TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET
MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
11inci
Birleşim
15
Temmuz 2011 Cuma
(Bu Tutanak
Dergisinde yer alan ve kâtip üyeler tarafından okunmuş bulunan her
tür belge ile konuşmacılar tarafından ifade edilmiş ve
tırnak içinde belirtilmiş alıntı sözler aslına uygun
olarak yazılmıştır.)
İÇİNDEKİLER
I.- GEÇEN TUTANAK
ÖZETİ
II.- BU
BİRLEŞİM TUTANAK ÖZETİ
III.- GELEN
KÂĞITLAR
IV.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
1.- Oturum
Başkanı TBMM Başkanvekili Sadık Yakutun,
Diyarbakırın Silvan ilçesinde meydana gelen terör
saldırısında şehit olan 13 askerimize Cenabıhaktan
rahmet, yakınlarına ve aziz milletimize
başsağlığı ve gazilerimize sağlık dileyen,
Türkiye Büyük Millet Meclisinin bu sıkıntılı günlerde
tarihî misyonuna uygun bir şekilde millî göreve hazır olduğunu,
Yasamanın üzerine düşen ve kendisinden isteneni dün olduğu gibi
bugün de vereceğini bildiren, Başkanlık Divanı olarak yüce
Türk Milletini terörü lanetlemeye, birlik ve beraberliğe davet eden konuşması
V.- GÜNDEM DIŞI
KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin
Gündem Dışı Konuşmaları
1.-
Kayseri Milletvekili Yusuf Halaçoğlunun, Diyarbakırın Silvan
ilçesinde meydana gelen terör saldırısında şehit olan 13
askerimize ilişkin gündem dışı konuşması ve Başbakan Yardımcısı
Beşir Atalayın cevabı
2.-
İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebinin, Diyarbakırın
Silvan ilçesinde meydana gelen terör saldırısında şehit
olan 13 askerimize ilişkin gündem dışı konuşması
ve Başbakan
Yardımcısı Beşir Atalayın cevabı
3.-
Kırıkkale Milletvekili Oğuz Kağan Köksalın,
Diyarbakırın Silvan ilçesinde meydana gelen terör
saldırısında şehit olan 13 askerimize ilişkin gündem
dışı konuşması ve
Başbakan Yardımcısı Beşir Atalayın cevabı
VI.-
AÇIKLAMALAR
1.-
İzmir Milletvekili Oktay Vuralın, Diyarbakırın Silvan
ilçesinde meydana gelen terör saldırısında şehit olan 13
askerimize ilişkin açıklaması ve
Başbakan Yardımcısı Beşir Atalayın
cevabı
2.-
İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebinin, Diyarbakırın
Silvan ilçesinde meydana gelen terör saldırısında şehit
olan 13 askerimize ilişkin açıklaması ve Başbakan Yardımcısı Beşir
Atalayın cevabı
3.-
Giresun Milletvekili Nurettin Caniklinin, Diyarbakırın Silvan
ilçesinde meydana gelen terör saldırısında şehit olan 13
askerimize ilişkin açıklaması ve
Başbakan Yardımcısı Beşir Atalayın
cevabı
4.-
Konya Milletvekili Ayşe Türkmenoğlunun, Diyarbakırın
Silvan ilçesinde meydana gelen terör saldırısında şehit
olan 13 askerimize ilişkin açıklaması ve Başbakan Yardımcısı
Beşir Atalayın cevabı
5.-
İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulunun,
Diyarbakırın Silvan ilçesinde meydana gelen terör
saldırısında şehit olan 13 askerimize ilişkin
açıklaması ve Başbakan
Yardımcısı Beşir Atalayın cevabı
6.-
Aydın Milletvekili Ali Uzunırmakın, Diyarbakırın
Silvan ilçesinde meydana gelen terör saldırısında şehit
olan 13 askerimize ilişkin açıklaması ve Başbakan Yardımcısı
Beşir Atalayın cevabı
7.-
Iğdır Milletvekili Sinan Oğanın, Diyarbakırın
Silvan ilçesinde meydana gelen terör saldırısında şehit
olan 13 askerimize ilişkin açıklaması ve Başbakan Yardımcısı
Beşir Atalayın cevabı
8.-
Ankara Milletvekili Emine Ülker Tarhanın, Diyarbakırın Silvan
ilçesinde meydana gelen terör saldırısında şehit olan 13
askerimize ilişkin açıklaması ve
Başbakan Yardımcısı Beşir Atalayın
cevabı
9.-
Ordu Milletvekili İhsan Şenerin, Diyarbakırın Silvan
ilçesinde meydana gelen terör saldırısında şehit olan 13
askerimize ilişkin açıklaması ve
Başbakan Yardımcısı Beşir Atalayın
cevabı
10.-
Kütahya Milletvekili İdris Balın, Diyarbakırın Silvan
ilçesinde meydana gelen terör saldırısında şehit olan 13
askerimize ilişkin açıklaması ve
Başbakan Yardımcısı Beşir Atalayın
cevabı
11.-
Denizli Milletvekili Emin Haluk Ayhanın, Diyarbakırın Silvan
ilçesinde meydana gelen terör saldırısında şehit olan 13
askerimize ilişkin açıklaması ve
Başbakan Yardımcısı Beşir Atalayın
cevabı
12.-
Adana Milletvekili Ali Halamanın, Diyarbakırın Silvan
ilçesinde meydana gelen terör saldırısında şehit olan 13
askerimize ilişkin açıklaması ve
Başbakan Yardımcısı Beşir Atalayın
cevabı
13.-
İzmir Milletvekili Oktay Vuralın, TBMM Genel Kurulu
görüşmelerinin Meclis TVden naklen yayınlanmamasına
ilişkin açıklaması
14.-
İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebinin, TBMM Genel Kurulu
görüşmelerinin Meclis TVden naklen yayınlanmamasına
ilişkin açıklaması
15.-
İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebinin, CHP Hatay Milletvekili
Mevlüt Dudunun, güven oylamasında elektronik cihazla
yanlışlıkla evet oyu kullandığına,
sonrasında pusula ile hayır oyu kullanmasına rağmen,
Başkanlık Divanının elektronik cihazla yapılan
oylamayı geçerli saydığına, Mevlüt Dudunun gerçek oyunun
hayır olduğuna ilişkin açıklaması
VII.-
BİLDİRİLER - DEKLARASYONLAR
1.-
Diyarbakırın Silvan ilçesinde 14 Temmuz 2011 Perşembe günü
meydana gelen ve 13 askerimizin şehit olmasına neden olan menfur
terör saldırısına ilişkin AK PARTİ, CHP ve MHP
Gruplarının müşterek önergesi
VIII.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A)
Tezkereler
1.-
Türkiye-AB Karma Parlamento Komisyonu, Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisi, NATO
Parlamenter Asamblesi, Karadeniz Ekonomik İşbirliği Parlamenter
Asamblesi, Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı
Parlamenter Asamblesi, Parlamentolararası Birlik, Türk Dili Konuşan
Ülkeler Parlamenter Asamblesi, Akdeniz İçin Birlik Parlamenter Asamblesi,
İslam Konferansı Örgütü Parlamento Birliği, Akdeniz Parlamenter
Asamblesi ve Asya Parlamenter Asamblesinde, Türkiye Büyük Millet Meclisini
temsil edecek grupları oluşturmak üzere Başkanlık
Divanınca uygun bulunan üyelerin isimlerine ilişkin
Başkanlık tezkeresi (3/31)
2.-
İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu Geçici
Başkanlığının, 13/7/2011 tarihinde komisyon
başkanı ile 2 başkan vekili seçimini yaptığına ilişkin
tezkeresi (3/27)
3.- İnsan Haklarını İnceleme
Komisyonu Başkanlığının, 14/7/2011 tarihinde,
13/7/2011 tarihli Komisyon toplantısında Başkan Vekili seçilen
Ankara Milletvekili Yalçın Akdoğanın istifası sonucu
boşalan 1 başkan vekilliği ile sözcü ve kâtip üye seçimini
yaptığına ilişkin tezkeresi (3/28)
4.-
İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu
Başkanlığının, Türkiye Büyük Millet Meclisinin tatilde
bulunduğu dönemde de çalışabilmesine dair talebine ilişkin tezkeresi (3/29)
5.-
Kadın Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonu
Başkanlığının, Türkiye Büyük Millet Meclisinin tatilde
bulunduğu dönemde de çalışabilmesine dair talebine ilişkin tezkeresi (3/30)
B)
Önergeler
1.-
Tokat Milletvekili Zeyid Aslanın, Dilekçe Komisyonu üyeliğinden
çekildiğine ilişkin önergesi (4/6)
IX.-
ÖNERİLER
A)
Danışma
Kurulu Önerileri
1.-
1 sıra sayılı Kanun Teklifinin, 48 saat geçmeden gündemin
Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer
İşler kısmının birinci sırasına
alınmasına; görüşmelerinin 15/7/2011 tarihli Birleşimde
yapılmasına ve Kanun Teklifinin görüşmelerinin
tamamlanmasına kadar Genel Kurulun çalışmalarına devam
etmesine; TBMMnin 1 Ekim 2011 tarihine kadar tatile girmesine ilişkin
Danışma Kurulu önerisi
X.-
SEÇİMLER
A)
Komisyonlarda
Açık Bulunan Üyeliklere Seçim
1.-
Millî Savunma Komisyonunda açık bulunan üyeliğe seçim
XI.-
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER
A)
Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.-
Çorum Milletvekili Salim Uslunun, 2822 Sayılı Toplu İş
Sözleşmesi, Grev ve Lokavt Kanununa Bir Geçici Madde Eklenmesi
Hakkında Kanun Teklifi ve Sağlık, Aile, Çalışma ve
Sosyal İşler Komisyonu Raporu (2/1) (S.Sayısı:1)
XII.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.-
İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebinin, Çorum Milletvekili Salim
Uslunun, grubuna sataşması nedeniyle konuşması
2.-
İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebinin, Çalışma ve
Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelikin,
grubuna sataşması nedeniyle konuşması
3.-
Giresun Milletvekili Nurettin Caniklinin, İstanbul Milletvekili Mehmet
Akif Hamzaçebinin şahsına sataşması nedeniyle
konuşması
4.-
Çorum Milletvekili Salim Uslunun, İzmir Milletvekili Musa Çam ile Mersin
Milletvekili Ali Rıza Öztürkün, şahsına sataşması
nedeniyle konuşması
15
Temmuz 2011 Cuma
BİRİNCİ
OTURUM
Açılma
Saati: 18.02
BAŞKAN:
Başkan Vekili Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK
(Burdur), Fatih ŞAHİN (Ankara)
----- 0 -----
BAŞKAN Türkiye Büyük Millet
Meclisinin 11inci Birleşimini açıyorum.
Toplantı yeter sayısı
vardır, görüşmelere başlıyoruz.
IV.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
1.- Oturum
Başkanı TBMM Başkanvekili Sadık Yakutun,
Diyarbakırın Silvan ilçesinde meydana gelen terör
saldırısında şehit olan 13 askerimize, Cenabıhaktan
rahmet, yakınlarına ve aziz milletimize
başsağlığı ve gazilerimize sağlık dileyen,
Türkiye Büyük Millet Meclisinin bu sıkıntılı günlerde
tarihî misyonuna uygun bir şekilde millî göreve hazır olduğunu,
Yasamanın üzerine düşen ve kendisinden isteneni dün olduğu gibi
bugün de vereceğini bildiren, Başkanlık Divanı olarak yüce
Türk Milletini terörü lanetlemeye, birlik ve beraberliğe davet eden konuşması
BAŞKAN Sayın milletvekilleri,
mübarek üç aylarda berat müjdesini almaya
hazırlandığımız bu anlamlı günü şehit
haberleriyle karşılamanın tarifsiz acısı ve üzüntüsü
içerisindeyiz.
Asırlardır sömürgeci ve
emperyalist zihniyetin kirli temsilciliğini yapan dış güç ve
devletlerin bu coğrafyada ve Orta Doğuda sergiledikleri
insanlık, insaf ve izan dışı olaylara son vermelerini elbette
ki beklemiyoruz çünkü bu coğrafyanın sahip olduğu jeopolitik
konum, ekonomik zenginlikler ve petrol, doğal gaz başta olmak üzere
zengin enerji ve yer altı kaynakları her zaman büyük güçlerin
çıkarları için ilgi alanlarında öncelikle yer almış ve
değişmeyen böl yönet politikalarının
ışığı altında nifak tohumlarını saçmaya
devam etmişlerdir.
19uncu Yüzyılın
sonlarında ve 20nci Yüzyılın başlarında dış
güçlerin oyununa gelmeyen Osmanlı Kürtleri Trablusgarb, Yemen ve Balkan
savaşlarının yanı sıra Birinci Dünya Savaşında
da Osmanlı ordusu içerisinde yer alarak Osmanlıya sadakatinden
vazgeçmemiş, aynı sadakati, mensubiyet, aidiyet ve birliktelik
duyguları içinde Sevrde, Millî Mücadelede ve sonrasında da Türkiye
Cumhuriyetine sadakat noktasında gerçek iradesini sergilemekten hiçbir
zaman kaçınmamıştır. Paris Konferansı, Sevr, Büyük
Millet Meclisi zabıtları ve Lozan kayıtları bunların
sayısız örneklerine tanıktır.
Değişen dünyanın
değişen aktörleri küresel güç ve çıkarlarını
güçlendirmek ve korumak için yeni enstrümanlar ortaya çıkarmış
ve yöntemlerle hain senaryolarını gerçekleştirmek üzere yeni
oyunlarını sahneye koymaktan kaçınmamışlardır. Bu
tür oyunlarda kullandıkları en önemli silahın adı terördür.
Maalesef ülkemiz de bu hain ve kirli silahın hedefinde yer almış
ve terörün insafsız ve insanlık dışı her türlü
versiyonu bu topraklarda yıllardan beri sergilenmiştir.
Terörün görünen yüzü ve kullanılan
eli dış gücün ve devletlerin içerisindeki hain iş birlikçileri
olmuştur. Aziz milletimize böylesine bir acıyı yaşatan hain
teröristler ile görünen yüz ve kullanılan el ile mücadele etmek ve hak
ettikleri cezayı bu kapsamda ve anlayışta vermek yeterli
değildir. Eli kanlı terör örgütünün ve uzantılarının
yerli iş birlikçilerinin arkasındaki görünmeyen dış güçlerle
devletin bekası, milletin varlığı ve
insanlarımızın güvenliği ve en temel hak ve özgürlüklerini
özgürce, eşit olarak, ayrımcılığa tabi olmadan
kullanabilmelerini teminen mücadele etmek en önemli millî görevimizdir.
Terörle ülkemize zarar vermek
isteyenler bumerang misali terör silahının kendilerine de vurduklarını
görmeli ve terörün acısını cüzdanlarında, banka
hesaplarında, ticari kârlılıklarının ötesinde
yüreklerinde de hissetmelidirler. Körle yatan şaşı kalkar misali
terörle yatanın nasıl kalkacağını tüm dünyaya
göstermeliyiz.
Değerli milletvekilleri, yüce Türk
milletinin ayrılmaz parçaları ve müstesna evlatları olan
Türklerin Kürtlerle, Kürtlerin de Türklerle bir düşmanlığı
yoktur, olması için de hiçbir neden yoktur.
Millî benlik ve
bilinçaltımızda coğrafya birliği, inanç birliği,
kültür birliği, aile birliği, iş birliği, millî mücadele
birliği, kaderde ve kıvançta aynı şeyleri ve
sayılamayacak ortak değerleri paylaşma birliği olan bir
milletin birliğini, dirliğini ancak ve ancak kendi çıkarlarını
gerçekleştirmek üzere kirli oyunlar sahneye koymaktan kaçınmayan
dış güçlerin bozmaya çalışacağını gözden
kaçırmamak ve dış güce alet olmamak gerekir.
Ziya Gökalpın
mısralarında dile getirdiği gibi Kürtleri sevmeyen bir Türk
varsa Türk değildir. Türkleri sevmeyen bir Kürt varsa Kürt değildir.
Bugün bir avuç Türklük ve Kürtlükten ve
insanlıktan nasibini almayan bir terörist varsa karşısında
milyonların olduğunu unutmamalı ve hesaplar buna göre
yapılmalıdır.
Satranç oyununda terör
piyonlarını kullananların Türkiye Cumhuriyeti devletini
köşeye sıkıştırarak şah-mat diyemeyeceklerinin
sayısız örnekleri yakın tarihimizin sayfalarında
açıktır.
Bu acılı günde söylenecek çok
sözümüz var. Bir de hayatın gerçeği var; yapamayan konuşur.
Zaman artık konuşma, söz söyleme, taziye mesajları
yayınlama Şehidimizin kanı yerde kalmayacak. Terörle mücadele
azmimiz kararlılıkla sürdürülecektir. deme zamanı değil,
sözün bittiği noktadayız.
Bağımsızlık
mücadelemizin kalbi olan Türkiye Büyük Millet Meclisi bu
sıkıntılı günlerde de tarihî misyonuna uygun bir
şekilde millî göreve hazırdır. Yasama olarak bize düşen,
bizden istenen ne ise dün olduğu gibi bugün de vermeye ve yerine getirmeye
hazırız.
Terörle mücadelede yer alan tüm kurum
ve kuruluşların fedakârlıklarını, azim ve gayretini
takdirle karşılıyoruz. Bu ve geçmişte buna benzer
olayların bir daha tekrarlanmaması için, terör önleyici istihbarat ve
eylem, pusu öncesi karşı koyma uygulamalarında istihbarat
zafiyetinin yaşanmaması için gerekli önlemlerin alınması,
yeniden yapılandırma ile istihbarat ve analiz birliğinin
sağlanmasının önemine dikkat çekmek istiyoruz.
Bu vahim hadisenin Şer
denilenlerde de bir hayır vardır. ifadesinden hareketle, her büyük
acının beraberinde beklenmeyen hayırlı sonuçlara vesile
olmasını umuyorum.
Şehitlerimize Cenabıhaktan
rahmet, yakınlarına ve aziz milletimize
başsağlığı, gazilerimize sağlık diliyor;
Başkanlık Divanı olarak yüce Türk milletini terörü lanetlemeye,
birlik ve beraberliğe davet ediyorum. (AK PARTİ ve CHP sıralarından
alkışlar)
Sayın milletvekilleri, üç
sayın milletvekiline gündem dışı söz vereceğim.
Gündem dışı ilk söz,
Güneydoğu Anadolu Bölgesinde meydana gelen terör olaylarıyla ilgili
söz isteyen Kayseri Milletvekili Yusuf Halaçoğluna aittir.
Buyurun Sayın Halaçoğlu. (MHP
sıralarından alkışlar)
V.- GÜNDEM DIŞI
KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin
Gündem Dışı Konuşmaları
1.-
Kayseri Milletvekili Yusuf Halaçoğlunun, Diyarbakırın Silvan
ilçesinde meydana gelen terör saldırısında şehit olan 13
askerimize ilişkin gündem dışı konuşması ve Başbakan Yardımcısı
Beşir Atalayın cevabı
YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; öncelikle, dün
kaybettiğimiz 13 şehidimize Allahtan rahmet, ailelerine
sabırlar niyaz ediyorum. Türk milletinin başı sağ olsun,
Allah bir daha böyle acılar yaşatmasın. Ama, artık
sabırlar gerçekten taşmıştır.
Değerli milletvekilleri,
devletler, hukuk tanımaz grupları ve kimseleri muhatap kabul etmez.
Hukuk tanımazlarla hukuk çerçevesinde hareket edenler eş değer
görülemezler ama ne gariptir ki bugüne kadar Hükûmet, dokuz yıldır,
hukuk tanımazlarla görüşmelerde bulunmakta ve nihayet bugün 13
şehidimizin ardından, dokuz yıl sonra, Sayın Başbakan
bugünkü açıklamasında, demecinde, ülkede Kürt sorunu
olmadığını ve PKK sorunu olduğunu ancak
görebilmektedir.
Biz bunu yıllardır dile
getirmiş bir parti olarak artık bu konunun partiler üstü bir
şekilde çözümlenmesini istiyoruz ki özellikle Parlamentonun bu
konuda gerekli tedbirleri alması hâlinde her türlü desteği
vereceğimizi de belirtmek istiyoruz.
Değerli milletvekilleri, demokrat görünüp ama Parlamentoda
temsil hakkı olmasına rağmen hukuk tanımaz ve elinde
silahla masum insanları öldüren terör gruplarını, terör
mensuplarını destekleyenler terörün Parlamentodaki temsilcileri
konumunda bulunmaktadırlar. Türkiye, gerçekten dirlik ve düzen istiyorsa kim
olursa olsun hukuk tanımazlarla anladıkları dilden konuşmak
zorundadır. Dolayısıyla Hükûmetin Kürt açılımı
fiyaskoyla sonuçlanmıştır ve artık zararın neresinden
dönülürse kârdır. Demokrasilerde ülkelerdeki kimliklere göre yasa
çıkarılamaz. Her bir kesim için yasa çıkarılması iç
çatışmaya yol açar ve istenmeyen sonuçlarla
karşılaşılır. Biz, Türkiye Cumhuriyetinde
yaşayan dini ve etnik kimliği ne olursa olsun herkesi bir bütün
olarak görüyoruz ve hukukun dışına çıkmadıkça her
bireyi vatandaşımız ve kardeşimiz olarak görüyoruz. Terörün
kimliği yoktur. Terör insanlık suçudur. Hükûmetin teröre
karşı alacağı tedbirlerde, biraz önce söylediğim gibi,
biz her zaman destek olmaya hazırız. Bununla birlikte, ülkeler için
olmazsa olmazlardan olan hukukun varlığı ve hukuk devleti olma
konusundaki her türlü fedakârlığa hazırız ama
yapılacak yanlışların da karşısındayız.
Kim olursa olsun eline silah alıp dağa çıkanlar Türk milletinin
ve Türkiye Cumhuriyetinin düşmanı konumundadırlar. Demokratik
özerklik adı altında sözde bir oluşum meydana getirmeye
kalkışanlar bu ülkeyi bölmek isteyenler anlamına gelir. Anayasa
değişikliğinin konuşulduğu şu günlerde arzu
ettikleri tarzda bir Anayasa için Artık yeter. dedirtmek suretiyle
emellerine erişmek isteyenlerin neleri hedefledikleri demokratik özerklik
safsatasıyla gün yüzüne çıkmıştır. Teröre verilecek
taviz terör örgütlerinin yeni isteklerde bulunmasına yol açmaktadır. Bu gibi girişimleri biz tarihte
çok gördük. Bunların sonuçlarında Osmanlı Devleti, hem
Bulgaristan, yani Balkanlardaki birçok topraklarını kaybetti hem de
iç karışıklıklar içerisine düştü.
Artık çözüm
için gereken, Parlamento tarafından bir an önce
yapılmalıdır. Kanı yerde kalmayacak. sözleriyle
artık işi daha fazla uzatmanın gereği yoktur.
Yapılacak işlerle ilgili, terörün önlenmesiyle ilgili ve terörle
ilgili hangi sebeplerle ortaya çıktığı ve nelerle çözüm
getirilebileceği konusunda gerekiyorsa bir ayrı toplantı
yapılabilir, bir komisyon kurulabilir. Bu komisyonda elde bulunan tüm
bilgiler oraya aktarılır. Şunu özellikle belirtmek istiyorum:
Muhakkak ki medyanın, yani gazetenin veya sanatçıların hepsinin
bu konuda bilgileri alınabilir ama zannediyorum ki çözümün temelinde
uzmanlarla görüşmek vardır. Parlamento, yani bizler, milletvekilleri
ve bugün devleti yöneten Hükûmet, terörü çözmek zorundadır ve bu ülkenin
payidar olması sadece ve sadece bizlere bağlıdır.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
YUSUF
HALAÇOĞLU (Devamla) Sözlerimi, Allah bu vatan için can vermiş bütün
şehitlerimize rahmet eylesin diyerek bitirmek istiyorum. Tarihçi
kimliğimle de şunu özellikle belirtmek isterim, Atatürkün sözü:
Tarih, ihtiyatsızlar için merhametsizdir.
Hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (MHP ve CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Halaçoğlu.
Gündem
dışı ikinci söz, aynı konuda söz isteyen İstanbul
Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebiye aittir.
Buyurun Sayın
Hamzaçebi. (CHP sıralarından alkışlar)
2.-
İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebinin, Diyarbakırın
Silvan ilçesinde meydana gelen terör saldırısında şehit
olan 13 askerimize ilişkin gündem dışı konuşması
ve Başbakan
Yardımcısı Beşir Atalayın cevabı
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; dün Diyarbakırın Silvan ilçesi kırsalında
meydana gelen olayda 13 askerimiz şehit olmuştur, 7 askerî
personelimiz de yaralanmıştır. Şehitlerimize
Allahtan rahmet diliyorum, ailelerine, Türk Silahlı Kuvvetlerine,
milletimize sabır ve başsağlığı diliyorum. Yine,
yaralı personelimize Allahtan şifa diliyorum.
Genelkurmay
Başkanlığının yapmış olduğu
açıklamaya göre Silvan ilçesi kırsalındaki bu olay terör
örgütüyle Türk Silahlı Kuvvetleri mensuplarının sıcak
teması sonucunda atılan bombaların etkisiyle çıkan
yangın sonucunda meydana gelmiştir. Daha sonra meydana gelecek olan
gelişmelerin veya ulaşılacak olan diğer bilgilerin de
Genelkurmay Başkanlığınca kamuoyuna
açıklanmasını diliyorum.
Değerli milletvekilleri, Türk
Silahlı Kuvvetlerinin, askerî birliklerimizin terör örgütüyle
yapmış olduğu mücadele sırasında öteden beri, 80li
yıllardan bu yana askerlerimiz şehit olmaktadır, birçok
askerimiz yaralanmıştır ve her olay, hemen hemen her büyük olay
nedeniyle bu kürsüden acılarımızı, üzüntülerimizi ifade
ediyoruz. Bugün de aynı duygularla huzurunuzdayım. Ancak daha sonra
Türkiye tekrar normal gündemine dönüyor, bu konular unutuluyor, terör yine can
almaya devam ediyor. Sonra dönüp baktığımızda sorunun
aynı yerde durduğunu maalesef görüyoruz.
Bugün yapılması gereken,
terör örgütüne karşı bütün siyasi partilerin, bütün toplumun,
milletimizin dimdik ayakta durmasıdır. Türkiye Cumhuriyeti terör
örgütünün tehdidiyle hiçbir şekilde adım atmaz, atamaz. Buna en
başta milletimiz müsaade etmez, etmeyecektir. Bugün yapılması
gereken, teröre karşı el birliğiyle mücadele etmektir ve terörü
Türkiye'nin gündeminden çıkarmaktır ve bugün yine yapılması
gereken, terörü sonlandırma amaçlı bütün girişimleri ortaya
koyarken terörün elinde rehine durumda olan Kürt sorununu kurtarmaktır. Kürt sorunu terör örgütünün elinde
rehine durumdadır. Bu rehine örgütün elinden
kurtarılmadığı sürece, sorunu özgürce
tartışabileceğimiz bir ortamı
yaratmadığımız sürece soruna sağlıklı
çözümler üretme şansımız yoktur.
Evet, terör örgütünün elinde Kürt
sorunu rehinedir diyorum çünkü Kürt kökenli vatandaşlarımızın
ne istediği sorusuna cevap verebilmek için bütün
vatandaşlarımıza kulak vermek gerekir. Bugün Kürt kökenli
vatandaşlarımız içerisinde terör örgütüne sempati duyanlar veya
onu destekleyenler olduğu gibi, o örgüte sempati duymayanlar, tercihini
devletten yana yapanlar veya üniter yapıdan yana yapanlar da vardır.
Yine, bir kısmı bağımsızlık istese de, bir
kısmı federasyon istese de, bir kısmı özerk bölge istese de
sorunun Türkiye Cumhuriyetinin üniter yapısı içerisinde demokratik
açılımlarla çözülebileceği inancında olan çok önemli bir
kesimimiz vardır. Ayrıca, bu sorunun çözümü Türkiye Cumhuriyeti
sınırları içerisinde yaşayan bütün
vatandaşlarımızın uzlaşmasıyla varılacak bir
çözüm olmak zorundadır. Bütün vatandaşlarımızı,
toplumun büyük bir kesimini ikna etmeyen bir çözüm Türkiye'nin önünde çözüm
olamaz. Bu nedenle dün ilan edilen özerklik Türkiye Cumhuriyeti
vatandaşlarının büyük çoğunluğuyla kabul
etmediği, etmeyeceği bir tavırdır. Bunlara karşı
sağduyuyla hareket ederek çözümleri ortaya koymalı ve bunları
gerçekleştirmeliyiz. Bugün bu soruna sağduyuyla yaklaşma
zamanıdır. Evet, birçok eksiklik sayabiliriz, bütün bunları
bulabiliriz ama Türkiye artık zaman kaybetmesin, bu soruna sağduyuyla
bir çözümü bulalım. Sorun farklılıklarımızla birlikte
yaşama sorunudur.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun Sayın
Hamzaçebi.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(Devamla) Sorun, birbirimizle iletişim kurma sorunudur. Bunu
başarabilmiş değiliz. Sorun,
farklılıklarımızla birlikte ortak yaşamı
gerçekleştirme sorunudur. Farklılıklarımızı
ayrışmanın bir unsuru olarak görüp bunu ileriye
taşımak değil, farklılıklarımızı bu
toplumun gerçekten bir zenginliği olarak görüp, bunlarla birlikte
yaşamayı başarabilmeliyiz, başarabiliriz, bu
inançtayım.
Ben tekrar tüm şehitlerimize
Allahtan rahmet diliyorum, ailelerine sabır diliyorum. Annelerinin,
babalarının, çocuklarının, yakınlarının
acılarını paylaşıyorum, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
olarak paylaşıyoruz. Yaralılarımıza tekrar şifa
diliyorum.
Bir kandil gününe denk geldi
şehitlerimizin cenaze törenleri. Vatandaşlarımızın bu
acılı günde de olsa kandillerini kutluyorum, hepinize saygılar
sunuyorum. (CHP ve MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum
Sayın Hamzaçebi.
Gündem dışı üçüncü söz,
yine aynı konuda söz isteyen Kırıkkale Milletvekili Oğuz
Kağan Köksala aittir.
Buyurun Sayın Köksal. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
3.-
Kırıkkale Milletvekili Oğuz Kağan Köksalın,
Diyarbakırın Silvan ilçesinde meydana gelen terör
saldırısında şehit olan 13 askerimize ilişkin gündem
dışı konuşması ve
Başbakan Yardımcısı Beşir Atalayın
cevabı
OĞUZ KAĞAN KÖKSAL
(Kırıkkale) - Sayın Başkanım, değerli
milletvekilleri; Diyarbakırın Silvan ilçesinde meydana gelen menfur
olayla ilgili olarak Türkiye Büyük Millet Meclisinin Genel Kurulunda gündem
dışı konuşma almış bulunmaktayım. Yüce
Parlamentoyu saygıyla selamlıyorum.
Diyarbakırda teröristlere
karşı yürütülen operasyonda 13 askerimizin şehit düşmesi ve
7 askerimizin yaralanması milletçe hepimizi derin bir teessür ve üzüntüye
gark etmiştir. Bu hain saldırı sonucu şehit olan
askerlerimize Allahtan rahmet, yakınlarına ve aziz milletimize
başsağlığı diliyorum. Meydana gelen bu olayı
esefle ve şiddetle kınıyor ve telin ediyorum. Tüm güvenlik
güçlerimize bu mücadelede gösterdikleri ve hiçbir değerle ifade
edilemeyecek fedakârlıkları için yüce milletimiz adına
takdirlerimi ifade ediyor, minnet ve şükran duygularımı
sunuyorum.
Sayın Başkanım,
değerli milletvekilleri; Türkiye, demokrasiden, hukuktan ve
kardeşlikten asla taviz vermeden kanlı terör ve bundan beslenen
güçlerin üstesinden gelecektir. Şehitlerimizin acısı
yüreklerimizi dağlarken terörle mücadeledeki
kararlılığımız da aynı azimle devam edecektir.
Bunun herkes tarafından bilinmesinde de yarar vardır.
Ülkemizde demokratikleşme süreci
paralelinde istismar araçları bir bir elinden alınan terör örgütü
giderek şiddete daha çok sarılmakta ve şiddeti âdeta kendisine
en önemli bir enstrüman hâline getirmektedir.
Terör örgütü hiçbir zaman Kürt
vatandaşlarımızın ve o bölgede yaşayan
insanlarımızın temsilcisi değildir. Bunlar,
uluslararası güçlerin elinde maşa olmuş, onların
değerlerine hizmet eden ve bunun neticesinde de âdeta kin kusan,
vahşet dolu bir örgüt hâlindedir. Çok açık ve kesin olan bir gerçek
vardır ki terör örgütü de gittikçe şiddeti artırmayı amaç
hâline getirmiştir. Bu hain saldırıları da bunun açık
bir göstergesidir.
Sayın Başkanım,
değerli milletvekillerim; unutulmamalıdır ki terör örgütleri
kaostan, kandan, gözyaşından beslenir, mücadelenin
uzamasını ve toplumsal sabrın tükenmesini isterler. Bu amaçlarla
tahrik edici eylemler gerçekleştirirler. Terör örgütlerinin tek bir
amacı vardır, o da ülkemizin gelişmeye açık vizyonunu
baltalamaktır.
Bugün toplum olarak her zamankinden
daha çok uyanık olmaya, provokasyonlara karşı
duyarlılığa, sabra, millî birlik ve beraberliğe
ihtiyacımız vardır. Terör örgütünün karşısındaki
en büyük gücün, milletimizin birlik ve beraberlik ruhu olduğunu da çok iyi
biliyoruz. Ülkemizin huzuruna ve bölünmez bütünlüğüne yönelik her türlü saldırıya
karşı terörle mücadelemiz elbette sonuna kadar devam edecektir. Bu
mücadelenin temelinde tüm güvenlik güçlerimizin ve yüce milletimizin büyük
fedakârlık ve özverisi vardır.
Türkiye Cumhuriyeti bir hukuk devletidir ve tabi olduğu
ulusal ve uluslararası kurallar vardır. Temel, evrensel insan
hakları ve demokratik kazanımlarımızdan taviz vermeden,
hukuka bağlı kalarak terörle mücadelemizi olanca hızıyla
sürdüreceğiz. Bugün millet olarak bize düşen görev, aziz
şehitlerimizin uğrunda seve seve canlarını verdiği bu
cennet toprakları ilelebet payidar kılmak, emanetlerine maddi ve
manevi sürekli sahip çıkmaktır ve birlik ve beraberliğimizi her
alanda sürdürmek, güçlendirmek ve pekiştirmektir. Hedefimiz, bu milletin
her bir ferdinin terör ve şiddetten arındırılmış
bir coğrafyada kendini güvende ve özgür hissettiği, huzurlu, mutlu ve
müreffeh bir ülkeyi adım adım inşa etmektir.
Sözlerime son verirken,
evlatlarını bu ülke için feda eden aziz milletimizin değerli
ailelerinin acısını yürekten paylaşıyoruz. Aziz
şehitlerimize bir kez daha Allahtan rahmet, yaralı askerlerimize
acil şifalar, milletimize ve Türk Silahlı Kuvvetlerinin tüm
mensuplarına başsağlığı diliyor; bu arada,
mübarek günde, özellikle şehitlerimizi defnettiğimiz, onları
asker ocağından peygamber kucağına defnettiğimiz
bugünde, bütün milletimizin mübarek kandilini de bu vesileyle yürekten
kutlarken tekrar bütün milletimize başsağlığı,
sabır diliyor ve bu terör olaylarının en son olmasını,
yüce milletimizin, birlik ve beraberlik içerisinde bu terör
olaylarının her şekilde üstesinden geleceğimizin bilinmesini
burada bir kere daha ifade ediyor, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
(Alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum
Sayın Köksal.
Gündem dışı
konuşmalara, Hükûmet adına Başbakan Yardımcısı
Sayın Beşir Atalay cevap vereceklerdir.
Buyurun Sayın Atalay. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞBAKAN YARDIMCISI
BEŞİR ATALAY (Kırıkkale) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; dün Diyarbakır Silvanda gerçekleşen
hain terör saldırısı sebebiyle Hükûmetimiz adına söz
almış bulunuyorum. Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum ve
söz alan, burada düşüncelerini dile getiren değerli milletvekillerimize
de teşekkür ediyorum.
Öncelikle, kutsal vatan görevini yerine
getirirken şehit düşen 13 vatan evladımızı rahmetle
anıyor, acılı ailelerine ve milletimize ve Meclisimize
başsağlığı diliyorum. Ayrıca, çatışmada
yaralanan 7 askerimize de Allahtan acil şifalar diliyorum.
Yaralılardan 1inin durumu dün biraz ağır görünüyordu ama bugün
yaralılarımızın hepsi iyi, hayati tehlikeyi
atlatmış durumdalar. Bunu da bilgi olarak sunuyorum.
Berat Kandilini idrak ettiğimiz
böyle mübarek bir günde 74 milyon insanımızı üzüntüye boğan
bu hain saldırıyı nefretle telin ediyoruz. Eli kanlı terör
örgütü, bugüne kadar olduğu gibi, dün de kanlı yüzünü göstermiş,
insaniyetten nasibini almadığını bir kez daha ortaya
koymuştur. Yaşanan çatışmada 7 terörist etkisiz hâle getirilirken
bölgede yakın zamanların en kapsamlı operasyonları dün
başlamış ve hâlen devam ediyor ve devam edecek.
Haber ulaştığında
dün Başbakanımızın başkanlığında
kapsamlı bir güvenlik toplantısı
yapılmıştır. Burada Genelkurmay Başkanımız
olayla, olayın meydana gelişiyle ve sonuçlarıyla ilgili
bilgilendirme yapmıştır. Buradaki değerlendirmelerinden
sonra gerekli talimatlar verilmiş ve çalışmalar
başlatılmıştır. Olayın hemen ardından
Başbakan Yardımcımız, İçişleri
Bakanımız, Tarım Bakanımız, Millî Savunma Bakanımız
ve komutanlar, Kara Kuvvetleri Komutanı ve Jandarma Genel
Komutanımız da alana gitmişlerdir, hâlen bölgededirler. Yani
bütün boyutlarıyla olayın üzerinde çalışmalar ve aynı
zamanda da operasyonlar devam etmektedir.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; öncelikle şu hususu vurgulamak gerekir: Yaşama
hakkı kutsaldır, tüm hakların temelidir. Yaşama
hakkına kastetmek insanlığa kastetmek demektir. Yaşam
hakkı elinden alınan insanın etnik kökeni, dini, mezhebi önemli
olmadığı gibi görevi, mesleği de önemli değildir.
Vatan görevini yerine getiren bu kardeşlerimizin canlarına
kastedenler, sadece insaniyete, hak ve hukuka, evrensel değerlere
değil, demokrasiye, millî birlik ve bütünlüğümüze de kastetmiş,
silah sıkmıştır.
Terör, Türkiyenin onlarca
yıldır mustarip olduğu bir sorundur. Bu sorun, ne bugünün
sorunudur ne de sadece bizim sorunumuzdur. Terörü bir yöntem olarak
kullananlar, bugüne kadar amaçlarına ulaşamamışlar,
döktükleri kanda kendileri boğulmuşlardır.
Türkiye Cumhuriyeti, terörle,
teröristle ve terörizmin arkasındaki odaklarla baş edebilecek güce ve
birikime sahiptir. Özellikle AK PARTİ hükûmetlerinin terörle mücadele
konusundaki azmi, kararlılığı tamdır. AK PARTİ
Hükûmeti, önceki dönemlerde olmadığı kadar, terörle etkin bir
mücadele yürütmekte, çok boyutlu olarak meselenin üzerine gitmektedir.
Geçmiş dönemde bu mesele doğru analiz edilmemiş,
yanlış teşhislerde bulunulmuş, sorun siyaset
dışı kurumlara havale edilmiş, siyasetçiler meseleleri
halının altına süpürmüş olabilir. AK PARTİ Hükûmeti, ilk
kez ortaya kapsamlı bir çözüm iradesi koymuş, sivil bir inisiyatif
başlatmış, çok boyutlu olarak meseleyi ele alarak
kararlılıkla üzerine gitmiştir. Terör örgütünün
hazmedemediği, rahatsızlık duyduğu, paniğe
kapıldığı da Hükûmetin bu konudaki
kararlılığı ve çözüm iradesidir. Terör örgütü,
demokratikleşmeden, hukukun gelişmesinden, yatırım
yapılmasından, adaletin sağlanmasından, yaraların
sarılmasından, devlet-millet kaynaşmasının
güçlenmesinden rahatsızlık duymaktadır. Türkiye ne zaman
şaha kalksa, ne zaman büyüme rekorları kırsa, ne zaman millî
birlik ve kardeşliğimiz güçlense terör örgütü provokatif ve haince
saldırılarda bulunmaktadır. Türkiye ne zaman tarihî
fırsatlar yakalasa, toplumun ümit ve beklentisi artsa, çözüm yolunda
önemli imkânlar ortaya çıksa terör örgütü süreçleri sabote etmeye
çalışmaktadır.
12 Haziran seçimlerinden sonra partiler yeni bir
başlangıç yapmışlar, yeni sayfalar açmışlar,
diyalog ve uzlaşı zeminini geliştirmeye
başlamışlardır. Sayın Başbakanımız Hükûmet
Programı konuşmasında 12 Haziranda seçmenin iki önemli mesaj
verdiğini, bunların birinin yeni Anayasa, diğerinin ise millî
birlik ve kardeşlik süreci olduğunu ifade etmiştir. Terör örgütü
bu tarihî süreci sabote etmek için toplumun sinir uçlarına dokunmakta,
milletimizi yılgınlığa sevk etmeye
çalışmaktadır.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; şunu herkes çok iyi bilmelidir: Türkiye hem terörle etkin
ve çok boyutlu mücadelesini kararlılıkla sürdürecektir hem de
demokratikleşmeye, millî birlik ve kardeşliğini yüceltmeye devam
edecektir. Milletimizin arzu ve beklentileri doğrultusunda,
demokratikleşmeden, hukuktan, kardeşliğimizden taviz vermeden
süreçler devam ettirilecektir. Terör örgütünün bu kanlı
saldırıları ne terörle mücadele konusundaki azmimizi
kıracak ne de demokratikleşme gayretlerimizi akamete
uğratacaktır. Türkiye terörün de onun gerisindeki güçlerin de
üstesinden gelebilecek güce sahiptir. Ülkemizde hak ve özgürlüklerin
geliştiği, barış, kardeşlik ve huzur
ortamının güçlendiği böyle bir dönemde terör örgütünün
vahşi yüzünü ortaya koyması, doğru yolda olduğumuzu,
demokratikleşmenin terör örgütünün varlık zeminini ortadan
kaldırdığını göstermektedir. Terör
saldırıları demokrasiyi zehirlemekte, barış ve huzur
ortamını dinamitlemekte, diyalog ve uzlaşı
arayışlarını akamete uğratmakta, çözüm süreçlerini sabote etmeye
çalışmaktadır. Demokrasi ve terör, aydınlık ve
karanlık gibi birbirinin zıddıdır. Demokrasi
geliştikçe terör örgütünün istismar zemini ortadan kalkmaktadır. Bu
saldırılar terörle mücadele azmimizi ve sorunları çözme
gayretimizi asla kırmayacaktır.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; NATOnun en güçlü ordularından birine sahip
olan Türkiye, terörle mücadelede dünyanın en uzmanlaşmış
ülkeleri arasında yer almaktadır. Son dönemde uygulamaya geçirdiğimiz
çok boyutlu terörle mücadele stratejileri terör örgütünü
etkisizleştirmektedir. Kahraman Türk Silahlı Kuvvetlerimiz ve
güvenlik güçlerimiz canı pahasına bu mücadeleyi sürdürmekte, talep
ettiği her türlü imkân ve aracın Hükûmetimiz tarafından
sağlanmasıyla başarılı bir mücadeleyi ortaya
koymaktadır. Ülkemizin bekası ve milletimizin huzuru için
canlarını vererek şehitlik mertebesine ulaşan
askerlerimizin, yine bu uğurda gece gündüz mücadele veren güvenlik
güçlerimizin fedakârlıkları her türlü takdirin üzerindedir.
Silahlı Kuvvetlerin
moralinin bozulduğu yönündeki siyasi söylemler terör örgütünün moralini
güçlendirecek, terör örgütünün ekmeğine yağ sürecek sonuçlar
doğurabilir. Bu süreçte herkes sorumlu ve sağduyulu davranmalı,
Hükûmetimizin ve ordumuzun terörle mücadele azmini kıracak
açıklamalardan kaçınmalıdır. Tabii, böyle bir ifadeyi kabul
etmek mümkün değil.
Şunu da burada
huzurunuzda, yüce Meclisin huzurunda ifade edeyim: AK PARTİ hükûmetleri
dönemi bütün kurumlarımızla en fazla bütünleşildiği ve
birlikte çalışıldığı bir dönemdir. Bütün
kurumlarımızın gerekli sorumluluğu
taşıdığı ve bütün bunların en fazla
paylaşıldığı, her an bir araya gelinerek bütün
bunların iyi koordine edildiği bir dönemi yaşıyoruz.
Kurumlar arasında hiçbir kopukluk söz konusu değildir. Kurumlarımızın
moralinin bozulması falan diye bir şey de söz konusu değildir.
Burada, tabii Türkiye dünyanın en güçlü ordularından birine sahiptir,
NATOnun en güçlü ayaklarından biriyiz ve terörle mücadelede de bizim
güvenlik görevlilerimiz gerçekten büyük tecrübe sahibi, bunu tekrar ifade etmek
isterim.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; bir başka konu, Türkiye'nin
uluslararası düzeyde terörle ortak mücadele imkânlarını
geliştirdiği bir dönemde ulusal düzeyde ortak bir irade ortaya
konulamaması büyük bir talihsizliktir. Bu mesele partiler arası
siyasi rekabet veya polemik meselesi hâline getirilmemeli, ulusal bir konu
olarak sahiplenilmelidir. Toplumumuzu yılgınlığa
düşürecek beyanlar, haberler, tavırlar terör örgütünün amacına
hizmet edecektir.
ERKAN AKÇAY
(Manisa) TRTyi uyarın Sayın Bakanım, TRTyi uyarın!
BAŞBAKAN
YARDIMCISI BEŞİR ATALAY (Devamla) Ben bugünkü, buradaki
konuşmalar için çok teşekkür ediyorum. Burada iki değerli
milletvekilinin, -muhalefet partilerinden- konuşmaları için çok
teşekkür ediyorum.
Terör konusu
iç siyaset malzemesi asla yapılmamalı, ortak mücadele verilmesi
gereken ulusal bir dava olarak görülmeli, herkes taşın altına
elini koyarak gereken katkıyı vermelidir ve biz Hükûmet olarak
başından beri bu konulardaki çalışmalarımızda
daima şunu söyledik: Bu, millî bir meseledir, partiler üstüdür ve çözüm
yeri bu yüce çatının altıdır, Meclistir.
ERKAN AKÇAY
(Manisa) Hükûmet ne yapacak, Hükûmet? Bu Meclis yetkiyi Hükûmete verdi!
BAŞBAKAN
YARDIMCISI BEŞİR ATALAY (Devamla) Bu konuda muhalefetle iş
birliğine, burada da bugün ifade edildi, muhalefet partilerinin
değerli sözcüleri ifade etti, iş birliği niyetine çok memnun
olduk.
MAHMUT TANAL
(İstanbul) Anayasayı tek başınıza
değiştirdiniz de bunu niye yapamadınız!
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, lütfen
BAŞBAKAN
YARDIMCISI BEŞİR ATALAY (Devamla) Muhalefetle iş birliği
bu konuda kaçınılmazdır.
Değerli milletvekilleri, bu, köklü bir
sorundur ve ortak bir millî irade ortaya konulmadıkça çözümünde zorluklar vardır, çok gerçekçi olmak
gerekir. Samimi şekilde, dürüstçe bütün partilerimiz bu konuda iş
birliği yapmalıdır. Bizim bu konuda yeni girişimlerimiz
olacak ve sağduyu ile yaklaşarak bu iş birliğini
geliştirmek durumundayız.
Bugün, tabii, yüreklerimiz bu
şehitlerimizin acısıyla yanarken bunu bir defa daha ben
samimiyetle, yani bir siyasi polemiğin ötesinde burada bütün partilerimize
çağrı olarak yöneltiyorum.
Bu tür sorunları çözen bütün
ülkeler, bunu iktidarıyla muhalefetiyle iç siyaset meselesi yapmadan
iş birliği yaparak çözmüşlerdir. Bütün ülkelerin örneği
budur. Bütün ülkelerde
EMİN HALUK AYHAN (Denizli) Orman
Çiftliğinde kimle görüştünüz?
BAŞBAKAN YARDIMCISI
BEŞİR ATALAY (Devamla) - Çok ciddi bir mesele konuşuyoruz, ne
kadar çiğ ifadeler duyuyorum değerli milletvekillerinden. (CHP ve MHP
sıralarından gürültüler)
OKTAY VURAL (İzmir) Siz
milletvekilinin ifadesine nasıl çiğ diyebilirsiniz!
BAŞBAKAN YARDIMCISI
BEŞİR ATALAY (Devamla) Değerli milletvekilleri
OKTAY VURAL (İzmir)
İfadesini geri alsın Sayın Başkan! Milletvekiline çiğ
diyemezsiniz!
BAŞBAKAN YARDIMCISI
BEŞİR ATALAY (Devamla) Değerli milletvekilleri
OKTAY VURAL (İzmir) Sayın
Başkan
Sayın Başkan
BAŞKAN Lütfen
OKTAY VURAL (İzmir) Sayın
Hatip milletvekillerine çiğ diyemez, sözünü geri alsın?
BAŞBAKAN YARDIMCISI
BEŞİR ATALAY (Devamla) Değerli milletvekilleri, çok ciddi bir
konuyu görüşüyoruz
OKTAY VURAL (İzmir) Madem öyle
başarılıydın da İçişleri
Bakanlığından niye alındın?
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) Terör bu
noktaya gelmişse birinci derecede sorumlu sizsiniz!
BAŞBAKAN YARDIMCISI
BEŞİR ATALAY (Devamla) Çok ciddi bir konuyu görüşüyoruz.
BAŞKAN Sayın Bakanım,
lütfen
OKTAY VURAL (İzmir) Milletin
vekiline çiğ diyemezsin!
BAŞBAKAN YARDIMCISI
BEŞİR ATALAY (Devamla) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri
ÖZCAN YENİÇERİ (Ankara)
Terörle mücadele konusundaki başarınız sebebiyle mi
Başbakan Yardımcısı oldunuz?
BAŞBAKAN YARDIMCISI
BEŞİR ATALAY (Devamla) -
terör konusu iç siyaset malzemesi
yapılmamalı
SADİR DURMAZ (Yozgat) Allahtan
korkun!
OKTAY VURAL (İzmir) Sayın
Başkanım, sözünü geri alsın!
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta)
Çıkıp Türk milletinden özür dilemeniz lazım.
OKTAY VURAL (İzmir)
İfadesine dikkat etsin!
BAŞBAKAN YARDIMCISI
BEŞİR ATALAY (Devamla)
ortak mücadele verilmesi gereken ulusal bir
dava olarak görülmeli.
OKTAY VURAL (İzmir) Habura
gidiyorsun planlıyorsun, Barzaniyle bir plan yapıyorsun, sonra
kalkıp Meclise geliyorsun.
BAŞBAKAN YARDIMCISI BEŞİR
ATALAY (Devamla) Herkes taşın altına elini koyarak gereken
taktiği vermelidir. Hükûmetimiz her türlü sorunun çözüm yeri olarak bu
çatıyı gösteriyor. (CHP ve MHP sıralarından gürültüler)
UMUT ORAN (İstanbul) Hükûmet
Programında bir satır yok! Hükûmet Programında bir satır
terörle mücadele yok!
BAŞBAKAN YARDIMCISI
BEŞİR ATALAY (Devamla) Hükûmetimiz diyalog ve uzlaşı
arayışlarını artırdığı bir dönemde.
ÖZCAN YENİÇERİ (Ankara) Âciz
sefiller
BAŞBAKAN YARDIMCISI
BEŞİR ATALAY (Devamla) - Meclisin boykot edilmesi, toplumu tahrik
eden söylemlerde bulunulması, terör ve şiddete davetiye
çıkaracak sorumsuz açıklamaların yapılması kesinlikle
tasvip edilemez, hoş görülemez.
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) Kim
yapıyor?
ÖZCAN YENİÇERİ (Ankara)
Terörü şımarttınız, terörü!
BAŞBAKAN YARDIMCISI
BEŞİR ATALAY (Devamla) Niyeti kötü olanlar bizden iyi niyet
beklememelidir. Demokrasiye herkes için evet ama teröre, kimden gelirse
gelsin hayır diyoruz. Terör örgütü silah bırakmadığı
sürece
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) Terör
örgütünden başka terör kimden geliyor?
BAŞBAKAN YARDIMCISI
BEŞİR ATALAY (Devamla)
güvenlik güçlerimiz operasyonlara devam
edecektir. Bunun altını da bir defa daha çiziyorum. Terör örgütü
silah bırakmadığı sürece güvenlik güçlerimiz operasyonlara
devam edecektir. Demokrasi-güvenlik dengesinin bozulmasına izin
vermeyeceğiz fakat terörün nasıl bir karşılık
gerektirdiği de ortadadır.
OKTAY VURAL (İzmir) Onun için
Kandilde silahını bıraktılar!
BAŞBAKAN YARDIMCISI
BEŞİR ATALAY (Devamla) Bu konudaki
kararlılığımızdan hiç kimsenin en ufak bir
şüphesi olmasın. Terörden medet umanlar, tehdit ve dayatmalarla
kendisine siyasi alan açmaya çalışanlar bilsinler ki Türkiye
Cumhuriyeti hiçbir dayatmaya evet demeyecek, hiçbir meydan okumaya da eyvallah
demeyecektir.
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) Ne
yaptınız bugüne kadar?
BAŞKAN Sayın milletvekili,
lütfen
BAŞBAKAN YARDIMCISI
BEŞİR ATALAY (Devamla) Şehitlerimizin acısı
yüreklerimizi dağlamaktadır ama terörle mücadele
kararlılığımız da artmaktadır.
SADİR DURMAZ (Yozgat)
Özerkliği ilan ettiler, özekliği!
BAŞBAKAN YARDIMCISI
BEŞİR ATALAY (Devamla) Hükûmet olarak terörle mücadele konusunda
yeni stratejiler geliştirerek çok boyutlu mücadelemizi aynı
kararlılıkla sürdüreceğiz.
ÖZCAN YENİÇERİ (Ankara)
Yuvarlak cümlelerle bir yere gelemezsiniz.
BAŞBAKAN YARDIMCISI
BEŞİR ATALAY (Devamla) Ben, bir kez daha, şehitlerimizi
rahmetle anıyor, yaralılarımıza acil şifalar diliyor
ÖZCAN YENİÇERİ (Ankara)
Allahın sefilleri!
BAŞBAKAN YARDIMCISI
BEŞİR ATALAY (Devamla)
aziz milletimizin mübarek kandilini tebrik
ediyor
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) Bu, eski
İçişleri Bakanının günah çıkartmasıdır.
Meclisten özür dileyeceksiniz.
BAŞBAKAN YARDIMCISI
BEŞİR ATALAY (Devamla)
sizleri de saygıyla selamlıyorum.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
BAŞBAKAN YARDIMCISI
BEŞİR ATALAY (Devamla) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; tabii, biraz önceki kullandığım kelimeden
rahatsız oldu arkadaşlar, o kelimeyi geri alıyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
OKTAY VURAL (İzmir) Siz
rahatsız olmadınız mı?
BAŞBAKAN YARDIMCISI
BEŞİR ATALAY (Devamla) Ama, burada söylemek istediğim
şudur: Bakın, çok acılı bir günde, çok özel bir
görüşme yapıyoruz. Burada, ajite eden, tahrik eden, yerinden, hiç de
bugünkü oturumun mehabetiyle bağdaşmayan ifadeler kullanmak, tabii ki
üzüyor. Sadece onu ifade etmek istedim ben.
OKTAY VURAL (İzmir) Sizin gibi
sorumluluğu olanlara karşı görevinizi hatırlatıyoruz.
BAŞBAKAN YARDIMCISI
BEŞİR ATALAY (Devamla) Sadece onu ifade etmek istedim ve burada ben
şu çağrıyı yaparken o cümleleri duyuyorum.
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) İçişleri
Bakanı olarak terörle mücadele etmemeniz de bizi üzdü, bizi!
OKTAY VURAL (İzmir) Açılımın
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, lütfen
BAŞBAKAN YARDIMCISI BEŞİR ATALAY (Devamla)
O cümle nedir?
OKTAY VURAL (İzmir) Açılımını
aldın gittin işte!
BAŞBAKAN YARDIMCISI BEŞİR ATALAY (Devamla)
O cümle nedir? O cümle: Gelin sayın milletvekilleri, gelin partiler,
Türkiye'nin siyasi partileri, bu meselede herkes elini taşın
altına koysun, samimi iş birliği yapalım. (MHP
sıralarından gürültüler)
OKTAY VURAL (İzmir) Bizim bedenimiz altında,
sen yetkini kullan!
BAŞBAKAN YARDIMCISI BEŞİR ATALAY (Devamla)
Bu iş birliği için ben bunu dile getirirken o cümleleri duyuyorum.
OKTAY VURAL (İzmir) Hadi canım sen de!
BAŞBAKAN YARDIMCISI BEŞİR ATALAY (Devamla)
Herkes sadece eleştirmek
OKTAY VURAL (İzmir) Haburda tören
düzenliyorsunuz.
BAŞBAKAN YARDIMCISI BEŞİR ATALAY (Devamla)
bundan seçim ortamlarında rant elde etmek için kullanmasın,
gövdesini taşın altına koysun herkes. Ben bunu diyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar, MHP
sıralarından gürültüler)
OKTAY VURAL (İzmir) Bizim yüreğimiz
taşın altında!
BAŞBAKAN YARDIMCISI BEŞİR ATALAY (Devamla)
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. Sağ olun. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın Bakan.
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) Vicdanını
akladı, vicdanını!
OKTAY VURAL (İzmir) Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurun Sayın Vural.
ÖZCAN YENİÇERİ (Ankara) Şehitlerin
ruhaniyeti üzerinizde!
BAŞKAN Sisteme girer misiniz oradan lütfen.
VI.-
AÇIKLAMALAR
1.-
İzmir Milletvekili Oktay Vuralın, Diyarbakırın Silvan
ilçesinde meydana gelen terör saldırısında şehit olan 13
askerimize ilişkin açıklaması ve
Başbakan Yardımcısı Beşir Atalayın
cevabı
OKTAY VURAL (İzmir) Tabii, bugün Türkiyede bu
terörün azmasından sorumlu olanların sanki bu konuda
sorumlulukları yokmuş gibi bu kürsüyü kullanmalarından üzüntü
duyduğumu belirtmek istiyorum. Hiç olmazsa bu milletin
karşısına çıkacak yüzü olmaması gerekir. (MHP
sıralarından alkışlar; AK PARTİ sıralarından
sıra kapaklarına vurmalar, gürültüler)
Sayın Başkanım, şimdi, siyasi parti
gruplarımız bu konuda tavrını ortaya koydu. Tabii,
sayın Hükûmetin, Başbakan Yardımcısının tahrik
edici
BAŞKAN Sayın Vural, sistem açıldı,
oturduğunuz yerden konuşur musunuz.
OKTAY VURAL (İzmir) Sayın Başbakan
Yardımcısının bütün tahrik edici konuşmalarına
rağmen, burada bütün siyasi parti gruplarına ait milletvekillerinin
bu terörle mücadele konusunda kararlılığını ben
görüyorum. Dolayısıyla, partilerimize mensup milletvekilleri gündem
dışı bir konuşmayla bu konuda iradelerini ortaya
koymuştur, ortak bir zemin vardır.
Biz Milliyetçi Hareket Partisi olarak bu konuda özellikle
siyasi partilerin beraber ve birlikte bu
ortak tavrının bir açıklama yoluyla beyan edilmesini ve Meclis
Başkanlığının da bu konuda inisiyatif
oluşturmasını istirham ediyoruz. Türk milletinin manevi
varlığına, Türkiye Büyük Millet Meclisinin manevi varlığına
emanet edilmiş bu askerlerimize vaki bu menfur saldırı
karşısında bütün milletvekillerinin terörle mücadeledeki
kararlılığını gelin hep beraber, birlikte
vurgulayalım, demir yumruk gibi olalım teröre ve şiddete
karşı ve bölücülüğe karşı.
Davetimiz buna ilişkindir.
Eğer ara verirseniz, partilerimizle bu konuda bir müzakere edip bir ortak
açıklamayı, bütün milletimizin beklediği ortak
açıklamayı yapmayı teklif ediyorum.
Arz ederim.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Vural,
teşekkür ediyorum. Ara vereceğim ve yapılacak.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(İstanbul) Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurun Sayın
Hamzaçebi.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(İstanbul) Sayın Başkan
BAŞKAN Yerinizden Sayın
Hamzaçebi.
İki dakika süre veriyorum.
Buyurun.
2.-
İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebinin, Diyarbakırın
Silvan ilçesinde meydana gelen terör saldırısında şehit
olan 13 askerimize ilişkin açıklaması ve Başbakan Yardımcısı
Beşir Atalayın cevabı
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(İstanbul) Sayın Başkan, böylesi hassas bir günde Cumhuriyet
Halk Partisi olarak görüşlerimizi biraz önce grubumuz adına kürsüden
ifade ettim. Terörün birlik ve beraberlikle aşılması
gerektiği yönünde kanaatimizi ifade ettim. Hükümet adına Sayın
İçişleri Bakanı kürsüye çıktı.
OKTAY VURAL (İzmir) Eski İçişleri
Bakanı.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(İstanbul) Eski İçişleri Bakanı, şimdi Sayın
Başbakan Yardımcısı.
Sayın Başbakan
Yardımcısının cümlelerini mutlulukla dinleyemedim,
üzüntüyle izledim. Sayın Başbakan Yardımcısı, böylesi
hassas ve önemli bir günde Hükûmetin terör konusundaki
kararlılığını vurgulamak veya bunların
birtakım açılımlarını, ipuçlarını vermek
yerine, muhalefet partilerini eleştiren bir tavır sergiledi. Şu
bir gerçek: Terör tabii ki askerî müdahaleyle, askerî operasyonlarla tek
başına çözümlenecek bir konu değildir ama bu demek değildir
ki Türk Silahlı Kuvvetleri terörle mücadelede görev almayacak. Gerçek olan
şudur: Türk Silahlı Kuvvetleri, terörle mücadelede, motivasyon
yönünden Hükûmetin gerekli desteğini bugüne kadar
alamamıştır. Bunu Sayın Genel Başkanımız
bugün ifade ettiler, ben sabahki basın toplantısında ifade
ettim. Sayın Bakan buradan mesaj alıp bunu değerlendireceği
yerde, gelip Sayın Kılıçdaroğlunu ve Cumhuriyet Halk
Partisini eleştiren bir üslup kullandı. Doğrusu, bunu hükûmet
etme anlayışına yakıştıramıyorum, doğru
bulmuyorum. Gün, Hükûmetin oturup bu konuyla ilgili çözüm üretme günüdür. Kürt
sorunu yoktur. demekle siz bu sorunu, terör sorununu çözmüş
olamazsınız.
Teşekkür ederim. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Sayın Canikli, buyurun.
3.-
Giresun Milletvekili Nurettin Caniklinin, Diyarbakırın Silvan
ilçesinde meydana gelen terör saldırısında şehit olan 13
askerimize ilişkin açıklaması ve
Başbakan Yardımcısı Beşir Atalayın
cevabı
NURETTİN CANİKLİ
(Giresun) Sayın Başkan, değerli milletvekili
arkadaşlarım; biz de AK PARTİ Grubu olarak bu menfur ve
kalleş saldırıyı lanetliyoruz. 13 şehidimize Allahtan
rahmet diliyoruz, milletimizin başı sağ olsun.
Hepimizin yüreği
yanmıştır, acımız gerçekten çok büyüktür ama herkes
bilsin ki, bir kez daha haykırıyoruz, Türk milleti bu tür
alçaklıklara, kaynağı ne olursa olsun, bugüne kadar pabuç
bırakmamıştır, bundan sonra da bırakmayacaktır.
Türk milleti tek vücut olarak ve kararlılıkla terör
belasını inşallah defedecektir. Terör, amacına hiçbir zaman
ulaşamayacaktır. Hainlere geçit verilmeyecektir.
Bu vesileyle kahraman güvenlik
güçlerimize olan desteğimizi ve inancımızı
tekrarlıyoruz, Allah yardımcıları olsun. Türk milleti kendi
evlatları olan güvenlik güçlerinin arkasındadır. Hiç kimse,
terör örgütü veya onların hamileri bu ülkenin millî birliğini ve
bütünlüğünü bozamayacaktır. Devletimiz ve Hükûmetimiz terörle
mücadelede kararlılıkta en üst seviyededir. Milletimiz müsterih
olsun. Cenabıhak milletimize bu acıları bir daha göstermesin.
Şehitlerimize bir kez daha
Allahtan rahmet diliyoruz. Ailelerine, milletimize
başsağlığı ve sabır diliyoruz. Yaralı
askerlerimize Allahtan şifa diliyoruz.
Sayın Vuralın biraz önce
belirttiği konuda bizim de AK PARTİ Grubu olarak bir
çalışmamız var Sayın Başkanım. Eğer bir ara
verme imkânı olursa bu çalışmayı tamamlayabilmemiz için, bu
çerçevede inşallah birlikte teröre karşı bu
kararlılığı bütün Türkiye Büyük Millet Meclisi olarak bütün
millet olarak göstermenin bir yansıması olarak, bir sembolü olarak
bir çalışma yapıyoruz. İnşallah böyle bir metni
birlikte imzalarız.
Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum
Sayın Canikli.
Sayın milletvekillerinin söz
talepleri var kısa kısa, sonra ara vereceğim.
EMİNE ÜLKER TARHAN (Ankara) Sayın Başkan
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(İstanbul) Sayın Başkan, bir talep daha var.
BAŞKAN Vereceğim, bir
saniye
Sayın Türkmenoğlu, buyurun.
4.-
Konya Milletvekili Ayşe Türkmenoğlunun, Diyarbakırın
Silvan ilçesinde meydana gelen terör saldırısında şehit
olan 13 askerimize ilişkin açıklaması ve Başbakan Yardımcısı
Beşir Atalayın cevabı
AYŞE TÜRKMENOĞLU (Konya)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizin bildiği
gibi dün Diyarbakırda teröristlere karşı yürütülen operasyonda
13 askerimizin şehit düşmesi ve 7 askerimizin yaralanması
milletçe yüreklerimizi dağlamıştır. Ülkemizin bekası
ve milletimizin huzuru için canlarını vererek şehitlik
mertebesine ulaşan askerlerimize Allahtan rahmet, yaralı
askerlerimize acil şifalar ve milletimize
başsağlığı diliyorum.
Türkiye, demokrasiden, hukuktan ve
kardeşlikten asla taviz vermeden terör sorununun üstesinden gelecek güce
ve kararlılığa sahiptir. Bu ve benzeri eylemleri
gerçekleştirenlerin ve bunların arkasındaki güçlerin bu tip
eylemlerle bir yere varamayacaklarını bilmeleri gerekmektedir.
Sorunlarına çözüm arayanların demokratik alanda mücadelelerini
sürdürmeleri için her türlü zemin hazırlanmışken Meclise
gelmeyerek, hâlâ ant içmeyerek Meclisi protesto eden milletvekillerimizin
Meclise gelip ülkemizin bütünlüğünden yana olduklarını
göstermeleri teröre karşı tavırlarını da
belirleyecektir diye düşünüyor, hepinize saygılar sunuyorum.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Sayın Tanrıkulu
5.-
İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulunun,
Diyarbakırın Silvan ilçesinde meydana gelen terör
saldırısında şehit olan 13 askerimize ilişkin
açıklaması ve Başbakan
Yardımcısı Beşir Atalayın cevabı
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU
(İstanbul) Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri;
sözlerime dün yaşanan elim olayda hayatını kaybeden gençlerimize
rahmet, yakınlarına başsağlığı dileyerek
başlamak istiyorum. Nur içinde
yatsınlar, mekânları cennet olsun. Bütün
yurttaşlarımızın da kandilini, mübarek kandilini
kutluyorum.
Hepimizin başı sağ
olsun. Bugün bir yas günü, bu yas hepimizin, Türk, Kürt, Çerkez, Boşnak
ayırmadan bu topraklarda yaşayan hepimizin, bu toplumun yas günü
bugün. Bu konuda kamuoyunda konuşanlar, çeşitli yorumlar yapıp
sonra kendi hayatlarına dönüyor. Şimdi de birçok siyasetçi, bu konuda
sert açıklamalar yapıp sonra yaşamlarına aynen devam
edecek. Ateş ise düştüğü yeri yakıyor. Bu trajedinin kurbanlarının
yakınlarının yaşamı sonsuza kadar değişiyor,
o evlerin içine çöken karanlık hiçbir zaman tam aydınlanmıyor.
İşte tam da bu noktada biz
siyasetçilerin durup düşünmesi gerekiyor. İçine karanlıklar
dolan bunca yuvayı aydınlatmak için biz ne yaptık? Otuz
yıldır ülkemizin üstünde kara bir bulut gibi duran bu
karanlığı defedebilmek için siyaset kurumu olarak görevimizi
yerine getirebildik mi, yoksa sadece böylesine elim olaylardan sonra beylik
sözleri tekrarlamakla, sert çıkışlar yapmakla mı yetindik?
Saygıdeğer milletvekilleri,
çatışmayla neredeyse otuz yıla gidiyoruz. Bugün
hayatını kaybedenlerin çoğu, bu olaylar
başladığında daha doğmamışlardı.
Nesillerimizi heba ediyoruz. Gençlerimizi, geleceğimizi yitirdik,
yitirmekteyiz. Bu 50 bin kişi bugün aramızda olsaydı bugün
Türkiye çok farklı bir yer olabilirdi. Onları yitirmeseydik çok daha
farklı bir noktada olabilirdik. Yakıp yıkmakla çeyrek
yüzyıl geçirdik ve bunun çözüm olmadığını gördük. 50
bine yakın can kaybettik bu topraklarda. Ölümün, kaderin, ayrılıkların
en acılarını gördük geçtiğimiz otuz yılda.
Şiddetle sorunlar çözülüyor olsa şimdiye kadar çoktan bitmiş
olması gerekirdi herhâlde bu ülkenin dertlerinin, ama değil. Çok iyi
biliyoruz şiddet şiddeti doğuruyor, ölümler yeni ölümlere
kapı açıyor. Ateşin
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Sayın Uzunırmak
6.-
Aydın Milletvekili Ali Uzunırmakın, Diyarbakırın
Silvan ilçesinde meydana gelen terör saldırısında şehit
olan 13 askerimize ilişkin açıklaması ve Başbakan Yardımcısı
Beşir Atalayın cevabı
ALİ UZUNIRMAK (Aydın)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Belki sözlerim çok acı olabilir.
Hüzünlüyüz, buruk ama kararlıyız. Bütün milletimizin her şeyden
önce kandilini kutluyorum.
Değerli milletvekilleri,
başta Hükûmet olmak üzere yüce Parlamentonun önce zihninin
berraklaşması gerekir. Yani şehidimizin sayısı 13
olunca mı acaba böyle hezeyanları duyuyoruz? Birinci olarak bunu dile
getirmek istiyorum. Daha bundan birkaç gün önce 5 Temmuzda Hakkâride sokak
ortasında 2 tane çocuğumuz hiç şahitsiz ve cesetleri sokakta
saatlerce kalırcasına şehit edildiler. Acaba Hükûmet o gün resmî
elbisesiyle iş yerinden, evinden işine gidemeyen resmî kıyafetli
çocuklarımızın bu ıstıraplarını,
vatanın bir parçasında bu ıstırabı göremiyor da
mı acaba şehidimizin 13 olduğu gün Parlamentoda bu gibi
konuşmalar yapılıyor? Önce zihinlerimizin
berraklaşması gerekiyor. Başta Hükûmetin zihninin
berraklaşması gerekiyor. Burada zihin berraklaşmasından
şunu ifade etmek istiyorum: Acaba talepler mi yanlış yoksa
taleplerin terörle dile getirilmesi mi yanlış? Eğer taleplerin
yanlışlığını, doğruluğunu bu gazi
Meclis zihin berraklığı içerisinde
tartışamıyorsa, tavır koyamıyorsa, sadece teröre
karşı tavır koyma gibi bir yanlışlığın
içerisine düşüyorsa, Hükûmetin zihni berraklaşmamış sadece
taleplerin terörle olmasına
karşı çıkarcasına bir jargon, bir literatür içerisinde
açıklamalarda bulursa, terörün insan kaynaklarını kesmesi mümkün
değildir. Çünkü terörün en önemli lojistik, üssü munisyondan, paradan,
başka şeylerden önce insan kaynaklarıdır.
Dolayısıyla zihinlerdeki berraklaşma olarak insan
kaynaklarını terörde bitirmeden siz terörle mücadele edemezsiniz.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Uzunırmak.
ALİ UZUNIRMAK
(Aydın) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
BAŞKAN Sayın
Oğan, buyurun.
7.-
Iğdır Milletvekili Sinan Oğanın, Diyarbakırın
Silvan ilçesinde meydana gelen terör saldırısında şehit
olan 13 askerimize ilişkin açıklaması ve Başbakan Yardımcısı
Beşir Atalayın cevabı
SİNAN OĞAN
(Iğdır) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
öncelikle Türk milletinin başı sağ olsun diyorum.
Türkiye büyük bir
acı içerisinde ama maalesef burada biz beylik lafların ötesinde bir
şey duyamıyoruz. Hükûmet adına Sayın Başbakan
Yardımcısı konuşma yaptı ve şunları
yapacağız, bunları yapacağız, kararlıyız
demekten öteye bir şey yapmadı. Tarihin en büyük
operasyonlarından birini başlatıyoruz. dedi Sayın
Başbakan Yardımcısı. Ben sormak istiyorum: Bu operasyon
âdeta basın kulübüne dönüşmüş Kandili kapsayacak
mıdır? Kandili kapsamadan, sınır ötesini kapsamadan
tarihin istediğiniz kadar en büyük operasyonunu yapın,
başarı sağlayamazsınız.
Ayrıca,
askerlerimizin şehit edildiği dakikalarda birileri kalktı orada,
demokratik özerklik adında bir şey ilan etti ve ikinci sorumu da
bununla ilgili sormak istiyorum: Hükûmet ne yapacaktır? Bu demokratik
özerkliğin başına istediğiniz kadar demokratik kelimesini
koyun, Türkiyeyi bölme projesidir bu. Bu bölme projesi
karşısında ne yapacaksınız, merak ediyorum
doğrusu.
Bir hususu daha ifade
etmek istiyorum: Gelin, muhalefet olarak elinizi taşın altına
koyun. dediniz. Biz Milliyetçi Hareket Partisi olarak değil elimizi,
bütün gövdemizi taşın altına koymaya hazırız.
Teşekkür ederim.
(MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Sayın Tarhan,
buyurun.
8.-
Ankara Milletvekili Emine Ülker Tarhanın, Diyarbakırın Silvan
ilçesinde meydana gelen terör saldırısında şehit olan 13
askerimize ilişkin açıklaması ve
Başbakan Yardımcısı Beşir Atalayın cevabı
EMİNE ÜLKER TARHAN
(Ankara) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Böylesine
acılı bir günde, iktidar temsilcisi konuşmacıların
özellikle terörle mücadele konusunda muhalefetin yeterli desteği
vermediği imasında bulunmasını üzüntüyle
karşıladığımı belirtmek isterim ve samimiyetsiz
bir tutum olduğunu belirtmek isterim. Terörle mücadele edenlere moral
verilmesi gerektiğini söyleyenler, terörle mücadelede
efsaneleşmiş şerefli kişilere, her gün ama her gün devletin
tarafsız olması gereken televizyonundan ve bazı iktidara
yakın medya aracılığıyla
her gün saldırılmasına nasıl bakıyorlar, doğrusu
merak ediyorum. İçeriğinin ne olduğu anlaşılamayan bir
açılım politikasıyla Pandoranın kutusunu açanlar, bütün
kötülüklerin ortaya dökülmesine yol açanlar bu kutuyu kapatmak için kimlerle ve
ne tür pazarlıklar yapmıştır, bunun açıklanması
zamanı gelmiştir.
NURETTİN CANİKLİ (Giresun)
Bugün böyle bir konuşma olur mu Sayın Başkan? Oradaki insanlar
terör örgütü üyesi olmakla yargılanıyorlar.
EMİNE ÜLKER TARHAN (Ankara) - Bunu
bize borçlular diye düşünüyorum. Samsunda, Tekirdağda, Adanada,
Ağrıda annelerin yüreğine, ocağına ateş düştü
bugün.
NURETTİN CANİKLİ
(Giresun) Bugün milletin acısı büyük. Bugün böyle bir konuşma
yapılır mı Sayın Başkan? Ayıp değil mi?
EMİNE ÜLKER TARHAN (Ankara) -
Bugün onların ocağına ateş düştü Sayın
Başkan. Hepsinin önünde saygıyla eğiliyorum. Koyun koyuna
toprağa düşen o evlatlarımızın, o
çocuklarımızın önünde saygıyla eğiliyorum;
ışıklar içinde, nur içinde yatsınlar.
Teşekkür ediyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Sayın Şener
9.-
Ordu Milletvekili İhsan Şenerin, Diyarbakırın Silvan
ilçesinde meydana gelen terör saldırısında şehit olan 13
askerimize ilişkin açıklaması ve
Başbakan Yardımcısı Beşir Atalayın cevabı
İHSAN ŞENER (Ordu)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ben de aziz
şehitlerimizi rahmetle anıyorum; ailelerine sabır diliyorum,
başsağlığı diliyorum. Hepimizin millet olarak
kandilini tebrik ediyorum.
İktidar her teşebbüsünde
terörü çözmek için adım attığında muhalefet partileri bunu
bir komplo olarak algılayıp karşı çıkmak yerine
gerçekten terörü çözecek ellerinde bir imkân, bir proje, bir plan varsa bunu
millet adına, milletimizin birliği adına iktidarla
paylaşması gerekirken her adımın kasıtla
atıldığını varsayarak karşı çıkması
doğru bir yaklaşım değildir. Bu acılı günde,
kimlerle ne pazarlık yapıldığının sorulması
doğru değildir. Herkes elinde ne imkânı varsa bu imkânı
milletimizin bütünlüğü, birliği, kardeşliği adına
ortaya koyması ve iktidarın bu husustaki çabasına, gayretine
katkıda bulunması gerekir.
Genel Kurulu ve milletimizi
saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Son söz, Sayın Bal
10.-
Kütahya Milletvekili İdris Balın, Diyarbakırın Silvan
ilçesinde meydana gelen terör saldırısında şehit olan 13
askerimize ilişkin açıklaması ve
Başbakan Yardımcısı Beşir Atalayın
cevabı
İDRİS BAL (Kütahya)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; öncelikle sorunun
başladığı tarihi ben hatırlatmak istiyorum.
Yaklaşık otuz yıldır bu sorunla biz yüz yüzeyiz ve o
dönemden bugüne nice sağdan ve soldan partiler, hükûmetler geldi geçti. Ve
aslında sorun, değerli Başbakan
Yardımcımızın da bahsettiği gibi, millî bir sorundur.
Zaten bu saldırıların amacı -ki, daha önceki
saldırılarda da görüldüğü gibi- bizim birbirimize girmemiz,
moralimizin bozulması, millî bütünlüğümüzün zarar görmesidir.
Dolayısıyla biz nasıl bir evladımız, annemiz,
babamız, sevdiğimiz rahatsız olduğunda, hasta
olduğunda onu iyileştirmek için samimi bir şekilde gayret
gösteriyor isek, bu da millî bir sorundur, farklı partilerden bile olsak,
farklı bakış açılarına da sahip olsak, samimi bir
şekilde meseleye yaklaşmamız, pozitif eleştiriler
getirmemiz gerekiyor.
Bu çerçevede, zaten ülkemizde uzunca
süre sorunlar halının altına süpürülmüştü. Atatürkün bir
deyişi var: Yurtta sulh, cihanda sulh. Yurtta sulh nasıl olur?
Sorunları çözersiniz, devletle halkı
barıştırırsınız. Dolayısıyla AK
PARTİ dünden bugüne halının altına süpürülen sorunları
çözebilmek için mertçe bir tavır almıştır ve şu
ilkeyle hareket etmiştir: Milletimiz kazanacak ise biz kaybetmeye
hazırız. mantığıyla hem demokratik açılım
sürecinde hem diğer alanlarda önemli adımlar atmıştır.
Dolayısıyla bu çerçevede, birbirimize girmek yerine, bence hakikaten
biz bu insanlarımızı nasıl kazanabiliriz,
mağduriyetleri nasıl giderebiliriz; diğer taraftan da, hakikaten
güvenlik bağlamındaki mücadelemizi daha iyi nasıl yürütebiliriz,
bunu pozitif eleştirilerle ele alırsak hepimiz kazanırız,
milletimiz kazanır. Ama biz kaybedersek
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Sayın Ayhan ve Sayın Halaman
Başka kimseye söz verilmeyecektir.
Buyurun Sayın Ayhan.
11.-
Denizli Milletvekili Emin Haluk Ayhanın, Diyarbakırın Silvan
ilçesinde meydana gelen terör saldırısında şehit olan 13
askerimize ilişkin açıklaması ve
Başbakan Yardımcısı Beşir Atalayın
cevabı
EMİN HALUK AYHAN (Denizli)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Herkesin kandilini kutluyorum.
Sayın Başkanım,
Sayın Başbakan Yardımcısı kendisinin kürsüden
söylediği hangi sözü geri aldı? Bunu açıklığa
kavuşturalım. Sayın Bakanın zatıalilerinin önce
kendisine yakıştırıp sonra
yakıştıramadığı sözün Türkiye Büyük Millet
Meclisinin tutanaklarında bulunması büyük Türk milletinin
tutanaklarına hiç yakışmaz.
Allahtan şehitlerimize rahmet,
Türk milletine başsağlığı diliyorum.
Teşekkür ediyorum Sayın
Başkan.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Sayın Halaman
12.-
Adana Milletvekili Ali Halamanın, Diyarbakırın Silvan
ilçesinde meydana gelen terör saldırısında şehit olan 13
askerimize ilişkin açıklaması ve
Başbakan Yardımcısı Beşir Atalayın
cevabı
ALİ HALAMAN (Adana) Sayın
Başkan, sayın milletvekilleri; on beş gün içinde 20 tane
askerimiz şehit oldu. Allahtan rahmet diliyorum ama Hükûmetimizin ciddi
bir tavır almasını talep ediyorum. Politik sözlerle
bunların geçiştirilmesinin vaktinin geçtiğini düşünüyorum.
Dolayısıyla hepinize
saygı ve sevgilerimi sunuyorum.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Sayın Bakan, buyurun.
BAŞBAKAN YARDIMCISI
BEŞİR ATALAY (Kırıkkale) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; tabii, çok özel, üzücü bir günümüzde ciddi bir
konuyu konuşuyoruz ama muhalefet partilerimiz burada da işte
Hükûmeti nasıl eleştiririz
böyle bir yaklaşım içindeler.
(MHP sıralarından gürültüler)
ERKAN AKÇAY (Manisa) Sen sebep
oluyorsun Sayın Bakan, sen sebep oluyorsun.
BAŞBAKAN YARDIMCISI
BEŞİR ATALAY (Kırıkkale) Cumhuriyet Halk Partisi
sözcüsünün Samimiyetsiz ifadesini kendisine iade ediyorum. Biz her zaman
samimiyiz, doğruyu konuşuruz, dürüstüz.
Değerli milletvekilleri, bugün
bakın, benim yapmaya çalıştığım şu size yüce
Parlamentoda: Dünyanın hiçbir ülkesi, iktidarıyla muhalefetiyle,
dürüstçe, samimice, bir millî mesele olarak terör gibi konuları birlikte
ele almazsa, iktidar bir şey yaparken muhalefet onu böyle hemen suçlama
tutumu içinde olursa çözülmez, çözülmemiştir.
ADNAN ŞEFİK ÇİRKİN
(Hatay) Ne yaptınız ki Sayın Bakan?
BAŞBAKAN YARDIMCISI
BEŞİR ATALAY (Kırıkkale) - Biz bu çalışmalara
başlarken muhalefetin kapısını çaldık. İki
muhalefet partisi de -burada oturan- kapısını açmadı.
Şimdi, yönetim değişikliğinden sonra Cumhuriyet Halk
Partisi kapısını açtı ve görüştük. Önümüzdeki günlerde
bu sorunların çözümüyle ilgili biz yine kapınızı
çalacağız. Hiçbir ön şart getirmeden diyeceğiz ki: Gelin,
Türkiye'nin bu sorunlarını çözelim. Türkiye büyüyor ama
ayağında bu prangalar var. Bunları birlikte çözelim. Seçim
alanlarında bunları iç siyaset malzemesi olarak kullanmayalım.
Büyük ülkeler böyle çözmüştür. Ben şimdi burada örnekler de
verebilirim. Benim bugünkü çağrımın özü budur. Bu samimi bir
çağrıdır ve önümüzdeki günlerde AK PARTİ Hükûmeti
muhalefetin kapısını çalacaktır, hazırlıklarınızı
yapın ve hepimiz birlikte bunları göğüsleyelim. Burada böyle bir
konuyu polemiklerle, birbirimize laf atarak yürütmemiz doğrusu Parlamento
için verimli değil ve bu konuları çözemeyiz böyle bir tutumla.
Ben teşekkür ediyorum. Tekrar
katkılarınız için hepinize teşekkür ediyor, saygılar
sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Sayın milletvekilleri,
birleşime yarım saat ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 19.08
İKİNCİ
OTURUM
Açılma
Saati: 19.49
BAŞKAN:
Başkan Vekili Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK
(Burdur), Fatih ŞAHİN (Ankara)
----- 0 -----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük
Millet Meclisinin 11inci Birleşiminin İkinci Oturumunu
açıyorum.
VII.- BİLDİRİLER -
DEKLARASYONLAR
1.-
Diyarbakırın Silvan ilçesinde 14 Temmuz 2011 Perşembe günü
meydana gelen ve 13 askerimizin şehit olmasına neden olan menfur
terör saldırısına ilişkin AK PARTİ, CHP ve MHP
Gruplarının müşterek önergesi
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, siyasi parti gruplarının
Başkanlığımıza verdikleri müşterek imzalı
bir önerge vardır, bu önergeyi okuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Açıklaması
Bölücü terör örgütünün hain
saldırıları sonucu devletimizin ve milletimizin birlik ve
bütünlüğünü korumak için mücadele eden kahraman güvenlik güçlerimizden 13
askerimiz şehit olmuştur. Türkiye Büyük Millet Meclisinin manevi
varlığının ayrılmaz parçası olan bütün şehit
askerlerimize Allahtan rahmet, ailelerine ve büyük Türk Milletine
başsağlığı diliyoruz.
Hiçbir güç Türkiye Devletinin ülkesi ve
milletiyle bölünmez bütünlüğünü sarsamayacaktır. Milletimizin
birliğine, ülkemizin bütünlüğüne ve devletimizin tekliğine
karşı girişilen siyasi ve silahlı saldırılar
neticesiz kalmaya mahkûmdur.
Millî Güvenliğin
sağlanmasından Yüce Meclisimize karşı sorumlu olan Türkiye
Cumhuriyeti Hükümetinin, hukuk devleti, demokrasi ilkeleri ve insan
haklarına saygı çerçevesinde terörle ve bölücü girişimlerle
mücadele için seferber edeceği her adımda yanında
olacağız. Türkiye Cumhuriyeti devletinin terörle mücadelesi
demokratik, meşru ve hukukidir.
Milletimizden
aldığımız güçle Türkiye Büyük Millet Meclisinde
aşağıda imzası bulunan grupları temsil eden
milletvekilleri adına Yüce Türk Milletine saygıyla arz ederiz. 15
Temmuz 2011
Nurettin
Canikli Akif
Hamzaçebi
Giresun
İstanbul
AK
PARTİ Grup Başkan Vekili CHP
Grup Başkanvekili
Oktay
Vural
İzmir
MHP
Grup Başkan Vekili
(Alkışlar)
Önergenin gereği
Başkanlığımızca yapılacaktır.
OKTAY VURAL (İzmir) Sayın
Başkanım...
BAŞKAN Buyurun.
VI.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
13.-
İzmir Milletvekili Oktay Vuralın, TBMM Genel Kurulu
görüşmelerinin Meclis TVden naklen yayınlanmamasına ilişkin
açıklaması
OKTAY VURAL (İzmir) Sayın
Başkanım, bugüne kadar bu Parlamentonun sesi ve kürsüsü TRTden
naklen yayınlanıyordu ama bugün TRT, milletvekilleri, Türk milletini
temsil eden milletvekillerinin sesi yerine başkalarının sesini
ve dizilerini yayınlamayı uygun görmüş ve maalesef Parlamento
çalışmaları Türk milletinden saklanmıştır.
Dolayısıyla bütün grupları, Türk milletinin temsil edildiği
bu Parlamentoda milletvekillerinin sesinin milletimiz tarafından
dinlenmesini temin etmek üzere TRTyi göreve davet ediyorum. Milletin sesini
milletten saklayamazlar, sözünü saklayamazlar. (MHP ve CHP
sıralarından alkışlar) TRT, Türkiye Büyük Millet Meclisinin
önünde ve üstünde değildir. Herkes haddini bilmelidir. Bu milletin
vekillerinin sesini kısmaya yönelik bu girişimi, Milliyetçi Hareket
Partisi Grubu olarak ve bir milletvekili olarak kınıyorum ve
Parlamentoda milletvekillerinin bu kürsüden yaptığı
konuşmaları tekrar yayınlamaya ve göreve davet ediyorum.
Sayın Başkan, bu konuda
Meclis Başkanlığı olarak gerekli girişimlerde
bulunmanızı istirham ediyorum. (MHP ve CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum
Sayın Vural.
Sayın Hamzaçebi, buyurun.
14.-
İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebinin, TBMM Genel Kurulu
görüşmelerinin Meclis TVden naklen yayınlanmamasına
ilişkin açıklaması
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(İstanbul) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye
Büyük Millet Meclisi 24üncü Dönemine başladığı günden
bugüne kadar TRT veya Meclis TV Türkiye Büyük Millet Meclisi görüşmelerini
yayınlamamaktadır ancak güven oylamasında Sayın
Başbakanın konuşmasını TRT yayınlamıştır.
Benim yaptığım araştırmada bana söylenen, yetkililerin
de ifade ettiği, Türkiye Büyük
Millet Meclisinin TRTyle henüz bir anlaşmaya varmamış
olması nedeniyle bu yayınların
yapılmadığıdır. Eğer bu doğruysa Sayın
Başbakanın güven oylaması günü yapmış olduğu
konuşmanın verilmemiş olması gerekirdi. Sayın
Başbakanın konuşması verilirken bugünkü bu konuşmalar,
bu görüşmeler neden verilmemiştir? Bir çifte standart söz konusudur,
TRTnin politikleşmesi, siyasileşmesi söz konusudur. Bu
şaşırtıcı değildir, TRTnin Hükûmetin emrinde bir
kurum olarak çalıştığını yıllardır
biliyoruz ancak mademki Sayın Başbakanın güven oylaması
günü konuşmasını buradan verme ihtiyacı duymuştur,
aynı TRT bu olağanüstü günü yayınlama hassasiyetini de
göstermeliydi.
Ben Meclis
Başkanlığını ve TRTyi Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına göreve davet ediyorum, bu görüşmeleri yayınlamaya davet
ediyorum.
Teşekkür ederim. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum
Sayın Hamzaçebi.
Sayın grup başkan vekilleri,
biz de görüşmeler başladıktan sonra muttali olduk. Daha önce
Meclis Başkanlığıyla TRT arasında yapılan bir
protokol gereği bugün yayının
yayınlanmadığını duyduk ama bugünkü sizin
konuşmalarınızdan sonra konu değerlendirilecektir.
OKTAY VURAL (İzmir)
Teşekkür ederiz Sayın Başkan.
BAŞKAN Ben teşekkür
ediyorum.
Gündeme geçiyoruz.
Başkanlığın Genel
Kurula sunuşları vardır.
Anayasamıza göre
milletvekillerinin göreve başlamadan önce ant içmeleri gerekmektedir.
Şimdi, daha önce ant içmemiş
olan sayın milletvekillerinden bu birleşimde ant içmek isteyenleri
kürsüye davet edeceğim.
Ant içmek isteyen? Yok.
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığının bir tezkeresi vardır,
okutuyorum:
VIII.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
B)
Tezkereler
1.-
Türkiye-AB Karma Parlamento Komisyonu, Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisi, NATO
Parlamenter Asamblesi, Karadeniz Ekonomik İşbirliği Parlamenter
Asamblesi, Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı
Parlamenter Asamblesi, Parlamentolararası Birlik, Türk Dili Konuşan
Ülkeler Parlamenter Asamblesi, Akdeniz İçin Birlik Parlamenter Asamblesi,
İslam Konferansı Örgütü Parlamento Birliği, Akdeniz Parlamenter
Asamblesi ve Asya Parlamenter Asamblesinde, Türkiye Büyük Millet Meclisini
temsil edecek grupları oluşturmak üzere Başkanlık
Divanınca uygun bulunan üyelerin isimlerine ilişkin Başkanlık
tezkeresi (3/31)
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna
Türkiye Büyük Millet
Meclisinin Dış İlişkilerinin Düzenlenmesi Hakkındaki
3620 sayılı Kanunun 2. maddesine göre Türkiye-AB Karma Parlamento
Komisyonu, Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisi, NATO Parlamenter Asamblesi, Karadeniz
Ekonomik İşbirliği Parlamenter Asamblesi, Avrupa Güvenlik ve
İşbirliği Teşkilatı Parlamenter Asamblesi,
Parlamentolararası Birlik, Türk Dili Konuşan Ülkeler Parlamenter
Asamblesi, Akdeniz İçin Birlik Parlamenter Asamblesi, İslam
Konferansı Örgütü Parlamento Birliği, Akdeniz Parlamenter Asamblesi,
Asya Parlamenter Asamblesinde Türkiye Büyük Millet Meclisini temsil edecek
grupları oluşturmak üzere, aynı Kanunun 12. maddesi
uyarınca Başkanlık Divanında yapılan incelemeyi
müteakiben uygun bulunan üyelerin isimleri Genel Kurulun bilgilerine sunulur.
Cemil
Çiçek
Türkiye
Büyük Millet Meclisi
Başkanı
Türkiye-AB
Karma Parlamento Komisyonu Eş Başkanlığı
(Türkiye-AB
KPK)
Sait Açba Afyonkarahisar AK PARTİ
Aylin Nazlıaka Ankara CHP
Nazmi Haluk Özdalga Ankara AK PARTİ
Zühal Topcu Ankara MHP
Yusuf Ziya İrbeç Antalya MHP
Cahit Bağcı Çorum AK PARTİ
Ayşe Eser
Danışoğlu İstanbul CHP
Oğuz Oyan İzmir CHP
Mehmet Sayım
Tekelioğlu İzmir AK
PARTİ
Lütfü Türkan Kocaeli MHP
Cem Zorlu Konya AK PARTİ
Yüksel Özden Muğla AK PARTİ
Faruk Işık Muş AK
PARTİ
Ebubekir Gizligider Nevşehir AK PARTİ
Şaban Dişli Sakarya AK PARTİ
Afif Demirkıran Siirt AK
PARTİ
Mesude Nursuna Memecan Sivas AK
PARTİ
Abdülkadir Emin Önen Şanlıurfa AK PARTİ
Ercan Candan Zonguldak AK PARTİ
Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisi (AKPM) Türk
Grubu
Asıl Üyeler
Ayşe
Gülsün Bilgehan Ankara CHP
Yıldırım
Tuğrul Türkeş Ankara MHP
Mevlüt
Çavuşoğlu Antalya
AK
PARTİ
Tülin Erkal
Kara Bursa
AK
PARTİ
Ahmet
Kutalmış Türkeş İstanbul
AK
PARTİ
Şaban
Dişli Sakarya
AK
PARTİ
Haluk Koç Samsun CHP
Mesude
Nursuna Memecan Sivas
AK
PARTİ
Burhan
Kayatürk Van
AK
PARTİ
Yedek Üyeler
Ruhi
Açıkgöz Aksaray
AK
PARTİ
Emrehan
Halıcı Ankara
CHP
Nazmi Haluk
Özdalga Ankara AK
PARTİ
Metin Lütfi
Baydar Aydın
CHP
Ahmet Berat
Çonkar İstanbul
AK
PARTİ
Abdullah
Çalışkan Kırşehir
AK
PARTİ
Akif
Çağatay Kılıç Samsun AK
PARTİ
Mehmet
Kasım Gülpınar Şanlıurfa AK
PARTİ
Abdülkadir
Emin Önen Şanlıurfa AK
PARTİ
Faik Öztrak Tekirdağ
CHP
NATO Parlamenter Asamblesi (NATOPA) Türk Grubu
Asıl Üyeler
Ali
Rıza Alaboyun Aksaray
AK
PARTİ
Emrehan
Halıcı Ankara
CHP
Mehmet Vecdi
Gönül Antalya AK
PARTİ
Metin Lütfi
Baydar Aydın CHP
Osman
Aşkın Bak İstanbul AK
PARTİ
Muhammed
Çetin İstanbul AK PARTİ
Ahmet Berat
Çonkar İstanbul AK
PARTİ
Oktay Vural İzmir MHP
Muzaffer
Baştopçu Kocaeli AK
PARTİ
Akif
Çağatay Kılıç Samsun AK
PARTİ
Faik Öztrak Tekirdağ
CHP
Yedek Üyeler
Ayşe
Gülsün Bilgehan Ankara CHP
Cahit
Bağcı Çorum AK
PARTİ
Murat Yıldırım Çorum
AK
PARTİ
Fazilet
Dağcı Çığlık Erzurum
AK
PARTİ
Yüksel Özden
Muğla AK
PARTİ
Şaban
Dişli Sakarya
AK
PARTİ
Haluk Koç Samsun CHP
Zeynep
Armağan Uslu Şanlıurfa AK
PARTİ
Ercan Candan Zonguldak AK
PARTİ
Karadeniz Ekonomik İşbirliği
Parlamenter Asamblesi (KEİPA) Türk Grubu
Mehmet
Necati Çetinkaya Adana AK
PARTİ
Uğur
Bayraktutan Artvin CHP
Adem
Tatlı Giresun AK
PARTİ
İsmail
Safi İstanbul AK
PARTİ
Enver
Yılmaz İstanbul
AK
PARTİ
Mehmet Ali
Şahin Karabük
AK
PARTİ
Ali
Rıza Öztürk Mersin CHP
Reşat
Doğru Tokat MHP
Avrupa Güvenlik ve İşbirliği
Teşkilatı Parlamenter Asamblesi (AGİTPA) Türk Grubu
Asıl
Üyeler
Sait Açba Afyonkarahisar AK PARTİ
Ruhi Açıkgöz Aksaray
AK PARTİ
Mehmet Naci Bostancı Amasya AK PARTİ
Bihlun Tamaylıgil İstanbul
CHP
Mehmet Şevki Kulkuloğlu Kayseri CHP
Münir Kutluata Sakarya MHP
Abdülkadir Emin Önen Şanlıurfa AK PARTİ
Şükrü Ayalan Tokat AK PARTİ
Yedek
Üyeler
Tülin Erkal Kara Bursa AK PARTİ
Osman Aşkın Bak İstanbul AK PARTİ
Muhammed Çetin İstanbul AK PARTİ
Vural Kavuncu Kütahya AK PARTİ
Parlamentolararası Birlik (PAB) Türk Grubu
Murat Yıldırım Çorum AK PARTİ
Fazilet Dağcı
Çığlık Erzurum AK PARTİ
Süleyman Nevzat Korkmaz Isparta MHP
Fatma Nur Serter İstanbul CHP
Sevde Bayazıt Kaçar Kahramanmaraş AK PARTİ
Cemal Yılmaz Demir Samsun AK PARTİ
Mehmet Ersoy Sinop AK PARTİ
Türk Dili Konuşan Ülkeler Parlamenter Asamblesi
(TÜRKPA) Türk Grubu
Ülker Güzel Ankara AK PARTİ
Haluk İpek Ankara AK PARTİ
Mustafa Ataş İstanbul
AK PARTİ
Atila Kaya İstanbul MHP
Kadir Gökmen Öğüt İstanbul CHP
Ömer Faruk Öz Malatya AK PARTİ
Nevzat Pakdil Kahramanmaraş AK PARTİ
Muharrem İnce Yalova CHP
Akdeniz İçin Birlik Parlamenter Asamblesi
(AİBPA) Türk Grubu
Ali Ercoşkun Bolu AK PARTİ
Yusuf Halaçoğlu Kayseri MHP
Abdullah Çalışkan Kırşehir AK PARTİ
Mehmet Kasım Gülpınar Şanlıurfa AK PARTİ
Zeynep Karahan Uslu Şanlıurfa AK PARTİ
İslam Konferansı Örgütü Parlamento Birliği
(İKÖPAB) Türk Grubu
Mustafa Erdem Ankara MHP
Emrullah İşler Ankara AK PARTİ
Orhan Atalay Ardahan AK PARTİ
İhsan Özkes İstanbul CHP
Cem Zorlu Konya AK PARTİ
Akdeniz Parlamenter Asamblesi (AKDENİZ PA) Türk
Grubu
Mehmet Günal Antalya MHP
Menderes Mehmet Tevfik Türel Antalya AK PARTİ
Vural Kavuncu Kütahya AK PARTİ
Tevfik Ziyaeddin Akbulut Tekirdağ AK PARTİ
Asya Parlamenter Asamblesi (ASYA PA)
Türk Grubu
Mustafa Kemal Şerbetçioğlu Bursa AK PARTİ
Alim Işık Kütahya MHP
Yüksel Özden Muğla AK PARTİ
Ercan Candan Zonguldak AK PARTİ
BAŞKAN Bilgilerinize
sunulmuştur.
İnsan Haklarını
İnceleme Komisyonunun başkan, başkan vekili, sözcü ve kâtip
seçimine dair iki tezkeresi vardır, okutuyorum:
2.-
İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu Geçici
Başkanlığının, 13/7/2011 tarihinde komisyon
başkanı ile 2 başkan vekili seçimini yaptığına
ilişkin tezkeresi (3/27)
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
İnsan Haklarını
İnceleme Komisyonu, Başkan, iki Başkan Vekili, Sözcü ve Kâtip
seçimi için 13/7/2011 günü, saat 18.00de toplanmış ve
kullanılan 17 adet oy pusulasının tasnifi sonucu, aşağıda
adları ve soyadları yazılı üyeler
karşılarında gösterilen oyu alarak, İçtüzüğün 24 üncü
maddesi uyarınca Başkan, iki Başkan Vekili seçilmişlerdir.
5 adet oy pusulası boş çıkmıştır.
Bilgilerinize arz ederim.
Saygılarımla.
Ülker
Güzel
Komisyon
Geçici Başkanı
Ankara
Adı
ve Soyadı Seçim
Bölgesi Aldığı
Oy
Başkan : Ayhan Sefer
Üstün Sakarya (12) Oy
Başkan Vekili : Yalçın
Akdoğan Ankara (12) Oy
Başkan Vekili : Mehmet Naci Bostancı Amasya (12)
Oy
Sözcü :
Aday gösterilmedi
Kâtip :
Aday gösterilmedi
3.- İnsan Haklarını İnceleme
Komisyonu Başkanlığının, 14/7/2011 tarihinde,
13/7/2011 tarihli Komisyon toplantısında Başkan Vekili seçilen
Ankara Milletvekili Yalçın Akdoğanın istifası sonucu
boşalan 1 başkan vekilliği ile sözcü ve kâtip üye seçimini
yaptığına ilişkin tezkeresi (3/28)
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
13/7/2011 tarihinde Başkan, iki
Başkan Vekili, Sözcü ve Kâtip seçimi için toplanan İnsan
Haklarını İnceleme Komisyonu, Başkan ve iki Başkan
Vekili seçimini gerçekleştirmiş; ancak aday bildirilmediğinden
Sözcü ve Kâtip üyeliklerine seçim yapılamamıştı.
Komisyon, 14/7/2011 tarihinde saat
15.15te Sözcü ve Kâtip seçimleri ile Ankara Milletvekili ve Komisyon
Başkan Vekili Yalçın Akdoğanın 14/7/2011 tarihinde
Başkan Vekilliğinden istifa etmesi sonucu boşalan bir Başkan
Vekili seçimi için toplanmıştır. Kullanılan 16 adet oy
pusulasının tasnifi sonucu, aşağıda adları ve
soyadları yazılı üyeler karşılarında gösterilen
oyu alarak, İçtüzüğün 24 üncü maddesi uyarınca bir Başkan
Vekili, Sözcü ve Kâtip seçilmişlerdir.
Bilgilerinize arz ederim.
Saygılarımla.
Ayhan
Sefer Üstün
Komisyon
Başkanı
Sakarya
Adı
ve Soyadı Seçim
Bölgesi Aldığı
Oy
Başkan Vekili : Mustafa Sezgin Tanrıkulu İstanbul (16) Oy
Sözcü :
Yalçın Akdoğan Ankara (16) Oy
Kâtip :
Yusuf Halaçoğlu Kayseri (16) Oy
BAŞKAN Bilgilerinize
sunulmuştur.
Komisyondan istifa
önergesi vardır, okutuyorum:
C)
Önergeler
1.-
Tokat Milletvekili Zeyid Aslanın, Dilekçe Komisyonu üyeliğinden
çekildiğine ilişkin önergesi (4/6)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Üyesi
bulunduğum Dilekçe Komisyonu üyeliğimden istifa ediyorum. Konuyla
ilgili hususta gereğinin yapılmasını saygılarımla
arz ederim.
Zeyid Aslan
Tokat
BAŞKAN
Bilgilerinize sunulmuştur.
İnsan
Haklarını İnceleme Komisyonu
Başkanlığının bir tezkeresi vardır, okutup
oylarınıza sunacağım.
A)
Tezkereler (Devam)
4.-
İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu
Başkanlığının, Türkiye Büyük Millet Meclisinin tatilde
bulunduğu dönemde de çalışabilmesine dair talebine ilişkin tezkeresi (3/29)
Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel
Kuruluna
İlgi:
İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu
Başkanlığının 14/7/2011 tarihli ve
A.01.1.İHK.130/5939 sayılı yazısı.
İnsan
Haklarını İnceleme Komisyonunun, Türkiye Büyük Millet Meclisinin
tatilde bulunduğu dönemde de çalışabilmesine dair bir talebi
olmuştur. Başkanlığımızca uygun görülen bu talep
İçtüzüğün 25 inci maddesi gereğince Genel Kurulun tasviplerine
sunulur.
Cemil
Çiçek
Türkiye
Büyük Millet Meclisi
Başkanı
BAŞKAN
Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Kadın Erkek
Fırsat Eşitliği Komisyonu Başkanlığının
bir tezkeresi vardır, okutup oylarınıza sunacağım.
5.-
Kadın Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonu
Başkanlığının, Türkiye Büyük Millet Meclisinin tatilde
bulunduğu dönemde de çalışabilmesine dair talebine ilişkin tezkeresi (3/30)
Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel
Kuruluna
İlgi:
Kadın Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonu
Başkanlığının 14/7/2011 tarihli ve
A.01.1.FEK.0.00.00.00/3 sayılı yazısı.
Kadın Erkek
Fırsat Eşitliği Komisyonunun, Türkiye Büyük Millet Meclisinin
tatilde bulunduğu dönemde de çalışabilmesine dair bir talebi
olmuştur. Başkanlığımızca uygun görülen bu talep
İçtüzüğün 25 inci maddesi gereğince Genel Kurulun tasviplerine
sunulur.
Cemil
Çiçek
Türkiye
Büyük Millet Meclisi
Başkanı
BAŞKAN
Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
Danışma
Kurulunun bir önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve
oylarınıza sunacağım.
Okutuyorum:
IX.-
ÖNERİLER
B)
Danışma
Kurulu Önerileri
1.-
1 sıra sayılı Kanun Teklifinin, 48 saat geçmeden gündemin
Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer
İşler kısmının birinci sırasına
alınmasına; görüşmelerinin 15/7/2011 tarihli Birleşimde
yapılmasına ve Kanun Teklifinin görüşmelerinin
tamamlanmasına kadar Genel Kurulun çalışmalarına devam
etmesine; TBMMnin 1 Ekim 2011 tarihine kadar tatile girmesine ilişkin
Danışma Kurulu önerisi
Danışma Kurulu
Önerisi
No: Tarih:
15/7/2011
Danışma
Kurulunun 15/7/2011 Cuma günü yaptığı toplantıda,
aşağıdaki önerilerin Genel Kurulun onayına sunulması
uygun görülmüştür.
Cemil
Çiçek
Türkiye
Büyük Millet Meclisi
Başkanı
Nurettin
Canikli M.
Akif Hamzaçebi
Adalet
ve Kalkınma Partisi Cumhuriyet
Halk Partisi
Grubu
Başkanvekili Grubu
Başkanvekili
Oktay
Vural
Milliyetçi
Hareket Partisi
Grubu
Başkanvekili
Öneriler:
1-
Bastırılarak dağıtılan 1 sıra sayılı
Kanun Teklifinin, 48 saat geçmeden gündemin Kanun Tasarı ve Teklifleri
ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler kısmının
birinci sırasına alınması ve görüşmelerinin 15/7/2011
günkü (bugün) Birleşimde yapılması,
2- 1 Sıra
sayılı Kanun teklifinin görüşmelerinin 15/7/2011 günkü (bugün)
Birleşimde tamamlanmasına kadar çalışmalara devam edilmesi,
3- 1 Sıra
sayılı Kanun Teklifinin görüşmelerinin bitiminde ise TBMMnin 01
Ekim 2011 tarihine kadar tatile girmesi,
Önerilmiştir.
BAŞKAN Söz
talebi? Yok.
Oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Gündemin Seçim
kısmına geçiyoruz.
X.-
SEÇİMLER
B)
Komisyonlarda
Açık Bulunan Üyeliklere Seçim
1.-
Millî Savunma Komisyonunda açık bulunan üyeliğe seçim
BAŞKAN Millî
Savunma Komisyonunda boşalan ve Cumhuriyet Halk Partisi Grubuna düşen
1 üyelik için Antalya Milletvekili Arif Bulut aday gösterilmiştir.
Oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Gündemin Kanun
Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler
kısmına geçiyoruz.
1inci sıraya
alınan Çorum Milletvekili Salim Uslunun; 2822 Sayılı Toplu
İş Sözleşmesi, Grev ve Lokavt Kanununa Bir Geçici Madde
Eklenmesi Hakkında Kanun Teklifi ile Sağlık, Aile,
Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu Raporunun
görüşmelerine başlayacağız.
İZZET ÇETİN
(Ankara) Bakan yok, Komisyon yok.
BAŞKAN
Birleşime beş dakika ara veriyorum sayın milletvekilleri.
Kapanma
Saati: 20.08
ÜÇÜNCÜ
OTURUM
Açılma
Saati: 20.11
BAŞKAN:
Başkan Vekili Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK
(Burdur), Fatih ŞAHİN (Ankara)
----- 0 -----
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 11inci Birleşiminin
Üçüncü Oturumunu açıyorum.
1inci sıraya alınan Çorum
Milletvekili Salim Uslunun 2822 Sayılı Toplu İş
Sözleşmesi, Grev ve Lokavt Kanununa Bir Geçici Madde Eklenmesi
Hakkında Kanun Teklifi ile Sağlık, Aile, Çalışma ve
Sosyal İşler Raporunun görüşmelerine başlıyoruz.
XI.-
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER
A)
Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.-
Çorum Milletvekili Salim Uslunun, 2822 Sayılı Toplu İş
Sözleşmesi, Grev ve Lokavt Kanununa Bir Geçici Madde Eklenmesi
Hakkında Kanun Teklifi ve Sağlık, Aile, Çalışma ve
Sosyal İşler Komisyonu Raporu (2/1) (S.Sayısı:1) (x)
BAŞKAN Komisyon ve Hükûmet
yerinde.
Komisyon raporu 1 sıra
sayısıyla bastırılıp
dağıtılmıştır.
Teklifin tümü üzerinde söz isteyen?
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına söz isteyen İzzet Çetin, Ankara Milletvekili. (CHP
sıralarından alkışlar)
Buyurun.
CHP GRUBU ADINA İZZET ÇETİN
(Ankara) Sayın Başkan, değerli milletvekili
arkadaşlarım; Çorum Milletvekilimiz Salim Uslunun 2822
sayılı Toplu İş Sözleşmesi, Grev ve Lokavt Kanununun
12nci maddesiyle ilgili vermiş
olduğu kanun teklifi üzerine Cumhuriyet Halk Partisi adına söz
almış bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlarım,
ben de öncelikle dün Silvanda pusuya düşürülerek
yaşamlarını yitiren şehitlerimize Allahtan rahmet,
ailelerine başsağlığı diliyorum, yaralılara da
acil şifalar diliyorum. Tüm ulusumuzun başı sağ olsun.
Değerli arkadaşlarım,
bilinmelidir ki hiçbir sorun terörle çözülemez, şiddetle çözülemez. Terör
konusu, biraz evvel Bakanın da -kendisine yakışmayan sözlerine
rağmen belirttiği gibi, hiçbir siyasal parti tarafından istismar
edilecek bir konu olmadığı gibi, sadece iktidarın, hele
hele dört yıllık programında Türkiye'nin ana sorunlarından
olan terör konusuna bir kelime bile yer vermeyen siyasal iktidarın,
AKPnin tek başına çözebileceği bir sorun değildir. O nedenle,
Sayın Bakanın ve Hükûmetin, terör konusunu ciddiye almasını,
Türkiye'nin sorunlarını ciddiye almasını ve seçim
sarhoşluğuna kapılmadan Türkiye'nin sorunlarını bir
ciddiyet içerisinde ele alarak bu Parlamento çatısı altında
çözmeye çabalamasını diliyorum. Çünkü terörle mücadele süreklilik
ister, terörle mücadele kararlılık ister. Güvenlik kuvvetlerinin
moral ve motivasyonunun da dip yaptığı bir dönemde terörün
azgınlaşması da bir tesadüf değildir. Hükûmetin -bu konuya
da- ciddi bir biçimde el atması, gözden geçirmesi gereken bir konu
olduğunu düşünüyorum.
Yine, ben, burada tüm
arkadaşlarımın ve tüm İslam âleminin Berat Kandilini de
kutlayarak esas konumuza girmek istiyorum.
Değerli arkadaşlarım,
bakınız, bugün daha ilk kez sıra sayısı 1 olan bir
Kanun Teklifi üzerine Meclisi saat 18.00de topladık. Bu Meclis, gerçekten
Türkiye'nin sorunları için belki yaz tatiline girmeden
çalışmasını devam ettirmesi, alınması gereken
acil önlemleri alması gereken bir Meclis ama
toplandığımız konuya bir baktığımız
zaman, AKP iktidarlarının, hükûmetlerinin geçmişten günümüze
Türkiyeyi nasıl el yordamıyla yönettiklerinin somut göstergelerinden
birini bu kanun teklifi üzerinde görmeniz mümkün.
Bakınız, bundan önceki Bakan
döneminde 3 kez ardı ardına ertelenmiş, yani nedir bu?
İş kolları istatistiği. Teklifi çok fazla da işin
doğrusu ciddiye almak da mümkün değil çünkü teklif de çok ciddi
hazırlanmamış, kelimeleri bile doğru
yazılmamış, cümleleri bile doğru kurgulanmamış.
Mesela Ocak ve Temmuz aylarında yayımlanması gereken işçi
istatistikleri
diye başlıyor. Bu işçi istatistikleri
kavramı yanlış bir kavram, doğrusu iş kolları
istatistiğidir. Yani sendikaların, toplu iş sözleşmesi
yapabilmek için işletmelerde, iş yerlerinde örgütlenmek zorunda
olduklarını, o iş kolundaki işçilerin en az yüzde 10unu,
iş yerlerinde de yüzde 50sini geçmeleri hâlinde toplu sözleşme
yapabileceklerini ihtiva eden bir düzenleme 2822 sayılı Yasanın
12nci maddesi ama teklif bile alelacele verildi. Neden alelacele verildi?
Çünkü bundan önceki Sayın Bakan döneminde önce 18.2.2009 tarihinde 5838
numaralı Kanunla Bakanlık yetkili sendikanın belirlenmesinde
ve istatistiklerin düzenlenmesinde kendisine gönderilen üyelik ve istifa bildirimleriyle
sosyal güvenlik kurumlarına yapılacak işçi bildirimlerini esas
alır. diye bir düzenleme yapıldı. Arkasından 28.1.2010
tarihinde yine 5951 sayılı Yasayla bir erteleme kararı daha
alındı. Yetmedi 6111 sayılı kamuoyunda torba kanun olarak
bilinen kanunla bu istatistiklerin 30.6.2011 tarihine kadar
yayımlanmaması hususunda bir karar daha alındı ve 2009
Temmuzundan bu yana geçerli olan istatistiklerle toplu sözleşme
yetkilerini sendikalar alma çabası içerisine girdiler.
Şimdi burada esasında söylenecek,
konuşulacak o kadar çok konu var ki belki sendikaların toplu
sözleşme yapıp yapmamalarından çok, çalışma
yaşamındaki sorunlara bakmak daha faydalı olurdu. Eğer
Çalışma Bakanlığı çalışma yaşamına
önem vermiş olsaydı ta 2003
yılının bahar aylarında çıkarılan 4857
sayılı İş Kanunundan ve İş Güvencesi
Yasasından hemen sonra 2821 ve 2822 sayılı yasaların
Meclisten geçirilmesi taahhüt edilmişti. Her hükûmet
programınızda bu mevcut yani 2821 sayılı Sendikalar Kanunu
ve 2822 sayılı Grev ve Lokavt Yasasının Uluslararası
Çalışma Örgütünün, ILOnun ve Avrupa Birliği kriterlerine uygun
olarak çıkartılması sürekli olarak programlarınızda
var ama gündeminizde
Size de bir şey söylemeye belki çok hak görmüyorum
kendimde çünkü nasıl beceriyorsunuz bilmiyorum, çok rahat bir şekilde
ihanet ettiğiniz kesimlerin oyunu alabiliyorsunuz. İşçiler ve
sendikalar bu konuda yayın bekliyor. (AK PARTİ sıralarından
O kelimeyi geri al. sesi)
HÜSEYİN BÜRGE (İstanbul)
Oldu mu şimdi!
İZZET ÇETİN (Devamla) Evet,
ne söylediğimi biliyorum.
BAŞKAN Sayın Çetin
Sayın Çetin
İZZET ÇETİN (Devamla) Yani
oyunu alıyorsunuz ama o kesimlerin sıkıntılarını,
sorunlarını çözmüyorsunuz.
HÜSEYİN BÜRGE (İstanbul)
Yalanın kralı sizde!
İZZET ÇETİN (Devamla)
Hiçbir cümlem yalan değil.
Değerli arkadaşlarım, 12
Eylül 1980de 2,5 milyon sendikalı işçi varken toplu sözleşmeden
yararlanan, devri iktidarınızda bu sayı 550 bine geriledi.
Şu anda sendikaların ve sendikacıların -çok özür dileyerek
söylüyorum- neredeyse burnuna bir halka geçirmiş Çalışma
Bakanlığı, yetki için bu yasanın bu hükmünü
yıllardır kullanıyor; oya tahvil olarak kullanıyor,
sendikacıların görevde kalabilmeleri için kullanıyor ve bu bir
şantaj unsuru olarak kullanılagelen bir madde. İşçiler
toplu sözleşmede ne baraj sorunuyla meşgul ne başka sorunla
meşgul, örgütlenemiyorlar, örgütlendikleri yerlerde ertesi gün, bir
sendikaya üye olduklarında ertesi sabah kapının önünde
kendilerini buluyorlar. Yani bu baraj meselesini bugün altı ay ötelemek ne
çalışma yaşamına ne AKPye ne sendikalara ne işçilere
hiçbir şey kazandırmayacak.
Bakınız, 1998den bu yana
Avrupa Birliği Komisyonu ilerleme raporu yayınlar, o tarihten bugüne
kadar geçen süre içerisinde her yıl bizim ülkemizle ilgili olarak
yazılan şudur: Barajlar kaldırılmalıdır,
örgütlenme özgürlüğünün önündeki engeller
kaldırılmalıdır. 87 sayılı Sözleşmede de
Sendikal hak ve özgürlüklerin önünde engel olarak duran bu hüküm yasadan
çıkartılmalıdır
Her yıl Türkiye'nin
karşısına gelir.
Bakınız, daha geçen hafta bir
rapor yayımlandı. Tarihi 12 Temmuz. Kim yayımladı bunu?
Uluslararası Sendikalar Konfederasyonu (ETUC). O raporda da ana tema,
Türkiyede sendikal hak ve özgürlüklerin
kısıtlılığı. 87 sayılı ILO Sözleşmesine
aykırı davranmamızdan dolayı bütün dünya milletleri içerisinde
gözlem altına alınan yirmi beş ülkeden birisi Türkiye. Bu
ayıbı AKPnin çalışma yaşamına
bakışı sayesinde aldık değerli arkadaşlar.
Kutlayabilirsiniz! Bakış açınız böyle. Şimdi
yapılması gereken, bunu ertelemek değil. Yani eski bakan iki
yıldan bu yana istatistikleri yayımlayamamış. Sosyal
Güvenlik Kurumu verilerini esas alacağız. demiş, şimdi
suçu gerekçede sendikalara yüklüyor. Oysa suçlu Bakanlığın
kendisi. İki buçuk yıldır sadece sendikaların
istatistiklerini yayımlayamayan bir bakanı yeni dönemde eğitim
ordusunda 1 milyon öğretmeni olan, milyonlarca öğrencisi olan, devasa
sorunları olan Millî Eğitim Bakanlığının
başına getirdiniz.
FİKRİ IŞIK (Kocaeli)
İşine bak işine!
İZZET ÇETİN (Devamla) - Ne
yapacak şimdi? Burayı yönetemeyen, Çalışma Bakanlığını
yönetemeyen bir bakan, orada istatistiği bile yayınlayamayan bir
bakan, üstelik Cumhuriyet devrini tamamlamıştır. diye
cumhuriyetten öç almaya çalışan bir bakan bugün millî eğitimin
başına getiriliyor.
HÜSEYİN BÜRGE (İstanbul) Ne
alakası var!
FİKRİ IŞIK (Kocaeli)
İşine bak, işine!
İZZET ÇETİN (Devamla) Ben
işime bakarım, sen merak etme! Ben işimi çok iyi yaparım.
(CHP sıralarından alkışlar)
Değerli arkadaşlarım,
bakınız dün eve gittiğimde, geç bir saatti, tam eve girdim,
Sayın Bakan Faruk Çelik bir televizyon kanalında bu konuda
konuşuyordu. Diyor ki: İstatistiklerin temmuz yerine aralıkta
yayımlanmasına CHP destek vermiyor, biz de Meclisi bu yasayı
çıkarıncaya kadar çalıştıracağız.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu olarak
biz, Türkiye'nin sorunlarının çözümü için sabahlara kadar
çalışmaya varız ama Türkiye'nin gerçek sorunlarının
tartışılıp çözümlenmesi için varız. Değilse,
sadece bir bakanın görevi ihmal suçunu işledi diye onu aklamak için
Meclisin sabahlara kadar çalışmasını ya da bu kanun çıkıncaya
kadar burada tutulmasını doğru görmüyoruz,
ayıplıyoruz. (CHP sıralarından alkışlar)
Yine Sayın Bakan Biz önce
anlaştık; ne olduysa, gerek MHP gerekse de CHP Grubuyla bu konuda
anlaştık ama şimdi CHP grubu bundan vazgeçti. diyor.
Değerli arkadaşlar, CHP
Grubunu suçlayarak, MHP Grubunu ya da bir başka grubu suçlayarak
sorunların üstesinden gelemezsiniz, yaptığınız
hataları örtemezsiniz. Artık, Türkiyede çalışma
yaşamı bir kangren hâline geldi. Eğer iş kolları
istatistikleri gerçek anlamda yayınlansın -bugün Sayın Bakan da
komisyonda da söyledi, doğrudur- yetkili sendika sayısı üçte 2
oranında azalır. On- on iki sendika en fazla toplu sözleşme
yetkisi alabilir. Bırakınız alsın, on- on iki sendika
kalsın. Niye on-on iki sendika kalsın? Gerçek sendikacılık
yapsınlar. Yetkini düşürürüm ha!, İstatistikleri böyle
yaparım ha!, Benim dediğim gibi davranmazsan, Sosyal diyalog
adı altında toplantıya çağırdığımda
gelmezsen ya da benim size sunduğum belgeleri imzalamazsanız bunu
değerlendiririm ha!
Değerli arkadaşlar, böyle bir
yasaya, Cumhuriyet Halk Partisi olarak, şantaj unsuru olarak
kullanılacak bir yasaya burada bizim olur vermemizin aslında
olağanı yok, gerçekten yok. Yani çalışma
yaşamında o kadar büyük sorunlar var ki
Bugün işten
atılmalar had safhada. İşten atılmaların ana
gerekçelerine bir baktığınız zaman, kamuda olsun özel
sektörde olsun yüksek ücret gösteriliyor, kıdem tazminatı
gösteriliyor. Sayın Bakan dün kıdem tazminatı konusuna da
değindi. Diyor ki: Kıdem tazminatı nereden çıktı?
Böyle bir şey yok. Terör konusunda tek satır, tek kelime olmayan bu
raporda, Hükûmetin programında: İşçilerimizin büyük
çoğunluğunun alamadığı, işletmelerimizin üzerinde
ödeme baskısı oluşturan, çalışma hayatının
en önemli sorun alanlarının başında gelen kıdem
tazminatı sorununu kazanılmış hakları koruyan ve bütün
işçilerin kıdem tazminatlarını garanti altına alan bir
fon teşkil ederek sosyal taraflarla istişare içinde çözeceğiz.
İşte, değerli arkadaşlar, programınızda işçi
haklarını gasbetmek var. Sayın Bakanımız diyor ki: Bu
nereden çıktı?
Yine bir başka belge, deniliyor ki
burada: İşsizliği kalıcı bir şekilde çözmeyi
amaçlayan 22 adet somut hedef ile 102 politika ve tedbirden oluşan Ulusal
İstihdam Stratejisini kararlılıkla uygulayacağız.
Bileniniz var mı ulusal istihdam stratejinizin özünü? İncelediniz mi?
Yok. Bunun içinde kıdem tazminatını ya kaldırmak var ya
yarı yarıya azaltmak var ya da tümden böyle bir fona devrederek
kazanılmış hakları gasbetmek var.
Değerli arkadaşlar, bunun içinde
bölgesel asgari ücret var, Ulusal İstihdam Strateji Belgenizin içerisinde.
Bölgesel asgari ücret nedir? Doğuda Kürt Mehmeti sömürmek, batıda
Türk Mehmeti sömürmektir. Parçalayarak güçleri etkisiz hâle getirmektir.
Türkiye, değişik biçimlerde zaten parçalanmaya doğru süratle,
sayenizde, gidiyor. Biraz, hiç olmazsa işçi sınıfını,
emekçi halkı birbirine düşürerek, birbirinden ayırarak bir kez
de o yöntemle parçalamaya kalkışmayın. Yine Ulusal İstihdam
Strateji Belgenizin içinde çalışma yaşamını iyice
esnekleştirip darmadağın ederek bizim
çalışanlarımızı da Çinlileştirmek var, yani köle
gibi çalıştırmak var. Bugün yabancı kaçak işçi
sayısı, Türkiyede, resmî verilerle 1,5 milyon dolayında.
Aldıkları ücret asgari ücret bile değil, karın
tokluğuna üç öğün çalışıyorlar.
Yine, bugün, kayıt
dışı ekonomi ekonominin yüzde 43ü. Kayıt
dışı demek kanun dışı demektir. Bir taraftan
işletmelerde ekonomi kayıt dışı çarkta, diğer
taraftan çalışanlar hiçbir kanuni müeyyideye tabi değil. Ne
sosyal güvenlikleri var ne sendikaları var ne de emeklilik hakları,
kıdem tazminatı hakları var. Yani bütün bunlar dururken, siz
kalkıp sadece bir maddeyle ilgili olarak erteleme getiriyorsunuz. Bugün
sendikalar, sendikacılar belki bunun ertelenmesini istiyor ama kamuda
çalışan işçiler yılbaşından bu yana
görüşmeleri devam eden... Yine, kanun uygulansa, Bakan yasayı tam
olarak uygulasa yetkileri düşecek, toplu sözleşmelerinin
imzalanmasını bekliyor.
Yine, kamu çalışanları,
memurlar
12 Eylül 2010da Anayasa değişikliği
sırasında, referandumda bir parmak bal çaldınız
ağızlarına. Birden fazla sendikaya üye olunacak, size toplu
görüşme hakkı yerine toplu sözleşme hakkı veriyoruz...
Evet dediler masumane bir biçimde. On ayı aşkın süredir hâlâ
yasal düzenlemeyi yapamadığınız için, onu, ya kanun hükmünde
kararnameyle yapmak zorundasınız ya da bir an evvel bu Meclisin
gündemine getirip toplu sözleşmeye ilişkin düzenlemeleri
gerçekleştirmek zorundasınız. Onun içerisinde toplu
sözleşme hakkı verdik. diyorsunuz ama 12 Eylülde Kenan Evren
işçiler için Yüksek Hakem Kurulunu koymuştu, memurlar için siz de
Kamu Görevlileri Hakem Kurulunu koydunuz. Yüksek Hakem Kurulu 12 Eylülde ne
yaptıysa işçiler için, şimdi de sizin Kamu Görevlileri Hakem
Kurulunuz aynı işlevi yapacak, memurları paramparça etmekte araç
olarak kullanılacak.
Duyduğumuza göre duyumdur- sadece
sendikaların, memur sendikalarının temsilcisi 10 kişilik
komisyonda 3 kişi olacakmış tıpkı Kenan Evrenin
Yüksek Hakem Kurulunda işçi temsilcilerinin 2 kişi olduğu gibi
ya da 1 kişi olduğu gibi. 12 Eylül rejimi çalışma
yaşamı açısından AKPnin sekiz yıllık
iktidarı döneminden daha çok hak kaybına neden
olmamıştı. Bunu, bir eski sendikacı, çalışma
yaşamından gelen bir arkadaşınız olarak söylüyorum. O
nedenle yapmanız gereken işlem, burada, sadece ve sadece Toplu
Sözleşme, Grev, Lokavt Kanununun 12nci maddesini yıl
başına kadar erteleyerek hem eski bakanı aklamak, yani görevi
ihmal suçunu gizlemek hem de yeniden sanki çalışma
yaşamını herhangi bir kanun teklifini ya da
tasarısını Meclisin gündemine ilk kez götürerek işçilere,
emekçilere şirin gözükmek gibi bir yola sapmış olmanız,
gerçekten, tıpkı Başbakanın seçim döneminden sonra
mütevazı olması gerekirken mağrurlaşması gibi hepinizin
aynı yola girdiğinizi gösteriyor.
Değerli arkadaşlar,
demokrasilerde çoğunluk her zaman her şeye muktedir değildir.
Demokrasilerde aslolan azınlığın da iktidar olma
yollarının açık bulunmasıdır. Biz
çoğunluğuz, istediğimiz yasayı yaparız,
istediğimiz şeyi yaparız dersiniz ama Türkiyenin en temel
sorunu olan terör konusunda bir tek kelime dahi
yazmadığınız bir programla bir yere gider
toslarsınız.
Değerli arkadaşlar...
YILMAZ TUNÇ (Bartın) İyi
okumamışsın!
İZZET ÇETİN (Devamla) Bul,
bana göster bakayım! Ben tek tek inceledim.
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Gel,
göstereyim!
İZZET ÇETİN (Devamla)
Göster!
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Ver,
göstereyim.
İZZET ÇETİN (Devamla)
Elinde yok mu? Bul, getir, göster!
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, lütfen...
Sayın Çetin, lütfen Genel Kurula
hitap edin. Karşılıklı konuşmayalım.
İZZET ÇETİN (Devamla)
Bakınız, bir şey daha...
YILMAZ TUNÇ (Bartın) İyi
oku, iyi!
İZZET ÇETİN (Devamla) Ben
okurum arkadaşlar. Merak etme, sen bak. Sen daha herhâlde tam olarak
bazı şeyleri kavrayabilmiş değilsin.
BAŞKAN Sayın Çetin, süreniz
uzatılmayacak. Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.
İZZET ÇETİN (Devamla)
Şimdi, çalışma yaşamına ilişkin sorunlar bir
bütün, genel anlamda bakıldığı zaman hakikaten çözüm
bekliyor. Geçtiğimiz yasama döneminde ve ondan önceki dönemde işçiler
lehine, emekçiler lehine düzenleme yapılmış, onları
rahatlatacak bir noktaya gelinmiş değil. Bugün işçilerin
kıdem tazminatına dokunmaya kalkan, çok açık bir şekilde
bunu da programına alan bir zihniyet Türkiyede...
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BÜLENT TURAN (İstanbul) Koruma
altına alıyor. Devlet garantisi geliyor, iyi oku!
BAŞKAN Teşekkür ediyorum
Sayın Çetin.
Sözleri uzatmıyoruz Sayın
Çetin. Geçen dönemden kalan uygulama...
İZZET ÇETİN (Devamla) Bir
saniye...
BAŞKAN Yok, vermiyoruz. Daha
önce ilan etmediğimiz için.
İZZET ÇETİN (Devamla)
Sayın Başkan, bir dakika...
BAŞKAN Bir saniye sayın
milletvekilleri... Lütfen...
Bir saniye Sayın Çetin.
Size bir dakika süre veriyorum, sizden sonra sözleri
uzatmayacağız, geçen dönemki uygulamamıza devam edeceğiz
Sayın Çetin, süre uzatmıyoruz.
Buyurun, bir dakika.
İZZET ÇETİN (Devamla)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Tabii, bu ilk defa yapılan bir
uygulama değil herhâlde.
Değerli arkadaşlarım,
gerçekten şimdi, kıdem tazminatı konusu son derece önemli bir
konu hâline geldi, bilerek gündem karartması olarak gündeme getirildi.
Bunun bir an evvel gündemden çıkarılması gerekiyor çünkü
kıdem tazminatı işçiler açısından,
çalışanlar açısından bir işsizlik sigortası gibi
sigorta görevi görüyor çünkü işverenler toplu işçi
kıyımını hiç olmazsa kıdem tazminatı yükü
nedeniyle yapamıyor.
İkincisi: Kıdem
tazminatını sadece işveren için bir yük olarak
algılamayınız. Kıdem tazminatı ödediği için batan
bir işletme yok ama işletmelerde dürüst davranmayan işverenlerin
kıdem tazminatı gibi bir sorunu var, bunu kabul ediyoruz ama bu,
kıdem tazminatının kaldırılmasını gerektiren
bir durum değil. Bu konuda Sayın Bakana da büyük görevler
düşüyor.
Ben yüce Meclisi ilk konuşmamda
saygıyla selamlıyor, hepinize teşekkür ediyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Sayın hatiplerin süresi içerisinde
sözlerini tamamlamalarını istirham ediyorum çünkü süreleri
uzatılmayacaktır.
AK PARTİ Grubu adına söz
isteyen Salim Uslu, Çorum Milletvekili.
Buyurun Sayın Uslu. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Süreniz yirmi dakikadır.
AK PARTİ GRUBU ADINA SALİM
USLU (Çorum) Sayın Başkanım, saygıdeğer
milletvekilleri; ben de sözlerime başlarken, Diyarbakırda görev
başındayken hain bir pusu kurularak şehit edilen 13
Mehmetçikimizi rahmetle anıyorum; yakınlarına ve milletimize
başsağlığı diliyorum; yaralanan gazilerimize de
geçmiş olsun dileklerimi sunmak istiyorum. Bu alçakça saldırıyı
planlayan, uygulayan ve sinsi sinsi sahiplenenleri de bu vesileyle
lanetlediğimi belirtmek istiyorum.
Şüphesiz acılı bir
günümüzdeyiz ve bugün birbirimizin samimiyetini test etmek yerine çözüme
yönelik sahici görüşlerimizi ve katkılarımızı ortaya
koymak daha doğru bir yaklaşım olur diye düşünüyorum. Biz sendikacılığımızda
sorunları çözme yöntemi olarak böyle bir yaklaşımı
benimsemiştik, bugün de yine aynı yaklaşımın
gösterilmesi gerektiğini düşünüyorum.
Öncelikle, Türkiye Büyük
Millet Meclisi Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal
İşler Komisyonu Başkan ve üyelerine teşekkür etmek
istiyorum, hem aciliyet arz eden bir düzenleme vesilesiyle hem de
çalışanların, yüz binlerce
çalışanımızın ihtiyaç duydukları bir erteleme
konusunda ciddi bir duyarlılık göstermişlerdir, kendilerine çok
teşekkür ediyorum.
Görüşülmekte olan 2822
sayılı Toplu İş Sözleşmesi, Grev ve Lokavt Kanununun
12nci maddesine yönelik bir geçici madde eklenmesi hususundaki teklifime
yönelik görüşlerimi arz etmek üzere huzurlarınızda bulunuyorum.
Bilindiği gibi,
sendikalar, toplu iş sözleşmesi ehliyetine sahip olmak için kendi
kurulu bulundukları iş kolunda çalışan işçilerin yüzde
10unu temsil etmek zorundadırlar ve istatistikler de her yıl ocak ve
temmuz aylarında Resmî Gazetede yayımlanmaktadır. Bu istatistiklerin
yayımında Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığına
işverenlerin yaptıkları işçi bildirimleri esas
alınmaktadır. Oysa bu bildirimlerin hem eksik oluşu ve hem de
sendikaların üye bildirimlerini güncelleyememiş olması nedeniyle
gerçek dışı sonuçlar ortaya çıkıyor ve sistemin
sağlıklı işletilmesi de engellenmiş oluyordu. Yapay
büyüklükler, spekülasyonlar ve temsil sorunları, yıllardır,
iktidarlar döneminde, bazen lehte bazen aleyhte kullanıma elverişli
politik pozisyonlar yaratabiliyordu. Uzun yıllar devam eden yargılama
süreçleri de işçilerin toplu sözleşme hakkına erişimini
engelleyen faktörlerden bir tanesiydi. Bütün bu suistimalleri ve sakat
sonuçları ortadan kaldıracak, sağlıklı bir
yapılanma ihtiyacı ancak sistemin yeni baştan kurgulanması,
bilgi ve teknolojinin birlikte kullanılmasıyla mümkün olabilirdi.
Nitekim bu amaçla, 2822 sayılı Yasanın 12nci maddesinin üçüncü
fıkrasına 18/2/2009 tarihinde, 5838 sayılı Yasa ile eklenen
ve 28/1/2010 tarih ve 5951 sayılı Kanunla değiştirilen
cümle ile istatistiklerin düzenlenmesinde 1/8/2010 tarihinden itibaren
Bakanlık verilerini dikkate almak yerine, Bakanlığa gönderilen
üyelik ve istifa bildirimleri ile iş kolundaki işçi
sayılarının tespitinde Sosyal Güvenlik Kurumuna yapılan
bildirimlerin esas alınacağı kuralı getirilmiştir.
Yeni düzenlemeye uyum sağlanabilmesi için istatistiklerin
yayımlanması 13/2/2011 tarih ve 6111 sayılı Kanunun Geçici
15inci maddesiyle 30/6/2011 tarihine kadar ertelenmiştir. Erteleme süresi
içerisinde gerek sendikaların üyelik kayıtlarının
güncellenmemiş olması -ki bu konuda sendikaların
sorumluluğu vardır, ek bildirgelerle, emekli olan, hayatını
kaybeden ya da işsiz kalan işçileri, üyelerini Çalışma
Bakanlığına bildirme sorumlulukları vardır, bunun
bildirilmemiş olması- gerekse bu süreçte sosyal taraflar ortak bir
kanun düzenlemesi yapmak üzere sık sık bir araya gelmiş
oldukları ve belli bir mutabakat sarf ettikleri hâlde 2821 ve 2822
sayılı yasaların AB ve ILO normlarına uygun olarak
değiştirilememiş olması nedeniyle sendikal faaliyetler ve
endüstriyel ilişkiler olumsuz etkilenmeyle karşı
karşıya kalmıştır. Şu anda da yetki
işlemleri hukuken ve fiilen işlemez durumdadır. Yaz
aylarında yenilenmesi gereken tekstil, metal ve belediyeler başta
olmak üzere birçok iş kolunda yüz binlerce işçi toplu
sözleşmesiz kalabilecektir. Hem toplu sözleşme hakkının
kullanılabilmesi ve hem de kamu düzeninin sürdürülebilmesi
açısından toplu sözleşme sürecinin sekteye uğramadan devam
etmesi gerekmektedir. Bu nedenle hem sendikal mevzuatın yenilenmesi için
ihtiyaç duyulan yasama sürecinin etkin ve verimli kullanılabilmesi hem de
bu dönemde sendikaların kongre süreçlerini tamamlayarak üyeliklerini
güncelleyebilmesi ve toplu sözleşme hakkının
kullanımına yasal güvence ve hukuki meşruiyet sağlayabilmek
açısından bu ertelemenin gerçekleştirilmesi kaçınılmaz
bir zorunluluktur.
Bugün
görüştüğümüz bu düzenleme üç işçi konfederasyonu ve üye
sendikaları ile kimi bağımsız sendikalara üye yüz binlerce
işçiyi ilgilendirmektedir. Yüz binlerce işçi toplu sözleşme
hakkını kullanarak hem
ücretler bakımından hem sosyal bakımdan konumunu güçlendirecek
toplu sözleşme zammı ile ekonominin talep yönlü üretim ve istihdam
kabiliyeti artacak ve hem de sosyal sigorta ve maliye açısından daha
fazla gelir imkânı sağlanmış olacaktır. En önemlisi de
çalışma barışının sürdürülebilirliği
sağlanmış olacaktır.
Görülüyor ki bu yasa teklifi herhangi
bir sendika ya da konfederasyona yapılmış bir
ayrıcalık değil, sendikalardan ziyade tüm işçilerin
istifadesini ilgilendiren toplu sözleşme düzeni ile doğrudan
ilgilidir.
Çağdaş bir hukuk devletinin
görevi de modern ve örgütlü toplumun imalat ve hizmet sektöründeki kolektif
sözleşme düzenini sağlamaktır. Üyesi olduğumuz ILO
konvansiyonları da Türkiye-AB ilişkilerinin geliştirilmesi de
sendikal haklar ve toplu sözleşme düzeninin çağdaş standartlara
yükseltilmesiyle yakından ilgilidir.
Bugün geçici madde ile
atacağımız bu adımla yüce Meclisimiz, umuyor ve diliyorum
ki önümüzdeki aylarda 2821 sayılı Sendikalar, 2822 sayılı
Toplu İş Sözleşmesi, Grev ve Lokavt yasalarını kökten
değiştirerek darbe hukukunun, endüstriyel ilişkilerin
çoğulculaşmasını, gelişmesini ve özgürleşmesini
engelleyen 12 Eylül ayıbından Türkiyeyi kurtarmış
olacaktır.
Sayın Başkan, az önce
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına konuşan Sayın İzzet
Çetinin söylediği birkaç noktanın da aydınlığa
kavuşturulması gerektiğini düşünüyorum. Bunlardan bir
tanesi, Adalet ve Kalkınma Partisinin ilgili çalışma
bakanlarının süreci tıkamaya yönelik tavırlarına
ilişkin eleştirisidir. Ben, şahsen bunun, bu sürecin içerisinde
bulunmuş bir eski Konfederasyon Başkanı olarak doğru
olmadığını düşünüyorum. 2008 yılının 26
Nisanında Bursada Sayın Faruk Çelikin Çalışma
Bakanlığı döneminde -üç işçi konfederasyonu ve bir
işveren konfederasyonu- aramızda bir mutabakat
sağlanmıştır. O dönemin Çalışma ve Sosyal
İşler Komisyonu Başkanı yine Sayın Cevdet Erdöldür.
Komisyona teklif gelmiştir. Alt Komisyonda bulunan, yine Cumhuriyet Halk
Partisinin, Milliyetçi Hareket Partisinin değerli temsilcilerinin, AK
PARTİnin değerli temsilcilerinin katılımı ve
katkısıyla bir uzlaşma metni ortaya çıkmış ancak
daha sonra bazı işveren örgütlerinin ve bazı işçi
örgütlerinin girişimleriyle yasanın Genel Kurula gelmesi
engellenmiştir. Bunu böyle tespit etmek lazım. Bundan dolayı
çalışma bakanlarını sorumlu tutmak
haksızlıktır.
İkincisi, yine Sayın Süleyman
Çelebinin de arasında olduğu üç işçi konfederasyonu ve bir
işveren konfederasyonuyla geçtiğimiz aylarda Bolu Mutabakatı
sağlanmıştır. Boluda da yine yeni bir yasa tasarısının
Meclise sevk edilmesi konusunda taraflar uzlaşma sağlamışlardır
ancak daha sonra taraflardan ikisinin, iki örgütün, bu uzlaşmaya
katılmadıklarını açıklamaları üzerine metin yine
Parlamento gündemine gelemeden bir boşluk, sendikal mevzuatla ilgili yeni
bir boşluk yaratılmıştır. Bundan dolayı
çalışma bakanlarını suçlamak, hakkaniyete uygun bir
davranış değildir. Sendikaların ne istediği
konusundaki, ILO normlarını, Avrupa Birliği normlarını
kabul edip etmeme konusundaki içtenlikli tavırlarının da burada
tartışılması gerektiğini belirtmek istiyorum.
Tabii, her ne kadar çalışma
hayatından gelmişse de Sayın Çetin, çoktandır uzak
kaldığı için çalışma hayatından, bu
gelişmeleri, bu çelişkileri bilmediğini düşünüyorum.
Nitekim Sayın Çetin, daha çok kamu sendikacılığı
yapmıştır, özel sektörde yaşanan sorunları bilmez.
Mesela, vardiyalı çalışmaları bilmez.
İZZET ÇETİN (Ankara)
Amerikan üslerinde yaptım Başkan!
SALİM USLU (Devamla) 4857
sayılı İş Yasası görüşülürken bu Genel Kurulda,
üzüntüyle izledim, vardiyalı çalışmalarda hafta tatili,
altı gün çalışan için, yedinci gün hangi güne denk geliyorsa o
gün yapılır. Oysa o gün sizin yaptığınız
açıklamayı gazetelerin manşetinde gördüm ve üzüldüm. Siz Cuma
günü tatil yapılacak, kasten cumaya denk getiriliyor, gizli ajandalar
ortaya çıkıyor. diye açıklama yaptınız.
İZZET ÇETİN (Ankara) O
konuşmamı bir daha oku Başkanım.
SALİM USLU (Devamla) Sizin
sanayiyi, sizin çalışma hayatını, sizin özel sektörü
bilmediğiniz ta o zaman ortaya çıkmıştı. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar) Ta o zaman ortaya çıkmıştı.
İZZET ÇETİN (Ankara) Sen
bir daha oku.
SALİM USLU (Devamla) Ve
yasaların çıkmamış olmasını hayretlerle
karşılamıştım o zaman. Yasaların
çıkmamış olmasını sadece Çalışma
Bakanlığına
bağlamak doğru değil. Bildiğiniz gibi -tabii,
bildiğiniz gibi diye bildiğinizi varsayarak söylüyorum- 144
sayılı ILO Sözleşmesi üçlü danışmayı yani
diyaloğu emretmektedir, sosyal taraflar tarafından
uzlaşılarak getirilen düzenlemelerin Parlamentoda yasa hükmünde
uygulanmasının kabul edilmesini öngörmektedir.
Nitekim Avrupa İşveren Sendikaları
Konfederasyonu UNICEyle, Avrupa İşçi Sendikaları Konfederasyonu
ETUCnin ortaklaştırdığı görüşler,
ortaklaştırdığı düşünceler ve tasarılar
Avrupa Birliğinin direktifi hâline gelmiştir. Yani dilerim Türkiyede
de böyle olur ama şu andaki AK PARTİ İktidarı ve
çalışma bakanları Avrupa Birliğindeki bu uygulamayı
yakından bilmektedirler ve bundan dolayı da uzlaşmaya sırf
ILO normlarına uymak adına özen göstermektedirler. Eğer 2821 ve 2822
sayılı yasaların değişikliği bugüne kadar
değiştirilmesi konusunda birkaç kez mutabakata
varılmış olmasına rağmen Parlamento gündemine
gelmemişse -bundan çalışma bakanlarını sorumlu tutmak
yerine- çalışma bakanlarının ısrarla diyalog ve uzlaşı
arayışı çabasından kaynaklanmaktadır. Bu da ILOnun
144 sayılı Sözleşmesinin gereğidir, bunu da bu vesileyle
hatırlatmak istiyorum.
Bir diğer husus da yine memurlara
toplu iş sözleşmesiyle ilgili eleştiriniz oldu. Toplu
sözleşme hakkının verilmesi Anayasa
değişikliğiyle mümkün olmuştur ve yine bu Genel Kurulda bu
konu görüşülürken zatıaliniz Parlamentoda yoktunuz ama grubunuz
Parlamentoyu terk etmişti, o günleri de hatırlamakta fayda
olduğunu düşünüyorum. Grev hakkını sınırlayan
düzenlemeler yine Anayasa hükmü olarak gündeme getirildiğinde yine
partiniz o gün Parlamentoyu terk etmişti, bunu da tekrar hatırlamakta
yarar var. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Evet,
Hafızayı beşer nisyan ile maluldür. sözü bugün bir kez daha
zatıalinizin konuşmasıyla görülmüş oldu.
Bir diğer husus da
Çalışma Bakanlığı, AK PARTİnin Kıdem
Tazminatı Fonuyla ilgili düşüncelerini sanki yeni bir
şeymiş gibi ifade ettiniz ama konuşmanızda ciddi
çelişkiler var.
Bir: Kıdem Tazminatı Fonu, AK
PARTİnin gündeme getirdiği, AK PARTİnin keşfettiği,
yeni bir yaklaşım değildir. Hatırlarsanız, 1475
sayılı Yasanın 1973 versiyonunda, yine 1475 sayılı
Yasada Kıdem Tazminatı Fonu kurulacağı hükme
bağlanmıştır.
İkincisi: Yine
konuşmanızda, özel sektörde kıdem tazminatı sorunu
olduğunu kendiniz ifade ettiniz. Kıdem tazminatı sorunu varsa
Parlamentonun bu sorunu görmezden gelmesi mümkün mü? Kıdem
tazminatını sağlam güvencelere bağlamasını, yani
kıdem tazminatının işçiye karşı sopa gibi
kullanılmak yerine devletin güvencesi altında olmasını
savunmanın yanlışı nerede? İşçi haklarına
yönelik bir saldırı olduğunu iddia etmek nasıl bir
düşüncedir, bunu da anlamak da zorlanıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar) Tam tersine, kıdem
tazminatını işverenin inisiyatifinden kurtarıp
bağımsız, ekonomik rasyonaliteye göre çalışan bir
fonun eline vermek işçiyi özgürleştirecektir. Birikimli, yetenekli
işçi sendikal hakları tercih ettiğinde, sendikal hakları
kullanmak istediğinde, hatta herhangi bir sendikaya üye olduğunda,
sırf İçerideki kıdem tazminatım yanar. diye, Kapının önüne konulurum,
kıdem tazminatım yanar. diye korkuyor ve sendika üyesi olmaktan çekiniyorsa,
bu, yüce Parlamentonun hukuku sağlamak, çalışanların
haklarını güvence altına almak konusundaki sorumluluk
alanına girer. Onu burada işçi haklarına yönelik bir
saldırı gibi değerlendirmek yerine, tam tersine kıdem
tazminatını nasıl güvence altına alırızı
konuşmamız, tartışmamız gerekmektedir.
Bir diğer husus:
İşsizlik sigortasının yürürlüğe girmesi AK PARTİ
iktidarları döneminde olmuştur.
OKTAY VURAL (İzmir) Ne, ne, ne?
SALİM USLU (Devamla)
İş Güvencesi Yasası çıktığı hâlde,
yürürlüğe girmesi AK PARTİ İktidarı döneminde
olmuştur.
OKTAY VURAL (İzmir) Sizin
döneminizde mi oldu bu? İşsizlik sigortası AKP döneminde mi
çıktı?
SALİM USLU (Devamla) Yine,
zorunlu tasarruf uygulamasının sona erdirilmesi
OKTAY VURAL (İzmir)
Hafızayı beşer nisyan ile maluldür.
SALİM USLU (Devamla) Efendim,
zorunlu tasarruf uygulamasının sona erdirilmesi
(CHP ve MHP
sıralarından gürültüler)
İZZET ÇETİN (Ankara)
İş güvencesini AKP bitirdi.
SALİM USLU (Devamla) Efendim, Sayın
Başkan
OKTAY VURAL (İzmir)
İşsizlik Sigortası Yasası AKP döneminde mi geçti?
SALİM USLU (Devamla) Sayın
Vural, uygulamanın başlaması diyorum.
OKTAY VURAL (İzmir)
Hakkını verin önce.
SALİM USLU (Devamla)
Uygulamanın
İZZET ÇETİN (Ankara) İş
güvencesini AKP bitirdi.
BAŞKAN Sayın Çetin, lütfen
Sayın milletvekilleri, lütfen
SALİM USLU (Devamla)
Uygulamanın başlaması
OKTAY VURAL (İzmir)
Hakkını verin, Parlamentonun hakkını verin.
BAŞKAN Sayın Vural
Sayın Vural, lütfen
SALİM USLU (Devamla)
Uygulamanın başlaması diyorum.
BAŞKAN Sayın Uslu, siz
Genel Kurula hitap edin lütfen.
OKTAY VURAL (İzmir) Kimin
zamanında oldu, onu söyleyin.
SALİM USLU (Devamla) Efendim,
uygulamanın başlaması diyorum.
OKTAY VURAL (İzmir)
Müslümanlığın yarısı insaftır. Onu söyleyin,
işsizlik sigortasını çıkaran kim oldu?
SALİM USLU (Devamla) Uygulamaya, işsizlik
sigortasının çalışmaya başladığı ve hak
sahiplerine, işsiz kalanlara işsizlik sigortasından ödeme
yapıldığı tarihe bakın, AK PARTİnin iktidarda
olduğu dönemdir.
OKTAY VURAL (İzmir) İşsizlik
sigortasını kim çıkardı, onu söyleyin. Ne var söylemekte?
BAŞKAN Sayın Vural, lütfen
SALİM USLU (Devamla) Elbette,
elbette sizin iktidar ortağı olduğunuz dönemde çıktı
ama uygulama AK PARTİ döneminde başladı.
OKTAY VURAL (İzmir) Söyleyin
SALİM USLU (Devamla)
Çıkartanlara teşekkür ediyorum. Sayın Vural çıkartanlara
teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Uslu, lütfen
Genel Kurula hitap edin, karşılıklı konuşmayalım.
SALİM USLU (Devamla) Zorunlu
tasarruf uygulaması 1988 tarihinden beri uygulanıyor ve
kaldıramıyorduk. Zorunlu tasarruf uygulaması AK PARTİ
İktidarı döneminde sona erdirilmiş ve devlet, sorumlu devlet,
nasıl ciddi devlet borcunu, özel sektörden aldığı borcunu
zamanında ödüyorsa çalışanlara 14 katrilyon tutarındaki
borcunu da zamanında ödemiştir. Konut edindirme yardımı
uygulaması sona erdirilmiş ve
hak sahiplerine iade edilmiştir.
Kısa çalışma
ödeneği: Şu anda kriz döneminde, eğer bugün kriz döneminde
diğer bir kısım Batı ülkelerinde Yunanistanda
gördüğümüz, İspanyada gördüğümüz işsizlik Türkiyede
yaşanmamışsa 4857 sayılı İş
Yasasının çıkartılmış olması
4857
sayılı İş Yasası AK PARTİ İktidarı
döneminde çıkartılmıştır.
Çıkartılmış olması
İZZET ÇETİN (Ankara) İşsizlik yüzde 14e
çıktı.
SALİM USLU (Devamla) Bu, bizim
mutabakatımızla çıkartılmıştır,
işçi-işveren örgütlerinin mutabakatıyla
çıkartılmıştır ve 4857 sayılı Yasayla
getirilen kısa çalışma ödeneğinin uygulanmasıyla
işletmeler işçi çıkartmak konusunda daha dikkatli davranmak
zorunda kalmışlardır.
Eğer bugün 9,9a
düşmüşse işsizlik oranımız -yani İspanyanın
aksine, Danimarkanın aksine, Yunanistanın aksine- bunda 4857
sayılı Yasanın getirdiği düzenlemeler vardır. Bunu bilhassa belirtmek istiyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Evet, benim bu vesileyle son olarak
ifade etmek istediğim bir diğer husus da şudur:
İstatistikleri son kez erteleyeceğiz. Bundan dolayı
sendikaların veya çalışanların herhangi bir
çıkarı yok. dedi Sayın Çetin. Tam tersine tekstil iş kolunda,
metal iş kolunda ve belediyelerde çalışmakta olan yüz binlerce
işçinin toplu iş sözleşmesi temmuz, ağustos, eylül
aylarında yapılacaktır.
İZZET ÇETİN (Ankara) Yüz
binlerce işçi zaten toplu görüşme hakkına sahip.
SALİM USLU (Devamla) Şu anda
eğer bu kanun bugün buradan çıkmazsa Meclis tatile girecek ve yüz
binlerce işçi toplu sözleşmesiz kalacaktır.
O açıdan ben bugün yüce Meclisin
24üncü Dönemde çıkartacağı ilk kanunun aciliyet kesbettiği
için bu olması gerektiğini ama yüce Meclisin işçilere yönelik
bir duyarlılığı ortaya koyarak ilk
çıkarttığı, yeni dönemde ilk çıkarttığı
kanun da işçilerin ihtiyaçlarını karşılayacak bir
düzenleme olmasını da çok anlamlı ve değerli bulduğumu
ifade ediyor, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum
Sayın Uslu.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(İstanbul) Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurun Sayın
Hamzaçebi.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(İstanbul) Sayın Başkan, Sayın Konuşmacı
konuşmasında 23üncü Parlamento döneminde Cumhuriyet Halk Partisinin
bir anayasa görüşmeleri sırasında Parlamentoyu, Genel Kurulu
terk ettiğini ifade etmek suretiyle gerçekte olmayan bir şeyi
olmuş gibi göstererek grubumuzun görüşlerinin farklı bir anlama
gelmesine yol açacak şekilde sataşmada bulunmuştur. 69uncu
maddeye göre söz istiyorum.
NURETTİN CANİKLİ
(Giresun) Sataşma yok Sayın Başkan.
BAŞKAN Sayın Hamzaçebi,
buyurun.
İç Tüzükün 69uncu maddesi
gereğince söz veriyorum.
Yeni bir sataşmaya mahal vermeden
Üç dakika süre veriyorum.
Buyurun.
XII.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.-
İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebinin, Çorum Milletvekili Salim
Uslunun, grubuna sataşması nedeniyle konuşması
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(İstanbul) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; biraz önce
burada söz alan ve konuşan Sayın Konuşmacı, öyle
anlaşılıyor ki milletvekili seçilmesinin ödülü olarak burada
iktidar partisinin, mensubu olduğu partinin hoşuna gidecek
şeyleri abartılı bir şekilde ifade etmeye
çalışıyor, pembe tablolar sunuyor, olmamış
şeyleri olmuş gibi gösteriyor.
Anayasa değişikliklerinde, Cumhuriyet Halk
Partisi, 26 maddelik Anayasa değişikliğinin 24 maddesine olumlu
görüş ifade eden ve bu 24 maddenin diğer 2 maddeden
ayrılması hâlinde buna evet oyu vereceğini ifade eden bir partidir.
24 madde içerisinde ayrıca sorunlar vardır, onu ayrıca
konuşabilirdik ama iktidar partisinin olumsuz tutumu nedeniyle bu
gerçekleşmemiştir. Kabul edilen Anayasa değişikliklerinin
bir maddesiyle, işten atılan bir kamu görevlisi hakkında mensubu
olduğu sendika dava açma hakkına daha önceden sahipken bu Anayasa
değişikliğiyle, Sayın Konuşmacının
savunduğu Anayasa değişikliğiyle bu hak ortadan
kaldırılmıştır sayın eski sendika
başkanına, yeni milletvekiline bunu hatırlatırım.
İşsizlik sigortası ilk defa AK PARTİ hükûmetleri döneminde
uygulanmıştır, uygulamaya konulmuştur. diyerek gerçek
olmayan, hayalî bir şeyi ifade etmiştir. Müdahaleler üzerine buradan
gerçeği kabul etmek zorunda kalmıştır. Herhâlde Sayın Konuşmacı,
karşısında bu konuları bilen bir milletvekili veya
milletvekilleri grubunun, siyasi partilerin olduğunun farkında
değil.
Yine Sayın Konuşmacı,
başka şeyler de söyledi, İşsizlik oranı 9,3lere
indi. İşsizlik oranını yüzde 10,3te
devraldınız, 2010 sonu itibarıyla bu oran 11,3tür. Siz ilgili
kıyaslayacağınız dönemleri
karıştırmayın. Bu dönemi kıyaslıyorsanız bu
dönemi 2002deki aynı dönemle kıyaslayacaksınız,
ekonomideki kural budur. Ve size şunu söylemek, o Konuşmacıya
şunu hatırlatmak isterim: İşsizlik sigortasını
ilk defa siz, Adalet ve Kalkınma Partisi hükûmetleri amacı
dışında kullanmıştır. O fonun
paralarını almıştır, o paraları geriye ödememiştir,
ödemeyecektir. İşsizlik sigortasının iki aylık faiz
geliriyle bütün işsizlik sigortasının giderlerini yani
işsizlere para ödemeye kalkmıştır, onunla yetinmiştir,
kalanı başka yerlerde kullanmıştır, bunu da sizlerin
takdirine sunuyorum.
Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
XI.- KANUN TASARI VE
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER (DEVAM)
A) Kanun Tasarı ve
Teklifleri (DEVAM)
1.- Çorum Milletvekili
Salim Uslunun, 2822 Sayılı Toplu İş Sözleşmesi, Grev
ve Lokavt Kanununa Bir Geçici Madde Eklenmesi Hakkında Kanun Teklifi ve
Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu
Raporu (2/1) (S.Sayısı:1) (DEVAM)
BAŞKAN Şahsı
adına söz isteyen Ali Rıza
Öztürk, Mersin Milletvekili.
Buyurun Sayın Öztürk.
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; şahsım
adına söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, öncelikle
24üncü Yasama Döneminin hepimize iyilikler getirmesini, hayırlar
getirmesini diliyorum. Ben bu dönem aslında kavga etmeme kararı
vermiştim ama tahrik ediyorlar, ben şimdiden uyarırım.
Şimdi, Sayın Salim Uslunun
birazdan, ben, geçmişini okuyacağım burada, kendim hiçbir yorum yapmadan
okuyacağım ama öncelikle arkadaşlar, bu görüşülmekte olan
FİKRİ IŞIK (Kocaeli)
Ne işin var Salim Uslunun geçmişiyle.
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Devamla) Ya,
siz bana laf atmayın, boş verin, siz işinize bakın,
işinize.
Arkadaşlar, bu görüşülmekte
olan kanun tasarısının görüşülmesi Anayasaya
aykırıdır. Ben öncelikle bu konudaki görüşlerimi söylemek
istiyorum. Türkiye Büyük Millet Meclisi bu Anayasaya göre ve burada
yazılı Meclis İçtüzüğüne göre yönetilir. Meclisteki
sayısal çoğunluğunuzun aldığı kararları
Anayasada da Meclis İçtüzüğünün hükümleri yerine koyarak ve
demokrasiyi sadece bu Parlamentodaki çoğunluğun parmak uçlarına
indirgeyerek Parlamentoyu yönetmeye kalkarsanız İç Tüzükü ve
Anayasayı görmezlikten gelirseniz bu doğru olmaz.
Şunu demek istiyorum değerli
arkadaşlarım: Anayasanın 88inci maddesinin ikinci
fıkrasını açıp okuduğumuzda Kanun tasarı ve
tekliflerinin Türkiye Büyük Millet Meclisinde görüşülme usul ve
esasları İçtüzükle düzenlenir. diyor. Burada, Meclisteki
görüşmelerin usul ve esaslarının İç Tüzükle düzenlenmesine
Anayasanın 95inci maddesinin ikinci fıkrasında bir
sınırlama getirilmiştir. Buna göre yani bu sınırlamaya
göre İç Tüzük kuralları siyasî parti gruplarının Meclisin
tüm faaliyetlerine üye sayısı oranında katılmalarını
sağlayacak biçimde düzenlenecektir. 1982 Anayasasının 88inci
maddesinin gerekçesine hemen baktığımızda, bu 82
Anayasasının 88inci maddesinin gerekçesi 1961
Anayasasının aynı hükümleri düzenleyen maddelerinin gerekçesine
atıf yapmıştır yani 61 Anayasasının 85inci
maddesinin gerekçesine atıf yapmıştır. Bu gerekçeye de
baktığımızda aynen şunu diyor: Bu maddenin gerekçesi
84üncü maddeyle müşterek olup sözü geçen maddeye konulmuştur.
84üncü madde ise Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlık Divanı ve
komisyonların oluşumudur yani 61 Anayasasına atıfta.
Meclis Başkanlık divanlarının
tarafsızlığını sağlayacak ve siyasi
gruplarının Meclis çalışmalarını temel
unsurları olarak bu çalışmaya katılmalarını temin
edecek hükümler bu maddelerde yer almıştır. denilmektedir.
Şimdi, değerli
arkadaşlarım, biz yine Anayasamızın 95inci maddesine
hemen baktığımızda 95inci maddenin ikinci
fıkrası çok açık bir şekilde aynen şunu söylemektedir:
İçtüzük hükümleri, siyasî parti gruplarının, Meclisin bütün
faaliyetlerine üye sayısı oranında katılmalarını
sağlayacak yolda düzenlenir. demektedir.
Şimdi, değerli
milletvekilleri, burada Meclis İç Tüzüğünün 21inci maddesine
baktığımızda, 21inci maddesi çok açık bir
şekilde
Birinci fıkrası şudur:
Başkan, 11 inci maddenin ilk fıkrasında belirtilen oranlara
göre, komisyonlarda da siyasî parti gruplarına düşen üye
sayısını tespit eder.
İkinci fıkrada Siyasî parti
grupları, adaylarını belli edilecek bir süre içerisinde
Başkanlığa bildirirler. denilmektedir.
Şimdi, Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanı Sayın Cemil Çiçek bu elimdeki yazıyı
parti gruplarına göndermiştir. Burada Grubunuza düşen
komisyonlardaki üye sayıları, Başkanlık Divanı
sayıları şunlardır ve bunları tespit ederek en
kısa sürede Başkanlığımıza bildirin. diyor.
Şimdi, değerli arkadaşlarım, söylemek
istediğim konu şudur: Burada komisyonlara düşen üyeler
Başkanlık tarafından bildirilmiş ama siyasi partilerin
tamamı komisyonlara üyelerini bildirmemiştir ve üyelikten, yani
komisyonlarda temsil edilme hakkından vazgeçtikleri konusunda da hiçbir
bildirimde bulunmamışlardır. 1961 Anayasasının
85inci maddesi bu konuyla ilgili baktığımızda, siyasi
parti gruplarının Meclis çalışmalarının temel
unsurları olarak çalışmalara katılmaları
gerektiğini vurgulamıştır, yani siyasi partileri
komisyonların ve Başkanlık Divanının temel unsuru
olarak kabul etmiştir. Temel unsuru, altını çiziyorum. Böyle bir
katılma olmazsa komisyonların kuruluşunun Anayasanın 85inci
maddesine aykırı düşeceğini Anayasa Mahkemesi 1970 yılında
verdiği bir kararda göstermiştir. Demek ki Anayasa koyucunun
amacı, siyasi parti gruplarının her birinin komisyonlar dâhil
tüm Meclis çalışmalarına temel öge olarak
katılmalarını sağlamaktır. İktidar-muhalefet
ayrımı yapmadan her siyasal parti grubu komisyonların temel
ögesi olduğuna göre muhalefet partisi grubu da tıpkı iktidar
partisi grubu gibi komisyonların varlık koşuludur.
Anayasa Mahkemesinin 1970/26
sayılı Kararında Siyasi partilerin grupları, güçleri ne
olursa olsun Meclisin tüm çalışmalarına mutlaka
katılmaları gerekir. Salt toplantı yeter
sayısının sağlanmış olması komisyona
varlık kazandırmaz. diyor.
Parlamenter sistemin özüne de
baktığımızda, aynen bu evrensel ilkeler yönünden de bu
konuya baktığımızda, çağdaş demokrasilerde
anayasaların devlet iktidarını sınırlayan en üst hukuk
normları olduğunu da dikkate aldığımızda
demokrasiye zarar vermemesi için benimsenen sistem kuvvetler
ayrılığı sistemidir, erkler ayrılığıdır.
Bu erkler ayrılığı sisteminin benimsenmesinin nedeni,
devlet gücünü ellerinde bulunduran siyasal kadronun
sınırlandırılabilmesinin en yetkin yolu olarak
benimsenmiştir çünkü erkler ayrılığında iktidar gücü
çeşitli devlet organları arasında paylaştırılmıştır.
Devlet iktidarının bir parçasını kullanan her organ da
sahip olduğu yetki sayesinde diğerlerini denetleyip frenlemektedir.
Gücün dengelenmesinde erklerin
birbirlerine karşı tutumlarının yanında aynı
zamanda her erkin kendi içerisindeki dengeleme, çek-balans unsuru da dikkate
alınmalıdır. Bu önemlidir.
Yürütme gücü içerisinde, tarafsız
bir Cumhurbaşkanı ile siyasal nitelikli hükûmetin yürütme gücü
içerisinde yer almasının temel nedeni, siyasal nitelikli hükûmetin bu
gücüne karşı, aşırı gücüne karşı tarafsız
bir Cumhurbaşkanının bunu denetlemesidir. Böylelikle siyasal güç,
yürütme içerisindeki siyasal güç yine yürütme içerisindeki
Cumhurbaşkanı tarafından denetlenecektir.
İşte bu nedenle,
Parlamentodaki çoğunluğu nedeniyle yasama gücünü elinde bulunduran
iktidar partisi grubuna karşı muhalefetin denge unsuru olarak yasama
organının tüm organlarına katılması zorunlu
kılınmıştır çünkü çağdaş demokrasilerde
çoğulculuk ilkesi iktidar gücünün
sınırlandırılması için muhalefeti önemli kılmıştır.
İktidar da muhalefetin haklarına saygı gösterme, onları
koruyup kollama göreviyle karşı karşıyadır. Meclis
çoğunluğunu elinde bulunduran siyasal partinin gerek Genel Kurulda
gerekse komisyonlarda bu gücüne dayalı olarak Anayasaya
aykırılıkları, toplum değiştirme ve
dönüştürme çabaları ancak buradaki muhalefetin konuşmaları,
verdiği soru önergeleriyle başvurabileceği en masum, en etkin
hukuk yoludur. Bu açılardan baktığımızda, şu anda
komisyonlar bazı partilerin üye vermemesi nedeniyle henüz
kurulmamıştır. Kaldı ki Meclis İç Tüzüğüne göre
kırk sekiz saat içerisinde önceden üyelerine dağıtılması
gereken bir kanun tasarısının kırk sekiz saat dolmadan
komisyonda görüşüldüğü çok açıktır.
Dolayısıyla,
komisyonların tüm siyasi partilerin güçler oranında temsil edilmeden
çalışabileceğini söylemek Anayasaya temel
aykırılık oluşturmaktadır. Bu nedenle, bu
görüşmeler, bu kanunun görüşülmesi Anayasaya
aykırıdır, bunu not etmek istiyorum.
Öbür taraftan da Salim Usluyla ilgili elimde
bir yazı var, zamanım yok, onu öbür maddede okuyacağım
eğer sözümüz olursa. Burada, 2009da Salim Uslunun 340 milyarlık
Mercedesi hangi sendikanın parasıyla, hangi işçilerin
parasıyla aldığı burada çok açık bir şekilde
yazılmış. O günden bugüne de kendisini ben izliyorum, hiçbir
cevap vermedi bu yazıya. Onu da ben şimdi burada
okuyacağım.
Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum
Sayın Öztürk.
Şimdi, Hükûmet adına
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik söz
istemişlerdir.
Buyurun Sayın Bakanım. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK
BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
24üncü Dönem Parlamentosunun
milletimize, memleketimize hayırlı hizmetler yapmasını
temenni ediyorum. Siz değerli 24üncü Dönem milletvekillerimize de
çalışmalarınızda başarılar diliyorum.
Ayrıca, bütün şehitlerimizi
rahmetle anıyor, yaralılara da Allahtan şifalar diliyorum.
Milletimizin başı sağ olsun diyorum.
Değerli milletvekilleri,
tartıştığımız bir konu var. Aslında,
Parlamentoda, Genel Kurulda oturan arkadaşlarımız neyin
tartışıldığını da takip etmekte
zorlanırlar ve yapılan tartışmalardan da şöyle bir
anlam çıkar...
EMİN HALUK AYHAN (Denizli) Niye
zorlanalım Sayın Bakan?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK
BAKANI FARUK ÇELİK (Devamla) Çok çok önemli bir konu var gibi zannedilir
çünkü o tartışma hararetliliği içerisinde konunun özünden
sapılır.
Bu çerçevede,
tartıştığımız konu şu: Herhangi bir iş
kolunda yetkili sendika olabilmek için, toplu sözleşme yapabilecek sendika
olabilmek için yüzde 10luk baraj var, ülke barajı. O barajı
Çalışma Bakanlığının
yayınladığı istatistikler çerçevesinde bulan sendikalar
yetkili sendika oluyor ve toplu sözleşme imkânını elde
ediyorlar. Yani yüzde 10 barajında esas alınan Çalışma
Bakanlığındaki istatistiki veriler.
Şimdi, biz, geçtiğimiz dönem
burada bir değişiklik yaptık, dedik ki: Çalışma
Bakanlığına bildirilen veriler değil, Sosyal Güvenlik
Kurumunun verilerini esas alalım. Neden? Şundan dolayı: Hak ve
hukuk açısından bunu yapalım. dedik. Ölüler sendika üyesi,
çalışmayanlar sendika üyesi veya başka konumda bulunanlar
sendika üyesi görülüyor. Her yıl bütçe görüşmelerinde biz bakan
olarak geliyoruz buraya, diyoruz ki: Türkiyedeki -örgütlü toplumuz- örgütlenme
oranımız çalışanların yüzde 57sini oluşturuyor.
Doğru mu? Değil. Sendikalar buna Doğru. diyor mu? Değil,
yanlış. Böyle bir şey yok. diyor. Yüzde 57lik bir sendika
oranı çalışanlarda yok. Yok olduğu hâlde kayıtlarda bu
verilerden, Çalışma Bakanlığı verileriyle yüzde 10
barajını kurtarmak için yapılan mücadelede bizim Hükûmetimiz,
bizden önceki hükûmetler hep bu yanlışın içinde oldular ve biz
dedik ki: Bu yanlışın içinden çıkmamız gerekiyor. Ne
yapalım? Sosyal Güvenlik Kurumu verileri yani aylık primi ödenen ve
işçi olduğu tescilli olan verileri esas alalım ve o veriler
çerçevesinde gerçekten ne kadar örgütlüyüz, ne kadar örgütlü işçimiz var,
sendikalı işçimiz var, bunlar ortaya çıksın diye, yani
verilerin daha sağlıklı olması açısından ve
güncel verilerle hareket etmemiz açısından bu düzenlemeyi
yaptık. Bu düzenlemeyi yapınca, buna paralel olarak bizim sendikal
mevzuatımızdaki ülke barajı olan yüzde 10luk barajın da
aşağı çekilmesi gerekiyor.
Biz, bunları sosyal taraflarla
konuştuk. İşte, bu düzenleme olmadığı için,
yapılamadığı için... Neden yapılamadı? Az önce
arkadaşlarımız izah ettiler. Sosyal taraflarla günlerce
tartışmalar, değerlendirmeler oldu, tam Genel Kurulun gündemine
ittifakla bütün partiler olarak getirdik, yasama görevi burada tam ifa
edilecekken, yine sosyal taraflar tarafından bu yasanın
çıkmasına engel olundu. Biz bunları yaşadık. Ben bir
önceki dönem bu işin içindeydim ve nasıl oldu, ne bitti bunlar
ayrı olaylar ama netice itibarıyla bu Bakanlık,
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı, diyalog
bakanlığıdır, ortakları olan bakanlardır ve o
çerçevede biz tüm sendikaların, konfederasyonların ve Üçlü
Danışma Kurulunun kararlarına hep saygı duymuşuzdur,
saygı duymaya devam edeceğiz ve
çalışmalarımızı da yine kendileriyle birlikte sürdüreceğiz.
Bugün huzurlarınıza getirdiğimiz bu
düzenleme de yine Üçlü Danışma Kurulunda bulunan konfederasyonlarla
birlikte aldığımız bir kararın neticesidir. Karar tek
yönlü değildir. Yani şöyle bir kararı sizin
huzurlarınıza getirmiyoruz: Altı aylık bir öteleme
yapalım, altı ay sonra yeniden bir ötelemeyle sizin huzurlarınıza
gelelim diye değil. Açıkça oturduk konuştuk, dedik ki:
Ağustos ayında Üçlü Danışma Kurulumuzu 2 kez, eylül
ayında da 1 kez olmak üzere 3 kez bir araya getirelim. 2822-2821
sayılı yasaların, 12 Eylül ihtilalinden kalma bu yasaların
değiştirilmesi konusunda bir mutabakat sağladık, bu
çalışmaları ağustos ayında bitireceğiz, Türkiye
Büyük Millet Meclisine bunların değiştirilmesiyle ilgili
teklifimizi, kanun tasarımızı göndereceğiz ve yeniden bir
uzatmaya fırsat vermeden bu sorunu çözme imkânını elde
etmiş olacağız.
Peki, bu düzenlemeyi yapmazsak şimdi ne olacak? Bu
düzenleme
Bildiğiniz gibi istatistikler yılda 2 kez
yayınlanıyor. Bu yayınlanan istatistiklerin temmuz ayında
yayınlanması gerekiyor, bu ay içerisinde yayınlanması
gerekiyor. Yayınlamadığınız zaman 51 yetkili sendika
var, bunun 35inin artık işlevsiz hâle geldiğini görmüş
olacağız.
Şimdi, değerli arkadaşlar, burada benim
Cumhuriyet Halk Partisiyle ilgili bir şey söylediğim ifade edildi.
Bana perşembe günü Meclis çıkışında gazeteciler
sorduğu zaman kendilerine şunu söyledim: Çarşamba günü
yaptığımız görüşmede perşembe günü bu
yasanın geçeceğiyle ilgili arkadaşlarımız
tarafından iyi niyetle bize bazı görüşler ifade edildi. Umuyorum
ki perşembe günü bu geçecektir. Fakat perşembe günü
yaptığımız görüşmede Cumhuriyet Halk Partisi
kesinlikle buna destek vermeyeceğini, farklı bir muhalefet stratejisi
izleyeceklerini söylediler. dedim aynen.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(İstanbul) Çarşamba günü kim söyledi Sayın Bakan?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK
BAKANI FARUK ÇELİK (Devamla) Ben, sizlerle
yaptığımız görüşmede ki Grup Başkan Vekilimiz de
vardı burada
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(İstanbul) Peki, ben ne söyledim?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK
BAKANI FARUK ÇELİK (Devamla) Sizlerle
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(İstanbul) Sayın Bakan, bir saniye lütfen
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK
BAKANI FARUK ÇELİK (Devamla) Hayır, müsaade edin efendim, biz
konuşmamızı bitirelim de.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(İstanbul) Hayır ama itham ediyorsunuz bakın.
BAŞKAN Lütfen
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK
BAKANI FARUK ÇELİK (Devamla) Yahu, itham filan yok efendim, ben ne
söylediğimi biliyorum.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(İstanbul) Hayır ama açıkça öyle
Lütfen
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK
BAKANI FARUK ÇELİK (Devamla) Burada Cumhuriyet Halk Partisinin de
Milliyetçi Hareket Partisinin de bu düzenlemenin geçirilmesiyle ilgili, bir an önce
yasalaşmasıyla ilgili bir çekincelerinin olmadığı
anlamındaki ifademe, bir gün sonra, Cumhuriyet Halk Partisi net bir
ifadeyle buna muhalefet edeceklerini söylediler.
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) Ama bakın
Sayın Bakan
ÇALIŞMA VE SOSYAL
GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Devamla) Yani bizim basına,
aslında çok önemli bir düzenlemeyle, sendikal hayatımız
açısından önemli bir düzenlemeyle ilgili bir iyi dilek temennisini,
bir gün sonra, muhalefet edileceği şeklinde bir ifademiz var yoksa
kimseyi suçlamak, kimseyi karalamak gibi bir niyetimiz söz konusu değil.
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) Ama suçluyorsunuz hâlâ. Sayın Bakan,
yapmayın! Yakışmıyor ama!
ÇALIŞMA VE SOSYAL
GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Devamla) Şimdi,
bakınız, asil vahim olan şudur
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (Trabzon) Hayır, hayır
ÇALIŞMA VE SOSYAL
GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Devamla) Bakınız, asıl
vahim olan şudur: Sosyal demokrat bir partinin ve sosyal demokrat partisi
bir milletvekilinin, üstelik çalışma hayatından gelen bir
arkadaşın burada Sendikalar kapansın, kapanacaksa
kapansın. gibi bir ifadesini sosyal demokrasiyle nasıl
bütünleştiriyoruz, nasıl buna bir anlam veriyoruz, ben anlamakta zorlanıyorum.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
MUSA ÇAM (İzmir)
Öyle mi algılıyorsunuz?
ÇALIŞMA VE SOSYAL
GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Devamla) Efendim, aynı şeyi
söylediler burada.
MUSA ÇAM (İzmir)
Yapmayın ya! Çok ayıp! Yakışmıyor size bunları
söylemek.
ÇALIŞMA VE SOSYAL
GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Devamla) Sayın Çetin burada da
söylediler, özelde de söylediler, genelde de söylediler, sendikacılar da
söylüyorlar.
MUSA ÇAM (İzmir)
Yapmayın Sayın Bakan ya, yapmayın ya!
ÇALIŞMA VE SOSYAL
GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Devamla) Bu da mı
yanlış efendim? Olur mu öyle şey Allah aşkına!
MUSA ÇAM (İzmir)
Çok ayıp! Hiç yakışmadı size bunu söylemek.
ÇALIŞMA VE SOSYAL
GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Devamla) İkincisi: Ya Sendikalar
kapansın. diye bir şey olabilir mi arkadaşlar? Bizim şu
andaki mücadelemiz, bakınız, bu sendikaların bu tür
sıkıntılarla karşı karşıya kalmamaları
ve mevcut mevzuatın, 2822 ile 2821in bir an önce yasalaşması
konusunda çalışmayı yapmak, bizim yaptığımız
bu.
İZZET ÇETİN
(Ankara) On yıl oldu Sayın Bakan.
ÇALIŞMA VE SOSYAL
GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Devamla) Şimdi, burada başka
bir şey de ifade edildi: Efendim, kıdem tazminatıyla ilgili
Bizim gündemimizde yok. dedik, doğru çünkü Çalışma Bakanlığı
bu bir haftalık dönem içerisinde yapmış olduğu bu
çalışmada Gündemimize almadık. dedik, Üçlü Danışma
Kurulu toplantısında gündemimizde olmayan bir konu. diye ifade ettik.
İZZET ÇETİN
(Ankara) Hükûmet Programınızda var.
ÇALIŞMA VE SOSYAL
GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Devamla) Hükûmet Programında
var. Çalışma Bakanlığının ve çalışma
hayatının da 1970li yıllardan bugüne kadar hep gündeminde olmuştur,
gündeminde olmaya devam edecektir ve mutlaka da bu konu bir çözüme kavuşturulacaktır
ama Bu konu çözüme kavuşturulacaktır. derken yine biz bu olaya
diyalog merkezli, Üçlü Danışma Kurulunda taraflarla bu konuyu
uzlaşarak huzurlarınıza getireceğiz. En maksimum düzeyde
uzlaşı arayacağımızı da burada belirtmek
istiyorum değerli arkadaşlar.
Şimdi,
yapacağımız çalışmalar tabii çok önemli ama burada
Sayın Çetin önemli konulara temas etti. Terör konusu önemlidir,
Türkiye'nin gündemindedir. Bizim programımızda millî birlik ve
kardeşlik projesine devam edileceği açıkça
vurgulanmıştır. Bu sorun hepimizin sorunudur. Burada gün boyu
güzel bir şekilde grupların temaslarını ve ifadelerini hep
beraber dinledik ama geçtiğimiz dönem terörle ilgili
yaşadıklarımızı ve Türkiye Cumhuriyeti Başbakanının
bu konunun çözümüyle ilgili çantasını alıp grupları
ziyareti teklifi karşısında ne gibi ifadelerle muhatap
olduğumuzu hepimiz biliyoruz. Yeni gelen arkadaşlarımız da
yeni milletvekili olan arkadaşlarımız da öyle tahmin ediyorum ki
medyadan takip ettiler. İnanıyorum ki önümüzdeki dönem daha
duyarlı bir yaklaşım içerisinde oluruz. Tabii ki tek
başına bunu AK PARTİnin çözmesi, muhalefetin çözmesi diye bir
şey söz konusu olamaz, bu hepimizin sorunudur, birlikte bu sorunun çözümü
konusunda gayret etmemiz gerekiyor.
Temas
ettiğiniz diğer önemli bir konu -gerçekten bunu da anlamakta
zorlandım Sayın Çetin- İhanet ettiğiniz kesimlerin oyunu
alıyorsunuz. dediniz. Yani İhanet ettiğiniz kesim
dediğiniz kim biliyor musunuz? On milyon çalışan.
İZZET
ÇETİN (Ankara) Emekliler
ÇALIŞMA
VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Devamla) İhanet
ettiğimiz kesimler
Onlar bize bu oyu veriyorlarsa sizin onlara bu
söyleminiz nerede kalıyor doğrusu ben merak ediyorum, ne anlama
geliyor bu söyleminiz? (AK PARTİ sıralarından
alkışlar) Yani on milyon kişi yanılıyor, siz yanılmıyorsunuz
gibi bir yaklaşım mıdır yoksa içinden geldiğinizi
söylediğiniz kesime dönük farklı bir amacınız, farklı
bir niyetiniz mi vardır? Bu bence yarın kamuoyunca da size net bir şekilde
sorulacaktır. Keşke böyle bir ifadeyi kullanmamış
olsaydınız.
Şimdi, diğer açıdan, ILO
ve AB normları çerçevesinde önümüzdeki dönem,
ağırlıklı da 2011 yılı içerisinde, 2822, 2821,
iş sağlığı, güvenliği ve çalışma
hayatının tüm alanları, özellikle de alt işveren
dediğimiz taşeronlaşmayla ilgili konuları yine biz sosyal
taraflarla tartışıp huzurlarınıza getirip buradaki
adaletsizliğe, emeğin sömürüsüne karşı inanıyorum ki
el birliğiyle bir duruş sergileyeceğiz, bunu da ifade etmek
istiyorum.
Son olarak da İşsizlik
Fonundan bahsedildi, Sayın Akif Hamzaçebi Bey burada bundan bahsettiler.
İşsizlik Fonu Türkiyede çok önemli işleyen fonlardan bir
tanesi. Biz geçtiğimiz dönem bu fondan yaklaşık 450 milyon
liralık bir imkânı gençlerimizin mesleki eğitimi için tahsis
ettik. Yasal bir düzenleme. Böyle bir
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(İstanbul) 452 milyon.
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK
BAKANI FARUK ÇELİK (Devamla) 450 milyon civarında bir imkânı
mesleki eğitim için fondan tahsis ettik.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(İstanbul) Toplam fon?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK
BAKANI FARUK ÇELİK (Devamla) - Yıllık.
İkincisi: GAP projesi için
-biliyorsunuz fonda çeşitli kalemler var, kamu payının birikimi
var fon içerisinde- o kamu payının nemasından GAP projesine
aktarımda bulunduk. Bunları yaptığımız dönemde
yaklaşık olarak -fonun,
şu anda tam bakmadığım için net rakam söylemeyeceğim
ama- 35 milyar civarında olan fon toplamı şu anda 49,4 milyar
civarındadır. Şu anda fonun toplamı 49, 4 milyar
civarında ama kamu payından aldığımız ve GAPa
aktardığımız
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul)
GAPa değil Karayollarına Sayın Bakan.
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK
ÇELİK (Devamla) -
ve mesleki eğitim için
aktardıklarımıza rağmen şu anda fonun durumu budur.
Bunu niye söylüyorum? Yapılan bu aktarımlar
aslında işsizliğin belini kırmak içindir.
Hem bölgede az önce bahsettiğiniz
teröre dönük atılması gereken adımlar ve tarımda, eğer
GAP projesi bütünüyle yürürlüğe girerse 3 milyon 700 bin kişinin
istihdamı söz konusu diye burada çok tartıştık, çok
görüştük. Hem orada istihdamı sağlamak, istihdamı
güçlendirmek, diğer taraftan da nitelikli insan konusunda
yaşadığımız sıkıntıyı gidermek
için gençlerimizin, genç nüfusumuzun mesleki eğitimle buluşması
açısından bir kaynak tahsisinden ibarettir ki bunların hiçbirisi
İşsizlik Fonuna aykırı hususiyetler teşkil
etmemektedir ama ancak şunu söyleyebiliriz: At binenin, kılıç
kuşananın.
Biz bütün imkânlarımızı
rasyonel bir şekilde değerlendiriyoruz, değerlendirmeye devam
edeceğimizi ifade ediyorum, hepinize saygılar sunuyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum
Sayın Bakan.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(İstanbul) Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurun Sayın
Hamzaçebi.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(İstanbul) Sayın Bakan konuşmasında, Cumhuriyet Halk
Partisinin, Sayın Bakanla olan temasında çarşamba günü
farklı, perşembe günü farklı davrandığını
ifade etmiştir. Bu temaslarda bizzat ben kendim yer aldım. Bunu, grubumuza
yönelik bir sataşma olarak alıyorum, gerçekle hiçbir ilgisi yoktur.
Söz istiyorum efendim.
BAŞKAN Buyurun Sayın
Hamzaçebi.
İki dakika süre veriyorum.
İç Tüzükün 69uncu maddesi
gereğince yeni bir sataşmaya mahal vermeden, buyurun.
XII.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
2.-
İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebinin, Çalışma ve
Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelikin,
grubuna sataşması nedeniyle konuşması
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(İstanbul) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, siyasette
bir kişiye, politikacıya Yalan söylüyor. denmiyor. Bu, nezaket
kurallarına aykırı. Onun yerine, konuşan kişiye
yönelik olarak Doğru söylemiyor. deniliyor. Evet, Sayın Bakan
doğruyu söylemiyor. (CHP sıralarından alkışlar)
NURETTİN CANİKLİ
(Giresun) Sayın Hamzaçebi
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(Devamla) Sayın Bakan doğruyu söylemiyor. Arzu ediyorsa buraya
gelsin, burada konuşabiliriz. Sayın Canikli bunun
tanığıdır. Sayın Canikli, Sayın Bakana nezaketen
buraya çıkıp bir şey söyleme şansına sahip değil.
Sayın Bakan bana geldi, burada
Hükûmetin güven oylaması günüydü sanıyorum, bu tasarının
veya teklifin yasalaşmasına ilişkin destek rica etti. Ben,
herhangi bir şekilde böyle bir söz vermedim, gerçekle ilgisi yok. Bu söz
vermememin nedeni, bu teklifin içeriğiyle ilgili değil.
İçeriğiyle ilgili görüşleri arkadaşlarımız burada
anlatıyorlar. Bir iki gün önce Adalet ve Kalkınma Partisiyle
Cumhuriyet Halk Partisi bir protokol imzalamış, bir mutabakat metni
kamuoyuna duyurulmuş ve ondan bir gün sonra Sayın Başbakan bu
mutabakat metnini bir kenara atan bir konuşma yapmış, hemen onun
ertesinde böyle bir talep, doğrusu, iki partinin bir araya gelmesinin
önünde bir engeldi. Sayın Canikliye bunu ifade ettim yani
tasarının içeriğiyle ilgisi olmaksızın usul
açısından bu desteği veremeyeceğimizi ifade ettim ama
Sayın Bakan ona rağmen burada çıkıp bunun aksini ifade
edebiliyor, üzüntü duyuyorum.
İşsizlik
Fonuyla ilgili olarak da Sayın Bakan doğruyu söylemiyor. Bakın,
2009 yılı Türkiye tarihinin en büyük işsizliğinin
yaşandığı yıldır. Fonun 5,5 milyar lira faiz
geliri vardır, buradan sigorta gideri olarak ödenen 1,1 milyar TLdir
sadece, diğer gelirleri saymıyorum.
Hepinize
saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Sayın Başkan
Sayın Başkan
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Hamzaçebi.
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Sayın Başkanım, izin verirseniz,
Sayın Akif Hamzaçebi beni şahit gösterdi, lütfen ben de
şehadetimi
BAŞKAN Ne
için Sayın Canikli? (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
Bir saniye
sayın milletvekilleri, lütfen, Sayın Canikli ifade edebiliyor.
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Sayın Hamzaçebi bahsettiği
görüşmelerde şahsımın da bulunduğunu -ki bulundum- ve
şahit olduğumu ifade etti. Dolayısıyla, orada olan
hususların gerçek boyutuyla
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) Bir sataşma yok ama benim için
konuşmanızda bir sakınca yok.
NURETTİN CANİKLİ
(Giresun) Sataşma açısından söylemiyorum, düzeltmek
açısından
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) Benim için konuşmanızda bir
sakınca yok, memnun olurum.
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Hayır, sataşma için değil,
sataşma yok.
BAŞKAN
Sataşma yoksa sözleriniz tutanaklara geçti Sayın Canikli.
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Hayır ama bana atfedilen, Sayın
Başkan, şahsıma atfedilen içerikle ilgili bir düzeltme yapmam
gerekiyor, onu ifade ediyorum.
BAŞKAN
Tutanaklara geçti Sayın Canikli, tamam.
NURETTİN CANİKLİ
(Giresun) Hayır, ama daha içeriğini konuşmadım Sayın
Başkan, içeriğiyle ilgili bir şey söylemedim. İzin
verirseniz
Sayın Başkanım, bir sataşmaya meydan
vermeyeceğim.
BAŞKAN Ama
ancak sataşma nedeniyle söz verebiliriz Sayın Canikli. Yani,
şimdi, İç Tüzükün 69uncu maddesine göre eğer bir sataşma
olduğunu iddia ediyorsanız söz verelim.
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Sayın Başkan, konuşmamın
içeriğiyle ilgili farklı ifade edildiğini düşünüyorum ve
inanıyorum. Onu düzeltmek açısından söz istiyorum Sayın
Başkanım.
BAŞKAN
Yerinizden iki dakika söz veriyorum.
Buyurun Sayın Canikli.
NURETTİN CANİKLİ
(Giresun) Sayın Başkan sistem açılmadı, kürsüden iki
dakika
BAŞKAN - Sistem arızalı galiba, kürsüye
buyurun Sayın Canikli. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
3.-
Giresun Milletvekili Nurettin Caniklinin, İstanbul Milletvekili Mehmet
Akif Hamzaçebinin şahsına sataşması nedeniyle
konuşması
NURETTİN CANİKLİ
(Giresun) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli arkadaşlar, o gün,
Sayın Hamzaçebinin ifade ettiği gibi, Sayın
Bakanımızla birlikte hem MHP Grup Başkan Vekiliyle görüştük
-Bakanımızla görüştü- ve hem de Sayın Hamzaçebiyle. Bu konunun
bir an önce yasalaşması ve Meclisin bir an önce tatile girmesinin
sağlanması noktasında bir mutabakat oluşur mu?
çerçevesinde bir görüşme oldu. İfadeleri tam olarak
hatırlamıyorum ama içeriğine bir karşı
çıkış söz konusu değildi Sayın Hamzaçebi, çok net
olarak söylüyorum veya benim algılamam o şekildeydi.
Bakın
AYTUĞ ATICI (Mersin) O da
aynı şeyi söylüyor zaten.
NURETTİN CANİKLİ
(Devamla) Sayın Bakanımız da onu söylüyor zaten.
Ama yanlış
hatırlamıyorsam ertesi gündü
Biraz önce Sayın Hamzaçebinin
gerekçesini ben de şimdi öğrenmiş oldum veya o zaman da belki
konuşulmuş olabilir. Ha, söylemişti, evet, o zaman da
söylemişti gerekçeyi. Yani Sayın Başbakanımızın
mutabakat metni üzerine yaptığı bir açıklamadan dolayı
böyle bir muhalefet ya da -neyse işte, ona ne derseniz deyin- bir tarz
içerisinde olacaklarını ifade ettiler. Yani içerikle ilgili
Sayın Hamzaçebi herhangi bir itiraz belirtmedi.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(İstanbul) Değerlendirme yapmadım içeriğiyle ilgili.
NURETTİN CANİKLİ
(Devamla) Evet, doğru.
Doğal olarak biz de bunu nasıl
algılıyoruz? Bu tür görüşmelerde çok sık yaparız, yani
Meclis çalışmalarında, doğal olarak, böyle bir şey
olduğu zaman da biz bunu olumlu olarak algılarız. Yani belki
yorumumuz yanlış olabilir ama bir mutabakat olarak
değerlendiririz. Aynen öyle, yani gerçekten öyle çünkü sıcak baktığınız
zaman, içeriğiyle ilgili herhangi bir itiraz olmadığı
zaman, Genel Kurulda görüşülmesi istenilen bir kanun teklifi ya da
tasarısında böyle değerlendirmemiz son derece doğaldır.
Söylediğimiz odur. Sayın Bakanımızın söylediği de
odur, bizim de söylediğimiz odur. Yoksa o gün tam açık bir
şekilde kabul ettiniz, Konuşmayacağız, muhalefet
yapmayacağız. dediniz, ondan sonra vazgeçtiniz gibi bir
iddiamız söz konusu değil zaten. Yani orada aslında belki sizin
-bunu yorum olarak söylüyorum, bu kısmı yorumdur-
açıklamanızdan, sonradan bir fikir değişikliği olmuş gibi gözüküyor. Yani
bilemiyorum. Hayır, siz
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Canikli, lütfen
Genel Kurula hitap edin, karşılıklı
konuşma usulümüz yok.
Buyurun.
NURETTİN CANİKLİ
(Devamla) Teşekkür ediyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
OKTAY VURAL (İzmir) Sayın
Başkan, efendim bu görüşmelerde muhtevanın ne olduğunu
anlayamadık. Belki Telekomünikasyon İletişim
Başkanlığından bu görüşmenin tutanaklarını
istersek -dinlemiş olabilirler- Meclis faydalanır bunlardan.
BAŞKAN Zaten Sayın
Hamzaçebinin söylediklerinden de farklı bir şey
algılanmadı burada.
Buyurun Sayın Bakan.
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK
BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; hepimiz milletvekiliyiz bakınız. Bu
şerefli millet bizi buraya gönderdi. İnsanlar belli değerler
için yaşarlar. Bu hepimiz için geçerlidir.
Bakınız, burada ben,
çarşamba günü bu sıralarda Sayın Akif Hamzaçebi Beye dedim ki:
Bir önemli düzenleme var, bütün sosyal
tarafların mutabakatıyla bunun mutlaka ötelenmesi gerekiyor
diye ifade ettim. Bunu Milliyetçi Hareket Partisi Grubuna da götürdüğümü söyledim ve Sayın
Hamzaçebi baktı, çok
Yani sıcak bir yaklaşım içerisinde. Döndüm
ben -Sayın Vural da burada bakınız- dedim ki: Bakın
Sayın Vural, siz inceleyecektiniz, CHPde de bir itiraz yok, bu konuyu
çözmemiz gerekiyor. Aciliyeti var çünkü perşembe günü Meclis tatil olacak.
Aciliyeti bu. Sayın Vurala bu şekilde ifade ettik, yanımda da
Sayın Canikli vardı. Ben ne konuştuğumu biliyorum.
Sayın Cumhuriyet Halk Partisi
yetkililerinden bana -hiç birisinden- o gün en ufak bir itiraz, olamaz bu
iş denilmedi fakat bir gün sonra Sayın Genel Başkan yani
Sayın Kılıçdaroğlu, Sayın
Başbakanımızın grup konuşmasına atfen -ki
bununla, bu konuda aracı olan değerli milletvekillerimiz Sayın
Çetin ve Sayın Çelebinin araya girmelerine rağmen- salı günü
bunun olamayacağı ifade edildi. Yani iki gün arasında böyle bir
fark var. Benim de medyaya nezaketen söylediğim: Olumsuz bir şey yok,
büyük ihtimalle bu yasa gerçekleşecek ama bir gün sonra,
olmayacağı
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK
BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa)
CHPnin böyle bir tutumu var. dedim.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum
Sayın Bakan.
İZZET ÇETİN (Ankara)
Medyaya biraz az konuşun Sayın Bakan.
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK
BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa) Bunun ne yalanla ne dolanla bir
ilgisi yoktur. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın Bakan,
teşekkür ediyorum, konu anlaşılmıştır.
XI.-
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER (Devam)
A)
Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.-
Çorum Milletvekili Salim Uslunun, 2822 Sayılı Toplu İş
Sözleşmesi, Grev ve Lokavt Kanununa Bir Geçici Madde Eklenmesi
Hakkında Kanun Teklifi ve Sağlık, Aile, Çalışma ve
Sosyal İşler Komisyonu Raporu (2/1) (S.Sayısı:1) (Devam)
BAŞKAN
- Soru-cevap işlemi yapılacaktır.
Sayın Tanal, buyurun.
MAHMUT TANAL (İstanbul)
Teşekkür ederim Başkan.
Değerli milletvekilleri,
şimdi, bu komisyon 13 Temmuz 2011 tarihinde saat 17.00de
toplanmış durumda. Daha doğrusu, yasa teklifi yani 13/7/2011
tarihinde komisyona gönderiliyor. Komisyon, bugün itibarıyla, 15/7/2011
tarihinde saat 14.00te toplanıyor. Tüzükümüzün 36ncı maddesi
uyarınca Komisyonlara havale edilen işlerin görüşülmesine,
havale tarihinden itibaren kırksekiz saat sonra başlanabilir.
deniliyor. Olayımıza baktığımız zaman, bu
kırk sekiz saat dolmadan bu görüşülmüş durumda.
Biz, milletvekili yemini ederken
Anayasaya sadakatten ayrılmayacağımıza şerefimiz ve
namusumuz üzerine ant içmiştik. Yani bu şekilde bunu kurula getiren
arkadaşlarımız Anayasayı ihlal etmektedirler. Bu sebeple
kanunun görüşülmesi Anayasaya ve Tüzüke aykırıdır.
Saygılarımı sunuyorum.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE
SOSYAL İŞLER KOMİSYONU
BAŞKANI CEVDET ERDÖL (Ankara) Sayın Başkan, konuya bir cevap
vermek istiyorum.
BAŞKAN Buyurun.
SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE
SOSYAL İŞLER KOMİSYONU
BAŞKANI CEVDET ERDÖL (Ankara) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; konu hakkında açıklama yapmam gerekiyor çünkü
anılan tarihte yani 13 Temmuz 2011 Çarşamba günü komisyona kanun
teklifinin geliş saati 11.30dur.
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) Üyelere
ne zaman gönderdiniz Başkan?
NURETTİN CANİKLİ
(Giresun) Havale tarihi
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, lütfen
SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE
SOSYAL İŞLER KOMİSYONU
BAŞKANI CEVDET ERDÖL (Ankara) Tekrar ediyorum: Komisyona geliş
saati 11.30dur ve ben, Kanunlar ve Kararlar Genel Müdürlüğünün
görüşünü de almak suretiyle biraz da zaman, saat 14.00te
Yani bugün saat
11.30da gündeme alabileceğim bir kanun teklifini saat 14.00te gündeme
almış bulunmaktayım. Anayasaya ve İç Tüzüke
aykırı hiçbir yönü bulunmamaktadır.
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin)
Sayın Başkan, üyelere ne zaman gönderdiniz?
SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE
SOSYAL İŞLER KOMİSYONU
BAŞKANI CEVDET ERDÖL (Ankara) Ayrıca, görüşmelere 15 iktidar,
AK PARTİ grubuna dâhil milletvekili, 2 milletvekilimiz Milliyetçi Hareket
Partisi Grubuna dahil, 5 milletvekilimiz de Cumhuriyet Halk Partisi Grubuna
dahil olmak üzere toplam 22 milletvekili görüşmelere
katılmıştır. Burada da
Yani bir partinin komisyonumuza üye
vermemesi komisyonumuzu asla kilitlemez, biz
çalışmalarımıza devam ederiz, toplantı yeter
sayısı İç Tüzükte bellidir.
Saygılar sunarım efendim. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Sayın Tanal, buyurun.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Efendim,
Komisyonun -ilk toplandığı tarih- 13 Temmuz 2011 tarihli
birleşiminde saat 19.00da toplanacağı hususunda açıklama
vardır. Yani bir önceki birleşim tutanaklarını eğer
okursak, incelersek biraz önce konuşmacı arkadaşımızın
dediği açıklamaların hakikate aykırı olduğu anlaşılacaktır.
İyi akşamlar, saygılar.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum
Sayın Tanal.
Bekleme süresiyle ilgili İç
Tüzükün 36ncı maddesi: Komisyonlara havale edilen işlerin
görüşülmesine, havale tarihinden itibaren kırksekiz saat sonra
başlanabilir. Yani burada esas olan havale tarihi.
Diğer taraftan Anayasaya
aykırılık iddiasıyla ilgili, sayın milletvekilleri,
Anayasanın 95inci maddesi, İç Tüzük hükümlerinin, siyasi parti
gruplarının, Meclisin bütün faaliyetlerine üye sayısı
oranında katılmalarını sağlayacak yolda düzenleneceğini
öngörmüş ve İç Tüzükün 21inci maddesi de bu hüküm doğrultusunda
komisyonlara siyasi parti gruplarının üye sayısı
oranında temsilini sağlamıştır. Başkanlık
Divanı bu hüküm doğrultusunda siyasi parti gruplarının
komisyonlardaki oranlarını tespit ederek gruplara bildirmiş ve
Anayasanın 95inci maddesi gereğini yerine getirmiştir. Siyasi
parti gruplarının bu haklarını kullanmaması veya geç
kullanması hâlinde komisyonların oluşturulmaması söz konusu
olamaz. Bu tür bir düşünce Türkiye Büyük Millet Meclisinin faaliyette
bulunmasını imkânsız kılabilir. Herhangi bir siyasi parti
grubu komisyonlara hiç üye bildirmeyerek Türkiye Büyük Millet Meclisinin bütün
faaliyetlerini engelleyebilir. Anayasanın böyle bir durumu öngörmüş
olduğu düşünülemeyeceğine göre makul bir süre içinde üye
bildirmemiş olması hâlinde faaliyetlere devam etmekten başka
çözüm yoktur. Öte yandan siyasi parti gruplarına verilen bir hakkın
kullanılmamasının diğer siyasi partilerin
haklarını kullanmalarını engellemesi düşünülemez.
Bu nedenlerle bazı siyasi parti
gruplarının kendi tercihleri nedeniyle komisyonlarda temsil
edilmemiş olması hâlinde komisyonların Anayasaya
aykırı olduğunu kabul etmenin imkânı yoktur.
Bilgilerinize sunulur.
Teklifin tümü üzerindeki
görüşmeler tamamlanmıştır.
Maddelerine geçilmesini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 21.37
DÖRDÜNCÜ
OTURUM
Açılma
Saati: 21.49
BAŞKAN:
Başkan Vekili Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER: Fatih
ŞAHİN (Ankara), Bayram ÖZÇELİK (Burdur)
----- 0 -----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri,
Türkiye Büyük Millet Meclisinin 11inci Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.
1 sıra sayılı Teklifin
görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Komisyon ve Hükûmet yerinde.
1inci maddeyi okutuyorum:
TOPLU
İŞ SÖZLEŞMESİ, GREV VE LOKAVT KANUNUNA BİR
GEÇİCİ MADDE EKLENMESİ HAKKINDA KANUN TEKLİFİ
MADDE 1 5/5/1983 tarihli ve 2822
sayılı Toplu İş Sözleşmesi, Grev ve Lokavt Kanununa
aşağıdaki geçici madde eklenmiştir.
GEÇİCİ MADDE 2- Bu
Kanunun 12 nci maddesi gereğince yayımlanması gereken
istatistikler 31/12/2011 tarihine kadar yayımlanmaz. Bu tarihten sonraki
ilk istatistik yayımlama dönemine kadar Bakanlıkça
yayımlanmış bulunan en son işçi ve üye istatistikleri
geçerli sayılır.
BAŞKAN Madde üzerinde Cumhuriyet
Halk Partisi Grubu adına söz isteyen Süleyman Çelebi, İstanbul
Milletvekili.
Buyurun Sayın Çelebi. (CHP
sıralarından alkışlar)
Süreniz on dakikadır.
CHP GRUBU ADINA SÜLEYMAN ÇELEBİ
(İstanbul) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri;
görüşülmekte olan kanun tasarısı üzerinde Cumhuriyet Halk
Partisinin görüşlerini sizinle paylaşmak üzere söz almış
bulunuyorum.
Öncelikle, tabii biraz önce
yapılan tartışmalar, içerik, bu süreci gölgelememeli ve bu ciddi
konunun aslında açığa çıkmasını da engellememeli.
Yıllardan beri -bu Genel Kurul
tutanaklarında da siz bileceksiniz, komisyonda da bilinecektir ki- bu son
defa olmak üzere uzatılan iradenin hiçbir zaman sonu gelmemiştir.
Yaklaşık tam iki buçuk yılı aşkın bir dönemden
beri bu tasarının temelini oluşturan düzenleme, iki buçuk
yıldır istatistik yayınlanması adına engellenmektedir
ve sendikal hareket bu anlamda ciddi kan kaybetmektedir.
Öncelikle şunu özellikle
vurgulamak isterim: Hep 12 Eylülden dem vururuz, AKP İktidarı hep 12
Eylülle hesaplaşacağını söyler ama 12 Eylül ürünü Sendikalar
Yasası, YÖK, RTÜK, benzeri konuları kendi lehine çevirdiği zaman
hiç oralı olmaz ve bu olayda da görülüyor ki bizim irademiz ve Cumhuriyet
Halk Partisinin duruşu, bu sorunun çözümünün ivedi olarak çözülerek
örgütlü sendikal yapının bir an önce bu ülkede egemen
kılınmasıdır. 1980 darbesinde Türkiyenin nüfusu 44
milyondu, aktif sendikalı işçi sayısı 2 milyon 700 bindi;
bugün Türkiyenin nüfusu 74 milyon, aktif sendikalı işçi
sayısı 650 bin civarında.
Bakın, biraz önce terörden
bahsettik, biraz önce onları burada kınadık. Terörün,
şiddetin ve benzeri bütün uygulamaların panzehiri bu ülkede örgütlü
toplumu yaratmaktan geçiyor. Örgütlü toplumların yeterince etkin
olmadığı, sivil toplumların yeterince etkin
olmadığı ülkelerde ne terörle ne şiddetle başa
çıkılabilir. O nedenle, sendikal örgütlenme özgürlüğü önündeki
engellerin öncelikle kaldırılması gerekiyor.
Dolayısıyla, bugün
görüştüğümüz yasanın özünde, yine burada iradeler hep
kullanılırken, işleyiş konfederasyonunun iradesi var.
Canı yanmış, geleceğinden kaygılı, başka da
bir çare kalmamış sendikal yapılar bu iradeye teslim olmak
zorunda kalıyorlar. Kırk katır mı, kırk satır
mı? uygulamasıyla baş başa kalıyorlar, çünkü
başka seçenekleri yok. Eğer bu iradeye uygun davranmasalar, o zaman
da işte, toplu sözleşme yapma imkânları elinden
alınacak, o zaman da sendikal
hareketle ilgili zaten yok olmuş bir süreci tamamen noktalamış
olacaklar. Bunu zorlayarak değil, esasını çözerek biz bu
sorunların aşılmasının gerekliliğine
inanıyoruz.
Şimdi, Üçlü Danışma Kurulu
-burada iradeler konuldu- toplanır ama bugüne kadar bu toplanan iradeler
Bugüne kadar Üçlü Danışma Kurulunda alınan kararların hepsi
uygulandı mı? Karşı çıktığımız
diğer yasalarda karşı çıkışlara ilişkin
iradelere saygı gösterildi mi? Hayır. Bir tek konuda gösteriliyor:
Sendikal yasalarda mutabakatla gelin önümüze. Mutabakatınız varsa,
biz bu sorunu aşarız. deniyor.
Şimdi, mutabakat nerede aranacak
değerli arkadaşlar? Nerede mutabakat aranması gerekiyor? Nerede
irade kullanılması gerekiyor? Öncelikle, iktidar partisi buna
doğru bir karar vermesi lazım. İrade şu: Bir sendika veya
bir işveren örgütü bir konuda zorluk çıkartır, işine
gelmediği bir konuda sonuna kadar direnir, E, ne yapalım, burada irade
yok. denilir ve o yasa bir türlü yasalaşmaz. Oysa, ILOnun temel hukuk
kurallarını uygulamaya koyduğunuz zaman 144üncü maddeye
aykırı bir uygulama yapıyor olmuyorsunuz. Tam tersine
uluslararası sözleşmelerin gereğini yerine getiriyorsunuz,
Avrupa Sosyal Şartının gereğini yerine getirmiş
olacaksınız ve bu, bizim Hükûmetimizin, bizim Parlamentomuzun daha
önce aldıkları kararlara uygun bir davranış göstermesinin
de gereğidir.
Şimdi, bakın,
Anayasanın 90ıncı maddesi şu anda ihlal ediliyor. Önce,
idare tarafından ihlal ediliyor. İdare bu konuda tasarruflarını
sonuna kadar kullanıyor. Esas buna sahip çıkması gereken
Parlamento, buna sahip çıkması gereken Hükûmet tam tersi uygulamalar
yapıyor.
Bu iktidar döneminde emeklilerin
sendikası kapatıldı değerli arkadaşlarım yani
kapatma üzerine uzmanlar artık. On yıldan beri faaliyette bulunan
emeklilerin sendikasının kapatılma talebinde bulunan
İçişleri Bakanıdır. Oysa, Anayasanın
90ıncı maddesine göre, uluslararası sözleşmelere göre
kurulan sendikaların bu anlamda en temel hakkı çiğnenmektedir ve
ihlal edilmektedir. Çiftçilerin sendikası kapatılmaktadır,
gençlik sendikası kapatılmaktadır, en son yargı
sendikasının kapatılmasıyla ilgili davayı yine ilgili
taraflar açmaktadır.
Şimdi, sendikal düzen olmasın
isteniyor. Olursa da cılız olsun, olursa da güdümlü olsun, biz
istediğimiz gibi yönetelim, bizim tekelimizde olsun, bizim irademizde
olsun, onun dışında bir sendikal yapı olsun istenmiyor.
Dolayısıyla bizim bu yasayla ilgili tek yanlı bir kararla
değil, bir mutabakat içinde sorunlarımızın çözümü konusunda
iradelerimizi çok daha net koymaya ihtiyacımız var.
Değerli arkadaşlarım,
şimdi, toplu sözleşme hakkı Meclisten geçtiği ifade edildi.
Şimdi, bakın, kamu çalışanlarının beklediği,
temel olarak da ağustos ayında uygulanmaya geçen en temel hakkı
Anayasa hükmüne rağmen uygulanmıyor. Kamu
çalışanlarının toplu sözleşme hakkı, yine eski
usul görüşme sisteminde yürütülüyor. Bize göre tabii, hani, biz burada
söyledik, işte Karşı çıktı CHP grubu filan diyor,
Siz karşı çıktınız
Evet, o düzenleme, Anayasa
hükmündeki o düzenleme sözleşme diyor. Sözleşme deyince
sözleşme olmuyor. Bu, yine ILOnun 87 sayılı örgütlenme
özgürlüğüne aykırı ve toplu iş sözleşme yapabilme
hakkını engelleyen en önemli kritik nokta şudur: Grev hakkı
olmayan bir uygulama toplu sözleşme hakkını beraberinde
doğurmaz. Dolayısıyla şimdi, bugün, üç konfederasyonun
özellikle hatası olmayan ama gerekçede özellikle ileri sürülen sendikalar
bildirimini yapmadılar eksikliği aslında sendikal harekete de
bir haksızlık. Çünkü bunu uygulamaya koyması gereken
bakanlık iradesidir, bunu uygulamaya koyacak irade Meclistir, bunun yasal
düzenlemesinin yapılacağı yer de Türkiye Büyük Millet
Meclisidir. Bir an önce bu sendikal yasaların yürürlüğe konması
acil bir talep olarak ortada duruyor. Dolayısıyla, bizim şimdi,
bu aşamada -özellikle, Komisyonda da ifade ettiğim için söylüyorum-
daha Komisyon seçilmemiş. Komisyon bildirimi dahi Meclise yapılmadan
biz Komisyon toplantısını yaptık. O akşam biliyor
Sayın Komisyon Başkanımız da- orada da söyledim, bugün de
gerekçelerimizde bu itirazımızı yaptık. Kırk sekiz
saat dolmadan Komisyon bugün toplanmıştır, Anayasa
açısından da usulsüz bir uygulama burada da çok net olarak
yapılmıştır.
Dolayısıyla, böyle alelaceleye getirmeden, bu
hakların kullanımını doğru bir yasal düzenlemeyle,
Meclis iradesiyle çözmemiz gerekiyor çünkü toplumun beklediği bizden, kamu
çalışanlarının beklediği bu. İşçilerin
beklediği bizden, gerçekten sendikal yaşamın
demokratikleşmesiyle ilgili bir sendika yasasının yürürlüğe
konulmasıdır.
Hepinizi saygıyla, sevgiyle
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum
Sayın Çelebi.
Başka söz talebi yok.
Soru-cevap işlemi
yapılacaktır.
Sayın Tezcan, buyurun.
BÜLENT TEZCAN (Aydın) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; hepinize saygılar sunuyorum.
İç Tüzükün 52nci maddesi çok net,
Genel Kurula sevk edilen bir komisyon raporu veya herhangi bir metin aksine
karar alınmadıkça kırk sekiz saat geçmeden görüşülemez.
diyor. Bu metin, gerek komisyon raporu gerek muhalefet şerhi gerekse metin
Genel Kurula bugün burada dağıtıldı. Ben bu metni burada
gördüm, birçok milletvekili arkadaşlarımız da burada gördü.
36ncı maddedeki düzenleme komisyonda yapılacak görüşmelerle
ilgilidir. Bu nedenle, ilgili yasanın burada görüşülmesi İç
Tüzükün 52nci maddesine açıkça aykırıdır.
Teşekkür ediyorum.
Saygılar sunuyorum.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum
Sayın Tezcan.
Bu konuda Danışma Kurulunun
kararı var, onun için uygulama bu şekilde.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
2nci maddeyi okutuyorum
OKTAY VURAL (İzmir) Önerge
vardı.
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, birleşime beş dakika ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 22.04
BEŞİNCİ
OTURUM
Açılma
Saati: 22.08
BAŞKAN:
Başkan Vekili Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER: Fatih ŞAHİN
(Ankara), Bayram ÖZÇELİK (Burdur)
----- 0 -----
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 11inci Birleşiminin
Beşinci Oturumunu açıyorum.
1 sıra sayılı Teklifin
görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Komisyon ve Hükûmet yerinde.
Yeni geçici madde eklenmesine dair bir
önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 1 Sıra
Sayılı Kanun teklifine aşağıdaki geçici maddenin
eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Süleyman Çelebi Candan Yüceer Kadir
Gökmen Öğüt
İstanbul Tekirdağ İstanbul Musa Çam Özgür Özel
İzmir
Manisa
Geçici Madde 3: 31.12.2015 tarihine
kadar uygulanmak üzere herhangi bir iş kolunda kurulu bulunan işçi
sendikası, toplu iş sözleşmesinin kapsamına girecek
işyeri veya işyerlerinin her birinde çalışan işçilerin
yarıdan fazlasının kendi üyesi bulunması halinde bu
işyeri veya işyerleri için toplu iş sözleşmesi yapmaya
yetkilidir. İşletme sözleşmeleri için işyerleri bir bütün
olarak nazara alınır ve yarıdan fazla çoğunluk buna göre
hesaplanır.
Bir işveren sendikası, üyesi
işverenlere ait işyerleri, sendika üyesi olmayan bir işveren ise
kendi işyeri veya işyerleri için toplu iş sözleşmesi
yapmaya yetkilidir.
BAŞKAN Komisyon önergeye
katılıyor mu?
SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE
SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI CEVDET ERDÖL (Ankara)
Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet
katılıyor mu?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK
BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa) Katılmıyoruz çünkü
diğer maddelerde de benzer düzenlemelerin değişmesi gerekiyor.
2822yi toptan değiştireceğimizi az önce ifade etmiştim
efendim.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum
Sayın Bakanım.
SÜLEYMAN ÇELEBİ (İstanbul)
Gerekçelerimi açıklayabilir miyim?
M. AKİF HAMZAÇEBİ
(İstanbul) Sayın Süleyman Çelebi
BAŞKAN Önerge üzerinde söz
isteyen Süleyman Çelebi, İstanbul Milletvekili.
Buyurun Sayın Çelebi. (CHP
sıralarından alkışlar)
SÜLEYMAN ÇELEBİ (İstanbul)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, temel
sorunumuz şu: Yüzde 10 barajı. Konuştuğumuz bu. Yüzde 10
barajı dünyada uygulaması olmayan bir baraj sistemi. Gene birçok
ülkede uygulanmayan, dünyanın hiçbir yerinde uygulanmayan bir uygulama da
noter şartı. Türkiye sendikal hareketini aslında kuşatan,
örgütlenme özgürlüğünü yok eden en önemli düzenlemenin başında
yüzde 10 barajı diye ortaya koyduğumuz bir sistem gelmektedir ve
günlerce de yıllarca da bunu tartışmaya devam etmekteyiz.
Şimdi, bugün bu şekliyle
kabul edilmesi hâlinde, yani bir erteleme daha söz konusu olduğunda
yaklaşık iki buçuk yılı aşkın süreden beri eski
istatistik esas alınarak yapılan uygulama bir altı ay daha sürdürülecek.
Bu son. diyor ama son olması hep burada temenni edilmiştir,
konuşulmuştur ama sonlanmamıştır. Şimdi, o günden
bugüne kadar birçok sendika aslında o istatistiğin de
dışında yeni bir süreç yaşamışlardır ama
toplu sözleşme hakkına kavuşamamışlardır. Onlara
ciddi bir haksızlık yapılmaktadır ve o anlamda bir
hukuksuzluk yapılmaktadır. Bizim önerimiz ise tabii ki kapsamlı
bir Sendikalar Yasasının değişikliğine ihtiyaç var.
Çok kapsamlı, 2821 ve 2822 sayılı Sendikalar ve Toplu
İş Sözleşmesi, Grev ve Lokavt Yasasında acil bir
değişikliğe ihtiyaç var ama en azından, sevgili
milletvekilleri, bu sürecin aşılması adına, bir nefes alma
adına ve diğer, iki buçuk yıldan bu zamana kadarki bu süreçte
sendikal konumları, o barajın bir niteliğe dönüştüğü
ama toplu sözleşme hakkına kavuşamayan sendikalara bir hukuksuzluğun,
bir adaletsizliğin engellenmesi adına bu teklifimizin
doğrultusunda bir karar vermenizi diliyoruz çünkü en azından böylesi
bir düzenleme ortaya konulduğunda baraj diye bir sorun kalmayacaktır.
İlk adım olarak da bu Meclis, ilk düzenlemesinde de Türkiye'nin bir
önemli ayıbını bugün kaldırmış olacaktır.
Bir 12 Eylülle hesaplaşmaysa bugün o hesaplaşmayı yapma
imkânına sahip olacaktır. Buradan başlayalım, buradan
yürüyelim. (CHP sıralarından alkışlar) Buradan yol
yürüyerek ilk başlangıcı 24üncü Dönem Parlamentoya nasip olacak
bir yaklaşımı hep beraber ortaya koyalım diye
düşünüyoruz.
İkinci olay şu: Demin
açıklamalar yapılırken yani Sendikalar kapatılsın.
Hayır, biz bu baskıdan bu sendikaları kurtarmak istiyoruz.
Kırk katır mı kırk satır mı yaklaşımından
bu sendikal hareketi kurtarmak adına diyoruz ki daha önce de aynı
tehditleri ben Konfederasyon Başkanıyken yedim Ne yapalım,
eğer bunu uzatmazsak siz barajın altında
kalacaksınız. Kalalım da bütün Türkiye ve bütün dünya bu
rezaleti bir gün daha iyi görsün, bu kadar bin üyeyle niye barajın
altında kaldığımızı bir de siz izah edin diye
bunu söyledik. (CHP sıralarından alkışlar)
Dolayısıyla, bugün Hükûmetin
aslında temel gündemini biliyoruz. Temel gündemi şu: Tabii ki
kıdem tazminatının yeniden bir hak kaybı doğuracak
şekilde ele alınmasıdır, bölgesel asgari ücretin
yaygınlaştırılmasıdır, özel istihdam
bürolarının kurulmasıdır ve daha esnek çalışma
modellerinin, çağrı üzerine çalışma modellerinin yeniden
bize dayatılmasıdır. Çalışanların zaten
hakları budanmıştır, sendikal örgütleri yok
edilmiştir, tek güvencesi olan örgütlenme özgürlüğü diye bir özgürlük
de bizim ülkemizde bulunmamaktadır. Örgütlenme özgürlüğünün önünü
açacak en temel düzenlemeye gelin birlikte adım atalım, birlikte
katkı verelim, bu yasaya bugün onurluca, bu sürece katkı vererek ilk
ayıptan Türkiyeyi kurtaralım diye düşünüyorum.
Hepinizi saygıyla, sevgiyle
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum
Sayın Çelebi.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
2nci maddeyi
okutuyorum:
Madde
2- Bu Kanun, 1/7/2011 tarihinden itibaren geçerli olmak üzere yayımı
tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN
Madde üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz isteyen Musa Çam, İzmir
Milletvekili. (CHP sıralarından alkışlar)
Süreniz on
dakikadır Sayın Çam.
CHP GRUBU ADINA
MUSA ÇAM (İzmir) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
2822 sayılı Yasanın değişiklikleriyle ilgili söz
almış bulunuyorum. Hepinizi sevgi ve saygıyla selamlıyorum.
Dün
Diyarbakırda yaşamını yitiren askerlerimize Tanrıdan
rahmet, ailelerine de başsağlığı diliyorum.
Dün yine
İzmirde Çiğli Hava Üssünde eğitim uçuşu yapan, ana jet
üssünden kalkan bir uçağımız İzmir Güzelbahçede denize
düştü ve 2 askerimiz şehit oldu. Onları da rahmetle
anıyoruz, ailelerine ve yakınlarına
başsağlığı diliyoruz.
Tabii ki bizler
burada bugün başsağlığı temennilerimizi, dileklerimizi
ilettik ama sonunda yaşamlarını yitiren bu insanların
ailelerinin ve yakınlarının, eşlerinin ve çocuklarının
yıllardır büyük bir ıstırap ve büyük bir acı
çektiğini hepimiz biliyoruz ve bunları da unutmamamız gerekir.
Bu sorunları ve bu problemleri sürekli erteleye erteleye halının
altına itmek yerine bu sorunun oturulup konuşulması,
tartışılması ve artık bundan sonra bu ülkede, bu
coğrafyada hiç kimsenin hayatını kaybetmemesi gerekiyor.
Aslında belki dün 13 kişinin hayatını kaybettiği, 2
askerin kaçırıldığı, bir şantiyede de 3 işçinin
kaçırıldığı bugünlerde belki Meclisin tatile girmesi
yerine bu sorunları oturup tartışması ve bu
sorunlarına çözümünü bulması gerekiyor diye düşünüyorum.
Verilen yasayla
ilgili, 2822 sayılı Yasanın değiştirilmesiyle ilgili
yasayla ilgili şunu söylemek gerekiyor: 12 Eylül askerî darbesi bilinçli
ve sistemli bir şekilde Türkiyede sendikal hak ve özgürlüklerin ve
işçilerin örgütlenmesinin önünde büyük bir engel oluşturdu. 2821 ve
2822 sayılı Yasa ve buna ek olarak da Siyasi Partiler ve Seçim Kanunu
dâhil olmak üzere getirilen bu antidemokratik yasalar ne yazık ki bugüne
kadar gelen bütün hükûmetler tarafından görmezden gelindi ve bu
antidemokratik yasalar ve kanunlar değiştirilmedi. Özellikle
Türkiyede örgütlülüğün önündeki en büyük engel olan yüzde 10 barajı
ve noter harcı dâhil olmak üzere, bunlara hiçbir siyasi iktidar maalesef
elini uzatıp da bunların değiştirilmesi için hiçbir çaba ve
gayret göstermedi. Buna dokuz yıldır iktidarda olan AKP
İktidarı da dâhildir. Bugüne kadar, çalışma
yaşamıyla ilgili, önünde bulunan engellerin ve yasakların
kaldırılması için hiçbir çaba ve gayret göstermedi.
Biraz önce Sayın Bakan burada
konuştu. 15-17 Şubat 2008 tarihinde Kadıköy Suadiyede
DİSKin 13. Genel Kuruluna konuk olarak katıldı ve bu sorunlar
orada konuşuldu ve orada dile getirildi. Sayın Bakan da orada söz
verdi. Bakan olarak orada bulundu, 13. Genel Kurulda ve Genel Kurulda dedi ki
Artık çalışma hayatının demokratikleştirilmesi ve
ILO sözleşmelerine uygun bir 2821 ve 2822 sayılı Yasaların
mutlaka yapılması gerektiğinin sözünü 15-17 Şubat 2008
tarihinde DİSKin 13. Genel Kurulunda verdi. Şimdi bakıyoruz, aradan üç yıl
geçti, aradan üç yıl geçmesine rağmen
Sayın Bakan gitti, tekrar
geldi, ayrı bir konu ama hükûmetlerde bir devamlılık vardır.
O Bakan gitti, bir başka bakan geldi. Verilen sözlerin mutlaka yerine
getirilmesi gerekirken ne yazık ki bu sözler bugüne kadar yerine
getirilmedi.
Arkadaşlar, ortada bir sorun var,
bir problem var. Büyük bir bataklık ve bu bataklığın
mutlaka kurutulması gerekiyor. İki tane yöntem var. Yöntemlerden bir
tanesi, tıpkı bazı belediyelerde olduğu gibi, kamyonun
arkasına kükürdü doldurursunuz, püskürtürsünüz, o bataklığı
kurutmaya çalışırsınız veyahut da hayır, o
bataklığın köküne inersiniz, o bataklığı kökten
kurutursunuz. Yapılması gereken, palyatif çözümler yerine, bu
bataklığın kökten kurutulmasıdır, yok edilmesidir.
Bunun yapılması için de Sayın eski Konfederasyon
Başkanımızın getirmiş olduğu bu madde yerine,
palyatif madde yerine
İki senedir, bu Mecliste, bunlar, AKP Hükûmetinin
iktidarda olduğu dönemde hep erteleniyor öteleniyor, erteleniyor
öteleniyor. Bu ertelenme ötelenme geliyor
Sorun ortada, sendikaların
talepleri ve istekleri ortada, sürekli Üçlü Danışma Kurulunda
toplanılıyor, konuşuluyor. ILOya gidiyor, ILOda Sayın
Bakan çıkıyor, konuşuyor. ILO sözleşmelerine uygun yeni bir düzenlemenin
yapılacağının sözü veriliyor, taahhütte bulunuluyor ama
Türkiyeye geliniyor, bütün bu verilen sözlerden ve taahhütlerden vazgeçiliyor
ve tekrar eski tas eski hamam devam ediyor. Bunun değişmesi
gerekiyor, bunun değiştirilmesi gerekiyor.
Şimdi tekrar bir kez daha
altı ay süreyle bunun ertelenmesi gerekiyor, bu doğru değil. Biz
bunu söylediğimiz zaman, Sayın Bakanın söylediği gibi Ya,
sosyal demokrat bir parti sendikaların yok olmasına nasıl
rıza gösterir? gibi bir anlayışı ortaya koyuyor. Asla, böyle
bir şey söz konusu değil, bizim böyle bir düşüncemiz de yok. Biz
aslında bu sorunun kökten bir şekilde çözülmesini istiyoruz. Biz
bundan beslenen bir parti değiliz. Bakın,
bundan dolayı beslenen birtakım konfederasyonlar olabilir, bunun
değiştirilmesini istemeyen, yıllardır
değiştirilmesini istemeyen kimi konfederasyonlar da olabilir ama biz
öyle değiliz. Biz bunun değiştirilmesini istiyoruz. Yetmez,
Siyasi Partiler Kanunu ve Seçim Kanununun mutlaka değiştirilmesi
gerekiyor. Yüzde 10 barajının kaldırılması
gerektiğini yıllardır söylüyoruz ama ne yazık ki yüzde 10
barajının değiştirilmesi söz konusu olduğunda
Sayın Başbakan diyor ki: Biz mi getirdik? Evet, siz getirmediniz,
doğru ama ondan nemalanıyorsunuz, ondan faydalanıyorsunuz. Hani
58inci Hükûmetin Hükûmet Programında, 59uncu Hükûmetin Hükûmet
Programında, 60ıncı Hükûmetin Hükûmet Programında demokrasi ve özgürlüklerden bahsediyordunuz
da dokuz yıllık AKP Hükûmeti döneminde bütün bu yasaları, bütün
bu kanunları, Siyasi Partiler Kanununu, Seçim Kanununu neden
değiştirmiyorsunuz? Niçin? Çünkü oradan nemalanıyorsunuz ve
oradan besleniyorsunuz ve oradan büyüyorsunuz. Dolayısıyla samimi ve
içten olarak da bunların değiştirilmesini istemiyorsunuz.
12 Eylülle
hesaplaşacağız, hesaplaşıyoruz. diyorsunuz ama 12
Eylülün bütün antidemokratik yasaları ve kanunlarını aynen devam
ettiriyorsunuz. Biz iktidar olduğumuz için, biz
nemalandığımız için bunları değiştirmeye
gerek yok. Ne zaman biz faydalanmıyoruz, biz istemiyoruz, o zaman
bunları değiştiririz. Bu, çifte standarttır.
Demokrasilerde çifte standart olması mümkün değildir. Demokrasiyi biz
sadece kendimiz için değil hepimiz için ve herkes için istemeliyiz.
Dolayısıyla, bunun mutlaka değiştirilmesi gerektiğinin
bir kez daha altını çizmek istiyoruz.
Demokrasi karneniz
Gerek Sayın
Başbakan Hükûmet Programını okurken gerekse eleştirilere
cevap verirken burada bir demokrasi şampiyonluğu konuşması
yaptı kendine göre ama bir cümle çok ağır ve çok haksız ve
bu ülkede yüzde 50ye yakın oy almış bir siyasi partinin Genel
Başkanına ve Başbakana da hiç yakışmadı. Yüzde
50 oy aldık, herkes teslim olsun
Bu anlayış doğru bir
anlayış değil.
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ
(Elâzığ) O sizin anlayışınız
MUSA ÇAM (Devamla) - Bu
anlayış tehlikeli bir anlayıştır. Bu
anlayış, sizleri yanlış yollara ve yanlış
sokaklara ve çıkmaz sokaklara götürür. Çıkmaz sokakların sonu
iyi değildir. O nedenle, bu Meclisin içerisinde demokrasiyi ve demokrasi
kültürünü hep beraber ve hepimiz birlikte ve bu ülkenin 75 milyonluk
insanını kucaklayan ve onları ifade eden temel hak ve
özgürlüklerin tamamını yeşertmemiz gerekiyor.
Sendika karneniz iyi değil. Benden
olan evet, benden olmayana yaşam hakkı tanımayan bir
anlayışı şiddetle reddediyoruz. (CHP sıralarından
alkışlar) Dokuz yıllık iktidarınız döneminde bunu
aynen uyguladınız. Şunu yaptınız, şu
yapıldı arkadaşlar: İş, Hak-İş, ya iş
ya Hak-İş arkadaşlar. Buna benzer iş yerlerinde ve
belediyelerde ve kamuda açık ve net bir şekilde bakanından
müsteşarına, müsteşar yardımcısından genel
müdürüne, genel müdüründen müdürüne, müdüründen iş yeri şefine varıncaya
kadar bütün bürokratlar çalışanların üzerinde baskı yaparak
sendika değişikliğine mecbur ettiler.
Bakınız, 1990lı
yıllarda kamu emekçileri sendikalarının kuruluş
aşamasında Türkiye'nin en büyük sendikası olan Kamu Emekçileri
Sendikası (KESK) birinci sıradaydı. (AK PARTİ sıralarından
gürültüler)
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, lütfen
MUSA ÇAM (Devamla) Kamu-Sen ikinci
sıradaydı, Memur-Sen üçüncü sıradaydı.
SALİM USLU (Çorum) İzmir
Belediyesindeki taşeronlaşmadan bahset!
BAŞKAN Sayın Uslu
MUSA ÇAM (Devamla) Ama yandaş
sendikanızı büyüttünüz, Memur-Seni Türkiye'nin en büyük
konfederasyonu yaptınız. Bakanlar, müsteşarlar, genel müdürler
ve devletin bütün bürokratları, memurlara baskı ve tehdit yaparak
Memur-Sene geçirdiniz. Yalan mı? Değil. Her şey ortada. Yetmez
Orman-İş Sendikası
SALİM USLU (Çorum) İzmir
Belediyesinden bahset
MUSA ÇAM (Devamla)
Türk-İşe bağlı Orman-İş Sendikasının
24 bin üyesi vardı. Başta Orman Bakanı, müsteşar, genel
müdür, şefler, bütün bölgelerdeki orman müdürlükleri Orman Bakanlığında
çalışan işçileri, baskı ve tehditle tüm işçileri Orman-
İş Sendikasından tehditle istifa ettirdi, Hak-İşe
bağlı Öz Orman İş Sendikasına götürdü arkadaşlar.
Bu mu demokrasi, bu mu insan hakları? (CHP sıralarından
alkışlar) Temel hak ve özgürlükler bu mu? Sizin demokrasi
anlayışınız bu mu arkadaşlar?
Yine ÇAYKURda aynı o trajedi yine
yaşandı. ÇAYKURda da işçileri zorla Öz Gıda İş
Sendikasına götürdünüz, beş yıl insanlar toplu sözleşmesiz
kaldılar, problemler yaşadılar. Mahkeme kararıyla,
yargı kararıyla. Ankarada da yargı vardı, adalet
vardı, döndü geldi arkadaşlar. Bunlar doğru şeyler
değil. Demokrasiyi biz sadece kendimiz için değil hepimiz için ve
herkes için istemeliyiz. Şimdi Hava-İşte atölyelerde
çalışan işçilere şimdi baskı ve tehdit
yapılıyor, yine Hak-İşe bağlı bir sendikaya Özçelik-İş
Sendikasına götürülmek için yine çalışma yapılıyor.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Çam
teşekkür ediyorum.
MUSA ÇAM (Devamla) - Bunlar doğru
değil, iktidarsınız Cumhurbaşkanınız var,
Başbakanınız var, hükûmetsiniz, belediyeleriniz var. Kendi
sendikalarınızı, kendi meslek odalarınızı
BAŞKAN Sayın Çam
teşekkür ediyorum.
MUSA ÇAM (Devamla) - Bu doğru
değil.
BAŞKAN - Sayın Çam, lütfen
MUSA ÇAM (Devamla) - Hepinize
saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Başka söz talebi
yok.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
MAHMUT TANAL (İstanbul) -
Sayın Başkan, özür dilerim, Değerli Başkanım, siz
selamlamak için hatibe niye söz vermiyorsunuz? Bir eşitsizlik
yapıyorsunuz siz.
BAŞKAN - Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
MAHMUT TANAL (İstanbul) - Sayın
Cumhuriyet Halk Partili milletvekillerine selamlamak için siz bir
dakikalık söz hakkı vermiyorsunuz ama AKPli milletvekillerine
veriyorsunuz, lütfen bu davranışınızdan vazgeçin.
BAŞKAN Yok, öyle bir
uygulamamız yok sayın milletvekili.
Madde kabul edilmiştir.
3üncü maddeyi okutuyorum:
Madde 3.- Bu Kanun hükümlerini Bakanlar
Kurulu yürütür.
BAŞKAN Madde üzerinde Cumhuriyet
Halk Partisi Grubu adına söz isteyen Ali Rıza Öztürk, Mersin
Milletvekili. (CHP sıralarından aklılar)
CHP GRUBU ADINA ALİ RIZA ÖZTÜRK
(Mersin) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
görüşülmekte olan kanun teklifinin 3üncü maddesi üzerinde söz aldım.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Ben burada bu tasarının
görüşülme usul ve esasının Anayasaya ve Meclis İç
Tüzüğüne aykırı olduğunu söyledim, galiba tam
anlatamamışım. Sipariş üzerine alınan görüşle
-sanıyorum Kanunlar Genel Müdürlüğünden alındı- Anayasaya
aykırılık giderilmez, Anayasa uygun hâle gelmez. Şimdi, o
görüşü veren arkadaşlarıma ben bu Meclis
tutanaklarını, o Anayasa maddelerinin gerekçelerini
okumalarını öneriyorum.
Bakın, bunlar Millî Güvenlik
Konseyi Tutanak Dergisi ve o zamanki Danışma Meclisi
tutanaklarıdır yani tüm siyasi partilerin Meclis çalışmalarına
katılmalarının neden gerekli görüldüğünü çok
açıklamış. Deminden anlattım, bir daha anlatayım, o
arkadaşlarımız anlamamış çünkü onlar talimatla iş
yapıyor, onlar hukuka bağlı değil, onların
referansları hukuk değil, onların referansı siyasi iktidar
çünkü siz, AKP döneminde hukuksuzluğu Türkiye'nin her alanında egemen
kıldınız; hukuksuzluk, keyfîlik olağan bir yönetim biçimi
hâline geldi, Türkiyede yaptığınız bu yetmedi, Meclis
kürsüsüne de taşıdınız.
Şimdi, arkadaşlar,
Anayasanın bu siyasi partilerin komisyonlarda temsil edilmesini
düzenleyen hükmünün gerekçesini bir daha okuyorum. 1982 Anayasası 61
Anayasasına atıfta bulunmuş, 61 Anayasası diyor ki:
Meclis Başkanlık divanlarının ve komisyonlarının
tarafsızlığını sağlayacak ve siyasi grupların
Meclis çalışmalarının temel unsunları olarak bu
çalışmaya katılmalarını temin edecek hükümler
konulmuştur. Çok açık arkadaşlar yani Meclisin
çalışmalarının temeli siyasi partilerdir. Tüm siyasi
partilerin Meclis çalışmalarına katılmalarının
öngörülmesinin nedeni de deminden kuvvetler ayrılığı ilkesi
içinde anlattığım, Meclisteki çoğunluğu elinde
bulunduran siyasi partinin yasama organındaki gücünü muhalefet
tarafından denetlemektir. Burada çok açık bir şekilde
söylüyorum, tarafsızlığını sağlamak için Meclisteki
tüm partilerin çalışmalara katılmalarını savunuyor.
Ondan sonra siparişle görüş alınıyor. Bir
arkadaşımız, neymiş Komisyonlar
çalışmasını sürdürürmüş
Tabii ki sürdürür sizin
anlayışınıza göre ama Anayasa ve Meclis İç
Tüzüğüne göre sürdürmez.
İkinci mesele: Arkadaşlar,
Meclis İç Tüzüğünün 36ncı maddesi Kırk sekiz saat sonra
diyor, İki gün sonra demiyor. Kırk sekiz saat
Yani burada zaman
birimini saat seçmiş.
Şimdi bugün bu Komisyon kaçta
toplandı Sayın Başkan? Saat 2de, 14.00te. Bugünden itibaren
kırk sekiz saat geriye geldiğinizde saat kaç oluyor? Ayın
13ünün saat 14.00ü olması lazım. Peki, 13 Temmuz saat 14.00te var
mıymış böyle bir komisyon ortalıkta? Yok. Olmayan bir
komisyona, olmayan, teşkil etmemiş, hukuken yok hükmünde olan bir
komisyona nasıl havale ediyorsunuz Sayın Başkan? Siz o tarihte
başkan değilsiniz. Bu Meclis tutanağı arkadaşlar. Saat
17.45te burada Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal
İşler Komisyonu üyelikleri Meclis tarafından kabul ediliyor. Ne
zaman? 13 Temmuz günü saat 17.45
Bu da Sayın Başkanın
havalesi. Bakın arkadaşlar, bu kadar hukuksuzluk olmaz. 13/7/2011
günü Meclis Başkanlığı tarafından AKP Grubuna havale
ediliyor bu kanun tasarısı. Kanun tasarısı 13/7/2011 günü
Adalet ve Kalkınma Partisi Grubuna geliyor. Aynı gün bu Plan ve Bütçe
Komisyonuna havale ediliyor. Ne zaman havale ediliyor? Bir kere saat 17.45ten
sonra havale edilmesi lazım. Çünkü 17.45 itibarıyla böyle bir
komisyon yok. Ve bu Komisyon 17.45te kuruluyor, saat 19.00da başkanı
seçiliyor. Bu kadar hukuksuzluk olur mu arkadaşlar ya? Bu
hukuksuzluğu nasıl görmezden geliyorsunuz? Yani Komisyon
Başkanının Bu hukuka uygun. demesiyle hukuka uygun hâle gelmez
ki. Meclis Başkanının siparişle görüş alarak, burada
açıklayarak Anayasaya aykırılığı gideremezsiniz
arkadaşlar. Ayıp oluyor, günah oluyor!
BÜLENT TURAN (İstanbul) Anayasa
Mahkemesinden
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, lütfen
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Devamla) Ben
Anayasa Mahkemesinden bahsetmiyorum. Ben burada okudum. Önce hukuka saygın
varsa, senin hukuka saygın varsa, kendine saygın varsa, yasama
organının saygın bir üyesiysen önce hukuka bağlı
kalmayı öğreneceksin.
Değerli arkadaşlarım,
hukuk devleti temel üç öğe üzerinden varlığını
götürür. Bunlardan birisi kişi hak ve özgürlüklerinin temin edilmesidir.
Bir diğeri adaletin sağlanmasıdır. Bir başka şeyi
de güvenliğin temin edilmesidir. Bunların mevzuatta yer alması
yetmez aynı zamanda bunlara işlerlik kazandırılması
lazım. Toplumda, hukuk kurallarına uyulacağı konusunda,
adaletin gerçekleşeceği konusunda toplumsal bir bilincin
oluşması gerekiyor.
Şimdi, arkadaşlar, patrona ve
işverene dayalı olarak, sırtını dayayarak
sendikacılık yapılmaz. Yapılır da o
sendikacılığa İşçi sendikacılığı
denilmez. Patrona, devlete sırtını dayayarak yapılan
sendikacılığın adı Sarı
sendikacılıktır, Sarı sendikacılık!
Devlete dayanarak işçinin
çıkarını savunamazsınız, patrona dayanarak
işçinin çıkarını savunamazsınız. Yapsanız
yapsanız devletin çıkarını savunursunuz. Adalet ve Kalkınma
Partisi döneminin en temel özelliği, her alanda olduğu gibi hem
hukuksuzluk yapmak hem de yandaş kurumlar yaratmaktır.
Çalışma alanında da bu iktidar bir yandan
sendikasızlaştırma yaptı bir yandan da var olan
sendikalı işçileri, kendi yandaş sendikalar yaratarak o
sendikalara üye olmaya çalıştı.
Şimdi, değerli
arkadaşlarım, işçilerin hak ve hukukunu savunacağı
yerde siyasi iktidarın çıkarlarını savunarak, onun ödülünü
alarak bu Meclise gelmiş eski HAK-İŞ Başkanı,
şimdi de AKP Milletvekili Sayın Salim Uslu bu ödülü almış
olabilir. Kendisini kutluyorum milletvekili olmasından dolayı. Hiçbir
yorum yapmıyorum.
Değerli arkadaşlarım,
dün size, Çorumlu dar gelirli bir ailenin çocuğu olarak dünyaya geldikten
sonra dini siyasete alet eden partilere yakınlığı sayesinde
yıllardır HAK-İŞ Başkanlığı yapan Salim
Uslunun hayat hikâyesini anlatmıştım. Bu öyküyü yazmak elbette
durup dururken gelmemişti aklıma. HAK-İŞe bağlı
sendikaların üyelerinin ortalama maaşı
(AK PARTİ
sıralarından gürültüler, sıra kapaklarına vurmalar)
BAŞKAN Sayın Öztürk
Sayın Öztürk
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Devamla) -
800
TLyken, bu sendikalardan biri Salim Usluya
BAŞKAN Sayın Öztürk
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Devamla) -
piyasa değeri 340 bin lira Mercedes 320 S model bir makam arabası
hediye etmiştir.
SALİM USLU (Çorum) Sayın
Başkan
BAŞKAN Sayın Öztürk
Sayın Öztürk, lütfen maddeyle ilgili konuşur musunuz.
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Devamla) O da
bunu Güvenli arabaya binmek de benim hakkım. Bu kimi, niye
ilgilendiriyor, hiç anlamadım? diye sormuştu.
Şimdi, aşağıdaki
sorularımı okuyun ve arabanın kimlerin parasıyla
BAŞKAN Sayın Öztürk
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Devamla) -
nasıl ve neden alındığına siz karar verin. (AK
PARTİ sıralarından gürültüler, sıra kapaklarına
vurmalar)
Bir: Salim Bey, güvenli bir araca
binmenin hakkınız olduğunu çünkü hâlâ
kullandığınız arabanın 1993 model bir Mercedes olup,
eskidiğini söylüyorsunuz. Tamam, makam arabası olarak size tahsis
edilen araçlardan biri bu 1993 model Mercedes de
Acaba bir de 2007 model Volvo
S-80 aracınız yok mu? Bu araç özel imalat değil mi? Bu 340 bin
TLlik arabayı size bir sendikanızın hediye ettiğini
söylüyorsunuz... Bu sendika, ilk toplu sözleşmesini henüz bu mart
ayında imzalayan Orman-İş Sendikası olabilir mi? Eğer
ikinci soruya verdiğiniz yanıt Evetse; henüz çiçeği burnunda
bir sendika olan Öz Orman-İş bu parayı nereden buldu? Üçüncü
sorunun yanıtını verebilmeniz için size yardım ediyorum:
Konfederasyonunuz, orman işçilerini üye kaydedebilmek için bu sendikadan
önce Tarım Orman-İş adlı bir başka sendika kurdu mu?
İktidar, özellikle de dönemin Orman Bakanı, geçiciler başta
olmak üzere tüm gayretkeş orman işçilerinin Türk-İşe
bağlı Türkiye Orman-İş Sendikasından ayrılarak,
sizin sendikanıza geçmesi için işçilere telkin ve tavsiyelerde
bulundu mu? Bu yüzden işçilerin çoğu bu sendikaya geçmek zorunda
kaldı mı? Bu sendikanın kapatılması ihtimalini
anladığınız anda size Mercedes 320-S hediye ettiği
söylenen Öz Orman-İş Sendikasını apar topar kurdunuz mu?
Tüm toplu sözleşme görüşmelerinde binbir zorluk çıkaran
iktidarı ikna edip, bu sendikanın ilk sözleşmesini, büyük bir
sendikacılık başarısıyla altı günde
imzaladınız mı? Yeni iktidarı ikna edip bu sözleşmenin
başlangıç tarihini beş yıl öncesine kadar götürdünüz mü? Bu
sayede geçmişe dönük haklardan yararlanmak isteyen ormancı
üyelerinizden, yine geçmiş elli bir ayın aidatını
aldınız mı? Bu elli bir aylık aidat, kişi
başına ortalama 3 bin TLyi buluyor mu? Bu parayı 25 bin
işçinin maaşlarından kestiğinizi düşünürsek,
sendikanızın kasasına giren toplam tutarın 75 milyon TL
civarında olduğu söylenebilir mi? Yani
Bu 340 bin liralık
hediyenin nedeni
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Öztürk,
teşekkür ediyorum.
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Devamla) -
sizin
iktidarla kurduğunuz iyi ilişkiler sayesinde, o sendikanın
kasasına giren yüklü miktardaki bu para olabilir mi? (AK PARTİ
sıralarından gürültüler, sıra kapaklarına
vurmalar)
Sayın Başkan, bu
sorulara Genel Kurulda neden cevap
verilmedi?
BAŞKAN Sayın Öztürk, lütfen.
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Devamla) Bu,
arkadaşlar, 26/6/2009 Vatan gazetesinde çıkan bir köşe
yazarının yazısıdır. Ben hiçbir yorum yapmadım,
hiçbirşey söylemedim. Sadece Vatan gazetesinde çıkan bir yazarın
görüşünü söyledim. Sayın Uslunun takdirlerine sunuyorum.
Hepinize teşekkür ediyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum
Sayın Öztürk.
AHMET AYDIN (Adıyaman)
Sayın Başkan...
SALİM USLU (Çorum) Sayın
Başkan...
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) Ben bir
şey söylemedim, gazetedeki yazıyı okudum.
AHMET AYDIN (Adıyaman)
Sayın Başkan...
BAŞKAN Buyurun Sayın
Aydın.
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin)
Yazıyı okudum, yazıyı!
SALİM USLU (Çorum) Son
yazısını da oku!
BAŞKAN Sayın Uslu, bir
saniye...
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) Ben son
yazısını bilmem...
SÜREYYA SADİ BİLGİÇ
(Isparta) Onu okuyamaz! (Gürültüler)
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin)
Terbiyesiz sensin!
SALİM USLU (Çorum) Ben
Terbiyesiz. demedim.
BAŞKAN Sayın Uslu,
lütfen...
AHMET AYDIN (Adıyaman)
Sayın Başkanım...
SALİM USLU (Çorum) Sözünü geri
al! Ben Terbiyesiz. demedim.
BAŞKAN Bir saniye oturun
Sayın Uslu. Sayın Aydına bir söz vereyim, sonra size de
vereceğim.
SALİM USLU (Çorum) Ben
Terbiyesiz. demedim.
SÜREYYA SADİ BİLGİÇ
(Isparta) Demedi öyle bir şey...
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin)
Terbiyesiz. demediysen sözümü geri alıyorum.
BAŞKAN Birleşime beş
dakika ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 22.38
ALTINCI
OTURUM
Açılma
Saati: 22.44
BAŞKAN:
Başkan Vekili Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER: Fatih
ŞAHİN (Ankara), Bayram ÖZÇELİK (Burdur)
----- 0 -----
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 11inci Birleşiminin
Altıncı Oturumunu
açıyorum.
1 sıra sayılı Teklifin
görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Komisyon ve Hükûmet yerinde.
Sayın Aydın, buyurun.
AHMET AYDIN (Adıyaman)
Sayın Başkan, grubumuz üyesi Sayın Salim Uslu hakkında
çeşitli sataşmalarda, haksız iddialarda bulundu. Kendisi söz
istemişti, 69a göre.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(İstanbul) Sayın Başkan, 69uncu maddeye göre aynı
oturumda söz verilebilir. Söz verilmesi mümkün değil efendim.
NURETTİN CANİKLİ
(Giresun) Hayır Sayın Başkan, hayır. Mecburiyetten
kapatıldı.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(İstanbul) Hayır efendim.
NURETTİN CANİKLİ
(Giresun) Daha önce de bu yaşandı Sayın Başkan. Daha önce
de... Daha evveli var bunun. Oturum kapandıktan sonra cevap verildi. Her
türlü hakareti yapacaksınız...
BAŞKAN Şimdi, sataşma
nedeniyle söz isteyen Sayın Aydın, siz misiniz, Sayın Uslu mu?
NURETTİN CANİKLİ
(Giresun) Sayın Uslu efendim.
AHMET AYDIN (Adıyaman)
Sayın Uslu efendim.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(İstanbul) Sayın Başkan, İç Tüzük 69a göre aynı
oturumda...
BAŞKAN Sayın Hamzaçebi,
biliyorum 69uncu madde gereğince, sataşma nedeniyle aynı oturum
içinde söz verilir, doğru, kural, itirazım yok ancak Genel Kuruldaki
hava nedeniyle, meydana gelen olay nedeniyle, zorunluluk nedeniyle ara verildi.
Dolayısıyla söz vermek düşüncesindeyim.
Yalnız, yeni bir sataşmaya
mahal vermeden üç dakika söz veriyorum Sayın Uslu.
Buyurun Sayın Uslu. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
XII.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
4.-
Çorum Milletvekili Salim Uslunun, İzmir Milletvekili Musa Çam ile Mersin
Milletvekili Ali Rıza Öztürkün, şahsına sataşması
nedeniyle konuşması
SALİM USLU (Çorum) Teşekkür
ederim Sayın Başkanım.
Saygıdeğer milletvekilleri,
Sayın Ali Rıza Öztürkün ve aynı zamanda Sayın Musa
Çamın Konfederasyonumuzu, eski Konfederasyonumu ve şahsımı
hedef alan sataşmaları nedeniyle söz almış bulunuyorum.
Bir defa, bugün konuştuğumuz
konu yüz binlerce işçiyi ilgilendirmektedir ve doğrusu, bir geçici
maddenin 2822 sayılı Yasaya ilavesine ilişkin
eleştirilerini getirdikleri kadar çözüm önerilerini de görmek ve
öğrenmek isterdim.
Ben, doğrusu merak ediyorum, toplu
sözleşme hakkının yüz binlerce işçinin elinden
alınması Cumhuriyet Halk Partisine ne sağlayacak? Yani yaz
aylarında metal, tekstil iş kollarında, belediye
çalışanlarının, toplu iş sözleşmesi
yapamamış olmasından nasıl bir mutluluk
duyacağız, bunu anlamış değilim. Bunun yerine bir
çözüm öneriniz varsa bunu da görmek isterdim, göremedim.
SÜLEYMAN ÇELEBİ (İstanbul)
Verdik.
SALİM USLU (Devamla) Ortada bir
sorun var, bu soruna yönelik bir çözüm önerisi bekledim, bunu da görmedim.
SÜLEYMAN ÇELEBİ (İstanbul)
Çözüm önerisini verdim ama Salim Bey.
SALİM USLU (Devamla) Bunu da
görmedim.
SÜLEYMAN ÇELEBİ (İstanbul)
Salim Bey, önerdim, reddettiniz.
BAŞKAN Sayın Çelebi
SÜLEYMAN ÇELEBİ (İstanbul)
Reddedildi yani.
SALİM USLU (Devamla) Dinler
misiniz lütfen?
SÜLEYMAN ÇELEBİ (İstanbul)
Verdik ama.
SALİM USLU (Devamla) Evet,
burada sadece gazete kupürleri okundu. Bu gazete kupürleri, 16 Haziran 2009
tarihinde yayınlanan bir gazete kupürüdür, 2009. Daha sonra ben bunu yazan
beyefendiye cevap yazdım, tekzip yaptım ve sayfasında
yayınladı, son cümlesini de şöyle bitirdi: Evet, bana gelen
bilgiler böyleydi, doğru olmayabilir, ben bu tartışmayı
burada kesiyorum. Dolayısıyla,
tekzip metnini arzu ederseniz zatıalinize gönderirim. Hayal ürünü
şeyler yazılmış.
Fakat, bu Mercedes
konusu şudur: Keşke her konfederasyonun genel kuruluna katılmak gibi
alışkanlığınız olsaydı, konfederasyon
ayrımı yapmasaydınız. Mesela geçen hafta o
bahsettiğiniz sendikanın kongresi yapıldı, oraya
katılmış olsaydınız orada Mercedesle ilgili herhangi
bir tartışma olmadığını görürdünüz. Keşke
burada söylediklerinizi orada söyleseydiniz, işçilerden hangi cevabı
almak istiyorsanız bunu alırdınız. Bu Mercedes,
doğrudur, alınmıştır. Ama şu anda Mercedes
Hak-İşin demirbaşıdır. Salim Uslunun, Mercedes gibi
bir arabayla, bir markayla statü kazanmak gibi bir derdi yoktur. Hele böyle
siyasete girmiş olmak ve bundan dolayı şirinlik yapmak gibi bir
derdi asla olmamıştır. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar) Çünkü bundan önceki dönemlerde bana yapılan siyasete
gelme teklifi, sizin partiniz de dâhil, hepsi tarafımdan
reddedilmiştir. Böylesine de erdemli bir davranış gösterdim
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
SALİM USLU
(Devamla) Özellikle yanıltıcı olarak Sayın Çelebi
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Uslu.
SALİM USLU
(Devamla) Bir diğer husus da şudur: Ben Hak-İş Genel
Başkanlığı yaptığım dönemde
BAŞKAN Sayın
Uslu, lütfen
SALİM USLU
(Devamla)
Hak-İş Konfederasyonunun on altı yıl Genel
Başkanlığını yaptım. On altı yıl
boyunca maaş, yolluk, ikramiye
MAHMUT TANAL
(İstanbul) Başkanım, kürsüden inmesi gerekmiyor mu?
BAŞKAN Sayın
Uslu
AYKUT ERDOĞDU
(İstanbul) Sayın Başkanım, biz hiç kürsüde
kalmıyoruz.
BAŞKAN Aynı
şeyi sizin milletvekilleriniz de yapıyor, tüm milletvekilleri
yapıyor.
Sayın Uslu, lütfen
SALİM USLU
(Devamla)
tazminat dâhil herhangi bir ödeme almadım. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar) Maaş, ikramiye dâhil. On
altı yıl Konfederasyon Başkanlığımda hiç
maaş almadım.
BAŞKAN Aynı
tarzı o zaman da gösterseniz Sayın Milletvekili!
SALİM USLU
(Devamla) Yani erdemli davranma konusunda kimse burada bana ders veremez,
benim ders almaya ihtiyacım yok.
MAHMUT TANAL
(İstanbul) Değerli Başkan, ya açın mikrofonu dinleyelim
veya insin.
BAŞKAN Sayın
Uslu
Sayın Uslu, lütfen.
SALİM USLU
(Devamla) Teşekkür ederim. (AK PARTİ sıralarından Bravo
sesleri, alkışlar)
XI.-
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER (Devam)
A)
Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.-
Çorum Milletvekili Salim Uslunun, 2822 Sayılı Toplu İş
Sözleşmesi, Grev ve Lokavt Kanununa Bir Geçici Madde Eklenmesi
Hakkında Kanun Teklifi ve Sağlık, Aile, Çalışma ve
Sosyal İşler Komisyonu Raporu (2/1) (S.Sayısı:1) (Devam)
BAŞKAN Madde
üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz isteyen Oktay Vural,
İzmir Milletvekili.
Buyurun Sayın
Vural. (MHP sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA OKTAY
VURAL (İzmir) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Çok değerli milletvekilleri, aslında bugünün
iki önemli özelliği
var. Birincisi, Türkiye Büyük Millet Meclisinin bu manevi
varlığına teslim edilmiş olan bu ülkenin, bu devletin, bu
milletin birlik ve bütünlüğünü korumakla görevli güvenlik güçlerimizin bu
iradesini ortadan kaldırmaya yönelik hain saldırı neticesinde 13
askerimizin şehit olması zannederim Türkiye Büyük Millet Meclisini,
Türk milletini en fazla derinden yaralayan bir husus olmuştur.
Öncelikle bu
terör konusunda ortaya konulan bu siyasi iradeye iştirak eden AK
PARTİ Grubuna, Cumhuriyet Halk Partisi Grubuna teşekkür ediyorum.
Bizler
hepimiz Türk milletini temsil ediyoruz ve Egemenlik kayıtsız
şartsız milletindir. diyorsak bunu temin etmek ve
ecdadımızın bize emanet ettiği Türkiye Cumhuriyeti
devletini bir ve bütün olarak geleceğe taşımak bu Meclisin en
önemli görevidir. Böyle bir iradeyi ortaya koymuş olmak önemli bir
kararlılıktır. Tekrar grup başkan vekillerine ve grup
başkan vekillerinin adına bu bildiriye imza atan ve destekleyen
değerli milletvekillerine teşekkür ediyorum.
İkinci
önemli konu da bugün yine Türk milletinin temsilcisi Türkiye Büyük Millet
Meclisinde, bu milletin millî ve manevi değerlerini temsil etmek durumunda
olan Meclisimizde aynı zamanda bugün bir mübarek Berat Gecesi.
Dolayısıyla böyle bir günde birbirimizi kırmaktan, incitmekten
uzak durmak zannederim bu tartışmadan elde edeceğimiz kazançtan
çok öteyedir. Erteleyelim, yapmayalım. (MHP, AK PARTİ ve CHP
sıralarından alkışlar) Yani çok fazla
fırsatımız olmayabilir. Dolayısıyla bu konuda
gerçekten bence bütün bunlardan, kişisel ya da sözel olarak yapılan
bu tartışmalardan bir berat istesek iyi olur diye düşünüyorum.
Tabii bu süreç içerisinde
tartışmalar
İşte Cumhuriyet Halk Partisinin AKPyle
mutabakat neticesinde burada bulunarak söz ve iradesini kullanmasından
gerçekten memnuniyet duyduk.
İşte, mutabakat ama sonradan bunlar oluyor.
Şey aklıma geldi benim,
sözlerimde bahsetmiştim: Görüşmelerin muhtevası konusunda
çeşitli rivayetler var. Ben de yerimden söylemiştim ama Mecliste
milletvekillerine de ifade etmek istiyorum. Nasılsa Telekom
İletişim Başkanlığı dinliyor, tutanakları
yayınlasın İnternette, kimin ne dediğini görelim,
dolayısıyla ileri demokrasinin Türkiyeyi nereye kadar
götürdüğünü hep beraber birlikte görürüz. Bunların hepsi belki
ileride olacaktır diye düşünüyorum. (MHP ve CHP
sıralarından alkışlar)
Tabii, öncelikle hitap edenlerin
İç Tüzük hükümlerine göre gerçekten bir tartışmalı durum
var çünkü teşekkür etmemiş bir komisyon ama havale var; bu, İç
Tüzükün içerisinde bulunduğu sıkıntılardan biridir,
bunları aşmak lazım. Teşekkür etmemişse nasıl
havale olur ama havale tarihinden sonra kırk sekiz saat
Çok böyle
labirentler içerisinde olan bir konu. Ama bizim haklarımızı
koruyan bu İç Tüzüktür değerli milletvekilleri. İç Tüzüke göre
bize söz verilir, muhalefete. Sizin parmak çoğunluğunuz var ama bizim
de İç Tüzükteki haklarımız var dolayısıyla bu
hakları koruma konusunda muhalefetin ısrarlı duruşunu
demokrasiye olan bağlılığı olarak da görmek gerekiyor.
O bakımdan
Sayın Bakanın da özellikle
bir ifadesi oldu daha önceki tartışmalar konusunda. Şunu
dediniz: Parlamentoda görüşülmesine engel olundu. Sayın Bakan, bu
Parlamentoda bir şeyin görüşülmesine kimse engel olamaz. Parlamento
kendi meşru kurumları aracılığıyla ya
görüşür ya görüşmez. O bakımdan, engel olmak, Parlamentoya engel
olmak bu Parlamentonun birtakım etkilerle yönlendirilebildiğine
ilişkin bir kararlılık ortaya koyar ki bu konuda hiçbir
boykotun, hiçbir tartışmanın bu Meclisin
çalışmasına engel olamayacağına ilişkin irade
koymuş bir 24üncü Dönemin yaklaşımına aykırı
olduğunu ifade etmek istiyorum.
Evet, 24üncü Dönemin ilk yasası,
ilk yasama günü bugün. Hayırlı olsun. Aslında bir ihtiyaçtan
kaynaklanıyor. Biz destekliyoruz bunu. Sosyal taraflarla görüştük,
onlar kabul ediyorlar. Aslında sorunun çözümü değil de daha büyük
sorun çıkmaması için bir dondurma yapıyoruz ama en önemli sorun
Sendikalar Kanunundan kaynaklanıyor. Bunu hep beraber, birlikte çözmemiz
gerekiyor. Aslında sorunu çözmeyen burada yok yani bu sorunu Meclise iki
arada bir derede önümüze getiren başka bir bakan. Şimdi, Sayın
Faruk Çelik önünde buldu bunu, birdenbire bu sorunla
karşılaştı. Olmasa ne olacak? Sendikaların toplu
sözleşmeyle ilgili hakları kaybolacak belki,
sıkıntılar olacak ama dediğiniz gibi de yüzde 10
barajından dolayı sendikaların toplu sözleşme hakları
da şu anda gasbediliyor, o da ayrı bir sorun. O zaman bunu önümüzdeki
dönemde zannederim çözmemiz gerekiyor.
Geçici olarak bir sorunu çözmeye
yönelik bir öneri, olumlu baktık. İnşallah, bugün Meclis,
iradeyle daha büyük sorunların çıkmasını engellemiş
olacak ama bu dönemle ilgili bazı hususlar anlatıldı, bundan
sonraki dönemde çok anlatacağız bunları, zaman zaman
kızacaksınız. Çoğunluk partisine söylüyorum tabii ama
sözümüzü ve irademizi kullanmaktan hiç kimse bizi engelleyemez, onu da ifade
etmek istiyorum.
Yani, bu dönemde, şöyle bir
bakıldığı zaman, uygulanan ekonomi politikalarının
neticesinde, sermaye ve emek/hasıla kat sayısının hep
sermaye lehine geliştiğini görüyoruz. İstihdamın yüzde
46sı asgari ücretli olmuş, taşeronlaşma kamuda giderek
artmış, her yerde taşeron, her yerde taşeronlaşma. Bu
nasıl bir istihdam şeklidir? İşsizlik sigortası talan
ediliyor, müteahhitlere veriliyor. Üretim ithalata bağımlı,
Türkiyede üretmek cezalandırılıyor, Hanslar, Corçlar iş
buluyor, Ahmetler, Mehmetler, Fatmalar iş bulamaz hâle gelmiş.
Hepiniz bunu görüyorsunuz.
Dış ticaret
açığı, cari işlemler açığı almış
başını gidiyor. Sorun büyük, Türkiye üretmiyor, üreten
cezalandırılıyor, başta emek ve çalışanlar
cezalandırılıyor. Büyüme istihdam üretmiyor, istihdam refah
artırmıyor. Yani, bugün geldiğimiz bu noktada en düşük
gelir alan yüzde 10luk kısım içerisinde yeni yaratılan
istihdamın önemli bir payı var. Bunun, gelir paylaşımı
konusunda AKP döneminde gelir dağılımında en zenginle en
yoksul arasındaki farkın 4 kat daha fazla
arttığını görüyoruz. Demek ki bu ekonomi politikaları
bir fayda getirmiyor.
Özel idarelerde
çalışanları sürgün etmek için kanun çıkıyor. Hatta
işçi ticareti için burada kaç kere gitti geldi. Cumhurbaşkanına
gidildi, buradan tekrar konuldu, tekrar çıkarıldı büroların
kurulmasıyla ilgili.
Kamu
çalışanları siyasi baskı görüyor,
ayrımcılığa tabi tutuluyor. Müfettiş terörü, sürgün,
bunları yaşıyoruz.
Çalışanların
örgütlenme haklarına müdahale ediliyor. Kamuyu eline geçiren o
çalışanlar üzerinde baskı uygulayarak kendi
politikalarını onlara kabul ettirmek istiyor, böylece demokratik bir
ortam gelişmiyor.
Kamu istihdam
sınavlarına şaibeler, şifreler, kopyalar
bulaşıyor.
Dediğim gibi,
bütün bunların hepsini anlatacağız. Çalışanlar,
emeğini kullananlar açısından çok parlak bir dönem yok ama 6
tane dolar milyarderi varken, müjdeler olsun, 39 tane dolar milyarderimiz
olmuş! Bunların da sahip oldukları servet bütün millî gelirin
yaklaşık yüzde 14üne tekabül ediyor.
Böyle bir ortam
içerisine giriyoruz ama ben her şeyden önce -son konuşmayı
yapıyorum- öncelikli olarak tabiatıyla milletimizin ve siz
değerli milletvekillerinin mübarek Berat Kandilini kutluyorum. Bu mübarek
gece münasebetiyle Cenabıhakkın yaptığımız
yanlışlıklardan dönmeyi, hayırlı hizmetlerde
buluşmayı nasip etmesini niyaz ediyorum, inşallah böyle
olacaktır. Bundan sonra yine hayırlı bir ay, ramazana
gireceğiz. O zaman burada bulunamayacağız ama her şeyden
önce böyle bir günden sonra
Zaman zaman
Tatile giriyor. diyor ama milletvekillerinin tatili olmaz, yaz dönemi
çalışmaları olur değerli milletvekilleri. Yaz dönemi
çalışmalarında Milliyetçi Hareket Partisi Grubu olarak bütün
milletvekillerine başarılar diliyoruz, ailelerinizle
geçireceğiniz birkaç huzurlu günde mutluluklar diliyoruz.
Bu yasama
döneminin ilk yasasını çıkaran Sayın Bakana da yeni
bakanlık döneminde başarılar diliyorum, hayırlı
uğurlu olsun.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
OKTAY VURAL (Devamla) 1 Ekimde daha
etkili tartışmalarda bulunmak üzere hepinize
saygılarımı arz ediyorum. (MHP, AK PARTİ ve CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum
Sayın Vural.
Madde üzerinde AK PARTİ Grubu
adına söz isteyen Nurettin Canikli, Giresun Milletvekili.
Buyurun Sayın Canikli. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli
milletvekili arkadaşlarım; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Evet, bugün 24üncü Dönemin ilk yasa
çalışmasını aşağı yukarı
tamamlamış oluyoruz. Tabii, temenni ediyorum, 1 Ekimden sonraki
dönemde çalışmaların içeriği, seyri, üslup daha sükûnetin
hâkim olduğu, daha teenniyle hareket edilen bir ortamda gerçekleşir.
Bugün, biraz önce arkadaşlarımızın
da ifade ettiği gibi, acilen, zorunlu olarak yapılması gereken
bir düzenlemedir bu. Bir maddelik bir düzenleme, sürenin uzatılması
sadece, ama gerçekten çok yoğun tartışmalar yaşandı.
Özü itibarıyla herkes mutabık, yani bu düzenleme yapılmadığı
takdirde
Tamam, işi esastan çözmüyor ama iş esastan çözülene kadar,
kalıcı bir çözüm bulunana kadar başka bir çözüm yok. Çözüm bu,
çözüm yıl sonuna kadar ertelenmesi ve zaman kazanılması, bu kazanılan
zaman içerisinde esas sorunun gündeme getirilip meselenin ortadan
kaldırılması ama böyle bir konuda bile, bakın, çok ciddi
tartışmalar yaşandı, kırıcı sözler sarf
edildi. Gerçekten, ben de katılıyorum Sayın Vuralın
sözlerine. Yani sadece bu akşam Berat Kandili nedeniyle değil, her
zaman bu tür yaklaşımların olmaması gerekiyor. Hepimiz
için, herkes için söylüyorum.
Bir de şunu gönlümüz arzu eder:
Özellikle şahsi konuların gündeme getirilmesinin, oradan yola
çıkarak politika yapmanın çok doğru
olmadığını ve çok katkı sağlayıcı
olmadığını biz biliyoruz. Doğal olarak, böyle ortamlar
gerilecektir. Böyle bir yaklaşım söz konusu olduğunda, olay
kişiselleştiğinde, kişiye yönelik olarak birtakım
ithamlar, töhmetler -her neyse- söz konusu olduğunda hem konunun dışına
çıkılmış olacaktır, konuştuğumuz
tartıştığımız konuya herhangi bir
katkısı olmayacaktır ama daha önemlisi, kuşkusuz şu
subjektif içeriği nedeniyle de tartışmaları beraberinde
getirecektir. O yüzden temenni ediyoruz, inşallah, önümüzdeki dönem de
bugünkü gibi başlamaz. Yani eleştiri elbette olacaktır, katkı
Bunları kastetmiyorum ama kişilerin özeline ve hakaret niteliği
olabilecek olan sözler, cümleler, yaklaşımlar, kelimeler, esas
kastettiğim o, onlara yönelik olarak söylüyorum. Yoksa elbette
eleştirilmesi gerekir. Sistem bu şekilde dizayn edilmiş yani
muhalefetin eleştirisi olmadan mükemmeliyetin sağlanması,
eksikliğin giderilmesi mümkün değil, buna yürekten inanıyoruz,
siyasi bir söylem olarak ifade etmiyorum ama iş başka alanlara
kaydığında maalesef o sıkıntılı dönemler,
ortamlar ortaya çıkıyor.
Tabii biraz önce Sayın
Vuralın söylediği, belki şaka olarak ifade etti ama
bazıları şaka olarak algılamayabilir, düzeltmek gerekiyor
yani İletişim Başkanlığı sadece mahkemelerin
verdiği kararlar ve talimatlar çerçevesinde
AHMET TOPTAŞ (A fyonkarahisar) Biliyoruz, biliyoruz.
NURETTİN CANİKLİ
(Devamla) Biliyorsunuz ben de
hatırlatmam gerekiyor yani. Ama ben şaka olarak söylemiyorum, ciddi
olarak söylüyorum.
OKTAY
VURAL (İzmir) Sen de inanmıyorsun ya bu söylediğine!
NURETTİN CANİKLİ (Devamla)
Yani bu böyle. Ha bunun
dışında illegal yöntemlerle, bilmediğimiz, tahmin edilen ya
da edilemeyen birtakım örgütler,
kuruluşlar, istihbarat örgütleri tarafından birtakım dinlemeler
varsa o tamam, ona bir şey
demiyorum yani bir şey demiyorum derken ona karşı ne gerekiyorsa
yapılım ama TİBin bugüne kadar ve bu yapılan daha önce
birkaç defa vaki şikâyetler üzerine yapılan soruşturmaların
sonucunda ortaya çıkan gerçektir aynı zamanda bu realite. TİB
sadece yasal çerçevede ve mahkemelerin verdiği kararlara dayanarak uç
verir ve dinlenir veya neyse, gereği yapılır. Onun
dışında yani
Sayın Vural zaten şaka olarak söyledi
ama ben ciddi olarak söylüyorum yanlış anlamalara meydan vermemek
açısından.
Şimdi bakın, yine bir ifade
kullanıldı, Fon talan ediliyor. ifadesi, İşsizlik Fonu
kastedilerek yani bu doğru değil. Biraz önce Sayın
Bakanımız açıkladı, Fonun kaynaklarının nereye
kullanıldığı, nereye kanalize, tahsis edildiği ve ne
amaçla tahsis edildiğini ifade etti.
Yine işsizlik problemini çözmek,
onun çözümüne katkı sağlamak amacıyla; yani, hem
yatırımların hızlandırılması hem de
işsizliği doğrudan etkileyecek, azaltacak projelerin
finansmanı için aktarıldı.
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul)
Kara yolları müteahhitlerine
NURETTİN CANİKLİ
(Devamla) Bu mu talan Allah aşkına? Yani böyle bir harcama için
talan kelimesi uydu mu?
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul)
Hazineci olarak söylüyorum
NURETTİN CANİKLİ
(Devamla) Olmadı yani
OKTAY VURAL (İzmir) Amacı
dışında
NURETTİN CANİKLİ
(Devamla) Evet, yani düzeltmek gerekiyor. Sizin onu kastetmediğinizi
biliyorum ben ama
Yani şunu eleştirebilirsin, nitekim söyleniyor, ya
esas amacı bu değildir, böyle olmaması gerekir, şöyle
olması gerekir, şurada harcanması gerekir falan. Bunlar
olabilir, tartışılabilir, gündeme getirilebilir ama yine nereye
gittiği kuruşuna kadar paranın bellidir, yine işsizlik
içindir, yine yatırım içindir, yine ülkenin gelişmesi,
kalkınması içindir. Onda yani en ufak bir problem yok.
Yine bir düzeltme gerekiyor. Gecenin bu
saatinde çok da uzatmak istemiyorum. O da şudur: Bakın, son dokuz
yılda özellikle gelir dağılımındaki gelişme en
önemli gelişmelerden bir tanesidir. Yine uzun yıllar, 2002 yılına
kadar hep gelir dağılımında bozulma meydana gelmiş.
İlk defa 2003 yılının başından itibaren
Türkiyedeki gelir dağılımı iyileşmeye
başlamış ve bunun neticesinde en zengin ile en fakir
arasındaki makas 9,5 kattan 8,5 kata düşmüş. Bu çok önemli.
Bakın, TÜİKin rakamları.
OKTAY VURAL (İzmir) En
düşük yüzde 10 ile en yüksek yüzde 10 arasında 18,76dan
NURETTİN CANİKLİ
(Devamla) - Efendim, TÜİKin rakamları çok net, çok net TÜİKin
rakamları
Bakın, açın bakın, açın bakın,
isteyen
OKTAY VURAL (İzmir) Hodri
meydan
NURETTİN CANİKLİ
(Devamla) İnternete girebilirsiniz, rahatlıkla herkes
ulaşabilir, TÜİKin rakamlarıdır. Yani bildiğimiz
konular bunlar.
OKTAY VURAL (İzmir) Hodri
meydan
NURETTİN CANİKLİ
(Devamla) - Daha önceki en zengin ile en fakir arasındaki uçurum, makas
9,5 kat iken -en son yayımlanan rakamlar sanıyorum 2009
itibarıyla olması lazım- 2009 sonu itibarıyla bu rakam
8,1e düşmüş. Bu önemli bir gelişmedir. Yani önce olumsuzdan
giden trendi düzelteceksiniz, sonra da iyileştireceksiniz. Ha, bu da
yeterli değil elbette, daha da düzeltilmesi gerekir bunun. Böyle bir
eleştiriye biz katılırız ama takdir edersiniz ki toplumsal
dönüşüm gibi son derece büyük sosyal bir dönüşümün gerçekleşmesi
elbette zaman alacaktır. Ha, bunun ayrıntıları, bunu teyit
eden datalar, rakamlar, gelişmeler, politikalar mevcuttur. O
ayrıntılara girmeyeceğim ama bu kesin bir olaydır ve son
derece önemlidir. Yani 2003 yılı başından itibaren gelir
dağılımı ilk defa düzelmeye başlamıştır
ve kesintisiz bir şekilde düzelmeye başlamıştır. Yani
2003 tesadüftür, 2004 tesadüftür, 5, 6, 7
Her yıl, kriz yılı
hariç, kriz yılı hariç, sadece 2008de küçük bir geriye gidiş
vardır ama daha sonra tekrar normal trendine dönmüştür, dönecektir,
dönmeye devam edecektir. Dolayısıyla bunun düzeltilmesi gerekiyor.
Tabii çok konuşuldu işsizlik
Şimdi bakın değerli
arkadaşlar, bugün en son nisan ayı itibarıyla genel
işsizlik oranı yüzde 9,9 olarak açıklandı. Bu, bizim
devraldığımız dönemdeki işsizlik oranının da
altında ama eğer istihdam piyasasındaki gelişmeleri ve
kaymaları hesap etmeden, dikkate almadan, değerlendirmeye dahil
etmeden sadece genel bu rakamları konuştuğumuz zaman bu
gerçeği tam olarak yansıtmaz, fotoğrafın tamamını
vermez. Bakın aynı dönemde tarımdan tarım dışı
alana çok ciddi bir göç söz konusudur, istihdam piyasasından,
tarımdaki istihdam piyasasından tarım dışı
istihdam piyasasına ciddi göç söz konusudur. Bu ne demektir biliyor
musunuz? Daha önce tarımda çalışıyor gözüken, istihdam
rakamlarında gözüken, istihdam rakamlarında işi var gözüken ama
aslında gizli işsiz olan, çalışmayan bu insanların, ki
bunun oranı yaklaşık yüzde 34ten yüzde 26dır,
yaklaşık 1,5-2 milyon civarında bir insandır. 2,5 milyon
kişi tarımdan tarım dışı alana gelmiştir.
Şöyle söyleyelim: Bu oran hiç değişmemiş olsaydı,
tarımda çalışanların nüfusu aynen kalmış
olsaydı bugün işsizlik oranı yüzde 5in altına inmiş
olacaktı değerli arkadaşlar. Gerçek ölçü de budur, gerçek
karşılaştırma da budur yani hem yeni ortaya çıkan
işsizlere iş sağlanması, birikmiş olan stokun
eritilmesi hem de çalışıyor gözüken ama çalışmayan
Bunlar gerçekler yani bunu bu işle ilgilenen herkes çok iyi bilir yani
bunun da böyle yorumlanması gerekir. Ha bu dönüşüm de
kaçınılmaz. Baktığınız zaman da, bunu da ilave
ettiğiniz zaman da son dokuz yılda tam 4,5 milyon yeni istihdam
imkânı ortaya çıkartılmıştır tarım
dışı alanda. Tarım dışı alanda toplan 4,5
milyon insan. Ortalama 700 binin üzerinde her yıl. Bu ekonomi bunu
oluşturuyor. Bu büyüme oluşturuyor. Fiktif büyüme falan değil.
Fiktif büyüme söz konusu olsa o ekonomi her yıl 700 bin insana iş
imkânı sunamaz. En somut göstergesi budur. Bir başka örnek, çok somut
bir örnek söyledim, bakın 2002 yılında her yıl 90 bin konut
üretilirken bugün 350-400 bin konut üretiliyor. Aynen öyle, resmî rakamlar,
bakın resmî rakamlar. Eğer fiktifse bu büyüme bu konutu nereye
sığdıracaksınız? Sadece bir örnek için söylüyorum, bu
bütün alanlar için geçerli, otomobil için geçerli, bütün yiyecek içecek, mazot,
ne istiyorsanız, aklınıza ne geliyorsa, beyaz eşya, hepsi için
geçerli, hem üretim için geçerli hem tüketim için geçerli. Bu fiktifse, bu her
yıl ilave üretilen ve tüketilen, bu milletin insanları
tarafından kullanılan ilave 350 bin konutu nereye
sığdıracaksınız, bunu nasıl izah edeceksiniz? 350
bin konut fiktif değil ise, reel ise o zaman büyüme de reeldir, istihdam
da reeldir. Bunu çok açık yüreklilikle ifade ediyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
OKTAY VURAL (İzmir) Sizden
önceki dönemde de 473 bin konut yapıldı yani!
BAŞKAN Teşekkür ediyorum
Sayın Canikli.
NURETTİN CANİKLİ
(Devamla) Bu vesileyle bu teklife katkı sağlayan tüm
arkadaşlara, tüm parti gruplarına teşekkür ediyorum.
Ben de hepinizin, milletimizin Berat
gecesini tebrik ediyorum.
Hepinize saygılar sunuyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Madde üzerinde Hükûmet adına
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Sayın Faruk Çelik söz
istemiştir.
Buyurun.
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK
BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa) Efendim, çok teşekkür
ediyorum.
Şimdi, az önce kürsüden
değerli Grup Başkan Vekili Sayın Vural bir açıklamada bulundular,
bir yanlış anlaşılma olmaması açısından
ifade ediyorum. Şimdi, çalışma hayatının
tarafları var dolayısıyla yapacağınız
düzenlemelerde mümkün mertebe azami bir mutabakat sağlamanız
gerekiyor. Biz bu çalışmaları sürdürürken, özellikle 2821, 2822
sayılı yasalarla ilgili bu çalışmaları sürdürürken
mutabakat sağladık fakat Genel Kurul düzeyine ininceye kadar yani
komisyon düzeyinde de iki önemli yasa bir saat gibi bir süre içerisinde Genel
Kurul gündemine geldi. Bu mutabakat sağladığımız
sosyal kesimlerde meydana gelen farklı görüşlerden dolayı biz
ortaklarımız olarak gördüğümüz bu kesimlerin olaya
yaklaşımları başlangıçta gibi
olmadığından dolayı bir Meclise tahakküm olarak değil,
bu çalışma hayatının taraflarından kaynaklanan bir
sıkıntıdan dolayı görüşemedik. Onun için onu ben
özellikle ortaklarımız diye ifade ettim. Belki orada meselenin
özünden tam dikkat edilemediği için anlaşılamadı, işin
özü bu.
İkincisi: Fon kaynakları
amacının dışında kullanılamaz, nerede
kullanılacağı gayet açıktır. Az önce ifade
ettiğim GAP Projesinin bitirilmesinin yanında, Fon
kaynaklarının mesleki eğitimle ilgili aktarımının
yanında kısa çalışma ödeneği ve işsizlik
ödeneği gibi kalemlere ödenmesi söz konusudur. Burada da bir farklı
uygulama kesinlikle söz konusu değil. Ha şu söylenebilir: Önümüzdeki
dönemde çalışma hayatıyla ilgili yapacağımız
değerlendirmelerde işsizlik ödeneği geçmiş yıllarda
artırmış idik. Bu daha da artırılabilir. Bunu sosyal
taraflarla değerlendirip
Fon kaynakları buna müsaittir, bu
imkânımız vardır. İnşallah önümüzdeki süreç içerisinde
de işsizlerin ve çalışanların Fon kaynaklarından daha
çok yararlanması konusunda geçmişteki uygulamalarımıza
ilave uygulamalar birlikte yapabiliriz. Buna da bir engel söz konusu
değildir diyorum.
Tekrar, katkılarınızdan
dolayı hepinize teşekkür ediyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum
Sayın Bakan.
Sayın Hamzaçebi, kısa bir söz
talebiniz var, buyurun.
VI.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
15.-
İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebinin, CHP Hatay Milletvekili
Mevlüt Dudunun, güven oylamasında elektronik cihazla
yanlışlıkla evet oyu kullandığına,
sonrasında pusula ile hayır oyu kullanmasına rağmen,
Başkanlık Divanının elektronik cihazla yapılan
oylamayı geçerli saydığına, Mevlüt Dudunun gerçek oyunun
hayır olduğuna ilişkin açıklaması
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(İstanbul) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Söz alma talebimin görüşülmekte
olan teklifle herhangi bir ilgisi bulunmamaktadır. Ancak, bir hususu
tutanaklara geçirmek için söz aldım. 13 Temmuz Çarşamba günü
Hükûmetin programına yönelik olarak yapılan güven oylamasında
Hatay Milletvekilimiz Sayın Mevlüt Dudu önce elektronik cihazla oyunu
kullanmak istemiş ancak kullanmış olduğu oydan emin
olamaması nedeniyle daha sonra oy pusulasıyla oyunu hayır
olarak vermiştir. Fakat, Başkanlık Divanınca elektronik
cihazla oy kullananların ayrıca kullanmış oldukları oy
pusulasının dikkate alınmaması uygulaması nedeniyle
hayır oyu yerine elektronik cihazla kullandığı gözüken
evet oyu kayıtlara geçmiştir. Sayın Dudu Hükûmet
Programına hayır oyu vermiştir. Onun tutanaklara geçmesi için
söz aldım.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum
Sayın Hamzaçebi. Ancak, Başkanlık Divanının
yaptığı uygulamada herhangi bir yanlışlık söz
konusu değil, elektronik cihazdaki uygulamayı kabul etmiştir.
BAŞKAN Şimdi, madde
üzerinde şahsı adına söz isteyen Salim Uslu, Çorum Milletvekili.
Buyurun Sayın Uslu. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
XI.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.- Çorum Milletvekili Salim Uslunun, 2822
Sayılı Toplu İş Sözleşmesi, Grev ve Lokavt Kanununa
Bir Geçici Madde Eklenmesi Hakkında Kanun Teklifi ve Sağlık,
Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu Raporu (2/1)
(S.Sayısı:1) (Devam)
SALİM USLU (Çorum) Sayın
Başkanım, değerli milletvekilleri; bu Meclis çok kez gece uzun
çalışmalarını gerçekleştirmiş ve önemli kanunlara
imza atmıştır. Bugün gene beklediğimizin ötesinde bir uzun
çalışma gerçekleştirdik. Ben, teklifimize katkı sunan
herkese teşekkür etmek istiyorum.
Gerçekten, eğer bu teklif söz
konusu olmasaydı, Sayın Vuralın ifade ettiği gibi yaz
dönemi çalışmalarımız bir anlamda tüm milletvekillerine
zehir olacaktı. Her karşılaştığımız
iş yerinde, işletmede çalışan işçi
arkadaşlarımız Bizim toplu sözleşme
hakkımızın engellenmesine niye sessiz kalıp tatili tercih
ettiniz? diye bize hesap soracaklardı. Dolayısıyla, burada
önemli bir görevi yerine getirdiğimizi düşünüyorum. Teşekkür
ediyorum.
İkincisi: Burada kanuni süreleri
aşan uzun çalışmaların ne kadar zor olduğunu,
sinirleri ne kadar çok gerdiğini bir kez daha görmüş oluyoruz. O
açıdan, kayıt dışı çalışmalar konusu yüce
Meclisimizin gündeminde olmalıdır. Özellikle kanuni süreleri
aşan çalışmaların önlenmesi bakımından da
Meclise, gündemimize önemli yeni değişikliklerin gelmesi
gerektiğini düşünüyorum. Bu bizim tarafımızdan da olabilir,
Çalışma Bakanlığının da bu konuda yeni bir
çalışma başlatmasının gerekli olduğunu
düşünüyorum.
Bir üçüncü husus da, şuna
hazır olmamız gerekiyor: İlk konuşmamda da ifade ettim;
işçi ve işveren konfederasyonları arasında varılan
mutabakat metinleri elbette Parlamentonun iradesinin üzerinde değildir,
Parlamentoya bir baskı veya dayatma şeklinde de anlaşılamaz
ama şunu kabul etmek lazım ki çağdaş demokrasilerde, modern
toplumlarda, örgütlü toplumlarda, özellikle Avrupa Birliği ülkelerinde
işçi sendikaları konfederasyonları ile işveren
sendikaları konfederasyonları zaman zaman çalışma
hayatını ilgilendiren konularda bir araya gelirler, ortak kararlar
alırlar ve bu ortak kararlar daha sonra Avrupa Birliğinin siyasi
kurumlarının direktifi hâline dönüşür. Nitekim böyle bir
yaklaşım aynı zamanda ILOnun 144 sayılı
Sözleşmesine de uygun bir yaklaşımdır. Bu, Parlamento
iradesine bir dayatma değildir. Çalışma hayatının
tarafları yani işçi, işveren tarafları sosyal taraflar
olarak birbirleriyle sorunlarını konuşarak çözmek, ortak
akılla çözmek gibi bir yeni bir yaklaşım
geliştirmişlerdir. Bu yaklaşımın, vuruşmak yerine
konuşarak çözme yaklaşımının, ortak akılla çözme
yaklaşımının Türkiyede de artık sendikalara hâkim
olduğu gerçeğini göz önünde bulundurmak gerekmektedir.
Bir diğer husus da, son olarak
ifade etmek istiyorum, bu tür konular politik tartışma konusu
olmamalıdır. Doğrusu niye bu kadar tartışma
yaşandı emin olun ben anlayabilmiş değilim.
İşçiler şu anda Meclisten çıkacak bu kararın, bu
kanunun sonucunu, olumlu sonucunu beklerken burada böyle bir tartışma
yaratmak, buradan bir siyasi pozisyon ve söylem üretmek inanın hiçbir
siyasi partiye politik rant sağlamaz. Tıpkı geçmiş günlerde
yaşanan boykotların siyasi rant sağlamadığı gibi
bu da sağlamaz.
Hepinize teşekkür ediyor,
saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
Teklifin tümünü oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Teklif kabul edilmiş ve
kanunlaşmıştır.
Sayın milletvekilleri, alınan
karar gereğince, gündemde bulunan işleri sırasıyla
görüşmek için Anayasa ve İç Tüzük gereğince 1 Ekim 2011
Cumartesi günü saat 15.00te toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum.
(Alkışlar)
Kapanma
Saati: 23.19