TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET
MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
102nci Birleşim
3 Mayıs 2012 Perşembe
(TBMM Tutanak
Hizmetleri Başkanlığı tarafından hazırlanan bu
Tutanak Dergisinde yer alan ve kâtip üyeler tarafından okunmuş
bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından ifade
edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı sözler
aslına uygun olarak yazılmıştır.)
İÇİNDEKİLER
I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II.- GELEN KÂĞITLAR
III.- GÜNDEM DIŞI
KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin Gündem
Dışı Konuşmaları
1.- Bursa Milletvekili
Mustafa Öztürkün, Dünya Kardeşlik Haftasına ilişkin gündem
dışı konuşması
2.- Aydın Milletvekili
Osman Aydının, pamuk üreticilerinin sorunlarına ilişkin
gündem dışı konuşması ve Gıda, Tarım ve
Hayvancılık Bakanı Mehmet Mehdi Ekerin cevabı
3.- Muş Milletvekili
Sırrı Sakıkın, Deniz Gezmiş ve
arkadaşlarının ölüm yıl dönümüne ilişkin gündem
dışı konuşması
IV.- AÇIKLAMALAR
1.- Burdur
Milletvekili Ramazan Kerim Özkanın, yaş meyve ve sebze
üreticilerinin durumuna ve süt dağıtımındaki yetersizliğin
faturasının üreticilere çıkarılmaması gerektiğine
ilişkin açıklaması
2.- İstanbul
Milletvekili Haluk Eyidoğanın, 3 Mayıs Dünya Basın
Özgürlüğü Gününe ilişkin açıklaması
3.- Balıkesir
Milletvekili Namık Havutçanın, Balıkesir Dursunbey ilçesi Odaköyde
kimyasal atık depolama tesisi yapılması projesine ilişkin
açıklaması
4.- Muş Milletvekili
Demir Çelikin, 3 Mayıs Dünya Basın Özgürlüğü Gününe
ilişkin açıklaması
5.- Iğdır
Milletvekili Pervin Buldanın, 3 Mayıs Dünya Basın
Özgürlüğü Gününe ilişkin açıklaması
6.- İstanbul
Milletvekili Kadir Gökmen Öğütün,
3 Mayıs Dünya Basın Özgürlüğü Gününe ilişkin
açıklaması
7.- İzmir Milletvekili
Oktay Vuralın, 3 Mayıs Türkçülük Gününün 68inci yıl dönümüne
ilişkin açıklaması
8.- Adana Milletvekili Ali Halamanın,
Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı Mehmet Mehdi Ekerin
gündem dışı konuşmaya verdiği cevaba ilişkin
açıklaması
9.- İzmir Milletvekili
Alaattin Yükselin, İzmir Büyükşehir Belediyesinin Okul Sütü
Projesini yedi yıldır uygulamakta olduğuna ilişkin
açıklaması
10.- İstanbul
Milletvekili Melda Onurun, 3 Mayıs Dünya Basın Özgürlüğü
Gününe ve bir ay önce Aşkalede yaşanan kazada sorumluluğu olan
kişiler hakkında neler yapıldığını merak
ettiğine ilişkin açıklaması
11.- Aydın Milletvekili
Bülent Tezcanın, Aydın ilinin Kuyucak ilçesinde portakal
üreticilerinin zor durumda olduğuna ilişkin açıklaması
V.- BAŞKANLIĞIN
GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Meclis
Araştırması Önergeleri
1.- Muş Milletvekili
Demir Çelik ve 20 milletvekilinin, demir yolu
taşımacılığının etkin
kullanımının sağlanması ve mevcut sorunların
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/265)
2.- Bingöl Milletvekili
İdris Baluken ve 21 milletvekilinin, aile hekimliği uygulamasının
başladığı günden bugüne kadar sonuçlarının
değerlendirilmesi ve yaşanan sorunların
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/266)
3.- Mersin Milletvekili Ali
Rıza Öztürk ve 24 milletvekilinin, üniversitelerin içinde bulunduğu
sorunların araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/267)
B) Tezkereler
1.- (10/236, 237, 238, 239)
esas numaralı Meclis Araştırması Komisyonu Geçici
Başkanlığının, Komisyonun başkan, başkan
vekili, sözcü ve kâtip üye seçimini yaptığına ilişkin
tezkeresi (3/854)
2.- Seyşeller Ulusal
Meclisi ile Türkiye Büyük Millet Meclisi arasında parlamentolararası
dostluk grubu kurulmasına ilişkin Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığı tezkeresi (3/848)
VI.- ÖNERİLER
A) Siyasi Parti Grubu
Önerileri
1.- BDP Grubunun, 18/4/2012
tarihinde Kars Milletvekili Mülkiye Birtane ve arkadaşlarının
okullarda ve okul çevresinde ihmal, teknik sorunlar ve eksiklikler neticesinde
meydana gelen yaralanma ve ölümle sonuçlanan kazaların sebebinin
araştırılması amacıyla vermiş olduğu Meclis
araştırması önergesinin, Genel Kurulun 3/5/2012 Perşembe günkü birleşiminde sunuşlarda
okunmasına ve ön görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde
yapılmasına ilişkin önerisi
2.- CHP Grubunun, 22/2/2012
tarihinde İzmir Milletvekili Mustafa Moroğlu ve
arkadaşlarının 12 Haziran 1980'de İnciraltı'nda
yaşanan olayların tespiti amacıyla vermiş olduğu
Meclis araştırması önergesinin, Genel Kurulun 3/5/2012
Perşembe günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön
görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi
3.- AK PARTİ Grubunun,
Hükûmetin 228 sıra sayılı Tapu Kanunu ve Kadastro Kanununda
Değişiklik Yapılmasına ilişkin Kanun
Tasarısının 1inci maddesinin yeniden görüşülmesine dair
talebi üzerine, Hükûmetin isteminin Genel Kurulun onayına sunulmasına
ilişkin önerisi
VII.- KANUN TASARI VE
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER
A) Kanun Tasarı ve
Teklifleri
1.- Adalet ve
Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri İstanbul Milletvekili
Ayşe Nur Bahçekapılı, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş,
Giresun Milletvekili Nurettin Canikli, Kahramanmaraş Milletvekili Mahir
Ünal ve Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydının; Türkiye Büyük
Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına
Dair İçtüzük Teklifi ile Tunceli Milletvekili Kamer Gençin; Türkiye Büyük
Millet Meclisi İçtüzüğünün Bir Maddesinin Değiştirilmesi Hakkında
İçtüzük Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporu (2/242, 2/80) (S.
Sayısı: 156)
2.- Afet Riski Altındaki Alanların
Dönüştürülmesi Hakkında Kanun Tasarısı ile
Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu
Raporu (1/569) (S. Sayısı:
180)
3.- Tapu Kanunu ve Kadastro
Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun
Tasarısı ile Bartın Milletvekili Yılmaz Tunçun; 3402
Sayılı Kadastro Kanununda Değişiklik Yapılmasına
İlişkin Kanun Teklifi ve Adalet Komisyonu Raporu (1/557, 2/267)
(S.Sayısı: 228)
4.- Eskişehir 2013
Türk Dünyası Kültür Başkenti Hakkında Kanun Tasarısı
ile Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu Raporu (1/596) (S. Sayısı: 221)
B) Yeniden Görüşmeleri Yapılan
Tasarılar/Teklifler (Tekriri Müzakere)
1.- Tapu Kanunu ve
Kadastro Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin
Kanun Tasarısı ile Bartın Milletvekili Yılmaz Tunçun; 3402
Sayılı Kadastro Kanununda Değişiklik Yapılmasına
İlişkin Kanun Teklifi ve Adalet Komisyonu Raporu (1/557, 2/267)
(S.Sayısı: 228) (1inci Madde)
VIII.- OYLAMALAR
1.- Tapu Kanunu ve
Kadastro Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin
Kanun Tasarısının oylaması
2.- Eskişehir 2013 Türk Dünyası
Kültür Başkenti Hakkında Kanun Tasarısının
oylaması
IX.- YAZILI SORULAR VE
CEVAPLARI
1.- Kütahya
Milletvekili Alim Işıkın, KÜMAŞ Manyezit Ticari ve
İktisadi Bütünlüğü İhalesinin muhammen bedelin altında bir
fiyata satılmasına ilişkin Maliye Bakanından sorusu ve
Başbakan Yardımcısı Ali Babacanın cevabı
(7/5539)
2.- Sakarya
Milletvekili Engin Özkoçun, yabancı bir TV kanalına verdiği
beyanata ilişkin sorusu ve Avrupa Birliği Bakanı Egemen
Bağışın cevabı (7/5710)
3.- Kırklareli
Milletvekili Turgut Dibekin, bir beldedeki halk kütüphanesine ilişkin
sorusu ve Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günayın cevabı
(7/5829)
4.- İzmir Milletvekili
Alaattin Yükselin, bir Bakanın Altındağ ilçesinde satın
aldığı gayrimenkul ile ilgili bazı iddialara ilişkin
sorusu ve Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günayın cevabı
(7/5830)
5.- Manisa Milletvekili
Erkan Akçayın, 2008-2011 yılları arasında turizmde
tanıtım bütçesine ilişkin sorusu ve Kültür ve Turizm Bakanı
Ertuğrul Günayın cevabı (7/5974)
6.- Manisa Milletvekili
Erkan Akçayın, Manisaya yapılan yatırımlara ve
ayrılan ödenek miktarına ilişkin sorusu ve Kültür ve Turizm
Bakanı Ertuğrul Günayın cevabı (7/5976)
7.- Bitlis Milletvekili
Hüsamettin Zenderlioğlunun, tarihi Bitlis evlerinin korunmasına ve
yenilenmesine ilişkin sorusu ve Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul
Günayın cevabı (7/5977)
8.- Afyonkarahisar
Milletvekili Ahmet Toptaşın, TÜİKin işsizlik
oranlarını belirlemede kullandığı yöntemlere ve
verilerin sıhhatine ilişkin sorusu ve Kalkınma Bakanı
Cevdet Yılmazın cevabı (7/6135)
3 Mayıs 2012
Perşembe
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 14.00
BAŞKAN: Başkan Vekili Mehmet SAĞLAM
KÂTİP ÜYELER: Muhammet Rıza YALÇINKAYA (Bartın), Mine LÖK
BEYAZ (Diyarbakır)
-----0-----
BAŞKAN Türkiye Büyük Millet Meclisinin 102nci Birleşimini
açıyorum.
Toplantı yeter sayısı vardır, görüşmelere
başlıyoruz.
Gündeme geçmeden önce üç sayın milletvekiline gündem
dışı söz vereceğim.
Konuşma süreleri beşer dakikadır. Hükûmet bu
konuşmalara cevap verebilir, cevap süresi yirmi dakikadır.
Gündem dışı ilk söz, Dünya Kardeşlik Haftası
münasebetiyle söz isteyen Bursa Milletvekili Sayın Mustafa Öztürke
aittir.
Buyurun Sayın Öztürk. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
III.- GÜNDEM DIŞI
KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin Gündem
Dışı Konuşmaları
1.- Bursa Milletvekili
Mustafa Öztürkün, Dünya Kardeşlik Haftasına ilişkin gündem
dışı konuşması
MUSTAFA ÖZTÜRK (Bursa) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 28 Nisan 4 Mayıs tarihleri arası Dünya
Kardeşlik Haftası olarak kutlanmaktadır.
Hatırlanacağı gibi, Peygamber Efendimizin dünyaya
gelişlerini konu alan Kutlu Doğum etkinliklerinin bu yılki ana
teması da kardeşlik ahlakı ve kardeşlik hukukuydu.
Kardeş sözcüğü, yeryüzünün bütün dillerinde var olan sevgiyi,
sıcaklığı, sevimliliği ifade ettiği ortak anlam
olarak, nesep ve soy ilişkisi olan kişileri anlatan ortak bir
kavramdır.
İslam dininin temel referans kaynakları olan Allahın
kelamı Kur'an ile elçilerin sonuncusu Peygamberimizin sünneti ve
hadisleri, bu bilinen anlamın yanında kardeşliğe daha
farklı, daha vurucu, insanlık ailesi için daha çok üzerinde durulması
ve vurgulanması gereken anlamlar yükler. Aynı kabileye mensubiyeti,
dine uymada birlikteliği, sevgi ve muhabbet
paylaşımını, samimi ve içten dostluğu da
kardeşlik olarak ifade eder.
İslamın bu kardeşlik anlayışı,
Müslümanlar için olduğu kadar tüm insanlık için
kaynaşmanın, dostluğun, ülfetin, muhabbetin,
yardımlaşmanın, dünyayı yaşanabilir bir mekân
kılmanın temel ilkelerini kutsal kitabımız Kur'an ve
Allahın elçisinin sünnetinden alan bir özellik taşır.
Sizlere kardeşlik konusunda bir ayeti kerime sunmak istiyorum:
Müminler ancak kardeştirler. Öyleyse kardeşlerinizin
arasını düzeltiniz ve Allaha saygı duyun ki merhamet
olunasınız. Hucurat Suresi.
Bir hadisi şerif: Müslüman Müslümanın kardeşidir. Ona
zulmetmez, onu yalnız bırakmaz. Bir kimse Müslüman kardeşinin
ihtiyacını karşılarsa Allah da ona yardım eder.
Sizden biri kendisi için istediğini kardeşi için de
istemedikçe iman etmiş sayılmaz. Yine bir hadisi şerif.
İnsanlar ya senin dinde kardeşin ya da hilkatte
eşindir. diyor Hazreti Ali (RA).
Mevlânâ da Aynı dili kullananlar değil, aynı
duyguları paylaşanlar daha iyi anlaşırlar. diyor.
Sahip olduğumuz inançlar ve değerler, ırkları,
coğrafyaları, dilleri, renkleri ve kültürleri farklı milyonlarca
insanı kaynaştırıp, aynı değerler etrafında
birleştirebilen evrensel bir kültürdür.
Çanakkale tarihe geçmiş büyük bir kahramanlık destanı
olduğu kadar, aynı zamanda, bir kardeşlik ve barış
destanıdır. Bu öyle bir barış ve kardeşlik
destanıdır ki içinde renk farklılığının,
ırk ayrışmalarının, soyun, aşiretin, kabilenin
olmadığı bir kardeşlik destanıdır.
Kardeşlik, sevgi ve sevinç demektir, barış demektir,
paylaşım demektir. Kardeşlik, fedakârlık demektir, huzur
demektir, güven ve eminde olmak demektir. Kardeşlik, insanlık
duygusunun doruk noktasıdır. Kardeşliğin egemen olduğu
dünyamızda, herkesin gözü önünde toplu katliamlar olur muydu, çocuklar
öldürülür müydü, çocuklar gıdasızlıktan aç kalıp ölüme terk
edilir miydi, Bosnada, Filistinde, Irakta, Suriyede katliamlar olur muydu,
Somali benzeri insanlık dışı uygulamalar yaşanır
mıydı? Bu nasıl vahşet, bu nasıl insanlık
anlayışıdır ki günümüz dünyasını yaşanmaz
hâle getiriyor? Dünyamızın bugün içinde bulunduğu
savaşların, işgallerin, terörün, sömürünün, işkencelerin,
açlığın ve sefaletin bitmesi ancak kardeşlik
anlayışıyla son bulacaktır. Oysa dünya hepimize yetecek
kadar büyük ve geniştir. Komşusu aç iken tok yatan bizden
değildir. düsturuna inanan bizler, dünyada sürmekte olan ve zaman zaman
artan düzensizliğe karşı kör, sağır, dilsiz
olamayız.
Âşık Veysel diyor ki:
Allah birdir Peygamber Hak
Rabbül âlemindir mutlak
Senlik benlik nedir bırak
Söyleyim geldi sırası
Kürt'ü Türk'ü ve Çerkez'i
Hep Âdem'in oğlu kızı
Beraberce şehit gazi
Yanlış var mı ve neresi?
Kuran'a bak, İncil'e bak
Dört kitabın dördü de hak
Hakir görüp ırk ayırmak
Hakikatte yüz karası.
Yunus Emre diyor ki:
Gelin tanış olalım,
İşi kolay kılalım,
Sevelim sevilelim,
Dünya kimseye kalmaz.
Yine Martin Luther King diyor ki: Kuşlar gibi uçmayı,
balıklar gibi yüzmeyi öğrendik ama basit bir sanatı unuttuk: Kardeş
olarak yaşamayı.
Kardeşlik zulmü yıkar, darlığı giderir,
umutsuzluğu bitirir, sömürgeyi engeller. Kardeşlik, mutlu yaşam
sırrı demektir, yaşamdan zevk almak demektir. O hâlde, gelin,
kardeş olalım, kardeş kalalım, sevelim, sevilelim mutlu
olalım.
Sayın milletvekilleri, dün sütle ilgili epey bir konuşma oldu.
Onunla ilgili de kısaca söz etmek istiyorum. Okul Sütü Programı,
2012/2957 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ve bu karara
ilişkin Okul Sütü Uygulama Programı Tebliği çerçevesinde
başlatıldı. Okul Sütü Programı, ilköğretim
çağındaki öğrencilere süt tüketim ve sağlıklı
beslenme alışkanlıklarını kazandırarak dengeli
beslenmelerine katkıda bulunmak suretiyle zihinsel ve fiziksel olarak
gelişimlerinin artırılmasının sağlanması ve
piyasada oluşacak regülasyonu sağlamak üzere
başlatılmıştır.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Öztürk.
Gündem dışı ikinci söz, pamuk üreticilerinin
sorunları hakkında söz isteyen Aydın Milletvekili Sayın
Osman Aydına aittir.
Buyurun Sayın Aydın. (CHP sıralarından
alkışlar)
2.- Aydın Milletvekili
Osman Aydının, pamuk üreticilerinin sorunlarına ilişkin
gündem dışı konuşması ve Gıda, Tarım ve
Hayvancılık Bakanı Mehmet Mehdi Ekerin cevabı
OSMAN AYDIN (Aydın) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Ege Bölgesinin en büyük pamuk üretim merkezi olan Aydın ilimizin
Söke ilçesinde geçtiğimiz günlerde Belediye Başkanımız,
Söke Ziraat Odası, Söke Ticaret Borsası ve Söke Ovası Sulama
Birliği başkanlarımızın öncülüğünde bölgedeki
pamuk üreticilerinin ve demokratik kitle örgütlerinin
katılımıyla gerçekleşen, pamuk üreticilerinin içinde
bulunduğu sorunları anlatan bir çalıştay gerçekleştirildi.
Bu çalıştay neticesinde, hakikaten, pamuk ürünümüzün sanayimiz ve
Türkiye ekonomisi açısından ne kadar büyük önem
taşıdığı, ne kadar stratejik bir ürün olduğu
ortaya çıkmış oldu. Hakikaten, pamuk üretimi, Hükûmetimizin
yanlış uygulamaları, yanlış politikaları
neticesinde her geçen gün çiftçimizin üretiminden zarar etmesi neticesi olarak
biraz daha azaldı ve milyarlarca dolar ihracatımızın temel
sektörlerimizden birisi olan tekstil sektörümüz için bu gidişatın ne
kadar hayati önem taşıdığı apaçık bir
şekilde ortaya serildi. Pamuğun sadece tekstil sektörümüz için
değil, hayvan yemi ve bitkisel yağ açısından da ekonomimize
çok büyük katkı sağladığı apaçık ortaya kondu.
Pamuk üretimimizin istihdam açısından da, sadece pamuk üretimi için
300 bin daimî, 1 milyonun üzerinde geçici işçi istihdam etmesi ve pamuk
ürününe bağlı olan sektörlerde de milyonlarca
insanımızın istihdam edilmesi açısından da çok
stratejik bir ürün olduğu ortaya çıktı.
Bu üreticilerimizin sorunları çözülmediği takdirde,
ekonomimizin her yönüyle ne kadar büyük sıkıntılar içine
gireceği, son yıllarda, özellikle önemli pamuk üreticisi ülkelerin
kendi sektörlerini korumak için pamuk ürünü ihracatını
yasaklamaları, apaçık bir şekilde bu gidişatın devam
etmesi durumunda ülkemizin ekonomisinin ne kadar büyük yara alacağı,
milyarlarca dolarlık tekstil ihracatımızın ne pozisyona
düşeceği, 2023 hedefi olduğu söylenen 70 milyar doların
üzerindeki tekstil ihracatı hedefine ulaşılması yönünden ne
kadar büyük problemle karşılaşacağımız
apaçık ortadadır. Bugün, pamuk üreticimiz, dünyanın birim
alandan en verimli pamuk üretim bilgi birikimine ve teknolojisine sahip
olmasına karşın, Avustralyayla beraber dünya üretim
verimliliğinde 1inciliği paylaşmasına karşın,
girdi fiyatlarının çok yüksek olması, dünyanın en yüksek fiyatlı
mazotunu, dünyanın en yüksek fiyatlı gübresini, dünyanın en
yüksek fiyatlı ilacını, dünyanın en yüksek fiyatlı
tohumunu kullanması neticesinde üretimden zarar etmesi nedeniyle, her
geçen gün biraz daha pamuk üretemez hâle itilmektedir. O açıdan, özellikle
pamuk üretiminin ekonomimiz için ne kadar stratejik bir ürün olduğu
anlaşılıp, önümüzdeki süreç içinde pamuk üreticimizin içinde
bulunduğu sorunlara acilen çözüm üretilmediği takdirde ekonomimizin
ne kadar büyük zararlara gireceği apaçık ortadadır.
Bu nedenle, kısa süre içinde, özellikle acil olarak mevcut üretimin
sürdürülebilmesi için pamuk üreticilerinin hak etmiş olduğu 2011
yılı primlerinin defaten bu ay sonuna kadar ödenmesi gerekmektedir çünkü
pamuk üreticisi ekim hazırlıkları içinde, ekim döneminde; bu
paraya çok büyük ihtiyacı var. 2012 yılı primi olarak
açıklanan 46 kuruşun tekrar gözden geçirilerek, hakikaten dünya pamuk
üreticileri ile ülke üreticilerimizin birim maliyetleri göz önüne
alınarak, bu birim maliyetler arasındaki farklar gözetilerek bu farkın
temin edilecek miktara çıkarılması çok önemlidir.
Mazot desteği alan bazında değil, üretim endeksli
verilmeli. Girdiler üzerindeki yüzde 18 KDVnin defaten süratle yüzde 1e
indirilmesi pamuk üreticilerimizin bu KDVyi mahsup edememesi nedeniyle çok
önemlidir. Destek primlerinin en az beş yıllık süre için
açıklanmasının pamuk üreticilerimizin önümüzdeki süreç için
hakikaten üretime devam edebilmeleri konusunda önemli ışık
tutacağı düşünülmektedir.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
OSMAN AYDIN (Devamla) Pamuk üreticilerimizin sorunlarının
çözümü dileğiyle, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Aydın.
Gündem dışı konuşmaya Gıda, Tarım ve
Hayvancılık Bakanı Sayın Mehdi Eker cevap vereceklerdir.
Buyurun Sayın Bakan. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
MALİK ECDER ÖZDEMİR (Sivas) Sayın Bakan sütten
bahsedecek, sütten!
SİNAN AYDIN AYGÜN (Ankara) Süt ne oldu, süt, Bakan?
GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER
(Diyarbakır) Bahsederiz, bahsederiz, sizi merakta bırakmayız.
Sayın Başkan, yüce Meclisin değerli üyeleri; hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Gündem dışı yapılan konuşmaya cevap vermek
üzere huzurlarınızdayım. Öncelikle, tabii, biraz önce pamuk
ürünüyle ilgili olarak konuşan Aydın Milletvekili Sayın Osman
Aydının değindiği hususla ilgili bilgi arz edeceğim
ve sürem içerisinde bir de gündemdeki süt ile ilgili olarak da bilgi arz
edeceğim Genel Kurula. Hepinizi saygıyla tekrar selamlıyorum.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; pamuk, Türkiye
için önemli bir ürün çünkü Türkiye, dünya pamuk üretiminde 8inci sırada
yer alıyor, yine tüketimde Çin, Hindistan ve Pakistanın
ardından dünyanın 4üncü büyük tüketicisi, verimde de Avustralya ve
İsrailin ardından dünya ülkeleri içerisinde 3üncü sırada yer
alıyor.
Türkiye'de yaklaşık 70 bin çiftçimiz, üreticimiz pamuk
üretimini gerçekleştiriyor ve üretilen pamuğumuzun ürün değeri
yaklaşık 4 milyar lira civarında; tekstil mamulüne
dönüşmesiyle bu değer katlanarak 24 milyar liraya
çıkmaktadır. Yani pamuk bizim için sadece bir zirai ürün olarak
değil, aynı zamanda sanayimiz için, tekstil sanayimiz için önemli bir
ham madde ve Türkiye'nin tekstil ihracatının çok büyük bir
kısmını bu pamuk karşılamakta.
2002-2009 yılları arasında pamukta alanda bir eksilme
meydana geldi. Tabii bunun çeşitli sebepleri var çünkü başka
ürünlerde bir artış söz konusu oldu, bundan dolayı pamukta nispi
bir alan azalması oldu. Ancak 2009-2011de -bu arada
aldığımız tedbirlerin de etkisiyle- alan itibarıyla
yaklaşık yüzde 36lık bir alan artışı meydana
geldi ve 2011 yılında yaklaşık 573 bin hektar alana
ulaştı. Bu da son derece önemli yani pamuk üretiminde 2009dan
itibaren tekrar alan itibarıyla, ürün, üretim itibarıyla -biraz sonra
onu da arz edeceğim- bir artış meydana geldi.
Kütlü pamuk üretimi: Destekleme uygulamalarıyla kütlü pamuk üretimi
2009-2011 döneminde yüzde 50 artış sağladı ve 2 milyon 580
bin tona ulaştı. Kütlü pamuk veriminde de yani sadece ürün
artışıyla, üretim artışıyla, alan
artışıyla sınırlı değil, aynı zamanda
birim alandan elde edilen üründe de verimlilik itibarıyla bir
artış var. Nedir o?ıo 2002 yılında dekara
Kütlü pamuk üretiminde ilk sırayı yaklaşık yüzde
57lik pay ile Güneydoğu Anadolu Bölgesi, yüzde 26lık oran ile
Akdeniz Bölgesi ve yüzde 17yle de Ege ve Marmara izlemekte.
Tabii, pamuk üretim-tüketiminde de artış meydana geliyor.
Biraz önce de arz ettiğim gibi, Türkiye'nin bu yıl lif pamuğu
üretimi yaklaşık 1 milyon tona çıktı -ki bu 2010da 800 bin
tondu, 2009da 638 bin ton civarındaydı- kütlüde ise 2 milyon 580 bin
tona çıkmış bulunmakta. Verimde de önemli bir artış
var.
Tabii, tüketimde artış var; esas yani pamukla ilgili dikkate
almamız gereken temel noktalardan bir tanesi bu. Örneğin, bundan
birkaç sene önce 1 milyon 600 bin ton, 1 milyon 300 bin tonlardayken şimdi
1,5 milyon tonu aşmış durumda.
Tabii, burada dünyadaki gelişmeler, dünya fiyatları,
diğer ülkelerin durumları, pozisyonları, hepsi bir şekilde
etkili oluyor ama bizim açımızdan, Türkiye açısından, gerek
tekstil ham maddesi olması gerek yağlı tohum olması ve
pamuk tohumu küspesinin aynı zamanda yem ham maddesi olarak
kullanılması gibi birden fazla alanda kullanımı
bulunduğundan dolayı bizim için stratejik bir ürün olarak
değerlendirilmekte ve biz de Hükûmet olarak göreve geldiğimizden bu
yana bununla ilgili sürekli, hem pamuğa verilen prim desteğini artırmak
suretiyle hem de bununla ilgili üretimi teşvik edecek diğer
destekleri devreye koymak suretiyle bu alanda buna dönük politikalar
izlemekteyiz.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye'nin
pamuğa dayalı tekstil ihracatı -2002 yılında 549 bin
ton lif pamuk ithal ediyor Türkiye- 4,5 milyar dolar ama 2011 yılında
612 bin ton lif pamuk ithalatıyla tekstil ihracatımız 11,5
milyar dolara çıktı. Bu da şu demektir: Türkiyede hem içerideki
üretim hem de aslında ihtiyaç duyulan ve Türkiyedeki talep fazlasının
bir şekilde ithalat yoluyla karşılanması sebebiyle bu,
sanayiye dönüşüyor, sanayi ürününe ve ihracat içerisinde önemli bir
kalemin oluşmasına yol açıyor. Tabii burada şöyle bir
şey var: Bu tekstil ihracatı sanayide görünüyor, tarımda
görünmüyor sınıflandırmamıza göre ama ithalatı
tarımda görünüyor. Onu da sizinle bu vesileyle paylaşmak istiyorum.
Biz kütlü pamuk prim desteğini kilogram başına 2002
yılında 85, bugünkü parayla 8,5 kuruştan 2012 yılında
46 kuruşa çıkardık. Bu, sertifikalı tohum olmak
kaydıyla 8,5tan 46ya çıkardık. Bu önemli bir gelişme ve
destek, aslında, kalemi içerisindeki en önemli husus şu: 2002de
toplam pamuk desteği 184 milyon lira, 2011de bizim ödediğimiz 792
milyon lira. Burada da 4 kattan daha fazla bir artış söz konusu. Bu
da yine bizim, Hükûmet olarak pamuğa verdiğimiz değeri
göstermesi açısından son derece de önemli. Ayrıca,
Bakanlığımızca 2011 yılı kütlü pamuk ürününe
dekar başına 6 TL kimyevi gübre, dekar başına 6 lira mazot
ve 2,5 lira da dekar başına toprak analizi desteği
verilmiştir, 14,5 lira ediyor dekar başına. Bu da yine önemli
bir destek oluşturmakta. 2012 yılı ürünü için de 6,3 lira
kimyevi gübre dekar başına, 6,4 lira mazot dekar başına ve
2,5 lira da toprak analiz desteği ayrıca verilecektir ve biraz önce
söylediğim gibi prim desteği olarak da kilogram başına 46
kuruş ödeme yapacağız. Dekar başına 2011
yılı ürünü pamuk için prim, mazot, gübre ve toprak analizi olmak
üzere yaklaşık 202 lira destek ödenmiştir. 2002
yılında kütlü pamukta desteğin maliyeti karşılama oranı
yüzde 19dur arkadaşlar. Bu çok önemli bir gösterge. Yani bizim
verdiğimiz destek pamuk üreticisinin maliyetinin 2002de yüzde 19unu
karşılıyor iken, bugün bu oran yüzde 41e
çıkmıştır. Yani 100 lira pamuk üreticisi masraf
yapıyorsa, maliyetinin 41 lirasını biz destek olarak kendisine
ödüyoruz. Burada pamuk üretimiyle de, pamuğun stratejik bir ürün olarak
değerlendirilmesiyle ilgili en önemli kıstas esasen bu.
Yine, 2011 yılı prim destekleri Türkiye Tarım
Havzaları Üretim ve Destekleme Modeline göre yapıldı ve 13
havzada pamuk üretimi desteklenmektedir. Bizim, pamuk, gerek sertifikalı
tohumluk üretimi desteği ve kullanımı gerekse sübvansiyonluk
kredi kullanım desteği gerek kırsal kalkınma
yatırımlarının desteklenmesi, ARGE desteği gibi
çeşitli destek kalemlerimiz ayrıca var. Yani Türkiyede pamuğun
gerek verimliliğinin artırılması gerek pazar ve
pazarlamayla ilgili sorunlarının giderilmesi gerekse bu alanda
kırsal kalkınma yatırımlarının desteklenmesi
gibi. Örneğin, makine ekipman desteklerinde biz pamuğa dönük makine
ekipmanların alımında çiftçiye yüzde 50 hibe destek sağlıyoruz
kırsal kalkınma desteklemeleri kapsamında.
Yine, ARGEyle ilgili çeşitli bizim desteklerimiz var. Ulusal Pamuk
Konseyi yine bizim Hükûmetimiz döneminde, yakın yıllarda, 2007
yılında kuruldu ve onlar da, gerek Türkiyedeki gerekse dünyadaki
gelişmeleri yakından izlemekte ve pamukla ilgili alınabilecek
tedbirleri görüşmekte, biz de istişare etmek suretiyle bunlardan
uygulanabilir olanları hayata geçirmekteyiz.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; diğer önemli
bir hususla ilgili sizlere bilgi arz etmek istediğimi ifade etmiştim,
o da şu: Dün, Türkiye genelinde 75 ilde, 30 bin civarında, 30.180
okulda yaklaşık 7 milyon öğrenciye süt
dağıtımı yapıldı. Bu, tabii, Türkiye için önemli
bir proje çünkü ilk defa Türkiyedeki ilkokul çağındaki, altı
sınıfa giden bütün 7 milyon 200 bin civarındaki öğrenciye
dönük, haftada beş gün dağıtılacak bir proje.
Bu, Türkiyede sağlıklı beslenme açısından son
derece de önemli. Neden? Çünkü özellikle gelişme yaşındaki
çocukların büyümesi üzerinde çok önemli etkisi olduğunu
bildiğimiz, bilim insanlarının, tıp doktorlarının
tavsiye ettiği sağlıklı beslenmede süt içilmesi önemli bir
husus. Biz de Bakanlık olarak, Hükûmet olarak, Gıda, Tarım ve
Hayvancılık Bakanlığı tedarik boyutuyla,
Sağlık Bakanlığımız ve Millî Eğitim Bakanlığımızla
birlikte üç bakanlığın koordinasyonunda illerimizde valilerimiz
ve orada oluşturulan komisyonlar marifetiyle, diğer ilgili birimlerin
de sorumluları katılmak suretiyle bir proje başladı.
Burada hedef şu: Günlük olarak 200 mililitre UHTyle, tetra pak
kutulara doldurulmuş, hazırlanmış bir süt bulunmakta.
Burada, tabii, şunu ifade etmemiz lazım çünkü zaman zaman, birkaç
gündür bu konuyla ilgili konuşuluyor: Türkiyede 200 mililitre süt üretimi
yapabilen bütün tesislerin tamamı çağrıldı ve
aşağı yukarı bunların hepsi, on altı
firmanın tamamı -on yedi firmaymış, bir tanesi ihale
yasaklı olduğu için girememiş- bunu ortak olarak üretiyor yani
bir tek firma veya iki firma, üç firma değil.
Öncesinde, tabii, ihale yapıldı. Bazı vilayetler,
bazı bölgelere başvuru
olmadığından dolayı o ihale iptal edildi ve en son
17/4/2012 tarihinde ikinci ihaleye çıkıldı, ihale sonucunda UHT
süt üretimi yapan ve Kamu İhale Kanununun 14üncü maddesi gereğince
ehil olan firmaların katıldığı bir ihale
gerçekleşti. İç Anadolu, Güneydoğu Anadolu Bölgesi birlikte;
Marmara, Karadeniz birlikte; Doğu Anadolu, Ege birlikte ve Akdeniz
ayrı olmak üzere dört bölgeyle ihale gerçekleşti. Tabii, bu, ilk defa
ve bu kadar büyük ölçekli bir proje, 7 milyon 200 bin öğrenci, çocuk
yaşta. Tabii, bunlar farklı sosyoekonomik yapıya, gelir grubuna
veya tabii kuşkusuz farklı biyolojik özelliklere sahip bireyler,
çocuklarımız olabilir, bunların bir kısmı süte hassas
olabilir, bir kısmının süt şekerine hassasiyeti yüksek, bir
kısmı belki alerjisi olabilir.
PERVİN BULDAN (Iğdır) Sütün hiç suçu yok mu Sayın
Bakan?
OKTAY VURAL (İzmir) Veya süt bozuk olabilir.
GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla)
Dolayısıyla, bunlarla ilgili olarak da önceden bir eğitim
programı
OKTAY VURAL (İzmir) Ya Allahını severseniz ya!
ALİM IŞIK (Kütahya) Ne alerjik olabilir ne psikolojik
olabilir, sadece sütler bozuk Sayın Bakan.
GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla)
Değerli arkadaşlar, sabredin, sabredin
OKTAY VURAL (İzmir) Belki bozuk da olabilir, değil mi?
GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla)
Öyle değil.
ALİM IŞIK (Kütahya) Öyle efendim, öyle.
GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla)
Öyle değil.
TURGUT DİBEK (Tekirdağ) Bozuk olamaz arkadaşlar! Bozuk
olabilir mi?
GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla)
Değerli arkadaşlar, sütlerin bozuk olma ihtimalini de elbette göz
önünde bulundurduk. Bunlarla ilgili olarak da
OKTAY VURAL (İzmir) Dalga geçiyorsunuz milletle ya!
GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla)
Şimdi, siz illa öyle istiyorsunuz diye bozuk olmaz, sizin
hatırınız için süt bozuk olmaz. Biz süte bakarız, eğer
bozuksa zaten onu incelemeye aldık. Hatta şüphe duyduğumuz her
yerle ilgili de durdurduk. Teknik inceleme yapıyoruz. O konuda kimsenin
endişesi olmasın. Ama illa
MÜLKİYE BİRTANE (Kars) Mardin Devlet Hastanesi zehirlenme
olduğunu belirtti Sayın Bakan.
OKTAY VURAL (İzmir) Milletimizle dalga geçmeyin ya!
Yapmayın! Ayıptır!
GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla)
Değerli arkadaşlar, sütle ilgili şu anda
OKTAY VURAL (İzmir) Saygı gösterin millete!
GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla)
Yani bir gıda zehirlenmesi, sütten dolayı bir zehirlenme şüphesi
ve tanısıyla şu anda hastanede tutulan, yatan, tedavi gören
çocuğumuz yok çok şükür. Dün müracaat eden
PERVİN BULDAN (Iğdır) Mardin Devlet Hastanesi
açıklama yaptı Sayın Bakan.
GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) Dün
müracaat eden çocuklarımızın
OKTAY VURAL (İzmir) İşte, bugün var ya!
GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) 4
binin üzerinde çocuk dün müracaat etti. Bu çocuklarımızın
hepsinin ayakta tedavisi yapıldı. Tabii, şikâyetleri
alındı, kimisinin mide bulantısı, kimisinin başka
birtakım belirtileri; bunlar tedavi edildi ve şu anda gıda
zehirlenmesi veya süt zehirlenmesiyle ilgili, böyle bir tanıyla şu
anda tedavi altında bulunan bir çocuğumuz yok. Bu önemli bir durum.
Bu, şu demektir: Demek ki, bu belirtilerin hepsi son derece de hafif
belirtiler. Bunların nedeni üzerinde şu anda ayrıntılı
bir şekilde duruluyor. Şüphe olabilecek, şüphe doğurabilecek
bütün durumlarda sütler toplandı. Bunlarla ilgili bakteriyolojik,
biyokimyasal, diğer bütün analizler yapılıyor. Yirmi dört saat
ile kırk sekiz saat içerisinde bunların sonuçları
alınıyor. Çocuklarımızla ilgili yine
ORHAN DÜZGÜN
(Tokat) Bunların çocuklara verilmeden önce yapılması
gerekmiyor muydu Sayın Bakanım?
GIDA, TARIM VE
HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) Mesela
bazılarıyla ilgili gaita örnekleri alındı, muayeneler
yapıldı, hepsi yapıldı, bunların hepsi; tedbir
alındı.
OKTAY VURAL
(İzmir) O sütten içtiniz mi Sayın Bakan?
GIDA, TARIM VE
HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) Şüphe
duyduğumuz sütlerin hepsini durdurduk, onu da söyleyeyim ve onlar
piyasadan çekildi. Dolayısıyla, bu konu da hassasiyetle takip
edilmekte. Tabii, Türkiye ilk defa bu kadar büyük ölçekli bir sağlıklı
beslenme projesi hayata geçiriyor. Bu projeyi birilerinin provoke etmesine de
müsaade etmeyeceğiz.
OKTAY VURAL
(İzmir) Peki, çocuklar mı provoke ediyor? Ne demek?
GIDA, TARIM VE
HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) Bir şekilde
yanlış bir uygulaması olanlar varsa o yanlış uygulama
içerisinde olanlara en ağır cezaları vereceğiz, ondan hiç
şüphe yok.
OKTAY VURAL
(İzmir) Sayın Başkan, çocuklar mı provoke ediyor ya? Yani
çocukları suçluyor, diyor ki: Provokatör onlar. Çocukların günahı
ne, niye provokatör olsun?
GIDA, TARIM VE
HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) Kimseyi de peşin
olarak suçlamıyoruz, hiç kimseyi peşin olarak suçlamıyoruz.
Değerli kardeşlerim, dolayısıyla, bütün ilgili
bakanlıklar illerdeki komisyonlar marifetiyle bu süreci şu anda
izlemekte ve takip etmekte. Bu proje tabii devam edecek.
Çocuklarımızla
ilgili, ailelerle ilgili, başta zaten eğitimler verildi, hepsinden
formlar alındı. O formlara göre çocuğun eğer bir
hassasiyeti, özel
Mesela bakın, form örneği burada, bunların
hepsi çocukların ailelerine imzalatıldı daha uygulama başlamadan önce ve bir
şikâyet bildiren veya bir hassasiyet bildirenlere zaten verilmemesiyle
ilgili talimat verildi. Normal şartlarda UHT sütle, eğer
tekniğine uygun olarak hazırlanmışsa -bunun içerisinde
eğer sonradan bir bozulma, bir delinme, bir bombaj vesaire bir şey
yoksa- normal olarak onun üç ay dört ay gibi bir süre -ki üzerinde yazıyor
son kullanma tarihi- bir zarar vermesi beklenmiyor. Ancak, bütün bunlara
rağmen, biz, her vilayette -şüphe olan veya olmayan- verilmiş
olan, dağıtılan sütlerin hepsinden numuneleri aldık, bu
numunelerin analizleri yapıldı, şu anda bazıları
alındı bazıları alınıyor ve alır
alınmaz da biz zaten bunların hepsini kamuoyuyla
paylaşıyoruz, son derece şeffaf bir şekilde, gizli
saklı hiçbir şey yok, açık, şeffaf. Eğitimler
yapılıyor, eğitimler veriliyor.
Bundan sonraki
süreçte biraz daha dikkat etmek lazım, biraz daha eğitime önem vermek
lazım. Çocuklarımızın bu proje vesilesiyle kesinlikle
sağlıklı beslenmesi söz konusu ve bu sağlıklı
beslenmeyi de kesinlikle bizim durdurmamamız lazım. Şu anda
uygulamamız devam ediyor, devam edecek.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla)
Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Bakan, teşekkür ediyorum efendim.
GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla)
Peki.
Ben, teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Gündem dışı üçüncü söz, Deniz Gezmiş
ve arkadaşları
OKTAY VURAL (İzmir) Sayın Başkanım, bir konuyu
ifade etmek istiyorum: Bakın efendim, bunlarla ilgili zehirlenmeler
olmuş
Süt projesini kimse provoke edemez
Yani çocuklar provokatör mü?
Böyle bir atfı çocuklara hitaben kullanmasını esefle
karşılıyorum.
GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER
(Diyarbakır) Çocuklar değil ama bazen siyasetçiler yapıyor.
OKTAY VURAL (İzmir) Yani o çocukların günahı nedir ya?
GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER
(Diyarbakır) Çocuklar değil
bazı siyasetçiler yapıyor.
EMİNE ÜLKER TARHAN (Ankara) Özel yetkili mahkemelere verin, özel
yetkili mahkemelere!
GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER
(Diyarbakır) Çocuklar değil bazı siyasetçiler yapıyor,
biz onların kim olduğunu biliyoruz.
OKTAY VURAL (İzmir) Keşke siz içseydiniz o sütten önce.
Çocuklara hakaret etmeyin; çocuklar provokatör değil, siz kendinize
bakın, kendinize bakın!
GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER
(Diyarbakır) Ben kendime bakıyorum, millet de size bakıyor.
SEYFETTİN YILMAZ (Adana) Bir de laf atma oradan; işini
doğru yap, millete laf atma!
OKTAY VURAL (İzmir) Niye hakaret ediyorsun çocuklara?
BAŞKAN Teşekkür ederim.
OKTAY VURAL (İzmir) Provokatörmüş!
BAŞKAN Sayın Vural, teşekkür ediyorum.
SEYFETTİN YILMAZ (Adana) Sen bozuk sütü ver ondan sonra
Provokasyon de!
OKTAY VURAL (İzmir) - Provokatör! Böyle bir şey olur mu ya?
BAŞKAN Tamam arkadaşlar.
Gündem dışı üçüncü söz
SEYFETTİN YILMAZ (Adana) Düzeltsin ama Sayın Başkan.
BAŞKAN
Deniz Gezmiş ve arkadaşlarının ölüm
yıl dönümü dolayısıyla söz isteyen
OKTAY VURAL (İzmir) Efendilik mi taslıyorsunuz çocuklara?
BAŞKAN
Muş Milletvekili Sırrı Sakıka
aittir.
Buyurun Sayın Sakık. (BDP sıralarından
alkışlar)
3.- Muş Milletvekili
Sırrı Sakıkın, Deniz Gezmiş ve
arkadaşlarının ölüm yıl dönümüne ilişkin gündem
dışı konuşması
SIRRI SAKIK (Muş) Sayın Başkan, değerli
arkadaşlar; ben de Denizlerin idam edilişinin 40ıncı
yıl dönümüyle ilgili gündem dışı söz almış
bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Biz çocuktuk, daha ilkokul öğrencisiydik, Denizlerin
idamını duymuştuk. Evimizde bir yas vardı. Çünkü daha önce
Mahirler öldürülmüştü. Ailemiz bu konuda duyarlı bir aileydi.
Ailemizin duyarlılığı bizim üzerimizde de ciddi bir iz
bırakmıştı. Denizlerle böyle tanıştık biz.
Kardeşler olarak bir araya geldik, gittik bir kutu boya aldık okul
harçlığıyla. İlk eylemimiz öyle oldu, gittik evimizin
duvarına Denizler ölümsüzdür. Yaşasın Deniz. diye yazdık.
Babamı alıp götürmüşlerdi polisler ve neden böyle bir şey
yaptı diye hesap sormuşlardı.
İşte, bizim elimizde yıllardır boya kutusu ve
fırça; kahramanları yazarız taşlara, duvarlara ve
haksızlıkları, isyanları yazarız.
Denizlerin yol arkadaşları bugün bu grupta, Mahirlerin yol
arkadaşları bugün bu grupta, Kemal Pirlerin yol arkadaşları
bugün bu grupta. Biz
ENGİN ALTAY (Sinop) Başka yerde yok mu?
AHMET TOPTAŞ (Afyonkarahisar) Bu Mecliste, burada, bu Mecliste.
SIRRI SAKIK (Devamla) Burada da.
Şimdi, tabii ki öyle hissediyorsanız saygı duyuyorum.
AHMET TOPTAŞ (Afyonkarahisar) Ne demek hissetmek?
SIRRI SAKIK (Devamla) Şimdi, bizimle
Bakın, mesela Mahir
Çayanların yol arkadaşı Ertuğrul Kürkcü yanı
başımızda.
Şimdi, biz bu inanca sahip çıkarız. Denizler idama
giderken, Parlamentoda, o dönemin Adalet Partisi o dönemin
Başbakanını asanlardan hesap soramıyordu, askerlerin önünde
diz çökmüşlerdi ama şunu yapıyorlardı: 3e 3
diyorlardı. İntikam duyguları vardı, rövanş duygusu
vardı. Oysaki Adnan Mendereslerin idamında Denizlerin bir günahı
yoktu ama onlar rövanş alıyordu sözüm ona. Onlar tarihin
çöplüğüne gömüldüler ama bugün Deniz ve Denizin arkadaşları,
Denizin ideolojisi okuldan üniversiteye, hayatın her alanında var ve
Türkiye dağlarında, Kürdistan dağlarında da Denizin,
Mahirin, Kemal Pirin ruhları dolaşıyor daha özgür bir Türkiye
için. Denizler kırk yıl önce ölüme giderken cellatların önünde
şunu söylüyorlardı: Yaşasın Türk ve Kürt
halkının kardeşliği, yaşasın işçiler ve
yaşasın köylüler! Tam bağımsız bir Türkiye için ipe
gidiyordu, Biz onurumuzla bir kez öleceğiz, siz onursuzluğunuzla her
gün öleceksiniz. diyordu cellatlara ve onlar için idam kararına el
kaldıranlara.
İşte, Deniz Gezmiş böyle bir kahramandı, var
olabilmek için yok olmayı göze alan bir devrimci kadronun öncüsüydü. Biz
bugün onları rahmetle anıyoruz. Ayın 6sında
Karşıyaka Mezarlığında, her yıl olduğu
gibi, biz, Denizleri sevenler ve Denizin mücadelesine destek verenler orada
buluşacağız, onları yad edeceğiz çünkü onlar bu ülkede
daha bağımsız bir Türkiye, daha kardeşçe bir ülke,
halkların kardeşliği için korkmadan ölüme giden kahraman
devrimcilerdi ve biz de onlara uygun davranacağız.
Dün bu kürsüde CHP Grubundan Aylin Hanım buraya bir fidan koydu.
Fidana bile tahammül gösteremediniz. Şimdi, Sayın Başkan, ben
buraya üç tane karanfil bırakıyorum ve sizden rica ediyorum, bu
karanfiller bugün, bunların ruhuna uygun, bu kürsüde kalsın.
Parlamentonun bir eksikliği olmaz çünkü katledilenlerin ruhunu yad etmek
istiyorsanız ve büyük haksızlıklara
uğradıklarını söylüyorsanız, grup toplantılarınızda
da zaman zaman bunları seslendiriyorsanız, hatta gözyaşı
akıtıyorsunuz. Ben eminim ki yürek ağlamazsa göz de
ağlamaz. İşte, bu 3 kahramanın anısına buraya üç
tane karanfil bırakıyorum ve lütfen, dün
yaptığınız gibi, bu karanfilleri buradan
kaldırtmayın.
Biz 6 Mayısta hep birlikte Denizlerin mezarı başında
onları yad edeceğiz, onları seviyoruz, onları özlüyoruz ve
ben tekrar onları rahmetle yad ediyorum.
Teşekkür ediyorum. (BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Sakık.
Gündem dışı konuşmalar
tamamlanmıştır.
Sisteme giren arkadaşlarımıza sırasıyla söz
vereceğim.
Sayın Özkan
IV.- AÇIKLAMALAR
1.- Burdur
Milletvekili Ramazan Kerim Özkanın, yaş meyve ve sebze
üreticilerinin durumuna ve süt dağıtımındaki
yetersizliğin faturasının üreticilere
çıkarılmaması gerektiğine ilişkin açıklaması
RAMAZAN KERİM ÖZKAN (Burdur) Sayın Başkan,
teşekkür ederim.
Sayın Bakan da burada, görüştüğümüz yaş meyve ve
sebze üreticileri -benim Burdurun Bucak Susuz bölgesinde de var- şunu
söylüyorlar: Salatalık şu anda 25 kuruşa, 30 kuruşa
alıcı bulamıyor. Domates 1 lira, biber 40 kuruş,
patlıcan 60 kuruş. Üretici ile tüketici bir türlü
buluşamıyor. Dünyanın en pahalı mazotunu, gübresini,
ilacını kullanan üretici Borçlarımızı nasıl
ödeyeceğiz? diye feryat ediyor.
Ayrıca, bu sütle ilgili dağıtımdaki yetersizliğin
faturasının çiftçiye çıkmaması için tedbir almanız
gerekiyor. Önümüzdeki günlerde yine süt fiyatları konuşulacaksa,
bunun acısını çiftçi çekecekse bu işten bir şekilde
feragat etmeniz gerekiyor, çalışma sergilemeniz gerekiyor çünkü
fatura her zaman çiftçiye ve üreticiye çıkmıştır.
Üreticinin bu konuda hiçbir
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Özkan.
Sayın Eyidoğan
2.- İstanbul
Milletvekili Haluk Eyidoğanın, 3 Mayıs Dünya Basın
Özgürlüğü Gününe ilişkin açıklaması
HALUK EYİDOĞAN (İstanbul) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Bugün 3 Mayıs Dünya Basın Özgürlüğü Günü. Türkiye
cezaevlerinde 19u imtiyaz sahibi ve yazı işleri müdürü olmak üzere
92 gazeteci var. Gazeteciler hakkında açılmış
davaların sayısı on bini buldu. Basın özgürlüğünde
Türkiye 197 ülke arasında 117inci sırada. Ne yazık ki kısmen
özgür ülkeler arasında yer alıyor.
Dünya Basın Özgürlüğü Gününde gazetecilere yönelik
gözaltı, tutuklama, mahkûmiyet, saldırı, yaralama ve cinayet
gibi basın özgürlüğü ihlallerinin son bulmasını istiyoruz.
İfade özgürlüğü olmayan bir ülkede demokrasiden
bahsedilemez. diyen Sayın Başbakana bugünü ve hapislerdeki 100e
yakın gazeteciyi hatırlatıyor, özel yetkili mahkemelerin
kaldırılmasını talep ediyoruz.
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Eyidoğan.
Sayın Havutça
3.- Balıkesir
Milletvekili Namık Havutçanın, Balıkesir Dursunbey ilçesi
Odaköyde kimyasal atık depolama tesisi yapılması projesine
ilişkin açıklaması
NAMIK HAVUTÇA (Balıkesir) Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
Sayın Tarım Bakanı, Balıkesirde, bizim bölgemizde
çeltik üreticileri size İthalat bakanı diyorlar, Ne zaman
Sayın Bakan dönüp de bu köylünün hâline bakacak, çare bulacak? diyorlar.
Sayın Başkan, Hükûmet yetkililerine sormak istiyorum: Şu
anda Balıkesir Dursunbey ilçesi Odaköyde köyün hemen
bitişiğinde önceden kömür ocağı olarak kullanılan
bölgeye birinci ve ikinci sınıf kimyasal atık depolama tesisi
yapılması projelendirilmiş. Sanayinin hiçbir iyi nimetinden
yararlanmayan bu köylü halkımız büyük acılar yaşadı ve
grizu facialarında daha önce 36 kişi yaşamını yitirdi.
Eğer bu proje buraya uygulanırsa Balıkesirin bu güzel
coğrafyası büyük bir tehditle karşı karşıya
kalacak. Hükûmetinizin bu konudaki düşüncesini merak ediyoruz. Köylü
halkı kesinlikle bu projeye karşı, bölge halkı da
karşı, biz de karşıyız.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Havutça.
Sayın Çelik
4.- Muş Milletvekili
Demir Çelikin, 3 Mayıs Dünya Basın Özgürlüğü Gününe
ilişkin açıklaması
DEMİR ÇELİK (Muş) Teşekkürler Sayın Başkanım.
3 Mayıs Dünya Basın Özgürlüğü Gününü bir kez daha
kutluyorum. Bu vesileyle cezaevlerinde bulunan 90ı aşkın
gazeteci ve yazarı selamlıyor, sanatçıları ve
tiyatrocuları hizaya getirmeye çalışan, düşünceyi ve
ifadeyi yasaklayarak onları tutukevlerine hapseden zihniyeti
kınıyor, herkese saygılarımı sunuyorum.
BAŞKAN Sayın Buldan
5.- Iğdır
Milletvekili Pervin Buldanın, 3 Mayıs Dünya Basın
Özgürlüğü Gününe ilişkin açıklaması
PERVİN BULDAN (Iğdır) Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
3 Mayıs Dünya Basın Özgürlüğü Günü bugün. 100ün üzerinde
muhalif gazeteci haksız ve hukuksuz bir biçimde cezaevinde tutuklu.
Halkın haber alma özgürlüğü ağır saldırı
altında. Gazeteler kapatılmakta, yayını durdurulmakta, ana
dilde yayın yasağı devam etmekte. Muhalif basın ve
gazeteciler iktidarın baskısıyla karşılaşmakta.
Bu ülkenin vicdanı olan yazarlar iktidar baskısı nedeniyle
işinden olmaktadır. Her şeye rağmen, başta tutuklu gazeteciler
olmak üzere bütün basın emekçilerinin gününü kutluyor,
çalışmalarında başarılar diliyorum.
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Buldan.
Sayın Öğüt
6.- İstanbul
Milletvekili Kadir Gökmen Öğütün,
3 Mayıs Dünya Basın Özgürlüğü Gününe ilişkin
açıklaması
KADİR GÖKMEN ÖĞÜT (İstanbul) Teşekkür ederim
Sayın Başkanım.
Özgür bir basın, demokratik ve uygar toplumların en önemli
kurumlarından biri, ülkelerin gelişmişlik düzeylerinin en büyük
göstergesidir. Yapılan araştırmalar Türkiye'nin bu alanda son
sıralarda olduğuna işaret ederken Hükûmet yetkililerinin
basın ve ifade özgürlüğü konusunda çizdiği pembe tablo hayli
düşündürücüdür. 100e yakın gazetecinin hapiste bulunduğu,
yazan, okuyan ve okutan insanların susturulmaya
çalışıldığı bir toplumda özgürlükten
bahsedilemez, hak ve hürriyetlerden bahsedilemez. Bu utanç tablosunun gölgesi
altında her türlü baskı ve sansüre rağmen görevlerini yapmaya
çalışan, kalemleri parmaklıklar arasında hapsedilmiş
tüm basın emekçilerinin Dünya Basın Özgürlüğü Gününü
kutluyorum. Basın çalışanlarının her türlü sansürün,
engellemenin uzağında çalıştığı bir Türkiye
en büyük arzumuzdur. Tablo AKPnin yarattığı bir tablodur,
eserinizle övünebilirsiniz!
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Öğüt.
Sayın Vural
7.- İzmir Milletvekili
Oktay Vuralın, 3 Mayıs Türkçülük Gününün 68inci yıl dönümüne
ilişkin açıklaması
OKTAY VURAL (İzmir) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
3 Mayıs 1944 günü, altmış sekiz yıl önce bugün, Türk
milletine sevdalı gençler milliyetçilik meşalesini yine gür bir
şekilde alevlendirmiş, tarihî bir olaya imza
atmışlardı.
3 Mayıs 1944 tarihinde, dönemin anlayışı
tarafından Türk milliyetçileri üzerindeki her türlü baskıya, zulme,
iftiraya karşı dimdik ayakta duran gençlerimiz vardı.
3 Mayıs, vatan sevgisini, millet sevgisini içinde
barındıran bir neslin millî, demokratik bir muhalefet olarak
korkmadan, yılmadan haykırışıdır.
3 Mayıs, tarihî mirasında mücadele ve millet sevgisi olan
Türkiye sevdalılarının, Türk milliyetçilerinin hak, hürriyet,
vesayet ve demokrasi konularında vesayetçilere, millet egemenliğini
hiçe sayanlara karşı başkaldırının
adıdır.
Bu vesileyle, 3 Mayıs 1944ün yıl dönümünde öncelikle
Başbuğumuz Alparslan Türkeş ve o mücadeleyi sürdüren bütün
gençleri bu onurlu mücadelelerinden dolayı minnetle anıyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Vural.
Sayın Halaman
8.- Adana Milletvekili Ali
Halamanın, 3 Mayıs Türkçülük Günü ile Gıda, Tarım ve
Hayvancılık Bakanı Mehmet Mehdi Ekerin gündem
dışı konuşmaya verdiği cevaba ilişkin
açıklaması
ALİ HALAMAN (Adana) Başkanım teşekkür ediyorum.
Ben de 3 Mayıs Türkçülük Gününü kutluyorum.
Bir de, vermiş olduğu cevaptan dolayı Tarım
Bakanının kendisine teşekkür ediyorum ama şöyle bir
şeyi de söylüyor: 2010 yılında destekleme 420 bin liraydı,
bugün 460 bin lira. 420 bin lira desteklemenin olduğu zaman kütlü pamuk
1.700-2.000 liraydı eski parayla, DAP gübresi 900 lira, 20-20 gübresi 750
bin liraydı, dolayısıyla mazot 3.300 lira-3.400 liraydı.
Bugün, 2011, destekleme yani teşvik 460 bin lira, kütlü pamuğun
kilosu 1.100 lira, mazot 4 bin liraya yakın, DAP gübresi 1.300 lira, üre
gübresi 1.300 lira. Bunun arasında mukayese yaparsak, yani pamuk
üreticisinin hâli iyi mi Sayın Bakanım?
Bir de narenciyeyle ilgili DFİF kredileri
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Halaman, teşekkür ediyorum. Süreniz doldu.
Sayın Yüksel
9.- İzmir Milletvekili
Alaattin Yükselin, İzmir Büyükşehir Belediyesinin Okul Sütü
Projesini yedi yıldır uygulamakta olduğuna ilişkin
açıklaması
ALAATTİN YÜKSEL (İzmir) Sayın Gıda, Tarım ve
Hayvancılık Bakanı Okul Sütü Projesinin ilk kez
uygulandığını söyledi. İzmir Büyükşehir
Belediyesi bu projeyi yedi yıldır uygulamaktadır. Her gün 200 cc
pastörize sütü, besin değeri yüksek sütü çocuklara dağıtmakta ve
hafta sonu da evlerinde aileleriyle birlikte içmeleri için 1 litrelik UHT süt
vermektedir ve yedi yıldır hiçbir sorun İzmirde
yaşanmamıştır ve bu sütü İzmir Büyükşehir
Belediyesi üreticiden satın almaktadır. İhalesiz, üretici
kooperatifinden 200 cc sütü 37 kuruşa satın almaktadır, 1
litrelik sütü de 168 kuruşa. Yani 200 mililitresi 33,5 kuruşa denk
gelmektedir oysa sizin yaptığınız ihalelerde ortalama fiyat
53 kuruştur. Buna göre 22 milyon TL civarında kamu zararı
yarattığınızın farkında mısınız?
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ALAATTİN
YÜKSEL (İzmir) Tarım ve Hayvancılık Bakanı olarak
niye üreticiyi desteklemiyorsunuz?
BAŞKAN
Sayın Onur
10.- İstanbul
Milletvekili Melda Onurun, 3 Mayıs Dünya Basın Özgürlüğü Günü
ile bir ay önce Aşkalede yaşanan kazaya ilişkin
açıklaması
MELDA ONUR
(İstanbul) Teşekkür ederim.
Dünya
Basın Özgürlüğü Günü için birkaç rakam da ben söylemek istiyorum: 6
yıldır tutuklu gazeteci arkadaşlarımız var, 166
yıl hüküm giyenler var, 3 bin yıl hüküm giymesi için söylenenler var,
150 dava açılan arkadaşımız var ve 2 tane de esir gazeteci
arkadaşımız var Suriyede. Sanıyorum Hükûmet kendilerini
unuttu.
Cinsel tacizci
gazetecinin kim olduğunu daha öğrenemedik, bunu Başbakan
açıklamadı. Neden hâlâ Hüseyin Üzmezdi. demiyorlar bunu merak
ediyoruz.
Bunun
dışında, bir ay önce Aşkalede çok elim bir kaza
yaşandı. Kaza değil cinayet. Sayın Çalışma
Bakanımızı da burada görüyorum, karşımda. Acaba,
Aşkaledeki iş güvenliğiyle ilgili olarak sorumluluğu olan
kişiler hakkında neler yapıldı? Bu konuda Enerji
Bakanlığı da, Orman Su İşleri Bakanlığı
da görevi üstüne almıyor, sorumluluğu almıyor.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MELDA ONUR
(İstanbul) - Acaba, kendileri bu konuyla ilgili olarak nasıl takip
ediyorlar gelişmeleri, merak ediyoruz.
BAŞKAN
Teşekkürler.
Sayın
Tezcan
11.- Aydın Milletvekili
Bülent Tezcanın, Aydın ilinin Kuyucak ilçesinde portakal
üreticilerinin zor durumda olduğuna ilişkin açıklaması
BÜLENT TEZCAN
(Aydın) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Dün ifade
ettiğim konuyu Sayın Tarım Bakanı bugün burada olduğu
için tekrar etmeye özellikle ihtiyaç duyuyorum.
Sayın
Bakan, Aydın ilinin Kuyucak ilçesinde portakal üreticisi çok zor durumda.
3 bin ton portakal depoda bekliyor, satamıyorlar. Rusyaya, İrana,
Suriyeye ihracat durduğu için perişan olmuşlar. Kilosu 15
kuruşa düştü hâlâ müşteri yok ve hepsi Hükûmetinizin bu konuda
önlem almasını bekliyor. Tekrar ediyorum, yakında intiharlarla
karşı karşıya kalabiliriz. Bu noktada nasıl bir önlem
alırsanız Hükûmet olarak -Aydında Kuyucak portakal üreticisi de
bu memleketin evladı- halcilere mi haber verirsiniz, başka bir önlem
mi bulursunuz ama bu konuda gülümsemek
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BÜLENT TEZCAN (Devamla) -
yerine bu insanların problemini çözmek
için uğraşırsanız size herhâlde Meclis şükran duyar.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Tezcan.
Değerli arkadaşlarım, gündeme geçiyoruz.
SIRRI SAKIK (Muş) Sayın Başkan, çok özür diliyorum,
Sayın Bakana küçük bir şey söyleyeceğim, rica ediyorum.
BAŞKAN Hepinizin var ama 10 kişiyle sınırlı
biliyorsunuz, kusura bakmayın.
Değerli milletvekilleri, gündeme geçiyoruz.
Başkanlığın Genel Kurula Sunuşları
vardır.
Meclis araştırması açılmasına ilişkin üç
önerge vardır, ayrı ayrı okutacağım.
GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER
(Diyarbakır) Sayın Başkan
BÜLENT TEZCAN (Aydın) Sayın Başkan, Sayın Bakan
portakalla ilgili cevap verecek.
SIRRI SAKIK (Muş) Sayın Bakan söz hakkı istiyor.
GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER
(Diyarbakır) 60ıncı maddeye göre söz istiyorum Sayın
Başkan, 10 kişiye söz verdiniz.
BAŞKAN Ama gündeme geçtim Sayın Bakan, daha evvel
olsaydı verecektim, kusura bakmayın.
Önergeleri ayrı ayrı okutacağım.
İlk okutacağım Meclis araştırması önergesi
500 kelimeden fazla olduğu için önerge özeti okunacaktır ancak
önergenin tam metni Tutanak Dergisine eklenecektir.
V.- BAŞKANLIĞIN
GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Meclis
Araştırması Önergeleri
1.- Muş Milletvekili
Demir Çelik ve 20 milletvekilinin, demir yolu
taşımacılığının etkin
kullanımının sağlanması ve mevcut sorunların
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/265) (*)
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Demiryollarının etkin kullanımının ve mevcut
sorunlarının çözümüne yönelik Anayasanın 98'inci, TBMM
İçtüzüğünün 104 ve 105'inci maddeleri gereğince Meclis
araştırması açılmasını arz ederiz.
Gerekçe Özeti:
1950'li yıllardan bu yana uygulanan karayolu
ağırlıklı ulaşım politikaları sonucu
demiryollarımız devamlı olarak ihmal edilmiştir. Bu
süreçte, diğer ulaştırma araçları karşısında
demiryolu taşımacılığının payı her geçen
gün azalmıştır.
1950-1977 yılları arasında karayolu uzunluğu % 80
artarken, demiryolu uzunluğu sadece % 11 artmıştır.
Ulaştırma sektörleri içindeki yatırım payları ise;
1960'lı yıllarda karayolu % 50, demiryolu % 30 pay alırken,
1985'den bu yana demiryolunun payı % 10'un altında kalmıştır.
Türkiye'deki yolcu taşıma paylarına
bakıldığında, karayolu yolcu taşıma payı %
96, demiryolu yolcu taşıma payı ise yalnızca % 2'dir.
Demiryollarının, mevcut altyapı ve işletme
koşullarının iyileştirilmemesi ve yeni koridorlar
açılamaması nedeniyle yolcu
taşımacılığındaki payı son 50 yılda %
38 oranında gerilemiştir.
Türkiye ulaşım sistemi içerisinde karayolu-demiryolu yük
taşıma paylarına bakıldığında, karayolu yük
taşıma oranı % 94, demiryolu yük taşıma payı ise
% 4'dür. Demiryollarının yük
taşımacılığındaki payı son 50 yılda %
60 oranında gerilemiştir.
Tüm bu rakamlar bir gerekliliği de beraberinde getirmektedir. O da
petrol ithalatı için her yıl milyarlarca dolar harcanan
ulaştırma sektöründe petrole olan
bağımlılığın ortadan kalkması bu alanda
yapılacak çalışmalarla öncelik kazanmalıdır. Durum
böyle iken TCDD (Türkiye Cumhuriyeti Devlet Demir Yolları) bu konuda çaba
göstermek bir kenara mevcut kullanılmayan hatlar ile ilgili bir
çalışma dahi yapmamaktadır. Öyle ki içerisinde demiryolu
hattı bulunmasına karşın şu an itibarıyla 7 il
merkezinde (Mardin, Kahramanmaraş, Isparta, Burdur, Van,
Kırıkkale, Denizli) yolcu treni
çalıştırılmamaktadır.
Sonuç olarak ekonomik olması, çevreye zarar vermemesi, petrole
bağımlı olmayışı ve can güvenliği gibi
nedenlerle tüm dünya raylı sisteme yönelmekteyken, Türkiye'nin
ulaşım politikalarını ivedilikle
yapılandırması gerekmektedir.
Bu bilgiler ve gelişmeler doğrultusunda mevcut demiryolu
taşımacılığı sisteminin tekrar gözden geçirilmesi
için Meclis Araştırması açılmasını arz ederim.
1) Demir Çelik (Muş)
2) Pervin Buldan (Iğdır)
3) Hasip Kaplan (Şırnak)
4) Sırrı Sakık (Muş)
5) Murat Bozlak (Adana)
6) Ayla Akat Ata (Batman)
7) Halil Aksoy (Ağrı)
8) İdris Baluken (Bingöl)
9) Hüsamettin Zenderlioğlu (Bitlis)
10) Emine Ayna (Diyarbakır)
11) Nursel Aydoğan (Diyarbakır)
12) Adil Kurt (Hakkâri)
13) Altan Tan (Diyarbakır)
14) Esat Canan (Hakkâri)
15) Sırrı Süreyya Önder (İstanbul)
16) Erol Dora (Mardin)
17) Ertuğrul Kürkcü (Mersin)
18) İbrahim Binici (Şanlıurfa)
19) Özdal Üçer (Van)
20) Nazmi Gür (Van)
21) Mülkiye Birtane (Kars)
2.- Bingöl Milletvekili
İdris Baluken ve 21 milletvekilinin, aile hekimliği
uygulamasının başladığı günden bugüne kadar
sonuçlarının değerlendirilmesi ve yaşanan sorunların
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/266)
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığı'na
Sağlıkta dönüşüm adı altında başlayan Aile
Hekimliği uygulamasının başlandığı günden
bugüne kadar sonuçlarının değerlendirilmesi, yaşanan mevcut
sorunların tespiti ve giderilmesi için Anayasa'nın 98. ve
İçtüzüğün 104 ve 105. Maddeleri gereğince Meclis
Araştırması açılmasını arz ederiz.
Gerekçe:
Sağlıkta dönüşüm programı adı altında
2005'te uygulamaya konan aile hekimliği uygulamasıyla amaçlanan
birinci basamak sağlık hizmetlerinin gerçekleştirilmesidir. Bu
uygulama başlamadan önce kamuoyuyla yeterince
tartışılıp değerlendirilmeden
yaygınlaştırılmıştır. Aile hekimliği
uygulaması başladığı günden itibaren sağlık
hizmetlerine ulaşımı zorlaştırdığı gibi
sağlık çalışanlarının özlük haklarını
da ortadan kaldırmaya başlamıştır. Birinci basamak
sağlık hizmetlerinin karşılanması amacını
taşıyan bu uygulama aynı zamanda herkese ulaşılabilir,
eşit ve ücretsiz sağlık hizmeti hedefini de yok etmektedir.
Böylece uygulamanın doğal sonucu olarak. Yani sağlık kurumu
işletmeye, hastalar müşteriye, hizmet ise metaya
dönüştürülmüştür.
Aile hekimliği uygulamasıyla beraber sağlık
ocağındaki kişi başı poliklinik sayısı
Türkiye'de 2005'den 2006 yılına kadar %20 artarken, aile
hekimliği modelinin pilot olarak uygulandığı ilk il olan
Düzce'de %85 artmıştır. Sevk hızı Türkiye genelinde
%37 azalırken, aynı ilde %330'dır. Bunun yanı sıra,
15-49 yaş kadın, gebe, bebek ve çocuk izlemleri, doğum kontrolü
kullanma sayısı azalmıştır. Dünyada aile
hekimliği modelini uygulayan ülkelerde aile hekimi ile birlikte
çalışacak sağlık çalışanı mesleklerine göre
isimlendirilmesine karşın, ülkemizde aile sağlığı
elemanı tanımlaması dünyada
bir ilktir. Bu durum hekim için diğer çalışanlarla beraber
kıyaslandığında bilimsel olarak kabul edilemeyecek bir
durumdur. Ayrıca hemşire dahil, tüm aile sağlığı
elemanlarının aile hekimi tarafından istihdam edilecek
olması sağlık çalışanları arasındaki
profesyonel ilişkiyi ve ekip anlayışını zedeleyen bir
durumdur. Çünkü, hekim ve diğer sağlık
çalışanları daha önceden ekibin birer üyesi iken, artık
patron-işçi konumu ile karşı karşıya kalacaktır.
Aile hekimlerinin görev yerleri dışında görevlendirilmesi de
acil çözüm gerektiren bir durumdur.
Birinci basamak, sağlık sistemi ile toplumdaki
bireyler arasındaki ilk ilişki noktasıdır. Bu hizmet
öncelikle herkesin sağlığını geliştirmeye,
korumaya ve hastalıkların önlenmesine eşit ve
ulaşılabilir olursa, sağlık hizmetini toplumun
gereksinimine göre planlarsa, süreklilik ilkesine ve kişiye ve çevreye
yönelik hizmetleri entegre ve bütüncül olarak sunarsa, sağlık
hizmetinin içeriği ne olursa olsun, hizmetin bedeli genel bütçeden
(doğrudan vergilerle oluşturulan) kamusal olarak finanse edilir ve
kişiler aldıkları hizmet için cepten ödeme,
katılım/katkı paylan ödemezlerse, toplumun
sağlıklı olmasına önemli bir yapı taşı
olacaktır. Aile hekimliği uygulaması bu ilkelerin
karşısındadır. Böyle olunca, bu durum, başta halk
sağlığı hemşireleri olmak üzere tüm sağlık
çalışanlarının emek süreci ve onların nitelikli hizmet
sunmalarının önünde toplumun ise nitelikli hizmet almasının
önünde de önemli bir engeldir. İlk açıklandığında
medyaya yansıyan haliyle ücretsiz ve koruyucu olma özelliği olan aile
hekimliği uygulaması geldiğimiz nokta itibariyle açıkça
göstermektedir ki hem vatandaştan ücret talebi gerçekleşmiştir
hem de koruyucu olarak adlandırdığımız
özelliğinden esame bile okunmamaktadır. Tüm bunlara ek olarak
Türkiye'de sağlık göstergeleri, kır-kent ve bölgeler
arasında eşitsizliklere işaret etmektedir. Özellikle
Güneydoğu Anadolu ve Doğu Anadolu bölgelerinde sağlık
göstergelerinin hâlâ ülke ortalamasının altında olduğu
bilinmektedir. Sonuç olarak bu bölgelerin özellikleri dikkate
alınmamış ve sorunların çözümüne yönelik bir adım
atılmamıştır.
Bu bağlamda:
Aile hekimliği uygulamasının bugüne kadar ortaya
çıkardığı tüm bu sıkıntıların
giderilmesi ve sağlık emekçilerinin yaşadığı
problemlerin belirlenmesi yönünde amacıyla bir Meclis
Araştırması elzemdir.
1) İdris Baluken (Bingöl)
2) Pervin Buldan (Iğdır)
3) Hasip Kaplan (Şırnak)
4) Sırrı Sakık (Muş)
5) Murat Bozlak (Adana)
6) Halil Aksoy (Ağrı)
7) Ayla Akat Ata (Batman)
8) Hüsamettin Zenderlioğlu (Bitlis)
9) Emine Ayna (Diyarbakır)
10) Nursel Aydoğan (Diyarbakır)
11) Altan Tan (Diyarbakır)
12) Adil Kurt (Hakkâri)
13) Esat Canan (Hakkâri)
14) Sırrı Süreyya Önder
(İstanbul)
15) Sebahat Tuncel (İstanbul)
16) Mülkiye Birtane (Kars)
17) Erol Dora (Mardin)
18) Ertuğrul Kürkcü (Mersin)
19) Demir Çelik (Muş)
20) İbrahim Binici (Şanlıurfa)
21) Nazmi Gür (Van)
22) Özdal Üçer (Van)
3.- Mersin Milletvekili Ali
Rıza Öztürk ve 24 milletvekilinin, üniversitelerin içinde bulunduğu
sorunların araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/267)
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Bilgi ve teknolojinin üretim kaynağı, toplumun
kalkınması için insana yapılan yatırımların
yoğunlaştığı kurumlar olan üniversitelerimiz, yüzlerce
sorunlarıyla birlikte yeni öğretim yılına
başladılar. Üniversite özerkliğinin kısıtlanması,
özerkliğe yaraşır organik bir idari denetim sisteminin
yokluğu, öğretim üyesi açığı, üniversite-halk
ilişkilerinde kopukluk, öğretim üyelerinin ücretlerinin
düşüklüğü, öğrencilerin harç, barınma, beslenme gibi
sorunları, belki de üniversitelerin öncelikli çözülmesi gereken
sorunlarıdır.
Üniversitelerin; görevlerini yapabilmeleri için;
yapısı-işleyişi-organları-program ve
çalışmaları yönünden tümüyle özerk olması gerekir.
Üniversiteler ortaçağdan bu yana merkezi idareden bağımsız
yönetim kurumu olarak varlıklarını korumuşlardır. Bu
sürede, bilimsel araştırma ve öğretim faaliyetinin ve bu
faaliyeti yürüten kişilerin bağımsızlığı
sürekli evrime uğramıştır. Baskıcı rejimlerin hâkim
olduğu dönemlerde, "Ülke kiminse üniversite onundur"
kuralı, demokratik yönetimde geçerli değildir. Üniversitelerin
özerkliğinin üç temel ayağı; akademik, mali ve idari
özerkliktir. Bilimsel özerkliğin temeli, bilimsel araştırma ve
yayma özgürlüğüdür. Üniversite organlarının, üniversite
dışındaki makamlar tarafından hiçbir şekilde
görevlerinden alınamaması demek olan idari özerklik, üniversite
binalarına veya kampüsüne değil, üniversite organlarına,
öğretim üyelerine ve öğrencilere tanınmıştır.
1982 Anayasası, üniversitelerin idari özerkliğini
kaldırmıştır. Yürütme organı, üniversiteleri
yönlendirir ve yönetir olmuştur. Üniversitelerin organlarının,
atamayla işbaşına gelmesi sonucunda bilimsel araştırma
ve uygulamanın ihtiyaçlarından ziyade, hükümetlerin politikaları
yönünde kararlar alınıp, uygulanması sonucunu
doğurmuştur. Üniversitelerin hizmetlerini iyi, düzgün ve kesintisiz
yürütebilmeleri organik bir idari denetim sisteminin varlığı ile
mümkündür. Organik idari denetim, demokrasinin temeli olan kuvvetler
ayrımı ve kuvvetlerin birbirlerini denetlemesi ve dengelemesi
ilkesinin, idare teşkilatına yansıması olup daha özgür
bilimsel öğretim, araştırma ve uygulama imkânı sağlar.
Bugün Üniversitelerin çoğunda yeterli öğretim üyesi yoktur. Hiç profesörü
bulunmayan, hatta bazı dersleri verecek öğretim üyesi dahi bulunmayan
üniversiteler vardır. Gelişmekte olan üniversiteler, araç-gereç ve
akademik personel azlığından dolayı, faaliyetlerini
sürdürememektedir. Bu durum, gelişmiş üniversite öğrencileriyle
gelişmekte olan üniversite öğrencileri arasında fırsat
eşitsizliğine yol açmaktadır.
Çağımızda bir üniversitenin yaptığı
bilimsel-teknik-kültürel kamu hizmetinin, öğretim-araştırma ve
araştırma sonuçlarını halka götürme olmak üzere üç temel
boyutu vardır. Kronikleşen sorunlar, bugüne kadar bir bütünsellik
içinde ele alınıp çözülmediğinden üniversiteler gelişip
topluma yön gösterememekte, üç boyutlu kamu hizmetini yerine
getirememektedirler. Bu nedenle;
Üniversite özerkliğinin aşırı
kısıtlanması, öğretim üyesi açığı,
öğretim üyelerinin maaşlarının ve özlük
haklarının yetersizliği, akademik kariyer ve yükselmelerde
karşılaşılan zorluklar, üniversite-halk
ilişkilerindeki kopukluk, üniversiteye girecek öğrencilerin
ödediği dershane ücretleri, çocuklarda ve ailelerde yaşanan
travmalar, öğrencilerin burs, yurt, yeme, içme ve benzer
ihtiyaçlarının karşılamaktaki yetersizlikler, ailesinin
mali gücünün azlığından öğrencilerin üniversiteyi
bırakmak zorunda kalmaları, araç-gereç ve akademik personel
azlığından dolayı bilimsel faaliyetleri sürdürmekte
karşılaşılan güçlükler, bilgi çağını
yakalamada gelişmiş üniversite-gelişmekte olan üniversite
öğrencileri arasındaki fırsat eşitsizliği ve
diğer tüm yönlerden üniversitelerin içinde bulunduğu sorunların
tespiti ve sorunların giderilmesi için zorunlu ve gerekli önlemlerin ivedi
olarak alınmasının sağlanması için Anayasa'nın ve
Meclis İçtüzüğün ilgili madde hükümleri uyarınca Meclis
araştırması yapılmasını saygıyla dileriz.
1) Ali Rıza Öztürk (Mersin)
2) Aykan Erdemir (Bursa)
3) Aylin Nazlıaka (Ankara)
4) Mahmut Tanal (İstanbul)
5) Mehmet Volkan Canalioğlu (Trabzon)
6) Ali Sarıbaş (Çanakkale)
7) Ramazan Kerim Özkan (Burdur)
8) Muhammet Rıza Yalçınkaya (Bartın)
9) İhsan Özkes (İstanbul)
10) Gürkut Acar (Antalya)
11) Şafak Pavey (İstanbul)
12) Sedef Küçük (İstanbul)
13) Yıldıray Sapan (Antalya)
14) Metin Lütfi Baydar (Aydın)
15) Ferit Mevlüt Aslanoğlu (İstanbul)
16) Ümit Özgümüş (Adana)
17) İlhan Demiröz (Bursa)
18) Kadir Gökmen Öğüt (İstanbul)
19) Nurettin Demir (Muğla)
20) Ayşe Nedret Akova (Balıkesir)
21) Erdal Aksünger (İzmir)
22) Ali Demirçalı (Adana)
23) Hasan Akgöl (Hatay)
24) Ali Serindağ (Gaziantep)
25) Mehmet Ali Susam (İzmir)
BAŞKAN Bilgilerinize sunulmuştur.
Önergeler gündemdeki yerlerini alacak ve Meclis
araştırması açılıp açılmaması konusundaki ön
görüşmeler sırası geldiğinde yapılacaktır.
Ülkemizde demokrasiye müdahale eden tüm darbe ve muhtıralar ile demokrasiyi
işlevsiz kılan diğer bütün girişim ve süreçlerin tüm boyutları
ile araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla kurulan Meclis Araştırması Komisyonunun
başkan, başkan vekili, sözcü ve kâtip seçimine ilişkin bir
tezkeresi vardır, okutuyorum:
B) Tezkereler
1.- (10/236, 237, 238, 239)
esas numaralı Meclis Araştırması Komisyonu Geçici
Başkanlığının, Komisyonun başkan, başkan
vekili, sözcü ve kâtip üye seçimini yaptığına ilişkin
tezkeresi (3/854)
02/05/2012
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Komisyonumuz Başkan, Başkanvekili, Sözcü ve Katip Üyelerini seçmek
üzere 02/05/2012 Çarşamba günü saat 18:00'da Ana Bina 2 Nolu Kapı B1
Kat 475 Nolu salonda 15 üye ile toplanmış ve aşağıda
isimleri yazılı Sayın Üyeler belirtilen görevlere
seçilmişlerdir.
Feyzullah
Kıyıklık
İstanbul
Komisyon
Geçici Başkanı
Adı ve
Soyadı Seçim
Bölgesi Aldığı
Oy
Başkan : Nimet Baş İstanbul 10
Başkan Vekili : Mehmet Naci Bostancı Amasya 10
Kâtip : Cengiz Yavilioğlu Erzurum 10
Sözcü : İdris Şahin Çankırı 10
BAŞKAN Bilgilerinize sunulmuştur.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının bir
tezkeresi vardır, okutup oylarınıza sunacağım.
2.- Seyşeller Ulusal
Meclisi ile Türkiye Büyük Millet Meclisi arasında parlamentolararası
dostluk grubu kurulmasına ilişkin Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığı tezkeresi (3/848)
02 Mayıs
2012
Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna
Türkiye Büyük Millet Meclisinin Dış İlişkilerinin
Düzenlenmesi Hakkında 3620 Sayılı Kanun'un 4. maddesi
uyarınca, Seyşeller Ulusal Meclisi ile Türkiye Büyük Millet Meclisi
arasında parlamentolararası dostluk grubu kurulması hususu Genel
Kurul'un tasvibine sunulur.
Cemil
Çiçek
TBMM
Başkanı
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Barış ve Demokrasi Partisi Grubunun İç Tüzükün 19uncu
maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup işleme
alacağım ve oylarınıza sunacağım.
VI.- ÖNERİLER
A) Siyasi Parti Grubu
Önerileri
1.- BDP Grubunun, 18/4/2012
tarihinde Kars Milletvekili Mülkiye Birtane ve arkadaşlarının
okullarda ve okul çevresinde ihmal, teknik sorunlar ve eksiklikler neticesinde
meydana gelen yaralanma ve ölümle sonuçlanan kazaların sebebinin
araştırılması amacıyla vermiş olduğu Meclis
araştırması önergesinin, Genel Kurulun 3/5/2012 Perşembe günkü birleşiminde sunuşlarda
okunmasına ve ön görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde
yapılmasına ilişkin önerisi
03.05.2012
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Danışma Kurulu'nun 03.05.2012 Perşembe günü (Bugün)
yaptığı toplantısında,
toplanamadığından Grubumuzun aşağıdaki
önerisinin, İçtüzüğün 19 uncu maddesi gereğince Genel Kurul'un
onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.
Pervin
Buldan
Iğdır
Grup
Başkan Vekili
Öneri:
18 Nisan 2012 tarihinde, Kars Milletvekili Mülkiye Birtane ve
arkadaşları tarafından verilen (928 sıra nolu),
"Okullarda ve okul çevresinde ihmal, teknik sorunlar ve eksiklikler
neticesinde meydana gelen yaralanma ve ölümle sonuçlanan kazaların"
sebebinin araştırılması amacıyla, Türkiye Büyük Millet
Meclisine verilmiş olan Meclis Araştırma Önergesinin, Genel
Kurul'un bilgisine sunulmak üzere bekleyen diğer önergelerin önüne
alınarak, 03.05.2012 Perşembe günlü birleşiminde sunuşlarda
okunması ve görüşmelerin aynı tarihli birleşiminde
yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN Öneri üzerinde Kars Milletvekili Mülkiye Birtane.
Buyurun Sayın Birtane. (BDP sıralarından
alkışlar)
Süreniz on dakika.
MÜLKİYE BİRTANE (Kars) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; okullarda ve okul çevresinde ihmal, teknik sorunlar ve
eksiklikler neticesinde meydana gelen, birçok öğrencinin
hayatını kaybetmesine ve yaralanmasına neden olan kazaların
sebeplerinin araştırılması konusundaki talebimiz üzerine
söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Konuya geçmeden önce, güncel olması itibarıyla birçok ilimizde
okullarda dağıtılan sütten zehirlenen çocuklarımıza ve
ailelerine geçmiş olsun dileklerimle başlamak istiyorum. Bu süt
dağıtımı, doğrusu ne söylenir bilemiyorum ama takdir
halkındır diyoruz, okullarda bir süt
dağıtımını bile beceremeyen bir iktidar var
karşımızda; bunu bilmemiz gerekiyor sanırım.
Süt dağıtımına karşı değiliz
arkadaşlar, günlük süt, taze, sağlıklı süt çocukların
gelişimi için gereklidir, bunun yapılması gerekiyor ve bu
Hükûmetin görevidir, bunu biz böyle biliyoruz ama günlük ve taze sütün
dağıtılmasından yanayız. Bunun yanı sıra
kuru kayısı, incir, ceviz, fındık gibi besleyici
değeri yüksek olan gıdaların da verilmesini öneriyoruz. Bunlar
çocukların zihinsel gelişiminde çok önemli katkıları
bulunan gıdalar. Bundan dolayı sadece bir süte endeksleyip
bırakmak doğru değil diye düşünüyoruz.
Değerli milletvekilleri, gündeme ilişkin olarak, İzmir
Seyit Şanlı Teknik ve Endüstri Meslek Lisesi öğrencisi Anıl
Erdem, yaklaşık iki yıl önce, okulunun yaya kapısı
kilitli olduğu için yöneldiği araç giriş
kapısının arasında kalarak yaşamını
yitirmişti. Dava sonuçlandı ve okul müdürü suçlu bulunduğu hâlde
sadece para cezasına çarptırıldı. Oysa, okul yönetiminin
ihmali Anıl Erdemin hayatına mal oldu. Bu davanın bu
şekilde sonuçlanması benzer kazalara da âdeta davetiye
çıkarıyor çünkü cezanın
caydırıcılığı ya da okul yönetimlerini bu konuda
dikkate sevk eden, sorumluları titiz davranmak zorunda bırakan hiçbir
yanı yok.
Her eğitim-öğretim yılı boyunca birçok öğrenci,
okullardaki teknik sorunlardan doğan sebeplerden ve okullara yakın
olan ancak üst geçidi bulunmayan trafiğe açık yollarda
yaşadıkları kazalardan dolayı hayatlarını
kaybediyor ya da ağır yaralanıyor. Kazaların çoğu okul
bahçesinde ve okuldaki ortak kullanım alanlarında meydana gelirken,
okullara yakın olan yollarda ise öğrencilerin güvenliğini sağlayacak
önlemlerin alınmıyor olması büyük facialara neden oluyor.
Bunlardan birkaçını sizlere hatırlatmak istiyorum: 11 Mart 2010
tarihinde İstanbul Merterde yaşanan tramvay kazasında Deniz
Tekin, İrem Dinçsoy ve Buket Bulut adlı 3 öğrenci
hayatını kaybetti. Kemal Hasoğlu Lisesi öğrencisi olan bu 3
çocuğumuz, okulun yakınında bulunan ancak bütün uyarılara
rağmen yıllardır bir üst geçit yapılmayan yolun
kurbanı oldular.
14 Mayıs 2010 tarihinde Balıkesirin Dursunbey ilçesinde
Üçeylül İlköğretim Okulunda bayrak direği, o anda okul
bahçesinde bulunan dokuz yaşındaki Ayten Akbaş adlı
öğrencinin üzerine düşmüş ve öğrenci ağır
yaralanmıştı.
Yine, Samsunda SHÇEKe bağlı Yaşar Doğu Kız
Yetiştirme Yurdunda 22 Mayıs 2010 tarihinde çıkan yangında
Özlem Çakan adlı öğrenci hayatını kaybetmişti.
13 Mayıs 2010 tarihinde İstanbul Maltepe Adatepe
İlköğretim Okulu ana sınıfı öğrencisi altı
yaşındaki Efe Boz, okul tuvaletindeki lavabo camının
üzerine düşerek boynunun kesilmesi sonucu hayatını
kaybetmişti.
25 Mayıs 2010 tarihinde Vanın Özalp ilçesinde Mustafa
Muğlalı Kışlasına ait mühimmatın patlaması
sonucu, 3 Nisan İlköğretim Okulu öğrencisi on üç
yaşındaki Oğuzcan Akyürek hayatını kaybetmiş, 5
öğrenci ise ağır yaralanmıştı. Okul ile
Kışla arasındaki uzaklığın ise yalnızca
Son olarak 12 Mart 2012de Bitlisin Ahlat ilçesinde okulda yapılan
yangın tatbikatında patlama meydana gelmiş ve on yedi
yaşındaki Onur Zeki Akgün alev alarak hayatını
kaybetmişti.
Yine, okul laboratuvarlarında yapılan deneylerde özellikle
cıva patlaması sonucu yaralanan birçok öğrenci haberlerini
okuduk hep birlikte.
Örneklerin çoğaltılabileceği düşünüldüğünde
denetim ve kontrollerin yeterli derecede yapılmadığı, okul
içinde olduğu gibi okul çevresinde de öğrencilerin can
güvenliğinin bulunmadığı, yetkililerin
sorumluluklarını tam olarak yerine getirmediği
anlaşılıyor. Kazalar yaşandıktan sonra bile okullarda
önlem amaçlı kapsamlı denetimler yapılamıyor. Okul
kantinlerinin denetimlerinin yapılmadığı birçok okul
mevcut. Bu tür kazaların meydana gelmesi ve artması denetimlerin
yeterli olmadığı düşünüldüğünde ihtimal dâhilindedir
ve bu önlemler alınmazsa bunun adı kaza değil cinayettir. Bu tür
kazalar için yeterli denetimler yapılmadığı için de her
zaman bu tip olaylarla karşılaşacağızdır.
Özellikle okulların tatilde olduğu bu yaz dönemlerinde, her
dönem kapsamlı bir inceleme yapılarak risk teşkil edebilecek
eksiklikler tespit edilmeli, tespit edilen eksikliklerin giderilmesi için ne
gerekiyorsa yapılmalıdır. Aksi takdirde her yıl yeni can
kayıplarının ve yaralanmaların yaşanması
kaçınılmazdır. Yalnızca okul içinde değil okul
çevresinde de öğrencilerin güvende olmaları
sağlanmalıdır. Öğrencilerin kullandığı ve
okula yakın olan yollar öğrencilerin güvenli bir şekilde
kullanımlarına olanak sağlanacak duruma getirilmelidir. Bu
nedenden dolayı bir Meclis araştırma komisyonunun
kurulmasını da bu arada öneriyoruz.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (BDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Birtane.
Şimdi aleyhinde olmak üzere İstanbul Milletvekili Tülay
Kaynarca.
Buyurun Sayın Kaynarca. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
TÜLAY KAYNARCA (İstanbul) Sayın Başkan, değerli
milletvekillerimiz; BDP grup önerisi aleyhine söz almış bulunuyorum. Bu
vesileyle Genel Kurulu saygıyla selamlarım.
Değerli milletvekilleri, BDP Grubunun önerisi
çocuklarımızla, okullarımızla ilgili, okul bahçelerinde
yaşananlarla ilgili ve çok önemli. Ancak dün görüşmelerine
başladığımız Tapu ve Kadastro Kanunundaki
değişikliklerle ilgili tasarı görüşmeleri vardı ve üç
maddeyi geride bıraktık, bugün de devamı öngörülmektedir.
Bu duygu ve düşüncelerle, grup önerisi aleyhine görüş
belirttiğimi ifade eder, yüce heyetinizi saygıyla selamlarım.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Kaynarca.
Lehinde olmak üzere önerinin, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına
Sinop Milletvekili Sayın Engin Altay.
Buyurun Sayın Altay. (CHP sıralarından
alkışlar)
ENGİN ALTAY (Sinop) Teşekkürler Sayın Başkan.
Oynamasını bilmeyen gelin Yerim dar. dermiş. Siz
muhalefetten gelen bu tür doğru önermeleri, doğru konuları,
doğru tespitleri Efendim, iyi, fena değil ama bugün şu
işimiz var, yarın bu işimiz var. diye geçiştirerek bu
vebalden kurtulamazsınız, önce onu söyleyeyim. (CHP
sıralarından alkışlar) Yani biraz önce iktidar partisi
grubu adına konuşan milletvekilimiz Tamam, ama işte dün kalan
üç madde var. gibi bir anlayışla böyle ciddi bir konuyu Türkiye
Büyük Millet Meclisi çatısı altında yok sayamaz, önemsiz
addedemez. Elbette Parlamentonun yarım kalan gündemi de çok önemlidir,
hiçbir itirazım yok. Ama takdir edersiniz ki muhalefetin görevi memlekette
olup biteni, milletin çektiği çileyi, ıstırabı, derdi
Parlamento gündemine getirmektir. Ondan sonrası sizin yani çoğunluk
partisinin vicdanına kalmıştır. Umarım ve dilerim ki,
bu tavrınızı da bir an önce değiştirirsiniz.
Değerli milletvekilleri, Barış ve Demokrasi Partisinin
getirdiği konu son derece önemli, bir eğitimci olarak söylüyorum.
Zira, her vesileyle iktidar partisinin sözcüleri, Hükûmetin sayın üyeleri,
bu kürsüden ya da bakanlıktaki karargâhlarından, eğitimle ilgili
hamaset ve Şunu yaptık, bunu yaptık... Böyle dinlediğiniz
zaman, zannedersiniz ki, Türkiyede eğitimde olağanüstü bir
değişiklik ve dönüşüm yaşandı diye düşünülebilir.
Verdiğiniz rakamlara baktığımız zaman
AHMET AYDIN (Adıyaman) Öyle, öyle
ENGİN ALTAY (Devamla) Bardağın neresinden
baktığınıza bağlı Sayın Başkan.
İstersen, gel, bir gün seninle bir açık oturumda bunları
tartışalım.
Şimdi, basit misal. Son iki yılda çeşitli fiziki mekân, ekipman,
donatım sorunlarından, imar ve tadilat meselelerinden kaynaklı
olarak -bendeki bilgi yanlış olabilir- 15 çocuk hayatını
kaybetmiş. Bunun içinde başına lavabo parçası düşerek
hayatını kaybeden çocuk da var, okul yolunda servis aracında
hayatını kaybeden çocuk da var. Bu kadar teknolojinin
gelişiminden, şundan bundan övünüyoruz. Bu kadar nicel atak
yaptık, nicel göstergelerde şöyle yol aldık diye övünüyoruz ama
ortada bir vakıa var.
Şimdi, hani, sizin bu işleri düzelteceğinize bizim bir
umudumuz yok da iki yılda 15 çocuk ölmüş, fiziki sorunlardan
dolayı hayatını kaybetmiş. Siz, daha dün, az kaldı 4
bin çocuğu bir anda öldürüyordunuz. Yani belki de bu işlere hiç
karışmasanız daha iyi. Bu işleri size sormadan belki özel
idare kaynaklarıyla falan bir çare bulsak, bunu da bilemiyorum.
Sayın milletvekilleri, şimdi, eğitimi bir bütün olarak
görmek lazım. Eğitimde 168 bin tane derslik yaptık, bütün
çocukların masasına okullar açıldığında
kitapları koyduk. diye övünmekle bir ülkenin eğitim meselesinde bir
ileri adım atılmış olmaz. Kendinizi böyle görmeyin.
Şimdi, eğitim, çok temel olarak niceliğin niteliğe
dönüşümü bir diyalektik yasa gibi. Sizin bu nicel birikimlerinizi nitelik
olarak hiç göremiyoruz. Yani nitel dönüşümlerle ilgili hiçbir bakan,
hiçbir Eğitim Bakanı çıkıp da Ey Parlamento, sayın
milletvekilleri, bakın, yükseköğretime geçişte eskiden 30 bin
çocuk sıfır çekiyordu, şimdi 20 bin çocuk sıfır
çekiyor. demiyor. Tesadüf, bu sefer bir de rekor kırdınız.
Sayın milletvekilleri, burada hepimiz milletten
aldığımız vekâletle iş görmeye
çalışıyoruz. Bu Parlamentonun birinci görevi, o masada
oturanları denetlemektir. Sizin de bizim de bundan daha öncelikli bir
görevimiz yoktur. Hepiniz anne babasınız. Bir iktidar partisi
milletvekilinin, Hükûmete dönüp de Ne bu kepazelik? diye sormasını
bekliyorum. Bizden çok size düşen, size yakışan bir
tavırdır. Ne demek 50 bin tane sıfır? Yani ilköğretim
8 yıl, lise, ortaöğretim 4 yıl, 12 yıl dirsek
çürütmüş, gitmiş, gelmiş, aile buna bir masraf etmiş, çocuk
yükseköğretime geçişte sıfır çekmiş. Bundan daha büyük
bir ayıp olamaz.
PISA
sınavlarında kaçız? 45te 43. Sayın Başkan, biraz önce
nicel birikimlerle, nicel dönüşümlerle ilgili Çok doğru, evet.
diyordunuz, bunlara ne diyorsunuz?
AHMET AYDIN
(Adıyaman) Ona da değineceğiz.
ENGİN
ALTAY (Devamla) 45te 43, Türkiye için başarı mıdır?
Dünyanın 17nci büyük ekonomisiyim. diye övüneceksin, ondan sonra
OECDde sondan 2nci olacaksın ve bunu görmeyeceksin. Bu, 16 milyon
çocuğu ve 16 milyon aileyi ilgilendiren bir meseledir; özetle, Türkiye'yi
ilgilendiren bir meseledir. Eğitimde şu göz boyamadan, şu
aldatmacadan bir an önce vazgeçin. Yazık günah!
Tabii, burada
sorun şu: Bir doktorumuza, bir hain saldırı yapıldı,
Sağlık Bakanı sahip çıktı. Sağlık
Bakanını kutluyorum, tebrik ediyorum ama aynı şekilde Millî
Eğitim Bakanını da kınıyorum. Niye
kınıyorum? Kocaelide bir öğretmen bıçaklandı, Millî
Eğitim Bakanı Biz çok kalabalığız, olur böyle
şeyler. dedi. Zaten Millî Eğitim Bakanı oraya oturduğu
günden bugüne öğretmenlere takmış vaziyette. Adam göreve
başladığı hafta, hatırlayın ne dedi;
Öğretmenler çok tatil yapıyor. dedi. Onu da tam bilmiyor,
öğretim yılı başı ve sonu seminer dönemlerini
karıştırıyor, Millî Eğitim Bakanı zannediyor ki
öğretmenler üç dört ay tatil yapıyor. Bilsin ki Millî Eğitim
Bakanı, öğretmenler iki ay tatil yapar. Öğretmenler az
çalışıyor, çok para alıyor. dedi. E, ayıp! Avrupa
Birliğinde Türkiye'deki öğretmenlerden fazla çalışan yok,
onlardan az alan da yok.
Sayın BDP
Grubunun önerisinin bir çözümü de şudur: Binayı yaparsınız,
yolu vardır, altyapısı vardır ama 600 öğrencili bir ilköğretim
okulunda, siz, 2 destek personeliyle 1 nöbetçi öğretmen
bulundurabiliyorsanız orası kazalara davetiye çıkaran bir yer
hâline gelmiştir zaten. Müteaddit defalar söyledik ya: 700 öğrenciyi
bir binaya sokuyorsunuz ve orada 2 nöbetçi öğretmeniniz yok, 700 tane
öğrenciyi bir binaya sokuyorsunuz, orada destek personeli yok. E, ondan
sonra, vah vah, tüh tüh
Hükûmet ve iktidar vah vah, tüh tüh diyemez,
yakışmaz. Onların demeyeceği iki laftır bu. Muhalefet
olsa olsa Vah vah, tüh tüh, yazık oldu. der. Size düşen çare
üretmektir.
Eğitim konusu da Hükûmetinizin en başarısız
olduğu alandır, en başarısız olduğu alandır.
On yılda 4 bakan değiştirdiniz ve hepsi, bu 4ü de kendilerine
göre âdeta Eğitimde reform yapacağım. diye Türk millî
eğitim sistemini perişan etti, çekti gitti. Böyle şey olur mu?
Yazık, günah!
Şimdi 15 çocuğu iki yılda kaybettik. diyoruz fiziki
kazalardan. Siz geldiniz, bir de, şimdi, ilköğretime başlama
yaşını 5e indirdiniz. Bu, otomatik olarak 15x2 demektir. Günah,
Allahtan korkun! Yani yedi yaşındaki çocuğun kafasına
lavabo düşerse beş yaşındakinin kafasına ne düşer
kim bilir? Yani orayı kullanacak ehliyette olmayan ve destek personeliyle,
nöbetçi öğretmenle beslemediğiniz bir okula beş
yaşındaki çocuğu nasıl sokarsınız ya? Hanginiz
göndereceksiniz çok merak ediyorum? Hanginiz, torununuzu ya da çocuğunuzu
beş yaşında göndereceksiniz okula, devlet okuluna.
HASAN HÜSEYİN TÜRKOĞLU (Osmaniye) Bunlar kabul etmiyor,
inanmıyorlar
ENGİN ALTAY (Devamla) Bana, biriniz, önümüzdeki eğitim,
öğretim yılı başında deyin ki Engin Altay, biz
gönderdik. özür dileyeceğim sizden. Gönderemezsiniz kardeşim,
pedagojik olarak da mümkün değildir, yapmayın! Bence öneri
doğrudur.
Bu vesileyle, öğrencilerin başına gelen kazaları
vesile kılarak bu işle ilgili kapsamlı bir Meclis
araştırması açılmalıdır. Ya bu okullar bizim
geleceğimiz, bu okullar Türkiye'nin geleceği, Türk milletinin
geleceği, Türkiye Cumhuriyetinin geleceği ama size bunu anlatmak ne
mümkün. Zira, siz, Millî Eğitim Bakanlığı Kuruluş ve
Teşkilat Kanununu kanun hükmünde kararnameyle değiştirdiniz
sayın milletvekilleri ve beni haklı çıkardınız. Ben
diyordum ki: İçinizde birçok milletvekili var ki onlar Atatürkü
sevmiyor, içinizde birçok milletvekili var ki onlar cumhuriyeti
içselleştirmemiş. Değiştirdiğiniz Millî Eğitim
Bakanlığı Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun
Hükmünde Kararnamenin 2nci maddesinin (a) şıkkının bir
eski hâline bakın, bir sizin getirdiğiniz hâline bakın, ne demek
istediğimi anlayacaksınız. Yine söylüyorum, sizin rejimle
sorununuz maalesef devam ediyor.
Saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
AHMET AYDIN (Adıyaman) Bizim rejimle sorunumuz yok.
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Altay.
Şimdi, öneri üzerinde, aleyhinde olmak suretiyle, AK PARTİ
Grubu adına Sayın Salih Koca, Eskişehir Milletvekili.
Sayın Koca, buyurun. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
SALİH KOCA (Eskişehir) Sayın Başkanım,
değerli milletvekilleri; gerçekten çocuklarımız bizim
geleceğimiz, her şeyimiz. Bu anlamda da
baktığımızda, Hükûmetimiz özellikle en fazla bütçeyi Millî
Eğitim Bakanlığına ayırarak da -bu anlamda atılan
adımları da hep birlikte görüyoruz- öğrencilerimize,
geleceğimize yatırım yapmış ve bu anlamda
öğrencilerimize göstermiş olduğu hassasiyeti ortaya
koymuştur.
Gerek okullaşmada gerekse okulların kalitelerinin
artırılmasında, sınıflardaki öğrenci
sayılarının oranlarının düşürülmesinde bugüne
kadar ciddi adımlar atılmıştır. Bu Meclisin görevi,
iktidarın görevi, aynı zamanda bu Meclisi çalıştırmak,
belirli bir düzen içerisinde kanun teklif ve tasarılarını bu
Meclisten yasalaştırarak çıkarmaktır.
Değerli arkadaşımızın söylediği gibi,
gündemimiz belli. Akabinde de seçim bölgemiz olan Eskişehir 2013 Türk
Dünyası Kültür Başkenti Kanun Tasarısı görüşülecek. Bu
anlamda da bu tasarının bizim adımıza önemli olduğunu
ben düşünüyorum. Özellikle bu hafta içerisinde de yine
Eskişehirimizde Yunus Emre Haftasını kutluyoruz. Gelin
tanış olalım/ İşi kolay kılalım. dizesiyle
kardeşlik ve barışı; Biz kimseye kin tutmayız/ Kamu
âlem birdir bize. dizeleriyle yine eşitliği; Yaratılanı
hoş gör yaratandan ötürü. dizesiyle tevazuyu ve hoşgörüyü öne
çıkaran ve aynı zamanda 6 Mayısta Yunus Emre beldemizde,
kısmet olursa, Yunus Emre Haftasıyla ilgili, Yunus Emrenin kabri
başında Yunus Emreyle yani Gelin tanış olalım/ İşi
kolay kılalım. diyen Yunus Emreyle tanışmak istiyoruz. Bu
vesileyle ben tüm milletvekillerimizi, Yunus dostlarını 6
Mayısta Yunus Emre beldemize davet ediyorum.
Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
SIRRI SAKIK (Muş) Biz Denize gideceğiz. Sen Yunusa, biz
Denize
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Koca.
Barış ve Demokrasi Partisi Grubunun
SIRRI SAKIK (Muş) Karar yeter sayısı istiyoruz
Başkan.
BAŞKAN Barış ve Demokrasi Partisi Grubunun önerisini
oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı
arayacağım.
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Karar yeter sayısı yoktur.
Beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati:
15.33
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 15.43
BAŞKAN: Başkan Vekili Mehmet SAĞLAM
KÂTİP ÜYELER: Muhammet Rıza YALÇINKAYA (Bartın), Mine LÖK
BEYAZ (Diyarbakır)
-----0-----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet
Meclisinin 102nci Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.
Barış ve Demokrasi Partisi Grubunun önerisinin
oylanmasında karar yeter sayısı bulunamamıştı.
Şimdi, öneriyi tekrar oylarınıza sunacağım ve
karar yeter sayısı arayacağım.
Öneriyi kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Öneri kabul edilmemiştir, karar yeter sayısı
vardır.
Sayın milletvekilleri, Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun İç
Tüzükün 19uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup
işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım:
2.- CHP Grubunun, 22/2/2012
tarihinde İzmir Milletvekili Mustafa Moroğlu ve
arkadaşlarının 12 Haziran 1980'de İnciraltı'nda
yaşanan olayların tespiti amacıyla vermiş olduğu
Meclis araştırması önergesinin, Genel Kurulun 3/5/2012
Perşembe günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön
görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi
03.05.2012
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Danışma Kurulu 03.05.2012 Perşembe günü (Bugün)
toplanamadığından Grubumuzun aşağıdaki önerisinin
İçtüzüğün 19 uncu maddesi gereğince Genel Kurul'un onayına
sunulmasını saygılarımla arz ederim.
Emine
Ülker Tarhan
(Ankara)
Grup
Başkan Vekili
Öneri:
İzmir Milletvekili Mustafa Moroğlu ve arkadaşları
tarafından, 22.02.2012 tarihinde, Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına "12 Haziran 1980'de
İnciraltı'nda yaşanan olayların tespiti" amacıyla
verilmiş olan Meclis Araştırma Önergesinin, (269 sıra nolu)
Genel Kurul'un bilgisine sunulmak üzere bekleyen diğer önergelerin önüne
alınarak, 03.05.2012 Perşembe günkü birleşimde sunuşlarda
okunması ve görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde
yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN Cumhuriyet Halk Partisi Grubu önerisi lehinde ilk
konuşmacı İzmir Milletvekili Sayın Mustafa Moroğlu.
Buyurun Sayın Moroğlu? Yok.
İkinci konuşmacı Sayın Altan Tan, Diyarbakır
Milletvekili
Yok.
Aleyhinde Ali Aşlık, İzmir Milletvekili
Yok.
İstanbul Milletvekili Bülent Turan. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BÜLENT TURAN (İstanbul) Sayın Başkanım,
değerli arkadaşlar; CHPnin 12 Haziran 1980 tarihinde İzmir
İnciraltı Öğrenci Yurdunda öğrencilere asker
tarafından ateş edildiği iddiasıyla ilgili grup önerisi
aleyhine söz aldım.
Tabii, öncelikle CHPli arkadaşlarımızın bu öneriyi
verip salonda olmamalarını not etmek istiyorum. Keşke onlar
konuşma yapıp ben sonra çıksaydım ama buna imkân
olmadı.
Çok değerli arkadaşlarım, öncelikle bir karineyi ifade
etmek istiyorum. O da şudur ki hiçbir partinin bizim bu ülkedeki
karanlık sayfaların aydınlatılması hassasiyetinden
daha öte bir hassasiyeti olamaz. Biz her türlü hassasiyetimizi ortaya koyarak
bu ülkedeki karanlık her noktanın, her sıkıntının
aydınlatılmasını canıgönülden istiyoruz. Önergede
adı geçen okulun önünde öldürülen gençlerimizin de bu ülkenin
evlatları olduğunu, annelerinin, babalarının canı
yandığını dolayısıyla bizim de
canımızın yandığını ifade etmek istiyorum.
Bunlar keşke olmasaydı, keşke bu ülke on yılda bir
darbelerin olduğu, her türlü sorunun asker aracılığıyla
çözümüne kalkıldığı bir ülke olmasaydı. Fakat
değerli milletvekilleri, Samimiyet gözle görülür. derler,
Anlaşılır. derler. Siz 12 Eylül referandumunda Tüm darbeciler
yargılansın. iddiamızı, gece gündüz
uğraşımızı yok sayacaksınız, 12 Eylül
referandumunda Yetmez ama evet. diyenlere Siz aldatılıyorsunuz,
darbeciler yargılanamazlar. diyeceksiniz, ardından milletimizin
büyük bir çoğunluğunun Evet. demesinden sonra yargılama süreci
başlayınca da bugün geleceksiniz, 12 Eylülde bir günün ifade
edildiği İzmirdeki olayın
araştırılmasını isteyeceksiniz. Siz sadece sineklerle
uğraşıyorsunuz, biz bataklığı kurutma
iddiasının içerisindeyiz. O yüzden, referandumda Evet. dedik. O
yüzden, hepinizin de bildiği gibi, daha birkaç gün önce, bu Mecliste,
hepinizin katılımıyla darbelerin
araştırılması komisyonunu kurduk. Ufak, lokal meselelerle
değil, daha genel meselelerle, daha temel meselelerle uğraşmak
hepimizin görevi.
Değerli arkadaşlarım, yine, bildiğiniz gibi, bu
kısa konuşma içerisinde ifade etmeye
çalıştığım darbeleri araştırma komisyonundan
başka bir de, yine hepinizin bildiği, darbecilerin
yargılanması süreci başladı. Dolayısıyla,
İzmirde konu edilen sorunun bu minvalde değerlendirilmesi, genel
meseleye matuf olarak değerlendirilmesi hepimizin görevi diye
düşünüyorum.
Yine, değerli arkadaşlarım, hepinizin bildiği gibi,
dün akşam geç vakitlere kadar Ülkemizde önemli bir kanun. diye ifade
ettiğimiz Tapu ve Kadastro Kanunuyla ilgili çalışmaya
başladık; 6 maddenin ilk 3ünü bitirdik, bugün de kalan 3 maddeyi
bitirmek hepimizin görevi. Ayrıca, hemen arkasından Eskişehir
ilimizin 2013 Dünya Kültür Başkenti olmasıyla ilgili kanun teklifini
görüşeceğiz. Yani bizim Meclis gündemimiz yoğun. Yani biz ne
yaptığımızı biliyoruz. Bizim işlerimiz vakitlerimizden
daha fazla.
Meclis gündemini engellemek, daha önceden planlanmış
çalışmaları durdurmak maksatlı verilen bu önergeye
Hayır. diyeceğimizi bildiriyor, hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, grup önerisini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
BÜLENT TEZCAN (Aydın) Hayır, hayır
Lehteki
konuşmacı geldi Başkanım.
BAŞKAN Ama biz
Beyefendi, sabahtan beri soruyorum. İsmi
SIRRI SAKIK (Muş) Nasıl geçti? Böyle bir uygulama yok.
OKTAY VURAL (İzmir) Sayın Başkan, gruplar arasında
bir anlaşma var zaten efendim. Gecikebiliyor milletvekillerimiz.
YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) Konuşsunlar Başkanım.
TURGUT DİBEK (Kırklareli) Nasıl konuşmacı
yok? Bizim önerimiz ya!
BAŞKAN Şimdi, bakınız, her seferinde sıraya
riayet ediyoruz. Şu anda, okuduk ve bir arkadaş buradaydı. Bunun
böyle yapılmaması lazım ama gruplar arasında bir
anlaşma ise yapalım, yalnız tekrar etmeyelim. Yani bir gelenek
gelişiyor, tekrar bozuyoruz, tekrar yapıyoruz. Arkadaşlarımız
lütfen riayet etsinler.
OKTAY VURAL (İzmir) Tabii
ERTUĞRUL KÜRKCÜ (Mersin) Sizden özgürlükçü bir yorum bekliyoruz.
BAŞKAN Özgürlükçülük anarşi değildir Beyefendi,
sıra meselesi.
ERTUĞRUL KÜRKCÜ (Mersin) Siz anarşi görmediniz.
BAŞKAN Ama özgürlük değil ki bu!
ERTUĞRUL KÜRKCÜ (Mersin) Hiç anarşiye girmeyelim, girersek
çıkamayız.
BAŞKAN Sonradan gelenlerin de hakları var, özgürlük olarak.
Sayın Moroğlu, buyurun. (CHP sıralarından
alkışlar)
MUSTAFA MOROĞLU (İzmir) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; sırayı kaybettiğim için özür diliyorum, bir ara
verince bir dakika geciktim.
Buraya ben ve
milletvekili arkadaşlarımla 12 Haziran 1980 yılında
İnciraltı Yurdunda yapılan katliamın
araştırılması için bir Meclis araştırması
önergesinin kabul edilmesi lehinde konuşmak üzere söz aldım.
Biraz önce,
Değerli AKP Milletvekili Biz de araştırmalardan yanayız; 12 Eylül darbecilerinin
araştırılması için önergemiz günlerce reddedildi,
yıllarca reddedildi ama geçende hep beraber bir araştırma
önergesi verdik, bizim de İnciraltı Yurdunda yapılan katliamdan
içimiz sızlıyor. dedi ama İnciraltının bir okul
olduğunu söyleyerek, İnciraltının bir yurt olduğunu
bilmeyecek kadar da bu katliamın ne zaman, nasıl
yapıldığından uzakta olduğunu kendi konuşmasıyla
da ifade etti.
Evet, 1980
yılında İnciraltında bir katliam gerçekleştirildi.
Mayısın hazirana döndüğü aylarda, hepimizin
hatırladığı ve belleklerinden silinmeyecek bütün
katliamlara, Çoruma, Maraşa, Malatyaya, Piyangotepeye ve Balgat katliamları
gibi katliamlara bir yenisi daha eklendi. Devlet eliyle işlenen
katliamların bir yenisi daha İnciraltı yurtlarında
gerçekleştirildi. Nasıl oldu İnciraltı katliamı
kısaca ona değinmek istiyorum.
Bildiğiniz
gibi, o yıllarda üniversite sınavları bütün illerde
yapılmıyordu sadece birkaç tane büyük ilimizde yoğunlaşarak
belli illerde yapılıyordu ve Türkiye'nin dört bir yanından 13
Haziran üniversite sınavlarına katılmak için gelen gençler
barınmak için İnciraltı Yurduna sevk edilmişlerdi. Bu sevk
edilme bilerek mi yapıldı bilmeyerek mi yapıldı
araştırmamız gereken konulardan birinin bu olduğunu ifade
ederek bir parantez açmak istiyorum. Her anne-babanın
yaptığı gibi, üniversite sınavına gelen
arkadaşlarına Sınav stresini ortadan kaldırsınlar,
sınava rahatça girsinler. diye yurtta kalan öğrenciler
tarafından bir şölen düzenlendi. Daha bu şölen düzenlenir
düzenlenmez saat 21.00-21.30 civarlarında İnciraltı Yurdunda
şölen yapan, halay çeken, oturan öğrencilerin arasına
yanaşan bir arabadan kurşunlar yağdırıldı. Biraz
sonra Ayağa kalkın. sesleriyle ayağa kalkan öğrencilere
bir üç dakika daha tarama yapıldı ve İnciraltı
yurtlarında 5 tane öğrenci yaşamını kaybetti, yıl
12 Haziran 1980, yıl 30 Haziran 1980 ve 4 Temmuza kadar süren
Çorumda da
57 yurttaşımız hayatını kaybetti. Bu ikisi
arasında ne ilinti vardır? diyeceksiniz. 12 Eylül darbesini
araştırmak isteyenler, bu ikisi arasında ne tür bir ilişki
olduğunu bilmeyecek kadar cahil olamazlar. Onun için, 12 Haziran 1980
yılında İnciraltında yapılan katliamın bir
Meclis araştırmasıyla ortaya çıkarılmasını
istemek, aslında 12 Eylül darbesinin ve 12 Martların ve bütün
darbelerin araştırılmasını istemekte ne kadar samimi
olup olmadığımızı da ortaya koyan gerçeklerden, ortaya
koyan ölçülerden biri olacak.
Kimdi bu İnciraltında ölen arkadaşlarımız?
İsimlerini ve geldikleri memleketleri saymak da sanırım o döneme
ilişkin ve bu dönem çıkarmamız gereken derslere ilişkin bir
fikir verecektir. İsmail Baytaktı bir öğrenci, on sekiz yaşında,
Balıkesir Sındırgılıydı. Mehmet Ali Arundu,
Balıkesir Burhaniyeliydi. Mustafa Usluydu, Manisa Turgutludandı.
Ali İhsan Tandı, Diyarbakırlıydı. Hüseyin
Akdağdı, Nazilliliydi. Otopsi raporu yapıldı. Hastaneye
gitmelerine, İnciraltı Yurdundan çıkmalarına uzun süre izin
verilmedi ama hastanede ihmal var mıydı, yok muydu o da
araştırılmadan gençlerin öldüğü ve otopsi raporlarında
da M-1 ve M-6 silahlarından çıkan kurşunlarla taranarak
öldürüldüğü otopsi raporlarına geçti.
Bugüne kadar, bu davanın seyri hakkında kamuoyuna önemli bir açıklama
yapılamadı. Sorumluları kimlerdir, emri kim vermiştir,
tetiği kim çekmiştir, yargılama ne safhadadır, ne hâle
gelmiştir, bununla ilgili bilgiler hâlâ sırdır. Eğer 12
Eylül darbesini ve bu darbenin hazırlanması için yapılan
katliamları araştırmak isteyen bir Meclis, kimlerin yardım
ettiğini, 12 Eylülle ilişkisini, yargılanmalarını
kimlerin engellediğini açığa çıkarmadan 12 Eylülle bir
hesaplaşmanın mümkün olmadığını düşünüyorum.
12 Eylülle hesaplaşmak istiyorsanız -bugün buraya gelirken, biraz
önce BDP Grubundan bir milletvekilimizin de andığı gibi- 6
Mayısta idam edilen Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan ve Hüseyin
İnanın idamlarıyla da hesaplaşmak, idam edenlerle de
hesaplaşmak ve onların, ülkeleri için,
bağımsızlığı için ve halkların
kardeşliği için ölen birer genç olduğunu bütün Meclisin
kararına geçirmek zorundasınız. Başka türlü, 12 Martlarla,
12 Eylüllerle, 27 Mayıslarla mücadele etmeniz ancak olsa olsa halkı
yanıltmak ve var olan iktidarınızı sürdürmek üzere
yapılan bir yalandan öteye gitmez.
Bu karanfilleri
de bilerek aldım. Artık bazı konularda samimiyseniz, eğer
Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan ve Hüseyin İnanın idam edilmeleri
doğru değildi, yanlıştı, bir intikam duygusuyla
yapıldı. Türkiye Büyük Millet Meclisinin milletvekilleri intikam
duygusuyla hareket etmiyor. diyorsanız, bunu buraya konuşmaya
çıkan, 6 Mayısın anısına -keşke 6 Mayısta da
burada olabilseydik, Pazar günü olduğu için- bugün buraya konuşmaya
çıkan bütün milletvekilleri bu 3 fidanı, bu 3 karanfili burada
bırakmak için gereken çabayı göstermelidirler diyorum. (CHP ve BDP
sıralarından alkışlar)
Nedenine
gelince, herkes, her çıkan, biz Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan ve Hüseyin
İnanın ölümlerinin, idam edilişlerinin 40ıncı
yılında onları anmanın sadece bir seremoniden öteye
geçmesini istiyorsak, onların yaşamlarının niye yok
edildiğini bilmemiz ve onların mücadelelerinin anlamını
bilmemiz gerekiyor. Onlar, Mustafa Kemal için 19 Mayısta Ankaraya kadar
Samsun yürüyüşünü, Mustafa Kemal yürüyüşünü gerçekleştirenlerdi.
Onlar, Filistine Filistin halkının mücadelesine destek olmak için
gidenlerdi. Tütün mitinginin en önünde olan olanlardı. Pamuk mitinglerinin
en önünde olanlar onlardı. Bizler o gün onlara bir tütün işçisinin
evladı olarak Eşmede, Güneyde, Güllü köyünde, Alaşehirde,
Sarıgölde yani tütün ekip de, ürettikleri tütünün gaz parasını
vererek yakmak zorunda olan köylülerin önünde gördüğümüzü biliyoruz,
hatırlıyoruz. Onları anmanın anlamı budur.
Sözü uzatmadan, ben en iyisi mi, niye asıldıklarına
ilişkin sözü Deniz Gezmişe bırakayım, Deniz Gezmişin
babasına yazdığı mektubu okuyayım: Mektup elinize
geçmiş olduğu zaman aranızdan ayrılmış
bulunuyorum. Ben, ne kadar üzülmeyin dersem yine de üzüleceğinizi
biliyorum fakat bu durumu metanetle karşılamanı istiyorum.
İnsanlar doğar, büyür, yaşar, ölürler. Önemli olan çok
yaşamak değil, yaşadığı süre içinde fazla
şeyler yapabilmektir. Bu nedenle ben erken gitmeyi normal
karşılıyorum ve kaldı ki, benden önce giden
arkadaşlarım hiçbir zaman ölüm karşısında tereddüt
etmemişlerdir, benim de tereddüde düşmeyeceğimden şüphen
olmasın. Oğlun ölüm karşısında âciz ve çaresiz
kalmış değildir, o bu yola bilerek girdi ve sonucunun da bu
olacağını biliyordu. Seninle düşüncelerimiz ayrı ama
beni anlayacağını tahmin ediyorum. Sadece senin değil,
Türkiyede yaşayan Kürt ve Türk halklarının da
anlayacağına inanıyorum. Cenazem için avukatlarıma gerekli
talimatı verdim, ayrıca savcıya da bildireceğim. Ankarada
1969da ölen arkadaşım Taylan Özgürün yanına gömülmek
istiyorum, onun için cenazemi İstanbula götürmeye kalkma. Annemi teselli
etmek sana düşüyor. Kitaplarımı küçük kardeşime
bırakıyorum. Kendisine özellikle tembih et, onun bilim adamı
olmasını istiyorum. Bilimle uğraşsın ve unutmasın
ki, bilimle uğraşmak da bir yerde insanlığa hizmettir.
Son anda yaptıklarımdan en ufak pişmanlık
duymadığımı belirtir; seni, annemi, ağabeyimi ve
kardeşimi, devrimciliğimin olanca ateşiyle kucaklarım.
Halkı için, Türkiye için, bir bayram günü nümayişe çıkar
gibi idam sehpasına çıkanlara selam olsun, onları idama
götürenlere de lanet olsun. (CHP ve BDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Cumhuriyet Halk Partisi Grubu önerisi üzerinde, aleyhinde
olmak üzere Ali Aşlık, İzmir Milletvekili. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
ALİ AŞLIK (İzmir) Sayın Başkan,
değerli arkadaşlar; Cumhuriyet Halk Partisinin önerisi üzerinde
şahsım adına söz almış bulunmaktayım.
Yaşanan acılar bu ülkenin acısıdır. Biz
AK PARTİ olarak bu acıları gidermek adına 12 Eylül 2010da
referandumda Evet. diyerek bunların hesabının
sorulmasının yolunu açtık. Keşke, muhalefet partileri de
bizimle birlikte buna Evet. diyebilselerdi ve gerçekten, katledilen bu
idealist Anadolu çocuklarının hesabı daha önce sorulabilseydi.
ALİ SERİNDAĞ (Gaziantep) Bunun 12 Eylülle ne alakası var? Ya
bilmiyorsunuz ya da kasıtlı olarak söylüyorsunuz.
ALİ AŞLIK (Devamla) Cumhuriyet Halk Partisi daha
önce iktidar ortağı olduğunda bunları gündeme
getirebilseydi diyorum.
ALİ SERİNDAĞ (Gaziantep) Bunun ne zaman
olduğunu biliyor musunuz? Asılma tarihini biliyor musunuz?
ALİ AŞLIK (Devamla) Meclis
çalışmalarını daha fazla uzatmamak, bundan sonraki
kanunların süresinde bitmesi adına sözümü kesiyorum.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
ALİ SERİNDAĞ (Gaziantep) Siz biliyor musunuz
tarihi? 12 Eylülle ne alakası var bunun? Hayret ya!
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Aşlık.
Şimdi, lehinde olmak üzere Diyarbakır Milletvekili
Sayın Altan Tan.
Buyurun Sayın Tan.
ALTAN TAN (Diyarbakır) Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; 12 Haziran 1980 tarihinde İzmir İnciraltı
Öğrenci Yurdunda bahçede bulunan öğrencilerin üzerine askerler
tarafından açılan ateş sonucu ölenlerle ilgili söz
almış bulunmaktayım.
Sevgili
arkadaşlar, bu hadiseyle ilgili ayrıntıları önergeyi veren
arkadaşlarımız anlattılar sizlere. 5
vatandaşımız, genç kardeşimiz, fidanımız o
tarihte hayatını kaybetti, 24 kardeşimiz,
vatandaşımız da yaralandı. Otuz iki sene önceki bir
olayı bugün niye gündeme taşıyorsunuz? diyebilirsiniz. Ancak
şunu söylemek lazım: Bugün Türkiyede özellikle iktidar partisi
tarafından öyle bir sahte demokrasi havası estiriliyor ki, işte
Dersimin dosyaları açılıyor, üzerine gidiliyor, yeri geldikçe
birileri suçlanıyor. Etnik kimlikler üzerinden, mezhep kimlikleri üzerinden
spekülasyonlar, polemikler yapılıyor. Ancak
buraya ne zaman doğru düzgün bir önerge geldiyse Kabul edenler
Etmeyenler
Edilmemiştir. denilip geri gönderiliyor.
Sevgili arkadaşlar, eğer rica gerekiyorsa sizlerden rica
ediyoruz: Lütfen, bir tek önergeyi kabul edin de doğru düzgün bir
komisyon, heyet, araştırma heyeti kurulsun ve hiç olmazsa bu
karanlık tarihimizin en azından bir olayı doğru düzgün
aydınlansın.
AHMET AYDIN (Adıyaman) Kurduk ya, beraber kurduk ya.
SIRRI SAKIK (Muş) Kurdunuz da başkan sizden, başkan
vekili sizden, sekreter sizden
ALTAN TAN (Devamla) Peki, kurdunuz da şu ana kadar hangi
olayı aydınlatabildiniz?
Bakın, ben, izniniz olursa tek tek sayayım sevgili
arkadaşlar, hangi olayı aydınlatabildik? Benim kendi
hayatımda çok yakın arkadaşlarım bu tip komplolar sonucu
adına derin devlet denilen, kontrgerilla denilen, karanlık
güçler denilen kesimler tarafından, çevreler tarafından öldürüldü.
Ben, milletvekili olduktan sonra, ilk olarak, bu arkadaşlarıma
bir vicdan borcu olarak, bir arkadaşlık borcu olarak bütün bunlarla
ilgili Sayın Başbakana soru önergeleri yönelttim ve şunu
sordum, dedim ki: Musa Akın, 1978
senesinde, Diyarbakırda Ergani nüfusuna kayıtlı, Erganinin
Ziyaret köyüne kayıtlı gencecik bir ilkokul öğretmeni, yeni
evli, eşi hamileyken Diyarbakır
Mardinkapı semtinde öldürüldü. Otuz dört senedir katilleri belli
değil.
Ubeydullah Dalar, Diyarbakır Şehitlik Camisinin imamı,
1990lı yılların o karanlık günlerinde, her gün onlarca
faili meçhul cinayetin olduğu bir dönemde, sabah namazını kıldırdıktan
sonra Şehitlik Camisinin içerisinde kafasına sopalarla vurularak
öldürüldü.
İzzettin Yıldırım ve Mehmet Şehit Avcı,
2000 senesinde, bugün yargılanan bir emekli generalin de içinde
olduğu bir derin yapılanma tarafından -yani bu mahkeme
dosyasında bu tip iddialar var ama henüz hiçbir şey hukuken tespit
edilip de açığa çıkarılmış değil- Kartalda
bir evde öldürülmüş şekilde bulundu.
Şimdi, bunlarla ilgili ben neyi sordum? Şunu sordum, dedim ki:
Bu konularla ilgili bu devletin arşivinde, millî istihbaratın veya
herhangi bir istihbarat kurumunun -işte, askerî istihbarat var, emniyet
istihbaratı var, dışişleri istihbaratı var, Kamu
Güvenliği Müsteşarlığı var, bu konuda birçok
istihbarat kuruluşu var- herhangi bir bilgisi var mı? Bunların
hepsine cevap geldi. Bana verilen cevapta, işte, açılan davalar, o
fezlekeler üzerinden devam eden şeyler, tarihler, sayılar, evraklar,
numaralar ve o dosyalarda ne bilgi varsa bakabilirsiniz. Bir kısmı
zaten kapanmış, yok, bir kısmı müruruzamana
uğramış.
Peki, sevgili arkadaşlar, bu demokratikleşme ve bu
işlerin açığa çıkarılması böyle mi olacak?
İki şey istiyoruz sizden:
Bir: Çıkın deyin ki: Kardeşim, devletin istihbarat
örgütlerinde bu konularla ilgili hiçbir bilgi yok. Çıkın, bunu söyleyin.
İki: Varsa saklamayın.
Eğer bunları, şu an, on yıllık
iktidarınızdan sonra saklıyorsanız bu suçlara
ortaksınız. Çok açık. Ben kendim sordum.
Şimdi, Sayın Grup Başkan Vekili diyor ki: Komisyon
kurduk.
Bakınız, bu memleket otuz beş yıldır 1
Mayıs 1977de ne oldu, bunun cevabını veremiyor. Verebiliyor
musunuz? Buyurun, verin. Gelin, verin. Ne oldu 1 Mayıs 1977de? Kitaplar
dolusu şeyler konuşuldu, yazıldı, anlatıldı. Yani
bu devletin istihbaratında bunun bilgisi yok mu?
Allahınızı severseniz yok mu? Neyi gizliyorsunuz peki?
Çorum, Maraş olaylarında ne oldu? Hâlâ
tartışıyoruz. Otuz beş senedir tartışıyoruz,
ama elinizdeki bilgileri vermiyorsunuz. Veriyormuş gibi yapıyorsunuz,
ama Dersimde işte, üzerinden yetmiş küsur sene geçtikten sonra,
yetmiş dört, yetmiş beş sene geçtikten sonra diyorsunuz ki: 13
bin 500 kişi öldürüldü, 14 bin kişi sürgün edildi ve gaz
kullanıldı. Yapanlar nerede?
Failler nerede? Yakasına yapışacağınız tek bir
kişi yok.
Bakınız, yakasına yapışabileceğiniz
kişiler hayatta ve bu saydığım olaylarla ilgili bilgiler de
devletin kasasında, devletin kasasının anahtarı da sizde.
Ben rica ediyorum, çıksın bir yetkili bugün desin ki: Bizde
hiçbir bilgi yok bu konularla ilgili, biz devlet olarak, Millî İstihbarat
olarak Çorumu da bilmiyoruz, Maraşı da bilmiyoruz, Ubeydullah Dalar
cinayetini de bilmiyoruz, İzmir-İnciraltındaki olayı da
bilmiyoruz, hiçbir şey bilmiyoruz; yok, bizde hiçbir şey yok.
Yakmışlar, karartmışlar, yok etmişler, devletin bu
konuda hafızası silinmiş, sıfır. Ama var sevgili
arkadaşlar. Bakın, icap ettiği zaman, tırnak içinde icap
ettiği zaman birçok şeyi, çok daha eski evrakları gün yüzüne çıkarabiliyorsunuz.
Onun için, ben, burada çok uzun uzadıya, şöyle oldu, böyle oldu,
şu oldu, bu oldu edebiyatı yapmak istemiyorum. Çok açık, bugün
devletin sahibi siz oldunuz o bütün eksisiyle, artısıyla,
karanlığıyla ve derinliğiyle ama bu derinlikteki
sırları, gizlilikleri ve kötülükleri saklarsanız mesul
olacaksınız.
İster sessizce tekrar Kabul edenler
Etmeyenler
Edilmemiştir. deyin ama tekrar tekrar söylüyorum, ne olur tek bir
tanesine de Evet. deyin de biz herhangi bir davayı, isterseniz Çorumu,
isterseniz Maraşı, isterseniz Sivası, isterseniz
Başbağları; hangisini istiyorsanız, bir olayı
çıkaralım şöyle, artısıyla, eksisiyle, devletin bütün
elindeki bilgilerle vatandaşın önüne koyalım. Zaten bu bir çorap
söküğü olacak, bir tanesini eğer aydınlatabilirsek bunun
arkası gelecek.
Son olarak da Deniz Gezmiş ve arkadaşlarının
idamlarıyla ilgili bir şeyler söylemek istiyorum. Ben o tarihlerde on
dört yaşındaydım ama benim kuşağımın bütün
gençleri gibi ben de siyasete başlamıştım yani örgütlere,
gruplara, cemaatlere ben de o tarih itibarıyla girmiş bulunuyordum.
Aynı düşünceleri paylaşmıyorum onlarla ama bir cinayet
işlendi sevgili arkadaşlar, 3 genç, göz göre göre, tanrılara,
ilahlara kurban edildi ve o tanrılardan, o ilahlardan birisi de bugün
seksen yediseksen sekiz yaşında, ölüm eline düşmüyor,
inşallah bedelini ödemeden de ölmeyecek. (BDP sıralarından
alkışlar)
Sevgili arkadaşlar, eğer bir millet, bir halk kendi tarihiyle
yüzleşemiyorsa
Hani, Sayın Başbakan helalleşmeden
bahsediyor. Herkes birbirinin hakkını yesin, ondan sonra da helal
etsin; vursun, kırsın, döksün, sövsün, öldürsün, ezsin, ondan sonra
da helal etsin. Yok böyle bir helal. O boynuzsuz keçinin hakkını
boynuzlu keçiden soracakları günde bu soruların hepsi sorulacak.
Onun için, Deniz Gezmiş ve arkadaşlarının
vahşice, canice katledilmelerini kınıyorum. Kendilerine, yine
kendi inancıma göre, rahmet diliyorum ve bunun hesabının da
bugün, en azından manen sorulması gerektiğini düşünüyorum.
Hepinize saygılar sunuyorum. (BDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Tan.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu önerisi üzerindeki görüşmeler
tamamlanmıştır.
Öneriyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Öneri kabul edilmemiştir.
Sayın milletvekilleri, Hükûmetin, dünkü birleşimde
görüşmelerine başlanan 228 sıra sayılı Tapu Kanunu ve
Kadastro Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin
Kanun Tasarısının 1inci maddesinin yeniden görüşülmesine
ilişkin, İç Tüzükün 89uncu maddesine göre bir talebi vardır.
Danışma Kurulu toplantısında bu konuda ortak bir
görüş oluşmadığından Adalet ve Kalkınma Partisi
Grubunun İç Tüzükün 19uncu maddesine göre verilmiş, Hükûmetin 228
sıra sayılı Kanun Tasarısının 1inci maddesinin
yeniden görüşülmesine ilişkin talebinin yerine getirilmesine dair bir
istemi olmuştur.
Okutuyorum:
3.- AK PARTİ Grubunun,
Hükûmetin 228 sıra sayılı Tapu Kanunu ve Kadastro Kanununda
Değişiklik Yapılmasına ilişkin Kanun
Tasarısının 1inci maddesinin yeniden görüşülmesine dair
talebinin Genel Kurulun onayına sunulmasına ilişkin önerisi
3/5/2012
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Danışma Kurulu 03.05.2012 Perşembe günü (bugün)
toplanamadığından, İçtüzüğün 19 uncu maddesi
gereğince, Grubumuzun aşağıdaki önerisinin Genel Kurulun
onayına sunulmasını arz ederim.
Ahmet
Aydın
Adıyaman
AK
PARTİ Grup Başkan Vekili
Öneri:
Görüşülmekte olan 228 Sıra Sayılı Tapu Kanunu ve
Kadastro Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin
Kanun Tasarısının 1 inci maddesinin yeniden görüşülmesine
ilişkin Hükûmetin talebi üzerine 03.05.2012 Perşembe günü (bugün)
Danışma Kurulu toplanamadığından, Hükûmetin isteminin
Genel Kurulun onayına sunulması;
önerilmiştir.
BAŞKAN İstem üzerinde söz talebi yok.
Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler...
Kabul edilmiştir.
Şimdi Hükûmetin istemini okutup oylarınıza
sunacağım.
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 228 sıra sayılı Tapu Kanunu ve
Kadastro Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin
Kanun Tasarısının 1 inci maddesinin TBMM İçtüzüğünün
89 uncu maddesi gereğince yeniden görüşülmesini arz ve teklif ederim.
Erdoğan
Bayraktar
Çevre
ve Şehircilik Bakanı
Gerekçe:
Tasarının 1 inci maddesinde düzenlenen bazı konulara
açıklık kazandırılması ve bu bağlamda maddenin
yeniden değerlendirilmesi amaçlanmaktadır.
BAŞKAN Hükûmet teklifini oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Hükûmetin istemi, sırası geldiğinde yerine
getirilecektir.
Gündemin Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen
Diğer İşler kısmına geçiyoruz.
1'inci sırada yer alan, Adalet ve Kalkınma Partisi Grup
Başkanvekilleri İstanbul Milletvekili Ayşe Nur
Bahçekapılı, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş, Giresun
Milletvekili Nurettin Canikli, Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünal ve
Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydının; Türkiye Büyük Millet
Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair
İçtüzük Teklifi ile Tunceli Milletvekili Kamer Gençin; Türkiye Büyük
Millet Meclisi İçtüzüğünün Bir Maddesinin Değiştirilmesi
Hakkında İçtüzük Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporunun
görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
VII.- KANUN TASARI VE
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER
A) Kanun Tasarı ve
Teklifleri
1.- Adalet ve
Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri İstanbul Milletvekili
Ayşe Nur Bahçekapılı, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş,
Giresun Milletvekili Nurettin Canikli, Kahramanmaraş Milletvekili Mahir
Ünal ve Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydının; Türkiye Büyük
Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına
Dair İçtüzük Teklifi ile Tunceli Milletvekili Kamer Gençin; Türkiye Büyük
Millet Meclisi İçtüzüğünün Bir Maddesinin Değiştirilmesi
Hakkında İçtüzük Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporu (2/242, 2/80)
(S. Sayısı: 156)
BAŞKAN Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
ALİ SERİNDAĞ (Gaziantep) Edemezsiniz efendim, komisyon
yok, Hükûmet yok.
BAŞKAN Zaten Komisyon? Yok. Ertelenmiştir. dedik
beyefendi. Bir yanlışlık mı oldu, affedersiniz.
2'nci sırada yer alan, Afet Riski Altındaki Alanların
Dönüştürülmesi Hakkında Kanun Tasarısı ile
Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu
Raporu'nun görüşmelerine kaldığımız yerden devam
edeceğiz.
2.- Afet Riski Altındaki Alanların
Dönüştürülmesi Hakkında Kanun Tasarısı ile
Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu
Raporu (1/569) (S. Sayısı:
180)
BAŞKAN Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
3'üncü sırada yer alan, Tapu Kanunu ve Kadastro Kanununda
Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun
Tasarısı ile Bartın Milletvekili Yılmaz Tunç'un; 3402
Sayılı Kadastro Kanununda Değişiklik Yapılmasına
İlişkin Kanun Teklifi ve Adalet Komisyonu Raporu'nun
görüşmelerine başlayacağız.
BAŞKAN Komisyon?
ALİ SERİNDAĞ (Gaziantep) Yok efendim, Komisyon yok.
ALİM IŞIK (Kütahya) Ara verelim on dakika.
BAŞKAN Birleşime beş dakika ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 16.16
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 16.21
BAŞKAN: Başkan Vekili Mehmet SAĞLAM
KÂTİP ÜYELER: Muhammet Rıza YALÇINKAYA (Bartın), Muhammet
Bilal MACİT (İstanbul)
-----0-----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet
Meclisinin 102nci Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.
228 sıra sayılı Kanun Tasarısının
görüşmelerine devam edeceğiz.
3.- Tapu Kanunu ve Kadastro
Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun
Tasarısı ile Bartın Milletvekili Yılmaz Tunçun; 3402
Sayılı Kadastro Kanununda Değişiklik Yapılmasına
İlişkin Kanun Teklifi ve Adalet Komisyonu Raporu (1/557, 2/267)
(S.Sayısı: 228) (X)
BAŞKAN Komisyon ve Hükûmet yerinde.
Dünkü birleşimde tasarının 3üncü maddesi kabul
edilmişti.
Şimdi, 4üncü maddeyi okutuyorum.
MADDE 4- 21/6/1987 tarihli ve 3402
sayılı Kadastro Kanununun 13 üncü maddesinin birinci
fıkrasının (B) bendinin (c) alt bendi aşağıdaki
şekilde değiştirilmiştir.
"c) Kayıt
sahibinin yirmi yıl önce gaipliğine hüküm verilmiş veya tapu
sicilinden malikin kim olduğu anlaşılamamış ise çekişmesiz
ve aralıksız yirmi yıl müddetle ve malik sıfatıyla
zilyet bulunan kimse adına tespit olunur."
BAŞKAN Gruplar adına, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına Sayın Turgut Dibek, Kırklareli Milletvekili.
Sayın Dibek, buyurun. (CHP sıralarından
alkışlar)
Süreniz on dakika.
CHP GRUBU ADINA TURGUT DİBEK (Kırklareli) Teşekkür
ediyorum Sayın Başkanım.
Değerli arkadaşlar, 4üncü madde üzerinde Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına söz aldım. Öncelikle hepinizi
saygılarımla selamlıyorum.
Şimdi, Genel Kuruldaki katılıma
baktığımızda özellikle iktidar grubu için şunu
düşünüyordum yerimde: Yasayı bu kadar az -sanıyorum 40
civarı milletvekili var- vekil takip ettiğine göre iki nedeni
olabilir diye düşünmüştüm. Bir: Bu yasaya karşı
arkadaşların ciddi tepkisi var, onu ortaya koymak amacıyla
burada bulunmuyorlar. İki: Bu yasaya karşı çok ilgisizler, bu
yasayı hiçbir şekilde takip etmiyorlar, o nedenle burada
bulunmuyorlar. Böyle bir düşünce içerisindeydim.
Değerli arkadaşlar, bu kanunun biraz daha iyi
anlaşılması için birkaç tespiti sizinle paylaşmam
lazım. Yani dün burada iktidar partisi sözcüleri konuşurken çok
farklı boyutuyla anlatmaya çalıştılar ama bir-iki
rakamı sizinle paylaşmam lazım.
Bakın, cumhuriyet tarihinden bu yana yasalarımızda
yabancılara gayrimenkul satışıyla ilgili düzenleme var ve
size gelene kadar da altmış hükûmet, değerli arkadaşlar, bu
ülkede Türkiye'yi yönetti, onlar da bu ülkenin sorunlarıyla sizin gibi
uğraştılar. Seksen yıllık süre içerisinde -ben, bu
rakamları iyi görmenizi, duymanızı istiyorum- 12 bin dekar
araziyi Türkiye Cumhuriyeti hükûmetleri yabancılara satmış, 12
bin dekar. Bu resmî rakamlar yani Bakanlığın rakamları.
2002ye kadar satılan toplam miktar 12 bin dekar, bunu metrekareye
çevirirseniz 12 milyon metrekare yapar.
Arkadaşlar, bugün yani 2012de, on yıl sonra bu rakam hangi
boyutta biliyor musunuz? 135 bin dekar. Yani 2002den bu yana her yıl için
1 kat artmış. Yani şöyle de söyleyebiliriz bunu: Yıllara
bölersek, on yılda her bir yıl için seksen yıllık
satışı yapmışsınız. Bakın, seksen
yıla karşılık bir yıllık satış
yapmışsınız; 12 bin; 135 bin.
Şimdi, bu dahi sizi kesmemiş belki amiyane oluyor ama-
değerli arkadaşlar. Siz on yılda -şöyle de çevirebiliriz
aslında rakamları- sekiz yüz seksen yıllık satış
yapmışsınız. Yani seksen yıllık cumhuriyet
döneminde hükûmetler 12 bin dekar arazi satmışlar, gayrimenkul
satmışlar, siz bunu bir yılda satmışsınız,
seksen yıllığını. Bunu 10la çarparsanız sekiz
yüz seksen yıl yapar.
Şimdi, öncelikle bunu bir bilin. Yani bakın, bizi izleyen vatandaşlarımızın
da bu rakamları, arkadaşlar, değerlendirmesi gerekir; bu
rakamların üzerine, bu tablonun üzerine konuşmamız lazım.
Şimdi, şöyle bir soru da sorulabilir: Peki, bu ülkeyi
yönetenler niye sizin gibi düşünmemiş? Arada düşünenler
çıkmış. Yani 1980li yıllarda Sayın Özal, rahmetli
Özal benzer düzenlemeleri yapmak istemiş, onlar Anayasa Mahkemesinden 2
kez dönmüş, daha sonra da sizin yaptığınız
düzenlemeler dönmüştü Anayasa Mahkemesinden. Ama bu ülkenin hükûmetleri,
değerli arkadaşlar, cari açık sıkıntısıyla
karşılaşmadılar mı, dış açıkla
karşılaşmadılar mı, ekonomik sorunlarla
karşılaşmadılar mı, biz Kıbrıs
Harekâtıyla karşılaşmadık mı, darbe dönemleri
yaşamadık mı, ekonomik sıkıntılarımız
olmadı mı? Ama hiçbirinin aklına Şu
topraklarımızı satalım, bunları paraya tahvil edelim
ve sorunlarımızı bunlarla aşalım, döviz getirelim
gelmemiş. Neden gelmemiş acaba?
Şimdi, hamaset olarak nitelemeyin ama bakın, şunun bence
değerlendirilmesi gerekir: Bizim, genlerimize, düşüncelerimize,
geçmişimize, tarihimize, yaşadıklarımıza, değerli
arkadaşlar, saygı olması lazım. Dünyada kaç tane devlet
vardır hiç düşündünüz mü meydan savaşlarıyla burada
komutanım da var- meydan muharebeleriyle kurulmuştur,
bağımsızlığını, istiklalini meydan
savaşlarının sonucunda kazanmıştır? Kaç tane
devlet vardır, baktınız mı değerli arkadaşlar?
Yani Türkiye Cumhuriyeti, masanın üzerine haritayı koyup elimize bir
tane cetvel, öyle, cetvelle kenarları çizilerek Evet, sınırları
budur ve bu şekilde bu devlet de oluşsun. diye kurulmuş, bağımsızlığını
kazanmış bir devlet değil. Yani Çanakkaleyi, Sakaryayı,
İnönü Savaşlarını, Dumlupınarı, bu ülke
Değerli arkadaşlar, bizim büyüklerimiz, bize bu ülkeyi yediemin
olarak teslim eden kim; onlar, dedelerimiz, onların babaları; onlar
bize emanet etmişler. Böyle bir süreç yaşamış Türkiye. Yani
bizim için toprak bambaşka bir şey.
Bıraktım geçmişi, değerli arkadaşlar, bugün
dahi bizim evlatlarımız, bizim çocuklarımız şehit
oluyorlar. Yani güneydoğudaki bölücü terör olayları
Anne-babaların söylediği söz: Vatan sağ olsun. Niçin bunu
söylüyorlar? İşte Bu topraklar için evlatlarımız öldü.
diyorlar. Bunun karşılığında, bu toprakları
korumak adına canlarını verdiler. diyorlar. Böyle bir
kutsallık var.
Şimdi, bunu gerçekten hamasi bir söylem içerisinde söylemiyorum ama
bakıyorum bu yasal düzenlemeleri, böyle hiç aklınıza getirmeden,
Hükûmet veya teklifi veren arkadaşlarımız getiriyorlar ve süslü
gerekçelerle de -Sayın Bakanı dün izledim burada, dinledim- efendim
Kendine güvenen bir devletmişiz. işte, efendim, Bunlar çok fazla
önemsenecek şeyler değilmiş. gerekçeleriyle burada geçirmeye
çalışıyorsunuz.
Bakın, bir şey daha söyleyeyim: Her biriniz Çanakkaleye
gitmiştir mutlaka veya yolunuz oradan geçmiştir. Orada vapurla
karşıdan karşıya geçerseniz yamaçlarda bir yazı var,
bir asker silüeti. Dur yolcu! diye başlayan Bilmeden basıp
geçtiğin bu toprak bir devrin battığı yerdir. diye orada
bir yazı var değerli arkadaşlar. Bunların bir anlamı
var. Bu toprakların satışıyla ilgili düzenlemenin bu kadar
kolay gelmemesi lazım. Dün Sayın Bakanı dinliyorum, diyor ki:
Biz her şeyi ince ayrıntısına kadar değerlendirdik,
baktık, inceledik, çok güzel bir düzenleme getirdik. Ya arkadaşlar,
iyi, güzel de az önce okunan neydi? Yani 1inci maddeyi yeniden görüşeceğiz
bu görüşmelerin sonunda. Yani altı madde bitecek 1inci maddeye geri
döneceğiz. Niye geri döneceğiz? Madem çok güzel
araştırdınız, mademki, işte, efendim dört dörtlük,
hiçbir sakıncası olmayan bir yasal düzenlemeyi Meclise getirdiniz,
niye? Arkadaşlar, biraz sonra konuşacağız, ilçelerin yüz
ölçümlerinin mevcut olan yasadaki sınırlamaları tümüyle
kaldırırken hiç farkında dahi değilsiniz. Yani orada
birtakım düzenlemeler var, sınırlamalar var, onlara girmek
istemiyorum ama bir hassasiyeti ben anlatmak istiyorum. Yani bizim
halkımızın hassasiyetini görün. Çanakkale zaferlerine
gittiği zaman, Sayın Başbakan, Sayın Başbakan
Yardımcısının konuşmalarıyla bu hassasiyet dile
getirilmez ancak bu şekilde işte, sahip çıkarak dile getirilir.
Yani ilçelerde, daha önce mevcut olan düzenlemede, ilçe
sınırlarında, değerli arkadaşlar, imar planı
içerisindeki ya da mevzi imar planı içerisindeki alanın yüzde 10u
vardı. Siz getiriyorsunuz, ilçe yüz ölçümünün yüzde 10u. Yani, daha
doğrusu, Türkiyenin yüzde 10u. Tüm ilçelerin yüzde 10u olursa,
Türkiyenin yüzde 10u. Bunun içerisinde özel mülkiyet var, kamu var,
merası var, yaylası var, kışlağı var, gölü var,
ormanı var. Hiç kimsenin aklına gelmiyor. Dün burada konuşuyoruz
akşam geç saatlerde, Yahu biz ne yapmışız? diyorsunuz. Düzeltmeye
çalışıyor arkadaşlar, Önerge verelim. dediler.
Şimdi, o maddeyi burada, tekrar, tekriri müzakereyle
görüşeceğiz.
O zaman buradan şunu görmesi lazım en azından, burada
bizi dinleyen arkadaşların: Değerli arkadaşlar, diğer hükümlerde de çok ciddi
sakıncalar olamaz mı sizce? Bence var. Yani olaya bu boyutuyla
bakmamız lazım.
Süre kısa. Bakın, bir iki öneriyi daha belirtmek istiyorum.
Dün bunlar konuşuldu.
Arkadaşlar, döviz, para; bunlar gelir geçer. Buradaki milletvekili
arkadaşlarımızın her birinin köyünde, mahallesinde,
apartmanında, sokağında şöyle birisi vardır mutlaka
konuşacakları, demişlerdir. Mesela, Ahmet: Yahu, kardeşim,
bunun babası, dedesi ne kadar düzgün insandı. Adam
çalıştı durdu hayatı boyunca, biriktirdi, mal mülk edindi. Ahlaklı
bir insan, özverili bir insan. İşte, sabah namazıyla kalkar,
akşama kadar çalışır ve işte, şu oğlana bak
yahu, hayırsız çıktı, bütün bu mal
varlığını çarçur etti, sattı savdı.
İşte, hayırsız evlat. Bunu diyebileceğiniz,
zannediyorum, her birinizin örnekleri var değerli arkadaşlar. Yok mu?
Şu örnek biraz bu yasaya benziyor, biraz o hâldesiniz gibi geliyor
bana. Yani siz o hayırsız
evlat konumundasınız değerli arkadaşlar. Yani bu meydan
savaşlarını yapanlar, işte, başı çıplak,
ayağı kabak hâlde bu ülkeyi bize emanet eden insanlar şu
yasayı acaba görseler ne derlerdi? Onların aziz
hatıralarına bu kadar da mı saygımız yok bizim
değerli arkadaşlar?
Şimdi GAP diye bir projemiz var, Türkiyenin en büyük projesi.
Bir sorguluyor musunuz? O bölgenin sekiz ilini kapsıyor, sekiz il oradan
faydalanacak. O illerden arkadaşlarımız var burada. Her yıl
yüzde kaç GAP projesi ilerliyor, ne kadar yatırım yapıyorsunuz?
Yüzde 1 her yıl. Şu anda yüzde 30lardadır GAP projesi. GAP
projesi tamamlansın, tüm o Körfez, Orta Doğuyu
Zaten biz
bakarız, onların petrolleri varsa bizim de o bölgede
üreteceğimiz ürünler var.
O projeyi tamamlamak için uğraşmıyoruz, o toprakları
satmak için buraya kanun getiriyoruz. Döviz kolay gelecek ya, cari
açığı kapatacağız. Geçen yıl 77 milyar, bu
yıl 60; seneye ne olacak, seneyi ne yapacağız, sonraki seneyi ne
yapacaksınız değerli arkadaşlar?
Lütfen, bu yasayı tekrar gözden geçirmenizi ben diliyorum.
Sürem de bitti ve her birinize teşekkür ediyorum değerli
arkadaşlar. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Dibek.
Gruplar adına ikinci konuşmacı Barış ve
Demokrasi Partisi Grubu adına Sayın İdris Baluken, Bingöl
Milletvekili.
Sayın Baluken, buyurun. (BDP sıralarından
alkışlar)
BDP GRUBU ADINA İDRİS BALUKEN (Bingöl) Sayın
Başkan, teşekkür ediyorum.
Ben de grubumuz adına heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Tabii, aslında buraya gelen gündemlerin peşine
takıldığımız zaman, buraya gelen gündemleri bir
şekilde kendi gündemimiz olarak burada konuşmaya
başladığımız zaman ülkedeki asıl gündemleri
sürekli ıskalama durumunda kalıyoruz. Bu nedenle ben özellikle dün
yaşanan ve bugün de etkileri hâlâ devam eden, okullarımızda
yaşanan bu sütten zehirlenen çocuklarımızın durumuyla
ilgili konuşmak istiyorum. Birkaç önemli hususu burada sizlerle birlikte
paylaşmak istiyorum.
Aslında, tabii, bu proje henüz bu şekilde bir patlak vermeden
önce de AKPnin genel olarak önemli toplumsal proje olarak sunduğu ancak
daha sonra toplumsal hayal kırıklıklarına dönüşen pek
çok projesini burada tartışabiliriz. Bakın, burada birkaç örnek
vereceğim ben.
2002 yılında henüz Başbakan Tayyip Erdoğan
Başbakan olmadan önce İzmit mitingi sırasında bir
konuşma yapıyor. Konuşmada şöyle diyor: Şu sisteme
bakın hele, ülkede 72 bin öğretmen açığı var, sen
sınavla öğretmen seçiyorsun. Hangi akla hizmet ediyorsun? Bırak
da öğretmenlerimiz okul seçsin, göreve başlasın. Önüne niye
engel koyuyorsun? Ama inşallah, biz, hükûmetimizi kurduğumuzda bütün
öğretmenlerimizi göreve başlatacağız ve öncelikli olarak
eğitim sorununu çözeceğiz. Yıl 2012, atanamayan
öğretmenlerle ilgili Başbakanın yapmış olduğu
konuşmanın ne kadar hayata geçtiğinin, pratikte ne kadar anlam
bulduğunun takdirini ben sizlere bırakıyorum.
Bununla ilgili, eğer merak eden AKPden arkadaşlar varsa, daha
iki gün önce 1 Mayısta alanlara çıkan işçilerin, emekçilerin,
atanmamış öğretmenlerin, kamu çalışanlarının
sesine bir kulak verirlerse herhâlde son derece isabetli bir şey
yapacaklar diye düşünüyorum.
Tabii, AKPnin toplumsal hayal kırıklığı yaratan
pek çok projesi var. Bizi ilgilendiren projelerinden önemli bir tanesi,
biliyorsunuz Demokratik Açılım adında, Millî Birlik ve
Kardeşlik Projesi adı altında ya da Kürt
Açılımı adı altında devreye sokmuşlardı,
oluşan toplumsal beklenti, Anayasa referandumunda yüzde 58 gibi bir Evet.
oyu almalarını sağladı, 12 Haziran seçimlerinde yüzde 50ye
yakın bir oy almalarını sağladı ancak geldiğimiz
aşamada, 8 bine yakın siyasetçimiz, milletvekilleri, belediye
başkanları, belediye meclis üyeleri, parti
çalışanlarının cezaevinde bulunduğu bir
açılım süreciyle sonuçlandığı gibi bir dramla
karşı karşıyayız. Tabii, bu projeye de, buradaki sütle
ilgili yaşanan projeye de AKPnin bu toplumsal projelerinin
yaratmış olduğu hayal kırıklıklarının
bir parçası olarak bakıyoruz.
Bakın, burada Nisan ayının 18inde Gıda ve
Tarım Bakanlığı tarafından yapılan açıklama:
2012 yılı içinde yürütülecek proje, öğrencilerin
sağlıklı ve dengeli beslenmesi ile süt içme
alışkanlığının
kazandırılmasını ve geliştirilmesini sağlayacak.
Altında okul rakamlarını veriyor, dağıtılan süt
rakamlarını veriyor, sütün hangi sağlıklı
koşullarda hazırlandığını belirtiyor ancak süt
dağıtılmaya başlandıktan hemen sonra, başta
Diyarbakır olmak üzere, Edirne, Adana, Trabzon, Samsun, Sivas, Konya ve
daha birçok ilde, 4 bine yakın, binlerce öğrencimiz gıda
zehirlenmesi şüphesiyle hastanelere başvuruyorlar. Henüz kamuoyu bu
olayın ne olduğunu merak ederken, biz sağlıkçılar
olarak bu işin ne olduğunu merak ederken sağlıkla hiç
ilgisi olmayan ilin valileri ve Hükûmet yetkilileri kalkıp, sanki
sağlıkla ilgili bütün tetkikler yapılmış, bütün
tetkikler sonuçlanmış gibi açıklama yapıyorlar.
Açıklamaların tamamı da -kusura bakmayın ama- sağlıkla
ilgili tam bir cehalet örneğini yansıtıyor.
Diyarbakır
Valisi açıklamasında Önemli bir şey yok; birkaç çocuğun
psikolojik olarak etkilenmesi, onlara bakan birkaçının da bu
şekilde psikolojik vaka olarak hastaneye başvurması. diyor.
Valinin açıklamasının üzerinden bir saat geçmeden,
Diyarbakırdaki bütün hastanelerin acilleri bu şekilde gıda
zehirlenmesi şüphesi olan çocuklarla doluyor. Aynı şekilde Sivas
Valisi Sütün biraz bozuk olma ihtimali var. Biraz herhâlde bozuk olan sütten,
biraz da psikolojik olarak çocukların etkilenmesinden ancak şu anda
çok önemli bir hadise yok. diye açıklama yapıyor. Yine Hükûmet
yetkililerinden Sayın Bülent Arınç aynı şekilde bir
açıklama yapıyor, Üzgünüz ama büyütecek, endişe edecek herhangi
bir şey yok. diyor.
Yani bütün
hastanelerin acil servislerinde binlerce çocuk ailelerin, velilerin büyük bir
telaşı içerisinde çok ciddi sağlık problemleri
yaşıyorlar ancak valiler ve Hükûmet yetkilileri çıkıp Bunu
büyütmeye gerek yok, çok önemli bir sorun değil. diye açıklama
yapıyorlar. Binlerce çocuğun yaşamış olduğu
sağlık sorununu Büyütecek bir şey yok. diye eğer ele
alıyorsanız zaten bizim söyleyecek bir şeyimiz kalmaz. Ancak
bizim sizden beklediğimiz: Bir bakanlık koltuğunun binlerce
çocuğun sağlığından daha değerli olduğunu
bir şekilde sizin topluma yansıtmamanız gerekiyordu. Bu
işle ilgili sorumlu açıklamaların yapılması, gerekli
soruşturmaların başlatıldığı hatta
soruşturmaların sonucuna göre gerekirse sorumlu bakanların da
görevden alınacağına dair bir açıklamanın
yapılması toplumun sizden bu konudaki beklentisiydi.
Tabii, çocuk sağlığıyla ilgili, biz, çok fazla
kaygı taşımadığınızı biliyoruz. Daha
önce, biliyorsunuz, Diyarbakırda yaşanan birtakım olaylarda
Başbakan Tayyip Erdoğanın Kadın da olsa, çocuk da olsa
güvenlik güçlerimiz gerekeni yapacak. dediği açıklamaları ve
sonrasında, Diyarbakırda çocukların polis
kurşunlarıyla katledilmesini çok iyi biliyoruz. Pozantı
Cezaevinde çocukların, sizlere emanet edilen çocukların hangi
insanlık suçu olan muamelelere maruz kaldığını çok iyi
biliyoruz. Bunları açıklayan çocukların mağduriyetlerinin
giderilmesini bırakalım, bu çocukların tekrar gözaltına
alınarak ya da nakledildikleri cezaevlerinde nasıl işkenceye
tabi tutulduklarını biliyoruz. Bütün bunlar, çocuk sağlığıyla
ilgili, aslında, sizin bugün içerisine girmiş olduğunuz duyarsızlığın
da bir fotoğrafını sergiliyor.
Tabii, binlerce çocuğun sağlığı çok önemli
değil açıklaması yapılırken de, birkaç gün önce,
binlerce operasyonun altında imzası bulunan Mehmet Ağarın
cezaevi koşullarında rahat etmesi sizin için çok önemli olabiliyor.
Bütün bunların, sizin, mevcut, insana vermiş olduğunuz
değerle ilgili olduğunu düşünüyoruz.
Bakın, burada Sayın Başbakanın neredeyse her
konuşmasından sonra kullandığı bir cümle var:
İnsanı yaşat ki devlet yaşasın. diyor. Binlerce
çocuk, binlerce insan gıda zehirlenmesi şüphesiyle, önemli bir
sağlık sorunu nedeniyle hastanelere başvuruyor ancak devlet
yetkilileri, devletin politikalarını aklayan, Hükûmetin bir
şekilde uygulamalarını aklayan bir yaklaşım içerisinde
bulunuyorlar.
Tabii, özellikle basına yansıyan birtakım iddialar da
var. Tarım Bakanı buradan konuştu ama mevcut sorunların
veya halkın kafasında bulunan soru işaretlerinin hiçbirisine de
cevap vermedi. Şimdi, Adanada basına düşen haberlere göre, son
kullanım tarihi 2005 olan sütlerin olduğuna dair basında
çıkan haberler var. Bu haberlerin derhâl cevaplandırılması
gerekiyor, bu yönlü bir açıklamanın derhâl yapılması
gerekiyor. Burada Tarım Bakanı çıkıp bu tarz açıklamaları
yapmak yerine, bunu gündeme getirenleri provokasyon yapmakla, provokatörlük
yapmakla suçluyor, Hükûmeti sıkıştırmaya yönelik
provokasyon olarak bakıyor. Zaten AKP Hükûmetinin genel olarak içine
girdiği tüm çıkmazlarda, bir şekilde, Hükûmeti
sıkıştıran bir provokasyon etiketi, onun altını
doldurma, sonra gözaltına alma, cezaevine atma, bu şekilde de
sorunların içerisinden çıkma gibi bir yaklaşımı var.
Biz merak ediyoruz, bu provokatörlerin içerisinde bulunan binlerce çocuğu,
binlerce aileyi de acaba AKP Hükûmetini sıkıştırdılar
diye gözaltına mı alacaksınız, cezaevlerine mi
göndereceksiniz? Böylesi süreçleri mi işleteceksiniz, bunu çok merak
ediyoruz.
Burada bir de Sağlık Bakanlığının
yaklaşımını özellikle eleştirmek istiyorum. Laktoz
intoleransı diye açıklama yapıldı. Burada değerli
hekim arkadaşlarımız var, AKP Grubundan da
arkadaşlarımız var. Bakın, laktoz intoleransıyla
ilgili yapılması gereken tıbbi tetkikler var: Laktoz tolerans
testi, soluk havasında hidrojen testi, gaitada asit testi. Bütün
bunların hepsi de zaman alan ve tıbbı birtakım objektif
kriterlere dayanan testlerdir. Hiçbirinin yapılmadan bu şekilde
açıklama yapılmasını da Sağlık
Bakanlığının sağlığımızla ilgili
ciddiyetine yakıştırmadığımızı
belirtmek istiyorum.
Hepinize teşekkür ediyorum. (BDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Baluken.
Madde üzerinde başka söz isteyen yok; dolayısıyla,
soru-cevap işlemine geçiyoruz.
Sisteme Sayın Serindağ girmiş.
Buyurun Sayın Serindağ.
ALİ SERİNDAĞ (Gaziantep) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Benden başka giren yoksa ben o beş dakikanın tümünü
kullanabilirim herhâlde.
BAŞKAN Hayır, usule göre siz kendi dakikanızı
kullanın. Sizden başka giren yok hakikaten.
Buyurun.
ALİ SERİNDAĞ (Gaziantep) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Efendim, İstanbulda Avcılar bölgesinde afete maruz bölge
olarak ilan edilmiş bir saha var. Sayın Bakana ben sormak istiyorum:
Bugüne kadar o bölgeyle ilgili herhangi bir işlem yapıldı
mı?
İkinci sorum: İstanbulda altmış sekiz dere
olduğu ifade edilmektedir. Bu altmış sekiz derenin
ıslahı ve çevresiyle ilgili afete maruz bölge kararı
alınmış mıdır, alınmamış
mıdır? Alınmışsa ne yapılmıştır,
alınmamışsa neden alınmamıştır?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Serindağ.
Sayın Oğan
SİNAN OĞAN (Iğdır) Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
Sayın Başkan, şimdi, geçtiğimiz günlerde Ermenistan
Devlet Başkanı dedi ki: Karabağı biz aldık,
Ağrı Dağını da siz alın. Şimdi, önümüzdeki
süreç içerisinde Ermenistanın Ermeni vatandaşlarının da
Türkiyeden toprak alması bekleniyor, özellikle benim milletvekili
olduğum Iğdır ve civarından. Sayın Bakan acaba bu
konuda bir tedbir düşünmüş müdür ve diplomatik ilişkimizin
olmadığı ülkelere de bu toprak satışı
yapılacak mıdır?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Oğan.
Sayın Baluken
İDRİS BALUKEN (Bingöl) Teşekkür ediyorum Sayın
Başkan.
Sayın Bakana ben dün yazılı olarak da iletmiştim.
Bingöl ilimizde Düzağaç mevkisinde üç mahallemizi ilgilendiren 20 bin
konutun tapu sorunu var. Arazilerin 2/B, orman vasfı, hazine arazisi ve
afet işleriyle ilgili paylaşımından dolayı 20 bin
konut şu anda tapusuz görünüyor. Bununla ilgili sorun somut olarak ne
zaman çözülecek?
İkincisi: Yine Bingöl ili İçmeler mevkisinde TOKİ
tarafından yapılan 388 konutluk bir proje var. İçme suyu ve
altyapı eksikliği olduğu için hak sahipleri çok ciddi
mağduriyetler yaşıyorlar. Daha önce verdiğimiz önergede
nisan ayında bu çalışmanın biteceği söylenmişti
ama hâlâ bitmedi. Şu anda hak sahipleri hem kira ödeyip hem de aylık
taksitler ödüyorlar. Buradaki hak sahiplerinin yaşamış olduğu
mağduriyetler somut olarak hangi tarihte giderilecektir?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Baluken.
Sayın Yılmaz
DİLEK AKAGÜN YILMAZ (Uşak) Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
Sayın Bakan, dün Tekriri müzakere yapabiliriz 1inci maddeyi. demişsiniz.
Bu konuda düşünceniz devam ediyor mu?
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI ERDOĞAN BAYRAKTAR
(Trabzon) Anlayamadım efendim.
DİLEK AKAGÜN YILMAZ (Uşak) 1inci maddeyle ilgili yeniden
bir müzakere yapabiliriz. demişsiniz. Bu konudaki düşünceniz devam
ediyor mu?
Bir de, Sayın Bakan, bu tasarının yürürlük maddesinde bir
sorun olduğunu düşünüyorum ben. Çünkü 1inci maddeyle ilgili yani
Tapu Kanunu 35le ilgili altı ay sonra yürürlüğe girer, 36yla
ilgili de üç ay sonra yürürlüğe girer diye orada bir yazım var
ancak 1inci maddesinde -35inci maddede- askerî yasak bölgelerle ve özel
güvenlik bölgeleriyle ilgili koordinat bölgelerinin Millî Savunma
Bakanlığınca verilme süresi bir yıl olarak
belirtilmiş.
Şimdi, yani burada bir hata mı yapıldı, bilinçli
olarak mı yapılıyor? Askerî yasak bölgelerin de
satılması mı düşünülüyor yoksa orada yürürlük tarihinde bir
hata mı var? Bu konuya da bir dikkat çekebilirseniz
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Yılmaz, tekriri müzakere talebi daha önce
kabul edildi burada dolayısıyla tekriri müzakere
yapılacaktır.
DİLEK AKAGÜN YILMAZ (Uşak) Peki efendim.
BAŞKAN Sayın Dibek
TURGUT DİBEK (Kırklareli) Teşekkür ediyorum Sayın
Başkanım.
Sayın Bakanım, az önce kürsüden de söyledim, dün sizin
konuşmanıza atıf yaptım, dediniz ki: Biz bu yasayı
hazırlarken iyi bir araştırma yaptık, ince eledik, sık
dokuduk. Bu anlamda sözler söylediniz. Ama bu tekriri müzakere meselesi
Yani
ilçelerin yüz ölçümlerinin yüzde 10unu kapsayan alanların
satışına izin verilirken, şimdi, bu, tabii, özel mülkiyete
konu alanlara inhisar edecek. Yani bu hazırlayan arkadaşlar sizce bir
hata yapmamışlar mı? Niye gözden kaçırdınız bu
konuyu? Niçin tekriri müzakereye ihtiyaç duyduk? Onu öğrenmek istiyorum.
BAŞKAN Teşekkürler.
Sayın Türkoğlu
HASAN HÜSEYİN TÜRKOĞLU (Osmaniye) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Sayın Bakanım, Davosta toplantılar devam ederken,
ekonomiden sorumlu bakanlarımız, Avrupalıların bizden
ekonomi konusunda ders almasından bahsettiler, bunu da siz iç kamuoyuyla
bir gurur vesilesi olarak paylaştınız.
Cari açık cumhuriyet döneminin en yüksek seviyelerinde
dolaşıyor.
Bütçe açığının 2012 yılı için 6,5 milyar
lira civarında olduğu tahmin ediliyor.
Ekonomi iyi diyorsunuz, rakamlar böyle.
Öğretmenlere zam vermiyorsunuz, polislere zam vermiyorsunuz.
Kamu görevlilerinin maaş artışları 2012
yılı için cumhuriyet tarihinde ilk defa bu kadar gecikti.
300 bin atama bekleyen öğretmen var, 108 bin öğretmen
açığı var; atama yapılmıyor, öğretmen açığı
giderilmiyor.
Bedelliden 13 milyar gelir bekliyorsunuz, 3 milyar civarında temin
edilmiş.
2/Bden 35 milyar gelir elde edeceğiz. diye rayiç bedelin yüzde
70ine çıkardınız.
Bu tasarıdan ne bekliyorsunuz? Ekonomi gerçekten iyi mi, kötü mü?
Şunun doğrusunu bir söyleseniz de Türk milleti de öğrense.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Bakan
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI ERDOĞAN BAYRAKTAR
(Trabzon) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Sayın
Serindağ Avcılarda afete maruz bölge ilan edilen yerde ne gibi
işlem yapılmış? diye ifade ettiler. Doğrusu ben
Avcılarda afete maruz bölgeyi kimin ilan ettiğini ve bu konuda
yapılan işlemleri bilmiyorum. Araştırayım, Sayın
Serindağa cevap vereyim.
İstanbuldaki dere ıslahları için yoğun bir
çalışma var yani bu derelerin yüzde 70i ıslah edilmiş
vaziyette ama bu demek değildir ki bitti, bundan sonra derelerin
çevresinin rekreasyon alanı olarak düzenlenmesi, daha çok
sağlıklılaştırılması için de
çalışmalar devam ediyor. Gerek Büyükşehir Belediyesi gerek
İSKİ (İstanbul Su ve Kanalizasyon İdaresi) Genel
Müdürlüğü gerekse bana bağlı olan İller Bankası olarak
bu dereler için yeni projelerimiz var. Bunları da önümüzdeki günlerde
sizlere takdim etmiş olacağız.
Sayın Oğanın ifade ettiği Bu yasadan sonra
istenmeyen ülke vatandaşlarına da arsa, arazi veya konut
satılacak mı? Bu konuda tedbirleriniz var mı? Tabii ki var.
Zaten bundan önce şirketlerin, her hâlükârda şirketlerin gayrimenkul
satın alması, taşınmaz satın alması çok daha
rahattı, bu yasayla onlara da kısıtlılık getiriyoruz
yani şirketler de belli kıstaslara tabi olarak gayrimenkul satın
alabilecekler. Dün de ifade ettim, bugün yine ifade ediyorum: Türkiyede
kurulan yabancı ortaklı ve yabancı sermayeli, uluslararası
sermayeli şirketlerin Türkiyede gayrimenkul alması rahattır.
Bazı kanunlarla da ilgili olarak -burada dün de yine ifade ettim, birtakım
kanunları- Serbest Bölgeler olsun, Turizm Kanunu olsun, Petrol Kanunu
olsun, bunlarla ilgili gayrimenkul edinebiliyorlar ama biz bu yasayla
şirketlerin de kendi mevzuları içerisinde ve kendi mevzularıyla
ilgili bu malları kullanmazlarsa geri alma noktasında ve hangi
ülkelere kıstas getirilebileceğinin yetkisini Bakanlar Kuruluna
veriyoruz.
SİNAN OĞAN (Iğdır) Yani diplomatik
ilişkimizin olmadığı ülkelere satamayacağız,
değil mi?
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI ERDOĞAN BAYRAKTAR
(Trabzon) - Bu bakımdan, Sayın Oğan, rahat olun, bizim ülkemizin
menfaatleri doğrultusunda siz ne düşünüyorsanız biz de
aynısını düşünüyoruz. Ülkemizin menfaatlerine
aykırı olan ülke vatandaşlarına gayrimenkul satılmaz.
Sayın Balukenin problemlerini biliyorum
OKTAY VURAL (İzmir) Yani sattığınız zaman
menfaat mi var demektir?
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI ERDOĞAN BAYRAKTAR
(Trabzon) Efendim?
OKTAY VURAL (İzmir) Sattığınızda menfaat var
demektir. Mefhumu muhalifi bunu gerektiriyor.
DİLEK AKAGÜN YILMAZ (Uşak) - Bakanlar Kuruluna bu konuda bir
yetki vermemişsiniz. 36da öyle bir sınırlamanız yok.
OKTAY VURAL (İzmir) Menfaat diye bir şey yok ki! Millî
menfaat diye bir şey yok!
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI ERDOĞAN BAYRAKTAR
(Trabzon) Çok değerli milletvekilleri, Sayın Balukenin Bingölle
ilgili dediği sorunları, 2/Byle ilgili sorunlarını
inşallah çok yakında çözeceğiz. Bunu özellikle hem Sayın
Balukene hem Bingöllü kardeşlerime buradan ifade etmek istiyorum. 2/Bye
koyduğumuz bir maddeyle, kanuna dercettiğimiz bir maddeyle çok
kısa sürede -bu yirmi senelik, otuz senelik bir problemdir- bunu
çözeceğiz. Orada, Bingölde bu sıkıntıyı yaşayan,
yani 2/Byle ilgili tapu sorunu olan kardeşlerimizle ilgili problemi
çözeceğiz ve bu kardeşlerimizi rahatlatacağız.
Yine İçmeler mevkisinde, Genç yolunda yapılan 388 konutla
ilgili içme suyu sorunu var, onu da çözmek üzereyiz. O
vatandaşlarımız hem kira ödüyorlar hem de taksit ödüyorlar; o
bakımdan ne gerekiyorsa onu da yapacağız, buradan özellikle
ifade etmek istiyorum.
Sayın Yılmaz Sayın Bakan, biz ince eleyip sık
dokuduk, bu kanunu çok iyi hazırladık dediniz; şimdi 1inci
maddeyle ilgili niye tekriri müzakere getiriyorsunuz? dedi. Ben
uyardığı için teşekkür ediyorum. İşte, burada,
siyasi iradenin, milletvekillerinin katkısı bu. Ben Çok
çalıştık. dedim, Çok ince eledik, sık dokuduk. dedim ama
yanlış yapmadık, eksik yapmadık demedim ki. Eksiklerimiz
tabii ki olacak, onları da siz düzeltiyorsunuz. Ben bunun için size
teşekkür ediyorum. Sayenizde çok daha düzgün hâle geliyor kanun.
ÜNAL KACIR (İstanbul) Biz düzeltiyoruz Sayın Bakan. Bu
düzeltmeye engel oldular. Onlar destek vermediler ki düzeltmeye.
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI ERDOĞAN BAYRAKTAR
(Trabzon) Bu bakımdan, yine askerî bölgelerle ilgili, askerî bölgeler
tespit edilene kadar sormak mecburiyeti var. Yani kanun hemen yürürlüğe
girecek fakat askerî bölgelerle ilgili, yasak bölgeyle ilgili kanunda madde
var; demek ki biz, onlar belirlenene kadar, net olarak belirlenene kadar
soracağız, askerî bölgelerde askerlere, diğer stratejik
bölgelerde valilere soracağız.
DİLEK AKAGÜN YILMAZ (Uşak) Koordinatları belli
olmayacak mı Sayın Bakanım? Bir yıllık süre
koymuşsunuz ona.
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI ERDOĞAN BAYRAKTAR
(Trabzon) Soracağız, sorarak yapacağız.
Sayın Türkoğlu, Davosla ilgili
Değerli arkadaşlar,
Adalet ve Kalkınma Partisinin hükûmetleri döneminde, kamu görevlilerine
cumhuriyet tarihinin en büyük zamları verilmiştir dolar bazında.
Yazılı olarak bende var, şimdi onlara çok fazla
Bakarsanız
bunlara, dolar bazında, bugüne kadar verilen, enflasyonla mukayese
ettiğiniz zaman, bundan önceki zamlarla mukayese ettiğiniz zaman,
şimdiye kadar verilen zamların 20 misli zam verilmiştir.
Yine, bir cari açık var, bunu kabul ediyorum. Cari
açığın bizim gayrisafi millî hasılamıza oranına
baktığımızda yüzde 40tır.
ALİ
UZUNIRMAK (Aydın) Gayrisafi millî hasıla kalmadı Sayın
Bakan, gayrisafi yurt içi hasıla var. Millî hasıla kalmadı, yurt
içi hasıla var. Türk vatandaşlarının ürettiği millî
hasılayı artık, yabancılar üretiyor bu ülkede.
BAŞKAN
Sayın Bakanım, teşekkür ediyorum efendim.
ÇEVRE VE
ŞEHİRCİLİK BAKANI ERDOĞAN BAYRAKTAR (Trabzon) Çok
teşekkürler.
BAŞKAN
Şimdi madde üzerinde iki önerge vardır.
Önergeleri önce
geliş sırasına göre okutacağım, sonra
aykırılık sırasına göre işleme
alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 228 sıra sayılı yasa tasarı ve teklifinin 4 üncü
maddesinde anlaşılamamış ibaresinden sonra,
mirasçılar araştırıldıktan ve bilgilendirildikten sonra
ibaresinin eklenmesi arz ve teklif ederiz.
Hasip
Kaplan Pervin
Buldan İbrahim
Binici
Şırnak Iğdır Şanlıurfa
Sırrı
Sakık Ertuğrul
Kürkcü Demir
Çelik
Muş Mersin Muş
TBMM
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 228 sıra sayılı kanun teklifinin 4. maddesinin teklif
metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Turgut
Dibek Gürkut
Acar Ali
Serindağ
Kırklareli Antalya Gaziantep
Bülent
Tezcan Dr. Aytun
Çıray
Aydın İzmir
BAŞKAN
Sayın Komisyon, son okunan önergeye katılıyor musunuz?
ADALET
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MEVLÜT AKGÜN (Karaman) Katılmıyoruz
Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Sayın Hükûmet?
ÇEVRE VE
ŞEHİRCİLİK BAKANI ERDOĞAN BAYRAKTAR (Trabzon) - Katılmıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN
Kim konuşacak?
TURGUT
DİBEK (Kırklareli) Gürkut Acar.
BAŞKAN -
Antalya Milletvekilimiz Gürkut Acar.
Buyurun
Sayın Acar. (CHP sıralarından alkışlar)
GÜRKUT ACAR
(Antalya) Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; 228 sıra
sayılı Tapu Kanunu ve Kadastro Kanununda Değişiklik
Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısının 4üncü
maddesi üzerinde söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlar, vatan topraklarının satışını
tartışıyoruz burada. Onun için, konuştuğumuz konu çok
önemlidir. Türkiye'nin ekonomisi iyi gidiyor. diyoruz ama bir taraftan da
topraklarımızı satmaya çalışıyoruz. Türkiye
büyüyor. diyoruz, bu nasıl bir büyümedir anlamıyoruz, ne
işsizlik azalıyor ne yoksulluk azalıyor ve bir taraftan da
büyüyoruz ve bir taraftan da topraklarımızı satmaya gayret
ediyoruz, onun için bir kanun çıkartıyoruz.
Değerli arkadaşlarım, bu, müflis tüccar
politikasıdır bizce. Sürekli eski defterleri açıp,
karıştırıp, elde avuçta ne varsa satışa
çıkarıp, ondan sonra iflastan kurtulmaya çalışır
insanlar. Sayın Başbakan Bir dikili ağacınız mı
var? Bir çivi mi çaktınız ki? diyor Cumhuriyet Halk Partililere.
İnsan bu satışları gördükçe gerçekten dili
dolaşıyor ve tutukluk yapıyor. On yılda neredeyse 50 milyar
dolarlık özelleştirme yaptınız değerli
arkadaşlarım, sayın AKPliler ve bu 50 milyar dolarlık
özelleştirmede sattığınız şeyleri AKP mi
yaptı merak ediyorum. Yani Seydişehir Alüminyum Fabrikasını
siz mi yaptınız? Ereğli Demir Çelik Fabrikasını siz mi
yaptınız? Oymapınar Barajını siz mi yaptınız?
İskenderun Demir Çelik Fabrikasını siz mi yaptınız?
İzmit TÜPRAŞı siz mi yaptınız? Şeker
Fabrikalarını siz mi yaptınız? Tekel fabrikalarını
siz mi yaptınız? Şimdi, bütün bunları yapanlara kötü sözler
söyleyerek, küçülterek siyaset yapmaya çalışıyorsunuz.
Değerli arkadaşlar, bakın, on yılda 10 kere belki
mali af çıkarttınız. Ne toplasak kârdır.
anlayışıyla bu aflar çıkarıldı ve sistem altüst
edildi. Şimdi, bunlar yetmedi, bu sefer 2/B Yasasıyla orman
alanlarını satışa çıkartıyoruz. Vatandaşlarımız
isyan hâlinde, Elli yıldır kullandığım, yüz yıllık,
atadan, babadan kalma arsamı tekrar bana satıyorlar. diye feveran
ediyorlar. Paramız yok, neyle alacağız? diyor
yurttaşlarımız.
Değerli arkadaşlarım, AKP, bu uygulamalarıyla,
halktan yana değil, paradan, ranttan yana bir tavır
takınıyor. Ama iş işten geçti. Şimdi, orman
alanlarını satıyoruz, hazine arazileri de satılsın.
Peki, kim alacak? Köylü alamayacak. Niye alamayacak köylü? Çünkü parası
yok, mümkün değil alması, rayiç bedeller üzerinden satıldı.
Niye emlak değeri üzerinden satmıyorsunuz köylümüze? Hayır,
açık artırmayla satılacak, köylü alamazsa parayı basan
alacak. Para en çok kimde var? Yabancılarda var. Dolayısıyla, bu
toprakların hepsi yabancıların eline geçme tehlikesiyle
karşı karşıya.
Değerli arkadaşlarım, Sayın Başbakan diyor ki:
Yunanistan iflas etti, onun kredi notu değişmedi, bizimkini hemen
düşürdüler. Haksızlık yapıyor bu uluslararası
kuruluşlar.
Değerli
arkadaşlarım, şimdi ben sormak istiyorum size, lütfen şunun
cevabını verir misiniz: Yunanistan iflas etti, şimdi kurtulmak
için adalarını satıyor. Peki, biz de mi iflas ettik?
Topraklarımızı niye satıyoruz? Dev tesislerimizi, orman
alanlarımızı, sularımızı, hazine arazilerini, her
şeyi satıyoruz, satıyorsunuz AKP olarak. Soruyorum: Türkiye bu
kadar değerini, tesisini, toprağını niye satıyor?
İflası geciktirip, AKP, iktidarını biraz daha sürdürebilsin
diye mi satıyor?
Değerli
arkadaşlarım, hiçbir insan ve hiçbir ülke elindekileri satarak iyi
bir yere varamaz, varacağı tek yer iflastır. AKP de her yönüyle
bu ülkeyi iflasa doğru götürüyor. AKP döneminde yaklaşık on
yılda 136 milyon metrekare vatan toprağı yabancılara
satılmıştır. O kötülediğiniz Atatürkün,
İnönünün, silah arkadaşlarının kurtarmak için
savaştığı toprakları şimdi satıyorsunuz, bir
yandan da kötülemeye devam ediyorsunuz. İşte bundan biraz utanç
duymak lazım değerli arkadaşlarım. Bakınız,
vatanı satmak büyük bir sorumluluktur. Buradan AKPnin bütün
milletvekillerini uyarıyoruz.
Değerli
arkadaşlarım, şimdi, Sayın Başbakan hem bu
cumhuriyetin insanlarının kazanımlarının hepsini
satıyor, cumhuriyet döneminde yapılmış şeker
fabrikalarını, cumhuriyet döneminde yapılmış bütün
fabrikaları, kâğıt fabrikalarını satıyor hem de
çıkıyor, diyor ki: Cumhuriyet Halk Partisi çöp mü dikti? Cumhuriyet
Halk Partisi, Seferihisardaki camiyi ahır yaptı. Değerli
arkadaşlarım, insaf ediniz. Bu Sayın Başbakanın
söylediğinin yanlış olduğunu, gerçek
olmadığını Yılmaz Özdil 25 Nisan 2012 tarihinde
köşesinde yazdı.
RECEP ÖZEL
(Isparta) Her köşe yazısı doğru mu?
GÜRKUT ACAR
(Devamla) O camiyi ahır yapanlar Yunanlılar ve Yunanlılar
işgal zamanında ahır yapıyorlar.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
GÜRKUT ACAR
(Devamla) Cumhuriyet Halk Partisinin o zamanki müze müdürü sayımda bunun
farkına varıp, bu camiyi tekrar cami hâline getiriyor.
Değerli
arkadaşlarım, son olarak şunu söylemek istiyorum:
İftiralarla bir yere varılmaz. Vatan toprakları satılarak
bir yere varılmaz. Bence AKP bu yaptığını iyi
düşünmelidir. Bu kanun iyi bir kanun değildir.
Hepinize
saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Sayın Acar, teşekkür ediyorum.
Sayın Acar ve arkadaşlarının önergesini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
Bir sonraki önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 228 sıra sayılı yasa tasarı
ve teklifinin 4üncü maddesinde anlaşılamamış ibaresinden
sonra, mirasçılar araştırıldıktan ve
bilgilendirildikten sonra ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Hasip
Kaplan (Şırnak) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon katılıyor mu önergeye?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MEVLÜT AKGÜN (Karaman)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Sayın Hükûmet?
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI ERDOĞAN BAYRAKTAR
(Trabzon) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Evet, Gruptan kimse olmadığına göre
gerekçeyi okuyun lütfen.
Gerekçe:
Gaiplik ve ölüm durumunda hak sahiplerinin mağdur olması
önlenmek istenmiştir.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
4üncü maddeyi
TURGUT DİBEK (Kırklareli) Karar yeter sayısı
istiyorum.
BAŞKAN -
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
TURGUT DİBEK (Kırklareli) Karar yeter sayısı
Başkan.
BAŞKAN - Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
TURGUT DİBEK (Kırklareli) Karar yeter sayısı istedim
Başkan, neden
BAŞKAN - Beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati:
17.04
DÖRDÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 17.08
BAŞKAN: Başkan Vekili Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER: Muhammet Rıza YALÇINKAYA (Bartın), Mine LÖK
BEYAZ (Diyarbakır)
-----0-----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet
Meclisinin 102nci Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.
228 sıra sayılı Kanun Tasarısının
görüşmelerine devam edeceğiz.
Komisyon ve Hükûmet yerinde.
5inci maddeyi okutuyorum:
MADDE
5- Bu Kanunun;
a)
1 inci maddesi yayımı tarihinden altı ay sonra,
b)
2 nci maddesi yayımı tarihinden üç ay sonra,
c)
Diğer maddeleri yayımı tarihinde,
yürürlüğe
girer.
BAŞKAN Madde
üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz isteyen Sayın Dilek
Akagün Yılmaz.
Buyurun.
DİLEK AKAGÜN YILMAZ (Uşak) Sayın Başkan, sevgili arkadaşlar; bugün
size şu boynumda takmış olduğum fuların öyküsünü
anlatarak başlamak istiyorum.
Bu fularla 24 Nisanda Meclisin Dikmen kapısından
girmek isteyen bir kadın arkadaşımız içeri alınmamış.
Fuların özelliği şu arkadaşlar: Atatürkün resmi var. Özellikle sizlere gösteriyorum. Atatürkün resmi
siyasi sembol olarak kabul edilmiş ve Meclis görevlileri tarafından
Dikmen kapısından içeri alınmamış bayan
arkadaşımız. Bu, basına da yansıdı. Mutlaka
basından da siz bunu izlemişsinizdir ancak ben şunu sormak
istiyorum Meclis Başkanlığına ve Başkan
Vekilliğine: Atatürk posterleriyle ya da Atatürklü fularla ya da Atatürk
simgesiyle bu Meclise girmek ne zaman yasaklandı, ne zamandan beri bu
yasak var? Hatta o kadına yazılı bir belge de gösterilmiş.
Ne zamandan beri kapılara böylesine yasaklar konuldu? Ben, bunu
öğrenmek istiyorum.
Eğer Atatürk resmi bu Mecliste yasak ise o zaman şu sözü de
silmeniz lazım, milletin gönlünden de silmeniz lazım, milletin
zihninden de silmeniz lazım Atatürkü.
Bir kere, ben, bunun cevabının Meclis
Başkanlığı tarafından verilmesini istiyorum.
ÜNAL KACIR (İstanbul) Böyle saçma şey olur mu ya?
DİLEK AKAGÜN YILMAZ (Devamla) Meclisin Dikmen kapısında
bu olay yaşandı arkadaşlar. Ben bunu uydurmuyorum.
ÜNAL KACIR (İstanbul) Yaşandıysa o polis hakkında
suç duyurusunda bulunun.
DİLEK AKAGÜN YILMAZ (Devamla) Aynı şekilde, bakın,
bu konuda İzmir Milletvekilimiz Birgül Ayman Güler bir soru önergesi
verdi. Eğer böylesine yasal olmayan bir işlemi Meclisin Dikmen
kapısındaki görevliler yaptılarsa bunlar hakkında Meclis
Başkanlığı nasıl bir soruşturma yürütmeyi
düşünüyor, bunu bekliyoruz.
ÜNAL KACIR (İstanbul) Suç duyurusunda bulunun.
DİLEK AKAGÜN YILMAZ (Devamla) - Sizlerden de bekliyoruz, Meclis
Başkanlığından da cevap bekliyoruz efendim.
Şimdi, bu sadece bununla kalan bir şey değil
arkadaşlar, benzer bir durum yine bundan bir hafta kadar önce Meclis TVde
yayınlanan Anayasa tanıtım spotunda da yaşandı sevgili
arkadaşlar ve ben bu konuda da bir basın bildirisi yayınlamak
durumunda kaldım ama şimdiye kadar bana Meclis Başkanlığından bir cevap
gelmedi.
Anayasa tanıtım spotunda aynen şunlar söyleniyor
arkadaşlar: Demokratik, özgürlükçü, eşitlikçi, hukukun
üstünlüğüne dayalı, insan haklarının güvencesi yeni anayasa
için söz sizde.
Peki, arkadaşlar, yeni anayasada laiklik ilkesi yer almayacak
mı, Atatürk milliyetçiliği yer almayacak mı, devletin bölünmez
bütünlüğü, dilinin Türkçe olduğu yer almayacak mı? Bu ilkelerden
söz edilmemesi vazgeçildiği anlamına mı gelmektedir? Bu
ilkelerden vazgeçilebileceği algısı mı yaratılmak
istenmektedir?
Burada pek çok hukukçu arkadaşımız var. Bunun ne anlama
geldiğini hukukçu arkadaşlarımız biliyorlar.
Anayasanın 4üncü maddesinde ilk üç maddenin
değiştirilemeyeceği, değiştirilmesinin dahi teklif
edilemeyeceği belirtilmişken böylesi bir, bu şekilde bu
maddelerin yok sayılması Anayasa ihlali niteliğinde değil
midir? Bunun ben Meclis Başkanlığı tarafından
cevaplandırılmasını istiyorum çünkü Türkiye Büyük Millet
Meclisi Televizyonu Meclis
Başkanlığının etkinliğinde olan bir yerdir. Bunun
cevabının mutlaka bize verilmesi gerekmektedir. Şunu bilmenizi
istiyorum, bütün AKP Grubuna sesleniyorum: Laiklik, Atatürk ilkeleri, bu
ülkenin bölünmez bütünlüğü ve dilimiz Türkçeden bu halk vazgeçmeyecektir.
Böylesi bir girişimde bulunulacaksa bu AKP İktidarının sonu
olacaktır. Hepinize bu konuda böyle bir ihtarı yapma gereğini
duyuyorum arkadaşlar.
Bu yasa tasarısının görüşmeleri sırasında
başlangıçtan beri tüm muhalefet milletvekili
arkadaşlarımız şunu söylediler: Toprak
satışlarındaki sınırlamalar ve mütekabiliyet ilkesini
kaldıran, sadece Bakanlar Kurulunun yetkisine bırakan bu tasarıyı
eleştirdiler. Buna karşın Sayın Bakan dedi ki: Biz bu
konudaki bütün yetkileri Bakanlar Kuruluna bırakıyoruz, Bakanlar
Kuruluna güvenmenizi istiyoruz. Bu ilkeleri çok daha sıkı bir
şekilde uygulayacağız. Ancak sevgili arkadaşlar,
Sayın Bakanın söylediği
gibi bu Hükûmete güvenmeli miyiz? Ülkeyi komşularımızla
savaşın eşiğine getiren bu Hükûmete güvenmeli miyiz? BOP
eş başkanlığını yaptığını
övünerek söyleyen ve Orta Doğu coğrafyasını emperyalizmin
çıkarlarına göre şekillendirmek isteyen, emperyalizmin
taşeronluğunu yapan bu iktidara güvenmeli miyiz?
AHMET YENİ (Samsun) - Millet güveniyor bize.
DİLEK AKAGÜN YILMAZ (Devamla) - Wikileaks belgelerinde İsviçrede sekiz gizli
hesabı olduğu belirtilen bir Başbakana güvenmeli miyiz? Yüzde
92yle 82 Anayasasına da güvenmişti bu millet ama o Anayasanın
bugün ne durumda olduğunu biliyoruz arkadaşlar.
AHMET YENİ (Samsun) - Yüzde 60a yükseldik.
DİLEK AKAGÜN YILMAZ (Devamla) - Kendi emriyle Oslo ve
İmralıda PKK terör örgütü liderleriyle müzakere yapan adamlarını
korumak için üç günde MİT Yasasını çıkartan bu
Başbakana güvenmeli miyiz? Millî Eğitim Yasasıyla milyarlarca
liralık ihaleleri kontrolsüz yapma yasasını çıkartan,
laiklik ilkesini hiçe sayan bu iktidara
güvenmeli miyiz? Açıkça anlaşıldığı üzere, diktatörlük
ve bölünme anayasası yapmak isteyen, laiklik ilkesini ve Atatürk
milliyetçiliği ilkelerini yok sayan bu iktidara güvenmeli miyiz? Ulusal
bayramlarımızı yasaklayan, ulusal bilincimizi yok etmeye
çalışan bu iktidara güvenmeli miyiz? İşte, Sayın Bakan,
yukarıda saydığımız ve sayabileceğimiz pek çok
nedenle size ve iktidarınıza güvenmiyoruz, bütün serzenişimiz
bundandır. Bu ülkenin topraklarını parça parça
satacağınızı, yok edeceğinizi düşündüğümüz
için size güvenmiyoruz.
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; ülkemizde
yabancılara toprak satışında ilk mütekabiliyet
şartı Lozan Barış Anlaşmasıyla
getirilmiştir. O tarihten sonra da tüm yasal düzenlemelerde, 1934, 1984, 1986,
2003, 2005 ve en son 2008 yılında yapılan tüm yasal
değişikliklerde yabancılara taşınmaz
satışında mütekabiliyet esası korunmuştur. 84
yılından itibaren yapılan tüm yasal değişikliklerde
mütekabiliyet esasına getirilen pek çok istisna Anayasa Mahkemesi
tarafından iptal edilmiş, ülke topraklarının
sınırsız satışı engellenmiş, ülke
bütünlüğü korunmuştur.
Anayasa Mahkemesinin, 2003 yılında, bu Hükûmet
tarafından yapılan toprak satışındaki
sınırlamaları kaldıran, Köy Kanununun 87nci maddesini
yürürlükten kaldırarak tarım arazilerinin de
satışının önünü açan 4916 sayılı Yasayı
iptal gerekçesinde aynen şöyle denmektedir: Yabancılara
karşılıklılık koşulu aranmaksızın
ülkemiz üzerinde sınırlı ve sınırsız ayni hak
elde etmesi, ülkenin bölünmez bütünlüğü ilkesiyle bağdaşmayacak
bir durumdur. Çünkü karşılıklılık ilkesinin
gerçekleşmesinin aranmaması, ülkemizin topraklarının
kolayca yabancıların eline veya kullanımına geçmesini
sağlar.
Tüm bu gerekçeler
sayıldığında, iktidar milletvekilleri Anayasa Mahkemesi kararları
referans kabul edilemez. demişlerdir. Çünkü bugün AKP İktidarı
aldığı oyun sarhoşluğu içinde hiçbir Anayasa
kuralını tanımamakta, çoğunluk olarak her istediklerini
yapabileceklerini, vatan topraklarını bile sınırsız
satabileceklerini düşünmektedirler. Bu anlayış çoğunluk
diktasıdır ve çok tehlikeli bir anlayıştır
arkadaşlar. AKP İktidarı yargı üzerinde
oluşturduğu baskıyla hiçbir uyarıyı dinlemeksizin
Meclisten çıkaracağı bu yasayı Anayasa Mahkemesinin iptal
etmeyeceğini düşünüyor ki bu denli pervasız ve sınır
tanımayan bir yasa bu Meclisten geçirilmek isteniyor.
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; bu yasa
tasarısının en tehlikeli ve hiçbir sınırlama içermeyen
değişiklik maddesi Tapu Kanunu 36ncı maddesidir. Bu madde
yabancı gerçek ve tüzel kişilerin yüzde 50 ve daha fazla hisse sahibi
oldukları şirketlerin mal edinmelerini düzenlemektedir. Sayın
Bakana soruyorum: Bu maddede ana sözleşme gibi muğlak bir
sınırlama dışında bir miktar
sınırlaması var mıdır? Bakanlar Kurulunun ülke ve yer
sınırlama yetkisi var mıdır? Bu şirketlerin
yatırım yapma sorumluluğu ve bu yatırımların
kontrolü sınırlaması var mıdır? Bu maddede, sermayesi
yüzde 50nin altında kalan yabancı sermayeli şirketler için bir
sınırlama getirilmiş midir? Ana sözleşme
sınırlaması dahi yoktur bu şirketler için.
Ayrıca, yine taşınmaz rehin tesisinde rehnin paraya
çevrilerek elde edilecek taşınmaz mallarda organize sanayi bölgeleri,
endüstri bölgeleri, teknoloji gelişme bölgeleri ve serbest bölgelerdeki
mal edinimlerinde yabancılara herhangi bir sınırlama
getirilmekte midir? Bu yabancı sermayeli şirketlerin tasfiyesi
sonucunda yabancılara geçecek taşınmazlar konusunda bir
sınırlama var mıdır? Bu konuda hukukçu olan
arkadaşlara ya da buradaki arkadaşlara tavsiye ediyorum, eski
36ncı maddeye baksınlar, bu konudaki sınırlamaları
görecekler.
Sayın Bakan, lütfen askerî bölgelerde ve özel güvenlik
bölgelerindeki sınırlamaları bize söylemeyiniz. Herhâlde askerî
bölgeleri de satacak değilsiniz, bu kadar da ileri gidemezsiniz.
Ayrıca, bu maddelerde valiliğin tapu
kayıtlarını inceleyeceği belirtilmektedir, takip
edeceği belirtilmektedir. Hangi sınırlamayı koyuyorsunuz ki
valilik neye göre inceleyecek, neye göre sınırlandıracak? Çünkü
bir sınırlama yok bu maddede.
Yine, bu maddelere aykırı edinilen malların tasfiye
edilmesi söz konusudur.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
DİLEK AKAGÜN YILMAZ (Devamla) Ama bu tasfiyeyle ilgili de bir
kural olmadığı için bir anlamı yoktur. Bu maddenin,
özellikle 36ncı maddenin bu Meclis tarafından reddedilmesi
gerekmektedir arkadaşlar, tümünün de reddedilmesi gereklidir. Bu konuda bu
Meclisin tarihî görevini yerine getireceğini düşünüyor, saygılar
sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın Yılmaz.
Madde üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz isteyen
Nevzat Korkmaz, Isparta Milletvekili.
Buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Devletin varoluş nedenlerinden birisi insanların can
güvenliği kadar mal güvenliğini de temin etmektir. Anayasamız
vatandaşımızın mülk edinme ve mülkiyet hakkını
koruma hususunda devlete bazı görevler vermiştir.
Devletin asli işlevlerinden birisi tapu ve kadastro
işlemlerini yapmak, bunun kayıtlarını tutmak ve
arşivlemektir. Mal canın yongası demişler. İnsanlar
bir ömür boyu kendisinin ve evlatlarının rahat
yaşamasını temin etmek ve onların geleceğini güvence
altına almak için çalışırlar, bunun için de mülk edinirler.
Mülkiyet hakkını koruyamayan hükûmetler, kaosun,
kargaşanın kaynağı olurlar, çünkü herkes bilir ve
inanır ki sahip olunan mülk ve yapılan tapu işlemleri devlet
güvencesi altındadır. Ancak ülke ekonomisini içine sürüklediği
buhrandan çıkarabilmek için sıcak para temin etmek üzere dört bir
tarafa saldıran AKP, bu temel kabulü bile çiğnemekte bir beis
görmemektedir. Kendi yandaşlarını, yol
arkadaşlarını yapabiliyorsa mevki, makam sahibi yapmak,
yapamıyorsa da birtakım ekonomik rantlarla etrafında tutuyor.
Rantiyeyi iktidarın, iktidarını sürdürmenin bir yöntemi
olarak gören AKP, devletin en temel işlevlerinden birisi olan kadastro
işlemlerini ticarileştirerek kendi adamlarına devretmiştir.
Bizzat AKP tarafından yönlendirilen ve sektöre çekilen bazı firmalara
özel lisanslı harita ve kadastro mühendislik büroları
kurdurulmuş ve daha önce devletin tahsil ettiği ve bütçenin önemli
bir gelir kaynağını oluşturan kadastro ücretleri 3e, 4e
katlanmıştır. Hazine, gelirini özel firmalarla paylaşmak
zorunda bırakılmış, vatandaşın cebine el
uzatılmış ve bu paralarla yeni türedi AKP zenginleri
yaratılmıştır.
Artık kadastro hizmetleri daha pahalıdır, daha risklidir
değerli milletvekilleri. Yıllarca birçok
uyuşmazlığın sebebi
sayılan kadastrosuzluk bu fiyat artışları ve ticari
anlayışla başka diğer sorunları yaratmaya gebedir ve
bu işlemler âdeta yangından mal kaçırırcasına 2011
seçimlerinin hemen öncesinde devredilmiştir yani vatandaşın ve
partilerin gündemi seçim iken, hiç kimse uyanmadan. Bu büroların kimlere
ait olduğunun, nasıl lisans aldıklarının, kimlere
hangi bölgenin verildiğinin, kimlerin ne kadar büyük rantları
paylaştığının ortaya çıkarılması
lazımdır. Bu konuda, Milliyetçi Hareket Partisi Milletvekili olarak
Meclis araştırma önergesi hazırladığımı ve
Meclisimizin de desteğini beklediğimi ifade etmek istiyorum.
Hizmet ticarileştirildikten sonra vatandaşın cebinden ne
kadar para hortumlanmıştır? Şimdi vereceğim fiyat
tablosu aslında her şeyi ortaya koymaktadır değerli
milletvekilleri.
Aplikasyon bedeli 193 lira iken 395 liraya, cins
değişikliği bedeli 315 lira iken 412 liraya, arsaya geçiş
cins değeri bedeli 39 lirayken 203 liraya, birleştirme bedeli 39
lirayken 463 liraya, irtifak hakkı bedeli 78 lirayken 276 liraya
yükseltilmiştir. Bir parseli yerinde göstermek bile 100 liradır
değerli arkadaşlar.
Devletin hedefi insanlarını zengin etmektir, cebindeki paraya
göz dikmek değil ya da insanını zengin etmekten muradı
yandaşları değil milletin tamamı olmalıdır. Bu
eleştirileri dillendirdiğimizde Ne vatandaşa ne de kadastro
çalışanlarına bir halel gelmeyecek. diyen AKP yetkilileri
şimdi neredesiniz? Vatandaşın zararı ortada.
Çalışanların da bu devirden 400 ila 600 lira civarında
zararı vardır. Günlük arazi yevmiyeleri, arazi tazminatları,
özel hizmet ek puanları, ek özel hizmet tazminatları ödenmemeye
başlanmıştır. Yandaşları zengin olsun diye
devleti için çalışan memurları mağdur etmek aslında
tam da AKPye yakışmıştır.
Kadastro
işlemlerinden sonra tapu işlemlerinin de özelleştirilmesi
işlemlerine ne yazık ki başlanılmıştır. Her
ilçede tapu sicil müdürlükleri varken, önce bunları birleştirmekle
süreç başlatılmıştır. Bu hizmetler de yeminli bürolara devredilecektir. Devleti küçültmek, devletin asli
işlevlerinden vazgeçmesi, itibarsızlaştırılması,
güvenilmez hâle dönüştürülmesi anlamına gelmez değerli
milletvekilleri.
Tapu ve Kadastro çalışanları mağdurdur,
sorunları vardır ve en önemlilerini sizlerle paylaşmak
istiyorum: Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğünde mevcut kamu personeli
sayısı 17.098tir ve 2011 yılında 221 kamu personeli
alınmıştır. Bu artışın yüzdelik ifadesi
1,3tür. Konut satışları ise aynı dönemde yüzde 6,7
oranında artmıştır. İş yükünün sadece bir
kısmıdır konut satışları. Mahkeme müzakereleri,
haciz ve benzeri şerhler her geçen yıl artmaktadır ve
yoğunlukları gittikçe dayanılmaz bir hâle gelmektedir.
Teşkilat Kanunu ile birlikte çalışanlara uygulanan
rotasyon memurları canından bezdirmiştir. Personelin
yaptığı işten dolayı bireysel olarak sorumlu
tutulmaları nedeniyle kendilerine rücu edilen milyarlık tazminatlarla
psikolojileri bozulmakta ve mağdur olmaktadırlar. Yapılan
hatadan dolayı ölse dahi varislerine yansıyan bir sorumlulukla
karşı karşıyalar. Yapılan işin ya sigortalandırılması
veya sorumluluğun makul bir hâle getirilmesi lazımdır.
Tapu dairelerinde işlem müracaatı öğlen saat on ikiye
kadar olmaktadır. Müracaat, işlem hacmine göre değil de süreye
göre yapıldığı için tapu dairelerinde iş yükü çok
fazla olmaktadır. Örneğin, işlem hacmi 100 olan bir tapu
dairesinde öğlen on ikiye kadar 500 müracaat dahi olsa tapu dairesi o gün
500 işlemi gece yarılarına kadar tamamlamak zorundadır.
Değerli milletvekilleri, ülke topraklarının
yabancılara fütursuzca satılıyor olması da bir başka
yürek yarasıdır bu toprakları vatan bilenler için.
AKP döneminde ülke toprakları AKPnin büyüttüğü bütçe
farelerinin ekonomide sebep olduğu deliklerin kapatılması için
fütursuzca satılmaktadır. Rakamlar bunu açıkça ortaya koyuyor.
AKP ile birlikte bu satışlar jet hızına
ulaşmıştır. Âdeta sürem sınırlı, ne satarsam
kâr babında bir acelecilik vardır. Bu rakamlar, Sayın
Erdoğan Bayraktarın rakamlarıdır ve 2012 rakamları,
verileri bunlara dâhil değildir. 30 Kasım 2002 ile 13 Aralık
2011 tarihleri arasında, 104 bin gerçek kişiye, yine,
yaklaşık 97 bin taşınmaz satılmıştır.
Bu taşınmazların toplam alanı 76 milyonmetrekaredir.
2002de bir yılda 1 milyon 280 bin metrekare toprak
satılmış, 2011de bir yılda satılan toprak
miktarı 18,5 milyon metrekare
-yaklaşık 16 katı- ayrıca, yabancı şirket
sayılmayan ancak sermayesi kısmen ya da tamamen yabancılara ait,
4875 sayılı Kanuna göre kurulan şirketlere de 30 milyon
metrekare toprak satılmış.
Bu
satışlar dağ, bayır, çorak yerlerde değil, ülkemizin
gerdanlığı sayılan sahil şeridinde. Yabancılar
buralara Özel Mülk, Girilemez tabelaları astıklarında, kendi
denizimize, kendi güzelliklerimize uzaktan bakmak nasıl olurmuş, bunu
da AKP icraatı olarak göreceğiz.
Yabancılar
en çok Muğla ve Antalyayı tercih ediyor. Diğer tercihleri:
Aydın, İstanbul, Kahramanmaraş, Kocaeli, Uşak, Ankara,
Adana, Artvin, Balıkesir, Hatay, Denizli, İzmir, Kayseri, Konya,
Kırşehir, Mardin, Tekirdağ.
En çok
taşınmazı Almanlar ve İngilizler alıyor. Ekonomik
krizde. denen Yunanlılar bile 3 milyon metrekare toprak satın
almış Ege ve Marmarada.
Bakın, bu
rakamlara, yerli şirketler ve şahıslar üzerinden satın
aldıkları topraklar dâhil değil. Bu rakamlar defalarca
paylaşıldı. Hükûmet maalesef gaflet ve dalalette. İsraile
sahte kabadayılıklar yaparken İsrailin nasıl
kurulduğunu unutmuş gözüküyor.
Artık,
milletimizin uyanış zamanı geldi, geçiyor bile. AKPnin bu
yaptığı yanlıştır değerli milletvekilleri.
Bizimle bu hassasiyeti paylaşan AKP milletvekillerini de bu
satışlara Dur demeye davet ediyorum. Yabancılara toprak
satışlarını ekonominin finansman aracı olarak görmek
çaresizliktir, acizliktir, bu ülkeye ihanettir.
Satışların
bir an önce durdurulması dileklerimle yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın Korkmaz.
Madde üzerinde
iki adet önerge vardır, geliş sırasına göre okutup
aykırılıklarına göre işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 228 sıra sayılı Tapu ve Kadastro Kanununda
Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun
Tasarısının 5. maddesinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Ahmet
Aydın Emrullah
İşler Ahmet
Berat Çonkar
Adıyaman Ankara İstanbul
Ünal
Kacır Zülfü
Demirbağ Alpaslan
Kavaklıoğlu
İstanbul Elâzığ
Niğde
H.
Bayram Türkoğlu
Hatay
Madde 5- Bu
Kanunun;
a)
2 nci maddesi yayımı tarihinden
üç ay sonra,
b)
Diğer maddeleri yayımı
tarihinde,
yürürlüğe
girer.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
228 sıra
sayılı Tapu Kanunu ve Kadastro Kanununda değişiklik
yapılmasına ilişkin kanun tasarısının 5.
maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz
ve talep ederiz.
Turgut Dibek Bülent Tezcan Ömer Süha Aldan
Kırklareli Aydın Muğla
Dilek
Akagün Yılmaz Ali
Rıza Öztürk Ali
İhsan Köktürk
Uşak Mersin Zonguldak
Namık
Havutça Mahmut
Tanal Vahap
Seçer
Balıkesir İstanbul Mersin
Ali
Serindağ Ümit
Özgümüş
Gaziantep Adana
Madde: 5- Bu
Kanunun;
a) 1. maddesi
yayımı tarihinden 10 yıl sonra
b) 2. maddesi
yayımı tarihinden 10 yıl sonra
c) Diğer
maddeleri yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN
Komisyon son okunan önergeye katılıyor mu?
ADALET
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MEVLÜT AKGÜN (Karaman) Katılmıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
ÇEVRE VE
ŞEHİRCİLİK BAKANI ERDOĞAN BAYRAKTAR (Trabzon) -
Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN
Önerge üzerinde söz isteyen Burdur Milletvekili Ramazan Kerim Özkan. (CHP
sıralarından alkışlar)
RAMAZAN
KERİM ÖZKAN (Burdur) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; hepinizin dikkatini çekmek istiyorum çünkü bu kanun çok
önemli. Bir işlevi yerine getireceğiz, oturduğumuz bu pembe
koltuklarda, kimisi kırmızı diyor, kimisi pembe diyor, bu
koltuklarda bir işlevi yerine getireceğiz ama
yaptığımız işlerde atalarımızın
kemiklerini sızlatacağız. Bu Türkiye topraklarında kan var,
barut var, gözyaşı var, acı var, gazi var, şehit var; ama
bu topraklarda dedelerimiz var, nenelerimiz var, atalarımız var, bu
topraklar için savaşanlarımız var, atın pisliğindeki
arpayı yiyen dedelerimiz var, söğüt kabuğuyla beslenen o
çılgın Türkler var. Ama ne yazık ki
topraklarımızı, hem de 60 katını, stadyumun içeren bir
toprağı bir yabancıya satacağız.
Karşılıklılık esası içerisinde mülklerin
satışı var ama toprakların satışı diğer
ülkelerde yok. Biz diyoruz ki yabancıya: Gel, benim dedem
savaştı, nenem savaştı; yavrusunu kundağa
sarmadı, mermiyi sardı Kurtuluş Savaşında. O Nene
Hatunlar, o kahramanlar bu toprakları bize emanet etti ama kusura bakma,
ben bu toprakları yabancılara satıyorum. diyoruz.
Acı Sayın Bakanım! Yani bir stadyum büyüklüğündeki
toprağı, 300 dönüm toprağı, Bakanlar Kurulu kararıyla
600 dönüm toprağı
Ben çiftçi çocuğuyum. 300 dönüm toprakla
benim atalarım, 2 aile, 7 çocuk, amcamın 3 çocuğu, bizleri
büyüttü, üniversite okuttu 300 dönüm toprak. Ama siz 600 dönüm
toprağı yabancıya satıyorsunuz, bu acıya ortak
oluyorsunuz.
Yarın sizin evlatlarınız bunun hesabını
sizlerden sorar değerli arkadaşlarım. Bu kanunun çekilmesi
gerekiyor. Efendim, satalım ne olur, sırtına alıp
götürüyor mu? Arkadaşlar, toprak namus, namus kirletiliyor bu şekilde,
namusumuzu kirletmeyelim. Bakın, Çanakkalede, Galiçyada,
Dumlupınarda, Kocatepede bizim atalarımız süngüyle
savaştı. Bu topraklar süngüyle alındı, çapayla
alındı. Yani bu kolaylığa, bu kolaycılığa
kaçmayalım. Biz çalışırız, millet olarak
çalışkan milletiz; biz ekmeğimizi yurt dışında,
Fransada, Almanyada, Avustralyada, Avusturyada, Rusya topraklarında
bulmuş insanlarız. Ama toprak, arkadaşlar, toprak diyor ki
Zaten toprak kolay kazanılmıyor. Ne diyoruz? Toprakla koyun, gerisi
oyun. Toprağa sahip çıkacağız, üretime sahip
çıkacağız. Bunlara sahip çıkmadığınız
zaman, yarın bu nesiller bizden hesap sorar.
Değerli arkadaşlarım, bakın
HASAN HÜSEYİN TÜRKOĞLU (Osmaniye) Bütçe açığı
kapanmazsa Kaşıkçı Elmasını da satarlar, Topkapı
Sarayını da satarlar.
RAMAZAN KERİM ÖZKAN (Devamla) Aynen, aynen
2/B arazilerinin satışını getirdik buraya,
arkasından bunu getiriyoruz. Vatandaşımız Antalya
coğrafyasından arıyor, Mersin coğrafyasından
arıyor, diyor ki: Ben, taşı sırtımda
taşıdım, 1-2 dönüm arazi yaptım, buraya bir sera kurdum,
geçimimi sağlıyorum, bununla geçiniyorum ama bu araziyi rayiç
değerden benim alma şansım yok ama demek ki bu kanunu siz
yabancılar için çıkarıyorsunuz. 2/Byi çıkardılar,
2/Bnin arkasından yabancılara satış geliyor; Fethiyede,
Antalyanın Kepezinde, Pınarlısında, Boluda, İstanbulda,
yabancı gelecek -yabancının parası var, bizden zengin- bu
araziye parayı basacak, bu alın teri olan topraklarda geçimini
sağlayacak. Orada yüzde 70i yüzde 50ye indirmiştik, vadeyi de
beş yıla çıkarmıştık ama ne yazık ki
Komisyon dikkate alınmadı, o 26 Komisyon üyesi dikkate
alınmadı, gelindi burada kanun değiştirildi.
Arkadaşlar, biz burada bostan korkuluğu değiliz. Bir
iş yaptığımızı zannediyoruz Tarım
Komisyonunda, bir güzellik yaptık, Tarım Komisyonu Başkanı
paylaştı, Bakanımız paylaştı, kanunu
vatandaşın lehine düzelttik ama Sayın Maliye Bakanı Mehmet
Şimşeki aşamadınız, Sayın Ali Babacanın
aşamadınız, getirdiniz burada kanunu değiştirdiniz.
Biz niye oturuyoruz bu koltuklarda değerli arkadaşlarım?
Biz bostan korkuluğu muyuz? Onun için, derhâl bu kanunun da çekilmesi
gerekiyor değerli arkadaşlarım. Ben
vatandaşlarımıza sesleniyorum: Bu kanun, dediğimiz gibi,
toprakların satışını içerdiği için yarın
Dimitro komşunuz olacak, Hans komşunuz olacak. Biz bu
komşuluktan mutluluk duyarız ama ben toprak komşusu istemiyorum,
mülk komşusu olabilir; gelsin, bir daire alsın, otursun, benim
komşum olsun, bundan
Ama toprak namus değerli
arkadaşlarım. Bu namusu kirletmeyelim diyoruz, feryadımız
bundan.
Biraz önce Dilek kardeşim çok güzel anlattı. Yani sizin
atalarınıza saygınız yok mu; şehitlerimize
saygınız yok mu? Bu savaşları niye yaptık? O zaman
boşuna ölmüş benim dedem
İSMAİL AYDIN (Bursa) Satarken neredeydiniz?
RAMAZAN KERİM ÖZKAN (Devamla) O satılanlar,
karşılıklılık esası içinde bir değerlendirme
yapılmış ama bugün altmış stadyum büyüklüğündeki
bir araziyi satıyorsunuz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
RAMAZAN KERİM ÖZKAN (Devamla) Karşı
çıkışımız bundandır.
Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) Karar yeter sayısı
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza sunacağım ancak
karar yeter sayısı arayacağım.
Kabul edenler
Karar yeter sayısı yok.
Birleşime beş dakika ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 17.38
BEŞİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 17.44
BAŞKAN: Başkan Vekili Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER: Muhammet Rıza YALÇINKAYA (Bartın), Mine LÖK
BEYAZ (Diyarbakır)
-----0-----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet
Meclisinin 102nci Birleşiminin Beşinci Oturumunu açıyorum.
228 sıra sayılı Kanun Tasarısının 5inci
maddesi üzerinde Burdur Milletvekili Ramazan Kerim Özkan ve
arkadaşlarının önergesinin oylanmasında karar yeter
sayısı bulunamamıştı.
Şimdi önergeyi tekrar oylarınıza sunacağım ve
karar yeter sayısı arayacağım.
Önergeyi kabul edenler
Kabul etmeyenler
Karar yeter sayısı
vardır, önerge kabul edilmemiştir.
228 sıra sayılı Kanun Tasarısının
görüşmelerine devam ediyoruz.
Komisyon ve Hükûmet yerinde.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 228 sıra sayılı Tapu ve Kadastro Kanununda
Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun
Tasarısının 5. maddesinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Ahmet
Aydın (Adıyaman) ve arkadaşları
Madde 5- Bu
Kanunun;
a) 2 nci
maddesi yayımı tarihinden üç ay sonra,
b) Diğer
maddeleri yayımı tarihinde,
yürürlüğe
girer.
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MUSTAFA KEMAL ŞERBETÇİOĞLU
(Bursa) Takdire bırakıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI ERDOĞAN BAYRAKTAR
(Trabzon) İştirak ediyoruz efendim.
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe: Kanun tasarısının yürürlük tarihi
değiştirilmektedir. Makul bir süreçte yürürlüğe girmesi
amaçlanmıştır.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmiştir.
Kabul edilen önerge doğrultusunda maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
6ncı maddeyi okutuyorum:
MADDE 6- Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.
BAŞKAN Madde üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına
söz isteyen Bülent Tezcan, Aydın Milletvekili. (CHP sıralarından
alkışlar)
CHP GRUBU ADINA BÜLENT TEZCAN (Aydın) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; öncelikle, pazar
günü 6 Mayıs, biliyorsunuz pazar günü Genel Kurul toplantımız
yok. 6 Mayıs Türkiye tarihinde çok önemli bir gün. Daha önce bazı
konuşmacı arkadaşlarımız da değindi. Bundan
kırk yıl önce 6 Mayıs 1972de ulusal
bağımsızlık için, tam bağımsız Türkiye için
mücadele eden ve bu uğurda yirmi beş yaşında gözünü
kırpmadan darağacına gidebilecek kadar yurtsever olan Deniz
Gezmiş, Yusuf Aslan ve Hüseyin İnanın idam edilişinin
40ıncı yıl dönümü. Kendilerinin anısı önünde
saygıyla eğiliyorum ve bu ülkede, bu ülkenin
bağımsızlığı için mücadele eden, tüm bu
mücadelede canını verenlerin anısı önünde bu vesileyle
saygıyla eğiliyorum.
Değerli arkadaşlar, onlar tam bağımsız Türkiye
için mücadele ettiler, bağımsızlık inancı için
mücadele ettiler, tıpkı doksan yıl önce bu ülkede bu
toprakları korumak üzere vatan toprağı için gözlerini
kırpmadan şehit olanlar gibi ve bugün, bundan kırk yıl
sonra, 2012 yılının Türkiyesinde Vatan topraklarını
nasıl kolay satabilirizin kanununu bu Meclisten maalesef geçiriyoruz.
Değerli arkadaşlar, bir
kere daha ciddiyetle düşünelim, bir kere daha ne
yaptığımıza bakalım. Bakın, bir ülkede
yabancılara gayrimenkul satabilirsiniz, bu bir tercihtir. Dünyanın
birçok ülkesinde yabancılara gayrimenkul satışı vardır
ve bizim ülkemizde de yabancılara gayrimenkul satmak, esasen, külliyen
yasak değildir. Bu kanunla yapılmak istenen yabancılara
gayrimenkul satışının önünü açmak değil, bu kanunla
yapılmak istenen yabancılara kontrolsüz biçimde
topraklarımızı satışa açmaktır. İtiraz
ettiğimiz şey bu, karşı çıktığımız
şey bu. Birçok örnek verebilirsiniz. Filanca ülkede var, falanca ülkede
var, Avrupada satılıyor, başka yerde satılmıyor.
Önce şunu söyleyeyim: Dünyanın hiçbir çağdaş, büyük,
kararlı, rekabet edebilen devletinde, ülkesinde bu ölçüde kontrolsüz
toprak satışı yoktur; bu birincisi.
Bakanlığın, Adalet Komisyonu sırasında bize
dağıttığı notlarda, broşürlerde de göreceksiniz
ki karşılıklılık esası kabul etmiyor, yok denen
ülkelerde bile toprak satışı belli kurallara
bağlanmıştır. Bunun da ötesinde, velev ki, diyelim ki bir
kerecik onlar sınırsız satıyorlar
Değerli arkadaşlar, hani o şiiri çok seversiniz ya.
Şairin dediği gibi: Toprak, uğrunda ölen varsa vatandır.
Başkalarının toprağının uğrunda ölen
olmayabilir ama bu toprak vatan oluncaya kadar onun uğrunda dökülen
kanı hep beraber döktük. Değerli arkadaşlar, bu, işin bir
boyutu.
Bir başka boyutu şu: Buradan çıkıp küreselleşen
dünyada büyük devlet olmanın, dünyayla rekabet edebilmenin koşulu
sanki vatan topraklarını kontrolsüz ve sınırsız
biçimde yabancıların alımına, yabancılara satmaya
açmakmış gibi bir anlayış var. Böyle bir anlayış
doğru değil.
Değerli arkadaşlar, dünyada 21inci yüzyıla girerken,
evet, küreselleşme önemli bir olgu ama küreselleşen dünyada dahi
millî devletlerin önemi artarak büyüyor. Millî devletlerin önemi ortadan
kalkmadı. Sadece millî devletlerin öneminin ortadan kalktığını
söyleyen ideolojik hegemonya dünyada hâkim olmaya başladı. Bu
anlayışla Balkanları parçaladılar, Orta Doğuyu
parçalamaya çalışıyorlar ve bu anlayışla dünyada bir
taraftan dünya sürecinde etkin olan Rusya, Çin, İran, ABD etkin biçimde,
dünyada bölgesel süreçlerde Almanya aktif olarak rol alırken, Türkiye gibi
ülkeleri de yabancı sermayeyi taşıyacağız adı
altında uluslararası pazara kontrolsüz şekilde açan bir
anlayışı yerleştirmeye çalışıyorlar. Bunun
karşısında durmak zorundayız.
Bakın, Türkiye büyük bir ülke. Türkiye genç nüfusuyla önemli bir
ülke. Türkiye kaynakları çok zengin bir bölgede. Türkiyede, gerçekten,
Türkiye ekonomisinin dinamikleri, potansiyel itibarıyla güçlü, sadece
bunları bir araya getirip harekete geçirebilmemiz lazım ve Orta
Doğu yeniden şekillenirken, dünya yeniden şekillenirken,
küreselleşen dünyada 21inci yüzyılda, hiç şüphe duymuyorum ki
Türkiyenin rolü çok daha büyük olacak. Bu rolü yerine getirebilmek için,
burada Türkiyeyi hak ettiği noktaya taşıyabilmemiz için millî
devleti zayıflatmak değil, güçlendirmek zorundayız. Bunun için
toprak bütünlüğü ve toprağa sahip çıkma konusunda her
zamankinden daha etkili, daha kıskanç, daha aktif olmak zorundayız.
Değerli arkadaşlar, bakın, buradan sık sık
söylenen bir şey var, bu kontrolsüz toprak satışını
meşrulaştırmak için. Bu yasa niye geliyor önümüze? Bir kere,
yabancılara tarım topraklarını kontrolsüz biçimde
satabilmek isteniyor, satma niyeti var. Bunun arkasında yatan bu.
Tarım topraklarını, imara açılmamış
alanları, bölgesel olarak köy, kent ayrımı yapmadan Türkiyenin
dağını taşını yabancılara satmanın,
peşkeş çekmenin kanunu bu önümüzde konuştuğumuz kanun.
Değerli arkadaşlar, bir şeyi ilginç buluyorum, ibretle
izliyorum ve dinliyorum. Canım, bu toprağı alıp
götürecekler mi? diyorlar. Bu söz yeni değil. 80li yıllardan beri
en az üç sefer, dört sefer bu kanun geldi benzeri şekilde, Anayasa
Mahkemesinden döndü, her seferinde aynı şey söylendi:
Toprağı alıp götürecekler mi? Evet, toprağı
alıp götürmeyecekler. Zaten korkumuz toprağı alıp
götürmeleri değil. Sorun da bu. Alıp götürebilecekleri bir şey
olsa, lanet olsun, alsınlar da götürsünler ama toprağa gelip
oturacaklar. Toprağa gelip oturacaklar ve gitmeyecekler. Derdimiz bu,
sıkıntımız bu. Toprağı bunun için korumak
zorundasınız.
Değerli arkadaşlar, bakın, bir şeyler oluyor, bir
şeyler. Bu kanun teklifiyle, biz, bütün tarım topraklarını,
imarlı olup olmamasına bakmadan yabancı sermayeye satmaya
çalışıyoruz, satışa açıyoruz.
Kiliste
-Maliye Bakanı burada yok-
Şimdi,
getirilen bu kanun teklifiyle tarım arazilerini yabancı sermayeye,
yabancıların alımına açıyorsunuz; imarlı alan
olup olmamasına bakmaksızın açıyorsunuz ve bölgede,
özellikle güneydoğudaki verimli topraklar üzerinde Kuzey Irak Bölgesel
Kürt Yönetimindeki etkili otoritelerin ve oradaki ciddi sermayenin bölgeden
toplu toprak alma girişim ve niyetlerinin olduğu söyleniyor,
biliniyor. Bu kanunu alelacele getirme sebebiniz, alelacele geçirme sebebinizin
arka planında yatanlardan birisi de bu mu?
Değerli
arkadaşlar, tekrar söylüyorum: 21inci yüzyılda güçlü ve etkili bir
Türkiye istiyorsak, toprağına sahip çıkan, toprağına
ve insanına sahip çıkan bir ülke olmak zorundayız. Bunun için
aklımızı başımıza alalım, bu kanun teklifini
derhâl geri çekin, bu kanun teklifini Türkiye Büyük Millet Meclisi olarak
reddedelim.
Hepinize
saygılar sunuyorum.
Teşekkür
ederim. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Madde üzerinde
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz isteyen Ali Halaman, Adana
Milletvekili.
MHP GRUBU ADINA ALİ HALAMAN
(Adana) Sayın Başkanım teşekkür ediyorum ben.
Saygıdeğer milletvekilleri, bu kanuna Milliyetçi Hareket
Partisi adına çok müspet bakmıyoruz, menfi bakıyoruz.
Ben bunları söylerken, beraber, esas, Adanada dört tane yeni ilçe
kuruldu; bu ilçelerden bir tanesi Sarıçam. Sarıçam 100 bin nüfuslu,
alanı geniş bir ilçe, belediye oluştu, yeni resmî daireleri
oluşuyor. Bu resmî daireler oluşurken -beraber, imarlı, düzenli,
alanı geniş- yeni alan olması dolayısıyla buranın
en güzel merkezinde de, yıllardır -on beş senedir, on senedir-
ruhsatı, imarı yapılmış Yıldırım
Beyazıt mahallesi var. Bu Yıldırım Beyazıt mahallesi
Sarıçamın merkezi. Şimdi, bu yeni çıkan kanunlardan
dolayı afet riski dışı denerek belediye afet riski
taşıyan bu mahalleyi ortadan kaldırıp, yerine Burası
merkezî bir yer, ben buraya belediye binası yapacağım. diyor.
Şimdi -elimde de resimleri var, bunu Sayın Bakanımıza da
ibraz edeceğim- eğer belediye kamu adına bir belediye
binası yaptıracaksa Sarıçamda o kadar çok güzel alanlar var ki,
yeni yeni yapılan on beş yıllık, on yıllık,
ruhsatlı, imarlı, bahçeli, derli toplu binaları kamulaştırıp
Ben buraya yeni belediye binası yaptıracağım. demesi çok
uygun düşmüyor. Dolayısıyla, başka alanlar bulsun, oradaki
insanlara Hadi siz göç edin buradan, göç var. demesine gerek yok. Ben bunu
söylemek için söz aldım.
Hepinizi saygı, sevgiyle selamlıyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Şahsı adına söz isteyen Nihat Zeybekçi, Denizli
Milletvekili
Yok.
Soru-cevap işlemi
Sayın Halaman, buyurun.
ALİ HALAMAN (Adana) Sayın Başkanım, ben
bunları söylemek için söz istemiştim.
Teşekkür ediyorum, sağ olun.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Madde üzerinde bir adet önerge vardır, okutuyorum:
TBMM
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 228 sıra sayılı kanun teklifinin
6. maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini
teklif ederiz.
Madde 6: Bu kanunu Bakanlar Kurulu yürütür.
Bülent
Tezcan Turgut
Dibek Ali
Serindağ
Aydın Kırklareli Gaziantep
Dr.
Aytun Çıray Gürkut
Acar
İzmir Antalya
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MUSTAFA KEMAL ŞERBETÇİOĞLU
(Bursa) Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI ERDOĞAN BAYRAKTAR
(Trabzon) Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen Aytun Çıray, İzmir
Milletvekili.
Buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
AYTUN ÇIRAY (İzmir) Değerli milletvekilleri, şimdi bu
kanun üzerinde söylenmedik laf kalmadı aslında, herkes geldi burada
tarihini anlattı, coğrafyasını anlattı, metrekaresini
anlattı, fikirlerini anlattı. Bütün bu konuşmalardan
çıkardığım özeti şöyle ifade etmek isterim: Bu kanun
aslında bu Hükûmetin ekonomik politikalarının iflas etmesinin
ikrarından ibarettir.
Değerli arkadaşlar, aynı zamanda bu, Standard and
Poorstan daha önce ilan edilmiş bir ikrar, yani kendi kredi notunuzu
kendiniz düşürdünüz aslında, onu söyleyeyim size. Bu aynı
zamanda -keyfinizi çıkarın değerli arkadaşlar, bu ekonomik
krizi hiç temenni etmiyoruz ama- sizin iktidarınızın sonudur ve
bu iktidar süreçlerini keyifle yaşamanızı, bu süreci yaşamanızı
temenni ediyorum.
Şimdi, değerli arkadaşlar, ben başka bir şey
daha söylemek istiyorum. İki gündür Türkiye bir skandalla
çalkalanıyor ve bu skandal çocuklarımıza içirilen sütle ortaya
çıkarıldı. Okul Sütü Programı âdeta okul
çocuklarını zehirleme programına dönüştü. Doğrusu,
sabahtan beri bütün İnternet sitelerine, bütün televizyon kanallarına
baktım, bugün -Çernobil skandalında olduğu gibi, merhum Cahit
Aralın yaptığı gibi- acaba süt içen bir bakan
fotoğrafı görecek miyim diye ama hiç kimse, bu bakanların
hiçbirisi -ne Sağlık Bakanı ne de Tarım Bakanı- Cahit
Aral kadar cesur çıkmadı, süt içen bakana rastlamadık. Bir ara,
Sayın Mehmet Sağlam alelacele çıkınca acaba sabah süt
içerek mi geldi diye de bir kuşku yaşadım doğrusu.
Şimdi, arkadaşlar, şaka bir yana, fıkra gibi bir
durumla karşı karşıyayız. Bu kadar ciddi bir olay, 3-4
bin çocuk hastanelerde, şu anda benim aldığım haberlere
göre hâlâ başka il ve ilçelerde problemler var ve buna
karşılık, hadi Tarım Bakanını anlıyoruz,
bilmediği bir konuda konuşmuş, bu işin zehirlenme
olamayacağını, psikolojik olduğunu falan söylemiş ama
bir sağlık bakanının çıkıp Bu
hazımsızlık şikâyetinden ortaya çıktı,
diğerleri de bunu gördü, psikolojik olarak bozuldu, hepsi hastaneye gitti
çocukların. demesi anlaşılır gibi değil. Neymiş,
bu laktoz intoleransıymış. Ne demek laktoz intoleransı?
Yani çocuklarda bir enzim yok, bu enzim olmadığı için süt
dokunuyor. Peki, bu hastalığın görülme oranı kaçta kaç? Bin
kişide 5 kişi. Demek ki AKP İktidarı, nasıl başarmışsa,
bütün laktoz intoleranslı çocukları aynı okula göndermiş!
İSMAİL TAMER (Kayseri) Zehirlenme diyemezsiniz ama buna.
AYTUN ÇIRAY (Devamla) Beyler, bunun savunulacak bir tarafı yok.
Hani bu, problemleri örtbas etme işini çok iyi bilirsiniz, buna
saygım var.
ÜNAL KACIR (İstanbul) Niçin örtbas edelim bunu?
AYTUN ÇIRAY (Devamla) 2005te Ankarada Temmuz ayında
yaşanan kolera salgınını da iyi örtbas etmiştiniz ama
şimdi buna izin vermeyeceğiz. Bu işe hep birlikte
-çocuklarımızın meselesidir- partiler üstü bakıp bir
ciddiyet içerisinde ele almak gerekir değerli arkadaşlar.
Bakın, şu ana kadar hiçbir laboratuvar sonucu Türk toplumuna
açıklanmış değil. Bu gayri ciddi ve bu tür
enfeksiyonları, yine bütün hekimler bilir ki, çoğu zaman stafilokok
denilen bir mikrop yapar. Onun için, bu işin arkasından iyi gitmek
lazım. Acaba sizin savunmanız gereken
Şu kararı
vereceksiniz: Siz çocukları mı savunmalısınız yoksa bu
işe girmiş, ihaleyi almış müteahhitleri mi
savunmalısınız? Yani listeye baktım, her yerde olduğu
gibi orada da bir tane ak var. Bu işlerin sonucu, işte böyle
yanlış işler Allah tarafından ters çevrilir.
Değerli arkadaşlar, bu işin derhâl, bir an önce, tatmin
edici şekilde, bilimsel bir açıklamayla Türk kamuoyuna
açıklanmasını bir hekim olarak bekliyorum, istiyorum ve rica
ediyorum. Bu konuda derhâl tedbir alınmasını da bu Hükûmetin
Sağlık Bakanından bekliyoruz.
Bundan sonra, bu inşallah Hükûmete bir ders olur, Hükûmet hiç
olmazsa sağlık konularında bu yandaş insanları zengin
etmek uğruna olur olmaz müteahhitlik firmalarına süt
dağıtım işlerini vermez. Benim söyleyeceğim bundan
ibaret.
Bu kanun konusunda, dediğim gibi
Arkadaşlar konuşurken
AKP Grubunu da zaman zaman izledim, ne dinlediler ne de yüzlerinde en ufak bir
mimik değişikliği oldu. Daha kanun buraya gelmeden belli ki
olumlu oy vermeye hazırlanmışsınız. Onun için, tarih
bu kanuna olumlu oy verenleri yargılayacaktır, bunu göreceğiz.
Hem de uzak tarihe kalmayacak, pek yakın tarihte hep birlikte bunu
göreceğiz ama emin olun, çocuklarınıza bu konuda hesap vermekte
günü geldiğinde zorluk çekeceksiniz.
Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın Çıray.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza
A. HALUK KOÇ (Samsun) Karar yeter sayısı istiyorum.
BAŞKAN -
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul
edilmiştir.
A. HALUK KOÇ (Samsun) Sayın Başkan
BAŞKAN Sonradan söylendi efendim.
A. HALUK KOÇ (Samsun) Sonradan değil, sen duymadın.
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri
A. HALUK KOÇ (Samsun) Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurun.
A. HALUK KOÇ (Samsun) Sayın Başkan, karar yeter
sayısı oylamadan önce istendi, sen kendininkini araştır,
bir yanlışlık olmasın.
BAŞKAN Oylamadan sonra anladım ben efendim.
A. HALUK KOÇ (Samsun) Hayır, anladın olabilir ama önce
söylenmiştir, bak tutanaklara.
BAŞKAN Peki, bakalım efendim.
Teşekkür ederim.
Sayın milletvekilleri, şimdi
A. HALUK KOÇ (Samsun) Sayın Başkan
BAŞKAN Efendim?
A. HALUK KOÇ (Samsun) Yanlış yapıyorsunuz.
BAŞKAN Hayır, yanlış yapmıyorum Sayın
Koç. Ben Kabul edenleri söyledikten sonra karar yeter sayısı
A. HALUK KOÇ (Samsun) Hayır, yanlış yapıyorsunuz.
BAŞKAN Hayır, maksadımız ne Sayın Koç,
anlamadım ki şimdi!
A. HALUK KOÇ (Samsun) Tutanak gelsin. (AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
BAŞKAN Bir saniye sayın milletvekilleri, lütfen, Sayın
Koçla karşılıklı konuşuyoruz biz.
Sayın Koç, karar yeter
sayısı istenildiği takdirde burada yerine getirilmeyle ilgili
herhangi bir problem söz konusu değil.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Evet, dün bu konuda
ciddi zafiyetler oluştu.
A. HALUK KOÇ (Samsun) Sayın
Başkan
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Dün bu konuda çok
ciddi bir zafiyet oluştu efendim.
BAŞKAN Olabilir yani, zafiyet de olmuş
olabilir.
A. HALUK KOÇ (Samsun) Sayın
Başkan, bakın, şimdi, ciddi bir kanunun oylaması
yapılıyor.
BAŞKAN Evet.
A. HALUK KOÇ (Samsun) İktidar
grubunun sorumluluğunu yerine getirerek burada bulunması gerekir.
BAŞKAN Evet, doğrudur.
A. HALUK KOÇ (Samsun) Burada bir karar
yeter sayısı ve
BAŞKAN O, iktidar partisinin sorunu.
A. HALUK KOÇ (Samsun) Bakın, karar
yeter sayısını çok net yukarıda söyledim, oylamadan önce
söyledim.
MUZAFFER YURTTAŞ (Manisa)
Hayır, oylamadan sonra söylediniz.
A. HALUK KOÇ (Samsun) Ama siz duyma
işlemini sonra yapıyorsunuz. Bir biyolojik eksikliğiniz yoksa
önce söylenmiştir.
BAŞKAN Benim biyolojik
eksikliğim yok Sayın Koç.
A. HALUK KOÇ (Samsun) Onu bilemem, onu
bilemem.
BAŞKAN Tutanakları getirteceğim
efendim.
Beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 18.08
ALTINCI OTURUM
Açılma Saati: 18.19
BAŞKAN: Başkan Vekili Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER: Muhammet Rıza YALÇINKAYA (Bartın), Mine LÖK
BEYAZ (Diyarbakır)
-----0-----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet
Meclisinin 102nci Birleşiminin Altıncı Oturumunu açıyorum.
228 sıra sayılı Kanun Tasarısının
görüşmelerine devam ediyoruz.
Komisyon ve Hükûmet yerinde.
Sayın Koç, tutanağın bir suretini gönderdim.
Tutanağı okuyorum:
Başkan: Teşekkür ediyorum Sayın Çıray.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza
Sayın Koç: Karar yeter sayısı istiyorum.
Başkan:
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul
edilmiştir.
A. Haluk Koç (Samsun): Sayın Başkan
Sayın Koç, yalnız, burada stenograflarla irtibata
geçebilirsiniz; buradaki bizim duraksadığımızdan
değil, yazılma şeklinden kaynaklanıyor. Yani madde oylamaya
sunulduktan sonra karar yeter sayısı istemişsiniz. Burada
herhangi bir kasıt söz konusu değil.
Buyurun.
A. HALUK KOÇ
(Samsun) Sunuyorum sözü de yok Başkan. Eş zamanlı
söylenmiştir.
BAŞKAN Evet, tamamını da gönderelim efendim onun.
Teşekkür ediyorum.
Sayın milletvekilleri, şimdi Hükûmetin görüşülmekte olan
228 sıra sayılı Kanun Tasarısının 1nci
maddesinin yeniden görüşülmesine ilişkin İç Tüzükün 89uncu maddesine
göre verdiği ve bugünkü birleşimin başında kabul edilen
talebini Başkanlık yerine getirecektir.
B) Yeniden Görüşmeleri
Yapılan Tasarılar/Teklifler (Tekriri Müzakere)
1.- Tapu Kanunu ve Kadastro Kanununda
Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun
Tasarısı ile Bartın Milletvekili Yılmaz Tunçun; 3402
Sayılı Kadastro Kanununda Değişiklik Yapılmasına
İlişkin Kanun Teklifi ve Adalet Komisyonu Raporu (1/557, 2/267)
(S.Sayısı: 228) (1inci Madde)
BAŞKAN Şimdi 1inci maddeyi yeniden görüşmeye
açıyorum.
Madde üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz isteyen
Yusuf Halaçoğlu, Kayseri Milletvekili. (MHP sıralarından
alkışlar)
Buyurun.
MHP GRUBU ADINA YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Biraz karşılıklılık prensibinden bahsetmek
isterim. Şimdi, bir Vakıflar Yasası çıkardınız.
Vakıflar Yasasında karşılıklılık prensibini
yine gözetmemiştiniz ama Batı Trakyadaki Türk
vakıflarının Yunanlılar tarafından askerî arazi
adı altında gasbedildiğini hepiniz biliyorsunuz ama buna
karşılık siz, Türkiyede 1923 Lozan Anlaşmasına
rağmen, İstanbuldaki Rumlara vakıflarını iade
ettiniz. Dolayısıyla, karşılıklılık
prensibinin önemini buradan sizlere hatırlatmak isterim.
HASAN HÜSEYİN TÜRKOĞLU (Osmaniye) Sayın
Başkanım, çok uğultu var.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Genel Kurulda uğultu var
lütfen
Buyurun Sayın Halaçoğlu.
YUSUF HALAÇOĞLU (Devamla) Aynı şey Kıbrıs
için geçerli. Kıbrıs vakıflarını düşünün.
Karşılıklılık prensibi eğer burada da
çalışmış olsaydı bugün Rumların, Güney Rum
Kesiminin faydalandığı suların Abdullah Paşa
Vakfına ait olduğunu görürdünüz ve bununla ilgili gerekli işlemi
yapardınız. Keza, buna bağlı olarak Dikelya Üssünün
İngilizler tarafından gasbedilmiş, Abdullah Paşa
Vakfına ait bir arazi olduğunu bilirdiniz.
Bugün ne yapabiliyorsunuz bunlara? Sayın Bakan
devletleştiririz diyor. Hangisini devletleştiriyorsunuz? Yapın
yapabiliyorsanız. Yapamazsınız ama tutuyorsunuz Bursaya
metropolit atıyorsunuz Lozanda olmamasına rağmen. Siz
bırakın, Batı Trakyadaki müftünün atanmasını
sağlayamıyorsunuz ama Bursaya, Lozan Anlaşmasına
aykırı olmasına rağmen metropolit atıyorsunuz.
SİNAN OĞAN (Iğdır)- Çanakkaleye de atadılar.
YUSUF HALAÇOĞLU (Devamla) Ondan sonra ayin
yaptırıyorsunuz burada. O zaman siz de tutun Selanike müftü
atanmasını sağlayın. Karşılıklılık
prensibi budur. Siz tutmuşsunuz
Osmanlı döneminde mevcut olan, yine
ecnebilere arazi satılması meselesini ve ondan sonra Düyûnu
Umumiyenin nasıl ortaya çıktığını görmezden
geliyorsunuz. Siz, o zaman, geçmişte başımıza gelen bütün
bu olumsuz durumları görmezden gelerek yine aynı yasayı
çıkarıyorsunuz ve karşılıklılık prensibi
olmadan çıkarıyorsunuz. Tarihten ders almazsanız, Atatürkün
dediği gibi Tarih ihtiyatsızlar için merhametsizdir. Yarın Bu
ülkeyi sattı. diyecekler tarihte size, bu damgayı yiyeceksiniz.
Bakın, ülkenin yüzde 10unu satmaya kalkışıyorsunuz,
yüzde 10unu. Yani 78 bin kilometrekare yani 78 bin hektar araziyi
satıyorsunuz yani 2 tane Konya arazisi. Düşünün, Türkiyede
tarım arazilerini satacaksınız, yarın organik tarım
yapacak dünyada yer kalmayınca Yahudilerin geleceği yer de
burasıdır. Kimlere satıyorsunuz? Dün soru sormuştum. Yazılı
cevap verecekti Sayın Bakan: Suriyeye bugüne kadar satılan arazi ne
kadardır? diye. Bir düşünün, ne
yaptığınızın farkına varın. Yarın
çocuklarınıza bunun hesabını vermek zorundasınız,
torunlarınıza bunun hesabını vermek zorundasınız.
Tekrar uyarıyorum: Düyûnu Umumiye bundan
çıkmıştı, 1868de kabul edildi. İsterseniz, Ahmet
Cevdet Paşanın II. Abdülhamite yazdığı arzları
okuyun. Abdülhamit soruyor bunları, Ahmet Cevdet Paşa da
anlatıyor. Biraz okuyun, tarih okuyun, başımıza ne
geleceğini anlayın. Niye satıyorsunuz? Hiç olmazsa, verecekseniz
kullanım hakkını verin. Herkes kullanım hakkını
verirken, Almanya verirken, siz niye toprağı satıyorsunuz?
Çanakkalede hayatını kaybeden, şehit olan insanların
yarın kemiklerini sızlatacaksınız.
Değerli
milletvekilleri, hissetmeniz lazım, duymanız lazım.
Birazcık millî his varsa memleket hayrına olmayan böyle bir şeyi
kabul etmeyin. Yarın milletvekili olmayabilirsiniz, gideceksiniz, hepiniz gideceğiz
ama yarın yataklarınızda rahat uyuyamayacaksınız; uyuyamayacaksınız,
rahat uyuyamayacaksınız. Milletvekilisiniz, sorumluluğu
sırtınıza aldınız. Yarın bu millete de hesap
vermek zorundasınız, her yerde hesap vermek zorundasınız.
Kimin yüzüne bakacağınızı düşünün. Yarın
eğer söylediklerimiz gerçekleşirse ne yapacaksınız? Hani
bir ateist, Allaha inanmayan birisi Hazreti Ali Efendimize diyor ki: Allah
yoktur. O da diyor ki: Vardır. Tartışma sonunda Hazreti
Alinin verdiği cevap: Ya varsa? Yoksa zaten kaybettiğin bir
şey yok ama ya varsa öbür dünyada ne hâle geleceğinizi bir
düşünün. diyor. Ama söylediklerimiz gerçekleşirse ne olacak?
Tarihte olmuş. diyoruz. Bakın, İsrail böyle kuruldu, o
tarihten sonra alınan arazilerle kuruldu. Sarıçamdan Gavur Dağlarına
kadar 650 bin dönüm arazi Ermeniler tarafından alındı,
Abdülhamit onları devletleştirdi; bugünkü çiftlikler onların
eseridir. Bütün, 650 bin dönüm toprak; inanmıyorsanız gidin Ceyhan
tapu kayıtlarına bakın. Bu kadar basit değil bu iş. Yazıktır,
günahtır!
Sizlere Tevfik
Fikretin bir şiirini hatırlatmak istiyorum:
Han-ı
Yağma
Yiyin efendiler yiyin, bu han-ı
iştiha sizin,
Doyuncaya, tıksırıncaya,
çatlayıncaya kadar yiyin! diyor. O zamanki
İyi hatırlatmak
istiyorum.
Nasıl olsa bu yoksul, fukara halk
Verir nesi var nesi yoksa. Öyle mi?
Verir malını, canını,
ümidini, tüm güzelliklerini,
Servetini, istikbalini,
sağlığını, rahatını.
İçinde kaynayan mahşeri
Verir bu memleket, verir, hiç
tasalanmayın,
Hiç düşünmeyin, haram mıdır, helal midir?
Yaptığınız işin vebali var mıdır, yok
mudur? Kul hakkı var mıdır, yok mudur? Ama hiç unutmayın,
her nefis ölümü tadıcıdır. Yarın bunun hesabını
nasıl vereceğinizi iyi düşünün, ona göre oy verin, ona göre
kabul edin. Başkasının beyniyle hareket etmeyin, kendi
beyninizle lütfen hareket edin. Beyniniz varsa, aklınız varsa,
Cenabı Allah 500 ayetinde Aklınızı kullanın. diyor,
kullanmıyorsanız siz bilirsiniz, herkesin kendi bileceği
iştir.
Hepinize saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Madde üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz isteyen
Turgut Dibek, Kırklareli Milletvekili. (CHP sıralarından
alkışlar)
CHP GRUBU ADINA TURGUT DİBEK (Kırklareli) Teşekkür
ediyorum Başkanım.
Değerli arkadaşlar, yasanın sonuna geldik sanıyorum,
benden sonra konuşacak arkadaşımız var mı AKPden
bilmiyorum ama, yoksa, herhâlde son konuşmacıyım gruplar
adına. Belki önerge var.
Şimdi, maddeler üzerinde 4üncü maddede konuşurken buradaki
1inci maddeyle ilgili olan bu tehlikeden bahsetmiştim, soru-cevap
kısmında da Sayın Bakana aslında sordum bu konuyu.
Değerli arkadaşlar, konuyu biraz da anlamak lazım.
Bakın, şöyle bir sıkıntı görüyorum: Bu kanun
görüşülürken arkadaşlarımız içeride oturmak istemiyorlar,
iktidar partisi için söylüyorum. Muhalefet partilerinin tümü, bu yasayla ilgili
iyi niyetle her birimiz burada eksikleri söylemeye çalışıyoruz
arkadaşlar. Çıkıyoruz her maddede, Cumhuriyet Halk Partisi de,
Milliyetçi Hareket Partisi de, BDP de sözlerini söylüyor. Yani sözcüler burada
konuşmalarını yapıyorlar. Bizim
konuşmalarımız belki hoşunuza gitmiyor olabilir ama iyi
niyetle ve buradaki eksiklikleri de değerli arkadaşlar anlatarak
sizlerle paylaşmak istiyoruz.
Bakın, mevcut bir yasa var, yasada neler değişiyor? Karşılıklılık
kalkmış. Karşılıklılığı
kaldırmışsınız mevcut bugün kabul edilecek olan
teklifte. Kullanım şekli, en önemlisi o
aslında. Karşılıklılık da önemli yani daha önce
biz tarım topraklarımızı satmıyorduk, şimdi
tarım topraklarımızı satıyoruz yani
tarlalarımızı satıyoruz, üretim
kaynaklarımızı satıyoruz. Onlar sonsuza kadar var
olacaklar. Bizim Türkiyemizde belli bölgelerdeki tarım toprakları inanın
dünyanın en önemli tarım toprakları, örnekleri yok dünyada yani
çöl değil, kum değil.
Buradaki kullanım amacını da değiştiriyoruz.
Daha önce, işte gayrimenkul dediğimiz daire, 2,5 hektara kadar olan,
belki onun işte alanları da satılıyordu ama şimdi
tarım alanları satılıyor ve en önemlisi miktarı
değiştiriyorsunuz, 12 kat birden artırıyorsunuz.
Burada, bu tekriri müzakereyle değiştirilen husus
bunlardan birisi. Aslında orada da kafamız karışık. Ne
olacak bilmiyorum. Şimdi, onunla ilgili anladığımız
gibi mi? Yoksa orada bir düzeltme mi yapıyorsunuz? Yoksa
sınırsız bir hâle mi geliyor? Onu da çözmek lazım. O, bir
tanesi.
Şimdi, mevcut yasada ilçelerin -biliyorsunuz- imar
planları içerisinde ve ilçelerin mevzi imar planlarının
sınırları içerisinde kalan alanların yüzde 10u satılabilecek,
satılabiliyordu. O
Arkadaşlar, bakın bunu niye söylüyorum? Bakın,
siz bu yasanın ilk hâliyle şunu getirdiniz: İlçelerin yüz
ölçümünün yüzde 10unun tamamını
Bunun içerisinde her şey var
yani devletin hüküm ve tasarrufunda olan hazineye ait araziler, meralar,
tamamı. Türkiye'nin yüz ölçümünün -Sayın Yusuf Beyin de belirttiği gibi -yüzde 10unu
satmayı burada yasal olarak getiriyorsunuz ve buradan
Meclise kabul ettirmeye çalışıyordunuz. Şimdi, bir değişiklik
var, tekriri müzakere.
Sayın Bakanım, biraz sonra söz alırsanız bununla
ilgili de en azından tutanaklara geçsin, bir yanlışlık
olmasın daha sonra, şöyle mi olay: Hayır, ilçenin, devletin
hüküm ve tasarrufu altında olan taşınmazlar, yerler -yani özel
mülkiyete konu olmayan alanlar- satışa konu değildir,
bunların satışı hiçbir zaman söz konusu olmayacaktır.
Ben böyle mi algılıyorum, daha doğrusu böyle mi
algılamalıyız, doğrusu bu mudur ya da
Yani önergeyle öyle
bir değişiklik olduğu anlaşılıyor ama arkadaşlar,
siz şunu derseniz Özel mülkiyete konu alanların yüzde 10u. diye
sınırlama yaparsanız
sınırlamadığınız alan ne olacak, onu anlatmaya
çalışıyorum. Onunla ilgili bir engel var mı? Daha önce
satmayı buraya getirmişsiniz. Bunu da mutlaka düzeltmemiz lazım
yani bunu burada belirtmek istiyorum.
Bakın, bu yasa görüşülürken
Geçen dönemden
arkadaşlarımız var, gerçi çok arkadaşımız
değişti, iktidar partisi için söylüyorum. Burada Suriye
sınırındaki mayınlı arazileri
tartıştığımız -yasayla ilgili sürekli
hatıralarımız, benim hatıralarım canlandı- o Yasa
görüşülürken yapılan konuşmaları -burada
arkadaşlarımız var, biliyorlar- hatırladım, üç
aşağı beş yukarı bunları konuşuyorduk.
Arkadaşlar,
orada yaklaşık 800 kilometrelik bir sınır var.
Yaklaşık, yani o mayınlı arazileri elli yıl, elli
yıldan fazla ve elli yıldır belki
Alan hiç tarım
yapılmamış, bakir bir alan. Elli yıl o toprak orada
bekliyor. Mayınlı arazi, mayınları temizleyeceğiz yani
220 bin, 230 bin dekar arazi boşa çıkacak ve bu arazi gerçekten
üretime kazandırılacak. Ne yapacağız, diye burada
tartıştık. Yani ülkenin egemenliğiyle ilgili sınır
boylarındaki arazinin mayınlarının temizlenmesinin
yabancılara bırakılması, işte bunun için kırk
beş yıllık bir kiralamanın öngörülmesi vardı o yasa
tasarısının içerisinde. Burada çok yoğun
tartışmalar olmuştu. O gün de, bakın, o yasa, burada grup başkan
vekili arkadaşımız da var, diğer
arkadaşlarımız da var, sanıyorum bir buçuk ayda geçti
buradan, kırk beş günde geçti. 6 maddeydi aynen bunun gibi. 6
maddelik kanunu kırk gün, kırk beş gün
burada tartıştık. O zaman sıralar boştu veya
arkadaşlarımız zaman zaman bizim karar yeter sayısı veya
toplantı yeter sayısı istediğimizde, bakıyoruz çünkü,
tabloya bakıyoruz, yok; o zaman şunu anlıyoruz tabii ki: Evet
arkadaşlar, siz isteyin, biz bu yasaya aslında destek vermek
istemiyoruz. Bu yasayla ilgili bizim sıkıntımız var,
kaygımız var, siz de muhalefet olarak gereğini yapın, bu
yasanın geçmemesi için toplantı yeter sayısı mı
isteyeceksiniz karar yeter sayısı mı isteyeceksiniz. diye
buradan görüyorduk ve ona göre de istiyorduk. Ne oldu? 2 kez grup,
sanıyorum AKP Grubu toplandı, Sayın Başbakan çok ciddi
konuşmalar yaptı, o yasa geçti ama kimsenin içine sinmedi. Anayasa
Mahkemesine gittik ve o günkü Anayasa Mahkemesi o yasayı iptal etti. Yani
o yasayla ne olacaktı? Çünkü o yasa
Daha önce, kanun çıkmadan evvel
ihaleye çıkmıştı, iki İsrailli firma şartname
almıştı. İsrailliler gelecekti, kırk dokuz
yıllığına o 220 bin dekarlık -bizim sınır
boyumuz, Suriyenin sınırı- alanı alacaklardı, 220 bin dekar
araziye kendi tel örgülerini çekeceklerdi, kullanacaklardı. Ya bunu burada
o kadar anlatmamıza rağmen sizleri ikna edememiştik, daha
doğrusu sizleri değil sizlerin yerinde görev yapan
arkadaşlarımızı ikna edememiştik. Bugün
yaptığımız konuşmalarda o konuşmaları
hatırlıyorum ve üzülüyorum.
Yani burada söylenenler söylenmiştir daha fazla uzatmaya gerek yok
konuyu. Sizden ricam şu: Gerçi bu yasa geçecek, öyle gözüküyor ama bu
hâliyle
Bizim muhalefet partisi olarak yapacağımız belli yani
Anayasaya aykırı olduğunu başından beri söylüyoruz.
Anayasa Mahkemesinin dört tane kararı var, gözünüzü karartmışsınız,
Döviz döviz
başka bir şey demiyorsunuz. Yani atasözlerimiz tümüyle
kulaklarınızdan gitmiş yani Hazıra dağlar dayanmaz.
diye bildiğimiz çok güzel bir atasözümüz var. Sata sata, arkadaşlar,
nereye kadar satacağız? Az önceki konuşmamda söyledim. Geçen
yıl 77 milyar dolardı Türkiyenin cari açığı, bu
yıl 60 milyar dolar olsun, hadi biraz düştü diyelim. Seneye ne
olacak? Gene 50, 60 milyar dolar. Arkadaşlar, seçime kadar herhâlde bir
150 milyar dolar veya 200 milyar dolar cari açığımız
olacak. Her şeye para gözüyle bakıyorsunuz, döviz gözüyle
bakıyorsunuz. Şu bedelli askerlik meselesi
Yani baktınız, sordunuz, Millî Savunma Bakanlığına
dediniz ki: Kaç kişi var bedelli askerlik kapsamına girebilecek?
İşte, sayıyı tam hatırlamıyorum ama diyelim ki
150 bin kişi. Sayın Başbakan oturmuş, 30.000x150, işte
şu kadar para gelecek. Sayın Bakan burada. Değerli
arkadaşlar, kaç kişi başvurmuş şu ana kadar? Süre
bitiyor bildiğim kadarıyla ya da bitti. Kaç kişi başvurdu?
Yani o işi amacına uygun bir şekilde buradan geçirseydik
Asgari ücretli bir insan 30 bin lirayı nereden verecek. diye buradan
söylüyoruz ama hayır para
Biz bakalım buradan şu kadar,
işte kaç katrilyon para gelecek, onunla da işte efendim bir
şeyler yapacağız. Aynı mantıkla gidiyorsunuz. Ama bu
konuyu bir daha gözden geçirmenizi rica ediyorum sizlerden. Sadece bu yüzde
10luk kısım yetmez, mutlaka tarım alanlarını kapsam
dışı bırakalım. Yani bu tarım alanları
kapsam dışı kaldıktan sonra, zaten sınırla ilgili
olan olay kendiliğinden çözülür.
Değerli milletvekili arkadaşlarım, hepinize
saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın Dibek.
Madde üzerinde şahsı adına söz isteyen Ahmet
Aydın, Adıyaman Milletvekili. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
Buyurun.
AHMET AYDIN (Adıyaman) Çok teşekkür ediyorum
Sayın Başkanım.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; dünden
beri burada, hep birlikte güzel bir kanun çıkarmak adına ciddi efor
sarf ettik ve nihai noktaya da geldik.
HASAN HÜSEYİN TÜRKOĞLU (Osmaniye) Güzel
olduğunu biz kabul etmiyoruz.
AHMET AYDIN (Devamla) - Tabii, bu kanunun görüşmeleri
esnasında çokça başka konulardan da bahsedildi, başka başka
hak etmediğimiz ithamlar üzerinde duruldu.
Ben özellikle şunu ifade etmek istiyorum değerli
arkadaşlar: Eğer bu kanunu uygulamaksa, bu kanunu çıkarmaksa
Bu
Kanun 1934 yılında çıkarılan bir kanun ve 34ten bu tarihe
kadar da bu yürürlükte olmuş bir şekliyle ve o tarihten bu tarihe
kadar nice hükûmetler geçmiş, nice nice iktidarlar olmuş ama o
süreçten bu sürece hiçbir iktidar ülkesini satmamıştır, bundan
sonra da hiçbir iktidar ülkesini satmayacaktır. Bir defa bu böyle
bilinsin.
DİLEK AKAGÜN YILMAZ (Uşak) Mütekabiliyet
şartı ortadan kaldırılmadı Ahmet Bey!
AHMET AYDIN (Devamla) - Eğer satma varsa, 34te ve o günden
bu güne kadar, o günkü iktidar
OKTAY VURAL (İzmir) Karşılıklılık,
karşılıklılık
AHMET AYDIN (Devamla)
oradan bu tarihe kadar gelen iktidarlar
ülkesini sattı mı? Bunu sorarlar adama değerli arkadaşlar.
OKTAY VURAL (İzmir)
Karşılıklılığı kaldırıyorsunuz.
AHMET AYDIN (Devamla) Bakın, o tarihten bu tarihe kadar
çıktı.
OKTAY VURAL (İzmir) Bu söylediklerinize siz de
inanmıyorsunuz, milletvekillerini de inandıramazsınız.
Karşılıklılığı kaldırmayın.
AHMET AYDIN (Devamla) İkincisi değerli arkadaşlar: Bakın,
vatan, millet, cumhuriyet edebiyatları çokça yapıldı.
DİLEK
AKAGÜN YILMAZ (Uşak) Edebiyat değil gerçek. Sizin için onlar
edebiyat tabii.
AHMET AYDIN (Devamla) Vatan ve millet; oraya ne ölçüde hizmet
etmişseniz, sevginizi ancak o şekilde gösterebilirsiniz. Millete
hizmet etmekle milliyetçilik olur, vatanı sevmek
OKTAY VURAL (İzmir) Satmakla olmaz.
AHMET AYDIN (Devamla)
salt vatanı soyut sevmekle değil
vatana hizmet etmekle, aldığınız noktadan çok daha ileriye götürmekle
hizmet etmiş olursunuz, asıl o zaman vatanı sevmiş
olursunuz.
OKTAY VURAL (İzmir) Toprak satarak vatana hizmet mi ediliyor?
AHMET AYDIN (Devamla) Bakın, şunu özellikle söylemek
istiyorum: AK PARTİnin cumhuriyetle bir sorunu yok. Bizim yaptığımız
öncelikle cumhuriyeti demokrasiyle taçlandırmaktır.
İkincisi: Cumhuriyetin 100üncü yılında 100. Yıl
Marşını milletimizle birlikte okumaktır.
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) Kardeşim, önce kendinizi
demokratlaştırın ya!
AHMET AYDIN (Devamla) Cumhuriyetin 100üncü yılında, 2023
yılında dünyanın 10 büyük ekonomisinden biri olacağız
değerli arkadaşlar.
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) Önce Sayın Başbakan demokrat
olsun.
AHMET AYDIN (Devamla) Ya, biraz susun, ben hiç konuşmadım,
biraz da ben konuşayım.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, lütfen, Sayın Hatibi
dinleyelim.
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) Önce kendinizi
demokratlaştırın. Sizin haddinize mi düşmüş cumhuriyeti
demokrasiyle taçlandırmak?
BAŞKAN Sayın Korkmaz
MUHARREM VARLI (Adana) Doğruları konuşmuyorsun,
doğruları.
AHMET AYDIN (Devamla) 2023 yılında değerli
arkadaşlar, dünyanın 10 büyük ekonomisinden biri olmayı
hedefliyoruz.
OKTAY VURAL (İzmir) Sizden önce demokrasi yoktu yani Türkiyede,
öyle mi?
AHMET AYDIN (Devamla) İşte, milliyetçilik, işte vatan
sevgisi budur.
HASAN HÜSEYİN TÜRKOĞLU (Osmaniye) Standard and Poorsu
okumadın herhâlde sen?
AHMET AYDIN (Devamla) 2023te değerli arkadaşlar, biz, 500
milyar dolar ihracat yapan bir ülke diyoruz, 2023 yılında 2 trilyon
dolar millî geliri olan bir ülke diyoruz.
HASAN HÜSEYİN TÜRKOĞLU (Osmaniye) Sen nereden okuyorsun bu
bilgileri?
AHMET AYDIN (Devamla) Bölgesinde lider olan bir ülke diyoruz, dünyaya
yön veren, gündemi belirlenen değil dünyanın gündemini belirleyen bir
Türkiye diyoruz.
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) Türkiye'nin yönünü kaybettirdiniz yahu!
Türkiye yönünü kaybetti sayenizde yahu!
AHMET AYDIN (Devamla) İşte, vatan sevgisi budur, işte
cumhuriyetçilik budur, işte millet sevgisi budur arkadaşlar. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
OKTAY VURAL (İzmir) Bu alkışlar kurtarmaz, bu sözler
kurtarmaz, bunlar gaza getirme lafları, gaza getiriyorlar.
AHMET AYDIN (Devamla) Salt kuru
laflarla olmaz. Türkiye AK PARTİye kadar neredeydi, nerelere
çıktı?
OKTAY VURAL (İzmir) İşte, milletvekilleri burada, hiç
kimse inanmıyor, hiç kimse inanmıyor.
AHMET AYDIN (Devamla) Bugüne kadar da milletin hayrına olmayan
hiçbir şeyi biz buraya getirmedik, hiçbir şeyi buraya getirmedik, ne
getirdiysek bu milletin hayrı için getirdik
DİLEK
AKAGÜN YILMAZ (Uşak) Bir kamuoyu yoklaması yaptınız
mı Ahmet Bey bu yasayla ilgili? Bir de bununla ilgili yapın, millet
ne diyecek Vatan toprakları satılsın. mı diyecek?
OKTAY VURAL (İzmir) Irak tezkeresinde de bunları
söylemiştiniz, Irak tezkeresinde de aynı şeyleri
söylemiştiniz Tarih yazacağız. demiştiniz.
AHMET AYDIN (Devamla)
bu millete olan borcumuzu yerine getirmek için
getirdik ve bu millet adına biz burada varız, istikamette de hiç
şaşmadık, hiç başka bir yere gitmedik, milletin istikametinden
de çıkmadık.
Değerli arkadaşlar, bakın, burada, özellikle gerçekler
ortada
SIRRI SAKIK (Muş) Satın, satın babam! Allah razı
olsun!
AHMET AYDIN (Devamla) Siz güvenmiyoruz diyorsunuz ama bu millet
güveniyor ve siz böyle dedikçe millet bize güvenmeye devam edecektir. Acı
laflarınızı değiştiriniz değerli arkadaşlar
OKTAY VURAL (İzmir) Biraz önce Halaçoğlu söyledi.
AHMET AYDIN (Devamla) Millet bize güvenmeye devam edecektir çünkü biz
doğru yoldayız, biz hak yoldayız, biz millet adına
doğru olması gereken işleri yapıyoruz.
OKTAY VURAL (İzmir) Millet sana vatan toprağını
sat diye oy vermiyor.
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) İşte, edebiyat bu!
İşte, hamaset bu!
AHMET AYDIN (Devamla) Edebiyat değil, rakamlarla, her
şeyiyle bizim söylediklerimiz ispatlıdır, açıktır,
delili de her şeydir
OKTAY VURAL (İzmir) Milletvekillerini dolmuşa getirmeye
çalışıyorsun sen ya. Herhâlde bir rahatsızlık var.
AHMET AYDIN (Devamla)
ve bu milletin bize olan teveccühüdür, güvenidir.
Asıl olan odur.
Değerli arkadaşlar
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) Ne güzel edebiyat yapıyorsun Ahmet
Bey!
AHMET AYDIN (Devamla) Değerli arkadaşlar, bakın, biz
edebiyat yapmayız.
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) Ne güzel hamaset nutukları atıyorsun!
AHMET AYDIN (Devamla) Ayinesi iştir kişinin lafa
bakılmaz. Laflara da bakmasın, sonuç ortada. Eğer biz
bunları yapmasaydık, yüzde 50lere varan oy kitlesini nasıl
alabilirdik?
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) Ezberin çok güzel Ahmet Bey, aferin sana!
AHMET AYDIN (Devamla) Bu millet her şeyi görüyor, sizi de
görüyor, bizi de görüyor. Allaha şükür, hamdolsun her seçimde de
oylarımızı artırarak iktidar oluyoruz. Bu millet bize
güveniyor demek ki. Siz sorunu kendinizde arayın, ne millette arayın
ne AK PARTİde arayın sorunu, sorunu kendinizde arayın.
MUHARREM VARLI (Adana) Abdülhamit bile sana beddua ediyor Ahmet, Abdülhamit
yerinde yatamıyor şu anda. Yazık, yazık!
AHMET AYDIN (Devamla) Değerli arkadaşlar
ALİM IŞIK (Kütahya) Sen çocuklarının yüzüne
bakamayacaksın!
AHMET AYDIN (Devamla) Bakın, değerli arkadaşlar
BAŞKAN Lütfen sayın milletvekilleri
AHMET AYDIN (Devamla) Biz özellikle, bakın, sizleri de dikkate
alıyoruz, bu bütün tartışmalara dikkat ediyoruz ve tekriri
müzakere getirdik.
MUHARREM VARLI (Adana) Doğruları söyle, doğruları.
AHMET AYDIN (Devamla) Ne diyoruz? Tamam, ilçenin tüm
sınırlarının yüzde 10u sıkıntılı
olabilir, hak veriyoruz ve bu manada da dün dedik ki gelin, bunu hep beraber
uzlaşarak çıkaralım dedik
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Aydın, teşekkür ediyorum.
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) Hadi gel, mütekabiliyeti de koyalım o
zaman.
OKTAY VURAL (İzmir) Niye karşılıksız
veriyorsunuz?
AHMET AYDIN (Devamla) Değerli milletvekilleri, bugün özel
mülkiyete konu olan arazilerin yüzde 10uyla
BAŞKAN Sayın Aydın, lütfen
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) Ahmet Bey, çok iyi ezberlemişsin, ne
güzel hamaset yaptın, ne güzel edebiyat yaptın!
AHMET AYDIN (Devamla) Ben tekrar bu konuda emeği geçen başta
Bakan olmak üzere herkese teşekkür ediyor, hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
OKTAY VURAL (İzmir) Hodri meydan, buyurun gizli oylama
yapalım.
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) Hadi gizli oylama yapalım, kim bu
vebalin altına girecek, hadi bakalım.
OKTAY VURAL (İzmir) Hadi bakalım.
BAŞKAN Şimdi, Çevre ve Şehircilik Bakanı
Erdoğan Bayraktar söz istemişlerdir.
Buyurun Sayın Bakanım.
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI ERDOĞAN BAYRAKTAR
(Trabzon) Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri; öncelikle
yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum, tüm milletvekillerimize tek
tek teşekkür ediyorum.
Çok değerli milletvekilleri, ilköğretim okulu
öğrencilerine süt dağıtımıyla ilgili burada
görüşler beyan edildi.
OKTAY ÖZTÜRK (Erzurum) Sayın Bakanım, sütünüz bozuk
çıktı.
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI ERDOĞAN BAYRAKTAR
(Devamla) - Dün okullarda üzücü olaylar oldu fakat şunu çok net bir
şekilde ifade edeyim: Öğrencilerimize, yavrularımıza
vermiş olduğumuz sütler taze süttür ve tamamen yeni pakettir, yeni
ambalajdır ve kontrol edildikten sonra üzerlerine de Okul sütü
yazılmaktadır, özellikle bunu ifade ediyorum ve
ALİM IŞIK (Kütahya) Sayın Bakanım, siz o konuya
girmeyin.
OKTAY VURAL (İzmir) Sayın Bakan, onlara özel yetkili
cumhuriyet savcılarını göndermeyin sakın, provokatör diye,
içeri almayın. Hükûmeti yıkmak amacıyla bir organizasyon var!
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI ERDOĞAN BAYRAKTAR
(Devamla) - Bunlar özel üretilmiştir. Dünden beri de laboratuarda inceleme
yapıyoruz, herhangi bir yanlışlık yoktur. Bu bakımdan,
bunu özellikle ifade etmek istiyorum.
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) Sayın Bakan, niye süt
firmalarını savunuyorsunuz? Şunu desene Meclise:
Araştıracağız, bilgi vereceğiz.
PERVİN BULDAN (Iğdır) Sütte sorun yok, sorun
çocuklarda!
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) Süt firmalarını savunuyorsun
çıkıp.
OKTAY VURAL (İzmir) Çocukların çektiği acının
hiç mi ıstırabı yok sizde?
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI ERDOĞAN BAYRAKTAR
(Devamla) - Sayın Kırıkkale Milletvekilimiz, yüzde 10 ibaresinin
yanlış olduğunu ve yanlışlığı
düzelterek, bunu buraya tekrar tekriri müzakereyle getirdiğinizin, bu
işte yanlış yaptığınızın bir göstergesi
olduğunu
Ben her şeye rağmen, bu yüce Meclise çok teşekkür
ediyorum. Tabii ki yanlışlık yapabiliriz fakat yüzde
Müsaadenizle ben bu yasanın 1inci maddesi yani eski kanunun
35inci maddesinden bir iki pasaj okumak istiyorum: Kanuni
sınırlamalara uyulmak kaydıyla, uluslararası ilişkiler
yönünden ve ülke menfaatlerinin gerektirdiği hâllerde Bakanlar Kurulu
tarafından belirlenen ülkelerin vatandaşı olan yabancı
uyruklu gerçek kişiler Türkiyede taşınmaz ve
sınırlı ayni hak edinebilirler. denilmektedir. Kanunun ruhu,
lafzı, anlamı burada çok net şekilde ifade edilmektedir.
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) Efendim, mütekabiliyeti de koyun oraya.
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI ERDOĞAN BAYRAKTAR
(Devamla) Yine, aynı Kanundan bir pasajı daha yüce takdirlerinize
sunmak istiyorum: Bakanlar Kurulu ülke menfaatlerinin gerektirdiği
hâllerde yabancı uyruklu gerçek kişiler ile yabancı ülkelerde
kendi ülkelerinin kanunlarına göre kurulan tüzel kişiliğe sahip
ticaret şirketlerinin taşınmaz ve sınırlı ayni
hak edinimlerini ülke, kişi, coğrafi bölge, süre, sayı, oran,
tür, nitelik, yüz ölçümü ve miktar olarak belirleyebilir,
sınırlandırabilir, kısmen veya tamamen durdurabilir veya
yasaklayabilir.
Değerli milletvekilleri, burada bütün gelişmiş ülkelerde
olan ve bugün baktığımızda
karşılıklılık şartı aramaksızın,
mütekabiliyet şartı aramaksızın ülkelerinde yabancı
ülkelerin taşınmaz mal edinimini serbest bırakan ülkelerin bugün
ekonomik bakımından, istiklal bakımından, istikbal
bakımından dünyanın en güçlü ülkeleri olduğunu, demokrasi
bakımından en ileri ülkeleri olduğunu görmekteyiz; bunu
incelersek bu böyledir.
Biz burada herhangi bir araziyi, herhangi bir gayrimenkulü
satışa çıkarmıyoruz. Hiçbir
vatandaşımızın malını zorla kimse gelip alamaz.
Böyle bir şey yok ne kamunun ne de özel sektörün.
OKTAY VURAL (İzmir) Parayla alacak tabii.
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI ERDOĞAN BAYRAKTAR
(Devamla) Sadece ülke menfaatleri doğrultusunda mütekabiliyet
şartlarını tadat ediyoruz.
OKTAY VURAL (İzmir) Nerede tadat ediyorsunuz?
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI ERDOĞAN BAYRAKTAR
(Devamla) Ülke menfaati, ülke menfaatinin gerektirdiğini bu milletin
seçtiği
OKTAY VURAL (İzmir) - Sayın Başkanım, mütekabiliyet
yok ki.
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) Yanlış bilgi veriyor Meclise
Sayın Başkan. Mütekabiliyet nerede var burada?
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI ERDOĞAN BAYRAKTAR
(Devamla) Değerli arkadaşlar, değerli milletvekilleri,
şunu özellikle arz etmek istiyorum: Bakınız, demokrasiyle idare
edilen ülkelerde milletin temsilcileri ülkeyi idare eder.
OKTAY VURAL (İzmir) Satmaz ama ülkeyi.
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI ERDOĞAN BAYRAKTAR
(Devamla) Milletin çoğunluk verdiği siyasi irade hükûmeti kurar. O
siyasi irade en fazla
OKTAY VURAL (İzmir) Sınırsız değil ama.
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI ERDOĞAN BAYRAKTAR
(Devamla) Size de hesap vermek zorundayız ama en fazla vatandaşa
hesap vermek zorundayız. Biz vatandaşın dileklerini,
temennilerini ve isteklerini yapmak zorundayız. Vatandaştan gelen
talep budur. Vatandaştan
OKTAY VURAL (İzmir) Vatandaş Yabancılara sat.
demiyor. Nerede? Ya, insaf ya!
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI ERDOĞAN BAYRAKTAR
(Devamla) - Vatandaşa biz bunu anlattık, anlatırız. Size de
anlatıyoruz.
DİLEK AKAGÜN YILMAZ (Uşak) Seçim bildirgenizde var
mıydı bu toprakları satacağınız?
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI ERDOĞAN BAYRAKTAR
(Devamla) - Bakınız, biz, vatandaşa hesap vereceğiz,
halkımıza hesap vereceğiz.
OKTAY VURAL (İzmir) O zaman buraya niye geliyorsun? Kapat
Meclisi.
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) Biz kimi temsil ediyoruz?
OKTAY VURAL (İzmir) Burası Meclis.
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI ERDOĞAN BAYRAKTAR
(Devamla) - Bu bakımdan, biz, sizden daha çok, vatandaşın
dediğini yapmak zorundayız.
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) Sayın Bakan, biz kimi temsil
ediyoruz? Muhalefet kimi temsil ediyor?
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI ERDOĞAN BAYRAKTAR
(Devamla) Yoksa vatandaşa gidecek yüzümüz kalmaz ama elhamdülillah,
bizim başımız dik, alnımız açıktır.
OKTAY VURAL (İzmir) Burası Türkiye Büyük Millet Meclisi
değil mi? Buradaki insanlar milleti temsil etmiyor mu?
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI ERDOĞAN BAYRAKTAR
(Devamla) - Vatandaşımız bizi kucaklıyor, kucaklayacak.
Şu andaki anketlerde de durumumuz belli; yüzde 53 oyumuz var, yüzde 53,
yüzde 53.
OKTAY VURAL (İzmir) Hakaret etmeyin Meclise.
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI ERDOĞAN BAYRAKTAR
(Devamla) - Siz de anket yaptırıyorsunuz, görüyorsunuz, siz de bunu
teyit ediyorsunuz.
OKTAY VURAL (İzmir) Hakaret etmeyin Meclise.
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI ERDOĞAN BAYRAKTAR
(Devamla) Bu, inşallah artarak devam edecek.
OKTAY VURAL (İzmir) Zaten siz Vandaki otellere girin. dediniz,
yıkıldı.
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI ERDOĞAN BAYRAKTAR
(Devamla) - Biz, dokuz buçuk yıldır, saygıdeğer
milletvekilleri, bu memleketi kalkındırmaya, geliştirmeye, bu
milletin refah düzeyini artırmaya azmettik, azmediyoruz.
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) Muhalefeti yok sayan Bakanı biz de
yok sayıyoruz.
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI ERDOĞAN BAYRAKTAR
(Devamla) - Bu memleketi kalkındırmaya azmettik, azmettiriyoruz.
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) Konuştuğun her şey butlan
hükmünde, yok hükmünde.
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI ERDOĞAN BAYRAKTAR
(Devamla) - 15 bin kilometre duble yol yaptık. Hava alanını
halkın yolu yaptık. Sağlığı halkın hizmetine
verdik. Ekonomiyi büyüttük.
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) 10 bin çocuğu sütle zehirlediniz, say
onları da.
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI ERDOĞAN BAYRAKTAR
(Devamla) - Dünyanın en büyük 16ncı ekonomisi olduk. Dünya bize
gıptayla bakıyor. Tüm dünya, Türkiyeye gıptayla bakıyor.
OKTAY VURAL (İzmir) Malını satarsan,
toprağını satarsan sana zaten gıptayla bakacak!
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI ERDOĞAN BAYRAKTAR
(Devamla) - Bugün, mazlum milletler, masum milletler, İslam
coğrafyası, Orta Asya coğrafyası, Balkanlar
coğrafyası Türkiyeden artık bir şefaat bekliyor ve
OKTAY VURAL (İzmir) Bak, milletvekilleri inanmıyor!
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI ERDOĞAN BAYRAKTAR
(Devamla) - Türkiye artık, global
dünyada, büyüyen dünyada söz sahibi bir ülkedir.
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) Sen önce kendi milletine bir şefaat
yap ya.
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI ERDOĞAN BAYRAKTAR
(Devamla) - Bu bakımdan, Suriyeyle ilgili de sorular soruldu. Suriyeli
vatandaşlara biz bugüne kadar mal satmadık. 1939 yılından
önce, Suriyeli vatandaşlardan, Türkiyede mal sahibi olanların
hakları devam ediyor. Yine, 1966 yılından itibaren, Suriye
uyruklu vatandaş, sadece mahkeme kararıyla ülkemizde
taşınmaz mal sahibi olmuştur ve bunların tasarruf
hakkı da yoktur.
OKTAY VURAL (İzmir) Sayın Bakanım, hangi yabancı
ülkelerden talep geldi, onları açıklar mısınız?
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI ERDOĞAN BAYRAKTAR
(Devamla) - Çok değerli arkadaşlar, bunların ülkemizde herhangi
bir tasarruf hakkı bulunmamaktadır.
YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) On sene içinde ne kadar
sattınız, onu söylesene!
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI ERDOĞAN BAYRAKTAR
(Devamla) - Bizim gayemiz, Türkiye dünyayla bütünleşsin. Bizim gayemiz,
dünyadaki uluslararası sermaye Türkiyeye aksın.
OKTAY VURAL (İzmir) İyi, pazarlayacaksın.
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI ERDOĞAN BAYRAKTAR
(Devamla) - Bizim gayemiz, Avrupalılar, Asyalılar, dünya milletleri
gelsin, ülkemizde seyahat etsin, turist olarak kalsın, ülkemizde
yatırım yapsın, ülkemiz gelişsin, kalkınsın.
DİLEK AKAGÜN YILMAZ (Uşak) 36ncı maddede yatırım
şartı var mı Sayın Bakan?
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI ERDOĞAN BAYRAKTAR
(Devamla) Bu, gelişen dünyada böyle. Yabancı sermayeyi ülkemize
getirmek durumundayız.
DİLEK AKAGÜN YILMAZ (Uşak) Var mı böyle bir şart,
var mı?
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI ERDOĞAN BAYRAKTAR
(Devamla) - Gelişmişliğin ölçüsüdür bu, ölçeğidir bu; biz
bunu yapıyoruz ama ülkemizin menfaatleri doğrultusunda ve Avrupa
Birliği müzakereleri çerçevesinde bunu yapmak durumundayız.
DİLEK AKAGÜN YILMAZ (Uşak) Hiçbir gerekçede yazmıyor bu
Sayın Bakan. Hangi ülkede var böyle bir şey?
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI ERDOĞAN BAYRAKTAR
(Devamla) Çok değerli milletvekilleri, şu anda Turizm Kanunu, Maden
Kanunu, serbest bölgeler ve Türkiyede kurulan yabancı sermayeli
şirketler Türkiyede taşınmaz mal edinebilmektedir, bu çok net
bir şekilde böyle.
OKTAY VURAL (İzmir) Yani Rumların isteğini mi yerine
getiriyorsunuz?
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI ERDOĞAN BAYRAKTAR
(Devamla) Artık, 2003 yılından itibaren Türkiye güvenli bir
limandır. Türkiye güvenilir bir ülkedir. Türkiyeye yatırım
yapmak için yabancı sermaye yatırım ikliminin, yatırım
ortamının, demokratik ortamın ve istikrarın
artmasını ve devam etmesini bekliyor, biz bunu yapmaya
çalışıyoruz.
DİLEK AKAGÜN YILMAZ (Uşak) 36ncı maddede
yatırım şartınız var mı Sayın Bakan?
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI ERDOĞAN BAYRAKTAR
(Devamla) Sizin de katkılarınız var, çok büyük
katkılarınız oldu, oluyor, uyarılarınız oluyor,
bu kanunda da oldu.
OKTAY VURAL (İzmir) Satmayın toprakları, satmayın
tarım arazilerini.
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI ERDOĞAN BAYRAKTAR
(Devamla) Uyarılarınızı dikkate aldık, bundan sonra
da alacağız. Biz size teşekkür ediyoruz, siz de bize
teşekkür edin.
OKTAY VURAL (İzmir) Şimdi, geldiler Camileri de
satın. dedi, ne yapacaksın? Satacak mısın? Var mı sıkıntı,
var mı sınırlama? Yok.
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI ERDOĞAN BAYRAKTAR
(Devamla) Anayasaya göre kamu malları, ticarete konu edilmeyen mallar
satılamaz. Burada bunu tekrar okuyayım isterseniz çok değerli
arkadaşlar, çok değerli milletvekilleri.
DİLEK AKAGÜN YILMAZ (Uşak) O zaman askerî alanlarla ilgili
niye düzenlemeyi yapmadınız Sayın Bakan? Yürürlük maddesini
düzeltin. dedik.
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI ERDOĞAN BAYRAKTAR
(Devamla) Bakınız,
Anayasaya göre ve diyoruz ki: Kanuni sınırlamalara uyulmak
kaydıyla Biz kanunlara bağlıyız, biz yasalara
bağlıyız.
OKTAY VURAL (İzmir) Mütekabiliyet var mı, yok mu Sayın
Bakan?
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI ERDOĞAN BAYRAKTAR
(Devamla) Sonra şunu da burada net bir şekilde ifade edeyim:
Bakın, çok değerli arkadaşlar, burada çıkıp ikide bir
bu ülkenin, bu cumhuriyetin, bu devletin kurucusuna sahip çıkmayın,
bunu yapmayın.
DİLEK AKAGÜN YILMAZ (Uşak) Siz o kurucuyu unutturmaya
çalışırsanız biz sahip çıkarız Sayın Bakan.
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI ERDOĞAN BAYRAKTAR
(Devamla) Buradaki herkes Atatürkün kurduğu partinin
devamıdır.
DİLEK AKAGÜN YILMAZ (Uşak) Niye Meclis televizyonunda hiç
isminden bahsedilmiyor?
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI ERDOĞAN BAYRAKTAR
(Devamla) Buradaki herkes Türkiye Cumhuriyetini kuran Atatürkün ilkelerine,
inkılaplarına bağlıdır.
DİLEK AKAGÜN YILMAZ (Uşak) Neden bakanlıklarda
çıkarılıyor ismi? Resmi neden çıkarılıyor
Sayın Bakan?
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI ERDOĞAN BAYRAKTAR
(Devamla) Bizim partimiz cumhuriyetin kuruluşunun, İstiklal
Harbinin manifestosunun partisi. Bizim partimizi millet kurdu, onun için 7
sefer sandıktan şampiyon olduk, onun için üç tane büyük seçimde
1inci parti olduk. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Çünkü partimizi millet kurdu, milletin bağrından geldik, Atatürk de
milletin bağrından geldi. İkide bir Atatürkü istismar etmeyin,
Atatürkün kemiklerini sızlatmayın.
DİLEK AKAGÜN YILMAZ (Uşak) Biz istismar etmiyoruz, Atatürke
sahip çıkıyoruz. Siz unutturmaya çalışıyorsunuz, biz
sahip çıkıyoruz. Atatürkün düşüncelerine sahip
çıkıyoruz.
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI ERDOĞAN BAYRAKTAR
(Devamla) Bu duygularla hepinize en içten saygılar sunuyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın Bakan.
Madde üzerinde şahsı adına söz isteyen İstanbul
Milletvekili Mehmet Doğan Kubat. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
OKTAY VURAL (İzmir) Milletin oyunu istismar etmeyin. Millet size
vatan toprağını satın diye oy vermedi ki.
MUHARREM VARLI (Adana) 2/Bden sonra bu yasanın çıkması
çok manidar Sayın Bakan.
OKTAY VURAL (İzmir) Kiminle pazarlıklar yapıldı
bilsek.
MEHMET DOĞAN KUBAT (İstanbul) Sayın Başkanım,
çok değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 228 sıra
sayılı Kanun Tasarı ve Teklifinin 1inci maddesi, İç
Tüzükün 89uncu maddesi uyarınca Hükûmet tarafından yeniden
görüşülmesi istemiyle gündeme alındı.
Yeniden tezekkür edilmesini gerekli kılan sebep, dün burada
değerli muhalefet temsilcilerimizin, bugün de gündeme geldi, sanki kamu
malları, dağlar, tepeler vesaire bu kanun kapsamında olacak
mı
Çünkü burada bir muğlak ifade vardı ve Hükûmet de bu
konudaki eleştirileri yerinde bulmuş olmalı ki, maddeyi yeniden
görüşme noktasında bir talepte bulundu.
Şimdi, değerli arkadaşlar, Anayasamızın
43üncü ve 45inci maddelerinde kıyıların, tarım
arazilerinin; 168inci
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) Muhalefet bu kadar muhalefet etmeseydi
tekriri müzakere alır mıydınız?
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI ERDOĞAN BAYRAKTAR
(Trabzon) Teşekkür ederiz.
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) Siz orada muhalefeti yok
saydınız Sayın Bakan.
MEHMET DOĞAN KUBAT (Devamla) Muhalefetin bu işe
katkısını şu anda dikkate aldığını
ispatlıyor bu görüşmenin yapılmış olması.
168inci madde
169uncu madde ormanlarla ilgilidir ve burada şöyle
bir ifade geçer: Bu yerler devletin hüküm ve tasarrufu altındadır.
Esasen bunlar tapu kütüğüne de tescil edilmezler, yani dağlar,
kayalar vesaire; Medeni Kanunda da çok nettir bu. Örneğin, yine Medeni
Kanunun 715inci maddesinde tarıma elverişli olmayan tepeler,
kayalar gibi yerler ile buradan çıkan kaynakların kimsenin
mülkiyetinde olmadığı ve hiçbir şekilde özel mülkiyete konu
olamayacağı da düzenlenmiştir.
Şimdi,
değerli arkadaşlar, 1inci maddenin 1inci fıkrasıyla
Bu
35inci maddede, meşhur 35inci maddede yapılmak istenen değişiklikle,
yabancı gerçek kişilerin ülkemizde taşınmaz edinmesine
ilişkin usul, esaslarla bunun sınırları düzenleniyor ve
burada, 1 kişi bakımından ülke genelinde 30 hektarlık bir
sınır getiriliyor ve bir ilçenin toplam yüz ölçümünün yüzde 10u kadar ancak yabancılara mülk
satışının olabileceği mevcut düzenlemede var.
Şimdi önergeyle ilave edeceğimiz hususla -eğer yüce Genel Kurul
tabii ki tensip buyurur kabul ederse- özel mülkiyete konu yani yabancı
gerçek kişilerin edinebileceği o ilçedeki toplam taşınmaz mülkiyeti
ve sınırlı ayni hakların toplamı özel mülkiyete konu
ilçe yüz ölçümünün yüzde 10unu geçemeyecek.
Bu ne anlama geliyor? Şimdi, bu değişiklik
yapılmazsa, mevcut ilçenin yüzde 10unu kabul edelim, örneğin 1000
dönüm yüz ölçümü olan bir ilçe, mevcut Kanuna göre bunun yüzde 10u yani 100
dönümü yabancı gerçek kişilere satılabilecek, eğer biz
devletin hüküm ve tasarrufu altında olan mal -kamu malı- ve özel
mülkiyete tabi mal ayrımını yapmaz isek ve belki de o ilçede 100
dönüm sadece özel mülkiyete yani tapudan devri mümkün olan taşınmaz
ve sınırlı ayni hak olacak ve böylece kotayı aslında
1e 10 genişletmiş oluyoruz. Şimdi getirilecek düzenlemeyle, bir
ilçenin, o bin dönüm
sınırı olan bir ilçenin 100 dönüm özel mülkiyete konu olabilecek
bir alanı olsun, işte bunu yüzde 10la sınırlamış
olacağız yani 100 dönümse 10 dönüm olacak.
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) Efendim, bu 2/B arazileriyle birlikte bu
alan genişledi.
OKTAY VURAL (İzmir) Onlar da satılacak.
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) Onlar da satılacak o zaman.
MEHMET DOĞAN KUBAT (Devamla) Özel mülkiyete konu olabilecek
taşınmaz ve sınırlı ayni hakların o ilçedeki
toplamının yüzde 10u. demek suretiyle aslında çok ciddi bir
sınırlama getirilmiştir.
Değerli arkadaşlar, bu konu yeni bir konu değildir,
devletin hüküm ve tasarrufu altında olma ve biraz önce
saydığım konularla, ormanlarla, kıyılarla ilgili
Anayasa Mahkemesinin onlarca kararı vardır, bu konuda da vardır,
ola ki bu işte hukuka aykırı, inşallah olmaz. Sizin
katkılarınızla gerçekten şu anda ciddi bir noktaya gelindi
DİLEK AKAGÜN YILMAZ (Uşak) Katkılarımızı
ciddiye almadınız ki.
MEHMET DOĞAN KUBAT (Devamla)
ama Anayasa Mahkemesi var netice
itibarıyla ola ki Anayasa noktasında bir sıkıntı olmaz
ama olursa da bu konuda yine hukuki mekanizmaları işletmek yüce
milletvekillerimizin, Meclisimizin, muhalefetimizin takdirindedir.
DİLEK AKAGÜN YILMAZ (Uşak) Yeniden yaparız mı
diyorsunuz?
MEHMET DOĞAN KUBAT (Devamla) Ben, kanunun bu hâliyle, yeni hâliyle
yararlı olmasını diliyor, hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın Kubat.
Şimdi, on dakika süreyle soru-cevap işlemi
yapılacaktır.
Sayın Halaçoğlu
Sayın Korkmaz
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) Sayın Başkan, teşekkür
ediyorum.
Takriri müzakere. dedi. Demek ki muhalefete ihtiyaç varmış.
Bu görüşlerimizden dolayı bir geri adım atmış kabul
ediyoruz. Biz, size değil vatandaşa hesap veririz. dedi. Türkiye
Büyük Millet Meclisinde muhalefet, iktidar partileri, hepsi aslında
vatandaşı temsil ediyor burada ama bu sözü, muhalefeti yok sayma
olarak algılıyoruz. Hakikaten incindiğimizi ve sizi
kınadığımızı belirtmek istiyorum; bu bir.
Yabancılara toprak satılmasıyla ilgili olarak hangi
ülkelere toprak satılacağına Bakanlar Kurulu karar veriyor.
Sayın Bakan, merak ediyorum, bugüne kadar toprak satılmasına
izin verilen ülkeler hangileridir? Bunların içerisinde özellikle
Ermenistan ve İsrail var mıdır?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Sayın Işık
ALİM IŞIK (Kütahya) Teşekkür ediyorum Sayın
Başkan.
Sayın Bakan, bugün on dakika önce Kütahya ili Hisarcık ilçesi
merkez üssü olmak üzere tüm Kütahya ilini derinden etkileyen 5,1
şiddetinde bir deprem daha oldu ve şu anda
vatandaşlarımızın hepsi sokakta, çok acil çadır
ihtiyacı olduğunu söylüyorlar. Öncelikle bu konuyu sizlere iletiyor
ve bu konuda lütfen Kütahyadan ilginizi esirgemeyiniz diyorum.
Son on beş günde 5inci kez bu konuyu dile getirmeme rağmen
Hükûmetin ilgisizliğini ve duyarsızlığını anlayabilmiş
değiliz. Siz, ilçeyi ve bölgeyi iyi bilen bir insansınız.
Şu anda insanlarımız perişan. Öncelikle bu konuda ne
yapılacaksa sizden yardım talep ediyorum.
İkinci sorum: Mayınlı araziler bu düzenlemeden sonra
satılacak mıdır? Satılacaksa, İsrailin bu konudaki
düşüncesi nedir, bu konuda bir talebi olmuş mudur?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Sayın Özel
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın
Bakan süt konusuna açıklık getirdi, o zaman bu
açıklığa devam etmesini istiyoruz çünkü sorun, Türkiye'de
televizyonların gösterdiği ve bahsedildiği kadar küçük bir sorun değil. Ben, partimin görevlendirmesiyle aynı zamanda
Osmaniye fahri milletvekilliği görevini yürütüyorum. Osmaniyede tüm
çabalara rağmen televizyonlar, gazeteler Osmaniyedeki sorunu
yazmıyorlar. Elimde, Osmaniye İlçe Başkanımız Durdu
Göl tarafından bizzat çekilen, çocuklara yatak kalmadığı
için bir yatakta 4 ya da 5 çocuğun yatırıldığı,
sayın bakanların deyimiyle laktoz intoleransının ama buz
gibi süt zehirlenmesinin fotoğraflarını gösteriyorum size.
Osmaniyedeki bu görüntü asla televizyonlara yansımıyor.
Laktoz intoleransı dediğimiz mesele, her bin çocuktan
1,5unda görülmesi gerekirken, bakanlarımız, bunların hepsinin
birden, toptan bir tek sınıfa denk geldiğini söylüyorlar. Bu
kadar bilim dışı bir yaklaşım olamaz. Sağlık
Bakanını derhâl Meclisi bilgilendirmeye davet ediyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Sayın Yılmaz, buyurun.
DİLEK AKAGÜN YILMAZ (Uşak) Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
Ben öncelikle, komşu ilimiz olması nedeniyle, Kütahyadaki
deprem nedeniyle Kütahyalılara geçmiş olsun diyorum.
Sayın Bakan, ben devamlı olarak şu soruyu sordum:
36ncı maddeyle ilgili ben özel olarak bir çalışma yaptım.
36ncı maddede yabancı ortaklı şirketlerle ilgili
satışlardan söz ediliyor, yüzde 50den daha fazla yabancı hisse
sahibi olan şirketler ya da yüzde 50nin altında olan şirketler.
Bu şirketlerde ana sözleşme sınırı
dışında herhangi bir sınırlama yok Sayın Bakan.
Eğer ben göremiyorsam siz bunu görüyorsanız yani lütfen bu
sınırlamayı bize anlatır mısınız. Miktar
sınırlaması yok, Bakanlar Kurulunun sınır getirme
durumu yok, bu şirketlerde yatırım yapma sorumluluğu da
yok. Yani yine bakanların ya da bakanlıkların bu
yatırımları kontrol sorumluluğu da yok.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Sayın Oğan
SİNAN OĞAN (Iğdır) Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
Sayın Başkan, biraz önce Sayın Bakana bir soru sordum ve
Ermenistanla ilgili acaba mülk satışı olacak mı? dedim.
Sayın Bakan, üstü kapalı bunun olmayacağını ifade etti
ama Sayın Davutoğlunun basına da yansımış olan
çok net bir mesajı var. Ermenilere hitap ederek dedi ki: Bir gün gelecek,
Erzurumda sizler ev alabileceksiniz. O gün acaba bugün müdür?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Sayın Sakık
SIRRI SAKIK (Muş) Başkan, ben vazgeçtim. Teşekkürler,
sağ olun.
BAŞKAN - Sayın Varlı
MUHARREM VARLI (Adana) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakan, şimdi bu 2/B dediğiniz yasayla tarım
arazilerini de, hazine arazilerini de satışa
çıkartıyorsunuz. Bu hazine arazilerini çiftçilerimiz, köylülerimiz
alamadığı zaman, bu hazine arazilerini de yabancılar
satın alabilecek mi? Bunu lütfen açıklıkla bütün kamuoyunun
huzurunda söyleyiniz. Bu çok önemli çünkü 2/Bden sonra bu yasanın
çıkartılması çok manidar. Bu resmen o arazilerin
yabancılara satışının önünü açmak, başka bir
anlamı yok. Lütfen bunu açıkça kamuoyuna ve değerli Meclis
üyelerimize bildirin.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Sayın Bakan, buyurun.
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI ERDOĞAN BAYRAKTAR
(Trabzon) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Sayın
Korkmaz muhalefete ihtiyaç olduğunu ifade ettiler ve yine Size
değil, millete hesap veririz. gibi bir ifade kullanmadım ben.
Şunu söyledim: Esas itibarıyla hesap vermemiz gereken millettir.
Tabii ki muhalefete de itibar edeceğiz, muhalefetin dediklerine
bakacağız, denetimine açığız; onlardan da istifade,
katkılarından istifade ettik, bundan sonra da istifade edeceğiz
ama biz esas itibarıyla milletin dediğini yapmak zorundayız.
OKTAY VURAL (İzmir) Parlamentoya hesap vereceksiniz.
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI ERDOĞAN BAYRAKTAR
(Trabzon) Parlamentoya hesap veririz, vereceğiz tabii. Fakat siyaseten
de sorumlu olduğumuz
Eğer biz milletin dediğini yapmazsak o
zaman millet bize demez mi ki: Biz A partisini değil de B partisini
iktidara
O zaman sizi niye iktidara getirdik? Biz sizi iktidara getirdik, siz
iktidar olarak muktedir olamıyorsunuz, muhalefetin dediğini
yapıyorsunuz. Böyle bir şey olamaz. Ben bunu söylemek istedim yoksa
biz muhalefete teşekkür ediyoruz; katkıları için, denetimi için,
bize hesap sorduğu için her bakımdan teşekkür ediyorum.
Sayın Işıkın ifade ettiği, Kütahyadaki
depremden sonra, çadır işiyle yakından ilgileneceğim. Bunu,
ilgileneceğimi özellikle ifade etmek istiyorum ve Sayın
Işık Beye de haber vereceğim, bilgi arz edeceğim.
Mayınlı arazilerin satışı söz konusu değil
değerli milletvekilleri. Biz burada bu kanunla herhangi bir bölgeyi,
herhangi bir araziyi, herhangi bir taşınmazı, herhangi bir gayrimenkulü,
herhangi bir binayı satışa çıkarmıyoruz. Böyle bir
şey yok. Sadece yabancıların, yabancı ülke
vatandaşlarının, yabancı ülke gerçek kişilerinin
Türkiyede taşınmaz mal edinimlerini birtakım kıstaslara
bağlıyoruz, kanuni sınırlamalara bağlıyoruz. Bunu
ülke menfaatleri doğrultusunda, bunu günün şartlarına,
gelişen dünyanın şartlarına, gelişen Türkiyenin
şartlarına uygun olarak yeniden ve Anayasa ilkelerine de uygun olarak
yeniden dizayn ediyoruz.
OKTAY VURAL (İzmir) Mütekabiliyet yok ama
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI ERDOĞAN BAYRAKTAR
(Trabzon) Süt konusunda ve Osmaniyedeki bu yatakhaneler konusunda ben ancak
inceleme yaptıktan sonra, araştırma yaptıktan sonra bilgi
sunabilirim.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Resimleri yolladım Sayın Bakan, Osmaniye
Devlet Hastanesi görüntüleri. Bir yatakta 3-4 çocuk yatıyor.
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI ERDOĞAN BAYRAKTAR
(Trabzon) Yolladınız, inceleyeceğim, size bilgi takdim
edeceğim. Çok teşekkür ediyorum. Bunu inceledikten sonra size bilgi
takdim edeceğim.
Yine, Sayın Yılmaz Hanımefendi, Milletvekilimiz
36ncı maddeyle ilgili bir değişiklik
yapıldığını ve burada sınırlamaların
tamamen kalktığını söyledi. Bizim de iddiamız
şudur: Bundan önceki, şu anda meriyette olan, yürürlükte olan
36ncı maddeyle bugünkü değişikliği
yaptığımız maddenin esas itibarıyla anlamında,
yaptırım gücünde bir değişiklik yok. Sadece daha iyi
anlaşılsın diye bunu düzenledik.
DİLEK AKAGÜN YILMAZ (Uşak) Tasfiyesindeki
sınırlamaları bile kaldırmışsınız
Sayın Bakan.
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI ERDOĞAN BAYRAKTAR
(Trabzon) Bu madde, zaten şu anda 36ncı maddeyle herhangi bir
sınırlama yok şirketlere. Yani Türkiyede kurulan şirketler
Türk şirketi sayılır. Uluslararası düzenlemeye göre bu
böyle.
DİLEK AKAGÜN YILMAZ (Uşak) O maddeyi bu hâle siz getirmişsiniz
Sayın Bakan. Tasfiye hâlinde de yine bir sınırlama var 36da,
onu da kaldırıyorsunuz.
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI ERDOĞAN BAYRAKTAR
(Trabzon) Yabancı Sermayeyi Teşvik Kanunu, Ticaret Kanunu gibi
kanunlarda zaten bunları valilikler takip ediyor, takip etmek zorunda,
valiliklere görev veriliyor.
Ayrıca, bu kanunun uygulaması için ikincil mevzuat
çıkarılıyor. Sadece bunun için değil, tüm yasanın
düzenlenmesi için ikincil mevzuat çıkarılacak. Orada, inşallah,
bu sizin endişelerinizi daha net bir şekilde gidereceğiz.
Sayın Oğanın Davutoğlunun ifadelerine yönelik bir
sorusu var. Bunu da inceledikten sonra ancak cevap verebilirim.
Yasanın 2/Byle ilgisi yok. 2/B sadece vatanımızda orman
vasfını kaybetmiş ve vatandaşlarımız
tarafından kullanılan ve kullanan vatandaşlara,
kullanıcılarına satılması mecbur olan bir yasayı
düzenlemektedir. Ülkemizin ihtiyacı olan bir yasadır. Bununla bir
alakası yoktur. Hazine mallarının, yasayla özellikle hazine mallarının
satışı söz konusu değildir.
MUHARREM VARLI (Adana) Alamazsa Sayın Bakan
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI ERDOĞAN BAYRAKTAR
(Trabzon) - Tekrar hepinize teşekkür eder, saygılar sunarım.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Sayın Halaçoğlu, siz sisteme girmiştiniz.
Buyurun.
YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
Sayın Bakan cevap vermeyebilir ama bunun zabıtlara geçmesini
özellikle istiyorum çünkü 1923te mübadeleyle tasfiye talepnameleri
imzalandı. Belki pek çok kişi tasfiye talepnamesi nedir bilmez. Ama
Türkiyede bulunan Rumların, Türklerle değiş tokuşu
sırasında onların Türkiyede bıraktıkları mallar
devlet tarafından satın alındı ve bunların
karşılığı verildi. Anlaşmayla bunların
tekrar Rumlara verilmesi mümkün değil. Dolayısıyla, Yunanistana
bu topraklar tekrar satılırken bunlara dikkat edilmesi gerekiyor. Buna
dikkat edilmesi için Sayın Bakanı uyarıyorum çünkü
uluslararası hukukta problemler çıkar.
Saygılar sunuyorum.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Madde üzerinde iki adet
MUHARREM VARLI (Adana) Sayın Başkan
BAŞKAN Bitti lütfen
MUHARREM VARLI (Adana) Sayın Başkan, tutanaklara geçmesi
açısından bir şeyi söylemek istiyorum.
BAŞKAN - Böyle bir usulümüz yok.
MUHARREM VARLI (Adana) Bir dakika Sayın Başkan.
Önemli bir yasayı görüşüyoruz. Tutanaklara geçmesi
açısından bir şeyi söylemek istiyorum.
BAŞKAN Kaç saatten bu tarafa görüşülüyor zaten.
MUHARREM VARLI (Adana) Bu 2/B Yasası içindeki kişi alacak
diye bir mecburiyet yok. Altı ay içerisinde müracaat edip alamazsa
herhangi birine satabilirler. İşte şu çıkarılan
yasanın esas amacı budur.
OKTAY VURAL (İzmir) Öz yurdunda garip, öz yurdunda parya.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Madde üzerinde iki adet önerge vardır, okutup işleme
alıyorum.
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 228 sıra sayılı
Tasarının 1inci maddesinin üçüncü fıkrasından sonra gelmek
üzere aşağıdaki fıkranın eklenmesini arz ve teklif
ederiz.
Oktay Vural Muharrem Varlı Mustafa Kalaycı
İzmir Adana Konya
Ali Halaman Reşat
Doğru Alim
Işık
Adana Tokat Kütahya
Yabancı uyruklu gerçek kişiler ile yabancı ülkelerde
kendi ülkelerinin kanunlarına göre kurulan tüzel kişiliğe sahip
ticaret şirketleri; tarım alanlarında, inanç ve kültürel
alanlarda, özel koruma alanları ile stratejik yerlerde taşınmaz
ve sınırlı ayni hak edinemezler.
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 228 sayılı Tapu Kanunu ve
Kadastro Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin
Kanun Tasarısının 1. maddesi ile değiştirilmekte olan
22/12/1934 tarihli ve 2644 sayılı Kanunun 35. maddesinin 1.
fıkrasında yer alan toplam alanı, ibaresinden sonra gelmek
üzere özel mülkiyete konu ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Ahmet Aydın Mehmet Doğan Kubat Ayşenur İslam
Adıyaman İstanbul Sakarya
Ünal Kacır Tülay Kaynarca Tülay Selamoğlu
İstanbul İstanbul Ankara
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MUSTAFA KEMAL
ŞERBETÇİOĞLU (Bursa) Takdire bırakıyoruz efendim.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
OKTAY VURAL (İzmir) Sayın Başkan, bir
dakika
İşleme almak açısından diyorum, bu en
aykırı önerge olarak mı? Bizimki bir fıkra eklenmesi.
BAŞKAN Evet.
OKTAY VURAL (İzmir) En aykırı olması
gereken o değil mi? İşleme alınış
yanlış oldu Sayın Başkan.
BAŞKAN Birleşime beş dakika ara
veriyorum.
Kapanma
Saati: 19.14
YEDİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 19.21
BAŞKAN: Başkan Vekili Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER: Muhammet Rıza YALÇINKAYA (Bartın), Mine LÖK
BEYAZ (Diyarbakır)
----- 0 -----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet
Meclisinin 102nci Birleşiminin Yedinci Oturumunu açıyorum.
228 sıra sayılı Kanun Tasarısının
görüşmelerine devam edeceğiz.
Komisyon ve Hükûmet yerinde.
1inci madde üzerinde önerge işlemine geçilmişti. Sayın
Vuralın önergelerin aykırılık sıralamasıyla
ilgili itirazı değerlendirilmiştir. Önergelerin birbirini
etkileme sonucu doğurmaması nedeniyle işlem sırasında
bir değişiklik yapılmamıştır.
Komisyon katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MUSTAFA KEMAL ŞERBETÇİOĞLU
(Bursa) Takdire bırakıyoruz efendim.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu Sayın
Aydının önergesine?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK
(Şanlıurfa) Katılıyoruz efendim.
AHMET AYDIN (Adıyaman) Gerekçe
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe: İlçe yüzölçümünün yüzde onu özel mülkiyete konu alanlarla
sınırlanmaktadır.
BAŞKAN Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Önerge kabul edilmiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 228 sıra sayılı
Tasarının 1inci maddesinin üçüncü fıkrasından sonra gelmek
üzere aşağıdaki fıkranın eklenmesini arz ve teklif
ederiz.
Oktay
Vural (İzmir) ve arkadaşları
Yabancı uyruklu gerçek kişiler ile yabancı ülkelerde
kendi ülkelerinin kanunlarına göre kurulan tüzel kişiliğe sahip
ticaret şirketleri; tarım alanlarında, inanç ve kültürel
alanlarda, özel koruma alanları ile stratejik yerlerde taşınmaz
ve sınırlı ayni hak edinemezler.
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MUSTAFA KEMAL ŞERBETÇİOĞLU
(Bursa) Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK
(Şanlıurfa) Katılamıyoruz efendim.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen Oktay Vural, İzmir
Milletvekili.
Buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)
OKTAY VURAL (İzmir) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Çok değerli milletvekilleri, özellikle bu yabancılara mülk
satışı konusundaki itirazlarımızı,
endişelerimizi paylaştık. Tabii, sadece tutanaklar değil,
aynı zamanda gözler ve kulaklar da şahadet edecek. Bu bakımdan,
biz, bu endişeleri ifade ettikten sonra 1inci maddede kalkan
parmaklarınız tekriri müzakereyle tekrar geri adım atmak
durumunda bıraktı ama bununla bile, aslında, o 1inci maddede
çıkan parmakların gerçek manada bu milletin vicdanının
temsilcisi olmadığına ilişkin bir kanaati şimdi tescil
etmiş oluyoruz. 1inci maddede kaldırdığınız
parmaklar doğru olsaydı bugün tekriri müzakere yapılmazdı
ama bu yeterli değil değerli arkadaşlarım.
Bakın, Sayın Bakan Mütekabiliyet aranıyor. diyor,
kesinlikle mütekabiliyet kalkıyor. Bu bir kapitülasyondur, bu bir
imtiyazdır değerli arkadaşlarım. Oysa, imtiyazları,
biz, Lozan Anlaşmasıyla iptal ettik, kaldırdık. Bugün,
karşılıklılık olmadan verilen bu imtiyazların
önemli jeopolitik ve siyasi
sonuçları olacaktır.
Ben, dün yaptığım konuşmada tutanaklardan okudum,
Sayın Nurettin Caniklinin verdiği bir söz vardı Toprak
satışıyla ilgili sözüm söz,
karşılıklılık olacak. demişti. Elinizi
vicdanınıza koyunuz, tutanaklarda yazıyor, o gün AKP Grubu
toprak satışlarıyla ilgili, tarım alanlarının satışıyla
ilgili mütekabiliyetin aranacağına ilişkin söz vermişti ama
şimdi parmaklarınız buna kalkarsa bununla ilgili de herhangi bir
kayıt olmamış olacak. Bu bakımdan, AKP Grubunu bu sözünü
yerine getirmeye ve bu maddeyi reddetmeye davet ediyorum.
Bu bakımdan, tekriri müzakereyle ilgili bu madde münasebetiyle
getirdiğimiz önerge özellikle tarım alanlarının
satılmaması, 2/Bleri
2/Blerle ilgili düzenleme getirdiniz,
vatandaş, çiftçimiz bu arazileri elde edemediği zaman ne olacak?
Yabancılar, paralı adamlar gelecek. Parayı veren düdüğü
çalar. Ne olacak benim orada köylüm, çiftçim? Maalesef onları düşünen
yok. Siz milletin vekilisiniz değerli arkadaşlarım, para
babalarının değil, parayı basıp toprağı
alacağın değil, her bir ilinizdeki çiftçinin, milletin vekilisiniz.
O bakımdan bunları dikkate almanız lazım.
İdris Naim Şahin, 16 Nisan 2012 tarihinde,
Ağrının Kurtuluş Gününde şunları söylüyordu:
Bu topraklar kiralık sebze bahçesi değil, kiralanmış
buğday tarlası değil, kiralanmış şeker
pancarı tarlası değil, kiralanmış mera değil.
Altında yatan şehitleri ve dedelerinizi düşünün. diyor
Ağrının kurtuluş gününde. Ben de size sesleniyorum:
Kiralık da değil, satılık da değil. O zaman
altında yatan şehitleri düşünün. Mütekabiliyet olmadan
yapılacak bir girişim yabancılara imtiyazdır ve bununla
ilgili geldiğimiz bu noktada mayınlı araziler
Bakın
mücadele ettik, İsraillilere satılıyordu. Acaba yine aynı
arazileri İsraillilere satmak için mi bunu çıkartıyorsunuz diye
sormadan geçemeyeceğim.
Sayın Başbakan 1991 yılında yaptığı
konuşmada Bir kölelik oyunu var, devamlı kölelik yapıyoruz.
GAP, KAP
GAP kimin için hazırlanıyor? İsrail için
hazırlanıyor, Güney Anadolu Projesi onlar için hazırlanıyor.
Uyanık olmaya mecburuz. Arzı Mevud planının içerisinde ne
var? O var. diyor değerli arkadaşlarım.
O bakımdan, bugün geldiğimiz bu noktada, Abdülhamid Hana, o
Filistin topraklarıyla ilgili, Herzl Toprakları bize satın.
dediği zaman Bu topraklar karşısında borçları biz
ödeyeceğiz sizin yerinize, mali yardımda bulunacağız. diye
söz vermişti ve Tahsin Paşanın hatıralarına göre,
Sultan Abdülhamid Han çok hiddetlenmiş ve Dünyanın bütün devletleri
ayağıma gelse ve bütün hazinelerini kucağıma dökseler size
bir karış yer vermem. Ecdadımızın ve milletimizin
kanıyla elde edilen bir vatan para ile satılamaz. Derhâl burasını
terk edin, defolun. demiştir değerli arkadaşlarım.
Şimdi, burada Sayın Bakan Bu toprakları menfaatimiz
karşısında satacağız. diyor. Paraya değer mi ya,
alacağınız paraya? O bakımdan, değerli milletvekilleri
son görüşmelerini yapıyoruz, bu konularla ilgili, mütekabiliyetsiz,
yabancılara imtiyaz tanıyan bu girişim karşısında
parmaklarınızın vicdanlarınızı temsil etmesini
diliyor ve bu tasarıya açık oylamada Hayır. oyu vermenizi
talep ediyorum.
Arz ediyorum.
Teşekkür ediyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Kabul edilen önerge doğrultusunda maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri, tasarının tümünün
oylamasından önce, İç Tüzükün 86ncı maddesi gereğince
oyunun rengini belirtmek üzere ve aleyhte söz isteyen Şırnak
Milletvekili Hasip Kaplan.
Buyurun Sayın Kaplan. (BDP sıralarından
alkışlar)
HASİP KAPLAN (Şırnak) Teşekkürler Sayın
Başkan.
(AK PARTİ ve MHP sıralarından
karşılıklı konuşmalar)
BAŞKAN Sayın Başkanlar, lütfen
HASİP KAPLAN (Devamla) Son sözümüzü söyleyeceğiz ama
Sayın Koyuncu aklıma geldi, eski Bursa Milletvekilimiz Sayın
Koyuncu demişti ki: AK PARTİ zamanında inekler bile daha çok
süt veriyor. Fakat bu sütün ustalık kabinesi döneminde bu kadar kötü
tedarik edilip dağıtılacağını hiç
düşünmemişti sanıyorum. Parti Grubumuzda hissettik
kardeşim, iki hafta önce önerge verdik, Taze
süt içirin, zehirlenmesinler, etkilenmesinler. diye önerge verdik. Tabii,
herkesin gündemi bu oldu, bu konuşuldu, arada da bu yasa geçiverdi.
Şimdi, hazine arazileri, orman arazileri, tarım
arazileri
Ben hadi devlet boyutuna bakacağım. Devlet hazinesinin
arazilerini kimi şirketlere, niçin verirsiniz? Altın madeni için
geldiler, onlara verirsiniz; HES barajlarını kurmak için geldiler,
işte Karadenizin derelerini kurutmak için, ona verirsiniz; krom, maden
çinko madeni için gelirler, onlara verirsiniz. Onlar bunun için satın
alır bir yeri ve satın aldıkları yerler de hazineden,
tıpkı Turgutludaki krom yatakları, madenleri gibi koskoca bir
sahayı alırlar, ondan sonra da Gediz Deltasını,
Ovasını, Egenin hepsini perişan ederler, giderler.
Bunun örnekleri nedir? Manisa milletvekilleri çok iyi bilir.
Orada maden ocakları kapatıldı, hâlâ cıva, çinko zehir
saçıyor. Bakın, dikkat edin, siz bu yasayı çıkaracaksınız,
kafaya koydunuz, biz buna hayır dedik ama şunun takipçisi
olacağız: Burada diyor ki 1inci maddenin sonunda, şirketlerin
alıp amacına uygun kullanmadığı arazilerle ilgili,
mülklerle ilgili takip edeceğiz, tasfiye edeceğiz, geri
alacağız, bilmem ne yapacağız diye bir hüküm de
koymuşsunuz. Biz bunu takip edeceğiz. Tıpkı Kanadada bir
sorumuzu maden ocağı kurulduğu zaman, millî parkın içinde
bir maden ocağında bir sorumlu mühendise sorduğumuzda: Buradan
akan ırmak ve bu millî parkın içindeki gölde çevre kirliliği
nedir? diye, şu cevabı vermişti: Eğer bir gün bir
balık ölürse bu akan suda, bu gölde, bunun hesabını hiçbirimiz
veremeyiz. Oysaki maden sektöründe iştah,
acımasız kâr hırsıyla herkes gelir, istediği yeri
alır ve üstelik de Türkiyede devlet garantisiyle alır.
Biz de muhalefet olarak bu kürsüden söz veriyoruz, her
kazdığınız maden çukurunu takip edeceğiz,
tıpkı Uşaktaki Kayışdağı gibi,
tıpkı İzmirdeki altın madenleri gibi, tıpkı
Bergama gibi, İda Dağı gibi, Çanakkale gibi, Artvin gibi, Rize
gibi, Munzur Vadisi gibi, Hasankeyf gibi bütün ülkenin her alanında,
yabancı şirketlerin ve sermayenin girip kazmayı vurduğu her
alanda bunun sonucunu takip edip denetleyeceğiz, bu da bizim görevimiz
muhalefet olarak.
Kanadada yerli halk Kızılderililere sorarlar bir maden
ocağı açılacağı zaman İzin veriyor musunuz?
diye. Bu yasada o yörenin halkına ne Karadenize ne Akdenize ne
Doğuya ne Güneydoğuya ne Egeye ne Trakyaya Senin
topraklarını yabancılar almak istiyor, senin fikrin nedir? diye
sormuyorsunuz; bir.
İkincisi: Garanti almıyorsunuz. Kazacak, çukurlarla
dolduracak, doğayı tahrip edecek, ağaçları kesecek ve öyle
bırakıp gidecek, bir şirketin peşinden
koşturamayacağınız anlar gelecek. O şirketlerden neyin
garantisini alıyorsunuz? Bunda var mı? Bu yasada yok, bu yasada bunun
garantisi yok. Oysaki Kanada firmaları niye artık geliyorlar, burada
çalışıyorlar? Burada bu garantiler olmadığı için,
bu depoziti yatırmadıkları için, bu sigorta bedelini
yatırmadıkları için, kestikleri bir ağaç
karşılığında on beş ağaç dikmedikleri için
burayı tercih ediyorlar, burada arsa ucuz, iş gücü ucuz kâr çok, onun
için buraya geliyorlar.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
HASİP KAPLAN (Devamla) Biz de muhalefet olarak bunu takip
edeceğiz. Bu nedenle, hepinizi saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın Kaplan.
Sayın milletvekilleri, tasarının tümü açık oylamaya
tabidir.
Açık oylamanın elektronik oylama cihazıyla
yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Oylama için iki dakika süre veriyorum.
(Elektronik cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Tapu Kanunu ve Kadastro
Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun
Tasarısı ile Bartın Milletvekili Yılmaz Tunçun; 3402 Sayılı Kadastro Kanununda
Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi
açık oylama sonucu:
Kullanılan oy sayısı: 255
Kabul: 220
Ret: 35(X)
Kâtip Üye Kâtip
Üye
Muhammet Rıza Yalçınkaya Mine Lök Beyaz
Bartın Diyarbakır
Böylece tasarı kabul edilmiş ve
kanunlaşmıştır.
4üncü
sırada yer alan, Eskişehir 2013 Türk Dünyası Kültür
Başkenti Hakkında Kanun Tasarısı ile Millî Eğitim,
Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu Raporunun görüşmelerine
başlayacağız.
4.- Eskişehir 2013
Türk Dünyası Kültür Başkenti Hakkında Kanun Tasarısı
ile Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu Raporu (1/596) (S. Sayısı: 221) (XX)
BAŞKAN Komisyon ve Hükûmet? Yerinde.
Komisyon raporu, 221 sıra sayısıyla
bastırılıp, dağıtılmıştır.
Tasarının tümü üzerinde Barış ve Demokrasi Partisi
Grubu adına söz isteyen Hasip Kaplan, Şırnak Milletvekili.
Sayın milletvekilleri, tüm gruplar anlaştığı
için onar dakika söz veriyorum.
Buyurun Sayın Kaplan. (BDP sıralarından
alkışlar)
BDP GRUBU ADINA HASİP KAPLAN (Şırnak) Değerli
milletvekilleri, Barış ve Demokrasi Partisi Grubu olarak,
Eskişehir 2013 Türk Dünyası Kültür Başkenti Hakkında Kanun
Tasarısını buradan kabul ettiğimizi,
desteklediğimizi, bütün kültürlere, bütün uygarlıklara, bütün
dillere, bütün dinlere, insanlık adına güzel olan her şeye her
zaman Evet. dediğimizi bir daha ifade etmek istiyoruz.
Eskişehir gibi çok güzel, tarihî bir kentimize, çağdaş
gelişmenin boy gösterdiği, kentleşmenin yeni bir ruhunun
yaşandığı bu kentimizde Yunus Emreden Nasrettin Hocaya,
Nasrettin Hocadan Saidi Nursiye her alanda çok farklı kültürlerin,
farklı inançların, farklı sanat ve kültür zenginliklerinin
olduğu bu ilimize 2013 yılında şimdiden başarılar
diliyoruz ve şunu ifade etmek istiyoruz ki, bizim gösterdiğimiz bu
duyarlılık, bütün arkadaşlarımızın
gösterdiği bu duyarlılık, kültürün ve sanatın insanlığın
ortak mirası olduğu noktasından hareketle elbette ki, bizi çok
yakından ilgilendiren, özellikle coğrafyamızın bütün
kültürlerini yaşatabilmek, hepsine nefes aldırabilmek, hepsinin
güzelliğini günümüze taşımak, çocuklarımıza miras
olarak devretmek gibi tarihî bir görev ve sorumlulukla da karşı
karşıyayız.
Aynı sorumluluğun, aynı duyarlılığın
bütün kültürlere, bütün dillere,
bütün
sanatlara, bütün düşünürlere ve Anadolu coğrafyasının
zengin mozaiğinin bütün renklerine ve seslerine gösterilmesini diliyor ve
güzel şehrimiz Eskişehire hayırlı olmasını
diliyorum.
Saygılarımla. (BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz isteyen Eskişehir
Milletvekili Ruhsar Demirel.
Buyurun Sayın Demirel. (MHP sıralarından
alkışlar)
MHP GRUBU ADINA RUHSAR DEMİREL (Eskişehir) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Bir Eskişehirli olarak tabii ki bizim için mutlu bir gün,
heyecanlı, güzel bir gün. Ben biliyorum ki, hepimiz de biliyoruz bu kanun
buradan çıkacak ve şehrimiz için güzelliklere sebep olacak
inşallah.
Ama onun ötesinde hazır on dakikamız varken birkaç atasözü
hatırlatmak istiyorum: Sütten dili yanan yoğurdu üfleyerek yiyecek
bundan sonra. Süt içip dili yananlar türkü söylemeyecekler bundan sonra. Bu süt
konusundaki sevimsiz olay bizim şehrimizde de yaşandı. Ben hekim
olmamdan öte, bir anne olarak buradaki bütün sayın Kabine üyelerine ve
Hükûmet eden partiden milletvekili arkadaşlarıma bir şey
hatırlatmak isterim. Çocuklukta bir gıdayla ilgili sevimsiz bir olay
yaşarsanız, ileriki yaşamınızda o gıdaya
karşı mesafeli durursunuz. O yüzden, ben istiyorum ki bir
milletvekili, bir hekim ve bir anne olarak bu konudaki belirsizlik bir an önce
resmî ağızdan ve net olarak ifade edilsin ki Çocuklarımız
süt içsinler. derken sütten kaçmasınlar.
Bu arada biliyorsunuz bu hafta Eskişehir için çok özel bir hafta,
Yunus Emre Kültür ve Sanat Haftası. O yüzden, Yunustan bir dörtlükle
başlamak istiyorum ben sözlerime:
Mal sahibi mülk sahibi,
Nerede bunun ilk sahibi,
Mal da yalan mülk de yalan,
Var biraz da sen oyalan.
Sanıyorum az önce görüşülen yasa için anlamlı bir dörtlük
olmuştur, Yunustan.
Efendim, Eskişehirin şöyle biz özelliği var:
Eskişehir denilince herkes sorar, Neden Eskişehir? Çünkü
Eskişehir aslında hiç de eski değildir. Eskişehir yaşamıyla,
kent düzeniyle, insanlarının hayata bakışıyla,
üniversiteleriyle, sanata bakışıyla, sanayisiyle çok
çağdaş bir şehirdir. Ama Eskişehir denme sebebi tarihsel
eskiliğindendir çünkü Eskişehirin bilinen en az beş bin
yıllık bir öyküsü var. Bu kadar eski bir kültürü barındıran
bir şehir ve Eskişehir, o sebepledir ki medeniyetlerin
buluştuğu, yolların kesiştiği bir şehirdir. Ben
inanıyorum ki içinizde de Eskişehirle yolu kesişen çok fazla
insan olmuştur; kimi üniversite için gitmiştir, kimi askerlik için,
kimi iş için, kimi kamusal bir görevi ifa etmek için. Ama Eskişehir
gerçekten gönüllerin buluştuğu bir şehir olacak bundan sonra,
çünkü Meclisteki dört parti grubu da bu tasarının geçmesi,
kanunlaşması için olumlu kanaat belirttiler daha önceki görüşmelerde.
Eskişehir, tabii ki sözlere sığacak kadar küçük
değil. Eskişehir, Şeyh Edebalinin derinliğini, Yunusun
gönül zenginliğini, Nasreddin Hocanın zekâsını
barındıran bir şehir. Eskişehir, lületaşının
toprağın derinliklerinden toprağın yüzeyine çıkmasını
seyretmiş, görmüş, yaşamış bir şehir.
Eskişehir, antik bir şehir aslında; Han ilçemiz itibarıyla
birçok arkadaşımızın bildiğini düşünüyorum. Alpunun
savat el sanatıyla, Mahmudiyedeki haralarıyla, İnönüdeki
inleriyle, Eskişehir çok bilinen, çok güzelliklere sahip bir şehir.
Kaymazda fasulyemiz, Dümrekte nohudumuz var. Her şeyiyle, bütün
kültürüyle çok güzel bir şehirden bahsediyoruz.
Tabii ki bizim de sorunlarımız var, olmaz mı? Kültür
Başkenti olma vesilesiyle bu sorunlarımızın büyük ölçüde
de giderileceğini umut ediyoruz. O yüzden, ben size bu sorunlar
perspektifinden de kısa bir panoramik gezi yaptırmak istiyorum.
Burada hükûmet eden Kabine üyeleri de sanıyorum ilgi gösterirler.
Efendim, Seyitgazi ilçemizde Toprak Mahsulleri Ofisi ve cezaevi
kapatıldı hükûmet ettiğiniz sürece.
Çiftelerde Karacabey haraları kapatıldı.
Günyüzüde pancar bölge müdürlüğü kapatıldı. Adliye ve Toprak
Mahsulleri Ofisini de kapattınız bu dokuz buçuk yıl içinde.
Handa Adliyeyi ve PTTyi kapattınız. Arkeolojik kazılar
da son üç yıldır yapılmıyor maalesef.
İnönüde Adliye, Toprak Mahsulleri Ofisi, acil sağlık
hizmetleri, hepsi durduruldu bilginiz olsun.
Beylikovada un fabrikası, süt fabrikası, hiçbiri kalmadı
hamdolsun.
Mahmudiyede hipodrom hâlâ yapılmadı, bilgilerinize sunuyorum.
Cezaevi, askerlik şubesi, toprak Mahsulleri Ofisi, hepsini
kapattınız dokuz buçuk yıl içinde.
Mihalgazide de askerlik şubesini kapattınız;
Sarıcakayada Adliyeyi kapattınız, PTT şubesini
kapattınız; Alpuda Adliyeyi kapattınız;
Mihalıççıkta hastane hasta almayı durdurdu, verdiğiniz
talimat üzerine.
Dolayısıyla, Eskişehirin kolunu kanadını
kırdınız dokuz buçuk yıl içinde çünkü Eskişehirin
merkezdeki iki ilçesinin dışındaki on iki ilçesine
yaptığınız bu hamleler nedeniyle Eskişehir ilçelerinde
büyük bir nüfus kaybı var, büyük bir göç var ve Eskişehir bundan
rahatsız.
Eskişehir umuyor ve diliyor ki Türk dünyası kültür
başkenti olması çerçevesinde bu sorunları giderilsin,
ilçelerimiz güçlendirilsin, şehrimiz bir bütün olarak imar edilsin, daha
güzel günlere hep birlikte varalım. diye ama biz inanıyoruz ki,
Eskişehir ortak paydasında buluşursak eğer, yalnız
2013 değil, o vesileyle yapılacak her şey 21inci
yüzyılın çok daha uzun yıllarında Eskişehire ferah
getirecektir, güzellikler getirecektir, kültürünü zenginleştirip
insanını daha refah bir düzeye ulaştıracaktır.
Eskişehir ortak paydasında buluşmak çok kolay oldu bu Mecliste.
Ben diliyorum ki her şey bu kadar kolay olsun burada, barışla,
dostlukla, güzellikle yürüsün çünkü yine Yunustan bir dörtlük söylemek
istiyorum:
Gelin tanış olalım,
İşi kolay kılalım
Sevelim, sevilelim,
Dünya kimseye kalmaz.
Ben sıklıkla bir şey söylerim, burada da onu zikrederek
bitirmek istiyorum: Ben Eskişehirde büyüdüm, buradaki bazı
arkadaşlarım da öyle yani bizler Eskişehirde büyüdük, birçok
milletvekili arkadaşım, Eskişehir de bizimle büyüsün,
Eskişehir büyüsün ve dünya küçülsün.
Ben, şimdiden hepinize çok teşekkür ediyorum bir
Eskişehirli olarak. Sağ olunuz. (Alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın Demirel.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz isteyen Kazım Kurt,
Eskişehir Milletvekili. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA KAZIM KURT (Eskişehir) Sayın
Başkanım, sayın milletvekilleri; Eskişehir 2013 Türk
Dünyası Kültür Başkenti olmasıyla ilgili yasa tasarısı
hakkında Cumhuriyet Halk Partisinin görüşlerini bildirmek üzere
huzurlarınızdayım.
Öncelikle, 2013 Kültür Başkenti olarak Türk dünyasının ve
Türk yetkililerin Eskişehiri seçmiş olmasından dolayı
teşekkür ediyorum, Eskişehirli olarak. Eskişehir, her alanda bu
hizmete layık ve hazır bir şehir. Geçmişi, tarihten gelen
bağları, Kafkasyadan, Kırımdan, Rumeliden ve
Balkanlardan gelen göçleriyle de gerçekten Türk dünyasının bir
mozaiği olarak Eskişehir bugün Türkiye'nin sayılı
şehirlerinden birisi.
Yasa, umarım Eskişehire önümüzdeki yıl için
kalıcı bazı eserler bırakır ve Eskişehirin
şimdiye kadar geliştirmiş olduğu kültür
altyapısını daha da geliştirmesine ve daha da büyütmesine
imkân hazırlayacak bazı hizmetleri Eskişehire getirir çünkü
Eskişehir, gerçekten, merkezî hükûmetten bazı destekleri almaya
ihtiyacı olan, bazı eksiklikleri tamamlaması gereken
illerimizden birisi.
Özellikle Kalkınma Bakanlığının bir anketinden
aldığım şu rakamı vurgulamak istiyorum:
Eskişehir, 2011 yılında kişi başına 1.446 lira 4
kuruş vergi vermiş ama 246 lira 3 kuruş kamu
yatırımı almış. Dolayısıyla, 2013 Türk
Dünyası Kültür Başkenti hizmetleri kapsamında
yapacağımız yatırımlarla Eskişehiri biraz daha
hak ettiği yere getirebiliriz.
Bugün, 2013 Türk Dünyası Kültür Başkenti olarak ilan edilmekle
isabetli bir iş yapılan Eskişehirde yasayla ilgili bazı
beklentilerimiz var, bu beklentilerimize tam olarak yanıt alamadık.
Geçmişte yaşadığımız İstanbul 2010 Avrupa
Kültür Başkenti uygulaması ve o dönemde çıkarılan 5706
sayılı Yasada meydana gelen aksamaların, tam olarak dikkate
alınmadan hazırlandığı anlaşılıyor.
Daha da dar kapsamda bir yasal düzenleme yapılmak suretiyle
yetkinin tamamını Bakanlar Kuruluna bırakmak belki pratik
anlamda kolay hareket etme imkânı sağlar ama denetim
açısından ve Parlamentonun yasama yetkisini Bakanlar Kuruluna
devretmesi açısından sakıncaları olan bir noktadır.
Kamuoyu bu konuda endişelerle, kuşkuyla olaya
yaklaşacaktır.
Koordinasyon kurulu kimlerden oluşacak, görevleri neler olacak,
sorumlulukları ne olacak, danışma kurulu nasıl
oluşturulacak ve hangi iş ve işlemler
danışılacak, yönetim kurulu kaç kişi olacak, kimlerden
oluşacak, görevleri ve sorumlulukları neler olacak, bunlar belli
değildir. Genel sekreter kimdir, özellikleri nedir, hangi
arkadaşımız olacaktır, bu da belli değil ve
bunların hiçbirinin belli olmadığı ortamda, tamamen Göç
yolda düzelir. hesabıyla, çıkacak soruna göre hareket edebilmeyi
hedefleyen bir yasa tasarısı olup Bakanlar Kuruluna fazladan pek çok
yük yüklemektedir. Oysa kültür başkenti gündeme geldiğinde Haziran
2011 seçimlerinden hemen sonra olacak zannettik ancak bugüne sarktı; ona
da gene de şükür.
Herkes gibi ben de kentin canlanan kültür, sanat ortamının bu
sayede daha da coşup taşacağını, tüm engellerin
ortadan kalkacağını düşünmeye
başlamıştım, hâlâ da öyle sanıyorum. Yeni salonlar,
yeni kültür merkezleri açılacak, bağımsız sanatçı
grupları desteklenecek, genç, çağdaş sanatçıları
destekleyecek bir kurum ya da galeri, genç sinemacıların, filmlerini
gösterebileceği sinema salonları yapılarak kalıcı
eserler bırakılacak diye umuyorum.
Geçmişte, önümüzde, İstanbul 2010 Avrupa Kültür Başkenti
uygulaması fiyasko ile sonuçlandı. 2010 projesinden aklınızda
kalan etkinlikleri sayabilir misiniz? 2010 projesinin İstanbula
kazandırdığı kalıcı eserleri biliyor musunuz?
2010 etkinliklerinin içerik ve ekonomik olarak liyakat, adalet ve hakkaniyet
sınırları içerisinde şaibesiz bir biçimde
gerçekleştirildiğine inanıyor musunuz? İstanbul
halkına ve Türk entelektüellerine sorulacak bu üç küçük sorunun
yanıtları 2010 İstanbul Avrupa Kültür Başkenti ile ilgili
olarak gerçeklere ulaşmak için yeterlidir.
İstanbul örneğinde yaşanan tüm olumsuzlukların
kaynağında, ajans örgütlenmesinin üyeler bazında liyakat,
akçalı işler bazında da denetim eksikliği yatmaktadır.
Aynı sistem şimdi Eskişehirde de kurulmak istenmektedir.
Üstelik bu kez hareket daha da kolay olsun diye 5706 sayılı Yasadan
daha kısa ve basitleştirilmiş bir yasa yapılarak. Neyin ne
olacağına işler yapılırken karar verilecektir. Oysa
doğrusu şöyle olmalıdır, böyle olursa biz
Eskişehirliler olarak minnet duyarız:
1) Ajansın
yapısının bilim, kültür ve sanat çevrelerinde geniş
tabanlı bir platform içinde oluşturulması.
2) Etkinlik
programının bir an önce belirlenip yüklenicinin yeterliliği,
maliyetlerin kabul edilebilirliği, kente sağlayacağı
kalıcı katkıların fayda-maliyet analizleri ile şeffaf
bir biçimde kamuoyuyla paylaşılması için gerekli
mekanizmaların kurulması.
3) Akçalı
işlerin bağımsız kuruluşların denetimine
açık olması kaçınılmaz olarak görülmektedir.
Eğer bu
düzenlemeler yapılmaz ise Eskişehirde de şaibeler
oluşacak, kayırmalar gerçekleşecek, yandaş gönüllemeler,
adam kayırmalar gerçekleştirilecektir. Denetimden kaçmak AKPnin en
büyük özelliğidir. Burada da aynısı gerçekleşmektedir.
Eskişehir İl Özel idaresi, Büyükşehir Belediyesi,
Odunpazarı Belediyesi, Tepebaşı Belediyesi, Ticaret Odası,
Sanayi Odası, Anadolu Üniversitesi, Osmangazi Üniversitesi bütçelerinden
para ayıracak ve ajansa aktaracak ama nasıl
harcandığını bilmeyecek ya da karışmayacak.
İşte, bu yasanın en olumsuz tarafı budur. Oysa, ajans
bürokrasisi Eskişehirden atanmalı, sivil toplum, devlet, özel sektör
iş birliği sağlanmalıdır. Hangi sivil toplum
örgütünün, hangi özel sektörün işin içine ne kadar dâhil olacağı
önceden ve demokratik katılım ile belirlenmelidir, belli
olmalıdır, belirsizlik başarısızlığın
nedeni olacaktır. Katılımcı bir yapı
yaratılmadığı takdirde başarı sağlanamayacaktır.
Eskişehirde zaten var olan etkinliklerde festivallerin
etiketlerine 2013 logosu koyup devam etmekle yetinilmemelidir. 2013 Türk
Dünyası Kültür Başkenti oluşumunun gerekçesine uygun yenilikler
sağlanmalıdır. Sadece kent merkezinde yapılacak etkinlik ve
gösteriler yerine ilçelerimizde de o ilçenin özelliğine uygun gösteriler
düzenlenmelidir. Tarihî mekânların bakımı, onarımı bu
çerçevede sağlanmalı ve gösteri alanı olarak
kullanılmalıdır.
Yöre halkı kalıcı yatırımları
hissedebilmelidir. Hepsinden önemlisi, dışarıdan gelecek
konukların Eskişehirde kendilerinin birer parçasını
bulabileceğini görmeleri sağlanmalıdır. Bu da, halkın
organizasyonlara katılımıyla olur. Sadece protokol
yetkililerinin zorunlu olarak katılacağı etkinlikler olmaktan
çıkarıp halkı işin içine katacak demokratik yapı
yaratılmalıdır. Bunun için, bilimin, sanatın ve
özgürlüğün sonuna kadar tadına varılmalıdır. Devlet
talimatıyla düzenlenecek gösteriler yerine sanatçıların özgürce
hazırlayacağı gösteriler teşvik edilmelidir.
İşte, bu çerçeveler doğrultusunda, Eskişehirin
kültür başkenti olması yararlı sonuçlar doğuracaktır
ancak eleştirilerimizi 2014 yılında yinelememek için
yapının çok düzgün ayarlanması gerekir.
Teşekkür ediyorum.
Saygılar sunarım. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın Kurt.
Şahsı adına söz isteyen Salih Koca, Eskişehir
Milletvekili.
Buyurun Sayın Koca. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
SALİH KOCA (Eskişehir) Sayın Başkanım,
değerli milletvekilleri; Hükûmetimiz özellikle uluslararası camiada
önemli organizasyonların ülkemizde gerçekleştirilmesini
sağlayarak Türkiyenin tanıtımında fayda
sağladığı gibi uluslararası siyasette de
etkinliğini artırmıştır. Bugün Türkiyenin tüm dünyada
kabul gören medeniyetler ittifakı tezinin gereği olarak farklı
kültürlerin birbirlerini tanımasıyla uluslararası siyasette
diyaloğa dayalı ilişkiler geliştirilebilecektir.
Görüşmelerini yaptığımız Eskişehir 2013
Türk dünyası kültür başkenti kanunu ülkemizin tanıtımı
ve siyasi etkinliğinin artırılması açısından büyük
bir önemi haizdir. Sayın Başbakanımızın
Eskişehir için çok önemli projelerimiz var, çok büyük vizyonumuz var.
Eskişehir, başta Tatar kardeşlerimiz olmak üzere, Balkanlardan
ve Kafkaslardan yani Osmanlı coğrafyasından göç etmiş
binlerce kardeşimizi bağrına bastı. Eskişehir Manav
kardeşlerimiz ile göç eden kardeşlerimiz huzur içinde
yaşadı. Eskişehiri 2013te Türk Dünyası Kültür
Başkenti yaparak bu kültürel zenginliğimizi bütün dünyaya tanıtacağız.
sözleriyle Eskişehirde harekete geçildi.
Eskişehirimiz 2013 yılında UNESCO Somut Olmayan Kültürel
Miras Başkenti ve Türk dünyası kültür başkenti kanunu ile çifte
başkentlik yaparak kültürel anlamda bir cazibe merkezi hâline gelecek.
Edebiyat, müzik, tiyatro gibi birçok alanda gerçekleştirilecek programlarla,
kültürel aktivitelerle, kültürel altyapısında daha güçlü bir
hareketlenme ve yenileşme imkânı bulacaktır. Bu gelişme
ayrıca, şehrin ekonomisinde çok ciddi bir canlanmanın nedeni
olacaktır. Bu sürecin en önemli kazancı ise Eskişehirin Marka
Kent unvanını daha da pekiştirmek olacaktır.
Eskişehirin en belirgin özelliği, güçlü uygarlıklara ev
sahipliği yapması ve farklı kültürleri bir arada,
barış içinde yaşatmasıdır. Bugün dahi geçerli olan bu
barışçı karakter -tabiri caizse- şehrin genlerine
işlemiştir.
Eskişehirden tüm dünyaya Gelin tanış olalım/
İşi kolay kılalım/ Sevelim, sevilelim/ Dünya kimseye
kalmaz diyerek sevgi dersi veren Yunus Emre, Eskişehirin kültürel
mirasının başında gelir. Hikmeti nükte ile sunan diyalektik
ustası bilge Nasrettin Hoca, gösterdiği kahramanlık ile nam
salmış Seyyid Battal Gazi, Hacı Bektaş Veli Hazretlerinin
halifesi manevi yol gösterici Şeyh Sücaeddin Veli, İnsanı
yaşat ki devlet yaşasın anlayışını devlet
politikası hâline getiren Şeyh Edebali, Selmanı Farisî, Aziz
Mahmud Hüdâyi, bunlar gibi birçok gönül elçisi ya Eskişehirde
yaşamış ya da Eskişehir bu gönül elçilerine ev
sahipliği yapmış, ilme ve maneviyata sürekli sahip
çıkmıştır.
Eskişehir, çok farklı kültürleri içinde barındıran
mozaik yapısıyla küçük bir Türk dünyasını andıran,
Osmanlı Devletinin ilk hutbesinin okunduğu, ilk demokrasi mitinginin
yapıldığı, ilk Türk lokomotifinin, ilk Türk otomobilinin
üretildiği, cumhuriyetin ilk ağır sanayisinin tesis
edildiği, havacılık ve sanayi, eğitim, kültür ve turizm
kentidir.
Bugün Meclisimizde yasalaşarak ülkemiz ve kültür kenti
Eskişehirimizin tanıtılması adına verdikleri bu
fırsat nedeniyle, konuyu başından beri sahiplenen başta
Sayın Başbakanımız Recep Tayyip Erdoğan ve
Bakanlarımıza, görüşmeler esnasında fikirleriyle katkı
sağlayan Millî Eğitim, Gençlik ve Spor Komisyonu
Başkanımız Profesör Doktor Nabi Avcı Bey başta olmak
üzere tüm Komisyon üyelerimize, Genel Kurul çalışmalarına destek
veren ve inanıyorum ki oy birliğiyle bu kanunun
yasalaşmasını sağlayacak olan siz değerli
milletvekillerimize, projenin hazırlanmasında emeği geçen,
başta Valiliğimiz, ilgili kamu kurum ve
kuruluşlarımız, sivil toplum örgütlerimiz olmak üzere tüm
emeği geçen kamu kurum ve kuruluşlarımıza şahsım
ve Eskişehirlilerimiz adına teşekkür ediyoruz.
Bu duygularla
2013 Yılı Türk Dünyası Kültür Başkenti payesinin
ülkemize, Türk dünyasına ve Eskişehirimize hayırlı
olmasını diliyor, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
(Alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Tasarının
tümü üzerinde şahsı adına söz isteyen Ülker Can, Eskişehir
Milletvekili.
Buyurun. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
ÜLKER CAN
(Eskişehir) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; tarihî
dokusu birçok dönemin eseriyle dokunan Eskişehir, kültürel zenginliklerini
dünden bugüne yaşatmayı başarmış bir kültür ve tarih
şehridir. Gerek Osmanlı Döneminde gerekse cumhuriyetin
kuruluşunda stratejik bir öneme sahip olan Eskişehir, çağlar
öncesinde de birçok milletin, birçok kültürün yaşadığı yer
olarak bilinir. Her boydan insanımızın göç ederek
yerleştiği Eskişehirde kardeşlik ve birliğin en güzel
örnekleri de yaşanmaktadır. 1860larda Kırımdan,
Balkanlardan, Kafkaslardan gelerek kurtuluş mücadelesinde omuz omuza
savaşan her boydan yurttaşımız Çanakkaleden İnönüye
kadar tüm cephelerde yer almış, birçok kardeşimiz o zamandan bu
zamana kadar bu topraklar uğruna şehit olmuştur. Yeri
geldiğinde canını feda eden kardeşlerimiz bugüne kadar
yaşattıkları kültürleri ile de şehrimizin
yarınlarına büyük bir kültür mirası aktarmaktadırlar.
Değerli
milletvekilleri, şehrimizin adı her ne kadar Eski de olsa bu
eskilik Hükûmetimizin son dönemlerde yaptığı milyar liralık
yatırımlar sayesinde sadece tarihî geçmişinin bir adı
olarak hatırlanacaktır. Yıllarca kara trenin İstanbula
giden bir durağı olarak anılan Eskişehir, AK
PARTİnin büyük vizyonu sayesinde Türkiye'nin ilk yüksek hızlı
trenine kavuştu. 2013 yılında da İstanbula bağlanacak
olan yüksek hızlı tren hattıyla Eskişehir tüm yolların
kesiştiği şehir olarak anılacak. Hizmetin millet için olduğunu
görmek için rakamlara bakmak da yeterli. 2011 yılında hızlı
trenin taşıdığı yolcu sayısı 2 milyon 147
bin rakamlarına ulaşmış, bu rakamlar her geçen gün artmaya
da devam ediyor. Kültürün, medeniyetin, bilimin ve sanayinin önemli bir
şehri konumunda yükselen Eskişehir, Hükûmetimiz döneminde
yapılan yatırımlarla yeni bir yüze kavuşmuş,
çağdaş şehir kimliğini öne çıkarma
fırsatını elde etmiştir.
2002 yılında şehrimizi ziyaret eden turist
sayısı 51 bin ile sınırlı kalmışken 2011
yılında 200 bin turisti ağırlayan Eskişehirin, 2013
yılından sonra bu rakamların çok daha üzerinde turiste ev
sahipliği yapacağına da yürekten inanıyorum.
Önemli bir tarihî mirasa sahip olan Eskişehir, birçok kültürden
insanımızın bir arada yaşadığı ender
kentlerden biridir. Türk kültürünün her desenini tüm
canlılığıyla yaşatan hemşehrilerimiz, bu
projeyle, Eskişehirin bu zenginliğini tüm dünyaya gösterme
fırsatını yakalayacak. Bu proje yalnızca kültürel
faaliyetlerin yoğun olarak yapılması için
hazırlanmış bir proje olarak düşünülürse
haksızlık edilmiş olur. Bu proje, tüm
vatandaşlarımızın bugüne kadar uzak kaldığı
tarihi köklerine tekrar uzanmasına vesile olacaktır. Orta Asyadan
Balkanlara, Avrupadan Amerikaya kadar yayılmış olan Türk
kültürünün tüm zenginliklerini bir arada yaşatacak olan bu proje, tüm
dünyaya gösterecektir ki bu millet tarihte olduğu gibi bugün de aynı
kültürel zenginliğini yaşıyor, yaşatıyor.
Kültürleri birbirleriyle buluşturan bu proje, şehrimizin
ekonomik ve sosyal hayatında da önemli bir hareket sağlayacaktır.
Şehrimiz için tarihî bir öneme sahip olan bu proje için, başta
Sayın Başbakanımız olmak üzere, sayın
bakanlarımıza, Komisyon Başkanımız Eskişehir
Milletvekilimiz Sayın Nabi Avcıya ve emeği geçen tüm
Eskişehir milletvekillerine ve siz değerli milletvekillerimize
teşekkür etmek istiyorum.
Sözlerime son vermeden önce Yunusun şu sözleriyle herkese bir
davette bulunmak istiyorum:
Ben gelmedim kavga için,
Benim işim sevgi için,
Dostum evi gönüllerdir,
Gönüller yapmaya geldim.
Hemşehrilerimizin misafirperverliğini en güzel şekilde
sergileyeceği Eskişehire siz değerli milletvekillerimizi
bekliyor, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ, CHP
ve MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın Can.
Tasarının tümü üzerindeki görüşmeler
tamamlanmıştır.
Maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
1inci maddeyi okutuyorum:
ESKİŞEHİR
2013 TÜRK DÜNYASI KÜLTÜR BAŞKENTİ HAKKINDA KANUN TASARISI
Ajansın
kuruluşu
MADDE 1- (1)
Eskişehiri 2013 yılı Türk Dünyası Kültür Başkenti
olarak hazırlamak, bu amaçla 2013 yılında yapılacak
etkinlikleri planlamak ve yönetmek, kamu ve sivil kurum ve
kuruluşların yapacakları çalışmalarda koordinasyonu
sağlamak üzere, bu Kanunda yer alan düzenlemeler dışında
özel hukuk hükümlerine tabi, tüzel kişiliği haiz ve merkezi
Eskişehirde olan Eskişehir 2013 Türk Dünyası Kültür
Başkenti Ajansı (Ajans) kurulmuştur.
BAŞKAN Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Kabul edilmiştir.
2nci maddeyi okutuyorum:
Ajansın
organları
MADDE 2- (1)
Eskişehir 2013 Türk Dünyası Kültür Başkenti Ajansı;
Koordinasyon Kurulu, Danışma Kurulu, Yönetim Kurulu ve Genel
Sekreterlikten oluşur.
BAŞKAN Madde üzerinde bir adet önerge vardır, okutup
işleme alıyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 221 sıra sayılı Eskişehir
2013 Türk Dünyası Kültür Başkenti Hakkında Kanun
Tasarısının 2 nci maddesinin aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Kazım
Kurt Dr. Aytun Çıray R. Kerim Özkan
Eskişehir İzmir Burdur
Mehmet
Ali Susam İhsan
Özkes
İzmir İstanbul
Ajansın organları
Madde 2- (1) Eskişehir 2013 Türk Dünyası Kültür Başkenti
Ajansı; Koordinasyon Kurulu, Danışma Kurulu, Yönetim Kurulu ve
Genel Sekreterlikten oluşur.
(2) Koordinasyon Kurulu; sivil
toplum örgütleri ağırlıklı olmak üzere Bakanlar Kurulunun
belirleyeceği temsilcilerden oluşur.
3) Danışma Kurulu;
Eskişehir'deki üniversiteler ile bütçeye katkı sağlayan kurum ve
kuruluşların önereceği birer temsilciden oluşur.
Sayısını ve kimlerin katılacağını Bakanlar Kurulu
belirler.
4) Yönetim Kurulu; Valilik,
Büyükşehir Belediye Başkanlığı, Odunpazarı
Belediye Başkanlığı, Tepebaşı Belediye
Başkanlığı, Eskişehir Osmangazi Üniversitesi, Anadolu
Üniversitesi, Eskişehir Ticaret Odası, Eskişehir Sanayi
Odası ve Eskişehir Kent Konseyi
Başkanlığı'nın önereceği birer kişi olmak
üzere dokuz kişiden oluşur. Yönetim Kurulu, Başkanını
ilk toplantısında kendi içinden seçer.
5) Genel Sekreter; Yönetim Kurulu
tarafından Eskişehir'de yaşayan kültür ve sanat alanında
lisans düzeyinde eğitim görmüş en az on yıllık deneyimi
olan Devlet memurları arasından seçilir. Kurumundan izinli
sayılır."
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
MİLLÎ EĞİTİM, KÜLTÜR, GENÇLİK VE SPOR
KOMİSYONU BAŞKANI NABİ AVCI (Eskişehir)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI ERDOĞAN BAYRAKTAR (Trabzon)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde
EMİNE ÜLKER TARHAN (Ankara) Gerekçe
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Ajansın yapısındaki belirsizliği ortadan
kaldırmak, daha demokrat ve daha sivil bir yapı oluşturmak
amaçlanmıştır. Hesap verebilirlik, sorumluluk ve görevlendirme
ilişkilerinin sağlanması zorunludur. Yerel
ağırlıklı bir yönetim daha pratik ve daha hızlı
işleyiş getirecektir.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
3üncü maddeyi okutuyorum:
Mali hükümler
MADDE 3- (1) Ajansın gelirleri şunlardır:
a) Eskişehir İl Özel İdaresi, Eskişehir
Büyükşehir Belediyesi ile Odunpazarı ve Tepebaşı
Belediyelerinin 2012 ve 2013 bütçelerine bu amaçla konulacak ödenek.
b) Eskişehir Ticaret Odası ve Eskişehir Sanayi Odası
tarafından 2012 ve 2013 yıllarında aktarılacak tutarlar.
c) Genel bütçeden yapılacak yardımlar.
ç) Eskişehir Osmangazi Üniversitesi ile Anadolu Üniversitesi döner
sermaye işletmelerinin gelirlerinden 2012 ve 2013 yıllarında
aktarılacak tutarlar.
d) Her türlü naklen yayın, reklam ve sponsorluk gelirleri.
e) Gerçek ve tüzel kişilerden alınacak nakdi ve ayni
bağış ve yardımlar.
f) Gelirlerin nemalandırılmasından elde edilecek
gelirler.
g) Yapılacak etkinliklerden sağlanacak bilet satış
gelirleri,
ğ) Eskişehir İl Özel İdaresi Bütçesindeki kültür
payları.
h) Diğer gelirler.
(2) Gelirler ulusal bankalardan birinde bu amaçla açılacak hesapta
toplanır. Hesap açmaya, kapamaya veya hesapta toplanan tutarları
nemalandırmaya Yönetim Kurulu yetkilidir. Yönetim Kurulu bu yetkisini en
az iki üyesi aracılığı ile kullanabilir veya Genel Sekretere
devredebilir.
(3) Bu maddenin birinci fıkrasının (c) bendi
uyarınca genel bütçeden yapılacak yardımları, Maliye
Bakanlığı bütçesinde yeni açılacak bir tertipten ikinci
fıkrada belirtilen hesaba aktarmaya Maliye Bakanı yetkilidir.
(4) Yönetim Kurulu, ajansın mali yönetimi ve özel hesapta yer alan
kaynakların kullanım ve harcama esaslarını ehliyet,
rekabet, şeffaflık, eşit muamele, verimlilik ve hesap
verilebilirlik çerçevesinde belirler ve uygular.
BAŞKAN
Madde üzerinde bir adet önerge vardır, okutup işleme alıyorum.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 221 sıra sayılı
Eskişehir 2013 Türk Dünyası Kültür Başkenti Hakkında Kanun
Tasarısının 3üncü maddesine aşağıdaki
fıkranın eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Kazım
Kurt Dr. Aytun
Çıray R.
Kerim Özkan
Eskişehir İzmir Burdur
İhsan
Özkes Mehmet Ali
Susam
İstanbul İzmir
(5) Eskişehir 2013 Türk Dünyası Kültür Başkenti
Ajansına ilişkin gelir ve giderlerin denetimi 3/12/2010 tarih ve 6085
sayılı Sayıştay Kanunu hükümlerine tabidir."
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
MİLLÎ EĞİTİM, KÜLTÜR, GENÇLİK VE SPOR
KOMİSYONU BAŞKANI NABİ AVCI (Eskişehir)
Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet
katılıyor mu?
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI ERDOĞAN BAYRAKTAR
(Trabzon) Katılmıyoruz efendim.
EMİNE ÜLKER TARHAN (Ankara) Gerekçe
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Anayasanın 160 ıncı maddesi Sayıştay'ın
görevlerini belirtilirken, "
kanunlarla verilen inceleme, denetleme ve
hükme bağlama işlerini yapmak"tan söz etmektedir.
Bu bağlamda, Sayıştay, merkezi yönetim bütçesi kapsamındaki
idareler ile sosyal güvenlik kurumlarının denetimi yanı
sıra kanunlarla verilen denetim işlerini de yapabilmektedirler.
Tasarıda denetim ile ilgili bir madde bulunmamaktadır.
İstanbul 2010 Avrupa Kültür Başkenti Hakkında Kanunda denetim
açıkça düzenlenmiştir. Bir boşluk olmaması için hükmün
açıkça bu tasarıda da yer alması, tedvir edilmesi ve
harcamaların denetiminin sağlanması uygun olacaktır.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
4üncü maddeyi okutuyorum:
Projeler
MADDE 4- (1) Bu Kanun çerçevesinde
kullanılacak, kamu veya özel hukuka tabi gerçek ve tüzel kişilerin
mülkiyetindeki 21/7/1983 tarihli ve 2863 sayılı Kültür ve Tabiat
Varlıklarını Koruma Kanunu kapsamındaki
taşınmazların korunması, bakımı,
onarımı ve amaca uygun düzenlenmesi için anılan Kanunun 12 nci
maddesi ve bu maddeye istinaden çıkarılan yönetmelik hükümlerine
göre, Yönetim Kurulunca Eskişehir Valiliğine kamulaştırma
hariç projeler sunulabilir. Bu projeler için belediyelere uygulanan oran
sınırlamalarına tabi olmaksızın kaynak
aktarılabilir.
BAŞKAN Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Kabul edilmiştir.
5inci maddeyi okutuyorum:
Muafiyet ve
uygulanmayacak hükümler
MADDE 5- (1) Ajans bu
Kanun kapsamında yaptığı işlemler nedeniyle 2/7/1964
tarihli ve 492 sayılı Harçlar Kanunu ile 26/5/1981 tarihli ve 2464
sayılı Belediye Gelirleri Kanunu gereğince alınan harçlardan ve katılım payından, bu
işlemler nedeniyle düzenlenen kağıtlarla ilgili olarak damga
vergisinden
muaftır.
(2) Bu Kanun kapsamına giren mal ve hizmet
alımları ile yapım işleri satım, kira ve her türlü
işlemlerde 8/9/1983 tarihli ve 2886 sayılı Devlet İhale
Kanunu ve 4/1/2002 tarihli ve 4734 sayılı Kamu İhale Kanunu
hükümleri uygulanmaz. Alım, satım ve kiralama işlemleri ile
yapılacak harcamalara uygulanacak usul ve esaslar Maliye
Bakanlığının uygun görüşü üzerine Yönetim Kurulunca
çıkarılan yönetmelikle düzenlenir.
BAŞKAN
Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
6ncı
maddeyi okutuyorum:
Tasfiye
MADDE 6- (1) Yönetim Kurulu, Türk Dünyası Kültür
Başkentliği uygulamasının sona ereceği 31/12/2013
tarihinden itibaren altı ay içinde tasfiye işlemlerini tamamlar.
(2)Toplanan ödenek, gelir ve
bağışlardan artan meblağ, tasfiyeyi müteakip iki eşit
parçaya bölünüp, kültür ve sanat etkinlikleri için kullanılmak üzere
Eskişehir İl Özel İdaresi ve Eskişehir Büyükşehir Belediyesi
bütçelerine gelir olarak kaydedilir.
BAŞKAN
Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
7nci
maddeyi okutuyorum:
Düzenleyici işlemler
MADDE 7- (1) Ajansın ve organlarının oluşumu,
görevleri, çalışma esasları, yapılacak etkinliklerin
çerçevesi ve öncelikleri, kültür ve sanat altyapı
çalışmaları, organlara üye olarak katılacak kamu kurum ve
kuruluşları, sivil toplum kuruluşları ve diğer gerçek
veya tüzel kişiler ile bu Kanunun uygulanmasına ilişkin
diğer hususlar Bakanlar Kurulu kararı ile belirlenir.
BAŞKAN
Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
8inci
maddeyi okutuyorum:
Geçici görevlendirme
MADDE 8- (1) Yönetim Kurulu, işçiler hariç olmak üzere kamu kurum ve
kuruluşlarından ihtiyaç duyduğu personeli, organizasyonun
süresini aşmamak ve ilgili kurumun iznini almak kaydıyla, Ajansta
geçici olarak görevlendirebilir. Geçici olarak görevlendirilecek personelin
aylık, ödenek, her türlü zam ve tazminatları ile diğer mali ve
sosyal hak ve yardımları kurumlarınca ödenir.
BAŞKAN
Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
9uncu maddeyi okutuyorum:
MADDE 9- (1) 31/12/1960 tarihli ve 193 sayılı Gelir Vergisi
Kanununa aşağıdaki geçici madde eklenmiştir.
GEÇİCİ MADDE 79- Eskişehir 2013 Türk Dünyası Kültür
Başkenti Hakkında Kanuna göre kurulan Ajansa yapılan her türlü
nakdî ve aynî bağış ve yardımlar ile sponsorluk
harcamalarının tamamı; gelir vergisi beyannamesinde bildirilecek
gelirlerden, kurumlar vergisi beyannamesi üzerinde ayrıca gösterilmek
şartıyla kurum kazancından indirilir.
BAŞKAN Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler...
Kabul edilmiştir.
10uncu maddeyi okutuyorum:
MADDE 10- 13/6/2006 tarihli ve 5520 sayılı Kurumlar Vergisi
Kanununun geçici 2 nci maddesinin birinci fıkrasına
aşağıdaki bent eklenmiştir.
ç) Eskişehir 2013 Türk Dünyası Kültür Başkenti
Hakkında Kanuna göre kurulan Ajansın anılan Kanunda sayılan
görevleriyle ilgili yaptığı faaliyetlerinden elde ettiği
gelirleri,
BAŞKAN Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler...
Kabul edilmiştir.
11inci maddeyi okutuyorum:
Yürürlük
MADDE 11- (1) Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
12nci maddeyi okutuyorum:
Yürütme
MADDE 12- (1) Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.
BAŞKAN Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
Tasarının tümü açık oylamaya tabidir.
Açık oylamanın elektronik oylama cihazıyla
yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Kabul edilmiştir.
İki dakika süre veriyorum.
(Elektronik cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Eskişehir 2013 Türk
Dünyası Kültür Başkenti Hakkında Kanun Tasarısı
açık oylama sonucu:
Kullanılan oy sayısı: 209
Kabul: 209(X)
Kâtip
Üye Kâtip
Üye
Muhammet Rıza Yalçınkaya Mine Lök Beyaz
Bartın Diyarbakır
Tasarı kabul edilmiş ve
kanunlaşmıştır, Eskişehirimize ve Türk dünyasına
hayırlı olsun.
Sayın milletvekilleri, alınan karar gereğince,
sözlü soru önergeleri ile kanun tasarı ve teklifleri ile
komisyonlardan gelen diğer işleri sırasıyla görüşmek
için, 8 Mayıs 2012 Salı günü saat 15.00te toplanmak üzere birleşimi
kapatıyorum.
Kapanma Saati: 20.28
(*) (10/265) esas numaralı Meclis Araştırması Önergesinin tam metni tutanağa eklidir.
(X) 228 S. Sayılı Basmayazı 2/5/2012 tarihli 101inci Birleşim Tutanağına eklidir.
(X) Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.
(XX) 221 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.
(X) Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.