TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET
MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
101'inci Birleşim
2 Mayıs 2012 Çarşamba
(TBMM Tutanak
Hizmetleri Başkanlığı tarafından hazırlanan bu
Tutanak Dergisinde yer alan ve kâtip üyeler tarafından okunmuş
bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından ifade
edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı sözler
aslına uygun olarak yazılmıştır.)
İÇİNDEKİLER
I.- GEÇEN TUTANAK
ÖZETİ
II.- GELEN
KÂĞITLAR
III.- YOKLAMALAR
IV.- GÜNDEM DIŞI
KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin
Gündem Dışı Konuşmaları
1.- Eskişehir Milletvekili Salih Kocanın, Yunus Emre Kültür ve
Sanat Haftası'na ilişkin gündem dışı
konuşması
2.- Ankara Milletvekili Aylin Nazlıakanın,
Gazi Yerleşkesi'ne ilişkin gündem dışı
konuşması
3.- Konya Milletvekili
Mustafa Kalaycının, yeni teşvik sistemi ve Konya'daki
yatırımlara ilişkin gündem dışı
konuşması
V.- AÇIKLAMALAR
1.- Isparta
Milletvekili S. Nevzat Korkmazın, toplumlarda sanatın
yaşatılması ve sanatçının desteklenmesi
gerektiğine ilişkin açıklaması
2.- İstanbul
Milletvekili Mahmut Tanalın, 2/B nedeniyle İstanbul'un bazı
ilçelerindeki taşınmazların rayiç bedellerinin halkı ve
yüksek sesle bağıran pazarcılara ceza kesilmesinin esnafı
mağdur ettiğine ilişkin açıklaması
3.- İstanbul
Milletvekili Kadir Gökmen Öğütün, 1 Mayıs Emek ve
Dayanışma Günü ile 6 Mayıs Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan ve
Hüseyin İnan'ın idam edilişinin 40'ıncı yıl
dönümüne ilişkin açıklaması
4.- Mersin Milletvekili
Mehmet Şandırın, 1 Mayıs Emek ve Dayanışma
Günü'ne ilişkin açıklaması
5.- Adıyaman
Milletvekili Salih Fıratın, Adıyaman'da çiftçilerin sulama
sorunlarına ilişkin açıklaması
6.- Muş
Milletvekili Demir Çelikin, 1 Mayıs Emek ve Dayanışma Günü'ne
ilişkin açıklaması
7.- Muş
Milletvekili Sırrı Sakıkın, Millî Eğitim
Bakanlığının Okul Sütü Projesi kapsamında
dağıttığı sütlerden dolayı yaşanan
zehirlenme olaylarına ilişkin açıklaması
8.- Adana Milletvekili
Ali Halamanın, Adana'nın Kozan ilçesine giden bir düğün
minibüsünün Seyhan Irmağı'na düşmesine ilişkin
açıklaması
9.- Kütahya
Milletvekili Alim Işıkın, yeni teşvik sisteminin
gıda, tarım ve hizmet sektörünü kapsamadığına, bu
nedenle Kütahya dâhil birçok Anadolu ilinin zarar göreceğine ve Simavda
yaşanan depreme ilişkin açıklaması
10.- Adana Milletvekili
Muharrem Varlının, Millî Eğitim
Bakanlığının Okul Sütü Projesi kapsamında
dağıttığı sütlerden dolayı yaşanan
zehirlenme olaylarına ilişkin açıklaması
11.- Adıyaman
Milletvekili Ahmet Aydının, 1 Mayıs Emek ve Dayanışma
Günü'ne ilişkin açıklaması
12.- Aydın
Milletvekili Bülent Tezcanın, Aydında portakal üreticilerinin zor
durumda olduğuna ilişkin açıklaması
13.- Mersin
Milletvekili Ali Özün, Türk Silahlı Kuvvetlerine mensup üst düzey
rütbelilere verilen maaş zammının astsubaylara ve uzman çavuşlara
verilmediğine ve Mersin Tekmende tarım ürünlerinin tarlada heba
olduğuna ilişkin açıklaması
VI.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Meclis
Araştırması Önergeleri
1.- İzmir
Milletvekili Oktay Vural ve 21 milletvekilinin, hayvancılık
sektörünün sorunlarının araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/262)
2.- Adana Milletvekili
Ali Halaman ve 21 milletvekilinin, kamyoncu-nakliyeci esnafının
sorunlarının araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/263)
3.- Tokat Milletvekili
Reşat Doğru ve 20 milletvekilinin, Türkiye'de tükenmekte olan su
ürünleri sektörünün, yok olan su ürünlerinin ve okullardan mezun olup da
iş bulamayan su ürünleri mühendislerinin sorunlarının
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/264)
B) Tezkereler
1.- Başbakan Recep
Tayyip Erdoğan'ın, Nükleer Güvenlik Zirvesi'ne katılmak ve
görüşmelerde bulunmak üzere 23-29 Mart 2012 tarihlerinde Güney Kore ve
İran'a yaptığı resmî ziyarete katılmaları uygun
görülen milletvekillerine ilişkin Başbakanlık tezkeresi (3/847)
VII.- ÖNERİLER
A) Siyasi Parti Grubu
Önerileri
1.- BDP Grubunun,
15/1/2012 tarihinde Iğdır Milletvekili Pervin Buldan ve
arkadaşlarının kamuoyunda "faili meçhul cinayetler"
olarak bilinen cinayetlerin araştırılması amacıyla
vermiş olduğu Meclis araştırması önergesinin, Genel
Kurulun 2/5/2012 Çarşamba günkü birleşiminde sunuşlarda
okunmasına ve ön görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde
yapılmasına ilişkin önerisi
2.- CHP Grubunun,
18/4/2012 tarihinde Adana Milletvekili Ümit Özgümüş ve
arkadaşlarının 5 Nisan 2012 tarihinde Başbakan Recep Tayyip
Erdoğan tarafından açıklanan yeni teşvik paketi konusunda
vermiş olduğu Meclis araştırması önergesinin, Genel
Kurulun 2/5/2012 Çarşamba günkü birleşiminde sunuşlarda
okunmasına ve ön görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde
yapılmasına ilişkin önerisi
3.- AK PARTİ
Grubunun, gündemdeki sıralama ile Genel Kurulun çalışma
saatlerinin yeniden düzenlenmesine ilişkin önerisi
VIII.- SEÇİMLER
A) Komisyonlara Üye
Seçimi
1.- (10/236, 237, 238,
239) esas numaralı Meclis Araştırması Komisyonuna üye
seçimi
IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ
İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER
A) Kanun Tasarı ve
Teklifleri
1.- Adalet ve
Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri İstanbul Milletvekili
Ayşe Nur Bahçekapılı, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş,
Giresun Milletvekili Nurettin Canikli, Kahramanmaraş Milletvekili Mahir
Ünal ve Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydın'ın; Türkiye Büyük
Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına
Dair İçtüzük Teklifi ile Tunceli Milletvekili Kamer Genç'in; Türkiye Büyük
Millet Meclisi İçtüzüğünün Bir Maddesinin Değiştirilmesi
Hakkında İçtüzük Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporu (2/242, 2/80)
(S. Sayısı: 156)
2.- Afet Riski
Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun
Tasarısı ile Bayındırlık, İmar,
Ulaştırma ve Turizm Komisyonu Raporu (1/569) (S. Sayısı:
180)
3.- Tapu Kanunu ve
Kadastro Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin
Kanun Tasarısı ile Bartın Milletvekili Yılmaz Tunç'un; 3402
Sayılı Kadastro Kanununda Değişiklik Yapılmasına
İlişkin Kanun Teklifi ve Adalet Komisyonu Raporu (1/557, 2/267) (S.
Sayısı: 228)
X.- YAZILI SORULAR VE
CEVAPLARI
1.- Bursa Milletvekili İsmet Büyükatamanın,
Zeytinbağı beldesinin adının Tirilye olarak
değiştirilmesine ilişkin sorusu ve İçişleri
Bakanı İdris Naim Şahinin cevabı (7/4044) Ek cevap
2.- Kütahya
Milletvekili Alim Işıkın, 2003-2012 yıllarında TBMM
Başkanları ile bunlara eşlik eden milletvekilleri ve
bürokratların yurtdışı seyahatlerine ilişkin sorusu
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkan Vekili Mehmet Sağlamın
cevabı (7/5347)
3.- Mersin Milletvekili Ali Rıza Öztürkün,
Esenyurttaki bir inşaat şantiyesinde meydana gelen iş
kazasına ve iş kazalarına karşı alınması
gereken önlemlere ilişkin Başbakandan sorusu ve Çalışma ve
Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelikin cevabı (7/5470)
4.- İstanbul Milletvekili Erdoğan
Toprakın, engelli istihdamına ve engellilerin sorunlarına
ilişkin sorusu ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk
Çelikin cevabı (7/5505)
5.- Bitlis Milletvekili Hüsamettin
Zenderlioğlunun, Bitlisin işsizlik sorununa ve kalıcı
istihdam amacıyla yapılan çalışmalara ilişkin sorusu
ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelikin cevabı
(7/5507)
6.- Kütahya Milletvekili Alim Işıkın,
Gedizdeki Yunuslar Belediyesinde bir araç satışında usulsüzlük
yapıldığı iddialarına ilişkin sorusu ve
İçişleri Bakanı İdris Naim Şahinin cevabı
(7/5530)
7.- Kütahya Milletvekili Alim Işıkın,
Simav depreminden etkilenen vatandaşların vergi ve prim
borçlarının ertelenmesine ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı
Mehmet Şimşekin cevabı (7/5545)
8.- Bursa Milletvekili İsmet Büyükatamanın,
K1 yetki belgesi ücretlerine,
K1 yetki belgesi alma şartlarının
değiştirilmesine,
K1 yetki belgesinin iptalinin yol açtığı
sorunların giderilmesine,
İlişkin soruları ve Ulaştırma,
Denizcilik ve Haberleşme Bakanı Binali
Yıldırımın cevabı (7/5571), (7/5572), (7/5573)
9.- İzmir Milletvekili Musa Çamın, PTT Genel
Müdürlüğü tarafından alınan araçların il ve ilçelere
dağılımına ilişkin sorusu ve Ulaştırma,
Denizcilik ve Haberleşme Bakanı Binali Yıldırımın
cevabı (7/5574)
10.- Artvin Milletvekili Uğur Bayraktutanın,
Bakanlığın eşya ve yük
taşımacılığında çıkardığı
mesleki yeterlilik belgelerinin kullanımına ilişkin sorusu ve
Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanı Binali
Yıldırımın cevabı (7/5581)
11.- İstanbul Milletvekili Aykut Erdoğdunun,
bazı illerde düzenlenmesi planlanan alışveriş
festivallerine ilişkin sorusu ve Gümrük ve Ticaret Bakanı Hayati
Yazıcının cevabı (7/5584)
12.- Kahramanmaraş Milletvekili Mesut
Dedeoğlunun, yabancı ülkelerle yapılan işbirliği
anlaşmalarına ilişkin sorusu ve Çevre ve Şehircilik
Bakanı Erdoğan Bayraktarın cevabı (7/5632)
13.- Kütahya Milletvekili Alim Işıkın,
madencilik sektöründe istihdam edilenlere, sektörün sorunlarına ve
denetimine ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner
Yıldızın cevabı
(7/5636)
14.- Eskişehir Milletvekili Kazım Kurtun,
2/B arazilerine ilişkin sorusu ve Orman ve Su İşleri Bakanı
Veysel Eroğlunun cevabı (7/5681)
15.- Kahramanmaraş Milletvekili Mesut
Dedeoğlunun, yabancı ülkelerle yapılan işbirliği
anlaşmalarına ilişkin sorusu ve Kalkınma Bakanı Cevdet
Yılmazın cevabı (7/5709)
16.- Trabzon Milletvekili Mehmet Volkan
Canalioğlunun, FİSKOBİRLİKe sağlanan Devlet
desteğinin durdurulmasına ilişkin Başbakandan sorusu ve
Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı Mehmet Mehdi Ekerin cevabı (7/5729)
17.- Balıkesir Milletvekili Ahmet Duran Bulutun,
Balıkesir-Çanakkale bölgesindeki çalışmalara ilişkin sorusu
ve Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktarın
cevabı (7/5772)
18.- Mersin Milletvekili Mehmet
Şandırın, 6111 sayılı Kanunla borçlarını
yeniden yapılandıran kişilerden bu borçlarını
ödeyemeyenlerin borçlarının yeniden
yapılandırılıp
yapılandırılmayacağına ilişkin sorusu ve Maliye
Bakanı Mehmet Şimşekin cevabı (7/5832)
19.- Gaziantep Milletvekili Edip Semih Yalçının,
Gaziantepte doğal gaz dağıtımını üstlenen bir
firmayla ilgili bazı iddialara ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii
Kaynaklar Bakanı Taner Yıldızın cevabı (7/5940)
20.- Manisa Milletvekili Erkan Akçayın, maden
teknikeri unvanının Maden Kanunu ile ilgili yönetmelikte yer
almamasından kaynaklanan mağduriyete ilişkin sorusu ve Enerji ve
Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldızın cevabı (7/5941)
21.- Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkanın,
Kandırada eskiyen elektrik trafolarının
kaldırılmasına ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar
Bakanı Taner Yıldızın cevabı (7/5943)
22.- Adana Milletvekili Seyfettin Yılmazın,
2002den bu güne benzin fiyatlarına ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii
Kaynaklar Bakanı Taner Yıldızın cevabı (7/5944)
23.- Manisa Milletvekili Erkan Akçayın,
Uluslararası Manisa Mesir Festivaline ayrılan ödeneğin
artırılmasına ilişkin sorusu ve Kültür ve Turizm
Bakanı Ertuğrul Günayın cevabı (7/5971)
24.- Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkanın, egzoz
emisyon denetimlerinin sıklaştırılmasına ve LNG
otobüsler alınmasına yönelik çalışmalara ilişkin
sorusu ve Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktarın
cevabı (7/6086)
25.- Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkanın,
Körfezdeki kötü koku nedeniyle yaşanan mağduriyete ve yapılan
çalışmalara ilişkin sorusu ve Çevre ve Şehircilik
Bakanı Erdoğan Bayraktarın cevabı (7/6087)
26.- Tekirdağ Milletvekili Candan Yüceerin,
Çorluda bir katı atık bertaraf tesisi kurulacağı
iddiasına ilişkin sorusu ve Çevre ve Şehircilik Bakanı
Erdoğan Bayraktarın cevabı (7/6088)
27.- Kırklareli Milletvekili Turgut Dibekin,
Dereköyde kurulması planlanan maden işletmesinin çevreye
vereceği zarara ilişkin sorusu ve Çevre ve Şehircilik
Bakanı Erdoğan Bayraktarın cevabı (7/6089)
28.- Kayseri Milletvekili Yusuf Halaçoğlunun,
İrandan ve Libyadan yapılan petrol ithalatına ilişkin
sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldızın
cevabı (7/6091)
29.- Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkanın, enerji
ve petrol fiyatlarındaki artışa ilişkin sorusu ve Enerji ve
Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldızın cevabı (7/6092)
30.- Manisa Milletvekili Hasan Örenin, İran ve
Libyadan petrol ithalat politikasındaki değişikliğe
ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner
Yıldızın cevabı (7/6093)
31.- Manisa Milletvekili Hasan Örenin, elektrik ve
doğalgaza yapılan zamlara ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii
Kaynaklar Bakanı Taner Yıldızın cevabı (7/6094)
32.- Diyarbakır Milletvekili Altan Tanın,
Habur Gümrük Kapısında personel ihtiyacına ilişkin sorusu
ve Gümrük ve Ticaret Bakanı Hayati Yazıcının cevabı
(7/6120)
2 Mayıs 2012 Çarşamba
BİRİNCİ
OTURUM
Açılma Saati: 14.00
BAŞKAN:
Başkan Vekili Mehmet SAĞLAM
KÂTİP
ÜYELER: Mine LÖK BEYAZ (Diyarbakır), Muhammet Rıza YALÇINKAYA
(Bartın)
-----0-----
BAŞKAN
Türkiye Büyük Millet Meclisinin 101inci Birleşimini açıyorum.
Toplantı
yeter sayısı vardır, görüşmelere başlıyoruz.
Gündeme
geçmeden önce, üç sayın milletvekiline gündem dışı söz
vereceğim.
Konuşma
süreleri beşer dakikadır. Hükûmet bu konuşmalara cevap
verebilir. Hükûmetin cevap süresi yirmi dakikadır.
Gündem
dışı ilk söz, Yunus Emre Kültür ve Sanat Haftası
münasebetiyle söz isteyen Eskişehir Milletvekili Sayın Salih Kocaya
aittir.
Buyurun
Sayın Koca. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin Gündem Dışı
Konuşmaları
1.- Eskişehir Milletvekili Salih
Kocanın, Yunus Emre Kültür ve Sanat Haftası'na ilişkin gündem
dışı konuşması
SALİH
KOCA (Eskişehir) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
1890 yılından bu yana tüm dünyada emek ve dayanışmanın
günü olarak kutlanan 1 Mayıs İşçi Bayramı ülkemizde de
büyük bir coşkuyla kutlandı. Dün gerçekleşen kutlamalar
yasaklardan arınmış, esnafın ve çalışanların
kabusu olmaktan çıkmış, gerçek bir bayram niteliğindeydi.
Bizler de bu vesileyle işçilerimizin
bayramını bir kez daha kutluyoruz.
Başkentte,
İstanbul Taksim Meydanında, Bursada, Diyarbakırda ve ülke
genelinde halkımızın özlediği kavgasız 1
Mayısın coşkuyla kutlanmasını sağlayan, bunun
için yasa çıkartan, 1 Mayısı resmî tatil ilan eden, kutlamalara
uzun yıllardan sonra bakan ve genel başkan düzeyinde
katılımlar sağlayarak, hepsinden ötesi 1 Mayısı bir
demokrasi şöleni hâline getiren başta Sayın
Başbakanımız olmak üzere Hükûmetimize ve yüce Meclisimize
teşekkürlerimizi sunuyoruz.
Dün, Türkiye, AK PARTİ
İktidarı döneminde her alanda sağlanan aydınlanmanın 1
Mayıs için de sağlanmış olmasının haklı
kıvancını yaşamıştır. Tarihin acı
hatıraları üzerine bir sünger daha çekilmiştir.
Farklı kültürleri,
inançları, ırkları, dilleri, aslından
uzaklaştırmadan bir arada yaşatmış Anadolu insanı
bu medeni vasfını hâlâ devam ettirdiğini dosta düşmana
göstermiştir. Bu noktada pek çok medeniyete ev sahipliği
yapmış olan bu coğrafya, kadim kültürlerin nesilden nesile
aktarılmasıyla dünyanın kültür merkezlerinden biri hâline
gelmiş ve o kültürlerin damıtılarak geleceğe
aktarılması neticesinde elde edilen sevgi ve barış
medeniyetinin en büyük temsilcisi olmuştur.
MAHMUT TANAL
(İstanbul) Başkanım, Hatibi dinlemek istiyoruz, gürültüden
duyamıyoruz.
BAŞKAN
Değerli arkadaşlarım, uğultudan Hatibi duyamıyoruz.
Lütfen
SALİH KOCA
(Devamla) - Bu ev sahipliğinin manevi temsilcilerden birisi de
Eskişehirin Sarıköyünden çıkan Yunus Emredir. Saf ve duru bir
ifadeyle İslamın ahlak anlayışını anlatan Yunus,
sevginin ve barışın şairidir.
Yunus, sevgi ve
barış söylemiyle yaşadığı dönemin ağır
şartları altında bunalan bir halkın sesi olmuş ve yok
olmak üzere olan bir ahlak anlayışını tekrar
yeşertmiştir. Bu anlamda Yunusun sevgi felsefesi kutsal bir nitelik
taşır.
Yunusun sevgi terkibi, İslam
membasından sulanmış, tasavvuf imbiğinden geçmiş, ilim
ateşinde dem bulmuş, şiirsel bir anlatım ile
tatlandırılmıştır. Böylece her yüzyıla hitap eden
evrensel bir mesaj hâlini almıştır.
Yunus'un
şiirleriyle gönüllerde oluşturduğu huzur iklimi, bu felsefenin,
hayatın her alanında etkili olması gerektiğini bizlere
gösteriyor. Bu nedenle Yunus felsefesinin nesillerimize ders olarak anlatılması,
geleceğimizin sağlıklı bir şekilde inşa edilmesi
açısından da önemlidir.
Tüm
çağlara hitap eden Yunus Biz kimseye kin tutmayız, kamu alem birdir
bize dizesi ile eşitlik ilkesini; Yaratılanı hoş gör
Yaratandan ötürü dizesi ile tevazuyu ve hoşgörüyü; Gelin tanış
olalım, işi kolay kılalım, sevelim sevilelim, dünya kimseye
kalmaz dizesi ile de kardeşliği ve barışı
anlatmıştır.
Bugün
Türkiye'nin "Medeniyetler ittifakı" tezi ile Dünya
barışına sağladığı katkının ana
prensibini Yunus 13üncü Yüzyılda şöyle ifade etmiştir:
Yetmiş iki millete bir göz ile bakmayan/ Halka müderris olsa, hakikate
asidir.
Bugün,
22 ülkede Türk dilini, kültürünü ve sanatını, kısaca
Türkiyemizi tanıtmak amacıyla bilgilendirme ve eğitim
çalışmaları yapan vakfın ismi Yunus Emre olarak
seçilmiştir. Yunus Emre isminin seçilmesi Türkiyenin dış
politikasının sevgi ve barış eksenli olduğunun da bir
işaretidir.
Eskişehirde
Valiliğimiz öncülüğünde bu anlamda önemli aktiviteler
yürütülmektedir. Mayıs ayının ilk haftasını Uluslararası
Eskişehir Yunus Emre Kültür ve Sanat Haftası olarak kutluyoruz. Bu
yıl da 6 Mayısa kadar aynı kutlamalara devam edeceğiz.
"Barış
ve sevgi"nin sözcüsü olan Yunus Emre Haftasına tüm
Eskişehirlileri ve Yunus dostlarını davet ediyor, yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Koca.
Gündem
dışı ikinci söz Gazi Yerleşkesi hakkında söz isteyen
Ankara Milletvekili Sayın Aylin Nazlıakaya aittir.
Buyurun
Sayın Nazlıaka. (CHP sıralarından alkışlar)
2.- Ankara Milletvekili Aylin Nazlıakanın,
Gazi Yerleşkesi'ne ilişkin gündem dışı
konuşması
AYLİN NAZLIAKA
(Ankara) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce
heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Dün 1 Mayıs
İşçi Bayramıydı. Bu vesileyle tüm emekçilerimizin
bayramını bir kez daha kutluyor ve Türkiye'de emeğin hak
ettiği yere ulaşacağı günleri umut ediyorum.
Bu arada, kürsüye bir
fidanla birlikte çıktım. Önümüzde önemli bir gün daha var, 6
Mayıs. Dolayısıyla, 6 Mayısta kaybettiğimiz 3
fidanımızı da buradan anmak istiyorum. Adaletsizce ve
haksızca darağacına gönderilen 3 fidanımıza yani Deniz
Gezmişe, Yusuf Aslana, Hüseyin İnana da buradan selam olsun.
diyorum arkadaşlar. (CHP ve BDP sıralarından
alkışlar)
Ben, Gazi
Yerleşkesiyle ilgili olarak söz almış bulunuyorum. Size Gazi
Yerleşkesiyle ilgili olarak yaşamış
olduklarımızı kısaca anlatmaya
çalışacağım. Gazi Yerleşkesi, bildiğiniz gibi
Ankaranın akciğeri, ormancılığın da kültürel
hafızasıdır. Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürkün yeşil bir
başkent hayalinin de gerçekleşmiş olduğu
kısıtlı bir arazidir Gazi Yerleşkesi. Aynı zamanda
burası Atatürkün bize mirasıdır, vasiyetnamesinde yer alan bir
yerdir.
Maalesef Gazi
Yerleşkesi seçimlerden kısa bir süre sonra, 1inci derece doğal
ve tarihî sit alanı olmaktan çıkartılıp 3üncü derece sit
alanına yani her türlü yapılaşmaya açık olan bir sit
alanına dönüştürülmüştür. Ben, bunun üzerine derhâl Sayın
Bakana, Sayın Veysel Eroğluna bir soru önergesi verdim ve
buranın Başbakanlık Konutu yapılmasına yönelik
bazı şeyler duyduğumuzu, bunun doğru olup
olmadığını sordum fakat Sayın Bakan o dönemde böyle
bir iş ve işlem yapılmadığını ifade etti. Bu
cevapla ikna olmadım, onun üzerine Plan ve Bütçe görüşmelerine
katıldım kasım ayında, aynı soruyu tekrar sordum
Sayın Bakana. Sayın Bakan benzer bir yanıt verdi ve
arkasından da Benim sözüm senettir. dedi. Şimdi ben Sayın
Bakanın sözünün senet olduğuna ve bu senedin de
karşılıksız olmadığına inanmak istiyorum
değerli arkadaşlar.
Ancak,
bunun hemen akabinde, medyada yine Gazi Yerleşkesiyle ilgili haberler
ayyuka çıkınca kendisine bir önerge daha verdim. Bu kez daha
detaylı bir önergeydi; yedi soru sordum, maalesef yedi soruya sadece bir
cümleyle, geçiştirerek cevap vermişti ve ne cevap verdiğinin de
pek anlaşılabilir olduğunu söylemek mümkün değil. Bunun
üzerine bir basın toplantısı yaptık ve bu basın
toplantısını yaptığımız günün sabahında
Gazi Yerleşkesine gittik, Orman Genel Müdürlüğünün arazisinin
içerisine iki tane fidan ektik. Maalesef çok hazin bir olaya şahit olduk;
biz oradan ayrıldıktan çok kısa bir süre sonra bizim
diktiğimiz fidanların büyük bir hınçla yerinden
koparılmış olduğuna şahit olduk. Yani bir
ormancının ormana ihanet ettiğine ve sözde
ormancıların fidana nasıl saldırdığına hep
birlikte tanıklık etmiş olduk maalesef. Bütün bunlar yetmedi,
bunun akabinde, 27 Nisan 2012 tarihinde, yani geçtiğimiz cuma günü Gazi
Yerleşkesinin kentsel dönüşüm alanına dâhil edildiği
bilgisini aldık. Buradan da, zaten burada daha öncesinde de
duyduğumuz, aldığımız duyumlardaki gibi, Gazi
Yerleşkesinin Başbakanlık konutuna dönüştürüleceğiyle
ilgili bilgiyi bir nevi teyit etmiş olduk.
Şimdi,
değerli milletvekili arkadaşlarım, geçmişine saygı
duymayan, geleceğe değil ranta yatırım yapan zihniyet öyle
anlaşılıyor ki buraya bir ak konut yapacak, bunu
anlamış bulunuyoruz. Ancak şu konuyu belki açığa
kavuşturmak lazım: Bugüne kadar biz bu konuyu dile getirirken hep
buranın Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürkün mirası olduğunu
söylüyorduk. Sanıyorum sizler yanlış anladınız. Mirasyediler
olarak siz orayı, bölüşülebilir, paylaşılabilir, ranta
dönüştürülebilir bir arazi olarak anladınız. Onun için, bir de
size sizin anlayacağınız dilde anlatmaya
çalışayım:
Değerli
milletvekilleri, burası miras değildir, burası bir emanettir ve
Sayın Bakan, emanete hıyanet olmaz. Bunu bir kez daha sizlere
hatırlatmak istiyorum ve diyorum ki: Sayın Bakan sanıyorum
buradan ayrıldı. Sayın Bakana aslında bir fidan hediye
etmek istiyordum. Bu fidanı, aslında bir nevi özgürlüğü
tattırmak istediğimiz çınar fidanını Gazi Yerleşkesine
dikmesini talep edecektim ama kendisi ayrıldığı için
sizleri saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Nazlıaka.
Gündem
dışı üçüncü söz, yeni teşvik sistemi ve Konyadaki
yatırımlar hakkında söz isteyen Konya Milletvekili Mustafa
Kalaycıya aittir.
Buyurun
Sayın Kalaycı.
3.- Konya
Milletvekili Mustafa Kalaycının, yeni teşvik sistemi ve
Konya'daki yatırımlara ilişkin gündem dışı
konuşması
MUSTAFA
KALAYCI (Konya) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yeni
teşvik sistemi ve Konyadaki yatırımlar hakkında söz
almış bulunmaktayım. Bu vesileyle hepinizi
saygılarımla selamlıyorum.
Yeni
açıklanan teşvik sisteminde 2009 yılında uygulamaya konulan
sistemin ana çatısının önemli ölçüde korunduğu, bazı
ilaveler ve uygulanan desteklerin süreleri, oranları gibi konularda
değişikliklerin yapıldığı görülmektedir. Buna
göre, bölgesel teşviklerin illerin gelişmişlik
sıralamasına göre altı bölgede verilmesi öngörülmüş, yeni
olarak, hangi ilde yapılırsa yapılsın, yüksek destek
verilecek öncelikli yatırımlar ve stratejik yatırımlar
belirlenmiştir.
Mevcut
dört bölgeli teşvik sisteminde üçüncü bölgede yer alan Konyaya, altı
bölgeli yeni sistemde ikinci bölgede yer verildiği
açıklanmıştır. Hükûmet, Konyayı kâğıt
üzerinde ikinci bölgeye sıçratmıştır. Hâlbuki Konya nüfus
bakımından daha önce 4üncü büyük ilimiz iken, AKP döneminde
7nciliğe kadar gerilemiştir. 100ün üzerinde beldesinin nüfusu 2 binin
altına düştüğünden köye dönüştürülmesi öngörülmüş, 28
ilçesinin birçoğu mahrumiyet yeri hâline gelmiş durumdadır.
Soruyorum: İkinci bölgeyi tercih ettiğine göre, Konya hızlı
gelişerek mi kan kaybediyor? 2004 yılında yürürlüğe konulan
5084 sayılı Kanunla yıllarca büyük mağduriyet yaşayan
Konyayı yeni teşvik sistemi yine mağdur edecek, 2009
yılında elde ettiği kazanımları da elinden
alınacaktır. Bu sistem Bölgesel teşvik kapsamında Konyaya
yatırım gelmesin. demekle eş değer niteliktedir. Bu sistem
Konyalı girişimcilerin bile çevre illere yatırım
yapmasına yol açacaktır.
Ekonomi
Bakanı
Konyada
turizm yatırımları da engellenmektedir. AKP Hükûmetince 20 ilde
28 adet kültür ve turizm koruma ve geliştirme bölgesi belirlenmesine
karşın bu iller arasında Konya bulunmamaktadır.
Dolayısıyla, turizm yatırımlarında yeni sisteme göre
verilecek beşinci bölge teşviklerinden mahrum
bırakılmaktadır. Konyada kültür ve turizm yönünden önem
taşıyan hiçbir yer bulamamak Konyaya hakarettir, en başta da
Hazreti Mevlânâya saygısızlıktır. Bugün, Mevlânâ Müzesi en
fazla ziyaretçisi bulunan yerler arasındadır. Konyanın
başta kent merkezi olmak üzere, turizm yönünden önem arz eden yöreleri
kültür ve turizm koruma ve geliştirme bölgesi ilan edilmeli ve böylelikle
beşinci bölge desteklerinden yararlanacak turizm
yatırımlarının gelmesi sağlanmalıdır.
Bölgesel teşvik sisteminde en azından mevcut konumunu muhafaza edecek
şekilde Konyanın üçüncü bölgede yer alması
sağlanmalıdır. Zira, illerin altı ayrı bölgede
sınıflandırılmasına dayanak yapılan Kalkınma
Bakanlığının illerin ve bölgelerin sosyoekonomik
gelişmişlik sıralaması araştırması
çalışması hâlâ yayınlanmamıştır. Bu
çalışmayı niye yayınlamıyorsunuz? Neyi gizliyorsunuz?
İllerin kişi başına millî gelirleri belirlenmiş midir?
Güncel millî gelir düzeyleri belli olmadan illerin sosyoekonomik
gelişmişliğinin belirlenmesi ne kadar sağlıklı
olur? Bu çalışma tümüyle yeni bir araştırmaya
dayanmamaktadır. Zaten, bir önceki 2003 çalışmasının
üzerine bazı ilaveler yapılarak yenilendiği
açıklanmıştır ancak 2003 çalışmasına göre
illerin gelişmişlik sıralamasında Konya 26ncı
sırada olup gelişmişlik derecesine göre belirlenen beş gruptan
üçüncü grupta yer almıştır. O hâlde, Konya hangi
değişkenler açısından bir sıçrama yapmıştır
ki şimdi altı bölgeden ikinci bölgede yer almıştır?
Konyaya yapılan haksızlık mutlaka giderilmelidir.
Hepinizi
saygılarımla selamlıyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Kalaycı.
Sisteme giren
arkadaşlarımıza sırasıyla birer dakika söz
vereceğim.
Birinci sırada
Sayın Korkmaz.
Buyurun Sayın
Korkmaz.
V.- AÇIKLAMALAR
1.- Isparta Milletvekili S. Nevzat Korkmazın,
toplumlarda sanatın yaşatılması ve sanatçının
desteklenmesi gerektiğine ilişkin açıklaması
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
İnsanları
eşrefi mahlukat yapan ruhsal ihtiyaçları vardır. Sanat
yüzyıllardır bu ihtiyaçları gideren kurumlardan birisidir.
Toplumdan estetik değerleri kaldırdığınız zaman
tatsız tuzsuz bir insan yığınıyla
karşılaşırsınız. Bu yüzden toplumlarda
sanatı yaşatmak lazım. Elbette, bunu idrak etmek için de devlet
adamı olmak lazım. Sanatçı sıra dışı
insandır. Bu yönüdür onu üretken kılan. Atatürk boşuna
dememiş Başbakan da olabilirsiniz ama sanatçı asla. diye.
Dolayısıyla, sanata meydan okumak sıradan insanların
işi olamaz.
Diğer yandan, sanata
aktarılan para Sayın Başbakanın babasının
parası değildir.
Mürebbiyeliğe
gelince: On yıldır insanların gözüne sokarcasına
parmağını sallayıp tehdit eden, hakaret eden, her gün bir
şekilde toplumu geren bizzat Başbakanın kendisidir. Sayın
Başbakanın meddahlığını yaptığı
orta oyunları biliriz. Senaryolarını Batı emperyalizminin
yazdığı birçok filmde de esas oğlan olarak seyrettik! Yani
iyi tanırız Sayın Erdoğanı.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) İnşallah her platformda sanatçıları istismar
eden, Sayın Erdoğana methiyeler düzen bir kısım
sanatçılar da iyi tanımıştır diyoruz.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Sayın Tanal
2.- İstanbul Milletvekili Mahmut Tanalın,
2/B nedeniyle İstanbul'un bazı ilçelerindeki
taşınmazların rayiç bedellerinin halkı ve yüksek sesle
bağıran pazarcılara ceza kesilmesinin esnafı mağdur
ettiğine ilişkin açıklaması
MAHMUT TANAL
(İstanbul) Teşekkür ederim Başkan.
İstanbul ili Beykoz
ilçesi, Sultanbeyli ilçesi, Şile, Üsküdar, Pendik, Tuzla ilçelerinde 2/B
nedeniyle yapılan taşınmazların rayiç bedelleri yoksul olan
halkımızı mağdur etmektedir, bu anlamda yeni bir çalışmanın
yapılmasını Hükûmete öneriyorum.
İkincisi: Pazarcı
esnafımız pazara giden vatandaşın okuma yazması
olmadığı için, okuma yazma bilmeyen vatandaşların ürün
fiyatlarını öğrenebilmesi için yüksek sesle
çağırdığında esnafa ceza kesilmektedir. Esnaf bu
konuda mağdurdur, bu uygulamadan vazgeçilmesini talep ediyorum.
Üçüncüsü: Yine, pazar
saat 19.00da kapanıyor, bu anlamda hem vatandaş mağdur hem de esnaf mağdur. Bu
uygulamadan da vazgeçilmesini talep ediyorum.
Saygılarımı
sunuyorum.
BAŞKAN
Teşekkürler.
Sayın Öğüt
3.-
İstanbul Milletvekili Kadir Gökmen Öğütün, 1 Mayıs Emek ve
Dayanışma Günü ile 6 Mayıs Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan ve
Hüseyin İnan'ın idam edilişinin 40'ıncı yıl
dönümüne ilişkin açıklaması
KADİR GÖKMEN
ÖĞÜT (İstanbul) Teşekkür ediyorum Sayın
Başkanım.
1 Mayıs Emek ve
Dayanışma Günü dün Türkiye'nin her yerinde 100 binlerin
katılımıyla kutlandı. İşçi ve emekçilerimizle
birlikte omuz omuza yürüdük. 1977 yılında 37 kişinin
hayatını kaybettiği kanlı olaylardan sonra Taksim Meydanında
3üncü kez yapılan kutlamalarda anlamlı mesajlar verildi.
Kutlamanın ana talebi 77de öldürülen 37 kişinin katillerinin
bulunmasıydı.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
ayrıca önümüzdeki pazar, 6 Mayıs günü 68 kuşağı
önderlerinden Deniz Gezmiş ve Yusuf Arslan ve Hüseyin İnanın
idam edilişinin 40ıncı yıl dönümü olacak. O idam sadece 12
Mart faşist darbesinin değil tüm karşı çıkmalara
rağmen Meclisin de eseri olmuştur. 3 gencin idam kararı TBMM
sıralarında oturan Adalet Partililerin 3e 3, bizden 3 gitti, sizden
de 3 gidecek. bağrışmaları arasında 11 Mart 72 tarihinde
onaylanmıştır. Meclisin bu kararını tekrar gözden
geçirerek bu gençlerin iadeyi itibarlarının verilmesini talep
ediyorum.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Öğüt.
Sayın
Şandır
4.- Mersin
Milletvekili Mehmet Şandırın, 1 Mayıs Emek ve
Dayanışma Günü'ne ilişkin açıklaması
MEHMET ŞANDIR
(Mersin) Çok teşekkür ederim.
Sayın
Başkanım, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu olarak biz, 1 Mayıs
Emek ve Dayanışma Gününü, tüm
çalışanlarımızın, işçilerimizin,
memurlarımızın yani ekmeğini emeğiyle kazanan tüm
insanlarımızın bu güzel bayramını ve onların
emeklilerinin bayramını yürekten kutluyoruz. Onlara sağlık
diliyoruz, huzur diliyoruz, daha yüksek düzeyde refah
diliyoruz ve onların iş güvenliği, işçi güvenliği
yasasının da bir an önce çıkmasını talep ediyoruz.
Tüm
çalışanlarımıza bu bayram dolayısıyla
saygılar, sevgiler sunuyoruz.
Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Şandır.
Sayın
Fırat
5.-
Adıyaman Milletvekili Salih Fıratın, Adıyaman'da
çiftçilerin sulama sorunlarına ilişkin açıklaması
SALİH
FIRAT (Adıyaman) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
1
Mayıs Emek Bayramını kutluyorum, tüm emekçi kardeşlerime
saygılar sunuyorum.
Ayrıca,
yıllardır hükûmetler Adıyamanda sulama projelerini
bitiremediler. Çiftçi kardeşlerimiz kendi imkânlarıyla sondaj
kuyuları açtılar, bu sondaj kuyularından tarlalarını
sulamaya başladılar ancak elektrik ücretlerini ödeyemediklerinden
dolayı şu an Adıyamanda yaklaşık 400-500 kişi
tarlasını sulayamıyor. Yaklaşık 300-400 bin dönüm
arazi kuraklıkla karşı karşıya. Hükûmetin, özellikle
çiftçilerin tarımsal sulamada kullandığı elektriğe bir
çare bulması gerekiyor, sübvansiyonda bulunması gerekiyor. Aksi
takdirde çiftçilerimiz aç ve sefalet içindedirler.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Sayın
Çelik
6.- Muş
Milletvekili Demir Çelikin, 1 Mayıs Emek ve Dayanışma Günü'ne
ilişkin açıklaması
DEMİR
ÇELİK (Muş)- Teşekkürler Sayın Başkanım.
Dün
1 Mayıs Uluslararası İşçi ve Emekçilerin Birlik,
Dayanışma ve Mücadele Günüydü. Taksim Meydanında yüz binlerin,
kimliği, dili, dini, ırkı, mezhebi fark etmeksizin insanım
diyen, adalet, eşitlik, özgürlük arayışı içerisinde olan
milyonların, omuz omuza, birlikte ortak vatanda nasıl
yaşanacağının bizatihi tanıklığına
şahitlik ettik.
Umuyor
ve diliyorum, onların açtığı yol bize ufuk tutacaktır
ve ortak demokratik vatanda kimliklerin, kültürlerin
özgürleştirildiği demokratik cumhuriyeti birlikte inşa ederiz.
Teşekkürler.
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Çelik.
Sayın
Sakık
7.- Muş Milletvekili Sırrı
Sakıkın, Millî Eğitim Bakanlığının Okul
Sütü Projesi kapsamında dağıttığı sütlerden
dolayı yaşanan zehirlenme olaylarına ilişkin
açıklaması
SIRRI
SAKIK (Muş) Sayın Başkan, ben de teşekkür ediyorum.
Bugün
Millî Eğitim Bakanlığımızın bir süt
kampanyası vardı. Dakika bir gol bir! Hemen, Diyarbakırda,
Edirnede ve Sivasta çocuklarımız sütten zehirlendi ve oradaki
yetkililerin açıklaması daha da perişan bir hâldeydi,
çocukların psikolojisinden kaynaklı bir zehirlenme olduğunu
söylüyorlar. Aslında o yetkililerin psikolojilerini bir an önce kendilerinin
gözden geçirmesi gerekir ve bir an önce de o ihaleyi alan firmalarla ilgili
gerçekten yetkili kurulların bir soruşturma başlatmaları
gerektiğini düşünüyorum.
İkincisi, dün
dünyanın dört bir tarafında 1 Mayıs kutlamaları vardı.
Gerçekten, halklara dokunmadan nasıl 1 Mayısın
kutlandığını dün, iktidarın yetkililerinin ve
polislerin bir ders konusu olarak alması gerektiğini
düşünüyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
SIRRI SAKIK (Muş) -
Çünkü İstanbulda milyonlarca insan
(*)
diyordu.
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Sakık.
Sayın Halaman
8.- Adana Milletvekili Ali Halamanın,
Adana'nın Kozan ilçesine giden bir düğün minibüsünün Seyhan
Irmağı'na düşmesine ilişkin açıklaması
ALİ HALAMAN (Adana)
Sayın Başkanım, teşekkür ediyorum.
Adananın Kozan
ilçesine giderken bir düğün minibüsünde bulunan 5 kişi -Saimbeyli
ilçesi Himmetli köyünden- Seyhan Irmağına düşerek boğuldu.
Ben Himmetli köyüne Allah rahmet eylesin. diyorum.
Kazanın sebebiyeti
kara yollarından kaynaklanıyor. Ulaştırma
Bakanlığımızın bu konuyla ilgilenmesini rica ediyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Halaman.
Sayın
Işık
9.- Kütahya
Milletvekili Alim Işıkın, yeni teşvik sisteminin
gıda, tarım ve hizmet sektörünü kapsamadığına, bu
nedenle Kütahya dâhil birçok Anadolu ilinin zarar göreceğine ve Simavda
yaşanan depreme ilişkin açıklaması
ALİM IŞIK
(Kütahya) Teşekkür ediyorum.
Sayın Başkan,
Hükûmetin âdeta bir mucize gibi kamuoyunun gündemine sunduğu yeni
teşvik sistemi, maalesef, gıda, tarım ve hizmetler sektörünü
kapsamamaktadır. Bu nedenle, Kütahya dâhil birçok Anadolu ili bu
teşvik sisteminden âdeta zarar görecektir.
Diğer taraftan,
Kütahya ili daha önceki mevcut sistemde 4 bölgenin 3üncü bölgesinde yer
alırken yani yüzde 75lik dilimdeyken yeni sistemde 6 bölgenin 4üncü
bölgesine itilmiştir yani yüzde 65lik dilime
kaydırılmıştır. Bu haksızlığın
giderilmesi ve Kütahya ilinin en az 5inci bölgeye alınmasını
buradan talep ediyorum.
Bir diğer konu, son
günlerde Simavda yaşanan depremler devam etmektedir. Dün
yaptığım ziyaretlerde, Simav Şenköy beldesi, Söğüt
köyü ve İnlice köyü sakinleri Hükûmetin ilgisizliğine âdeta feryat
etmektedirler. Buradan ilgilileri bir kez daha göreve davet ediyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
ALİM IŞIK
(Kütahya) - Orada bir feryat vardır, orada bir can kaybı vardır,
bunun duyulmasını istiyoruz.
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Işık.
Sayın Varlı
10.- Adana
Milletvekili Muharrem Varlının, Millî Eğitim
Bakanlığının Okul Sütü Projesi kapsamında
dağıttığı sütlerden dolayı yaşanan
zehirlenme olaylarına ilişkin açıklaması
MUHARREM VARLI (Adana)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Hükûmetin süt
üreticilerini desteklemek gayesiyle başlattığı okullara süt
verme kampanyasında süt üreticileri hiçbir kazanç elde edemedikleri gibi -yem
maliyetinin, diğer girdi ve maliyetlerin altında ezilerek- süt
fiyatları da beklenenin çok altında olmasına rağmen, bu
işi alan, ihaleyi alan firmalar çok yüklü miktarda para kazanmalarına
rağmen, acaba tarihi geçmiş süt mü veya paketleme esnasında
yapılan bir hata mı, bugün Türkiye'nin değişik illerinde
okullardaki çocukların zehirlendiğiyle ilgili haberler var. Adanada
da bu tip haberler var, Adanada da hastaneye müracaat eden çocuklarımız
var. Hükûmetin bunu yeniden gözden geçirmesi, ihaleyi alan firmalarla ilgili
gerekli işlemi başlatması lazım.
Süt üreticileri
eğer desteklenmek isteniyorsa yem girdilerinin, diğer maliyetlerin
düşürülmesi süt üreticilerine destek verecektir.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkürler.
Sayın Aydın...
11.- Adıyaman Milletvekili Ahmet
Aydının, 1 Mayıs Emek ve Dayanışma Günü'ne
ilişkin açıklaması
AHMET AYDIN
(Adıyaman) Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Dün 1 Mayıs Emek ve
Dayanışma Günü yurdumuzda büyük bir sağduyu ve sükûnet
içerisinde kutlandı. 1977leri, kanlı, çatışmalı,
baskıcı devlet anlayışının kendini
gösterdiği 1 Mayıslar tarihine bakarsak bugünün değerini daha
iyi anlarız diye düşünüyorum. Geçmişteki bütün
olumsuzlukların, üzücü olayların aksine, bayram tadında, huzur
ve dayanışma içinde kutlanması demokrasimizin
aldığı mesafeyi göstermesi bakımından da önemlidir.
Tüm bunları AK PARTİ Hükûmetiyle birlikte ülkemizin
normalleşmesi, demokratikleşmesinden ayrı
değerlendiremeyiz. İşçinin refah seviyesi arttığı
gibi, demokrasimiz ve siyaset kurumu güçlenmiştir.
2009 yılında 1
Mayısı resmî tatil ilan eden bu yüce Meclis ve AK PARTİdir.
1935te 1 Mayıs resmî tatil ilan edilmiş ancak 1981de darbeciler tarafından
kaldırılmıştır. AK PARTİ, bu ülkede darbelerin
izlerini silmek, ülkemizi tüm kurum ve yapısıyla birlikte demokratik,
modern dünya devletleri içerisinde üst sıralara taşımak için çalışmaktadır.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Aydın.
Sayın Tezcan...
12.-
Aydın Milletvekili Bülent Tezcanın, Aydında portakal
üreticilerinin zor durumda olduğuna ilişkin açıklaması
BÜLENT TEZCAN
(Aydın) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan,
portakal üreticisi çok zor durumda. Özellikle Aydının Kuyucak
ilçesinde 3 bin ton portakal üreticinin elinde kaldı, pazar
bulamıyor. Suriye krizi nedeniyle ihracatın durması portakal
üreticisini perişan hâle düşürdü. Şu anda alımlar durdu, 3
bin ton portakalı satamayan çiftçiler, belki de yakında, Allah
muhafaza, intihar etmekle karşı karşıya kalacaklar. Onun
için, Tarım Bakanlığını ve Hükûmeti bu portakalın
alınması ve değerlendirilmesi konusunda acilen
önlem almaya çağırıyorum.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Tezcan.
Sayın
Öz
13.- Mersin
Milletvekili Ali Özün, Türk Silahlı Kuvvetlerine mensup üst düzey
rütbelilere verilen maaş zammının astsubaylara ve uzman
çavuşlara verilmediğine ve Mersin Tekmende tarım ürünlerinin
tarlada heba olduğuna ilişkin açıklaması
ALİ
ÖZ (Mersin) Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Nisan
ayında Bakanlar Kurulundan çıkan bir kararnameyle Türk Silahlı
Kuvvetlerine mensup üst düzey rütbelilere verilen maaş zammı sessiz
sedasız astsubaylara ve uzman çavuşlara verilmedi. Bu konuda
özellikle Türk Silahlı Kuvvetlerinin bu alt kademesindekilerin ciddi
rahatsızlığı var. Maliye Bakanının ve Millî
Savunma Bakanının bu konuya bir an önce önlem alması gerekmekte,
onlar da ciddi beklenti içerisindeler.
Bir
diğer sıkıntı da özellikle seçim bölgem olan Mersinden
sık sık gelen bir telefon Tekmen bölgesinde bugünlerde
salatalığı 100 kuruşa, patlıcanı 1 TLye bile
satamıyoruz. diyorlar. Özellikle tarım
çalışanlarının, bu işçilerin emeklerinin
karşılığını alamadan tarlada heba olan ürünlerine
bir çözüm bulmak gerektiği kanaatindeyim. Hükûmeti duyarlı olmaya
davet ediyorum.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Öz.
Sayın
milletvekilleri, gündem dışı konuşmalar
tamamlanmıştır, gündeme geçiyoruz.
Başkanlığın
Genel Kurula sunuşları vardır.
Meclis
araştırması açılmasına ilişkin üç önerge
vardır, okutuyorum:
VI.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Meclis Araştırması Önergeleri
1.- İzmir
Milletvekili Oktay Vural ve 21 milletvekilinin, hayvancılık sektörünün
sorunlarının araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/262)
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Ülkemizde
hayvancılık sektörünün sorunlarının giderek artması
nedeniyle, hayvancılıkta sağlıklı, istikrarlı ve
uzun vadeli politikaların izlenmesi, canlı hayvan
yetiştiricilerinin problemlerinin çözüme kavuşturulması,
sorunların araştırılarak, alınması gereken
tedbirlerin ortaya konması için, Anayasanın 98. İçtüzüğün
104 ve 105. maddeleri gereğince Meclis Araştırması
yapılmasını arz ve teklif ederiz.
Gerekçe:
Türkiye
ekonomisinin en önemli sacayaklarından birini hayvancılık
oluşturmaktadır. Ülkemizde pek çok aile, iklim ve arazi
şartlarına uygun olarak küçükbaş ve büyükbaş hayvan
yetiştiriciliği sayesinde geçimini sağlamaktadır.
Ancak,
son dönemlerde hayvan sayısındaki düşüş göz önüne
alındığında, hayvan üreticilerini zor bir sürecin
beklediği görülmektedir. Kanatlı sayısını hariç
tutarsak bütün çiftlik hayvan sayılarında 1980 yılından
itibaren çok keskin bir azalmanın meydana geldiğini görüyoruz.
İnsan nüfusumuz sürekli artarken, sığır sayısı
yaklaşık 16 milyondan 11 milyona, koyun sayısı 48 milyondan
24 milyona, keçi sayısı 15 milyondan 5 milyona ve manda
sayısı 1 milyondan 80 binlere kadar inmiştir. Bu rakamlar
bizlere hayvancılıkla ilgili acil önlemler alınması
gerektiğini göstermektedir.
Oysaki,
FAO rakamlarına bakıldığında Türkiye'de yaşanan
bu durumun aksine dünyadaki sığır, manda, keçi
sayıları her geçen yıl artmakta, yalnızca koyun
sayıları sabit kalma eğilimi göstermektedir.
Rakamlardan
da anlaşıldığı üzere, özellikle izlenen
yanlış politikalar yüzünden ülkemizde hayvancılık daha da
zor bir dönemece girmiş bulunmaktadır. Son dönemdeki ithal hayvanlar
yoluyla arzın karşılanması politikası bu işin
tuzu biberi olmuş, hayvansal üretim büyük oranda
azalmıştır. Türkiye İstatistik Kurumu verileri 2011
yılı Ağustos ayı kırmızı et üretimi
toplamının bir önceki yılın aynı ayına göre % 18
oranında azaldığını göstermektedir. Bu rakamlar bize
ülkemizin hayvan yetiştiriciliği konusunda oldukça kötü bir noktaya
gelindiğini göstermesi açısından kayda değerdir.
Hayvansal
ürünler gibi stratejik öneme sahip ürünlerde piyasada bir istikrarın
olmayışı, yetiştiricinin maliyetlerini
karşılayacak fiyat istikrarına sahip olmaması en büyük
sorunlardan biri olarak ortaya çıkmaktadır. Hayvancılıkta
desteklerin zamanında verilmemesi ve verilen desteklerin azalması,
destek mekanizmasındaki farklılıklar, kontrolsüz hayvan ve
hayvansal ürün ithalatları, yem fiyatlarındaki artışlar
gibi nedenlerle yetiştirici hayvancılıktan
uzaklaştırılmıştır. Bölgeye uygun yetiştirme
sistemlerinin belirlenmemesi, mera varlığının azalması,
doğal kaynaklardan yeterince faydalanmama ve çevre
koşullarının iyileştirilmemesi, kurbanlık hayvanlarla
ilgili yerli üreticilerin gözetilmesini sağlayacak tedbirlerin
alınmaması da Türkiye'de hayvancılığın belli
başlı sorunları olarak karşımıza
çıkmaktadır.
Hayvancılıkta
bu politikasızlık 2007-2008 yıllarında da süt
fiyatlarının aşırı düşmesini beraberinde
getirmiş ve yetiştirici, damızlık hayvanını
kesime göndermek zorunda kalmıştır. Bu müdahale edilemeyen süreç
de, bugünkü durumun önemli nedenlerinden biri olarak karşımıza çıkmaktadır.
Ülkemizde
hayvancılık sektörünün sorunlarının giderek artması
nedeniyle, hayvancılıkta sağlıklı, istikrarlı ve
uzun vadeli politikaların izlenmesi, canlı hayvan
yetiştiricilerinin problemlerinin çözüme kavuşturulması,
sorunların araştırılarak, alınması gereken
tedbirlerin ortaya konması için, Anayasanın 98. İçtüzüğün
104 ve 105. maddeleri gereğince Meclis Araştırması
yapılmasını arz ve teklif ederiz.
1)
Oktay Vural (İzmir)
2)
Münir Kutluata (Sakarya)
3)
Seyfettin Yılmaz (Adana)
4)
Mustafa Erdem (Ankara)
5)
Alim Işık (Kütahya)
6)
Kemalettin Yılmaz (Afyonkarahisar)
7)
Oktay Öztürk (Erzurum)
8)
Enver Erdem (Elazığ)
9)
Bülent Belen (Tekirdağ)
10)
Hasan Hüseyin Türkoğlu (Osmaniye)
11)
Mehmet Erdoğan (Muğla)
12)
Ahmet Duran Bulut (Balıkesir)
13)
Emin Çınar (Kastamonu)
14)
Mesut Dedeoğlu (Kahramanmaraş)
15)
Özcan Yeniçeri (Ankara)
16)
Zühal Topcu (Ankara)
17)
Sadir Durmaz (Yozgat)
18)
Koray Aydın (Trabzon)
19)
Murat Başesgioğlu (İstanbul)
20)
Celal Adan (İstanbul)
21)
Edip Semih Yalçın (Gaziantep)
22)
Bahattin Şeker (Bilecik)
2.- Adana Milletvekili Ali Halaman ve 21
milletvekilinin, kamyoncu-nakliyeci esnafının sorunlarının
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/263)
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Kamyoncu-nakliyeci
esnafının sorunlarının araştırılarak,
alınacak tedbirlerin belirlenmesi amacıyla, Anayasanın 98 inci
İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri gereğince Meclis
Araştırması açılmasını arz ve talep ederiz.
Gerekçe:
Taşımacılık
faaliyeti, insanlık tarihi kadar eski, teknolojik gelişmelere
bağlı olarak şekillenen, sosyal, kültürel ve ekonomik yönü olan
bir olgudur.
1950li
yılların başlarında karayolları
yatırımlarına verilen siyasi destekle, karayolları
taşımacılığı ön plana çıkarak önem
kazanmış, bu gelişme ise sektörde daha örgütlü olmayı
düzenli ve sistemli çalışma düzenini gerekli
kılmıştır.
Karayolları
taşımacılık sektörümüz 1970'li yıllardan itibaren
hızla gelişme göstermiş ve bugün Avrupa'nın en fazla kamyon
TIR sayısına sahip olan ülke konumuna getirmiştir. Bugün kamyon
sayımız 750 bine ulaşırken, ülkemizde yurt içi eşya
taşımacılığının yüzde 92'si karayolu ile
gerçekleşmektedir.
Günümüzde
hemen hemen her sektörde yaşanan ekonomik sıkıntılar
yoksulluk ve işsizliği artırmış, bu olumsuz
gelişmelerden en fazla etkilenen kesimlerden biri de kamyoncu esnaf
olmuştur.
Yurt
içi ve yurt dışı karayolu
taşımacılığı yapan firmalarımız bile
yüksek girdi fiyatları ve akaryakıt fiyatları ile baş
edemez durumda iken, bireysel kamyonculuk ise bitme noktasındadır.
Nakliyeci-kamyoncu
esnaf yıkıcı bir rekabet ortamında çoğu kez düşük
ücretle hatta mazot parasına taşıma yapma zorunda
kalmaktadır. Mazot fiyatlarındaki büyük artışlar, nakliye
fiyatına bile yansıtılamamaktadır.
Gelir
vergisi, motorlu taşıtlar vergisi, araç muayenesi, egzoz pulu, yeni
araçlarda ÖTV, geçici vergi gibi bir çok vergi çeşidi ile
boğuşan ve Bağ-Kur primini ödeyemeyen kamyoncu esnafına,
K1, C2, SCR gibi yetki belgelerinin ücretlerinin çok yüksek olması
ayrı bir maliyet getirmektedir.
Yurt
içi taşımacılık yapan bireysel kamyoncuya yapılan
uygulamalar ile yurt dışı çıkışı olan ya da
deniz yoluyla taşımacılık yapanlar arasındaki
uygulamalar da bir biriyle çelişmektedir. Bu kadar olumsuz çalışma
şartlarına dayanamayan kamyoncu esnafı bir bir tükenmektedir.
Kamyoncu
esnafının vergi ve sigorta primlerinin yeniden ele
alınması, kilometre başına fiyat hesabı getirilmesi,
nakliye ücretlerine tonaj ve kilometre hesabını baz alarak standart
bir ölçü belirlenmesi ve kayıt dışılığın
önlenmesi adına çıkarılan denetimlere etkin bir şekilde
devam edilmesi gibi bir çok haklı talebinin değerlendirilmesi
gerekmektedir.
Ayrıca
taşıt pulu taksit sayısının
artırılması, birikmiş vergi borçlarının yeniden
yapılandırılması, kamyoncu esnafına nefes
aldıracaktır.
Yukarıda
sayılan gerekçelerle Kamyoncu-nakliyeci esnafının
sorunlarının çözümü için alınacak tedbirleri belirlemek
amacıyla Anayasamızın 98 ve İçtüzüğün 104 ve 105.
maddeleri gereğince bir Meclis araştırması
açılmasının yerinde olacağı kanısını
taşımaktayız.
1)
Ali Halaman (Adana)
2)
Oktay Vural (İzmir)
3)
Bülent Belen (Tekirdağ)
4)
Mustafa Kalaycı (Konya)
5)
Lütfü Türkkan (Kocaeli)
6)
S. Nevzat Korkmaz (Isparta)
7)
Alim Işık (Kütahya)
8)
Necati Özensoy (Bursa)
9)
Ahmet Kenan Tanrıkulu (İzmir)
10)
Oktay Öztürk (Erzurum)
11)
Durmuş Ali Torlak (İstanbul)
12)
Sinan Oğan (Iğdır)
13)
Mehmet Günal (Antalya)
14)
Hasan Hüseyin Türkoğlu (Osmaniye)
15)
Reşat Doğru (Tokat)
16)
Ahmet Duran Bulut (Balıkesir)
17)
Edip Semih Yalçın (Gaziantep)
18)
Kemalettin Yılmaz (Afyonkarahisar)
19)
Sadir Durmaz (Yozgat)
20)
Seyfettin Yılmaz (Adana)
21)
Emin Haluk Ayhan (Denizli)
22)
Adnan Şefik Çirkin (Hatay)
3.- Tokat
Milletvekili Reşat Doğru ve 20 milletvekilinin, Türkiye'de tükenmekte
olan su ürünleri sektörünün, yok olan su ürünlerinin ve okullardan mezun olup
da iş bulamayan su ürünleri mühendislerinin sorunlarının
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/264)
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Türkiye'de
her geçen gün tükenmekte olan su ürünleri sektörünün yok olan su ürünlerinin ve
okullardan mezun olup da iş bulamayan, su ürünleri mühendislerinin
sorunlarının araştırılarak, alınması gereken
tedbirler konusunda, Anayasanın 98. Türkiye Büyük Millet Meclisi
içtüzüğünün 104 ve 105. maddeleri gereğince Meclis
Araştırması açılmasını arz ve teklif ederiz.
Gerekçe:
Bilindiği
üzere balık ve diğer su ürünlerinin insan beslenmesinde büyük önemi
ve rolü bulunmaktadır. Özellikle balık eti, içermiş olduğu
proteinin biyolojik değerinin yüksek olması nedeniyle vazgeçilmez bir
besindir. Balık eti, aynı zamanda proteininden en çok
faydalanılan besin türüdür. İnsan vücudu bu proteinin yüzde 93'ünden
faydalanır. Bu oran kırmızı etlerde ve diğer beyaz
etlerde çok düşüktür. Nesillerin sağlıklı beslenmesinde
balık ve su ürünlerinin tedarik edilmesi insan sağlığı
açısından elzemdir.
Ülkemizde
kırmızı et fiyatlarındaki sert dalgalanmalar, kanatlı
etinde meydana gelen hastalıklar nedeniyle yurttaşların
sağlıklı beslenmesinde başvurdukları en önemli
kaynaklardan birisi de balık ve su ürünleridir. Gelişmiş ülkelerde
beslenmenin vazgeçilmezi olarak görülen balık ve su ürünlerinin kesintisiz
tedariki için devlet tarafından destekleniyor olması konunun önemini
göstermesi açısından çarpıcıdır.
Yarım
ada olan ülkemiz; sahip olduğu denizel alan, doğal ve baraj gölleri
ile akarsuları ile balıkçılık ve su ürünleri
açısından önemli potansiyele sahip olup bu potansiyelin
değerlendirilmesi için ülkemizde bugüne kadar 20'nin üstünde su ürünleri
fakültesi ve 20 civarında su ürünleri meslek yüksek okulu
açılmıştır. Bu fakülte ve meslek yüksek okullarının
önemli bir bölümü sektörün gelişimine paralel olarak 90'lı
yıllarda açılmıştır. Aynı zamanda bir çoğu
Ziraat Fakülteleri bünyesinde kurulmuş ya da zootekni bölümünden
doğmuştur.
Dünya
ticaretine yön veren ülkemizin de taraf olduğu Dünya Ticaret Örgütü'nde de
durum farklı değildir. Balıkçılık ve su ürünleri
yetiştiriciliği ticaretini ve devlet desteklerini düzenleyen kurallar
tarım ve hayvancılıktan ayrı olarak ele
alınmaktadır.
Teknolojinin
de gelişmesiyle, su ürünleri mühendisleri balık
hastalıkları ve gıda işleme alanlarında oldukça kaliteli
ve nitelikli eğitim almak fırsatını
yakalamışlardır. Özellikle hastalıklar konusunda balık
ve su ürünleri odaklı olarak çalışarak veteriner hekimlerden çok
daha iyi noktada oldukları kuşku götürmez bir gerçektir. Oysa
Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı ile
diğer devlet kurum ve kuruluşlarında su ürünleri mühendislerinin
çalışması gereken alanlarda veteriner hekim, ziraat mühendisi ve
gıda mühendislerinin çalıştırıldıkları
üzüntüyle gözlenmektedir.
Bu
vesile ile altını tekrar çizerek vurgulamak isterim ki, su ürünleri
mühendislerinin Bakanlık bünyesinde görevlendirilmesi
Balıkçılık ve Su Ürünleri Genel Müdürlüğü'nün taşra
teşkilatlarında Balıkçılık ve Su Ürünleri
Şubelerinin açılmasına bağlıdır. Şubelerin
açılması için ise farklı meslek dallarına verilmiş
olan yetkilerin bilimsel kanıtları ışığı
altında tekrar su ürünleri mühendislerine iadesi ile olacaktır.
Tüm
bu gerekçeler göz önüne alınarak araştırma önergemiz
hazırlanmıştır.
1)
Reşat Doğru (Tokat)
2)
Oktay Vural (İzmir)
3)
Mehmet Şandır (Mersin)
4)
Murat Başesgioğlu (İstanbul)
5)
Sümer Oral (Manisa)
6)
Hasan Hüseyin Türkoğlu (Osmaniye)
7)
Sinan Oğan (Iğdır)
8)
Ali Öz (Mersin)
9)
Emin Haluk Ayhan (Denizli)
10)
Celal Adan (İstanbul)
11)
Muharrem Varlı (Adana)
12)
Özcan Yeniçeri (Ankara)
13)
Yusuf Halaçoğlu (Kayseri)
14)
Ali Uzunırmak (Aydın)
15)
Kemalettin Yılmaz (Afyonkarahisar)
16)
Sadir Durmaz (Yozgat)
17)
Koray Aydın (Trabzon)
18)
Mustafa Erdem (Ankara)
19)
Emin Çınar (Kastamonu)
20)
D. Ali Torlak (İstanbul)
21)
Yıldırım Tuğrul Türkeş (Ankara)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Meclis araştırması
açılmasına ilişkin üç önerge bilgilerinize sunulmuştur.
Önergeler
gündemdeki yerlerini alacak ve Meclis araştırması
açılıp açılmaması konusundaki görüşmeler
sırası geldiğinde yapılacaktır.
Şimdi,
Başbakanlığın Anayasanın 82nci maddesine göre
verilmiş bir tezkeresi vardır, okutup oylarınıza
sunacağım.
B) Tezkereler
1.- Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın,
Nükleer Güvenlik Zirvesi'ne katılmak ve görüşmelerde bulunmak üzere
23-29 Mart 2012 tarihlerinde Güney Kore ve İran'a yaptığı
resmî ziyarete katılmaları uygun görülen milletvekillerine
ilişkin Başbakanlık tezkeresi (3/847)
20/04/2012
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Nükleer
Güvenlik Zirvesine katılmak ve görüşmelerde bulunmak üzere, 23-29
Mart 2012 tarihlerinde Güney Kore ve İran'a yaptığım resmî
ziyarete ekli listede adları yazılı milletvekillerinin de
iştirak etmesi uygun görülmüş ve bu konudaki Bakanlar Kurulu
Kararının sureti ilişikte gönderilmiştir.
Anayasanın
82 nci maddesine göre gereğini arz ederim.
Recep
Tayyip Erdoğan
Başbakan
Liste
Ömer
Çelik Adana
Milletvekili
Yalçın
Akdoğan Ankara
Milletvekili
BAŞKAN
Başbakanlık tezkeresini oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Tezkere kabul edilmiştir.
Şimdi,
Barış ve Demokrasi Partisi Grubunun İç Tüzükün 19uncu
maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup işleme
alacağım ve oylarınıza sunacağım.
VII.- ÖNERİLER
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri
1.- BDP
Grubunun, 15/1/2012 tarihinde Iğdır Milletvekili Pervin Buldan ve
arkadaşlarının kamuoyunda "faili meçhul cinayetler"
olarak bilinen cinayetlerin araştırılması amacıyla
vermiş olduğu Meclis araştırması önergesinin, Genel
Kurulun 2/5/2012 Çarşamba günkü birleşiminde sunuşlarda
okunmasına ve ön görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde
yapılmasına ilişkin önerisi
02.05.2012
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Danışma
Kurulu'nun 02.05.2012 Çarşamba günü (Bugün) yaptığı
toplantısında, siyasi parti grupları arasında oy
birliği sağlanamadığından Grubumuzun
aşağıdaki önerisinin, İçtüzüğün 19 uncu maddesi
gereğince Genel Kurul'un onayına sunulmasını
saygılarımla arz ederim.
Pervin
Buldan
Iğdır
Grup
Başkan Vekili
Öneri:
15
Ocak 2012 tarihinde, Iğdır Milletvekili Pervin Buldan ve
arkadaşları tarafından verilen (448 sıra nolu), Kamuoyunda
"Faili Meçhul Cinayetler" olarak bilinen cinayetlerin
araştırılması amacıyla, Türkiye Büyük Millet Meclisine
verilmiş olan Meclis Araştırma Önergesinin, Genel Kurul'un
bilgisine sunulmak üzere bekleyen diğer önergelerin önüne alınarak,
02.05.2012 Çarşamba günlü birleşiminde sunuşlarda okunması
ve görüşmelerin aynı tarihli birleşiminde yapılması
önerilmiştir.
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Barış ve Demokrasi Partisi Grubunun
önerisi üzerinde, lehte olmak suretiyle, Pervin Buldan, Iğdır
Milletvekili; Rıza Türmen, İzmir Milletvekili; aleyhinde, Mehmet
Doğan Kubat, İstanbul Milletvekili; Adem Tatlı, Giresun
Milletvekili söz istemişlerdir.
Şimdi,
Sayın Pervin Buldan, Iğdır Milletvekili.
Buyurun
Sayın Buldan. (BDP sıralarından alkışlar)
PERVİN
BULDAN (Iğdır) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli
milletvekilleri, aslında geçen dönem de Parlamentoda görev
yaptığımız sırada bu konuya ilişkin sürekli
araştırma önergelerimizi gündeme getirmemize rağmen, ne
yazık ki, AKP Hükûmetinin bu konudaki duyarsızlığı
ortada, verdiğimiz her araştırma önergesi AKP Grubu
tarafından ne yazık ki reddediliyor. Bu dönem tekrar bu konudaki
ısrarımızı, bu konudaki en azından duyarlılığımızı
sizlerle ve kamuoyuyla paylaşmak adına ve beklenilen çözüm önerilerini
gündeme getirmek açısından tekrar, bu dönem, faili meçhul
cinayetlerle ilgili vermiş olduğumuz araştırma önergelerini
gündeme getirmek ve bu konudaki duyarlılığı sağlamak
adına bir kez daha söz aldım. Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
Evet,
değerli arkadaşlar, faili meçhul cinayetlerin, kayıpların
ve yargısız infazların bir an önce
araştırılması ve sorumluların yargılanması
Türkiye'nin aslında en önemli meselelerinden bir tanesi ve ne yazık
ki bu mesele çok fazla gündemde olmasa bile Barış ve Demokrasi
Partisi olarak biz bu konuda üzerimize düşen sorumluluğu her zaman
yerine getirmek adına bir kez daha bugün Genel Kurulda bu konuyu gündeme
aldık.
Değerli
arkadaşlar, çok büyük acıların yaşandığı bir
dönemden bahsediyoruz, 1990lı yıllar, 1995e kadar olan dönem yani o
konsept içerisinde Türkiyede binlerce insan yaşamını yitirdi,
kaybedildi ve hâlâ kendisinden haber alınamayan binlerce
insanımız var. Dolayısıyla bu konunun bir an önce AKP Grubu
tarafından da gündeme alınması ve araştırma komisyonunun
bir an önce kurulması talebimiz var. Şimdiye kadar Türkiye Büyük
Millet Meclisinde bu konuda üç tane komisyon kurulmuş, biri Faili Meçhul
Cinayetleri Araştırma Komisyonu, biri Susurluk Komisyonu, bir
diğeri de Uğur Mumcu Cinayetini Araştırma Komisyonu ama ne
yazık ki bu komisyonlar belli bir süre çalışmışlar ama
belli bir süreden sonra da bir tıkanıklık
yaşanmış ve bu komisyonlar işlevsiz hâle gelmiş ama
çok bir şey kaybettiğimizi düşünmüyorum, en azından
şimdi bile bu konuyu gündemimize alıp bir araştırma
komisyonu kurabilirsek dışarıda beklentisi olan binlerce
insanın en azından vicdanının rahatlaması
açısından önemli olduğunu düşünüyoruz. Tabii ki
dışarıda insanların, faili meçhul cinayete kurban giden
insanların yakınları, yine kaybedilen insanların yakınları,
yargısız infazlarda yaşamını yitiren insanların
yakınlarının bir beklentileri var ve bunların bir talepleri
de var.
Geçtiğimiz
dönem, Başbakanın İstanbulda kayıp yakınlarıyla
yapmış olduğu bir toplantı vardı. Bu toplantıda,
kayıp yakınları taleplerini Sayın Başbakana
iletmişlerdi. Ben, bu talepleri, buradan bir kez daha sizlere
hatırlatmak isterim:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi bünyesinde özel bir yasayla gözaltında
kayıpları araştırmak için bağımsız bir
komisyonun kurulması, yine insanlığa karşı
işlenen suçlara dair devlet sırrı olarak saklanan belge ve
bilgilerin kamuoyuna açıklanması, kaybedilen kişilerin
ailelerine gerçeği öğrenme hakkını tanıyan
Birleşmiş Milletlerin Bütün Kişilerin Zorla Kaybedilmeden
Korunmasına Dair Uluslararası Sözleşmenin derhâl
imzalanması ve yürürlüğe konulması, gözaltında kayıp
ve faili meçhul bırakılmış cinayetlerin Türkiye Ceza
Kanununda İnsanlığa karşı suçlar
başlığı altında düzenlenmesi, bu suçların
yargılanmasında devlet sırrı ve zaman aşımı
savunmasına yer verilmemesini sağlayacak yasal düzenlemelerin
yapılması, yine gözaltında kayıplara dair soruşturma
dosyalarının yeniden açılması ve etkili soruşturma
yapılmasının önündeki engellerin kaldırılması,
gözaltında kayıp ailelerinin kimlik tespitine yarayan genetik
bilgilerin depolandığı, ücretsiz hizmet veren
bağımsız bir merkezin oluşturulması, adli tıp ve
mezarlıklar müdürlükleri kayıtlarında kimliği belirsiz
olarak gösterilen cesetlere ilişkin bilgilerin ilgili kurumlara, savcılıklara,
başvuran ailelere ve kamuoyuna açıklanması, toplu mezarlar ve
ölüm kuyularının açılması ve incelenmesi
sırasında bugüne kadar uygulanan ve delillerin
karartılmasına yol açan ilkel yöntemlerin terk edilerek
Birleşmiş Milletlerin Minnesota Protokolü çerçevesinde bilimsel
esaslara uygun inceleme ve delil toplanması için eğitim ve ekipman
sağlanması, toplu mezarların bağımsız uzmanlarca
oluşturulan komisyonlarca açılması, kayıplar ve faili
meçhul cinayetler gerçeğiyle yüzleşilebilmesi için kayıp
yakınları ve insan hakları örgütleri ile diyalog
başlatılması gibi, çok makul ve demokratik talepler var ve bu
taleplerin bir an önce dikkate alınması gerektiğini ifade
ediyoruz. Biz her seferinde buraya, Genel Kurula bu konuyu getiriyoruz ama ne
yazık ki AKP Hükûmeti, AKP Grubu her seferinde bu konuyu reddediyor.
Mehmet
Ağar olayına değinmeden geçemeyeceğim tabii ki. Özellikle
Ben devlet adına bin operasyon yaptım. diyen Mehmet Ağar
şu anda Aydın Yenipazar Cezaevinde ve özel olarak
hazırlanmış bir cezaevine konuldu. Çete oluşturmaktan
beş yıl ceza aldı ama bunun sadece iki yılını
cezaevinde geçirecek.
Şunu
ifade etmek isterim: Tabii ki Mehmet Ağar kendisi de ifade ediyor, Ben
devlet adına bin operasyon yaptım. diyor ve bin operasyonun
içerisinde Türkiyede yaşanan bu 17 bine yakın faili meçhul
cinayetten belki bin tanesi var ama Mehmet Ağarın
cezasının bu olmaması gerektiğini ifade etmek istiyorum.
Tabii
bununla birlikte, Tansu Çillerin bugün hâlâ yargılanmamış
olmasını, Türkiye'nin aslında demokratik gelişimine bir
darbe olarak görmek gerekiyor çünkü Tansu Çillerin de bir dönemin
karanlık olaylarında parmağı olduğu ve Kürt iş
adamlarının katledilmesi konusunda açıklama
yaptığı, PKKye yardım eden Kürt iş
adamlarının listesi elimizde, bunlardan hesap soracağız.
demesiyle birlikte Türkiyede özellikle iş adamlarına yönelik faili
meçhul cinayetlerin başladığı da bir gerçek.
Dolayısıyla, bu insanların en azından yargı önüne
çıkarılması, yargılanması ve gerekli cezalara
çarptırılması konusunun mutlaka gündeme alınması
gerektiğini ifade ediyorum.
Bu
vesileyle, vermiş olduğumuz araştırma önergesinin bütün
grupların oylarıyla kabul edileceği ümidini taşıyarak
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (BDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Buldan.
Gruplar
adına ikinci konuşmacı, AK PARTİ Grubu adına
İstanbul Milletvekili Sayın Mehmet Doğan Kubat.
Buyurun
Sayın Kubat. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
MEHMET
DOĞAN KUBAT (İstanbul) Sayın Başkanım, çok
değerli milletvekilleri; BDP Grubunun faili meçhullerle ilgili önergesinin
gündemin ön sıralarına alınarak görüşülmesine ilişkin
verdiği öneri aleyhinde söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce
heyetinizi saygıyla selamlarım.
Bu
konu daha önce defaatle gündeme geldi geçen dönem, bu dönemde de en az 3-4 defa
geldi ve biz orada esasen faili meçhul cinayetlerin, karanlıkta
kalmış olayların, hepsinin aydınlatılmasının
yanında olduğumuzu, zaten uygulamalarımızın da bu
yönde olduğunu defaatle ifade ettik. Ve yine o konuşmalar da dikkatle
incelendiği takdirde görülecektir ki bizim bu konudaki temel
farklılığımızın yöntem noktasında
olduğunu söylemiştik. Yani biz, Karanlıkta kalmış
faili meçhullerin üzerine gitmeyelim, bunları
araştırmayalım. Bunların yaptığı yanına
kâr kalsın. anlayışını kesinlikle reddettiğimizi
ifade etmiştik.
Dolayısıyla,
bugün de durduğumuz nokta aynı noktadır. Orada savunduğumuz
tezi burada da tekrarlamak isterim. İç Tüzükümüze göre İnsan
Hakları Komisyonu adı altında kurulmuş insan hakları
ihlallerini incelemekle görevli bir ihtisas komisyonumuz var ve bu komisyonda
bütün siyasi partilerimizin temsilcileri var. Bu komisyon, önüne gelen, gerek
ihbar gerekse şikâyet yoluyla gelen somut vakaları
derinleştirerek alt komisyonları marifetiyle inceleyip olayların
üzerine gidebilmekte ve gerçekten bunlardan bir kısmından çok önemli
sonuçlar almaktadır.
Şimdi,
ülkede, Sabahattin Aliden bugüne kadar 70li yıllarda, işte,
profesörlerin, Abdi İpekçi, gazeteci yazarların 80li yıllarda,
90lı yıllar, özellikle 90-93 arası bu tür karanlık
olayların yoğunlaştığını artık yüce
Meclis çok iyi biliyor ve bunların temel olarak gerekçelerinin
aslında siyasi iktidarı, huzuru yıpratmak için, yok etmek için
bir kaotik ortam veya bir kısım darbelere meşruiyet zemini
oluşturmak için bir kısım karanlık ellerin bu tetikleri
çektirdiğini, karanlık olayları
yaşattığını o zaman da söylemiştik.
Şimdi,
değerli arkadaşlar, önergede dile getirilen birkaç somut olay var,
onlara kısaca temas etmek istiyorum: Şemdinli olayından
bahsediliyor önergede ve bu olayın üzerine gidilmediğini, gerek
yasama gerekse yargı tarafından olayın küllendirildiği
noktasında bir itham var. Sanırım, şimdi söyleyeceğim
veriler Meclisin İnternet sitesinde de var. Burada bir eksiklik olabilir
çünkü önerge eski tarihli. Benim şu anda, son bir saat içerisinde
yaptığım araştırmada elde ettiğim,
Komisyonumuzun
Şemdinli olayı 2005 yılında cereyan
ettikten sonra tabii, konu basının ve Türk toplumunun, toplumumuzun
gündemine girmesiyle birlikte yargı anında olaya müdahale etti, bunu
hepimiz biliyoruz. Bu yargının olaya el atmasına paralel olarak
da İnsan Hakları Komisyonumuz bir alt komisyon kurdu. O komisyonun
Hakkâri Şemdinli inceleme raporu şu anda elimde, Meclisin
İnternet sitesinde var. Bu basit, oraya giderek mülki makamları,
olaya karışmış failleri, Hakkâri Şemdinlideki
seçilmiş belediye başkanlarımızı, idari yetkilileri
yani orada bu olaya ışık tutabilecek bilgisi kim varsa bunlarla
ilgili bir ön inceleme yaptı. Ancak bu esnada, 2005 yılında
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu, Anavatan Partisi Grubu ve bizim grubumuz
adına (10/322, 323 ve 324) numaralı araştırma önergeleri
verilmek suretiyle bu Şemdinli olayının özel olarak
araştırma komisyonu marifetiyle de araştırılması
gerekliliği ifade edilince Meclis bu komisyonun kurulmasına karar
veriyor ve bu alt komisyon, İnsan
Hakları bünyesindeki alt komisyonda bu komisyon kurulduğu için,
doğal olarak Bu daha derinlemesine inceleme yapacaktır. diyerek
görevi bırakıyor.
Şimdi,
önergede, bu komisyon raporunun kamuoyuna açıklanmadığı,
kamuoyundan gizlendiği iddia ediliyor.
Değerli
milletvekilleri, 22nci Dönem (10/322, 323, 324) sıra sayılı
Hakkâri merkez, Yüksekova ve Şemdinli ilçelerinde meydana gelen
olayların araştırılması amacıyla kurulan Meclis
Araştırması Komisyonu raporunu hazırlıyor. Bu komisyon
23 Kasım 2005te kuruluyor. Üç ay görev yapıyor. Fakat o dönemde, seçim
öncesi bu komisyon raporu Meclis Başkanlığımıza tevdi
edildikten sonra Genel Kurulun gündemine getirilmesi ve doğal olarak
Meclis Genel Kurulunda görüşülmesi gerekiyor. Ancak komisyonun
yaptığı çalışma neticesi hazırlamış
olduğu bu rapor Meclis Başkanlığına tevdi edilmekle
birlikte o dönem seçimlerin araya girmesi neticesinde, tıpkı
kanunlarda olduğu gibi, dönemi bittikten sonra kadük hâle geldiği
için, o komisyon raporu maalesef yüce Genel Kurulda müzakereye açılamıyor.
Ama şu anda Meclisimizin tbmm.gov.tr. sitesinde komisyon raporları
bölümüne girildiği vakit bu 700 sayfalık rapora ulaşılma
imkânı olduğu
Yani bunu niçin söyledim? Gerek yasama gerekse
buradaki komisyonlarımızın yaptığı faaliyetler
neticesi elde etmiş olduğu veriler can acıtıcı, can yakıcı
olsa da bunları kamuoyundan gizleme gibi bir niyeti yok. Bunlar
şeffaf biçimde, demokratik bir toplum olmanın gereği olarak
kamuoyunun bilgilerine sunuluyor. Şimdi, bu rapor şu anda
İnternet sitemizde var.
Gelelim
olayın bir başka boyutuna. Şimdi, bugüne kadar devlet içerisinde
durumdan vazife çıkartan bir kısım kamu görevlilerinin iç ve
dış bağlantılarla bu karanlık olaylara imza
attığını, bu tetiği sıktığını
veya sıktırdığını artık herkes biliyor ama
sadece bu yönüyle faili meçhulleri tanımlamanın ve sadece bu devletin
içerisindeki bir kısım karanlık kişilerin bu işleri
işlemesinin sanki bütün devlet
mekanizmasını suçlu gibi algılamaya yol açacak bir tezin de yanlış
olduğunu ifade etmek isterim. Suçlu kim ise, hangi kurumda olduğuna
bakılmaksızın -bu, yargıda da olabilir; siyaset kurumunda
da olabilir, askeriyede de olabilir, poliste de olabilir- velhasıl hangi
kesimin içerisinde olursa olsun bireylerin işlediği suçların,
onların temsil ettiği kurumlara mal edilmesi de
yanlıştır.
PERVİN
BULDAN (Iğdır) Devlet adına yapılıyor Sayın
Kubat.
MEHMET
DOĞAN KUBAT (Devamla) Faili meçhullerin devlet adına
yapılmasını iddia edenlerin elbette savunacağı bir koz
olabilir.
LEYLA
ZANA (Diyarbakır) Döneme ilişkin devletin konseptiydi. Nasıl
bireylere
MEHMET
DOĞAN KUBAT (Devamla) Tabii bu savunma mekanizması refleksiyle ben
bunu devlet
Çünkü Terörle mücadele ediyorum. diyor, ben devletimi korumak
için diyor ama
PERVİN
BULDAN (Iğdır) Devlet politikası hâline geldi 90-95 yıllarında.
MEHMET
DOĞAN KUBAT (Devamla) Şöyle bakmak lazım değerli
milletvekilleri: Yani devlet, bir insana Sen şu bombayı al, şu
tüfeği al, şu silahı al, git işte şunları,
yargı bunların hakkından gelemiyor, sen bunların
hakkından gel. diyebilir mi? Yani bu
PERVİN
BULDAN (Iğdır) Devletin en üst mekanizmalarında görev yapan
insanlar, Başbakandan tutun emniyet genel müdürüne kadar Sayın Kubat.
Biraz gerçekleri görün lütfen.
MEHMET
DOĞAN KUBAT (Devamla) Diyelim ki denilse bile böyle bir şey, zaten
yargı derhâl bunların üzerine gidiyor. Bakın, siyaset kurumu 700
sayfa rapor hazırlamış. Bunun içerisinde sizlerin de
gözlemcileri var. Yani bu olayları aydınlatma niyetiyle bu
işlemler yapılıyor.
Şimdi,
İnsan Hakları Komisyonumuzun, terörden kaynaklanan yaşam
hakkının ihlallerini araştırmak amacıyla kurduğu
bir alt komisyon var. Bu komisyona bireysel başvurular geliyor ve bunun
üzerine olayların üzerine gidiliyor. Mesela Yeşil kod Mahmut
Yıldırımın, faili meçhullerle ilgili, özellikle
Güneydoğuda bilinen, maruf, komisyona bir başvuru var ve bu komisyon
derhâl gerekli araştırmaları, incelemeleri yaptıktan sonra
Elazığ Cumhuriyet Başsavcılığına
başvuruda bulundu ve söz konusu şahısla ilgili ilk defa yakalama
kararı çıktı. Yani bu da komisyonumuzun marifetiyle oldu. Yine
Kemal Burkayın, İbrahim Güçlünün komisyona gelerek,
Güneydoğuda ve yurt dışında bir kısım
insanların terör örgütü tarafından faili meçhul şekilde infaz
edildiğine dair -alt komisyon raporlarında sizlerin de üyelerinin
olduğu bu komisyonda- beyanları üzerine Komisyon bunları
kayıtlarının altına aldı, Diyarbakır ve Ankara
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
HASİP KAPLAN
(Şırnak) Geçmişle yüzleşmeye hazırız; devlet de,
örgüt de, halk da herkes
Yeter ki Evet. deyin, herkes ne yapıyorsa
çıksın ortaya.
MEHMET DOĞAN KUBAT
(Devamla) Sayın Başkanım, bir dakika süre
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Kubat.
MEHMET DOĞAN KUBAT
(Devamla) Peki. Söz uzun.
Teşekkür ediyorum.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Şimdi
önergenin lehinde Sayın Rıza Türmen, İzmir Milletvekili.
Buyurun Sayın Türmen.
(CHP ve BDP sıralarından alkışlar)
HASİP KAPLAN
(Şırnak) Hocam, şu mahkeme kararlarından tek tek say da
biraz hukukçular da feyzalsın.
RIZA TÜRMEN (İzmir)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli
milletvekilleri, faili meçhuller Türkiye'nin kanayan bir yarasıdır.
Faili meçhullere baktığımız zaman sadece 1990-2011
yılları arasında 1.901 faili meçhul cinayet vardır ortada.
Faili meçhullerin bu kadar çok olmasının yanında bir de tabii
çok geniş bir mağdur ailesi topluluğu vardır. Bu kaybolan
kişilerin aileleri yaşamaktadır ve bu kişiler büyük bir
güvensizlik, büyük bir korku ve belirsizlik içinde yaşamaktadırlar.
Biz Türkiye Büyük Millet Meclisi olarak bunlara bir mesaj vermek, olumlu bir
mesaj vermek zorundayız. İnsan Hakları Komisyonu var,
İnsan Hakları Komisyonu baksın. deniyor. Bu aynı şey
değildir efendim, İnsan Hakları Komisyonu şimdiye kadar
hiçbir şey yapmamıştır bu konuda, kamuoyuna hiçbir mesaj
verememiştir. Zaten bu faili meçhuller, diğer insan hakları
ihlallerinden daha başka özellikler taşıyan, başka türlü
bir soruşturma tekniğine ihtiyaç gösteren olaylardır.
İnsan Hakları Komisyonu vardır. diye bunu geçiştirmek
aslında faili meçhul cinayetleri göz ardı etmekten başka bir
şey değildir.
Biz Cumhuriyet Halk Partisi
olarak 7 tane önerge verdik Meclis araştırması açılsın
diye. Bunlardan 1 tanesi geçen döneme ait, 6 tanesi bu döneme aittir. Bu
önergelerin, bu Meclis araştırması komisyonu açılması
önergelerinin hepsi AKP oylarıyla reddedilmiştir.
Faili meçhullerin
Türkiyeye verdiği zararları görmek istiyorsanız bu konuda
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarına bakmak yeterlidir.
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarında bu konuda Türkiye
aleyhine alınmış pek çok sayıda ihlal kararı
vardır. Türkiye bu konuda devlet olarak kendi üstüne düşeni yerine
getirmediği için çok sayıda, büyük miktarlarda tazminat
ödemiştir ve bunu ödemeye devam etmektedir. Tabii, faili meçhullerin
üstüne gitmediğimiz için, faili meçhulleri sadece 1990ların
başındaki bir olay, geçmişe ait bir olay olarak görmek de
yanlış olur. Üstüne gidilmediği için bugün de faili meçhuller
devam etmiştir. İşte, en son örneği Hrant Dink
olayıdır.
Şimdi,
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarına
baktığınızda faili meçhullerle ilgili bazı önemli
ipuçları görürsünüz. Bizim yapacağımız
soruşturmayı da bu bakımdan yürütmek gerekir. Bir kere, Avrupa
İnsan Hakları Mahkemesinde eğer devletin sorumluluğunu
iddia ediyorsanız, devlet tarafından öldürüldüğünü iddia
ediyorsanız bunu somut delillerle göstermek zorundasınız ama
faili meçhuller bakımından Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi
bu kararını değiştirmiştir. Eğer devlet
denetiminde uzun süre kalmış bir kişi varsa ve bu kişiden
hiçbir haber alınamıyorsa uzun süre, burada karine bu kişinin
devlet tarafından öldürüldüğüdür. Bunun tersini ispat etme
yükümlülüğü devlete düşmektedir. Devlet kendi denetiminde -gözaltında
ya da tutukluyken- kaybolan bu kişinin kendisi tarafından
öldürülmediğini gayet somut delillerle kanıtlamak zorundadır.
Devletin
bir başka yükümlülüğü şudur: Devlet, faili meçhul
karşısında etkili bir soruşturma yürütmek zorundadır.
Etkili bir soruşturma, hemen başlatılan, derhâl
başlatılan ve her türlü incelemeyi kapsayan, tanık dinlemeyi,
kroki çizmeyi, balistik muayeneyi, otopsi raporlarını, barut izlerini,
her türlü şeyi kapsayan bir soruşturmadır. Avrupa İnsan
Hakları Mahkemesinin Türkiye aleyhine verdiği kararların pek
çoğu Türkiye'nin etkili bir soruşturma yürütmemesinden
kaynaklanmıştır. Türkiye böyle bir soruşturma
yürütmediği için, soruşturma dosyaları genellikle boş
kaldığı için orada mahkûmiyet kararı
çıkmıştır. Yani burada kimin öldürüldüğü de önemli
değildir, kim öldürülürse öldürülsün fakat devletin yükümlülüğü bunu
aydınlatmayı, bu kişileri yargı önüne çıkarmayı
amaçlayan, oraya yönelik bir soruşturmanın yürütülmesidir. Oysa,
Türkiyedeki uygulama tam tersinedir, etkili soruşturma
yürütülmemiştir, üstelik devlet kol kanat germiştir, faili meçhul
cinayetler halının altına süpürülmüştür. Bu nedenle,
işte, bugün mağdur ailelerin ıstırabı çok büyük
boyutlarda devam etmektedir. Bu nedenle bugün hâlâ bu konu canlı olarak
yaşamaktadır. Geçmişe ait bir cinayet değil, hâlâ
canlı olarak yaşayan bir olayla karşı
karşıyayız.
Devletin
bir başka yükümlülüğü, faili meçhullerle ilgili, bu gibi olaylarla
ilgili zaman aşımına meydan vermemektir. Zaman
aşımına meydan vermemek için devlet otoriteleri,
yargıçları, güvenlik otoriteleri her türlü özeni, her türlü dikkati
göstermek zorundadırlar. Bizde ise tam tersi olmaktadır; devlet zaman
aşımına uğramayı önlemeyi değil, zaman
aşımına uğramayı teşvik etmektedir, bunun için
yol açmaktadır. Yani ya efendim görevliler bir türlü yargı önüne
çıkarılamamaktadır ya da yargılanacak bulunamamaktadır
ya da bulunsa bile yargı öylesine uzun sürmektedir ki cezadan
kurtulmaktadır. Tabii, devletin bu tür tutumu faili meçhulleri de
teşvik etmiştir. Yani bilinmektedir ki, devlet memuru bir suç
işlediği takdirde bu suçu ceza almadan atlatabilecektir. Bu bilincin
yerleşmesi, bu anlayışın yerleşmesi devlet otoritesi
bakımından, insan hakları bakımından çok büyük bir
yanlıştır, çok büyük bir gedik açmaktadır Türkiyenin insan
hakları profilinde.
Bundan
sonra ne yapmak lazım? Bundan sonra yapılacak şeyler bellidir,
bir araştırma komisyonu kurulması lazım. Bu
araştırma komisyonu, Meclisin İnsan Hakları Komisyonundan
farklı çalışacak, teker teker bütün faili meçhulleri dinleyecek,
teker teker bunların üstüne gidecek, bu olayların neden ortaya
çıkarılmadığını, bu olayların altında
ne yattığını ortaya çıkaracak tarafsız bir
komisyon olmalıdır. Bu komisyonun nasıl kurulacağı
konusu ayrı bir çalışma konusudur, bunu da görüşebiliriz,
bu konuda da inceleme yapabiliriz, bunun için bir ön çalışma
yapabiliriz ama böyle bir komisyona ihtiyaç vardır. Böyle bir komisyonu
İnsan Hakları Komisyonu var diye elinizin tersiyle bir tarafa itmek
insan hakları karşısında büyük bir duyarsızlık
göstermektir. Eğer insan hakları konusunda bir duyarlılık
varsa, eğer her şey siyasetten ibaret değilse Türkiyede,
eğer Anayasanızda Türkiye, insan haklarına saygılı
bir devlettir. diyorsanız bu faili meçhul cinayetlerin üstüne gitmek
zorundasınız, bunun için bir komisyon kurmak zorundasınız.
Türkiye
başka neler yapabilir? Türkiye, örneğin, Birleşmiş
Milletler Kayıplar Sözleşmesine taraf olabilir. Türkiye bu
sözleşmeye taraf olmamıştır. Niye taraf
olmamıştır? Belli değildir ya da bellidir. Bu gibi
sözleşmelere taraf olursanız çünkü, birtakım yükümlülükler
üstlenirsiniz, faili meçhuller konusunda daha başka türlü bir tutum almak
zorunda kalırsınız, o yüzden taraf olmamaktadır. Onun
yanında, Türkiye, Uluslararası Ceza Mahkemesi statüsüne taraf
olmalıdır. Türkiye niçin bütün dünyanın, bütün Avrupanın
taraf olduğu Uluslararası Ceza Mahkemesi statüsüne taraf
olmamaktadır? Bunun hiçbir izahı yoktur. Bunun yanında, tabii,
mutlaka zaman aşımının bu gibi olaylarda
uygulanmamasını sağlaması gerekir Türkiye'nin. Bunun için
bir kanun değişikliğiyle bu gibi olaylarda zaman
aşımına yer olmadığının kabul edilmesi çok
yararlı olacaktır.
Faili
meçhul cinayetler bakımından şöyle bir durum daha vardır:
Bunun mağdurları soruşturmanın etkisiz olduğunu
öğrendiklerinden altı ay içinde her zaman Avrupa İnsan
Hakları Mahkemesine gidebilirler. Ne zaman öğrenmişlerse
savcıya bir dilekçe verip, savcıdan Hiçbir şey olmuyor. diye
cevap aldıktan sonra altı ay içinde her zaman Avrupa İnsan
Hakları Mahkemesine gitmeleri imkânı vardır. Onun için
cinayetlerin, faili meçhullerin geçmişte kalmış olması
bugün hâlâ Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi yolunun tamamen
kapandığı anlamına gelmez ama önemli olan şudur:
Türkiye, insan hakları konusunda, bu Meclisimiz insan hakları
konusunda duyarlı bir Meclisse, eğer siyasi partilerimiz bu konuda
bir endişe taşıyorsa, bir kaygı taşıyorsa böyle
bir araştırma komisyonunun kurulmasına mutlaka ihtiyaç
vardır.
Bütün bu nedenlerle, Barış
ve Demokrasi Partisinin verdiği Meclis araştırması
yolundaki önergeyi desteklemekteyiz.
Çok teşekkür ederim
Sayın Başkan. (CHP ve BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Ben
teşekkür ederim Sayın Türmen.
Barış ve
Demokrasi Partisi Grubu önerisinin aleyhinde son konuşmacı Adem
Tatlı, AK PARTİ Grubu Giresun Milletvekili. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
ADEM TATLI (Giresun)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Dün
kutladığımız 1 Mayıs İşçi
Bayramının ülkemize ve milletimize hayırlar getirmesini temenni
ediyorum.
Bugün, Tapu Kanununda ve
Kadastro Kanununda değişiklik yapılmasına ilişkin
kanun tasarısını görüşeceğimizden BDP grup önerisine
katılamayacağımızı belirtiyor, hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
HASİP KAPLAN (Şırnak)
Karar yeter sayısı istiyorum Başkan.
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Tatlı.
Önergeyi
oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı
arayacağım.
Barış ve
Demokrasi Partisi Grubunun önergesini kabul edenler
Kabul etmeyenler
Karar yeter
sayısı yoktur.
Beş
dakika ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 15.14
İKİNCİ
OTURUM
Açılma Saati: 15.23
BAŞKAN:
Başkan Vekili Mehmet SAĞLAM
KÂTİP
ÜYELER: Mine LÖK BEYAZ (Diyarbakır), Muhammet Rıza YALÇINKAYA
(Bartın)
-----0-----
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 101inci
Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.
Barış
ve Demokrasi Partisi Grubu önerisinin oylamasında karar yeter
sayısı bulunmamıştı.
Şimdi,
öneriyi tekrar oylarınıza sunacağım ve karar yeter
sayısını arayacağım: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Öneri
kabul edilmemiştir, karar yeter sayısı vardır.
Şimdi,
Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun İç Tüzükün 19uncu maddesine göre
verilmiş bir önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve
oylarınıza sunacağım:
2.- CHP
Grubunun, 18/4/2012 tarihinde Adana Milletvekili Ümit Özgümüş ve
arkadaşlarının 5 Nisan 2012 tarihinde Başbakan Recep Tayyip
Erdoğan tarafından açıklanan yeni teşvik paketi konusunda
vermiş olduğu Meclis araştırması önergesinin, Genel
Kurulun 2/5/2012 Çarşamba günkü birleşiminde sunuşlarda
okunmasına ve ön görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde
yapılmasına ilişkin önerisi
02.05.2012
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Danışma
Kurulunda; 02.05.2012 Çarşamba günü (Bugün) oy birliği
sağlanamadığından, Grubumuzun aşağıdaki
önerisinin, İçtüzüğün 19 uncu maddesi gereğince Genel Kurulun
onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.
Emine
Ülker Tarhan
Ankara
Grup
Başkanvekili
Öneri:
Adana
Milletvekili Ümit Özgümüş ve arkadaşları tarafından, 18.04.2012
tarihinde, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
"5 Nisan 2012 tarihinde, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan
tarafından açıklanan "Yeni Teşvik Paketi" konusunda
verilmiş olan Meclis Araştırma Önergesinin, (382 sıra nolu)
Genel Kurulun bilgisine sunulmak üzere bekleyen diğer önergelerin önüne
alınarak, 02.05.2012 Çarşamba günlü birleşimde sunuşlarda
okunması ve görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde
yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN Cumhuriyet
Halk Partisi grup önerisi üzerinde dört arkadaş söz istemişler.
Lehinde olmak suretiyle Ümit Özgümüş, Kenan Tanrıkulu; aleyhinde
Lütfi Elvan, Demir Çelik.
Şimdi, lehte olmak
suretiyle, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Ümit Özgümüş, Adana
Milletvekili.
Buyurun Sayın
Özgümüş. (CHP sıralarından alkışlar)
ÜMİT ÖZGÜMÜŞ
(Adana) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sizleri sevgi
ve saygıyla selamlıyorum.
Son elli yıl
içerisinde Türkiyede onlarca teşvik yasası çıkarıldı.
Bugüne kadar çıkarılan teşvik yasalarının tamamı
yanlıştı. Çünkü teşvik yasalarına bakarsanız, bir
önceki teşvik yasasında yarım kalan tesislerin, yarım kalan
işletmelerin tamamlanması maddesi vardır. Bu süreç içerisinde
hep toptancı teşvikler verildi. Yani zaman zaman kalkınmada
öncelikli yöre teşviki gibi teşvikler verildi, bölgesel teşvik
verildi ama orada nelerin yapılacağı belirtilmedi. Ya da zaman
zaman sektörel teşvikler verildi ama o sektörlerin, uygun olan sektörlerin
hangi bölgede yapılacağı belirtilmediği için bugüne kadar
yapılan teşvikler, uygulamaya konulan teşvikler ne yazık ki
amacına ulaşamadı.
2004 yılında AKP
Hükûmetinin çıkardığı 5084 sayılı Teşvik
Yasası cumhuriyet tarihinin en kötü, en amaçsız ve en fazla kaynak
israf eden, komşu iller arasında haksız rekabet yaratan, bir tarafta
istihdamı biraz artırırken komşu ilde işsizlik yaratan
bir teşvik yasasıydı ve bugüne kadar hâlâ daha yaraları ne
yazık ki sarılamadı. Çünkü teşvik verilen komşu
illerde doğrudan maliyet unsuru teşvikler verildiği için o ilde
yeni yatırım yapılırken, aynı konuda, bitişik
ildeki sanayi tesisleri ne yazık ki battı, iflas etti.
Şimdi, bir süre önce,
2012 yılında bütün bu hatalardan arınmış yeni bir teşvik yasasının
çıkacağı ve bunun hazırlıklarının
yapıldığı söylendi. Gerçeği söylemek gerekirse
umutlandık çünkü daha önce 5084 sayılı teşvik yasasında
bu kadar ağır hasar, ondan sonra çıkan 2008de uygulamaya
konulan teşvik yasasının da amacına
ulaşmamasından dolayı bu teşvik yasasının daha
doğru, daha verimli, daha üretken olacağını bekliyorduk.
Süre uzadıkça 2012nin ocak ayında açıklanacak, olmadı
martta açıklanacak, olmadı nisanda Sayın Başbakan
açıklayacak. Dedik ki: Herhâlde eksikleri tamamlanıyor. Ama son
açıklanan teşvik uygulaması da ne yazık ki hayal
kırıklığı yarattı. Bir önceki teşvik yasasının
biraz makyajlanmış, biraz boyanmış, biraz şekli
değiştirilmiş hâlinden farklı değil. Birkaç tane
yenilik getirmişler, birkaç tane değişiklik getirmişler.
Daha önceki teşvik yasası dört bölgeye ayrılmışken,
yeni uygulamada altı bölgeye çıkarılmış. Bir de yeni
olarak stratejik ve büyük yatırımlar teşviki var ki bu
doğru. Ama bunun yanında yine hayati yanlış var, hayati
yanlış şu: Bu teşviklerde -daha önceki dönemde çok
söyledik- doğrudan komşu iller arasında haksız bir rekabet
yaratacak, maliyeti etkileyecek, maliyet unsuru teşvikler verilmesin; arazi,
arsa verilsin, binanın masraflarının bir kısmı
sübvanse edilsin; yatırım indirimi getirilsin ki getirilmiş; katma
değer vergisi istisnası getirilsin ama doğrudan maliyeti
etkileyen teşvikler verdiğiniz zaman komşu iller arasında
haksız rekabet yaratırsınız dedik ve bu teşvik yasasında
da ne yazık ki yine aynı şekilde doğrudan maliyeti
ilgilendiren, etkileyen teşvikler getirildi.
Değerli
arkadaşlar, şimdi daha önce bölge sınıflamasından il
sınıflamasına çıktığı söyleniyor bu teşvik
yasasında. Neye göre yapılmış? Ekonomi Bakanımız
Sayın Zafer Çağlayan açıklıyor, diyor ki: TÜİK, 61
kriteri ortaya koyan sosyoekonomik gelişmişlik kriterine göre il
sınıflaması yaptı. Peki, nerede bu sosyoekonomik
gelişmişlik kriterleri? Nerede bu sıralama? Kriterler ne ve bunu
neye göre yaptınız? Neden açıklanmaz bugüne kadar? Hiçbir yerde
yok. Bakın, 61 kriterin içerisinde sosyoekonomik gelişmişlik
kriterinin temel direği olması gereken iki tane konu var: Bir
tanesi, illere göre gayrisafi yurt içi hasıla rakamları; iki illere
göre kişi başı yurt içi hasıla rakamları. Bunlar,
Türkiye İstatistik Kurumu tarafından en son 2003 yılında
yayınlandı. 2003 yılından sonra bu konuda, illerin
gayrisafi yurt içi hasıla ve kişi başı gayrisafi yurt içi
hasıla rakamları konusunda hiçbir açıklama, hiçbir bilgi ve
hiçbir çalışma yok.
Acaba
bunlar yapılıyor da biz mi bilmiyoruz. dedik. Kalkınma
Bakanımızdan sorduk, TÜİKin bağlı olduğu
Bakanımızdan, dedik ki: 2002-2011 yılları arasında
iller itibarıyla gayrisafi yurt içi hasıla rakamları nedir?
Dedik ki: Aynı dönem içerisinde iller itibarıyla kişi
başı gayrisafi yurt içi hasıla rakamları nedir ve yine
bunlar kadar önemli olan, bir kentin teşvikini de belirleyecek,
kalkınma stratejisini de belirleyecek iller itibarıyla iktisadi
faaliyet kollarına göre rakamlar nedir?
Değerli
arkadaşlar, 2012 yılında 184 milyon lira bütçesi olan TÜİK
adına Bakanın verdiği cevabı, bizim soru önergemize
verdiği cevabı okuyorum: İl bazında gayrisafi yurt içi
hasıla, il bazında kişi başı gayrisafi yurt içi
hasıla ve il bazında iktisadi faaliyet kollarına göre gayrisafi
yurt içi hasıla rakamları bulunmamaktadır.
Koca
TÜİK, iller itibarıyla gayrisafi yurt içi hasılayı ve
kişi başı gayrisafi yurt içi hasıla rakamlarını
hesaplayamıyor. İnternetten bakabilirsiniz, ayrıntılı
hikâye var orada, yeterli kaynak bulamamış. 184 milyon lira
bütçesiyle Türkiye ekonomisinin gelişmesinin, stratejinin, teşvikin
temeli olması gereken TÜİK, ne yazık ki bu rakamları
yayınlayamıyor.
Peki,
yayınlayamazsa o zaman illerin sınıflamasını neye göre
yapıyorsunuz? Tamamıyla subjektif. Yukarıda iki kişi
oturuyor, Başbakan, Ekonomi Bakanı, kalkınmadan sorumlu Bakan
oturup illeri sınıflandırıyorlar.
Bakın,
düne kadar, bu teşvik uygulaması açıklanıncaya kadar Adana
ve Mersin aynı bölgede, gerek teşvikte gerek kalkınma ajansında
aynı bölgede. Bu uygulama ortaya çıktığında Adana
ikinci bölgede kalıyor, Mersin üçüncü bölgede.
Sayın
Ekonomi Bakanına sorduk: Acaba Mersinin üçüncü bölge olması sizin oradan milletvekili
seçilmenizin sonucu mu? Yoksa başka kriterler varsa bunları da ortaya
koyun. diye.
Şimdi, değerli
arkadaşlar, bakın, burada asıl önemli olan hata, iller
itibarıyla yapılan hatalar ya da iller itibarıyla
sakatlıklar şunlar: Şimdi şurada teşvik haritası
var. Bakın, Adana ve Kayseri 2nci bölgede. Hemen Adana ve Kayseriye
komşu olan Osmaniye, Kahramanmaraş, Niğde, Aksaray, Kayserinin
kuzeyindeki Yozgat 5inci bölgede. Mevzuat şunu söylüyor, yeni teşvik
uygulaması: Eğer bir bölgede yapacağınız
yatırımı organize sanayi bölgesinde yaparsanız bir alt
bölgenin teşviklerinden yararlanırsınız. Yani
saydığım iller, Osmaniye, Kahramanmaraş, Niğde,
Aksaray, Yozgat gibi illerde yapılacak olan yatırımlar eğer
organize sanayi bölgesinde yapılacaksa 6ncı bölgenin
teşvikinden yararlanacak. Yani Şanlıurfa, Diyarbakır, Mardin,
Siirt, Şırnak, Hakkâri ile aynı teşviklerden yararlanacak!
Yabancı veya yerli herhangi bir yatırımcının
geldiğini düşünün. Burada 6ncı bölgenin teşvikleri varken,
Çankırıda varken, Yozgatta, Aksaray, Niğde, Maraş,
Osmaniyede varken kalkıp da yatırımını
Şırnaka, Siirte, Hakkâriye yapar mı? Böyle bir
mantıksızlık olur mu? Böyle ezberci bir teşvik
anlayışı olur mu?
Başka bir şey
daha var: Adananın Ceyhan ilçesi var, tekstil konusunda çok ileri
gitmiş, büyük fabrikaları olan bir bölge ilçemiz. Şimdi, hemen
Ne olması gerekir?
Ne olması gerektiği konusunda -zamanım kalmadı ama-
kalkınma ajanslarıyla ilgili bir araştırma önergesi daha
verdik, o, gündeme geldiği zaman ne olması gerektiğini somut
biçimde ortaya koyacağız ama eğer bu araştırma
önergesini kabul ederseniz, o zaman geçmiş teşviklerin hataları
ortaya çıkar, çok daha verimli bir araştırma ortaya çıkar.
Bu hangi ilde neyin,
hangi konuların destekleneceği konusunda Sayın Çağlayan
dört-beş gün önce gazetenin birisine demeç verdi, dedi ki: Bunları
belirleyeceğiz. Teşvikin uygulama tarihi 1/1/2012. Nisan ayında
Sayın Bakan diyor ki: Hangi ilde hangi yatırımı teşvik
edeceğimizi belirleyeceğiz. Yani Avrupalıların
söylediği gibi: Türkler önce ateş eder, ondan sonra nişan
alır.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Özgümüş.
Süreniz doldu efendim.
ÜMİT ÖZGÜMÜŞ
(Devamla) Gelin bu önergeyi kabul edelim, hatalarımızdan dönelim.
Tekrar saygılar
sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Cumhuriyet Halk Partisi
Grubu önerisi üzerinde, aleyhinde olmak üzere, Karaman Milletvekili Sayın
Lütfi Elvan.
Buyurun Sayın
Elvan. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
LÜTFİ ELVAN
(Karaman) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ben de
hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Teşvik sistemi,
sadece bizim hükûmetlerimiz döneminde başlatılan bir sistem
değil, geçmişten beri tüm hükûmetler döneminde uygulanan bir yöntem.
Aynı zamanda, dünyaya baktığımızda, gelişmiş
birçok ülkede bu tür mekanizmaların uygulandığını
görüyoruz.
Peki, kullanılan
enstrümanlar nelerdir, bunlara baktığımızda da ya kamu
alacaklarından vazgeçeceksiniz ya da kamu kaynağı vereceksiniz.
İki tür yöntem kullanılıyor ve dünyanın neresine giderseniz
gidin kullanılan yöntemler, enstrümanlar hemen hemen benzer
enstrümanlardır. Ancak dünyadaki uygulamalara baktığımızda
teşvik sistemlerinin dünyada çok başarılı
olmadığını görüyoruz. Birçok ülkede teşvik sistemleri
uygulanmasına rağmen oldukça başarısız sonuçlar verdiğini
görüyoruz. Bunlardan bir tanesi, örnek: İtalyada iki bölge arasında
çok ciddi gelişmişlik farkı var, bu bölgelerden birini
İtalya geliştirmek istiyor, çok önemli yatırımlar,
destekler sağlıyor özellikle kamu yatırımları
açısından ve bir süre sonra o dikilen fabrikalar, o yapılan
fabrikalar atıl duruma geliyor ve literatürde buna çöldeki katedraller
diyorlar. Buna benzer birçok uygulama geçmişte de oldu, özellikle Güneydoğu
Anadolu Bölgesine verilen AK PARTİ iktidarları öncesi birçok destek
maalesef gerçekleşemedi.
Teşvik
sistemini başarılı kılan, anlamlı kılan en önemli
unsur entegre bir yaklaşımla sorunun üzerine gitmektir. Nedir bu
entegre bir yaklaşım? Sadece vergisel desteklerle, birtakım hibe
destekleriyle veyahut kredilerde yapılan birtakım indirimlerle siz
teşvik sistemini başarılı kılamazsınız.
Teşvik sisteminin başarılı olabilmesi için eğitimden
sağlığa, insan altyapısından ulaşım
hizmetlerine kadar birçok alanda entegre bir yaklaşım benimsemek
durumundasınız. İşte, Türkiyede de AK PARTİ hükûmetleri
döneminde tamamlayıcı, entegre bir yaklaşım
benimsenmiştir. Bir taraftan altyapı yatırımları
güçlendirilmeye çalışılmış, diğer taraftan
eğitime, özellikle insan kaynaklarının geliştirilmesine
ağırlık verilmiş ve diğer taraftan da teşvik
sistemi uygulanmaya çalışılmıştır.
Şimdi,
AK PARTİ öncesi iktidarların teşvik sistemine
yaklaşımına baktığımızda işte bu
entegre yaklaşımın sergilenmediğini görüyoruz. Sadece
vergisel birtakım indirimlerle, yatırım yeri tahsisiyle bir
bölgeye, bir ile yatırım çekmeniz mümkün değildir değerli
arkadaşlar, önce insan kaynaklarını geliştirmek
zorundasınız. Peki, biz ne yaptık? Aktif iş gücü
programları başlattık. KOSGEB bünyesinde onlarca program ortaya
koyduk ve bu programlarla o işletmelerin altyapısını
güçlendirecek olan insan kaynağını daha verimli kılacak
olan yatırımlara girdik, desteklere girdik.
Diğer
taraftan, SODES gibi, Sosyal Destek Programı gibi, kalkınma ajansları
gibi, bizatihi yerelden koordine edilen uygulamaları ortaya koyduk ve
bununla beraber, yine kırsal kalkınma alanında, ARGE destekleri
alanında, eğitim alanında birçok yeni destek mekanizmaları
oluşturduk. İşte, bu mekanizmaların
tamamlayıcısı olarak da bu teşvik sistemini sunduk.
Eğer biz bugüne kadar başarılı isek, Güneydoğu Anadolu
Bölgesindeki ihracat oranını yüzde 1den yüzde 5,1e yükseltmiş
isek ve Anadoludaki birçok ilimizin sosyoekonomik gelişmişlik
düzeyini önemli ölçüde yukarı çekmiş isek, bu yaklaşıma
borçluyuz diye düşünüyorum.
Şimdi,
bazı eleştiriler geldi, bunlara cevap vermek istiyorum müsaade
ederseniz. Bunlardan bir tanesi: Bu illerin sosyoekonomik
gelişmişlik sıralaması neye göre belirlendi? Efendim, 2003
yılında illerin sosyoekonomik sınıflandırması,
sıralaması belirlendi ve bu amaçla 58 ayrı değişken
kullanıldı, ama bugünkü yöntem neden böyle, neden bölge bazında
değil, neden il bazında?
Değerli
arkadaşlar, en son yapılan çalışma, yine bildiğiniz
gibi 2003 yılındaki illerin sosyoekonomik gelişmişlik
sıralaması araştırmasıydı, ama 2011
yılında başlayan ve bu yıl tamamlanan güncellemeyle,
illerin sosyoekonomik gelişmişlik sıralaması yeniden
belirlenmiştir; burada da 61 farklı sosyoekonomik değişken
kullanılmıştır.
Burada
gayrisafi yurt içi hasıladan ve bunun bilinmediğinden bahsedildi,
özellikle illerin gelişmişlik düzeyleri açısından gayrisafi
yurt içi hasılanın önemli olduğu zikredildi.
Değerli
arkadaşlar, bakın, size bir şey söyleyeyim. Bir bilim
adamımız şunu söylüyor, özellikle gelişmişlik üzerinde
çalışan bir bilim adamımız diyor ki: Ben bir ülkenin
gelişmişlik düzeyine bakarken sadece gayrisafi yurt içi
hasılasına bakmam. Benim bakmış olduğum konu,
bakılması gereken konu, o ülkedeki insan kaynaklarının ne
kadar gelişmiş olduğudur. Dolayısıyla, biz
gelişmişlik düzeyine bakarken hem ekonomik göstergelere
bakacağız hem sosyal göstergelere bakacağız hem demografik
göstergelere bakacağız ve bir bütün olarak sistemi değerlendireceğiz.
İşte illerin sosyoekonomik gelişmişlik sıralamalarını
belirlerken biz bunu yaptık, 61 ayrı değişken
kullandık. Bu değişkenlere baktığımızda, bu
değişkenler arasında istihdam göstergelerimiz var, rekabetçi ve
yenilikçi kapasite göstergelerimiz var, mali göstergelerimiz var, demografik
göstergelerimiz var, eğitim göstergelerimiz var, sağlık
göstergelerimiz var, özellikle ulaşım açısından önem
taşıyan erişebilirlik göstergelerimiz var, IT teknolojilerinin
de ne kadar geliştiğini düşündüğünüzde bu tür göstergelerin
son derece önemli olduğunu düşünüyoruz.
Bir
diğer unsur yaşam kalitesi. Yaşam kalitesi alanında da
önemli göstergeler yine illerin sosyoekonomik gelişmişlik
sıralaması çalışmasına dâhil edilmiştir.
Bu
sıralama belirlenirken hiçbir zaman hiçbir şekilde herhangi bir ile
ayrıcalık tanınmamıştır değerli
arkadaşlar. Sosyoekonomik gelişmişlik sıralaması
çalışmasında çıkan sonuç neyse altı ayrı bölgeye
ayrılmış ve bu bölgelere göre de bir destek sistemi, destek
mekanizması geliştirilmiştir.
Kullanılan
verilere baktığımızda da, ağırlıklı
olarak 2009 ve 2010 yılı verileri kullanılmıştır.
Sadece birkaç gösterge için ise 2008 ve 2011 yılı verileri
kullanılmıştır.
Devlet
Planlama Teşkilatının eskiden beri devam eden bir geleneği
var, illerin sosyoekonomik gelişmişlik sıralaması çalışmasını
yaptıktan sonra bunu bir kitap hâline getiriyor. Bakın, şu
görmüş olduğunuz kitapçık, 2003 yılı illerin
sosyoekonomik gelişmişlik sıralamasını
detaylarıyla ortaya koyan ve illeri ayrı ayrı, bölgeleri
ayrı ayrı analiz eden bir çalışma. Şu anda Kalkınma
Bakanlığımız bu çalışmaları yürütüyor yani
illerin elbette sosyoekonomik gelişmişlik sıralaması
belirlendi ama bunun bir kitapçık hâline getirilmesi ve düzgün, düzenli
bir şekilde illerin, bölgelerin yapılarının ortaya
konulması bu kitapçıkla sağlanacaktır.
Diğer
bir eleştiri Efendim, neden bölge değil de il?
Şimdi,
değerli arkadaşlar, size şunu soruyorum: Kayseri, Sivas, Yozgat,
bizim Düzey
Evet,
Osmaniye örneği de öyle. Eğer Osmaniye 5inci bölgede ise, Osmaniye
ilimiz sosyoekonomik gelişmişlik açısından istenilen
düzeyde değil. Biz, bu bölgelerimizin gelişmesini,
kalkınmasını istiyoruz, bölgeler arası
gelişmişlik farklarımızın azalmasını istiyoruz.
Yine biz, belirli sektörlerde rekabet gücümüzün artmasını istiyoruz.
Yine,
ithal ettiğimiz birçok ürünün Türkiyede, kendi ülkemizde üretilmesi
yönünde desteklerin verilmesini istiyoruz. İşte, yapılan
düzenleme bundan ibarettir.
Biz,
eğer gelişmiş bir ille gelişmişlik düzeyi daha
düşük olan bir ili yan yana koyarsak, geri kalmış ile destek
sağlamak mümkün mü? Biz kalkınacaksak hep beraber
kalkınacağız.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
LÜTFİ
ELVAN (Devamla) Efendim, A ilimiz kalkınsın, B ilimiz
kalkınmasın; böyle bir şey söz konusu olamaz.
Ben
hepinize teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Elvan.
Cumhuriyet
Halk Partisi Grubu önerisi üzerinde son konuşmacı, aleyhte olmak
suretiyle, Muş Milletvekili Sayın Demir Çelik.
Buyurun.
DEMİR
ÇELİK (Muş) Sayın Başkan, saygıdeğer
milletvekili arkadaşlarım; Cumhuriyet Halk Partisinin yeni
teşvik paketine ilişkin araştırma önergesi üzerine söz
almış bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Ekonomi,
bir toplumun olmazsa olmazı noktasında toplumun kendisini üretebilmesi,
sürdürebilmesi için önemli bir kriterdir. Bu yönüyle teşvikler de tarih
boyunca sadece Türkiyede değil, dünyanın birçok ülkesinde
olduğu gibi coğrafyamızda da Osmanlıdan beri
uygulanmıştır, uygulanacaktır da. Cumhuriyet hükûmetleri
tarafından onlarca kez teşvik paketleriyle ülkenin
kalkınmışlığını hızlandırma yönlü
bir kısım girişimler, amacına uygun düzeyde
yapılmadığından kaynaklı olarak kaynakların heba
edilmesine, öngörülen amaçtan uzaklaşmasına da neden olmuştur.
Bir teşvikte
öngörülen, beklenen temel kriterler şunlar olmalıdır diye
düşünüyoruz:
1) Yatırımı
ve istihdamı öngörmeli, teşvik etmeli.
2) Uluslararası
rekabeti geliştirici nitelikte olmalı.
3) Yoksulluğu,
işsizliği giderecek nitelikte ve özellikte olmalı.
4) Bölgeler ve iller arası gelişmişlik
farkını gideren, onların gayrisafi millî hasılası
dâhil olmak üzere insani yaşam endeksini niteliksel olarak
değiştiren, dönüştüren boyutta olmalıdır.
Ancak, getirilmek istenen yeni teşvik
yasasını bu kriterler nezdinde incelemek istediğimizde bunlardan
çok uzak, günümüz demokrasisinin katılımcı özelliğini es
geçen, Bakanlığın ilgili bürokratlarının masa üstü
çalışmalarına dayalı bir çalışmanın ürünü ve
eseri olarak görmek mümkün.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; son
on yılda AKP Hükûmeti tarafından bu ve benzeri çalışmalar,
her seferinde bir oldubittiye getirildiği için uygulanan uygulama
yanlışlıkları neticesinde öz eleştiri vererek,
toplumun temel eleştirilerini dikkate alarak yeniyi uygulamayı
hedefleyeceğine, yazboz tahtasına dönüştürülen bir pratiğe
dönüşüyor.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu,
özellikle birçok alanda olduğu gibi ekonomik teşviklerin
uygulandığı Doğu, Güneydoğu Anadolu olarak
adlandırılan Kürt coğrafyasında geçmiş
teşviklerin nelere mal olduğunu, neleri değiştirip
dönüştürdüğünü görmek noktasında da gerçekten bir
kısım talihsiz örneklere şahit gelmek mümkün. Birçok ilimizde
geçmiş hükûmetler tarafından verilen teşvikler amacına
uygun kullanılmadığından, binaları iskelet fakat
teşvikten yararlanan sermayedarların, ilgili teşviklerini
Türkiye'nin metropollerinde, batı yakasında yeni üretim
alanlarına dönüştürdüğü gibi bir gerçekle yüzleşmeniz
mümkündür.
Siz,
birkaç yıl öncesinde kalkınma ajansları adı altında
birkaç ili yan yana getirip illerin gelişmişlik düzeyinin birbirine
yakın olma kriterini esas alarak bir kalkınmayı önünüze
koymuştunuz. Bugün, kalkınma ajansları üzerinden beklenmesi
gereken verimliliği almamış olacaksınız ki ondan
vazgeçmiş, illeri esas alan, illere indirgenen bir teşvik
yasasıyla illeri esas almaya çalışıyorsunuz. Burada da yine
unuttuğunuz bir gerçeklik, bir realite var: İllerin sadece gayrisafi
millî hasıladan aldığı paydan ya da kişi
başına düşen millî gelirdeki paydan hareketle
gelişmişlik düzeyi ele alınamaz; gelişmişlik düzeyini
belirleyen sosyoekonomik, tarihsel, kültürel birikimleriyle beraber ele
alındığında ancak anlamlı ve değerli olur. Siz, o
ilde, o bölgede yaşayan insanların yaşam endeksini niteliksel
olarak değiştiremeyecekseniz, değer katamayacaksanız,
yeniden üretebilmek adına onu bir şekliyle destekleyecek bir
politikadan yoksunsanız, sadece geçmiş hükûmetlerde olduğuna
benzer, hükûmete yakın olan, yerel ve taşradaki ayağı
pozisyonunda olan siyasal aktörlerin faydalanmasına dönük bir
teşvikle, ancak bireyin, küçük bir odağın ve kesimin
zenginleşmesine, buna karşın toplumun yoksullaşmasına,
kaybetmesine neden olacaksınız. Hâlbuki, teşvikte esas olan,
insanların satın alabilme gücünü yükseltmektir, onları mutlu
etmektir, zengin etmektir ama söz konusu olan teşvik bunlardan uzak. Çünkü
yapılmak istenen ya da en azından kamuoyuna duyurulmak istenen, bu
niteliklerden uzak yeni bir Çin endüstriyel sanayisini bu bölgelerde
yaratmaktır. Buradan da örgütsüz, sendikasız, emek yoksunu bölge
insanlarını, halklarını düşük ücretlerle kölevari
çalıştırmaktır. İnsanları, yatırım
adına toplumun ve sistemin olanaklarını onlara
sunacaksınız, onların yarattığı fabrikalarda,
atölyelerde çalıştırmak durumunda kaldığınız
ya da çalışmak zorunda kalan insanları ise asgari ücrete mahkûm
kılacaksınız, sendikasız bırakacaksınız,
örgütlü toplum olmanın gereği olarak hak ve taleplerinin elde
edilmesi mücadelesinden de alıkoyacaksınız. Bu doğru
değil. Bu yapılmak istenen, otoriter zihniyetin kendisine yakın
olanı desteklediği, güç verdiği, katkı verdiği,
kendisi dışındakini de hiçleştirip yok
saydığı bir anlayışın, bir zihniyetin ürünüdür ki
doksan yıldır duyduğumuz bu rahatsızlığın
çözümü, her seferinde, iktidar partisinden muhalefet partisine, herkesin
çıkıp Vesayet rejiminden kurtulalım. dediği, tekçi,
katı merkeziyetçi, otoriter devlet zihniyeti yerine demokratik,
eşitlikçi, özgürlükçü bir toplumu yaratmaktan geçer. Buna dair bir
duyarlılık olması gerekirken, buna dönük bir çalışma
esas alınması gerekirken uluslararası neoliberal ekonomik
politikaların ülkemizde ulaşamadığı bölgelerde ve
yerellerde hidroelektrik santrallerinde yaptığımız gibi,
nükleer santrallerde yapmaya çalıştığımız gibi ya
da birçok bölgede temelini atıp bir şekliyle üretim ve istihdamdan
yararlanacağı vaadinde bulunduğumuz ama bölgeyi de, ili de, o
bölge ve ilde yaşayan insanları da
kalkındıramadığımız geçmiş örnek
pratiklerimizin benzeri bir yaklaşımla bu sorunun üstesinden
gelemeyiz.
Bu
açıdan, evet, Türkiye, dünyanın 16ncı ekonomik
gelişmişlik durumu ve olanağını yakalamışken
ama insani yaşam endeksi itibarıyla 92nci sıradayken bu
paradoksu, bu makas aralığını gideren, daraltan, toplum
lehine, toplumu zenginleştiren enine boyuna bir ekonomik politika olmazsa
olmazdı. Yapılması gereken, yüzde 15ler civarındaki
işsizlik rakamını geriye çeken, insanların açlık
sınırı olan 970 rakamlarının çok altındaki asgari
ücreti yükseltip onları iş ve olanak sahibi yapmaya dönük bir
yatırım ve istihdam çalışması öngörülmesi gerekirken,
yoksulluk sınırı olan 3.500 civarındaki rakamdan yoksun
olan 25 milyon insanımızın açlık, yoksulluk sorununu
gidermeye dönük bir teşvik yasası anlamlıydı,
değerliydi. Ancak Hükûmet, her şeyde olduğu gibi bu temel
talepleri es geçen, dikkate almayan, kendine özgü, kendisiyle ilgili olan
kısmını esasına almıştır. Bu açıdan da
buradan dönülmesi gerektiğini düşünüyor, Cumhuriyet Halk Partisinin
buna dönük verdiği araştırma önergesi nezdinde, cumhuriyet
tarihi boyunca verilen tüm teşvik yasalarının ya da teşvik
kanunlarının neleri getirip götürdüğünün
araştırılması önergesini desteklediğimizi belirtiyor,
bu konuda desteklerinize muhtaç olduğumuzu ifade ediyor,
teşekkürlerimi sunuyorum. (BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Çelik.
Cumhuriyet
Halk Partisi Grubu önerisi üzerinde, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu
adına İzmir Milletvekili Sayın Tanrıkulu.
Buyurun
Sayın Tanrıkulu. (MHP sıralarından alkışlar)
AHMET
KENAN TANRIKULU (İzmir) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisi üzerinde Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum. Öncelikle
Genel Kurulumuzu saygıyla selamlıyorum.
Teşvik
sistemleri, fiziki kaynaklar, insan gücü, teknolojinin etkin ve verimli
kullanılmasını hem özendirmek hem de çoğaltmak için
kullanılırlar ve bunu yaparken de ülke gerçeklerini, ülkenin içinde
bulunduğu potansiyeli ve kaynakları da iyi değerlendirmek ve
gözetlemek zorundadır. Ancak Türkiye, 1980 sonrasında çok
değişik teşvik sistemleri uygulayagelmiştir ama bunlardan
2002 sonrasındaki teşviklere toptan baktığımız
zaman, Adalet ve Kalkınma Partisi hükûmetlerinin bu, dördüncü teşvik
paketidir.
İlginç
olan şudur: Bütün diğer paketlerde olduğu gibi bu pakette de
bölgesel farklılıkların giderileceği ve
yatırımların özendirileceği, teşvik edileceği
belirtilmektedir. Bütün bunlara rağmen, bundan önceki diğer üç
pakette de olduğu gibi, maalesef bölgesel dengesizliklerin yeterince
giderilemediğini de görüyoruz. Bu dört teşvik paketinin
uygulamasına -bugünkünü de koyarsak- baktığımız zaman,
çoğunlukla Marmara Bölgesinin, daha sonra Akdeniz Bölgesinin, sonra
İç Anadolu ve Karadeniz Bölgesinin yatırımlardan ve katma
değerden büyük ölçüde pay aldığını görürüz.
Değerli
arkadaşlar, bu paketin dört bileşeni vardır, kendi içinde bir
amaç fonksiyonu vardır ve temel hedefleri vardır ancak iktisadi
politika yönünden baktığımız zaman, iktisadi politika
araçlarıyla bu amaç fonksiyonunun ve hedeflerin birbiriyle uyumlu ve
çakışır vaziyette olması gerekir ancak bu pakette iktisadi
politika araçları yönünden bunun sağlanamadığını
görüyoruz.
Yeni
teşvik paketini diğerinden farklı kılan, altı bölgeye
ayrılmış olması -diğerlerinde dört bölgeydi ve daha
öncekiler il sistemindeydi- ve ayrıca bir de stratejik yatırım
diye yeni bir unsurun katılmaya
çalışıldığını görüyoruz ancak bu altı
bölgeye şöyle pratikte baktığımız zaman değerli
milletvekilleri, aslında Ankaranın batısından itibaren,
yukarıdan yani kuzeyden Muğlaya kadar olan -İstanbul, Kocaeli
dâhil, Bursa dâhil, İzmir dâhil- bir bölge olduğunu görürüz. Bunlar 8
tane ildir; diğer 73 ilimiz de diğer bölge diye tabir
edeceğimiz bölge hâline gelmiştir bu teşvik paketiyle.
Böyle
baktığımız zaman, zaten bu birinci grupta
saydığımız bölgeler ticari kredilerin yüzde 80ini, katma
değerin yüzde 50sini, nüfusun yüzde 40ını içinde
barındırmaktadır. Dolayısıyla, teşvik paketi
zaten kendi içerisinde bölgesel bir ayrıştırma
yapmıştır ki bunu nasıl kapatacağını, bu
bölgesel farklılıkların nasıl giderileceğini de bu
paketin içerisinde maalesef gene göremiyoruz. Eğer bu teşvik paketi,
bu bizim ayırdığımız tarzda, birinci bölge gibi
diğer bölgeleri yapacaksa, bunu bir şekilde paketin içerisindeki
araçlarda da söylemeliydi, kendi içerisinde belirtmesi gerekirdi.
Değerli
arkadaşlar, bir de bir stratejik kavram var. Bu stratejik kavram,
aslında, ekonomi açısından baktığımız zaman,
çokça da ortaya konulup aydınlatılmamış bir kavramdır.
Ne stratejiktir, neye göre stratejiktir? Bu konunun aslında hem üreticiler
hem tüketici hem de ekonomi bilimi açısından ortaya konması
gerekirdi, neyin stratejik olduğu. Döviz kazandırıcı,
verimli, etkin bir yatırım stratejik bir yatırım
mıdır? Öyleyse bu yatırımlar nasıl
projelendirilecektir ve neye göre tespit edilecektir? Bu paketin içerisinde,
maalesef, buna dair envanterleri ve bilgi birikimini de göremiyoruz. Mesela ben
size bir stratejik yatırım söyleyeyim 57nci Hükûmet döneminden: 2000
yılında Ford yatırımı, Fordun Türkiyeye gelip araba
üretmesi için yapılan yatırım bir stratejik
yatırımdır ve doğru bir yatırımdır. O günden
bugüne kadar bu ayarda, yani Türkiye yeni bir Ford fabrikası kuracak bir
yatırımı maalesef ne teşvik etmiştir ne de
kurabilmiştir.
Şimdi,
bu teşviklerin bir de fayda-maliyet hesaplarının olması
lazım. Şimdi, buna baktığımız zaman, burada da
hangi metodun kullanıldığını, hangi sistemden bu
fayda-maliyet analizinin çıkarıldığını da
göremiyoruz değerli milletvekilleri. Bu konuyla ilgili en yakın
açıklamayı Sayın Maliye Bakanı yapmış. Maliye
Bakanı diyor ki, tam olarak da söyleyemiyor: Bu paketin genel olarak
tutarı 2 milyar lira. Ancak birtakım gelen farklı yerlerden
gelirlerle 1,5-1,6 milyara kadar düşebilir. 2012 yılına hiçbir
yükü yok. diyor, 2013 yılından itibaren bunun bir yük
getireceğini söylüyor ama bununla ilgili olarak yani bu altı bölgede
illerin neye göre tespit edildiğine dair, 61 değişkenin ne
olduğuna dair de bir bilgi yok. Evet, doğru, eski adıyla Devlet
Planlama Teşkilatı -şimdi mevta oldu, Kalkınma
Bakanlığına dönüştü- o kurum bunları yapıyordu
ama o kurumdan sonra Kalkınma Bakanlığının
bürokratları bu 61 kriteri neye göre tespit etti, bu henüz kamuoyuyla
paylaşılmış bir unsur da değil değerli
milletvekilleri.
Bu
paketin belki de en önemli eksikliklerinden biri, yıllarca, göz
bebeğimiz gibi, sanayileşmede teşvik ettiğimiz ve gene,
2000 yılında kanununu çıkarttığımız organize
sanayi bölgeleridir değerli milletvekilleri. Bakın, bu teşvik
sistemi de maalesef OSBlerdeki yatırımları yeterince
teşvik edememektedir. OSBlerdeki yatırımların, bir önceki
teşvik bölgesi sisteminden ziyade, azami teşvikten yararlanması
gerekirdi. Bir örnek vereyim: Kendi ilim İzmir, hemen yirmi beş
dakika mesafede Manisa iliyle ciddi bir şekilde sıkıntı
içerisindedir ve yatırımcı neye göre tespit edip neye göre
yatırımını yapacağı noktasında da mütereddit
kalmaktadır. Dolayısıyla OSBlere yönelik stratejik anlamda destekler
bu paketin içerisinde yer almamaktadır. Lojistik maliyetlerini
düşürücü ayrıntılar var mıdır? Yoktur. Bilim ve
teknoloji açısından yeni bir girişim getirilmiş midir?
Maalesef getirilmemiştir. Finans sisteminin derinleşmesi finansa
ulaşım noktasında yeni bir unsur vermekte midir? Vermemektedir.
Yeni
paket ithal ikameci bir anlayış sergiliyor. Bizim iktisat
eğitimimize başladığımız zaman, dünyanın
terk ettiği ama Türkiyede moda olan bir yaklaşımdı bu
ithal ikameci yaklaşım. Baktığınız zaman, ithalata
önem verilen sektörlerin Türkiyede yapılanması ve teşvik
edilmesine yönelik bir yaklaşım tarzı. Peki, birden fazla,
birbirine benzeyen ve aynı bölgede yatırım yapma isteği
çıkarsa bu projeler nasıl tespit edilecektir ve neye göre
seçilecektir? Bu da, maalesef, bu paketin içerisinde bulunmamaktadır. Yani
proje seçimi kamuya açık, şeffaf ve hesap verebilir olmak
zorundadır.
Açıklanmasının
üstünden neredeyse bir ay geçmiştir ama ne Resmî Gazetede
ayrıntılar yayımlanmıştır ne de konuyla ilgili
bakanların açıklamaları birbirini tutmaktadır. Bir bakan
açıklamasına göre bu teşviklerin
başlangıcını geçen seneye götürmektedir, bir
başkası bu senenin başına götürmektedir ama galiba bu
konuda en son sözü Sayın Başbakan söyleyecektir.
Dolayısıyla konuyla ilgili hazırlanan ne bürokrat ne teknokrat
ne de ekonomi yönetimindeki kişiler doğru bir bilgiyle kamuoyuna
açıklama yapmaktadırlar.
Bu
teşvik paketiyle ilgili çok beklentiler var değerli milletvekilleri.
Cari açığı azaltacağına, döviz kurunu
düzelteceğine, kamu kesimi finansman dengesini düzelteceğine dair
birtakım açıklamalar var. Bunlar o kadar iyi niyetli açıklamalar
ki sadece niyet belirtmekten öteye gitmemektedirler çünkü bunun içerisinde
hiçbir somut açıklama, bilgi ve belge maalesef yoktur. Bölgesel
teşvik farklılıkları giderilecekse bu nasıl
olacaktır, göçler tersine nasıl döndürülecektir, bunlar ne
şekilde olacaktır, bununla ilgili maalesef hiçbir bilgi yoktur.
Önce
sanayi envanterinin düzgün çıkarılması gerekir. Sanayi
envanteriniz sizi sanayi stratejisine götürecektir, sanayi politikanız
olacaktır, o da bir büyüme stratejisini getirecektir. Bu teşvik
sisteminde -Türkiyede olmayan bir şey- Türkiyenin ekonomik büyüme
stratejisi de yoktur. Dolayısıyla bunların faturasını
vatandaşımızın ödeyeceğini düşünüyoruz ve bu
teşviklerin tamamı ya hazineye gelecek olan vergilerden yahut da
yeniden salınacak olan vergilerden sağlanacaktır.
Değerli
milletvekilleri, bu düşüncelerle, Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisini
desteklediğimizi belirtir, hepinize tekrar
saygılarımızı sunarız. (MHP ve CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Tanrıkulu.
Sayın
milletvekilleri, Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun İç Tüzükün 19uncu
maddesine göre vermiş olduğu önerisi üzerindeki konuşmalar
tamamlanmıştır.
Şimdi
öneriyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Öneri
kabul edilmemiştir.
Adalet
ve Kalkınma Partisi Grubunun İç Tüzükün 19uncu maddesine göre
verilmiş bir önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve
oylarınıza sunacağım.
3.- AK PARTİ Grubunun, gündemdeki sıralama
ile Genel Kurulun çalışma saatlerinin yeniden düzenlenmesine
ilişkin önerisi
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Danışma
Kurulunun 02.05.2012 Çarşamba günü (bugün) yaptığı
toplantıda siyasi parti grupları arasında oy birliği
sağlanamadığından, İçtüzüğün 19 uncu maddesi
gereğince, Grubumuzun aşağıdaki önerisinin Genel Kurulun
onayına sunulmasını arz ederim.
Ahmet
Aydın
Adıyaman
AK
PARTİ Grup Başkan Vekili
Öneri:
Gündemin
Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer
İşler kısmında bulunan 228 sıra sayılı
kanun tasarısının bu kısmın 3üncü sırasına
alınması ve diğer işlerin sırasının buna göre
teselsül ettirilmesi,
Genel
Kurulun;
2
Mayıs 2012 Çarşamba günkü (bugün) birleşiminde saat 23.00e
kadar;
3
Mayıs 2012 Perşembe günkü birleşiminde ise 155 sıra
sayılı kanun tasarısına kadar olan işlerin
görüşmelerinin tamamlanmasına kadar;
3
Mayıs 2012 Perşembe günkü birleşiminde, gece 24.00te günlük
programın tamamlanamaması hâlinde, günlük programın tamamlanmasına
kadar,
çalışmalara
devam edilmesi
önerilmiştir.
BAŞKAN
Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu önerisi üzerinde, lehinde olmak
suretiyle, Bursa Milletvekili Sayın Hüseyin Şahin.
Buyurun
Sayın Şahin. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
HÜSEYİN
ŞAHİN (Bursa) Sayın Başkanım, değerli
arkadaşlar; hepinize hayırlı günler diliyorum.
Özellikle
dün kutladığımız 1 Mayıs İşçi
Bayramının Türk ekonomisine büyük değer üreten ve
ihracatımızın, millî gelirimizin artırılmasında
çok büyük emekleri olan tüm işçilere hayırlı uğurlu
olmasını dileyerek, sağlıklı, kazasız
belasız iş günleri geçirmelerini yüce Allahtan niyaz ediyorum.
AK
PARTİ grup önerimizin, çalışma saatlerimizi ve
programımızı düzenleyen, bu akşam saat 23.00e kadar,
yarın da 228 ve 155 sıra sayılı kanunların bitimine
kadar çalışmamızın lehinde olduğumuzu belirtir,
hepinizi saygıyla selamlarım. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Şahin.
İkinci
konuşmacı, aleyhinde olmak üzere, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu
adına Mersin Milletvekili Sayın Şandır.
Buyurun
Sayın Şandır. (MHP sıralarından alkışlar)
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Sayın Hüseyin Şahin kadar kısa konuşmak gerekiyor çünkü çok
alkış aldı, örnek alınması gerekir.
Ben de Grup Başkan Vekiline
takılıyorum yani bu milletin önüne iş koyun, böyle boş
işlerle meşgul etmeyin milleti ki millet çalışsın.
Şu Genel Kurulumuzun hâline bakın.
Değerli
arkadaşlar, işte her hafta başı
yaşadığımızı bu hafta hafta ortasında
yaşıyoruz; yeniden gündem belirliyoruz, yeniden çalışma
süreleri belirliyoruz; yine gündemde sıralar atlatılıyor,
arkadakiler öne çekiliyor. Dolayısıyla, kendi değerimize, kendi
ciddiyetimize kendi elimizle darbe vuruyoruz ama takdir iktidar partisinin,
ihtiyaç böyle. Hükûmetin takdirinden sual sorulmaz. diye bir beyan
vardır. Dolayısıyla, bugün böyle. Yarın hangi kanunu
getirecekleri belli değil, yarın da bir Danışma Kurulu
gelebilir. Gelmeyecek. diyor Sayın Aydın ama hiç belli olmaz,
yarın bir yerlerden bir şeyler söylerler, nöbetçi Grup Başkan Vekili
olarak buraya bir başka konu getirebilirsiniz. Yadırgamıyoruz,
takdir sizin, karar sizin. Biz Milliyetçi Hareket Partisi olarak, milletin,
halkımızın beklediği sorunların çözümü için hukuk
kurma görevlisi olan bu Mecliste ciddiyetle, samimiyetle ve mümkün olabilen en
büyük gayretle çalışmayı her zaman ifade ediyoruz, her zaman da
çalışacağımızı söylüyoruz ve sizi, gerçekten
ülkenin ve milletin gündemini tartışmaya davet ediyoruz. Burada
Hükûmetin gündemindeki kanunları tartışıyoruz, aslında
milletin gündemindeki kanunları tartışmamız lazım.
Değerli
milletvekilleri, işin şakası bir yana, bakın, bugün önünüze
getirilen kanun, Tapu Kanunu. Bizim halkımızla, milletimizle,
ülkemizle hiç ilgisi yok. Yabancıların Türkiye'den arazi satın
almalarına dayalı bir kanunu getiriyorsunuz burada. Bu, milletin
gündemi değil, milletin umurunda değil. Milletin gündeminde çok
önemli konular var. Her gün koridorlarda sorunlarını anlatmak için
çırpınan insanlarla karşılaşıyoruz.
Bugün iki heyet geldi
bana; sizlere de gitmiştir. Bakın, bu atanamayan öğretmenler
meselesini, bütün konuşmamıza rağmen, istiskal ediyorsunuz,
dikkate almıyorsunuz. Hatta Sayın Bakan Mecbur muyuz sizi atamaya?
diye beyanlarda bulunuyor. Ama sayıları 100 bini, 150 bini, 200 bini
geçen atanamayan öğretmenler
Okutmuşsunuz. Okumuş olmanın
güvenciyle kendisine bir dünya kurmanın
hazırlığını yapmış bu insanları
öğretmen olarak bile atamıyorsunuz.
Bugün
yine bir başka şey: Her sene mayıs ayında yapılan
müracaatları bu sene, böyle, hızlıca nisan ayına
aldınız. Bu devlet memuru olma sınavının süresini
geçirenler Meclis koridorlarını dolduruyor. Yani Şunu, bu
süreyi biraz daha uzatın, neticede biz de müracaat edelim, ekmeğimizi
kazanalım, sınava girelim, kazanırsak biz de memur olalım.
diye uğraşan insanlar var, siyaset kurumu, özellikle iktidar partisi
çözüm üretmek sorumlusu olarak bunu dikkate almıyor.
Bir
başka şey: Değerli arkadaşlar, yine anlamakta
zorlanıyorum, bu üçüncü yargı paketiyle Meclis komisyonlarına
gelen İcra İflas Kanunundaki değişikliği Allah
aşkına niye bekletiyorsunuz? Yani insanların evinin,
eşyasının haczedilmesini önleyen, bizim de teklifimizin
olduğu, Hükûmetin de teklifinin olduğu bir kanun Adalet Komisyonunda
bekliyor. Niye bekletiyorsunuz? Yani bu bir yanlışsa bu
yanlışı düzeltmek noktasında bu Meclis bir çözüm üretmek
mecburiyetinde değil mi? Ama onu getirmiyorsunuz, yabancıların
ülkemizden toprak satın almasını burada
kanunlaştırıyorsunuz. Sizi milletime şikâyet ediyorum, sizi
Allaha şikâyet ediyorum. Bu değil buranın görevi, buranın
görevi bu milletin sorunlarına hukuk çözümü üretmek ama görüyorsunuz
işte, saat kaç oldu, hâlâ biz ne gündeme geçebiliyoruz ne de milletin
gündemini tartışabiliyoruz.
Bir
başka şey: Bu tutuklu milletvekillerinin sorunu benim değildir.
diyen Sayın Başbakanı insafa davet ediyorum. Bu sorun
Türkiyenin sorunu, bu sorun demokrasinin sorunu. Milletin iradesi bugün
tutuklu, haklarında daha hüküm yok, suçlu olup olmadıkları belli
değil ama bu insanları Kaçacaklar., Delilleri karartacaklar. gibi
gülünç bir iddiayla içeride tutuyorsunuz. Çözüm? Gelin beraber üretelim. Bu
sorun Meclisin sorunu, gelin birlikte üretelim.
Efendim,
teklif getirin. Getirdik teklifi, gelin bunu konuşalım, milletin
gündemi bu.
Değerli
arkadaşlar, bir başka şey: Şiddet bugün toplumda çok hâkim
bir unsur hâline geldi; kadın şiddet görüyor, öğretmen
şiddet görüyor, sağlık çalışanları şiddet
görüyor ve her gün televizyonları kaplıyor.
Bakın,
çok acı bir şey söyleyeyim: Biz bu sağlık
çalışanlarına şiddetin sebep ve sonuçlarının
incelenmesi için ocak ayında bir Meclis araştırması
önergesi verdik ve buraya gündeme getirdik, Gündeme alınsın,
üzerinde görüşülsün. dedik. Reddettiniz, reddettiniz arkadaş. Gaziantepte
bir doktor öldürüldü, sonra kendiniz de aynı araştırma
önergesini verdiniz, burada bir komisyon kurduk. Yani bu milletin
önceliklerini, milletin ihtiyaçlarını belirlemek acziyet midir? Niye
belirlenemiyor? Bunu muhalefet partisi söyleyince, doğruyu muhalefet
söyleyince, doğru, doğru olmaktan mı çıkıyor?
Şimdi, geldiniz, bu komisyonun kurulmasına karar verdiniz. Toplum
şiddetin altında kıvranıyor, öğretmen şiddet
görüyor, kamu çalışanı şiddet görüyor. Dün
bayramını kutladık ama hâlâ bir iş güvenliği
yasasını, işçinin can güvenliği yasasını
getiremedik buraya.
Arkadaşlar,
dolayısıyla ben tekrar söylüyorum: Milletin gündemini
tartışmak mecburiyetindeyiz, milletin gündemine öncelik vermek
mecburiyetindeyiz. Hükûmetin gündemine saygı duyuyorum ama bu Hükûmet bu
milletin hükûmeti, dolayısıyla bu milletin gündemini buraya getirmesi
lazım. Ama her hafta başı bir bakıyoruz ki bir yerlerden
bir talep geliyor; komisyonların gündemi değişiyor, Genel
Kurulun gündemi değişiyor ve burası, böyle, çocuk
oyuncağı gibi, gayriciddi
Yani bir yeri küçümsemek, birilerini ilzam
etmek için söylemiyorum ama bize yakışmaz bir tavır
içerisindeyiz.
Bu
sebeple bir başka işe daha dokunmam gerekiyor: Taşeron
işçileri. Sayın Bakanın ifadesiyle söylüyorum: Zulüm sistemi
diyor, zulüm, yani bu taşeron işçilerine uygulanan muamele zulüm
uygulaması. Özel güvenlik görevlilerinin can güvenlikleri tehlikede ama
uygulanan muamele zulüm. Dolayısıyla, bunları düzenlemek,
bunlarla ilgili hukuku kurmak buranın görevi; getirin, bunları
yapalım diyoruz.
Ayrıca,
dış politikadaki gelişmeler gerçekten dehşet verici. Geçen
hafta Sayın Bakanın buradaki beyan veya bilgi verme gayreti maalesef
burayı azarlama noktasına geldi ve ne bilgilendik ne bir ortak
akıl üretmek imkânımız oldu. Ama dış politika, iç
politikayı belirleyen bir temel faktör olarak bu Meclisin gündemine
maalesef gelmiyor ve konuşmuyoruz.
Dolayısıyla,
takdir sizin, hangi gündemi istiyorsanız onu konuşalım. Zaten,
Sayın Aydın, kendiniz çalıp kendiniz oynuyorsunuz. Muhalefet
varmış ne anlam, yokmuş ne anlam! Dolayısıyla,
gündeminiz size hayırlı olsun.
Biz her şeye
rağmen, bu anlayışınıza ret oyu vereceğiz,
aleyhte bir oy vereceğiz.
Hepinize saygılar
sunuyorum, teşekkür ederim. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Şandır.
Şimdi, Adalet ve
Kalkınma Partisi Grubu önerisi üzerinde, lehte olmak suretiyle,
Adıyaman Milletvekili Sayın Ahmet Aydın.
Buyurun Sayın
Aydın. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
AHMET AYDIN
(Adıyaman) Çok teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Sayın Başkan,
değerli milletvekili arkadaşlarım; ben de hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Tabii, biz bugün gündemi
getirmeden önce yine çok değerli muhalefet partilerinin grup başkan
vekilleriyle de görüştük Bugün şöyle bir gündemi
görüşeceğiz. diye, kendilerinin de bilgileri var.
Öncelikle ben şunu
ifade etmek isterim ki: Tabii, bu Parlamento hakikaten yüce bir parlamento ve
milletin bütün sorunlarının çözüm mercisi, çözüm yeridir. Biz de bu
bilinçle hareket ederek, milletin tüm sorunlarını burada çözmek
adına gündeme getiriyoruz ve gündemde de hep birlikte çalışarak
yasal düzenlemeleri yapıyoruz.
Dolayısıyla,
küçümsememek lazım değerli arkadaşlar. Gerçekten, milletin
gündeminde olan ne ise AK PARTİnin gündeminde olan da odur.
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) Yabancılara toprak satışı mı şu anda
gündem?
AHMET AYDIN (Devamla)
Bizim gündemimiz milletimizin gündemi, bizim rotamız milletin rotası.
Biz, milletin hedef gösterdiği noktalarda, sorunların olduğu
hususlarda çözüm ne ise o çözümü burada da yasalaştırmak suretiyle
yerine getiriyoruz.
Tabii, çok değerli Grup
Başkan Vekili arkadaşımız birtakım hususlardan
bahsetti. Birçoğunu aslında çözdük, birçoğunu da çözmeye gayret
ediyoruz. Bakın, komisyon gündemleri dolu. Adalet Komisyonundan bahsetti.
Şu anda Adalet Komisyonu bir taraftan görüşüyor, başka komisyonlar
görüşüyor, burada Genel Kurul çalışıyor ve biz hem
komisyonlarımızı hem de bu yüce Meclisi yine milletin kendisine,
emrine amade ettik ve bu millet adına hem komisyondaki
arkadaşlarımız hem burada çalışan milletvekili
arkadaşlarımız gece gündüz demeden çalışmaya devam
ediyorlar.
Bu manada da biz, tabii, çalışma
saatleri bu hafta 20.00de bitiyordu, Yetmez. dedik. Niye Yetmez. dedik?
Bu sorunları çözmek adına daha çok çalışalım.
diyoruz. Dolayısıyla, Bugün 23.00e kadar çalışalım,
yarın gündemimizdeki kanunları bitirene kadar
çalışalım. dedik ve bu manada da değerli arkadaşlar,
çalışma sürelerini de artırıyoruz çünkü, zira, dün 1
Mayıs nedeniyle resmî tatildi ve Meclisi çalıştıramadık.
Ben, bu vesileyle, tekrardan tüm işçi, emekçi, çalışan kardeşlerimizin
bayramını tebrik ediyorum. İnşallah, daha iyi
çalışma şartları içerisinde olması adına,
onların da gündemindeki hususları çözmek adına, yine bu
Parlamento hareket edecektir, hareket etmeye de devam ediyor.
Tabii,
İcra ve İflas Yasasından bahsedildi. Bugün, şu anda,
Adalet Komisyonunda, alt komisyonda görüşülmeye devam eden çok ciddi bir
yargı paketi var. Bir taraftan demokratikleşme adına çok
esaslı düzenlemeler getiriyor, bir taraftan da hep şikâyet ettiğimiz,
yargının hızlı çalışamaması olayı
noktasında ciddi çözümler getiriyor. Yargıyı daha
hızlandırmak adına, demokratik manada çok esaslı
düzenlemelerin olduğu bir yargı paketi ve bu paket, geçici maddelerle
birlikte yaklaşık 100 maddeyi bulabilecek olan bir paket ve burada
sadece İcra ve İflas yok, ceza mevzuatında esaslı
değişiklikler getiriyor, yine aynı şekilde, idari
yargıda esaslı değişiklikler getiriyor. Çok çeşitli
kanunlarda birden esaslı değişiklikler getiriyor ve çok
geniş kapsamlı bir paket ve dolayısıyla, bir
kısmını ayırıp görüşmek mümkün olmuyor.
Dolayısıyla, bu paketi, demokratik olan bu paketi, yargıyı
hızlandıracak olan bu paketi, bir bütün olarak inşallah
önümüzdeki günlerde Adalet Komisyonundan geçtikten sonra, en kısa zamanda
yine Genel Kurulda huzurlarınıza getireceğiz. Hem
yargımızın daha hızlı çalışması, daha
güçlü bir şekilde çalışması ve daha demokratik bir Türkiye
açısından da çok esaslı değişiklikler olacak.
Yine,
komisyonlarımızda, diğer komisyonlarımızda da bekleyen
birçok önemli husus var. Onlar da çalışılıyor, onlar da
komisyon aşamasını bitirdikten sonra burada, Genel Kurulda hep
birlikte çalışacağız.
Değerli
arkadaşlar, tabii ki dedik ya bizim sorunumuz milletin sorunu, milletin
sorunu neyse bizim sorunumuz aynı sorundur ve milletin gündeminde olan
hususları burada el birliğiyle çözmek durumundayız. Bakın,
bugün tabii, kısmen bahsetti- Tapu ve Kadastro Kanununda bir
değişiklik öngören bir yasa tasarısını
görüşeceğiz. Bu yasa tasarısını 23.00e kadar
bitirebilir isek bitecek, olmadı yarın. Yarın, en nihayetinde, o
kanunla birlikte, Eskişehirin 2013 Türk Dünyası Kültür Başkenti
yapılması hakkında bir kanun tasarısı var ki bunda da
yine muhalefet partileriyle de bir uzlaşı var, bu konuda da bir sorun
yok.
Tapu Kanunuyla
alakalı olarak da sanki ülke toprakları peşkeş
çekiliyormuş gibi bir algı oluşturulmaya
çalışılıyor, bu çok yanlış bir algıdır.
Bakın, değerli arkadaşlar, 1934ten 2006ya kadar -ta 34te
başlamış- yabancı uyruklu kişilerin Türkiyede mülk
edinmesiyle ilgili zaten mevcut düzenleme var; böyle bir şey var, yeni
icat etmiyoruz bunu. 1934ten 2006ya kadar 30 hektara kadar var ve 30
hektardan sonra da hükûmetin izniyle limitsiz bir şekilde
artırabiliyorsunuz; 60, 70, 80.
OKTAY ÖZTÜRK (Erzurum)
Anayasa Mahkemesi iptal etmiş ama.
AHMET AYDIN (Devamla)
2006ya kadar böyle, 2006da 2,5 hektara düşürüyoruz. Şimdi, tabii ki
ülke menfaatlerinin gerektirdiği hususlarda, yine aynı şekilde,
burada esaslı değişiklikler öngören birtakım hususlar
getiriyoruz ki bunu da Bakanlar Kuruluyla sınırlıyoruz,
artık limitsiz de olmayacak.
Yine, yabancı
uyruklu, yabancı sermayeli tüzel kişilerle alakalı düzenlemeler
var. Anayasa Mahkememizin iptal ettiği bir hususu yeniden burada
düzenliyoruz. Birçok hususu burada düzenleyeceğiz ve tapu sicilinin de
düzenli tutulması adına, yine, mirasçılık belgesi
verilmesiyle ilgili esaslı değişiklikler var.
Aynı şekilde,
Eskişehir gerçekten hepimiz için önemli olan bir kültür sanat
şehridir aynı zamanda ve Eskişehir ilimizin 2013 Türk Dünyası
Kültür Başkenti yapılmasını arzu ediyoruz, bu önemli bir
şeydir. Tüm Eskişehirlilere de şimdiden hayırlı olsun
diyorum, tebrik ediyorum, gerçekten çok önemli bir husus. Eskişehirimiz
adına da güzel bir kanun tasarısını, üzerinde uzlaştığımız
bu tasarıyı da hep birlikte inşallah geçireceğiz.
Değerli
arkadaşlar, şundan emin olun: Milletin sorunu ne ise AK
PARTİnin sorunu odur. Milletin gündemi ne ise bizim gündemimiz odur.
Rotamız milletin rotasıdır. Başkaları başka
yerleri rota edinebilir ama biz milletin rotasından, milletin çizmiş
olduğu istikametten şaşmadık,
şaşmayacağız.
Tekrar, grup önerimizin
lehinde olduğumu ifade ediyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Teşekkür ediyorum.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Aydın.
Adalet ve Kalkınma
Partisi Grubu önerisi üzerinde, aleyhte olmak suretiyle, Balıkesir
Milletvekili Sayın Namık Havutça.
Buyurun Sayın
Havutça. (CHP sıralarından alkışlar)
NAMIK HAVUTÇA
(Balıkesir) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; AKP grup
önerisi aleyhinde söz aldım. Grubum adına hepinizi sevgiyle,
saygıyla selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlarım, Sayın AKP Sözcüsü arkadaşım Biz
milletin gündeminde olan konuları gündeme getiriyoruz. diyor ama biz
aynı düşüncede değiliz. Türkiye'nin gündeminde yabancılara
mülk satışıyla ilgili halkımızın bir talebi yok.
Şu anda Türk halkının talebi, dün 1 Mayısta
İstanbulda, Ankarada alanlarda toplumu ayrıştırmaya
yönelik izlediğiniz, ücretlilerin, memurların,
çalışanların haklarını gasbeden
politikalarınıza karşı bir talep var;
halkımızın talebi bu.
Bakın, 12 Eylül
1980de Türkiye'nin nüfusu 42 milyon, sendikalı işçi
sayımız 5 milyon 700 bin. Türkiye'nin nüfusu, 2012, 72 milyon,
sendikalı işçi sayımız sadece 560 bin değerli AKPli
arkadaşlarım. Türkiye sizin politikalarınızla, o
şikâyet ettiğiniz, 12 Eylül ürünü dediğiniz Anayasayla ilgili hangi
Darbe anayasasını şikâyet ediyorsunuz ama onun meyvelerinden
yemeye de devam ediyorsunuz. Türk halkının gündeminde bunlar var.
Bakın, Türk
halkının gündeminde işsizlik var, Türk halkının
gündeminde yoksulluk var. Öğretmenlerin gündeminde, yoksulluk
sınırın altında, açlık sınırında
alınan ücretler var. Atanamayan öğretmenlerimiz intihar ediyor
yollarda, her gün bunun şeyleri var. Bu ıstırabı duyuyor
musunuz değerli arkadaşlar?
Türkiye'nin gündeminde,
yabancılara mülk satışı aklının kenarından
bile geçmiyor. Siz hangi milletin gündeminden bahsediyorsunuz? Sizin gündeminiz
şu: Plan Bütçe Komisyonunda görüşülürken burada ifade ettik, sizin
gündeminizde şu anda Türkiye'nin rekor düzeydeki -cumhuriyet tarihinin
rekoru- 300 milyar dolar cari açığı var. Sizin derdiniz, Maliye
Bakanının derdi cari açığı kapatmak. Siz hangi
gündemden bahsediyorsunuz?
Çiftçiler dünyanın
en pahalı mazotunu kullanıyor. Az önce çeltik üreticileri Gönenden
arıyor, geçen yıl DSİnin kanallarından
kullandıkları su dönüm başına 27,5 lira, şu
anda DSİnin belirlediği rakam 130 Türk lirası.
Değerli
arkadaşlarım, siz hangi gündemden bahsediyorsunuz? Köylü bitti,
perişan. Tarım Bakanımız kalkmış, dünyanın
bir başka yerinde ucuz mısır arıyor, ucuz çeltik
arıyor, ucuz buğday arıyor. Ya, sen bu ülkenin Tarım
Bakanı mısın, sen dışarıdan ithalat bakanı
mısın, sen kimsin? Böyle bir politika olur mu? Köylü bitmiş,
perişan vaziyette, çeltik üreticisi tarlasına gidecek mazotu
koyamıyor traktörüne, traktörünü satıyor, haczedilmiş -az önce
arkadaşımız rakamları verdi- perişan hâle gelmiş,
sen gelmişsin bize yabancılara mülk satışının
milletin gündemi olduğunu söylüyorsun. Sen kimi kandırıyorsun?
Burada milleti kandıramazsın.
AHMET
AYDIN (Adıyaman) Milleti kimse kandıramaz.
NAMIK
HAVUTÇA (Devamla) Yabancılara mülk satışı büyük
sermayenin size dayattığı bir dayatmadır. Siz hangi
milletin gündeminden bahsediyorsunuz? (CHP sıralarından alkışlar)
Dayatıyorlar size, işte 300 milyar dolar açığınız
var, onu dayatıyorlar size. Siz kimi kandırıyorsunuz?
Bakın
değerli arkadaşlarım, AKP lideri, sık sık ve zaman
zaman, Sayın Tayyip Erdoğan, CHPyi ve CHP dönemlerini
karalıyor, karalarken de şu ifadeleri kullanıyor: CHPnin tek
parti diktatörlüğünde ne yapıldı Allah aşkına? diyor.
CHPye soruyorum, yahu senin bu memlekete dikili bir ağacın var
mı? Bu cibilliyetsiz partinin bu ülkeye hiçbir katkısı
olmamıştır. diyor. CHP İktidarında şu ülkede
bir taş üstüne taş konuldu mu? diyor. Biz bu CHPnin
cemaziyelevvelini de biliriz, hiçbir eserleri, emekleri yoktur. diyor. Hatta
bazen de hakarete varan bir çizgide Eşek ölür kalır semeri, insan
ölür kalır eseri. diyor ve bize atfen, CHPye atfen, kamuoyunun önünde
bize bunları söylüyor.
Değerli
arkadaşlarım, bakın, buradan CHPnin büyük kurucusu, bu ülkenin
kurucusu, ulusal bağımsızlık mücadelemizin önderi,
eşsiz kahraman Atatürk döneminde ve o İnönü döneminde eğer bu
ülkeye çakılan çiviler olmasaydı şu anda Türkiye, Anadolu falan
yerinde olmazdı. Siz hangi çividen bahsediyorsunuz?
Bakın,
hemen sayayım, bir çırpıda: CHP döneminde, Atatürk ve İnönü
döneminde
1923 ve 1950 arasını biz, Cumhuriyet Halk Partisi
yönetmiş. Hani
o AKPli sözcü arkadaşlarımız ikide birde Saltanat kalktı
ama saltanatçı anlayış devam etti. falan diyor ve bizi de
Suriyedeki Baas Partisiyle ilişkilendiriyor. Şimdi, dünyanın
hangi diktatör ülkesinde, 1950 yılında, serbest, eşit ve özgür
seçimlerle kendi iktidarını bir başka iktidara devreden bir
diktatör var mı dünyada? Böyle bir diktatörlük var mı
arkadaşlar?
Yaptıklarına
gelince: Eğer AKPnin bugün sata sata bitiremediği ne varsa
Türkiyede biz yaptık, Cumhuriyet Halk Partisi yaptı. 1950ye kadar
bu ülkeyi biz yönettik. 1950den sonra da sadece sosyal demokratlar, elli
yıllık, 1950den çok partili sisteme geçtikten sonra elli
yıllık süreçte Türkiyeyi az böyle, kenarından köşesinden
iki ya da iki buçuk yıl yönettik biz. Eğer bugün Türkiyede demokrasi
eksik ve aksaksa, eğer Türkiyenin ekonomisi 19 defa IMFye teslim
edildiyse, bu ülkede 40 bin yurttaşımızı Türk-Kürt
çatışmalarında kaybettiysek, bu ülkede demokrasi en ağır
darbeleri yediyse bunda CHPnin hiçbir sorumluluğu yok. Bu ülkeyi 1950den
beri siz ve sizin gibi, sizin anlayışınızda insanlar
yönetti. Uğur Mumcu sizin döneminizde öldürüldü, Ahmet Taner
Kışlalı o dönemde öldürüldü. Hangi demokrasiden bahsediyorsunuz?
AHMET AYDIN
(Adıyaman) - İnanıyor musun söylediklerine?
NAMIK HAVUTÇA (Devamla)
- Bakın yaptıklarına, bu dönemde siyaseten
yaptıklarımızı söylemiyorum, ekonomik olarak söylüyorum:
1924, Devlet Demiryolları kuruldu; 1924, Türkiye İş Bankası
kuruldu; 1924, Türkiye Cumhuriyeti ilk madenî parayı çıkardı;
1925, Adana Mensucat Fabrikası kuruldu; 1925, ilk cumhuriyet
altını basıldı; 1925, şeker fabrikaları kuruldu;
1926, Eskişehir Uçak Bakım Fabrikası kuruldu; 1928, Anadolu
Demiryolu Şirketi kuruldu; 1928, Ankara Çimento Fabrikası
açıldı; 1928, Malatya Elektrik Santrali açıldı; 1929,
Haydarpaşa Limanı alındı; Paşabahçe Fabrikası
kuruldu; 1931, Tekel Genel Müdürlüğü kuruldu; Türkiye Cumhuriyet Merkez
Bankası kuruldu; Devlet Sanayi Odası, İzmir Rıhtım,
Eskişehir Şeker, Sümerbank, Hava Yolları, Halk Bankası, Selüloz
Fabrikası, Etibank, Türkiye şeker fabrikaları, İzmir
kâğıt fabrikaları, SEKA, Ziraat Bankası, yani ne varsa, o
kadar çok ki listeler çok, sayamıyorum.
Bakın,
bunların hepsi Türkiye Cumhuriyetinde Cumhuriyet Halk Partisi
İktidarı döneminde yapıldı. Biz, o Büyük Atatürkün ve
İnönünün bize bıraktığı bu onurlu, şerefli
defterle övünüyoruz, gurur duyuyoruz ve her platformda İyi ki
varsınız. diyoruz. Bizim mirasımız bu, sizin
mirasınız. Sizleri de bizim gibi görüyoruz aslında, siz de
hepimiz aynı ülkenin, aynı büyük çınarın kolları ve
dallarıyız ama bu ülkeyi...
Sayın Başbakan
soruyor: Siz kimsiniz? diyor. Biz buyuz işte arkadaşlar. Siz
kimsiniz peki, kimin mirasçısı? Millî görüşün sahibi
Erbakanın çocukları ne yapıyor şu anda? O, gizli
kasalarına giren, mercimek davasından giren paranın
mahkemeleşmesini yapıyor. Biz ne yapıyoruz? Biz, Büyük
Atatürkün miras olarak bıraktığı mirası
halkımızın onuru ve onurlu sayfalarında göğsümüzde
altın bir madalya olarak taşıyoruz ve taşımaya da
devam edeceğiz. (CHP sıralarından alkışlar) Siz de
taşıyın.
AKPli arkadaşlara
tavsiyemiz: Yabancılara mülk satışı, toprak
satışı Türk halkının gündeminde yok değerli
arkadaşlar.
Bakın, biz bu
ülkede hepimiz aynı sosyal sınıfların
insanlarıyız. Hepimiz köylerimizden çiftçi çocuğu,
sığırtmaç çocuğu bu ülkede, bu ülkenin onurlu
Parlamentosunda onurla görev yapıyorsak Büyük Atatürk ve İnönü
sayesinde, ulusal kurtuluş mücadelemizin, cumhuriyetimizin o değerli
insanları sayesinde, bize bıraktıkları siyasal miras sayesinde
yapıyoruz. Aksi hâlde -burada ne Mehmet Metiner arkadaşım-
hiçbirimiz bu Parlamentonun sıralarında olamazdık. Eğer
Türkiyede eksik de olsa, aksak da olsa 56 İslam ülkesi arasında
demokrasiyi yaşayan tek bir ülke olarak varsak Büyük Önderimiz sayesinde
ve demokrasiyi buraya taşıyanlar sayesindedir. O nedenle biz diyoruz
ki: Yabancılara toprak satışını, bu yasayı
çıkarmayın. Gelin, vatan namustur, toprak namustur, bu ülkenin oluk
oluk kan akıtarak Sakaryada, Dumlupınarda, Çanakkalede, her
tarafta, Sevr haritasını yırtarak, Lozanla ulusal
bağımsızlık mücadelesiyle onurlu Türkiye Cumhuriyetini
kuran bir insan olarak, hepimiz bunun mirasçıları olarak gelin, bu
yasayı geri çekin, halkın gündemine dönelim.
Hepinizi
sevgiyle, saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Havutça.
Adalet
ve Kalkınma Partisi Grubu önerisi üzerindeki konuşmalar
tamamlanmıştır.
Şimdi,
öneriyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Öneri
kabul edilmiştir.
Sayın
milletvekilleri, gündemin Seçim kısmına geçiyoruz.
VIII.- SEÇİMLER
A) Komisyonlara Üye Seçimi
1.- (10/236,
237, 238, 239) esas numaralı Meclis Araştırması Komisyonuna
üye seçimi
BAŞKAN
Ülkemizde demokrasiye müdahale eden tüm darbe ve muhtıralar ile demokrasiyi
işlevsiz kılan diğer bütün girişim ve süreçlerin tüm boyutları
ile araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla kurulan (10/236, 237, 238, 239) esas numaralı Meclis
Araştırması Komisyonu üyeliklerine siyasi parti gruplarınca
gösterilen adayların listesi bastırılıp sayın üyelere
dağıtılmıştır.
Şimdi,
listeyi okutup oylarınıza sunacağım.
Adı Soyadı Seçim
Çevresi
AK Parti (10)
Mehmet Naci
Bostancı Amasya
İdris Şahin Çankırı
Cengiz Yavilioğlu Erzurum
Nimet Baş İstanbul
Feyzullah
Kıyıklık İstanbul
Mustafa Şentop İstanbul
Şirin Ünal İstanbul
Yaşar Karayel Kayseri
İdris Bal Kütahya
Selçuk Özdağ Manisa
CHP(4)
Ahmet Toptaş Afyonkarahisar
Mehmet Şeker Gaziantep
Süleyman Çelebi İstanbul
Ali Rıza Öztürk Mersin
MHP (2)
Özcan Yeniçeri Ankara
Atila Kaya İstanbul
BDP (1)
Sırrı Süreyya Önder İstanbul
BAŞKAN
Listeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Şimdi, Meclis
Araştırması Komisyonuna seçilmiş bulunan sayın
üyelerin, 2/5/2012 Çarşamba günü yani bugün saat 18.00de Ana Bina 2 no.lu
kapı girişi, B 1inci kat, 475 no.lu salonda toplanarak
Başkan, Başkan Vekili, Sözcü
ve Kâtip seçimini yapmalarını rica ediyorum. Komisyonun toplantı
yer ve saati ayrıca plazma ekranda ilan edilmiştir.
Sayın
milletvekilleri, alınan karar gereğince sözlü soru önergelerini
görüşmüyor, gündemin Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan
Gelen Diğer İşler kısmına geçiyoruz.
1'inci
sırada yer alan, Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri
İstanbul Milletvekili Ayşe Nur Bahçekapılı, Kayseri
Milletvekili Mustafa Elitaş, Giresun Milletvekili Nurettin Canikli,
Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünal ve Adıyaman Milletvekili Ahmet
Aydın'ın; Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde
Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük Teklifi ile
Tunceli Milletvekili Kamer Genç'in; Türkiye Büyük Millet Meclisi
İçtüzüğünün Bir Maddesinin Değiştirilmesi Hakkında
İçtüzük Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporu'nun görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup
Başkanvekilleri İstanbul Milletvekili Ayşe Nur Bahçekapılı,
Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş, Giresun Milletvekili Nurettin
Canikli, Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünal ve Adıyaman
Milletvekili Ahmet Aydın'ın; Türkiye Büyük Millet Meclisi
İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair
İçtüzük Teklifi ile Tunceli Milletvekili Kamer Genç'in; Türkiye Büyük
Millet Meclisi İçtüzüğünün Bir Maddesinin Değiştirilmesi
Hakkında İçtüzük Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporu (2/242, 2/80)
(S. Sayısı: 156)
BAŞKAN
- Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
2'nci
sırada yer alan, Afet Riski Altındaki Alanların
Dönüştürülmesi Hakkında Kanun Tasarısı ile
Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu
Raporu'nun görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
2.- Afet Riski
Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun
Tasarısı ile Bayındırlık, İmar,
Ulaştırma ve Turizm Komisyonu Raporu (1/569) (S. Sayısı:
180)
BAŞKAN
Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
3üncü
sırada yer alan, Tapu Kanunu ve Kadastro Kanununda Değişiklik
Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısı ile
Bartın Milletvekili Yılmaz Tunçun; 3402 Sayılı Kadastro
Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun
Teklifi ve Adalet Komisyonu Raporunun görüşmelerine
başlayacağız.
3.- Tapu
Kanunu ve Kadastro Kanununda Değişiklik Yapılmasına
İlişkin Kanun Tasarısı ile Bartın Milletvekili Yılmaz
Tunç'un; 3402 Sayılı Kadastro Kanununda Değişiklik
Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi ve Adalet Komisyonu
Raporu (1/557, 2/267) (S. Sayısı: 228) (x)
BAŞKAN Komisyon? Yerinde.
Hükûmet? Yerinde.
Komisyon raporu 228 sıra sayısıyla
bastırılıp dağıtılmıştır.
Tasarının tümü üzerinde söz isteyen, gruplar
adına, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Alim Işık,
Kütahya Milletvekili.
Buyurun Sayın Işık. (MHP
sıralarından alkışlar)
Süreniz yirmi dakika.
MHP GRUBU ADINA ALİM IŞIK (Kütahya)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; öncelikle yüce Meclisi
saygıyla selamlıyorum.
Görüşülmekte olan 228 sıra sayılı
Tapu Kanunu ve Kadastro Kanununda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Tasarısı hakkında Milliyetçi Hareket Partisi Grubu
adına söz aldım.
Başta
Böyle bir kanuna kısa süre içerisinde neden ihtiyaç duyuldu? bu soruyu
Sayın Bakana sormakla başlayacağım konuşmama çünkü en
son Adalet ve Kalkınma Partisi hükûmetleri döneminde 2008 yılı
Temmuz ayında böyle bir düzenleme yapılmış ve o
düzenlemenin ardından
yabancıların Türkiyeden mülk edinmesine dair yüz ölçümünün
binde 5yle sınırlanan hüküm ilçe merkezlerinde yüz ölçümün ve
nazım imar planlarının yüzde 10una çıkarılarak ciddi
bir patlama yaşanmıştı.
Yabancılara
mülk satışıyla ilgili 5 Mayıs 2009 tarihinde yine
tarafımdan yapılan bir gündem dışı konuşmayla
konunun vahameti yüce Meclisin bilgilerine sunulmuş ve onun ardından
da zamanın Bayındırlık ve İskan Bakanı Sayın
Mustafa Demir tarafından yaptığım konuşmaya cevaben
Hükûmet adına verilen değerlendirmelerden birkaç paragrafı
sizlerle paylaşmak istiyorum. O gün yaptığım konuşmada
da ifade ettiğim gibi, yabancıların taşınmaz
edinmesini sağlayan yasal düzenlemeleri kısaca özetleyerek, 1924
yılında 442 sayılı Köy Kanununun 87nci maddesiyle
yabancı gerçek ve tüzel kişilerin köylerde taşınmaz
edinmesinin yasaklandığını ifade etmiştim. 1934
yılında bugünkü anlamda taşınmaz edinmeyi sağlayan ilk
düzenleme 2644 sayılı Tapu Kanunuyla yabancıların en fazla
30 hektara kadar araziye sahip olabilmelerinin önü açılmış, 1984
ve 1986 yıllarında o günkü Anavatan İktidarı
tarafından çıkarılan ve taşınmaz edinmede
karşılıklılık ilkesini kaldıran kanunlar Anayasa
Mahkemesinin ilgili kararlarıyla iptal edilmiştir yani ilk kez 84 ve
86 yıllarında karşılıklılık ilkesinin
kaldırıldığı düzenleme Türkiyenin gündemine o gün
gelmiş ama Anayasa Mahkemesi bu düzenlemeleri Anayasaya aykırı
bulduğu ve karşılıklılık ilkesinin
uluslararası hukukta zedelendiği göz önüne alınarak iptal
edilmiştir.
Bundan
sonra uzun süre bu konuyla ilgili bir değişiklik
yapılmamış ama Adalet ve Kalkınma Partisi İktidarının
2002 yılı seçimlerinin arkasından tek başına
Türkiyeyi yönetmeye başlamasıyla hemen yine benzer düzenleme kamuoyunun
gündemine getirilmiş ve bu dönemde, 2003 yılında 4875 ve 4916
sayılı kanunlarla yabancı yatırımcılara ait
gerçek ve tüzel kişilerin Türkiyede taşınmaz edinmesi serbest
bırakılmış, 442 sayılı Köy Kanununun 87nci
maddesiyle, Tapu Kanununun en fazla
2005
yılından bu yana yine bazı girişimlerde bulunulmuş
ancak Anayasa Mahkemesi bir türlü aşılamamıştır.
Son
olarak, 3 Temmuz 2008 tarih ve 5782 sayılı Kanunla, yabancı
uyruklu gerçek kişilerin merkez ilçe ve ilçeler bazında uygulama imar
planı ve mevzi imar planı sınırları içerisinde kalan
toplam alanların yüz ölçümünün yüzde 10una kadar kısmında
taşınmaz edinebilmeleri ve tüzel kişiliğe sahip
şirketlerin taşınmaz mülkiyeti edinebilmelerine imkân
tanınmıştır. Bu düzenleme hâlen yürürlükteki düzenlemedir.
Şimdi,
2008 yılındaki bu düzenlemenin ardından, özellikle turizm
bölgeleri başta olmak üzere ülkemizin kıyı kesimlerinde çok
ciddi taşınmaz satışları yapılmış ve
yapılan bu satışlar sonunda ülkemizin önemli bir bölümü
yabancı gerçek ve tüzel kişilerin mülkiyetine geçirilmiştir.
Değerli
milletvekilleri, yine o dönem itibarıyla resmî dönemin
Bayındırlık ve İskan Bakanı Sayın Faruk
Nafız Özakın konuya ilişkin önergelerimize verdiği
yazılı cevaplardaki verileri dikkate alarak sizlerle bu satışların
miktarını paylaşmak istiyorum. 31/3/2009 tarihi itibarıyla
o güne kadar gerçekleşen toplam 44 milyon 479 bin 191 metrekarelik
taşınmaz satışının yüzde 76sı Adalet ve
Kalkınma Partisi hükûmetleri döneminde gerçekleşmiş yani
2003-2009 döneminde gerçekleşmiştir. Her ne kadar cumhuriyet
tarihinden beri yabancılara satışın mümkün olduğu ve
30 hektara kadar
Biraz önce de Sayın Adalet ve Kalkınma Partisi Grup
Başkan Vekili tarafından bu kürsüde dile getirildiği gibi
Herkese açık oldu, daha sonra Hükûmetimiz döneminde bu 2,5 hektara
düşürüldü, dolayısıyla şimdi eskisini yeni getiriyoruz.
gibi son derece mülayim gerekçelerle bu kanun sunulmaya
çalışılsa da gerçekler göstermiştir ki Adalet ve
Kalkınma Partisi hükûmetleri döneminde -2009 yılı
itibarıyla söylüyorum- yapılan satışların
yaklaşık yüzde 80i o dönemlere rastlamaktadır, geriye kalan
yüzde 20si ondan önceki seksen dört yıllık cumhuriyet tarihine
aittir, şimdi bu tespiti bir yapmamız lazım. Daha sonraki
dönemde yani 2008 yılında yapılan satışların,
düzenlemenin arkasından gerçekleşen satışlara
bakıldığında, tasarıyla ilgili muhalefet
şerhlerinde de yer aldığı gibi özellikle 2002-2011 -2012
hariçtir- yılları arasında yabancı gerçek ve tüzel
kişilere yapılan toplam 136 milyon 527 bin 787 metrekarelik
satış dikkate alındığında bugüne kadar
yapılmış olan söz konusu satışların yüzde 90a
yakını Adalet ve Kalkınma Partisi hükûmetleri döneminde
olmuştur. Bu konuyla ilgili dönemin bakanlarına ve bugünkü Maliye
Bakanı da dâhil olmak üzere, Yabancı gerçek ve tüzel kişilere
yapılan satışlardan Türkiye Cumhuriyeti hazinesi ne kadar para
elde etmiştir? diye sorduğumuzda hiçbir cevap
alınamamıştır değerli milletvekilleri. Bunu saklamakta
ne hikmet vardır, bir türlü anlayamıyoruz.
Buradan
soruyorum: Sayın Bakanım, son veriler nedir? Cumhuriyet tarihi
boyunca yabancı gerçek ve tüzel kişilere satılmış tüm
taşınmazların bugün tarihi itibarıyla yüce Meclise
bilgilerini verirseniz çok memnun oluruz.
İkincisi:
Maliye Bakanlığı bazı verileri size gönderiyor, diyor ki:
Bu konuda elde edilen gelirler, ilgili bakanlıktan ancak
öğrenilebilir. Şimdi size bir kez daha soruyorum: Bugüne kadar,
özellikle Adalet ve Kalkınma Partisi hükûmetleri döneminde yabancı
gerçek ve tüzel kişilere yapılan satışlardan Türkiye
Cumhuriyeti devletinin hazinesine ne kadar para girmiştir? Bu paralar
nerelerde harcanmıştır? Bu konuda yüce Meclisi bilgilendirmenizi
özellikle istirham ediyorum.
Şimdi,
bu kanuna neden ihtiyaç duyuldu? Geçmiş on yıllık dönemde elde
edilen bu paralar demek ki yetmedi ki, şimdi, bu yüzde 10 yüz ölçümü
sınırlaması kaldırılıyor. En önemlisi de mütekabiliyet
esasına dayalı olan, bizim vatandaşlarımızın da
başka ülkelerdeki taşınmaz edinimini sınırlayan bir
düzenleme getiriliyor. Şimdi, siz, yabancıların Türkiyede mülk
edinmesiyle ilgili mevcut düzenlemeyi kaldırır, buradaki
karşılıklılık ilkesini yok ederseniz artık cebine
parayı koyan
Tarım arazisi, sit alanı, turizm alanı hiç
fark etmiyor, Bastır parayı al mülkü. şekline
dönüştürdüğünüz bu düzenlemeyle, bu ülkede yaşayan 75 milyonun
hakkını birilerine satamazsınız.
Sayın
Bakanım, mevcut Kanunun, 2644 sayılı Tapu Kanununun 35inci
maddesi, 2003 ve 2005 yılındaki değişikliklerden sonra,
sizin de çok iyi bildiğiniz gibi, yabancı uyruklu gerçek kişiler
karşılıklı olmak ve kanuni sınırlamalara uyulmak
kaydıyla toplam yüz ölçümü 2,5 hektarı geçemeyecek şekilde
sınırlandırma getirmiştir. Şimdi, siz, getirilen bu
tasarısıyla, karşılıklı olmak ilkesini ortadan
kaldırıyorsunuz, 2,5 hektarı da 30 hektara kadar
çıkarıyorsunuz, ayrıca Bakanlar Kuruluna da yetki veriyorsunuz,
60 hektara kadar yani 600 dönüme kadar, bir başka deyişle 600 bin
metrekareye kadar bir kişiye Türkiye toprakları üzerinden mülk edinme
hakkı veriyorsunuz. Bunun gerekçesini lütfen bize
açıklayınız.
Şimdi,
size hangi uluslararası güçler, şirketler, oluşumlar Şu
kıyı bölgelerinde yüzde 10 sınırına dayandık,
mevcut Kanundaki
Şimdi,
o günkü Sayın Bakan -kendisinin şahsiyetine ve kişiliğine,
devlet adamlığına saygım sonsuzdur- Mustafa Demir Bey,
bizim konuyu bu şekilde gündeme getirmemizin ardından bazı
açıklamalarda bulunmuş ve demiştir ki: Biz, Adalet ve Kalkınma
Partisi hükûmetleri döneminde getirilen değişikliklerle ülkeyi
başkalarına pazarlayan bir anlayışı kesinlikle kabul
etmiyoruz. Yaptığımız düzenlemelerde şu esasları
getirdik: Karşılıklı olmak ve yine kanuni
sınırlamalara uyulmak kaydıyla, yabancı uyruklu gerçek
kişilerin ülke genelinde edinebileceği taşınmaz miktarını
2,5 hektara düşürdük. İki: Yabancı uyruklu gerçek kişiler
sadece imar planı olan yerlerde, konut ve iş yeri olarak ayrılan
alanlarda taşınmaz mal edinebilmektedirler. Yani imar planının
dışında taşınmaz mal edinemiyorlar. Bunu Sayın
Bakan söylüyor, bu düzenlemelerle, kendilerinin yaptığı
düzenlemelerle bunu sağladığını söylüyor ama
şimdi, aynı Bakanın bağlı bulunduğu partinin yeni
Hükûmetinin yeni bakanları Bakanlar Kuruluna yetki verin, biz bu
yaptığımız değişiklikten duyduğumuz
pişmanlığı ortadan kaldıralım. diyorlar.
Bunun
bir izahı var mı Sayın Bakan? Şimdi, aynı Hükûmetin
Bakanı Biz, bu düzenlemelerle Türkiye'de bazı şeyleri garanti
altına aldık. diyor. Saygı duyuyorum. En azından
şimdiye kadar bazı şeylerin önüne geçilmiştir ama
şimdi, siz, bu düzenlemeyle, Dışişleri Bakanının
görüşüne dâhi gerek duymadan, Hükûmet tasarısı olarak gelen
düzenlemede bir iki bakanlığın görüşüne dayanarak
sınırsız mülk edinmeye imkân tanıyan düzenleme
getiriyorsunuz. Komisyonda, iktidar partisine muhalefet partilerinin çok
aşırı tepkisini dikkate alarak bu birkaç
bakanlığı Bakanlar Kuruluna dönüştürüyorsunuz.
Değerli
Bakanım, eğer siz bu ülkenin bir evladıysanız
-inanıyorum, hassasiyetinize de güveniyorum- bu düzenlemeden vazgeçiniz.
Böyle bir düzenlemeyi sizin vicdanınızın kabul etmesi mümkün
değildir.
Şimdi,
kişiler, sınırsız,
Sayın
Bakan yine devam ediyor: Kendi ülkelerinin kanunlarına göre kurulan tüzel
kişiliğe sahip ticaret şirketleri ancak özel kanun hükümleri
çerçevesinde taşınmaz mülkiyeti ve taşınmazlar üzerinde sınırlı
ayni hak edinebiliyorlar. diye övünüyor ama şimdi siz
yaptığınız bu düzenlemelerle -36ncı madde ve 35inci
maddedeki yeni düzenlemelerle- yabancı ortaklı şirketlerin yüzde
50nin üzerindeki pay sahibi olanlarının tamamının,
istenilir şekilde yine yukarıdaki sınırlamalar içerisinde
olmak kaydıyla mülk edinmesine imkân tanıyorsunuz.
Ne
çabuk değişti üç buçuk yılda bu fikriniz? Geçen dönem böyleydi,
şimdi getirdiniz bunları, yeniden bu düzenlemeyle kamuoyunun
gündemine getiriyorsunuz ve bunun gerçek amacını kamuoyundan
gizliyorsunuz.
Devam
ediyor: Karşılıklılığın tespitinde hukuki
ve fiilî durum esas alınır. Yani ülkeler arasındaki
karşılıklılık esasında hem hukuki hem de -o
yetmez- fiilî durum esas alınır. Bu ilkenin kişilere toprak
mülkiyeti hakkının tanınmadığı ülke uyruklularına
uygulanmasında, yabancı devletin taşınmaz ediniminde kendi
vatandaşlarına tanıdığı hakların Türkiye
Cumhuriyeti vatandaşlarına tanınması esastır. diyor
Sayın Bakan, doğru söylüyor. Şimdi siz geliyorsunuz,
karşılıklılık ilkesini ortadan
kaldırıyorsunuz ve Türk vatandaşı olup da başka
ülkelerde mülk edinme hakkına sahip olan insanlarımızın bu
hakkını sınırlıyorsunuz.
Şimdi,
İsrail sizin vatandaşınıza mülk edindiriyor mu?
Edindirmiyor. Ama siz İsraile Gel kardeşim, mayın yasasıyla
veremediğimiz arazileri, bastır parayı şimdi al.
diyorsunuz. Kusura bakmayın, bunun anlamı budur. İsrailde siz
mülk edinemezken, herhangi bir sınır tanımadan mütekabiliyet
esasıyla ortadan kaldırdıktan sonra İsrailli iş
adamına, şirket sahibine, vatandaşına Hayır, sen
Türkiyeden mal satın alamazsın. diyebilecek misiniz?
Şimdi,
Millî menfaatleri dikkate almak kaydıyla diye bir madde
koymuşsunuz. Ben size soruyorum: Şu anda Türkiye Hükûmetinin
Suriyeyle olan savaş eşiğine gelmiş sebepler millî
menfaati midir, değil midir? Size göre millî menfaat başka,
Cumhuriyet Halk Partisine göre başka, Milliyetçi Hareket Partisine göre
başka veya Barış ve Demokrasi Partisine göre başka
olabilir. Bu sizin gerekçenizin kuvvetli olduğu anlamına gelmez.
Dolayısıyla bu subjektiftir, bunun ortadan
kaldırılması lazım.
Devam
ediyor Sayın Bakan, özetle birçok konulara değinmiş ve Buna
göre, yabancı gerçek kişilerin taşınmaz edinimi, uygulama
ve mevzi imar planı alanlarda konut ve iş yeri yapımına
ayrılmış yerlerle sınırlandırılmış
olduğundan tarımsal alanlarda taşınmaz edinmeleri mümkün
değildir. diyor Sayın Bakan Mustafa Demir. Doğru söylüyor ama
şimdi Sayın Bakan Bayraktar diyor ki: Bunları
kaldıralım. Bunlar bizim önümüzü bağladı. Yani imar
planı, uygulama planı olan alanlarda konut ve iş yeriyle
sınırlandırmayalım. Gelsin vatandaş, istediği
gibi bar mı açacak, pavyon mu açacak, başka bir yerde mi kullanacak,
gelsin alsın. Tarım alanına engel koymayalım. GAP
alanlarını, bastırsın İsrail parayı, alsın.
Dolayısıyla Suriye üzerindeki oyunlarla beraber biz böylece
savaşta alamazsak, Amerikanın bize verdiği görev gereği
orada bu problemi çözemezsek mayınlı araziler dâhil olmak üzere
Amerika ve İsrail bastırsın parayı, koridoru açsın,
İrana kadar ulaşsın, oradan da Çinle olan problemini çözsün.
Bunun Türkçesi bu Sayın Bakan.
Siz,
vatan evladı olarak bu yüce Meclisin her milletvekili gibi bu konuya
hassas bir insansınız. Ama böyle bir düzenlemeyi buraya getirmekle
gerçekten bizim kafamızda bazı soru işaretleri uyandırmaya
başladınız. Yabancıya olan mülk
satışını yeniden düzenleyen bu kanun, açık söylüyorum,
eğer bu Meclisten sizin zorlamanızla, Hükûmetin zorlamasıyla
geçerse bu millete haksızlık yapılmış olur.
Bu
duygu ve düşüncelerle tekrar yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum
ve kanunun karşısında olduğumuzu açıkça belirtiyorum.
Teşekkür
ederim. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Işık.
İkinci
konuşmacı, Barış ve Demokrasi Partisi Grubu adına
Şırnak Milletvekili Sayın Hasip Kaplan.
Buyurun
Sayın Kaplan. (BDP sıralarından alkışlar)
BDP
GRUBU ADINA HASİP KAPLAN (Şırnak) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; 228 sıra sayılı Yasa
Tasarısı ve Teklifi üzerinde Barış ve Demokrasi Partisi
Grubunun görüşlerini açıklamak üzere söz aldım.
Tabii,
bu yasaya baktığımız zaman, Anayasa Mahkemesinin iptal
ettiği daha önceki bir yasa; geliyor, bugün bu yasa düzeltilecek, ona
uygun bir yasa çıkartılacak ama tam tersi yapılıyor. Yani
Anayasa Mahkemesinin verdiği kararlar ve hukuka uygun yeni bir yasa süreci
yerine bu kararların iptali bir fırsat biliniyor, Bu iptalden de bir
şeyler çıkarabilir miyiz? Yani yasayı uydurmak varken, uydurmak
yerine, uydurukçu bir anlayışla Daha çok nasıl kendi
gündemimize, daha çok para, daha çok kendi politikamıza uygun bir yasa
çıkarırız? Buradaki olay bu.
Şimdi,
yabancılara mülk satışı
Güzel. Yabancılar zaten bir
ülkeye tankla topla giremedikleri zaman sermaye yoluyla giriyorlar. Sermaye
yoluyla girerken kendi ülkelerinde ödemedikleri vergileri gittikleri ülkelerde
daha düşük vergi olarak veriyorlar. Örneğin, bir Fransız, bir
Alman firması kendi ülkesinde yüzde 50nin altında bir vergiyle
çalışamaz. Onun için, gelir merkezlerini İstanbulda kurar.
Hükûmetiniz de kalfalık döneminde yüzde 35 olan kurumlar vergisini yüzde
20ye indirir çünkü sıcak paraya ihtiyaç vardır. Likidite denen olay
cari açık için en ihtiyaç konu. Arkasından da o şirketler gelir,
burada yüzde 20 vergiyle holdingler bankalara ortak olur, finans merkezlerine
girer. Ondan sonra bir bakıyorsunuz bunlar farklı alanlara girmeye
başlamışlar. Nasıl? Özelleştirme. Önce satımlar oradan,
özelleştirme alanından. Sonra enerji alanından. Enerjiye de,
özelleştirmeye de öyle girmiyorlar, devlet garantisi istiyorlar.
Uyanıklar. Çünkü biliyorlar hükûmetlerin de ömürleri var yani ilelebet
payidar olmuyorlar. Gidecek hükûmetler bir gün, yeni bir iktidar gelecek, bu
yanlışlara dur diyecek. En az on beş, yirmi beş yıl
devlet garantisi istiyorlar. Sonra yap-işlet-devret yasaları
çıkıyor. Yap-işlet-devret yasalarıyla daha önce kırk
dokuz yıllığına kiraya veriliyordu topraklar, bu sefer
tescil, tapu, terkin, limanlar, akarsular, madenler, ormanlar, ülkenin en
kıymetli yeri parası olana gidiyor.
Parası
olanın dini imanı önemli değil, etnisitesi de önemli değil.
Para denen olay parayla beraber her şeyi satın alabilir. Onun için,
bu vatan uğrunda istediği kadar burada vatan, millet, sakarya
edebiyatı yapın, bugüne kadar yapılan hep satmak üzerinden
gidiyor.
Bu
yasa ne getiriyor? Bu yasa çok garip bir durum getiriyor. Bakın,
Türkiyenin gündeminde yok bunlar. Bakıyorsunuz 1934, Tapu Kanunu 36. Onu
en iyi Erol Dora bilir. Azınlıklara nasıl acımasızca
uygulamış iktidarlar bugüne kadar, AKP İktidarına kadar,
tek parti rejiminden AKP İktidarına kadar.
Gidin,
Yunanistandan bir vatandaşın Türkiyenin bir kıyı
şeridinden bir karış -buradan gitmiş olsa bile- arazi alma
şansı yok. Hassasiyet, devlet güvenliği ve genelgelerle
MGKnın, askerî istihbaratın gizli kaydıyla bunlar hep
reddedilmiştir. Avukat olanlarınız bilir,
açmışsınızdır tapu tescil davalarını,
bunların hepsi bu gerekçeyle reddedilmiştir. Rumlar için öyle
yapılmıştır. Ermeniler için, Vanda birisi bir otel
işletmek istemiştir, o otelin bile ruhsatı verilmemiştir.
Yine başkaları için bu söz konusu. En son mayın yasasında,
işte ekolojik tarım için, bilmem ne tarımı için mayın
alanları asıl toprak sahipleri dururken İsraildeki
şirketlere, Amerikalı şirketlere verilecekti.
Şimdi,
bakıyoruz, bu yasayla ne oluyor? Miktarlar artırılıyor ve
en önemlisi arkadaşlar karşılıklılık denen
hukuk ilkesi -mütekabiliyet Osmanlıcası- mütekabiliyeti
kaldırıyorsunuz, yani Suudi Arabistandan bir şeyh gelip senin
ülkende Boğazda istediği villayı parayı basıp
alabilir, özel mülkümdür der, hiçbiriniz giremezsiniz ama siz gidip Suudi
Arabistanda bir çadır alamazsınız, bir çadır yeri
alamazsınız. O zaman bu eşitlik olmadı. Ben, bunu Suudi
Arabistan üzerinden verdim, bu Fransa da olabilir, yani İtalya da
olabilir.
Biliyorsunuz
bir mülk yasası çıktı, yabancılara belli bir oran
konmamıştı. Bir baktık, bizim müstesna turizm beldesi ilan
edilen işte Balatta, Fenerde, Fatihte, Sultanahmette, Eminönünde,
Beyoğlunda birdenbire 15-20 kat arsa fiyatları arttı,
birdenbire o harabeler kıymete bindi. Sonra Galataport olayı geldi,
daha da arttı. Sonra Yüzde 10 olan bu sınırlamayı
nasıl kaldırabiliriz? tartışmaları başladı.
Tapuya bakıldı, en çok da İtalyanlar ve İngilizler
rağbet etmiş, arada da Almanlar biraz almış.
Sonra
şöyle bakıyorsunuz, yine Türkiyeden azınlıkların mülk
sahibi olduğu durumlarda yurt dışına gitmişse
Eşhası mütegayyibe deyip bunların mülklerinin hazineye
geçirilmesi olayı var. Bu yakın zamana kadar bu kararlar da sürdü,
hâlbuki onlar bu ülkede yaşayan, nüfusu olan, vatandaşlık
belgesi, cüzdanı olan insanlardı. Onlar da eşhası
mütegayyibe oldular. Sonra metruk yer dediler. Metruk yerler nerede var?
Tarihî yerlerde var, İzmirde var, Mersinde var, Adanada var,
İstanbulda var. Bu Afet Yasası da yarın biterse bu metruk
hâllerin, binaların durumu da belli; yirmi yıl zilyeti olan
götürecek. İşin basiti bu.
Bunu şöyle bir
formüle edin bakayım: Enerjide nükleer santral, termik santral, maden
kömürü, taş kömürüne bağlı santraller olayı, devlet
garantisi
Buradan devlet garantisi istiyor. Yani adam, zaten kâr edeceksin,
niye devletin garantisini istiyorsun? Yok. Elektriği şu kadar
sentten yirmi sene alacaksın. diyorsun. Sonra bu yetmiyor; nükleer
santrali Mersine kuruyorsun, Sinopa kuruyorsun, taş kömürünü Zonguldaka
kuruyorsun, Çinlileri davet ediyorsun, Rusları davet ediyorsun. Diğer
ülkeler nükleer santralleri terk ederken siz ona yöneliyorsunuz.
Sonra, kamu-özel sektör
ortaklığını getiriyorsunuz. Kamu-özel sektör
ortaklığını getirirken 2023e kadar iktidar
olacağınızı varsayıyorsunuz. İhalesiz
satış yapıyorsunuz. Dikkat edin. Yani size bu milletin
iradesinin garantisini millet verdi mi 2023e kadar? Hadi, önümüzde üç tane
seçim var. Tamam, uzun dönemli bir iktidar döneminiz var, bunu inkâr etmiyoruz,
on yıl az bir zaman değil iktidarlar için ama 2023e, 100üncü
yıla kadar bu millet size açık çek mi verdi, açık bono mu verdi
size? Milletin iradesi bir defada döner, bir seçimde döner. Bir seçimde iktidar
olanı da yerin dibine indirebiliyor, yüzde 1lerin altına
düşürdüğü yakın tarihimizde görüldü.
E, şimdi, ihalesiz
satış kamu-özel ortaklığına 2023e kadar müstesna.
İyi, o da güzel. 2/B Yasası gündemde. Orman köylüleriyle
konuşuyorum, hiçbirisinin cebinde 5 kuruş yok; kendi arazileri ormana
gitmiş, hazineye, ceplerinde para yok. O zaman gidip müteahhitlerle mi
anlaşsınlar? Niye o zaman devlet bunlara bir kredi, bir imkân, bir
olanak, bir taksit, bir şey tanımadı? Hiçbirinin cebinde kendi
arazisini alacak para yok; o bir.
İkincisi,
turizm bölgelerinde Antalya, Mersin, İstanbul başta olmak üzere, çok
büyük paralar
O kadar parayı kimin cebinde bıraktınız
Allah aşkına? Kimin cebinde bu para kaldı; işçinin mi,
emekçinin mi, memurun mu, çiftçinin mi, bakkalın mı, esnafın
mı, taşımacının mı, küçük sanayicinin mi?
Hangisinin cebinde büyük rakamları telaffuz edebileceğiniz bir para
bıraktınız ki on yıllık iktidarınız döneminde?
Burada en çok vergi verenler, gelir vergisi rekortmeni olanlar 17 tane banka,
28 tane de holding. Arkası devam ediyor tabii.
Yap-işlet-devlet
Yine gelecek şirketler. Hangi şirketler? Yabancı şirketler.
Ne yapacaklar? Üçüncü köprüyü yapacaklar. Nerede yapacaklar? Boğazda
yapacaklar. Ne oldu? Diğer bankalar krediyi çekti. Üçüncü köprüyü kim
yapacak? Vallahi biz yapacağız, paramız pulumuz var ya. Olsun
Yüzde 51 biz olacağız, yüzde 49,9 da
Olabilir, devrik bir
diktatörün paraları, hazineleri, milyarları bir yerde olabilir. Gelir
bir şirket olur o da. O şirket diktatör adına gelir, Türkiye o
sermayenin ortağı olur; o şirketler evlenirler, şirket
evlilikleri olur; o şirket de devletle evlenir, çok evlilik olur; çok
evlilik de istediği yerde gayrimenkulü kapar, istediği yerde araziyi
kapar, istediği yerde 600 dönümü, 60 hektarı götürür.
Şimdi,
bu anlayışın Türk ekonomisini büyütüyor anlayışı
olmadığını hepimizin görmesi lazım.
Yap-işlet-devrette devlet hazinesi olan ormanların tescili var
-tescil arkadaşlar- satış, yabancıya satış var,
bırakın onu, kırk dokuz yıllık kiralama var.
Şimdi,
bunun üzerinden bakıyorsunuz, hemen Türkiyenin puanı
düşürülüyor bu arada -dikkat edin bu üç güne- büyümede risk, ihracatta
azalma, enflasyon ve şeyde yükselme
Bir bakıyorsunuz, yükselme
kredisinde, ihracatta sıkıntı var. Hükûmetin çok sıcak
paraya ihtiyacı var, bunun acelesini yapıyor, bunun gündeminin
peşinde. Belli ki cari açığı bir türlü telaffuz etmiyor.
Ekonomi Bakanı Sayın Babacan diyor ki: Evet, küresel krizi
aştık, büyüdük ama yan etkileri var. Evet, her acı ilacın
yan etkisi vardır ama buradaki yan etki adamı kötürüm eder, memleketi
kötürüm ediyor, buradaki yan etkiyi görmüyoruz. Yan etki denildiği zaman
yüzde 80 vergi veren işçinin, emekçinin, vatandaşın cebine,
geçimine, gelirine bakacaksanız, yani çok uzağa değil, dün 1
Mayıs alanlarına dolan milyonların özlemlerine ve taleplerine
bakacaksınız. 1 milyona yakın insan Taksim Meydanında, milyonlarca
insan Ankaradan Diyarbakıra kadar her alanda ne haykırıyordu 1
Mayıs meydanında? Evet, gördük, Türkiye'nin görmediği bir
şeyi de gördük; Sarkozy gibi Tandoğan Meydanında miting
yaptınız, Bakan da gitti orada konuştu. Bakan, yüreği
elverseydi Sıhhiyeye gelseydi; muhalefet, sivil toplum, bütün renkler oradaydı.
Sarkozy gibi tekdüze, tek tip demokrasi uygulanıyor. Arkadaşlar,
dünyanın neresinde sendikalar iktidarla 1 Mayısı kutlar? Bana
bir örnek verebilir misiniz Sarkozyden başka? Yok.
1
Mayısı da resmî size kutlattık ya, bu da bize oh olsun ha,
muhalefet olarak. Her gün bizim gözümüze biber gazı
sıktınız. 2009 yılında yediğim biber
gazlarının haddi hesabı yoktu, cebimde limonlarla
dolaşıyordum. Bugün keşke elimde olsa Bakana da bir limon
verebilseydim 1 Mayısta, o kaygıyı o da yaşayabilseydi.
Ama
AHMET
AYDIN (Adıyaman) Bayram gibi kutladık, bayram yaptık.
HASİP
KAPLAN (Devamla) Bayram değil; işçinin, emekçinin birlik, mücadele
ve dayanışma gününü siz yine bayram diye zannediyorsunuz. Bayram
değil; bayram gönüllerdeki bayramdır, emekçi kardeşlerin dayanışmasıdır,
dillerin özgürlüğüdür, kimliklerin özgürlüğüdür, cinslerin
özgürlüğüdür, farklı halkların özgürlüğüdür, halkların
kardeşliğidir, milyonların meydanlarda coşarak yan yana
yürümesidir, solcuyla İslamın yan yana yürümesidir. İşte
İstanbul Taksim Meydanında gördünüz Mülk Allahındır.
dedi, siz de bundan ders alın. Mülk Allahındır, ekmek de,
adalet de lazım yanında arkadaşlar. Bunun örneklerini çok
verebiliriz. Hükûmetin yasakladığı sekiz sene boyunca size Ya,
bu yasaklanmaz. Kenan Evren bunu yaptı. Bundan vazgeçin. diyene kadar
sekiz yılı kaybettik. Şimdi size başka gerçekleri anlatmak
için yılları tüketiyoruz.
1 Mayıs
alanlarında şunu gördünüz: Halkların kardeşliği orada
yankılanıyordu, sesleniyordu, türküler renk renkti, Kardeş Türküler
Taksim Meydanındaydı; Türkçesiyle, Kürtçesiyle, Lazcasıyla,
Arapçasıyla, Çerkezcesiyle ve herkes birlikte halay çekiyordu. Tabii ki
bunu anlamak için içten inanmak lazım. Şemmame türküsüyle Karadeniz
düğünlerinde, Trakya düğünlerinde, Egede, Akdenizde, İç
Anadoluda halay çekiliyorsa, Kürtçe orijinli olan cane cane türküsünde de
bütün Türkiye halay çekiyorsa bu ülkenin de ortak değerleri vardır.
Buna, yasaklara karşı duran sivil toplumun, sendikaların,
derneklerin, halkın, farklı kesimlerin, inançların, cinsel
tercihlerin, dinlerin, mezheplerin hepsinin beraber olduğu bir
meydanı düşünün, o renklerini düşünün, o seslerini düşünün,
o çok sesliliğini, çok kültürlülüğünü, çok dilliliğini.
İşte böyle bir manzara Türkiye'nin geleceğini yeniden bir
anayasada şekillendirdiği zaman bir anlam ifade edebilir.
Bunları anlamak için,
şu getirilen yabancılara mülk satışı var ya, bu
mülkleri yabancılara satacağınıza gelin, bu
milyonların, bu emekçilerin, işsizliğin, yoksulluğun belini
kırmak için birlikte işleyelim, birlikte bu ülkenin geleceğini,
kendi imkânını, parasını, toprağını, cebini
burada yaşatalım. Gerçek olan ekonomik politika budur. Gerçek
ekonomik politikada böyle düşünmediğiniz zaman yabancıların
gözü sadece İstanbulda, Diyarbakırda, Mersinde, Trabzonda olmaz,
toprağın her karışında olur.
Evet,
muhalefet olarak 1 Mayıslarda ses verdik. Verdiğimiz ses,
hoşgörünün, birliğin, dayanışmanın, özgürlüğün,
eşitliğin, adaletin sesiydi. Bakın, biz, bu tür etkinlikleri
size de inşallah yaşatmanın coşkusunu yaşıyoruz.
Size de 1 Mayısı kutlattık ya size daha neler
kutlatacağız, size daha neler, türküler söylettireceğiz,
bakın göreceksiniz. Bu muhalefetin kıymetini bileceksiniz
arkadaşlar. Bu muhalefet onurlu bir mücadele veriyor. Ve saat 14.00te
bütün Türkiye meydanlarında bir dakika boyunca Faşizme
karşı omuz omuza! sloganlarını atan milyonları da
buradan selamlıyorum Meclis kürsüsünden. Bu coşku, doğru adresi
on ikiden vurmuştur, şaşmamıştır arkadaşlar,
şaşmamıştır.
Bakın,
zamanımız az, Türkiye notu niye düştü, niye paraya ihtiyaç var,
onlara girmeyeceğim ama ya şu süt meselesi ne arkadaşlar?
VAHAP
SEÇER (Mersin) Çocukları zehirlediler.
HASİP
KAPLAN (Devamla) - Şu süt meselesi
Bakın -Diyarbakır, Sivas,
Antalya, Kırıkkale, Samsun, Adana, Konya, Edirne- 776 kişiyi
zehirlemişsiniz. Kim bu sütleri sipariş verdi? Kim zehirliyor bu
çocukları? Sayın Bakan diyor ki: Hassasiyetleri varmış,
bazılarının midesi almamış, bazılarının
alerjisi varmış. Yapmayın arkadaşlar! Tabii ki ana sütü
gibi olmaz, hele hele devlet sütü olunca, Hükûmet sütü olunca,
kaynağını iyi araştırmak gerekiyor. O
kaynağı araştıracaksınız, o şirketleri
araştıracaksınız, o siparişleri araştıracaksınız,
o üzerindeki tüketim maddelerini araştıracaksınız.
Ustalık kabinesinde -Marshall yardımıyla eskiden süttozu
veriliyordu bizim ilkokul dönemlerimizde- siz de 2012de Likit süt veriyoruz.
diye hava atamayacaksınız. Çok açık söyleyeyim, hava atma
şansınız yok, Twittera şimdiden dalga konusu oldunuz
Devletin sütü bozuk çıktı. diyor Twitterda, dikkat etin,
uyarıyoruz, bu işin üstüne gidin, sakın ha göz ardı etmeyin
diyoruz.
Ret oyumuz olacaktır,
ret oyu kullanıyoruz.
Hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın
Kaplan, teşekkür ederim.
Gruplar adına,
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Ali İhsan Köktürk, Zonguldak
Vekili. (CHP sıralarından alkışlar)
Sayın Köktürk,
buyurun.
CHP GRUBU ADINA ALİ
İHSAN KÖKTÜRK (Zonguldak) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; yabancılara toprak satışını
düzenleyen Tapu ve Kadastro Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Yasa Tasarısının geneli üzerinde
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum.
Öncelikle yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, yabancılara toprak satışının tarihsel
sürecine baktığımızda, yabancıların ülkemizde
taşınmaz edinmeleri konusuna ilk kez Osmanlı
İmparatorluğunun gerileme döneminde yabancıların
dayatmasıyla çıkarılan Islahat Fermanında
değinildiğini ve yine yabancıların dayatmasıyla 1868
yılında yabancı gerçek kişilerin ülkemizde mülk
edinmelerine olanak tanındığını görüyoruz.
Osmanlı Devleti ilk kez 1854 yılında dış borçlanmalara
başlamış ve 1874 yılına kadar tam 15 kez dış
borçlanma gerçekleştirmiştir. İngiltere Hükûmeti, o dönemde,
borçların ödenmesi görüşmeleri sırasında Osmanlı
Devletine yabancılara mülk satışının önündeki tüm
engellerin kaldırılması konusunda dayatmalarda bulunmuştur.
Bu baskıların ve dayatmaların sonucu olarak, ilk kez 1868
yılında yabancı gerçek kişilere Osmanlı
topraklarında mülk edinme hakkı tanınmıştır.
Ancak, yabancılara mülk satışı Osmanlı maliyesinin
toparlanmasını sağlamamış, Avrupa devletlerinin
Osmanlı hazinesine el koymasını yani Düyunu Umumiye
İdaresinin kurulmasını engelleyememiştir. Bu tarihsel
süreci, ders almamız gereken bu tarihsel süreci öncelikle Genel Kurulun
dikkatine sunuyorum.
Değerli
milletvekilleri, bu süreç, hepimizin bildiği gibi, Ulusal Kurtuluş
Savaşımızla durdurulmuş ve ülke topraklarımız
üzerinde tam bağımsız, laik, demokratik, çağdaş Türkiye
Cumhuriyeti kurulmuştur. Cumhuriyeti kuranlar, toprağın sadece
bir mülkiyet sorunu olmadığının ve egemenliğin asli
unsuru olduğunun bilinci içerisinde 1924 yılında yürürlüğe
koydukları 442 sayılı Köy Kanununun 87nci maddesiyle
yabancıların köylerde taşınmaz edinmesini
yasaklamışlar ve yine 1934 yılında
çıkardıkları Tapu Yasasının 35inci maddesiyle
yani bugün değiştirmeye
çalıştığımız maddeyle yabancı tüzel
kişiliklerin mülk edinmelerine engellemeler getirmişler ve
ayrıca, o dönemlerde mütekabiliyet ilkesini yani
karşılıklılık ilkesini temel ilke olarak
korumuşlardır. Ancak 12 Eylül 1980 darbesinden sonra iktidara gelen
anlayışın uygulamış olduğu politikalarla
yabancı sermayeyi ülkemize çekme gerekçelerinin arkasına
saklanılarak ülke topraklarımızın hoyratça yabancılara
peşkeş çekilmesinin önü açılmış ve bu
anlayış yeniden devreye
sokulmuştur.
Değerli
milletvekilleri, 1984 yılında mütekabiliyet şartı
aranmaksızın yabancı gerçek ve tüzel kişilerin ülkemizde
toprak edinmeleri konusunda Bakanlar Kuruluna yetki verilmesine yönelik
düzenleme getirilmiş ve yine aynı düzenlemeyle yabancı gerçek ve
tüzel kişilerin mütekabiliyet şartı aranmaksızın
köylerimizde de toprak edinmelerine olanak tanınmış, ancak
ulusal çıkarlarımıza aykırı bu 3029 sayılı
Yasa Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edilmiştir. Aynı Hükûmet
akabinde 3278 sayılı Yasayı çıkartarak aynı
mahiyetteki düzenlemeleri yeniden getirmiş, ancak bu Yasa da yine Anayasa
Mahkemesi tarafından iptal edilmiştir.
Değerli
milletvekilleri, bu iptal kararlarına rağmen Adalet ve Kalkınma
Partisi Hükûmeti tarafından 2003 ve 2005 tarihlerinde
gerçekleştirilen benzer mahiyetteki düzenlemeler hakkında da Anayasa
Mahkemesi tarafından iptal kararları verilmiştir. AKP
tarafından 2008 yılında yeni bir düzenleme gerçekleştirilmiş
ve bu düzenlemenin değiştirilmesine yönelik Anayasa Mahkemesince
iptal edilen düzenlemeleri de içeren, hükümleri içeren yeni bir
düzenleme Türkiye Büyük Millet Meclisine sevk edilmiştir. Bugün Türkiye
Büyük Millet Meclisinde, daha önce Anayasa Mahkemesi tarafından iptal
edilen hükümleri içeren bu düzenleme maalesef görüşülmektedir.
Değerli
milletvekilleri, görüşmekte olduğumuz tasarıya
baktığımızda, maalesef yabancıya toprak
satışındaki her türlü sınırlamaların ortadan
kaldırıldığı açıkça görülmektedir. 2644
sayılı Tapu Kanununun bugün yürürlükte olan 35inci maddesinin
1inci fıkrasında yabancı uyruklu gerçek kişilere
satılacak topraklar için karşılıklı olmak ve kanuni
sınırlamalara uyulmak, iş yeri veya mesken olarak kullanmak, uygulama imar planı veya mevzii imar planı içerisinde bu
amaçlarla ayrılıp tescil edilmek, ülke genelinde edinebileceği
taşınmazlar ile bağımsız ve sürekli nitelikte ayni
hakların toplam yüz ölçümü 2,5 hektarı geçmemek, merkez ilçe ve
ilçeler bazında uygulama imar planı ve mevzii imar planı
alanları içerisinde kalan toplam yüz ölçümün yüzde 10unu
aşmaması koşulları getirilmişken, bu
tasarının, şu an getirilen, 35inci maddeyi değiştiren
1inci maddesiyle karşılıklılık şartı
kaldırılmaktadır, iş yeri ve mesken olarak kullanmak
şartı kaldırılmaktadır, uygulama imar planı veya
mevzii imar planı içerisinde bu amaçlarla ayrılıp tescil edilmek
şartı kaldırılmaktadır, yabancıların ülke
genelinde edinebileceği taşınmazların toplam yüz ölçümü 2,5
hektardan 30 hektara çıkartılmakta, 60 hektara yani 600 dönüme
çıkartılması konusunda Bakanlar Kuruluna yetki verilmektedir,
merkez ilçe ve ilçeler bazında uygulama imar planı ve imar planı
içerisinde kalan alanların toplam yüzde 10unu aşmamak
şartı kaldırılarak çok daha geniş bir
tanımlamayla sadece ilçeler bazında yüz ölçümün yüzde 10unu
aşmamak hükmü getirilmektedir.
Kısaca, yeni
tasarıda 35inci maddenin mevcut düzenlemesindeki koşulların
veya sınırlamaların miktarı dışındaki
tamamı kaldırılmakta, yabancılara satılacak toprak
miktarlarının çok büyük bir oranda miktarları yükseltilmekte,
artırılmakta, imar planı ve mevzi imar planı
sınırı içerisinde kalan toplam alanların yüz ölçümünün
yüzde 10unu aşmama şartı kaldırılarak İlçe yüz
ölçümünün yüzde 10unu aşmama. gibi son derece geniş bir
tanımlama getirilmekte ve tüm yetkiler Bakanlar Kuruluna devredilmektedir.
Dolayısıyla bu tasarının amacının, ulus
devletimizin sınırları içerisinde kalan her yerin, ölçüsüz ve ön
koşulsuz olarak Bakanlar Kurulu kararıyla, karşılıklılık
şartı dahi aramadan, tarım alanları da dâhil olmak üzere
yabancıya toprak satılabilmesinin önünü açmak olduğu
görülmektedir.
Değerli
milletvekilleri, öncelikle görüşmekte olduğumuz tasarıya,
Türkiye Cumhuriyeti Anayasamız ve önceki Anayasa Mahkemesi kararları
ışığında baktığımızda, bu
tasarı Türkiye Cumhuriyeti Anayasamıza açıkça
aykırıdır. Anayasa Mahkememiz
karşılıklılık şartının önemini
13/6/1985 günlü, 1984/14 esas, 1985/7 karar sayılı Kararında
açıkça belirtmiştir. Bu Karara göre Ülke, devletin asli ve maddi
unsurlarından birisidir. Ülke olmadan devlet olmaz. Toprak edinme
konusundaki mütekabiliyetin başka konulardaki mütekabiliyet esasından
farklı yönü, devletin ülke denilen asli, maddi unsuruyla olan
ilişkisidir. Söz konusu ilişki bu noktada farklı düşünce
hassasiyetleri zorunlu kılmaktadır. Dolayısıyla, devletler
hukukunun temeli olan karşılıklılık ilkesinden
vazgeçmek, bu prensipten vazgeçmek, Anayasamızın başlangıç
kısmında ifadesini bulan, Türkiye Cumhuriyetinin, devletler ailesinin
eşit, onurlu bir üyesi olduğuna yönelik Anayasa hükmüne açıkça
aykırılık oluşturmaktadır. Keza, devletler arası
ilişkilerde karşılıklılık esası, devletlerin
ülkeleri üzerindeki egemenlik haklarının doğal sonucudur.
Devletler hukukunun en temel prensibi olan
karşılıklılık ilkesinden vazgeçmek, devletin
egemenliğinden vazgeçmesiyle eş anlamlıdır.
Ulusal Kurtuluş
Savaşı sürecinde bağımsızlığımız
ve egemenliğimiz için yüz binlerce şehit verdiğimiz dikkate
alındığında maalesef getirilen bu düzenlemeyle Adalet ve
Kalkınma Partisi için ülke egemenliğinin ve ülke
bağımsızlığının bir anlam ifade
etmediği açıkça görülmektedir.
Değerli
milletvekilleri, yine Anayasa Mahkemesinin 4916 sayılı Kanunla
ilgili 14/03/2005 gün ve 2003/70 esas, 2005/14 sayılı Kararına
göre, hukuk devletinin belirtilen işlevlerinin yaşama geçirilebilmesi
için ülkenin bütünlüğü, güvenliği, coğrafi özellikleri,
stratejik konum ve öncelikleri gözetilerek yabancıların
alacağı taşınmazın yeri, arazi, arsa veya bina
olmasının getireceği farklılıklar ile satın
almanın amacı, koşulları ve devirde uyulacak usul ve
esaslar gibi hususların yasada belirtilmesi gerekir. Yani Anayasa
Mahkemesinin açık kararına göre, yabancılara toprak
satışı söz konusu olduğunda bu satışın
koşulları, sınırlamaları arsa veya iş yeri
olması, bina olması gibi hususların teker teker yasada
belirtilerek ayrıntılı olarak düzenlenmesi gerekir.
Bunların yasada
düzenlenmiş olması ülke bütünlüğü ve egemenliğiyle
doğrudan ilgili olduğunda duraksama bulunmayan,
yabancıların taşınmaz edinimi konusunda yetki devrine yol
açacağı gibi, yasaların açık, anlaşılabilir,
sınırları belirli kurallar içermesi gereğinin hukuk
güvenliğinin gerçekleşmesi için ön koşul kabul edildiği
hukuk devleti ilkesine de açıkça aykırı düşmektedir.
Bu nedenle, kanuni
sınırlara uyulmak ve ülke menfaatlerinin gerektirdiği hâllerde
gibi son derece muğlak, az önce Milliyetçi Hareket Partisi sözcüsünün de
ifade ettiği gibi, son derece subjektif bir kavrama yer verilmesi, Anayasa
Mahkemesi kararlarından da açıkça
anlaşıldığı üzere, yasama yetkisinin
devredilmezliği ilkesine aykırı olarak yürütme organına
genel, sınırsız, esasları ve çerçevesi belirsiz bir yetki
devri yapıldığını göstermektedir.
Dolayısıyla bu açıdan bakıldığında getirilen
düzenlemenin Anayasanın 7nci maddesinde yer alan yasama
yetkisinin devredilmezliği ilkesine açıkça aykırı
olduğu görülmektedir.
Değerli
milletvekilleri, şayet, yargı kararları, hukuki kararlar siyasi
konjonktüre göre değişiyorsa, siyasi iktidara göre
değişmiyorsa daha doğrusu, siyasal iktidara veya siyasi
partilere göre yargı kararları farklılık arz etmiyorsa bu
düzenlemenin bugün, Anayasa Mahkemesinin açık iptal kararları
ışığında Türkiye Büyük Millet Meclisine getirilmemesi
gerekir. Şimdi, burada o zaman bir soru aklımıza gelmektedir:
2010 yılında gerçekleştirilen referandumdan sonra Anayasa
Mahkemesinin yapısının değişme süreci göz önünde
tutulduğunda, acaba blok listeyle oluşturulan, atama suretiyle
oluşturulan yüksek yargı göz önünde bulundurularak mı bu yasalar
Türkiye Büyük Millet Meclisi gündemine yeniden taşınmaktadır?
Değerli
milletvekilleri, ayrıca bu tasarı iş yeri ve mesken olma
koşullarını kaldırdığı gibi, imar planı
içerisinde olma ve bu amaçlarla tescil edilme şartlarını
kaldırdığı gibi buralardan çıkartılan genel sonuç
itibarıyla tarım alanlarının satılmasının da
önünü açmaktadır. Küresel kuraklık olgusunun bilim insanlarınca
sıkça dillendirildiği bir süreçte ülkemizin gıda güvenliği
açısından tarım alanlarımızın,
meralarımızın, sulanabilir su havzalarımızın
korunması büyük önem arz etmektedir. Bundan yedi sekiz yıl kadar önce
tarımda kendi kendisine yeten yedi sekiz ülkeden birisiyken 2009
yılına gelindiğinde sadece 10 milyar dolarlık tarım
ürünü ithal etmek zorunda kalan, bugün 100e yakın ülkeden tarım
ürünü ithal eden bir ülke konumuna düşen, başta yağlı
tohumlar olmak üzere tarım ve hayvancılıkta dış
ülkelere bağımlı bir noktaya taşınan ülkemizin,
tarım ve hayvancılığımızı ayağa
kaldırmak için önlemler alması gerekirken sulanabilir tarım
alanlarımızın yabancıların eline geçmesine neden
olabilecek ve bu alandaki
bağımlılığımızı daha da artıracak
bir düzenlemenin Türkiye Büyük Millet Meclisine getirilmesini ülke
çıkarlarıyla izah edebilmenin, ülke yararlarıyla izah
edebilmenin, kamu yararıyla izah edebilmenin hiçbir şekilde
olanağı yoktur.
Değerli
milletvekilleri, yabancılara toprak satış konusuna dünya
ülkeleri açısından bakıldığında da Fransa,
Almanya, Lüksemburg gibi ülkelerin dışında kalan çoğu
ülkelerde, o ülkelerin koşullarına göre değişen, ülkeden
ülkeye değişen, o ülke çıkarlarına göre değişen
sınırlamalar olduğunu görüyoruz.
Bu
tasarı yasalaştığında ülkemizden toprak satın
alabilecek
Örneğin İsrailde toprakların büyük bir bölümü,
yaklaşık yüzde 92lik bir bölümü devlete aittir. Bırakın
yabancılara toprak satmayı, kendi vatandaşlarına dahi
toprak mülkiyeti tanımamaktadır.
Yine,
az önce Sayın Kaplanın ifade ettiği gibi, Körfez ülkelerinden
bırakın taşınmaz satın almayı, bugün Türk
vatandaşı orada çakıl taşı bile satın
alamamaktadır.
Yine,
bunun dışındaki Avrupa Birliğine giren eski Demirperde
ülkeleri, Avrupa Birliğine geçiş sürecinde yedi yıl gibi, on bir
yıl gibi, on dört yıl gibi geçiş sürecini, yani yabancılara
toprak satışında on dört yıla varan geçiş süreçlerini
Avrupa Birliğine kabul ettirmişlerdir. Bu konunun arkasında
hassasiyetle durmuşlar ve ülke millî gelirinin Avrupa düzeyine gelinceye
kadarki aşamada, yedi yıla varan, on bir yıla varan, on dört
yıla varan geçiş süreçlerini, Avrupa Birliğinin
karşısında dik durarak kabul ettirmişlerdir.
Değerli
milletvekilleri, diğer taraftan ülkemiz, gerek coğrafi gerek sosyal
gerekse ekonomik yapısıyla son derece özel bir konumdadır.
Avrupa ve Asya kıtaları arasında bir köprü durumunda
bulunması ve Avrupa ile petrol ülkeleri arasında yer alan stratejik
topraklara sahip olması, ülkemizi son derece önemli bir hâle
getirmektedir.
Yine,
ülkemiz, dünyanın kimi din mensuplarının vaat edilmiş
toprakların mensupları olarak nitelendirdikleri arazilere sahip
olduğu gibi, az önce de ifade ettiğim üzere, küresel kuraklık
olgusu göz önünde bulundurulduğunda, su kaynaklarına ve her
çeşit tarımsal üretime uygun verimli topraklara sahip bir ülkedir.
Nitekim milyarlarca dolar harcadığımız Türkiye'nin en
büyük, dünyanın en büyük dokuz projesinden biri olan Güneydoğu
Anadolu Projesi de bu nitelikteki toprakları kapsamaktadır.
Türkiye'nin
jeopolitik bakımdan dünyada son derece önemli bir konumda olması,
dünyanın en duyarlı bölgelerine yakınlığı, büyük
devletlerin çıkar çatışmalarının kavşak
noktasında bulunması, yabancılara toprak
satışında geniş boyutlu bir değerlendirmeyi zorunlu
kılmaktadır. Böyle bir çerçeve içerisinde konu ele
alındığında ülke ve millet bölünmez bütünlüğü ve
devletin geleceği açısından da sağlıklı bir
değerlendirme yapmak gerekmektedir. Bu konudaki
sınırlamaların gerçekçi bir şekilde saptanması,
Anayasa Mahkememizin kararlarında da belirtildiği gibi, ülkemiz
açısından vazgeçilmesi mümkün olmayan nefsi müdafaa, meşru
müdafaa niteliğindedir.
Emperyalizme
karşı büyük bir mücadeleyle kurulan cumhuriyetimizin
sınırlarının belirlendiği Lozan
Anlaşmasının pek çok ülke tarafından benimsenmediği,
Sevr haritalarının uluslararası toplantılarda masalara
sürüldüğü, üniter yapımıza karşı
saldırıların olabildiğince arttığı bir siyasal
konjonktürde Dicle ve Fırat Havzasına yönelik hesaplar, Fastan Çin
sınırına kadar 22 ülkenin sınırlarının
değişeceğine yönelik ABD Dışişleri Bakanı
Condoleezza Riceın söylemleri ve Büyük Ortadoğu Projesi gibi
projeler birlikte değerlendirildiğinde yabancılara toprak
satışındaki ölçülü sınırlandırmalar sadece
paranoya olarak nitelendirilemez.
Her
türlü ırkçı anlayışa karşı olmak ve Büyük
Önderimiz Mustafa Kemal Atatürkün Yurtta barış, dünyada
barış. anlayışını ödünsüz benimsemekle birlikte,
emperyalizmin sadece adının değiştiği ancak tüm
dünyadaki enerji kaynaklarına, su kaynaklarına ve tarım
alanlarına sahip çıkma hedefinden asla vazgeçmediği bir süreçte
yabancılara toprak satışının hassasiyeti asla göz
ardı edilemez.
Değerli
milletvekilleri, sonuç olarak, insan haklarına paralel olarak başka
ülkede yabancıya ölçülü bir şekilde mülkiyet veya
sınırlı ayni hak
tanınması uluslararası siyasi, ekonomik ve sosyal
ilişkilerin kazandırdığı ivmenin bilim ve
teknolojideki gelişmelerin, artan ulaşım ve iletişim olanaklarının
doğal bir sonucudur. Bunda herhangi bir tereddüt söz konusu değildir.
Ancak 2003 yılına kadar, seksen yıllık cumhuriyet tarihinde,
toplam 12 milyon metrekare olan yabancılara toprak satışı,
AKPnin geride bıraktığımız on yıllık
iktidarına baktığımızda, 2002-2011 yılları
arasında toplam 136 milyon metrekareye ulaşmıştır.
Dolayısıyla seksen yılda satılan toprak
parçasının neredeyse 11 katı AKPnin on yıllık
iktidarı döneminde gerçekleşmiştir.
Bu
tasarıyla, yabancılara toprak satışının daha da
vahim ve geri dönülemez bir noktaya taşındığı
açıktır. Bu tasarıyla, ülkemizin geleceği, çocuklarımızın
geleceği âdeta ipotek altına alınmaktadır.
Dolayısıyla az önce de ifade ettiğim gibi, böyle bir uygulamada
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ALİ
İHSAN KÖKTÜRK (Devamla)
Cumhuriyet Halk Partisi olarak, ulusal
çıkarların varlığından ve kamu yararından söz
edilmesinin mümkün olmadığını ifade ediyorum ve bu duygu ve
düşüncelerle tasarının reddi yönünde oy
kullanacağımızı ifade ederek, Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Köktürk.
Şimdi,
Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına Karaman Milletvekili
Sayın Mevlüt Akgün.
Buyurun
Sayın Akgün. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
AK
PARTİ GRUBU ADINA MEVLÜT AKGÜN (Karaman) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri, görüşmekte olduğumuz 228 sıra
sayılı Tapu Kanunu ve Kadastro Kanununda Değişiklik
Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısı üzerinde AK PARTİ
Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle yüce
heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlarım, bugün ülkemizde sıkça tartışılan ve
kamuoyunu meşgul eden yabancılara mülk satışı konusunu
yeniden düzenleyen ve Tapu Kanununda değişiklik öngören kanun
tasarısını görüşüyoruz.
Türkiyede
yabancıların taşınmaz mal edinmesi yeni düzenlemeye konu
bir husus değildir. Cumhuriyet tarihi boyunca kurulan bütün hükûmetler
döneminde yabancılara mülk satışı yasal mevzuat
uyarınca yapılmıştır. Hatta ülkemizde
yabancıların taşınmaz mal edinmesine yönelik yapılan
ilk düzenleme Osmanlı dönemine aittir. 8 Haziran 1868 tarihli Kanun ile
daha o tarihte yabancılara taşınmaz edinme hakkı
tanınmıştır. Lozan Barış Anlaşmasında
ahde dayalı bir mütekabiliyet sistemi getirilmiştir.
Yine
Lozan Barış Anlaşmasından yedi ay sonra Köy Kanununun
87nci maddesi ile yabancılara köy sınırları içerisinde
taşınmaz alımını yasaklayan düzenleme
yapılmıştır. Cumhuriyetimizin kurulmasından sonra, hem
de soğuk savaş döneminin şartlarında, 1934
yılında yabancılara mülk satışını düzenleyen
ilk yasa çıkarılmıştır. 1934 tarih ve 2644
sayılı Tapu Kanununun 35 ve 36ncı maddeleri ile yabancı
gerçek kişilere, karşılıklı olmak ve kanuni
sınırlamalara uymak kaydı ile, 30 hektara kadar
taşınmaz edinme hakkı getirilmiştir. Bu Kanunda
taşınmazın niteliğine yönelik herhangi bir
sınırlama da bulunmamaktadır, sadece 442 sayılı Köy
Kanununda köylerimizin o tarihlerdeki eğitim, sosyal, kültürel ve
ekonomik durumları, ulaşım ve iletişim imkânları
dikkate alınarak köy sınırları içerisinde
yabancıların mülk edinmesine yasak getirilmiştir. Bu tarihten
sonra da 1984 tarihli 3029 sayılı Kanun, 1986 tarihli 3278
sayılı Kanun, 2003 tarihli 4875 sayılı Kanun ve yine 2003
tarihli 4916 sayılı Kanun, 2005 tarihli 5444 sayılı Kanun
ve yine 2008 tarihli 5782 sayılı kanunlar ile yabancı gerçek ve
tüzel kişilerin ülkemizde taşınmaz edinmesine ilişkin düzenlemeler
yapılmıştır. Yapılan bu altı düzenlemenin
tamamı Anayasa Mahkemesince, değişik gerekçelerle, iptal
edilmiştir. Anayasa Mahkemesi genel olarak iptal gerekçelerinde:
1)
Mütekabiliyet şartının aranmaması,
2)
Yürütme organına belirsiz ve sınırsız yetki devri yani
yasama yetkisinin devri,
3)
Hukuk devletinde hukuki düzenlemelerin daha açık, net ve
anlaşılabilir nitelikte olması gibi değişik
gerekçelerle yasal düzenlemeleri iptal etmiştir.
Değerli
arkadaşlarım, ancak yabancı gerçek kişilerin ülkemizde taşınmaz
mal edinmesine baktığımız zaman her dönemde bu
uygulamanın devam ettiği görülecektir, şöyle ki:
Cumhuriyetimizin kurulduğu günden AK PARTİ İktidarına kadar
yani 18/11/2002 tarihine kadar, Türk asıllı yabancılar hariç
olmak üzere, yabancılara 8.780 arazi ve 8.226 adet konut
satışı yapılmıştır. Bu tarihten sonra AK
PARTİ İktidarı ile siyasi ve ekonomik istikrar döneminin
sağlanması, ülkemizin ekonomide büyük gelişmeler kaydetmesi, dış
politikada aktif ve başarılı bir politika izleyerek ülkemizin
itibarının hızla artması gibi nedenlerle Türkiye bir
fırsatlar ülkesi olarak görülmüş, ülkemize yatırım yapmak
isteyen yabancıların sayısı hızla
artmıştır. İktidarımız döneminde, 2002
yılından bu yana, yabancılara 24.993 arazi ve 74.819 adet konut
satışı gerçekleştirilmiştir. Yani cumhuriyet tarihi
boyunca yabancı şahıslara, Türk asıllılar da dâhil,
yapılan toplam arazi satışı miktarı 10.260
hektardır.
Mevcut
tasarıya baktığımızda, Anayasa Mahkemesi
tarafından daha önceki iptal kararlarında yer alan endişelerin
büyük ölçüde giderildiğini görmek mümkündür. Muhalefet partilerimiz
tarafından Komisyon görüşmeleri sırasında
karşılıklılık, mütekabiliyet ilkesine yer
verilmemesinin Anayasanın başlangıç bölümüne aykırı
olduğu ve diğer taraftan, Bakanlar Kuruluna sınırlama,
yasaklama ve durdurma konusunda sınırsız yetki verilmesi
nedeniyle tasarının Anayasanın 16 ve 35inci maddelerine
aykırılık teşkil ettiği ve bu nedenle Anayasaya
aykırılık itirazı ileri sürülmüştür. Ayrıca, yine
muhalefet partilerimiz tarafından, yabancılara
sınırsız bir şekilde taşınmaz ve
sınırlı ayni hak edinmelerinin önünün
açıldığı ve bunun da millî menfaatlerimize aykırı
olduğu itirazı dile getirilmiştir. Bu itirazlar Komisyonumuzda
detaylı olarak ele alınmış ve kabul görmemiştir.
Şöyle ki: Öncelikle, getirilen tasarı ile ülkemiz
topraklarının sınırsız bir şekilde
yabancılara satılması söz konusu değildir. Bu konuda, ilçe
bazında yüz ölçümün yüzde 10unu geçmemek ve kişi bazında ülke
genelinde 30 hektarı aşmamak şartı aranmaktadır.
Yapısız taşınmazlarla ilgili olarak da yapısız
taşınmaz alan yabancı kişinin iki yıl içerisinde proje
geliştirmek ve süresi içerisinde yatırım yapmak şartı
aranmaktadır. Diğer yandan, yabancı şahısların ve
yabancı yatırımların Türkiyede taşınmaz
edinmeleriyle ilgili olarak Anayasamızda izin verici ya da
yasaklayıcı tarzda herhangi bir kural yer almamaktadır.
Ayrıca, yürürlükteki Anayasamızda
karşılıklılık ilkesini benimseyen somut bir temel norm
da bulunmamaktadır. Her ne kadar muhalefet partilerimiz Anayasa Mahkemesinin
iptal kararlarındaki gerekçelere atıfta bulunmakta ise de iptal
kararlarındaki gerekçeler kuşkusuz uygulayıcılara ve yasama
organına ışık tutar ve bu anlamda yardımcı birer
hukuk kaynağıdır, ancak gerekçelerin yasama organını
bağlayıcı otoritesi bulunmadığı gibi bir Anayasa
kuralı da ihdas edemez.
Değerli
arkadaşlarım, Anayasanın 10, 16 ve 35inci maddelerine
baktığımız zaman yabancıların mülk edinmesinde
karşılıklılık şartının
bulunmadığı açıkça anlaşılacaktır.
Anayasamızın 35inci maddesinde herkesin mülkiyet ve miras
hakkına sahip olduğu ve bu hakların ancak kamu yararı
amacıyla kanunla sınırlanabileceği hükme
bağlanmış, yabancılar açısından ayrıca bir
karşılıklılık koşulu aranması
gerektiğine yer verilmemiştir. Yine, Anayasamızın
16ncı maddesinde temel hak ve hürriyetlerin yabancılar için
milletlerarası hukuka uygun olarak kanunla
sınırlanabileceği belirtilmesine rağmen
karşılıklılık konusunda bu maddede de belli bir hüküm
yer almamaktadır. Anayasa koyucu yabancıların mülkiyet edinmesi
konusunda karşılıklılık aranmasını bir ön
şart olarak aramış olsaydı dilekçe hakkını
düzenleyen Anayasanın 74üncü maddesinde olduğu gibi açıkça
hükme bağlardı. Anayasamızda
karşılıklılık esası bir koşul olarak yer
almadığından bu konu siyasi bir tercih ve yerindelik sorunudur
ve bu nedenle her zaman vazgeçilebilir, kaldı ki
karşılıklılık milletlerarası eşitliğin
de bize göre temel şartı değildir. Bize göre milletlerarası
ilişkilerde eşitliğin kıstası mütekabiliyet
değil, bağımsızlıktır, eşitlik ancak
bağımsız olan devletler arasında söz konusu olabilir.
Bugün
birçok Batı Avrupa ülkesi karşılık şartı
aramaksızın yabancının taşınmaz mal edinmesine
müsaade etmektedir. Ülkemizin millî menfaatlerinin gerektirdiği durumlarda
bu şarttan vazgeçmek ülkemizin elini zayıflatan bir durum değil,
aksine güçlendiren bir husus olacaktır. Öyle anlık uluslararası
gelişmeler olabilir ki karşılıklılık ilkesi
gerçekleştiği hâlde bazı ülke vatandaşlarına mülk
satışının önlenmesinde ülkemizin yararı bulunabilir,
örneğin Suriyeyle bugün yaşanan gelişmeler gibi. Bazen de
karşılıklılık şartı
bulunmadığı hâlde dost ve kardeş bazı ülkelerin
vatandaşlarına taşınmaz satılmasında ülkemizin
menfaati olabilir. Örneğin, bugün, bu nedenle, Kazakistan, Azerbaycan veya
Körfez ülkeleri gibi ilişkilerimizin dostane olduğu bazı
ülkelerin vatandaşlarına taşınmaz satışı
yapılamamaktadır. Bu konularda millî menfaatlerimize uygun olarak
karar almak için Bakanlar Kuruluna yetki verilmesi isabetli bir düzenlemedir.
Bu hâliyle tasarıda getirilen model, Türkiye'ye
karşılıklılık ilkesinden daha güçlü ve stratejik bir
fırsat sunmaktadır.
Diğer
yandan, tasarıyla Bakanlar Kuruluna verilen yetkiler, yasama yetkisinin
devrilmezliği ilkesini ortadan kaldırmamaktadır. Zira, Bakanlar
Kurulunun yürütme görevine giren konularda, kanunlarda belirtilen
sınırlara uymak kaydıyla takdir hakkının
kullanılması yasama yetkisinin devri anlamına gelmez.
Ayrıca bu husus, Anayasa'nın 16ncı maddesindeki temel hak ve
özgürlüklerin, yabancılar için, milletlerarası hukuka uygun olarak
kanunla sınırlanabileceği kuralına da
aykırılık teşkil etmez.
Tasarıya
baktığımızda, Bakanlar Kuruluna verilen yetkinin açık
bir biçimde sınırlandığını görmekteyiz.
Şöyle ki: Tasarının 35inci maddesinde, kanuni
sınırlamalara uymak, ülke menfaatlerinin gerektirdiği hâller,
taşınmaz edinimi için ilçe bazında yüz ölçümünün yüzde 10unu
geçmemek, kişi başına ülke genelinde edinilebilecek
taşınmazlar için ve bağımsız ve sınırlı
ayni hakların toplam yüz ölçümünün 30 hektarı geçmemesi gibi
sınırlamalar yer almaktadır.
Bunun
dışında, Bakanlar Kurulu, yabancı gerçek kişiler ile
yabancı ülkelerde kendi kanunlarına göre kurulan tüzel
kişiliğe sahip ticaret şirketlerinin taşınmaz ve
sınırlı ayni hak edinimlerini ülke, kişi, coğrafi
bölge, süre, sayı, oran, tür, nitelik, yüz ölçümü ve miktar olarak
belirleyebilir, sınırlandırabilir, kısmen veya tamamen
durdurabilir ve yasaklayabilir.
Bu
konuda, millet iradesinin yegâne temsilcisi Türkiye Büyük Millet Meclisinden
güvenoyu almış olan Bakanlar Kuruluna güvenmek demokrasinin
gereğidir diye düşünüyorum. Bu milletin seçtiği her hükûmet,
ülkemizin millî menfaatlerine uygun davranacaktır.
Tasarıyla
getirilen önemli bir yenilik de yapısız taşınmazlarla
ilgilidir. Yabancı kişileri doğrudan yatırıma
yönlendirmek için, bu kişiler satın aldıkları
yapısız taşınmazda geliştireceği projeyi iki
yıl içerisinde ilgili bakanlığın onayına sunmak
zorundadır. İlgili bakanlıkça başlama ve bitirilme süresi
belirlenerek onaylanan proje, tapu kütüğünün beyanlar hanesine
kaydedilmek üzere taşınmazın bulunduğu tapu
müdürlüğüne gönderilecek ve projenin süresi içerisinde gerçekleşip
gerçekleşmediği, ilgili bakanlıkça takip edilecektir. Bu
düzenlemeyle, tarım arazileri konusundaki endişe giderilmiş
olmaktadır.
Bu
madde hükümlerine aykırı olarak edinilen veya edinim amacına
aykırı kullanılan veya süresi içerisinde projeleri
gerçekleştirmeyenlerle ilgili olarak Maliye Bakanlığınca,
ilgili taşınmazın tasfiyesi hükümleri uygulanacaktır.
Bu
hükümlere baktığımızda, bir taraftan Bakanlar Kuruluna verilen
yetkinin açıkça sınırlarının gösterildiği,
diğer taraftan da yabancıların taşınmaz edinmesi ile
ilgili olarak oluşan yasal, siyasi, sosyal ve ekonomik endişelerin
giderildiği görülecektir.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; yabancı uyruklu kişilerin
Türkiyede edinebilecekleri taşınmazlar, bağımsız ve
sürekli nitelikteki sınırlı ayni hakların toplam alanı
ülke genelinde kişi başına 30 hektardır. Bu miktarı 2
katına kadar artırmaya Bakanlar Kurulu yetkilidir. 30 hektarlık
sınırlama aslında yeni bir düzenleme değildir. Şöyle
ki: 1934 tarihinde yürürlüğe giren 2644 sayılı Tapu Kanunu,
yabancı uyruklu gerçek kişilerin ülkemizde edinebileceği
alanı
Bugün
bilim ve teknolojideki gelişmeler, artan ulaşım ve iletişim
olanakları, ekonomik, sosyal ve siyasi ilişkilerde beliren yeni
yapılanmalar, uluslararası ilişkilerdeki yoğunluk,
sınırların neredeyse ortadan kalkması, uluslararası
sermayenin güç kazanması yabancı yatırımcılara mülk
edinme hakkının tanınmasını zorunlu
kılmaktadır. Yabancı kişilere taşınmaz mal
ediniminin tanınması bugün modern dünyada doğal bir gereklilik
olarak görülmektedir. Ancak ülkelerce çeşitli nedenlerle
sınırlandırma getirilmesi de o derece kabul görmektedir.
Nitekim, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin Ek 1 No.lu
Protokolünün 1inci maddesine göre de yabancı kişilerin mülkiyet
hakkı kısıtlanabilmektedir. Avrupa Birliği ülkelerindeki
uygulamalara baktığımızda, Almanya, Fransa, İngiltere,
İtalya, İspanya, Belçika, Hollanda gibi gelişmiş ülkelerde
yabancıların taşınmaz edinmesine genellikle herhangi bir
sınırlama getirilmediği görülmektedir. Bunun
dışında Danimarka, İrlanda, Avusturya, Portekiz,
Yunanistan, Polonya, İsveç, Estonya, Slovakya, Finlandiya gibi ülkelerde
yabancılara taşınmaz satışının kabul
edildiği ancak değişik sınırlamalara tabi
tutulduğu görülmektedir. Türkiye de, Avrupa Birliği ülkelerinde
olduğu gibi, yabancılara taşınmaz mal edinimini
tanıyan ancak bazı koşullarla sınırlandıran bir
sisteme sahiptir.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; tasarının 2nci maddesiyle
Tapu Kanununun 36ncı maddesinde değişiklik
yapılmaktadır. Bu madde ile uluslararası sermaye şirketleri
madde kapsamına alınmaktadır. Bu şirketler ana
sözleşmelerinde belirtilen faaliyet konularını yürütmek üzere
taşınmaz mülkiyeti veya sınırlı ayni hak edinebilir ve
kullanabilirler. Bu şirketlerin güvenlik bölgelerinde taşınmaz
mülkiyeti edinimleri Genelkurmay Başkanlığının ya da
yetkilendireceği komutanlıkların veya valiliklerin iznine
bağlanmıştır. Yapılacak değerlendirmede ülke
güvenliğine uygunluk esas alınacaktır. Ayrıca, bu madde ile
taşınmaz rehini tesisinde veya taşımaz rehininin paraya
çevrilmesi kapsamındaki mülkiyet edinimlerinde, şirket birleşmelerinden
ve bölünmelerinden doğan taşınmaz edinimlerinde ve özel
yatırım bölgelerindeki taşınmaz mülkiyeti ve
sınırlı ayni hak edinimlerinde bu maddedeki
sınırlamalar uygulanmayacaktır. Ayrıca, bankalarla ilgili
olarak 5411 sayılı Bankacılık Kanunu çerçevesinde kredi
olarak sayılan işlemler nedeniyle alacaklarının tahsili
amacıyla edindikleri taşınmazlarda da bu madde
uygulanmayacaktır. Ancak bankalar alacaklarına mahsuben almak zorunda
kaldıkları taşınmazları üç yıl içerisinde elden
çıkarmak zorundadırlar. Yine, bu madde hükümlerine aykırı
şekilde edinildiği veya kullanıldığı tespit
edilen taşınmazlar ve sınırlı ayni haklar Maliye
Bakanlığınca tasfiye işlemine tabi tutulacaktır.
Tasarının
3üncü maddesiyle Tapu Kanununa ek bir madde eklenmiştir. Tapu
sicillerinin düzenli tutulması, bu sicillerin güvenilir olması ve
gerçeği yansıtması devletin görevidir. Bu nedenle, ölüm
tarihinden itibaren en geç iki yıl içerisinde miras intikalinin
gerçekleşmemesi hâlinde tapu müdürlüğüne mirasçılık belgesi
almak üzere yargıya müracaat etme hakkı getirilmiştir. Tapu
müdürlüğü mirasçılık belgesine göre sicil
kayıtlarını el birliği mülkiyeti şeklinde tescil
ederek güncelleştirilecektir.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiyede yabancıların
taşınmaz edinmesi 1934 yılından beri her zaman mümkün
olduğu hâlde bu konu siyasi söylemlerle haksız bir şekilde
kamuoyuna taşınmaktadır. Ülke satılıyor,
topraklarımız elden gidiyor. gibi aslı olmayan ifadelerle
mesele çarpıtılmaktadır. Özellikle seçim dönemlerinde gittiğimiz her yerde bu tür olumsuz propagandalar
karşımıza çıkmaktadır. Ancak seçimlerde hakem aziz
milletimizdir. Milletimizin adalet duygusu, tecrübesi, tarihî ve siyasi
birikimi ve vicdan terazisi, AK PARTİnin bu konuda attığı
adımların ülke menfaatleri doğrultusunda olduğunu
göstermektedir.
Türkiye
bugün ekonomideki başarısıyla dünyada adından sıkça
söz ettiren bir ülkedir. Sağlıkta, eğitimde, ulaşımda
ve her alanda yapılan yatırımlarla dünyanın 16ncı
büyük ekonomisi hâline gelmiştir. Bölgesinin en güçlü ülkesi olan Türkiye
aynı zamanda dünyanın etkili siyasi aktörlerinden biri hâline gelmeyi
başarmıştır.
Bütün
bu başarılarımızı dikkate alarak kendimize güvenmemiz
ve geleceğe umutla bakmamız gerekir diye düşünüyorum. Gereksiz
korkular, boş paranoyalardan kurtularak ülkemizi her alanda güçlü,
güvenilir ve yabancı yatırımlar için daha cazip bir ülke hâline
getirmek hepimiz için önemlidir diye düşünüyorum. İnanıyorum ki,
Türkiye, 2023 yılında dünyanın en güçlü on ülkesinden biri
olmayı başaracak güçtedir. Kaldı ki mülkiyet hakkının
kişiye sağladığı hukuki imkânlar özel hukuk
imkânları olup bu hakkın sağladığı tasarruf
türleri devletin o taşınmaz üzerindeki hükümranlık
hakkını ortadan kaldırmaz. Bu nedenle, Türkiye Cumhuriyetinin
sınırları içerisinde kaldığı sürece bir
taşınmaz mal ister Türk vatandaşlarına isterse de yabancı
sermayeli Türk şirketlerine veya yabancılara ait olsun burada Türk
devletinin egemenliği devam edecektir.
Bu
düşüncelerle, tasarının hayırlı olmasını
diliyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Akgün.
Tasarının
tümü üzerinde gruplar adına görüşmeler tamamlanmıştır.
Şimdi
şahısları adına Sayın Oktay Vural, İzmir
Milletvekili.
Buyurun
efendim. (MHP sıralarından alkışlar)
Süreniz
on dakika.
OKTAY
VURAL (İzmir) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Çok
değerli milletvekilleri, bugün aslında çok önemli bir konuyu
görüşüyoruz. Biraz önce AKP Grubu adına konuşma yapan
Değerli Milletvekilinin ifade ettiği gibi hafife alınacak bir
konu değildir. Dolayısıyla, biz bunlar söylendi, bu oyu
aldık, şu oyu aldık
Bugün eğer İsrailin
kurulduğu topraklar parayla satın alınmışsa, oraya
birtakım devletler kurulmuşsa, bu konuda Ee ne var canım,
işte sırf zenginlik olsun diye sattık. diyenlerin, şimdi
nasıl lanetle anıldığını bütün
ecdadımız bilmektedir. Dolayısıyla bu tip stratejik
konularda milletin menfaatini dikkate almak lazım.
Özellikle
çoğunluk partisinin değerli milletvekillerine ve ona oy veren
değerli vatandaşlarıma sesleniyorum, basite alınacak bir
konuda konuşmuyoruz. Son derece stratejik bir konudur.
Dolayısıyla bir ekonomik gücün yabancıların eline geçmesi
ve yabancılaşmasının siyasi sonuçları olmuştur,
tarihte de olmuştur. Biraz önce bir başka değerli
milletvekilinin ifade ettiği gibi, Osmanlı İmparatorluğu
zamanında gelir getiren birtakım değerlerin
yabancılaşması ve bu yabancılaşma sonucunda ekonomik
gücün yabancılara girmesi ve bunun siyasi sonuçları getirdiği
tarihimizde yazıldı.
Bu
bakımdan, Toprağa ne olacak? Alacak, götürecek mi?
Toprağı alacak, götürecek değil ama gücü, ekonomik gücün siyasal
sonuçları doğurduğunu tarih yazıyor. O bakımdan, bu
tip konularda bu tür polemiklere ihtiyaç yok. Bugün, üretim
kaynaklarının yabancılaşması dünyanın her yerinde
takip edilmektedir. Bugün, eğer bankaların önemli bir kısmı
yabancı ise, bu bankaların verdiği krediler yoluyla kendi
sanayisini nasıl desteklediği konusu millî bir konu olarak hepiniz
tarafından tartışılıyor. Sayın Başbakan bile
söylüyordu. Nedir bu bankalar, niye vermiyor KOBİlere? diye
şikâyetlerde bulunuyordu. Onun için, millî gücün unsurlarının,
esasının toplumun fertleri elinde olması esas
olmalıdır. Bu yönüyle bakıldığı zaman,
İstanbul Menkul Kıymetler Borsası yüzde 74ü yabancılara
ait, sıcak para 120 milyar dolara ulaşmış, ithalat
görülüyor, üretiminiz yabancılaşmış. Karar verebiliyor
musunuz? İthalat maalesef üretimi kuşattığı için,
bugün, cari açığı azaltmak için bir sürü tedbir almak zorunda
kalıyorsunuz. Bunun elbette siyasi sonuçları olmaktadır.
Bakın,
tasarruf oranımız, yüzde 24ten yüzde 12ye düştü ve bununla
yabancıların -sıcak para- gelmesini düşük kur-yüksek faizle
destekledik; kaynaklarımız aşındı. Ne olur canım,
ne gerek var bunlarla niye demiyorsunuz? Şimdi Cari açığı
azaltmak için tedbir almamız gerekir. diyorsunuz. İşte
aynı örnek: Toprakları satın, bir şey olmazmış!
Bal gibi olur! Bu, ekonomik gücü eline geçirenlerin Türkiyeye nasıl bir
siyasi dayatma yapabileceği hususu, nasıl kendi menfaatleri için
başka ülkelere müdahale ettiklerini gayet iyi görüyoruz. Birtakım
stratejik şirketlerin stratejik rezervleri, petrol için bu
coğrafyayı düzenleyenlerin toprak konusunda da siyasal gücü kontrol
etmek istememesinin bir sebebi olabilir mi? O bakımdan, bütün bu
gelişmelerin sağlıklı değerlendirilmesi gerekmektedir.
Böyle bir mirasyedi gibi, olanı satalım, şunu satalım! Suyu
sattınız; sularınız Pepsicilerin, Colacıların
eline geçti, ne olacak?
Bu
şekilde millî piyasalar oluşmaz. Bu şekilde, küreselleşme
sürecinde rekabet gücü olan bir Türkiye oluşmaz. Sayın milletvekili
diyor ki: Bakanlar Kuruluna güvenmek lazım. Hukuka güvenmek lazım.
Bakanlar Kurulu gelip geçici, dolayısıyla Türkiye'nin kaderi bir
bakanlar kuruluna güven esasına değil, hukuk esasına göre
yapılır. Arzumuz, isteğimiz nedir? Diyoruz ki: Hukuki ve fiilî
mütekabiliyet olsun. Değerli arkadaşlarım, hukuki ve fiilî
mütekabiliyet dikkate alınarak bunları geliştirin.
Ve bu yönüyle
bakıldığı zaman toprak satışı konusu
önümüzdeki dönemin en önemli alanlarından biridir. Bakın değerli
arkadaşlarım, petrol rezervleri üzerinde oyun oynayan büyük güçler bu
rezervleri şirket envanterine geçirdikten sonra o ülkelerin düzeni
üzerinde oyunlar oynamaya başladılar. Oralarda hâkimiyet
alanlarını oluşturmanın asıl amacı, enerji
kaynaklarının kaynağında güvenli bölge hâline
dönüştürmektir. Bugün, geldiğimiz dünyada da önümüzdeki dönemde
önemli ölçüde gıda güvenliği, gıda ihtiyacı özellikle Orta
Doğu ülkeleri için önemli bir sorundur. Bugün, dünyanın çeşitli
yerlerinde Arap şehirleri ve Orta Doğu ülkeleri büyük arazileri
almakta, bu büyük arazileri işlemek suretiyle kendi ülkelerinin gıda
güvenliğini sağlamaktadır.
Dolayısıyla,
bugün bu konularla ilgili gelişmelerin stratejik boyutu dikkate
alınmadan değerlendirilmesi yanlıştır. Onun için bu
toprakları biz işleyelim, onun için bu toprakları da benim
çiftçilerim işlesin; ürünlerini satalım onlara. Bu toprakların
fakir bekçisi olmayalım; arzumuz, isteğimiz budur. Yeter artık!
Sayın Başbakan diyor: Öz yurdunda garip, öz yurdunda parya! Necip
Fazılın şiirini okuyor ama bugün geldiğimiz bu noktada öz
yurdunda garip, öz yurdunda parya oluyor çiftçiler. Ne olacak, bu
toprakları kim ekecek, kim biçecek? Onun için, bu konularla ilgili,
özellikle toprak satışı olmak üzere, bunu mütekabiliyet
esası ve Türkiye'nin stratejik ihtiyaçlarını dikkate almadan Şuna
güvenmek lazım, buna güvenmek lazım. diye bir yaklaşımla
değerlendirmek mümkün değil.
Size şimdi 19
Aralık 2011 tarihinde huzurlarınızda
yaptığımız bir tartışmayı burada ifade etmek
istiyorum, özellikle AKPli milletvekili arkadaşlarıma. O gün, orada
merkezî yönetim bütçe kanununun son maddesini görüştüğümüz zaman,
yine burada mülkiyet satışı konusu gelmişti. Vatan
toprağı
O gün, ben, şunları söylüyorum:
Oktay
Vural (Devamla)
Biraz önce, Nurettin Bey
Değerli milletvekilleri, bakın,
burada Vatan toprağı satılıyor. filan şu meseleler
Vatan toprağı gayriciddiye alınabilecek bir konu değildir
Vaat edilmiş topraklar falan gibi ben eleştirilerde bulunuyorum ve
AKPnin 2003 yılında çıkarttığı mütekabiliyeti
kaldıran, daha doğrusu Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edilen
süreci anlatıyorum ve Sayın Canikli, bizim eleştirilerimiz
üzerine, AKP Hükûmeti Efendim, ülkeler, mütekabiliyet,
karşılıklılık esasına göre bunları
yapmıştır. deyince Söz veriyor musunuz? dedim. Mütekabiliyet
esasına göre yapılacağına söz veriyor musunuz? Ben bunu bir
söz olarak alıyorum. dedim. Sonra, Sayın Canikli, yine, burada Öyle
söylemedim, öyle demedim. diye söyledi yani mütekabiliyet esasını
dikkate almayacaklarını söyledi ama değerli milletvekilleri,
bakın, burada, Sayın Caniklinin verdiği bir söz var, bu sözü
size okumak istiyorum: Geleceğe yönelik olarak nasıl olması
gerektiği ya da mütekabiliyetle ilgili yapılan tartışmalar
bu kapsam dışındadır... Sayın Başkan, ben
şuna inanıyorum yani bir yabancının mütekabiliyet
şartı olsun ya da olmasın konut alması, Türkiyede
yaşamak amacıyla konut almasında hiç sakınca görmüyorum
Sadece toprak kavramına şiddetle karşıyım. diyor.
Değerli
arkadaşlarım, bunları ayırmak lazım. Genel ifadeyle
bunları değerlendirmek doğru değil. Ben de oradan
Doğru değil sayın milletvekilleri, bu yanlış bir
gidişat, lütfen müdahale edin. diye size sesleniyorum. Nurettin Canikli
(Giresun) Çünkü Sayın Vural benim adımı ifade ederek gelecekle
ilgili, mütekabiliyetle ilgili bir düzenleme geldiği zaman, daha
doğrusu mütekabiliyet şartı aranmaksızın toprak
satışı konusu
Toprak demeyelim Gayrimenkul
satışı konusu
Diyor ki: Toprak dışındaki
gayrimenkul satışını mütekabiliyet esasına göre
düzenleyelim. Toprakta kesin söz veriyorum. diyor, söz veriyorum diyor.
Bunu kim söylüyor? O zaman, AKP Grup Başkan Vekili Sayın Nurettin
Canikli söylüyor bu eleştirilerimize karşılık.
Dolayısıyla, burada Gayrimenkul satışıyla ilgili,
konut satışı, şunlar, bunlarla ilgili satışlar
yapılırken, özellikle bizim her alanda mütekabiliyet aramamız
gerekir. ifademize rağmen, Sayın Canikli Bu, toprak konusunda
olmalı. sözünü vermişti ama bugün, bakalım bu sözler AKP Grubu
tarafından nasıl değerlendirilecek, bu sözler yerine getirilecek
mi getirilmeyecek mi? Yoksa Sözler geçmişte söyleniyor, havada uçuyor. diye bakarsak
değerli kardeşlerim, unutmayalım ki tutanaklar şehadet
ettiği kadar, gözler ve kulaklar da şehadet edecektir.
O
bakımdan, mütekabiliyet şartı kaldırılmadan bu esaslar
dâhilinde bir düzenleme yapılmasının, fiilî ve hukuki mütekabiliyet
esaslarına göre toprak satışlarının dikkate
alınmasının daha doğru olacağını ifade
ediyor ve bu düzenlemeye karşı olduğumuzu belirtiyor, hepinize
saygılarımı arz ediyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Vural.
Şimdi,
Hükûmet adına Çevre ve Şehircilik Bakanı Sayın Erdoğan
Bayraktar.
Buyurun
Sayın Bakan. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
ÇEVRE
VE ŞEHİRCİLİK BAKANI ERDOĞAN BAYRAKTAR (Trabzon)
Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri; yüce Meclise sevk
edilen Tapu Kanunu ve Kadastro Kanununda Değişiklik
Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısı sebebiyle
huzurlarınızdayım. Bu vesileyle yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Bilindiği
üzere, yüz altmış beş yıllık geçmişi ve birikimi
ile 22 bölge, 957 tapu ve 81 kadastro müdürlüğünden oluşan
teşkilatıyla mülkiyet bilgilerini üretip arşivleyen Tapu ve
Kadastro Genel Müdürlüğümüz.
Tapu
ve Kadastro Genel Müdürlüğü, genel anlamda, taşınmaz
malların sınırlarını arazi ve harita üzerinde belirtip
hukuki durumlarını tespit etmek suretiyle, 4721 sayılı Türk
Medenî Kanununun öngördüğü tapu sicilini kurmak, mekânsal bilgi
sisteminin altyapısını oluşturmak hedefi doğrultusunda
çalışmalarını yürütmektedir.
Tapu
ve Kadastro Genel Müdürlüğü, son sekiz yıl itibarıyla
yürüttüğü projelerle ülkemizin kısa, orta ve uzun vadede büyümesine
katkı sağlayacak önemli adımlar atmıştır. Bu
çerçevede, Türkiye kadastrosunun tamamlanması projesiyle 2004
yılından bu yana 13 bine yakın birimin kadastro
çalışması bitirilmiştir. 2004 öncesinde yılda ortalama
350 birimin kadastrosu yapılırken, hükûmetlerimiz döneminde
yıllık ortalama 1.750 birimde kadastro çalışması
yapılabilmiştir. Mülkiyet kadastrosunu bitirme oranımız
yüzde 99,5 seviyelerinin üzerine çıkmıştır. Kadastro
çalışmalarındaki devlete olan maliyet 200 milyon TL azaltılmış,
yine bu çalışmalar sırasında toplanan harçlarla 150 milyon
TL harç ve vergi geliri sağlanmıştır. Bu projeyle
mülkiyetlerin belirlenmesi sağlanmış, ihtilaflar büyük ölçüde giderilmiş,
devlete ve vatandaşa ait gayrimenkul envanterleri netleştirilmiştir.
Vergi kayıpları önlenmiş, düzenli kentleşmenin
altlığı oluşturulmuştur ve yatırım
ortamı iyileştirilmiştir. Avrupa Birliği sürecinde
işleyen bir arazi kayıt sistemi oluşturularak Mekânsal Bilgi
Sistemleri adlı çalışmalara da katkı
sağlanmıştır. Harita Bilgi Bankası Projesiyle
bakanlıklara, kamu kurum ve kuruluşları ile belediyelere,
üretimi planlanan, devam eden ya da tamamlanan harita bilgilerini kaydetmeleri
zorunluluğu getirilmiştir.
Türkiye
Ulusal GPS -yani konum belirleme sistemi- Ağı ile tüm Türkiye
genelinde yirmi dört saat gerçek zamanlı ölçü yapmaya yani coğrafi
konumu santimetre duyarlılığında belirlemeye ve mevcut
haritaları uluslararası koordinat sistemine dönüştürmeye imkân
tanıyan yeni bir sistem oluşturulmuştur. Yılda 75 milyon TL
tasarruf sağlayan bu proje sayesinde tüm Türkiye genelinde ve Kuzey
Kıbrıs Türk Cumhuriyetinde GPS kullanılarak santimetre
doğruluğunda coğrafi bilgiler elde edilebilmektedir.
Yürüttüğümüz
bir diğer çalışma olan Tapu Arşiv Sistemi Projesi ile de
Osmanlı döneminden beri korunan tarihî değeri haiz ülkemiz ve yirmi
beş ülkenin tarihî ve stratejik öneme sahip taşınmaz mal
kayıtları yok olmaktan kurtarılarak uzun yıllar
yaşatılması ve istifade edilebilmesi
sağlanmıştır. Projeyle Osmanlı arşiv belgelerinin
en son teknoloji kullanılarak görüntüleri ve mikrofilmleri
alınmış, araştırmacıların aslına uygun
olarak dijital ortamda kolayca bu belgelere ulaşabilmesi
sağlanmıştır.
Saygıdeğer
milletvekilleri, Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğümüzün yürüttüğü bir
diğer çalışma ise 2/B kadastrosudur. 2005 yılında
yürürlüğe giren 5304 sayılı Yasayla yapılan
değişiklik sonucu tesis kadastrosu kapsamında yaklaşık
8.692 birimde 74 bin kilometrekare orman alanının kadastrosu
tamamlanmıştır.
Halk
dilinde 2/B diye adlandırılan, bilim ve fen bakımından
orman niteliğini kaybeden yerlerin hazine adına orman
sınırları dışına çıkarılması
işlemi de orman kadastrosunun yine bir parçasıdır. Bu kapsamda
da, yine, Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü 203 bin hektarlık
alanın kadastrosunu bitirmiş ve 2/B kapsamında satışa
hazır hâle getirmiştir. Ayrıca, 1.993 birimde de 193 bin
hektarlık sahada çalışmalar bitirilmek üzeredir. 93 bin
hektarlık alanda da yol, dere, tapulu şahıs parselleri isabet
eden alanların olduğu tespit edilmiş ve bunların düzeltilmesi
cihetine gidilmektedir.
Değerli
milletvekilleri, yürüttüğümüz en temel e-devlet projelerinden biri olan
Tapu ve Kadastro Bilgi Sistemi Projemiz yani TAKBİS ile Türkiye genelinde
tapu ve kadastro kayıtlarının bilgisayar ortamına
aktarılması, tüm faaliyetlerin bilgisayar sistemi üzerinden
yürütülmesi, böylece, gerek özel gerekse kamu taşınmaz
mallarının etkin biçimde takip ve kontrolünün yapılması,
ilgili kurum ve kuruluşlarca mülkiyete ilişkin her türlü sorgulamaların
yapılabilmesi sağlanmıştır.
Yine,
TAKBİS ile kesin, şeffaf, güncelleşmiş, denetlenebilir bir
tapu sistemi oluşturulmaktadır. TAKBİS ile tapu ve kadastro
birimlerindeki yaklaşık 1.300 çeşit işlemde
vatandaşlarımıza güvenilir, güncel ve hızlı bir
şekilde hizmet sunumu sağlanmaktadır. Proje kapsamında
bugün itibarıyla tüm tapu bilgileri bilgisayar ortamına
alınmış ve TAKBİS, 957 tapu müdürlüğümüzde
kullanılır hâle gelmiştir. Şu an itibarıyla kurumlara
on-line veri paylaşımı yapılabilmektedir. Bunun
yanında, yapacağımız çalışmalarla on-line veri
paylaşımı gayrimenkulle ilgili olan herkese
yaygınlaştırılacaktır. TAKBİSle birlikte
işlem yoğunluğu fazla olan tapu müdürlüklerinde vatandaşa
verilen hizmet kalitesinin yükseltilmesi ile personelimizin çalışma
ve iş üretme kapasitelerinin artırılması amacıyla
on-line randevu, numaratörlük başvuru ve SMS bilgilendirme sistemi
uygulamalarına başlanmıştır. Bu sayede
vatandaşlarımızın tapu harçlarını bir defada
ödeyebilmesi ve tapuya gittiğinde tapu işlemlerinin
tamamını bitirebilmesi sağlanmıştır.
Yine,
TAKBİSle birlikte tapu bilgileri e-devlet kapısından
vatandaşlarımıza sunulmaya başlanmıştır.
Vatandaşlarımız bilgisayara girmek suretiyle kendilerine ait
taşınmazların tüm bilgilerine ulaşabilmektedirler. Bu
sistem sayesinde, vatandaşlarımız, taşınmazlarının
bulunduğu şehirlerinin krokisini ve arsalarının
bulunduğu konumda bulunan her türlü gayrimenkul bilgilerini coğrafi
bilgilerini içerecek şekilde bilgi edinebilmektedirler.
2011
yılı içerisinde çıkardığımız Yetki
Alanı Dışında Kayıtlı Bulunan Taşınmazlarla
İlgili Tapu İşlemlerinin Yapılmasına İlişkin
Usul ve Esaslar Hakkındaki Yönetmelikle vatandaşlarımız,
artık, satış, ipotek ve tapuya dair işlemlerini tapunun
bulunduğu tapu dairesine gitmeden başka bir ilden tapu dairesinden de
yapabilmektedirler. Bu işlemler 2012 sonu itibarıyla tüm yurdumuzda
yaygın hâle getirilecektir. Ayrıca, yurt dışında
yaşayan vatandaşlarımızın Türkiyedeki
taşınmazlarına yönelik işlemlerini de yürütebilmek için
yine aynı şekilde düzenlemeler yapılabilmekte. Yurt
dışındaki vatandaşlarımız büyükelçiliklere gitmek
suretiyle Türkiyedeki gayrimenkullerine dair işlemleri, alım,
satım, ipotek yapma gibi işlemleri yürütebilecektir.
Yine, geçen yıl şubat
ayında başlattığımız tapu ve kadastro verilerinin
sayısal olarak toplanmasına ve bire bir ile
uyumlaştırılmasına olanak tanıyan web tabanlı
uygulama yazılımı olan kadastro veri konsolidasyonu
çalışmalarına ağustos ayından itibaren yapılan
veri girişleri ile Türkiyede bulunan 60 milyon parselden 40 milyon
parselin parsel kadastrosu verileri elektronik ortama
taşınmıştır.
Tapu müdürlüklerimize
yönelik başlattığımız hizmet takip masası
uygulaması ile de tapu müdürlüklerimizde artık
vatandaşlarımıza çok daha çağdaş, modern hizmet
verilebilmektedir.
Yapılan bu
iyileştirme çalışmalarından ve
vatandaşlarımızın memnuniyet ölçümlemelerinden
yaptığımız araştırmalarda vatandaş
memnuniyetinin yüzde 96lara çıktığı görülmektedir. Bunu
inşallah yüzde 100e çıkartacağız.
MAHMUT TANAL
(İstanbul) Vatandaş bize tam tersini söylüyor Sayın Bakan.
ÇEVRE VE
ŞEHİRCİLİK BAKANI ERDOĞAN BAYRAKTAR (Devamla)
Yaptığımız anketlerden elde ettiğimiz memnuniyet
oranı yüzde 96dır.
Çok değerli
milletvekilleri, yürüttüğümüz bir diğer proje olan Tapu ve Kadastro
Modernizasyon Projesi ile kadastro harita ve bilgilerinin güncellenmesi
yapılarak pafta ve teknik arşiv verileri bilgisayar ortamına
aktarılacaktır. 1/5.000 ve daha büyük ölçekli orta foto harita
üretimi, taşra birimlerimize yönelik model ofis tasarımı ve
yapımı, gayrimenkul değerlerinin tespiti ve kayıt
altına alınmasına yönelik politikalar böylece belirlenecektir.
Bu sistem 2012 yılı içerisinde 220 müdürlüğümüz, 2013
yılı sonu itibarıyla da tüm tapu birimlerimizde
yaygınlaştırılmış olacaktır.
Bugün itibarıyla
kalite yönünden de tapu müdürlüklerimiz kalite yönetim sistemi belgesi
almaktadır. Bu çalışmalarda da yüzde 90 seviyelerindeyiz.
Yine,
bugün huzurlarınıza getirmiş olduğumuz yabancılara
taşınmaz mal satımıyla ilgili düzenlemeye
baktığımız zaman, yabancı uyruklu gerçek ve tüzel
kişilerin ülkemizdeki tapu ve kadastroyla ilgili işlemlerini yapmak,
Türkiye Cumhuriyeti uyruklu gerçek veya tüzel kişilerin yurt
dışındaki taşınmazlarıyla ilgili hak ve
menfaatlerini korumak, devletler arası emlak müzakerelerine katılmak
görevi, yine, Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğüne verilmiştir.
Tapu
ve Kadastro Genel Müdürlüğü, Avrupa Birliği müzakereleri çerçevesinde
Sermayenin Serbest Dolaşımı faslı kapsamındaki
yabancıların ülkemizde taşınmaz edinimi konusunda da
sorumlu bulunmaktadır. Bugün dünyaya baktığımızda, artık
uluslararası sermaye dünyanın yaklaşık 195-200 ülkesine
girebilmektedir, bir şekilde girebilmektedir. Gayrimenkul satımı
konusunda, taşınmaz edinimi konusunda yabancı sermayeyi,
uluslararası sermayeyi ülkesine en çok getirebilen ülkelerin bugün dünyada
en gelişmiş ülkeler olduğunu, en öz güvenli ülkeler
olduğunu, en bağımsız ülkeler olduğunu ve dünya
çapında da en söz sahibi ülkeler olduğunu görmekteyiz. Biz, bugün,
huzurunuza getirdiğimiz yasa değişikliğiyle, gayrimenkul
satışında çok önemli bir değişiklik yapmıyoruz.
Zaten şu anda ülkemizde, gerek Türkiyede kurulan yabancı sermayeli
şirketlerden gerekse kendi ülkelerinde kendi kanunlarına göre kurulan
şirketlerden yüzde 51i Türklere ait olan ve yönetimi Türklere ait olan
şirketlerin Türkiyede taşınmaz edinimi konusunda -ki bundan
önceki Anayasa Mahkemesi tarafından da geçen ve uluslararası
anlaşmalara da bağlı olan yapı itibarıyla- bir
değişiklik bulunmamaktadır. Sadece, gerçek kişilerin taşınmaz
edinimleriyle ilgili bir değişiklik yapılmaktadır. Burada
da mütekabiliyet şartı kesinlikle kaldırılmamaktadır,
aksine, mütekabiliyet şartı çok daha netleştirilmektedir. Yani
Türkiyede özellikle 2000
ALİM IŞIK
(Kütahya) Sayın Bakan, nerede var bu madde? Öyle bir şey yok.
Nereden çıkarıyorsunuz bunu!
ÇEVRE VE
ŞEHİRCİLİK BAKANI ERDOĞAN BAYRAKTAR (Devamla)
Yasanın ruhuna baktığımız zaman, yasanın
lafzına baktığımız zaman, yasanın anlamına
baktığımız zaman, burada yetki Bakanlar Kuruluna
verilmektedir. Yabancı gerçek kişilerin, hangi gerçek kişilerin
ülkemizde gayrimenkul alabilecekleri, hangi şartlarda alabilecekleri
konusunda yetki Bakanlar Kuruluna verilmektedir. Bakanlar Kurulu daimîdir, bu
ülke var oldukça Bakanlar Kurulu da var olacaktır. Bakanlar Kurulu,
hükûmet demektir. Bakanlar Kurulu, siyasi iradenin oluşturduğu
hükûmet demektir.
Bu bakımdan, biz ülke
menfaatleri doğrultusunda, Türkiye'nin kazandığı öz güven
sebebiyle, Körfezdeki petrol sebebiyle oluşan fazla sermayenin artık
Türkiyeye yönelme ihtiyacı sebebiyle
Zaten 1 Temmuz itibarıyla tek
kişi gelip Türkiyede şirket kuracak ve uluslararası
anlaşmalara göre bu şirket, Türkiyede kurulan şirket
Türkiye'nin Ticaret Kanununa tabi olarak Türkiyeden gayrimenkul alabilecek.
Ama sermaye daha rahat aksın diye, daha büyük yatırımlar
yapılsın diye biz Bakanlar Kuruluna yetki vermek suretiyle bunu
basitleştiriyoruz, yoksa mütekabiliyeti kesinlikle
kaldırmıyoruz. Ülkemize daha çok sermaye gelsin, gidip şirket
kurarak, gidip ticaret odalarında veyahut da SPK gibi kurumlarda uğraşmasın
diye, ülkemizin kanunlarının tahtında bu ülkede gayrimenkul
taşınmaz alımını biraz daha fazla kayıt
altına alıyoruz.
MAHMUT TANAL
(İstanbul) Bugüne kadar kayıt altında değil miydi
Sayın Bakan?
ÇEVRE VE
ŞEHİRCİLİK BAKANI ERDOĞAN BAYRAKTAR (Devamla) Yine,
arazilerde ve arsalarda getirdiğimiz çok önemli bir şart var, diyoruz
ki: Arsa ve araziyi 30 hektara kadar alsın. Zaten 1934 yılında
çıkan kanunda bu vardı. Biz bunu şarta bağlıyoruz; iki
yıl içerisinde, almış olduğu arsada ve arazide
yapacağı projeyi getirip yapmazsa ve projeye başlamazsa Maliye
Bakanlığı resen, ödediği parayı iade etmek suretiyle
bunu hazine adına tescil edebilecektir.
Bu bakımdan, bu
yasada, diğer taraftan, şirketlerle ilgili
yaptığımız düzenlemeleri de biraz daha netleştirdik.
Askerî yasak bölgelerde, stratejik bölgelerde, ülkemiz bakımından
önemli bölgelerde tamamen bunu Dışişleri
Bakanlığından yapılacak analizlerle ve Bakanlar Kurulunun
vereceği yetki çerçevesinde, ancak o ülkenin vatandaşları gelip ülkemizden gayrimenkul
alacak. Bu kanun çıkmakla hemen bugünden yarına yabancı uyruklu
gerçek kişilerin ülkemizden gelip gayrimenkul almaları söz konusu
değildir. Ayrıca bu çalışma, tüm dünya ülkelerindeki
gayrimenkul satışları incelenerek yapılmıştır.
Ankara Üniversitesiyle yapmış olduğumuz çok ciddi bir çalışma
sonucu bu yasa taslağını hazırladık, tasarı
hâline getirdik ve sizlere takdim ettik.
MEHMET ŞANDIR
(Mersin) Bu çalışmanın sonucunu beklemediniz Sayın Bakan.
ÇEVRE VE
ŞEHİRCİLİK BAKANI ERDOĞAN BAYRAKTAR (Devamla)
Burada yaptığımız şudur: Öz güveni yüksek,
Almanya gibi, İspanya gibi, İngiltere gibi, Amerika gibi ülkelerin
yapmış olduğu satışlar incelenmiştir.
İngilterede gayrimenkul satışları intifa hakkına
bağlıdır, doksan dokuz yıllığına
verilmektedir ama bir kısım tapu da verebilmektedir. Tapu verilen
yerlerde hiçbir şart yoktur. İntifa haklarında da yine hiçbir
şart aranmamaktadır. Almanyadan, pasaportunuzu cebinize koyun,
oturma müsaadesi olsun olmasın, gidip oradan gayrimenkul alabilirsiniz.
İspanya, son sekiz yılda 350 milyar dolar gayrimenkul
satışından
MAHMUT TANAL
(İstanbul) Suriyede alabiliyor muyuz? Irakta alabiliyor muyuz?
İranda alabiliyor muyuz? Bana örneklerini verir misiniz?
ÇEVRE VE
ŞEHİRCİLİK BAKANI ERDOĞAN BAYRAKTAR (Devamla)
Saygıdeğer milletvekilleri
MAHMUT TANAL
(İstanbul) İsrailde alabiliyor muyuz? O örnekleri de verin bir zahmet.
ALİ İHSAN
KÖKTÜRK (Zonguldak) Amerikanın eyaletlerinde alabiliyor musunuz
Sayın Bakan?
MAHMUT TANAL
(İstanbul) Bana İranı söyleyin, Suriyeyi söyleyin,
Irakı söyleyin, Libyayı söyleyin,
Lübnanı söyleyin, Cezayiri söyleyin, Tunusu söyleyin. Lütfen
yani sizden rica ediyorum Sayın Bakan, yakışmıyor
ÇEVRE VE
ŞEHİRCİLİK BAKANI ERDOĞAN BAYRAKTAR (Devamla)
Saygıdeğer milletvekilleri, ifade ettim, yine yüce heyetinize
ifade etmek istiyorum, arz etmek istiyorum: Taşınmaz mal
satışında mutaassıp davranmayan, ülke menfaatleri
doğrultusunda, uluslararası sermayenin çekilmesi doğrultusunda,
uluslararası sermayenin yatırım yapması doğrultusunda
ülke menfaatlerini öne alarak, ülkenin stratejik bölgelerini, askerî yasak
bölgelerini ve ülkenin konumunu öne alarak bunu serbest bırakan ülkeler
bugün öz güveni en yüksek olan ülkelerdir, bugün kendine güveni en yüksek olan
ülkelerdir, dünyada en büyük söz sahibi ülkelerdir. Bu ülkeler,
saydığımız zaman, kimlerdir?
MAHMUT TANAL
(İstanbul) Siz bunu onlara satmayacaksınız ki. Siz bunu
kısıtlayan ülkelere satacaksınız.
ÇEVRE VE
ŞEHİRCİLİK BAKANI ERDOĞAN BAYRAKTAR (Devamla)
Bunu da az önce ifade ettim, yine ifade ederim ama gayrimenkul
satışını kısıtlayan ülkeler, bugün petrol zengini
de olsa, bugün altın zengini de olsa, bugün ekonomik bakımdan
kalkınamamış ülkelerdir. Biz artık Avrupayla
bütünleşmek istiyoruz, dünyayla bütünleşmek istiyoruz.
ALİ İHSAN
KÖKTÜRK (Zonguldak) Toprak satarak Osmanlı kalkınmamış
Sayın Bakan. Siz nasıl kalkınacaksınız?
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI
ERDOĞAN BAYRAKTAR (Devamla) Türkiye artık gelişmiş bir
ülkedir. Bugün dünya sermayesi güvenli bir liman olan Türkiyeye akmak
istemektedir. Bugün bu kanunun çıkacağının
duyulmasından sonra sadece daire alımı için -rakam belki
yanlış olabilir ama- bine yakın daire için kapora
verilmiştir. Yabancılar gelsin hem yatırım yapsın hem
ülkemizde ikamet etsin hem ülkemize daha çok turist gelsin diye bunu
yapıyoruz ama ülkemizin menfaatlerini, ülkemizin stratejik konumunu,
ülkemizin tarihten gelen sorumluluğunu da dikkate alarak bu kanunu
meriyete koyacağız.
Bu
bakımdan, bu kanunu sizin yüce takdirinize sunuyorum. Çıkacak,
Meclisin vereceği karar doğrultusunda, biz de vatanımıza,
milletimize, gayrimenkul satışı noktasında ülkemiz
menfaatleri neyi gerektiriyorsa o doğrultuda
yapacağımızı sizlere ifade etmek istiyorum.
En
içten saygılarımı sunuyorum ve teşekkür ediyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Bakan.
Şimdi,
şahısları adına Bartın Milletvekili Sayın
Yılmaz Tunç.
Buyurun
Sayın Tunç. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Süreniz
on dakika.
YILMAZ
TUNÇ (Bartın) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Tapu
Kanunu ve Kadastro Kanununda Değişiklik Yapılmasına
İlişkin Kanun Tasarısının tümü üzerinde
şahsım adına söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle
hepinizi saygılarımla selamlıyorum.
Görüşmekte
olduğumuz kanun tasarısıyla, yabancıların
taşınmaz edinimini düzenleyen Tapu Kanununun 35inci ve 36ncı
maddelerinde değişiklik önerilmektedir. Ayrıca yine
tasarıyla birleştirilen ve tarafımca verilen kanun teklifiyle de
Kadastro Kanununun 13üncü maddesinde Anayasa Mahkemesinin Medeni Kanunun
713üncü maddesinde düzenlenen sahibi yirmi yıl önce ölmüş
taşınmazların olağanüstü zaman aşımını
düzenleyen maddedeki iptal hükmü nedeniyle değişiklik önerilmektedir.
Anayasa
Mahkemesi, haklı olarak, mülkiyet hakkını ihlal ettiği
gerekçesiyle sahibi yirmi yıl önce ölen taşınmazların, olağanüstü
zaman aşımı yoluyla kazanılamayacağı yönünde bir
karar vermiştir. Mirasçı, miras bırakanın ölümüyle
mülkiyeti bir bütün olarak ve yasa gereği kazanmaktadır.
Mirasçılar tapuya tescilden önce taşınmazın malikidirler.
Bu nedenle Medeni Kanunun 713üncü maddesiyle uyumu sağlamak
açısından Kadastro Kanununun 13üncü maddesindeki ölmüş veya
kelimesinin madde metninden çıkarılması zarureti vardı.
Tasarıyla teklif birleştirilerek bu yönde de bir değişiklik
yapılmaktadır. Burada Medeni Kanun ve Kadastro Kanunu arasındaki
farklılık nedeniyle uygulamada mahkemeler farklı farklı
kararlar vermeye başlamışlardı. Bu
karışıklığın önlenmesi açısından da
önemli bir madde.
Değerli
milletvekilleri, Tapu Kanununun yabancılara taşınmaz
satışıyla ilgili değişiklik öngören maddeleriyle
ilgili olarak öncelikle şunu ifade etmek istiyorum: Her konuda olduğu
gibi, görüşmekte olduğumuz kanun tasarısı hakkında da
çarpıtmanın yapıldığını görmekteyiz. Ülke
topraklarının yabancılara satılmasının yolunun
açıldığı, bunun Anayasaya aykırı olduğu,
vatan topraklarının yabancıların istilasına
uğradığı yönünde eleştiriler yapılmaktadır.
TURGUT DİBEK
(Kırklareli) Dört tane Anayasa Mahkemesi kararı var; ben mi verdim,
mahkeme verdi.
YILMAZ TUNÇ (Devamla) -
Değerli milletvekilleri, bu eleştiriler haksız
eleştirilerdir, hiçbir hukuki dayanağı bulunmamaktadır.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
Okudun mu bunu sen? Mahkeme kararı
MAHMUT TANAL
(İstanbul) Anayasa Mahkemesi kararı
YILMAZ TUNÇ (Devamla) -
Yabancılara toprak satışı ülkemizde AK PARTİ
İktidarıyla başlamamıştır. 1934-2006
yılları arasında yabancı uyruklu gerçek kişilerin
ülkemizde edinebileceği alan karşılıklı olmak
şartıyla
Yabancılara
taşınmaz satışıyla ilgili rakamlara
baktığımızda, burada tasarıya karşı
çıkan arkadaşlarımızın partilerinin iktidar oldukları
dönemlerde de bu satışlar yapılmış, binlerce dönüm
taşınmaz yabancılar tarafından edinilmiştir.
Yabancıya taşınmaz satışı yeni bir durum
değildir. Bugün bu konuda AK PARTİyi eleştirenler, kendi
iktidar oldukları dönemlerde milyonlarca metrekare araziyi
yabancılara satmışlardır.
ALİM IŞIK
(Kütahya) 126 milyonu sizin döneminizde satıldı, yapma bunu ya!
YILMAZ TUNÇ (Devamla) -
Mademki yabancıya taşınmaz satışı ülkeyi satmakla
eş değer
ALİM IŞIK
(Kütahya) Yapma bunu kardeşim, böyle demeyin ya!
YILMAZ TUNÇ (Devamla) -
Biz demiyoruz, siz söylüyorsunuz, o zaman siz neden sattınız? Biz az
sattık. diyebilirsiniz.
ALİM
IŞIK (Kütahya) Onu size yazıp verenler kimse, doğru
baksın rakamlara.
YILMAZ TUNÇ (Devamla) -
Bu durum, önceki iktidarların taşınmazları satmak
istememesi ya da burada ifade ettikleri gibi Vatan toprakları
kutsaldır. anlayışından kaynaklanmamaktadır.
TURGUT DİBEK
(Kırklareli) Rakamları versene sen.
YILMAZ TUNÇ (Devamla) -
Eğer öyle olsaydı, Milliyetçi Hareket Partisi dönemlerinde de CHP
dönemlerinde de milyonlarca metrekare arsayı satmazdınız.
Geleceği güvenin
olmadığı, istikrarın olmadığı, demokrasisi
zayıf, ekonomisi çökmüş, krizlerle boğuşan, bankaları
hortumlanan bir ülkede siz olsanız taşınmaz satın alır
mısınız?
DİLEK AKAGÜN YILMAZ
(Uşak) Deniz Fenerinden de bahset biraz Deniz Fenerinden.
YILMAZ TUNÇ (Devamla) -
AK PARTİ İktidarında önceki iktidarlar döneminden çok daha
farklı bir durum söz konusu değerli milletvekilleri. Türkiye'nin
istikrarlı bir şekilde büyümesi, turizmde ve sanayide
kalkınması ve yabancı yatırımcı için güvenli bir
liman olması, taşınmaz alımı için ülkemizi cazip
kılmaktadır. Bu satışların büyük
çoğunluğunun turizm amaçlı olduğunu görmekteyiz. Son
yılların istikrar ve güven ülkesi Türkiyede tatil yapmak isteyenlerin,
tatil bölgelerinde daire satın almak isteyenlerin sayısının
giderek arttığını hep birlikte görmekteyiz.
TURGUT DİBEK
(Kırklareli) Sorun yok, alıyorlar işte.
YILMAZ TUNÇ (Devamla) -
Hemen Antalya milletvekillerimizden bunu öğrenebilirsiniz.
TURGUT DİBEK
(Kırklareli) O zaman bir sorun yok daire alıyorlar, tarlaları
niye satıyoruz?
YILMAZ TUNÇ (Devamla) -
Değerli milletvekilleri, yabancı ülkelerde de 4 milyon
vatandaşımız var ve yüz binlerce vatandaşımız
yabancı ülkelerde taşınmaz ediniyorlar. Yabancının
ülkemizde taşınmaz satın almasına karşı
çıkmak, Türk vatandaşlarının da yabancı ülkelerde
taşınmaz satın almasına karşı çıkmak
anlamına gelmiyor mu?
MAHMUT TANAL
(İstanbul) - Gelmiyor. O 4 milyonun 3 milyonu Almanyada
yaşıyor. Suriyede mi yaşıyor, Irakta mı
yaşıyor, Ürdünde mi yaşıyor?
YILMAZ TUNÇ (Devamla) -
Tapusu yabancıda da olsa satılan taşınmaz, Türkiye
Cumhuriyeti sınırları içindedir, Türkiye Cumhuriyeti tapusudur.
Kimse onu cebine koyup kendi ülkesine götüremez çünkü dışarıda
geçerliliği yoktur. Tapusu yabancıda da olsa yabancı sermayeye
ait bir fabrikada Türk vatandaşları, Türk işçileri
çalışmaktadır. Yabancı ticaret şirketleri, Türk
şirketleriyle ortaklık kurmaktadır, ülkemize katma değer ve
istihdam sağlamaktadır. Buna karşı çıkmak, ülkemizin
lehine bir durum değildir.
Değerli
milletvekilleri, mülkiyet hakkı ile devletin egemenlik
hakkını birbirine karıştırmamamız gerekir.
Yabancının mülkiyetinde olan tapu, Türkiye Cumhuriyeti
sınırları içerisinde devletin egemenliği
altındadır. Vatan toprakları satılıyor.
propagandasının tutmadığını,
vatandaşlarımızın bu tür sloganlara itibar etmediğini
artık görmüş olmalısınız.
MAHMUT
TANAL (İstanbul) İsrail devleti nasıl kuruldu Değerli
Arkadaşım?
YILMAZ
TUNÇ (Devamla) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
tasarıyla kanuni sınırlamalara uyulmak kaydıyla ülke
menfaatlerinin gerektirdiği hâllerde Bakanlar Kurulunca belirlenen
ülkelerin vatandaşı olan yabancı uyruklu gerçek kişilere
Türkiyede taşınmaz ve sınırlı ayni hak edinme
imkânı tanınmaktadır. Ancak bu kişilerin ülke genelinde
edinebilecekleri taşınmazların toplam yüz ölçümünün 30
hektarı geçemeyeceği, ilçe yüz ölçümünün de yüzde 10unu
geçemeyeceği ve Bakanlar Kurulunun ülke menfaatlerinin gerektirdiği
hâllerde bu miktarı 2 katına çıkarmaya yetkili olduğu
şeklinde düzenleme yapılmaktadır. 1934ten 2006 yılına
kadar olan dönemde yabancılara taşınmaz
satışının bir üst sınırı bulunmazken, 30
hektardan fazla satışa sınırsız bir şekilde
Bakanlar Kurulu izin verebilirken getirilen düzenlemeyle Bakanlar Kurulunun 30
hektarı en fazla 2 katına kadar çıkarabileceği, ilçe
sınırlarının da yüzde 10unu geçemeyeceği yönünde
sınırlama getirilmektedir.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Anayasanın
Yabancıların durumu başlıklı 16ncı maddesinde
temel hak ve hürriyetlerin yabancılar için milletlerarası hukuka
uygun olarak kanunla sınırlanabileceği hüküm altına
alınmış, Mülkiyet hakkı başlıklı 35inci
maddesinde de herkesin mülkiyet ve miras haklarına sahip olduğu ve bu
hakların ancak kamu yararı amacıyla kanunla
sınırlanabileceği öngörülmüştür.
Diğer
taraftan, uluslararası sermayeli şirketlerin taşınmaz
mülkiyeti ve sınırlı ayni hak edinimleri, Tapu Kanununun
36ncı maddesinde 2008 yılında yapılan
değişiklikle hüküm altına alınmıştır. 2008
tarihli kanunun yürürlüğe girdiği tarihten bugüne kadar
uluslararası sermayeli şirketlerin ve uygulayıcıların
karşılaştıkları sorunların çözülmesine yönelik
yapılan değişiklik yerinde bir değişikliktir, ülkemiz
menfaatinedir. Yabancı sermayenin ülkemize çekilmesine, istihdamın
artmasına yönelik olan bu değişikliğe karşı
çıkmanın doğru olmadığı kanaatindeyim.
Yabancıların sınırsız bir şekilde
taşınmaz ve sınırlı ayni hak edinebilmelerinin önünün
açıldığı ve bunun da millî menfaatlerle
bağdaşır bir yanının bulunmadığı
yönündeki eleştirilere katılmamız mümkün değildir.
Tasarının
maddelerine baktığımız zaman, sınırlamaların
da net bir şekilde gösterildiğini görüyoruz. Bunlardan ilki kanuni
sınırlamalara uymak, ikincisi ise ülke menfaatlerinin gerekleri
şeklinde belirtilmiştir.
Tasarının
Anayasaya aykırı olduğu iddialarının da geçerli
olmadığını belirtmek istiyorum. Yürürlükteki
Anayasamızda yabancılara taşınmaz satışında
karşılıklılık ilkesini öngören bir düzenleme
bulunmamaktadır.
MAHMUT
TANAL (İstanbul) Başlangıç hükümlerinde var, orayı bir
okur musunuz.
YILMAZ
TUNÇ (Devamla) Anayasa Mahkemesi de yorum yoluyla norm üretemeyeceği ve
bu yetkinin yalnızca yasama organına ait olması nedeniyle,
Anayasaya ve Anayasa Mahkemesi kararlarına aykırılık
iddialarının bir geçerliliği bulunmamaktadır.
Ülkemizde
taşınmaz edinebilecek ülke vatandaşları belirlenirken
konjonktürel durum da Bakanlar Kurulu tarafından dikkate
alınacaktır.
Tasarı
ülkemizin yararına ve gerekli bir tasarıdır. Hayırlı
olmasını diliyor, yüce heyetinizi saygılarımla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Tunç.
Sayın
milletvekilleri, tasarının tümü üzerindeki görüşmeler
tamamlanmıştır.
Şimdi,
yirmi dakika süreyle soru-cevap işlemi yapacağız.
Sisteme
girmiş olan arkadaşlarımıza sırasıyla söz
vereceğim.
Birinci
sırada Sayın Şandır, Mersin Milletvekili.
Buyurun
efendim.
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Teşekkür ederim.
Sayın
Bakanım, tabii, Sayın Bakanın olması lazımdı, bu
sorum onaydı ama siz de cevap verirsiniz.
ORMAN
VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) Ben de
cevap vereyim mühendis olarak.
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Getirdiğiniz kanunla, Türkiye yüzölçümünün yüzde
10unun yabancı uyruklu kişilere ve şirketlere
satılabileceğini hukuk hâlinde getiriyorsunuz.
Burada
getirdiğiniz kanunda taşınmaz mal diyorsunuz. Bu
taşınmaz kelimesinin içerisine tarla, dağ, bağ, bahçe,
yani toprak giriyor mu, girmiyor mu? Yani ülkenin tarım
topraklarını da satacak mıyız? Değerli madenlerini de
para verene satacak mıyız? Böyle bir imkân var mı?
İkinci
sorum da, mütekabiliyet esasına göre toprak satışına önem vermeyen
yani çevremizde mütekabiliyet esasını uygulamayan hangi ülkeler
vardır?
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Şandır.
Sayın
Işık
ALİM
IŞIK (Kütahya) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
1-
Sayın Bakan, Anayasa Komisyonunun bu kanunla ilgili görüşü nedir?
Tali komisyon olarak görevlendirilmiş olmasına rağmen, Anayasa
Komisyonu bu kanunla ilgili neden görüş bildirmemiştir?
2-
Tasarı kanunlaştığında hangi illerimizden ne kadar
büyüklükte arazi ya da taşınmaz satılacak ve bu
satıştan toplam hazineye ne kadar gelir elde edilecektir?
3-
Suriye sınırındaki arazi satışı
gerçekleşecek mi? İsrailin bu konudaki girişimlerine dur
diyebilecek misiniz?
4-
Mütekabiliyet esasının kalkmadığını söyledi
Sayın Bakan. Bu tasarının neresinde mütekabiliyet
esasının devam ettiğine yönelik bir cümle vardır?
Söylerseniz memnun olurum.
Teşekkürler.
BAŞKAN-
Teşekkürler Sayın Işık.
Sayın
Tezcan
Yok.
Sayın
Tanal
MAHMUT
TANAL (İstanbul) Teşekkür ederim Başkan.
Sayın
Bakana:
1-
Bir hektar kaç dönümdür? Yasada getirmiş olduğunuz 30 hektar, kaç
dönüme karşılık gelmektedir?
2-
Suriye, Tunus, Irak, İran, Yemen, Suudi Arabistan ve İsrailde
mütekabiliyet esası aranıyor mu, aranmıyor mu?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Tanal.
Sayın
Halaman
ALİ
HALAMAN (Adana) Başkanım, teşekkür ediyorum.
Sayın
Bakanımıza şöyle bir soru soruyorum: Bu borçtan dolayı,
satmaktan dolayı geçmiş dönemlerde, Osmanlı döneminde Ruslara
karşı İngiltere Kıbrısı istedi, o günün
şartlarında Kıbrıs verildi. Sonra, şimdiki ekonomik
sıkıntılardan dolayı da Yunanlılar kendi
adalarını Suudi Arabistana satmaya çalışıyor, bir
kısmını da satıyor. Ben, acaba Türkiyede ekonomik bir
sıkıntıdan dolayı mı on senedir gündeme gelmeyen
kanun, bugün gündeme geldi diyorum? Bizim bilmediğimiz bir
sıkıntı mı var ekonomide?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Halaman.
Sayın
Atıcı.
AYTUĞ
ATICI (Mersin) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın
Bakan, milletin gözünün içine baka baka memleketi satıyorsunuz. Biz
Bunlar memleketi satar. demiştik; hayaldi gerçek oldu!
Şimdi,
kalkmışsınız, buradaki konuşmalarınızla
çeşitli bahaneler uyduruyorsunuz. Bu bahanelerle de memleketi
satmadığınızı söylüyorsunuz. Açıkça, bu memleketi
sattığınızı buradan haykırıyorum ve bunu
kınıyorum.
İkinci
konu: Sürekli Türkiyenin her yerinden haberler geliyor. Sütten zehirlenen
çocuk sayısı binleri geçti. Sadece Adanada binin üzerinde. Millî
Eğitim Bakanı çıkmış, alerjiden bahsediyor.
Şimdi,
bu kadar cehalet ancak tahsille mümkün olur. Bu ülkenin bir Sağlık
Bakanı yok mu? Binlerce çocuk sütten zehirlendi, kırılıyor;
Bakanın bir tek açıklaması yok.
Sağlığa
bakışınız bu mudur? Sizin sağlık
sorumluluğunuz bu mudur Allah aşkına?
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Atıcı.
Sayın
Eyidoğan.
HALUK
EYİDOĞAN (İstanbul) Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
Tapu,
kadastro çalışmalarında bu ülkede her zaman ülke koordinat
sistemi eksiklikleri ve yanlışlıkları sorun olmuştur.
TAKBİS
sisteminin gerçekleştirilebilmesi için öncelikle mülkiyet sınırlarının
bilgisayar ortamına aktarılması,
sayısallaştırılarak aktarılması gerekmektedir.
Mülkiyet sınırları sayısallaştırılması
ancak bir standart belirlemeyle olur. Ancak bu, belirlemeye
çalışılmışsa da teknik ve hukuki ilişkisi tam
olarak belirlenememiştir. Uygulamalarda hata sınırı
formülleri kullanılabilir durumda değildir.
Bu
kanun çerçevesinde yapılan çalışmalarda ülke koordinat sistemine
standart getirme sorununu çözdünüz mü, çözecek misiniz?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Eyidoğan.
Sayın
Varlı.
MUHARREM
VARLI (Adana) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın
Bakan, iki hafta önce 2/B ve hazine arazilerinin satışıyla
ilgili bir yasa çıkardınız ve Komisyonda rayiç bedelinin yüzde
50 oranı kabul edilmesine rağmen burada bir önergeyle yüzde 70e
çektiniz, üç yıla düşürdünüz. Bu yasayla, çiftçinin zaten bu
arazileri alması mümkün değil.
Şimdi, bir yasa daha
çıkarıyorsunuz, bu yasayla çiftçinin elindeki tarlaların
yabancıların eline geçmesini mi öngörüyorsunuz yani böyle bir
hazırlık içerisinde misiniz? Çiftçi sizin
çıkardığınız bu yasayla tarla alamayacak, hazine
arazisini alamayacak. E, bu tarlaları kim alacak?
Çıkardığınız yasayla yabancılar gelip alacak,
para sahipleri alacak.
Şimdi, Sayın
Bakan konuşmasında Almanyayla, İngiltereyle karşılaştırdı.
Ya, Allah aşkına, İngilterenin ekonomisiyle, Almanyanın
ekonomisiyle bizim ekonomimiz bir mi? Kaç tane çiftçimiz, kaç tane
insanımız Almanla, İngilizle yarışabilecek güçte ki
siz Almanlarla, İngilizlerle bizi
karşılaştırıyorsunuz? Düpedüz, bu, yabancılara
mülk satışının önünü açmaktır, çiftçinin
tarlasını yabancıya satmaktır; başka bir anlam ifade
etmiyor.
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Varlı.
Sayın Ekşi
OSMAN OKTAY EKŞİ
(İstanbul) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakana sormak
istiyorum: Karşılıklılık esası, bilindiği
gibi, bağımsız ve egemen devletlerin çok hassasiyetle
savunduğu bir uluslararası enstrümandır. Şimdi, bu yasayla
bu kozu kullanmaktan vazgeçen Adalet ve Kalkınma Partisi
İktidarının, gelecek kuşakların Ülkemizi parsel
parsel yabancılara satarken vicdanınız sızlamadı
mı? şeklindeki sorusuna vereceği yanıt var mı?
Teşekkür ederim
Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Ekşi.
Sayın Özel
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
Sayın Bakan, sorulara cevap vermesi gereken anda burada değil, o yüzden
Sayın Bakana, Bakanlar Kurulunun bir üyesi olarak
Sayın Ömer Dinçer,
geçen dönemki Bakanlığında tüm sağlık
çalışanlarını, hastaları, vatandaşları
hayatından bezdirmişti, daha sonra Millî Eğitim Bakanı
olduğunda hep birlikte çocuklarımız için endişelendik
gerçekten. 19 Mayıs törenlerini iptal ettiğinde kendisine
sorduğum yazılı soru önergesine cevap verdikten ve Orada,
diğer bayramlarla ilgili bir düzenleme düşünmüyoruz. dedikten üç gün
sonra diğer bütün bayramlarla ilgili düzenleme yapacağını
ifade etti. Lise öğrencilerinin altı dersten kaldığı
durumda sınıf geçmelerini düzenledi. Lise öğrencilerine evlilik
iznini düzenleyen hazırlıklar içinde kendisi ve bugün binlerce
öğrencimiz daha ilk günden, Cumhuriyet Halk Partisinin bir sosyal
projesini aşırma sırasında -ki bu aşırma meselesi
tanıdık gelecek- zehirlendi. Bakan bunun sorumluluğunu üstlenmek
yerine, âdeta, şu anda salonda bulunan Sayın Maliye
Bakanının zamlara güncelleme dediği gibi
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa)
apaçık zehirlenmeye Bu bir zehirlenme değil,
hazımsızlık ya da hassasiyettir. demektedir. Sayın
Bakanı yüce Türk milletine şikâyet ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkürler.
Sayın
Kuşoğlu.
BÜLENT
KUŞOĞLU (Ankara) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın
Bakan, bu mütekabiliyetle ilgili madde 3 kere Anayasa Mahkemesinden döndü
biliyorsunuz. Bu yeni şekli, mevcut Anayasa Mahkemesi kararlarına
uygun mudur? Bir.
İkincisi:
AB
müktesebatına uyum için bir proje
hazırlatılmıştı, Ankara Üniversitesi ve TÜBİTAKa
bir yetki verilmişti. Bu henüz beklenmedi, bu çok pahalı bir
projeydi, sonucu beklenmeden neden bu çalışma yapıldı?
Bir
de 36ncı maddedeki, tapuya verilen yetkiyi tapu kullanmakta zorluk
çekiyor.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BÜLENT
KUŞOĞLU (Ankara) Tapu idaresi Bu yetkiyi kullanamam. diyor.
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Kuşoğlu.
Sayın
Bakan.
ORMAN
VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar)
Sayın Başkanım, özellikle bu süt zehirlenmesinden
başlayarak sorulara cevap vermek istiyorum. Bugün zaten Bakanlar Kurulunda
bu konu, sütle alakalı husus gündeme geldi. Esasen sütlerde bozukluktan
kaynaklanan bir husus olmadığı, bazı çocuklarda süte
karşı alerji olduğu için
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) Ne zaman tahlil ettiniz efendim?
ORMAN
VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar)
Alerjiden kaynaklı şeklinde ifade edildi ama konu
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) Bakanlar Kurulu ne zaman tahlil etti sütü?
ORMAN
VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar)
Müsaade eder misiniz.
Konu
üzerinde
AYTUĞ
ATICI (Mersin) Sayın Bakan, ben çocuk hekimiyim. Binlerce çocukta alerji
olmaz.
ORMAN
VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar)
Efendim, bir müsaade edin.
Zaten
Sağlık Bakanımız konuya muttali oldu ve konuyu ele alıyoruz.
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) Sütler sağlam, çocuklar mı bozuk? Onu mu ifade
ediyorsunuz?
ORMAN
VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) .
Müsaade eder misiniz.
Yani,
gerçekten Millî Eğitim Bakanlığımızın bütün
çocuklara süt vermesi gerçekten takdir edilecek bir husustur.
MAHMUT
TANAL (İstanbul) Peki, İzmir Belediyesi veriyor, hakkında dava
açtınız siz. İzmir Belediyesi verdiği için hakkında
dava açtınız siz!
ORMAN
VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) - Bu
arada, bazen ufak tefek hususlar olabilir. Birinci husus bu.
İkinci
husus da, 19 Mayıs törenleriyle ilgili zaten Millî Eğitim
Bakanımız gerekli cevabı vermiştir yani
AYTUĞ
ATICI (Mersin) Sayın Bakan, bu zehirlenmenin sorumluluğunu almak
zorundasınız bakın, bu bir alerjik durum olmaz.
ORMAN
VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar)
Müsaade eder misiniz
BAŞKAN
Sayın Atıcı, dinlemeyecekseniz
AYTUĞ
ATICI (Mersin) Ben, bir çocuk hekimiyim, sizi bu şekilde
konuşmaktan da men ediyorum. Çıksın Sağlık Bakanı
hekim olarak konuşsun, bizimle konuşsun.
BAŞKAN
Sayın Atıcı, lütfen
ORMAN
VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar)
Efendim, lütfen, cevap veriyoruz yani.
AYTUĞ
ATICI (Mersin) Sağlık Bakanı cevap verecek.
ORMAN
VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) Duruma
muttali olduk, Sağlık Bakanı da, Hükûmetimiz de meseleye el
attı, bundan daha başka ne söyleyeyim.
ALİM
IŞIK (Kütahya) Sayın Bakan, dua edin, o çocuklardan birisi ölmesin.
ORMAN
VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) Bunun
dışında, Sayın Varlı, özellikle 2/Byle alakalı
Komisyondaki teklifin yüzde 70e çekildiğini ifade etti. Bakın,
burada yabancıların eline geçmesi diye bir şey söz konusu
değil, hak sahiplerine verilecek.
Bakın,
2/Byle ilgili hak sahipleri belirlendi, onların dışında
herhangi birisine satılmayacak, onlar alacaklar. Keza, biliyorsunuz,
tarım arazilerinin satışında da kullanan kişilere
verilecek bunlar, hak sahibi olan kişilere. Bunu özellikle belirtmek
istiyorum.
MUHARREM
VARLI (Adana) Tamam, kullanana verilecek de Sayın Bakanım, kullanan
nasıl alacak bu şartlarda ya? Rayiç bedel 5-6 milyar lira, nasıl
alacak ya, neyle alacak?
ORMAN
VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar)
Efendim, ikincisi, Sayın Eyidoğan
MUHARREM
VARLI (Adana) Yüzde 70i kaç lira yapar biliyor musunuz?
ORMAN
VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar)
Efendim, müsaade edin, cevap veriyoruz.
MUHARREM
VARLI (Adana) - 6 milyarın yüzde 70i kaç lira yapar biliyor musunuz?
BAŞKAN
Sayın Varlı, dinleyelim lütfen.
ORMAN
VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar)
Şimdi, efendim, bakın, bunu daha önce de izah ettik. Hükûmet teklifi
neydi? Rayiç bedelin yüzde 70i satış bedeli olsun. diye teklif
edildi, peşin ödenmesi hâlinde, tamamını peşin öderse yüzde
20 de ayrıca tenzilat yapılacak
MAHMUT
TANAL (İstanbul) Sizdeki para onlarda yok ki! Sizde olan para
vatandaşta var mı?
ORMAN
VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) Peki,
tamam da, parası yoksa taksitle alacak. Hatta biliyorsunuz
MUHARREM
VARLI (Adana) Sayın Bakan, bu, düpedüz, çiftçi bu tarlayı
alamasın, başkaları alsın, başkaları
faydalansın diye
Başka bir manası yok bunun!
ORMAN
VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar)
Sayın Vekilim, müsaade edin.
Sayın
Başkanım, ben dinledim herhâlde nezaket gösterip
BAŞKAN
Arkadaşlar, soru sordunuz, cevabı bir dinleyin lütfen.
Buyurun.
ORMAN
VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) -
Siz bir soru sordunuz,
cevap istiyorsanız cevap veriyoruz, sizin canınızın
istediği gibi cevap verecek hâlimiz yok herhâlde, doğruları
söyleyeceğiz.
MUHARREM
VARLI (Adana) Estağfurullah canım, estağfurullah, öyle bir
cevap istemeye falan hakkımız yok bizim!
ORMAN
VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar)
Şimdi, müsaade edersen
Bakın,
2/Byle ilgili olarak yüzde 50si ödense dahi, hatırlarsanız rayiç
bedelin yüzde 50 ödenmesi hâlinde yüzde 70i, ayrıca yüzde 10 tenzilat
yapılacak yarısının ödenmesi hâlinde.
MUHARREM
VARLI (Adana) Yani bir laf var da burada söylenmez şimdi o laf
Sayın Bakan.
ORMAN
VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar)
Eğer taksitle alacak ise üç yılda, gecikme cezası yani faiz
almadan ödeneceğini ifade ettik.
Efendim,
Sayın Eyidoğan, bakın -özellikle ben de bir inşaat
mühendisi olarak- Türkiye'de hakikaten Tapu Kadastronun kaydettiği
mesafeyi takdir etmek lazım. Bakın, eskiden Tapu Kadastro Genel Müdürlüğündeki
işlemler çok yavaş yürüyordu ama şu anda müşteri
memnuniyeti -az önce Sayın Bakanımız da ifade etti- yüzde 96ya
ulaşmıştır. Yani tahtel sıfır dediğimiz
sıfırdan yüzde 96ya yükselmiştir ve ülkedeki bütün koordinat
sistemi oturtulmuştur.
ALİM
IŞIK (Kütahya) Ne zaman sıfırdı Sayın Bakan, onu bir
söyler misiniz? Ne zaman sıfırdı?
ORMAN
VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) Ve
TAKBİS sistemi gerçekten mükemmel bir şekilde
çalışmaktadır.
ALİM
IŞIK (Kütahya) Yani 2003te sıfır mıydı?
ORMAN
VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar)
Ayrıca, şu anda bir de
HALUK
EYİDOĞAN (İstanbul) Koordinat sistemi çözüldü mü Sayın
Bakan?
ORMAN
VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar)
Koordinat sistemi de tamamen çözüldü, nirengiler tespit edildi,
poligonların hepsi tespit edildi. Gerçekten çok sağlıklı
bir şekilde, Tapu Kadastro çok modern cihazlarla mücehhez bir kurum hâline
geldi.
HALUK
EYİDOĞAN (İstanbul) Alan hata formülleri hâlâ yok.
ORMAN
VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar)
Lütfen, bakın, bu konuda arkadaşlarımız size detaylı
da -Tapu Kadastro Genel Müdürlüğü ki ben de onlardan sunum aldım,
konuyu biliyorum- ve gerçekten arzu edilirse vekillerimize bu konuda sunum
yapabilirler.
Bunun
dışında, efendim, Sayın Atıcı diyor ki
Memleketi
sattığımız falan yok efendim. Zaten bu konuda
satışlar daha önce de vardı biliyorsunuz. Biz, hatta şu
anda bazı tahditler getiriyoruz; bu bir.
İkincisi:
Mütekabiliyet esasından bahsedildi. Efendim, zaten Bakanlar Kuruluna,
hangi devlete satılacağı, hangi devletin tebaasına
satılacağı konusunda da yetki veriyorsunuz. Herhâlde Bakanlar
Kuruluna, bu Hükûmete bu Meclisin güvenmesi gerekir diye düşünüyorum.
Sayın
Halaman der ki: Osmanlı döneminde işte Kıbrıs
satıldı. Yunanistanda ekonomik kriz var. Acaba Türkiye de ekonomik
krize mi düştü? Öyle bir şey yok. Türkiye, Allaha şükür
Bugün
Merkez Bankası sunum yaptı, hakikaten, Türkiye'deki ekonomik
gelişmelerden gurur duyduk. Bakın, Almanya da dâhil, kamu borcunun
gayrisafi millî hasılaya oranı yüzde 90-95e, Amerikada yüzde 110a
çıkmışken, kamu borcunun gayrisafi hasılaya oranı
yüzde 38lere indi yani.
ALİ
SERİNDAĞ (Gaziantep) Kredi notu niye aşağıya
düştü Sayın Bakan?
MAHMUT TANAL
(İstanbul) İcra dosyaları niye artıyor?
ORMAN
VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar)
-Bakın, büyüme
HAYDAR
AKAR (Kocaeli) Vatandaşın borcu niye artıyor Sayın Bakan?
ORMAN
VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) -Yani
bunu iddia edemezsiniz, Türkiyede büyüme
MAHMUT
TANAL (İstanbul) Vatandaş açlıktan niye intihar ediyor?
ORMAN
VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) -
Görüyorsunuz Çinden sonra dünyada ikinci büyüme oranına
ulaştık. Ayrıca, OECD ülkeleri içerisinde en büyük büyümeye
sahip biz değil miyiz? İşsizlik oranları azalmıyor mu?
MAHMUT
TANAL (İstanbul) Vatandaşın cebine bakın.
ORMAN
VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar)
-Dolayısıyla, Türkiyedeki ekonomi güçlüdür, onu özellikle belirtmek
istiyorum.
MAHMUT
TANAL (İstanbul) Vatandaşın buzdolabında süt yok, süt!
BAŞKAN
Sayın Tanal, lütfen
Lütfen
MAHMUT
TANAL (İstanbul) Bakın, biraz önce dedi ki Sayın Bakan:
Vatandaş süt görmemiş. O yüzden alerji yapıyor.
ORMAN
VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) Evet,
müsaade eder misiniz.
MAHMUT
TANAL (İstanbul) Süt yok vatandaşın dolabında.
BAŞKAN
Lütfen dinleyin
Soru sordunuz, lütfen dinleyin Sayın Tanal.
ORMAN
VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar)
Efendim, niye rahatsız oluyorsunuz?
BAŞKAN
Lütfen, rica ediyorum.
ORMAN
VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar)
-Şimdi, Sayın Tanal,
MAHMUT
TANAL (İstanbul) Bilimsel ne yapıyor, onu söyler misiniz.
ORMAN
VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar)
Bakın,
MAHMUT
TANAL (İstanbul)
ORMAN
VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar)
MAHMUT
TANAL (İstanbul) Peki, 30 dönüm yaptınız, kaç dönüm
yapıyor tam
ORMAN
VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) Yani
30 hektar
BAŞKAN
Yani onu sonra sorun. Bu karşılıklı olacak şey
değil, lütfen.
MAHMUT
TANAL (İstanbul) Az mı bu?
ORMAN
VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar)
Dönüm
tabiri pek kullanılmıyor çünkü bölgeden bölgeye dönümün kaç metrekare
olduğu belli değil. Bakın orada milletvekilimiz var, Burdurda 1
dönüm yaklaşık 2 bin metrekare, bizim memlekette 2.500- 3 bin
metrekare. O bakımdan, bunu dekar olarak söylemek lazım.
MAHMUT
TANAL (İstanbul) Sizin memleketi bırakın, bilimsel bir
şeyi söyleyin.
ORMAN
VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar)
Efendim, Sayın Işık, tabii, tasarı kanunlaştıktan
sonra ne kadar toprak satılacağını şu anda söylemek
mümkün değildir yani. O zaman, ileriki tarihlerde söylersiniz.
ALİM
IŞIK (Kütahya) Şu ana kadar size müracaat etmiş olanlar ne
kadar Sayın Bakan; onu söyleyin yeter.
ORMAN
VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar)
Diğer hususları da söyledik. Geri kalan hususları da özellikle
ALİM
IŞIK (Kütahya) Sözü verilip de şu ana kadar müracaat edenleri
söylerseniz yeterli.
ORMAN
VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar)
Anlamadım?
Evet,
geri kalan birkaç husus var; onlara da Sayın Bakanımız cevap
verecek son anda kendisi geldiği için.
Ben
de teşekkür ediyorum hepinize efendim, sağ olun.
BAŞKAN
Teşekkürler.
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Taşınmazın içerisine tarla, tarım
arazisi giriyor mu?
BAŞKAN
- Buyurun Sayın Bayraktar.
ÇEVRE
VE ŞEHİRCİLİK BAKANI ERDOĞAN BAYRAKTAR (Trabzon)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Milletvekilimiz
Sayın Kuşoğlunun sorusunun cevabına yetişebildim.
Bilindiği
üzere, yabancıların taşınmaz mal edinimi konusunda,
sayın milletvekilimizin de ifade ettiği gibi, Ankara Üniversitesiyle
birlikte Tapu Kadastro Genel Müdürlüğü uzun yıllardan beri, uzun
zamandan beri bir çalışma yapıyor. Bu çalışma hâlen
devam ediyor ama verilerini devamlı alıyoruz.
MAHMUT
TANAL (İstanbul) Sayın Başkan, Tüzüke göre bir bakan cevap
verir, böyle yedek bakan olmaz ki! Tüzükte açık hüküm var.
BAŞKAN
Kim diyor olmaz diye Sayın Tanal? Bakanlar isterlerse
MAHMUT
TANAL (İstanbul) Ama öyle yedek olur mu? Kim baştaysa o cevap
verecek Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Rica ediyorum yani, müsaade edin de Meclisi biz yönetelim.
MAHMUT
TANAL (İstanbul) Ben Tüzüke göre konuşuyorum ama.
BAŞKAN
Bir dakika durmuyorsunuz oturduğunuz yerde.
MAHMUT
TANAL (İstanbul) Ama Tüzük tatbik edilmiyor Sayın Başkan.
BAŞKAN
Lütfen Sayın Tanal, lütfen
MAHMUT
TANAL (İstanbul) Tüzük tatbik edilmiyor.
BAŞKAN
Lütfen efendim, lütfen! Soru sordunuz, cevap veriyorlar.
MAHMUT
TANAL (İstanbul) Bakanın yedeği olmaz. Cevap verenin
yedeği olmaz.
BAŞKAN
Zamanını öldürüyorsunuz Sayın Meclisin. Lütfen!
MAHMUT
TANAL (İstanbul) Cevap verenin yedeği olmaz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Rica ediyorum yani
Lütfen
MAHMUT
TANAL (İstanbul) Olmaz bu. Kim yeterli bakansa o cevap verecek o zaman.
ORMAN
VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) Tamam,
biz veririz efendim.
BAŞKAN
Sayın Bakan, buyurun.
MAHMUT
TANAL (İstanbul) Bakanın yedeği olmaz!
BAŞKAN
Beyler, ne yapmamız lazım?
MAHMUT
TANAL (İstanbul) Tüzükü uygulamamız lazım.
BAŞKAN
Tüzüğü uygulayacaksak sizin susmanız gerekiyor Bakan
konuşurken. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
MAHMUT
TANAL (İstanbul) Sizin Tüzüke göre hareket etmeniz lazım önce.
BAŞKAN
Rica ediyorum yani
Rica ediyorum
Evet,
buyurun Sayın Bakan.
ÇEVRE
VE ŞEHİRCİLİK BAKANI ERDOĞAN BAYRAKTAR (Trabzon)
Efendim, bu çalışmalar hâlen devam etmektedir fakat Tapu Kadastro
Genel Müdürlüğü yabancıların taşınmaz edinimine dair
araştırmasını sadece Ankara Üniversitesi ile sınırlı
bırakmamış, tüm dünyadaki yabancıların mülk edinimini
çok ciddi şekilde incelemiştir. Türkiyenin Avrupa Birliği
müktesebatı, Avrupa Birliği ile bütünleşmesi, dünya ile
bütünleşmesi, Amerikanın gayrimenkul satışları,
Avrupadaki gelişmiş ülkelerin gayrimenkul satışları
çok ciddi şekilde analiz edilmiştir.
Tabii
ki her ülke kendi coğrafi konumuna, kendi stratejik konumuna göre
gayrimenkul satışlarında birtakım kısıtlamalar
getirmiştir. Biz de bu kısıtlamaları getiriyoruz ama
şunu ben özellikle vurgulamak istiyorum: Şu anda herhangi bir
yabancı ülke, Avrupada, Yunanistandan da olsun, Polonyadan da olsun,
nereden olursa olsun, gayrimenkul edinebilir bir şekilde; ya bankayla
girer ya serbest bölgeye girer ya şirket kurarak girer veyahut da oradaki
bir gayrimenkul sahibini borçlandırarak oraya girer ve gayrimenkul
edinebilir.
Uluslararası
sermayenin serbest dolaşımı artık teşvik edilmektedir.
Kim bunu en iyi beceriyorsa o sermayeyi ülkesine getiriyor ve o ülke
kalkınmasını tamamlıyor. Biz yabancılara mülk
satışında mütekabiliyet şartını daha ince eleyip
sık dokuyabilmek için Bakanlar Kuruluna yetki veriyoruz. Ülkemizin
menfaatleri doğrultusunda stratejik bölgeler, askerî yasak bölgeler, önemi
haiz bölgeler nerelerse oralarda kısıtlama getireceğiz. Yine burada
verilen örnekler gibi, herhangi bir bölgemizin topyekûn sahip olunması
imkânı yoktur; maksimum yüzde 10a kadar bir ilçeden alma imkânı
vardır ve bunun da kısıtlanma imkânları var, yöre olarak
kısıtlanma imkânları var. Yine, bir gayrimenkulü -metrekare
olarak- ham bir gayrimenkulü yani işlenmemiş bir gayrimenkulü
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ÇEVRE
VE ŞEHİRCİLİK BAKANI ERDOĞAN BAYRAKTAR (Trabzon) -
aldığı zaman, iki yıl içerisinde burada ülke menfaatleri
doğrultusunda bir yatırım yapılmazsa da hazinenin direkt
olarak bunu resen geri alma imkânı vardır. Yasada bunu tadat ediyor.
Peki,
çok teşekkür ediyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Sayın Bakanım, ben de teşekkür ediyorum, sağ olun.
Değerli
arkadaşlar, tasarının tümü üzerindeki görüşmeler
tamamlanmıştır.
III.- Y O K L A M A
(CHP
sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)
EMİNE
ÜLKER TARHAN (Ankara) Yoklama istiyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Sayın Tarhan, Sayın Köktürk, Sayın Seçer, Sayın Dibek,
Sayın Şeker, Sayın Akar, Sayın Tanal, Sayın Özel,
Sayın Özgümüş, Sayın Serindağ, Sayın Dinçer,
Sayın Genç, Sayın Özkan, Sayın Eyidoğan, Sayın Acar,
Sayın Kuşoğlu, Sayın Kaplan, Sayın Özkes, Sayın
Yılmaz, Sayın Çetin, Sayın Susam, Sayın Öğüt,
Sayın Küçük, Sayın Sarıbaş.
Değerli
arkadaşlar, elektronik cihazla yoklama yapacağız.
Yoklama için üç dakika
süre veriyorum ve yoklama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla
yoklama yapıldı)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, toplantı yeter sayısı vardır.
IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
3.- Tapu
Kanunu ve Kadastro Kanununda Değişiklik Yapılmasına
İlişkin Kanun Tasarısı ile Bartın Milletvekili
Yılmaz Tunç'un; 3402 Sayılı Kadastro Kanununda Değişiklik
Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi ve Adalet Komisyonu
Raporu (1/557, 2/267) (S. Sayısı: 228) (Devam)
BAŞKAN
Maddelere geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Tasarının maddelerine geçilmesi kabul edilmiştir.
Saat
sekize kadar ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 19.09
ÜÇÜNCÜ
OTURUM
Açılma Saati: 20.05
BAŞKAN:
Başkan Vekili Mehmet SAĞLAM
KÂTİP
ÜYELER: Mine LÖK BEYAZ (Diyarbakır), Muhammet Rıza YALÇINKAYA
(Bartın)
-----0-----
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 101inci
Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.
228 sıra
sayılı Kanun Tasarısının görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Komisyon? Yerinde.
Hükûmet? Yerinde.
Tasarının 1inci
maddesini okutuyorum:
TAPU
KANUNU VE KADASTRO KANUNUNDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA
İLİŞKİN KANUN
TASARISI
MADDE 1- 22/12/1934 tarihli ve 2644 sayılı Tapu Kanununun 35 inci
maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
"MADDE 35- Kanuni sınırlamalara uyulmak
kaydıyla, uluslararası ikili ilişkiler yönünden ve ülke menfaatlerinin
gerektirdiği hallerde Bakanlar Kurulu tarafından belirlenen ülkelerin
vatandaşı olan yabancı uyruklu gerçek kişiler Türkiye'de
taşınmaz ve sınırlı ayni hak edinebilirler. Yabancı uyruklu gerçek kişilerin edindikleri
taşınmazlar ile bağımsız
ve sürekli nitelikteki sınırlı ayni hakların toplam
alanı, ilçe yüzölçümünün yüzde onunu ve kişi başına ülke
genelinde otuz hektarı geçemez. Bakanlar Kurulu kişi başına
ülke genelinde edinilebilecek miktarı 2 katına kadar artırmaya
yetkilidir.
Yabancı ülkelerde kendi ülkelerinin kanunlarına göre
kurulan tüzel kişiliğe sahip ticaret şirketleri ancak özel kanun
hükümleri çerçevesinde taşınmaz ve sınırlı ayni hak
edinebilirler. Bu ticaret şirketleri dışındakiler
taşınmaz edinemez ve lehlerine sınırlı ayni hak tesis
edilemez. Bu ticaret şirketleri ile yabancı uyruklu gerçek
kişiler lehine taşınmaz rehni tesisinde bu maddede yer alan
sınırlamalar uygulanmaz.
Bakanlar Kurulu, ülke menfaatlerinin gerektiği hallerde
yabancı uyruklu gerçek kişiler ile yabancı ülkelerde kendi
ülkelerinin kanunlarına göre kurulan tüzel kişiliğe sahip
ticaret şirketlerinin taşınmaz ve sınırlı ayni
hak edinimlerini; ülke, kişi, coğrafi bölge, süre, sayı, oran,
tür, nitelik, yüzölçüm ve miktar olarak belirleyebilir,
sınırlandırabilir, kısmen veya tamamen durdurabilir veya
yasaklayabilir.
Yabancı uyruklu gerçek kişiler ve yabancı ülkelerde
kendi ülkelerinin kanunlarına göre kurulan tüzel kişiliğe sahip
ticaret şirketleri, satın aldıkları yapısız
taşınmazda geliştireceği projeyi iki yıl içinde ilgili
Bakanlığın onayına sunmak zorundadır. İlgili
Bakanlıkça başlama ve bitirilme süresi belirlenerek onaylanan proje
tapu kütüğünün beyanlar hanesine kaydedilmek üzere
taşınmazın bulunduğu tapu müdürlüğüne gönderilir. Onaylanan
projenin süresi içinde gerçekleştirilmediği ilgili Bakanlıkça
takip edilir.
Askeri
yasak bölgeler, askeri güvenlik bölgeleri ile stratejik bölgelere ait harita ve
koordinat değerleri bu Kanunun yürürlük tarihinden itibaren en geç bir
yıl içinde ve bu yerlere ait değişiklik kararlarına ait
harita ve koordinat değerleri değişikliklerin
yapıldığı tarihten itibaren bir ay içinde Millî Savunma
Bakanlığınca, özel güvenlik bölgeleri ve değişiklik
kararlarına ait harita ve koordinat değerleri ise İçişleri
Bakanlığınca aynı sürede Tapu ve Kadastro Genel
Müdürlüğünün bağlı olduğu Bakanlığa verilir. Bu
Kanunun yürürlük tarihinden itibaren bir yıl sonra bu fıkra
uyarınca gönderilen belge ve bilgilere göre tapu işlemleri yürütülür.
Bu madde
hükümlerine aykırı olarak edinilen, edinim amacına
aykırı kullanıldığı ilgili Bakanlık
ve idarelerce tespit edilen süresi içinde ilgili Bakanlığa
başvurulmayan veya süresi içinde projeleri gerçekleştirilmeyenler ile
bu maddenin birinci fıkrası kapsamında sınırlamalar
dışında miras yoluyla edinilen taşınmazlar ve
sınırlı ayni haklar, Maliye Bakanlığınca
verilecek bir yılı geçmeyen süre içinde maliki tarafından
tasfiye edilmediği takdirde
tasfiye edilerek bedele çevrilir
ve bedeli hak sahibine ödenir."
BAŞKAN 1inci madde üzerinde Milliyetçi Hareket
Partisi Grubu adına İstanbul Milletvekili Sayın Celal Adan.
Buyurun Sayın Adan.
(MHP sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA CELAL
ADAN (İstanbul) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
hepinizi en derin saygılarımla selamlıyorum.
Şimdi, bu tasarı
gündeme geldiğinde gerçekten Milliyetçi Hareket Partimizin grup
çalışmalarında bize hep altı doldurulmayan,
karşılığı olmayan bir siyaset
anlayışının benimsenmediği söylendi.
Dolayısıyla biz de Adalet Komisyonunun birer üyesi olarak
üniversiteleri aradık Dünyada bunlar nasıl oluyor? diye
araştırınca karşımıza fakir fukaranın,
garibanın parasının nasıl harcandığı ortaya
çıktı. Bana bir hoca -Mahir Hoca senin de seveceğin, benim de sevdiğim,
herkesin sevdiği- dedi ki: Biz 2008den
beri bütün dünyayı dolaşarak araştırma yapıyoruz, bunu
niye getirdiler, bu toprak satışını niye getirdiler? Bizim
3 trilyon 400 milyar harcamamız var şimdiye kadar.
Peki,
Hoca, ne zaman biter? dedim ben Bir sene daha devam eder. dedi. Geldik alt komisyona,
iyi niyetle dedik ki: Sayın Başkan, değerli arkadaşlar;
işte TÜBİTAK, Gazi Üniversitesi, Ankara Üniversitesi bir
çalışma yapıyor. Bunun üzerine, Değerli Başkan döndü,
Tapu Kadastro Genel Müdürüne sordu, dedi ki: Arkadaş, sizin böyle bir
harcamanız var mı? Var. dedi. Peki, ne kadar harcandı? O da
3 trilyon 400 milyar lira harcandı. dedi.
Şimdi,
Adalet ve Kalkınma Partisinin değerli milletvekilleri 3 trilyon 400
milyar para harcayıp onun sonucunu beklemeden hangi vicdanla siz bu
tasarıyı Türkiye'nin gündemine getiriyorsunuz? sorusunu
sorduğumda bana söyleyeceğiniz bir laf var mı?
İki,
bu çalışmalar bittiyse Adalet Komisyonu üyelerine bu
çalışmaların nasıl olduğu noktasında bir bilgi
verme zorunluluğu yok mu? 3 trilyon 400 milyar lira kimin
babasının parası da bu çalışmayı bizden
saklıyor? deme hakkımız yok mu?
Dolayısıyla
biraz evvel Baştan bana söz verin. Ben çıkar bunu anlatırsam bu
çalışmalar bitmeden Sayın Bakan, Hükûmet, bu tasarıyı
alır götür. Bu 3 trilyon 400 milyara 1 trilyon daha harcayacaklar bir
sene daha devam ettiğine göre, 2008den itibaren. Bu tasarıyı
alır götürürler, üniversitelerimizin yaptığı doğru
çalışmayı getirirler. O çalışmalara göre, bu mesele
dünyada nasıl dizayn ediliyor buna bakarız. dedim. Bunu
söylediğimizde Adalet ve Kalkınma Partisinin bir kısım
milletvekilleri de bundan çok etkilendiler.
Şimdi,
Tapu Kadastro Bölge Müdürü 3 trilyon 400 milyar lira harcamış
Hükûmetin haberi yok. Bir acelecilik var. MÜSİADda Sayın
Başbakanı dinliyordum ben. Gerçekten milletimizin değerleriyle
örtüşmeyen, milleti küçük gören, milletin değerlerini
alaşağı eden dayatmacı, darbeci bir zihniyet var. 28 Şubat
da bütün değerleri
altüst etti. Dünyada, yeryüzünde görülmemiş zulümler yapıldı. 6
milyon insan hain ilan edildi, onların yok edileceği üzerine
birtakım esaslar kuruldu.
Başbakan
MÜSİAD toplantısında bir meseleyi dile getirdi, dedi ki: Vurgun
yapanlar var, talan yapanlar var. O talanların nasıl
yapıldığını biliyoruz. 28 Şubatta, muhafazakâr
bütün iş adamlarının bordrolu yönetimlerinde generaller
vardı. Emekli generallerin hepsi süper memur oldular, işe girdiler o
süreçte. Dolayısıyla haklıdır, vurgun var, talan var. Peki,
bunlar nasıl yargılanacak diye oturdum baktım,
araştırdım. Biraz evvel, çok çalışkan, Türkiyede
siyaset anlayışı Türkiyeye güç veren Alim Işık
Hocaya dedim ki: Hocam, 2004te neredeydin? 2004 yılında 312nci
madde değiştirilir iken yapılan bir değişiklik var:
Şiddet ve tehdit unsuru darbe destekçileri müebbet hapisle
cezalandırılır. Adalet ve Kalkınma Partisi, tasarı
tartışılırken cebir ve tehdidi, 312nin bütünlüğü
içinde fikir suçlularını da işin içine alır
endişesiyle tehdidi kaldırmış, şiddeti koymuş.
Cebir ve şiddet uygulayarak darbeye destek verir. ifadesi
kullanmış. Oysa bir medya grubu, dünyanın en iğrenç
metotlarını kullanarak 28 Şubata taşeronluk yapıyordu.
Özel sektörün belli unsurları, borsayla oynayıp kaldırıyorlardı.
Şu maddeye göre hiç kimseyi sanık sandalyesine oturtamazsınız.
Bir acelecilik var, bir tez canlılık var, iktidara
yakışmıyor. 350 milletvekiline yakın, yüzde 50 oy, biraz
daha araştıracak, fakirin fukaranın, gurebanın
hakkını koruyacak tasarıları bu Meclisin önüne getirecek.
Şimdi de 3 trilyon
400 milyar. 3 trilyon 400 milyara 1 trilyon daha koy -çünkü daha devam ediyor
bunun projesi- 4 trilyon 400 milyar. Ben şimdi ne diyeyim? Yani bu
tasarıyla ilgili söyleyeceğim çok şeyler var ama bu memleketin 4
trilyonunu harcayıp bu çalışmaların sonucu bizim önümüze
gelmeden bu tasarıyı getirmenize doğrusu ben anlam veremiyorum.
Ayrıca, bu
karşılıklılık esası
tartışılırken, Komisyonda bazı arkadaşlar dediler
ki: Ya, Müslüman ülkelerin içinde para var, onlar gelecek.
Dolayısıyla buna niye itiraz ediyorsunuz? Müslüman ülkelerden gelen
paraya herhangi bir itiraz söz konusu değil. Gelsin, biz bundan
ziyadesiyle memnuniyet duyarız ancak burada
uyguladığınız dış politikaya göre Ahmedinejad
Sultanahmet Camiine geldi, Türkiye de yaşayan bir siyasi parti lideri
kadar destek gördü. Şimdi, Malatyada kurulan sistemden sonra
Ahmedinejadla düşmanız, ne yaptığımız belli
değil. Siz Malikiye uğruyorsunuz o her gün Malikiyle beraber...
Dolayısıyla Irak öyle, Suriye öyle.
Cenabıallah nasip
etti, ben Mekkeye gittim ama her dönüşümde Allaha dua ediyordum Şu
Kralın sarayı ne zaman yıkılacak başına? diye,
utanıyordum yani orada. Dolayısıyla o Kralla
arkadaşlık, dostluk, o parayla ilişki Müslüman ilişkisi ise
Allah öyle bir Müslüman ilişkisini bu millete nasip etmesin. Hak yiyen, hukuk
yiyen, zalim, ne yaptıkları belli olmayan insanların
paralarından da bize bir hayır gelmez.
Fakat siz bu 4 trilyonun
hesabını vermek mecburiyetindesiniz. Bu 4 trilyon parayı, bu
meseleyi iyi araştırmak üzere getirdiyseniz o
araştırmanın fotokopisini bize dağıtmanız
lazım, o araştırmayı birisinin gelip burada okuması
lazım. Eğer tez canlılık yapıp oradan benim bunu
söyleyeceğimi bilerek birtakım bilgileri hocalardan alıp geldiyseniz
bende de hocaların yaptığı açıklama var, şurada:
Daha bir sene çalışmamız devam edecek. Çünkü
toparlayamadık, yapamadık. şeklinde.
Türk milletinin önünü
açmak, geleceğe daha güvenli bakılması için Parlamentomuzun
yaptığı çalışmalarda bir dayatmayla karşı
karşıyayız.
Anayasa Komisyon
Başkanı Burhan Kuzudan teyit aldığım için söylüyorum,
diyor ki: Parlamenter sistem denetimin olmadığı sistemdir.
Ayrıca, eğer siyaset olgusu güçlü oluşmuş ise karar ve
kanun çıkarma gücünden istifade ederek tek parti yönetimini yaratır.
Şimdi, ben size bir
şey söyleyeyim, ondan sonra da sözlerime son vereyim. Hepinizle bir konuyu
paylaşmak istiyorum: Güçlüsünüz, kuvvetlisiniz, rüzgâr gibi ezip
geçiyorsunuz. Önümüzdeki günlerde bir savcı Bu Haburda ne oldu?
diye bir iddianame hazırlasa, bundan, idamdan kendini kurtaracak
Bakan, Başbakan var mı?
Gerilla elbiseleriyle otobüslerin önüne çıktılar. Savcı
yalvarıyor sanığa, diyor ki: Doğru konuş. Ben bunu
burada söylemeyeceğim, sanığın söylediğini, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin kürsüsünde o alçakça iradeyi tarif etmeye bile tenezzül
etmem. Dolayısıyla bu kanunlar, bu tasarılar önümüzdeki günler
değişik bir şekilde bize zaman kaybına vesile olmasın,
sanıklardan vazgeçelim, tekrar sanıklar doğmasın. Daha
araştırılarak, daha güçlü bir şekilde her konuyu
hazırlayıp getirirseniz Milliyetçi Hareket Partisi emin olun
Türkiyeyi büyütecek, geliştirecek her meseleyi çok iyi
araştırarak destek vermeye hazırdır.
Bu
vesileyle hepinizi en derin saygılarımla selamlıyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Adan.
1inci
madde üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Sayın Vahap Seçer,
Mersin Milletvekili.
Sayın
Seçer, buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP
GRUBU ADINA VAHAP SEÇER (Mersin) Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
228
sıra sayılı Kanun Tasarısının 1inci maddesi
hakkında Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış
bulunmaktayım.
Bugün,
çocuklarımız adına önemli bir gelişme yaşandı.
Biliyorsunuz, Millî Eğitim Bakanlığı ve Gıda,
Tarım ve Hayvancılık Bakanlığının ortak
yürüttüğü bir proje vardı, Okul Sütü Projesi. Okul Sütü Akıl
Küpü bu sloganla yola çıkılarak çocuklarımıza bu proje
kapsamında günlük belirli bir miktarda süt dağıtılacak,
onların dengeli beslenmesine katkı sunulacak. Ama bugün dakika bir
gol bir, bismillah, bu uygulama başlıyor ve yurdun muhtelif
yerlerinde sadece bir ilde ya da birkaç ilde değil Samsunda, Konyada,
Adanada, Kırıkkalede, Edirnede, Antalyada, Sivasta, vesaire
birçok yerde çocuklarda bir zehirlenme belirtisi ortaya çıkıyor.
Bunlar olabilecek şeylerdir. Muhtelif yerlerde, bir yerde, iki yerde olsa,
belki o bölgede bu dağıtımı yapan, süt
dağıtımını yapan gıda şirketinde bir
sıkıntı olabilir diyebilirim ama şimdi bakıyorsunuz
birçok yerde var ve Hükûmetin açıklamasına bakın: Bu alerjik
bir mesele. diyor.
Şimdi,
az önce arkadaşım söyledi, yani bu kadar cehalet ancak tahsille
mümkün olur. Bakın, yani burada Hükûmetin suçu yok, yetkili
kurumların, Bakanlığın suçu yok da çocukların mı
suçu var?
Efendim,
çocuklar hazımsızlık yaşıyormuş, çocukların
alerjisi varmış. Ee, tabii, çocuklarımız fakir, yoksul
insanların çocukları, demek ki gerçekten sizin sayenizde -ki son on
yıldır bu ülkeyi siz yönetiyorsunuz- süt tüketmekten mahrum
kalmış. Tabii, mideler alışık olmayan bir gıdayla
karşı karşıya kalınca, işte böyle alerjik vakalar
ortaya çıkıyor. Sizin bu savunmanızdan bu sonuç ortaya
çıkıyor.
HÜSEYİN
FİLİZ (Çankırı) Ne alakası var!
OSMAN
ÇAKIR (Düzce) Bu da konuşma mı ya!
VAHAP
SEÇER (Devamla) Değerli arkadaşlarım, çok önemli bir kanun
tasarısını görüşüyoruz.
Şimdi,
buraya bazı arkadaşlarım oturuyor, dikkate almıyorum, söyleyecek
sözümüz çok ama bir söze bakmak lazım söz mü diye; devamını
getirmek istemiyorum. Buraya oturuyor arkadaşlarımız, bu
arkadaşlarımızı kürsüde de görmek mümkün değil, burada
konuşan hatiplere sürekli laf atıyorlar, sürekli laf atıyorlar,
dinlemesini de bilmiyorlar, ama insicamımızı
bozamazsınız, biz yine de fikirlerimizi söylemeye devam
edeceğiz.
Önemli
bir tasarı görüşüyoruz. Bu düzenlemeyle ilgili kanunun daha önceki
ilgili maddesi ile bu yeni düzenleme arasında önemli bir
değişiklik söz konusu. Temel değişikliklerden biri
mütekabiliyet, karşılıklılık esasının
yabancıların mülk edinmesi konusunda ortadan
kaldırılması. En önemli konulardan bir tanesi
yabancıların edineceği mülkte ölçeğin, kotanın ya da
sınırın yükseltilmesi; 2,5 dekar alanın 30 dekara ve
Bakanlar Kurulu kararıyla da bunun 60 dekara kadar çıkması
demek.
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Hektar.
VAHAP
SEÇER (Devamla) Hektar, düzeltiyorum hektar.
Şimdi,
tarımsal üretimle uğraşan arkadaşlarımız bilir,
Dolayısıyla,
böyle bir ihtiyaç neden hasıl oldu yani niçin? Sayın Bakan
savunmasını yaparken Yabancı yatırımcı gelsin.
Başımız üzerine, elbette ki küresel dünyada, küresel ekonomik
düzende artık sermayenin transferi, sermayenin sınırları
aşması bir gereklilik değil bir zorunluluk hâline gelmiş.
Buna katılıyoruz, bu anlayışa katılıyoruz ama
şimdi, dikkat edin Türkiye, hinterland olarak
baktığınız zaman, jeopolitik olarak
baktığınız zaman, coğrafi konum olarak
baktığınız zaman, ekolojik yapı olarak
baktığınız zaman, tarım toprakları olarak
baktığınız zaman çok önemli bir coğrafyada yer
alıyor.
Türkiye'nin
yaklaşık olarak 28 milyon hektar tarım alanı var. Bunun
24-24,5-25 milyon hektarı tarımsal üretimde kullanılabiliyor
yıllara göre değişmek kaydıyla ve sadece 8,5 milyon
hektarda sulu tarım yapabiliyoruz ve bunun da sadece yaklaşık
olarak 5 milyon hektarı şu anda suya kavuşmuş ve yüksek
verim aldığımız topraklar. Daha bir 4 milyon hektara,
yaklaşık olarak 3,5-4 milyon hektara sulama
yatırımları yapmalıyız ki bu arazilerde yüksek verimi
sağlayabilelim.
Bunları niçin
anlatıyorum? Türkiye, nüfus açısından da ekonomik açıdan da
hızla gelişen bir ülke. Nüfusunuz artıyor, tabii ki gıdaya
gereksinim artıyor. Refah düzeyiniz artıyor, bunu siz de iddia
ediyorsunuz, Türkiye'nin geçen yılki gayrisafi millî hasılası
750 milyar dolarları aşmış; yani 1
trilyon TLnin üzerinde, 1,2 trilyon TL gibi bir gayrisafi millî hasılaya
ulaşmışız. Bunu, sizin uyguladığınız
ekonomik modelin, ekonomik sisteminin mükemmelliği adına, övgü
adına söylemiyorum.
Şimdi,
görünürde dal budak yerinde ama meyve yok, ağacın üzerinde meyve yok.
Yani kapasite olarak ekonominiz mükemmel seviyelerde ama gelir
dağılımında adalete bakıyorsunuz, orada AKP İktidarı
sınıfta kalıyor.
Şimdi,
10 bin dolar, 12 bin dolar kişi başına düşen gayrisafi
millî hasıla; siz inanıyor musunuz? Her Türk bireyi, her Türk ferdi
yılda cebine bırakın 10 bin doları, 12 bin doları, 1.000
dolar, 1.000 doları gören vatandaşımın sayısı
kaç? Türkiyede 1 milyondan fazla vatandaşım gece yatağına
aç giriyor. Türkiyedeki toplam ganimetin, toplam kaynaklardan elde edilen
ganimetin yüzde 80ini yüzde 20 nüfus paylaşıyor, yüzde 20 ganimeti
de yüzde 80 nüfus paylaşıyor. Böyle bir yaman çelişki var.
Dolayısıyla
bu hinterlant üzerinde tarım toprakları önemlidir, dünyanın her
tarafında artık tarım toprakları önemlidir. Bakın,
özellikle Körfez ülkeleri, petrol satıp dolar kazanan, parayı da nereye
harcayacağını bilemeyen Körfez ülkeleri; Birleşik Arap
Emirlikleri, Kuveyt, Katar, Suudi Arabistan üçüncü dünya ülkelerinden,
Kamboçyadan toprak alıyor, Sudandan, Endonezyadan gidiyor toprak
satın alıyor. Çünkü tükettiği temel gıdanın yüzde
90nı, yüzde 95i ithal, buna döviz ödüyor. Öyle bir an gelebilir ki
2008
gıda krizini hatırlatmak istiyorum, bazı ürünleri Türkiye, ithal
etmek istedi, dünya piyasalarına çıktı, dünya pazarlarına
çıktı, dünya pazarlarında satın alacak ürün bulamadı.
Çünkü herkes önünü görmüştü, dünyanın büyük tahıl üreticileri
bile, büyük ihracatçı tahıl ülkeleri bile ihracatlarını
durdurmuşlardı. Biz satışlarımızı
durduruyoruz; nihayetinde dünyayı bir sıkıntı bekliyor,
açlık tehlikesi bekliyor. Dolayısıyla kendi
vatandaşlarının bu sıkıntıdan minimum etkilenmesi
için ihracatlarını durdurdular. Şunu anlatmaya
çalışıyorum: Öyle bir an gelir ki cebinizde para olabilir,
milyon dolarlar olabilir, hazineniz dolu olabilir ama yurttaşınızın,
vatandaşınızın karnını doyurmak için dünyadan
temel gıda maddelerini bulma şansına sahip olmayabilirsiniz.
Değerli
arkadaşlarım, bu düzenlemede anlayamadığım bir konu
var. Şimdi, yetki Bakanlar Kuruluna veriliyor. İkili
ilişkiler, ülke menfaatleri, bunlar subjektif kavramlar yani bir
hükûmete göre Suriyeyle ikili ilişkiler önemli olabilir, ülke menfaatleri
olabilir, o ülke dost olabilir ama bir başka hükûmet için, bir başka
Bakanlar Kurulunu temsil eden şahsiyetler için aynı anlayış
olmayabilir. Dolayısıyla bu düzenleme baştan sona
yanlıştır. Tekrar söylüyorum, burada bir paranoya içerisinde
Aman, yabancı sermaye ülkeme gelmesin. Aman, Türkiyeden hiçbir şey
yabancı uluslararası sermaye gruplarına satılmasın,
onlarla iş yapmayalım. Ülke elden gitti, ülke bölündü. Böyle bir
anlayış içerisinde kesinlikle değilim ama Türkiyede bu anlamda
politikaları uygularken rasyonel olmak zorundasınız,
akılcı olmak zorundasınız.
Bu
yanlış bir düzenleme, bu düzenlemeye Cumhuriyet Halk Partisi olarak
ret oyu vereceğimizi bildiriyor, hepinize saygılar sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Seçer.
Şimdi
şahıslar adına Bursa Milletvekili Sayın Hakan
Çavuşoğlu. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Süreniz
beş dakikadır.
HAKAN
ÇAVUŞOĞLU (Bursa) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 228 sıra sayılı Tapu Kanunu ve Kadastro
Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun
Tasarısının çerçeve 1inci maddesi hakkında
şahsım adına söz almış bulunmaktayım. Bu
vesileyle yüce heyetinizi saygıyla selamlarım.
Sayın
milletvekilleri, üzerinde söz aldığım değişiklik
tasarısının çerçeve 1inci maddesi ile 2644 sayılı
Tapu Kanununun 35inci maddesinde değişiklik
yapılmaktadır. Söz konusu değişiklik tasarısı ile
bir yandan yabancı gerçek kişilerin Türkiyede taşınmaz
edinebilmelerinin şartları yeniden düzenlenmekte, diğer yandan
da yabancı ülkelerde kendi ülkelerinin kanunlarına göre kurulan tüzel
kişiliğe sahip ticaret şirketlerinin öngördükleri projeleri
gerçekleştirmek kaydıyla yapısız taşınmaz
edinmelerinin önü açılmaktadır. Gerçekten de getirilen bu değişiklik
ile yabancı bir gerçek kişinin Türkiyede taşınmaz edinebilmesi,
meri kanunda öngörülen karşılıklılık ilkesinin aksine
kanuni sınırlamalara uyulmak kaydıyla, uluslararası ikili
ilişkiler yönünden ve ülke menfaatlerinin gerektirdiği hâllerde hangi
devlet vatandaşlarına sağlanacağı Bakanlar Kurulunun
yetkisine bırakılmaktadır.
Her
ne kadar meri maddede yer alan karşılıklılık ilkesi
yeni düzenlemede aranmamakta ise de bu konuda ortaya çıkan tereddüt ve
endişeler tasarıya derc edilen diğer mekanizmalarla
giderilmektedir. Nitekim, Bakanlar Kurulu, uluslararası ikili
ilişkiler ve ülke menfaatlerini nazara alarak hangi devlet
vatandaşlarına mülk satılamayacağını
belirleyebilecek ve yine askerî yasak bölgeler, askerî güvenlik bölgeleri,
stratejik bölgeler içerisinde yer alan taşınmazlar hakkında
Millî Savunma Bakanlığı, İçişleri
Bakanlığı ve Tapu Kadastro Genel Müdürlüğü
taşınmazların stratejik durumunu tespit edecek, tapuda işlem
bu değerlendirmeler ışığında
sağlanacaktır. Bu nedenle, muhalefetin sırf karşılıklılık
ilkesine yaslanarak Bakanlar Kurulunun ülke menfaatleriyle ilgili
kararlarında daha az güvenilir olduğuna ilişkin
yaklaşımı, ön yargılı ve sorunlu bir
yaklaşımdır. Bakanlar Kurulu yürütme organıdır, yasama
ve de yargı erkine göre daha az güvenilir değildir. Kaldı ki,
tasarıdaki model, Türkiyeye karşılıklılık
ilkesinden daha güçlü ve stratejik bir fırsat sunmaktadır. Hâl böyle
olunca, tasarı, bu hâliyle daha fazla ülke yararınadır.
Öte
yandan, yürürlükteki Anayasamızda karşılıklılık
ilkesini benimseyen somut bir temel norm bulunmamaktadır. Bu durumda ne
yasama organı ne de Anayasa Mahkemesi yorum yoluyla bir referans norm
üretemezler. Yine Anayasamızın Mülkiyet hakkı
başlıklı 35inci maddesinde herkesin mülkiyet ve miras
hakkına sahip olduğu ve bu hakların ancak kamu yararı
amacıyla kanunla sınırlanabileceği hükme
bağlanmış, yabancılar açısından ayrıca bir
karşılıklılık koşulunun aranması gerektiğine
yer verilmemiştir.
Hâlbuki,
Anayasa koyucu karşılıklılık ilkesinin
uygulanmasını öngördüğü durumlarda bu hususu ilgili Anayasa
hükmüne açıkça dercetmiştir. Örneğin, Anayasa koyucu dilekçe
hakkının hükme bağlandığı 74üncü maddesinde
Karşılıklılık esası gözetilmek kaydıyla
ibaresine yer vermek suretiyle bu konudaki iradesini açıkça
kullanmıştır.
Bu
durumda, Anayasa koyucu yabancıların mülk edinmesinde
karşılıklılık esasının
uygulanmasını isteseydi aynen 74üncü maddede olduğu gibi
Anayasamızın Mülkiyet hakkı başlıklı 35inci
maddesinde de açıkça bu ibareye yer vermesi gerekirdi.
Bu
nedenle, tüm bu açıklamalarımızdan da
anlaşılacağı üzere yabancıların mülk edinmesini
düzenleyen kanunda karşılıklılık prensibine yer
verilmesi anayasal bir zorunluluk değildir, zaten buna da gerek yoktur,
Bakanlar Kurulu kanuni sınırlamalara uymak kaydıyla uluslararası
konjonktüre, ikili ilişkilere, karşılıklı menfaatlere
ve ülkenin millî menfaatlerine uygun olarak hangi devletlerin
vatandaşlarına mülk satılmayacağını tayin
edebilecektir.
Sayın
milletvekilleri, bu değişiklik tasarısının temelinde
yatan neden ülkemizin gelişmişlik seviyesini artırmak,
milletimizin refah seviyesini yükseltmektir. Milletin derdiyle dertlenen
partimiz ülkemizi zenginleştirmek, milletimizin hak ettiği yaşam
standardını onlara sağlamak niyetindedir.
Hâl
böyle olmakla birlikte birileri çıkıp bu yasa nedeniyle yine Vatan
topraklarının satıldığını, Ülkemiz
topraklarının yabancılara peşkeş çekildiğini
iddia edecekler ve etmektedirler.
GÜRKUT
ACAR (Antalya) Yalan mı, yalan mı? Doğrusu o, doğrusu o!
HAKAN
ÇAVUŞOĞLU (Devamla) Artık bu kabil
yaklaşımların milletimiz nezdinde hiçbir
karşılığı yoktur.
GÜRKUT
ACAR (Antalya) Ülkenin taşını toprağını
satıyorsunuz yabancılara.
HAKAN
ÇAVUŞOĞLU (Devamla) Nitekim, iktidarımıza yönelik bu tür
yaklaşımlar
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
HAKAN
ÇAVUŞOĞLU (Devamla)
önceden de dillendirilmiş ancak
milletimiz bu yaklaşımlara itibar etmeyerek sandıkta bu tür
isnatlarda bulunanları cezalandırmıştır.
MAHMUT
TANAL (İstanbul) Sandığa giderken satacağız
dediniz mi?
HAKAN
ÇAVUŞOĞLU (Devamla) Bu vesileyle tasarının
hayırlı olmasını diliyor, hepinize saygılar sunuyorum.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Çavuşoğlu.
Şahısları
adına ikinci konuşmacı Kayseri Milletvekili Sayın Yusuf
Halaçoğlu.
Buyurun
Sayın Halaçoğlu. (MHP sıralarından alkışlar)
Süreniz
beş dakika.
YUSUF
HALAÇOĞLU (Kayseri) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; bu yasaya göre, Türkiye genelinde kişi başına
Geçmiş
dönemde İsrailin nasıl kurulduğunu bir hatırlatmak
istiyorum. İsrail nasıl kurulmuştu? Filistinde satın
aldıkları topraklar üzerine kurulmuştu. Yine, II. Abdülhamit
döneminde Sarıçamdan Gavur Dağlarına kadar olan bölgede de 650
bin dönüm arazi Ermeniler tarafından satın
alınmıştı. II. Abdülhamit bunu devletleştirmek
suretiyle, kamulaştırmak suretiyle burada bir devlet
kurulmasını engelledi, tıpkı İsrailde olduğu
gibi.
Şimdi,
burada şunu öğrenmek istiyorum: Bu kadar arazinin yani her vilayette
yüzde 10, Türkiye genelinde de 78 bin kilometrekare arazinin
satılması hangi sebebe dayanmaktadır? Acaba Vanda
kurulması düşünülen, bundan daha önceki hükûmetler döneminde, 250
villa ve Amerikan emeklilerine satılması düşünülen villa gibi mi
düşünülüyor? Yani Ermeni açılımı dolayısıyla
Ermenilere açıkça satamadığınız araziyi Ermenilere mi
satacaksınız? Amerika Birleşik Devletleri vatandaşı
olan insanlara kısıtlama getiremezsiniz. Ne kadarını
satacaksınız? Bunu nasıl kullanacaksınız? Acaba,
bununla bağlantılı olarak, tarım arazisinde
uğraşan çiftçilerin elde ettikleri ürünü maliyetlerinin altında
ancak satmaları dolayısıyla, tarım arazilerinin
satışını da bu şekilde kolaylaştırmak
mı istiyorsunuz? Daha akla pek çok konu gelebilir. Şimdi, bakın,
biraz fantezi gibi gelmesin. Kişi mülkiyeti hiçbir hukuk tarafından
ortadan kaldırılamaz. Devletlere ait mülkiyet bir şekilde bir
başka devletin işgaliyle ortadan kaldırılabilir ama
kişi mülkiyetini hiçbir şekilde ortadan
kaldıramazsınız. Dolayısıyla, yarın, Türkiye
Cumhuriyetinde meydana gelecek olaylarda böyle bir imkânı bu kişiler
kazanabilecek midir? Yani Ağrı Dağını satın
alabilecekler mi?
MAHMUT TANAL
(İstanbul) Alabilecek, engel yok.
YUSUF HALAÇOĞLU
(Devamla) Dolayısıyla, bunları göz önüne almanız gerekir.
Bu, tarihte olmamış şey değildir. Tekrar ediyorum, II.
Abdülhamite Kızıl Sultan unvanı sırf Yahudilere toprak
satmamasından dolayı verilmiştir. Az önce söylediğim gibi,
Sarıçamdan Gavur Dağlarına kadar 650 bin dönüm arazi
satın alınmıştır Ermeniler tarafından ve Amerikan
finansmanıyla alınmıştır. Gidin, Ceyhan tapu
kayıtlarında bunları görebilirsiniz, benim elimde
kayıtları var. Dolayısıyla, bu işi yaparken bunun
muhakkak ki ciddi şekilde ele alınması gerekir. Zira, siz iyi
niyetle yola çıkmış da olabilirsiniz ama yarın, gelip
buradan arazi alacaklar. Bakın, 600 dönüm araziden bahsediliyor, sadece
300 dönüm değil. Yani bunu 60 hektara çıkarma yetkisine sahip
Bakanlar Kurulu. 30 hektarlık arazi bile 300 dönüm yapar. 10 kişi
gelir, 300er dönüm arazi alır, 3 bin dönüm yapar.
Değerli
arkadaşlar, ülkemiz dünyada organik tarım yapılabilecek
neredeyse yegâne ülke hâline gelmiştir. Kayseride Yeşilhisarda 34
bin dönüm arazi satın alınmıştır. Kim tarafından?
Yahudiler tarafından alınmıştır. Nasıl
almışlardır? Türkler üzerinden almışlardır bir
sözleşme imzalayarak. Sadece Yeşilhisardan bahsediyorum. Dikkatinizi
çekmek istiyorum. Bu ülke şöyle veya böyle, bir şekilde refah düzeyi
veya şu, bu ad altında birilerine peşkeş çekilmesin.
Yanlış atılan adım sonra başımıza büyük
belalar açar. Devlet yönetmek kolay bir iş değildir, onun
sorumluluğunu da taşımak zorundasınız. Yarın da
bunun huzuru mahşerde hesabını vereceksiniz, hem de millet
karşısında ayrıca.
Hepinize
saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Halaçoğlu.
Şimdi,
madde üzerinde on dakika süreyle soru-cevap işlemi yapacağız.
Sisteme
girmiş olan arkadaşlarımıza sırasıyla söz
vereceğim.
Sayın
Köktürk
ALİ
İHSAN KÖKTÜRK (Zonguldak) Sayın Bakan, şimdi size AKP Grup
Başkan Vekili Sayın Caniklinin sözlerini okuyorum, Sayın
Canikli diyor ki: En çok toprak satışı ne zaman biliyor musunuz
değerli arkadaşlar? Ne zaman biliyor musunuz? İnönü
zamanında satıldı arkadaşlar. Evet, bunu söyleyebiliyor
musunuz Bu toprakları, bu vatanı İnönü sattı. diyebiliyor
musunuz?
Oysa
sizin bir soru önergemize verdiğiniz yanıta göre, İsmet
İnönü zamanında satılan toprak parçası topu topu 345.905
metrekaredir. Oysaki yine sizin verdiğiniz yanıta göre, AKPnin on
yıllık iktidarı döneminde satılan toprak parçası tam
136 milyon metrekaredir.
Şimdi,
sorum şu Sayın Bakan: Sizin verileriniz mi yanlıştır,
bize verdiğiniz cevaplar mı yanlıştır? Yoksa
Sayın Canikli, Lozan Kahramanı İsmet İnönüye göz göre göre
iftira mı atmaktadır?
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Köktürk.
Sayın
Tanal
MAHMUT
TANAL (İstanbul) Teşekkür ederim Başkan.
Sayın
Bakan şöyle bir cümle sarf etti: Yabancıların mülk
alışı yabancı sermayenin gelişi anlamında
yararlıdır. dedi. Peki, eğer gerçek amacınız
yabancı sermayenin gelmesiyse şu yabancı sermayenin önündeki
engelleri neden kaldırmıyorsunuz?
Şu
haklar:
1)
Fikrî hakların korunmasına ilişkin engeller.
2)
Hukuk sistemine olan güvensizlik.
3)
Kayıt dışı ekonomi.
4)
Kurumsal yönetim ilkelerinin işlerliğinin sağlanması.
5)
Etik ilkelerin sistemde yer bulmasının sağlanması gerekir.
Bu
saydığım ilkeleri niye düzeltmiyorsunuz da özellikle
yabancılara mülk satışını getiriyorsunuz?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Tanal.
Sayın
Yüksel
ALAATTİN
YÜKSEL (İzmir) Sayın Bakan, iki gündür İzmirde birisi 5
şiddetinde olmak üzere 60 adet deprem olmuştur. Van depreminden sonra
Birinci derecede riskli bölge. diye sizin de ilan ettiğiniz ve Önce
İzmirden başlayacağız. dediğiniz kentsel dönüşüme
İzmirin 9 adet kentsel dönüşüm projesini on dört aydır Bakanlar
Kurulunda niye onaylamıyorsunuz? Ankaranınkileri bir günde
geçirirken, bugüne kadar 27 adet onayladığınız kentsel
dönüşüm projesi içinde 1 MHP, 26 AKP belediyelerine ait projeler varken,
ortalama onaylanma süresi on beş günken on dört aydır İzmirin
kentsel dönüşüm projelerini niye onaylamıyorsunuz?
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Yüksel.
Sayın Işık
ALİM IŞIK
(Kütahya) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Bakan, hâlen
ülkemizde Suriye uyruklu gerçek ve tüzel kişilere ait ne kadar yani ne
büyüklükte taşınmaz bulunmaktadır? Bu kanun yürürlüğü
girdikten sonra bunların da satışı yapılabilecek
midir?
İkincisi:
Şimdiye kadar Adalet ve Kalkınma Partisi hükûmetleri döneminde
yabancı gerçek ve tüzel kişilere yapılan
satışların net miktarı nedir ve bu satışlar
karşılığında Türkiye Cumhuriyeti devleti hazinesine
toplam ne kadar para girmiştir ve bu para nerede
harcanmıştır?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Işık.
Sayın
Uzunırmak
ALİ
UZUNIRMAK (Aydın) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın
Bakanım, son günlerde televizyonlarda bu kentsel dönüşümle ilgili
reklam var.
1)
Böyle bir reklama niçin ihtiyaç duyuyorsunuz?
2)
Bu reklamlar için ne kadar para ödenmiştir?
3)
Beni çok hayrete düşüren bir beyanınız oldu, Yaşam
hakkı mülkiyet hakkından daha önemlidir. gibi. Yaşam
hakkının mülkiyet hakkından daha önemli olduğu rejimlerin
adı demokrasi olamaz. İnsan haklarının, liberal ekonominin
ve birtakım unsurların değerlendirilmediği bir sistemde
ancak mülkiyet hakkı ortadan kaldırılabilir. Dolayısıyla,
o rejimler totaliter rejimlerdir. Acaba Türkiyede veya zihniyetinizde buraya
doğru bir gidiş mi var? Vatandaşın mülkiyet
hakkını birtakım hakların gerisine düşürmenin çok
tehlikeli bir gidiş olduğu kanaatini taşıyorum.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Uzunırmak.
Sayın
Halaçoğlu
YUSUF
HALAÇOĞLU (Kayseri) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın
Bakan, ben sadece bir şeyi öğrenmek istiyorum, örnek olmak üzere onu
soruyorum: Suriye vatandaşları Türkiyede ne kadar taşınmaz
mülk edinmişlerdir? Bunun miktarı nedir? Bunu öğrenmek
istiyorum.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkürler.
Sayın
Tanal, tekrar mı söz istiyorsunuz?
MAHMUT
TANAL (İstanbul) Teşekkür ederim.
Süre
olduğu için, özür dilerim.
Hatay
topraklarında Suriye vatandaşlarına arazimiz
satılmıyor, satışı yasak 1062 sayılı Yasa
uyarınca. Peki bu yasayla bunu delmiş olmuyor muyuz?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkürler.
Sayın
Bakan, buyurun efendim.
ÇEVRE
VE ŞEHİRCİLİK BAKANI ERDOĞAN BAYRAKTAR (Trabzon) Çok
teşekkür ederim.
Sayın
Köktürk, Sayın Nurettin Canikli En çok toprak satışı
Sayın İnönü döneminde olmuştur dedi. Bu
yanlıştır, bunun için ne diyorsunuz? ifadesini kullandı.
Efendim,
zaten yabancı ülke vatandaşlarının diğer ülkelerde
toprak talebi veya gayrimenkul talebi özellikle 1990lı yıllardan
sonra artmıştır ve ülkemizde de bu talep 2003, 2004
yıllarından sonra ciddi şekilde artmıştır.
Bunları mukayese ettiğimiz zaman, tabii ki bu son dönemlerdeki
gayrimenkul satışı, gerek daire bazında, dükkân
bazında ve arsa, arazi bazında bu dönem daha fazladır. Özellikle
bunu belirtmek isterim, teşekkür ederim.
ALİ
İHSAN KÖKTÜRK (Zonguldak) Yani doğru değil o zaman değil
mi Sayın Bakanım? Yani Caniklinin sözleri doğruyu
yansıtmıyor.
ÇEVRE
VE ŞEHİRCİLİK BAKANI ERDOĞAN BAYRAKTAR (Trabzon) O,
şey olarak, yani dönemin getirdiği rakamları o döneme göre
söylemiştir. Yani bu dönemin durumu değişmiştir.
EMİNE
ÜLKER TARHAN (Ankara) Hayır öyle bir şey söylemedi Sayın
Bakan, gerçeğe aykırı demek istiyorsunuz.
ÇEVRE
VE ŞEHİRCİLİK BAKANI ERDOĞAN BAYRAKTAR (Trabzon)
Şartlar tamamen, dünyanın konjonktürü değişmiştir.
ALİ
İHSAN KÖKTÜRK (Zonguldak) Şimdi Sayın Bakan, bakın,
verdiği rakam kaç biliyor musunuz; 70 milyon metrekare diyor Canikli.
Ya, bu göz göre göre iftira!
ÇEVRE
VE ŞEHİRCİLİK BAKANI ERDOĞAN BAYRAKTAR (Trabzon)
Sayın Mahmut Tanal, Yabancıların Türkiyeden mülk
alışı yabancı sermaye girişidir diyorsunuz, Sayın
Bakan böyle ifade etti; fakat yabancıların, yabancı sermayenin
girişi için gerekli şartları oluşturmuyorsunuz. diyor.
Yabancı
sermayenin girişi için her türlü şartları oluşturuyoruz.
Yani Avrupa Birliğine girme, Avrupa Birliğiyle bütünleşme
şartları içerisinde 1 Temmuzda yürürlüğe girecek olan Ticaret
Kanununda, SPK mevzuatıyla, maliye mevzuatıyla, kurumlar vergisinde yaptığımız
mevzuatla, gelir vergisinde yaptığımız mevzuatla tamamen
dünya standartlarında, dünya ölçeğinde ve
şeffaflığı daha çok artırmakla, hesap
verebilirliği daha çok artırmakla yabancı sermaye girişini
de ayrıca teşvik etmekte olduğumuzu ifade etmek isterim.
Sayın
Yüksel, İzmirde 5 şiddetinde deprem oldu, siz de ilk kentsel dönüşüme
İzmirden başlanacağını ifade etmiştiniz.
İzmirle ilgili 9 adet kentsel dönüşüm dosyası var, bunlar on
dört aydır bekliyor
Bunların -zannediyorum- 5 tanesini
imzaladık, belki çok kısa bir süre içerisinde Sayın
Cumhurbaşkanımızdan imza alınıp İzmire
gönderilecektir bunlar. Esas İzmir Büyükşehir Belediyesinin istediği
önemli kentsel dönüşümleri belki de imzalamıştır, birkaç gün
içerisinde göndereceğiz, özellikle ifade etmek istiyorum.
Sayın
Işık: Hâlen ülkemizde Suriye uyruklu ne kadar taşınmaz
var? Bunu yazılı olarak cevaplayabilirim. Yabancıların
aldığı -arkadaş burada getirdi, bunu yazılı
olarak takdim edelim size- son gayrimenkulleri
de yazılı verelim daha sağlıklı olur, yanımda var
fakat yazılı olarak takdim edeyim.
Sayın
Uzunırmakın Kentsel dönüşüm reklamlarının sebebi?
Efendim, bu tabii ki kentsel dönüşümdür hepinizin de ifade ettiği
gibi. Bizim yüce Meclise takdim ettiğimiz ve 12 maddesi bu Meclis
tarafından görüşülen ve kabul edilen yasa tasarısının
ismi Afet Riski Altındaki Alanların Dönüşümüdür. Bu kanunla
afet riski taşıyan binalar hakkında yeni bir düzenleme getirmek
istiyoruz. Bu bir kentsel dönüşümdür, kentsel dönüşüm
yasasıdır. Ama bu kentsel dönüşüm yasasının ana
eksenine afeti koyuyoruz. Deprem, heyelan, çığ, yangın gibi
afetleri koyuyoruz. Bu bakımdan biz vatandaşımızın
konuyu daha iyi anlaması için, vatandaşımızın
desteğini daha çok almak için böyle bir tanıtım yapıyoruz.
Bu tanıtım kamu spotudur ve bunun için herhangi bir para
ödenmemektedir.
Yine, biz bu
ifadelerimizle, ben kendi ifadelerimde mülkiyet hakkının anayasal bir
hak olduğunu, hakların en önemlisi olduğunu devamlı
vurguluyorum. Ama tabii ki hayat hakkı, insanın yaşam
hakkının daha önemli olduğunu söylüyorum. İnsanların
mülkiyet hakkını koruyabilmesi için, insanlarımızın
mülkiyetlerini koruyabilmek için Anayasanın bize verdiği sorumluluk,
yetki ve görev doğrultusunda insanlarımızın malları yok
olmasın diye, insanlarımızın canları yok olmasın
diye böyle bir yasayı gündeme getiriyoruz ve önce, beraber
AYTUN ÇIRAY (İzmir)
Torunlarınızın yüzüne bakamayacaksınız!
ÇEVRE VE
ŞEHİRCİLİK BAKANI ERDOĞAN BAYRAKTAR (Trabzon)
Ama biraz önce
Hayat hakkı, yaşama hakkı ve onunla
birlikte, onun kadar önemli olan mülkiyet hakkını önemsiyoruz, bu
yasayı onun için getirdik.
Yine, Halaçoğlunun
Suriye vatandaşlarıyla ilgili sorduğu soru var, yazılı
olarak cevap vereceğim.
Yine
Sayın Tanalın ikinci kez sorduğu Hatay topraklarında
Suriyelilere satış
O kanun geçerlidir, o kanuna dikkat
edeceğiz.
Saygıyla
arz ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Bakan.
Madde
üzerinde üç önerge vardır. Önergeleri önce geliş sırasına
göre okutacağım, sonra aykırılık sırasına
göre işleme alacağım.
İlk
önergeyi okutuyorum.
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 228 sıra sayılı yasa tasarı ve teklifinin 1 inci
maddesinde madde 35 in 2. fıkrasında çerçevesinde ibaresinden sonra
karşılıklılık ilkesi ibaresinin eklenmesini arz ve
teklif ederiz.
Hasip
Kaplan Pervin
Buldan
İbrahim Binici
Şırnak
Iğdır Şanlıurfa
Sırrı
Sakık Ertuğrul
Kürkcü Demir
Çelik
Muş
Mersin
Muş
BAŞKAN
Şimdi okutacağım iki önerge aynı mahiyettedir. Bu
önergeleri okutup birlikte işleme alacağım. Önerge sahiplerinin
istemi hâlinde kendilerine ayrı ayrı söz vereceğim.
İlk
önergeyi okutuyorum:
TBMM
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 228 sayılı tasarının 1. maddesinin tasarı
metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Oktay
Vural Nevzat
Korkmaz Alim
Işık
İzmir
Isparta Kütahya
Enver
Erdem Ali
Halaman Mehmet
Şandır
Elâzığ
Adana
Mersin
TBMM
Başkanlığına
Görüşmekte
olduğumuz 228 sıra sayılı Tapu Kanunu ve Kadastro Kanununda
Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun
Tasarısının 1. maddesinin tasarı metninden
çıkarılmasını arz ve talep ederiz.
Saygılarımızla.
Turgut
Dibek Bülent
Tezcan Ömer
Süha Aldan
Kırklareli
Aydın Muğla
Ali
İhsan Köktürk Dilek
Akagün Yılmaz Ali
Rıza Öztürk
Zonguldak Uşak
Mersin
Namık
Havutça Ali
Serindağ Vahap
Seçer
Balıkesir
Gaziantep
Mersin
Ümit
Özgümüş
Adana
BAŞKAN Sayın
Komisyon, son okunan
ADALET KOMİSYONU BAŞKAN
VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu) Katılamıyoruz efendim.
BAŞKAN
Katılamıyorsunuz.
Sayın Hükûmet?
ÇEVRE VE
ŞEHİRCİLİK BAKANI ERDOĞAN BAYRAKTAR (Trabzon)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
MEHMET ŞANDIR
(Mersin) Sayın Alim Işık efendim.
BAŞKAN Buyurun
Sayın Işık. (MHP sıralarından alkışlar)
ALİM IŞIK
(Kütahya) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
görüşmekte olduğumuz yasa tasarısının 1inci
maddesinin tasarı metninden çıkartılması yönünde
verdiğimiz önerge üzerine söz aldım. Tekrar hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, bir kez daha söylüyorum: İktidara geldiğinde
Babalar gibi satarız. Biz Türkiyeyi pazarlamak için iktidara geldik.
diyen Sayın Başbakan ve Maliye Bakanına bugünlere kadar ne kadar
arazi satıldığını defalarca sorduk ama söylemediler,
eldeki rakamlara baktığınız zaman görürsünüz. Cumhuriyet
tarihi boyunca yapılmış olan tüm arazi
satışlarının yüzde 90ından fazlası AKP
İktidarı döneminde satılmıştır. Bu maddeyle
hazır kapıya gelmiş paralarını demetleyip Türkiyeye
vermek üzere bekleyenlere zemin hazırlanmaktadır. Bunun vebalinden bu
dünyada ve öbür dünyada kurtulmanız mümkün değildir.
Değerli
milletvekilleri, bakınız 2009 yılında vermiş
olduğumuz bir önergeye Maliye Bakanı Sayın Mehmet
Şimşekin 03.08.2009 tarihli cevabı: Suriye uyruklu gerçek ve
tüzel kişilere ait Adana, Aydın, Bitlis, Diyarbakır, Elâzığ,
Gaziantep, Hatay, İstanbul, İzmir, Kahramanmaraş, Kayseri,
Kilis, Kocaeli, Malatya, Mardin, Mersin, Şanlıurfa ve
Şırnak illerimizde toplam -söylüyorum dikkat edin-
Değerli
milletvekilleri, gözünüzü açın, 2009 yılına kadar bu. Bugüne
kadar belki bu 170 milyon metrekare. Şimdi anladınız mı
Sayın Başbakanın niçin Suriyeyle
uğraştığını?
Değerli
milletvekilleri, bu yasaya bu hâliyle olur vermeniz hâlinde inanıyorum
ömür boyu vicdanınız sızlayacaktır. Bunun tasarı
metninden derhâl çıkartılması lazım Sayın Bakan. Siz 2,5 hektarı
şimdi 60 hektara çıkarıyorsunuz ve hiçbir sınır
tanımadan insanların gelip Türkiyenin her yerinden mal mülk
edinebilmesinin yolunu açıyorsunuz, ondan sonra da çıkıyorsunuz
buraya diyorsunuz ki: Bunda ne zarar var?
Değerli
milletvekilleri, 160 milyon metrekare sadece Suriyeli taşınmaz var
burada. 136 milyon metrekare de -biraz önce ifade edildi- son on yılda
başkalarına sattıklarınız
var. Toplayın bunları, Türkiyenin yüzde 10unu kimlere
verdiğinizi görünüz. Ben sizi bir kez daha uyarıyorum. Bu yasa,
şimdiye kadar bu Meclise getirdiğiniz yasalar içerisinde belki de en
tehlikelisi ve sizi ömür boyu vebalden kurtaramayacak bir yasadır.
Sayın Bakanım,
ben, sizlerin hassasiyetine bir kez daha güvendiğimi söylemek istiyorum
ama her şeye rağmen siz eğer Ben bakanlıktan olurum ama bu
kanunu çıkarırım. derseniz, Sayın Başbakan kanunu
çıkardıktan sonra zaten sizi bakanlıktan alır, bundan emin
olunuz.
Değerli
milletvekilleri, bakınız, 1995 yılından bu yana Türkten
yabancıya, yabancıdan yabancıya ve yabancıdan Türke
satılan malların miktarları ve değerleri var burada. Yine
26/2/2009 tarihli önergemize Sayın Faruk Nafız Özakın 24/4/2009
tarihinde verdiği cevabı paylaşıyorum sizlerle: İlk
kez 1995 yılında -ondan öncesindekiler demek ki çok önemli
değil- toplam 2.180 işlem yapılmış ve 162 bin lira
Türkten yabancıya mal satışı olmuş; 96da 2.176 adet
işlem yapılmış, Türkten yabancıya 2 milyon 347 bin
liralık satış yapılmış; 97de 505 işlemde
282.879 TL alınmış; 98de Türkten yabancıya 721
işlemde 978 bin TLlik yapılmış; 98den 2002ye kadar
herhangi bir satış yok. 2002de yabancıdan yabancıya
işlem var; 2003ten itibaren Türkten yabancıya, 2004, 2005 ve 2006
yıllarında olmak üzere toplamını söylüyorum- tam 558
milyon TLlik satış yapılmış döneminizde. Asıl
patlama 2008deki değişiklikten sonra oldu. Onların resmî
rakamları elimizde olmadığı için açıklayamıyorum.
Değerli
milletvekilleri, bu paralar nerelere harcandı, bu paralarla kimlere neler
yapılıyor? Dolayısıyla, bu kanundan sonra, eğer böyle
geçerse bu düzenlemeden sonra bu memlekette neler olabileceğini hep
beraber göreceksiniz.
Önergemize
desteğinizi bekliyor, saygıyla selamlıyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Işık.
Aynı mahiyetteki
diğer önerge sahiplerinden Vahap Seçer, buyurun. (CHP
sıralarından alkışlar)
VAHAP SEÇER (Mersin)
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
228 sıra
sayılı Kanun Tasarısının 1inci maddesinde
verdiğimiz değişiklik önergesi hakkında söz aldım.
Geçtiğimiz dönemde,
sanıyorum 2008 yılında, Türkiye-Suriye
sınırındaki mayınlı arazilerin temizlenmesiyle ilgili
bir kanun tasarısı vardı. O konu yüce Parlamentoda çok
tartışıldı, bir buçuk ay Türkiye gündemini meşgul eden
bir konuydu. Hepsi hepsi 205 bin dekar civarında bir arazinin üzerindeki mayınlar
temizlenecek. Bunun karşılığında, hizmet bedeli
karşılığında bu arazilerin kullanım hakkı bu
üstlenici firmaya temizleme bedeli olarak verilecekti. Biz o zaman iktidar
olarak bu meseleye karşı çıktık. Karşı
çıkmamızın nedeni, az önce yine söz aldığımda
söyledim, saiklerdi. Türkiye'nin hem stratejik olarak sınır
bölgesinde yer alan önemli bir arazisi. Biliyorsunuz, Türkiyenin en uzun kara
sınırı Suriye sınırıdır. Yaklaşık
olarak o alanlar da 500 küsur kilometrelik bir alan ve 200 küsur dekar
araziydi.
Şimdi, anlamakta
gerçekten güçlük çekiyoruz, devri iktidarınızda, özellikle stratejik
olarak gerçekten bu alanların niçin yabancı şirketlere uzun
süreli kiralanması ya da satılması konusunda bu kadar gayret
sarf ediyorsunuz?
Az önce Sayın Adan,
Milliyetçi Hareket Partisi İstanbul Milletvekili, bu konuyla aslında ilgili
kurumların, Bakanlığın, acaba dünyada bu işler
nasıl oluyor yani diğer ülkeler yabancılara mülk
satışı konusunda nasıl yasal düzenlemeler yapıyorlar,
bu konunun araştırılması için yaklaşık olarak 4
trilyon gibi bir para harcandığını ve bu
çalışmaların da hâlâ devam ettiğini söyledi. Şimdi,
burada da bir çelişki söz konusu; siz bir konuda para
harcayacaksınız, zaman harcayacaksınız, çalışma
yapacaksınız ama o araştırmanın neticesini beklemeden
o konuyla ilgili tasarrufta bulunacaksınız. Şimdi, Sayın
Bakanın bunları açıklaması gerekiyor.
Bu
bir tesadüf mü? Geçtiğimiz haftalarda, orman vasfını
yitirmiş alanların yani orman rejimi dışına
çıkarılan alanların satışıyla ilgili bir
düzenleme yapıldı. Aynı düzenleme içerisinde hazineye ait olan,
üzerinde tarımsal faaliyet olan alanların da bu düzenlemeyle beraber
satışının önü açıldı. Yine, komisyonlardan
çıktı, afet riski altındaki alanların
dönüştürülmesiyle yani kamuoyunda bilindiği adıyla kentsel
dönüşümle ilgili bir kanun tasarısı çalışması
var; bu, yüce Parlamentoya indi, daha sonra geri çekildi. Akabinde böyle bir
düzenleme geliyor, yabancılara mülk satışıyla ilgili bir
düzenleme geliyor. Bütün bu sıralama, bu kronoloji acaba bu yasaların
ardı ardına yüce Meclise gelmesi bir tesadüf mü yoksa bu bilinçli
olarak yapılan düzenlemeler mi? Bu konuda da Sayın Bakanın
bizleri aydınlatması gerekiyor.
İnsanın
aklına şu geliyor: Acaba bu konuda Türkiyede ciddi
yatırımlar yapacak yani bu kanundan dolayı
Zaten
bu düzenlemenin asıl temel maddesi 1inci maddedir, önergemizde bu
maddenin yasa metninden çıkartılmasını talep ediyoruz, yüce
Meclisin desteğini bekliyoruz.
Teşekkür
ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Seçer.
Sayın
milletvekilleri, aynı mahiyetteki iki önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önergeler reddedilmiştir.
Son
önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 228 sıra sayılı yasa tasarı ve teklifinin 1 inci
maddesinde madde
Pervin Buldan
(Iğdır) ve arkadaşları
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET
KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu)
Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
ÇEVRE
VE ŞEHİRCİLİK BAKANI ERDOĞAN BAYRAKTAR (Trabzon)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Kim konuşacak?
PERVİN
BULDAN (Iğdır) Sırrı Sakık konuşacak efendim.
BAŞKAN
Buyurun Sayın Sakık.
SIRRI
SAKIK (Muş) Sayın Başkan, değerli arkadaşlar;
hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Aslında
İstiklal Marşımız Korkma, sönmezle başlar, ama ne
hikmetse hepimiz korkuyla, yani bütün kurumlarımızda korku var,
bugün, burada bu yasa görüşülürken de korkular pompalayarak, acaba bu ülke
gidiyor mu?
Gerçekten
Sayın Bakanım, bu ülkeyi satıyor muyuz? Ne yapıyoruz? Yani
ben bir miktar muhalefeti izlerken, sizin açınızdan, ya, vallaha bir
yirmi yıl daha böyle gidecek çünkü, hayatın realitesine ters
politikalar üretenler halkın realitesine uygun bir duruş
sergileyemezler. Şimdi, eleştirilerimiz olacak. Mesela bakın,
biz ne istiyoruz? Biz, bu maddede karşılıklı yani
uluslararası hukukun uygulanmasını istiyoruz. Yani eğer bir
ülkeyle anlaşma yapmak istiyorsanız karşılıklı
olmalıdır ama bu yapılmıyor. Avrupa ülkelerinde böyle bir
sözleşme var, bunu yapıyoruz. Şimdi, biz Avrupada mal, mülk
sahibi olabiliyoruz ama burada olanlara da Hayır, ülke elimizden gidiyor
Bu korkularla nereye kadar gideceğiz?
İlk
kez mesela çok insani bir slogan gördüm -vallahi televizyondan izlerken de, çok
iyi etmişsiniz- içinde mal yok, mülk yok, insanın hayatına dair
bir şey var: Yaşam hakkı mülkiyet hakkından
kutsaldır. Ama bu Parlamentoda bakıyoruz: Aman aman, nereye
gidiyorsunuz? Acaba Sovyetlere doğru mu gidiyorsunuz? Yahu, içinde insan
var ve insanın olduğu bir yerde bundan daha kutsal bir şey yok.
Eski Çek Cumhurbaşkanı diyordu ki: Topraklar, sınırlar,
hiçbiri kutsal değildir; kutsal olan tek şey insandır.
İnsana dair bir sloganı televizyondan görüyorsak, bu bizi mutlu
etmelidir ama hâlâ 1930lardaki Rus savcıların
mantığıyla hayatı dizayn edersek bu ülkeye yazık
ederiz. Yani hayat değişiyor, ülkeler değişiyor,
insanların ülküsü değişiyor, biz hâlen içinde insan olan bir
slogandan korkuyoruz, hâlâ dönüyoruz: Acaba bu ülke nereye doğru
gidiyor? Vallahi, bu politikalarla ülkeyi AKPnin insafına
bırakacağız, AKP bir yirmi yıl daha bu ülkeyi yönetecek ve
biz muhalefet olarak, aslında üç muhalefet partisi de kendisine sorular ve
sualler sormalıdır: Ne oluyor Allah aşkına? Bunların
oylarında niye artış var da bizim oylarımızda
artış yok? Demek ki, politikalarımızda bir miktar
Biz
politikalarımızı yeniden gözden geçirmeliyiz. Bu politikaları
gözden geçirmek zorundadır muhalefet partileri yani salt sloganlara dair
bir siyaset artık olmuyor ve bitmiyor yani biz, burada, daha çok
halkların buluşabileceği bir Türkiye yaratabiliriz. Bu
Türkiyeyi yaratırken de korkularımıza esir olmamalıyız
diye düşünüyoruz ve biz onun için diyoruz ki, bu sözleşmede, 1inci
maddede, yani karşılıklılık ilkesi ibaresinin
eklenmesini istiyoruz. Eğer bir ülke buradan mal, mülk, toprak sahibi
olacaksa biz de kendi ülkelerinde mal, mülk, toprak sahibi olabilmeliyiz.
İşte bu noktada AKPye de görevler düşüyor. Bu önergemize olumlu
oy kullanınız. İlk kez bir uzlaşı kültürü
sergileyiniz.
Bakın,
biz diğer partiler gibi demiyoruz; Aman aman ülke bölünüyor, gidiyor,
ülkeyi satıyorsunuz
Ya burası gerçekten bir muz cumhuriyeti midir?
Yani burada bir miktar mal, mülk sahibi olacak diğer devletler bu ülkeyi
gerçekten işgal mi edecekler? Bu ülkeyi gerçekten bir başka noktaya
mı götürecekler?
Vallahi
bu tutanakları bir on yıl sonra bizim çocuklarımız
okuduğu zaman, eminim ki, dönüp bize diyecekler ki Ya bizim
babalarımız, bizim amcalarımız gerçekten onlar nerede
yaşıyorlardı? Hayattan insanlar bu kadar kopuk
olmamalıdır diye düşünüyoruz.
Ben
önergemize olumlu oy kullanacağınızı umut ediyor, hepinize
iyi akşamlar diliyorum. (BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Sakık.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
1inci
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde
kabul edilmiştir.
MAHMUT
TANAL (İstanbul) Karar yeter sayısı
BAŞKAN
2nci maddeyi okutuyorum:
Madde
2- 2644 sayılı Kanunun 36 ncı maddesi aşağıdaki
şekilde değiştirilmiştir.
"Madde
36- 29/5/2009 tarihli ve 5901 sayılı Türk
Vatandaşlığı Kanununun 28 inci maddesi kapsamındaki
kişiler hariç olmak üzere yabancı uyruklu gerçek kişilerin,
yabancı ülkelerin kanunlarına göre kurulmuş tüzel kişilerin
ve uluslararası kuruluşların yüzde elli veya daha fazla oranda
hissesine sahip oldukları veya yönetim hakkını haiz
kişilerin çoğunluğunu atayabilme veya görevden alabilme
yetkisine sahip oldukları Türkiye'de kurulu tüzel kişiliğe sahip
şirketler, ana sözleşmelerinde belirtilen faaliyet
konularını yürütmek üzere taşınmaz mülkiyeti veya
sınırlı ayni hak edinebilir ve kullanabilirler.
Birinci fıkrada belirtilen
şirketlerin Türkiye'de kurulu başka bir şirkete doğrudan
veya dolaylı olarak ortak olması durumunda, yabancı
yatırımcının ortak olunan şirketteki nihai ortaklık
oranının yüzde elli veya daha fazla olması halinde; yabancı
yatırımcıların, taşınmaz maliki yerli sermayeli
şirketlerin hisselerinin yüzde elli veya daha fazlasını
doğrudan veya dolaylı olarak edinmesi ve taşınmaz maliki
mevcut yabancı sermayeli şirketlerde yabancı
yatırımcıların ortaklık oranının hisse devri
sonucunda yüzde elli veya daha fazlasına ulaşması durumunda da
aynı esaslar geçerlidir.
18/12/1981 tarihli ve 2565
sayılı Askeri Yasak Bölgeler ve Güvenlik Bölgeleri Kanunu hükümleri
saklı kalmak kaydıyla bu şirketlerin, askeri yasak bölgeler,
askeri güvenlik bölgeleri ve aynı Kanunun 28 inci maddesi çerçevesinde
belirlenen bölgelerdeki taşınmaz mülkiyeti edinimleri Genelkurmay
Başkanlığının ya da yetkilendireceği
komutanlıkların; özel güvenlik bölgelerindeki taşınmaz
mülkiyeti edinimleri ise taşınmazın bulunduğu yerdeki
valiliğin iznine tabidir. Bu fıkra kapsamında yapılacak
değerlendirmelerde, edinimin ülke güvenliğine uygunluğu esas
alınır.
Bu madde kapsamı
dışında kalan yabancı sermayeli şirketler, yerli
sermayeli şirketlerin tabi olduğu hükümler çerçevesinde taşınmaz
mülkiyeti ve sınırlı ayni hak edinebilir ve kullanabilirler.
Taşınmaz rehni tesisinde,
taşınmaz rehninin paraya çevrilmesi kapsamındaki mülkiyet
edinimlerinde, şirket birleşmelerinden ve bölünmelerinden doğan
taşınmaz mülkiyeti ve sınırlı ayni hak naklinde,
organize sanayi bölgeleri, endüstri bölgeleri, teknoloji geliştirme
bölgeleri ve serbest bölgeler gibi özel yatırım bölgelerindeki
taşınmaz mülkiyeti ve sınırlı ayni hak edinimlerinde
ve ilgili mevzuata göre belli sürede elden çıkarma zorunluluğunun
devam etmesi kaydıyla bankaların, 19/10/2005 tarihli ve 5411
sayılı Bankacılık Kanunu çerçevesinde kredi olarak
sayılan işlemler nedeniyle ya da alacaklarını tahsil
amacıyla edindikleri taşınmazlarda bu madde hükümleri
uygulanmaz.
Bu madde kapsamında edinilen
taşınmazların kullanımı, valiliklerce tapu
kayıtları çerçevesinde belli aralıklarla izlenir.
Bu madde hükümlerine aykırı
şekilde edinildiği veya kullanıldığı tespit
edilen taşınmazlar ve sınırlı ayni haklar, Maliye
Bakanlığınca verilecek süre içinde maliki tarafından
tasfiye edilmediği takdirde tasfiye edilerek bedele çevrilir ve bedeli hak
sahibine ödenir.
Bu maddenin uygulanmasına
ilişkin usul ve esaslar, ilgili kurum ve kuruluşların
görüşlerinin alınmasını müteakip Ekonomi
Bakanlığı tarafından çıkarılan yönetmelikle
düzenlenir.
BAŞKAN
Madde üzerinde gruplar adına birinci konuşmacı, Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu adına Mersin Milletvekili Sayın
Şandır.
Buyurun
Sayın Şandır. (MHP sıralarından alkışlar )
MHP
GRUBU ADINA MEHMET ŞANDIR (Mersin) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; öncelikle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Önemli
bir kanun görüşüyoruz, bize göre önemli çünkü ülke topraklarının
yabancılara satışıyla ilgili bir hukuk kuruyoruz. Burada
çok önemli sözler, hatta çok ağır da sözler söylendi. Ben Sayın
Bakanı izledim, kişiliğine saygı duyuyorum ama meseleye
cevap vermekten çok Tapu Kadastro Genel Müdürlüğünün
çalışmalarını bize anlattı.
Hemen
sözlerimin başında, Sayın Bakan, Tapu Kadastro Genel
Müdürlüğüyle ilgili geçen sene çıkarttığımız
teşkilat yasasında Tapu Kadastro Genel Müdürlüğü
çalışanlarına döner sermayeden pay verilmedi. Bu kadar
başarılı çalıştığını ifade
ettiğiniz bu çalışanlara hakkının verilmesini, bu
kanun sebebiyle, sizden talep ediyorum.
Değerli
arkadaşlar, görüştüğümüz kanun, kendi ifadesiyle, ülke yüz
ölçümünün yüzde 10unun yabancılara, yabancı uyruklulara
satılmasıyla ilgili bir kanun. Değiştirilen kanun, 2006
tarihinde değiştirilen kanun sizin
hazırladığınız kanundu; o kanunu
değiştiriyorsunuz. Orada, yabancılara satılacak alanlar
imar görmüş alanlar yani tanımlanmış alanlardı ama
şimdi -öyle bir cüret mi diyelim, başka ne söyleyeceksek- çok
doğrudan diyorsunuz ki: İlçe hudutlarının yüzde 10unu
yabancı uyruklulara satabilirsiniz. Taşınmazların -sordum
cevabı gelmedi- taşınmaz derken yalnız gayrimenkul
binalar falan değil, tüm taşınmazların yani
tarlasıyla, bağıyla, bahçesiyle, madeniyle, yaylasıyla,
kıyısıyla, ormanıyla yani devlete ve özel
şahıslara ait tüm toprakların parasını ödedikleri
takdirde yabancılara satılabileceğine dair bir kanun
çıkartıyoruz değerli arkadaşlar.
Çok
acı bir tesadüf Sayın Bakanım -hani siz çok seviyorsunuz,
Resmin tümünü görün. diye- şimdi, öyle şeyler birleşti,
tesadüfler bir araya geldi ki insan şu soruyu soruyor: 2/B yasası
çıktı, buradan canhıraş çığlıklarla
bağırıyoruz -2/B yasasının sahibi Sayın Bakan da
burada- diyoruz ki: Bu 2/B yasasıyla siz hazine arazilerinin ve ormandan
çıkarılıp hazineye devredilmiş ama
vatandaşımızın kullanımında olan arazilerin
satımını amir hüküm hâline getirdiniz ve vatandaşa bir süre
vereceksiniz, diyeceksiniz ki: Şu kadar sürede, gel,
kullandığın hazine arazisini, kullandığın 2/B
arazisini satın al.
Ee,
alamayacak! Canhıraş çığlıklarla
bağırıyoruz, alamayacak. Alamayacak değerli
arkadaşlar, ne İstanbul Sultanbeylideki daire sahibi
vatandaşımız o rayiç bedellerle alabilecek ne de sahillerdeki
veya ovalardaki hazine arazisini kullanan vatandaşlarımız bu
arazileri alabilecek.
Şimdi,
getirdiğiniz bu tapu kanunuyla vatandaşın alamayacağı
bu hazine arazilerini, 2/B arazilerini, işte, yabancı sermaye,
güvenilir ülke
Arkadaşımız övünerek söyledi: Türkiye çok
güvenilir; dolayısıyla Körfez sermayesi Türkiyeye akmak istiyor,
yabancı sermaye Türkiyeye gelmek istiyor.
Şimdi,
Türkiyeye gelecek yabancı sermayeye, siz, vatandaşın
alamadığı arazileri mi satmayı planlıyorsunuz,
vatandaşın alamayacağı hazine arazilerini mi satmak
istiyorsunuz? Bunlar çok ağır sorular Sayın Bakanım,
tutanaklara geçsin diye söylüyorum, şov olsun diye değil veya
televizyonda vatandaşlar izlemiyor bizi. Ama gerçekten, bu kanunun
kapsamı, devlete ve özel mülkiyete ait arazilerin yabancı uyruklular
tarafından, Bakanlar Kurulunun kararıyla
Yetkisi var. Türkiyeyi
özel inisiyatifler yönetmiyor Sayın Bakanım, hukuk yönetiyor. Bakanlar
Kurulunun hangi kritere bağlı
Ülke çıkarları
Hangi ülke
çıkarları veya belirlenmiş ülkeler
Dün Suriyeyle dosttunuz. Ben
bildiğim için söylüyorum. Suriye, Suriyeli yöneticiler ısrarla
Türkiyeden işte villa satın almaya
çalışıyorlardı, e bugün Suriye ile
düşmansınız. Yani inisiyatife bırakılmış
subjektif değerlendirmelerle siz ülke topraklarının
yabancılara satışını hukukileştiremezsiniz.
Ülkeyi Hükûmete duyulan öz güven değil, hukuk yönetmelidir.
Çıkarttığınız hukukla getirdiğiniz hususta,
devlete ait arazilerin ve özel mülkiyete ait arazilerin parasını
veren yabancılara satılabileceğine amir hukuk getirmektesiniz.
Efendim, keyfimiz istedi, iptal ederiz, kamulaştırırız;
öyle bir hak da yok. İşte Kıbrısta
yaşadığımız hadiseyi, üstüne tazminatlar da ödeyerek
nasıl vatandaşlardan veya birilerinden savaş sonrası
aldığımız arazileri hangi bedellerle geri iade
ettiğimizi hep beraber yaşıyoruz.
Değerli
milletvekilleri, bakın, size bir hadise anlatmak istiyorum: Siyasetçi veya
devlet adamına bugün yaşananı anlayabilmek ve Neler oluyor?
sorusuna doğru cevap verebilmek için veya geleceği doğru
öngörebilmek için geçmişe bakmasını tavsiye ederim çünkü
geçmiş yaşandı; sebepleriyle, sonuçlarıyla derdest edildi;
bizim ders almamız için raflarda bizi bekliyor. Geçmişte biz bu
hadiseyi yaşadık Sayın Bakan. Siz de çok iyi biliyorsunuz. Geçmişte
biz yabancılara arazi satılması hadisesini yaşadık;
1857, 1867 Arazi Kanunnamesi. Biliyorsunuz, Islahat Fermanı Paris
Barış Anlaşması öncesi 28 Şubat 1856da
imzalandığında orada amir bir hüküm vardı. Bir;
Osmanlının gayrimüslim tebaasının eşit vatandaş
hukukuna kavuşturulması -o gün için devletin kuruluş hukukunu
değiştiriyordu bu- ve bu Islahat Fermanının altına
imza koyan o günün Sadrazamı Ali Paşa öldüğünde Fatih Camisindeki
cenaze töreninde vatandaşlar, cemaat helallik vermemişlerdi.
İkinci getirilen husus, yabancıların Türkiyeden arazi
kullanmasını, satın almasını imkân hâline getiriyordu.
Sultan Abdülmecit, bunun çok yanlış olduğunu o günün
uleması, o günün devlet adamları kendisine ifade ettiklerinde ayak
sürüdü; ayak sürüdü ama Avrupalı, Islahat Fermanı ile Türkiyeye
tanıdığı bu topraklarının bütünlüğüne
müteselsil kefil olma taahhüdünden vazgeçti ve başladı Türkiyeye
saldırmaya. Bunun üzerine, Abdülmecit Han padişahlıktan
ayrıldıktan sonra, rahmetli olduktan sonra yerine geçen Abdülazize
yeniden dayattılar. 1858 -yanlış hatırlamıyorsam-
kanunnamesiyle yabancıların mülk almasını, mülkiyet
almasını hukuk hâline getirdiler, 7 Safer 1858 Arazi Kanunnamesi.
Buna göre yabancılar Osmanlı mülkünden arazi alabileceklerdi.
Aldılar arazileri.
Bakın, size bazı
rakamları söyleyeyim Sayın Bakan: Bu kanunname
çıktığından hemen sonra
İsimleri de var burada, Orhan
Kurmuş Hocanın kitabından detayını okuyabilirsiniz,
diyor ki: Mesela, A. D. Clarke isimli bir yabancı Kuşadasında
72 bin dönüm; Meredith, Aydında 12 bin dönüm; işte bir
başkası, Tirede 1.556 dönüm; Maltass, 122.592 dönüm. Yani
bunları uzun uzun anlatıyor ve toplam olarak 6 milyon dönüm (dekar)
arazi yabancılara çok kısa sürede satıldı.
Biliyor musunuz değerli İzmir
milletvekilleri, İzmire Gâvur İzmir denmesinin sebebi mülkiyet
meselesidir. Mülkiyeti yabancıların eline geçtiği için
İzmire Gâvur İzmir deniliyor. Dolayısıyla, olmaz.
Sayın Sırrı Sakık yok, korkma diyor. Evet,
korkmayalım ama biz tarihte bunu yaşadık.
Değerli AKP
milletvekilleri, sizin daha iyi anlayacağınız bir üslupla
söyleyeyim: Müslüman aynı çukura iki defa düşerse sorumluluk kendine
aittir. Bizim atalarımız tarihte bu çukura düştü. Bedeli, devletimizi
yıktılar. Yani siyaset olsun diye, şov olsun diye, muhalefet
siyaseti olsun diye söylemiyorum. Tarihte biz bunu yaşadık, içinizde
tarihçiler var, yazılı kitaplar var. Bir ülkenin mülkiyetini
yabancılara satmak egemenlik. Birazdan onu da arz edeceğim.
Egemenlik, mülkiyetin siyasi sonucu arkadaşlar. İsrailin
kuruluşunu size tekrar hatırlatırım. Sultan Abdülhamitin
İsraillilere verdiği cevabı size tekrar
hatırlatırım. E şimdi, getirdiğiniz kanunla siz
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MEHMET
ŞANDIR (Devamla)
Türkiye'nin yüzde 10unu satmayı kanun hâline
getiriyorsunuz. Bu doğru olmuyor, masum değil. Buna devam
edeceğiz arkadaşlar.
Saygılar
sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Şandır.
Gruplar
adına ikinci konuşmacı, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına
Dilek Akagün Yılmaz, Uşak Milletvekili.
Buyurun
Sayın Yılmaz. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP
GRUBU ADINA DİLEK AKAGÜN YILMAZ (Uşak) Sayın Başkan,
sayın milletvekilleri; 228 sıra sayılı Kanun
Tasarısının 2nci maddesi hakkında konuşmak üzere söz
almış bulunuyorum.
Bütün
konuşmacıların söylemiş olduğu gibi, bugün, tarihî
öneme sahip bir yasayı görüşüyoruz, gerçekten de çok önemli. Ben,
birkaç tane konuşmacının sözlerine buradan bir yanıt vermek
istiyorum, kendi düşüncelerimi aktarmak istiyorum.
Yılmaz
Tunç Bu toprakları sattığımız takdirde onlar
sırtlayıp götürmeyecekler, o topraklar yine bu ülke
sınırları içerisinde kalacak. dedi. Ama diğer
konuşmacıların da söylediği gibi, Yılmaz Bey,
İsrail de sırtlayıp götürmedi, orada yeni bir devlet kurdu. Bunu
dikkate almanız gerekiyordu, sizin gibi hukukçu bir
arkadaşımızın bunu neden dikkate
almadığını anlayamadım, açıkça söyleyeyim.
Bunun
yanında, şu söylendi: Daha önceki yıllarda da
satışlar vardı, daha önceki yıllardaki satışlara
neden ses çıkarmıyorsunuz?
Arkadaşlar,
cumhuriyet döneminde 2002 yılına kadar yapılan
satışları, Çevre ve Şehircilik
Bakanlığının bize dağıttığı bilgi
notlarından ben çıkardım:
Bunun yanında,
Sayın Bakan diğer ülkelerden örnekler verdi. Bu ülkelerdeki toprak
satışlarının bir gelişmişlik örneği
olduğunu, bu nedenle de bizim de bu gelişmiş ülkelere ayak
uydurabilmemiz için de bu toprak satışlarına izin vermemiz
gerektiğini söyledi. Şimdi, ben şöyle bir baktım yine
Bakanlığın bize dağıttığı bilgi
notlarından. Avusturyada mütekabiliyet şartı aranıyor, el
değiştirmek için kurumlarından izin isteniyor. Danimarkada
beş yıldan beri yerleşik yabancı olunması gerekiyor,
Adalet Bakanlığından izin alınması gerekiyor ve sadece
bir konut için izin alınabiliyor. İtalyada yine mütekabiliyet
şartı var, sahillerde ve tarihsel kültürel değeri olan pek çok
yerde satış yasakları var.
Yunanistanda zaten sınırlar sonsuz derecede, adalarda
Adriyatikten Ege Denizine kadar bölümlerde yabancılara mülk
satışları yasak, ayrıca bakanlıktan yine izin
alınması gerekiyor. Şimdi, bu örnekleri söylemeyerek, bütün
ülkelerde sanki sınırsız toprak satışları
varmış gibi söylenmesini ve buradaki, Genel Kuruldaki
arkadaşlarımızın da yanıltılmasını
doğru görmüyorum ben. Öncelikle bu konulara değinmek istedim.
Sayın Başkan,
sayın milletvekilleri; yabancılara toprak satışındaki
sınırlamaları ve mütekabiliyet ilkesini kaldıran ve sadece
Bakanlar Kurulunun yetkisine bırakan bu tasarının Anayasaya
aykırılığını komisyonlarda defalarca dile
getirdik. Anayasa Mahkemesinin bu konuda çok sayıda kararı
olduğunu, bu kararlara ve Anayasaya aykırı bu tasarıda
ısrar edilmesinin ülkemizin toprak bütünlüğünü tehlikeye
atacağını ısrarla anlattık. Toprağını
kaybeden bir ulusun varlığını sürdüremeyeceğini, bu
tasarının Türk ulusu olarak bir var olma ya da yok olma kararı
vereceğimiz bir tasarı olduğunu ısrarla söyledik, ancak ne
yazık ki, komisyonda bu ısrarlı söylemlerimiz hiç dikkate
alınmadı.
Sayın
milletvekilleri, bu ülkede yoksulluk olabilir, insanlar karnını zor
doyuruyor olabilir; antidemokratik pek çok uygulama, faşizm olabilir;
milletvekillerimiz hukuka aykırı bir şekilde cezaevlerinde
tutsak olabilir, bunların hepsinin çözümü vardır. Millet olarak daha
çok çalışır, yanlış ekonomik kararları düzeltir
ve yoksulluğu, açlığı yok edebiliriz. Bu ülkenin
demokrasiden yana olan insanları daha çok çalışır ve bu
ülkede demokrasiyi getirebiliriz. Milletvekillerimizin ve cezaevlerinde tutsak
olan insanlarımızın elbette çektiği acı bir gün sona
erecektir, insanlarımız özgürlüğüne kavuşacaktır. Bunların
hepsi bu ülkede bir gün düzelebilecek, düzelmesi gereken şeylerdir. Ancak
sevgili arkadaşlar, vatan toprakları elimizden
çıktığında, ölçüsüz ve sınırsız olarak
yabancılara satıldığında, üzerinde
yaşayacağımız vatan kalmadığında bundan
geriye dönüş yoktur. Yabancılara sınırsız satılan
ülke topraklarının geriye alınması uluslararası hukuk
gereği mümkün değildir.
Bu
ülke topraklarında pek çok komşu ülkenin ve emperyalizmin gözü
olduğunu, boğazlar ve güneydoğu gibi dünyada stratejik öneme
sahip topraklarımız olduğunu görmezden gelerek yabancılara
toprak satışını bu denli sınırsız kabul
etmemiz, bu vatan topraklarını gözden
çıkardığımız anlamına gelecektir.
Sayın
milletvekilleri, komisyonda bize Çevre ve Şehircilik
Bakanlığı tarafından bilgi notunda yer alan bir sözü burada
sizlerle paylaşmak istiyorum. Bu sözde -biraz önce Bakan kendisi de yine
tekrar etti aynı sözleri- Ülkemizde yabancılar tarafından
edinilmiş taşınmaz sayısı 100 bin civarında olup,
bu sayının fazlalığı o ülkenin kendine olan öz güveninin
bir yansıması olacaktır. deniyor. Bu nasıl bir sözdür
arkadaşlar, ne anlama gelmektedir? Yani ülkenin bütün toprakları
satıldığında, biz, öz güveni çok yüksek ancak yok olan bir
ulus mu olacağız, bu mu denilmek isteniyor? Bu sözü ve ardındaki
anlayışı şiddetle kınıyorum.
Sayın
Başkan, sayın milletvekilleri; konuşmak üzere söz
aldığım tasarının 2nci maddesiyle, Tapu Kanunu
36ncı maddesi değiştirilmektedir. Bu değişiklikle,
yabancı gerçek ve tüzelkişilerin yüzde 50 ve daha fazla hisse sahibi
oldukları Türkiyede kurulu
şirketlerin mal edinimlerinde tek sınır, ana
sözleşmelerinde belirtilen faaliyet konuları olarak getirilmektedir.
Bunun dışında hiçbir miktar sınırlaması, Bakanlar
Kurulu kararı, yatırımlarının kontrolü ve yer olarak
sınırlama yoktur. Nedir arkadaşlar bu ana sözleşmedeki konu
sınırlaması? Bunu sınırlama olarak kabul etmek mümkün
müdür?
Ayrıca yine
taşınmaz rehni tesisinde, rehnin paraya çevrilmesi sonucu elde
edilecek taşınmaz mallarda organize sanayi bölgeleri, endüstri
bölgeleri, teknoloji geliştirme bölgeleri ve serbest bölgelerdeki mal
edinimlerinde gerçek ya da tüzel kişilere hiçbir sınırlama
getirilmemektedir.
Bankaların ipotekli
malları alacağa mahsuben almalarındaki sınırlama ise
Bankacılık Kanununun atıf yaptığı bir yönetmelik
ile geçiştirilmiş, bu maddeye üç yıl içinde bankaların bu
taşınmazları elden çıkarmalarına ilişkin bir ek
madde konulması yönündeki önergemiz de reddedilmiştir.
Yani,
yatırımcılara olanak sağlanması gerekçesi ile
yabancı şirketlerin, mal alımlarındaki sınırlamalar
neredeyse tümüyle kaldırılmış, taşınmaz
rehinlerinde ise hiçbir sınırlama getirilmemiştir.
Yani Sınırlama
getiriyoruz, Bakanlar Kurulu kararıyla bunları kontrol edeceğiz.
gibi sözler lafügüzaftır. Bu maddede bu sınırlamaların tümü
kaldırılmıştır arkadaşlar.
Şu anda yürürlükte
olan Tapu Kanununun 36ncı maddesinde yabancı ortaklı
şirketlerin tasfiyesinde, sahibi oldukları taşınmazlarla
ilgili olarak 35inci madde hükümlerinin uygulanacağı belirtilmesine
rağmen getirilen değişiklikle bu sınırlama da rafa
kaldırılmaktadır.
Yani, yabancı
ortaklı şirketler tasfiye edildiğinde Türkiye'deki
taşınmazların edinilmesindeki
Yani arkadaşlar,
asıl işin püf noktası 36ncı maddede. Tüm
sınırlamalar bu maddede kaldırılmıştır. Yani
hepinizin dikkatini çekiyorum: Yabancılara, yatırım yapmak sözü
itibarıyla ve bu konuda yabancılara topraklarımızı
açacağız, yatırımlarını alacağız.
derken hiçbir sınırlamaya yer verilmemiştir. Bu
sınırsız toprak satışlarına burada eğer
sizler de onay verirseniz, çok tarihî ama gerçekten de çok
ciddi hataları olan bir kararı almış olacaksınız.
AKP
Grubundaki milletvekili arkadaşlarıma soruyorum:
İstediğiniz bu mudur arkadaşlar? Bu ülke topraklarının
sınırsız bir şekilde yabancılara peşkeş
çekilmesi midir?
Bugün
burada hepimizi tarihî bir sorumluluk bekliyor. Bu ülke toprakları büyük
mücadeleler sonucunda ve Kurtuluş Savaşı şehitlerimizin
kanıyla, canıyla emperyalist işgalden
kurtarılmıştır. O gün zor yoluyla bu toprakları zapt
etmeyi başaramayan emperyalistlere şimdi yapacağımız
bu yasayla altın tepsi içinde bu toprakları satacak mıyız
ya da ülke topraklarına sahip çıkıp, bu ülke
topraklarını parçalatmadan, alnımızın akıyla,
vicdan rahatlığıyla çocuklarımıza teslim edebilecek
miyiz?
İşte
böylesi tarihî bir karar verdiğimizin bilinciyle oylarını
kullanmayı ve bu tasarıya tümüyle ret vermelerini tüm
milletvekillerinden talep ediyorum.
Hepinize
saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Yılmaz.
Şimdi,
madde üzerinde şahısları adına Ali İhsan Yavuz,
Sakarya Milletvekili.
Sayın
Yavuz, buyurun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
ALİ
İHSAN YAVUZ (Sakarya) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 228 sıra sayılı Tapu ve Kadastro Kanununda
Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun
Tasarısının 2nci maddesi hakkında şahsım
adına söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce Meclisi
saygıyla selamlıyorum.
Söz
konusu yasa tasarısıyla 2644 sayılı Kanunun 36ncı
maddesi değiştirilmiştir. Bu tasarının
yasalaşması hâlinde, yabancı ülkelerin kanunlarına göre
kurulmuş tüzel kişilerin ve uluslararası kuruluşların
yüzde 50 veya daha fazla oranda hisselerine sahip oldukları veya yönetim
hakkını haiz kişilerin çoğunluğunu atayabilme veya
görevden alabilme yetkisine sahip oldukları Türkiye'de kurulu tüzel
kişiliğe sahip şirketler, ana sözleşmelerinde belirtilen
faaliyet konularını yürütmek üzere taşınmaz mülkiyeti veya
sınırlı ayni hak edinebilecekler ve kullanabilecektir.
Söz
konusu bu şirketlerin Türkiyede kurulu başka bir şirkete ortak
olması durumunda yabancı yatırımcının ortak
olunan şirketteki nihai ortaklık oranının yüzde 50 veya
daha fazla olması hâlinde de aynı esaslar geçerlidir ancak bu tüzel
kişilerin taşınmaz mülkiyeti veya sınırlı ayni
hak edinebilmelerine elbette belli sınırlamalar da
getirilmiştir. Örneğin birinci fıkrada bu şirketlerin
sadece ana sözleşmelerinde belirtilen faaliyet konularını
yürütmek üzere bu hakkı kullanabilecekleri ifade edilmiştir.
Ayrıca üçüncü fıkrada 2565 sayılı Askeri Yasak Bölgeler ve
Güvenlik Bölgeleri Kanun hükümleri
saklı kalmak kaydıyla bu şirketlerin askerî yasak bölgeler,
askerî güvenlik bölgeleri ve aynı kanunun 28inci maddesi çerçevesinde
Belirlenen bölgelerdeki taşınmaz mülkiyet edinimleri Genelkurmay
Başkanlığının ya da yetkilendireceği
komutanlıkların, özel güvenlik bölgelerindeki taşınmaz
mülkiyet edinimleri ise taşınmazın bulunduğu yerdeki
valiliğin iznine tabidir. Bu fıkra kapsamında yapılacak
değerlendirmelerde edinimin ülke güvenliğine uygunluğu esas
alınır. denilmiştir.
Yine
altıncı fıkrada belirtildiği üzere bu madde kapsamında
edinilen taşınmazların kullanımı, valiliklerce tapu
kayıtları çerçevesinde belli aralıklarla izlenecektir.
Yedinci
fıkrada ise bu madde hükümlerine aykırı şekilde
edinildiği veya kullanıldığı tespit edilen
taşınmazlar ve sınırlı ayni hakların, Maliye
Bakanlığınca verilecek süre içinde maliki tarafından
tasfiye edilmediği takdirde tasfiye edilerek bedele çevrileceği ve bu
bedelin de hak sahibine ödeneceği hükmüne yer verilmiştir.
Bu
kanunun yasalaşması durumunda 5901 sayılı Kanunun 28inci
maddesi kapsamında doğumla Türk vatandaşı olup da
çıkma izni almak suretiyle Türk vatandaşlığını
kaybedenler ve bu kişilerin kendileriyle birlikte işlem gören
çocukları, taşınmaz edinimi açısından Türk
vatandaşlarına sağlanan haklardan aynen yararlanabilecekler ve
bu kişiler bu çerçevede yabancı uyruklu gerçek kişi olarak
değerlendirilmeyecektir.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Türkiye, içine kapanan, kendisine güven duymayan
ve gelişmelere ayak uyduramayan bir noktadan son on yıldır
hızlı bir şekilde uzaklaşmaya başlamış,
küreselleşen dünyada en aktif ve en etkin bir şekilde rol üstlenir
duruma gelmiş, bizi biz yapan değerlerden kopmadan çağın
gereklerine uygun, aktif ve dinamik bir anlayış içinde geleceğe
yürümektedir.
GÜRKUT ACAR (Antalya)
Vatanı satarak
ALİ İHSAN
YAVUZ (Devamla) - Ülkemiz yıllarca içine hapsedildiği korku,
kaygı ve güvensizlik cenderesinden kurtulmak, kabuğunu kırmak,
ön yargılardan sıyrılmak, geniş bir perspektif ve güçlü bir
vizyon ile yoluna devam etmek durumundadır. Türkiye son on
yıldır bu anlayış içinde her alanda hızlı bir
yükseliş trendini yakalamış, bu ve benzeri yasal düzenlemeleri
de bu anlayış içinde peş peşe çıkartmaya
başlamıştır.
GÜRKUT ACAR (Antalya)
Uluslararası kredi notumuz düştü sayenizde.
ALİ İHSAN
YAVUZ (Devamla) - Görüşmekte olduğumuz Tapu ve Kadastro Kanununda
Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun
Tasarısının yasalaşmasını ve ülkemiz için
hayırlı olmasını
temenni ediyor, bir kez daha yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
YUSUF HALAÇOĞLU
(Kayseri) Aradan zaman geçtikten sonra lanetle anılırsanız hiç
şaşmayın.
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Yavuz.
Şahısları
adına ikinci konuşmacı Sayın Ali Uzunırmak, Aydın
Milletvekili. (MHP sıralarından alkışlar)
Buyurun Sayın
Uzunırmak.
ALİ UZUNIRMAK
(Aydın) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi
en derin saygılarımla selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, sarhoşluğun adı hiçbir zaman cesaret olamaz.
Ülkede gelişen hadiseleri eğer mantık olarak derinlemesine
incelemediğinizde, doğru, bir sarhoşluğunuz var ama bu
sarhoşluk
TURGUT DİBEK
(Kırklareli) - Akıl tutulması
ALİ UZUNIRMAK
(Devamla) - Akıl tutulması, doğru söylüyorsunuz.
Önce sayın milletvekillerinden
şunu rica ediyorum: Acaba Türkiyedeki yabancı sermayenin
işlevleri, yabancı sermayenin kazanımları ve niteliği
hakkında bir analiz yaptınız mı? Elbette ki sermaye
kalkınma için çok önemli, yabancı sermayenin gelmesi bir ülke için de
önemli ama bu sermayenin geliş şartları ve bu sermayenin
işlevleri hakkında ve hele hele ülkemiz açısından
birtakım analizleri yaptığınızda bugünkü büyümenin,
ekonomik rakamların, gelişmenin maalesef Türk
vatandaşının ve Türkiye'nin aleyhine olduğunu göreceksiniz.
Değerli
milletvekilleri, hele hele bugün, birtakım mantık, işte güçlü
olma, kendine güven gibi izah edilmeye çalışılan hadiseler
Hükûmetin gerekçeleri değil değerli arkadaşlar. Hükûmetin
gerekçesi, cari açığı finanse etmek, kapatmak ve kamu
finansmanının yaklaşmakta olan krizini önleyebilme
telaşıdır. Bu telaştan bugün bunları satıyoruz,
kendimize güvenden falan değil.
Siz, zengin, kendine güvenen, gelişmiş bir iş adamının
gayrimenkul sattığını gördünüz mü? Güveninden dolayı,
gelişmişliğinden dolayı sattığını
gördünüz mü? Sıkıştığı zaman elinden malı
çıkarır veya sıkışmaya yakın çıkarır.
Değerli
milletvekilleri, bu mantık içerisinde sizlerle bir şeyi çok açık
ve net paylaşmak istiyorum: Sayın Başbakan Çin gezisinde bir
şeyler söyledi, Çinlilere dedi ki: Niye Türkiyeden Çine ithalat
yapıyorsunuz? Gelin, Türkiyede doğrudan yatırım
yapın. Yani buradaki Türk yerleşik vatandaşının
mermer ihracatının köküne kibrit suyu salmak istedi. Buradaki yerleşik
Türk vatandaşının alın teriyle ürettiği, sermayesi, emeği,
enerjisi, ham maddesi, her şeyi Türk vatandaşının olan
ihraç ürünlerini doğrudan yatırım yaparak Gel. dedi Çinliye
Sen bunları al götür Çine dedi. Bu bir gaflettir. Sen hem bir yandan
cari açık hem bir yandan Türkiyedeki işsizlik ve birtakım problemlerle
boğuşma iddiasında olacaksın hem de doğrudan buraya
yabancı yatırımı çekmek için Türk'ün elinden alıp
işi bir yabancıya vermeye katlanabileceksin. Ne adına? Cari
açığı kapatma adına.
Değerli
milletvekilleri, büyüme Türkiyede neyle finanse edilmektedir? Tüketim ve
ithalata dayalı, tüketim ve ithalattan alınan yüksek vergilerle
Türkiyede kamu finansmanı da finanse edilmektedir. İşte, bugün o vergiler alınamadığı
zaman Türkiyede kamu finansmanı krize girecektir ve o kamu
finansmanının krizini finanse edebilmek, zaman kazanabilmek için AKP
maalesef, başka gerekçeler göstererek bugün Türkiyede bu
satışları yapmaktadır. Satışlar olabilir mi?
Elbette ki, dünyada bu satışlar nasıl olmuşsa Türkiyede de
olabilir ama bunlar neden kaynaklanmaktadır? Bunlar şundan
kaynaklanmaktadır değerli arkadaşlar: Avrupa Birliğine
girmek isteniliyor. Avrupa Birliğine girildiğinde elbette ki
eğer bir Avrupa Birliği vatandaşının Avrupa
Birliğine girmiş bir Türkiyede mülkiyet hakkı olmuyorsa seni
almazlar. Başka gerekçeler söyleyin bizlere, o zaman biz diyelim ki: Ha,
bu, akla mantığa yatkın. Ama Bizim kendimize öz güvenimiz geldi,
yok, başka bir şey oldu, şu oldu, bu oldu
Onlar
fasaryadır değerli arkadaşlar.
Ama
bir şeyi sizlerle paylaşmak istiyorum: Avrupada oturan
akrabalarınız, dostlarınız, eşiniz,
arkadaşınız varsa sorun. Oralardaki bizim
vatandaşlarımızın, bizim, Türkiyede
anladığımız manada mülkiyet hakkı yok değerli
arkadaşlar, onlar intifalarla, kullanım haklarıyla mülkiyet
edinmiş durumdadırlar ve birçoğu böyledir. Bunları
incelediğiniz zaman Sayın Bakan eğer Türkiyede hakikaten bu
gibi meseleleri halletmek istiyorsanız, oralardaki model
araştırmalarını esas alacaksanız bugün, bu aceleyle
geçirmeyin bu kanunları. Bu aceleyle geçirdiğiniz kanunlar sizin öz
güveninizden falan kaynaklanmıyor, gerçekleri söyleyin, lütfen gerçekleri
söyleyin. Yarın bölünmüş olduğunda dahi Türkiye,
dışarıda kalmış, yabancı sayılmış
birtakım insanların mülkiyet haklarının korunması için
bu kanunların çıktığını da acaba bir şüphe
mi diye sizlerle paylaşmak istiyorum.
Hepinize
teşekkür ediyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Uzunırmak.
Şimdi,
madde üzerinde on dakika süreyle soru-cevap işlemi yapacağız.
Sisteme girmiş olan arkadaşlarımıza sırasıyla söz
vereceğim.
Sayın
Varlı, buyurun.
MUHARREM
VARLI (Adana) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın
Bakan az önce -Sayın Eroğlu da burada- 2/Byle alakalı hem Genel
Kurulu hem milletimizi yanıltacak şeyler söyledi; sanki milletimiz,
çiftçimiz çok zenginmiş de çok iyi üretiyormuş,
kazanıyormuş gibi. İşte, efendim, yüzde 50 peşin
verdiği zaman şu kadar daha indirim yapacağız. Ya, yüzde
50yi bırak, sizin koyduğunuz peşinatı verecek çiftçi kaç
tane çıkar bu ülkede? Siz, düpedüz, 2/Byi çıkarttınız, bu
toprakları, arazileri nasılsa bu çiftçi, köylü alamaz, ardından
da bu yasayı çıkartıyorsunuz
Bunu söylerken de bir muhalefet
milletvekili zihniyetiyle söylemiyorum, lütfen yanlış anlamayın,
bir çiftçi olarak, yüreği yanan bir çiftçi olarak söylüyorum. Bu
toprakları ne yazık ki çiftçi alamayacak, yabancılar gelip bu
toprakları alacak, o zaman da bu ülkede kan dökülür Sayın Bakan,
bunun vebali de sizin üzerinize olur, ömür boyu, hatta öbür dünyada da bunun
hesabını veremezsiniz. Lütfen bundan vazgeçin.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Varlı.
Sayın
Köktürk
ALİ
İHSAN KÖKTÜRK (Zonguldak) Sayın Bakan, AKP İktidarı
döneminde, ülke bağımsızlığımızın
güvencesi olan temel sanayi kuruluşlarımız,
bankalarımız, madenlerimiz, limanlarımız, pek çok ulusal
varlığımız haraç mezat özelleştirilmiş,
yabancılaştırılmıştır. 35 milyar
dolarlık özelleştirme yapılması tarafınızca övünç
konusu yapılmıştır, ancak buna rağmen Adalet ve
Kalkınma Partisi İktidarı döneminde iç borcumuz, dış
borcumuz, cari açığımız cumhuriyet tarihinin
rekorlarını kırmaktadır. Getirdiğiniz bu yasa,
artık satacak bir şeyimiz kalmadığı için sıranın
ülke topraklarına geldiğini mi göstermektedir?
Yine,
diğer sorum şudur: Getirdiğiniz bu tasarının temel
amacı, ekonomi çevrelerince dillendirildiği gibi, ekonomik
başarılarınızla kapatamadığınız cari
açığı, devlet egemenliğinin asli maddi unsuru olan ülke
topraklarımızın satılarak kapatılması mı
amaçlanmaktadır?
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Köktürk.
Sayın
Yüksel.
ALAATTİN
YÜKSEL (İzmir) Sayın Başkan, bugün 9 ilde 900 öğrencimiz,
çocuğumuz Bakanlığın dağıttığı
sütten zehirlenerek hastanelik olmuştur; önce ailelerine geçmiş olsun
der, çocuklarımıza acil şifa dilerim.
İzmir
Büyükşehir Belediyesi, yedi yıldır milyonlarca bardak pastörize
sütü öğrencilere dağıtmıştır ve hiçbir sorun
yaşanmamıştır.
İzmir
Büyükşehir Belediyesi besin değeri yüksek pastörize süt
dağıtıyor, siz, Bakanlık besin değeri düşük UHT
süt dağıtıyorsunuz. İzmir 200 cc sütü üreticiden ihalesiz
37 kuruşa satın alırken, siz sanayiciden ihale yoluyla 53
kuruşa satın aldınız. İzmirde süt projesinden kamu
zararı oluşturduğu için soruşturma geçiren İzmir
Büyükşehir Belediyesi, 37 kuruşa alırken siz 53 kuruşa
alıyorsunuz. Acaba kim kamu zararı oluşturmaktadır?
İzmirde
üretici kooperatiflerinden aldığı için belediye, süt
piyasasını da dengelemektedir. Tire Süt Kooperatifi bugün hâlen 79
kuruş
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
- Teşekkürler Sayın Yüksel.
Sayın
Kurt
KAZIM
KURT (Eskişehir) Sayın Başkanım, Sayın Bakan;
öğretmenler de ölüyor, doktorlar
öldürülüyor, okullarda verilen sütlerden de çocuklarımız
zehirleniyor ve siz vatan topraklarını yabancılara satmanın
planını, programını yapıyorsunuz.
Bu
2nci maddeyle değiştirilen 36ncı maddeye göre
uluslararası şirketlerin alabileceği sınır miktar
nedir? Bunu öğrenmek istiyorum.
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Kurt.
Sayın
Acar
GÜRKUT
ACAR (Antalya) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın
Bakan, Suriye sınırında bulunan ve bir İsrail
firmasına mayınlardan temizleme karşılığı
kırk dokuz yıllığına verdiğiniz
topraklarımızın satışı, yargı kararıyla,
CHP tarafından önlendi. Şimdi, mütekabiliyet
tanımaksızın, ülkenin yüzölçümünün yüzde 10unu
satıyorsunuz. Buna vatanı satmak denmez de ne denir? 1934ten bu
satışları başlatıyorsunuz. 1934te ne kadar toprak
satılmış, sizin iktidarda bulunduğunuz on yıl içinde
ne kadar toprak satılmış? Açık ve kesin olan bir şey
var ki, 2/B arazilerini yabancılara satma projesini
uygulamaktasınız. Bunun ileride hesabının çok
ağır olacağını düşünebiliyor musunuz?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkürler.
Sayın
Tanal
MAHMUT
TANAL (İstanbul) Teşekkür ederim Başkan.
İnternetlere
düşen haberlere göre, çocuklarımıza dağıtılan
sütlerin 2005 tarihli olduğu söyleniyor. Eğer bu haber doğru ise
acaba deposunda geçmiş tarihli süt bulunan firmayı kurtarmak için mi
bu ihale yapılıp bu eski tarihli süt, çocuklarımıza
dağıtılmıştır? Eğer bu, bu şekildeyse
onurlu, namuslu bir bakanın istifa etmesi gerekir. İstifayı
düşünür mü?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Sayın
Bakan, buyurun.
ÇEVRE
VE ŞEHİRCİLİK BAKANI ERDOĞAN BAYRAKTAR (Trabzon)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Sayın
Varlının 2/B ile ilgili hem
rayiç bedellerin hem de rayiç bedelin yüzde 70inin ve peşinatın çok
yüksek olduğu, bunu fakir fukaranın alamayacağı ve
bunların daha sonra yabancılara satılacağı
noktasında sorusu var.
Efendim,
biz yasayı oluştururken rayiç bedellere baktık. Peşin
ödendiği zaman artı yüzde 20 daha bir indirim var yüzde 70ten sonra;
zannediyorum yüzde 56sına geliyor rayiç bedelin. Fakat Bakan
arkadaşım da burada- tabii, biz bunu vatandaşın durumunu,
arazinin durumunu, şehirlerin durumunu, köylerin durumunu inceleyerek
yaptık ve vatandaşımızın menfaati doğrultusunda
üç sene ve dört sene vadeyle de yaptık. Buna
vatandaşımızın çok talep göstereceği ve
kullanıcılar tarafından bu arazilerin alınacağı,
çok rahat alınacağı noktasında tespitlerimiz var. Yüzde 1
noktasında belki bir ihtilaf olabilir, yüzde 1 ve 2ye
çıkacağını da zannetmiyorum. Bizim de
çalışmalarımız, tespitlerimiz bu noktadadır.
Saygıyla
arz ederim.
Sayın
Köktürk Temel sanayi kuruluşlarını özelleştirdiniz.
Özelleştirdiğiniz hâlde yine ekonomide sıkıntı var. Bu
tasarının esas gayesi, cari açığı kapatmaktır.
dedi.
Şimdi,
çok değerli milletvekilleri, Türkiyede ve dünyada, ekonomisi belli düzeye
gelmiş ülkelerin tamamında yabancı sermaye bir şekilde
gelip taşınmaz mal alabilmektedir. Bu -siz de burada gösterdiğiniz
kitaptan, yine arkadaşlarım da bana gösterdi- bizim de
yaptığımız incelemelerde çok net bir şekilde bellidir.
Hem Avrupa Birliği müktesebatı çerçevesinde hem de sermayenin serbest
dolaşımının kriterleri noktasında ve bizim ülkemizde
şu anda geçerli olan Petrol Kanunu, Turizmi Teşvik Kanunu, Endüstri
Bölgeleri Kanunu gibi özel kanunlar sebebiyle yine mülk edinilebilmektedir.
Bunların -Anayasaya da bazıları için gidilmemiştir-
Anayasa Mahkemesine gidilenleri için de Anayasa Mahkemesi bunları iptal
etmemiştir; çünkü dünyanın konjonktürü böyle ve şu anda
36ncı maddeyle de biz yeni bir şey getirmiyoruz, 36ncı maddeyi
daha anlaşılır hâle getiriyoruz yani dilini sadeleştiriyoruz.
Zaten Türkiyede kurulan yabancı şirketlerin gayrimenkul
alımı var ama biz burada yine şirketin kuruluş kanununa
göre işlevini yerine getirmezse bu gayrimenkule el koyma
şartını da getiriyoruz. Burada aslında milletvekili
arkadaşlarımızın dediği diğer ülkeler
HALUK
EYİDOĞAN (İstanbul) Hollandada toprağımız var
mı?
ÇEVRE
VE ŞEHİRCİLİK BAKANI ERDOĞAN BAYRAKTAR (Trabzon) -
İtalyada, İspanyada, Avusturyada kısıtlamalar var.
diyor, bizde de aynı kısıtlamalar var arkadaşlar. Aynı
kısıtlamaları getiriyoruz, diyoruz ki: Stratejik bölgeler,
askerî yasak bölgeler ve ülke güvenliğinin gerektirdiği hâllerde
kısıtlama imkânlarını koymak şartıyla
Bunlar
yasada çok açık bir şekilde tadat edilmiş, bunlar var,
bunları da
HALUK
EYİDOĞAN (İstanbul) Kim kısıtlayacak Sayın
Bakan?
ÇEVRE
VE ŞEHİRCİLİK BAKANI ERDOĞAN BAYRAKTAR (Trabzon) - Biz
de sizinle aynı duyarlılık içerisindeyiz. Aslında burada
her gruptan arkadaşlarımızın söylediği, dil
bakımından farklıyız. Diyorsunuz ki: Yabancı sermaye
gelsin. Hepiniz aynı şeyi söylüyorsunuz, Yabancı sermayeye
karşı değiliz, gelsin.
ALİM
IŞIK (Kütahya) Yatırım yapsın Sayın Bakan.
ÇEVRE
VE ŞEHİRCİLİK BAKANI ERDOĞAN BAYRAKTAR (Trabzon) -
Bakınız çok güzel
ALİM
IŞIK (Kütahya) Mal mülk alarak değil, gelsin yatırım
yapsın.
ÇEVRE
VE ŞEHİRCİLİK BAKANI ERDOĞAN BAYRAKTAR (Trabzon) -
Değerli arkadaşlar, arkadaşlar arz edeyim size. Arz edeyim,
bakınız
ALİM
IŞIK (Kütahya) Bankayı alsın, araziyi alsın, böyle bir
şey mi olur?
ÇEVRE
VE ŞEHİRCİLİK BAKANI ERDOĞAN BAYRAKTAR (Trabzon) -
Müsaade ederseniz arz edeyim. Bir arz edeyim, müsaade edin Sayın Alim Bey.
Şimdi,
efendim, bakınız hem gerçek kişilerin alımlarında hem
şirketlerin alımlarında yatırım yapma şartı
çok açıkça var, bunu bu yasaya koyuyoruz çok güzel bir şekilde,
diyoruz ki: İki sene içerisinde yatırım yapacağı
projeyi getirmez ve işe başlamazsa direkt
alacağımızı kanuna koyuyoruz. Takrirde bu var, takrirde
tapu alırken
.
DİLEK
AKAGÜN YILMAZ (Uşak) 36ncı maddede yok Sayın Bakan öyle bir
sınırlama.
ÇEVRE
VE ŞEHİRCİLİK BAKANI ERDOĞAN BAYRAKTAR (Trabzon) -
Efendim, tapu alırken takrirde, bunu kendisine söyleyeceğiz takrir
sırasında. Siz bu gayrimenkulü alıyorsunuz, iki yıl
içerisinde bu arazide, bu arsada yatırım yapmazsanız bunu senin
elinden alacağız. Şirketlerde de var, orada okursanız var.
Takrirde bunu söyleyeceğiz. Şirketlerde de aynı şekilde
var, burada bizim
ALİ
İHSAN KÖKTÜRK (Zonguldak) Projeyi sunacak Sayın Bakan
yatırımı yapmayacak, yatırımı yapmayacak.
ÇEVRE
VE ŞEHİRCİLİK BAKANI ERDOĞAN BAYRAKTAR (Trabzon) -
Peki, yatırımı yabancı vatandaş nasıl gelip
yapacak? Biz eğer bunu yapmazsak bu sadece
Mülkiyet hakkı başka
şeydir, istiklal başka şeydir, hürriyet başka şeydir.
Biz vize koyabiliriz, biz her ülkeye vize koyarız.
YUSUF
HALAÇOĞLU (Kayseri) Vize koyabilirsiniz de başka adam gelir.
ÇEVRE
VE ŞEHİRCİLİK BAKANI ERDOĞAN BAYRAKTAR (Trabzon) -
Vize koyabiliriz, biz her ülkenin vatandaşının burada
aldığı gayrimenkulü de arkadaşlar gerektiği zaman
baraj yapacağımız zaman, okul yapacağımız zaman
DİLEK
AKAGÜN YILMAZ (Uşak) 36ncı maddede yok Sayın Bakan böyle bir
sınırlama.
YUSUF
HALAÇOĞLU (Kayseri) Neye vize koyuyorsunuz?
HALUK
EYİDOĞAN (İstanbul) 2nci maddede hiçbir sınırlama
yok Sayın Bakan.
YUSUF
HALAÇOĞLU (Kayseri) Amerika Birleşik Devletlerine vize
koyacaksınız öyle mi?
ÇEVRE
VE ŞEHİRCİLİK BAKANI ERDOĞAN BAYRAKTAR (Trabzon) O
bakımdan rahat olun, siz bizi destekleyin, merak etmeyin.
BAŞKAN
Sayın Bakan, teşekkür ederim.
ALİ
İHSAN KÖKTÜRK (Zonguldak) Yarın öbür gün siz o koltukta
olmazsanız kime güveneceğiz?
YUSUF
HALAÇOĞLU (Kayseri) Yarın başkalarına lanet
okudukları gibi size de okurlarsa, tarih öyle yazarsa ne
yapacaksınız?
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, şimdi madde üzerinde dört önerge
vardır. Bunları geliş sırasına göre
okutacağım, aykırılık sırasına göre de
işleme alacağım.
İlk
önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 228 sıra sayılı yasa tasarısının çerçeve 2.
maddesi ile değiştirilen 2644 sayılı Kanunun 36. maddesinin
dördüncü fıkrasında yer alan Bu madde ibaresinin Yukarıdaki
fıkralar şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Ahmet Aydın Mehmet
Doğan Kubat Metin
Külünk
Adıyaman İstanbul İstanbul
Tülay
Kaynarca Ayşenur
İslam
İstanbul Sakarya
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 228 sıra
sayılı yasa tasarı ve teklifinin 2 nci maddesinde madde 36
nın 1 nci fıkrasında şirketler ibaresinden sonra
karşılıklılık ilkesi ibaresinin eklenmesini arz ve
teklif ederiz.
Hasip Kaplan Pervin
Buldan İbrahim
Binici
Şırnak Iğdır Şanlıurfa
Sırrı Sakık Ertuğrul Kürkcü Demir Çelik
Muş Mersin Muş
BAŞKAN
Şimdi okutacağım iki önerge aynı mahiyettedir. Bu
önergeleri okutup birlikte işleme alacağım. Önerge sahiplerinin
istemi hâlinde kendilerine ayrı ayrı söz vereceğim.
İlk
önergeyi okutuyorum:
TBMM
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 228 sayılı tasarının 2. maddesinin tasarı
metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Nevzat Korkmaz Oktay
Vural Alim
Işık
Isparta İzmir Kütahya
Enver Erdem Mehmet
Şandır Ali
Halaman
Elâzığ Mersin Adana
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşmekte
olduğumuz 228 sıra
sayılı Tapu Kanunu ve Kadastro Kanununda Değişiklik
Yapılmasına İlişkin Kanun tasarısının 2.
maddesinin tasarı metninden çıkarılmasını arz ve talep
ederiz.
Turgut
Dibek Bülent
Tezcan Ömer
Süha Aldan
Kırklareli Aydın Muğla
Ali
İhsan Köktürk Dilek
Akagün Yılmaz Ali
Rıza Öztürk
Zonguldak Uşak Mersin
Namık
Havutça Ali
Serindağ Vahap
Seçer
Balıkesir Gaziantep Mersin
Mahmut
Tanal Ümit
Özgümüş
İstanbul Adana
BAŞKAN
Sayın Komisyon, son okunan önergeye katılıyor musunuz?
ADALET
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MUSTAFA KEMAL ŞERBETÇİOĞLU (Bursa)
Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN
Sayın Hükûmet?
ÇEVRE
VE ŞEHİRCİLİK BAKANI ERDOĞAN BAYRAKTAR (Trabzon)
Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN
Sayın Şandır, buyurun.
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Değerli arkadaşlar, korkuları
kaşıyarak siyaset yapmak doğru değil ancak
yaşanmışları da yok saymak yani cüret ötesi bir
davranış. Biz bunu yaşadık geçmişte. Tekrar arz
ediyorum: Islahat Fermanını imzalayan Osmanlının son dönem
en başarılı sadrazamı Âli Paşanın, Arazi
Kanunnamesini yani yabancı uyrukluların toprak satın
almasını imzaladığı için ve eşit vatandaşlık
hukukuna evet dediği için cenazesine helallik verilmedi. Bu yetmedi
yabancılara, Arazi Mülkiyeti Kanununu 1867de Sultan Abdülaziz
çıkardı, kapıcısı tarafından kör bıçakla
boğazlandı. Bunları tarihimizde yaşadık. Bunlar da
yetmedi, yirmi yıl sonra, 1877de Düyunu Umumiye ile Osmanlının
tüm maliyesine el koydular, bunu biliyorsunuz. Bu Arazi Satışı
Kanunnamesi çok tehlikeli, geleceği açısından
Yani
Sayın Bakan Biz buradayız, Hükûmete güvenmiyor musunuz? Eyvallah
ama bugün bu. Bundan yüz elli yıl önce, 1867de yaşanan hadiseleri
bugün hayırla yâd etmiyoruz Sayın Bakan, bugün hayırla yâd etmiyoruz.
İşte İsrail!
Yani
özel mülkiyetin ortadan kaldırılması bir insan hakları
meselesi. İşte, size arz ettim, çok kısa sürede, 1867den sonra
beş-altı yıl içerisinde yalnız İzmirin çevresinde 6
milyon dekar arazi yabancıların eline geçmiş, İzmirin yarısı
yabancıların eline geçmiş, Gâvur İzmir denilmiş.
Şimdi,
yarın yabancılar, yabancı ülkeler kendi
vatandaşlarının mülkiyetini ve hukukunu korumak için Türkiyeye
bir müdahaleyi öngörürlerse
Bugün iyi günümüz, kötü günümüzün de
geleceğini varsaymak mecburiyetindesiniz. Siyaset adamı geleceği
öngörmek mecburiyetinde. Eğer geleceği doğru öngöremezseniz o
gelecek sizi kuşatır, parmağınızı bile
kımıldatamazsınız, gelecek nesiller sizi hayırla yâd
etmez. Sayın Bakan, endişemiz ve korkumuz bu, yoksa bir niyet
okuması, efendim, bir duygu sorgulaması yapmıyoruz ama tarih
yaşanmış, ders alınması için bizi bekliyor, tarihte
biz bunu yaşadık değerli arkadaşlar. Eksik olan ne? Daha
önce de arazi satıldı. Mevcut mevzuata göre de bunu engellemek mümkün
değil. Eksik olan, mütekabiliyet esasını
kaldırmış olmanızdır. Mütekabiliyet esasını
kaldırdınız mı bu işin çivisini
çıkartırsınız, geçmişte
yaşadığımız hadiseyi bize yaşatırsınız.
Sayın
Bakanım, getirdiğiniz hadisede üretim alanlarının da
satışına müsaade ediyorsunuz. Eskiden Köy Kanunu vardı,
tarla satılamazdı. Arazi satılırdı, ev
satılırdı, mülk satılırdı ama ekilen, sürülen
toprağı satamazsınız. Şimdi onu da getiriyorsunuz, hem
de
HALUK
EYİDOĞAN (İstanbul) Uluslararası ağalar gelecek.
MEHMET
ŞANDIR (Devamla) Dolayısıyla siz üretim araçlarını
da satıyorsunuz.
Değerli
arkadaşlar, dikkatinizi bir şeye çekmek istiyorum: Bakın, bugün
ülkemizde yaklaşık 23-24 milyon çalışan var, bunun büyük
kısmı hizmet sektöründe. Üretim sektöründe
çalışanların 5 milyona yakını asgari ücretle
çalışıyor; taşeron işçileri, özel şirket
işçileri. Yani Türk insanının emeğini de satıyorsunuz.
Şimdi, üretim aracını yani tarlasını da
sattığınız takdirde bu topraklarda maraba durumuna
düşeriz. Evet, toprağı alıp gitmezler Sayın Tunç,
toprağı götürecek hâlleri yok ama senin köylün o kendi atasından
kalan toprağında yabancının marabası olarak
çalışır. (MHP ve CHP sıralarından alkışlar)
YILMAZ
TUNÇ (Bartın) Olmaz, olmaz.
MEHMET
ŞANDIR (Devamla) Yani Olmaz. demenin bir anlamı yok, yaşadık
bunu, geçmişte yaşandı bu değerli arkadaşlar.
Mütekabiliyet
esası kalmak kaydıyla egemenlik hakkına bir saldırı
olmaz ama mütekabiliyet esası, uluslararası hukuk veya işte,
güçlü devletin hukuku odur. Yabancı sana ne uyguluyorsa sen de
yabancıya uygularsın, güçlülük budur ama bunu yapmaz da
Açığımı kapatacağım. Ben güçlü devletim, öz
güvenim var, haydi buyurun. derseniz yağmaya uğrarsınız. Bizden
uyarması. Tutanaklara girsin diye söylüyorum.
Hepinize saygılar
sunarım. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Şandır.
Aynı mahiyetteki
diğer önerge üzerinde Sayın Tanal.
Buyurun. (CHP
sıralarından alkışlar)
MAHMUT TANAL (İstanbul)
Değerli Başkan, değerli milletvekilleri; kürsüye çıkan
arkadaşlarımız Efendim, halkımız bizim talep ve
isteklerimiz doğrultusunda yüzde 49 oy verdi. dediler ama keşke
seçim beyannamenizde Biz 30 dekara
kadar, Bakanlar Kurulu kararıyla 60 dekara kadar
taşınmazları satacağız
Halk o zaman size oy verir
miydi vermez miydi?
ALİM IŞIK
(Kütahya) Hektar, hektar; 600 hektara kadar.
MAHMUT TANAL (Devamla)
Hektar.
Yani aşağı
yukarı bu da 600 dönüme tekabül ediyor. O zaman gerçekten halkın size
oy verip vermediğini ölçmüş olurduk. Eğer hâlen kendinize
güveniyor iseniz bunun referanduma gitmesi gerekir, en doğrusu da bu olur.
Şimdi, söz alan
arkadaşlarımızın çoğu gerçekleri
saptırdılar. Neden saptırdılar? Anayasa Mahkemesi, bugüne
kadar -1984 tarihli 14 sayılı Kararı, 1985 tarihli 659
sayılı Kararı, 1986 tarihli 18 sayılı Kararı-
yabancılara mülk satışını hangi gerekçelerden
dolayı iptal etmiş? Mütekabiliyet esasından dolayı.
Mütekabiliyet esası nerede yer alıyor? Anayasamızın Başlangıç
bölümünde Dünya milletleri ailesinin eşit haklara sahip şerefli bir
üyesi olarak
Bu ibareye dayalı olarak iptal ediyor. Aynen gerekçeyi
okuyorum: Yabancı gerçek ve tüzel kişilere sınırlı
ayni hakların da diğer haklar gibi
karşılıklılık ilkesi esas alınarak tanınmasını
gerektirir. Aksi durumda, Türkiye Cumhuriyetinin kendi gerçek ve tüzel
kişilerine yabancı bir devletin tanımadığı
hakları, bu yabancı devletin gerçek kişilerine veya yabancı
devletin ülkesinde bu ülkenin kanunlarına göre kurulmuş tüzel
kişiliğe sahip ticaret şirketlerine tanıması
anlamına gelir. Bu da hak tanıdığımız ülke ile
eşit olmayan bir konuma girmemize yol açar. diyor değerli
arkadaşlar. Yani Bu anlamda mütekabiliyet esası yok, bu anlamda
serbesttir. Bu, külliyen doğru bir bilgi değil, hakikatleri
saptırmanın dışında başka bir şey değil
değerli arkadaşlar.
Bir
başka iptal nedeni: Toprak, bir ülkenin kurucu ögesidir. Yabancılara
satışa ilişkin esas ve usuller yasayla belirlenmelidir.
Karşılıklılık ilkesi egemenlik hakkının
uluslararası ilişkide yansımış temel bir ilkesidir, bu
ilkeden ödün verilmez. Her konuda Bakanlar Kuruluna yetki devri yapılamaz,
takdir hakkı bırakılamaz. Yabancıların nerelerde, ne
miktar, kaç adet, hangi amaçla, hangi koşullarla taşınmaz
edinebileceğinin açık ve net yazılması gerekir. Olayımıza
baktığımız zaman, burada bu şekilde bir düzenleme yok,
tamamen müphem.
Bir
başka husus: Efendim, biz kendimize güvenelim, yabancılar mülk
alsın. Esasen gizlenmek istenen, perdelenmek istenen husus şu:
Kalkınmanın, büyümenin ve kaynak açığını
gidermenin üç yolu var.
1)
Para basmak, parayı bastınız.
2)
Borçlanmak, borçlandınız.
3)
Yabancı sermayeyi temin edebilmek için gayrimenkulleri satabilmek.
Yani
burada, borçlanma suretiyle başaramadınız, para basarak
başaramadınız. Cari açığı başarabilmenin
yolu, bu geçici dönemi aşabilmenin yolu, ancak biz ne yapabiliriz,
gayrimenkulleri satarak bu işi aşabileceğinizi
düşünüyorsunuz. Bu anlamda, doğru bir yolda değilsiniz.
Eğer gerçekten yabancı sermayeyi çekmek istiyor iseniz, cazip bir ülke
hâline dönüştürmek istiyorsanız, yapılması gereken üç
şey var.
Bir:
Siyasi istikrar. Ülkenin siyasi istikrarı olmadan yabancı sermaye
gelmez. Siyasi istikrar ülkede var mı? Size muhalif olan herkesi cezaevine
kapattınız. Sanatçılar vardı, efendim, Biz
maaşını ödüyoruz. Nasıl bunlar bizi eleştirebilir?
Sanatçı sizin işçiniz değil, siz sanatçının
işvereni değilsiniz.
HALUK EYİDOĞAN
(İstanbul) Sanatçı takla attı, bir de bu var.
MAHMUT TANAL (Devamla)
Sanatçı özgür düşünür. Sanatçı topluma yön verendir.
Sanatçı doğru gidişatı uyarandır.
Bu anlamda, ikinci bir
husus: İktisadi istikrarın olması gerekir. Kendiniz biraz önce
itiraf ettiniz, efendim, Çocuklara dağıtılan süte
çocukların alerjisi var çünkü bugüne kadar süt içmemişler. dediniz.
Bundan daha vahim bir şey olabilir mi? Yani demek ki yabancı
sermayenin gelmemesinin bir nedeni de iktisadi istikrar da yok.
Üçüncüsü: Kâr marjı
yüksek olmalıdır ki gelebilsin.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
MAHMUT TANAL (Devamla) E,
kâr marjı anlamında, bu kadar rüşvetin, yolsuzluğun diz
boyu olduğu bir ülkede kâr marjı olabilir mi? (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Tanal.
KAMER GENÇ (Tunceli)
Karar yeter sayısı Sayın Başkan
Karar yeter
sayısı istiyorum.
BAŞKAN Tamam,
isteyebilirsiniz. Allah Allah, niye bağırıyorsunuz ki?
HAYDAR AKAR (Kocaeli)
Bırak oyalamayı, gereğini yap.
TURGUT DİBEK
(Kırklareli) Sesimizi duyuralım diye bağırdık ya.
BAŞKAN Şimdi,
efendim, aynı mahiyetteki iki önergeyi oylarınıza
sunacağım, ancak karar yeter sayısını
arayacağım.
Önergeleri kabul edenler
Kabul etmeyenler
TURGUT DİBEK (Kırklareli) Yok
Başkan, yok. Maç da bitti aslında ama neredeler?
MAHMUT TANAL (İstanbul)
Efendim, bakanların kimin adına vekâlet
aldığını bir söylesinler ama.
BAŞKAN Bir saniye
efendim. (CHP ve MHP sıralarından Yok, yok. sesleri)
ALİM IŞIK
(Kütahya) Sayın Başkanım, yok yani, yok.
TURGUT DİBEK
(Kırklareli) 80 kişi var, 80.
BAŞKAN Şimdi,
2 kâtip üye arasında anlaşmazlık var, sisteme girerek oylama
yapacağım.
İki önergenin
oylaması için sistemle oylama yapıyoruz, buyurun efendim.
İki dakika süre
veriyorum.
(Elektronik
cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN
Aynı mahiyetteki iki önergenin oylamasında önergeler kabul
edilmemiştir, karar yeter sayısı vardır.
Diğer
önergeyi okutuyorum.
KAMER
GENÇ (Tunceli) Sayın Başkan, orada oturan AKPli Kâtip Üyenin gözü
görmüyor mu, 50 tane adam geldi buraya!
AHMET
AYDIN (Adıyaman) Yeter sayı var.
BAŞKAN
Sayın Genç, oturun lütfen, oturun.
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) Kaç oy çıktı Başkan?
BAŞKAN
Kaç oy çıktığını sorarsınız efendim.
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) Soruyorum efendim, kaç oy çıktı?
BAŞKAN
166 oy çıktı, öğrendiniz mi efendim? Ne biçim iştir bu
ya!
ALİM
IŞIK (Kütahya) Ne zaman çıktı?
BAŞKAN
Lütfen yerinize oturun.
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) 100den fazla kişi içeriye girdi koşa koşa, görmedik mi!
HAYDAR AKAR (Kocaeli)
Keyfî yönetiyorsun, keyfî, öyle olmaz!
TURGUT DİBEK
(Kırklareli) 30 kişi girdi Başkan, 30 kişi.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
Karar yeter sayısı ne demek? O anda kaç kişi var diye
bakıyoruz, 50 tane var. Böyle bir
şey olur mu?
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 228 sıra sayılı
yasa tasarı ve teklifinin 2 nci maddesinde madde 36 nın 1 nci
fıkrasında şirketler ibaresinden sonra
karşılıklılık ilkesi ibaresinin eklenmesini arz ve
teklif ederiz.
Pervin
Buldan (Iğdır) ve arkadaşları
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Ya,
bir kere, soy isimlerimizin hepsini yanlış biliyorsunuz. Özel benim
soyadım. Herkesinkini yanlış söylüyorsunuz.
BAŞKAN Yanlış söyleyen sensin!
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
Sen benim soyadımı benden iyi mi bileceksin?
BAŞKAN
İşte burada arkadaş, yani okuduklarımızı da mı
öğrenmeyeceksiniz?
KAMER GENÇ (Tunceli)
Bu Meclisi doğru yönetmeyi öğren. İnsanlarda vicdan varsa
doğruluk da vardır, vicdan yoksa doğruluk yok ya!
BAŞKAN Sayın Komisyon, okunan önergeye
katılıyor musunuz?
ADALET
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MUSTAFA KEMAL ŞERBETÇİOĞLU (Bursa)
Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN
Sayın Hükûmet?
ÇEVRE
VE ŞEHİRCİLİK BAKANI ERDOĞAN BAYRAKTAR (Trabzon)
Katılmıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN
Sayın Sakık, kim
konuşacak?
SIRRI
SAKIK (Muş) Sayın Kaplan
konuşacaklar.
BAŞKAN
Sayın Kaplan, buyurun.
HASİP
KAPLAN (Şırnak) Değerli arkadaşlar bunu, bilmem, daha
önceki dönemde anlatmıştım- bizde çok anlatılır bir
olaydır, şambalot şirketi olayı. şambalot
Kürtçede kestane demek. Kestane şirketi -bilinmeyen bir dil olarak da
geçebilirsiniz artık- 3-5 ortaklı bir şirket. Bunlar
ortaklık yapıyor, hayvan alıyorlar, satıyorlar Antepte,
başka yerde. 10a alıp, 9a peşin satıyorlardı. Sonra
da zarar ettiler, iflas ettiler. Böyle bir vakanın hikâyesidir.
Şimdi,
şirketler gelecek, Türkiyede mülk edinecekler. Her ülkenin şirketler
hukuku farklıdır. Avrupa
Birliği üyesi olan ülkelerin bir denetimi vardır, o da
Lüksemburg Adalet Divanı Ekonomi Mahkemesinde bu denetim
yapılır, bir tek denetim orada var. Yargısal denetim orada var,
siyasi denetimi de Bakanlar Komitesinde var. Onun dışındaki
ülkelere gelince, hepsinin hukuki statüsü şambalot şirketinden
farksızdır; hiçbirisinin güvencesi yoktur, hiçbirisinin vergisel
denetimi, mali denetimi mümkün değildir.
Şimdi,
böylesi birisi gelip Türkiyede, Türkiyeden ortaklar da bulup, aynı
parayla, yüzde 51ini Türkiyedeki ortaklardan oluşturur, yüzde 49unu
kendi oluşturur, gelir burada mülk edinir. 60 hektara kadar da mümkün bu.
On-on beş tane de böyle şirket kurduğu zaman 6-7 bin, 10 bin dönüme
çıkar.
Şimdi,
bazı ilçelerde yüzde 10. İlçeden ilçeye fark var. Bazı ilçeler
vardır, nüfusu 5 bin bile değildir ama Mersinin Akdeniz ilçesi de
ilçedir, Adananın Seyhan ilçesi de ilçedir, İstanbulun
Kadıköyü de ilçedir. Hadi buyurun şimdi. İlçelerin yüzde 10u
dediğiniz zaman, birinde binlerce dönüm olur, birinde de birkaç yüz metrekare
olabilir. Burada bir ölçü yok.
Burada
dikkatinizi çekmek istiyorum çünkü bütün ilçelerin sınırları
oluşturulurken tamamen siyasi saiklerle, seçim saikleriyle, bilmem ne
saikleriyle ilçe sınırları çizilmiş. Bir bakıyorsunuz
bir ilçenin nüfusu 600-700 bindir, arazi alan genişliğine
bakıyorsunuz iki üç vilayetinkinden büyüktür. Biliyorsunuz, yüzün üstünde
ilçemiz illerinden büyüktür.
Şimdi,
siz böyle bir kategoride hangi kriteri, hakkaniyeti uygulayacaksınız,
tutturacaksınız? Şimdi, burada, şirket hisseleri devir
olabilir, batabilir, tasfiye olabilir, iflas edebilir; iflas ettiği zaman
bunu nasıl çözeceksiniz?
Şimdi,
Sayın Bakanın iyi niyetine, ekibinin de iyi niyetine, insafına
bırakırsa yasama, yasama görevini yapmış sayılmaz
arkadaşlar. İyi niyetle korunacak bir konu değil, hukukla
korunur. Türk Ticaret Kanununu da yeni yaptık. Daha TÜBİTAKın
çalışmaları tamamlanmadı, uygulama alanları
netleşmedi kadastrosal olarak. Böyle bir sıkıntılı
durumda bir güvence, bir denetim gerekliliği var.
Hatırlayın,
Bağımsız Türkiye mitinglerinden bugüne gelindiğini iyi
bir düşünün veya o gün bu sloganı söyleyenlerle bugün o gün
farklı düşünenlerin geldiği noktayı da iyi düşünün. O
gün Bağımsız Türkiye sloganını atanlar -işte
Deniz Gezmişlerin 6 Mayısta, dört gün sonra ölüm yıl dönümü var-
bedelini ödediler, Türkiye için, Bağımsız Türkiye dedikleri
için. O zamanlar Bağımsız Türkiye diyenlere karşı
çıkanlar, benzer zihniyetleri. Şimdi sermaye dolaşmıyor mu?
Para dolaşmıyor mu? Dünya küreselleşmedi mi? Ufalmadı
mı? Elbette ki bunların hepsi oldu ama bir yandan bunun garantisini,
hukuki, mahalli, siyasi açıdan garantisini de yasama oluşturmak
zorunda. Bizim buradaki uyarımız bu, başka bir nedeni yok. Yoksa
Seyşel Adalarından, Togo Cumhuriyetinden bütün şirketler de buraya
gelir. Böyle bir keşmekeşe de izin vermemek gerekir diye
düşünüyoruz.
BAŞKAN
Sayın Kaplan, teşekkür ediyorum.
Sayın
Kaplan ve arkadaşlarının önerge
III.-
YOKLAMA
(CHP
sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)
HAYDAR
AKAR (Kocaeli) Sayın Başkan, yoklama istiyoruz.
BAŞKAN
- O zaman isimleri tespit edelim lütfen: Özkes, Tarhan, Köktürk, Havutça,
Dibek, Erdoğdu, Serindağ, Değirmendereli, Özgümüş,
Çıray, Dinçer, Haydar Akar, Ferit Mevlüt Aslanoğlu, Eyidoğan
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) Eyidoğan, Eyi
BAŞKAN
Ben duydum, siz duymadıysanız bilmiyorum. Eyidoğan dedik,
oldu mu?
SIRRI
SAKIK (Muş) Sayın Başkan, sinirlenme ne olur.
BAŞKAN
-
Gürkut Acar, Kurt, Öz, Özkan, Tanal, Koç.
Arkadaşlar,
şimdi elektronik cihazla yoklama yapacağız.
Yoklama
için iki dakika süre veriyorum.
Yoklama
işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla
yoklamaya başlandı)
MAHMUT TANAL
(İstanbul) Sayın Başkan, size gelen pusulaları yüksek
sesle okuyabilir misiniz, başkasının adına pusula
gelebiliyor.
BAŞKAN Usul neyse
o yapılır.
MAHMUT TANAL
(İstanbul) İşte, usulü söylüyorum ben de Sayın
Başkan.
YUSUF HALAÇOĞLU
(Kayseri) Okuyun, var mı buradakiler; pusula gönderenler var mı,
bir bakalım.
(Elektronik
cihazla yoklamaya devam edildi)
HAYDAR
AKAR (Kocaeli) Pusulaları okuyun Başkan, pusulaları, var
mı yok mu?
BAŞKAN
Şimdi, efendim, bana verilen bilgi şu: Cihazda toplantı yeter
sayısı varsa, pusulaları yok saysanız bile, olduğu
için bunların okunması söz konusu değil. Dolayısıyla,
şimdi, toplantı yeter sayısı vardır.
IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
3.- Tapu
Kanunu ve Kadastro Kanununda Değişiklik Yapılmasına
İlişkin Kanun Tasarısı ile Bartın Milletvekili
Yılmaz Tunç'un; 3402 Sayılı Kadastro Kanununda
Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi ve
Adalet Komisyonu Raporu (1/557, 2/267) (S. Sayısı: 228) (Devam)
BAŞKAN -
Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan ve arkadaşlarının
önergesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler...
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 228 sıra sayılı kanun tasarısının çerçeve 2.
maddesiyle değiştirilen 2644 sayılı Kanunun 36. maddesinin
dördüncü fıkrasında yer alan Bu madde ibaresinin Yukarıdaki
fıkralar şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Ahmet
Aydın (Adıyaman) ve arkadaşları
BAŞKAN
Sayın Komisyon, önergeye katılıyor musunuz?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MUSTAFA KEMAL
ŞERBETÇİOĞLU (Bursa) Takdire bırakıyoruz efendim.
BAŞKAN Sayın Hükûmet?
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI
ERDOĞAN BAYRAKTAR (Trabzon) Katılıyoruz Sayın
Başkanım.
AHMET AYDIN (Adıyaman) Gerekçe...
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
4.
fıkra ile ilk üç fıkraya getirilen istisnalar düzenlendiğinden
konuya açıklık getirilmesi bu önerge ile amaçlanmaktadır.
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler...
Önerge kabul edilmiştir.
2nci
maddeyi kabul edilen önerge doğrultusunda oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Kabul etmeyenler... 2nci madde kabul edilmiştir.
3üncü
maddeyi okutuyorum:
MADDE 3- 2644 sayılı
Kanuna aşağıdaki ek madde eklenmiştir.
"EK MADDE 1- Ölüm tarihinden
itibaren en geç iki yıl içinde tapu sicilinde miras intikalinin
gerçekleşmemesi halinde tapu müdürlüğü, mirasçılık belgesi
düzenlenmesi için yargıya başvurabilir. Tapu müdürlüğü
mirasçılık belgesine göre tapu sicili kayıtlarını
elbirliği mülkiyeti şeklinde tescil ederek güncelleştirir. Tapu
müdürlüğünün bu yetki kapsamındaki başvuruları her türlü
gider, vergi, resim veya harçtan muaftır."
BAŞKAN
3üncü madde üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Ümit
Özgümüş. Yalnız, Sayın Özgümüşün bir de şahsı
adına söz istemesi var, ikisini birleştiriyoruz.
Süreniz
on beş dakika.
Buyurun
efendim. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP
GRUBU ADINA ÜMİT ÖZGÜMÜŞ (Adana) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; sizleri saygıyla selamlıyorum.
Yabancıya
mülk satışı, arsa satışı konusu, benim için,
milletvekili olmadan önce de, Sanayi Odası Başkanlığı yaptığım
dönemde de çok önemli bir konuydu ve sürekli olarak bu konunun üzerinde
çalışıyorduk ve bu süre içerisinde çocuklarımızın
geleceği, ülkenin geleceği adına, yabancıya satılan
her bir toprak parçası, her bir mülkiyet benim vücudumdan koparılan
bir parça gibiydi ve biz Nasıl yaparız da mütekabiliyete
rağmen, mütekabiliyet şartı olmasına rağmen
yabancıya toprak satışının, mülkiyet
satışının önüne geçeriz? diye düşünürken, çabalarken,
bugün önümüze mütekabiliyet şartının kaldırılması
ve yabancıya arsa, arazi satışının önünün
açılması maddesi geldi.
Değerli
arkadaşlar, bakın, daha önce bu kürsüye çıktığım
zaman söylemiştim Kürsüye her çıktığımda bir
şeyden bahsedeceğim. diye. Türkiye'nin ekonomisinin, Türkiye'nin
önündeki en önemli sorun cari açık. demiştim. Cari açıktan
dolayı Türkiye başını belalardan kurtaramaz.
ALİ
SERİNDAĞ (Gaziantep) Sayın Başkanım, Hatibi
dinleyemiyoruz.
TURGUT
DİBEK (Kırklareli) Hatibin insicamı da bozuluyor,
uyarmanız lazım Başkanım.
ÜMİT ÖZGÜMÜŞ (Devamla) Onlar dinlemesin,
halkımız dinler; yarın dinler, bugün dinlemezse yarın
dinletiriz, sosyal medyayı kullanırız.
Değerli
arkadaşlar, daha önce mütekabiliyet olmasına rağmen,
Yabancıya arsa satışının önüne nasıl geçeriz?in
peşindeydik. Ama daha önce söylemiştim Cari açık, cari
açık, cari açık
Cari açık kapatılmazsa veya kapatılma
sürecine girmezse eğer, bu ülkenin başı beladan kurtulmaz.
diye.
Bakın,
daha önce söyledim, sürekli olarak, hâlâ, şu anda halkımızı
kandırmak adına ihracat rakamları açıklanıyor ve bir
türlü ithalat rakamı açıklanmıyor. 2002yi kriz yılı
sayarsak, kriz yılının devamı sayarsak, 2003
yılında 36 milyar dolar ihracattan 135 milyar dolara getirdiniz ve
bunu sürekli olarak cumhuriyet tarihinin rekoru olarak
açıkladınız, ama öte yandan 2003 yılında 56 milyar
dolar olan ithalatı da 240 milyar dolara getirdiniz. 2011
yılında dış ticaret açığı 105 milyar dolar.
Bunun bir kısmı turizm geliriyle, bir kısmı da yabancı
müteahhit gelirleriyle kapandı ama cari açığımız hâlâ,
2011 yılı itibarıyla 77 milyar dolar. İşte,
Türkiye'nin başını belaya sokan ve bugün önümüze yabancıya
arsa satışının önündeki engelleri kaldırmak üzere
gelen yasa bunun sonucu.
Mütekabiliyet
varken zaten yabancıya arsa satılıyordu. Biraz önce bazı
arkadaşlarımız mütekabiliyet şartının
kaldırılmamasını ve yabancıya
satışının ancak mütekabiliyetle olmasını savundu.
Değerli
arkadaşlar, neyi değiştirdi mütekabiliyet varken? Yani Abu
Dhabiyle, Dubaiyle, İsraille, Birleşik Arap Emirliklerindeki
diğer emirliklerle, Arabistanla mütekabiliyet anlaşması
yapsanız ne olacak? Ya da daha önce yaptınız ne oldu?
Bakın,
size bir rakam vereyim, iki üç sene önceki rakamla söylüyorum. Abu Dhabinin
önümüzdeki süreçte tarım alanları almak üzere kurduğu bir kamu
kuruluşu var, Abu Dhabi Investment Authority. Bunun
bütçesi 785 milyar dolar. Adamların elinde 785 milyar dolar var ama toprak
yok, çöl var, kum var; sizin elinizde tarım toprakları var, turizm
toprakları var, koylar var ama paranız yok. Mütekabiliyet olsa ne
yazar, olmasa ne yazar? Zaten geçmişte mütekabiliyet olduğu dönem de
Türkiye'deki toprak satışlarının arttığı
dönem. Bakın, şu elimdeki liste Tapu ve Kadastro Genel
Müdürlüğünün ve Sayın Bakanın bir soru önergesine verdiği
cevabın içerisinden gelen resmî rakamlar. Daha önceki yıllarda yani
94, 95, 96 yıllarında satılan miktar 403 bin metrekare, 447 bin
metrekare, 332 bin metrekareyken; AKP İktidarında, 2002de 1 milyon
280 bin metrekare, 2003te 1 milyon 800 bin, 2004te 4 milyon, 2005te 3 milyon
388 bin, 2006da 6 milyon 200 bin diye gidiyor ve 2011de 18 milyon metrekareye
geliyor.
Değerli
arkadaşlar, cumhuriyet tarihi boyunca satılan 89 milyon metrekare
arsanın sadece 82 milyon metrekaresi sizin iktidarınız döneminde
satıldı. Bunlar devletin resmî rakamları.
Bundan
bir süre önce Bakanımız müjde veriyor, diyor ki: Mütekabiliyeti
kaldırıyoruz. Bunu müjde gibi sunuyor. Burada bir başka
yaptığım konuşmada şunu söylemiştim: Bu
satılan arazilerden ve gayrimenkullerden gelen paralar da Türk
halkına, Türkiyeye dünyanın güveni ve doğrudan yabancı
sermayenin gelişi olarak aktarılıyordu. Bu, aslında
övünülecek bir şey değil; bu, aslında utanılacak bir
şey. Ürettiğiniz malı satamıyorsunuz, sanayi mamullerini
satamıyorsunuz, tarım mamullerini satamıyorsunuz, turizminizi
satamıyorsunuz, topraklarınızı satıyorsunuz ve ondan
sonra da bu Türkiye ekonomisine güvenden bahsediyorsunuz.
Bu
kürsüde şunu iddia etmiştim, demiştim ki: 2007 Türkiyeye en
çok yabancı sermayenin geldiği yıldır, 20 milyar dolar
geldi, verin yetkiyi bana 200 milyar dolar getireyim. Bu yasayla, buna benzer
yasayla 200 milyar dolar getiririm. Tek başına Topkapı
Sarayı 200 milyar dolar eder. Bunun neresiyle övüneceğiz? Bu yasa
doğru bir yasa değil.
Bakın,
biraz önce biraz kısık seslerle işte Türkiyeye yabancı
sermaye gelecek, üretim yapacak. filan dendi ama mütekabiliyet
yasasının kaldırılmasıyla ilgili şu andaki
Hükûmetimizin bakanlarından gelen bütün demeçleri basından takip
edin, hepsinin demeçlerinde şu var: 8 milyar dolar gelecek, 7 milyar
dolar gelecek.
Değerli
arkadaşlar, bu yasa, Türkiyede üretimi artırmak, tarımı
artırmak, yeni yatırımlar kurmak amacıyla değil,
sadece ve sadece cari açığın kapatılmasına yönelik,
döviz açığının kapatılmasına yönelik bir
yasadır ve yanlıştır ve çocuklarımızın ve
ülkemizin geleceği adına çok yanlış bir karardır.
Tabii,
burada kanıma dokunan şeyler de var. Bakın, basından gidin,
inceleyin. Çinliler hopluyor şimdi, basında çıkıyor; diyor
ki, Çinliler: Türkiye, Mütekabiliyet Yasasını
kaldırıyor. ve Çinde çok büyük sermayeli emlak şirketleri
Türkiye topraklarını pazarlamak üzere büyük kampanyalar açtılar.
Büyük reklam kampanyaları açtılar; kanıma dokunan bu. Oradaki
uluslararası ticaret şirketleri Türkiyede üretilen biberi, Türkiyedeki
buğdayı, Türkiyedeki pamuğu pazarlamak üzere sevinmiyorlar,
Türkiyede üretilen sanayi mamullerini pazarlamak üzere sevinmiyorlar.
Türkiyede mütekabiliyet kalkıyor, artık top atan tüccarın
malı gibi bizim topraklarımızı pazarlamak üzere kampanyalar
ve reklam kampanyaları açıyorlar.
Değerli
arkadaşlar, bakın, toprak satışının,
yabancıya mülkiyet satışının çok önemli
sakıncaları var. Bir konuşmamda zaman çok dar olduğu için
birkaç cümleyle bahsettim. Şimdi, dedim ki o zaman, yabancılar
Türkiyeye geliyor. Alanyada, Antalyada, Datçada, Fethiyede arsa
alıyor. Bunu mantıklı bulabiliriz yabancılar
açısından, bizim açımızdan değil. GAP bölgesinden de
arazi alıyor, Hatay bölgesinden de alıyor; onları da kendileri
açısından mantıklı sayabiliriz ama onlar
açısından baktığımız zaman Yozgatta, Kırşehirde,
Orta Anadolu bölgesinde, bizim bilmediğimiz yerlerden niye toprak
aldıklarını çok fazla şu anda bilemiyoruz.
Kırşehirde 2 milyon 695 bin metrekare, Batmanda 2 milyon,
Kayseride 2 milyon, Yozgatta 2 milyon, Tekirdağda 1 milyon 900 bin gibi
araziler.
Peki,
değerli arkadaşlar, burada sadece İç Anadoluda bir arazi
olmanın dışında, orada önümüzdeki süreçte değerli
madenler çıkabilir mi? Onların teknolojisi şu anda bizden daha
önce onları tespit etme imkânına sahip olabilir mi? Ve tespit etmeye,
onlardan dolayı bunların üzerine gidiyor olabilir mi? (CHP
sıralarından alkışlar) Şu anda bizim MTAnın
teknolojisi yetmiyorsa yirmi sene sonra oradan çok kıymetli madenler
çıkarsa oturup dövünmeyecek miyiz?
Bakın, bizim
milletvekilimiz Sayın Oktay Ekşi soru önergesi vermişti,
demişti ki: Ordu ilinin sahillerindeki kumlarda stratejik önem
taşıyan nadir toprak elementleri demir mineraliyle uranyum tespit
edildiği doğru mudur? MTAdan gelen cevap: Şöyledir, böyledir,
tenörü düşüktür. filan. Ama gerçekten onlarda uranyum varsa ya da biraz
önce saydığım illerde, şu anda, gelecekte dünyanın en
önemli yakıtı olabilecek bor madenleri varsa ne olacak o zaman?
Bundan bir ay önce Adananın Aladağ bölgesinde 3 milyar dolar
değerinde krom tespit edildi. Eğer oradaki arazileri yabancıya
satmış olsaydınız, tarla fiyatına, kıraç tarla
fiyatına satmış olsaydınız -oradan 4 milyar
dolarlık, 3 milyar dolarlık krom çıktı- şimdi yabancıların
elinde olacaktı. İşte önemli sakıncalardan bir tanesi bu.
ALİM IŞIK
(Kütahya) - Sayın Vekilim hatırlatma. İki hafta sonra da bor
gelecek, aman hatırlatma bunlara, hazırlanıyorlar.
ÜMİT ÖZGÜMÜŞ
(Devamla) - Kıyıların satışı: İstediğiniz
kadar siz ilçelerin yüzde 10uyla sınırlayın, Alanyada,
Antalyada, Datçada, Fethiyede sahilden içeriye doğru 300 metre
mesafedeki, 400 metre mesafedeki kuşağı sattıktan sonra
geri kalan sizin olsun. Bu tempoyla gidilirse otuz sene, kırk sene sonra
bu toprakların çocukları denizi göremez. Maliye Bakanı ya da onu
savunanlar Ben havaalanında sırtına toprak almış, ev
almış götüren turist görmedim. diyor. Gülünecek bir şey
değil. Otuz sene, kırk sene sonra denizi göremeyiz. Bakın,
şu anda Belediye Seçimleri Yasasını değiştirirseniz,
Antalyada şu anda Almanlar belediye başkanı olur; Datçada,
Fethiyede İngilizler olur. Mersin bölgesindeki bir bloku olduğu gibi
Ruslar aldı. Bu süreç devam ederse Orta Anadoluya yerleşirsiniz.
Daha önemli bir şey
var, gıda arzı güvenliği, sürekli bunu söylüyorum, petrolden çok
daha önemli. Şu anda küresel ısınmadan dolayı toprağı
olmayan bütün ülkeler sermaye biriktirip tarım toprakları almaya
çalışıyor. Elbette, toprağı buradan götürmezler ama
otuz sene sonra, elli sene sonra bizim çocuklarımız o tarlalarda
üretilen ürünler tırlara yüklenirken arkasından bakar ve aç
kalırlar.
Değerli
arkadaşlar, bir başka şey daha var, bakın, Türkiye öyle
itibarlı, böyle itibarlı. diye sürekli olarak burada konuşuyorsunuz,
Sayın Başbakan dünyanın gıpta ettiği Başbakan.
diye konuşuyorsunuz, Ekonomimiz şöyle, böyle. diye
konuşuyorsunuz ama bir de bunun itibar meselesi var. Bugün, dünyada
itibarlı hiçbir ülke toprağını satmıyor ve
toprağını kiraya da vermiyor. Toprağı
sattığınız zaman ya da kiraya verdiğiniz zaman, bir
defa gelişmiş ülkeler liginden bir alt lige düşüyorsunuz, itibar
da kaybediyorsunuz. Biraz önce konuşan arkadaşımız
Avrupada birçok ülke toprağını satıyor. dedi. Bu
bilgiler doğru bilgiler değil. Yıllarca bunların hepsini
tek tek inceledik. Şu anda, Avrupada, bakın ben size söyleyeyim,
Macaristanda, Çek Cumhuriyetinde, Slovakyada arsa satışı
yasak; Polonyada 2016 yılında, şimdi bitiyor ama devam edip
etmeyecekleri belli değil; Bulgaristanda, Hırvatistanda yasak;
İspanyada sadece daireleri satıyorlar, toprak satışı,
tarım toprağı satışı yasak; İsrailde
bırakın yabancıya kendi ülkesinin vatandaşlarına bile
vermiyor. Şimdi satamadığınız yerleri kiraya
veriyorsunuz. Bu, itibarsızlaşmadır. Türkiye Cumhuriyetini bu
duruma düşürmeye hakkınız yok. Şu anda dünyada
toprağını kiraya veren, işleyemeyen ülkeler Uganda, Sudan, Mali.
Ama Sudan bile, şu anda geri kalmış hâliyle
topraklarını satmıyor ve tarımı öğreninceye
kadar, gen teknolojisini öğreninceye kadar topraklarını kiraya
veriyor; onun da yüzde 70inin dışarıya çıkmasına izin
verip, yüzde 30unu kendi ülkesinin halkına bırakma şartı
getiriyor. Türkiyeyi topraklarını satarak ve kiraya vererek bir alt
lige düşürmeye kimsenin de hakkı olmadığını
düşünüyorum.
Değerli
arkadaşlar, toprak satmak bir politika olabilir; çok liberalsinizdir,
topraklarınızı satarsınız ama bunu açıkça
yaparsınız. Bakın, şimdi, bundan bir, bir buçuk ay önce 18
Mart Çanakkale Şehitlerini Anma Günü vardı. Okuyayım buradan
size Sayın Başbakanın konuşması: Akifin ifadesiyle
sıksan şüheda fışkıracak bu topraklar aziz
şehitlerimizin hatırasıyla huzur ve emniyet içerisindedir.
Elbette şehitlerimizi ebediyen hatırlayacak, onların
mirasına da aynı şekilde sahip çıkacağız. Burada
Başbakana cevap vermek benim görevim değil, bunu Türk
halkının değerlendirmesine bırakıyorum. Başbakan
Yardımcımız da anlatıyor. Ondan sonra diyor ki:
Canı, cananı, bütün varımı alsın da Hüda/ Etmesin tek
vatanımdan beni dünyada cüda. dizelerinin de belirttiği gibi
canımızdan, malımızdan vazgeçebiliriz ama asla vatanımızdan
vazgeçmeyiz.
Geçiyor
musunuz, geçmiyor musunuz? Vatanı satıyor musunuz, satmıyor
musunuz? (CHP sıralarından alkışlar)
Alsan
da dünyaları, verme vatanı. diyor. Bırakın dünyaları,
çantayla döviz getirene vatanı satıyor musunuz, satmıyor
musunuz?
YAŞAR
KARAYEL (Kayseri) Hangi vatanı? Kim satıyor? O senin fikrin.
ÜMİT
ÖZGÜMÜŞ (Devamla) Değerli arkadaşlar, bakın, tarih sizi
dostlarını satanlar olarak yazdı; Müslümanları
sattınız Irakta, dostunuz Kaddafiyi sattınız Libyada,
dostunuz Esadı sattınız Suriyede. Şimdi, hiç olmazsa,
tarihe kendi vatanını satan bir parti olarak geçmemenizi öneriyorum.
Genel
Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Özgümüş.
Şimdi,
söz sırası şahsı adına İzmir Milletvekili
Sayın Ali Aşlıkın? Yok.
Şimdi,
konuşmacılar tamamlandığına göre on dakikalık
soru-cevap işlemi yapacağız.
3üncü
madde üzerinde söz alan, sisteme giren arkadaşlarımıza
sırasıyla söz vereceğim.
Sayın
Alim Işık.
ALİM
IŞIK (Kütahya) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın
Bakan, bilindiği gibi birçok ilimizde yabancı ortaklı bankalar
kredi kartı ya da yakıt kartı dağıtarak çiftçilere
arazilerinin ipotek edilmesi karşılığında birkaç
yıldır bu borçlanmayı yaptırdılar, şimdi de
borcunu ödeyemeyen çiftçilerin arazilerine el koymaya başladılar.
Bu
kanundan sonra yabancı ortaklı bankalar Türk çiftçisinden
aldıkları ipotek karşılığındaki arazileri
yabancılara satabilecekler mi? Birinci sorum bu.
İkinci
sorum: 2003 yılından bu yana AKP iktidarları döneminde
Kalkınma ve Ekonomi bakanlıklarının resmî verilerine göre
net gayrimenkul gelirinin yaklaşık 20 milyar TL olduğu
görülüyor, 20 milyar TL. Kalkınma Bakanlığı ve Ekonomi
Bakanlığının verilerine göre 2003ten bu yana net gayrimenkul
geliri olarak 20 milyar TL civarında bir gelir görünüyor. Bu gelir nereye
harcandı?
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ALİM
IŞIK (Kütahya) - Bir diğer sorum: Hangi illerimizden ne miktarda
arazi satıldı? En fazla hangisidir?
BAŞKAN
Sayın Işık, teşekkür ederim.
Sayın
Kurt
KAZIM
KURT (Eskişehir) Sayın Başkan, Sayın Bakanım; biraz
önce sordum, yanıt alamadım.
36ncı
madde düzenlemesine göre yapılacak işlem sonucunda çok uluslu
şirketlerin, yabancı sermayeli şirketlerin Türkiyede
alacağı arazinin sınırı nedir efendim?
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Kurt.
Sayın
Varlı
MUHARREM
VARLI (Adana) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın
Bakanım, sizinle bir türlü anlaşamıyoruz. Ben tutanaklara
geçmesi açısından bir daha söylüyorum: Çiftçi şu anda gübre ve
mazot girdileriyle kendi hayatını idame ettirmekten âciz hâldeyken,
siz, bu fiyatlarla, yüzde 70 oranda bedelle çiftçinin bu arazileri nasıl
alacağını hesap ediyorsunuz? Bunu lütfen bir açıklar
mısınız. Burada Ziraat Bankası desteği vermeyi
düşünüyor musunuz çiftçilere? Çiftçiler eğer bu toprakları
alamazlarsa bu toprakları yabancılar gelip satın alacak. Az
önceki konuşmacının da belirttiği gibi, dünyanın
gelecekteki en önemli ihtiyacı gıda. Türkiyede de toprak var,
çiftçilik var, gıda üretmek üzere her şey mevcut ama siz ne
yazık ki bu toprakların yabancılara satılmasına göz
yumuyorsunuz bu yasayla.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Varlı.
Sayın
Köktürk
ALİ
İHSAN KÖKTÜRK (Zonguldak) Birinci sorum: Sayın Bakan,
yabancılara toprak satışında
karşılıklılık ilkesinin kaldırılmasına
yönelik Anayasa Mahkemesinin iptal kararlarına rağmen hangi
anlayış ve güvenceyle bu tasarı yeniden Türkiye Büyük Millet
Meclisi Genel Kuruluna getirilmiştir?
İkinci
sorum: Bu tasarı yasalaşırsa aramızda
karşılıklılık ilişkisi bulunmayan, kendi
ülkesinde bırakın yabancılara toprak satmayı, kendi
vatandaşlarına mülkiyet hakkı tanımayan İsrail devleti
ülkemizden toprak satın alabilecek midir?
Üçüncü
sorum: Mayınlardan temizlenmesi karşılığında
kırk dokuz yıllığına İsraile verilmesi gündeme
gelen ancak Anayasa Mahkemesi iptal ettiği için verilemeyen
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Köktürk.
Sayın Tanal
MAHMUT TANAL
(İstanbul) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakan, borcunuz
olmaz ise Salacaktaki yeni satın aldığınız
villanızı satar mısınız, bağınızı,
bahçenizi satar mısınız? Sattığınızda
komşularınız sizin için ne düşünür? Bu durumda
komşularımız nezdinde itibarımızın
sarsılacağını nazara almıyor musunuz? Toprak
satışından sonra
sıra neyin satışına gelecek?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın
Acar
GÜRKUT ACAR (Antalya)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakandan
soruyorum: Türkiye'nin kredi notunun düşürüldüğü doğru mudur
uluslararası finansman kuruluşları tarafından? Bu, ekonominin
iyi gittiğini mi göstermektedir? Ekonomi iyi gitmiyorsa bugüne kadar
AKPnin ekonominin iyi gittiğine ilişkin efsanevi bir şekilde
estirmiş olduğu rüzgâr doğru mudur ve siz bu ekonominin burada
uluslararası finansman kuruluşları tarafından bu şekilde
notunun düşürülmesini, kredi notunun düşürülmesini bu vatanı
satarak mı karşılayacaksınız?
BAŞKAN Sayın
Halaman
ALİ HALAMAN (Adana)
Sayın Başkanım, teşekkür ediyorum.
Sayın
Bakanımıza şöyle bir soru sormak istiyorum: Adananın
merkez ilçesi var, Sarıçam. Bu ilçe yeni kuruldu, nüfusu 100 bin.
Dolayısıyla, belediye, kaymakamlık yeni şekilleniyor,
biçimleniyor. Buradaki merkez binalar da on yıllık-on beş
yıllık bahçeli binalar, hepsi ruhsatlı. Şimdi, belediye
Afet riski taşıyor. Bu merkezde çok güzel belediye binası
olur. diyerek oradaki mahallede oturan ev sahiplerine, maliklere Hadi buradan
siz göçün. diyor. Bu doğru bir şey mi? Sayın Bakanım
himmet buyursun bu Sarıçam Belediyesine, böyle bir yerleşim için başka
bir yer bulsun, belediye binasını oraya yaptırsınlar.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Ben
teşekkür ederim.
Sayın Bakanım,
buyurun.
ÇEVRE
VE ŞEHİRCİLİK BAKANI ERDOĞAN BAYRAKTAR (Trabzon)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Yabancıların
birçok ilimizde, ilçemizde çiftçilere borç vererek ipotek yaptıkları
gayrimenkuller, bu kanundan sonra acaba o yabancılar tarafından
tapulanacak mı? bir soru.
İkinci
soru, aynı arkadaşın: 20 milyar gayrimenkul gelirini nereye
harcadınız? şeklinde.
Şimdi,
tabii, bunlar spesifik sorular. Çiftçilerin borcu, alacak-borç dengesi
içerisinde oluşan bir olaydır. Hangi şartlarla borç
almış, hangi şartlarla borç vermiş, bunu çiftçi kendisi
bilir ve alacaklı kendisi bilir. Bunlar bizim kanunlar çerçevesinde
oluşması gereken hususlar.
Türkiye'nin
gelirleri bütçe disiplini içerisinde harcanıyor. Bugün bizim bütçe
disiplinimiz, bütün Türkiye tarafından, kredi kuruluşları
tarafından, dünya tarafından, Avrupa Birliği tarafından
takdir edilmektedir. Bu bakımdan bütçe açıktır, bunu yüce
Meclisin takdirine de sunuyoruz. Bu şekilde arz ederim.
Şimdi,
zaten eğer bu alacaklı kuruluşlar bankaysa bankalar
gayrimenkulleri belli bir süre sonra ellerinden çıkarmak zorunda,
tutamazlar ellerinde, kanunda bu açık şekilde belli.
Sayın
Varlının sorusu: Şu anda çiftçi zor durumda, mazot
parasını ödeyemiyor. 2/B sebebiyle arazileri nasıl alacak?
Şimdi,
çok değerli arkadaşlar, tabii, bu Mecliste 550 arkadaşız,
hepimizin aynı fikirde olmasını bekleyemeyiz. İktidarla
muhalefetin de aynı fikirde olmasını bekleyemeyiz. Tabii ki biz
muhalefete saygılıyız, muhalefetin söylediklerinden hem ders
alacağız hem hisse alacağız hem de bilgi
alacağız, bu doğru bir şey ama iktidar burada karar verecek
çünkü eğer biz iktidar olarak burada verdiğimiz kararları
uygulayamazsak millete hesap veremeyiz. O zaman millet bize derdi ki Ya biz o
zaman muhalefeti iktidara getirirdik, sizi iktidara getirmezdik. Tabii, size
cevap vereceğiz ama esas bizim cevap vermemiz gereken halktır,
millettir. Halk bizi iktidara getirdi, o zaman muhalefetin dediğini
yapacağız.
MAHMUT
TANAL (İstanbul) Biz de halk adına soruyoruz!
ÇEVRE
VE ŞEHİRCİLİK BAKANI ERDOĞAN BAYRAKTAR (Trabzon) O
zaman millet ne oluyor yani vatandaşa ne diyeceğiz?
MAHMUT
TANAL (İstanbul) Kimin adına soruyoruz, halkın adına
soruyoruz.
ÇEVRE
VE ŞEHİRCİLİK BAKANI ERDOĞAN BAYRAKTAR (Trabzon)
Vatandaşa ne diyeceğiz? Bizim esas sorumlu olduğumuz
kişiler halkımızdır, vatandaşımızdır,
vatanımızdır.
ALİM
IŞIK (Kütahya) Sayın Bakan, siz halka Biz arazileri
satacağız. dediniz mi?
ÇEVRE
VE ŞEHİRCİLİK BAKANI ERDOĞAN BAYRAKTAR (Trabzon) Bu
bakımdan, size saygı duyarız, sizin dediklerinizi dinleriz,
sizden hisse alırız fakat vatandaş bizden 2/Bnin
hallolmasını istiyor.
MUHARREM VARLI (Adana)
Bize saygı duymayın, çiftçiye saygı duyun Sayın Bakan. Bize
ne saygı duyacaksınız! Biz saygı duyulması için
sormuyoruz ki bunları.
ÇEVRE VE
ŞEHİRCİLİK BAKANI ERDOĞAN BAYRAKTAR (Trabzon)
İstatistik yaptık, araştırma yaptık, vatandaş
memnun, vatandaş fiyattan da memnun. Vatandaş diyor ki: Ben
burayı yirmi yıldır, on beş yıldır, on
yıldır kullanıyorum; burayı bana sat, ben de tüyü
bitmemiş yetimin hakkını yemeyim. Bu benim
kullandığım arazide Iğdırın köyündekinin,
Hakkârinin köyündekinin de, her taraftakinin hakkı var. Ben vereyim
hazineye bu para gitsin, o parayla da devlet hizmet yapsın. istiyor.
Vatandaş böyle düşünüyor.
MAHMUT TANAL
(İstanbul) Sayın Bakan, Salacakla ilgili soruya cevap verir
misiniz?
ÇEVRE VE
ŞEHİRCİLİK BAKANI ERDOĞAN BAYRAKTAR (Trabzon) Bizim
yaptığımız tespit budur ve biz de bunları çok makul
değer üzerinden, peşin olursa rayicin yüzde 56sı bedeli
üzerinden satacağız. Vatandaş da bundan memnundur, siz de bundan
mutmain olun.
Şimdi, efendim,
karşılıklılık ilkesi doğrudur. Yani bizim
devletimiz, vatanımız, milletimiz, dünya milletleri arasında
şerefli bir millettir, Anayasada bu tadat edilmiştir. Biz de buna
dikkat ederek, burada zaten şirketlerle ilgili bugün birkaç kez ifade
etmeye çalıştım, tüm dünyada dünya milletleriyle beraber,
ortaklaşa, Birleşmiş Milletler kararları, Avrupa
Birliği kararları, dünya ekonomi kararlarıyla beraber hareket
eden, kalkınma iddiası içerisinde olan tüm ülkelerde gidip
gayrimenkul alabilirsiniz. Yunanistan bundan iki ay evvel adalarını
satmaya kalktı. Şimdi, efendim, bunu şirket kurarsınız,
bir şekilde alırsınız. Bizim burada
yaptığımız, mütekabiliyet şartını
sıkı hâle getirmektir. Eğer bizim ülkemizin menfaati varsa
Bizim menfaatimize olmayan, ülke, devlet ve ülke vatandaşları,
eğer bizim ülkemizle pozisyonu iyi değilse o ülkenin vatandaşı
gelip bizim buradan gayrimenkul alamaz. A, B, C diye bunu ayırmaya gerek
yok. Ülkemizin menfaatlerini hep beraber, sizin kadar biz de düşünürüz.
Sakın bundan kuşkunuz olmasın. Eğer bizim için
sakıncalıysa zaten bu kullanılabilir alanın maksimum yüzde
10una kadar alacak, bundan fazla almayacak. Toplu hâlde bir devletin
kurulmasının bu yolla gelmesinin imkân ve ihtimali yok. Böyle bir
şeyi matematik olarak hesap yaptığımız zaman bu
satışla, gayrimenkul satışıyla
Zaten diyoruz:
Yatırım yapacaksın. Eğer yatırım yapmazsan iki
sene içerisinde bu gayrimenkulü senin elinden alırım.
MAHMUT TANAL
(İstanbul) Yatırım demiyorsunuz, Proje hazırlayın.
diyorsunuz, proje.
ÇEVRE VE
ŞEHİRCİLİK BAKANI ERDOĞAN BAYRAKTAR (Trabzon) Ve
bunu hem 30 hektarla sınırlıyoruz hem yüzde 10la. Birkaç tane
makas var, kıstas var. Ayrıca, Bakanlar Kurulu, stratejik bölgelerde,
diyelim ki bir vilayetimizin bir bölgesinden, önemli gördü, baktı ki
aynı insanlar oradan gayrimenkul alıyorlar, o zaman orada biz
satışı durdurabiliriz, Bakanlar Kurulu yetkili buna. Bir
Bakanlar Kurulu bunları yapmayacak da ne yapacak? Bir hükûmetin görevi
nedir, kabinenin görevi nedir? Bu ülkenin menfaatlerini kollamak. Bunun için,
siz, gönlünüz mutmain olsun; bu, ülkemize yabancıların gelmesi,
turistlerin gelmesi, sermayenin gelmesi, uluslararası sermayenin gelmesi
için getirdiğimiz bir yasadır.
Tekrar
teşekkür ediyorum.
MAHMUT
TANAL (İstanbul) Sorularımıza yazılı mı cevap
vereceksiniz Sayın Bakan?
MUHARREM
VARLI (Adana) Ceyhandaki verimli arazi toplam arazinin yüzde 10u ancak.
Toplam arazinin yüzde 10u ancak verimli arazi zaten.
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Bakan.
Madde
üzerinde iki önerge vardır, okutup işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 228 sıra sayılı yasa tasarı ve teklifinin 3 ncü
maddesinde ölüm tarihinden itibaren ibaresinden sonra, mirasçılara
durumu bildirmek üzere ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Hasip
Kaplan Pervin
Buldan İbrahim
Binici
Şırnak Iğdır Şanlıurfa
Sırrı
Sakık Ertuğrul
Kürkcü Demir
Çelik
Muş Mersin Muş
BAŞKAN
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
228
sıra sayılı Tapu Kanunu ve Kadastro Kanununda
Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun
Tasarısının 3. maddesinin tasarı metninden çıkarılmasını
arz ve talep ederiz.
Saygılarımızla.
Turgut
Dibek Bülent
Tezcan Ali
İhsan Köktürk
Kırklareli Aydın Zonguldak
Ali
Rıza Öztürk Dilek
Akagün Yılmaz Ömer
Süha Aldan
Mersin Uşak Muğla
Namık
Havutça Ali
Serindağ Vahap
Seçer
Balıkesir Gaziantep Mersin
Ümit
Özgümüş
Adana
BAŞKAN
Komisyon katılıyor musunuz?
ADALET
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MUSTAFA KEMAL ŞERBETÇİOĞLU (Bursa)
Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN
Sayın Hükûmet?
ÇEVRE
VE ŞEHİRCİLİK BAKANI ERDOĞAN BAYRAKTAR (Trabzon)
Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN
Kim konuşacak?
Sayın
Serindağ, buyurun efendim. (CHP sıralarından alkışlar)
ALİ
SERİNDAĞ (Gaziantep) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın
Başkan, sayın milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Önergemizin
mahiyeti, bu maddenin tasarı metninden çıkarılmasıdır,
çünkü biz bu tasarının Anayasaya aykırı olduğunu
düşünüyoruz.
Sayın
Başkan, şimdi saat 23.00, biz burada bu tasarıyı
görüşüyoruz. Millet bizim ne yaptığımızı
bilmiyor, ne görüştüğümüzü bilmiyor, çünkü ekranı saat 19.00dan
sonra karartıyorsunuz ve biz şimdi, kendi kendimize, efendim, bir şeyler anlatmaya
gayret ediyoruz. Ne söylersek söyleyelim bunun nazarıitibara
alınmayacağına da biliyoruz.
Şimdi, biz
yabancılara mülk satışını görüşüyoruz ve
Sayın Bakan diyor ki: Bu şekilde biz uluslararası sermayeyi
Türkiyeye çekeceğiz. Uluslararası sermayeyi nasıl çekersiniz?
Yatırım ortamını iyileştirirsiniz,
yatırımcıları Mısıra göndermezsiniz,
Mısırda yatırım yapın demezsiniz, Türkiyede
yatırımı teşvik edersiniz, yatırım
ortamını iyileştirirseniz yabancı sermaye gelir.
Yabancı sermaye gelsin, yatırım yapsın, üretim yapsın,
istihdam sağlasın ona biz taraftarız ama
varlıklarımızı, toprağımızı, mülkümüzü
yabancılara satarak siz yabancı sermayeyi çekmiş
olmazsınız.
Şimdi, sanki bu
konu çok önemliymiş gibi bu gece yarısı bunu görüşüyoruz.
AKPnin 2023 vizyonu vardı, neydi? 2023te 10uncu büyük ekonomi
olacaktık. Öyle mi? Bugüne kadar diyordunuz ki: Biz 16ncı büyük
ekonomiyiz. Şimdi, 18inci büyük ekonomisiniz, biliyor musunuz bunu? Biliyorsunuz değil mi? Ama bunu
söylemiyorsunuz, bunu söylemiyorsunuz.
İki, S&P ne
yaptı? Kredi notunu pozitiften durağana çevirdi. Niye söylemiyorsunuz
bunu? Nasıl 2023e kadar 10uncu büyük ekonomi olacağız? Devam ediyorum
EMİNE
ÜLKER TARHAN (Ankara) Ergenekoncu
Ergenekoncu
RECEP ÖZEL (Isparta) O
zaman görüşürüz
ALİ
SERİNDAĞ (Devamla) Beyefendi
bunlar ne yapıyorlar? Efendim, ya deve ölür ya deveci ölür ya bilmem ne
olur meselesi var ya, ona göre işlem yapıyorlar. Daha ne oldu? Nisan
ayı ihracat rakamları açıklandı. Ne oldu? Geçen seneye göre
ihracat yüzde 3 düştü. Bundan haberiniz var mı? Bunu niye dile
getirmiyorsunuz?
Değerli
arkadaşlarım, Türkiyede konuşulması gerekeni biz
konuşmuyoruz. Konuşulması gerekeni konuşmuyorsunuz, sahte,
yapay gündemler yaratıyorsunuz. Türkiyeyi adım adım savaşa
sürüklüyorsunuz, bunu milletin gözünden saklıyorsunuz.
Sayın
Dışişleri Bakanı ne diyor biliyor musunuz, Bizim Suriye
politikasının ne kadar yerinde olduğunu görmek için gidin Tunus
sokaklarını gezin, Kahire sokaklarını gezin, Libya
sokaklarını gezin. diyor.
Şimdi,
biz zannediyoruz ki Sayın Davutoğlu Türkiye Dışişleri
Bakanıdır, Türkiye Cumhuriyetinin Dışişleri
Bakanıdır. O zaman gidecek, nereye bakacak biliyor musunuz, nerede
halkı soracak biliyor musunuz, Gaziantepe gidecek, Hataya gidecek,
Adanaya gidecek, Mersine gidecek yani oradaki halka Türkiye'nin Suriye
politikasının yerinde olup olmadığını söyleyecek.
Hiç sade vatandaşa sormasın, burada iddia ediyorum, AKPlilere
sorsun, il başkanına, il yönetimine, sayın milletvekillerine
sorsunlar, nasıl görüyorlar.
Gaziantepin
Suriye politikasından zararı yıllık 1 milyar dolar, evet,
yıllık 1 milyar dolar. Bunu herkes dile getiriyor. Bunun
hesabını, değerli arkadaşlarım, size soracaklar, bunun
hesabını size soracaklar.
Şimdi,
gene, biz, yapay gündemle uğraşıyoruz, önemli konuları
gündeme getirmiyoruz. OECDnin yeni yaptırdığı bir
araştırma var değerli arkadaşlarım. Bu rapora göre,
Türkiye, çocukların aile ve okul dönemindeki eğitimleri
açısından 34 ülke arasında sonuncu, 34 ülke arasında
sonuncu. On sekiz-yirmi dört aralığındaki gençlerin sadece yüzde
52,8i eğitim hayatına devam ediyor. Slovenyada yüzde kaç biliyor
musunuz? 95,8.
Değerli
arkadaşlarım, bizim bunları görüşmemiz lazım. Daha dün
YGS sınavları yapıldı. Siz 4+4+4le Türkiye'nin eğitim
politikasını tarumar ettiniz, hiçbir
hazırlığınız olmadan bu sistemi getirdiniz. Dokuz
yaşındaki çocuğa ilkokulu bitirtiyorsunuz. Dünyanın hiçbir
ülkesinde yok
Dünyanın hiçbir ülkesinde yok.
HÜSEYİN
ÜZÜLMEZ (Konya) Yüzde 100ü eğitime katılsın istiyoruz.
ALİ
SERİNDAĞ (Devamla) Siz bunları bilmezsiniz, siz başka
şeyleri bilirsiniz.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ALİ
SERİNDAĞ (Devamla) Sayın Başkan
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Serindağ.
Sayın
Serindağ ve arkadaşlarının önergesini oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
ALİ
SERİNDAĞ (Devamla) Sayın Başkan, teşekkür etmem için
lütfen izin verin efendim.
BAŞKAN
- Müsaade edin
Hiç
kimseye vermedim.
Sayın
Serindağ, lütfen
Süreniz bitti, lütfen
Diğerini
okuyun lütfen
ALİ
SERİNDAĞ (Devamla) Efendim, ben sizden ek süre istemiyorum.
BAŞKAN
Hayır, hayır, süreniz bitti efendim, kusura bakmayın,
otomatik
ALİ
SERİNDAĞ (Devamla) Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Otomatik
ALİ
SERİNDAĞ (Devamla) Sizin adil olmanız lazım, size
yakışmıyor!
BAŞKAN
Lütfen
Lütfen
ALİ
SERİNDAĞ (Devamla) Size yakışmıyor!
BAŞKAN
Lütfen yerinize oturun.
Diğer
önergeyi okuyun:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına.
Görüşülmekte
olan 228 sıra sayılı yasa tasarı ve teklifinin 3 üncü
maddesinde ölüm tarihinden itibaren ibaresinden sonra, mirasçılara
durumu bildirmek üzere ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Pervin
Buldan (Iğdır) ve arkadaşları
BAŞKAN
Komisyon katılıyor musunuz?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MUSTAFA KEMAL
ŞERBETÇİOĞLU (Bursa) Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN Hükûmet?
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI
ERDOĞAN BAYRAKTAR (Trabzon) Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN - Gerekçeyi okutun, kimse yok.
Gerekçe:
Ölüm
tarihinden sonra mirasçıların durumdan bilgilendirilmesi ve mülkiyet
haklarını kullanması amaçlanmıştır.
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Önerge
kabul edilmemiştir.
3üncü
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Değerli
milletvekilleri, çalışma süremizin sonuna geldik.
Dolayısıyla kanun tasarı ve teklifleriyle komisyonlardan gelen
diğer işleri sırasıyla görüşmek için 3 Mayıs 2012
Perşembe günü saat 14.00te toplanmak üzere Birleşimi
kapatıyorum.
Kapanma
Saati: 23.01