TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET
MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
3üncü
Birleşim
5
Temmuz 2011 Salı
(Bu Tutanak
Dergisinde yer alan ve kâtip üyeler tarafından okunmuş bulunan her
tür belge ile konuşmacılar tarafından ifade edilmiş ve
tırnak içinde belirtilmiş alıntı sözler aslına uygun
olarak yazılmıştır.)
İÇİNDEKİLER
I.- GEÇEN TUTANAK
ÖZETİ
II.- GELEN
KÂĞITLAR
III.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
1.-
TBMM Başkanı Cemil Çiçekin, Başkan seçilmesi
dolayısıyla konuşması
IV.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Tezkereler
1.-
Birleşmiş Milletler Geçici Görev Gücü bünyesinde Türk Silahlı
Kuvvetlerinin 5 Eylül 2011 tarihinden itibaren bir yıl daha UNIFIL
Harekâtına iştirak etmesi hususunda Anayasanın 92nci maddesi
uyarınca Hükûmete izin verilmesine dair Başbakanlık tezkeresi
(3/3)
5 Temmuz
2011 Salı
BİRİNCİ
OTURUM
Açılma
Saati: 15.03
BAŞKAN
: Cemil ÇİÇEK
KÂTİP
ÜYELER: Geçici Kâtip Üye Muhammet Bilal MACİT (İstanbul),
Geçici
Kâtip Üye Mehmet MUŞ (İstanbul)
------ 0
------
BAŞKAN Değerli
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 3üncü Birleşimini
açıyorum.
Toplantı yeter
sayısı vardır.
III.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
1.- TBMM Başkanı Cemil Çiçekin, Başkan
seçilmesi dolayısıyla konuşması
BAŞKAN Değerli
milletvekilleri, dün yapılan seçimlerin ardından Meclis
Başkanlığı gibi kutsal bir göreve başlamanın onur
ve heyecanını yaşıyorum. Hepinize, şahsıma
göstermiş olduğunuz teveccüh nedeniyle bir defa daha
teşekkürlerimi ve şükranlarımı sunuyorum. Yeni dönemin
ülkemize, milletimize, hepimize tekrar hayırlı olmasını
diliyorum.
Saygıdeğer
milletvekilleri, görev sürem boyunca Anayasa, İç Tüzük ve kanunlar
çerçevesinde ve Meclisimizin teamüllerine de uygun olarak tarafsız bir
Meclis Başkanı olmaya azami özen göstereceğimi belirtmek
istiyorum. Ülkemizin ihtiyacı olan yasal ve anayasal düzenlemelerin bu
çatı altında, uzlaşma ortamı içerisinde hayata
geçirilebilmesinin çabası içerisinde bulunacağım. Sizlerin
bundan sonra da tarafıma vereceği destek, yapıcı
uyarı, eleştiri ve katkılar benim için yol gösterici
olacaktır.
Kurtuluş Savaşımızı yöneten,
cumhuriyetimizi ilan eden bu Meclis, kuruluşundan bugüne ülkemizin
kaderine yön vermiştir.
Bağımsızlığımızın ve
özgürlüğümüzün sembolü olan Meclisimizin önderliğindeki ülkemiz,
geride bıraktığımız doksan bir yılda büyük
mesafeler almıştır. Demokrasimizin,
çağdaşlaşmanın, kalkınmanın en büyük güç
kaynağı durumundaki yüce Meclisimiz, her zaman yüksek sorumluluk
bilinci ile hareket ederek milletimizin umudu olmuştur.
Türkiye, yokluklar içerisinde var olma mücadelesi veren
bir durumdan, bugün, dünyanın lider ülkelerinden biri hâline
gelmiştir. Türkiye'nin bu noktaya
gelmesinde Meclisimizin payı büyüktür. Ülkemizi esaretin gölgesinden
bağımsızlığın aydınlığına
kavuşturan Meclisimiz, var olan tüm sorunlarımıza, milletimizin
yararları doğrultusunda en gerçekçi çözümleri bulacak yegâne
kurumdur. Demokrasimizin kalbinin attığı bu kurum, milletimizin
ve ülkemizin her zaman önünü açan çareleri üretme
başarısını göstermiştir. Meclisimiz çözüm üretme
kabiliyetini ve gücünü koruduğu sürece, demokrasimizin ilerleyişi,
özgürlüklerimizin kökleşmesi, ülkemizin kalkınma çabaları da
devam edecektir.
Ülkemizde zaman zaman yaşanan hukuk
karmaşalarının, demokrasi sorunlarının
aşılabilmesinin yolu Meclisimizi etkin ve verimli çalıştırmaktan
geçmektedir. Bunun da yolu, bir defa daha ifade etmeliyim ki Anayasanın
amir hükmü gereği, yemin etmemiş milletvekillerimizin
katılımıyla birlikte etkin ve verimli bir
çalışmayı yapmaktır. İktidarıyla muhalefetiyle
milletimiz için en doğru çözümleri bu çatı altında beraberce
bulmak ve ülkemizin önünü açmak hepimizin görevidir. Demokratik olgunluk
içerisinde ülkemizin her sorununu burada tartışabiliriz. Ortaya
çıkan her sorunu aşmanın yolu, Meclisimizi daha çok
çalıştırmaktan geçmektedir. Halkımız, bizden gerilim,
kriz, karşılıklı restleşme beklemiyor, aksine,
sorunların çözümü için uzlaşma anlayışı içerisinde
daha çok çalışmamızı bekliyor.
Meclis Başkanı olarak
ben tüm milletvekili arkadaşlarımı, milletimizin bizlere
verdiği görevi en iyi şekilde yaparak Parlamentomuzun
çalışmalarına katılmaya ve sorunlarımızı
beraberce çözmeye hassaten davet ediyorum.
Saygıdeğer
milletvekilleri, demokratik bir ortamda yüzde 83 gibi yüksek bir
katılımla yapılan genel seçimlerin ardından milletimizin
üstün iradesi sizler aracılığıyla yeniden bu yüce çatı
altında hayat bulmuştur. Demokrasiyi işletme
başarısını bu seçimlerde bir kez daha gösteren milletimiz,
yüzde 95 gibi çok yüksek bir temsil oranına sahip Meclisimizin
oluşumunu sağlamıştır. Halkımızın büyük
bir olgunlukla yaptığı demokratik tercihler sonucunda Meclisimiz
büyük ölçüde yenilenmiş, kadın milletvekili sayımız
cumhuriyet tarihinin en yüksek noktasına ulaşmıştır.
Yine halkımızın her kesiminin, her meslek grubunun büyük ölçüde
temsil edildiği bu yüce çatı altında gençlerimizin ve engelli
milletvekillerimizin sayısı da artmıştır. Meclisimizin
yeni yapısı, aslında ülkemizin yıllardır kangren
olmuş sorunlarının çözümü için bize verdiği çok önemli bir
fırsattır. Bu durum Parlamentomuzda görev yapan her milletvekili
arkadaşımıza ve gruplarımıza ayrı bir sorumluluk
yüklemektedir. Artık hiçbir mazeretimiz yoktur. Bu kadar yüksek temsil
oranıyla ve bu kadar çeşitli yapısıyla Türkiye Büyük Millet
Meclisinin çözemeyeceği sorun, aşamayacağı engel yoktur,
yeter ki iyi niyetli bir çabanın içerisinde birlikte olalım.
Büyük oranda yenilenmiş,
tazelenmiş 24üncü Dönem Parlamentosu olarak önümüzdeki en büyük hedef
yeni bir anayasadır. Yapıldığı dönemin izlerini
taşıyan, ülkemizin gelişme hızının ve toplumsal
taleplerinin hep gerisinde kalan bu Anayasanın değişmesi
şarttır. Anayasamızın içeriği, üzerine
bastığımız anda harekete geçen hukuk mayınlarıyla
doludur. Her şeyin yolunda gittiğini düşündüğümüz,
demokrasimizin gelişme heyecanını yaşadığımız
bir anda ülkemiz yeni hukuk sorunlarıyla, anayasa krizleriyle
karşı karşıya kalabilmektedir. Toplumsal enerjimizi
boşa harcamamıza neden olan bu durum, hem ülkemizi ve milletimizi
yormakta hem de bizleri çağdaş uygarlık yarışında
geri bırakmaktadır. Sorunlardan sürekli şikâyet edip çözüm için
bir araya gelememek siyaset kurumuna olan güveni de zayıflatmaktadır.
Meclisimiz, sadece şikâyet ve eleştiri yeri değil aynı
zamanda çözüm merkezidir, bu çözümü de birlikte bulacağız. Bu nedenle
Parlamentomuzun, önümüzdeki süreçte bizden beklenen sağduyu ve
uzlaşmayı göstererek, ayrışılan noktaları
değil buluşulabilen noktaları aramaya çalışarak
faaliyetlerini sürdürmesini diliyorum.
Yine, geçmişten beri
halkımıza büyük acılar yaşatan terör sorunuyla ilgili
çözümler bulmak da bizlerin görevidir. Dün, Meclis Başkanı seçilmemin
hemen ardından Kocatepe Camisinde bir şehidimizin cenazesine
katıldım. Bugün de Hakkâriden, Ankaradan üzücü haberler geldi.
Meclis Başkanlığı seçilme mutluluğunu yaşayamadan
milletimizle beraber bu acıyı hep birlikte yaşadık. Bütün
şehitlerimize Allahtan rahmet diliyorum.
Tüm bu acı olaylar,
geçmişten beri vatanın bölünmez bütünlüğü uğruna verilen
şehitler bizim bu can yakıcı sorunu çözme konusundaki
sorumluluğumuzu da artırmaktadır. Terörü, demokrasiden
ayrılmadan toplumsal sağduyuyla çözme konusunda öncülük yapacak olan
yegâne kurum da Meclisimizdir. Demokratik diyalog yollarının yerini
gerginlik ve ön yargıların alacağı bir ortam ülkemize ve
hiç kimseye yarar sağlamayacaktır. Meclis Başkanı olarak bu
yüce kürsüden toplumsal barışı ve huzuru koruma konusunda
herkesi sağduyulu davranmaya davet ediyorum.
Değerli milletvekili
arkadaşlarım, 24üncü Dönem Parlamentosunun iktidarıyla
muhalefetiyle, sizlerin değerli katkılarıyla milletimiz
tarafından takdirle ve minnetle anılacak önemli
çalışmaları yapacağına yürekten inanıyorum.
Meclisimizin bu anlayış içerisinde sorunlara ülkemizin ve
milletimizin yararları doğrultusunda en doğru çözümleri hayata
geçireceğinden eminim. Meclis Başkanı olarak ülkemizin
ihtiyacı olan temel düzenlemelerin uzlaşma ortamı içerisinde
hayata geçirilebilmesi için gerekli zeminlerin oluşması için gayret
göstereceğimin bilinmesini isterim.
Çalışmalarımızı karşılıklı sevgi,
saygı ve hoşgörü ortamı içinde ve birbirimizin hukukuna
saygı göstererek sürdüreceğimizden kuşku duymuyorum.
Bu duygularla bana
gösterdiğiniz güven için bir kez daha teşekkür ediyor, şimdi
gündemdeki konulara geçiyor, hepinizi saygıyla bir defa daha
selamlıyorum. (Alkışlar)
KAMER GENÇ (Tunceli) Sayın
Başkan
Sayın Başkan
BAŞKAN Değerli
milletvekilleri, Anayasamıza göre milletvekillerinin göreve
başlamadan önce ant içmeleri gerekmektedir.
Şimdi geçen birleşimde
ant içmemiş olan sayın milletvekillerinden bu birleşimde ant
içmek isteyenleri kürsüye davet edeceğim.
Evet, ant içmek isteyen varsa
onları
Anladığım kadarıyla yok.
KAMER GENÇ (Tunceli) Sayın
Başkan, usulle ilgili
(AK PARTİ sıralarından gürültüler)
BAŞKAN Şimdi,
Başbakanlığın Anayasanın 92nci maddesine göre
verilmiş bir tezkeresi vardır, önce okutup işleme
alacağım sonra da oylarınıza sunacağım.
KAMER GENÇ (Tunceli) Sayın
Başkan, bir şey söylüyorum. Bugün Meclisin çalışmaması
lazım.
IV.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Tezkereler
1.-
Birleşmiş Milletler Geçici Görev Gücü bünyesinde Türk Silahlı
Kuvvetlerinin 5 Eylül 2011 tarihinden itibaren bir yıl daha UNIFIL
Harekâtına iştirak etmesi hususunda Anayasanın 92nci maddesi
uyarınca Hükûmete izin verilmesine dair Başbakanlık tezkeresi
(3/3)
1/7/2011
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
KAMER GENÇ (Tunceli) Bir dakika
efendim
Şimdi, Meclis, bakın,
yasama faaliyetinde bulunamaz bugün, çünkü Başkanlık Divanı
teşekkül etmedi efendim.
Birleşmiş Milletler
Güvenlik Konseyinin 11 Ağustos 2006 tarihinde kabul ettiği
KAMER GENÇ (Tunceli) Sayın
Başkanım, bir dakika, bir şey söylüyorum ben.
BAŞKAN Gündeme geçtim,
gündemdeki konuyu bilgilerinize sunuyoruz.
Evet, okumaya devam edelim.
KAMER GENÇ (Tunceli) Hayır
efendim, Meclis Başkanlık Divanı teşekkül etmeyince
çalışamaz efendim.
1701 (2006) sayılı
Karar ve Türkiye Büyük Millet Meclisinin 5/9/2006 tarihli ve 880
sayılı Kararı ile bir yıl için verdiği izin
çerçevesinde, Türkiye, Birleşmiş Milletler Geçici Görev Gücü (UNIFIL)ne
Silahlı Kuvvetleri unsurlarıyla katkı
sağlamıştır
KAMER GENÇ (Tunceli) Geçici
Başkanlık Divanının görevi bitti.
Sayın Başkan,
bakın, burada ciddi bir şey söylüyoruz. Sizin
yapacağınız
Bugün, Meclis Başkanı olarak Meclisi
çalıştıramazsınız. Divan teşekkül etmedi. O
geçici kâtiplerle çalışamazsınız!
Söz konusu iznin süresi son
olarak Türkiye Büyük Millet Meclisinin 24/6/2010 tarihli ve 969
sayılı Kararıyla 5 Eylül 2010 tarihinden itibaren bir yıl
uzatılmıştır
KAMER GENÇ (Tunceli) Sayın
Başkan, burada konuşulanı siz duymuyor musunuz?
Çalıştıramazsınız, Başkanlık Divanı
teşekkül etmedi. İç Tüzükün 8inci ve 11inci maddelerini okuyun!
Türkiye UNIFIL kara
harekâtına ve Deniz Görev Gücüne yaptığı katkılarla
barışı koruma harekâtının etkin biçimde icrasında
önemli bir işlev üstlenmiş, böylece gerek Birleşmiş
Milletler sistemi içinde, gerek bölgesel ve küresel ölçekte görünürlüğünün
artmasını ve sahip olduğu saygın konumun pekişmesini
sağlamıştır. Türkiye'nin UNIFILe katılımı,
bölgede barış ve istikrarın korunmasına yönelik
politikasının sürdürülmesine önemli katkıda bulunmuştur.
UNIFILin görev süresi 31 Ağustos 2011 tarihinde
sona erecek olup, görev süresinin 31 Ağustos 2011 tarihinden sonraki dönem için yenilenmesi yönünde
Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi tarafından Ağustos
ayı içinde bir kararın kabul edilmesi beklenmektedir.
Lübnandaki siyasî ortam ile güvenlik ortamının
ülkedeki askerî unsurlarımızın görevlerini sürdürmeleri
bakımından uygun olduğu düşünülmektedir.
Bu hususlar
ışığında ve Lübnan makamlarının
doğrudan talepleri ve bölgedeki güvenlik koşulları da dikkate
alınarak, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinin, UNIFILin
görev süresinin uzatılması yönünde karar alması durumunda;
hudut, şümul ve miktarı Hükûmetçe belirlenecek Türk Silahlı
Kuvvetleri unsurlarının, 1701 sayılı Birleşmiş
Milletler Güvenlik Konseyi Kararı ve 880 sayılı TBMM
Kararıyla tespit edilen ilkeler kapsamında 5 Eylül 2011 tarihinden
itibaren bir yıl daha UNIFIL harekâtına iştirak etmesi ve bununla
ilgili gerekli düzenlemelerin Hükûmet tarafından yapılması için
Anayasanın 92 nci maddesi uyarınca izin verilmesini arz ederim.
Recep
Tayyip Erdoğan
Başbakan
BAŞKAN Değerli
milletvekilleri, Başbakanlık tezkeresi üzerinde İç Tüzükün
72nci maddesine göre görüşme açacağım. Gruplara, Hükûmete ve
şahsı adına 2 üyeye söz vereceğim. Konuşma süreleri
gruplar ve Hükûmet için yirmişer dakika, şahıslar için onar
dakikadır.
Şimdi tezkereyle ilgili
olarak Hükûmet adına Millî Savunma Bakanı Sayın Vecdi Gönül.
Buyurun Sayın Gönül. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI MEHMET
VECDİ GÖNÜL (Antalya) Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; sözlerime başlarken 24üncü Yasama Döneminin ülkemiz
için, milletimiz için hayırlı olmasını diliyor ve
Sayın Meclis Başkanımızı yeni görevinden dolayı
gönülden kutluyor, Türkiye Büyük Millet Meclisine de başarı dolu yeni
bir dönem temenni ediyorum.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; bugün, maalesef 2 uzman çavuşumuzu
kaybettik. Bunlar, Adana Kozan 1986 doğumlu Piyade Uzman Çavuş Murat
Özkanoğlu ve Kayseri Pınarbaşı 1985 doğumlu Piyade
Uzman Çavuş Yahya Karakayadır. Bu her 2 uzman çavuşumuz bu
sabah 07.00 sularında sivil kıyafetlerle şehir merkezindeki
evlerinden çıkarken teröristlerin silahlı saldırısına
muhatap olmuşlar. çok yakın mesafeden, tabancayla şehit
edilmişlerdir. Kendilerine rahmet diliyorum. Bu menfur olayı, bu
cinayeti telin ediyorum ve biraz evvel Sayın
Başkanımızın da ifade ettiği gibi
-amaçlarının gerçekleşmesi- şehitlerimizin
vatanımızın birliği, devletimizin yücelmesi ve
halkımızın refahı için yaptıkları bu
fedakârlıkların Meclisimiz tarafından da yeterince takdir
edileceğine olan inancımı burada ifade etmek istiyorum.
Ayrıca Hakkârinin Yüksekova
ilçesinden Şemdinli yönüne giden askerî konvoydaki bir aracımız
da trafik kazası yapmış, 8 erimiz yaralanmıştır.
Onlara da acil şifa diliyorum.
Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; Birleşmiş Milletler Lübnan Geçici Görev Gücü
Bünyesinde -hâlen bulunan- Türk Silahlı Kuvvetlerinin 5 Eylül 2011
Tarihinden İtibaren Bir Yıl Daha UNIFIL Harekâtına
İştirak Etmesi Hususunda Anayasanın 92 nci Maddesi Uyarınca
Hükûmete İzin Verilmesine Dair Başbakanlık Tezkeresinin
gerekçesini açıklamak üzere huzurunuzda bulunuyor ve yüce Meclisimizi
saygıyla selamlıyorum.
Zengin doğal kaynaklara ve
müreffeh bir gelecek potansiyele sahip olan Orta Doğu maalesef
yıllardır karışıklık ve çatışmalar
içerisindedir. Orta Doğuyla olan siyasi, ekonomik ve tarihî, beşerî ve
kültürel bağlarımızın yanı sıra bölgesel gelişmelerin
iç ve dış politikamız üzerindeki yansımaları nedeniyle
bu bölgede olup biten gelişmelere kayıtsız kalmamız elbette
mümkün değildir. Aynı şekilde, başta komşularımız
olmak üzere, bölge ülkelerinde barış, güvenlik, istikrar ve
refahın hâkim kılınması ile Türkiye'nin millî
çıkarlarının savunulması ve ilerletilmesi arasında
mutlak bir ilişki mevcuttur. Türkiye, bu doğrultuda Orta
Doğudaki sorunların diyalog ve uzlaşı yoluyla çözülmesine
öncelik vermekte, çatışma yerine dayanışmanın ve
iş birliği kültürünün hâkim kılınmasını
amaçlamaktadır. Ülkemiz, bu yükümlülüklerini gerek tek başına
bir güç olarak gerekse mensubu olduğu uluslararası kuruluşlar
vasıtasıyla barışçıl, ilkeli ve etkin bir
dış güvenlik politikası izlemek suretiyle yerine getirme gayret
ve çabası içerisinde hareket etmektedir.
Sayın
milletvekilleri, Lübnan ile olan ilişkilerimize gelince, Orta
Doğunun huzuru açısından Lübnan ile ilişkilerimiz son
derece önemlidir. Esasen, Lübnan, tüm bölgenin istikrarı
bakımından kilit mevkide olan bir ülkedir. Malumunuz olduğu
üzere 90lı yılların başlarında nispi bir toparlanma
dönemi yaşayan Lübnan, 2006 yılında yeniden kan,
gözyaşı ve büyük bir tahribata maruz kalmıştır. Bu
çerçevede, Türkiye, 2006 yazında yaşanan geniş bir bölgeye
yayılma ve ciddi boyutlar kazanma emareleri gösteren İsrail-Lübnan
Savaşına son verilmesi ve ateşkes sağlanması için
yoğun çaba sarf etmiş, Birleşmiş Milletler Güvenlik
Konseyinin 11 Ağustos 2006da aldığı 1701 sayılı
Kararı uyarınca Lübnanda barışın tesisi ve idamesi
amacıyla uluslararası bir güvenlik gücü oluşturulmasında
aktif rol oynamıştır. Bu kapsamda, Türkiye, Lübnandaki
insancıl sorunların hafifletilmesi için gerekli katkıda
bulunmuş, Lübnan ve Filistin halkına acil insani
yardımlarını sürdürmüştür. 24-25 Temmuz 2006 tarihinde
personel nakliye gemisinden müteşekkil tahliye görev birliği,
Lübnanda yaşanan çatışmalar nedeniyle can güvenliği
kalmayan vatandaşlarımızı Beyruttan Mersine tahliye
etmiştir. Bu süreçte, Lübnandan 2 bin vatandaşımızın
Türkiyeye dönüşünün yanı sıra 10 binden fazla üçüncü ülke
vatandaşının Türkiye üzerinden tahliyesi
sağlanmıştır. Bunun yanı sıra TCG Bafra (F505)
korveti, insani yardım amacıyla bağışlanan ilaç ve
tıbbi malzemeleri 30 Temmuz 2006da Beyrut-Lübnana intikal
ettirmiştir. Bu kararın uygulamaya yönelik en önemli sonucu UNIFIL
adı verilen ve şu anda tezkerenin konusunu teşkil eden
Birleşmiş Milletler Lübnan Geçici Görev Gücüdür.
UNIFILin
görevi, genel olarak, çatışmaların sona erdirilmesi ve
ateşkesin izlenmesi, insani yardımların sivillere
ulaştırılması, Lübnanın isteği üzerine
sınırların güvenliği ve Hükûmetin rızası olmadan
ülkeye silah girişinin engellenmesi hususunda yardımcı
olunması olarak tespit edilmiştir. Birleşmiş Milletler
üyesi ülkelerden, bahse konu kararda belirtilen görevlerin yerine getirilmesi
maksadıyla UNIFIL unsurlarını desteklemek üzere ilave birlik
tahsis etmeleri talep edilmiştir. Birleşmiş Milletlerin,
bahsettiğim görevler dışında, UNIFIL bölgesinde
silahlı unsurların silahtan arındırılması dâhil
hiçbir görevde kullanılmayacağını karara
bağlamış olduğunu da hepinize bir kere daha
hatırlatmak isterim.
Lübnandaki
siyasi ortam ile güvenlik ortamının ülkedeki askerî
unsurlarımızın görevlerini sürdürmeleri bakımından da
uygun olduğu değerlendirilmektedir. Lübnan makamlarının
doğrudan talepleri ve bölgedeki güvenlik durumu dikkate alınarak,
Hükûmetimizin önerisi üzerine, yüce Meclisimiz 5 Eylül 2006 tarihinde
aldığı 880 sayılı Kararla -Türkiye'nin- hudut,
şümul ve miktarı Hükûmetçe belirlenecek Türk Silahlı Kuvvetleri
unsurlarının UNIFILe iştirak etmesini
onaylamıştır. Bu çerçevede UNIFILin deniz ve kara güçlerine
katkıda bulunduğumuz birlik ve gemiler 2006dan itibaren bölgeye
konuşlandırılarak görevlerine
başlamışlardır. Türkiye, UNIFIL Deniz Görev Kuvvetine,
mevsim şartları göz önünde bulundurularak kırk beşer günlük
periyotlarla bir firkateyn veya bir korvet veya bir hücumbot ile katkı
sağlamaktadır. Hâlihazırdaki
katkımız ise bir hücumbottur. Sur şehri yakınındaki
Eş Şatiye kasabasında 261 personel ile istihkâm inşaat birliği
konuşlandırılmıştır. Ayrıca UNIFILin
Lübnandaki Nakura karargâhında 3 ve Deniz Görev Kuvvetinde de 1 olmak
üzere toplam 4 karargâh subayımız görev yapmaktadır.
Mersin Limanı, 1701
sayılı Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi Kararı
doğrultusunda UNIFILe katılan ülkelerin kullanımı için
tayin edilmiş liman olarak açıklanmıştır. Ayrıca,
İskenderun Limanı ise 2008 Ağustos ayı sonundan bu yana
lojistik destek sağlanması maksadıyla
kullanılmaktadır.
Türk istihkâm inşaat bölüğü
20 Ekim 2006 tarihinden bu yana UNIFIL tarafından icra edilen görevler
kapsamında ana ikmal yollarının yenilenmesi ve bakımı,
helikopter pisti yapımı ve bakımı, altyapı
faaliyetlerinin icra edilmesi, var olan bina ve yapıların rehabilite
edilmesi, yeni yapıların inşası, sığınak
inşası gibi 221 adet proje ile Lübnan-İsrail hattında 14
adet sınır taşı inşa görevini
tamamlamıştır.
Türk istihkâm inşaat bölüğümüz,
UNIFIL tarafından verilen görevlerine ilave olarak icra ettiği
sivil-asker iş birliği faaliyetleriyle de bölge halkının
takdirini kazanmıştır. Bu kapsamda, belde, köy, Sur merkezinde
27 adet jeneratör ihtiyaç sahibi okul ve belediyelere montajı
yapılarak teslim edilmiş, 14 adet çocuk oyun parkı tesis edilmiş,
13 adet bilgisayar dershanesi açılarak toplam 130 bilgisayar
kullanıma sunulmuş, 5 dershanede kadın eğitim merkezi
kurulmuş, belde ve köy yollarının genişletilmesi
maksadıyla 9 alanda yol bakım onarım çalışması
yapılmış, bir caminin bakım ve onarımı
tamamlanmıştır. Bir okula konferans, tiyatro salonu düzenlemesi
yapılmış, yapılan sağlık taramasında
-muayenede- 5 binden fazla sivil hasta muayene edilmiştir. Sonuç olarak
sivil-asker iş birliği alanında 105 adet proje hayata
geçirilmiştir.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Türkiyenin bu bölgeye yaptığı
yardım askerî birliğimizin faaliyetlerinden ibaret de değildir.
TİKA, Sayda şehrinde 14 bin metrekare kapalı alanı olan bir
hastane inşa etmiştir ve bu hastanenin teçhizatı, yatakları
tamamen Türkiye tarafından karşılanmıştır.
Buradaki sarf edilen para 17 milyon dolardan fazladır.
Ayrıca, üç beldede TİKA,
UNIFILe katılan istihkâm
inşaat bölüğümüz ve deniz birliklerimizin masraflarının
geri ödenmesi konusunda Türkiye ile Birleşmiş Milletler Sekreteryası
arasında mutabakat muhtırası ve yardım mektupları
imzalanmıştır. Bu çerçevede askerî unsurlarımızın
masrafları Birleşmiş Milletler tarafından
karşılanmaktadır. Buna, askerlerimize ilave olarak ödenen
harcırahlar dâhildir.
Türk Silahlı Kuvvetleri,
Atatürkün Yurtta sulh cihanda sulh ilkesi ışığında
barışı destekleme harekâtına destek vererek dünya ve bölge
barışına katkıda bulunmaya devam etmektedir.
UNIFILde, Türkiye dâhil tüm
ülkelerden toplam 12 bin civarında personel görev yapmakta olup,
Türkiyenin yanı sıra UNIFILe kuvvet katkısı sağlayan
ülkeler şunlardır: Belçika, Bangladeş, Danimarka, Belarus,
Sırbistan, Brezilya, Kamboçya, Sri
Lanka, Nijerya, Brunei, Çin, Hırvatistan, El Salvador, Fransa, Makedonya,
Almanya, Gana, Yunanistan, Guatemala, Macaristan, Hindistan, Endonezya,
İrlanda, İtalya, Malezya, Nepal, Portekiz, Katar, Kore, Sierra Leone,
Slovenya, İspanya, Tanzanya.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Lübnanın sosyopolitik dokusunun hassas
dengeler üzerinde kurulu olduğu, gerek bölgesel konjonktürün gerek Lübnan
iç siyasetinin parametrelerinin karmaşık ve zor olduğu inkâr
edilemez bir gerçektir. İsrail ile Lübnan arasındaki mevcut sorunlar,
Lübnan Özel Mahkemesi süreci ve özellikle Suriyede meydana gelen olaylar
mevcut gelişmelerin seyrini dramatik bir şekilde etkileyecek potansiyel
bir güce sahiptir. Böyle bir ulusal ve bölgesel konjonktürde Lübnanda huzur,
sükûnet ve istikrarın korunması her zamankinden daha fazla önem
kazanmıştır. Bu nedenle UNIFILin bugüne kadar
başarıyla ifa ettiği görevinin devamına ihtiyaç
bulunmaktadır.
Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; 1701 sayılı Birleşmiş Milletler Güvenlik
Konseyi Kararının uygulamaya konulmasının ve
genişletilmiş UNIFILin göreve başlamasının ardından
Lübnan-İsrail sınırında ve bölgede sağlanan güvenlik
ve istikrar hâlen devam etmektedir. Taraflar 1701 sayılı Karar
çerçevesinde tesis edilen ateşkese uymuşlardır. Lübnan ordusu
Güney Lübnana konuşlanmış, UNIFIL görev yönergesiyle hareket
konsepti ve angajman kurallarına tanınan işlevleri çerçevesinde
barış, güvenlik ve istikrarın idamesine katkıda bulunmaya
devam etmiştir.
Lübnan, kendisine has sosyal
yapısı ve işleyen anayasal sistemi sayesinde birçok bölge
ülkesini etkisine alan halk hareketlerine teşebbüs etmemiştir,
bölgenin içinde bulunduğu bu karmaşık ortamda dahi hükûmet kurma
başarısını göstermiştir. Dolayısıyla, bu
sorunlara zaman içerisinde diyalog ve uzlaşı yoluyla kalıcı
çözümler üretilebilmesi için UNIFILin katkısıyla sağlanan
istikrar ortamının sürdürülmesi gerekmektedir. Bu husus sadece Lübnan
için değil bölge açısından da büyük önem
taşımaktadır. Lübnanda istikrarın bozulmasının
bölge istikrarını da olumsuz etkileyeceği daha önceki olaylardan
ve tecrübelerden sabittir.
Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; 1701 sayılı Birleşmiş Milletler Güvenlik
Konseyi Kararıyla UNIFILin görev süresi geçici olarak bir yıl
olarak belirlenmiş, bu sürenin gerekli görülmesi hâlinde her yıl
uzatılması kararda öngörülmüştür. Bugüne kadar Lübnan ve
İsrail sınırında istikrar sağlanmasına önemli bir
katkıda bulunan UNIFIL görev süresi her yıl düzenli olarak
uzatılmıştır. Görev Gücünün süresinin Birleşmiş
Milletler Güvenlik Konseyi tarafından 31 Ağustos 2011 tarihinden
itibaren bir yıl süreyle daha uzatılması beklenmektedir.
Bu değerlendirmeler
ışığında, Lübnan makamlarının doğrudan
talepleri ve bölgedeki güvenlik koşulları da dikkate alınarak
Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinin UNIFIL görev süresinin
uzatılması yönünde karar alması hâlinde hudut, şümul ve
miktarı Hükûmetçe belirlenecek Türk Silahlı Kuvvetleri
unsurlarının 1701 sayılı Birleşmiş Milletler
Güvenlik Konseyi Kararı ve 880 sayılı Türkiye Büyük Millet
Meclisi Kararıyla tespit edilen ilkeler kapsamında 5 Eylül 2011
tarihinden itibaren bir yıl daha UNIFIL Harekâtına iştirak etmesi
ve bununla ilgili gerekli düzenlemelerin Hükûmet tarafından
yapılması için Anayasanın 92nci maddesi uyarınca izin
verilmesini yüksek takdirlerinize sunuyor, hepinize saygılarımı
arz ediyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim
Sayın Bakan.
Şimdi Başbakanlık
tezkeresiyle ilgili olarak parti gruplarına söz vereceğim.
İlk söz Milliyetçi Hareket
Partisi Grubu adına Mersin Milletvekili Sayın Mehmet
Şandırın.
Buyurunuz Sayın
Şandır. (MHP sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA MEHMET ŞANDIR
(Mersin) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Birleşmiş Milletler Geçici Görev Gücü bünyesinde Türk Silahlı
Kuvvetlerinin 5 Eylül 2011 tarihinden itibaren bir yıl daha UNIFIL
Harekâtına iştirak etmesine izin verilmesine ilişkin
Başbakanlık tezkeresi üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu
adına söz aldım. Öncelikle yüce heyetinizi saygılarımla
selamlıyorum.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Milliyetçi Hareket Partisi olarak öncelikle biz
bu Hükûmet tezkeresine olumlu oy vereceğiz. Lübnan halkının
talebi doğrultusunda Birleşmiş Milletlerin Geçici Görev Gücü
UNIFILin görev süresini uzatma kararı olursa, Türk Silahlı
Kuvvetlerinin bir yıl daha Lübnanda görev yapmasına destek
vereceğiz.
Değerli milletvekilleri,
Milliyetçi Hareket Partisinin Meclis Grubunun bu kararının
gerekçelerini birazdan sizlere arz edeceğim ancak müsaadeniz olursa
Türkiye Büyük Millet Meclisinin bu başlangıç oturumunda dilek ve
temennilerimi öncelikle ifade etmek istiyorum.
Öncelikle, 24üncü Dönemin
milletimize, ülkemize, Meclisimize, siyasi partilerimize ve siz değerli
milletvekillerine hayırlı sonuçlar getirmesini yüce Allahtan
diliyorum. Türkiye Büyük Millet Meclisinde milletimize ve demokrasiye
yakışır çalışmalar yapılmasını da
temenni ediyorum.
Seçimler
tamamlanmıştır. Partimiz üzerinde oynanan birçok oyun sonunda
milletimiz, takdiri kendine ait sebeplerle partimize muhalefet görevi
vermiştir. Öncelikle milletimizin bu takdirine saygılıyız.
Burada yapacağımız çalışmalarımızla
milletimize, milletimizin bize emanet ettiği göreve layık olmaya
çalışacağız.
Muhalefet görevimizi, bilmenizi
istiyorum ki, öncelikle uzlaşmacı, hoşgörülü, diyaloğa
açık, sorun üreten değil, sorunların çözümüne katkı veren
ancak ülkemizin ve milletimizin geleceği açısından tehlike ve
tehdit gördüğümüz konularda millî duruşumuzu herkes burada
görecektir. Bunu ısrarla ortaya koyacağız.
Tekrar, aramıza yeni
katılan milletvekili arkadaşlarımıza ve tüm Türkiye Büyük
Millet Meclisi üyelerine başarılar diliyorum, esenlikler diliyorum.
Sayın Başkan, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 24üncü Dönem Başkanı olarak seçilmenizden
dolayı sizleri kutluyorum. Seçilmenizden dolayı tebriklerimizi dün
Meclis grubumuz alkışlarıyla ifade etmişti. Sizin de
teşekkür konuşmanızda ifade ettiğiniz gibi bir fâninin
ömründe gelebileceği çok şerefli bir görevin yani Meclis
Başkanlığının üstesinden geleceğinize
inanıyorum ve size başarılar diliyorum, Allah
utandırmasın.
Özellikle bölgemizde yaşanan
olayların ve uygulanan projelerin baskısı altında
dönüştürülmek istenilen ülkemizin aslında zor bir dönemine denk
düşen 24üncü Döneme gereksiz yere sıkıntılı bir başlangıç
da yaptık. Boykot ve yemin krizi olarak anılan bu süreci ümit
ediyorum ki en kısa zamanda sonlandırmak için göstereceğiniz
gayret ve alacağınız olumlu sonuç krizin
aşılmasının ötesinde ülkemizin önündeki bu
sıkıntılı süreci zararsız atlatabilmek için de bir
umut kaynağı olacaktır ve sizden, Meclis
Başkanımız olarak Meclisimizin yaşadığı bu
krizi en kısa sürede, herkesin de katılımını ve
katkısını da temin ederek çözmenizi beklediğimizi tekrar
ifade etmek istiyorum çünkü Türkiye Büyük Millet Meclisinin, sizin de ifade
ettiğiniz gibi, sorun çözücü, güvenilir, itibarlı görüntüsünü yeniden
kazanabilmesi için bu sorunu başlarken aşabilmek gibi bir
mecburiyetimiz olduğunu hatırlatmak istiyorum ve bu krize sebep olan
veya bu krizin tarafları olan herkesi de bu konuda sağduyulu ve
sorumlu olmaya da Milliyetçi Hareket Partisi Grubu olarak davet ediyorum.
Değerli Başkanım,
her ne kadar kurucusu bulunduğunuz Adalet ve Kalkınma Partisi
milletvekillerinin teklifiyle aday gösterilmiş ve oylarıyla
seçilmiş olsanız da bize göre siz artık milletin Meclisinin
Başkanısınız, gereğince davranacağınıza
inanmak istiyorum. Burada milletimizin her kesiminin kendisini özgürce ifade
etmesine imkân veren bir yaklaşımı göstereceğinize, Meclisi
İç Tüzük ve Anayasa hükümlerince ve Mecliste grubu bulunan siyasi
partilerin grup başkan vekilleri temsilcileriyle eşitlikçi bir
anlayış ve adaletle yöneteceğinize yine inanmak istiyorum.
Özellikle güce ve çokluğa teslim olmadan, millet adına, muhalefet
partilerine ve daha da önemlisi az olana, küçük olana pozitif
ayrımcılık yapmayı bir demokratik üslup olarak
benimseyeceğinize de inanmak istiyorum. Siz de bilirsiniz ki demokrasi ve
hukuk, azlığın, azınlığın, aykırı
olanın hakkının güce karşı korunduğu bir
yaşam biçimidir. Milletin verdiği yetkinin Hükûmet tarafından
kullanımı muhalefet partileri tarafından burada denetlenecektir.
Buna imkân ve fırsat vereceğinize, yine inanmak istiyorum.
Sayın Başkanım, bir
iki hususu da dikkatinize, bu ilk günde hatırlatmak, sunmak istiyorum,
Meclisimizin 23üncü Döneminde bir tenkit ve suçlama olarak söylemiyorum,
kimseyi ilzam edecek bir ihsasta da bulunmuyorum ancak bir tespit olarak ifade
ediyorum: Meclisimizin 23üncü Döneminde yasama kalitesi çok önemli sorunlar
yaşamıştır. Yasama, yeni gelen
arkadaşlarımızın önümüzdeki süreçte anlayacakları,
gerçekten kalitesizlik yaşamıştır. Kanun tasarı ve tekliflerinin
yazımı, dili, Türkçesi, düzeni, komisyonlarda ve Genel Kurulda
görüşülme usulü, bütün itirazlarımıza rağmen, bir türlü
düzene konulamadı. Yirmi sayfa uzunluğunda bir tek madde olur mu
Sayın Başkanım? Hukukçu kimliğinize soruyorum:
Fıkra, bent, alt bent adı altında yüzlerce maddeyi bir
madde altında toplayarak, temel kanun formatında, üzerinde
konuşulmadan, görüşülmeden, müzakere edilmeden geçirilmesi demokratik
olur mu? Gece yarılarında şahsa özel önergeler ve kanun
teklifleri verildi, İç Tüzüke uygun olması gerekçe gösterildi.
Umarım ki bu tür uygulamalar bu dönemde, sizin yönettiğiniz Türkiye
Büyük Millet Meclisinde yaşanmayacaktır.
Sayın Başkan,
inanıyorum ki biz burada kanun koyucu değil, hukuk kurucu
olacağız. Ancak ne yazık ki geçen dönemlerde bu Mecliste hukuk
bozuculuğu yapıldı. Bu tespit veya bu tanım bana ait
değil, sizin bir değerli arkadaşınıza ait. Umarım
ki bu dönemde sizin yöneteceğiniz bu Meclis hukuk kurucu olarak ülkemizin
ve milletimizin sorunlarına çözüm üretecek hukuk
altyapısını kuracaktır. Çünkü sizin ifadelerinizle bu
Meclis bir kahraman meclistir. Atalarımız, bu Mecliste, yaşanan
çağın en ileri devletini hukuk üzerine kurmuşlardır, Millî
Mücadeleyi yönetmişler, savaşı kazanmışlar ve
devletimizin kuruluş hukukunu kurmuşlardır. 1924 Anayasası
ve Lozan Barış Anlaşması bu Meclisin eseridir.
Yeni bir yüzyılın ilk
çeyreğindeyiz. Her yüzyılın ilk çeyreğinde olduğu gibi,
milletimiz yine ateş denizinden mumdan yapılmış gemilerle
geçirilmeye zorlanmaktadır. Yine küresel güçler küresel projelerini
bölgemizde uygulamaya koyuldular. Değişim ve dönüşüm adına,
yeni bir anayasa yapmak adına, özgürlükleri geliştirmek adına
çok tehlikeli bir sürece sürükleniyoruz. Devletimizin kuruluş hukuku
değiştirilmek isteniyor. Önce
birtakım farklılıkları kimlikleştirerek milletimizi
ayrıştırıp çatıştırmayı, sonra da etnik
bölücü terörün siyaset yoluyla millî devletimizi parçalamayı bir siyaset
olarak, bu siyasete bir hukuk altyapısı kurma talebi olarak
Meclisimize dayatıldığının farkına
varılması gerekmektedir.
Bir millî mücadele sonrasında
bedelini atalarımızın kanlarıyla ödediğimiz bu
vatanı ve üzerinde kurduğumuz devletimizin kuruluş hukukunu,
milletimizin birliğini ve kimliğini, ümit ediyorum ki, burada sizin
Başkanlığınızda her zeminde ve her kapsam ve anlamda
birlikte savunacağız. Yine ümit ediyorum ki bunu gerçekleştirecek
yeni anayasamızı uzlaşarak burada birlikte yapacağız. İnsan
haklarına dayalı, bireyin hak ve özgürlüklerini genişleten,
devleti değil vatandaşı koruyan, insan merkezli,
çağdaş bir anayasayı birlikte yapacağız.
Milliyetçi Hareket Partisi olarak devletimizin
kuruluş hukukunun ve milletimizin kurucu hukukunun değiştirilmek
istenmesine biz asla destek vermeyeceğiz. Bize göre, devlet olmazsa millet, millet olmazsa devlet olmaz;
aslında devlet millet demektir. Tarihen de sabittir ki devletlerin kuruluş
hukukunu değiştirdiğiniz takdirde devleti yıkmış
olursunuz.
Teşekkür konuşmanızda yeni
anayasa yapılmasını bir namus görevi olarak, bir söz olarak
belirlediniz. Sayın Başbakan da Milliyetçi Hareket Partisiyle bu
konuda bir ortak akıl oluşturmayı arzuladığını
beyan etti. Anlaşılıyor ki bu yaz bununla meşgul
olacağız. Buradan Milliyetçi Hareket Partisi olarak ifade ediyorum ki
biz de 1982 Anayasasının değiştirilmesini istiyoruz. Ancak
herkes bilmeli ki parti olarak Anayasanın 1inci maddesinde
anlamını bulan Türkiye Devleti, bir Cumhuriyettir. ifadesinden,
2nci maddesinde yer bulan Türkiye Cumhuriyetinin demokratik, laik ve sosyal
bir hukuk devleti olduğuna yönelik ilkeden, 3üncü maddesinde
tanımlanan Türkiye Devleti, ülkesi ve milletiyle bölünmez bir bütündür.
Dili Türkçedir. Bayrağı, şekli kanununda belirtilen, beyaz ay
yıldızlı al bayraktır. Millî marşı İstiklal
Marşıdır. Başkenti Ankaradır. tarihî
kararlılığından ve milletimizin kimliğinden asla taviz
vermeyeceğiz ve geri adım atmayacağız.
Sayın Başkan, böyle bir dönemde
sözlerimi Büyük Atatürkün sözüyle bitirmek istiyorum: Milletin istiklal ve
istikbalini milletin azim ve kararı belirleyecektir. Milletin kararı
işte bu Mecliste, sizin yöneteceğiniz bu Mecliste
şekillenecektir. Tarihî bir görev yaptığımızın,
tarihî bir görev yapacağımızın bilincinde söylüyorum: Allah
hepimizin yâr ve yardımcısı olsun. Cumhuriyetimizin
kuruluşunun 100üncü yılında burada birlikte
alacağımız kararlarla inanıyorum ki ülkemizi en
azından bölgesinde bir küresel güç hâline getireceğiz. Hatta biz
iddia ediyoruz Milliyetçi Hareket Partisi olarak 21inci yüzyıl Türk
asrı olacaktır.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; bu açılış konuşmasını veya bu
başlangıç konuşmasını önemsiyorum. Çünkü bundan sonra
burada birlikte çalışacağız, birlikte ülkemizin ve
milletimizin gündemindeki konulara çözüm üretecek, çözümlere hukuk
kuracağız.
Her birimiz, her parti, her grup
olarak ülkemizin geleceği açısından çok önemli gördüğümüz
ve bir küresel proje olarak dayatılan bu konularda
tavrımızı ve duruşumuzu birbirimize açık, net, hiçbir
komplekse kapılmadan, hiçbir özel anlamlar yüklemeden ifade etmeyi gerekli
ve değerli görmekteyiz. Milliyetçi Hareket Partisi olarak biz,
milletimizin bize verdiği görevin gereği milletimizin
hakkını, hukukunu, geleceğini, kimliğini ve kurduğu
devletin kurucu hukukunu savunmayı birincil görev olarak bilmekteyiz,
sizlerin de bu görev şuuru içerisinde olduğuna inanmaktayız,
inanmak istiyoruz.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; başlangıçta da ifade ettiğim gibi,
Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinin 11 Ağustos 2006
tarihinde kabul ettiği 1701 (2006) sayılı Kararı ve Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 5/9/2006 tarihli ve 880 sayılı Kararı
ile bir yıl için izin verdiği Birleşmiş Milletler Geçici
Görev Gücüne silahlı kuvvet unsurlarıyla katkı
sağlanması hem o günün şartlarında hem bugünün
şartlarında Türkiye açısından bir tarihî sorumluluk olarak
görülmüş ve kabul edilmiştir.
Birer yıllık süreler
içerisinde verilen bu yetkinin her yıl bu mevsimde, bu tarihte yenilenmesi
gerekiyor. Türkiye olarak, bu bölgenin bir ülkesi olarak, tarihten kaynaklanan
müktesebimizin ve sorumluluklarımızın gereği olarak bu
coğrafyada yaşanan hadiselere tarafsız kalmamız, bigâne
kalmamız asla mümkün değildir. Dolayısıyla, bu
coğrafyada yaşanan hadiselere, özellikle Suriyede yaşanan son
gelişmelerden sonra Lübnandaki siyasi ve güvenlik ortamının
devamına gerçekten Türkiye Büyük Millet Meclisi ve Türkiye olarak bizim de
dikkatlice taraf olmamız veya katkı vermemiz veya sorumluluğumuzun
gereğini yerine getirmemiz bir zorunluluktur diye düşünüyoruz.
Bu hususlar
ışığında, hudut, şümul ve miktarı Hükûmetçe
belirlenecek Türk Silahlı Kuvvetlerinin -bir yıl süre içerisinde- bir
yıl daha Lübnandaki görevine katılmasını gerekli ve doğru
buluyoruz ve bu yönde, Hükûmetin, bugün Genel Kurulumuza sunduğu bu
tezkereye Milliyetçi Hareket Partisi Grubu olarak olumlu oy vereceğimizi
bir daha ifade ediyorum.
Değerli milletvekilleri,
çevremizde yaşadığımız hadiseleri kendi
gerçekliği içerisinde, Orta Doğunun kendi gerçekliği içerisinde
değerlendirmek mecburiyetindeyiz. Burada bulunan, geçen dönemde burada
bulunan arkadaşlarımız hatırlayacaklardır, 6 Nisan
2011 tarihinde, Türkiye ile Suriye Arasında Terör ve Terör Örgütleriyle
Mücadelede İşbirliği Protokolünün
kanunlaştırılması konusunda buraya getirilen
uluslararası sözleşme üzerinde bir konuşma
yapmıştım ve o zaman demiştim ki Hükûmete: Suriyede
yaşanan hadiselerin geleceğini doğru öngörmek mecburiyetindeyiz
ve Türkiye olarak gerekeni yeterince ve zamanında almak mecburiyetindeyiz
çünkü Suriye, Libya değil, Mısır değil, Yemen hiç
değil; Suriye bizim kapı komşumuz. Suriyede çıkacak bir
kıvılcımın yangına dönüşmesi Türkiyeyi çok
yakından ilgilendirecektir ve bu tehdit ve tehlikeden kendimizi
koruyabilmemiz için zamanında gereğini yapmamız gerekir.
Hükûmeti bu noktada, Sayın Başbakanı, Sayın
Cumhurbaşkanını, Suriye yetkililerini, alınması
gereken tedbirler noktasında uyarması, cesaretlendirmesi için
gereğini yapmaya davet etmiştim.
Değerli milletvekilleri,
bugün, Suriye belki de geri dönülmez bir noktaya geldi. Türkiye olarak buradan
doğruları söylememizin çok da etkili ve faydalı bir sonuç
getirmediğini hep beraber yaşayarak gördük. Türkiye'nin, bu
coğrafyada, bu coğrafyada yaşayan insanlara tarihî,
coğrafi, siyasi, inanç bağlamında, kültürel bağlamda çok
köklü sorumlulukları bulunmaktadır. Ne hâlleri varsa görsünler.
diyemeyiz. Lübnanda gösterdiğimiz duyarlılığı
Suriyede de göstermek bir mecburiyetti ama bugün, Suriyede maalesef kan akmaktadır.
Bunun sorumlusu biz değiliz, bunun sorumlusu Türkiye değil ama
komşudaki yangına seyirci kalmamız kendi evimizin de bu tehdit
ve tehlikeyle karşı karşıya gelmesine sebep olabilir. O
sebeple söylüyorum: Lübnanda gösterdiğimiz
duyarlılığı
Bugüne kadar 31 defa, Türkiye,
dışındaki ülkelerdeki olumsuzluklara, çatışmalara
Türkiye Türk Silahlı Kuvvetlerini göndererek müdahil olmuş,
Birleşmiş Milletler bünyesinde katkı vermiş ama bugün,
Suriye Dostluk Grubu Başkanı olarak Suriyede yaşanan hadiseler
benim canımı yakmaktadır, yüreğimi kanatmaktadır.
Türkiyeyi yöneten siyasi iktidarın, millet adına Türkiyeyi yönetmek
sorumluluğu alan siyasi iktidarın, AKP İktidarının bu
konularda daha duyarlı olmasını ve coğrafyanın,
tarihin gerçekleriyle, onun yüklediği sorumlulukla hareket etmesini çok
önemsiyorum. Tekrar tavsiye ediyorum: Bu konulara daha duyarlı bir
yaklaşımı, daha bölgesel gerçeklerin
ışığında bir yaklaşımı gerekli
görüyorum.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; biz, Hükûmetin getirmiş olduğu bu tezkerenin
Türk Silahlı Kuvvetlerine, Türkiye'nin bölgedeki konumuna, dış
politikasına katkı vermesini diliyor, buraya görevlendireceğimiz
askerlerin her türlü kazadan ve beladan korunmasını da Yüce Allahtan
temenni ediyor, hepinize saygılar sunuyorum efendim. Teşekkür ederim.
(MHP ve AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim
Sayın Şandır.
Şimdi, Adalet ve
Kalkınma Partisi Grubu adına İstanbul Milletvekili Sayın
Volkan Bozkır.
Buyurun Sayın Bozkır.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA VOLKAN
BOZKIR (İstanbul) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Türkiye'nin, Lübnandaki Birleşmiş Milletler gücüne asker göndermesi
için Meclisimizin verdiği yetkinin bir yıl daha uzatılması
hakkındaki Hükûmet tezkeresi konusunda AK PARTİ Grubunun
görüşlerini sizlerle paylaşmak için huzurunuzdayım. Hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Sayın Başkanım,
öncelikle yüce Meclisin Başkanlığına seçilmeniz
dolayısıyla içten tebriklerimi sunuyorum ve
başarılarınızın devam edeceğine olan
inancımla bu görevinizin Meclisimize, memleketimize ve milletimize
hayırlı olmasını temenni ediyorum.
24üncü Yasama Döneminde
cumhuriyet tarihinin en güçlü noktasına ulaşmış olan
ülkemizin her bakımdan daha da ileriye götürülmesine imkân sağlayacak
çalışmalarda Meclisimize başarılar diliyorum.
Ayrıca, bugün, vatan
uğrunda şehit olmuş aziz kardeşlerimize Tanrıdan
rahmet, acılı ailelerine ve tüm milletimize de sabırlar
diliyorum.
Lübnandaki gelişmeler
Türkiyeyi birçok düzeyde ilgilendirmektedir. Bu açıdan Lübnan, Türkiye'nin
Orta Doğu çıkarları ve tüm bölgedeki hassasiyetleri
açısından göz ardı edilebilir bir ülke değildir. Orta
Doğunun zaten karışık olan jeopolitik denklemine
Lübnanın da dâhil edilmesi ile hem çıkar ilişkileri hem de
bölgede her daim devam eden çatışmalar içinden çıkılmaz bir
hâl almaktadır. Coğrafi konumu, karmaşık iç
yapısı ve dış bağlantılarıyla Lübnandaki
gelişmeler bölgenin tümünü etkilemektedir. 2006 Lübnan savaşı
bir kez daha Lübnanı Orta Doğu politikasında ön plana
taşımıştır. Lübnanda bugün yaşanan kriz hem
Lübnanın iç politikasındaki siyasi mücadelelerin hem de bölgesel,
uluslararası konjonktürün birbirlerini karşılıklı
olarak etkilemesi ile ortaya çıkmıştır.
Lübnan, sosyal yapısı
itibarıyla kendine özgü bir ülke olarak tanımlanabilir. Lübnanın
bu karakteristiğini üç unsura dayandırmak mümkündür: Birincisi,
Lübnan halkının Hristiyanlığın ve
Müslümanlığın toplam yirmi iki mezhebine bölünmüş
olmasıdır. İkinci unsur ise sosyal yapının tam bir
feodaliteye dayanması ve Lübnan halkının dinî mezheplerin
dışında zaim denen derebeylerin ve ağaların
etrafında kümelenmiş bulunmasıdır. Üçüncü nokta ise siyasi
partilerin, sosyal yapının bu özelliklerine göre
şekillenmesidir. Dolayısıyla, siyasi partilerin yapısına
önce aile yani zaim şekil vermiş, ondan sonra da mezhep faktörü ile
siyasi fikirler yerlerini almıştır.
20nci yüzyıldan itibaren iç
çatışmalar sebebiyle ve maddi zenginlik arayışıyla
dünyanın çeşitli bölgelerine göç eden ve çoğunlukla Hristiyan
Marunilerden oluşan Lübnan diasporasının nüfusu, bugün 10 ila 14
milyon arasında tahmin edilmektedir. 4 milyon nüfuslu Lübnanın
zenginliğinin kaynağını da bu diaspora
oluşturmaktadır.
Lübnanda hiçbir zaman bir ulus
devlet olgusu gelişmemiş ve Lübnanlılar her şeyden önce
mensubu oldukları din ve mezhepleri ile liderlerine bağlı
kalmışlardır. Ülkedeki din faktörüne dayalı bölünme, iç
çekişmelerin kökenlerinden birini oluşturmuştur. Temelde dinsel
bölünme Hristiyanlık ve Müslümanlık olarak iki gruba
ayrılmış olmakla birlikte, bu iki gruptaki mezhepler arası
mücadeleyi de göz ardı etmemek gerekir. Hristiyan kanatta tarihsel bir
gelişmenin sonucu olarak Maruniler daima güçlü ve lider mezhep durumunda
olmuştur ancak Müslüman mezhepler arasında 19uncu ve 20nci
yüzyıllarda sayı ve güç yönünden köklü değişiklikler
kendisini göstermiştir. 20nci yüzyıla gelinceye kadar
dağlık Lübnanın güçlü topluluğu Dürziler askerî
bakımdan etkin olmuştur ancak 20nci yüzyılda Sünniler siyasal
iktidarda Marunilerden sonra en avantajlı mezhep olarak gözükmektedir.
Buna karşılık özellikle son yıllarda sayıca hızla
artan Şiiler, kuvvetli milis örgütlerin de etkisiyle Müslüman kanatta en
ağırlıklı topluluk hâline dönüşmüşlerdir.
Lübnanın siyasi sistemi,
1943 tarihli Misakımillîye ve 1989 yılında imzalanan Taif
Anlaşmasına dayanmaktadır. Buna göre,
cumhurbaşkanının Maruni, başbakanın Sünni, meclis
başkanının Şii, meclis başkan
yardımcısı ve başbakan yardımcısının
Ortodoks olması gerekmektedir.
Lübnandaki olası bir
istikrarsızlık, Türkiye'nin yanı başındaki bu bölgede
genel olarak bir istikrarsızlığa neden olacaktır. Daha da
önemlisi, Lübnan genel anlamda Orta Doğu bölgesinin geleceğine
ilişkin mücadelenin bir parçasıdır. Türkiye'nin Lübnandaki
varlığı da bütün bu gelişmelerden etkilenecektir.
Bölgesel barış ve
istikrarın sağlanması konusunda, şartlar elverdiğinde,
tarihsel, bölgesel ve kültürel
derinliğiyle Türkiye'nin öncelikle kendi çıkarlarını
göz önünde bulundurarak aktif bir rol oynaması önem arz etmektedir.
Türkiye gibi bölgesel güç olan bir devlet kendisine bu kadar yakın bir
coğrafyaya sırtını çeviremez. Türkiye, bölgeyi çok
yakından tanıyan bir ülkedir, bölge halklarıyla çok yakın
tarihî, kültürel ve akrabalık ilişkileri vardır. Böyle bir
ülkede meydana gelen gelişmeleri sanki başka bir kıtada cereyan
eden olaylarmış gibi uzaktan seyretmekle yetinemeyiz.
Sayın
Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; sizlere öncelikle UNIFILin
kuruluşu ve yapılanması hakkında kısaca bilgi arz
etmek istiyorum. Temmuz 2006da patlak veren İsrail-Lübnan
savaşının sona erdirilmesi, ateşkes sağlanması ve
Lübnanda güvenlik ve istikrarın yeniden tesis edilmesi amacıyla
Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinin aldığı 1701
sayılı Kararla oluşturulan genişletilmiş UNIFILe
şu görevler verilmiştir:
Çatışmaların
durdurulmasını gözlemlemek,
İsrail
kuvvetleri Lübnandan çekilirken Lübnan silahlı kuvvetlerinin Mavi Hat
boyunca olan bölgeler dâhil bütün Güney Lübnana konuşlanmasına
nezaret etmek ve destek olmak,
Bu
konudaki faaliyetlerini İsrail ve Lübnan hükûmetleriyle eş
güdümlemek,
Sivil
halka insani yardım ulaştırılmasına ve yerlerinden
olmuş kişilerin gönüllü ve güvenlik içinde geri dönüşlerine
yardımcı olmak,
Tampon
bölgenin oluşturulması için atılacak adımlarda Lübnan
ordusuna yardımcı olmak,
Lübnan
hükûmetinin talebi üzerine Lübnanın sınırlarının ve
diğer giriş noktalarının silah ve bağlantılı
maddelerin girişine karşı güvenlikli hâle getirilmesine
yardımcı olmak.
1701
sayılı Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi Kararında
geçici olarak bir yıl belirlenen UNIFILin görev süresi düzenli olarak
uzatılmıştır. Gücün görev süresinin 31 Ağustos 2011
tarihinden itibaren bir yıl süreyle daha uzatılması
beklenmektedir.
2011 Haziran itibarıyla
UNIFILin mevcudu, 11.834 asker, 337 uluslararası sivil, 659 yerel
personel ve 50 askerî gözlemci olmak üzere 12.880dir. Kara birliklerine
Türkiye dışında 33 ülke katkıda bulunmaktadır. Deniz
birliklerine ise Türkiye, Almanya, Bangladeş, Endonezya ve Yunanistan
katkıda bulunmaktadır. Deniz Görev Gücünün komutanlığını
ise hâlihazırda Brezilya üstlenmektedir.
Söz konusu kuvvetin, yukarıda
belirtilen taahhütlerin dışında, bölgede silahlı
unsurların silahtan arındırılması dâhil hiçbir görevde
kullanılmayacağının da karara bağlanmış
olduğunu bu vesileyle tekrar dikkatinize sunmak isterim.
Sayın Başkan,
saygıdeğer milletvekilleri; şimdi sizlere UNIFILin
güvenliği ve son zamanlarda karşılaşılan tehditler
hakkında bilgi sunmak istiyorum.
1701 sayılı
Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi Kararının uygulamaya
konulmasının ve genişletilmiş UNIFILin göreve
başlamasının ardından Lübnan-İsrail
sınırında ve bölgede sağlanan güvenlik ve istikrar
ortamı sürmektedir. Taraflar, 1701 sayılı Karar çerçevesinde
tesis edilen ateşkese uymuşlardır. Lübnan ordusu Güney Lübnana
konuşlanmış, UNIFIL, ciddi bir güvenlik tehdidine maruz
kalmaksızın, görev yönergesi, harekât konsepti ve angajman
kurallarında tanımlanan işlevleri çerçevesinde barış,
güvenlik ve istikrarın idamesine katkıda bulunmayı
sürdürmüştür.
Ağustos 2010da İsrail
kuvvetlerinin Mavi Hat üzerinde yürüttükleri çalışmalar
sırasında Lübnan tarafının sınırın Lübnan
tarafında olduğunu iddia ettiği bir ağacı kesmeye
çalışması üzerine çıkan çatışmada 1i
İsrail, 3ü Lübnan askeri olmak üzere 4 kişi hayatını
kaybetmiştir. 27 Mayıs 2011 tarihinde UNIFIL harekât sahası
dışında kalan Sayda-Beyrut yolu üzerinde UNIFIL İtalyan
Birliği konvoyuna yapılan saldırıda 6 İtalyan askeri
yaralanmıştır. Saldırının yolun kenarına
yerleştirilen uzaktan kumandalı patlayıcıyla
yapıldığı tespit edilmiş olup saldırı
hakkında yürütülen soruşturmaya devam edilmektedir. Bu olaydan önce
aynı yöntem kullanılarak gerçekleşen saldırılarda 2008
yılında İrlanda Birliğinden 2 askerî personel
yaralanmış, 2007 yılında ise 3 İspanyol ve 3 Kolombiyalı
askerî personel hayatını kaybetmiştir. Ayrıca 15 Mayıs
2011 tarihinde Nakba Günü dolayısıyla Filistinli mültecilerin
İsrail sınırında yaptıkları gösteriler
esnasında İsrailin sınır ihlalini neden göstererek
ateş açması sonucu 12 Filistinli mülteci hayatını
kaybetmiştir. Diğer taraftan İsrail savaş uçakları ve
insansız hava araçları Lübnan hava sahasını günlük bazda
ihlal ederek gözlem faaliyetlerini yürütmektedir.
Bölgede yararlı altyapı
çalışmalarında bulunan Türk birliğine karşı
şu ana kadar herhangi bir ciddi eylemle
karşılaşılmamıştır. Lübnan
makamlarının doğrudan talepleri ve Hükûmetimizin önerisi üzerine
yüce Meclisimiz 5 Eylül 2006 tarihinde aldığı 880
sayılı Kararla Türkiye'nin hudut, şümul ve miktarı
Hükûmetçe belirlenecek Türk Silahlı Kuvvetleri unsurlarının
UNIFILe iştirak etmelerini onaylamıştır. Bu çerçevede
UNIFILin deniz ve kara güçlerine katkıda bulunduğumuz birlik ve
gemiler Ekim 2006dan itibaren bölgeye konuşlandırılarak
görevlerine başlamıştır.
UNIFILe katılan istihkâm inşaat
bölüğümüzün ve deniz birliklerimizin masraflarının geri ödenmesi
konusunda Türkiye ve Birleşmiş Milletler Sekreteryası
arasında mutabakat muhtırası ve yardım mektupları
imzalanmıştır. Bu çerçevede askerî unsurlarımızın
masrafları Birleşmiş Milletler tarafından ödenmektedir.
Sayın Başkan,
saygıdeğer milletvekilleri; UNIFILe mevcut katkımız
hâlihazırda aşağıdaki unsurlardan oluşmaktadır:
20 Ekim 2006 tarihinden itibaren güneydeki
Sur vilayetindeki Eş Şatiye bölgesinde bir istihkâm inşaat bölüğümüz
UNIFIL kara birlikleri kapsamında görevlendirilmiştir. Kara
birliğimiz, Birleşmiş Milletler denetlemesinde örnek birlik
seçilmiştir. Birliğimiz, yerel ve ulusal makamlarla yakın
iş birliği ve iletişim tesis etmiş, yürüttüğü
sivil-asker iş birliği faaliyetleriyle de çoğunluğu
Şii unsurlardan oluşan Güney Lübnan halkının güvenini kazanmıştır.
Birleşmiş Milletlerin
talebi ve Deniz Kuvvetleri Komutanlığımızın teklifi
doğrultusunda 6 Haziran-4 Eylül 2011 döneminde UNIFIL Deniz Görev Gücüne
bir hücumbot ile katkı sağlanması öngörülmüştür. UNIFIL
Komutanlığınca en düzenli üs bölgesi olarak değerlendirilen
bölüğümüze tahsisli 237si asker,
24ü sivil 261 kişilik kadromuz bulunmaktadır, hâlihazırda 253
personelimiz görev yapmaktadır; ayrıca Nakura bölgesinde UNIFIL
karargâhında 3 personelimiz görevlidir.
Mersin Limanı, 1701 sayılı
Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi Kararında öngörülen
amaçlar doğrultusunda dost ve müttefik ülkelerin istifadesine
açılmış, Birleşmiş Milletler tarafından da
UNIFILe katılan ülkelerin kullanımı için Mersin
Limanımız belirlenmiş liman olarak
açıklanmıştır.
Türkiye'nin Lübnanda barış ve
istikrarın sağlanmasına yönelik çabaları, gerek Lübnanla
ikili ilişkilerimizin gerek Orta Doğuda etkinliğimizin
güçlenmesine katkı sağlamaktadır. Ayrıca, UNIFILe
verdiğimiz kuvvet katkısı dâhil tüm bu çabalarımız
Lübnandaki bütün gruplar tarafından desteklenmektedir.
Sayın Başkan, saygıdeğer
milletvekilleri; sizlere son dönemde Lübnanda yaşanan gelişmeler
hakkında da kısaca bilgi arz etmek istiyorum. Hariri
suikastını araştırmak amacıyla Güvenlik Konseyinin
1157 sayılı Kararıyla kurulan Lübnan Özel Mahkemesi konusu 2010
yaz aylarından itibaren ülkedeki gerilimi artırmıştır.
Kendi mensuplarının iddianamede suçlanacağı yönündeki
iddialar üzerine Hizbullah, İran ve Suriye desteğiyle, dönemin Hariri
Hükûmetinden Lübnan Özel Mahkeme sürecini sona erdirmesini istemiştir. 14
Mart grubu ve Batı ülkeleri, buna karşı
çıkmıştır.
Bu arada, Sayın Başbakanımız da
24-25 Kasım 2010da Lübnanı ziyaretinde tarafları itidale
çağırmıştır. Suriye ve Suudi Arabistanın
arabuluculuk girişimi başarılı olamamış,
Hizbullah grubu 12 Ocak 2011 tarihinde hükûmetin düşürülmesini
sağlamıştır. 25 Ocak 2011 tarihinde yeni hükûmeti kurmakla
görevlendirilen Necip Mikati, yeni hükûmetin oluşumunu ancak 13 Haziran
2011 tarihinde başarabilmiştir. Bu arada, Lübnan Özel Mahkemesi ön
yargılama hâkimi Fransen, 28 Haziran 2011 tarihinde iddianameyi tasdik
etmiş ve 30 Haziran 2011 tarihinde Lübnan Başsavcısı Said
Mirzaya teslim etmiştir. İddianamede 4 Hizbullah mensubunun suçlandığı
basına yansımıştır. Hizbullah lideri Nasrallahın
sanıkları teslim etmeyeceklerini 2 Temmuz 2011 akşamı
açıklaması gerilimleri arttırmıştır.
Önümüzdeki dönem Lübnan
açısından yeni risklere gebedir. Bu bağlamda Lübnan Özel
Mahkemesi kaynaklı gerilimler ve 14 Mart kanadının muhalefette
kalmayı tercih etmesi ülkedeki gerilimleri arttırma potansiyelini
haizdir. Mikati Hükûmetinin Lübnan Özel Mahkemesi ve Hizbullahın
silahsızlandırılması gibi ulusal, uluslararası
yükümlülükleri yerine getirirken Hükûmetin düşmemesini ve gerilimlerin
daha da yükselmemesini sağlamak gibi oldukça zorlu bir görevi vardır.
Orta Doğu barış sürecindeki durağanlık Lübnan ve
İsrail kaynaklı gerilimlerin artabileceğine işaret
etmektedir. Suriyede yaşanan olaylar Lübnandaki gerilimleri ve dinî,
mezhepsel ve etnik ayrışmaları arttırabilecektir. Son
dönemde UNIFIL birliğine saldırı, Mavi Hatta yaşanan
olaylar, Trablusta Alevi ve Sünniler arasında meydana gelen olaylar
ülkedeki güvenlik ortamının ne kadar kırılgan olduğunu
da gözler önüne sermektedir.
Sayın Başkan,
saygıdeğer milletvekilleri; sonuç olarak bölgemizde istikrar ve
güvenliğin tesis edilmesi yönündeki uluslararası çabalara etkin
destek verilmesini ulusal sorumluluğumuzun gereği olarak görüyoruz.
Lübnanla sahip olduğumuz ortak tarih ve kültür ve insani bağlar
çerçevesinde bu ülkenin egemenliğine, toprak bütünlüğüne,
güvenliğine ve istikrarına elimizden gelen desteği veriyoruz. Bu
çerçevede uluslararası meşruiyeti haiz ve uluslararası toplumun
ortak iradesini yansıtan Birleşmiş Milletler Geçici Görev Gücü
UNIFILe katkı da bulunuyoruz.
Bu hassas dönemde UNIFILin
Lübnandaki görevini devam ettirmesi öncelik olarak öne çıkmaktadır.
Bölgemizdeki mevcut ortamda UNIFILe katılımımızın
sürdürülmesi hem tutarlı bir dış politika hem ülkemizin
bölgedeki etkinliğinin devamı açısından önemlidir.
Türkiyenin UNIFILe katılımı bölgede barış ve
istikrarın korunmasına yönelik politikasının sürdürülmesine
önemli katkıda bulunmaktadır. Türkiye gerek UNIFIL kara
harekâtına gerek UNIFIL deniz görev gücüne yaptığı
katkılarla barışı koruma harekâtının etkin
biçimde icrasında önemli işlev
üstlenmiştir. Böylece, Birleşmiş Milletler sistemi içinde
olduğu kadar bölgemizde ve dünyada da görünürlüğünün
artmasını sağlamıştır. Ayrıca, dünyanın
diğer bölgelerinde bundan önce katıldığı
barışı koruma harekâtlarındaki başarılı
performansıyla kazandığı itibarın pekişmesini de
sağlamıştır.
Hangi kesimden olursa olsun, tüm Lübnan
halkının ve resmî yetkililerinin ülkemize kucak açması ve
katkılarımızı beklemesi de büyük önem
taşımaktadır. Bu çerçevede, ülkemizin katkısının
süresinin UNIFILin görev yönergesiyle eş güdüm içinde
uzatılabilmesini teminen Anayasamızın 92nci maddesi
uyarınca yüce Meclisimizden izin istemiş bulunuyoruz.
Takdirlerinize saygılarımla sunuyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Bozkır.
Görüşülmekte olan tezkereyle ilgili olarak 2
sayın milletvekiline onar dakika söz vereceğim.
Şimdi ilk söz sırası, şahsı
adına Aksaray Milletvekili Sayın Ali Rıza Alaboyun.
Buyurun efendim. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
ALİ RIZA ALABOYUN (Aksaray) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Birleşmiş Milletler
Güvenlik Konseyinin 1701 sayılı Kararı ve Türkiye Büyük Millet
Meclisinin 880 sayılı Kararı ile tespit edilen ilkeler kapsamında,
Türk Silahlı Kuvvetleri unsurlarının Lübnandaki Geçici
Barış Gücü UNIFIL harekâtına iştirak etmesi konusunda
Hükûmetimize verilmiş olan yetkinin 5 Eylül 2011den itibaren bir yıl
daha uzatılmasını isteyen Hükûmet tezkeresi hakkında söz
almış bulunuyorum. Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
24üncü Dönem Meclis Başkanlığına
seçilmenizden dolayı Sayın Başkanım sizi kutluyorum.
Ülkemize, milletimize ve Meclisimize hayırlı olmasını
diliyorum.
Değerli milletvekilleri, bu tezkereye temel
oluşturan UNIFIL Geçici Barış Gücü ve bölgedeki gelişmeler
hakkında kısaca bilgi vermek istiyorum.
İsrail ve Lübnan arasındaki
çatışmaların yoğunlaşması ile İsrailin
Güney Lübnanı işgal
etmesi üzerine 1978 yılının mart ayında Birleşmiş
Milletler Güvenlik Konseyince alınan karar doğrultusunda UNIFIL
adında geçici bir barış gücü oluşturulmuştur. Bu
barış gücünün amacı İsrailin işgal ettiği Güney
Lübnandan çekilmesini, bölgede barış ve güvenliğin
sağlanmasını ve Lübnan Hükûmetinin bölgedeki otoritesinin
yeniden tesis edilmesini amaçlamaktaydı. Ancak İsrail ve Lübnan
arasında yaşanan gerginlikler nedeniyle gerek 1982 yılında
gerekse 2000 yılında Birleşmiş Milletler Güvenlik
Konseyinin aldığı kararlar ile barış gücünün
etkinliği genişletilmeye çalışılmıştır.
Birleşmiş Milletlerin
bütün bu çabalarına rağmen İsrail ve Lübnandaki Hizbullah
arasındaki çatışmalar zaman içerisinde artış
göstermiştir. Özellikle 2006 yılının temmuz ayında
başlayan karşılıklı çatışma ve
saldırılar İsrailin yoğun bir bombardıman
harekâtıyla Güney Lübnanı topyekûn imha etmeye dönük bir
saldırıya dönüşmüştür. Bu bombardıman neticesinde
Beyrut Havaalanı başta olmak üzere onlarca şehir, belde ve
altyapılar tahrip edilmiş, on binlerce ev kullanılamaz hâle
gelmiş ve yüz binlerce kişi oturduğu yeri terk etmek zorunda
kalmıştır. Aralarında -yabancılar dâhil- kadın ve
çocukların çoğunlukta olduğu binin üzerinde Lübnanlı sivil
hayatını kaybetmiş, binlerce kişi yaralanmıştır.
Buna mukabil Hizbullah saldırıları sonucunda İsrail
tarafından da 40 civarında can kaybı olmuştur.
Güney Lübnanda yaşayan
yabancılar can güvenliği nedeniyle ülkeyi terk etmek durumunda
kalmıştır. Türkiye, bölgedeki Türklerin tahliyesi esnasında
binlerce yabancıyı da tahliye ederek insani bir görevi yerine getirmiş
ve uluslararası camianın dikkatini üzerine çekmiştir.
İsrailin savunma hakkı
gerekçesiyle Güney Lübnana karşı uyguladığı
aşırı ve orantısız güç kullanımı,
Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Kofi Annan başta olmak üzere,
Avrupa Birliği Dönem Başkanlığını yürüten
Finlandiya ve Türkiye'nin de aralarında bulunduğu birçok ülke
tarafından şiddetle kınanmıştır.
Değerli milletvekilleri, Birleşmiş
Milletler Güvenlik Konseyi, Lübnanda yaşananlara seyirci
kalamamış ve 11 Ağustos 2006 tarihinde aldığı
1701 sayılı Güvenlik Konseyi Kararı ile bölgedeki
barış gücü UNIFILin asker sayısını 15 bine
çıkartmayı ve UNIFILin etkinliğini daha da arttırmayı
kabul etmiştir; bu kapsamda, aralarında Türkiye'nin de bulunduğu
birçok ülkeye UNIFILe asker vermesi
konusunda çağrıda bulunmuştur.
Türk Hükûmeti, bölgede yaşananlara ve
Birleşmiş Milletlerin çağrısına duyarsız
kalmamış, Lübnana asker göndermeyle ilgili Hükûmet tezkeresini
Meclise sunmuştur. Türkiye Büyük Millet Meclisi, 5 Ekim 2006 tarihinde
tezkereyi görüşerek aldığı 880 sayılı Karar ile
Hükûmetimizi bir yıllığına asker gönderme konusunda
yetkilendirmiştir.
Türkiye, ilk etapta asker, sivil ve teknik elemanlardan
oluşan 495 kişiyle UNIFILe katılmıştır. Bu
rakam, bugün itibarıyla bin mertebesine ulaşmıştır.
Türkiye, deniz ve kara güçleri ile bir taraftan Güney Lübnanın
savunmasına askerî destek verirken, diğer taraftan sivil ve teknik
eleman desteğiyle bölgenin kalkınmasına ve inşasına
ayrıca katkı sağlamaktadır.
UNIFILin son beş yıldır
başarıyla görevini sürdürdüğü görülmüştür. Yaklaşık
otuz ülke arasında Türkiye en çok katkıyı veren ülkelerin
başında gelmektedir ve Başbakanımız Recep Tayyip
Erdoğan, 25 Kasım 2010 tarihinde Lübnan ziyareti esnasında
beraberindeki bazı bakanlarımızla birlikte UNIFILdeki Türk
gücünü ziyaret etmiş ve moral desteği vermiştir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Türkiye, dış politikasına temel oluşturan Yurtta
barış cihanda barış prensibi çerçevesinde bölgesel
barışa katkı sağlamayı kendine ilke edinmiş bir
ülkedir; komşularıyla sıfır problem politikasıyla
bölgede ulaştığı başarıyı, barış güçlerine
verdiği askerî destek, bölgenin inşasına yönelik vermiş
olduğu sivil katkı ile taçlandırmış ve bölgenin etkili
ve güvenilir bir ülkesi olduğunu ortaya koymuştur. Türkiye,
İsrail başta olmak üzere bölgedeki her ülkenin egemen bir devlet
olarak var olma ve kendini savunma hakkına sahip olmasına saygı
duymaktadır. Bu nedenledir ki Türkiye bölgedeki bütün ülkelerin
güvenilirliğini kazanmış bir ülkedir. Ancak Türkiye, yine
İsrail başta olmak üzere bölgede hiçbir ülkenin, ekonomik gücünü,
askerî üstünlüğünü ön plana çıkararak abartılı bir güvenlik
kaygısıyla bir başka ülkeye aşırı ve
orantısız güç kullanmasını asla kabul etmez, bu
yaklaşımın bölgesel istikrarı dinamitlemeye yönelik bir
davranış olduğunu kabul eder.
Değerli milletvekilleri, Türkiye UNIFILdeki
askerî varlığımızın süresinin
uzatılmasını Lübnanın güvenliği, bölgenin
istikrarı ve dış politikamızın güvenilirliği açısından
önemli bir adım olarak görmektedir. Meclisimizin tatilde olacağı
bir dönemde Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi muhtemelen UNIFILin
görev süresinin uzatılması yönünde karar alabilecektir. Böyle bir
durumda, Meclisimiz tatile girmeden, UNIFILdeki askerî
varlığımızın sürekliliğini temin etmek için
şimdiden bu yetkinin verilmesi önem arz etmektedir. Bu amaçla, hudut,
şümul ve miktarı Hükümetçe belirlenecek Türk Silahlı Kuvvetleri
unsurlarının 1701 sayılı Birleşmiş Milletler
Güvenlik Konseyi Kararı ve 880 sayılı Türkiye Büyük Millet
Meclisi Kararıyla tespit edilen ilkeler kapsamında UNIFILde
görevlendirilmesi hususunda Hükûmetimize yetki verilmesi gerekmektedir.
5 Eylül 2011 tarihinden itibaren Türkiye'nin bir
yıl daha UNIFIL harekâtına iştirak etmesi, bununla ilgili
gerekli düzenlemelerin Hükûmet tarafından yapılması için
Anayasanın 92nci maddesi uyarınca izin verilmesine Meclisimizin
onay vereceğini umuyor, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Alaboyun.
Şimdi ikinci söz sırası Karaman
Milletvekili Sayın Lutfi Elvanda.
Buyurun Sayın Elvan. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
LUTFİ ELVAN (Karaman) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; bugün hunharca öldürülen şehitlerimize
öncelikle Allahtan rahmet, yakınlarına
başsağlığı, milletimize de sabır ve itidal
diliyorum.
24üncü Yasama Dönemimizin tüm
milletvekillerimize ve halkımıza hayırlı olmasını
da temenni ediyorum.
Sayın Başkanım,
yüce Meclisin Başkanı seçilmenizden dolayı da sizleri kutluyorum
ve görevinizde başarılar diliyorum.
Lübnandaki Birleşmiş Milletler
Gücünde görev yapan askerlerimizin görev süresinin uzatılması
hakkındaki Hükûmet tezkeresi için şahsım adına söz
almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri,
Türkiye son yıllarda ekonomik ve sosyal kalkınmada gösterdiği
başarıların yanında küreselleşmeyi fırsata
çeviren yapıcı ve barışa yönelik dış politika
anlayışıyla dünyada itibarlı bir konuma gelmiştir.
Türkiye, Birleşmiş Milletler ve NATO gibi üyesi olduğu
uluslararası kuruluşlar bünyesinde Somaliden Bosna-Herseke,
Afganistandan Makedonyaya, Kosovadan Lübnana kadar dünyanın neredeyse
her bölgesinde barışa ve istikrara katkı sağlamak
adına yürütülen tüm çabalara ortak olmuş ve olmaya da devam
etmektedir. Dünyanın hangi bölgesinde görev yaparsa yapsın herkesin
sempatisini kazanan ve barışa sağladığı
katkının yanında ihtiyaç sahibi insanların
sağlık, eğitim, altyapı ve temel ihtiyaçlarının
karşılanması adına büyük bir özveriyle çalışan
başta askerlerimiz olmak üzere kamu görevlilerimiz, sivil toplum
kuruluşlarımız bir yerde ülkemizin barış elçileri
olarak görev yapmaktadırlar.
Artık, Türkiye, AK PARTİ
İktidarıyla birlikte soğuk savaş döneminin
çatışmacı, korkular barındıran, birinin kaybedip
diğerinin kazandığı statükocu yaklaşımları
bırakıp karşılıklı güçlenmeyi,
karşılıklı kazanmayı ilke edinen dinamik bir
anlayışı benimsemiştir. Dış politikamızda
Türkiye'yi 21inci yüzyılın lider ülkelerinden biri hâline getirmek
amacıyla paradigma değişikliğine gidilmiştir. Bu
paradigma değişikliği Türkiye'nin en önemli kazanımlarından
biridir.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Türkiye ekonomik ve siyasi sorunlarla
boğuşan birçok ülkenin bulunduğu bir coğrafyada
bulunmaktadır. Bu ülkelerde güvenlik ve refah olmazsa Türkiye'de güvenlik
ve refah sağlam temeller üzerine oturtulamaz. Bizde ne kadar istikrar ve
güven varsa, komşularımızda da o istikrar ve güven
olmalıdır. Biz bu yüzden kendimiz için istediklerimizi
komşularımız için de istiyoruz. Türkiye sahip olduğu
vizyonuyla artık olaylara seyirci kalan değil, yön veren bir ülke
konumundadır. Biz, artık, bölgesine öz güvenle bakabilen, bölgesel
vizyon geliştirip benimsediği ilkeleri dış
politikasında hayata geçirebilen bir ülkeyiz. Artık, kendi tarihini
ve geçmişini horlayan bir Türkiye yerine, tarihiyle,
coğrafyasıyla barışan bir Türkiye var. Bizim tarihimiz,
bizim coğrafyamız bizim için yük değil, stratejik bir
değerdir. Hem Türkiye'nin hem de komşularının
güçlendiği, demokratikleştiği, büyüdüğü bir coğrafya,
o bölgenin barış ve istikrarı demektir. Biz dış
politikamızı sadece güvenlik üzerine inşa eden bir ülke
değiliz artık. Biz, bölgesel ve küresel gelişmelere bütüncül
bakabilen, tepkisel değil ilkesel politikalar geliştirebilen bir
ülkeyiz. Biz, dış politikamızı adalet, ekonomik
kalkınma, demokratikleşme ilkeleri çerçevesinde sürdüren bir ülkeyiz.
Artık, Türkiye başkalarını örnek alan değil,
başkalarına örnek olan bir ülkedir. Artık, Türkiye
başkalarından yardım alan bir ülke değil,
başkalarına yardım veren bir ülkedir.
Değerli milletvekilleri,
bugün dünyanın birçok coğrafyasından kan, gözyaşı ve
acılarla yoğrulan milletlerin feryatları yükselmektedir.
Özellikle tarihî ve toplumsal bağlarımızın güçlü
olduğu coğrafyalarda bu durum çok daha şiddetli bir biçimde
kendini göstermektedir. Televizyon ekranlarından ya da gazete sayfalarından
görülenlerin aksine, söz konusu hakikatlerle bizzat yüzleşmek ve bu amaçla
çareler üretmek Türkiye'nin tarihî sorumluluğunun ötesinde vicdani
sorumluluğunun da bir gereğidir.
AK PARTİ hükûmetleri her
zaman zulme karşı çıkmış ve mazlumun yanında yer
almıştır. Zulüm ve haksızlık üzerine kurulan bir
sistemin ayakta kalması mümkün değildir, halkın taleplerine
cevap vermeyen rejimlerin de ayakta kalması mümkün değildir.
Değerli milletvekilleri,
Türkiye, tarihinin ve konumunun kendisine yüklediği sorumlulukların
bir gereği olarak, ister bölgesel sorunlara ister dünyayı
ilgilendiren uluslararası konulara kayıtsız kalma lüksüne sahip
olamaz ve olmamalıdır. Sahip olduğu bölgesel ve küresel vizyon
Türkiyede ciddi bir öz güven ve beraberinde büyük bir sorumluluk
getirmiştir. Türkiye, geçmişine oranla ekonomisiyle, sosyal
kaynaklarıyla çok daha büyümüş, bölge ve dünya siyasetinde oyun
kurucu rolü üstlenen bir konuma gelmiştir. Bölge ülkeleri içerisinde
cazibe alanı olan ülkemizin çevre ülkelerle yürüttüğü ortak
birliktelikler, bölge meselelerinde bir rol ve sorumluluk üstlenmesinin yolunu
açmıştır.
Değerli milletvekilleri,
Türkiye, son yıllarda bölge meselelerine olduğu kadar dünya
meselelerine de ortak olan, yapıcı, barışçı ve
uzlaşmacı politikaları sayesinde vizyon sahibi bir ülke konumuna
gelmiştir. Ülkemiz, devletlerin arabuluculuk yapmasını istediği,
uluslararası kuruluşlarda sorumluluk sahibi olması arzulanan bir
devlet konumuna gelmiş, daha da önemlisi demokratik toplum
yapısıyla kazandığı istikrar ve güven ortamı
sayesinde bu karışık coğrafyada bir huzur ve güven
limanı hâline gelmiştir.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Orta Doğunun kanayan yarasına çare
bulmak, kanayan göz yaşlarını dindirmek adına görev
aldığımız bütün uluslararası kuruluşlarla beraber
tüm dünyada olduğu gibi bu bölgede de ortak bir çabanın içindeyiz.
Bölgede barış ve istikrarın hâkim kılınması
adına Lübnandaki istikrar ve güven ortamının
sağlanması önemli bir husustur. Türkiye, son yıllarda, söz
konusu çatışmaların durdurulması ve ateşkesin
sağlanması adına ciddi çaba sarf etmiştir. Lübnandaki
Birleşmiş Milletler Gücünde görev yapan askerlerimizin görev
sürelerinin bir yıl daha uzatılmasını, tarihi misyonumuz,
ortak değerlerimiz, vicdani ve insani sorumluluklarımız bir
yana, bölgede ve uluslararası camiadaki yükümlülüklerimizin bir
gereği olarak istiyoruz. Bölgede olan biten her şeyden doğrudan
etkilenen Türkiye'nin böylesi bir konuda duyarsız ya da kayıtsız
kalması düşünülemez.
Değerli arkadaşlar,
bölgede görev yapan Türk Silahlı Kuvvetlerinin onurlu
mensuplarının gösterdiği üstün gayret ve özverili
çalışmaların sonucunda ülkemiz, Lübnan halkı ve hükûmetiyle
birlikte, uluslararası kamuoyunun da büyük bir desteğini
almış durumdadır. Türkiye, bu güce verdiği askerî
katkının yanı sıra, Lübnanın yeniden inşası
ve ekonomisinin canlandırılmasında önemli katkılarda bulunmaktadır.
Bu katkıların sürmesi ve Lübnanlı kardeşlerimizin bundan
mahrum kalmaması, vicdan sahiplerinin arzu etmesi gereken bir durum
olmalıdır.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; izah etmeye çalıştığım
gerekçeler ışığında, Lübnandaki Birleşmiş
Milletler görev gücündeki askerlerimizin görev süresinin bir yıl daha
uzatılmasına olumlu oy vereceğimi ifade ediyor, hepinize
saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim
Sayın Elvan.
Değerli milletvekilleri,
Başbakanlık tezkeresiyle ilgili olarak gruplar adına ve
şahıslar adına görüşmeler tamamlandı.
Bazı değerli
milletvekili arkadaşlarımızın, İç Tüzükün
60ıncı maddesine göre, oturduğu yerden söz talebi var. Bir
dakikayı geçmemek üzere ve konuyla da ilgili olmak üzere sırayla söz
vereceğim.
İlk söz Sayın
Uzunırmakta.
Buyurun efendim.
ALİ UZUNIRMAK (Aydın)
Teşekkür ediyorum.
Sayın Başkan,
seçilmenizden dolayı öncelikle tebrik ediyor ve başarılar
diliyorum.
Sayın Bakanımıza
yöneltmek istediğim soru ve öneri var: Meymene bölgesinde, Afganistanda,
Aydın Bozdoğan ilçemizden Mümin Özel ve İzzet Karcı isimli
2 tüccarımız Taliban tarafından
kaçırılmıştır. Şimdi, bu sınır ötesi
güç gönderirken acaba -oralardaki birtakım tabii ki paramiliter güçlerin
de tepkisini çekiyor Türkiye ve dolayısıyla sivil
vatandaşlarımıza da çok kereler oldu bu kaçırmalar ve
saldırılar- bu konularda da bir tedbir düşünüyor mu Hükûmet ve
bu konuda ne gibi tedbirler geliştiriyor? Bunu ifade etmek istedim.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Uzunırmak.
Daha
yeni yasama döneminin başındayız. Kanun tasarı ve
teklifleriyle ilgili konularda soru-cevap oluyor. Bugün ilk gün olduğu
için bunu anlayışla karşılayıp gelenek hâline bunu
getirmememiz lazım. Eğer bu konu özel bir cevaba konu teşkil
edecekse soru önergesi tarzında olabilir ya da Sayın Bakan
müzakereler bittikten sonra size özel bilgi verebilir.
İkinci
olarak Sayın Halaçoğlun da.
Aynı
ikazı Sayın Halaçoğlu sizin için de yapıyorum. Konuyla
ilgili olarak soru-cevap olmamak kaydıyla bir dakikalık süre
veriyorum.
Buyurun
efendim.
YUSUF
HALAÇOĞLU (Kayseri) Sayın Başkan, öncelikle seçilmenizden
dolayı kutluyorum.
Tabii ki
bizim genel bir coğrafyamız içerisinde yer alan Lübnanda
insanları korumak bir görevimiz ve Türkiye'nin bu bölgede, Orta
Doğuda etkin şekilde yer alması da son derece önem
taşıyor. Tabii ki buna bağlı olarak orada insanları
korurken kendi ülkemizde insanları hangi ölçüde koruyup
korumadığımız birinci derecede önem taşıyan
konulardan bir tanesi.
Ben
şahsen Kayseri Milletvekili olarak bugün Hakkâride şehit edilen
Pınarbaşı Gürlegen köyünden Yahya Karakayaya ve bütün
diğer şehitlerimize Allahtan rahmet diliyorum ve Türk milletinin
başı sağ olsun, Allah diğer askerlerimizi korusun diyorum
ve bu konuda Türkiyede de Lübnanda olduğu gibi ciddi önlemlerin
alınmasını diliyorum.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Halaçoğlu.
Değerli
milletvekilleri, Başbakanlık tezkeresi üzerindeki görüşmeler
tamamlanmıştır.
Şimdi,
tezkereyi tekrar okutup oylarınıza sunacağım:
1/7/2011
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Birleşmiş
Milletler Güvenlik Konseyinin 11 Ağustos 2006 tarihinde kabul ettiği
1701 (2006) sayılı Karar ve Türkiye Büyük Millet Meclisinin 5/9/2006
tarihli ve 880 sayılı Kararı ile bir yıl için verdiği
izin çerçevesinde, Türkiye, Birleşmiş Milletler Geçici Görev Gücü
(UNIFIL)ne Silahlı Kuvvetler unsurlarıyla katkı
sağlamıştır. Söz konusu iznin süresi son olarak Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 24/6/2010 tarihli ve 969 sayılı
Kararıyla 5 Eylül 2010 tarihinden itibaren bir yıl
uzatılmıştır.
Türkiye UNIFIL kara
harekâtına ve Deniz Görev Gücüne yaptığı katkılarla
barışı koruma harekâtının etkin biçimde icrasında
önemli bir işlev üstlenmiş, böylece gerek Birleşmiş Milletler
sistemi içinde, gerek bölgesel ve küresel ölçekte görünürlüğünün
artmasını ve sahip olduğu saygın konumun pekişmesini
sağlamıştır. Türkiye'nin UNIFILe katılımı,
bölgede barış ve istikrarın korunmasına yönelik politikasının
sürdürülmesine önemli katkıda bulunmuştur.
UNIFILin görev süresi 31
Ağustos 2011 tarihinde sona erecek olup, görev süresinin 31 Ağustos
2011 tarihinden sonraki dönem için yenilenmesi yönünde Birleşmiş
Milletler Güvenlik Konseyi tarafından Ağustos ayı içinde bir
kararın kabul edilmesi beklenmektedir.
Lübnandaki siyasî ortam ile güvenlik ortamının
ülkedeki askerî unsurlarımızın görevlerini sürdürmeleri
bakımından uygun olduğu düşünülmektedir.
Bu hususlar
ışığında ve Lübnan makamlarının
doğrudan talepleri ve bölgedeki güvenlik koşulları da dikkate
alınarak, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinin, UNIFILin
görev süresinin uzatılması yönünde karar alması durumunda;
hudut, şümul ve miktarı Hükûmetçe belirlenecek Türk Silahlı
Kuvvetleri unsurlarının, 1701 sayılı Birleşmiş
Milletler Güvenlik Konseyi Kararı ve 880 sayılı TBMM
Kararıyla tespit edilen ilkeler kapsamında 5 Eylül 2011 tarihinden
itibaren bir yıl daha UNIFIL harekâtına iştirak etmesi ve
bununla ilgili gerekli düzenlemelerin Hükûmet tarafından
yapılması için Anayasanın 92 nci maddesi uyarınca izin
verilmesini arz ederim.
Recep
Tayyip Erdoğan
Başbakan
BAŞKAN - Değerli milletvekilleri, bilginize
sunduğumuz tezkereyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... Tezkere kabul
edilmiştir. Hayırlı ve uğurlu olsun.
Değerli milletvekilleri,
gündemimizdeki konuları görüşmek üzere, 6 Temmuz 2011 Çarşamba
günü saat 15.00te toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum.
Kapanma Saati: 16.38