avukatlarının nicel ve nitelik olarak bir yetersizliği bu
girişimlerde rol oynuyor ise sorunun çözümünü yanlış yerde
arıyoruz diye düşünüyorum.
Değerli milletvekilleri, Sağlık
Bakanlığı kurum ve kuruluşlarının kiralama
işlemlerinin KDV Kanunu’ndan, Bakanlığa bağlı hastane,
klinik, dispanser, sanatoryum gibi kurum ve kuruluşların
yapacağı, Gelir Vergisi Kanunu’nun 70’inci maddesinde belirtilen mal
ve hakların kiralanması işlemlerinin de Kurumlar Vergisi
Kanunu’ndan istisna edilmesi “eşitlik” ve “genellik” ilkesine
aykırıdır.
Bakanlığın sağlık tesislerinin yanı
sıra her türlü tesis ve sosyal donatılarının da
TOKİ’ye yaptırılacak tesisler arasına alınması
doğru bulunmamaktadır çünkü kamu yatırımlarının
giderek tümüyle TOKİ’ye yaptırılması bu kuruluşun
denetiminde yaşanan boşluklar nedeniyle yanlıştır.
Ayrıca, tahsisli binalarla ilgili olarak gerektiğinde
Bakanlığa yıkım yetkisi verilmesi, başka kurum ve
kuruluşlara tahsisli yerlerin talep edilmesi imkânı getirilmesi,
hazine taşınmazlarının idaresiyle ilgili, görevli ve
yetkili Maliye Bakanlığının görev alanına müdahale
niteliği taşımaktadır. Bu durum yetki
çatışmalarını beraberinde getirecektir.
Orman yangınlarıyla havadan mücadele hizmetlerinde
kullanılmak maksadıyla Çevre ve Orman Bakanlığı tarafından
gerçek ve tüzel kişilerden her nevi hava aracı kiralanmasında,
sağlık hizmetlerinde kullanılmak maksadıyla
Sağlık Bakanlığı tarafından gerçek ve tüzel
kişilerden her nevi hava ve deniz aracı kiralanmasında 5018
sayılı Kanun’un 28’inci maddesinde yer alan üç yıllık
kiralama süresinin yedi yıla uzatılmasının kamu
yararına uygun olmadığı düşünülmektedir. Kamu
yararı için yedi yıllık kiralama yerine satın alma
seçeneğinin değerlendirilmemesi önemli bir eksikliktir.
Gümrük Müsteşarlığının eleman
ihtiyacını karşılamak üzere Bütçe Kanunu’ndaki atama
sınırlamasının devre dışı
bırakılması da seçim yatırımı izlenimi
vermektedir diyor, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Sayın Öztürk, teşekkür ediyorum.
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Denizli Milletvekili
Emin Haluk Ayhan.
Buyurun Sayın Ayhan.
MHP GRUBU ADINA EMİN HALUK AYHAN (Denizli) – Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri;
görüşülmekte olan 744 sıra sayılı Kanun Teklifi üzerinde
Milliyetçi Hareket Partisinin görüşlerini arz etmek üzere söz aldım.
Yüce heyetinizi şahsım ve grubum adına saygıyla
selamlıyorum.
Gerçekten, ülkelerin ekonomik ve sosyal gelişmişlik
düzeyleri arasında bir paralellik bulunmaktadır.
Gelişmişlik düzeylerine uygun olarak ülkelerin sağlık
problemleri, sağlık hizmetleri arzı, sağlık hizmetleri
talebi de farklılıklar gösterebilmektedir. Ülkelerin
gelişmişlik düzeylerine göre problemler farklılaşmakla
birlikte aynı kategorideki ülkeler arasında hatta aynı ülkelerin
değişik bölgelerinde bile ülkelerin sağlık problemleri de
farklılaşabilmektedir.
Ülkelerin sağlığa verdikleri önem ve
sağlık düzeylerini gösteren önemli bir gösterge sağlık
harcamaları için ayırdığı kaynaklardır.
Gelişmiş ülkeler sağlık konusunda daha fazla kaynak
ayırmaktadır. Yüksek gelirli ülkelerin bireylerinin eğitim
düzeylerinin yüksek olması sağlık konusundaki bilinçlenmeyi de
artırmaktadır. Bu ülkelerdeki sağlık düzeyi diğer
ülkelere nazaran daha iyi durumda bulunurken gelir ve eğitim düzeyi
sıralamasına göre sağlık düzeyleri de
şekillenmektedir. Bu duruma göre zaman zaman sağlık
hizmetlerinde de yeni düzenlemelere, teşkilatlanmalara gitmek, bazı
değişiklikler yapmak mümkün gözükmektedir, mümkün olmaktadır,
buna ihtiyaç da duyulmaktadır.
Şimdi bir teklif gelmiş, sağlıkta ne
olacakmış? Sağlık Dönüşüm Programı çerçevesinde
daha iyi, daha kaliteli hizmet sunumu sağlanacakmış. Bu
nasıl olacak? İş ve işlemleri hızlandıracak,
ihtiyaç olduğu hâlde kanuni tanzimi bulunmayan sağlık meslekleri
düzenlenecek. Peki, bu nasıl olacak? Şimdi, teklif, Sağlık
Komisyonunda teknik maddeler görüşülmeden nereye geliyor? Doğrudan
Plan Bütçe Komisyonuna. Dün burada ilgili kanun hükmünde kararnameyle ilgili
yetki tasarısı çıkarmayla ilgili tasarıyı
görüşürken konuştuğumuz problemler burada da devam ediyor. Ne
oluyor? Çok teknik maddeleri ilgili komisyonlar görüşmeden Plan Bütçe
Komisyonu üyelerinin üzerine yıkılıyor, vebal altında
kalınıyor. Burada hiç olmazsa Anayasa Komisyonundan daha iyi bir
hadise oldu. İlgili Komisyon Başkanı ne yaptı? İlgili
maddeleri çekerek komisyonunda görüştü. En azından, o komisyon
üyelerine saygı gösterilmiş oldu.
Şimdi, komisyona teklifin geliş şekli üzerinde de
durmak istiyorum ancak bazı maddelerin daha önce bazı üyelerce
bazı tasarılara önergelerle monte edilmek için verilmek
istendiğini de biliyoruz hepimiz. İl özel idarelerinde bekleyen
ödenekleri kullanacaklar. Nasıl kullanacaklar? Bu kullanılmayan
paraları Toplu Konut İdaresine aktaracaklar. Bu korkunç bir icat.
Nasıl diyeceksiniz? Birincisi, böyle bir nakdin
olmadığını iktidara mensup milletvekilleri komisyonda ifade
ettiler. İkincisi, böyle bir nakit varsa aktarma için Toplu Konut
İdaresini adres gösteriyorsunuz. Bunun da iki yönü var. İlki,
kapatın Bayındırlık Bakanlığını, orada
duruyor, her seferinde söylüyorum, yetkiyi de aldınız, hiç
durmayın. Kamu kurumları bina yapıyor Eskişehir yolunda,
bir tanesini Bayındırlık Bakanlığı yapıyor.
Kapatın, kararnameyle yetki aldınız.
ERKAN AKÇAY (Manisa) – Bu sefer kapatacaklar…
EMİN HALUK AYHAN (Devamla) – Hayır, o da belli olmaz
yani şimdi başka şeye geleceğim.
Şimdi, bakıyorsunuz, 5018 sayılı Kamu Mali
Yönetimi ve Kontrol Kanunu’na uymuyor bu. Bunu siz çıkardınız,
bozmaktan da zevk alıyorsunuz. Buradan çıkan sonuç ne? İsteseniz
maliye teorisine katkı yapacak bir uygulama biçimini bu kadar
bulamazdınız yani bu ilk defa oluyor.
Şimdi, bir Sayın Bakana söyledik “Gelin
yardımcı olalım, bir kereye mahsus problemi çözelim.” dedik.
Yanlış da olsa doğru da olsa orada bekleyen bir kaynak var ise
problemi çözelim. Hayır… Maliyeciler, Sayın Bakan kabul etmesine
rağmen “Bu böyle olmaz.” diyorlar. Onlarla da
tartıştığımız zaman diyorlar ki: “Prensipte siz
haklı olabilirsiniz ama iş çıkmaz yola girmiş, burada bunu
böyle yapalım.” Sayın Bakanın kabulüne rağmen komisyonda
“Hayır” diyor maliyeciler. Nasıl bir şey, onu anlamakta
sıkıntı çekiyorum.
Şimdi, o kadar önemli meseleler var ki. Bakın,
şurada biraz önce sordum, Sayın Komisyon Başkanı cevap
verdi: Mali Kural Kanunu Tasarısı. Ben Mali Kural Kanunu
Tasarısı’nın kanunlaşmadığını
biliyorum. Bizim Komisyonda Sayın Başkanın söylediği bir
helalleşme meselesi var. Meclis tatile girmeden ensemizde boza
pişirdiniz, iki ayağımızı bir pabuca soktunuz. Mali
kural çıkacak da çıkacak. Burada Sayın Bakanın ifadeleri
var. Ne diyor? “1 Ocak 2011’den önce bitirelim ve yürürlüğe koyalım.”
diyor. Birbirimizde hakkımız kaldı, helalleşeceğiz de
sizinle mi helalleşeceğiz Sayın Başkan, yoksa Sayın
Başbakan Yardımcısıyla mı helalleşeceğiz?
Şimdi, o mu önemli, bu mu önemli? İktidar ne yapacağını
bilmiyor. Getirdiği yasanın arkasında durmuyor. Çekiliyor,
ayrılıyor.
RECAİ BERBER (Manisa) – Ama uyuluyor zaten ona ya, mali
kurala uyuluyor.
EMİN HALUK AYHAN (Devamla) – Bir saniye, söyleyeceğim.
Mali kuralın çıkmadığını biliyorum.
“Bakan dut yemiş bülbüle döndü.” dedim ben burada. Evet,
diğer bakanların tasarının altında imzası
vardı, çektiler altındaki imzayı, savunamadı Başbakan
Yardımcısı. Siz de biliyorsunuz bunu. Şimdi, hadiseyi
buraya getireceksiniz, yapacaksınız. Diyordu ki burada: Bundan OECD
de istifade edecek, rica ediyorlar, bundan G 20’ler de istifade edecek, bundan
AB de istifade edecek. Ya, hani nerede? Bırakın bizim ülkenin
vatandaşlarını, -rezil oldu, kepaze oldu- öbür ülkeler istifade
edemiyor mali kural yok diye.
Şimdi, döner sermayelerle ilgili hususlar… Şimdi,
Sayın Bakan haklı olarak -orada birikmiş alacakların
tahsilatına yönelik sistem çalışmıyor,
tıkanmış- çözüm yolu arıyor. Başka kim arıyor?
Daha önce Devlet Su İşleri de aradı. Sistem
tıkanmış, herkes bir parçasından alıp götürmeye
çalışıyor. Nitekim Maliyede şimdi hazırlık var
galiba, bunu kökten çözmeye yönelik bir hazırlık. Şimdi, sistem
tıkanmış, işler gecikmiş. Ben “Eğer siz bunu, bu
işlemi, avukatları, yandaş avukat tutarak doldurmaya
çalışırsanız ne derim? ‘Parasını döner
sermayelere ödeyemeyen sağlık hizmetleri almış
vatandaşların üzerine yandaş avukatlara iş verilerek
gidiliyor.’ derim.” dedim, yapılmasın bu. Şimdi hakikaten
Sayın Bakan sıkıntılı, problemleri çözmek istiyor ve
bizim komisyonda en çok da yardım edilen Bakan ama bu işin
tasarı değil de teklif olarak gelmesi bir başka şekilde
enteresan. Şimdi bunları niye söylemiyoruz? “Biz bunları
çözemiyoruz.” demiyoruz.
Şimdi katma değer vergisi, gelir vergisi muafiyetleri
getiriyoruz. Bu şimdi de uygulanıyor olabilir. Başka
şeylerde liberal sistemi kurduk, bu işlerde bir değişiklik
olmasın, hiç kimseye muafiyet tanınmasın, hiç kimseye istisna
tanınmasın, fevkalade iyi gitsin diyoruz. Burada istisna getiriyoruz.
Şimdi hakikaten Toplu Konut İdaresiyle ilgili hususlarda
bu iş -Bir kere siz bu batağa saplandınız Sayın
Bakanım- aynı şekilde devam ediyor.
Bir başka husus: Gümrükle ilgili bir husus var burada.
Sayın Bakanın teşkilat yasası orada duruyor. Sayın
Bakan elinde bir önerge AKP grup başkan vekillerinin altında imzası,
buraya usule uygun olan, olmayan bazı tasarıların altına
eklenerek çıkarılmak istiyor. Usule aykırı diye Başkan
Vekili reddetti onu. Ondan sonra götürüyorsunuz başka alakasız bir
şeyle usule uyduracak şekilde ne yapıyorsunuz? Bunu
birleştirip bu kanunun altına koyuyorsunuz. Daha dün yetki
tasarısı aldınız, onunla çözün, illa yandaş
doldurmaya, seçime iki ay kala mecbur musunuz?
Şimdi bunun bazı yönlerinin çözülmesi lazım,
Sayın Bakana yardımcı oluyoruz ancak bu usul, bu yol yol
değil.
Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Ayhan.
Şahsı adına, Muğla Milletvekili Sayın
Mehmet Nil Hıdır. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
MEHMET NİL HIDIR (Muğla) – Sayın
Başkanım, değerli milletvekili arkadaşlarım;
sağlık sektörümüzün bir kısmının görev, yetki ve
sorumluluklarını ilgilendiren 744 sayılı Yasa Teklifi
hakkında şahsım adına söz almış bulunuyorum.
Hepinizi sevgi ve saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlarım, Sağlıkta Dönüşüm
Programı’nın önemli adımlarından birini daha
gerçekleştiriyoruz. Bu konuda çok gayretli ve fedakârca çalışan
Komisyon milletvekillerimize, Sağlık
Bakanlığımızın değerli
çalışanlarına, teklifi sunan değerli milletvekili
arkadaşlarımıza da huzurlarınızda teşekkürü borç
telakki ediyorum.
Bilindiği gibi Sağlıkta Dönüşüm Programı,
sigorta kurumlarının tek çatı altında toplanması,
devlet hastanelerimizin ve sigorta hastanelerinin Sağlık
Bakanlığının çatısı altında
birleştirilmesi, Genel Sağlık Sigorta Yasası ile
sağlıkta güvencenin doğumla başlayıp
yaşlılığa kadar devam ettirilmesi, ilaç satış ve
sunumunun eczacılarımızın geniş bir kitlesine
sözleşmeyle yaygınlaştırılması, ilaç
fiyatlarının bu vesileyle düşürülmesi, Bakanlığın
ilaç üretiminden çekilmesi, tam gün yasasıyla hekim
meslektaşlarımızın daha kurumsal çalışma
imkânlarına kavuşturulması, özel hastanelerimizin nüfusa ve
ihtiyaçlara göre planlanması ve sigorta kurumlarıyla sözleşmeye
açılması önemli basamakları teşkil etmişti.
Bugün yaptığımız yasal faaliyetin birinci
bölümünü on bir ana başlık altında toplayabiliriz.
Öncelikle, hekim meslektaşlarımızın en
değerli yardımcıları olan yardımcı
sağlık personelinden yirmi dört branşta, görev ve
sorumlulukları, yetkileri ve mesleki faaliyetlerindeki görev tanımlamalarına
ilişkin madde gerçekleşmektedir.
Yine teklifte önem arz eden ikinci husus, diş hekimlerimizin
ve tıpta uzman olacak hekim meslektaşlarımızın, dünya
standartlarında ve ülkemizin ihtiyaçları doğrultusunda, diş
hekimlerinin sekiz branşta ana dal ve yan dal
uzmanlıklarının ihdas edilmesidir.
Yine, uzman hekimlerimizin ihtisas sonrası yan
dallarında, yani üst ihtisaslarda, altmış üç branşa
yaklaşık ihtisas dalında ve yan dalda görev, sorumluluk
alanlarının ve sürelerinin yasal çerçeveye dâhil edilmesidir.
Bir başka husus da tıpta uzmanlık
sınavlarında ana dal eğitim sürelerinin gelişen bilimsel
gerçekler çerçevesinde yeniden ele alınması
gerçekleştirilmektedir.
Değerli arkadaşlar, insanlar üzerinde yapılan
klinik araştırmaların usul ve esaslarının da kanunla
belirlenmesi bu yasa kapsamına alınmıştır. Özellikle
araştırma gönüllülerinin sağlıkları hakkında
güvenlik, esenlik ve etik haklarının yasal güvence altına
alınması bu yasa kapsamına alınmıştır.
Toplum sağlığı hususunda atılan bir
diğer adım ise aşı üretimi ve
yatırımlarının artırılması ve yerli üretimin
artırılmasına yönelik yasal tedbirlerdir.
Yine, yerel yönetimlerle iş birliği içerisinde,
gönderilen ödeneklerin atıl hâlden kurtarılarak sağlık
yatırımına dönüştürülmesi bu yasa kapsamında ele
alınmaktadır.
Aile hekimlerimizi ilgilendiren bir başka husus ise pilot
uygulamada hekimlerimizin döner sermaye gelirlerini artırıcı
birtakım ek kaynakların ihdas edilmesidir.
Değerli arkadaşlar, sağlıkta yapılan
reform niteliğindeki bütün bu çalışmalar 70 milyon
insanımızın huzurlu, güvenli, geleceğini temin altına
almak noktasında önemli adımlardır ve fedakârca
çalışan gerek doktorlarımız gerek yardımcı
sağlık personelimiz bu yasal düzenlemelerle mesleki kimliklerini,
mesleki onurlarını bir kat daha artırmışlar,
insanımız tarafından daha sevecen, daha saygıdeğer
hâle gelmişlerdir.
Bu duygu ve düşüncelerle hepinizi sevgiyle, saygıyla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Hıdır.
Şahsı adına Denizli Milletvekili Sayın Mithat
Ekici.
Buyurun efendim. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
MİTHAT EKİCİ (Denizli) – Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; 744 sıra sayılı Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi
üzerinde şahsım adına söz almış bulunmaktayım.
Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, öncelikle sekiz senedir
sağlıkta dönüşümü yürüten Sağlık
Bakanlığına, yasaların çıkmasında desteğini
esirgemeyen siz değerli milletvekili arkadaşlarıma ve bu
programı içselleştirerek dönüşümün gerçekleşmesini
sağlayan doktorlarımıza, hemşirelerimize ve tüm
değerli sağlık personelimize teşekkür ediyorum.
AK PARTİ İktidarından önce sağlıkla
ilgili reform sürekli olarak dile getirilmiş olmasına rağmen bir
ilerleme sağlanamamıştı. Biz, Sağlıkta
Dönüşüm Programı ile bu alanda bir reforma imza attık ve bununla
iftihar ediyoruz. Daha yapılacak çok şeyler olduğunun
farkındayız, inşallah zaman içerisinde bunlar da
yapılacaktır.
Hastanelerin birleştirilmesi, ilaçların istenilen
eczanelerden alınabilmesi, hekim seçme özgürlüğü, koğuş
sisteminden özel oda istemine geçilmesi, hasta hakları, “Alo SABİM
Hattı”, aile hekimliğine geçilmesi, koruyucu hekimliğe daha
fazla önem verilmesi, acil ve 112 sisteminin daha da geliştirilerek deniz
ve hava ulaşım araçlarının bu amaçla
kullanılması, hastanelerde rehine devrinin kapanması,
hastanelerin cihaz ve malzeme altyapısı yönüyle modern çağa uygun
ve en ileri teknolojiyle donatılması, personelin eğitilerek
personelin eğitiminin yükseltilmesi ve hastalarla daha iyi, sıcak
diyalog kurulması, aylar ve günler sonrasına verilen
randevuların kaldırılarak veya makul süreye indirilerek
teşhis ve tedavinin hızlandırılması
yaptıklarımızdan bazılarıdır.
Ayrıca, genel sağlık sigortası
çıkarılarak on sekiz yaşından küçükler tamamıyla
sağlık güvencesi kapsamına alınmıştır.
Şu anda, vatandaşlarımız, özel hastaneler, üniversite
devlet hastaneleri dâhil istediği hastaneye gidip tedavi olmaktadır.
Bizden önceki sekiz senede yapılmış 1 milyon 100
bin metrekarelik hastane ve diğer sağlık
kuruluşlarını, iktidar olduğumuz sekiz senede, 4 milyon 400
bin metrekareye çıkardık. Bütün bunları insana ve halkımıza
verdiğimiz değerden dolayı yaptık.
Değerli arkadaşlar, bu kanun teklifi ne gibi yenilikler
getirmektedir, bir de onlara bakalım. 5302 sayılı Özel
İdare Kanunu’nun 6’ncı maddesine göre, bakanlıklar illerdeki
kendi alanlarıyla ilgili hizmetleri gerçekleştirebilmek için kendi
bütçelerinden il özel idare bütçesine para aktarırlar. İl özel
idarelerine aktarılan ödeneklerin bir kısmı maksadına uygun
kullanılırken bir kısmı ise mevzuat engeli sebebiyle,
illerin acil ihtiyacı olmasına rağmen harcanamamakta ve o paralar
özel idare bütçelerinde atıl olarak beklemektedir. Bu yasayla hizmetlerin
aksamaması ve ödeneklerin en iyi şekilde değerlendirebilmesi
için atıl kalan ödeneklerin başka projelerde veya başka il özel
idarelerinde kullanılmasına, hatta toplu konut idarelerine
aktarılabilmesine imkân sağlanmaktadır.
2’nci maddede, sağlık tesisleri bünyesindeki kafeterya,
büfe, otopark gibi sosyal tesisler Millî Emlak tarafından kiraya
verilmektedir. Bu yerlerin denetim ve kontrolü Millî Emlak tarafından
yeterince yapılamadığı için verimli olarak
kullanılamamaktadır. Bu yasayla bu gibi sosyal tesisler hastaneler
tarafından kiraya verilebilecek, gelirleri döner sermayeye kaydedilecek,
kontrol ve denetimleri daha iyi bir şekilde yapılabilecektir.
Üniversite hastaneleri ile Sağlık
Bakanlığı hastanelerinde vefat eden ve tedavi giderleri Sosyal
Güvenlik Kurumunca karşılanamayanların yükümlü oldukları
borçlar, eğer kişinin ödeme gücü yoksa, faizleriyle beraber ortadan
kaldırılacaktır. Bu yasayla, 31/12/2010 tarihine kadar tahsil
edilmemiş borçların yüzde 50’sinin kanunun yayımı
tarihinden itibaren bir yıl içerisinde ödeneceği taahhüt edilirse
borcun geriye kalanı faiziyle beraber silinecektir, eğer borç 250
TL’nin altında ise tamamen silinecektir.
İnsanlar üzerinde gerçekleştirilecek klinik
araştırmalara katılacak gönüllülerin hakları, güvenliği
ve esenliğini teminat altına almak amacıyla insanlar üzerinde
yapılacak bilimsel araştırmaların usul ve esasları
belirlenmektedir. Herkes kendi keyfine göre insanlar üzerine
araştırma yapamayacak, insanlar kobay olarak
kullanılamayacaktır. Son günlerde, bir hastanedeki uygulamalardan
kamuoyu son derece rahatsız olmuştur. Bu amaçla etik kurullar
oluşturulmaktadır.
Sağlık tesisleri önemli binalardır. Onları
rastgele her yere kuramayız. Eğer hastane yapımına uygun
bir yer varsa ve bu yer başka kamu kurumlarının elindeyse
Sağlık Bakanlığına tavsiye edilmesi
kolaylaştırılmaktadır. Ayrıca hizmet
dışı kalan binaların yıkımı da
Sağlık Bakanlığı tarafından
yapılabilecektir. Bu yıkımlar daha önce Millî Emlak
tarafından yapılabiliyordu.
Bu yasanın hazırlanmasında emeği geçen herkese
teşekkür ederken yasanın halkımıza hayırlı
olmasını temenni ediyor, yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Ekici.
Bölüm üzerinde soru-cevap işlemi
gerçekleştireceğiz.
Sayın Yıldız, buyurun efendim.
SACİD YILDIZ (İstanbul) – Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Geçtiğimiz günlerde basında bir haber yer aldı, bu,
“jet profesörler veya hülle profesörler” adı altında. Ankara Tabip
Odası ile Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri
Sendikasının bir çalışması sonucunda 50 kadar doçentin
eğitim vermeyen üniversite tıp fakültelerinde, hastanesi
çalışmayan tıp fakültelerinde profesör oldukları ve orada
hiç görev yapmadan kendi kurumlarına döndükleri… Bunların bir
kısmı Sağlık Bakanlığında üst düzey görevli,
bir kısmı klinik şefi, bir kısmı başhekimlerdir.
Bunların sayısı nedir? Kimler -isimler olarak-
hangi üniversitelerde görev yapmışlar, profesör olmuşlar ve
şu anda nerededirler? Belki bir kısmına Sayın Bakan burada
cevap veremeyebilir ama bunların gerçek sayısı nedir? Hatta
bunların bir kısmının rektör olduklarını da
biliyoruz, Ankara’da veya başka yerlerde rektörlük görevine geldiklerini
de biliyoruz. Çünkü hastanesi yok, öğrencisi yok, profesör olmuşlar.
Buna açıklık getirilirse sevinirim.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Sayın Yalçın…
RIDVAN YALÇIN (Ordu) – Teşekkür ediyorum.
Sayın Bakan, Bakanlığınız toplam
personelinin 2002 ile kadrolu ve şirket elemanları
bakımından bir mukayesesini yapmanız mümkün müdür? Aradaki oran
ne şekilde değişmiştir bugün itibarıyla?
Bir de efendim, kendi tecrübelerime göre de özellikle özel
hastanelerde gerekli olmadığı hâlde birtakım tahlillerin
yapıldığını,
yaptırıldığını ben kendim de gözlemliyorum.
Elinizde böyle bir çalışma var mıdır? Sizin tahminlerinize
göre, hastanelerimizde gerekli olmadığı hâlde sırf kamu
kaynaklarından bir miktar koparmak adına yapılan tıbbi
müdahalelerin ya da tahlillerin -sağlık dilindeki deyimlerini tam
olarak bilemeyebilirim- rakamsal karşılığı hususunda
bir tahmininiz bulunmakta mıdır? Bu konuda ne tür bir önlem
düşünmektesiniz?
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Yalçın.
Sayın Akçay…
ERKAN AKÇAY (Manisa) – Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
Sayın Bakan, yaklaşık altı yıldır,
bilhassa her seçim öncesi Manisa’ya 400 yataklı bölge hastanesi
yapılacağı söylenmiştir. Hastane arsası Manisa
Belediyesi tarafından teslim edileli bir yılı da geçmiştir,
fakat hastane inşaatına daha henüz
başlanmamıştır. Bu hastane Manisa’ya ne zaman
yapılacak Sayın Bakanım?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Akçay.
Sayın İçli…
H. TAYFUN İÇLİ (Eskişehir) – Teşekkür ediyorum
Sayın Başkanım.
Sayın Bakanım, biliyorum, tabii, SGK’nın sorunu
ama, bu şeker hastalarının hâlâ şeker ölçüm çubukları
meselesi çözümlenmedi. Sağlık Bakanlığı olarak bu
konunun çözümlenmesi için ne gibi girişimlerde bulunacaksınız?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın İçli.
Sayın Işık…
ALİM IŞIK (Kütahya) – Teşekkür ederim Sayın
Başkanım.
Sayın Bakan, Bakanlığınız bünyesinde
özellikle kamu hastanelerinde taşeron şirketlerde çalışan
personel sayısı nedir? Bunların sorunlarının çözümüne
yönelik olarak bir çalışmanız var mıdır? Varsa
çalışma ne aşamadadır? Ne düşünüyorsunuz?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Işık.
Sayın Bakanım, buyurun efendim.
SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Erzurum) – Değerli
Başkanım teşekkür ediyorum, soru soran bütün değerli
arkadaşlarıma da teşekkür ediyorum.
Sayın Yıldız’ın kendi ifadesiyle -tırnak
içinde söylüyorum- bu “jet profesörler” konusunu, doğrudur…
SACİD YILDIZ (İstanbul) – Haberlere göre. Ben de
haberlerden aldım.
SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Erzurum) – Doğru
efendim, basında yer alan şekliyle ama bu
arkadaşlarımız adına bu ifadeyi kullanmasak bence daha
doğru olur efendim.
SACİD YILDIZ (İstanbul) – Benim ifadem değil,
basında yer aldı.
SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Erzurum) – Anladım. Yani
basın da ifade etmiş olsa bu bir haksızlık.
MUSTAFA ÖZYÜREK (İstanbul) – Olayı bir anlayalım
Sayın Bakan.
KAMER GENÇ (Tunceli) – Doğru mu yanlış mı
olay?
SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Erzurum) – Şimdi ben
anlatıyorum.
SACİD YILDIZ (İstanbul) – Ben “Basında bu
şekilde yer aldı.” dedim.
SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Erzurum) – Tamam efendim,
müsaade ederseniz anlatacağım.
Basında da yer almış olsa burada bu
arkadaşlarımızı bu şekilde tarif edersek Türk bilimine
çok önemli katkılar yapmış olan, dosyaları son derecede
kabarık olan yani “kabarık” derken bilimsel açıdan son derecede
düzgün dosyaları olan arkadaşlara haksızlık
yapmış oluruz.
MUSTAFA ÖZYÜREK (İstanbul) – Peki, bu yöntem doğru mu?
SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Erzurum) – Şimdi profesörlüğün
nasıl bir şey olduğunu bilen akademisyen
arkadaşlarımız çok tabii burada. Profesörlük için aslolan
şudur: Doçent olursunuz, doçentlik unvanı bir sınavla size
verilir, yayınlarınız vardır, daha sonra bir sınava
girersiniz doçent olursunuz. Elimizdeki kanunlar doçent olduktan sonra beş
sene bekleme süresi gerektirmektedir. Beş sene bekledikten sonra da bu
beş sene içerisindeki yayınlarınızı dosyaya
koyarsınız bir profesörlük kadrosu ihdas edilmişse buraya, bu
kadroya müracaat edersiniz. Yine buna ilgili yönetim tarafından
bakılır, bu dosyanız eğer uygun bir dosyaysa size
profesörlük unvanı verilir. Dolayısıyla, hiç kimse öyle jet
profesör falan olamaz Türkiye’de. Basına akseden bu ifadeler hem Türk
akademik camiasına hem de bu arkadaşlarımıza büyük haksızlıktır.
Şimdi, gelelim ondan sonraki kısma.
SACİD YILDIZ (İstanbul) – Eğitim vermeyen tıp
fakülteleri, hastanesi olmayan tıp fakülteleri…
SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Erzurum) – Tabii, ondan
sonraki kısma gelelim efendim.
Türkiye’de, öteden beri eğitime yeni başlayan tıp
fakültelerinde benzeri uygulamalar olagelmiştir ve olması da
gerekmektedir çünkü bu tıp fakültelerine öğretim üyesi gerekiyor,
aksi takdirde bu tıp fakülteleri kurulamıyor. Bu tıp fakültelerinde
eğitim bir kısmında başlamış durumda, bir
kısmında başlayacak. Bu yetişmiş değerli
öğretim üyelerini bu fakültelere öğretim üyesi yapmak Türkiye'nin
geleceği açısından, Türkiye'nin akademik geleceği
açısından, Türkiye’de yetişecek öğrenciler ve uzmanlık
öğrencileri açısından çok doğru bir harekettir.
MUSTAFA ÖZYÜREK (İstanbul) – Peki, orada kalıyorlar
mı Sayın Bakan?
SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Erzurum) – Yüce Meclisimizde
yapılmış olan önemli bir kanunla…
MUSTAFA ÖZYÜREK (İstanbul) – Orada kalmıyorlar,
dönüyorlar.
SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Erzurum) – Değerli
milletvekilim, devamlı laf atarsanız nasıl cevap vereceğim
yani? Müsaade edin, konuşayım. Soru soracaksanız yine soru
sorarsınız. Bu mikrofonlar size de açık, bize de açık.
MUSTAFA ÖZYÜREK (İstanbul) – Ama işin esasını
anlatmıyorsunuz.
SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Erzurum) – Yani eğer
anlatmama müsaade etmeyecekseniz ben anlatmam. İstemiyorsanız…
MUSTAFA ÖZYÜREK (İstanbul) – O benim takdirimde değil.
SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Erzurum) – İyi de
takdiriniz oradan buraya laf atmak da değil Sayın Milletvekili yani!
Böyle bir usul var mı?
BAŞKAN – Sayın Özyürek…
MUSTAFA ÖZYÜREK (İstanbul) – Var, var…
BAŞKAN – Sayın Bakanım…
MUSTAFA ÖZYÜREK (İstanbul) – Bunu ben zaman zaman
yapıyorum.
SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Erzurum) – Yanlış
yapıyorsunuz. Lütfen, doğru yapın Sayın Özyürek. Siz,
tecrübeli bir milletvekilisiniz, yanlış yapmayın lütfen.
BAŞKAN – Sayın Özyürek, teşekkür ediyorum.
Sayın Bakanım, buyurun; Sayın Yıldız
dinliyor efendim sizi.
SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Erzurum) – Sonra soruyu siz
de sormadınız. Sayın Yıldız gayet güzel bir biçimde
dinliyor yani.
Şimdi, bu değerli arkadaşların önünde hem
kendileri açısından hem de yeni kurulan üniversiteler
açısından büyük bir fırsat doğdu. Nedir bu fırsat?
Yine yüce Mecliste birlikte yaptığımız bir kanunla, Tam Gün
Kanunu’yla üniversitelerle Sağlık Bakanlığına
bağlı eğitim hastanelerinin birlikte çalışma
fırsatı doğdu. Bu değerli arkadaşlarımız
ilgili üniversitenin kadrosundayken eğitim hastaneleriyle birlikte
çalışmak suretiyle hem buralarda eğitim verecekler hem de köklü,
oturmuş olan bir eğitim hastanesi yeni kurulan tıp fakültesine
destek vermiş olacak. Bu, Türkiye’nin geleceği açısından
çok makul bir şeydir. Ama biz topluma böyle işte, bazı
basın organlarının yaptığı gibi “Jet profesör”
deyince, sanki bu işe hiç layık olmayan bir insan profesör
yapılmış gibi lanse ediliyor. Bu, son derece yanlış
bir tariftir, son derece yanlış bir kara çalmadır. Bu
arkadaşlarım adına bir defa bunu -Ben de bir akademisyen olarak
Meclise geldim- kesinlikle reddediyorum.
Yapılan yanlış bir iş değildir hem hukuk
çerçevesinde hem de maslahat çerçevesinde Türkiye’nin gelişmesine
yararı olacak bir iştir. Bu gözle bakmak gerektiğine
inanıyorum.
SACİD YILDIZ (İstanbul) – Hastanesi yok. Bir
kısmı da hemşirelik yüksekokullarında profesör.
SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Erzurum) – İkincisi
efendim: “2002 ile mukayese edildiğinde hizmet alımıyla ne kadar
kişi var, kadrolu ne kadar kişi var?” Sayın Yalçın’ın
sorusu zannediyorum. 2002 yılına göre sayı olarak bizdeki
personel sayısı son derece arttı. Şöyle ifade edeyim:
Toplam personel açısından… Arkadaşlar, toplam personeli verseniz
daha iyiydi. Her neyse, tek tek söyleyeyim: Uzman tabip açısından, 20
binden 30 bine çıkmışız, Sağlık
Bakanlığında. Pratisyen tabip açısından, 24 binden 30
bine çıkmışız çünkü maalesef Türkiye’de geçmiş
yıllarda yeteri kadar öğrenci alınmadığı için, bu
sayılarda fazla bir artış sağlanamadı. Hemşire,
ebe açısından, 86 binden 118 bine çıkmışız; bu iyi
bir sayıdır. Diğer sağlık çalışanları
açısından da ciddi artışlar var. Bu arada, 2002
yılında şirket elemanı sayısı olarak da 11 bin
kişiden 118 bin kişiye çıkmışız. Toplamda,
2002’deki 256 binden 2010’da 450 bin kişiye çıkmışız.
Aslında, Sağlık Bakanlığında çalışan
personel sayısının ciddi ölçüde artırılmasıyla
vatandaşa verdiğimiz hizmetlerde de ciddi bir artış
kaydedildi.
Değerli milletvekilleri, burada da temel bir
yaklaşıma işaret etmek isterim. Kamunun, hizmetlerini özel
sektör eliyle gördürmesi son derece çağdaş bir yöntemdir. Yani kamuya
alınacak herkesi, kamuda memur, kamuda işçi kadrosuna almak
mıdır hakikaten bu işin doğrusu? Bunun üzerinde
düşünmeliyiz. Ama hizmet alımı yoluyla istihdam edilen
değerli çalışanların hukukunu da tabii ki en iyi
şekilde korumak lazım.
Haklı olarak sordunuz: “Bunlar için ne gibi tedbirler
aldınız?” Şimdi, birincisi: Sağlık
Bakanlığında bu çalışanların
maaşlarının banka kanalıyla kendilerine ödenmesi mecburi
hâle getirildi, çerçeve genelgelerimizle yani doğrudan doğruya
işçilere ödenen paralar banka kanalıyla ödeniyor ve
miktarlarında herhangi bir oynamanın olmaması
sağlanıyor. Maaşlarının iki iş günü içerisinde,
ayın bitiminde, kendilerine ödenmesi zorunlu tutuldu. Sigorta primlerinin
kontrol edilmesi zorunluluğu getirildi. Sigorta primleri
yatırılmadan firmalara hak ediş ödemiyor hastanelerimiz. Yol ve
yemek yardımı gibi sosyal yardımlar ödenmeye başlandı.
Şimdi, bütün bunlar, Türkiye’de 120 bin kişinin istihdamını
sağladı ve bu değerli vatandaşlarımız aynı
zamanda da insanımıza hizmet ediyorlar sağlık
kuruluşlarında.
Bu arada şunu da yapıyoruz…
RIDVAN YALÇIN (Ordu) – Biz daha uygun koşullarda
çalışsınlar diye soruyoruz.
SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Erzurum) – E, tabii ki yani
memleket geliştikçe, AK PARTİ hükûmetleri döneminde olduğu gibi
böyle büyümeye devam ettikçe asgari ücret de artacak ki bu
çalışanların büyük bir çoğunluğu asgari ücretle
çalışmıyorlar, öğrenim durumlarına göre daha yüksek
ücretlerle de çalışıyorlar.
RIDVAN YALÇIN (Ordu) – İnşallah, biz daha iyisini
yapacağız.
SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Erzurum) – Yani burada bütün
mesele hem birçok insanı istihdam ederek iş sahibi yapmak hem de
sağlık hizmetlerinin kalitesini artırmak olmuştur, burada
yanlış bir şey yok. Ama biz kamu hizmetlerinin güçlendirilmesini,
bu hizmet alımlarıyla gördürülen işlerde de kamunun
patronajının devam etmesini çok önemsiyoruz. Kamuda sağlık
hizmetleri güçlendirilmelidir ama hizmetlerimizin önemli bir
kısmını özel sektöre de gördürebiliriz, bundan sonra da
gördürmenin ben gerekli olduğuna inanıyorum.
Peki, özel hastanelerde gerekli olmadığı hâlde
yapılan tahliller, tetkikler var mı, bununla alakalı bir veri
tabanı var mı? Biz de böyle bir veri tabanı yok doğrusu.
Sosyal güvenlik, buna ait bilgiler bizden ziyade şimdi Sosyal Güvenlikte,
çünkü Sosyal Güvenlik hizmet alımı yapıyor. Ancak burada da
şunu ifade edeyim: Değerli milletvekilleri, sistem, aslında
fazla tahlil yapmayı genellikle o fazla tahlil yapan kurumun lehine daha
fazla bir ödeme alabilir hâlinde sürdürmüyor. Sosyal Güvenlik Kurumunun paket
sözleşmeleri var. Bu paket sözleşmenin içerisinde siz bir özel
hastane olarak daha fazla tetkik yapmakla daha fazla kazanamazsınız.
Yaptığınız tetkikler sizin kasanızdan gider, sizin kesenizden
gider. Ha, bunların dışında istisnai bazı tetkikler,
tetkik grupları var. Bu tetkik gruplarıyla ilgili acaba birtakım
istismarlar olabiliyor mu? Bunu da değerlendirmek lazım.
Peki, zaman zaman kamuoyuna yansıyan doğrudan
hastanın istismarıyla ilgili hususlar var. Ben bunların çok
yaygın olmadığını düşünüyorum. Yani bunu yapanlar
gerçekten çok yanlış işler yapıyorlar ve gerek Sosyal
Güvenlik Kurumu gerek Sağlık Bakanlığımız
bunları tespit ettiği anda da hem idari yönden gerekli işlemleri
yapıyoruz ruhsat iptallerine varıncaya kadar, hizmet alım
sözleşmelerinin fesihlerine varıncaya kadar ve bunları
ayrıca savcılıklara da teslim ediyoruz. Kuşkusuz ki bu
kadar büyük bir hizmet alanında yanlış yapanlar oluyor,
yanlış yapanlara da gerekli olanlar yapılıyor.
Manisa’ya ne zaman bir hastane yapacağız? Bu doğru
ve önemli bir soru. Manisa dört yüz yataklı merkez bölge hastanesi için
YPK onaylarını aldık, kamu-özel ortaklığıyla
yapacağız. Ön yeterlilik ihalesini tamamladık Değerli
Milletvekilim Sayın Akçay, teklif sürecinde şu anda ihale.
Mayısın sonu itibarıyla da teklifler alınacak. İhale
bu şekilde değerlendirilerek inşallah
sonuçlandırılıp bu sene buranın yapımına
başlanacaktır.
Şeker hastalarının şeker ölçüm
çubuklarıyla ilgili problem, aslında Sosyal Güvenlik Kurumu
tarafından çözülmüş bir problemdir ama sahada hâlâ bazı
problemler olabiliyor. Buradan, sizin sorunuzu da vesile bilerek, bütün
vatandaşlarımıza şöyle seslenmek istiyorum: Sosyal Güvenlik
Kurumu bir kural koydu. Bu kuralı koyarken de bizden yardım aldı.
Biz, piyasadaki şeker ölçüm çubukları ve bunları ölçen
cihazların hepsini Hıfzıssıhhada inceledik ve bunların
ölçüm açısından rasyonel sınırlar içinde ölçüm
yapanlarını bir piyasa gözetimiyle belirledik. Diğer cihazların
da piyasadan çekilme şartını getirdik. Şu anda piyasada
satılan çubuklar ve bunların cihazları, doğru ölçüm yapan
çubuklar ve cihazlardır. Yine piyasa gözetimine devam edeceğiz.
Vatandaşımız, kendisine bir eczaneden fazla fiyat talep edilirse
kesinlikle o ölçüm çubuğunu ve o cihazı kullanmasın. Çünkü
Sosyal Güvenlik Kurumu, yeni cihazlar için ilave bir para ödeyeceğini de
tespit etti. Ama maalesef, bazen uygulayıcılar tarafından,
kendilerinin firmalarla ya da şirketlerle yapmış oldukları
ticari ilişkiler sebebiyle, vatandaşa “Şu cihazı ve bu
çubuğu kullan.” dayatması getirilmektedir.
Vatandaşımız buna lütfen dikkat etsin, herhangi bir para
ödemeden bu çubukları alma imkânına şu anda
kavuşmuştur.
Teşekkür ederim.
MUSTAFA ÖZYÜREK (İstanbul) – Sayın Başkan, karar
yeter sayısı istiyoruz.
BAŞKAN – Şu anda önergeleri okutacağım,
önergeleri işleme alacağız. Dolayısıyla, bu
aşamada bir oylama yok.
Sayın milletvekilleri, birinci bölüm üzerindeki
görüşmeler tamamlanmıştır.
Şimdi, birinci bölümde yer alan maddeleri, varsa o madde
üzerindeki önerge işlemlerini yaptıktan sonra ayrı ayrı
oylarınıza sunacağım.
1’inci madde üzerinde iki adet önerge vardır.
Önergeleri okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 744 Sıra Sayılı Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin 1.
maddesinin son cümlesindeki “Toplu Konut İdaresi’ne aktarılabilir.”
İbaresinin “Sağlık Bakanlığı’na
aktarılabilir.” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Mustafa
Özyürek Harun
Öztürk Tekin
Bingöl |
İstanbul İzmir Ankara |
Ferit Mevlüt
Aslanoğlu Sacid
Yıldız Şevket
Köse |
Malatya İstanbul Adıyaman |
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan kanun teklifinin 1’inci maddesinin teklif
metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Erkan
Akçay Mehmet
Günal Mustafa
Kalaycı |
Manisa Antalya Konya |
Mehmet
Şandır Rıdvan
Yalçın Alim
Işık |
Mersin Ordu Kütahya |
Emin
Haluk Ayhan |
Denizli |
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ
RECAİ BERBER (Manisa) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet?
SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Erzurum) –
Katılmıyoruz Değerli Başkanım.
BAŞKAN – Sayın Kalaycı, buyurun.
MUSTAFA KALAYCI (Konya) – Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; hepinizi saygılarımla selamlıyorum.
Görüştüğümüz maddede, il özel idarelerine
aktarılıp buralarda bekleyen ödeneklerin aynı veya başka
bir il özel idaresine ya da TOKİ’ye aktarılması öngörülmektedir.
Böyle bir uygulama bütçe ilkelerine aykırı olduğundan maddenin
tekliften çıkarılmasını öneriyoruz.
Değerli arkadaşlarım, bu maddede de TOKİ
karşımıza çıkmaktadır. TOKİ’ye imar
mevzuatında, vergi mevzuatında, birçok mevzuatta
ayrıcalıklar tanınarak özel imkânlar verilmiş, bedava arazi
ve arsalar tahsis edilmiştir.
TOKİ ne yapmıştır, aslında bir masaya
yatırmak gerekmektedir. Ben buradan şunu söyleyeceğim: TOKİ
vatandaşa kazık atmaktadır; TOKİ, dolayısıyla AKP
Hükûmeti fakir fukaraya, dar ve sabit gelirli insanımıza kazık
atmaktadır.
AHMET YENİ (Samsun) – Ayıp ayıp! O ifadeler çok
ayıp! Milletten özür dile.
MUSTAFA KALAYCI (Devamla) – Bunu ben söylüyorum ama bu…
AHMET YENİ (Samsun) – Ağzından çıkanı
dinle.
MUSTAFA KALAYCI (Devamla) – Sen benim
konuştuklarımı dinle, gelir burada cevap verirsin.
AHMET YENİ (Samsun) – Çok ayıp!
MUSTAFA KALAYCI (Devamla) – Ben ayıp bir şey söylemedim;
yapılan bir işlemi, resmî rapora yansıyan bir hususu ben burada
dile getirmekteyim.
AHMET YENİ (Samsun) – Kulağın duymuyor,
kulağın.
MUSTAFA KALAYCI (Devamla) – Değerli arkadaşlarım,
bu söylediğim konu, eski adıyla Başbakanlık Yüksek
Denetleme Kurulu, yeni adıyla Sayıştay
Başkanlığımızın Toplu Konut İdaresi
Başkanlığı 2009 yılı raporunda aynen yer
almaktadır ki bu raporu değerli milletvekili arkadaşlarım
KİT Komisyonundan da temin edebilirler. Bu rapor ne zaman
yazılmış, ne zaman kabul edilmiş? 14 Aralık 2010
tarihi itibarıyla. Şimdi, raporun Romen rakamla XI’inci
sayfasında yer alan 9 ve 10 numaralı önerileri okuyacağım.
9 numaralı öneride, “İdarenin, konut ve iş yerleri
satışlarında peşinattan kalan bakiyeye memur maaş
artışı oranı uygulanan projelerde taksitlere enflasyon
oranı üzerinde bir artış yapılması nedeniyle alt ve
orta gelir grubunda konut satın alanların ödeme güçlüğüne yol
açtığı görüldüğünden, idare tarafından bakiye borç ve
taksit tutarlarına memur maaş artış oranı TÜFE ve ÜFE
oranlarını içeren endeksler arasından en düşük olanın
uygulanması” diyor.
Yine, 10 numaralı öneride, TOKİ’nin taşınmaz
satışlarında bankalarla yapılan protokollerin
uygulanması sonucunda hem idarenin hem de taşınmaz satın
alanların daha fazla maliyete katlandığı
görüldüğünden, idarenin taşınmaz satışlarında
aracı olarak çalışan bankalarla yaptığı protokol
hükümlerinin konut satın alanlar ve idare lehine yeniden düzenlenmesini
istiyor.
Şimdi, katlandığı maliyetin yüksek olması
ne demektir arkadaşlarım? Yani, Anadolu tabiriyle buna kazık
derler. Yani maliyetin üzerinde bir satış yapıyorsan, ki dar ve
sabit gelirli insanımıza bunu yapıyorsan bunun başka
adı yoktur.
TOKİ’den konut alan vatandaşın bir ödeme planı
da yoktur. Yoktur çünkü TOKİ tefeci gibi faiz almaktadır.
TOKİ’nin, konutun peşinat bedelinden sonra kalan bakiyeye
uygulamış olduğu memur maaş endeksi, kim ne derse desin,
etki ve sonuçları itibarıyla bileşik faizdir. Bir de bu uygulama
en düşük devlet memuruna uygulanan artış oranını da
içine alan memur maaş endeksidir. Örneğin, en son dönem olan 2010
ikinci altı aylık memur maaş endeksine bakmak gerekmektedir.
Memura açıklanan ve uygulanan yüzde 2 artıştır ama
TOKİ’nin memur maaş endeksine gelince 3,59’a yükselmektedir çünkü
artış olarak alınan endekste her memur kesimine uygulanan
artış oranı değil, belirli memur kesimine uygulanan memur
zammı ve seyyanen yapılan zamlar da eklenerek endeksin içine
girmektedir. Türkiye Büyük Millet Meclisi Dilekçe Komisyonuna bile bu konuda
binlerce şikâyet dilekçesi gelmiştir. Artış oranı
bileşik faiz olmayan, idareyi tefeci pozisyonuna düşürmeyecek, konut
alıcılarını rahatlatacak ve aynı zamanda ne zaman ne
ödeneceğinin bilindiği sabit oranlı bir artış
oranı olmalıdır. Böylece konut alıcısı bir ödeme
planı alabilecek ve konutunun gerçek bedelini görecektir.
Teşekkür ediyorum, saygılar sunuyorum.
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Kalaycı.
Önergeyi oylarınıza sunup karar yeter
sayısını arayacağım.
Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir,
karar yeter sayısı vardır.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 744 Sıra Sayılı Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin 1.
maddesinin son cümlesindeki “Toplu Konut İdaresi’ne aktarılabilir.”
İbaresinin “Sağlık Bakanlığı’na
aktarılabilir.” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Mustafa Özyürek
(İstanbul) ve arkadaşları
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ
RECAİ BERBER (Manisa) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet?
SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Erzurum) –
Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN – Sayın Özyürek, buyurun efendim.
MUSTAFA ÖZYÜREK (İstanbul) – Sayın Başkan,
saygıdeğer milletvekilleri; önergemiz üzerinde söz almış
bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlarım, biraz önce
arkadaşımız Sacid Yıldız’ın somut, net bir sorusu
oldu. Sayın Bakan bunu cevaplarken, bu somut soruya somut cevap vermek
yerine “vay o arkadaşları rencide ediyorsunuz da, ne
hakkınız var da” filan gibi topu taca atma yöntemine başvurdu.
Bu doğru bir yöntem değil değerli arkadaşlarım. Biz,
burada, muhalefet milletvekilleri olarak elbette denetim görevimizi
yapacağız. Basında yer alan, çeşitli çevrelerde yer alan
haberleri burada soracağız. Siz derseniz ki “Hayır, böyle bir
şey yoktur.” veya “Böyle bir şey vardır, şu şekilde
olmuştur…” Arkadaşımız da onu sordu.
Şimdi, Sayın Bakan öyle gerekçeler söyledi ki,
işte, kadrosu olmayan üniversiteleri bu yolla takviye edecekmiş gibi
bir izlenim vermeye çalıştı. Oysa, haber açık,
arkadaşımızın sorusu açık. Bu kişiler,
gidiyorlar, hastanesi olmayan bir üniversitede profesör olup hemen büyük
şehirlere dönüyorlar. Bu yöntem doğru mu, değil mi? Önce,
Sayın Bakanın buna cevap vermesi lazım. Bu yöntemi doğru
kabul ettikleri anlaşılıyor ama peki, herkese bu olanak
sağlanıyor mu? Her doçent gidip, hastanesi olmayan üniversitelerde
profesör olup geri dönebiliyorlar mı? Yani bunlara, cevap vermek
lazım; bu bir.
İki: Yani, burada, biz, muhalefet milletvekilleri olarak
özgür bir şekilde soru sorma hakkına sahibiz. Sayın
Bakanın, bize, burada, nasıl muhalefet yapılacağı
dersini vermeye hakkı ve yetkisi yoktur; bunu açıkça ifade ediyorum.
Biraz önce, sabah, Sayın Nimet Çubukçu’da da benzer olayı
yaşadık. Türkiye’de şu anda 1 milyon 700 bin öğrenciyi
ilgilendiren bir olay sürekli gündemde tutuluyor. Bunun yolu… Bu haberleri
ortaya koyanlar AKP’ye karşı olanlardır, öyleyse biz bunu kabul
etmiyoruz anlayışı doğru bir anlayış değil
ki. Bu, gene, teknik bir olay. Dersiniz ki: “Kesinlikle şifreleme yoktur.”
veya “Şu şöyle olmuştur.” Yoksa siz, burada gelip muhalefeti veya
bu konuda haber yapan medyayı suçlayarak insanları inandıramazsınız
ki. İşte, biraz önce değerli arkadaşımız söyledi,
“Benim çocuğum da sınava giriyor, büyük bir huzursuzluk içindeyiz.”
dedi. Bu huzursuzluğu nasıl gidereceğinizi düşüneceksiniz.
Bu, 3-5 kişi değil ki, 1 milyon 700 bin kişi ve iyi niyetle biz
gerçekten bu olayın olmamasını dileriz ama
olmadığına herkesi inandırmanız lazım. Bu sürekli
suçlayarak bir yere varamazsınız veya Sayın
Cumhurbaşkanı gibi fevkalade yanlış bir şekilde,
bilemediğiniz, ayrıntısına vâkıf olmanız mümkün
olmayan bir konuda kefil olarak onu atlatamazsınız.
Şimdi, ben de bu konuyu bilmeden bir konuda kefil olsam ne
olacak? Yani iki gün sonra herkes unutur gider. Bu, teknik bir olaydır,
teknik bir şekilde incelenmelidir, toplumu tatmin edecek şekilde
açıklamalar yapılmalıdır. Onun için bu 51 profesörle ilgili
olay da somut bir olaydır, teknik bir olaydır, bunun
ayrıntılarını anlatırsanız, bizi ikna ederseniz
biz ikna olmaya hazırız. Bizim kimseyi suçlamak gibi bir niyetimiz
yok. Yoksa o kişilerin kimler olduğuna dair elimizde bilgiler var,
kimin yakını olduğuna dair bilgiler de var; bunları da
burada açıklamak istemem.
Değerli arkadaşlarım, bu teklifle gerçekten
sağlık sektörüne önemli imkânlar sağlanıyor.
“Eksiğimiz var.” dediler, “Sorunlarımız var.” dediler, Meclisin
bu sıkışık zamanında bile bunları Meclis olarak
görüşüyoruz ve kabul ediyoruz ama artık sağlık sektörünün
de halka hizmet açısından hiçbir bahanesi kalmamıştır.
Umarım bu kanunla verilen yetkiler en iyi şekilde, adil
şekilde değerlendirilir diyor, hepinize saygılar sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Özyürek.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir.
2’nci madde üzerinde bir adet önerge vardır, okutuyorum:
TBMM Başkanlığı’na
Görüşülmekte olan 744 sıra sayılı Kanun
Teklifinin 2 nci maddesinin Tekliften çıkarılmasını arz ve
teklif ederiz.
Mustafa
Özyürek Harun
Öztürk Sacid
Yıldız |
İstanbul İzmir İstanbul |
Tekin
Bingöl Ferit Mevlüt
Aslanoğlu Şevket
Köse |
Ankara Malatya Adıyaman |
Kamer
Genç |
Tunceli |
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ
RECAİ BERBER (Manisa) – Sayın Başkan, katılamıyoruz.
BAŞKAN – Hükûmet?
SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Erzurum) –
Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN – Sayın Genç, buyurun.
KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 2’nci maddeyle ilgili olarak verdiğimiz bir önerge
üzerinde söz almış bulunuyorum. Hepinize saygılar sunuyorum.
Tabii, dört seneye yakın bir süredir bu salonda AKP’li
bakanlar şu sıralarda oturuyorlar, biz de milletvekili olarak
çıkıyoruz burada memleketin ciddi sorunlarını dile
getiriyoruz. Maalesef, Hükûmet sıralarında oturan bakanlardan
hiçbirisi milletvekillerinin sorduğu sorulara cevap vermiyor, doğru
cevap vermiyor çünkü dürüst görev yapmadıkları için, daima hak ve
hukuku köşeye ittikleri için, hak ve hukuka riayet etmedikleri için hep
kendi hesaplarına göre yanlış cevap veriyorlar. Bu
yanlış cevaplara da, tabii, çoğunluk da onlarda olduğu
için, maalesef işte Meclis Başkanlığında oturan
arkadaşlarımız da “Efendim, takdir onundur.” deyip geçiyorlar.
Değerli arkadaşlar, bakın, şimdi biraz önce
Sayın Yıldız bir soru sordu. Bu jet profesörlerden bahsetti.
Bunlardan bir tanesi Metin Doğan. Bu Metin Doğan
Yıldırım Beyazıt Üniversitesi Rektörlüğüne
atanıyor. Nerede şey ediyor? Sakarya Üniversitesinde Hemşirelik
Yüksekokuluna gidiyor orada profesör oluyor ve iki ayını da
doldurmadan Abdullah Gül bunu tutuyor Yıldırım Beyazıt
Üniversitesine rektör atıyor. Bugüne kadar bu kadar keyfî, bu kadar
hukuksuz bir atama, bir profesörlük var mı, çık burada konuş,
varsa çık burada söyle. Hep yalan söylüyorsunuz, hep bu milleti
kandırıyorsunuz.
AHMET YENİ (Samsun) – Yalan söyleyen sensin.
KAMER GENÇ (Devamla) – Yahu,
insanlarda bir sıkılma olur, bir utanma olur arkadaşlar yahu. Bu
Meclisin bir saygınlığı var yahu. Olur mu böyle ya!
AHMET YENİ (Samsun) – Bilmeden konuşma. Sen yalan
söylüyorsun.
KAMER GENÇ (Devamla) – Şimdi, arkadaşlar, bakın hep
burada suistimallerinizi…. Bakın, benim elimde, şurada bir çizelge
var. Bu çizelge, İhracatçılar Birliğinin, devletin Dış
Ticaret Müsteşarlığının geçen seneki harcamaları.
Zafer Çağlayan’a bağlı olan yani İhracatçılar
Birliğinin fon niteliğindeki bu parasının Zafer
Çağlayan tarafından harcanan kısmı 507 milyar lira. Nereye
gidiyor biliyor musunuz? Bunun 81 milyar lirası yiyeceğe gidiyor, 218
milyar lirası telefona, şoföre, Bakanın işte telefonuna,
sekreterinin harcamalarına, telefon giderlerine, ondan sonra 184 milyar
lirası… Hepsi burada var. Bunlar nedir? Fon harcamalarının keyfî
harcanmasıdır. Kendi maaşından harcamıyor, kendi posta
masrafları, tebrik masrafları buradan ödeniyor. Buyurun, listesi
burada. Gidin…
Şimdi, dün ben burada bir ifade de tabii yanlış
kullandım.
AHMET YENİ (Samsun) – Dünkü yalanını düzelt.
KAMER GENÇ (Devamla) – Bakın, bu İhracatçılar
Birliği, AKP’nin eski genel merkezi kiralıkmış… Bana AKP’ye
ait olduğunu bana söylemişlerdi, kiralıkmış.
AHMET YENİ (Samsun) – Yani akşamdan beri yalanın
bitmiyor.
MEHMET EMİN TUTAN (Bursa) – Her şeyin böyle.
KAMER GENÇ (Devamla) – Tamam canım, bir dakika, düzeltiyorum.
AHMET YENİ (Samsun) – Her şeyin yalan.
KAMER GENÇ (Devamla) – Yok efendim, her şeyin doğrusunu
söylüyoruz.
Bakın, kiralıkmış, sizin bir sonradan…
AHMET YENİ (Samsun) – Her şeyin böyle.
KAMER GENÇ (Devamla) – Efendim bir konuş da…
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri…
KAMER GENÇ (Devamla) – Kiralıkmış, sonradan
İhracatçılar Birliği bu binayı 15 trilyon 200 milyar liraya
alıyor.
Peki, niye bu kişinin…
AHMET YENİ (Samsun) – Ya bırak kişiyi, yalanı
düzelt, yalanı.
KAMER GENÇ (Devamla) – …bu binasını 15 trilyon 200
milyar liraya alıyor. Yahu, İhracatçılar Birliğinin bu
parasını siz hangi hakla buraya harcıyorsunuz?
MEHMET EMİN TUTAN (Bursa) – Gene yanlış
söylüyorsun.
AHMET YENİ (Samsun) – Yalanı düzelt, yalanı.
KAMER GENÇ (Devamla) – Ve bu bina da sizin bir milletvekiline ait.
AHMET YENİ (Samsun) – Yalan mı değil mi?
Yalanı düzelt.
KAMER GENÇ (Devamla) – Yalan değil işte. Sen söyle.
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri…
AHMET YENİ (Samsun) – Utanmadan, akşamdan sabaha yalan…
KAMER GENÇ (Devamla) – Ya, bak sen, bir defa adabı
öğren, adabı.
AHMET YENİ (Samsun) – Yalan… Yalan…
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri…
KAMER GENÇ (Devamla) – Şimdi, bakın AKP’nin eskiden çok
düşük fiyatla kiraladığı bir binayı…
AHMET YENİ (Samsun) – Yalan… Yalan…
KAMER GENÇ (Devamla) – …İhracatçılar Birliğinin
devletin ihracat politikasını düzeltmek üzere
topladığı paralara, getiriyor, orada 15,5 trilyon liraya
satın alıyor. Böyle bir şey olur mu?
AHMET YENİ (Samsun) – Akşamki yalanını düzelt.
ÖZKAN ÖKSÜZ (Konya) – Öyle bir şey yok yalan söylüyorsun.
KAMER GENÇ (Devamla) – Ben yalan söylüyorsam beni mahkemeye ver.
ÖZKAN ÖKSÜZ (Konya) – 8,5’a aldı, 8,5’a aldı.
KAMER GENÇ (Devamla) – Yahu, İhracatçılar Birliği
almış mı bu binayı almamış mı?
ÖZKAN ÖKSÜZ (Konya) – Yalan söylüyorsun. Dün de yalan söyledin
bugün de yalan söylüyorsun.
BAŞKAN – Sayın Öksüz…
KAMER GENÇ (Devamla) – Bu bina dört senedir burada,
arkadaşlar, boş duruyor, dört senedir. Nedir? Devletin
parasını yandaşlara götür şey et.
AHMET YENİ (Samsun) – Bırak, bırak, önce
yalanlarını düzelt, yalanlarını.
KAMER GENÇ (Devamla) – Dolayısıyla, yani, burada,
çıkın…
MEHMET EMİN TUTAN (Bursa) – Özür dilesene, özür dile.
KAMER GENÇ (Devamla) – Bakın, bu YGS imtihanı, YGS’ye…
AHMET YENİ (Samsun) – Özür dile, özür.
KAMER GENÇ (Devamla) – Bakın, arkadaşlar, 1 milyon 700
bin aile ve çocuğu buna bir çözüm bekliyor.
AHMET YENİ (Samsun) – Önce özür dile, özür.
KAMER GENÇ (Devamla) – Niye buna çözüm getirmiyorsunuz? Millî
Eğitim Bakanı Çubukçu’yla, Abdullah Gül “Ben tatmin oldum.” demekle
olur mu?
AHMET YENİ (Samsun) – Özür dile, özür.
KAMER GENÇ (Devamla) – Getirdiniz özel aile ve öğrencilere
göre üniversite imtihanını hazırladınız. Böyle bir
şey olur mu? Arkadaşlar, kişiye özel soru
kitapçığı da hazırladınız. Bu, tamamen
yapılan bir zulümdür bu memlekete.
AHMET YENİ (Samsun) – Yalanlarını düzelt,
yalanlarını.
KAMER GENÇ (Devamla) – Size bu zulümleriniz hakkında millet
size iyi ders verecektir.
Hepinize saygılar sunuyorum.
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Genç.
AHMET YENİ (Samsun) – Özür dilesene milletten.
MUSTAFA ÖZYÜREK (İstanbul) – Karar yeter sayısı
istiyorum.
AHMET YENİ (Samsun) – Dünkü yalanını düzelt.
BAŞKAN – Arkadaşlar, Sayın Yeni, lütfen.
MEHMET EMİN TUTAN (Bursa) – Hangisini düzeltecek, her
şey yalan.
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, dün de bu konu meydana
geldi. Arkadaşlar, tapunun kayıtları açık, gider herkes
bakar, eder, öğrenirsiniz; bu mesele değil.
MUSTAFA ÖZYÜREK (Mersin) – Karar yeter sayısı…
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunacağım ve
karar yeter sayısını arayacağım.
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ
RECAİ BERBER (Manisa) – Sayın Başkan, 2’nci maddeyle ilgili bir
hususta düzeltme yapmak istiyorum.
BAŞKAN – Maddeyi oylamadan önce, şimdi önergeyi
oyluyoruz biz.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler…Karar yeter sayısı vardır, önerge kabul
edilmemiştir.
Buyurun Sayın Komisyon.
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ
RECAİ BERBER (Manisa) – Sayın Başkan, maddede Gelir Vergisi
Kanunu geçiyor, ilk defa geçiyor. Burada kanunun tarihi ve
sayısını belirtmek gerekir. “31/12/1960 tarihli ve 193
sayılı” diye ilave edilerek oylanmasında fayda var.
BAŞKAN – Evet, gerekli notlar alınmıştır.
Komisyonun düzeltme talebiyle birlikte maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul
edilmiştir.
3’üncü madde üzerinde bir adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 744 Sıra Sayılı Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin 3.
maddesi ile düzenlenen Ek Madde 4’ün tekliften
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Mustafa
Özyürek Tayfun
İçli Ferit
Mevlüt Aslanoğlu |
İstanbul Eskişehir Malatya |
Harun
Öztürk Sacid
Yıldız Tekin
Bingöl |
İzmir İstanbul Ankara |
Şevket
Köse |
Adıyaman |
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ
RECAİ BERBER (Manisa) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet?
SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Erzurum) –
Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN – Sayın İçli, buyurun efendim. (CHP
sıralarından alkışlar)
H. TAYFUN İÇLİ (Eskişehir) – Teşekkür ediyorum
Sayın Başkanım.
Değerli milletvekili arkadaşlarım, 3’üncü madde
üzerinde önerge verdik, bu konuda söz aldım.
Sayın Bakanım, bu konuşmalarım inanın
katkı vermek için, lütfen dinleyiniz. Bakın, döner sermaye
işletmelerinin tüzel kişiliği yoktur. Döner sermaye
kişilikleri kime bağlıysa onun tüzel kişiliği
vardır. Bu, Sağlık Bakanlığına bağlıdır
ve 209 sayılı Yasa’da değişiklik yapıyorsunuz.
Bakın, 4353 sayılı Muhakemat Umum Müdürlüğünün
Vazifelerine, Devlet Davalarının Takibi ve Usullerine ilişkin
bir kanun vardır; bu, çok ayrıntılı bir kanundur, çok eski
bir kanundur, yıllar itibarıyla ihtiyaca göre değişiklikler
arz etmiştir. Şimdi 200 avukat kadrosu alıyorsunuz, bunu
Sağlık Bakanlığının döner sermaye diye de bir
yere ayırıyorsunuz. Şimdi, bu, kanuna aykırı. Bir
kere, 4353 sayılı Kanun’a atıf yapmadan orada
değişiklik yapmazsanız -bütün bakanlıkların ve
taşra teşkilatının davalarına bakmakla görevli olan
Muhakemat Müdürlüğüdür, hazine avukatlarıdır- ve sadece 209
sayılı Kanun’a bir ek fıkra eklemeye kalkarsanız devletin bütün
işleriyle karşı karşıya kalırsınız.
Bakın, Çevre Bakanlığına bağlı döner
sermaye işletmeleri vardır. O döner sermaye işletmelerinin ve
birçok döner sermaye işletmelerinin tüzel kişiliği olmaması
sebebiyle, açtıkları davalar husumet nedeniyle büyük sıkıntılar
yaşamaktadır. Kimisi valiliğe bağlıdır alt
teşkilat olarak, taşra teşkilatı, kimi bakanlıklara
bağlıdır. Böyle bir düzenlemeyle devletin sistemini altüst
edersiniz, yargıda hız sağlayalım derken, içinden
çıkılmaz bir hâle getirirsiniz.
Bakın, yine öylesine alelacele yapılıyor ki… Ek
fıkra istiyorsunuz. Bu 209 sayılı Yasa’nın 6’ncı
maddesine göre “Tıp meslekleri mensubini ile eczacı, kimyager ve
veterinerlerin tayini, müessese amirinin usul ve mevzuata uygun olarak
yapılacak teklifi ve vilayetin inhası üzerine veya resen
Bakanlıkça; muhasiplerin tayini ise Sağlık ve Sosyal Yardım
Bakanlığının teklifi üzerine Maliye
Bakanlığınca yapılır.” diyor. Şimdi, “Diğer
personelin tayini ise müessese amirinin teklifi ve vilayet sağlık
müdürünün inhası üzere vilayetçe yapılır.”
Şimdi, siz avukatları bu 209 sayılı
Yasa’nın içine ekliyorsunuz, “diğer personel” kapsamına giriyor.
Şimdi, siz avukatları, hukuk fakültesini bitirmiş,
stajını bitirmiş… Yani bunları bile
düşünmemişsiniz, aceleye almışsınız. Yani bütün
personeli ayırmışsınız çünkü bu kanuna göre ama
avukatları ayırmamışsınız. Bunu aceleye
getirmişsiniz. Neden? Çünkü bu kanun teklifi Plan ve Bütçe Komisyonuna
gelirken böyle bir düşünce yok. Plan ve Bütçe Komisyonunda bir
arkadaşımızın böyle zihni fikir projesiyle 200 kişilik
kadroyu buraya ihdas etmişsiniz ama ihdas ettiğiniz bu fıkra 209
sayılı Kanun’u çökertiyor. Onu çökertmeyi bırakın, 4353
sayılı Muhakemat Umum Müdürlüğünün Vazifelerine ve Devlet
Davalarının Takibi Hakkında Kanun’u felç ediyor.
Şimdi, mahkemelerde, avukat gitti… Mesela temyiz müessesesini
düzenlemişsiniz. Orada, bu 4353’te temyiz zaruridir. Burada bir fıkra
eklemişsiniz, diyor ki: “Gerekli tedbirleri alır.” Ne demek
tedbirleri alır? Temyiz mi edecek, etmeyecek mi? Temyiz etmek durumunda
muhakematın avukatları. Devletin trilyonları gidecek, siz onun
takdirine bırakıyorsunuz. Hem de takdiri kime
bırakıyorsunuz. Yani şimdi fıkrasını
bulamadım, çok geniş bir fıkra düzenlemişsiniz; yani
diyorsunuz ki, buradaki, işte, şey yapılır, dava açılıp
açılmayacağı…
Bu sistem, Sayın Bakanım, inanın
başınıza çok büyük sıkıntılar açar.
Sağlık Bakanlığının başına
sıkıntılar açar, döner sermaye işletmelerinin
başına çok büyük sıkıntılar açar. Rica ediyorum, daha
sonra ciddi bir şekilde bu düzenlenir. Teklif sahibinin niyeti, bu yok.
Bir de bu yetmiyor, 200 kişilik kadro. Kamu İhale
Yasası’nın 22’nci maddesine göre, işte, sözleşmeli
alacaksınız. Orada bile bir eksiklik var. Bütün kanunlarda,
düzenlenirken “22’nci maddenin (h) bendi” diye açıkça belirtilir. Çünkü
22’nci maddede… Bu tür alımlarda doğrudan teminde kâğıt da
alıyorsunuz, motor da alıyorsunuz, hepsi ayrı ayrı
bentlerde ifade edilir. Avukatlık hizmeti 22’nci maddenin (h) bendinde.
Öylesine aceleye getirilmiş ki… Rica ediyorum, yani bir kanun
çıkartıyoruz, Meclis giderayak... Bunu lütfen geri çekin çünkü
devletin sistemini… En çok da sizin başınız ağrıyacak
bu kanunda çünkü Bakan sıfatıyla oturuyorsunuz.
Saygılarımı sunuyorum.
Teşekkür ederim. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler.. Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir.
4’üncü madde üzerinde bir adet önerge vardır, okutuyorum.
Buyurun:
TBMM Başkanlığı’na
Görüşülmekte olan 744 sıra sayılı Kanun
Teklifinin 4 üncü maddesinin Tekliften çıkarılmasını arz ve
teklif ederiz.
Sacid
Yıldız Harun
Öztürk Tekin
Bingöl |
İstanbul İzmir Ankara |
Mustafa
Özyürek Ferit Mevlüt
Aslanoğlu Şevket
Köse |
İstanbul
Malatya Adıyaman |
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ
RECAİ BERBER (Manisa) – Katılamıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN – Hükûmet?
SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Erzurum) –
Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN – Buyurun Sayın Aslanoğlu.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Sayın
Başkan, çok değerli milletvekilleri; hepinize saygılar
sunuyorum.
Değerli arkadaşlarım, bir dönemi tamamladık.
Ülke için, ülkemiz için elimizden gelen her şeyi yapmaya
çalıştık. Doğruları söylemeye çalıştık
ama bazen doğrularımızı doğru olarak kabul etmediniz
ama biz sonuna kadar doğruları söyleyeceğiz. Ben bir kez daha
burada bir doğruyu söylemek istiyorum: Değerli arkadaşlar, konu
Sağlık Bakanlığıyla ilgili değil.
Şimdi, seçimler geldi, bir sürü kamu görevlisi istifa etti
-en tabii haklarıdır bunların yani seçme ve seçilme
hakkıdır- süresinde istifa ettiler ve tüm partilerden ön seçime
girdiler, temayül yoklamasına girdiler. Yaklaşık bin
kişiye, 2 bin kişiye, 10 bin kişiye gitti, kendilerine destek
istediler. En tabii haklarıydı. Yarın listeye giremediği
zaman -benim sizden âcizane tavsiyem, tüm partiler için- hangi şehirden
girdiyse o arkadaşımız, lütfen kamu olarak aynı
şehirde görev vermeyin. Ben, burada isim “X” müdür, “Y” müdür, “Z”
müdür... Yani Sağlık Bakanlığı olduğu için
Sağlık Bakanlığına söylüyorum: Eğer sizin
Türkiye’de sağlık müdürleriniz istifa ettiyse -lütfen, rica ediyorum-
artık bunlar politize olmuştur, aynı şehirde insanlara bir
sürü taviz vermiştir, aynı şehirde insanlarla artık o bir
taraf olmuştur. Yani eğer, biz, toplumun bir bütününü kucaklayacaksak
arkadaşlar, toplumda böyle bir ayrımcılık yaratmayalım
arkadaşlar, benim âcizane görüşüm.
Arkadaşlar, bu ülke hepimizin. Bu ülkede eğer ön seçime
girmiş veya yoklamaya girmiş... Yani örneğin, bizim bazı
illerimizde 15 bin kişiyle ön seçime girdiler. Bu
arkadaşımız ön seçimi kaybettiyse, bir kamu görevlisiyse, yine
kamu görevine iade etmek en tabii haklarıdır ama o şehirde
artık bir taraf olmuştur o, artık siyasetin bir parçası
hâline gelmiştir. Lütfen, bunu bir ilke edinelim eğer “temiz siyaset”
diyorsak. Ülkede temiz siyasetin geleceğinde bunlar çok önemli. Bunun çok
sakıncalarını hep gördük, yaşadık.
Sayın Bakanım, bunu, lütfen, bir ilke kararı
alın. Örneğin Diyanet İşleri
Başkanlığında bu ilke kararı var. Diyanet
İşleri Başkanlığında istifa eden kamu görevlisi,
ister müftü olsun ister kim olursa olsun artık kendi kentine,
yaşadığı kentine vermiyorlar ama kamunun diğer
kurumlarında da mutlaka bunun böyle yapılması lazım.
Eğer siyaseti etik yapacaksak, siyaseti kamu görevlisiyim deyip insanlara
taraf olarak yaklaşmayacak durumdayız. Ülkenin buna ihtiyacı
var. Ben bunu hepinizin dikkatine sunuyorum.
Saygılar sunarım. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Aslanoğlu.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler...
Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Kabul edilmiştir.
5’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
6’ncı madde üzerinde bir adet önerge vardır, önergeyi
okutuyorum:
TBMM Başkanlığı’na
Görüşülmekte olan 744 sıra sayılı Kanun
Teklifinin 6 ncı maddesinin Tekliften çıkarılmasını
arz ve teklif ederiz.
Hulusi
Güvel Ferit Mevlüt
Aslanoğlu Harun Öztürk |
Adana
Malatya
İzmir |
Sacid
Yıldız Birgen
Keleş Şevket
Köse |
İstanbul
İstanbul
Adıyaman |
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ
RECAİ BERBER (Manisa) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet?
SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Erzurum) – Katılmıyoruz
efendim.
BAŞKAN – Buyurun Sayın Köse.
ŞEVKET KÖSE (Adıyaman) – Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; 744 sıra sayılı Yasa Teklifi’nin
5’inci maddesiyle ilgili verdiğimiz önerge üzerinde söz almış
bulunmaktayım. Bu vesileyle yüce heyetinizi saygıyla selamlarım.
Sayın arkadaşlar, bu yasa teklifiyle AKP son dakika golü
atmak istedi. Bakınız, AKP İktidarı, her maddesi
sağlıkla ilgili olan bu yasa teklifini apar topar, Sağlık
Komisyonunun görüşünü almadan Plan Bütçe Komisyonuna getirdi. Acaba bu derece
önemli düzenlemeler içeren bir yasa teklifinin apar topar görüşülmesinin
sebebi nedir? Merak edip soruyoruz ama tatmin edici bir yanıtı
maalesef alamıyoruz. Bu derece önemli bir yasa teklifi tüm bilim
çevrelerince tartışılmadan, hiçbir sivil toplum kuruluşu,
meslek odası ve sendikanın görüşü alınmadan
hazırlanamaz. Bu durum, bildiğiniz gibi, demokrasiyle
bağdaşmamaktadır.
Sağlığı ilgilendiren bu düzenleme
yalnızca bugünü değil, bir ülkenin geleceğini
değiştirir ve kaderiyle oynar bir duruma gelinir. Bu yüzden,
düzenlemeyi dikkatle ele aldığımız zaman, Hükûmetin
halkı düşünmediği gibi, hiçbir zaman böyle bir derdinin de
olmadığı ortaya çıkmaktadır.
Değerli arkadaşlar, yasa teklifiyle 1219
sayılı Yasa’da da çeşitli değişiklikler
yapılmaktadır. Biz Cumhuriyet Halk Partisi olarak zaten doğru
olanları hep destekledik ve desteklemeye de devam ediyoruz. Ancak,
diş hekimleri ile ilgili yapılan düzenlemeler için olumlu
düşünmek mümkün değildir. Diş hekimliğinde uzmanlık
alanları 1219 sayılı Yasa’yla düzenlenmiştir. Buna göre,
söz konusu yönetmelik 2009 tarihinde yürürlüğe konulmuştur. Bu
yönetmelikle, diş hekimliğinde uzmanlık ana dalları ve
eğitim sürelerine dayalı çizelge kabul edilerek yürürlüğe de
konulmuştur. Ama açılan davalar sonucunda Danıştay
tarafından yürütmesi de durdurulmuştur. Danıştay
kararıyla yürütmesi durdurulan bu çizelge, bazı eklemelerle yasa
teklifinde de yer bulmaktadır. Bir başka ifadeyle, AKP hukukun
arkasından dolanmaktadır. Diş hekimliği mesleğine uzun
dönem içinde önemli etkileri olacak olan böylesi bir konunun bilimsel
kriterlere dayanmadan, keyfî nedenlerle, yargı kararlarını hiçe
sayarak düzenlenmek istenmesi hukuk devletinin ilkelerine uymamaktadır.
Açıkçası Anayasa’ya aykırıdır ve Anayasa’yla
bağdaşmaması da söz konusudur. Onun için, bu yanlışa
bir an önce “dur” demeli ve vazgeçilmelidir.
Değerli arkadaşlar, Hükûmet bu ve buna benzer yasalarla
sağlığa ilişkin çok sayıda düzenleme yaptı ama
her ne hikmetse diş hekimliğinde hizmet alımını
yaşama geçirmek için bir çaba göstermedi.
Ülkemizin diş hekimliği sorunu uzmanlık
değildir. Ülkemizin diş hekimliği sorunu
halkımızın diş hekimlerine ulaşamamasıdır.
Uzmanlık toplumsal talebe ve ihtiyaca dayalı olmalıdır.
Oysa vatandaş diş hekimine başvurabildiğinde, ortodonti
bölümü hariç, ağız ve diş sağlığı
rahatsızlıklarında çözüm bulamamaktadır. Zaten Dünya
Diş Hekimleri Birliği de diş hekimini “ağız doktoru”
olarak tanımlamaktadır. Bu yasayla hem meslek olarak diş
hekimliği hem de ağız ve diş sağlığı
açısından yurttaşlarımız zor bir durumda bırakılmaktadır.
Hükûmet bu şekilde düzenlemelerle birlikte özel muayenehanelerden hizmet
alımının önünü de açmalıdır. Bu konuda Maliye
Bakanlığı, Çalışma Bakanlığı ve
Sağlık Bakanlığı derhâl birleşip, bir araya gelip
düzenleme yapmalıdır.
Sayın arkadaşlar, peki, “sağlıkta torba
yasası” diye adlandırılan bu yasa teklifinde Gümrük
Müsteşarlığına 2 bin kadro tahsis edilmesinin nedeni nedir?
AKP giderayak, seçime iki ay kala böyle bir düzenlemeyi kadrolaşmak için
istemiyorsa ya niçin yapıyor? Bu 2 bin personel eksiğini daha önceden
gelen yasa tekliflerinden birinde değerlendirmek neden aklınıza
gelmedi? Maalesef bu sorularımın hiçbirinin yanıtı
verilmemektedir. AKP her zaman yaptığı gibi yangından mal kaçırır
bir biçimde düzenlemeye gitmektedir.
Sözlerime son verirken, verdiğim önergenin kabul edilmesini
diler, yüce heyeti tekrar saygıyla selamlarım. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Köse.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir.
7’nci madde üzerinde bir adet önerge vardır, okutuyorum:
TBMM Başkanlığı’na
Görüşülmekte olan 744 sıra sayılı Kanun
Teklifinin 7 nci maddesinin tekliften çıkarılmasını arz ve
teklif ederiz.
Sacid
Yıldız Tekin
Bingöl Harun
Öztürk |
İstanbul Ankara İzmir |
Ferit Mevlüt
Aslanoğlu Mustafa
Özyürek Şevket
Köse |
Malatya İstanbul Adıyaman |
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HALİL AYDOĞAN
(Afyonkarahisar) – Katılmıyoruz.
BAŞKAN – Hükûmet?
SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Erzurum) –
Katılmıyoruz efendim.
TEKİN BİNGÖL (Ankara) – Gerekçe…
BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Sağlık Bakanlığı döner sermayelerinin
Gelir Vergisi Kanununun 70 inci maddesinde sayılan kira gelirlerinin
Kurumlar Vergisinden muaf tutulması eşitlik ilkesine aykırı
olduğundan işbu değişiklik önergesi verilmiştir.
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir.
8’inci madde üzerinde bir adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 744 Sıra Sayılı Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 8.
Maddesinin son fıkrasının aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Tekin
Bingöl Sacid
Yıldız Canan
Arıtman |
Ankara İstanbul İzmir |
Şevket
Köse Tayfun
İçli Ahmet
Tan |
Adıyaman Eskişehir İstanbul |
“İnsanlar üzerinde ilmi araştırmalar
yapılmasına dair usul ve esaslar, etik kurulların ve Klinik
Araştırmalar Danışma Kurulunun teşkili, görevleri,
çalışma usul ve esasları taraf olduğumuz ve üst hukukumuz
olan Biyotıp Araştırmalarına İlişkin İnsan
Hakları ve Biyotıp Sözleşmesine Ek Protokol hükümlerine uygun
olarak Sağlık Bakanlığınca çıkarılacak
yönetmelikle tespit olunur.”
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HALİL AYDOĞAN
(Afyonkarahisar) – Katılmıyoruz.
BAŞKAN – Hükûmet?
SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Erzurum) –
Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN – Sayın Arıtman, buyurun. (CHP
sıralarından alkışlar)
CANAN ARITMAN (İzmir) – Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; insanlar üzerinde yapılacak bilimsel
araştırmalar, deneyler tıp biliminin en önemli, etik
değerlere en çok önem verilmesi gereken alanlarından biridir. Bu
konuda yasal düzenlemeler yapılırken insan hakları ve
saygınlığı aleyhine asla biyotıbbi araştırma
yapılmaması uluslararası şartı yerine getirilmelidir.
Biliyorsunuz, Türk Ceza Kanunu’nun “İnsan Üzerinde Deney”
başlıklı 90’ıncı maddesi konuyla ilgili cezai
yaptırımları düzenler. Ayrıca, bu konuda taraf
olduğumuz bir uluslararası sözleşme var, Avrupa Konseyinin
Biyoloji ve Tıbbın Uygulanması Bakamından İnsan
Hakları ve İnsanlık Haysiyetinin Korunması
Sözleşmesine Ek Protokol yani Biyotıp Araştırmalarına
İlişkin İnsan Hakları ve Biyotıp Sözleşmesi.
Biliyorsunuz, bu sözleşmeyi 10 Mart 2011 tarihinde Genel
Kurulda onayladık yani daha bir ay bile olmadı ve 29 Mart 2011’de de
Resmî Gazete’de yayınlanarak Anayasa’mızın 90’ıncı
maddesine göre üst hukukumuz olmuştur. Dolayısıyla, konuyla
yapılacak tüm yasal düzenlemeler bu uluslararası sözleşme
hükümlerine göre uygun olmalıdır. Ayrıca, tasarının
gerekçesinde, üst hukukumuz olan bu sözleşmeye atıf
yapılması gerekliydi, olmamıştır. İşte
verdiğimiz önerge bu eksikliği de giderecektir ve üzerinde deney
yapılacak kişilerin insan haklarını ve
saygınlığını garanti altına alacaktır.
Tıbbi araştırmalarda araştırmaya
katılan kişinin menfaatleri ve refahı bilim ve toplumun
menfaatlerinin üstünde tutulmalıdır ve bu durum yasal düzenlemelerle
garanti altına alınmalıdır. Taraf olduğumuz bu
uluslararası sözleşmenin, Ek Protokol’ün 9’uncu maddesi şöyle
der: “Araştırma projelerinin etik kabul edilebilirliğinin
bağımsız denetimi için oluşturulacak kurulların
bağımsız kurullar olması gereklidir.” Amaç,
araştırmaya katılanların haysiyetlerini,
haklarını, güvenliklerini ve refahlarını korumaktır.
Ek Protokol’ün 10’uncu maddesi ise “Protokolün tarafları etik komitenin
bağımsızlığını temin edecek önlemler
alır. Bu organ, istenmeyen haricî etkilere maruz bırakılamaz.”
der. Oysaki bu tasarıda, görüşmekte olduğumuz tasarıda etik
kurullar ve Klinik Araştırmalar Danışma Kurulu’nun
Sağlık Bakanlığınca teşkil olunacağı
hükmü yer almaktadır. Danışma Kurulu’nda Sağlık
Bakanlığı Müsteşarı veya Müsteşar Yardımcısı
başkanlık yapacaktır. İlgili uzmanları ise yine
Sağlık Bakanlığının seçeceği,
görevlendireceği yazılıdır. Ayrıca, Bakanlık
Hukuk Müşavirinin de Kurul’da yer alacağı düzenlenmiştir.
Değerli arkadaşlar, bu durum bağımsız
kurullar oluşturma ilkesine aykırıdır. Nasıl ki
Hâkimler Savcılar Yüksek Kurulu’nda Adalet Bakanı veya
Müsteşarı olduğu sürece bu Kurul ve yargı bağımsız
olamazsa ve bu şekilde AKP İktidarında yargı
siyasallaştırıldıysa aynı şekilde tıbbi
araştırmalar da insan hakları göz ardı edilerek
siyasallaştırılır yani bu bağımsız kurul
oluşturma kuralına uymadığımız takdirde ne
yazık ki, siyasallaşma olguları tıbbi
araştırmalara kadar uzanır ve insan hakları ihlallerine
neden olur.
Biz size güvenmiyoruz, Cumhuriyet Halk Partisi olarak AKP’ye
güvenmiyoruz. Güvenmemekte son derece haklıyız. İşte, son
üniversite seçme sınavındaki skandallara bir bakın, yani devri
iktidarınızda bu bile siyasallaştırıldı, çok
büyük haksızlıklara, mağduriyetlere neden oldu. Yani bir badem
bıyıklı atıyorsunuz, bütün sistemler, kurallar altüst
oluyor, içi boşaltılıyor ve çok büyük mağduriyetler
oluşuyor ama 12 Hazirandan sonra halkımız tüm bu
olumsuzluklardan, hak ihlallerinden ve mağduriyetlerden
kurtulacaktır.
Biz, Cumhuriyet Halk Partisi olarak öncelikle YÖK’ü
kaldıracağız, üniversite sınavlarını da
kaldıracağız. Yüksek yargıyı, hukuku
bağımsız hâle getireceğiz ve çok önemli bir şey
arkadaşlar, insanlarımızı yoksulluktan, böbreklerini satmak
durumunda kalmaktan kurtaracağız…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
CANAN ARITMAN (Devamla) – Bitiriyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Arıtman.
CANAN ARITMAN (Devamla) – Yani özetle, Türkiye’yi AKP’den
kurtaracağız. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
Saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir.
9’uncu madde üzerinde iki adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 744 sıra sayılı
"Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında
Kanun Teklifi" nin çerçeve 9 uncu maddesi ile 1219 sayılı Kanuna
eklenmesi öngörülen ek 13 üncü maddesinin (e), (g), (ğ), (h), (ı),
(i), (j), (k), (l), (m), (n), (o), (p), (r), (ş), (t) bentlerinde geçen
"sağlık hizmetleri" ibareleri ile (ş) bendindeki
"rehabilitasyon alanında" ibaresinin
çıkarılmasını, (b) bendinin ikinci paragrafındaki
"fizyoterapi protokollerini" ibaresinin "protokolleri"
olarak değiştirilmesini ve (t) bendinden sonra gelmek üzere
aşağıdaki bendin eklenmesini arz ve teklif ederim.
Cevdet
Erdöl Abdurrahman
Arıcı Mehmet
Müezzinoğlu |
Trabzon Antalya İstanbul |
Mehmet Nil
Hıdır Muzaffer
Gülyurt |
Muğla Erzurum |
"(u) Mamografi teknikeri; meslek yüksekokullarının
mamografi teknikerliği bölümünden mezun, mamogramların kanser
açısından pozitif ve negatif yönden incelemesini yaparak radyoloji
uzmanının karar vermesi için değerlendirmesine hazır hale
getiren, gerektiğinde mamografi çekimlerini yapan sağlık
teknikeridir."
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Tasarısının 9 uncu
maddesi ile 11.04.1928 tarihli ve 1219 sayılı Tababet ve
Şuabatı Sanatlarının Tarzı İcrasına Dair
Kanuna eklenen Ek Madde 13’e aşağıdaki metnin t) bendi olarak
eklenmesini arz ve teklif ederim.
t) Sağlık Eğitimcisi: Sağlık eğitimi
alanında lisans eğitimi veren fakülte veya yüksekokullardan mezun;
örgün ve yaygın eğitim kapsamında hastalıklardan korunma ve
sağlığı geliştirme konusunda toplumu bilgilendirerek,
toplumda sağlıklı yaşam bilincinin yükselmesine
katkıda bulunan meslek mensubudur.
Erkan
Akçay Mehmet
Günal Mehmet
Şandır |
Manisa Antalya Mersin |
Emin Haluk
Ayhan Alim
Işık Rıdvan
Yalçın |
Denizli Kütahya Ordu |
Behiç
Çelik |
Mersin |
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HALİL AYDOĞAN
(Afyonkarahisar) – Katılmıyoruz.
BAŞKAN – Hükûmet?
SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Erzurum) –
Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN – Buyurun Sayın Çelik. (MHP
sıralarından alkışlar)
BEHİÇ ÇELİK (Mersin) – Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; 744 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin
9’uncu maddesi için vermiş olduğumuz değişiklik önergesi
hakkında söz aldım. Bu vesileyle hepinizi saygılarımla
selamlıyorum.
Bizim önergemizde de ifade ettiğimiz gibi, söz konusu 9’uncu madde,
1219 sayılı, tıp ve tıbba ilişkin mesleklerin
icrasını düzenleyen bir yasaya ek madde 13 olarak bazı
sağlık mesleklerini, görevlilerini maddeler hâlinde ifade ediyor. Biz
buna (t) şıkkı olarak sağlık eğitimcisinin de
eklenmesini özellikle talep ettik çünkü aslında bu maddenin daha
kapsamlı düşünülerek, tıp mesleğinin bütün
branşlarını ayrıntılı olarak içermesinin lüzumunu
özellikle yüksek heyetinize hatırlatmak istiyorum çünkü eğer böyle
bir düzenleme yapmazsak söz konusu maddenin sonunda -Sayın Bakan da
burada- “…bir yıldan üç yıla kadar hapis ve iki yüz günden beş
yüz güne kadar adli para cezasıyla cezalandırılır.” hükmü
olduğu için burada bir karışıklığa asla meydan
vermememiz gerekir çünkü sonucu cezalandırmayı içeriyor.
Bu itibarla, önergemizin dikkate alınmasını ve
gerek Komisyonun gerekse Hükûmetin dikkate almasını ve
sağlık eğitimcisinin de söz konusu maddeye konulmasını
talep ediyoruz.
Diğer bir konu -burada hatırlatmak isterim- geçen
yayımlanan bir yasa var. Bu yasa özellikle Adana’da bir üniversite
kurulmasına ilişkin yasa. Ona da vurgu yaparak ben bunu heyetinize
sunmak istiyorum. 375 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’nin ek 3’üncü
maddesi üçüncü fıkrası dayanak gösterilerek, bu Kararname’nin
kapsamına giren ve üniversitelerde görev yapan on binlerce
sağlık personeline ek ödeme yapılmamakta idi ve daha sonra torba
yasa çıktı, 6114 sayılı Yasa. Bunun 17’nci maddesi
uyarınca “Üniversitelerde çalışan sağlık personeline
375 sayılı Kararname’nin ek 3’üncü maddesinin üçüncü
fıkrası uygulanmayacaktır.” hükmüne yer verdi ve üniversitelerde
istihdam edilen sağlık çalışanlarına döner sermaye
yanında ek ödeme de yapılmasının önü açıldı.
Bunun üzerine Mersin Üniversite ile Konya Selçuk Üniversitesi kendi
sağlık personeline döner sermayeden ek ödeme yaptı fakat Genel
Kurulda 6218 sayılı Yükseköğrenim Kurumları Teşkilat
Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’un 5’inci maddesiyle on
binlerce sağlık personelini yakından ilgilendiren bir konuda
aleyhte bir düzenlemeye yer verilerek söz konusu personel bakımından
kazanılmış hak teşkil eden bir uygulamaya son verildi ve ek
ödeme hakları gasbedilmiş oldu. Ayrıca, ilgili Kanun’un
6’ncı maddesinde, hukukun genel ilkelerine aykırı bir
şekilde, geçmişe dönük uygulanmasını da hüküm altına
aldı.
Bu itibarla, şunu ifade etmek gerekir ki: Üniversitelerde
görev yapan on binlerce sağlık çalışanı, Adana ilinde
kurulacak olan Bilim ve Teknoloji Üniversitesini kuran 6218 sayılı
Kanun’a apar topar eklenen bu 5 ve 6’ncı maddeler dolayısıyla
mağdur edilmiştir. Üniversitelerdeki on binlerce sağlık
çalışanın durumunun özellikle düzeltilmesi hususunu Sayın
Bakana da burada hatırlatmak istiyorum.
Önergemizin kabulünü diliyor, hepinize saygılar sunuyorum.
Teşekkür ederim. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 744 sıra sayılı
"Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanun Teklifi"nin çerçeve 9 uncu maddesi ile 1219
sayılı Kanuna eklenmesi öngörülen ek 13 üncü maddesinin (e), (g),
(ğ), (h), (ı), (i), (j), (k), (l), (m), (n), (o), (p), (r), (ş),
(t) bentlerinde geçen "sağlık hizmetleri" ibareleri ile
(ş) bendindeki "rehabilitasyon alanında" ibaresinin
çıkarılmasını, (b) bendinin ikinci paragrafındaki
""fizyoterapi protokollerini" ibaresinin
"protokolleri" olarak değiştirilmesini ve (t) bendinden
sonra gelmek üzere aşağıdaki bendin eklenmesini arz ve teklif
ederim.
Cevdet
Erdöl (Trabzon) ve arkadaşları
"(u) Mamografi teknikeri; meslek yüksekokullarının
mamografi teknikerliği bölümünden mezun, mamogramların kanser
açısından pozitif ve negatif yönden incelemesini yaparak radyoloji
uzmanının karar vermesi için değerlendirmesine hazır hale
getiren, gerektiğinde mamografi çekimlerini yapan sağlık
teknikeridir."
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HALİL AYDOĞAN
(Afyonkarahisar) – Takdire bırakıyoruz.
BAŞKAN – Hükûmet?
SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Erzurum) –
Katılıyoruz efendim.
BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Maddede tanımlanan teknikerlik mesleklerine ait programlar, sağlık
hizmetleri meslek yüksek okullarının dışında
diğer meslek yüksek okullarında ve sağlık astsubayı
yetiştiren meslek yüksekokullarında da mevcut olduğundan, bu
programlardan mezun olanların mağduriyetini önlemek için maddede
geçen "sağlık hizmetleri meslek yüksekokulları"
ibarelerinin "meslek yüksekokulları" olarak
değiştirilmesi amaçlanmaktadır. Ayrıca önemli bir
sağlık sorunu olan meme kanserlerinin teşhis araçlarından
biri olan ve kanser taramalarında kullanılan mamografinin radyoloji
uzmanı tarafından daha hızlı ve etkili
değerlendirilmesi amacıyla mamografi teknikerliğinin de
tanımlanmasına ihtiyaç bulunmaktadır.
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmiştir.
Kabul edilen önerge istikametinde maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
10’uncu madde üzerinde iki adet önerge vardır, önergeleri
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 744 sıra sayılı “Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Teklifi”nin çerçeve 10 uncu maddesi ile 1219 sayılı Kanuna eklenen ek
3 sayılı çizelgenin 46 numaralı satırının
çizelgeden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Cevdet
Erdöl Abdurrahman
Arıcı Mehmet
Müezzinoğlu |
Trabzon Antalya İstanbul |
Mehmet Nil
Hıdır Muzaffer
Gülyurt |
Muğla Erzurum |
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 744 sıra sayılı Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin
10. maddesi ile düzenlenen Ek madde 14 de Ek- 1 sıra 13’te belirtilen
“Enfeksiyon hastalıkları ve klinik mikrobiyoloji” ifadesinin
“Enfeksiyon hastalıkları” şeklinde değiştirilerek
karşısında bulunan “eğitim süresi tıbbi mikrobiyoloji
uzmanları için 3 yıl” ifadesinin çizelgeden
kaldırılmasını, 41. sıradaki “Tıbbi mikrobiyoloji”
ifadesinin karşısındaki tanımın “Enfeksiyon
hastalıkları uzmanları için 3 yıl” olarak düzenlenmesini,
çizelge Ek- 2’nin metinden tümüyle çıkarılmasını,
ayrıca Ek- 1’de 26’ncı sıradaki Kardiyoloji ihtisas süresi ile
yine aynı çizelgede 33. sıradaki Radyoloji ihtisas sürelerinin 4
yıldan 5 yıla yükseltilmesini arz ve teklif ederiz.
Tekin
Bingöl Mustafa
Özyürek Sacid
Yıldız |
Ankara İstanbul İstanbul |
Hulusi
Güvel Birgen
Keleş |
Adana İstanbul |
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HALİL AYDOĞAN
(Afyonkarahisar) – Katılmıyoruz.
BAŞKAN – Hükûmet?
SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Erzurum) –
Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN – Sayın Köse, buyurun. (CHP
sıralarından alkışlar)
ŞEVKET KÖSE (Adıyaman) – Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 744 sıra sayılı Yasa Teklifi’nin 10’uncu
maddesi üzerinde söz aldım. Yüce heyetinizi saygıyla selamlarım.
Değerli arkadaşlar, biraz önceki konuşmamda
“Ülkemizin diş hekimi sorunu gerçekten uzmanlık sorunu değildir,
ülkemizin diş hekimi sorunu halkın diş hekimlerine
ulaşamama sorunudur. Uzmanlık, toplumsal taleplere göre
değerlendirilir, uygulanır.” diye söylemiştim. Aslında,
Sağlık Bakanlığının uzmanlarla ilgili bir yasa
teklifinin de kabul edilmemesi gerekir. Sağlık
Bakanlığı, bir yasa maddesiyle, diş hekimlerini pratisyen
konumuna getiremez. Diş hekimleri, diş hekimliği fakültelerinde
beş yıl okuyarak diş hekimi olarak mezun olurlar. Diş
hekimliğinin kendisi başlı başına bir uzmanlık
alanıdır zaten. Diş hekimliğinde uzmanlık
alanının sınırları belirlenemez. Çok sayıdaki
uzmanlık dalı ile diş hekimleri ve uzman diş hekimlerinin
çalışma alanları birbirinin içine girecektir. Bunun sonucunda,
etik tartışmalar diş hekimliği mesleğinin
ayrılmaz parçaları olacaktır. Kamu sağlık hizmetleri
finansmanı zaten açık vermektedir. Uzmanlık ağız,
diş sağlığı tedavilerinin maliyetlerini
artıracağından, sağlık harcamalarını daha da
artıracaktır.
Değerli arkadaşlar, bu yasayla, vatandaşların
ağız, diş sağlığı hizmetlerinden
yararlanması hem zorlaşacak hem de pahalılaşacaktır.
Uzmanlık gerçekleşirse bir dişin kanalını ayrı,
üzerinin dolgusunu ayrı bir uzmanın yapması, dişin çekimine
giderse 3’üncü bir uzmanın devreye girmesi ve 4’üncü uzmanın
yapacağı protezle de tedavinin tamamlanması gerekecektir. Buna karşı,
uzmanlar, uzmanlık alanlarının dışında da hasta
tedavi etmek zorunda kalacaklardır ki bu da uzmanlaşmanın
felsefesine tamamen aykırı bir durum ortaya çıkaracaktır.
Sağlık Bakanlığının bu öngörüsü eğer
yasalaşırsa zaman içerisinde vatandaşın diş hekimine
erişimi daha da güçleşecektir. Ben, yirmi sekiz yıl diş
hekimliği yapan bir arkadaşınız olarak bunun gelecekteki
sıkıntılarını en azından şimdi görmekteyim.
Ayrıca, diş hekimliği eğitimi yüksek maliyeti olan bir
eğitimdir. Buna bir de uzmanlık eğitimi eklenirse kamunun
maliyetini de artık siz düşünün.
Türk Diş Hekimleri Birliği “Avrupa Birliği
ülkelerinde serbest ulaşım hakkı verilen iki dal olan ortodonti
ve cerrahi uzmanlığı ancak desteklenmelidir.” diyor. Türk
Diş Hekimleri Birliği, diş hekimliği mesleğinin
değişimi ve gelişimi için sürekli eğitim modelini
şiddetle desteklemektedir. Ben de kişisel olarak bu
kanıdayım. Bu model ülke diş hekimliği
kaynağının en verimli kullanıldığı bir
modeldir de aynı zamanda.
Tüm bu gerekçelerle, Türkiye Büyük Millet Meclisinin Genel Kurul
gündeminde bulunan 744 sıra sayılı Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi’nden
diş hekimliğinde uzmanlık dallarını belirleyen 10’uncu
maddenin çıkarılmasını rica ediyor, yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Köse.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 744 sıra sayılı “Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Teklifi”nin çerçeve 10 uncu maddesi ile 1219 sayılı Kanuna eklenen ek
3 sayılı çizelgenin 46 numaralı satırının çizelgeden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Cevdet
Erdöl (Trabzon) ve arkadaşları
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HALİL AYDOĞAN
(Afyonkarahisar) – Takdire bırakıyoruz.
BAŞKAN – Hükûmet?
SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Erzurum) – Kabul ediyoruz
efendim.
BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Uzmanlık olması gerekli ve uygun bulunmayan
“Girişimsel Nöroradyoloji” yan dalının uzmanlık dalı
olmaktan çıkarılması öngörülmektedir.
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Kabul edilen önerge istikametinde maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
11’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler…
Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri, birinci bölümde yer alan maddelerin
oylamaları tamamlanmıştır.
Şimdi ikinci bölümün görüşmelerine başlıyoruz.
İkinci bölüm 12 ila 22’nci maddeleri kapsamaktadır.
İkinci bölüm üzerinde ilk söz Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına İstanbul Milletvekili Sayın Sacid Yıldız’a
aittir.
Sayın Yıldız, buyurun efendim.
CHP GRUBU ADINA SACİD YILDIZ (İstanbul) – Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, 744 sıra sayılı Yasa
Tasarısı’nın ikinci bölümü üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi
Grubu adına söz aldım. Başta ekranları başında
bizleri dinleyen hekimlerimiz ve yurttaşlarımız olmak üzere,
yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, bu yasa teklifi -daha evvel de
arkadaşlarımız değindiler ama yine vurgulamak istiyorum-
Plan Bütçe Komisyonunda asıl komisyon olarak görüşülmeye
başlandı fakat bu, sağlıkla ilgili birçok düzenleme
getiriyordu, Plan Bütçe Komisyonundaki değerli üyeler ısrarla
Sağlık Komisyonunda da görüşülmesini istedikleri için bizim
Komisyona geldi. 24 Mart Perşembe günü saat 14.00’ü geçe bu yasa teklifi
önümüze geldi, 25 Mart Cuma günü saat 10.00’da toplanmak üzere.
Biz, bu arada, tabii, bunu da değerlendiremedik,
inceleyemedik, sivil toplum kuruluşlarıyla görüşemedik. Onlarla
görüşmemiz lazımdı çünkü bir sürü düzenleme getiriyordu.
Özellikle tıp fakültelerinde ve diğer eğitim hastanelerinde
uzmanlık dallarının eğitim sürelerini, ana dalları,
yan dalları belirliyordu ki biliyorsunuz -hekimlerin mağduriyetine de
değineceğim biraz sonra- tıp fakültesi Türkiye’de eğitimi
en uzun fakülte, altı yıl ve burada da görüyorsunuz ekli çizelgede
-ek 1’de, ek 2’de, ek 3’te- en az dört ila beş yıl uzmanlık
süreleri var. Bunun arkasından yan dal uzmanlığı
yapılacaksa, en az iki veya üç yıl da yan dal
uzmanlığı var.
Bu kadar uzun süreli eğitim alan bir mesleğin
mensupları ne yazık ki son günlerde çok mağdurlar değerli
arkadaşlar. Yani bu kadar önemli düzenlemeyi getiren bir teklif
Sağlık Komisyonunda görüşülmeden geçecekti tali komisyon diye.
Neyse, bu düzeltildi. Aceleye getirildi, tam şey yapamadık. Sivil
toplum örgütleri geldiler, onlar da dileklerini iletemediler.
Her nedense, son zamanlarda bu usul çok yaygınlaştı
ve temel yasa olarak getirildi; bu da malumunuz, iki bölüm hâlinde getirildi.
Değerli arkadaşlar, hayati önem taşıyan
yasaların bu kadar aceleye getirilmesi etik de değildir, doğru da
değildir. O zaman bu ihtisas komisyonlarını biz niye kuruyoruz?
Niye ihtisas komisyonlarında çalışıyoruz değerli
arkadaşlar? Hükûmet üyelerine sesleniyorum: Bu mudur istediğiniz?
Yani Genel Kurulda da görüşülmeden çıksın. Zaten dün
alındı bir altı aylık yetki yasası, hiçbir şey
burada görüşülmeden istediğiniz gibi çıkaracaksınız.
Herhâlde son, nihai amaç bu.
Hiç kimse kusura bakmasın, Cumhuriyet Halk Partisi
geçmişte olduğu gibi bundan sonra da bu hukuksuzlukların
karşısında olacak, takipçisi olacaktır değerli
arkadaşlar.
Hükûmet, “sağlıkta dönüşüm” adı altında
çok sayıda yasa çıkardı fakat uygulanan sağlık
politikaları nedeniyle hekimler ve sağlık emekçileri her gün
sokaklarda seslerini duyurmaya çalışmaktadırlar. İşte,
9 Eylül’de asistanlar yürüdüler, 13 Martta bütün Türkiye’de 10 binlerce
sağlık çalışanı hekim geldi -bunların
sayısı en az 30 bindi- bunlar yürüdüler. Diğer sağlık
emekçileri, Hacettepenin, Gazi Üniversitesinin, Ankara Tıbbın
öğretim üyeleri, asistanları yürüdüler. Niye bunlar yürüyorlar herkes
mutluysa? Sayın Bakan diyor ki: “Vatandaş mutlu.” Doğru, mutlu
olabilir vatandaşların bir kısmı -ne kadar- ama hekimler ve
sağlık çalışanları mutsuz. Ankara Tabip
Odasının yaptırdığı bir araştırmada
-Sayın Bakanımız da biliyordur herhâlde- hekimlerin yüzde 88’i
geleceklerinden emin değiller, mutsuzlar. Gene diğer sağlık
çalışanları da bu şekilde ve hekimlerin gene yüzde 83’ü,
halkın yeterli, nitelikli sağlık hizmeti
almadığını düşünüyor.
Şimdi, vatandaş, olabilir ama bunun ilk farkına
varan hekimlerdir, sağlık ordusudur. Bu kadar mutsuz hekimle, bu
kadar mutsuz, geleceklerinden güven duymayan sağlık personeliyle siz
nasıl eğitim yapacaksınız sayın milletvekilleri?
Bunlar şimdi iyi gibi görünüyor, “vatandaş memnuniyeti” deniliyor ama
vatandaş belki farkında değil. Yani bir hikâye vardır,
müzisyen, virtüöz, piyanist veya kemancı diyebilirsiniz “Bir hata
yaptığım zaman önce ben ve müzikten anlayanlar bunu fark
ediyor.” diyor. Ama daha sonra vatandaş, dinleyenler fark ediyor.
Şimdi, bu Sağlıkta Dönüşüm Programı’ndaki terslikleri
öncelikle hekimler ve sağlık çalışanları fark ediyor
ve vatandaş sonra fark ettiği zaman iş işten geçmiş
olacak. Tıp fakültelerinde -79 tane tıp fakültesi var- niteliksiz
eğitim devam ediyor. Dünyanın hiçbir yerinde bu kadar fazla tıp
fakültesi yok. 1,5-2 milyona 1 tıp fakültesi olurken bizde 1 milyonun
altına düştü.
Değerli arkadaşlar, bunlar eğitim vermiyor.
Başka yerlerde, Sayın Nimet Çubukçu Bakanımıza
sormuştum, Türkiye’de şu anda sekiz tane tıp fakültesi
kurulmuş -kendi söyledi bir konuşmada- bunlar kendi fakültelerinde
eğitim yapmıyorlar, başka yerde taşımalı tıp
fakültesi öğrencileri eğitiliyor. Sakarya’nınki Kocaeli’nde,
bilmem Kars’ınki başka yerde, Giresun’unki başka yerde ve
hastaneleri yok ve tıp fakültesi açılıyor, öğretim üyeleri
yok, öğretim üyeleri yok. Buralara, biraz evvel de söyledi
arkadaşlarımız, büyük şehirlerden, eğitim
hastanelerinden öğretim üyeleri gönderiliyor ama onlar da
çalışmıyorlar. Zaten o hastaneler yok. Çalışmadan
tekrar büyük şehre geliyor, kendi kliniklerinde klinik şefi oluyorlar
veya hastanelerinde başhekim oluyorlar veya yeni kurulan üniversitelerde
rektör oluyorlar. Bunlar yanlış ve bu kötü gidişten sadece
üniversite hocaları mutsuz değil, diğer herkes mutsuz.
Bakın, önümde bir gazete haberi var: “Ürolojinin prensi
emekliliğini istedi.” diyor. Bu, çoğunuzun
tanıdığı, özellikle AKP milletvekili
arkadaşlarımın ve AKP’lilerin çoğunun gittiği bir
hekim arkadaşımız. Ürolog olduğu için ben de biliyorum,
meslektaşım.
AHMET YENİ (Samsun) – Ne biliyorsunuz gittiklerini?
SACİD YILDIZ (Devamla) – Biliyorum yani sadece, milletvekili
dışında da…
Gerçekten iyi bir ürolog. Ne diyor, değerli arkadaşlar,
bu arkadaşımız? Ayrılmak zorunda kalmış. Elli
yaşında, nitelikli bir ürolog, burada Ankara Atatürk Eğitim ve
Araştırma Hastanesinde çalışıyor. Bu Derya Balbay
arkadaşımız. Siz Balbay’ı başka türlü biliyorsunuz ama
bu Derya Balbay, bu da “Balbay” soyadlı. Ne diyor
arkadaşımız? “Bir ressama sürekli resim yap, hızlı
üret dediğinizde nasıl resim yapmak zevkten çıkarsa; ben de
mesleğime aynı müdahaleleri hissettiğim için ….
AHMET YENİ (Samsun) – Hocam, gazete haberlerini bırak,
bir şeyler söyle, gazeteyi boşver!
SACİD YILDIZ (Devamla) – Hayır, benim arkadaşım,
biliyorum.
Şunu diyor arkadaşımız: “Sadece üniversite
değil, sürekli hasta gör, sürekli ameliyat yap. Bu nasıl… Ben hobi
olarak yapıyordum mesleğimi, hobi olarak yapmaktan çıktı
benim bu mesleğim. Sürekli yap, sürekli üret diyorsunuz, başka hiçbir
şey… Benim yaşamım yok.” diyor. Yani bu şekilde. Sadece bu
eğitim hastanesinde olan bir şey. Kan kaybediyoruz, nitelikli
elemanlar gidiyor. Üniversitelerde performans uygulaması nedeniyle
arkadaşlarımız yollara döküldüler. Performans uygulamasında
deniliyor ki: “Altı dakikada veya dört dakikada bir hasta göreceksiniz.”
Hastadan tetkik istediniz, radyoloji veya laboratuvar tetkiki, gene bu
altı dakikanın içinde. Nasıl nitelikli hizmet verilecek? Hekim
arkadaşlar mutlu değiller. “İyi hizmet veremiyoruz, iyi üretemiyoruz.”
diyorlar ve aynı zamanda çok fazla hasta bakmak zorunda
kaldıkları için daha basit müdahaleleri yapıyorlar; komplike,
ağır gelecek ameliyatlara girmek istemiyorlar, değerli
arkadaşlar. Bunları her zaman bu kürsüden bağırıyoruz
ama nedense kale alınmıyor.
Bu üniversite hastanelerinde hastalar hekimlerini seçemiyorlar.
Daha evvel hastalar hekimlerini seçebiliyorlardı, özel fark
veriyorlardı, onların bir kısmı da hekimlere dönüyordu. Bu
özel fark kalktı tabii, onun için hastalar seçemiyorlar hekimlerini. Bu
şekilde Türkiye’deki üniversitelerin 430 milyon lira kaybı var.
Sayın Bakanımız diyor ki: “Biz bunu telafi edeceğiz.”
Gerçekten söyledi, bütçeye torba yasasında bir geçici madde eklendi, 2010
yılında bunu verecek ama bundan sonraki bu kayıplar nasıl
karşılanacak, 2011’de, 2012’de nasıl karşılanacak
değerli arkadaşlar? Yani bunların hepsi yanlış.
Gene bir değerli arkadaşımız,
meslektaşımız -o da benim meslektaşım olduğu için
biliyorum- “Performans uygulaması nedeniyle gelirim düşmesin diye,
hastayken, kanser tedavisi görüyorum, kemoterapi görüyorum ve hasta
bakıyorum.” diyor. Yani içleriniz, yürekleriniz acımıyor mu? Bu
haberler çıktı Bakanım, yani bakın bunlara da. “Ben
kemoterapi görüyorum -bu kemoterapi gören hastaların ne kadar hassas
olduğunu biliyorsunuz- ama performans nedeniyle hasta görmek zorunda
kalıyorum.” diyor. Yani bu performans… Bir temel maaş, onların
mutlu yaşayabilecekleri bir temel maaş olsun. “Temel” deyince
Sayın Başkanımız da başka bir “Temel” anlayabilir,
değil. Bir baz maaş olsun, bunlar alsınlar, bunlar
emekliliklerine yansısın, performans da olsun, araştırma,
öğretim hizmetleri de performansa girsin ama bunlar böyle değil. Bunu
defalarca söyledik. “Emekliliklerine de yansıyacak.” dedi Sayın
Bakanımız. Bunlar hallolmadı. Ve gene hekimlerimiz antidepresan
ilaç kullandıklarını söylüyorlar bu çalışma sistemine
tahammül etmek için.
Diyor ki Sayın Bakanımız: “Biz katkı
paylarını… Ücretsiz yaptık sağlık hizmetini.” Ama bir
soruya cevap verildiğinde, Sosyal Güvenlik Bakanı diyor ki:
“Katkı payı 466 milyondan -bir önceki seneye göre- 1 milyar 377
milyona çıkmış.” Nereden çıkıyor bu? Bütçeden
çıkıyor yani vatandaşın cebinden çıkıyor ama onun
dışında “Biz sağlık hizmetini ücretsiz
yapıyoruz.” deniyor değerli arkadaşlar. Yani Hükûmet
verdiği sözleri tutmamaktadır, kamuoyunda tam gün ardından
hekimlerin on bin lira alacağı söylendi, bu da
yanlıştır. Anayasa Mahkemesinin kararlarını
uygulamamaktadır Sayın Bakan. Komisyonda da söylemiştim,
üniversiteleri kamudan ayrı tuttuğu hâlde, Sayın Bakan oralara
da baskı yapmaktadır. Üniversite öğretim üyelerine yazı
göndermiştir, Anayasa Mahkemesinin kararı, hep ortadadır bu
karar. Buna rağmen niçin bunlara uyulmuyor değerli arkadaşlar?
Hepinize saygılar sunarım. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Yıldız.
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Antalya Milletvekili
Sayın Mehmet Günal.
Buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA MEHMET GÜNAL (Antalya) – Teşekkürler
Sayın Başkan. Yüce Meclisi ve yüce Türk milletini saygıyla
selamlıyorum.
Değerli arkadaşlarım, bu görüştüğümüz
torbaya biz isim bulmakta zorlanmıştık, daha önce, biliyorsunuz
büyük bir, “harar” dediğimiz bir çuval tartışması, sonra
“mini torba” dedik, buna da “mini minnacık” diye, hatta bekleyen bir tane
daha kanun teklifi var, onu da görüşmedik, gündemde erteledik.
Şimdi arkadaşlarımız gülüyor ama maalesef bu
iş de birazcık acziyetin, iş bilmezliğin göstergesi.
Bekliyor bekliyor, birinin aklına geliyor “A, biz şunu
unutmuştuk.” diye getiriyor veya bitiriyoruz, gece yarısı saat
birden sonra onlarca yeni teklif geliyor, önerge geliyor, birleştiriyoruz.
Dolayısıyla, burada da az önce arkadaşlarım temas ettiler,
ben fazla vaktinizi almak istemiyorum yani Plan ve Bütçe Komisyonunun
yetkisinde olmayan hususlar da bunun içerisindeydi, sağ olsunlar
eleştirilerimizi dikkate aldılar, Sağlık Komisyonu arada
görüştü, sonra biz de Plan ve Bütçe Komisyonu olarak nihai aşamaya
getirdik.
Değerli arkadaşlar, bunun içerisinde tabii ki tıpla
ilgili hususlar, sağlıkla ilgili komisyonun değerlendirdiği
hususlarda biz görüş serdedecek değiliz.
Sayın Başkanım, ben duyamıyorum ama
arkadaşlar ne tartışıyor bilmiyorum. Az olmasına
rağmen bir uğultu var.
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Sayın Hatip
rahatsız oluyormuş.
MEHMET GÜNAL (Devamla) – Buradaki sağlıkla ilgili
konular, Sağlık Komisyonu, zaten görüştü. Ama asıl burada
bizimle ilgili, muhalefet şerhimizde de yazdığımız,
döner sermaye işletmelerine ilişkin, döner sermayelere ilişkin
düzenlemeler.
Burada, özellikle icradaki işlemlerde yine bir avukat yoluyla
takip etme sistemi. Diğer birtakım şeyler de olduğu gibi,
bir kayırmacılık, yandaşlık algısı burada
ortaya çıktı. Bunları eleştirmemize rağmen, böylece
kamu kurumlarındaki avukatlık müessesesi gibi, sürekli olarak
dışarıdan hizmet alımına yol açan bir şey var.
Ama daha garip olan neydi? Komisyonda da arkadaşlarım
bana takıldılar. Sayın Arıcı yine burada. İkinci
bir teklif geldi, daha biz birinciyi görüşmeden. Sadece bir tek maddesi
farklı, gerekçe de aynen yani bir tek cümlesi... Doğal olarak dedik
ki: “Artık literatüre yeni bir şey koyalım, İç Tüzük’ü
yaparken bunu da getirelim.” Hükûmet tasarı olarak getirince
-arkadaşlarım da söylediler- mecburen belli kurumlardan görüş
almak… Almıyor gerçi de yani usule uymuyor ama uymak zorunda ve o süreç
çabuklaşsın diye paldır küldür geliyor.
Geçen gün görüştük. Sayın Bakan defalarca söyledi,
faksla tamamlanmış. Sonra teyidini istedik Sayın Çiçek’ten,
sonradan geldi. Altı yedi tane imza yeri faks, “faks” yazıyor. Yani
acele niye? Yani ne oluyor? Ne yapmaya çalışıyoruz? Bunlar
önemliyse, bunların oturulup tartışılması gerekiyor.
Sayın Arıcı şimdi getirdi, doğru.
Sağlık Komisyonuyla ilgili, o da doğru. Kendisi doktor,
hemşehrim ama ilave edilen maddeye baktım, Gümrük Müsteşarlığıyla
ilgili. Yani bari hiç olmazsa gümrükle ilgili bir arkadaşımız
imza atsaydı diyorum, tamam, baş tarafı öyle ama… Bu sefer zaman
şartı var, yetişmeyecek. Aynı teklifin benzeri olmazsa
oraya da ekleme şansımız yok. Doğal olarak tabii ki
kendisinin kabahati yok ama Bakanlar Kurulu alelacele bunu teklif diye
imzalatıyor. Dolayısıyla, bu doğru bir yaklaşım
değil ama biz artık oraları geçtik. Dün, siz, artık her
şeyi yapacak şekilde bir kanun hükmünde kararname yetkisi
aldınız. Bunlar artık devede kulak kaldı
-vatandaşın tabiriyle- çok önemsiz şeyler gibi kaldı.
Bu çerçevede, ben kabaca… Sağlık meselesi önemli. O
konuda işin ekonomik boyutu da olduğu için, o nedenle Plan ve Bütçe
Komisyonuna zaten geldi.
Değerli arkadaşlarım, burada gördüğümüz önemli
bir şey var, Sayın Bakan her zaman medyatik şovlarla
yapıyor, Sağlıkta Dönüşüm Projesi. Bakıyoruz
Türkiye'nin hâlâ en önemli sorunlarından birisi sağlık ve buna
dayalı olarak sosyal güvenlik sisteminde, özellikle de sağlık
harcamalarından kaynaklanan bir sıkıntı var. İşin
ekonomik boyutuna baktığımız zaman gerçekten de burada
vatandaşlarımıza, bu işin bedelini ödeyen
vatandaşlarımıza tam olarak bilgi verilmediğini görüyoruz.
Kabaca iki noktada bu hususları özetlemek istiyorum:
Birincisi, burada tam olarak bir iyileşme
sağlanamadığı gibi, eğer bu şartlarda devam
edilirse bu sağlık politikasının sürdürülmesi ekonomik
açıdan mümkün değil. Sağlık harcamaları
açısından bunun sürdürülebilir olmadığını
görüyoruz. İkincisi ise sağlık hizmetlerinden yararlanmadaki
eşitsizlikler artarak devam ediyor.
İki boyutu var, tekraren söylüyorum:
1) Ekonomik olarak bu sürdürülemez eğer böyle giderse.
2) Uygulamadaki eşitsizlikler devam ediyor.
Neden sürdürülemez ekonomik olarak dedim? Biz iki hususu dikkate
alırız burada, iki faktör bu finansmanın
sürdürülebilirliğini belirleyen; bunların birisi ekonomik, birisi
demografiktir. Türkiye'nin şu anda “fırsat penceresi” dediğimiz,
demografik olarak nüfus açısından genç bir nüfusu var. Bu konuda
sorunumuz yok ama aynı tablo maalesef ekonomik durum için söz konusu
değil.
Şimdi, burada vaktinizi almayacağım, çok da vaktim
yok ama arkadaşlarımız hazırlamışlar. Yıllar
içerisinde gayrisafi millî hasıladaki ve sağlık
harcamalarındaki artışa baktığımız zaman tam
bir tezat var, yani harcamalarımız daha hızlı artıyor.
O zaman bunu nasıl sürdüreceğiz? Yani “sürdürülebilirlik”
dediğimiz şey, bizim, zaman içerisinde, belli ölçüde
aldığımız önlemlerle azalması, nüfus artışına
paralel, o demografik pencere içerisinde sağlık ihtiyacından,
hizmetinden faydalanacaklara bunu sunmamız gerekiyor. Peki, böyle giderse
ne olacak? Kamunun bunun finansmanını sağlaması giderek
zorlaşacak.
Ne yaptık 2003 yılında? Sayın Bakanım
televizyonlarda da anlattı, bizlere de geldi söyledi ”Sağlıkta
Dönüşüm Programı” dedik. Bu çerçevede, 2005 yılında SSK
hastanelerinin devri, serbest eczanelere açılım, özel ve üniversite
hastanelerine müracaatı biraz daha esnettik. Sağlık
Bakanlığına bağlı tesislerde performansa dayalı
ödeme şeklinde düzenlemeler yaptık. Birtakım
çalışmalar yapınca tabii, sağlık harcamalarında
ciddi bir artış ortaya çıktı.
2005 yılında ivme kazanmaya başlayan harcama
artışına baktığımız zaman, 2002-2009
döneminde kümülatif olarak ilaçlar için yüzde 51 artmış- 2010’un tam
rakamını alamadık, onu da yakında alırız
herhâlde- tedavi harcamalarında yüzde 145 artmış, toplamda da
yüzde 90’a yaklaşan bir artış var.
Dolayısıyla, burada da, özet itibarıyla, esas olan,
birinci basamak sağlık tesislerinde biraz daha vatandaşın
tedavi edilmelerine yönelik uygulamalara öncelik vermek gerekirken, burada
tersine bir yaklaşım izlendiğini görüyoruz Sağlık
Bakanlığı tarafından. Ne oluyor? Daha çok maliyetlere
dayalı olan ikinci ve üçüncü basamak sağlık tesislerinin de yavaş
yavaş hastanelere doğru kaydırıldığını
görüyoruz. Öncelikle, oysa, Devlet Planlama Teşkilatının
raporlarında, diğer sektörel raporlarda, sağlık
politikalarında koruyucu hekimlik ve birinci basamak sağlık
hizmetlerinin güçlendirilmesi gerektiği söyleniyor. Aile hekimliği ve
koruyucu hekimliği uygulayalım diyor ama bakıyoruz ne oluyor?
Buradaki politikalar öncelikle destekleyip büyüttüğümüz ama
sonrasında büyük hastanelere öncelik verdiğimiz için kalan birsürü
poliklinik ve sağlık merkezleri sıkıntıya düşmeye
başlıyor.
Şu anda tam rakamını bilmiyorum ama o zaman 250-270
civarında olan şeyler şimdi 500’leri geçti galiba, Komisyondaki
arkadaşlar daha fazla biliyorlar. Yani bu yaklaşım çok
doğru bir yaklaşım değil. Ekonomik olarak sürdürülebilir
olmuyor dememin nedeni budur.
Özetle, birinci basamak sağlık tesisleri etkisizleştirilerek
yavaş yavaş hastanelere ağırlık verilmiş. Önce
SSK, ardından Sağlık Bakanlığı tesislerinin
silinmesiyle bu süreçte etkinliği ve payı giderek azalan kamu
sağlık tesislerinden boşaltılan alana özel hastanelerin,
büyük hastanelerin doldurulması sağlanmıştır.
Değerli arkadaşlarım, geri kalan bir dakikalık
zamanımı Milliyetçi Hareket Partisi olarak iktidara geldiğimizde
yapacaklarımızı kısaca özetleyerek bitirmek istiyorum.
Öncelikle, hayatı anlamlı kılan bir
sağlık sistemini tesis etmemiz gerekiyor. Bu çerçevede koruyucu ve
temel sağlık hizmetlerini ücretsiz olarak sunacağız. Aile
hekimliğinin etkin bir şekilde hizmet vermesini
sağlayacağız ve kırsal kesimde de donanımlı
birçok mobil sağlık ekibinin
yaygınlaştırılmasını sağlayacağız.
Hastalıklarla ilgili koruyucu sağlık hizmetinin
yaygınlaştırılmasını sağlayacağız.
Özellikle de hastanelerin yönetim kapasitesini geliştirerek bazı
hastanelerin imkânlarından ortak olarak yararlanmayı, ortak bir
sistem oluşturmayı ortaya koyacağız.
Hastanelerde beklememek için tam gün, tam kapasite
çalışmayı teşvik ederek bunu geliştireceğiz ve
özellikle sağlık serbest bölgeleri oluşturularak daha etkin bir
denetim ve etkin bir hizmet Milliyetçi Hareketin iktidarında
sağlanacak.
Tüm vatandaşlarımızı sağlık
sigortası kapsamına alacağız ve burada tıp
eğitiminde de bugün tartıştığımız kanunun
içerisinde kısmen yer alan, sağlıkla ilgili çağdaş
standartları yakalayacağız diyor, 13 Haziranda Milliyetçi
Hareketin iktidarında buluşmak üzere saygılar sunuyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Günal.
Şahsı adına Antalya Milletvekili Sayın
Abdurrahman Arıcı.
Buyurun efendim. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
ABDURRAHMAN ARICI (Antalya) – Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 744 sayılı Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Teklifi’nin ikinci bölümünde
şahsım adına söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum.
Sağlıkta Dönüşüm Programı çerçevesinde daha
iyi ve kaliteli hizmet sunumunun sağlanması, iş ve
işlemlerin hızlandırılması ve ihtiyaç olduğu
hâlde kanuni tanzimi bulunmayan sağlık mesleklerinin düzenlenmesi
amacıyla getirmiş olduğumuz kanun teklifimizde il özel idaresi
bütçelerinde bekletilen ödeneklerin kullanımının
sağlanabilmesi amacıyla bu ödeneklerin aktarımına
ilişkin düzenleme yapılmaktadır.
Ayrıca döner sermayeli işletmelerin finans
ihtiyacının karşılanmasına katkı sağlamak
üzere Sağlık Bakanlığına bağlı kurum ve kuruluşların
hizmet vermekte oldukları taşınmazlardaki kafeterya, büfe,
otopark vesair sosyal tesislerin kira gelirleri ile 5258 sayılı Aile
Hekimliği Pilot Uygulaması Hakkında Kanun kapsamında
kiralanan sağlık merkezleri ile kullanmış oldukları
demirbaşların kira gelirlerinin ve uzmanlık belgesi,
sertifikasyon ve sınav hizmetlerinden elde edilecek gelirlerin döner
sermaye işletmelerinin gelirleri arasında sayılmak suretiyle ek
kaynak sağlanması ve döner sermayeli işletmelerin dava, icra
işlerinin takibinin avukatlık hizmeti alımı suretiyle
yapılması hükme bağlanmaktadır.
Görüşmekte olduğumuz kanunla insanlar üzerinde
gerçekleştirilecek klinik araştırmalara katılacak
gönüllülerin hakları, güvenliği ve esenliğini de teminat
altına almak amacıyla, insanlar üzerindeki ilmî
araştırmaların usul ve esasları belirlenmektedir.
Ayrıca, klinik araştırmaları etik yönden
değerlendirmek amacıyla etik kurullar ve klinik
araştırmalarla ilgili konularda Bakanlığa görüş
bildirmek üzere klinik araştırmalar danışma kurulu
oluşturulmaktadır. Etik kurulların ve klinik
araştırmalar danışma kurulunun teşkili, görevleri ve
çalışma usul ve esaslarının Sağlık
Bakanlığınca çıkarılacak yönetmelikle tespit
edileceği de hükme bağlanmaktadır.
Değerli milletvekilleri, sağlık sektöründeki
bazı sağlık hizmetleri çalışanlarının meslek
tanımları bulunmadığından, söz konusu mesleklerin
tanımının yapılması ve sundukları hizmetlerin
belirlenmesi, tabiplikte ve diş hekimliğinde uzmanlık
dalları ve eğitim süreleriyle ilgili uygulamada yaşanan
sorunların giderilmesi amacıyla, söz konusu uzmanlık
dalları ve yan dalları ile eğitim sürelerinin belirlenmesi ve
Tıpta Uzmanlık Kurulunun kararıyla sürelerin üçte 1
oranında artırılabileceği de öngörülmektedir.
Sağlık kuruluşlarında ruh
sağlığı hizmet ve uygulamalarında Bakanlıkça
belirlenen sürelerde çalıştığını ve belli bir
uygulamanın tecrübesini kazandığını belgeleyen
psikologlara, Sağlık Bakanlığınca açılacak sınavlarda
başarılı olmaları kaydıyla
çalıştığı ve tecrübe kazandığı alandaki
tıbbi uygulamalarda görev alma yetkisi verilmesi, ayrıca odyoloji ve
dil ve konuşma terapistliği alanlarında yüksek lisans ve doktora
eğitimi yapmış bulunanlar ile yüksek lisans ve doktora
eğitimine devam etmekte olanlardan eğitimlerini tamamlayanlara yüksek
lisans ve doktora eğitimi yaptığı alanda unvan
kullanımı hakkı verilmesinin, yine sağlık
hizmetlerinde çalışan sözleşmeli personele 657 sayılı
Devlet Memurları Kanunu çerçevesinde başhekim, başhekim
yardımcısı veya başhemşire olarak görev verilmesi
hâlinde görevleri süresince kendilerine başka ücret ödenmeyeceğinin,
sağlık tesislerinin yapılmasına uygun olup başka kamu
kurum ve kuruluşlarının mülkiyetinde olan veya onlara tahsisli
olan taşınmazların Sağlık Bakanlığına
tahsisinin veya devrinin sağlanması; bu arsalar üzerinde Toplu Konut
İdaresi Başkanlığı ve inşaat işleriyle
ilgili araştırma, proje, taahhüt, finansman ve yapım
işlemleri konusunda görevli ve yetkili kamu tüzel kişiliğine
sahip diğer kurum ve kuruluşlarında inşaat
yapılmasının temini getirilmektedir.
Bunların yanında, 9 bini uzman hekim olmak üzere 10.600
yeni kadro verilmekte ve bu, Sağlık Bakanlığının
hekim ihtiyacını karşılamak için iyi bir fırsat
oluşturmaktadır.
Yine, getirdiğimiz teklifte Gümrük
Müsteşarlığı taşra teşkilatlarında
kullanılmak üzere yeni 2 bin kadro alınmakta, bunun 400’ü muayene
memuru, 900’ü muhafaza memuru, 700’ü de memur olacak şekilde sınavla
memur alınacak ve bunlar Türkiye'nin çeşitli yerlerinde
görevlendirilecektir.
Bu kanunun çıkmasında katkıları olan tüm
gruplara, milletvekili arkadaşlarıma saygılar sunuyor, hepinize
esenlikler diliyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederiz.
Şahsı adına Gümüşhane Milletvekili Sayın
Kemalettin Aydın.
Buyurun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
KEMALETTİN AYDIN (Gümüşhane) – Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; özellikle 1928 yılından beri
sağlık çalışanlarıyla ilgili yeni bir kanuni düzenleme
olmayıp ta o tarihlerden kalan sağlık
çalışanlarının çalışma ortamlarının
bugün Türkiye Büyük Millet Meclisine gelmesi ve tartışılır
duruma kavuşturulmasından dolayı bu kanunu hazırlayan,
emeği geçen bütün arkadaşlara teşekkür etmek istiyorum.
Uzun yıllar bir sağlık çalışanı
olarak değişen teknolojiyle ve gelişen tıp bilimiyle ilgili
uyumsuzluk hâline kavuşmuş olan sağlık
çalışanları yasasının, hem ihtisas
alanlarının hem daha sonraki üst ihtisas alanlarının
çalışma şartlarının ve sağlık
çalışanları arasındaki hiyerarşinin belirlenmesine
katkı sağlayacağına inandığımız bu
yasanın tüm sağlık camiasına ve sağlık
camiasından hizmet alan Türkiye’deki Türk insanına, Türk milletine
hayırlı olmasını diliyorum.
Özellikle son sekiz yılı aşan bir süredir
Sayın Bakanımızın başkanlığındaki
Bakanlığın ve Hükûmetimizin sağlıktaki
dönüşümdeki çalışmalarının Anadolu’ya nasıl
yansıdığını, bu çalışmalar içerisinde yer
alan sağlık çalışanlarının emeklerinin ne anlama
geldiğini sizlerle paylaşmak istiyorum.
Sağlık çalışanlarının, başta
doktorlar olmak üzere tüm çalışanlarının,
hayatlarımızın hiçbir zamanında gece çocuğumuzun
ağlamasına dahi uyanmadığımız gecelerimizin
sağlık çalışanlarının yirmi dört saat nöbet
tutarak o mesleklerini icra ettiğinin, hastanelerin ve tüm
sağlık kuruluşlarının yirmi dört saat Türk
insanına hizmet etmek için açık olduğunun, insanların gece
gündüz bu alanlarında hizmet etmek aşkıyla
bulunduklarının altını çizmek istiyorum ki büyük, özverili,
kutsal bir görev icra etmektedir sağlık çalışanları.
Sağlık çalışanlarının mesleki olarak
1980’deki ihtilalden sonra kötüleşen ve değişen özlük
hakları ve maaşlarının son yıllarda özellikle performansa
dayalı sistemle beraber önemli bir düzelmeye
ulaştığını, sağlık
çalışanlarının, daha önceleri meslekte olduğum zaman
1987’de 600 dolar dahi değilken maaşımın, bugün pratisyen
hekimlerin aile hekimi olarak yaklaşık 4 bin dolar civarında
maaş aldıklarının gerçeğinin altını çizmek
gerekiyor.
Bu nedenle hem yeni yapılan hastaneler, yeni yapılan
sağlık ocakları ve yeni onlara sağlanan altyapı
hizmetleriyle ekonomik olarak da iyi bir ortama kavuşturulmalarından
dolayı da Hükûmetimize ve başta Sayın Başbakanımıza
teşekkür etmeyi bir borç biliyorum.
Özellikle benden önceki konuşmacılar, muhalefet
milletvekili arkadaşlarımız son bir buçuk dakikalarında
kendileri iktidara geldiğinde ne yapmak istediklerini söylediler. Ben de
onları kısaca not aldım. Demek ki sekiz yıldır
sağlıkta ne olduğunu takip etmeyen, kendi grubunda üçten fazla
sağlıkçı olmasına rağmen, bir ekonomist
arkadaşın parayla sağlığı
karıştırdığı bir konuşmayı dinledik ve
bundan üzüldüm çünkü sağlık asla parayla ölçülebilir ve
sağlık asla parayla değerlendirilebilir bir hadise değildir
ve sağlığa herkes mutlaka ulaşmalı ve
erişmelidir.
O nedenle de bugün Türkiye'nin, Anadolu’nun her yerinde, benim
ilim olan kırsal Gümüşhane’de dahi herkesin yılda
yaklaşık 6-7 kez hekime ulaşabildiğini, herhangi bir
hastalık durumunda ambulansa mazot parası vermeden, helikopter ve
uçakla hastasını istediği merkeze
ulaştırabildiğini ve hekim başına düşen kişi
sayısının 7 binlerden 2 binlere düştüğünü, bir
yılda Anadolu illerinde yapılan ameliyat sayılarının
7-8 kat arttığını ve özellikle temel sağlık
hizmetlerinde 2002 yılına göre yaklaşık 2 kat
artış olduğunu, ekonomik anlamda arttığını
ve 2011 yılında 6 milyarın üzerinde, bir ülkenin
parasının temel sağlık hizmetlerine
harcandığını, özellikle aşılama
oranının koruyucu hekimlikte çok önemli olduğunu vurgulayarak
2000’li yıllarda, bu mesleğe başladığımız
zamanlarda 5-6 antijenli aşılar yapılırken bugün 12
antijenli aşıların yapıldığını,
ekonomik durumu iyi olan birçok insanın Avrupa’dan üçlü kızamık,
kabakulak ve kızamıkçık aşısı getirerek
çocuklarına yaptırdığı bir ülkeden, bugün,
Sağlık Bakanlığı aracılığıyla
ücretsiz bu aşıların yapıldığını ve
hatta “zatürre aşısı” denilen aşının
Sağlık Bakanlığımız tarafından
yapıldığını ve aşılamaya ve koruyucu
hekimliğe harcanan parayla beraber, birinci basamakta 2002
yılında 74 milyon muayene yapılırken bugün 200 milyon
muayene yapıldığını ve sonuç olarak da
sağlığın ekonomiyle ölçülmeyeceğini,
sağlıkta ihtiyaç duyulan bütün paraların Hükûmetimiz
tarafından verileceğini saygıyla sunuyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Aydın.
ALİM IŞIK (Kütahya) – Kutlarız sizi, kutlarız!
Bir de Kütahya’da anlat bunları! Millet rapor alamıyor Kütahya’da,
doktorlar istifa edip…
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, soru-cevap işlemi
gerçekleştireceğiz.
Sayın Yalçın? Yok.
Sayın Emek? Yok.
Tamam, soru-cevap işlemi yok.
İkinci bölüm üzerindeki görüşmeler
tamamlanmıştır.
Şimdi ikinci bölümde yer alan maddeleri, varsa o madde
üzerindeki önerge işlemlerini yaptıktan sonra ayrı ayrı
oylarınıza sunacağım.
12’nci madde üzerinde iki adet önerge vardır. Önergeleri
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 744 sıra sayılı “Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Teklifi”nin çerçeve 12 nci maddesi ile 1219 sayılı Kanuna eklenen
geçici 8 inci maddenin (e) bendinde geçen ‘Girişimsel Nöroradyoloji’
ibaresinin metinden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Cevdet
Erdöl Abdurrahman
Arıcı Mehmet
Müezzinoğlu |
Trabzon Antalya İstanbul |
Mehmet Nil
Hıdır Muzaffer
Gülyurt |
Muğla Erzurum |
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 744 Sıra Sayılı Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin
12. maddesi ile düzenlenen geçici madde 8’in c bendinin madde metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Mustafa
Özyürek Ferit Mevlüt
Aslanoğlu Harun Öztürk |
İstanbul Malatya İzmir |
Tekin
Bingöl Şevket
Köse Sacid
Yıldız |
Ankara Adıyaman İstanbul |
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MUZAFFER BAŞTOPÇU
(Kocaeli) – Katılamıyoruz Başkanım.
BAŞKAN – Hükûmet?
SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Erzurum) –
Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN – Sayın Bingöl, siz mi
konuşacaksınız?
Buyurun efendim.
TEKİN BİNGÖL (Ankara) – Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; önerge üzerinde söz almış bulunuyorum.
Hepinizi saygıyla selamlarım.
Daha önceki maddelerde vermiş olduğumuz önergeler
maalesef kabul görmedi. Bu önergelerin önemli bir kısmı, son derece
iyi niyetle ve kanun teklifini zenginleştirecek, yanlış
anlaşılmaları ve teknik birtakım sorunları ortadan
kaldıracak amaçlarla verilen önergelerdi. Örneğin,
mikrobiyologların burada çok ciddi sorunları var. Dört
yıllık bir uzmanlıktan sonra elde ettikleri ve gerçekten çok
nitelikli bir eğitim sonrasında klinik mikrobiyoloji alanında
başarılı hizmetler veren bu meslek grubuna, şimdi
enfeksiyon hastalıkları uzmanlarının rotasyon dahi
yapmadıkları hâlde dâhil edilmeleri son derece manidar. Oysa
ülkemizde yan dal uzmanlıkları konusunda çok ciddi
sıkıntılar yaşanmakta. Örneğin, hematologlar
Türkiye’de yeterli sayıda olmadığı için Anadolu’nun birçok
kentinden hematoloji hastaları başka kentlere, metropollere
taşınmak zorunda kalıyorlar. Yani, hematologların zaten
işleri başından aşkın. Buna bir de mikrobiyoloji
alanında bir geçit vermek, yol açmak çok sağlıklı olmasa
gerek.
Ama maalesef, bu önergelerimiz iyi niyetle verilmiş
olmasına rağmen dikkate alınmadı. Umarım, bundan sonra
vereceğimiz önergeler dikkate alınarak kanun teklifine sunmak
istediğimiz katkılar doğrultusunda değerlendirilir ve o önergeler
kanun teklifinin iyileştirilmesi noktasında katkı koyar diyor,
hepinize saygılar sunuyorum.
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Bingöl.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 744 sıra sayılı “Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Teklifi”nin çerçeve 12 nci maddesi ile 1219 sayılı Kanuna eklenen
geçici 8 inci maddenin (e) bendinde geçen ‘Girişimsel Nöroradyoloji’
ibaresinin metinden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Abdurrahman
Arıcı (Antalya) ve arkadaşları
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MUZAFFER BAŞTOPÇU
(Kocaeli) – Takdire bırakıyoruz Başkanım.
BAŞKAN – Hükûmet?
SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Erzurum) –
Katılıyoruz efendim.
BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Girişimsel Nöroradyoloji uzmanlık dalı olmaktan
çıkarılmış olduğundan, yeni kurulan dallarda
uzmanlık belgesi verilmesini düzenleyen bu fıkradan da
çıkarılması gerekmektedir.
BAŞKAN – Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul
edilmiştir.
Maddeyi kabul edilen önerge doğrultusunda
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul
edilmiştir.
13’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler…
Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
14’üncü madde üzerinde bir adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 744 Sıra Sayılı Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin
14. maddesine bağlı iki fıkrasının madde metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Mustafa
Özyürek Harun
Öztürk Tekin
Bingöl |
İstanbul İzmir Ankara |
Ferit Mevlüt
Aslanoğlu Sacid
Yıldız Şevket
Köse |
Malatya İstanbul Adıyaman |
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MUZAFFER BAŞTOPÇU
(Kocaeli) – Katılamıyoruz Başkanım.
BAŞKAN – Hükûmet?
SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Erzurum) –
Katılmıyoruz efendim.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Gerekçe…
BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Sağlık çalışanları ve sağlık uygulamaları
ile ilgili düzenlenen bir kanun teklifinin içine son anda bu kanun teklifi ve
içeriği ile ilgisi olmayan bir başka kanun teklifinin içerisinden
ayıklanan, İçtüzük kurallarına ve parlamento çalışma
usul ve esaslarına ve siyasi etiğe uygun olamayan bir
anlayışla bu maddenin ilave edilmesi sadece önümüzde seçimlere
yönelik bir siyasi rant amacı taşımaktadır. Parlamentonun
ciddiyeti ile bağdaşmayan bu tutumun hayata geçirilmemesi için ve bu
kanun teklifine gölge düşürülmemesi adına bu maddenin tekliften
çıkarılması gerekmektedir.
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Kabul edilmiştir.
15’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
16’ncı madde üzerinde bir adet önerge vardır,
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 744 Sıra Sayılı Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin
16. maddesi ile düzenlenen geçici madde 19'da yer alan "7 yıla"
ibaresinin "4 yıla” olarak değiştirilmesini arz ve teklife
ederiz.
Mustafa
Özyürek Harun
Öztürk Tekin
Bingöl |
İstanbul İzmir Ankara |
Ferit Mevlüt
Aslanoğlu Sacid
Yıldız Şevket
Köse |
Malatya İstanbul Adıyaman |
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MUZAFFER BAŞTOPÇU
(Kocaeli) – Katılamıyoruz Başkanım.
BAŞKAN – Hükûmet?
SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Erzurum) –
Katılmıyoruz.
TEKİN BİNGÖL (Ankara) – Gerekçe…
BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Ulaşımda ve tıptaki teknolojik gelişmelere
paralel olarak kullanılması zorunlu hava ve deniz araçları ile
birlikte hava ve deniz araçlarının kiralanma sürelerinin 7 yıla
çıkarılması kaynakların etkin ve verimliliği ile ters
düşmektedir. 7 yıllık kiralama yapılacaksa bu bedelle
gerekli görülen araç ya da cihazın satın alınması ülke
sağlık hizmetlerine ve ülke ekonomisine daha yararlı katkı
sunacaktır. Bu nedenle önergemiz doğrultusunda değişiklik
yapılması gerekmektedir.
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza…
MUSTAFA ÖZYÜREK (İstanbul) – Karar yeter sayısı
istiyorum.
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunup karar yeter
sayısını arayacağım.
Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Karar yeter sayısı
yoktur.
Birleşime on beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 19.20
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 19.42
BAŞKAN: Başkan Vekili
Nevzat PAKDİL
KÂTİP ÜYELER: Harun
TÜFEKCİ (Konya), Yusuf COŞKUN (Bingöl)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet
Meclisinin 87’nci Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.
Teklifin 16’ncı maddesi üzerine verilen Ankara Milletvekili
Tekin Bingöl ve arkadaşlarının önergesinin oylamasında
karar yeter sayısı bulunamamıştı.
Şimdi önergeyi yeniden oylarınıza
sunacağım ve karar yeter sayısını
arayacağım.
Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir,
karar yeter sayısı vardır.
744 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin
görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Komisyon ve Hükûmet yerinde.
16’ncı maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler…
Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
17’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler…
Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
18’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler…
Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım, çok az
bir zaman kaldı çalışmalarımıza ama şunu istirham
ediyorum, eğer tekraren herhangi bir şekilde bir talep olduğunda
bulunamamışsa dinlenme vaktini ona göre ayarlayacağım. Takdirinize,
bilgilerinize arz ediyorum.
Sayın milletvekilleri, şimdi okutacağım iki
önerge aynı mahiyettedir. Şimdi bu önergeleri okutup birlikte
işleme alacağım. Önerge sahiplerinin istemi hâlinde kendilerine
ayrı ayrı söz vereceğim.
Önergeleri okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 744 Sıra Sayılı Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin
19. maddesi ile düzenlenen geçici madde 12’nin teklif metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Mustafa Özyürek Ferit Mevlüt Aslanoğlu Harun Öztürk |
İstanbul Malatya İzmir |
Tekin
Bingöl Şevket
Köse Sacid
Yıldız |
Ankara Adıyaman İstanbul |
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 744 sıra sayılı kanun
teklifinin 19’uncu maddesinin teklif metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Erkan
Akçay Emin Haluk
Ayhan Rıdvan
Yalçın |
Manisa Denizli Ordu |
Alim
Işık Mehmet
Günal Mustafa
Kalaycı |
Kütahya Antalya Konya |
BAŞKAN – Komisyon önergelere katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MUZAFFER BAŞTOPÇU
(Kocaeli) – Katılamıyoruz Başkanım.
BAŞKAN – Hükûmet?
SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Erzurum) –
Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN – Sayın Ayhan mı konuşacak?
MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Evet efendim.
BAŞKAN – Buyurun Sayın Ayhan.
EMİN HALUK AYHAN (Denizli) – Sayın Başkan,
sayın milletvekilleri; önergeyle, görüşülmekte olan 744 sıra
sayılı Kanun Teklifi’nin 19’uncu maddesinin teklif metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ediyoruz.
Esasen ben bu hadisede bu metnin daha önce Komisyonda olan
hususları dikkate alarak, oradaki teşkilat kanununu dikkate alarak
orada var idi. Daha sonra -burada bir önergeyle yarısı şeklinde-
burada 2 binini geçirmek istedi önergeyle, usule aykırı olduğu
için Başkan Vekili tarafından reddedildi.
Artı, buna ilave olarak, ne oldu? Komisyonda bir başka
şekilde bu tasarıya ilave edildi. Bunun için
çıkarılmasını istiyoruz. Buna ilave olarak zaten dün kanun
hükmünde kararname çıkarma yetkisi alındı, onunla
düzenleyebilirsiniz.
Konuyu fazla uzatmayacağım, maruzatımı arz
ettim. Yalnız bir hususu çok açık ve net bir şekilde söylemek
istiyorum.
Sayın Başkanım…
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, lütfen arkadaşlar…
EMİN HALUK AYHAN (Devamla) – Bir hususu çok açık ve net
bir şekilde izah etmek istiyorum. Bizim bir milletvekili
arkadaşımız, Sayın Günal buradan sağlık
ekonomisiyle ilgili bir konuşma yaptı, bir görüşme yaptı.
Maalesef, iktidara mensup bir milletvekili arkadaşımız geldi,
burada şunu söyledi: “Sağlığın ekonomisi olmaz.” dedi.
Sağlığın üniversitelerde kürsüleri var.
Sağlığın ekonomisinin çok kuvvetli olduğu,
üniversitelerin olduğu ülkeler var. Özel üniversiteler var bu konuda.
İşletmesi de var. Siz birçok hususta, özellikle sağlıkta
katılım payı alıyorsunuz, benzer işler
yapıyorsunuz. Bu yaptığınız hadiselerin
sağlık ekonomisiyle ilgisi ne kadar var yok, bunları hiç
düşündünüz mü? Bunları ifade etmek istiyorum.
Tahsil görmüş bir insan, bir üniversite mensubu akademisyenin
sağlık ekonomisiyle ilgili konuşmasını
“Sağlığın ekonomiyle ilgisi mi olur?” diye ifade ederek
burada gündeme getirip küçümsemesi son derece yakışık almayan
bir tavır olmuştur. Özellikle bunu ifade etmek istiyorum, Genel
Kurulun görüşlerine sunmak istiyorum.
Teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Sayın Özyürek, önerge üzerinde konuşacak
mısınız, yoksa gerekçesini mi okutalım?
MUSTAFA ÖZYÜREK (İstanbul) – Ben konuşacağım
Sayın Başkan.
BAŞKAN – Sayın Özyürek, buyurun.
MUSTAFA ÖZYÜREK (İstanbul) – Değerli
arkadaşlarım, 19’uncu maddeyle ilgili önergemiz hakkında söz
almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlarım, bu önergemizle ilgili olarak
şunları söylemek istiyorum: Biliyorsunuz, bu tasarı, bu kanun
teklifi esas itibarıyla tıp konularını, sağlık
konularını düzenleyen bir teklif. Tıp konularının
önemi nedeniyle Sayın Bakan ısrar etti, önerge sahibi
arkadaşlarımız ısrar ettiler, biz de bunu Komisyondan
geçirdik. Tam bu görüşmelerin sona ereceği aşamada, 19’uncu maddeyle
ilgili, yani gümrük teşkilatına 2 bin kişinin alınması
konusunda bir önerge geldi. Tabii bunun, bu önergenin, bu kanun teklifiyle bir
ilgisi yok; çok farklı bir alan ama ne yazık ki uzun zamandır,
biz, usulüne uygun, mevzuat hazırlama yönetmeliğine uygun kanun
tasarıları görüşemiyoruz. Bütün görüştüğümüz teklifler,
kanunlar kırk ambar, içinde her şey var. Kendi içinde biraz
tutarlılığı vardı bu teklifin, daha çok
sağlık konularını içeriyordu ama sonunda bu gümrükle ilgili
madde de buraya konulmak suretiyle çok farklı bir mahiyet aldı.
Şimdi, gümrüklerle ilgili sorunları,
sıkıntıları biliyoruz. Sık sık gümrüklerle ilgili
olarak büyük operasyonlar yapılıyor, oradaki müdürler gözaltına
alınıyor, tutuklanıyor, Sayın Bakan Hayati Yazıcı,
işte yeteri kadar personeli olmadığı için bu durumlara
düşüldüğünü ifade ediyor. Şimdi, 2 bin kişilik bir kadro
alınmış oluyor.
Değerli arkadaşlarım, tabii, Türkiye’de bir
personel reformu yapmadan, bölük pörçük o bakanlığın, bu
teşkilatın taleplerine göre kadro vermek, onların
sorunlarıyla ilgili çözümler bulmak meseleyi daha da içinden
çıkılmaz hâle getiriyor. Bu Hükûmet işbaşına
geldiğinde, 2002 yılında personel reformunu
yapacağını vadetmişti ama geldiğimiz neredeyse dokuz
yıllık bir dönemde bu konuda hiçbir adım atamadı, hiçbir
düzenleme yapamadı. Biz bu tip kısmi öneriler geldikçe hep personel
reformunu ne zaman yapacaklarını sorduk, bize verilen cevap
artık çok klasikleşti, deniliyor ki: “Çalışmalar
yürütülüyor.” Tabii, hangi çalışmalar yapılıyor, hangi
aşamada, ne yapılmak isteniyor, bununla ilgili bir
ayrıntıyı bugüne kadar ne bütçe müzakereleri sırasında
ne diğer müzakereler sırasında hiç öğrenemedik. Tabii, bunu
yapmadığınız zaman işte 2 bin kadro oraya verelim, 5
bin kadro oraya verelim ama bu kadrolar nasıl kullanılacak, bu
kişilerin nitelikleri ne olacak konusunda büyük açmazları birlikte
yaşıyoruz.
Tabii, gümrükte yaşanan olaylar, sürekli gözaltılar,
sürekli görevden almalar sadece personel azlığından kaynaklanan
olaylar değil. O görevlere getirilen insanların nitelikleriyle
ilgili, ahlaki durumlarıyla ilgili bir temel sorun var. Bu son
yapılan operasyonda gözaltına alınan, bir kısmı
tutuklanan ve o nedenle de görevden uzaklaştırılan yöneticiler
bu Hükûmet döneminde göreve getirilmiş insanlardı.
Şimdi, deniliyor ki…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Özyürek, buyurun tamamlayın
konuşmanızı efendim.
MUSTAFA ÖZYÜREK (Devamla) – Şimdi, bu kişileri
getirirken tabii onların özlük dosyalarına bakmak lazım,
durumlarını iyi araştırmak lazım. Bunları
yapmayıp, sadece bizden olsun da ne olursa olsun anlayışıyla
atama yaparsanız, gümrük teşkilatında yıllarını
vermiş insanları yok sayarsanız işte böyle durmadan
operasyon yapılan, görevden alınan yöneticileriyle karşı
karşıya gelmiş olursunuz.
Şimdi, bu 2 bin personel, peki, alınsın ama
nasıl kullanılacak? Gerçekten objektif kıstaslara uygun
seçilecek mi bilemiyoruz. Bize hep denildi ki: “Bunlar KPS’yle alınacak.”
KPS’nin nasıl olduğunu da günlerdir tartışıyoruz. Onun
için Türkiye ne yazık ki tuzun koktuğu döneme girmiştir.
Hepinize saygılar sunuyorum.
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, önergeleri
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul
edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir.
20’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler…
Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım, teklife
yeni geçici madde eklenmesine dair bir önerge vardır, önergeyi okutuyorum.
Önerge yeni geldiği için gruplara dağıtamadık
ama grup başkan vekili arkadaşlarımızın haberi var.
Buyurun.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 744 sıra sayılı Bazı
Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifine aşağıdaki geçici
maddenin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Mustafa
Elitaş Mustafa
Özyürek Birgen
Keleş |
Kayseri İstanbul İstanbul |
Tayfun
İçli Hulusi
Güvel Sacid
Yıldız |
Eskişehir Adana İstanbul |
Geçici Madde 1 - 16/8/1961 tarih ve 351 sayılı
Yükseköğrenim Kredi ve Yurtlar Kurumu Kanununun 28 inci Maddesinin mülga
(ç) bendi kapsamında ve mülga 29 uncu maddesi uyarınca
yapılması gereken ödemelerden Spor Toto Teşkilat
Başkanlığının Kredi ve Yurtlar Kurumu Genel
Müdürlüğüne olan ve bu Kanunun yayımlandığı tarih
itibariyle ödenmemiş bulunan asli ve fer’i tüm borçları terkin
edilir.
Birinci fıkrada belirtilen alacaklara ilişkin olarak
yargı mercilerinde bulunan davalardan feragat edilir ve feragat nedeniyle
mahkemece yargılama giderleri ve vekalet ücretine hükmedilmez;
verilmiş olan kararlar üzerine ayrıca herhangi bir işlem
yapılmaz.
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MUZAFFER BAŞTOPÇU
(Kocaeli) – Takdire bırakıyoruz.
BAŞKAN – Hükûmet?
SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Erzurum) –
Katılıyoruz efendim.
BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Spor Toto Teşkilat Başkanlığı ile Kredi
ve Yurtlar Kurumu Genel Müdürlüğü arasındaki ihtilafların
giderilmesi amaçlanmaktadır.
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Böylece, teklife geçici bir madde eklenmiştir.
21’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler…
Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
22’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler…
Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri, ikinci bölümde yer alan maddelerin
oylamaları tamamlanmıştır.
Teklifin tümü açık oylamaya tabidir.
Açık oylamanın elektronik oylama cihazıyla
yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Oylama için iki dakika süre veriyorum ve oylama işlemini
başlatıyorum.
(Elektronik cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Adana Milletvekili
Necdet Ünüvar ve 1 Milletvekilinin; Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ile Antalya Milletvekili
Abdurrahman Arıcı'nın; Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Teklifi’nin açık oylama sonucu:
“Oy sayısı :
220
Kabul :
211
Ret :
9 (x)
Kâtip Üye Kâtip Üye
Harun Tüfekci Yusuf Coşkun
Konya Bingöl”
Evet, sağlık camiamıza ve aziz milletimize
hayırlı olmasını diliyorum.
Sayın Bakanım, buyurun efendim. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Erzurum) –
Saygıdeğer Başkanım, değerli milletvekilleri; çok
kısa bir teşekkür konuşması yapacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisinin 23’üncü Dönem Meclisi
milletvekilleri olarak gerçekten sağlığa büyük hizmetler
yaptınız. Büyük bir dönüşümü gerçekleştirmek üzere Türkiye
Büyük Millet Meclisinde çok önemli kanunlar yaptık.
Halkımızın sağlık hizmetlerine daha kolay ulaşmasını
sağladık. Ben bu sebeple Hükûmetim adına ve Türk milleti
adına hepinize şükranlarımı sunuyor,
saygılarımı takdim ediyorum efendim. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Çok teşekkür ederim Sayın Bakanım.
Saygıdeğer milletvekilleri, Danışma Kurulunun
bir önerisi vardır, okutup oylarınıza sunacağım:
VII.- ÖNERİLER
A) Danışma
Kurulu Önerileri
1.- Gündemdeki
sıralamanın yeniden düzenlenmesine; Türkiye Büyük Millet Meclisinin
12 Haziran 2011 Pazar günü yapılması kararlaştırılan
24’üncü Dönem milletvekili genel seçimine ilişkin kesin
sonuçlarının Yüksek Seçim Kurulunca, Türkiye radyo ve
televizyonlarından ilanını takip eden 5’inci gün saat 15.00’te
toplanmak üzere, 12/4/2011 Salı gününden itibaren tatile girmesine
ilişkin Danışma Kurulu önerisi
Danışma Kurulu Önerisi
Tarihi:
06/04/2011
Danışma Kurulunun yaptığı toplantıda,
ekteki önerinin Genel Kurulun onayına sunulması uygun
görülmüştür.
Mehmet
Ali Şahin
Türkiye
Büyük Millet Meclisi
Başkanı
(x) Açık oylama kesin
sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.
Mustafa
Elitaş Muharrem
İnce |
Adalet ve
Kalkınma Partisi Cumhuriyet
Halk Partisi |
Grubu
Başkan Vekili Grubu
Başkan Vekili |
Mehmet
Şandır Bengi
Yıldız |
Milliyetçi
Hareket Partisi Barış
ve Demokrasi Partisi |
Grubu
Başkan Vekili Grubu
Başkan Vekili |
Öneri:
Bastırılarak dağıtılan 751, 749, 750 ve
748 sıra sayılı kanun tasarılarının 48 saat
geçmeden Gündemin Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen
Diğer İşler Kısmının 1, 4, 6 ve 7’nci
sıralarına; 737, 742 ve 736 sıra sayılı kanun
tasarılarının ise bu kısmın 2, 3 ve 5’inci
sıralarına alınması ve diğer işlerin
sırasının buna göre teselsül ettirilmesi;
Türkiye Büyük Millet Meclisinin, 12 Haziran 2011 Pazar günü
yapılması kararlaştırılan 24. Dönem milletvekili genel
seçimine ilişkin kesin sonuçlarının 2839 Sayılı
Milletvekili Seçimi Kanununun 37 nci ve Millet Meclisi İçtüzüğünün 3
üncü maddesine göre, Yüksek Seçim Kurulunca, Türkiye radyo ve
televizyonlarından ilanını takip eden 5 inci gün saat 15.00’te
toplanmak üzere, 12.4.2011 Salı gününden itibaren tatile girmesi;
Önerilmiştir.
BAŞKAN – Danışma Kurulu önerisini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul
edilmiştir.
Sayın milletvekilleri, 1’inci sıraya alınan Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ile Suudi Arabistan Krallığı Hükümeti
Arasında Askeri Alanda Eğitim, Teknik ve Bilimsel İş
Birliği Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri
Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine başlayacağız.
VI.- KANUN TASARI VE
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A) Kanun
Tasarı ve Teklifleri (Devam)
2.- Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti
ile Suudi Arabistan Krallığı Hükûmeti Arasında Askeri
Alanda Eğitim, Teknik ve Bilimsel İş Birliği
Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu
(1/1018) (S. Sayısı: 751) (x)
BAŞKAN – Komisyon ve Hükûmet yerinde.
Komisyon raporu 751 sıra sayısıyla
bastırılıp dağıtılmıştır.
Tasarının tümü üzerinde söz talebi yoktur.
Maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
(x) 751 S. Sayılı
Basmayazı tutanağa eklidir.
1’inci maddeyi okutuyorum:
TÜRKİYE CUMHURİYETİ
HÜKÜMETİ İLE SUUDİ ARABİSTAN KRALLIĞI HÜKÜMETİ
ARASINDA ASKERİ ALANDA EĞİTİM, TEKNİK, VE
BİLİMSEL İŞ BİRLİĞİ ANLAŞMASININ
ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞUNA DAİR KANUN TASARISI
MADDE 1- (1) 24 Mayıs 2010 tarihinde Ankara’da imzalanan
“Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Suudi Arabistan Krallığı
Hükümeti Arasında Askeri Alanda Eğitim, Teknik ve Bilimsel
İş Birliği Anlaşması”nın onaylanması uygun
bulunmuştur.
BAŞKAN – Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul
edilmiştir.
2’nci maddeyi okutuyorum:
MADDE 2- (1) Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe
girer.
BAŞKAN – Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul
edilmiştir.
3’üncü maddeyi okutuyorum.
MADDE 3- (1) Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.
BAŞKAN – Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul
edilmiştir.
Sayın milletvekilleri, tasarının tümü açık
oylamaya tabidir.
Açık oylamanın elektronik oylama cihazıyla yapılmasını
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul
edilmiştir.
Oylama için bir dakika süre veriyorum ve oylama işlemini
başlatıyorum.
(Elektronik cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN – Saygıdeğer milletvekilleri, Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti İle Suudi Arabistan Krallığı Hükümeti
Arasında Askeri Alanda Eğitim, Teknik, Ve Bilimsel İş
Birliği Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı açık oylama sonucu:
“Kullanılan Oy Sayısı : 225
Kabul :
225 (x)
Kâtip Üye Kâtip Üye
Harun Tüfekci Yusuf Coşkun
Konya Bingöl”
Anlaşmanın her iki ülkeye de hayır getirmesini
diliyorum.
Saygıdeğer milletvekilleri, 2’nci sıraya
alınan, Türkiye Cumhuriyeti Genelkurmay Başkanlığı ve
Almanya Federal Cumhuriyeti Federal Savunma Bakanlığı Arasında
Yapılan Mühimmat Dahil Leopard 2 Ana Muharebe Tankı Silah Sisteminin
Müşterek Konfigürasyon Kontrol Yönetimi (JCCM) Konulu Mutabakat
Muhtırasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısı ile Dışişleri Komisyonu Raporu’nun
görüşmelerine başlayacağız.
3.- Türkiye Cumhuriyeti
Genelkurmay Başkanlığı ve Almanya Federal Cumhuriyeti
Federal Savunma Bakanlığı Arasında Yapılan Mühimmat
Dahil Leopard 2 Ana Muharebe Tankı Silah Sisteminin Müşterek Konfigürasyon
Kontrol Yönetimi (JCCM) Konulu Mutabakat Muhtırasının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
ile Dışişleri Komisyonu Raporu (1/982) (S. Sayısı:
737) (xx)
BAŞKAN – Komisyon ve Hükûmet yerinde.
(x) Açık oylama kesin
sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.
(xx) 737 S. Sayılı
Basmayazı tutanağa eklidir.
Komisyon raporu 737 sıra sayısıyla
bastırılıp dağıtılmıştır.
Tasarının tümü üzerinde söz talebi yoktur.
Maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
1’inci maddeyi okutuyorum:
TÜRKİYE CUMHURİYETİ
GENELKURMAY BAŞKANLIĞI VE ALMANYA FEDERAL CUMHURİYETİ
FEDERAL SAVUNMA BAKANLIĞI ARASINDA YAPILAN MÜHİMMAT DAHİL
LEOPARD 2 ANA MUHAREBE TANKI SİLAH SİSTEMİNİN MÜŞTEREK
KONFİGÜRASYON KONTROL YÖNETİMİ (JCCM) KONULU MUTABAKAT
MUHTIRASININ ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞUNA DAİR KANUN TASARISI
MADDE 1- (1) Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti adına 13 Ekim 2009
tarihinde imzalanan “Türkiye Cumhuriyeti Genelkurmay
Başkanlığı ve Almanya Federal Cumhuriyeti Federal Savunma
Bakanlığı Arasında Yapılan Mühimmat Dahil Leopard 2
Ana Muharebe Tankı Silah Sisteminin Müşterek Konfigürasyon Kontrol
Yönetimi (JCCM) Konulu Mutabakat Muhtırasının onaylanması
uygun bulunmuştur.
BAŞKAN – Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
2’nci maddeyi okutuyorum:
MADDE 2- (1) Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe
girer.
BAŞKAN – Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
3’üncü maddeyi okutuyorum:
MADDE 3- (1) Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.
BAŞKAN – Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
Tasarının tümü açık oylamaya tabidir.
Açık oylamanın elektronik oylama cihazıyla
yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Oylama için bir dakika süre veriyorum ve oylama işlemini
başlatıyorum.
(Elektronik cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Cumhuriyeti
Genelkurmay Başkanlığı ve Almanya Federal Cumhuriyeti
Federal Savunma Bakanlığı Arasında Yapılan Mühimmat
Dahil Leopard 2 Ana Muharebe Tankı Silah Sisteminin Müşterek
Konfigürasyon Kontrol Yönetimi Konulu Mutabakat Muhtırasının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
açık oylama sonucu:
“Oy sayısı :
236
Kabul :
235
Ret :
1
Çekimser, boş, geçersiz oy yoktur. (x)
Kâtip Üye Kâtip Üye
Harun Tüfekci Yusuf Coşkun
Konya Bingöl”
Her iki ülkeye de hayırlar getirmesini diliyorum.
Saygıdeğer milletvekilleri, 3’üncü sıraya
alınan, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Lübnan Cumhuriyeti Hükümeti
Arasında Askeri Alanda Eğitim, Teknik ve Bilimsel İş
Birliği Anlaşmasının
(x) Açık oylama kesin
sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısı ile Dışişleri Komisyonu Raporu’nun
görüşmelerine başlayacağız.
4.- Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti
ile Lübnan Cumhuriyeti Hükûmeti Arasında Askeri Alanda Eğitim, Teknik
ve Bilimsel İş Birliği Anlaşmasının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
ile Dışişleri Komisyonu Raporu (1/895) (S. Sayısı:
742) (x)
BAŞKAN – Komisyon? Yerinde.
Hükûmet? Yerinde.
Komisyon raporu 742 sıra sayısıyla
bastırılıp dağıtılmıştır.
Tasarının tümü üzerinde söz talebi yoktur.
Maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
1’inci maddeyi okutuyorum:
TÜRKİYE CUMHURİYETİ
HÜKÜMETİ İLE LÜBNAN CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ ARASINDA
ASKERİ ALANDA EĞİTİM, TEKNİK VE BİLİMSEL
İŞ BİRLİĞİ ANLAŞMASININ ONAYLANMASININ UYGUN
BULUNDUĞUNA DAİR KANUN TASARISI
MADDE 1- (1) 11 Ocak 2010 tarihinde Ankara’da imzalanan “Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ile Lübnan Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Askeri
Alanda Eğitim, Teknik ve Bilimsel İş Birliği
Anlaşması”nın onaylanması uygun bulunmuştur.
BAŞKAN – Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
2’nci maddeyi okutuyorum:
MADDE 2- (1) Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe
girer.
BAŞKAN – Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
3’üncü maddeyi okutuyorum:
MADDE 3- (1) Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.
BAŞKAN – Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
Tasarının tümü açık oylamaya tabidir.
Açık oylamanın elektronik oylama cihazıyla
yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Oylama için bir dakika süre veriyorum ve oylama işlemini
başlatıyorum.
(Elektronik cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Cumhuriyeti
Hükümeti ile Lübnan Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Askeri Alanda
Eğitim, Teknik ve Bilimsel İş Birliği
Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısı açık oylama sonucunu arz ediyorum:
“Kullanılan Oy Sayısı : 232
Kabul :
232 (xx)
(x) 742 S. Sayılı
Basmayazı tutanağa eklidir.
(xx) Açık oylama kesin
sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.
Kâtip Üye Kâtip Üye
Harun Tüfekci Yusuf Coşkun
Konya Bingöl”
Anlaşmanın her iki ülkeye de hayırlar getirmesini
diliyorum.
4’üncü sıraya alınan Türkiye Cumhuriyeti Genelkurmay
Başkanlığı ile Mısır Arap Cumhuriyeti Savunma
Bakanlığı Arasında Askeri Alanda Eğitim, Teknik ve Bilimsel
İş Birliği Mutabakat Muhtırasının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
ve Dışişleri Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine
başlayacağız.
5.- Türkiye Cumhuriyeti
Genelkurmay Başkanlığı ile Mısır Arap Cumhuriyeti
Savunma Bakanlığı Arasında Askerî Alanda Eğitim,
Teknik ve Bilimsel İş Birliği Mutabakat
Muhtırasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu
(1/966) (S. Sayısı: 749) (x)
BAŞKAN – Komisyon ve Hükûmet yerinde.
Komisyon raporu 749 sıra sayısıyla
bastırılıp dağıtılmıştır.
Tasarının tümü üzerinde söz talebi yoktur.
Maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
1’inci maddeyi okutuyorum:
TÜRKİYE CUMHURİYETİ
GENELKURMAY BAŞKANLIĞI İLE MISIR ARAP CUMHURİYETİ
SAVUNMA BAKANLIĞI ARASINDA ASKERİ ALANDA EĞİTİM,
TEKNİK VE BİLİMSEL İŞ BİRLİĞİ
MUTABAKAT MUHTIRASININ ONAYLANMASININ UYGUN
BULUNDUĞUNA DAİR KANUN
TASARISI
MADDE 1- (1) 18 Kasım 2009 tarihinde Ankara’da imzalanan
“Türkiye Cumhuriyeti Genelkurmay Başkanlığı ile
Mısır Arap Cumhuriyeti Savunma Bakanlığı Arasında
Askeri Alanda Eğitim, Teknik ve Bilimsel İş Birliği
Mutabakat Muhtırası”nın onaylanması uygun bulunmuştur.
BAŞKAN – Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul
edilmiştir.
2’nci maddeyi okutuyorum.
MADDE 2- (1) Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe
girer.
BAŞKAN – Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul
edilmiştir.
3’üncü maddeyi okutuyorum.
MADDE 3- (1) Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.
BAŞKAN – Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul
edilmiştir.
Tasarının tümü açık oylamaya tabidir.
Açık oylamanın elektronik oylama cihazıyla
yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Oylama için bir dakika süre veriyorum ve oylama işlemini
başlatıyorum.
(Elektronik cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, birleşime beş
dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 20.21
(x) 749 S. Sayılı
Basmayazı tutanağa eklidir.
DÖRDÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 20.28
BAŞKAN: Başkan Vekili
Nevzat PAKDİL
KÂTİP ÜYELER: Harun
TÜFEKCİ (Konya), Yusuf COŞKUN (Bingöl)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet
Meclisinin 87’nci Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.
Türkiye Cumhuriyeti Genelkurmay Başkanlığı ile
Mısır Arap Cumhuriyeti Savunma Bakanlığı Arasında
Askeri Alanda Eğitim, Teknik ve Bilimsel İş Birliği
Mutabakat Muhtırasının Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri
Komisyonu Raporu açık oylama sonucu:
“Kullanılan oy sayısı : 241
Kabul :
241 (x)
Kâtip Üye Kâtip Üye
Harun Tüfekci Yusuf Coşkun
Konya Bingöl”
Her iki ülkeye de hayırlı olmasını diliyorum.
Görüşmelere kaldığımız yerden devam
edeceğiz.
5’inci sıraya alınan, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile
Lübnan Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Askeri Eğitim İş
Birliği Mutabakat Muhtırasının Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ile
Dışişleri Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine
başlayacağız.
6.- Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti
ile Lübnan Cumhuriyeti Hükûmeti Arasında Askerî Eğitim İş
Birliği Mutabakat Muhtırasının Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ile
Dışişleri Komisyonu Raporu (1/770) (S. Sayısı: 736)
(xx)
BAŞKAN – Komisyon ve Hükûmet yerinde.
Komisyon raporu 736 sıra sayısıyla
bastırılıp dağıtılmıştır.
Tasarının tümü üzerinde söz talebi yoktur.
Maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
1’inci maddeyi okutuyorum:
TÜRKİYE CUMHURİYETİ
HÜKÜMETİ İLE LÜBNAN CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ ARASINDA
ASKERİ EĞİTİM İŞ BİRLİĞİ
MUTABAKAT MUHTIRASININ ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞUNA DAİR KANUN
TASARISI
MADDE 1- (1) 21 Nisan 2009 tarihinde Ankara’da imzalanan “Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ile Lübnan Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Askeri
Eğitim İş Birliği Mutabakat Muhtırası”nın
onaylanması uygun bulunmuştur.
BAŞKAN – Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
(x) Açık oylama kesin
sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.
(xx) 736 S. Sayılı Basmayazı
tutanağa eklidir.
2’nci maddeyi okutuyorum:
MADDE 2- (1) Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe
girer.
BAŞKAN – Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
3’üncü maddeyi okutuyorum:
MADDE 3- (1) Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.
BAŞKAN – Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
Tasarının tümü açık oylamaya tabidir.
Açık oylamanın elektronik oylama cihazıyla
yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Oylama için bir dakika süre veriyorum ve oylama işlemini
başlatıyorum.
(Elektronik cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN – Saygıdeğer milletvekilleri, Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ile Lübnan Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Askeri
Eğitim İş Birliği Mutabakat Muhtırasının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
açık oylama sonucu:
“Kullanılan oy sayısı : 245
Kabul :
245 (x)
Kâtip Üye Kâtip Üye
Harun Tüfekci Yusuf Coşkun
Konya Bingöl”
Anlaşmanın her iki ülkeye de hayırlar getirmesini
diliyorum.
6’ncı sıraya alınan Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti
ile Maldivler Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Askeri Alanda Eğitim,
Teknik ve Bilimsel İş Birliği Çerçeve
Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu’nun
görüşmelerine başlayacağız.
7.- Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti
ile Maldivler Cumhuriyeti Hükûmeti Arasında Askerî Alanda Eğitim,
Teknik ve Bilimsel İş Birliği Çerçeve
Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu
(1/999) (S.Sayısı: 750) (xx)
BAŞKAN – Komisyon ve Hükûmet yerinde.
Komisyon Raporu 750 sıra sayısıyla
bastırılıp dağıtılmıştır.
Tasarının tümü üzerinde söz talebi yoktur.
Maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
(x) Açık oylama kesin
sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.
(xx) 750 S. Sayılı
Basmayazı tutanağa eklidir.
1’inci maddeyi okutuyorum:
TÜRKİYE CUMHURİYETİ
HÜKÜMETİ İLE MALDİVLER CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ
ARASINDA ASKERİ ALANDA EĞİTİM, TEKNİK VE
BİLİMSEL İŞ BİRLİĞİ ÇERÇEVE
ANLAŞMASININ ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞUNA DAİR KANUN
TASARISI
MADDE 1- (1) 15 Eylül 2010 tarihinde Ankara’da imzalanan “Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ile Maldivler Cumhuriyeti Hükûmeti Arasında Askeri Alanda
Eğitim, Teknik ve Bilimsel İş Birliği Çerçeve
Anlaşması”nın onaylanması uygun bulunmuştur.
BAŞKAN – Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul
edilmiştir.
2’nci maddeyi okutuyorum:
MADDE 2- (1) Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe
girer.
BAŞKAN – Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul
edilmiştir.
3’üncü maddeyi okutuyorum:
MADDE 3- (1) Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.
BAŞKAN – Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul
edilmiştir.
Tasarının tümü açık oylamaya tabidir.
Açık oylamanın elektronik oylama cihazıyla
yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Oylama için bir dakika süre veriyorum ve oylama işlemini
başlatıyorum.
(Elektronik cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Cumhuriyeti
Hükümeti İle Maldivler Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Askeri Alanda
Eğitim, Teknik Ve Bilimsel İş Birliği Çerçeve
Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısı açık oylama sonucu:
“Kullanılan oy sayısı : 242
Kabul : 241
Ret : 1 (x)
Kâtip Üye Kâtip Üye
Harun Tüfekci Yusuf Coşkun
Konya Bingöl”
Anlaşmanın her iki ülkeye de hayırlı
olmasını diliyorum.
Saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım, 7’nci
sıraya alınan, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Federal Demokratik
Etiyopya Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Askeri Alanda
İşbirliğine İlişkin Çerçeve Anlaşması ve Bu
Anlaşmada Yapılan 1 Numaralı Değişikliğin
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
ve Dışişleri Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine
başlayacağız.
8.- Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti
ile Federal Demokratik Etiyopya Cumhuriyeti Hükûmeti Arasında Askeri
Alanda İşbirliğine İlişkin Çerçeve Anlaşması
ve Bu Anlaşmada Yapılan 1 Numaralı Değişikliğin
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/737) (S. Sayısı: 748)
(xx)
(x) Açık oylama kesin
sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.
(xx) 748 S. Sayılı
Basmayazı tutanağa eklidir.
BAŞKAN – Komisyon ve Hükûmet yerinde.
Komisyon Raporu 748 sıra sayısıyla
bastırılıp dağıtılmıştır.
Tasarının tümü üzerinde söz talebi yoktur.
Maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
1’nci maddeyi okutuyorum:
TÜRKİYE CUMHURİYETİ
HÜKÜMETİ İLE FEDERAL DEMOKRATİK ETİYOPYA
CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ ARASINDA ASKERİ ALANDA
İŞBİRLİĞİNE İLİŞKİN ÇERÇEVE
ANLAŞMASI VE BU ANLAŞMADA YAPILAN 1 NUMARALI
DEĞİŞİKLİĞİN
ONAYLANMASININ UYGUN
BULUNDUĞUNA DAİR KANUN TASARISI
MADDE 1- (1) 25/4/2006 tarihinde Ankara’da imzalanan “Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ile Federal Demokratik Etiyopya Cumhuriyeti
Hükümeti Arasında Askeri Alanda İşbirliğine
İlişkin Çerçeve Anlaşması” ile 16/5/2008 tarihinde
Ankara’da imzalanan “Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Federal Demokratik
Etiyopya Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Askeri Alanda
İşbirliğine İlişkin Çerçeve Anlaşmasında
Yapılan 1 Numaralı Değişiklik” in onaylanması uygun
bulunmuştur.
BAŞKAN – Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul
edilmiştir.
2’nci maddeyi okutuyorum:
MADDE 2- (1) Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe
girer.
BAŞKAN – Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul
edilmiştir.
3’üncü maddeyi okutuyorum:
MADDE 3- (1) Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.
BAŞKAN – Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul
edilmiştir.
Tasarının tümü açık oylamaya tabidir.
Açık oylamanın elektronik oylama cihazıyla
yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Oylama için bir dakika süre veriyorum ve oylama işlemini
başlatıyorum.
(Elektronik cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Cumhuriyeti
Hükümeti ile Federal Demokratik Etiyopya Cumhuriyeti Hükümeti Arasında
Askeri Alanda İşbirliğine İlişkin Çerçeve
Anlaşması ve Bu Anlaşmada Yapılan 1 Numaralı
Değişikliğin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısı açık oylama sonucu:
“Kullanılan Oy Sayısı : 240
Kabul :
239
Ret :
1 (x)
Kâtip Üye Kâtip Üye
Harun Tüfekci Yusuf Coşkun
Konya Bingöl”
Anlaşmanın her iki ülke için de hayırlar
getirmesini diliyorum.
(x) Açık oylama kesin
sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.
Sayın milletvekilleri, 8’inci sırada yer alan, Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ile Suriye Arap Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Terör
ve Terör Örgütlerine Karşı Ortak İşbirliği
Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu’nun
görüşmelerine başlayacağız.
9.- Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti
ile Suriye Arap Cumhuriyeti Hükûmeti Arasında Terör ve Terör Örgütlerine
Karşı Ortak İşbirliği Anlaşmasının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/1009) (S. Sayısı:
713) (x)
BAŞKAN – Komisyon ve Hükûmet yerinde.
Komisyon Raporu, 713 sıra sayısıyla
bastırılıp dağıtılmıştır.
Tasarının tümü üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına Balıkesir Milletvekili Sayın Hüseyin Pazarcı.
Buyurun Sayın Pazarcı. (CHP sıralarından
alkışlar)
CHP GRUBU ADINA HÜSEYİN PAZARCI (Balıkesir) – Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; sıra sayısı 713 olan,
Suriye Arap Cumhuriyeti ile yapılan Terör ve Terör Örgütlerine
Karşı Ortak İşbirliği Anlaşması konusunda
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz aldım. Hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, son zamanlarda Kuzey Afrika’da,
Tunus’ta başlayan ve giderek Kuzey Afrika ve Orta Doğu’daki
diğer ülkelere de yayılan, bugün Mısır, Libya, Yemen,
Bahreyn gibi ülkelerde gerçekleştikten sonra Suriye’ye de
sıçramış bulunan bu son gelişmelerin ilgili anlaşmaya
bazı yansımaları olacağını düşünüyoruz ve
dolayısıyla Yüce Meclisimizi ve ilgililerimizi bu konuda
uyarmayı bir görev biliyoruz.
Değerli arkadaşlar, bu ülkelerde meydana gelen
gelişmeler, yoksulluk, yolsuzluk ve siyasi baskıların ürünü
olarak ortaya çıkmış olup bu ülkelerle ülkemiz arasındaki
tarihsel ve kültürel bağlar nedeniyle ve coğrafi nedenlerle buradaki
olaylar Türkiye’yi doğrudan ilgilendirir bir nitelik
taşımaktadır ve bu çerçevede, özellikle de bu ülkelerdeki
istikrarsızlıkların Türkiye’ye yansıması söz konusu
olmaktadır.
Suriye ile imzalanmış bulunan Terör ve Terör Örgütlerine
Karşı Ortak İşbirliği Anlaşması da bu yeni
gelişmeler ışığında değerlendirilmesi
gereken birtakım noktalara sahiptir.
Şunu öncelikle söylemekte yarar var ki: Söz konusu elimizdeki
anlaşma, PKK ve KONGRA-GEL’e karşı yapılacak ortak
mücadeledeki iş birliğini düzenleyen, örgütleyen bir
anlaşmadır. Bu anlamıyla da Türkiye bakımından
aslında çok beklenen, arzu edilen niteliklere sahip bir iş
birliği anlaşması şeklinde ortaya
çıkmıştır. Ancak, bugün, Suriye’deki koşulların
değişmesi çerçevesinde, olayın ve bu gelişmelerin ilgili
anlaşmaya yansıması da söz konusu olmaktadır. Bu çerçevede,
birinci olarak KONGRA-GEL’le ve PKK’yla mücadeleyi esas alan, başlıca
sorunu bu olan bu söz konusu anlaşmayla ilgili olarak eskiden
yerleşik rejimin, yönetimin sorumluluklarını daha kolay yerine
getirebileceği bir dönemde bazı sorunlar çıkmaması
beklenirken bugün kendi iç dünyasında birtakım ayaklanmalarla
karşı karşıya kalan Suriye Hükûmetinin ister istemez
yapacağı iş birliğinde daha az etkili olması söz
konusudur. Yani bu anlaşmanın bundan daha önceki dönemde
vereceği sonuç, bugün aynı beklenti içinde olmamızı
sağlama durumunda olmayabilecektir. Bir kere, bu
olasılığı göz önünde tutarak anlaşmayı ona göre
değerlendirmemiz ve ona göre uygulamamız gerekmektedir.
(x) 713 S. Sayılı
Basmayazı tutanağa eklidir.
İkinci olarak Suriye’nin kendi iç mücadelesinde Türkiye'nin
hiçbir şekilde onun o iç mücadelesinin aleti olmaması gerekmektedir.
Bizim onun iç sorunlarına bulaşmamamız Türkiye'nin menfaati ve
istikrarı bakımından önemlidir. Bu çerçevede, en başta her
ne kadar en temel başlıca mücadele unsurunun KONGRA-GEL/PKK’ya
karşı yapılması öngörülmüşse de anlaşmanın
örneğin 1/b maddesi, 3 numaralı maddesi Suriye’deki terör
olaylarına karşı da iş birliği yapılması
isteminde Suriye’nin bulunmasına olanak vereceği için bu konuda
Türkiye'nin Suriye’nin iç işlerine olabildiğince bu mücadelede
karışmaması önemli bir durum arz etmektedir. “Nasıl
olabilir?” derseniz, örneğin, vize anlaşmasının da kaldırıldığı
hesap edildiğinde Suriye vatandaşlarının vizesiz olarak
Türkiye’ye girişleri çerçevesinde, ayaklanan konumunda bulunan, Suriye
Hükûmetine karşı mücadele veren kişilerin Türkiye’ye gelmesi,
kolayca girmesi söz konusu olabilecektir ve bu çerçevede o zaman Türkiye'nin
dikkat etmesi gereken husus, Suriye’nin kendi vatandaşlarıyla olan
mücadelesinde olabildiğince sorunun dışında kalması
uygun olacaktır. Antlaşmanın değişik hükümlerinin
tekrar gözden geçirilip yeniden değerlendirilmesi durumunda, özellikle
terör olayının değerlendirilmesinde kendi ulusal hukukunuza göre
hareket etmeniz yükümlülüğü çerçevesinde, Türkiye'nin bu tür olaylarda
alet olmaması söz konusu olabilecektir, sağlanabilecektir.
Uygulamacıların buna özellikle dikkat etmesinde yarar vardır.
Bunun dışında, yine Suriye
vatandaşlarının Türkiye’ye geçmesi durumunda Suriye’nin bu
vatandaşlarını terör grubu üyesi, vesaire gibi nitelendirmesi
durumunda, Türkiye açısından uluslararası antlaşmalar
bakımından da bazı sorunların çıkması söz konusudur.
Şöyle ki: Çok fazla örneğe girmeyeceğim ama Avrupa İnsan Hakları
Sözleşmesi, insan hakları konusunda ülkesinde bulunulan devletin
yetkisi çerçevesinde gerektiğinde onun sorumluluğunu da
tanımaktadır ve Türkiye, Sözleşme’nin tarafı olarak insan
haklarının uygulanması konusunda eğer Suriye
vatandaşları ülkemize girer ve onlara karşı
Sözleşme’ye aykırı birtakım hareketlerde bulunulursa,
eylemlerde bulunursa Türk devleti, bu kez Avrupa İnsan Hakları
Sözleşmesi çerçevesinde Türkiye'nin sorumlu tutulması söz konusu olabilecektir.
Bunlar teorik sorunlar değildir, daha önce İran’daki olaylar
dolayısıyla Türkiye’ye kaçan İranlılarla ilgili olarak
Türkiye bu sorunları yaşamıştır ve
dolayısıyla, aynı türden sorunların yaşanmamasına
bu anlaşma çerçevesinde yine dikkat edilmesi gerekmektedir.
Bu çerçevede, özellikle anlaşmanın 17’nci maddesinde,
uluslararası anlaşmaların Suriye’yle yapılan terör
anlaşmasını engellememesi gerektiği unsurunu dikkate alarak
Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ne uygun da ayrıca hareket
edilmesi gerekecektir, Suriye’den Türkiye'ye kaçan, başkaldıran veyahut
da bu olaylara karışan kişiler bakımından.
Bunun dışında, bu anlaşmada bazı unsurlar
vardır ki muhtemelen eskiden çok fazla düşünülmedi ama bundan sonra
başka bir gözle değerlendirildiği takdirde lehimize de
kullanılabilecek unsurlar içerebilecektir. Örneğin,
anlaşmanın 7’nci maddesi, gerektiğinde tarafların ortak
operasyonlar gerçekleştirme olanaklarını
araştırması hakkı, yetkisi tanımaktadır
taraflara. Dolayısıyla, Türkiye'yi, Suriye’de bu
karışıklıklar döneminde rahatsız eden terör eylemleri
söz konusu olursa Türkiye'nin bunu doğru değerlendirmesi,
dolayısıyla, yerinde kullanma olanağından yararlanması
düşünülebilecektir, araştırılabilecektir. Bu konuya da
uygulamacıların dikkatini çekmek istiyorum.
Bunun dışında, KONGRA-GEL’le ve PKK’yla mücadele
çerçevesinde bu anlaşma, yine Türkiye’nin lehine çalışabilecek
birçok unsuru bu yeni koşullarda da içermektedir. Dolayısıyla,
son gelişmeleri ciddi bir şekilde incelemek, dikkatle izlemek
suretiyle Türkiye bu antlaşmadan yararlı sonuçlar elde edebilme olanağına
sahip olacaktır.
Bu veriler çerçevesinde devletimizin bu verilere dikkat ederek
anlaşmayı uygulaması yararımıza olacaktır.
Dolayısıyla, bu anlaşmayı destekliyoruz,
hayırlı olmasını diliyoruz.
Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Çok teşekkür ederim Sayın Hüseyin
Pazarcı.
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına, Mersin Milletvekili
ve Grup Başkan Vekili Sayın Mehmet Şandır.
Buyurun Sayın Şandır. (MHP sıralarından
alkışlar)
MHP GRUBU ADINA MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; öncelikle yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Suriye söz konusu olunca, Türkiye Büyük Millet Meclisi ve
Türkiye’de tüm kesimlerin, iktidarıyla muhalefetiyle hepimizin ortak
paydasıdır. Ortak duygularımızı, düşüncelerimizi birbirimizle
paylaşmamız gerekiyor. Çünkü Suriye Türkiye’nin diğer
komşularından biri değildir; Suriye, Türkiye’nin diğer
ilişkide bulunduğu ülkelerden de biri değildir; Suriye bizim
kapı komşumuzdur ve Suriye’de yaşanan her hadise, eğer
doğru tanımlanmaz, zamanında ve yeterince gerekli tedbirler
alınmazsa, o hadiseler doğrudan bizim ülkemizi de etkileyecek
mahiyettedir. Onun için, Suriye’de yaşanan hadiseleri, Sayın
Pazarcı’nın da söylediği gibi, doğru incelemek lazım,
dikkatlice izlemek lazım ve gerçekten bir iç siyaset malzemesi yapmadan
Türkiye'nin devlet olarak, bir millî politikası olarak, bir gelecek
öngörüsü olarak gerekeni yapmak gibi bir sorumluluğumuz var. Bu husustaki
hassasiyeti dikkatinize sunmak üzere söz konusu uluslararası sözleşmenin
kanunlaştırılmasıyla ilgili 713 sıra sayılı
Kanun Tasarısı üzerinde grubum adına söz almış
bulunmaktayım.
Değerli milletvekilleri, ülkemizde, bölgemizde ve dünyada
yaşanan olayları birbirinden soyutlayamayız. Mutlaka farklı
boyutta da olsa, farklı anlamlarda da olsa birbirleriyle çok doğrudan
ilişkileri olan olaylardır. Bugün bir anlamda tarihî ve coğrafi
olarak bir sorumluluğumuzun olduğu, geçmişe dayalı bir
müktesebimizin olduğu bölgemizde, Orta Doğu bölgesinde -bu bölge ki
Türk coğrafyasıdır, bu coğrafyayı atalarımız
bin yıl yönetmişlerdir- bu coğrafyada yaşayan insanlara
karşı bizim tarihî bir sorumluluğumuz olduğu idrakiyle
bölgemizde yaşanan bu olayları doğru tanımlamamız
lazım.
Değerli milletvekilleri, Tunus’ta başlayıp
Mısır, Libya, Yemen ve diğer bölge ülkelerinde yaşanan
hadiseler televizyonlarda yansıtıldığı, gazetelerde
yansıtıldığının ötesinde bir anlam
taşır. Çok önceden ilan edilmiş, 1982 yıllarında bir
devletin dışişleri bakanlığının
uluslararası basına yansıttığı bir raporda
ifadesini bulan Büyük Orta Doğu Projesi’nin uygulamasıdır. Bu,
tabii ki bu ülkelerde yaşanan birtakım olumsuzlukların,
birtakım adaletsizliklerin, birtakım ekonomik zorlukların
karşısında vatandaşların, o bölge insanının,
o ülke insanının taleplerinin eylemli ifadesi olmanın çok
ötesinde olaylardır. Biz, bu bölge ülkelerinde yaşanan halk
olaylarında, Milliyetçi Hareket Partisi olarak bir damla kanın
akmasına bile razı değiliz. İnsanlar ölmemeli, hiçbir
sebepten insanlar ölmemeli. Onun için, hak talebiyle sokaklara dökülüp eylem yapan
insanların, kamu düzenini sağlamak adına aşırı
güç kullanılarak öldürülmesini tasvip etmemiz mümkün değil, ne
Libya’da ne Mısır’da ne Tunus’ta ne diğerlerinde, özellikle de
Suriye’de.
O bölge insanlarının hak arayışlarına,
ekmek arayışlarına, özgürlük arayışlarına
karşı aşırı güç kullanılmasını tasvip
etmemiz veya sözlerimizden böyle bir anlam çıkartılması
doğru olmaz ama tekrar ediyorum, bu olaylar, hiç böyle kendiliğinden
gelişen masum olaylar değildir. Bu olaylar, kurgulanmış,
planlanmış, programlanmış, başladıktan sonra
hangi aşaması hangi şekilde eyleme konulacak, işleme
konulacak planlaması yapılmış,
hazırlığı yapılmış olaylardır.
Dolayısıyla, bu olayları eğer biz doğru
tanımlamak ve gereken tedbirleri yeterince ve zamanında almak gibi
bir sorumluluğu kendimizde görüyorsak, bir gereklilik görüyorsak gerçekten
bölgemizde yaşanan bu olayları doğru tanımlamamız
gerekir. Bu olaylar Büyük Orta Doğu Projesi’nin uygulamasıdır.
Yirmi iki ülkenin rejimlerinin, yönetimlerinin yeniden
düzenlenmesini, sonra da hudutlarının yeniden çizilmesini planlayan
ve ilan edilen, haritaları yayınlanan Büyük Orta Doğu
Projesi’nin bölgemizde uygulanmasıdır.
Değerli milletvekilleri, yeni bir yüzyılın ilk
çeyreğindeyiz. Tarihî bir sorumluluk altında görüşlerimi ifade
ediyorum. Yeni bir yüzyılın ilk çeyreğinde, küresel güçler,
yeniden küresel projelerini uygulamak için bir masa etrafında
toplanıp dünya dengelerini yeniden kurgulamak ve dünyayı yeniden
paylaşmak için günümüzde bu seyrettiğimiz olayları
insanlığa yaşatmaktalar. 20’inci yüzyılın sonu
itibarıyla sona eren soğuk savaş sonrasında kurulan tek
kutuplu dünya düzeni, şimdi, çok kutuplu bir dünyaya evrilmektedir.
Artık, Amerika ve onun yandaşı, müttefiki Avrupa Birliğinin
dışında dünyada yeni küresel güç merkezleri oluşmaktadır.
BRIC ülkeleri dedikleri Brezilya, Rusya, İndia ve Çin yeni küresel güç
adayları olarak, eski küresel güç adaylarına karşı bizim
coğrafyamızda mevzi tutmaktalar. Eski küresel güç merkezleri,
güçlerini kaybetmemek, dünya dengesindeki paylarını kaybetmemek için,
şimdi, bizatihi, bu coğrafyaya kendileri gelerek ve de kan
akıtarak “Özgürlük ve demokrasi getireceğim.” yalanı
altında insanları katlederek… Bölgemizde, Irak’ta katledilen 1,5
milyon Müslüman’ın kanını nasıl soracağız?
Gazze’de katledilen çocukların kanı nasıl sorulacak?
Olayları doğru okumak lazım.
Bu mesele, siyasi partilerin kendi programları veya
iktidarların kendi politikaları değil, devletimizin bir millî
politikası, dış politikası olarak algılanmalı.
Gözümüze baka baka, haritalar da yayınlayarak, bizim ülkemizin de 17
vilayetini içine alan, adına Kürdistan diye ifade ettikleri, devlet kurma
projeleriyle ifade edilen Büyük Orta Doğu Projesi’nin temeli budur. Eski
küresel güç merkezleriyle yeni oluşan küresel güçler arasında bizim
coğrafyamızda mevziler kurulmakta ve bir güç paylaşımı
kavgası yaşanmaktadır ama heyhat ki, ne yazık ki altta
kalan, ayak altında kalan, kan akıtılan, canı alınan
bizim insanlarımızdır, Müslümanlardır ve dün aynı
devletin vatandaşları olarak bin yıldır birlikte yaşadığımız
dindaşlarımızdır. İşin gerçeği budur. Bu
meseleyi Batılıların gözüyle görmek ve öyle tanımlamak çok
büyük bir yanılgı olur.
Değerli milletvekilleri, Suriye’de yaşanan olayları
değerlendirirken bu bütünün gerçeğinden hareket etmek lazım.
Bütünü görmeden parçanın gerçeğiyle meseleye hükmedebilmek mümkün
değil. O sebeple, bugün hükûmetlerimiz arasında imzalanan Terör ve
Terör Örgütlerine Karşı Ortak İşbirliği
Anlaşması’nın kanunlaştırılması konusunda
Suriye’de yaşanan hadiseleri Hükûmetimizin, devletimizin çok dikkatlice
izlemesini, dikkatlice takip etmesini ve gereken tedbiri zamanında
almasını önermekteyim.
Bir başka şey daha söylüyorum, Dışişleri
Komisyonu Başkanımız ve Sayın Bakan burada: Bölgede
gelişen olaylar karşısında, Mısır’da, Tunus’ta ve
Libya’da yaşanan olaylar karşısında Hükûmetin ortaya
koyduğu tavır bana göre doğru olmamıştır, Türkiye
açısından da doğru olmamıştır, o bölge
insanları açısından da doğru olmamıştır.
Nedir doğruluğun ölçüsü? Kan akması önlenememiştir. Orada
hukuka dayalı, milletin, halkın iradesine dayalı bir rejimin
gelmesine yeterince katkı vermemiştir. Burada bir eksiklik, bir
yanlışlık var. Devletimizin, milletimizin ve onu temsilen
Hükûmetimizin çok yoğun gayretleri, hatta yaptığı
harcamalar boşa gitmek veya amaca hizmet etmemek gibi bir kadere mahkûm
olabilir. Libya’da ne yapıldıysa yapıldı ama Suriye öyle
değil. Başta da söylediğim gibi değerli arkadaşlar,
Suriye bizim kapı komşumuz. Komşumuz değil, kapı
komşumuz. Orada çıkacak yangının en kısa sürede bizim
evimizi de saracağını hiç unutmayınız. Ayrıca,
ben Türkiye-Suriye Parlamentolar Arası Dostluk Grubu Başkanı
olarak sizin adınıza, sizin temsil ettiğiniz milletimiz
adına komşu ülkemiz Suriye’nin halkıyla dost olmayı, bu
kardeşliği dostluğa, dostluğu da ortaklığa dönüştürmenin
gayretiyle veya misyonuyla çok yoğun olarak bu meseleyle ilgiliyim.
Gördüğüm hadiseler beni tedirgin etmektedir.
Değerli arkadaşlar, yetkililer burada olduğu için
söylüyorum: Türkiye bu olaylar karşısında, Suriye’de
yaşanan olaylar karşısında Libya’da, Mısır’da ve
Tunus’ta gösterdiği tavrın dışında bir tavır
ortaya koymalıdır. Her şeyden önce ayrı bir pozisyon ihdas
edemeyeceğimiz müttefiklerimizle yani NATO’yla ve Birleşmiş
Milletlerle önceden pozisyon belirlemeliyiz ve bizim belirlediğimiz bu pozisyona
dayalı olarak bu müttefiklerimiz bizden bir beklenti içerisine girmeliler.
Yoksa olaylar bacayı sardıktan sonra Türkiye’nin “Ne
yapacağım?” tereddüdünü yaşayıp “NATO’nun orada ne işi
varmış?” dedikten sonra NATO’nun içinde olmak için birçok gayret
göstermek Türkiye’ye yakışmaz, yakışmamıştır
da. Ama Suriye’de böyle bir ihtimalin yaşanması bize çok
pahalıya mal olur çünkü Suriye’deki yangın aynıyla bizi sarar.
Suriye’de yaşanan hadiseler bizim de canımızı
acıtmaktadır ama bununla kalmaz, o olaylar Türkiye’ye
yansıdığında canımız çok daha fazla
acıyacaktır. Bunun için Türkiye, şimdiki Suriye’deki olaylarla
ilgili pozisyonunu şimdiden ifade etmelidir. Bu pozisyona göre
müttefiklerimiz Türkiye’den bir beklenti içine girmeliler yoksa emrivakilerle
ne müttefiklerimizden vazgeçebiliriz ne bu bölgedeki tarihî
sorumluluklarımızdan vazgeçebiliriz. İki arada bir derede bir
politikayla Türkiye üzerine düşen görevi yapamaz bir duruma
düşebilir.
Onun için, ben, Suriye’de yaşanan bu hadiselerin hemen
şimdi… Okuduğumuza göre, Sayın Dışişleri
Bakanı bugünlerde Şam’a gitti, Şam’da bulunuyor ama bunun daha
ötesinde tavırlar ortaya koymamız lazım. Seyirci kalamayız.
MURAT YILDIRIM (Çorum) – Ne yapacaksınız?
MEHMET ŞANDIR (Devamla) – Hükûmet olsak söylerdik, Hükûmet
olduğumuzda söyleriz. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri… Lütfen arkadaşlar…
MEHMET ŞANDIR (Devamla) – Demek ki ne yapılması
gerektiğini düşünmeniz gerekiyor. Her şeyden önce, ne
yapılması gerektiğini düşünmeniz gerekiyor.
Değerli milletvekilleri, çelik çomak oyunu
oynamıyorsunuz. Bakın, çıkarttığınız kanun
tasarısı Terör ve Terör Örgütlerine Karşı Ortak
İşbirliği Anlaşması. Şimdi size buradan
soruyorum: Türkiye’deki terörün adı “PKK” Suriye’deki terörün adı ne?
Devlete karşı işlenen ama adına “Halk isyanı, halk
hareketi” diye tanımlanıp kabul gören bu olaylara karşı
Türkiye ikircikli bir tavır mı ortaya koyacak? Türkiye de PKK’ya
karşı silahlı, siyasi, her türlü mücadeleye “Evet” derken,
Suriye’de işte, özgürlük adına, ekmek adına sokağa dökülüp
devlete karşı isyana kalkan hadiseye nasıl bir tanım
getireceksiniz, ne diyeceksiniz? Libya’daki, Mısır’daki gibi “Öyle de
böyle de” mi diyeceğiz, yoksa Türkiye olarak hem o halkı koruyacağız
hem de devletin, Suriye devletinin -bu küresel projenin- ayak altında
kalmasına engel mi olacağız? Çok tarihî bir sorumluluk bizi
bekliyor, gerçekten zor bir görev de bekliyor, kolay değil bu. Öyle “Ne
yapacağız?” efelenmesiyle bu meseleye bakarsanız -ki bakmadığınızı
biliyorum, yetkililer, ilgililer böyle bakmıyordur- endişem
şudur: Geç kalınmamalıdır. Böyle, dışarıdan
verilecek demeçlerle -Libya’da, Mısır’da- ortaya koyduğumuz
tavırlarla Suriye’deki yangının söndürülmesine katkı
vermiş olmayız endişesiyle söylüyorum.
Türkiye’de bir terör var, bu terör canımızı
yakmakta. Milletimizi etnik temelde ayrıştırmayı,
devletimizi parçalamayı -ki, o da bir küresel proje, o da Büyük Orta
Doğu Projesi’nin bir parçası- bunu engellemek için Suriye’yle
yaptığımız bu terör ve terör örgütleriyle mücadele
anlaşmasında Suriye’de yaşanan hadiseleri nasıl
değerlendireceğiz? Nasıl tanımlayacağız? Terör
örgütü müdür, yoksa meşru halk ayaklanması mıdır?
Değerli arkadaşlar, tekrar söylüyorum: Asla, bir damla
kanın akmasını istemiyoruz. Asla, hiç adaletsizlik olmasın.
İnsanlar ölmesin. İnsanlar, tok yatsın, güven içerisinde
yaşasın. Ama devletleri yıkarak bu coğrafyanın
rejimlerini bunalım içerisine iterek bu bölgeyi kontrol etmek isteyen
küresel güçlere fırsat vermemek gerekiyor. Tekrar ediyorum: Eski küresel
güç merkezleriyle yeni küresel güç merkezleri arasındaki Avrasya
coğrafyası bizim coğrafyamız, Türk coğrafyası. Bu
coğrafyanın tüm jeopolitik değerini ve kaynaklarını
kontrol altında tutmak isteyen küresel güçler, bu coğrafyaların
yönetimlerini kriz içerisinde, halklarını yoksulluk içerisinde,
güvensizlik içerisinde tutarak gerçekten acımasız, daha önceki yüz
yıllarda yaşanmayan bir zulmü yaşatıyorlar. Bu sebeple
-tekrar ifade ediyorum ki bundan sonraki şeyde de buna bir kısım
daha konuşmak istiyorum- tekrar ediyorum: Suriye bizim kapı
komşumuz, orada yaşayan insanlar bizim kardeşlerimiz,
ailelerimizin bir kısmı orada yaşıyor, Suriye
vatandaşlarının akrabalarının birçoğu Türkiye’de
yaşıyor. Yani bu konuyu Mısır’da yaşanan hadiseler
gibi seyredemeyiz, Libya’da yaşanan hadiseler gibi seyredemeyiz. Tarihe
karşı ve milletimize karşı çok stratejik değerde bir
sorumluluğumuz olduğunun idrakinde Sayın Hükûmeti bu konuda
duyarlı olmaya, dikkatli olmaya davet ediyorum.
Değerli milletvekilleri, gerçekten bu anlaşma önemli. Bu
anlaşmanın onaylanmasına biz de destek veriyoruz ama bunu
fırsat bilerek ifade ettiğim şu hususlardan, zannediyorum,
ilgililer, ilgilenenler gereken sonuçları
çıkarmışlardır. Ümit ediyorum ki bu sonuçlar doğrultusunda
doğrular yapılır.
Teşekkür ederim. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Şandır.
Tasarının maddelerine geçilmesini oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
1’inci maddeyi okutuyorum:
TÜRKİYE CUMHURİYETİ
HÜKÜMETİ İLE SURİYE ARAP CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ ARASINDA
TERÖR VE TERÖR ÖRGÜTLERİNE KARŞI ORTAK
İŞBİRLİĞİ ANLAŞMASININ ONAYLANMASININ UYGUN
BULUNDUĞUNA DAİR KANUN TASARISI
MADDE 1- (1) 21 Aralık 2010 tarihinde Ankara’da imzalanan
“Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Suriye Arap Cumhuriyeti Hükümeti Arasında
Terör ve Terör Örgütlerine Karşı Ortak İşbirliği
Anlaşması”nın onaylanması uygun bulunmuştur.
BAŞKAN – Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul
edilmiştir.
2’nci maddeyi okutuyorum:
MADDE 2- (1) Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe
girer.
BAŞKAN – Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul
edilmiştir.
3’üncü maddeyi okutuyorum:
MADDE 3- (1) Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.
BAŞKAN – Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul
edilmiştir.
Sayın milletvekilleri, tasarının tümü açık
oylamaya tabidir.
Açık oylamanın elektronik oylama cihazıyla
yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Oylama için iki dakika süre veriyorum ve oylama işlemini
başlatıyorum.
(Elektronik cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Cumhuriyeti
Hükümeti İle Suriye Arap Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Terör Ve Terör
Örgütlerine Karşı Ortak İşbirliği
Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısı açık oylama sonucu:
“Kullanılan Oy Sayısı : 230
Kabul :
229
Çekimser :
1 (x)
Kâtip Üye Kâtip Üye
Harun Tüfekci Yusuf Coşkun
Konya Bingöl”
Anlaşmanın her iki
ülkeye de hayırlı olmasını diliyorum.
Sayın milletvekilleri, Danışma Kurulunun bir
önerisi vardır, okutup işleme alacağım, buyurun:
VII.- ÖNERİLER (Devam)
A)
Danışma Kurulu Önerileri (Devam)
2.- 752 sıra sayılı
Afgan Ulusal Polisinin Eğitilmesi ve Kapasitesinin Geliştirilmesi
Hususunda Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti ile Afganistan İslam Cumhuriyeti
Hükûmeti Arasında İşbirliği Yapılmasına Dair
Mutabakat Muhtırasının Onaylanmasının Uygun
Bulunduğu Hakkında Kanun Tasarısı’nın, gündemin “Kanun
Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler”
kısmının 9’uncu sırasına alınmasına
ilişkin Danışma Kurulu önerisi
Danışma Kurulu Önerisi
Tarihi:
06/04/2011
752 sıra sayılı Afgan Ulusal Polisinin
Eğitilmesi ve Kapasitesinin Geliştirilmesi Hususunda Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ile Afganistan İslam Cumhuriyeti Hükümeti
Arasında İşbirliği Yapılmasına Dair Mutabakat
Muhtırasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğu
Hakkında Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu
Raporu’nun 48 saat geçmeden Gündemin Kanun Tasarı ve Teklifleri ile
Komisyonlardan Gelen Diğer İşler Kısmının 9’uncu
sırasına alınması önerilmiştir.
Mehmet
Ali Şahin
Türkiye
Büyük Millet Meclisi
Başkanı
(x) Açık oylama kesin
sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.
Mustafa
Elitaş Muharrem
İnce |
Adalet ve
Kalkınma Partisi Cumhuriyet
Halk Partisi |
Grubu
Başkan Vekili Grubu
Başkan Vekili |
Mehmet Şandır Bengi
Yıldız |
Milliyetçi
Hareket Partisi Barış
ve Demokrasi Partisi |
Grubu
Başkan Vekili Grubu
Başkan Vekili |
BAŞKAN – Öneriyi kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul
edilmiştir.
Sayın milletvekilleri, 9’uncu sıraya alınan Afgan
Ulusal Polisinin Eğitilmesi ve Kapasitesinin Geliştirilmesi Hususunda
Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Afganistan İslam Cumhuriyeti Hükümeti
Arasında İşbirliği Yapılmasına Dair Mutabakat
Muhtırasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğu
Hakkında Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu
Raporu’nun görüşmelerine başlayacağız.
VI.- KANUN TASARI VE
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A) Kanun
Tasarı ve Teklifleri (Devam)
10.- Afgan Ulusal Polisinin
Eğitilmesi ve Kapasitesinin Geliştirilmesi Hususunda Türkiye Cumhuriyeti
Hükûmeti ile Afganistan İslam Cumhuriyeti Hükûmeti Arasında
İşbirliği Yapılmasına Dair Mutabakat
Muhtırasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğu
Hakkında Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu
Raporu (1/1019) (S. Sayısı: 752) (x)
BAŞKAN – Komisyon ve Hükûmet yerinde.
Komisyon raporu 752 sıra sayısıyla
bastırılıp dağıtılmıştır.
Tasarının tümü üzerinde söz talebi yoktur.
Maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
1’inci maddeyi okutuyorum:
AFGAN ULUSAL
POLİSİNİN EĞİTİLMESİ VE
KAPASİTESİNİN GELİŞTİRİLMESİ HUSUSUNDA
TÜRKİYE CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ İLE AFGANİSTAN
İSLAM CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ ARASINDA
İŞBİRLİĞİ YAPILMASINA DAİR MUTABAKAT
MUHTIRASININ ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞU
HAKKINDA KANUN TASARISI
MADDE 1- (1) 5 Mart 2011 tarihinde Kabil’de imzalanan “Afgan
Ulusal Polisinin Eğitilmesi ve Kapasitesinin Geliştirilmesi Hususunda
Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Afganistan İslam Cumhuriyeti Hükümeti
Arasında İşbirliği Yapılmasına Dair Mutabakat
Muhtırası”nın onaylanması uygun bulunmuştur.
BAŞKAN – Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
2’nci maddeyi okutuyorum:
MADDE 2- (1) Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe
girer.
BAŞKAN – Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
(x) 752 S. Sayılı
Basmayazı tutanağa eklidir.
3’üncü maddeyi okutuyorum:
MADDE 3- (1) Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.
BAŞKAN – Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
Tasarının tümü açık oylamaya tabidir.
Açık oylamanın elektronik oylama cihazıyla
yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Oylama için bir dakika süre veriyorum ve oylama işlemini
başlatıyorum.
(Elektronik cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Afgan Ulusal Polisinin
Eğitilmesi ve Kapasitesinin Geliştirilmesi Hususunda Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ile Afganistan İslam Cumhuriyeti Hükümeti
Arasında İşbirliği Yapılmasına Dair Mutabakat Muhtırasının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğu Hakkında Kanun
Tasarısı açık oylama sonucunu arz ediyorum:
“Oy sayısı :
221
Kabul :
220
Ret :
1 (x)
Kâtip Üye Kâtip Üye
Harun Tüfekci Yusuf Coşkun
Konya Bingöl”
Her iki ülkeye de hayırlar getirmesini diliyorum.
Sayın milletvekilleri, 10’uncu sıraya alınan,
Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Suriye Arap Cumhuriyeti Hükümeti Arasında
Denizcilik Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri
Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine başlayacağız.
11.- Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti
ile Suriye Arap Cumhuriyeti Hükûmeti Arasında Denizcilik
Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu
(1/957) (S. Sayısı: 682) (xx)
BAŞKAN – Komisyon ve Hükûmet yerinde.
Komisyon raporu 682 sıra sayısıyla bastırılıp
dağıtılmıştır.
Tasarının tümü üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına İstanbul Milletvekili Sayın Mustafa Özyürek, buyurun. (CHP
sıralarından alkışlar)
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Özyürek, sana son
söz, süre vermesin, istediğiniz kadar konuşun.
CHP GRUBU ADINA MUSTAFA ÖZYÜREK (İstanbul) – Değerli
arkadaşlarım, çok alkışlarsanız kısa
konuşabilirim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri...
MUSTAFA ÖZYÜREK (Devamla) – Değerli arkadaşlarım,
Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti ile Suriye Arap Cumhuriyeti Hükûmeti arasında
denizcilik anlaşmasının onaylanmasıyla ilgili
Dışişleri Komisyonu Raporu hakkında söz aldım.
Hepinizi saygıyla selamlarım.
(x) Açık oylama kesin
sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.
(xx) 682 S. Sayılı
Basmayazı tutanağa eklidir.
Değerli arkadaşlarım, Suriye ilişkileriyle
ilgili arkadaşlarım anlattılar. Elbette Suriye ile Türkiye’nin
ilişkileri son derece önemli ama bu ilişkileri hükûmet düzeyinde,
devlet düzeyinde kurarken, orada olup bitenleri çok iyi değerlendirmek ve
halkı, orada özgürlük isteyen, demokrasi isteyen kesimleri de
darıltmayacak, dışlamayacak bir tavır sergilemekte yarar
var.
Değerli arkadaşlarım, söz almamın esas nedeni,
artık bugünkü toplantıyla, yarın komisyon raporlarını
da görüştükten sonra Parlamentonun bu dönemi sona eriyor. 12 Haziranda bir
önemli seçim olacak. Bu önemli seçim, tabii, Türkiye için gerçekten önemli.
Halkımız dört yıllık olup biten olaylarla ilgili, AKP’nin
icraatıyla ilgili, Türkiye'nin durumuyla ilgili, ekonomisiyle, sosyal
hayatıyla, dış politikasıyla ilgili çok önemli bir karar
verecek. Bu kararın özgür bir şekilde verilmesi, halkın gerçek
düşüncesinin sandığa yansıması son derece önemli.
Bunun olabilmesi için elbette sandık güvenliği olmalıdır,
elbette sandıktan çıkan irade doğru şekilde
değerlendirilip sayılmalıdır ve en önemlisi de
sandığa gidecekler çeşitli şekillerde baskı altına
alınmamalıdır. Ekonomik baskı uygulanmamalıdır,
idari baskı uygulanmamalıdır, siyasi baskı
uygulanmamalıdır. Öyle bir seçim yapmalıyız ki
sonuçlarını herkes içine sindirebilmelidir. Bunu
halkımızın başaracağına inanıyorum.
Tabii, bu, Türkiye’yle ilgili, halkımızla ilgili yönü
yanında, burada, Mecliste görev yapan arkadaşlarımızla
ilgili, sizlerle ilgili, bizlerle ilgili bir önemli yönü de var. Burada pek çok
arkadaşlarımızla 2002 yılından beri birlikteyiz,
bazı arkadaşlarımızla 2007 yılından beri
beraberiz. Tabii, komisyonlarda tartışırken, burada
tartışıp konuşurken bütün amacımız
doğruların ortaya çıkmasıdır,
halkımızın lehine olan çözümlerin hayata geçmesidir. Biz
muhalefet milletvekilleri olarak bu doğrultuda çalıştık, bu
amaçla çalıştık. Çoğu kez bize göre doğru olan
görüşleri, önerileri kabul ettiremedik ama canınız sağ
olsun. Ben, bundan sonra seçilecek bütün arkadaşlarıma tekrar yeni
dönemde başarılar diliyorum, herhangi bir şekilde aday olmayan
veya aday olduğu hâlde seçilecek yerde bulunamayan arkadaşlarıma
da bundan sonraki yaşantılarında başarılar diliyorum.
Tabii, bu bir emanettir, bu emanet bize verildiği zaman bunun
gereğini en iyi şekilde yerine getirmekle mükellefiz yoksa her
görevin -dünya Sultan Süleyman’a da kalmamış derler ya- bir sonu
vardır. Şimdi de Parlamento bir dönemi tamamlıyor yeni bir
döneme başlayacak. Her yeni dönem taze bir başlangıçtır,
her yeni dönem bir umuttur, biz de bu umutla bu seçimlere gidiyoruz.
Halkımız için, milletimiz için, hepimiz için hayırlı
uğurlu olmasını diliyorum. Hepinize saygılar, sevgiler
sunuyorum. Sağ olun arkadaşlar (CHP ve AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Sayın Özyürek, çok teşekkür ederim.
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Sayın
Şandır konuşma yapacak mısınız efendim?
MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Hayır, teşekkür ederim,
arkadaşların meseleyi anladığını sanıyorum,
onun için tekrarlamaya gerek duymuyorum.
BAŞKAN – Peki.
Teşekkür ederim.
Tasarının tümü üzerindeki görüşmeler
tamamlanmıştır.
Maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
1’inci maddeyi okutuyorum:
TÜRKİYE CUMHURİYETİ
HÜKÜMETİ İLE SURİYE ARAP CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ
ARASINDA DENİZCİLİK ANLAŞMASININ ONAYLANMASININ UYGUN
BULUNDUĞUNA DAİR KANUN
TASARISI
MADDE 1- (1) 6 Eylül 2004 tarihinde Şam’da imzalanan “Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ile Suriye Arap Cumhuriyeti Hükümeti Arasında
Denizcilik Anlaşması”nın onaylanması uygun
bulunmuştur.
BAŞKAN – Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul
edilmiştir.
2’nci maddeyi okutuyorum:
MADDE 2- (1) Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe
girer.
BAŞKAN – Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul
edilmiştir.
3’üncü maddeyi okutuyorum:
MADDE 3- (1) Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.
BAŞKAN – Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul
edilmiştir.
Tasarının tümü açık oylamaya tabidir.
Açık oylamanın elektronik oylama cihazıyla
yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri, oylama için bir dakika süre veriyorum
ve oylama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN – Saygıdeğer milletvekilleri, Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ile Suriye Arap Cumhuriyeti Hükümeti Arasında
Denizcilik Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı açık oylama sonucu:
“Oy Sayısı :
230
Kabul :
230 (x)
Kâtip Üye Kâtip Üye
Harun Tüfekci Yusuf Coşkun
Konya Bingöl”
Anlaşmanın Türkiye ve Suriye için hayırlar
getirmesini diliyorum.
Saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım,
alınan karar gereğince 700, 549, 589, 648, 352, 733 sıra
sayılı Meclis araştırma komisyonları
raporlarını görüşmek için, 7 Nisan 2011 Perşembe günü saat
12.00’de toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum.
Bugün özverili ve hoşgörülü iş birliği
çalışmalarından dolayı grup başkan vekili
arkadaşlarımıza ve gruplarımıza özellikle
teşekkürlerimi, şükranlarımı sunuyorum.
Hepinize ve bizleri izleyen vatandaşlarımıza
hayırlı akşamlar diliyorum.
Kapanma Saati: 21.31
(x) Açık oylama kesin
sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.