TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET
MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
107nci
Birleşim
16
Mayıs 2012 Çarşamba
(TBMM Tutanak
Hizmetleri Başkanlığı tarafından hazırlanan bu
Tutanak Dergisinde yer alan ve kâtip üyeler tarafından okunmuş
bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından ifade
edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı sözler
aslına uygun olarak yazılmıştır.)
İÇİNDEKİLER
I.- GEÇEN TUTANAK
ÖZETİ
II.- GELEN
KÂĞITLAR
III.- YOKLAMA
IV.- GÜNDEM DIŞI
KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin
Gündem Dışı Konuşmaları
1.- Tokat Milletvekili
Dilek Yükselin, Uluslararası Aile Gününe ilişkin gündem
dışı konuşması
2.- Malatya
Milletvekili Veli Ağbabanın, kayısı ve kayısı
üreticilerinin sorunlarına ilişkin gündem dışı
konuşması
3.- Isparta
Milletvekili S. Nevzat Korkmazın, Türkiyedeki Roman
vatandaşların sorunlarına ve çözüm önerilerine ilişkin
gündem dışı konuşması
V.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Tezkereler
1.- Çin Halk
Cumhuriyeti Çin Halkı Siyasi Danışma Konferansı Ulusal
Komitesi Etnik ve Din İşleri Komitesi Başkan
Yardımcısı Ma Qıngsheng ve beraberindeki Parlamento
heyetinin ülkemizi ziyaret etmelerine ilişkin Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığı tezkeresi (3/875)
B) Meclis Araştırması Önergeleri
1.- Antalya Milletvekili Mehmet Günal ve 25
milletvekilinin, doğal gaz anlaşmaları ve fiyatlaması ile
doğal gaz politikalarının araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/277)
2.- Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri ve 20
milletvekilinin, Ankara keçisi ırkının
yaşatılması, türünün devamı ve üretiminin
arttırılması için izlenecek politikaların
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/278)
3.- Kars Milletvekili Mülkiye Birtane ve 20
milletvekilinin, Kars ilinde hayvancılık sektöründe yaşanan
sorunların ve halkın bu alanda içinde bulunduğu
sıkıntıların araştırılarak alınması
gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/279)
VI.- AÇIKLAMALAR
1.- Ankara Milletvekili Özcan Yeniçerinin, Hükûmetin
19 Mayıs Atatürkü Anma, Gençlik ve Spor Bayramı kutlamalarıyla
ilgili kararına ilişkin açıklaması
2.- İstanbul Milletvekili Mahmut Tanalın,
sanatçı Erol Kardesecinin vefatına ve Bank Asya Birinci Lige
yükselen Şanlıurfasporu kutladığına ilişkin
açıklaması
3.- Burdur Milletvekili Ramazan Kerim Özkanın,
Burdur ilinde düzenlenen Hayvancılık ve Süt Endüstrisi Fuarına ve
Burdurdaki süt üretimine ilişkin açıklaması
4.- Manisa Milletvekili Selçuk Özdağın,
Hacettepe Üniversitesinde Kutlu Doğum Haftası nedeniyle program
düzenlemek isteyen öğrencilerin etkinliğinin sol görüşlü
öğrenci grupları tarafından engellendiğine ve üniversitelerde
her fikrin ifade edilebilmesi gerektiğine ilişkin
açıklaması
5.- Muş Milletvekili Demir Çelikin, Engelliler
Haftasına ilişkin açıklaması
6.- Adana Milletvekili Muharrem Varlının,
Ziraat Bankasının çiftçilere vermiş olduğu kredileri
yarı yarıya düşürdüğüne ve Ceyhan ilçesinin Kösreli,
Altıgözbekirli, Dağıstan ve Yalak köylerinde yaşanan dolu
felaketine ilişkin açıklaması
7.- Aydın Milletvekili Bülent Tezcanın,
Aydındaki çiftçilerin zor durumda olduklarına ve Hükûmetten
yardım beklediklerine ilişkin açıklaması
8.- Bursa Milletvekili İlhan Demirözün, yedi
mahalleyi kapsayan konut projesini açıklayan Bursa ilinin
Yıldırım Belediye Başkanına yasayla ilgili bilgi
verilmesi gerektiğine ilişkin açıklaması
9.- İstanbul Milletvekili Kadir Gökmen Öğütün,
İstanbul İçme Suyu Melen Projesine ve bu projenin neden
tamamlanamadığını ve ne zaman
tamamlanacağını öğrenmek istediğine ilişkin
açıklaması
10.- Kastamonu Milletvekili Emin Çınarın,
Kastamonuda görülen Kırım Kongo Kanamalı Ateşi
hastalığı nedeniyle bölgede inceleme yapılması ve
tedbir alınması gerektiğine ilişkin açıklaması
VII.- ÖNERİLER
A) Danışma Kurulu Önerileri
1.- Danışma Kurulunun, 180 sıra
sayılı Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi
Hakkında Kanun Tasarısının birinci bölümünde yer alan 5 ve
7nci maddelerinin yeniden görüşülmesine dair Hükûmetin talebinin uygun
görüldüğüne ilişkin görüşü
B) Siyasi Parti Grubu Önerileri
1.- AK PARTİ Grubunun, gündemdeki sıralama
ile Genel Kurulun çalışma saatlerinin düzenlenmesine; 233 sıra sayılı
Kanun Tasarısının İç Tüzükün 91inci maddesine göre temel
kanun olarak bölümler hâlinde görüşülmesine ilişkin önerisi
VIII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN
KONUŞMALAR
1.- Giresun Milletvekili Nurettin Caniklinin,
Şırnak Milletvekili Hasip Kaplanın AK PARTİ Grup
Başkanına sataşması nedeniyle konuşması
2.- İzmir Milletvekili Aytun Çırayın,
Giresun Milletvekili Nurettin Caniklinin Cumhuriyet Halk Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
3.- Giresun Milletvekili Nurettin Caniklinin,
İzmir Milletvekili Aytun Çırayın Adalet ve Kalkınma
Partisine sataşması nedeniyle konuşması
4.- İstanbul Milletvekili Mehmet Akif
Hamzaçebinin, Giresun Milletvekili Nurettin Caniklinin Cumhuriyet Halk
Partisine ve CHP Grubuna sataşması nedeniyle konuşması
IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup
Başkanvekilleri İstanbul Milletvekili Ayşe Nur
Bahçekapılı, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş, Giresun
Milletvekili Nurettin Canikli, Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünal ve
Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydının; Türkiye Büyük Millet
Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair
İçtüzük Teklifi ile Tunceli Milletvekili Kamer Gençin; Türkiye Büyük
Millet Meclisi İçtüzüğünün Bir Maddesinin Değiştirilmesi
Hakkında İçtüzük Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporu (2/242, 2/80)
(S. Sayısı: 156)
2.- Afet Riski Altındaki Alanların
Dönüştürülmesi Hakkında Kanun Tasarısı ile
Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu
Raporu (1/569) (S. Sayısı: 180)
3.- Yükseköğretim Kurumları
Teşkilatı Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Tasarısı ile Muğla Milletvekili Nurettin Demir ve 16
Milletvekilinin; Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı
Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve
Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu Raporu (1/606, 2/155) (S.
Sayısı: 241)
4.- İstanbul Milletvekili Mehmet Domaç ve Malatya
Milletvekili Öznur Çalık ile 9 Milletvekilinin; Eczacılar ve
Eczaneler Hakkında Kanun ile Uyuşturucu Maddelerin Murakabesi
Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifi ile Malatya Milletvekili Öznur Çalık ve 11 Milletvekilinin; Manisa
Milletvekili Özgür Özel ve Giresun Milletvekili Selahattin Karaahmetoğlu
ile 53 Milletvekilinin; Kahramanmaraş Milletvekili Mesut Dedeoğlu ve
Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili Mersin Milletvekili Mehmet
Şandır ile 2 Milletvekilinin; Muş Milletvekili Demir Çelikin
Benzer Mahiyetteki Kanun Teklifleri ve Sağlık, Aile,
Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu Raporu (2/489, 2/488,
2/494, 2/496, 2/497) (S. Sayısı: 232)
B) Yeniden Görüşmeleri Yapılan
Tasarılar/Teklifler (Tekriri müzakere)
1.- Afet Riski Altındaki Alanların
Dönüştürülmesi Hakkında Kanun Tasarısı ile
Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu
Raporu (1/569) (S. Sayısı: 180) (5inci ve 7nci Madde)
X.- OYLAMALAR
1.- Afet Riski Altındaki Alanların
Dönüştürülmesi Hakkında Kanun Tasarısının
oylaması
XI.- YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI
1.- Manisa Milletvekili Sakine Özün, THYnin ikram
için kuru üzüm alımına ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı
Mehmet Şimşekin cevabı (7/6342)
2.- Eskişehir Milletvekili Ruhsar Demirelin,
Hudut ve Sahiller Sağlık Genel Müdürlüğünün Boğaz
geçişlerinde gemi kontrol faaliyetlerine ilişkin sorusu ve
Sağlık Bakanı Recep Akdağın cevabı (7/6364)
16
Mayıs 2012 Çarşamba
BİRİNCİ OTURUM
Açılma
Saati: 14.02
BAŞKAN: Başkan Vekili Meral
AKŞENER
KÂTİP
ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Özlem YEMİŞÇİ
(Tekirdağ)
_____0_____
BAŞKAN Türkiye Büyük Millet
Meclisinin 107nci Birleşimini açıyorum.
III.- Y O K L A M A
BAŞKAN Elektronik cihazla yoklama
yapacağız.
Yoklama için üç dakika süre vereceğim.
Sayın milletvekillerinin oy
düğmelerine basarak salonda bulunduklarını bildirmelerini, bu
süre içerisinde elektronik sisteme giremeyen milletvekillerinin salonda hazır
bulunan teknik personelden yardım istemelerini, buna rağmen sisteme
giremeyen üyelerin ise yoklama pusulalarını görevli personel
aracılığıyla üç dakikalık süre içerisinde
Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.
Yoklama işlemini
başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklama
yapıldı)
BAŞKAN Toplantı yeter
sayısı vardır, görüşmelere başlıyoruz.
Gündeme geçmeden önce üç sayın
milletvekiline gündem dışı söz vereceğim.
Gündem dışı ilk söz,
Uluslararası Aile Günü münasebetiyle söz isteyen Tokat Milletvekili
Sayın Dilek Yüksele aittir.
Buyurun Sayın Yüksel. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
IV.-
GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A)
Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları
1.- Tokat Milletvekili
Dilek Yükselin, Uluslararası Aile Gününe ilişkin gündem
dışı konuşması
DİLEK YÜKSEL (Tokat) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Uluslararası Aile Günü ve Aile Haftası
dolayısıyla şahsım adına gündem dışı
söz almış bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Aile, insanlık tarihinin en eski ve en
köklü toplumsal birimidir. Tarihî ve kültürel değerler öncelikle ailede
yaşatılır ve öğretilir. Aile, içinde yaşayan bireyleri
şekillendirir. İnsana saygının, hoşgörünün ve
şefkatin kaynağı ailedir. İtimadın, dürüstlüğün,
çalışkanlığın, vatanseverliğin kaynağı
ailedir. Aynı şekilde, demokrasinin, kalkınmanın da
kaynağını güçlü aile yapısı oluşturmaktadır.
Onun içindir ki Güçlü birey, güçlü aile, güçlü toplum, güçlü ve lider ülke
Türkiye. diyoruz. Tüm dünyayla karşılaştırıldığında
aile kavramının ülkemiz ve milletimiz açısından ayrı
bir önemi ve ayrı bir değeri vardır. Geçmişten günümüze,
milletimiz bu kuruma çok büyük değer atfetmiştir.
Hükûmet olarak, aile merkezli sosyal
politikalar üretiyor, kurumsal yapılar oluşturuyoruz; insana
yapılan her türlü yatırımı doğrudan aileye
yapılan bir yatırım olarak görüyoruz. Kadınlara, çocuklara,
engellilere, yaşlılara, şehit yakınları ve gazilere
yapılan sosyal yardımlar bu kapsamda aileyi daha güçlü kılmak
içindir çünkü aile, ekonomik yapısı, sosyal ve kültürel vizyonuyla
toplumların aynasıdır. O nedenle, sosyal politikalar içerisinde
aile, toplumun çatısını oluşturmaktadır.
Hedefimiz, yakın gelecekte Türkiye'yi
aile ve sosyal politikalar alanında model ülke hâline getirmektir. Aile,
bir milletin istikbali ve kaderidir. Hükûmet olarak, istikbalimiz olan aile
yapımızı daha da güçlendirici sosyal politikaları hayata
geçiriyoruz.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; aileye yönelik hizmetlerde stratejik planlar oluşturduk.
Bu çerçevede, yerel yönetimlerimizle, pilot bölgelerden başlamak üzere,
kademeli olarak projelerimizi bir bir hayata geçiriyoruz; Aile Eğitim
Programı, evlilik öncesi eğitimler, Aile ve Sosyal Destek
Programı bunlardan bazılarıdır. Eğitim materyallerini
hazırladığımız Aile Eğitim Programının
pilot uygulamalarını başlattık. Bu uygulamayla ailelerin
sorun çözme kapasitelerini artırmayı amaçlıyoruz.
Toplumun özü ve temeli ailedir.
Uygarlıkta ileri gitmiş ne kadar millet varsa aile ocağında
iyi eğitim görmüş bireylerden meydana gelmiştir çünkü milletler
birçok ailenin birleşmesinden meydana gelmektedir. Toplumların,
milletlerin temelini sağlıklı ve güçlü aileler
oluştururken, güçlü bir aile olmanın yolunun sosyal
dayanışmadan geçtiğini de unutmamalıyız.
Bugün, AK PARTİ Hükûmeti olarak, Aile
ve Sosyal Politikalar Bakanlığımızın 9 milyar TL
bütçesiyle muhtaçlarımızın, yoksul ve
yoksunlarımızın yanındayız yani kimsesizlerin
kimsesiyiz. Bugün insanlarımız daha mutludur. Ailelerimiz,
engellilerimiz, kadınlarımız, çocuklarımız,
yaşlılarımız, şehit yakınlarımız ve
gazilerimiz daha mutludur. Bu sorumlulukla sosyal devlet olmanın
gereğini hiçbir külfetten kaçınmadan yerine getiriyoruz. O nedenle,
ailelerimizin ekonomik, sosyal, kültürel ve ahlaki gelişimlerini
sağlamalarına doğrudan destek olmaya, eğitim faaliyetlerini
sürdürmeye devam edeceğiz.
Sayın
Başbakanımızın her fırsatta kadına ve aileye özel
vurgu yaptığını, ayrı bir ihtimam gösterdiğini
biliyoruz. Bizler de aynı duygu ve hassasiyetle, doğusuyla
batısıyla, kuzeyi ve güneyiyle tüm ailelerimizi kucaklıyoruz.
İşte tam bu noktada, aile ocaklarına ateş düşüren,
anne-babaları gözyaşına boğan, evlatların öksüz ve
yetim kalmalarına sebep olan terör örgütünü bir kez daha lanetliyorum.
Şehit ailelerimizin, gazilerimizin, yaşlılarımızın
yanındayız. Eşi vefat eden kadınlarımızın, terör
mağduru vatandaşlarımızın yanındayız. Bizler
farklılıklarımızla, çok yönlü kültürümüz, zengin insan
çeşitliliğimiz, inançlarımız ve toplumsal
değerlerimizle 75 milyon bir aileyiz.
Bu duygu ve düşüncelerle, AK
PARTİ Grubum ve şahsım adına milletimizin Uluslararası
Aile Günü ve Aile Haftasını kutluyor, tüm ailelerimize huzurlu ve
mutlu yarınlar diliyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim
Sayın Yüksel.
Gündem dışı ikinci söz,
kayısı ve kayısı üreticilerinin sorunları
hakkında söz isteyen Malatya Milletvekili Sayın Veli Ağbabaya
aittir.
Buyurun Sayın Ağbaba. (CHP
sıralarından alkışlar)
2.- Malatya
Milletvekili Veli Ağbabanın, kayısı ve kayısı
üreticilerinin sorunlarına ilişkin gündem dışı
konuşması
VELİ AĞBABA (Malatya)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; dünyanın
kayısı başkenti Malatyanın milletvekilleri olarak sizleri
ve izleyenleri saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, İstanbul
göç alıyor, büyüyor; Ankara göç alıyor, büyüyor; New York, Berlin,
Paris, Madrid, Tahran, Moskova göç alıyor, büyüyor; Malatya da göç
alıyor ama Malatya küçülüyor. Bu tezatlık aslında satmakla
satmamaktan ibarettir. AKP Malatyada Tekeli, Sümeri, Şekeri özele,
Küreciki de hepinizin bildiği gibi ABDye satıyor ama
kayısıyı bir türlü hak ettiği değere satamıyor,
üreticiyi perişan ediyor, Malatyayı küçültüyor çünkü Malatya,
satıcılar sayesinde, aldığı göçten fazlasını
veriyor. Yüz binlerce insana ekmek kapısı olan kayısı
aynı zamanda milyon dolarlar kazandıran bir ihracat ürünüdür ancak
kayısı yıllardan beri ihmal edilerek can çekişen bir
noktaya gelmektedir.
Değerli arkadaşlar,
kayısı üreticileri kayısı çok tuttuğunda da
pişman oluyor, kayısı hiç tutmadığında yani
yandığında da pişman oluyor çünkü kayısı tam
tuttuğunda pazarlanamıyor, fiyat yerlerde sürünüyor çünkü devlet
kayısının üretimini de, pazarlanmasını da
desteklemiyor. Çayı destekleyen, fındığı destekleyen
devlet kayısıyı desteklemiyor, kayısıdan
desteğini esirgiyor. Devlet çayı da, fındığı da, kayısıyı
da desteklemeli ve adam gibi desteklemeli; laf olsun diye, destek adı
altında üç beş kuruş vermek desteklemek değildir.
Şimdi sizlere soruyorum: Eline geçen
paranın yarısını işçiye veren üretici ne yapsın?
Paranın diğer yarısını aldığı borca
mı versin, aldığı ilaca mı versin, gübreye mi versin,
çocuk mu okutsun, kendisini mi geçindirsin?
Değerli arkadaşlar, her biri
birer altın fabrikası olan kayısı ağaçları teker
teker kesilmeden Hükûmet derhâl tedbir almalıdır. Binlerce üretici
elektrik, su, gübre, ilaç borcunu ödeyemediği için icralık oldu.
Altmış, yetmiş yaşındaki çiftçiler mahkeme
kapılarına, icra koridorlarına mahkûm oldu.
Değerli milletvekilleri,
kayısı için AKPden sonraki en büyük tehlike don ve doludur. Don ve
dolu tehlikesine karşı saatlik bilgiler dahi çok önemlidir ama AKP,
sağ olsun, Malatyadaki Meteoroloji Bölge Müdürlüğünü kapattı.
Niye kapattığını hiçbir Malatyalı anlayamadı,
mantıklı bir açıklaması da yok. Kayısı
üreticileri don olayı karşısında çaresiz
bırakıldı. Bir de TARSİM adı altında bir soygun
düzeni oluşturuldu. TARSİM, Malatyalı yoksul kayısı
üreticilerini sömürmektedir. Devlet derhâl TARSİMi
sağlıklı hâle getirmelidir.
Değerli milletvekilleri, dünyanın
tek önemli üreticisi olmamıza rağmen dünyada Pakistan, İran gibi
ülkeler rakibimizdir. Bununla ilgili Hükûmet -üretim, pazarlama ve ihracatla
ilgili- önemli ve ciddi tedbirler almalıdır, yoksa bu özelliğimizi kaybederiz. Üretimi
sorunlarla dolu olan kayısının satışı da
sorunlarla doludur.
Değerli arkadaşlar,
kayısının satışının
artırılması için kayısı devlet kurumlarına
verilmelidir. Örneğin, son günlerde çok sıkça gündemde olan, okullara
bozuk süt yerine zekâ artırıcı kayısı verilmelidir.
Okul sütü zehir küpü yerine Sağlam kafa sağlam kayısı
daha iyi olmaz mı? Millî Savunma Bakanlığı kayısı
alarak askerlerimize dağıtabilir. Eminim ki kayısı yiyerek
askerlerimiz görevlerini çok daha iyi yerine getirebilirler.
Diğer bir tedbir ise değerli
arkadaşlar, bizim seçimden önce açıkladığımız
gibi, üreticiye devlet sıfır faizli kredi vermelidir. Üreticiye
kayısı üretildiği dönemde -örneğin mart başında-
devlet sıfır faizli kredi vererek ilacı, gübreyi, işçiliği
borçla yapan çiftçinin kayısıyı dönem başında mecburen
elinden çıkarmasının önüne geçebilir ve fiyatların
düşmesini önleyebilir. Bu da kayısı fiyatlarının
düşmesinin önüne geçer.
Değerli arkadaşlar, bir iki örnek
vererek sözlerime son veriyorum: 2002de
Sorunların bir kısmı böyle.
Ya kayısının faydaları değerli arkadaşlar,
hepinize tavsiye ederim: Zihin açar, zekâ geliştirir, karaciğere,
kalbe iyi gelir.
Buradan hem sizlere hem de bizi izleyenlere
bir çağrıda bulunmak istiyorum: Bugün, herkesin
-kayısının faydalarını anlamak için- evine giderken
birer kilo kayısı almasını Malatya Milletvekili olarak
tavsiye ediyorum.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim
Sayın Ağbaba.
Gündem dışı üçüncü söz,
Roman vatandaşların sorunları ve çözüm önerileri hakkında
söz isteyen Isparta Milletvekili Sayın Süleyman Nevzat Korkmaza aittir.
Buyurun Sayın Korkmaz. (MHP
sıralarından alkışlar)
3.- Isparta
Milletvekili S. Nevzat Korkmazın, Türkiyedeki Roman
vatandaşların sorunlarına ve çözüm önerilerine ilişkin
gündem dışı konuşması
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) Teşekkür
ederim Sayın Başkanım.
Değerli milletvekilleri, hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Renkli kültürleri, dünya gailelerine
boş vermiş neşeli tavırları ve bulunduğu toplumun
değerleriyle çatışmamak için sarf ettikleri üstün gayretleriyle
Roman kardeşlerimizden bahsedeceğim.
Bin yıldır beraber
yaşıyoruz onlarla, iç içe. Vatanını, milletini sahiplenen,
millî kültürünü kucaklayan bu toplum, bugün, sosyokültürel ve ekonomik
gelişmeler ve hızla ilerleyen teknoloji sayesinde ülkemizdeki
diğer kesimlerle aralarında ciddi bir uçurum oluşmaya
başladığını görüyor ve vatandaşlık haklarını
kullanmayı, sadece kararlara uyan değil ama karar mekanizmasına
da katılan bir zümre olmayı talep ediyor. Bu maksatla bir süre önce
grubumuzu ziyaret ettiler ve sorunlarını ilettiler. Bu ülkenin ne
terk edilecek bir karış toprağı ne de vazgeçilecek bir
insanı olmadığına inanan Milliyetçi Hareket Partisi, vatanını,
milletini seven, ülke bütünlüğünün ve millî birliğin yılmaz
savunucuları olan bu kardeşlerimizi grubumuzda ağırlamaktan
ve onları dinlemekten, kendileriyle kucaklaşmaktan büyük bir
memnuniyet duymuştur.
Herkesin de hak vereceği üzere, en
büyük sorun, bin yıldır beraber yaşadığımız
bu kardeşlerimiz hakkında oluşan ve hiç de hak etmedikleri ön
yargılardır.
Her toplumda olduğu gibi elbette
Romanlar içerisinde de hukuki ve sosyal kabuller dışına
çıkmış olanlar vardır. Ancak büyük çoğunluğu,
çoluk çocuğunun nafakasını temin etmek için gayret gösteren ve
kendi alanlarında üretim yaparak topluma hizmet etmeye çalışan
insanlar. Kötü örneklere bakarak onları topyekûn değerlendirmek
bühtandır, insanlık dışıdır ve
"Yaratılanı Yaradandan ötürü sevmek." inancına aykırıdır.
Onları dışlayan, aşağılayan, onları istismar
eden her kimse, bu aziz milletin ve yüce dinimizin samimi bir mensubu olamaz.
Milliyetçi Hareket Partisi olarak, bu aziz kardeşlerimizi kucaklıyor
ve onlara yönelik tüm ön yargı ve kötü söylemleri kınıyor ve
ayağımızın altına alıyoruz.
Bir büyük sorunları da barınma
problemidir değerli milletvekilleri. Kendi kültürlerini
yaşatmayı ve başkalarını rahatsız etmemek için
kendi kabulleri ile bir arada yaşamayı seçmiş Roman kardeşlerimiz,
bugün, daha çağdaş, daha sağlıklı mekânlarda
yaşamayı talep etmektedirler. Hükûmetin onları konut sahibi
yapma düşüncesini elbette destekliyoruz ancak özellikle kent
merkezlerinde, rantı son derece yüksek Roman mahallelerinin üzerinden
kendi yandaşlarına ekmek çıkarma, bu alanları birilerine
peşkeş çekme girişimlerini de tasvip etmiyoruz.
Bu kardeşlerimizin koca koca laflara,
boş sözlere, anlamsız sloganlara ihtiyacı yoktur. Yasalara ne
koyarsanız koyun, şayet uygulanmıyorsa çare olmuyor. Bu
bakımdan, Milliyetçi Hareket Partisi olarak, üstü yaldızlı
açılım safsatalarının, onların birkaç kelimesini
papağan gibi tekrarlayıp onları istismar eden söylemlerin
yerine, elle tutulup gözle görülen somut projeler üzerinden konuşmayı
ve sonuç almayı arzu ediyoruz.
Türk milleti, Yörükü, Türkmeni,
Lazı, Kürtü, Çerkezi, Romanı ile bir büyük ailenin
adıdır. Anayasamızda yer alan Türk milleti
kavramının içinde herkes vardır ve eşittir ancak
devletimizin tanıdığı eşit haklardan Romanlar,
maalesef, eğitimsizlik, maddi imkânsızlık ve bazı ön
yargılar dolayısıyla tam olarak yararlanamamaktadır. O
hâlde, bu kardeşlerimizin acil olarak eğitim sorunları
aşılmalı, velilerini de bilinçlendirerek eğitimsiz bir
çocuğun kalmaması için bir çalışma
başlatılmalıdır. Kendilerinde
ayrımcılığa tabi tutuluyor oldukları hususunda kanaat
uyandıracak tüm yazımlar ve uygulamalar gözden geçirilmelidir. Kamu
görevlerinde ve siyasette yer bulamayan Romanların bu
kısıtlılıklarının giderilmesi için düzenlemeler yapılmalıdır.
Bu kardeşlerimiz sahip oldukları vatandaşlık hakları
konusunda bilgilendirilmeli, bunun için, yoğun yaşadıkları
alanlarda danışma büroları açılmalıdır.
Kadınlarının sosyal hayata
katılmaları, gençlerinin geleneksel iş kolları
dışında bir meslek sahibi olabilmeleri için kurslar tertip
edilmelidir. Belediyelerin Roman mahallelerine daha fazla hizmet götürmeleri
sağlanmalıdır. Göçebe Romanların istekleri hâlinde
yerleştirilmeleri, bu mümkün değilse de göç esnasında
karşılaştığı sorunların
aşılması için çabalar sarf edilmelidir. Öte yandan, sosyal kesimlerin
ve özellikle medyanın bu vatandaşlarımızla ilgili
doğru bilgilenmeleri temin edilmelidir.
Ancak -değerli milletvekilleri, bu
kısım son derece önemli- ne yapılırsa yapılsın,
Roman kardeşlerimizin kurdukları dernekleri vasıtasıyla,
onların da görüşleri alınarak ortaklaşa
yapılmalıdır diyor, yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim
Sayın Korkmaz.
Gündeme geçiyoruz.
Başkanlığın Genel
Kurula Sunuşları vardır.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığının bir tezkeresi vardır, okutup
bilgilerinize sunacağım.
ÖZCAN YENİÇERİ (Ankara)
Kısa bir söz talebimiz vardı.
BAŞKAN Unuttum. Yani o sizin
hakkınız değil ki, benim canım isterse vereceğim bir
durum. Unutmuşum, birazdan veririm. Müktesep hak hâline geldi, hayret bir
şey!
V.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Tezkereler
1.- Çin Halk
Cumhuriyeti Çin Halkı Siyasi Danışma Konferansı Ulusal
Komitesi Etnik ve Din İşleri Komitesi Başkan
Yardımcısı Ma Qıngsheng ve beraberindeki Parlamento
heyetinin ülkemizi ziyaret etmelerine ilişkin Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığı tezkeresi (3/875)
Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna
Çin Halk Cumhuriyeti Çin Halkı Siyasi
Danışma Konferansı Ulusal Komitesi Etnik ve Din İşleri
Komitesi Başkan Yardımcısı Ma Qıngsheng ve
beraberindeki Parlamento heyetinin ülkemizi ziyaret etmeleri, Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlık Divanının 2 Mayıs 2012 tarih
ve 23 sayılı Kararı ile uygun bulunmuştur.
Söz konusu heyetin ülkemizi ziyareti,
Türkiye Büyük Millet Meclisinin Dış İlişkilerinin
Düzenlenmesi Hakkında 3620 sayılı Kanunun 7. Maddesi
gereğince Genel Kurulun bilgilerine sunulur.
Cemil
Çiçek
Türkiye
Büyük Millet Meclisi
Başkanı
BAŞKAN Bilgilerinize
sunulmuştur.
Şimdi, ilk 10 kişiye
60ıncı maddeye göre söz vereceğim.
Sayın Yeniçeri
VI.- AÇIKLAMALAR
1.- Ankara Milletvekili Özcan Yeniçerinin, Hükûmetin
19 Mayıs Atatürkü Anma, Gençlik ve Spor Bayramı kutlamalarıyla
ilgili kararına ilişkin açıklaması
ÖZCAN YENİÇERİ (Ankara)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Hükûmetin 19 Mayıs Atatürkü Anma,
Gençlik ve Spor Bayramını üçe bölen kararı
yanlıştır. Vatan gibi Atatürk sevgisi de bir bütündür,
ayrımcılık kaldırmaz. Millî bayramlar, Hükûmetin
değil, milletin bayramlarıdır. Millî bayramlar manaları,
vicdanları ve millî imanı ortaklaştıran bayramlardır,
bu yönden millet ve devlet bütünlüğünü sağlarlar.
İktidarın milleti
farklılıklara göre ayrıştıran
anlayışları ne kadar yanlışsa 19 Mayısı üçe
ayıran anlayışı da bir o kadar yanlıştır.
AKP, bu kararla, millî bayramları formaliteye indirgemiş
olmaktadır. AKPnin devlet özürlü, milliyet özürlü ve tarih özürlü
tavrını terk etmesi her şeyden daha çok kendi yararına
olacaktır. İktidarı millî bayramlarla oynamayı bir kenara
bırakmaya, halkın gündemine dönmeye, titreyip kendine gelmeye davet
ediyor, saygılar sunuyorum.
BAŞKAN Sayın Tanal
2.- İstanbul Milletvekili Mahmut Tanalın,
sanatçı Erol Kardesecinin vefatına ve Bank Asya Birinci Lige yükselen
Şanlıurfasporu kutladığına ilişkin
açıklaması
MAHMUT TANAL (İstanbul) -
Teşekkür ederim Başkan.
Tiyatronun ve seslendirmenin duayenlerinden
biri olan, yetmiş bir değişik oyunda görev alan sanatçı ve
rejisör Erol Kardeseciyi kaybettik. Merhuma Allahtan rahmet,
yakınlarına başsağlığı diliyorum.
Spor Toto 2. Ligi Beyaz Grupta yer alan
Şanlıurfaspor, ligin bitimine bir hafta kala şampiyonluğunu
ilan etti. Kırk üç yıl aradan sonra nihayet Bank Asya 1. Lige
yükselen Şanlıurfasporu kutluyor, gelecek yılki sezon için
başarılar diliyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Özkan
3.- Burdur Milletvekili Ramazan Kerim Özkanın,
Burdur ilinde düzenlenen Hayvancılık ve Süt Endüstrisi Fuarına
ve Burdurdaki süt üretimine ilişkin açıklaması
RAMAZAN KERİM ÖZKAN (Burdur)
Sayın Başkan, teşekkür ederim.
Bu hafta cuma, cumartesi, pazar günleri
Burdur ilimizde Hayvancılık ve Süt Endüstrisi Fuarı
düzenlenmiştir. Ayrıca, cuma günü süt içme rekoru denemesi
vardır Burdur merkezde. Tüm milletvekillerimizi,
vatandaşlarımızı Burdura davet ediyorum. Ayrıca,
Burdurumuz günde 800-900 ton süt üretimiyle rekor kırmaktadır.
Süt içmeye, akıllı beyinleri
yaratmaya hep beraber devam edelim, süte sahip çıkalım diyor,
teşekkürler ediyorum.
BAŞKAN Sayın Özdağ.
4.- Manisa Milletvekili Selçuk Özdağın,
Hacettepe Üniversitesinde Kutlu Doğum Haftası nedeniyle program
düzenlemek isteyen öğrencilerin etkinliğinin sol görüşlü
öğrenci grupları tarafından engellendiğine ve
üniversitelerde her fikrin ifade edilebilmesi gerektiğine ilişkin
açıklaması
SELÇUK ÖZDAĞ (Manisa) Hacettepe
Üniversitesinde Kutlu Doğum Haftası münasebetiyle kutlama
programı düzenlemek isteyen öğrencilerin etkinliği sol
görüşlü geçinen öğrenci grupları tarafından güç kullanılarak
engellendi.
Her fırsatta demokrasi ve
özgürlüklerden dem vuran insanların hem bu coğrafyada
yaşayıp hem de aziz milletimizin temel değerlerinden olan Yüce
Peygamberimizin doğumu çerçevesindeki kutlama programına dahi
tahammül edememeleri açıklanabilir ve kabul edilebilir değildir. Sol
görüşlü marjinal grupların bu ülkenin insanı olma hasebiyle
itiraz etmemeleri gereken konuda, düzenlenen bir etkinliğe tahammül
edemeyecek noktaya gelmeleri düşünülmesi gereken, ibretlik bir durumdur.
Bu durum, düşünce ve inanç özgürlüğünün yanı sıra, Türk
toplumunun temel değerleri konusunda toplumun belli kesimlerinin
geldiği noktaya işaret etmesi açısından da manidar ve
üzüntü vericidir.
Üniversiteler, fikir ve inanç hürriyetinin
neşet ettiği yerlerdir. Farklılıklara tahammül, bilim ve demokrasinin
temel prensibidir. Üniversitelerde her fikir barış içerisinde
yaşamalı, her fikir rahatlıkla kendini ifade edebilmelidir.
Milletimiz Türkiyeyi kaosa sürüklemek ve karıştırmak isteyen iç
ve dış çevrelere cevap verdiği gibi, demokratik bir itirazın
nasıl olacağı konusunda da ibretlik dersler vermeye devam
edecektir.
BAŞKAN Sayın Çelik
5.- Muş Milletvekili Demir Çelikin, Engelliler
Haftasına ilişkin açıklaması
DEMİR ÇELİK (Muş)
Teşekkürler Sayın Başkanım.
9-16 Mayıs Engelliler
Haftasının son gününü fırsat bilerek tüm engelli
vatandaşlarımızı saygı ve sevgiyle selamlıyorum.
Onların birikmiş sorunlarının -başta ekonomik,
demokratik, sosyal ve kültürel sorunları olmak üzere- demokratik siyasal
taleplerinin karşılanması adına Meclisimizi göreve davet
ediyor, sorunların karşılanması yönünde yasal
düzenlemelerin yapılması dileklerimi iletiyor, saygılar
sunuyorum.
BAŞKAN Sayın Varlı
6.- Adana Milletvekili Muharrem Varlının,
Ziraat Bankasının çiftçilere vermiş olduğu kredileri
yarı yarıya düşürdüğüne ve Ceyhan ilçesinin Kösreli,
Altıgözbekirli, Dağıstan ve Yalak köylerinde yaşanan dolu
felaketine ilişkin açıklaması
MUHARREM VARLI (Adana) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Aracılığınızla
Hükûmete bir bilgi vermek istiyorum ve de uyarmak istiyorum: Her defasında
Ziraat Bankasının ne kadar çok kredi verdiğinden, faizlerin
düşük olduğundan, çiftçilerin ödeme gücünün yüksek olduğundan
bahsediliyor ama şu anda Ziraat Bankası geçen yıl vermiş olduğu
kredileri yarı yarıya düşürdü. Örnek veriyorum: Geçen yıl
100 milyar lira kredi alabilen bir çiftçi bu yıl ancak 50 milyar lira
kredi alabiliyor çünkü hem mısıra, dönüm bazında, hem
pamuğa hem de buğday ve karpuza oran olarak çok düşük bir oran
yüklendi. Çiftçilerimiz bu manada çok büyük mağduriyet yaşıyorlar,
Hükûmeti bu manada uyarmak istiyorum. Lütfen, bu konuda bir çözüm üretsinler,
bir.
İkincisi: Adananın Ceyhan ilçesi
Kösreli, Altıgözbekirli, Dağıstan ve Yalak köylerinin
bulunduğu alanda müthiş bir dolu felaketi olmuştur. Oradaki
çiftçilerimize de geçmiş olsun dileklerimi iletiyorum.
BAŞKAN Sayın Tezcan
7.- Aydın Milletvekili Bülent Tezcanın,
Aydındaki çiftçilerin zor durumda olduklarına ve Hükûmetten
yardım beklediklerine ilişkin açıklaması
BÜLENT TEZCAN (Aydın) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Sayın milletvekilleri, Aydında
çiftçinin durumu çok kötü. Geçen hafta Aydından geldim. Umurluda
erikleri artık çiftçi ya tarlada bırakıyor ya da halde yollara
dökmeye başladı. Eriğin toplaması 50 kuruş kilosu,
haldeki fiyatı da 50 kuruş. İlacı, gübresi, suyu bir
tarafa, erik üreticisi artık, maliyetini
karşılayamadığı gibi, cebinden para ödemeye
başlamış. Pazarda, halde 4 lira, 5 lira eriğin kilosu ama
bahçede 5 bin ton erik toplanamamış durumda bekliyor. Buna acilen
önlem alınması lazım. Enginar üreticisi de aynı
şekilde. 40 kuruş enginarın tanesinin maliyeti, 20 kuruşa
enginarı satmak zorunda kalıyorlar, müşteri bulamıyorlar.
Pamukçu öyle, narenciye öyle. Aydın çiftçisi, yarasına çare
olmasını bekliyor Hükûmetten.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Demiröz
8.- Bursa Milletvekili İlhan Demirözün, yedi
mahalleyi kapsayan konut projesini açıklayan Bursa ilinin
Yıldırım Belediye Başkanına yasayla ilgili bilgi
verilmesi gerektiğine ilişkin açıklaması
İLHAN DEMİRÖZ (Bursa)
Sayın Başkanım, teşekkür ediyorum.
Bu akşam 20.30da güzide kulübümüz
Bursaspor
Sayın Bakana da şu soruyu sormak
istiyorum: Bursa Yıldırım ilçesi Belediye Başkanı geçen günlerde bir projesini açıkladı
Sayın Bakan. Yedi mahalleyi ilgilendiren ve 30 bin konutu yıkarak 50
bin konut yapacağını ifade etti. Maliyeti 12 milyar TL
civarında. Sayın Bakana sormak istiyorum: Belediye
Başkanının bu yasadan haberi var mıdır? Bu yasayla
ilgili ne yapması gerektiği konusunda bilgi verirseniz, Bursadaki bu
mahalledeki vatandaşlarımızın
sıkıntılarını bir nebze gidermiş olursunuz.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Öğüt
9.- İstanbul Milletvekili Kadir Gökmen
Öğütün, İstanbul İçme Suyu Melen Projesine ve bu projenin
neden tamamlanamadığını ve ne zaman
tamamlanacağını öğrenmek istediğine ilişkin
açıklaması
KADİR GÖKMEN ÖĞÜT (İstanbul)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Bilindiği üzere, Melen Suyu Projesi,
yoğun göç alan İstanbulda suyun arz ve talep dengesi, meydana gelen
su eksiğini gidermeye yönelik geliştirilen bir projedir. Ancak
GAPtan sonra DSİ tarafından gerçekleştirilecek en büyük proje
olan İstanbul İçme Suyu Melen Projesi çıkmaza girmiştir.
Büyük Melen Projesinin birinci aşaması 2001 yılında
başlamış ve projenin 2004 yılında tamamlanması
öngörülmüştür. Devlet Su İşleri yetkilileri, daha önce projenin
2010 yılında tamamlanacağını ileri sürmüş ama
başarılamamıştır. Yine DSİden yapılan 10
Nisan tarihli açıklamada, sistemin ilk aşamasının
tamamlanmak üzere olduğu ve Temmuz 2012de hizmete
açılacağı açıklaması yapılmıştır.
Bu doğrultuda, ilk aşama ne zaman
tamamlanacaktır ve bunca sene neden tamamlanamamıştır?
Projenin bu denli gecikmesinin nedeni olarak DSİdeki kadrolaşma
iddialarının etkisi var mıdır? Devlet Su İşleri
Genel Müdürlüğü şimdiki yönetiminin bu işleri yürütebilecek
yeterlilikte olmadığı iddialarından yola çıkarak AKP
İktidarı döneminde Devlet Su İşleri bölge müdürlerinin yüzde
140ı, daire başkanlarının yüzde 120si, şube
müdürlerinin yüzde 95i görevden alındığı
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Çınar
10.- Kastamonu Milletvekili Emin Çınarın,
Kastamonuda görülen Kırım Kongo Kanamalı Ateşi
hastalığı nedeniyle bölgede inceleme yapılması ve
tedbir alınması gerektiğine ilişkin açıklaması
EMİN ÇINAR (Kastamonu) Teşekkür
ederim Sayın Başkanım.
Kastamonuda, baharın gelmesiyle
beraber ciddi manada bir endişe yaşanmaktadır. Son bir hafta
içerisinde, Kırım Kongo Kanamalı hastalığından
dolayı 3 vatandaşımız hayatını kaybetmiştir.
Kastamonu Merkez, Azdavay ilçesi ve İhsangazi ilçesindeki
hayatını kaybeden vatandaşlarımıza rahmet, ailelerine
başsağlığı diliyorum.
Ayrıca, şu anda hastanede tedavi
altında yaklaşık 20 vatandaşımız
bulunmaktadır. Sağlık Bakanlığımız ve Tarım
Bakanlığımız tarafından bölgenin ciddi manada inceleme
altına alınarak bir an önce gerekli tedbirlerin
alınmasını istiyor, hepinize saygılar sunuyorum.
BAŞKAN Meclis
araştırması açılmasına ilişkin üç önerge
vardır, ayrı ayrı okutacağım.
İlk okutacağım Meclis
araştırması önergesi 500 kelimeden fazla olduğu için önerge
özeti okunacaktır, ancak önergenin tam metni Tutanak Dergisine
eklenecektir.
V.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI (Devam)
B) Meclis Araştırması Önergeleri
1.- Antalya Milletvekili Mehmet Günal ve 25
milletvekilinin, doğal gaz anlaşmaları ve fiyatlaması ile
doğal gaz politikalarının araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/277) (x)
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Türkiye
kullandığı enerjinin yaklaşık % 72'sini ve doğal
gazın % 97'sini ithal etmektedir. Doğalgaz tüketiminin artması
nedeniyle kış mevsiminde ortaya çıkacak arz-talep
dengesizliğinin giderilmesinde yer altı depolarının
kullanılması zorunludur. Bununla birlikte Rusya'nın ve
İran'ın sık sık gerekçe göstermeden kesintiye gitmesi
nedeniyle Türkiye spot piyasadan
sıkıştırılmış doğalgaz (LNG) alarak
arzı karşılamaya çalışmaktadır. Türkiye'nin
depolama kapasitesi ise yeterli değildir.
Basına
yansıyan haberlerden öğrendiğimize göre, Enerji Bakanı
Sayın Taner Yıldız Batı Hattı yoluyla Rusya'dan ithal
edilen doğalgazda indirim talebinde bulunulduğunu fakat
Rusya'nın indirim talebine olumlu cevap vermemesi sebebiyle kontratın
iptaline karar verildiğini belirtmiştir. 1986 yılında
Turgut Özal'ın imzaladığı 6 milyar metreküplük
anlaşmanın süresi 2012 Ocak ayında zaten dolmaktadır.
Bakan'ın
açıklamalarından, gaz alımlarını özel sektöre verme
kararı aldığı anlaşılmaktadır. Söz konusu
özel şirketlerin de özellikle GAZPROM'un yüzde 40 oranında ortak
olduğu Bosphorus Gaz ile Aksa'nın olduğu yönünde haberler
gazetelerde yer almıştır.
Elektriğe
yüzde 9,57 ve doğalgaza yüzde 14,3 oranında zam gelmiştir.
Elektrik ve doğalgaz fiyatlarına yapılan zamlar için döviz kurundaki
artışlar gerekçe gösterilmektedir. İthal ettiğimiz
doğalgazın fiyatındaki artış ve döviz fiyatındaki
artış da bunda etkili olmakla birlikte esas etken "Otomatik
Fiyat Ayarlaması Sistemi"nin işletilmemesidir. Bu sistem yani
"Otomatik Ayarlama Sistemi" 34 aydır
çalıştırılmamıştır.
Bu gerekçelere
dayanılarak Anayasa'nın 98'inci, TBMM İç Tüzüğünün 104 ve
105'inci maddeleri uyarınca doğalgaz anlaşmaları ve
fiyatlaması ile doğalgaz politikaları konusunda Meclis
Araştırması açılmasını
saygılarımızla arz ederiz.
1) Mehmet Günal (Antalya)
2) Sadir Durmaz (Yozgat)
3) Mehmet
Erdoğan (Muğla)
4) Oktay Öztürk (Erzurum)
5) Kemalettin
Yılmaz (Afyonkarahisar)
6) Oktay Vural (İzmir)
7) Mesut
Dedeoğlu (Kahramanmaraş)
8) Sinan
Oğan (Iğdır)
9) Hasan Hüseyin
Türkoğlu (Osmaniye)
10) Enver Erdem (Elâzığ)
11) Ahmet Duran
Bulut (Balıkesir)
12) Yusuf
Halaçoğlu (Kayseri)
13) Ali Öz (Mersin)
14) Alim
Işık (Kütahya)
15) S. Nevzat
Korkmaz (Isparta)
16) Celal Adan (İstanbul)
17) Seyfettin Yılmaz (Adana)
18) D. Ali Torlak (İstanbul)
19) Muharrem Varlı (Adana)
20) Lütfü Türkkan (Kocaeli)
21) Özcan Yeniçeri (Ankara)
22) Emin Haluk Ayhan (Denizli)
23) Mustafa Kalaycı (Konya)
24) Erkan Akçay (Manisa)
25) Sümer Oral (Manisa)
26) Emin Çınar (Kastamonu)
2.- Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri ve 20
milletvekilinin, Ankara keçisi ırkının
yaşatılması, türünün devamı ve üretiminin
arttırılması için izlenecek politikaların
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin
önergesi (10/278)
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Öz varlığımız ve milli
değerimiz olan, tüm dünyaya Ankara'nın adını duyurmada bir
etken olan ve dünya literatüründe "Ankara Keçisi" olarak bilinen,
Ankara keçisi ırkının yaşatılması, türünün devamı
ve üretiminin artırılması için gerekli önlemlerin
alınması amacıyla Anayasa'nın 98 ve Türkiye Büyük Millet Meclisi
İçtüzüğü'nün 104 ve 105. maddeleri uyarınca Meclis
Araştırması açılması için gereğini arz ederiz.
Genel Gerekçe:
Ankara Keçisini 13. yüzyılda Hazar
Denizinin doğusundan, Anadolu'ya Türkler tarafından
getirilmiştir. Ankara Keçisi, Orta Anadolu'nun kurak iklim ve
toprağına %100 uyum sağlayarak o zamandan beri bu bölgede
gelişmiş, Orta Anadolu'ya özgü ve seçkin bir gelir hayvanı olma
özelliğini bugüne kadar sürdürmüştür. Türklerin Anadolu'ya
yerleşmesinden sonra, özellikle İç Anadolu'nun iklim
koşullarına uyum sağlamış, özellikleri
netleşmiş ve bu bölgeye has özel bir ırk haline gelmiştir.
Birçok ülkede mohair diye
adlandırılan tiftik, Ankara Keçisinin ürünüdür. Bu nedenle Tiftik
Keçisi, dünya literatüründe de "Ankara Keçisi" olarak
tanınır. Adından dolayı Türkiye'nin ve Ankara'nın
bilinirliğini dünyaya yayan evcil keçi ırklarından birisidir.
Yaklaşık 35-
Orta Anadolu ve özel olarak Ankara Bölgesi
Tiftik Keçisi yetiştiriciliği için uygun bir bölgedir. Ankara Keçisi
step iklimi sever. Alçak, bataklık ve rutubetli iklimlerde tiftik keçisi
ırk özelliklerini kaybeder, tiftiği kabalaşır,
parlaklığı gider. Bu nedenle deniz kıyısı
bölgelerine yaklaştıkça tiftik keçisinin sayısı azalır
ve yerini kıl keçisine bırakır.
1939 yılma kadar sadece Orta
Anadolu'da, özellikle Ankara ve çevre illerde ekonomik bir değer olan
Ankara keçisi, buradan değişik tarihlerde dış ülkelere
götürülmüş ve gittiği yerlerde esas ismini korumuştur. Halen
bütün dünyada "Ankara Keçisi" olarak tanımlanmakta ve bu sayede
Ankara'nın dolayısıyla Türkiye'nin ismini tüm dünyaya duyurmuş
bulunmaktadır. Ankara Keçisi Ankara'nın bütün ilçelerinde nadir
olarak yetiştirilmekle beraber, en çok ürün alınan ilçeler Ayaş,
Beypazarı, Güdül ve Nallıhan'dır. Ankara Keçisinin yünü olan
tiftik bugün dokuma sanayisinde yapağıdan sonra en çok kullanılan
ve aranılan bir elyaf olduğu rahatlıkla söylenebilir. Bir
tekstil elyafı olmakla birlikte, genelde dokuma sanayisinde saf olarak
kullanılmaz. Pamuk, yün, tabii ve akrilik gibi suni elyaflarla
değişik oranlarda karıştırılarak
kullanılır. En büyük tüketimi tekstil sanayindedir. Kumaşlarda,
lüks battaniyelerde, halıcılıkta, trikotaj endüstrisinde, peruk
ve oyuncak sanayisinde ve paraşüt ipi yapımında
kullanılmaktadır. Tiftik Keçisi Anadolu'ya geldiğinden itibaren
Ankara ve çevresinde yavaş yavaş sof üretimi görülmektedir. Tiftik
Keçisinin tüyleri işlenerek iplik haline getirilir ve bu İplikten
Türk kumaşları arasında ayrı bir özelliği olan
"Ankara Soft" üretilirdi. Renk çeşitleri,
dokunuşlarındaki ustalıklar, desen incelikleri dikkat çekmekte
ve yerli, yabancı tüccarlar tarafından önemli bir pazar
kaynağı oluşturmaktaydı.
1840'lı yıllara kadar sadece
İç Anadolu'da yetiştirilmiş ve bu tarihten sonra Güney Afrika'ya
(1838) ve Amerika'ya (1849) götürülmüş ve bu ülkelere de uyum
sağlamıştır. Ankara Keçisinden elde edilen en önemli ürün
tiftik olmakla beraber, etinden, derisinden ve nadir olarak da sütünden
yararlanılmaktadır. Bugün dünyanın birçok ülkesinde Ankara
Keçisi yetiştirilmekte ve yüksek verimler elde edilmektedir. Ancak elde
edilen tiftik, incelik ve yumuşaklık gibi önemli özellikleri
bakımından yurdumuzda üretilen tiftikler seviyesine
ulaştırılmamıştır.
Diğer ülkeler tiftik verimini ortalama
Genetik kaynağı Türkiye olan
Ankara (Tiftik) keçisi, tescillenerek koruma altına alınması ve
ihracı da ön izne bağlanmasına rağmen,
varlığı binlerle ifade edilen sayılara düşmüştür.
1980'li yıllarda 3,6 milyon baş olan Tiftik Keçisi
varlığının, bugünlerde 110 bin baş altında
olduğu tahmin edilmektedir. Bu azalmada tiftik fiyatlarındaki
yetersizlik ve pazar sorunu, meraların bilinçsiz kullanımı ve
ziraat alanlarına dönüştürülmesi, yine meraların orman
alanı olarak kullanılması, yetiştiricilere gerekli bilginin
verilerek yoğun yetiştiricilik yöntemlerine
alıştırılmaması, et fiyatlarının tiftik
fiyatlarına göre daha fazla artması gibi nedenler rol
oynamaktadır.
Öz varlığımız ve milli
değerimiz olan Ankara Keçisi üretimini artırmak gerekmektedir. Bunun
için de;
Üretilecek tiftiğin değer
fiyatına satılması garanti edilmelidir. Tiftik
pazarlamasında problemlerin çözümü için Tiftik-Birlik aktif hale
getirilmelidir. Bu birlik üreticilere destek vererek, üretim teşvik
edilmelidir. Sanayinin talebi doğrultusunda tiftik üretimi yapılarak,
tiftik standardı oluşturulmalı ve bu yönde yapılan ve
yapılacak araştırmalara teşvik ve destek verilmelidir.
Yukarıda belirtilen sorunların
çözümü ve alınacak tedbirlerin belirlenmesi ve
araştırılması amacıyla bir Meclis
Araştırması açılması gerekmektedir.
1) Özcan Yeniçeri (Ankara)
2) Mehmet Günal (Antalya)
3) D. Ali Torlak (İstanbul)
4) Oktay Vural (İzmir)
5) Alim Işık (Kütahya)
6) Seyfettin Yılmaz (Adana)
7) Muharrem Varlı (Adana)
8) Reşat Doğru (Tokat)
9) S. Nevzat Korkmaz (Isparta)
10) Koray Aydın (Trabzon)
11) Bahattin Şeker (Bilecik)
12) Celal Adan (İstanbul)
13) Hasan Hüseyin Türkoğlu (Osmaniye)
14) Mustafa Erdem (Ankara)
15) Kemalettin Yılmaz (Afyonkarahisar)
16) Mesut Dedeoğlu (Kahramanmaraş)
17) Mehmet Erdoğan (Muğla)
18) Emin Çınar (Kastamonu)
19) Lütfü Türkkan (Kocaeli)
20) Mehmet Şandır (Mersin)
21) Adnan Şefik Çirkin (Hatay)
3.- Kars Milletvekili Mülkiye Birtane ve 20
milletvekilinin, Kars ilinde hayvancılık sektöründe yaşanan
sorunların ve halkın bu alanda içinde bulunduğu
sıkıntıların araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/279)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Temel geçim kaynağı
hayvancılık olan Kars İlinde bitme noktasına getirilen
hayvancılığın yeniden canlandırılması, hayvancılık sektöründe yaşanan
sorunların ve halkın bu alanda içinde bulunduğu sıkıntıların
tespit edilerek alınacak önlemlerin belirlenmesi için Anayasamın 98.
ve Türkiye Büyük Millet Meclisi İç
Tüzüğünün 104. ve 105. maddeleri uyarınca Meclis araştırması
açılmasını saygılarımızla arz ederiz.
1) Mülkiye Birtane (Kars)
2) Pervin Buldan (Iğdır)
3) Hasip Kaplan (Şırnak)
4) Sırrı Sakık (Muş)
5) Murat Bozlak (Adana)
6) Halil Aksoy (Ağrı)
7) Ayla Akat Ata (Batman)
8) İdris Baluken (Bingöl)
9) Hüsamettin Zenderlioğlu (Bitlis)
10) Emine Ayna (Diyarbakır)
11) Nursel Aydogan (Diyarbakır)
12) Altan Tan (Diyarbakır)
13) Adil Kurt (Hakkâri)
14) Esat Canan (Hakkâri)
15) Sırrı Süreyya Önder (İstanbul)
16) Erol Dora (Mardin)
17) Ertuğrul Kürkcü (Mersin)
18) Demir Çelik (Muş)
19) İbrahim Binici (Şanlıurfa)
20) Nazmi Gür (Van)
21) Özdal Üçer (Van)
Gerekçe:
Kars nüfusunun % 80'inden fazlası
hayvancılık yaparak geçimini sağlamaktadır.
Hayvancılığın güçlü bir sektöre dönüşmediği ilde,
bu faaliyet genellikle ailelerin kendilerini geçindirecek sayıda
büyükbaş ya da küçükbaş hayvan bakıcılığı
şeklinde yürümektedir. Ancak son yıllarda Kars'tan yükselen
şikâyetler, artık hayvancılık yapmanın imkânsız
hale getirildiği yönündedir. Doğrudan gelir desteği ve
teşviklerle hayvancılığı ve kırsal
kalkınmayı desteklediğini ve destekleyeceğini söyleyen
hükümet, temel geçim kaynağı hayvancılık olan Kars'a ithal
et uygulaması başlatmış, girdi fiyatlarına yüksek
zamlar yaparak yerli üretici ve köylüler iş yapamaz duruma
getirilmiştir.
% 80'nin hayvancılıkla
uğraştığı ilde, yanlış tarım
politikaları, ilgisizlik ve girdi fiyatlarına yapılan bu zamlar
hayvancılığa büyük darbe vurmuştur. Küçükbaş
hayvancılık yapan aile ve işletme hemen hemen
kalmadığı gibi, 2005 yılında 379.720 olan
küçükbaş hayvan sayısı bugün 270 binin altına
düşmüştür. Büyükbaş hayvan sayısı ise temel geçim
kaynağı hayvancılık olan ilde yalnızca 461.208'dir.
Daha geriye gidersek Kars'ın 1980 yılında 600 bin büyükbaş,
1 milyon 600 bine yakın küçükbaş hayvanı bulunduğu
görülecektir. Kars'ın sahip olduğu potansiyeli göz önünde
bulundurulduğunda, içinde olduğumuz durumun gerçekten endişe
verici olduğu anlaşılacaktır.
Bu iç karartan tablo acil müdahale
gerektirirken, ilin gerçek sorunları manipüle edilmektedir. Tarım ve
hayvancılığı güçlendireceğini iddia eden hükümet, ilin
gerçek ihtiyacına uygun olmayan teşvik ve desteklerle
işletmeleri iflasa sürüklemiş, çiftçiler, köylüler bankalara borçlu
hale getirilmiştir. Köylünün, emekçinin, çiftçinin emeğini yok sayan
mevcut uygulamaların devamı Kars'ta hayvancılığı
tarihe gömecektir. Sattığı bir kilo sütün parası ile
kahvede bir 1 bardak çay içememektedir. Kaşarı, balı, çeçil
peyniri, tereyağı ile ünlü olan Kars, bu ürünleri
dışarıya pazarlayacak bir imkândan da yoksundur.
AKP hükümeti adına konuşan
yetkililer, rakamlarla halkta kafa karışıklığı
yaratmayı âdeta bir sanat haline getirmiş, bu durumu da hemen hemen
her fırsatta dillendirerek kendilerini haklı göstermeye
çalışmaktadırlar. Veri ve rakamların ileride yürütülecek
politikalara, plan ve çalışmalara ışık tuttuğunu
hepimiz iyi biliyoruz, ama bir de üretici ve besicinin
yaşadığı sıkıntılar ve gerçekler gözler
önünde. Eğer bunları görmez ve kafa bulandıracak sözler
söylerseniz, halk nezdinde güvenilirliğinizi ve
inandırıcılığınızı kaybedersiniz.
Hayvancılık bu ülke
insanlarının yaklaşık % 45'nin
uğraşıdır" diyen resmî ağızlar, köylüyü,
besiciyi, küçük işletmecileri âdeta iflasa götüren uygulamalarıyla %
45'lik bir halk kesimini tam bir yıkıma götürmektedir.
Hayvancılığın bitme noktasına getirildiği ilde
bir an önce önlem alınmaz ve halkın talepleri dinlenerek kırsal
kalkınmayı güçlendirecek projeler devreye koyulmazsa, zaten mevcut
durumda göç veren bir il olan Kars, daha fazla göç vererek insansız bir
kent olacaktır. Bütün bu hususlar göz önünde bulundurulduğunda,
ivedilik arz eden bu duruma bir an önce müdahale etmek için Meclis
araştırması açılmasını uygun görmekteyiz.
BAŞKAN Bilgilerinize
sunulmuştur.
Önergeler gündemdeki yerlerini alacak ve
Meclis araştırması açılıp açılmaması
konusundaki görüşmeler sırası geldiğinde
yapılacaktır.
Sayın milletvekilleri, Hükûmetin
görüşülmekte olan 180 sıra sayılı Afet Riski Altındaki
Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun
Tasarısının Birinci Bölümünde yer alan 5 ve 7nci maddelerin
yeniden görüşülmesine ilişkin İç Tüzükün 89uncu maddesine göre
bir talebi vardır.
Danışma Kurulunun söz konusu
talebe ilişkin görüşünü okutuyorum:
VII.- ÖNERİLER
A) Danışma Kurulu Önerileri
1.- Danışma Kurulunun, 180 sıra
sayılı Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi
Hakkında Kanun Tasarısının birinci bölümünde yer alan 5 ve
7nci maddelerinin yeniden görüşülmesine dair Hükûmetin talebinin uygun
görüldüğüne ilişkin görüşü
Danışma
Kurulu Görüşü
No: Tarih:
15/5/2012
180 Sıra Sayılı Afet Riski
Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun
Tasarısının 5 ve 7 nci maddelerinin İçtüzüğün 89 uncu
maddesine göre yeniden görüşülmesine ilişkin Hükümetin talebi
Danışma Kurulunca uygun görülmüştür.
Cemil
Çiçek
Türkiye
Büyük Millet Meclisi
Başkanı
Nurettin Canikli M.
Akif Hamzaçebi
Adalet ve Kalkınma Partisi Cumhuriyet
Halk Partisi
Grubu Başkan Vekili Grubu
Başkan Vekili
Oktay Vural Pervin
Buldan
Milliyetçi Hareket Partisi Barış
ve Demokrasi Partisi
Grubu Başkan Vekili Grubu
Başkan Vekili
BAŞKAN Şimdi, Hükûmetin talebini okutup
oylarınıza sunacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
180 Sıra Sayılı Kanun
Tasarısının 1. Bölümünde yer alan 5 ve 7 nci maddelerinin
İçtüzüğün 89 uncu maddesi uyarınca yeniden görüşülmesini
talep ederiz.
Erdoğan
Bayraktar
Çevre
ve Şehircilik Bakanı
Gerekçe:
Tahliye ve yıktırma hususunu düzenleyen 5 inci
madde ile dönüşüm gelirleri hususunda hükümler içeren 7 nci maddenin, TBMM
Genel Kurulunda tekrar değerlendirilmesinde fayda görülmektedir.
BAŞKAN Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Tasarının 5 ve 7nci maddelerinin
yeniden görüşülmesine ilişkin Hükûmetin kabul edilen talebi
sırası geldiğinde yerine getirilecektir.
Adalet ve Kalkınma Partisi Grubunun
İç Tüzükün 19uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır,
okutup işleme alacağım ve oylarınıza
sunacağım.
VII.- ÖNERİLER (Devam)
B) Siyasi Parti Grubu Önerileri
1.- AK PARTİ Grubunun, gündemdeki sıralama
ile Genel Kurulun çalışma saatlerinin düzenlenmesine; 233 sıra
sayılı Kanun Tasarısının İç Tüzükün 91inci
maddesine göre temel kanun olarak bölümler hâlinde görüşülmesine
ilişkin önerisi
16/5/2012
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Danışma Kurulu 16.05.2012
Çarşamba günü (bugün) toplanamadığından, İçtüzüğün
19 uncu maddesi gereğince, Grubumuzun aşağıdaki önerisinin
Genel Kurulun onayına sunulmasını arz ederim.
Nurettin
Canikli
Giresun
AK
PARTİ Grup Başkan Vekili
Öneri:
Gündemin "Kanun Tasarı ve
Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmında
bulunan 241, 232, 226, 179, 235, 97, 101, 153, 155, 178, 59, 127, 233, 108,
114, 206, 89, 90, 54 ve 16 sıra sayılı kanun teklifi ve
tasarılarının 3, 4, 5, 6, 7, 8, 9, 10, 11, 12, 13, 14, 15, 16,
17, 18, 19, 20, 21 ve 22 nci sıralarına alınması ve
diğer işlerin sırasının buna göre teselsül
ettirilmesi,
Genel Kurulun;
16
Mayıs 2012 Çarşamba günkü (bugün) birleşiminde 226 sıra
sayılı kanun tasarısına kadar olan işlerin
görüşmelerinin tamamlanmasına kadar,
17
Mayıs 2012 Perşembe günkü birleşiminde 233 sıra
sayılı kanun tasarısına kadar olan işlerin
görüşmelerinin tamamlanmasına kadar,
Yukarıda belirtilen birleşimlerde
gece 24:00'te günlük programların tamamlanamaması hâlinde, günlük
programların tamamlanmasına kadar,
22,
29 Mayıs 2012 ile 05, 12 ve 19 Haziran 2012 Salı günkü
birleşimlerinde 1 saat süre ile sözlü soruların görüşülmesini
müteakip diğer denetim konularının görüşülmeyerek, gündemin
kanun tasarı ve teklifleri ile komisyonlardan gelen diğer işler
kısmında yer alan işlerin görüşülmesi,
23,
30 Mayıs 2012 ile 06, 13 ve 20 Haziran 2012 Çarşamba günkü
birleşimlerinde ise Sözlü Soruların görüşülmemesi,
22,
29 Mayıs 2012 ile 05, 12 ve 19 Haziran 2012 Salı günkü
birleşimlerinde 15:00 - 20:00 saatleri arasında,
23,
24, 30, 31 Mayıs 2012 ile 06, 07, 13, 14, 20 ve 21 Haziran 2012
Çarşamba ve Perşembe günkü birleşimlerinde ise 14:00 - 20:00
saatleri arasında,
çalışmalarını
sürdürmesi,
233 Sıra Sayılı Kanun
tasarısının İçtüzüğün 91. maddesine göre Temel Kanun
olarak görüşülmesi ve bölümlerinin ekteki cetveldeki şekliyle
olması;
önerilmiştir.
|
1 |
233 sıra sayılı
Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu Tasarısı (1/486) |
||
|
|
BÖLÜMLER |
BÖLÜM MADDELERİ |
BÖLÜMDEKİ MADDE SAYISI |
|
|
1. BÖLÜM |
1 ila 18 inci maddeler |
18 |
|
|
2. BÖLÜM |
19 ila 38 inci maddeler (35 inci maddenin birinci ve ikinci
fıkraları ile Geçici 1 ve geçici 2 nci maddeler dahil) |
23 |
|
|
TOPLAM MADDE
SAYISI |
41 |
|
BAŞKAN Adalet ve Kalkınma
Partisi grup önerisinin lehinde ilk söz Giresun Milletvekili Sayın
Nurettin Canikliye aittir.
Buyurun Sayın Canikli. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
NURETTİN CANİKLİ (Giresun)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli
milletvekili arkadaşlarım; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Grup önerimizle, 21 Hazirana kadar
çalışma saatleri düzenleniyor değerli arkadaşlar. Şu
ana kadar salı günleri 15.00-20.00 ve çarşamba, perşembe günleri
14.00-20.00 şeklindeki bir çalışma saati sistemi uzun zamandan
beri uygulanıyor. Yalnız onun süresi dolmak üzere, bir önceki grup
önerimizle kabul edilen bu süreler dolduğu için yeniden bunun grup önerisi
olarak getirilmesi ve Meclisin onayına sunulması gerekiyor. Eğer
önerimiz kabul edilirse, 21 Hazirana kadar yine çalışma saatlerimiz salı
günleri 15.00-20.00 olacak şekilde düzenlenmiş olacak, çarşamba,
perşembe günleri de 14.00-20.00 arasında Genel Kurul
çalışmalarını inşallah gerçekleştireceğiz.
Yine, bu grup önerimizle bazı
uluslararası sözleşmelerin görüşmelerini temin etmek
amacıyla öne alınmasını öneriyoruz. Eğer bu öneri de
kabul edilirse, burada sıra sayıları belirtilen
uluslararası sözleşmelere ilişkin kanun
tasarılarının sırası değişmiş olacak,
görüşmelerinin önünü açmak amacıyla öne alınmış
olacak.
Grup önerimiz kabul edilirse, bugün,
şu anda görüştüğümüz, dün görüşmelerine devam
ettiğimiz kanun tasarısını, yani afet dönüşümle ilgili
kanun tasarısını görüşeceğiz. İkinci bölümün
görüşmeleri kalmıştı biliyorsunuz.
Yine, iki tane üniversite kurulması ve
bir tane de üniversitenin isminin değiştirilmesine ilişkin bir
kanun tasarısı var, onun görüşmelerini
gerçekleştireceğiz ve son olarak da bugün eczacılarla ilgili
kanun tasarısının görüşmelerini
gerçekleştireceğiz.
Bitim koyduk ama önerimizde, tahmin
ediyoruz, yani beklentimiz, tahminimiz maç saatinden önce bu görüşmelerin
bugün tamamlanmış olması şeklindedir hatta saat sekizden
daha önce olacağını tahmin ediyoruz, yani yedi buçuk gibi falan
olacağını tahmin ediyoruz.
Yarın da yine gruplarla birlikte
görüşerek yaklaşık 10 civarında uluslararası sözleşmelere
ilişkin kanun tasarılarının görüşülmesini
planlıyoruz; yani bugün bu kanunlar tamamlanırsa, yarın da 10
uluslararası sözleşmenin görüşmelerini tamamlayacağız
ve görüşeceğiz. Onların
da yine planlanan saatten, yani sekiz olarak düşünülen çalışma saatinden
önce tamamlanacağını ve görüşmelerinin
sonuçlanacağını tahmin ediyoruz.
Önerimiz budur; hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim
Sayın Canikli.
Grup önerisinin aleyhinde ilk söz,
İzmir Milletvekili Sayın Aytun Çıraya aittir.
Buyurun Sayın Çıray. (CHP
sıralarından alkışlar)
AYTUN ÇIRAY (İzmir) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Adalet ve Kalkınma Partisinin
verdiği grup önerisine geçmeden önce, AKP ile bayramlarımız,
millî bayramlarımız hakkında bir helalleşmeye girmek
isterim.
Biliyorsunuz üç gün sonra, Atatürkün
kurtuluş mücadelesini başlatmak için Samsuna
çıkışının 93üncü yılını
kutlayacağız. Ancak AKP, Türk milletinin küllerinden
doğduğu bu tarihi günü de bir bölünme vesilesi hâline getirmeyi
başarmıştır. Nihayet bayramlarımızın da
tadını kaçırdılar. Neymiş? Ulusal bayramları
militer bir şekilde kutlamaktan kurtaracaklarmış. Liseli,
üniversiteli gençlerimiz, halkımızla el ele bayramları
kutlayacakmış. AKPyi tanımasak, cumhuriyet ve onun
değerleriyle olan sorununu bilmesek, alttan alta o değerleri
nasıl birer birer yok etmeye çalıştığını ve
üzülerek söyleyeyim ki yok ettiğini anlamasak diyeceğiz ki: Ne güzel,
ne iyi düzenlemeler bunlar. Öyle ya, bunlara kim, neden itiraz etsin? Biz, 19 Mayısın
halkımızın çok geniş ve coşkulu
katılımıyla kutlanmasından ancak mutluluk duyarız.
İktidar bunun koşullarını sağlamak için gerekli
düzenlemeleri yaparsa, hiç gocunmadan destekleriz ve bununla mutluluk
duyarız. Ancak, kazın ayağı hiç de söylendiği gibi
değil değerli arkadaşlar. AKP zihniyeti, her zaman
yaptığını yine yapıyor, medyaya taktığı
prangalara da güvenerek gerçekleri yine saptırıyor.
Değerli milletvekilleri, AKPnin
bayramlar konusundaki niyeti kötüdür. O kadar kötüdür ki, bilgi
hırsızlığı mahkeme kararıyla tescillenmiş,
dolayısıyla yeryüzünde bu göreve getirilebilecek en son kişi
olan bir zatı Millî Eğitim Bakanı yapmıştır. Bu
zat, 11 Ocak 2012 tarihli bir genelgeyle, 19 Mayısın sadece
okullarda kutlanmasını istemiştir. AKP zihniyetinin asıl
niyetini ifşa eden bu genelgeye göre, Ankara dışında hiçbir
stadyumda kutlamalar icra edilmeyecektir. Ancak, bu genelgeye milletimiz büyük
bir tepki gösterdi. Bazı vatandaşlarımız,
Danıştayda, bu genelgenin iptali ve yürütmenin durdurulmasıyla
ilgili dava açtılar. Danıştay, Konyalı bir gencimizin bu
dava dilekçesindeki gerekçesini haklı buldu ve yürütmeyi durdurma
kararı aldı. Kısaca, biz bugün, iyi kötü 19 Mayısı
kutlayabileceksek ve bunlar okullara hapsedilmekten
kurtarılmışsa, Konyalı bir gence ve Konyalı bir
avukatımıza borçluyuz. Bu çok değerli bir sivil inisiyatifti, bu
arkadaşları kutluyorum.
Değerli milletvekilleri, sizin, hiçbir
zaman, millî bayramlarımızın günün şartlarına göre
kutlanması gibi bir derdiniz, amacınız yok. Bu söylemlerle
aslında, kendi asıl niyetlerinizi gizliyorsunuz, parlak kelimelerle,
süslü cümlelerle kamuoyunu uyutmaya çalışıyorsunuz. El
altından nihai hedeflerinize giden bir yola bir taş daha koymak
istiyorsunuz. Üzülerek söylemek zorundayım ki bunda
başarılı da oluyorsunuz. Çünkü neredeyse bütün medyaya pranga
vurdunuz. Sayın Başbakan Türkiyede hangi mesajın verilmesini
istiyorsa kamuoyuna medya onu lanse ediyor ve sonrası çorap söküğü
gibi geliyor. Sadece medya mı? Bu zorbalık düzeni karşısında
siz de sessizsiniz. Atatürk, bu çatı altında kendi
arkadaşları tarafından eleştirilebildi; İsmet
Paşa, bu çatı altında kendi arkadaşları tarafından
eleştirilebildi; Menderes, bu çatı altında kendi
arkadaşları tarafından eleştirilebildi; bugüne kadar
Başbakanlık yapmış herkes, kendi arkadaşları
tarafından bu çatı altında eleştirilebildi; ama siz, bu
Başbakanı kurduğu zorbalık düzeni nedeniyle
eleştiremiyorsunuz, eleştiremezsiniz, tarihte sizin kadar
itirazsız bir parti grubu belki ilk defa geldi. Tam aksine, 4+4+4
yasasında laik rejimin ortadan kaldırılmasını
nasıl kutladığınızı burada hep birlikte gördük.
İşte sizi bile etkileyen bu zorbalık düzeni, şimdi de 19
Mayısta yükselen bağımsızlık ruhumuzu ve irademizi
teslim almak istiyor. Bunun en iyi yolu da bu nitelikleri çamura bulamak,
kirletip değersizleştirmek, belli ki kirletip
değersizleştirilme sırası bayramlarımıza geldi.
Kin ve nefret dolu politikalarınızdan -Allah var- hiçbir
değerimiz kurtulamıyor. Bayramlarımız da Bana her yol
mübah. diyen bu kibirli ve zorba zihniyetin tecavüzüne uğruyor.
Değerli milletvekilleri, AKPnin ne
yazık ki bir gerçek gündemi, bir de sahte söylemi var. Gerçek gündem
belli, cumhuriyetin kurucu değerlerini ve ruhunu yerle bir etmek. Kimse
kendini aldatmasın, niyet, tarihle yüzleşmek, bayramlarımızı
günümüz şartlarına uydurmak falan filan değil, niyet,
cumhuriyetimizin kurucu tarihiyle savaşmak, cumhuriyetimizin tarihini
nefret dilinize uygun olarak yeniden yazmak, cumhuriyetten bir rövanş daha
almak; hedef bu. Atatürke, İsmet Paşaya, Celal Bayara, Kâzım
Karabekire düşmanlık yapmak, bana söyler misiniz, herkese soruyorum:
Dünya tarihinde, Sayın Başbakan gibi tarihini inkâr eden, varlık
nedenini borçlu olduğu tarihsel kişiliklere nefret dolu
saldırılar yapan bir başka başbakan var mı?
Sayın milletvekilleri, süreç
hızlandı artık, çember her geçen gün biraz daha daralıyor;
Bana dokunmayan yılan bin yaşasın. diyenler bile
şaşkın.
Türkiye Cumhuriyetinin bütün temel
ilkelerini, laikliği, cumhuriyeti ve milliyetçiliği
kaldırmanın zamanı geldi. diyen biri, bugün Türkiye Cumhuriyeti
devletinin Millî Eğitim Bakanı. Böyle birinin Bakan olması,
millî ve manevi değerlerimizin apaçık
aşağılanmasından başka hiçbir şey değildir.
Ömer Dinçer, gün ışığından korkar gibi 19 Mayıs
Bayramından korkuyor, bizi biz yapan hangi değer varsa
saldırdıkça saldırıyor. Aslında korktuğu özgür
Türkiye. Ama ne yazık ki bu anlayış, bizim millî
birliğimizi tahrip etmeye başladı. Ortak geleceğimiz
tehlikede.
İçeride hak, adalet, merhamet
bitmişken dışarıda durumumuz farklı mı? Yurtta
sulh, cihanda sulh politikasının ne demek olduğunu
anlamadınız. Şamdaki menfur bombalı saldırıdan
sonra hayatlarını kaybeden masum çocukların hâli, Suriyeye
getirilmek istenen demokrasinin Iraktan farklı
olmadığını ortaya koydu ve tarihimizde ilk kez
Hükûmetimizin başı çocuk katili olmakla suçlandı.
Bu, sebebi ne olursa olsun milletimiz için
utanç vericidir, Türk milletinin bütün değerlerinin ters yüz edilmesinin
sonucudur ancak çoğu gitti azı kaldı. Sizin kim olduğunuzu,
aslında ne istediğinizi millet görecek. Sözlerimiz yazılamasa
da, İnternetten; İnternet yasaklansa da kulaktan kulağa
yayılacak. Gerçekleri, Bursada kahraman Balkanlılara
saygısızlık eden Bülent Arınçın ne müstehzi
sırıtışı ne de sahte gözyaşları kamufle
edemeyecek.
Bakın, Millî Gazetenin
Başyazarı Mehmet Şevket Eygi ne diyor: Kur'an derler,
Kur'anın emirlerini ve yasaklarını hiçe sayarlar. Peygamber
derler, sünnet derler, onların uygun görmediği her şeyi
yaparlar. Biz ıslah ediyoruz. derler, fitne ve fesattan başka bir
şey yapmazlar. Allah onları rezil ve tepetaklak edecek.
Değerli milletvekilleri, sizinle
aynı ideolojik kökten gelen bir yazarın
haykırdığı bu hakikatlerin hedefinde AKP var. Çünkü
zorbalıklara dayalı bir karanlıklar labirenti kurdunuz.
Şimdi bu karanlıklar labirentinde yolumuzu aydınlatan
bayramlarımızdaki ışığı söndürmek
istiyorsunuz. Aslında amacınız belli. Siz, Türk milletinin
üzerine demokrasimizi bina ettiği değerleri tarihe gömmek
istiyorsunuz. Gerçi gözleri var görmez, kulakları var duymaz ama
Kuranımız yakıldığında bile sessiz kalan
Sayın Başbakana yine de bir umut sesleniyorum: Bu intikam ve
rövanş politikalarına son verin. Aksi hâlde, eninde sonunda beddualar
tutacak, kibir ve zorbalığınızın sonunu getirecek,
gelmeyeceğini zannettiğiniz hesap günü mutlaka gelecektir.
Uyarmadı demeyin.
Saygılarımla. (CHP
sıralarından alkışlar)
NURETTİN CANİKLİ (Giresun)
Sayın Başkanım, konuşmacı biraz önce grubumuza ve
Hükûmetimize hakarette bulundu, sataşmadan söz istiyorum.
BAŞKAN Sayın Kaplan da aleyhte
konuşacak, ondan sonra isterseniz ben söz vereceğim size de.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) O da çaksın,
sonra rahat, hepsine birden cevap verirsin. O da bir çaksın
BAŞKAN Lehte başka yok, lehte
de verebilirim size.
NURETTİN CANİKLİ (Giresun)
Tamam.
BAŞKAN - Grup önerisinin aleyhinde
Sayın Hasip Kaplan, Şırnak Milletvekili.
Buyurun.
HASİP KAPLAN (Şırnak)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; İç Tüzük öyle bir
usul ki ya aleyhinde ya lehinde, ben üzerinde konuşacağım. Bu
tür, Meclisin çalışmaları konusunda zaman zaman
ortaklaştığımızı biliyorsunuz. Bu konuda da acil
olarak
Bu gündemler konusunda yine itiraz eden değiliz. Danışma
Kurulunda grup başkan vekilimiz iktidar partisinin getirdiği
önerilere diğer partiden arkadaşlarla Evet. dedik. Ancak bir
gerçeği görmek gerekiyor. Bunu görmek için sizi çok uzaklara değil,
2002 yılına götürmek istiyorum. 2002 yılında yüzde 10
barajı sonrası Mecliste iki parti var: İktidar partisi AK
PARTİ, ana muhalefet partisi olarak da Cumhuriyet Halk Partisi var.
İkili bir sistem. Ve orada şiir okuduğu için Başbakan,
Diyarbakır DGM tarafından hakkında verilen Türk Ceza Kanununun
312nci maddesinden kesinleşmiş hüküm nedeniyle milletvekili
adayı olamıyor. Siirt seçimleri iptal ediliyor. Siirt seçimleri iptal
edilirken bir Beykoz buluşması oluyor. Beykoz buluşmasından
sonra Mecliste bir yasa değişikliği yapılıyor
kişiye özel, Başbakana özel ve o dönem bu yasalar kişiye özel
diye Cumhurbaşkanından döndü, tekrar konuşuldu.
Hatırlamanızda büyük yarar
görüyorum. Geçici madde 1 -elinizin altında vardır, buna bakın-
diyor ki: 67nci maddesinin son fıkrası Türkiye Büyük Millet
Meclisinin 22nci Dönem içinde yapılacak ilk ara seçimde uygulanmaz.
Biliyorsunuz seçim yasaları bir yıl kala değiştiği
zaman uygulanamıyordu, anayasa değişikliği gerekiyordu ve
anayasa değişikliği nedeniyle Sayın Başbakan için özel
bir yasa çıkarıldı. O özel yasa sonucu Siirt seçimleri iptal
edildi, CHP bir milletvekilliği kazanmıştı kaybetti,
Sayın Başbakan da Siirt Milletvekili oldu, geldi, Sayın Gül
devretti, Başbakan oldu ve bugüne kadar bu görevi sürdürüyor.
O günün tutanaklarına baktım. Bu
tutanakları okuduğum zaman vicdanen her milletvekilinin
sorgulaması gereken bir durumun olduğunu gördüm. O zaman Sayın
Atilla Kart çıkıyor, fikir ve düşünce özgürlüğünden dem
vuruyor ve Anayasada yapılan değişikliklerle ilgili olumlu
görüş belirtiyor. Başkan soruyor: Başka konuşmak isteyen?
Yok. Gruplar adına konuşma yok. Şahıslar adına söz
isteği yok. Bu Mecliste 459 kabul, 54 ret oyuyla kişiye özel yasa
çıkarıldı, Sayın Başbakan için kişiye özel yasa
yapıldı. Sayın Başbakan da hayatında ömrübillah muhtar
olamayacakken, bu Meclis sayesinde milletvekili oldu, Başbakan oldu,
şimdi de Cumhurbaşkanlığına talip. Bunları
düşündüğümüz zaman, Başbakanın şu sözlerini çok
yakın bir geçmişteki bu manzarayla karşı karşıya
getirdiğimiz zaman, şunu söylemesi insanın vicdanını
yaralıyor: Anayasa çok açık, tutuklu vekilin formülü olmaz. Allah
aşkına, bu Meclis Genel Kurulu ki şahsınıza özel yasa
yaptı Sayın Başbakan.
Şimdi, siz Meclis Başkanıyla
konuştunuz, 3 grup başkan vekilini çağırdınız,
çağrılmaya sizin görüşmeniz sonrası Meclis
Başkanı karar verdi ve görüştük ve bir teklif sunduk. Bu
tekliften sonra, Parlamentonun 8 milletvekili tutuklu, hiçbir şey
olmamış gibi, üstelik de suistimal ve istismar diye
nitelendirerek, bu süreçleri yaşamamış gibi karşı
çıkıyorsunuz. Ben -grubum o zaman yoktu ama- CHPli olsaydım,
ana muhalefet partisi mensubu olsaydım El insaf, bu kadar da nankörlük olmaz.
Sizin için bu Meclis özel yasa yaparken bunu yaptı ama siz bunu
yapıyorsunuz Sayın Başbakan. Nedir bu çifte
standardınız? derdim ve diyoruz.
Tutuklu milletvekilleri konusu, tutuklu
oldukları sürece bizim sorunumuzdur, Meclisin sorunudur, demokrasinin
sorunudur, yeni anayasanın sorunudur, buradaki her kritik oylamanın
farkı 8in altına düştüğü zaman tartışmanın
konusu olacaktır. Şimdi, biz bunun peşini bırakacak
mıyız? Bunun peşini hiç kimse bırakmaz. Hele hele bizim
milletvekillerimiz düşünce suçlarından dolayı cezaevinde
yatarken bu da görmezlikten gelinecek. Bir şiir okumuş Sayın
Başbakan, ceza almış. Bizimkiler de bir konuşma, bir
açıklama yapmış, Türkiyede düşüncelerini açıklamış,
bunun için içerideler ve ceza dahi almamışlar. Şimdi, ceza alan birisi
özel yasayla milletvekili olabiliyor, daha ceza bile almamış
milletvekilleri hakkında bu kadar gaddar, bu kadar zalimce bir
yaklaşım olamaz arkadaşlar. Bu, bu Meclisin ruhu olmamalı,
sizlerin ruhu olmamalı. Yakın zamanın yasalarını
biliyorsunuz, burada MİT Müsteşarı için özel yasa
çıkarıldı. Bırakın onu, eski Türk Ceza Kanunu madde
240taki görevi kötüye kullanma suçlarıyla ilgili değişiklik
yapıldı. Burada, işkence suçları için af anlamına
gelecek değişiklikler yapıldı ve bütün bunlar yakın
zamanda bu Mecliste yapıldı ama bu Meclis, söküğünü dikemez
terzi misali, tutuklu 8 milletvekili konusunda ses veremiyor. Yani bu Mecliste
Başbakan ne derse o olacak. Başbakan derse ki olacak olacak,
olmayacak olmayacak. Bunun adı demokrasi değil arkadaşlar. Tek
parti, tek lider, diktatörlük rejimidir bunun adı. Bunu mu istiyorsunuz,
yoksa gerçekten yeni bir anayasayla yeni bir demokratik rejim mi istiyorsunuz?
Biz, bu 5 tutuklu milletvekili adına şunu söylüyoruz: Üç
yıldır yatıyor arkadaşlarımız. Aslanlar gibi
yatarlar düşüncelerinden, alınları açık, başları
dik, onurluca yatarlar, kaplanlar gibi de hesabını sorarlar bunun.
Bunu yapandan, siyasallaşmış yargıdan,
siyasallaşmış yürütmeden, güçler birliğine
dönüşmüş bir rejimin haksızlıkları
karşısında bunun hesabını halk sorar. Halk
sandıkta bunun hesabını sormuştur. İşte gördük
2002 seçimlerinde iktidar olan partilerin hiçbirisi yok artık burada.
Arkadaşlar, biz bunun peşini
bırakmayacağız. Buradan açık söylüyorum, milletvekillerimiz
tutuklu olduğu sürece bunun peşini bırakmayacağız,
takipçisi olacağız, meydanlarda olacağız, alanlarda
olacağız. Daha dün, Anneler Gününde tutuklu milletvekilimiz Gülser
Yıldırım, Mardin Milletvekili, Anneler Gününde 4 tane
çocuğuyla görüştürülmedi biliyor musunuz, cezaevinde. Cezaevinde
çocuklarıyla görüştürülmedi bu Meclisin milletvekili. Bunları
bilmiyorsunuz, bilince de işinize gelmiyor söylemek ama şunu
söyleyeyim: Bu Meclisin 8 milletvekili tutuklu olduğu sürece bu Meclis de
tutuklu olacak, bunu böyle bileceksiniz ve 2002de, Başbakan o yasayı
hatırlayacak, hatırlayacak o yasayı, kendisine özel yapılan
yasayı, kendisine özel açılan yolları hatırlayacak ve özür
dileyecek milletin iradesinden, milletten, bizden değil. Milletin
verdiği oylarla seçildiği için milletvekilleri onlardan
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
HASİP KAPLAN (Devamla)
elbet bir
gün özür dileyecek ve bu milletvekilleri aramızda olacaklar en yakın
zamanda.
Saygılarımla. (BDP ve CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim
Sayın Kaplan.
Sayın Canikli, buyurun. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Şimdi, lehinde konuşmak için
hakkınız var. Sataşmadan mı söz vereyim size ben.
NURETTİN CANİKLİ (Giresun)
Sataşmadan ve ikinci defa olmasın.
BAŞKAN Tamam, peki.
Buyurun.
Sataşmadan söz verdim.
VIII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN
KONUŞMALAR
1.- Giresun Milletvekili Nurettin Caniklinin,
Şırnak Milletvekili Hasip Kaplanın AK PARTİ Grup
Başkanına sataşması nedeniyle konuşması
NURETTİN CANİKLİ (Giresun)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli milletvekili
arkadaşlarım; biraz önce Sayın Konuşmacı,
konuşması sırasında Başbakanın kurduğu
zorbalık düzeni gibi bir ifade kullandı.
Şimdi, şunu herkesin çok iyi
bilmesi gerekiyor değerli arkadaşlar: Şu anda bu sistem
milletimiz tarafından dizayn edilmiştir bütün yönleriyle, bütün
boyutlarıyla. 2002 yılında, şu anda uygulanan sistemi
hayata geçirmek, hükûmet etmek, yönetmek için, milletimiz bu görevi AK
PARTİye vermiştir. Daha sonra, 2007 yılında, tekrar bu
görev daha da güçlü bir iradeyle yine bu kadrolara tevdi edilmiştir,
aynı şekilde 2011 yılında. Yani sizin zorbalık
düzeni diye tanımladığınız bu düzen, milletin kendi
düzenidir. Milletin defalarca onayladığı, onay verdiği,
uygulamasında mahzur görmediği, uygulamasından memnun
olduğu için tekrar aynı kadrolara, aynı kişilere görev
vererek hayata geçirttiği düzendir bu düzen. Yani milletin söz sahibi
olduğu, milletin damgasını vurduğu, milletin yumruğunu
vurduğu, hayata geçirdiği, uygulattığı düzen, size
göre zorba düzeni, böyle bir mantık olabilir mi? Bu mantık, sakat bir
mantıktır. Bu mantık, millete hakaret eden, milleti yok sayan,
milleti görmeyen, millete tepeden bakan, hasta ve sakat bir mantıktır
değerli arkadaşlar, kusura bakmayın, çünkü bütün bu yürütülen
işlemler, hepsi, Türkiye Büyük Millet Meclisinde, milletin seçtiği
milletvekilleri vasıtasıyla oylanmakta, hepimizin içinde olduğu
bu sistem içerisinde hayata geçirilmekte, yürütülmektedir.
Eleştirdiğiniz sistem bu ve belli dönemlerde de millet bunları
değiştirme imkânına sahip.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
NURETTİN CANİKLİ (Devamla)
Değiştiriyor, hayata geçiriyor. Ama illa zorba düzeni görmek
istiyorsanız değerli arkadaşlar, birileri zorba düzeni görmek
istiyorsa, biraz gerilere gidecek bakacak, orada çeşit çeşit
örnekleri görmek mümkündür.
HALUK EYİDOĞAN (İstanbul)
35 tane kanun hükmünde kararnameden mi bahsediyorsunuz Meclis kapalıyken
getirdiğiniz?
NURETTİN CANİKLİ (Devamla)
Hepinize saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
AYTUN ÇIRAY (İzmir) Sayın
Başkan
BAŞKAN Buyurun.
AYTUN ÇIRAY (İzmir) Sayın
Başkanım, Sayın Konuşmacı hasta diyerek
BAŞKAN Buyurun. (CHP
sıralarından alkışlar)
2.- İzmir Milletvekili Aytun Çırayın,
Giresun Milletvekili Nurettin Caniklinin Cumhuriyet Halk Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
AYTUN ÇIRAY (İzmir) Öncelikle şunu ifade
etmek isterim ki sayın milletvekilleri, Cumhuriyet Halk Partisi hep bu
milletin yüzde 49undan söz ediyor. Bizim o yüzde 49a, o iradeye büyük
saygımız var.
NURETTİN CANİKLİ (Giresun)
İşte bu irade, hep bu irade.
AYTUN ÇIRAY (Devamla) Aynı saygıyı
milletin yüzde 51 iradesine de AKPden bekleme hakkımız var. Bu
milletin ta kendisi o yüzde 51.
ÜNAL KACIR (İstanbul) Sen misin yüzde 51?
AYTUN ÇIRAY (Devamla) Beyler, size şunu söyleyeyim
ben: Siz zorbalık düzeninin, 12 Eylül rejiminin
devamısınız.
Bakınız, size bir röportajdan parça
okuyacağım. Beyler, ortada bir fotoğraf var. Başta diyor
ki: Sayın Başbakan, Evrenin hayranı çıktı. Ortada
bir fotoğraf: Fotoğrafta Evren neşeli neşeli oturuyor,
yanında yarı ayakta, eğilmiş Tayyip Erdoğan. Bu
fotoğrafın altında şöyle yazıyor: Kalender Orduevine
gelen Tayyip Erdoğan, Kenan Evrene cam vazo hediye etti. Kenan Evren şu
bilgiyi veriyor: Hatta Kalender Orduevine makam otosuyla değil, sivil
arabasıyla geldi. Biz de kimseye haber vermeden içeri aldık.
Yarım saat oturdu. Niçin gelmiş? Bana saygılarını,
sevgilerini sundu; bu ülkeye yaptığım iyilikten söz etti.
Şimdi, bu sözlerde hakaret var mı?
İBRAHİM KORKMAZ (Düzce) Bozacının
şahidi şıracı!
AYTUN ÇIRAY (Devamla) Bu sözlerde hakaret yok ama
asıl hakaret kabul etmeniz gereken bu sözler değerli arkadaşlar.
Zorbalık rejimine gelince, 70 milyona
Dinleniyorsunuz ha! mesajını gönderdiniz, Başbakanı
protesto edenleri gözaltına aldınız, sabah ezanında
kapı çalındığında sütçü yerine
başkalarının gelebileceği korkusunu yaydınız,
Osmanlının yıkılışından bu yana ilk defa
toprak kaybettiniz, Ne mutlu Türküm. diyenleri kınadınız,
işçi, köylü, işsizin hak arama iddialarını ortadan
kaldırdınız, serbestliği sadece piyasalara
tanıdınız. Darbe demokrasiye, hak ve özgürlüklere yapılan
şeyin adıysa bu ülkeye bal gibi sivil darbe yaptınız.
Hepinize sevgi ve saygılar sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Buyurun.
3.- Giresun Milletvekili Nurettin Caniklinin,
İzmir Milletvekili Aytun Çırayın Adalet ve Kalkınma
Partisine sataşması nedeniyle konuşması
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) Sayın
Başkan, değerli arkadaşlarım; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Zorbalığın tanımı nedir? Zorba
yönetimin tanımı nedir? Hangi olaylar, hangi fiiller bu kavram
içerisinde yer alır? Bu konulara girmek istemiyordum ama gerçekten, çok
haksız, ağır ithamlarda bulunuldu.
NAMIK HAVUTÇA (Balıkesir) Girin, girin; iyi olur,
girin.
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) Bakın,
girelim, tamam, ben size bir örnek vereyim o zaman, ben size bir örnek vereyim.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Öğrencinin
boğazını sıkmak zorbalıktır. Başbakan bunu
yaptı mı, yapmadı mı?
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) -
Bir milletvekiliniz, en temel hakkı olan görüşlerini ifade etmek
üzere, kongrede, yani görüşlerin derçedildiği, kamuoyuyla
paylaşıldığı bir ortamda en doğal
hakkını kullanmak için, düşüncesini ifade etmek için kürsüye
yürüyor. Ne oldu peki? Kürsüye yürüdü, yani yürüme derken sadece kanaatini
aktarmak için kürsüye yürüdü. Ne oldu? Yaka paça dövülerek, tekme tokat
dışarı atıldı. Kim bu milletvekili? Sizin
milletvekiliniz. Eğer zorba arıyorsanız, yani bir kavram
arıyorsanız, örnek istiyorsanız, alın size örnek, hem de en
âlâsı. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Ayıptır arkadaşlar, gerçekten ayıptır!
Yani diyorum ki, bakın, millet
eğer buna karar veriyorsa, millet bu kavramın içini dolduruyorsa,
millet bu konuda defalarca karar verdi. Bu yönetimin 2002den beri kendi lehine
olduğunu, kendi menfaatini öne çıkaran uygulamalar
yaptığını, icraatta, faaliyette bulunduğunu, kendisine
hizmet ettiğini ifade etti. Nasıl ifade etti?
MAHMUT TANAL (İstanbul)
Vatandaşı oynatan kim? Bak arkanda bakan duruyor bakan!
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) -
Desteğini daha da artırarak. Milletimiz böyle söylüyor, milletin
kararı bu
MAHMUT TANAL (İstanbul)
Vatandaşı oynatan, alay eden kim?
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) -
milletin kararına saygı duyacaksınız. Millet sizin gibi
düşünmüyor. Millet, tam tersine, eğer bir despotluk varsa, despotluk
ihtimali varsa, onu, göreve getirmediği, güvenmediği siyasi parti ve
kadro olarak birilerine özellikle yöneltiyor. Milletin takdiri bu.
İkinci açıdan
bakıyorsanız da milletimiz böyle söylüyor. Yani AK PARTİ
kadroları kesinlikle dayatmıyor ya da bu anlama gelebilecek
politikaları uygulamıyor, milletin söylediği de bu.
Hepinize saygılar sunuyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim
Sayın Canikli.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(İstanbul) Sayın Başkan
BAŞKAN Bir saniye
VII.- ÖNERİLER (Devam)
B) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
1.- AK PARTİ Grubunun, gündemdeki sıralama
ile Genel Kurulun çalışma saatlerinin düzenlenmesine; 233 sıra
sayılı Kanun Tasarısının İç Tüzükün 91inci
maddesine göre temel kanun olarak bölümler hâlinde görüşülmesine
ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN - Ben, bu arada, Adalet ve
Kalkınma Partisi Grubunun İç Tüzükün 19uncu maddesine göre
verilmiş bir önerisi var ya, onu şimdi oylarınıza
sunayım, sonra size söz vereceğim.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(İstanbul) Karar yeter sayısı
BAŞKAN Tamam, karar yeter
sayısı arayacağım.
Kabul edenler
Hâkimlere duyurulur, valilere duyurulur; bu
iki beyefendinin saymasıyla karar veriyorum ben maalesef.
Karar yeter sayısı yoktur, birleşime on dakika
ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 15.23
İKİNCİ OTURUM
Açılma
Saati: 15.39
BAŞKAN: Başkan Vekili Meral
AKŞENER (İstanbul)
KÂTİP
ÜYELER: Mustafa HAMARAT (Ordu), Bayram ÖZÇELİK (Burdur)
_____0_____
BAŞKAN Sayın milletvekilleri,
Türkiye Büyük Millet Meclisinin 107nci Birleşiminin İkinci Oturumunu
açıyorum.
Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu
önerisinin oylamasında karar yeter sayısı
bulunamamıştı. Şimdi öneriyi tekrar oylarınıza
sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım.
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir, karar yeter sayısı vardır.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(İstanbul) Sayın Başkan, Sayın Nurettin Canikli
konuşmasında Cumhuriyet Halk Partisinin kongrelerinden örnek vermek
suretiyle partimize, grubumuza sataşmada bulunmuştur. Söz istiyorum
efendim.
BAŞKAN Şimdi ara
verdiğimiz için sataşmadan söz veremem ben size de, isterseniz
yerinizden vereyim.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(İstanbul) Şimdi Sayın Başkan
BAŞKAN Peki buyurun. İç Tüzükü
rahmetli Yılmaz Hocaoğlu hiç çiğnetmemiş ama ben
çiğneteyim.
Buyurun.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(İstanbul) Sayın Başkan, bir saniye. Ben sizden İç
Tüzükü çiğnemenizi istemiyorum. Ancak siz
BAŞKAN Yok, olsun. Evet, ara verdik
karar yetersayısı istendiği için. Şimdi ben de
hoşgörüye sığınarak, buyurun söz veriyorum.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(İstanbul) Size Sayın Caniklinin sözünden sonra ben söz talebinde
bulundum.
BAŞKAN Söz vereceğim size
dedim.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(İstanbul) Dediniz.
BAŞKAN Tamam işte, sizinle
ilgisi yok, benle ilgisi var, ben de onu söylüyorum.
Buyurun.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(İstanbul) Peki teşekkür ederim.
BAŞKAN Yaranamadım gitti bütün
milletvekillerine, demin maalesef dedim, yarım saat
bağırdınız oradan, hayret bir şey ya.
Buyurun.
VIII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN
KONUŞMALAR (Devam)
4.- İstanbul Milletvekili Mehmet Akif
Hamzaçebinin, Giresun Milletvekili Nurettin Caniklinin Cumhuriyet Halk
Partisine ve CHP Grubuna sataşması nedeniyle konuşması
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(İstanbul) Sayın Başkan, sayın milletvekilleri;
Cumhuriyet Halk Partisinin kongrelerinde söz isteyip de, kürsüye çıkmak
isteyip de çıkamayan, konuşamayan hiçbir partili
arkadaşımız yoktur. Önce bunu ifade edeyim.
İkinci olarak, biraz önce burada zorbalık,
demokrasi, egemenlik, çoğunluğun yönetimi kavramlarının
içinde geçtiği bir tartışma oldu. Demokrasi, sadece
çoğunluğun yönetimi değildir. Demokrasiyi sadece
çoğunluğun yönetimi olarak alırsak yanlış tanımlamış
oluruz. Demokrasi, meşru yönetimlerin iş başına
geldiği rejimin adıdır. Meşruiyeti sadece halk
egemenliğine indirgersek çok eksik bir tanım yapmış oluruz.
Şüphesiz halkın egemenliği meşruiyetin olmazsa olmaz,
vazgeçilmez şartıdır ancak sadece buna indirgersek
çoğunluğun her şeye karar verdiği bir rejimde
çoğunluğun bireyin temel hak ve özgürlüklerini kısıtlama
yönünde alacağı her türlü kararı da arkasında çoğunluk
olduğu için meşru kabul etmek gibi bir sonuç ortaya çıkar ki
demokrasinin, meşruiyetin bunu amaçlamadığı
açıktır. Meşruiyet bir siyasal sistemin, bir hükûmetin,
parlamentonun veya benzeri kurumların arkasındaki halk
desteğidir. Klasik demokrasideki birinci
şart budur ancak bu desteğe bir ikinci şart daha ilave
edilmiştir, bu desteğe sahip yönetimler doğru ve adil hareket
ettiği sürece meşrudurlar. Doğru ve adil hareket etmek,
kararların arkasında toplumun büyük bir çoğunluğunun
olması demektir. Sadece Parlamentoya yansıyan çoğunlukla yetinirseniz,
kalanı hiçe sayarsanız, o yönetimi meşru saymak mümkün
değildir, problem buradadır. AKPnin uygulamalarında bu anlamda
bir meşruiyet sorunu vardır.
Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Hamzaçebi.
Alınan karar gereğince, sözlü soru önergelerini
görüşmüyor ve gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile
Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmına
geçiyoruz.
1'inci sırada yer alan, Adalet ve Kalkınma Partisi
Grup Başkanvekilleri İstanbul Milletvekili Sayın Ayşe Nur
Bahçekapılı, Kayseri Milletvekili Sayın Mustafa Elitaş,
Giresun Milletvekili Sayın Nurettin Canikli, Kahramanmaraş
Milletvekili Sayın Mahir Ünal ve Adıyaman Milletvekili Sayın
Ahmet Aydın'ın; Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde
Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük Teklifi ile
Tunceli Milletvekili Sayın Kamer Genç'in; Türkiye Büyük Millet Meclisi
İçtüzüğünün Bir Maddesinin Değiştirilmesi Hakkında
İçtüzük Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporu'nun görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup
Başkanvekilleri İstanbul Milletvekili Ayşe Nur
Bahçekapılı, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş, Giresun
Milletvekili Nurettin Canikli, Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünal ve Adıyaman
Milletvekili Ahmet Aydının; Türkiye Büyük Millet Meclisi
İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair
İçtüzük Teklifi ile Tunceli Milletvekili Kamer Gençin; Türkiye Büyük
Millet Meclisi İçtüzüğünün Bir Maddesinin Değiştirilmesi
Hakkında İçtüzük Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporu (2/242, 2/80)
(S. Sayısı: 156)
BAŞKAN - Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
2'nci sırada yer alan, Afet Riski Altındaki
Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun Tasarısı ile
Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu
Raporu'nun görüşmelerine kaldığımız yerden devam
edeceğiz.
2.- Afet Riski Altındaki Alanların
Dönüştürülmesi Hakkında Kanun Tasarısı ile
Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu
Raporu (1/569) (S. Sayısı: 180) (x)
BAŞKAN - Komisyon? Burada.
Hükûmet? Burada.
ALİ SERİNDAĞ (Gaziantep) Sayın
Başkan, iktidar grubundaki milletvekillerinin yarısı ayakta. Bu
şekilde bir görüşme olabilir mi efendim, ciddi bir görüşme
olabilir mi?
BAŞKAN Sayın Serindağ, harikasınız.
Şimdi, ben futbol maçı seyretmiyorum yani anlamadığım
için, dolayısıyla
sabaha kadar oturma konusunda hiçbir problem yoktur ama maç seyredecekler açısından...
Siz karar verin.
Evet, dünkü birleşimde İç
Tüzükün 91inci maddesine göre temel kanun olarak görüşülen
tasarının ikinci bölümü üzerinde Barış ve Demokrasi Partisi
Grubu adına yapılan konuşma tamamlanmıştı.
Şimdi, Adalet ve Kalkınma Partisi
Grubu adına söz isteyen Kocaeli Milletvekili Sayın İlyas
Şeker.
Sayın Şeker, buyurun. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
Süreniz on dakika.
AK PARTİ GRUBU ADINA İLYAS
ŞEKER (Kocaeli) Sayın Başkanım, değerli
milletvekilleri; 180 sıra sayılı Afet Riski Altındaki
Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun Tasarısı
hakkında AK PARTİ Grubu adına söz almış
bulunmaktayım. Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Anayasanın 23üncü maddesi
sağlıklı ve düzenli kentleşmeyi, 56ncı maddesi
herkese sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşamayı,
57nci maddesi şehirlerin özelliklerini ve çevre şartlarını
gözeten bir planlama çerçevesinde konut ihtiyacının
karşılanması için devlete her türlü tedbirlerin
alınması hususunda görev yüklemektedir.
Saygıdeğer milletvekilleri, bu
kanun tasarısı afet riski altındaki alanlar ile riskli
yapıların bulunduğu arsa ve arazilerde fen ve sanat norm ve
standartlarına uygun sağlıklı ve güvenli yaşam
çerçevelerini teşkil etmek üzere iyileştirme, tasfiye ve
yenilemelerin yapılabileceğini içermektedir.
Hızla gelişen kentleşme
süreci ülkemizin önemli sorunlarının başında gelmektedir.
1950li yıllarda sanayileşmeyle birlikte İstanbul, İzmir,
Ankara, Kocaeli gibi kentler yoğun göç alarak kontrolsüz bir biçimde
büyümüşlerdir. Planlama yapılmadan yoğun göçe maruz kalan
kentlerde her türlü afet tehlikesi ve risklerini gözetmeyen kontrolsüz
yerleşim alanlarının oluşması, çarpık ve
sağlıksız yapılaşma, kentleşme, yetersiz
altyapı ve sosyal donatı eksikliği gibi çeşitli nedenlere
bağlı sorunlar yaşanmaktadır. Bilindiği üzere
ülkemizin büyük bir alanı başta deprem olmak üzere tabii afetlerin
riski altındadır. Buna rağmen mevcut yapıların büyük
bir kısmının muhtemel afetlere karşı
dayanıklı olmadıkları, orta şiddetteki bir depremde
bile ağır derecede hasar görüp yıkıldıkları,
bundan dolayı sosyoekonomik problemlerin yaşandığı,
devletin beklenmedik bir anda büyük mali külfetlerle karşı
karşıya kaldığı bilinmektedir.
Saygıdeğer milletvekilleri, 10
binlerce insanın ölümüne, çok yüksek mali kayıplara sebebiyet veren
1999 Marmara depremi ve sonraki 2011 Van depremiyle bu felaketlerin gerçek
boyutu acı bir şekilde ortaya çıkmıştır. Hem Marmara depreminde hem de Van depreminde
hasarlı olmasa bile binalar ciddi anlamda yorulmuştu. Olası bir
depremde bugün sağlam görünen binaların birçoğunun
yıkılabileceği düşünülmektedir. Özellikle beklenen
İstanbul depreminden Kocaelinin ciddi anlamda etkileneceği
düşünülmektedir. Onun için bu yasanın bir an önce kabul edilip
uygulamaya geçmesi gerekmektedir.
Burada şunu da belirtmeden geçmek istemem:
Depremde yıkılan binaların sadece kaçak yapılan binalar
olmadığı, bir kısmının da ruhsatlı binalar
olduğu bilinmektedir. Ruhsatlı olup da yıkılan
binaların sorumlusu olan mimar ve mühendisler ve bağlı
bulundukları odaların da mutlaka ve mutlaka gözden geçirilmesi
gerekmektedir. Burada özellikle mimar-mühendis odalarının bu üyeler
hakkında ne tür işlemler yaptığı da merak
edilmektedir. Maalesef, basından da takip ettiğimiz kadarıyla,
bu odalar depremde yıkılmayan binanın proje müellifini tebrik
etmektedirler. Çizmediği projenin altına imza atan, sorumlu
olduğu binanın yapım sırasında yanına gitmeyen,
hatta binanın nerede yapıldığını bilmeyen mimar
ve mühendisler hakkında işlem yapmayan odaların mutlaka ve
mutlaka sorgulanması lazım.
Saygıdeğer milletvekilleri, Afet
Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun
Tasarısıyla genel olarak,
1- Jeolojik durumu ve zemin özellikleri
yapılaşmaya uygun olmayan alanlarda,
2- Yıpranan ve yıkım tehdidi
altında bulunan tarihsel yapıların yoğun bulunduğu
bölgelerde,
3- Geçmişte plansız ve kontrolsüz
yapılaşmanın, yetersiz altyapının,
sağlıklı bir çevrenin ve yaşam koşullarının
son derece yetersiz olduğu yerlerde,
4- Doğal afete uğramış ve
uğrayabilecek olan yerlerde (deprem, yangın, sel baskını ve
benzeri),
5- Sosyal donatı ve altyapı
hizmetlerinin yetersiz duruma geldiği bölgelerde dönüşüm
yapılmalıdır.
Ülkede AK PARTİ İktidarıyla
birlikte refah düzeyinin hızla yükselmesi sonucu artan araç
sayısı nedeniyle çok az sayıda olan otoparkların yetersiz
olması
Otopark olmadığı için şehir aralarında,
mahalle aralarındaki 7-8 metrelik yollar akşam araçlarla işgal
edilmekte. Allah korusun, bir yangın olduğu zaman, hasta olduğu
zaman itfaiyenin girmesi mümkün değil bu sokaklara.
Çevre etkilerinin olumsuz sonuçlar
doğurduğu bölgelerde öncelikle dönüşüm projeleri
yapılmalı ve ivedilikle uygulamaya konulmalıdır.
Örneğin, Kocaelide TÜPRAŞ çevresi, dolum tesislerinin olduğu
bölgelerin bitişiğindeki konutlar bu anlamda ciddi olarak risk
teşkil etmekte. 1999 Marmara depreminin birinci günü öğleden sonra
TÜPRAŞta çıkan yangın nedeniyle, Kocaelinde yaşayan
insanlar çok sevdikleri yakınlarını, annelerini, babalarını,
kardeşlerini, çocuklarını enkaz altında bırakarak,
yangın nedeniyle kenti terk etmek zorunda kaldılar. Kentin
tahliyesinde ciddi anlamda sıkıntılar çekildi. İşte,
bu dönüşümlerin mutlaka bu bölgelerde öncelikle yapılması
gerekmektedir.
Yine, bu bölgelerdeki dolum tesislerinde
çıkan her yangında Kocaelinin yüreği ağzına geliyor.
Geçmişteki gelişigüzel yapılaşma ve planlama
hatalarından dolayı konutlar ile dolum tesisleri, maalesef iç içe
bulunmaktadır.
Saygıdeğer milletvekilleri, afet
riski altında olan bu yerleşim merkezlerinin bir an önce
bulundukları yerlerden dönüştürülerek, buralardaki iskânın
yeniden düzenlenmesi veya bunların başka yerlere nakledilmesi
zorunludur. Buralardaki konutların ve iş yerlerinin
dönüştürülmesi ve gerekirse başka yerlere nakli öncelikle gönüllülük
esasına dayanılarak yapılacaktır. Her türlü doğal
afetin tehdidi altında bulunan alanlar ve sosyal altyapısı
yetersiz olan kentler bilim ışığında, tarihsel dokuya
uygun, çevreyle uyumlu, huzur ve güven içerisinde yaşanacak hâle
dönüştürülmeli, rehabilite edilmeli ve sonuçta bir yeni kimlikle kentler
insan yaşamına kazandırılmalıdır.
Afet riski altındaki alanların
dönüşümü sadece insanın yaşayacağı fiziksel
mekânın dönüşümü değil aynı zamanda sağlıklı
ve güvenilir bir çevre, ekonomik, sosyal, kültürel ve altyapı
boyutlarıyla bir bütündür.
Burada Genel Kurul ve komisyon
toplantılarında gözlemlediğim bir konuyu da aktarmak isterim.
Özellikle muhalefetten konuşmacı
arkadaşlar genelde yapılmak istenen her düzenlemenin altında bir
rant ön yargısıyla hareket etmektedirler. Ben merak ediyorum,
kendileri iktidar olsaydı çıkaracakları her kanunu bu eksene
dayalı olarak mı yani rant eksenine dayalı olarak mı
çıkaracaklardı? Bunu merak ediyorum doğrusu. Burada tabii
şu güzel sözü de hatırlamamak mümkün değil: Dervişin fikri
neyse zikri de odur.
Saygıdeğer milletvekilleri,
doğal ve tarihî güzelliklerin korunması, insanın yaşam
konforunun yükseltilmesi ve ülke topraklarının daha verimli ve
bilinçli kullanılması için öncelikle ülke genelinde planlamanın
mutlaka yapılması lazım. Her konuda olduğu gibi, AK
PARTİ bu konuda da ilklere imza atarak Türkiyede ilk defa il bazında
planlamayı gerçekleştirmiştir ve bu konuda il özel idarelerine,
büyükşehir belediyelerine yetki vererek, il bazında çevre düzen
planları, nazım imar planlarının yapılması
konusunda gerekli yasal çalışmalar 2005 yılında 5302
sayılı İl Özel İdaresi Kanunuyla ve 2004 yılında
da 5216 sayılı Büyükşehir Belediyesi Kanunuyla
gerçekleşmiştir.
Yine Büyükşehir Belediyesi Kanunuyla
1/5.000 ve 25.000 ölçekli nazım imar planlarının da
yapılması kesinleşmiştir. Planlama olmadan düzgün bir
kentleşmenin yapılması mümkün değil.
Saygıdeğer milletvekilleri, bu
arada iki konuyu da hatırlatmak istiyorum. İki büyüğümüzün
sözünü hatırlatmak istiyorum. Şeyh Edebali İnsanı
yaşat ki, devlet yaşasın. sözleriyle bireyin önemini
vurgulamakta, devletin, vatandaşını güven içinde,
sağlıklı bir çevrede, güvenli bir konutta onurla, gururla, refah
içinde yaşatma mecburiyetinde olduğunu ifade etmektedir.
Yine Fatih Sultan Mehmetin şehirlerin
sıcaklığı, özü, ruhuyla ilgili söylediği şu güzel
sözle bitirmek isterim: Hüner, bir şehir bünyâd etmektir. Reaya kalbin
âbâd etmektir. Yani Asıl marifet halkın kalbini, ruhunu,
benliğini inşa etmek, insana huzur verecek şehirler inşa
etmektir. diyor.
Emeği geçen herkese teşekkür ediyor,
saygılarımı sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim
Sayın Şeker.
Şahıslar adına ilk söz
Burdur Milletvekili Sayın Hasan Hami Yıldırım
Buyurun. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
H. HAMİ YILDIRIM (Burdur) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Afet Riski Altındaki
Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun Tasarısı
üzerine söz almış bulunmaktayım. Sözlerime başlarken
hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, tasarıda
yerleşmelerimizin sorunlarına, şartlarına,
ihtiyaçlarına uygun müdahale biçimleri geliştirilmektedir. Yerine
göre iyileştirme, yenileme veya tasfiye öngörülmektedir. Elbette dere
yatakları, heyelan sahaları gibi taşınması gereken
yerler de olacaktır. Ama buradan hareketle bu tasarıya tasfiye,
sürgün tasarısı demek haksızlıktır.
Tasarıyla, yaşanabilir
yerleşmeler hedeflenmektedir. Tasarıda, Bakanlıkça plan, finans
ve arazi desteği sağlanmakta, belediyeler ve il özel idareleri,
gereklilik hâlinde TOKİ, uygulamaları gerçekleştirmektedir.
Kentsel dönüşüm bütün dünyada merkezi ve yerel yönetimlerin iş
birliğiyle gerçekleştirilmektedir. Merkezî yönetim, mutlaka projenin
tarafıdır. Hele, tasarıya konu edildiği gibi, afet riski
hâlinde merkezî yönetimin dışarıda tutulması mümkün
değildir. Tasarıda, yine bütün dünyada olduğu gibi, kamu-özel
sektör iş birliği devreye sokulmaktadır.
Değerli arkadaşlar, bizim derdimiz
var. Afet riskine karşı mutlaka sağlıklı ve güvenli
yaşam çevreleri oluşturmamız lazım ama aynı zamanda
hızlı hareket etmemiz, esnek çözüm modelleri bulmamız
lazım. Bu tasarı, iddia edildiği gibi, özel sektöre iş
çıkarma yasası değil, özel sektör imkânlarının toplum
yararına seferber edilmesi yasasıdır. Barınma hakkı
soyut bir hak değildir. Bütün uluslararası sözleşmelerde ve
Anayasamızın 56 ve 57nci maddelerinde işaret edildiği
gibi, ancak, sağlıklı, güvenli ve dengeli bir yaşam,
dengeli bir çevre içinde yerini bulabilir. Dolayısıyla, elbette
riskli yapılara ve yerleşme alanlarına müdahale edilmelidir.
Tasarıda vatandaş lehine bir müdahale amaçlanmaktadır.
Anlaşma esası, mümkün olmadığında
kamulaştırma, değer esaslı plan uygulamaları bunun
içindir. Tasarıda, iddia edildiği gibi, mülkiyet hakkı yok
sayılmıyor; barınma hakkı gerçek anlamıyla ele
alınmaktadır.
Değerli milletvekilleri, Meralar afet
durumunda veya riskinde kullanılabilir. hükmü 7269 sayılı
Kanuna 1999da Marmara depremi sonrası aynı yıl
eklenmiştir. Hazine arazileri, meralar peşkeş çekiliyor. diyerek
eleştirenlere sormak isterim: O dönemde iktidarda kimler vardı? Ben
inanıyorum ki o gün yapılan doğruydu, bugün yapılan
atıf da doğrudur, gereklidir. Kendi kendimize sormamız gerekmez
mi? Hazine arazileri ve meralar daha anlamlı, daha toplumsal başka hangi
amaç için kullanılabilir?
Tasarıyla afet riskli alanları
kendi hâline terk etmiyoruz; parsel bazında münferit plan
değişikliklerine, yık-yap, yap-sat düzenine
bırakmıyoruz. Parsel bazında yoğunluk
artışlarına, piyasa mekanizmasının insafına
bırakılmış bir finansman modeline terk etmiyoruz. Kamu
finansman desteği ile plan ve proje bütünlüğü içinde kapsamlı
bir dönüşüm öngörüyoruz. Şimdi, sormamız gerekmez mi: Süreç
hangi yöntemde ranta teslim edilmektedir? Bu tasarıyı, en çok da
afet riski altındaki alanları ranta teslim etmediği, sağlıklı
çevrelere dönüştürmeyi hedeflediği için desteklememiz gerekiyor.
Tasarıda vatandaş sürecin
dışına itilmiş değildir, tam tersine vatandaş
odaklıdır. Vatandaşın can güvenliği esas
alınmaktadır. Her şeyden önce bir sosyal projedir, dar gelirliler
desteklenmektedir, kira yardımları yapılmaktadır, geçici
konut temin edilmektedir, maliyetinin altında satışlara
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
H. HAMİ YILDIRIM (Devamla) -
yirmi
yıl vadeli satışlara imkân sağlanmaktadır.
HALUK EYİDOĞAN (İstanbul)
Bunlar edilebilir, yapılabilir hâlinde, edilmektedir değil,
edilebilir yazıyor. Kanunda edilebilir yazıyor.
H. HAMİ YILDIRIM (Devamla) - Bu
tasarıda vatandaş yok. diyenlere söyleyebileceğim tek bir
şey var: Lütfen metni daha iyi inceleyiniz!
HALUK EYİDOĞAN (İstanbul)
Kanunda mecburiyeti yok, siz de biliyorsunuz. Doğruyu söyleyin,
edilebilir yazıyor.
H. HAMİ YILDIRIM (Devamla) -
Tasarının hayırlı olmasını diliyor,
saygılarımı sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim
Sayın Yıldırım.
Şahıslar adına son söz Adana
Milletvekili Sayın Seyfettin Yılmaza aittir.
Buyurun Sayın Yılmaz. (MHP
sıralarından alkışlar)
SEYFETTİN YILMAZ (Adana) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 180 sıra sayılı Afet
Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkındaki Kanun Tasarısıyla
ilgili şahsım adına söz almış bulunmaktayım.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Evet, ülkemizde 74 milyon
vatandaşımız 19 milyonu aşkın bina stoku içinde
yaşamlarını sürdürmektedir, yaklaşık 10 milyona
yakın bina da yenilenmesi gereken durumdadır. Şimdi, bu
gerçekleri biliyoruz ve bu gerçeklerin bu hâle gelmesinin sebebi nedir, onu
görüşmek gerektiğine inanıyorum.
Şimdi, Sayın Hükûmete ve
Sayın Bakana Günaydın demek lazım. On yıldır merkezî
hükûmettesiniz, yaklaşık yirmi yıldır yerel yönetimlerdesiniz.
Yani yerel yönetimlerde kentlerin bu hâle gelmesinin birinci derecedeki
sorumlusu yine aynı zihniyettir. Şimdi baktınız ki
büyükşehir belediyeleriniz işin içinden çıkamıyor, kentleri
yaşanmaz hâle getirdi, kentlerin yerle bir olduğu bir deprem felaketiyle
nelerle karşılaştığının ortaya
çıkması neticesinde birçok kanunları devre dışı
bırakarak yeni bir çalışmayı getiriyorsunuz.
Şimdi buradan soruyorum: Ankara
Büyükşehir Belediye Başkanınız kaç yıldır bu
şehri yönetiyor? Ve buradan yine soruyorum: Kaç milyar dolar borcu var?
Yaklaşık 6 milyar dolara yakın borcunun olduğu iddia
ediliyor ve yıllardır birtakım çarpık
yapılaşmalarla bu kenti idare ediyor ve geçen gün bakıyorsunuz,
bir su gösterisiyle Sayın Cumhurbaşkanının, Sayın
Meclis Başkanının, Sayın Başbakanının
siluetlerini yansıttığı Gençlik Parkında şov
yapıyor.
Şimdi Sayın Gökçeke sormak
lazım: Siz orada o gösteriyi yaparken, bu milletin paralarını,
trilyonları oraya harcarken, geçen haftaki yağmurda şehrin
merkezinde, göbeğinde, Emekte, Çukurambarda, en merkezî yerlerde biz
sular içerisinde boğuşuyorduk. O twitten sağa sola çatmayı
bırakın da şu milletin meseleleriyle bir uğraşın
Sayın Gökçek.
Gelelim esas mesele İstanbula.
ÜNAL KACIR (İstanbul) Nasıl
cevap verecek?
SEYFETTİN YILMAZ (Devamla) Siz
verirsiniz. Sen gel de ver o zaman biraz sonra. Tamam mı? Sen gel ver; ben
iddiada bulunuyorum, yanlışsa ver.
Şimdi İstanbula geliyorum.
Bakın, İstanbul Belediye Başkanınız 25 Mayıs 2005
yılında -sağında İstanbul Valisi Muammer Güler,
solunda Profesör Doktor Hüseyin Kaptan- bir toplantı yapıyor. Yer:
Tepebaşı TÜYAP ve diyor ki: İstanbulun bugünkü problemlerinin
tümü plansız şehirleşmeden kaynaklanmıştır.
Prostun hayalleri dışında bakış
getirilememiştir. İstanbulun, ne geçmiş ne şimdiki ne de
yakın ve uzak projeksiyonu ve planı vardır. Amacımız,
İstanbulun geleceğini planıyla kurmaktır.
Peki, şimdi buradan Topbaşa
sormak lazım: Sizden önce beş yıl İstanbulda belediye
başkanlığını kim yaptı? Sayın Recep Tayyip
Erdoğan. Akabinde kim yaptı? Ali Müfit Gürtuna yani devamı
olduğunuz görüşler.
Şimdi, bu şekildeki iddialı
bir toplantıyla -Sayın Valimizin de olduğu yerde- İstanbul
Metropolitan Merkezi kuruluyor 2005 yılında ve yaklaşık
550ye yakın akademisyen çalıştırılıyor burada.
İçerisinde şehir plancıları var, mimarlar var ve
İstanbulun 1/100.000lik planını yapıyor. Şehrin
gelişimi noktasında 550 akademisyenle yoğun bir
çalışma yapıyorlar ve 1/100.000lik plan kabul ediliyor.
1/100.000lik planda ne diyor? İstanbulun kuzeye doğru
gelişmesinin kontrol altına alınması, bunun yerine kentin
güneyde, Marmara ekseninde kademeli ve sıçramalı olarak büyümesi
öngörülmüş ve Ben İstanbulun gelecek yüzyılını
planlıyorum. diye iddialı bir laf ortaya atıyor. Fakat bir
bakıyorsunuz, seçimlerden önce bir sabah Sayın Başbakan
çılgın bir proje diye ortaya çıkıyor, İstanbula
kanal projesi. Yaklaşık altı yıl yüzlerce trilyon para
harcanarak 550 akademisyenin şehri planladığı bir ortamda,
bir sabah Sayın Başbakanın talimatıyla altı
yıllık plan bir kenara atılıyor ve hedef gösteriliyor,
Hedef, İstanbulun kuzeyidir ve Karadeniz eksenidir. deniliyor.
Şimdi, Sayın Başkan, buradan
soruyorum: Dünyanın kaynağını burada babalarının
çiftliği gibi kullanan başta İstanbul ve Ankara büyükşehir
belediye başkanları olmak üzere, fakir fukaranın, garip
gurebanın rızıklarını buralarda lalelere, lale
soğanlarına, lazerlerle ışık gösterilerine harcayan
zihniyetin harcamalarının paralarını bu fakir fukara ve
garip gureba halktan çıkarması ne kadar hakkaniyete uygundur? Bunu vicdanlarımıza
sormamız gerektiği kanaatini taşıyorum.
Hepinize saygılar sunarım. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim
Sayın Yılmaz.
Şimdi, soru-cevap işlemine
geçiyorum.
Dünden kalan isimleri okuyup onlardan
başlayacağım.
Sayın Yılmaz, Sayın Demiröz,
Sayın Tanal, Sayın Tezcan var; şu anda da Sayın
Serindağ, Sayın Öz, Sayın Durmaz, Sayın Canalioğlu
girmiş. Sayın Demiröz buradaysanız girin lütfen, sizin dünden
şey varmış. Sayın Tezcan burada mı, o da girsin. Önce
onlara vereceğim.
Sayın Yılmaz
DİLEK AKAGÜN YILMAZ (Uşak)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakanım sizin konunuzla
ilgili değil ama Ege Bölgesinde korkunç bir şap
hastalığı var, bütün hayvan pazarları kapalı ve
hayvancılar bu konudan çok mustaripler, hayvan pazarlarına hayvanlarını
götüremiyorlar ama krediler beklemiyor, bankalar kredileri yine icraya
koyuyorlar ve köylere gittiğimizde sıra sıra icra
kâğıdıyla karşılaşıyoruz. Hayvan
pazarlarının kapalı olduğu yerlerde ve bu şap
hastalığının olduğu yerlerde banka kredilerinin
ertelenmesiyle ilgili bir girişim olabilir mi acaba Tarım
Bakanlığı tarafından? Çünkü hayvancılar çok ciddi
sorunlar yaşıyorlar bu konuda.
BAŞKAN - Sayın Demiröz
İLHAN DEMİRÖZ (Bursa)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Sayın Bakanım,
İstanbul-Bursa-İzmir otoban yolu ihale edildi. Orhangazi ve Gemlik
geçişinde ziraat odalarının tespiti ve proje üzerinden 36 bin
adet ağaç kesiliyor. Evet, siz Orman Bakanı değilsiniz ama bir
Çevre ve Şehircilik Bakanı olduğunuz için soruyorum: Çevreci bir
bakan olarak bu konuya nasıl bakıyorsunuz ki bu yolun başka bir
güzergâhı ve alternatifi olmasına rağmen buraya nasıl bir
ÇED raporu veya uygun bir proje verildi?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Tanal
MAHMUT TANAL (İstanbul)
Teşekkür ederim Başkan.
1) İstanbul ili Kadıköy ilçesinde
kaymakamlık binasının içerisinde, tüm birimlerin toplu olarak
içinde bulunduğu bir binası yoktur. Kadıköy ilçemizin
kaymakamlık binasının içerisinde tapu sicil müdürlüğü, ilçe
millî eğitim müdürlüğü, mal müdürlüğü, nüfus müdürlüğü ve
tüm birimlerinin bir arada bulunabileceği bir bina yapmayı
düşünüyor musunuz?
2) Sultanbeyli, Beykoz, Üsküdar, Kartal,
Pendik, Tuzla, Kadıköy, Ataşehir ilçelerimizde baz istasyonları
kurulduğu için, konutlarda yaşayan
vatandaşlarımızın psikolojik açıdan ruhsal dengesi
bozulmaktadır. Bu sebeple, baz istasyonlarının konutların
bulunduğu alanlardan taşınmasıyla ilgili bir
çalışmanız var mı?
3) Şanlıurfa ili Hilvan ilçesinde
meslek yüksekokulu var ancak binası yok. Meslek yüksekokulu eğitimini
kütüphanelerde görmektedir. Hilvan ilçesinde meslek yüksekokulunun bir
binasını yapmayı ne zaman düşünüyorsunuz?
4) Hilvan ilçesinde, yine yol
genişletme çalışması nedeniyle kamulaştırma
bedeli vatandaşa ödenmiş, yanlış hesaplamalar nedeniyle
iadesi talep edilmektedir. Bununla ilgili mağduriyetin giderilmesine ilişkin
çalışmanız var mı?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Tezcan, buyurun.
BÜLENT TEZCAN (Aydın) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakan, daha önce, geçen hafta,
Hükûmetiniz tarafından büyük, bütünşehir olması planlanan
belediyelerde, henüz daha bunun yasası çıkmadan, tasarı
gelmeden, kamuoyuyla paylaşılmadan belde belediyelerinin bütün
yetkilerinin bakanlık nezdine, merkezî Hükûmet nezdine
alındığı haberleri yayınlandı. Türkiyede
milyonlarca insanın kaderini etkileyen bütünşehir konusu dahi kamuoyu
önünde tartışılmadan bu yetkileri merkezî Hükûmette toplamak
doğru değildir. Bu konudaki uygulamadan vazgeçmeyi düşünüyor
musunuz?
BAŞKAN Sayın Serindağ
ALİ SERİNDAĞ (Gaziantep)
Teşekkür ederim Başkanım.
Sayın Başkanım, Sayın
Başbakan tiyatro sanatçıları için Hem maaş alacaksın
hem eleştireceksin. dedi ve devam etti Destek gerekirse, gerektiği
zaman bizler, Hükûmet olarak istediğimiz oyunlara sponsor olur,
desteğimizi veririz. dedi. Şunu artık kabul etmemiz lazım
ki: Bu ülkede AKP İktidarının istemediği tiyatro
oyunları sahnelenemez, televizyon dizisi çekilemez, Başbakanın
beğenmediği fikirler seslendirilemez. Demin bir otoriterlik
tartışması yapıldı. Sayın Bakana soruyorum: Bu,
otoriterleşmenin tezahürü değil midir?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Öz
SAKİNE ÖZ (Manisa) Sayın Başkan,
biraz önce konuşan Adalet ve Kalkınma Partisi Kocaeli Milletvekili,
yanlış uygulamalara sürekli muhalefet yapan meslek örgütlerine AKP
İktidarının yanlışlarına da muhalefet
yapmalarından dolayı yetkilerine el konulmasını aklamaya
mı çalışmaktadır? Meslek odalarının görevleri
arasında, meslektaşları hakkında yapılan
şikâyetleri veya suçları disiplin ve onur kurullarında yarı
kamu kurumu anlayışıyla yapmaktadırlar ve disiplin
kurulları ile de cezalandırmaktadırlar. Meslek örgütlerine
yapılmış ve sonuç alınmamış, onun duyduğu
bir olay var mıdır? Yoksa size muhalefet yapan her kurumu susturma
politikanız için mi bu yetkileri kısıtlamaktasınız,
bunu sormak istiyorum Bakanımıza.
BAŞKAN Sayın Durmaz
SADİR DURMAZ (Yozgat) - Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
Sayın Bakan, Bankacılık
Kanununun ilgili maddeleri gereğince yönetim kurulu üyelerinde aranacak
şartlar, genel müdürde aranacak şartlar şeklinde ifade
edilmekte ve Bankacılık veya işletmecilik alanında en az
on yıllık mesleki deneyime sahip olmaları şarttır.
denilmektedir. Hâlihazırda, İller Bankası Yönetim Kurulu üyeleri
bakımından bu şart yerine getirilmiş midir? Örneğin,
Yönetim Kurulu Başkanı olan Sayın Serdar Çalkan bu
şartı taşımakta mıdır? Kendisiyle bir
akrabalık hukukunuz var mıdır, bunu merak ediyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Canalioğlu
MEHMET VOLKAN CANALİOĞLU
(Trabzon) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Bakanım, Trabzon Bahçecik
Mahallesinde TOKİ tarafından yaptırılan 354 konutun
yaklaşık üç ay önce çekilen kura sonucu hak sahiplerine
verildiği söylendi ancak henüz anahtarları teslim edilmedi.
Vatandaşlara konutların anahtarları bugüne kadar niçin
verilmemiştir? Ayrıca, 16 blokun 11inin yapı kullanması
verildiği söyleniyor, 5 blok için hâlen eksikler olduğu söyleniyor.
Bu doğru mudur? Eğer doğru ise bu eksikler ne zaman
tamamlanacaktır?
Teşekkür ediyorum.
Sayın Demir
NURETTİN DEMİR (Muğla)
Teşekkür ederim Başkanım.
Fethiye Bağlıağaç köyünde,
şubat ayında bir heyelan söz konusu oldu ve çok geniş bir
alanı kapsıyor. Evler çatlamış, duvarları
çatlamış, oturulamayacak hâlde. Dört evin sadece hasar tespiti
yapılmış. Bu işlemlerin de devam ettiği söyleniyor ama
o bölgede, geniş olarak orada yaşayan insanların gelecek
yıllarda daha büyük zararlara uğraması söz konusu. Aynı
zamanda orada besicilik de yapılıyor. Dolayısıyla, o
bölgenin tekrar gözden geçirilip
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Bakan, buyurun.
Yedi buçuk dakikanız var, ona göre
kullanın.
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK
BAKANI ERDOĞAN BAYRAKTAR (Trabzon) Sayın Başkan, çok
değerli milletvekilleri; Sayın Milletvekilimiz Sayın
Yılmazın Ege Bölgesindeki şap hastalığıyla
ilgili, ilgili bakanımıza konuyu takdim edeceğim ve kendilerine
yazılı olarak bilgi sunacağımı ifade etmek istiyorum.
Sayın Demirözün, İstanbul-İzmir
Otoyoluyla ilgili 36 bin ağaç kesiliyor. şeklindeki ifadesi.
Şunu özellikle belirtmek istiyorum: Bu yolda kesilecek olan
ağacın, tam bilemiyorum ama en az 2 katı kadar ağaç
dikilmek mecburiyeti var yani ihale şartnamesinde var bu, belki 3 katı
ama ben 2 katı diye biliyorum. Bu bakımdan, hiç tereddüdünüz
olmasın, çevreciliğe ve ormana, ağaç dikimine son derece önem
veriyoruz. Güzergâh bakımından, ben bir teknik eleman olarak ifade
etmek istiyorum, yolun güzergâhı genel olarak tektir yani her
bakımdan en ergonomik, en ekonomik, en uygun, yıllara sari olarak bu
çok uzun fizibilitelere ve araştırmalara, mühendislik
hesaplarına dayalı olarak yapılmaktadır. Bu bakımdan,
güzergâhın bu doğrultuda tespit edildiğini söylemek istiyorum.
Teşekkür ediyorum.
Sayın Tanalın ifade ettiği;
biz sadece İstanbul Kadıköyde değil, tüm Türkiyede hizmetlerin
daha kolay yürütülebilmesi için kamu binalarının,
kaymakamlıklarda, yani özellikle önemli kamu hizmetlerinin, tapu gibi, diğer,
sağlık gibi hizmetlerin -hastane dışındaki-
kaymakamlık binası altında toplanması doğrultusunda
çalışmalarımızı devam ettiriyoruz.
Baz istasyonları konusunda bilgim yok,
bunu yine araştırarak Sayın Tanala bilgi takdim edebilirim.
Şanlıurfada kurulacak olan
meslek yüksekokulunu da yine takip edip bilgi sunacağımı takdim
edebilirim.
Hilvan ilçesini de yine aynı
şekilde
Bunu bilemiyorum, Hilvandaki yol çalışmasından
dolayı oradaki olan aksamaları da yine yerinde inceleyip bilgi
sunacağımı da ifade edebilirim.
Sayın Tezcanın söylediği,
büyükşehir değil, bütünşehir kapsamında alınan
kararlar, karar gereği kararın içerisinde var bu, orada sadece plan
tadili ve imar uygulamalarına ilişkin işlemler bütünşehrin
oluşacağı merkez belediyesi tarafından izin verilmek
suretiyle yapılıyor, durdurulması söz konusu değil, merkeze
alınması da söz konusu değil. Sadece kapatılması söz
konusu olan, önümüzdeki 2014 seçimlerinde kapatılması kesinleşen
ve bütünşehir konumuna gelen ki onların büyük bir bölümü de
önümüzdeki dönemde büyükşehir yapılma tasarısı,
taslağı var; o çerçevede bunların imar hareketlerinin bir
bütünlük, bir gramer olsun diye büyükşehirden görüş alınarak
yapılma durumu var. Bir de gayrimenkullerin satışı için
izin var, diğer tüm faaliyetleri de devam ettirebiliyorlar. Herhangi bir
değişiklik, herhangi bir yasa, herhangi bir karar, bir
değişiklik yoktur; özellikle ifade etmek istiyorum.
Sayın Serindağın
tiyatrolarla ilgili söylediği; burada, benim bildiğim kadarıyla
Hükûmet üyesi olarak, bizim tiyatrolarımız,
tiyatrocularımız daha çok hizmet yapsın, tiyatrolarımız
daha gelişsin diye bir adımdır bu. Yoksa,
sanatçılarımızın hizmetlerini yapmasının herhangi
bir şekilde aksamasına yönelik değil. Daha fazla, daha serbest
şekilde bundan sonra yine tiyatroya ve tiyatroculara
yardımlarımız devam edecektir.
Sayın Sakine Öz Hanım
Milletvekilimizin, meslek odalarıyla ilgili
Yine biz, meslek
odalarının kendi kuruluş kanununa
göre tabii ki bunlar yarı resmî kuruluşlardır, kamu
niteliğinde kuruluşlardır, bunlara biz saygı duyuyoruz,
meslek örgütleridir. Bunların bizim
yanlışlarımızı söylemelerinden de memnunuz, bize
yaptıkları uyarılardan memnunuz. Bundan sonra da daha güzel
hizmet yapabilmeleri için ne gerekiyorsa onların yanında olmaya devam
edeceğiz.
Sayın Durmazın bakanlıklarla ilgili olan:
Sayın Serdar Çalkanla uzaktan yakından bir
akrabalığım yoktur.
Kendisi hukuk fakültesi mezunudur ve atama için yeterli kriterleri
haizdir.
Arz ederim.
Sayın Canalioğlunun ifade ettiği
OKTAY VURAL (İzmir) On yıllık
bankacılık tecrübesi yok ama.
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI ERDOĞAN
BAYRAKTAR (Trabzon) Hayır,
Bankacılık Kanunundaki şartlar ne ise
OKTAY VURAL (İzmir) İşletmecilik diyor.
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI ERDOĞAN
BAYRAKTAR (Trabzon) Hukuk, iktisat, işletme diyor
Kanunda.
OKTAY VURAL (İzmir) İşletmecilik
Avukatlık işletmecilik değil ki.
SADİR DURMAZ (Yozgat) Bankacılık veya
işletmecilik alanında en az on yıllık mesleki deneyime
sahip olmak. diyor.
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI ERDOĞAN
BAYRAKTAR (Trabzon) Kanun yanımda var, İller
Bankasının Kanunu bende var, size takdim edebilirim onu.
OKTAY VURAL (İzmir) Var, var burada.
SADİR DURMAZ (Yozgat) Kanundan okuyorum Sayın
Bakanım.
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI ERDOĞAN
BAYRAKTAR (Trabzon) Şunu arz
edeyim: İller Bankası, kanunda yazılmayan hususlarda Ticaret
Kanunu ve Bankalar Kanununa tabiidir. Kendi kanununda yazılan hususlarda
kendi kanununa tabidir, özellikle bunu ifade edebilirim.
İller Bankasının
SADİR DURMAZ (Yozgat) Bankacılık Kanunu benim
bahsettiğim.
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI ERDOĞAN
BAYRAKTAR (Trabzon) Bakabilirsiniz, oraya en ufak bir
aykırılık yoktur. Ben yazılı bilgi de size takdim
edebilirim.
SADİR DURMAZ (Yozgat) Bankacılık Kanununu
okuyorum burada size. Buraya durumu uyuyor mu, uymuyor mu? Bana bunu
söylerseniz memnun olurum.
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI ERDOĞAN
BAYRAKTAR (Trabzon) Atamalar zaten efendim BDDKdan görüş
alınarak yapılıyor. BDDKdan görüş almadan herhangi bir
atama yapılamaz İller
Bankasına. Orada inceleniyor yasaya uyup uymadığı,
ondan sonra yapılıyor.
OKTAY VURAL (İzmir) Ama hukuka uygun olmayan bir
görüş düzeltilemez tabii. Hukuka uygunsa
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI ERDOĞAN
BAYRAKTAR (Trabzon) Uygun değilse düzeltiriz tabii.
SADİR DURMAZ (Yozgat) Bu konuda bilgi verirseniz memnun oluruz Sayın Bakan.
OKTAY VURAL (İzmir) Bu konuda bilgi verirseniz iyi olur
Sayın Bakan.
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI ERDOĞAN
BAYRAKTAR (Trabzon) Sayın Canalioğlunun: Trabzonda
yapılan konutlarla ilgili hak sahipliği tespitinde
çalışmalar şu anda devam ediyor, binaların iskân
müsaadesinde bir aksama vardı zannediyorum. O aksama giderildikten sonra
oradaki konutlar hak sahiplerine teslim edilecek ve anahtarlar kendilerine
verilecektir.
Fethiyede Bağlıağaç köyünde heyelandan
dolayı yapılan çalışmalarda tespitler şu anda ne
durumdadır tam bilemiyorum ama bu hasar tespitleri tamamen
bağımsız mühendisler tarafından yapılıyor. Burada
şimdi sizin bize bir uyarınız oldu: Bölgede aynı zamanda
besicilik de yapılıyor, bölgenin daha geniş
araştırılması, daha geniş bir şekilde incelenmesi
ve ona göre tavır takınma
Onu da ben yine AFADla görüşmek
suretiyle inceleyerek size de bilgi takdim edeceğim.
Saygılarımla arz ederim.
BAŞKAN Bir dakika var.
Sayın Türkkan, buyurun.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Sayın Bakan,
Bayındırlık ve İskân Bakanlığı Afet
İşleri Genel Müdürlüğü tarafından Kocaeli ilimizdeki
Alikahya ve Yuvam Akarca bölgesinde dört kattan fazla inşaat yapılamaz
kararının uygulanmamasının kanuni ve yer bilimi
açısından gerekçeleri var mıdır? Zira orası ciddi bir
deprem bölgesidir. Vatandaşların yaşamı söz konusu olan bu
kararı değiştirmek ve on yedi katlı binaları mahalle
halkına sunmak insan yaşamını tehlikeye sokmaz mı?
Bir sorumu da Sayın Kültür Bakanı
hazır buradayken kendisine tevdi etmek istiyorum: Yılın ilk
çeyreğinde Antalyaya ve Muğlaya gelen turist, sırasıyla,
yüzde 15 ve yüzde 40 oranlarında azaldı. Rusyadan gelen turist
sayısında ise düşüş çok yüksek oldu. Rusyadan Antalyaya
gelenlerde yüzde 33, Muğlaya gelenlerde ise yüzde 93 oranında bir
azalma olduğu bilinmektedir. Bu nedenle, AKPnin Suriye
politikasının turizme olası etkileri, geçen ay Almanya ve
Rusyadaki turizm fuarlarında tur operatörleri ve otelcilerin
görüşmeleri de gündeme gelmişti.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Bakan, bir dakika
da size ek süre veriyorum, bir dakikada cevaplandırabilirseniz
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK
BAKANI ERDOĞAN BAYRAKTAR (Trabzon) Çok teşekkür ediyorum.
Sayın Türkkanın sorduğu
soru: Tabii Kocaelinde dört kattan fazla yapılamaz. diye genel bir
kaide olduğunu bilmiyorum ben. Tabii ki 1999 Gölcük-Marmara ve Düzce
depremlerinden sonra biz hem Deprem Yönetmeliğini değiştirdik
hem de inşaat şartnamelerini yeniden gözden geçirdik. Buna göre,
bugün dünyanın çeşitli yerlerinde, Californiada olduğu gibi,
daha başka bölgelerde çok katlı binalar yapılabilmektedir. Yine
deprem riski bakımından çok katlı binaların çok riskli olacağı
diye bir şey yoktur. Eğer siz bunu statiğine, betonarmesine ve
Deprem Yönetmeliğine uygun yaparsanız bu uygun olur.
HALUK EYİDOĞAN (İstanbul)
Sayın Bakan, yönetmeliği yok
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK
BAKANI ERDOĞAN BAYRAKTAR (Trabzon) Ama ben özel olarak
burasını inceleyeyim, Kocaelindeki binaları, eğer imar
planında veya şartnamesinde dört kat varken daha fazla
yapılmışsa bu suçtur. Bu bakımdan bunu inceleyip size bilgi
takdim ederim.
Tekrar teşekkür ediyorum.
Saygılar sunuyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
OKTAY VURAL (İzmir) Sayın
Başkan, Sayın Milletvekilimiz bir atamayla ilgili sual tevcih
etmişti. Bu yönetim kurulu üyelerinin Bankacılık Kanununa uygun
niteliklerde olup olmadığına ilişkin soruyu sormuştu.
Eğer Sayın Bakan daha sonra yazılı
cevaplandırırsa çünkü şey oldu. O kanuna uygun mu değil mi,
yazılı cevaplandırırsa memnun oluruz efendim.
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK
BAKANI ERDOĞAN BAYRAKTAR ( Trabzon) Cevap vereyim isterseniz.
OKTAY VURAL (İzmir) - Yok yok gerek
yok.
BAŞKAN Yok, şimdi cevap
Yani
bitti zamanımız da.
İkinci bölüm üzerindeki görüşmeler
tamamlanmıştır.
Şimdi ikinci bölümde yer alan
maddeleri varsa o madde üzerindeki önerge işlemlerini yaptıktan sonra
ayrı ayrı oylarınıza sunacağım.
Madde 19/ada dört önerge vardır,
sırasıyla okutuyorum, işleme alacağım:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 180 sıra
sayılı Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi
Hakkında Kanun Tasarısının 19 uncu maddesinin 1 inci
fıkrasının (a) bendinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Nurettin Canikli Mehmet Doğan Kubat Mehmet Geldi
Giresun
İstanbul
Giresun
İsmail Güneş Hakan Çavuşoğlu İsmail Aydın
Uşak
Bursa
Bursa
"a) 2 nci maddesinin birinci
fıkrasının (e), (f) ve (ğ) bentleri
aşağıdaki şekilde, (h) bendinde yer alan "dört ay
içerisinde" ibaresi "üç ay içinde" şeklinde
değiştirilmiş, anılan fıkraya (m) bendinden sonra
gelmek üzere aşağıdaki (n) bendi eklenmiş ve takip eden bent
numaraları buna göre teselsül ettirilmiştir.
e) Bakanlığın
görev alanına giren konularda her türlü etüt, plan, proje, maliyet
hesaplarını ve yapım işlerini yapmak veya yaptırmak.
f)
Yapı denetimi sistemini oluşturarak 29/6/2001 tarihli ve 4708
sayılı Yapı Denetimi Hakkında Kanun ile Bakanlığa
verilen görevleri yapmak ve kamu kurum ve kuruluşları tarafından
yapılan veya yaptırılanlar da dâhil olmak üzere
yapıların can ve mal emniyeti ile mevzuata ve tekniğine uygunluk
bakımından denetimini yapmak veya yaptırmak, tespit edilen
aykırılık ve noksanlıkların giderilmesini istemek ve
sağlamak; yapılarda enerji verimliliğini artırıcı
düzenlemeleri yapmak, buna ilişkin faaliyetleri yönetmek ve izlemek;
yapı malzemelerinin denetimine ve uygunluk değerlendirmesine
ilişkin iş ve işlemleri yapmak.
ğ) Gecekondu, kıyı alanları ve tesisleri ile
niteliğinin bozulması nedeniyle orman ve mera dışına
çıkarılan alanlar dâhil kentsel ve kırsal alan ve
yerleşmelerde yapılacak iyileştirme, yenileme ve dönüşüm
uygulamalarında idarelerce uyulacak usûl ve esasları belirlemek;
Bakanlıkça belirlenen finans ve ticaret merkezleri, fuar ve sergi
alanları, eğlence merkezleri, şehirlerin ana giriş
düzenlemeleri gibi şehirlerin marka değerini artırmaya ve
şehrin gelişmesine katkı sağlayacak özel proje
alanlarına dair her tür ve ölçekte etüt, harita, plan, parselasyon
planı ve yapı projelerini yapmak, yaptırmak, onaylamak,
kamulaştırma, ruhsat ve yapım işlerinin
gerçekleştirilmesini sağlamak, yapı kullanma izinlerini vermek
ve bu alanlarda kat mülkiyeti kurulmasını temin etmek; 2/3/1984
tarihli ve 2985 sayılı Toplu Konut Kanunu ile 20/7/1966 tarihli ve
775 sayılı Gecekondu Kanunu uyarınca Toplu Konut İdaresi
Başkanlığı tarafından yapılan uygulamalara
ilişkin her tür ve ölçekte etüt, harita, plan ve parselasyon
planlarını yapmak, yaptırmak, onaylamak, ruhsat işlerini
gerçekleştirmek, yapı kullanma izinlerini vermek ve bu alanlarda kat
mülkiyetinin kurulmasını sağlamak.
n) 23/9/1980 tarihli ve 2302 sayılı Atatürk'ün
Doğumunun 100 üncü Yılının Kutlanması ve Atatürk
Kültür Merkezi Kurulması" Hakkında Kanunun mülga 3 üncü maddesi
ile belirlenen Atatürk Kültür Merkezi alanını iyileştirme,
güzelleştirme, yenileme ve ihya etmek amacıyla; Kültür ve Turizm
Bakanlığının da görüşü alınarak, bu alan için her
tür ve ölçekte etüt, harita, plan, parselasyon planı ile yapı
projelerini yapmak, yaptırmak, onaylamak, kamulaştırma ve
ruhsatlandırma işlemleri ile diğer iş ve işlemlerin
gerçekleştirilmesini sağlamak.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 180 sıra sayılı Afet Riski
Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun
Tasarısının 19uncu maddesinin a) fıkrasının (n)
bendinin kaldırılmasını arz ve teklif ederiz.
Sadir Durmaz Ali Torlak Alim Işık
Yozgat İstanbul Kütahya
Mesut Dedeoğlu Mehmet Günal Lütfü Türkkan
Kahramanmaraş Antalya Kocaeli
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 180 Sıra Sayılı Afet Riski
Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun
Tasarısının 19. maddesinin birinci fıkrasının (a)
bendinde yer alan (n) bendinin madde metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Prof. Dr. Haluk Eyidoğan Yıldıray Sapan İhsan Kalkavan
İstanbul Antalya Samsun
Ali Sarıbaş Doğan
Şafak Müslim
Sarı
Çanakkale Niğde İstanbul
Haydar Akar Bülent Tezcan
Kocaeli Aydın
BAŞKAN Şimdi
okutacağım önergeyi okutup işleme alacağım.
TBMM
Başkanlığına
180 sıra sayılı kanun
tasarısının 2. Bölümünün 19. Maddesinin a bendinde yer alan
ğ ve n bentlerinin kanun tasarısından
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Sebahat Tuncel Demir Çelik Erol Dora
İstanbul Muş Mardin
Hasip Kaplan İbrahim Binici
Şırnak Şanlıurfa
BAŞKAN Komisyon önergeye
katılıyor mu?
BAYINDIRLIK, İMAR, ULAŞTIRMA VE
TURİZM KOMİSYONU BAŞKANI İDRİS GÜLLÜCE (İstanbul)
Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor
mu?
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK
BAKANI ERDOĞAN BAYRAKTAR (Trabzon) Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN Sayın Çelik, buyurun.
DEMİR ÇELİK (Muş)
Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; hepinizi
şahsım ve partim adına saygı ve sevgiyle selamlıyorum.
Görüşülmekte olan kanunun 19uncu
maddesinin (a) bendi ve dolayısıyla (ğ) ve (n) bentlerine
ilişkin düşüncelerimi ifade etmek için kürsüdeyim.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; afet riski altındaki alanların kentsel dönüşüme
tabi tutulması yönlü, birkaç aydır Meclisimizin gündeminde olan,
zaman zaman birçok muhalefet partisinin dile getirdiğine benzer
düşünceleri gerekçelendirerek ifade etmiştik. Risk alanı diye
bir tabir, günümüzün bilimsel verileri nezdinde giderilebilir, belirli bir
standardizasyona tabi tutulduğu takdirde de yaşam alanlarına
dönüştürülebilinir. O açıdan gerek deprem gerekse afet riski arz eden
bütün alanlar, ilgili yönetmeliğe ve ilgili standarda tabi tutulduğu
takdirde yaşam alanlarına dönüştürüleceği gerçeğinden
hareketle kent ve kent periferisinde bulunan bir kısım alanların
bu amaca uygun kullanılması gerekirken risk alanı ibaresine
tabi tutularak değiştiriliyor, dönüştürülüyor olması, bir
kısım sermaye ve çıkar gruplarına hizmetten öte bir anlam
ifade etmeyeceği kaygılarını paylaşmaktayız. Bu
açıdan da yapılacak her türlü değişiklik öncelikle
toplumsal ihtiyaçlarla birlikte mevcut yasal düzenlemeyle olan ilişkisini
kurgulamak, bu anlamıyla çelişkileri varsa gidermek gibi bir
görevimiz var.
Ticaret ve finans merkezleri, fuar ve sergi
alanları ya da şehir girişleri gibi önemli alanlarda söz ve
yetki sahibi olması ken o şehrin, o kentin, o kentin, o yerelin yerel
yöneticileriyken işi, merkezî hükûmete devretmek, merkezî hükûmetin de
bakanlık ibaresiyle Çevre ve Şehircilik Bakanlığına
bu inisiyatifi, bu kararı veriyor olmak, her şeyden önce 3194
sayılı İmar Kanunu, 5393 sayılı Belediye Kanunuyla da
bir çelişki arz eder.
2005te 5393 sayılı Belediye
Yasası çıktığında, geçmiş yılların
birikimi olan sorunların telafisine yol açacağı, bu
anlamıyla da önemli bir adım olacağı beklentisine binaen
çıkan bu kanun, bugün Çevre ve Şehircilik
Bakanlığının TOKİye vereceği inisiyatifle
bizatihi lağvediliyor, işlevsiz hâle getiriliyor. Yetmiyor, 3194
sayılı İmar Kanunu ve bu kanuna bağlı olarak, hem mali
bütçenin hem kamu ve mali hizmetlerin üretilmesinde öngörülen hükûmetler
programıyla örtüşen, onunla çelişmeyen bir niteliğe
kavuşturulması gerekirken, bütün bu gelişmeleri hiçe sayan,
dikkate almayan Ben bildim, ben yaparım. oldubittisine getirilecek
herhangi bir değişiklik, bizim üzerine titrememiz gereken, 1999dan
bu yana ülkemiz ve ülkemiz halklarının başta Marmara olmak üzere
her yerde ve bölgede karşılaştıkları riskleri bertaraf
eden, gideren özellikte olmayacaktır, aksine, var olan sorunu kangrenleştirip
kaosa dönüştüren, içinden çıkılmaz bir yumağa,
dolayısıyla da yeni problemlerin bizatihi kendisine yol
açmış olacağız. Kaygımız odur ki mevcut, var olan
sorunu giderme çabası, iyi niyetten bağımsız bir
kısım oldubittilerle toplum ihtiyacını
karşılamaktan uzak bir konuma getirilecektir.
O nedenle, bu ve benzeri yasalar
katılımcılıktan yoksun, mesleki odaların
düşünceleri, önermeleri ve eleştirilerini dikkate almadan, bizatihi
bu sorunla direkt muhatap olan toplum dinamikleri, onların zararları,
bu dönüşümün ortaya çıkaracağı sorun ve problemleri dikkate
almayan anlayışlar, hem günümüz demokrasisi, dolayısıyla
hukuk devleti olmayla bağdaşmayacağından hem o alanda, o
yerde ve yerelde yaşayan vatandaşın problemini
gidermeyeceğinden kaynaklı da toplumsal ihtiyaç olmaktan
uzaktır, merkezî hükûmetin, merkezî hükûmet adına hareket eden
bakanlığın tasarrufuyla sınırlı bir konumda
olacaktır. Bu anlamıyla da demokratik olmayacaktır, insani
olmayacaktır.
Dolayısıyla da kanuni gücünü
toplumdan almayan sadece kanun devleti olmaktan öte bir işlevi
olmayacaktır diye düşünüyor, yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Sayın milletvekilleri, şimdi
okutacağım iki önerge aynı mahiyettedir. Bu önergeleri okutup
birlikte işleme alacağım, önerge sahiplerinin istemi hâlinde
kendilerine ayrı ayrı söz vereceğim.
Önergeleri okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 180 Sıra Sayılı Afet Riski
Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun
Tasarısının 19. maddesinin birinci fıkrasının (a)
bendinde yer alan (n) bendinin madde metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Haluk Eyidoğan (İstanbul) ve
arkadaşları
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 180 sıra sayılı Afet Riski
Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun
Tasarısının 19uncu maddesinin (a) fıkrasının (n)
bendinin kaldırılmasını arz ve teklif ederiz.
Sadir
Durmaz (Yozgat) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergelere
katılıyor mu?
BAYINDIRLIK, İMAR, ULAŞTIRMA VE
TURİZM KOMİSYONU BAŞKANI İDRİS GÜLLÜCE (İstanbul)
Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor
mu?
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK
BAKANI ERDOĞAN BAYRAKTAR (Trabzon) Katılmıyoruz
Başkanım.
BAŞKAN Sayın Şafak,
buyurunuz. (CHP sıralarından alkışlar)
DOĞAN ŞAFAK (Niğde)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Afet Riski Altındaki
Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun
Tasarısının 19uncu maddesi (a) bendi üzerinde söz
almış bulunmaktayım.
Değerli milletvekilleri, tasarıyla Çevre ve
Şehircilik Bakanlığı uygulama işlemlerinde yani rezerv
yapı alanlarına, riskli yapılara ve bulunduğu
taşınmazlara ilişkin her türlü plan, proje, arazi ve arsa
düzenleme işlemleri ile toplulaştırma yapmaya,
taşınmazları almaya, satmaya, trampaya, taşınmaz
mülkiyetini veya imar haklarını başka bir alana aktarmaya,
inşaat yapmaya, yaptırmaya,
arsa paylarını belirlemeye, kent tasarımlarını
hazırlamaya tek yetkili kılınmıştır. Bu nokta
esas sorunu doğuran noktadır. Başbakanlık Afet ve Acil
Durum Yönetimi Başkanlığı bu tür çalışmaları
yürütmek üzere kurulmuş bir kurumdur. Bu düzenlemeyle, buna benzer mevcut
kuruluşları devre dışı bırakarak Çevre ve
Şehircilik Bakanlığını bu alanda tek yetkili
kılmak, 19uncu maddede sözü edilen birimlere de ihtiyaç
duyulmaktadır.
Tasarıyla, mahallî idarelerin yetkisi
tamamen Çevre ve Şehircilik Bakanlığına geçmektedir. Bu
yetki geçişi Avrupa Birliği Sözleşmesine
aykırıdır. Devletimizin altına imza koyduğu ve taraf
olduğu uluslararası sözleşmeleri iç hukuka yönelik yasalar
çıkararak yok kabul edemeyiz. Çünkü Anayasamızın 90ıncı
maddesi, taraf olduğumuz uluslararası sözleşmelerin iç hukukun
üstünde olduğunu emreder.
Bu bağlamda 2863 sayılı
Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Yasasının da
atıfta bulunduğu, Türkiyenin taraf olduğu uluslararası
sözleşmeleri dikkatinize sunmak isterim: Avrupa Kültür Sözleşmesi,
1957; Silahlı Çatışma Hâlinde Kültür Mallarının
Korunması, Lahey, 1965; Uluslararası Anıtlar ve SİTler
Konseyi Türkiye Millî Komitesi Yönetmeliği, 1974; Amsterdam Deklarasyonu,
1975; Dünya Kültürel ve Doğal Mirasının Korunması
Sözleşmesi, Paris Şartı, 1972; Avrupa Mimari Mirasının
Korunması Sözleşmesi, 1989; Avrupa Arkeolojik Mirasının
Korunmasına Dair Sözleşme, 1999; Avrupanın Yaban Hayatı ve
Yaşama Ortamlarını Koruma Sözleşmesi, 1984; Ramsar
Sözleşmesi, 1994; Biyolojik Çeşitlilik Sözleşmesi, 1996.
19uncu maddenin diğer
fıkralarında ise 23/09/1980 tarih ve 2302 sayılı Atatürkün
Doğumunun 100üncü Yılının Kutlanması ve Atatürk
Kültür Merkezi Kurulması Hakkında Kanun ile belirlenen Atatürk Kültür
Merkezi alanını iyileştirme, güzelleştirme, yenileme ve
ihya etme amacıyla, Kültür ve Turizm Bakanlığının da
görüşü alınarak bu alan içinde her tür ve ölçekte etüt, harita, plan,
parselasyon planı ile yapı projelerini yapmak, yaptırmak,
onaylamak, kamulaştırma ve ruhsatlandırma işleri ile
diğer iş ve işlemlerin gerçekleştirilmesini sağlamak
hususu da yer almaktadır. Bu bentte de adı geçen Ankara AKM
alanı içinde, Birinci Meclis binası, Devlet Demiryolları hizmet
binası ve cer atölyeleri, Cumhurbaşkanlığı Senfoni
Orkestrası, Gençlik Parkı, eski Hipodrom sahası ve benzeri gibi
cumhuriyetin ilk yıllarına ait mimari anıtlar, 2863
sayılı Kanun kapsamında, kültür varlığı olarak
tescil edilmiş olup hâlen devletin koruması altındadır.
Bu yapılar ve çevresine ilişkin
her türlü inşai ve fiziki müdahale yetkisi, yasa gereği, Kültür ve
Turizm Bakanlığınındır. Bu bağlamda, söz konusu
bentte, 2863 sayılı Yasanın koşullarına ilişkin
hükümler saklı bırakılmalı, dolayısıyla Kültür ve
Turizm Bakanlığının alana ilişkin kullanageldiği
yetkisi de saklı kalmak zorundadır ya da bu yasa geri çekilmelidir.
Geriye dönüşü olmayan, binlerce yıllık tarihsel mirasın
kaybına yol açılmamak isteniyorsa, mutlaka ve kesinlikle bu yasa geri
çekilmelidir.
Yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın Vural, gerekçeyi
mi okutalım, konuşacak mısınız? Sayın Vural,
önergenin gerekçesini mi okutayım, biri konuşacak mı?
OKTAY VURAL (İzmir) Lütfü Bey
BAŞKAN Sayın Türkkan, buyurun
lütfen. (MHP sıralarından alkışlar)
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 180 sıra sayılı afet
riski altındaki alanların dönüştürülmesiyle ilgili kanun
hakkında söz almış bulunuyorum.
Yalnız, ondan önce, hazır, Hükûmetin 2 bakanı da
buradayken kendilerine bir soru tevdi etmek istiyorum: Kürt sorununun çözümüne
dair bölgede
çalışmalar yapan 5 tane Adalet ve Kalkınma Partisi
milletvekilinden 1 tanesi olan Mardin Milletvekili Sayın Abdurrahim
Akdağ basına yansıyan sözlerinde PKKya genel af gelebilir.
şeklinde bir cümle sarf etmiş. Bu, Sayın Abdurrahim
Akdağın kendi görüşü müdür, Hükûmetinizin bu konuda bir
çalışması var mıdır? Eğer varsa hem Meclisi hem
de milleti bu konuda aydınlatmanızı özellikle rica ediyorum.
Türkiyede Adalet ve Kalkınma Partisi döneminde çok önemli kararlar hep
perde arkasında gizlice alındı, bir anda uygulamaya konuldu. Bu
ülkenin gündemini çok önemli bir şekilde işgal edecek çok önemli bir
kararın Mecliste Genel Kurula izah edilmesi gerektiği konusunda sizleri
uyarmak istiyorum. Türkiye Cumhuriyetinde adalet mekanizmasını bu
kadar kolay nasıl manipüle edersiniz onu bilmiyorum ama burada af
getirilen dağdaki teröristlerin önemli bir kısmı, adam öldürmek
suçundan yargılanacak, örgüt üyeliği dışında.
Bunları nasıl affedeceksiniz, onu bilmiyorum. Bu af genel affa
şamil olacaktır. Bu genel afla beraber affetmek istediğiniz
başka kimler vardır; onları da bilmek isteriz. Bunun içerisinde
böyle bir yasa hazırlığınız varsa, böyle bir
çalışmanız varsa bunun içine kimleri dâhil edeceksiniz;
onları da bilmek istiyoruz.
Ben, bu arada, Sayın Adalet ve
Kalkınma Partisi Genel Başkan Yardımcısı Ömer Çelikin
geçtiğimiz hafta basına yansıyan bir demecinde Adalet ve
Kalkınma Partisinin Merkez Yönetim Kurulunda cezaevindeki milletvekillerine
yönelik olarak böyle bir gündemleri olmadığına dair ifadelerini
okudum. Bu milletvekillerinin affı konusunda çalışma yapmak
Adalet ve Kalkınma Partisi Merkez Yönetim Kurulunun inisiyatifinde midir?
Bunun çözümünü bulmak Merkez Yönetim Kurulunun çalışma sahası
içerisinde midir; onu öğrenmek istiyorum.
İkincisi: Hukuka devretmiş,
Sayın Ömer Çelik. Siz bu hukuka gerçekten bu kadar çok güveniyor musunuz?
Eğer güveniyorsanız, Hakan Fidanı yargının önünden
kaçırmak için niye alelacele bir kanun çıkarıp gece
yarısı buraya getirdiniz? Bıraksaydınız hukuk, Hakan
Fidanı da yargılasaydı. Ben ondan yana
olmadığımı o günkü konuşmamda da ifade ettim,
Türkiye'nin MİT Müsteşarı bir savcı tarafından
çağrılıp sorgulanmamalı, bu iş bu kadar ucuz
olmamalı. İşin bu tarafı ayrı ama diğer taraftan,
birilerini sadece hukuktan kurtarmaktan adına böyle bir yasa
çıkarıyorsanız, bu, hukuka güvenmiyorsunuz anlamına gelir,
güvenmediğiniz hukuka milletin vekillerini teslim etmek, bu sizin
ikiyüzlülüğünüzün tescili anlamındadır. (MHP
sıralarından alkışlar) Bu milletin vekillerine zulmetmekten
vazgeçin. Bir diğer zulmettiğiniz de Fenerbahçe Kulübü
Başkanının tutukluluğunu tutsaklık hâline getirdiniz.
Bunda bizzat Hükûmetinizin parmağı olduğunu herkes biliyor, kabul
ediniz.
MUSTAFA ÖZTÜRK (Bursa) Hayır.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Devamla) Evet,
Hükûmetinizin kararıyla Aziz Yıldırım cezaevinde
yatıyor. Eğer şike yaptıysa diğer şikecileri,
başta Büyükşehir Belediyespor Başkanı Göksel Gümüşdağ,
Sadri Şener, diğer ismi geçen bütün kulüp başkanlarını
içeriye atın veyahut da onu da çıkarın bu zulme devam etmeyin.
Zulmün sonu abat olmaz, siz berbat olmaya doğru gidiyorsunuz, sonunuz çok
yakın.
MUSTAFA ÖZTÜRK (Bursa) Şov
yapıyorsun!
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Şov
yapıyorsun!
LÜTFÜ TÜRKKAN (Devamla) Şov
yapmıyorum, gelirsem şovun nasıl
yapıldığını size gösteririm, çok net! (AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
BAŞKAN Sayın Türkkan, lütfen
LÜTFÜ TÜRKKAN (Devamla) Siz şovu
görmemişsiniz, orada kabadayılık yapmayın, ben
buradayım, eğer şov yapmamı istiyorsanız buyurun
gelin, beraber şov yapalım, bütün millet de görsün şov
nasıl oluyor.
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Şov
yapıyorsun!
LÜTFÜ TÜRKKAN (Devamla) - Böyle sütre
arkasından kabadayılık yapmaktan vazgeçin; yarın, öbür gün
bize ihtiyacınız var, sizi mahkeme salonlarında biz kurtarmaya
çalışacağız, çoluğunuza çocuğunuza
acıyacağız, onun için geleceğiz sizi kurtarmaya, size yemin
ediyorum.
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Saçmalama!
Saçmalıyorsun!
LÜTFÜ TÜRKKAN (Devamla) - Aranızda çok
değerli arkadaşlarım var, üzülüyorum durumunuza. Eylül ayından
itibaren gelecek olan ekonomik krizle beraber siyasi kriz ülkemizde çok ciddi
şekilde sizi mahkemenin kapısına çok çabuk götürecek, buna
hazırlanın, bununla ilgili savunmanızı
hazırlayın, iyi avukatlar tutun, bu güvenmediğiniz hukuka
güvenmeyi öğrenin.
Hepinize saygılar sunuyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeleri
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Reddedilmiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 180 sıra
sayılı Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi
Hakkında Kanun Tasarısının 19 uncu maddesinin 1 inci
fıkrasının (a) bendinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Nurettin
Canikli (Giresun) ve arkadaşları
"a) 2 nci maddesinin birinci
fıkrasının (e), (f) ve (ğ) bentleri
aşağıdaki şekilde, (h) bendinde yer alan "dört ay
içerisinde" ibaresi "üç ay içinde" şeklinde
değiştirilmiş, anılan fıkraya (m) bendinden sonra
gelmek üzere aşağıdaki (n) bendi eklenmiş ve takip eden
bent numaraları buna göre teselsül ettirilmiştir.
e) Bakanlığın
görev alanına giren konularda her türlü etüt, plan, proje, maliyet
hesaplarını ve yapım işlerini yapmak veya yaptırmak.
f)
Yapı denetimi sistemini oluşturarak 29/6/2001 tarihli ve 4708
sayılı Yapı Denetimi Hakkında Kanun ile Bakanlığa
verilen görevleri yapmak ve kamu kurum ve kuruluşları tarafından
yapılan veya yaptırılanlar da dâhil olmak üzere
yapıların can ve mal emniyeti ile mevzuata ve tekniğine uygunluk
bakımından denetimini yapmak veya yaptırmak, tespit edilen
aykırılık ve noksanlıkların giderilmesini istemek ve
sağlamak; yapılarda enerji verimliliğini artırıcı
düzenlemeleri yapmak, buna ilişkin faaliyetleri yönetmek ve izlemek;
yapı malzemelerinin denetimine ve uygunluk değerlendirmesine
ilişkin iş ve işlemleri yapmak.
ğ) Gecekondu, kıyı
alanları ve tesisleri ile niteliğinin
bozulması nedeniyle orman ve mera dışına
çıkarılan alanlar dâhil kentsel ve kırsal alan ve yerleşmelerde
yapılacak iyileştirme, yenileme ve dönüşüm uygulamalarında
idarelerce uyulacak usûl ve esasları belirlemek; Bakanlıkça
belirlenen finans ve ticaret merkezleri, fuar ve sergi alanları,
eğlence merkezleri, şehirlerin ana giriş düzenlemeleri gibi
şehirlerin marka değerini artırmaya ve şehrin
gelişmesine katkı sağlayacak özel proje alanlarına dair her
tür ve ölçekte etüt, harita, plan, parselasyon planı ve yapı
projelerini yapmak, yaptırmak, onaylamak, kamulaştırma, ruhsat
ve yapım işlerinin gerçekleştirilmesini sağlamak, yapı
kullanma izinlerini vermek ve bu alanlarda kat mülkiyeti kurulmasını
temin etmek; 2/3/1984 tarihli ve 2985 sayılı Toplu Konut Kanunu ile
20/7/1966 tarihli ve 775 sayılı Gecekondu Kanunu uyarınca Toplu
Konut İdaresi Başkanlığı tarafından yapılan
uygulamalara ilişkin her tür ve ölçekte etüt, harita, plan ve parselasyon
planlarını yapmak, yaptırmak, onaylamak, ruhsat işlerini
gerçekleştirmek, yapı kullanma izinlerini vermek ve bu alanlarda kat
mülkiyetinin kurulmasını sağlamak.
n) 23/9/1980 tarihli ve 2302 sayılı Atatürk'ün
Doğumunun 100 üncü Yılının Kutlanması ve Atatürk
Kültür Merkezi Kurulması" Hakkında Kanunun mülga 3 üncü maddesi
ile belirlenen Atatürk Kültür Merkezi alanını iyileştirme,
güzelleştirme, yenileme ve ihya etmek amacıyla; Kültür ve Turizm
Bakanlığının da görüşü alınarak, bu alan için her
tür ve ölçekte etüt, harita, plan, parselasyon planı ile yapı
projelerini yapmak, yaptırmak, onaylamak, kamulaştırma ve ruhsatlandırma
işlemleri ile diğer iş ve işlemlerin gerçekleştirilmesini
sağlamak.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(İstanbul) Karar yeter sayısı.
BAŞKAN Tamam, karar yeter
sayısı arayacağım.
OKTAY VURAL (İzmir) Sayın
Başkan, şimdi, bu karışık bir önerge çünkü Atatürk
Kültür Merkezi, açıkçası bu konuda Millî Komitenin de yetkileri var.
Millî Komitenin bu konuda görüşü alınmadan, doğrudan
doğruya sadece Kültür Bakanlığının görüşü
alınarak yapılması kanunun ruhuna da aykırı.
Dolayısıyla bu merkezde herhangi bir yapılaşma önerilemez
şeklinde kanun maddesi varken ve mülgalık da söz konusu değilken
Millî Komiteyi aradan çıkarmak, Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek
Kurumunu aradan çıkaran bir yaklaşım. O zaman Atatürkün
100üncü doğum yılı münasebetiyle düzenlenecek tesisler
konusunda kanunun verdiği görevi Millî Komite yerine getirmemiş
olacak. Dolayısıyla bu önergenin son fıkrasıyla
yapılan değişiklik, bence biraz düşünülmesi gereken bir
husus. Biraz önce Nurettin Beyle de şey yaptık, mülga bir madde de
yoktu. Millî Komitenin bu konuda görüşü alınmalı.
BAŞKAN Şöyle yapalım
mı? Ben on dakika ara vereyim, sizi de arkaya davet edeyim, kendi
aranızda anlaşın.
Birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 16.51
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma
Saati: 17.12
BAŞKAN: Başkan Vekili Meral
AKŞENER
KÂTİP
ÜYELER: Mustafa HAMARAT (Ordu), Bayram ÖZÇELİK (Burdur)
_____0_____
BAŞKAN Sayın milletvekilleri,
Türkiye Büyük Millet Meclisinin 107nci Birleşiminin Üçüncü Oturumunu
açıyorum.
180 sıra sayılı Kanun
Tasarısının görüşmelerine devam edeceğiz.
Komisyon? Burada.
Hükûmet? Burada.
19/(a) maddesinde Giresun Milletvekili
Sayın Nurettin Canikli ve arkadaşlarının önergesinin
işleminde kalınmıştı.
Komisyon önergeye katılıyor mu?
BAYINDIRLIK, İMAR, ULAŞTIRMA VE
TURİZM KOMİSYONU BAŞKANI İDRİS GÜLLÜCE (İstanbul)
Takdire bırakıyoruz efendim.
BAŞKAN Sayın Bakan, önergeye
katılıyor musunuz?
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK
BAKANI ERDOĞAN BAYRAKTAR (Trabzon) Katılıyoruz efendim.
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI (İstanbul)
Gerekçe
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Söz konusu düzenlemeler ile 644
sayılı Çevre ve Şehircilik Bakanlığının
Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamede belirtilen
görevlerde ve bazı birimlerin görevlerinde değişiklikler
yapılmaktadır.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Kabul edilen önerge çerçevesinde madde 19/(a)yı
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Madde 19/(b) de iki önerge vardır,
sırasıyla okutup işleme alacağım:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 180 Sıra
Sayılı Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi
Hakkındaki Kanun Tasarısının 19uncu maddesinin (b)
fıkrasında yer alan şeklinde ibaresinin olarak şeklinde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Emre Köprülü Haluk Eyidoğan Sakine Öz
Tekirdağ İstanbul Manisa
Doğan Şafak Mahmut Tanal İdris
Yıldız
Niğde İstanbul Ordu
Bülent
Tezcan
Aydın
BAŞKAN Şimdiki önergeyi okutup
işleme alacağım:
TBMM Başkanlığına,
Görüşülmekte olan 180 Sıra
Sayılı Kanun Tasarısının 19. maddesinin (b) bendinin Tasarı
metninden çıkartılmasını arz ederiz.
Sadir Durmaz D.Ali Torlak Mehmet Erdoğan
Yozgat İstanbul Muğla
Alim Işık Bülent Belen Hasan Hüseyin Türkoğlu
Kütahya Tekirdağ Osmaniye
BAŞKAN - Komisyon katılıyor
mu?
BAYINDIRLIK, İMAR, ULAŞTIRMA VE
TURİZM KOMİSYONU BAŞKANI İDRİS GÜLLÜCE (İstanbul)
Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor
mu?
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK
BAKANI ERDOĞAN BAYRAKTAR (Trabzon) Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN Sayın Vural, kim
konuşacak? Gerekçeyi mi okutayım?
OKTAY VURAL (İzmir) Gerekçe
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Bu düzenleme ile mevcut yapının
korunarak uygulamada çıkabilecek bazı sorunların önlenmesi
amaçlanmıştır.
BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 180 Sıra
Sayılı Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi
Hakkındaki Kanun Tasarısının 19uncu maddesinin (b)
fıkrasında yer alan şeklinde ibaresinin olarak şeklinde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Emre Köprülü
(Tekirdağ) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon katılıyor
mu?
BAYINDIRLIK, İMAR, ULAŞTIRMA VE
TURİZM KOMİSYONU BAŞKANI İDRİS GÜLLÜCE (İstanbul)
Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor
mu?
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK
BAKANI ERDOĞAN BAYRAKTAR (Trabzon) Katılmıyoruz
Başkanım.
BAŞKAN Kim konuşacak?
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(İstanbul) Sayın Bülent Tezcan.
BAŞKAN Sayın Tezcan, buyurun.
(CHP sıralarından alkışlar)
BÜLENT TEZCAN (Aydın) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; afet riski altındaki alanların düzenlenmesine
ilişkin kanun tasarısını görüşüyoruz. Bir ifadeye göre
bu kanun tasarısıyla 200 milyar dolarlık bir meblağın
düzenlendiği, bir başka ifadeye göre 500 milyar dolarlık bir
alanın düzenlendiği bu tasarıyla
Değerli arkadaşlar, Türkiyede
afet riski altındaki alanlarda yapılacak düzenlemenin tutarı
toplamının 500 milyar dolar gibi ciddi bir rakam olması söz
konusu. Şimdi, tasarıya baktığımızda,
tasarının içinde en önemli idari kuruluşlardan birisi
belediyeler. Yetki verdiğimiz yani 500 milyar dolarlık rantın
yönetilmesiyle ilgili yetki verdiğimiz en önemli kuruluşlardan birisi
belediyeler, dolayısıyla belediye başkanları.
Sayın milletvekilleri, bakın,
burada özellikle bu kadar önemli olan, böylesine büyük bir düzenlemede söz,
karar, yetki sahibi olacak belediye başkanlarının durumu
nasıl, dönüp bir bakalım. Bir: Bu yetkileri verdiğimiz,
vereceğimiz belediye başkanlarının bu yetkileri
kullanabilmesi ve bu kanunda verilen düzenlemeleri yapabilmesi için yeterli
kadroları var mı? İkincisi: Bunları yapabilme konusunda
rahat, güvenli bir çalışma ortamları var mı? Hepimiz
biliyoruz ki son dönemde belediyeler üzerinde merkezî yönetimin ciddi bir terör
estirmesi söz konusu. Belediye başkanları, bölgelerinin seçilmiş
liderleri, seçilmiş siyasal önderleri, seçilmiş halk önderleri ve bir
sabah, telefonla ifadeye çağrılabilmeleri mümkün olan bu belediye
başkanlarının yedide kapısına emniyet güçleri
dayanıyor ve olmadık, uyduruk bir soruşturmayla belediye
başkanları önce bir gün, arkasından da Ceza Muhakemeleri
Kanununun verdiği yetkiye dayanarak dört güne kadar uzatılan
gözaltı süreleriyle gözaltına alınıyorlar.
Değerli arkadaşlar, Adalet ve
Kalkınma Partili sayın milletvekilleri, iktidarınız
döneminde belediye hizmetlerinde bir şey yerleştirdiniz: Kamu
hizmetini kamu çalışanları eliyle değil, belediyelere kadro
vermek suretiyle değil, doğrudan doğruya
müteahhitleştirerek, hizmet alımları suretiyle kamu
hizmetlerinin verilmesi sistemini yerleştirdiniz. Bakınız,
belediye başkanlarımızın soruşturma geçirdiği
dosyaların, gözaltına alındığı dosyaların,
yargılandığı dosyaların tamamı bu ihaleler
nedeniyle. İhaleye usulsüzlük karıştırsın ya da
karıştırmasın, en küçük bir iddia nedeniyle sabahlara
kadar, belediye başkanları emniyet nezarethanelerinde
sabahlıyor. Yazık değil mi? Bunlar bizim belediye
başkanlarımız değil mi? Hangi siyasi partiden
olduğunun önemi yok ama belli ki çoğunlukla muhalefet belediye
başkanları ve Cumhuriyet Halk Partili belediye
başkanlarının üzerinde özellikle bu sistem,
itibarsızlaştırma kampanyası aktif bir şekilde yürütülüyor.
Daha geçen hafta, perşembe günü, apar topar Aydına gitmek zorunda
kaldım. 6 tane belediye başkanı, 3 tanesi görevde, 3 tanesi de
eski belediye başkanı, sabaha karşı saat yedide
gözaltına alındı; dört gün, en son pazartesi günü sabaha
karşı dört buçukta, vicdanlı bir hâkimin sayesinde serbest
bırakıldılar. Bozdoğan Belediye Başkanı, Kuyucak
Belediye Başkanı, Köşk Belediye Başkanı, Köşkün
eski Belediye Başkanı, Umurlu eski Belediye Başkanı,
Sultanhisar eski Belediye Başkanı.
Değerli arkadaşlar, 500 milyar
dolarlık bir yatırımın, bir planlamanın
başına geçireceğiniz belediye başkanlarını bu
şekilde kamuoyu önünde itibarsızlaştıracaksınız
ve onların tepesinde bu yargı kılıcını Demoklesin
kılıcı gibi sallandıracaksınız, ondan sonra da bu
yasayı geçireceksiniz. Belediye başkanlarının üzerinden
elinizi çekin, belediye başkanlarına güvenli, huzurlu bir
çalışma ortamı verin ki o bölgenin halkı da rahat hizmet
alsın.
Hepinize saygılar sunuyorum,
teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Tezcan.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Madde 19/(b)yi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Madde 19/(c)de bir önerge vardır,
okutup işleme alıyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 180 Sıra
Sayılı Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi
Hakkındaki Kanun Tasarısının 19uncu maddesinin (c)
fıkrasında yer alan bendinde belirtilen ibaresinin bendindeki
olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Sakine Öz Haluk Eyidoğan Atilla Kart
Manisa İstanbul Konya
İdris Yıldız Haydar Akar Tanju Özcan
Ordu Kocaeli Bolu
İlhan Demiröz
Bursa
BAŞKAN Komisyon katılıyor
mu?
BAYINDIRLIK, İMAR, ULAŞTIRMA VE
TURİZM KOMİSYONU BAŞKANI İDRİS GÜLLÜCE (İstanbul)
Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor
mu?
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK
BAKANI ERDOĞAN BAYRAKTAR (Trabzon) Katılmıyoruz
Başkanım.
BAŞKAN - Sayın Tanju Özcan, Bolu
Milletvekili, buyurunuz. (CHP sıralarından alkışlar)
TANJU ÖZCAN (Bolu) Sayın
Başkan, çok değerli milletvekilleri; afet riski altındaki
alanlarla ilgili bir yasal düzenlemeyi görüşüyoruz. Ben de bu yasal
düzenleme kapsamında yaklaşık on üç yıl önce 2 defa
doğal afet olan deprem felaketiyle karşılaşmış olan
Bolunun Milletvekili olarak birkaç hususa
müsaadenizle değinmek istiyorum.
Özellikle 12 Kasım 99da meydana gelen
depremde Bolu ilinin yüzde 48i hasar görmüştü ve hâlen de Boluyla ilgili
bu risk devam etmekte uzmanların ifadesine göre. Bugün, aslına
bakarsanız, bu yasanın Meclis gündemine gelmiş olmasından
memnuniyet duymamız gerekir ancak gerçekten niyet, sizlerin niyeti bu
yasayı getirirken, afet altındaki bölgelerin riskini azaltmak
mı, yoksa gene böyle bir iyi niyetli yasa tasarısının
altında yandaşları zengin etmek düşüncesi mi var, bunu
gerçekten merak ediyorum.
Az önce Sayın Bülent Tezcan
arkadaşımız ifade ettiler. Arkadaşlar, bu yasa tam
anlamıyla uygulanırsa yaklaşık 500 milyar dolarlık bir
rant ortaya çıkacak. Bu rantın kime, nasıl, ne şekilde
dağıtılacağı, birilerine peşkeş çekilip
çekilmeyeceği hususları gerçekten kamuoyunun ve bizlerin
kafasında soru işaretleri doğmasına sebebiyet vermektedir.
Arkadaşlar, eğer bu konuda bir
yasal düzenleme ihtiyacı varsa -ki bence de var- biz işe, yerel
yönetimlerin, belediyelerin ve il özel idarelerinin teknik personel
ihtiyacını karşılayarak, yeni kadrolar ihdas ederek
başlamalıyız diye düşünüyorum. Gerçekten, çoğunuz
bilmem biliyor musunuz, taşradaki birçok belediyenin, teknik adam
sıkıntısı sebebiyle, mevcut mevzuata göre bile
yapmaları gereken denetimleri yapamadıklarını,
çalışmaları ve planlamaları yapamadıklarını
görüyorsunuz. Eğer bu konuda samimiyseniz, aynı zamanda bu teknik kadroları
da ivedi olarak ihdas etmemiz gerekir.
Bunun yanı sıra, 7269
sayılı Yasa ile bu yasanın bazı hükümlerinin esaslı
ölçüde çeliştiğini görüyoruz. Bu çelişkilerin giderilmesi için
de özel bir çalışma yapmamızda büyük fayda olduğu
kanaatindeyim.
Değerli milletvekilleri, tabii, bir de
doğal afetlerin yanı sıra yerel afetler olduğunu da
sizlerle paylaşmam gerekir. Bu yerel afetlerin kaynağı da
maalesef yerel yönetimler. Az önce ifade ettim, ben Bolu ilinin
milletvekiliyim. Ankara ile İstanbul arasında, otobandan iki
girişi var, Bolu Doğu ve Bolu Batı. Eğer arkadaşlar,
söylediklerime, şimdi söyleyeceklerime inanmıyorsanız,
İstanbula giderken veya İstanbuldan dönerken Bolu iline şöyle
bir girin, bakalım yerel afet neymiş göreceksiniz.
Arkadaşlar, şu anda benim ilimin merkezinde,
Bolu Belediyesi sınırları içerisinde
Boluda sizin partinizden seçilmiş bir belediye
başkanı var. Bu Belediye Başkanımız Boluya hizmet
edemez duruma gelmiştir; eli kolu bağlı, parası pulu yok,
İller Bankası tarafından kırmızı çizgi
çizilmiş üzerine. Ben AKPnin yetkililerine ve sayın bakanlara buradan
rica ediyorum: Ne olur, Bolu Belediye Başkanına para gönderin, hem de
ivedi olarak. Aksi takdirde Bolu halkı gerçekten bu afeti yaşamaya
devam edecektir.
Yetmiyor, tabii, yine kendi bölgemle ilgili şunu
söyleyeceğim: Bir Göynük ilçemiz var. Bu ayın 27sinde
Akşemsettin Hazretleri için düzenlenen bir etkinlik olacak. Zannediyorum,
AKP de bakan düzeyinde bu etkinliğe katılacak. Ancak Göynük ilçemizin
yolu yok. Ben merak ediyorum, oraya katılacak olan bakan nereden gelecek, nasıl
gelecek? Kendisine önerim, helikopterle Göynüke gelmesi. Eskiden Göynükün dar
bir yolu vardı, bugün Göynükle Bolu arasında, maalesef, yol yok.
Yakın zamanda Zonguldaka giden var mı,
bilmiyorum. Zonguldak yolu üzerinde bizim Mengen ilçemiz var. Gerçekten bir
afet durumuyla karşı karşıyayız burada,
abartmıyorum. Burada birkaç kilometrelik yolu gidince üç gün dinlenmeniz
gerekiyor.
Arkadaşlar, geçen hafta veya ondan önceki hafta yurt
dışındaydık. Hannover şehrinin İkinci Dünya
Savaşından sonraki görüntüleri var. İnanın, Hannover
şehrinin İkinci Dünya Savaşından sonraki görüntüleri Bolu
Belediyesinin bugünkü görüntülerinden daha iyi. O yüzden, ben yeri
gelmişken bu konuya da özel olarak değinmek istiyorum.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) Karar
yeter sayısı
BAŞKAN Karar yeter sayısı arayacağım.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum, karar yeter
sayısı arayacağım: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Karar
yeter sayısı yoktur.
Birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 17.27
DÖRDÜNCÜ OTURUM
Açılma
Saati: 17.37
BAŞKAN: Başkan Vekili Meral AKŞENER
(İstanbul)
KÂTİP
ÜYELER: Mustafa HAMARAT (Ordu), Bayram ÖZÇELİK (Burdur)
_____0_____
BAŞKAN Sayın milletvekilleri,
Türkiye Büyük Millet Meclisinin 107nci Birleşiminin Dördüncü Oturumunu
açıyorum.
180 sıra sayılı Kanun Tasarısının
19/c maddesi üzerinde Bolu Milletvekili Sayın Tanju Özcan ve
arkadaşlarının değişiklik önergesinin oylamasında
karar yeter sayısı bulunamamıştı.
Şimdi önergeyi tekrar oylarınıza
sunacağım ve karar yeter sayısını
arayacağım: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Karar yeter sayısı
vardır, önerge kabul edilmemiştir.
180 sıra sayılı Kanun Tasarısının
görüşmelerine devam edeceğiz.
Komisyon? Burada.
Hükûmet? Burada.
Şimdi, madde 19/cyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Madde 19/çde bir önerge vardır, okutup işleme
alıyorum:
BAŞKAN Şimdi
okutacağım önergeyi okutup işleme alacağım.
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 180 Sıra
Sayılı Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi
Hakkındaki Kanun Tasarısının 19uncu maddesinin (ç) fıkrasının madde metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Mehmet Şeker Haydar Akar Mahmut Tanal
Gaziantep Kocaeli İstanbul
Ferit Mevlüt Aslanoğlu Veli Ağbaba İlhan Demiröz
İstanbul Malatya Bursa
BAŞKAN Komisyon önergeye
katılıyor mu?
BAYINDIRLIK, İMAR, ULAŞTIRMA VE
TURİZM KOMİSYONU BAŞKANI İDRİS GÜLLÜCE (İstanbul)
Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN Hükûmet?
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK
BAKANI ERDOĞAN BAYRAKTAR (Trabzon) Katılmıyoruz
Başkanım.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(İstanbul) Sayın İlhan Demiröz konuşacaklar.
BAŞKAN Bursa Milletvekili Sayın
İlhan Demiröz, buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
İLHAN DEMİRÖZ (Bursa)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Afet Riski Altındaki
Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun
Tasarısının 19uncu maddesinin (ç) bendinin
değiştirilmesi konusunda vermiş olduğumuz önerge üzerinde
söz almış bulunuyorum. Sizleri ve ekranları başındaki
bizi izleyen değerli vatandaşlarımızı saygıyla, sevgiyle selamlıyorum.
Değişiklik, bir cümleden ibaret.
Yapı işleri Genel Müdürlüğüne Bakanlığa verilen
görevleri yürütmek ama Bakanlık
Şu anda kanun hükmünde bir kararname
bulunduğunu da belirtmek isterim.
Değerli milletvekilleri,
vatandaşlarımızın barınma, mülk edinme, hak arama gibi
özgürlüklerini hiçe sayan, seçimle
başa gelmiş yerel yönetimlerin yetkilerini ortadan kaldıran, Çevre ve
Şehircilik Bakanlığı ile TOKİye kültürel, tarihî
varlık, askerî alan, mera, kamu ayrımı yapmaksızın
istediği binaya el koyma, yıkma yetkisi veren, yasalaşması
hâlinde kendisi afet yaratacak bir tasarıyla karşı
karşıyayız.
Değerli milletvekilleri, bu
tasarıyla kamusal hizmetler için ayrılmış olan eğitim,
sağlık, sosyal ve kültürel faaliyetlerde kullanılan binalara,
tesislere Bakanlık ve TOKİ istediği gibi el koyacaktır ve
istediği gibi satacaktır. TOKİ, el koyduğu bu
taşınmazlarda projelerinde yerel ve bölgesel sivil mimarinin
çağdaş tasarımlarını dikkate almayacak ve TOKİye
devredilen yasal imar yetkileri kent ve çevreyle uyumsuz, planlama ve
şehircilik ilkeleri gözetmeyen, imar hukuku, tarım, mera, orman,
tarih, kültür tanımayan yapılaşmanın önünü açacaktır.
Örnek derseniz, her ilde mutlaka vardır ancak benim aklıma hemen
Bursa TOKİ Doğanbey Kentsel Dönüşüm ve Toplu Konutları
geliyor. Sayın Başbakanın sözcükleri arasına
aldığı ucube ve ucube konutlar Bursanın maalesef kalbine
hançer gibi saplanmıştır.
Sayın Bakan, gezdiğim illerde bir
gözlemimi sizinle paylaşmak istiyorum. TOKİ konutları, il ve
ilçelerin yüksek kotlarında, şehir merkezine tepeden bakacak hâkim
noktalara yapılmış. Bu mimari tarzı bu yasayla yetkileri
artan TOKİnin bir öngörüsü müdür?
Değerli milletvekilleri, yasa böyle
olunca 2/B arazilerinden villa yerleri yeni rantlar sağlanacak, mera
alanlarında yapılacak yüzde 2 inşaat alanıyla yeni 2/Bler
yaratılacak, okul yeri beğenecek AVM yapmak isteyecek, hastane yeri
beğenecek otel yapmak isteyecek, belediyelerin yetkisi ortadan kalkınca
TOKİ veya Bakanlık Ankaradan
karar verecek, ilçelerin, beldelerin kimlikleri ortadan kalkacak. Ne
uğruna? Rant uğruna. Nasıl olacak? Bu yasayla olacak. Tabii bu
tasarının getirdiği sakıncalardan biri de
arkadaşlarımızın bahsettiği gibi 4743 sayılı
Kamu İhale Kanununun 21/B maddesi kapsamında alınması ve
bunun ihale suretiyle değil pazarlık suretiyle
yapılmasıdır.
Yine tasarının en önemli
sakıncalarından biri de Büyükşehir belediyesi
sınırları içinde ilçe belediyelerinin yok sayılarak Çevre
ve Şehircilik Bakanlığının büyükşehir belediyesi
sınırları içindeki ilçe belediyelerinden dilediğiyle
çalışıp istemediğiyle çalışmama yetkisi
verilmesidir. Hatırlarsınız, İller Bankasının
bundan önce belediyeye aktardığı kaynağın
yarısı AKPli belediyelere gitmişti. Şimdi de iktidar
belediyeleriyle muhalefet belediyeleri arasında ayrım yaparak süreç
iktidar belediyelerinden yana işletilmeye devam edecektir. Bu
tasarıyla muhalefet belediyelerini halkın gözünde
itibarsızlaştırmak için yeni bir mekanizma yaratılmaktadır.
Değerli milletvekilleri, Türkiyede
binaların depreme dayanıklı hâle getirilmesinin bu anlamda bir
kentsel dönüşümün acil gereksinim olduğunun hepimiz
farkındayız ancak bu tasarıyla değil.
Hepinizi
saygıyla ve sevgiyle selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Demiröz.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Madde 19a çyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Madde 19/dde bir önerge vardır,
okutup işleme alıyorum.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 180 sıra sayılı Afet
Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun
Tasarısının 19uncu maddesinin (d) bendinin madde metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Haluk Eyidoğan
Dilek Akagün Yılmaz
Haydar Akar
İstanbul Uşak Kocaeli
Ali Sarıbaş Mahmut Tanal
Çanakkale İstanbul
BAŞKAN Komisyon katılıyor mu?
BAYINDIRLIK, İMAR, ULAŞTIRMA VE
TURİZM KOMİSYONU BAŞKANI İDRİS GÜLLÜCE (İstanbul)
Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor
mu?
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK
BAKANI ERDOĞAN BAYRAKTAR (Trabzon) Katılmıyoruz
Başkanım.
BAŞKAN İstanbul Milletvekili
Sayın Mahmut Tanal. (CHP sıralarından alkışlar)
Buyurunuz.
MAHMUT TANAL (İstanbul)
Teşekkür ederim Başkan.
Değerli milletvekilleri, hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Tabii, bu tasarı
hazırlanırken, daha önceden Japonyanın sürekli depremlerle
karşı karşıya kalması nedeniyle, Japonya
Uluslararası Ajansından kopya alınmış. Ancak kötü
yönleri, buradaki kâr getirebilecek yönler alınmış, iyi yönlerde
sadece alınan, bir merkezî planlama açısından
alınmış diyebiliriz. Ancak, gerçekten, keşke Japonyada
uygulandığı gibi, vatandaş idare mahkemesine dava
açtığı zaman yürütmeyi durdurma kararı nasıl orada
veriliyor ise onun aynısını da biz burada arzulardık.
Mevcut olan tasarıda Yürütmeyi
durdurma kararı verilemez. şeklinde açık, net bir hüküm var.
Anayasamızın 125inci maddesine baktığımız zaman,
Ülkede olağanüstü hâl varsa, ülkede sıkıyönetim var ise bu iki
şartın olması hâlinde, ayrı ayrı dönemlerde yürütmeyi
durdurma kararı verilemez. der değerli arkadaşlar. Yani şu
anda ülkemizde bir sıkıyönetim mi var, bir olağanüstü hâl mi var
ki yürütmeyi durdurma kararı verilemez bu olaylarla ilgili yani bu yasadan
doğan hakların kullanılmasıyla ilgili. Bunun mefhumu
muhalifinden çıkan mana şudur: Siyasal iktidar ülkede görünmez bir
sıkıyönetim ilan ettiği için, görünmez bir olağanüstü hâl
ilan ettiği için bu yasayla. Bu yasadan doğan ihtilaflardan
dolayı yürütmeyi durdurma kararı verilemez. şeklinde hüküm
getirilmiştir.
Değerli milletvekilleri kürsüde
yolsuzluklardan bahsederken Sayın Bakan, sayın AKPli milletvekili
arkadaşlarımız der ki: Kardeşim, bunu nereden
çıkarıyorsunuz? Şimdi, ben dün Sayın Maliye Bakanına
sordum, Danıştay Başkanlığına, Yargıtay
Başkanlığına, Anayasa Mahkemesi
Başkanlığına alınan BMWlerle ilgili sorunu gündeme
getirmiştim.
Değerli arkadaşlar, BMWlerin bir
tanesinin aylık kira bedeli 7.600 avro, bu bilgiyi veren
Başbakanlık İdari İşler
Başkanlığı. Aylık kirası 7.600 avro, 7.600 TL
değil değerli arkadaşlar. Peki, kaç
yıllığına kiraladığını sorduğumda
verilen ikinci cevap, yine Başbakanlık İdari ve Mali
İşler Başkanlığı üç yıllığına
kiraladıklarını söylediler. Üç yıl -aylık 7.600
avrodan- otuz altı ay yapar değerli milletvekilleri. Otuz altı
ayı 7.600 avroyla çarptığımız zaman, her aracın
üç yıllık kira bedeli 273.600 avro yapıyor. Aynı
şekilde Borusandan bu aracı satın alırsak kaç paraya
satın alabiliriz? dediğimizde, bu aracı 276 bin avroya da
satın alabiliyoruz. Yani, kamu gelirlerinin nasıl çarçur
edildiğinin, nasıl peşkeş edildiğinin, nasıl
yolsuzlukla birilerine para kayrıldığının size
belgesini ibraz ediyorum. Bu Borusanın belgesi, bu da bana verilen belge
değerli arkadaşlar. Bu bir.
İkincisi, hemen şu anda içinde
bulunmuş olduğumuz il olarak Ankara Büyükşehir Belediyesinin
olayına geliyorum ben. Ankara Büyükşehir Belediyesi 30 Mayıs
2012 tarihli bir çek verir. 30 Mayıs 2012 tarihli, hâlen bu tarih gelmedi,
ancak bunun ödemesini ne yapar? Bankaya talimat verir, 18 Ocak 2012 tarihinde
Vakıflar Bankasına talimatı verir, ödemeyi yapar.
Arkadaşlarımız diyebilirler ki: Yahu kardeşim bunu
söylüyorsunuz ama nerede? Ben size çekin numarasını veriyorum,
bankanın şubesini veriyorum: Banka, Vakıflar Bankası
Siteler Şubesinde, seri numarası 260001500058007265212756
numaralı hesaptan yüklü bir ödeme yapılmış. Neden bu erken
ödeme yapıldı? Yine bu da sürekli Ankara Büyükşehir
Belediyesinin yan şirketi olan Belbeton AŞden ihale alan
yandaşlarına erken ödeme yapıldı. Bunun adı yolsuzluk
değil de
Bu da yolsuzluğun bir başka türü değerli
arkadaşlar.
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI (İstanbul)
Çek ibraz edildiği zaman ödenmez mi Sayın Tanal?
MAHMUT TANAL (Devamla) Değerli
meslektaşım, sizinle avukatlık yaparken, Çek ibraz
edildiğinde ödenmez mi? sorunuz, hukuki bilgi eksikliğiniz var, özür
dilerim, bunu söyleyeyim, çünkü bu Parlamentoda bundan iki ay önce çeki vadeye
bağladınız, Çekin üzerindeki vadeden önce ödeme yapılmaz.
dediniz
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI (İstanbul)
İbraz edildi
MAHMUT TANAL (Devamla)
o yasadan
bilginiz yoksa ben tekrar gözden geçirilmesini istirham ediyorum.
Hepinize saygılar sunuyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederim
Sayın Tanal.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Madde 19/dyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Madde 19/ede bir önerge vardır,
okutup işleme alıyorum.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 180 Sıra
Sayılı Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi
Hakkındaki Kanun Tasarısının 19uncu maddesinin (e)
fıkrasındaki maddesi kapsamındaki ibaresinin maddesinde
belirtilen olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Haluk Eyidoğan Ali Serindağ Mahmut Tanal
İstanbul Gaziantep İstanbul
Dilek Akagün Yılmaz Bülent Tezcan
Uşak Aydın
BAŞKAN Komisyon katılıyor mu?
BAYINDIRLIK, İMAR, ULAŞTIRMA VE TURİZM
KOMİSYONU BAŞKANI İDRİS GÜLLÜCE (İstanbul)
Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI
ERDOĞAN BAYRAKTAR (Trabzon) Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Kim konuşacak?
Sayın Yılmaz, buyurun.
DİLEK AKAGÜN YILMAZ (Uşak)
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; 180 sıra
sayılı tasarıyla ilgili görüşlerimi bildirmek üzere ben de
söz almış bulunuyorum ama önce gündemdeki bazı konulardan
bahsetmek istiyorum.
Tutuklu milletvekilleriyle ilgili çok ciddi
sorunlarımız var arkadaşlar, hepiniz biliyorsunuz. Tutuklu
milletvekillerinin kendileri, çocukları, eşleri, yakınları,
arkadaşları umutlandılar. Cumhurbaşkanı ve Bülent Arınç
Serbest kalmalılar. dedi, umutlandılar. Sayın Cemil Çiçek nisan
ayında Siyasi partilere sorunun çözümü için çağrı
yapıyorum. dedi, umutlandılar. Sayın Cemil Çiçek, 26 Nisanda
yasal zeminde sorunun çözümlenmesi için uzlaşma
sağlandığını söyledi, umutlandılar. Sonuç? AKP
reddetti. Tüm bunların sonucu, tutuklu milletvekillerine ve
yakınlarına manevi işkencedir arkadaşlar. İşkence
her zaman fiziki olmaz. Mustafa Balbayın küçük kızı Yağmur
ve küçük oğlu Denize bunu anlatabilir misiniz arkadaşlar? Bu çocukların
çektiği acıyı ben sizin vicdanlarınıza
bırakayım diyorum ama vicdanlarınızda acaba bu konuda bir
acı hissediyor musunuz, bunu sizlere sormak istiyorum.
Tutuklu milletvekilleriyle ilgili kamuoyunda yaygın
bir kanı vardır arkadaşlar, nedir biliyor musunuz? Anayasa
sürecinde AKP tarafından tutuklu milletvekillerinin rehine olarak
kullanılacağı, pazarlık konusu yapılacağı
söyleniyor artık. Tutsak, rehine milletvekillerinin özgürlükleri
pazarlık konusu yapılamaz. Tüm bu gelişmeleri sizlerin
değil kamuoyunun vicdanına bırakıyorum.
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; üç
gün sonra 19 Mayıs, ulusal kurtuluşumuzun
başladığı gün. Bu vatanın bütün toprakları
işgal edilmiş, kaleleri zaptedilmiş, ordusu
dağıtılmış bir haldeyken, Anadoluda halk yoksulluk
içindeyken, 19 Mayıs 1919da Mustafa Kemal bir güneş gibi orada
doğdu. Anadoludaki yoksul insanlarımız Mustafa Kemalin
önderliğinde imkânsız denilen bir savaşı kazandılar.
İşgalciler topraklarımızdan kovuldu ve Türkiye Cumhuriyeti
kuruldu. İşte bu gün Mustafa Kemal Atatürk tarafından
gençliğe armağan edilmiş, yıllardır Gençlik ve Spor
Bayramı olarak kutlanmaktayken, AKP İktidarı tarafından bu
bayram ve diğer ulusal bayramlarımız ve ulusal bilincimiz yok
edilmeye ve unutturulmaya çalışılmaktadır. Bunun temelinde
yatan düşünce, Atatürk devrimlerini ve cumhuriyet ilkelerini unutturma,
yok etme isteğidir. Yeni çıkarılan yönetmelik gereğince
bize ulaşan davetiyelerde görüyoruz ki, törenler sadece gençlik ve spor il
müdürlüğü tarafından yapılmakta, bu törenlerde sadece çelenk
koyma bulunmaktadır arkadaşlar, başkaca hiçbir kutlama, hiçbir
tören yoktur. Bu programlar içinde, Sayın Suat Kılıçın
söylediği gibi, sempozyumlar yoktur. Meydanlarda, okullarda ve her yerde
coşkuyla kutlanacağı söylenmiştir ama bu şekilde
hiçbir tören kutlaması yoktur bize gelen davetiyelerde.
AKP, 15 Mayıs 1919da İzmiri işgal eden
Yunan askerlerine ilk kurşunu atan ve orada şehit düşen Hasan
Tahsinin resmî anma törenlerini kaldırdığı gibi tüm bayram
törenlerini kaldırmak istiyor ancak, şimdilik halkın tepkisini
çekmemek için alt düzeyde tören düzenleyerek, kutlama yapıyormuş gibi
bir izlenim yaratılıyor.
AKP, ulusal bayramlarımız yerine,
geçen yıl olduğu gibi görkemli bir şekilde
padişahların doğum ve ölüm yıl dönümlerini koyacak
anlaşılan. Ancak AKP yanılıyor sevgili arkadaşlar. Bu
halk ne Atatürkten ne ilkelerinden ne de laik, çağdaş Türkiye
Cumhuriyetinden asla vazgeçmeyecektir. 19 Mayısta Samsunda,
İstanbulda, Türkiyenin tüm illerinde AKPye inat gençler ve halk bu
bayramı kutlayacaklardır.
Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; görüşmekte olduğumuz tasarının 19uncu
maddesiyle ilgili konuşmak için söz aldım. Bu tasarının bu
maddesinde -644 sayılı- Çevre ve Şehircilik
Bakanlığının görevleriyle ilgili düzenlemeler
yapılmakta. Bu 644 sayılı Kanun Hükmünde Kararname
altıncı ayda çıkartıldıktan sonra, 8 Ağustos
2011de, 23 Ağustos 2011de, 11 Ekim 2011de, 3 Kasım 2011 tarihinde
çıkartılan kanun hükmünde kararnamelerle
değiştirilmiş. Bu, beşinci değişiklik oluyor
arkadaşlar. Yangından mal kaçırırcasına Meclise
getirmeden, tartışmadan bu şekilde kanun hükmünde kararnameler
çıkartılınca, elbette bu kadar da eksiklik mutlaka oluyor bu
kanun hükmünde kararnamelerde.
AKPyi iktidar sarhoşluğu
öylesine sarmış ki, hiçbir kural, yasa, Anayasa AKP İktidarını
bağlamamakta. Ben yaptım, oldu mantığıyla
çoğunluk diktatörlüğünü bu ülkede artık uygulamaktadır.
Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
DİLEK AKAGÜN YILMAZ (Devamla)
Teşekkür ederim. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Madde 19a (e) yi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Madde 20de bir önerge vardır;
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 180 Sıra
Sayılı Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi
Hakkındaki Kanun Tasarısının 20nci maddesinin Tasarı
metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Haluk Eyidoğan Ali Serindağ Dilek Akagün Yılmaz
İstanbul Gaziantep Uşak
Ali Sarıbaş R. Kerim Özkan
Çanakkale Burdur
BAŞKAN Komisyon katılıyor mu?
BAYINDIRLIK, İMAR, ULAŞTIRMA VE TURİZM
KOMİSYONU BAŞKANI İDRİS GÜLLÜCE (İstanbul)
Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI
ERDOĞAN BAYRAKTAR (Trabzon) Katılmıyoruz efendim.
OKTAY VURAL (İzmir) Sayın
Başkan, bir konuda istirhamım olacak Sayın Başkandan. Biraz
önce 19uncu maddeyi birçok madde hâlinde görüştük. Lütfen, Komisyon
olarak bu madde hâlinde görüştüklerinizi ayrı madde olarak getirin ki
biz de planlamamızı buna göre yapalım. Dolayısıyla
komisyonlardan -bu konuda- bir tek madde geliyor, birçok maddeyi görüşmek
durumunda kalıyoruz. O bakımdan, Komisyon olarak bu konuya dikkat
etmenizi istirham ediyorum.
BAŞKAN Tamam.
Sayın Eyidoğan, buyurun.
HALUK EYİDOĞAN (İstanbul) -
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; bu afet riski
altındaki alanlarda dönüşüm yasasıyla ilgili çok şey
söylendi. Bundan sonra, bu yasa muhtemelen buradan geçtikten sonra da
artık, daha çok, bu konuda, vatandaş bir şeyler söyleyecek
sizlere.
Dolayısıyla ben yasanın
detaylarıyla ilgili fazla bir şey söylemeyeceğim ancak bu yasa
çıkmadan mevcut mevzuatla yapılmış bir uygulamadan bahsedeceğim.
Nedir bu uygulama? Hepinizin belki duyduğu, Sulukule dönüşüm,
yenileme, rehabilitasyon olayı. Sulukule, tarihî yarımadanın
Edirnekapı surlarının dibinde, 11inci yüzyılda
yerleşmiş Roman grubunun yaşadığı bir alan.
Tarihsel bir eğlence geleneğine sahip olan, İstanbulun
kültüründe önemli bir yer. Nüfusu bir ara 5 bindi, bunun 3.500ü Romandı
ve Sulukule Platformunun yaptığı araştırmaya göre,
mahalle halkının yüzde 76sı Sulukulede doğmuştur.
Sulukuleliler, 2005 yılında 5366
sayılı Yasaya dayanarak ve önce insan sloganıyla
başlayan Kentsel Yenileme Projesinin varlığını, ilk
kez, 28 Haziran 2006 tarihinde Fatih Belediyesinin davetiyle duydular ve 3.500
Roman, basın açıklaması yaptılar, dediler ki: Biz, bu
projeyle, yüzyıllardır yaşadığımız yerlerden
çıkıp gitmek zorunda kalacağız. Eğer belediye
Sulukuleyi gerçekten tarihî bir mekân olarak korumak istiyorsa evlerimizin
bakım, onarım ve tamiri için bize maddi imkânla birlikte mühendislik
ve mimari destek sağlansın. Romanlar, sivil toplum ve üniversitelerden
gönüllülerle kendi alternatif sosyal projelerini hazırladılar, o
zamanki TOKİ Başkanı Sayın Erdoğan Bayraktara
sundular. Küçük küçük evler tanımlamışlardı, 60-
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK
BAKANI ERDOĞAN BAYRAKTAR (Trabzon) Biz de görelim.
HALUK EYİDOĞAN (Devamla) Bu
projeye, TOKİnin yaptığı bu projeye iptal davası
açıldı fakat iptal davası sonuçlanmadan yapılan
yıkımların açık hukuk ihlali olduğu defalarca
söylenmesine rağmen, yıkıma devam edildi. 2007 yılında
başlayan yıkımlarda 2009 yılına kadar, birkaç tane
tescilli ev dışında toplam üç yüz kadar ev yıkıldı.
Fatih Belediyesinin 4 Aralık 2007 tarihinde düzenlediği kura
çekilişinde 434 kiracıdan 205i için Sulukuleden
Taşoluktaki ve
Kayabaşındaki TOKİ konutlarını terk eden Roman
aileler Sulukulenin eski mahallelerinin çeperlerine yerleştiler; Sultan
Mahallesinin bodrum katlarına, terk ettikleri izbe mekânların
benzeri yerlere ama o eski mekânların dışına. Sulukulenin
adını ve yapısını değiştirdiler. Artık
Sulukule değil o, Karagümrük Mahallesi. Eski mahallelerinin çeperlerine
yerleşen Romanlar, şimdi, yeni mahallelerinin dışında
o eski mahallelerine hüzünle bakıyorlar. Sözüm ona önce insan projesine,
belediye-TOKİ iş birliğinin dönüştürdüğü mahallelerine
hayıflanarak bakıyorlar, Ya, biz kandırıldık
mı? diye sorarak bakıyorlar, Bu dönüşüm müydü, yoksa bir
tasfiye miydi? diyerek bakıyorlar, soruyorlar birbirlerine. 2009, İstanbul tarihinde, sekiz bin
yıllık kültür kentinde bir kültürel varlığın,
Sulukulenin yok oluş tarihidir.
Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim
Sayın Eyidoğan.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Madde 20yi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Madde 21de üç önerge vardır.
Sayın milletvekilleri, şimdi
okutacağım üç önerge aynı mahiyettedir. Bu önergeleri okutup
birlikte işleme alacağım, önerge sahiplerinin istemi hâlinde
kendilerine ayrı ayrı söz vereceğim.
Önergeleri okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 180 Sıra
Sayılı Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi
Hakkındaki Kanun Tasarısının 21. maddesinin tasarı
metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Haluk Eyidoğan İdris Yıldız Yıldıray Sapan
İstanbul Ordu Antalya
Doğan Şafak Haydar Akar
Niğde
Kocaeli
Diğer önergenin imza sahipleri:
Mehmet Şandır Mustafa Kalaycı Kemalettin Yılmaz
Mersin
Konya
Afyonkarahisar
D. Ali Torlak Yusuf Halaçoğlu Enver Erdem
İstanbul Kayseri Elâzığ
Diğer önergenin imza sahipleri:
Nurettin Canikli Mehmet Doğan Kubat Şirin Ünal
Giresun İstanbul İstanbul
Ramazan Can Sevim Savaşer
Bedrettin Yıldırım
Kırıkkale İstanbul Bursa
Mihrimah Belma Satır Mehmet Akyürek
İstanbul
Şanlıurfa
BAŞKAN Komisyon önergelere
katılıyor mu?
BAYINDIRLIK, İMAR, ULAŞTIRMA VE
TURİZM KOMİSYONU BAŞKANI İDRİS GÜLLÜCE (İstanbul)
Takdire bırakıyoruz efendim.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor
mu?
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK
BAKANI ERDOĞAN BAYRAKTAR (Trabzon) Katılıyoruz
Başkanım.
BAŞKAN Sayın grup başkan
vekilleri, gerekçe mi okutayım
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(İstanbul) Sayın Sakine Öz.
BAŞKAN Sayın Öz, buyurun. (CHP
sıralarından alkışlar)
SAKİNE ÖZ (Manisa) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; biz burada günlerdir afet riskini
konuşuyoruz, demek ki Hükûmet afet konusunda çok duyarlı. Acaba öyle
mi? Bakın, ben size Manisada
yaşanan doğal bir afetten bahsedeceğim. Risk varken
dönüştürmeyi düşünüyorsunuz ama küçük bir bölgede insanlara büyük
dert olan afetlere çare olmakta nasıl da geç kalıyorsunuz.
Sayın milletvekilleri, aslında
hâlen geç değildir. Geçtiğimiz perşembe günü, Salihli ilçesinin
Köseali köyü ve çevresine, Alaşehir ilçesinin Kavaklıdere beldesi ve
çevresindeki köylerde üzüm bağlarına, kiraz yetiştirilen
Sarıgöl ilçesinin Karacaali köyüne ve yine Salihli ilçesinin Gökeyüp
beldesi çilek tarlalarına dolu yağdı. Yirmi dakika süren
fındık büyüklüğünde bir dolu. Doludan sonra köylere giden ilk
milletvekiliyim; daha sonra giden oldu mu bilmiyorum. Henüz, köylülerimiz üzerlerindeki
şaşkınlığı atamamış, yerlere
serilmiş üzüm salkımlarına, doludan zedelenmiş filizlere
bakarak kara kara düşünüyorlardı. Onlar, 14 Mayıs Çiftçiler
Gününü hüzünle karşıladılar.
Köseali köyü ve çevresinin tamamına
yakını bağcılıktan geçimini sağlıyor. Dolu
felaketi bu bölgelerdeki bağlara yüzde 20 ile yüzde 100 arasında
değişen zararlar verdi, yaklaşık
İçinizde
bağcılığı bilen milletvekilleri vardır. Bir
bağın böyle bir dolu afetine maruz kalması, bir yıllık
değil, iki üç yıllık verimini düşürür, bazen de
bağın tamamen sökülmesine neden olur. Bu nedenle, üreticilere
uzatılacak yardım elinin son derece güçlü olması, yaraları
gerçekten sarması gerekiyor.
Gıda, Tarım ve
Hayvancılık Bakanlığı yetkilileri pazartesi günü
Köseali köyü ve çevresine hasar tespitine gitti. Verilecek destek hasara göre
belirlenecek. Ne var ki Köseali köylülerinin birçoğu ortakçılık
yapıyor yani bağın tapulu sahibi değiller. Üzerinde
kayıtlı bir sıra bağı olmayan köylülerimiz de bu
afetten zarar görmüş durumdalar. Bu nedenle, bu köylülerimizin en önemli
isteği köydeki bütün çiftçilerin başta Ziraat Bankası ve
diğer bankalar ile tarım kredi kooperatiflerine olan
borçlarının en az bir yıl faizsiz ertelenmesidir. Bu yardım
bir an önce yapılmalıdır.
Dolu ile delik deşik olan
salamuralık yapraklar bu mevsimde bölgemizin önemli gelir
kaynağıdır. Köylülerimiz bu mevsimde topladıkları taze
bağ yapraklarını satarak çocuklar okul masraflarını,
anneler ise evlerinin pazar masraflarını
karşılamaktadırlar.
Yine çilek üreticilerimiz de ürünlerini
üretebilmek için borçlandı. Bazıları su kuyusu
kazdırdı, bazısı gübre, bazısı naylon aldı.
Çilekleri yetiştirecek, satacak borçlarını ödeyecekti ama dolu
yalnız ürünlerini değil umutlarını da vurdu. Çilek
üreticilerinin zararları da ziraat odaları ve Bakanlık
yetkilileri tarafından tespit edildi. Şimdi sıra bir an önce
yaralarının sarılmasında, borçlarının
ertelenmesinde.
Değerli milletvekilleri, diyeceksiniz
ki: Bu anlattıklarının bu yasa ile ne ilgisi var? Çok ilgisi var
çünkü hafta sonu buraya gelmeden bu köylülerimizle konuştum.
"İktidar partisi bir Geçmiş olsun. bile demedi, bizi
aramadı." diye şikâyet ettiler. Risk var diye kentlerin
çöküntüye uğramış rant alanlarını, tarihî bölgeleri,
meraları, 2/B arazilerini dönüşüm alanı ilan etmeyi
düşünüyorsunuz. Ruhsatlı evleri bile yıkılabilir
görüyorsunuz. Ama insanlarımız ne tür afet yaşarlarsa
yaşasınlar arayıp sormuyorsunuz. Afet olabilir diye
insanları evlerinden, iş yerlerinden etmeye kalkışmadan
önce sizi bir kez daha düşünmeye çağırıyorum.
Şehirlerin, insanların uğradığı kalıcı
hasarları kim tamir edecek? Bu yasaya Evet. diyecek tüm arkadaşlarımın
aslında öncelikle bu sorunun yanıtını vermesi
gerekmektedir.
Değerli milletvekilleri, bu ülkede
sadece AKP'liler yaşamıyor. Biz bu şehirlerde, ülkede hep
beraber yaşıyoruz. İktidar partisinin afet riski bahanesi ile
Türkiye'yi bir rant alanı olarak görmesini asla kabul etmiyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkür ederim
Sayın Öz.
SAKİNE ÖZ (Devamla) - İnsan hak
ve hukukuna saygılı, çevre ve doğaya zarar vermeyen, insan
odaklı şehirlerin inşa edilmesi, estetikten yoksun,
şekilsiz yeni kentlerin oluşmaması dileğiyle yüce Meclisi
saygı ile selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Konya Milletvekili Sayın
Mustafa Kalaycı.
Buyurunuz. (MHP sıralarından
alkışlar)
MUSTAFA KALAYCI (Konya) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 180 sıra
sayılı Kanun Tasarısının çerçeve 21inci maddesiyle
ilgili verdiğimiz önerge üzerinde söz almış bulunmaktayım.
Bu vesileyle hepinizi saygılarımla selamlıyorum.
Önergeye Hükûmet ve Komisyon
katıldığını ifade etti. Böylelikle, tasarıda
yapılan bir yanlışlık düzeltilmekte. Tasarının
yapısı, bazı kanunlarda, aynı maddelerde kısa zamanda
yapılan değişiklikler Hükûmetin kafasının
karışık olduğunu, esasen ne yapmak istediğini
bilmediğini ortaya koymaktadır. Kanun tasarısının
adı bile kanun tekniğine uygun değildir. Zira,
tasarının 10uncu maddesinden itibaren gelen maddeler başka
kanun ve kanun hükmünde kararnamelerde değişiklik yapan hükümler
içermektedir. Tasarının adında bu durum dikkate
alınmalıdır.
AKP Hükûmeti Türkiyenin doğal ve
kentsel altyapısını baştan aşağıya
değiştirmek ve dönüştürmek istemektedir. İlgili kesimlerin
görüş, öneri ve eleştirileri alınmadan ve yeterince tartışılmadan
hazırlanan tasarının yasalaşması hâlinde kentlerimiz
plansızlığa doğru bir adım daha sürüklenecek, kentsel
alanda karmaşa büyüyecektir. Dokuz buçuk yıldır, başta imar
düzenlemeleri olmak üzere, kentleşme ve konutla ilgili yetkiler, önceki
adıyla Bayındırlık, Turizm ve Çevre bakanlıkları
ile Özelleştirme İdaresi, TOKİ ve belediyeler arasında
karmaşık bir yapıya büründürülmüş, eş güdümden uzak
bir yapılanmanın sonucu olarak da kent dokuları
bozulmuştur. Bu defa da tüm yetkiler tek elde toplanmak suretiyle
kontrolsüz bir güç oluşturulmaktadır.
Öte yandan, afet riskinin
azaltılması gerekçesiyle hazırlanan tasarıda ormanlar,
meralar, sulak alanlar, kıyılar, tarım alanları gibi
doğal varlıkların talanına imkân sağlanmakta, yeni
afetlerin oluşmasına zemin hazırlayacak düzenlemeler yer
almaktadır.
Tasarı birçok insanın mağdur
olmasına sebep olacak ve birçok yandaşa da şehir rantları
sağlayacak niteliktedir.
Tasarıyla genel ihale usulünün
dışına çıkılması yolsuzluklara ve usulsüzlüklere
zemin hazırlayacaktır.
Vatandaşların kendileriyle ilgili
alınan kararlara ne katılma ne de itiraz hakkı
bulunmaktadır. Vatandaşı hiçe sayan bu ben yaptım oldu
anlayışı yasama gücünün kötüye kullanılması demektir.
Milliyetçi Hareket Partisi olarak öncelikle
ve ivedilikle afet riski taşıyan bölgelerdeki yerleşimler için
dönüşüm amaçlı projelerin uygulanması gerektiğine
inanıyoruz. Nitekim parti programımızda ve seçim beyannamemizde
özellikle afete maruz bölgeler ile afet riski taşıyan
yapıların dönüştürülmesi ve vatandaşların güvenli
yerleşim alanlarına taşınması konusuna büyük önem
verilmiştir.
Kentsel dönüşüm projelerinde izlenecek
stratejide hangi kentlerin hangi tür dönüşümler kapsamında ele
alınacağının belirlenmesi birinci adım
olmalıdır. Kentsel dönüşüm projelerinin genel ilkesi, projelerin
yerel inisiyatifle gerçekleştirilmesi olmalıdır. Bu kapsamda
yerel yönetimler öncelikle dönüşüm alanlarını kapsamlı ve
bütüncül bir yapıda ele alan, birbirleriyle ilişkisini kuran bir kent
analizini yapmak durumundadır.
Kentsel dönüşümün kapsamında
müdahale alanları öncelikli olarak doğal afetler konusunda
sakıncalı alanlarda yer seçmiş konut ve diğer kullanım
alanlarının dönüştürülmesi, kaçak yapılaşmış
alanların dönüştürülmesi, kent içinde kullanımı
sakıncalı çalışma alanlarının
dönüştürülmesi, kent içinde niteliksiz, yaşanabilir kent
standartları dışında kalan alanların
dönüştürülmesi şeklinde olabilecektir. Ancak öncelikli olan afet
riski taşıyan alanlardaki yapıların dönüşüme konu
edilmesi gerekmektedir.
Yapılacak düzenlemede vatandaşlara
ilave külfet getirilmemelidir, mağduriyetlere yol
açılmamalıdır. Kentsel dönüşüm şehir rantı
oluşturma aracı yapılmamalıdır. Yargıya
başvurunun engellenmesi gibi hükümlere yer verilmemelidir. İlgililerin
kendileriyle ilgili süreçlere katılmaları sağlanmalı,
alınan kararlara itiraz hakkı verilmelidir. Sınırsız
yetki veren idari birimlerin yetkileri dışına
çıkılmasını önleyecek denetim mekanizmaları
getirilmelidir. Yolsuzluğa, usulsüzlüğe, peşkeşe,
eşitsizliğe fırsat verilmemeli, hakkaniyet esas alınmalıdır.
Ben tasarının hayırlara
vesile olmasını diliyorum. Teşekkür ediyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim
Sayın Kalaycı.
Sayın Canikli, gerekçeyi mi
okutayım?
NURETTİN CANİKLİ (Giresun)
Gerekçe Sayın Başkan.
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Madde ile 6107 sayılı İller
Bankası Anonim Şirketi Hakkında Kanunda yapılması
öngörülen değişiklikten vazgeçilmiştir.
BAŞKAN Önergeleri
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Oy
birliğiyle kabul edilmiştir. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
Şimdi, bu önergeler çerçevesi içinde
madde 21i metinden çıkardık.
Sayın milletvekilleri, yeni madde
ihdasına dair bir önerge vardır.
Malumları olduğu üzere,
görüşülmekte olan tasarı veya teklife konu kanunun komisyon metninde
bulunmayan ancak tasarı veya teklif ile çok yakın ilgisi bulunan bir
maddesinin değiştirilmesini isteyen ve komisyonun salt
çoğunlukla katıldığı önergeler üzerinde yeni bir madde
olarak görüşme açılacağı, İç Tüzükün 87nci
maddesinin dördüncü fıkrası hükmüdür.
Bu nedenle, önergeyi okutup Komisyona
soracağım. Komisyon önergeye salt çoğunlukla, yani 14 üyesiyle
katılırsa önerge üzerinde yeni bir madde olarak görüşme
açacağım. Komisyonun salt çoğunlukla katılmaması
hâlinde ise önergeyi işlemden kaldıracağım.
Şimdi önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 180 sıra
sayılı Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi
Hakkında Kanun Tasarısına çerçeve 21 inci maddeden sonra gelmek
üzere aşağıdaki 22 nci maddenin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Nurettin Canikli Mehmet Doğan Kubat Osman Aşkın Bak
Giresun İstanbul İstanbul
Ramazan Can Orhan Atalay Osman Kahveci
Kırıkkale Ardahan Karabük
Madde 22- 26/1/2011 tarihli ve 6107
sayılı İller Bankası Anonim Şirketi Hakkında
Kanunun 11 inci maddesinin ikinci fıkrasında yeralan Bakanlar Kurulu
kararı ile çıkarılacak ibaresi Yönetim Kurulu kararı ile
yürürlüğe konulan şeklinde değiştirilmiştir.
BAŞKAN Sayın Komisyon, önergeye
salt çoğunlukla katılıyor musunuz?
BAYINDIRLIK, İMAR, ULAŞTIRMA VE
TURİZM KOMİSYONU BAŞKANI İDRİS GÜLLÜCE (İstanbul)
Salt çoğunluğumuz vardır ve katılıyoruz efendim.
BAŞKAN Komisyon önergeye salt
çoğunlukla katılmış olduğundan, önerge üzerinde yeni
bir madde olarak görüşme açıyorum.
Söz isteyen
Barış ve Demokrasi Partisi Grubu
adına Şırnak Milletvekili Sayın Hasip Kaplan.
Buyurun. (BDP sıralarından
alkışlar)
BDP GRUBU ADINA HASİP KAPLAN
(Şırnak) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
iktidarın kafası çok karışık arkadaşlar. O kadar
karışık ki Meclise indirdiği tasarı, Hükûmet
tasarısı daha yeni görüşülmüşken durmadan önergelerle
maddeleri değiştiriyor, maddeleri kaldırıyor; yetmiyor,
yeni maddeler ihdas ediyor.
Biz 22nci maddeyle ilgili bir önerge
vermiştik. Tam bunu konuşacağız derken bir baktık,
iktidar partisi yeni bir madde ihdas ediyor. Şimdi, bu tür yasama
çalışmalarında, temel kanun olarak görüşeceksiniz,
sınırlayacaksınız, sonra da 19uncu maddeye yirmi tane
fıkra ekleyeceksiniz, her fıkrayı ayrı bir madde olarak
görüşeceksiniz, ayrı bir madde olarak görüşüp ayrı önerge
konusu yapacaksınız, arkasından da madde ihdasıyla ilgili
önerge vereceksiniz. Kafanız karışık, temel
yasalarınız karışık, maddeleriniz karışık.
Birinde yirmi madde var, birinde bir fıkra var; birinde yirmi fıkra
var birbiriyle bağlantılı olmayan; bir bakıyorsunuz, bir
maddeyi kaldırmışsınız, yeni bir madde
koymuşsunuz. İnanın, bu yasa çıktıktan sonra bu
karmaşa uygulamada da devam edecek ve devam edecek bu uygulamanın da
müsebbibi sizler olacaksınız.
Afet riski var ülkemizin, bunu inkâr
etmiyoruz. Yıkacaksınız binaları, yerine de yeni
şeyler yapacaksınız. O zaman mühendis odalarından niye
korkuyorsunuz? Yerel yönetimlerden niye korkuyorsunuz? Niye sivil toplumdan
kaçınıyorsunuz? Niye ihale denetiminden kaçınıyorsunuz? Niye
bu şeffaflığı, bu saydamlığı, bu akçeli, 1
trilyon dolarlık
1 trilyon dolarlık bu alanda niye kamuoyuna
açık, şeffaf bir yasal düzenleme yapmıyorsunuz? TOKİye
bağlıyorsunuz, TOKİyi Başbakana bağlıyorsunuz,
emlakçılık yapıyorsunuz resmen. Her şeyde özelleştirmede
üstünüze yok, afet işlerini yapma konusunu da devlet ihalesi olarak,
emlakçılığı olarak da yapmanızda üstünüze yoktur. Yani
hangi yanınız mı doğru Allah aşkına?
Özelleştirme yanınız mı doğru, devletleştirme
yanınız mı doğru bu yasada?
Biz Barış ve Demokrasi Partisi
olarak afet riskini bahane edip rant kapısı yapmanıza müsaade
etmeyeceğiz, buna şiddetle muhalifiz. Çok açık söylüyoruz, bunu
yapmayın. Bunu yapmak istiyorsanız şeffaf olun. Bütün, 75 milyon
insanımıza karşı, yıktıklarınızın bedelinde
şeffaf olun, ihalede şeffaf olun, yapacaklarınızda
şeffaf olun, kıyı turizminde şeffaf olun, turizmde
şeffaf olun, kültürde şeffaf olun, demokrasinin gereği budur.
Kapalı kapılar ardında ve merkezîleştirilmiş güçleri
kullandığınız zaman Bu rantı yalnız ben ve kendi
parti ve yandaşlarıma kullanacağım. anlamı
çıkar. Bunun bugün uygulaması budur.
Biz size izin vermeyiz. Biz sizi burada 75
milyon halkımıza şikâyet ediyoruz, kamuoyuna şikâyet
ediyoruz. 75 milyon halkımıza sesleniyoruz: Ey halkımız, afet
riski adı altında çıkarılan bu tasarıyla Hükûmet
sizin evinizi yıkacak ama yerine size yuva yapmayacak, sizin
yuvanızı yapacak, açık söylüyorum! Burada bu kadar açık bir
şey söylüyorum. 1 trilyon dolar
Turizm bölgeleri Antalyadan Mersine,
İstanbula kadar bütün bu yetkileri toplayan bir merkezî Hükûmetin
demokrasi iddiası palavradan öteye gitmez. Bütçesi denetlenmeyen,
Sayıştayın görev yapmadığı bir alanda afet riski
karşısında halkı koruyacağınıza halkı
soymaya çalışacaksınız. Böyle bir anlayış mümkün
mü?
Her şeyde bir yanlıştır
gidiyor. Uludere katliamında da yanlış yaptınız, orada
da kafanız karışık. 34 tane yurttaşımız
Uluderede kendi savaş uçaklarımız tarafından
bombalanırken bugüne kadar hep zikzak çiziyorsunuz çünkü doğru
konuşmuyorsunuz, doğru konuşmadığınız için
de her olayda karşınıza çıkıyor. Bakın, en son
olarak ne çıktı karşınıza: Uludere
katliamının arkasından Millî İstihbarat, MİT
çıktı, dedi ki Bizim istihbaratımız yok. Sonra Meclis
İnsan Hakları Komisyonuna Millî Savunma
Bakanlığının, Genelkurmayın verdiği dokuz
sayfalık raporda denildi ki: İstihbarat millî ama soruşturma
gizli. Biz size bilgi veremeyiz. Meclise veremeyiz çünkü özel yetkili bir
savcı gizlilik kararı koymuş bu soruşturmanın üstüne.
Ne oldu? Balonunuz patladı işte. Patladı, hemen, çabucak
patladı. Sormuştuk istihbaratı size: Herondan mı,
MOSSADdan mı aldınız, yoksa predatorlardan, CIAdan mı
aldınız? Açık sormuştuk ve anlaşılıyor ki
Amerika Büyükelçisi Bu konular hassastır, gizlidir, biz bunun
cevabını veremeyiz. dese bile işte bu gün Amerika
medyasında patlak verdi, Wall Street Journalda çok açık söylüyor.
Evet, istihbarat millî değil, istihbarat ithal arkadaşlar, ithal.
Predatorlar bilgiyi vermiş, Türkiye uygulamış. Bunun çarşaf
çarşaf açıklamaları var. Ne diyorlar? Ankarada Ortak
İstihbarat Bütünleşme Hücresi merkezinde ABDli ve Türk subaylar yan
yana oturarak çalışıyor. diyor, bunu çok açık söylüyorlar.
Yan yana... diyor. Biz bilgileri veriyoruz, bilgileri de yanlış
uygulayan Türkiye, yani Hükûmet. diyor. Yani Hükûmetin emri, yani Hükûmetin
emrettiği, Genelkurmayın, EDOKun, savaş uçaklarına emri
verenler
İşte, suçüstü yakalanma bunun adıdır. Şimdi,
vicdan, insan
İnsanlıktan, vicdandan azıcık nasibini alan
bir kişi bunun karşısında söylemez mi savcılara: Ey
gizlilik kararı koyan muhteşem özel yetkili mahkemelerin
muhteşem özel yetkili savcıları, işte kaynak, Predatorları
size bilgiyi veren kim? Meclis İnsan Hakları Komisyonu hepsini izledi.
Bunu yanlış değerlendiren kim? Ondan sonra emri veren kim? Hangi
general o gün görevdeydi? Kimler görev yapıyordu? Hangi pilotlar
bombaları yağdırdı? Kim Hükûmete yanlış bilgi
verdi?
Bakın, o gün, gece saat 03.00te ben
haber aldım olayı, Başbakanı aradım,
İçişleri Bakanını aradım, Adalet Bakanını
aradım. Bana özel kalemden şunu geçtiler: Beyefendileri istirahatteler.
Sonra deniliyor ki: 06.00da İçişleri Bakanının bilgisi
oldu. 06.00da bilgisi oldu ama Valisi de Ankaradaydı, Ankarada
akşam Valinin haberi olmuştu. Şimdi, çıkıp burada,
İçişleri Bakanı -akşam Vali Vahdettin Özkan buradaydı-
gece saat 23.00te sivillerin öldürüldüğünü haber aldı mı,
almadı mı, açıklaması lazım. 03.00te ben
arıyorum, bir Grup Başkan Vekiliyim, Mecliste grubu olan bir partiyi
temsil ediyorum, gecenin o saatinde çok vahim notunu düşüyorum.
İçişleri Bakanına soruyorum: Niye dönmediniz? Ölen 34 tane koyun
değil arkadaşlar, insan, insan! İnsanlar orada
parçalanıyor, can veriyor. İnsanlar cenazelerini almaya
sınır ötesine gidiyor, insanlar ambulanslarını kendileri
götürüyor, kendi yerel yönetimlerine seçtikleri belediyelerden on beş tane
ambulans gidiyor, il örgütlerimiz gidiyor, ilçe örgütlerimiz gidiyor, o
cenazeleri alıyor ve iki gün boyunca devlet ortada yok arkadaşlar. Bu
nasıl bir yaklaşımdır ve soruyoruz
Predatorların bu
bilgisinden sonra savcılar bu soruşturmadaki gizlilik
kararını kaldırsın artık, bütün sorumluları
ifadeye çağırsın, en başta, Başbakana fezleke
hazırlayacaklar mı? Başbakana fezleke hazırlayacak yürekli
bir savcı var mıdır bu ülkede acaba merak ediyorum. Burada her
şey çok açık, çok net. Uludereliler, Amerikalıları
mahkemeye verecek. Bunun yasal olanağı var uluslararası hukukta.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
HASİP KAPLAN (Devamla) Uludereliler
Amerikadaki yetkililer ihmali sonucu her mağduriyetten hesap verirler. Bu
hesabı görecektir Amerika da ve Türkiye ayağı da bu şekilde
aydınlığa kavuşacaktır. Öncelikle Hükûmet bunu çözsün
diyor, hepinize saygılar sunuyorum. (BDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Madde üzerinde dört önerge vardır,
önergeleri sırasıyla okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 180 sıra
sayılı Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi
Hakkında Kanun Tasarısının çerçeve 22 nci maddesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Nurettin Canikli Mehmet Doğan Kubat Recep Özel
Giresun İstanbul Isparta
Yusuf Başer Ünal Kacır
Yozgat İstanbul
"Madde 22- 23/9/1980 tarihli ve 2302
sayılı Atatürk'ün Doğumunun 100 üncü Yılının
Kutlanması ve "Atatürk Kültür Merkezi Kurulması"
Hakkında Kanunun 3 üncü maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiş;
11/8/1983 tarihli ve 2876 sayılı Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek
Kurumu Kanununun 104 üncü maddesi yürürlükten
aldırılmıştır.
Madde 3- Atatürk Kültür Merkezi Ankara'da
kurulur. Atatürk Kültür Merkezi alanı; Ankara İmar Planında bu
amaca ayrılmış olan ve ekli krokide gösterilen yerlerdir. Bu
alan içerisinde Millî Mücadele tarihini, Türk Halk Kültürünü ve
sanatlarını tanıtan yerler ve çeşitli müzeler, çeşitli
sahneler ve toplantı salonları, sergi alanları, arşiv ve
kitaplıklar, atölyeler ve benzeri yerlerden meydana gelen Atatürk Kültür
Merkezi bulunur."
BAŞKAN Sayın milletvekilleri,
şimdi okutacağım üç önerge aynı mahiyettedir. Bu önergeleri
okutup birlikte işleme alacağım. Önerge sahiplerinin istemi
hâlinde kendilerine ayrı ayrı söz vereceğim.
Önergeleri okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 180 Sıra
Sayılı Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi
Hakkındaki Kanun Tasarısının 22nci maddesinin Tasarı
metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Haluk Eyidoğan Levent Gök İlhan Demiröz
İstanbul Ankara Bursa
İhsan Kalkavan Sakine Öz Doğan
Şafak
Samsun Manisa Niğde
Yıldıray Sapan
Antalya
Diğer önergenin imza sahipleri:
Sadir Durmaz Yusuf Halaçoğlu D. Ali Torlak
Yozgat Kayseri İstanbul
Mesut Dedeoğlu Şefik Çirkin
Kahramanmaraş Hatay
Diğer önergenin imza sahipleri:
Sebahat Tuncel Demir Çelik Erol Dora
İstanbul Muş Mardin
Hasip Kaplan İbrahim Binici
Şırnak Şanlıurfa
BAŞKAN Komisyon önergelere
katılıyor musunuz?
BAYINDIRLIK, İMAR, ULAŞTIRMA VE
TURİZM KOMİSYONU BAŞKANI İDRİS GÜLLÜCE (İstanbul)
Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor
mu?
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK
BAKANI ERDOĞAN BAYRAKTAR (Trabzon) Katılmıyoruz
Başkanım.
BAŞKAN Şimdi, BDPden
başlayarak devam edelim.
Kim konuşacak?
HASİP KAPLAN (Şırnak) Erol
Dora.
BAŞKAN - Buyurun Sayın Dora.
EROL DORA (Mardin) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 180 sıra sayılı Afet Riski Altındaki
Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun Tasarısı
üzerinde söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
kentsel dönüşüm çalışmalarının ve bununla ilgili
çıkarılacak yasaların iki temel kritere sahip olması
gerekmektedir. Bunlardan ilki, vatandaşların memnuniyeti ve
onların mağdur edilmemesidir; ikincisi ise yasanın çevre ve
insan odaklı projeler geliştirilerek ve ilgili odaların
görüşleri alınarak, bilimsel kriterlere uygun bir şekilde
hazırlanıp uygulanmasıdır. Üzerinde konuştuğumuz
yasa teklifinde bu iki kritere riayet edildiğini söylemek mümkün
değildir.
Riskli yapıların tespitinin bizzat
büyükşehir veya ilçe belediyeleri aracılığıyla
yapılmasını veya yaptırılmasını öngören yasada
belediyeler belirledikleri alanların tespitini süre vererek TOKİden
isteyebilmektedir. Bu düzenlemede iki temel sorundan söz etmek mümkündür.
Riskli yapılar kim tarafından, nasıl tespit edilecektir? Riskli
yapıları tespit etme konusunda yeterli teknik donanıma sahip
olmayan belediyelerde bu işin kimlere havale edileceği ve
yapılacak tespit çalışmalarında bilimsel kriterlere uyulup
uyulmayacağı belirsizdir. Diğer bir sorun ise TOKİnin
belirleyeceği alanlarda rant alanlarının açılma
endişesidir. Bu yasayla birlikte, ülkenin her yanında, rant elde
edilebilecek alanlarda keyfî uygulamalar yapılabilmesinin önü
açılmaktadır.
Yasa tasarısında zemin yapısı veya
üzerindeki yapılaşma nedeniyle can ve mal kaybına yol açma riski
taşıyan alanlar riskli alanlar olarak
tanımlanmıştır. Topraklarımızın yüzde
66sı, nüfusumuzun yüzde 71i, toplam belediyelerin yüzde 68inin birinci
ve ikinci derece deprem bölgesi içinde yer aldığı bilinmektedir.
Üçüncü ve dördüncü derece deprem bölgeleri de dikkate
alındığında, ülkemiz topraklarının
yaklaşık yüzde 92sinin deprem tehlikesi altında bulunduğu
göz önüne alındığında, riskli alan belirlemesinde öne
çıkan unsurun zemin yapısı değil, üzerindeki
yapılaşma olacağı açıktır.
Madde bu
çerçevede yorumlandığında, kent merkezinde ranta açık
alanların üzerindeki sağlıksız yapılar nedeniyle
riskli alan ilan edilebileceği, aynı alanlar üzerindeki mevcut yapılar
yıkılarak yeni yapılar yapılabileceği sonucu ortaya
çıkmaktadır.
Yaşanan depremler göstermiştir
ki, aynı alan içerisinde yan yana iki yapıdan birisi
yıkılırken diğeri depremi hasarsız olarak
atlatabilmektedir. Deprem bir doğa olayıdır, depremi afete dönüştüren,
hiç mühendislik hizmeti almamış veya yeterli mühendislik hizmeti
almamış yapılardır. Bu bağlamda, afet riski
altındaki alanlarda öncelikli olarak yapılması gereken, bilimsel
çalışma yöntemleri ve değerlendirme kriterleri kullanılarak
riskli yapıların belirlenmesidir.
Yasa tasarısında dikkat çeken en
önemli tasarruflardan biri de, sistemin güvencesi altında olan mülkiyet
hakkının zedelenmesidir.
Yasa tasarısının bütününde
oluşturulmaya çalışılan anlayışa
bakıldığında, Bakanlığın, TOKİnin ve
idarelerin gayrimenkuller üzerinde her türlü tasarruf hakkına sahip
olacakları görülecektir. Bu demektir ki, yasa tasarısı mevcut
hâliyle yasalaştığı takdirde gayrimenkullere dair her türlü
tasarruf yürütme erkinin insafında kalacaktır. Siyasi iktidar,
vatandaşına ucuz, güvenli, sağlam konut edinme hakkını
temin etmek bir yana, vatandaşının dişinden
tırnağından artırdığı paralarla
edindiği mülkünü dahi elinden almayı planlamaktadır. Üstelik de
uygulamaları kuruluş amacı dar gelirli vatandaşlara konut
üretme olan TOKİnin üzerinden yapılacaktır.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; yürürlükteki tüm yasal mevzuatı devre dışı
bırakacak şekilde tasarlanan bu yasa tasarısı, öngörülen
kentsel dönüşüm uygulamaları, sağlıklı bir kentsel
yenilenmeyi sağlayamayacağı gibi, başta metropol
kentlerimiz olmak üzere tüm ülkemizi bir rant alanı hâline
dönüştürecektir. Kentsel dönüşüm uygulamaları
yapılırken afet riskinin yanı sıra bölge halkının
ve kamu yararının korunması gerekmektedir. Aksi durumun
halkın haklı öfkesinden başka bir şey getirmeyeceğini
belirtiyor, bu vesileyle hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederim
Sayın Dora.
Kayseri Milletvekili Sayın Yusuf
Halaçoğlu; buyurunuz. (MHP sıralarından alkışlar)
YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri)
Değerli Başkan, sayın milletvekilleri; öncelikle hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Burada özellikle şunu ifade etmek isterim ki
Daha önce şunu söyleyeyim Sayın Başkan: Mesela karar yeter sayısı isteniyor
-burada karar yeter sayısı şu an yok- bir düğme
yapılsa da bu istenildiği zaman düğmeye bassanız
kapılar kilitlense, zannediyorum ki çok daha iyi olacak, ciddi bir Meclis
olacak burası. Öncelikle bunu belirtmek istiyorum.
MUHYETTİN AKSAK (Erzurum) Sıralarınıza
bakın, kaç kişi oturuyor?
YUSUF HALAÇOĞLU (Devamla) Bizim sıramızdaki
olanlar değil, burada karar yeter sayısı istenildiği zaman
kararı veren sizlersiniz. Biz muhalefetiz, siz karar verenlersiniz,
öncelikle onu belirteyim. Dolayısıyla önce devlet ciddiyeti gerekir.
Bir yasa getirildiği zaman 50 kere değiştirilmez bir yasa
maddesi, 50 kere değiştirilip sonra getirilmez. Bir ciddiyet gerekir
devlet için.
Osmanlı Devleti zamanında -bakın- yüz elli sene
içerisinde yapılan şey, bir başvuru, en kısa süre 0,7 gün,
en uzun süre 13,5 gündür, ortalama 5,3 gündür, ona göre düzenleyin.
Şimdi, burada görüştüğümüz konu çok ciddidir.
Yurt dışında birçoğunuz bulunmuşsunuzdur ve
bilirsiniz: İlköğretimden itibaren çocuklar derslerinin
dışında, sınıftaki, okuldaki derslerinin
dışında müzelere götürülürler ve burada ciddi olarak kendi geçmişlerini,
tarihlerini görürler, kültürlerini görürler ve belli bir seviyeye gelirler.
Şimdi, Atatürk Kültür Merkezi alanı içerisinde -burada
belirtildiği üzere- Millî Mücadele tarihi; Türk halk kültürü
sanatları ve buna benzer birtakım tesisler kurulacak. Umarım ki
bu tesislerin sadece Ankaradaki öğrencilerimiz değil Türkiye
içerisindeki, Türkiye'nin diğer eğitim kurumlarından da
öğrencilerin gelip âdeta burada bir ders gördükleri yer hâline gelmesi son
derece önemlidir. Bu alanın buna özgü bir yapılaşma içerisine
girmesi gerekir yani mimari olarak da dıştan
baktığınızda da daha oraya giren bir kişi orada
cumhuriyeti görmeli, tarihini görmeli ve içerisine giren öğrencilerin de
âdeta tarihî bir silsileyi meratip hâlinde, belli bir düzen içerisinde görüp birçok
duyu içerisinde, gözleriyle, kulaklarıyla işitebilecekleri, görebilecekleri bir eğitim yuvası
hâlinde burası değerlendirilmelidir. Bunun en güzel örneklerini,
biraz önce söylediğim gibi, yurt dışında görüyoruz ama
Türkiyede genelde müzelerimiz Topkapı Sarayı gibi, Dolmabahçe
Sarayı gibi, Anadolu Medeniyetleri Müzesi gibi müzelerdir. Bunun
dışında kalan bölümlerin, müzelerin bu şekilde,
söylediğim şekilde bir eğitim yuvası hâline gelmesi söz
konusu değil.
Millî Mücadele tarihimizin en
başından itibaren gerek belgeleriyle gerekse fiziki yapı
itibarıyla, içerisinde yer alan şahsiyetlerin bulunmasıyla,
mumyalarının yapılmasıyla bir müze hâline getirilmesi ve
öğrencilerin burada bir değerlendirmeye girmeleri ve tarihlerini
görmeleri önemlidir.
Yine Ankaramızda çok ciddi, büyük
konferans salonları, toplantı salonlarının, bir kompleksin
bulunduğu bir alan yapılırken de mimari olarak da cumhuriyeti
yansıtan bir mimari tarzın burada öngörüsü yapılmalı,
hazırlanacak bu bölgeye girerken yolların her iki tarafında,
öğrencilerin geliş yollarının her iki tarafında
muhakkak ki cumhuriyetin temel simgeleri olan unsurların yer alması
muhakkak sağlanmalıdır. Amasya, Sivas Kongresi, Erzurum
Kongresinin tutanaklarının yer aldığı, bunların
rölyeflerinin yer aldığı bir nitelik verilmeli ve o şekilde
öğrenciler bu bölgeye girdikleri zaman bir değerlendirme
yapabilmeliler.
Bu alan ve Söğütözüne kadar olan
bütün garın da bulunduğu alan, biliyorsunuz, Atatürk Orman
Çiftliği alanları içerisinde yer alır ve bu alanların gerçekten
cumhuriyetin ilkelerine uygun bir biçimde dizayn edilmesi
Pek çoğu özel
sektör tarafından kullanılmıştır ve
kullanılmaktadır ki 52 bin dönüm olan bu arazi, Atatürk Orman
Çiftliği günümüzde 32 bin dönüme düşmüştür. Hâliyle bu
bölgelerin bu biçimde değerlendirilmesi son derece önemlidir.
Hepinize saygılar sunuyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Ankara Milletvekili
Sayın Levent Gök. (CHP sıralarından alkışlar)
Buyurunuz.
LEVENT GÖK (Ankara) Sayın
Başkan, Meclisimizin Cumhuriyet Halk Partili, BDPli ve MHPli sayın
üyeleri; AKPli üyelerimize de sayın demek isterdim ama bu yasayı
reddettikten sonra belki o değerlendirmede bulunacağım sizlere.
NURETTİN CANİKLİ (Giresun)
Ayıp, ayıp!
OSMAN AŞKIN BAK (İstanbul) - Sana
ne demek lazım?
LEVENT GÖK (Devamla) Çünkü tipik bir AKP
klasiğiyle, iktidar klasiğiyle
karşı karşıyayız değerli arkadaşlar.
Afet riski adı altında bir yasa çıkartıyorsunuz ve
Atatürkle ilgili, Atatürkün koruma altında bulunan 150 hektarlık
alanını bu yasanın içerisine
sıkıştırıyorsunuz. Nasıl oluyor bu? Nasıl
oluyor bu Sayın Canikli anlatırsın bunları bana?
Şimdi değerli
arkadaşlarım, siz bu yasayı çıkartırken yasanın
gerekçesinde ne söylüyorsunuz? Ülkemizin bazı yerleri deprem riski
altında. Deprem riski altında olduğu kabul edilen meskenlerin,
iş yerlerinin yeni alanlara nakledilmesi için bu yasayı
çıkartıyorsunuz değil mi? Yasanın gerekçesi aynen bu
değil mi? Deprem riski altında bulunan yerler. Peki siz Ankarada
Ulustaki Heykelden başlayarak Sıhhiyedeki 150 hektarlık
alanı ilgilendiren bir alanı niçin bu yasanın içerisine
koyuyorsunuz? Ankarada deprem mi var değerli arkadaşlarım?
Bakın Bayındırlık Bakanlığının deprem
haritası. Ankarada çok uzun yıllardan beri hemen hemen hiç riskli
deprem olmamıştır, Sayın Başkan size de göstereyim.
Ankaradaki depremler 100-150 kilometre ötede hissedilen depremlerin
yansımasıdır.
İLYAS ŞEKER (Kocaeli) - Bu yasa
sadece depremi ilgilendirmiyor, bütün afetleri ilgilendiriyor.
LEVENT GÖK (Devamla) Ne afeti
olmuştur? Peki Ankaradaki Ulus Heykelinin oradan başlayarak bu
yasanın içerisine koyuyorsunuz. Ulus Heykelinin öbür tarafında böyle
bir risk yoktur mu demek istiyorsunuz? Bakın son derece yanlış
bir uygulama içerisindesiniz, her zaman olduğu gibi tipik bir AKP
klasiği. Atatürkün izlerini silmek istiyorsunuz, buna izin
vermeyeceğiz. Peki bunu niçin yapıyorsunuz biliyor musunuz? Bunun
belki hepiniz farkında değilsiniz. Bu alanın imara
açılması için Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek böyle iştahlar içerisinde, onun için
yapıyorsunuz bunu. Günlerdir ve yıllardır, aylardır bu
alanda değişiklikler yapmak istiyor, her yaptığı proje
Millî Komiteye takıldı. Ama sizler bu yasayı Çevre ve
Şehircilik Bakanlığına nakletmek suretiyle, esasında
Melih Gökçekin insafına terk ediyorsunuz.
Hangi Melih Gökçekin insafına terk ediyorsunuz, söyleyin
bakalım. Ankarada
Dikmen Vadisine gittiniz mi hiç? Dikmen Vadisinde Melih
Gökçekin gönderdiği polislerin, panzerlerin halka nasıl gaz
bombası attığını, sis bombası
attığını biliyor musunuz? Bu anlayışa mı
terk edeceksiniz burayı? Kesinlikle öyle şey söz konusu olamaz.
En borçlu belediye, Türkiyenin en borçlu belediyesi. Belediye
Başkanını kurtarmak için birçok yasa çıkartıyorsunuz,
bu da işte o yasalardan bir tanesi, sizler bunun farkında
değilsiniz. Sizler Ankara Büyükşehir Belediye
Başkanının ahlaka aykırı bir şekilde Twitterda
nasıl konuştuğunun da farkında değilsiniz.
İzliyor musunuz Twitter konuşmalarını, yurttaşlarla
yaptığı konuşmaları? Onlara yaptığı
ahlaksızca söylemleri izliyor musunuz değerli arkadaşlarım?
Bizler bu Ankarayı Melih Gökçeke teslim etmeyiz, sizlere asla teslim
etmeyiz, bunu biliniz.
Ankaranın bütün sivil toplum örgütleri bu yasa
karşısında dirençle duracaktır ve size son bir haber daha
vererek konuşmamı öyle bitireyim: Atatürkle
uğraşmayın. Ankaradaki tüm yurtseverler, Atatürkçüler sizlerin
bu uygulamaları karşısında, bir bir
karşısında duracaktır.
Nihayet, tam 15 milyon konut alanını ilgilendiren bu
afet riski tasarısı konusunda Avrupa İnsan Hakları
Mahkemesi çok önemli bir karar verdi, şimdi bakalım ne
yapacaksınız. O kararı tercüme ettiriyorum, bir iki gün
içerisinde basına açıklayacağım değerli
arkadaşlar. Türkiye, biliniz ki bu yasadaki haklarınızı
kullanıp uygulamaya geçirirseniz Avrupa İnsan Hakları
Mahkemesinde en çok tartışılan ülkelerden bir tanesi
olacaktır ve tazminat ödeyeceksiniz herkese. O yüzden sizleri
uyarıyorum. Eğer bu yasayı reddederseniz sayın olma
hakkını kazanırsınız, benden bu kadar.
Hepinize iyi akşamlar diliyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
NURETTİN CANİKLİ (Giresun)
Sayın Başkan
BAŞKAN Bir saniye, şu
şeyleri oylayayım.
Önergeleri oylarınıza sunuyorum:
Kabul
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(İstanbul) Karar yeter sayısı
BAŞKAN Karar yeter sayısı
arayacağım.
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
KAMER GENÇ (Tunceli) 50 kişi yok
Sayın Başkan, 50 kişi yok ya!
BAŞKAN Karar yeter sayısı
yoktur.
Birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati:
18.48
BEŞİNCİ OTURUM
Açılma
Saati: 19.01
BAŞKAN: Başkan Vekili Meral
AKŞENER
KÂTİP
ÜYELER: Mustafa HAMARAT (Ordu), Bayram ÖZÇELİK (Burdur)
---0---
BAŞKAN Sayın milletvekilleri,
Türkiye Büyük Millet Meclisinin 107nci Birleşiminin Beşinci
Oturumunu açıyorum.
180 sıra sayılı Kanun
Tasarısının 22nci maddesi üzerinde verilen maddenin metinden
çıkarılmasına ilişkin birlikte işleme alınan üç
değişiklik önergesinin oylanmasında karar yeter sayısı
bulunamamıştı.
Şimdi önergeleri tekrar
oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı
arayacağım.
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
180 sıra sayılı Kanun
Tasarısının görüşmelerine devam edeceğiz.
Komisyon? Burada.
Hükûmet? Burada.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 180 sıra
sayılı Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi
Hakkında Kanun Tasarısının çerçeve 22 nci maddesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Nurettin Canikli
(Giresun) ve arkadaşları
"Madde 22- 23/9/1980 tarihli ve 2302
sayılı Atatürk'ün Doğumunun 100 üncü Yılının
Kutlanması ve "Atatürk Kültür Merkezi Kurulması"
Hakkında Kanunun 3 üncü maddesi aşağıdaki şekilde
değiştirilmiş; 11/8/1983 tarihli ve 2876 sayılı
Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu Kanununun 104 üncü maddesi
yürürlükten kaldırılmıştır.
Madde 3- Atatürk Kültür Merkezi Ankara'da
kurulur. Atatürk Kültür Merkezi alanı; Ankara İmar Planında bu
amaca ayrılmış olan ve ekli krokide gösterilen yerlerdir. Bu
alan içerisinde Millî Mücadele tarihini, Türk Halk Kültürünü ve
sanatlarını tanıtan yerler ve çeşitli müzeler, çeşitli
sahneler ve toplantı salonları, sergi alanları, arşiv ve
kitaplıklar, atölyeler ve benzeri yerlerden meydana gelen Atatürk Kültür
Merkezi bulunur."
BAŞKAN Komisyon katılıyor
mu?
BAYINDIRLIK, İMAR, ULAŞTIRMA VE
TURİZM KOMİSYONU BAŞKANI İDRİS GÜLLÜCE (İstanbul)
Takdire bırakıyoruz efendim.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor
mu?
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK
BAKANI ERDOĞAN BAYRAKTAR (Trabzon) Katılıyoruz
Başkanım.
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Atatürk Kültür Merkezi alanı
içerisinde bulunan mekânların iyileştirilmesi, güzelleştirilmesi
ve yenilenmesine yönelik çalışmalar çerçevesinde maddede düzenleme
yapılmıştır.
BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Kabul edilen önerge çerçevesinde 22nci
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Madde 23te bir önerge vardır, okutup
işleme alıyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 180 Sıra
Sayılı Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi
Hakkındaki Kanun Tasarısının 23üncü maddesinin Tasarı
metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Mehmet Akif Hamzaçebi Mahmut Tanal Haluk Eyidoğan
İstanbul İstanbul İstanbul
İdris Yıldız Ali
Sarıbaş Sakine
Öz
Ordu Çanakkale Manisa
Sena
Kaleli
Bursa
BAŞKAN Komisyon katılıyor
mu?
BAYINDIRLIK, İMAR, ULAŞTIRMA VE
TURİZM KOMİSYONU BAŞKANI İDRİS GÜLLÜCE (İstanbul)
Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor
mu?
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK
BAKANI ERDOĞAN BAYRAKTAR (Trabzon) Katılmıyoruz
Başkanım.
BAŞKAN Sayın Hamzaçebi,
buyurunuz lütfen. (CHP sıralarından alkışlar)
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(İstanbul) Sayın Başkan, sayın milletvekilleri;
tasarının bu maddesi yanlıştır; 1983 yılında
çıkarılmış olan imar ve gecekondu mevzuatına aykırı
yapıların mülkiyet ve imar sorunlarını çözmeyi amaçlayan
2981 sayılı Kanunu yürürlükten kaldırmaktadır. Kanun 1983
yılında yürürlüğe girmiş olmakla birlikte hâlen bütün
sonuçları alınmış, bu yasa kapsamında hak sahibi
olarak tanımlanan ve tapu tahsis belgesi almış olup da mülkiyet
sorunu çözümlenmemiş olan çok sayıda vatandaşımız
vardır. Buna cevap olarak Sayın Bakan veya iktidar partisi sözcüleri,
kanunun yürürlük maddesindeki maddeyi göstermek suretiyle Biz bu maddeyi
yürürlükten kaldırıyoruz ama bunun yürürlüğünü bir yıl
sonraya atıyoruz. Dolayısıyla bir yıl içerisinde bu
işlemler sonuçlanır. şeklinde bir açıklama yapabilirler.
Bu dahi bu maddenin buraya gereksiz yere konulduğunu, yanlış
konulduğunu göstermektedir.
2981 sayılı Kanuna göre, imar ve
gecekondu mevzuatına aykırı olarak yapılmış
yapıların imar ve mülkiyet sorunlarını çözmek amacıyla
bu yapıların sahipleri zamanında ilgili idareye
başvurmuşlar ve hak sahibi olduklarına ilişkin belgeleri de
ibraz ettikten sonra tapu tahsis belgelerini almışlardır. Ancak
ilgili idarelerin ve belediyelerin zamanında bu işlemleri
tamamlayamamış olması nedeniyle, zamanında ıslah, imar
planlarının yapılmamış olması ve Millî Emlak
tarafından da bu arazilerin mülkiyetinin ilgili belediyeye devredilmemiş
olması nedeniyle bu vatandaşlarımız hak ettikleri
tapuları alamamışlardır. Hâlen, başta İstanbul
olmak üzere, birçok ilimizde tapu tahsis belgesi sahibi olup da tapusunu
almayı bekleyen yüzlerce, binlerce vatandaşımız
vardır.
Bu kanunla 2981 sayılı Kanunun
artık işlevi kalmamıştır. diyerek onu yürürlükten
kaldırmayı düşünmek bu uygulamayı bilmemek demek olur.
Büyük bir birikim vardır. Bu vatandaş birikimi hâlen
sorunlarının çözülmesini beklemektedir. Bu kanun yani 2981 sayılı
Kanun yürürlükten kaldırılmak suretiyle bunların sorunları
ortada bırakılmış olmaktadır. O nedenle doğru
olan, bu maddeyi burada yürürlükten kaldırmaktır. Yürürlük maddesinde
bu maddenin, 2981 sayılı Kanunu yürürlükten kaldıran bu
maddenin yürürlüğünün, bu kanunun yasalaşmasından sonra
yayım tarihinden bir yıl sonraya atılmış olması
sonucu değiştirmiyor. Bir yıl son derece kısa bir süredir.
Eğer bu önergemizi kabul etmezseniz, yürürlük maddesinde bu maddenin
yürürlüğünün dört yıl sonraya atılmasına yönelik bir
önergemiz vardır. Ama belki siz de o bir yıllık süreyi gözden
geçireceksiniz, değiştireceksiniz; İki yıl, üç yıl.
diyeceksiniz belki, bilemiyorum. Ama hangi süreyi koyarsanız koyun,
yürürlük maddesinde bir süre koyuyor iseniz 2981 sayılı Kanuna daha
bir süre ihtiyaç var. demek istiyorsunuz. O zaman doğru olan, bu kanunun
yürürlükte bırakılmasıdır. O kanun işlevini
tamamladığı zaman kanun koyucu, Hükûmet bir tasarı getirir,
Parlamento kabul eder, o kanun yürürlükten kaldırılır.
Bizim önergemiz bu
yanlışlığı düzeltmek amacıyla söz konusu
maddenin, yani 2981 sayılı Kanunu yürürlükten kaldıran bu
maddenin tasarıdan çıkarılmasına yöneliktir. Bilginize ve
dikkatinize sunuyorum.
Teşekkür ediyorum, saygılar
sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum
Sayın Hamzaçebi.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Madde 23ü oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Geçici madde 1de iki önerge vardır,
sırasıyla okutup işleme alıyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 180 Sıra
Sayılı Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi
Hakkındaki Kanun Tasarısının geçici 1'inci maddesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Haluk Eyidoğan Mahmut Tanal Kadir Gökmen Öğüt
İstanbul İstanbul İstanbul
Veli Ağbaba Namık Havutça Sena Kaleli
Malatya Balıkesir Bursa
Devir ve tahsislerin iptali
Geçici Madde 1- (1) 775, 5366 ve 5393
sayılı kanunlar ile 29/6/2001 tarihli ve 4706 sayılı
Hazineye Ait Taşınmaz Malların Değerlendirilmesi ve Katma
Değer Vergisi Kanununda Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanun ve diğer kanunlar kapsamındaki dönüşüm ve
iyileştirme uygulamaları için TOKİ'ye, İdareye ve
diğer kamu idarelerine tahsis ve devredilmiş olup da tahsisin yapıldığı veya mülkiyetin
devredildiği tarihten itibaren iki yıl içinde dönüşüm ve
iyileştirme çalışması başlatılmayan
taşınmazların tahsisleri resen kaldırılır ve
devir işlemi de iptal edilmiş sayılarak, tapuda re'sen Hazine
adına tescil ve Bakanlığın talebi üzerine bu Kanunun
öngördüğü amaçlar için kullanılmak üzere Maliye
Bakanlığınca Bakanlığa tahsis edilir."
BAŞKAN Şimdiki önergeyi okutup işleme
alıyorum.
TBMM Başkanlığına
180 sıra sayılı kanun tasarısının
2. Bölümünün Geçici Madde 1in aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
TOKİye, İdareye ve diğer kamu idarelerine
tahsis ve devredilmiş olup da tahsisin yapıldığı veya
mülkiyetin devredildiği tarihten itibaren bir yıl içinde dönüşüm
ve iyileştirme uygulaması başlatılmayan
taşınmazların tahsisleri resen kaldırılır ve
devir işlemi de iptal edilir.
Sebahat Tuncel Demir Çelik Erol Dora
İstanbul Muş Mardin
Hasip Kaplan İbrahim Binici
Şırnak Şanlıurfa
BAŞKAN Komisyon katılıyor mu?
BAYINDIRLIK, İMAR, ULAŞTIRMA VE TURİZM
KOMİSYONU BAŞKANI İDRİS GÜLLÜCE (İstanbul)
Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI ERDOĞAN
BAYRAKTAR (Trabzon) Katılmıyoruz.
BAŞKAN Sayın Çelik, buyurunuz.
DEMİR ÇELİK (Muş) Sayın Başkan, saygıdeğer
milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
180 sıra sayılı kanun
değişikliğinin ilgili maddesine ilişkin söz almış
bulunmaktayım. Burada özellikle bizim dikkatimizi çeken, Çevre
Bakanlığının merkezileşmesine bağlı iş
ve işlemlerin yürütülüyor olması, merkezî otoritenin her türlü alanda
ve işte ve işlemde inisiyatif sahibi olmasının yolunun
açılacağı, devletin yapması gereken demokratik
işlevinin yerine merkezîleştirmiş işlemle yerelin ve
yerelde yaşayan halkın inisiyatifini kırmaya dönük bir uygulama
olarak tespit ediyoruz. Bu açıdan da yerel yönetimler başta belediye
başkanları, belediyeler olmak üzere yerel yönetimlerin Anayasadan ve
yasadan aldığı yetkiyi hiçleştirmek, onların seçimle
ve Anayasadan aldığı güçten hareketle yapması kendisine
görev olarak telkin edilen bir kısım faaliyetlerinden men edilmesi
anlamına gelecektir. Yok hükmünde sayılacaktır. Bu, hem
Anayasaya aykırılık ilkesinden hem de hukuk devletinin
ademimerkeziyetçi yapısıyla
çok doğrudan ilişkili olmayan bir tekliftir diye düşünüyoruz. Bu
anlamıyla da Çevre Bakanlığının yanı sıra
belediyelerin de bizatihi yapılmak istenen işlemlerin hem
kararlaşma süreçlerine hem uygulamasına ve hizmetin yürütülmesi
aşamalarına aktif katılması gerekiyor. Hem
katılımcı demokrasinin gereğidir hem de o yerelde
yaşayan halkın temel taleplerini ve sorunlarını bilen, onun
teknik kapasiteyle çözümü projelerine de sahip olan özelliğinden
kaynaklı olması gerekendir. Aksi takdirde, Muşun Varto
ilçesinde, Ordunun Fatsasında, Ünyesinde, Antalyanın
Manavgatında ya da İstanbulda olup biteni Ankaradaki merkezî
hükûmetin, Çevre ve Şehircilik Bakanlığının her
şeyi bilebilmesi, uygulayabilmesi mümkün değildir. Buna
çalışıyor olmasıysa otoriter devlet zihniyetinin
kendisidir.
Yerele inisiyatif tanımamak, onun
dinamiklerini ortaklaştırmamak, sürece katmamaksa günümüz
dünyasıyla bağdaşır, barışık bir konum
değildir. O açıdan hem seçimden aldığı yetkiyi halka
devretmek, halkının temel memnuniyetini sağlamak, hizmetin
amacına uygun, nitelikli, zamanından önce ve yine de afet riskini
içerecek tarzda sürdürülmesinin en makul birincil derecede görev ve sorumlusu
olan yerel yönetimlerdir. Bu, Avrupa Birliği Bölgesel Yerel Yönetimler
Özerklik Şartında da ifadesini bulur, Birleşmiş Milletlerin
ilgili sözleşmelerinde de vurgusu yapılır ve günümüz
dünyasının da artık yerinden yönetime evrildiği bir noktada
yerel yönetimleri güçlendirmek, inisiyatif ve yetki sahibi kılmak
gerekirken, verilmiş kıt kanaat noktadaki görev ve
sorumluluklarını elinden alıp merkeze yüklemek, hantal,
ağır işleyen, zamanından önce sorun ve problemi çözemeyen
doksan yıllık cumhuriyet tarihimizin problemleriyle karşı
karşıya bıraktıracaktır. Bizleri
bıraktıracaktır, yerelinde ve yerinde yaşayan
insanları bıraktıracaktır. Sorunun, problemin çözümü
yerine, kangrenleşmiş, çözümsüzlükten kaynaklı toplumsal
reflekslerin ve toplumsal tartışmaların önünü açmış
olacağız. Bilmeden, iyi niyetle yapacağımız bir
kısım çalışmaların sonrası tarihî ve sosyolojik
gerekçelerini öngörmek, tespit etmek, çözüm yolunu bulmak Meclisin görevidir.
Meclis kendisini bu görevden alıkoyar, keyfî bir kısım
uygulamaların gerekçesi olarak kanunlar ve yasalar çıkarmaya devam
ederse o da toplumun iradesini kırmak demek olacaktır.
Bu yönüyle biz bu yasanın demokratik
olmadığını, hukuk devletiyle bağdaşık
olamayacağını ifade ederek desteğimizin
olamayacağını tekrarlıyor, teşekkürler sunuyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Çelik.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 180 Sıra
Sayılı Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi
Hakkındaki Kanun Tasarısının geçici 1'inci maddesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Haluk Eyidoğan (İstanbul) ve
arkadaşları
Devir ve tahsislerin iptali
Geçici Madde 1- (1) 775, 5366 ve 5393
sayılı kanunlar ile 29/6/2001 tarihli ve 4706 sayılı
Hazineye Ait Taşınmaz Malların Değerlendirilmesi ve Katma
Değer Vergisi Kanununda Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanun ve diğer kanunlar kapsamındaki dönüşüm ve
iyileştirme uygulamaları için TOKİ'ye, İdareye ve
diğer kamu idarelerine tahsis ve devredilmiş olup da tahsisin
yapıldığı veya mülkiyetin devredildiği tarihten itibaren
iki yıl içinde dönüşüm ve iyileştirme çalışması başlatılmayan
taşınmazların tahsisleri re'sen kaldırılır ve
devir işlemi de iptal edilmiş sayılarak, tapuda re'sen Hazine
adına tescil ve Bakanlığın talebi üzerine bu Kanunun öngördüğü
amaçlar için kullanılmak üzere Maliye Bakanlığınca
Bakanlığa tahsis edilir."
BAŞKAN Komisyon katılıyor mu?
BAYINDIRLIK, İMAR, ULAŞTIRMA VE TURİZM
KOMİSYONU BAŞKANI İDRİS GÜLLÜCE (İstanbul)
Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI
ERDOĞAN BAYRAKTAR (Trabzon) Katılmıyoruz efendim.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul)
Sayın Sena Kaleli
BAŞKAN Bursa Milletvekili Sayın Sena Kaleli.
Buyurunuz. (CHP sıralarından
alkışlar)
SENA KALELİ (Bursa) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, 180 sıra
sayılı Kanun Tasarısının geçici 1inci maddesi
üzerinde verilmiş olan Cumhuriyet Halk Partisi önergesi üzerinde söz
almış bulunuyorum. Sözlerime başlarken yüce Meclisi
saygıyla selamlıyorum.
Sayın milletvekilleri,
Geçici 1inci madde de,
plansızlığın ve programsızlığın yasal
altyapısı oluşturmaktadır. Bu düzenlemeyle, değerli
yerlere ve arazilere dönüşüm adı altında el konularak hak
gaspı yapılacaktır. Yani bu madde, Hükûmetin samimiyeti
konusundaki soru işaretlerini arttırmaktadır.
Değerli arkadaşlar, şehirler
de insanlar gibidir havası, suyu ve toprağıyla, tüm renkleriyle,
geçmişiyle kendine özgü bir ruh taşır, bir kimlik kazanır.
O ruh ve kimlik korunur, geliştirilirse dünya kültür mirası olur.
AKP,
yeniliği ve dönüşümü yıkmak, tahrip etmek ve yeniden yapmak,
değerli yerleri ranta dönüştürmek olarak algılıyor. O
kadar ki, riski bahane edip camiyi bile yıkıyor yerine AVM
yapıyoruz. Yer mi daha değerli, yoksa bizim yapmakta olduğumuz
binalar mı daha değerli?
Fikirsel anlamda korumak yeniliğin
önünü tıkar ama çevresel, biçimsel korumak kalitenin, estetik
anlayışın, zevkin ve saygının göstergesidir. Bu
noktada, kentler kadar zihinsel dönüşüm de önem kazanmaktadır.
Kentleri TOKİ vasıtasıyla avamlaştırarak modern kent
yarattığımızı mı sanıyoruz? Mahalle kültürü
yerine kendi içine kapalı, dışlayıcı site
hayatları mıdır kentsel dönüşümden anlaşılan?
Bursa'da Kamberler
boşaltıldıktan sonra, ev verilen
vatandaşımızın hiçbirinin o evlerde
oturmadığına, yine alıştığı yaşam
biçimine uygun evler inşa ettiğine, hepsinin dağıldığına,
ne onların ne de komşularının birbirlerine
alışamadığına tanık olduk. Zaten yerleşik
olmaya alışmamış bu insanları, tarımla uğraşan
insanları alıştıkları yerlerinden etmek de bir
çeşit tehcir değil midir? Gülsuyu-Gülensu Projesi gerçek dönüşüm
anlayışı olabilirken, Kamberler ve Sulukule, farklı
yaşam biçiminin rahatsızlığını ortadan
kaldırma ve rant projesi değil de nedir? Suni şehirler, Dubailer
yaratınca daha mı mutlu nu olacağız?
Değerli milletvekilleri, Bursa
Osmangazi ilçesinde, 2007 yılında "Yüzyılın
Projesi" adı altında, TOKİ ve Osmangazi Belediyesi iş birliği
ile gerçekleştirilen Doğanbey Kentsel Dönüşüm Projesi, hak
sahibi 4 bin kişi ve Bursa açısından, yüzyılın projesi
olarak sunulmuş ancak ne yazık ki yüzyılın fiyaskosuna
dönüşmüş bir sorunlar yumağı olmuştur. Görüldüğü
gibi, şehrin en merkezî yerinde yaratılan bu görüntü bozukluğu
gören herkesin aklını oynatmasına neden olmaktadır.
Akçağlayanda heyelan bölgesine
TOKİ konutları yapılmıştır. Benzer bir sorun da
Gürsu Dışkaya'da yaşanmaktadır. Gürsu'nun da dâhil
olduğu kentin doğu bölgesi sit alanı, verimli tarım
arazileri, su kaynakları ve doğal yapısıyla korunarak
kentsel kullanımların dışında tutulmuşken, devasa
TOKİ projesi için plan değişikliğine gidilmiş ve yeni
bir hayalet kent oluşturulmuş, hak sahipleri mağdur
edilmiştir.
Sayın milletvekilleri, son on
yılda yaşananlar ve getirilen bu düzenleme göstermiştir ki
AKP=TOKİ, TOKİ= ranttır. AKP, HES'ler ile doğayı
katletmiş, 2/B ile arsa-arazi spekülasyonunu yasallaştırmış,
yabancılara topraklarımızı satmış, kentsel
dönüşüm adına antik, turistik, insani alanları yok etmiş,
tarım arazilerini, su kaynaklarını, yeşil alanları
rant uğruna feda etmiştir. Deprem kuşağında yer alan
ve sık sık doğal afetlere esir düşen Türkiye'de kentsel
dönüşüm acil bir gereksinimdir ancak rant ve yağmaya,
plansızlığa, şekilsiz ve kimliksiz standart
şehirleşmeye izin vermeyeceğimizi bildirmek isteriz.
Yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim
Sayın Kaleli.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Geçici madde 1i oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Geçici madde 2de bir önerge vardır,
okutup işleme alıyorum:
TBMM Başkanlığına
180 sıra sayılı kanun
tasarısının 2. Bölümünün Geçici Madde 2nin 1 inci bendindeki
Çevre ve Şehircilik Bakanı ibaresinden sonra gelmek üzere ve
Belediyeler ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Sebahat Tuncel Demir Çelik Erol Dora
İstanbul Muş Mardin
Hasip Kaplan İbrahim
Binici
Şırnak
Şanlıurfa
BAŞKAN Komisyon katılıyor
mu?
BAYINDIRLIK, İMAR, ULAŞTIRMA VE
TURİZM KOMİSYONU BAŞKANI İDRİS GÜLLÜCE (İstanbul)
Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor
mu?
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK
BAKANI ERDOĞAN BAYRAKTAR (Trabzon) Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Bu konuda yerel yönetimlerin de dahil
edilmesi kentsel planların daha sağlıklı ve verimli
işlemesini sağlayacaktır.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Geçici madde 2yi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Madde 24te iki adet önerge vardır,
sırasıyla okutup işleme alıyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 180 sıra
sayılı Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi
Hakkında Kanun Tasarısının 24 üncü maddesinin 1 inci
fıkrasının (a) bendi aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Nurettin Canikli Recep Özel Mehmet Doğan Kubat
Giresun Isparta İstanbul
Ramazan Can Emrullah
İşler
Kırıkkale
Ankara
a) 19 uncu maddesinin (a) bendi ile
değiştirilen 29/6/2011 tarihli ve 644 sayılı Çevre ve
Şehircilik Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri
Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin 2 nci maddesinin birinci fıkrasının
(e) bendi ile 23 üncü maddesi yayımı tarihinden 3 yıl sonra,
BAŞKAN Şimdiki önergeyi okutup
işleme alıyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 180 Sıra
Sayılı Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi
Hakkındaki Kanun Tasarısının 24. maddesinin 1inci
fıkrasının (a) bendinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
(a) 23 üncü maddesi yayımı
tarihinden 4 yıl sonra
Prof. Dr. Haluk Eyidoğan İdris Yıldız Yıldıray
Sapan
İstanbul Ordu Antalya
Doğan
Şafak Haydar
Akar
Niğde Kocaeli
BAŞKAN - Komisyon katılıyor
mu?
BAYINDIRLIK, İMAR, ULAŞTIRMA VE
TURİZM KOMİSYONU BAŞKANI İDRİS GÜLLÜCE (İstanbul)
Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor
mu?
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK
BAKANI ERDOĞAN BAYRAKTAR (Trabzon) Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN Sayın Eyidoğan,
buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
HALUK EYİDOĞAN (İstanbul)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, bu yasayla
ilgili çalışmalar başladığında meslek
odaları demeçler veriyordu. Bir tanesi Bu, kentsel dönüşüm
yasası değil, TOKİ yasasıdır. dedi. Ben de
baktım, yasayı inceledim, yasanın içinde yirmi beş cümlede,
sonradan Komisyonda bir tanesini düşürdüler, yirmi dört cümlede
TOKİ yazıyor. Dedim ki sonra Tabii ki haklılar yani, bir
yasada yirmi dört cümlede TOKİ yazarsa TOKİ
ağırlıklı bir yasa.
Şimdi, Türkiyede büyümenin ana ekseni
inşaat sektörüne bağlanmıştır, biliyorsunuz bunu.
İnşaat sektörü, kamu harcamalarıyla artan ölçekte, TOKİ
aracı olarak kullanılarak sürekli desteklenmektedir. Büyük ölçüde
yabancı mali yatırımcıların kararına bağlı
hâle gelmiş olan Türkiyenin büyüme perspektifi, yurt içinde de
İstanbulun ve inşaat sektörünün kamu harcamalarıyla
desteklenmesine bağlı kalmıştır. Bütçenin sermaye
giderleri harcama kalemine baktığınız zaman devamlı
bir artış görüyorsunuz. Bunun da nedeni, kamunun hızlı bir
biçimde hizmet binası ve benzeri inşaat yatırımlarına
kaynak aktarıyor olması.
Şimdi, bunu neden söylüyorum? Çünkü
-biraz önce de ifade ettiğim gibi- bu kanun tasarısında yirmi
dört cümlede TOKİ yazıyor. Demek ki bu, böyle devam edecek. Bu,
durumu iyi anlatıyor sanıyorum.
Bakınız, şimdi, Van depremiyle
başladı kentsel dönüşüm söylemi, hızlandı.
Aslında anlıyoruz ki, bunun merkezi, bu kentsel dönüşümün
merkezi, afet riski altındaki alanların dönüşümü
uygulamaları İstanbulda ağırlıklı olacak çünkü
bütün gelişmeler ve sayılar bunu gösteriyor. Bundan önceki haftalarda
buradan 2/B yasasını geçirdik, sonra da tapu ve kadastro yasası
ve yabancılara arazi satışını geçirdik, zaten bu yasa
da onun için ertelenmişti iki buçuk ay. Bu yasalar önce geçirilecek yani kentsel
dönüşüm dediğimiz yasaya altlık oluşturacaktı, o
altlığı tamamladınız.
Türkiye toplam hasılasında
İstanbulun payı yüzde 30. 2/Bden beklenen 26 milyar TL gelirin
yüzde 62si -bunlar sizin rakamlarınız- yani 16 milyar TLsi
İstanbuldan geliyor dolayısıyla buradan hesap edebilirsiniz.
Mart 2012de Cannesda Emlak Konut GYO Yönetim Kurulundan bir üye, Türkiye'de
gerçekleşecek kentsel dönüşümün inşaat sektöründe
yaratacağı 400 milyar TL'lik hacmin yanı sıra altyapı
maliyetleri, arsa kıymetlenmesi ve yapacağı pozitif
katkılarla birlikte 2-3 trilyon dolarlık bir ekonomi
yaratacağını da dile getirmiş. Diyor ki bu üye: Bu iş
Türk şirketlerinin tek başına yapacağı bir iş
değil, Türkiye'nin morale ihtiyacı var. Bu kadar büyük bir kentsel
dönüşüm moralle yapılır, yurt dışına olan
cazibeyi artırarak yapılır. Yani biz afet riski altındaki
alanların dönüşümü için bir kanun tasarısı üzerinde
konuşuyoruz ama başkaları ne diyor.
Bakın, 24 Mart 2012de İMSAD
raporunda ne diyor: İnşaat sektörünün 2012 yılında
gelişim hızını devam ettirmesi için
vurguladığımız 2/B yasası, yabancılara mülk
satışı ve kentsel dönüşüm projeleri kritik öneme sahiptir.
Bu kritik unsurların devreye girmesi durumunda içeride inşaat
sektöründe hareketliliğin ciddi oranda artması beklenmelidir, aksi
durumda ise inşaat sektörünün 2012 yılında hız kestiği
görülebilir. Demek ki biz bu yasayı, afet riski altındaki
alanların dönüştürülmesi yasasını Türkiye'nin inşaat
sektörünü ayakta tutmak için yapıyoruz. Peki nerede afet riski altındaki
alanların dönüşümü? Ekonomiyi düze çıkarmak için uygulanan bir
şey.
Anlaşılan o ki bu hedefleri
gerçekleştirmek için böyle bir dönüşüm kanunu lazım; sert
olacak, hatta vahşi olacak, toplulukların sesi dinlenmeyecek, sosyal
parçalanmalara göz yumulacak, soylulaştırma olacak, kimse yürütmeyi
durduramayacak, anlaşmazsan hakkını kaybedeceksin, kanunun
uygulanabilmesi için mevcut tüm mevzuat -tırnak içinde- uygulanmayacak
mevzuat hâline gelecek. Geçenlerde, İstanbulda, İstanbul Barosunun
düzenlediği kentsel dönüşüm ve afet riski altındaki
alanların dönüşüm yasasıyla ilgili bir toplantıya gittim,
hemen hemen herkes hukukçuydu ve şehir plancıları vardı.
Şöyle dedi bir avukat: Rantsal dönüşüm, ferman yasasıdır
bu yasa. dedi.
Saygılarımı sunarım.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim
Sayın Eyidoğan.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 180 sıra
sayılı Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi
Hakkında Kanun Tasarısının 24 üncü maddesinin 1 inci
fıkrasının (a) bendi aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Nurettin Canikli
(Giresun) ve arkadaşları
a)
19 uncu maddesinin (a) bendi ile değiştirilen 29/6/2011 tarihli ve
644 sayılı Çevre ve Şehircilik Bakanlığının
Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin 2 nci
maddesinin birinci fıkrasının (e) bendi ile 23 üncü maddesi
yayımı tarihinden 3 yıl sonra,
BAŞKAN Komisyon katılıyor
mu?
BAYINDIRLIK, İMAR, ULAŞTIRMA VE
TURİZM KOMİSYONU BAŞKANI İDRİS GÜLLÜCE (İstanbul)
Takdire bırakıyoruz efendim.
BAŞKAN Hükûmet?
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK
BAKANI ERDOĞAN BAYRAKTAR (Trabzon) Katılıyoruz efendim.
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Çeşitli kamu kurum ve
kuruluşlarına ait olup da değiştirilen bu madde
kapsamında Bakanlığın hâlen yürüttüğü işlerin
bitirilip sonuçlandırılması ve diğer kamu kurum ve
kuruluşlarının da bu yeni duruma adaptasyonunun
sağlanması için değişikliğe ilişkin söz konusu
maddenin ilgili bendi ile 23üncü maddenin yürürlüğünün üç yıl
süreyle ertelenmesi öngörülmektedir.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Kabul edilen önerge çerçevesi içinde madde
24ü oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Madde 25te bir önerge vardır, okutup
işleme alıyorum:
TBMM Başkanlığına
Görüşülmekte olan Kanun
Tasarısının 25inci maddesindeki Bakanlar Kurulu ibaresinin
Çevre ve Şehircilik Bakanı olarak değiştirilmesini arz ve
teklif ederiz.
M. Akif Hamzaçebi Haluk Eyidoğan Ali Serindağ
İstanbul İstanbul Gaziantep
Veli Ağbaba Mahmut Tanal
Malatya İstanbul
BAŞKAN Komisyon katılıyor
mu?
BAYINDIRLIK, İMAR, ULAŞTIRMA VE
TURİZM KOMİSYONU BAŞKANI İDRİS GÜLLÜCE (İstanbul)
Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN - Hükûmet Katılıyor
mu?
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK
BAKANI ERDOĞAN BAYRAKTAR (Trabzon) -
Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN Sayın Hamzaçebi,
buyurunuz lütfen. (CHP sıralarından alkışlar)
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(İstanbul) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
tasarının bu maddesindeki önerge vesilesiyle tasarının tümü
üzerinde bir değerlendirme yapmak istiyorum.
Çok önemli bir tasarıyı
görüşüyoruz ve onun son maddesini görüşüyoruz. Tasarı, 10
milyonlarca vatandaşımızı, onların
yaşadığı yerleri veya ticari, mesleki veya diğer
faaliyetlerini yürüttükleri veya bir şekilde mülkiyetlerine sahip
oldukları binaları ilgilendirmektedir. Bu kadar kapsamlı, önemli
bir tasarıdır bu.
Tasarı, ilk bakışta, ismine
baktığımızda afet riski altındaki alanların
dönüşümünü düzenliyor gibi gözükse de maddelerine
baktığımızda birkaç maddesi dışında afete
vurgu yapan bir maddenin olmadığını ve afeti esas alan bir
dönüşümle sınırlı olmadığını ortaya
koymaktadır. Tasarının bütününe hâkim olan anlayış,
afet de içinde olmak üzere genel olarak bir dönüşümdür. Yani afet riski
taşımayan alanların da dönüşümü bu tasarıya hâkim olan
genel ve temel bir anlayıştır. Tasarının 3üncü
maddesinin (7) numaralı fıkrasında yer alan ve afet riski
taşımayan binaların dahi uygulama bütünlüğü
açısından dönüşüme tabi olacağı görülecektir. 3üncü
maddesinin (7) numaralı fıkrası, afet riski taşımayan
binalar, yani depreme karşı bir bina dayanıklı olmuş
olsa da uygulama bütünlüğü açısından feda edilecek, o da
dönüşüme kurban edilecektir. Dolayısıyla, tasarının
afeti esas alan bir dönüşümü kabul ettiğini söylemek mümkün değildir.
Tasarı, Çevre ve Şehircilik
Bakanlığına olağanüstü yetkiler vermektedir. Elbette,
deprem gibi olağanüstü bir tehlike karşısında Çevre ve
Şehircilik Bakanlığının ve imar otoritelerinin çok
süratli hareket etme ihtiyacı önemlidir. Bu önemi hiç kimse bir kenara atamaz
ancak bu olağanüstü yetkilerin Çevre ve Şehircilik
Bakanlığı elinde nasıl kullanılacağını,
bunun unsurlarının, objektif unsurlarının neler
olduğunu bilmiyoruz. Örnek veriyorum: Tasarı, 2nci maddesinde
idarenin tanımını yaparken, büyükşehir belediyelerini esas
alırken büyükşehir sınırları içerisindeki ilçe
belediyelerini idare tanımının dışında
bırakmıştır. Bu belediyeler, ancak Çevre ve Şehircilik
Bakanlığı uygun görürse kentsel dönüşüm
uygulamasının içinde görev alabilecektir. Çevre ve Şehircilik
Bakanlığı hangi ölçüye vurarak büyükşehir belediye sınırları
içerisindeki belediyelere uygulamada görev verecektir veya vermeyecektir? Bu,
çok sakıncalı bir yetkidir. Bu yetkilerle Çevre ve Şehircilik
Bakanlığı âdeta bir Türkiye belediyesi konumundadır. Bütün
Türkiyede imar planlarını yapabilecek, her türlü plan
değişikliğini yapabilecek, yapı ruhsatına kadar bütün
binaların ruhsat işlemlerini gerçekleştirebilecektir.
Tasarının 17nci maddesine Genel
Kurul görüşmeleri sırasında verilen bir önergeyle eklenen hükme
göre de cami ve yurtların inşasında, kentsel dönüşüm
adı altında veya kentsel dönüşüme ihtiyaç olmaksızın
herhangi bir caminin ve yurdun inşasında, sadece büyükşehir
belediye meclisleri yetkili olacaktır. İlçe belediyeleri,
büyükşehir sınırları içerisindeki ilçe belediyeleri bu
yetkiye sahip olmayacaktır. Yani tasarı, bölge halkını, o
halkın temsilcileri olan ilçe belediyelerini
dışlamıştır. Her türlü kentsel dönüşüm, her türlü
plan ve proje bölge halkını içine aldığı takdirde,
katılımcı bir anlayışla
hazırlandığı takdirde başarılı olabilir.
Şu anda, bu yasa çıkacak diye, bina sahipleri, müteahhitler
karşısında zayıf konuma düşürülmüştür.
Müteahhitler İstanbulda bina seçmektedir, apartman seçmektedir, apartman
beğenmektedir. Otuz gün içerisinde binanı yıkacağım,
sen yıkmaya karar almaz isen idare olarak ben sana ikinci bir süre
vereceğim, yine yıkmazsan mülki amirler binanı
yıkacaktır. derseniz bina sahibini müteahhide teslim etmiş,
onun karşısında zayıf bırakmış olursunuz.
Bunlara ciddi eleştirilerimiz oldu. Otuz günlük sürenin ne kadar
sakıncalı olduğunu ifade ettik. Belki bir miktar düzeltmeler
yapılacak ama tasarının bütününe hâkim olan anlayış
değişmediği için, maalesef, bu tasarıdan beklenen yarar
gerçekleşmeyecektir. Tasarı büyük bir belirsizlik ve karmaşa
yaratacaktır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Devamla) Sürem bitti.
Dolayısıyla, sözlerimi burada sonlandırıyorum.
Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Hamzaçebi.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Madde 25i oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
İkinci bölümde yer alan maddelerin oylamaları
tamamlanmıştır.
Tasarının görüşmeleri
tamamlanmıştır.
Sayın milletvekilleri, şimdi, Hükûmetin
görüşülmekte olan 180 sıra sayılı Kanun
Tasarısının 5 ve 7nci maddelerinin yeniden görüşülmesine
ilişkin, İç Tüzükün 89uncu maddesine göre verdiği ve bugünkü
birleşimin başında kabul edilen talebi yerine getirilecektir.
B) Yeniden Görüşmeleri Yapılan
Tasarılar/Teklifler (Tekriri müzakere)
1.- Afet Riski Altındaki Alanların
Dönüştürülmesi Hakkında Kanun Tasarısı ile
Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu
Raporu (1/569) (S. Sayısı: 180) (5inci ve 7nci Madde)
BAŞKAN Şimdi, 5inci maddeyi yeniden
görüşmeye açıyorum.
Madde üzerinde bir önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 180 sıra sayılı
Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında
Kanun Tasarısının 5 inci maddesinin (3) üncü
fıkrasının birinci cümlesinde yer alan otuz kelimesinin
altmış olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Nurettin Canikli Mehmet Doğan Kubat Recep Özel
Giresun İstanbul Isparta
Ramazan Can Tülay Kaynarca Yusuf Başer
Kırıkkale İstanbul Yozgat
BAŞKAN Komisyon katılıyor mu?
BAYINDIRLIK, İMAR, ULAŞTIRMA VE TURİZM
KOMİSYONU BAŞKANI İDRİS GÜLLÜCE (İstanbul) Takdire
bırakıyoruz efendim.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI
ERDOĞAN BAYRAKTAR (Trabzon) Katılıyoruz efendim.
BAŞKAN Gerekçeyi okuyun.
Gerekçe:
Riskli yapıların
yıktırılması için bu yapıların maliklerine
verilen sürenin otuz günden altmış güne çıkarılması
amaçlanmıştır.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
5inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Ben ilk defa tekriri müzakere yönetiyorum da onun için,
hata yapacağım diye çok korkuyorum onun için.
7nci maddeyi yeniden görüşmeye açıyorum.
7nci maddede, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu
adına Kütahya Milletvekili Sayın Alim Işık
(MHP
sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA ALİM IŞIK
(Kütahya) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
görüşmekte olduğumuz 180 sıra sayılı Afet Riski
Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun
Tasarısının 7nci maddesinin tekrar görüşülmesi üzerine
Grubum adına söz aldım. Bu vesileyle hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, gerçekten çok
önemli bir yasa üzerinde iki buçuk ay önce başlayan bir sürecin sonuna gelmiş
bulunmaktayız. Her şeye rağmen bu yasadan sonra ülkemize
katkı sağlayacak düzenlemelerin hayırlara vesile
olmasını temenni ediyorum. Ancak, bu yasa sırasındaki
görüşmelerde de dile getirildiği gibi, söz konusu tasarıyla
TOKİ devi yaratılmaktadır. TOKİ, hepimizin yakından
bildiği gibi, özellikle seçimler öncesinde iktidar partisinin âdeta reklam
aracı olarak finansör bir kurum niteliğine bürünmüştür. Bunu bu
millet hiçbir şekilde affetmeyecektir. Şimdi, böyle bir durumda yeni
reklamlara gebe olan bir kuruma çekidüzen verilmesi gerekiyor.
Değerli milletvekilleri, afet
bölgelerinde elbette ki acil iş yapmak doğrudur, ama müteahhit seçimi
nasıl yapılmaktadır, hangi kriterlere göre TOKİ bu
müteahhitleri seçmektedir, bunlar belirsizdir. Afet bölgesi dışında
da acil kapsamda ihalelerle iş yapılıyor, bunun amacı
nedir, mantığı nedir? Seçilmiş müteahhitlerin
özelliğinde neler vardır, neler aranmaktadır, bunlar
belirsizdir. Örneğin, Ankaranın göbeğinde acil iş
kapsamında ihale yapmanın mantığını TOKİ bir
şekilde Sayın Bakan aracılığıyla bize
açıklamalıdır. Birilerini zengin etmek gerekiyorsa,
çıkarın kanunu, cebine koyun parayı, zengin edin, ama hiçbir
aciliyeti olmaksızın afet kapsamı dışında da
TOKİ aracılığıyla acil
iş yaptırmanın bir gerekçesi olmalı bu ülkede. Ama ne
yazık ki böyle bir gerekçeyi hiç kimsenin
açıklayacağını düşünmüyorum. Biz bu konuyla ilgili,
ilgili kurumlardan bunun takipçisi olmaya devam edeceğiz.
Değerli milletvekilleri, bu ülkedeki doğal afetlerde
maalesef, AKP İktidarı döneminde ayrımcılık
yapılması bu ülkede yaşayan 75 milyon insanın
vicdanını yaralamaktadır. Son bir yılda bu ülkede iki
deprem yaşandı. Bu depremden etkilenen
vatandaşlarımızın hepsine geçmiş olsun diyorum. Ama
şimdi bir tarafta bir ilde altyapı TOKİ
aracılığıyla değişik ihalelerle hızla
yapılırken, bir başka ilde veya bu ilin ilçelerinde altyapı
projelerinin ilgili makamlardan geri dönmesinin bir anlamı olmalı.
Vanda -Allah razı olsun yapanlardan- hızla
altyapı projeleri yenilenirken Sayın Bakanım, Kütahyada bu
depremden zarar gören ilçelerdeki altyapı projeleri neden işleme
konulmuyor? Simav Belediyesinin teklif ettiği projeler niçin
desteklenmiyor? Dolayısıyla bunların mutlaka bu Afet Yasası
kapsamında yeniden gözden geçirilmesi ve
ayrımcılığın giderilmesi gerekiyor.
Daha üç gün önce, Simavda dört daireli bir bina sahibinin bana
ve sayın iktidar partisinden bir milletvekili arkadaşımıza
getirdiği notu aynen sizlerle paylaşıyorum: Sayın vekilim,
dört daireli bir bina sahibiyim. Orta hasarlı olarak binam tespit edildi.
Hükûmetin teklif ettiği para 15 bin TL ama proje mühendislerinin benden
istediği para 160 bin TL. Ben 15 bin TL ile bu binayı nasıl
güçlendireceğim? Bu Hükûmet neden bu desteğini bizden
esirgemektedir? Duyuruyorum Sayın Bakanım. Bunun önüne geçmemiz
lazım ve şu anda bin civarında orta hasarlı olarak tespit
edilmiş binalardan şu güne kadar
bir yıllık süre içerisinde sadece dört tane proje belediyeden
onay almış ve dört binanın güçlendirilmesi
yapılabilmiştir.
Değerli Bakanım -Allah korusun- yakın zamanda
beklenmedik bir depremde hafif ve orta hasarlı olarak belirlenmiş birçok
binanın başına ne geleceğini bilmemiz, tahmin etmemiz
mümkün değildir.
Elimde en son Simav depremiyle ilgili
Birbirini Tetikleyen Depremler 2011-2012 Simav Deprem Etkinliği diye bir
bilimsel rapor var. Bu raporda Simav havzasının diri fay
parçaları tarafından çevrildiği ifade edilmekte, 2011
depreminde yani 5,9 şiddetindeki deprem sonucunda bölgede bulunan küçük
tali faylar tetiklenmiş ve bölgenin yapısından kaynaklanan çok
uzun süren deprem aktivitesine yol açmıştır. denmektedir.
Yine burada bu süreçte yaşanan birçok
depremin teknik özellikleri açıklanmış ve en son Ocak 2012de
toplam 48 adet -1,7 ile 3,9 arası- Şubat 2012de 64, Mart 2012de 89,
Nisan 2012de 586, 1 Mayıs ve 5 Mayıs 2012 tarihleri arasında da
244 deprem bu bölgede yeniden ortaya çıkmıştır. Acilen bu
bölgenin teknik anlamda özelliklerinin mutlaka ortaya konup bu tedbirlerin söz
konusu tasarı kapsamında gerçekleştirilen
değişikliklerle yeniden incelenmesi gerekiyor.
Değerli Bakanım, bu raporun son cümlesini sizlerle
paylaşmak istiyorum: Bu kapsamda değerlendirildiğinde, Simav
depremlerinin, basında farklı kişiler tarafından
söylendiği gibi, 1970 yılında kırılan Gediz
fayını tetiklemesi ve büyüklüğü 7den büyük olmak üzere çok
büyük deprem üretmesi söz konusu değildir. Bununla birlikte daha çok 2009,
2012 depremleriyle -17 Şubat 2009dan bu yana bu bölgede deprem devam
ediyor- kırılan tali fay zonundaki varsa kırılmayan aktif,
diri fay parçalarının kırılmasını tetiklemesi söz
konusu olabilir. Ancak 2009-2012 yılları arası meydana gelen
depremler ile bu zon içerisindeki tali faylarda büyük enerji
boşalımının meydana geldiği de olumlu bir gelişme
olarak göz ardı edilmemelidir. Bu kapsamda deprem etkinliğinin azalarak bir müddet daha devam
etmesi beklenmelidir. Şimdi bu rapor da dikkate
alındığında bölgedeki vatandaşların
tedirginliği bir süre daha devam edecektir. Şu anda evine giremeyen,
korkudan dolayı, her an deprem olacağı endişesiyle
sokaklarda geceleyen insanların feryadını ne olur bir kez daha
ben buradan seslendireyim, siz de duyunuz Sayın Bakanım. Bu insanlara
yeterli miktarda çadır, yeterli miktarda battaniye ve diğer acil
ihtiyaç malzemelerini Kütahya Valiliğine mutlaka göndermemiz lazım.
Olası bir depremde yeni afetlerin yaşanmaması için bu tedbirin
önceden alınmasında büyük yarar görülmektedir.
Değerli Bakanım, bölge
esnafı bitmiş durumdadır, şu anda ertelenen vergi
borçlarının ödeme zamanı geldiğinde cari ayla beraber
biriken paraların devlete ödenmesi asla ve asla mümkün değildir. Bu
konuda yeni bir yapılandırma ve taksitlendirmeyle bu insanların
bölgeden göçlerinin önlenmesi lazım. Son depremlerle beraber Simav
ilçesinden yaklaşık 7 bin kişinin göç ettiğini bir kez daha
sizlerle paylaşıyorum. Bu vesileyle ilimizde meydana gelen bu
depremden dolayı gecikmiş hizmetlerin acilen oraya iletilmesinde
yarar görüyorum.
Değerli Bakanım, size daha önce
de ilettiğim gibi hafif ve orta hasarlı bina sahiplerinin kendi
arsaları üzerinde devletin vereceği krediyle daha ucuza iş yeri
ve konut sahibi olmalarının önü açılmalıdır.
TOKİden mutlaka daire alması konusundaki zorlamadan bu Hükûmet
vazgeçmelidir. O bölgeye lütfen en güvendiğiniz insanınızı
gönderiniz, beş-on tane TOKİ hak sahibi vatandaşla
görüştürünüz, çektiği çileleri siz birinci ağızdan
öğreniniz. Bu insanlara Beldeden, köyden kalkın gelin; Simavdaki
TOKİ binalarından daire
alın. diyerek cezalandırmanın bir anlamı yoktur. Bu insanlar
zaten depremin psikolojik etkisiyle bitmiştir. O insanlara köyünde ve
beldesinde kendisinin birlikte yaşadığı hayvanlarıyla
beraber olabileceği bir mekânın oluşturulması
kaçınılmazdır.
Bu konuda bu son uyarılarımı
da bir kez daha yapıyor, tekrar hepinize saygılar sunuyorum. Kanunun
hayırlara vesile olmasını temenni ediyorum. İyi
akşamlar diliyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim
Sayın Işık.
KAMER GENÇ (Tunceli) Sayın
Başkan, şahsım adına söz istiyorum.
BAŞKAN Tabii, buyurun. (CHP
sıralarından alkışlar)
KAMER GENÇ (Tunceli) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; afet riski altındaki alanların dönüştürülmesine
ilişkin kanun tasarısının 7nci maddesi üzerinde
kişisel söz almış bulunuyorum. Hepinize saygılar sunuyorum.
Kanun o kadar enteresan bir kanun ki, tabii
Türkiyede AKP İktidarıyla beraber hukuk yok edildi, faşist bir
dikta kuruldu, bu faşist diktanın her alana yayılması için
hukuk yok edildi, kişi güvenliği yok edildi, hukuk denilen bir
kavram yok, şimdi de vatandaşın elindeki malına mülküne el
uzatmak için bir kanun getirildi. Bu kanunla Çevre ve Şehircilik
Bakanlığına verilen yetki kime veriliyor? Tayyip Erdoğana
veriliyor. Tayyip Erdoğan ne olmak istiyor bu memlekette? Diktatör olmak
istiyor. Bunu her uygulamasında görüyorsunuz değerli milletvekilleri.
Şimdi, bu kanunla getirilen bu
dönüşüm gelirleri o kadar büyük bir gelir paylarıdır ki
bunları bu Bakanlığın emrine veriyorsunuz, bunların
harcamaları üzerinde kontrol yok, ayrıca da burada toplanan
gelirlerle bu Bakanlık bünyesinde çalıştırılan
personele de Devlet Memurları Kanunu hükümlerine bağlı olmadan,
tamamen keyfî, Bakanın daha önce bu işte TOKİde
yaptığı uygulamalar gereği kendine özel, yandaş,
kendine uygun, kurallara da bağlı kalmaksızın, fahiş
miktarda ücretler ödenmek suretiyle, dolayısıyla böyle keyfî bir
Bakanlık yaratıyorsunuz ve burada da bu Bakanlığa tahsis
edilen gelirlerin yekûnlarını dikkate aldığınız
zaman, aşağı yukarı devlet bütçesinin dörtte 1ine
yakın geliri, belki dörtte 1ini de aşacak yarısına kadar
da bir geliri tahsis ediyorsunuz.
Şimdi, değerli milletvekilleri,
Lenine demişler ki: Ya, yoldaş, bu halk çok mağdur edildi,
fakir edildi, yarın öbür gün bunlar bize baş kaldıracak. Yok
yok, siz oradan bana bir tavuk getirin. demiş. Tavuğu getirmiş,
ceketinin altına koymuş, düğmesini kapatmış,
açınca tavuk fırlamış gitmiş. Bir daha getirin.
demiş. Bir daha koymuş, ceketi açınca gitmiş. Peki, o
tavuğun tüylerini yolun bakalım. demiş. Tüylerini
yolmuşlar, getirmişler, ceketin altına koymuş Lenin;
düğmeleri açmış bakmış ki tavuk gittikçe koynunda
kalıyor, kaçmıyor. Bak, bu halkı ne kadar yolarsan o zaman sana
muhtaç olacak, dolayısıyla sana sığınacak.
demiş.
Şimdi, AKPnin de getirdiği bu.
MUHYETTİN AKSAK (Erzurum) Bu
hakarettir.
KAMER GENÇ (Devamla) Türkiyede,
çalışmayan, üretmeyen, sadakaya muhtaç, devletin bütün gücünü kendi
elinde tutan bir siyasi iktidar yaratıyor ve diyor ki bu siyasi iktidar
kanalıyla, işte belirli aralıklarla bu Hükûmetin, vatandaşın
Vatandaşa da, bu sürede haksız şekilde elde ettiği bu
paraları işte belirli aralıklarla sadaka kabilinde
dağıtmak suretiyle, halkı üretmeyen, çalışmayan,
okumayan, tembel, düşünmeyen bir Türk toplumu yaratmaya çalışan
bir AKP İktidarı ve bu iktidar tabii bu sayede ayakta kalmak istiyor
ama şunları hesaba katmıyor ki: Türkiye artık
çağın belli bir aşamasına geldi. Bu çağda kolay kolay
-bilgisayar çağında- artık insanların, tamamen onların
tercih ettikleri seviyede cahil bir kitlenin kalması mümkün değil ama
maalesef ne yapalım ki değerli milletvekilleri, AKP,
çoğunluğuyla Türkiye'nin her tarafını yönlendirmeye
çalışıyor, devletin temel
Cumhuriyet, seksen, doksan
yıldır her tarafı kemirildi, kaleleri kemirildi, o kalelerin
içine dinamitler sokulmak suretiyle o çağdaş Türkiyeyi ayakta tutan
o devrimler tek tek içinde dinamitler patlatılmak suretiyle yok edildi.
İşte, en son da geçen gün 4+4+4 Kanunu çıkarıldı ve
Diyanet İşleri Başkanlığı da beş
yaşındaki çocuklara Kuran dersi getirmek suretiyle
Tayyip
Erdoğan dedi ki: Biz sessiz devrim yaptık. Aslında onun
dediği sessiz devrim değil, yaptığı sessiz
karşı devrimdir. Yani Türkiyenin çağdaşlaşma yönünde,
laik cumhuriyet yönünde, bilim yönünde, teknoloji yönünde ilerlediği bütün
o sahaları yok etti. Dolayısıyla artık Orta Çağ
karanlığına doğru, bir rejime doğru Türkiyeyi
sürüklemeye çalışan bir yönetim, bir halk yapısını
getirmeye çalıştı. İşte bu şartlar altında
biz mücadelemize devam edeceğiz.
Teşekkür ediyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim
Sayın Genç.
Madde üzerinde bir önerge vardır,
okutup işleme alacağım:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 180 sıra
sayılı Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi
Hakkında Kanun Tasarısının 7 inci maddesinin (1)
numaralı fıkrasının (c) bendinin aşağıdaki
şekilde ve aynı maddenin (5) numaralı fıkrasının
ikinci cümlesinin "Birinci fıkranın (c) bendinde belirtilen
tutar hesap dönemini takip eden yılın Mayıs ayı sonuna
kadar Bakanlığın merkez muhasebe birimine aktarılır."
şeklinde değiştirilmesini, aynı (5) numaralı
fıkranın (ç) bendi ile bu fıkranın üçüncü cümlesinde
yeralan "ile İller Bankası Anonim Şirketince bu
fıkraya ve birinci fıkranın (c) bendine göre süresi içinde
aktarılmayan tutarlar" ibaresinin madde metninden
çıkarılmasını ve (5) numaralı fıkranın bend
numaralarının buna göre teselsül ettirilmesini arz ve teklif ederiz.
Nurettin Canikli Mehmet Doğan Kubat Ramazan Can
Giresun İstanbul Kırıkkale
Osman Aşkın Bak Hilmi Bilgin
İstanbul Sivas
"(c) İller Bankası Anonim
Şirketinin Hazine gelirleri ve faiz gelirleri dışındaki
Banka faaliyetleri ile 26/01/2011 tarihli ve 6107 sayılı Kanunun 3
üncü maddesinin (1) numaralı fıkrası uyarınca yapacağı
faaliyetlerden elde edeceği kârın yüzde ellisi."
BAŞKAN Komisyon katılıyor
musunuz?
BAYINDIRLIK, İMAR, ULAŞTIRMA VE TURİZM
KOMİSYONU BAŞKANI İDRİS GÜLLÜCE (İstanbul) Takdire
bırakıyoruz efendim.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI ERDOĞAN
BAYRAKTAR (Trabzon) İştirak ediyoruz efendim.
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) Gerekçe.
BAŞKAN Gerekçeyi okuyun.
Gerekçe: İller Bankası Anonim
Şirketinin Banka faaliyetleri ile 26/01/2011 tarihli ve 6107
sayılı Kanunun 3 üncü maddesinin (1) numaralı
fıkrasının gereği olarak yapacağı faaliyetlerden
elde edeceği gelirin yüzde ellisinin bu Kanunun amacı için
kullanılmak üzere dönüşüm geliri olarak alınması
maksadıyla düzenleme yapılmıştır.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Kabul edilen önerge doğrultusunda
7nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Şimdi, tasarının
oylanmasından önce lehte ve aleyhte oyunu belli etmek üzere 2
arkadaşımıza söz vereceğim.
Lehte ilk söz İstanbul Milletvekili
Sayın Oktay Sarala aittir.
Buyurun Sayın Saral. (AK
PARTİ sıralarından
alkışlar)
OKTAY SARAL (İstanbul) Teşekkür
ediyorum Sayın Başkanım.
Sayın Başkanım, çok
kıymetli milletvekili arkadaşlarım; 180 sıra
sayılı Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi
Hakkında Kanun Tasarısının tüm maddeleri üzerinde, lehte
olmak üzere söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle tüm Türkiyeyi ve
sizleri saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlarım, kanun
tasarısının temel amacı afet riskli alanların
dönüşümünü ve riskli yapıların yıkımını
sağlayarak sağlıklı ve yaşanabilir alanların ve
konutların oluşturulmasıdır. Hepimizin malumu olduğu
üzere ülkemiz, maalesef, çeşitli kademelerde olmak üzere deprem
kuşağında yer almaktadır. Özellikle yüzde 92 oranında
bu deprem kuşağında olduğunu hepimiz biliyoruz. Âdeta
depremle ve doğal afetlerle birlikte hayatımızı idame
ettiriyoruz. Şöyle geçmişe bir dönüp bakacak olursak, maalesef, bu
deprem ve afetler nedeniyle çok acılar yaşadık, milletçe çok
üzüntülere gark olduk. 1900lü yıllardan bu ana kadar depremde 100 bin
insanımız maalesef hayatını kaybetmiş, bunun
yanında 1 milyona yakın bina da ya tamamen ağır hasar
noktasında tahrip olmuş ya da yıkılmıştır.
Değerli milletvekili
arkadaşlarım, özellikle 1950li yıllardan sonra da kırsal
alandan kente hızlı göç nedeniyle her türlü teknik ve sosyal
altyapıdan yoksun iskânlar ve gecekondular oluşturulmuş, kentler
plansız gelişmenin yanında özellikle doğal, tarihî ve
kültürel alanda da tahrip olmuşlardır. Bunun sonucunda da hepimizin
malumu olduğu üzere o kötü manzara hepimizin huzurunda kendini
bulmuştur.
Düzensiz, sağlıksız, can ve
mal kaybı noktasında risk taşıyan, kentsel estetikten
yoksun, imar mevzuatına aykırı yapılar bugünümüze kadar
gelmiştir. Bu vesileyle yaşanan bu depremler neticesinde özellikle
yapı stokunun ülkemiz adına ne kadar riskli olduğunu hepimiz
biliyoruz.
Türkiyemizin özeti olan İstanbulun
yüzde 35i 1inci derece, yüzde 30u 2nci, yüzde 30u da 3üncü derecede olmak
üzere, şayet 7 ve onun üzerinde şiddette bir depreme maruz
kaldığında uzmanların söylediği 1,5 milyon
binanın 900 bini ya tamamen yıkılacak veya ağır hasar
görecek ve yine uzmanlarca söylenen 50 ile 100 bin insanımızı
maalesef kaybetmiş olacağız.
Yıllardan beri ahlarla vahlarla geçti
ömrümüz ancak oportünist, günübirlik birtakım avutmalarla beraber bu
depremi yeterince kendimize maalesef ilgi tutmamış ve bu
sıkıntılara hepimiz birlikte gark olmuşuz.
Evet, değerli milletvekillerimiz,
tabii afetler ve depremler, bakınız, hepimizi vurdu, hepimizin
canını yaktı.
HALUK EYİDOĞAN (İstanbul)
On yıldır biz iktidar değiliz, on yıldır siz
iktidarsınız.
OKTAY SARAL (Devamla) Bu nedenle
özellikle söylüyorum: Türk, Kürt, Alevi, Sünni, sağcı solcu ve siyasi
parti ayrımı yapmaksızın deprem
hepimizi gerçekten vurdu. Buna baktığımızda değerli
arkadaşlarım, hepimizin yakınları yakın zaman
döneminde, bundan on yıl kadar önce Adapazarında, İstanbulda
-az evvel sayın vekilimizin söylediği şekilde- Boluda
yakınımız, dostumuz, arkadaşımız,
ahbabımız enkaz altında kaldı. Bunun için popülizm yapmaya
gerek yok. Bu işi siyasi ranta tahvil etmenin hiçbir gereği yok. Bu
sorun hepimizin sorunu, bu sorunu hep birlikte çözeceğiz değerli
arkadaşlarım.
HALUK EYİDOĞAN (İstanbul) Yasa yanlış.
Doğru yasa yapın, destekleyelim.
OKTAY SARAL (Devamla) Çözümde görev almayanlar sorunun birer
parçası olurlar. Bu sorunu hep birlikte inşallah çözeceğiz.
HALUK EYİDOĞAN (İstanbul) Yasa yanlış, biz ne
yapalım.
OKTAY SARAL (Devamla) Evet, yaşanan felaketlerde kenetlendik,
kardeş olduğumuzu bildik ve birbirimize ne kadar muhtaç
olduğumuzu öğrendik.
KAMER GENÇ (Tunceli) Onu Genel Başkanına söyle, Tayyip Beye
söyle onu.
OKTAY SARAL (Devamla) 75 milyon kardeşiz. Biz hep birlikte
Türkiyeyiz. Bunu yaşadık. Bakınız, milletimizde, hepimizin
mayasında, hamurunda yardımseverlik, iyilik, merhamet ve şefkat
var, kısacası yaşatma idealiyle
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
OKTAY SARAL (Devamla) -
dopdolu olan bir millete, bir ülkeye sahibiz.
HALUK EYİDOĞAN (İstanbul) Sayın Vekilim,
doğru söylüyorsun ama yasa yanlış.
OKTAY SARAL (Devamla) Burada Türk, Kürt, mezhep, meşrep ve din
ayrımı yapmaksızın gerçekten milletçe birbirimizi, bu
noktada, depremde nasıl olmamız gerektiği noktasında
Süre mi bitti Sayın Başkan? (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Ben teşekkür ediyorum. Bu yasa tasarımızın
inşallah milletimize, ülkemize hayırlı olmasını
diliyorum. Hepinize saygılar sunuyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
HALUK EYİDOĞAN (İstanbul) O yüzden mi sırf AKPli
belediyelere izin veriyorsunuz?
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Saral.
Tasarı üzerinde aleyhte fikrini belirtmek üzere Tunceli
Milletvekili Sayın Kamer Genç, buyurunuz. (CHP sıralarından
alkışlar)
KAMER GENÇ (Tunceli) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan, aslında, tabii, ben bu kanunun üzerinde pek
müzakerelerde bulunmadım çünkü KİT Komisyonu üyesiyiz. Aslında
KİT Komisyonu diye bir komisyon var ama bir günde dört tane kurumu
denetliyoruz. Yüzer, iki yüzer sayfalık raporlar geliyor. Aslında
denetleme yok, sadece 20 tane AKPli milletvekili arkadaşımız
geliyor, hiçbir rapor okumuyorlar, bir fikir de söylemiyorlar, sadece el
kaldırıyorlar, İbrasına
diyorlar. İşte böyle
bir Mecliste, böyle bir hukuk yapısı içinde, Türkiye'nin
menfaatlerini koruyan bir Parlamento olduğumuzu iddia ediyoruz.
Bugün bana
Tuncelinin Ovacıktaki Kozluca köyünün Muhtarı telefon ediyor, diyor
ki: Efendim, bizim köyün yolu yok. Ben gidiyorum ilgililere diyorum ki: Bizim
köyün yolunu yapın. Bakın, size de isim veriyorum,
Ovacıkın Kozluca köyünün yolu. Diyorlar ki: Parayı köylüler
aranızda toplayın, yakıt temin edin, makineye yakıt
doldurun, ondan sonra da biz sizin köyünüzün yolunu yapalım.
Değerli
arkadaşlar, maalesef AKPnin uyguladığı tek yanlı
uygulamalar ve işlemler nedeniyle bizim güvenimiz yok. Biraz önce burada
konuşan arkadaşımız Deprem gelince Kürt, Türk, Alevi, Sünni
dinlemiyor. diyor ama acaba onu Tayyip Beye söylese daha iyi değil mi?
Tayyip Bey ne
yapıyor? Boyuna, Suriye üzerinde giderken diyor ki: Suriyede Aleviler
iktidarda, Alevilerin güvenlik kuvvetleri Sünnileri öldürüyor.
Başbakanlık makamında oturan bir kişiye
yakışır mı bu tür davranışlar? (AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
İHSAN
ŞENER (Ordu) Ne zaman söyledi?
KAMER GENÇ
(Devamla) Yani daima tahrik ediyor. Ey Aleviler, bakın
diyor, Ondan
sonra Orada Sünnileri öldürüyorlar.
Bakın,
Tayyip Erdoğan niye Almanyaya gitmedi biliyor musunuz? Sivas
davasında
Aslında yakılan insanlarımızın büyük
bir kesimi yani hepsi sol düşünceli insanlardı ama bu biraz daha
Alevi inançlı vatandaşlara karşı bir olay olduğu için
o Alevi inançlı vatandaşlara, insanlara karşı o yakma
işlemine katılanların bir kısmı AKP İktidarı
zamanında korundu, yakalanmadı ve bir kısmı hakkında
dava zaman aşımından düştü. Zaman aşımından
düşünce Tayyip Erdoğan dedi ki: Memleketimize ve milletimize
hayırlı olsun. Bir şey niye Memlekete ve millete
hayırlı olsun. denir? Ondan haz duyulduğu için. Yani ne diyor
yandaşlarına? Ey vatandaşlar, siz yine bu Alevileri yakın,
biz iktidardayız, merak etmeyin, sizi yargılamaktan
alıkoyarız, dolayısıyla bu konudan çekinmeyin. diyor.
İşte orada, Avrupadaki vatandaşlar da bu sözü kendilerine
karşı bir tahrik olarak gördüler ve Türkiye'nin başında
bulunan bir insana, Başbakanlık makamında bulunan bir insana
yakıştırmadıklarından dolayı büyük bir tepki
gösterdiler; Tayyip Erdoğan o tepkiden korktu, Almanyaya gitmedi. Niye?
MUHYETTİN AKSAK (Erzurum) Yalan söylüyorsun yalan, yalan! Çok
büyük bir yalan!
KAMER GENÇ (Devamla) Efendim, şimdi de diyor ki: Ermenilerle
Alevi dernekleri bana karşı şey etti. Yani, bunlarla ne
kastediyor? Kendi ağzından çıkanı kulağı duymuyor
beyler!
MUHYETTİN AKSAK (Erzurum) Yaşına bak, söylediğin
lafa bak!
KAMER GENÇ (Devamla) Onun için, Tayyip Erdoğan, zamanında
Bakın, şimdi, kürsüye çıktığı zaman
birleştirici, bütünleştirici, halkın tümünü
kucaklayıcı bir konuşması var mı? Yok. Sizle biz
diyor, onlar ve biz diyor. Ondan sonra 1940lardan bahsediyor, cumhuriyeti ve
Atatürkü devamlı dile getiriyor. Yahu, sen daha kimsin? Sen daha dünkü
çocuksun. Arkadaş, bu memleketi kuran insanlar, on senede ne fabrikalar
yaptılar ne demir yolları yaptılar ne KİTler meydana
getirdiler. Sen, on senedir sattın, sattın, sattın memleketi
soğana çevirdin. Dolayısıyla, insanlar biraz haddini bilmelidir.
Değerli arkadaşlar, aslında, bu kanun şöyle
uygulanırsa çok iyi olur: Bakın, ben, Tuncelinin köylerini
gezdiğim zaman hakikaten, uzun zamandan beri -buralarda zaman zaman yer
sarsıntısı olmuş- köy evlerinin yüzde 90ı çatlak,
oturulmayacak derecede bir durumda. Hatta, bu konuda bir kanun teklifimi de
hazırlıyorum. Aslında, bu kanunun önce köylerde uygulanması
lazım, köyde çatlak olan bütün yapılara el konulup bunların
yapılması lazım ama nerede? Nerede bu yapılacak? Çünkü
sizin uygulamalarınızı görüyoruz; bu uygulamalar, hep, siyasette
bendenseniz oluyor, yoksa mümkün değil. Tek taraflı uyguluyorsunuz.
Dolayısıyla, burada, demin de söylediğim gibi, büyük bir
güç elde ettiniz.
MUHYETTİN AKSAK (Erzurum) Milletin gücü, milletin gücü.
KAMER GENÇ (Devamla) Karşınızdaki -siyasi
düşüncesi sizin karşınızda olan- insanlara karşı
bu gücü vicdansızca kullanacak ve bu insanların evlerine el konulacak,
mülklerine el konulacak, haksız yere yıkılacak, yargı
denetimi ortada yok, böyle bir hukuk devletinde
Bir hukuk devletinde hukuka
saygılı olan insanlar yargıdan korkar mı? Zaten yargı
diye bir şey yok. Onun için ben bu kanuna karşıyım.
Saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Genç.
Tasarının tümü açık oylamaya tabidir.
Açık oylamanın elektronik oylama cihazıyla
yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Oylama için
üç dakika süre vereceğim. Bu süre içinde sisteme giremeyen üyelerin teknik personelden yardım istemelerini, bu
yardıma rağmen de sisteme giremeyen üyelerin, oy
pusulalarını, oylama için öngörülen üç dakikalık süre içerisinde
Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.
Ayrıca, vekâleten oy kullanacak sayın bakanlar var ise, hangi
bakana vekâleten oy kullandığını, oyunun rengini ve
kendisinin ad ve soyadı ile imzasını da taşıyan oy
pusulasını, yine, oylama için öngörülen üç dakikalık süre
içerisinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica
ediyorum.
Oylama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN Afet Riski Altındaki
Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun Tasarısı
açık oylama sonucu:
|
Kullanılan
oy sayısı |
: |
236 |
|
|
Kabul |
: |
208 |
|
|
Ret |
: |
28 |
|
Kâtip
Üye Mustafa
Hamarat Ordu |
Kâtip
Üye Bayram
Özçelik Burdur |
Tasarı kabul edilmiş ve
kanunlaşmıştır. Hayırlı, uğurlu olsun.
3üncü sıraya alınan,
Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile
Muğla Milletvekili Nurettin Demir ve 16 Milletvekilinin;
Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Milli
Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu Raporunun görüşmelerine
başlayacağız.
IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
3.- Yükseköğretim Kurumları
Teşkilatı Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Tasarısı ile Muğla Milletvekili Nurettin Demir ve 16
Milletvekilinin; Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı
Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve
Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu Raporu (1/606, 2/155) (S.
Sayısı: 241) (x)
BAŞKAN Komisyon? Burada.
Hükûmet? Burada.
Komisyon Raporu, 241 sıra sayısıyla
bastırılıp dağıtılmıştır.
Tasarının tümü üzerinde söz isteyen, Cumhuriyet Halk Partisi
Grubu adına Aydın Milletvekili Sayın Metin Lütfi Baydar.
Buyurun Sayın Baydar. (CHP sıralarından
alkışlar)
CHP GRUBU ADINA METİN LÜTFİ BAYDAR (Aydın) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Yükseköğretim Kurumları
Teşkilatı Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Tasarısı üzerinde Cumhuriyet Halk Partisinin görüşlerini
aktarmak üzere söz almış bulunuyorum. Yüce ulusumuzu ve onun
temsilcileri olan sizleri saygıyla selamlıyorum.
Nasıl ki açık oto pazarlarında ikinci el müşterisini
kandırmaya yönelik olarak Doğan görünümlü Şahinler
satışa sunuluyor ise üniversitelerin isimlerinin de yaşayan
insanların adlarıyla değiştirilmesi bende aynı duyguyu
uyandırıyor.
Doğru olan, etik olan, dünyada da kabul gören, sizin
adınızın bir yere verilmesi takdirinin sizden sonra gelecek
nesillerce yapılmasıdır. Dünya bunu böyle yapıyor.
Üniversitenin isminin yaşayan bir siyasinin ismiyle
değiştirilmesi acaba üniversitelerin hangi sorununu çözmektedir?
Üniversitelerin kalite sorunu duruyorken, akademik, idari ve mali özerklik
problemleri hâlâ varken ve 12 Eylül darbesinin ürünü olan YÖK yasası hâlâ
ortadayken sizin Biz darbelerle hesaplaşmak istiyoruz.
laflarınıza kim inanır? Gülüp geçiyorum. Siz değil
miydiniz, 2002 yılında, YÖKün kaldırılmasını
Acil Eylem Planına koyan? Sonra ne oldu? Ele geçirdiniz ve askerî darbe
dönemlerinde olmayan baskıyı bu dönemde kurdunuz.
Kendinize benzemeyen kim var ise üniversiteden atmak için her türlü
numarayı çeviren adamlarınız artık üniversitelerde. Ancak
bir şeyde yanılıyorsunuz; üniversite bir forumdur, her türlü
düşüncenin tartışılacağı ve her farklı sesin
yaşayabileceği, akademik özgürlük ortamında doğrunun
bulunacağı yerlerdir. Sizler sadece sizin gibi düşünen,
aklına ipotek koyacağınız insanlar yetiştirmek
istiyorsunuz, biz ise insanları olduğu gibi kabul eden,
farklılıklarımızı zenginliğimiz sayan bir
anlayışa sahibiz; işte fark burada.
Dünya tarihine baktığımız zaman sizin gibi
düşünenlerin başlangıçta kazanmış gibi görünseler de
sonunda hep kaybettiğini görüyoruz. Örneğin, dünyanın ilk
üniversitesi olarak 1088 yılında İtalyada kurulan Bologna
Üniversitesi başlangıçta papazlar ve kilise tarafından
yönetilmiş ve skolastik düşüncenin merkezi olmuş ise de sonunda
akademik özgürlüğün en önde geldiği üniversitelerden birisi olarak,
Umberto Ecoyu, Romano Prodiyi yetiştiren üniversitelere dönüşmüştür.
Siz ne kadar bugün üniversitelerimizde kendinize yakın insanlarla bir
dönüşüm yarattığınızı sansanız da,
üniversitelerin sesi artık çok çıkmıyor ise de, öğretim
üyelerini, öğrencileri sindirseniz de üniversiteler önünde sonunda
sorgulayan ve aklın egemen olduğu kurumlar olacaktır; bundan
kaçamazsınız.
Biz Cumhuriyet Halk Partisi olarak yeni üniversite açılmasına
karşı değiliz ancak bu yeni üniversite açmanın bir planlama
altyapısı olmamasına karşıyız. Vakıf
üniversiteleri açıyorsunuz. Bu vakıflar kimdir? Daha önce hangi
eğitim deneyimleri ve geçmişi vardır? Bunları merak
ediyoruz.
Türkiye'nin kendini zorlayan genç nüfusu ve bölgesel şartlar göz
önüne alındığında Türkiye'nin 2023 yılında 250
üniversitesinin olması doğaldır ve bu beklenmektedir.
Türkiye'nin ihtiyacı olan insan gücüne ait bir çalışmanız
maalesef yoktur. Her yerde benzer üniversiteler açmak yerine bölgesel sorunlara
çözüm üretecek, belirli alanlara yoğunlaşmış tematik
üniversitelerin açılması tartışılabilir. 26 ilde 41
tematik üniversite açılmasına yönelik kanun teklifi verdik, gündeme
bile getirmediniz. Bilim ve teknoloji, girişimcilik, doğa bilimleri,
sosyal bilimler, turizm, sağlık bilimleri belirli tematik alanlar
olabilir. Bugün üniversitelerimizle işsizlik iki ile dört yıl
arası geciktirilmekte, fakülte okuyanlar dört yıl ve meslek
yüksekokullarında okuyanlar iki yıl, işsizlik öncesinde
annesinin, babasının parasıyla üniversitelerde oyalanmakta,
mezun olduktan sonra işsizliğe devam etmektedirler.
Türkiye'nin en önemli problemlerinden birisi üniversite mezunu genç
işsizliktir. Bu, milletvekili olan tüm
arkadaşlarımızın gündemindeki ilk problemdir.
İktidarın üniversite mezunlarının istihdamıyla ilgili
bir derdi yoktur. İş gücü piyasalarının ihtiyaçlarına
yönelik bir üniversite kontenjanı ve eğitim anlayışı
da maalesef yoktur. Yükseköğrenimdeki temel çelişki
halkımız, yani anne ve babalarımız genç nüfusun üniversite
eğitimini talep ederken ancak iş gücü piyasaları ve ekonomik
gereksinimlere göre Hükûmet on yıldır bir planlama
yapamamıştır. Türkiye, Dünya Bankası ve IMFin tezlerini
özel sektör için uygularken, kendi gençleri için zor ve zahmetli bir planlama
çalışmasına girmekten maalesef uzak durmaktadır.
YÖK için önerimiz basittir: Var olan yapı derhâl yok edilmelidir.
Üniversiteler üzerinde 12 Eylül vesayetinden sonra günümüzde var olan AKP
vesayeti de kalkmalıdır. YÖK, Millî Eğitim
Bakanlığı ya da Bilim, Sanayi ve Teknoloji
Bakanlığında bir genel müdürlük olarak ulusal insan gücü
kaynakları planlaması yapan, bu bağlamda üniversitelerin
eğitim ve araştırma faaliyetlerinde yön çizmesine katkı
sağlayan, üniversiteler hakkında ulusal veri toplayan ve
yıllık raporlar hâlinde bunu paylaşan bir birim
olmalıdır. Bu Bakanlığın bünyesinde, ayrıca genel
olarak üniversitelerin ve açılacak yeni birimlerin akreditasyonundan ve
ulusal kalite standartlarının saptanmasından ve takibinden
sorumlu bir başka genel müdürlük, kalite değerlendirme genel
müdürlüğü de kurulmalıdır. Modern üniversite olmak mali, akademik,
idari özerkliği gerektirir. Üniversiteler, kendi amaçlarını
kendileri belirledikten sonra, bu amaçlara nasıl, hangi yöntem ve
araçlarla ve hangi kaynaklarla erişeceğini kendisi belirlemelidir.
Yatırım kararları, herkesin takdir edeceği üzere, Ankarada
değil, bölgenin ve üniversitelerin öncelikleriyle şekillenmelidir.
Üniversiteler öncelikleri, kuşkusuz, ulusal strateji belgelerini dikkate
alarak belirleyecek akla ve güce sahiptirler. Böylelikle, harcanan her
kuruşun neden ve neye harcandığı üzerinde tartışmalar
en aza indirgenebilecektir.
Küreselleşme ve yükseköğretimde artan
uluslararasılaşma, uluslararası hareketlilik ve iş
birliği üniversitelerin kurumsal olarak özerk ve eğitim,
öğretim, araştırma faaliyetlerinin ise akademik özgürlük
çerçevesinde yapılması ve yerelleştirilmesinin YÖKten
üniversitelere aktarılmasını gerekli kılmaktadır.
Üniversiteler bugün, bilim ve eğitim alanında
uluslararası iş birliği anlaşması yapmak için YÖKten
müsaade almak zorundadırlar. Merkeziyetçi, vesayetçi ve kontrolcü
yaklaşımlar insanların, kurumların tam kapasiteyle
çalışmalarını, tüm enerjileri ile kendi koydukları
hedeflere ulaşmak için çalışmalarını engellemektedir.
Bu durum ise ülke çapında kapasitenin gelişmesine ket vurmakta,
başarının önüne set çekmektedir. Bu bir kısır
döngüdür, geriye doğru işleyen bir sarmaldır. Sanayi devriminden
kalma bu model değişmelidir. Bilgi ve teknoloji temelli, ekonomiye ve
topluma, hızla değişen ve uluslararasılaşan yükseköğretim
kurumlarına bu model dar gelmektedir.
Şimdi de millî eğitimle ilgili birkaç şey söylemek
istiyorum: Türkiyede eğitimin devlet eliyle yürütülmesi fikrinin tarihi
oldukça eskidir. Bu fikir, Osmanlı Devleti zamanında II Mahmud döneminde gündeme gelmiş ve
1857de Maarif Vekâleti kurulmuştur. O günlerden bu yana Türkiye'nin millî
politika konularından biri eğitimdir. Bugün pek çokları
tarafından burun kıvrılan Tevhidi Tedrisat, yani
Eğitim-Öğretimin Birleştirilmesi Kanunu da bu fikrin
tamamlayıcısı niteliğindeydi. Türkiyede devleti yönetenler
yeni yetişecek nesillerin bu ulusun geleceği olduklarının
bilinciyle, onlara kaliteli eğitimi vermek için millî eğitim
sistemini oluşturdular. Eğitimin millî olması hem
Batının hem de herhangi bir başka kültürün hegemonyası
karşısında yeni nesilleri kimlik bunalımından kurtaracak
ve onlara kendi ulusal kimliklerini kazandıracak bir formasyon edindirmeyi
amaçlamıştır ancak Türkiye son iki yüzyıldır iki uç
düşüncenin çatışma alanı olmuştur. Bu
düşüncelerden ilki, her iyi kavramı, kurumu, sistemi Batıda
gören ve bunları içinde geliştikleri şartları görmeden
ithal etmek kolaycılığına kapılanlardır. Bunlar
tarihsel süreç içerisinde Avrupalı toplumların kendi yaşam
deneyimlerinin ürünü olan pek çok kavramı ve kurumu Türkiyeyi kurtaracak
bir reçete olarak ithal etmekte Batılı ülkelerin de teşvikiyle
herhangi bir sakınca görmemişler ancak uygulama Batıdan
farklı sonuçları beraberinde getirmiştir. Dikkat edin, bu
görüşün taraftarları, kendi düşünüş biçimlerinin
doğruluğu üzerinde ısrarcı olmaya devam etmektedirler.
Bunlarla çatışan bir diğer düşüncenin
taraftarları ise Batıyı olabildiğince reddedip Arap ve
Vehhabi kültürüne daha ne kadar yaklaşabilir isek kurtuluşumuz
oradadır. diyenlerdir. Bunlar da diğerleri gibi tarihsel süreç
içerisinde Arapların kavmi necip olarak ortaya koydukları
yaşam deneyimini Türkiye'nin izlemesi gereken yol haritası olarak
görmektedirler. Bunlar her ne kadar Batıyı reddeder görünseler de
Batının insanlık mirasına kazanımı olan sivil
toplum, özel eğitim, küreselleşme gibi kavramları pragmatist bir
anlayışla kullanmaktan da geri durmamaktadırlar. Bunlar da kendi
dünya görüşlerinde ısrarcı ve baskıcıdırlar.
İşte Türkiye, son iki yüzyıllık modernleşme
çabaları neticesinde, bu iki uç kutbun çatışma alanı hâline
gelmiştir. Tarihsel konjonktürde II. Abdülhamit, İttihat ve
Terakkinin ve Mustafa Kemalin tek hedefe odaklandığından
habersiz olan ya da habersiz görünen bu zihniyetler, Türkiyeyi kendi
çıkarları doğrultusunda dönüştürmeye ve bu dönüştürme
için de millî eğitime el atmaya devam etmektedirler. Bu çatışma
hâlen devam etmekte ve eğitimdeki millîlik vurgusu gün geçtikçe
Bakanlığın tabelasında asılı duran bir kelime
hâline dönüşmektedir. 1800lü yılların sonunu ve 1900lerin
başını bir kez daha düşünebilir isek 2000lerin
Türkiyesinde bizden önce memleket hizmeti görmüş bu değerli devlet
büyüklerinin neleri amaçladıklarını kolaylıkla
anlayabiliriz. O dönemde amaç, çağın gereklerini yerine getirmekte
zorlanan ve bu nedenle dağılmaya yüz tutan bir imparatorluktan yeni
bir ulus yaratmaktan başka bir şey değildi.
II. Abdülhamit
bunu önce tüm Osmanlı milletleri için denedi, bu olmadı. Sonra
İmparatorluğun sınırları içindeki İslam
unsurları için denendi. Orada da ortaya çıkan tarihsel trajedilere
burada değinmeyeceğim. Sonuç olarak o da gerçekleşmedi.
İttihat ve Terakkide II. Abdülhamitin bu politikaları
başlangıçta benimsendi. Ancak bunların işler
olmadığı görüldüğünde, Türk ulusuna dayanan bir ulus devlet
fikri etkinlik ve geçerlilik kazandı ve Mustafa Kemal Atatürk, II.
Abdülhamitin ve İttihat Terakki kadrolarının memleketi kurtarma
arzularını gerçekleştiren tarihsel aktör oldu.
Türkiyeyi
kurtarmak elbette sadece ülkeye toprak kazanmakla olmuyordu. Yetişmiş
insan gücüne sahip olmak, bunun sürekliliğini sağlayan gerçek bir
bağımsızlık gerekiyordu. Ünlü Türkiye uzmanı Erik Jan
Zürcherin ortaya koyduğu rakamlar o dönemin koşulları
hakkında fikir veriyor. Buna göre, Türkiyede Birinci Dünya
Savaşı koşullarında insan gücü kaybı 3,5 milyon
kişidir. Bu, savaştan en büyük zararı görmüş olarak kabul
edilen Fransanın 20 katıdır. 1923 Türkiyesi neredeyse hiç
müdürü, mühendisi, doktoru olmayan bir ülke olmaktan başka, hemen hemen
hiç kalifiye garsonu, kaynakçısı ve elektrikçisi de bulunmayan bir
ülke durumundaydı. Öyle ki kaybolan vasıfları yeniden edinmek
bir kuşağın yaşam süresine rast gelecekti.
Mustafa Kemal
Atatürk bu koşullarda Türkiye mucizesini millî eğitimle, millî
kültürle, kendi insanına, kendi insanının ortaya
koyabileceklerine olan inancıyla ortaya çıkardı.
Batılılaşma politikalarını Türk insanının
üstün taraflarını insanlığa tanıtmak ve insanlık
mirasına katmak amacıyla uyguladı. Türkiyede ulusal
kimliğin oluşturulmasına özen gösterdi. Tercüme et, kullan.
kolaycılığına kaçmak yerine ortak insanlık
mirasına mal olmuş değerleri benimsemeye özen gösterdi. Millî
eğitim de bu millî kimliğin bir parçası olarak düşünüldü.
Dolayısıyla, millî eğitim Türkiye'nin en önemli politika
alanlarından birini oluşturmaya devam etmektedir. Size bunları
anlatmakla bir devri saadet hatırlatmaya çalışmıyorum,
sadece o dönemlerin ruhunu anlamanız açısından bu örnekleri size
sunuyorum. Zira, zamanın ruhunu kavramadan, o dönemin
koşullarını anlamadan geçmişimizi sağlam bir
değerlendirmeye almamız da mümkün değil. Zamanın ruhunu
anlamadan yapılan her değerlendirme, anakronik, eskimiş olmaya
mahkûmdur.
1930lu, 1940lı yılların gazete manşetlerini
bugünün dünya görüşleri ışığında ele almak,
Fatihin fedaisi Kara Muratın filmlerinde kol saati takmasına
benzer. Konuşmamın başında söylediğim gibi, bugünün
dünyası çok daha farklı gerçeklere sahip bir dünya. Bugünün
dünyasında toprak büyüklüğü ya da nüfus büyüklüğü de
doğrudan bir anlam ifade etmiyor. Bakın, 2011 yılı
dünyanın en gelişmiş ekonomileri sıralamasında, bizim
Konya vilayetimiz kadar olan Hollanda, büyüklüğüyle övündüğümüz
Türkiye ekonomisinden daha fazla bir toplam değer üretmiş.
Hollandanın ürettiği bu gayrisafi millî hasıla tek tek
Hollandalılara dağıtıldığında 50 bin dolar
civarında bir kişi başı gelir oluyor. Toplam refah
pastasının büyüklüğü bakımından Hollandanın
hemen arkasında yer alan Türkiyede ise kişi başına gelir
10 bin dolar civarında. Bir Hollanda vatandaşının bir
Türkiye vatandaşına göre 5 kat daha fazla maddi olanağı bulunuyor.
Peki, bu rakamları nasıl değiştireceğiz,
nasıl geliştireceğiz? Elbette ki nitelikli insan
yetiştirerek. Bakınız, bugün Türkiyede nüfusumuzun dörtte 1i
on beş yaşın altında ve eğitimlerinin ilk
kademelerinde bulunuyor. Öte yandan, her yıl ortalama 1 milyon 250 bin
yeni öğrencimiz yükseköğretim çağına geliyor. Nüfusumuzun
yüzde 50si otuz yaşın altında. Bu, bugünün dünyasında
müthiş bir avantaj hâline gelebilir.
Türkiyede bugün öyle bir yapay gündem var ki,
vatandaşlarımız bu yapay gündemle, maalesef, bu geri
kalmış rakamlardan uzak tutuluyor. Bu yapay gündeme göre, ortaokul
düzeyine gelen çocuklarımız doğrudan 5, 6, 7nci
sınıflara devam etmekten öte, imam hatip okullarına giderlerse
bütün sorunlar çözülecek sanılıyor. Maalesef, tüm kamuoyu,
eğitim politikaları denildiğinde bu konuya saplanmış
kalmış durumda. Oysa eğitimin bir bütün olarak ve bu bütüne
elbette ki imam hatip okullarını da dâhil ederek ele
alınması gerekiyor.
Türkiyede millî eğitime ayrılan pay konusunda ciddi bir gelişme
maalesef ki 2012 bütçesinde de yok, toplam millî gelirinin 2,74ü.
Şimdi diyeceksiniz ki: Almanyada da 2,8i. Ama
Almanyanın 4 trilyon dolarlık millî gelirini düşündüğümüz
zaman bizim rakamın ne kadar küçük kaldığını
göreceğiz. Peki, ne yapacağız? Eğitime daha fazla kaynak
ayırmamız, eğitim sistemini günlük iktidar hırslarından
uzak, çağdaş bir anlayışla kurgulamamız, mesleki
eğitime, yükseköğretime gereken önemi vermemiz, kamu
okullarını da özel okullar gibi donatmamız, eğitim
standartlarımızı gelişmiş denen göstergelere göre
yatırım yaparak geliştirmemiz önem ve öncelik arz ediyor.
Son olarak şunu söylemek istiyorum: Millî eğitimimizin
dünyaya, kendi kimliğine sahip olan özgür bireyler olarak yetişecek
Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarını kazandırması
gerektirdiğini ifade ediyor, yüce ulusumuza ve onların temsilcileri
olan siz değerli milletvekillerine saygı ve sevgilerimi sunuyorum.
Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Baydar.
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Muğla Milletvekili
Sayın Mehmet Erdoğan, buyurunuz. (MHP sıralarından
alkışlar)
MHP GRUBU ADINA MEHMET ERDOĞAN (Muğla) - Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Yükseköğretim Kurumları
Teşkilatı Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Tasarısı hakkında Milliyetçi Hareket Partisi Grubu
adına söz almış bulunmaktayım. Yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum.
Şimdi, görüşmekte olduğumuz kanunda,
Muğlamızı çok yakından ilgilendiren, Muğla
Üniversitesinin adının Muğla Sıtkı Koçman
Üniversitesi olarak değiştirilmesi ve iki yeni üniversite
kurulması öngörülmektedir.
Tabii ki Sıtkı Koçman deyince belki herkes
Sıtkı Koçmanın kim olduğunu bilmeyebilir. Sıktı
Koçman, yıllarca Muğlanın değişik yerlerinde
değişik yatırımlar yapmış, başta maden
sektörü olmak üzere Muğlada gerçekten istihdamın çok kıt
olduğu zamanlarda hemşehrilerimize istihdam sağlamış,
Muğla için çok önemli bir iş adamıdır.
Gene, Muğla Üniversitesinin kurulmasında büyük
emekleri olmuş, bugünkü Muğla Üniversitesi kampüsünün yarıdan
fazlasını Sıtkı Koçman kendi kaynaklarından ve daha sonra kurmuş olduğu vakfından aktardığı
kaynaklarla gerçekleştirmiştir. Bu bakımdan, Muğla
Üniversitesinin adının Muğla Sıtkı Koçman
Üniversitesi olarak değiştirilmesi bütün Muğlalı
hemşehrilerimizi mutlu edecek, hakikaten insanların çektiği
emeğin karşılığını verecek, yerinde bir uygulamadır.
Bu vesileyle bu kanun tasarısının Komisyonda görüşülmesi
sırasında katkıda bulunanlara, kanun teklifini veren
arkadaşlarımızın hepsine ayrı ayrı teşekkür
ediyorum.
Tabii ki ülkemizde yeni üniversiteler kurulması, ülkemizdeki
eğitim kalitesinin artırılması önemli bir olay. Bu
bakımdan, yeni üniversitelerin de ülkemize, milletimize hayırlı,
uğurlu olmasını diliyorum. Ancak, tabii ki üniversitelerin
kurulması ne kadar önemliyse üniversitelerin geliştirilmesi de o
kadar önemlidir. Bugün kurulduğundan bugüne kadar Muğla
Üniversitesine Sıtkı Koçmanın aktardığı
kaynaklarla, bir hayli, kampüs içerisinde eğitim binası, yurt ve
laboratuvar gibi üniversitenin ve öğrencilerimizin kullanımı
için ciddi binalar, altyapılar gerçekleştirilmiştir. Ancak
Sıtkı Koçmanın aktardığı kaynakların
Muğlamıza, Muğla Üniversitesine bir de olumsuz
katkısı olmuştur. Her zaman üniversitelere belli bir kaynak
ayırması gereken merkezî idare Sıtkı Koçman nasıl
olsa buraya yeterli kaynak aktarıyor. diye Muğla Üniversitesini ihmal
etmiştir ve son yıllarda, Sıtkı Koçmanın kendisinin
rahmetli olması, vakfın ekonomik gücünde biraz gerileme olması
sebebiyle vakıf da Muğla Üniversitesine yeterli katkıyı
sağlayamaz hâle gelmiştir. Bu da hızla gelişmekte olan
Muğla Üniversitesinin gelişmesine sekte vurmuştur. Bu
açığın kapatılması için Muğla Üniversitesine
genel bütçeden ayrılan payın gözden geçirilerek Muğla
Üniversitesinin gelişmesi için gerekli olan kaynağın genel bütçeden
muhakkak ayrılması gerektiğine inanıyoruz. Bu konuda
Hükûmeti ve yetkilileri buradan uyarmak istiyoruz.
Yine, Muğla ilimizde 850 bin nüfus daimî olarak yaşamakta, yaz
nüfusunun da, yazın da, hatta bazı ilçelerimizin -Bodrum, Marmaris,
Fethiye gibi ilçelerimizin- tek başına nüfusunun 1 milyonun üzerine
çıktığı günler olmaktadır. Ama böylesine yoğun
nüfusun geldiği, böylesine önemli bir turizm beldesinde, tatil beldesinde,
bir tatil kentinde maalesef bir araştırma hastanesi
bulunmamaktadır. İşin garibi, Muğla Üniversitesi Tıp
Fakültesi de eğitime açılmıştır, öğrenci almıştır.
Öğrencilerimiz, bu tarihte yapılan ve binaları çok yetersiz olan
Devlet Hastanesine bir araştırma hastanesi tabelası
çakılarak, burada tıp eğitimlerini devam ettirmeye
çalışmaktadırlar. Bu ilkellikten kurtulmak için Muğla
Üniversitesinin tez zamanda bir araştırma hastanesine
kavuşturulması gerekmektedir. Eğer Muğlaya tez zamanda bir
araştırma hastanesi kazandırılamazsa buradaki tıp
eğitiminin kalitesi şimdiden sorgulanmaya başlayacaktır.
Tıp eğitimi -tabii ki eğitimin hepsi birbirinden önemlidir ama-
diğer eğitimlere göre, hepimizi çok yakından ilgilendiren bir
eğitim çünkü hepimiz canımızı doktorlara emanet ediyoruz.
Doktorların tam eğitimle, tam öğrenmeyle diploma alması
lazım. Bunun için de bir araştırma hastanesi lazım.
Muğlada bu yok arkadaşlar. Onun için, buradan, bu vesileyle,
Muğlanın bir araştırma hastanesine
kavuşturulmasını diliyor, maç başladı, herkesin böyle
çok fazla vaktini almadan, iyi oynayanın kazanması dileğiyle,
kupanın sonuçlarının ülkemize hayırlı olması
dileğiyle, her iki takım için de kupa maçının
hayırlı olması dileğiyle hepinize saygılar sunuyorum.
İyi akşamlar diliyorum. (MHP, AK PARTİ ve CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Çok teşekkür ederim duyarlı ve
anlayışlı tavrınız için. Bu arada 1-0 Fenerbahçe,
bildireyim size. Şimdi ben yirmi dakika ara vereyim de görürsünüz gününüzü
ama yapmıyorum.
Tasarının tümü üzerindeki görüşmeler
tamamlanmıştır.
Maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
1inci maddeyi okutuyorum:
YÜKSEKÖĞRETİM
KURUMLARI TEŞKİLATI KANUNUNDA DEĞİŞİKLİK
YAPILMASINA
DAİR
KANUN TASARISI
MADDE 1- 28/3/1983
tarihli ve 2809 sayılı Yükseköğretim Kurumları
Teşkilatı Kanununun ek 25 inci maddesinin
başlığında ve birinci fıkrasında yer alan
"Muğla Üniversitesi" ibareleri "Muğla Sıtkı
Koçman Üniversitesi" şeklinde değiştirilmiştir.
BAŞKAN Madde üzerinde gruplar adına, Cumhuriyet Halk Partisi
Grubu adına Muğla Milletvekili Sayın Nurettin Demir.
Buyurun Sayın Demir. (CHP sıralarından
alkışlar)
CHP GRUBU ADINA NURETTİN DEMİR (Muğla) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; öncelikle Akhisarsporu bölge
milletvekili olarak kutluyorum, fahri milletvekili olarak da
Şanlıurfasporu kutluyorum şampiyonlukları nedeniyle.
Akhisarspora Süper Ligde, Şanlıurfaspora da 1inci Ligde
başarılar diliyorum.
241 sıra sayılı Yükseköğretim Kurumları
Teşkilatı Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Tasarısı ve benimle birlikte 16 milletvekili
arkadaşımın imza koyduğu Yükseköğretim Kurumları
Teşkilatı Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifiyle ilgili olarak söz almış bulunmaktayım.
Öncelikle Meclis Başkan Vekilimiz Sayın Meral Akşenere
geçtiğimiz haftalarda yapılmış olan
saldırıyı kınıyor, hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Muğla Üniversitesine büyük katkıları bulunan
hayırsever iş adamı Sayın Sıtkı Koçmanın
isminin Muğla Üniversitesine verilmesi teklifinin geçen hafta Millî
Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonunda geçmesi başta Muğla
halkı olmak üzere üniversite çevrelerini sevindirmiştir. 100 milyon
TLye yakın yardımda bulunan merhum iş adamı Koçmanın
isminin üniversiteye verilmesi için sağlığında ve
vefatının ardından YÖKe birkaç kez başvurulmuş ancak
Muğla Üniversitesi Senatosunun da ısrarına rağmen YÖK
maalesef öncelikle bu konuları reddetmiş, daha sonra Millî
Eğitim Komisyonunda takılmıştır. Komisyon, Koçman
isminin verilmesi için Yaptığı katkı 100 milyon liraya
ulaşırsa veririz. gibi bazı ön şartlar koşmuştu.
Muğla Milletvekili olarak verdiğimiz isim değişikliği
kanun teklifi 4+4+
Cumhuriyet Halk Partisi Muğla Milletvekili olarak, muhalefetiyle ve
iktidarıyla emeği geçen herkese teşekkür ediyor,
saygılarımı sunuyorum.
Değerli milletvekilleri, Muğla Üniversitesinin Muğla
Sıtkı Koçman Üniversitesi olarak değiştirilmesi çok önemli
ve insani bir zorunluluktur. Bu, Muğlalıların ve Muğla
Üniversitesinin merhum Sıtkı Koçmana bir vefa borcudur çünkü
Muğla Üniversitesi, ülkemizin ender yetiştirdiği, yüreği
insan sevgisiyle dolu büyük insan Sayın Koçmanın himayelerinde
bugünkü büyüklüğüne ve gelişmişliğine
kavuşmuştur.
Muğlaya ve Muğla Üniversitesinin gelişmesine
katkılarından dolayı hayırsever iş adamı merhum
Sıtkı Koçmanı bir kez daha rahmetle anıyorum,
ışıklar içinde yatsın.
Cumhuriyet döneminin ilk maden mühendislerinden biri olan ve
Muğlanın çeşitli bölgelerinde yatırımları olan
Sıtkı Davut Koçman, sağlığında Muğla
Üniversitesine yaklaşık 55 milyon dolar yardımda
bulunmuştur. Üniversitenin fiziki altyapısının yanı
sıra, yurtlar, fakülteler, spor tesisleri ve lojmanlar bu yardımlar
sayesinde tamamlanmıştır. Üniversite yerleşkesindeki
binaların çoğu Sıtkı Koçman ve onun adına kurulan
vakıf kanalıyla yapılmıştır. Vakfın
Muğla Üniversitesine katkıları hâlen devam etmektedir.
Bu arada, Sıtkı Koçman Vakfı Onursal Başkanı
Sayın Alaittin Arpata ve gelmiş geçmiş tüm Mütevelli Heyeti
üyelerine teşekkür ediyorum. Özellikle Üniversite Senatosuna ve
şimdiye kadarki rektörlere de ayrıca teşekkür ediyorum.
Tıpkı Muğla Üniversitesi gibi Abant İzzet Baysal
Üniversitesi de ülkemizdeki devlet ve vakıf üniversitelerinin yanında
vakıf destekli devlet üniversitesi olarak üçüncü bir model oluşturmuştur.
Abant İzzet Baysal Üniversitesine 262 milyonu bulan
yardımlarıyla gerçekten Türk gençlerine büyük katkı
sağlamıştır.
Muğla Üniversitesinin hamisi olarak nitelendirilen Sayın
Koçmanın isminin Muğla Üniversitesine verilmesiyle, beklenen vefa
gerçekleşecektir, hayırsever iş adamının ismi
Muğla Üniversitemizde yaşayacaktır.
Muğla Üniversitesi, 1992de 3837 sayılı Kanun ile kurulmuş,
Üniversitenin kuruluşunda Fen, Edebiyat, Su Ürünleri, Teknik Eğitim,
İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi, Fen ve Sosyal Bilimler
Enstitüsü, Turizm İşletmeciliği ve Otelcilik Yüksekokulu yer
almıştır.
Muğla Üniversitesi 1992 yılında kurulmuş genç ve
gelişmekte olan bir üniversite olmasına rağmen, kurumlaşma
kültürünü benimsemiş, kurum kültürünün oluşması için çaba gösteren
bir üniversitedir. Ancak tabii ki Tıp Fakültesinin kurulmasından bu
yana, Hükûmetin engellemeleriyle, maalesef Tıp Fakültesi Araştırma
Hastanesi bir türlü işlerliğine kavuşamamış. Benim de
orada yönetimde olduğum süreçte eğer Hükûmet bize Devlet Planlama
Teşkilatının desteklerini sağlamış olsaydı,
bugün Muğla, araştırma ve uygulama hastanesine sahip olmuş
olacaktı.
Ayrıca, on bir yıldır mimarlık fakültesi maalesef
öğrenci alamamıştır. Öncelikle Akyaka bölgesinde
alınan arazi üzerine bina yapılamamış ve yer de
bulunamamıştır. Oysa 9uncu Cumhurbaşkanı Sayın
Süleyman Demirelin de okuduğu, bugün Anadolu Enstitüsü Kız Meslek
Lisesi olarak bilinen tarihî ve güzel binanın Mimarlık Fakültesine
devri ile Mimarlık Fakültesinin yer ve okul sorunu çözülebilecektir.
Ayrıca, Fethiye İşletme Fakültesi 2012-2013
yılı öğretimine açılmalı ve öğrenci
alınmalıdır. Milas ilçemizde de fakülte açılması
hızlandırılmalıdır. Yatağan Meslek Yüksekokulu
uzun yıllardır tamamlanamamıştır. Kavaklıderede
yüksekokul açılmalıdır, en kısa sürede bitirilmelidir.
Dolayısıyla, Muğla Üniversitesinin bütçesi, genel bütçeden
ayrılan pay arttırılmalıdır.
Güzel Muğlamız, tarihî, sosyal ve kültürel geçmişi ile
Türkiyenin en uzun kıyısına sahip bir turizm cennetidir.
Üniversitelerin görevlerinden biri de bulundukları şehre ve bölgeye
sosyal, kültürel, bilimsel olarak hizmet etmektir. Muğla Üniversitesinin
övünç duyduğu, bölgede en gelişmiş araştırma merkezi,
laboratuvarı ile proje yürütücülerine indirimli, araştırma yapan
diğer akademisyenlere ise imkânların verdiği ölçüde ücretsiz
olarak hizmet vermektedir. Muğla Üniversitesi akademisyenleri yüz
kırk altı bilimsel araştırma projesi tamamlamış
ya da yürütmektedir. Alanlarında uzman değerli öğretim üyelerine
sahip olan Muğla Üniversitesi, güzel ilimizin bugüne kadar
araştırılamamış bütün yönlerini ortaya
çıkarıp ulusal ve ulusal ve uluslararası alanda tanıtacak
bir güce ve bilgi birikimine sahiptir. Muğla ilimiz, turizm ve tarım
alanları yanında, bir eğitim kenti olma yolundadır ve bu
mutlaka desteklenmelidir.
Cumhuriyetimizin kurucusu, en büyük eğitimci ve
Başöğretmen Atatürk, bir milletin ancak eğitimle hür,
bağımsız, şanlı ve yüksek bir toplum hâlinde
yaşayabileceğini, Eğitimdir ki bir ulusu hür,
bağımsız, şanlı ve yüksek bir toplum hâlinde
yaşatır veya ulusu kölelik ve yoksulluğa terk eder.
özdeyişiyle eğitimin önemini çarpıcı bir şekilde ifade
etmiştir.
Muğla Üniversitesinde aralarında uzman 92 profesör olmak üzere
öğretim elemanı sayısı 1.058dir. Muğla
Üniversitesinde 11 fakülte, 3 enstitü, 5 yüksekokul, 12 meslek yüksekokulu, 16
araştırma ve uygulama merkezi bulunmaktadır. 146 bölüm, 50 ana
bilim dalı, 26 bini ön lisans ve lisans olmak üzere, yüksek lisansla
birlikte 28 bin gencimize eğitim vermektedir.
Ülkemizin ve insanımızın güçlü ve refah içinde
yaşamasının anahtarı üniversitelerin kaliteli ve prestijli
bilim insanı yetiştirmesine bağlıdır. Prestijli bilim
insanı ise bilim araştırma ve kültürünün geliştiği
üniversitelerde yetişebilir. Üniversitelere yapılan
yatırımlar çok önemlidir. Bilim kurumlarına, bilim
kadrolarına yapılan yatırım geleceğe
yatırımdır.
Bu duygu ve düşüncelerle, Muğla Üniversitesinin isminin
Muğla Sıtkı Koçman Üniversitesi olarak
değiştirilmesi ile ilgili emeği geçen herkese, siz
saygıdeğer milletvekillerime bir kez daha teşekkür ediyor,
saygılarımı sunuyorum. (CHP ve MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Demir.
1inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Çerçeve 2nci maddeye bağlı ek madde 145i okutuyorum:
Madde 2- 2809 sayılı Kanuna aşağıdaki maddeler
eklenmiştir.
"Murat Hüdavendigâr Üniversitesi
EK MADDE 145- İstanbul'da Merve Eğitim ve Kültür Vakfı
tarafından 2547 sayılı Yükseköğretim Kanununun vakıf
yükseköğretim kurumlarına ilişkin hükümlerine tabi olmak üzere,
kamu tüzel kişiliğine sahip Murat Hüdavendigâr Üniversitesi
adıyla bir vakıf üniversitesi kurulmuştur.
Bu Üniversite, Rektörlüğe bağlı olarak;
a) Fen-Edebiyat Fakültesinden,
b) İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesinden,
c) Mühendislik ve Mimarlık Fakültesinden,
ç) Sosyal Bilimler Enstitüsünden,
d) Fen Bilimleri Enstitüsünden,
oluşur.
BAŞKAN Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Çerçeve 2nci maddeye bağlı ek madde 146yı okutuyorum:
Nişantaşı Üniversitesi
EK MADDE 146- İstanbul'da Engin Fikirler Eğitim ve Kültür
Vakfı tarafından 2547 sayılı Yükseköğretim Kanununun
vakıf yükseköğretim kurumlarına ilişkin hükümlerine tabi
olmak üzere, kamu tüzel kişiliğine sahip Nişantaşı
Üniversitesi adıyla bir vakıf üniversitesi kurulmuştur.
Bu Üniversite, Rektörlüğe bağlı olarak;
a) Sanat ve Tasarım Fakültesinden,
b) İktisadi-İdari ve Sosyal Bilimler Fakültesinden,
c) Mühendislik-Mimarlık Fakültesinden,
ç) Sosyal Bilimler Enstitüsünden,
d) Fen Bilimleri Enstitüsünden,
e) 14/9/2009 tarihli ve 2009/15429 sayılı Bakanlar Kurulu
Kararı ile kurulmuş bulunan ve bu Kanun ile tüzel kişiliği
sona erdirilerek Rektörlüğe bağlanan Nişantaşı Meslek
Yüksekokulundan,
oluşur.
BAŞKAN Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Çerçeve 2nci maddeye bağlı ek madde 147yi okutuyorum:
EK MADDE 147- 21/12/2011 tarihli ve 6260 sayılı 2012
Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu, 2/9/1983 tarihli ve 78
sayılı Yükseköğretim Kurumları Öğretim
Elemanlarının Kadroları Hakkında Kanun Hükmünde Kararname
ile 13/12/1983 tarihli ve 190 sayılı Genel Kadro ve Usulü
Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamede Muğla Üniversitesine
yapılmış olan atıflar Muğla Sıtkı Koçman
Üniversitesine yapılmış sayılır."
BAŞKAN Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Madde 3ü okutuyorum:
MADDE 3- 2809 sayılı Kanuna aşağıdaki geçici
madde eklenmiştir.
GEÇİCİ MADDE 42- Bu Kanun ile tüzel kişiliği sona
erdirilerek Rektörlüğe bağlanan Nişantaşı Meslek
Yüksekokulunda halen öğrenimlerini sürdüren öğrenciler ve
öğretim elemanları ile Nişantaşı Meslek Yüksekokulunun
mal varlığı Nişantaşı Üniversitesine
devredilir."
BAŞKAN Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Kabul edilmiştir.
4üncü maddeyi okutuyorum:
MADDE 4- 10/12/2003
tarihli ve 5018 sayılı Kamu Malî Yönetimi ve Kontrol Kanununun eki
(II) sayılı cetvelin "Yükseköğretim Kurulu, Üniversiteler
ve Yüksek Teknoloji Enstitüleri" Bölümünün 47 nci sırası
aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
47) Muğla
Sıtkı Koçman Üniversitesi"
BAŞKAN Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
5inci maddeyi okutuyorum:
MADDE 5- Bu Kanun yayımı
tarihinde yürürlüğe girer.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) Sayın
Başkan, bizim konuşma talebimiz vardı, Sayın Engin
Özkoçun.
BAŞKAN Hayır, Geri çekti. denildi bana.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) Hayır,
hayır. 5inci maddede var efendim, Sayın Engin Özkoç.
BAŞKAN Bana söylenen, Sayın Hamzaçebi, öyle
olduğu için devam ettik.
Şimdi, ben 5inci maddeyi okuttum, oya
sunmadığımıza göre, bu madde üzerinde mi
konuşacaksınız?
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) Evet.
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) 5inci maddede mi?
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) Bir saniye
BAŞKAN Şimdi, ben 5i okuttum.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) 6ncı
maddede de olabilir.
BAŞKAN Peki, şimdi sunabilir miyim oya?
MEHMET AKİF HAMAZÇEBİ (İstanbul) Tabii.
BAŞKAN Tamam.
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
6ncı maddeyi okutuyorum:
MADDE 6- Bu Kanun
hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.
BAŞKAN 5inci madde kabul edilmiştir, 4üncü madde
kabul edilmiştir, 3üncü madde kabul edilmiştir. Bunları da bir
şeddeleyelim.
Şimdi, 6ncı maddede
MAHMUT TANAL (İstanbul) Sayın Başkan, 70
kişi var Mecliste, böyle kanun mu geçer!
BAŞKAN O zaman tatil edelim. Ne yapayım ben
şimdi?
MAHMUT TANAL (İstanbul) Şuna bakın ya!
BAŞKAN Anlaştı gruplar canım! Ya
Sayın Tanal, bana bağırmayın, Allah aşkına. Zaten
beynim döndü. Şu tarafa bağırın. Tamam.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Size bağırmıyorum
Sayın Başkan. Özür dilerim şahsınızdan.
BAŞKAN Şimdi, yani ilk defa bir şeyi
atlıyorum.
Şimdi, kayıtlara geçmesi için konuşmak
başka, ben üzerime alınıyorum başka. Sayın Tanal,
tamam?
Madde 6 üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına
Sakarya Milletvekili Sayın Engin Özkoç, buyurun. (CHP
sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; ilk 10
üniversite arasında 6 tane ABDli üniversite var. Ne bu 10 üniversite?
Dünyanın en iyi üniversiteleri. 4 tane de Birleşik Krallık
üniversitesi var. İlk 100 üniversite arasında 18 üniversite
Birleşik Krallıktan, 36 üniversite Amerika Birleşik
Devletlerinden. İlk 100 üniversite listesinde Türkiye'den üniversite
bulunmamaktadır. Bu sıralama, akademik, bilimsel katkı,
akademisyenlerin niteliği ve çalışmalarına bakılarak
düzenlenmiştir. Saygınlık ölçütüne bağlı olarak
yapılan farklı bir listede Orta Doğu Teknik Üniversitesi
96ncı sırada yer alıyor.
Değerli
arkadaşlarım, bir ülkenin bir duruşu olması gerekiyor. Bir
insanın duruşu olması lazım, bir ülkenin milletinin bir
duruşu olması lazım, ülkesinin bir duruşu olması
lazım. Eğer o ülke dışarıya karşı gerçekten
duruşunu belirlerken kendi iç sorunlarıyla ilgili söyledikleri
konusunda bir dik duruş sergileyebiliyorsa, bu duruş diğerleri
tarafından da saygınlıkla karşılanır. Bizim ne
kendi eğitim konumuzda ne dış politikamızda ne aldığımız
kararlarda ne ülke içerisinde verdiğimiz sözlerde maalesef bir duruşumuz
yok. Bu kalitesizliğin iki tane temel noktası var. Birincisi: Siyasi
iktidarların ideolojik yaklaşımlarının evrensel
eğitim normlarının önüne geçmesi. İkincisi: Eğitimi
serbest piyasa kuralsızlığına teslim etmektir.
Değerli
arkadaşlar, bakın, AKP İktidarının Amerika
Birleşik Devletleri ne derse yapan bir görünümü var ya, halk
tarafından da doğru algılanan
NURETTİN
DEMİR (Muğla) Görünüm değil, gerçeği var.
ENGİN
ÖZKOÇ (Devamla)
ama Amerika Birleşik Devletleri Başkanı 21
Nisan 2012de yaptığı bir konuşmada şöyle diyor: Bu
yüzden, yükseköğrenimi her Amerikalı için erişilebilir hâle
getirmek adına elimizden gelen her şeyi yapmamız gerekiyor.
Eğitim hiç bu kadar pahalı olmamıştı. Üniversite
masrafları için kredi alan öğrenciler 25 bin dolar borç ile mezun
oluyorlar. Amerikada yükseköğrenim lüks olmamalıdır. Bu, her
ailenin erişebileceği ekonomik bir zorunluluktur. İşte bu
yüzden, gelecek hafta ülkenin her yerinde üniversiteleri ziyaret edip
öğrenim masraflarını nasıl düşürebileceğimiz
konusunda öğrencilerle görüşeceğim. Bunu kim söylüyor
değerli arkadaşlarım? Amerika Birleşik Devletleri
Başkanı Sayın Obama söylüyor. Ne zaman söylüyor? 21 Nisan
2012de. Öğrencilerle ilgili vergilerin düşürülmesini kiminle
konuşacağım? diyor, Öğrencilerle
konuşacağım diyor? Aradaki farkı görebiliyor musunuz? Yani
örnek alınması gerekecekse bu örnek alınacakken, size birisi
Eğitim sisteminizi değiştirin. deyince eğitim sistemini
değiştiren, Suriyeye tavır al. deyince Suriyeye tavır
alan, Iraka tavır al. deyince Iraka tavır alan, Libyaya
tavır al. deyince Libyaya tavır alan, bombalatan, NATO üssünü açan
bir anlayışla hareket ediyorsanız, siz hangi üniversiteleri
kurmaktan, hangi özgür iradeyi yetiştirmekten, Türkiye'nin özgür bir irade
gücüyle bir duruşunun var olduğunu göstermekten bahsedebilirsiniz?
Sizin o çok örnek aldığınız Amerika Birleşik
Devletleri 1 askeri için dünyayı ayağa kaldırdı ve biz
arabulucu olmak durumunda kaldık.
Bakın, ben size bir şey gösteriyorum: Tarih kaç? 17
Ağustos 1992 Pazartesi. Kaç yıl önce? Yirmi yıl önce. Ne
diyorlar? Bizi unutmayın. diyorlar. Kimler? Bizim askerlerimiz. Ne
olmuş? Teröristler tarafından kaçırılmış. Peki,
bugün bu askerin ağabeyi ne diyor? Yirmi yıl önce Batman Sasonda
kaçırılan kardeşi jandarma astsubay kıdemli
başçavuş
24 Ağustos 1992de kardeşim yol çevrilmesinde
kaçırıldı. Batman Sasona tayini çıkalı iki ay
olmuştu. Kaçırıldığında bir yıllık
evliydi ve üç aylık hamileydi karısı.
Kaçırıldıktan sonra hiçbir haber alamadım. Genelkurmaya
gittim, Başbakanlığa yazı yazdım.
Başvurmadığım yer kalmadı. Dönemin Genelkurmay
Başkanı Eşref Bitlise gittim. Bana Devlet askerinin
peşini bırakmaz. Ama siz de Apoyla görüşün, kardeşinizi
kurtarın. dedi ama kurtaramadık. Koalisyon hükûmeti döneminde
Sayın Devlet Bahçeliye mektup yazdım. Kardeşin öldürülmüş
olabilir. diye cevap aldım. Bundan sonra da hiç kimse bizimle
ilgilenmedi. Şimdi kardeşimin çocuğu yirmi yaşında,
üniversitede okuyor. Ben bunu hangi gönül rahatlığıyla askere
göndereceğim? diye soruyor.
Ben de size soruyorum: Üniversitede okuyan öğrencilerimize biz
hangi gönül rahatlıyla Size özgür bir ülke bıraktık.
diyebileceğiz? Biz, bugün, kurulan vakıf üniversitelerinin hangi
denetim altında, hangi ideolojik anlayışla kurulup
kurulmadığını incelemiyorsak, Türkiye'nin dünyaya
karşı bir duruşu yoksa, bu ülkenin kendi askerini sahiplenen bir
anlayışı yoksa, bu ülkenin askeri yirmi yıldan beri
teröristlerin elindeyse ve bu ülkenin Başbakanından ses
çıkmıyorsa biz hangi öğrencilerimizi okutacağız,
yetiştireceğiz ve özgür Türkiye'nin özgür evlatları olarak bu
ülkede var edebileceğiz? Biz eğitim yasasından mı
bahsediyoruz? 4+4+4ten mi bahsediyoruz? Kurulacak üniversitelerden mi
bahsediyoruz? Biz Türkiyede çıkacak olan yasalarla Türkiye'nin
dış dünyaya karşı başının dik
olmasından mı bahsediyoruz?
Biz şunu yapıyoruz değerli arkadaşlar: Az önce
Caniklioğlu bu kürsüden şöyle seslendi
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) Canikli.
RAMAZAN CAN (Kırıkkale) Caniklioğlu kim ya?
ENGİN ÖZKOÇ (Devamla) Kim olduğunu, bakın, biraz sonra
söylüyorum ben, siz de öğrenin.
Dedi ki: Bu millet bize oy verdi. Siz bu milletin iradesine
karşı mı çıkıyorsunuz? Ben de size şöyle
diyorum: Bu millet size oy verdi ama siz o millete takla attırıp
göbek attırıyorsunuz. Bu millet bir gün, kime oy verdiğini
öğrenecek; evlatlarını teröristlerin elinden kurtarmayan,
öğrencilerini meydanlarda dövdürten, çocuklarını maden
ocaklarında, enkaz altlarında öldürten, kendi ülkesinin
geleceğine değer vermeyen insanlardan hesap soracaktır.
BÜLENT TURAN (İstanbul) Niye bağırıyorsun?
ENGİN ÖZKOÇ (Devamla) Ben bu millet adına
bağırıyorum, bu millet adına bu kürsüde konuşuyorum. Hazmedemiyorsanız
siz bu millete takla attıranların partisi olarak, bu millete göbek
attıranların partisi olarak, siz bu milleti
aşağılayanların partisi olarak bu millete cevap
vereceğiniz günü beklersiniz.
Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Özkoç.
6ncı maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Tasarının tümünü oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Tasarı kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır.
Hayırlı, uğurlu olsun.
4üncü sıraya alınan, İstanbul Milletvekili Mehmet Domaç
ve Malatya Milletvekili Öznur Çalık ile 9 Milletvekilinin; Eczacılar
ve Eczaneler Hakkında Kanun ile Uyuşturucu Maddelerin Murakabesi
Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifi ile Malatya Milletvekili Öznur Çalık ve 11 Milletvekilinin; Manisa
Milletvekili Özgür Özel ve Giresun Milletvekili Selahattin Karaahmetoğlu
ile 53 Milletvekilinin; Kahramanmaraş Milletvekili Mesut Dedeoğlu ve
Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili Mersin Milletvekili Mehmet Şandır
ile 2 Milletvekilinin; Muş Milletvekili Demir Çelikin Benzer Mahiyetteki
Kanun Teklifleri ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal
İşler Komisyonu Raporunun görüşmelerine başlayacağız.
4.- İstanbul Milletvekili Mehmet Domaç ve Malatya
Milletvekili Öznur Çalık ile 9 Milletvekilinin; Eczacılar ve
Eczaneler Hakkında Kanun ile Uyuşturucu Maddelerin Murakabesi
Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifi ile Malatya Milletvekili Öznur Çalık ve 11 Milletvekilinin; Manisa
Milletvekili Özgür Özel ve Giresun Milletvekili Selahattin Karaahmetoğlu
ile 53 Milletvekilinin; Kahramanmaraş Milletvekili Mesut Dedeoğlu ve
Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili Mersin Milletvekili Mehmet
Şandır ile 2 Milletvekilinin; Muş Milletvekili Demir Çelikin
Benzer Mahiyetteki Kanun Teklifleri ve Sağlık, Aile,
Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu Raporu (2/489, 2/488,
2/494, 2/496, 2/497) (S. Sayısı: 232)
BAŞKAN Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
Kanun tasarı ve teklifleri ile komisyonlardan gelen diğer
işleri sırasıyla görüşmek için 17 Mayıs 2012
Perşembe günü, alınan karar gereğince, 14.00te toplanmak üzere
birleşimi kapatıyorum.
Hayırlı akşamlar diliyorum.
Kapanma Saati:
21.04