TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET
MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
103üncü
Birleşim
8
Mayıs 2012 Salı
(TBMM Tutanak
Hizmetleri Başkanlığı tarafından hazırlanan bu
Tutanak Dergisinde yer alan ve kâtip üyeler tarafından okunmuş
bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından ifade
edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı sözler
aslına uygun olarak yazılmıştır.)
İÇİNDEKİLER
I.- GEÇEN TUTANAK
ÖZETİ
II.- GELEN
KÂĞITLAR
III.- YOKLAMA
IV.- GÜNDEM DIŞI
KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin
Gündem Dışı Konuşmaları
1.- Denizli
Milletvekili Emin Haluk Ayhanın, Denizli iline ilişkin gündem
dışı konuşması
2.- Yozgat Milletvekili
Ertuğrul Soysalın, Dünya Beyaz Baston Görme Engelliler Gününe
ilişkin gündem dışı konuşması
3.- Mersin Milletvekili
Ali Rıza Öztürkün, Deniz Gezmiş ve arkadaşlarının
idam edilmelerinin 40ıncı yıl dönümüne ilişkin gündem
dışı konuşması
V.- AÇIKLAMALAR
1.- Tunceli
Milletvekili Hüseyin Aygünün, Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan ve Hüseyin
İnanın idam edilmelerinin 40ıncı yıl dönümüne
ilişkin açıklaması
2.- Ankara Milletvekili
Özcan Yeniçerinin, Hükûmetin halkın gündemini değil kendi gündemini
dayatarak milletin geleceği bakımından hayati önemdeki
değişiklikleri kamuoyundan sakladığına ilişkin açıklaması
3.- Kütahya
Milletvekili Alim Işıkın, 19 Mayıs 2011 tarihinde
yaşanan Simav depreminden bu yana artçı sarsıntıların
sürmesine rağmen Hükûmetin ilgisizliğinin devam ettiğine ve
kamyon şoförlerine fazla yükten dolayı uygulanan cezaların
vatandaşı mağdur ettiğine ilişkin açıklaması
4.- Erzincan Milletvekili
Muharrem Işıkın, Erzincan ilinde inşaat sektöründeki
sıkıntılara ve sulama sularına yapılan zamların
çiftçileri zor durumda bıraktığına ilişkin
açıklaması
5.- Kahramanmaraş
Milletvekili Mesut Dedeoğlunun, engelli vatandaşların
bakanlıklar ve kamu kuruluşlarında boş olan engelli
kadrolarına atanmasını temenni ettiğine ilişkin
açıklaması
6.- Adana Milletvekili
Muharrem Varlıın, Adanalı çiftçilerin buğday
fiyatları konusunda Hükûmetten çözüm beklediğine ve İran
karpuzunun ülkemize gelmesiyle Adanalı karpuz üreticilerinin zarar
ettiğine ilişkin açıklaması
7.- Adana Milletvekili
Ali Halamanın, Adananın Kozan ilçesinin Bucak bölgesinde
yaşanan sel felaketinin nedenlerine ilişkin açıklaması
8.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğütün, Hükûmetin hayvancılığa
yatırım yapması gerektiğine ilişkin
açıklaması
9.- İstanbul
Milletvekili Kadir Gökmen Öğütün, İş
Sağlığı ve Güvenliği Haftasına ilişkin
açıklaması
VI.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Tezkereler
1.- Moldova-Türkiye
Parlamentolararası Dostluk Grubunun ülkemizi ziyaret etmesinin uygun
bulunduğuna ilişkin Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığı tezkeresi (3/849)
2.- Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanı Cemil Çiçek
başkanlığındaki bir heyetin, Arnavutluk Parlamentosu
Başkanı Jozefina Topalli Çoba ve Makedonya Meclis Başkanı
Trajko Veljanoski'nin vaki davetlerine icabet etmek üzere 15-17 Mayıs 2012
tarihleri arasında Arnavutluka ve 17-18 Mayıs 2012 tarihleri
arasında Makedonya'ya resmî ziyarette bulunmasına ilişkin
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı tezkeresi (3/850)
3.- Türkiye Büyük
Millet Meclisi İçişleri Komisyonu üyelerinden müteşekkil bir
heyetin, Bosna-Hersek Parlamentosu İstihbarat Denetleme Komitesi
Başkanı Mirsad Djugum'un vaki davetine icabet etmek üzere 21-24
Mayıs 2012 tarihlerinde Bosna-Hersek'e gitmesine ilişkin Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığı tezkeresi (3/851)
4.- Konya Milletvekili
Ayşe Türkmenoğlunun, Türkmenistan Anayasası'nın 20nci
yıl dönümü vesilesiyle Türkmenistan Meclisi tarafından 18-19
Mayıs 2012 tarihlerinde Aşkabat'ta düzenlenecek uluslararası bir
konferansa katılmak üzere Türkmenistan'a gitmesine ilişkin Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığı tezkeresi (3/852)
5.- TBMM
Dışişleri Komisyonu üyelerinden oluşan bir parlamenter
heyetin, Kırgız Cumhuriyeti Parlamentosu Uluslararası
İlişkiler ve Parlamentolararası İşbirliği
Komitesi Başkanı Almazbek Baatırbekov'un vaki davetine icabetle
Kırgızistan'a resmî ziyarette bulunmasına ilişkin Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığı tezkeresi (3/853)
B) Meclis
Araştırması Önergeleri
1.- Mersin Milletvekili
Ali Rıza Öztürk ve 25 milletvekilinin, bağcılık ve üzüm
yetiştiriciliğindeki sorunların araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/268)
2.- Mersin Milletvekili
Ali Rıza Öztürk ve 24 milletvekilinin, bor madenciliğindeki
sorunların ve bor kaynaklarının etkin değerlendirilmesi
için yapılması gerekenlerin araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/269)
3.- Mersin Milletvekili
Ali Rıza Öztürk ve 23 milletvekilinin, 12 Haziran 1980 tarihinde
İnciraltı Öğrenci Yurdunda meydana gelen olayların
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/270)
C) Önergeler
1.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğütün, (2/34) esas numaralı 5464
Sayılı Banka Kartları ve Kredi Kartları Kanununun Bir
Maddesinde Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun
Teklifinin doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi (4/43)
VII.- ÖNERİLER
A) Danışma
Kurulu Önerileri
1.- Danışma
Kurulunun, Genel Kurulun gündemindeki sıralama ve çalışma
saatlerinin yeniden düzenlenmesi ile 224 sıra sayılı Kanun
Tasarısının İç Tüzükün 91inci maddesine göre temel kanun
olarak bölümler hâlinde görüşülmesine ve Genel Kurulun 9 Mayıs 2012
Çarşamba günkü birleşiminde 224 sıra sayılı Kanun
Tasarısının görüşmelerinin tamamlanmasına kadar
çalışmalarını sürdürmesine ilişkin önerisi
VIII.- SÖZLÜ SORULAR VE
CEVAPLARI
1.- Tokat Milletvekili
Reşat Doğrunun, Niksar-Erbaa arasındaki tarihî Talazan
Köprüsüne ilişkin İçişleri Bakanından sözlü soru önergesi
(6/23) ve Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağın
cevabı
2.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğütün, Damala bağlı bir köyün cemevinin
elektrik borcuna ilişkin sözlü soru önergesi (6/61) ve Başbakan
Yardımcısı Bekir Bozdağın cevabı
3.- Kütahya
Milletvekili Alim Işıkın, hac ve umre ziyaretlerinde
görevlendirilen personel hakkındaki iddialara ilişkin sözlü soru
önergesi (6/220) ve Başbakan Yardımcısı Bekir
Bozdağın cevabı
4.- Kütahya
Milletvekili Alim Işıkın, il ve ilçe müftülüklerinde
sözleşmeli olarak görev yapan Kuran kursu personeline ilişkin sözlü
soru önergesi (6/222) ve Başbakan Yardımcısı Bekir
Bozdağın cevabı
5.- Kütahya
Milletvekili Alim Işıkın, umre ve hac ücretlerine ilişkin
sözlü soru önergesi (6/231) ve Başbakan Yardımcısı Bekir
Bozdağın cevabı
6.- İstanbul
Milletvekili İhsan Özkesin, baz istasyonlarına ilişkin
Başbakandan sözlü soru önergesi (6/243) ve Başbakan
Yardımcısı Bekir Bozdağın cevabı
7.- İstanbul
Milletvekili İhsan Özkesin, cuma namazına giden Devlet erkânına
yönelik bir uygulamaya ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi
(6/327) ve Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağın
cevabı
8.- İstanbul
Milletvekili İhsan Özkesin, Van-Ercişteki depremde kamu
binalarında ölenlerin ve yaralananların sayısına
ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/411) ve Başbakan
Yardımcısı Bekir Bozdağın cevabı
9.- İstanbul
Milletvekili İhsan Özkesin, 1 Ocak 2002 tarihinden bu yana intihar eden
öğretmen adayı ve işsizlik nedeniyle intihar edenlerin
sayısına ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/412) ve
Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağın cevabı
10.- Muğla
Milletvekili Nurettin Demirin, Kızılayın yardım ve
müdahale kapasitesine ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/419)
ve Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağın
cevabı
11.- İstanbul
Milletvekili İhsan Özkesin, olası İstanbul depreminde
çadır alanı olarak kullanılması planlanan sahaların
konut ve iş yeri alanına dönüştürüldüğü iddialarına
ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/420) ve Başbakan
Yardımcısı Bekir Bozdağın cevabı
12.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğütün, bazı köy camilerinin eksikliklerinin
giderilmesine ilişkin sözlü soru önergesi (6/429) ve Başbakan
Yardımcısı Bekir Bozdağın cevabı
13.- Kahramanmaraş
Milletvekili Mesut Dedeoğlunun, asgari ücrete yapılan zamma
ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/440) ve Başbakan
Yardımcısı Bekir Bozdağın cevabı
14.- Kocaeli
Milletvekili Lütfü Türkkanın, Körfez ilçesindeki bir mahallin cami
ihtiyacına ilişkin sözlü soru önergesi (6/537) ve Başbakan
Yardımcısı Bekir Bozdağın cevabı
15.- Kahramanmaraş
Milletvekili Mesut Dedeoğlunun, yüksekokul sekreterleri ve öğretim
elemanlarının ek ödemelerine ilişkin Başbakandan sözlü soru
önergesi (6/645) ve Başbakan Yardımcısı Bekir
Bozdağın cevabı
16.- Antalya
Milletvekili Gürkut Acarın, SSK ve BAĞ-KUR prim borçlularına
ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/687) ve Başbakan
Yardımcısı Bekir Bozdağın cevabı
17.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğütün, Kars Merkez, ilçe ve köylerindeki camilerin
bakım ve onarımlarına ilişkin sözlü soru önergesi (6/711)
ve Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağın
cevabı
18.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğütün, Karstaki bazı köy camilerindeki
eksikliklere ilişkin sözlü soru önergesi (6/715) ve Başbakan
Yardımcısı Bekir Bozdağın cevabı
19.- Tunceli
Milletvekili Kamer Gençin, Kızılayın Düzce depreminde
aldığı çadırlara
ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/757) ve
Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağın cevabı
20.- Kahramanmaraş
Milletvekili Mesut Dedeoğlunun, toplu sözleşme hakkının
kullanılmasıyla ilgili hukukî düzenlemelere ilişkin
Başbakandan sözlü soru önergesi (6/796) ve Başbakan
Yardımcısı Bekir Bozdağın cevabı
21.- Kahramanmaraş
Milletvekili Mesut Dedeoğlunun, kamu personel sisteminin
değiştirilmesi doğrultusunda yapılan çalışmalara
ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/798) ve Başbakan
Yardımcısı Bekir Bozdağın cevabı
22.- Kahramanmaraş
Milletvekili Mesut Dedeoğlunun, İller Bankasının anonim
şirket olmasının yol açtığı sorunlara
ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/828) ve Başbakan
Yardımcısı Bekir Bozdağın cevabı
23.-
Şanlıurfa Milletvekili İbrahim Binicinin, bir köy camisinin
imam ihtiyacına ilişkin sözlü soru önergesi (6/986) ve Başbakan
Yardımcısı Bekir Bozdağın cevabı
24.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğütün, Ardahan Merkez ve ilçelerindeki cami ve Kuran
kurslarının tabelalarının değiştirilmesine
ilişkin sözlü soru önergesi (6/1056) ve Başbakan
Yardımcısı Bekir Bozdağın cevabı
25.- Kahramanmaraş
Milletvekili Mesut Dedeoğlunun, vekil imamların mağduriyetine
ilişkin sözlü soru önergesi (6/1106) ve Başbakan
Yardımcısı Bekir Bozdağın cevabı
26.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğütün, Gümüşhane ve Bayburttaki cami
tabelalarının yenilenmesine ilişkin sözlü soru önergesi (6/1222)
ve Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağın
cevabı
27.- Kahramanmaraş
Milletvekili Mesut Dedeoğlunun, Kahramanmaraşta din hizmetlerini
yürüten personel ihtiyacına ilişkin sözlü soru önergesi (6/1368) ve
Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağın cevabı
28.- Kahramanmaraş
Milletvekili Mesut Dedeoğlunun, Kahramanmaraşa hizmet içi
eğitim amacıyla külliye yapılmasına ilişkin sözlü soru
önergesi (6/1369) ve Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağın
cevabı
29.- Kahramanmaraş
Milletvekili Mesut Dedeoğlunun, Kahramanmaraşın din
görevlileri misafirhanesi ihtiyacına ilişkin sözlü soru önergesi
(6/1370) ve Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağın
cevabı
30.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğütün, Şırnak ve Hakkâride cami ve Kuran
kurslarının tabelalarının değiştirilmesine
ilişkin sözlü soru önergesi (6/1417) ve Başbakan
Yardımcısı Bekir Bozdağın cevabı
IX.- KANUN TASARI VE
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER
A) Kanun Tasarı ve
Teklifleri
1.- Adalet ve
Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri İstanbul Milletvekili
Ayşe Nur Bahçekapılı, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş,
Giresun Milletvekili Nurettin Canikli, Kahramanmaraş Milletvekili Mahir
Ünal ve Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydın'ın; Türkiye Büyük
Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına
Dair İçtüzük Teklifi ile Tunceli Milletvekili Kamer Genç'in; Türkiye Büyük
Millet Meclisi İçtüzüğünün Bir Maddesinin Değiştirilmesi
Hakkında İçtüzük Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporu (2/242, 2/80)
(S. Sayısı: 156)
2.- Afet Riski
Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun
Tasarısı ile Bayındırlık, İmar,
Ulaştırma ve Turizm Komisyonu Raporu (1/569) (S. Sayısı:
180)
3.- Seçimlerin Temel
Hükümleri ve Seçmen Kütükleri Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve
İçişleri Komisyonu ile Anayasa Komisyonu Raporları (1/564) (S.
Sayısı: 201)
IX.- YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI
1.- Kahramanmaraş Milletvekili Durdu
Özbolatın, Kahramanmaraşta termik santrallerin neden olduğu
hava kirliliğine ilişkin Başbakandan sorusu ve Çevre ve
Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktarın cevabı (7/5725)
2.- İstanbul Milletvekili Mahmut Tanalın,
TRTde iki personel arasında yaşandığı iddia edilen
bir olaya ilişkin Başbakandan sorusu ve Başbakan
Yardımcısı Bülent Arınçın cevabı (7/5727)
3.- Kütahya Milletvekili Alim Işıkın,
Bakanlıkça şehit yakınları ve gazilerle ilgili yürütülen
çalışmalara,
- İstanbul Milletvekili Mahmut Tanalın,
özürlüler, çocuklar, yaşlılar ve fakirler için ayrılan fonlara
ve çeşitli firmalara banka promosyonlarından aktarılan paraya,
İlişkin soruları ve Aile ve Sosyal
Politikalar Bakanı Fatma Şahinin cevabı (7/5751), (7/5752)
4.- Ankara Milletvekili Aylin Nazlıakanın,
Ankara Resim ve Heykel Müzesindeki sanat eserleriyle ilgili bazı iddialara
ilişkin sorusu ve Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günayın
cevabı (7/5831)
5.- Kütahya Milletvekili Alim Işıkın,
Türk vatandaşlarına vize uygulayan AB ülkelerine ve AB ile olan
müzakere sürecine ilişkin sorusu ve Avrupa Birliği Bakanı Egemen
Bağışın cevabı (7/5880)
6.- Edirne Milletvekili Kemal Değirmenderelinin,
Edirne Vakıflar Bölge Müdürlüğünün gelirleri ve harcamalarına
ilişkin Başbakandan sorusu ve Başbakan Yardımcısı
Bülent Arınçın cevabı (7/5884)
7.- Balıkesir Milletvekili Ahmet Duran Bulutun,
Bakanlıktaki bazı kadroların idari statü ve özlük haklarına
ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşekin
cevabı (7/5980)
8.- Tekirdağ Milletvekili Bülent Belenin,
bazı kadroların Teknik Hizmetler Sınıfı olarak
değiştirilmesine rağmen zam ve tazminatlardan
yararlanamamasına ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Mehmet
Şimşekin cevabı (7/5981)
9.- Kütahya Milletvekili Alim Işıkın,
okullardaki şiddet olaylarının önlenmesine ilişkin sorusu
ve Millî Eğitim Bakanı Ömer Dinçerin cevabı (7/5990)
10.- Kütahya Milletvekili Alim Işıkın, ücretsiz
kitap dağıtımı uygulamasına ilişkin sorusu ve
Millî Eğitim Bakanı Ömer Dinçerin cevabı (7/5995)
11.- Kütahya Milletvekili Alim Işıkın,
okullarda bazı internet sitelerine erişimin engellenmesine
ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Ömer Dinçerin cevabı
(7/5998)
12.- İzmir Milletvekili Oktay Vuralın, TRT
6da yayınlanan bir klibe ilişkin sorusu ve Başbakan
Yardımcısı Bülent Arınçın cevabı (7/6022)
13.- Konya Milletvekili Mustafa Kalaycının,
Konya-Karaman bölgesindeki istihdam oranlarına ilişkin sorusu ve
Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmazın cevabı (7/6024)
14.- Diyarbakır Milletvekili Altan Tanın,
2005-2011 yılları arasında İzmire yapılan TOKİ
yatırımlarına ilişkin Başbakandan sorusu ve Çevre ve
Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktarın cevabı (7/6032)
15.- Diyarbakır Milletvekili Altan Tanın,
Siirt-Baykandaki Veysel Karani Türbesine ilişkin sorusu ve Başbakan
Yardımcısı Bülent Arınçın cevabı (7/6062)
16.- Diyarbakır Milletvekili Altan Tanın,
Siirt-Tillodaki cami, medrese, tekke ve zaviyelerle ilgili yapılan
çalışmalara ilişkin sorusu ve Başbakan
Yardımcısı Bülent Arınçın cevabı (7/6064)
17.- İstanbul Milletvekili Haluk
Eyidoğanın, son yıllarda inşa edilen yüksekliği 60
metre ve üstü binalar ile bu binalara uygulanan düzenleme ve denetimlere ilişkin
sorusu ve Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktarın
cevabı (7/6090)
18.- Balıkesir Milletvekili Ayşe Nedret
Akovanın, 2012de Balıkesire yapılan kamu yatırım
tahsisine ilişkin sorusu ve Kalkınma Bakanı Cevdet
Yılmazın cevabı (7/6136)
19.- Diyarbakır Milletvekili Altan Tanın,
Siirtin Tillo ve Baykan ilçelerinde inanç turizminin
canlandırılması çalışmalarına ilişkin sorusu
ve Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günayın cevabı (7/6138)
20.- Manisa Milletvekili Erkan Akçayın,
Türkiyenin ulus marka stratejisine ilişkin sorusu ve Kültür ve Turizm
Bakanı Ertuğrul Günayın cevabı (7/6139)
21.- Kütahya Milletvekili Alim Işıkın,
Aizonai Antik Kenti kazı çalışmalarına ilişkin sorusu
ve Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günayın cevabı
(7/6140)
22.- Muğla Milletvekili Ömer Süha Aldanın,
tarihi evlerin restorasyonu için bir fon ayrıldığı
iddialarına ilişkin sorusu ve Kültür ve Turizm Bakanı
Ertuğrul Günayın cevabı (7/6141)
23.- Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkanın,
Tescilli Yapılara Yardım Fonundan yararlananlara ilişkin sorusu
ve Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günayın cevabı
(7/6143)
24.- Kars Milletvekili Mülkiye Birtanenin, Karstaki
tarihi yapıların koruması için yapılan
çalışmalara ilişkin sorusu ve Kültür ve Turizm Bakanı
Ertuğrul Günayın cevabı (7/6144)
25.- İzmir Milletvekili Oğuz Oyanın,
Marka Destek Programı ve Turquality Destek Programı kapsamında
yıllar itibariyle yapılan ödemelere ilişkin sorusu ve Ekonomi
Bakanı Mehmet Zafer Çağlayanın cevabı (7/6388)
8
Mayıs 2012 Salı
BİRİNCİ OTURUM
Açılma
Saati: 15.03
BAŞKAN: Başkan Vekili
Şükran Güldal MUMCU
KÂTİP ÜYELER:
Fatih ŞAHİN (Ankara), Muhammet Bilal MACİT (İstanbul)
_____0_____
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 103üncü Birleşimini
açıyorum.
III Y O K L A M A
BAŞKAN Elektronik cihazla
yoklama yapacağız.
Yoklama için üç dakika süre veriyorum.
(Elektronik cihazla yoklama
yapıldı)
BAŞKAN Toplantı yeter
sayısı vardır, görüşmelere başlıyoruz.
Gündeme geçmeden önce üç sayın
milletvekiline gündem dışı söz vereceğim.
Gündem dışı ilk söz,
Denizli hakkında söz isteyen Denizli Milletvekili Emin Haluk Ayhana
aittir.
Buyurunuz Sayın Ayhan. (MHP
sıralarından alkışlar)
IV.-
GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A)
Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları
1.- Denizli Milletvekili Emin Haluk Ayhanın, Denizli
iline ilişkin gündem dışı konuşması
EMİN HALUK AYHAN (Denizli)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; Denizli iline ilişkin söz aldım. Yüce heyeti
saygıyla selamlıyorum.
Denizliyi ziyaretten sonra Denizlinin
sorunlarını gelip burada anlatır, eksiklikleri ortaya
koyardım, bu defa Denizli hakkında diye söz aldım, iyilikleri
anlatacaktım ancak mümkün olmadı.
Bakın, Denizlide neler
olmuş? Üniversite sınavlarında Denizli irtifa kaybetmiş. Ne
olmuş? 2006da birinci basamakta Türkiye 1incisi; 2007, 2008 Türkiye
1incisi; 2009 Türkiye 3üncüsü; 2010da 4üncü; 2011de 7nci; 2012de ilk
10da yok. Denizli eğitimde irtifa kaybetmiş.
Belde belediyelerinin yetkilerini,
milletin başkanlara verdiği yetkiyi AKP ne yapmış?
Gasbetmiş durumda. Onlara mülki idareden yazılar geliyor, işlem
yapamayacaklarını beyan ediyorlar; böyle bir şey olmaz. Milletin
verdiği yetki gasbedilmez. Kıralan Belediye Başkanı Bayram
Gümüşü kim seçti? Millet seçti. Orada duruyor yukarıda, siz onun
neyini gasbediyorsunuz? İşlem yapmasını gasbediyorsunuz;
böyle bir şey olamaz.
Bir diğer husus: Nisanda ihracat
azalmaya başlamış, tekstilin payı azalıyor. Ocakta bir
önceki aya göre ne düşmüş? Aktif ve zorunlu sigortalı sayısı
azalmış. Bölgede 5 ton yağ yakalanmış. Doğuda
katırla maktu vergiler alınmaya başlıyor mazot üzerinden
ama Denizlide her yerde, yağ açıkta net bir şekilde
satılıyor.
Zaten Denizlide icra daireleri
vatandaşın işi kolaylaşsın diye 2den 9a
çıkarılmıştı, vatandaş harap olmuştu.
Şimdi Standard and Poorsa Denizlililer de benim gibi üzülmüş ama
AKPliler kızıyor. Gerçekten dış ticarette, gerçekten cari
işlemlerde büyük sıkıntılar var. Bunların
kırılganlık yaratması kaçınılmaz.
Dolayısıyla Denizlililer de bizim gibi, ortaya çıkan bu sonuca
ne yapmışlar? Üzülmüşler.
Bakın, Denizli Sanayi Odası
her sene bir genel görünüm anketi düzenler. Bu sene biraz daha iyi olması
lazım değil mi? Biraz sizlerle onu paylaşmaya
çalışacağım. Genel olarak baktığınızda,
Denizlide ankete katılanlardan Enerjide maliyetler arttı. diyenler
yüzde 86, Ham madde ara malında arttı. diyenler yüzde 74,
Yatırım malında maliyetler arttı. diyenler yüzde 54,
İstihdamda arttı. diyenler yüzde 60.
Bunu kablo ve bakır tel -Denizli
için önemli bir sektör- için söylediğinizde Enerjide maliyetler
arttı. diyenler yüzde 100, Ham madde ara mallarında arttı.
diyenler yüzde 80, Yatırım mallarında maliyet arttı.
diyenler yüzde 80, İstihdamda maliyetler arttı. diyenler yüzde 100.
Taş, toprakta enerji maliyeti
arttı. diyenler yine yüzde 100, Ham madde ara malında arttı.
diyenler yine yüzde 100, Yatırım malında maliyet arttı.
diyenler yine yüzde 100, İstihdam maliyeti arttı. diyenler de yüzde
50. Dolayısıyla, Denizlide hayat ne yapmış?
Pahalılaşmış, sıkıntıya girmiş.
Ankete katılanların yüzde
70i yurt içinde yatırım düşünmüyor, Olmaz. diyorlar. Yeni bir
sektöre yatırım yapan yüzde 1.
Yabancı para cinsinden
borçların toplam kredilere oranı ne yapıyor? Yükseliyor.
Kullandığı krediyi yenileyenler yarı yarıya. Aksi
takdirde faaliyetlerini sürdürmeleri mümkün gözükmüyor.
Kredi vadesinin
değişmediğine katılanların oranı, ankete
katılanlardan 100 kişiden 64ü. Bunların toplam krediler
içindeki payına baktığınızda da yüzde 60 civarında
seyrediyor. Demek ki Denizlili finansman açısından da
sıkıntıya girmiş.
Faizlerin arttığını
zaten söylüyorlar. Ankete katılan her 100 kişiden 79u ne diyor?
Kullandığımız kredilerin faizleri arttı. diyor.
Ucuzluk oldu. diyenlerin dikkatine!
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
EMİN HALUK AYHAN (Devamla)
Ankete katılanların yaklaşık yüzde 40ı ne diyor?
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz
Sayın Ayhan.
EMİN HALUK AYHAN (Devamla) - Kâr
marjı azaldı. veya Zarar ettik. diyor.
Şimdilik bu kadar; daha sonra
inşallah devam etme imkânını buluruz.
Teşekkür ediyorum Sayın
Başkanım.
Saygılar sunarım. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkürler
Sayın Ayhan.
Gündem dışı ikinci söz,
Dünya Beyaz Baston Görme Engelliler Günü münasebetiyle söz isteyen Yozgat
Milletvekili Ertuğrul Soysala aittir.
Buyurunuz Sayın Soysal. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
2.- Yozgat Milletvekili
Ertuğrul Soysalın, Dünya Beyaz Baston Görme Engelliler Gününe
ilişkin gündem dışı konuşması
ERTUĞRUL SOYSAL (Yozgat)
Teşekkürler Sayın Başkanım.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri;11 Mayıs Dünya Görme Engelliler Günü münasebetiyle gündem
dışı söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce heyetinizi
ve aziz milletimizi saygıyla selamlıyorum.
Tüm insanlar eşit doğar ve
toplumsal yaşamın her alanında, eğitim, sağlık ve
çalışma hayatında, topluma katılımda eşit haklara
sahip olur. Ancak gerçek yaşamda kimi özel gruplar, bilişsel ve
fiziksel farklılıkları açısından söz konusu haklara
çeşitli nedenlerle sahip olamamaktadır. Engelliler de bu grubun bir
kategorisini oluşturmakta ve toplumun diğer üyeleri gibi, günlük
yaşamlarında her türlü desteğe ilgi duymaktadır. Sosyal
devlet anlayışı çerçevesinde toplumun tüm bireylerinin
sağlık, eğitim, ulaşım, istihdam ve diğer
hizmetlerden yeterli olarak yararlanıp yararlanmadığı
önemli bir husustur. Yani toplumun bir ferdi olan engelli
vatandaşlarımıza verilen hizmetler insan hakları
bakımından önemli bir gösterge olarak karşımıza çıkmaktadır.
Bu anlamda, dünya örneklerine
bakıldığında, 1784 yılında Fransada, 1791 ve
1802de İngilterede görme engelliler için eğitim anlamında
olmak üzere faaliyetlere başlanmış, ülkemizde ise 1889
yılında ilk kez işitme engelli ve görme engelliler için
eğitim kurumu oluşturulmuş, cumhuriyet tarihimizde ise bu
çalışmalar devam etmiştir. Ancak günümüz şartlarında
toplumumuzun tüm kesimlerinin her türlü hizmetten yararlanabilmesi için gerekli
tedbirlerin alınması artık bir zorunluluk hâline gelmiştir.
Engelli bireylerimizin bu hizmetlerden yararlanabilmesi açısından
sayısal ve ulaşılabilirlik bakımından
geliştirilmeye çalışılmış, engelli bireylerimizin
sağlık ve sosyal hizmetlerden faydalanabilmesi için önemli hizmetler
başlatılmıştır. Ülke genelinde çeşitli nedenlerle
sosyal devletin gereği hizmeti alamayan engelli bireylerimizin de topluma
kazandırılması için önemli sosyal projelerin yürütülmesi de
gerekmektedir. Özellikle eğitim sistemi dışında kalan görme
engelli vatandaşlarımızın sesli yayın sistemi ile eğitim
sistemine dâhil edilmesi, aynı şekilde eğitim almasına
rağmen çeşitli nedenlerle işsiz kalan engellilerimizin de özürlü
seçme sınavları ile hem kamu alanında hem de özel sektörde
istihdam edilmesi gereklidir. Yine kültür, sanat ve spor dallarında
toplumun tüm kesimi gibi görme engelli vatandaşlarımızın da
katılımı için devletimizin öncülüğünde ve sosyal sorumluluk
kapsamında önemli çalışmalar başlatılması da
gerekmektedir.
Değerli arkadaşlar, bir
diğer önemli husus ise artık büyük şehirlerimizde görmeye
başladığımız trafikte sesli uyarı sistemi ve
görmeyenler için düzenlenmiş kaldırımların artık tüm
şehirlerimize yaygınlaştırılması bu
vatandaşlarımızın sosyal yaşama
katılmalarında önemli bir destek olacaktır.
Önemle vurgulamak gerekirse, son
yıllarda toplumsal yaşamdaki ve teknolojideki gelişmeler tüm
bireylerde olduğu gibi görme engellilerde de bu imkânlardan yararlanma
isteğini artırmıştır. Ne var ki devletçe sunulan bu
hizmetlerin tek başına yeterli olması beklenemez, başta
sivil toplum kuruluşları olmak üzere toplumun tüm kesiminin bu hizmet
için destek olması gerekmektedir.
Özürlülük, gelir düzeyi, statüsü ne
olursa olsun toplumun tüm kesimlerini etkileyen toplumsal bir sorun
alanıdır. Dünyanın değişik yerlerinde yapılan
istatistik çalışmaları her dört aileden bir tanesinin özürlü bir
yakını bulunduğunu göstermektedir.
Türkiyede nüfusun yüzde 12,29unu
oluşturan özürlü yurttaşlarımızın başta
Anayasamız olmak üzere 5378 sayılı Özürlüler ve Bazı Kanun
ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanun ve uluslararası sözleşmelerle tüm
yurttaşlarımızın eşit, özgür ve onurlu yaşama
hakkı güvence altına alınmıştır. Toplumumuzun
ayrılmaz bir parçası olan özürlülerimizin yaşamın her
alanında karşılaştıkları sorunları
çözümleyerek toplumsal yaşama aktif olarak
katılımlarının sağlanması ve desteklenmesi sosyal
hukuk devlet anlayışının bir gereğidir. İlgili
bakanlığımıza bağlı Özürlüler İdaresi
Başkanlığı Özürlülük Eğitimi: Toplum Özürlülüğü
Nasıl Anlıyor? temel araştırmasıyla birlikte Türkiye
genelinde özürlülükle ilgili ulusal politikalar oluşturmak amacıyla
birçok projeye de imza atmıştır.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; sözlerime son verirken özellikle yapılan bütün proje ve
çalışmaların, toplumun özürlülükle ilgili bilgisini,
algısını, tutumunu bir bütünlük içinde kamuoyuna sunarak
alanında önemli bir boşluğu doldurduğu temennisiyle
hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz
Sayın Soysal.
Gündem dışı üçüncü söz,
Deniz Gezmiş ve arkadaşlarının idam edilişlerinin
yıl dönümü münasebetiyle söz isteyen Mersin Milletvekili Ali Rıza
Öztürke aittir.
Buyurunuz Sayın Öztürk. (CHP
sıralarından alkışlar)
3.- Mersin Milletvekili
Ali Rıza Öztürkün, Deniz Gezmiş ve arkadaşlarının
idam edilmelerinin 40ıncı yıl dönümüne ilişkin gündem
dışı konuşması
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; son hedefleri hakça bir
düzenin, sınıfsız ve sömürüsüz bir toplumun kurulması
mücadelesi olan "Yaşasın tam bağımsız Türkiye!
Yaşasın Türk ve Kürt halklarının kardeşliği!
Yaşasın işçiler, köylüler! Kahrolsun emperyalizm! sözleriyle
darağacında can veren Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan ve Hüseyin
İnanın 40ıncı ölüm yıl dönümü nedeniyle hepinizi
selamlıyorum; ölen devrimci önderlerin önünde de saygıyla eğiliyorum.
Bundan tam kırk yıl iki gün
önce 6 Mayıs 1972de, 1968 kuşağının devrimci
önderleri Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan ve Hüseyin İnan, hiç kan
dökmedikleri ve mevcut 1961 Anayasası'nı savundukları çok
açık olmasına rağmen, intikamcı ve vicdan
sınırlarını zorlayan bir hukuk anlayışıyla
asılmışlardır.
1968 sadece Türkiye'de değil,
dünyada da hareketli bir dönemin adıydı. Gerçekten o dönem Avrupada,
Amerikada olmak üzere dünya çapında gençlik hareketleri, mevcut kurulu
düzene karşı olan tepkilerini dile getirmişlerdi.
68 hareketi, Amerika Birleşik
Devletlerinde ırkçılığa, üniversite yönetimine, silahlanma
harcamalarına, yoksulluğa, eşitsizliğe ve
adaletsizliğe, Vietnam Savaşına karşı verilmişti.
Avrupadaki eylemlere önderlik yapan devrimci önderler bugün Avrupada lider
durumuna gelmişlerdir, kendi ülkelerini yönetmektedirler ama kendi
devrimci önderlerini, kendi gençliğini idam etme utancı ve
vahşeti sadece Türkiye'de yaşanmaktadır. Deniz Gezmiş ve
arkadaşları 61 Anayasasının uygulanması için Ankaraya
kadar yürümüşler ve buna rağmen, Anayasanın 146ncı
maddesini yani Türkiye Cumhuriyeti Anayasasını tağyir, tebdil
ve ilgadan yargılanmasını gerektirecek en küçük bir eylem
olmadığı hâlde, somut olgu bulunmadığı hâlde, o
suçun maddi unsurları oluşmadığı hâlde bugün tüm
hukukçular tarafından lanetle anılan bir kararla idam
edilmişlerdir.
Deniz Gezmiş devrimci, sosyalist bir kişidir.
Boş zamanlarını değil, boylu boyunca ömrünü vereceksin
devrime. sözünü sık sık tekrarlayan, kişisel hiçbir kaygı
taşımadan ölümü göze alan bir kişiliktir. Halkımız
böylelerinin heykellerini hafızasında dikiyor ve hiç unutmuyor.
Deniz Gezmiş neden öldürüldü? Deniz Gezmişin
neden öldürüldüğü bakın nasıl tanımlanıyor:
Yoksulluğun bükemediği bileklerimize çelik kelepçeler takıldı.
İşkence hücrelerinde sabahladık kaç kez. İsteseydik
diplomalarımızı mor binlikler getiren birer senet gibi
kullanırdık; mimardık, mühendistik, doktorduk, avukattık;
yazlık-kışlık katlarımız, arabalarımız
olurdu. Yüreğimiz işçiyle birlikte attı, köylüyle birlikte
attı. Yaşamımızın en güzel yıllarını
birer taze çiçek gibi verdik topluma. Bizleri yok etmek istediler hep.
Öldürüldük. Giresundaki yoksul köylüler, sizin için öldük. Egedeki tütün
işçileri, sizin için öldük. Doğudaki topraksız köylüler, sizin
için öldük. İstanbuldaki, Ankaradaki işçiler, sizin için öldük.
Adanada paramparça elleriyle ak pamuk toplayan işçiler, sizin için öldük.
Vurulduk, asıldık, öldürüldük.
Değerli milletvekilleri, bugün, darbeyle
yüzleşme ve hesaplaşma sürecinin yaşandığı bir
günde darbeyle hesaplaşmanın ilk koşulu darbe hukukunu ortadan
kaldırmaktır, darbe hukukunu kazımaktır. Bunun da yolu 12
Mart 1971 darbesinden sonra olağanüstü hukuk mahkemeleri tarafından
idama mahkûm edilen Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan ve Hüseyin İnanın
idam edilişlerine ilişkin kanunu yürürlükten kaldırmakla
başlar. Bu konuda bir kanun teklifi verdik. Bu kanun teklifimizin
amacı, Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan ve Hüseyin İnanın
itibarlarının iadesi değildir. Zaten onların
itibarlarının iadesine ihtiyaç yoktur. Bu kanun teklifinin
amacı, darbeyle ölenlerin arkasından sahte göz yaşları
dökmeye son verip, gerçekten olağanüstü hukuksuzluğu ortadan
kaldırmaya yöneliktir ve bunların idam edilişlerine ilişkin
yasal dayanağı ortadan kaldırmaktır. Bu kanun teklifi
23üncü Dönem Türkiye Büyük Millet Meclisine verildi ve hiçbir işlem
görmedi. 37nci maddeye göre buraya getirdik, Adalet ve Kalkınma
Partisinin oylarıyla reddedildi. 24üncü Dönem, yine Adalet Komisyonunun
raflarında beklemektedir.
Şimdi Adalet ve Kalkınma
Partili arkadaşlarıma sesleniyorum: Darbeyle hesaplaşmaktan,
darbe hukukuyla hesaplaşmaktan bahseden arkadaşlarım, bu kanun
teklifine destek vererek, Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan ve Hüseyin
İnanın idam edilişlerine ilişkin kanunu yürürlükten
kaldırarak 12 Mart 1971 darbe hukukunun hukuksuzluğunu tespit edelim
diyorum.
Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz
Sayın Öztürk.
Sayın milletvekilleri, gündeme
geçmeden önce, sisteme girmiş olan sayın milletvekillerimize birer
dakika söz vereceğim.
Buyurunuz Sayın Aygün.
V.- AÇIKLAMALAR
1.- Tunceli
Milletvekili Hüseyin Aygünün, Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan ve Hüseyin
İnanın idam edilmelerinin 40ıncı yıl dönümüne
ilişkin açıklaması
HÜSEYİN AYGÜN (Tunceli)
Sayın Başkanım, değerli üyeler; Deniz Gezmiş, Yusuf
Aslan ve Hüseyin İnanın katledilmelerinin üzerinden kırk
yıl geçti. O gün sıralara vurarak iştahla idam cezasını
onaylayanlar bugün derin bir sessizlik ve utanç içindeler ve bu 3 genç halk
kahramanı olarak kırk yıl sonra meydanlarda
anılıyorlar. Ancak, ne yazık ki Denizlerin idama giderken
Kahrolsun emperyalizm! diyerek canlarını feda ettiği
bağımlı ülke olgusu değişmiş değil.
Kısa bir zaman evvel, bu Parlamentonun bile bilgisi dışında
Kürecike bir Amerikan radar üssü kuruldu ve Türkiye'nin zaten
bağımlı olan siyasal yapısı, askerî yapısı
daha fazla bağımlı hâle getirildi. Bu bakımdan onları
halk kahramanı olarak anmanın yeterli bir tutum olduğunu
düşünmüyoruz. Emperyalizmle bağların kesilmesi ve tam
bağımsız bir Türkiye'nin kurulması gerekir. Denizler
eğer kahramansa, Türk Meclisinin bu vasiyeti yerine getirmesi gerekir.
Herkese saygılarımı
sunuyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederiz
Sayın Aygün.
Sayın Yeniçeri
.
2.- Ankara Milletvekili
Özcan Yeniçerinin, Hükûmetin halkın gündemini değil kendi gündemini
dayatarak milletin geleceği bakımından hayati önemdeki
değişiklikleri kamuoyundan sakladığına ilişkin
açıklaması
ÖZCAN YENİÇERİ (Ankara)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Türkiye, gündemi çalınan bir ülke,
gündemi sabote edilen bir ülke hâline geldi. Bir hafta önce orman
vasfını kaybeden arazilerin satışıyla ilgili
tasarı yasalaştı. Ardından yabancılara
karşılıksız toprak satışı yasası
gündeme sokuldu. Devlet tiyatrolarının özelleştirilmesi
tartışmaları açıldı. Ardından darbeleri
araştırma komisyonu, onun ardından 19 Mayıs ve millî
bayramları formaliteye indirgeyen yönetmelik yayımlandı. Tam bu
sırada başkanlık sistemi gündeme sokularak tartışmaya
açıldı. Bütün bunlar hem tesadüf hem de doğal değildir.
Halkın gündemi çalınıyor. AK PARTİ, gündem terörü yaratarak
milletin olanın bitenin farkına varmasını engelliyor.
Milletin geleceği bakımından hayati önemdeki değişiklikleri
kamuoyundan saklamış oluyor. Bunun için topluma şok üstüne
şok gündem yaratan maddeler ortaya atıyor. Hükûmet cari
açığı, iç ve dış borçları,
kırdığı ithalat rekorunu, iki haneli enflasyon
rakamlarını, yüzde 20lere varan elektrik ve doğal gaz zamlarını,
işsizlik, yoksulluk ve üretimsizlik gibi halkın sorunlarını
değil, kendi gündemini topluma dayatıyor.
İktidarı, Suriyeden sorun
ithal etmeyi bir kenara bırakmaya, Obamanın gündemini takip etmeyi
terk etmeye çağırıyor, Türk milletinin gündemine dönmesi için
uyarıyor, saygılar sunuyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın
Yeniçeri.
Sayın Işık
3.- Kütahya
Milletvekili Alim Işıkın, 19 Mayıs 2011 tarihinde
yaşanan Simav depreminden bu yana artçı sarsıntıların
sürmesine rağmen Hükûmetin ilgisizliğinin devam ettiğine ve
kamyon şoförlerine fazla yükten dolayı uygulanan cezaların
vatandaşı mağdur ettiğine ilişkin açıklaması
ALİM IŞIK (Kütahya)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Kütahya ilinde 19 Mayıs 2011
tarihinde yaşanan Simav depreminden bu yana yaklaşık bir
yıldır devam eden artçı sarsıntılar son günlerde
tekrar şiddetlenmiştir ancak Hükûmetin bir yıldır bu deprem
bölgesine olan ilgisizliği devam etmektedir. Deprem bölgesindeki
bürokratlar oradaki acı tabloyu korkularından yukarıya
iletememektedirler. Hükûmetin değerli bakanlarını bu depremi ve
fay hattını teknik açıdan incelemeye ve bölgede yaşanan
mağduriyete ses vermeye davet ediyorum.
İkinci bir konu: Yük
taşımacılığı yapan birçok kamyon şoförümüz
10-15 kilogramı aşması nedeniyle fazla yükten dolayı 1.400
liradan başlayan, 5 bin TLye kadar varan cezalarla muhatap
olmaktadır. Vatandaşlarımızı ezen bu uygulamaya
karşı ilgili bakanlığın hassasiyet göstermesini
temenni ediyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ederiz
Sayın Işık.
Sayın Işık, buyurunuz.
4.- Erzincan
Milletvekili Muharrem Işıkın, Erzincan ilinde inşaat
sektöründeki sıkıntılara ve sulama sularına yapılan
zamların çiftçileri zor durumda bıraktığına
ilişkin açıklaması
MUHARREM IŞIK (Erzincan)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan, ben de
Denizlerin ölüm yıl dönümü dolayısıyla saygılarımla
anıyorum.
Sayın Başkanım,
değerli milletvekilleri; Erzincan ilinin lokomotifi olan inşaat
sektörü 3 firmadan 2sinin cezalandırılması
dolayısıyla bu sene hiçbir iş yapamadılar. 300 inşaat,
5 bin çalışan, müteahhitler, inşaat malzemesi
satıcıları, beton firmaları şu anda çok zor
durumdalar. İşçiler göç etmeye başladılar. Bu konunun bir
an önce çözülmesi gerekiyor çünkü inşaat sezonu kapanmak üzere.
Bir de ayrıyeten son günlerde
çiftçilerin sulama sularına yüzde 100den fazla zam yapıldı.
Zaten zor durumda olan çiftçilerimiz iyice zor duruma girmiştir. Bu konuda
gerekli önlemlerin alınarak zammın geri alınmasını,
hatta düşürülmesini talep ediyoruz.
Teşekkür ediyorum Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Teşekkür ederiz
Sayın Işık.
Sayın Dedeoğlu
5.- Kahramanmaraş
Milletvekili Mesut Dedeoğlunun, engelli vatandaşların
bakanlıklar ve kamu kuruluşlarında boş olan engelli
kadrolarına atanmasını temenni ettiğine ilişkin
açıklaması
MESUT DEDEOĞLU (Kahramanmaraş)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Türkiyede yaşayan 8,5 milyon
engelli vatandaşımız var; bunlar, görme engelli, bedensel
engelli, zihinsel engelli ve işitme engelli olarak dört ayrı
kategoride değerlendiriliyor. Türkiyede yaşayan engellilerimiz çok
zor şartlar altında tahsillerini yapabiliyorlar, onu idame
ettirebiliyorlar. Bakanlıklarımızda ve kamu
kuruluşlarımızda bulunan boş kadrolara, engelli boş
kadrolarına bunların atanmasını temenni ediyorum.
Teşekkür ederim
Başkanım.
BAŞKAN Teşekkür ederiz
Sayın Dedeoğlu.
Sayın Varlı
6.- Adana Milletvekili
Muharrem Varlıın, Adanalı çiftçilerin buğday
fiyatları konusunda Hükûmetten çözüm beklediğine ve İran
karpuzunun ülkemize gelmesiyle Adanalı karpuz üreticilerinin zarar
ettiğine ilişkin açıklaması
MUHARREM VARLI (Adana) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Aşağı yukarı on
beş yirmi gün sonra Çukurovada buğday hasadı başlayacak,
yine aynı tarihlerde Çukurovanın karpuzu çıkacak. Buğdayla
ilgili fiyat belirsizliği devam ediyor, geçen seneki fiyatların
altında şu anda buğday fiyatları. Mazot ve gübre
fiyatları bir hayli artmasına rağmen buğday fiyatları
ne yazık ki geçen yılın altında. Hükûmetin buna bir an önce
çözüm üretmesini bekliyoruz Adanalı çiftçiler ve onların temsilcileri
olarak.
Yine dışarıdan
İran karpuzu diye bilinen karpuz girmeye devam ediyor -Adananın
karpuzunun çıkmasına şurada bir hafta on gün kaldı- bunun
da Hükûmet tarafından bir an önce engellenmesi gerekmekte; yoksa karpuz
üreticilerimiz zaten zarar ediyorlar, zararları bir hayli artacak. Bu
konuda Hükûmeti hem bilgilendirmek hem de uyarmak istiyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ederiz
Sayın Varlı.
Sayın Halaman
7.- Adana Milletvekili
Ali Halamanın, Adananın Kozan ilçesinin Bucak bölgesinde
yaşanan sel felaketinin nedenlerine ilişkin açıklaması
ALİ HALAMAN (Adana)
Başkanım teşekkür ediyorum.
Ben şöyle bir şeyi gündeme
getirmek istedim: Pazar günü akşam, Adananın Kozan ilçesinde, Bucak
bölgesinde müthiş bir sel felaketi oldu. Bu sel felaketinden dolayı
bir sürü insanın ekini, bağı,
bostanı, bahçesi, arıları, balık çiftlikleri sel
altında kaldı, mağdur oldular. Bundan önce, bu bölgenin afet ve
heyelan bölgesi ilan edilip Meletmez Deresinin önünde bir gölet kurulması
projesi vardı. On senedir, Hükûmet bu gölet projesini
yapmadığı için, bugünkü sel felaketlerinden dolayı o
bölgenin insanı sürekli mağdur oluyor. Meclisin ve
bakanlarımızın, bürokrasinin dikkatini çekmek istiyorum.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz
Sayın Halaman.
Sayın Öğüt
8.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğütün, Hükûmetin hayvancılığa
yatırım yapması gerektiğine ilişkin
açıklaması
ENSAR ÖĞÜT (Ardahan)
Değerli Başkanım, dün,
İstanbul Eyüp Göktürkte at eti kasaplarda yakalandı.
Vatandaşlarımıza at etini bu Hükûmetin yedirdiği ortaya
çıktı.
Ben şimdi buradan sesleniyorum:
Bir yandan ithal eti, bir yandan domuz etini, bir yandan at etini, bir yandan
da eşek etini bu halkımıza yediriyorsunuz. Niçin, kendi
köylümüzü destekleyip de kendi saf ırkımız olan hayvanları,
hayvancılığı geliştirmiyorsunuz? Kars, Ardahan,
Erzurum, Ağrı, Iğdır başta olmak üzere, Doğu
Anadoludaki hayvan potansiyelini geliştirmiyorsunuz da niçin
dışarıdan et getiriyorsunuz veya at etini yiyecek duruma
getiriyorsunuz ülkeyi?
Bu anlamda, ben istirham ediyorum:
Doğu Anadoluya, Güneydoğuya, hayvancılığa Hükûmet
yatırım yapsın ve bu at etinden, eşek etinden, domuz
etinden Türkiye kurtulsun.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz
Sayın Öğüt.
Buyurunuz Sayın Öğüt.
9.- İstanbul
Milletvekili Kadir Gökmen Öğütün, İş
Sağlığı ve Güvenliği Haftasına ilişkin
açıklaması
KADİR GÖKMEN ÖĞÜT
(İstanbul) Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Bu hafta İş
Sağlığı ve Güvenliği Haftası. Uluslararası
Çalışma Örgütünün son araştırmalarına göre, dünyada
her yıl 270 milyon iş kazası olmakta, her 11 saniyede 1 işçi
ve her gün yaklaşık 6.300 kişi iş kazası nedeniyle yaşamını
yitirmektedir.
Şimdi Türkiye'nin iş kazaları karnesine
bakalım: Türkiyede günde 172 iş kazası geliyor. Bunlardan 4ü
ölüm, 6sı da iş göremezlik durumuyla sonuçlanıyor.
Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO) Türkiye Temsilciliği,
Türkiye'nin iş kazalarında Avrupa 1incisi, dünya 3üncüsü
olduğunu açıklıyor. Mimarlar odası Kamuoyuna
yansıyanlar dışında son on yılda iş kazaları
sonucunda hayatını kaybeden işçilerin sayısı 10 binin
üzerindedir. diyor. AB istatistikleri ise Türkiyede ölen işçilerin oranının
AB ortalamasının 7 katı olduğunu işaret ediyor.
Üstelik, bu veriler içinde kayıt dışı
çalışmanın neden olduğu kazaların büyük
çoğunluğu yok. Hükûmetimizin bir daha dikkatini çekiyorum.
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz Sayın Öğüt.
Gündeme geçiyoruz.
Sayın milletvekilleri, Başbakan
Yardımcısı Bekir Bozdağ, gündemin Sözlü Sorular
kısmının 1, 15, 116, 117, 123, 130, 173, 221, 222, 225, 226,
232, 237, 295, 366, 394, 411, 415, 455, 492, 494, 523, 671, 740, 786, 899,
1045, 1046, 1047 ve 1094üncü sıralarında yer alan önergeleri
birlikte cevaplandırmak istemişlerdir. Sayın Bakanın bu
istemini sırası geldiğinde yerine getireceğim.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığının bir tezkeresi vardır, okutup
bilgilerinize sunacağım.
VI.- BAŞKANLIĞIN
GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Tezkereler
1.- Moldova-Türkiye
Parlamentolararası Dostluk Grubunun ülkemizi ziyaret etmesinin uygun
bulunduğuna ilişkin Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığı tezkeresi (3/849)
Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlık Divanının 2/5/2012 tarihli ve 23
sayılı Kararı ile Moldova-Türkiye Parlamentolararası
Dostluk Grubu'nun ülkemizi ziyaret etmesi uygun bulunmuştur.
Söz konusu heyetin
ülkemizi ziyareti, 28/3/1990 tarihli ve 3620 sayılı Türkiye Büyük
Millet Meclisinin Dış İlişkilerinin Düzenlenmesi
Hakkında Kanun'un 7nci maddesi uyarınca Genel Kurulun bilgilerine
sunulur.
Cemil
Çiçek
TBMM
Başkanı
BAŞKAN
Bilgilerinize sunulmuştur.
Meclis
araştırması açılmasına ilişkin üç önerge vardır,
okutuyorum.
B) Meclis
Araştırması Önergeleri
1.- Mersin Milletvekili
Ali Rıza Öztürk ve 25 milletvekilinin, bağcılık ve üzüm
yetiştiriciliğindeki sorunların araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/268)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Türkiye; üzüm
üretiminde geniş bağ alanlarına sahip olması, üretilen
şaraplık üzümün çeşitliliği ve niteliği
bakımından dünyanın sayılı ülkeleri arasında
bulunmaktadır. Şaraplık üzüm üretiminde Ülkemiz, İspanya,
Fransa ve İtalya'dan sonra 4. sırada yer almaktadır. Yaş
üzüm üretimi yaklaşık 4 milyon ton olmasına karşın, bu
miktarın ancak % 2'si şarap üretiminde değerlendirilmektedir. Bu
oran, adı geçen ülkelerde % 90'a ulaşmaktadır. 150 milyar dolar
büyüklüğündeki şarap dış satımında Türkiye'nin
payı 4 milyon dolar civarındadır.
Mevcut
potansiyelimizin saptanarak etkin ve verimli şekilde
değerlendirilmesi için siyasi iktidarlara göre değişmeyen bir
devlet politikası derhâl oluşturulmalıdır.
Oluşturulacak politikalarda, başta üzüm yetiştiricilerimiz ve
sanayicilerimiz olmak üzere, sektörlerde yer alan çalışanların
ve gerekli teknik elemanlar için bilimsel ve istenilen nitelikte üretim için eğitim
mutlaka yer almalıdır.
Bağcılığın
ve şarap işletmelerinin sorunları bilinmektedir. Gerekli
destekleme, yönlendirme ve gerekli yasal düzenlemeler bir an önce
yapılmalıdır. Mevcut uygulamalar, sektörün
yaşadığı sorunların çözümü noktasında ve bu
alanlardaki mevcut potansiyelimizin AB sürecinde ve Dünyadaki gelişmeler
karşısında, sektörün sürdürülebilirliğini, geleceğini
ve rekabet şansını tehlikeye atmaktadır.
Ülkemizin,
yaş üzüm üretimi için uygun toprak ve iklime sahip olması çok büyük
bir ülkesel avantajımızdır. Ancak şaraplık üzüm
çeşitlerinin istenilen miktar ve kalitede bulunmaması da başka
bir gerçektir. Şarapçılığa uygun üzüm türlerinin bölgesel
tespiti yapılarak kaliteli şarap üretimine elverişli
çeşitlerin üretiminin artırılması gerekmektedir. Ülkemizde
hâlâ şarap üretimi ile ilgili, coğrafi bölge tanımı tam
olarak yapılmamıştır.
Bugün dünya
şarap pazarında pay sahibi birçok ülke, gerekli üzümü
dışarıdan alırken, ülkemiz dünyanın 4.
bağcılık ülkesidir. Ama bu zenginliğimizi geliştirecek
mevcut ulusal politikalarımız ve hedefimiz yoktur. Bir taraftan
şarap üreticisi yüksek vergilerle
sıkıştırılırken, bir yandan da
bağcılığımız kendi hâline
bırakılmaktadır. Bugün ülkemizde neredeyse
şarapçılığa ideolojik bir yaklaşımla
bakılmakta olup satış ve tüketim yerleri
kısıtlanmaktadır. Şarap sektörü
cezalandırılmaktadır.
Ülkemizde modern
bağcılık ve kaliteli üzüm üretimi için, üretici desteklenmeli,
teşvik edilmeli, yönlendirilmeli ve eğitilmelidir.
Bağcılık geliştikçe kaliteli şarap üretimi de
gelişecektir. Şarap sanayisi modern makinelerle donatılarak
şarap üretimi için, en modern teknikler uygulanmaktadır. Şarap;
kalitesine, üzümüne, bağına ve bölgesine göre
markalaşmaktadır. Bu markalaşmayı sofra
şarabından kaliteli şaraba geçiş olarak da adlandırmak
olasıdır. Türkiye Şarap Üretimini Geliştirilmesine Etkili
Olan Başlıca Faktörler; üzüm fiyatları, girdi fiyatları,
şarapçılıkta vergilendirme, pazarlama ve organizasyon, ileri
teknoloji seçimi ve eğitim, çeşitlere uygun yer ve yöney seçimi ve
çeşitlere uygun kültürel işlemlerin seçimidir.
İçki ruhsatının
İçişleri Bakanlığından alınarak Belediyelere
verilmesi, bu ruhsatın her yıl yenileme zorunluluğunun
olması, İnternet üzerinden şarap satışının
yasaklanması da şarap üretimini ve satışını
azaltmakta ve kayıt dışı ekonomiyi teşvik etmektedir.
Önümüzdeki yıllarda küresel ısınma ile değişmesi
tahmin edilen dünya ikliminden, mevcut bulunan bağ alanları olumsuz
yönde etkilenirken, bazı bölgeler bulundukları konum itibarıyla
bağcılık için daha elverişli hâle gelecektir. Avrupa'daki
şaraplık üzüm üretimi yapılan bağlar dünyadaki
şaraplık bağların yaklaşık % 45'ini; üretimin ise
% 60'ını oluşturmaktadır. Küresel ısınmanın
gelecekte Avrupa ülkelerinde ortaya çıkaracağı olumsuzluklar
sebebiyle şarapçılık sektöründe bir boşluk
yaşanacaktır.
Ulusal bağ
alanlarımızın tümü henüz tam kayıt altına
alınamamış olup, bağ alanlarının yer
aldıkları bölgelerin klimatolojik koşulları ve toprak
yapısının bilimsel incelemeleri tamamlanamamıştır.
Hangi bölgede en iyi hangi üzümün yetişeceği, OlV'in (Organisation
İnternationale de
Ülkemizde sürdürülebilir şarap
tüketim kültürü olmadığı, bu konuda yanlış, yetersiz
bilgi ve yaklaşımlar olduğu bir gerçektir. Ülkemizde
bağcılığın geliştirilmesi,
bağcılığın daha bilinçli yapılabilmesi, kaliteli
üzüm yetiştirilmesi için yapılması gerekenlerin tespiti, üzüm
yetiştiricilerinin ve şarap üreticilerinin
karşılaştığı sorunlar ve şarabın
pazarlanmasında yaşanan sorunların saptanması ve bu
sorunların ivedilikle giderilmesi, bu sektörde istihdamın
artırılması, daha kaliteli şarap üretimi ve dış
satımında daha büyük pay sahibi olmak için alınması
lazım gelen önlemlerin saptanması için Anayasanın 98 ve Meclis
İç Tüzüğünün 104. maddeleri uyarınca Meclis
araştırması yapılması saygılarımızla
arz ederiz.
1) Ali Rıza Öztürk (Mersin)
2) Aykan Erdemir (Bursa)
3) Aylin Nazlıaka (Ankara)
4) Mahmut Tanal (İstanbul)
5) Muhammet Rıza Yalçınkaya (Bartın)
6) Ali Sarıbaş (Çanakkale)
7) Mehmet Volkan Canalioğlu (Trabzon)
8) Ramazan Kerim Özkan (Burdur)
9) Gürkut Acar (Antalya)
10) Ferit Mevlüt Aslanoğlu (İstanbul)
11) İlhan Demiröz (Bursa)
12) Mehmet Ali Susam (İzmir)
13) Şafak Pavey (İstanbul)
14) Sedef Küçük (İstanbul)
15) Yıldıray Sapan (Antalya)
16) Metin Lütfi Baydar (Aydın)
17) Ümit Özgümüş (Adana)
18) Kadir Gökmen Öğüt (İstanbul)
19) Nurettin Demir (Muğla)
20) Ayşe Nedret Akova (Balıkesir)
21) Sena Kaleli (Bursa)
22) Erdal Aksünger (İzmir)
23) Ali Demirçalı (Adana)
24) Hasan Akgöl (Hatay)
25) Ali Serindağ (Gaziantep)
26) Melda Onur (İstanbul)
2.- Mersin Milletvekili
Ali Rıza Öztürk ve 24 milletvekilinin, bor madenciliğindeki
sorunların ve bor kaynaklarının etkin değerlendirilmesi
için yapılması gerekenlerin araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/269)
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Bor madenlerimiz, ülkemizin en önemli yer
altı kaynaklarıdır. Dünya bor rezervlerinin % 80'i ülkemizdedir.
Bor, stratejik bir maden olduğundan herhangi bir ticari meta şeklinde
düşünülmesi ve serbest piyasa ekonomisi çerçevesinde
değerlendirilmesi mümkün değildir. Bu nedenle 1978 yılına
kadar özel şirketler eliyle işletilen bor yatakları, 2172
sayılı Kanun ile Etibank'a devredilmiştir. Bor stratejik bir
maden olduğundan 1983 yılında, 2840 sayılı Kanun ile
bor tuzlarının aranması ve işletilmesinin devlet eliyle
yapılacağı hükme bağlanmıştır. Dünya bor
talebinin % 70'i, US Borax ve Eti Maden işletmeleri adlı iki tekelin
denetimindedir. Eti Maden İşletmelerinin tek rakibi US Borax'ın
bağlı olduğu dünya madencilik devi Rio Tinto,
karşısında, özellikle gelişmekte olan ülkelerdeki küçük
ölçekli madencilik şirketleri tutunamamakta, genellikle söz konusu tekelin
içerisinde erimek durumunda kalmaktadırlar. Dünya bor pazarının
önemli bir bölümüne sahip olan RTZ US Borax firması; üretim, depolama,
dağıtım ve pazarlama faaliyetlerini son derece büyük bir örgütsel
yapı içerisinde tek elden kontrol etmektedir. Bor minerali ve ürünlerinin
bir kamu tekeli tarafından üretilip pazarlanması son derece
doğaldır. Dağınık ve birbirleriyle rekabet halindeki
küçük ölçekli firmalar yerine, üretim, depolama, dağıtım ve pazarlama
faaliyetlerinin tek bir elden yürütülmesi bor pazarında fiyatlandırma
disiplininin sağlanması bakımından en akılcı
yöntemdir. Bu durum, bor rezervi bulunan diğer ülkeler için de geçerli
olup, uygulama bu şekildedir. Bor minerallerinin, 250'yi aşkın kullanım
alanı mevcuttur.
Bor mineralleri,
katıldıkları malzemelerin katma değerlerini yükseltmekte,
bu nedenle sanayinin tuzu olarak adlandırılmaktadırlar.
Gelişen teknolojiler, bor kullanımını ve bor minerallerine
olan bağımlılığı artırmaktadır. Bu
gerçekler ortadayken; madencilik çevrelerinde bor madenlerimizle BH Billiton
şirketinin ilgilendiği, Eti Maden İşletmeleri Genel
Müdürlüğünün özerkleştirileceği ve bunun sonucunda
özelleştirilmesinin önünün açılacağı iddiaları
vardır. Avrupa Birliği (AB), bor madeninden üretilen bor
kimyasallarını "üremeye olumsuz etkili toksik madde"
listesine almıştır. Bu listedeki ürünler, ticaret
sırasında önemli kısıtlayıcı uygulamalara maruz
kalmakta olup bor ürünleri, kuru kafa sembollü etiketleme yapılmadan
Avrupa'ya ve dolayısıyla ikinci aşamada dünyaya ihraç
edilemeyecektir.
Bu durum, hiç kuşku yok ki
madenciliğimize indirilmiş ağır bir darbedir. AB,
67/548/ECC sayılı AB Komisyonu direktifi doğrultusunda,
tehlikeli maddelerin sınıflandırılması, ambalajlanması
ve etiketlenmesine yönelik bu çalışmalara 2000 yılında
başlamıştır.
Bu kararların uygulanmasından
ülkemiz olumsuz etkileneceğinden, siyasi iktidara önemli görevler
düşmektedir. İlgililer, meslek odaları ve üniversitelerle
birlikte çalışarak bu konuda acilen çözüm üretmelidir. O nedenle bor
yataklarımızın en etkin ve verimli şekilde
işletilmesi, bor minerallerinin üretilmesi, pazarlanması için
öncelikle karşılaşılan sorunların ve bu sektörün
çalışanların sorunlarının objektif olarak tespit
edilmesi ve gerekli önlemlerin alınması için Anayasanın 98.,
Meclis İçtüzüğünün 104. ve ilgili madde hükümleri uyarınca
Meclis araştırmasının yapılmasını talep
ederiz.
1) Ali Rıza Öztürk (Mersin)
2) Aykan Erdemir (Bursa)
3) Aylin Nazlıaka (Ankara)
4) Mahmut Tanal (İstanbul)
5) Muhammet Rıza Yalçınkaya (Bartın)
6) Ali Sarıbaş (Çanakkale)
7) Ramazan Kerim Özkan (Burdur)
8) Mehmet Volkan Canalioğlu (Trabzon)
9) İhsan Özkes (İstanbul)
10) Gürkut Acar (Antalya)
11) Ali Serindağ (Gaziantep)
12) Metin Lütfi Baydar (Aydın)
13) Yıldıray Sapan (Antalya)
14) Ferit Mevlüt Aslanoğlu (İstanbul)
15) Ümit Özgümüş (Adana)
16) İlhan Demiröz (Bursa)
17) Kadir Gökmen Öğüt (İstanbul)
18) Nurettin Demir (Muğla)
19) Ali Özgündüz (İstanbul)
20) Ayşe Nedret Akova (Balıkesir)
21) Sena Kaleli (Bursa)
22) Erdal Aksünger (İzmir)
23) Ali Demirçalı (Adana)
24) Hasan Akgöl (Hatay)
25) Mehmet Ali Susam (İzmir)
3.- Mersin Milletvekili
Ali Rıza Öztürk ve 23 milletvekilinin, 12 Haziran 1980 tarihinde
İnciraltı Öğrenci Yurdunda meydana gelen olayların
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/270)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığı'na
13 Haziran 1980 tarihinde
yapılacak Üniversite Seçme Sınavına girmek için İzmir'e
gelen öğrencilerin konaklama ve barınma ihtiyaçları, Kredi ve
Yurtlar Kurumuna bağlı öğrenci yurtlarında
karşılanmıştır.
İzmir İnciraltı
Öğrenci Yurdundaki öğrenciler, Üniversite Seçme Sınavına
girecek öğrenci arkadaşları için sınavdan bir gece önce, 12
Haziran 1980 tarihinde yurt bahçesinde bir moral gecesi düzenlediler. Bu
gecede, çeşitli yörelere ait folklor oyunları sergilenmiş ve
türküler söylenmiştir.
Şenliğin devam ettiği
sırada, saat 21.00 ile 21.30 sıralarında yurt bahçe
kapısından içeri giren silahlı askerler, bahçede bulunan
öğrencilerin üzerine ateş açmışlar ve resmi
açıklamalara göre 5 öğrenciyi öldürüp onlarca öğrenciyi de
yaralamışlardır.
Bu saldırı nedeniyle;
İsmail Baytak, Mehmet Ali Arun, Mustafa Uslu, A. İhsan Tan ve Hüseyin
Akdağ isimli öğrencilerin öldükleri,
Erhan Üstbaş, Emel Şahin
Toprak, Sait Cacur, Hüseyin Özbaş, Orhan Zahur, Mahmut Çalışkan,
Ömer Sarıtoprak, Oğuz Sayır, Murat Çalıkuşu, Bekir
Sıtkı Şenyurt, Oğuz Şahin, Orhan Zabun, Hasan Nergis,
Ahmet Kamil Utkan, Hakan Erez, Cevdet İnci, İbrahim Morkacı,
İbrahim Toy, Harun Azyit, Lütfü Zafer Demirel, Selahattin Öcal, Muhsin
Okuyan, Sahir Erdoğan, Berkan Usbaş isimli öğrencilerin de
yaralandıkları gazete haberlerine yansımıştır.
Olayın ardından açılan
dava 3,5 yıl sürmüştür. Ancak, sadece iki ailenin ifadesi
alınmış, avukatlar baskı nedeniyle davadan çekilmiş,
sonunda sıkıyönetim dönemindeki faaliyetlerinden dolayı
askerlerin yargılanamayacağı hükmünü getiren yasayla dosya
ortadan kaldırılmıştır.
Katliama ilişkin gerçeklerin
açığa çıkartılması ve sorumlularının
yargılanması için uzunca bir süredir çalışma yürüten
İzmir 78'liler Dayanışma ve Araştırma Derneği,
katliamın 30. yılında dosyayı yeniden gündeme getirerek,
geçtiğimiz yıl katliamın tanıklarına çağrı
yaparak, memur suçlarına bakan savcılığa suç duyurusunda
bulunmak istemiş ancak dilekçeleri kabul edilmemişti.
Davanın zaman
aşımına uğramaması için suç duyurusunda bulunan
İzmir 78'liler Dayanışma ve Araştırma Derneği,
yarım saat süren katliam anını şöyle anlatıyor:
"Bir grup asker jandarma
panzerleriyle öğrencilerin kaldıkları blokların çevresini
sarmış, yurtların kapı önüne kadar girmiş, sirenlerini
sürekli açık tutmuş ve 1.000'in üzerinde yurt bahçesinde şarkı
söyleyip, halay çeken öğrenciyi kuşatmışlardır. Saat
21.00 gibi megafonla anons yaparak öğrencilere genel arama
yapılacağını duyurmuşlardır. Anonsun
yapılmasından sonra araçlardan inen jandarma çavuşun
verdiği emir ile bahçedeki öğrencileri 3 dakika süreyle
taramışlardır. Bir anda savaş alanına dönen
öğrenci yurtlarında kurşun yağmuru altında
öğrenciler kaçışmaya başlamışlardır."
Devleti esas alan "devletin
hukuku" yerine, yurttaşı esas alan "hukuk devleti"nin
önündeki engellerin kaldırılması için 12 Haziran 1980
tarihindeki İnciraltı Öğrenci Yurdundaki öğrenci katliamının;
neden, nasıl, kimler tarafından ve hangi yöntemlerle
yapıldığının; faillerin neden
bulunamadığının, devletin sorumluluktan nasıl
sıyrıldığının, yargısal sürecin nasıl
ve hangi yöntemlerle tıkandığının, ülkemizdeki
faaliyeti ile hükûmetleri devirip, sivil ya da askeri darbelerle anayasal
demokratik düzeni işlemez hâle getirdiği; sosyal, kültürel, etnik,
dini, mezhepsel gibi farklılıkları ve yaraları
kaşıyarak halkı birbiriyle çatıştırıp,
cinayet ve katliamlarla ülkede kaos yaratıp, istediği yönetimleri
işbaşına geçirdiği söylenen emperyalizmin, 12 Haziran
1980'deki İnciraltı Öğrenci Yurdundaki öğrenci
katliamı öncesinde, oluşunda, sonrasında olaylardaki
bağlantısı ve rolünün araştırılması ve
tespiti demokratik hukuk devletinin asli görevidir. Demokratik hukuk
devletinde, hangi nedenle olursa olsun demokrasiye ve halkın iradesine
yönelik tüm müdahalelere karşı çıkmak, demokrasiyi ve hukuku
savunmak herkesin asli ödevidir. Demokrasiye müdahaleyi zemin hazırlayan
karanlık olayların aydınlatılması, devlet içindeki
yasa dışı örgütlenme ve yapıların açığa
çıkarılması; TBMM'nin öncelikli ödevidir. Açıklanan
nedenlerle Anayasanın ve İçtüzüğün ilgili hükümleri
uyarınca 12 Haziran 1980 İnciraltı Öğrenci Yurdundaki
öğrenci katliamı hakkında Meclis Araştırması yapılmasını
dileriz.
1) Ali Rıza Öztürk (Mersin)
2) Muhammet Rıza Yalçınkaya (Bartın)
3) Ümit Özgümüş (Adana)
4) Uğur Bayraktutan (Artvin)
5) Dilek Akagün Yılmaz (Uşak)
6) Nurettin Demir (Muğla)
7) Kadir Gökmen Öğüt (İstanbul)
8) İlhan Demiröz (Bursa)
9) Ali Özgündüz (İstanbul)
10) Ayşe Nedret
Akova (Balıkesir)
11) Erdal Aksünger (İzmir)
12) Ali Demirçalı (Adana)
13) Hasan Akgöl (Hatay)
14) Ali Serindağ (Gaziantep)
15) İhsan Özkes (İstanbul)
16) Mahmut Tanal (İstanbul)
17) Kazım Kurt (Eskişehir)
18) Aylin Nazlıaka (Ankara)
19) Aykan Erdemir (Bursa)
20) Ali
Sarıbaş (Çanakkale)
21) Mehmet Volkan
Canalioğlu (Trabzon)
22) Ramazan Kerim Özkan (Burdur)
23) Ferit Mevlüt
Aslanoğlu (İstanbul)
24) Gürkut Acar (Antalya)
BAŞKAN
Bilgilerinize sunulmuştur.
Önergeler gündemdeki
yerlerini alacak ve Meclis araştırması açılıp
açılmaması konusundaki görüşmeler, sırası
geldiğinde yapılacaktır.
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığının dört tezkeresi vardır,
ayrı ayrı okutup oylarınıza sunacağım.
A) Tezkereler (Devam)
2.- Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanı Cemil Çiçek
başkanlığındaki bir heyetin, Arnavutluk Parlamentosu
Başkanı Jozefina Topalli Çoba ve Makedonya Meclis Başkanı
Trajko Veljanoski'nin vaki davetlerine icabet etmek üzere 15-17 Mayıs 2012
tarihleri arasında Arnavutluka ve 17-18 Mayıs 2012 tarihleri
arasında Makedonya'ya resmî ziyarette bulunmasına ilişkin
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı tezkeresi (3/850)
07/Mayıs/2012
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanı Cemil Çiçek başkanlığındaki
heyetin; Arnavutluk Parlamentosu Başkanı Jozefina Topalli Çoba ve
Makedonya Meclis Başkanı Trajko Veljanoski'nin vaki davetlerine
icabet etmek üzere 15-17 Mayıs 2012 tarihleri arasında Arnavutluka
ve 17-18 Mayıs 2012 tarihleri arasında Makedonya'ya resmî ziyarette
bulunması hususu, 28/3/1990 tarihli ve 3620 sayılı Türkiye Büyük
Millet Meclisinin Dış İlişkilerinin Düzenlenmesi
Hakkında Kanun'un 6. maddesi uyarınca Genel Kurulun tasviplerine
sunulur.
Cemil
Çiçek
Türkiye
Büyük Millet Meclisi
Başkanı
BAŞKAN
Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
3.- Türkiye Büyük
Millet Meclisi İçişleri Komisyonu üyelerinden müteşekkil bir
heyetin, Bosna-Hersek Parlamentosu İstihbarat Denetleme Komitesi
Başkanı Mirsad Djugum'un vaki davetine icabet etmek üzere 21-24
Mayıs 2012 tarihlerinde Bosna-Hersek'e gitmesine ilişkin Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığı tezkeresi (3/851)
03/Mayıs/2012
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna
Bosna-Hersek Parlamentosu İstihbarat Denetleme Komitesi
Başkanı Mirsad Djugum'un vaki davetine icabet etmek üzere Türkiye Büyük Millet Meclisi
İçişleri Komisyonu üyelerinden müteşekkil bir heyetin 21-24
Mayıs 2012 tarihlerinde Bosna-Hersek'e gitmesi hususu, 28/3/1990 tarihli
ve 3620 sayılı Türkiye Büyük Millet Meclisinin Dış
İlişkilerinin Düzenlenmesi Hakkında Kanun'un 6'ncı maddesi
uyarınca Genel Kurulun tasviplerine sunulur.
Cemil Çiçek
TBMM Başkanı
BAŞKAN Kabul edenler
MAHMUT TANAL (İstanbul) Karar yeter
sayısı efendim
BAŞKAN Kabul etmeyenler
Karar yeter
sayısı yoktur, on dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 15.51
İKİNCİ OTURUM
Açılma
Saati: 16.04
BAŞKAN: Başkan Vekili
Şükran Güldal MUMCU (İzmir)
KÂTİP ÜYELER:
Fatih ŞAHİN (Ankara), Muhammet Bilal MACİT (İstanbul)
------ 0 ------
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 103üncü Birleşiminin
İkinci Oturumunu açıyorum.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığı tezkeresinin oylamasında karar yeter
sayısı bulunamamıştı.
Şimdi tezkereyi tekrar
oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı
arayacağım: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir,
karar yeter sayısı vardır.
Diğer tezkereyi okutuyorum:
4.- Konya Milletvekili
Ayşe Türkmenoğlunun, Türkmenistan Anayasası'nın 20nci
yıl dönümü vesilesiyle Türkmenistan Meclisi tarafından 18-19
Mayıs 2012 tarihlerinde Aşkabat'ta düzenlenecek uluslararası bir
konferansa katılmak üzere Türkmenistan'a gitmesine ilişkin Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığı tezkeresi (3/852)
4/5/2012
Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna
Türkmenistan Anayasası'nın
20. Yıldönümü vesilesiyle, Türkmenistan Meclisi tarafından, 18-19
Mayıs 2012 tarihlerinde Aşkabat'ta düzenlenecek "Türkmenistan Anayasası'nın
20. Yılı: Güçlü Devlet Kurmanın Tarihî Deneyimi" konulu
uluslararası konferansa katılmak üzere Konya Milletvekili Ayşe
TÜRKMENOĞLU'nun Türkmenistan'a gitmesi hususu, 28/3/1990 tarihli 3620 sayılı
Türkiye Büyük Millet Meclisinin Dış İlişkilerinin
Düzenlenmesi Hakkında Kanun'un 9'uncu maddesi uyarınca Genel Kurulun
tasviplerine sunulur.
Cemil
Çiçek
Türkiye
Büyük Millet Meclisi
Başkanı
BAŞKAN Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
5.- TBMM
Dışişleri Komisyonu üyelerinden oluşan bir parlamenter
heyetin, Kırgız Cumhuriyeti Parlamentosu Uluslararası
İlişkiler ve Parlamentolararası İşbirliği
Komitesi Başkanı Almazbek Baatırbekov'un vaki davetine icabetle
Kırgızistan'a resmî ziyarette bulunmasına ilişkin Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığı tezkeresi (3/853)
3/5/2012
Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna
TBMM Dışişleri Komisyonu
üyelerinden oluşan bir parlamenter heyetin, Kırgız Cumhuriyeti
Parlamentosu Uluslararası İlişkiler ve Parlamentolararası
İşbirliği Komitesi Başkanı Almazbek
Baatırbekov'un vaki davetine icabetle Kırgızistan'a resmî bir
ziyaret gerçekleştirmesi öngörülmektedir.
Söz konusu parlamenter heyetin
Kırgızistan'ı ziyareti, 28/3/1990 tarihli ve 3620
sayılı Türkiye Büyük Millet Meclisinin Dış
İlişkilerinin Düzenlenmesi Hakkında Kanun'un 6'ncı maddesi
uyarınca Genel Kurulun tasviplerine sunulur.
Cemil
Çiçek
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanı
BAŞKAN - Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Şimdi, Danışma Kurulunun
bir önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve daha sonra
oylarınıza sunacağım.
VII.- ÖNERİLER
A) Danışma
Kurulu Önerileri
1.- Danışma
Kurulunun, Genel Kurulun gündemindeki sıralama ve çalışma saatlerinin
yeniden düzenlenmesi ile 224 sıra sayılı Kanun
Tasarısının İç Tüzükün 91inci maddesine göre temel kanun
olarak bölümler hâlinde görüşülmesine ve Genel Kurulun 9 Mayıs 2012
Çarşamba günkü birleşiminde 224 sıra sayılı Kanun
Tasarısının görüşmelerinin tamamlanmasına kadar
çalışmalarını sürdürmesine ilişkin önerisi
Tarih:
08/05/2012
Danışma Kurulunun 08/05/2012
Salı günü yaptığı toplantıda aşağıdaki
önerilerin Genel Kurulun onayına sunulması uygun görülmüştür.
Cemil
Çiçek
Türkiye
Büyük Millet Meclisi
Başkanı
Mahir Ünal
Muharrem İnce
Adalet ve Kalkınma Partisi Cumhuriyet
Halk Partisi
Grubu Başkanvekili Grubu Başkanvekili
Mehmet Şandır Hasip Kaplan
Milliyetçi Hareket Partisi Barış ve
Demokrasi Partisi
Grubu Başkanvekili Grubu Başkanvekili
Öneri:
Gündemin "Kanun Tasarı ve
Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler"
kısmında bulunan 201 ve 224 sıra sayılı kanun tasarılarının
bu kısmın 3 üncü ve 4 üncü sıralarına alınması ve
diğer işlerin sırasının buna göre teselsül
ettirilmesi,
Genel Kurulun; 9 Mayıs 2012
Çarşamba günkü Birleşiminde 224 sıra sayılı kanun
tasarısının görüşmelerinin tamamlanmasına kadar, gece
24:00'te günlük programın tamamlanamaması hâlinde, günlük
programın tamamlanmasına kadar çalışmalarını
sürdürmesi,
224 Sıra sayılı kanun
tasarısının İçtüzüğün 91. maddesine göre Temel Kanun
olarak görüşülmesi ve bölümlerinin ekteki cetveldeki şekliyle
olması;
önerilmiştir.
|
224 Sıra
Sayılı Afet Sigortaları KanunuTasarısı (1/583) |
||
|
BÖLÜMLER |
BÖLÜM MADDELERİ |
BÖLÜMDEKİ
M4DDE SAYISI |
|
1. BÖLÜM |
1 ila 9 uncu maddeler |
9 |
|
2. BÖLÜM |
10 ila 18
inci maddeler (Geçici 1 ve geçici 2 nci maddeler dahil) |
11 |
|
TOPLAM MADDE SAYISI |
20 |
BAŞKAN Danışma Kurulu
önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Şimdi, İç Tüzükün 37nci
maddesine göre verilmiş bir doğrudan gündeme alınma önergesi
vardır; okutup, işleme alacağım ve oylarınıza
sunacağım:
VI.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI (Devam)
C) Önergeler
1.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğütün, (2/34) esas numaralı 5464
Sayılı Banka Kartları ve Kredi Kartları Kanununun Bir
Maddesinde Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun
Teklifinin doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi
(4/43)
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
2/34 Esas Numaralı Kanun Teklifim
45 gün içinde Komisyonda görüşülmediğinden İç Tüzüğün 37.
Maddesi gereğince doğrudan gündeme alınması konusunda
gereğinin yapılmasını saygılarımla arz ederim.
24.11.2011
Ensar
Öğüt
Ardahan
BAŞKAN Teklif sahibi olarak,
Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt.
Buyurunuz Sayın Öğüt.
ENSAR ÖGÜT (Ardahan) Sayın
Başkanım, değerli milletvekili arkadaşlarım; banka
kredi kartlarının faizlerinin düşürülmesi için vermiş
olduğum kanun teklifi üzerine söz almış bulunuyorum. Hepinizi
saygılarımla selamlarım.
Değerli arkadaşlar, bazı
rakamlar vereceğim şimdi. Kredi kartı sayısı 52 milyon
180 bin. Kredi kartı harcaması 102 milyar 532 milyon. Kredi
kartı borcu 57 milyar 705 milyon; taksitli borç 27 milyar, taksitsiz borç
29 milyar lira ve en önemlisi arkadaşlar, bu kredi kartlarına
uygulanan faizler ve faizlere karşı olan Adalet ve Kalkınma
Partisi bakalım bu oylamada nasıl bir el kaldıracak?
Şimdi, yıllık enflasyon,
TÜFE ortalaması 2011 yılında 10,45. Bakın, TÜFE
ortalaması 10,45. Kredi kartı faizi, yıllık yüzde 28,8. Ne
oluyor? 2 katı.
Bir de kredi kartı gecikme faizi
olanlar var; yani parasını ödemeyip gecikme olanlar var ya, onlar da
yıllık yüzde 34,8.
Arkadaşlar, TÜFE 10,45, biz 34,8
ödüyoruz. Sizde faize karşı bir partisiniz. Bu nasıl adalet ben
anlayamadım? Adalet ve kalkınma böyle olmaz arkadaşlar.
Bakın, benim vermiş olduğum kanun teklifini şimdi, lütfen,
siz kabul ederseniz, o zaman bu TEFE, TÜFEye göre kredi kartları faizleri
inecek yüzde 10a ve adaletli bir şey olacak değerli arkadaşlar.
Bu arada, Türkiyede icra
dosyalarını söylüyorum arkadaşlar: 2001de biliyorsunuz çok
ağır ekonomik koşullar geldi, gecelik faiz yüzde 7ye
çıkmıştı. 2001de 10 milyon insan icradayken -2001de
bakın- şimdi Adalet ve Kalkınma Partisinin döneminde,
değerli milletvekilleri, 2012de 20 milyona çıkartmışsınız,
gözünüz aydın! 10 milyon icra dosyasını 20 milyona
çıkartmışsınız. Bu nedir? Bu yüksek faizden
dolayıdır. Bu yüksek faizin mutlak suretle durdurulması
lazım. Normal TEFE, TÜFE ortalaması alındığı
zaman adaletli bir şey yapmış oluruz değerli arkadaşlar.
Değerli arkadaşlar, biraz
önce beni Ardahan Göleden Cafer Zilek aradı. İsmini de Ver.
dediği için veriyorum. Cafer Zilek Tahtakıran köyünde oturuyor. Bana
dedi ki: Başakkartla ben 32 milyon lira kredi aldım. Sayın
Başkanım 32 milyon lira kredi aldım Başakkartla ama ben
borcumu ödedim, borcum da yok, gecikmeye de kalmadı. Şimdi gidiyorum
Ziraat Bankasına, diyorlar ki: Sana ikinci bir krediyi vermeyiz. Ya ben
borcumu ödedim kardeşim, niye vermiyorsunuz? diyor. Şimdi böyle bir
şey olabilir mi arkadaşlar? Ben buradan sesleniyorum Ziraat
Bankası Genel Müdürümüz Sayın Hüseyin Beye, rica ediyorum buna el
koysun.
Şimdi, bakın değerli
arkadaşlar, ne oluyor biliyor musunuz? Kredi kartları veya
alınan kredi faizleri yüksek olduğu için
vatandaşlarımız eziliyor. Şimdi bir köylü gitsin bir
bankadan kredi istesin Hemen 2 tane devlet memuru getir, 3 tane esnaf getir.
diyorlar, 5 milyon lira krediyi zor veriyorlar, o da vermiyorlar. Ne oluyor o
zaman? Bu köylüyü batırıyor. Köylü artık tarım ve
hayvancılık yapmak istemiyor. Köylü hayvancılık yapmak
istemediği için, yapamadığı için de ne oluyor? Bugün
televizyonda dinledim, İstanbulun Eyüpün Göktürk beldesinde at eti
sattılar. Bir kamyon dolusu et; at eti satıyorlar. Ya, Allah
aşkına, at eti, eşek eti, domuz eti yediriyorsunuz bize,
köylümüze kredi verip gerçek hayvan eti yedirmiyorsunuz. Böyle bir şey
olabilir mi arkadaşlar?
İşte gidin, Erzurumda
hayvancılık dibe vurdu, Karsta dibe vurdu, Ardahanda dibe vurdu,
Ağrıda, Iğdırda, hayvancılık yapan bütün bölgelerde
hayvancılık dibe vurdu değerli arkadaşlar. Tamam,
kalkınıyor, ülkemizin kalkınması lazım ama köylümüzü
de düşünmemiz lazım. Yani bir yandan kredi kartlarının
faizleri, bir yandan çiftçiye uygulanan faizler maalesef Türkiyeyi belli bir
duruma getirdi ve ben şunu söylüyorum, sizden de istirham ediyorum: Bu
kredi kartlarının faizlerinin ve diğer faizlerin ucuzlaması
ve
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
ENSAR ÖĞÜT (Devamla) Sayın
Başkan, bir dakika daha
BAŞKAN Lütfen sözlerinizi bağlayınız.
Buyurunuz.
ENSAR ÖĞÜT (Devamla) Kredi
kartlarının faizlerinin TEFE-TÜFE ortalaması olması için
Merkez Bankasının ilgili kanununun 26ncı maddesinin
değişmesi lazım.
Onun dışında, aile
işletmeciliğini geliştirmemiz için köylüye, çiftçiye kredi
verelim, imkân verelim, tarımı ve hayvancılığı
geliştirelim diyor, hepinize saygılar sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz
Sayın Öğüt.
İzmir Milletvekili Mehmet Ali
Susam.
Buyurunuz Sayın Susam. (CHP
sıralarından alkışlar)
MEHMET ALİ SUSAM (İzmir)
Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Sayın Ensar Öğütün vermiş olduğu kanun
teklifiyle ilgili olarak söz aldım.
Önemli bir konuyu gündeme getirdi
Sayın Öğüt. Kredi kartları uygulamasında kredi kartının
borcunu yani tamamını ödeyemeyip zorunlu şartı ödeyip geri
kalanını ödeyemeyen vatandaşlarımıza uygulanan faiz
oranları gerçekten yüksektir. Bu konuda yasal bir düzenlemeye ihtiyaç vardır
ve bu yasal düzenlemenin yapılması da bu Parlamentonun görevlerinden
bir tanesidir.
Neden Parlamentonun görevlerinden bir
tanesidir? Değerli arkadaşlar, kredi kartı aslında bir
ödeme aracıdır, peşin para yerine kullanılır ama
ülkemizde bugün kredi kartı bir kredi gibi kullanılmak durumundadır
ve bundan dolayı da vatandaşımız büyük oranda kredi
kartıyla gelecek gelirini harcama noktasında olmaktadır. Buna
ihtiyaç duymasının nedeni de, vatandaşımızın
içinde bulunduğu koşullarda alım gücünün düşüklüğüdür.
Nasıl Hükûmet cari açıkla uğraşıyorsa,
vatandaşın da cari açığı kredi kartlarıdır.
Cari açığını kapatmayı kredi kartıyla
yapmaktadır vatandaş. Bu anlamıyla işini döndürmek
noktasındadır. Bankacılık sektörü kredi kartı vermekte
çok bonkör ama kredi kartına faiz uygulamakta da aynı şekilde
vatandaşın aleyhine çok bonkör bir durumdadır. Şimdi,
vatandaşın ihtiyacından doğan bu uygulama
karşısında biz şunu diyemeyiz: Kredi kartı
çağdaş bir uygulamadır, evet. Kredi kartı bu ülkede
kayıt dışı ekonomiyi kayda almaktadır, evet. O zaman
kredi kartıyla doğacak sorunların hepsine katlanmak
zorundasınız. diye vatandaşlara söyleme durumunda değiliz.
Devlet olarak bu iyi bir ödeme aracının vatandaşın aleyhine
yönlerini de düzenlemek bu Parlamentonun görevlerinden bir tanesidir.
Onun için, uygulanan faiz
oranlarının bir yasal üst limiti olmalı ve tüketici kredisi
kullandıran bankalar tüketici kredisine
uygulamış oldukları faiz oranını aynı
şekilde bu kredi kartlarına uygulamalıdır. Bunu bu
Parlamento bir yasal düzenlemeyle gerçekleştirmek durumundadır.
İkinci bir konunun da
altını çizmek istiyorum, hiç konuşulmayan bir konu: Kredi
kartı uygulaması nedeniyle haksız bir rekabet
doğmaktadır. Bakın, nedir o haksız rekabet? Kredi
kartını büyük alışveriş merkezleri ve büyükler banka
sistemiyle birlikte istedikleri gibi kullanmakta, kendilerine istedikleri
oranlarda taksitlendirme yapabilmektedir. Bir büyük mağaza bir bankayla
anlaşıp on ay, on iki ay, hatta yirmi dört aya kadar varan kredi
kartına faiz almadan uygulama yapabilmekte ama bir küçük işletme
bankaya gidip bu koşulları istediği zaman kesinlikle hiçbir
taviz alamamaktadır. Peki, onun alım gücü yüksek, bankadaki
parası yüksek, o, bankayla anlaşıyor, istediği kadar
faizsiz taksit yaptırıyor, yaptırsın diyebilir misiniz?
Haksız rekabetin bir başka yolu da budur. Onun için bu konuyu da düzenlemek
zorundayız. Böylece küçük işletmelere POS cihazı vermeyen,
şu kadar para bulundurmazsan sana POS cihazı vermem diyen, aylık
geri dönüşlerde küçük işletmelere yüksek faiz uygulayan
bankacılık sistemini bu konuda düzenlemeye ve denetlemeye bu Meclisin
gereği vardır.
Değerli arkadaşlar, bu kanun
tasarısı bunun için Parlamentoya verilmiş ve bugün direkt
görüşülerek onaylanması için huzurlarınıza
getirilmiştir. Birçok kredi kartı borçlusu ciddi şekilde borcun çıkmazı
içerisindedir ve intihar edenler vardır. 2 milyona yakın kredi
kartı borçlusu vardır ve küçük işletmeler kredi kartı
uygulamasından ciddi bir haksız rekabetle karşı
karşıyadırlar.
Parlamentonun değerli üyeleri
olarak, bu konuya dikkatinizi çekiyor ve bu sorunun çözümünde bugün bu yasal
düzenlemeye desteklerinizi bekliyor, huzurlarınızı saygıyla
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz
Sayın Susam.
Oylarınıza sunuyorum
MUHARREM İNCE (Yalova) Karar
yeter sayısı Sayın Başkan.
BAŞKAN Karar yeter
sayısı arayacağım efendim.
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Karar
yeter sayısı yoktur.
On dakika ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 16.19
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma
Saati: 16.30
BAŞKAN: Başkan Vekili
Şükran Güldal MUMCU (İzmir)
KÂTİP ÜYELER:
Fatih ŞAHİN (Ankara), Muhammet Bilal MACİT (İstanbul)
------ 0 ------
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 103üncü Birleşiminin
Üçüncü Oturumunu açıyorum.
Ardahan Milletvekili Ensar Öğütün
kanun teklifinin doğrudan gündeme alınma önergesinin oylamasında
karar yeter sayısı bulunamamıştı.
Şimdi önergeyi tekrar
oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı
arayacağım: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir,
karar yeter sayısı vardır.
Şimdi, gündemin Sözlü Sorular
kısmına geçiyoruz.
Sayın milletvekilleri
Sunuşlar bölümünde belirttiğim Başbakan
Yardımcısı Bekir Bozdağın birlikte
cevaplandırmak istediği sözlü soru önergelerini okutuyorum:
VIII.- SÖZLÜ SORULAR VE
CEVAPLARI
1.- Tokat Milletvekili
Reşat Doğrunun, Niksar-Erbaa arasındaki tarihî Talazan
Köprüsüne ilişkin İçişleri Bakanından sözlü soru önergesi
(6/23) ve Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağın
cevabı
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Aşağıdaki
sorumun İçişleri Bakanı Sayın İdris Naim Şahin
tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasının teminini
arz ederim.
Reşat Doğru
Tokat
Soru: Niksar - Erbaa
arasında eski yol olarak tarif edilen yol üzerindeki tarihi Talazan
köprüsünde çalışmalar ne zaman bitirilerek, faaliyete geçecektir?
2.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğütün, Damala bağlı bir köyün cemevinin
elektrik borcuna ilişkin sözlü soru önergesi (6/61) ve Başbakan
Yardımcısı Bekir Bozdağın cevabı
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Aşağıdaki
sorularımın Başbakan yardımcısı Sayın Bekir
Bozdağ tarafından sözlü olarak cevaplandırılması
konusunda gereğinin yapılmasını saygılarımla arz
ederim. 16.8.2011
Ensar Öğüt
Ardahan
Ardahan Damal ilçesi
Seyitören köyünde hemşehrilerimizin dini ibadetlerini yaptıkları
cemevinin elektrik parası ödenemediğinden hemşehrilerimiz bu
cemevini kullanmamaktadırlar. Bu durumda da tam anlamıyla dini
vecibelerini yerine getirememektedirler.
1- Ardahan Damal
İlçesi Seyitören köyümüz ilçemize bağlı nüfus
yoğunluğu açısından büyük köylerimizden birisidir. Burada
bulunan cemevinin elektrik parası ödenemediğinden dolayı dini
ibadetlerini tam anlamıyla yapamamaktadırlar. Bunun için cem evinin
elektrik parası ödenerek cemevi ibadete açılacak mı?
3.- Kütahya
Milletvekili Alim Işıkın, hac ve umre ziyaretlerinde
görevlendirilen personel hakkındaki iddialara ilişkin sözlü soru
önergesi (6/220) ve Başbakan Yardımcısı Bekir
Bozdağın cevabı
10.10.2011
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına,
Aşağıda
belirtilen sorularımın, Başbakan Yardımcısı
Sayın Bekir Bozdağ tarafından sözlü olarak cevaplandırılması
için gereğini saygılarımla arz ederim.
Prof.
Dr.Alim Işık
Kütahya
Umre veya hac görevini
yerine getirmek üzere Diyanet İşleri Başkanlığı
veya özel şirketler tarafından Suudi Arabistan'a götürülen
vatandaşlarımıza yardımcı olmak üzere kafilelerde
görevlendirilen bazı din görevlilerinin görevlerini aksattıkları
yönündeki şikayetlerle ilgili olarak;
1. Her yıl umre ya da hacca giden
vatandaşlarımıza yardımcı olmak üzere görevlendirilen
personel hangi kriterlere göre ve kimler tarafından belirlenmektedir?
2.
Umre veya hac döneminde görevlendirilen personelin seçiminde siyasi tercihlerin
öne çıktığı ve AKP'ye yakın görüşlülere öncelik
verildiği iddiaları doğru mudur?
3.
Her yıl DİB tarafından görevli olarak umre veya hacca gönderilen
personel sayısının dönemlere ve görev gruplarına göre
dağılımları nasıldır?
4.
Kafilelerde görevli bazı din görevlilerinin görevlerini
aksattıkları yönündeki şikâyetler hakkında şimdiye
kadar Hükûmetinizce ne gibi işlemler yapılmış ve hangi
tedbirler alınmıştır?
4.- Kütahya
Milletvekili Alim Işıkın, il ve ilçe müftülüklerinde
sözleşmeli olarak görev yapan Kuran kursu personeline ilişkin sözlü
soru önergesi (6/222) ve Başbakan Yardımcısı Bekir
Bozdağın cevabı
11.10.2011
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Aşağıda belirtilen
sorularımın, Başbakan Yardımcısı Sayın Bekir
Bozdağ tarafından sözlü olarak cevaplandırılması için
gereğini saygılarımla arz ederim.
Prof.
Dr. Alim Işık
Kütahya
Bakanlığınız
Diyanet İşleri Başkanlığı taşra teşkilatlarında
sözleşmeli olarak görev yapan Kuran kursu personelinin, bağlı
bulundukları müftülüklerle her yıl yeniden sözleşme yaparak
çalışmak zorunda olduğu bilinmektedir. Bu durumdaki personelin
gerek psikolojik gerekse çalışma verimi açısından olumsuz
yönde etkilendiği ve sosyal haklarının
bulunmadığı yönündeki iddialarla ilgili olarak;
1.
Bakanlığınıza bağlı il veya ilçe müftülüklerinde
sözleşmeli olarak görev yapan Kuran kursu personelinin sayısı
ne kadardır?
2.
Bu tür personelin işe alınmasında ne tür kriterler dikkate
alınmaktadır? İşe alımlarda siyasi tercihlerin öne
çıktığı iddiaları doğru mudur?
3. Bu
durumdaki personelin sosyal haklarının bulunmadığı
iddiaları doğru mudur?
4.
Doğru ise çalışma şartlarının
iyileştirilmesi ve sosyal haklarının verilmesi yönünde
Bakanlığınızca yürütülen bir çalışma var
mıdır? Varsa çalışma ne aşamadadır?
5.- Kütahya
Milletvekili Alim Işıkın, umre ve hac ücretlerine ilişkin
sözlü soru önergesi (6/231) ve Başbakan Yardımcısı Bekir
Bozdağın cevabı
10.10.2011
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Aşağıda belirtilen
sorularımın, Başbakan Yardımcısı Sayın Bekir
Bozdağ tarafından sözlü olarak cevaplandırılması için
gereğini saygılarımla arz ederim.
Prof.
Dr. Alim Işık
Kütahya
Hacı adaylarının dinimizin
önemli vecibelerinden biri olan hac farizası için Mekke veya Medine'ye
gitmeye başladıkları bugünlerde
vatandaşlarımızdan gelen şikâyetler de
artmıştır. Çekilen kuralarla hacı adayı olma
şansını yakalayan vatandaşlarımız Diyanet
İşleri Başkanlığı tarafından istenen yüksek
umre ve hac ücretlerini karşılamakta güçlük çekmektedirler. Bu
konuyla ilgili olarak;
1.
Hacca gidecek vatandaşlarımızdan alınan umre ve hac
ücretleri her yıl hangi esaslara göre, kimler tarafından
belirlenmektedir?
2.
2002-2011 yılları arasında kişi başına belirlenen
umre ve hac ücretlerinin yıllara göre değişimi nasıl
olmuştur?
3. AKP iktidarları döneminde
kişi başına belirlenen ücretlerin döviz bazında her
yıl artırılmasının gerekçesi nedir? Bu
uygulamanın dini ticarileştirdiği iddiaları doğru
mudur?
4. Ülkemizdeki umre ve hac ücretleri
diğer ülkelerle kıyaslandığında nasıldır?
6.- İstanbul
Milletvekili İhsan Özkesin, baz istasyonlarına ilişkin
Başbakandan sözlü soru önergesi (6/243) ve Başbakan
Yardımcısı Bekir Bozdağın cevabı
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Aşağıdaki
sorularımın Sayın Başbakan Recep Tayyip Erdoğan
tarafından sözlü olarak cevaplandırılması için
gereğini arz ederim. 11.10.2011
İhsan
Özkes
İstanbul
1-
Ülke sınırları içinde baz istasyonu kurulan camilerin illere
göre sayısı nedir?
2-
2010 yılında baz istasyonlarından alınan kira bedeli toplam
miktarı nedir? Alınan bu kiranın kurumlara göre
dağılım payları nedir?
7.- İstanbul
Milletvekili İhsan Özkesin, cuma namazına giden Devlet erkânına
yönelik bir uygulamaya ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi
(6/327) ve Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağın
cevabı
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Aşağıdaki
sorularımın Başbakan Sayın Recep Tayyip Erdoğan
tarafından sözlü olarak cevaplandırılması için
gereğini arz ederim. 07.10.2011
İhsan
Özkes
İstanbul
30 Eylül 2011'de Başbakan
Yardımcısı Sayın Bülent Arınç'ın Bursa'da Cuma
günü Cuma namazı için camiye girmesinden sonra, cami
dışında korumaların Sayın Arınç ve Sayın
Vali'nin ayakkabıları başında nöbet tutması
görüntüleri basına aksetmiştir.
Buna benzer uygulamaları zaman
zaman görmekteyiz.
Bu uygulamalar hakkında ne
düşünülüyor? Benzer görüntüler devam edecek midir?
8.- İstanbul
Milletvekili İhsan Özkesin, Van-Ercişteki depremde kamu binalarında
ölenlerin ve yaralananların sayısına ilişkin
Başbakandan sözlü soru önergesi (6/411) ve Başbakan
Yardımcısı Bekir Bozdağın cevabı
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Aşağıdaki
sorularımın Sayın Başbakan Recep Tayyip Erdoğan
tarafından sözlü olarak cevaplandırılması için
gereğini arz ederim. 25.10.2011
İhsan
Özkes
İstanbul
23 Ekim 2011'de vuku bulan
Van-Erciş depreminde kamu binalarında ölenlerin ve
yaralananların sayısı nedir?
Kamu binalarında ölenlerin ve
yaralananların kurumlara göre dağılım listesi nedir?
9.- İstanbul
Milletvekili İhsan Özkesin, 1 Ocak 2002 tarihinden bu yana intihar eden
öğretmen adayı ve işsizlik nedeniyle intihar edenlerin
sayısına ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/412) ve
Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağın cevabı
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Aşağıdaki
sorularımın Sayın Başbakan Recep Tayyip Erdoğan
tarafından sözlü olarak cevaplandırılması İçin
gereğini arz ederim. 24.10.2011
İhsan
Özkes
İstanbul
1 Ocak 2002'den beri atama beklerken
intihar eden öğretmen adaylarının sayısı nedir?
1 Ocak 2002'den itibaren işsizlik
nedeniyle intihar eden vatandaşlarımızın sayısı
nedir?
10.- Muğla
Milletvekili Nurettin Demirin, Kızılayın yardım ve
müdahale kapasitesine ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/419)
ve Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağın
cevabı
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Aşağıdaki
sorularımın Başbakan Sayın Recep Tayyip Erdoğan
tarafından sözlü olarak cevaplandırılması için
gereğini arz ederim.
Saygılarımla.
Prof. Dr. Nurettin
Demir
Muğla
Van'da yaşanan deprem felaketi
sonrası gerek Başbakan Yardımcısı Sayın
Beşir Atalay gerekse AKP Genel Başkan Yardımcısı
Sayın Hüseyin Çelik Kızılay'ın bu depremde sınıfta
kaldığını ima etmiş ve çadırlar konusunda hata
yapıldığı itiraf edilmiştir.
1- KızıIayın
depolarında kaç tane çadır vardır?
2- Bu çadırlardan kaçı Van ve
çevresine gönderilmiştir?
3- Kızılay tarafından
Somali'ye gönderilen yardım malzemelerinin tutarı kaç liradır?
4- Kızılay tarafından
Van'a gönderilen yardım malzemelerinin tutarı kaç liradır?
5- Olası bir İstanbul
depremine ve başka bir depreme karşı Kızılay
hazırlıklı mıdır?
6- Siyasi kararlar nedeniyle
Kızılay'a yapılan müdahalelerin bu
başarısızlıkta etkisi var mıdır?
11.- İstanbul
Milletvekili İhsan Özkesin, olası İstanbul depreminde
çadır alanı olarak kullanılması planlanan sahaların
konut ve iş yeri alanına dönüştürüldüğü iddialarına
ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/420) ve Başbakan
Yardımcısı Bekir Bozdağın cevabı
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Aşağıdaki
sorularımın Sayın Başbakan Recep Tayyip Erdoğon
tarafından sözlü olarak cevaplandırılması için
gereğini arz ederim. 26.10.2011
İhsan
Özkes
İstanbul
17 Ağustos 1999 depreminden sonra
İstanbul'da olası depremde kurulmak üzere çadır alanı
olarak tespit edilen sahalardan konut ve işyerine dönüştürülen yerler
var mıdır? Varsa gerekçesi nedir?
12.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğütün, bazı köy camilerinin eksikliklerinin
giderilmesine ilişkin sözlü soru önergesi (6/429) ve Başbakan
Yardımcısı Bekir Bozdağın cevabı
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Aşağıdaki
sorularımın Başbakan Yardımcısı Sayın Bekir
Bozdağ tarafından sözlü olarak cevaplandırılması
konusunda gereğinin yapılmasını saygılarımla arz
ederim. 21.10.2011
Ensar
Öğüt
Ardahan
Ardahan Hanak ilçesinde bu yıl bir
kez daha huşu içinde geçirdiğimiz Mübarek Ramazan ayı boyunca
camilerimizde abdesthane bulunmamakla beraber birçok camimizin
çatısından su akmakta, birçok camimizin taban döşemesi
çürümüş durumdadır. Camide ibadet yapan hemşehrilerimiz
kış girmeden eksikliklerin giderilmesini ve gönül
rahatlığı içinde ibadet yapmaları
sağlanmalıdır.
1-
Ardahan Hanak ilçesi Sazlıçayır, Karakale, Altınemek,
Baştoklu, Alaçam, Börk köylerimizin camilerinde abdesthane
bulunmamaktadır. Bu köylerimizin camilerine abdesthane yapılacak
mı?
2- Yukarıda
isimleri yazılı köylerimizin bakım ve onarımı ile iç
boyaları yapılacak mı?
13.- Kahramanmaraş
Milletvekili Mesut Dedeoğlunun, asgari ücrete yapılan zamma
ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/440) ve Başbakan
Yardımcısı Bekir Bozdağın cevabı
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Aşağıdaki
sorularımın Başbakan Recep Tayyip Erdoğan tarafından
sözlü olarak yanıtlanmasını arz ederim.
Saygılarımla.
Mesut
Dedeoğlu
Kahramanmaraş
Kahramanmaraş'ta halka hitap
ederken "2023 yılında 2 milyon dolar millî gelir, 500 milyar
dolar ihracat ve 25 bin dolar da kişi başına millî gelir
hesaplıyoruz" şeklinde açıklamanız olmuştu.
Bu bilgiler
ışığında;
1- Hükûmetiniz, 2012 yılı
için asgari ücretliye 3+3 şeklinde yani günlük 66 kuruş zam
öngörmektedir. Bu zamlarla asgari ücretli kesim kişi başı 25 bin
dolarlık millî gelire hangi yıl ulaşabilecektir? Bu konu da bir
çalışmanız oldu mu?
2- Yüzde 65'lere varan orandaki Özel
Tüketim Vergisi (ÖTV) düzenlemesinin hemen ardından asgari ücretliye
yapılan 3+3'lük zam yerinde olmuş mudur? Zam bu kesim üzerinde bir
mağduriyet doğurur mu? Doğurur ise, bu mağduriyeti
nasıl gidermeyi düşünüyorsunuz?
14.- Kocaeli Milletvekili
Lütfü Türkkanın, Körfez ilçesindeki bir mahallin cami ihtiyacına
ilişkin sözlü soru önergesi (6/537) ve Başbakan
Yardımcısı Bekir Bozdağın cevabı
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Aşağıdaki soru önergemin
Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ
tarafından sözlü olarak cevaplandırılması için
gereğini saygılarımla arz ederim.
Lütfü
Türkkan
Kocaeli
Kocaeli'ne bağlı Körfez
İlçesi "Site 76" olarak bilinen mahalde cami bulunmaması
nedeniyle özellikle yaşlıların ibadet için uzun bir mesafe kat
etmek zorunda kalmalarından doğan mağduriyeti gidermek için Site
76 bölgesinde cami yapılması mümkün müdür?
15.- Kahramanmaraş
Milletvekili Mesut Dedeoğlunun, yüksekokul sekreterleri ve öğretim
elemanlarının ek ödemelerine ilişkin Başbakandan sözlü soru
önergesi (6/645) ve Başbakan Yardımcısı Bekir
Bozdağın cevabı
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Aşağıdaki
sorularımın Başbakan Recep Tayyip Erdoğan tarafından
sözlü olarak yanıtlanmasını arz ederim.
Saygılarımla.
Mesut
Dedeoğlu
Kahramanmaraş
Eşit işe
eşit ücret konusunda hazırlanan ve Kanun Hükmünde Kararname olarak
yayınlanan düzenleme ile ilgili tartışmalar bir bitmek bilmiyor.
Bu bilgiler
ışığında;
1. Bu düzenleme ile yüksekokul sekreterleri ek
ödeme kapsamına alınırken, öğretim elemanları niçin ek
ödeme kapsamına alınmamıştır?
2. Bu konuda bir düzenlemeniz var mıdır?
Bu konuda yeni bir düzenleme yapmayı düşünüyor musunuz?
16.- Antalya
Milletvekili Gürkut Acarın, SSK ve BAĞ-KUR prim borçlularına
ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/687) ve Başbakan
Yardımcısı Bekir Bozdağın cevabı
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Aşağıdaki
sorularımın Başbakan R. Tayyip Erdoğan tarafından
sözlü olarak yanıtlanması için gereğini arz ederim. 09.12.2011
Av.
Gürkut Acar
Antalya
SSK ve BAĞ-KUR prim borçları için getirilen
yeniden yapılandırma düzenlemeleri kapsamında, Halk Bankası
ve Ziraat Bankasından Bağ-Kur prim borçlularına kredi
olanağı sağlanarak, emeklilik işlemleri
kolaylaştırılmıştır.
1- SSK ve BAĞ-KUR prim borçluları için
2008 ve 2011 yılında da 6111 sayılı yasa ile getirilen
düzenleme kapsamında ayrı ayrı kaç kişi yeniden
yapılandırma için başvurmuştur? Benzer durumda olup,
başvuru yapmayan borçlu sayısı statülerine göre nedir?
2- Başvuru yapanlardan statülerine
göre kaçı emekli olabilmiştir?
3- Bu kişilerden kaçı Halk Bankası
ve Ziraat Bankasından söz konusu ödemeler için ne kadar kredi
kullanmış ve emekli olmuştur? BAĞ-KUR borçluları için
sağlanan olanak, SSK borçlularına neden tanınmamıştır?
17.- Ardahan Milletvekili
Ensar Öğütün, Kars Merkez, ilçe ve köylerindeki camilerin bakım ve
onarımlarına ilişkin sözlü soru önergesi (6/711) ve
Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağın cevabı
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Aşağıdaki sorularımın
Başbakan Yardımcısı Sayın Bekir Bozdağ
tarafından sözlü olarak cevaplandırılması konusunda
gereğinin yapılması hususunu saygılarımla arz ederim.
7/12/2011
Ensar
Öğüt
Ardahan
Kars il merkezi ve ilçelerine bağlı köylerde
yağan yoğun kar ve yağmur yağışı nedeniyle
hemşehrilerimize hizmet veren camilerimizin çatıları
bozulmuş ve camilerimizin dış sıvalarıyla beraber
içerisinde boya ve badanaları da akmıştır. Bu durum
karşısında vatandaşlarımız ibadetlerini yapmakta
sıkıntı çekmektedirler. Bir an evvel camilerin gerekli bakım
ve onarımları yapılmalıdır.
1- Kars il merkezi ve ilçelerine bağlı köylerde
mevcut şartlar altında hemşehrilerimiz ibadetlerini yapmakta
ancak yoğun kar ve yağmur yağışı nedeniyle
camilerimizin dış sıvaları ile içerisinin badana ve
boyaları akmıştır. Kars il merkezi ve ilçelerine
bağlı köylerin camilerinin dış sıvaları ile iç
badana ve boyalarının yapılması için bir
çalışmanız olacak mı?
18.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğütün, Karstaki bazı köy camilerindeki
eksikliklere ilişkin sözlü soru önergesi (6/715) ve Başbakan
Yardımcısı Bekir Bozdağın cevabı
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki
sorularımın Başbakan Yardımcısı Sayın Bekir
Bozdağ tarafından sözlü olarak cevaplandırılması
konusunda gereğinin yapılmasını saygılarımla arz
ederim. 6/12/2011
Ensar
Öğüt
Ardahan
Kars il bazındaki köylerdeki
camilerin bir bölümünde abdesthane bulunmadığı gibi köylerdeki
camilerde morg da yoktur. Hemşehrilerimiz ibadetlerini yerine getirirken
çok zorlanmaktadırlar.
1- Kars
iline bağlı köylerdeki camilerin bir bölümünde abdesthane
bulunmamaktadır. Köylerde dinî vecibelerini yerine getiren
hemşehrilerimiz sıkıntı yaşamaktadırlar.
Abdesthanesi olmayan camilere abdesthane yapılacak mı?
2-
Kars il genelinde morgu olmayan köylerimize morg yapılacak mı?
19.- Tunceli
Milletvekili Kamer Gençin, Kızılayın Düzce depreminde
aldığı çadırlara
ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/757) ve
Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağın cevabı
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki
sorularımın aracılığınızla Başbakan
tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını
saygılarımla arz ederim. 27/12/2011
Kamer
Genç
Tunceli
Düzce depreminde 10 milyon
dolarlık kış şartlarına göre Kızılay
tarafından çadır alınmıştı.
1- Bu çadırlar şimdi nerede?
2- Bu çadırları neden
Van'daki depremzedelere vermiyorsunuz?
20.- Kahramanmaraş
Milletvekili Mesut Dedeoğlunun, toplu sözleşme hakkının
kullanılmasıyla ilgili hukukî düzenlemelere ilişkin
Başbakandan sözlü soru önergesi (6/796) ve Başbakan
Yardımcısı Bekir Bozdağın cevabı
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki
sorularımın Başbakan Recep Tayyip Erdoğan tarafından
sözlü olarak yanıtlanmasını arz ederim.
Saygılarımla.
Mesut
Dedeoğlu
Kahramanmaraş
Toplu sözleşme hakkının
nasıl kullanılacağı hâlen belirsizliğini
korumaktadır. Anayasa değişikliğinin üzerinden neredeyse 1
yıla yakın bir zaman geçmesine rağmen uyum yasaları bir
türlü çıkarılamamıştır.
Bu bilgiler
ışığında;
1- Bu
durum karşısında, sendikalar toplu sözleşme
hakkını nasıl kullanacaklardır?
2- Bu
konudaki uyum yasalarını ne zaman çıkarmayı
düşünüyorsunuz?
3- Bugüne kadar niçin
çıkarılmamıştır?
21.- Kahramanmaraş
Milletvekili Mesut Dedeoğlunun, kamu personel sisteminin
değiştirilmesi doğrultusunda yapılan çalışmalara
ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/798) ve Başbakan
Yardımcısı Bekir Bozdağın cevabı
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki
sorularımın Başbakan Recep Tayyip Erdoğan tarafından
sözlü olarak yanıtlanmasını arz ederim.
Saygılarımla.
Mesut
Dedeoğlu
Kahramanmaraş
Kamu personel sisteminin tamamen
değiştirileceği konusunda yapılan açıklamalar hem
sendikaları, hem de kamu çalışanları huzursuz etmektedir.
Bu bilgiler
ışığında;
1- Kamu
personel sisteminin tamamen değiştirilmesi konusunda bir
çalışmanız var mıdır?
2- Var
ise, bu çalışma kamu çalışanlarının güvencesini,
tayin hakkını ve aile bütünlüğünü eskisi gibi korumakta
mıdır?
3- Yoksa
her türlü istismara açık, sendikasız, güvensiz ve güvencesiz bir
model mi olacaktır?
22.- Kahramanmaraş
Milletvekili Mesut Dedeoğlunun, İller Bankasının anonim
şirket olmasının yol açtığı sorunlara
ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/828) ve Başbakan
Yardımcısı Bekir Bozdağın cevabı
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki
sorularımın Başbakan Recep Tayyip Erdoğan tarafından
sözlü olarak yanıtlanmasını arz ederim.
Saygılarımla.
Mesut
Dedeoğlu
Kahramanmaraş
İller Bankası'nın
A.Ş. olması nedeniyle kadrolarında yeniden yapılanmaya
gidildiği ve bu nedenle, çok sayıda çalışanın
mağdur edildiği belirtilmektedir.
Bu bilgiler
ışığında;
1- Bu
doğru mudur? Yeni yapılandırma yüzünden mağduriyet söz
konusu olmuş mudur?
2- Toplam
kaç personel başka kurumlara gönderilmek üzere havuza gönderilmiş ve
kurumla irtibatı kesilmiştir?
3.- Uzmanlık kadrosu sınavı
niçin yapılamamıştır? Havuza gönderilen personel için hangi
ölçüler dikkate alınmıştır?
23.-
Şanlıurfa Milletvekili İbrahim Binicinin, bir köy camisinin
imam ihtiyacına ilişkin sözlü soru önergesi (6/986) ve Başbakan
Yardımcısı Bekir Bozdağın cevabı
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Aşağıdaki
sorularımın, Başbakan Yardımcısı Sayın Bekir
Bozdağ tarafından sözlü olarak yanıtlanmasını
saygılarımla arz ederim. 20.01.2012
İbrahim Binici
Şanlıurfa
Şanlıurfa
Merkeze (Akziyaret Bucağı) bağlı Bölücek Köyü camisine imam
ataması yapılmamıştır. Bu durum ibadet etme ve dinî
vecibe gerektiren durumlarda köy sakinlerinin sıkıntı
yaşamasına neden olmaktadır. Bu itibarla;
1-
Yaklaşık 250 nüfusun yaşadığı 50 haneli Bölücek
Köyüne cami imamı atanmasıyla ilgili olarak herhangi bir
çalışmanız var mıdır? Varsa atamaya ilişkin bir
tarih verebilir misiniz?
24.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğütün, Ardahan Merkez ve ilçelerindeki cami ve Kuran
kurslarının tabelalarının değiştirilmesine
ilişkin sözlü soru önergesi (6/1056) ve Başbakan
Yardımcısı Bekir Bozdağın cevabı
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Aşağıdaki
sorularımın Başbakan Yardımcısı Sayın Bekir
Bozdağ tarafından sözlü olarak cevaplandırılması
konusunda gereğinin yapılmasını saygılarımla arz
ederim. 12.1.2012
Ensar
Öğüt
Ardahan
Ardahan il merkezi
ile ilçe merkezleri ve köylerde bulunan camilerimizle yine başta ilçe
merkezleri olmak üzere bazı köylerimizde Kuran kursları
bulunmaktadır. Camilerimizin ve Kuran kurslarımızın
dış cephelerinde bulunan yazılar çok eski olduğundan
dolayı okunamamaktadır.
1- Ardahan il ve
ilçe merkezlerine bağlı camilerimiz ve Kuran kurslarının
dış cephelerinde bulunan tabelalar okunmamaktadır.
Tabelaların yeniden yazılması sağlanacak mı?
25.- Kahramanmaraş
Milletvekili Mesut Dedeoğlunun, vekil imamların mağduriyetine
ilişkin sözlü soru önergesi (6/1106) ve Başbakan
Yardımcısı Bekir Bozdağın cevabı
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Aşağıdaki
sorularımın Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ
tarafından sözlü olarak yanıtlanmasını arz ederim.
Saygılarımla.
Mesut Dedeoğlu
Kahramanmaraş
Vekil imamlar
mağdur olduklarını belirterek, yeterlilik yılı
aranmaksızın önümüzdeki günlerde yapılacak olan kadroya
alımlara müracaat etmek istemektedir.
Bu bilgiler
ışığında;
1. Vekil imamlarımızla ilgili böyle bir
çalışma yapmayı düşünüyor musunuz? Bu konuda
çalışmanız var mıdır?
2. Ellerinde yeterlilik belgesi bulunan ve
müftülüklerin inceleme ve değerlendirmesinden sonra göreve başlayan
vekil imamlarımızın mağduriyetlerini ne zaman gidermeyi
planlıyorsunuz?
26.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğütün, Gümüşhane ve Bayburttaki cami
tabelalarının yenilenmesine ilişkin sözlü soru önergesi (6/1222)
ve Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağın
cevabı
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Aşağıdaki
sorularımın Başbakan Yardımcısı Sayın Bekir
Bozdağ tarafından sözlü olarak cevaplandırılması
konusunda gereğinin yapılmasını saygılarımla arz
ederim. 6.2.2012
Ensar
Öğüt
Ardahan
Gümüşhane ve
Bayburt il merkezleri ile ilçe merkezleri ve köylerde bulunan camilerimizle
yine başta ilçe merkezleri olmak üzere bazı köylerimizde Kuran
kursları bulunmaktadır. Camilerimizin ve Kuran
kurslarımızın dış cephelerinde bulunan yazılar
çok eski olduğundan dolayı okunamamaktadır.
1- Gümüşhane
ve Bayburt il ve ilçe merkezlerine bağlı camilerimiz ve Kuran
kurslarının dış cephelerinde bulunan tabelalar çok eski
olduğundan yazıları silinmiş ve çerçeveleri
bozulmuştur. Tabelaların yeniden yazılması sağlanacak
mı?
27.- Kahramanmaraş
Milletvekili Mesut Dedeoğlunun, Kahramanmaraşta din hizmetlerini
yürüten personel ihtiyacına ilişkin sözlü soru önergesi (6/1368) ve
Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağın cevabı
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Aşağıdaki
sorularımın Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ
tarafından sözlü olarak yanıtlanmasını arz ederim.
Saygılarımla.
Mesut
Dedeoğlu
Kahramanmaraş
Kahramanmaraş ilimizde,
Din hizmetlerinin daha iyi yürütüle bilmesi için çok sayıda personele
ihtiyaç vardır. İlimizin çeşitli unvan ve görevlerde çok
sayıda personel ihtiyacı bulunmaktadır.
Bu bilgiler
ışığında;
1- Kahramanmaraş ilimizin,
vaiz, Kuran kursu öğretmeni, imam-hatip ve müezzin, kayyım gibi çok
sayıdaki ihtiyaçlarını ne zaman karşılamayı
planlıyorsunuz?
2. Bu konuda
çalışmanız var mıdır? Yakın zamanda
Kahramanmaraş ilimize personel ataması yapılmış
mıdır? Yapılmış ise toplam kaç personel ataması
yapılmıştır?
28.- Kahramanmaraş
Milletvekili Mesut Dedeoğlunun, Kahramanmaraşa hizmet içi
eğitim amacıyla külliye yapılmasına ilişkin sözlü soru
önergesi (6/1369) ve Başbakan Yardımcısı Bekir
Bozdağın cevabı
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Aşağıdaki
sorularımın Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ
tarafından sözlü olarak yanıtlanmasını arz ederim.
Saygılarımla.
Mesut
Dedeoğlu
Kahramanmaraş
Kahramanmaraş ilimizde, 12
Şubat Parkı karşısında 10 dönümlük arsa üzerine hizmet
içi eğitim ihtiyacına da cevap verecek şekilde bir diyanet
külliyesi yapılması gerekmektedir.
Bu bilgiler
ışığında;
1- Kahramanmaraş ilimizde,
bu 10 dönümlük arsa üzerinde hizmet içi eğitimlere cevap verebilecek bir
şekilde külliye yapmayı planlıyor musunuz?.
2- Bu konuda
çalışmanız var mıdır? Çalışma yapmayı.,
planlıyor musunuz?
29.- Kahramanmaraş
Milletvekili Mesut Dedeoğlunun, Kahramanmaraşın din
görevlileri misafirhanesi ihtiyacına ilişkin sözlü soru önergesi
(6/1370) ve Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağın
cevabı
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Aşağıdaki
sorularımın Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ
tarafından sözlü olarak yanıtlanmasını arz ederim.
Saygılarımla.
Mesut
Dedeoğlu
Kahramanmaraş
Kahramanmaraş'ta, ilimize
misafir veya eğitim amaçlı gelen diyanet personelinin
konaklayabilecekleri bir din görevlileri misafirhanesi bulunmamaktadır.
Bu bilgiler
ışığında;
1- Kahramanmaraş ilimizin
ihtiyacı olan din görevlileri misafirhanesini ne zaman yapmayı
planlıyorsunuz?
2- Kahramanmaraş'a
misafirhane konusunda bir çalışmanız var mıdır?
30.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğütün, Şırnak ve Hakkâride cami ve Kuran
kurslarının tabelalarının değiştirilmesine
ilişkin sözlü soru önergesi (6/1417) ve Başbakan
Yardımcısı Bekir Bozdağın cevabı
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Aşağıdaki
sorularımın Başbakan Yardımcısı Sayın Bekir
Bozdağ tarafından sözlü olarak cevaplandırılması
konusunda gereğinin yapılmasını saygılarımla arz
ederim.
Ensar
Öğüt
Ardahan
Şırnak ve Hakkâri il
merkezleri ile ilçe merkezleri ve köylerde bulunan camilerimizle yine
başta ilçe merkezleri olmak üzere bazı köylerimizde Kuran
kursları bulunmaktadır. Camilerimizin ve Kuran kurslarımızın
dış cephelerinde bulunan yazılar çok eski olduğundan
dolayı okunamamaktadır.
1- Şırnak ve Hakkâri
il ve ilçe merkezlerine bağlı camilerimiz ve Kuran
kurslarının dış cephelerinde bulunan tabelalar çok eski
olduğundan yazıları silinmiş ve çerçeveleri
bozulmuştur. Tabelaların yeniden yazılması sağlanacak
mı?
BAŞKAN Sözlü soru
önergelerini cevaplandırmak üzere Başbakan Yardımcısı
Bekir Bozdağ.
Buyurunuz Sayın
Bozdağ. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞBAKAN YARDIMCISI
BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
sözlerimin başında hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri
tarafından şahsıma, Sayın Başbakanımıza ve
İçişleri Bakanı Sayın İdris Naim Şahine
yöneltilen sorular hakkında sözlü cevapları arz etmek üzere huzurunuzdayım.
Cevapları sıra sayısına göre vereceğim takip
açısından belki daha kolay olur diye.
Birinci cevabım,
Sayın İdris Naim Şahine Tokat Milletvekili Sayın
Reşat Doğrunun sorduğu (6/23) sayılı sorusunun
cevabıdır:
Niksar-Erbaa
arasındaki tarihî Talazan Köprüsüne ilişkin bir soru. Konu Tokat
Valiliğine incelettirilmiş olup Niksar ve Erbaa ilçeleri
arasındaki tarihî Talazan Köprüsünün bakım ve onarım
çalışmalarına, Samsun Karayolları 7nci Bölge
Müdürlüğünce yapılan ihale doğrultusunda 11/10/2010 tarihinde
başlanılmış, 31/12/2012 tarihinde köprü tamamlanarak
faaliyete geçeceği planlanmaktadır ve çalışmalar devam
etmektedir.
Ardahan Milletvekili
Sayın Ensar Öğütün (6/61) sayılı sorusu. Ardahan ili Damal
ilçesi Seyitören köyü ve orayla alakalı bir soru. Soruyu okumuyorum, cevabı
paylaşmak istiyorum:
Bilindiği üzere,
24/5/1985 gün ve 18763 sayılı Resmî Gazetede yayınlanan
Camilerin Bakım Onarım Temizlik ve Çevre Tanzimi Yönetmeliğinin
8inci maddesi uyarınca cami ve mescitlerin iç ve dış
aydınlatmaları ile ses ve ışık düzenlemeleri, elektrik
tüketimleri Türkiye Elektrik Kurumu Genel Müdürlüğünce ücretsiz olarak
karşılanmakta idi. 19 Ocak 2002 tarih ve 24645 sayılı Resmî
Gazete'de yayımlanan 4736 sayılı Kamu Kurum ve
Kuruluşlarının Ürettikleri Mal ve Hizmet Tarifeleri ile Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanunun
1inci maddesinin birinci fıkrasında: Kamu kurum ve
kuruluşlarınca üretilen mal ve hizmet bedellerinde işletmecilik
gereği yapılması gereken ticari indirimler hariç herhangi bir
kişi veya kuruma ücretsiz ve indirimli tarife uygulanamaz. Son
fıkrasında da: Bu Kanunun yayımı tarihinden önce üçüncü
fıkrada belirtilen kanunlar
dışında; kanun, kanun hükmünde kararname, tüzük, yönetmelik,
genelge ve benzeri düzenleyici
işlemler ile diğer işlemlerle tesis edilmiş bulunan
ücretsiz ve indirimli tarife uygulamalarına 31.12.2001 tarihinden itibaren
son verilir. hükümleri getirilmiştir. Ancak 4736 sayılı
Kanunun 1inci maddesinin dördüncü fıkrasına dayanılarak
çıkartılan ve 23/5/2002 tarih 24763 sayılı Resmî Gazetede
yayımlanarak yürürlüğe konulan 12/4/2002 tarihli 2002/4100
sayılı Bakanlar Kurulu kararı eki kararın 2nci maddesinin
(f) fıkrasıyla ibadethaneler, cami, mescit, kilise, havra ve sinagog
ile ilgili genel aydınlatma yerleri ile il, ilçe, belde ve köylerdeki
cadde ve sokak ile kamuya ait ücretsiz girilen park ve bahçe gibi halka ait
açık yerler 4736 sayılı Kanunun 1inci maddesinin 1inci
fıkrası hükmünden muaf tutulmuştur. 4628 sayılı
Elektrik Piyasası Kanununa 26/7/2008 tarih ve 26948 sayılı
Resmî Gazetede yayımlanan 5784 sayılı Elektrik Piyasası
Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanunun geçici 17nci maddesinde Güvenlik amacıyla yapılan
sınır aydınlatmalarına ait tüketim giderleri
İçişleri Bakanlığı bütçesine konulacak ödenekten
toplumun ibadetine açılmış ve ücretsiz girilen ibadethanelere
ilişkin aydınlatma giderleri ise Diyanet İşleri
Başkanlığı bütçesine konulacak ödenekten
karşılanır. hükmü yer almaktadır. Söz konusu geçici
maddede de ifade edildiği gibi, ibadethanelerin aydınlatmaya
ilişkin elektrik giderlerinin Diyanet İşleri
Başkanlığı bütçesinden ödeneceği hükme
bağlanmıştır.
Yine, yukarıdaki paragrafta
açıklandığı üzere, ibadethane kapsamına cami, mescit,
kilise, havra ve sinagog girmektedir ancak yıllık bütçeye konulan
ödeneklerle ibadethanenin elektrik giderlerinin cüzi bir miktarının
karşılanabildiğini de ifade etmek isterim.
Bir diğer soru,
Kütahya Milletvekili Sayın Alim Işıkın (6/220)
sayılı sorusu: Hac ve umre organizasyonlarının çeşitli
kademelerinde kafile başkanı, din görevlisi, bayan irşat
görevlisi, ekip personeli, idari personel, muhasebe ve bilgisayar personeli,
yemekhane kontrol memuru gibi unvanlarda görevlendirilecek personelle ilgili
her yıl Diyanet İşleri Başkanlığınca
personel seçimine ilişkin kriterleri içeren bir talimat düzenlenmektedir.
Nitekim, 2011 Yılı Haccı Personel Seçimine İlişkin
Kriterler adıyla yayınlanan talimatta, müracaat edecek personelde
yaş, hizmet, bir önceki yılda hac ve umre organizasyonları ile
yurt dışında bir aydan fazla görev almamaları gibi
kriterler yer almaktadır. Söz konusu talimatta yer alan kriterleri haiz
personelden hac ve umre organizasyonlarında görev almak üzere müracaat
eden personel, Bakanlıkça oluşturulan komisyonlar tarafından
mülakat ve değerlendirmeye tabi tutulmaktadır. Personelin mülakat ve
değerlendirme sonucu performansı, toplam hizmet yılı ve
daha önceki yurt dışı görevlendirmeleri ve görevin özelliği
de dikkate alınarak belirlenen kriterleri haiz olan personel
arasından seçim yapılmaktadır.
İki: Umre ve hac
döneminde görevlendirilen personelin seçiminde siyasi tercihlerin öne
çıktığı ve AK PARTİye yakın kişilere
öncelik verildiği iddiaları gerçek dışıdır,
asılsızdır. Öncelik, yapılan sınavda elde edilen
başarıya göredir. Kimsenin lehine veya aleyhine subjektif bir
değerlendirme yapılması söz konusu değildir.
Üç: 2011 yılı
hac ve umre organizasyonlarında görevlendirilen personelin sayısı
ve görevlendirildiği grubu gösterir listeyi ve rakamları
paylaşmak istiyorum:
2011 yılı hac
organizasyonunda görevlendirilen personelin sayısal listesi, ekip
adıyla beraber: Hac idare merkezinde 23; protokol görevlileri 6; denetim,
gözetim ve rehberlik ekibi 31; fetva, irşat ve eğitim ekibi 62; Mekke
kiralama, iskân ve koordinasyon ekibi 40; Medine kiralama, iskân ve
koordinasyon ekibi 25; basın görevlileri 17; Mekke karşılama ve
yer personeli 121; Medine karşılama ve yer personeli 61; Medine
havalimanı karşılama, uğurlama personeli 17; Mekke servis
ekibi 142; Mekke sağlık ekibi 66; Medine sağlık ekibi 33;
Mekkeye ayniyat ekibi 639; Medineye ayniyat ekibi 225; Cidde havalimanı
ekibi 28; hacı eşyalarını nakil ekibi 54; sağlık
ekibi 581; kafile başkanı 435; din görevlisi 1.978, toplam 4.584.
2011 yılı umre
organizasyonlarında görevlendirilen personel sayısı,
unvanlarıyla beraber: Ekip başkanı 8, sorumlu 20, denetim ekibi
20, ekip personeli yani tercüman 122, ekip idari personeli 133, teniysen 2, irşat
sorumlusu 21, irşat görevlisi 202, sağlık personeli doktor
olarak 25, sağlık personeli hemşire olarak 24, sağlık
Medine hastanesi 2, kargo sorumlusu 3, kargo personeli 40, kargo gümrük 6,
kargo PTTyle ilgili 6, anket ramazan ayıyla ilgili 4, aşçı 10,
şoför 24, hizmetli 16, din görevlisi 3.850, kafile başkanı 712,
muhasebe personeli 8 olmak üzere, toplam 5.258.
Dört: Kafilelerde
görevli din görevlileriyle ilgili Diyanet İşleri
Başkanlığına ulaşan şikâyetler hakkında
gerekli inceleme ve soruşturmalar yapılmakta, ilgili yasal mevzuatta
öngörülen disiplin hükümleri titizlikle uygulanmaktadır.
Yine, Kütahya
Milletvekilimiz Sayın Alim Işıkın (6/222) sayılı
sorusuna ilişkin cevaplarım aşağıdaki şekildedir:
1) 26/10/2011 tarihi
itibarıyla Diyanet İşleri Başkanlığına bağlı
Kur'an kurslarında 870 sözleşmeli Kur'an kursu öğreticisi görev
yapmaktadır.
2) Söz konusu Kur'an kursu
öğreticiliği alımları KPSS puanı baz alınmak ve
en yüksek puandan başlanmak suretiyle adayların tercihleri dikkate
alınarak öncelikle hafızlık belgesine sahip ilahiyat fakültesi
mezunları arasından, dolmaması hâlinde ilahiyat fakültesi
mezunları arasından, dolmaması hâlinde yine, hafızlık
belgesine sahip en az ilahiyat ön lisans mezunları arasından, yine
kontenjanın dolmaması hâlinde en az ilahiyat ön lisans mezunları
arasından, yine dolmaması hâlinde öncelik hafızlık
belgesine sahip en az imam-hatip lisesi mezunları arasından,
bunlardan da dolmaması hâlinde en az imam-hatip lisesi mezunları
arasından yapılmaktadır. İşe alımlarda siyasi
tercihlerin öne çıkması söz konusu değildir, bu yöndeki iddialar
yukarıdaki kriterler de dikkate alındığında gerçek
dışı bir iddiadır, aslı yoktur.
3) Sözleşmeli Kur'an kursu
öğreticilerinin sosyal haklarının bulunmadığı
iddiası gerçeği yansıtmamaktadır. Bu personelin sosyal
hakları 06/06/1978 tarihli ve 7/15754 sayılı Bakanlar Kurulu
Kararıyla yürürlüğe konulan Sözleşmeli Personel
Çalıştırılmasına İlişkin Esaslarda
belirtilmiştir. Bu esaslar çerçevesinde hazırlanan sözleşme
metnine göre kişilerle sözleşme imzalanmaktadır, herhangi bir
ayrım söz konusu değildir.
4) Bilindiği gibi, Hükûmetimizce
sadece Kur'an kursu öğreticileriyle ilgili değil genel olarak
sözleşmeli personel lehinde düzenlemeler yapılmış, 2/6/2011
tarihli ve 632 sayılı Kanun Hükmünde Kararnameyle kamuda 657
sayılı Devlet Memurları Kanununun 4üncü maddesinin (b)
fıkrası ile 4924 sayılı Kanun uyarınca sözleşmeli
personel pozisyonlarında çalışanların memur
kadrolarına atanması sağlanmıştır. Kur'an kursu
öğreticileriyle ilgili olarak ise 633 sayılı Diyanet
İşleri Başkanlığı Kuruluş ve Görevleri
Hakkında Kanuna 653 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 13üncü
maddesiyle eklenen geçici 17nci maddede, Diyanet İşleri
Başkanlığına bağlı Kur'an kurslarında
valilik veya kaymakamlık onayı ile eğitim öğretim dönemi
içinde fahri olarak veya ek ders ücreti karşılığında
görev yapan ve maddenin yürürlüğe girdiği tarihten itibaren üç ay
içinde müracaat edenlerden, Başkanlıkça verilmiş yeterlilik
belgesine sahip olmak şartıyla toplam beş yıl ve daha fazla
hizmeti bulunanlar ile 1/1/2005 tarihinden itibaren toplam bir yıl ve daha
fazla hizmeti bulunanların doğrudan, 1/1/2005 tarihinden itibaren
toplam bir yıl ve daha fazla hizmeti bulunduğu hâlde yeterlilik
belgesi olmayanların ise Başkanlıkça açılacak mesleki
yeterlilik sınavına katılarak başarılı
olmaları hâlinde Kur'an kursu öğreticisi kadrolarına
atanabilmeleri imkânı getirilmiştir.
Yine, Kütahya Milletvekilimiz
Sayın Alim Işıkın (6/231) no.lu sorularına
cevaplarımız:
1) Diyanet İşleri
Başkanlığı, hac organizasyonunda, konaklama türlerine göre
tespit edilen hac ücretleri, Bakanlıklararası Hac ve Umre Kurulu
tarafından tespit edilen tavan ücretler baz alınarak, Suudi
Arabistana gidiş-dönüş uçak bileti, Mekke ve Medine bina otel kirası,
Mekke ve Medinede verilecek yemek bedeli; Cidde, Mekke, Medine ve Meşair
intikal ücreti; görevlendirilen çeşitli görev ve unvandaki personelin
harcırahı, sağlık hizmetleri, hac malzemeleri ile yurt
içinde ve yurt dışında kendilerine verilen diğer hizmetler
karşılığı olarak Hac ve Umre Komisyonu tarafından
belirlenmekte olup, bu hususta Diyanet İşleri
Başkanlığının kâr etme ve kazanç sağlama gibi bir
amaç ve düşüncesi bulunmamaktadır.
2) Hac ve umre fiyatları
yıllar itibarıyla aşağıdaki tabloda gösterildiği
şekilde uygulanmıştır:
2002 yılında 1.620 dolar
artı 210 milyon TL, 2003 yılında 2 bin Amerikan doları,
2004 yılında 2 bin Amerikan doları, 2005 yılında 2.030
Amerikan doları, 2006 yılında 1.900 avro, 2006-2007de 2.100
avro, 2007 yılında 2.200 avro, 2008 yılında 2.200 avro,
2009 yılında 2.465 avro, 2010 yılında 2.465 avro, 2011
yılındaysa 2.730 avro olarak uygulanmıştır.
Umre fiyatları ise 2002
yılında on dört günlük müstakil umre 690 Amerikan doları,
2003te yine on dört günlük umre 625 Amerikan doları, 2004
yılında on beş gün normal umre 530 Amerikan doları, 2005
yılında on sekiz günlük umre 530 avro, 2006 yılında 4
kişilik odada 690 avro, 2007 yılında 4 kişilik odada 860
avro, 2008 yılında 4 kişilik odada 860 avro, 2009da yine 4
kişilik odada 860 avro, 2010 yılında 4 kişilik odada 860
avro, 2011 yılında 3 kişilik odada 985 avro olarak
uygulanmıştır.
3) Hac ve umre ücretleriyle ilgili
olarak hac ve umre fiyatlarını etkileyen en önemli unsurlar yurt
dışı harcamalarıdır. Özellikle son yıllarda
Mekkede Haremin çevresindeki bazı bina ve otellerin
yıkılması nedeniyle hacıların iskân edilecekleri bina
ve otellerin kira ücretlerinde önemli artışlar meydana
gelmiştir. Ayrıca, her yıl hac ve umre organizasyonlarında
sunulan hizmet kalitesi artmaktadır. Ayrıca, uçak bilet ücretlerinde
de döviz bazında artışlar olmaktadır. Döviz bazında
gerçekleşen bu artışlara rağmen, Bakanlıklararası
Hac ve Umre Kurulu hac ve umre ücretlerinde zorunlu artışı makul
bir düzeyde tutmaya özen göstermiş ve zorunlu olmadıkça hac ve umre
ücretlerine zam yapılmamıştır.
4) Yapılan
araştırmalarda, hac ve umre ücretlerinde devlet tarafından
vatandaşlarına sübvanse uygulayan ülkeler dışarıda
bırakıldığında, hacılara sunulan hizmet
standardı ve servis kalitesi itibarıyla ülkemizden daha ucuza hac ve
umre organizasyonu düzenleyen ülke bulunmamaktadır.
Ardahan Milletvekilimiz Sayın
Ensar Öğütün (6/429) no.lu sorusuna cevabımız: Burada Ardahan
ili Hanak ilçesinin bazı köylerindeki camilerdeki abdesthanelerle ilgili
sorusu var, Sayın Vekilim bizden daha iyi biliyorlar sorusunu.
Diyanet İşleri
Başkanlığına söz konusu köylerdeki camilere abdesthane
yapılmasıyla ilgili herhangi bir talep bugüne kadar gelmemiştir.
Ancak adı geçen köylerdeki camilerin ihtiyaçlarının giderilmesi
için talepte bulunulması hâlinde gerekli yardımlar
yapılacaktır.
Ayrıca, Diyanet İşleri
Başkanlığı yetkililerine de konuyla ilgilenmeleri hususunda
gerekli talimat verilmiştir.
Kocaeli Milletvekilimiz Sayın
Lütfü Türkkanın (6/537) sayılı sorusuna cevabımız:
Ülkemiz genelinde cami ve mescitlerin tamamı hayır işleri
kapsamında şahıslar, dernekler ve benzeri kuruluşlar
tarafından yapılmakta, mülkiyeti de hazineye veya köy tüzel kişiliklerine
veya derneklere veya vakıflara veya şahıslara ait
olabilmektedir.
3194 sayılı İmar Kanunu
ile imar planları ve yapılaşma konularında ilgili
belediyeler, köyler, şehirlerde ise valilik, çevre ve şehircilik il
müdürlüğü ve 4928 sayılı Kanunla da cami yapımı
hususlarında mülki idare amirleri de yetkili
kılınmıştır. Ancak bugüne kadar Türkiyede cami
yapım uygulamalarına baktığınızda, camileri
vatandaşların kurdukları dernekler, vakıflar
tarafından yaptırdıkları veya özel şahıslar
vasıtasıyla yapıldığı veya köy
muhtarlarının kendi topladıkları köydeki imece usulüyle
yaptırıldığı görülmektedir. Diyanet İşleri
Başkanlığı tarafından doğrudan yapılan cami
bulunmamaktadır, ancak Diyanet İşleri
Başkanlığı yapımı devam eden camilere, derneklere
zaman zaman cüzi yardımlarda bulunabilmektedir.
Ardahan Milletvekilimiz Sayın
Ensar Öğütün (6/711) sayılı sorusuna cevabımız: Yine
Kars ilimizin merkez ve ilçelerinin bazı köylerindeki camilerin boya
badanasıyla alakalı bir husus. Söz konusu ilimiz ve ilçelerdeki camilerimizin
badana boya, bakım ve onarımlarıyla ilgili taleplerini bu
noktada da yoklattırdık. Diyanet İşleri
Başkanlığına bu yönden bir talep iletilmemiş,
talepleri mutlaka iletirlerse ilgilenilecek. Ancak buna rağmen, buradaki
talep iletilmesine bakılmaksızın ihtiyaçların
bulunması hâlinde yardım yapılması konusunda talimat
verildi, zannedersem onun takibi yapılıyordur, Sayın
Milletvekilimiz de takibini yapabilir onun.
Bir diğer sorumuz, yine Sayın
Ensar Öğütün (6/715) sayılı sorusu. Yine Kars ilinin bazı
köylerindeki camilerin bir bölümünde abdesthane bulunmamasıyla
alakalı soruları var; söz konusu ilimiz, Kars ilimiz ve ilçelerindeki
camilerimizin boya badana, bakım ve onarımlarıyla ilgili
ihtiyaçlar
Yine aynı cevaplar, çünkü bu konuda bir talep olduğunda
Diyanet bakıyor. Bugüne kadar müftülüklerimize bu yönde bir talep
iletilmemiştir, ancak sorunuz üzerine bu konularla alakadar olunması
hususunda gerekli talimatlar verilmiştir.
Camilerde morg hizmetleri Diyanet
İşleri Başkanlığı tarafından yürütülmemektedir.
Bu konudaki hizmetler belediyeler, köy tüzel kişilikleri, sağlık
kuruluşları ve diğer ilgililer tarafından
yapılmaktadır; camilerde böyle bir hizmet sunumu şu an
bulunmamaktadır.
Şanlıurfa Milletvekili
Sayın İbrahim Binicinin (6/986) numaralı sorusuna
cevabımız: 05/07/2011 tarih ve 2429 sayılı Diyanet
İşleri Başkanlığı yazısına istinaden
Şanlıurfa iline tahsis edilen toplam 477 sözleşmeli imam-hatip,
boş bulunan ve durumu müsait olan köy ve mezralara
yerleştirilmiştir. Akziyaret bucağı Bölücek köyüne ise o
tarihte imamın ikamet edebileceği bir mesken temin
edilemediğinden imam-hatip verilememiştir ancak Şanlıurfa
İl Müftülüğü yetkilileri köy muhtarıyla ivedi olarak temasa
geçip ikamet edebileceği bir imkân sağlandığında,
oraya imam verilebilecektir. Yani maalesef, burada imamın
kalabileceği bir konut temin edilememesi nedeniyle verilmemektedir.
Eğer buradan köylü kardeşlerimiz bizi izliyorlarsa, bu konuda
yardımcı olurlarsa, oraya yeni atamalarda derhâl yeni bir arkadaşı
görevlendireceğimizi duyurmak isterim.
Ardahan Milletvekilimiz Sayın
Ensar Öğütün (6/1056) numaralı sorusu: Yine Ardahan il ve
ilçelerinde müftülüklerimize bağlı cami ve Kuran
kurslarımızın birçoğunun tanıtıcı
tabelaları okunmakta olup Posof ve Çıldır ilçe müftülüklerinde
tanıtıcı tabelaları okunmayan cami ve Kuran
kurslarına yeniden tabela yazılması hususunda gerekli talimat
verilmiştir. Oradaki sıkıntıları
arkadaşlarımız giderecektir.
Kahramanmaraş Milletvekilimiz
Sayın Mesut Dedeoğlunun (6/1106) numaralı sorusuna
cevabımız: İlk defa imam-hatip ve
müezzin-kayyımlığa atanacakların hangi usullerle
atanacağı, 23/12/2011 tarih ve 28151 sayılı Resmî Gazetede
yayımlanan Vaizlik, Kuran Kursu Öğreticiliği,
İmam-Hatiplik ve Müezzin-Kayyımlık Kadrolarına Atama ve Bu
Kadroların Kariyer Basamaklarında Yükselme Yönetmeliği ile
belirlenmiştir.
657 sayılı Devlet
Memurları Kanununun 86ncı maddesine göre kanuni izin, geçici görev,
askerlik, disiplin cezası uygulaması veya görevden
uzaklaştırma gibi nedenlerle görevden ayrılan imam-hatiplilerin
yerine vekâleten, asil imam görevine dönünceye kadar geçici süreyle
görevlendirme yapılmaktadır. Dolayısıyla, bu kadrolar
esasen dolu kadrolar olup Bakanlığın da söz konusu personelin
kadroya geçirilmesiyle ilgili şu anda herhangi bir
çalışması yoktur.
2010 yılında,
hatırlanacağı üzere, Türkiye Büyük Millet Meclisinde
gruplarımızın da iştirakiyle, görev yapan vekil
imam-hatiplere, belli şartları taşımak kaydıyla kadro
verilmesine ilişkin kanun çıkmıştı; en son çıkan
kanun 2010 yılı. Onlardan geriye kalan zannedersem 300 civarında
bu durumda olan görevlimiz var ama onların kadroları dolu kadrolar,
yurt dışından veya askerden döndüğü zaman o görevler sona
ermektedir. Şu anda da vekil imam-hatiplere kadro verilmesine ilişkin
bir çalışmamız bulunmamaktadır.
Ardahan Milletvekilimiz Sayın
Ensar Öğütün (6/1222) sayılı sorusuna cevabımız:
Gümüşhane ve Bayburt il ve ilçelerimize bağlı camilerimiz ve
Kur'an kurslarının tabelalarında, tespitlerimize göre herhangi
bir problem bulunmamaktadır.
Bayburt merkez ve ilçe müftülüklerine
bağlı cami ve Kur'an kurslarında, kış
şartları nedeniyle soğuktan boyaları bozulmuş olan
tanıtım tabelaları yeniden yazdırılarak standart hâle
getirilmesi çalışmalarının talimatı verilmiştir.
Düzeltiyorum, Gümüşhane merkez ve
ilçe müftülüklerine bağlı cami ve Kur'an kurslarının
tabelalarında herhangi bir sorun yok; Bayburtta sorunu olanlar var,
bunlarla ilgili de çalışma talimatı verilmiştir.
Kahramanmaraş Milletvekilimiz
Sayın Mesut Dedeoğlunun (6/1368) numaralı sorusuna
cevabımızdır: Kahramanmaraş ili genelinde 25 vaiz görev
yapmakta olup vaizi olmayan ilçesi bulunmamaktadır. 2011 yılında
il genelinde 5 vaizin ataması yapılmıştır.
Ayrıca, Çağlayancerit ilçesine 1 vaizin atama işlemi de devam
etmektedir.
Kahramanmaraş ili genelinde 23
açıktan imam-hatip, 7 Kur'an kursu öğreticisi, 78 sözleşmeli
imam-hatip, 25 sözleşmeli Kur'an kursu öğreticisi, 5 sözleşmeli
müezzin-kayyım, 3 açıktan sabık imam-hatip ataması
yapılmıştır. 2012 yılında 186 adet fahri Kur'an
kursu öğreticilerinin kadroya atanmaları için teklifleri
yapılmıştır. Kahramanmaraş Müftülüğünün 70 adet
imam-hatip kadrosuna ihtiyaç olduğu bilgi notu dâhilinde bildirilmektedir.
2012 yılında yapılacak atamalarda ihtiyaç oranında atamalar
tamamlanacaktır. 2012 yılında ramazan ayına kadar bizim 9
bin civarında, 3 bini kadrolu, diğeri sözleşmeli olarak
imam-hatip ataması yapılacaktır. Ramazan ayından önce de bu
yapılacak atamalar görevlerine başlayacaklardır. Büyük bir
ihtimalle ramazan ayı başlamadan önce şu anda görevlisi
bulunmayan camilerimizin büyük bir kısmının görevlilerinin
ataması yapılacaktır. Yıl sonuna doğru da, yine, ekim,
kasım gibi 3 bin civarı ilave atama yapılması
planlanmaktadır.
Kahramanmaraş Milletvekilimiz
Sayın Mesut Dedeoğlunun (6/1369) sayılı sorusuna
cevabımız: Kahramanmaraş ilinde hizmet içi eğitim
ihtiyacına cevap verecek diyanet külliyesi yapımı için
mahallinden bugüne kadar herhangi bir talepte bulunulmamıştır.
Bu konuda da herhangi bir planlama şu
anda bulunmamaktadır. Söz konusu binanın yapımı için
bütçeye ödenek konulması ve talep edilmesi hâlinde, ayrıca bu
konuların takibi yapılacaktır ama şu anda
Kahramanmaraş ilimizde diyanet külliyesi yapılmasına
ilişkin bir planlama bulunmamaktadır.
Yine, Kahramanmaraş
Milletvekilimiz Sayın Mesut Dedeoğlunun (6/1370) no.lu sorusuna
cevabımız: Kahramanmaraş ilinde din görevlilerinin
konaklayabilecekleri misafirhane yapımı için herhangi bir
çalışma bulunmamaktadır. Misafirhanelerin yapımı
tamamıyla dernekler, vakıflar, özel şahıslar
tarafından yapılmaktadır. Diyanet İşleri Başkanlığının
bu yönde bir çalışması bulunmamaktadır. Ayrıca,
misafirhane, lojman ve benzeri sosyal tesis yapımı için bütçede
herhangi bir ödenek de bulunmamaktadır.
Ardahan Milletvekilimiz Sayın
Ensar Öğütün (6/1417) numaralı sorusuna cevabımız: Diyanet
İşleri Başkanlığının 2007 no.lu genelgesinin
203üncü maddesinde belirtilen özelliklere göre cami ve Kuran
kurslarının dış cephelerinde bulunan tabelalar
yenilenmiş olup mahallince yapılan denetimler esnasında
silinmiş veya okunmayan cami ve Kuran kursu levhası tespit
edilememiştir. Şırnak ve Hakkâri il merkezleriyle ilgili
Sayın Vekilimiz sormuş. Ona ilişkin cevabımız. Detay
anlaşılsın diye ifade etmek istedim. Ancak camilerin isimleri
okunur şekilde değişik malzemeler üzerinde yazılı isim
tabelaları mevcuttur. Cami ve Kuran kursu tabelalarında bundan böyle
tespit edilecek eksiklikler giderilecektir. Şu anda tespit edilmiş
bir eksiklik bulunmamaktadır.
İstanbul Milletvekili Sayın
İhsan Özkesin (6/243) numaralı sorusuna cevabımız: 5809
sayılı Elektronik Haberleşme Kanununun 37nci maddesi
gereği Bilgi Teknolojileri İletişim Kurumu
Başkanlığı tarafından çıkarılan ve 21/4/2011
tarihli ve 27912 sayılı Resmî Gazetede yayımlanan yönetmelik
çerçevesinde işletmeye alınacak olan her bir elektronik
haberleşme cihazına güvenlik sertifikası düzenlenmekte olup
insanların bulunduğu yerler ile verici antenler arasında
güvenlik mesafesi oluşturulmuş bulunmaktadır. Böylelikle
insanların yaşadığı alanlarda elektrik alan
değerlerinin en az seviyede olması sağlanmıştır.
Türkiyede hâlihazırda 65 bin
civarında baz istasyonu bulunmakta olup kurulu bulunan veya kurulacak olan
baz istasyonlarının kiralık alanlarının resmî ya da
üçüncü şahıslardan kiralama yapabildikleri için işletmecilerin
baz istasyonlarına ne kadar kira bedeli ödediklerine dair Bilgi
Teknolojileri İletişim Kurulu Başkanlığında
herhangi bir istatistiki veri bulunmamaktadır.
Yine İstanbul Milletvekilimiz
Sayın İhsan Özkesin Sayın Başbakanımızdan
cevaplandırması istemiyle sorduğu (6/327) sayılı
sorusuna cevabı: Burada cuma namazı için camiye giriş
esnasında korumaların Sayın Bülent Arınç ve Sayın
Valinin ayakkabıları başında nöbet tutmasıyla ilgili
görüntülere ilişkin bir sorusu var. Korumaların görevleri ilgili
kanun ve yönetmelikler çerçevesinde yapılmaktadır. Bu konuda
anılan görevlilerin böyle bir durum takınmasına ilişkin ne
Sayın Validen ne Sayın Başbakan Yardımcısından
herhangi bir talimat verilmemiştir.
İstanbul Milletvekilimiz
Sayın İhsan Özkesin (6/411) sayılı sorusuna ilişkin
-Sayın Başbakanımızdan cevaplandırılmasını
istiyor- cevabımız şu şekildedir: 23 Ekim 2011de meydana
gelen depremde kamu binalarında ölen veya yararlanan
vatandaşımız bulunmamaktadır.
Yine İstanbul Milletvekilimiz
Sayın İhsan Özkesin (6/412) sayılı sorusuna
cevabımız: Önergede belirtilen hususlarla ilgili
Bakanlığımız kayıtları arasında herhangi bir
istatistiki veri bulunmamaktadır ancak İçişleri
Bakanlığınca, konuya ilişkin olarak, ülkemizdeki intihar
olaylarının hastalık, ailevi geçimsizlik, geçim zorluğu,
ticari başarısızlık, olumsuz hissi ilişkiler ve
öğrenimde başarılı olamama gibi nedenlerden kaynaklanan
ruhi bunalımlar neticesinde meydana geldiği ve 2002-2011
yılları arasında çeşitli nedenlerden dolayı intihar edenlerin
sayısal verilerinin aşağıda verilen tablodaki bilgilerden
ibaret olduğu belirtilmektedir: 2002 yılında intihar olayı
1.831, 2003te 1.661, 2004te 1.674, 2005te 1.617, 2006da 1.576, 2007de
1.572, 2008de 1.603, 2009da 1.796, 2010da 1.943, 2011 yılı 1.373;
toplamda 16.646.
Muğla Milletvekilimiz Sayın Nurettin Demirin
sorularına -Sayın Başbakanımızdan sormuşlar-
cevabımız: Van depremi öncesi Türk Kızılayı
stoklarında 44.723 adet çadır ve 3.794 Mevlânâ evi
bulunmaktadır. Deprem bölgesine Türk Kızılayının kendi
stoklarından 40.892, uluslararası paydaşlardan 12.643 olmak
üzere 53.535 çadır ve 3.794 Mevlânâ evi gönderilerek afetzede
vatandaşların ibate ihtiyaçları
karşılanmıştır. Türk Kızılayı
tarafından 24/2/2012 tarihi itibarıyla Somalide yürütülen
uluslararası insani yardım projesi kapsamında bölgeye 12 milyon 666
bin 696,86 TL, Van depreminden etkilenen bölgeye ise 22/02/2012 tarihi
itibarıyla 113 milyon 596 bin 333,54 TL tutarında yardım
malzemesi gönderilmiştir. Olası bir İstanbul depremine
ilişkin olarak Türk Kızılayı
hazırlıklarını sürdürmektedir. Bu kapsamda, barınmaya
ilişkin kaynakların tamamlanması amacıyla çadır üretim
işletmelerinden ve yurt dışından çadır
alınması çalışmalarının yanı sıra,
afetten etkilenebilecek muhtemel insan sayısı dikkate alınarak
iaşe sisteminin de buna göre planlanması çalışmaları
devam etmektedir. Ayrıca, Toplum Liderlerini Teşkilatlandırma
Projesi ile zarar azaltma, korunma kültürü ve sosyal sorumluluk bilinci
oluşturma çalışmaları yürütülmektedir. Türk
Kızılayı Van depreminde kamu otoritesinin yardımcı
kuruluşu olarak acil barınma ve beslenme alanındaki rolünü
başarıyla yerine getirmektedir.
İstanbul Milletvekilimiz
Sayın İhsan Özkesin, Sayın Başbakanımızdan
cevaplandırılması istemiyle sorduğu (6/420) numaralı
sorusuna cevabımız: İstanbul ilinde olası bir depremde
kullanılmak üzere (88/12777) sayılı Afetlere İlişkin
Acil Yardım Teşkilatı ve Planlama Esaslarına Dair
Yönetmelik gereği hazırlanan planlarda hâlen 238 adet çadır kent
alanı mevcut olup, bu alanlar kamu ve özel mülke ait boş arazilerden
seçilmiştir. Seçilen çadır kent alanları belli periyotlar
hâlinde kontrol edilerek güncellenmektedir. Ayrıca, mevcut yapı
yönetmeliğine göre yapılmış veya güçlendirilmiş kamu
binalarıyla spor alanlarında da geçici barınma imkânı
bulunduğundan yapılan planlamalarda bu hususa da yer verilmektedir.
Kahramanmaraş Milletvekili
Sayın Mesut Dedeoğlunun (6/440) sayılı, Sayın
Başbakanımızdan cevaplandırılması istemiyle
sorduğu soruya cevabımızdır: Asgari ücret on altı yaşını
doldurmuş işçiler için -aylık brüt ücret olarak- ilk altı
ay için 886,50 TL, ikinci altı ay için 940,50 TL; aylık net ücret ilk
altı ay için 701,13 TL, ikinci altı ay içinse 739,79 TL; on altı
yaşını doldurmamış işçiler için aylık brüt
ücret ilk altı ay için 760,50 TL, ikinci altı ay için 805,50 TL;
aylık net ücret ilk altı ay için 610,93 TL, ikinci altı ay için
643,14 TL olarak tespit edilmiştir. Böylelikle asgari ücret yılın
ilk altı ayı için yüzde 5,91; ikinci altı ayı için ise
yüzde 6,09 artırılmış; 2012 yılında ortalama
toplam artış yüzde 12,37 olmuştur.
Yine, Kahramanmaraş
Milletvekilimiz Sayın Mesut Dedeoğlunun,
Başbakanımızdan cevaplandırılması istemiyle
sorduğu (6/645) sayılı sorusuna cevabımız:
Yükseköğretim Kurulu Başkanlığınca konuya ilişkin
olarak yükseköğretim kurumlarında görev yapan akademik ve idari personelin
mali ve özlük haklarının iyileştirilmesine yönelik
başlatılan çalışmalara devam edildiği, konuya
ilişkin olarak, Maliye Bakanlığı ile mutabakat
sağlanması hâlinde gerekli düzenlemelerin çıkartılması
sürecinin Bakanlığımızla müşterek olarak yürütüleceği
belirtilmektedir. Bu konuda bir çalışma
yapıldığını özellikle bilmenizi isterim,
çalışmalar devam ediyor. Çalışmalar tamamlandıktan
sonra kamuoyuyla paylaşılacaktır.
Antalya Milletvekili Sayın Gürkut
Acarın Sayın Başbakanımızdan
cevaplandırması istemiyle sorduğu (6/687) numaralı sorusuna
cevabımız: 2011 Eylül itibarıyla Sosyal Güvenlik Kurumunda
kayıtlı bulunan 4/A SSK iş yeri sayısı 1 milyon 413
bin 666, 4/B BAĞ-KUR aktif sigortalı sayısı 3 milyon 315
bin 491dir.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Devam edin Sayın
Bakan.
BAŞBAKAN YARDIMCISI BEKİR
BOZDAĞ (Devamla) 28/11/2011 itibarıyla, 6111 sayılı
Kanuna göre borçlarını yapılandırmak amacıyla
başvuruda bulunan 4/A SSK işveren başvuru sayısı
714.308, 4/B BAĞ-KUR sigortalı başvuru sayısı ise 1
milyon 634 bin 948dir.
2008-2009 yıllarında
BAĞ-KURdan emekli olan -diğer bankalar da dâhil- 75.467
kişidir. 2011 yılında 6111 sayılı Kanun ile getirilen
düzenlemeden yararlanarak 85.110 kişi emekli olmuştur.
Borçlarını
yapılandırarak 2008 yılında Halk Bankasından, 2011
yılında Ziraat Bankasından kredi kullanan sigortalı
sayıları ile kullanılan kredi tutarları
aşağıdaki gibidir:
Sigortalılarca kredi
kullanılan yıl, sigorta sayısı ve kredi miktarı:
2008 yılında Halk
Bankasından kredi kullanan sigortalı sayısı ve kredi
tutarı: Sigortalı sayısı 44.184 kişi, kredi
tutarı 669 milyon 831 bin 706 TL. 30/06/2011 tarihi itibarıyla Ziraat
Bankasından kredi kullanan sigortalı sayısı 93.523
kişi, kredi miktarı 1 milyar 533 milyon 826 bin 358 TLdir. 5510
sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası
Kanununun 87nci maddesi uyarınca 4/A kapsamında bulunan
sigortalıların prim ödeme yükümlüsünün, bunların
işverenleri olduğu görülmektedir. Bu kapsamda Sosyal Güvenlik Kurumu
ile Ziraat Bankası arasında yapılan protokol uyarınca
borçlu işverenlerin de ticari kredi kullanmalarına imkân
getirilmiştir. Bu kapsamda 21/06/2011 tarihi itibarıyla 4 milyon 357
bin 453 TL tutarında 63 adet ticari kredi kullandırılmıştır.
Sayın Kamer Gençin Sayın
Başbakanımızdan cevaplandırılması istemiyle
sorduğu (6/757) numaralı sorusu: 12 Kasım 1999 tarihli Düzce
depreminden sonra satın alınan 10 bin adet kışlık
çadırın meydana gelebilecek afet ve acil durumlarda kullanılmak
üzere valiliklere dağıtımı yapılmıştır.
Söz konusu çadırlar 2000 yılından günümüze kadar, Van depremi de
dâhil olmak üzere, ihtiyaçlar doğrultusunda
kullanılmıştır.
Kahramanmaraş Milletvekilimiz
Sayın Mesut Dedeoğlunun Başbakanımızdan
cevaplandırılması istemiyle sorduğu (6/796) numaralı
sorusuna cevabımız: 4688 sayılı Kamu Görevlileri
Sendikaları Kanununda yapılması öngörülen kanun
tasarısı çalışmaları tamamlanmış,
Meclisimize sevk edilmiş, Meclisimizde de yasalaşmıştır.
Şu anda kamu görevlilerinin toplu sözleşme görüşmeleri devam
etmektedir. Önümüzdeki günlerde, zannedersem, bu konu neticelenecektir. Tabii,
soru, kanun Meclise gelmeden önce sorulduğu için cevabı biraz
gecikti, kanun çıktı.
Yine, Maraş Milletvekilimiz
Sayın Mesut Dedeoğlunun Başbakanımızdan
cevaplandırılması istemiyle sorduğu (6/798) numaralı
sorusuna cevabımız: Kamu personel sisteminin tamamen
değiştirilmesine yönelik olarak hâlihazırda yapılan bir
çalışma bulunmamaktadır ancak kamu hizmetlerinde etkinliği,
verimliliği ve vatandaş memnuniyetini artırmak, personel
sisteminin aksayan yönlerini düzeltmek, kamu çalışanlarının
beklentilerini karşılamak ve özlük haklarında iyileştirme
sağlamak, personel sisteminin gelişen ve değişen
şartlarına uyumunu kolaylaştırmak amacıyla, Anayasada
yer alan ilkelere uygun olarak personel sisteminde değişiklik
yapılması her zaman mümkün olmaktadır.
Son olarak, Kahramanmaraş
Milletvekilimiz Sayın Mesut Dedeoğlunun Sayın
Başbakanımız tarafından cevaplandırılması
istemiyle sorduğu (6/828) numaralı sorusuna cevabımız
aşağıdaki şekildedir:
1) İller Bankası AŞ Hakkında
Kanunun 11inci maddesi uyarınca hazırlanmış olan Banka
İnsan Kaynakları Yönetmeliğiyle mevcut personelin
istihdamının sağlanması amaçlanmış ve personelin
mağduriyetinin önlenmesi için yeni pozisyonlar eklenmek suretiyle kadro
sayısı artırılmıştır.
Personelin öğrenim durumu,
kıdemi gibi özel şartları da dikkate alınarak eski
kadrolarına denk veya daha üstü pozisyonlara ataması yapılmak
üzere tüm personele sözleşme sunulmuştur. Bu itibarla, yeniden yapılanma
sonucunda banka personelinin herhangi bir mağduriyeti söz konusu
değildir.
2) İller Bankası Anonim
Şirketi Genel Müdürlüğünde sözleşmeli olarak
çalışmayı kabul etmeyen 418 personel Devlet Personel
Başkanlığına bildirilerek, anılan Başkanlık
tarafından atamaları, ihtiyaç olan diğer kamu kurumlarına
yapılmıştır. Toplam 382 personelin İller Bankası
AŞ ile ilişiği kesilmiş olup 36 personelin
ayrılış işlemleri ise hâlen devam etmektedir.
3) İller Bankası AŞ
Yönetim Kurulu tarafından alınan karar uyarınca Banka personeli
için 28 Ocak 2012 ve 14 Nisan 2012 tarihlerinde uzmanlık ve teknik
uzmanlık sınavı gerçekleştirilmiştir.
6107 sayılı İller
Bankası AŞ Kanununun geçici 4üncü maddesine göre, sözleşme
imzalamak tamamen personelin isteğine bırakılmış olup
sözleşmeli olarak çalışmayı kabul etmeyen personel Devlet
Personel Başkanlığına bildirilmiştir.
Değerli milletvekilleri, cevaplandırmak
istediğim sorulara ilişkin cevaplarım arz ettiğim
şekildedir. Beni sabırla dinlediğiniz için hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Bakan.
Lütfen, beş dakikanızı daha rica
edeceğim.
Sayın Işıkın ek açıklama talebi
var.
Buyurun.
ALİM IŞIK (Kütahya) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Sayın Başbakan Yardımcısına
sorularımıza verdiği özellikle istatistiki veriler
açısından teşekkür ediyorum ancak diğer
sorularımızın cevabı tam verilmemiştir.
Özellikle hac ve umrede görev alan, örneğin, 2011
yılında 10 binden fazla personelin seçiminde tamamen müftülerin
yakınları, AKP il ve ilçe başkanlıklarından gelen listelerden
seçim yapılmıştır. Bunu Diyanet personeli çok iyi
bilmektedir.
Sayın Bakanım, özellikle bu bürokratlardan
aldığınız bilgileri bir de müracaat edip de gidemeyen
insanlarla bir doğrulayınız. Burada çok ciddi siyasi
ayrımlar yapılmaktadır ve Diyanet personeli bundan son derece
rahatsızdır.
Diğer taraftan, Kur'an kursu öğreticilerinin
özellikle 623 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin çıkmasından
sonra KPSS ve yeterlik şartı aranmadan doğrudan ilçe ve il
müftülerinin
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ALİM IŞIK (Kütahya)
akrabaları,
yakınları arasından atanmaları bu camiaya
yakışmamıştır. Özellikle bu konunun incelenmesini
talep ediyoruz.
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın
Işık.
Buyurunuz Sayın Bakan.
BAŞBAKAN YARDIMCISI BEKİR BOZDAĞ (Devamla)
Ben, Sayın Alim Işıka bir teşekkür yapmak istiyorum, özellikle,
sorulara cevap veren bakanlardan biri olarak, gerçekten çok düzgün soru soran
milletvekillerimizden birisi. Biz de sorduğu sorularla, işin
doğrusu, konuları araştırıyoruz, bilgi sahibi oluyoruz.
O yüzden teşekkür ediyorum.
İkincisi, tabii, bu din görevlilerinin seçimiyle
ilgili hususta belli bir kural var, usul var, ona göre yapılıyor.
Sayın Vekilim, bu konuda eğer elinizde bilgi, belge varsa bunu bana
verdiğinizde benim bununla ilgili gerekli işleri ve işlemleri
yaptıracağımdan emin olabilirsiniz. Bir siyasi
kayırmacılık hele ibadet konusunda, hele böylesi bir konuda
yapılmasına asla gönlümüz razı olmaz, yapanın da karşısında
dururuz.
ALİM IŞIK (Kütahya) Mülakat
sınavları düzgün yapılacak Sayın Bakan.
BAŞBAKAN YARDIMCISI BEKİR BOZDAĞ (Devamla)
Liyakat, ehliyet esastır.
Öte yandan, tabii, Kur'an kursu öğreticilerine kadro
verilmesiyle ilgili husus daha önce de hatırlarsanız, burada Diyanet
Teşkilat Kanunu görüşülürken o zaman hem CHPnin hem MHPnin hem de
BDPnin Bunu da yapalım. dediği ama
yapamadığımız bir konuydu. Bu kanun hükmünde kararnameyle
buradaki eksikliği tamamladık ve müftülerin yakınları falan
değil, bunlar yıllar yılı orada çalışan, beş
yıldan fazla çalışan, belli bir süredir çalışan
görevliler. Fahri olarak veya geçici olarak çalışanlardan, yeterlik
belgesi olanlardan veya belli bir süre çalışmış olanlardan
doğrudan ama yeterlik belgesi olmayanlarla ilgili de bir sınav
yapıldı. Rakam tam hatırımda değil ama, 1.500
civarında veya 1.600 civarında vekil Kur'an kursu öğreticisi
buna girdi, bunun da yarıya yakını bu sınavda
başarılı oldu. Burada kesinlikle bir siyasi
kayırmacılık yok çünkü kanun geneldir, kimlerin yararlanacağını
-6 binden fazla insan yararlandı bundan- bizim tadat etmemiz,
ayırmamız mümkün değil, objektif bir düzenleme yaptık.
BAŞKAN Sayın
Dedeoğlunun bir ek açıklama isteği var.
Buyurunuz.
MESUT DEDEOĞLU
(Kahramanmaraş) Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Sayın Başbakan
Yardımcımıza teşekkür ediyorum verdiğimiz sorulara
cevabından dolayı. Ancak Kahramanmaraş Türkiye'nin 18inci büyük
şehri. Sizin de teyit ettiğiniz gibi devlet
yatırımlarını pek alamamış bir şehirdir
maalesef. Bununla beraber, Kahramanmaraş Sütçü İmam Üniversitesinde
çalışan ve Türkiyedeki tüm üniversitelerimizde çalışan
öğretim görevlilerinin ve orada yardımcı personel olarak
çalışan, iş istihdamı sağlayan personelin
zamlarıyla ilgili net bir açıklama alamadım. Çalışmalar
devam ediyor. dediniz. Ne zaman sonuçlanacak acaba?
Bir de geçici din görevlilerimiz,
geçici imamlarla ilgili sorum vardı. Demin Alim Beyle de beraber
aynı şeyi cevapladınız ama net bir cevap alamadık. O
geçici din görevlilerimiz ne zaman kadroya geçecek acaba?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz.
BAŞBAKAN YARDIMCISI BEKİR
BOZDAĞ (Devamla) Ben teşekkür ediyorum.
Bir defa, bir hususu düzelteyim. Ben,
ifade ettiğim hususlar içerisinde Kahramanmaraşa yatırım
yapılmadı. demedim, Kahramanmaraşa bizim dönemimizde fevkalade
büyük yatırımlar yapıldı. Her alanda Kahramanmaraşlıların
bunu takdir ettiğini ben biliyorum. Onu özellikle ifade edeyim.
Diğer konuya gelince, vekil imamlarla alakalı,
2010 yılında Diyanetin 6002 sayılı Teşkilat Kanununda
değişiklik yapan tasarı buradan çıktığında
beraber kadro verdik oraya. O kadrolarda da bir de sınav konuldu. O
sınavda başarılı olamayan belli sayıda vekil imam-hatip
kaldı. Bunlara bir sınav hakkı daha verildi daha sonra.
Bunların bir kısmı da verilen bu sınavda
başarılı oldular, görev aldılar ve bunlardan
-sayısını tam bilemiyorum, rakamda yanıltmayayım ama-
300 civarında bir vekil imam-hatip var. Onlarla ilgili, şu anda, 3
bin tane imam-hatip alımı için ilan ettiğimiz sınav var.
Bundan sonra gene ilan edeceğimiz 7 bin civarında... Önümüzdeki günlerde
ilana çıkacak, şimdi yeterlik belgesi sınavı
yapılıyor; hemen bu ayın sonunda da 7 bin ilanı
yapılacak. Oraya da bu arkadaşlarımızın müracaat etme
hakları var. Başarılı oldukları takdirde bunlar
sözleşmeli veya kadrolu olarak göreve başlama imkânı
bulacaklardır.
Tabii, yükseköğrenimle alakalı konuda bir
çalışma yapıldığını biliyorum. Şu anda
bu çalışma devam ediyor, ilgili bakanlıklar arasındaki
görüşmeler, müzakereler sürüyor. Ben şu anda çalışma
neticelenmediği için, hangi aşamada olduğu, tam
aşaması -hazırlık çalışması var ama- somut
olarak kime ne yapılacağı netleşmediği için ancak onu
ifade edebiliyorum. Şu anda bu konuda yürüyen bir çalışma var ve
önümüzdeki günlerde bittiği zaman detayları kamuoyuyla
paylaşılacaktır ama henüz bunun detayları
netleşmemiştir.
BAŞKAN Teşekkür ederiz.
Sayın Öğüt
ENSAR ÖĞÜT (Ardahan) Teşekkür ederim
Sayın Başkanım.
Değerli Bakanım, öncelikle çok teşekkür
ederim açıklamalarınız için. Ancak Doğu ve
Güneydoğuda çok sayıda ilde kış ağır
geçtiği için don yapıyor, don yaptığı için de sular
donuyor, sular donduğu için de bütün abdest alma yerleri bozuluyor. Şimdi,
tabii, belki talep gelmemiş olabilir ama ben bunların üzerinde
duracağım ve benden talep eden vatandaşlarımın
talebini zatıalinize ileteceğim; inşallah, o zaman camilerdeki
abdesthaneler de yapılmış olacak.
Bir de boya-badana hakikaten bazı camilerimizde, köy
camilerinde özellikle, köylünün geliri olmadığı için camiler
böyle son derece harabe şeklinde gözüküyor. Hatta kısmen biz de
yardımcı oluyoruz elimizden geldiği kadar, bazen sponsor da
buluyoruz. Bu konuda ben listeyi zatıalinize vereceğim.
Bir de efendim, bizim Alevi köylerimiz
var, Doğu ve Güneydoğuda ağırlıklı. Bizim
Ardahanın Damal ilçemiz var, burada Alevi köylerimizde cemevleri yok
bazılarında, bazılarında cami de yok tabii. Şimdi
insanlar cenazelerini kaldıramıyor, cenazelerini
kaldıramadığı gibi yıkayamıyor da. Bu anlamda
cemevlerinin mutlak surette ibadethane kabul edilip, devletin oraya yardım
etmesi gerektiğine inanıyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederiz
Sayın Öğüt.
BAŞBAKAN YARDIMCISI BEKİR
BOZDAĞ (Devamla) Sayın Öğüte de teşekkür ediyorum.
Sorularından sonra biz gerekli
talimatları ilgili yerlere verdik, onlar da incelemeleri yaptı. Bir
kısımda hakikaten boyada, badanada, abdesthane gibi yerlerde sorunlar
olduğunu onlar da tespit ettiler, bazılarında yok. Olanlarla
ilgili ilgilenmeleri, gereğini yapmalarına ilişkin benim
talimatım oldu, ben de ayrıca takip edeceğim.
Tabii, diğer, bu cami
yapımlarıyla ilgili konuda... Tamamıyla vatandaşlar
yapıyor. Bizim Diyanet İşleri
Başkanlığının bütçesi, herkesin bildiği gibi
büyük bir bütçe esasında, ama bu bütçenin yüzde 97,5u personel
giderlerine giden bir bütçe. Maalesef, geriye kalan cari giderler için -o da
diğer yatırım maksadıyla- kullanılacak para neredeyse
yok denecek kadar az olan bir şey. Kamuoyunda herkes camileri Diyanetin
yaptığını bilir ama doğrudan Diyanet İşleri
Başkanlığı tarafından Türkiyede yaptırılan
bir cami yoktur, yapılan camilere, vatandaşın
yaptırdığı camilere zaman zaman Diyanetten cüzi, elimizdeki
imkânlar ölçüsünde destek veriyoruz. Bütün camiler halk tarafından
yapılıyor, dernekler, vakıflar veya başka şekilde
yapılıyor, biz de zaman zaman onlara destek veriyoruz. Şimdi
biliyorsunuz, yeni gelecek bir tasarı var, cami yapımlarıyla
ilgili, ibadethanelerle ilgili daha doğrusu, vergi indirimi de getiriyoruz
ki bu ihtiyaçlar biraz daha böyle hayırsever insanları teşvik
ederek çözülsün diye.
Cemevlerinin bir statüye
kavuşturulması konusunda hemfikiriz. Bu noktada bir statünün
belirlenmesine ihtiyaç var, ama onunla ilgili de, tabii, konunun siyasi boyutu
var, teolojik boyutu var. Teolojik kısmı bizi ilgilendirmez, ona
bizim karar vermemiz de doğru değil. Siyasi olan kısmıyla
ilgili buranın bir statüye kavuşturulması gerektiğini biz
de düşünüyoruz. Böyle bir statünün özellikle Alevi
anlayışını, inanışını benimseyen
kardeşlerimizin ortak kabulüne uygun bir statünün daha doğru olacağını, biz de
elbette doğru olduğunu düşünüyoruz. Yani bu konuda hemfikiriz
ama şu anda ibadethane denildiği zaman bu ibadethane konusunda
ayrı tartışmalar
çıkıyor çünkü teolojiye konu kayıyor.
BAŞKAN Süremiz
çok az kaldı Sayın Bakan.
BAŞBAKAN YARDIMCISI
BEKİR BOZDAĞ (Devamla) Ama başka bir statü konusunda bir
adım atılabilir, bir çalışma yapılabilir.
ENSAR ÖĞÜT
(Ardahan) İnanın Sayın Bakanım
BAŞKAN Sayın
Öğüt, lütfen
ENSAR ÖĞÜT
(Ardahan) Özür diliyorum Sayın Başkanım, ben tutanaklara
geçmesi için bir şey söyleyebilir miyim? Özür diliyorum.
BAŞKAN Lütfen, bu,
karşılıklı konuşma değil Sayın Öğüt.
ENSAR ÖĞÜT
(Ardahan) İnanın samimi söylüyorum, Alevi
vatandaşlarımız Sünni vatandaşlarımızdan daha
sıkıntı çekiyor hem ibadetlerini görmekte hem de cenazelerini
kaldırmakta. Bu konuda dikkatinizi çekmek istiyorum.
BAŞKAN Soru
sahiplerinden Sayın Gençe en son olarak söz vereceğim. Sisteme
girmiş diğer arkadaşlarıma şunu söylemeliyim ki, bu
sadece soruya tekrar açıklama isteme talebi sözlü soru önergesini
vermiş olan milletvekillerine aittir.
Sayın Genç, en son
siz de açıklama talebinizi alınız.
KAMER GENÇ (Tunceli) -
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Efendim, bu AKP
iktidarıyla ilgili en azından altmışın üzerinde
verdiğim yolsuzlukla -ihale yolsuzluğu, belediye yolsuzluğu-
ilgili soru önergelerimin hiçbirisine cevap verilmiyor. Özel güvenlikle ilgili
görev yapan vatandaşlarımızın sorunlarına cevap
verilmiyor, 4/Cdeki
sıkıntılar giderilmiyor. Maalesef getirilip böyle fasa fiso sorulara
cevap veriyorlar.
Benim sorum şu
aslında: Biliyorsunuz Düzcede bir deprem oldu kış
şartlarında. O zaman 10 milyon dolarlık çadır
alınmıştı, kış şartlarına uygun
çadır alınmıştı. Van ve Erciyeste deprem meydana
geldiği zaman bu çadırlar ortada yoktu.
Şimdi, Sayın
Bakan bana doğru dürüst cevap vermedi. Bu çadırları nereye
koydunuz? Şimdi kış şartlarına uygun olarak
-pahalı- 10 milyon dolarlık çadır alınmış ve
depremzedelere evleri de verildikten sonra bunların toplanıp tekrar
devletin arşivlerinde, deposunda olması lazım. Hâlbuki Vanda
siz nasıl insanları barındırdınız?
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz
efendim.
KAMER GENÇ (Tunceli)
Sayın Başkan, yani sorumuza en
azından iki dakikalık bir konuşma hakkı verin. Yahu, burada
iki saattir Bakan konuşuyor, hiç
BAŞKAN - Sayın Genç, siz
sorunuzu sordunuz, ek açıklama talebinde bulundunuz.
Buyurunuz Sayın Bakan.
KAMER GENÇ (Tunceli) Ama efendim yani
böyle bir şey yok ki yani biz de bir cevap verelim yani kısa bir
açıklama
BAŞKAN Siz cevap
vermeyeceksiniz, siz soru soracaksınız efendim.
Buyurun efendim.
KAMER GENÇ (Tunceli) Efendim, İç
Tüzükte diyor ki: Kısa açıklama yapar. Kısa açıklama da
bir dakikada yapılamaz ki.
BAŞBAKAN YARDIMCISI BEKİR
BOZDAĞ (Devamla) - Evet, Sayın Genç, tabii ilave açıklama istedi
ama tabii sorulara fasa fiso demesi işin doğrusu, milletvekili
arkadaşlarımız açısından uygun bir yaklaşım
olmadı ama keşke bu fasa fiso soruyu sormasaydınız daha iyi
olurdu. Bu soru size ait bir soru. Ben ona cevap verdim ve on bin çadır
o zaman kalmış 2000de
KAMER GENÇ (Tunceli) 10 milyon
dolarlık dedim.
BAŞBAKAN YARDIMCISI BEKİR
BOZDAĞ (Devamla) Efendim, bakın ben size cevap veriyorum, on bin
çadır -milyon dolar demiyorum-
kalmış ve bu çadır 2000 yılından bu yana da
değişik vesilelerle, meydana gelen deprem ve benzeri afetlerde
vatandaşımızın ihtiyaçları için kullanılmak üzere
illere dağıtılmış ve buralarda da
kullanılmıştır.
Arz ederim Sayın Başkan.
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz
Sayın Bakan. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Böylece, sözlü soru önergeleri
cevaplandırılmıştır.
KAMER GENÇ (Tunceli) Sayın
Başkan, benim sorduğum soruya diyor ki: Keşke bu fasa fiso
soruyu sormasaydınız. Şimdi bakın bu, bir defa, Devlet
Bakanıdır, Başbakan Yardımcısıdır bu
ağırlıkta bir ifade kullanamaz; bir.
İkincisi, benim sorduğum
soruda, 10 milyon dolarlık, Düzce depreminde alınan
kışlık çadırlar var. Bunlar nerede? Soruyu
saptırıyor ve altmışın üzerinde, AKP
İktidarı zamanında yapılan soygunlarla ilgili ihale
yolsuzluğu, efendime söyleyeyim devletteki kayırmalarla ilgili
sorularımın bir tanesine cevap vermiyorlar! Böyle bir şey olur
mu efendim? Olmaz.
BAŞKAN Sayın Genç, beyan
etmişler, soruları sormuşsunuz, o soruları seçip
konuşmuşlar, cevap vermişler.
KAMER GENÇ (Tunceli) Ama doğru
dürüst cevap versin efendim. Bir de fasa fiso soru
Zaten benim hiçbir soruma
cevap vermiyorlar çünkü altından kalkamıyorlar ki.
BAŞKAN Ama Sayın Genç, soru
sormuşsunuz, Bakanlar da cevap veriyorlar. Lütfen
MAHMUT TANAL (İstanbul)
Değerli Başkanım, Sayın Gençin demek istediği
şu
BAŞKAN Ne demek istediği
anlaşılıyor efendim, net.
MAHMUT TANAL (İstanbul)
Sayın Genç, millî irade adına soruları sormuştur.
Sayın Başbakan Yardımcısı şunu söylüyor:
Sorduğunuz sorular fasa fiso. Bu millî iradeye
saygısızlıktır. Sorulan soru fasa fiso görülmez ki.
BAŞKAN Fasa fisoyu Sayın
Bakan söylemedi efendim.
Şimdi gündemimize tekrar geçiyoruz.
Alınan karar gereğince
diğer denetim konularını görüşmüyor ve gündemin "Kanun
Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer
İşler" kısmına geçiyoruz.
1'inci sırada yer
alan, Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri İstanbul
Milletvekili Ayşe Nur Bahçekapılı, Kayseri Milletvekili Mustafa
Elitaş, Giresun Milletvekili Nurettin Canikli, Kahramanmaraş
Milletvekili Mahir Ünal ve Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydın'ın;
Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik
Yapılmasına Dair İçtüzük Teklifi ile Tunceli Milletvekili Kamer
Genç'in; Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün Bir Maddesinin
Değiştirilmesi Hakkında İçtüzük Teklifi ve Anayasa
Komisyonu Raporu'nun görüşmelerine kaldığımız yerden
devam edeceğiz.
IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ
İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER
A)
Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.- Adalet ve
Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri İstanbul Milletvekili
Ayşe Nur Bahçekapılı, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş,
Giresun Milletvekili Nurettin Canikli, Kahramanmaraş Milletvekili Mahir
Ünal ve Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydın'ın; Türkiye Büyük
Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına
Dair İçtüzük Teklifi ile Tunceli Milletvekili Kamer Genç'in; Türkiye Büyük
Millet Meclisi İçtüzüğünün Bir Maddesinin Değiştirilmesi
Hakkında İçtüzük Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporu (2/242, 2/80)
(S. Sayısı: 156)
BAŞKAN - Komisyon?
Yok.
Ertelenmiştir.
2'nci sırada yer
alan, Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi
Hakkında Kanun Tasarısı ile Bayındırlık, İmar,
Ulaştırma ve Turizm Komisyonu Raporu'nun görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
2.- Afet Riski
Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun
Tasarısı ile Bayındırlık, İmar,
Ulaştırma ve Turizm Komisyonu Raporu (1/569) (S. Sayısı:
180)
BAŞKAN - Komisyon?
Yok.
Ertelenmiştir.
3'üncü sırada yer
alan, Seçimlerin Temel Hükümleri ve Seçmen Kütükleri Hakkında Kanun ile
Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı ve İçişleri Komisyonu ile Anayasa Komisyonu raporlarının
görüşmelerine başlıyoruz.
3.- Seçimlerin Temel
Hükümleri ve Seçmen Kütükleri Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve
İçişleri Komisyonu ile Anayasa Komisyonu Raporları (1/564) (S.
Sayısı: 201)(x)
BAŞKAN
Komisyon ve Hükûmet? Yerinde.
Komisyon
raporu 201 sıra sayısıyla bastırılıp
dağıtılmıştır.
Sayın milletvekilleri, alınan karar gereğince
bu tasarı, İç Tüzükün 91inci maddesi kapsamında temel kanun
olarak görüşülecektir. Bu nedenle, tasarı, tümü üzerindeki
görüşmeler tamamlanıp maddelerine geçilmesi kabul edildikten sonra
bölümler hâlinde görüşülecek ve bölümlerde yer alan maddeler ayrı
ayrı oylanacaktır.
Şimdi tasarının tümü üzerinde, gruplar
adına, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Artvin Milletvekili
Uğur Bayraktutan konuşacaktır. (CHP sıralarından
alkışlar)
Buyurunuz Sayın Bayraktutan.
CHP GRUBU ADINA UĞUR BAYRAKTUTAN (Artvin)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Başkan, saygıdeğer
milletvekilleri; Seçimlerin Temel Hükümleri ve Seçmen Kütükleri Hakkında
Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Tasarısının tümü üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına
söz almış bulunmaktayım. Öncelikle yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlarım, önünüze gelen kanun tasarısı konusunda 5
milletvekilinden oluşan alt komisyonda Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına görev almış bulunuyorum. Alt komisyonda hem Adalet ve
Kalkınma Partisinden hem de Milliyetçi Hareket Partisinden gelen
arkadaşlarımızla ciddi bir çalışma yaptık.
Kanun
tasarısının tümüne ilişkin herhangi bir diyeceğimiz
olmamakla beraber bazı kaygılarımızı alt komisyonda da
dile getirdik, komisyonda da yapmış olduğumuz bu çalışmada
bu kaygılarımızı dile getirdik.
Burada, bu kanun
tasarısının üç ana amacı var, üç temel amacı var
değerli arkadaşlarım. Bunlardan bir tanesi, bu kanun
tasarısı yasalaştığı takdirde bunun temel
amaçlarından bir tanesi siyasal katılımı
sağlamaktır. Eğer
kanun Meclisten geçtiğinde siyasal katılımın en üst düzeyde
gerçekleşmesini sağlarsak bu konudaki asıl amaçlardan bir
tanesine ulaşırız diye düşünüyoruz. Bunlardan bir
diğeri ise, Türk Vatandaşlığı Kanunundan kaynaklanan
bazı sorunlar vardır, bu sorunları ortadan kaldırma
amacını gütmekteyiz değerli arkadaşlarım. Bir
diğer amacımız ise, yurt dışında bulunan vatandaşların
ülkemizde yapılan seçimlerde oy kullanmalarının kolaylaştırılmasını
sağlamaktır. Buradaki rakam 2,5-3 milyon olabilir. Burada yurt
dışında bulunup ama daha önceden seçme hakkını
kullanmayan vatandaşlarımızın bir anlamda siyasal
katılım amacıyla mevcut Parlamento seçimlerine
katılmalarını sağlamayı millî iradenin Parlamentoya
yansımasının gerçekleştirilmesi açısından bir
mihenk taşı olarak gördüğümüzü öncelikle ifade etmek istiyorum
değerli arkadaşlarım.
Maddelerine
ilişkin, biraz önce de ifade ettiğim gibi, tümüne ilişkin
bazı kaygılarımız var. Bu kaygılarımızı
alt komisyonda da dile getirdik, daha sonra komisyonda da bizim ve Milliyetçi
Hareket Partisinden gelen arkadaşlarımızın da ortak
olduğu bazı konulardaki çekincelerimiz var. Bu konuları da yüce
heyetinizle paylaşmak istiyorum.
Tasarının
5inci maddesinde, değerli arkadaşlarım, şöyle bir hüküm
var, bu 5inci maddeyle getirilmek istenen düzenlemede 298 sayılı
Kanunun 94/a maddesinin birinci fıkrasında belirtilen
değişikliğe ilişkin olarak yurt dışı
seçmenlerinin oy kullanmasında sandık, gümrük kapılarında
oy kullanma veya elektronik oyla
oylama yöntemlerinin birlikte veya ayrı ayrı uygulanmasına, seçim
türüne ve yabancı ülkenin durumuna göre Dışişleri
Bakanlığının görüşü alınarak Yüksek Seçim
Kurulunca karar verilir. ibaresi yer almaktadır. Biz buradaki ibarenin
soyut bir durum olduğunu, hangi ülkede oy kullanma yönteminin
uygulanacağına, hangi ülkede elektronik oylama yönteminin gündeme
alınacağına ilişkin böyle sabit, ülkeleri ayıran bir
yöntemin olmadığı kanısındayız. Bu nedenle
buradaki getirilen düzenlemenin subjektif olduğunu, genel bir hüküm
içerdiğini, o nedenle bu düzenlemenin daha ayrıntılı
şekilde Komisyonda incelenmesi ve irdelenmesi gerektiğini ileriye
sürmemize rağmen ne yazık ki bu itirazlarımız alt
komisyonda yapmış olduğumuz çalışmalarda gündeme
alınmamıştır. Bu konudaki çekincemizi, hangi ülkede
oylamanın ne şekilde yapılacağı konusundaki
kaygılarımızı burada öncelikle belirtmek istiyoruz.
Yine, tasarının değerli
arkadaşlarım, 6ncı maddesinde aynen şöyle bir hüküm var,
298 sayılı Kanunun 94/c maddesini düzenleyen fıkrada Ancak,
yabancı ülkedeki seçmen sayısı gözetilerek oy kullanma süresi
Dışişleri Bakanlığının da görüşü
alınarak Yüksek Seçim Kurulunca kısaltılabilir. hükmü var. Bu
fıkranın, oy kullanma hakkının kullanılması
açısından bir oyun bile önemli ve kutsal olduğu ve asıl
yasanın amacına bir aykırılık
taşıdığı kanısındayız. Buradaki
değerlendirmeyi de şöyle düşünmekteyiz: Burada,
Dışişleri Bakanlığının görüşü
alınarak eğer o ülkede, o yabancı ülkede oy kullanacak olan
seçmen sayısında bir azlık varsa, o seçmen sayısı -geleceği
rakamlar- seçimi değiştirebilecek olan nitelikteki bir sayısal
çoğunluğu ifade etmiyorsa, bu nedenle bir değişikliğin
de gündeme gelebileceğini ileri sürmekteyiz. Bu da bize göre, yasanın
amir hükmüne aykırıdır.
Neden aykırıdır
değerli arkadaşlarım? O da şundan dolayı: Çünkü biz
bir oyun bile, yurt dışında yaşayanların bir oyunun
bile kutsal olduğuna inanan ve bu oyun da kullanılması
gerektiğine inanan bir siyasal düşünceden geliyoruz. Madem
yasayı yapmaktaki amacımız bu oyların kullanılmasıdır,
bir tek oyu bile heba etmememiz gerçeğidir, bu gerçeğin varlığına
rağmen yine de böyle bir ölçeği nazarıitibara almamızı
doğru bulmadığımızı ifade etmek istiyorum. Neden?
Çünkü burada yürütme organı kapsamındaki Dışişleri
Bakanlığının da görüşü alınarak Yüksek Seçim
Kurulu herhangi bir ülkede oy sayımı bitmeden mevcut düzenlemeyi
getirebilir ve oy sayımını kısaltabilir. Bunun da çok
objektif olmadığı kanısındayız, idareye bir
takdir yetkisinin verildiğini düşünüyoruz. Bu nedenle, bu hususu alt
komisyonda ve üst komisyonlarda ileri sürmemize rağmen dikkate alınmamasını
ve nazarıitibara alınmamasını
paylaşmadığımızı burada ifade etmek istiyorum.
Yine aynı maddede Yurt
dışı ilçe seçim kurulu sandık kurulu bir başkan, bir
kamu görevlisi üye ve son milletvekili genel seçiminde Türkiye genelinde en çok
oy alan üç siyasi partinin bildirdikleri isimlerden oluşur. hükmü yer
almaktadır değerli arkadaşlarım.
Bu fıkrada şöyle bir hüküm
vardı... Bunu, hem alt komisyonda yapmış olduğumuz
çalışmada hem de Anayasa Komisyonunda milletvekili
arkadaşlarımız da dile getirdiler. Buradaki
ısrarımız, gerekirse kamu görevlisi olan üyenin -1 tane kamu
görevlisi üye var- sandık kurulundan çıkartılması ve 3 olan
siyasi partilerin üye sayısının gerekirse 5 olarak
değerlendirilmesinde bir yarar olduğunu görmekteyiz. Bu 5 olan
milletvekili sayısının, en son seçimde en çok oyu alan beş
siyasi partinin olması gerektiği kanısındayız. O da
neden dolayı?
Buradaki sandık kurulundaki amaç,
değerli arkadaşlarım, bir anlamda denetimi ve kontrolü
sağlamaktır. Denetimi ve kontrolü eğer
sağlıyorsanız, burada sandık kurulundaki kamu görevlisi
olan üye sayısını bir kenara koyarak, gerekirse siyasi
partilerin temsilcilerinin sandık kurullarında görev
almasının hem bir objektif seçimin hem de genel seçimin en önemli
kıstaslarından birisi olacağına inanıyoruz. Neden?
Çünkü siyasi partiler en azından seçimin taraflarıdır, o nedenle,
kamu görevlilerinin buradaki sayısını gerekirse azaltabiliriz,
burada sandık görevlilerini siyasi partilerden alarak 3 olan
sayıyı 5 olarak da çoğaltabiliriz. Önümüzdeki dakikalarda veya
saatlerde yapacağımız görüşmelerde bunun yararlı
olabileceğine inanıyoruz.
Bunun dışında da yurt
içinde yapmış olduğumuz seçim kurullarında siyasi
partilerin müşahit ve gözlemci olarak görevlendirme
İsimleri var
biliyorsunuz. Müşahit görevlendirmesini de mutlaka yapabiliriz diye
düşünüyoruz. Yani üyelerin dışında sandık
kurullarında müşahitlerin de olabileceğine, burada gerekirse
5inci maddeye veya 6ncı maddeye bu konuda bir ek koyarak, sandık
kurullarında, seçimle ilgili kurullarda müşahitlerin de
bulunmasının bir zararı olmayacağına, aksine, seçim
güvenliği açısından yarar sağlayacağına ve
yasanın amacına ve ruhuna uygun bir düzenlemenin ön
şartlarından bir tanesi olacağına inanmaktayız.
Yine, değerli
arkadaşlarım, burada seçimlerle ilgili, oy kullanmayla ilgili bütün
sonuçların ülkeye bildirilmesinde Dışişleri
Bakanlığının bilişim ağından
yararlanılmasıyla ilgili bir düzenleme var. Bu konuda da
çekincelerimiz bulunmaktadır. Bu konunun da mutlaka düzenlenmesi
gerektiğine inanmaktayız. Neden? Çünkü hatırlarsanız,
mevcut seçim sistemimizde, seçimlere belli bir süre kala, hem Adalet
Bakanlığı hem İçişleri Bakanlığı hem
Ulaştırma Bakanlığıyla ilgili bakanlıklar,
seçimlerin genel ve objektif şekilde yürütülmesi için, hassas bir durumda
oldukları için -ilgili bakanlıklar, seçimlere belli bir süre kala-
istifa etmektedirler. Bundaki amaç nedir? İcrai bakanlıklar olarak en
önemli mevkilerde bulunan bakanlıklardaki kişilerin tarafsız
bakanlıklarla değiştirilmesi gerçeğidir. Bu nedenle, biz,
bunun, yurt dışında yürütülecek olan bu seçim sistemiyle ilgili bilişim
ağının mutlaka Yüksek Seçim Kurulunun kontrolünde olması
gereken yani bir bağımsız kurulun kontrolünde olması
gereken bir sistem tarafından yürütülmesi gerektiğine
inanmaktayız. Neden? Çünkü Dışişleri
Bakanlığı, ne derseniz deyin, hangi iktidar gelirse gelsin,
yürütmenin gücünde olan, yürütmenin erkinde olan bir bakanlıktır.
Yürütmenin emrinde olan bir bakanlığın objektif bir uygulama
içerisinde olmasını beklemek de ancak iyi niyetlilik olur diye
düşünüyoruz. O nedenle, biz, mevcut düzenlemenin mutlaka Yüksek Seçim
Kurulu tarafından yürütülmesinde, Yüksek Seçim Kurulunun bilişim
ağında gerekli teknik altyapının
oluşturulmasının da seçim sistemi açısından ve mevcut
kanunun ruhu açısından ve onun amaçladığı, kanun
koyucunun amaçlamış olduğu asıl saik ve amaç
açısından çok önemli olduğuna
inandığımızı belirtmek istiyoruz. Bu nedenle, bu çok
önemlidir. Bunu da yüce heyetinizin takdirlerine sunmak istiyorum değerli
arkadaşlarım.
Burada yine en önemli hususlardan bir
tanesi tasarıyla getirilen 8inci maddedeki değişikliktir.
8inci maddedeki değişiklikle ilgili olarak, değerli
arkadaşlarım, daha önceden Komisyonda bu şekilde kendimiz de
belki bir sakınca olmaz diye düşündük ama ilerleyen dakikalarda ve
saatlerde bu alt komisyona geldikten sonra 8inci
maddede bazı değişikliklerimiz var, endişelerimiz var. Bu
konuda -Sayın Bakan da buradalar- kendisiyle de Komisyonda
yaptığımız görüşmelerde Sayın Bakan da açık
olarak ifade ettiler, 4 grup başkan vekilinin veya 3 grup başkan
vekilinin anlaşamadığı 8inci maddeyle ilgili Eğer
bir çekince varsa, gerekirse bunu çıkartabiliriz. dediler. Ahmet Bey de
şimdi buradan onu ifade ediyor; herhâlde çıkartıyoruz. Ama ben
yine de bu konudaki kaygımızın nedenini burada söylemek
istiyorum. Bu konuda ortak konsensüs oluşacak herhâlde önümüzdeki
dakikalarda.
Değerli arkadaşlarım,
burada getirilen husus şuydu: Şimdi aldığım bilgiye
sevindim. Eğer bunu geri çekersek bütün grupların ortak önerisiyle,
yasanın amacına uygun olan ve yasadan getirmek istediğimiz,
amaçladığımız bir hususta da bir kaygı
duymadığımızı da ifade etmek isterim.
Mevcut yasada, dava süresiyle ilgili
180inci maddede Seçim suçlarından doğan kamu davası, seçimin
bittiği tarihten itibaren iki yıl içinde
açılmadığı takdirde kovuşturma yapılamaz. hükmü
var. Biz alt komisyonda ve normal komisyon çalışmalarımızda
buna ilişkin kaygılarımızı dile getiriyorken, Adalet
Bakanlığından, yıllar itibarıyla seçim suçlarına
ilişkin olarak, 298 sayılı Seçimlerin Temel Hükümleri ve Seçmen
Kütükleri ile buna ilişkin kanuna muhalefetten dolayı açılan davalar
ve sanık sayıları nelerdir diye resmî rakamlar istedik.
2006 yılında buna
ilişkin açılan dava sayısı, değerli arkadaşlarım,
429, sanık sayısı toplam 1.515. Adalet
Bakanlığından almış olduğumuz verileri, Adalet
Bakanlığı Adli Sicil ve İstatistik Genel Müdürlüğünün
verilerini sizlerle paylaşıyorum. 2007 yılında 500 dava
açılmış, 1.110 sanık var toplam. 2008 yılında 434
dava açılmış, 717 sanık var değerli
arkadaşlarım. 2009 yılında 2.951 dava
açılmış, toplam sanık sayısı 2.942. 2010
yılında 1.636 dava açılmış, toplam sanık
sayısı 1.634.
UYAP üzerinden Komisyonda
almış olduğumuz rakamlara göre ise 2011 yılında 1.253
açılan dava olduğu -tabii bu, benim almış olduğum
gayriresmî- bunların içerisinde 1.204 takipsizlik kararı
verildiği ama belli sayıda da derdest dosyanın olduğuna
ilişkin Adalet Bakanlığı bize bilgi verdi. Adalet
Bakanlığının vermiş olduğu bilgide, değerli
arkadaşlarım, ne yazık ki 2011 yılına ilişkin
istatistikler yoktur. Sayın Bakanla bunu paylaştık, kendi
duyarlılığına da teşekkür ediyorum. O konuda
Sayın Bakan da Eğer bu konuda bir konsensüs oluşmazsa bunu
çekeriz. dedi.
Buradaki ortak amacımız da
şudur: Biraz önce de okuduğum gibi, buradaki süre, mevcut yasada,
değerli arkadaşlarım, şöyle: Seçim suçlarından
doğan kamu davası seçimin bittiği tarihten itibaren iki yıl
içinde açılmadığı takdirde kovuşturma yapılamaz.
Burada da hukukun en genel ilkelerinden, en doğru ilkelerinden bir tanesi,
eşitlik ilkesine açık bir aykırılık teşkil
ettiğine ilişkin kaygımız vardı. O kaygımız
da şuydu: Çünkü yarın bir gün, burada, cumhuriyet savcıları,
yasal süre içerisinde, yani yasanın amir görmüş olduğu süre
içerisinde dava açmış olabilirler. Dava açılmış olan
şahıslara karşı da soruşturma aşaması,
kovuşturma aşamasına geçmiş olabilir; dosyalar belki
Yargıtay aşamasına intikal etmiş olsa bile, derdest
olmuş olsa bile, hürriyeti bağlayıcı cezalarla
karşılaşmış olan Türkiye Cumhuriyeti
vatandaşlarımız olabilir. O nedenle, burada
vatandaşları şu şekilde cezalandırmanın
doğru olmadığına inanıyorum: Bir taraftan kamu
davası açılmış olanlarla ilgili olarak E, ne yapalım
sizin hakkınızda dava açıldı., bir taraftan da kamu
davası açılmayanlarla ilgili olarak da böyle bir kısmi af
yolunun Türkiye Büyük Millet Meclisinde olmaması gerektiği
BAŞBAKAN YARDIMCISI BEKİR
BOZDAĞ (Yozgat) Bunların lehine de yapabiliriz, Yapmayız.
demedim.
UĞUR BAYRAKTUTAN (Devamla)
Tabii, yani ama en azından bunu komple geri çektiğimiz zaman
Çünkü
buradaki temel hedef, en önemli davalardan bir tanesi olan 12 Haziran 2011
tarihiyle ilgili suçlarla ilgilidir. Çünkü bundan önce yapılmış
olan 12 Eylül 2010 tarihindeki halk oylaması, 2009 seçimleri ve hemen
arkasından 2007 seçimleriyle ilgili olarak cumhuriyet
savcılıklarının elinde herhangi bir şekilde bir
derdest dosyanın olma ihtimali çok azdır. Buradaki düzenlemenin temel
amacı, 12 Haziran 2011 tarihinde yapılan seçimlere ilişkin
düzenlemedir. Cumhuriyet savcılıklarının elinde o tarihten
bu tarafa doğru gelen ve devam etmekte olan soruşturmalar olabilir.
Bu soruşturmaları etkileyebilecek olan bir yasal düzenlemeyi burada
yaparsak, biraz önce de dediğimiz gibi, hukukun en genel
kurallarından bir tanesi olan aynı suçu işleyen kişiler
arasında eşitlik ilkesine aykırı bir
davranışımız söz konusu olabilir ki bu da bir anlamda,
dediğim gibi, kısmi aftır.
Bu düzenlemenin, Türkiye Büyük Millet
Meclisinde, grupların, bütün grupların önerileriyle önümüzdeki
saatlerde geri çekilmesiyle bu garabetin ortadan
kaldırılacağına inanıyoruz. Çünkü bu, biraz önce de
ifade ettiğim gibi, 4+4+4teki Kamu İhale Kanununun
dışına çıkartılan bu ilgili alımlara ilişkin,
yaklaşık 15-20 milyar doları bulan alımlar nasıl ki
4+4ün içerisinde ayrıca duruyordu, bunun da bu kanun tasarısı
içerisinde aynı şekilde sırıttığını
düşünüyorum ve buradan çıkartılması gerektiğine
inanıyorum. Bu konuda da inanıyorum ki önümüzdeki saatlerde ortak bir
konsensüs oluşabilir.
Değerli arkadaşlarım,
bunun dışında, Vatandaşlık Kanunuyla ilgili olarak da
Mavi Kartla ilgili düzenlemeler var. Biliyorsunuz, bu tasarı ile Mavi
Kartla ilgili de bir düzenleme getirilmektedir. Mavi Kart, doğumla Türk
vatandaşı olup da çıkma izni almak suretiyle Türk
vatandaşlığını kaybedenler ve bunların 29/5/2009
tarihli ve 5901 sayılı Türk Vatandaşlığı Kanununun
28inci maddesinde belirtilen alt soylarına verilen ve söz konusu maddede
de belirtilen haklardan faydalanabileceğini gösteren resmî belgeyi ifade
etmektedir. Bu durum yabancı ülkeler tarafından
öğrenildiğinde, kendi ülkelerinde yaşayan
soydaşlarımıza vatandaşlığı kaybettirme gibi
bir tehlikeyle karşı karşıya kalabileceğimizi de buradan
uyarmak isterim. Bu durum, muhatap ülkenin izleyeceği kendi ülke
vatandaşlık iç mevzuatına göre bizim açımızdan bir
olumsuzluk yaratabilir. En azından mütekabiliyet konusunda,
karşılıklılık konusunda bizim açımızdan bir
sorunla karşı karşıya kalabileceğimizi
düşünüyorum. Vatandaşlarımızın bu konuda
mağduriyetleri olabilir.
Biraz önce de ifade ettiğim gibi,
bu konudaki çekincelerimizi kenara koyarak, kanunun Türk
vatandaşlarının, yurt dışında yaşayan Türk
vatandaşlarımızın genel seçimlerde, seçimlerde oy
kullanması açısından bir anlamda millî iradeye
yansımasıdır. Bunu, bir anlamda yasanın temel ruhunu
doğru gördüğümüzü ifade etmek istiyorum. Meclisteki görüşmelerde
önergelerle bu kaygılarımızın giderileceğine yürekten
inanıyorum ve yasaya karşı diyeceklerim budur.
Bu vesileyle de sözlerimin sonunda,
seçim bölgem Artvinle ilgili de birkaç şey söylemek istiyorum. Daha önce
burada yapmış olduğumuz görüşmede
Artık, beni burada
dinleyen arkadaşlarımız da bıktılar. Biliyorsunuz,
Artvinde -Artvinin çatısında- Cerattepe diye bir maden
işletmesi var. Burada bizi hemşehrilerimiz de Artvinden dinliyorlar.
Cerattepedeki maden işletmesiyle ilgili olarak ihale süreci
tamamlandı ve ihale sürecinin sonucunda bir firmaya ihale yapıldı.
Bu ihalenin kimlere nasıl yapılacağına, hangi firmanın
nasıl alacağına ilişkin ve bu ihalenin daha sonra noter
tarafından tarafımca tespit edileceğine ilişkin
uyarılarıma karşı, yazılı uyarılarıma
karşı, Sayın Enerji Bakanı bana vermiş olduğu
yazılı cevapta, haksız, bu uyarlarımın yersiz
olduğunu ve ihalenin tarafsız ve objektif şekilde
yapıldığını, benim adres verdiğim şirket
tarafından alınmadığını yazılı
şekilde bana söyledi. Ben de şimdi burada Meclis tutanaklarına
bunları geçiriyorum. Önümüzdeki günlerde, bu ihalenin kimler tarafından
alındığını, bu ihaleyi hangi firmanın
aldığını hep beraber burada göreceğiz, ben de
Sayın Bakana buradan sesleneceğim. Sayın Bakana -kendisi
keşke burada olsaydı- şunu da ifade etmek isterdim: İhaleye
aldığın firmanın uçaklarıyla gezene kadar, bundan
sonra, ihalesini vermiş olduğun Artvinlilerin de
kayığına bineceğini Sayın Bakana hatırlatmak
isterim; Artvinlilerin kayığına nasıl binecek, Sayın
Bakana buradan hatırlatmak isterim. (CHP sıralarından
alkışlar)
Ayrıntılarını
söylemek istemiyorum, önümüzdeki günlerde bu ihalenin kokularının
nasıl çıkacağını, bu ihalenin bir firmayı
nasıl tarif ettiğini, bir firmaya paket olarak nasıl
verildiğini Türkiye Büyük Millet Meclisinin sayın üyeleriyle hep
beraber paylaşacağız ama bir kere daha burada ifade etmekten
mutluluk duyuyorum: İhaleyi ne şekilde gerçekleştirirse
gerçekleştirsin, hangi firma tarafından alınırsa
alınsın -ki hangi firmanın aldığı da hiçbir
şekilde bizi, Artvinlileri ilgilendirmemektedir. Ben, burada daha önce
yapmış olduğu Meclis konuşmasında ihale
şartnamesini yırtmıştım, büyük bir onur ve gururla
bütün Artvinliler adına yırtmıştım- önümüzdeki
günlerde de bu ihaleyi alan firmanın Artvinde maden çıkarmasına
hiçbir şekilde izin vermeyeceğimizi, Artvine hiçbir şekilde el
uzatmasına izin vermeyeceğimizi, bu maden
çıkarılmasının Artvine yapılacak en büyük tecavüz
olduğunu, Artvine yapılacak en büyük saldırı olduğunu
bir kere daha Türkiye Büyük Millet Meclisinden, Mustafa Kemalin kürsüsünden
ifade etmekten büyük onur ve mutluluk duyduğumu bir kere daha söylemek
istiyorum.
Bu duygularla, sözlerimi fazla
uzatmıyor, yüce heyetinizi en derin saygılarımla
selamlıyorum; sağ olun, var olun diyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz
Sayın Bayraktutan.
Barış ve Demokrasi Partisi Grubu
adına Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan.
Buyurunuz Sayın Kaplan.
BDP GRUBU ADINA HASİP KAPLAN
(Şırnak) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 201
sıra sayılı Seçimlerin Temel Hükümleri ve Seçmen Kütükleri
Hakkında Kanunla ilgili tasarı konusunda Barış ve
Demokrasi Partisi Grubunun görüşlerini açıklayacağım. Hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Tabii, seçimler demokrasinin mihenk
taşıdır. Özgür, adil, eşit seçimler
yapıldığı zaman, demokrasilerde milletin, halkın özgür
iradesi parlamentoya yansıdığı zamanlarda demokrasi gerçek
anlamda vardır.
Yeni bir anayasa yapma sürecindeyiz
hepimiz. Yeni bir anayasa yapma sürecinde demokrasiyi istiyorsak, Siyasi
Partiler Yasasını, seçim yasalarını, yüzde 10
barajını, yüzde 10 hazine yardımı barajını, bütün
bunları konuşmamız gereken bir süreçten geçiyoruz.
2011 seçimlerini geride
bıraktık. Yurt dışındaki seçmenlerin,
sayıları 5 milyonu bulan ve 3 milyona yakın seçmenin
bulunduğu yurt dışındaki
vatandaşlarımızın oylarını kullanabilmesi için
geçmiş dönemde çıkarılan yasa tasarısı üzerinde
konuştuğumuz zaman, biz, mutlaka yurt dışındaki
vatandaşlarımızın da tamamının özgür iradesinin
sandıklarda gözükmesini istemiştik, arzulamıştık.
Ancak bunun da çok adil bir seçim sistemiyle yapılmasını
söylemiştik.
Şimdi, önümüze gelen bu
tasarıya bakıyorum. 12 Haziran seçimlerinde AK PARTİ yurt
dışındaki seçmenlerin oyunu
kullandırtamamıştır. Yasa çıkmasına rağmen,
yasa çıktıktan sonra da nasıl oy kullanılacağına
dair yönetmelik çıkmasına rağmen bunu
sağlayamamıştır. Yurt dışında sadece ve
sadece yüzde 5 seçmenimiz, yani şöyle baktığımız zaman
rakamlara, 2 milyon 568 bin 979 yurttaşımızdan 129.283ü oy
kullanabilmiştir. On yıllık iktidar olmanın
ustalığı buysa vay hâlimize, vay Türkiyenin hâline.
Şimdi, yeni bir sistem
getiriyoruz. Yurt dışı seçmen kütüklerini
oluşturacağız ve yeni bir sistemde üçlü bir sistemle adrese
kayıtlı yurttaşlarımızın
oluşturacağı seçmen kütüklerini baz alacağız ve
Ankarada da Yüksek Seçim Kuruluna bağlı ilçe seçim kurulu, bir kurul
tarafından -yurt dışı- bizim Dışişleri
Bakanlığının bürokratlarıyla beraber sandık
kurulları oluşturacak ve oradaki vatandaşlarımıza
nerede oy kullanacakları söylenecek.
Peki, nasıl oy kullanacaklar? Bir
sandıkta, iki gümrükte, üç de elektronik oylamayla. İşte burada
Cumhurbaşkanlığı seçimlerine yakın bir süreçte 3
milyon seçmenin oylarıyla oynama, oylarını yanlış
yönlendirme, kullanılmayan oyları kullanma, seçimlere hile
karıştırma, hile katma gibi binbir açığı olan bir
yasa tasarısı şu an Mecliste görüşülüyor. Çok tehlikeli bir
yasa tasarısı Mecliste görüşülüyor. Öyle iyi niyetle
bakabileceğimiz bir yasa tasarısı değil bu.
Bakın, daha 2nci maddede,
Türkiyedeki seçimlerde, seçim kurullarında grubu olan partiler asil ve
yedek üye bulundurabiliyor. Hemen bakıyoruz daha 2nci maddede deniliyor
ki: En çok oy alan üç partinin asil ve yedek üyeleri yurt dışı
seçim kurullarında görev yapabilir. Bunun adı nedir biliyor musunuz?
Mecliste dört tane grubu olan parti var. Barış ve Demokrasi Partisi
var. Barış ve Demokrasi Partisi oraya asil üye vermesin, yedek üye
vermesin demektir bunun adı. Bunun başka adı yok
arkadaşlar. İnsan bu kadar ayırımcı, bu kadar
denetimden korkmaz... Yani ne demek istiyorsunuz? 2014te
Cumhurbaşkanlığı seçimi var, biz girmeyecek miyiz? Öne
alınırsa, bir öncesi yerel seçimler var, orada da oy
kullanabilecekler yurt dışı seçmenlerimiz, biz ona
katılmayacak mıyız? 2015 var arkasından, yine seçime kadar
bizim partimiz bu Mecliste bu grup olarak çalışacak, katılmayacak
mıyız? Yani üç tane seçim var, yurt dışı seçmenler oy kullanırken
en çok oy alan üç parti, sistemin partileri gidecek orada asil ve yedek üye
verecek, Barış ve Demokrasi Partisinin asil ve yedek temsilcisi
olmayacak, siz buna seçim ve demokrasi diyeceksiniz.
Bakın, arkadaşlar,
birbirimizi kandıracak zamanda ve çağda değiliz. 21inci
yüzyılda konuşuyoruz. 21inci yüzyılda çokça kriter var. Bu
çokça kriterin içinde Venedik Komisyonunun var, Avrupa İnsan Hakları
Sözleşmesinin 1inci Protokolünün yine 3üncü fıkrasında yer
alan hür seçimler var, yine Türkiyenin vicdanında, insanının
vicdanında eşit ve özgür seçimlerin yapılması var. Niye
korkuyorsunuz Barış ve Demokrasi Partisinin yurt dışı
seçimlerde sandık kurulunda -oy verilmesi esnasında- 1 asil ve 1
yedek üyesinin bulunmasından? Bu ayrımcılığın
anlamı ne? Ne yapmak istiyorsunuz gerçekten? Bunu anlamak istiyoruz. Hadi,
geçmiş seçimlerde biz bağımsız adaydık, yurt
dışındaki seçmenler sadece partilere oy kullandı,
bağımsız adaylara oy verebildi mi? Veremediler. Dikkat edin, o
zaman da ayrımcılık yapılmıştı. Hatta ve
hatta, Hakkâride bizim 1 milletvekilliğimiz, 40 tane gümrük oyuyla AK
PARTİye geçmişti. Milletin iradesine böyle
saygısızlık yapıldığı zaman Hakkâri
halkı da 3-0 yapar, AKPnin de dersini verir ve verdi de. Bunu mu
istiyorsunuz, yani istenen bu mu? Ne yapmak istiyorsunuz arkadaşlar?
6ncı maddede sandıkların nereye
kurulacağı konusu tartışmalı. Her yere kurulacak
mı? Nereye kurulacak belli değil. Diğer maddelere de hemen
geçiyoruz, bakıyoruz, üç siyasi partinin temsilcilerinin, üyelerinin olacağı
kurullar farklı farklı şeyler yapacak. Mavi Karta 5,00 TL
ibaresi ekliyorsunuz. Yetmiyor, çok geniş yetki verildiği
anlaşılan bürokratlara veriyorsunuz.
Seçimi Yüksek Seçim Kurulu, bağımsız
yargı gözetiminde mi yapacaksınız, İçişleri
Bakanlığıyla Dışişleri
Bakanlığının gözetiminde mi yapacaksınız? Nüfus
ve Vatandaşlık İşleri Genel Müdürlüğü kime
bağlı? İdris Naim Şahine. E, böyle bir bakana yurt dışı
vatandaşlık adrese dayalı sisteminde burayı emanet
ederseniz yine Türkiye'nin vay hâline! Nasıl emanet edebilirsiniz? Bu
Meclis, bu ülkenin vatandaşının iradesini, daha görevinin
altı ayında üç tane, dört tane gensoru yemiş bir bakana
nasıl teslim edebilir? İçişleri Bakanlığı, Yüksek
Seçim Kurulunun ancak ve ancak emrinde olabilir arkadaşlar, onun emirlerini
yerine getirebilir; ona dizayn veremez. Ama bu kütükler oluşturulurken
Nüfus ve Vatandaşlık İşleri Genel Müdürlüğü
konsolosluklardan aldığı adresleri ikamet ve adres olarak
sayıyor. Bizdeki ikametgâh kanunu Avrupanın ve dünyanın yüz elli
beş ülkesinde yok ki arkadaşlar, kim kimi kandırıyor?
Oralarda ikametgâh mı var? Oraya giden, yerleşen, çalışan,
çoğunluğu da Almanyada olan, Avrupada olan, yurt
dışında vatandaşlarımız var, mülteciler var, 12
Eylül darbesiyle gidip hâlâ orada, vatandaşlık hakkı olan, oyunu
kullanamayan mülteci kardeşlerimiz var. Onların cüzdanları
cebinde, vatandaşlık numaraları cebinde; onlar bile oy
kullanamazken, adrese dayalı sistemde mülteciler yer almazken,
bunların da sayısı yüz binlerleyken, sağcısı da
solcusu da bunların içinde varken bunları dışlamanın
adil bir seçim sisteminin ruhu olmadığını burada ifade
etmek istiyorum.
Sadece bu değil, burada konuşulacak çokça nokta
var.
Bir yönetmelik var, bu yönetmelik
hazırlanmış; yurt dışı seçmen kütüğü. Yurt
dışı seçmen kütüğünün denetimi nasıl olacak, Meclise
bir bilgi var mı? Yok. Kim, nerede
kayıtlı? Yüksek Seçim Kurulu sitesinde bir liste
yayınlanıyor, neye göre düzenlediği belirsiz. Vatandaşlarımız
nasıl oy kullanacak, bilmiyorlar.
Şimdi, bu yönetmelik eskidi
arkadaşlar, bu seçim sistemi eskidi. Yeni bir anayasa yapıyoruz. Yeni
bir anayasa yaparken, yeniden siyasi partiler rejimini, yeniden seçimlerin
temel hükümlerini, yeniden seçmen kütüklerini, yeniden nasıl seçimlerin
yapılacağını da bu yeni anayasayla beraber belirlemek
zorundayız. Yoksa, isteyen katakulli yapar, oyun yapar, hile yapar.
Çalıntı oylarla geçmiş dönemde sadece İstanbulda 2,5
milyon seçmenin silindiğini burada hatırlatmak istiyorum. 2,5 milyon
seçmen sadece İstanbulda silindi. Nereye gitti bunlar? Buhar mı
oldu? Nereye gittiler? Kim kullandı bu oyları? Bizim
kullanmadığımız garanti ama kim o dönemlerde
seçilmişse, bu 2,5 milyon çalıntı oydan nasibini almış
ve parmağı bu işin içindedir.
Şimdi, biz burada size bir iki
örnek daha sunmak istiyoruz: Gümrükte oy kullanmayı anladık; gümrükte
bir sandık var, sandık kurulu var, gidersiniz oyunuzu
kullanırsınız. En klasik yöntemdir bu. Mektupla oylamayı
Anayasa Mahkemesi iptal etti zaten. Gümrükteki oyda sandık var, ona bir
şey demiyoruz. Peki, soruyorum: Almanyada her yerde konsolosluk yok, siz
nereye sandığı kuracaksınız, söyler misiniz bize. Siz
bu yasanın içinde diyorsunuz ki: Dış ülkelerde, o ülkelerin
göstereceği diplomatik ilişkiler ve yardımlar sonucu seçim
güvenliği sağlanacak. Seçim güvenliğini siz nasıl sağlarsınız
bu mantıkla arkadaşlar? Herkes örgütlüdür, herkes yurt
dışında örgütlüdür arkadaşlar. Bizim Washingtonda
temsilciliğimiz var, Brükselde temsilciliğimiz var, Erbilde
temsilciliğimiz var, bütün partilerin yurt dışında
temsilcilikleri var ve orada çalışıyorlar, örgütlüler.
Bırakın, biraz da onları dinleyerek -Almanya için nasıl bir
oylama, İngiltere için nasıl bir oylama, küçük ülkeler için
nasıl bir oylama- biraz da onların fikirlerini alarak
katkılarını alalım.
Şimdi, en önemli noktaya geleceğim.
Bizi Türkiye tarihinin en hileli, en karmaşık, en
tartışılır seçim sistemine götürecek olan elektronik
oylamaya getireceğim sizi. Elektronik oylamayı incelediniz mi
arkadaşlar? TÜBİTAK hangi proje üzerinden elektronik oylamayla oy
kullanılacağını size söyledi mi? Hangi projeyi
kullanacaksınız? İnternet üzerinden mi? On tane proje var.
Bakın, Avustralya ilk kullanmış. Avustralya kullanmış
bunu ve ilk elektronik oylamayı 2006 eyalet seçimlerinde kullanabilmiş.
Ne olmuş? Mavi Kartlar gibi bozulmuş, 300 bin oy bozulmuş orada.
Hacklemişler arkadaşlar daha ilk denemelerde. Hacklemişler
yani anlayacağınız, kısacası.
Şimdi, İnternet oyu
olayına geliyoruz. Avustralya savunma sanayi ve savunma sivil personeli
için Irak, Afganistan, Doğu Timor ve Solomon adalarında bu sistemi
getirmişler. Bir oyun maliyeti ne kadar biliyor musunuz? 521 dolar.
Buyurun, sizin Yüksek Seçim Kuruluna ayırdığınız bütçe
ne kadar, bana söyler misiniz? Yabancı ülkede 3 milyon seçmenimiz var.
Belçika kullanmış -Belçika gibi gelişmiş ülkeler- fakat
sistemi oturtamamış. En iyi kullanan ülke Brezilya arkadaşlar.
Brezilya elektronik oylama için 400 binden fazla elektronik oy makinesi
kurmuş seçim sandığı olarak. Hadi buyurun, Türkiye'nin 400
tane elektronik oy makinesi var mı? Bana bir oy makinesi göstersin
Sayın Bakan, bir tane oy makinesi koysun şu kürsünün üstüne, Ey
vatandaş, işte bu elektronik oy sistemi, böyle oy
kullanacaksın. desin de millet anlasın. Var mı böyle bir
şey arkadaşlar? Gördünüz mü? Alt komisyonda, üst komisyonda, burada var
mı böyle bir şey? Yok. O zaman getirirsiniz Zati Sungur icadı
bir şey, koyarsınız oraya, dersiniz işte Elektronik oy
kullanma makinesi de budur.
Şimdi, Brezilyayı
anlayabiliriz arkadaşlar, Brezilya bütün seçimlerini elektronik
sayımla yapmış. Orada gerillalar Cumhurbaşkanı oldu
da
Lula ile Dilma dağdan indi, cumhurbaşkanı oldu, ülkeyi
dünyanın en büyük 8inci ekonomisi yaptı, yoksulluk
sınırı altında 30 milyonu orta sınıfa sıçrattı,
sosyal devlet politikasıyla da elektronik oylamayla da kendini dünyaya
fark attırdı. Bunun iki istisnası var: Hindistan ve
İrlanda. Bakın, bilişim endüstrisinin en önde gelen ülkesi
Hindistandır. Hindistan bile doğru dürüst oturtamadı ama
Hindistan, Çinden sonra dünyanın en büyük ülkesidir ve en iyi uygulayan
ülkelerden biri durumuna geçmiş durumda ama İrlanda geçemedi. Niye
geçemedi? Çünkü federal seçimlerde mesela Kanadada hâlâ kâğıt
kullanılıyor. Fransada 750 sandıkta oy
kullanılabilmiş, 230 binin üzerinde oy kullanılabilmiş.
Almanyada seçimler hacklendi ve Federal Anayasa Mahkemesinde şu an
mahkeme konusu. Hindistan en başarılı dedik çünkü Hint ölçekte
oylama makinelerinin kullanımında, elektronik oylama konusunda en az
itirazın olduğu ülke durumunda. Şimdi, Hindistandan biz ne
kadar ders aldık? Biliyor musunuz, Hindistanlılar bu noktaya gelmek
için tam yirmi yıl elektronik oylama üzerinde
çalışmışlar, siz de yirmi gün içinde elektronik
oylamayı hayata geçirmeye çalışıyorsunuz. Arkadaşlar,
kabak çekirdeğini toprağa gömün, yirmi günde kabak yetişmez.
Yirmi günde elektronik oylamaya nasıl geçersiniz? Allah aşkına,
bir uzman çıkıp bunu burada anlatsın bana.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Elektronik boya
yapacaklarmış!
HASİP KAPLAN (Devamla)
Elektronik oylama için Hindistan yirmi yıl çalışmış,
biz yirmi günde elektronik oylama makinesi yapacağız! Bir tane makine
gösterin Allah aşkına!
Oylama makinelerinin ne kadar
olduğunu biliyor musunuz? İrlandada, Nedap 40 milyon euro
yaklaşık. Makineler için üç seçim bölgesi pilot seçilmiş, çok
pahalı. Bütçede bu kadar para var mı? Yok.
Şimdi, tabii bu
tartışmaların daha fazla biçimleri de var: Güvenlik boyutu var,
oylama boyutu var, burada teknik sorunlar, hatalı kullanım,
elektronik oy verme sistemlerinde yapılacak sahtekârlıklar, seçim
öncesi telsizden uzaktan denetim, oy sayımı, aygıtların
hatalı ayarlanması, seçimlerin, seçmenlerin oylarının
değiştirilmesi
Arkadaşlar, hacklemek o kadar kolay ki bugün
Twittera bakın, Melih Gökçekin Twitter hesabını
hacklemişler, çökertmişler. İki tane grup, kafadar, çat diye
yapıyor bunu. Sizin kuracağınız elektronik oylama sandıklarında
bunu yapabilecek 1 milyonun üstünde hack grubu var. Ne yapacaksınız?
Ondan sonra, Cumhurbaşkanlığı seçiminde bu oyları
karşımıza çıkardığınız zaman, Türkiye
birbirine karışır arkadaşlar. Bu kadar oy
kullanıldı, bu kadar kullanılmadı
Çünkü
İktidarsınız, İçişleri sizde, Dışişleri
sizde, oylama makineleri sizde, oylamaları sayacak uzmanlar sizde, her
şey sizde, her şey iktidarda, muhalefet ne yapacak? Olmadı
arkadaşlar.
Size bir şey daha
söyleyeceğim ve son söz: Şu
ayrımcılığınızı ne zaman
bırakacaksınız Allah aşkına? Niye 3 parti sandık
kurulunda? Niye grubu olan 4üncü parti yok? Niye dışlıyorsunuz?
Niye korkuyorsunuz seçimlerden, özgür seçimlerden? Bu ayıp da size yeter.
Bu ayıpla beraber, biz de ret diyoruz. Bu hileli seçim sistemine
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sözlerinizi tamamlayınız lütfen.
HASİP KAPLAN (Devamla)
seçim kütüklerine
şiddetle karşı çıkıyoruz.
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Kaplan.
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Konya
Milletvekili Faruk Bal. (MHP sıralarından alkışlar)
Buyurunuz Sayın Bal.
MHP GRUBU ADINA FARUK BAL (Konya) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 201 sıra sayılı Kanun
Tasarısı ile ilgili olmak üzere Milliyetçi Hareket Partisi adına
söz aldım. Yüce heyeti saygıyla selamlıyorum.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
tasarı, yurt dışında yaşayan
vatandaşlarımızın seçimlerde oy kullanmalarına imkân
sağlayan ve bir başka açıdan ise doğumla Türk
vatandaşlığını kazanmış fakat daha sonra
vatandaşlıktan çıkmış olan yurt dışında
yaşayan kişilere Türkiye ile ekonomik, sosyal ve kültürel
bağlarının güçlendirilmesine imkân veren bir düzenleme.
Tasarının bu iki yönüne Milliyetçi Hareket Partisi olarak biz iki
açıdan yaklaşmaktayız: Bunlardan birincisi, Avrupa
Türklüğünün sorunları, ikincisi de demokrasinin sorunları.
Değerli milletvekilleri, 5,5 milyonu bulmuştur
Avrupa Türklüğünün sorunu ve Avrupa Türklüğünün Avrupaya seyahati
Aralık 1961 yılında Sirkeciden kalkan bir trenle
başlamıştır. Birinci nesil oraya bilek gücünü, alın
terini paraya çevirerek dönüşünde ülkesinde bir traktör kazanmak, bir
dükkân açmak hayaliyle bu yolculuğa başlamıştır ve
Avrupada dil farkı, din farkı, kültür farkı nedeniyle bir getto
hayatına mahkûm olmuştur, bulunduğu ülkelerde sosyal
hayatın içine girememiştir, çalışmıştır,
didinmiştir, tasarruf etmiştir ve Türkiye'nin o yıllarda çok
ihtiyacı bulunduğu döviz ihtiyacını
karşılamıştır. İşte Avrupa Türklüğünün
vatan hasretiyle, aile hasretiyle bütünleşen alın teri ve göz nuruyla
paraya dönüşen emeğine birileri musallat olmuştur. 1960lı
ve 70li yıllarda kurulan işçi şirketleri, Avrupa
Türklüğünün hayalindeki bir traktör parasını, bir dükkân
parasını hortumlamış, netice itibarıyla, orada
yaşayan insanlarımız alın terinin karşılığında
hüsrana uğramışlardır. Bugün, o tarihlerde onlarcası
kurulan işçi şirketlerinden bir tanesi ayakta yoktur ama o tarihte
alın terini ve emeğini vermiş olan insanların acısı
ve ahı onların üzerindedir.
Değerli arkadaşlarım,
ikinci nesil, 1980li yıllardan itibaren o ülkedeki getto hayatından
çıkmaya, sosyal hayata intibak etmeye, bulundukları ülkenin ekonomik
ve sosyal kuruluşlarına girmeye, hatta siyasete atılmaya çaba
göstermiştir ve netice itibarıyla da daha verimli alanlarda
çalışabilme imkânına kavuşmuştur, hizmet sektöründe ve
ticaret sektöründe de önemli adımlar atmışlardır, dil
öğrenmeye başlamışlardır, dernek kurmaya
başlamışlardır, vakıf kurmaya başlamışlardır.
Dolayısıyla, birikimleri biraz daha fazla olmuştur. Bu defa,
bunların birikimlerine bir başka görüntü altında yine kirli
eller musallat olmuştur. Bu musallat olanlar da bankerlerdir. On binlerce
insanımızın alın teri, göz nuruna musallat olan bankerler,
Avrupa Türklüğünün birikimlerini, tasarruflarını yok
etmişler, hortumlamışlar ve bugün karşımızda, bir
tane, Avrupa Türklüğünün tasarrufunu hortumlayan yaşayan banker
bulunmamaktadır.
Üçüncü nesil, Avrupa Türklüğünün
üçüncü nesli, artık esnafı tüccar olmuştur, hizmet sektöründe
bulunan sosyal hayatın o kadar içine girmiştir ki mahallî derneklerde,
mahallî kültür kuruluşlarında ve siyasette başarılı
olmaya başlamış yerel yönetimlerde, hatta milletvekili olabilme
yollarını açmışlardır. Dolayısıyla,
bunların oluşturduğu ticari organizasyonlar, sınai
organizasyonlar önemli bir cesamete ulaşmış ve tasarrufları
da bir hayli artmıştır. İşte bunlara da üçüncü bir el
atma hadisesi yaşanmıştır ve 1990lı yıllarda
Avrupa Türklüğüne musallat olan üçüncü kirli el holding diye ortaya çıkan,
dini ticaret aracı olarak kullanan, Allah ile aldatan bir kitledir.
Bugün bu kitle yani bu holdinglerden bir tanesi hayatta yoktur. Holding olarak
yoktur ama kişi olarak vardır ve bu kişiler, maalesef, Türk
siyasi hayatında da çok önemli ve çok etkili olabilmektedirler.
Değerli arkadaşlarım, işte Avrupa
Türklüğünün 1961 yılında başlayan bu Avrupa seyahati
artık Avrupada bir değer olarak ifadesini bulmuştur ve
Milliyetçi Hareket Partisi olarak biz bu 5,5 milyonu aşan
insanımızı bir kültür değeri, bir varlık değeri
olarak görmekte ve adına da Avrupa Türklüğü ismini vermekteyiz.
İşte, biz, hem Avrupa Türklüğü içerisinde
bulunan ve bulundukları ülkeler de çifte vatandaşlığı
kabul etmediği için Türk vatandaşlığından
ayrılmak zorunda kalan insanlarımızın Türkiye ile ekonomik,
sosyal, kültürel ve siyasi ilişkisini daha da güçlendirerek devam
ettirmelerine imkân sağlamak amacıyla bu kanuna destek
olmaktayız. Bu kanuna daha doğru bir şekilde çıkabilmesi
için yol gösterici bir anlayış ile bakmaktayız.
Değerli arkadaşlarım, işte bu kanunun
Avrupa Türklüğüyle ilgili kısmını kısaca bu
şekilde özetledikten sonra ikinci bölümüne geçmek istiyorum. İkinci
bölümde de önümüzde bulunan 201 sıra sayılı Tasarıyı
biz bir demokrasi meselesi olarak görmekteyiz.
Değerli milletvekilleri, demokrasi dediğimiz
zaman o ülkenin siyasi rejimini belirleyen ana kural, anayasa, ana kanunda
adı ne kadar demokratik olursa olsun ya da adı ne kadar demokrasiyle
örtüşürse örtüşsün, eğer o ülkenin seçim kanununda, seçim
mevzuatında, siyasi partiler kanununda belirli ilkeler kabul
edilmemiş ise, uygulanamıyor ise o ülkenin kendisi demokrasi olamaz.
Adı demokrasi olmasına rağmen kendisi demokrasi olamaz. O zaman,
bir ülkenin demokrat olabilmesi için seçim mevzuatında olması gereken
ana kurallar nedir, bunları sizlerle paylaşmak istiyorum.
Değerli arkadaşlarım,
demokrasi, kaba bir ifadeyle halkın kendi kendini yönetim rejimi olarak
ifade edildiğine göre, kendini yönetecek olan halkın önce seçmen
listesine yazılması lazım oy kullanabilmesi için.
Dolayısıyla, demokrasinin birinci kuralı, seçmen olarak
yazılacak olan kişilerin çok açık seçik ve net bir şekilde
önünde hiçbir yasal, hiçbir maddi engel bulunmadan seçmen kütüğüne
yazılabilmesi gerekmektedir. Oysa Türkiyede vatandaşın seçmen
olarak yazılabilmesi, siyasi iktidarın kontrolünde bulunan
İçişleri Bakanlığının elinde bulunmaktadır.
Dolayısıyla, yaşadığımız seçimlerde ortaya
çıkan vahim hileler, vahim hatalar, Türkiyenin, adı demokrasi
olmasına rağmen kendi demokrasi olmayan bir seçim sistemiyle idare
edildiğini ortaya koymaktadır.
Değerli milletvekilleri,
demokrasinin seçim mevzuatındaki ikinci göstergesi ise, seçmenin serbest
iradesinin oluşmasıdır. Seçmen siyasi kanaatini serbestçe
oluşturabilmelidir ki oyunu buna göre kullanabilmelidir. Ancak ülkemizde,
maalesef, baskı, tehdit, şantaj ve yaratılan korkular ile
seçmenin serbest iradesinin oluşmasının önünde engeller
vardır, bu engellerin ortadan kaldırılması gerekmektedir.
Üçüncü demokrasi kuralı seçim
mevzuatında, vatandaşın oyunu gizli bir şekilde
kullanmasıdır.
Değerli milletvekilleri, pek çok
yerde bu kurala riayet edilmektedir. Ancak bilmekteyiz ki, bir köyde
sandık seçmen listesinde 200 tane seçmen varsa, o köyde 200 tane seçmenin
bilaistisna 200 tanesinin ve hatta bazı yerlerde seçmen listesinden daha
fazla insanın oy kullanmış gibi zabıtlar tutulduğuna,
yani
topluca oy kullanıldığına şahit olmaktayız. Bu,
topluca oy kullanma işi demokrasi kültürünün yerleşmediğinin bir
işareti olmakla birlikte aynı zamanda o bölgede, o köyde, o mahallede
belirli unsurların şiddet kullanmak suretiyle
vatandaşlarımızın
serbestçe oyunu kullanmasına engel oldukları ve kendi
istikametleri doğrultusunda oy kullanmaya mecbur ettikleri bir gerçektir.
Değerli
arkadaşlarım, dördüncü kural ise, kullanılan oyların
açık bir şekilde tasnifidir. Açık bir şekilde tasnif edilen oyların
değiştirilmeden, hile yapılmadan aynen tutanaklara geçirilmesi
ve sandık kurullarında tutulan bu tutanakların ilçe seçim
kurullarında yine aslına uygun
bir şekilde rakamlar değiştirilmeden
birleştirilmesi, il seçim kurullarında birleştirilmesi ve Yüksek
Seçim Kurulunda birleştirilmesidir.
Değerli
arkadaşlarım, burada da Türkiye çok ciddi sorunlar yaşamaktadır. Bu
sorunlardan bir tanesini geçtiğimiz milletvekilleri seçimlerinde biz
Milliyetçi Hareket Partisi olarak yaşadık. Tam da bu konuyla ilgili olmak
üzere, İstanbul Milletvekili adayımız Hayrettin Nuhoğlu
elimizdeki Seçim Kanununa göre milletvekili seçilmiştir. Ancak Yüksek
Seçim Kurulunun, birleştirme tutanaklarıyla ilgili
çıkarmış olduğu bir genelgedeki kanuna aykırı
yanlış uygulaması nedeniyle bugün aramızda yoktur. On yedi
oy farkını, genelge ile Kanun arasındaki farklılıktan
dolayı, bir başka milletvekili, seçilmemiş olmasına
rağmen bugün aranızda bulunmaktadır.
Değerli
arkadaşlarım, beşinci demokrasi kuralı ise seçim
mevzuatında, seçimlerin yargının denetim ve gözetimi
altında yapılmasıdır. Yargının da, eline verilen
kurallara, seçim kanunlarına aynen uymasıyla ilgilidir. Maalesef, bu
çerçeve içerisinde baktığımızda yargının, seçim
işleriyle ilgili olmak üzere bu mantıktan hareketle düzgün bir
şekilde çalışamadığına şahit
olmaktayız.
Değerli
arkadaşlarım, altıncı kural ise, iktidarın, seçim süreci içerisinde
kamunun kaynaklarını ve kamunun gücünü seçmen iradesinin lehine
oluşturulması şeklinde kullanmaması ve devlet
memurlarının seçimlerle ilgili olmak üzere
tarafsızlığına gölge düşürücü iş ve
işlemlerden kaçınması gerekmektedir. Maalesef bugün seçimlerde
yaşadığımız temel yanlışlardan bir tanesi de
budur. O kadar yanlıştır ki bir kısım sayın
valiler iktidar partisi lehine oy toplayabilmek için kış gününde
buzdolabını rüşvet olarak vatandaşa
dağıtabilmekte, yine bir kısım valiler bazı illerde
milletvekili seçilebilmesi için bazı bakanlara resmen valilik antetli
kâğıtlarıyla mitingler tertip edebilmektedir. Bazı
kaymakamlar, Fak Fuk Fon diye bilinen fakir fukaraya, yetime, garibe gurebaya
bu milletin tasarrufuyla, vergisiyle toplanmış olan paraları
sanki iktidar partisinin ikramıymış gibi rüşvet olarak
verip onun yerine, onun karşılığında oy
toplamaktadır. Bunlar açık seçik Türk demokrasisinin ayıbıdır.
İşte bu ayıplardan
kurtulmak için, 12 Eylül ürünü olan Siyasi Partiler Kanununun, 12 Eylül ürünü
olarak önemli değişikliklere uğramış olan seçim
mevzuatının bir an önce değiştirilmesi ve bugün
uyguladığımız seçim mevzuatında Avrupa Türklüğüne
de imkân sağlayabilecek bir yolun, bir yöntemin
açılmasıdır.
İşte o kapsam içerisinde,
değerli milletvekilleri, 5,5 milyonu aşmış olan Avrupa
Türklüğünün, her ne kadar bugün Anayasamıza, Anayasa ilkelerimize
uygun değilse de bir seçim çevresi olarak değerlendirilmesi burada
bulunan bütün siyasi partilerin üzerinde bulunan bir vecibe olarak
değerlendiriyoruz. Biz Milletçi Hareket Partisi olarak, Avrupa
Türklüğünün bir seçim çevresi içerisinde bu Mecliste temsil edilebilmesi
için gerekli temaslarda bulunduk, gerekli önerilerde bulunduk ancak bir konsensüs
sağlanamadı. Konsensüs
sağlanamamasının sebebi hikmeti mevcut siyasi parti
gruplarının buna karşı olmasından değil Anayasa
nedeniyle birtakım engellerin bulunmasından ibarettir. Ancak biz yine
Milliyetçi Hareket Partisi olarak Avrupa Türklüğünün burada temsil
edilebilmesi için en azından Ankarada bulunan yurt dışı
ilçe seçim kurulu çerçevesi içerisinde bir seçim bölgesi oluşturularak bu
seçim bölgesine belirli bir milletvekili kontenjanı tanınmak
suretiyle Mecliste temsillerine imkân sağlamak istiyoruz. Bu da mümkün
olmadığı takdirde Milliyetçi Hareket Partisi olarak Avrupa
Türklüğünü temsil edebilecek ve siyasette Milliyetçi Hareket Partisi
saflarında yer alabilecek ehliyet ve liyakatte
arkadaşlarımızı seçimlerde aday gösterme şeklinde bir
düşüncemizi de sizlerle paylaşmak istiyorum.
Değerli arkadaşlarım,
bugün görüştüğümüz kanun tasarısının gerek alt
komisyonlarda gerek Anayasa Komisyonunda
olgunlaştırılmasına, daha iyi, daha ileri hakların
Avrupa Türklüğü seçmenine tanınmasına imkân sağlayacak
önemli önerilerde bulunduk. Bu önerilerimizin büyük bir bölümü kabul
edilmiştir. Bu önerileri kabul eden siyasi partilerimizin alt komisyon ve Anayasa Komisyonundaki
değerli üyelerine teşekkür ediyorum. Ancak bazı önerilerimiz
reddedilmiştir. Reddedilen önerilerimizi tekrar burada Avrupa
Türklüğünün hizmetine daha fazla temsil edilebilmesine imkân sağlamak
üzere önerge olarak Mecliste huzurlarınıza getireceğiz.
Bu kapsam içerisinde değerli
arkadaşlarım, her ne kadar eleştiriyor isek de seçim
mevzuatı bir bütündür ve belirli bir sistematik ile ilçe seçim
kurullarını ve sandık kurullarını düzenlemiştir.
Bu düzenleme çerçevesi içerisinde sandık kurullarının
oluşumu, buraya üye ve başkan seçilmesi, yurt dışı
ilçe seçim kurulunun oluşması, gümrük kapılarındaki geçici
ilçe seçim kurullarıyla ilgili düzenlemeler mevcut Seçim Kanunumuzda
yazılı sandık kurullarıyla ve ilçe seçim kurulları ile
çelişmektedir. Bu çelişkinin giderilmesi gerekmektedir. Kanun oy vermenin usulünü 298
sayılı Kanunda yurt içinde belirlemiştir. Yurt
dışından gelen seçmenlerimiz için ayrı bir usul belirlemeye
gerek yoktur. Gümrüklerde oy kullanmaya gelen vatandaşlarımız
için ayrı bir usul belirlemeye gerek yoktur. Yurt dışında
bulunan seçmenlerimizin oy kullanacağı sandık kurullarıyla
ilgili ayrı bir düzenlemeye gerek yoktur. Yine, yurt dışı
ilçe seçim kurulunun ayrı bir şekilde tanzimine gerek yoktur.
Değerli
arkadaşlarım, burada iki hususa daha değinmek istiyorum.
Bunlardan bir tanesi, elektronik oylama ile ilgili ciddi bir hile
yapıldığına dair kaygı vardır ve bu kaygı
giderilememiştir. Şimdi, giderilememiş olan bu
kaygının üzerine, Dışişleri Bakanlığı
gibi iktidar partisinin siyasi sorumluluğunda ve talimatı doğrultusunda
hareket eden Dışişleri Bakanlığının Bilgi
İşlem Ünitesinin seçmen oylarının naklinde
kullanılmasını biz doğrusu yanlış
bulmaktayız. Bununla ilgili izleme, gözleme, denetleme yetkisinin Yüksek
Seçim Kurulunda bulunan siyasi partilerin temsilcilerine verilmesine
ilişkin talebimiz Anayasa Komisyonunda reddedilmiştir. Bu önergeyi
burada bir kez daha tekrarlayacağız.
Değerli
arkadaşlarım, bir başka sorun ise tasarının 8inci
maddesiyle getirilen örtülü bir aftır. Bu örtülü aftan yararlanacak, dava
açma süresini iki yıldan altı aya indiren ve altı ay içerisinde
açılmış davalarla ilgili sayı ve rakamların bize
ulaştırılmadığı, altı aydan sonra
açılmamış davalarla ilgili olarak da yani bu yasa
tasarısından yararlanacak rakamları, sayıları
bilmediğimiz için, bir bilinmeze doğru, örtülü bir affa Milliyetçi
Hareket Partisi olarak biz karşıyız.
Değerli
arkadaşlarım, bu kapsam içerisinde düzenlemenin, hem yurt
dışında yaşayan vatandaşlarımızın Türk
demokrasisine yapacağı katkı ve hem de Mavi Kart ve bunun
uygulamaları şeklinde vatandaşlığımızdan
ayrılmış, doğumla Türk vatandaşı olan kardeşlerimizin
Türkiyeyle ekonomik, sosyal ve kültürel ilişkilerini devam ettirmesine
ilişkin bu tasarıyı biz olumlu yönde destekleyeceğiz ancak
önerilerimiz ile düzeltilmesini talep ettiğimiz hususları da yüce heyetin
takdirine sunmaktayız.
Bu vesileyle yüce heyeti
saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Bal.
Adalet ve Kalkınma
Partisi Grubu adına Elâzığ Milletvekili Şuay Alpay.
Buyurunuz Sayın
Alpay. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU
ADINA ŞUAY ALPAY (Elâzığ) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 201 sıra sayılı Seçimlerin Temel Hükümleri ve
Seçmen Kütükleri Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı
üzerine AK PARTİ Grubu adına söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum.
Kanun tasarısı
üzerinde görüşlerime geçmeden önce bir sevincimizi yüce heyetinizle ve
aziz milletimizle paylaşmak istiyorum. Bank Asya Birinci Liginde
yaklaşık yirmi haftadır lider olarak devam eden gururumuz Elâzığsporumuz
Bank Asya Birinci Ligin bitmesine bir hafta kala Süper Toto Süper Lige
çıkma başarısı gösterdi. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar) Teşekkür ediyorum.
1967 yılında
kurulmuş köklü bir kulüptür Elâzığspor ve Anadolunun köklü
kulüplerinden biridir.
SIRRI SAKIK (Muş)
İnşallah şikeye karışmaz!
ŞUAY ALPAY
(Devamla) İnşallah, inşallah...
Sekiz şampiyonluk
yaşadı, 2001-2002 sezonunda, bugünkü Süper Lige denk gelen Birinci
Ligde de iki sezon oynama başarısını o tarihte yükselerek
gösterdi ve bugün bu başarıyı, Elâzığsporun gururunu
birlikte yaşıyoruz.
Tabii, buradan öncelikle
Elâzığlı ve Elâzığ Milletvekili olarak herkes için çok
özel yerde duran, güzel, aziz ve mübarek şehir Elâzığa bu
şampiyonluğun çok yakıştığını ifade
etmek istiyorum. Dileriz ki bu başarı şampiyonlukla
taçlansın, bununla birlikte Elâzığsporun, Elâzığla
birlikte özellikle centilmen
taraftarıyla birlikte futbola katkı adına, centilmenlik
adına bu katkıları sağlasın, bu giderek
barış ve kardeşliğe katkı sağlasın, buna
yürekten inanıyorum. Bu sebeple bu başarıda emeği olan,
başta Sayın Valimiz olmak üzere, teknik heyetinden futbolcusuna,
taraftarından tüm şehir insanına, basın mensuplarına,
bütün teknik heyete, Elazığlılara, milletvekillerine ve bu
başarıda emeği olan herkese yürekten teşekkür ediyorum.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(İstanbul) Yönetim Kurulunu unuttun, Yönetim Kurulunu,
Başkanını.
ŞUAY ALPAY (Devamla) Başkan
ve yöneticileri özellikle ifade ettim. Çok teşekkür ediyorum.
Şimdi, tasarı üç ana konuya
ayrılmış ve üç alanda düzenleme yapmıştır.
Birinci bölümde yurt dışında yaşayan Türk
vatandaşlarının oy kullanmasıyla ilgili uygulamada
yaşanan sıkıntıların giderilmesi amaçlanmış;
ikinci bölümde çifte vatandaşlık hakkı
tanınmadığı için yaşadığı ülkenin
vatandaşlığını seçen ve vatandaşlıktan
çıkma izni almak suretiyle vatandaşlığını
kaybedenlerin, bunlarla ilgili sorunların ve bunlara Mavi Kart verilmesi,
bunlarla ilgili kütük oluşturulması ve Türkiyeye dönük ileride
yaşanacak sorunların çözülmesiyle ilgili alan düzenlemesi
yapılmış; üçüncü olarak da Yurtdışı Türkler ve
Akraba Toplulukları Başkanlığının daha verimli
çalışması için düzenlemeler yapılmış ve bu
düzenlemede yer almıştır.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; seçme hakkı, demokrasinin ve demokrasi
kavramının olmazsa olmazlarındandır. Tarih boyunca seçmen
olmanın yurttaşlık, yaş, cinsiyet, eğitim, ikametgâh,
ırk, toprak sahipliği gibi ölçütleri olmuştur. Demokrasinin
tarihi, bir bakıma seçmenliğin ve meşru olarak siyaset yapma
hakkının, eşitlik temelinde ayrımların kalkmasına
paralel genişleyen tanımın tarihidir. Böyle bir tariflemeyi
yapabilmek mümkündür. Siyasal iktidarların belirlenmesinde anahtar kelime
seçimler olmuştur. Devletin demokratik devlet, cumhuriyetin demokratik
cumhuriyet olabilmesinin temel şartı yönetenlerin yönetilenler
tarafından eşit, serbest ve dürüst seçimlerle belirlenmesidir. Bu
itibarla, vatandaşların seçme hakkı ve özgürlüğü,
demokratik devlet yönetiminin vazgeçilmez unsurudur.
Bilindiği üzere, Türkiye
Cumhuriyeti Anayasasının İkinci Kısmının Dördüncü
Bölümünde, seçme ve seçilme hakkı temel siyasi hak ve ödevler
arasında sayılmıştır.
1960lı yıllardan itibaren,
biliyorsunuz, özellikle iş alanı bulmak, istihdamı sağlamak
ve ekmek parası kazanmak için Anadolunun her noktasından
Avrupanın çeşitli noktalarına göçler başlamış ve
bunlarla birlikte, gittikleri yerlerde, vatandaşlarımızın
bulundukları mekânlarda trajik ve hüzünlü hikâyeler oluşmuştur.
Süreç içerisinde, sayıları 5 milyondan fazla
vatandaşımızın farklı ülkelerde yeni yaşam
alanları edinmeleri ve kalıcı olarak bu ülkelerde ikametleriyle
sonuçlanmıştır. Vatandaşlarımızın yurt
dışı iş piyasalarında istihdam edilmeleri, gelir
sahibi olarak dönmek üzere gittikleri yurt dışında yerleşik
hâle gelmeleri, çocuklarının oralarda eğitim ve öğretime
başlayıp yeni hayatlar edinerek oluşturdukları kuşak
farkları, sosyal, hukuki ve siyasal alanlarda yeni alanlar, yenilikler ve
bunlarla birlikte de yeni sorunlar oluşturmuştur.
Vatandaşlarımızın
başka ülkelerde elli yılı aşkın hüzünlü ve trajik
hikâyelerinin, ikametlerinin siyasi ve hukuki niteliği de dikkate
alınarak mevzuatımızda yeni düzenlemeler yapılması
ihtiyacı ortaya çıkmıştır. Yurt dışında
bulunan ve seçmen kütüğüne kaydolmadıkları için 1986
yılına kadar oy kullanamayan Türk vatandaşlarının
seçme haklarının kullanılması noktasında,
yaşadıkları bu sıkıntıya çözüm getirilebilmesi
amacıyla, 298 sayılı Seçimlerin Temel Hükümleri ve Seçmen
Kütükleri Hakkında Kanunun 94üncü maddesinde 1986 yılında
değişiklik yapılmış ve bu değişiklikle, Türk
vatandaşı yurt dışı seçmenlerin gümrük
kapılarında oy kullanmaları mümkün hâle getirilmiştir.
Değerli milletvekilleri, daha
sonraki süreçte, Türk vatandaşı yurt dışı seçmenlerin
seçme haklarını anayasal güvence altına almak ve anayasal
güvenceye bağlamak açısından Türkiye Cumhuriyeti
Anayasasının 67nci maddesinde, 1995 tarihli ve 4121
sayılı Kanunla değişiklik yapılarak yurt
dışında bulunan Türk vatandaşlarının oy
hakkını kullanabilmeleri amacıyla Kanun, uygulanabilir
tedbirleri belirler. hükmü yer almıştır ve bu düzenleme
yapılmıştır ancak yapılan bu düzenlemeler yurt
dışında yaşayan vatandaşlarımıza, evrensel
hak ve özgürlük olarak sahip oldukları, üstelik anayasal güvenceye
kavuşturulan seçme hak ve özgürlüğünden yeterince
yararlanmalarına imkân tanımamış, maalesef
vatandaşlarımızın maddi ve manevi büyük fedakârlıklar
yaparak, ciddi eziyetlere katlanarak ancak gümrük kapılarında oy
kullanabilmelerinin yönünü ve yolunu açmıştır.
Ağırlıklı yirmi bir
ülke olmak üzere Türk vatandaşı yurt dışı seçmen
sayısı şu an 2 milyon 600 civarındadır; seçmen
sayısı itibarıyla söylüyorum.
Türkiye Cumhuriyeti devleti,
imparatorluk bakiyesi ve medeniyet temsilcisi büyük ve güçlü bir ülke ve
devlettir. Dünyanın dört bir tarafında yaşayan
vatandaşlarına en temel haklar olan seçme hak ve özgürlüğünü
kolaylaştırıp seçimlere mutlak surette
katılmalarının yollarını bulmak zorundaydı ve
bulmak durumundaydı. Bu çerçevede, yurt dışındaki
seçmenlerimizin büyük ve güçlü Türkiye Cumhuriyeti devletiyle siyasi ve hukuki
ilişkilerinin daha sağlıklı ve düzenli yürütülebilmesi için
daha ileri adımlar atmak gerekliydi, zaruret olarak
karşımızda durmaktaydı. Adalet ve Kalkınma Partisi
İktidarı bunun gereğini yaparak, öncelikle seçim mevzuatının
Anayasaya uygunluğunun sağlanması için adım
atmış, 13 Mart 2008 tarih ve 5749 sayılı Kanunla, 298
sayılı Kanuna yurt dışı seçmenlerin oy verme
yöntemlerini ve genel ilkelerini belirleyen düzenlemeyi getirmiştir. Buna
bağlı olarak gümrüklerde oy verme yanında mektupla oy vermeyi,
sandıkta oy kullanmayı, elektronik ortamda oy kullanmayı hüküm
altına almıştır. Ne yazık ki Cumhuriyet Halk Partisi
bu yasal düzenleme aleyhine Anayasa Mahkemesine müracaat etmiş ve bildik
süreç yaşanmıştır. Anayasa Mahkemesi 29 Mayıs 2008
tarihli kararı ile 298 sayılı Kanunda yapılan düzenlemeyle
getirilen mektupla oy kullanmayı düzenleyen 94/B maddesini Anayasaya
aykırı bularak iptal etmiştir.
Anayasa Mahkemesinin bu kararından
sonra tabir yerinde ise gözler Yüksek Seçim Kuruluna çevriliyor tabii. Kurulun
gerekli çalışmaları yaparak ve tedbirleri alarak yurt
dışı seçmenlerin bulundukları ülkelerde sandık kurmak
yolu ile oy kullanmalarını temin için bütün projeksiyonlar Yüksek
Seçim Kuruluna çevrildi. Zira, hepimizin yakından bildiği gibi, yurt
dışı seçmen vatandaşlarımız binbir çileye
katlanarak, maddi ve manevi yükler ve külfetler altına girerek gümrük
kapılarında oy verme işlemlerini gerçekleştiriyorlar.
Hepimizin bildiği gerçeklik bu. Bulundukları yabancı ülkelerde
yaşadıkları zor şartlara rağmen vatandaşlık
ve gönül bağı ile bu büyük ülkeye bağlı olan
vatandaşlarımız, Türkiyede yapılan her türlü tasarrufu
yakından takip etmek durumundaydılar ve bu, onlar için özel bir önem
arz ediyordu. Özellikle seçme hakkına bağlı olarak
bulundukları ülkede oy verme arzuları en üst noktada idi ve bu,
sadece iktidar partisi mensuplarına ve onların temsilcilerine
değil, yurt dışında ziyarette bulunan diğer siyasi
parti temsilcilerine de orada bulunan vatandaşlarımız
tarafından sürekli anlatıldı ve bu konudaki arzuların en
üst noktada olduğu ifade edildi ve bu talep en öne çıkan taleplerden
biri hâline geldi.
Ancak, Yüksek Seçim Kurulu,
Dışişleri Bakanlığı ile yaptığı
yazışma ve görüşmeler ve kendine göre yapmış
olduğu inceleme ve değerlendirmeler sonrasında teknik
altyapı çalışmalarının tamamlanamamış
olması, ilk defa olarak uygulanacak bu yöntemin planlamasında ve
uygulamasında çıkabilecek muhtemel sorunlar ve bu muhtemel sorunlara
bağlı olarak yaşanacak sorunların seçim
sonuçlarını tartışmalı hâle getireceğine dair
endişelerle birlikte 24üncü Dönem milletvekili genel seçimlerinde yurt
dışında sandık kurulmayıp, gümrük
kapılarında oy kullanmaları gerektiği noktasında bir
karar verdi. Bu karar, aslında çok beklenmeyen bir karar değildi ama
talepleri de karşılama noktasında çok yetersizdi, tereddütleri
de beraberinde getirdi. Bu kararda ayrıca yurt dışı
seçmenlerle ilgili olarak sandıkta oy kullanma ve elektronik oylama
yöntemlerinin ileriki seçimlerde uygulanabilmesi için mevcut komisyonun vakit
geçirmeksizin çalışmalarına devam etmesi noktasında da
aynı kararda hüküm altına alınmıştır ve
belirlenmiştir.
Belirtilen nedenlerle 2011 milletvekili
genel seçimlerinde yurt dışı seçmenlerimiz maalesef sadece
gümrük kapılarında oy kullanabilmiş. Ne yazık ki
sayısı yaklaşık 2 milyon 600 bin civarında olan yurt
dışı seçmenden sadece 129 bin vatandaşımız oyunu
kullanabilmiştir. Mevcut verilerle birlikte
bakıldığında, mevcut yurt dışı seçmen
vatandaşımızın yüzde 5i gibi bir oranın bu haktan
yararlandığını, çok arzu etmelerine rağmen geriye
kalan ağırlıklı kısmın bu hakkı
kullanamadığını üzülerek müşahede ediyoruz.
Bütün bu izah ve gerekçelerden ortaya
çıkan aslında muhalefet partilerinin de yakından takip
ettiği gerçeklik bizi yeniden bu konuda yasal düzenleme yapma işine
getirmiştir. Bu çerçevede yurt dışında yaşayan
vatandaşlarımızın Türkiye Cumhuriyeti devleti ile siyasi ve
hukuki ilişkilerinin daha sağlıklı ve düzenli yürütülmesini
temin etmek üzere bu tasarı hazırlanmıştır.
Kanun tasarısı ile
yapılması düşünülen en önemli şey, oy kullanma hakkı
olduğu hâlde belirttiğimiz bazı nedenlerden dolayı oy
kullanma hakkından vazgeçen vatandaşlarımıza anayasal
hakları olan seçme hakkının en pratik ve demokratik olarak
kullandırılabilmesi en öncelikli olarak hedeflenen şeydir.
Yine bu kanun tasarısıyla
ilgili vatandaşlarımızın Türkiyedeki seçimlere
ilişkin oy kullanmasını kolaylaştırmaya yönelik
siyasal katılma haklarının kullanılması ile
vatandaşlık hukukundan kaynaklanan sorunların ortadan
kaldırılması hedeflenen amaçlardan bir
başkasıdır.
Değerli milletvekilleri, 201
sıra sayılı Kanun Tasarısı Anayasa Komisyonuna 23
Şubat 2012 tarihinde gelmiş ve o Komisyonda görüşmeler
yapılmış, alt komisyon kurulması
kararlaştırılmış ve Alt Komisyon
Başkanlığına da arkadaşlar bizi uygun gördüler. Alt
Komisyon Başkanı olarak çalışmalara
başladığımızda komisyon çalışmaları
sırasında çalışmalarından büyük oranda
yararlandığımız Dışişleri
Bakanlığı, Maliye Bakanlığı, Adalet
Bakanlığı, İçişleri Bakanlığı, Yüksek
Seçim Kurulu, Türkiye İstatistik Kurumu, Yurtdışı Türkler
ve Akraba Topluluklar Başkanlığının değerli
temsilcileriyle çalışmalar yaptık. Ben, bu çalışmalar
sırasında, özellikle CHP ve MHPnin Komisyon üyelerinin
yaptığı ciddi katkıları ve çalışmaları
yakından müşahede ettim. Bu sebeple onlara yaptıkları bu
katkılardan dolayı özellikle de teşekkür etmek istiyorum.
201 sıra sayılı
Seçimlerin Temel Hükümleri ve Seçmen Kütükleri Hakkında Kanun ile
Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı, Anayasa Komisyonuna geldiğinde, bu konuda örnekler nedir,
yurt dışındaki örnekler, özellikle Amerika, Almanya, Avusturya,
Bosna-Hersek, Danimarka, Fransa, Estonya, Hırvatistan, İngiltere,
İspanya, İsveç, İsviçre İtalya, Roma gibi 14 ülkenin bu
konuda ne tür uygulamalar yaptığını arkadaşlarımızla
birlikte inceledik. Yurt dışında yaşayan
vatandaşlarına bu ülkeler ne tür imkânlar tanıyor ve oy
kullanmayla ilgili hangi yöntemleri ve ilkeleri benimsemişler?
Şimdi, tabii gönül arzu ederdi ki
bu konuda çok daha detaylı çalışma yapılabilsin ve bu
konuda gerekli adımları daha sağlıklı olarak
atabilelim. Ancak alt komisyon çalışmalarını tabii
ciddiyetle tamamladı. Üst komisyonda, Anayasa Komisyonumuzda da bu konuda
çalışmaları sağlıklı bir zeminde yürüttük. Bu
çalışmalar sonrasında dünya ülkelerinin değişik
sistemleri benimsediğini, bir kısmının elektronik oy
kullanma yöntemini belirlerken, bir kısmının mektupla oy
kullanma yöntemini belirlediğini, bir kısmının sandık
kurmak suretiyle oy kullanmayı tercih ettiğini de müşahede etmiş
olduk.
Değerli milletvekilleri, bu kanun
tasarısı, bahse konu ihtiyaçlara binaen düzenlenmiş ve Türkiye
Büyük Millet Meclisinin gündemine yasalaşmak üzere gelmiştir.
Tasarıyla, yurt dışında yaşayan
vatandaşlarımızın Türkiyedeki seçimlerle ilgili oy kullanmasını
kolaylaştırmaya yönelik, siyasal katılma haklarının kullanılmasıyla
ilgili, ayrıca vatandaşlık hukukundan kaynaklanan
sorunların ortadan kaldırılması da
amaçlanmıştır. Bu çerçevede, yurt dışında
yaşayan vatandaşlarımızın Türkiyede yapılan
seçimlere katılım oranını artırmak ve uygulamadaki
teknik ve idari yetersizlikleri aşmak amacıyla, 298 sayılı
Seçimlerin Temel Hükümleri ve Seçmen Kütükleri Hakkında Kanunda
değişiklik öngörülmekte ve bu anlamda yurt dışı ilçe
seçim kuruluna seçim takvimi süresince Dışişleri
Bakanlığından en az daire başkanı seviyesinde ve bu
statüde bir kamu görevlisini görevlendirme imkânı tanınmakta, yurt
dışı ilçe seçim kuruluna diğer ilçe seçim kurulundan
farklı nitelikte yeni görev ve yetkiler de verilmektedir.
Bu tasarıyla birlikte, daha evvelki 298
sayılı Kanun kapsamındaki düzenlemelere paralel düzenlemeler
getirilmiştir. Komisyonlar sandık kurullarına
dönüştürülmüş, sandık kurullarının oluşumu, demin
ifade ettiğim gibi 298 sayılı Kanuna paralel olarak yeniden
düzenlenmiştir. Tabii, buradaki en temel hedef ve amaç yurt
dışındaki vatandaşlarımızın en üst düzeyde
güvenli ve rahat oy vermelerinin teminine yönelik yaklaşımlar dikkate
alınarak gerçekleştirilmiştir.
Yabancı
ülkede yaşayan seçmen sayısının fazlalığı
hâlinde seçmenlerin kendisi için belirlenen günde ve sandıkta oy kullanmasıyla
ilgili düzenlemeler yapılmıştır. Yine bu tasarıda,
yurt dışı seçmen kütüğüne kayıtlı bulunan
seçmenlerimizin yurt dışı temsilciliklerimizde ve ihtiyaç
duyulması hâlinde yerel makamların uygun göreceği diğer
yerlerde kurulacak seçim sandıklarında, seçimin
yapılacağı günün kırk beş gün öncesinden başlamak
üzere, Yüksek Seçim Kurulunca belirlenen usul ve esaslar çerçevesinde
düzenlenen oy verme gün takvimine göre, seçim gününden önceki beşinci gün
saat 17.00ye kadar oy kullanabilmeleri ile ilgili düzenlemeler
yapılmıştır.
Bu tasarı,
yurt dışında kullanılan oyların tasnif ve dökümünün
ise Türkiyede yapılmasını esas olarak almıştır.
Komisyonda bununla ilgili kısmi tartışmalar oldu. Yurt dışında
sandık kuruyoruz, yurt dışında kurulan sandıklarda
kullanılan oyların dökümü ve tasnifi de yurt dışında
yapılsın
Ancak çeşitli görüşler ortaya çıktı,
mahzurlar ifade edildi ve sonuç itibarıyla yurt dışında oy
kullanacak vatandaşlarımızın kullandıkları
oyların döküm ve tasnifinin Türkiye'de yapılması ana esas olarak
bu tasarıda belirlendi.
Bunun
dışında, 298 sayılı Kanunun 180inci maddesinde
düzenlenmiş olan Seçim suçlarından doğan kamu davası,
seçimin bittiği tarihten itibaren iki yıl içinde
açılmadığı takdirde kovuşturma yapılamaz.
hükmünü hepimiz biliyoruz, hukukçu arkadaşlarımız özellikle bu
konuyu yakından takip ediyor. Ancak, buradaki iki yıl ibaresi, bu
tasarıda getirilen düzenlemeyle altı ay olarak
değiştirilmiştir.
Öte yandan, yurt
dışında göçler neticesinde ortaya çıkan
vatandaşlık merkezli sorunların yurt dışında
yaşayan vatandaşlarımızı olumsuz etkilememesi
amacı doğrultusunda, yurt dışında yaşayan
vatandaşlarımızın ikamet ve nüfus kayıt sistemi
içerisindeki konumları ile buna bağlı olarak 5901
sayılı Kanun ve 5904 sayılı Kanunda
değişiklikler yapılmaktadır. Mavi kartlar kütüğü
oluşturulmaktadır. Mavi kartlar, bilindiği gibi, 1996
yılından beri uygulaması yapılan bir husustur. Bunun için de,
özellikle, Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar
Başkanlığının daha faal çalışabilmesi için
teşkilat yapısıyla ilgili bazı düzenlemeler
yapılmıştır.
Ben, sonuç itibarıyla,
yapılacak bu düzenlemelerin milletimize ve ülkemize hayırlar
getirmesini temenni ediyor ve yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın
Alpay.
Şahsı adına, Bolu
Milletvekili Tanju Özcan. (CHP sıralarından alkışlar)
Buyurunuz Sayın Özcan.
TANJU ÖZCAN (Bolu) Sayın
Başkan, çok değerli üyeler; ben de şahsım adına,
Seçimlerin Temel Hükümleri ve Seçmen Kütükleri Hakkında Kanun ve Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı hakkında görüşlerimi ifade etmek üzere söz
almış bulunmaktayım.
Benden önceki hatiplerin de dile
getirdiği gibi, bu yasa, yurt dışındaki Türk
vatandaşlarının oy kullanabilmeleri için, genel seçimlerde oy
kullanabilmeleri için yapılmış olan bir düzenleme. Bugün, adrese
dayalı nüfus kayıt sisteminin güncel verilerine göre,
arkadaşlar, dünya genelinde 155 ülkede 5 milyon civarında Türk
vatandaşı yaşıyor. Türkiye Cumhuriyeti
Dışişleri Bakanlığının verilerine göre ise
bu vatandaşlarımızın yaklaşık 4 milyonu Avrupa
Birliği ülkelerinde, 300 bini Kuzey Amerikada, 200 bini Orta
Doğuda, 150 bini de Avustralyada yaşıyor. Özellikle
1960lı yıllardan sonra, hepinizin bildiği gibi, Batı
Avrupa ülkelerinde yaşanan yoğun sanayi üretiminin sonucunda Türk
vatandaşlarının Türkiye dışına gitmeleri ve
yerleşmeleri söz konusu olmuştur.
Tabii değerli arkadaşlar, ilk
etapta Türkiyeden ayrılan Türk vatandaşlarımız, oralarda
çalışmak ve belli süre sonra Türkiyeye geri dönmek amacıyla
hareket etmişler. Ancak, sayın milletvekilleri, geçen sürede
vatandaşlarımızın fikri değişmiş, yurt
dışına gidenlerin önemli bir kısmı yurt
dışına yerleşip orada iş kuran insanlar hâline
gelmişler. Özellikle Batı Avrupa ülkelerinde bugün dördüncü nesil
Türk vatandaşlarımızın olduğu hepimizin malumu.
Tabii, özellikle Avrupada yaşayan
vatandaşlarımızın en önemli istemlerinden bir tanesi
seçimlerde oy kullanmaktı. Gerçekten de, üç hafta önce ben de Almanyada
bulundum bir vesileyle, oradaki vatandaşlarımızla sohbet ederken
bu konu gündeme geldi. Bütün resmî işlerimizi Avrupada yapabiliyoruz
ancak her nedense, iş oy kullanmaya gelince biz bunu
gerçekleştiremiyoruz. diye bir serzenişleri vardı. Gerçekten de
oradaki vatandaşlarımızın ben oy kullanma noktasında
son derece hevesli olduklarını gördüm. Bu da bana şu
intibayı edinmemi sağladı: Eğer gerçekten bu yasa sonrasında
Avrupadaki vatandaşlarımız yerlerinde oy
kullandıklarında, tahmin ediyorum, Türkiyedeki seçmenden daha yüksek
bir katılım olacağı, en azından ilk seçimler
itibarıyla, ortaya çıkmaktadır.
Az önce temel kanunun bütünü
hakkında Cumhuriyet Halk Partisi adına görüşlerimizi
açıklayan Artvin Milletvekilimiz Sayın Uğur Bayraktutan
değindiler, Biz esas itibarıyla bu yasanın
çıkmasından rahatsız değiliz ancak belli konularda
çekincelerimiz, şerhlerimiz var. dediler. Eğer bunlarla ilgili de
-birazdan görüşmeler yapılacak birinci bölüm ve ikinci bölüm olarak-
düşüncelerimiz alınırsa, gerçekten hep birlikte önemli bir
yasayı çıkartmış oluruz, önemli bir eksikliği dile
getirmiş, gidermiş oluruz.
Değerli arkadaşlar,
tasarının 5inci maddesi gerçekten önemli çünkü biz seçimleri bugüne
kadar hep yargı gözetiminde yaptık. İlçe seçim kurulu
başkanları hâkim, il seçim kurulu üyelerinin 3ü de hâkim, Yüksek
Seçim Kurulundaki üyelerimizin tamamı yüksek yargıç yani Seçimlerde
adaleti sağlayalım, kimsenin hakkını yemeyelim.
düşüncesiyle böyle bir sistem oturmuş Türkiyede. Bugüne kadar da
eksikleri olmasına rağmen önemli ölçüde başarılı
olmuş ancak 5inci maddede bazı hususlarla ilgili
Dışişleri Bakanlığına takdir yetkisi verilerek
-ki Dışişleri Bakanlığı, malumunuz, yürütmenin
organlarından bir tanesi- seçimlere yürütmenin doğrudan müdahil olma
şansı ve imkânı tanınmış. Bu da bizim seçim
kanunumuzun özüne aykırı, Anayasaya da aykırı. Eğer
bu, bu şekilde geçerse ben seçimlerin tarafsızlığına
bugünden gölge düşürüleceği uyarısında bulunmak istiyorum
sizlere.
Tasarının 6ncı
maddesinde seçim süresinin Yüksek Seçim Kurulu tarafından
kısaltılabilmesi ve en çok oyu alan üç partinin temsilcilerinin seçim
kurullarında bulunabilmesi düzenlenmiş. Biz, Yüksek Seçim Kurulunun süreye
ilişkin oynama yetkisinin olmaması gerektiğini düşünüyoruz.
Yine, en fazla oy alan üç siyasi partinin değil, en fazla oy alan beş
siyasi partinin -ki ilçe seçim kurullarında bu böyledir- o seçim
kurullarında yer almasının daha adil olacağı
kanaatindeyiz.
Tasarının 8inci maddesi
gerçekten çok önemli. Bakın, 8inci maddesiyle gizli gizli değil,
açık açık bir af çıkarıyorsunuz belli bir konuda. Seçim
kanunumuzda eskiden bu süre iki yıldı yani seçim döneminde
işlenen suçlarla ilgili iki yıl içerisinde kovuşturmaya
başlanması gerekiyordu. Şimdi siz bunu altı aya
düşürüyorsunuz. Neden altı aya düşürdüğünüz aslında
belli. En son yapılan 12 Haziran seçimlerinin üzerinden daha bir yıl
geçmedi. İki yılın geçmesine bir yıldan daha fazla zaman
var. Şimdi siz bu süreyi altı aya düşürerek 2011 seçimlerinde
yapılmış olan usulsüzlüklerin, 2011 seçimlerinde usulsüzlük
yapmış olanların açıkça korunmasını
sağlıyorsunuz. Bu konuyla ilgili, 2011 seçimleriyle ilgili Türkiye
genelinde açılmış davalar var, bu davaların da önemli bir
kısmının düşmesini sağlayacaksınız. Bu,
açıkça Unakıtan afları gibi bir yasal düzenleme arkadaşlar.
Bilmiyorum bunlarla kimi veya kimleri korumak istiyorsunuz? Ama bundan
yararlanacak insanlara -bu yasa çıktıktan sonra-
baktığımızda önemli bir kısmının AKPli
olduğunu da göreceksiniz. Ben bunu iddia ediyorum ve yasa
çıktıktan sonra bu konuda gelip sizlere de bu bilgileri
vereceğim.
Değerli arkadaşlar, tabii,
bir konu daha var, seçme hakkı muhakkak önemli ancak bir de seçme
hakkına paralel olarak seçilme hakkı var. Ben seçilme hakkı
konusunda daha dikkatli davranmamız gerekir diye düşünüyorum.
Arkadaşlar, bakın,
Vatandaşlık Kanunu ile ilgili de az önce değerlendirmeler
yapıldı. Bunlardan bir tanesi bizim açımızdan ve sizler
açısından son derece önemli. Bir başka ülke
vatandaşlığını iktisap etmiş olanların
Türkiye Cumhuriyeti Parlamentosunda yeri olmaması gerektiğini
düşünüyorum.
Burada hep
tartışıldı: Efendim, işte, Devlet Bakanı Egemen
Bağış aynı zamanda Amerikan vatandaşı mı?,
Sayın Mehmet Şimşek aynı zamanda İngiliz
vatandaşı mı?
Biz Sayın milletvekilimiz
Amerikan vatandaşlığına geçerken Amerikan ulusunun
menfaatlerini koruyacağına dair namusu ve şerefi üzerine yemin
etti mi, etmedi mi? bunlar hep tartışıldı.
Hatta, arkadaşlar, somut bir olay
da yaşandı burada 1999da, hatırlıyorsunuz, bunu yeniden
gündeme getirmek istiyorum, Sayın Merve Safa Kavakçı ile ilgili konu.
Bu konuyu niçin burada gündeme getiriyorum? Bakın, geçtiğimiz aylarda
Merve Safa Kavakçı, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlık
Divanına bir dilekçe verdi avukatı aracılığıyla,
Ben milletvekili seçildim. Ondan sonra, benim milletvekilliğimi bir
şekilde düşürdüler. Ben, şimdi -üç yıl sekiz ay o
Parlamento görev yaptı- üç yıl sekiz aylık
maaşımı istiyorum. Yetmez, ben bu arada emekliliğe hak
kazandım, emeklilikle ilgili haklarımın tamamını
istiyorum. Hem de yasal faiziyle istiyorum. diyor.
Peki, arkadaşlar, ben sizlerin
hafızasını tazelemek bakımından Merve Safa
Kavakçının niçin milletvekilliğinin düştüğünü
hatırlatmak istiyorum: Bazılarının anlattığı
gibi türbanından veya baş örtüsünden dolayı değil, Merve
Safa Kavakçının Mart 1999da Dallasta yemin ederek Amerikan
vatandaşı olması ve bunu Türkiye Cumhuriyeti Hükûmetinden
gizlemesinden dolayı 13 Mayıs 1999da
vatandaşlığı düşürüldü. Biliyorsunuz, Milletvekili
Seçim Kanununda milletvekili seçilebilmek için başvuru tarihi
itibarıyla Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olmak ve başka
ülke vatandaşıysa da Bakanlar Kurulu izniyle bunu sağlamış
olmak gerekir. Merve Safa Kavakçı bunu sağlamadığı
için vatandaşlığı düşürüldü, buna karşın
yargı yoluna gitti. Yargı dedi ki: Hayır, bu yapılan
işlem doğrudur, usule ve yasalara, mevzuatımıza uygundur.
Yine Meclisten özlük haklarını istedi, Meclis
Başkanlığı bunu reddetti, bunu da yargıya
taşıdı Merve Safa Kavakçı ve bunun sonucunda yargı
kararıyla böyle bir hakkının olmadığı da ortaya
çıktı. Bugün aynı kişi Ben yeniden Türk
vatandaşlığını kazandım. düşüncesiyle,
iddiasıyla yine haklarını talep ediyor. Önümüzdeki günlerde ben
Başkanlık Divanı tarafından bu taleplerin de kabul
edilmeyeceğini, kabul görmeyeceğini düşünüyorum.
Ancak, değerli arkadaşlar,
bakınız bir başka ülke vatandaşlığını
da aynı zamanda iktisap etmiş kişi, hatta başka bir ülkenin
hakkını hukukunu her şeyden üstün tutacağına dair
namusu ve şerefi üzerine söz vermiş kişiler Türkiye Cumhuriyeti
milletvekilliğini yapmamalıdır.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Lütfen sözlerinizi
bağlayınız.
TANJU ÖZCAN (Devamla) Yarın o
ülkeyle Türkiye Cumhuriyeti arasında herhangi bir uyuşmazlık
çıktığında arkadaşlar, çifte vatandaş olan ve
hatta o ülkenin vatandaşlığını kazanırken o
ülkenin hakkını hukukunu çok üstün tutacağına dair yemin
etmiş olan bir sayın milletvekilinin, hatta bir sayın
bakanın o iki ülke arasındaki uyumsuzlukta ne yönde tavır
alacağını dahi bilemeyiz.
İşte ben o yüzden bu konuda
da ayrı bir düzenleme yapılıp, artık, Merve Safa
Kavakçı gibi çifte vatandaşların Türkiye Cumhuriyeti
Parlamentosunda milletvekilliği yapabilmelerinin, hatta bakan olabilmelerinin
önüne bugünden geçelim diyorum. Ben bu konuda bir yasa teklifi de verdim.
Eğer sizler de buna sahip çıkarsanız zannediyorum bundan sonra
baş ağrıtan konular gündeme gelmez diyorum.
Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum
Sayın Özcan.
Hükûmet adına Başbakan
Yardımcısı Bekir Bozdağ.
Buyurunuz Sayın Bozdağ. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞBAKAN YARDIMCISI BEKİR
BOZDAĞ (Yozgat) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
görüşülmekte olan yasa tasarısı hakkında görüşlerimi
açıklamak üzere söz aldım. Bu vesileyle yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Bugün, çok önemli tasarılardan bir
tanesini daha müzakere ediyoruz. Yurt dışında bulunan
yaklaşık 6,5 milyon insanımızın gözü bu müzakerelerde,
onlar da bizi izliyorlar çünkü kendileri lehine birtakım düzenlemeler,
birtakım imkânlar Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından
getirilecektir.
SİNAN OĞAN (Iğdır)
Sayın Bakan, televizyondan izleyemiyorlar, televizyon vermiyor efendim.
BAŞBAKAN YARDIMCISI BEKİR
BOZDAĞ (Devamla) Bu tasarının içerisinde üç tane ana konu
düzenleniyor: Bir tanesi, yurt dışında yaşayan
vatandaşlarımızın milletvekili genel seçimlerinde ve
Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde oy kullanmalarına
ilişkin yaşadıkları sorunları aza indirmeyi
hedefliyor. Bir diğer yönüyle de çifte vatandaşlık imkânı
vermeyen ülkelerde kendi çıkma izni almak suretiyle
vatandaşlığımızdan çıkmış bulunan
insanlarımızın Mavi Kart uygulamasına ilişkin
yaşadıkları sorunları azaltan bir başka
kısmı var. Bir diğer yönüyle de Yurtdışı Türkler
ve Akraba Topluluklar Başkanlığının daha etkin, daha
iyi çalışabilmesi için ihtiyaç duyulan düzenlemeleri içermektedir.
Benden önce konuşan değerli
konuşmacılar bu tasarıya ilişkin değişik
eleştirilerde bulundular, tasarıyla alakalı görüşlerini
sizlerle paylaştılar. Uygun görürseniz, bunlara hem cevap vermek hem
tasarının daha iyi anlaşılmasına katkıda bulunmak
amacıyla, eleştiriler üzerinden giderek cevap verirsek, konuşursak,
o zaman belki daha faydalı bir neticeyi elde etmiş bulunuruz.
Yurt dışında yaşayan
vatandaşlarımızın büyük bir kısmı maalesef bugüne
kadar oy kullanamamış. Baktığımız zaman, 95 genel
seçiminde 87.677 vatandaşımız, 99 genel seçiminde 66.097
vatandaşımız, 2002 genel seçiminde 115.459
vatandaşımız, 2007 genel seçiminde 228.019
vatandaşımız -ki, bu seçimler yaz tatiline
rastladığı için bu artışın biraz oradan
kaynaklandığını tahmin ediyoruz- 2011 genel seçiminde de
129.283 vatandaşımızın oy kullandığını
görüyoruz. Bunun anlamı şu: Yurt dışında yaşayan
vatandaşlarımızın çok ama çok az bir
kısmının sandığa gidip Türkiye'nin yönetimine dair söz
söyleme hakkı bulunuyor. Demokrasilerde bu hakkı genişletmek,
herkese vermek ve herkesin uygun ortamda, arzu ettiği biçimde oy
kullanmasının tedbirini almak ilgili ülkenin görevidir,
Anayasamız da bize bunu görev olarak yüklemiştir ama maalesef,
bugüne kadar gümrük kapılarında kurulan sandıklarda
vatandaşlarımız giriş ve çıkışlarda oy
kullanmış, gelemeyenler oy kullanma hakkından mahrum
kalmıştı. 2008 yılında yapılan düzenleme ile yurt
dışında yaşayan vatandaşlarımızın
bulundukları mahallerde oy kullanmalarına, mektupla veya elektronik
ortamda veya sandık mahallinde kurulmak suretiyle oy kullanmalarına
imkân veren yasal değişikliği Parlamentoda yaptık ancak
Anayasa Mahkemesi mektupla oy kullanmayı gizlilik ilkesine
aykırı görerek iptal etti. Şu anda elimizde 2008deki düzenleme
itibarıyla mahallinde kurulacak sandıkta, elektronik ortamda veya
gümrük kapılarında ayrı ayrı veya birlikte bunların
uygulanması suretiyle yurt dışındaki
vatandaşlarımızın oy kullanmasına imkân veren yasal
altyapı var ancak Yüksek Seçimi Kurulu 2011 seçimlerinde bunu
uygulamadı. 2010da halk oylamasında da bunu uygulamadı çünkü
halk oylamasında da vatandaşın oy hakkı var. Gerekçesi ise
Bu yasal altyapıyla benim bunu uygulamaya fiilen imkânım yok.
Hakikaten konuyu incelediğimiz zaman, biz, yurt dışı
seçmenlerin oy kullanmasına ilişkin düzenlemeler
yapmışız ama bu düzenlemelerin altını, ortaya çıkabilecek
aksaklıkları giderecek biçimde düzenlememişiz, büyük eksiklikler
var. Esasında, bu düzenleme, bu eksiklikleri gidermek, yurt
dışında yaşayan vatandaşlarımızın daha
fazla oy kullanmalarını temin etmek amacını
taşımaktadır.
Bir defa, burada,
Dışişleri Bakanlığının bilişim
altyapısından istifadeyi getiriyoruz. Neden getiriyoruz? Çünkü yurt
dışında ne kadar vatandaşımız var, nerede
vatandaşımız var, bunun kayıtları
Dışişleri Bakanlığının elinde.
Tıpkı, Türkiyede ne kadar insanımız var, bunun
kayıtları Nüfus ve Vatandaşlık İşleri Genel
Müdürlüğünün elinde ise yurt dışındaki
vatandaşlarımızın kayıtları da orada. Bundan
yararlanmak kadar doğal bir şey olamaz. Bizim, nerede kim var,
bunları bilebilme imkânımız var mı? Yok. Öyleyse, bundan
istifade edeceğiz ancak burada sorun çıkmaması için, seçim
güvenliği aleyhine bir husus olmaması için, ilgili maddede diyor ki
burada: Yüksek Seçim Kurulunun belirleyeceği usul ve esaslar
doğrultusunda kullanılacak olan bilişim
altyapısının oluşturulması ve güvenliği için gerekli
tedbirleri alır. Kim alır? Yüksek Seçim Kurulu ile
Dışişleri Bakanlığı birlikte alır.
Esasları, usulleri Yüksek Seçim Kurulu belirleyecek ve bu çerçevede
bilişim altyapısından istifade edilecek, yoksa
Dışişleri Bakanlığının kendi tasarrufuna
göre bir hareketin içerisine girilmeyecek. Orada Dışişleri Bakanlığı
görevlileri var, kamu görevlileri olacak, 1 tane başkan, 1 tane kamu
görevlisi. Türkiyede de baktığınızda 1 başkan, 2 tane
memur var sandıkta. Türkiyedeki sandıklarda da kamu görevlileri var.
O zaman, kamu görevlisi olduğu zaman, her seçime Bunlar hile
karıştırdı. diyor muyuz? Demiyoruz. Neden demiyoruz? Çünkü
seçimin yürütülmesini bizim sistem esasında siyasi partilere
bırakmış. Sandıklarda 3 tane kamu görevlisi var ama
aynı zamanda siyasi partilerin temsilcileri de var, müşahitleri de
var, vatandaşın gözlemi de var; hep beraber bu işin güvenlik
içerisinde yürütülmesini denetliyoruz, takip ediyoruz, kontrol ediyoruz. Yurt
dışında da orada görevlilerin bulunması zaruretten
kaynaklanıyor, ihtiyaçtan kaynaklanıyor. Aynı yerde siyasi
partilerimizin temsilcileri de olacak ve onlar da bu işi takip edecek.
Türkiye'nin içinde yapılan seçimlerde seçim güvenliğine ilişkin
bir sorun nasıl yaşanmıyorsa orada yapılacak seçimlerde de
seçim güvenliğine ilişkin herhangi bir sorun
yaşanmayacaktır.
Yurt dışında kurulacak sandıklarda en
fazla oyu alan üç siyasi partinin temsilcisi bulunacak. Bu çok
eleştirildi, sanki bir ayrımcılık
yapılıyormuş gibi de dile getirildi. İşin
doğrusu, uygulamaya bakmak lazım. Şu anda gümrük
kapılarında vatandaşımız oy
kullandığında gümrük kapılarındaki sandıklarda
kim var? diye baktığınızda, 1 başkan var, 2 tane
memur üye var, 2 tane de siyasi partinin temsilcisi var. Biz ne yapıyoruz
burada? 2 olan siyasi parti temsilcisini 3e çıkarıyoruz, lehe bir
düzenleme yapıyoruz. Daha fazla da artırma imkânı var,
artırılabilir ama yurt dışında sadece konsolosluklarda
oy kullanıldığı zaman -çünkü oyun nerede
kullanılacağına ilgili ülkeyle varılacak mutabakat
çerçevesinde karar verilecek- mekân darlığı nedeniyle ciddi
sıkıntılar var, ciddi sorunlar var. Bu nedenle, bu
sorunları minimize etmek adına biz mevcut uygulamadan daha ileri bir
adımı attık, 2 olan sayıyı 3e çıkardık. Bu
nedenle de bu önemli bir değişikliktir, iyileştirmedir; ayrımcılık
değil, ihtiyaca göre atılmış bir adımdır.
Bir başka konu elektronik ortamda oy kullanmayla
alakalı. Elektronik ortamda oy kullanma konusu bir imkân meselesidir. Biz
yasaya bunu 2008de koyduk, bu tasarıyla gelmiyor bu,
mevzuatımızda var. Ne zaman uygulanacaktır? Tabii Yüksek Seçim Kurulunun
karar vermesi hâlinde. Bunun finans boyutuyla ilgili Hükûmet
açısından herhangi bir sorun, sıkıntı
bulunmamaktadır. Yüksek Seçim Kurulu bunun teknik altyapısıyla
ilgili çalışmaları yapıp, Türkiye buna hazır, ben
bunun kullanılmasına karar veriyorum. dediği zaman yasada bu
imkân var. Anayasa Mahkemesine de bu konu gitti ama Anayasa Mahkemesi bu hususu
Anayasaya aykırı bulmadı. Ne zaman karar verir Yüksek Seçim
Kurulu, onu bilemiyoruz ama karar verdiği zaman bu uygulanabilir. Ama
önümüzdeki seçimde uygulanır mı diye sorduğunuzda
Bana göre
yetişmez, çünkü bu çok büyük bir teknik altyapıyı, önemli oranda
bilimsel çalışmayı gerektiriyor ve bu
çalışmaların kısa sürede bitmesi mümkün değil. Ama yasada
böyle bir hüküm bulunmazsa Yüksek Seçim Kurulunun bu yönde çalışma
yapması, kendini hazırlaması, günün birinde Ben böyle bir
imkânı da kullanabilirim diye kendine durumdan vazife çıkarması
mümkün olmazdı. Şimdi bu bir nevi talimattır, Türkiyede bu
sistemi sağlıklı ve güvenli bir şekilde kurup
işletebilecek mekanizmayı oluşturma noktasında Yüksek Seçim
Kuruluna bir imkân veriyoruz.
Bir başka konu: 8inci maddede iki
yıllık olan dava açma süresini biz altı aya çekiyoruz burada,
böyle bir düzenleme getirdik. Bunu getirirken de düşüncemiz şuydu:
Açılan davalara baktığınız zaman, rakamları
buradan CHP adına konuşan arkadaşımız verdi, 2009da
rakam yüksek ama diğerlerine baktığınızda, vekil
seçimlerinde, halk oylamasında rakam düşük. 2009da niye yüksek?
Mahalli seçimler, muhtar seçimleri var, belediye seçimleri var.
Seçim Kanununa muhalefetten
yargılanan kişilerin dağılımına
baktığınız zaman, bunların büyük bir
kısmının köylerde yaşayan
vatandaşlarımızdan, diğer bir kısmının
beldelerde yaşayan vatandaşlarımızdan
Ve daha çok
muhtarlık seçimi ve beldelerdeki akrabalar arası belediye yarışlarında
akrabalardan birinin başkan seçilmesi konusunda kullanılan oylardan
kaynaklanan problemler var. Pek çok dram yaşanıyor. Gariban var, orada
cahil insanları kandırıyor birisi, aldatıyor, oy
kullandırıyor, sonra şikâyet ediyor. Bir sürü
sıkıntı var bu noktada. Şehirlerde
baktığınızda bu yönden yaşanan ciddi bir sorun söz
konusu değil. Daha ziyade gariban kesimde, maalesef o küçük yerlerde
birtakım yarışlar ve gayretler nedeniyle birbirlerini şikâyetle
bir oy yüzünden insanlar herhangi bir partiye veya şeye değil,
şahıslar kazansın diye yapılan yanlışlardan çok
ağır bedeller ödüyorlar.
Bu düzenleme, böylesi
gariban insanları bu tür rekabet nedeniyle hapse yollayan kişilerin
oyununa bir son vermek, bir nevi devleti kullanarak birilerini
cezalandırma anlayışına son vererek bu noktada bir imkân
getirmek. Eğer zaten gene bir suç varsa altı ay içerisinde
soruşturma yapılabilir, dava açılabilir, cezasız kalacak diye
bir şey yok ama altı ay içinde şikâyet etmiyor, yedinci ay gidip
şikâyet ediyor, sekizinci ay gidip şikâyet ediyor, bir sene sonra
gidip şikâyet ediyor, arası bozuluyor gidip şikâyet ediyor,
tehdit ediyor. Başka türlü bunu kötüye kullanan da bir yapı var. Onun
için dedik ki biz: Bunu koyalım suçlu olanlar cezasını
alsın, savcılar bu süre içerisinde soruşturma yapıp dava
açabilir. Eğer açamazlarsa o zaman dava düşer ama bu süre kâfi bir
süredir, açabilir. Ama siyasi partilerimiz buradan birilerine af
getiriyormuşuz gibi çıkardılar. Ben Komisyonda da söyledim: Bu
konuda uzlaşma olmazsa biz geri çekeriz. dedik. Nitekim partiler
arasında uzlaşma yok, BDP, MHP ve CHP bu düzenlemeye karşı.
O yüzden, ben de Komisyonda söz verdim: Biz bu maddeyi geri çekeceğiz.
Eğer bir mutabakat olursa o çerçevede bunu koyacağız. Kimseye
örtülü af getirme düşüncemiz kesinlikle yok.
Devam eden davalara
uygulanmıyor da, dava açılanlara sadece uygulanacak, adaletsizlik
var, biz o yüzden karşıyız. argümanı da doğru
değil. Lehe olan hüküm
uygulanır ama eğer bir tereddüt varsa geçici bir madde koyup devam
eden davalara uygulanmasını da biz bunun, temin edebiliriz, bu bizim
elimizde, aksi takdirde biz bunu çıkaracağız.
Tabii, çifte vatandaşlıkla ilgili
konuda da şunu ifade etmem lazım: Bizim yasalarımız çifte
vatandaşlığa imkân veriyor. Çifte vatandaşlıktan
korkmamak lazım. Biz, Avrupada Türklere çifte vatandaşlık
konusunda yapılan ayrımcılıktan şikâyet ediyoruz.
Almanyada, Avusturyada bugün bu ayrımcılık
yapılıyor, başka ülkelerin vatandaşlarına çifte
vatandaşlık verilirken Türklere çifte vatandaşlık
verilmiyor. Biz, bunun insan hakları ihlali olduğunu söylüyoruz,
hukuk devletine aykırı olduğunu söylüyoruz ve bunun
düzeltilmesini istiyoruz. Bizim yasalarımızda çifte
vatandaşlık var. Bundan rahatsız olmamak lazım.
Bugün Almanyada Türk asıllı
milletvekilleri var mı? Var. Avusturyada Türk asıllı
milletvekilleri var mı? Var. Belçikada Türk asıllı
milletvekilleri var mı? Var. Hollandada Türk asıllı
milletvekilleri var mı? Var. Peki, niye oluyor? Demokrasi var, ondan
oluyor, vatandaş olmuş, orada imkân veriyor, ülke kendine güveniyor
ve Buyurun, burada siyaset yapın. diyor.
Türkiyede, başka ülkenin
vatandaşıyken vatandaş olanlardan burada milletvekili var
mı, Parlamentoda? Yok. Bizim kendi vatandaşımıza, Hükûmet
olarak, devlet olarak, sadece AK PARTİ döneminde değil, bizden önceki
hükûmetler döneminde de yabancı ülke vatandaşlığına
geçme tavsiye edilmiş en üst düzeyde, teşvik edilmiş ve
vatandaşlıktan çıkma izinleri verilerek insanlarımız
vatandaş yapılmış. Sonra buraya gelip burada onlara
ayrımcı bir muameleyi savunmak millî iradeye, millete karşı
saygılı bir yaklaşım olmaz. Böyle şey olur mu?
Ayrımcılık yapacağız kendi
vatandaşlarımız arasında, Sen başka ülkenin
vatandaşı olmuşsun
Aynı zamanda benim kanunum çifte
vatandaşlığa izin verecek Sen git oranın
vatandaşı ol, ben sana benim vatandaşlarımın sahip
olduğu hakları da tanıyacağım. diyecek, sonra da
kalkacaksınız Bu yanlış. diyeceksiniz. Olacak iş
değil. Türkiye'nin bütün tezlerine aykırı şey. Biz
dünyanın her yerinde çifte vatandaşlığı savunuyoruz,
savunmaya da devam edeceğiz.
Egemen Bağışın da,
Sayın Mehmet Şimşekin de, Sayın Merve
Kavakçının da bu millete, bu devlete sadakatini, sevgisini,
saygısını herhâlde bu Mecliste kimse tartışmaz,
tartışamaz, tartışmamalıdır da. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar) Sonra Sayın Merve
Kavakçının başına gelen hadiseyi de demokrasiyle, hukukla
izah etmeyiz, edemeyiz de. Vatandaşlığın iptalinin
seçimden sonra nasıl hukuksuz ve
keyfî bir şekilde yapıldığını, o dönemde
mahkemenin nasıl keyfî bir şekilde karar verdiğini cümle âlem
biliyor. Vatandaş seçiliyor, yemin yapacak, yaptırılmıyor
milletin temsilcisine, ondan sonra araya birileri giriyor, Bakanlar Kurulu
çıkıyor vatandaşlığı kaybetme kararı
veriyor, sonra mahkemeye gidiyor, mahkeme bunu onaylıyor. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar) Bu bir hakkın zorla,
demokrasiye rağmen, hukuka rağmen, insan haklarına rağmen
gasbıdır, ayıptır.
Bu Meclisin yaşadığı ayıplardan bir tanesidir
o. Onun için de onu savunmak, bunların doğru olduğunu söylemek
fevkalade yanlıştır. Biz bunun
yanlışlığını ifade ettik, etmeye de devam
edeceğiz çünkü Türkiye demokrasi olacaksa, hukuk devleti olacaksa
demokrasi dışı, hukuk dışı her şeyin
karşısında beraber durmamız lazım.
Mavi Kartla ilgili konuya gelince: Biz Mavi
Kartla ilgili konuyu niye getirdik? Tam da bu çifte vatandaşlık
sorunu nedeniyle getirdik. Bazı ülkeler çifte vatandaşlığa
izin vermiyor. Türklere zulmediyor tabiri caizse bu yönüyle. Öyle olunca biz
vatandaşlıktan insanlarımızın çıkmasına ülke
olarak muvafakat ediyoruz. Çıkma izni alıyor Alman vatandaşı
oluyor, çıkma izni alıyor Avusturya vatandaşı oluyor veya
çifte vatandaşlığı tanımayan başka ülkelerin
vatandaşı oluyor. Ama bizim insanımızın burada
birtakım işleri var, onları kullanmakta problemleri var.
Türkiyeyle bağları güçlü olsun istiyoruz. Onun için de bizden önceki
dönemlerde Pembe Kart uygulaması başlatılmış ama bu
sorunları çözmekte yeterli kalmamış, yeteri kadar sorunları
çözücü olmamış. Biz Mavi Kart veriyoruz şimdi, yurt
dışında yaşayan vatandaşlıktan çıkan
insanlarımıza. Çıktığı anda kim varsa ona
veriyoruz. Daha sonra evlendi, eşine vermiyoruz. Çocukları oldu, çocuklarına
vermiyoruz. Daha sonra başka şeyler oldu, torunları oldu, onlara
da vermiyoruz. Bunların bir kimlik numarası da yok. Ailelerin
birleşmesi zorlanıyor, başkaca problemler oluyor. Şimdi
diyoruz ki: Biz bunların üçüncü dereceye kadar kan ve sıhri
hısımlarına Mavi Kart verebilelim. Bu imkânı getiriyoruz,
daha fazlasına verme konusunda da Bakanlar Kurulunu yetkilendiriyoruz.
Bunların, vatandaşlıktan çıktığı için kimlik
numaraları kapatılıyor, nüfus kütükleri kapatılıyor,
Türkiyede bir kaydı yok; bankada işlem yapacak, bilgi isteniyor,
yok; noterde işlem yapacak, bilgi isteniyor, yok; tapuda işlem
yapacak, sorunlu; başka sorunlar var, problemli, bir sürü
sıkıntılar yaşıyorlar. Dedik ki: Bir kimlik
numarası verelim, bunların kayıtları
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Lütfen sözlerinizi
tamamlayın.
Buyurun.
BAŞBAKAN YARDIMCISI BEKİR
BOZDAĞ (Devamla) Bitiriyorum.
orada olsun, Türkiyede
yapacakları işlemlerde rahatlasınlar, işlemleri
vatandaşlarımız gibi yapsınlar.
Ayrıca çalışma imkânı
da getiriyoruz. Kamuda sözleşmeli işçi olarak ve başka
şekillerde -memur olması hariç, o Anayasaya aykırı-
çalışma imkânı da getiriyoruz ve onların
durumlarını güçlendiriyor, Türkiyeyle irtibatlarını daha
kuvvetli hâle getiriyoruz, doğru bir adım atıyoruz.
Ben, bu vesileyle bu yasaya destek
veren herkese, çünkü muhalefet partileri de destek verdiler, onlara, bütün
Genel Kurala ayrı ayrı
teşekkür ediyor, yasanın hayırlı uğurlu olmasını
diliyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz
Sayın Bozdağ.
Şahsı adına Muğla
Milletvekili Mehmet Erdoğan.
MUHARREM İNCE (Yalova)
Sayın Bozdağ, o bahsettiğin demokrasilerde tutuklu milletvekili var
mı acaba? Bir de orayı anlatsaydınız. O Avrupadaki
demokrasilerden söz ettiniz ya, tutuklu milletvekili var mıydı, o
kısmını bir anlat, eksik kaldı yani.
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI
BURHAN KUZU (İstanbul) Süresi yetmedi, süresi.
MUHARREM İNCE (Yalova)
Hocası Burhan Hoca olursa süre yetmez yani.
BAŞKAN Buyurun Sayın
Erdoğan.
MEHMET ERDOĞAN (Muğla)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Seçimlerin Temel
Hükümleri ve Seçmen Kütükleri Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının
tümü üzerinde şahsım adına söz almış
bulunmaktayım. Bu vesileyle yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Sözlerime başlarken, bugün TRT ile
Diyanet arasında ramazan ayında yayına başlayacak olan bir
Diyanet kanalının protokolü yapıldı. Sayın Bakan da
sabah oradaydı, o törendeydi. Tabii, ramazan ayından itibaren vatandaşlarımıza
doğru dinî bilgiler vermek üzere böyle bir kanalın
kurulmasını yerinde buluyor, bu kanalın hayırlı
uğurlu olmasını temenni ediyoruz. TRT, TRT Diyanet, TRT Çocuk,
TRT Avaz, TRT Şeş, TRT Müzik, on altı tane kanalın sahibi
ama maalesef şu anda TRTnin Meclis yayını yok. Bunların
hepsi kadar, bugün ya da burada sürekli olarak yapılan yasama faaliyetleri
de, burada yapılan görüşmeler de bu toplumun her kesimini
ilgilendiriyor çünkü Türkiye'nin her yerini ilgilendiren kararlar, kanunlar bu
Mecliste alınıyor. Dolayısıyla ben, bu TRT3
yayınlarının durdurulmasını buradan tekrar
kınıyorum ve bu eksikliğin en kısa zamanda giderilmesini
tekrar hatırlatarak sözlerime başlamak istiyorum.
Değerli milletvekilleri, yüce
Meclisin görevi yasa yapmak. Tabii yasayı niçin yapacağız?
Vatandaşlarımızın sorunlarını çözmek için. Ama
görüşmekte olduğumuz bu kanun tasarısı, tamam, birçok
güzellikleri ifade etmekle beraber çok da eksikler içermektedir. Şimdi,
bir defa, görüşmekte olduğumuz bu kanun üç temel konuyu gündeme getirmektedir.
Birincisi: 298 sayılı
Seçimlerin Temel Hükümleri ve Seçmen Kütükleri Hakkında Kanunda
yapılan yeni düzenlemelerle, yurt dışında yaşayan
vatandaşlarımızın oy kullanma işleminin nasıl gerçekleştirileceği
düzenlenmektedir.
İkincisi: Yurt
dışında yaşayan ve bulundukları ülkenin
vatandaşlığını kazanan vatandaşlarımıza
Mavi Kart verilmesi işlemini düzenlemektedir.
Üçüncüsü: Yurtdışı
Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı Kanununa yeni
ilaveler yapmaktadır.
Şimdi, aslında bu üç konu
birbirinden ayrı konular olduğu için böyle bir kanunun içerisinde
torba kanun gibi getirip burada kafaları karıştırmak yerine
bunu üç ayrı kanun olarak buraya getirip ilgili komisyonlarda da daha
fazla tartışılmasını sağlayarak bu meselelerin
çözülmesinde fayda olduğuna inanıyorum ama tabii ki AKPde torba
kanun yapma alışkanlığı olduğu için maalesef
bunlar mümkün olmuyor.
Şimdi, konuları
sırasıyla ele alacak olursak, tasarının 1inci maddesiyle
yurt dışı ilçe seçim kurulu başkanlığı
kuruluyor. Şimdi, arkadaşlar, 5442 sayılı İl
İdaresi Kanununda ilçenin tarifi var. İlçe, bizim ülkemizde bir
idari birim. Sanki şimdi bizim Türkiye'nin dışında kalan
bütün dünya toprakları da ayrı bir ilçeymiş gibi bir
saçmalıkla karşı karşıyayız.
Şimdi, seçim
kurullarımızın, bizim seçim sistemimizin yapılanması
nedir? Sandık kurulu, ilçe seçim kurulu, il seçim kurulu, Yüksek Seçim
Kurulu. Şimdi burada Ankara İl Seçim Kuruluna bağlı bir
ilçe seçim kurulu üzerinden yurt dışındaki bu kadar geniş
coğrafyayı, bu faaliyetleri yürütmek, yurt dışındaki
oy kullanacak milyonlarca vatandaşımızın seçim
faaliyetleriyle ilgili birçok şaibeyi de beraberinde getirecektir.
Bu eksikliğin ortadan
kaldırılması için birinci olarak yapılması gereken,
bir yurt dışı seçim kurulu başkanlığı ve
bunun altında -yani bunu il seçim kurulu seviyesinde düşünürsek- hiç
olmazsa her kıtaya bir ilçe seçim kurulu başkanlığına
karşılık gelecek bir alt seçim kurulu
başkanlıklarının kurulması lazım. Bunlar
kurulmadığı zaman Ankaradaki bir ilçe seçim kurulu
başkanlığı Amerikada oy kullanacak
vatandaşımızın sandık kurulunun
oluşmasını da sağlayacak, Almanyadakini, Balkanlardakini,
Kafkaslardakini, Uzak Doğudakini
Bu, akılla, mantıkla izah
edilebilir bir şey değil.
Bu kadar geniş coğrafyadaki
işlemlerin Ankarada kurulacak olan bir ilçe seçim kurulu üzerinden
yapılması, maalesef ki bence bir defa bu işin eksikliğini
şimdiden oluşturmuştur ve bundan sonra yapılacak seçimlerin
güvenliğini de şimdiden tehlikeye sokmuştur çünkü bir ilçe seçim
kurulunun bu kadar geniş coğrafyada
Her ülkenin mevzuatı
ayrı. Almanya bizim oradaki vatandaşlarımızın oy
kullanmasında nasıl bir prensibi benimseyecek, Balkan ülkelerindeki
her ülke nasıl bir prensibi belirleyecek? O bakımdan, her ülkedeki,
hiç olmazsa her kıtadaki işlemleri takip edecek, ayrı bir ilçe
seçim kuruluna karşı gelecek bölgesel seçim kurulu
başkanlıklarının kurulması lazım.
Bu kanun yeni bir
tartışmayı da başlatacak. Yine yurt dışında
yaşayan vatandaşlarımız kendilerini temsil etmek için kimi,
nasıl seçecek? Hem milyonlarca seçmenden bahsediyoruz ama onlar sadece
burada partilere oy verecekler, kendilerini temsil edecek herhangi bir kimseyi
seçme imkânları da maalesef yok.
Şimdi arkadaşlar, bu
kanundaki en önemli meselelerden, düzenlemelerden bir tanesi de ikinci olarak-
Mavi Kart meselesi. Mavi Kart meselesi tabii ki Türkiyede kanayan bir
yarayı çözecek, görünüş böyle. Ama geçmişte Pembe Kart bunu
çözemedi. Geçmişte biz vatandaşlarımıza
vatandaşlıktan çıkma izni verdik. Onlar bulundukları
ülkenin vatandaşlığını aldıktan sonra buradaki
vatandaşlığını aktive ettik. Her ikisinde de,
başta Almanya olmak üzere Avusturya ve diğer bazı çifte
vatandaşlığı kabul etmeyen ülkeler bizim bu
uygulamamızı öğrendiklerinde oradaki
vatandaşlarımızı vatandaşlıktan
çıkarttılar.
Şimdi, bu konunun çözülmesi tabii
ki güzel. İnsan kendi ülkesine geldiğinde
Buradan Almanyaya
gitmiş, Avusturyaya gitmiş, başka ülkelere gitmiş. Çifte
vatandaşlığı kabul etmeyen ülkelerde yaşamak zorunda
kalan vatandaşlarımızın Türkiyeye geldiğinde
yabancı muamelesi görmesi elbette ki onları incitmektedir. Bu sorunun
çözülmesi lazım. Ama bu sorunun çözümü bizce bu değil. Yani
yarın bu konu da öğrenildiği zaman, Almanya ya da Avusturya,
çifte vatandaşlığı kabul etmeyen diğer ülkeler bizim
bu vatandaşlarımızın vatandaşlıklarını
iptal etme yoluna gidebilirler. Bu da vatandaşlarımızın
yeniden, ya burada ya orada vatandaşlık işlemlerini yürütememesi
anlamına gelir.
Şimdi buradan iktidar
milletvekillerine seslenmek istiyorum: Sizin tabirinizle dünya lideri bir
Başbakan var. Bütün Kuzey Afrika coğrafyasını yeniden
yapılandırıyor, Suriye vatandaşlarının derdiyle
dertleniyor, İsraile meydan okuyor. Bu durumda, Mavi Kartla
vatandaşlarımıza umut vermeyelim. Çünkü bu gene bizi yarı
yolda bırakabilir. Sayın Başbakan Sayın Merkeli
çağırsın, oturalım masaya, çifte vatandaşlık
meselesini çözelim, bu vatandaşlarımızın duygularıyla
oynamayalım. Çünkü hakikaten o insanlar psikolojik olarak
sıkıntıdalar. Ben İçişleri Bakanlığında
yedi yıl hukuk müşavirliği yaptım.
Vatandaşlığı iptal edilen, tekrar geriye vatandaşlığını
kazandığında Almanya tarafından
vatandaşlığı iptal edilen
vatandaşlarımızın nasıl
ağladıklarını, buraya gelip tekrar, istemeye istemeye
Haberimiz olmadan bizi tekrar vatandaş yapmış. diye davalar
açtıklarının ben canlı şahidiyim. Bu davalarda ben bakanlığımı
idari mahkemelerde, Danıştayda temsil ettim.
Onun için bu dünya lideri
Başbakanımızın bu meseleyi çözmesi lazım. O zaman
kendi vatandaşının derdini çözemeyenlerin de
başkalarının derdiyle pek fazla uğraşmaması
lazım.
Gene Yurtdışı Türkler ve
Akraba Topluluklar Başkanlığı diye bir
başkanlığımız var. Adı çok güzel.
Fonksiyonlarının da çok güzel olmasını elbette gönlümüz
arzu ediyor çünkü dünyanın dört bir tarafında yaşayan Türklerin
yaşadığı sıkıntıları biliyoruz.
Ahıskalıların, Azeri kardeşlerimizin dünyada nasıl
sıkıntılarla karşılaştıklarını
biliyoruz ama öyle bir teşkilat kuruldu ki arkadaşlar, bu
teşkilatın görev tanımı somut değil. Yani bazı
işleri Dışişleri Bakanlığı mı yapacak,
Millî Eğitim Bakanlığı mı yapacak, TİKA mı
yapacak yoksa bu Başkanlık mı yapacak? Bu Başkanlık
yapacaksa bunları nasıl yapacak? Bu Başkanlığın
diğer kurumlar üzerindeki fonksiyonu nedir?
İşin doğrusu kanunun
tümünü incelediğinizde ortada bir karmaşa var. Bu karmaşayı
ortadan kaldırmanın yolu, bir kere öncelikle bu tanımı
doğru yapmak ama bakıyoruz ki bu tanım maalesef doğru
yapılmadı. Gene buraya yeni yeni kadrolar ekleniyor. Bu kadrolardan
maksat yurt dışında yaşayan Türk
vatandaşlarının, Türk topluluklarının, akraba
topluluklarının sorunlarını çözmenin ötesinde yeni yeni
kadrolar ihdas ederek kamudaki kadrolaşmaya yeni kapılar açmak gibi
gözüküyor.
Bu işlerle
uğraşacağımıza, vatandaşlarımızın,
dünyada bu sıkıntıları paylaşan, Azerbaycanda,
Ahıskada, Amerikada, Almanyada yaşayan
soydaşlarımızın, Türk kardeşlerimizin, Kerkükte
yaşayan kardeşlerimizin sorunlarını çözecek bir yapı
üzerinde uğraşalım.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Lütfen sözlerinizi
tamamlayınız.
MEHMET ERDOĞAN (Devamla) - Bu
yapı bunları çözmekten âciz. Bunları çözebilecek güce getirelim.
Biz bu yapının nasıl işlediğini biliyoruz
arkadaşlar. Yani burada bize bunları tarif etmeyin.
Onun için, ben gene de zaman varken
bazı eksikliklerin bu kanunun maddeleri üzerinde verilecek önergelerle
çözülebileceğine inanıyorum. İnşallah bu kanundaki
aksaklıklar verilecek önergelerle çözülür.
Şimdiden bu kanunun
hayırlı uğurlu olmasını diliyorum. Hepinizi bu
vesileyle tekrar saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz
Sayın Erdoğan.
Sayın milletvekilleri,
çalışma süremizin sonuna geldiğimiz için, alınan karar
gereğince, kanun tasarı ve teklifleri ile komisyonlardan gelen
diğer işleri sırasıyla görüşmek için 9 Mayıs 2012
Çarşamba günü saat 14.00te toplanmak üzere birleşimi
kapatıyorum.
Kapanma
Saati: 20.00