TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET
MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
11inci
Birleşim
25
Ekim 2011 Salı
(TBMM Tutanak
Müdürlüğü tarafından hazırlanan bu Tutanak Dergisinde yer alan
ve kâtip üyeler tarafından okunmuş bulunan her tür belge ile
konuşmacılar tarafından ifade edilmiş ve tırnak içinde
belirtilmiş alıntı sözler aslına uygun olarak
yazılmıştır.)
İÇİNDEKİLER
I.- GEÇEN TUTANAK
ÖZETİ
II.- GELEN
KÂĞITLAR
III.- OTURUM
BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
1.- Oturum
Başkanı, TBMM Başkan Vekili Mehmet Sağlamın, 23 Ekim
2011 tarihinde Van ilinin Erciş ilçesi merkez üssü olmak üzere meydana
gelen deprem nedeniyle TBMM Başkanlık Divanı adına
milletimize ve hayatını kaybedenlerin yakınlarına
başsağlığı ve yaralılara acil şifalar
dileyen konuşması
IV.- KAPALI OTURUMLAR
V.- GÜNDEM DIŞI
KONUŞMALAR
A) Hükûmetin Gündem
Dışı Açıklamaları
1.- Başbakan Yardımcısı Beşir
Atalayın, 23 Ekim 2011 tarihinde Van ilinin Erciş ilçesi merkez üssü
olmak üzere meydana gelen depreme ve deprem bölgesine yapılan hizmetlere
ilişkin gündem dışı açıklaması ve
Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan, İstanbul Milletvekili Haluk
Eyidoğan, İzmir Milletvekili Oktay Vural ve Sinop Milletvekili Mehmet
Ersoyun grupları adına, aynı konuda konuşmaları
B) Milletvekillerinin
Gündem Dışı Konuşmaları
1.- Mersin Milletvekili Mehmet
Şandırın, 23 Ekim 2011 tarihinde Van ilinin Erciş ilçesi
merkez üssü olmak üzere meydana gelen depreme ilişkin gündem
dışı konuşması ve
Başbakan Yardımcısı Beşir Atalayın
cevabı
2.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin
Tanrıkulunun, 23 Ekim 2011 tarihinde Van ilinin Erciş ilçesi merkez
üssü olmak üzere meydana gelen depreme ilişkin gündem dışı
konuşması ve Başbakan
Yardımcısı Beşir Atalayın cevabı
3.- Kayseri Milletvekili Pelin Gündeş
Bakırın, 23 Ekim 2011 tarihinde Van ilinin Erciş ilçesi merkez
üssü olmak üzere meydana gelen depreme ilişkin gündem dışı
konuşması ve Başbakan
Yardımcısı Beşir Atalayın cevabı
VI.- AÇIKLAMALAR
1.- Muş Milletvekili Sırrı Sakıkın,
Başbakan ve bir grup bakanın deprem bölgesinde yaptıkları
durum değerlendirmesinde belediye başkanı ve
yardımcısıyla diyalog kurulmadığına ilişkin
açıklaması ve Başbakan Yardımcısı Beşir
Atalayın cevabı
2.- İstanbul Milletvekili Halide
İncekaranın, deprem nedeniyle yapılan yardım
kampanyalarına ilişkin açıklaması ve Başbakan
Yardımcısı Beşir Atalayın cevabı
3.- Hakkâri Milletvekili Adil Kurtun, deprem bölgesi
imar planının incelemeye alınması gerektiğine
ilişkin açıklaması ve Başbakan Yardımcısı
Beşir Atalayın cevabı
4.- Gaziantep Milletvekili Ali Serindağın,
deprem nedeniyle hayatını kaybeden vatandaşlarımıza
Allahtan rahmet, yaralılara acil şifalar dilediğine ve imar
planı sorumluları hakkında
işlem yapılması gerektiğine ilişkin
açıklaması ve Başbakan Yardımcısı Beşir
Atalayın cevabı
5.- İstanbul Milletvekili Abdullah Levent
Tüzelin, Van ilinin Erciş ilçesi merkez üssü olmak üzere meydana gelen
deprem nedeniyle hayatını kaybeden vatandaşlarımıza
Allahtan rahmet, yaralılara acil şifalar dilediğine ilişkin açıklaması ve
Başbakan Yardımcısı Beşir Atalayın cevabı
6.- Bursa Milletvekili Sena Kalelinin, Van ilinin
Erciş ilçesi merkez üssü olmak üzere meydana gelen deprem nedeniyle
hayatını kaybeden vatandaşlarımıza Allahtan rahmet,
yaralılara acil şifalar dilediğine ilişkin açıklaması ve
Başbakan Yardımcısı Beşir Atalayın cevabı
7.- İstanbul Milletvekili Ferit Mevlüt
Aslanoğlunun, Van ilinin Erciş ilçesi merkez üssü olmak üzere
meydana gelen deprem nedeniyle hayatını kaybeden vatandaşlarımıza
Allahtan rahmet, yaralılara acil şifalar dilediğine ilişkin açıklaması ve
Başbakan Yardımcısı Beşir Atalayın cevabı
8.- Tokat Milletvekili Orhan Düzgünün, Van ilinin
Erciş ilçesi merkez üssü olmak üzere meydana gelen deprem nedeniyle
hayatını kaybeden vatandaşlarımıza Allahtan rahmet,
yaralılara acil şifalar dilediğine ilişkin açıklaması ve
Başbakan Yardımcısı Beşir Atalayın cevabı
9.- İstanbul Milletvekili Mehmet Akif
Hamzaçebinin, Van ilinin Erciş ilçesi merkez üssü olmak üzere meydana gelen
deprem nedeniyle hayatını kaybeden vatandaşlarımıza
Allahtan rahmet, yaralılara acil şifalar dilediğine ilişkin açıklaması ve
Başbakan Yardımcısı Beşir Atalayın cevabı
10.- Bingöl Milletvekili İdris Balukenin, deprem
bölgesinde koordinasyonsuzluk nedeniyle organize edilemeyen hizmetlere
ilişkin açıklaması
VII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN
KONUŞMALAR
1.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin
Tanrıkulunun, Başbakan Yardımcısı Beşir
Atalayın, ileri sürmüş olduğu görüşten farklı bir
görüşü kendisine atfetmesi nedeniyle konuşması
2.- Mersin Milletvekili Mehmet
Şandırın, Başbakan Yardımcısı Beşir
Atalayın şahsına sataşması nedeniyle
konuşması
3.- Adıyaman Milletvekili Mehmet Metinerin,
Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkanın şahsına
sataşması nedeniyle konuşması
4.- İstanbul Milletvekili Mehmet Akif
Hamzaçebinin, Şırnak Milletvekili Hasip Kaplanın, partisine
sataşması nedeniyle konuşması
VIII.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A)
Önergeler
1.- Barış ve Demokrasi Partisi Grubu
adına Grup Başkan Vekilleri Iğdır Milletvekili Pervin
Buldan ve Şırnak Milletvekili Hasip Kaplanın,
İçişleri Bakanı İdris Naim Şahin hakkındaki
(11/1) esas numaralı gensoru önergesini geri aldıklarına
ilişkin önergesi (4/9)
2.- Nevşehir Milletvekili Murat Göktürkün,
KİT Komisyonu üyeliğinden çekildiğine ilişkin önergesi
(4/8)
B) Meclis Araştırması Önergeleri
1.- İstanbul Milletvekili Ferit Mevlüt
Aslanoğlu ve 22 milletvekilinin, kayıt dışı istihdam
sorununun araştırılarak alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/29)
2.- İstanbul Milletvekili Ferit Mevlüt
Aslanoğlu ve 23 milletvekilinin, alışveriş merkezlerinin
geleneksel ticaret sistemine etkilerinin araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/30)
3.- İstanbul Milletvekili Ferit Mevlüt
Aslanoğlu ve 25 milletvekilinin, GAP kapsamında yapılması
planlanan sulama projelerinin tamamlanmama nedenlerinin
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/31)
IX.- ÖNERİLER
A)
Danışma
Kurulu Önerileri
1.- Gündemdeki sıralamanın yeniden
düzenlenmesine ilişkin Danışma Kurulu önerisi
X.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.- Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti ile Brezilya Federatif
Cumhuriyeti Hükûmeti Arasında Gümrük Konularında
Karşılıklı İdari Yardım
Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu
(1/417) (S. Sayısı: 6)
2.- Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti ile Kuveyt Devleti
Hükûmeti Arasında Yatırımların
Karşılıklı Teşviki ve Korunması
Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu
(1/444) (S. Sayısı: 25)
3.- Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti ile Brezilya Federatif
Cumhuriyeti Hükûmeti Arasında Gelir Üzerinden Alınan Vergilerde Çifte
Vergilendirmeyi Önleme ve Vergi Kaçakçılığına Engel Olma
Anlaşması ve Eki Protokolün Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri
Komisyonu Raporu (1/449) (S.
Sayısı: 27)
XI.- OYLAMALAR
1.- Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti ile Brezilya Federatif
Cumhuriyeti Hükûmeti Arasında Gümrük Konularında
Karşılıklı İdari Yardım
Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısının oylaması
2.- Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti ile Kuveyt Devleti
Hükûmeti Arasında Yatırımların
Karşılıklı Teşviki ve Korunması
Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısının oylaması
3.- Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti ile Brezilya Federatif
Cumhuriyeti Hükûmeti Arasında Gelir Üzerinden Alınan Vergilerde Çifte
Vergilendirmeyi Önleme ve Vergi Kaçakçılığına Engel Olma
Anlaşması ve Eki Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısının oylaması
XII.- YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI
1.- Antalya Milletvekili Gürkut Acarın, 2002-2011
döneminde Antalyada faaliyette bulunan maden ve taş ocakları
sayısı ile HES projelerine ilişkin Başbakandan sorusu ve
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldızın
cevabı (7/50)
2.- Osmaniye Milletvekili Hasan Hüseyin
Türkoğlunun, işadamı ve sanayicilerin Suriyede
uğradıkları zararların karşılanmasına
ilişkin Başbakandan sorusu ve Ekonomi Bakanı Mehmet Zafer Çağlayanın
cevabı (7/53)
3.- Balıkesir Milletvekili Ahmet Duran Bulutun, akaryakıt
istasyonlarının denetimine ilişkin sorusu ve Bilim, Sanayi ve
Teknoloji Bakanı Nihat Ergünün cevabı (7/181)
4.- İzmir Milletvekili Ahmet Kenan
Tanrıkulunun, yaş ve kuru üzüm ihracatındaki sorunlara
ilişkin sorusu ve Ekonomi Bakanı Mehmet Zafer Çağlayanın
cevabı (7/220)
5.- İzmir Milletvekili Alaattin Yükselin,
madencilik sektöründe faaliyet gösteren şirketler ve bölgeler ile
madenciliğin çevreye ve insan sağlığına olumsuz
etkilerine ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner
Yıldızın cevabı (7/221)
6.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğütün,
Türkiyedeki madenlerin kullanılma kapasitesine ilişkin sorusu ve
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldızın
cevabı (7/222)
7.- Hatay Milletvekili Mevlüt Dudunun, İskenderun
Körfezine yapılacak termik santrallere ilişkin sorusu ve Enerji ve
Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldızın cevabı (7/229)
8.- Hatay Milletvekili Mevlüt Dudunun,
Hatay-Payasın ilçe yapılıp yapılmayacağına
ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı İdris Naim
Şahinin cevabı (7/289)
9.- Manisa Milletvekili Hasan Örenin,
Manisa-Turgutluda Çaldağında maden çıkarılması
çalışmaları neticesinde yaşanacak sorunlara ilişkin
sorusu ve Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlunun
cevabı (7/376)
10.- Ankara Milletvekili Aylin Nazlıakanın,
Orman Genel Müdürlüğü Gazi Yerleşkesinin Başbakanlığa
devredileceğine ilişkin sorusu ve Orman ve Su İşleri
Bakanı Veysel Eroğlunun cevabı
(7/378)
25 Ekim 2011 Salı
BİRİNCİ
OTURUM
Açılma Saati:
15.00
BAŞKAN:
Başkan Vekili Mehmet SAĞLAM
KÂTİP ÜYELER:
Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Mine LÖK
BEYAZ (Diyarbakır)
------ 0 ------
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük
Millet Meclisinin 11inci Birleşimini açıyorum.
Toplantı yeter sayısı
vardır, görüşmelere başlıyoruz.
III.-
OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
1.- Oturum
Başkanı, TBMM Başkan Vekili Mehmet Sağlamın, 23 Ekim
2011 tarihinde Van ilinin Erciş ilçesi merkez üssü olmak üzere meydana
gelen deprem nedeniyle TBMM Başkanlık Divanı adına
milletimize ve hayatını kaybedenlerin yakınlarına
başsağlığı ve yaralılara acil şifalar
dileyen konuşması
BAŞKAN Bundan önce, 279 ölü ve 1.300 yaralı
vatandaşımızın Van Erciş merkezli bir depremle bütün
ülkemizin büyük bir üzüntüye boğulduğunu buradan ifadeyle yüce Meclis
adına milletimize başsağlığı diliyorum, ölenlerin
yakınlarına başsağlığı diliyorum,
yaralılara acil şifalar diliyorum.
Sayın milletvekilleri, görüşmelere
başlamadan önce 20 Ekim 2011 tarihli 10uncu Birleşimde yapılan
kapalı oturuma ait tutanak özetinin İç Tüzükün 71inci maddesine
göre okunabilmesi için kapalı oturuma geçmemiz gerekmektedir. Bu nedenle
sayın milletvekilleri ile Genel Kurul salonunda bulunabilecek yeminli
stenograflar ve yeminli görevliler dışındakilerin salonu
boşaltmalarını rica ediyorum.
Tutanak özeti okunduktan sonra açık oturuma
geçilecek ve görüşmelere devam edilecektir. Sayın idare amirlerinin
bu konuda yardımcı olmalarını ve salon
boşaltıldıktan sonra Başkanlığa haber vermelerini
rica ediyorum.
Kapalı oturuma geçiyoruz.
Kapanma
Saati: 15.02
IV.- KAPALI OTURUMLAR
İKİNCİ OTURUM
(Kapalıdır)
ÜÇÜNCÜ
OTURUM
Açılma Saati:
15.15
BAŞKAN:
Başkan Vekili Mehmet SAĞLAM
KÂTİP
ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Mine LÖK BEYAZ (Diyarbakır)
-----0-----
BAŞKAN Türkiye Büyük Millet
Meclisinin 11inci Birleşiminin kapalı oturumdan sonraki Üçüncü
Oturumunu açıyorum.
Sayın milletvekilleri,
Başbakan Yardımcısı Sayın Beşir Atalayın
Van ili Erciş ilçesi merkez üssü olmak üzere meydana gelen deprem
hakkında İç Tüzükün 59uncu maddesine göre gündem
dışı söz talebi vardır. Gündeme geçmeden önce bu talebi
yerine getireceğim.
Sayın Bakanın
açıklamasından sonra, istemleri hâlinde siyasi parti gruplarına
ve grubu bulunmayan milletvekillerinden birine söz vereceğim.
Konuşma süreleri Hükûmet için
yirmi, siyasi parti grupları için on, grubu bulunmayan milletvekili için
de beş dakikadır.
Buyurun Sayın Bakan. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
V.-
GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A)
Hükûmetin Gündem Dışı Açıklamaları
1.- Başbakan Yardımcısı Beşir
Atalayın, 23 Ekim 2011 tarihinde Van ilinin Erciş ilçesi merkez üssü
olmak üzere meydana gelen depreme ve deprem bölgesine yapılan hizmetlere
ilişkin gündem dışı açıklaması ve
Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan, İstanbul Milletvekili Haluk
Eyidoğan, İzmir Milletvekili Oktay Vural ve Sinop Milletvekili Mehmet
Ersoyun grupları adına, aynı konuda konuşmaları
BAŞBAKAN YARDIMCISI
BEŞİR ATALAY (Kırıkkale) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum. Türkiye
olarak büyük bir deprem yaşadık. Hepimize, milletimize geçmiş
olsun diyorum önce.
Tabii milletimiz tek vücut oldu. Büyük
bir dayanışma içinde, büyük bir duyarlılık içinde depremin
yaralarını sarma çalışmaları da devam ediyor. Böyle
dönemler, esasen milletimiz için gerçekten çok özel dönemlerdir. Ben de bu
büyük afet ve daha sonrası yapılan çalışmalarla ilgili yüce
Meclisi bilgilendirmek için söz almış oldum. Tekrar hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri,
bildiğiniz gibi, geçen pazar günü -23/10/2011- saat 13.45 ve 13.55
arasında, peş peşe, Van ilimizde iki önemli, şiddeti yüksek
deprem meydana gelmiştir. Depremin şiddeti 7,2dir ve devam eden
artçı şoklar da söz konusudur. Depremin etkisi ve hasarı ağırlıkla
Erciş ve bazı köylerde görülmüştür. Van merkezde çok katlı
6 bina tamamen yıkılmıştır ve enkaz hâline
gelmiştir, Erciş ilçemizde 80 bina tamamen
yıkılmıştır, 19 köyümüzde de 1.362 konut, okul ve
benzeri bina yıkılmıştır.
Şu ana kadar 370 can kaybı
olmuştur. Ölenlerimize Allahtan rahmet diliyorum. Bütün
vatandaşlarımızın, hepimizin başı sağ olsun.
Bu can kayıplarından 248i Ercişte, 122si Van merkez ve
köylerinde meydana gelmiştir.
Toplam yaralı sayısı
1.300dür, bir kısmı ayakta tedavi görmüş, bir
kısmının ise tedavisi devam etmektedir. Şu anda
hastanelerde, Van Eğitim ve Araştırma Hastanesinde 181
yaralı, Vana çevre illerde 273 yaralı tedavi görmektedir. Genel
olarak sonuçlarıyla ilgili vereceğim rakamsal bilgiler hem hasar
olarak hem tabii, insanımızın gördüğü zarar olarak bunlar.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; tabii, olay pazar günü olmuştu, bildiğiniz gibi,
hemen haber aldıktan kısa süre sonra Başbakanlıkta afet
acil durum koordinasyon toplantısı yapılmıştır benim
başkanlığımda. Bütün bakanlıklarımıza ve
kurumlarımıza kendi görevleri orada bir defa daha
hatırlatılmıştır ve acele kararlar
alınmış ve hemen uygulamaya geçirilmiştir. AFAD, Afet ve
Acil Durum Başkanlığı Ankarada koordinasyonu yürütmektedir
ve biz de Ankaradan bazı bakan arkadaşlarımızla birlikte
hemen Vana hareket ettik o gün, Başbakanımız İstanbuldan
yine aynı şekilde ve ilk anda, daha Vana hareket etmeden önce,
Türkiye genelinde arama ve kurtarma ekipleri harekete geçirilmiştir.
Biliyorsunuz, böyle afet durumlarında, özellikle bu afet ağır
bir depremse ilk anda en önemli husus, arama ve kurtarma
çalışmalarının en hızlı şekilde
yürütülmesidir. Önce yakın illerden olmak üzere bütün Türkiyede kamu veya
özel veya sivil topluma ait bu tür uzmanlığı olan çalışma
ekipleri Vana yönlendirilmiştir ve buna paralel olarak da hemen en etkili
şekilde sağlık sistemi orada çalışmaya
başlatılmıştır, yaralılar için çok kapsamlı
hemen çalışmalar başlatılmıştır.
Biz, Başbakanımızla
birlikte hemen Ercişe ulaştık, çalışmaları
yerinde gördük, vatandaşlarımızla görüşmeler yaptık.
Sonra tekrar Vana döndük, gerekli talimatlar verildi ve gece 03.00e kadar da
hastanede daha çok yaralı yakınları ve yaralılarla
ilgilenildi. Bu süreç içinde çalışmaları, Ercişte
İçişleri Bakanımız ve Kalkınma Bakanımız ve
Ağrı Valimiz yürüttüler, Vanda ise ben, Sağlık
Bakanımız, Şehircilik Bakanımız ve Van Valimiz
birlikte yürüttük.
Arama kurtarma
çalışmalarıyla ilgili biraz daha detay vermek istiyorum. Bu
tabii, şuna şükretmek lazım, Türkiye bu konuda çok büyük bir
birikime sahip. Evet, acı tecrübelerle bu birikim oluşmuştur ama
dünyanın bu konuda neredeyse en tecrübeli ekipleri Türkiyede. Bu konuda
doğrusu hemen hava köprüsü kuruldu, bütün illerimizden, Ankara,
İstanbul, İzmir, nerede bu konuda bir ekip varsa hepsinin en hızlı
şekilde, önce Vana, sonra Erciş ve merkez köylerimize
ulaştırılması sağlandı ve orada da, doğrusu,
Van Havaalanında da helikopterler hazırdı, Türk Silahlı
Kuvvetlerinin, emniyetin ve Sağlık Bakanlığının,
tabii, ambulans helikopterleri. Çok hızlı şekilde olay yerine
ulaşıldı. Yani şunu söyleyebilirim: Türkiye'nin her
tarafından bütün birikimimiz -depremle ilgili, arama kurtarma ve
diğer hizmetlerle ilgili- şu anda Vandadır.
Burada, personel
olarak yaklaşık 3 bin arama kurtarma personeli var. Her enkazın
başında mutlaka iki üç grup var. Ulaşılmamış bir
enkaz, bir köy yok. Bütün binalarda, bir kısmında enkaz
çalışmaları tamamlandı. Mesela Van merkezde 3 binada
şu anda sürüyor, 3ü tamamlandı. Köylerimizde tamamen bitmiştir
enkaz çalışmaları. Sadece Ercişte devam ediyor, orada da
hiç aralık vermeden, gece gündüz devam ediliyor.
Burada, iş
makinesi, vinç vesaire sıkıntısı çekilmedi. Özellikle
buradan huzurunuzda vatandaşlarımıza çok teşekkür ediyoruz,
özel teşebbüse. Herkes kendi elindeki vinci veya bu konudaki
faydalanılacak araçları çevre illerden oraya seferber etmiştir.
Burada özel olarak anmaya değer.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; tabii, üzerinde önemle durulan, en
kapsamlı ve başarılı şekilde yürütülen bir diğer
çalışma sağlık çalışmasıdır. Hemen
çevre illerden yine oraya büyük bir takviye olmuştur. 2 ambulans
uçağımız hemen oraya gelmiştir ki Sağlık
Bakanımız bizzat Erzincandan hemen uçağın biriyle
gelmiştir. 7 ambulans helikopterimiz hemen orada hazır olmuştur.
Türk Silahlı Kuvvetlerinin helikopterleri orada hazır olmuştur
ve Ercişten yaralıların tamamı helikopterlerle,
ambulanslarla taşınmıştır. 210 tane de ambulans
vardır ve özellikle Vanda daha yeni hizmete açılan eğitim ve
araştırma hastanesi gerçekten büyük bir hizmet görmüştür. Çünkü
Ercişte hastanede belli bir tahribat vardır. Vandaki bir iki
hastanemizde biraz çatlaklar oluştu ama Van merkezde büyük hastane, yeni
hastane gerçekten bu konuda en önemli hizmeti gördü. Aynı şekilde,
tabii, uçaklarla mesela Ankaraya 37 yaralı getirilmiştir daha ilk
akşam ve büyük hastanelere, çevre hastanelere de hızlı
şekilde ulaştırılmıştır.
Hızlı şekilde, tabii,
hasar tespiti yapılıyor, önce kamu binaları ve sonra da
vatandaşların oturulamayacak durumda olan binaları. Mesela,
Vanda sadece 10 apartman çökmüştür ama oturulamayacak durumda,
ağır hasarlı binalar vardır ve bazı
okullarımızda yine hasarlar vardır. Mesela, Van merkezde,
Emniyet Müdürlüğü binası da dâhil, kamu binalarında bir miktar
hasar vardır.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; tabii, ihtiyaçların karşılanmasıyla ilgili
-çadır başta- ve diğer malzemelerle ilgili hemen bir hava
köprüsü kurulmuştur. Şu ana kadar Van, Erciş ve köylerimize 15
bin civarında çadır ulaşmıştır. Tabii,
çadırdan bilindiği gibi Kızılay sorumludur,
Kızılayın bu hizmeti yürütmesi daima esas alınmıştır.
Yarın sabaha kadar da çadır sayısı 25 bine
ulaşacaktır. Yani sürekli, Türkiyenin neresinde varsa -
Kızılayın veya diğer kurumlarımızın-
çadırlar, uçaklarla oraya ulaştırılıyor.
Ama yine de çadır konusunda
vatandaşlarımızın daha fazla talebi olmuştur ve belli
bir yetersizlik de çekilmektedir, bunu da ifade etmek istiyorum. Bunun sebebi
şu: Aslında, hemen ilk akşam çadır kentler kuruldu, evi
tamamen yıkılan vatandaşlar oraya yerleştirildi ama artçı
sarsıntılar olduğu için, Vanda ve Ercişte hiçbir
vatandaşımız kendi evine girip oturmak istemiyor. Şiddetli
bir deprem, onun psikolojik etkisi var. Dolayısıyla
vatandaşlarımız çadır kentlere de gitmek istemiyor, bir
çadır sahibi olmak ve evinin yakınında bir yerde
çadırı kurmak, evden de zaman zaman ihtiyaçlarını
karşılamak istiyor. Bu da çok tabii bir ihtiyaç, tabii bir talep. Biz
de bunu haklı bir talep olarak gördük ve mümkün olabildiğince bu yolu
da açtık. Evi hiç olmayanlar genelde çadır kentlerde ama diğer
vatandaşlarımıza yettiği kadar çadır veriliyor.
Özellikle ben bunu Ercişte gördüm, evinin yanında bir
çadırı var ama evine de girip çıkıyor zaman zaman.
Tabii çadır konusunda -işin
doğrusu- bu kadar yüksek talep beklenmiyordu. Şimdi kısa sürede
artık bu hasar tespiti hızlı yapılıyor,
vatandaşlarımıza Evlerinize girebilirsiniz. telkini
yapılıyor -sağlam evi olanlara tabii- diğerlerine
kırmızı çarpı işareti konuluyor ki asla burada
oturulmasın diye. Ama vatandaşlarımızın hepsi -ki, bu
Van ve Erciş yaklaşık 100 bin hanedir- 100 bin hane çadır
talebinde bulunduğunda tabii onu karşılayamıyorsunuz.
Şu anda çadır dışında ve ısıtıcı
dışında özellikle gıda ve diğer ihtiyaçlarla ilgili
orada bir sıkıntı yok. Hem
bölgede diğer şehirlerden hem devlet kurumlarımızdan
hem sivil toplum kuruluşlarından doğrusu çok ciddi şekilde
yardım, özellikle dün geceden itibaren Vana akmaya başladı ama
çadırla ilgili -biraz önce ifade ettiğim sebeple- hâlen belli bir
sıkışıklık da söz konusu. Biz de onu karşılamak için
çadır üreticileri de dâhil, bütün stoklar da dâhil, Türkiye'nin bütün
imkânlarını seferber ettik hatta komşu ülkelerden de -bir, iki yerden-
bu konuda çadır nakli sağlanıyor.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; şu anda doğrusu Van merkezde normal hayata
dönülüyor, marketler açık, mağazalar açık, işyerleri
açık. Vanın merkezinde bir deprem şehri, atmosferi giderek
azalıyor. Sadece gece eve girme endişesi olduğu için çadır
talepleri ve onun karşılanmasıyla ilgili çalışmalar
sürüyor.
Sıcak yemek konusunda bir sıkıntı yok. Köylere kadar dün
akşam mesela bütün köylere
19 köyümüz özellikle hasarlıdır,
bunların içinden 5 tanesi tamamen hasarlıdır, okul ve cami de
dâhil köyde gerçekten bina kalmamıştır. Buralara dün
akşamdan itibaren sıcak yemek de gönderilmeye başlandı.
Tabii böyle dönemler -başta da
ifade ettiğim gibi- hem kamu kurumlarımızın hem sivil
toplumun hem bütün vatandaşlarımızın çok yakın,
duyarlı bir iş birliğini getiriyor. Bizim milletimizin temel
özelliklerinden birisi bu ve dün, tabii, Ana Muhalefet Partisi Genel
Başkanı, muhalefet partilerimizin üst yöneticilerinin bölgeyi
ziyareti ve gelip bilgi almaları da bu bütünleşmenin başka bir
parçası ve önemli bir destektir; kendilerine de teşekkür ediyorum.
Meclisimiz, kurumlarımız, milletimiz iş birliği içinde
bunların üstesinden gelecektir.
Ben, şunu da ifade edeyim:
Çadırla ilgili, şu anda, köyler de dâhil -bugün, bu gece yine
köylerimize takviye ettik- evi yıkılan ve çadır ihtiyacı
olan vatandaşımızın ihtiyacı
karşılanmıştır ama diğerleriyle ilgili de ekstra
çadır isteyen, evi olduğu hâlde girmeyen, onlar için de
çalışılıyor.
Yaklaşık bir ay
çadırlarda geçici iskânı öngörüyoruz köylerimizde ve Ercişte.
Bir ay sonra kışa dayanıklı, soğuya dayanaklı,
içinde banyo, tuvalet ve mutfağı da olan konteynerleri devreye
sokmayı planlıyoruz. Şu anda TOKİ Başkanımız,
Şehircilik Bakanımız, bunun çalışması,
pazarı ve ihale şartları vesaire üzerinde Vanda
çalışıyorlar. Konteynerlerle bu kışı geçirmeyi
planlıyoruz ama şu günlerde de hemen kalıcı konutlar için
ihale şartları, arazi temini vesaire konusunda çalışmalar
başlatıldı. En geç bir yıl içinde de inşallah bu
vatandaşlarımıza, evi tamamen yıkılan
vatandaşlarımıza en iyi şartlarda konutları teslim
edilecek. Bunun planı içindeyiz.
Okullar, Kurban Bayramı
sonrası pazartesi gününe kadar tatil edildi çünkü bazı
okullarımızda hasar var. Bunların iyi tespiti ve kolay telafi
edileceklerin telafisi gerekiyor. Üniversite de tatil edildi. Böylece o güne
kadar okullarımız tekrar eğitime hazırlanmış
olacaktır.
Enerji olarak, Vanın
tamamında elektrik var. Dün akşam itibarıyla Ercişin yüzde
70ine elektrik verildi ve bugün yoğun şekilde tamamına verilmesi
için çalışmalar yürütülüyor. Köylerimizde elektrik hâlen verilemiyor.
Ulaşımla ilgili: Van
Havaalanı en yoğun günlerini yaşıyor, tabii hem kargo
uçakları Türkiyenin her tarafından ihtiyaç maddeleri
taşıyor hem ekstra, ek yolcu uçakları seferleri konuldu
vatandaşlarımız başka yere gidecekleri için, orada da çok
ciddi bir hareketlilik var.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; benim genel olarak size kısaca sunmak istediğim
temel bilgiler bunlar. Milletvekillerimiz, grup temsilcilerimiz söz alacaklar,
soruları olursa daha sonra cevap verebilirim.
Tekrar milletimize geçmiş olsun
diyorum, vefat edenlere Allahtan rahmet diliyorum. Büyük bir hassasiyet
içinde, büyük bir gayret içinde oralarda çalışan, gece gündüz
gerçekten yirmi dört saat hiç uyumadan çalışan sağlık
personeline, arama kurtarma personeline, sivil, kamu bütün yetkililere de
buradan huzurunuzda bir defa daha teşekkür ediyorum.
Hepinizi saygıyla
selamlıyorum, sağ olun. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim
Sayın Bakan.
Şimdi grup sözcülerine söz
vereceğim.
Barış ve Demokrasi Partisi
adına Şırnak Milletvekili Sayın Hasip Kaplan.
Buyurun Sayın Kaplan. (BDP
sıralarından alkışlar)
Süreniz on dakika.
BDP GRUBU ADINA HASİP KAPLAN
(Şırnak) Sayın Başkan, değerli üyeler; 74 milyon
nüfus, 800 bin metrekare Türkiye hepimiz fay hattındayız. Deprem
kimlik, din, mezhep, bölge, adres sormuyor. 97 Marmara, 99, şimdi 2011,
hazırlıksız yakalanmak kaderimiz olmamalı. İmar
yolsuzluklarını, çarpık kentleşmeleri, denetimsizlikleri,
alınmayan önlemleri, ihale rezaletlerini, rantları,
çürümüşlüğü, ülkemin yaşam politikalarını ortaya
çıkaran bu büyük doğa felaketleri karşısında acıları
ortaklaştıran, dayanışmayı yükselten, kenetlenen,
kardeşliği yücelten halkımıza sonsuz teşekkürler. Bin
yıldır tarihin kardeşliğe mahkûm ettiği, Türk Kürt
birlikte yaşayan, Anadolunun tüm renklerinin, güzelliklerinin, kenetlenen
Türkiye halkının, İnsanlık henüz ölmedi. diyen bu asil
duruşun, yüce dayanışma duygularının,
yardımlardaki kardeşlik kokusunun karşısında hepinizin
önünde saygıyla eğiliyorum.
Sayıları çok
az olsa da TVlerde, İnternette, Twitterda, Facebookta, sosyal
ağlarda, Ku Klux Klan zihniyetinde ırkçı haber ve yorumlarda
bulunanları, intikamcılık, ayrımcılık
yapanları, insanlık suçu işleyen bir sosyal
çürümüşlüğün girdabında debelenen bir avuç zavallıyı,
onlara görev veren, koruyan ve kollayanları, en acı günlerimizde
fırsatçılık, yağma, hırsızlık,
kalleşlik yapanları, izninizle, huzurlarınızda kınamak
istiyorum.
Sayın
milletvekilleri, tarih bize yaşanan korkunç doğa felaketleri sonucu
ülkemiz ve dünya deneyimlerinden büyük dersler çıkarmamız
gerektiğini uyarıyor.
Van Gölü
kıyısında sular yükseldi. gerekçesiyle afet bölgesi ilan
edilen, boşaltılan yerlere hastane, okul, lojman, imara
aykırı olarak devlet tarafından yapılmış. Bir
gazetemizde, depremden bir gün önce Asıl afet devletmiş
manşetiyle çıkmıştı.
Bir afet anında ilk
akla gelen Kızılay olur. Başbakanın
Yardımcısı Sayın Çelik -bizzat kendisi- Başbakan ve 7
bakanla yaptığı inceleme sonucu Kızılay iyi
sınav vermedi. diyor. Evet, Kızılay tuz gibi kokmaya
başladı, el atmak lazım.
Ercişte bir TV
kanalına bağlanan Eda Hemşirenin çaresizlik
çığlığı hep yankılandı: 100ün üzerinde ölü
var. Yetkililer el atsın, elektrik kesik, çadır yok.
Van depreme gündüz
yakalandı, saat 13.45 sıraları. İlk olay yerinde BDPli Van
Belediyesi, Eş Başkanımız Sayın Demirtaş,
yakın belediyelerimiz ve anında yardım
çalışmalarına başladı. Saat 19.00a kadar, özverili
çalışan birkaç görevliden, sağlık personelinden
başkası yoktu.
Van Belediye
Başkanımız Van Valisinin birlikte çalışma yapmayı
reddettiği söylüyor. Bir afet anında ilk müdahaleyi yapacak olan
merkezî idareler ve yerel yönetimler arasındaki bu kopukluğu,
taraflı yaklaşımı kimse izah edemez.
Vatandaş enkaz
altında can çekişirken Başbakan ve bakanları
karşılama hazırlığı içinde olan
aymazlığa dikkat çekmek istiyorum, yoksa böyle acı günlerde
siyaset yapacak değiliz.
Okulların,
hastanelerin, yurtların, emniyet binalarının ilk
yıkılan binalar olduğu açık. İlk enkaz altında
kalan devletin kurumlarıydı.
Sormak istiyoruz, 250
bin polis, 230 bin jandarma, 20 bin sahil güvenlik, 450 bin özel güvenlik, 700
bin ordusu olan ülkemizde neden bunların içinde kritik fay
hatlarının olduğu merkezlerde kendi birimleri içinde doğru
dürüst bir kurtarma ekibi yok? Her ilde bir üniversite var, üniversiteli
gençler enkaz altında kalıyor, bu dinamik güçlerden neden kurtarma
ekipleri olarak, sosyal yardım olarak bir çalışma
yapılmıyor?
Yardımların
toplanması, dağıtılması, düzeni hep ayrı bir
sorun oldu. Kaç deprem kaç afet yaşadık, Marmarada, Vanda hâlâ
değişen bir şey yok. Devleti dış yardımlar,
Hükûmeti bugüne kadar toplanan 20 milyar lira deprem vergisi konusunda, yine
STKları, belediyeleri, gönüllü yardım kuruluşlarını,
herkesi, bu konuda şeffaflığa davet ediyoruz ama asla ve asla
İçişleri Bakanlığının belediyelere genelge
göndererek belediyelerin topladığı yardımlara el
koymasını da kabul etmiyoruz çünkü bugün, yardım rezaletinde
gazlanan ve coplanan deprem mağdurlarını gördükten sonra bunun
Hükûmete ve onun merkezî idaresine bırakılacak bir konu
olmadığının gerçeği ortaya
çıkmıştır.
Sayın
milletvekilleri New Orleanste Katrina Kasırgası sonrası
sistemin düşünce kuruluşları, müteahhitlik şirketleri heyecan verici fırsatlardan
söz ediyordu. Küresel ekonominin savunucuları yıkılan devlet
okulları yerine özel okul fırsatlarını
konuşuyorlardı. 2004 tsunami felaketi sonrası Sri Lankada yüzde
80 zarar gören kıyılarda, küçük kayıklarda
balıkçılık yapan 100 binlerce kişi barınacak yer ve
yardım malzemelerinden yararlanmak için ülkenin iç
kısımlarına kamplara gönderilmişti. Afet nedeniyle
boşaltılan Van sahilleri
6 mahalle boşaltıldı,
devletin kararı -valiliğin- ama devlet oraya 8 tane resmî bina
yaptı. Bu örnekler bize Hükûmetin kontrolündeki sermayenin TOKİ gibi
sözde kamu kurumları aracığıyla nasiplenme
çağrıları, Deniz Feneri gibi yardım
kuruluşlarını sorgulama hakkını veriyor.
Sayın milletvekilleri, Hükûmeti
buradan uyarıyoruz. Van Belediyemizin deprem sonrası Van
Valiliğiyle ortak çalışma isteği ve hatta ortak kriz
masasının kurulması talebini reddetmesi seçilmiş iradelere
saygısızlığın en büyüğüdür. Vanın kedisi
meşhurdu, bir de ayrımcı
valisiyle meşhur olmaya başladı. Bu, merkezî idarenin yüzde 50
oy alan bir partiye olan saygısızlığının bir
ölçüsüdür. Sağduyu zamanı merhamet yoksunluğu, cehalet histerisi
içinde olanlar olabilir. Önemli olan siyaset kurumunun bir vicdan körelmesi,
akıl tutulması yaşamamasıdır. Vanda oyların
yarıdan fazlasını almış, deprem incelemelerinde
bulunan eş başkanı BDPli, belediye başkanı BDPli, 4
milletvekili BDPli; Başbakanı ve bakanları gidiyor orada
karşılaşamıyorsa bu siyaset adına rezalet bir
fotoğraftır. Bunun altını çizmek istiyorum. Bütün Türkiye
yardım ve dayanışmada acıları ortaklaştırıyor
ve bir araya geliyorsa, siyasetçiler bir araya gelemiyorsa Hükûmet akıl
tutulması yaşıyor demektir.
Bugün Meclis gündeminde
İçişleri Bakanı hakkında verdiğimiz gensoru
vardı, sorumlu siyasetin gereğini yaptık, gensoru önergemizi
çektik.
Sayın milletvekilleri, Kandil ile
Kandilli arasında yüreğimiz parçalanıyor. Bir haftada yüzü
aşkın cenaze, ağlayan Kürt ve Türk analarına, depremin,
afetin eklediği yüzlerce ölümün feryadı eklendi. Bir yandan acıları
ortaklaştıran halkımız, yardımlar,
dayanışma, diğer yandan Kobralar, Skorskyler, tanklar, uçaklar,
bombalar, operasyonlar, çatışmalar. Gücünü, ekonomisini,
insanını yirmi yedi yıldır süren kirli bir savaşta,
kardeşin kardeşi öldürdüğü bir savaşta harcayan bir
Türkiye. İnsani fay hattı üstünde milyonlar. Kurşun adres
sormuyor, deprem kimlik sormuyor. diyen çaresizliğe isyan ediyoruz.
Bütünlük, birlik, barış,
kardeşçe bir arada yaşamak varken kardeşin kardeşi
vurması kader değildir. Böylesi acılı günlerde, Kurban
Bayramının arifesinde daha fazla kurban vermek istemiyoruz.
Yaraları sarmak mı istiyoruz? Acıları
ortaklaştırmak, paylaşmak mı istiyoruz? Bin
yıllık tarihin kardeşliğe mahkûm ettiği
halklarının, Anadolunun güzel renklerinin güçlü olan birlikte
yaşama arzusuna güç katmak mı istiyoruz?
Evet, yapılacak çok önemli bir
şey var. PKK de, Hükûmet de, devlet de artık silahları
sustursun. Silaha, çatışmalara, ölüme giden harcamaları
yaraları sarmada kullanalım, bundan daha ulvi, kutsal, içten, samimi
bir dayanışma olmaz.
Ölenlere rahmet, yaralılara
şifa, enkaz altındakilere mucizevi kurtuluşlar diliyorum. Bütün
yüreğimiz onlarla, hep beraber kenetlendik.
Hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim
Sayın Kaplan.
Şimdi, Cumhuriyet Halk Partisi
Grubu adına İstanbul Milletvekili Sayın Haluk Eyidoğan.
(CHP sıralarından alkışlar)
Buyurun Sayın Eyidoğan.
CHP GRUBU ADINA HALUK
EYİDOĞAN (İstanbul) Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; 1999 depremlerinden sonra on iki yıl doğanın
bize bahşettiği bir sakin dönemde 6,5ten daha büyük bir deprem
yaşamadık ancak çok iyi kullanamadığımız bu
şanslı dönem, 23 Ekim 2011de bitti. 23 Ekim 2011 Pazar günü
öğleden sonra Van ve çevresini şiddetle sarsan 7,2 büyüklüğünde
bir deprem oldu, feryatlar yeri göğü kapladı, yüzlerce
vatandaşımızı kaybettik, 1000den fazla yaralımız
var. Acımız büyüktür. Ölenlere Allahtan rahmet, yaralılara acil
şifalar diliyorum.
Sayın Genel
Başkanımız Kemal Kılıçdaroğlu depremden sonra
bölgeye giden ilk parti lideridir. Kendisi, bölgede incelemeler yaptı ekibiyle
ve aldığı beton örneklerinin elinde tuz buz olduğunu gördü.
Dolayısıyla, ciddi bir sorunla karşı
karşıyayız hâlâ Türkiyede depremlerle ilgili.
Cumhuriyet Halk Partisi bugünden
itibaren bölgede il başkanlarını, belediye
başkanlarını topluyor ve halkımıza her türlü
yardım ve katkıyı yapmak üzere hazır.
17 Ağustos 1999 depremiyle
başlayan süreçte depremin yıkıcı etkisini azaltacak
öneriler, alınması gereken önlemler, yapılması gereken
yasal değişiklikler, bilimsel toplantılarda, sempozyumlarda,
şûralarda önemli bir yer tutmuş, konu bilimsel içerikli toplantılarda
ele alınmış, yol haritaları ve kuramsal altyapı
oluşturulmuştur. Bilim insanları, üniversiteler, meslek
odaları ve ilgili sivil toplum örgütleri üzerlerine düşen
sorumlulukları fedakârca yerine getirmişlerdir. Bundan sonrası,
siyasi iktidarın bilimin yol göstericiliğinde düzenlemeler ve eylem
planları gerçekleştirmesi ve çözümü ortaya koyan uygulama örnekleri
vermesidir. Vanda yaşadığımız örnekler hâlâ çok
yolumuz olduğunu, çok eksikler olduğunu ortaya koyuyor.
Sayın Bakan
konuşmasında, daha çok deprem sonrası yardımlar, arama
kurtarma çalışmaları, ilk yardım
çalışmaları, lojistik destekler üzerine konuştu.
Aslında, eğer çok iş varsa arama kurtarmada, yardımda çok
iş varsa, bu demektir ki, risk azaltmada ciddi eksiklerimiz var ve
görevlerimizi yerine getirememişizdir; bunu böyle düşünmek
lazım.
Yaşanan bu son depremin
yarattığı sonuçlar, önemli bir deprem kuşağı
üzerindeki ülkemizde son on iki yıldır bu ülkede
tartışmaktan bıkmadığımız Deprem risklerini
nasıl azaltırız? sorusunun yanıtını tam bulamadığımızı
kanıtlamaktadır. Bu kanıtlar yeniden, iki gün önce, bütün
dünyanın gözü önünde yoğun, ağır hasar alan ve toptan çöken
çok sayıda binalarla kendini en acı biçimiyle göstermiştir.
160 üniversitesi, binlerce uzmanı
ve mühendisi, uluslararası çimento fabrikaları, her türlü inşaat
malzemesi, çok sayıda büyük inşaat şirketleri, 400 bin konut
yapan TOKİsi ve yeni yapılan deprem yönetmeliği bulunan bu
ülkede, neden hâlâ binalarımız depremde ölüm makinelerine
dönüşmektedir? Neden hâlâ birçok binamız toptan göçmektedir? Neyimiz
eksiktir?
Önemli eksiğimiz şudur:
Yapılarımızın önemli bir bölümünü hâlâ plansız ve
mühendislik ve bilim kurallarına uymadan yapıyoruz ve
yapılmasına göz yumuyoruz. Türkiyede hasar görebilirlik oranı
gelişmiş ülkelere oranla 10 kat fazladır.
Bu dönemde Hükûmet uzmanlar
tarafından sürekli hatırlatılan ve deprem risklerinin
azaltılması amacıyla yapılması gerekli olan bazı
yasal ve kurumsal düzenlemeleri gerçekleştirememiş, deprem risklerinin
azaltılmasıyla ilgili 3194 sayılı İmar
Yasasını değiştirememiş on iki senedir, kentsel
dönüşüm yasasını çıkaramamış, Yapı Denetim
Yasasındaki gedikleri, kara delikleri, eksikleri giderememiş, DASK
kararnamesini yasalaştıramamıştır.
Plancılık bilimine
aykırı, rant amaçlı imar tadilatlarıyla ana kent
planları yamalı bohçaya dönmektedir. Yüksek yapılarla ilgili
yönetmelikler çıkarılamadan kat sayıları hızla
artmakta, bu yapılarda kullanılacak beton ve donatının
mühendislik ve malzeme kalitesi denetimi ciddi sorunlar içermektedir. Büyük
kentlerde 20-30 kat gibi kat yarışına girişilmiş. Bu
yüksek yapılaşmalar, başta deprem olmak üzere gelecekte deprem,
ulaşım, çevre ve nüfus yoğunluklarıyla ilgili ciddi
sorunlar ortaya çıkaracaktır.
17 Ağustos depremi herkesin
gerekli dersleri almasını sağlamıştır ancak
Hükûmet, üzerine düşen ev ödevlerini gereği gibi
yapamamıştır. Toplanan deprem vergileriyle ilgili soru
önergeleri bile cevapsız kalmıştır. Hükûmet, seçimlerden
hemen önce, yeni bakanlıklar kurmuştur, Meclis kapalıyken. Bu
bakanlıklardan biri de deprem risklerinin azaltılmasında önemli
söz sahibi olacak Çevre ve Şehircilik Bakanlığıdır. Bu
kararname incelendiğinde, TMMOBye bağlı odaların kamusal,
toplumsal hizmet sunumu, izleme, sorgulama ve denetim gibi işlevlerinin
ortadan kaldırılması yoluyla iktidarın siyasal plandaki
tekelci yönetim anlayışını toplumun geneline yaymak
istediği anlaşılmaktadır. Bu durum, ilgili meslek
odalarının, deprem riskini artıran politika ve uygulamaları
izleme, sorgulama ve denetleme olanağını ortadan
kaldıracaktır.
Yapı denetimi üzerine de birkaç
şey söylemek istiyorum çünkü sorunun özü buradadır. 1999 Kocaeli ve
Düzce depremleri ve ondan öncekiler dâhil, bu son Van depremi dâhil,
kayıplar ve alınan acı dersler, bize, gelişme ve kalkınma
sürecindeki ülkemizde, işleyen, suistimal edilmeyen ve bilimsel temellere
dayanan bir yapı denetimi sisteminin acilen sağlanması
gerektiğini göstermiştir. 2000 tarihinde, 595 sayılı
Yapı Denetimi Hakkında Kanun Hükmünde Kararname çıkarılmıştır.
Söz konusu kararname Anayasa Mahkemesi tarafından 2001 tarihinde iptal
edilmiş, yerine, Haziran 2001 tarihinde TBMMce kabul edilen 4708
sayılı Yapı Denetimi Hakkında Kanun 2001 tarihinde Resmî
Gazetede yayımlanarak yürürlüğe girmiştir. Daha sonra, günümüze
kadar, yine bazı düzenlemeler yapılmıştır. Yapı
denetim sistemiyle ilgili yapılan tüm bu düzenlemelere rağmen, ne
yazık ki, ideal bir yapı denetim sistemi de
oluşturulamamıştır. Yapı denetim sisteminin
gevşemesinin, çalıştırılmamasının ve
suistimale açık olmasının tek bir faturası vardır, o
da depremde yıkılmaktır. Van Ercişte yine
yıkıldık.
Nüfusun yüzde 71inin birinci ve ikinci
derece deprem tehlikesi olan bölgelerde yaşadığı ülkemizde,
nüfusu 1 milyonun üzerinde 11 kentinin deprem tehlikeli bölgelerde olduğu
ülkemizde yapı sistemindeki aksaklık ve yetersizliklerin
faturası topluma ve ekonomiye çok ağır olmaktadır
ve böyle giderse olmaya devam edecektir. Depremde yıkılmamak için
zafiyetleri belirlenen Yapı Denetim Yasası ve sisteminde aksayan
hususların düzeltilerek ideal bir sistemin yerleşmesi için kanun,
yönetmelik düzenlemelerinde ve uygulamada yapılması gerekenlere bizim
CHP olarak önerilerimiz vardır ve bu konuda elimizden geleni
yapacağız.
Deprem tehlikesi çok yüksek ülkemizde yapıların
mış gibi denetlemesine yol açabilecek bir yapı denetim
yasasının neden olacağı fatura herkes için çok
ağır olacaktır.
Ayrıca, nüfus yoğunluğu gittikçe
fazlalaşan kentlerimizde yerel sorunlar depremle
ilişkilendirilebilir. Düşük standartlarda, sağlıksız,
ranta dayalı, hızlı ve düşük nitelikli kentleşmenin
önüne geçilmeli, arazi kullanım ve yer seçimi kararlarının
rantsal kaygılara yenik düşmesi engellenmelidir. Kentsel ve
kırsal alanlarda yer seçimi, planlama ve yapılaşma karar
süreçlerinde yer bilimleri, mühendislik, mimarlık ve şehir
plancılığı hizmetleri etkin bir şekilde
kullanılmalıdır. Kentsel risk belirleme ve risk yönetimi
konularında teknik yöntemlerin geliştirilmesi, bunların imar
sistemiyle bütünleştirilmesi ve ilgili mevzuatta kapsamlı değişiklikler
yapılması gerekmektedir. Kentsel dönüşümde ve konut edinme
hakkında halkı yurttaş olmaktan çıkarıp müşteri
konumuna dönüştüren hizmet anlayışı terk edilmeli, sosyal
devletin kamusal hizmet anlayışları egemen
kılınmalıdır. Öncelikle, birinci derece deprem bölgelerinde
zayıf yapıların güçlendirilmesi, güçlendirilemeyenlerin
kamulaştırılması ve yeniden planlama için afet odaklı
kentsel dönüşüm uygulaması -yalnız kentsel dönüşüm
değil- çalışmaları ivedi olarak
başlamalıdır. Dönüşüm için kaynaklar vardır, deprem
vergileri bunlardan biridir ama nerede olduğu bilinmemektedir. Ülkemizde
afet risklerini azaltmaya yönelik afet odaklı harcamalar bütçe dengelerini
bozan bir gider kalemi olarak görülmemelidir. Afet öncesi yapılacak 1
birim harcama, afet sonrası 7 birim harcamaya denk gelmektedir. Gidişata
bakıldığında dört yıl içerisinde de Hükûmetin deprem
riskini azaltacak önlemler ve
uygulamalar konusunda başarılı olacağına dair
kanaatimiz oluşmamaktadır.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
HALUK EYİDOĞAN (Devamla)
Depremlerin afet olarak yaşanmasının ülkemizin ve
halkımızın yazgısı olmamasını diliyorum.
Halkımıza buradan tekrar başsağlığı
diliyorum, saygılarımı sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim
Sayın Eyidoğan.
Şimdi, Milliyetçi Hareket Partisi
Grubu adına Sayın Oktay Vural.
Buyurun Sayın Vural. (MHP
sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA OKTAY VURAL
(İzmir) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; gerçekten şehitlerimizin acısını saramadan
yine bir derin üzüntü içerisindeyiz. 74 milyonun yüreği aslında o
şehitler için atarken bugün de aynı yürekler depremde
kaybettiklerimiz için atıyor. Acımız büyük, üzüntümüz tarifsiz.
Depremde hayatını kaybeden bütün vatandaşlarımıza
Allahtan rahmet, yaralananlara acil şifalar, herkese geçmiş olsun
diliyorum. Cenabıhak bizi daha büyük musibetlerden, afetlerden korusun;
niyazım odur.
Tabii tedbir almamız gerekiyor.
Her on yılda bir felaketle karşı karşıya
kalıyoruz. Gerçekten bir fay hattı Erciş-Van arasında.
Evet, kayıplarımız oldu, şu oldu, bu oldu ama bu fay
hattından oluşan kayıplar karşısında 74 milyonun
yüreğinin orada atmış olması da aslında bu milletin
birlik ve bütünlüğünün arasına fay hattı sokmak isteyenlere
karşı bu milletin nasıl bir ve bütün olmaya kararlı
olduğunu, nasıl beraber ve birlikte geleceğe doğru
yürüyeceğini de ifade etmiştir. Bu bakımdan da büyük Türk
milletinin bu kadirşinas yaklaşımına, bu millî
dayanışmacı ruhuna teşekkür ediyorum. Gerçekten bir
taraftan şehitlerimize al bayrağını sallayarak sahip
çıkanlar, aynı zamanda buradaki kayıplar
karşısında da yardım için her şeyi yapıyorlar.
Biz büyük Türk milletiyiz, bu acıları sarmasını biliriz;
yeter ki milletimizin arasına fay hattı döşemek isteyenlere izin
vermeyelim.
Evet, Marmara depremi gibi önemli bir
depremin yaralarını büyük bir bedelle açıkçası sardık.
Gerçekten devletimizin bugün bu tip daha küçük depremler
karşısında kapasitesinin büyük olduğunu düşünüyoruz,
bunları sarabilecek gücü vardır. Tabiatıyla bu çerçevede birtakım
dersler alınması gerektiğini hep ifade ediyoruz. Zannederim bu
depremde de hepimizin aldığı dersler ve gözlemler vardır.
Bu bakımdan biz de Milliyetçi Hareket Partisi olarak dün sabah bölgeye bir
heyet hâlinde gittik, Genel Başkan Yardımcımız Sayın
Sadir Durmazla, eski Sağlık Bakanımız Sayın Osman
Durmuş Beyle gittik. Buradaki birtakım gözlemlerimizi de
paylaşmak istiyoruz. Bunlar alınması gereken derslerdir.
Dolayısıyla, bu süreç içerisinde yaptığımız
gözlemleri hem Ercişteki kriz yönetim merkezine hem de Vandaki kriz
yönetim merkezine ilettik. Havaalanından itibaren
başladığımız gözlemler, Ercişte,
yıkılan, enkaz altında kalanları kurtarma
çalışmalarına nezaret etmek, dediğim gibi kriz yönetimini
ziyaret etmek, aynı zamanda birtakım köylere giderek, daha sonra Van
merkezinde hastanelerde devam etti.
Şunu ifade etmeliyim ki gerçekten
bu tip depremler karşısında organizasyonda zaman zaman
birtakım koordinasyon eksiklikleri olduğunu mütalaa ettik. Mesela,
gider gitmez Zonguldaktan gelen 40 kişilik bir kurtarma ekibi bizi buldu,
Nereye gideceğiz, nasıl gideceğiz? diye sorguluyor. Demek ki
burada belki de o yoğun trafik içerisinde bu konuda bir koordinasyon
eksikliği hissediliyor ama Ercişe gittiğimiz zaman o süreç
içerisinde vatandaşlardan edindiğimiz bilgi
Tabii, arama kurtarma
çalışmaları devam etmekle birlikte birtakım binalarda
çalışma olmaması açıkçası
vatandaşlarımızı
Bu, arama kurtarmada eksiklik olarak
mütalaa ediliyor. Dolayısıyla, ne olursa olsun her türlü cana
ulaşmak lazım, oradaki insanlar bunu bekliyor, bu bakımdan daha
yoğun bir şekilde birtakım çalışmaların
yapılması gerektiği kanaatinde. Dolayısıyla, arama
kurtarma çalışmaları sırasında gerçekten yirmi dört
saat orada çalışan ekipleri gördük. Bu bakımdan kırk iki
tane arama kurtarma ekibinin Ercişe gönderildiği ifade edildi.
Yaklaşık seksenin üzerinde tam yıkılmış bina
vardı tabii. Bu kadar uzun süreli çalışmalar dikkate
alındığı zaman belki de bu arama-kurtarma ekiplerinin daha
fazla olması gerekir mi gerekmez mi diye bir sual ortaya çıktı.
Değerli arkadaşlarım,
gördüğümüz manzaranın birisi de şudur: Oraya çadır ve
yardımlar gelmektedir ama vatandaşlarımız bunların
adil bir şekilde dağıtılmadığına
ilişkin kanaatlerini ifade etmişlerdir. Gerek Ercişte
Kriz
Yönetim Merkezinde krizin başında bulunan Sayın Valiyi göremedik
tabii. Herhâlde Sayın Bakanla dolaşıyordu. Orada Kaymakam
vardı, Belediye Başkanı vardı.
Bir vesileyle de şunu ifade
edeyim: Kriz yönetim başkanı kriz yönetir, yönetmelidir.
Dolayısıyla, burada birtakım insanların gelmesiyle yani
onları karşılamak, gitmek filan, bu görevler onların
değil. Dolayısıyla, orada kapıda biriken
vatandaşların içeriye dertlerini anlatamadığı gibi bir
sorunla karşı karşıya kalındı.
Çadır ihtiyacı var, evet.
Yani gerçekten bu konuda dağıtılan çadırların yerine
ulaşmadığını
Birçok mahallenin ismini verdik. Vanyolu
Mahallesi, İlçe Tarım Müdürlüğünün bulunduğu yerdeki
mahallede
Buralara hiç gidilmediği ifade edildi. Çadırlar
gelmiş muhtarlıklara verilmiş ama muhtarlıklardan
sonrası, dağıtım kontrol edilmemiş. Bu konuda bir
eksiklik var. Daha sonra Vandaki merkezde konuştuğumuz zaman
Önce
vatandaşlara dağıtılmamasına ilişkin bir karar
alındığı ifade edilmiş ama sonra da gelen talepler
dikkate alındığı zaman aslında bunun yanlış
olduğunu, vatandaşlara da verilmesi gerektiğine ilişkin bir
kanaat oluşmuş.
Ancak, huzurunuzda bütün bunları
ifade ettiğim zaman şunu da belirtmek istiyorum: Başbakan
Yardımcısı Sayın Bülent Arınç Bakanlar Kurulu
toplantından sonra şunu söylüyor: Bölgeye 8.964 çadır gönderildi.
Bu çadır sayısının yeterli olduğu anlaşılabilir.
AKP Genel Başkan Yardımcısı Hüseyin Çelik Yok canım,
çadır yeterli değil. diyor. Yani kriz belki de Türkiyeyi yöneten
partinin içerisinde de var. Yani bu tip söylemler birtakım şeylere
haklılık kazandırıyor. 8.964 çadır gönderildiği
yerde, kriz masasından aldığımız bilgi 4.800
çadırdı. Gece yarısı da biz oradaydık,
havaalanındaydık, 530 tane çadır geldi, bu çadırlar yerine
ulaşmadı. Burada Hüseyin Çelik Bey diyor ki: Gedikbulak köyünün
nüfusu 2 bine yakın. Doğru, 280 hane. 275 tanesi bitmiş
durumda. 30 tane çadır gitti. Hayır, biz dün akşam gittik
oraya, bir tane çadır gelmemişti. Yolun üzerinde, kara yolunun
üzerinde sağ tarafta hemen, bir tane çadır yok! 30 tane
gönderilmiş. diyor, sabah arıyoruz, 3 tane çadır var, 5 tane de
katalitik gelmiş. Dolayısıyla bu konularda zannederim bu
yardımların ve çadır meselesinin çözülmesi gerekiyor.
Arama kurtarma gerçekten çok gurur
verici. Türkiye'nin her yerinden, Muştan, Şanlıurfadan,
Ankaradan, Yalovadan, Gölcükten
Jandarmanın kurtarma ekipleri
gerçekten önemli bir kapasiteye ulaşmış 1999 depreminden sonra.
Özellikle jandarmanın verdiği o arama kurtarma
çalışmaları gerçekten çok profesyonelce. Yani gurur
kaynağı olduğu açık. Orada jandarmanın, askerimizin,
polisimizin nasıl göğsünü siper ettiğini gururla gördük.
Dolayısıyla bu bakımdan onların
çalışmalarını desteklemek gerekiyor.
Bütün bu yardımların koordine
edilmesi konusunda biz de Milliyetçi Hareket Partisi olarak hemen tabii yerel
yönetimlerden sorumlu Genel Başkan Yardımcımız koordinatörlüğünde
belediyelerden birtakım yardımlar organize edildi. Ahlattan,
öncelikle yakın bir yerden 10 bin tane battaniye, 2 kamyon çadır,
işte 3 kamyon ihtiyaç malzemesi, 3 tane iş makinesi, yine Manisadan,
Ispartadan, Gümüşhaneden, Tarsustan -Tarsusun Bir battaniye de sen
ol kampanyası- Gölcükten filan, Gölbaşından yardımlar
geliyor.
Tabii, biz burada şunu ifade
ediyoruz: Değerli arkadaşlarım, bu, milletimizin her ferdine
yardımdır. Dolayısıyla bu, partilerin yardımı
olamaz, siyasi değerlendirmemek lazım yardımları.
Dolayısıyla siyasileştirmemek de lazım. Orada ihtiyaç olan
yere ulaştırılmasını temin etmek, zemininde de ihtiyaç
sahibi kimse ona gitmesi lazım. Bu hepimizin kapasitesi, hepimizin
meselesi. Yok Şurası şu belediyeler, şu partili belediye
değil, şura şu partili belediyeler
yerine bu konuda hepimizin,
hep beraber birlikte yardımlarını yerine
ulaştırmayı birinci öncelikli vazife görmemiz lazım. Bu tip
yardımları bile eğer siyasileştirirsek ya da yardım
dağıtırken bile insanları farklı
ayrımcılığa tabi tutarsak zannederim en başta
yaralayacağımız husus, bu milletin millî
dayanışmacı ruhudur, bunu özellikle ifade etmek istiyorum.
Milliyetçi Hareket Partisi olarak da
bizim yardımlarımız şu anda yerine ulaşmakta. Kriz
yönetim merkezinin belirlediği yerlere bu yardımlar
ulaştırılacaktır, öyle de
dağıtılacaktır.
Bu çerçevede birkaç konuyu dile
getirmek istiyorum: Bir, Mevlânâ evleri
Pakistana Mevlânâ evleri
yapılıyor. derken burada nerede bu Mevlânâ evleri, doğrusu
bilmiyoruz. Oradaki bulunan kamu görevlilerinin tayini meselesi. Evleri filan
yıkılmış. Bu, tayin meselesi yapılması
lazım. Esnafın iş yeri, her şeyi gitmiş, sigortası
yok ne olacak? Bunu çözmek gerekiyor. Eve dönüşümü temin için muhakkak
hasar tespitlerini yaparak ivedilikle hasarı olmayan yerlere
vatandaşın girişini temin etmek lazım. 100 kişilik bir
hasar tespiti yeterli değil. 1999 depreminde 2 milyon ev hasar tespiti
yapılmıştı.
Bir de Türkiye Büyük Millet Meclisi
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
OKTAY VURAL (Devamla)
Deprem
Araştırma Komisyonunun bir raporunu geçen dönem kabul etti.
Şimdi, bugün, Türkiye Büyük Millet Meclisinde, Sayın
Başkanım, bu rapor oradaysa, bu Meclis neler yapılması
gerektiğini kararlaştırmışsa, lütfen, bir komisyon
vasıtasıyla neler yapıldı neler yapılmadı,
eksiklikler nelerdir? Bununla ilgili yeniden bir revize etmek suretiyle
yapılan ve yapılamayanları değerlendirerek Meclis
araştırma komisyonu raporlarının rafta kalmamasını
temin etmemiz lazım.
BAŞKAN Teşekkür ederim
Sayın Vural.
OKTAY VURAL (Devamla) - Bu
bakımdan, ben, tekrar başımız sağ olsun. Devletimizin
gücü ve kapasitesinin bu yarayı sarabilecek güçte olduğuna
inanıyoruz ve saracağımıza da inanıyorum.
Hepinize saygılarımı arz
ediyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Şimdi, AK PARTİ
Grubu adına Sinop Milletvekili Sayın Mehmet Ersoy.
Buyurun Sayın Ersoy. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
Süreniz on dakika.
MEHMET ERSOY (Sinop) Teşekkür
ediyorum Sayın Başkanım.
Değerli milletvekilleri, ben de 23
Ekim Pazar günü saat 13.45te Van ilimizde meydana gelen 7.2 şiddetindeki
depremle ilgili düşüncelerimi grubum adına aktarmak üzere söz
aldım. Şahsım ve grubum adına hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Sözlerime başlarken saat 13.00
itibarıyla sayıları 370 olarak ifade edilen bütün
kayıplarımıza Cenabı Allahtan rahmet diliyorum,
yaralılarımıza acil şifalar diliyorum. Vanda görev yapan,
ikamet eden ve orada yaşayan bütün halkımıza da kolaylıklar
diliyorum, sabırlar diliyorum.
Sayın milletvekilleri, hepimizin
bildiği gibi, ülkemiz sahip olduğu sismik yapısı
itibarıyla topraklarının yüzde 66sı birinci ve ikinci
derecede deprem kuşağında bulunuyor. Ancak son yıllarda
yaşadığımız afetlerin sıklığı da
giderek artıyor, kayıplarımız artıyor. 1995 Dinar, 98
Ceyhan, 99 Gölcük ve Düzce, 2003 Bingöl, 2010 Elâzığ, 2011 Gediz,
yine 2011, bugün, Van.
Değerli milletvekilleri, elbette
ki afetlere karşı mücadele etmek her şeyden önce afet öncesi
riskleri azaltmayı, afetlere hazırlık yapmayı, iyi bir
müdahaleyi ve iyileştirmeyi kapsar. Depremlerin meydana gelmesinde bir
dahlimiz yoksa da bütün bu süreçlere dikkat ederek zararları azaltabilir,
toplumsal olarak uğrayacağımız maddi, manevi, ekonomik,
kültürel zararlarımızı ve can kayıplarımızı
en aza indirebiliriz. Bunun için de, gerek merkezî idaresiyle gerek yerel
yönetimleriyle, sivil toplumuyla, gönüllü kurumlarıyla afete dirençli bir
toplum oluşturmamız lazım. Bunu ne kadar sağlayabilirsek
kayıplarımız da o kadar az olacaktır.
Afet ve özellikle de deprem tecrübesini
çok yoğun yaşayan ülkemizde 1999 Gölcük ve Düzce depremleri gerçekten
bir milat olmuştur. Son on yıl içinde bir taraftan bilimsel
çalışmalara ağırlık verilirken, diğer taraftan
risklerin azaltılması bakımından yapı denetimi, deprem
yönetmeliği gibi mevzuatlar yeniden düzenlenmiş, belediyelerimize
kentsel dönüşümün yolları açılmış, sismik
istasyonların sayısı artırılmış,
geçmişte Bayındırlık Bakanlığınca şimdi
Çevre ve Şehircilik Bakanlığınca Kentsel Gelişim
Stratejisi ve Eylem Planı, Afet Acil Durum Yönetim
Başkanlığınca Ulusal Deprem Stratejisi ve Eylem Planı
ve Ulusal Afet Platformu oluşturulmuştur.
Sayın milletvekilleri, çok
kısa özetlemeye çalıştığım
KAMER GENÇ (Tunceli) Sayın
Başkan, konuşma yaparken Hükûmet salonda yok, görüşmeye devam
edemezsiniz efendim. Yok, bir tane Hükûmet mensubu yok.
MEHMET ERSOY (Devamla) Yine, bu
süreçte arama kurtarma faaliyetlerinin yurt genelinde etkin bir şekilde
yürütülebilmesi için on bir il merkezinde arama kurtarma birlikleri
KAMER GENÇ (Tunceli) İki tane
bakan yok
Böyle bir şey olabilir mi! Hükümet konuşsun, Hükûmet
(CHP
sıralarından alkışlar)
MEHMET ERSOY (Devamla)
her ilimizde
de sayıları 50 ile 20 arasında değişen personelden
oluşan arama kurtarma ekipleri oluşturulmuştur.
Sağlık
Bakanlığımız ulusal medikal kurtarma ekiplerini
oluşturmuş, haberleşme sistemiyle ilgili önemli
çalışmalar tamamlanmış, sivil toplumun ve
halkımızın duyarlılıkları artmış ve
sivil savunmanın yanında belediyelerimizin ve STKların
öncülüğünde birçok arama kurtarma ekibi oluşturmuştur.
Türk Kızılayı
yapılanmasını yenilemiş, yurt genelinde birçok merkezde
depolar kurulmuş, seyyar yardım ve operasyon ekipleri
oluşturulmuştur. [CHP sıralarından alkışlar(!)]
KAMER GENÇ (Tunceli) Sayın
Başkan, Hükûmetin olmadığı yerde konuşma devam edemez.
MEHMET ERSOY (Devamla) Gerek kamunun
önderliğinde gerek STKların katkılarıyla gerek Afet Acil
Durum Başkanlığının çalışmalarıyla çok
sayıda eğitim faaliyetleri icra edilmiş, ulusal ve
uluslararası düzeyde sürekli tatbikatlar icra edilmiştir.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; çok kısaca özetlemeye çalıştığım
bu çalışmalar sonunda işte Sayın Başbakan
Yardımcımızın az önce ifade ettiği
çalışmaları çok kısa sürede gerçekleştiren bir
yapımız oluşmuştur. Acı, elbette acıdır ve
hepimiz için çok büyüktür ama devlet gidenleri geri getiremiyorsa,
kalanların Nerede bu devlet? diye haykırmasına,
sızlanmasına fırsat vermemelidir. Bugün, geçmişte
gıpta ile baktığımız, Büyük devlet böyle olur işte.
diye hayıflandığımız ülkelerin, bizim gerek yurt
içinde gerekse yurt dışında ulaştığımız
operasyon kabiliyetimize gıpta ediyor olduklarını görmekten, 7,2
şiddetinde bir depreme, hiçbir uluslararası yardıma ihtiyaç
duymadan müdahale edebilen bir devletimizin varlığından gurur
duyuyoruz. Yine, acı üstüne acı yaşıyorken, Van ilimizde
meydana gelen deprem üzerine kenetlenen ve yardım için âdeta
yarışan büyük Türk milletimizin bütün fertleriyle gurur duyuyoruz.
Bizi birbirimize düşürmek isteyen,
bugüne kadar her türlü oyunları oynayan ve onlara her türlü iş
birliği yollarını açık tutarak bizi birbirimize
düşürmek isteyen bütün şer odaklarına ve onların işbirlikçilerine
karşı inadına kardeşliğin, inadına
kucaklaşmanın en güzel örneğini vererek açılan yardım
kampanyasına bir günü bile dolmadan 1 trilyonun üzerinde yardım
aktaran aziz milletimize şükranlarımızı sunuyoruz. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
Değerli milletvekillerim, her
alanda sağlanan güvenin bir neticesi olan bu çalışmalarla bize
bu gururu yaşatan, Ankaradan Afyona iki günde çadır gönderemeyen
yönetimlerden üç saatte neredeyse orada Bakanlar Kurulunu toplayabilen yönetimlere
sahip olmamızı sağlayan, acıların dindirilmesi için
hiçbir fedakârlıktan kaçınmayan başta Sayın
Başbakanımıza, ilgili Başbakan Yardımcımıza,
değerli bakanlarımıza, afet olduğundan beri aralarında
hiç uyumayanların olduğunu çok iyi bildiğim ve bölgeye intikal eden
görevli sayısının saatler içinde binlere, araç ve ekipman
sayısının da yüzlere ulaşmasını sağlayan
Başbakanlık, Genelkurmay Başkanlığı,
Sağlık Bakanlığı, Ulaştırma
Bakanlığı, Afet ve Acil Durum Yönetimi
Başkanlığı, Türk Kızılayı, Türk Hava
Yolları, Van Valiliği ve adını sayamadığım
birçok kamu kurum ve kuruluşlarımızın kıymetli
çalışanlarına, Mehmetçiğimize, güvenlik görevlilerimize,
çok yakınlarını kaybetmelerine rağmen arama kurtarma
çalışmalarına katılan fedakâr arama kurtarmacı
kardeşlerimize, sivil toplum kuruluşlarımıza, arama
kurtarma faaliyetlerine katılan gönüllülerimize, yerel yöneticilerimize,
gösterdikleri vakur tavır ve anlayış nedeniyle cefakâr Van
halkımıza ve onlar için maddi-manevi bütün varlıklarını
seferber eden aziz milletimize, yardım teklifinde bulunan bütün dost
ülkelere teşekkürlerimizi sunuyor ve grubumuz adına bütün
kahramanlarımızı saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Kayıplarımıza
Cenabı Allahtan tekrar rahmet, milletimize
başsağlığı diliyor, Hükûmetimizin yaraların
süratle sarılması için gereken her şeyi en kısa sürede
yapacağına olan inancımızı bir kez daha vurgulayarak,
bu felaketlerin afetlere dirençli toplum olmamızda yeni bir milat
olmasını ve ülkemizin ve milletimizin
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
MEHMET ERSOY (Devamla)
afetlere daha dayanıklı hâle gelmesi için yapılacak yasal
düzenlemelere Meclisimizin mutlaka öncelik vereceğini ifade ediyor,
Cenabı Allahtan böyle bir afeti tekrar yaşatmamasını
temenni ediyor, saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Ersoy.
Sayın
milletvekilleri, gündeme geçmeden önce üç sayın milletvekiline gündem
dışı söz vereceğim.
Konuşma süreleri
beşer dakikadır. Hükûmet bu konuşmalara cevap verebilir.
Hükûmetin cevap süresi de yirmi dakikadır.
Gündem
dışı ilk söz, Van ilinde meydana gelen deprem hakkında söz
isteyen Iğdır Milletvekili Sayın Sinan Oğana aittir.
Buyurun
Sayın Oğan.
OKTAY VURAL
(İzmir) Sayın Oğan değil, Sayın Şandır
konuşacak efendim.
BAŞKAN
Sayın Şandır, buyurun efendim. (MHP sıralarından
alkışlar)
B)
Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları
1.- Mersin Milletvekili Mehmet
Şandırın, 23 Ekim 2011 tarihinde Van ilinin Erciş ilçesi
merkez üssü olmak üzere meydana gelen depreme ilişkin gündem
dışı konuşması ve
Başbakan Yardımcısı Beşir Atalayın
cevabı
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Sayın Oğan bir başka konuda
konuşacaktı ama söz konusu deprem ve Van olunca bu konunun
dışında konuşulmaması gerektiğini düşünerek
sözü ben almak durumundayım.
Değerli
Başkanım, sayın milletvekilleri; öncelikle yüce heyetinizi
saygılarımla selamlıyorum.
Gerçekten
bir acı karşısında zannediyorum bugün gönüllerimiz,
düşüncelerimiz, duygularımız hep bir oldu. Acılar milleti
birleştirir. İşte böyle bir güzel günde depremi konuşmak,
Vanda yaşayan vatandaşlarımızın
acılarını konuşmak hepimiz açısından çok önemli
bir görev olsa gerektir diye düşünüyoruz.
Öncelikle
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu ve şahsım olarak Vanda yaşanan
bu acı felakette hayatını kaybeden insanlarımıza yüce
Allahtan rahmetler diliyorum, yaralılarımıza acil şifalar
diliyorum.
Sayın
Grup Başkan Vekilimiz Oktay Vuralın ifade ettiği gibi,
milletimizin ve devletimizin iradesi ve gücü bu felaketin altından
kalkmaya yeterlidir. Hem irademiz var hem gücümüz var, endişeye gerek yok.
Tüm Vanlılar, tüm vatandaşlarımız devletlerine güvensinler,
Meclislerine güvensinler ve inşallah bu felaketin altından en
kısa sürede de kalkacağımızı bilsinler. Bunun
örneğini geçmişte bu devlet de bu millet de ortaya koydu.
İnşallah bu felaketten sonra da yaralar en kısa sürede
sarılacaktır.
Öncelikle bu
konuda gösterilen gayretlere çok teşekkür ediyorum. Bugün tenkit günü
değil, bugün sahada bulunan, bu konunun sorumlusu olan herkesi teşvik
günüdür. Milliyetçi Hareket Partisi olarak biz -bugün Sayın Genel
Başkanımızın da grup konuşmasında uzun uzun ifade
ettiği gibi, Sayın Oktay Vuralın
da ifade ettiği gibi- devletimizin ve milletimizin bu konudaki gücüne ve
iradesine inanıyoruz ve bu yaraların sarılacağını
biliyoruz.
Değerli milletvekilleri, tabii,
acıların içerisinde güzel haberler de geliyor, on dört günlük Azra
bebek sağ çıkmış enkazın altından, biraz önce
öğrendim annesi de sağ çıkmış. Yani Yüce Allah bir
yandan acındırıyor bir yandan da dermanı, sevinci
beraberinde gönderiyor. Şükredelim, sabredelim, inşallah bir daha bu
felaketlere düçar olmayalım diye düşünüyorum.
Bu anlamda, sayın Hükûmeti
teşvik anlamında, meselenin yetkilisi ve sorumlusu Sayın
Başbakan Yardımcısı buradayken bir çıta koymak, bir
emsal koymak istiyorum: Değerli milletvekilleri, biliyorsunuz, 17
Ağustos 1999da ülkemiz asrın depremi niteliğinde çok büyük bir
deprem yaşadı. Resmî olan kayıtlara göre yaklaşık 20
bin insanımız, 18 bin insanımız, tam rakamlar var burada,
17.480 insanımız hayatını kaybetti; 23.781
yaralımız oldu; 285.211 konut, 42.902 iş yeri hasar gördü.
Gayriresmî kayıtlara göre de ölü sayısının 50 bin
olduğu ifade ediliyor. Yani gerçekten bugünkü depremle mukayese kabul
edilmeyecek büyüklükte, dokuz vilayeti kapsayan bir bölgede çok ağır
bir deprem yaşadık ama devletimiz ve milletimiz bu depremin
üstesinden gelmeyi bihakkın başardı.
Bakın, size yine çıta olsun
diye söylüyorum -Van halkı bunun en iyisine layıktır.- bugün
yine gazetelerde, dün gazetelerde söylenen, işte Ağlama
sırası onlarda. diye ayrımcılığı
körükleyerek milletin acısının üzerinden siyaset, bölücülük
yapmak isteyenleri de lanetleyerek söylüyorum, Hükûmetimiz ve devletimiz
Marmara depreminde gösterdiği aciliyetin çok ötesinde bir dirayetle Van
depreminde en kısa sürede bu yaraları sarmalıdır diye
düşünüyorum ve Sayın Bakandan istirham ediyorum.
Bakın efendim, şimdi orada
çok sayıda insanımız çadırda yaşıyor, önü, gelen
kış, bunları hızla geçici konutlara taşımak
lazım. 1999 depreminde yetmiş beş günde 44.107 geçici konut imal
edildi, bütün altyapısıyla. Bu defa bu çok daha kısa sürede
yapılmalıdır. Çünkü, önü, gelen kış. Yine 17 Ağustos
depreminde 17 ay içerisinde 42.427 adet
kalıcı konut inşa edildi. Bu, Hükûmet için bir çıta olsun,
bir emsal olsun ve Meclis olarak bunu takip edelim. Bu geçici konutları, işte
ocak ayı gelmeden, yani 75 günde tamamlamıştı 57nci
Cumhuriyet Hükûmeti, ama bu Hükûmet, inşallah bunu 50 günde, 60 günde
tamamlayacak, sayı daha azdır çünkü, kalıcı konutları
da yapmalı. Bu noktada, 1999 depreminde görev yapan tüm o Hükûmetimizin
bakanlarını da şükranla anıyorum, yad etmemiz lazım.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MEHMET ŞANDIR (Devamla) -
Gerçekten üstün bir başarı ortaya koydular. Bu noktada Hükûmetin o
günün deneyiminden faydalanmak istediği takdirde o gün bakanlık
yapan, bürokraside çalışan arkadaşlarımızla Hükûmetin
bu noktadaki taleplerine açık olduklarını ifade ediyorum. Bu
konuda o günün Sayın Bakanı Koray Aydın, bugün veya yarın
bir basın toplantısıyla deneyimlerini anlatacak, Hükûmet talep
ederse, Hükûmete de sunacağını ifade ediyorum.
BAŞKAN Sayın
Şandır, teşekkür ediyorum efendim.
MEHMET ŞANDIR (Devamla) Depremde
hayatını kaybeden vatandaşlarıma tekrar rahmetler,
yaralılara acil şifalar diliyor, hepinize saygılar sunuyorum..
Teşekkür ederim. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Gündem
dışı ikinci söz, aynı konuda söz isteyen İstanbul
Milletvekili Sayın Sezgin Tanrıkuluna aittir.
Buyurun Sayın Tanrıkulu. (CHP
sıralarından alkışlar)
2.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin
Tanrıkulunun, 23 Ekim 2011 tarihinde Van ilinin Erciş ilçesi merkez
üssü olmak üzere meydana gelen depreme ilişkin gündem dışı
konuşması ve Başbakan
Yardımcısı Beşir Atalayın cevabı
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU
(İstanbul) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
hepinizi saygıyla selamlıyorum. Öncelikle, bu felakette
yaşamını yitiren bütün yurttaşlarımıza, bütün
halkımıza başsağlığı diliyorum. Yaralı
bütün yurttaşlarımıza acil şifalar diliyorum.
Değerli
milletvekilleri, bu felaket yaşandığı sıralarda ben
Van ilindeydim ve o tabloyu bütün çıplaklığıyla gördüm.
Felaketten siyaset üretmememiz gerektiği görüşündeyim. Felaket
üzerinden siyaset üretilmez. Felaket üzerinden ancak kardeşlik, dostluk,
duygu ortaklığı yaratılabilinir. Eğer bir eksiklik
varsa, bir yanlışlık varsa, bunun nasıl giderileceği
konuşulur, başka bir
şey konuşulmaz. Diğer eleştiriler daha sonra yapılır,
siyaset daha sonra yapılır.
Ben burada iki konuya
değineceğim sadece. Öncelikle, depremden hemen sonra yaşanan
koordinasyon eksikliği, benim bugün aldığım bilgiye göre
devam ediyor. Biraz önce arkadaşlarımla görüştüm, Vanda bulunan
dostlarımızla görüştüm, İl Başkanımızla
görüştüm, bu koordinasyon eksikliği hâlen devam ediyor. Bir eş
güdüm eksikliği var, bu eş güdüm eksikliğinin derhâl giderilmesi
lazım. Bu sadece benim görüşüm değil ama orada bulunan hemen
hemen herkesin aynı görüşü var. Bir çaba gösteriliyor fakat bu çaba
bir eş güdüme dönüştürülemedi.
Şurası çok önemli bana göre.
Bu yapılmadı ve bunu, bu duyguyu yaşadığım için
burada ifade etmek istiyorum. Sonuçta, aynı görüşte olmayabiliriz,
aynı görüşte olmayabilirsiniz ama Van ilinde seçilmiş bir
belediye başkanı var, seçilmiş bir yerel yönetim var. Van ilinde
büyük bir felaket yaşanmıştır. Bu felaketten hemen sonra
Sayın Başbakan yapması gerekeni, Sayın İçişleri
Bakanı yapması gerekeni yaptı mı? İçişleri
Bakanını tam olarak bilmiyorum ama Sayın Başbakanın
yapmadığını biliyorum. Sayın Vali gibi, o yerin
seçilmiş belediye başkanını araması ve geçmiş
olsun dileklerini iletmesi olmalıydı ama bunun bu saate kadar en
azından yapılmadığı konusunda bilgi sahibiyim.
Felaketler ayrışmanın
değil, bir arada yaşamanın günüdür dolayısıyla bu
ortaklığı her türlü duygunun dışında
bırakarak sağlamamız gerekirdi. Bu saate kadar
sağlanmamış olmasını da büyük bir eksiklik olarak
görüyorum. Bunun derhâl giderilmesini ve bir eş güdüm birliğinin
orada sağlanmasını talep ediyorum. Bunun derhâl
yapılması gerekir. İçinden geçtiğimiz bu kritik süreçte
böyle bir birlikteliğe ve bir arada olmaya ihtiyacımız var.
Hükûmetin bu kararlılığı göstermesi lazım.
İkinci olarak, gerçekten, dün saat
16.00da havaalanına giderken bizzat tanık oldum. Çadır
dağıtımı konusunda bu kadar çok koordinasyonsuzluk
yaşanamaz. Sadece yakınları olanların veya işte,
ulaştığı bir siyasi vasıtasıyla çadır elde
etmek bu dönemde olmaması gereken bir durumdur. O nedenle, yerel
yönetimlerle birlikte çalışmanın büyük yararı var. Bu
koşullarda, çadır dağıtımında, kalıcı
barınma koşullarının yaratılması konusunda
Hükûmetin acil tedbir alması lazım, bunun da derhâl
yapılması lazım.
Biz, milletvekillerimiz olarak, Genel
Başkanımızla beraber dün orada bulunduk, bugün
milletvekillerimiz ve İstanbuldaki belediye başkanlarımız
oradalar. İzmir Büyükşehir Belediyemiz, Mersin Büyükşehir
Belediyemiz, Antalya Büyükşehir Belediyemiz ve Aydın Büyükşehir
Belediyemizin yardımları oraya ulaştı. Bu acılar
sarılıncaya kadar ve bunun sonu gelene kadar milletvekillerimiz ve
belediyelerimiz bölgede olacaklar, insanlarımızla dayanışma
içerisinde olacaklar, o duygu ortaklığını
göstereceğiz. Bunu da burada belirtmek istiyorum çünkü bugünler tasada ve
kıvançta bir arada olduğumuzu gösterme günüdür. Tasada ve
kıvançta bir arada olduğumuzu eğer gösterebilirsek bir arada
yaşama irademizi daha güçlü hâle getirebiliriz.
Ayrıca, şunu da söylemek
istiyorum bu vesileyle: Biraz önce konuşmacılar da ifade etti,
dünyanın hiçbir yerinde ırkçılık ve nefret söylemi
düşünce ve örgütlenme özgürlüğü, toplantı özgürlüğü
kapsamında değerlendirilmez ve hoşgörüyle karşılanmaz
ama bu felaket nedeniyle maalesef, ırkçı ve nefret söylemini içeren
söylemler medyada ve toplumun bir kesimi tarafından ortaya kondu, medyada
yer buldu. Bunlar küçük gruplar. diye de geçiştirilemez. Bunlar
marjinal gruplar. diye de geçiştirilemez. Bunlara hiçbir biçimde
hoşgörü göstermemeliyiz, hoşgörü gösteremeyiz. Bu Meclisin bunlara en
sert tepkiyi en üst düzeyde vermesi lazım. Hiçbir biçimde Bunlar küçük gruplardır.
diye bir karşılık göstermezlik yapmamalıyız.
Ayrıca, Taksim Meydanında o
gösteriyi yapanlara -tabiri caizse- hoşgörülü davranan güvenlik güçlerinin
başka gösteriyi yapanlara nasıl davrandığını da
biliyoruz. Dolayısıyla, bu görüntünün ortadan kaldırılması
lazım.
Tekrar teşekkür ediyorum.
Ölenlerin yakınlarına başsağlığı diliyorum.
Sağ olun. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim
Sayın Tanrıkulu.
Gündem dışı üçüncü söz,
aynı konuda söz isteyen Kayseri Milletvekili Sayın Pelin Gündeş
Bakıra aittir.
Buyurun Sayın Bakır.
3.- Kayseri Milletvekili Pelin Gündeş
Bakırın, 23 Ekim 2011 tarihinde Van ilinin Erciş ilçesi merkez
üssü olmak üzere meydana gelen depreme ilişkin gündem dışı
konuşması ve Başbakan
Yardımcısı Beşir Atalayın cevabı
PELİN GÜNDEŞ BAKIR (Kayseri)
- Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; şahsım
adına söz almış bulunuyorum.
Deprem bölgelerinde, Vanda,
Ercişte incelemelerim sırasında gelişen soğuk
algınlığı sebebiyle sesim kısıldı. Öncelikle
onun için özür dilerim.
23 Ekim 2011 tarihinde Van ilimizde 7,2
şiddetinde yıkıcı bir deprem meydana gelmiştir.
Sayın Başbakanımız ve bakanlarımız ile birlikte
üç dört saat içinde bölgeye derhâl intikal ettik. Merkezî Hükûmet yerel
idarelerle neredeyse eş zamanlı olarak olaya müdahale etmiştir.
Yıllardır sistemin içinde olan bir inşaat mühendisliği
profesörü olarak merkezî Hükûmetin bu derece büyük bir depreme ilk defa bu
kadar hızlı ve başarılı bir biçimde müdahale
ettiğini gördüğümü özellikle belirtmek istiyorum. Muhalefet
partilerimiz de bölgeye intikal etmiş, incelemelerde
bulunmuşlardır. 1999 depremlerinde olaya müdahaledeki gecikmeler
düşünüldüğünde Meclisimizin hem iktidarıyla hem de muhalefetiyle
bölge insanının yanında derhâl yer alması hakikaten takdire
şayandır.
SİNAN OĞAN (Iğdır)
Çamur atma, çamur atma. 99 iktidarına çamur atma.
PELİN GÜNDEŞ BAKIR (Devamla)
- Bugün, iktidarıyla, muhalefetiyle iş birliği zamanı, el
ele tutuşma zamanıdır. Bütün muhalefet partilerimize iş
birliği için en iyi duygularımızla elimizi uzatıyoruz.
Şu anda vatandaşlarımız iktidarın ve muhalefetin el
birliğiyle yaralarını sarmasını bekliyor. Muhalefet
partilerimizin de tamamen insani amaçlı ve siyaset üstü gördüğümüz bu
konuda bizlere tam destek vereceklerine olan inancım tamdır. Deprem
zararlarının azaltılması noktasında geçmişe
değil, geçmişten gerekli dersleri çıkartarak geleceğe
bakmamız gerekmektedir.
Tüzükümüze göre gündem
dışı konuşmalar sadece beş dakika
olacağından bilimsel önerilerimi ana başlıklarıyla
iyice özetleyerek vermek istiyorum.
Hepimizin bildiği gibi, ülkemizde
hâlihazırda depremler açısından en büyük riski taşıyan
ilimiz İstanbuldur ancak ülkemizin hangi şehri olursa olsun bugün
konuşmamız gereken asıl mesele, fayların nerede veya kaç
parçalı kırılacağı değil, mevcut yapı
stokumuzu ve şehirlerimizi depremlere nasıl daha dayanıklı
hâle getireceğimiz olmalıdır. 2007 Türk Deprem
Yönetmeliğine göre mevcut yapı stokumuz incelendiğinde
binalarımızın yüzde 90ı depreme dayanıksız
çıkacaktır. Sadece İstanbulda bu Yönetmeliğe göre
dayanıksız yapıların hepsini güçlendirmeye kalksak en az
yirmi beş sene zaman ve milyarlarca dolar gerekir.
1999 depremleri, depremlerde can
kayıplarının toptan göçme veya yassı kadayıf biçiminde
göçme yaşayan binalarda olduğunu göstermiştir. Yine 1999
depremleri istatistiklerine göre, bu tip binaların mevcut yapı
stokuna oranı yüzde 6dır. İşte, depreme
dayanıklı şehirler inşa ederken amaç, mevcut yapı
stokumuz içinde yönetmeliğimize göre göçme çıkan binaların
tümünü güçlendirmek değil, toptan göçme yaşayacak yüzde 6lık
kısmını tespit etmek olmalıdır. Bunun için, bilimsel
güvenilirliği kabul edilmiş hızlı değerlendirme
teknikleri kullanılabilir ancak bu yüzde 6lık dilime giren
binaları güçlendirmek yerine yıkmak daha akılcı bir
çözümdür. Zira, güçlendirme projelerinin sahada usulüne uygun işçilikle
uygulanıp uygulanmadığı, iyi kontrol edilip edilmediği
ve eski yapı elemanlarıyla bağlantıların ne kadar
sağlıklı olduğu bir muammadır. Mevcut yapı
stokumuz içinde oldukça fazla sayıda bina standart altıdır,
düşük beton mukavemetine, korozyon ve deprem hasarına sahiptir. Benim
bilimsel görüşüm, bu binaları güçlendirmek yerine yıkmanın
ve tüm sosyal donatılarıyla ve orman arazilerini korumak
şartıyla yeni depreme dayanıklı konut projeleri
geliştirerek nüfusun önemli bir kısmını
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Kocaelide daha
600 tane bina var, on yıl oldu.
PELİN GÜNDEŞ BAKIR (Devamla)
-
İstanbulun güneyindeki faylardan olabildiğince uzağa
taşımanın daha akılcı bir seçenek olduğu
doğrultusundadır. Bilim ve akıl, İstanbuldaki mevcut
yapı stokunu güçlendirmenin çıkmaz sokak olduğuna işaret
etmektedir.
Yine, sanayinin geliştiği
Çatalca, Çerkezköy, Arnavutköy ve Çorlu gibi ilçelere uydu kentlerin
taşınması da doğru bir seçenek olarak düşünülebilir.
Göçme riski olduğu belirlenen
binaların yıkılıp yeniden yapılmalarını
teşvik etmek için, altyapısı uygun olan yerlerde belediyelerin
daha fazla kat izni vermesi, gecekondular için de daha büyük inşaat
alanları ve daha fazla kat izni sağlanarak bunların
yıkılıp yerlerine depreme dayanıklı sitelerin
yapılması, hem can güvenliğinin sağlanması
açısından kazançtır hem büyük şehirlerimizin
gecekondulardan kurtulmaları için kazançtır hem de gecekondu sahibi
için kazançtır.
Bazı
meslektaşlarımızın, daha fazla kat izni vermek, daha fazla
inşaat oturum alanı sağlamak gibi teşviklerin İstanbul
gibi büyük şehirlerde nüfusu daha da artıracağı hususunda
endişeleri vardır. Ancak benim görüşüme göre bu endişeler
yersizdir, zira su yolunu bulur. Gelişme potansiyeli olmayan bir bölgeye
istediğiniz kadar teşvik verin, orayı geliştiremezsiniz.
Gelişme potansiyeli olan yerlere de siz istediğiniz kadar
sınırlar, tahditler, yasaklar koyun, vatandaş yine orayı
bir şekilde geliştirir ama siz yaptığınız
baskıyla vatandaşı yasal olmayan yollara sevk edersiniz.
Ayrıca bu tip teşvikler vaka bazında da
değerlendirilebilir.
Bütün bu kentsel dönüşüm plan ve
projeleri, göçü caydırıcı, paralel ilerleyen projelerle de
desteklenmelidir. Önümüzdeki on iki yıl içinde İstanbulda toplam
konut ihtiyacının 8 milyon civarında olacağı tahmin
edilmektedir. Ayrıca büyük bir İstanbul depremi beklendiğinden
insanlarımızın can güvenliği açısından da bu
çözümler İstanbul için mecburi gözükmektedir.
Kamuoyunda bilgi
kirliliği olmaması amacıyla inşaat mühendisi veya mimar
olmayanların binaların deprem dayanıklılığı
konusunda görüş beyan etmesinin doğru olmadığını
bir kez daha önemle ifade etmek isterim.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
PELİN
GÜNDEŞ BAKIR (Devamla) Son dokuz senelik AK PARTİ
İktidarının takdire şayan çalışmalarına ek olarak
bizim de Bayındırlık, İmar Komisyonu üyeleri olarak bu
çalışmalarda çıtamızı daha yükseklere
taşıyacağımızı temenni ediyor
HAYDAR AKAR
(Kocaeli) Son dokuz yılda bir tane yaptınız mı, bir tane?
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Bakır.
HAYDAR AKAR (Kocaeli)
Kocaeline bir tane yaptınız mı son dokuz yılda?
BAŞKAN
Lütfen, sayın milletvekili, lütfen
PELİN
GÜNDEŞ BAKIR (Devamla)
Van depreminde hayatını yitirenlere
Allahtan rahmet, yaralılara acil şifalar diliyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
HAYDAR AKAR
(Kocaeli) Burası temenni etme yeri değil.
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, 10a yakın arkadaşımız
yerlerinden söz istemişlerdir. Sayın Bakan onları da dinledikten
sonra cevap verme hakkını kullanmak istiyor.
Birinci
sırada Sayın Sakık var.
Bir dakika,
yerinizden lütfen.
VI.- AÇIKLAMALAR
1.- Muş Milletvekili Sırrı
Sakıkın, Başbakan ve bir grup bakanın deprem bölgesinde
yaptıkları durum değerlendirmesinde belediye başkanı
ve yardımcısıyla diyalog kurulmadığına
ilişkin açıklaması ve Başbakan Yardımcısı
Beşir Atalayın cevabı
SIRRI SAKIK
(Muş) Evet, Sayın Başkan, çok teşekkür ediyorum.
Enkaz altında
insanlar ölürken enkaz üstünde de insanlık ölüyor. Son günlerde bu
faşist söylemleri görüyoruz. Mesela dinci bir gazetede, şurada,
İlahî İkaz diye bir
Dinci, faşist bir gazete bunu çok
rahatlıkla yayınlıyor ve Kürt coğrafyasını
buradan çizerek ilahî bir adalet diye yansıtıyor. Bu bir faşist
duygudur, bu bir faşist anlayıştır.
Şimdi,
ülkemiz acı dolu bir süreçten geçiyor. Bir haftadır çok önemli
acılarımız oldu, yaralarımızı sarmak istiyoruz.
Belki bu deprem bir vesile olabilir. Bir diyalog için, bir müzakere için vesile
olabilir çünkü 1999da da Yunanistan
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
SIRRI SAKIK
(Muş) Eğer müsaade ederseniz bir iki şey söylemek istiyorum.
BAŞKAN Özür
dilerim Sayın Sakık, biliyorsunuz, herkese birer dakika
SIRRI SAKIK
(Muş) Peki, Sayın Başkan, Sayın Bakan cevap verecek yani
bölgeye gittiler, Sayın Başbakan gitti bir grup bakanla birlikte. O
ilin Belediye Başkanı ve orada seçilmişlerle neden bir diyalog
oluşturulmadı?
İkincisi,
gece yapılan bir durum değerlendirmesinde Belediye Başkanı
ve Yardımcısının neden komisyona
alınmadığı
BAŞKAN Teşekkürler. Daha
önce de söylendi onlar.
Şimdi, ikinci sırada
İstanbul Milletvekili Sayın İncekara var.
Yerinizden lütfen, bir dakika.
2.- İstanbul Milletvekili Halide
İncekaranın, deprem nedeniyle yapılan yardım
kampanyalarına ilişkin açıklaması ve Başbakan
Yardımcısı Beşir Atalayın cevabı
HALİDE İNCEKARA
(İstanbul) Sayın Bakanıma sormak istiyorum: Ekranda,
görüntülerden, kamyonların yanaşıp topluluklara yardım dağıttığını
görüyoruz. Benim sorum şudur ki Türkiyeden ya da dünyadan gelen bütün
yardımlar orada tek elden toplanıp tek elden mi
dağıtılıyor?
Yine, çadır
dağıtımında bir kadının iteklenerek elinden
çadırının alındığını gördük. Adrese
dayalı sistem bu çadır dağıtmada kullanılmış
mıdır? Adalet sağlanmış mıdır?
SIRRI SAKIK (Muş) Adresler yerle
bir oldu Sayın İncekara.
HALİDE İNCEKARA
(İstanbul) Her tarafta yardım kampanyaları başladı,
bir sürü yardım toplama yetkisi olmayan kişiler ve kurumlar
yardım topluyorlar. Bunlarla ilgili bir tedbir alınmış
mıdır? Bunların yerlerine ulaşması konusunda bir
tedbir alınmış mıdır?
Çok teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Ben teşekkür ederim
Sayın İncekara.
Hakkâri Milletvekili Sayın Kurt
Yerinizden lütfen.
3.- Hakkâri Milletvekili Adil Kurtun, deprem bölgesi
imar planının incelemeye alınması gerektiğine
ilişkin açıklaması ve Başbakan Yardımcısı
Beşir Atalayın cevabı
ADİL KURT (Hakkâri) Sayın
Başkan, Sayın Atalayı dinlerken Vanda gördüğümüz
acıyı sanki yaşamamış gibi bir duyguya
kapıldım. Ulaşılmayan hiçbir köy kalmadı. deniyor.
Bazı köyler haritadan silindi. Sanırım, Sayın Atalay bu
köyleri yok hükmünde saydı.
Ercişte imar
politikasının hilkat garibesi yaşandı. 2004-2011
yılları arasında Ercişte belediye başkanlığı
yapan ve çok katlı binalara ruhsat izni veren belediye başkanı
şu anda AKPnin sıralarında milletvekili olarak oturuyor.
Sayın Bakan bu konuda bir araştırma, bir inceleme başlatmayı
düşünmüşler midir? Kendilerine bunu soruyoruz.
Ayrıca, Kandilli Rasathanesi,
Amerika Jeoloji Enstitüsünden tam altı saat sonra Van depreminin
şiddetini tespit edebildi. Bunda da bir kasıt var mıydı?
Yardımların gecikmesinde etkisi olmuş mudur?
Sayın Bakandan bunların
cevaplanmasını istiyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Şimdi, Gaziantep Milletvekili
Sayın Serindağ...
Yerinizden lütfen.
4.- Gaziantep Milletvekili Ali Serindağın,
deprem nedeniyle hayatını kaybeden vatandaşlarımıza
Allahtan rahmet, yaralılara acil şifalar dilediğine ve imar
planı sorumluları hakkında
işlem yapılması gerektiğine ilişkin
açıklaması ve Başbakan Yardımcısı Beşir
Atalayın cevabı
ALİ SERİNDAĞ (Gaziantep)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Van ve Ercişte meydana gelen
depremde hayatını kaybeden vatandaşlarımıza Allahtan
rahmet, yaralı vatandaşlarımıza acil şifalar
diliyorum.
Sayın Başkan, hasarın en
çok meydana geldiği Van Yolu Caddesinde çok yakın zamana kadar tek
katlı, iki katlı binalar vardı. Son üç beş yılda bu
binalar yıkılmış, yerlerine yüksek katlı binalar
yapılmıştır. Yıkılan binalar da bu yüksek
katlı binalardır. Eski evler yıkılmamış, bu yeni
yapılan yüksek binalar yıkılmıştır. Bu binalar ya
imar planına aykırı olarak yüksek katlı yapılmış
veya imar planı
değiştirilerek kat adedi artırılmıştır. Her
iki durumda da o zamanki yetkililerin ve görevlilerin ağır
sorumluluğu bulunmaktadır. Bu nedenle o tarihteki yetkililer ve
sorumlular hakkında işlem yapmayı düşünüyor musunuz?
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Şimdi, İstanbul Milletvekili
Sayın Tüzel
Yerinizden lütfen.
5.- İstanbul Milletvekili Abdullah Levent
Tüzelin, Van ilinin Erciş ilçesi merkez üssü olmak üzere meydana gelen
deprem nedeniyle hayatını kaybeden vatandaşlarımıza
Allahtan rahmet, yaralılara acil şifalar dilediğine ilişkin açıklaması ve
Başbakan Yardımcısı Beşir Atalayın cevabı
ABDULLAH LEVENT TÜZEL (İstanbul)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Van ilimizde meydana
gelen depremin yol açtığı acıların ve
kayıpların birlik, dayanışma ve kardeşlik duygularıyla
aşılmasını diliyor, halkımıza
başsağlığı ve devam eden savaş
ortamının sonlanmasını diliyorum.
Devlete egemen olan zihniyetin
sürdürdüğü siyasi ve ekonomik rant anlayışı bir kez daha
enkaz yığınına dönüşmüştür. Bilim
insanlarının 2003-2004teki uyarılarına rağmen bugünün iktidarındaki dönem
yöneticileri neden bir tedbir
almamış, şehirleşmenin bu fay hattında kalmasına
göz yummuştur? Zarar gören devlet bina ve yapılarının altında kalanların hesabı
halkımıza verilmelidir. 99dan bu yana halkın emeğinden
aktarılan fonlar nasıl yağmalanmıştır? Bu
depremle birlikte bunlar açıklanmalı, halkımızın
kandırılmasına, soyulmasına, acıların
istismarına son verilmelidir.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Ben teşekkür ederim.
Şimdi, Bursa Milletvekili
Sayın Kaleli
6.- Bursa Milletvekili Sena Kalelinin, Van ilinin
Erciş ilçesi merkez üssü olmak üzere meydana gelen deprem nedeniyle
hayatını kaybeden vatandaşlarımıza Allahtan rahmet,
yaralılara acil şifalar dilediğine ilişkin açıklaması ve
Başbakan Yardımcısı Beşir Atalayın cevabı
SENA KALELİ (Bursa) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; geçtiğimiz hafta iki büyük
acıyla sarsıldık; rahmet, sabır ve şifa diliyorum.
Terör de, deprem de bu güzel ve zor
coğrafyanın birer gerçeği. Kendi araba ve uçağını
üretebilecek iddiada olan bir ülke için bunların üstesinden gelebilecek
güç de bir gerçektir, yeter ki isteyelim, çözüm konusunda samimi olalım.
Son bir yılda dünyada 7 şiddeti ve üzerinde toplam on yedi deprem
olmuştur, sadece üç ülkede can kayıpları
yaşanmıştır. Biri 7 ve 9 şiddetindeki depremlerle
sallanan Japonya, diğeri Pakistan, üçüncüsü Türkiyedir. Bu
kayıplardan yerelden merkeze herkesin sorumluluğu vardır.
Son on iki yılda depreme 20 binin
üzerinde kayıp vermiş bir ülke olarak, öncelikle ne
yaptığımızı sorgulamamız lazımdır.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkür ederim
Sayın Kaleli.
Şimdi, İstanbul Milletvekili
Sayın Aslanoğlu...
7.- İstanbul Milletvekili Ferit Mevlüt
Aslanoğlunun, Van ilinin Erciş ilçesi merkez üssü olmak üzere
meydana gelen deprem nedeniyle hayatını kaybeden
vatandaşlarımıza Allahtan rahmet, yaralılara acil
şifalar dilediğine
ilişkin açıklaması ve Başbakan
Yardımcısı Beşir Atalayın cevabı
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(İstanbul) Sayın Başkanım, Van depreminde
hayatlarını kaybeden tüm kardeşlerimize Yüce Allahtan rahmet diliyoruz,
yaralı kardeşlerimize acil şifalar diliyoruz. Başta Genel
Başkanımız olmak üzere tüm teşkilatımız derin
üzüntü içindedir. Yaralarımızı acil sarmak için tüm
belediyelerimiz seferber olmuştur. Başta Mersin, Antalya, İzmir
Büyükşehir Belediyelerimizle birlikte İstanbuldaki on iki belediye
başkanımız şu anda Vandadır ve yörelerinden
topladıkları tüm yardımları tırlar eşliğinde
Vana götürmüşlerdir ve o belediye başkanlarıma ben huzurunuzda
teşekkür ediyorum. Bu, hepimizin üzüntüsüdür. Tüm kardeşlerimiz, bu
ülke bizimdir. Bu acıya ortak olmalıyız, sonuna kadar ortak
olacağız.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ederim
Sayın Aslanoğlu.
Şimdi, Tokat Milletvekili
Sayın Düzgün...
8.- Tokat Milletvekili Orhan Düzgünün, Van ilinin
Erciş ilçesi merkez üssü olmak üzere meydana gelen deprem nedeniyle
hayatını kaybeden vatandaşlarımıza Allahtan rahmet,
yaralılara acil şifalar dilediğine ilişkin açıklaması ve Başbakan
Yardımcısı Beşir Atalayın cevabı
ORHAN DÜZGÜN (Tokat) Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
Ben de Vandaki deprem nedeniyle
hayatını kaybeden tüm vatandaşlarımıza
Türk
halkına başsağlığı diliyorum.
Sayın Başkan, birkaç gün
öncesinde 24 şehit ki bu sayıdan emin değiliz. Bu
şehitlerden birisinin memleketi olan Yozgatta bir cenaze törenine
katıldım. Sarıkaya Kaymakamı Sayın Yaşar Dönmez,
Cumhuriyet Halk Partisi milletvekillerinin elini sıkmadı protokolde.
Bunu şiddetle kınıyorum ve İçişleri Bakanını
göreve davet ediyorum.
Ayrıca bugün depremin riski
açısından en yüksek riskli bölgelerden birisi olan Kelkit
Ovasında Hükûmetin tedbir almasını bir kez daha öneriyorum.
Saygılarımı sunuyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Değerli milletvekili
arkadaşlarım, bu bir soru-cevap kısmı değildi
biliyorsunuz. Daha evvel söz isteyen arkadaşlarımıza da verdik. Dolayısıyla
birkaç arkadaşımıza artık burada kesmek istiyorum müsaade
edersiniz.
Son söz İstanbul Milletvekili
Sayın Hamzaçebinin. (CHP sıralarından gürültüler)
MAHMUT TANAL (İstanbul)
Sayın Başkan, söz istiyoruz.
BAŞKAN - Buyurun.
9.- İstanbul Milletvekili Mehmet Akif
Hamzaçebinin, Van ilinin Erciş ilçesi merkez üssü olmak üzere meydana
gelen deprem nedeniyle hayatını kaybeden
vatandaşlarımıza Allahtan rahmet, yaralılara acil
şifalar dilediğine
ilişkin açıklaması ve Başbakan
Yardımcısı Beşir Atalayın cevabı
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(İstanbul) Teşekkür ederim.
Sayın Başkan, Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu olarak Vanda meydana gelen depremde hayatını kaybeden
vatandaşlarımıza Allahtan rahmet diliyorum,
yaralılarımıza şifa diliyorum. Deprem vesilesiyle
milletimiz kardeşlik duygularıyla dayanışmanın en
güzel örneklerini sergilemektedir. Bu dayanışmanın
hayatımızın diğer alanlarında da örnek
olmasını diliyorum. Depremin yarattığı
acıları hafifletmek, yaraları sarmak için devletin bütün
imkânlarıyla elinden geleni yapacağına inanıyorum.
Cumhuriyet Halk Partili belediyeler de bu çerçevede elinden geleni yapmaktadır,
yapacaktır; bu yaraların süratle sarılması son derece
önemlidir. Ayrıca önemli olan, bir daha can kaybı
yaşamayacağımız depremlerin alt yapısını
oluşturmaktır, bunun için gerekli önlemleri almaktır. Bu
vesileyle bunu da buradan hatırlatmak istiyorum.
Teşekkür ediyorum, saygılar
sunuyorum.
BAŞKAN Teşekkürler.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) - Başkan, kürsüden söz almak istiyorum.
MAHMUT TANAL (İstanbul) - Söz
istiyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, şimdi Sayın Başbakan Yardımcısı
bütün bu sorulara cevap verecektir.
Sayın Bakan, buyurun efendim. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar, CHP
sıralarından gürültüler)
İlelebet sürdüremeyiz değerli
arkadaşlarım. Bir saniye
Bir saniyenizi
ÖZCAN YENİÇERİ (Ankara)
Neden sürdüremiyorsunuz? Peki sözü biz ne zaman alacağız? Bir
milletvekili olarak söz istiyoruz. Kınıyoruz sizi, protesto
ediyoruz.
BAŞKAN Bir saniye
Bir saniye
Efendim, ilk söz alan 12 kişiye söz verdik.
ALİM IŞIK (Kütahya) - Sayın Başkan, 12 kişi
milletvekili de diğerleri milletvekili değil mi?
BAŞKAN - Şimdi sonradan yani
beş dakika önce 14, 15 kişi daha geldi, sorun bundan ibaret. Bütün
gün soru-cevap olamaz yani müsaade edin. (CHP sıralarından
gürültüler)
ÖZCAN YENİÇERİ (Ankara)
Yani yirmi dört saat Hükûmet konuşacak, bizim bir dakikalık
konuşmamıza tahammül edemiyorsunuz.
BAŞKAN Tahammül meselesi
değil efendim, vaktinde söz isteyin
Vaktinde söz isteyin
ÖZCAN YENİÇERİ (Ankara) - Hayır efendim, kendinize göre
yorumluyorsunuz. Kınıyorum!
BAŞKAN - Bağırarak bir
yere varamazsınız. Vaktinde söz isteyenlere verdik efendim.
Buyurun.
BAŞBAKAN YARDIMCISI
BEŞİR ATALAY (Kırıkkale) - Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; tekrar hepinizi saygıyla selamlıyorum.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) - Depremi
yaşayan tek milletvekili burada biziz, Kocaeli.
BAŞBAKAN YARDIMCISI
BEŞİR ATALAY (Devamla) - Ben sözlerime Sayın Hamzaçebinin
tabii
MAHMUT TANAL
(İstanbul) Meclis açıldı, on dakika ara verdiniz. On dakikada
sorulara cevap verilecekti ama
HAYDAR AKAR (Kocaeli)
Ben Kocaeliyim, Marmara depremiyim ben, ona cevap verecek
BAŞBAKAN YARDIMCISI
BEŞİR ATALAY (Devamla)
son söz alan milletvekili olarak dile
getirdiği kardeşlik dilekleriyle başlamak istiyorum.
HAYDAR AKAR (Kocaeli)
Burada çıktınız Onu yaptık, bunu yaptık. diyorsunuz.
Hiç mi haber seyretmediniz sabah?
BAŞBAKAN YARDIMCISI
BEŞİR ATALAY (Devamla) Sayın Başkanım,
susturabilirsiniz
BAŞKAN Lütfen
Lütfen
HAYDAR AKAR (Kocaeli)
Sayın Bakan, susacağım, susacağım ama
doğruları söyleyin millete!
BAŞBAKAN YARDIMCISI
BEŞİR ATALAY (Devamla) Sayın Başkanım, lütfen
OKTAY VURAL (İzmir)
Sayın Bakan, milletvekilini susturmak
İtiraz edebilirsiniz ama
susturma konusu
Sayın Bakan, talimat vermeyin.
BAŞKAN Lütfen
Lütfen
BAŞBAKAN YARDIMCISI
BEŞİR ATALAY (Devamla) Ben Sayın Başkanla
konuşuyorum, sizinle değil.
OKTAY VURAL (İzmir)
Sayın Başkana talimat vermeyin. Susturabilirseniz
BAŞKAN - Lütfen
Lütfen
BAŞBAKAN YARDIMCISI
BEŞİR ATALAY (Devamla) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; şu anda milletimiz çok farklı duygular
yaşıyor.
HAYDAR AKAR (Kocaeli)
Ben sizi dinlemiyorum Sayın Bakan.
İDRİS BALUKEN
(Bingöl) Sayın Başkan, bir dakikalık söz hakkını bir
milletvekiline çok görmemeniz lazım.
BAŞKAN Efendim,
ilelebet devam edemeyiz, lütfen oturun yani.
İDRİS BALUKEN
(Bingöl) - Biz de deprem bölgesinden geldik.
BAŞKAN
İlelebet devam edemeyiz, konuştu arkadaşlarınız.
BAŞBAKAN YARDIMCISI
BEŞİR ATALAY (Devamla) Milletimiz, Sayın Hamzaçebinin
dediği kardeşlik duygusunu, dayanışma duygusunu
yüreğinin en derinlerinde yaşıyor. Ne olur, biz de bunu
yaşayalım.
Bakın, buraya
çıkıp bu siyaset diliyle konuşulmasın diyoruz. En insani
konuyu
Değerli milletvekillerimiz, ne olur, niye öyle konuşmuyoruz?
Milletimiz
Dünyanın her yerinden, bırakın Türkiyeyi,
dışarıdan diplomatımız arıyor, diyor ki: Benim
bir yazlığım var falanca yerde, orası emrinizdedir. Dünyanın
her yerinden insanlar böyle bir dayanışma içinde. O -kim- haddini bilmezler
yaptıysa ben de kınıyorum. Milletimiz bugün, hele böyle insani
konuda, deprem, yardım
Yardımların siyasi taraf falanla
düşünülmesi
Bu kavramın kullanılmasından bile ben utanç
duyarım. Bunu yapanlar iflah olmazlar. (BDP sıralarından
gürültüler)
ADİL KURT (Hakkâri)
Sayın Atalay, Valinize sorun.
BAŞBAKAN YARDIMCISI
BEŞİR ATALAY (Devamla) Değerli arkadaşlar, bu kadar
hassas bir konuyu biz böyle karşılıyoruz.
Şimdi, Sayın
İncekaraya cevabım, biraz önce soru sorduğu için: Evet, hem
Ercişte hem Vanda yardımlar tek elden yürütülüyor. Valilerin
görevlendirdiği bir vali yardımcısı bundan sorumlu. Onun
tek işi, gelen yardımları almak, listelemek ve ihtiyaç
sahiplerine ulaştırmak. Onu ifade ediyorum.
İkincisi Herkes
yardım topluyor. diyor. Değerli milletvekillerimiz, bu vesileyle, vatandaşlarımıza da
buradan bir çağrıda bulunmak istiyorum: Şu anda AFAD (Afet ve
Acil Durum Yönetimi) hesap numarası ilan etti. Lütfen, eğer varsa
yardımlarınızı oraya yapın. Eğer ayni yardım
gönderecekse gerek belediyelerimiz gerek sivil toplum gerek
vatandaşlarımız -İhtiyaç var mı, yok mu? Neye ihtiyaç
var?- mutlaka Vanla, Van Valiliğiyle irtibat kursun, koordinasyon
merkeziyle irtibat kursun, ona göre göndersin. Daha dünden itibaren, bazı
yardım malzemelerinin biraz fazla ve fonksiyonsuz
kaldığını orada gördük.
ENVER ERDEM (Elâzığ) Deniz
Fenerine de yapabilir miyiz?
BAŞBAKAN YARDIMCISI
BEŞİR ATALAY (Devamla) Bravo! Tebrik ederim! Tebrik ederim,
maşallah! En önemli günde, tebrik ederim! Bunlar kalite!
Sayın Kurt şunu söyledi:
Ulaşılmayan köyler var. dedi.
ADİL KURT (Hakkâri)
Doğrudur.
BAŞBAKAN YARDIMCISI
BEŞİR ATALAY (Devamla) Elimde liste var Sayın Kurt, bizzat
Şehircilik Bakanımız Erdoğan Bey
ADİL KURT (Hakkâri) Sayın
Bakanım, size yanlış bilgi verildi.
BAŞBAKAN YARDIMCISI
BEŞİR ATALAY (Devamla) Bakın, hangi köye ne
ulaştırıldı? Hangi köy? Siz o köylere gitmemişsiniz ve
bilmiyorsunuz. Ne olur bana inanın. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
ADİL KURT (Hakkâri) Sayın
Bakan, ben oradan geliyorum.
BAŞBAKAN YARDIMCISI
BEŞİR ATALAY (Devamla) Hangi köy? Söyleyin, hangi köy?
ADİL KURT (Hakkâri) Size
yanlış bilgi verilmiş Sayın Bakan.
BAŞBAKAN YARDIMCISI
BEŞİR ATALAY (Kırıkkale) Değerli arkadaşlar,
bakın, köylerin listesi: Kaç çadır verildi, kaç battaniye gitti,
köyde ne kadar hasar var, ne kadar kayıp var, bunların hepsi
Böyle
gayriciddi şey olur mu? Köylere uğranılmamış!
Bizzat dün sabahtan itibaren
Şehircilik Bakanımız TOKİ Başkanıyla hem gidiyor
hem de bu köy yeniden kurulduğunda nereye kurulacak, onun çalışmasını
yapıyor, bütün köy köy
Böyle şey olur mu?
ALTAN TAN (Diyarbakır) Belediye
Başkanıyla niye konuşmuyorlar?
ADİL KURT (Hakkâri) Sayın
Bakan, size yanlış bilgi veriyorlar.
BAŞBAKAN YARDIMCISI
BEŞİR ATALAY (Devamla) Değerli arkadaşlar, şimdi geleyim
o konuya. Bakın, ben, doğrusu bugün burada sizleri kıracak,
incitecek en küçük bir ifadede bulunmak istemem, yanlış. Yani, bugün
ne olur
Ben üç gündür, bakın, uyku uyumadan o insanların içinden
geliyorum. Yani orada acılar var, bununla uğraşıyoruz. Ne
olur, yani böyle bugün bunu
hepiniz yardımlaşarak ve vatandaşlarımıza da o
mesajı verelim.
Şimdi, bakın,
Başbakan işte, Belediye Başkanını aramamış,
işte Belediye Başkanıyla irtibat kurulmamış...
Değerli arkadaşlar, Başbakan kimseyi aramadı. Başbakan,
duyduğu anda uçağına atladı Vana gitti ve onu
karşıladı orada insanlar (AK PARTİ sıralarından
alkışlar) ve ben ondan önce gittim. Başbakan ne Valiliğe
uğradı ne bir yere uğradı, hemen ayağının
tozuyla... Biz dedik ki: Size bir bilgi sunalım koordinasyon merkezinde.
Çünkü ben bir saat önce gitmiştim ve orada çalışma
yapmıştık. Hayır, ben hemen Ercişe gideceğim.
dedi.
Şimdi,
Başbakan, inanın o gün rahatsızdı,
rahatsızlığı da vardı, sabahın 03.00üne kadar
ayakta, Erciş sokaklarında kendisine ne söylemek isteyen varsa
vatandaşları dinledi, çalışmaları koordine etti.
İdris Beye dedi ki, İçişleri Bakanına, Sen
buradasın, ayrılmayacaksın. Ağrı Valisine dedi ki:
Sen buradasın. Başbakan, tek tek hastalarla ilgilendi, ameliyatta
yetersizlik var mı...
Şimdi, bunu anlamak
kolay değil, arkadaşlar, etmeyin, biz oraya protokol için gitmedik.
Vay Vali karşılayacakmış da... Arkadaşlar, biz
çalıştık, Sağlık Bakanımız hastanedeydi,
gece orada. İnanın orada bizler... Yani bu ortamı sizler de
olsanız aynı yaşarsınız. Oraya gidip de protokolle,
karşılamayla, uğurlamayla, çalışanları
meşgul edecek bir şey olabilir mi? Yani biz o konuda hassasız.
Bakın, Van Belediye
Başkanı, Yardımcısı, koordinasyon merkezinde, kriz
merkezinde bütün toplantılarda bulundu ama bir belediye başkanı,
Başbakan geliyor, oraya gitmiyorsa, koordinasyon merkezine kendisi
değil de yardımcısını gönderiyorsa...
SIRRI SAKIK (Muş)
Efendim, Valiyle diyalog kuramıyor.
BAŞBAKAN YARDIMCISI
BEŞİR ATALAY (Devamla) - ...ve sonra da bilmem Fırat Haber Ajansına,
vay, işte Vali bilmem ne yaptı. diye böyle bir günde açıklama
yapıyorsa bu üzücüdür. Bakın, burada objektif bakalım.
SIRRI SAKIK (Muş)
Peki, hırsızın hiç günahı yok mu, Valinin hiç günahı
yok mu?
BAŞBAKAN YARDIMCISI
BEŞİR ATALAY (Devamla) - İnanın ben, yani bir şey
olarak değil, objektif, konuyu bilen birisi olarak bakıyorum. Niye
böyle suçluyoruz arkadaşlar?
ALTAN TAN
(Diyarbakır) Belediyenin topladığı yardımlara niye
el koydu Vali?
BAŞBAKAN YARDIMCISI
BEŞİR ATALAY (Devamla) - Kendiniz bir konuşun
arkadaşlarınızla, böyle günde böyle bir şey olur mu?
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (İstanbul)
Sayın Bakan, bakın, Belediye Başkanı aramış, saat
on birde gelmiş
BAŞBAKAN YARDIMCISI
BEŞİR ATALAY (Devamla) Biz, biz bu ayrımları falan hele
böyle
Çöpe attık bu ayrımları arkadaşlar, siz
biliyorsunuz.
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU
(İstanbul) Sayın Bakan, Başbakan telefonla da olsa arar, Geçmiş
olsun. der, seçilmiş insanlara böyle yapar. AKPli olsa böyle mi
yapacaktı?
BAŞBAKAN YARDIMCISI
BEŞİR ATALAY (Devamla) Değerli arkadaşlar, bunların
dışında, Sayın Şandırın söylediği gibi
Türkiye büyük bir ülke, Türkiye imkânları çok olan bir ülke. Türkiye
bunların üstesinden gelir, geliyor ama o birlik bütünlük, o
duyarlılık o hepsinden önemli. Bakın, ben Vanda o birlik
bütünlüğü gördüm. Türkiye, 24 milyon bir bütün oldu. Oraya ne mesajlar, ne
yardımlar geliyor. Ben tavsiye ederim herkes gitsin, oradaki o tabloyu
görsün. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
MAHMUT TANAL (İstanbul)
Sayın Bakan, nüfus 74 milyon yalnız, 24 milyon değil.
Yanlış yaptınız. Bunu düzeltin bir zahmet.
BAŞBAKAN YARDIMCISI
BEŞİR ATALAY (Devamla) Şimdi, burada, yani ne olur afet ve
insani yardımları, durumları bile siyaset diliyle
konuşmayalım.
Değerli arkadaşlar
AYTUĞ ATICI (Mersin) Sayın
Bakan, büyüklük ölümleri önlemededir.
BAŞBAKAN YARDIMCISI
BEŞİR ATALAY (Devamla) Arkadaşlar, ben konuşuyorum, siz
de konuştunuz. Niye yerinizden bağırıyorsunuz ki? Lütfen,
ne olur Sayın Milletvekilim ya
MAHMUT TANAL (İstanbul) Ama
nüfusu 24 milyon dediniz Bakanım. 24 milyon değil, 74 milyon. Ne
olur onu düzeltin bari.
BAŞBAKAN YARDIMCISI
BEŞİR ATALAY (Devamla) Değerli arkadaşlar
AYTUĞ ATICI (Mersin) Büyüklük
öldükten sonra çıkmaz.
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, lütfen.
BAŞBAKAN YARDIMCISI
BEŞİR ATALAY (Devamla) Değerli arkadaşlar, tabii,
Sayın Şandır onu söyledi ama 99 depremine keşke gitmeseydi.
Devletin iki-üç gün sonra ulaştığı bir olaydır
bakın.
MEHMET ŞANDIR (Mersin)
Yanlış.
BAŞBAKAN YARDIMCISI
BEŞİR ATALAY (Devamla) Hepimiz zihnimizde yaşıyoruz bunu.
OKTAY VURAL (İzmir) Ya
bilmiyorsun ya! Bilmiyorsun. Allahını seversen. Açıldıkça
saçılıyorsun ya, saçıldıkça saçılıyorsun ya!
BAŞBAKAN YARDIMCISI
BEŞİR ATALAY (Devamla) Değerli arkadaşlar, ben şunu
söyleyeyim. Bir tartışma açmak için değil.
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta)
Yazık, böyle bir günde nasıl siyaset yaparsın, yazık!
BAŞBAKAN YARDIMCISI
BEŞİR ATALAY (Devamla) Bakın, bir tartışma açmak
için değil
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta)
Yazık, siyaset yapıyorsun.
BAŞKAN Oturun lütfen, lütfen.
BAŞBAKAN YARDIMCISI
BEŞİR ATALAY (Devamla) Bakın, bakın, bu olayda devlet en
kısa sürede koordine olmuştur, en kısa sürede.
OKTAY VURAL (İzmir) Şuraya
bak ya! Böyle bir günde siyaset yapıyorsun.
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) Hani anlayış
bekliyordun sen bizden? Hani kalite, hani kalite?
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, lütfen, lütfen
BAŞBAKAN YARDIMCISI
BEŞİR ATALAY (Devamla) Ama biz yine de geçmiş bütün
tecrübelerden ders alırız.
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta)
Teşekkür etmek çok mu zor? Yazık, yazık
OKTAY VURAL (İzmir) Bak,
Hanımefendi Milletvekili teşekkür etti, İktidarıyla
muhalefetiyle oraya gittik. dedi.
BAŞKAN Sayın Vural lütfen,
lütfen
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) Siyaset
yapıyorsunuz böyle acılı bir günde. Yazık, siyaset
yapıyorsun. Hani kalite, hani kalite
BAŞKAN Sayın Korkmaz
lütfen, lütfen
BAŞBAKAN YARDIMCISI
BEŞİR ATALAY (Devamla) Sayın Başkanım
OKTAY VURAL (İzmir) 400 bin tane
2 bin tane eve ulaşamadın be!
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta)
Teşekkür etmek bu kadar mı zor?
BAŞKAN Sayın Vural lütfen
Sayın Korkmaz lütfen
BAŞBAKAN YARDIMCISI
BEŞİR ATALAY (Devamla) Değerli arkadaşlar, ben
teşekkürümü yaptım. Sayın Şandıra teşekkür ettim
önce.
OKTAY VURAL (İzmir) Sayın
Bakanın konuşmalarında hep mayın var!
Konuşmalarında hep patlayıcı madde var!
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta)
Yazık! Sen ancak böyle teşekkür edersin! Yazık!
BAŞKAN Lütfen, lütfen
BAŞBAKAN YARDIMCISI
BEŞİR ATALAY (Devamla) Ben önce teşekkür ettim.
Böyle acı bir günde gelip burada
olmadık eleştiriler yapılır mı?
OKTAY VURAL (İzmir) Böyle bir
acı günde bu kadar şeyleri söyledik, değmezmiş sana be!
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) Bir
hakkı iade etmek bu kadar mı zor!
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, lütfen
BAŞBAKAN YARDIMCISI
BEŞİR ATALAY (Devamla) Şöyle bir şey söylendi
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta)
Yazık!
BAŞKAN Sayın Korkmaz
BAŞBAKAN YARDIMCISI
BEŞİR ATALAY (Devamla) Şöyle bir şey söylendi
Biz, tabii,
şu anda ülkemizin geçirdiği bütün depremler ve bunlarda
yapılanlardan ders alıyoruz. Adapazarı, Marmara depreminden de
ders alıyoruz, onu da ifade edeyim. Yani nerede ne vardı? Ben
şimdi üç gün burada çalıştım, bu işten yeni sorumlu
Başbakan Yardımcısıyım, ilk tecrübem
OKTAY VURAL (İzmir) Ya Üç
gündür oradayım. diyorsun, deprem olalı iki gün olmuş, bugün
buradasın zaten!
BAŞBAKAN YARDIMCISI
BEŞİR ATALAY (Devamla)
ama ben çok ders aldım. Ben çok ders
aldım ve bundan sonrasına ilişkin orada kararlar aldım.
HALUK AHMET GÜMÜŞ (Balıkesir)
Ben depremden beş saat sonra oradaydım, yıkılan
binaların yüzde 85inin yanında kimse yoktu.
BAŞBAKAN YARDIMCISI
BEŞİR ATALAY (Devamla) Mesela çadır konusunda sadece
Kızılaya mı bağımlı olmalıyız, yoksa alternatifimiz
olmalı mı? Şu anda, ben bu depremi yaşadıktan sonra
kendim yeni dersler alıyorum ve bu normal.
OKTAY VURAL (İzmir) Ya 8 bin mi,
4.800mü? Hüseyin Çelikin dediği mi doğru, Bülent Arınçın
dediği mi doğru?
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) Daha
çadır sayısını bile bilmiyorsunuz!
BAŞKAN Lütfen, lütfen
BAŞBAKAN YARDIMCISI
BEŞİR ATALAY (Devamla) Değerli arkadaşlar, tekrar ifade
ediyorum
OKTAY VURAL (İzmir) Biz de buna
göre değerlendirmeler yaptık burada kalkıp! Senin yaptığın
her işte zaten mayın var!
BAŞBAKAN YARDIMCISI
BEŞİR ATALAY (Devamla)
burada tabii Yardıma siyasi bakan
falan ifadeleri oldu. Şunu söyleyeyim, yardıma siyasi bakan iflah
olmaz, kim bakarsa baksın. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) Bir
hakkı inkâr eden de iflah olmaz!
BAŞBAKAN YARDIMCISI
BEŞİR ATALAY (Devamla) Bunun dışında yine
Şandırın andığı Azra bebeği gördüm,
annesinin biraz sorunu var, ama bebek çok iyi, sağlıklı, onu da
ifade edeyim. İkisi aynı anda çıkarıldı, o da çok
önemli.
Değerli arkadaşlar, burada,
Sayın Tanrıkulu oradaydı ve ilk cümlesi buraya konuşmaya
çıkınca Felaketten siyaset üretilmez. oldu, ama siyaset üretti,
kusura bakmasın.
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU
(İstanbul) Ayıp ediyorsunuz! Gerçekten ayıp ediyorsunuz!
BAŞBAKAN YARDIMCISI
BEŞİR ATALAY (Devamla) Şimdi, değerli arkadaşlar
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU
(İzmir) Ben bir temenniyi ifade ettim. Sayın Başbakanın
elinde bütün teknik imkânlar var. Bir telefon açıp Geçmiş olsun.
diyebilirdi.
BAŞBAKAN YARDIMCISI
BEŞİR ATALAY (Devamla) - Değerli arkadaşlar, koordinasyon
Devletin en çabuk zamanda koordine olduğu, hatta sivil toplum
kuruluşlarıyla birlikte bir müdahaleyi yaşadık. Burada
sağlıkta mı bir aksama var? Söyleyin, sağlıkta mı
bir aksama var? Arama kurtarmada mı bir aksama var? Hizmetlerde mi bir
aksama var?
SIRRI SAKIK (Muş) Hâlen insanlar
enkaz altında.
BAŞBAKAN
YARDIMCISI BEŞİR ATALAY (Devamla) - Sayın Tanrıkulu biliyor
Ercişin kaç yerinde çadır kent kurulduğunu ama vatandaşlar
çadır kenti tercih etmiyor.
AYTUĞ ATICI (Mersin) Sayın
Bakan, ölenler geri gelecek mi, ölenler?
BAŞBAKAN
YARDIMCISI BEŞİR ATALAY (Devamla) - Vatandaşlar, çadır
alarak evinin yanında kurmak istiyor. Çadırdaki sorunu zaten ben
kendim konuşmamda dile getirdim. Koordinasyonsuzluk diye bir şey yok
arkadaşlar.
OKTAY VURAL (İzmir)
Yapamıyorsun Sayın Bakan, yapamıyorsun. Açılımı
yüzüne gözüne bulaştırdın, şimdi de afeti.
BAŞBAKAN
YARDIMCISI BEŞİR ATALAY (Devamla) - Yalnız şunu biliyoruz:
Böyle zamanların psikolojisi vardır. Böyle zamanların
telaşı vardır. Kimi haklıdır kimi haksızdır,
yanlış tutumlar da olur ama bunları
Bakın, bir gün sonra göreceksiniz,
her şey yoluna girecek yani burada ilk anların bazı telaşla
meydana gelen şeylerini hemen çok büyük koordinasyonsuzluk gibi ele
almamak lazım.
Ayrıca şunu da ifade
ediyorum: İnanın, biz kendimizi daha çok eleştiriyoruz.
OKTAY VURAL (İzmir)
Yorulmuşsunuz artık.
BAŞBAKAN
YARDIMCISI BEŞİR ATALAY (Devamla) - Yani hangi kurumumuz nerede
gecikti? Onları şu anda daha iyi tespit ediyoruz.
Burada, bir arkadaşımız
Mevlânâ evlerinden söz etti. Şu anda, Mevlânâ evleri, orası daha
soğuk olduğu için elverişli görülmedi, yoksa 3 bin tane
hazır var ama çadırın, kışa dayanıklı
çadırın daha elverişli olacağı yönünde uzman görüşü
var, benim bilebileceğim bir konu değil ama Şehircilik
Bakanımız bunun üzerinde çalışıyor. Yani Mevlânâ evi
burada kullanılmayacak, bir süre çadır, bir ay kadar, ondan sonra
konteyner diye ifade ettiğimiz, kışa da dayanıklı
malzemelerden -sürekli konutlara kavuşana kadar- kullanılacak. Öyle
bir karar içindeler. Onu da ifade etmek isterim.
Bu arada, esnaf ve çiftçilerimizin,
biliyorsunuz, kredi borçları ertelendi, Bakanlar Kurulu kararnamesi
şu anda imzada, onu da ifade edeyim.
Değerli milletvekilleri,
inanın, sizleri hiç üzmek falan istemedim. Konuşmalarımda bugün
hiç yanlışlık olmasın.
Hepinizi en derin sevgiyle,
saygıyla selamlıyorum.
Son cümlem de Van ve Ercişteki o
vatandaşlarımız
Onlar çok sabırlı, tevekkül içinde,
dayanıklı. İnanın, oradaki
vatandaşlarımızın o enkazların başında,
kendi yakınları oranın altındayken o tutumları,
tavırları bizi çok etkiledi. Onlara hem geçmiş olsun diyorum
tekrar hem teşekkür ediyorum ve hepinizi tekrar en derin sevgiyle,
saygıyla selamlıyorum.
Sağ olun. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim
Sayın Bakan.
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU
(İstanbul) Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurun Sayın
Tanrıkulu.
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU
(İstanbul) Sayın Başkan, İç Tüzükün 69uncu maddesi
uyarınca söz istiyorum.
Sayın Bakan söylemiş
olduğum sözlerle ilgili olarak farklı bir anlama gelecek sözler
söyledi; bu konuya açıklık getirmek istiyorum.
BAŞKAN Lütfen iki dakika içinde
Buyurun.
VII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN
KONUŞMALAR
1.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin
Tanrıkulunun, Başbakan Yardımcısı Beşir
Atalayın, ileri sürmüş olduğu görüşten farklı bir
görüşü kendisine atfetmesi nedeniyle konuşması
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU
(İstanbul) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
öncelikle şunu ifade edeyim: Bu sözümün arkasındayım. Felaketten
siyaset üretilmez. Bir kez daha ifade ediyorum... (AK PARTİ
sıralarından gürültüler) Lütfen, lütfen, lütfen
Ben burada çok insani
bir durumu ifade etmek için çıktım o cümleyi kullandım.
Şimdi, siz akademisyensiniz,
İçişleri Bakanlığı yaptınız. Bir ilde kim
vardır? Vali vardır, belediye başkanı vardır. Vali,
devleti temsil eder, belediye başkanı halkı temsil eder.
Başbakanın yapması
gereken nedir burada? Eğer bir ilde, 800 bin nüfusu olan bir ilde bir
felaket yaşanmışsa valiyi arar, bilgi alır. Belediye
başkanını arar cep telefonu veya başka bir iletişim
aracıyla Geçmiş olsun der. Bu imkânı yok mu Sayın
Başbakanın? Acaba AKPli bir belediye başkanı olsaydı
veya CHPli olsaydı veya MHPli olsaydı aynı mı
davranacaktı? İnanıyorum ki, aynı davranmazdı.
Dolayısıyla
Başbakanın böyle bir dönemde ve sizin ayrımcı bir tutuma,
dışlayıcı bir tutuma izin vermemeniz gerekirdi. Ben bir temennimi
ve bir duygumu ifade ettim ve ben sizden önce oradaydım, sizden önce.
Sizden önce o yerlere gittim, gezdim. Dolayısıyla bu duyguyu, ortak
duyguyu yaratma imkânı varken böyle bir dönemde Sayın
Başbakanın bunu yapmamasını eleştirdim. Bu,
yapıcı bir eleştiridir. Ama bundan ben siyaset üretmiyorum.
Yapıcı bir eleştiride bulundum. Sayın Başbakan
herkesin Başbakanı ise eğer, o belediye başkanını
da arayacak, halkın sorunlarını dinleyecek; böyle yapması
gerekir. Bundan niye gocunuyorsunuz? (CHP ve BDP sıralarından
alkışlar) Doğrusu da budur.
Ayrıca -orada ifade edemedik ama
ifade edeceğiz- bu konuyla ilgili, depremle ilgili olarak da bir
araştırma önergesi de vereceğiz. Sizin belediye
başkanınız dâhil olmak üzere, o konuda hangi eksiklik varsa, ne
varsa, hepsinin ortaya çıkarılmasını isteyeceğiz.
Bakın, bu Meclis hesap verme
yeridir aynı zamanda; dostluğun, dayanışmanın,
kardeşliğin oluşacağı yerdir. Benim temennim buna
yönelikti. Dolayısıyla, sözlerimi başka bir anlama gelecek bir
biçimde ifade etmenizi doğru bulmuyorum.
Teşekkür ederim, sağ olun.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Ben teşekkür ederim.
İDRİS BALUKEN (Bingöl)
Sayın Başkan, belediye başkanımıza yönelik
birtakım cümleler kullandı. Ben de
HASİP KAPLAN (Şırnak)
Vanlı olduğu için Sayın İdris
MAHMUT TANAL (İstanbul)
Sayın Başkan, biz burada söz alıyoruz. Ne zaman söz vereceksiniz
bize?
BAŞKAN Sayın
Şandır, siz neyle ilgili?
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Efendim,
Sayın Bakan, ismimi de anarak konuşmamın üzerine bazı
sözler söyledi.
NURETTİN CANİKLİ
(Giresun) Teşekkür etti Sayın Şandır. Size teşekkür
etti Sayın Bakan.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) - Bir
yanlış anlamaya meydan vermemek açısından
NURETTİN CANİKLİ
(Giresun) - Hayır, Sayın Bakan
Sayın Şandıra teşekkür etti ama. Size teşekkür etti Sayın
Bakan.
MEHMET ŞANDIR (Mersin)
Teşekkür etti mi?
NURETTİN CANİKLİ
(Giresun) Sayın Bakan size teşekkür etti.
BAŞKAN Lütfen, iki dakika da
size vereyim.
MEHMET METİNER (Adıyaman)
Sizin konuşmalarınızdan ders alsınlar.
OKTAY VURAL (İzmir) Gitmesin
Bakan, gitmesin!
2.- Mersin Milletvekili Mehmet
Şandırın, Başbakan Yardımcısı Beşir
Atalayın şahsına sataşması nedeniyle
konuşması
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Ama
bakın, değerli arkadaşlar, önde olan sorumludur, önde olanı
taşlarlar. Önde olan geri dönüp kendisine taş atana taş atarsa,
işte, o zaman çıngar çıkar. Yanlış olan bu.
Şimdi, Sayın Bakanın geri dönüp 99u ad etmesinin ne anlamı
var? Benim konuşmam, 99da
İçinizde Sakarya milletvekili
vardır.
HÜSEYİN BÜRGE (İstanbul)
Ben belediye başkanıydım o zaman.
MEHMET ŞANDIR (Devamla) -
Sabahın altı buçuğunda oradaydık, Yener
Rakıcıoğlu hâlâ pijamayla geziyordu.
İLYAS ŞEKER (Kocaeli) 99
depremini bizzat yaşayan insanım.
MEHMET ŞANDIR (Devamla) - Biz
oradaydık kardeşim, ben oradaydım.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Evet,
İlyas Bey, bir şey söyle. Bir şey konuşmuyorsun İlyas
Bey. On senedir ne yaptınız bu ülkede, Kocaelide?
MEHMET ŞANDIR (Devamla) Ben
oradaydım.
İLYAS ŞEKER (Kocaeli)
Enkazdan çıktık, biliyoruz.
BAŞKAN Lütfen
Lütfen
MEHMET ŞANDIR (Devamla) Ben
oradaydım. Haksız bu niteleme. Biz de oradaydık efendim.
İLYAS ŞEKER (Kocaeli)
Enkazdan çıktık.
MEHMET ŞANDIR (Devamla) -
Anladım yani
HAYDAR AKAR (Kocaeli)
Konuşalım, tamam İlyas Bey.
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri
MEHMET ŞANDIR (Devamla)
Herkesten önce oradaydık. Bakın, değerli milletvekilleri
(Gürültüler)
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri
MEHMET ŞANDIR (Devamla) 17
Ağustos depreminde Türkiye Cumhuriyeti devletinin ortaya koyduğu
irade hepimizin övüncü olmalıdır. Bakın, size bir şey
söyleyeyim
(Gürültüler)
BAŞKAN Lütfen, sayın
milletvekilleri, hatibi dinleyelim.
MEHMET ŞANDIR (Devamla)
Değerli milletvekilleri, efendim, bakın, 17/8/1999da deprem
olmuş. Yirmi sekiz günde, 15/9/1999da, yirmi sekiz gün
içerisinde geçici konut alanları belirlenmiş, bu belirlenen
alanların 25 binliği, binlik haritaları yapılmış,
ihale şartnameleri hazırlanmış ve konut ihalelerine,
imalatlarına başlanmış. Yetmiş beş günde,
Kasımın 30unda 44.107 geçici konut oraya yerleştirilmiş ve
vatandaşlar yerleştirilmiş. Bu hepimizin övüncü olmalı ya.
Buna bugünkü Hükûmet emsal olsun diyorum. Vanda bunun daha ilerisini de yapmak
mecburiyetindesiniz. Şimdi, bu ortadayken Sayın Bakanın
kalkıp
Bugünü konuşmak durumunda değiliz, yarını
konuşacağız, yarın ne yapacağımızı
konuşacağız. İnsanlar orada soğukta
kıvranıyor, kar da yağmaya başlıyor. Geriye dönüp de
1999u suçlamanın ne anlamı var? Bunun neresinde akıl Allah
aşkına? Yanlış olmuştur.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Şandır.
MEHMET ŞANDIR (Devamla) Ben teşekkür ederim.
BAŞKAN - Son olarak Bingöl Milletvekili Sayın
İdris Baluken.
MAHMUT TANAL (İstanbul) - Değerli
Başkanım, son demeyin ama. Değerli Başkanım, son
söz demeyin, burada söz istiyorum sizden.
BAŞKAN Buyurun efendim.
Lütfen, bir dakika içerisinde
PERVİN BULDAN (Iğdır) Herkese iki dakika
verdiniz.
HASİP KAPLAN (Şırnak) Eşitlik olsun
Başkanım.
BAŞKAN Buyurun, iki dakika lütfen
VI.- AÇIKLAMALAR (Devam)
10.- Bingöl Milletvekili İdris Balukenin, deprem
bölgesinde koordinasyonsuzluk nedeniyle organize edilemeyen hizmetlere
ilişkin açıklaması
İDRİS BALUKEN (Bingöl) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; ben de hepinizi selamlayarak sözlerime
başlamak istiyorum.
Öncelikle, Vandaki bu acı olayda, acı depremde
yaşamını yitiren bütün vatandaşlarımıza Allahtan
rahmet, yaralılara acil şifalar diliyorum.
Burada Sayın Bakanın belirttiği birkaç
hususa açıklık getirmek amacıyla söz istedim.
Öncelikle, şunu belirtmek istiyorum ki: Belediye
Başkanıyla ilgili Sayın Bakanın söylemiş olduğu
sözler tamamen siyaset yapmaktır. Bakan Bey üç gün boyunca uykusuz
olduğunu söylüyor ama Van Belediye Başkanı, üç gün boyunca hem
uykusuz hem de Vanın bütün mahallelerinde çalışmalara bizzat
aktif katılarak şu anda çalışmalarını
yürütmektedir. Belediye Başkanıyla ilgili bizim ilettiğimiz
husus şudur: Başkanımız, Valiyi aramasına rağmen,
muhatap alınmıyor, muhatap alınıp tekrar kendisine geri
dönülmüyor ve bununla ilgili vilayetle olan koordinasyonsuzluk nedeniyle de insanlarımız
orada şu anda mağdur durumdalar. Bununla ilgili yanlış
bilgilendirilmenin düzeltilmesini istiyoruz. Şu anda bütün belediyelerimize gönderilen bir
genelge var ve belediyemizin oluşturduğu kriz masasına,
koordinasyon merkezine yardım gönderilmemesi ve bütün
yardımların sadece valiliğe yönlendirilmesi yönünde bir genelge
yayınlanmıştır. Biz biliyoruz ki belediyeyle ilgili
valiliğin de bir şekilde organize edemediği hizmetleri kapatma
noktasında, belediye personeli dışında da gönüllü
çalışanlarımız şu anda o açığı
kapatmaya çalışıyorlar.
Birkaç hususu daha belirtmek istiyorum.
Sayın Bakan, şu anda çadır ulaştırılmayan
hasarlı köy olmadığını belirtti. Ben kendisine hemen
şuradan bu saat itibarıyla almış olduğumuz bilgileri
söyleyeyim: Güveçli köyü; nüfusu 1.500ün üzerinde, 200ün üzerinde hane var ve
buraya sadece 30 çadır ulaşmış. Aynı şekilde
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkür ederim
Sayın Baluken.
MAHMUT TANAL (İstanbul)
Başkanım, gündemle ilgili kısa bir söz istiyorum, sizden
istirham ediyorum.
BAŞKAN Gündeme geçiyoruz, çok
özür dilerim, bir daha sefere. Burada yeteri kadar konuşuldu. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
MAHMUT TANAL (İstanbul) Yani bu
özür dilemeyle oluyorsa ben sizden özür dilerim. Lütfen Başkanım
BAŞKAN Değerli
milletvekilleri gündeme geçiyoruz.
Başkanlığın Genel
Kurula sunuşları vardır.
Gensoru önergesinin geri
alınmasına dair önerge vardır, okutuyorum:
VIII.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
B)
Önergeler
1.- Barış ve Demokrasi Partisi Grubu
adına Grup Başkan Vekilleri Iğdır Milletvekili Pervin
Buldan ve Şırnak Milletvekili Hasip Kaplanın,
İçişleri Bakanı İdris Naim Şahin hakkındaki
(11/1) esas numaralı gensoru önergesini geri aldıklarına
ilişkin önergesi (4/9)
24.10.2011
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
18.10.2011 tarihli 8. Birleşimde
okunan İçişleri Bakanı Sayın İdris Naim Şahin
hakkındaki (11/1) esas numaralı Gensoru Önergesi Anayasanın 99.
Maddesi gereğince 25.10.2011 günkü birleşiminde gündeme
alınmıştır. Ancak Van depremi nedeni ile ülkemizin
yaşadığı büyük ortak acıyı dikkate alarak Gensoru
önergemizi geri çekiyoruz.
Gereğini bilgilerinize arz ederim.
Pervin
Buldan Hasip
Kaplan
Iğdır Şırnak
BDP
Grup Başkan Vekili BDP
Grup Başkan Vekili
BAŞKAN Gensoru önergesi geri
verilmiş ve gündemden çıkarılmıştır.
PERVİN BULDAN (Iğdır)
Tekrar gelecek.
BAŞKAN Değerli
milletvekilleri, komisyondan bir istifa önergesi vardır, okutuyorum:
2.- Nevşehir Milletvekili Murat Göktürkün,
KİT Komisyonu üyeliğinden çekildiğine ilişkin önergesi
(4/8)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
KİT Komisyonu üyeliğinden
istifa ediyorum.
Gereğinin yapılması
hususunu arz ederim.
Murat
Göktürk
Nevşehir
OKTAY VURAL (İzmir)
Darısı Beşir Atalayın başına. İnşallah
onun istifasını da burada okuruz.
BAŞKAN Bilgilerinize
sunulmuştur.
Şimdi, Meclis
araştırması açılmasına ilişkin üç önerge
vardır, ayrı ayrı okutuyorum:
B) Meclis Araştırması Önergeleri
1.- İstanbul Milletvekili Ferit Mevlüt
Aslanoğlu ve 22 milletvekilinin, kayıt dışı istihdam
sorununun araştırılarak alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/29)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Ülkemizde her iki çalışandan
birisinin kayıtdışı olduğu bilinmektedir. Kaygı
verici düzeylere ulaşan kayıtdışı istihdam, sosyal
güvenlik sisteminde sıkıntılara yol açmakta, haksız rekabete
neden olmakta ve çalışanlar açısından hak ve hizmet
kaybı yaratmaktadır.
Kayıtdışı istihdam
gerek ekonominin tamamında gerek işgücü piyasasında
ağırlığını artırarak hissettirmektedir.
Kayıtdışı istihdamın ve buna bağlı olarak
kayıtdışı ekonominin önlenmesi, sürdürülebilir bir sosyal
güvenlik sisteminin en temel unsurlarından birini oluşturmaktadır.
Bu nedenle,
kayıtdışı istihdamın önlenmesi ile ilgili
sorunların ve alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Anayasanın 98 inci İç Tüzüğün 104 ve 105 inci
maddeleri gereğince Meclis Araştırması
açılmasını saygılarımla arz ederim.
1) Ferit Mevlüt Aslanoğlu (İstanbul)
2) Candan Yüceer (Tekirdağ)
3) Erdal Aksünger (İzmir)
4) Atilla Kart (Konya)
5) Veli Ağbaba (Malatya)
6) Kamer Genç (Tunceli)
7) İhsan Özkes (İstanbul)
8) Mevlüt Dudu (Hatay)
9) Kazım Kurt (Eskişehir)
10) Mehmet Şeker (Gaziantep)
11) Mehmet Ali Ediboğlu (Hatay)
12) Metin Lütfi Baydar (Aydın)
13) Salih Fırat (Adıyaman)
14) Aytuğ Atıcı (Mersin)
15) Özgür Özel (Manisa)
16) Nurettin Demir (Muğla)
17) Sinan Aydın Aygün (Ankara)
18) Ramazan Kerim Özkan (Burdur)
19) Mustafa Sezgin Tanrıkulu (İstanbul)
20) Ali Rıza Öztürk (Mersin)
21) Celal Dinçer (İstanbul)
22) Mehmet Şevki Kulkuloğlu (Kayseri)
23) Malik Ecder Özdemir (Sivas)
2.- İstanbul Milletvekili Ferit Mevlüt
Aslanoğlu ve 23 milletvekilinin, alışveriş merkezlerinin
geleneksel ticaret sistemine etkilerinin araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/30)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Alışveriş merkezleri ve
zincir mağazaların geleneksel ticaret sistemimize olumsuz etkilerinin
araştırılması, tespit edilen sorunların
aşılması için gerekli önlemlerin ve çözüm önerilerinin tespiti
amacıyla Anayasanın 98 ve İçtüzüğün 104 ve 105'inci
maddeleri gereğince Meclis araştırması
açılmasını saygılarımla arz ederim.
1) Ferit Mevlüt Aslanoğlu (İstanbul)
2) Candan Yüceer (Tekirdağ)
3) Erdal Aksünger (İzmir)
4) Atilla Kart (Konya)
5) Veli Ağbaba (Malatya)
6)
Kamer Genç (Tunceli)
7)
İhsan Özkes (İstanbul)
8)
Mehmet Şeker (Gaziantep)
9)
Mevlüt Dudu (Hatay)
10)
Aykut Erdoğdu (İstanbul)
11)
Mehmet Ali Ediboğlu (Hatay)
12)
Kazım Kurt (Eskişehir)
13)
Salih Fırat (Adıyaman)
14)
Ali Rıza Öztürk (Mersin)
15)
Aytuğ Atıcı (Mersin)
16)
Metin Lütfi Baydar (Aydın)
17)
Özgür Özel (Manisa)
18)
Nurettin Demir (Muğla)
19)
Sinan Aydın Aygün (Ankara)
20)
Ramazan Kerim Özkan (Burdur)
21)
Mustafa Sezgin Tanrıkulu (İstanbul)
22)
Celal Dinçer (İstanbul)
23)
Mehmet Şevki Kulkuloğlu (Kayseri)
24)
Malik Ecder Özdemir (Sivas)
3.- İstanbul Milletvekili Ferit Mevlüt
Aslanoğlu ve 25 milletvekilinin, GAP kapsamında yapılması
planlanan sulama projelerinin tamamlanmama nedenlerinin
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/31)
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
GAP kapsamında yapılması
planlanan sulama projelerinin tamamlanamamasının nedenlerinin tespit
edilmesi, sulama projelerinin tamamlanması ve yöre halkının
ekonomik ve sosyal gelişimine katkısının
artırılması için alınması gerekli olan önlemlerin
belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98 inci, TBMM İçtüzüğünün
104 ve 105. maddeleri uyarınca Meclis araştırması
açılmasını saygılarımla arz ederim.
1) Ferit Mevlüt Aslanoğlu (İstanbul)
2) Candan Yüceer (Tekirdağ)
3) Erdal Aksünger (İzmir)
4) Sinan Aydın Aygün (Ankara)
5) Veli Ağbaba (Malatya)
6) Atilla Kart (Konya)
7) Kamer Genç (Tunceli)
8)
Mehmet Şeker (Gaziantep)
9)
Malik Ecder Özdemir (Sivas)
10)
Mevlüt Dudu (Hatay)
11)
Aykut Erdoğdu (İstanbul)
12)
İhsan Özkes (İstanbul)
13)
Mehmet Ali Ediboğlu (Hatay)
14)
Kazım Kurt (Eskişehir)
15)
Salih Fırat (Adıyaman)
16)
Aytuğ Atıcı (Mersin)
17)
Metin Lütfi Baydar (Aydın)
18)
Özgür Özel (Manisa)
19)
Nurettin Demir (Muğla)
20)
Ramazan Kerim Özkan (Burdur)
21)
Mustafa Sezgin Tanrıkulu (İstanbul)
22)
Rıza Mahmut Türmen (İzmir)
23)
Ali Rıza Öztürk (Mersin)
24)
Sena Kaleli (Bursa)
25)
Celal Dinçer (İstanbul)
26)
Mehmet Şevki Kulkuloğlu (Kayseri)
BAŞKAN Bilgilerinize
sunulmuştur.
Önergeler gündemdeki yerlerini alacak
ve Meclis araştırması açılıp açılmaması
konusundaki görüşmeler, sırası geldiğinde
yapılacaktır.
Şimdi, Danışma Kurulunun
bir önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve oylarınıza
sunacağım.
IX.- ÖNERİLER
B)
Danışma
Kurulu Önerileri
1.- Gündemdeki sıralamanın yeniden
düzenlenmesine ilişkin Danışma Kurulu önerisi
Danışma
Kurulu Önerisi
25/10/2011
Danışma Kurulunun 25/10/2011
Salı günü yaptığı toplantıda, aşağıdaki
önerilerin Genel Kurulun onayına sunulması uygun görülmüştür.
Cemil
Çiçek
Türkiye
Büyük Millet Meclisi
Başkanı
Ahmet
Aydın M.
Akif Hamzaçebi
Adalet ve Kalkınma Partisi Cumhuriyet Halk
Partisi
Grubu
Başkan Vekili Grubu
Başkan Vekili
Mehmet
Şandır Hasip
Kaplan
Milliyetçi
Hareket Partisi Barış
ve Demokrasi Partisi
Grubu
Başkan Vekili Grubu
Başkan Vekili
Öneriler
Gündemin Kanun Tasarı ve
Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler
Kısmının 4, 26, 30, 32, 33, 37, 19, 20, 21, 22, 24, 41, 31 ve 3
üncü sıralarında bulunan kanun tasarılarının bu
kısmın 3, 4, 5, 6, 7, 8, 9, 10, 11, 12, 13, 14, 15 ve 16 ncı
sırasına alınarak diğer işlerin
sırasının buna göre teselsül ettirilmesi,
Genel Kurulun 25/10/2011 Salı
günkü (bugünkü) birleşiminde; Başkanlığın
sunuşlarından sonra gündemin Kanun Tasarı ve Teklifleri ile
Komisyonlardan Gelen Diğer İşler Kısmında yer alan işlerin
görüşülmesi ve çalışmalarına saat 19.00a kadar devam
olunması;
Önerilmiştir.
BAŞKAN Danışma Kurulu
önerisi üzerinde söz isteyen? Yok.
Olmadığına göre kabul
edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Değerli milletvekilleri,
alınan karar gereğince gündemin Kanun Tasarı ve Teklifleri ile
Komisyonlardan Gelen Diğer İşler kısmına geçiyoruz.
1inci sırada yer alan, Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ile Brezilya Federatif Cumhuriyeti Hükümeti Arasında
Gümrük Konularında Karşılıklı İdari Yardım
Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporunun
görüşmelerine başlayacağız.
X.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.- Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti ile Brezilya Federatif
Cumhuriyeti Hükûmeti Arasında Gümrük Konularında
Karşılıklı İdari Yardım
Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu
(1/417) (S. Sayısı: 6)(X)
BAŞKAN Komisyon? Burada.
Hükûmet? Burada.
Komisyon raporu 6 sıra
sayısıyla bastırılıp
dağıtılmıştır.
Tasarının tümü üzerinde söz
isteyen, ilk söz talebi Ramazan Can, Kırıkkale,
şahısları adına.
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI
(İstanbul) Yok, konuşmayacak.
BAŞKAN Konuşmuyor.
Recep Özel, Isparta
AHMET AYDIN (Adıyaman)
Konuşmayacak.
BAŞKAN Konuşmuyor.
Emine Ülker Tarhan
Yok efendim.
Tasarının tümü üzerindeki
görüşmeler tamamlanmıştır.
Maddelerine geçilmesini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
1inci maddeyi okutuyorum:
TÜRKİYE CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ İLE
BREZİLYA FEDERATİF CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ ARASINDA
GÜMRÜK KONULARINDA KARŞILIKLI İDARİ YARDIM ANLAŞMASININ
ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞUNA DAİR KANUN TASARISI
MADDE
1-
(1) 27 Mayıs 2010 tarihinde Brasiliada
imzalanan Türkiye Cumhuriyeti
Hükümeti ile Brezilya Federatif Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Gümrük
Konularında Karşılıklı İdari Yardım
Anlaşmasının onaylanması uygun bulunmuştur.
BAŞKAN Söz isteyen? Yok.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
2nci maddeyi okutuyorum:
MADDE 2- (1) Bu Kanun yayımı tarihinde
yürürlüğe girer.
BAŞKAN Söz isteyen? Yok.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
MADDE 3- (1) Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu
yürütür.
BAŞKAN Madde üzerinde söz
isteyen? Yok.
3üncü maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Tasarının tümü açık
oylamaya tabidir.
Açık oylamanın elektronik
oylama cihazıyla yapılmasını oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Oylama için üç dakika süre veriyorum.
Bu süre içinde sisteme giremeyen üyelerin teknik personelden yardım
istemelerini, bu yardıma rağmen de sisteme giremeyen üyelerin oy
pusulalarını oylama için öngörülen üç dakikalık süre içinde
Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.
Ayrıca vekâleten oy kullanacak
sayın bakanlar var ise hangi bakana vekâleten oy
kullandığını, oyunun rengini ve kendisinin ad ve
soyadı ile imzasını taşıyan oy pusulasını
yine oylama için öngörülen üç dakikalık süre içerisinde
Başkanlığa ulaştırmasını rica ediyorum.
Oylama işlemini
başlatıyorum.
(Elektronik cihazla oylamaya
başlandı)
MAHMUT TANAL (İstanbul)
Başkanım, bana söz vermediğin için ben de oy kullanmıyorum
burada!
BAŞKAN Lütfen oturun
Lütfen
oturun
Her şeyin bir zamanı var. Zamanı var, İç Tüzük var,
kurallar var. Size de rica ediyorum, uyun. Bu kadar.
(Elektronik cihazla oylamaya devam
edildi)
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Brezilya Federatif
Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Gümrük Konularında
Karşılıklı İdari Yardım Anlaşmasının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
açık oylama sonucunu açıklıyorum:
Kullanılan oy sayısı |
: |
227 |
|
Kabul |
: |
225 |
|
Ret |
|
1 |
|
Çekimser |
|
1 |
Kâtip Üye Kâtip
Üye
Bayram Özçelik Mine
LÖK BEYAZ
Burdur Diyarbakır
Böylece, tasarı kabul edilmiş ve
kanunlaşmıştır.
Sayın milletvekilleri, 2nci
sırada yer alan, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Kuveyt Devleti Hükümeti
Arasında Yatırımların Karşılıklı
Teşviki ve Korunması Anlaşmasının Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve
Dışişleri Komisyonu Raporunun görüşmelerine
başlayacağız.
2.- Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti ile Kuveyt Devleti
Hükûmeti Arasında Yatırımların
Karşılıklı Teşviki ve Korunması
Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu
(1/444) (S. Sayısı: 25)(X)
BAŞKAN Komisyon yerinde.
Hükûmet yerinde.
Komisyon raporu 25 sıra sayısıyla
bastırılıp dağıtılmıştır.
Tasarının tümü üzerinde görüşmelere geçiyoruz.
Tasarının tümü üzerinde söz isteyen, Milliyetçi Hareket Partisi
Kütahya Milletvekili Sayın Alim Işık, buyurun. (MHP
sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA
ALİM IŞIK (Kütahya) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; görüşülmekte olan 25 sıra sayılı Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ile Kuveyt Devleti Hükümeti Arasında
Yatırımların Karşılıklı Teşviki ve
Korunması Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı hakkında Milliyetçi Hareket
Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle
yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, sözlerimin başında, bugün Sayın Genel
Başkanımızın grup toplantısında da ifade
ettiği gibi, Vanda meydana gelen depremin ardından
ayrımcılığı körükleyecek Ağlama sırası
onlarda. gibi yaklaşımları şiddetle
kınadığımı ve bunu dile getirenlerin de insaflı
olması gerektiğini ifade etmek istiyorum. Bu vesileyle, Vanda
hayatlarını kaybeden aziz milletimizin değerli evlatlarına
Allahtan rahmet, yakınlarına başsağlığı, yaralılara
da acil şifalar diliyorum.
Sayın Başkan,
sözlerimin başında milletvekillerinin birer dakikalık söz
hakkına koyduğunuz kota uygulamasının doğru
olmadığını ifade ediyorum. Sizin
dışınızdaki her Meclis Başkan Vekili bu hakkı
gayet rahat kullandırırken, her ne hikmetse, sizin oturum
yönettiğiniz birleşimlerde bu hakka koyduğunuz kota gerçekten
anlaşılabilir değildir. Kaldı ki birkaç milletvekilinin
birer dakikalık sözüne karşılık bir Sayın Bakana yirmi
dakikalık sözü rahat verebiliyorsunuz. Ama buradaki her milletvekilinin
bir dakikalık söz hakkını kısıtlamanın bir anlamı
olmadığını bir de bu kürsüden, yüce Meclisin bu kürsüsünden
milletimiz adına ifade etmek istiyorum. (MHP sıralarından
alkışlar) Sayın Başkan Vekili bu Meclisin en tecrübeli
vekillerinden ve bürokrasinin önemli kademelerinde oturum yönetmiş
insanlardan birisi. Eğer bir dakikayı Meclisin bir milletvekiline çok
görüyorsa, bunun değerlendirmesini siz değerli vekillere ve bizi
dinleyen aziz vatandaşlarımıza bırakmanın daha
doğru olduğunu ifade ediyorum.
Değerli
milletvekilleri, son altı ayda, önce 19 Mayıs 2011 tarihinde Kütahya
ili Simav ilçesinde ve çevre ilçelerinde 5,9 şiddetinde, 23 Ekim 2011
tarihinde de Van merkez ve diğer ilçelerinde meydana gelen deprem
gerçeği bir kez daha aziz milletimize depremle beraber
yaşamamızın zorunlu olduğunu ortaya koymuştur. Tabii,
Simav depreminin üzerinden beş ayı aşkın bir süre geçmesine
rağmen vatandaşın beklediği devlet eli şefkatini
görememiş olması acı bir gerçektir. Umarım Van depreminin
acıları geçtikten sonra Vanda yaşayan depremzedelerimizin
akıbeti de Simav depremzedelerine benzemez diyorum. Çünkü o günden bugüne
Simav deprem bölgesi sadece TOKİ aracılığıyla
yaptırılan konutların pazarlama sahası olmuştur, başka
bir anlamda milletin derdine deva olmamıştır. Düşünebiliyor
musunuz, 21inci asırda vatandaş Ben kendi arsama ev yapmak
istiyorum. diyor, yetkililer diyor ki: Hayır, oraya yapamazsın,
TOKİnin yaptığı konutlardan konut almak istiyorsan
sıraya gir.
Değerli
milletvekilleri, böyle bir anlayışla bu ülke yönetilmez. Hele hele
depremden acı çekmiş, yaralanmış, malını, mülkünü
kaybetmiş insanlara bu söylenmez. Şimdi Vanda daha
ağırını yaşıyoruz, inşallah onlara da benzer
bir uygulama getirilmez. Yani TOKİnin yaptığı
binaları depremzede almak zorunda değil. Hele hele bu binalar
şehir merkezinden 5-
Diğer
taraftan, Sayın Başbakan Yardımcısı buraya gelip 1999
depremine atıfta bulunarak siyaset yapıyor ise bu
anlayışın çoktan değişmesi lazım. Önce bu kafa
değişecek. Bu kafa değişmezse, bu Mecliste böyle günde
insanlar birbirini kırmaya devam ederler. 1999 depreminde beş
altı saat içerisinde o günkü Hükûmetin beş altı tane bakanı
oraya ulaşmıştır. Üç gün devletin yok olduğu bir
deprem diye o günü yeniden hatırlatmak, hele hele böyle bir günde,
Başbakan Yardımcısına
yakışmamıştır.
İBRAHİM
YİĞİT (İstanbul) Gündeme gel, gündeme artık.
ALİM
IŞIK (Devamla) Gündeme geleceğim, gündeme daha vaktim epeyce var.
Merak etmeyin, gündeme geleceğim.
Değerli milletvekilleri, maalesef,
bu depremler AKP iktidarları döneminde siyasi istismarların konusu
olmaya devam etmektedir. Bakınız, Simav depreminde
Kızılayın yardım malzemeleri iktidar partisinin seçim
araçlarıyla dağıtılarak istismar konusu yapıldı.
Vanda da benzerlerinin yaşandığını
arkadaşlarımız söylüyorlar, oraya gidip görenler. Eğer
belediye başkanları, muhtarlar eliyle vatandaşın ihtiyaç
duyduğu bir çadırı, bir battaniyeyi ona dağıtmakta
gecikirseniz o vatandaşı yanınızda göremezsiniz. Simav
depreminde o acı gerçekler yaşandı. Belediye başkanı
AKPli ise ihtiyacı olmayana dahi çadır verildi ama başka bir
partiden belediye başkanının olduğu belde halkı
çadırı üç gün sonra alabildi.
Bu acı örneklerin Vanda
yaşanmamasını temenni ederek şimdi Kuveyt konusuna gelmek
istiyorum.
Bu sözleşmeye Milliyetçi Hareket
Partisi Grubu olarak olumlu katkıda bulunuyoruz ve onaylıyoruz.
İki ülke arasındaki ticari anlaşmaların ve ekonomik
kolaylıkların getirilmesinin amaçlandığı bu protokol
yerinde bir protokoldür ve onaylanmasının doğru olduğunu
düşünüyoruz.
Söz konusu Anlaşma 27 Mayıs
2010 tarihinde, Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti adına Sayın Maliye
Bakanı, Kuveyt Hükûmeti adına da Sayın Ticaret ve Sanayi
Bakanı tarafından imzalanmış ve Meclisimizin gündemine
bugün getirilmiştir.
Söz konusu Anlaşma on iki maddeden
oluşmakta olup genelde diğer uluslararası anlaşmalardaki
standart metne benzer bir metinle hazırlanmıştır. Ancak
sizlerin de dikkatini çektiğini düşündüğüm iki madde,
diğerleri Türkçe başlıkla yazılmış olmasına
rağmen madde 10 ve madde 11 İngilizce başlıklarla bu
metinde yer almıştır. Bu da Anlaşmanın alelacele,
rastgele, prosedür gereği yapıldığının ve
titizlikle hazırlanmadığının bir örneğidir. Onun
düzeltilmesi hâlinde daha doğru bir kanun çıkarmış
olacağımız düşüncesini sizlerle paylaşmak istiyorum.
Değerli milletvekilleri,
bilindiği gibi, Körfez ülkeleri son dönemde hükûmetlerimiz tarafından
ilgiyle izlenen ve ilişkilerin giderek artırılması yönünde
çabaların yoğunlaştığı ülkelerdir. Kuveyt de
bunlardan birisidir. Nitekim, 21 Aralık 2009 tarihinde Sayın
Cumhurbaşkanımız Gül tarafından yapılan bir ziyarette
Kuveytli iş adamları ve Türk iş adamlarının birlikte
bazı görüşmeleri yapmalarına zemin
hazırlanmıştır ve aradan geçen on yıllık bir
süreden sonra Cumhurbaşkanlığı düzeyinde yapılan bir
ziyarette iki ülke arasındaki ekonomik ilişkilerin önemi
vurgulanmıştır.
Diğer taraftan, yine 15 Mart 2010
tarihinde, Kuveyt Emirinin Türkiyeye 3 milyar dolar daha yatırım
yapacağı yönünde ilgili Emirin Türkiyedeki yetkili sözcüleri
tarafından basına yapılan açıklamada özellikle Kuveytin ve
Kuveytli iş adamlarının Türkiyedeki gayrimenkul, emlak sektörü,
borsadaki bazı portföy alımları ve turizm
yatırımlarına ilgi duyduklarını ifade
etmişlerdir. Ancak 2010 yılında sürpriz yapılabileceği
ifade edilen bu toplantıda, bugüne kadar 2008 yılının
sonunda başlayan ve 2009 yılında da devam eden krizin de
etkisiyle bu 3 milyar dolar dolayındaki yatırımın ne
kadarının geldiği gerçekten merak konusudur ama büyük bir
bölümünün gelmediği hepimiz tarafından bilinmektedir.
8 Ocak 2011 tarihinde Sayın
Başbakan tarafından da Kuveyte ve Katara ziyaretlerde
bulunulmuş ve bu ziyaretlerde bir zamanlar Suriye örneğinde
görüldüğü gibi, çok sıcak görüntüler her iki ülkenin basın ve
medyasına yansıtılmıştır. Umarım,
akıbetleri Suriye ile Türkiye arasındaki bu günlerde geldiğimiz
noktada olmaz bu görüşmelerin. Çünkü bir zamanlar çok sarmaş
dolaş olabildiğimiz, bu dostluk ilişkileriyle birlikte
olduğumuz ülkelerle bir anda değişip karşıya âdeta
düşman kesilecek boyutta tavır takınabiliyoruz. Bu tutarsızlığın
en azından Kuveyt ve diğer Körfez ülkelerinde yaşanmaması
gerektiğini düşünüyorum.
Peki, Kuveytle olan ilişkiler
ekonomik ve ticari anlamda nedir?, Kuveytle Türkiyeyi bazı genel
göstergeler açısından değerlendirdiğimizde bu
ilişkinin önemi nedir? dersek birkaç cümle de onun üzerinde durmak istiyorum.
Kuveyt, ülkemizin nüfusunun yaklaşık yirmi ikide 1i, yüz ölçümünün
kırk beşte 1i, yıllık gayrisafi yurt içi
hasılası ise Türkiye'nin beşte 1i hasılaya denk gelen ama
kişi başına gayrisafi yurt içi hasıla değerleri
karşılaştırıldığında, ülkemizde
kişi başına düşen millî gelirin 4 katı millî gelire
sahip. Özetle, Türkiyeye göre çok zengin sayılabilecek bir ülkedir.
İhracat ve ithalat rakamları
Türkiye'nin ihracatının bir buçukta 1i, ithalat rakamı ise
ülkemizin altıda 1i düzeyindedir, işsizlik ise Türkiyedeki
işsizlik oranının yaklaşık beşte, altıda 1i
düzeyinde. Ekonomik refah düzeyinin yüksek olduğu bir ülkedir ancak
Kuveytin bir tipik özelliği var: Yaklaşık 3,5 milyon
dolayındaki nüfusunun yüzde 70i yabancılardan oluşmaktadır
dolayısıyla oraya giden yabancı iş adamları Kuveytli
bir kefil bularak oradaki kurulmuş sisteme uyum sağlayıp orada
yaşamlarını sürdürebilmektedir.
Kuveytteki dış ticaret
ilişkilerimiz açısından hangi ürünler Türkiye ve Kuveyt
arasında öne çıkıyor, onlara da baktığımızda,
Kuveytin başlıca ihracat ürünleri arasında petrol ve
işlenmiş petrol ürünleriyle gübrenin geldiğini görmekteyiz.
Gübre demişken bugün keşke
Sayın Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanımız
burada olsaydı. Türkiyede son bir ayda taban gübresi olarak tanımlanan
20/20 gübrenin fiyatı yaklaşık 2 katına
çıkmıştır değerli milletvekilleri. Bir ay önce 700
TL/ton olan gübre fiyatı bugün peşin 1.200 TL, eğer vade devreye
girerse 1.400-1.500 TLye kadar çıkmakta ve üreticiler gübre bulmakta
sıkıntı çekmektedirler. Bu Meclisin derhâl bu konuya da bu
vesileyle çözüm bulması gerektiğini sizlerle paylaşmak
istiyorum.
İthal ürünlerine
baktığımızda, gıda ürünleri, inşaat malzemeleri,
taşıt ve taşıt aksamları, giyim gibi ürünler
başta gelmektedir.
İhracatında başlıca
ülkeler sıralanırsa 1inci sırada Japonya, Güney Kore,
Hindistan, Tayvan gelmekte ve Türkiye, Kuveyt ihracatından
aldığı payla ilk on ülke arasına son sıralarda ve
binde 3,6lık bir paya sahip.
İthalat rakamlarına
bakıldığında: İthalatta ise Kuveyt başta ABD, Çin,
Almanya gibi ülkelerden ithal ürünler almakta. Türkiyeden
aldığı ithal ürünlerin payı ise tüm ithalatı
içerisinde yüzde 1ler civarındadır.
Özetlenirse: Türkiye ile Kuveyt
arasındaki dostluk ilişkileri gelişme göstermiş ancak bu
gelişmeye paralel ticari ilişkilerde gelişme beklendiği
düzeye çıkamamıştır, çıkartılma potansiyeli
vardır eğer ilişkiler düzgün ayarlanır, Suriye, İran
ve diğer ülkelerdeki dış politika örneği bu ülkeye
uygulanmaz ise inanıyorum, uzun vadeli dostluk ilişkileri devam
ederse ticari ilişkiler de buna paralel olarak artacaktır diyorum.
Türkiye'nin, özellikle ihracatında
öne çıkan ürünlere baktığımızda demir çelik ürünleri
önde, tekstil, elyaf ve mamulleri, elektrikli makine ve cihazlar, sebze meyve
ve diğer tarım ürünleri başta yer almaktadır. Yani,
Türkiye'nin tarımsal potansiyelini değerlendirme açısından
önemli ülkelerden birisi olarak Kuveyt göze çarpmaktadır. Buna
karşılık Türkiye'nin Kuveytten aldığı temel
ithal ürünleri nelerdir derseniz, organik kimyasal ürünler ve plastik mamuller
başta olmak üzere anorganik kimyasal, radyoaktif nadir elementler ve
bileşikleri ve taş kömürü katranı, ham petrolden elde edilen
ürünler gibi petrole dayalı ve plastiğe dayalı ürünler öne
çıkmaktadır.
Tabii, bu anlaşma, Kuveyt
Hükûmetiyle yapılan ilk anlaşma değildir, son anlaşma da
olmayacaktır. Bundan önce, 1970li yıllardan başlayan ve bugüne
kadar devam etmiş 9 tane anlaşma imzalanmıştır. Bu
anlaşma, Kuveytle Türkiye hükûmetleri arasında imzalanan 10uncu
anlaşma özelliğini taşımaktadır.
Kuveytle yapılacak bu
anlaşmanın her iki ülkeye de hayırlı olmasını
temenni ediyor, bu vesileyle tekrar, ülkemizde yaşanan deprem ve ondan
önceki terör olaylarında hayatlarını kaybeden tüm vatandaşlarımıza
Allahtan rahmet, yaralılara da acil şifalar diliyor, yüce Meclisi
tekrar saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim
Sayın Işık.
Tasarının tümü üzerinde
ikinci söz, İstanbul Milletvekili Sayın Ferit Mevlüt
Aslanoğluna ait.
Buyurun Sayın Aslanoğlu,
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına. (CHP sıralarından
alkışlar)
CHP GRUBU ADINA FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (İstanbul) Sayın Başkan, çok değerli
milletvekilleri; Türkiyede kim yatırım yapıyorsa onun önünde
eğiliyorum ben, kim istihdam sağlıyorsa önünde eğiliyorum.
Bu anlaşmaya biz karşı değiliz ancak Türkiyedeki
yatırım yapan insanların acaba ihtiyaçlarını
karşılıyor muyuz? İki bakanım burada, biri Sayın
Bakanım, biri Turizm Bakanım, ikisine de lafım var.
Bir: Sayın Bakan, siz,
KOBİnin, küçük sanayicilerin her şeyisiniz, onların sorumlusu
sizsiniz. Dokuz yıldır mücadele ediyorum. Leasing yapan
KOBİlere, yatırım yapan
Küçük makine alacak, bankadan kredi
alamıyor, bankalar kredi vermiyor bunlara, sadece leasingler, makine
kendilerine ait olduğu için ancak leasing yoluyla finansman bulabiliyorlar
bankalardan kredi bulamayan insanlar. Ama hâlâ peşin ithalatta bunlara
sıfır KDV uygulanıyor, ama zavallı KOBİm gidip
leasingden makine yani yatırım malı aldığı zaman,
önce yüzde 18di nihayet, söyleye söyleye dilimde tüy bitti, lütfettiler 8e
getirdiler. Haksız rekabettir.
KOBİleri kollamak, onları
yatırıma teşvik etmek Sayın Bakan sizin göreviniz. Ama
maalesef, bazı yatırım mallarında -hepsinde değil- bir
KOBİ eğer gidip bir makine alacaksa, leasing yapıyorsa
Çünkü
bankalardan kredi alamıyor, bankalar kredi vermiyor. Bankalar, makine
sahibi leasing olduğu için, ancak borcu bittikten sonra ilgili firmaya
devrettiği için malı istediği zaman çekebiliyor oradan leasing.
Mal leasingin yani o küçük sanayicinin değil. Ancak kredi
olanağı oradan buluyor.
Ama, Sayın Bakan, sahip
çıkmıyorsunuz. KOBİlerin tüm yatırım
mallarının KDVsi sıfır olmalıdır. Ayrıca,
8le yapmışsa 8, 18se KDV oranı 18den hizmet
faturalarında KOBİlere fatura ediliyor leasingler.
Sayın
Bakanım, KOBİler bu ülkenin işçi çalıştıran,
istihdam yaratan en temel taşıdır. Ama maalesef, her ne hikmetse
küçük sanayiciye, orta ölçekli firmalara Türkiyede her nedense bazı
kapılar kapanıyor. Bunların kredi olanağı yok, bunlar
kredi bulamıyor; bunlara siz sahip çıkmalısınız.
Bunların yaptığı makine, ekipman ithalatında veya
alımında sıfır KDV uygulamak zorundasınız ama
maalesef olmuyor. Hatta hatta leasinglerin fatura ettikleri aylık
taksitlerine -hangi faturadan? 8se 8, 18se 18 üzerinden- KDV yükleniyor
Sayın Bakanım. Yazıktır! Diğer ithalatta, bankadan
peşin parayla yapılan ithalatta ne KDV var ne bir şey var.
Haksız bir rekabet var, haksız bir rekabet var. Bunu kaldırmak
zorundayız.
Arkadaşlar, bu ülke bizim. Yine
söylüyorum, bu ülkede kim istihdam yaratıyorsa, kim üretim yapıyorsa
önünde saygıyla eğiliyorum ama sahip çıkmıyorsunuz. Önce bu
ülkede küçük yatırımcıların hakkını koruyan
uygulamayı yapmalıyız.
Aynı şey turizmde. Otel
Turizm, Türkiyenin önemli bir sektörü. Sadece, turizmde, bir kısım
makine, ekipman ve yatırım mallarına teşvik belgesi
veriliyor. Örneğin, asansöre veriliyor, kalorifer dairesine veriliyor. Bu
ekipmanlara veriliyor, yatağına, mobilyasına -bu bir
yatırımdır, otelin yatırımıdır bu, yani yatak
da otelde bir yatırımdır, mobilya da bir
yatırımdır ama- maalesef verilmiyor ve yüzde 18
uygulanıyor. Bu insanlara daha sonra KDV iadesi altında
kestiği fatura
Hizmet faturası kesiyor, insan yatırıyor,
oradan aldığı KDV beş yılda, altı yılda iade
ediliyor.
Arkadaşlar, para çok
kıymetli. Beş yılda, altı yılda bana dönen para para
değildir. Hangi yatırımı yapıyorsa, o
yatırım, o makine, o ekipman o işletmenin bir mütemmim cüzü ise
tümüne sıfır KDV uygulanmalıdır. Bu insanlar otel
Yani
turizm yatırımlarında altı yıl sonra ancak
parasını geri alabiliyor. Altı yıl sonra alınan
paranın kıymeti harbiyesi yok. Zaten finansman zorluğu içinde
yüzüyor bu insanlar.
Değerli arkadaşlarım,
durum bu. Bununla da kalmadı Sayın Bakan, bununla da kalmadılar,
vadeli ithalatta bir günde fonu yüzde 6ya çıkardılar yüzde 3ten.
Arkadaşlar, bir günde yüzde 3ten
yüzde 6ya. Yani Kaynak Kullanımını Destekleme Fonu peşin
ithalatta sıfır. Yine söylüyorum, herhangi bir firma gidip peşin
ithalat yapıyorsa Kaynak Kullanımını Destekleme Fonu
sıfır ama gariban insanlar, küçük işletmeler ancak vadeli bir
şekilde bu ithalatı yapıyorsa yüzde 6. Bir kere bu insanlar 1-0
maça mağlup başlıyor. Bir malda yüzde 0 ila yüzde 6
arasında çok önemli bir maliyet farkı var arkadaşlar. Ama ne
hikmetse bir gecede yüzde 3ten yüzde 6ya çıkardılar, geçen ay,
yeni.
KORAY AYDIN (Trabzon) On beş gün
oldu, on beş gün.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Devamla) Yeni.
Yine, bu ülkede bir leasing ve
factoring
Artık leasingler arkadaşlar, bu ülkedeki küçük sanayicinin
çaldığı tek kapı. Minimum beş yıl vadeli veriyor,
kazanıp ödüyor; bir makine alıyor, kazanıp ancak borcunu o
şekilde ödeyebiliyor. Mal da leasingin olduğu için kolayca finansman
bulabiliyor. Eğer bir işletme bankadan kredi alıp makine almak
istiyorsa makine işletmenin olduğu için bankalar eğer bu işletmenin çok büyük bir kredi
değerliği yoksa kredi vermiyor. Mal leasingin olduğu için
kolayca verilebiliyor ama maalesef bu ülkede hâlâ bir leasing ve factoring
kanununu dokuz senedir -söylememize rağmen- niye, kim çıkarmaz, niçin
çıkarmaz? Bunu anlamakta çok güçlük çekiyorum arkadaşlar. Takdir
sizin.
Önce bu ülkenin insanına, bu
ülkede -gene altını çiziyorum- kim yatırım yapıyorsa,
kim istihdam yapıyorsa önünde bir kez daha saygıyla eğiliyorum.
Bu saygıyla eğildiğim insanlara önce elinizi uzatın.
Bunlara elinizi uzatmıyorsunuz. Bunlar istihdam yaratan, 3 kişi, 5
kişi, 10 kişi, 20 kişi, 50 kişi çalıştıran
kurumlar. Bunlara sahip çıkmalıyız.
Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP
ve MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim
Sayın Aslanoğlu.
Tasarının tümü üzerinde başka
söz isteyen? Yok.
Soru-cevap kısmında soru
sormak isteyen? Yok.
Tasarının maddelerine
geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Tasarının 1inci maddesini
okutuyorum:
TÜRKİYE
CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ İLE KUVEYT DEVLETİ HÜKÜMETİ ARASINDA YATIRIMLARIN
KARŞILIKLI TEŞVİKİ VE KORUNMASI ANLAŞMASININ
ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞUNA DAİR KANUN TASARISI
MADDE
1- (1) 27 Mayıs 2010 tarihinde Kuveytte imzalanan Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile
Kuveyt Devleti Hükümeti Arasında Yatırımların Karşılıklı Teşviki
ve Korunması Anlaşmasının onaylanması uygun
bulunmuştur.
BAŞKAN Madde üzerinde söz
isteyen? Yok.
Olmadığına göre maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
2nci maddeyi okutuyorum:
MADDE 2- (1) Bu Kanun
yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN Madde üzerinde söz
isteyen? Yok.
Olmadığına göre maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
3üncü maddeyi okutuyorum:
MADDE 3- (1) Bu Kanun hükümlerini
Bakanlar Kurulu yürütür.
BAŞKAN Madde üzerinde söz
isteyen? Yok.
3üncü maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Tasarının tümü açık
oylamaya tabidir.
Açık oylamanın elektronik
oylama cihazıyla yapılması konusunu oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Oylama işlemini
başlatıyorum ve üç dakika süre veriyorum.
(Elektronik cihazla oylama
yapıldı)
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, Türkiye
Cumhuriyeti Hükûmeti ile Kuveyt Devleti Hükûmeti Arasında
Yatırımların Karşılıklı Teşviki ve
Korunması Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı açık oylama
sonucunu arz ediyorum:
Kullanılan oy sayısı |
: |
263 |
|
Kabul |
: |
262 |
|
Ret |
: |
1 |
Kâtip Üye Kâtip
Üye
Bayram Özçelik Mine
Lök Beyaz
Burdur Diyarbakır
Böylece tasarı
kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır.
3üncü sırada yer
alan, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Brezilya Federatif Cumhuriyeti Hükümeti
Arasında Gelir Üzerinden Alınan Vergilerde Çifte Vergilendirmeyi
Önleme ve Vergi Kaçakçılığına Engel Olma
Anlaşması ve Eki Protokolün Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri
Komisyonu Raporunun görüşmelerine başlayacağız.
3.- Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti ile Brezilya Federatif
Cumhuriyeti Hükûmeti Arasında Gelir Üzerinden Alınan Vergilerde Çifte
Vergilendirmeyi Önleme ve Vergi Kaçakçılığına Engel Olma
Anlaşması ve Eki Protokolün Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri
Komisyonu Raporu (1/449) (S.
Sayısı: 27)(x)
BAŞKAN Komisyon
ve Hükûmet yerinde.
Komisyon raporu 27
sıra sayıyla bastırılıp
dağıtılmıştır.
Tasarının tümü
üzerinde söz isteyen, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Kocaeli
Milletvekili Lütfü Türkkan.
Buyurun Sayın
Türkkan. (MHP sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA LÜTFÜ
TÜRKKAN (Kocaeli) Yüce Meclisimizin Sayın Başkan ve değerli
üyelerini saygıyla selamlıyorum.
Türkiye ve Brezilya
hükûmetleri arasında, Gelir Üzerinden Alınan Vergilerde Çifte
Vergilendirmeyi Önleme ve Vergi Kaçakçılığına Engel Olma
Anlaşması ve Eki Protokolün Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı hakkında MHP Grubu
adına görüş belirtmek üzere huzurlarınızda bulunuyorum.
Bu vesileyle,
geçtiğimiz pazar günü Vanda hayatını kaybeden
yurttaşlarımıza Cenabıallahtan rahmet diliyorum, geride
bıraktıklarına da sabrı cemil niyaz ediyorum.
Biraz evvel, Sayın
Bakanın, deprem bölgesindeki çalışmalar hakkında Meclisi
bilgilendirmesini dikkatle izledik. Buna karşın, bölgeye giden Grup
Başkan Vekilimiz ve milletvekillerinin ve diğer parti temsilcilerinin
oradaki aksaklıklara istinaden değerlendirmelerini dinledik.
Sayın Bakanın
söylemlerine sonuna kadar katılıyorum. Bu, milletçe beraber
yaşadığımız bir acı. Bu acının üzerine
siyaset yapmamak, bizim esas nihai hedefimiz olmalı. Gerçekten, bu sıralarda
geçmişte depremde çok ciddi acılar yaşamış -ben
Kocaeli Milletvekiliyim- hem Adalet ve Kalkınma Partisi
sıralarında hem kendi grubumda ciddi acılar
yaşamış, çok yakınlarını kaybetmiş
arkadaşlarımız var. Onlar bu acıyı gerçekten iyi bilirler.
Bu acının üstüne siyaset yapmanın çok doğru
olmadığına kesinlikle katılıyorum ama kalkıp on
iki sene evvelki depreme atıfta bulunarak Milliyetçi Hareket Partisinin
Hükûmetinin o günkü yaptığı uygulamaları konusunda siyasi
sataşmada bulunmak -çok özür diliyorum- Sayın Bakan gibi tecrübeli,
yaşını başını almış bir büyüğümüze
çok yakışık almadı, uygun da olmadı.
Biraz evvel bir
arkadaşımızın bizim grubumuzdan kalkıp,
yardımları nereye yapacağımız konusundaki Sayın
Bakanın söylemlerine karşılık, Deniz Fenerine de
yapalım mı? sorusunu kalkıp kalitesizlik olarak nitelendirmesi
çok maksadı aşan bir ifade olmuştur. Deniz Feneri eğer
bugün yardımları kabul eden bir kurumsa Sayın Milletvekili
arkadaşımız da bu kuruma yardım yapılıp
yapılmayacağı konusunda samimi bir soru yöneltmiştir. Deniz
Feneri konusu bu kadar çok rahatsız ediyorsa konu hakkında
gereğini yapmak bu Hükûmetin görevi olmalı. Deniz Feneri
hakkında sorulan sorulara kızmak, terk etmek, hakaret etmek yerine Deniz
Feneri davasıyla ilgili müdahale etmekten vazgeçip gereğini yapmak
zorundadır.
MEHMET METİNER (Adıyaman)
Deniz Feneri yargının işi, Hükûmetin işi değil.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Devamla) Deniz Feneri
davasıyla ilgili Sayın Mehmet Metinerin de bir
sıkıntısı olduğunu bilmiyordum, onu da öğrenmiş
oldum. İnşallah bir an önce biter.
MEHMET METİNER (Adıyaman)
Yargının işi ile Hükûmetin işini
karıştırmayın.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Devamla) Efendim,
deprem konusunda yapılanların, sivil toplum
kuruluşlarının 99 depreminden sonra kendilerini
geliştirerek çok ciddi kurtarma çalışmalarına iştirak
ettiklerini sevinçle karşıladık. Gerçekten devletin yetersiz
kaldığı yerlerde sivil toplum kuruluşları gerçek
manada ciddi destekler sağlamışlardır. Kendilerine burada,
her kim olursa olsun, hangi cenahtan gelirse gelsin, hangi belediye gönderirse
göndersin hepsinden Allah razı olsun diyorum.
Bu konuda Sayın
Demirtaşın bir ifadesine takıldığımı da
belirtmek istiyorum. Batıdan gelen yardımlara teşekkür etmeyi
çok anlamlı bulmadım. Zira, ben, bu memleketin Vanını da,
Edirnesini de aynı görüyorum. Nasıl ki Marmara depreminde doğudan
gelen yardımlara ayrıca teşekkür etmenin bir gereği yoksa
doğudaki bir depreme batı da yardımcı olacak, kuzey de
yardımcı olacak, güney de yardımcı olacak, zira da ölen
oradaki vatandaşlarımız bizim akrabalarımız.
Sayın Demirtaşın kalbi ne kadar acıyorsa hepimizin kalbi o
kadar acıyor. Burada, böyle bir ayrımın gereksiz olduğunu
düşünüyorum ama ben, bu, acıyla söylenmiş bir ifade, iyi niyetli
bir ifade olarak kabul ediyorum.
HASİP KAPLAN
(Şırnak) Atmayanlar da vardı, onu söyledik, ifade ettik zaten.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Devamla)
Teşekkür ederim.
Depremle ilgili en
önemli mesele, bu depremin, 99 depreminde daha az olmasına rağmen çok
daha fazla hasar vermesiyle ilgili bir konu. Dikkatinizi çekti mi bilmiyorum.
Sebebi de şu: Ahmet Mete Işıkara söylüyor ya Deprem öldürmez,
bina öldürür.
Biz, bugüne kadar 23
milyar dolar deprem vergisi ödemişiz, tam 23 milyar dolar. Bu 23 milyar
dolarla kaç tane binanın, kaç tane kamu binasının
onarıldığını, güçlendirildiğini hesap soracak bir
makam varsa bize bunun hesabını versin ama 2004 yılında o
zamanın Maliye Bakanı Sayın Kemal Unakıtan, kendisine
deprem vergilerinin nereye gittiğine dair bir soru sorulduğunda Biz,
IMFnin taksiti gelmişti, o taksiti ödedik. diye bir cevap
vermiştir. Yani şu anda Vanda enkaz altında kalan vatandaşımızın
canıyla biz IMFnin taksitlerini ödemişiz. 23 milyar dolar çok önemli
bir rakam. Bu rakamın nerelere harcandığı konusunda
sayın Hükûmetimizden açıklama beklemek vatandaşlarımızın,
bizlerin en önemli haklarından birisidir.
TOKİyle ilgili
birkaç şey söyleyeceğim. TOKİ, o bölgede çok ciddi
çalışmalar yapacağına dair sözler ifade etti. Sayın
Bakanın da ifadeleri bu yönde. TOKİ sekiz senede 110 bin tane konut
yapmış, sosyal konut. Yaptığı çok konut var ama hepsi
de çok ciddi, milyon dolarlarla satılan konutlar. 110 bin konut senede 12.500
konut yapar. 81 vilayete
bölerseniz her sene 150 konut yapmış, sosyal konut. Yani her ilde 150
tane aileye konut yapmakla sosyal konut problemini çözemeyiz. Lüks konutlar
yapmak yerine, rant dağıtan bir kurum yapmak yerine TOKİyi
sosyal konut yapan bir kurum hâline getirmeyi bu Hükûmetin de vazifesi olarak
görüyorum.
Biz, şu anda gelelim konumuza.
Türkiye, üçüncü ülkelerle çifte vergilendirmeyi önleme anlaşmaları
imzalamaya 1970 yılında başladı. Bugüne dek seksenin üzerinde
ülkeyle çifte vergilendirmenin önlenmesi anlaşması
imzalamışız. Bunların çok büyük bir bölümü de
yürürlüğe girmiş bulunuyor.
Konuya genel çerçeveden
yaklaştığımızda bu anlaşmaların iki önemli
işlevi bulunmakta. Birincisi uluslararası çifte vergi problemini
çözmek, ikincisi ise vergilemeye ilişkin taraf mevzuatlarını
birbiriyle uyumlu hâle getirmek suretiyle vergi mükelleflerinin vergi
kaçırmasının ya da vergiden kaçmalarının önüne
geçmektir.
Vergilemede kural, vergi konusu olan
şeyin bir kez vergilendirilmesidir. Aynı matrah üzerinden, aynı
dönem içinde ve aynı nitelikli mükerrer vergi alınması vergi
adaleti ve eşitliğine aykırıdır. Nitekim çifte
vergilendirmeyi önleme anlaşmalarıyla ya gelirin ikamet veya kaynak
ülkelerden yalnızca birinde vergilendirilmesi ya da vergilendirme
hakkının her iki ülke arasında bölüşülmesi konularında
düzenlemeler yapılır.
Böylece Türkiye ile üçüncü ülkeler
arasında mevcut ve muhtemel ekonomik ve teknik iş birliği
çerçevesinde anlaşmaya taraf devletlerden birine transfer edilen sermaye,
teknoloji ve hizmetlerden elde edilen gelir üzerinden alınan vergilerde
çifte vergilendirmenin önlenmesi hedeflenir. Ayrıca ekonomik ve ticari
ilişkilerden ve iş gücü hareketlerinden doğabilecek
faydanın artırılması öngörülür. Burada önemli bir nokta da
şudur: Anlaşmalar yürürlüğe girdiğinde kanun kuvveti
kazanırlar ve bunlar hakkında Anayasaya aykırılık
iddiasıyla Anayasa Mahkemesine başvurulamamaktadır. Bu nedenle
anlaşmanın her maddesinin ülkemizin ve
vatandaşlarımızın menfaatlerini boşluk
bırakmayacak ve tereddütlere yer vermeyecek şekilde korumasına
azami dikkat göstermek zorundayız.
Bu anlaşmalardan en fazla
yararı hangi taraf görüyor? İşin teorik durumu biraz evvel
anlattığım gibi. Görüldüğü üzere, bu anlaşmalar
elbette gayet gerekli ve faydalıdır. Ayrıca, diğer
ülkelerle imzalanan bu anlaşmaların üç aşağı beş
yukarı içerikleri de aynıdır. Yani Brezilya ya da (A) ülkesiyle
yapılan anlaşma metni, iki ülkeye özgü bazı detaylar
dışında pek farklılık göstermez. Ancak konu uygulamaya
gelince şu noktalara dikkat etmek ve elbette dokuz yıldır tek
başına iktidarda olan AKP Hükûmetine sormak gerekir. Bu
anlaşmalardan en fazla yararı hangi taraf görüyor? Anlaşma
yapılan ülkelerle yalnız toplam ticaret hacmimiz değil,
ihracatımız ne oranda büyüyor? İhracatımızın
ithalat kalemleri ve rakamları karşısındaki durumu nedir?
Bir diğer deyişle, ülkenin ihraç ettiği mal ve hizmetlerden elde
ettiği gelir, ülkenin yurt dışından elde ettiği mal ve
hizmetlerle yaptığı ödemelerden az mıdır? Yani cari
açık mevcut mudur? Bu anlaşmalar Türkiye'deki yabancı
yatırımlarını ve taraf ülkelerdeki Türk
yatırımlarını nasıl etkiliyor? AKP İktidarının
çizdiği tüm pembe tablolara rağmen, Merkez Bankasının
rakamları maalesef Hükûmeti yalanlıyor, cari açık
canavarının ülkeyi ahtapot gibi kollarıyla
sardığını gösteriyor.
Nasıl mı? Gelin birlikte göz
atalım. Cari açık 2011 yılı Ocak-Ağustos döneminde,
yani geçen yılın aynı dönemine göre 27 milyar 447 milyon dolar,
yani yüzde 102,4 artarak 54 milyar 261 milyon doları bulmuş.
Konuya bir de yabancı gözüyle
bakalım isterseniz. 18 Ekim 2011 tarihli Financial Times gazetesi
Türkiye'nin büyüme performansının sürdürülebilirliği konusunda
uyarıda bulunuyor ve diyor ki: Türkiye'nin cari açığını
ekonomideki en büyük leke olarak tanımlayabiliriz.
Gazete ayrıca şu
görüşlere yer veriyor: Türkiye'nin borçlarını ödemesi giderek
güçleşmektedir. Türk lirası son bir yılda dolar ve euroya
karşı yüzde 20den fazla değer kaybetmiş, düşük faiz
oranları ve cari açık gibi unsurların bedeli ödenmiştir.
Türkiye ticaret ve özellikle finansman konusunda sanayileşmiş
ekonomilere olan bağımlılığı nedeniyle son birkaç
yıldır gurur siciline rağmen, tam güvenli bir liman
olamamaktadır. Liranın düşüşü enflasyonu körükleyeceği
kaygılarını artırmış, kredideki büyümede problem
oluşturmuştur.
IMFin son Dünya Ekonomik Görünümü
Raporundaki bir grafik G20 ülkeleri arasında ve bu ülkelerin ekonomileri
arasında en yüksek finansal kriz riskinin Türkiyede olduğuna
işaret etmektedir. Sayın Cumhurbaşkanımızın
Meclisi açtığı gün kendisinin ifade ettiği bir konuşma
da bunu doğrulamaktadır. İhracatımızın
artmasıyla övündüğümüz ülkemizin ihracat yapması için sadece ve
sadece 82 dolar ithalat yapması gerekmektedir. Yani Türkiye'nin
ihracatı konusunda afaki rakamlara sığınmak yerine, sadece
yüzde 18inin reel ihracat olduğu gerçeğini lütfen kabul edelim.
Bilmiyorum, yerli-yabancı
kaynaklarla ortaya konan bu tablo karşısında AKP Hükûmetinin
hâlâ söyleyecek bir sözü var mıdır ekonomide?
İHSAN ŞENER (Ordu)
Yapacağı iş belli.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Devamla) Yapılan
işlerin Türkiyeyi getirdiği nokta ortada. Umuyorum, bundan sonra bu İktidarın
son günü olan 2015 seçimlerine kadar daha iyi şeyler yapar.
Brezilyayla anlaşma 16
Aralık 2010 tarihinde Iguassuda Türkiye adına Devlet Bakanı
Egemen Bağış ve Brezilya Dışişleri Bakanı
tarafından imzalanmış. Ancak önceki yasama döneminde Meclis
Başkanlığına sunulan anlaşmanın uygun
bulunmasına ilişkin kanun tasarısı Haziran 2011 seçimlerine
denk olan süreçte sonuçlandırılamadığı için Meclis
İç Tüzüğünün 77inci maddesi gereğince hükümsüz
sayılmış, 22 Eylül 2011 tarihinde yeniden Meclis
Başkanlığına sunularak, esas olarak
Dışişleri, tali olarak da Plan ve Bütçe
Komisyonlarının görüşlerine başvurulmuş.
Bu tasarıyla Türkiye ile Brezilya
arasında sermaye, teknoloji ve hizmet hareketlerinin geliştirilmesi,
bu hareketlerin geliştirilmesinde çifte vergilendirme nedeniyle ortaya
çıkan sorunların çözümü ve karşılıklı olarak iki
ülkede yatırımların artırılmasının
amaçlandığı belirtiliyor. Diğer bir deyişle,
Brezilyalı yatırımcılar için Türkiye'nin, Türk
yatırımcılar için de Brezilyanın daha cazip hâle gelmesi
hedefleniyor.
Ben, size birkaç rakam vermek istiyorum
Brezilyayla ilgili ihracat ve ithalatımızla ilgili. 2005 ve 2009
yılları arasına ait bu rakamlar. 2005 yılında 103 bin
dolar ihracat yapmışız Brezilyaya, 103 milyon dolar,
ithalatımız 798 milyon dolar. 2006-2007de bu çok daha
hızlanıyor. 2008de ihracatımız 318 milyon dolar, ithalatımız
1 milyon 423 bin dolar. 2009da bu rakam, 388 milyon dolar ihracat, 1 milyar
105 milyon dolar ithalat olarak gerçekleşiyor.
Brezilya konusunda bir konuya daha
dikkatinizi çekmek istiyorum: Brezilya, ekilebilir tarım alanları
açısından dünyada çok önemli tarım ihracatı yapan ülkeler
arasında yer almaktadır. Türkiyede yağlı tohum
ithalatının yaklaşık yüzde 45i Brezilyadan ithal
edilmektedir. Bu süreç böyle devam ettiği sürece yağlı tohum
ithalatındaki Brezilya baskısı Türkiyede önümüzdeki süreçte, 78de,
bizlerin üniversitede olduğumuz dönemde çektiğimiz yağ
sıkıntısını da beraber getirecektir.
Hatırlarsınız, 78 yılında Sana yağı almak
için bakkal dostlarımız oluşmuştu. Türkiyenin bu
tarım politikasıyla, Brezilyanın tarımdaki bu
hızlı sıçrayışıyla, ithalatını
Brezilyadan yoğunlaştırmasıyla biraz daha yağ
kuyruklarına geleceğiz anlamı çıkarmaktayım.
Değerli milletvekilleri,
konuşmamın başlangıcında genel olarak ortaya
koyduğum tablo ve cari açık hikâyesi görüldüğü üzere Brezilya
ile ticari ve ekonomik ilişkilerimiz için de aynen geçerli olmaktadır.
Dolayısıyla mesele, Brezilya ile çifte vergilendirmeyi önleme
anlaşmasının diğer ülkelerle yapılan anlaşmalara
benzer maddeleri üzerinde konuşmak değildir. Temel sorun, bu
anlaşmalardan ülkemizin, yatırımcılarımızın
fayda elde etmesini sağlamak ve bunun için bu soruların
cevabının bulundurulması sebebidir.
Cari açık sorununu çözmek için
parasal ve mali tedbirlerin yanı sıra yapısal çözümler
üretebiliyor muyuz? Sanayimizin rekabet gücünü artıracak yapısal
tedbirlerle ihracat artışının da desteklenmesi için ne gibi
önlemler alıyoruz? Yerli ara malı üretimini artırarak ara
malı ithalatını azaltacak herhangi bir tedbir alıyor muyuz?
Başta enerji olmak üzere girdi maliyetlerimizi düşürerek ihracatta
rekabet gücümüzü artıracak tedbirler alıyor musunuz Sayın Bakan?
Sayın Meclis, konuşmamı
saygıyla dinlediğiniz için hepinize saygılar sunuyorum.
Sayın Başkan, hürmet
ediyorum, sağ olun. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim
Sayın Türkkan.
Sayın Metiner, bir şey mi var
efendim?
MEHMET METİNER (Adıyaman) Efendim,
Sayın Başkan, ismimi anarak bir sataşmada bulundu. Cevap
hakkımı kullanmak istiyorum.
BAŞKAN Efendim?
MEHMET METİNER (Adıyaman)
İsmime atıfta bulunarak bir sataşmada bulundular. Deniz
Feneriyle ilintilendirerek.
SİNAN OĞAN (Iğdır)
Yerinden laf attı!
MEHMET METİNER (Adıyaman)
Deniz Fenerinden duyduğum rahatsızlıkla bir suçlama getirdiler.
Kendisine yanıt vermek istiyorum.
BAŞKAN Yerinizden lütfen.
MEHMET METİNER (Adıyaman)
Peki.
BAŞKAN - Bir dakika. Bir
yanıt verin.
NECATİ ÖZENSOY (Bursa) Olur mu
öyle şey ya?
SİNAN OĞAN (Iğdır)
Nasıl bir iş bu? Yerinden laf atıyor, cevabını
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Yani,
yerinden laf atıyor, yerinden cevap veriyor.
BAŞKAN Buyurun, siz yönetin o
zaman.
VII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN
KONUŞMALAR (Devam)
3.- Adıyaman Milletvekili Mehmet Metinerin,
Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkanın şahsına
sataşması nedeniyle konuşması
MEHMET METİNER (Adıyaman)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) - Siz her
Meclisi yönettiğinizde bu sorunları yaşıyoruz.
Zannediyorum, bu konuda bir rahatsızlığınız var. Geçen
dönem de bu Meclis sayenizde birbirine girdi, bu sefer de talihsiz bir
şekilde
MEHMET METİNER (Adıyaman)
Siz konuşacaksınız, başkaları size yanıt
vermeyecek, öyle mi? Demokrasi anlayışınız bu mu sizin?
HAYDAR AKAR (Kocaeli) İzin
aldın mı, izin?
BAŞKAN Efendim, lütfen
Lütfen,
lütfen
Lütfen, lütfen
Hatibi dinleyelim.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Siz Meclisin
insicamını bozuyorsunuz.
BAŞKAN Bir dakika süre verdim.
Lütfen
Buyurun.
MEHMET METİNER (Adıyaman)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri
HAYDAR AKAR (Kocaeli)
Başbakandan izin aldın mı? O
yazının arkasında duruyor musun? Önce onu söyle.
BAŞKAN Buyurun Sayın
Metiner.
MEHMET METİNER (Adıyaman)- Ne
Mehmet Metinerin ne de grubumuza mensup diğer milletvekili
arkadaşlarımızın Deniz Fenerinden duyabileceği hiçbir
rahatsızlıkları olamaz.
ALİ HAYDAR ÖNER (Isparta) Allah,
Allah!
MEHMET METİNER (Adıyaman) -
Ama, süregiden bir davayla ilgili konuşmamak gerektiğini Ergenekon
davası söz konusu olduğunda en yüksek perdeden söyleyen birilerinin
Deniz Feneri davasında hem savcı hem yargıç hem cellat
olmasını, bir milletvekili üslubuyla, tarzıyla, siyasetçinin
tarzıyla bağdaştıramadığımı
belirtiyorum ve kınıyorum bu söylemi ve davranış
tarzını.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) En son
kınayacak kişi sensin!
MEHMET METİNER (Adıyaman) -
Teşekkür ederim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Sayın
Başbakan Sayın Mehmet Metineri affetmeyecek. Affetse de
konuşmasıyla yetmeyecek.
BAŞKAN Teşekkür ederim,
sağ olun.
Sayın Sakık, devreye
girmişsiniz. Buyurun. Bir şey mi var efendim?
SIRRI SAKIK (Muş) Hayır,
ben, sonra Sayın Bakana bir soru soracağım, bu konuyla ilgili
değil.
BAŞKAN Sonra, tamam
Soru-
cevap
X.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
3.- Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti ile Brezilya Federatif
Cumhuriyeti Hükûmeti Arasında Gelir Üzerinden Alınan Vergilerde Çifte
Vergilendirmeyi Önleme ve Vergi Kaçakçılığına Engel Olma
Anlaşması ve Eki Protokolün Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri
Komisyonu Raporu (1/449) (S.
Sayısı: 27) (Devam)
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, ikinci konuşmacı Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına
Sayın Tanju Özcan.
Buyurun Sayın Özcan, Bolu
Milletvekili. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA TANJU ÖZCAN (Bolu) Sayın
Başkan, çok değerli milletvekilleri; ben de sözlerime başlarken
hepinizi sevgi ve saygıyla selamlıyorum.
Benden önceki konuşmacılarda olduğu gibi
burada yaşadığımız üzüntülerden dolayı
konuşma zorluğu çektiğimi ifade ederek başlamak istiyorum.
Gerçekten de ülkemiz son zamanlarda en acılı
dönemlerinden bir tanesini yaşıyor. Bir taraftan, ciğeri
beş para etmez teröristlerin geçen hafta Mehmetçiğimizi ve
polislerimizi şehit etmesi ki bunun acısını daha atamadan
Vanda meydana gelen elim deprem faciası ve burada hayatını
kaybeden yüzlerce vatandaşımız
Ben, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına hem
şehit olan asker ve polislerimiz için hem de Vanda
yaşamını yitiren vatandaşlarımız için
başsağlığı dileyerek sözlerime başlamak
istiyorum.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
deprem demiş iken benim de on iki yıl önce deprem felaketi
yaşamış bir şehrin milletvekili olarak muhakkak sizlerle
paylaşacağım hususlar var. Bazı düşüncelerim ve
duygularımı paylaşmak istiyorum.
Sayın milletvekilleri, belki çoğunuz depremi
yaşamadınız veya deprem anında neler olduğunu, deprem
sonrasında neler olduğunu bilmiyorsunuz, muhakkak yaşayan
arkadaşlarımız da var. Bundan on iki yıl önce ben Boluda
iki büyük deprem felaketi yaşamış bir arkadaşınızım.
Bunlardan bir tanesi 17 Ağustos 1999da Gölcükte meydana gelen. Yine
Arifiyede meydana gelen
İki depreme ben toptan Marmara Depremi
diyorum. Gece 03.02de Türkiye bu depremle sallandı, Bolu da bu depremle
sallandı. Çok şükür, Boluda ölen insan olmadı, yaralananlar
oldu; hasar gören binalar oldu,
yıkılan binalar olmadı. Ancak biz de Yalovadaki
hemşehrilerimiz gibi, Adapazarındaki hemşehrilerimiz gibi her
gün yaşanan artçı depremlerle ölüm korkusunu yaşadık ve
aylarca evimize giremedik, araçlarımızda ve
çadırlarımızda yaşamak zorunda kaldık. Tam korkumuzu
yendik, Haydi,
artık normal hayatımıza dönelim. dedik, bu defa 12 Kasımda
saat tam 18.57de merkez üssü Bolunun
İşte değerli
milletvekilleri, ben Vana gitmedim ama ben Vanda neler
yaşandığını belki burada herkesten daha iyi biliyorum.
Tablo çok vahim, her deprem sonrasında olduğu gibi. Burada benden
önceki konuşmacılar ifade etti: Efendim, kriz koordinasyon merkezi
çalışmıyor. Doğaldır, depremi yaşayan
insanları siz depremle ilgili yardımları koordine etmeye
gönderirseniz bunun böyle olacağı belli. Vanda insanlar her
şeye muhtaç, battaniyeye muhtaç, çadıra muhtaç, katalitiğe
muhtaç, yiyeceğe muhtaç, içeceğe muhtaç. O yüzden ben bütün
vatandaşlarıma çağrıda bulunuyorum: Muğladaki
vatandaşım da, Hakkârideki vatandaşım da, Trabzondaki de,
Edirnedeki de elindeki imkânları Vandaki hemşehrilerimizle
paylaşmak durumunda. Vandaki insanlar moral arıyor. Bir yardım
köprüsü oluşturmak durumundayız diye düşünüyorum. Ancak tabii şu çağrıyı yapmadan
da geçemiyorum: Ne olur sağlıklı yardım
kuruluşları aracılığıyla
yardımınızı yapın. Yardımlarınızın
nereye götürüldüğünü bilmediğiniz yardım kuruluşlarına
yardım etmeyin, Türk Kızılayı
aracılığıyla bu yardımları yapın diyorum.
Değerli dostlar, değerli
milletvekilleri; az önce MHPli arkadaşım grubu adına
yaptığı konuşmada özel iletişim vergisinden ve özel
işlem vergisinden bahsetti. 57nci Hükûmet zamanında Marmara
depreminin yaralarını sarabilmek için geçici olarak
çıkarılmıştı bu vergiler ancak bu vergilerin -ben 23
milyar dolar değil 28 milyar dolar olarak hesapladım bunu- yüzde 85e
ve 90a yakını AKP Hükûmeti tarafından toplandı ve bu
tatlı bir kazanç olarak görüldüğü için özellikle özel iletişim
vergisi kalıcı hâle getirildi. Ben de bugün bir soru önergesiyle
sordum, dedim ki: Bu toplanan 28 milyar doları nereye
harcadınız? Van bundan ne kadar pay alacak? Hasarlı
binaların güçlendirilmesi için, depremle ilgili yardım
çalışmalarının koordine edilmesi için, master planlar
yapılması için bu paradan yararlandınız mı yoksa bu
paraları başka yerlerde çarçur mu ettiniz diye sordum. Bunun
cevabını da bekliyorum.
Sayın Başkan, çok
değerli üyeler; ben de grubum adına bugün Brezilya ile Türkiye
Cumhuriyeti arasında yapılan anlaşmayla ilgili
düşüncelerimi paylaşmak için bulunuyorum. Öncelikle belirtmek
istiyorum ki imzalanan uluslararası anlaşma gerek Brezilya devletinin
gerekse Türkiye Cumhuriyetinin menfaatinedir ve partimiz tarafından da
desteklenmektedir. Ancak Brezilya deyince de izin verirseniz birkaç hususa
değinmek istiyorum. Bir mukayese yapmak istiyorum. Hatırlarsınız,
on iki yıl önce hem Türkiyede hem de Brezilyada bir ekonomik kriz
yaşanmıştı ve ekonomik kriz sonrasında da her iki
ülkenin ekonomik göstergeleri aşağı yukarı
aynıydı. Aradan geçen on iki yılda her iki ülke de büyüdü, ancak
bir farkla: Türkiye tüketerek büyüdü, Brezilya üreterek büyüdü. On iki
yılın sonunda Brezilya cari açık fazlası veren bir ülke
oldu, Türkiye ise cari açıkta rekor kıran bir ülke oldu. Brezilya on
iki yıl sonra borç veren ülke oldu uluslararası piyasalarda, Türkiye
ise hâlâ uygun faizle borç arayan ülke olarak kaldı. Türkiye on yılda
borcunu ikiye katladı, Brezilya ise borcunu önemli ölçüde eritti. Maalesef
işte iki ülke yöneticilerinin zihniyeti arasındaki, yönetim
anlayışı arasındaki farktır bu.
Tabii Brezilya deyince önemli bir
konu da akla geliyor. Brezilya aynı zamanda dünyanın en büyük beyaz
et üreticilerinden bir tanesi. Beyaz et üretimi noktasında Brezilya dünya
üçüncüsü. İhracatta ise açık ara birinci. Brezilya dünya beyaz et
ihracatının yüzde 45ini tek başına yapıyor.
Yine Türkiye 1980li yıllardan
sonra beyaz et üretimi konusunda bir adım attı. Özallı
yıllarda -hakkını vermek lazım- ciddi destekler de verildi.
Ancak, özellikle AKP Hükûmetinin iş başına gelmesinden sonra
beyaz et sektörü yerinde saymaya başladı, hatta geriye gitmeye başladı.
Bugün rakip olarak gördüğümüz Brezilya dünya ihracatının yüzde
45ini yapıyor, biz Türkiye olarak daha yüzde 1ini bile yapamıyoruz.
Yine Türkiye beyaz et tüketimi
konusunda dünyanın çok gerisinde, Avrupa Birliğinin çok daha
gerisinde. Ancak, değerli milletvekilleri, beyaz et üretimi her şeye
rağmen Türkiye'nin en umut veren sektörlerinden biridir.
Sorunlarının çözümü hâlinde de büyük bir atılım yapmaya
hazır bir sektördür. Bu anlamda Hükûmet tarafından bunun
desteklenmesi gerekir, en azından kösteklenmemesi gerekir diye
düşünüyorum.
Değerli milletvekilleri, benim
temsilcisi bulunduğum Bolu ili tavukçuluğun Türkiyede merkezidir.
Beyaz et üretiminin yüzde 30una yakınını Bolu tek
başına karşılamaktadır. Binlerce aile tavukçuluktan
geçimini sağlamaktadır.
Bu nedenle, beyaz et sektörünün
sorunlarını iyi bilen bir milletvekili arkadaşınız
olarak bazı önerilerde bulunmak istiyorum.
Bana göre tavukçuluk sektörünün
sorunlarını, işletme sahiplerinin sorunları ve üreticilerin
sorunları olarak ikiye ayırmak gerekir.
Peki, işletme sahiplerinin
sorunları nedir? Bir, üretim maliyetlerinin yüksekliği. Çok önemli
bir sorun. İşte, mısır ve soya ile ilgili ithalata
bağımlı olduğumuzu hatırlatırsam, yüksek gümrük
vergilerini hatırlatırsam herhâlde anlaşılır.
İhracat noktasında diğer
ülkelerin üreticilerine verdikleri destek, işletme sahiplerine verdikleri
destek maalesef Türkiyede verilmiyor.
Damızlık üretiminde Türkiye
hâlâ dışa bağımlı. Türkiyede beyaz et noktasında
tüketim hâlâ çok yetersiz, devlet olarak bunun desteklenmesi lazım. Yine
tavukçuluk alanında çok ciddi teşvikler verilmesi gerekir.
Peki, küçük üreticilerin sorunları
neler? Küçük üreticilerin büyük üreticilere karşı rekabet edememesi
en büyük sorunlarından bir tanesi.
Yine, üreticilere devletin destek
vermemesi, bazı konularda muafiyet sağlamamaları son derece
önemli bir etken.
Yine, özellikle Bolu ili başta
olmak üzere birçok ilde, geçmişte devlet kredileriyle
yapılmış, özellikle Özal zamanında devlet kredileriyle
yapılmış kümesler var. Devlet bu kredileri yaparken
vatandaşa demiş ki: Yap sen kardeşim, ben bunun kredisini
veriyorum sana, seni ciddi anlamda destekliyorum, ruhsat da aramıyorum,
hemen üretime başla. Vatandaş da böyle yapmış.
Şimdi ne yapıyor biliyor
musunuz aynı devlet? Sen geçmişte bunu ruhsatsız
yapmışsın ama ben artık bunu anlamam. Bundan sonra ruhsat
ararım. diyor ve daha ileri gidiyor, bugün bu kümesleri mühürlemeye
başlıyor.
Beyaz et sektörünün yaklaşık
yüzde 30unu Bolu karşılıyor dedim. Yaklaşık 6 bin
tane ruhsatsız kümes var, 300 de ruhsatlı kümes var Boluda.
Şimdi siz bu 6 bin tane kümesi ruhsatlandırmaya kalkarsanız veya
ruhsatsız diye bunları kapatmaya, mühürlemeye kalkarsanız neler
olur biliyor musunuz?
AKİF ÇAĞATAY KILIÇ (Samsun)
Kayıt dışı
TANJU ÖZCAN (Devamla) Hayır,
kayıt dışı olmaz.
Türkiyedeki ve Boludaki binlerce
insan mağdur olur, sefil olur bu insanlar ve beyaz et üretimine de çok
önemli bir darbe vurmuş olursunuz.
Değerli arkadaşlar, ben bu
sorunu Türkiye Büyük Millet Meclisi gündemine getirmeden önce Sayın
Bakanın gündemine taşıdım, Sayın Bakandan randevu
aldım. Dedim ki: Sayın Bakanım, böyle bir durum var Boluda.
Boluda yaklaşık 10 bin insan tavukçuluktan doğrudan gelir elde
ediyor. Hükûmet ve Hükûmetin memuru konumunda bulunan yerel yetkililer sorunu
çözmek için adım dahi atmıyorlar Boluda.
Değerli arkadaşlar,
ruhsatsız kümesler bugün Bolunun sorunudur çünkü mühürleme işlemleri
başladı, her kümes için milyarlarca liralık cezalar kesiliyor
ama yarın, yakında Türkiyenin sorunu hâline gelecek. Tavukçuluk
sektörü de bundan büyük yara alacak diye konuşuyorum.
İHSAN ŞENER (Ordu)
Ruhsatsız mı çalışsın?
TANJU ÖZCAN (Devamla) Ben
ruhsatlandırılmasın demedim. Sayın Bakana bunu
yazılı olarak da, önerilerimi, sundum. Dedim ki: Bakın, bir
kanun hükmünde kararname çıkarttınız. 648 sayılı Kanun
Hükmünde Kararnamenin içinde var. Bununla ilgili olarak Çevre ve
Şehircilik Bakanlığı ile Tarım
Bakanlığı -Gıda, Tarım ve Hayvancılık
Bakanlığı yeni adıyla- bir yönetmelik hazırlayacak.
Hâlâ hazırlayacak. Bu yönetmeliğin içerisinde şu maddeler olursa
bu sorunu kökten çözeriz dedik. İyi niyetle kendisine ulaştık
ancak Sayın Bakan, maalesef, aradan bir buçuk ay zaman geçmesine
rağmen -sizlere şikâyet ediyorum- dönüp, biz bu konuda şu
çalışmayı yaptık bile demediler.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; ruhsatsız kümes meselesi hem Boluda hem de Türkiyede
hemen çözülmelidir. Bununla ilgili yasal düzenlemeler derhâl
yapılmalıdır. Bu da yetmez, dünyada beyaz et sektörü konusunda
söz sahibi olabilmemiz için de başta Bolu olmak üzere tespit edilecek
bazı illerde beyaz et sektörü sektörel bazda ciddi olarak teşvik
edilmelidir. Başka türlü, bu noktadan sonra tavukçuluk sektörünün, beyaz
et sektörünün daha ileriye doğru adım atabilmesi maalesef mümkün
değildir.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri
AHMET YENİ (Samsun) Sayın
Başkan, konumuz Hükûmet mi, Brezilya mı?
TANJU ÖZCAN (Devamla)
Bağlayacağım efendim, Brezilyayla ilgili kısma.
Tabii, geçtiğimiz hafta Türkiye
sadece depremi konuşmadı. Türkiye aynı zamanda, sözlerimin
başında da söyledim, şehitlerimizi konuştu. Türkiyenin
bütün illerinde, neredeyse, şehitlerimizle ilgili terörü lanet mitingleri
düzenlendi, yürüyüşleri düzenlendi. Türkiye bu kadar neden hassaslaştı
bu konuda diye baktım. 2003 yılından bu yana, yani AKP Hükûmeti
döneminde bine yakın şehit vermişiz, asker ve polis. 2001de,
2002de hemen hemen hiç şehit yok. Şimdi bine yakın şehit
vermişiz. Dokuz yılda bin şehit.
Şimdi, sözde dünya lideri
Sayın Başbakanımız çıkıyor, dünya lideri
pozlarıyla dolaşıyor, Orta Doğuyu dizayn etmeye
çalışıyor, Suriyeye, Mısıra, Libyaya rol biçmeye
çalışıyor ama ülkede akan kanı hâlâ durduramıyor.
Sevsinler böyle dünya liderini diyorum! (AK PARTİ sıralarından
gürültüler)
MEHMET METİNER (Adıyaman)
Ne alakası var bu söylediğinin?
BAŞKAN Arkadaşlar, lütfen
Lütfen
TANJU ÖZCAN (Devamla) Değerli
milletvekilleri, ateş bacayı sardı. Bu terör olaylarıyla
ilgili alışılmış sloganlar dışında
sloganlar atılmaya başlandı.
AHMET AYDIN (Adıyaman) Kan
üzerinden siyaset yapma.
TANJU ÖZCAN (Devamla) Mesela
bunlardan bir tanesi neydi biliyor musunuz? Hükûmet şaşırma,
sabrımızı taşırma! Vatandaş bunu niye söylüyor?
AHMET AYDIN (Adıyaman)
Vatandaş 12 Haziranda söyledi.
TANJU ÖZCAN (Devamla) Vatandaş
bunu niye söylüyor biliyor musunuz? Çünkü Hükûmet şaşırdı,
vatandaşın sabrını da taşırdı.
Vatandaşımız, AKP Hükûmetine
MEHMET METİNER (Adıyaman)
Sen ruhsatsız kümeslerden bahset!
BAŞKAN Sayın Hatip, lütfen
konuya gelir misiniz biraz.
TANJU ÖZCAN (Devamla) Geliyorum
efendim. Bağlayacağım şimdi.
BAŞKAN
İşlemediğiniz konu kalmadı.
TANJU ÖZCAN (Devamla)
Bağlayacağım efendim.
BAŞKAN Lütfen
TANJU ÖZCAN (Devamla) Efendim,
vatandaş AKP Hükûmetine bir mesaj veriyor. Diyor ki: Biz terörle müzakere
eden değil, terörle mücadele eden Hükûmet istiyoruz. Osloda teröristler
ile çay kahve içen Hükûmet değil
BAŞKAN Lütfen
TANJU ÖZCAN (Devamla) Kandilde,
Zapta teröristlerle göğüs göğse mücadele eden kahraman bir Hükûmet
istiyoruz diyor.
MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş)
Sayın Milletvekili, yakışmıyor şahsınıza.
TANJU ÖZCAN (Devamla)
Halkımız, Haburda teröristlerin törenle
karşılandığı fotoğrafları görmek istemiyor.
Tıpkı, terör örgütü liderinin yakalanıp Türk Bayrağı
altında boynunu büküp elleri kelepçeli şekilde çekilmiş
fotoğrafını görmek istiyor. Halkımız Hükûmete bu
mesajı veriyor.
MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş)
Lütfen ajitasyon yapmayın.
AHMET AYDIN (Adıyaman)
Sayın Başkan, konuya davet etsenize efendim.
TANJU ÖZCAN (Devamla) Son cümle
olarak söylüyorum: AKP Hükûmetinin önünde artık iki seçenek
kalmıştır. AKP Hükûmetinin önünde iki seçenek
kalmıştır. Ya terörle adam gibi mücadele edip Türk tarihine
kahraman olarak geçecek bu Hükûmet ve Sayın Başbakan ya da terörle müzakere
etmeye devam edip, Damat Ferit Paşa gibi anılıp tarih
sayfasındaki yerini alacak. (AK PARTİ sıralarından
gürültüler)
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI
(İstanbul) Terörle müzakere yok, terörle mücadele var.
TANJU ÖZCAN (Devamla) Bunun
başka yolu yok. Karar verecek olan Hükûmettir
(AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
BAŞKAN Sayın Özcan
MEHMET METİNER (Adıyaman)
Önce meseleyi öğreneceksin, sonra konuşacaksın.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Metin Beye
sor, izin almış mı diye sor.
TANJU ÖZCAN (Devamla) Karar verecek
olan sizlersiniz.
Niye sabırla dinlemiyorsunuz?
Buraya gelen
Buraya gelen
NUREDDİN NEBATİ
(İstanbul) O zaman konuya gel.
TANJU ÖZCAN (Devamla) Özür diliyorum
Sayın Başkanım
Niye müdahale etmiyorsunuz?
NUREDDİN NEBATİ
(İstanbul) Gündeme gel, gündeme gel.
BAŞKAN Sayın Özcan, lütfen
konuyla ilgili konuşun.
TANJU ÖZCAN (Devamla) Efendim,
konuyla ilgili konuşuyorum.
BAŞKAN Geçmediğiniz konu
kalmadı. Rica ediyorum
TANJU ÖZCAN (Devamla)
Sayın Başkanım, çok değerli üyeler; söyleyeceklerimizi
söyledik.
AHMET YENİ (Samsun)
Söylemedin, söylemedin!
BAŞKAN Lütfen
Lütfen
TANJU ÖZCAN (Devamla)
Sayın Başbakan ve AKP Hükûmeti artık terör konusundaki
tavrını net olarak koymak zorundadır. Halk kendisinden
bunları beklemektedir. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
NUREDDİN
NEBATİ (İstanbul) Bravo, bravo! Tebrik ederiz!
TANJU ÖZCAN (Devamla)
Sokaklarda yürüyen milyonlarca insan kendisinden bunları beklemektedir
diyorum.
MEHMET METİNER
(Adıyaman) Onun için milyonlar sizi seçmedi değil mi? Milyonlar
sizi sandığa gömdü.
TANJU ÖZCAN (Devamla)
Türkiye ile Brezilya arasında imzalanan Anlaşmanın her iki
tarafa da hayırlı olmasını temenni ediyorum.
Hepinizi sevgi ve
saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Özcan.
Değerli
arkadaşlarım
AHMET AYDIN
(Adıyaman) Sayın Başkanım
BAŞKAN Buyurun
Sayın Başkanım.
AHMET AYDIN
(Adıyaman) Yalnız, Konuşmacının bir düzeltme
yapması gerekiyor. Türkiye Cumhuriyetinin hiçbir hükûmeti teröristle çay
kahve içmez.
SIRRI SAKIK (Muş)
İçse ne olur! Osloda içtiniz, kıyamet mi koptu?
AHMET AYDIN
(Adıyaman) Bu kadar yanlış bir ifadeyi burada
kullandığı için bunu düzeltme
Türkiye Cumhuriyetinin hiçbir
hükûmeti, gelmiş, geçmiş ve gelecek olan hiçbir hükûmeti teröristle
çay kahve içmez.
BAŞKAN Sözleriniz
kayıtlara geçti, çok teşekkür ediyorum.
Değerli
arkadaşlar, tasarının tümü üzerinde başka söz talebi yok.
HASİP KAPLAN
(Şırnak) Sırrı Beyin bir sorusu var.
BAŞKAN Biraz
evvel sordum, Hayır. dedi.
HASİP KAPLAN
(Şırnak) Konuşmadan sonra soru soruluyor Başkan, bütünü
üzerindeki konuşmadan
BAŞKAN Sayın
Sakık, buyurun efendim.
Bir dakika
Soru-cevap
işleminde, buyurun.
SIRRI SAKIK (Muş)
Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.
Yani, uluslararası
sözleşmeleri burada konuşuyoruz. Sözleşmeler bir halkın,
hem ülkenin çıkarlarını hem de kendi halkının
çıkarlarını korumak üzere imzalanır. Şimdi, hemen
yanı başımızda Kıbrıs denilen bir ülke, yanı
başımızda ve burada insan haklarıyla ilgili ihlalleri size
söylemek istiyorum.
Burada 24 tane Kürt
öğrenci, geçen, hemen bir iki gün içerisinde sınır
dışı edildiler. Gerekçe ne? Biraz önce bazı hatipler de
yine kürsüde tetikliyor sokakları. Buradaki o milliyetçi dalgalar ta
Kıbrısı vuruyor ve oradaki Kürt öğrenciler
saldırıya maruz kalıyor, kendisini koruyor kolluyor. Saldıranlara
hiçbir şey olmuyor, saldırıya maruz kalanlar 4üncü
sınıf öğrencisi olmalarına
4üncü sınıfta iki
dersleri var, üç dersleri var ve hiçbir yargı kararı yok, bunlar
sınır dışı ediliyor. Şimdi, hukukun
olmadığı bir ülke ve yargının olmadığı
bir ülke
Bir muz cumhuriyetinde bile olmayacak şeyler oluyor. Şimdi,
burada ben
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Sakık, sağ olun.
SIRRI SAKIK
(Muş) Daha zamanımız var, zannediyorum çok kimse de yok, söz
falan da yok Sayın Başkan.
BAŞKAN
Genellikle sorular bir dakika, biliyorsunuz.
Sağ
olun.
SIRRI SAKIK
(Muş) Sayın Başkan, şimdi önemli bir şey
HASİP
KAPLAN (Şırnak) Yoksa yirmi dakika söz alabiliriz yani.
BAŞKAN
Sayın Sakık, önemsiz demedim ama sorular bir dakika içinde
soruluyor. Vaktimiz var, doğru. Söylediniz, kayıtlara geçti.
SIRRI SAKIK
(Muş ) Ama bakın, başkası söz almış
HASİP
KAPLAN (Şırnak) Zaman sıkıntısı yoksa
istediği kadar verebilir Başkan.
BAŞKAN
Başka söz hakkı isteyen de var.
SIRRI SAKIK
(Muş) Sayın Başkan, o hâlde çok fazla varsa ben feragat edeyim
ama yoksa ben yirmi dakika konuşayım o zaman.
HASİP
KAPLAN (Şırnak) Yirmi dakika konuştururuz o zaman Sayın
Başkan. Eğer bir dakikayı çok görürseniz bundan sonra
yirmişer dakika konuşuruz.
BAŞKAN
İsteseydiniz verirdik yani, siz bilirsiniz.
SIRRI SAKIK
(Muş) Sayın Başkan, önemli bir konuyu konuşuyoruz. Bu
ülkenin vatandaşları orada mağdur ediliyor ve bu Parlamentoyu,
buradaki Sayın Bakanı gündeme davet ediyoruz.
Sığınabilecekleri liman bu ülkenin yargısı, hukuku ve
Parlamentosudur. Bu insanlar nereye sığınsınlar? Orada
hukuk yok. Muz cumhuriyetinde... Burada dört yıldır okuyan
öğrencilerin hakları gasbediliyor. Bunu söylüyoruz, herkesin
duyarlı olması gerekir ve gerçekten bu konularda bize bilgi
sunmaları gerektiğini düşünüyor, teşekkür ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Sakık, gayet açık bir şekilde
belirttiniz, kayıtlara da geçti.
Sayın
Şandır
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Sayın
Başkanım, öncelikle kanun tasarı ve tekliflerinin tümü üzerinde
soru-cevap yirmi dakikadır. Bakanla sorucular arasında eşit
olarak kullanılması lazım. Dolayısıyla soruları
çok olursa birer dakikayla sınırlamak usuldür. Öncelikle bunu arz
edeyim.
Benim sorum,
tabii, Sayın Sanayi Bakanını burada bulmuşken
Yeni
isminizi telaffuz edemedim, lütfen bağışlayın Sayın
Bakanım ama ben sizi üretimden sorumlu Bakan olarak görüyorum ve bunu da
bir fırsat olarak değerlendirip toplumu bilgilendirmeniz
açısından bir konuyu takdirlerinize sunacağım.
Biliyorsunuz,
özellikle KOBİler üretim araçlarının haczi konusunda,
haczedilmesi konusunda çok büyük sorunlar yaşıyorlar. Bir borcundan
dolayı geliyorlar, takım tezgâhları, işte mesleğini
icra etmek için gerekli olan alet
ve edevatları haczediliyor. 2004 sayılı İcra ve İflas
Kanununun 82nci maddesinin ikinci ve üçüncü bendinde bu husus düzenleniyor.
Onun için, biz
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
MEHMET ŞANDIR (Mersin)
Sayın Başkanım, eğer müsaade ederseniz daha beş dakika
gibi bir süremiz var. Yani yirmi dakikanın on dakikasını soru
soranlar kullanabilir, müsaade ederseniz sorumu tamamlayalım. Yani önemli
bir konuyu konuşuyoruz, böyle siyaset filan anlamında sormuyorum.
Lütfen
BAŞKAN Efendim, şimdi soru-cevap
kısmına geçtik. Yirmi dakika olduğunu biliyorum ama başka
soru soran olabilir diye söyledim.
HASİP KAPLAN (Şırnak)
Başka söz yoksa yirmi dakika konuşabilir.
BAŞKAN Buyurun, buyurun, iki
dakika daha
Rica edeyim.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Tamamlayayım
efendim yani önemli bir konu, Hükûmet açısından da önemli bir konu.
Efendim, biz bu konuda geçen dönemde
de, yenileyerek bu dönemde de bir kanun teklifi verdik. 82nci maddenin ikinci
ve üçüncü bentlerini değiştirerek borçlunun mesleğini sürdürmesi
için gerekli olan eşya, alet ve edevatının
haczedilemeyeceğini, ikinci fıkra olarak da para, kıymetli
evrak, antika, değerli taş ve madenî süs eşyaları hariç
olmak üzere ev eşyalarının haczedilemeyeceğini bir hüküm
hâline getirdik. Bu kanun teklifi şu anda Başkanlıkta
beklemektedir.
Bu konuda bir düzenleme yapmayı
düşünür müsünüz? Üretimden sorumlu bakan olarak özellikle de
KOBİleri çok yakından ilgilendiren bu konuda bu durumu düzeltmeyi
düşünür müsünüz? Sorum budur. Bu konuda, muhtemel, vereceğiniz cevap
da bilgilendirici ve bir, KOBİler için müjde olarak nitelendirilecek
mahiyette olur diye ümit ediyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ederim
Sayın Şandır.
Sayın Bakan
BİLİM, SANAYİ VE
TEKNOLOJİ BAKANI NİHAT ERGÜN (Kocaeli) Sayın Başkan,
değerli milletvekili arkadaşlarım; teşekkür ediyorum soru
soran arkadaşlarıma.
Öncelikle Sayın
Şandırın sorduğu soruya cevap vermek isterim.
Bakanlığımızın yeni ismi Bilim, Sanayi ve Teknoloji
Bakanlığı.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Sanayi
var ama içinde.
BİLİM, SANAYİ VE
TEKNOLOJİ BAKANI NİHAT ERGÜN (Kocaeli) Var tabii ki sanayinin
bilimle, teknolojiyle yan yana gelmesi ve Türkiyenin rekabet gücünün
artması açısından böyle bir kompozisyona Türkiyenin
ihtiyacı vardı. Bu nedenle, Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı
olarak yeni bir dönem başlamış oldu. Bu dönemde KOBİler de
dâhil olmak üzere bütün işletmelerimizin özellikle
araştırma-geliştirme faaliyetlerine, yeni teknolojileri kullanma
ve rekabet gücü avantajı elde etmek için ileri teknolojili ve yüksek katma
değerli ürünler üretmesi için her türlü desteği alabilecekleri bir
sanayi strateji belgesinin, bir KOBİ strateji belgesinin ve sektörel
strateji belgelerinin bu amaçla hazırlanmış olduğu bir
döneme başlamış bulunuyoruz.
Aynı zamanda, KOSGEB
vasıtasıyla KOBİlerin yeni dönemdeki destekleriyle ilgili çok
önemli AR-GE destekleri, yönetim destekleri, fuar destekleri, nitelikli eleman
destekleri, her türlü krediye ulaşma, kredi-faiz destekleri gibi birçok
destek mekanizmalarını devreye soktuğumuzu da, arkadaşlarıma
daha önce de değişik vesilelerle hatırlatmıştım.
Bu vesileyle bir kere daha hatırlatmak istiyorum. Onları herhâlde
yeni dönemde milletvekili arkadaşlarımıza KOBİler hangi
desteklere nasıl ulaşabilirler diye bir broşür formatında
milletvekili arkadaşlarımıza ulaştırmakta fayda
olacaktır. Onları en kısa zamanda
ulaştıracağız.
KOBİlerin üretim
araçlarının haczi konusu önemli bir konu. Siz de bir kanun teklifi
vermişsiniz. Şu anda Adalet Bakanlığımız da
İcra İflas Kanunuyla ilgili bir düzenleme, bir çalışma
içerisinde ve en kısa zaman içerisinde bu söylediğiniz konuyu da
içerecek şekilde İcra İflas Kanununun, bu 82nci madde de dâhil
olmak üzere, bazı düzenlemelerini burada hep birlikte hayata geçirmek imkânına
sahip olacağız. Bu vesileyle size bunu hatırlatmak isterim.
Sayın Sakık, söylemiş
olduğunuz konu, şimdi, sizin tarafınızdan bize intikal
ettirilmiş olan bir konu. Tabii ki, Türkiye Cumhuriyeti
vatandaşlarının hiçbir tanesinin dünyanın hiçbir yerinde
haksız bir muameleye tabi tutulması bizim açımızdan kabul
edilebilir bir durum değildir. Her vatandaşımızın her
türlü hakkı o ülkelerde, o coğrafyalarda da Hükûmetimiz
tarafından, ilgili kurumlar tarafından elbette aranacaktır. Bu
gençlerin, üniversite öğrencilerinin Kıbrısta hangi nedenlerle
böyle bir muameleye tabi tutulduklarını en kısa zamanda
araştırmak yani nedenleri
SIRRI SAKIK (Muş) Bakanlar
Kurulu kararıyla.
BİLİM, SANAYİ VE
TEKNOLOJİ BAKANI NİHAT ERGÜN (Kocaeli) - Bakanlar Kurulu kararı
bir şekil. Kim yaptı bunu? meselesi değil Niye yaptı?
Bu çocuklar neyle suçlandılar, hangi yanlış işin içinde
oldular, neyle itham ediliyorlar; bunları bilmiyoruz. Sizin
söylediğinize göre, bunlar Kürt öğrenciler. Ben Kıbrısta
veya dünyanın bir başka yerinde, Türkiye Cumhuriyeti
vatandaşı olan herhangi bir öğrencinin veya başka bir
kişinin etnik kökeni Kürt olduğu için veya Çerkez olduğu için
veya Arap olduğu için böyle bir muameleye tabi tutulduğunu ve
tutulacağını zannetmiyorum. Eğer Kıbrısta veya
dünyanın başka yerinde Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarından
herhangi birisini etnik kökenini sorgulayarak bir kötü muameleye, haksız
muameleye tabi tutmuşlarsa onun hesabını sormak, onun
hakkını aramak bizim bir numaralı görevimiz olur. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
SIRRI SAKIK (Muş) Biz de onu söylüyoruz.
BİLİM, SANAYİ VE
TEKNOLOJİ BAKANI NİHAT ERGÜN (Kocaeli) Ama tabii ki her ülkenin
kendi yasaları, kendi uygulamaları içerisinde suça
karışmış kişilerin, suça
karıştığı iddia edilen kişilerin de bir
yargılamaya tabi tutulması elbette gerekir. Haksız idari işlemler
yapmış olabilirler. Haksız idari işlemlerle ilgili de hem
uluslararası hukukun gereği olan hem de o ülkenin iç hukukundaki
mekanizmalar devreye sokularak bu öğrencilerimizin hakları en iyi
şekilde aranacaktır. Bundan kimsenin kuşkusu olmasın.
Çok teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ederim
Sayın Bakan.
Tasarının tümü üzerindeki
görüşmeler tamamlanmıştır.
Maddelerine geçilmesini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
1inci maddeyi okutuyorum:
TÜRKİYE
CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ İLE BREZİLYA FEDERATİF
CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ ARASINDA GELİR ÜZERİNDEN ALINAN
VERGİLERDE ÇİFTE VERGİLENDİRMEYİ ÖNLEME VE VERGİ
KAÇAKÇILIĞINA ENGEL OLMA ANLAŞMASI VE EKİ PROTOKOLÜN
ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞUNA DAİR KANUN
TASARISI
MADDE 1- (1) 16 Aralık 2010
tarihinde Foz do Iguaçuda imzalanan Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Brezilya
Federatif Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Gelir Üzerinden Alınan
Vergilerde Çifte Vergilendirmeyi Önleme ve Vergi Kaçakçılığına
Engel Olma Anlaşması ve eki Protokolün onaylanması uygun
bulunmuştur.
BAŞKAN 1inci madde üzerinde
Cumhuriyet Halk Partisi Kocaeli Milletvekili Haydar Akar söz istemiştir.
Sayın Akar, buyurun. (CHP
sıralarından alkışlar)
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Sayın
Başkan, sayın milletvekilleri; ben de diğer milletvekili
arkadaşlarım gibi, Van Ercişte meydana gelen depremde
hayatını kaybedenlere Allahtan rahmet diliyorum, yaralananlara da
acil şifalar diliyorum.
Evet, Kocaeli bölgesi Milletvekiliyim.
1999 senesinin 17 Ağustosunda ben de diğer arkadaş MHP
Milletvekili Lütfü Beyin konuştuğu gibi, onunla birlikte yine AKP
sıralarında milletvekili arkadaşım olan değerli
arkadaşlarla birlikte bu depremi yaşadık. Bazı
arkadaşlarımızın daha büyük kayıpları oldu ama bu
deprem bize örnek olmalıydı diye düşünüyorum. Gördüğüm
kadarıyla 1999dan bu yıla kadar geçen zaman içerisinde bu depremin
Türkiye Cumhuriyetine örnek olmadığını görüyorum. Niye
örnek olmadığını görüyorum? Kısaca özetleyeyim de o
deprem gecesini: Üçü beş geçe o büyük sarsıntıyla ayağa kalktığımızda,
çocuklarımızı kollarımızın altına alarak bir
şekilde çıktık ama çıktığımızda her
taraf toz bulutu içerisindeydi ve hiçbir taraftan da haber alamıyorduk,
ailemizden, annemizden, babamızdan, akrabalarımızdan haber
alamıyorduk. Tabii, gün aydınlanmaya başladı, yavaş
yavaş depremin büyüklüğü ve boyutu ortaya çıkmaya
başlamıştı. Önce Adapazarı depremi zannetmiştik
Deprem Adapazarında oldu, biz de etkilendik. diye düşünüyorduk
fakat depremin merkez üssünün Gölcük olduğu anlaşıldı. Ben
o gün Adapazarı dâhil Kocaelinin tüm bölgeleri ve Yalova Termale kadar
gittim çünkü o günkü aile büyüklerimden bir kısmı Termaldeydi ve
bütün deprem bölgesini dolaştım. Bir telaş
yaşanıyordu. Bu telaş haklı bir telaştı çünkü
kimse böyle bir felaketle daha önce karşılaşmamıştı,
biz bu felaketle karşılaşmıştık ve kimse ne
yapacağını bilmiyordu. Öğleye kadar, yaklaşık bir
ikiye kadar bu durum sürdü, daha sonra yine Silahlı Kuvvetlerimiz sahneye
çıktı ve kontrolü eline aldı. Niye Silahlı Kuvvetlerimiz
çıktı da polis teşkilatımız daha geç çıktı?
Çünkü, polis teşkilatımızdaki arkadaşlar da deprem
felaketini yaşadılar ve onlar da ailelerini düşünmek
zorundaydılar, onlar da nöbetteyken ailelerinin ne durumda olduğunu
merak ediyorlardı, nöbette olmayan arkadaşlar da o can havliyle
etraflarındaki insanları kurtarmaya
çalışıyorlardı.
Evet, bu kadar büyük boyutta son
yıllarda bir depremle karşılaşmamıştık.
Coğrafyası çok büyüktü, Sakarya ili, Kocaeli ili, Yalova ili ve
İstanbul da buna dâhildi, bir kısmı İstanbulun buna
dâhildi ve çok büyük kayıplar verdik. Ama düşünün, 1999 ve 2011.
Biraz evvel konuşmacı arkadaşlarım belirtti burada,
dünyanın parası, iletişim vergileri ve başka vergiler
adı altında, vatandaşlarımızdan, bu deprem olmadan
önceki tedbirler için kullanılmak üzere, bakın, deprem olduktan
sonraki tedbirler için değil, deprem olmadan önceki tedbirler için
kullanılmak üzere, bugüne kadar 40 milyar Türk lirası para
toplandı. Eski parayla demiyorum arkadaşlar, bu yeni parayla 40
milyar Türk lirası toplandı. Bu paranın akıbetini bilen
yok. Ben bu Meclise gelmeden evvel, birkaç tane milletvekili
arkadaşım, bu konuyla ilgili soru önergesi vermiş ama
şimdiye kadar bu soru önergesinin yanıtı
alınamamış. Ben de 21 Ağustosta yani bizim 17
Ağustosun yıl dönümünde, 21 Ağustosta, yine Türkiye Büyük Millet
Meclisine, Maliye Bakanlığının cevaplaması
isteğiyle soru önergesi verdim. Bu 40 milyar TL nerede, nasıl
kullanılmış veya kullanılmakta mıdır? Ama yine
cevap alamıyoruz.
Şimdi, 2005 yılında,
Kocaeli Üniversitesinde bir sempozyum düzenleniyor. Bu sempozyumda, Van ilinde
beklenen depremin altı çiziliyor. Birkaç yıl içerisinde Van ilinde
deprem olacak. diyorlar. Evet, bizim Kocaeli ilinde garip bir şey var,
bilim adamları açıklama yaptığı zaman, oradaki kamu
yöneticileri Bunlar şarlatan. diye dava açıyorlar. Evet
Şarlatan. diye dava açıyorlar bilim adamları için. Bunu
yaşadık, başka bir şeyde yaşadık, kanser
ovası Dilovasında yaşadık. Dilovası için rapor
hazırlayan bilim adamına, Büyükşehir Belediye
Başkanımız Şarlatan. diye dava açtı. 2005
yılında, Kocaeli Üniversitesinin dikkate alınmayan bu raporunu
eğer dikkate almış olsaydı on yıldır bu ülkeyi
yönetmekte olan Hükûmet, o günkü Belediye Başkanını yani 2005
yılında Vanda Belediye Başkanlığı yapan ve daha
sonraki yıllarda yapan Belediye Başkanını AKP milletvekili
olarak Meclise taşımazdı, ona bugün hesabını
sorardı.
HÜSEYİN BÜRGE
(İstanbul) Sana mı soracak?
HAYDAR AKAR
(Devamla) Evet, bugün
Bana sorsun, bana.
Ben o depremi yaşadım. AKP milletvekili olarak Meclise
taşımazdı.
Arkadaşlar,
Ercişte son beş yılda yapılan binaların yüzde 80i
yıkılmış, devlet dairelerinin binaları
yıkılmış, yurt yıkılmış ama o günkü
Belediye Başkanı, bunlara izin veren, yapımına izin veren
Belediye Başkanı bugün Mecliste.
Şimdi, tabii,
bu depremler için depremden sonra ağlamak, terörist saldırılar
için terörist saldırılar yapıldıktan sonra ağlamak,
başsağlıkları dilemek, iyi niyet temennilerinde bulunmak
hiçbir şeyi çözmüyor. Çözmediğini de sizin on yıllık
İktidarınız döneminde gördük ve görmeye de devam ediyoruz.
Ben izliyorum, bu
Meclis kürsüsüne çıkan arkadaşlarımızın hepsi iyi
dilek temennilerinde bulunuyor, bir daha bu depremleri yaşamamamız
için dua etmemiz konusunda hemfikir oluyoruz burada.
MEHMET
METİNER (Adıyaman) Yaşın yeterse bu İktidarı
daha çok göreceksin.
HAYDAR AKAR
(Devamla) Evet, bu depremleri yaşamayalım. Depremler olacak,
doğal felaketler ama Kocaelinde 20 bin kişi ölmedi aslında
depremden, 1 kişi öldü, diğer kalanları binalar öldürdü. 1
kişi de Ford Otosan Fabrikası yanında -Kocaeli milletvekillerim
bilir- yerin yarılması sonucu içeri düşen güvenlik görevlisinin
ölümüydü. Depremde 1 kişi öldü ama o günkü bilanço 20 bin kişiydi.
Demek ki bir şeyi eksik yapıyoruz, yapmaya da devam ediyoruz.
Bugün, TOKİ
binlerce ev yapıyor, alkışlıyoruz. Geçende -ben KİT
Komisyonundayım- TOKİyi denetledik. 500 küsur milyar lira kâr
açıkladı TOKİ. Bu TOKİ her şeyi yapıyor, sosyal
konutlar da yapıyor -biraz evvel yine açıkladılar sosyal
konutların oranını- havuzlu lüks villalar da yapıyor ama en
çok Ataşehirde yapıyor. Ataşehirde konut yapıyor, orada
getirisi çok fazla. Ama TOKİ bir şeyi yapmıyor.
MEHMET
METİNER (Adıyaman) Oradan alıp fakirlere veriyor.
HAYDAR AKAR
(Devamla) Evet, 100 fakirlere veriyor,1.000 tane zenginlere veriyor.
MEHMET
METİNER (Adıyaman) Hastane yapıyor.
HAYDAR AKAR
(Devamla) Metin Bey, siz önce bir, Başbakandan izin alın, o
konuşmalarınızdan dolayı, Bir daha konuşabilir
miyim? diye, ondan sonra bana laf yetiştirin lütfen, tamam. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Lütfen
Lütfen
HAYDAR AKAR
(Devamla) Burada ciddi bir konuyu konuşuyoruz, sizi de ciddiyete davet
ediyorum.
BAŞKAN
Lütfen Genel Kurula
Lütfen
Lütfen Genel Kurula
HAYDAR AKAR (Devamla) Evet,
zamanım çok az kaldı. Geçen sefer Kocaelili kardeşlerim bana
sitem etmişlerdi.
Sayın Bakanım, Kocaelide 16
tane organize sanayi bölgesi bulunuyor. Bunlardan birinin temelini, sanayi
bölgesi içerisindeki POSCOnun temelini yeni attınız. Henüz ÇED
raporu tamamlanmadan attınız o temeli. Belki Tamamlandı.
diyeceksiniz bana çünkü o ÇED toplantısına gittim.
Türkiyede yüz ölçümü en küçük illerden
bir tanesi Kocaeli ama en büyük ilde bile olmayan organize sanayi bölgeleri var
Kocaelide, 16 tane. Bunlardan 3 tanesi kent merkezinde, İzmitin ve
Kartepenin göbeğinde. Hangisi? Size sayıyorum: Arslanbey Organize
Sanayi Bölgesi, Asım Kibar Organize Sanayi Bölgesi, Alikahya Organize
Sanayi Bölgesi. Arslanbey yüzde 70 doluluk oranında, yüzde 42 Asım
Kibar, Alikahya yüzde sıfır doluluk oranında. Yeni organize edildi
bu organize sanayi bölgesi.
İHSAN ŞENER (Ordu)
Sayın Başkan, maddeye gelsin, maddeye. Ne anlatıyor?
MEHMET METİNER (Adıyaman)
Maddeye gel.
HAYDAR AKAR (Devamla) Yeni organize
edildi. Nasıl bir rant hesabı yapıldığı, kent
merkezinde olduğu belli. 70 bin insan yaşıyor bunun
etrafında. İzmit Ovasının göbeğinde
yapıldı. Sizlerle hep birlikte kalkıp gidelim, bir tane taş
bulamazsınız bu ovada. Taş bulamazsınız, Türkiyenin
en verimli toprakları. 70 bin insan yaşıyor etrafında ve bu
70 binin içerisine 2 tane organize sanayi bölgesi
sıkıştırdılar. Bu nasıl vatana ihanetse kentimize
ihanettir, başka bir şey değil.
Tanju Bey buradan haykırıyor,
diyor ki: Ben kentime sanayi istiyorum. Size öneriyorum Sayın Bilim,
Sanayi ve Teknoloji Bakanım -aynı kentliyiz- Kocaeliyi
İstanbulun çöplüğü yapmaktan çıkaralım ve Türkiyenin her
tarafına bu sanayiyi yayalım. Niye 16 tane organize sanayi bölgesi
Kocaelide kuruluyor? Niye lojistik üssü oluyor?
Bakın, her taraf konteyner ve
tırlardan geçilmeyecek. Kocaeliye bugün 2 bin tane tır giriyor,
Kocaelinin lojistik köyü olduğunda Köseköy 10 bin tane tır girecek.
10 bin tır girecek.
İLYAS ŞEKER (Kocaeli)
Maddeyle ne ilgisi var?
HAYDAR AKAR (Devamla) İlyas Bey,
sizin bunlara destek vermeniz lazım İlyas Bey.
İLYAS ŞEKER (Kocaeli) Ne
ilgisi var? Konuya gel.
HAYDAR AKAR (Devamla) Konuya
geleceğim, geleceğim.
Sayın Sanayi Bakanımdan rica
ediyorum, eğer Kocaeliliyse -ki Kocaelili olduğuna canıgönülden
inanıyorum- artık Kocaeliyi yaşanabilir bir kent hâline
dönüştürmemiz, sanayiye dur dememiz
(AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
İHSAN ŞENER (Ordu) Sayın Başkanım, niye müdahale
etmiyorsunuz?
HAYDAR AKAR (Devamla) Size bir
şey söylemek istiyorum arkadaşlar, bunu dinlemenizi rica ediyorum.
Kocaelinin her tarafı denizle çevrilidir fakat Kocaelili denize hasret
yaşar Metin Bey. Kocaelinin her tarafı denizle çevrilidir, 44 tane
liman yapılmıştır.
MEHMET METİNER (Adıyaman)
Konuya gel, konuya! Söyleyecek sözün yoksa çıkma oraya!
HAYDAR AKAR (Devamla) Konuya geleceğiz.
Brezilyayla çok ilişki kurarız biz, merak etmeyin ama önce
Kocaelinin problemini çözeceğiz. (CHP sıralarından
alkışlar)
44 tane liman, Sayın Bakanım,
16 tane organize sanayi bölgesi. Nüfus yoğunluğu bakımından
Türkiye'nin ikinci ili. Bakın, Türkiyede nüfus yoğunluğu
kilometre kareye düşen 91 kişidir, Kocaelide 496 kişidir,
İstanbulda 4 bin kişidir. İkinci kent ama binde 47
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
İHSAN ŞENER (Ordu) O
ruhsatları Sefa Sirmen verdi.
HAYDAR AKAR (Devamla) Bravo! Siz
hiçbir şey yapmıyorsunuz on yıldır.
Teşekkür ederim. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın Akar,
teşekkür ediyorum.
Sayın milletvekilleri,
çalışma süremizin tamamlanmasına çok az bir zaman
kalmıştır. Ancak, bu maddenin yani 1inci maddeyle ilgili ve bu
kanunun kabulüne kadar çalışma süremizin uzatılmasını
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Şimdi, Sayın Kaplan, buyurun
efendim, 1inci madde üzerinde.
FAHRETTİN POYRAZ (Bilecik)
Sayın Başkan, 60a göre yerimden kısa bir açıklama yapmak
istiyorum.
HASİP KAPLAN (Şırnak)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri
BAŞKAN Başladı artık, sonra vereyim.
FAHRETTİN POYRAZ (Bilecik)
Hayır, söz istedim
BAŞKAN Hayır, kusura bakmayın,
başladı artık.
Buyurun Sayın Kaplan.
HASİP KAPLAN (Devamla)
Doğrusu Brezilyayla yapılan sözleşmeleri gecikmiş olarak
değerlendiriyorum çünkü Latin Amerikayla çok fazla ilişkilerimiz,
ekonomimiz, ithalatımız, ihracatımız gelişmiş
değil ama Brezilyayla ilgili bu sözleşme nedeniyle 1inci madde
nedeniyle söz aldım.
Burada Brezilyadaki yönetimi, sosyal
devleti, Lula da Silvadan sonra Dilmanın bir gerilla hareketinden gelen
devlet başkanını veya Che Guevarayı, bunların hepsini
konuşacak bir hava görmüyorum Mecliste. Yoksa Brezilya üzerinde çok
şey konuşulur, Brezilya üzerinde saatlerce konuşulur. Ama demin
soru sorarken Sayın Sakık, Kıbrısta, Kuzey
Kıbrıs Türkiye Cumhuriyeti devleti, bu bir yavru vatan, dikkat edin,
Kuzey Kıbrıs, Türkiye Cumhuriyeti devleti, yavru vatan ve bunu
tanıyan devletler Türkiye dışında da yok. Bakın, bu
ülkede Yakın Doğu Üniversitesi var ve binlerce gencimiz gidip
Yakın Doğu Üniversitesinde okuyor. Yakın Doğu
Üniversitesinde herkes okuyor ve Kıbrıs da Türkiye gibi, Türkiye'nin
ikliminden, yaşamından, her şeyden etkileniyor.
Dün bana Kıbrıslı
öğrenciler geldi. Şu elimdeki evraka bakın. Bir üniversitede bu
çocukların katılmadığı bir olay yaşanıyor ve
bu olayda da ne yaralanan var ne darp edilen var ne bir şey var ne de
engellenen bir durum var. Mahkemeye de gidilip serbest bırakılan
öğrenciler var ama bu öğrenciler, hukuk fakültesinin son
sınıf öğrencisi, kiminin iki dersi, kiminin üç tane dersi
kalmış, bir ay sonra mezun olacak öğrenciler. Onları getiriyorlar
ve şöyle bir belge veriyorlar ellerine: Bakın yani işte dandik
bir belge. Devlet belgesine benziyor mu? Bakanlar Kurulu kararı görüyor
musunuz arkadaşlar? Muhaceret tebligat belgesi, muhaceret tebligat
belgesi, fasıl 105. Nedir? Mahkemeye getirdiği öğrenciyi mahkeme
serbest bırakıyor, bir suçu yok. Mahkeme serbest bırakıyor
ama Yakın Doğu Üniversitesinin Rektörü, bu çocukları
çağırmış Olayları önleyin. diye bunlardan rica
etmiş. Bu çocuklar da ayırmak için ellerinden geleni yapmışlar.
Bir de tuhaf tarafı bu. Bunlardan bir tanesi de sınavdan
çıkarken yakalanıyor.
EMRULLAH İŞLER (Ankara) 500
tane adam, 100 tane öğrenciyi taşladınız orada.
Arabaların camları kırıldı. Saptırmayın
olayı
HASİP KAPLAN (Devamla)
Şimdi, bakın, işte basın, işte olaylar, işte
Kıbrıstaki mahkemeler. Burada kalkıp siz bu zulmü
alkışlarsanız, Kıbrıstaki bir devlet, devlet deyip,
yavru vatan deyip orayı dandik cumhuriyet, muz cumhuriyetine çevirip
Türkiyeden de emniyet genel müdürü gönderirseniz, oranın
İçişleri Bakanlığını da Türkiyedeki Türk
Silahlı Kuvvetlerine bağlarsanız, Türk Silahlı Kuvvetleri
oranın İçişleri Bakanı görevini yaparsa arkasından da
bir saat içinde mahkemenin serbest bıraktığı bu
öğrencileri sınır dışı ediyorlar, yetmiyor
okuldan atıyorlar. Eğer vicdanınız tahammül ediyorsa bu
şekilde bir sınır dışı olayına. İki
dersi kalmış okuldan bu şekilde atılmaya kendi ülken gibi
gördüğün Kıbrısta, ki buralarda bütün üniversitelerde bu tür
şeyler yaşanıyor. Eğer vicdanınız tahammül ediyorsa
seyirci kalın, bir şey demiyorum ama bana gelen öğrencilerin
isimleri burada, avukatları burada, belgeleri burada. Siz ki muhalefete
tahammül etmeyi, bütün Türkiyede olduğu gibi herkes muhalefete tahammül
etmeyi bilecek, Kıbrısta da, oradaki üniversitelerde de bilecek.
Şimdi burada benim
Dışişleri Bakanlığım var Hükûmeti temsil ediyor, Komisyon Başkanım da
oraya gitti geldi. Bakanlar Kurulumuz, Hükûmetimiz Türkiye Cumhuriyeti
vatandaşı bu vatandaşına sahip çıkacak. Diyecek mi:
Orada yargı varsa kardeşim yargı kararı olmadan sen bunu
nasıl sınır dışı edersin? Yargı kararı
olmadan dört sene okutup dünyanın parasını alıp denklik
verip Millî Eğitim Bakanlığına, bu üniversite, Yakın
Doğu Üniversitesini denklik olarak bağlayacaksın, sonra da bu
üniversitede gelmiş son sınıfa iki dersi kalmış
öğrenciyi atacaksın. Bu, sabıka mı arkadaşlar?
Bakın, şu kimliğe bakın. Hamdi Seren Türkiye Cumhuriyeti
Silopi doğum yeri. Bu sabıka mı? Silopide doğmak,
Şırnakta doğmak sabıka mı? Kıbrısı
Türküyle Kürtüyle beraber Kıbrıs çıkartmalarında biz
almadık mı, kazanmadık mı? Kıbrısta Türkü de Kürtü
de birlikte mücadeleye gitmedi mi? Yani orada Kıbrıs yerlisi
olmayanların, dışarıdan gelen, Türkiyeden giden Türkiyeli
olan orada yerleşenlerin nüfusunun yerli Kıbrıslılardan
fazla olduğunu hepimiz biliyoruz. Ama bu zulmü, bu
zorbalığı Kıbrısta birileri Yakın Doğu
Üniversitesinde yapıyorsa bilsin ki burada onların sahipleri var,
onlara sahip çıkacaklar var. Bu hukuksuzluğa, bu zorbalığa
Meclisin de sahip
çıkması lazım, Hükûmetin de sahip çıkması lazım,
Dışişleri Bakanlığımızın da sahip
çıkması lazım. Bu, muz cumhuriyeti değil. Hiçbir dandik
cumhuriyette hiçbir neden yokken Ben seni sınır dışı
ediyorum. diye bir evrakı verip, Ercan Havaalanında uçağa
bindirip sınır dışı etmezler. Hiçbir öğrenciyi,
iki dersi kalmışken parasını alıp, Yakın
Doğu Üniversitesinde okutup göndermelerine izin vermeyiz. Bu rektörün, bu
üniversite rektörünün buradaki günahı, vebali büyüktür; aracılık
etti, bu çocukları çağırdı.
Yine, burada Ada Genel
Müdür Yardımcısı Erdal Emanet bu insanları
çağırdı, yardımcı olmalarını istedi;
arkasından da getirdi -mahkeme serbest bıraktıktan sonra- Ercan
Havaalanına, sınır dışı etti. Arkadaşlar,
biz vicdanlı olmasak, biz insani davranmasak, biz hukuki davranmasak,
buradaki gerilim ve çatışmalarımızın
uzantıları
Ki Kıbrısta, Kuzey Kıbrıs Türk
Cumhuriyetinde mafyanın, kara paranın, fuhşun merkezine
dönmüş bu topraklarda, bizim insanlarımızı da o zaman
üniversitelerde okutmasınlar, paralarını almasınlar,
kapılarını açmasınlar, Millî Eğitim
Bakanlığı denklik vermesin, Dışişleri Bakanı
da vatandaş görüyorsa vatandaşına sahip çıksın. Bizim
burada söylemek istediğimiz konu bu.
Bu konu, bu
haksızlık, bu mağduriyet giderilene kadar ben ve partim ve
grubum bunun peşini bırakmayacağız. Bunun peşini
bırakmayacağız çünkü bu zulmü, bu zorbalığı zaman
zaman Türkiyede de gördüğümüz oluyor.
Üniversitelerimizde, bu
dışarıdan emniyet müdürleri, terörle mücadele adı
altında, yok rektörlerin bilmem nesi adı altında,
çağıracak, öğrencilerden rica edecek Grupları
yatıştırın. diye. Bu öğrenci de gidip
yardımcı olacak, sonra sınır dışı edilecek.
Böyle bir şey dünyanın hiçbir yerinde yok arkadaşlar.
Biz burada bunları
konuşmak zorundayız. Eğer Kıbrıs yavru vatansa,
eğer kardeşlerimiz, soydaşlarımız orada
yaşıyor ve kaderimiz birse, aynı kadere sahip vatandaşlar
Kıbrıs Savaşında
Türküyle, Kürtüyle oraya gitmişse bu
ayrımcılığı Ankarada da kabul etmeyiz,
Lefkoşada da kabul etmeyiz. Ayrımcılık her yerde
ayrımcılıktır, ırkçılık her yerde
ırkçılıktır, zorbalık her yerde zorbalıktır,
hukuksuzluk her yerde hukuksuzluktur. Orada çok ciddi bir genç nüfusumuz var.
Binlerce insan okuyor orada. O binlerce insanın kaderine sahip çıkmak
istiyorsak bu gençlerimize sahip çıkacağız. Bunu söylemek
istiyorum. Bunun için söz almak zorunda kaldım ve bunun için de Meclisi
Özellikle Ana Muhalefet Partisinin bu iktidarla yakın ilişkisi var.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(İstanbul) Hangi iktidarla?
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(İstanbul) Kiminle ya?
AYTUĞ ATICI (Mersin) Ne
münasebet ya?
HASİP KAPLAN (Devamla) Şu
anki, Kıbrıstaki Hükûmetle ilişkileriniz var. Sizin de bu
konuda o Hükûmeti uyarmanızı istiyorum. İktidarı iktidar
olduğu için, şu anki Hükûmeti de
Sizin Cumhuriyet Halk Partisi
olarak onların üzerinde son derece etkiniz var biliyorum.
AYTUĞ ATICI (Mersin) Keşke
olsa keşke.
HASİP KAPLAN (Devamla) Sizi ve
ana muhalefet olarak sizi ve iktidar olarak AKPyi -Hükûmet olarak- bu konuda
göreve davet ediyorum.
Hepinize teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ederim
Sayın Kaplan.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(İstanbul) Sayın Başkan, bir sataşmada bulundu.
İzninizle, çok kısa bir
BAŞKAN Lütfen iki dakika.
VII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN
KONUŞMALAR (Devam)
4.- İstanbul Milletvekili Mehmet Akif
Hamzaçebinin, Şırnak Milletvekili Hasip Kaplanın, partisine
sataşması nedeniyle konuşması
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(İstanbul) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; çok
kısaca görüşlerimi ifade edeceğim.
Sayın Kaplan
konuşmasında Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetinde etnik kökeni
nedeniyle ayrımcılığa uğrayan, kötü muameleye tabi
olan bazı vatandaşlarımıza yönelik
kaygılarını, endişelerini ifade etti.
Cumhuriyet Halk Partisi olarak biz
hiçbir vatandaşımızın etnik kökeni nedeniyle ne Türkiye
Cumhuriyeti içerisinde ne de bir başka ülkede veya Kuzey Kıbrıs
Türk Cumhuriyetinde ayrımcılığa, haksız muameleye
tabi olmasının yanında olamayız, bunun kesinlikle
karşısındayız. Bunun öncelikle kayıtlara geçmesini
arzu ederim.
İkincisi: Kuzey Kıbrıs
Türk Cumhuriyeti 1974 Barış Harekâtından sonra
kurulmuştur. Çok sayıda yatırımcının turizm
yatırımı yaptığı bir yerdir. Orada birtakım
kötü muameleler olmuş ise bundan dolayı koskoca bir cumhuriyeti feda
etmeyi, onu dünya kamuoyu nezdinde prestiji sarsılacak bir şekilde
konumlandırmayı doğru bulmam. Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti
bizim korumamız, kollamamız, destek olmamız gereken bir
cumhuriyettir, burada yapılan bir yanlışlık kesinlikle
önlenmelidir, bu yanlışlığı Hükûmet mutlaka
düzeltmelidir. İddiayı ve doğruluk derecesini bilemiyorum ama,
Sayın Kaplanın iddialarının ciddiye alınması
gerektiği kanaatindeyim. Cumhuriyet Halk Partisinin Kuzey
Kıbrıs Türk Cumhuriyetiyle yakın ilişkisi vardır.
cümlesini, ben Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetine Cumhuriyet Halk
Partisi bir heyet göndermiştir. olarak alıyorum. Bu çerçevede Cumhuriyet
Halk Partisinin beyan edeceği bir iyi niyet varsa, biz bunu tabii ki ifade
etmekten de hiçbir zaman çekinmeyiz.
Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
X.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
3.- Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti ile Brezilya Federatif
Cumhuriyeti Hükûmeti Arasında Gelir Üzerinden Alınan Vergilerde Çifte
Vergilendirmeyi Önleme ve Vergi Kaçakçılığına Engel Olma
Anlaşması ve Eki Protokolün Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri
Komisyonu Raporu (1/449) (S.
Sayısı: 27) (Devam)
BAŞKAN Şimdi, Sayın
Tanal, soru-cevap şeklinde, herhâlde sorunuz var.
Bulunduğunuz yerden lütfen.
MAHMUT TANAL (İstanbul)
Değerli Başkanım, değerli milletvekillerim; Vanda olan
depremle ilgili Sayın Hükûmete şöyle bir önerim var: Deprem günü
itibarıyla karşılıksız çekten dolayı cezası
kesinleşmiş vatandaşımızın veya aleyhine icra
takibi kesinleşmiş vatandaşlarımızla ilgili, sosyal
devlet ilkesi uyarınca devletin bu borçları ödemesini,
borçlarıyla ilgili rücu meselesini de üç yıl sonra ödemesini ben
öneriyorum. Bu bir sosyal devlet ilkesidir. Yani bu anlamda gerçekten bu
vatandaşlarımızın ihtiyacı var, bu bir.
İkinci bir önerim Değerli
Başkanım, 5651 sayılı İnternet Yasasında, nefret
ve ırkçılık söylemleriyle ilgili Hükûmet yetkilerinin
İnternet kurumuyla irtibata girip bu yasanın çalıştırılarak
bu sitelerin kapatılmasını öneriyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
MAHMUT TANAL (İstanbul)
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Ben teşekkür
ediyorum.
Sayın Ağbaba, buyurun
efendim.
VELİ AĞBABA (Malatya) Ben
Sayın Bakana bir soru sormak istiyorum:
Malatya, Erzincan, Elbistan ve
Elâzığda bulunan şeker fabrikalarının bu yıl
içerisinde özelleştirilmesi kararı alınmıştır.
Ancak geçmişteki özelleştirme uygulamalarına
bakıldığı zaman, özelleştirmenin tamamının
halkın ve kamunun zararına olduğu ortadadır. Malatyadaki
Sümerbank fabrikasının satılması, Tekelin
satılması, hal binasının satılması tamamen
Malatya halkının zararına olmuştur. Buradaki,
özelleşecek Malatya Şeker Fabrikası da tamamen arsa değeri
üzerinden, arsası için özelleştirilecektir. Bu nedenle,
burasının da peşkeş çekileceğine inanıyoruz. Bu
konuda, doğuda sosyal alanda kurulan fabrikaların
özelleştirilmesine karşı olduğumuzu belirtmek istiyorum.
Bunun bir kez daha gözden geçirilmesini Sayın Bakandan diliyoruz.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Sayın Aygün, buyurun.
HÜSEYİN AYGÜN (Tunceli)
Sayın Başkanım, teşekkürler.
Gerek Sayın Bakan Nihat Ergün
gerekse Beşir Atalay Kıbrıs konusunda olsun, deprem meselesinde
olsun veya Hükûmetin icraatlarının geneli bakımından olsun
bir ayrımcılık olamayacağını, ayrım
kavramının AKP İktidarına ters olduğunu söylediler.
Bu konuda Sayın Bakanlara
hatırlatmak isterim: Ayrımcılık, sadece kişisel
ilişkilerde meydana gelen ihlaller bakımından değil,
ekonomik hayattaki ayrımcılık bakımından da Türk Ceza
Kanununa bir suç olarak girdi ve altı yıldır Türk Ceza
Kanununda Ayrımcılık diye bir suç bulunuyor. Bu altı
yılda, insan hakları derneklerinin yaptığı
araştırmalara göre Türkiyede açılmış tek bir dava
var, o davada henüz bir karar verilmemiş, herhangi bir
ayrımcılık suçu nedeniyle mahkûm olmuş tek bir sanık
bulunmuyor. Bu durumda, Romanlara, Kürtlere, diğer azınlıklara
yönelik sistematik saldırılar düşünüldüğünde, özellikle
şehit cenazelerinden sonra
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkür ederim
Sayın Aygün.
Sayın Halaman
ALİ HALAMAN (Adana) Sayın
Başkan, sayın milletvekilleri; Türkiye Büyük Millet Meclisinde söz
alan, konuşma yapan milletvekillerinin, konuşmacıların
sürekli Türk, Laz, Çerkez diyerek cümle kurmasını
kınıyorum. Bunun doğru olmadığını
düşünüyorum.
Saygılar sunuyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Sayın Poyraz.
FAHRETTİN POYRAZ (Bilecik)
Sayın Başkanım, ben Sayın Haydar Akar Beyin, Kocaeli
Milletvekilimiz ve aynı zamanda KİT Komisyon üyemizin
konuşması sırasında teknik bir hata yaptığı
kanaatindeyim.
Bizim Komisyonda
görüştüğümüz, Emlak Konut Gayrimenkul Yatırım
Ortaklığına ait hesap ve işlemleri görüştük ve Emlak
Gayrimenkul Yatırım Ortaklığı doğrudur
TOKİnin bir iştirakidir. Ancak tamamen ticari kriterlere göre
hasılat paylaşımı biçiminde faaliyet gösteren ve
İstanbul Menkul Kıymetler Borsasında da işlem gören bir
şirkettir.
Toplu Konut İdaresi, gelir
artırıcı projeler uygulamakla birlikte
ağırlıklı olarak sosyal projelere yönelik çalışan
bir kurumumuzdur. Bunun tutanaklara bu şekilde geçmesi için söz
aldım.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Tasarının 1inci maddesini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Sayın
Başkan...
BAŞKAN 2nci maddeyi okutuyorum:
MADDE 2-
(1) Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) - Sayın
Başkan, sataşma var. Arkadaş, Sayın Komisyon
Başkanı
BAŞKAN Getirip
bakacağım zabıtlara; varsa sonra olabilir
2nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
3üncü maddeyi
okutuyorum:
MADDE 3- (1) Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu
yürütür.
BAŞKAN Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Tasarının tümü açık
oylamaya tabidir.
Açık oylamanın elektronik
oylama cihazıyla yapılmasını oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Oylama için üç dakika süre veriyorum.
(Elektronik cihazla oylama
yapıldı)
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti ile Brezilya Federatif
Cumhuriyeti Hükûmeti Arasında Gelir Üzerinden Alınan Vergilerde Çifte
Vergilendirmeyi Önleme ve Vergi Kaçakçılığına Engel Olma
Anlaşması ve Eki Protokolün Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı açık oylama sonucunu arz
ediyorum:
Kullanılan oy sayısı |
: |
268 |
|
Kabul |
: |
266 |
|
Çekimser |
: |
2 |
Kâtip
Üye Kâtip
Üye
Bayram
Özçelik Mine
Lök Beyaz
Burdur
Diyarbakır
Değerli milletvekilleri, bu şekilde,
Tasarı kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır.
Hayırlı uğurlu olsun.
Çalışma süremiz
tamamlanmıştır.
Alınan karar gereğince, (8/1,
8/2, 8/3 ve 8/4) esas numaralı önergeler üzerine açılması kabul
edilen genel görüşmeyi yapmak için 26 Ekim 2011 Çarşamba günü saat
14.00te toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum.
Kapanma
Saati: 19.22
(X) 6 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.
(x) Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.
(X) 25 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.
(x) Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.
(x) 27 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.
(x) Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.