TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET
MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
112nci
Birleşim
29
Mayıs 2012 Salı
(TBMM Tutanak
Hizmetleri Başkanlığı tarafından hazırlanan bu
Tutanak Dergisinde yer alan ve kâtip üyeler tarafından okunmuş
bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından ifade
edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı sözler
aslına uygun olarak yazılmıştır.)
İÇİNDEKİLER
I.- GEÇEN TUTANAK
ÖZETİ
II.- GELEN
KÂĞITLAR
III.- YOKLAMALAR
IV.- GÜNDEM DIŞI
KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin
Gündem Dışı Konuşmaları
1.- Bursa Milletvekili Mustafa Öztürkün,
İstanbulun fethinin 559uncu yıl dönümüne ilişkin gündem
dışı konuşması
2.- Çorum Milletvekili Tufan Kösenin, Çorum
olaylarının 32nci yıl dönümüne ilişkin gündem
dışı konuşması
3.- İstanbul Milletvekili D. Ali Torlakın,
İstanbulun fethinin 559uncu yıl dönümüne ilişkin gündem
dışı konuşması
V.- AÇIKLAMALAR
1.- Uşak Milletvekili Dilek Akagün
Yılmazın, Silivri Cumhuriyet
Başsavcılığı tarafından İstanbul Baro
Başkanı ve Yönetim Kurulu üyeleri hakkında açılan soruşturmaya
ilişkin açıklaması
2.- Adana Milletvekili Muharrem Varlının,
Ziraat Bankasının çiftçilere verdiği krediyle ilgili
yaşanan sorunlara ilişkin açıklaması
3.- Ankara Milletvekili Özcan Yeniçerinin,
öğretmen maaşlarına ve Hükûmetin öğretmenlerin onuruyla
oynadığına ilişkin açıklaması
4.- Kayseri Milletvekili Yusuf Halaçoğlunun,
İstanbulun fethinin 559uncu yıl dönümüne ilişkin
açıklaması
5.- İstanbul Milletvekili Kadir Gökmen
Öğütün, İstanbuldaki çarpık kentleşme sorununa
ilişkin açıklaması
6.- Malatya Milletvekili Veli Ağbabanın,
2002 yılında Karakaya Baraj Gölünde Baskil
Kaymakamlığının sefere elverişli olmayan feribotunun
alabora olması olayına ve Baskillilerin günümüzde de aynı
koşullarla Malatyaya gidip geldiklerine ilişkin açıklaması
7.- İstanbul Milletvekili Haluk
Eyidoğanın, İstanbul adalarındaki iskele anarşisinin
düzeltilmesi ve motor denilen teknelerin yolcu tahliye sistemlerinin
incelenmesi gerektiğine ilişkin açıklaması
8.- Adana Milletvekili Ali Halamanın,
Adananın hasat dönemi nedeniyle Gıda, Tarım ve
Hayvancılık Bakanından taban fiyatı ayarlaması
beklediklerine ilişkin açıklaması
9.- Manisa Milletvekili Selçuk Özdağın,
terör nedeniyle ölen her vatandaşın bu ülkenin vatandaşı
olduğuna, insanların acıları üzerinden rant elde etmeye ve
toplumu ayrıştırmaya çalışmanın insanlıkla
bağdaşmadığına ilişkin açıklaması
10.- Kütahya Milletvekili Alim Işıkın,
üniversite mezunu işsiz gençlerin giderek çoğaldığına
ve yeni atamaların yapılarak gençlerin istihdam edilmesinin büyük
önem taşıdığına ilişkin açıklaması
VI.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Tezkereler
1.- Avrupa Parlamentosu
(AP) Başkanı Martin Schulz başkanlığındaki bir
heyetin ülkemizi ziyaret etmesinin uygun bulunduğuna ilişkin Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığı tezkeresi (3/878)
2.- TBMM
Dışişleri Komisyonu üyelerinden oluşan bir parlamenter
heyetin, Finlandiya Dışişleri Komisyonu Başkanı Timo
Soini'nin vaki davetine icabetle Finlandiya'ya resmî bir ziyaret
gerçekleştirmesine ilişkin Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığı tezkeresi (3/879)
B) Önergeler
1.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Şentopun, ülkemizde demokrasiye müdahale eden tüm
darbe ve muhtıralar ile demokrasiyi işlevsiz kılan diğer
bütün girişim ve süreçlerin tüm boyutları ile
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla kurulan (10/236, 237, 238, 239) esas numaralı Meclis
Araştırması Komisyonu üyeliğinden çekildiğine
ilişkin önergesi (4/48)
2.- Kocaeli
Milletvekili Hurşit Güneşin, (2/231) esas numaralı Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı
Kanununda ve Yükseköğretim Kurumları Öğretim
Elemanlarının Kadroları Hakkında Kanun Hükmünde Kararname
ile Genel Kadro ve Usulü Hakkında Kanun Hükmünde Kararnameye Ekli
Cetvellerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifinin doğrudan gündeme alınmasına
ilişkin önergesi (4/47)
C) Meclis
Araştırması Önergeleri
1.- Kocaeli
Milletvekili Haydar Akar ve 22 milletvekilinin, Kocaeli ilinde
sanayileşmenin neden olduğu çevre kirliliğiyle bunun insan
sağlığına etkilerinin araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/292)
2.- Kırklareli
Milletvekili Turgut Dibek ve 20 milletvekilinin, HSYK ve yargı erkinin
bağımsızlığı önündeki engellerin
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/293)
3.- Hatay Milletvekili
Mevlüt Dudu ve 22 milletvekilinin, ülkemizde önümüzdeki yıllarda
yaşanabilecek olası bir deprem felaketi öncesinde gerekli tedbirlerin
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/294)
D) Gensoru Önergeleri
1.- Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına Grup Başkan Vekilleri Yalova Milletvekili
Muharrem İnce, Ankara Milletvekili Emine Ülker Tarhan ve İstanbul
Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebinin, izlemekte olduğu dış
politikanın gerçeklerden uzak olduğu, ülke güvenliği ve
çıkarlarına zarar verdiği iddiasıyla
Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu hakkında gensoru
açılmasına ilişkin önergesi (11/12)
VII.- ÖNERİLER
A) Siyasi Parti Grubu
Önerileri
1.- BDP Grubunun, 23/11/2011 tarihinde İstanbul
Milletvekili Sebahat Tuncel ve arkadaşlarının Türkiye'de
işçi ve emekçilerin sendikalaşmaları ve örgütlenmeleri ile
ilgili sorunların sebebinin araştırılması
amacıyla vermiş olduğu Meclis araştırması
önergesinin Genel Kurulun 29/5/2012 Salı günkü birleşiminde
sunuşlarda okunmasına ve ön görüşmelerinin aynı tarihli
birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
2.- MHP Grubunun, tarım ve hayvancılık
sektöründeki sorunlar ile bunların çiftçiler üzerindeki olumsuz
etkilerinin araştırılarak alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla vermiş olduğu Meclis
araştırması önergesinin Genel Kurulun 29/5/2012 Salı günkü
birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön görüşmelerinin
aynı tarihli birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
3.- CHP Grubunun, 8/3/2012 tarihinde Ankara
Milletvekili İzzet Çetin ve arkadaşlarının
sendikaların ve sendikal örgütlenmelerin sorunlarının
araştırılması ve çözüm yollarının belirlenmesi amacıyla
vermiş olduğu Meclis araştırması önergesinin Genel
Kurulun 29/5/2012 Salı günkü birleşiminde sunuşlarda
okunmasına ve ön görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde
yapılmasına ilişkin önerisi
4.- AK PARTİ Grubunun, gündemdeki sıralama
ile Genel Kurulun çalışma gün ve saatlerinin yeniden düzenlenmesine;
(11/12) esas numaralı Gensoru Önergesinin gündeme alınıp
alınmayacağı hususundaki görüşmelerin Genel Kurulun
6/6/2012 Çarşamba günkü birleşiminde; Sayıştay üyelikleri
için yapılacak seçimlerin 5/6/2012 Salı günkü birleşiminde yapılmasına
ve 258 sıra sayılı Kanun Tasarısının İç
Tüzükün 91inci maddesine göre temel kanun olarak bölümler hâlinde
görüşülmesine ilişkin önerisi
VIII.- SATAŞMALARA İLİŞKİ
KONUŞMALAR
1.- İstanbul Milletvekili Ayşe Nur
Bahçekapılının, Şanlıurfa Milletvekili İbrahim
Binicinin AK PARTİ Grubuna sataşması nedeniyle
konuşması
IX.- SÖZLÜ SORULAR VE CEVAPLARI
1.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğütün, Ardahanda
trafik ışıklarının kullanılmasına
ilişkin İçişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/28) ve Ulaştırma, Denizcilik ve
Haberleşme Bakanı Binali Yıldırımın cevabı
2.-Ankara Milletvekili Nurdan Şanlının,
kuzey-güney bağlantısını sağlayan yol
çalışmalarına ilişkin sözlü soru önergesi (6/151) ve Ulaştırma, Denizcilik ve
Haberleşme Bakanı Binali Yıldırımın cevabı
3.- Bartın Milletvekili Yılmaz Tunçun,
karayolu taşımacılık sektöründeki düzenlemelere
ilişkin sözlü soru önergesi (6/155) ve Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanı Binali
Yıldırımın cevabı
4.- Bartın Milletvekili Yılmaz Tunçun, karayolu
taşımacılık sektörüne ilişkin sözlü soru önergesi
(6/158) ve Ulaştırma,
Denizcilik ve Haberleşme Bakanı Binali
Yıldırımın cevabı
5.- Bolu Milletvekili Ali Ercoşkunun, otoyol
projelerine ilişkin sözlü soru önergesi (6/160) ve Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanı Binali
Yıldırımın cevabı
6.- Bolu
Milletvekili Ali Ercoşkunun, uluslararası
taşımacılıkta karşılaşılan
sorunları çözmek için yapılan çalışmalara ilişkin
sözlü soru önergesi (6/161) ve Ulaştırma,
Denizcilik ve Haberleşme Bakanı Binali
Yıldırımın cevabı
7.- Bolu Milletvekili Ali Ercoşkunun, sera
gazı emisyonlarının azaltılması
çalışmalarına ilişkin Ulaştırma, Denizcilik ve
Haberleşme Bakanından sözlü soru önergesi (6/162) Cevaplanmadı
8.- Bolu Milletvekili Ali Ercoşkunun, karayolu
yapımı amacıyla istimlak edilen arazilerin bedellerinin
ödenmesine ilişkin sözlü soru önergesi (6/163) ve Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanı Binali
Yıldırımın cevabı
9.- Bolu Milletvekili Ali Ercoşkunun, egzoz
emisyonlarının azaltılması çalışmalarına
ilişkin sözlü soru önergesi (6/164) ve Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanı Binali
Yıldırımın cevabı
10.- Bursa Milletvekili Hüseyin Şahinin,
inşa edilen yeni demiryolu hatlarına ilişkin sözlü soru önergesi
(6/169) ve Ulaştırma,
Denizcilik ve Haberleşme Bakanı Binali
Yıldırımın cevabı
11.- Eskişehir Milletvekili Salih Kocanın,
otomatik flaşör ve bariyer yapılan hemzemin geçit sayısına
ilişkin sözlü soru önergesi (6/170) ve Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanı Binali
Yıldırımın cevabı
12.- Eskişehir Milletvekili Salih Kocanın,
yenilenen demiryolu ağına ilişkin sözlü soru önergesi (6/171) ve
Ulaştırma, Denizcilik ve
Haberleşme Bakanı Binali Yıldırımın cevabı
13.- Eskişehir Milletvekili Salih Kocanın,
Marmaray Projesine ilişkin sözlü soru önergesi (6/172) ve Ulaştırma, Denizcilik ve
Haberleşme Bakanı Binali Yıldırımın cevabı
14.- Eskişehir Milletvekili Salih Kocanın,
Türkiye-Gürcistan demiryolu inşaatı çalışmalarına
ilişkin sözlü soru önergesi (6/173) ve Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanı Binali
Yıldırımın cevabı
15.- Eskişehir Milletvekili Salih Kocanın,
lojistik merkezler kurulmasına ilişkin sözlü soru önergesi (6/174) ve
Ulaştırma, Denizcilik ve
Haberleşme Bakanı Binali Yıldırımın cevabı
16.- Giresun Milletvekili Adem Tatlının,
Mekke-Medine hızlı tren hattı inşaatına ilişkin
sözlü soru önergesi (6/175) ve Ulaştırma,
Denizcilik ve Haberleşme Bakanı Binali
Yıldırımın cevabı
17.- Giresun Milletvekili Adem Tatlının,
Sivas-Erzincan hızlı tren hattı çalışmalarına ilişkin
sözlü soru önergesi (6/176) ve Ulaştırma,
Denizcilik ve Haberleşme Bakanı Binali
Yıldırımın cevabı
18.- Giresun Milletvekili Adem Tatlının,
Ankara-Sivas yüksek hızlı tren hattı
çalışmalarına ilişkin sözlü soru önergesi (6/177) ve Ulaştırma, Denizcilik ve
Haberleşme Bakanı Binali Yıldırımın cevabı
19.- Giresun Milletvekili Adem Tatlının,
Ankara-İstanbul yüksek hızlı tren hattı
çalışmalarına ilişkin sözlü soru önergesi (6/178) ve Ulaştırma, Denizcilik ve
Haberleşme Bakanı Binali Yıldırımın cevabı
20.- Giresun Milletvekili Adem Tatlının, Van
Gölündeki feribotların yenilenmesine ilişkin sözlü soru önergesi
(6/179) ve Ulaştırma,
Denizcilik ve Haberleşme Bakanı Binali
Yıldırımın cevabı
21.- Isparta Milletvekili Recep Özelin, planlanan
hızlı tren projelerine ilişkin sözlü soru önergesi (6/180) ve Ulaştırma, Denizcilik ve
Haberleşme Bakanı Binali Yıldırımın cevabı
22.- Isparta Milletvekili Recep Özelin,
Ankara-İzmir Hızlı Tren Projesine ilişkin sözlü soru
önergesi (6/181) ve Ulaştırma,
Denizcilik ve Haberleşme Bakanı Binali
Yıldırımın cevabı
23.- Isparta Milletvekili Recep Özelin,
Adapazarı-Karadeniz Ereğlisi ve Bartın Limanı demiryolu
bağlantısının ne zaman gerçekleştirileceğine
ilişkin sözlü soru önergesi (6/182) ve Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanı Binali
Yıldırımın cevabı
24.- Isparta Milletvekili Recep Özelin, yeni terminal
binası inşa edilen havaalanlarına ilişkin sözlü soru
önergesi (6/183) ve Ulaştırma,
Denizcilik ve Haberleşme Bakanı Binali
Yıldırımın cevabı
25.- Isparta Milletvekili Recep Özelin, havayolu iç ve
dış hat yolcu sayılarına ilişkin sözlü soru önergesi
(6/184) ve Ulaştırma,
Denizcilik ve Haberleşme Bakanı Binali
Yıldırımın cevabı
26.- İstanbul Milletvekili Mustafa
Ataşın, bölgesel hava taşımacılığı
projesine ilişkin sözlü soru önergesi (6/185) ve Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanı Binali
Yıldırımın cevabı
27.- İstanbul Milletvekili Mustafa
Ataşın, tüm ülke hava sahasını tek bir hava trafik kontrol
merkezinden kontrol etme çalışmalarına ilişkin sözlü soru
önergesi (6/186) ve Ulaştırma,
Denizcilik ve Haberleşme Bakanı Binali
Yıldırımın cevabı
28.- İstanbul Milletvekili Mustafa
Ataşın, sivil havacılık sektöründeki gelişmelere
ilişkin sözlü soru önergesi (6/187) ve Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanı Binali
Yıldırımın cevabı
29.- İstanbul Milletvekili Mustafa
Ataşın, Türk havayolu pazarına ilişkin sözlü soru önergesi
(6/188) ve Ulaştırma,
Denizcilik ve Haberleşme Bakanı Binali
Yıldırımın cevabı
30.- İstanbul Milletvekili Mustafa
Ataşın, havayolu uçuş nokta ve sayısının
artırılmasına yönelik çalışmalara ilişkin sözlü
soru önergesi (6/189) ve Ulaştırma,
Denizcilik ve Haberleşme Bakanı Binali
Yıldırımın cevabı
31.- İstanbul Milletvekili Mehmet Doğan
Kubatın, Türkiyenin uçak bakım ve eğitim merkezi olmasına
yönelik çalışmalara ilişkin sözlü soru önergesi (6/190) ve Ulaştırma, Denizcilik ve
Haberleşme Bakanı Binali Yıldırımın cevabı
32.- İstanbul Milletvekili Mehmet Doğan
Kubatın, ülkemize gelen yabancı uçakların denetimine
ilişkin sözlü soru önergesi (6/191) ve Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanı Binali
Yıldırımın cevabı
33.- İstanbul Milletvekili Mehmet Doğan
Kubatın, uluslararası kuruluşlardan ödül alan
havaalanlarına ilişkin Ulaştırma, Denizcilik ve
Haberleşme Bakanından sözlü soru önergesi (6/192) Cevaplanmadı
34.- İstanbul Milletvekili Mehmet Doğan
Kubatın, havaalanlarında hizmet verilen yolcu sayısına
ilişkin Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanından
sözlü soru önergesi (6/193) Cevaplanmadı
35.- İstanbul Milletvekili Mehmet Doğan
Kubatın, havaalanlarına yapılan yatırımlara
ilişkin Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanından
sözlü soru önergesi (6/194) Cevaplanmadı
36.- İstanbul Milletvekili Bülent Turanın,
terminalleri yenilenen havaalanlarına ilişkin Ulaştırma,
Denizcilik ve Haberleşme Bakanından sözlü soru önergesi (6/195)
Cevaplanmadı
37.- İstanbul Milletvekili Bülent Turanın,
DHMİ Genel Müdürlüğü hizmetleri ile personelinin özlük haklarına
ilişkin Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanından
sözlü soru önergesi (6/196) Cevaplanmadı
38.- İstanbul Milletvekili Bülent Turanın,
Çukurova Bölgesel Havaalanına ilişkin Ulaştırma, Denizcilik
ve Haberleşme Bakanından sözlü soru önergesi (6/197)
Cevaplanmadı
39.- İstanbul Milletvekili Bülent Turanın,
bölgesel havaalanlarına ilişkin Ulaştırma, Denizcilik ve
Haberleşme Bakanından sözlü soru önergesi (6/198) Cevaplanmadı
40.- İstanbul Milletvekili Bülent Turanın,
İstanbula üçüncü bir havaalanı yapılmasına ilişkin
Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanından sözlü soru
önergesi (6/199) Cevaplanmadı
41.- Kocaeli Milletvekili Haydar Akarın,
otoyollarda bazı merkez ilçe isimlerinin tabelalardan
kaldırılmasına ilişkin Ulaştırma, Denizcilik ve
Haberleşme Bakanından sözlü soru önergesi (6/200) Cevaplanmadı
X.- KANUN TASARI VE
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER
A) Kanun Tasarı ve
Teklifleri
1.- Adalet ve Kalkınma
Partisi Grup Başkanvekilleri İstanbul Milletvekili Ayşe Nur
Bahçekapılı, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş, Giresun
Milletvekili Nurettin Canikli, Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünal ve
Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydının; Türkiye Büyük Millet
Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair
İçtüzük Teklifi ile Tunceli Milletvekili Kamer Gençin; Türkiye Büyük
Millet Meclisi İçtüzüğünün Bir Maddesinin Değiştirilmesi
Hakkında İçtüzük Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporu (2/242, 2/80)
(S. Sayısı: 156)
2.-Hukuk
Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu Tasarısı ve
Avrupa Birliği Uyum Komisyonu ile
Adalet Komisyonu Raporları (1/486) (S. Sayısı: 233)
3.- İstanbul Milletvekili Metin Külünk ve 2 Milletvekilinin; Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi
ve İçişleri Komisyonu Raporu (2/560) (S. Sayısı: 259)
XI.- YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI
1.- Eskişehir Milletvekili Kazım Kurtun,
Bursa Eskişehir Bilecik Kalkınma Ajansının
Eskişehirdeki faaliyetlerine,
Yatırım destek ofislerine,
İlişkin soruları ve Kalkınma
Bakanı Cevdet Yılmazın cevabı (7/6420), (7/6421)
2.- Kütahya Milletvekili Alim Işıkın,
Eti Maden İşletmeleri Genel Müdürlüğüne bağlı Bor
İşletmelerinde çalışan taşeron firma işçilerinin
bazı sorunlarına ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar
Bakanı Taner Yıldızın cevabı (7/6424)
3.- Van Milletvekili Nazmi Gürün, Van depremi
sonrasında gelen elektrik faturaları nedeniyle yaşanan
mağduriyete ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı
Taner Yıldızın cevabı (7/6425)
4.- Mersin Milletvekili Mehmet
Şandırın, Tarımsal Yayımı Geliştirme
Projesi kapsamında yapılacak personel alımına,
- Kütahya Milletvekili Alim Işıkın,
yeni teşvik sisteminde tüm gıda ve tarımsal
yatırımların destek kapsamı dışında
bırakılmasına,
- Balıkesir Milletvekili Ahmet Duran Bulutun,
zeytinyağı desteklemelerine,
Zeytin alanlarının tahrip edilmemesi ve
korunması için alınan önlemlere,
İlişkin soruları ve Gıda,
Tarım ve Hayvancılık Bakanı Mehmet Mehdi Ekerin
cevabı (7/6426), (7/6427), (7/6429), (7/6428)
5.- Ankara Milletvekili Aylin Nazlıakanın,
İstanbul Belediyesi Şehir Tiyatroları Yönetmeliğinde
yapılan değişikliklere ilişkin sorusu ve Kültür ve Turizm
Bakanı Ertuğrul Günayın cevabı (7/6435)
6.- İstanbul Milletvekili Bihlun
Tamaylıgilin, İstanbul Belediyesi Şehir Tiyatroları
Yönetmeliğinde yapılan değişikliğe ilişkin sorusu
ve Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günayın cevabı
(7/6436)
7.- Antalya Milletvekili Gürkut Acarın, Abdal
Musa Türbesinin yakınlarında madencilik faaliyetlerine izin
verilmesine ilişkin Başbakandan sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar
Bakanı Taner Yıldızın cevabı (7/6469)
8.- İstanbul Milletvekili İhsan Özkesin,
partisinin genişletilmiş il başkanları
toplantısında söylediği bazı sözlere ilişkin
Başbakandan sorusu ve Başbakan Yardımcısı Bekir
Bozdağın cevabı (7/6484)
9.- Balıkesir Milletvekili Namık
Havutçanın, Güney Marmara Bölgesi için yapılacak sanayi, tarım
ve turizm yatırımlarına ilişkin Başbakandan sorusu ve
Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmazın cevabı (7/6487)
10.- İstanbul Milletvekili Süleyman Çelebinin,
işçilerin sendikal haklarının engellendiği iddiasına
ilişkin sorusu ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk
Çelikin cevabı (7/6506)
11.- Kütahya Milletvekili Alim Işıkın,
Seyitömer Termik Santralinin özelleştirileceği iddiasına
ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner
Yıldızın cevabı (7/6514)
12.- Kütahya Milletvekili Alim Işıkın,
EÜAŞ Genel Müdürlüğüne bağlı işletmelerdeki
taşeron işçilerin sorunlarına ve sözleşmeleriyle ilgili
usulsüzlük iddialarına ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı
Taner Yıldızın cevabı (7/6515)
13.- İzmir Milletvekili Alaattin Yükselin,
elektriğe yapılan zamlara ve Elektrik Piyasası Dengeleme ve
Uzlaştırma Yönetmeliği ile ilgili sorunlara ilişkin sorusu
ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldızın
cevabı (7/6516)
14.- Balıkesir Milletvekili Ayşe Nedret
Akovanın, doğal gazla elektrik üretimine ilişkin sorusu ve
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldızın
cevabı (7/6517)
15.- İstanbul Milletvekili Mahmut Tanalın,
Vanda depremzedelere kesilen yüksek miktarlı elektrik faturalarına
ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner
Yıldızın cevabı (7/6519)
16.- Osmaniye Milletvekili Hasan Hüseyin
Türkoğlunun, hayvansal jelatin ithalatına,
- Burdur Milletvekili Ramazan Kerim Özkanın,
TİGEMin damızlık yetiştirme kapasitesine ve merinos koyunu
yetiştiriciliğinin desteklenmemesine,
- Kocaeli Milletvekili Mehmet Hilal Kaplanın,
ihraç edilen sebze ve narenciye ürünlerinin denetimine ve Rusya tarafından
iade edilen ürünlere,
- İzmir Milletvekili Mehmet Ali Susamın,
tarımsal ilaçların emsal olarak ruhsatlandırılması
uygulamasına ve ihraçtan iade gıdaların yurtiçi tüketiminin
önlenmesine,
- Kars Milletvekili Mülkiye Birtanenin, Karsta
tarım ve hayvancılığın desteklenmesine,
İlişkin soruları ve Gıda,
Tarım ve Hayvancılık Bakanı Mehmet Mehdi Ekerin cevabı
(7/6522), (7/6523), (7/6524), (7/6525), (7/6526)
17.- İstanbul Milletvekili Ali Özgündüzün,
İstanbulda bir film çekimi sırasında tarihî mekanların
zarar görmesine ve ilgili izinlerin alınıp
alınmadığına ilişkin sorusu ve Kültür ve Turizm Bakanı
Ertuğrul Günayın cevabı (7/6541)
18.- Batman Milletvekili Ayla Akat Atanın, Mor
Kiryakus Manastırının restorasyon çalışmalarına
ilişkin sorusu ve Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günayın
cevabı (7/6542)
19.- Zonguldak Milletvekili Ali İhsan Köktürkün,
Filyos Antik Kenti kazısına ilişkin sorusu ve Kültür ve Turizm
Bakanı Ertuğrul Günayın cevabı (7/6543)
20.- Adana Milletvekili Ali Halamanın, Suriye
sınırında tampon bölge ve barış koridoru
kurulacağı iddiasına ve mayınların temizlenmesine
ilişkin sorusu ve Millî Savunma Bakanı İsmet Yılmazın
cevabı (7/6552)
21.- İstanbul Milletvekili Müslim
Sarının, 2/B olarak bilinen arazilerin Hazineye eksik
bildirildiği iddialarına ilişkin sorusu ve Çevre ve
Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktarın cevabı (7/6605)
22.- Kayseri Milletvekili Yusuf Halaçoğlunun,
yabancıların edinebilecekleri taşınmazların ve
sınırlı ayni hakların oranlarının
artırılmasına ilişkin sorusu ve Çevre ve Şehircilik
Bakanı Erdoğan Bayraktarın cevabı (7/6607)
23.- Amasya Milletvekili Ramis Topalın,
olası bir Suriye savaşı halinde ekonomi alanında
alınması gereken önlemlere ilişkin sorusu ve Ekonomi Bakanı
Mehmet Zafer Çağlayanın cevabı (7/6608)
24.- İzmir Milletvekili Ahmet Kenan
Tanrıkulunun, Yeni Teşvik Paketine ilişkin sorusu ve Ekonomi
Bakanı Mehmet Zafer Çağlayanın cevabı (7/6609)
25.- İstanbul Milletvekili Mahmut Tanalın,
plajların ve yat limanlarının sağlık ve güvenlik
açısından denetimine ilişkin sorusu ve Kültür ve Turizm
Bakanı Ertuğrul Günayın cevabı (7/6628)
26.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğütün,
Ardahanın bazı sorunlarına ilişkin sorusu ve Kalkınma
Bakanı Cevdet Yılmazın cevabı (7/6652)
27.- Elâzığ Milletvekili Enver Erdemin,
Elâzığ ilinin sosyo-ekonomik gelişmişlik endeksine göre
sıralamasına ilişkin sorusu ve Ekonomi Bakanı Mehmet Zafer
Çağlayanın cevabı (7/6776)
28.- Kütahya Milletvekili Alim Işıkın,
Bakanlık bünyesindeki özürlü personele ve yapıların erişime
uygun hale getirilmesine ilişkin sorusu ve Ekonomi Bakanı Mehmet
Zafer Çağlayanın cevabı (7/6777)
29.- Hatay Milletvekili Mehmet Ali Ediboğlunun,
Hatayın kalkınmada öncelikli iller kapsamına
alınmasına ve yapılacak yatırımlara ilişkin
sorusu ve Ekonomi Bakanı Mehmet Zafer Çağlayanın cevabı (7/6778)
30.- Muş Milletvekili Demir Çelikin, Doğu ve
Güneydoğu Anadolu Bölgesindeki firmalara ve bunların Suriyedeki
çatışmalardan kaynaklanan mağduriyetlerine ilişkin sorusu
ve Ekonomi Bakanı Mehmet Zafer Çağlayanın cevabı (7/6779)
31.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin
Tanrıkulunun, 2002-2012 yılları arasında Bakanlıkta
çalışan ve emekli olan personel ile ataması yapılan Bakan
Yardımcısına ilişkin sorusu ve Ekonomi Bakanı Mehmet
Zafer Çağlayanın cevabı (7/6780)
32.- Trabzon Milletvekili Koray Aydının,
kapatılan Sochi Limanına ve Doğu Karadenizde yapılan
ihracatın ulaşım sorunlarının önlenmesinde yürütülen
proje ve çalışmalara ilişkin sorusu ve Ekonomi Bakanı
Mehmet Zafer Çağlayanın cevabı (7/6781)
33.- Elâzığ Milletvekili Enver Erdemin,
Elâzığ İlinin sosyo-ekonomik gelişmişlik endeksine
göre sıralanmasına ilişkin sorusu ve Kalkınma Bakanı
Cevdet Yılmazın cevabı (7/6829)
34.- Manisa Milletvekili Sümer Oralın, 6111
sayılı Kanun kapsamında yeniden yapılandırılan
vergi borçlarına ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Mehmet
Şimşekin cevabı (7/6841)
35.- Uşak Milletvekili Dilek Akagün
Yılmazın, Anayasa tanıtım spotunun içeriğine
ilişkin sorusu ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkan Vekili Mehmet
Sağlamın cevabı (7/6906)
36.- Manisa Milletvekili Hasan Örenin, bir belediye
başkanının iddialarına ilişkin sorusu ve Orman ve Su
İşleri Bakanı Veysel Eroğlunun cevabı (7/7092)
37.- Konya Milletvekili Mustafa Kalaycının,
Konyanın yeni teşvik sisteminde 2nci Bölgede yer almasına
ilişkin sorusu ve Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmazın
cevabı (7/7115)
38.- Eskişehir Milletvekili Kazım Kurtun,
tutuklu milletvekillerine ilişkin sorusu ve Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkan Vekili Mehmet Sağlamın cevabı (7/7118)
39.- Sivas Milletvekili Malik Ecder Özdemirin, Sivas
Atatürk Kongre ve Etnografya Müzesinin restorasyonuna ilişkin sorusu ve
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkan Vekili Mehmet Sağlamın
cevabı (7/7279)
29
Mayıs 2012 Salı
BİRİNCİ OTURUM
Açılma
Saati: 15.04
BAŞKAN: Başkan Vekili Mehmet
SAĞLAM
KÂTİP ÜYELER:
Tanju ÖZCAN (Bolu), Mine LÖK BEYAZ (Diyarbakır)
-----0-----
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 112nci Birleşimini
açıyorum.
Toplantı yeter sayısı
vardır, görüşmelere başlıyoruz.
Gündeme geçmeden önce üç sayın
milletvekiline söz vereceğim.
Konuşma süreleri beşer
dakikadır. Hükûmet bu konuşmalara cevap verebilir. Hükûmetin cevap
süresi yirmi dakikadır.
Gündem dışı ilk söz,
İstanbulun fethi yıl dönümü münasebetiyle söz isteyen Bursa
Milletvekili Mustafa Öztürke aittir.
Buyurun Sayın Öztürk. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
IV.-
GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A)
Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları
1.- Bursa Milletvekili Mustafa Öztürkün, İstanbulun fethinin 559uncu
yıl dönümüne ilişkin gündem dışı konuşması
MUSTAFA ÖZTÜRK (Bursa) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; bugün, dünya tarih sayfasında
derin izler bırakan, tarihimizin müstesna olaylarından birisi olan
İstanbulun fethinin 559uncu yıl dönümü münasebetiyle söz
almış bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Bir çağı kapatıp yeni
bir çağ açan 29 Mayıs 1453 İstanbulun fethinin yıl
dönümüdür. Fethin 559uncu yıl dönümünü kutluyorum. Bu vesileyle,
sözlerime başlarken, başta Fatih Sultan Mehmet ile Akşemseddin
olmak üzere, tüm kahramanlarımızı ve gönül
mimarlarımızı rahmet ve minnetle anıyorum. Mekânları
cennet olsun, Allah onlardan razı olsun.
İstanbulun fethi, yirmi bir
yaşındaki genç bir padişahın azmi, cesareti,
kararlılığı ve dehasıyla
yaşlılığın tecrübesi ve duasının
birleşmesidir. Unutmayalım ki bugün birçok gencimiz Fatihin
İstanbulu fethettiği yaştadır. Bu genç padişah,
İstanbulun karşısına geçip Ya Bizansı
alırım ya Bizans beni alır. kararlılığı ve
cesareti içinde İstanbula girdi. İşte, bizim
devraldığımız miras budur. Onun bakiyesi üzerindeyiz.
İçimizde taşıyacağımız ruh, o fetih ruhudur.
Arif Nihat Asya, Fetih
Marşında ne güzel söylüyor:
Yelkenler biçilecek, yelkenler
dikilecek;
Dağlardan çektirilen, kalyonlar
çekilecek;
Kerpetenlerle sûrun dişleri
sökülecek,
Yürü; hâlâ ne diye oyunda
oynaştasın?
Fâtihin İstanbulu
fethettiği yaştasın.
Delikanlım! İşaret aldığın
gün atandan,
Yürüyeceksin! Millet yürüyecek arkandan.
Sana selâm getirdim Ulubatlı
Hasandan.
Fetih, ilim ile irfanın
buluşmasıdır. Fetih, akıl ile gönlün bütünleşmesidir.
Fetih, aynı zamanda, farklı din, dil ve ırktan insanların
bir arada yaşamasına, huzur ve adaletin sağlanması ve
uygulanmasına örnektir. Fetih, İstanbulun bir medeniyet ve kültür
merkezine dönüşmesidir. Fetih, bu kültür ve medeniyet ikliminde
insanların can, mal, ırz ve namus güvenliğinin teminat
altına alınması ile günümüze örnek olacak şekilde
saygı ve hoşgörüye dayanan gerçek inanç ve ibadet hürriyetinin
tescilidir.
Hak ve adaletin tesisiyle gönüller
fethedilerek İstanbulun fethi ebedileştirilmiştir. Nitekim
İstanbulu geri almak için yapılan yardım tekliflerine
başta kilise önderleri ve yerli halkın karşı koymuş
olması, bu fethin insanlık tarihi açısından ne kadar önemli
olduğunun göstergesidir. Bu felsefe tarih sayfalarında
karşılığını şu anlatımda buluyor:
Fatih şehre giriyor ve Ayasofyaya gidiyor, patrik ve halk yerlere atılıyor
ve ağlaşıyorlar. Fatih Sultan Mehmet patriğe şöyle
diyor: Ayağa kalk. Ben Sultan Mehmet. Sana ve arkadaşlarına ve
bütün halka söylüyorum ki bugünden artık ne hayatınız ne de
hürriyetiniz hususunda benim gazabımdan korkmayınız.
Kumandanına dönüyor ve halka fenalık yapılmamasını
bildiriyor. İşte, bu Sultan böyle bir hoşgörü
sultanıdır, bu şehir böyle bir hoşgörünün şehridir,
yaratılanı Yaradandan dolayı sevmenin felsefesidir.
Dini, dili, rengi, etnik kökeni,
mezhebi, dünya görüşü ne olursa olsun bu fetihle birlikte Orta Çağ
kapanmış, Yeni Çağ başlamış, tarihteki en önemli
devletlerden olan Doğu Roma İmparatorluğu böylelikle sona
ermiş, Osmanlı Devleti imparatorluk hâline gelmiş, henüz yirmi
bir yaşında olan Sultan II. Mehmet Fatih unvanını da alarak
Fatih Sultan Mehmet olarak anılmaya başlanmıştır.
Sayın Genel Başkanımız ve
Başbakanımızın da belirttiği gibi, liderlik güce
değil, gönüllere hitap etme sanatıdır. Biz kırmak, dökmek,
üzmek için değil; yapmak, düzeltmek, birlik ve beraberliği sağlamak
için varız. Gönüller yapmaya geldik yani biz gönülleri fethetme mücadelesi
içindeyiz. diyor. Peygamberimizin (SAV) İstanbul mutlaka
fethedilecektir. Onu fetheden komutan ne güzel komutan, onu fetheden asker ne
güzel askerdir. müjdesi bu fethe ayrı anlam ve önem
kazandırmıştır.
Sizlere biraz da fethin sembolü olan Ayasofyadan
bahsetmek isterim. Ayasofya, Fatihin fetih sembolü olarak, vakfiyesi olarak
dört yüz seksen bir sene cami olarak hizmet etmiştir. İkinci Dünya
Savaşı öncesi, zor yıllarda alınmış bir kararla
müzeye dönüştürülmüştür. Ayasofyanın vakfiyesinde
belirtildiği şekilde kullanılarak fethin ruhunun yeni nesillere
aktarılmasının uygun olacağı kanaatindeyim.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
MUSTAFA ÖZTÜRK (Devamla) Sözlerimin
sonunda, selam olsun bu yüce erenlere, selam olsun fetih ruhunu göğsünde
taşıyanlara diyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim
Sayın Öztürk.
Gündem dışı ikinci söz,
Çorum olaylarının 32nci yıl dönümü münasebetiyle söz isteyen
Çorum Milletvekili Tufan Köseye aittir.
Buyurun Sayın Köse. (CHP
sıralarından alkışlar)
2.- Çorum Milletvekili Tufan Kösenin, Çorum olaylarının 32nci
yıl dönümüne ilişkin gündem dışı konuşması
TUFAN KÖSE (Çorum) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; bugün Çorum olaylarının,
Çorum katliamının 32nci yıl dönümü. Otuz iki yıl önce
bugün başlayıp, aralıklarla ve iki aşamada
yaklaşık kırk gün süren olaylarda, içlerinde hamile
kadınların, çocukların, yaşlıların ve engellilerin
de bulunduğu 57 yurttaşımız faşist saldırganlarca
yakılarak, vurularak, bıçaklanarak, işkence edilerek
katledilmişlerdir. Katledilenlerin anısı önünde saygıyla
eğiliyorum.
Çorum katliamı, ülke genelinde
işlenen siyasal cinayetlerden, Malatya, Maraş, Sivas, Gazi Mahallesi
katliamlarından soyutlanarak sağ-sol çatışması olarak
değerlendirilemez. Bu katliamlar, emperyalist güçler ve onların yerli
iş birlikçilerinin, etnik ve mezhep topluluklarının iç içe
yaşadığı Doğu, Güneydoğu ve İç Anadolu
Bölgesinde gelişen toplumsal muhalefeti baskı ve katliamlarla
susturmayı, solcu ve Alevileri göçe zorlamayı amaçlamaktadır.
Çorum katliamı da bu olayların bir halkası ve
uzantısıdır.
Değerli milletvekilleri, otuz iki
yıl önce Gün Sazakın öldürülmesini bahane eden bir kısım
saldırganlar, Çorumdaki sokak ve caddeleri işgale, Alevi ve
solculara ait ev ve iş yerlerini yağmalamaya, tahrip etmeye ve
yakmaya başlamışlardır. Saldırganlar, Çorumun sokak
ve caddeleriyle yetinmemişler, Çorumun komşu il, ilçe ve köylerle de
bağlantılı tüm yollarını işgal ederek kent
merkezinin diğer yerleşim yerleriyle bağlantısını
kesmişlerdir. Bu yollarda araçlar durdurulmuş, kimlik kontrolleri
yapılmış, solcu ve Alevi olanlara dayak atılmış,
işkence edilmiş ve bunların bir kısmı da katledilmiştir.
Bilahare, solcu ve Alevilerin
yoğunlukta yaşadığı semtlere saldırılar
başlamıştır. Maraş katliamından ders alan
devrimci gençler ve vatandaşlar, barikatlar kurarak kendilerinin ve ailelerinin
güvenliklerini sağlamaya çalışmışlardır.
Maraş katliamından alınan ders, bu katliamın bu boyutta
kalmasını sağlamıştır.
Aynı gün sokağa çıkma
yasağı ilan edilmiştir. Dört gün süren ve polisin tarafsız
kalamadığı bu saldırılar askerin araya girmesiyle bir
parça hafiflemiştir ancak bu esnada kent, Beyrut ve Lefkoşa benzeri,
ikiye, üçe bölünmüştür.
Olayların ikinci perdesi,
yaklaşık bir ay sonra, 1 Temmuz günü, faşist
saldırganların uzun menzilli ve otomatik silahlarla Alevilerin ve sol
görüşlülerin yoğun olarak yaşadığı mahallelere
saldırmasıyla açılmış ve aynı gün sokağa
çıkma yasağı ilan edilmiştir. 4 Temmuz Cuma günü ise
yeniden sokağa çıkma yasağı
kaldırılmış, bunu fırsat bilen saldırganlar, cuma
namazı çıkışında Ey Müslümanlar, solcular ve Aleviler
Milönündeki Alaaddin Camisine bomba attılar, namaz kılan
Müslümanları katlediyorlar. diyerek halkı tahrik etmişlerdir.
Bunun üzerine, camilerden çıkan kitleler, ellerine silah olarak ne
geçirirlerse Alevilerin ve solcuların yoğun olarak oturduğu
mahallelere doğru saldırıya geçmişlerdir. O gün bir polis
panzeri de ölüm kusmuştur, yalnızca 4 Temmuz günü 17 kişi
katledilmiştir.
Değerli arkadaşlarım,
burada günümüze de iki vurgu yapmak istiyorum. Bugün iktidar, Ulusal
Kurtuluş Savaşımızın başlangıcını
simgeleyen 19 Mayıs Gençlik ve Spor Bayramının alanlarda kutlanmasını
engellemiştir, karşıdır. Bunu niçin söyledim? Şimdi,
olayların başlangıcından, Çorum olaylarının
başlangıcından on gün önceye gidelim. Kendisini Müslüman
gençlik olarak niteleyenler, 19 Mayıs Bayramı kutlama
hazırlıkları sırasında, kız öğrencilerin
kıyafetlerini bahane ederek şu bildiriyi
dağıtmışlardır: Müslüman, namusuna sahip çık.
19 Mayıs gösterileri adı altında yine
bacılarımızın namus, iffet ve hayâsına kahpece ve
haince saldırılacak bir gün geliyor. Yüreklerimizi parçalıyor,
içimize kan akıtılıyor. Yine Müslüman evladı kan
ağlayacak, kâfir düzen tarafından soyularak en müstehcen ve kepaze
kılıkta teşhir edilecektir. Ne mutlu canıyla, kanıyla,
malıyla cihat edenlere. diye İslamcı Gençlik adına bir
bildiri yayınlamışlardır.
İkinci vurgum da şu
arkadaşlarım: Bugün TRT, iktidarın borazanıdır. O gün
de yani 4 Temmuz günü de TRT, Alaaddin Camisinin bombalanarak
Müslümanların katledildiği yalanını defalarca haber
vermiştir. Çizgi aynı çizgi, toplumsal barışa hizmet
etmeyen, toplumu etnik ve mezhepsel olarak bölmeyi amaçlayan çizgidir,
günümüzde de varlığını sürdürmektedir.
Değerli arkadaşlarım,
bütün bunları yaraları kanatmak için anlatmadım, tarihten ders
alınması, toplumsal barışa katkı sağlaması
ve katledilenlerin anısı önünde saygıyla eğilmek için
anlattım. Bugün de başta Başbakan olmak üzere AKP sözcüleri
aynı çizgiyi sürdürmektedirler. AKP zihniyeti, kendisine benzemeyen, biat
etmeyen hiç kimseye yaşam hakkı tanımak istememektedir.
Şunu belirtmek istiyorum: Biz size
benzemek istemiyoruz ve benzemeyeceğiz.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
TUFAN KÖSE (Devamla) Eğer illa
birisi benzeyecekse, sizler, bu adaletsiz düzene ve zalimlere binlerce
yıldır köle olmayan bize benzeyeceksiniz.
Tüm yoksul halkımı
saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Sayın Köse,
teşekkür ediyorum.
Gündem dışı üçüncü söz,
İstanbulun fethi yıl dönümü münasebetiyle söz isteyen İstanbul
Milletvekili Durmuş Ali Torlaka aittir.
Buyurun Sayın Torlak. (MHP
sıralarından alkışlar)
3.- İstanbul Milletvekili D. Ali Torlakın, İstanbulun
fethinin 559uncu yıl dönümüne ilişkin gündem dışı
konuşması
D. ALİ TORLAK (İstanbul)
- Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; İstanbulun fethinin 559uncu yıl dönümü
münasebetiyle gündem dışı söz almış bulunuyorum. Bu
vesileyle yüce heyetinizi saygılarımla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, tarih
boyunca bir cazibe merkezi olan İstanbul, Fatih Sultan Mehmedin
dehası, eşsiz stratejisi ve akılcı hamlesiyle bundan
beş yüz elli dokuz yıl önce fethedilerek vatan toprağı
yapılmıştır. Bu fetihle yalnızca askerî bir zafer
kazanılmamıştır, aynı zamanda, dünyada var olan
dengeler değişmiş, önemli siyasal, sosyal ve ekonomik sonuçlar
da getirmiştir.
İstanbulun fethi çağ
açıp çağ kapatmakla kalmamış, 1071 yılında
Malazgirt Zaferiyle Anadoluya yerleşen Türklerin Anadoluda
kalmasını garantiye almıştır, Türk milletinin
Anadoluda sağlam temeller üzerine oturmasını
sağlamıştır. İstanbulun fethi, Türklerin sadece
Avrupa kıtasına geçişini sağlamakla kalmamış, Viyana
kapılarına dayanmasını, üç kıtada at
koşturmasını sağlamıştır. Bu vesileyle
tarihler yeniden yazılmaya başlanmış, coğrafyalar yer
değiştirmiştir.
Fetihle birlikte, altı yüz
yıl Osmanlı İmparatorluğu'na başkentlik yapan
İstanbul, Cumhuriyet Türkiyesinin vitrini, dünyaya açılan penceresi
olmuştur. Dünyayı kıskandıran stratejik konumu ve görkemli
mazisiyle, Doğu-Batı arasında köprü görevini de
layıkıyla devam ettirmektedir. Geçmiş tarihlerde olduğu
gibi bugün de bir cazibe merkezi olan İstanbul, ülkemizin toplumsal,
kültürel, sanatsal ve ekonomik hayatına yön veren bir dünya kentidir. Bu
devamlılığın temelinde ise Fatih Sultan Mehmetin fetihten
sonra, şehrin tarihî ve kültürel dokusunun korunmasını,
İstanbul'da farklı inanç ve kültürden olan insanların bir arada
huzur içinde yaşamasını sağlaması ve İstanbulu
bir hoşgörü merkezi yapması yatmaktadır.
Değerli milletvekilleri,
İstanbulun fethinin dünya tarihi bakımından, bin
yıllık Bizans İmparatorluğunun tarihe
karışması, Orta Çağın kapanıp Yeni
Çağın başlaması gibi büyük bir önemi bulunmaktadır.
Türk tarihi bakımından ise Osmanlı Devletinin yükselme dönemine
girmesi, başkentin İstanbula taşınması, Osmanlı
Devletinde toprak bütünlüğünün sağlanması, Karadeniz-Akdeniz
deniz ticaret yolunun denetiminin Türklere geçmesi gibi önemli sonuçlar
sağlamıştır.
İslam tarihi bakımından
ise, Türklere İslam dünyasında haklı bir şöhret ve itibar
sağlamıştır. İstanbulun İslam dünyasında
Mekke ve Medineden sonraki merkezi hâline gelmesi bizler için bir övünç
kaynağı olmuştur. Ancak ne var ki bir zamanlar İslam
dünyasının kalbi olan İstanbulun fethinden yedi yüz otuz
altı yıl önce, sahabe neslinden olan Mesleme Bin Abdülmelik
tarafından yapılan, İstanbulun ilk camisi ve fetihten sonra
İstanbul'da ilk ezan sesinin yükseldiği Arap Camisi iki
yıldır restorasyon çalışmaları nedeniyle
kapalıdır. İmamı dahi bulunmayan caminin -ibadete
açılacak mıdır yoksa söylentilere göre müzeye mi
dönüştürülecektir- hâlâ ne olacağı bilinmemektedir.
Diğer taraftan, Balat semtinde yer
alan iç surlarda bulunan tarihî bir mahzenin üzerine tüm itirazlara rağmen
ruhsat izni verilerek bina yapılmakta, koca bir tarih yok edilmektedir.
İstanbulda ne manevi geçmişe saygı kalmıştır ne
de tarihimize, tarihî eserlerimize sahip çıkılmaktadır. Bir tarafta
restorasyon bahanesiyle ibadete açılmayan İstanbulun ilk camisi,
diğer tarafta tarihî eserler üzerine yapılan beton inşaat.
İstanbulda son yirmi yıldır yaşanmakta olan cinayetler,
yaralamalar, gasp ve hırsızlık gibi asayişsizlik
olayları, insanlarımızın, bırakın mahalleyi,
caddeyi, sokağı, evlerinde dahi güvende
oturamadıklarının birer göstergesi niteliğindedir.
Değerli milletvekilleri,
İstanbul için bize düşen, bu toprakları Türk-İslam
coğrafyası yapan eserlere hakkıyla sahip çıkmaktır.
Bize düşen, bu kutlu günü seneden seneye hatırlanır bir gün
olmaktan çıkarıp atalarımızın
kahramanlıklarına, onların manevi şahsiyetlerine,
Peygamberimizin övgüsüne mazhar olan Ulu Hakan Fatih Sultan Mehmet Hana ve
fetihte görev alan komutan ve askerlerine layık olmaktır. Bu nedenle
İstanbul'u, tarihsel geçmişine ve manevi konumuna uygun olarak
geleceğe güçlü biçimde taşımak hepimizin millî ve manevi
sorumluluğu olmalıdır.
Bu duygu ve düşüncelerle,
İstanbul'un fethinin mimarı, büyük devlet adamı Fatih Sultan
Mehmet Hanı ve tüm kahramanlarını saygı ve rahmetle yâd
ediyor, İstanbulun vazgeçilmez şaheser sembolü olan
Ayasofyanın, tekrar tarihî ve manevi misyonuna yakışır,
abdest ile girilen bir manevi yapıya dönüştürülmesi dileğiyle,
hepinizi saygılarımla selamlıyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim
Sayın Torlak.
Şimdi sisteme giren
arkadaşlarımıza birer dakika süreyle söz vereceğim.
Uşak Milletvekili Sayın
Yılmaz
V.-
AÇIKLAMALAR
1.- Uşak Milletvekili Dilek Akagün Yılmazın, Silivri Cumhuriyet Başsavcılığı
tarafından İstanbul Baro Başkanı ve Yönetim Kurulu üyeleri
hakkında açılan soruşturmaya ilişkin açıklaması
DİLEK AKAGÜN YILMAZ (Uşak)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan, burada söz
almamın nedeni, İstanbul Baro Başkanı ve Yönetim Kurulu
üyeleri hakkında şüpheli sıfatıyla Silivri Cumhuriyet
Başsavcılığı tarafından bir soruşturma
yapılmış olmasıdır.
Arkadaşlarımız, hukukçu
arkadaşlarımız, Yönetim Kurulundaki
arkadaşlarımız, Avukatlık Kanununun 76ncı maddesi
uyarınca barolara meslek düzenini, saygınlığını,
hukukun üstünlüğünü, insan haklarını savunmak görevi
verildiğini belirtmişler, Yönetim Kurulunun görevleri arasında
avukatlık onurunun korunması, mesleğin adalet amaçlarına
uygun olarak onurla yapılmasını sağlamak, gene mesleğe
ve meslek mensuplarına yönelik her türlü hak ihlalinin ortadan
kaldırılması amacıyla Silivrideki 10. Ağır Ceza
Mahkemesine bir dilekçe vermişlerdir. Yönetim Kurulu üyeleri ve Baro
Başkanımız Yasanın kendisine yüklediği
sorumluluğu yerine getirmiştir. Bu nedenle, izin mekanizmasına
da uyulmaksızın arkadaşlarımız hakkında, Baro
yönetimi ve Başkanı hakkında bu şekilde soruşturma
açılmasını kınıyorum.
Saygılar sunuyorum efendim.
BAŞKAN Teşekkür ederim
Sayın Yılmaz.
Adana Milletvekili Sayın
Varlı
2.- Adana Milletvekili Muharrem Varlının,
Ziraat Bankasının çiftçilere verdiği krediyle ilgili
yaşanan sorunlara ilişkin açıklaması
MUHARREM VARLI (Adana) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Aracılığınızla
Hükûmete duyurmak istiyorum, gerçi Hükûmetten kimse de yok şu anda burada
ama. Geçen de bunu dile getirmiştim. Ziraat Bankasına çiftçilerimiz
kredilerini yatırıp tekrar geri alamıyorlar; ticari kredilerini
yatırıyorlar, ticari kredilerini de alamıyorlar. Ziraat
Bankasının yönetimi şu anda bir kriz ekonomisi uyguluyor. Lütfen
bu konuda Hükûmet bir çare üretsin. Kredi almak isteyen insanlarımız
çok müthiş bir mağduriyet yaşıyorlar. Geçen yıl
ödediklerinin
Örnek veriyorum: 100 bin lira kredi aldılarsa, bu yıl
o 100 bin lirayı yatırıyorlar, 50 bin lira kredi
alamıyorlar. Bu konuda Hükûmetin bir çare üretmesi lazım.
Aynı şekilde, büyükbaş
hayvancılıkta, küçükbaş hayvancılıkta ve ekili alanla
ilgili oranlar da çok aşırı derecede düşürülmüştür.
Bunların da bir an önce yükseltilmesi lazım.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkürler
Sayın Varlı.
Sayın Yeniçeri
3.- Ankara Milletvekili Özcan Yeniçerinin,
öğretmen maaşlarına ve Hükûmetin öğretmenlerin onuruyla
oynadığına ilişkin açıklaması
ÖZCAN YENİÇERİ (Ankara)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Öğretmen maaşları
konusunda yalan yanlış bilgiler veriliyor, bunun üzerinden de
değerlendirmeler yapılıyor. Bugün Türkiye'de yüksek lisans
mezunu olan bir öğretmen ilkokul mezunu bir hizmetliden daha az maaş
alıyor. Öğretmenlerin yarıdan fazlası ek ders ücreti
almıyor. İki gün hastalanan bir öğretmenin haftalık ders
ücreti kesiliyor. Bu gerçeklere rağmen Başbakan Erdoğan
Öğretmenler, on beş saat çalışıyorsunuz. Sizin
ücretiniz diğer memura haksızlık. diyor. Başbakan öğretmenlere
resmen Sizin aldığınız para yaptığınız
işten daha fazla. demeye getiriyor. Başbakanın öğretmen ve
öğretmenlik mesleğinden habersiz olduğu
anlaşılıyor. Sayın Başbakan öğretmenlik
mesleğinin okulda mesaiyle başlayıp mesaiyle bittiğini sanıyor.
Öğretmenin bir saat ders anlatması için kaç saat çalışması gerektiğinden de
haberi yok. Öğretmenlerin sınav kâğıtlarını da
mesai saatleri içinde okuduğunu sanan bir başbakan Türkiye'yi
yönetiyor. AKP Hükûmeti, öğretmenleri köle ücretiyle
çalıştırdığı yetmiyormuş gibi, bir de
öğretmenlerin onuruyla oynuyor.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
ÖZCAN YENİÇERİ (Ankara)
Başbakanı bu talihsiz sözlerini geri almaya ve bütün
öğretmenlerden özür dilemeye davet ediyorum.
BAŞKAN Teşekkürler
Sayın Yeniçeri.
Sayın Halaçoğlu
4.- Kayseri Milletvekili Yusuf Halaçoğlunun,
İstanbulun fethinin 559uncu yıl dönümüne ilişkin
açıklaması
YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
İstanbulun fethinin 559uncu
yıl dönümünü yürekten kutluyorum. İstanbulun fethi, Doğu
Romanın ve Doğu Hıristiyanlığının
yıkılışıdır; Batının sınıfa
dayalı insani değerlerinin iflasıdır; sonuçta, Batı
için, çağ kapatan, çağ açan bir tarihî olaydır; Peygamberimizin
övgüsüne mazhar olmuş bir fetihtir. Bunu özüne uygun kutlamaktan
kaçınan, basit bir olay gibi kutlayan zihniyeti şiddetle kınadığımı
belirtiyor, saygılar sunuyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederim
Sayın Halaçoğlu.
İstanbul Milletvekili Sayın
Öğüt
5.- İstanbul Milletvekili Kadir Gökmen
Öğütün, İstanbuldaki çarpık kentleşme sorununa
ilişkin açıklaması
KADİR GÖKMEN ÖĞÜT
(İstanbul) Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
İstanbulun en önemli
sorunlarından biri çarpık kentleşmedir. Bu yüzden, hem tarihî
dokusundan hızla uzaklaşmakta hem de çevre felaketleriyle
karşı karşıya kalmaktadır. Boğazdan
yarımadaya doğru bakıldığında, tarihî yapıların
arasından gökdelenlerin yükseldiği görülmektedir. Özellikle
Sultanahmet Camiinin minarelerinin arasından yükselen 16/9 gökdelenleri
uzun süre tartışmaların odağında durmuştur. Peki,
ne olmuştur? Kültür ve Turizm Bakanı Sayın Ertuğrul Günay,
gökdelenlerin inşaatı esnasında uyarı yazısı
yazdığını, yapının silueti olumsuz
etkilediğini ve tarihî sur duvarlarına yakın olduğunu
belirttiğini açıklamıştır. Başbakan da üst
katların yıkılacağını söylemiştir.
Büyükşehir Belediyesi, yarımadanın siluetinin bozulmaması
için on ilçede ve yüze yakın mahallede yüksek ses sınırı
getirmiş ancak bu sınır, tartışmaların
odağındaki 16/9 için uygulanmamıştır. Projenin,
neredeyse bitme aşamasına geldiği için bu kuralın
dışında kaldığı iddiaları çok vahimdir.
Fatih bugünleri görseydi bugünkü mirasçılarına ne derdi, çok merak
ediyorum.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkürler
Sayın Öğüt.
Malatya Milletvekili Sayın
Ağbaba
6.- Malatya Milletvekili Veli Ağbabanın,
2002 yılında Karakaya Baraj Gölünde Baskil
Kaymakamlığının sefere elverişli olmayan feribotunun
alabora olması olayına ve Baskillilerin günümüzde de aynı
koşullarla Malatyaya gidip geldiklerine ilişkin açıklaması
VELİ AĞBABA (Malatya)
Sayın Başkan, bir vatandaşımızın
feryadını sizlerle paylaşmak istiyorum: Ben Baskilli bir
vatandaşınızım. Nerede adalet, nerede devlet, nerede
Hükûmet? Varsa, Allah için ispatlayın. 2002 yılında Karakaya
Baraj Gölünde batan feribotta babam Hakkı, annem Yeter, kardeşim
Kasım, teyzem Zehra, dayım Haşim öldü. Buna ilişkin
tazminat davası açtık, davayı kazandık. Baskil
Kaymakamlığı Köylere Hizmet Götürme Birliği
açısından davamız kesinleşti. Üzerinden üç yıl geçti
ve hâlâ tazminat davamız ödenmedi.
Karakaya Baraj Gölünde on yıl
önce yüzer tabut olarak nitelendirilen Baskil Kaymakamlığına
ait feribotun alabora olması sonucunda 13 yurttaşımız
hayatını kaybetti. Yapılan aramalarda 11
vatandaşımızın cesedi bulundu ancak 2
vatandaşımızın cesedine hâlâ
ulaşılamamıştır. Mahkeme yaklaşık on
yıldır karar vermesine rağmen, kara muayenesi yapılmayan,
can güvenliği açısından sefere elverişli olmayan feribotun
kullanımından ötürü kaptanı suçlu bulmuş, canlı
tabutun su üstünde hareket etmesine izin veren kimse
cezalandırılmamıştır.
Baskilliler hâlâ aynı
koşullarda Malatyadan Baskile gidip gelmektedirler. Ölenler
mağdurdur
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
VELİ AĞBABA (Malatya) -
ölenlerin yakınlarının mağduriyetleri
giderilmemiştir.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ederim
Sayın Ağbaba.
İstanbul Milletvekili Sayın
Eyidoğan
7.- İstanbul Milletvekili Haluk
Eyidoğanın, İstanbul adalarındaki iskele anarşisinin
düzeltilmesi ve motor denilen teknelerin yolcu tahliye sistemlerinin
incelenmesi gerektiğine ilişkin açıklaması
HALUK EYİDOĞAN
(İstanbul) Teşekkür ederim Başkan.
Önemli bir sit alanı olan ve
binlerce yerli ve yabancı turist gelen İstanbul adaları,
Büyükada, Heybeli, Burgaz, Kınalıadada bir iskele anarşisi
vardır. Şehir hatları vapurları, deniz otobüsleri, toplu taşıma
yapan motorlar ve yük motorlarının hepsinin ayrı ayrı
iskeleleri vardır. Bu durum keşmekeş, gürültü, çevre kirlenmesi,
görüntü kirlenmesi yaratmaktadır. Bu plansız durumun yeniden
düzenlenmesi, planlanması ve sit alanına uygun duruma getirilmesi
gerekmektedir. İlgili kurumların bu konuda bir anlaşma
yapması sağlanmalıdır.
Ayrıca, adalara toplu
taşımanın bütün ağırlığı motor
denilen teknelerle yapılmaktadır. Baştan yanaşan bu
teknelerin hangi toplu taşıma standardına göre yolcu tahliye
sistemini uyguladıkları bilinmemektedir. Bu, vatandaş emniyeti
açısından, can güvenliği açısından sorun
yaratmaktadır. Bu durumun da incelenmesi gerekmektedir.
Saygılarımı sunuyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederim
Sayın Eyidoğan.
Adana Milletvekili Sayın Halaman
8.- Adana Milletvekili Ali Halamanın,
Adananın hasat dönemi nedeniyle Gıda, Tarım ve
Hayvancılık Bakanından taban fiyatı ayarlaması
beklediklerine ilişkin açıklaması
ALİ HALAMAN (Adana) Sayın
Başkanım, teşekkür ediyorum, Allah razı olsun.
Ben şöyle, Meclisi bilgilendirme
açısından söylüyorum: Geçmiş dönemde bir bakanımız,
Trabzonspor için İnce bir ayar yapacaktık. demişti. Pazar günü
de Adanaspor-Kasımpaşaspor maçında bir ince ayar
yapıldı.
Şimdi Adananın hasat dönemi,
dolayısıyla Tarım Bakanından taban fiyat için bir ince ayar
bekliyoruz.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkürler
Sayın Halaman.
Manisa Milletvekili Sayın
Özdağ
9.- Manisa Milletvekili Selçuk Özdağın,
terör nedeniyle ölen her vatandaşın bu ülkenin vatandaşı
olduğuna, insanların acıları üzerinden rant elde etmeye ve
toplumu ayrıştırmaya çalışmanın insanlıkla
bağdaşmadığına ilişkin açıklaması
SELÇUK ÖZDAĞ (Manisa) Fitne
ahlakı herkesten ve her şeyden nefret salarak toplumu parçalama
işidir. Son günlerde bu ahlak biçiminin tezahürlerini Uludere
olayında görüyoruz. Uludere üzerinden fitne ateşi tutuşturulmaya,
insanlarımızın acıları üzerinden kan seylapları
oluşturulmaya çalışılıyor. Bu, Uluderede
evladını kaybedenleri düşünmek değil, onların acıları
üzerinde tepinmektir. Bu vatan coğrafyasında ölen her vatandaş
bizim vatandaşımızdır. Uluderede ölenlere başka,
Kayseride şehit olanlara başka bakmak, İstanbulda belediye
otobüsünde gencecik bir kızı diri diri yakanları görmezden
gelmek ve acıları bile ayrıştırma aracı hâline
getirmek insanlık değildir. Kapalı kapılar ardında
komprador hayatı sürüp meydan yerinde ucuz militanlık yaparak
gencecik çocukları ölüm tarlalarına sürmek insanlık
değildir. Yüce Kitabımız, insanlığı katleden,
kanla beslenerek semirmeye çalışanlara belhum adal demiştir,
ben de onları belhum adal ilan ediyorum ve onlara şu soruları soruyorum:
1984ten bugüne kadar binlerce askeri, polisi, imamı, öğretmeni,
kadın ve çocuğu acımasızca katledenlere kim ya da hangi belhum
adallar emir verdi? Hangi belhum adallar hâlâ terörü kutsuyor ve kandan rant
devşiriyorlar? Millî bayramlarımıza katılmayan,
bayrağımıza saygı göstermeyen, millî
marşımızı okumayanlar hangi belhum adallardır?
Saygılarımla.
BAŞKAN Teşekkür ederim
Sayın Özdağ.
Son olarak, Kütahya Milletvekili
Sayın Işık.
10.- Kütahya Milletvekili Alim Işıkın,
üniversite mezunu işsiz gençlerin giderek çoğaldığına
ve yeni atamaların yapılarak gençlerin istihdam edilmesinin büyük
önem taşıdığına ilişkin açıklaması
ALİM IŞIK (Kütahya)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Bilindiği gibi ülkemiz her geçen
gün üniversite mezunu işsiz gençlerimizin giderek
çoğaldığı bir ülke hâline gelmiştir. Temmuz
ayında yapılacak olan KPSS 2012 öncesinde KPSS 2010 sonuçlarına
göre haziran ayı içerisinde yeni atamaların yapılarak bazı
gençlerimizin istihdam edilmesi büyük önem taşımaktadır.
Özellikle öğretmen adayları, fen-edebiyat fakültesi mezunları,
iktisadi ve idari bilimler fakültesi, ziraat fakültesi, veterinerlik fakültesi
ve benzeri gibi fakülte mezunu birçok gencimiz adına Hükûmeti bu konuya
duyarlı olmaya çağırıyor, saygılar sunuyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederim
Sayın Işık.
Sayın milletvekilleri, gündeme
geçiyoruz.
Başkanlığın Genel
Kurula sunuşları vardır.
Sayın milletvekilleri,
Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanı Binali Yıldırım,
gündemin Sözlü Sorular kısmının 1, 51, 52, 53, 54, 55, 56, 57,
58, 59, 60, 61, 62, 63, 64, 65, 66, 67, 68, 69, 70, 71, 72, 73, 74, 75, 76, 77,
78, 79, 80, 81, 82, 83, 84, 85, 86, 87, 88, 89 ve 90ıncı sıralarında
yer alan önergeleri birlikte cevaplandırmak istemişlerdir. Sayın
Bakanın bu istemini sırası geldiğinde yerine
getireceğim.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığının bir tezkeresi vardır, okutup
bilgilerinize sunacağım.
VI.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A)
Tezkereler
1.- Avrupa Parlamentosu (AP) Başkanı Martin
Schulz başkanlığındaki bir heyetin ülkemizi ziyaret
etmesinin uygun bulunduğuna ilişkin Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığı tezkeresi (3/878)
24 Mayıs 2012
Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna
Avrupa Parlamentosu (AP)
Başkanı Sayın Martin Schulz başkanlığındaki
heyetin ülkemizi ziyaret etmesi Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlık Divanının 15 Mayıs 2012 tarihli ve 25
sayılı Kararı ile uygun bulunmuştur.
Söz konusu heyetin ülkemize ziyareti,
28/3/1990 tarihli ve 3620 sayılı Türkiye Büyük Millet Meclisinin
Dış İlişkilerinin Düzenlenmesi Hakkında Kanun'un 7'nci
maddesi gereğince Genel Kurulun bilgilerine sunulur.
Sadık
Yakut
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanı Vekili
BAŞKAN Bilgilerinize
sunulmuştur.
Sayın milletvekilleri, ülkemizde
demokrasiye müdahale eden tüm darbe ve muhtıralar ile demokrasiyi
işlevsiz kılan diğer bütün girişim ve süreçlerin tüm
boyutlarıyla araştırılarak, alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla kurulan (10/236, 237, 238, 239) esas
numaralı Meclis Araştırması Komisyonundan bir istifa
önergesi vardır, okutuyorum:
B)
Önergeler
1.-
İstanbul Milletvekili Mustafa Şentopun, ülkemizde demokrasiye
müdahale eden tüm darbe ve muhtıralar ile demokrasiyi işlevsiz
kılan diğer bütün girişim ve süreçlerin tüm boyutları ile
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla kurulan (10/236, 237, 238, 239) esas numaralı Meclis Araştırması Komisyonu üyeliğinden
çekildiğine ilişkin önergesi (4/48)
25.05.2012
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Anayasa Uzlaşma Komisyonu'nun
yoğun gündemi dolayısıyla Ülkemizde Demokrasiye Müdahale Eden
Tüm Darbe ve Muhtıralar ile Demokrasiyi İşlevsiz Kılan
Diğer Bütün Girişim ve Süreçlerin Tüm Boyutları ile
Araştırılarak Alınması Gereken Önlemlerin Belirlenmesi
Amacıyla Kurulan Meclis Araştırması Komisyonu'ndaki
görevimi layıkıyla ve istediğim mikyasta yapamayacağım
endişesinden ötürü bu komisyondaki üyelikten affıma dair talebimi
tensiplerinize sunarım.
Prof. Dr. Mustafa Şentop
İstanbul
BAŞKAN Bilgilerinize
sunulmuştur.
Meclis araştırması
açılmasına ilişkin üç önerge vardır, okutuyorum:
C)
Meclis Araştırması Önergeleri
1.-
Kocaeli Milletvekili Haydar Akar ve 22 milletvekilinin, Kocaeli ilinde
sanayileşmenin neden olduğu çevre kirliliğiyle bunun insan
sağlığına etkilerinin araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/292)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Sanayileşme ve artan iç göçe
bağlı olarak ortaya çıkan çarpık yapılaşma
nedeniyle Türkiye bugün önemli bir çevre sorunuyla karşı
karşıyadır. Özellikle birçok sanayi tesisini
barındıran dolayısıyla çarpık kentleşmeye maruz
kalan, su kaynakları, tarım ve orman alanlarının tehdit
altında olduğu, çevre sorunlarının hızla
yoğunlaşarak yaşandığı Kocaeli; insan
sağlığının ve yaşam kalitesinin kötüye
gittiği en acil önlemlerin alınması gereken kenttir. 4562
sayılı Organize Sanayi Bölgeleri Kanunun 3üncü maddesinin (B)
bendinde belirtildiği gibi Sanayinin uygun görülen alanlarda
yapılanmasını sağlamak, çarpık sanayileşme ve
çevre sorunlarını önlemek, kentleşmeyi yönlendirmek,
kaynakları rasyonel kullanmak... amacını yitirmiştir.
Belli bölge ve illerde yoğunlaşan OSB'ler de bu durumu açıkça
ortaya koymaktadır.
Gerekçe:
Kocaeli; sanayi tesislerinin, hammadde
kaynaklarına kolayca ulaşılabildiği, liman imkânlarının
fazla bulunduğu, kara ve demiryolu ulaşımının rahatça
yapılabildiği, hammaddenin limandan fabrikaya kısa, ekonomik ve
güvenli yollardan rahatça ulaştırabildiği depo ve antrepoların
yoğun olarak bulunduğu bir il olması sebebiyle tercih nedeni
olmuştur. Bu sebeplerden dolayı Kocaeli'nde üretim faaliyetlerini
sürdüren sanayi tesislerinin yoğunluğuna rağmen yenileri
açılmaya devam etmektedir. Bu durumda da endüstrileşmeye paralel
olarak çevre sorunlarında meydana gelen artış, Kocaeli'ndeki
kalkınma çabalarının, çevrenin korunması ve
sürdürülebilirlik hedefi ile çelişmeye neden olmaktadır. Bugün
Kocaeli'nde 400 adet birinci sınıf 7.000 adet ikinci ve üçüncü
sınıf gayrisıhhi müessese, 16 adet OSB, 2 adet serbest bölge, 3
adet teknopark bulunmaktadır. KSO 2009 verilerine göre; Türkiye'de yer
alan 500 büyük sanayi kuruluşundan 82'si Kocaeli'nde yer almaktadır.
Bu verilerden de anlaşılacağı üzere Kocaeli sanayiye
doymuş bir kenttir.
Kocaeli ilinde, uzun yıllardan
beri endüstrinin ve ticaretin hızla artması ve buna bağlı
olarak nüfusun kırsal alandan kent merkezine doğru artması
nedeniyle altyapı ve çevresel önlemler yetersiz kalmış ve
sonuçta ciddi çevresel sonuçlar ortaya çıkmıştır. Nüfus
yoğunluğu açışından Türkiye genelinde km² 96 kişi
düşerken Kocaeli'nde ise bu rakam km²'de 432 kişiye
çıkmaktadır. Bunun sonucunda oluşan çevre kirliliği hava,
su ve toprak kalitesini olumsuz yönde etkilemiş ve sonuçta insan
sağlığını tehdit eden bir boyuta
ulaşmıştır. Dünyanın önemli metropollerinde kişi
başına düşen aktif yeşil alan miktarı; Bonn için
2007 verilerine göre Kocaeli'nde toplam
tarım arazilerinin yüzde 10'u, verimli arazilerin ise yaklaşık
yüzde 20'si amaç dışı kullanıma
açılmıştır. Merkezde, Alikahya, Köseköy, Suadiye, Kullar ve
Arslanbey gibi ovalarda bulunan verimli tarım arazilerinin fabrika ve
konut alanı olmasıyla nedeniyle nitelikli tarım arazileri
azalmış, yok denecek kadar az olan ilk dört sınıf
toprakların sanayi ve yerleşime ayrılması nedeniyle,
üreticiler yüzde 10'un üzerinde eğimli altıncı ve yedinci
sınıf arazilerinde tarım yapmak zorunluluğunda
bırakılmıştır. Kocaeli'nin sektörel
dağılımında KSO 2009 verilerine göre sanayinin payı
yüzde 73, hizmetlerin payı yüzde 14, ticaretin payı yüzde 9'ken
tarımın payı ise yaklaşık yüzde 3'tür.
Sanayileşmeyle birlikte Körfez
çevresinde sanayi tesislerinin çoğalması, sanayi yakınında
kaçak yapılaşmalar ortaya çıkması, dolgular ile
kıyıların işgal ve tahrip edilmiş olması gibi
nedenlerle İzmit Körfezi limanlar, tersaneler ve depolama tesisleri ile
dolmuştur. Kıyıdaki dolgu alanları bugün itibariyle
yaklaşık
OSB ve KSS yer seçimlerinde bölgenin
ekolojik dengesi gözetilmemiş bitkisel ve hayvansal denge bozularak
çevrenin geleceği tehlikeye atılmıştır.
Anayasamızın 56. Maddesi
'Herkes, sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama
hakkına sahiptir. Çevreyi geliştirmek, çevre
sağlığını korumak ve çevre kirlenmesini önlemek
Devletin ve vatandaşın ödevidir.' demektedir.
Bu bağlamda; kentimizin
korunması, burada yaşayan insanlarımızın
sağlığı ve geleceği için gerekli tedbirlerin
alınması ve sorunların giderilebilmesi amacıyla
Anayasamızın 98. Maddesi, TBMM iç tüzüğünün 104. ve 105.
Maddeleri çerçevesinde Kocaeli ilimizde yaşanan OSBlerden kaynaklanan
olumsuzlukların giderilmesi, çevre ve halk sağlığı
yönünden gerekli tedbirlerin alınması için Meclis
araştırması açılmasını talep ediyoruz.
Gereği için yüce makamlarınıza arz ederiz.
Saygılarımızla.
1) Haydar Akar (Kocaeli
2) Mustafa Sezgin Tanrıkulu (İstanbul)
3) Veli Ağbaba (Malatya)
4) Mehmet Hilal Kaplan (Kocaeli)
5) Ferit Mevlüt Aslanoğlu (İstanbul)
6) İhsan Özkes (İstanbul)
7) Ayşe Nedret Akova (Balıkesir)
8) Gürkut Acar (Antalya)
9) Erdal Aksünger (İzmir)
10) Hülya Güven (İzmir)
11) Ali Demirçalı (Adana)
12) Hasan Akgöl (Hatay)
13) Mahmut Tanal (İstanbul)
14) Ali Serindağ (Gaziantep)
15) Melda Onur (İstanbul)
16) Doğan Şafak (Niğde)
17) Haluk Eyidoğan (İstanbul)
18) Ali Özgündüz (İstanbul)
19) Sakine Öz (Manisa)
20) İdris Yıldız (Ordu)
21) Ahmet İhsan Kalkavan (Samsun)
22) İlhan Demiröz (Bursa)
23) Ali Rıza Öztürk (Mersin)
2.-
Kırklareli Milletvekili Turgut Dibek ve 20 milletvekilinin, HSYK ve
yargı erkinin bağımsızlığı önündeki
engellerin araştırılarak alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/293)
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Anayasa değişikliği ile yeniden
yapılandırılan Hakimler Savcılar Yüksek Kurulu'nun (HSYK)
vermiş olduğu kararlar toplumun vicdanında derin yaralar
açmaktadır. Son on ay içerisinde 119 hâkim savcı kendi isteği
ile meslekten istifa etmiştir. İstifa eden hakim ve savcılar
arasında çok sayıda emekliliği bile gelmemiş hakim
savcı bulunmaktadır. Yargının AKP tarafından yeniden
dizayn sürecinde Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı
Bülent Arınç'ın sınıf arkadaşı Nazım Kaynak
Yargıtay'a, Hüseyin Karakullukçu ise Danıştay'a başkan
seçilmiştir. 65 yaşını doldurmadan emekliliğini
isteyen Yargıtay 11. Hukuk Dairesi Tetkik Hakimi Ayşe Altun,
"Allah verdikçe sınıf arkadaşı verdi ve Türk
yargısı dizayn edildi. Birilerinin yargıcı olmamak
adına emekli oluyorum. Eskiden kıdem ve liyakat vardı ve içi
dolu kavramlardı. Şimdi bir yere gelmek için sınıf
arkadaşı olmak ya da birine yakın olmak yetiyor" diyerek,
Yargıtay 1. Hukuk Dairesi Tetkik Hâkimi Celal Çelik ise, "Midemin
kaldıramayacağı kadar sorunlarla karşı
karşıya kaldığımızı düşünüyorum. Türk
yargısı çok derin sıkıntılar yaşıyor. Bana
göre Türk yargısı bitmiş bile diyebiliriz" sözleriyle
emeklilik yaşını bile doldurmadan meslekten
ayrılmışlardır.
HSYK seçimleri öncesinde
Adalet Bakanlığı tarafından gönderilen listedeki adaylara
destek verilmesi istenmiş ve bu adayların tamamı seçimde HSYK
listesine girmiştir.
Bu süreçte HSYK,
Ergenekon sanıklarının tutukluluklarına muhalefet eden 13.
Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı Köksal Şengün'ü sürgün
etmiştir.
Bununla yetinmeyen HSYK,
Deniz Feneri savcılarını görevden almış ve bilahare Deniz
Feneri soruşturmasının tüm tutuklu sanıklarını
mahkemeler tahliye etmiştir.
Yargıçlar ve
Savcılar Birliği'nin (YARSAV) kurucuları ve yöneticileri de
talepleri dahi olmadan HSYK tarafından başka yerlere
atanmıştır. Bu çerçevede Yargıtay Cumhuriyet
Başsavcılığında görev yapan Ömer Faruk
Eminağaoğlu, Hasan Ali Atay, Zekeriya Sevimli, Ahmet Taşyurt,
Ruşen Gültekin, Aysel Tezcan ve Remzi Özdemir sürgün edilmiştir. Sürgün
edilenler arasındaki Eminağaoğlu ve Sevimli aynı zamanda
AKP'nin kapatılması iddianamesinin hazırlanmasında
çalışmıştı.
HSYK'nın tüm
tayinleri göz önünde bulundurulduğunda, siyasal iktidarın taraf
olduğu davalarda görev yapan yargıç ve savcıların terfi
ettirilerek Mahkeme Başkanı ve Başsavcı olarak
atandığı, siyasal iktidara aykırı kararlara imza atan
yargıç ve savcıların sürgüne tabi tutulduğu çok
açıktır.
Bu ve benzeri örnekler
göz önünde bulundurulduğunda Yargı Erkinin AKP
İktidarının eline geçtiği açıktır. Devletimizin
temeli olan güçler ayrılığı ilkesi
kalmamıştır. Bu durumun hukukun üstünlüğü ve yargı
bağımsızlığı ilkelerine zarar vereceği ve bu
zararın asıl mağdurlarının da bağımsız
mahkemelerde adalet arayan halkın olacağı ortadadır.
HSYK'nın ve Yargı
Erkinin bağımsızlığı önündeki engellerin tespiti,
ortaya çıkarılması ve çözümlenmesi amacı ile
Anayasamızın 98. maddesi, İçtüzüğümüzün 104. ve 105.
maddeleri gereğince bir Araştırma Komisyonu kurularak konunun
tüm boyutlarıyla araştırılmasını saygılarımızla
arz ederiz.
1) Turgut Dibek (Kırklareli)
2) Mustafa Sezgin Tanrıkulu (İstanbul)
3) Ali İhsan Köktürk (Zonguldak)
4) Veli Ağbaba (Malatya)
5) Engin Altay (Sinop)
6) Ahmet İhsan Kalkavan (Samsun)
7) Sakine Öz (Manisa)
8) İdris Yıldız (Ordu)
9) Mahmut Tanal (İstanbul)
10) İlhan Demiröz (Bursa)
11) Hülya Güven (İzmir)
12) Ali Rıza Öztürk (Mersin)
13) İhsan Özkes (İstanbul)
14) Gürkut Acar (Antalya)
15) Erdal Aksünger (İzmir)
16) Ayşe Nedret Akova (Balıkesir)
17) Namık Havutça (Balıkesir)
18) Bülent Tezcan (Aydın)
19) Mehmet Şeker (Gaziantep)
20) Hurşit Güneş (Kocaeli)
21) Aylin Nazlıaka (Ankara)
3.-
Hatay Milletvekili Mevlüt Dudu ve 22 milletvekilinin, ülkemizde önümüzdeki
yıllarda yaşanabilecek olası bir deprem felaketi öncesinde
gerekli tedbirlerin araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/294)
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Ülkemizin büyük bölümü 1. ve 2. derece
deprem kuşağında yer almaktadır. Yetkililerin yaptığı
açıklamalara göre; ülkemizde 110 yılda 9.200 deprem meydana
gelmiş, şiddeti 7'nin üzerinde 33 deprem olmuştur.
Türkiye'de 4-4.9 şiddetindeki
depremler 5 günde bir olabiliyor. 5-5.9 arasındaki depremler 22 günde veya
ayda 1 olabiliyor. 6-6.9 arasındaki depremler ise 8 ay veya 1 yıl
arasında olabiliyor. 7-7.9 arasındaki depremler ise 40 ayda bir
olabilir. Van depremi 110 yıllık istatistiklere göre 33'üncü deprem
olarak görülüyor.
1999 yılında
yaşadığımız felaketlerin ardından; çeşitli
büyüklüklerde bir çok depremler oldu. En son
yaşadığımız Van depremi, deprem konusunun tüm ülke
olarak asla aklımızdan çıkarılmayacak bir konu
olduğunu ortaya çıkarmıştır.
1999'da Gölcük'te meydana gelen
depremde, ölüm ve yaralanmaların büyük çoğunluğu binalardaki
hatalar yüzünden meydana geldi. Yıkılan binalarda yüzlerce insan
enkaz altında kaldı. Deprem değil, çürük binalar öldürdü.
Depremler sayesinde, deprem
bölgelerindeki binaların depreme dayanıklı
olmadığı somut bir şekilde görüldü. Geçtiğimiz
günlerde Van'da yaşanan deprem, depremin değil, depreme
dayanıksız binaların çok sayıda can
aldığını bir kez daha kanıtladı.
Yaşanan her depremden sonra
olduğu gibi, hemen olası depremlerle ilgili senaryoların gündeme
gelmesi bizim ülkemiz için olağan bir durum. Çözümden ziyade, olası
senaryolar üzerinde tartışıp, olayın stresini azaltmak,
halkımızı önce tedirgin edip arkasından da olağan bir
durum gibi kabullenip, çözüm arayışlarının
duraksamasına neden olmaktadır.
Son zamanlarda gündeme gelen konulardan
biri de Hatay ve civar illeri içine alabilecek olası deprem
söylentileridir. Tarihinde birçok depremlerle silinip yeniden
yapılmış olan Hatay ilinde olası depremlere karşı
gerekli çalışmalar yapılarak gerekli tedbirlerin
alınması gerekmektedir.
Hatay ve çevresi de 1. derece deprem
bölgesidir. Hatay'da olacak bir deprem, Güney Akdeniz Bölgesi'ndeki kentleri
çok büyük bir şekilde etkileyecektir.
Konunun uzmanlarının ortak
görüşleri arasında; özellikle yerel yönetimlerin yapması gereken
çalışmaları yapmadıkları ve gerekli maddi kaynakları
depremden korunma ve önlem çalışmaları için
ayırmadığı, depremlerle ilgili ulusal ve yerel strateji
belirlenmediği, şehir planlamalarının siyasi çıkarlar
yönünde şekillendiği, deprem bilinciyle hareket edilmeden,
sürekliliği olan ve uygulanabilen politikalar üretilmediği
konuları yer almaktadır.
Üstelik uzun yıllar "deprem
vergisi" olarak halktan toplanan paraların şimdiye kadar
nerelere, ne için ve ne kadar kullanıldığı ile ilgili
hükûmetin mantıklı ve güvenilir bir açıklaması da bulunmamaktadır.
Özellikle ülkemizin deprem bölgeleri
arasında bulunan büyük yerleşim yerlerindeki; hızlı nüfus
artışı, plansız ve denetimsiz şehirleşme göz
önüne alındığında depremin neden olacağı
yıkımın tahmin edilenden yüksek olacağı
ortadadır.
Depremlerle ilgili ulusal düzeyde
harekete geçilmesi gerekmektedir. İmar ve yapı denetim kanunları
olmak üzere mevzuatta yapılması gereken değişiklikler
acilen tamamlanmalıdır. Kamu hizmetinde kullanılan binalarla
ilgili gerekli önlemler alınmalıdır.
Yukarıda belirtilen nedenlerle, ülkemizde
önümüzdeki yıllarda yaşanabilecek olası bir deprem felaketi
öncesinde; gerekli araştırmaların yapılarak,
alınabilecek tedbirlerin, çözüm ölenlerinin belirlenmesi ve
uygulanması konularında, Yüce Meclisimizin ve
halkımızın bilgilendirilmesi amacıyla, Anayasanın
98inci, Türkiye Büyük Millet Meclisi İç Tüzüğünün 104'üncü ve
105inci maddeleri gereğince Meclis araştırması
açılmasını arz ederiz.
1) Mevlüt Dudu (Hatay)
2) Mehmet Ali Ediboğlu (Hatay)
3) Hasan Akgöl (Hatay)
4) Refik Eryılmaz (Hatay)
5) Mahmut Tanal (İstanbul)
6) Hülya Güven (İzmir)
7) Mustafa Sezgin Tanrıkulu (İstanbul)
8) Engin Altay (Sinop)
9) Ayşe Nedret Akova (Balıkesir)
10) Namık Havutça (Balıkesir)
11) Bülent Tezcan (Aydın)
12) Faik Tunay (İstanbul)
13) Ahmet Toptaş (Afyonkarahisar)
14) Mehmet Şeker (Gaziantep)
15) Hurşit Güneş (Kocaeli)
16) Kemal Değirmendereli (Edirne)
17) Aylin Nazlıaka (Ankara)
18) Durdu Özbolat (Kahramanmaraş)
19) Rahmi Aşkın Türeli (İzmir)
20) Muharrem Işık (Erzincan)
21) Ali İhsan Köktürk (Zonguldak)
22) İlhan Demiröz (Bursa)
23) Doğan Şafak (Niğde)
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergeler bilgilerinize sunulmuştur.
Önergeler gündemdeki yerlerini alacak
ve Meclis araştırması açılıp açılmaması
konusundaki görüşmeler sırası geldiğinde
yapılacaktır.
Bir gensoru önergesi vardır.
Önerge daha önce bastırılıp sayın üyelere
dağıtılmıştır.
Şimdi önergeyi okutuyorum:
D)
Gensoru Önergeleri
1.-
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Grup Başkan Vekilleri Yalova Milletvekili
Muharrem İnce, Ankara Milletvekili Emine Ülker Tarhan ve İstanbul
Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebinin, izlemekte olduğu dış
politikanın gerçeklerden uzak olduğu, ülke güvenliği ve
çıkarlarına zarar verdiği iddiasıyla
Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu hakkında gensoru
açılmasına ilişkin önergesi (11/12)
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Türkiye'yi çevre ülkelerce suçlanan ve
tehdit edilen, komşularıyla yeni sorunlar yaratan, hatta
savaşın eşiğine getiren, bağımsız
politikalar üretemeyen, başarısızlıklarını
başarıymış gibi takdimde ısrar ederek ulusal
güvenliğimizi tehlikeye atan, bölgesel ihtilaflarda taraf tutarak
Türkiye'nin başat konumunu aşındıran, Anayasa hükümlerini
yerine getirmeyen, TBMM'yi bilgilendirmeyen Dışişleri
Bakanı Ahmet Davutoğlu hakkında Anayasa'nın 98 ve 99 uncu
ve TBMM İçtüzüğü'nün 106 ncı maddeleri uyarınca gensoru
açılması için gereğini arz ve talep ederiz.
Muharrem
İnce Emine
Ülker Tarhan M.
Akif Hamzaçebi
Yalova Ankara
İstanbul
CHP
Grup Başkan Vekili CHP
Grup Başkan Vekili CHP
Grup Başkan Vekili
Gerekçe
İzlenen dış politika
ulusal güvenliğimizi, bölgesel etkinliğimizi ve uluslararası
saygınlığımızı sürekli zedelemekte ve tehlikeye
atmaktadır. Neredeyse bütün komşularımızla sorunlu,
aidiyeti ve kimliği
belirsizleşen, dolayısıyla yalnızlaşan, sesi duyulan,
fakat sözü dinlenmeyen bir ülke olmaktayız. Dışişleri
Bakanı Ahmet Davutoğlu ise hâlâ Türkiye'nin bir cihan devleti, Orta
Doğu'daki değişimin yöneticisi ve öncüsü
olacağını söyleyebilmektedir. Oysa nazari fantezilerin oyun
alanı haline getirilen dış politikamız gerçeklerden
uzaklaşarak etkinliğini kaybetmekte ve ülkemizin
çıkarlarını koruyamamaktadır.
Kürecik'teki radar
üssüne ilişkin mutabakat ve üsse yabancı askerlerin
konuşlandırılması TBMM'ye getirilmeyerek Anayasanın
92. Maddesi ihlal edilmiştir. Üssün NATO'ya değil, ABD'ye ait
olduğu gerçeği Türk kamuoyundan gizlenmiş, fakat ABD
Başkanı Barrack Obama Chicago'daki NATO Zirvesinde gerçeği
açıklamıştır.
Suriye'de Beşar
Esad rejimi ile muhalifler arasında süren çatışmalarda AKP
iktidarı tarafgir ve kışkırtıcı
politikasıyla Suriye'deki şiddetin derinleşmesine,
sınır illerimizde ciddi ekonomik ve sosyal kayıpların
oluşmasına neden olmaktadır. Hükümet, Suriyeli
sığınmacılar konusunu Suriye'ye müdahalenin bir gerekçesi
olarak sürekli gündemde tutmaktadır.
Suriye nedeniyle de
ilişkilerimizin gerginleştiği İran, Kürecik'teki ABD'ye ait
radar istasyonu nedeniyle ülkemizi tehdit etmektedir. Nükleer programı
için Ankara'dan ustaca yararlanan İran'ın 2012 Mart ayındaki
ziyareti sırasında TC. Başbakanını istiskali Hükümet
tarafından tepkisiz bırakılmıştır. İran,
Ermenistan'la işbirliği halindedir.
İran'la birlikte
Rusya da NATO füze sistemi bağlantılı olarak kurulan tesislerden
duyduğu rahatsızlığı sert söylemlerle dile getirmekte
ve gerekirse bu tesislerin hedef alınacağını ilan
etmektedir.
Kuzeydeki Kürt
yönetimiyle olumlu ilişkiler kurulmasına karşın, Hükümetin
tarafgir Irak siyaseti nedeniyle Bağdat'la ilişkilerimiz
bozulmuştur. Irak Başbakanı Maliki Türkiye'nin Irak'ın
içişlerine sürekli karışan düşman bir ülke haline
geldiğini ileri sürmekte, gösterilerde bayraklarımız
yakılmaktadır. Türkmenler ve Kerkük ise unutulmuştur.
Ermenistan'la
protokoller açılımı başarısız olmuş,
ilişkilerimiz daha da çıkmaza girmiştir. Açılım,
Ermenilere 2015'e bağlı hedefleri bakımından yeni olanaklar
sağlarken, Azerbaycan'la ilişkilerimizi olumsuz etkilemiştir.
Avrupa Birliği'ne tam üyelik
hedefi artık gündemde değildir. Katılım müzakereleri
durmuştur. İzlenen siyaset Türkiye'yi Ortadoğu bölgesinde yer
alan bir Avrupa ülkesi konumdan çıkartıp, Ortadoğulu bir ülkeye
dönüştürmüştür.
Güney Kıbrıs Rum yönetiminin
Doğu Akdeniz'deki doğalgaz kaynaklarına el koymasına
karşı Hükümet etkisiz kalmaktadır. Yüksek perdeden seslendirilen
ilk tepkiler yerini suskunluğa bırakırken, GKRY sondaj
faaliyetlerini sürdürmektedir. Yunanistan'la Ege ve Batı Trakya için
Dışişleri Bakanı Davutoğlu vaat ettiği çözümleri
gerçekleştirememiştir. Ege'de çatışma potansiyeli
sürmektedir.
ABD'yle eşitliğe ve ortak
değerlere dayalı sağlıklı bir ilişki kurmak
yerine Hükümet bölgede ABD çizgisine bağımlı politikalar
izleyerek Türkiye'nin konumunu zayıflatmaktadır.
İsrail'le ilişkilerimizin
bozulması Türkiye'yi Ortadoğu barış sürecinin
dışına iterek etkisizleştirmiş, İsrail Kıbrıs
Rumları ve Yunanistan'la birlikte ülkemize karşı tertipler içine
girmiştir.
"Yurtta sulh, cihanda sulh"
ilkesine aykırı sonuçlar veren ilkesiz, tutarsız ve hayalci
varsayımlara dayanan yaklaşımlarıyla ülkemizin
güvenliğini tehlikeye atan ve ülkemizin çıkarlarına zarar veren
başarısızlıklarının siyasi sorumlusu olarak
Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu hakkında
Anayasa'nın 98 ve 99 uncu ve TBMM İçtüzüğü'nün 106 ncı
maddeleri uyarınca gensoru açılmasını
saygılarımızla arz ederiz.
BAŞKAN Bilgilerinize sunulmuştur.
Gensorunun gündeme alınıp
alınmayacağı hususundaki görüşmenin gününü de kapsayan grup
önerisi biraz sonra oylarınıza sunulacaktır.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığının bir tezkeresi daha vardır, okutup
oylarınıza sunacağım.
A)
Tezkereler (Devam)
2.-
TBMM Dışişleri Komisyonu üyelerinden oluşan bir parlamenter
heyetin, Finlandiya Dışişleri Komisyonu Başkanı Timo
Soini'nin vaki davetine icabetle Finlandiya'ya resmî bir ziyaret
gerçekleştirmesine ilişkin Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı
tezkeresi (3/879)
25 Mayıs 2012
Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna
TBMM Dışişleri Komisyonu
üyelerinden oluşan bir parlamenter heyetin, Finlandiya
Dışişleri Komisyonu Başkanı Timo Soini'nin vaki
davetine icabetle Finlandiya'ya resmî bir ziyaret gerçekleştirmesi
öngörülmektedir.
Söz konusu parlamenter heyetin
Finlandiya'yı ziyareti, 28/3/1990 tarihli ve 3620 sayılı Türkiye
Büyük Millet Meclisinin Dış İlişkilerinin Düzenlenmesi
Hakkında Kanun'un 6'ncı maddesi uyarınca Genel Kurulun tasviplerine
sunulur.
Sadık
Yakut
Türkiye
Büyük Millet Meclisi
Başkanı
Vekili
BAŞKAN Oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler...
MAHMUT TANAL (İstanbul)
Toplantı yeter sayısı istiyoruz Değerli Başkan.
BAŞKAN Karar yeter
sayısı diyorsunuz herhâlde.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Yok
efendim, toplantı yeter sayısı istiyoruz.
BAŞKAN O zaman 20 kişi
ayağa kalkacaksınız ve isimleriniz okunacak.
III.- Y O K L A M A
(CHP sıralarından bir grup milletvekili
ayağa kalktı)
BAŞKAN Sayın Tanal,
Sayın Yalçınkaya, Sayın Çelebi, Sayın Havutça, Sayın
Eyidoğan, Sayın Acar, Sayın Tayan, Sayın Yüceer, Sayın
Çetin, Sayın Işık, Sayın Ağbaba, Sayın Öğüt,
Sayın Özdemir, Sayın Kaleli, Sayın Korutürk, Sayın
Ekşi, Sayın Yılmaz, Sayın Öner, Sayın Seçer,
Sayın Özkoç.
Yoklama için iki dakika süre veriyorum
ve yoklamayı başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklama
yapıldı)
BAŞKAN Toplantı yeter
sayısı yoktur.
Birleşime beş dakika ara
veriyorum.
Kapanma Saati: 15.59
İKİNCİ OTURUM
Açılma
Saati: 16.14
BAŞKAN: Başkan Vekili Mehmet
SAĞLAM
KÂTİP ÜYELER:
Tanju ÖZCAN (Bolu), Mine LÖK BEYAZ (Diyarbakır)
-----0-----
BAŞKAN Türkiye Büyük Millet
Meclisinin 112nci Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığı tezkeresinin oylanmasında, istem üzerine
yapılan yoklamada toplantı yeter sayısı
bulunamamıştı.
III.- YOKLAMA
BAŞKAN - Şimdi, yoklama
işlemini tekrarlayacağım.
Yoklama için iki dakika süre veriyorum.
(Elektronik cihazla yoklama
yapıldı)
BAŞKAN Toplantı yeter
sayısı vardır.
VI.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI (Devam)
A)
Tezkereler (Devam)
2.-
TBMM Dışişleri Komisyonu üyelerinden oluşan bir parlamenter
heyetin, Finlandiya Dışişleri Komisyonu Başkanı Timo
Soini'nin vaki davetine icabetle Finlandiya'ya resmî bir ziyaret
gerçekleştirmesine ilişkin Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığı tezkeresi (3/879) (Devam)
BAŞKAN Tezkereyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Tezkere kabul
edilmiştir.
Barış ve Demokrasi Partisi
Grubunun İç Tüzükün 19uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi
vardır, okutup işleme alacağım ve oylarınıza
sunacağım.
VII.-
ÖNERİLER
A)
Siyasi Parti Grubu Önerileri
1.- BDP Grubunun, 23/11/2011 tarihinde
İstanbul Milletvekili Sebahat Tuncel ve arkadaşlarının
Türkiye'de işçi ve emekçilerin sendikalaşmaları ve
örgütlenmeleri ile ilgili sorunların sebebinin
araştırılması amacıyla vermiş olduğu Meclis araştırması önergesinin Genel
Kurulun 29/5/2012 Salı günkü birleşiminde sunuşlarda
okunmasına ve ön görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde
yapılmasına ilişkin önerisi
29.05.2012
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Danışma Kurulu'nun 29.05.2012
Salı günü (Bugün) yaptığı toplantısında, siyasi
parti grupları arasında oy birliği
sağlanamadığından Grubumuzun aşağıdaki
önerisini, İçtüzüğün 19 uncu maddesi gereğince Genel Kurul'un
onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.
Pervin Buldan
Iğdır
Grup
Başkan Vekili
Öneri:
23 Kasım 2011 tarihinde,
İstanbul Milletvekili Sebahat Tuncel ve arkadaşları
tarafından verilen (203 sıra nolu), "Türkiye'de işçi ve
emekçilerin sendikalaşmaları ve örgütlenmeleri ile ilgili
sorunların" sebebinin araştırılması
amacıyla, Türkiye Büyük Millet Meclisine verilmiş olan Meclis
Araştırma Önergesinin, Genel Kurul'un bilgisine sunulmak üzere
bekleyen diğer önergelerin önüne alınarak, 29.05.2012 Salı günlü
birleşiminde sunuşlarda okunması ve görüşmelerin aynı
tarihli birleşiminde yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN Önerinin lehinde olmak
üzere İstanbul Milletvekili Sırrı Süreyya Önder.
Süreniz on dakika.
SIRRI SÜREYYA ÖNDER (İstanbul)
Sayın Başkan, kıymetli arkadaşlar; biraz önce bir manzaraya
şahit olduk, onunla başlayıp bir mukayese yapmak istiyorum.
Önemli bir konu görüşülürken özellikle AK PARTİ sıralarının
oylamayla birlikte dolması biraz bilindik bir uygulama, hepimizin şu
veya bu şekilde zaman zaman yaptığı bir şey. Ama
şu çok ibret vericiydi: Oylama bittikten sonra burada olduğunu
kanıtlama telaşı. Oylama bitti, AK PARTİli sayın
üyeler yoklama kâğıdıyla ille de burada olduğunu
kanıtlama telaşına düştüler. Niye? Hepimiz biliyoruz,
Sayın Başbakan bu meselede çok titiz. Şimdi, bakın,
aynı titizliğin, -şimdi söyleyeceğim alakasını-
burada olduğunu kanıtlama telaşının ve bu konuda
duyulan sorumluluğun yüzde 10u bu emekçilerin hakkı için hissedilse;
ileride bunun da hesabının bir soranının
olacağını, bunun da hesabının verileceği bir
günün olacağını idrak etsek bu ülkede emekçilerin hakkı bu
duruma gelmezdi. Onun için, bu konuda gösterilen titizliğin yüzde 10u bu
meseleyi çözmeye yeter.
Peki, emekçi hakları niye bu kadar
yok sayılıyor ve bu konuda taleplerini dile getirenler niye
otomatikman terörist, bölücü, yıkıcı, dış
mihrakların ürünü sayılıyor? Bu da iktidarın
sınıfsal kökeninden kaynaklanan bir şey. Sermayenin önünde,
girişimin önünde en ufak bir engel olduğunda bu Hükûmet büyük bir
vazifeperverlikle her türlü yasal düzenlemeyi yapmak için seferber oluyor ama
emekçilerin hakkı söz konusu olduğunda ancak gasbetmek için bu
Hükûmet seferber oluyor. Bunu tekzip edecek bir tane başka uygulaması
olduysa bizden sonra AK PARTİli sözcüler konuşacaklar, söylesinler,
biz de bilelim.
İHSAN ŞENER (Ordu)
İstihdam için yapıyoruz.
SIRRI SÜREYYA ÖNDER (Devamla)
İstihdam için getirdiğiniz teşviklere bakın. İstihdam
için. diyor AK PARTİli bir arkadaşımız. İstihdam
için getirdiğiniz teşviklere ve bunlara ayrılan bütçeye
bakın, bir de yüzde 3,5u yüzde 4 yapmamak için, bütün emekçiler alanlara
inmişken yarım puan vermenizin maliyetini nasıl feveran ederek
bakanların burada reddedişini hatırlayın; istihdam
neymiş o zaman öğrenirsiniz. Sizin bilmediğiniz: İstihdamı
sadece işverenin, kapitalistin, sermayedarın yaratacağı bir
şeymiş gibi düşünüyorsunuz. İşte zihinsel kod diye
buna derler. İstihdam dediğinin iki ayağı vardır,
bir diğerinde emekçiler vardır. Sizin için, neuzübillah, gece
aklınıza gelse Şeytan vesvese soktu. diyeceksiniz.
İstihdam dediğiniz yalnız para değildir ama
aklınız fikriniz hep Sermayedarın önünü nasıl açarız,
onun hayatını nasıl kolaylaştırırız?
bununla sınırlı.
Şimdi, peki ne yaptınız?
İstihdam diyorsunuz, istihdamın önemli bir ayağı da
emekçiler. Memur sendikaları, yetkili memur sendikaları da AK
PARTİ derken ağzından kırk tane AK PARTİ dökülüyor
yani Hükûmete yakın; bunu gizleyip saklamıyorlar da. Bu insanlar bu
direnişe başladılar. Sizin İçişleri
Bakanınız, konuşma özürlü İçişleri Bakanınız,
sizin Hükûmet sözcünüzün, parti sözcünüzün tespitiyle insani özelliklerden
yoksun İçişleri Bakanınız bunlara biber gazı
sıktırdı. Biber gazı sıktırdığı
Sendika Başkanı KESK, DİSK falan değil, Kamu-Senin Başkanına
sıktırdılar. Şimdi, bunun ne anlama geldiği üzerine
hiç düşünmez mi insan? Bu, şu an bizler açısından çok net:
İşçinin bile sağcısını sevmiyor. Emekçi olunca,
onun hakkı için sağcı olması, muhafazakâr olması falan
umurunda değil. Sebebi de şu: Bu Hükûmetin fiyakasını
bozacak olan emekçilerdir.
İşte, bugün Türk Hava
Yollarında -Sayın Bakan da burada- bir işi yavaşlatma
eylemi bile paniğe sevk etti. Niye? Krizi çözme, krizi idare etme, sorun
çözme hüner ve kabiliyetine sahip değilsiniz de ondan. Eğer sahip
olduğunuzu iddia ediyorsanız, hak aramak için bir araya 5 kişi
gelince niye üzerine panzerleri, niye üzerine gaz bombalarını, biber
gazını gönderiyorsunuz? Bunun cevabını verin. Bunu yapan da
sağcı sendikalar yani KESK yapsa, DİSK yapsa -ki onlar sürekli
yapıyorlar zaten- diyeceksiniz ki: Teröristti, bölücüydü, şuydu
buydu. Sağcı Sendika Başkanına siz biber gazı
-üstelik hedef gözeterek- sıkıyorsunuz. Bu, işte, Hükûmetin, AK
PARTİnin sınıfsal kökenine dair en ayırt edici özelliktir.
Referandumda oy istediniz.
Memurların toplu sözleşme hakkı için ortaya getirdiğiniz
ucube, alelacele getirdiğiniz ucube ortada, grev hakkı olmayan bir
toplu sözleşme hakkı. Yani kuş kanatsız uçar mı ya da
tek kanadıyla uçan bir kuş biliyor musunuz? Emek denince siz kaçacak
delik arıyorsunuz. Aman aman emek olmasın çünkü emek olunca
direniş olacak, direniş olunca bu fiyakanız bozulacak. Hiç yüzde
50 oy almış bir iktidarın öz güveninden eser var mı burada?
İHSAN ŞENER (Ordu) Niye
yüzde 50 aldı o zaman?
SIRRI SÜREYYA ÖNDER (Devamla) - Niye
yüzde 50 aldı? Orta Doğuda iktidar tahkim eder. Niye yüzde 50
aldığınızı da söyleyeyim madem merak ediyorsunuz,
Rockefellerin bir lafı: İlk kazancımı sormayın, geri
kalan hepsinin hesabını kuruşu kuruşuna veririm.
demiş. Siz 2002de 34 bin oy, 64 bin oy alan Kürt vekiller
seçilmediği için, 6 bin oyla, 5 bin oyla buralara milletvekili
gönderdiniz. İlk kazancınızı sorduğumuz zaman, böyle
bir gasp var, ondan sonrasının hesabını kuruşu
kuruşuna verirsiniz. Orta Doğuda iktidar tahkim eder, iktidar
yıpratmaz çünkü. Bu sistem sizi iktidar yaptı. Ondan sonra
iktidarın olanaklarını nasıl
kullandığınızı siz sessizce kendiniz murakabe edin,
hele bakın nasıl olmuş bu iktidar?
ÜNAL KACIR (İstanbul) Sizin
dediğinize göre
SIRRI SÜREYYA ÖNDER (Devamla) Evet,
sizi de alalım, buyurun!
ÜNAL KACIR (İstanbul) Bizden
önceki iktidarlar niye gitti öyleyse?
SIRRI SÜREYYA ÖNDER (Devamla) Sizden
önceki iktidarlar bu kadar merkeziyetçi, gücü bu kadar merkezde biriktirmeyi
akıl edememişlerdi. Ya, bu kadarı da olmaz. demişlerdi.
İHSAN ŞENER (Ordu) On ay
önce seçime gittik, on ay önce. Millet yüzde 50 oy verdi.
SIRRI SÜREYYA ÖNDER (Devamla) Dedik
işte. Sen bu lafı Kürtlerin oylarını gasbedip 50-60
milletvekili fazlasıyla geldiğin zaman söyleyecektin. Bu bize
yakışmaz. diyecektin, Aha, bu seçim barajını indirdik.
diyecektin. Bakalım o zaman kimin oğlu, kimin kızı, hepsi
ortaya çıkacaktı. Onun için, bu meselede
OYA ERONAT (Diyarbakır)
Kürtlerin oylarının hepsi BDPye mi gitti?
SIRRI SÜREYYA ÖNDER (Devamla) Buyurun
efendim!
PERVİN BULDAN (Iğdır)
Ona cevap vermeyin Sırrı Bey.
OYA ERONAT (Diyarbakır)
Kürtlerin oylarının yüzde 80i bize geldi, bize.
SIRRI SÜREYYA ÖNDER (Devamla)
Görüyoruz, görüyoruz. Size gelince, siz 60 bin oy almış bir
vekilimizin yerine 30 bin küsur oyla geldiniz, insan yerde bulsa etrafına
bakar Ya, bunun bir sahibi var mı? diye. Siz hiç konuşmayın!
(BDP sıralarından alkışlar)
OYA ERONAT (Diyarbakır)
Hırsızlık oyuyla geldiniz...
SIRRI SÜREYYA ÖNDER (Devamla) Yerde
bulsa yanındaki 2 Müslümana sorar Ya, bunun bir sahibi var mı?
diye. Koştura koştura gittiniz.
OYA ERONAT (Diyarbakır) 37 bin
oyla
SIRRI SÜREYYA ÖNDER (Devamla)
Bırakın onu. Bu halk, her şeyi biliyor, bu halk her şeyi
biliyor.
Kürt diyecekseniz Roboskiden
başlayın, Bunlar kaçakçıdır, ölümleri de caizdir. diyen
sizin Bakanınıza bir laf söyleyin, kalkıp bize söylemeyin.
İHSAN ŞENER (Ordu) Kimse
öyle bir şey söylemedi.
SIRRI SÜREYYA ÖNDER (Devamla)
Söyledi, sizin sözcünüz dedi ki: Bu insan değil, insani de değil.
Ne söylemedi? Hadi söyle, Hüseyin Çelik yalan mı söyledi? Karnından
mı konuştu? Ne dedi? İnsani değildir. dedi. Bu adam hâlen
İçişleri Bakanı.
MURAT GÖKTÜRK (Nevşehir) Ne
olacak
SIRRI SÜREYYA ÖNDER (Devamla) Bana
söylemeyin, Hüseyin Çelike söyleyin. Bana söylemeyin, Hüseyin Çelike
söyleyin.
MEHMET DANİŞ (Çanakkale) Ne
oldu, İçişleri Bakanı
SIRRI SÜREYYA ÖNDER (Devamla) Bana
niye söylüyorsunuz? Sizin kendi parti sözcünüz dedi ki: Bunun insaniyetle bir
ilişkisi yoktur. Ben de ilk defa onun bir sözüne katılıyorum.
(BDP sıralarından alkışlar) Onun için, Kürt diyecekken,
orada katledilen evlatlarına -dedim burada, hatırlıyorsanız,
üzerime yürüyen şuursuzlar oldu- bir Fatiha vermek için kırk sekiz
saat beklediniz, kırk sekiz saat Allah rahmet etsin. diyemediniz.
Şimdi kalkmışsınız, Kürtlerin oyu sizin mi?
Kürtlerin oyu tarihsel olarak Kürtlerindir, onların kurumsal, demokratik
hak taleplerini dile getirenlerindir, bu uğurda toprağın
altına girenlerindir, onları istismar edenlerin değil.
Hepinize saygılar sunuyorum. (BDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın Önder,
teşekkür ediyorum.
Barış ve Demokrasi Partisi
Grubu önerisi üzerinde ikinci konuşmacı, aleyhinde olmak üzere, Çorum
Milletvekili Sayın Salim Uslu. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
Buyurun Sayın Uslu.
SALİM USLU (Çorum) Sayın
Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; Barış ve Demokrasi
Partisinin araştırma önergesi üzerine söz almış bulunuyorum.
Sizleri saygıyla selamlıyorum.
Milletvekili Arkadaşımız
Sayın Tuncel tarafından verilen önergeyi işlerini kaybeden
işçilerin sorunlarının gündeme gelmesi bakımından çok
önemli bulduğumu belirtmek istiyorum.
Evet, işten çıkartmalar
kahredici bir sorun ve bunu Sayın Tuncelin önergesinde bahsettiği
birkaç münferit olaydan yola çıkarak genellemek, bununla birlikte endüstri
ilişkilerinin büyük fotoğrafını ortaya koyabilmek çok
mümkün gözükmüyor. Her şeyden önce şunu belirteyim: İşten
çıkartmalarla ilgili önergede belirtilen veriler sadece bir
kısım sendikalardan alınan bilgilere dayalı olduğu
için hem objektif değil hem de tam olarak Türkiye gerçeğini
yansıtmamaktadır. Sendikaların tümünün verileri göz önüne
alınmamıştır, farklı konfederasyonların verileri
göz önüne alınmamıştır, sektör sayıları konusunda
yeterli veriler bulunmamaktadır, farklı belediyelerden örneklemeler
yapılmamıştır. Bütün bunlar nedeniyle diyorum ki, bu
önergeden hareketle bir genelleme yapılamaz.
Ayrıca, sadece bu önergede
yazılı iş yerlerinden işten çıkartılanları
tartışarak da sorunun çözümüne kalıcı bir katkı
sağlanamaz. Sadece sorunu burada tartışmış oluruz,
daha önceki Parlamento dönemlerinde defalarca
tartışıldığı gibi, tartışmalardan bir
tanesini de yapmış, bir rapor ortaya koymuş oluruz. Oysa burada
yapılması gereken şu idi: Bir defa, geçmiş yıllarla
ilgili bir süreç analizi yapılmalı ve bütün sendikaların
verileriyle birlikte Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanlığının, İŞKURun, İşsizlik
Sigortasının ve Sosyal Güvenlik Kurumunun da verileri birlikte ortaya
konmalı idi. Parlamentonun kararları açısından da önemli
bir veri kaynağı oluşturulabilirdi.
Karşılaştırmalı ve sistematik bir çalışma
yerine birkaç şikâyetten hareketle Türkiye endüstri ilişkilerinin
sorunlarını bütünüyle ortaya koyabilmek, oradan bir genelleme
çıkartabilmek hem mümkün değildir hem de bizi doğru sonuçlara
götürmez diye düşünüyorum. Çok değil, daha bundan on yıl önceki
gazete haberlerini değerlendirdiğimizde toplu işten
çıkartmaların çok daha yoğun ve çok daha yaygın
olduğunu, hatta 1,5 milyona yakın işçinin kapının
önüne konduğu günleri hepimiz çok rahatlıkla hatırlarız.
İZZET ÇETİN (Ankara) Tarihi
söyler misin Başkan?
SALİM USLU (Devamla) Evet,
tarihi 2000-2001 krizi, siz de çok iyi biliyorsunuz. Sayın Refik Baydurun
o günlerdeki 1,5 milyon işçiyi kapının önüne koyarız.
tehdidini de hatırlıyorsunuz.
Şimdi, oysa biz küresel krizi çok
derin yaşadık, derin hissettik. Buna rağmen, yoğun
işten çıkartmaları, geçmişteki yoğun işten çıkartmaları
çok derinden hissetmedik. Bunun birkaç nedeni var. Bir tanesi, 2000-2001
krizinde sosyal reflekslerimiz ve sosyal koruma sistemlerimiz bu kadar güçlü
değildi. Söz gelimi, işsizlik sigortamız yoktu, iş
güvencemiz yoktu. 4857 sayılı İş Yasasında bugünkü
düzenlemeleri yapmamıştık. Mesela, İş Yasasında
kısa çalışma ödeneği yoktu -sizin de çok iyi
bildiğiniz- oysa bugün kısa çalışma ödeneği sayesinde
işten çıkartılmak üzere gündeme gelen işçilerin
birçoğu ödenekten yararlandığı için -ki bunların sayıları
ortada- bir kısmı iş güvencesinden yararlandığı
için, bir kısmı işsizlik sigortasından
yararlandığı için işten çıkartmalar geçmişteki
kadar derin ve yaralayıcı hissedilmemiştir.
MUSA ÇAM (İzmir) DİSKin
genel başkanı gibi konuşuyordun Başkan, şimdi
işveren sendikaları genel başkanı gibi konuşuyorsun.
Yıllarca işçilerin emeğini yedin.
İZZET ÇETİN (Ankara) Oradan
farklı görülüyor herhâlde, AKP sıralarından.
SALİM USLU (Devamla) Evet, ben
dün ne söylediğimi biliyorum, siz beni iyi dinlememişsiniz belli ki.
MUSA ÇAM (İzmir) -
İşveren sendikaları genel başkanı gibi
konuşuyorsun.
SALİM USLU (Devamla) Şimdi
burada yapılması gereken sadece sorunu tartışmak
değildir, yapılması gereken çözümleri ortaya koymaktır.
Bunlar da bellidir.
Bir: İşsizlik Sigortası
Yasamız güncellenmelidir. İşsizlik sigortasına erişim
kolaylaştırılmalı, işsizlik sigortasının
sağladığı imkânlar artırılmalıdır.
İki: İşsizlik
sigortasından öte İş Güvencesi Yasası güncellenmelidir, ILO
normlarına uygun hâle getirilmeli ve mutlak işe iade konusunda ILO
normlarıyla uygun bir yasal düzenleme behemahâl
yapılmalıdır.
Üçüncüsü de: Sendikal mevzuat
değişmemiştir. Yani 12 Eylül 1980 tarihinden sonra
çıkarılan sendikal mevzuat ne yazık ki hâlen yürürlüktedir.
Türkiye çok şey değiştirmiştir, yeni yapılar
oluşturmuştur, yeni anlayışlar geliştirmiştir ama
ne yazık ki sendikal mevzuatı değiştirememiştir.
Bundan dolayı kimseyi suçluyor değilim, önce aynaya bakmak lazım.
Bazı işçi sendikaları, bazı işveren örgütleri
Sayın Çelebi de çok iyi biliyor ki- diyalog
çalışmalarından sonuç çıkarmamak, uzlaşmaları
engellemek konusunda ellerinden gelen çabayı arkalarına
koymamışlardır ve ne yazık ki zaman zaman çalışma
bakanları bu konuda çok iyi niyetli adımlar atmış
olmalarına rağmen, kimi engellemeler yüzünden sendikal mevzuat
değişmemiştir. O nedenle, sendikal mevzuatı ILO
normlarına uygun, çağdaş, iş güvencesini de içeren,
sendikal güvenceleri içeren bir anlayışla yeni baştan ele almak
gerektiğini düşünüyorum. Son bir hazırlık
yapıldı, bakalım Parlamentoya, önümüze gelecek mi? Onu da
sabırla bekleyeceğiz.
Bütün bunların ötesinde, şunu
da özellikle ifade etmem lazım ki: Sendikalar da özellikle
konumlarını, rollerini, vizyonlarını yeni baştan
yapılandırmak, sorun çözme kapasitelerini artırmak durumundalar.
Bu yaşadığımız çağda,
çalıştığımız işletmelerin geleceği,
işletmenin rekabeti, verimliliği, kalitesi, ihracatı,
yapısı, yani modern bir endüstri ilişkileri, demokratik bir
endüstri ilişkileri işletmeyi ilgilendirdiği kadar bizi de
ilgilendiriyor, bu konuda söyleyeceğimiz sözler olmalı.
Bütün bunların ötesinde,
Türkiyede, yasaların da ötesinde, yoksa 2821, 2822 sayılı
yasalarda düzenlemeler var, 4857 sayılı Yasada iş güvencesini
düzenleyen 19uncu maddeden 21e kadar düzenlemeler var ama bunların ötesinde,
Türkiyede ciddi bir sosyal kabul sorunu var. Yani sanki sendikalar, sanki
sendikalaşma rekabetin, üretimin, verimliliğin önünde engelmiş
gibi görülüyor; sanki, iş sağlığı ve güvenliği
tedbirleri bir maliyetmiş gibi algılanıyor. Bundan dolayı
da tedbirlerin alınması gecikiyor, geciktiriliyor ya da
ıskalanıyor. Bu nedenle, genel olarak sosyal koruma
anlayışını güçlendiren, sosyal koruma konseptini ortaya
koyan yeni bir endüstri ilişkileri vizyonuna ihtiyaç olduğunu
bilhassa belirtmek istiyorum.
Ayrıca, burada, işsizlik
sigortasına erişimin kolaylaştırılmasının
ötesinde, mutlaka İş Güvencesi Yasasının işe iadeyi
sağlayacak şekilde yeniden ele alınması gerektiğini
ifade etmek istiyorum.
Evet, araştırma yapmak ve
araştırmaları bundan öncekiler gibi raflara, tozlu raflara
koymak yerine bence yasal tedbirler almak daha akılcı, daha rasyonel
bir tutumdur. Bu nedenle, gerek komisyonlardan geçmiş gerek komisyonlara
gelmiş olan düzenlemeler vardır. Bu düzenlemeleri bir an önce Parlamentodan
geçirip yasalaştırmakta yarar olduğunu düşünüyorum.
Bu arada, AK PARTİnin
sınıfsal bir tutumu olmak yerine rasyonel bir
davranışı olduğuna, rasyonel politikalar izlediğine
dair onlarca örnek verebilirim, zamanım bittiği için veremiyorum ama
Sayın Öndere şundan bahsetmek istiyorum: AK PARTİnin özellikle
istihdamı teşvik konusunda, istihdamı artırma konusunda
istihdam konseyleri oluşturduğunu ve bu konuda önemli
çalışmalar yapıldığını belirtiyorum.
İZZET ÇETİN (Ankara) Kenan
Evrenin saldırılarından daha ağır saldırı yapıyorsunuz.
SALİM USLU (Devamla) - Sadece
benim ilimde, sadece Çorumda 1995 yılından beri, 96dan beri
istihdamı artırmak üzere toplam 165 milyon TL prim desteği
sağlanmıştır, 2011 yılında sağlanan prim
desteği bile 47 milyon TLdir.
Şu anda Çorumda işsizlik oranı Türkiye ortalamasının
neredeyse yarısı kadardır.
Ben, rasyonel politikaların
işsizlik sorununa çözüm getirme konusunda slogandan daha geçerli ve daha
önemli olduğunu düşünüyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim
Sayın Uslu.
Üçüncü konuşmacı, lehinde
olmak üzere İstanbul Milletvekili Sayın Süleyman Çelebi.
Sayın Çelebi, buyurun. (CHP
sıralarından alkışlar)
SÜLEYMAN ÇELEBİ (İstanbul)
Teşekkürler Sayın Başkan.
Sayın milletvekilleri,
Barış ve Demokrasi Partisinin araştırma önergesinin lehine
söz almış bulunuyorum. Yüce Meclisi saygıyla, sevgiyle
selamlıyorum.
Değerli arkadaşlarım,
aslında, bugün burada, örgütlenme özgürlüğü önündeki engelleri
konuşmak için ve engellerin ortadan kaldırılması konusundaki
yaklaşımımızı paylaşmak adına Meclisi
bilgilendirmek istiyorum. Sayın Uslu biraz önce ILO sözleşmelerinden
bahsetti, sendikal hak ve özgürlüklerden bahsetti. Aynı Türkiyede
yaşamıyor muyuz diye kendi kendime sormaya başladım ve o
sendikacılığı acaba beraber yapmadık mı diye
sorgulamaya başladım. Yani herhâlde, Meclise gelince farklı,
sendikacı olunca farklı, muhalefette olunca daha farklı
yaklaşımları buralarda hep sergiliyoruz ve ben, artık bu
sürecin böyle saptırılmasından da büyük bir üzüntü duyuyorum.
Öncelikle şunu söyleyeyim:
Türkiyede örgütlenme özgürlüğü yok. Bunu ben söylemiyorum,
araştırmalar söylüyor, daha geçen hafta yayımlandı
araştırma. Bu ülkede sendika üyesi olma konusunda Neden sendikaya
üye olmuyorsunuz? diye sorduklarında işçilere, yüzde 50si
Sendikaya üye olmam hâlinde işten atılırım. korkusunu
yaşadıklarını söylüyor, yüzde 32si Gereksinim
duymuyorum. diyor, aşağı yukarı yüzde 8i de
sendikanın aidatının çok olduğunu veya noter ve diğer
harcamaların çok olduğunu söylüyor ve bunun için sendikaya üye
olmadığını söylüyor.
Diğer taraftan, yine aynı
araştırmada, bu ülkede çalışanların resmî rakamlara göre yüzde
50si kayıt dışı çalışıyor, yasa
dışı çalışıyor. Hani kayıt
dışı biraz kibarca, yasa dışı çalışma
bu ülkede devam ediyor. Bize göre bu rakam yüzde 55ler civarında.
Diğer taraftan
şimdi bugün ise yeni bir teklifle uyandık. Bir tarafta
Hava-İş Sendikasına yönelik baskılar, zulümler bitmedi,
artık yasal yollardan aşılamayan bazı engeller şimdi
yeni bir tuzak yasayla, yeni bir korsan
yasayla Türkiye Büyük Millet Meclisinin önüne getiriliyor. Korsan
taksiciliğe karşıyız da, bu korsan yasanın
İçişleri Bakanlığının komisyonunda
görüşülerek bu Meclis gündemine
korsan getirilmesini algılamakta zorluk çekiyorum çünkü ben, Sağlık,
Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonunun üyesiyim. İnsaf edin, bu
yasanın görüşüleceği yer orası mı, İçişleri
Bakanlığının bu konudaki komisyonu mu? Burada
görüşülecek bir şey mi bu? Neden? Çünkü bir oldubittiye getiriliyor.
Bir taraftan Toplu İş İlişkileri Kanunu Tasarısı
görüşüldü, Meclisin gündemine getirilmeye çalışıldı,
birtakım engeller, birtakım baskılar sonrası o rafa
kaldırıldı. Bir taraftan iş cinayetleri devam ediyor,
iş cinayetlerinde dünya ikincisiyiz, Avrupa birincisiyiz ve bu anlamda
yasa teklifi üzerinde çalışıyoruz Sağlık, Aile,
Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonunda, bir taraftan bu arada
bir arkadan dolanmayla kanun teklifi, Hava-İş kolundaki grev
yasağını getiren düzenleme Meclisin önüne getiriliyor.
Şimdi, bir taraftan
AKP referandumda bas bas bağırdı, Birden fazla sendika
istemiyor musunuz? dedi Sayın Başbakan? İstiyoruz dedi
herkes. Bırakın birden fazla sendikalı olmayı, bir
sendikaya üye olmanın bile bedellerini ağır ödüyoruz. Yine
aynı referandumda Grevlerin önündeki engelleri
kaldıracağız. denildi. Kenan Evrenin
Hani 12 Eylülle
hesaplaşacağız. diyorsunuz ya, 12 Eylül yasalarıyla
hesaplaşmak yerine 12 Eylül yasalarından daha geriye götürülen bir
düzenlemeyi Türkiye Büyük Millet Meclisinin önüne getiriyorsunuz.
İşte sizin ileri demokrasiden anladığınız bu,
ileri demokrasiniz bu! Yasaklar, yasakçı anlayış ve baskı
ve şiddetle yasaları bu Meclisten çoğunluğunuza dayalı
olarak geçirmeye çalışıyorsunuz. Bu bir ihanet. Hükûmet
Programında söylediğinize de ihanet, daha önce seçim bildirgenizde
söylediğinize de ihanet içinde olan bir anlayışta bu yasa buraya
getiriliyor. Çünkü Hava-İş Sendikasıyla ilgili birçok operasyon
yapıldı. O iş kolunda olmayan bir sendika o iş kolunda
yetki için başvurularda bulundu; yıllarca mahkemeler sürdü, iş
kolunun Hava-İş kolunda olduğu mahkemeyle tespit edildi. Bu
bitti, çoğunluğa itiraz edildi, bu bitti, şimdi tam
uyuşmazlık tutuldu, grev aşamasına getirildi. Yirmi
yıldır, değerli arkadaşlar, Hava İş kolunda grev
yok. Ne oldu da, ne yapıldı da buraya yasak uygulamayı
getiriyorsunuz? Yirmi yıl bu iş kolunda grev yapılmadı ve
anlaşma sağlandı. Ne değişti şimdi? Ne oldu da
birden bu yasakları yeniden gündeme taşıma gereğini ortaya
koydunuz? Bunun bir tek nedeni var: Siz, yeni, baskıcı bir sistemi uygulamak
için görev almışsınız ve bu sistemi sermayenin lehine
kullanmak için de görev almışsınız. Daha önce
Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler
Komisyonunda bu konuda gelen öneriyi -orada çünkü sendikacılar var,
sağlıkçılar var- orada
reddedilen öneriyi şimdi dolambaçlı bir yoldan korsan taksicilikle
ilgili yasa teklifinin içerisine sokuyor ve bu Meclisten geçirmeye
çalışıyorsunuz.
Değerli arkadaşlar, iş
ciddidir, şu anda bilebildiğim kadarıyla iki yüzün üzerinde uçak
seferi iptal edilmiştir ve şu anda havaalanında
çalışan işçiler, teknisyenler, kaptanlar, kabin görevlileri
infial hâlindedir. Bu süreci durdurun. Bu Meclisten bir kez daha
uyarıyorum, bu Türkiye'nin lehine değil, bizim lehimize değil,
ülkenin lehine değil, Türk Hava Yollarının lehine değil. Bu
oyun nereden oynanıyorsa bu oyuna bir son verin çünkü bugün başlayan
bu eylemlerin, eğer bu yasa bu Meclisten çıkarsa ve inatla bu gerilim
yaşatılmaya devam edilirse, psikolojileri bozulan bu
çalışanların bu eylemlerinin dışında daha
tehlikeli bir sorunla Türkiye karşı karşıya kalabilir.
Morali olmayan, bir tek güvencesi olan,
en temel güvencesi olan grev hakkı elinden alınan işçiler buna
karşı her aşamada direneceklerdir, bunu bu kürsüden söylüyorum.
Bu nedenle yol yakınken bu yanlıştan dönülmesini istiyorum ve
bir an önce, gerçekten bir sendikal düzenleme yapılacaksa, biraz önce
burada ifade edilen ILO normlarına, Avrupa Sosyal Şartına
uygun, Toplu İş İlişkileri Kanununda görüşülmesi
gereken bir yasayı buradan artık çıkartın.
Bu oyuna son verin, bu oyun artık
işçiler tarafından da kabul edilmiyor, bu oyunu işçiler
yutmuyor. Bu yapıya karşı ortaya koyduğunuz temel
yaklaşımlara karşı da işçilerin geleceğiyle
oynamayın, güvencesiyle oynamayın.
İşçilerin elinde bir tek
güvence var, grev hakkı. O grev hakkını 12 Eylül öncesi de, 12
Eylül sonrası da en kötü dönemlerde kullanan işçilerden bu hakkı
AKP
İktidarı gasbetmektedir. Onun için bu gasba son vermek adına bu
yasayı geri çekmenizi ve işçilerin en temel hakkı olan bu
sözleşme hakkının uygulamaya konulmasını istiyorum ve
buradan uyarıyorum: Bundan sonra, bu yasaklar geldikten sonra, ILOda da bunun
cevabını veremeyeceksiniz, Avrupada veremeyeceksiniz, her tarafta
sizi teşhir etmek de boynumuzun borcu olacaktır.
Hepinize
saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Çelebi.
Öneri
üzerinde son konuşmacı aleyhte olmak üzere Denizli Milletvekili
Sayın Emin Haluk Ayhan.
Buyurun
Sayın Ayhan. (MHP sıralarından alkışlar)
Süreniz
on dakika.
EMİN
HALUK AYHAN (Denizli) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın
Başkan, sayın milletvekilleri; 203 sıra nolu Türkiyede
işçi ve emekçilerin sendikalaşmaları ve örgütlenmeleriyle ilgili
sorunların sebeplerinin araştırılması amacıyla
verilen grup önerisi üzerine söz aldım. Bu vesileyle yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum.
Aleyhte
söz aldım. Niçin aleyhte söz aldım? Öncelikle, bir kere
uzlaşmamız lazım. Ne üzerine uzlaşmamız lazım?
Biz, milletvekilleri olarak, kendimiz, burada nasıl
çalışacağımızı, ne şekilde
çalışmaları sürdürebileceğimizi ileriye yönelik olarak
düzenlemekte güçlük çekiyoruz. Biraz önce, yoklama esnasında bütün
komisyonların boşaldığını, yoklama için iktidar
tarafının buraya yüklendiğini ve gerçekten de bir
çalışma ortamı sağlanmadan çok formalitelerin yerine
getirilmesi gibi bir düşüncenin hâkim olduğunu görmek beni bir
milletvekili olarak ziyadesiyle üzmüştür. Biz bunu düzenleyemezsek
işçilerin haklarının, emekçilerin haklarının önündeki
engelleri nasıl tespit edeceğiz, nasıl ortaya koyacağız? Bunun için
öncelikle bir uzlaşma zemininin oluşması lazım.
Uzlaşma zemini var mı, yok mu? Uzlaşma zemini genel
anlamıyla gerçekten yok. Bu memleketin meselelerine hepimizin
bakış tarzı ekonomik anlamda çok farklı olmayabilir, bunda
yakınlaşabiliriz ama görüyorum ki bunların görüşülmesinde
bile birtakım sıkıntılar olduğunu görüyoruz.
Bir kere, bu örgütlenme hakkı,
işçilerin problemleri, bunlar anayasal haklar. Anayasal haklar üzerinde ne
yapılması lazım? Zaten uzlaşılması lazım.
Bunun dışında, kayıt dışı çalışanların
yüzde 50ye ulaştığı bir yerde emekçilerin sorunlarına
öncelik vermek mutlaka önemli ama her 100 çalışandan 50sinin
kayıt dışı çalıştığını
dikkate alırsanız, o konunun ne kadar sıkıntıda
olduğunu görüyoruz. Hatta biraz sonra, bundan sonra görüşülecek yasa
tasarısında grev ertelemesi gibi başka kanunların
içerisine, tasarıların içerisine
sıkıştırılmış birtakım olayları da
görüyoruz.
Şimdi, teşvik ediyorsunuz,
teşvikle ilgili açıklamalarda bulunuyorsunuz. Bakın,
teşvikle ilgili hadise istihdam yaratmak açısından
konuşulmasına rağmen ne oldu? Daha Meclise o işin
mevzuatını yeni taşımaya başladınız. Yani
bunun bir altyapısı yok, zemini yok, uzlaşmanın olması
lazım. Çalışanlar sıkıntıda,
çalışanların hakkını yandaş temsilcilerinin
koruması mümkün değil. Bakın, memurların
sıkıntısını görüyoruz. Ben uzun yıllardır
kamu maliyesiyle uğraşan bir milletvekili arkadaşınız
olarak ilk defa beş aydır onların hakkını
alamadıklarını görüyorum. Bunu bir yasal zorunluluğa
bağlayıp mevzuat eksikliğinden, mevzuatın
tamamlanmamasından dolayı bir şeyi ifade edebilirsiniz, ama
burada istediğiniz tasarıyı kavgayla dövüşle geçirmenize
rağmen çalışanların haklarını ihmal etmek,
onlarınkini geciktirmek gerçekten doğru bir şey değildir.
Kayıt dışı
çalışanlar ortada. Kadın istihdamı zaten hemen hemen
istatistiklere yansımıyor. Yeterli istatistik yok. Ortada
şeffaflık da yok. Bu konuda Devlet İstatistik Enstitüsü
Başkanının samimi açıklamaları da var, Ben yeterli
bilgiyi toplayamıyorum. diyor. Devlet yeterli bilgiyi toplayamamaktan gerçekten
problemli hâle gelmiştir.
Bu işçi hakkını
nasıl koruyacak? İş zaten bulamıyor. Kayıt
dışı çalışmaya razı. 2,5 milyon resmî, iş
aramayanları da dikkate aldığınızda 5 milyon insanın
ne yaptığını görüyorsunuz? İşsiz olduğunu
görüyorsunuz. Düşük ücret alıyorlar, almaya mecbur kalıyorlar
iş bulmak için. Ücrette de adalet yok. Şimdi bunları Hükûmetin
ne yapması lazımdı? Bu ortamı sağlayıp
iyileştirmeye gitmesi lazımdı.
Bakın, mevcut durumu bir
değerlendirelim. AKP geldiğinden beri işsizlik oranlarında
bir düşme yok. Ha, düşme var diyeceksiniz. Sizin
zamanınızda bir zıpladı 14lere, oradan geriye doğru
bir gidiş var, ama sizin geldiğinizden bu yana işsizlik
rakamlarında oran olarak bir düzelme yok, hâlâ yüzde 10ların
üzerinde, çift dijitli.
2012 yılının ilk
çeyreğinde işsizlik oranında düşüş devam ediyor
deseniz bile, ekonomik aktivitede önemli bir yavaşlama var. Ekonomik
aktivitedeki yavaşlama işsizliği önlemeye bir katkı sağlamaz.
İşsizlik, ekonomik aktivite yavaşladıkça ne yapacak?
Göreceli olarak azalacak.
2012 yılının ilk
çeyreğinde iş gücüne katılım oranı düşmüş.
İş gücüne katılım oranı geçen yıl yüzde 49
seviyesindeyken bu sene ilk çeyrekte yüzde 48e gerilemiş.
Yılın ilk çeyreğinde
yıllık istihdam artışı 500 bin civarında. Bu,
önceki senelerde, krizden çıkışta neydi? 1-1,5 milyon
civarındaydı. Ekonomik aktivitedeki yavaşlama önümüzdeki dönemde
iyice hız kesecek. Bu da istihdam artışını ne yapacak?
Önleyecek.
Şimdi
baktığımız zaman, bu işçilerin örgütlenme hakkı,
çalışma hayatıyla ilgili düzenlemeler Anayasada var.
Şimdi, Anayasada çalışmayla ilgili hükümler, çalışma
hakkı ve ödevi, çalışma şartları ve dinlenme
hakkı, sendika kurma hakkı, sendikal faaliyetler, grev hakkı ve
lokavt; bunların işletildiğini söylemek mümkün mü?
Bakın, çok rahat ifade edebilirim,
çok kısa dönemde yüz binlere varan memur sendikalarındaki
artışların gerçekten yandaş sendikalara yönelmesinin
sebebinin ne olduğunun çok iyi irdelenmesi lazım. Bu önemli bir
husus. Çalışanı resmen zorluyorsunuz. İkna odaları
kurulmuştu, bunlar onun sonucuydu.
Hangi konuya bakarsanız
bakın, gerçekten çalışan bir insan kendi örgütlenme
hakkını, diğer haklarını nasıl koruyacak?
İş zaten bulamıyor. Biraz önce ifade ettiğim gibi, memur
sendikalarının hakkını vermiyorsunuz. Onların hiç
olmazsa neyini vermeniz gerekirdi? Öncelikle, madem taş gibi sağlam
kamu maliyesinden bahsediyordunuz, avansını verirdiniz, daha sonra
mahsup etmek üzere bir şeyler söylemeniz lazımdı.
Bakıyorum, bunu yapmaktan da uzaksınız, yapmıyorsunuz.
Bunun sebebi de şu: Kamu maliyesinde sıkıntı var. Cari
açık ve dış ticaret açığındaki problemler,
orayı azaltacakken ekonomik aktivitedeki yavaşlama, neyi ortaya
çıkardı? Bütçe açığını ortaya çıkardı.
Dolayısıyla, açık tek taraflı iken, şimdi problemli
olarak çift taraflı açık hâline gelmeye başladı.
Biraz önce ifade ettiğim gibi,
gerçekten işsizlik çift dijitli. Çalışanların yüzde 57si
lise altı eğitimli, yüzde 12si ücretsiz aile işçisi, yüzde
57si 10 kişiden az çalışıyor. İş aramayıp
çalışmaya hazır olanlar 2,5 milyon kişi, 2,5 milyon da
işsiz; 5 milyon kişi işsiz var. Dolayısıyla
bunların ne yapılması lazım? Çok iyi irdelenmesi
lazım. Gerçekten, iş adamının ekonomik aktivite
göstereceği ortam iyi olsa bu işsizlik de çözülmüş olurdu.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
EMİN HALUK AYHAN (Devamla) Benim
bu konudaki görüşlerimi daha fazla ifade etmem mümkün. Sürem bittiği
için burada bırakıyorum.
Teşekkür ediyorum, saygılar
sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler
Sayın Ayhan.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(Trabzon) Karar yeter sayısı
BAŞKAN Karar yeter
sayısı
Şimdi, Barış ve
Demokrasi Partisi Grubunun İç Tüzükün 19uncu maddesine göre verdiği
önergenin oylamasına geçiyoruz.
Önergeyi kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Evet, anlaşmazlık var kâtip
üyeler arasında; elektronik oylamayla oylayacağız.
İki dakika süre veriyorum ve
oylamayı başlatıyorum.
(Elektronik cihazla oylama
yapıldı)
BAŞKAN Karar yeter
sayısı yoktur.
Birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 17.05
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma
Saati: 17.18
BAŞKAN: Başkan Vekili Mehmet
SAĞLAM
KÂTİP ÜYELER:
Tanju ÖZCAN (Bolu), Mine LÖK BEYAZ (Diyarbakır)
-----0-----
BAŞKAN Türkiye Büyük Millet
Meclisinin 112nci Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.
Barış ve Demokrasi Partisi
Grubu önerisinin oylamasında karar yeter sayısı
bulunamamıştı. Şimdi öneriyi tekrar oylarınıza
sunacağım ve karar yeter sayısını
arayacağım.
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Öneri
kabul edilmemiştir, karar yeter sayısı vardır.
Sayın milletvekilleri, Milliyetçi
Hareket Partisi Grubunun İç Tüzükün 19uncu maddesine göre verilmiş
bir önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve
oylarınıza sunacağım.
2.- MHP Grubunun, tarım
ve hayvancılık sektöründeki sorunlar ile bunların çiftçiler
üzerindeki olumsuz etkilerinin araştırılarak alınması
gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla vermiş olduğu
Meclis araştırması önergesinin Genel Kurulun 29/5/2012 Salı
günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön
görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi
Tarih:
29.05.2012
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Danışma Kurulu'nun 29.05.2012
Salı günü (bugün) yaptığı toplantısında, siyasi
parti grupları arasında oybirliği
sağlanamadığından Grubumuzun aşağıdaki
önerisini İç Tüzük'ün 19'uncu maddesi gereğince Genel Kurulun
onayına sunulmasını arz ederim.
Saygılarımla.
S.
Nevzat Korkmaz
Isparta
Öneri:
Türkiye Büyük Millet Meclisinin
Gündeminin, Genel Görüşme ve Meclis Araştırması
Yapılmasına Dair Öngörüşmeler Kısmında yer alan 10/191
esas numaralı, "Tarım ve hayvancılık sektöründeki
sorunlar ile bunların çiftçiler üzerindeki olumsuz etkilerinin
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla" verdiğimiz Meclis araştırma önergemizin
29.05.2012 Salı günü (bugün) Genel Kurulda okunarak görüşmelerinin
bugünkü Birleşiminde yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN Milliyetçi Hareket
Partisi Grubu önerisi üzerinde, lehinde olmak üzere, ilk konuşmacı
Hatay Milletvekili Sayın Adnan Şefik Çirkin.
Sayın Çirkin, buyurun. (MHP
sıralarından alkışlar)
ADNAN ŞEFİK ÇİRKİN
(Hatay) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Milliyetçi
Hareket Partisi Grubunun, Türkiye'nin en önemli meselelerinden biri olan
tarımın sorunları üzerine verdiği araştırma
önergesi üzerinde söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygı ve
hürmetle selamlıyorum.
Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; tarım şu anda dünyada en stratejik meslek
gruplarından biri hâline gelmiştir. Bazı
değerlendirmecilerin, yakında çiftçilerin Lamborghini arabaya
bineceğinden bahisle tarımı önemsedikleri yolunda
değerlendirmeleri de dikkate alınırsa, tarımın, bir
tarım ülkesi olan Türkiye için, Orta Doğu ve Avrupaya yönelik
stratejik bir noktada da olan ülkemiz için bir başka stratejik önem olarak
değerlendirilmesi gerektiği gayet açık ve net ortadadır.
Tarımda pamuk çiftçimiz
vardır, patates çiftçimiz vardır, zeytinyağı üreten
çiftçilerimiz vardır, pancar üreticilerimiz vardır, et ve süt
üreticilerimiz vardır ve maalesef, bugün itibarıyla bunların
hepsinin sorunları yığınla ortada bulunmakta, Hükûmetin aldığı
tedbirler de bu sorunların hâlli noktasında netice vermemektedir.
Yani biz tarımın sorunlarını her dile getirdiğimizde,
Hükûmetin değerli yetkilileri, iktidar partimizin yöneticileri ve sözcüleri
çıkıp tarıma verdiği desteklerden bahsetmekte ve bunların
misliyle arttığını ifade etmekte ama ortadan olan bir
gerçek daha var ki tarımın
sorunları olduğu gibi yerinde durmaktadır.
Elbette ki bu destekler ortadadır,
verilen destekler yetmemektedir. O zaman, bunun başka tedbirleri
olması gerektiği noktasında Meclisimizin, Hükûmetimizin
düşünmesi gerekmektedir. Mesela zeytinyağı. Benim ilimde
Altınözü ilçem var ve genelde Altınözünün geliri
zeytinyağındandır. Hiç beğenmediğimiz, zaman zaman
eleştirdiğimiz, âcizlikle suçladığımız,
beceriksizlikle suçladığımız 57nci Hükûmet döneminde
zeytinyağının fiyatı -eski parayla- ortalama 6 milyon 250 bin lira.
2012 yılı yani içinde yaşadığımız yılda
-bölge milletvekillerimiz de sorabilir- bu zeytinyağı 4 milyon bile
etmiyor. Aradaki yıllarda da 3 ila 5 milyon arası -5i geçmemiş,
bu yıl onun da altına düşmüş- ve bu yıl tahminî
maliyet 6-7 milyon.
Peki, bu zeytinyağına ne
destek verilmiş? 2012 yılı ton başı 500 milyon yani
dolar üzerinden hesap edersek 260-270 dolar. Aradan geçen yıllar
içerisinde -2002den itibaren- yani Hükûmetinizin, AKP
İktidarının zeytinyağına verdiği ton
başına destek de 150-250 milyon arası.
Peki, 57nci Hükûmet nasıl
başlamış? 1999da göreve gelir gelmez ve deprem
şartlarına rağmen zeytinyağı üreticisinin içindeki
krizi görmüş ve 400 dolarla başlamış. Bugün,
yaklaşık on iki yıl-on üç yıl sonra bulabildiğiniz
rakam buraya dahi ulaşmıyor, aradaki yıllarda da bunun
yarısına kadar dahi destek verememişiz. Yani Hükûmetimizin
destek anlayışını ifade etmek adına bunu söylemek
durumunda kalıyorum.
Tabii bunun yanı sıra her
alandaki üreticinin sorunları ve girdi sorunları adına da mazot,
gübre, ilaç, işçi maliyetlerinin aradan geçen 2002yle 2012 arasında
kalemine göre 3, 5, 8, 10 kat arttığını ifade ediyoruz ve
bunu görüyoruz.
Burada patates üreticilerine de bakmak istiyoruz. Patates
üreticileri altı aydır evlerine para girmemesinden
yakınıyor. Nevşehirde üretici dondan etkilendi. Bu bilgiyi yeni
aldım ve ürünün yüzde 60ı tarlada kalıyor. Geri kalan patates
maliyetine satılıyor. Patatesler traktör kasalarında, depolarda
çöpe atılmayı bekliyor. Dertlerini dinleyecek yetkili
bulamayınca jandarmayla karşı karşıya geliyorlar
Nevşehir köylüleri. Şimdi, maliyetin altında patates satan
üreticilerimiz sadece Nevşehir değil Afyon, Orta Anadolu bundan
geçiniyor. Hacizle karşı karşıya kalıyor. Buna
herhâlde bu bölgenin değerli milletvekilleri itiraz etmeyecektir diye
düşünüyorum çünkü bunların hepsi ortada olan gerçekler.
Bunun yanı sıra, değerli Meclis, çiftçinin
maliyetleri vardır. Bu maliyetlerin arasında mazot, gübre, ilaç ve
-pamuk için konuşuyorum- toplama ücretleri, bunlar çok yüksek
paralardır, çok yüksek girdilerdir. Bunlar kadar önemli olan bir de elektrik
faturaları vardır. Şimdi ben size soruyorum: Çiftçi elektrik
faturalarını aylık ödeyebilir mi? Bunun bir
mantığı var mı, bunun bir izahı var mı? Yani
altı ayda bir mahsul alan çiftçi, elektrik faturalarını her ay
nasıl ödeyecek? Hangi gelirle, nereden aldığı parayla bunu
ödeyecek?
ALİM IŞIK (Kütahya) Ödeyemiyor zaten,
ödeyemiyor.
ADNAN ŞEFİK ÇİRKİN (Devamla) -
Muhtemelen de ödeyemeyecek. Bir ayda ne yetişir? Kırk günde belki
turfanda da yetişse yetişse salatalık yetişir. Yani bir
zamanlar -Allah selamet versin- eski Cumhurbaşkanımız Süleyman
Demirel, kırk günde yetişen öğretmenlerden dolayı
Kırk günde ne yetişir arkadaşlar? diye sordu ve
cevabını da kendi verdi, Yetişse yetişse hıyar
yetişir. dedi. Yani bir ayda ne yetişecek, çiftçi hangi ürünüyle,
hangi imkânıyla bu elektrik faturasını ödeyecek? Şimdi
burada bir gerçek var.
Et ve süt üreticileri krizde. Bu da
gerçek. Yani Türkiye birçok malın, stratejik malın, gıda
ürününün artık ithalatını yapar duruma geldi. Buğdayın
ithalatını yapar duruma geldi. Etin ithalatını yapar duruma
geldi. Canlı hayvanın ithalatını yapar duruma geldi. Yani
bunlar, Hükûmeti şapkayı önüne koyup düşündürmesi gereken önemli
sorunlardır.
Değerli Meclis, bu sorunların
elbette ki hâl çaresi vardır. Mesela alınan bazı tedbirler de
vardır, onları da ifade etmek lazım. Bu okullara süt projesinin
nispi olarak faydası olmuştur. Bunu da kabul etmek ve buna da
teşekkür etmek gerekiyor. Belki süt fiyatlarını
yükseltmemiştir ama çok daha fazla düşmesini, süt sanayicilerinin süt
fiyatlarını çok daha fazla düşürmesini, süt spekülasyonu
yapmasını engellemiştir. Yalnız takdir edersiniz ki bunlar
palyatif çözümlerdir. Bunlar sorunun asıl çözümünden uzaktır.
Türkiyede kooperatifçilik sistemi
reorganize edilmeli ve reformist bir anlayışla bu organize edildikten
sonra hayvancılığa, etçiliğe, sütçülüğe yararlı
hâle getirilmelidir. Almanya bunu çözmüş. Biz niye çözemiyoruz? 3.600
kooperatifini 350ye düşürmüş, denetçilik sitemini
geliştirmiş ve aynı zamanda etçilik ve sütçülük konusunda önemli
atılımlar yapmıştır. Bunu elbette ki biz de yapabiliriz.
Ancak rica ediyoruz ve bu
araştırma önergesinin bilhassa iktidar partisi milletvekilleri
tarafından oylanmasını ve olumlu yönde oy kullanmak suretiyle
hep birlikte iyi niyetle şu çiftçimizin sorunlarının bir an
evvel çözüme kavuşturulması adına oturup bunu
tartışmayı istiyoruz ve bu konuda sizden destek bekliyoruz.
Bu duygu ve düşüncelerle hepinize
çok teşekkür ediyor, en derin sevgi ve saygılarımı
sunuyorum.
Sayın Başkan, size de
teşekkür ediyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler
Sayın Çirkin.
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu
önerisi üzerinde, aleyhinde olmak üzere, Adıyaman Milletvekili Sayın
Mehmet Erdoğan.
Buyurun Sayın Erdoğan. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
Süreniz on dakika.
MEHMET ERDOĞAN (Adıyaman)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Milliyetçi Hareket
Partisinin Meclis araştırma önergesi aleyhinde söz almış
bulunmaktayım. Bu vesileyle yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, AK
PARTİ hükûmetleri tarımı sadece iktisadi bir sektör olarak
görmekten daha ziyade stratejik bir sektör olarak algıladı.
Yaptığı planlamalar, projeler, bu çalışmalarla
tarımı nereden nereye getirdi; bu noktada sizlerle tarım
alanında yapılan çalışmaları paylaşmak isterim.
Ülkemiz, tarımsal ekonomik
büyüklük itibarıyla dünyada 11inci sıradan 7nci sıraya,
Avrupada 4üncü sıradan, İspanya, Fransa, İtalyayı da
geride bırakarak 1inci sıraya yükseldi. 2002 yılında 23,7
milyar dolar olan gayrisafi yurt içi hasıla rakamı 2011
yılında 62,7 milyar dolara yükseldi, 3 kattan daha fazla arttı.
75 milyon insanımızın ve 30 milyon turistimizin gıda
ihtiyacını karşılayan bir tarım sektörümüz var. Bugün
tarım sektörümüz 186 ülkeye 1.532 çeşit tarım ürününü ihraç
etmekte.
FARUK BAL (Konya) Kaç milyarlık
ithalat yapıyoruz?
MEHMET ERDOĞAN (Devamla) 2002
yılında yalnızca 4 milyar dolar olan ihracat rakamı 15,3
milyar dolara yükseldi.
FARUK BAL (Konya) İthalata gel,
ithalata!
ALİM IŞIK (Kütahya)
İthalat rakamlarını da ver Mehmet Bey, ithalat!
MEHMET ERDOĞAN (Devamla)
Tarım sektörü artık emin ellerde. Tarım ekonominin üvey
evladı değil, çiftçilerimiz bu ülkenin hayırlı
evladıdır. dedik ve yaptığımız
çalışmaların temelinde de çiftçilerimizin
sağlıklı, güvenilir bir gıdayı üretmesi ve
tüketicilerimizin bunlarla buluşması anlamında çok güzel
çalışmalar sergilendi. Elli iki yeni tarımsal destek
uygulamasına başladık. 2003-2011 yılları arasında
44 milyar TL çiftçilerimize destekte bulunduk.
MUSA ÇAM (İzmir)
Buğdayın kilosu kaç para?
MEHMET ERDOĞAN (Devamla) 2002
yılında 1,8 milyar TL toplam tarımsal destek verilirken biz bu
rakamı 4 kat artırdık, 2011 yılında 7,1 milyar TLye
çıkardık, 2012 için öngörülen 7,6 milyar TLdir.
MUSA ÇAM (İzmir) Mazot kaç lira,
mazot?
MEHMET ERDOĞAN (Devamla) 1
milyar TLsini -yağlı tohumlarda mayıs ayı içerisinde 1
milyar TL, haziran ayı içerisinde de 1 milyar TLyi- ödüyoruz, toplam 7,6
milyar TLlik tarımsal desteklemenin yüzde 90ını haziran
ayından önce tamamlamış oluyoruz. Çiftçimizin daha rahat üretim
yapabilmesini sağladık.
Bir rüya gerçek oldu, doğal
afetlere karşı çiftçinin emeğini koruyan tarım
sigortası uygulamasını ilk defa AK PARTİ
başlattı.
FARUK BAL (Konya) 57nci Hükûmet döneminde
başladı, 57nci Hükûmet döneminde.
MEHMET ERDOĞAN (Devamla)
Kuraklık, don ve diğer tabii afetlerden çiftçimizi korumak için
sigorta poliçe bedelinin yüzde 50sini karşıladık.
Tarımsal kredilerde rekor bir
artış sağlandı. 2002 yılında yüzde 59 olan
tarımsal kredi faiz oranlarını hayvancılık ve sulamada
sıfıra, diğer tarımsal faaliyetlerde yüzde 5e indirdik.
Ziraat Bankası ve tarım kredi
kooperatiflerinin verdiği kredi miktarı 2002 yılında
yalnızca 529 milyon TL iken, evet, biz bunu 42 kat artırdık,
2011 yılında kullandırılan toplam kredi 22 milyar TLyi de
geçti. 2002 yılında sadece 550 bin kişiye kredi
kullandırılırken 2011 yılında 1 milyon 100 bin
çiftçimiz tarımsal kredi kullandı.
Tarımsal üretim hız
kazanırken, 2002 yılıyla kıyaslanırsa, kredilerin
geriye dönüş oranı yüzde 30lardan yüzde 98lere
çıkartıldı. Hayvancılık desteklerinin toplam destekler
içerisindeki payı yüzde 4,4ten 2011 yılında yüzde 26ya, 2012
yılında yüzde 28e çıkartıldı.
Hayvancılığa 2002 yılında sadece 83 milyon TLlik
destek verilirken 2011 yılında bu rakam 1 milyar 727 milyon TLye
yükseltildi. 2012 yılı içerisinde 2,1 milyar TLlik
hayvancılık desteği ödemesini planladık ve bunu da bir bir
gerçekleştiriyoruz.
Ziraat Bankası ve tarım kredi
kooperatiflerince hayvancılığa verilen kredilerde faizleri
sıfırladık, 6,3 milyar TLlik sıfır faizli hayvancılık
kredisi kullandırıldı; sektör kazandı, Türkiye
kazandı. Cumhuriyet tarihinde ilk kez çiftçilerimize mazot desteğini
biz verdik. Ayraca gübre desteğini doğrudan çiftçilerimize ödüyoruz.
Prim desteği verilen ürün sayısını dörtten on yediye
çıkardık. Verimlilik esaslarına göre, otuz adet tarım
havzası belirlendi. Türkiyede hangi bölgede, hangi üründen en iyi verim
alınacağı belirlenerek tarımın gücü
artırıldı. Tarımsal ürünlerin işlenmesi, paketlenmesi,
ambalajlanması, depolanması amacıyla kurulacak tesis yatırımlarını
ve makine, ekipman alımlarını yüzde 50 hibe ile destekledik.
Böylece üç binin üzerinde tarımsal sanayi tesisinin kurulmasına
önayak olduk. Yüz altmış binden fazla makine ekipman desteği
sağlandı. 1,2 milyar TLlik hibe ödemesi yapılarak 32 binden
fazla kişinin istihdam edilmesini sağladık. Güvenli gıda,
sağlıklı yaşam dedik, 2002 yılında 1.500 olan
gıda denetçisi sayısını 3 kat artırdık, 2011
yılında 4 bine çıkardık. Böylece milletimizin daha güvenli
gıda tüketmesini sağladık.
AK PARTİ İktidarında
göreve başlayan 8 bin veteriner ve ziraat mühendisi, ahırda, tarlada,
merada, köylümüz ve çiftçimizin ayağına kadar gitti, onlarla omuz
omuza çalıştı. Üretim planlamasından tohumluk
kullanımına, ekim-dikime; ilaç, gübre kullanımından hasada
kadar birçok konuda çiftçilerimize yardımcı olan tarım
danışmanlarını hizmete soktuk.
Değerli milletvekilleri, sizlerin
de malumunuzdur, hasat sezonu başladı; çiftçilerimize, milletimize
hayırlı, uğurlu olsun inşallah, bereketli, bol hasatlar
diliyorum. 4 Haziran Pazartesi günü itibarıyla Adıyamanda da -Toprak Mahsulleri Ofisimiz tüm Türkiyede
olduğu gibi Adıyamanda da çiftçilerimizi, üreticilerimizi
yalnız bırakmayacak, her türlü hazırlıklarını
tamamladılar- inşallah hasatla beraber hububat alımına
başlıyoruz.
Değerli muhalefet milletvekilleri,
sizleri de dinliyoruz ama asıl olan, bizi milletimizin dinlemesi,
milletimizin teveccühünün ve takdirinin kazanılmasıdır.
Bir şeyi
paylaşacağım sizinle: Seçim bölgem olan
Adıyamandayım, seçim çalışmalarında
arkadaşlarımızla birlikte geziyoruz. Adıyaman ilinin Besni
ilçesinin İznikan köyüne geldik. Bizi karşılayan, 20-25 tane,
beş altı yaşlarından on beş yaşına kadar
çocuklar, ellerinde AK PARTİ bayrakları, AK PARTİ, AK
PARTİ diye haykırıyorlar.
ALİ ÖZ (Mersin) Şeker
vermişsinizdir şeker, çocuklara şeker verip
kandırmışsınızdır.
MEHMET ERDOĞAN (Devamla) Dedim
ki: Çocuklar, oylar nereye? Dediler ki: Oylar AK PARTİye. Niye çocuklar,
niye AK PARTİye? dedim. Değerli muhalefet partileri, siz de
dinleyin, altı yaşında bir çocuk dedi ki: AK PARTİ
doğruları söylüyor.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Evet, çok
seviyor çocuklar seni ya! Aynı çocukların babası da üzer bir gün
gelir seni.
MEHMET ERDOĞAN (Devamla) Biz Ne
aldanan olacağız ne de aldatan olacağız. dedik.
Milletimizle gönül köprülerini kurduk, Allahın izniyle hizmete devam.
dedik. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Bir aşk
olarak, bir ibadet anlayışı olarak bunu algıladık ve
böylece devam ettik.
SEYFETTİN YILMAZ (Adana)
Yüreğin yetiyorsa, şu Çukurovaya bir git, masal anlatma Sayın
Erdoğan.
MEHMET ERDOĞAN (Devamla)
Girdiğimiz bütün seçimlerde de oylarımızı artırarak
ilerledik. Türkiyede yüzde 50 ama Adıyamandaki kardeşlerim,
Adıyamandaki dostlarım yüzde 67nin üzerinde destek olarak bir kez
daha Türkiye'nin incisi olduklarını gösterdiler.
SEYFETTİN YILMAZ (Adana) Gel,
Çukurova çiftçisini gez bakalım sen.
MEHMET ERDOĞAN (Devamla) Ben hem
Adıyamanlı kardeşlerime teşekkür ediyorum hem çiftçi
kardeşlerime. Ürünlerinin bol, hasatlarının bereketli
olmasını diliyor, MHPnin araştırma önergesinin aleyhinde
olduğumu belirtiyor, yüce heyetinizi sevgiyle, saygıyla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
SEYFETTİN YILMAZ (Adana)
İkimiz de Komisyon üyesiyiz, gel, gidelim baş başa, çiftçileri
gezelim yüreğin yetiyorsa.
BAŞKAN Sayın Erdoğan,
teşekkür ederim.
Şimdi, üçüncü konuşmacı,
lehinde olmak üzere, Mersin Milletvekili Sayın Vahap Seçer.
Buyurun Sayın Seçer. (CHP
sıralarından alkışlar)
SEYFETTİN YILMAZ (Adana) Şu
narenciyeyi de bir anlat da
VAHAP SEÇER (Mersin) Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Erdoğanı
dinlerken başka bir ülkenin tarımından, ziraatından,
hayvancılığından mı bahsediyor diye birden gerçekten
şaşırdım.
MEHMET ERDOĞAN (Adıyaman)
Türkiyeden Vahap Bey, Türkiyeden
Siz de alışacaksınız.
VAHAP SEÇER (Devamla) Aslında
kendisi de Komisyonda değerli bir çalışma
arkadaşımız, konusuna da vâkıf bir
arkadaşımız ama tabii, siyasi jargonla konuşuyor, siyasi
üslupla, siyasi mülahazalarla tarımı değerlendiriyor.
Siz de takdir edersiniz ki mevcut
istihdamın dörtte 1ini, tarım sektöründe çalışan
yurttaşlarımızı ilgilendiren önemli bir konu tarım ve
mutlaka tarımın sorunları olacaktır. Devasa bir sektör,
büyük bir sektör, dinamik bir sektör; güncel birtakım alınan
kararlarla değişebilen, iklimle değişebilen. Yani ziraat
üzerinde, tarım üzerinde birçok faktör var ki gidişatını,
uygulanan politikaların doğru ya da
yanlışlığını tespiti açısından
etkileyen çok önemli, dinamik bir sektörü konuşuyoruz.
Tabii, tarım sektörünün,
hayvancılığın sorunları var mıdır?
Vardır. Neden kaynaklanıyor? Elbette ki Türkiye gibi tarımda,
hayvancılıkta önemli kaynaklara, potansiyele sahip bir ülkede bu
sorunlar yaşanıyorsa uygulanan politikalara bakacaksınız
düz mantıkla düşündüğünüz zaman. Yani 28 milyon hektar
tarım toprağınız olacak, 8,5 milyon hektar sulanabilir
alanınız olacak, muazzam bir iklime sahip olacaksınız,
biyoçeşitliliğe sahip olacaksınız, insan gücüne sahip
olacaksınız, Tanrının bu anlamda verdiği her
şeye sahip olacaksınız ama sektörde ardı ardına
krizler yaşayacaksınız ya da bu sektörde iştigal eden,
üretim yapan çiftçiler sürekli feryat figan edecek.
Şimdi Milliyetçi Hareket
Partisinin verdiği önergenin başlığına baktım:
Tarım ve hayvancılıkta yaşanan sorunlar ve bu
sorunların üreticiler üzerindeki, çiftçiler üzerindeki olumsuz etkileri.
Şimdi, olumsuz etkilerini tartışmaya gerek var mı? Sizlerin
bölgesinde var mı, yok mu, bilemiyorum, benim bölgemde var. Çiftçi borcunu
ödeyemiyor, intihar ediyor, yaşamına son veriyor. Çiftçi borcunu
ödeyemiyor ya da üretimden ailesini geçindirecek geliri elde edemiyor,
doğduğu yeri terk ediyor, köyünü terk ediyor,
toprağını terk ediyor, büyük şehre gidiyor; aç, sefil,
işsiz, güçsüz. Tabii, ekonomik anlamda da kâğıt üzerinde büyüme
sağladınız, ona bir lafım yok ama Allah aşkına
söyler misiniz, sizin ortaya koyduğunuz ekonomik model üretime dayalı
bir ekonomik model mi? Yani On yıl önce, on yıl sonra... Rakamlar
TÜİK rakamları, sizlerin rakamları. İşsizlik
oranı yüzde 8 seviyelerinde; 2002 sonunda İktidara geldiniz,
2012deyiz bugün çift haneli işsizlik oranı. Bunu ben söylemiyorum,
sizin sevk ve idarenizde olan kurumlar söylüyor, TÜİK söylüyor. Şunu
anlatmaya çalışıyorum: Bir tarafta Tarım sektöründe
başarılıyız. diyorsunuz, sizler söylüyorsunuz, rakamlara
takla attırıyorsunuz. Efendim, 1,8 milyar liraymış da
tarımsal destekleme, şimdi ulaşılan nokta 7,1 milyar
liraymış! Allah aşkına yapmayın! Yani o günden bugüne
üreticinin girdi fiyatlarını da ortaya koyun. O gün temel girdilerin
fiyatları neydi; bugün, on yıl sonra, gübre fiyatı nedir,
akaryakıt fiyatı nedir, zirai ilaç fiyatı nedir, elektrik
fiyatı nedir?
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Yem
fiyatları nedir?
VAHAP SEÇER (Devamla) - Bunları da
ortaya koyun.
Şimdi Tarım sektöründe kriz
yok. Hayvancılık sektöründe kriz yok.
MEHMET ŞANDIR (Mersin)
İthalatını niye yapıyorsunuz?
VAHAP SEÇER (Devamla) - Yahu
kardeşim, Türkiye tarihinde ilk defa, sizin döneminizde, Kurban
Bayramında kurbanlık koyunu sizin Hükûmetiniz ithal etmedi mi! Üç
buçuk yıldır, bu ülkede hayvancılık sektöründe sorun
yaşanıyor. Türkiyede kaç baş hayvan var, bugünkü Gıda,
Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı bunların
tespitini yapamamış. Hayvancılık krizinin ilk
çıktığı 2009 yılında gittiler, nüfus
sayımı yapar gibi, ahırlarda hayvan saydılar.
Sayımı da doğru yapamadılar. Yani bugün ortaya konulan
rakamlar doğru değil. Demek ki sizin üretiminiz 74 milyonu besleyemiyor.
Siz politikalarınızda sınıfta
kalmışsınız. İşte, süt üretiminde
sıkıntı yaşandı, hemen Aman Sayın Başbakan
Tarım Bakanına kızmasın, Tarım Bakanını
görevden almasın. rakamlarla oynadı, Sayın Başbakana
raporunu sundu, Sayın Başbakan dedi ki: Ya, yapma Sayın Eker,
yani sen bana matematiği unutturdun. Bunu Sayın Başbakan
söyledi, Sayın Bakana söyledi. Şimdi, Sayın Başbakanı
yanıltıyorsunuz sanki tarım sektöründe hiçbir sorun yokmuş
gibi, elbette ki sorun var.
Gittiniz, 5 milyar liradan fazla,
Ziraat Bankası kaynaklarından sıfır faizli kredi verdiniz.
Bunun dönüşümü var mı? Daha geçtiğimiz günlerde
Ölü hayvanlara
destekleme alıyorlar, denetim de yok. Paraları
dağıtıyorsunuz, halkın, yurttaşların
vergilerinden topladığınız paraları
dağıtıyorsunuz kendi paranız gibi, Sıfır faizli
kredi verdik. diyorsunuz, diğer taraftan, milyarlarca lira vurguna göz
yumuyorsunuz, görmüyorsunuz çünkü işinizi iyi yapmıyorsunuz.
Bugün, tarım sektörünü sevk ve
idare edenler işin ehli insanlar değil. Gidin alanlara, tarım
sektörünün, üretimin önemli olduğu bölgelere gidin, sahada bir tane
tarım konusunda uzman insan göremezsiniz. Bu işler masa
başında olmaz. Bakanınız çalışmıyor,
bürokratlarınız çalışmıyor,
çalıştıramıyorsunuz, sorunlara vâkıf değilsiniz.
Destekleme verdik. Destekleme
vermekle olmuyor. Bugün yaptığınız plansız, programsız
destekleme yarınlarda başka sorunlara neden oluyor. İşte,
meyvecilik sektörü can çekişiyor, ihracatta sıkıntı var,
ihracat teşviki yetersiz, meyveler Akdeniz Bölgesinde dalında
kalmış. Niçin kalmış? Yanlış politikalar. Bundan
on yıl önce
Evet, destekleme verdiniz, fidan desteği Tesis
yapın. tesis desteği, şu desteği, bu desteği;
yapıldı tesisler, üretim arttı. Peki, bu ürünleri nereye
pazarlayacaksınız? Bilinçsiz, istikrarsız,
sürdürülebilirliği olmayan, ne orta vade ne kısa vade ne uzun vade,
hiçbir proje yok. Gün bugün, sorun var. Palyatif, geçici çözdük gitti. o da
çözebilirseniz. Şimdi, bu sektör böyle yönetilmiyor demek ki. Bugün hâlâ
hayvancılık sektörü kriz yaşıyorsa, bugün hâlâ bitkisel
üretim sektörü, meyvecilik sektörü ya da narenciye sektörü sorun
yaşıyorsa, üretici bas bas bağırıyorsa, herhâlde yalan
söylemiyor. Ben para kazanamıyorum. diyen üretici yalan söylemiyor.
İşte gidin, icra dairelerinde icra dosyalarına bakın, 2002
yılında bunun adedi neydi, bugün, 2012 yılında kaç
katına çıkmış? Gidin traktör galerilerine, ikinci el
traktörlerle dolu. Şimdi, üretici para kazanıyor ise bu traktörleri
niye satıyor? Borcunu ödemek için satıyor, evine haciz gelmesin diye
satıyor.
Şimdi siz, kafanızı kuma
gömerek Bu sektörde sorun yok. diyerek bugün için günü kurtarabilirsiniz ama
bu sıkıntı yarın yine karşınıza gelecek,
geçtiğimiz seçim gelmedi, gelecek seçimde gelecek. Seçim önceleri kesenin
ağzını açıyorsunuz, önemli bir seçmen kitlesi çiftçi,
birkaç milyar lirayla işi kurtarıyorsunuz ama sorunları
öteliyorsunuz. Çiftçinin kimyasını bozdunuz, çiftçinin psikolojisini
bozdunuz yani tarım sektöründe yaşanan sorunların çiftçiye olan
etkisi, tek cümleyle, çiftçinin kimyasını bozdunuz.
Onun için, bu sektörde sorunlar
vardır, doğru bir tespittir. Milliyetçi Hareket Partisinin ortaya
koyduğu önerge doğru bir tespittir, doğru bir önergedir.
Dolayısıyla, bu önergenin lehinde oy
kullanacağımızı belirtiyor, hepinize saygılar
sunuyorum. (CHP ve MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim
Sayın Seçer.
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu
önerisi üzerinde son konuşmacı Şanlıurfa Milletvekili
Sayın İbrahim Binici.
Sayın Binici, buyurun. (BDP
sıralarından alkışlar)
Süreniz on dakika.
İBRAHİM BİNİCİ
(Şanlıurfa) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; MHP
Grubunun tarım ve hayvancılıkla uğraşan üreticilerin
yaşadığı sorunların araştırılması
için verdiği önerge üzerinde Barış ve Demokrasi Partisi Grubu
adına usulen aleyhte söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle, yüce
heyetinizi saygıyla selamlarım.
Öncelikle -biliyorsunuz-
Türk Hava Yollarında grevde olan işçiler işten çıkarma
adına tehdit edilmektedirler. Hükûmetin bu tutumunu nefretle
kınıyor, bir an önce AKPnin bu tutumundan vazgeçmesini -istiyorsa-
emeğe saygılı olmasını talep ediyorum.
Yine -geçen hafta gündem
dışı konuşmamda da değinmiştim- maalesef, AKPnin
siyasal soykırım adına operasyonları Urfamızda devam
etmektedir. Yine, iki gündür, 29 kişi gözaltındadır,
aralarında 3 tane belediye başkan yardımcısı, belediye
meclis üyesi, BDP belediye meclis üyeleri ve partimizin yöneticileri
Lütfen, o
kirli ellerinizi temiz siyasetimizin üzerinden çekin diyoruz. Yeter artık
(x)
diyorum.
Biliyorsunuz, hiç
kuşku yok ki, insanın en temel hakkı ve ihtiyacı beslenme
hakkıdır. İnsan hayatının devamı için vazgeçilmez
olan bu hak sağlıklı beslenme
kriterleri çerçevesinde kullanılması hâlinde
sağlıklı bir hayatı, dolayısıyla da
sağlıklı nesilleri beraberinde getirecektir. Sağlıklı beslenme kriterlerinin
başında ise yeterli ve dengeli beslenme gelmektedir. Hayvansal
ürünlerinin üretimi yeterli ve dengeli beslenme için vazgeçilmez
olmasının yanı sıra çok önemli bir ekonomik faaliyet olarak
karşımıza çıkmaktadır. Hayvancılık ve hayvan
üretimi özellikle kırsal alandaki açık ve gizli işsizliği
azaltmak bakımından ayrı bir öneme sahiptir. Bu yönüyle insan
göçünü ve buna
bağlı olarak ortaya çıkan sosyal sorunları azaltmak ve
önlemek gibi çok önemli sosyoekonomik fonksiyonu da bulunmaktadır. Sektör
olarak et, süt, tekstil, deri, kozmetik ve ilaç sanayi dallarına ham madde
sağlayarak dengeli kalkınmaya katkıda bulunulduğu gibi,
ihracat yoluyla döviz gelirlerini de artırmaktadır. Bunun yanı
sıra, insan gıdası olarak tüketilemeyen bitkileri ve bitkisel
artıkların değerlendirilmesi nedeniyle insan hayatında ve
ülke ekonomisinde önemli bir değere sahiptir.
Ülkemiz
hayvancılığının da giderek gerilediği TÜİK
verilerinden anlaşılacağı gibi, son yıllarda
hızla artan et fiyatları da bunu kanıtlamaktadır.
Kırmızı etin kilosuna AB tüketicisi 4-5 dolar, ABD tüketicisi
2-3 dolar öderken ülkemiz tüketicisi 16-17 dolar ödemektedir.
Günümüzde ülkelerin
gelişmişlik düzeyinin belirlenmesinde kullanılan önemli
kriterlerden birisi de kişi başına tüketilen hayvansal ürün
miktarlarıdır. Avrupa ülkelerinde kişi başına
kırmızı et tüketimi
Cumhuriyetin kuruluşundan itibaren
hayvancılığımızda sürekli denilebilecek bir
gelişme sağlanmışken 24 Ocak 1980 Kararlarıyla hayvan
üretimi ve hayvansal ürünlerin üretimine verilen teşviklerin
kaldırılmasıyla hayvancılığımıza büyük
bir darbe vurulmuştur. Hayvancılığımıza indirilen
ikinci büyük darbe Et ve Balık Kurumu, Süt Endüstrisi Kurumu ve Yem Sanayi
gibi tarımsal kuruluşların özelleştirilmesi olmuştur.
Hayvancılığın
gerilemesinde rol oynayan bir diğer önemli etken de meraların
hızla yok edilmesidir. 1940 yılında 44 milyon hektar çayır,
mera alanları günümüzde 12 milyon hektara kadar düşmüştür.
Mevcut mera alanlarının yarıya yakını Doğu ve
Güneydoğu Anadolu Bölgesinde olmasına karşın, güvenlik
gerekçeleriyle uygulanan yasaklar bölge ve ülke
hayvancılığına büyük ölçüde zarar vermektedir.
Başlıca geçim kaynağının hayvancılık
olduğu bu bölgelerde yoğun göç hareketleri yaşanmakta ve
insanlar doğup büyüdüğü topraklardan koparak büyük kentlerin
varoşlarına savrulmaktadırlar.
Hayvancılığımızın
gerilemesindeki en önemli etkenlerden birisi de maliyeti yüzde 70-80
oranında belirleyen yem fiyatlarıdır. Yem fiyatları bir
yıl içinde yüzde 50-60 civarında artış göstermiştir.
Yem fiyatlarındaki bu artış önlenemediği takdirde sektörde
çıkışın önü alınamaz duruma gelinmiştir ve
Türkiye de ne olduğu belli olmayan kaçak et cenneti hâline
getirilmiştir âdeta. 1983-1990 yılları arasında Türkiyeden
Orta Doğu ülkelerine yıllık ortalama 2 ile 2,7 milyon baş hayvan,
canlı küçükbaş hayvan ihracatı resmen yapılmaktaydı.
On beş yıl önce elimizde olan bu yakın pazar bugün Avustralya,
AB ülkeleri ve ABDnin eline geçmiştir. 1980 yılında 44,5 milyon
olan nüfusumuz bugün 72,5 milyondur. Buna karşılık TÜİK
verilerine göre, yine aynı dönemde büyükbaş hayvan
varlığı 16,9 milyondan 10,9 milyona, küçükbaş hayvan
varlığı ise 67,6 milyondan 29,5 milyona gerilemiştir.
Uygulanmış ve uygulanmakta
olan politikalar hayvancılığımızı bitirme
noktasına getirmiş, nitekim son yıllarda görülen hayvan
sayısındaki düşüş ve et fiyatlarındaki yükseliş
bu soruna bir an önce çözüm üretilmesinin gerekli olduğu
açıklanmıştır.
Bu verilerle, önerge lehine söz
almış bulunmaktayım, hepinizi saygıyla selamlıyorum.
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI
(İstanbul) Sayın Başkan, Sayın Hatip grubumuza hitaben
ağır sözler söylemiştir, siyasi soykırım ve kirli
ellerinizle diye hitap etmiştir, cevap vermek istiyorum.
BAŞKAN Buyurun. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
İki dakika, lütfen
İBRAHİM BİNİCİ
(Şanlıurfa) Yapılmıyor mu, yapılmıyor mu?
Haftada 20-25 kişi alacaksınız siyasi soykırım diye
adlandırmayacağız! (AK PARTİ sıralarından
gürültüler, Otur yerine sesleri)
BAŞKAN Lütfen, lütfen
VIII.- SATAŞMALARA
İLİŞKİ KONUŞMALAR
1.- İstanbul Milletvekili
Ayşe Nur Bahçekapılının, Şanlıurfa Milletvekili
İbrahim Binicinin AK PARTİ Grubuna sataşması nedeniyle
konuşması
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI
(İstanbul) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Söz isterken söylediğim gerekçemde
olduğu gibi yine belirtmek isterim, Sayın Konuşmacı
konuşmasında grubumuza hitaben siyasi soykırım
yaptığımızı ve kirli ellerimizin olduğunu ve
temiz siyasetlerinden kirli ellerimizi çekmemiz gerektiğini söylüyor. Ben
o zaman soruyorum, temiz siyaset yapan bu kişiye soruyorum: Sizin temiz
siyasetinizde Pınarbaşı var mı?
PERVİN BULDAN (Iğdır)
Ne alakası var şimdi BDPyle Pınarbaşının
Sayın Bahçekapılı?
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI (Devamla)
Sizin temiz siyasetinde Hantepe, Gediktepe, Aktütün, Dağlıca var
mı? Sizin temiz siyaset dediğiniz anlayışınızda sırtından
adam vurmak var mı? Bana bunu açıklayın. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar) Sizin siyasetinizde, sizin temiz
siyasetinizde adam kaçırma var mı? Sizin temiz siyasetinizde otobüs
duraklarınızda, çok savunduğunuz -tırnak içinde- emekçi
halkımıza katliam yapmak var mı?
İBRAHİM BİNİCİ
(Şanlıurfa) Emekçiler bugün aç, aç
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI (Devamla)
Sizin temiz siyasetinizde bu Meclis çatısı altında
kullanılmayan kelimeleri kullanarak siyaseti kirletmek var değil mi?
Var. Ama bizim siyasetimiz temiz bir siyasettir, alnımızın
akı gibi temiz bir siyaset yapıyoruz. Bundan sonra
konuşmalarınıza lütfen dikkat edin. Hangi gruba hitap
ettiğinizi tayin ederek konuşun. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
MÜLKİYE
BİRTANE (Kars) Yalanla anılan temiz siyaset nerede görülmüş?
AYŞE NUR
BAHÇEKAPILI (İstanbul) - Teşekkür ederim. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkürler.
III.- Y O K L A M
A
(CHP
sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)
MUHARREM İNCE
(Yalova) Yoklama istiyoruz Başkanım.
BAŞKAN Sayın
İnce, Sayın Seçer, Sayın Aksünger, Sayın Yılmaz,
Sayın Özdemir, Sayın Çıray, Sayın Özgümüş, Sayın
Erdemir, Sayın Yüceer, Sayın Çetin, Sayın Kaplan, Sayın
Topal, Sayın Cihaner, Sayın Tayan, Sayın Öz, Sayın Bulut,
Sayın Havutça, Sayın Oran, Sayın Dibek, Sayın
Tanrıkulu.
Sayın
milletvekilleri, yoklama için iki dakika süre veriyorum.
(Elektronik cihazla yoklama
yapıldı)
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, toplantı yeter sayısı vardır.
VII.-
ÖNERİLER (Devam)
A)
Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
2.- MHP Grubunun, tarım
ve hayvancılık sektöründeki sorunlar ile bunların çiftçiler
üzerindeki olumsuz etkilerinin araştırılarak alınması
gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla vermiş olduğu
Meclis araştırması önergesinin Genel Kurulun 29/5/2012 Salı
günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön
görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN Grup önerisini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Öneri kabul
edilmemiştir.
Şimdi, Cumhuriyet Halk Partisi
Grubunun İç Tüzükün 19uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi
vardır, okutup işleme alacağım ve oylarınıza
sunacağım.
3.- CHP Grubunun, 8/3/2012 tarihinde Ankara
Milletvekili İzzet Çetin ve arkadaşlarının
sendikaların ve sendikal örgütlenmelerin sorunlarının
araştırılması ve çözüm yollarının belirlenmesi
amacıyla vermiş olduğu
Meclis araştırması önergesinin Genel Kurulun 29/5/2012 Salı
günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön
görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi
29.05.2012
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Danışma Kurulu'nun,
29.05.2012 Salı günü (Bugün) yaptığı
toplantısında, siyasi parti grupları arasında oy
birliği sağlanamadığından, Grubumuzun
aşağıdaki önerisinin İçtüzüğün 19 uncu maddesi
gereğince Genel Kurul'un onayına sunulmasını
saygılarımla arz ederim.
Muharrem
İnce
Yalova
Grup
Başkanvekili
Öneri:
Ankara Milletvekili İzzet Çetin ve
arkadaşları tarafından, 08.03.2012 tarihinde, Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına "Sendikaların ve
sendikal örgütlenmelerin sorunlarının
araştırılması ve çözüm yollarının
belirlenmesi" amacıyla verilmiş olan Meclis Araştırma
Önergesinin, (299 sıra nolu) Genel Kurul'un bilgisine sunulmak üzere
bekleyen diğer önergelerin önüne alınarak, 29.05.2012 Salı günlü
birleşimde sunuşlarda okunması ve görüşmelerinin aynı
tarihli birleşiminde yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN Cumhuriyet Halk Partisi
Grubu önerisi üzerinde, lehinde olmak üzere Ankara Milletvekili İzzet
Çetin.
Buyurun efendim. (CHP sıralarından
alkışlar)
İZZET ÇETİN (Ankara)
Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım;
sendikaların son yıllarda kan kaybettiği bir gerçek. O nedenle
bunun nedenlerini, sonuçlarını ve demokrasinin vazgeçilmez kurumları
olan sendikaların ülkemizde yeniden güçlenmesi için yapılması
gerekenleri araştırmak üzere vermiş olduğum önerge üzerine
lehine söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, bu
vermiş olduğum önergenin bugün Danışma Kurulu önerisi
olarak Meclis gündemine getirilmiş olmasından büyük memnuniyet
duydum, çünkü emeğe saldırıların en derin noktada gündeme
alındığı bir günde bu konunun
tartışılıyor olması herhâlde güzel bir olay, ama
AKPli milletvekili arkadaşlarımızın da konuyu
dinlemelerinde büyük yarar var, zira kendileri Türkiye'de biraz evvel
Sayın Başkan, bir
uğultuyu keser misiniz.
AYTUN ÇIRAY (İzmir) Sayın
Başkan, çok gürültü var, duyamıyoruz.
BAŞKAN Arkadaşlar, biraz
sessiz olalım lütfen.
Buyurun.
İZZET ÇETİN (Devamla)
Değerli arkadaşlar, bakınız, bugün Türkiye 75 milyon nüfusa
sahip -Çalışma Bakanımızın verdiği rakamla
söylüyorum- toplu sözleşmeden yararlanan işçi sayısı 567
bin. 12 Eylül 1980de 44 milyon nüfus varken 2,5 milyon işçi toplu sözleşme
ve sendikalılık hakkından yararlanıyordu. O tarihlerde
memurların sendikaları yasal anlamda belki yoktu, ama bugün 8
konfederasyona bağlı sendikalarda memurlar örgütlendi ancak yüzde
45i üstelik yandaşınız olan sendikalarda örgütlenmiş
olmasına rağmen, sayıları 1 milyon 100 bin dolayında
yani 75 milyon nüfuslu ülkede sendikalı işçi sayısı,
işçisiyle memuruyla 1,5 milyon dolayında. Bu, ülkemiz demokrasisi
açısından bir büyük ayıp. Döneminizde, son on yılda
işçi sendikalarının üye kaybı yüzde 40ı geçti.
Şimdi bugün, bu araştırma önergesini verdik, dedik ki: Neden
kan kaybediyor? Açıkça suçlu ortaya çıktı.
Hava iş yerlerinde hava işvereni
Bakanlığınızın, Hükûmetinizin talimatıyla,
Başbakanın talimatıyla Grev yasağı kapsamına
alınsın. diye kanun teklifini Sendikalar Yasasıyla,
çalışma yaşamıyla hiç ilgisi olmayan 2 milletvekili
arkadaşımızın eline tutuşturup verdirdiniz Meclise.
Bugün, hava iş kolunda çalışanlar işlerini kaybetme
tehlikesine karşı güç birliği yaptılar ve meşru bir
biçimde eylem koyuyorlar. Onları yürekten kutluyorum AKPnin zulmüne
direndikleri için.
Değerli arkadaşlarım,
gerçekten 12 Eylül yasalarından söz ediyorsunuz, 12 Eylül hukukundan söz
ediyorsunuz, 12 Eylülle hesaplaşmaktan söz ediyorsunuz. Sizin asıl
hesaplaştığınız kesim işçiler, memurlar.
Memurlara reva gördüğünüz zam 3,5-4 ve ikinci yıl yüzde 3, yüzde 3
idi. Bugün, oluşturduğunuz kurumun, Kamu Görevlileri Hakem Kurulu
-ki, o kurulun 12 Eylül döneminde işçilerin hak ve özgürlüklerini yok eden
Yüksek Hakem Kurulunun işlevini göreceğini buradan söylemiştim,
hiç de yanılmadım- bugün kararlarını açıkladılar;
yüzde 4-yüzde 4. Yandaşınız Memur-Sene de, size de hayırlı
olsun ama bunun ülkeye, memura, çalışana hayırlı
olabileceğini söyleyebilmenin olanağı yok.
Bugün, ülkemizde sendikal alan
alabildiğine daraldı. 12 Eylül dönemindeki yasal düzenlemelerin
katbekat acısının, şiddetlisinin bu dönemde, sizin
döneminizde örneklerini görüyoruz.
Bakın, ben buradan Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanına sesleniyorum: Çalışma,
Sağlık, Aile, Sosyal İşler Komisyonunu sevmeyebilirsin.
Çalışma Bakanına sesleniyorum: Kendi sorumluluk alanına
sahip çık. Çalışma, Sağlık, Aile, Sosyal İşler
Komisyonuna, Başkanına sesleniyorum: Komisyonuna sahip çık. Ne
alakası var -İçişleri Komisyonuyla- Hava-İş
Sendikasının grev hakkının yasaklanması önerisinin
İçişleri Komisyonunda görüşülmesinin? Bu bir sendikal yasak
değil mi?
Daha önce, Meclis Başkanı,
4688 sayılı Kamu Çalışanları Sendikalar Kanununda da
Bütçe ve Plan Komisyonunu ana komisyon olarak göstermiş ve
görüştürmüştü. Görevini, ne Meclisteki yasal düzenlemelerin
yapılması için komisyonlara sevkinde doğru dürüst yapıyor
ne de millî iradenin tutsaklığı konusunda doğru dürüst
görev yapabiliyor. Tam bir aczi ortaya koyuyor; Başbakanın
talimatları neyse onu yerine getirmeye çalışıyor.
Değerli arkadaşlar, hava
iş kolundaki bu grev yasağı, esasında Toplu İş
İlişkileri Kanun Tasarınızın içinde vardı. O
tasarıyı 7 tane bakanınız imzalamadı. Defalarca
söylüyorum, kim o tasarıyı imzalamayan bakanlar? Hangi gerekçeyle
imzalamadılar? Hangi kurumun, hangi kuruluşun baskısıyla
imzalamadılar? Onu ortaya çıkartmak gerekir ve bunun için de bir
komisyon kurulması lazım.
Bu ülkede 12 Eylülden evvel, egemen
çevreler gazete ilanıyla hükûmet yıkmıştı. Şimdi
de AKPnin bakanlarına imza attırmayarak yasayı öteliyorlar.
Onun içindeki bir yasayı bugün tutmuşsunuz teklif olarak
İçişleri Komisyonunda korsan bir biçimde Meclis gündemine
getireceksiniz. Biz de Meclise önerge veriyoruz, diyoruz ki, sendikalar niye
geriliyor, niçin geriliyor; gelip araştıralım, bir komisyon
kuralım. Ee, suçlu ortada. Var olan örgütlülük ortadan kalkıyor.
Bir kere, Bakanlar Kurulunun herhangi
bir grev hâlindeki
Hava-İş Sendikası yirmi yılı
aşkın süredir grev yapmamış. Grev kararı alsa bile onu
Bakanlar Kurulunun erteleme yetkisi var. Bakanlar Kurulu erteledikten sonra
inisiyatif zaten sendikadan çıkıyor, Yüksek Hakem Kurulu devreye
giriyor, sözleşmeyi o bağıtlıyor. Ne alakası var bu
yasaklı zihniyete? Yani 12 Eylülde faşist generallerin bile
yapmadığını bugün yapmak, generallerden daha diktatör bir
anlayışın ürününden başka bir şey değil.
Şiddetle kınıyorum.
Değerli arkadaşlar, gerçekten
sendikal hak ve özgürlükler bir bütün. Bunun içerisinde örgütlenme
özgürlüğü var, toplu sözleşme özgürlüğü var, grev hakkı ve
özgürlüğü var. Eğer bu özgürlüklerin, bu kolektif iş hukuku
alanında, birini diğerinden ayırırsanız sakat olur,
topal olur ve dolayısıyla da sendikal alanda bir gelişme olmaz.
Bugün, ülkelerin demokratikleşmesinin, demokrasilerindeki
gelişmişlik seviyesinin asıl ölçütü, o ülkedeki örgütlülükle
ölçülüyor pek çok yerde. Bizim ülkemizde, demokrasicilik oynuyoruz. Bir
başbakan her şeye muktedir, en son mesleği de jinekolog oldu.
Onlarla uğraşacağına, gelip, sendikaların hak ve
özgürlüklerini elinden almak için korsan yasa teklifi vereceğine, bu
alanı genişletmesi gerekir. Avrupa Birliğine gireceğiz.
diye birbirimizi kandırıyoruz. Bu mantıkla, bu kafayla, bu
yaklaşımla bırak Avrupa Birliğini, Edirnenin ötesinde bir
derneğe Türkiyeyi üye yaptıramazsınız. Biraz
aklınızı başınıza alınız. Sendikal alan
korkulacak bir alan değil. Sendikalar bu ülkenin en önemli
kurumlarının başında geliyor. İşçiler işten
atılma korkusuyla karşı karşıya. İş
güvencesini, göreve gelir gelmez, 10 ve daha fazla işçi istihdam edilen
işletmelerden 30 ve daha fazla işçi istihdam edilen işletmelere
çıkararak kuşa çevirdiniz. Bugün, işçiler, sendikalara üye
olmaya korkuyor; memurlar bile üye olmaya korkuyor. Herhangi bir şekilde
hak aramak, suç işlemek anlamına geliyor. Eleştiren ya
Silivriye gönderiliyor ya da hakkında soruşturma açılıyor.
Değerli arkadaşlar,
gerçekten, ülkemizde, eğer demokrasimizi güçlendireceksek, eğer toplu
sözleşme ve sendikal hakları genişleteceksek sendikalara önem
vermek zorundayız. Sendikalar bu ülkenin kriz dönemlerinde çok
ağır sorumluluk üstlendiler. Hiç üzerlerine farz olmamasına
rağmen, krizin aşılması için işletmelerde toplu
sözleşmeleri neredeyse gönüllü askıya aldılar, sorumluluğa
ortak oldular ama anladılar ki, şimdi o krizlerin
aşılmasında rıza göstermelerinin cezasını
çekiyorlar. Tabii, bu cezayı fatura edecek yeri de şimdiye kadar
gösteremediler ama umarım bundan sonra gösterirler.
Değerli arkadaşlarım,
gerçekten ülkemizde sendikal örgütlenmede yaşanan gerilemenin nedenlerini,
niçinlerini, suçlularını araştırmak için bir önerge verdik
ve bu önergenin sonucu itibarıyla bir komisyon kurularak
araştırılmasında büyük yarar görüyorum. Sizlerden özellikle
rica ediyorum: İşçileri tehditle, Hava-İş üyelerini
tehditle işten atmaktan, eylem
kırıcılığından vazgeçiniz, onların
meşru eylemlerine saygı gösteriniz diyorum.
Yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum.
Teşekkür ediyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim
Sayın Çetin.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu önerisi
üzerinde ikinci konuşmacı, aleyhinde olmak üzere, Mersin Milletvekili
Sayın Ertuğrul Kürkcü.
Buyurun Sayın Kürkcü.
ERTUĞRUL KÜRKCÜ (Mersin)
Sayın Başkan, sevgili arkadaşlar; bunun mecburen aleyhinde
diye nitelendirildiğine değinmeyi gereksiz görüyorum. Aslında,
bu araştırma önergesini belki daha da derin yapmak için bunun
bazı eksikliklerine değinilebilir ama sanıyorum asıl mesele
bu değil.
Şimdi, birincisi: Yarın 30
Mayıs. 30 Mayıs 1937de Amerika Birleşik Devletlerinde grev
yapan Republic Steel fabrikasında çalışan silahsız
işçiler polisin saldırısına uğrayarak 10u
öldürülmüş, dövülerek yaralanan 28 işçinin 9u da sürekli felç
olmuştu. Sendikal mücadele böyle ağır, dünyanın en
gelişmiş kapitalist ülkelerinde de, geri ülkelerinde de böyle
ağır koşullardan geçerek bugüne geldi. Ancak günümüzde,
Türkiye'de -apaçık araştırma önergesinin gerekçesinde de
yazıldığı gibi- sürekli olarak sendikalar üye kaybederek,
kan kaybederek çalışma hayatı şekilleniyor. Ben on sekiz
yaşındayken Türkiye'de sendikalı, toplu sözleşme hakkı
olan 1 milyonu aşkın işçi vardı. Aradan bunca yıl
geçtikten sonra yani tam kırk altı yıl sonra, Türkiye'de bugün
sendikal olarak sözleşme yapma yetkisine sahip 600 bin işçi var.
Türkiye'nin nüfusu o güne kıyasla 2 kattan fazla arttı.
Bu durumda hakikaten
araştırmaya değer bir durum vardır çünkü sendikaların
varlığı ve genişliği, aslında bir ülkedeki siyasi
haklar ve özgürlükler alanının genişliği hakkında bir
fikir verir çünkü günümüzde özgürlük demek sermayeden özgürlük demektir;
Sermayenin hâkimiyet alanı ne kadar kısıtlanmış ise
geri kalan halk için o kadar çok özgürlük var. demektir. Bu kadar az sendika,
o zaman, bizi -apaçık durum ortada- 1960ların ikinci
yarısı, 70ler başına göre özgürlükler bakımından
çok daha geri bir yerde tutuyor; bu açık, bunun saklanacak tarafı
yok. O zaman, bu araştırma sadece bir sendikal hak
araştırması, sendikal genişlik, genlik
araştırması değil, aynı zamanda bir özgürlük
araştırması olarak da görülmelidir.
Geçtiğimiz yıl, 2011
yılında, bankalar, sadece bankalar toplam 20 milyar Türk lirası
kâr ettiler. İşçi ücretleri ise bir önceki yıldan sadece yüzde 6
düzeyinde arttı, ortalama işçi ücreti; ama bu, sendikalı ve
düzenli çalışan işçiler içindi, geri kalanlar ise
sendikasız ve düzensiz çalışan yaklaşık 20 milyon
insanın gerçek ücretleri geriledi.
Bu durumda, Türkiye'de hem
özgürlüğün hem refahın artışı apaçık işçi
haklarının nasıl geliştirileceğine ve nasıl
güçlendirileceğine bağlı iken Hükûmetin önlemleri son derece
dramatik bir biçimde bunun tersine işliyor. Önümüzde bir yasa
değişikliği tasarısı var. 2822 sayılı Toplu
İş Sözleşmesi, Grev ve Lokavt Kanununun 29uncu maddesinin
birinci fıkrasına bir hüküm daha ekleniyor -6ncı madde-
havacılık hizmetlerinde de grev yasağı var.
Bakın arkadaşlar, hangi
iş kollarında grev yasağı vardı? Can ve mal emniyeti,
cenaze ve tekfin; enerji ve petrokimya için gaz, linyit ve sair maden
çıkarımı ve gaz çıkarımı; banka ve noterlik
hizmetleri, ulaştırma, kara ve demir yollarında kamu
tarafından işletilen- otobüslerde, tramvaylarda. Şimdi buna
havacılığı da ekliyorsunuz.
Bu kadar çok grev yasağıyla
belirlenmiş bir çalışma yasası içerisinden nasıl olup
da bir özgürlük imkânı çıkartabileceğinizi ben size sormak
istiyorum.
Ama çok açık olarak söylüyorum,
havacılık iş kolunda Türk Hava Yolları
çalışanlarının giriştikleri bu grev, sadece Türk Hava
Yollarında çalışanların değil, aslında köle ücretine
özel hava yollarında çalışan işçilerin, emekçilerin de özgürlükleri, kurtuluşları, kendi
mücadelelerini özgürce yürütmelerinin önünde son derece önemli bir
başlangıçtır. Bütün kalbimizle, ruhumuzla, gücümüzle Türk Hava
Yolları çalışanlarının yanında olduğumuzu
duyuruyoruz.
Başbakan -20 Ekim 2011 tarihli
Vatan gazetesinde yayınlandığına göre-
Kızılcahamamda yapılan toplantıdan sonra demiş ki
buna katılan milletvekillerine: Önümüzdeki dönem yeni anayasa
değişikliği sırasında siyasi grev, lokavt,
dayanışma grevi, genel grev, işi yavaşlatma ve direniş
yasağı anayasada olmasın. Ama pratik sürece
baktığımız zaman gördüğümüz şey, Türk Hava
Yollarında çalışanların bugün işlerinden
çıkartılmaya başladıklarıdır.
Yaptıkları nedir? Aslında bir dayanışma için işi
yavaşlatma. Aslında bir grev de yapıyor değiller.
Örnek bir değil, iki değil,
araştırmaya kalktığınız zaman zaten
araştırma kendiliğinden sizi buluyor. Adanada Toroslar Elektrik
Dağıtım Anonim Şirketi Adana İl Müdürlüğüne
bağlı iş yerlerinde çalışan işçilerin
çalıştırıldıkları taşeron Net Enerji ve Taç
Elektrik şirketlerine işçi olarak hizmet veren 52 işçi,
ücretleri ödenmediği için işe gitmediler. İş Kanununun,
ücreti ödeme gününden başlayarak yirmi gün içinde mücbir bir neden
dışında ücreti ödenmeyen işçi iş görme borcunu yerine
getirmekten kaçınabilir hükmüne dayanarak işe gitmediler ve
işlerinden kovuldular, şimdi direnişteler. Oysa bu
işçilerin hakkının savunuculuğunu, doğrudan
doğruya bu vaatlerde, bu teminatlarda bulunan Hükûmet, onun Çalışma
Bakanlığı yapmalıydı.
Hepiniz biliyorsunuz sevgili arkadaşlar,
Başbakan bugün grupta yaptığı konuşmada partimizi ve
onun siyasetini, siyasette kullanılabilecek en kötü sözlerden biriyle,
kalleşlikle suçladı. Doğrusu ben manası nedir, ne manada
kullandı diye baktığımda kalleşin sözlük
karşılığının şu olduğunu gördüm:
Sözünde durmayıp bir işin yüzüstü kalmasına yol açan. Birine
gizlice kötülük eden. Acaba biz, Adalet ve Kalkınma Partisinin Kürt
sorununu çözme siyasetine eşlik edeceğimize söz mü vermişiz?
Onunla ortak bir yürüyüşü mü önermişiz? Onun zor siyasetine biz
Özgürlük siyaseti takip edilmelidir. diye karşılık
vermemişiz de zor siyasetine ortak mı olacağız
demişiz? Biz, Adalet ve Kalkınma Partisinin, örneğin,
Roboskideki katliamı araştırmasına
karışmayacağımızı, buradaki katliamın
sorumlularını kulağından tutup ortaya çıkartma
işine doğrudan doğruya dâhil olacağımızı
söylemişiz de bunu mu yapmamışız, yoksa Hükûmetin bize
Bundan geri dönün. uyarılarına boyun mu eğmemişiz? Bunlar
bizi kalleş yapmaz sevgili arkadaşlar. Bunlar bize, kendi sözünde
duran, kendi bildiği gibi kendi mücadelesini sürdüren, bunun
sonuçlarına da razı olan, bunun sonuçlarından yüksünmeyen,
bundan ötürü kimseye yalvarıp yakarmayan konumu sağlar. O nedenle, bu
söz tıpkı bütün kem sözler için olduğu gibi sahibine ait
olmalıdır çünkü işçilere daha çok özgürlük vaadiyle bir anayasa
değişikliğine halkı çağıran, burada toplu
sözleşme ve grev hakkının sınırını
genişleteceğini söyleyen; siyasi grev, lokavt, dayanışma
grevi, genel grev, işi yavaşlatma ve direniş yasağı
olmayacağını söyleyenlerin, şimdi greve
kalkıştıkları için Türkiyenin her yerinde kent
meydanlarında işçileri meydan dayağına çektiren, şimdi
Hava-İş kolunda, havacılık hizmetlerinde grev
yasağı getirenlerin, acaba bu sözlük
karşılığı bakımından nerede
durduklarını kendilerine sormak istiyorum.
Biz neyi diyorsak onu yapıyoruz.
Biz hükûmet değiliz. Kimsenin siyasetini yürütmüyoruz. O siyasetin tamamen
karşısındayız. Dürüstçe, açıkça söylüyoruz: Bu yoldan
giderseniz Türkiyeyi de, kendinizi de felakete götüreceksiniz.
Siz bize kalleş mi diyorsunuz?
Önce dönün ve aynaya bakın. (BDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler
Sayın Kürkcü.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu üzerinde
üçüncü konuşmacı lehinde olmak üzere Antalya Milletvekili Sayın
Mehmet Günal.
Buyurun Sayın Günal. (MHP sıralarından
alkışlar)
MEHMET GÜNAL (Antalya)
Teşekkürler Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, şu
anda sendikalaşmayla, sendikal örgütlenmeyle ilgili bir önerge üzerinde
konuşuyoruz. Az önce İnternetten arkadaşlara sordum. En son
düşen iki tane haberin başlığını size söylüyorum:
Memur zammı belli oldu. İtirazlara rağmen 4+4. Alttaki haberde
de Türk Hava Yolları 150 çalışanını anında
kapı önüne koydu. diyor.
Biliyorsunuz bu konuda, grevle ilgili
çalışma var. Şu anda da o grevin yasaklanmasına
ilişkin, daha önce Aile, Çalışma Komisyonunda reddedilen
başka bir maddenin bugün görüşeceğimiz kanun içerisine
dercedilmesi var.
Şimdi, iki tane sıcak gündem, tamamıyla
sendikasızlaşmayı ve sendikanın önemsizleştirilmesini
gösteren iki örnekten bahsediyorum size. Öncelikle, işçilerle ilgili
olanı az önce söyledim. Değerli arkadaşlar, bir taraftan,
Sayın Başbakan Yeni anayasa olmazsa 2023 hedefine bile
ulaşamayız. diyor; bir taraftan, Anayasa değişikliği
çıkarken Size bütün haklarınızı vereceğiz, grevli
toplu sözleşmeli. diyorsunuz; öbür taraftan, grev olan bir sektörü
yasaklamaya kalkıyorsunuz. Ben, yine az önce bu konudaki haberlere
bakarken gördüm, Sayın Yıldırım -Ulaştırma,
Haberleşme Bakanımız- grev hakkında ne dedi? diye bir
haber var. Bakıyorum, diyor ki: Grev yapmak bir hak arama olmakla
birlikte, en son başvurulacak yöntem olmalı. Güzel. Bu konunun
yasal altyapısı tamam mıdır, değil midir araştırmamız
lazım. demiş. Altında diyor ki: Elimizdeki gücü, yetkimizi
insanları mağdur ve perişan etmek yönünde kullanırsak bu
hiç de insani bir davranış olmaz. O bakımdan bunun sona ermesini
bekliyoruz. E, peki, o, insani bir davranış değil de sizin şimdi,
greve giden adamlara telefonla, SMSle Seni görevden aldık. diye grev
kırıcılığı yapmanız Türk Hava Yolları
açısından doğru bir şey mi? Ve bunların grev
kapsamı dışına çıkarılmasını nasıl
içinize sindiriyorsunuz? Sayın Bakan diyor ki: Bakın, Türk Hava
Yolları özel bir kuruluştur, dolayısıyla Türk Hava
Yollarıyla sendika arasındaki toplu sözleşme görüşmelerinin
içinde değiliz. Olmamız da gerekmiyor. Güzel. Ama bu sorun
artık vatandaşı perişan edecek noktaya giderse, kısa
sürede çözülemezse bir şekilde önlem almak için gerekli adımları
atmaktan geri durmayız. Size ne? Türk Hava Yolları bir kamu kurumu
mu? Şu anda sadece payı var. Madem o kadar stratejikse niye
özelleştiriyorsunuz? Veya stratejik değilse, orada yapılacak
grevin sizinle ne alakası var, ben anlamıyorum. Yani niye
karışıyorsunuz, işçiyle işveren arasındaki bir
toplu sözleşme görüşmesindeki sürece kanun
aracılığıyla niye müdahale etme ihtiyacı
hissediyorsunuz? Bu nasıl özgürlüktür? İşimize geldiği
zaman uluslararası sözleşmelerden bahsedeceğiz, işimize
geldiği zaman Avrupa Birliği normlarından bahsedeceğiz,
işimize gelmediği zaman, bir madde çıkaralım, bir kanun
maddesiyle bunu çözelim, böyle bir şey olmaz değerli arkadaşlar.
ILO Sözleşmesi burada grev
hakkından bahsediyor ki kamu çalışanlarına, memurlara
vermediğiniz grev hakkı, toplu sözleşmenin bir parçası.
Hadi buna vermediniz, peki, işçiye verdiğiniz grev hakkını niye
geri almaya çalışıyorsunuz? Grev hakkı elinden alınan
işçi nasıl toplu sözleşme yapacak, işvereni nasıl
maaşını artırmaya zorlayabilecek? Ortada bir uzlaşma
zaten bulunuyor netice itibarıyla. Orada da bir hakem heyeti var, bir
şey olduğu zaman oraya da gidiyorlar, nasıl ki kamu
çalışanları için varsa. Bunlara kamu
aracılığıyla müdahale edilmesi doğru değildir
değerli arkadaşlar. İnsan hakkı kavramının
içerisinde en temel şeylerden birisi, örgütlenme hakkıdır ve
sendika da bir örgütlenme biçimidir. Onun için, gelin, bir taraftan
özgürlükleri veriyoruz derken bu özgürlükleri kısıtlayıcı
davranıştan vazgeçin.
E, diğer taraftan, memurlarla
ilgili de aynı şeyi görüyoruz. Şimdi, bugün
çıkmış ve açıkçası 4+4 olmuş ama o da en
azından 6ya 5 son anda Sayıştay Başkanı
ağırlığını koyunca çıkmış, yoksa,
o da, o şekliyle mi çıkacaktı, nasıl çıkacaktı?
Biz bu kanun çıkarken söylemiştik, bu hakem heyetinde böyle bürokrasi
ağırlığı olursa, Hükûmet belirlerse ne fark ediyor; ha
toplu sözleşme yapıyorsunuz ha toplu görüşme yapıyorsunuz
ha doğrudan memur maaş zammı veriyorsunuz, bir anlamı yok,
kendi kendimizi kardırmaya da gerek yok. Burada, hakikaten ciddi sorunlar
yaşanıyor ve şu anda çıkan karar 4+4!
Peki, memurlar ne istemişti? Yani
Memur-Sen dâhil, iktidara yakın olan, özellikle korunulan,
kayırılan Memur-Senin talebi de 7,5+7,5tu. Şimdi, 4 nere 7,5
nere? Yarısında uzlaşmış durumdalar. Üç aylık
enflasyona baktığınız zaman, zaten 3ü geçmiş. Peki,
nasıl telafi edeceğiz? Refah payı yok. Hani sizin rekor
büyümeler kime yarıyor? Buradan birazcık da memura vermek lazım
değil miydi?
E, şu andaki Merkez
Bankasının enflasyon beklentilerine baktığımız
zaman 7-8, iyimser tahminle, olacak mı? Olacak. Hani memura bir an önce
verecektik? Haziran ayı geldi mi? Geldi. Daha hâlâ farklarını
alamadılar. Vereceğimiz fark da zaten oluşan enflasyonu bile
şu anda telafi etmiyor. Yeniden bir daha verelim. Yeniden vereceğine,
zaten haziran ayınınki gelmiş, hiç olmazsa birinci altı
ayınkini biraz yüksek tut da bu enflasyonu telafi edecek durumda olsun.
Bir de şöyle bir yanlışa
kapılıyorlar, değerli arkadaşlar, Bakanlarımız
böyle açıklıyor ama: 4+4=8, öyle bir şey yok, 3,5+3,5=7 falan
değil. Arkadaşların elinde bilgisayar var, bakın makineler
var, onlar bir hesap yapsınlar, birinci ay 100ün üstüne 3,5i koyun,
altı ay verin, sonra tekrar 3,5i koyun yüzde 5e ancak tekabül eder, 7
olmaz, 5,0 küsur yapar. Peki enflasyon yüzde 7-8 olursa ne olur
yıllık olarak ortalamayı aldığınız zaman? Ki
olmayacak ama iyimser tahminle söylüyoruz. Memur enflasyona ezdirilmiş
olur. Dolayısıyla, burada hiç olmazsa, refah payını vermiyorsanız
bile, enflasyonun en azından şu andaki hâlini dikkate alarak,
önümüzdeki gelişmeleri de dikkate alarak memura hak ettiğini vermemiz
gerekiyor.
Şimdi, demin Türk Hava
Yollarıyla ilgili grevde söylediğimiz gibi, Sayın Binali
Yıldırım Bakanımız söylemiş ama doğrudan biz
burada birazdan müdahale edeceğiz; bu grup önerileri konuşulduktan
sonra gelen kanun teklifinin içerisinde bu var, daha önce de gelmiş, otuz yıldır
kimsenin aklına gelmemiş -1988de en son değişmiş-
Hava Yollarına grev yasağı koymak! Bir tek Türk Hava
Yolları vardı o da çıkıyor, yarısını AnadoluJet
diye bir iştirakine zaten devretmiş, öbür tarafları Borajet diye
başka bir iştirakine devretmiş, tamamıyla -sadece kamunun
belli bir hissesi var- özel kanuna tabi ama biz bunu yasaklayalım...
Öbür taraftan ne yapıyorsunuz? Kamunun çalışanlarının geçtiğimiz
hafta içerisinde yaptığı iş bırakma eylemi
sonrasında yeniden aynen bu şekliyle dolaylı baskılar
yapıyorsunuz.
Şimdi, yine haberlerde yer alan
başka bir şey: Burada, Gaziantepten Türk Sağlık-Sen
Başkanımız açıklama yapıyor, iş bırakma
eylemini gerçekleştiren sağlık çalışanlarıyla
ilgili, oradaki idareciler soruşturma açıyor. Peki, sendikal hak, ne
yapacak? Yani Danıştayın bu konuda kararı var, yapılan
iş bırakma eylemlerinin bir sendikal hak olduğuna dair bu konuda
alınmış kararlar var. Bu taraftan bakıyorsunuz, siz ne
yapıyorsunuz? Dolaylı olarak, o memurun üzerinde soruşturma
baskısı. Ee? Bu eylemden vazgeçin
Ya, bir taraftan zaten sarı
sendikacılık yapıyorsunuz, anladık; baskı yapıp
istifa ettiriyorsunuz, anladık; tayin zoruyla istifa ettiriyorsunuz,
kendinize üye yapıyorsunuz -bu aralar daha çok sıklaştı
çünkü az kaldı, şurada iki hafta sonra sendika yetki belgeleri
alınacağı zaman o sayılara bakılacak- üstüne üstlük
bir de iş bırakma eylemi yapan memurlarla ilgili idari
soruşturmaya geçiyorsunuz.
Gerçekten bütün bunlar çok önemli
hususlardır. Tabii ki çalışma barışından söz
etmek, birtakım konularda uzlaşmadan bahsetmek, böyle bir
yaklaşım içerisinde, değerli arkadaşlarım, mümkün değildir.
Bir an önce bu baskılardan vazgeçmek, öncelikle kamu
çalışanlarına grev hakkını vermek ve diğer
işçilerimize, çalışanlara da aldıkları grev
hakkının gereğini yerine getirmelerini engellemeden, kanuni
düzenlemelerle bunu yapmadan, o sektördeki toplu sözleşme
görüşmeleriyle nihayetlendirilmesine müdahale etmemek gerekir.
İnşallah, memurlara -şu
anda zam olarak haklarını vermediniz ama- hiç olmazsa grevli
haklarını verip bundan sonraki çalışmalarında hak
ettikleri karşılığı almalarını sağlamanızı
temenni ediyorum. Pek umudum yok ama yine her seferinde tekrar etmekten geri
durmayacağım: Bu konuların araştırılması
gerekiyor.
Bu çerçevede, önerinin lehinde
olduğumuzu belirtiyor, saygılar sunuyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim
Sayın Günal.
Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisi
üzerindeki son konuşmacı Şanlıurfa Milletvekili Sayın
Mahmut Kaçar.
Sayın Kaçar, buyurun. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
MAHMUT KAÇAR (Şanlıurfa)
Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri, Cumhuriyet Halk
Partisinin grup önerisi aleyhinde söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle
yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar,
emeğin hakkını verilmesi ve kutsallığı, bu
bağlamda, çalışanların kendi aralarında örgütlenme
hakkı ve otoriteye karşı çalışanların hak savunma
mücadelesi en temel insan haklarından biri. Bu anlamda sendikalar,
çalışanların örgütlenme hakkını kullanması
noktasında en önemli araçlar.
Biz AK PARTİ olarak Türkiye'nin
demokratikleşmesini, çalışma hayatının
demokratikleşmesinden ayrı bir şekilde değerlendiren bir
siyasi kadro değiliz. Türkiye'nin her alanda demokratikleşmesi ve
normalleşmesi, her şeyden önce emeğin hakkının
korunması ve bu anlamda demokratikleşme adımlarıyla mümkün.
Türkiye'nin bütün darbe ve olağanüstü şartları
yaşadığı her dönemde bütün milletimiz bedel ödediği
gibi bu ülkede en büyük bedeli çalışanlar ödedi. Gerek darbe
sonrası dönemlerde bir yandan Türkiyedeki ekonomik daralmaya paralel
olarak, çalışanların Türkiyedeki almış oldukları
haklarda bir gerileme söz konusu olurken diğer yandan da yasal
hakları anlamında ciddi anlamda bir geriye dönüşün olduğunu
gerekse bütün dönemlerde görmek mümkün. Türkiye'nin her alanda
demokratikleşmesini merkeze alan Hükûmet olarak bu anlamda 2002
yılından itibaren gerek işçi sendikacılığında
ve gerekse de memur sendikacılığında, darbe ürünü olan
yasaların değişmesi noktasında çok önemli bir tavır
ortaya kondu.
Şimdi, değerli
arkadaşlarımızın burada memur
sendikacılığına, memurların toplu sözleşme
hakkına ve bu anlamda bugün itibarıyla Hakem Kurulunun
açıkladığı rakamlara yönelik bazı
değerlendirmeleri oldu. Şu anda bu araştırma komisyonu
kurulması önergesini veren Cumhuriyet Halk Partisi dâhil olmak üzere,
bugün özellikle işçi sendikalarıyla ilgili en önemli eleştiri
konusu olarak önümüze gelen memur sendikalarına baraj konusu maalesef 2001
yılında çıkarılan Toplu Görüşme Yasasında
getirilmişti. 2004 yılında AK PARTİnin bu anlamda
yapmış olduğu en önemli düzenlemelerden biri, memur
sendikalarıyla ilgili yüzde 5 barajının
kaldırılması oldu. Biliyorsunuz, yüzde 5 barajını
aşamayan memur sendikalarının, yani sizin
çıkarmış olduğunuz Toplu Görüşme Yasasıyla
memurlara toplu sözleşme hakkı tanımayan, memurların son
olarak gerek ekonomik ve gerek özlük haklarıyla ilgili son sözü Hükûmet
iradesine bırakan Toplu Görüşme Yasasında sendikaların
aidat kestirebilmesi için yüzde 5 barajı söz konusuydu.
Bir diğer önemli çalışma
hayatıyla ilgili engelleme ise, memurların sendikalardan
ayrılırken -üyelikten çekilme ve istifalarda- aynen şu anda
işçi sendikalarında olduğu gibi, noter şartına benzer,
istifa edildiği zaman istifa formunun istifa edilen sendikaya iadeli ve
taahhütlü gönderilme mecburiyeti idi.
Şimdi, bir yandan bizleri
eleştirirken, bir yandan kendi döneminizde çıkarmış
olduğunuz yasaların çalışanlara neyi
dayattığını ve bunun neticesinde nelerin
yaşandığını görmekte ve bunları
hatırlatmakta fayda var. Şu anda
İZZET ÇETİN (Ankara) O
sizin getirdiklerinize bir bak, dönemimizdekilerle yan yana getiremezsin.
MAHMUT KAÇAR (Devamla) Değerli
arkadaşlar
İZZET ÇETİN (Ankara) 274ü,
275i hatırla.
MAHMUT KAÇAR (Devamla) - Değerli
arkadaşlar
İZZET ÇETİN (Ankara)
Yaşın yetmez ona!
MAHMUT KAÇAR (Devamla) Bakın,
ben sizi saygıyla dinledim. Eleştirebilirsiniz, bize
katılmayabilirsiniz ama saygı sınırlarını
zorlamamak gerekiyor.
Değerli arkadaşlar, şu
anda, bizim yapmış olduğumuz Anayasa
değişikliğine paralel olarak yapılan yasal düzenlemeyle
birlikte bugün memurların toplu sözleşme hakkı vardır.
Bugün, memurlar gerek genel konularla ilgili genel toplu sözleşme ve
gerekse de hizmet kollarıyla ilgili hizmet kolu toplu sözleşme
yetkisine sahiptir. Bugün, belki genel toplu sözleşmeyle ilgili bir
uzlaşma sağlanamamış olabilir ama bu yıl yapılan
hizmet kolu toplu sözleşmesinde yaklaşık olarak,
çalışanların ekonomik ve özlük haklarında çok önemli
düzenlemeler getiren 50nin üzerinde maddede hizmet kolu toplu sözleşmesi
imzalanmıştır. Bu iki toplu sözleşmeden bahsediyorum.
Şu anda, işçi sendikacılığıyla ilgili sizin
sürekli eleştirdiğiniz, 12 Eylül ürünü dediğiniz 2821 ve 2822
sayılı yasalar yine AK PARTİ İktidarı döneminde
gündeme getirilmiştir.
İZZET ÇETİN (Ankara) Daha
beter oluyor, daha beter oluyor.
MAHMUT KAÇAR (Devamla) Bir saniye
Şu anda Meclis gündemine getirilen
2821 ve 2822 sayılı yasalarla ilgili yasa tasarıları
İZZET ÇETİN (Ankara)
Generaller bile düşünmedi.
MAHMUT KAÇAR (Devamla)
toplu iş ilişkileri kanunu
adı altında toplanmış, sadeleştirilmiş ve
özellikle ILOnun ve Türkiye'nin imzalamış olduğu uluslararası
sözleşmeler merkeze alınarak şu anda, Sağlık, Aile,
Çalışma Komisyonunda kabul edilmiştir. Bu yasal düzenlemeyle
birlikte artık Türkiyede işçi sendikacılığıyla
ilgili yıllardan beri 12 Eylül darbe ürününün dayatmış
olduğu dayatmalardan sıyrılacağız, diğer yandan
da Türkiye'nin toplu iş ilişkileri kanunuyla birlikte gerek noter
şartının kaldırılması ve gerekse buna benzer,
yıllardan beri çalışanların üzerinde dayatma olarak duran
birçok hususu da bu konuda değiştirmiş olacağız.
Değerli arkadaşlar, bence Bu
konularla ilgili nasıl bir katkı verebiliriz?in üzerine kafa
çalışma hayatına çok daha fazla bir fayda sağlar. Biz, AK
PARTİ İktidarı olarak memurlara toplu görüşmeden toplu
sözleşme hakkına, toplu sözleşmeyi genel toplu sözleşme,
hizmet kolu toplu sözleşmesi ve yerel toplu sözleşme olmak üzere
bütün çalışanların toplu sözleşme hakkını elde
eden bir siyasi kadroyuz. 2821 ve 2822de yıllardan beri ILOda,
Avrupa Birliği Komisyonunda ve
Avrupa Birliği ilerleme raporlarında Türkiyeye eleştiri konusu
olan birçok konuyu bugün komisyonlarında değiştirmiş ve
inşallah, en kısa zamanda Mecliste yasalaştırarak da bu
anlamda çok önemli bir adım atmış olacağız.
Sözümün başında da ifade
ettiğim gibi, bizler Türkiye'nin demokratikleşmesinin en önemli
şartlarından biri de emeğin hakkının
korunmasını, çalışanın insan onuruna yaraşır
bir ücret almasını ve bu anlamda, Türkiye'nin, Avrupa Birliği
normlarına, ILO normlarına uygun, çalışanların
sendikal hakları olduğuna inanan ve bu bağlamda adım atan
bir siyasi kadroyuz.
Bu yaklaşımla, bu
araştırma önergesinin aleyhinde olduğumu yeniden ifade ediyor,
hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim
Sayın Kaçar.
ERTUĞRUL KÜRKCÜ (Mersin) THY
grevini ne yapalım, nereye yerleştirelim?
III.- YOKLAMA
(CHP
sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)
MUHARREM İNCE (Yalova) Yoklama
BAŞKAN Yoklama
Sayın Dibek, Sayın Genç,
Sayın İnce, Sayın Çetin, Sayın Ağbaba, Sayın
Tanal, Sayın Öz, Sayın Tayan, Sayın Kaleli, Sayın
Şeker, Sayın Aksünger, Sayın Türeli, Sayın Güneş,
Sayın Işık, Sayın Seçer, Sayın Atıcı,
Sayın Öztürk.
Şimdi, elektronik cihazla yoklama
yapacağız ve yoklama için iki dakika süre veriyorum.
Yoklama işlemini
başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN Toplantı yeter sayısı
vardır.
VII.-
ÖNERİLER (Devam)
A)
Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
3.- CHP Grubunun, 8/3/2012 tarihinde Ankara
Milletvekili İzzet Çetin ve arkadaşlarının
sendikaların ve sendikal örgütlenmelerin sorunlarının
araştırılması ve çözüm yollarının belirlenmesi amacıyla
vermiş olduğu Meclis
araştırması önergesinin Genel Kurulun 29/5/2012 Salı günkü
birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön görüşmelerinin
aynı tarihli birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN Grup önerisini oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Grup önerisi kabul
edilmemiştir.
Şimdi, Adalet ve Kalkınma Partisi Grubunun
İç Tüzükün 19uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır,
okutup işleme alacağım ve oylarınıza
sunacağım.
4.- AK PARTİ
Grubunun, gündemdeki sıralama ile Genel Kurulun çalışma gün ve
saatlerinin yeniden düzenlenmesine; (11/12) esas numaralı Gensoru
Önergesinin gündeme alınıp alınmayacağı hususundaki
görüşmelerin Genel Kurulun 6/6/2012 Çarşamba günkü birleşiminde;
Sayıştay üyelikleri için yapılacak seçimlerin 5/6/2012 Salı
günkü birleşiminde yapılmasına ve 258 sıra sayılı
Kanun Tasarısının İç Tüzükün 91inci maddesine göre temel
kanun olarak bölümler hâlinde görüşülmesine ilişkin önerisi
29/5/2012
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Danışma Kurulunun 29.05.2012 Salı günü
(bugün) yaptığı toplantıda siyasi parti grupları
arasında oy birliği sağlanamadığından,
İçtüzüğün 19 uncu maddesi gereğince, Grubumuzun
aşağıdaki önerisinin Genel Kurulun onayına
sunulmasını arz ederim.
Ayşe
Nur Bahçekapılı
İstanbul
AK
PARTİ Grup Başkan Vekili
Öneri:
Bastırılarak
dağıtılan 259 ve 258 sıra sayılı kanun teklifi ve
tasarısının 48 saat geçmeden Gündemin "Kanun Tasarı ve
Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmının
sırasıyla 3 ve 4 üncü sıralarına, yine bu kısımda
bulunan 249 sıra sayılı kanun tasarısının ise bu
kısmın 5 inci sırasına alınması ve diğer
işlerin sırasının buna göre teselsül ettirilmesi,
(11/12) Esas
numaralı gensoru önergesinin Genel Kurulun 6 Haziran 2012 Çarşamba
günkü gündemin "Özel Gündemde Yer Alacak İşler"
kısmına alınması, Anayasanın 99 uncu maddesi
gereğince gündeme alınıp alınmayacağı hususundaki
görüşmelerin aynı günkü Birleşiminde yapılması,
Sayıştay
üyelikleri için yapılacak seçimlerin, Genel Kurulun 05.6.2012 Salı
günkü Birleşiminde yapılması,
Genel Kurulun;
29 Mayıs 2012 Salı günkü (bugün)
birleşiminde saat 23.00'e kadar,
30 Mayıs 2012 Çarşamba günkü
birleşiminde 249 sıra sayılı kanun tasarısına
kadar olan işlerin görüşmelerinin tamamlanmasına kadar;
31 Mayıs 2012 Perşembe günkü birleşiminde
10 sıra sayılı kanun tasarısına kadar olan
işlerin görüşmelerinin tamamlanmasına kadar;
10 Sıra
sayılı kanun tasarısının görüşmelerinin 31
Mayıs 2012 Perşembe günkü birleşimde tamamlanamaması
halinde Genel kurulun; Haftalık çalışma günlerinin dışında
1 Haziran 2012 Cuma günü saat 14.00'te toplanması ve bu birleşimde
"Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer
İşler" kısmında yer alan 10 sıra sayılı
kanun tasarısına kadar olan işlerin görüşmelerinin
tamamlanmasına kadar;
Yukarıda belirtilen
birleşimlerde gece 24.00'te günlük programların tamamlanamaması
hâlinde günlük programların tamamlanmasına kadar;
çalışmalarını
sürdürmesi,
258 sıra
sayılı kanun tasarısının İçtüzüğün 91.
maddesine göre Temel Kanun olarak görüşülmesi ve bölümlerinin ekteki
cetveldeki şekliyle olması;
önerilmiştir.
|
258 Sıra
Sayılı Amme
Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun ile Bazı
Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı (l/611) |
||
|
BÖLÜMLER |
BÖLÜM MADDELERİ |
BÖLÜMDEKİ MADDE SAYISI |
|
1. BÖLÜM |
1 ila 25 inci maddeler |
25 |
|
2. BÖLÜM |
26 ila 44 üncü maddeler (Geçici
1 inci madde dâhil) |
20 |
|
TOPLAM MADDE SAYISI |
45 |
|
BAŞKAN Adalet ve Kalkınma
Partisi Grubu önerisi üzerinde, lehinde olmak üzere birinci konuşmacı
Kırıkkale Milletvekili Sayın Ramazan Can.
Buyurun Sayın Can. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
RAMAZAN CAN (Kırıkkale)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum.
Grup önerimizde 259, 258 ve 249
sıra sayılı kanun teklif ve tasarılarının
sırasıyla gündemin 3, 4 ve 5inci sıralarına
alınmasını Genel Kurulun takdirlerine sunuyoruz.
29 Mayıs 2012, yani bugün,
salı günü Genel Kurulu 23.00e kadar çalıştırmayı
öneriyoruz.
30 Mayıs 2012 çarşamba günü
249 sıra sayılı, Türkiye Cumhuriyeti ile Kırgızistan
arasında imzalanan borç silme anlaşmasının uygun
bulunduğuna dair kanun tasarısının görüşmelerinin
tamamlanmasına kadar Genel Kurulun çalışmasını
öneriyoruz.
31 Mayıs 2012 Perşembe günü
ise, 10 sıra sayılı, İran ile ülkemiz arasında yeni
kara hudut sınır kapılarının açılmasının
uygun bulunduğuna dair uluslararası bir kanun var, bu kanunun
görüşmelerinin tamamlanmasına kadar Genel Kurulu
çalıştırmayı düşünüyoruz.
Diğer taraftan, eğer 10
sıra sayılı, yani İran ile aramızda imzalanan
uluslararası sözleşmenin görüşülmesi tamamlanmaz ise, o
tasarıya kadar olan görüşmeler tamamlanmaz ise cuma günü Genel
Kurulun saat 14.00te açılmasını ve bu kanunun
görüşülmesinin sonuçlanmasına kadar da Genel Kurulu
çalıştırmayı öneriyoruz.
6 Haziran 2012
Çarşamba günü Dışişleri Bakanımız Sayın Ahmet
Davutoğlu aleyhinde verilen gensoruyu görüşmeyi planlıyoruz.
5 Haziran 2012 Salı
günü ise -önümüzdeki hafta- Sayıştay üye seçiminin
yapılmasını planlıyoruz.
259 sıra
sayılı kanun teklifiyle, İstanbul Milletvekilimiz Sayın
Metin Külünk ve 2 arkadaşının vermiş olduğu kanun
teklifiyle ise, korsan taksicilik, grev yasağıyla ilgili teklifi
içeren Karayolları Trafik Kanunu 2918 sayılı, 2822
sayılı Toplu İş Sözleşmesi, Grev ve Lokavt Kanunu,
5393 sayılı Belediye Kanunu, 3226 sayılı Finansal Kiralama
Kanununda önemli değişiklik içeren, toplumumuzun önemli bir bölümünü
ilgilendiren yasa teklifi gündeme geliyor.
258 sıra
sayılı kanun tasarısını kırk sekiz saat geçmeden
Genel Kurulun gündemine sunuyoruz. Temel yasa olarak görüşülecek bu
kanunda ise Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanunda
Biliyorsunuz, Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanunda
borçlarla ilgili yeni bir yapılandırma süreci
başlatılmıştı, bu süreçte birtakım sıkıntılar
oldu. Bu sıkıntıları gidermesi babından dört aylık
yeni bir süre verilecek. Bu kanun tasarısında diğer taraftan
teşvikle ilgili sistemde vergide adaleti düzenlemeyi sağlayacak
ilgili düzenlemeler de var. Bu kanun tasarısı da onu getiriyor.
249 sıra
sayılı yasa tasarısında ise Türkiye Cumhuriyeti ile
Kırgızistan arasında imzalanan borçların silinmesiyle
ilgili bir kanuni düzenleme var. Uluslararası sözleşme, bunun da
uygun bulunduğuna dair kanun tasarısı burada gündeme gelecek.
Bugün hariç, saat
24.00e kadar Meclis Genel Kurulunu çalıştırmayı
düşünüyoruz. Şayet 24.00te gündem tamamlanmaz ise
çalışmalara devam edilmesini öneriyoruz. Tabii ki bu Genel Kurulun
takdirine tabidir.
Genel Kurulun grup
önerimizin lehinde oy kullanacağını umuyor, bu vesileyle tekrar
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Can.
İkinci
konuşmacı, Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu önerisi üzerinde,
Yalova Milletvekili Sayın Muharrem İnce.
Buyurun Sayın
İnce. (CHP sıralarından alkışlar)
MUHARREM İNCE (Yalova)
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri, hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Çalışma takvimi, şu
saate kadar çalışacağız, şu gün
çalışacağız
Doğrusu, aslında bunları
artık pek ciddiye almıyorum çünkü buna uyulmayacağını
biliyorum. Yani Sayın Başbakan Temmuzda da
çalışacaksınız., Emeklilik yaşı kırka
düşecek., Kaldırın şunun
dokunulmazlığını., Askerlik üç ay olacak. dese herhâlde
büyük bir çoğunluğunuz ve yandaş medyadaki o bazı köşe
yazarları bu söylediklerinin tümünden bir hikmet
çıkaracaklardır. Yani dolayısıyla bu Mecliste neyin görüşüleceği,
nasıl görüşüleceği ne Meclis Başkanını ilgilendiriyor
ne de sizleri.
Yani Öğretmenler on beş saat
ders karşılığı 1.600 lira alıyor, bu para size
yetmiyor mu? diyor. Öğretmenler üşenmemiş ders
dışı 176 faaliyetini bana göndermişler. Bunu o kürsüden
oku da Başbakan da duysun. dediler. Yıllık plan yapmak, günlük
plan yapmak, nöbet tutmak, toplantılar hafta sonları ders saatleri
dışında yapılacak sosyal kulüp çalışmaları,
rehberlik çalışmaları, kavga eden öğrencileri ayırmak,
veli toplantıları yapmak gibi ders dışında 176
faaliyetleri var yani memurlarla aynı değiller. Bunu bile bilmeyen
bir Başbakan ne yazık ki öğretmenlere öğretmenlik
öğretti.
Doktorlar bir şey diyecek oldu,
Sayın Başbakan Onlar iğne yapmasını bile bilmez. dedi;
sendikacılar bir şey diyecek oldu Onlar dinozor dedi; rektör bir şey
diyecek oldu, Onun kafası basmaz. dedi; çiftçi bir şey diyecek oldu,
Al ananı git. dedi; diplomatlar bir şey diyecek oldu, Onlar
monşer. dedi.
İşte biz, böyle bir ortamda,
her şeyi bilen bir Başbakanın yönettiği bir ülkede Üçüncü
köprü nereden geçecek? dediğimizde Başbakan helikoptere bindi,
Boğaz Köprüsünün üzerinden bir tur attı Şuradan geçe. dedi.
Jeofizikçi misin, mimar mısın, mühendis misin, nereden buldun bunu,
köprünün oradan geçeceğini söyledin? Orada mühendis oldu,
Cumhurbaşkanlığının görev süresi
tartışılırken Şu kadar. dedi, orada hukukçu oldu, en
sonunda da jinekolog oldu. Bütün mesleklerden anlayan bir Başbakanla
karşı karşıyayız.
Değerli arkadaşlarım,
ben Sayın Başbakanın millî görüş gömleğini
çıkardığını biliyordum da grev sözcüsü gömleğini
çıkardığını bilmiyordum. Bakın geçmişte
muhalif olduğu yıllarda, Başbakan olmadığı
yıllarda grev yapan işçilerin yanına gitmiş grev sözcüsü
gömleğini giymiş. Oysa bugün bakıyoruz da, biraz sonra sizlerin
oylarıyla Başbakanın bu grevi yasaklayan yasasından sizler
de bir hikmet çıkaracaksınız herhalde, Vardır bir
bildiği diyeceksiniz. Yani korsan taksiyi engelleyelim derken korsan
taksiyle ilgili kanunun içinde korsan olarak grev
kırıcılığı yapıyorsunuz, grevi
yasaklıyorsunuz. Hani sizin o 12 Eylül referandumunda grev hak olarak
verilecekti, yanılmıyorsam o kırk maddeden 23üncü maddede
yazmıştınız bunu, o anlı şanlı
kitapçıklarınızın ortasında bunlar
yazılıydı.
Bakın, Türkiyenin geldiği
hâle bakın. Hopada insanlar biber gazından öldü, Ankarada
zehirlendi, daha dün de Yalovada oldu: Çocuk, otuz yaşında bir
delikanlı, bir kavga var aralarında, büyük bir olay değil, bir
eylem değil, Ben astım hastasıyım, bana gaz sıkma.
diyor ama yine çocuğa gaz
sıkılıyor. Şimdi de hastanede doktorlara baskı
kuruluyor raporu değiştirmeleri için.
Değerli arkadaşlarım,
yine geçtiğimiz günlerde Karadenizdeydim, orada gördüğüm bir
manzarayı Rizeli olan Sayın Başbakana açıklamak istiyorum.
Ülkemizde 1937 yılında Çay Kanunu çıkarılmış.
Hani o beğenmediği tek parti dönemi var ya, işte tam o dönemde. 1937de
Çay Kanunu çıkarılmış, 1938 yılında da ilk çay
ürünü elde edilmiş. 1940ta Ziraat Bankası beş yıl süreyle
faizsiz kredi vermiş çay üreticilerine. O beğenmediği dönemlerde
olmuş bu. İkinci Dünya Savaşı varken, Avrupa yanıp
yıkılırken, Hitler orduları Avrupayı titretirken
Türkiye Cumhuriyetini yöneten Cumhuriyet Halk Partisi, İsmet Paşa
döneminde, Ziraat Bankası beş yıl süreyle çay üreticisine
faizsiz kredi vermiş. Bu tarihleri niye anlatıyorum? Çok değil,
daha 2002 yılında Sayın Başbakan -o zaman AKP Genel
Başkanı- Çayın fiyatı 750 lira -yani şimdiki 75
kuruşa karşılık geliyor- olmalıdır. diyor,
2002de. Bugün, aradan on yıl geçti, özel sektör 60 kuruşa, 80
kuruşa çay alıyor, kotalı alım yapıyor ve ne
yazık ki 1940ların daha gerisinde 2012 yılı.
MEHMET GELDİ (Giresun) Devlet
kaça alıyor?
MUHARREM İNCE (Devamla) -
Değerli arkadaşlarım,
ülkenin hâli gerçekten içler
acısı. Deniz Feneri sorgulanmıyor; Deniz Fenerini
soruşturan savcılar, iddiaları dile getiren gazeteciler
yargılanıyor. Bugün bir kanun görüşeceğiz, diyeceksiniz ki
Grev hakkını engelleyeceksiniz. Evlere şenlik Meclis
Başkanı olmaya başladı. Meclis Başkanı, üç
muhalefet partisinin grup başkan vekilini davet ediyor, tutuklu
milletvekilleriyle ilgili bir girişimde bulunmak istediğini söylüyor,
daha sonra AKP MYKsına tosluyor bu girişim. Şimdi, Meclis
Başkanı diyor ki: Ben elimden geleni yaptım. Mevcut yasa,
Anayasa, mevzuat buna uygun değil. Ben ölüm orucuna mı yatayım,
açlık grevine mi gideyim?
Şimdi, Sayın Başkandan
ölüm orucuna yatmasını isteyen yok ama Sayın Başkan adalet,
demokrasi ve özgürlük orucundan çıksın bir an önce. (CHP
sıralarından alkışlar) Yani bu girişimde bulunurken o
Anayasa, o yasalar, o mevzuat ortada değil mi? Yani Meclis
Başkanının geçmişteki siyasal yaşamına
baktığımda, 1987 yılında Özalın yürüttüğü,
hani sizin de çok övdüğünüz demokrat Özalın yürüttüğü Seçim
yasakları kalkmasın. kampanyasında Evet, yasaklar sürmelidir.
diyen bir Cemil Çiçek. Yasaklar, siyasi yasaklar sürmelidir. diyen Cemil
Çiçekten 8 milletvekilinin onurunu kurtarmak, onların gelip burada görev
yapmasını sağlamasını beklemek sanırım
saflık olur biraz.
Sayın milletvekilleri, tutuklu
milletvekilleri ile
Yani geçmişte Kenan Evrenin, 12 Eylül
Paşasının veto ettiği milletvekilleri vardı;
geçmişte Kenan Paşanın veto ettiği milletvekilleri
vardı, şimdi de Recep Erdoğanın veto ettiği
milletvekilleri var. Kenan Evrenle Recep Erdoğan aynı kişidir,
mantık aynı mantıktır. 12 Eylül milletvekili
adaylarını veto etmişti; bugün de Sayın Başbakan
Olmaz öyle şey. dedi mi, Cemil Çiçek Meclis
Başkanlığını, bir anda o görevde olduğunu
unutuyor, bir anda bir bakıyorsunuz
Kendi işlerinde hiç öyle
değil, bakınız, kendi işlerinde çok
başarılı. Mesela oğlunu Tekel Yönetim Kurulu üyesi
yapmıştı, Tekel satılınca EPDK Yönetim Kurulu üyesi
yaptı. Bu konuda oldukça başarılı, hiç zaman kaybetmiyor
ama astsubaylara geldiğinde, uzman erbaşlara geldiğinde, memura
geldiğinde, tutuklu milletvekillerine geldiğinde hiç sesini
çıkaramıyor.
Sayın milletvekilleri, bir
başka konu da bu ülkede son iki ayını, her salı
toplantılarını Cami yakıldı, cami
yıkıldı, cami ahır yapıldı.
tartışmalarına ayıran bir Başbakan, herhâlde, son
konuşmalarında, çok mahcup olmuş olacak ki belgeler ortaya
çıkınca, bugün izledim, hiç böyle bir konuşma yapmadı ama
ben Başbakan unutmuştur belki. diye Ordu Saraycık beldesinde
tarihî bir camiyi AKPli bir belediyenin nasıl
yıktığını, dozerlerin o camiyi nasıl
yıktığını burada göstermek istiyorum: Eski hâli, yeni
hâli. Ordu Saraycık beldesinde camiyi yıkan bir AKPli belediye başkanını
da
Bunları sırayla, Başbakan her söylediğinde -elimde
şu anda kırka yakın, AKPli belediyelerin cami yıkma
görüntüleri var- bu kürsüye gelip, AKPli bir belediyenin nasıl cami
yıktığını hepinize göstereceğim. Bunu da hepiniz
göreceksiniz.
FİKRİ IŞIK (Kocaeli)
Daha iyisini yapmak için yıkmıştır.
RECEP ÖZEL (Isparta) Daha yenisini
yapmak için.
MUHARREM İNCE (Devamla) Onlara
gelince Yenisini yapmak için.
Şimdi, bakın diyor ki
İLYAS ŞEKER (Kocaeli)
Yenisini yapmak için.
MUHARREM İNCE (Devamla) Ama siz
bir de
Bakın, İsmet Paşa camilere silah doldurdu, silah
doldurdu ülkeyi savunmak için; siz camileri yıktınız iş
merkezi yapmak için, AVM yapmak için.
RECEP ÖZEL (Isparta) Ne alakası
var?
ALİ ŞAHİN (Gaziantep)
İnandıramazsın.
MUHARREM İNCE (Devamla)
Aramızdaki fark budur diyorum, hepinize saygılar sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın
İnce.
Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu
önerisi üzerinde üçüncü konuşmacı Mehmet Şandır, Mersin
Milletvekili; lehinde olmak üzere. (MHP sıralarından
alkışlar)
MEHMET ŞANDIR (Mersin)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; öncelikle yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum.
Bir şekil şartını
yerine getiriyoruz ama bunu yerine getirmek için de yaklaşık dört
saati harcadık.
Değerli arkadaşlar, her
defasında söylediğimiz gibi, gerçekten, Meclisin gündemini belirlemek
yetkisi, hakkı iktidardadır, iktidar grubundadır ancak bunun
değişken olmasını, sürekli değiştirilmesini kabul
etmek mümkün değil. Yine, her defasında bunu tenkit ediyoruz.
Dönemin sonuna, yılın sonuna
yaklaşıldıkça bu konuda bir telaş yaşanır.
Geçmiş yılların deneyimiyle söylüyorum, yine tatile yaklaşıldı,
1 Temmuzda Meclisimiz İç Tüzük gereği tatile girecek, yine Genel
Kurulun, komisyonların gündemine kanun teklif ve tasarıları
yığınağı başlayacaktır.
Dolayısıyla, artık, ne diyelim, angarya dönemi
başlıyor, bitime kadar metodu kapımıza dayandı.
Artık sabahlara kadar çalışılacak, Hükûmetin,
bakanların talep ettiği kanunlar buradan çıkartılmaya
çalışılacak.
Ben dün, Sayın Grup Başkan
Vekili Hanımefendiyle konuşmamda Yani bir ayımız var
önümüzde. Bu bir ay içerisinde, Hükûmetin acil gördüğü, çıkartılmasını
gerekli bulduğu kanunların listesini önümüze bir koyun, üzerinde bir
çalışalım. Sonuç itibarıyla, gerçekten uzlaşarak,
gerekli gördüğümüz kanunların çıkmasına da katkı verelim,
yardımcı olalım. dedim. Ama haftanın ilk günündeyiz,
işte, bir uzlaşma temin edilemedi ki grup önerisiyle bugün iktidar
grubunun önümüze getirdiği gündem programı yine aksayarak devam
edecek yani getirdiğiniz programı kendiniz
uygulayamayacaksınız. Bunun yolu, muhalefetle uzlaşarak,
anlaşarak mümkün olanın olabilmesi, mümkün olanın bir program
hâlinde önümüze getirilmesi gerekir.
Bu sebeple söylüyorum değerli
arkadaşlar, yine önümüze tartışmalı bir süreç geliyor. Bunu
sizin bilgilerinize sunmak istiyorum. Ama her şeye rağmen bu bitime
kadar metodunu, usulünü
Yani bu angaryadır. Evrensel hukuka
karşı da, Anayasamıza göre de suç olan angaryayı bu
Meclise, bu Genel Kurula, bu milletvekillerine dayatma
yanlışını yapmamak
Yakışmıyor çünkü.
Değerli arkadaşlar,
bakınız, eğer muhalefetle anlaşmazsanız muhalefetin
yapacağı şey şudur: İç Tüzükten kaynaklanan
imkânları kullanarak buraya, iktidarın, Hükûmetin gündeminin
karşısına milletin gündemini getirmek mecburiyetinde kalır.
Bakın, dört saattir gerçekten
milletin gündemini konuşuyoruz. Neyi konuştuk? Milliyetçi Hareket
Partisi Grubunun vermiş olduğu araştırma önergesiyle
kırk dakika Türk çiftçisinin sorunlarını konuştuk.
Şimdi ben sizlere soruyorum: Yani
çiftçinin sorunu yok mu? Şunu yaptınız, bunu yaptınız.
Eyvallah, görevinizi yaptınız. Yaptığınızla
övünmek size yakışmıyor. Ama ben güneyin milletvekiliyim.
Güneyde tarım kesiminin her alanı sorunlu. Adı Mehmet, soy ismi
Erdoğan. Yani saygı duyduğum, değerli bir
arkadaşımız. Ama beş yıldır aynı
konuşmayı dinliyoruz Sayın Mehmet Erdoğandan. Sürekli
olarak AKP İktidarının çiftçiye verdiği desteklerdeki
artışı ifade ediyor ama bir sonuç var ortada. Hiç sebebi sorgulamaya
gerek yok arkadaşlar, bir sonuç var. Sonuçta hayvancılık
çökmüş durumda. Yani eğer çökmemiş olsaydı
dışarıdan canlı hayvan, karkas et ithal etmezdik. Hiç
başka bir şey anlatmanıza gerek yok, bir sonuç var.
Ben hafta sonu Vandaydım. Yani
depremin yaralarını hiç konuşmaya gerek yok. Yapılan
hizmete de teşekkür ediyorum. Ama Vanda yaşayan
insanlarımız
Şekerpancarı üretimi durmuş. Şeker
Fabrikasının ne yapacağı belli değil.
Hayvancılık ölmüş. Çiftçinin biri yanaştı, dedi ki:
Efendim, yani dün yemi 25 liraya alıyorduk, şimdi 42-43 liraya
alıyoruz ama karkas etin fiyatı bir türlü artmıyor. Tüm
tedbirlere rağmen artmıyor. Biz buna karşı nasıl
dayanacağız? Yani hayvancılık bizi beslemiyor, biz
hayvancılığı besliyoruz. Bu bir sonuç, bu sonucu yok
sayarsanız olmaz.
E, şimdi, Mersin; zenginliklerin ve güzelliklerin
memleketi Mersinde çiftçi perişan. Bir yandan tabii afetler vuruyor,
yağmur vuruyor, dolu vuruyor, rüzgâr vuruyor; bir yandan da sizin
politikalarınız vuruyor. Bugün, kendinizin yönettiği Mut
ilçesinde ülkemizin yüz akı olan kayısı çiftçisi çöktü; 50
kuruşa gitmiyor kayısı bugün, turfanda, başlangıçta. Erik
üreticisi, çilek üreticisi perişan.
Yani bu sorunları çözecek hukuku burada birlikte
kurmamız lazım ama getirdiğiniz gündem burada. Getirdiğiniz
kanunlar tabii ki gereklidir, bir şey söylemiyorum ama milletin gündemi
değil, acil sorunlarının çözümü için hukuk getirmiyorsunuz
buraya.
Bir başka şey: Değerli arkadaşlar,
burada geçende hep birlikte 2/B arazilerinin kullanımıyla ilgili bir
yasa çıkarttık yani destek verdik, destek verdiğimizi ifade
ettik ancak öyle yanlışlıklarla çıktı ki kanun,
şimdi vatandaşımız perişan. Köylüden bin lira,
şehirliden 2 bin lira müracaat parası alıyorsunuz; Deli Dumrul
vergisi! Satın alıp almayacağını bilmiyor, kendisine
satılıp satılmayacağını bilmiyor. Her dosya için,
köy hudutlarında yaşayan hak sahiplerinden müracaatta dosya
başına bin lira, şehir ve belde merkezlerindekilerden de 2 bin
lira alıyorsunuz. Rayiç değerlerin ne olacağı belli
değil. Ortaya çıkan rakamlar çok ürkütücü. Yani adam, atadan öteden
kalan araziyi imar etmiş, tarımda üretime dönüştürmüş veya
üzerinde bir göz ev yapmış, gecekonduya dönüştürmüş;
buraları tekrar kendisine satacaksınız, alıp
alamayacağı belli değil. E, bu 2/B Kanunu çıkarken
ısrarla söyledik, dedik ki: Gelin, üretim yapılan arazileri,
tarım arazilerini, özellikle kırsal kesimde yani orman içi ve
kenarı köylülerine bunu bedelsiz verelim. Hayır, ille rayiç
değerin yüzde 70iyle
dediniz. Hatta yüzde 50yi
kararlaştırmıştık, yüzde 70e
çıkarttınız. E, şimdi 2/B uygulamasından dolayı
çok ciddi bir toplumsal krize sebep oluyorsunuz. Bunların çözümü
gerekiyor.
Bir başka şey: Memurlar
sokakta değerli arkadaşlar, Türkiyeye yakışmayan
manzaralar var. İşte, bugün ilan edildi, 4+4. Nasıl memurumuz
Yani cumhuriyet tarihinde bir ilki yaşattınız Türkiyeye. Nedir
o? 2012nin zamlarını altıncı aya girilmiş
olmasına rağmen veremediniz. Hâlbuki, devlet olarak, Hükûmet olarak
siz her hizmete dünyanın zammını yaptınız ama
çalışanlarınıza hakkını ödeyemediniz. E,
şimdi, bugün, birazdan görüşmeye başlayacağımız,
getirdiğiniz bir kanunla da -bana göre çok yanlış, niye bunu yapıyorsunuz,
bunu anlamak da mümkün değil- Türk Hava Yolları
çalışanlarının grev yetkisini, hakkını ortadan
kaldırıyorsunuz.
Değerli arkadaşlar, temel hak
ve özgürlükler kanunla ortadan kaldırılmaz. Eğer ileri
demokrasi diyorsanız, gelişmiş bir ülke diyorsanız,
böyle iddialı laflar ediyorsanız, özgürlüklerin önündeki
kısıtlamaları kaldıracaksınız. Siz çok temel bir
hak olan grev hakkını ortadan kaldırırsanız, bu,
sosyal patlamalara sebep olur yani uyuyan devi uyandırmak gibi bir hadise
bu. Yeniden mi 15-16 Haziran olaylarının yaşanmasını
istiyorsunuz? Yeni bir tartışma alanına
Ne faydası var
bunun yani iktidarınıza, Hükûmetinize, ülkemize ne faydası var
bunun? Ama bunu getiriyorsunuz.
E, bir başka şey, bu Meclis
için utanç meselesi olan, gerçekten her defasında konuşmaktan da
üzüntü duyduğumuz bu tutuklu milletvekilleri meselesi.
Değerli arkadaşlar,
sayın milletvekilleri; bu tutuklu milletvekillerinin yerinde sizler de
olabilirdiniz. Bu milletvekillerini Sayın Meclis Başkanı çok
samimi bir gayretle gündeme getirdi, bir beklenti oluşturdu. Bu
milletvekillerinin aileleri var. Bunlara oy veren yüz binlerce insan var.
Oluşturduğunuz bu beklentiyi karşılamakta engeliniz nedir
anlamıyoruz ama bunu çözecek bir hukuk getirmiyorsunuz.
Sonuç itibarıyla, buraya getirdiğiniz
programda yani bu haftanın programında 259 yedi madde, 258 kırk
dört madde, 249 bir uluslararası sözleşme, sonra arabuluculuk
yasasının iki bölümü, daha sonra da bir uluslararası
sözleşme getiriyorsunuz. Yani bunların bu iki günde biteceğine
inanıyor musunuz Sayın Elitaş?
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri)
Katkı sağlarsanız biter.
MEHMET ŞANDIR (Devamla)
Katkı sağlarız
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) O
zaman biter.
MEHMET ŞANDIR (Devamla)
ama
yani uzlaşmayı aramazsanız, uzlaşmada ısrar etmezseniz
nasıl gerçekleşecek?
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri)
Katkı sağlarsanız biter.
MEHMET ŞANDIR (Devamla)
Dolayısıyla, değerli arkadaşlar, gündeminiz
hayırlı olsun ama her şeyden önce hayırlı olan
Şu bitimine kadar angarya buraya yakışmıyor, o da size
hayırlı olsun.
Teşekkür ederim. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim
Sayın Şandır.
Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu
önerisi üzerinde, aleyhinde olmak üzere, son konuşmacı Sayın
Hasip Kaplan, Şırnak Milletvekili.
Sayın Kaplan, buyurun.
HASİP KAPLAN (Şırnak)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Meclisin yeni
çalışma takvimini belirlerken her zaman
yaptığınızı yaptığınız için
şaşmıyoruz size. İşte, daha komisyona gelmemiş
yasaları da, torba kanunları da, haziran sonuna kadar neler
çıkacak, hepsinin listesi önünüzde. Bakıyoruz, daha Meclise gelecek,
komisyona gelecek, alt komisyonda
Bir de bugün getirdikleriniz, cuma dâhil. Siz
eğer uzlaşmayı aramazsanız -Mecliste dört grubuz-
Türkiye'nin gerçek gündemine gelmezseniz, yeni anayasa sürecinde uzlaşma
komisyonlarında yeni bir anayasa yapma sürecinin ortamını
yaratmazsanız, Meclisin ahenkli çalışmasını
sağlamazsanız ve Türkiye'nin gündemini görmezden gelip sadece kendi
gündeminiz olarak getirirseniz bu Meclis çalışmaz arkadaşlar,
samimi olarak söylüyorum.
İç Tüzük üç tane muhalefet
partisine oldukça yetki veriyor ve bu yetkilerini üç muhalefet grubu
kullandığı zaman, siz bu takviminizi hayata geçirme
şansına sahip değilsiniz.
Şimdi, bugün getirdiğiniz
önerinin içinde sendikalara -özellikle hava iş kolunda- grevi
yasaklıyorsunuz. Grevi yasaklanmış sendika, sendika olur mu
arkadaşlar? Grev hakkı olmayan sendika, sendika olabilir mi? Böyle
bir anlayış var mı? 12 Eylül referandumunda grev hakkı
dediniz, ILO dediniz, toplu sözleşme hakları dediniz,
vatandaşa birçok palavralar attınız ama sonradan getiriyorsunuz
grev yasağı.
Şimdi, uçaklar kalkmıyor,
çevik kuvveti Atatürk Havalimanına
yığmışsınız, gaz bombaları hazır, Ya
işten çıkarırım ya vururum. diyorsunuz; şu anki
duruşunuz bu. Bugün görüşeceğimiz bu yasada Atatürk
Havalimanındaki kabin memurlarını, teknisyenlerini,
havalimanı çalışanlarını ablukaya
almışsınız. Şimdi, bu bir dayatma değil mi?
Türk Hava Yolları marka olduysa,
eğer bu seviyeye geldiyse, dünya hava yolları içinde kâr eden bir
kuruluş durumuna geldiyse, çalışanlarının sayesinde
gelmiştir arkadaşlar. Bu çalışanlarının
emeğine saygı göstermek gerekir. Eğer emeğine saygı
gösterilmezse ve böyle bir yasayla onların grev hakkı
alınırsa bunun adı nankörlük olur, nankörlük. Açık
söylüyorum: Bir nankörlük yasasını getiriyorsunuz önümüze,
dayatıyorsunuz. Biz bunun mücadelesini vereceğiz, diyeceklerimizi
diyeceğiz ama sizin emeğe bu kadar düşman olmanızı
Neden bu kadar düşmansınız emeğe, örgütlenme hakkına,
bunu anlamakta zorluk çekiyoruz.
Sizin haziran ayı sonuna kadar
gündeminizde, bu ülkenin gerçek sorunu olan
Her yerde çatışmalar
yaşanıyor. Bu çatışmaları nasıl önleyebiliriz,
nasıl bir yol buluruz, bu Mecliste nasıl konuşabiliriz? diye bir
öneriniz var mı bunların içinde? Var mı arkadaşlar? Elinizi
vicdanınıza koyun, bu ay, önümüzdeki ay bu çatışmalar
olmasın, ölümler olmasın, Türkiyeye barış gelsin diye bir
tek öneri var mı bunların içinde? Yok.
Şimdi, bu yok, düşünce
özgürlüğü yok. Tutuklu milletvekilleri konusunda patron öyle söyledi diye
hepiniz susuyorsunuz. Meclis Başkanını kullanıp
kullanıp attınız bir kenara, Meclis
Başkanlığının saygınlığı
kalmadı. Meclis Bakanı rozetini çıkardı AKPnin, smokini
giydi, gitti, tarafsız olacaktı güya, onu da beceremedi.
Milletvekilleri için açlık grevine mi gireyim? diyor. Kardeşim, o
zaman sen niye çağırdın üç muhalefet partisini? Sen bu kadar
oyuna geleceksen, böyle itibarın beş kuruş olacaksa, niye
tutuklu milletvekilleri konusunda çağırdın üç parti grubunu? Siz
kapatınca bu iş kapanıyor mu zannettiniz? Kapanmıyor
arkadaşlar.
Şimdi getirdiğinizin içinde
Avrupa Birliğinin dayattığı yasalar var. Bunların
hepsi sakat. Bakın, bilmiyorsunuz, ombudsmanlık kurumundan tutun
hepsine kadar sakat.
Siz düşünce özgürlüğünü,
örgütlenme özgürlüğünü, yol temizliğini
yapmadığınız zaman nasıl bir anayasa yapacaksınız?
Bu Anayasayı değiştirmek için konuşacak insanlar ama
diyorsunuz ki: Terörle Mücadele Kanununa göre teröristsiniz.
8 bin tane operasyon yaptınız
burada. 8 bin partilimiz tutuklu, 6 milletvekili, 32 belediye
başkanı
Yani siz bu dosyaların içinde bir çakı, bir eylem,
bir şiddet olayı gördünüz mü? Bir müşteki, bir mağdur var
mı? Sizin bakış açınız,
anlayışınız bu olabilir mi?
Zaman zaman Başbakanınız
fren tutmuyor, kusura bakmayın, ciddi söylüyorum. Konuşmalarında
fren tutmuyor. Söylemleri zaten çelişkili, zaten sürçülisan ettiğini
söylüyor.
Uluderede köylülerin geçtiği
yollarda mayın haritası var. diyor Başbakan bugün. Allahtan
korkun, yirmi yedi yıldır bu çatışmalarda o köylüler
O
mıntıkanın bütün köylüleri korucudur, defalarca
çatışmaya girmişler. Çocuğunu, öldürülen çocukları
Öldürülenlerin içinde
Bir muhtar ayaklarından sakattır hâlâ, çatışmalarda
onun gibi kaç kişi de canlarını yitirdi. Şimdi siz bu
olayı örtbas etmek için Mayın haritası var. diyorsunuz. Varsa
iddianız, Başbakansınız, muhalefet değilsiniz,
şikâyet etmeyin, bulun, çıkarın, yargılayın.
Bakın, bu iftira o mağdurlara figüran diyen İçişleri
Bakanından daha fazla acıtmıştır. Bugün oradan gelen
insanlar vardı, benim odamdaydı, Başbakanı
dinliyorlardı.
Şimdi, bir
tartışmadır gidiyor. Başbakan Hata dediysek otomata
mı bağlayacağız? dedi. Ya hata vardır; taammüden hata
vardır, kasten hata vardır, teknik hata vardır. Hatanın
çeşitleri çok. İtiraf ettikten sonra o hataları yapanları
bulmak, çıkarmak da iktidarın görevi. Muhalefet gibi
ağlamanın, çaresizlik içinde kıvranmanın adı
değildir iktidar. On yıllık iktidarın sonucunda,
çıkarırsın bu hatayı kim yaptı, kamuoyunu -adaleti
konusunda- aydınlatırsın. Özür de yok. Yani hata yaptıysan
niye özür dilemiyorsun? Özür yok. Eğer yurttaşlar Uludereli olursa
özür de yok. Bu da bence tartışılması gereken bir konu.
Ben avukat olarak otuz yıldır
bölgeyi, durumunu çok iyi biliyorum. Sayın Başbakanın
bilmediği bir şey var. Samimi olarak söyleyeceğim ve sizlerin
düşünmesini istiyorum. Biz, Mardin milletvekilleri burada,
Diyarbakırın burada, Siirtin burada, Vanın burada,
Hakkârinin yok. O bölgedeki milletvekillerine söylüyorum, dininize,
imanınıza, vicdanınıza sesleniyorum: Bir çocuğun,
dağda öldürülen birisinin cenazesini dinî merasimle kaldırmak hak
mıdır, değil midir? Haksa niye buna karşı
çıkılıyor? Cenazeye, taziyeye, geleneğe karşı
çıkılıyor, buna sahip çıkan BDPye de ceset
avcısı diyor Başbakan. Bu büyük bir zaaftır arkadaş.
Bu dil, uzlaşmanın, barışın dili değildir.
Gerçekten, otuz yılda ganimet avcıları diye bir
sınıf türedi bu çatışmalarda, biliyor musunuz? Bu ganimet
avcıları iki türlüdür: Birisi, çatışmada öldürülen
insanların üstündeki para ve kıymetli eşyalara el koyup
bölüşenlerdir. Bunların hiçbirisi ceza mahkemesi tutanaklarında
yoktur. Bakın, 30 kişi çatışmada ölür, birinin üzerinden 1
dolar, 1 kuruş, 1 lira çıkmamıştır. Yirmi yedi senedir
çatışmalarda üzerlerinde binlerce dolar çıkanların
hiçbirisi yok. Bir de kulaklarını, burunlarını,
organlarını kesenler var. Bunlar işte ganimet
avcıları. Bir de kelle avcıları var. Bu kelle
avcıları JİTEMdi, itirafçıydı, çeteydi, darbeciydi.
Bunların içinde türeyen ve bugün bölgede görev yapan -Sayın Muammer
Güler, sizler bilirsiniz- hâlâ kelle avcıları var, kelle
avcıları.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
HASİP KAPLAN (Devamla)
İkramiye veriliyor, sivil vatandaşı öldürenlere ikramiye
veriliyor. Şimdi, bu avcıların da olduğu bir toplumda
yaşıyorsunuz. Bunları vicdanen
konuşmadığınız zaman gerçekten uzlaşma kültürüne,
Meclis çalışmasına bir katkı sunmanız da mümkün
değildir diyorum.
Biz buna karşıyız
diyorum, bu çalışmaya.
Teşekkür ediyorum. (BDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın Kaplan,
teşekkür ediyorum.
Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu
önerisini oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri, kırk
beş dakika süreyle yemek arası veriyorum.
Kapanma
saati: 19.27
DÖRDÜNCÜ OTURUM
Açılma
Saati: 20.19
BAŞKAN: Başkan Vekili Mehmet
SAĞLAM
KÂTİP ÜYELER:
Tanju ÖZCAN (Bolu), Mine LÖK BEYAZ (Diyarbakır)
-----0-----
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 112nci Birleşiminin
Dördüncü Oturumunu açıyorum.
İç Tüzükün 37nci maddesine göre verilmiş bir
doğrudan gündeme alınma önergesi vardır, okutup işleme
alacağım ve oylarınıza sunacağım.
VI.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI (Devam)
B)
Önergeler (Devam)
2.-
Kocaeli Milletvekili Hurşit Güneşin, (2/231) esas
numaralı Yükseköğretim
Kurumları Teşkilatı Kanununda ve Yükseköğretim
Kurumları Öğretim Elemanlarının Kadroları
Hakkında Kanun Hükmünde Kararname ile Genel Kadro ve Usulü Hakkında
Kanun Hükmünde Kararnameye Ekli Cetvellerde Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Teklifinin doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi (4/47)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Gebze Üniversitesi Kurulması hakkında, 2/231
Esas Numaralı kanun teklifim, esas komisyona havale edileli kırk
beş gün geçmiş olmasına karşın
sonuçlanmamıştır. Türkiye Büyük Millet Meclisi
İçtüzüğünün 37nci maddesi gereğince, doğrudan, Genel
Kurul gündemine alınması hususunda gereğini
saygılarımla arz ederim.
Hurşit
Güneş
Kocaeli
BAŞKAN Teklif sahibi Kocaeli Milletvekili Sayın
Hurşit Güneş
Buyurun Sayın Güneş. (CHP
sıralarından alkışlar)
HURŞİT GÜNEŞ (Kocaeli) Sayın
Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım;
Başkanımızın dediği gibi, İç Tüzükün 37nci
maddesine istinaden, arkadaşlarımla beraber verdiğimiz bir yasa
teklifinin doğrudan Meclis tarafından gündeme
alınmasını birazdan oylayacağız.
Konu Gebzede bir üniversite kurulması
hakkındadır. Bildiğiniz gibi, üniversiteler, yükseköğrenim
kurumları iki önemli işlevi yerine getirirler. Bunlardan bir tanesi,
öğrenci yetiştirmektir; bir diğeri ise bölgedeki ekonomik
kalkınmaya doğrudan katkıda bulunmasıdır. Sosyal
gelişmeyi sağlar, kültürel gelişmeyi sağlar ve Türkiyede
devlet bugüne değin çeşitli tarihlerde 105 devlet üniversitesi, kamu
üniversitesi kurmuştur; 62 de vakıf üniversitesi vardır yani
170i aşan üniversitemiz var.
Üniversitelerimizin yoğun olarak
açıldığı dönem son yirmi-yirmi beş yıldır.
Çok yoğun biçimde üniversiteleri kuruyoruz, bunun faydalarını,
yararlarını da görüyoruz. Tabii, üniversitelerimizi hızlı
biçimde açmadığımız zaman üniversitelerimizin toplam
öğrenci sayısı da, ne yazık ki, çok genişliyor.
Örneğin Kocaeli Üniversitesi 1992 yılında kurulmuş, bugün
60 bin öğrencisi var. Yani çok yoğun, yönetilebilir bir boyutu
aşmış durumda.
Bölgede, Kocaelide nüfus 1 milyon 600
bin civarında. Her yıl 370-380 bin öğrenci bu bölgede lise
mezunu oluyor ve üniversiteye gitmek durumunda. Bölgede iki tane üniversite
var: Bir tanesi Kocaeli Üniversitesi,
Şimdi bu bölgede Türkiyenin
gayrisafi millî hasılasının yüzde 4ü üretiliyor. Önemli bir
sanayi bölgesi. Bu sanayiye bir üniversite ihtiyacı çok açık, net,
bunu sağlamamız gerekiyor. Yani hem öğrenci yetiştirmemiz
hem de sanayileşmiş bu bölgenin, teknolojik, bilimsel katkı
sağlayacak kurumunun da kurulması gerekiyor.
Şimdi, yasa teklifimde 6 fakülte,
4 enstitü var. Bu basit, net bir üniversite kuruluşu, ana iskeleti
kuruyor, tabii ki üniversite zaman içinde büyüyecektir. Bir üniversiteyi
kurarken bütün fakülteleriyle kurmak, geniş bir üniversite kurmaya
kalkışmak doğru değildir, bir öğretim üyesi olarak
bunu biliyorum, yaşadım. Türkiyenin büyük üniversitelerinden
birinde, Marmara Üniversitesinde öğretim üyeliği yaptım. Çok
büyük bir üniversitedir, hemen hemen her fakültesi vardır ve tabii bu
amorf bir yapı, kolay büyümemiştir. Şimdi onun yerine,
doğrudan ihtiyaca yönelik, fakat zaman içinde ihtiyaç çıktıkça
büyüyecek bir üniversiteye ciddiyetle ihtiyaç var.
Yasa teklifinde bir önemli fakülte var,
güzel sanatlar fakültesi. Gebzenin sosyokültürel gelişmesine
yardımcı olacak, Osman Hamdi Bey ismini taşıyor.
Türkiyenin sanat tarihi bakımından da önemli bir isim.
Değerli milletvekili
arkadaşlarım, şimdi, bu yasa teklifiyle ilgili şunu söylemek
istiyorum: Hem gençler rahatlayacak hem sanayi rahatlayacak, öyle bir yasa
teklifi. Bu yasa teklifini ben şahsen verdim. Bölgenin milletvekili olan
Sanayi Bakanıyla da görüştüm, dedi ki: Biz de böyle bir
hazırlığın içindeyiz. Bu yasa teklifine eğer olumlu
oy verirseniz taahhütte bulunuyorum: Bu yasa ve bu üniversite Meclisin
üniversitesi olacaktır. Benim üniversitem veya benim
arkadaşlarımın imzasıyla değil hepinizin
oylarıyla çıkmış ve kurulmuş bir üniversite
olacaktır. Bunun bilincindeyim, bunun yararlı olduğu
kanısındayım ve bu kanun teklifini uzun süre Genel Kurula
indirmedim, bekledim görüşmeden altı içinde Acaba başka bir
teklif gelecek mi? diye. Gelmedi, o zaman indireyim, gündeme alınsın
ve hep birlikte bu yasayı çıkaralım istedim.
Eğer buna hep
birlikte destek verirsek, Gebzede gençler ve sanayi böyle bir üniversiteye
kavuşurlarsa bu hepimizin eseri olacak,
Türkiye Büyük Millet Meclisinin, iktidarıyla muhalefetiyle tüm
milletvekillerinin üniversitesi olacaktır.
Umarım hepimize
hayırlı olur.
Saygılar sunuyorum.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Güneş.
Teklif üzerinde, Kocaeli
Milletvekili Sayın Mehmet Hilal Kaplan.
Buyurun Sayın
Kaplan. (CHP sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakika.
MEHMET HİLAL KAPLAN
(Kocaeli) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce Meclisi
ve tutuklu tüm milletvekillerini saygıyla selamlıyorum.
Kocaeli Milletvekilimiz
Sayın Güneşin de biraz önce bahsettiği üzere, vermiş
olduğumuz kanun teklifi Gebze bölgesinde yeni bir üniversitenin
kurulmasıyla ilgili bir talep. Bundan birkaç hafta önce Gebzenin
sorunları konusunu sizlerle burada paylaşırken olmazsa
olmazlarımızdan bir tanesinin üniversite olduğunu
vurgulamıştık. Üniversite, Gebzenin çehresini
değiştirecek bir özelliğe sahip. Gerekçesi şu: Gebze sanayi kenti, Türkiyede
sanayinin en yoğun olduğu ilçelerden biri. Dolayısıyla
Anadolunun birçok ilinden göç almakta, beraberinde hızlı ve
çarpık olarak gelişmektedir. Bu nedenle, bu Gebzenin sosyal dokusunu
değiştirebilecek en önemli faktör eğitim ve beraberinde bir
üniversitedir. Üniversite bu nedenle zorunludur. Üniversite, sadece bilim adamı yetiştirmez,
gerçekleştireceği sosyal, kültürel, sportif ve sanatsal faaliyetlerle
toplumun modernleşmesine öncülük eder, toplumsal sorumluluk bilincine
sahip bireyler yetiştirir, üniversite ve sanayi iş birliğiyle
sürdürülebilir bir kalkınmaya öncülük eder, doğaya, çevreye
saygılı, sorun çözme yeteneğine sahip, özgür düşünme
yeteneği olan, Atatürk devrimlerine bağlı nesillerin
yetiştirilmesine olanak sağlar.
Gebze bölgesinin sosyal ve ekonomik
olarak, kültürel olarak biraz geri kalması nedeniyle bölgenin gençler
arasındaki madde bağımlılığını
azaltmak, suça eğilimi azaltmak ve yasa dışı yollarla geçim
kaynağı elde etme geleneğinden uzaklaştırır. Bu
nedenle, Anadolunun farklı illerinden iş ve aş uğruna,
yaşam güvencisi adına bu kente göç etmiş, yaşam mücadelesi
veren Gebze halkı, doğal olarak farklı kültürel
anlayışta ve geleneklere sahiptir. Ortak yaşam
alanlarını oluşturmak, ortak kent kültürünü benimsetmek ve bir
arada kardeşçe yaşanabilir bir ortamın gerekliliği için,
özgür düşünebilen, insan haklarına saygılı, ülkesini ve
insanı seven nesiller yetiştirmek için Gebze bölgesinde üniversite
mutlak ve elzemdir, bölgenin olmazsa olmazlarından biridir.
Yıllardır, Gebze bölgesi, bu noktada bir taleple karşı
karşıyadır. Sanayisiyle, ARGE çalışmasını
yapacak olan halkıyla, sosyal, kültürel ve sanatsal iş birliği
yapan bir üniversite kaçınılmazdır.
Şunu çok iyi biliyorum ve ifade
etmek istiyorum değerli milletvekilleri: İktidarı ve
muhalefetiyle Kocaelinin tüm milletvekilleri Gebze bölgesi dediğimiz
Çayırova, Darıca, Dilovası, Hereke hatta İstanbulun
Tuzlasını kapsayacak bu bölgede bir üniversite kurulması
noktasında hemfikirler. Bu nedenle, Gebze sanayicisi, meslek odaları,
sivil toplum örgütleri halkıyla gayretlidir, hazırdır ve bu
gayretini devam ettirecektir.
Daha önceleri çok sıkça
yaşadığımız bir konu vardı. Gebzede üniversite
konusu gündeme geldiğinde idari makamların, yetkililerin bölgede yer
olmadığı noktasında talepleri ve iddiaları vardı.
Ancak ifade etmek isterim, Gebzede ve Darıcada bulunan biri 700, biri
950 dönüm olan askerî kışlalarımızın önümüzdeki ay
itibarıyla bu ilçeden taşınmaları nedeniyle yer
sıkıntımız kalmamıştır. Zaten daha önce de
Çayırova mevkisinde bulunan Gebze Yüksek Teknoloji Enstitüsünün
yaklaşık 2.500 civarında lisans, lisansüstü ve doktora
öğrencisi bulunmaktadır ama yazık olan şudur, eksik olan
şudur: Gebze halkıyla sosyal ve kültürel olarak entegre
olmamış, Gebzedeki sanayi bölgesiyle ARGE çalışması
yapamamış bir Gebze Yüksek Teknoloji Enstitüsü Gebzeye üniversite
olmaktan uzak kalmaktadır. Bu nedenle, vermiş olduğumuz bu kanun
teklifinin iktidar partisi milletvekilleri tarafından da öteden beri
seslendirildiği ve bu konuda gayret içerisinde olabileceklerinin
güvencesini aldığımızı biliyorum. Umarım beni
yanıltmazsınız. Birazdan oylamada hep beraber Gebze bölgesinin
üniversiteye kavuşması konusunda destek sağlamış
olursunuz.
Yüce Meclisinizi tekrar saygıyla
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Kaplan.
Kocaeli Milletvekili Fikri
Işıkın kısa bir konuşma isteği var.
Buyurun, yerinizden lütfen.
FİKRİ IŞIK (Kocaeli)
Sayın Başkanım, değerli üyeler; yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum.
Gebze sadece Kocaelinin değil
Türkiyenin en önemli üretim merkezlerinden bir tanesi. Gebzede şu anda
sadece Gebze Yüksek Teknoloji Enstitüsü değil TÜBİTAK MAM var,
TÜSSİDE var ve ayrıca şu anda Türkiyenin ilk bilim,
bilişim vadisinin kuruluş çalışmaları da Gebzede
yürüyor. Gebze Yüksek Teknoloji Enstitüsü şu anda üniversite statüsünde
fakat bizim, üniversiteden muradımızı yerine getirmiyor. Onun
için şu anda Kocaeli milletvekilleri olarak çok önemli bir
çalışmayı
Gebzenin sosyoekonomik, bilim ve teknolojik
gelişimini sağlayacak, Gebzeye maksimum katkıyı verecek
şekilde Gebze Yüksek Teknoloji Enstitüsünün üniversiteye
dönüştürülmesi çalışmaları devam ediyor.
Bu kanun teklifinin bu altyapı
çalışmaları bitmeden gündeme alınmasının
doğru olmadığını düşünüyoruz. İnşallah
teklifimizi verdiğimiz zaman muhalefetin katkı ve desteğini de
alarak en iyi yasanın çıkarılmasını
hedeflediğimizi ifade ediyor, saygılar sunuyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
III.- YOKLAMA
(CHP sıralarından bir grup
milletvekili ayağa kalktı)
MUHARREM İNCE (Yalova)
Sayın Başkan, yoklama istiyoruz.
BAŞKAN Yoklama istiyorsunuz,
tamam.
Sayın İnce, Sayın
Demiröz, Sayın Serindağ, Sayın Aygün, Sayın Eyidoğan,
Sayın Özgündüz, Sayın Akar, Sayın Güneş, Sayın
Işık, Sayın Çam, Sayın Kaplan, Sayın Özgümüş,
Sayın Genç, Sayın Tanal, Sayın Tayan, Sayın Kaleli,
Sayın Şafak, Sayın Öz, Sayın Gök, Sayın Havutça,
Sayın Karaahmetoğlu.
Sayın milletvekilleri, şimdi
cihazla yoklama yapacağız.
Yoklama için üç dakika süre veriyorum.
(Elektronik cihazla yoklama
yapıldı)
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, toplantı yeter sayısı yoktur.
Birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 20.38
BEŞİNCİ OTURUM
Açılma
Saati: 20.55
BAŞKAN: Başkan Vekili Mehmet
SAĞLAM
KÂTİP ÜYELER:
Tanju ÖZCAN (Bolu), Mine LÖK BEYAZ (Diyarbakır)
-----0-----
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 112nci Birleşiminin
Beşinci Oturumunu açıyorum.
Kocaeli Milletvekili Hurşit
Güneşin, kanun teklifinin doğrudan gündeme alınma önergesinin
oylanmasından önce, istem üzerine yapılan yoklamada toplantı
yeter sayısı bulunamamıştı.
III.- YOKLAMA
BAŞKAN Şimdi yoklama
işlemini tekrarlayacağım.
Yoklama için üç dakika süre veriyorum.
(Elektronik cihazla yoklama
yapıldı)
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, toplantı yeter sayısı vardır.
VI.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI (Devam)
B)
Önergeler (Devam)
2.-
Kocaeli Milletvekili Hurşit Güneşin, (2/231) esas
numaralı Yükseköğretim
Kurumları Teşkilatı Kanununda ve Yükseköğretim
Kurumları Öğretim Elemanlarının Kadroları
Hakkında Kanun Hükmünde Kararname ile Genel Kadro ve Usulü Hakkında
Kanun Hükmünde Kararnameye Ekli Cetvellerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi
(4/47) (Devam)
BAŞKAN - Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
Gündemin Sözlü Sorular
kısmına geçiyoruz.
Sayın milletvekilleri,
sunuşlar bölümünde belirttiğim, Ulaştırma, Denizcilik ve
Haberleşme Bakanı Sayın Binali Yıldırımın
birlikte cevaplandırmak istediği sözlü soru önergelerini okutuyorum:
IX.- SÖZLÜ SORULAR VE CEVAPLARI
1.- Ardahan Milletvekili Ensar
Öğütün, Ardahanda trafik ışıklarının kullanılmasına
ilişkin İçişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/28) ve Ulaştırma,
Denizcilik ve Haberleşme Bakanı Binali
Yıldırımın cevabı
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki
sorularımın İçişleri Bakanı Sayın İdris Naim
Şahin tarafından sözlü olarak cevaplandırılması
konusunda gereğinin yapılmasını saygılarımla arz
ederim. 15.7.2011
Ensar
Öğüt
Ardahan
Ardahan her geçen gün biraz daha
gelişip büyümektedir. Ardahan'ın gerçek anlamda
şehirleşmiş bir kent olması herkesin elinden geleni yapması
ile mümkündür. Üniversite hızla gelişmekte ve ilimize her yıl
yüzlerce öğrenci gelmektedir, daha önceki yıllarda yapılan
şehirdeki trafik ışıkları ne yazık ki
çalışmıyor.
1- Ardahan'a her yıl
değişik kentlerden yüzlerce öğrenci gelmekte, ayrıca yaz aylarında
şehirdeki araç sayısı hızla artmaktadır. Onun için
şehirde daha önceki yıllarda yapılan Trafik
Işıkları kullanılmamaktadır. Trafik
ışıklarının kullanılmasına ne zaman
geçilecek?
2.-Ankara Milletvekili Nurdan
Şanlının, kuzey-güney bağlantısını sağlayan
yol çalışmalarına ilişkin sözlü soru önergesi (6/151) ve Ulaştırma,
Denizcilik ve Haberleşme Bakanı Binali
Yıldırımın cevabı
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki
sorularımın Ulaştırma Bakanı Binali
Yıldırım tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını
arz ederim.
Nurdan Şanlı
Ankara
Karayolları Genel
Müdürlüğünce çalışmaları sürdürülen Kuzey-Güney
aksları çalışmalarının son durumu nedir? Bu
çalışmalarda tamamlanan bölünmüş yol ve tek yol uzunluğu ne
kadardır?
3.- Bartın Milletvekili
Yılmaz Tunçun, karayolu taşımacılık sektöründeki
düzenlemelere ilişkin sözlü soru önergesi (6/155) ve Ulaştırma,
Denizcilik ve Haberleşme Bakanı Binali
Yıldırımın cevabı
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Aşağıdaki sorularımın
Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım tarafından
sözlü olarak cevaplandırılmasını arz ederim.
Yılmaz
Tunç
Bartın
Karayolu Taşıma Kanunu ile
karayolu taşımacılık sektöründe reform niteliğinde
yeni bir dönem başlamıştır. Bu kapsamda mesleki yeterlilik
ve saygınlık, mali yeterlilik gibi AB standartları esas
alınarak yeni düzenlemeler hayata geçirilmiştir. Yeni
uygulamanın karayolu
taşımacılığımızın gerek ülke gerekse
sektörde çalışanlar açısından ekonomik ve sosyal
kazanımları neler olmuştur? Yapılan bu düzenlemelerle
sektörün ne kadarı kapsam altına alınmıştır?
4.- Bartın Milletvekili
Yılmaz Tunçun, karayolu taşımacılık sektörüne
ilişkin sözlü soru önergesi (6/158) ve Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme
Bakanı Binali Yıldırımın cevabı
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Aşağıdaki sorularımın
Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım tarafından
sözlü olarak cevaplandırılmasını arz ederim.
Yılmaz
Tunç
Bartın
Karayolu
taşımacılık sektöründe beklenen kalitenin
arttırılması ve kurumsallaşma sağlandı mı?
Uluslararası karayolu taşımacılık faaliyetlerinde
gelinen aşama tatmin edici midir?
5.- Bolu Milletvekili Ali
Ercoşkunun, otoyol projelerine ilişkin sözlü soru önergesi (6/160)
ve Ulaştırma,
Denizcilik ve Haberleşme Bakanı Binali
Yıldırımın cevabı
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Aşağıdaki sorularımın
Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım tarafından
sözlü olarak cevaplandırılmasını arz ederim.
Ali
Ercoşkun
Bolu
Yap-İşlet-Devret Modeli ile
yapılması planlanan kaç adet otoyol projeniz vardır? Bugünkü mevcut
durumları nedir? Yapılması planlanan bu otoyollar hangi
kesimlere yapılacaktır?
6.-
Bolu Milletvekili Ali Ercoşkunun, uluslararası
taşımacılıkta karşılaşılan
sorunları çözmek için yapılan çalışmalara ilişkin
sözlü soru önergesi (6/161) ve Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanı Binali
Yıldırımın cevabı
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Aşağıdaki
sorularımın Ulaştırma Bakanı Binali
Yıldırım tarafından sözlü olarak
cevaplandırılmasını arz ederim.
Ali
Ercoşkun
Bolu
Uluslararası
taşımacılıkta karşılaşılan kota,
geçiş ücretleri, sınır geçişleri gibi hususlardaki
sorunları çözmek için yapılan çalışmalar nelerdir?
7.- Bolu Milletvekili Ali
Ercoşkunun, sera gazı emisyonlarının azaltılması
çalışmalarına ilişkin Ulaştırma, Denizcilik ve
Haberleşme Bakanından sözlü soru önergesi (6/162) Cevaplanmadı
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Aşağıdaki
sorularımın Ulaştırma Bakanı Binali
Yıldırım tarafından sözlü olarak
cevaplandırılmasını arz ederim.
Ali
Ercoşkun
Bolu
Ulaştırmadan kaynaklanan ve
iklim değişikliğine neden olan sera gazı
emisyonlarının azaltılması ve
sınırlandırılması amacıyla orta ve uzun vadeli
hedefleriniz nelerdir?
8.- Bolu Milletvekili Ali
Ercoşkunun, karayolu yapımı amacıyla istimlak edilen
arazilerin bedellerinin ödenmesine ilişkin sözlü soru önergesi (6/163) ve Ulaştırma,
Denizcilik ve Haberleşme Bakanı Binali
Yıldırımın cevabı
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Aşağıdaki sorumun
Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım tarafından
sözlü olarak cevaplandırılmasını arz ederim.
Ali
Ercoşkun
Bolu
Karayolu yapımı amacıyla
istimlâk edilen şahıs arazilerinin istimlak bedellerinin ödenmesinde
nasıl bir uygulama yapılmaktadır?
ALİ SERİNDAĞ (Gaziantep)
Böyle soru olur mu ya? Kanun belirlemiş zaten.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) - Bizim
soruları cevaplayacaksınız.
ULAŞTIRMA,
DENİZCİLİK VE HABERLEŞME BAKANI BİNALİ YILDIRIM (İzmir)
Seninkine de sıra gelecek.
HAYDAR AKAR (Kocaeli)- Hayır ama
AKPnin sorularını değil, onlar kendi sorabilirler.
ALİ SERİNDAĞ (Gaziantep)
Kamulaştırma Kanunu var, kamulaştırma
HAYDAR AKAR (Kocaeli) - Bu böyle olmaz, bir saat vakit var hep Ali
Ercoşkunun soruları.
9.- Bolu Milletvekili Ali
Ercoşkunun, egzoz emisyonlarının azaltılması
çalışmalarına ilişkin sözlü soru önergesi (6/164) ve Ulaştırma,
Denizcilik ve Haberleşme Bakanı Binali
Yıldırımın cevabı
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Aşağıdaki
sorularımın Ulaştırma Bakanı Binali
Yıldırım tarafından sözlü olarak
cevaplandırılmasını arz ederim.
Ali
Ercoşkun
Bolu
Ulaştırma sektöründe
yaşanan büyümenin kontrol altına alınması ve çevreye olan
olumsuz etkilerinin azaltılması amacıyla, iklim
değişikliği politikasının da ulaştırma
politikasının" ayrılmaz bir parçası hâline getirilmesi
düşünülmekte midir? Bu politikalar arasında araç emisyonları
için uygulanan AB ya da diğer uluslararası standartlara uyum (egzoz
emisyonlarının azaltılması ve hava kalitesinin
iyileştirilmesi) çalışmaları yer almakta mıdır?
10.- Bursa Milletvekili Hüseyin
Şahinin, inşa edilen yeni demiryolu hatlarına ilişkin
sözlü soru önergesi (6/169) ve Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanı Binali
Yıldırımın cevabı
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Aşağıdaki
sorularımın Ulaştırma Bakanı Binali
Yıldırım tarafından sözlü olarak
cevaplandırılmasını arz ederim.
Hüseyin Şahin
Bursa
Demir yollarında 1950-2002
arasında kaç km yeni hat yapılmıştır? Son 8,5
yılda ise kaç km yeni demir yolu inşa edilmiştir? İnşa
edilen yeni demir yolu hatları nerelere yapılmıştır?
Ayrıca, mevcut demir yolu şebekesinin kaç km.lik bölümü
yenilenmiştir?
11.- Eskişehir Milletvekili Salih
Kocanın, otomatik flaşör ve bariyer yapılan hemzemin geçit
sayısına ilişkin sözlü soru önergesi (6/170) ve Ulaştırma,
Denizcilik ve Haberleşme Bakanı Binali
Yıldırımın cevabı
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Aşağıdaki
sorularımın Ulaştırma Bakanı Binali
Yıldırım tarafından sözlü olarak
cevaplandırılmasını arz ederim.
Salih
Koca
Eskişehir
Demir yolu hemzemin geçitlerde kara
yolu araçları ile trenlerin çarpışmalarının önlenmesi
için 2002-2011 yılları arasında toplam kaç adet hemzemin geçit
otomatik flaşörlü ve bariyerli hâle getirilerek koruma altına alınmıştır?
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Sayın
Bakanım, bunların hepsi yanlış Ulaştırma
Bakanı diyorlar, ama Bakanlık bu değil ki.
ALİM IŞIK (Kütahya)
Sayın Bakanım, isminizi dahi yanlış yazıyorlar
önergelerde, Bakanlığın adı değişti.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Bu
yanlış, Bakanlık bu değil ki, okudukları şeylerin
hepsi yanlış.
ALİ SERİNDAĞ (Gaziantep)
Ulaştırma Bakanlığı diye bir şey yok.
ULAŞTIRMA,
DENİZCİLİK VE HABERLEŞME BAKANI BİNALİ YILDIRIM
(İzmir) Daha önce verilmiş.
ALİM IŞIK (Kütahya) Ama
düzeltecekler onu!
HAYDAR AKAR (Kocaeli)
Yanlış Sayın Bakan, olmaz ki!,
ALİM IŞIK (Kütahya)
Bunların hepsini sizin siteye girince zaten oradan öğrenebilirler
Sayın Bakanım, soru önergesine gerek yok.
12.- Eskişehir Milletvekili Salih
Kocanın, yenilenen demiryolu ağına ilişkin sözlü soru
önergesi (6/171) ve Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanı Binali
Yıldırımın cevabı
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Aşağıdaki sorumun
Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım tarafından
sözlü olarak cevaplandırılmasını arz ederim.
Salih
Koca
Eskişehir
2003-2011 yılları
arasında mevcut demir yolu ağının kaç km.lik bölümü
yenilenmiştir?
13.- Eskişehir Milletvekili Salih
Kocanın, Marmaray Projesine ilişkin sözlü soru önergesi (6/172) ve Ulaştırma,
Denizcilik ve Haberleşme Bakanı Binali
Yıldırımın cevabı
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Aşağıdaki
sorularımın Ulaştırma Bakanı Binali
Yıldırım tarafından sözlü olarak
cevaplandırılmasını arz ederim.
Salih
Koca
Eskişehir
Marmaray Projesine ne zaman
başlanılmıştır? Yapılan arkeolojik kazılar
nedeniyle gecikme yaşanan projenin ne zaman bitirilmesi
planlanmaktadır? Projenin toplam maliyeti ne kadardır? Projedeki
mevcut durum nedir? Projenin tamamlanması ile özelinde İstanbul
ilinin, genelinde ise ülkemizin kazanımları neler olacaktır?
ALİ SERİNDAĞ (Gaziantep)
Kazanımlarını soruyor ya, kayıpları da sorsun.
14.- Eskişehir Milletvekili Salih
Kocanın, Türkiye-Gürcistan demiryolu inşaatı
çalışmalarına ilişkin sözlü soru önergesi (6/173) ve Ulaştırma,
Denizcilik ve Haberleşme Bakanı Binali
Yıldırımın cevabı
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Aşağıdaki
sorularımın Ulaştırma Bakanı Binali
Yıldırım tarafından sözlü olarak
cevaplandırılmasını arz ederim.
Salih Koca
Eskişehir
Türkiye - Gürcistan (Kars - Tiflis)
Demiryolu İnşaatı işinin ihalesi ne zaman
yapılmış? İnşaat çalışmalarında yüzde
kaç oranında fiziki gerçekleşme sağlanmıştır?
Projenin faydaları nelerdir, ne zaman ikmal edilmesi planlanmaktadır?
ALİM IŞIK (Kütahya)
İhaleyi hangi firma almış, onu sormamış mı?
15.- Eskişehir Milletvekili Salih
Kocanın, lojistik merkezler kurulmasına ilişkin sözlü soru
önergesi (6/174) ve Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanı Binali
Yıldırımın cevabı
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Aşağıdaki sorularımın
Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım tarafından
sözlü olarak cevaplandırılmasını arz ederim.
Salih Koca
Eskişehir
Modern yük
taşımacılığının kalbi olarak görülen,
diğer ulaşım sistemleri ile entegre olarak kombine
taşımacılığı geliştiren lojistik merkezler
ülkemizde de kurulmaya başlanmış mıdır? Lojistik
merkezler öncelikle organize sanayi bölgeleriyle bağlantılı
olarak yük taşıma potansiyelinin yoğun olduğu kaç bölgede
yapılmaktadır?
16.- Giresun Milletvekili Adem
Tatlının, Mekke-Medine hızlı tren hattı
inşaatına ilişkin sözlü soru önergesi (6/175) ve Ulaştırma,
Denizcilik ve Haberleşme Bakanı Binali
Yıldırımın cevabı
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Aşağıdaki
sorularımın Ulaştırma Bakanı Binali
Yıldırım tarafından sözlü olarak
cevaplandırılmasını arz ederim.
Adem Tatlı
Giresun
Yurtdışı yüksek
hızlı tren yapımı ve işletiminde hızlı tren
işletmeciliğine başlayan TCDD, Mekke-Medine arasında
yapılacak olan
17.- Giresun Milletvekili Adem
Tatlının, Sivas-Erzincan hızlı tren hattı
çalışmalarına ilişkin sözlü soru önergesi (6/176) ve Ulaştırma,
Denizcilik ve Haberleşme Bakanı Binali
Yıldırımın cevabı
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Aşağıdaki sorularımın
Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım tarafından
sözlü olarak cevaplandırılmasını arz ederim.
Adem
Tatlı
Giresun
Sivas-Erzincan hızlı tren
hattında çalışmalar hangi aşamaya gelmiştir? Ne zaman
tamamlanarak hizmete verilecektir?
18.- Giresun Milletvekili Adem
Tatlının, Ankara-Sivas yüksek hızlı tren hattı
çalışmalarına ilişkin sözlü soru önergesi (6/177) ve Ulaştırma,
Denizcilik ve Haberleşme Bakanı Binali
Yıldırımın cevabı
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Aşağıdaki
sorularımın Ulaştırma Bakanı Binali
Yıldırım tarafından sözlü olarak
cevaplandırılmasını arz ederim.
Adem
Tatlı
Giresun
Yerköy-Sivas arasında alt
yapı yapım çalışmaları devam eden Ankara-Sivas yüksek
hızlı tren projesinde Ankara-Yerköy arasında da proje
çalışmalarının devam ettiği bilinmektedir. Söz konusu
hat kesiminde inşaat çalışmaları ne zaman başlayacak
ve ne zaman tamamlanarak hizmete verilecektir?
19.- Giresun Milletvekili Adem
Tatlının, Ankara-İstanbul yüksek hızlı tren
hattı çalışmalarına ilişkin sözlü soru önergesi
(6/178) ve Ulaştırma,
Denizcilik ve Haberleşme Bakanı Binali
Yıldırımın cevabı
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Aşağıdaki
sorularımın Ulaştırma Bakanı Binali
Yıldırım tarafından sözlü olarak
cevaplandırılmasını arz ederim.
Adem
Tatlı
Giresun
Ankara-Eskişehir kesiminde
işletmeye açılmış bulunan ve halen yapımı devam
eden Ankara İstanbul Yüksek Hızlı Tren hattı ne zaman
hizmete başlayacaktır? Söz konusu hat hizmete açıldığında
mevcut yüksek hızlı tren setleri yeterli olacak mıdır? Yeni
set alımı planlanmakta mıdır?
20.- Giresun Milletvekili Adem
Tatlının, Van Gölündeki feribotların yenilenmesine
ilişkin sözlü soru önergesi (6/179) ve Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme
Bakanı Binali Yıldırımın cevabı
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki
sorularımın Ulaştırma Bakanı Binali
Yıldırım tarafından sözlü olarak
cevaplandırılmasını arz ederim.
Adem
Tatlı
Giresun
Van Gölü geçişi Türkiye'nin Orta
Asya'ya açılışında kesinti oluşturmaktadır. Bu
kesinti feribot bağlantılarıyla giderilmeye
çalışılmaktadır. Ancak işletilen mevcut feribotlar
ekonomik ömürlerini doldurmuş durumdadır. Kısa ve orta vadede bu
kısıtlılıkları aşmak için planlarınız
nedir?
21.- Isparta Milletvekili Recep
Özelin, planlanan hızlı tren projelerine ilişkin sözlü soru
önergesi (6/180) ve Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanı Binali
Yıldırımın cevabı
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Aşağıdaki sorularımın
Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım tarafından
sözlü olarak cevaplandırılmasını arz ederim.
Recep
Özel
Isparta
İnşaatı devam eden
hızlı tren projelerinin yanı sıra,
bakanlığınızca planlanan hızlı tren projeleri var
mıdır? 2023 yılına kadar bu projelerden hangileri
tamamlanacaktır?
22.- Isparta Milletvekili Recep
Özelin, Ankara-İzmir Hızlı Tren Projesine ilişkin sözlü
soru önergesi (6/181) ve Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanı Binali
Yıldırımın cevabı
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Aşağıdaki
sorularımın Ulaştırma Bakanı Binali
Yıldırım tarafından sözlü olarak
cevaplandırılmasını arz ederim.
Recep
Özel
Isparta
Ülkemizin 3. büyük kenti olan
İzmir'in de hızlı tren projesinden yararlanması
amacıyla, Ankara-İzmir hızlı tren projesini ne zaman ihale
etmeyi hedefliyorsunuz ve ne zaman tamamlanacaktır?
23.- Isparta Milletvekili Recep
Özelin, Adapazarı-Karadeniz Ereğlisi ve Bartın Limanı
demiryolu bağlantısının ne zaman
gerçekleştirileceğine ilişkin sözlü soru önergesi (6/182) ve Ulaştırma,
Denizcilik ve Haberleşme Bakanı Binali
Yıldırımın cevabı
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki
sorularımın Ulaştırma Bakanı Binali
Yıldırım tarafından sözlü olarak
cevaplandırılmasını arz ederim.
Recep
Özel
Isparta
Adapazarı-Karasu demiryolu
hattının inşaatına başlandığını
biliyoruz. Adapazarı-Karadeniz Ereğlisi ve Bartın Limanı
demiryolu bağlantısı ne zaman gerçekleştirilecektir?
MUHARREM VARLI (Adana) Ispartaya
Ereğliden mi gidiyormuş o ya! Çok mu merak etmiş orayı!
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI
(İstanbul) Tanju Bey, biraz hızlı okusanız.
24.- Isparta Milletvekili Recep
Özelin, yeni terminal binası inşa edilen havaalanlarına
ilişkin sözlü soru önergesi (6/183) ve Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme
Bakanı Binali Yıldırımın cevabı
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki
sorularımın Ulaştırma Bakanı Binali
Yıldırım tarafından sözlü olarak
cevaplandırılmasını arz ederim.
Recep Özel
Isparta
Havacılık Sektöründe Kamu
Özel İşbirliği (KÖİ) kapsamında YİD modeli ile
hangi havaalanlarına terminal yeni binası
yapılmıştır? Bunların toplam proje bedeli ne
kadardır? YİD Projeleri'nin yapım ve işletme dönemlerinde
yaratılan ek istihdam ortalama kaç kişidir? Bu terminallerin toplam
yolcu kapasitesi ne kadar olmuştur? Türkiye genelinde bu
havaalanlarını kullanarak seyahat eden yolcuların toplam yolcuya
oranı nedir? KÖİ olarak planlanan başka havaalanları var mıdır?
Var ise hangileridir?
25.- Isparta Milletvekili Recep
Özelin, havayolu iç ve dış hat yolcu sayılarına
ilişkin sözlü soru önergesi (6/184) ve Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme
Bakanı Binali Yıldırımın cevabı
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Aşağıdaki
sorularımın Ulaştırma Bakanı Binali
Yıldırım tarafından sözlü olarak
cevaplandırılmasını arz ederim.
Recep Özel
Isparta
2002-2011 yılları arası
hava yolu iç ve dış hat yolcu sayıları yıllar
itibarıyla ne kadardır? 2002 yılında sivil hava
uçuşlarına açık havaalanları hangileriydi? Haziran 2011
itibarıyla sivil hava trafiğine açık havaalanları
hangileridir?
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI
(İstanbul) Tanju Bey, biraz hızlı okuyabilirseniz, Sayın
Bakan daha güzel cevap verebilir.
26.- İstanbul Milletvekili
Mustafa Ataşın, bölgesel hava
taşımacılığı projesine ilişkin sözlü soru
önergesi (6/185) ve Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanı Binali
Yıldırımın cevabı
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Aşağıdaki
sorularımın Ulaştırma Bakanı Binali
Yıldırım tarafından sözlü olarak
cevaplandırılmasını arz ederim.
Mustafa
Ataş
İstanbul
THY yurt içi uçuş tekeli ne zaman
kaldırıldı? Bu kapsamda başlatılan Bölgesel Hava
Taşımacılığı projesiyle 2002-2011
yılları itibarıyla yurt içi ve yurt dışı yolcu
sayıları ne kadardır?
ALİ SERİNDAĞ (Gaziantep)
Tanju Bey, hızlı okuyorsunuz anlayamıyoruz! Yavaş,
yavaş!
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI
(İstanbul) Burası eğlence yeri oldu! Herkes bir laf
atıyor, herkes bir şey yapıyor, bir eğlence yeri.
ALİM IŞIK (Kütahya)
Ayşe Hanım, bunlar soru mu Allah aşkına! Bunlar soru
önergesi mi!
27.- İstanbul Milletvekili
Mustafa Ataşın, tüm ülke hava sahasını tek bir hava trafik
kontrol merkezinden kontrol etme çalışmalarına ilişkin
sözlü soru önergesi (6/186) ve Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanı Binali
Yıldırımın cevabı
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Aşağıdaki
sorularımın Ulaştırma Bakanı Binali
Yıldırım tarafından sözlü olarak
cevaplandırılmasını arz ederim.
Mustafa
Ataş
İstanbul
Ülkemiz hava sahası
ALİM IŞIK (Kütahya) Böyle
bir şey olabilir mi! 41 tane soru önergesinin 39 tanesi iktidar partisine
ait.
ALİ SERİNDAĞ (Gaziantep)
Bu sorular dalga sorular değil mi?
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI
(İstanbul) Değil.
ALİM IŞIK (Kütahya) Bu
sorular soru mu Allah aşkına!
ALİ SERİNDAĞ (Gaziantep)
Bu sorular soru mu?
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI
(İstanbul) Bir milletvekilinin soru sormaya hakkı yok mu?
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Düzgün soru
soracak, dalga geçer gibi sormayacak.
ALİM IŞIK (Kütahya)
Hanımefendi, 41 tane soru önergesinin 39 tanesi iktidar partisinin olamaz.
BAŞKAN Arkadaşlar, lütfen
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Dalga geçer
gibi sormayacak!
BAŞKAN Lütfen
Lütfen
ALİM IŞIK (Kütahya) Böyle
soru mu olur? Burası çocuk oyuncağı mı?
BAŞKAN Arkadaşlar, lütfen
Lütfen
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Ne bu böyle?
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI
(İstanbul) Size mi soracağız?
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Evet, bize
soracaksınız. Köy taşı mıyız biz burada! Bize
soracaksınız tabii.
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI
(İstanbul) Kimsin sen!
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Sen kimsin,
öğretmen misin!
ALİM IŞIK (Kütahya) Ya
gülünç, şu düştüğünüz duruma bakın ya!
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Dön grubuna,
grubunla konuş.
BAŞKAN Arkadaşlar, lütfen
Lütfen
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Hanım,
hanım gibi konuşacak.
HÜSEYİN BÜRGE (İstanbul)
Hayır, lütfen
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) - Milletvekili
olarak konuşuyor, hanım gibi konuşmuyor, ben de milletvekili
olarak cevap veriyorum.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Aşağıdaki
sorularımın Ulaştırma Bakanı Binali
Yıldırım tarafından sözlü olarak
ALİM IŞIK (Kütahya)
Sayın Vekilim, oluyor mu bu? Şu listeye bakın, 41 tane önergenin
39 tanesi iktidar partisine ait. Böyle bir şey var mı?
BAŞKAN Sayın
Işık, lütfen
Lütfen arkadaşlar
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Var mı
böyle azarlama mazarlama! Babanızın çiftçiliğinde
çalışan çoban mı var burada?
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI
(İstanbul) Babamın adını ağzına alma!
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli)
Babanızın çiftçiliğinde çalışan çoban mı var
burada? Otur!
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI
(İstanbul) Alma ağzına! Babamın adını
ağzına alma! Alamazsın.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Yalandan
artistlik yapma, otur! Yalandan yapma öyle, yemem ben onları! BDPlilere
yaparsın, bana yapamazsın.
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI (İstanbul) Terbiyesiz!
Terbiyesizleşme!
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) - Hadi otur, yemem onları ben!
BAŞKAN Arkadaşlar, lütfen,
lütfen
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI
(İstanbul) Öyle bir yediririm ki sen onun görürsün ne olduğunu.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Ben sana bir
laf söylerim yerinden kalkamazsın, terbiyesiz! Konuştuğun lafa
dikkat et, öyle bir yedirirmiş de bilmem neymiş. Küstah! Utanmaz!
BAŞKAN Tamam arkadaşlar,
lütfen
Evet, devam edelim efendim.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Aşağıdaki
sorularımın Ulaştırma Bakanı Binali
Yıldırım tarafından sözlü olarak
cevaplandırılmasını arz ederim.
Mustafa
Ataş
İstanbul
Ülkemiz hava sahası kapasite
talebini karşılamak
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI
(İstanbul) İnsanların bazı hassas değerleri
vardır, saygı duyun.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) O zaman
düzgün oturacaksın yerine, hadi!
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI
(İstanbul) Terbiyesiz!
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Sen
terbiyesizsin, hem de en büyüğü! Grubuna dön konuş. Dikkat et, MHP
Grubuna konuşuyorsun.
ALİ SERİNDAĞ (Gaziantep)
Sayın Başkan, niye ara vermiyorsun?
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli)
Ayağını denk alacaksın. (Gürültüler)
Evet, MHP Grubuna diyorum, o kadar.
Aynen öyle, MHP Grubu burası, ona göre konuşacaksın.
HÜSEYİN BÜRGE (İstanbul) O
ne demek?
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Aynen bu
demek, MHP Grubu demek. Dikkat edeceksin.
BAŞKAN Oturuma beş dakika
ara veriyorum.
Kapanma
saati: 21.19
ALTINCI OTURUM
Açılma
Saati: 21.24
BAŞKAN: Başkan Vekili Mehmet
SAĞLAM
KÂTİP ÜYELER:
Tanju ÖZCAN (Bolu), Mine LÖK BEYAZ (Diyarbakır)
-----0-----
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 112nci Birleşiminin
Altıncı Oturumunu açıyorum.
Gündemin Sözlü Sorular
kısmına devam edeceğiz.
Şimdi, soru önergelerini
kaldığımız yerden okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki
sorularımın Ulaştırma Bakanı Binali
Yıldırım tarafından sözlü olarak
cevaplandırılmasını arz ederim.
Mustafa
Ataş
İstanbul
Ülkemiz hava sahası kapasite
talebini karşılamak ve hava trafik kontrol sistemlerinin
modernizasyonu ve tüm ülke hava sahasını tek bir hava trafik kontrol
merkezinden kontrol etmek amacıyla yapılan çalışmalarınız
nelerdir?
28.- İstanbul Milletvekili
Mustafa Ataşın, sivil havacılık sektöründeki
gelişmelere ilişkin sözlü soru önergesi (6/187) ve Ulaştırma,
Denizcilik ve Haberleşme Bakanı Binali
Yıldırımın cevabı
30/09/2011
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Aşağıdaki
sorularımın Ulaştırma Bakanı Binali
Yıldırım tarafından sözlü olarak
cevaplandırılmasını arz ederim.
Mustafa
Ataş
İstanbul
2003-2011
yılları arasında sivil havacılık sektöründe nasıl
bir gelişme olmuştur? Bu gelişim dünya geneli ile
kıyaslandığında nasıl bir tablo
oluşturmaktadır?
29.- İstanbul Milletvekili
Mustafa Ataşın, Türk havayolu pazarına ilişkin sözlü soru
önergesi (6/188) ve Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanı Binali
Yıldırımın cevabı
30/9/2011
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Aşağıdaki
sorularımın Ulaştırma Bakanı Binali
Yıldırım tarafından sözlü olarak
cevaplandırılmasını arz ederim.
Mustafa
Ataş
İstanbul
Türk havayolu
pazarında 2003-2011 yılları arasında neler
değişmiştir? Bu değişimin sağlanması ve
sektörün gelişimine yönelik olarak gerçekleştirilen projeler, bu
projelerin, vatandaşlarımıza, ekonomiye ve havacılık
sektörüne sağladığı imkân ve kolaylıklar nelerdir?
30.- İstanbul Milletvekili
Mustafa Ataşın, havayolu uçuş nokta ve sayısının
artırılmasına yönelik çalışmalara ilişkin sözlü
soru önergesi (6/189) ve Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanı Binali
Yıldırımın cevabı
30/9/2011
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Aşağıdaki
sorularımın Ulaştırma Bakanı Binali
Yıldırım tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını
arz ederim.
Mustafa
Ataş
İstanbul
Son yıllarda
yurt içi ve yurt dışı uçuş ağımızda büyük
gelişmeler yaşanmaktadır. Yurt içi, yurt dışı
uçuş nokta ve sayılarının arttırılması için
ne gibi faaliyetler gerçekleştirilmektedir? Bugün itibarıyla
bakıldığında trafikteki büyüme devam edecek midir?
31.- İstanbul Milletvekili Mehmet
Doğan Kubatın, Türkiyenin uçak bakım ve eğitim merkezi
olmasına yönelik çalışmalara ilişkin sözlü soru önergesi
(6/190) ve Ulaştırma,
Denizcilik ve Haberleşme Bakanı Binali
Yıldırımın cevabı
30/9/2011
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Aşağıdaki
sorularımın Ulaştırma Bakanı Binali
Yıldırım tarafından sözlü olarak
cevaplandırılmasını arz ederim.
Mehmet
Doğan Kubat
İstanbul
Türkiye'nin
yakın gelecekte "uçak bakım ve eğitim merkezi"
olması hedefinize yönelik olarak yaptığınız
çalışmalar ve bu çalışmaların sonuçları nelerdir?
Aynı hedef kapsamında bakım alanında Türkiye'nin 2011
yılı itibarıyla dünyadaki konumu nedir? Bugüne kadar bakım
yapılan yabancı uçak sayısı ve son üç yılda bakım
sonucu elde edilen gelirin ekonomiye katkısı ne kadardır?
32.- İstanbul Milletvekili Mehmet
Doğan Kubatın, ülkemize gelen yabancı uçakların denetimine
ilişkin sözlü soru önergesi (6/191) ve Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme
Bakanı Binali Yıldırımın cevabı
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Aşağıdaki
sorularımın Ulaştırma Bakanı Binali
Yıldırım tarafından sözlü olarak
cevaplandırılmasını arz ederim.
Mehmet
Doğan Kubat
İstanbul
Türk uçakları yurt
dışında denetlenmektedir. Ülkemize gelen yabancı uçaklar da
Sivil Havacılık Genel Müdürlüğü tarafından denetlenmekte
midir? Ayrıca, "Havacılık Güvenliği ve Emniyeti"
kapsamında yapmış olduğunuz denetim sayısı ne
kadardır? Bu denetimlerden ne gibi sonuçlar alıyorsunuz?
33.- İstanbul Milletvekili Mehmet
Doğan Kubatın, uluslararası kuruluşlardan ödül alan
havaalanlarına ilişkin Ulaştırma, Denizcilik ve
Haberleşme Bakanından sözlü soru önergesi (6/192) Cevaplanmadı
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Aşağıdaki
sorularımın Ulaştırma Bakanı Binali
Yıldırım tarafından sözlü olarak
cevaplandırılmasını arz ederim.
Mehmet
Doğan Kubat
İstanbul
2002 yılından bu güne kadar
havaalanları herhangi bir uluslararası kuruluş tarafından ödüllendirilmiş
midir? Ödüllendirilmiş ise hangi havaalanları hangi konularda ödül
almıştır?
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Cengiz Topeli
ödüllendirdiler!
34.- İstanbul Milletvekili Mehmet
Doğan Kubatın, havaalanlarında hizmet verilen yolcu
sayısına ilişkin Ulaştırma, Denizcilik ve
Haberleşme Bakanından sözlü soru önergesi (6/193) Cevaplanmadı
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Aşağıdaki sorumun
Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım tarafından
sözlü olarak cevaplandırılmasını arz ederim.
Mehmet
Doğan Kubat
İstanbul
Türkiye'deki
havaalanlarımızın Dünya ve Avrupa havaalanları ile
kıyaslandığında hizmet verilen yolcular
bakımından sıralamadaki yeri nedir?
35.- İstanbul Milletvekili Mehmet
Doğan Kubatın, havaalanlarına yapılan
yatırımlara ilişkin Ulaştırma, Denizcilik ve
Haberleşme Bakanından sözlü soru önergesi (6/194) Cevaplanmadı
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Aşağıdaki
sorularımın Ulaştırma Bakanı Binali
Yıldırım tarafından sözlü olarak
cevaplandırılmasını arz ederim.
Mehmet
Doğan Kubat
İstanbul
Havaalanlarına yapılan toplam
yatırım tutarlarının yıllar itibarıyla
tutarları ne kadardır? Yapılan yatırımlar sonucu yolcu
terminallerinin kapasiteleri toplamda ne kadar artmıştır?
36.- İstanbul Milletvekili Bülent
Turanın, terminalleri yenilenen havaalanlarına ilişkin
Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanından sözlü soru
önergesi (6/195) Cevaplanmadı
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki
sorularımın Ulaştırma Bakanı Binali
Yıldırım tarafından sözlü olarak
cevaplandırılmasını arz ederim.
Bülent Turan
İstanbul
Hangi
havaalanlarının terminalleri yenilenmiş veya yolcu kapasitesi
arttırılmıştır? Havaalanlarına yapılan
yatırımlar sonucunda uçak park yeri sayısında
artış olmuş mudur?
37.- İstanbul Milletvekili Bülent
Turanın, DHMİ Genel Müdürlüğü hizmetleri ile personelinin özlük
haklarına ilişkin Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme
Bakanından sözlü soru önergesi (6/196) Cevaplanmadı
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki
sorularımın Ulaştırma Bakanı Binali
Yıldırım tarafından sözlü olarak
cevaplandırılmasını arz ederim.
Bülent
Turan
İstanbul
Bilindiği gibi AK
Partinin iktidara geldiği 2002 yılında havayolu halkın yolu
olacak denilmiş, bu kapsamda da çeşitli yatırımlar
yapılmıştır. Artan yolcuya uluslararası standartlarda
hizmet verilmesi amacıyla yapılan yatırımlara paralel
olarak 2002 yılı ile 2011 yılı arasındaki AK Parti
hükümetleri döneminde:
a) Havaalanlarımızın
işletiminden sorumlu kuruluş olan DHMİ Genel Müdürlüğünün
havaalanlarına verilen hizmetler için yıllara göre istihdam
ettiği personel sayısı ne kadardır?
b) Personel seçimi ve alımında
izlenen yol nedir?
c) Yapılan işlerin
uluslararası standartta verilmesi gereği, uçuş güvenliğinin
en üst düzeyde sağlanması için hizmet veren mevcut personelin özlük
haklarının iyileştirilmesi veya motivasyonlarının
arttırılması için ne gibi çalışmalar
yapılmaktadır?
d)
Havaalanlarımızın işletiminden sorumlu kuruluş olan
DHMİ Genel Müdürlüğünün kamuya mali katkısı nedir?
38.- İstanbul Milletvekili Bülent
Turanın, Çukurova Bölgesel Havaalanına ilişkin
Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanından sözlü soru
önergesi (6/197) Cevaplanmadı
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Aşağıdaki sorumun
Ulaştırma Bakanı Binalı Yıldırım
tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını arz
ederim.
Bülent
Turan
İstanbul
Çukurova Bölgesel
Havaalanının inşaatına başlamayı düşünmüyor
musunuz?
39.- İstanbul Milletvekili Bülent
Turanın, bölgesel havaalanlarına ilişkin Ulaştırma,
Denizcilik ve Haberleşme Bakanından sözlü soru önergesi (6/198)
Cevaplanmadı
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Aşağıdaki
sorularımın Ulaştırma Bakanı Binali
Yıldırım tarafından sözlü olarak
cevaplandırılmasını arz ederim.
Bülent
Turan
İstanbul
Bölgesel havaalanlarından
bahsediliyor. 2023 yılına kadar bölgesel havaalanı inşa
etmeyi planlıyor musunuz? Bu havaalanları nerelerde inşa
edilecek?
40.- İstanbul Milletvekili Bülent
Turanın, İstanbula üçüncü bir havaalanı yapılmasına
ilişkin Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanından
sözlü soru önergesi (6/199) Cevaplanmadı
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki
sorularımın Ulaştırma Bakanı Binali
Yıldırım tarafından sözlü olarak
cevaplandırılmasını arz ederim.
Bülent
Turan
İstanbul
Nüfus, ticaret ve turizm vb. konularda
ülkemizin en büyük kenti olan İstanbul İlimize 3'üncü bir
havaalanı yapılması konusunda herhangi bir çalışma var
mıdır? Varsa çalışmalar hangi aşamadadır?
41.- Kocaeli Milletvekili Haydar
Akarın, otoyollarda bazı merkez ilçe isimlerinin tabelalardan
kaldırılmasına ilişkin Ulaştırma, Denizcilik ve
Haberleşme Bakanından sözlü soru önergesi (6/200) Cevaplanmadı
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki
sorularımın Ulaştırma Bakanı Binali
Yıldırım tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını
arz ederim. 01/10/2011
Haydar
Akar
Kocaeli
Otoyollar üzerinde yapılan yeni
bir düzenleme ile il ismi ile merkez ilçe ismi farklı olan illerde merkez
ilçe ismi kaldırılarak il ismi yazılmış ve mevcut ilçe
yok sayılmıştır. Bunun bir örneği de Kocaeli İli
merkez ilçesi İzmit'te yaşanmaktadır. TEM otoyolu üzerinde
batıdan veya doğudan İzmit'e gelmek istediğinizde
İzmit isminin tabelalarda olmadığını göreceksiniz.
1. Doğu
veya Batı yönlerinden İzmit'e gelmek istediğinizde yol
tabelalarının hiç birinde ismi geçmeyen İzmit'i nasıl
bulmayı düşünüyorsunuz?
2. Tarihe mal olmuş bir ilçe
isminin kaldırılması veya yok sayılmasının
gerekçesi nedir?
3. Bu
uygulama ile yapılmak istenilenin ne olduğu kamuoyunca
anlaşılamamış olup, siz bu şekilde neyin çözümünü bulduğunuzu
düşünüyorsunuz?
BAŞKAN Sayın Bakanım
buyurun efendim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
NURETTİN CANİKLİ
(Giresun) Hızlı cevap verebilirsiniz Sayın Bakan, bir mahzuru
yok.
ULAŞTIRMA,
DENİZCİLİK VE HABERLEŞME BAKANI BİNALİ YILDIRIM
(İzmir) Öyle mi? Götürü usulü.
MEHMET ERDOĞAN (Muğla) - Ya
hiç olmazsa soru sahipleri burada olsaydı, onlar da yok.
MEHMET ŞANDIR (Mersin)
Sayın Bakan, burada olmayanların sorularını
cevaplandırmayın.
ULAŞTIRMA,
DENİZCİLİK VE HABERLEŞME BAKANI BİNALİ YILDIRIM
(İzmir) Haksızlık olur ya. Geçmiş dönemde de soru
sahipleri yoktu buralarda.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) - Soru
soranın burada olması lazım.
ULAŞTIRMA,
DENİZCİLİK VE HABERLEŞME BAKANI BİNALİ YILDIRIM
(İzmir) Evet.
KAMER GENÇ (Tunceli) - Eskiden öyle
değildi Sayın Bakan, soru sahibi olmayınca cevap verilmiyordu,
AKPliler ucuza kaçıyor.
ULAŞTIRMA,
DENİZCİLİK VE HABERLEŞME BAKANI BİNALİ YILDIRIM
(İzmir) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sözlü
soruları cevaplandırmak için huzurunuzdayız. Yüce meclisi
saygıyla selamlıyorum.
İlk soru, İdris Naim
Şahine, İçişleri Bakanına yöneltilen (6/28)
sayılı sorudur. Soruyu tekrar okumuyorum, sorular okundu. Konu,
Ardahanda şehir içi ışıklarıyla ilgili. Bu
ışıkların
Ensar Bey burada mı? Yok. Ama
okuyacağız, yapacak bir şey yok. Ardahan merkezinde bulunan
trafik ışıklarının yenilenmesi için Ardahan Belediyesi
hazırlıklara başlamış olup 2012nin üçüncü
çeyreğinde, eylül ayında yapılması öngörülmektedir.
Ankara Milletvekili Sayın Nurdan
Şanlının (6/151) sayılı sorusu. Karayolları ile
ilgili bir sorudur. Ülkemizde kara yolu taşıma ağı
ağırlıklı olarak doğu-batı istikametindedir. Ana
koridorlar asırlardan beri hep doğu-batı istikametinde
gelişmiş ve tarihî İpek Yolu, Baharat Yolu, TRASEKA yolu, kuzey,
güney TETEK yolları gibi yollar doğu-batı ticaretinde yoğun
olarak kullanılmıştır.
Hükûmetimiz döneminde kuzey, güney
koridorlarının geliştirilmesi, Akdenizle Karadenizin
birbiriyle buluşturulması için yoğun bir çalışma
yapılmakta olup, toplam
Bartın Milletvekili Sayın
Yılmaz Tunçun (6/155) esas sayılı sorusu da Karayolu
Taşıma Kanunuyla ilgili bir sorudur. Ülkemizde 2003
yılından önce kara yolu taşımacılığıyla
ilgili bir yasal düzenleme yoktu, 2003te çıkarılan Kanunla, 4925
sayılı Karayolu Taşıma Kanunuyla birlikte kara yolu
taşımacılık faaliyetlerini düzenleyen bu alana mahsus bir
Kanun çıkarıldı. Bu Kanun mesleki yeterlilik, mesleki
saygınlık ve mali yeterlilik esaslarını alan bir
düzenlemeydi.
Bu Kanunla birlikte ne
değişti? Değişen şudur: 2003 öncesi 4.176 adet belge
taşımacılıkta verilmişken, Kanunun yürürlüğe
girdiği tarihten bugüne kadar verilen belge sayısı 1 milyon 241
bin 901 adete ulaşmış yani kanun, sektörün yüzde 95ini
kapsayacak bir uygulama alanına ulaşmıştır.
Birçok ikincil düzenleme
yapılmıştır. Karayolu Taşıma Yönetmeliği,
Yeterlilik Eğitimi Yönetmeliği, araç muayene
istasyonlarının açılması, kamu kurum ve
kuruluşları personel servisi, okul servisi, dönel gibi -birçok- 7
tane de ikincil düzenleme gerçekleştirilmiştir.
Bartın Milletvekili Yılmaz
Tunçun (6/158) esas numaralı soru önergesi de yine kara yolu
taşımacılık sektörünün bu yeni kanunla birlikte
gelişimiyle ilgilidir. Kara yolu ağırlıklı
taşıma sisteminin, Türkiye'de uzun yıllardan beri uygulanan
politikalardan dolayı geliştiğini, bu yönde dengenin
bozulduğunu biliyoruz. 2003 yılı itibarıyla kara yoluyla
yurt içi taşımalar yükte yüzde 92, yolcuda yüzde 94tü. Yapılan
yeni düzenlemeyle bu oran yükte yüzde 88e gerilemiş ama hâlâ çok yüksek
düzeyde seyretmektedir. Hedefimiz: Yurt içi taşımaları dengeli
bir şekilde dağıtmak, demir yolu, hava yolu ve denizin
payını arttırmak şeklindeki projelerimizi,
programlarımızı uygulamaktayız.
Diğer yönden, uluslararası
taşımacılıkta da yıllardan beri devam eden kota
sorunu, yapılan kararlı çalışmalarla yirmi dört ülkede
tamamen serbestleştirilmiş, hiçbir kotaya tabi olmadan
taşımacılık yapılabilir hâle gelmiştir.
Bunun yanı sıra, çok
taraflı UBAK belgesi diye tabir ettiğimiz belgelerde de Türkiye
Arnavutlukla aynı kotaya sahipti. Burada da çok yoğun bir
mücadeleden sonra temel kota 141den 509a, kullanılan belge
sayısı da 531den 3.715e yükseltilmiştir. UBAK üyeleri
içerisinde Rusya ve Almanyadan sonra Türkiye 3üncü en büyük kotaya sahip ülke hâline gelmiştir ve bu
şekilde, artan ihracatımızın
taşımalarının Türk taşımacılar
tarafından gerçekleştirilmesi mümkün hâle gelmiştir.
Aynı zamanda, bu amaca yönelik
olarak Bolu Milletvekili Ali Ercoşkunun (6/161) sayılı sorusunu
da cevaplandırmış oldum, ikisi aynı mahiyette olduğu
için birleştirdik.
Sayın Ali Ercoşkunun (6/160)
sayılı soru önergesi de yap-işlet-devret modeliyle ilgili, 2023
hedeflerinde hangi projeler vardır?
Yap-işlet-devret modeliyle
yapılan projeler iki grupta değerlendirilebilir: Birinci grup, hâlen
başlamış olan projelerdir. Bunlar nelerdir?
Gebze-Orhangazi-İzmir otoyoludur. Toplam
Diğer bir proje, üçüncü köprü ve
bağlantı yoludur. O da bildiğiniz gibi, bugün ihalesi
gerçekleştirilmiş, üçüncü köprüyü yapacak ihaleyi kazanan yüklenici
de belli olmuştur. İstanbulun fethi dolayısıyla
İstanbula bu önemli projenin bugün kazandırılmış
olması da ayrıca memnuniyet verici bir durumdur.
Diğer bir yap-işlet-devret
projesi Sabuncubeli Tünelidir. Bunun çalışmaları da
başlamıştır. İzmirle Manisa arasını on
dakikaya indirecek, iki tüp hâlinde toplam 8 bin metrelik bir tünel öngörülmektedir.
Bir başka ikinci grup projede
toplam on bir proje vardır. Ağırlıklı olarak bu
projeler otoyol projelerdir. Bu otoyol projelerinin toplam uzunluğu 3.722
kilometredir. Bunlar da 2023 hedefleri arasında gerçekleşecek
projelerdir.
Yine, Bolu Milletvekili Sayın Ali
Ercoşkunun (6/161) sayılı soru önergesi
Bu da yine daha önce
cevaplandırdığım soru önergesiyle aynı mahiyettedir.
Onun için uluslararası taşımacılıkla ilgili, daha önce
4üncü soru olarak cevaplandırılmıştır.
Diğer bir soru, Bolu Milletvekili
Sayın Ali Ercoşkunun (6/163) sayılı soru önergesidir. Kara
yolu yapımı amacıyla istimlaki yapılan parselin malikleri
2942 sayılı Yasanın değişik 8inci maddesine göre
önce pazarlık yapılır, eğer anlaşma
sağlanırsa tapudan ferağ verilme yoluna gidilir, anlaşma
bedeli kendisine ödenir. Anlaşma yapılamaması, olmaması
hâlinde 10uncu maddeye göre bedel tespit ve tescil davası açılarak
mahkemenin belirlediği bedel bankaya bloke edilir ve karar, ilgilisine
gerekli ödeme yapılmış olur. Yani istimlak yaparken hangi
işlemler uygulanıyor, soru bununla ilgilidir.
Bursa Milletvekili Sayın Hüseyin
Şahinin (6/169) sayılı soru önergesi
Bu da demir
yollarıyla ilgili bir sorudur. 1950-2002 yılları arasındaki
demir yollarına yapılan işlerle ilgilidir.
Ülkemizde 1950-2002 yılları
arasında toplam
Ayrıca toplam 11.940 kilometrelik
demir yolu ağımızın 6.415 kilometrelik bölümü de tamamen
yenilenmiştir.
Bilgilerinize arz ederim.
Eskişehir Milletvekili Sayın Salih
Kocanın (6/171) sayılı sorusu, Bursa Milletvekili Sayın
Hüseyin Şahinin sorusuyla tamamen aynı mahiyettedir. Onun için bunu
geçiyorum.
Diğer bir sorumuz, 9uncu soru,
Eskişehir Milletvekili Salih Kocanın hemzemin geçitlerle ilgilidir.
Devlet Demiryollarının 3.415 adet hemzemin geçidi mevcuttur. Bugüne
kadar 1.054 adedi otomatik ışıklı, bariyerli bir geçide
dönüştürülmüş ve emniyete alınmıştır.
Bilgilerinize arz ederim.
Çünkü bu hemzemin geçit kazaları
maalesef zaman zaman oluyor. Bunları bariyerli hâle getirdiğimiz
hâlde de bu kazalar oluyor. Demek ki bunu yapmak yetmiyor, ayrıca bu
konuda sürücülerimizin eğitilmesi icap ediyor.
Eskişehir Milletvekili Sayın
Salih Kocanın (6/171) sayılı soru önergesi: 2003-2011
yılları arasında demir yollarımızın ne
kadarı yenilenmiştir? Daha önce de ifade ettim: 11.940 kilometrelik
toplam demir yolu ağının yarısından fazlası yani
6.415 kilometrelik kısmı tamamen elden geçmiş
bulunmaktadır.
Eskişehir Milletvekili Sayın
Salih Kocanın (6/172) sayılı soru önergesi Marmaray Projesi ile
ilgilidir. Marmaray Projesi 2004te başlamıştır, 2013ün
sonunda bitirilmesi öngörülmektedir. Yaklaşık maliyeti 5 milyar
dolardır. Toplam uzunluğu 76 kilometredir; bunun 15,5 kilometresi
deniz altından ve yer altından geçmektedir, geriye kalan
kısmı da yüzeysel raylı sistem olacaktır.
Çalışmalar, ray döşeme, elektromekanizasyon, sinyalizasyon
işleri süratle devam etmektedir. Doğrusu, ne getirecek?
Marmarayın getireceği birçok fayda var. Tek yönde saatte 75 bin
yolcu geçebilecek; bu da günde 1,5 milyon İstanbullunun batıdan
doğuya veya Avrupadan Asyaya geçmesi anlamına geliyor.
Üsküdar-Sirkeci arası dört dakikada geçilecek. Raylı sistemin bu
proje bittiğinde İstanbuldaki toplu taşımada payı
yüzde 8den yüzde 30a çıkmış olacaktır, İstanbuldaki
toplu taşıma trafiği rahatlayacaktır.
Eskişehir Milletvekili Sayın
Salih Kocanın (6/173) numaralı sorusu Kars-Tiflis demir
yollarıyla ilgilidir. Kars-Tiflis-Bakû demir yolu üç ülkenin içinde
olduğu stratejik bir demir yoludur.
MUHARREM İNCE (Yalova)
Sayın Bakanım, sizin grup salonunda cevaplasaydınız!
ULAŞTIRMA,
DENİZCİLİK VE HABERLEŞME BAKANI BİNALİ YILDIRIM
(Devamla) Karsı Tiflise, Tiflisi Bakûye bağlayan, bir anlamda
Uzak Doğuyu Anadolu toprakları üzerinden Avrupaya bağlayan çok
önemli, çok stratejik bir projedir. Üç ülkenin ortak projesidir; Azerbaycan,
Gürcistan ve Türkiye ve çalışmalar her üç ülkede de hızla devam
etmekte olup 2014 yılı gibi
tamamlanması hedeflenmektedir.
Yine, Eskişehir Milletvekilimiz
Sayın Salih Kocanın (6/174) sayılı sorusu
Bu soru da yük
taşımacılığının daha ekonomik, daha
hızlı yapılması ile atıl kapasite
oluşturmaması için lojistik merkezlerin kurulmasının
önemine dairdir. Bu anlamda, ülkemizin muhtelif bölgelerinde lojistik merkez
kurma çalışmaları devam etmektedir. Önümüzde, orta ve uzun
vadede on dokuz adet lojistik merkez kuruyoruz. Bunlar nerelere kuruluyor?
Limanların yanlarına, fabrikaların yanlarına, demir
yollarının geçtiği güzergâhlarda kuruluyor. Böylece lojistik
merkezler hem taşımacılıkta ucuzluk sağlıyor hem
de zamandan çok ciddi bir tasarruf sağlıyor.
Giresun Milletvekili Sayın Adem
Tatlının (6/175) sayılı soru önergesi Mekke-Medine
hızlı treniyle ilgilidir. Bu hızlı tren projesi için
Çinliler, Almanlar, Suudi Arabistan ve Türkiye bir konsorsiyum oluşturmuş
ve ihale için yarışmıştır, ancak projeyi bir
İspanyol firmasının koordinatörlüğünde oluşturulan
konsorsiyum kazanmıştır. İşletmesinin Devlet
Demiryolları tarafından -buralar Müslümanlar dışındaki
milletlere kapalı olduğundan, böyle bir kısıtlama
olduğundan- yapılması konusunda görüşmeler hâlen devam
etmektedir.
Giresun Milletvekili Sayın Adem
Tatlının (6/176,177,178) sayılı soru önergelerinin
cevaplarını veriyorum: Bu da Bakanlığımızın
gündeminde olan Ankara-Sivas demir yolu hakkındadır. Bu projenin
birinci kısmı, daha doğrusu Sivas-Erzincan-Erzurum-Kars demir
yolunun birinci bölümünü oluşturan Sivas-Erzincan arası uygulama
proje çalışmaları devam ediyor. Bunlar bittiğinde bütçe
imkânlarıyla programa alınması söz konusu olacaktır.
Diğer bir soru: Van Gölü
geçişi ile ilgili bir çalışma var mıdır? Van
Gölünde, malum, taşıma feribotlarla yapılıyor ancak mevcut
feribotların kapasiteleri çok sınırlı, hızları
düşüktür. Buradaki taşımayı hızlandırmak üzere
elli vagon kapasiteli iki adet feribot inşaatına Tatvanda
başlanmış ve 2013-2014te teslim edilecek. Böylece geçişler
hızlanacak ve buradaki yaşanan tıkanıklıklar,
sıkıntılar tamamen sona ermiş olacaktır. Çünkü mevcut
gemiler çok yaşlı ve hızları çok düşüktür, bu da
taşımacılıkta önemli bir olumsuzluk meydana getirmektedir.
Isparta Milletvekili Sayın Recep
Özelin sorusu: Hızlı tren projeleri var mı 2023 hedeflerinde?
Şüphesiz. Ankara-Konya biliyorsunuz açıldı.
Ankara-İstanbulun Ankara-Eskişehir bölümü açıldı.
Ankara-Sivasın yapımı devam ediyor. Ankara-İzmir birinci
bölümün ihalesi yapıldı, işe başlayacak. Bursa-Bilecik,
bunun da ihalesi yapıldı, bugünlerde iş başlayacak. Bunun
dışında ayrıca on bir tane proje de yüksek hızlı
tren hattı olarak planlanmış, 2023 hedefleri arasında yer
almıştır.
Bir başka soru, Isparta
Milletvekili Sayın Recep Özelin (6/181) sayılı sorusu
Ankara-İzmir Hızlı Tren Projesiyle ilgili. Bunun
cevabını az önce verdim; üç bölümde yapılıyor. Birinci
bölümün ihalesi yapıldı, Polatlı-Afyon, Afyon-Eşme-Uşak
arası ihaleye çıkılacak. Eşmeden İzmire olan üçüncü
etap da önümüzdeki sene ihale edilmiş olacaktır.
Isparta
Milletvekili Sayın Recep Özelin (6/182) sayılı sorusu: Burada
Adapazarı-Karasu demir yolunu soruyor. 62 kilometrelik bu hattın
inşaatı, altyapı inşaatı başlamış,
şu ana kadar yüzde 30 seviyesinde ilerleme olmuştur. Bu hattın
daha ileriye, Ereğli-Bartın istikametinde devam etmesi için de proje
çalışmaları sürdürülüyor. Daha ileriki yıllarda bütçe
imkânları elverdiği nispette bu proje de yatırım
programına alınabilecektir.
Isparta
Milletvekili Sayın Recep Özelin (6/183) sayılı soru önergesi
Burada da havacılıkta bugüne kadar yap-işlet-devret modeli ile
neler yapılmıştır, bunu soruyor. Doğrusu,
kapsamlı bir soru. Şöyle söyleyeyim: Kamu-özel ortaklığıyla
yapılan projelerin kapasite olarak iç hatlarda yüzde 58, dış
hatlarda yüzde 94lük bir payı vardır. Belli başlı
projeler, Antalya Havaalanı, Atatürk Havaalanı, Dalaman
Havaalanı, Bodrum Milas Havaalanı, Esenboğa Havaalanı,
Adnan Menderes Havaalanı, Zafer Kütahya Havaalanı ve Çukurova
Havaalanı olarak zikredilebilir. Ayrıca kirala-işlet-devret
projeleri de mevcuttur. Bunların da zaman darlığından
dolayı detayına inmiyorum. Bu konuda yap-işlet-devret,
yap-kirala-devret modeliyle 10 milyar doların üzerinde kamuya da kaynak
aktarılmıştır. Ayrıca 1,7 milyar dolarlık bir
kaynak, bütçeden kullandırılmadan bu projeler
gerçekleştirilmiştir.
Sayın Recep
Özel (6/184) esas numaralı soru önergesinde Hava yoluyla ilgili
gelişmeler nelerdir? diye soruyor. 2002 yılında iç hatlarda 8,7
milyon yolcu taşınırken, bu sayı bugün 8,7 milyondan 58,4
milyona çıkmıştır.
Dış hatlarda 25 milyon
taşıma yapılırken, 2011 yılı sonu itibarıyla
59 milyon yolcuya ulaşılmıştır. 36 havaalanına
sefer yapılırken, bugün 47 havaalanına sefer yapılır
duruma gelinmiştir. 9 havaalanı da yapım aşamasındadır.
İstanbul Milletvekili Sayın
Mustafa Ataşın (6/185) esas numaralı sorusunu
cevaplandırıyorum. Türk Hava Yollarının uçuş tekeli
ne zaman kaldırıldı?
2003 yılında
havacılıktaki tekel kaldırılmış, Türk Hava
Yollarının yanı sıra özel sektör hava yolları da
tarifeli sefer yapmaya başlamışlardır. Bu uygulamayla
beraber havacılıkta çok önemli gelişmeler olmuştur.
Şöyle ki: İç hatlarda yapılan 8,7 milyon yolcu
taşımacılığı 58,3 milyona, dış hatlarda
25 milyon olan taşımacılık 59,3 milyona erişmiş,
toplamda 118 milyon taşıma gerçekleştirilmiştir.
İstanbul Milletvekili Sayın
Mustafa Ataşın (6/186) esas numaralı sorusu
havaalanlarındaki seyrüsefer sistemleriyle ilgilidir.
SMART Projesi ve ara modernizasyon
gerçekleştirilmiş, Antalya Yaklaşma Kontrol Merkezi, Kuzey
Kıbrıs Saha Kontrol Merkezi devreye alınmış; Adnan
Menderes, İstanbul, Ankara, Dalaman, Milasta da test
çalışmaları devam etmektedir. Böylece, Türkiye Avrupanın
en modern seyrüsefer altyapısını gerçekleştirmiş
olmaktadır SMART Projesiyle.
İstanbul Milletvekili Sayın
Mustafa Ataşın (6/187), (6/188), (6/189) esas numaralı soru
önergeleri: Bunlar da havacılıktaki gelişmelerle ilgilidir.
2002 yılında 14 olan hava
taşıma işletmesinin 2,2 milyar cirosu varken, şu anda 15
hava yolu şirketinin cirosu 15 milyarı aşmıştır
ve doğrudan çalışan sayısı 150 bini
aşmıştır. Sivil havacılık sektörü bütün dünyada
küçülme yaşarken Türkiyede çift haneli oranlarda büyümeye devam
etmiş ve 2010 yılında yüzde 19, 2020 yılında da yüzde
20 büyüme sağlanmıştır. Bütün uzmanların Türkiye için
2015te öngördüğü hedefler de 2005 yılında
aşılmıştır.
Diğer bir soru, İstanbul
Milletvekili Sayın Mehmet Doğan Kubatın sorusudur. Bu soru da
yine sivil havacılıkla ilgilidir. Sivil havacılıkla ilgili
yapılan çalışmalar bölgesel iş birliğini içermektedir.
Şu anda sivil havacılıkta dış hatlarda 174 noktaya, iç
hatlarda 47 noktaya sefer yapılmıştır,
yapılmaktadır ve Türk sivil havacılığı birçok
bölgesel iş birliğine gitmiştir. Afrika ülkeleriyle, D-8
ülkeleriyle, Balkan ülkeleriyle ve TRASEKA dediğimiz, Karadenizin
kuzeyini paylaşan ülkelerle bölgesel iş birliği
çalışmalarını başarıyla
gerçekleştirmiştir.
Mehmet Doğan Kubatın (6/191)
sayılı soru önergesi havacılık güvenliğiyle ilgilidir.
Havacılık güvenliği SAFA denetimleriyle ölçülmektedir. SAFA
denetimleri EUROCONTROLün belirlediği kotalara göre her ülkeye En az
şu kadar uçağı denetleyeceksin. demektedir. Türkiye için
belirlenen kota üzerinde bir SAFA denetimi gerçekleştirilmiş
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
ULAŞTIRMA,
DENİZCİLİK VE HABERLEŞME BAKANI BİNALİ YILDIRIM
(Devamla) -
376 olan denetlemeyle Avrupa Birliği ortalamasının
üzerine çıkılmıştır.
Süre bitti.
BAŞKAN Sayın Bakanım
süreniz doldu. Geri kalanları yazılı olarak da
cevaplandırabilirsiniz. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
MUHARREM İNCE (Yalova)
Sayın Bakanım, şimdi biraz sonra kanunla grevi
yasaklarsanız apronda deve kesmeyi düşünüyor musunuz?
KAMER GENÇ (Tunceli) Soru
sormuşlar ama şimdi televizyon vermiyor.
MUSA ÇAM (İzmir) Biraz da
şu Türk Hava Yollarında olanları anlatsaydınız
Sayın Bakan, ne yapıyorsunuz?
ULAŞTIRMA,
DENİZCİLİK VE HABERLEŞME BAKANI BİNALİ YILDIRIM
(Sivas) Onu da anlatırız, daha buradayız, bir yere gitmiyoruz.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Benim bir tek
sorum vardı, onu da cevaplamadınız.
BAŞKAN Teşekkür ederiz
Sayın Bakan.
Sayın milletvekilleri, gündemin
Sözlü Sorular kısmı bu şekilde tamamlanmış oluyor.
Şimdi, alınan karar
gereğince diğer denetim konularını görüşmüyor ve
gündemin Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer
İşler kısmına geçiyoruz.
1inci sırada yer alan Adalet ve
Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri İstanbul Milletvekili
Ayşe Nur Bahçekapılı, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş,
Giresun Milletvekili Nurettin Canikli, Kahramanmaraş Milletvekili Mahir
Ünal ve Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydının; Türkiye Büyük
Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına
Dair İçtüzük Teklifi ile Tunceli Milletvekili Kamer Gençin; Türkiye Büyük
Millet Meclisi İçtüzüğünün Bir Maddesinin Değiştirilmesi
Hakkında İçtüzük Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporunun
görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
X.- KANUN TASARI VE
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER
A)
Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.- Adalet ve Kalkınma
Partisi Grup Başkanvekilleri İstanbul Milletvekili Ayşe Nur
Bahçekapılı, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş, Giresun
Milletvekili Nurettin Canikli, Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünal ve
Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydının; Türkiye Büyük Millet Meclisi
İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair
İçtüzük Teklifi ile Tunceli Milletvekili Kamer Gençin; Türkiye Büyük
Millet Meclisi İçtüzüğünün Bir Maddesinin Değiştirilmesi
Hakkında İçtüzük Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporu (2/242, 2/80)
(S. Sayısı: 156)
BAŞKAN Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
2nci
sırada yer alan Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu
Tasarısı ve Avrupa Birliği Uyum Komisyonu ile Adalet Komisyonu
raporlarının görüşmelerine kaldığımız yerden
devam edeceğiz.
2.-Hukuk Uyuşmazlıklarında
Arabuluculuk Kanunu Tasarısı ve Avrupa Birliği Uyum Komisyonu ile Adalet Komisyonu Raporları (1/486)
(S. Sayısı: 233)
BAŞKAN Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
3üncü
sırada yer alan İstanbul Milletvekili Metin Külünk ve 2
Milletvekilinin; Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanun Teklifi ve İçişleri Komisyonu Raporunun
görüşmelerine başlayacağız.
3.- İstanbul Milletvekili Metin Külünk ve 2 Milletvekilinin; Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi
ve İçişleri Komisyonu Raporu (2/560) (S. Sayısı: 259)(X)
BAŞKAN
Komisyon? Yerinde.
Hükûmet?
Yerinde.
Komisyon
Raporu 259 sıra sayısıyla bastırılıp
dağıtılmıştır.
Teklifin
tümü üzerinde ilk söz Barış ve Demokrasi Partisi Grubu adına
Sayın Hasip Kaplanın, Şırnak Milletvekili.
Sayın
Kaplan, buyurun.
BDP
GRUBU ADINA HASİP KAPLAN (Şırnak) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; 259 sıra sayılı Kanun Teklifi
hakkında söz aldım Barış ve Demokrasi Partisi Grubu
adına. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Tabii
AK PARTİ İktidarı 10uncu yılında
ustalaşınca grev
hakkını yasaklamayı marifet sayıyor şimdi. Grev
hakkını yasaklayan bir anlayış, sendikal haklara, toplu
sözleşme haklarına kökten karşıdır. Grev yoksa
sendikanın anlamı yok zaten, sendikanın bir gereği de
kalmıyor. O zaman, sendikaları kapatın, grevi yasaklamanıza
gerek yok, sendikaları kapatın. Maşallah var, bakıyoruz,
bugün grev var Atatürk Havalimanında. Türk Hava Yollarında
çalışan kabin memurlarını, teknik elemanları,
sendikalı üyeleri SMSle işten atan bir iktidar. Sizi takdir
ediyoruz, ustalığınızı. SMSle, çalışan
işçilerin işten atıldığı bir iktidar olarak
tarihe geçeceksiniz. Tarih sizi affeder mi etmez mi bilemeyiz, halk sizi
affeder mi etmez mi bilmeyiz ama emeğin hakkına gelince,
çalışanın alın terine gelince, Türk Hava
Yollarını dünyada marka eden o emekçilere bu zulmü reva
gördüğünüz için inanın, her havaalanında VIPten
bindiğinizde, her kabin memuru gözlerinizin içine
baktığında AK PARTİ İktidarı milletvekillerinin,
size iyi niyetle ve gözle bakmayacaktır. Sizi grev yasakçıları,
sizi emekçi düşmanları, sizi, çalışanların karşısına
dikilmiş, sadece ve sadece sermayeye çalışan, biat eden bir
ustalaşmış iktidar olarak görecekler.
Bakın, havada grev var. Niye? Bu
yasayı getirdiğiniz için. Ne diyorsunuz? Grev çok etkili bir yol
olmasına rağmen, hassas iş kollarında biz bunu
getiriyoruz. Getirirken de kitabına uydurmaya
çalışıyorsunuz, uymuyor, ne yaparsanız yapın uymuyor. Ne
sosyal devlete uyar ne hukuk devletine uyar ne adalet terazisine
sığar ne insafa sığar ne de vicdana sığar. Biz
Avrupa Birliğine gireceğiz. diye meydanlarda tur atmış bir
iktidarsınız, çıraklık döneminde üstelik.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Hatta Girdik.
bile dediler, havai fişek attılar.
HASİP KAPLAN (Devamla) Avrupa
Birliği, Avrupa Parlamentosu Başkanı geliyor, üç senedir
sınıfta çakan öğrenci muamelesi çekiyor size, farkında
mısınız? Üç senedir, Avrupa Birliği müzakere sürecinde
sınıfta çakmış muamelesi yapıyor size. Beklemeli
Yakında
tasdikname alırsanız şaşmayın. Çünkü çalışma
yaşamına saygı yok, sosyal haklara saygı yok, sosyal devlet
olayına saygı yok, işçiye saygı yok, emekçiye saygı
yok.
Şimdi, Avrupa Sosyal
Şartını basıyorsunuz, üstelik de Türkiye Cumhuriyeti
Başbakanlık İnsan Hakları Başkanlığı,
Avrupa Parlamentosu. Şimdi de Egemen Bağış bunları
bastırıp bastırıp dağıtıyor. Dağıttığınız
şeylerin içinde ne yazıyor, okuyor musunuz Allah aşkına? Bu
Meclisten imzaladığınız, onay verdiğiniz
sözleşmelerde ne yazıyor? Bakın, okuyun: Menfaat
uyuşmazlığı durumunda çalışanların ve
işverenlerin daha önce yapılan toplu sözleşmelerden
doğabilecek yükümlülüklere bağlı olmak şartıyla grev
hakkı dâhil toplu eylem hakkını tanır. Siz tanıyor
musunuz şimdi bu yasayla? Tanımıyorsunuz. Grev
hakkını verdik. diye referandumda meydanlara çıkan siz
değil miydiniz? Sizlerdiniz. Yani halka söz verdiniz, halktan oy
aldınız, halkı cezalandırıyorsunuz sonra. Böyle bir
iktidar anlayışını da ustalık pişkinliği,
ustalık şişkinliği, ustalık
arsızlığı, ustalıkta emeğe
saygısızlık olarak tezahür ettiriyorsunuz. Böyle bir
ustalık olur mu? Ustalık, kazık atma sanatı mı
arkadaşlar? Ustalık, çalışan emekçinin alın terine göz
dikme sanatı mıdır? Ustalık, Türk Hava Yollarını
marka yapan, dünyada en hatırı sayılır ve en çok kâr yapan
şirket durumuna getiren o çalışanları cezalandırma
sanatı mıdır ustalık? Yapmayın efendiler; vatandaşın
ekmeğine, aşına, emeğine, alın terine göz dikmeyin.
Bir kabin memuru günde kaç tur uçuyor, biliyor musunuz? Haftada kaç gün uçuyor,
biliyor musunuz? O teknik elemanları, o yer hizmetlerini, o turizm
sezonunda durmadan çalışan o insanların hak mücadelesini
düşünün. Bakın, ne diyorlar? Bu yasa nedeniyle biz yirmi dört
saatlik uyarı görevi yaptık. diyorlar.
Şimdi, bakıyoruz, Sayın Bakan da burada,
Türk Hava Yolları özel bir kuruluştur. diyor. Anadolujet de şirkettir.
diye daha önce soru-cevapları almıştık. Toplu sözleşme
görüşmelerinde olmadıklarını ifade ediyor Hükûmet, Yokuz.
diyor, Olmamız da gerekmiyor. diyor. Sayın Bakan bunu söylüyor.
Doğru ama
Aması var ya, işte bu üç kelime bundan sonra
ustalığınızı
çalıştırdığınız alana dönüyor. Ama
diyorsunuz, Gerekirse önlem alırız. Zaten Atatürk
Havalimanının etrafına Çevik Kuvveti
konuşlandırmışsınız. Yalovada bir gaz
bombasından, oradan geçen bir astımlı genç hayatını
kaybetti, bitkisel hayatta şu an. Gaz bombalarıyla polis gücünü de
yığmışsınız havalimanının
etrafına. Ee, bir işaret
E, İdris Naim Şahinin de eline
vermişsiniz bu yetkiyi. Ondan sonra, Sen, meşru mu hakkın? Grev
mi yapmak istiyorsun? deyip yarın havalimanında taarruza
geçebilirsiniz ustalık sanatınızı konuşturarak. Kime?
İşte bu çalışanlara. Türk-İşe bağlı
bir sendikaya taarruza geçeceksiniz; ustalığınızı
çalıştıracaksınız,
ustalığınızı. Bu zulümdür arkadaşlar.
Vatandaşa hizmet önemlidir, Bir şeyler
aksamasın önemlidir ama Avrupanın bütün ülkelerinde hava iş
kolunda çalışan sendikaların grev hakkı var. Hepsi, hatta
bu hakkı öyle zamanlarda kullanıyor ki, turizm sezonunun en
yoğun olduğu dönemlerde kullanıyor. Bu bir hak, bir mücadele
aracı ve bunu kullandıkları için havayolları Pariste,
Londrada, Romada durduğu zaman kimse çevik kuvvet, gaz bombaları,
gaz fişekleri göndermiyor. SMSle
Bakın, şu alet çıkmış
ya, bunun üzerinden vatandaşa diyorsun Seni işten attım.
Tık, tık, attım seni. Yirmi yıl, otuz yıl bu sektörde
çalışıp emek vermiş. Sizin iktidarda on yıl
ustalaştığınız yerde o yirmi sene
çalışmış ama bir SMSle, bir SMSle bir
çalışanın, onun ailesinin, onun emeğinin
Onun istikbalini,
onun geleceğini, onun dünyasını altüst ediyorsunuz, işsiz
bırakıyorsunuz, işten atıyorsunuz. İşten
atılma nasıl bir duygu? Bu aralar o kadar çok işten
atılmalar var ki.
Bakın Türkiyede SSKdan emekli
olanların sayısı 5 milyonun üstündeydi, BAĞ-KURdan 2
milyon küsur Sayın Sinan Aygün belki daha iyi bilir- Emekli
Sandığından da 1 milyon 700 bin civarında.
İşçilerin çoğu sendikasız, bu yasalar yüzünden. Emekliler 8
milyonun üstünde, doğru dürüst sendikaları yok. Hani diyeceksiniz Ya,
emekli neyin grevini yapacak? Emekli neyin grevini yapacak; onun da
sendikası olsa, elbet sizin bakanlıkların önünde münasip bir
eylem tarzı geliştirir. Herkesin kendine göre, gücüne göre, yaşına
göre eylem tarzı var. Ama dolaylı vergileri dayatacaksınız
çalışana, otomatik zamları dayatacaksınız, özel
tüketim vergilerini dayatacaksınız, bütün bu son zamanlarda çıkarılan vergileri
de üst üste koyup krizin yükünü de yükleyeceksiniz, sonra kâr edecek, kâr
edecek, bunun karşısında kendi hakkını arayan
vatandaşa, sendikal haklarını kullanmak isteyenlere Ben seni
işten atacağım. diyeceksiniz.
Şu an
itibarıyla, bakın, eyleme katılan işçiler
atılıyor. İzliyor musunuz? Hepiniz İnternete girin.
İnternete girin, ustalığınızı ve
icraatınızı görün. Öyle bir görürsünüz ki, orada
çalışan insanların şu yaklaşımlarını da
görürsünüz; aynen şöyle diyor Türk-İşe bağlı
Metal-İş Sendikası, Hava-İş Sendikası, bütün
bunlar: Meşru hak olarak görüyoruz bunu. Meşru hak; evet,
işçilerin, emekçilerin en meşru hakkıdır bu, direnme
hakkıdır. Tarih onlara direne direne kazanmayı
öğretmiştir. Hiçbir patron, hiçbir işveren, hiçbir sermaye,
işçisine Al sana hak ettin, bu kadar bana kazandırdın fazladan,
sana şunu veriyorum. dememiştir. İşçi tarihine bakın,
1 mayıslardan bugüne gelin.
Şimdi, siz bunu
yapmayın, yapmayın
Adınızı ya değiştirin
adaletsiz partisi koyun ya da adaletliyseniz adaletli olun. Hazreti Ömerin
adaletini istemiyoruz sizden. Hazreti Ömerin adaleti nerede, siz neredesiniz?
Adalet terazisizine koyarsak, vallahi de, billahi de komik rakamlar çıkar.
Şimdi, yine son
haberlere bakıyoruz, memur zammıyla
ilgili. İşçiler bir yanda, memurları harekete geçiriyorsunuz.
Niye iş bırakma eylemi yapıyorlar? diyorsunuz.
Şimdi İş bırakma
eylemini niye yapıyorsunuz? dediğiniz alanda sendika temsilcileri
bakın ne diyor: Grev yasağının aniden gündeme ve hızla
Meclise getirildiğini belirterek Türk Hava Yolları
çalışanlarının haklarıyla
oynandığını ileri sürüyorlar. 23üncü Dönem toplu iş
sözleşmesi işverence on sekiz aydır, Türk Hava Yolları
Teknik A.Ş. Sözleşmesi on iki aydır engellenmektedir, on iki
aydır engellenmektedir. 14 bin çalışan, aileleriyle 50 bin
kişinin haklarıyla oynanması haksızlıktır
arkadaşlar. Size bu talihsiz yasa teklifiniz nedeniyle
Sayın Külünk, sen nasıl bu
oyuna geldin? Ben, sana acıyorum. Bütün kabin memurları sana servis
yaparken, ben onların yerinde olsam her seferinde bir tane kolayı
üstüne, kahveyi üstüne boca ederim. Hak edersin.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Sıcak
kahveyi
HASİP KAPLAN (Devamla)
Sıcak, tam istediğin gibi, şekersiz, sade. Hak ediyorsunuz. Yani
onlara bunu yapmayı nerede aklınıza getirdiler, yoksa size emir
mi buyurdular? Partide genellikle öyle, sizde kimse yaratmıyor artık,
birileri hazırlıyor, getiriyor, imza atıyorsun. Niye bu oyuna
geldin?
Sayın Külünk, gelmemeliydin.
Vallahi billahi ben AK PARTİde milletvekili olsam bu oyuna gelmezdim.
Nasıl bineceksin VIPten kabine geçince uçağa, o kabin
memurlarının gözlerinin içine nasıl bakacaksın?
METİN KÜLÜNK (İstanbul)
Bakarız
HASİP KAPLAN (Devamla)
Bakarsın değil mi? Ben sizi işten attırdım. diye
bakarsın. Ondan sonra, ben böyle
ceberut bir milletvekiliyim mi diyeceksin? Demeyeceğini biliyoruz,
güler yüzüne yakışmıyor çünkü. İnanıyoruz buna.
Şimdi, bu personeli ayakta tutan
en önemli değerleri tehdit, ceza, işten çıkarma, kural
çiğnemeye bağlarsanız Allah size beterini buldurmasın.
diyeceğim sadece, sadece diyebileceğim bu çünkü bu yasanın
içinde sadece o yok. Korsan taksicilikle mücadele ediyorsunuz. Madem o kadar
çok seviyorsunuz taksiciliği, kökten bir değişim getirin
kardeşim, kökten, kökten. Bakın, otopark mafyasıyla bir de
değnekçilerle mücadele edeceksiniz ama öyle bir düzenleme getiriyorsunuz,
kendi değnekçilerinize ve mafyanıza vereceksiniz, el
değiştireceksiniz. Vallahi helal olsun size! Üç seçim var önümüzde,
yüzde 70, 60 oy almanız lazım değil mi? Mafyaya da,
değnekçiye de el attınız helal olsun size! Ne
yapacaksınız? O değnekçinin tuttuğu sokağı ondan
alacaksınız bir başkasına vereceksiniz. Kaldı mı,
park yeri mi var İstanbulda arkadaşlar? Soruyorum size, park yeri
var mı? Maşallah, 95ten bu yana İstanbul Büyükşehir
Belediyesi sizin. Yaptığınız otoparklar kat kat,
yaptığınız otoparklar gani gani, asansörle
çalışıyor, otomatik, apartmanların üst katları da hep
otopark olmuş, otopark sorunu bırakmamışsınız
İstanbulda, çözmüşsünüz. Öyle büyük büyük projeleriniz olmuş ki
Başbakanınız Başkanken şimdiye kadar, şu ana
kadar. Büyükşehir Belediyesi sizde. Gidin, İstanbulun içinde araba
park edecek yer bulamazsınız. Araba park edecek yer
bulamıyorsanız siz demek ki on beş yılda
ustalaşmamışsınız. Siz on beş yılda acemi
acemi yerinizde sayıyorsunuz. Gidin Almanyaya, Avrupaya bilmem nereye,
bütün parkların altı otoparktır arkadaşlar, parkların
altı otoparktır, kavşakların altı otoparktır.
Sizin yaptığınız binalarda otopark şartı da yok,
proje şartı da yok. Bütün, ne kadar kaçak proje, kaçak hazine arazisi
varsa kondurmuşsunuz, sonra af çıkartmışsınız,
bunun üstüne üstünüze yok. Otopark olayını da böyle çözeceksiniz
değil mi?
Bir de uçak kiralama firmalarına
finansal kiralamayı getirmişsiniz. Hangi şirketleriniz bundan
nemalanacak? Kaç tane şirketiniz var böyle iki
yıllığına? Finansal sisteme leasingi de soktunuz
değil mi? Vallahi helal olsun, siz usta değil, uyanık bir
iktidar oldunuz on sene sonra, uyanık, uyanık. Çok
uyanıksınız, uykusuzluktan dikkat edin bir gün gidebilirsiniz.
Arada bir
MEHMET METİNER (Adıyaman)
Metinin işi bu, Metinin.
HASİP KAPLAN (Devamla)
Şimdi, Metin Külünk otobüsçüleri bize getirdi, havacılara grev
yasası çıktı. Otobüsçüler ne oldu, ben de
şaşırıyorum, bunun içinde yok. Otobüsçülere sözler
vermişti, bir baktık
METİN KÜLÜNK (İstanbul)
Gönderdim onu.
HASİP KAPLAN (Devamla)
Şimdi, bir olay daha: Allahtan korkun, dünyanın en masum, en
çalışkan insanları itfaiye erleridir, en riskli meslek grubudur.
Onlara niye şantaj yapıyorsunuz? Yakışıyor mu size? On
yıldır ustalaştınız, itfaiye erine şantaj
yapıp, bu yasayı çıkarıp Davalarını geri alsın.
diye mi ya? Allahtan korkun ya! Bu kadar işçi düşmanı
olmayın ya! Emekçi, çalışan düşmanı olmayın. Yani
hepiniz patron olacak değilsiniz ya, 326 tane milletvekili. Ya,
aranızda çalışarak gelen yok mu Allah aşkına? Yoksa
her biriniz bir dönem sonra patron mu olmayı düşünüyor? Bu itfaiye
erlerine var ya ne verseniz haktır, hak. Onlara şantaj yapmayın,
Davalarınızı geri alın. diye yasa çıkarmayın;
onların hakkını teslim edin, saklı tutun ama bunu
yapmayın.
Biz size önergeler vereceğiz, sizi
düzeltmeye çalışacağız, düzeltirseniz iyi olur, hizmete,
hayra geçer, düzeltmezseniz Allah size müstahakını versin diyorum.
İyi geceler diliyorum. (BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler
Sayın Kaplan.
Grup adına ikinci söz, Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu adına Elâzığ Milletvekili Enver Erdemde.
Buyurun Sayın Erdem. (MHP
sıralarından alkışlar)
Süreniz yirmi dakika.
MHP GRUBU ADINA ENVER ERDEM
(Elâzığ) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 259
sıra sayılı Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ve İçişleri Komisyonu
Raporu üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi adına söz almış
bulunmaktayım. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, bu
düzenleme, Türkiye Büyük Millet Meclisinin yasa yapma tekniklerini ve temel
misyonunu göz ardı eden bir düzenleme olarak karşımıza
çıkmaktadır. Şimdiye kadar, Hükûmet, torba düzenlemelerle
çeşitli alanlardaki yasalarda değişiklikler yapıyordu,
şimdi de kanun teklifleriyle torba düzenlemeler dönemini başlatıyor.
Bu torba kanun teklifinde neler var?
diye baktığımız zaman; birincisi, 2822 sayılı
Toplu İş Sözleşmesi, Grev ve Lokavt Kanununun 29uncu
maddesinde değişiklik yapılması; ikinci olarak, 2918
sayılı Karayolları Trafik Kanununun 79uncu maddesinde
değişiklik yapılması var. Üçüncü olarak, korsan taksiciliğin
önlenmesi; dördüncü olarak, yolcu ve yük taşıma faaliyetlerinde
bulunan hava yolu şirketlerine hava taşıma araçlarının
ve motorlarının aksam ve parçalarının finansal kiralama
yöntemiyle kiralanmasına izin verilmesi; beşinci olarak da,
sınav kazanan ancak ataması yapılmamış itfaiye
erlerinin görevlerine başlatılmasına imkân sağlayan bir
düzenleme.
AK PARTİ Hükûmeti ve AKPli
milletvekillerinin getirmiş oldukları bu yeni yasa yapma tekniği
uygulayıcıların işini de oldukça zorlaştırmakta,
hangi konulardaki düzenlemenin hangi torba düzenlemede yer
aldığını söyleyebilmek de gün geçtikçe imkânsız hâle
gelmektedir.
Bu kanun teklifindeki 5 düzenlemeden
3ü birbiriyle alakalı görülebilir ve İçişleri Komisyonunun ilgi
alanında olabilir. Ancak 2822 sayılı Toplu İş
Sözleşmesi, Grev ve Lokavt Kanununun 29uncu maddesindeki
değişiklik, öncelikli olarak Sağlık, Aile,
Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonunda görüşülmesi
gerekirken İçişleri Komisyonunda görüşülmüştür.
Yine, finansal kiralamaya ilişkin
düzenlemelerin de, benzer bir şekilde kendi asıl komisyonunda
görüşülmesi gerekirken İçişleri Komisyonunda görüşülmesi
doğru olmamıştır.
Havacılık hizmetlerinin grev
yasağı kapsamına alınması, birkaç ay önce Toplu
İş İlişkileri Kanunu Tasarısının
görüşüldüğü esas komisyonu olan Sağlık, Aile,
Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonunda gündeme gelmiş,
oy birliğiyle, bütün milletvekillerince, havacılık hizmetlerinde
grev yasağının getirilmesi reddedilmiştir. Aynı
talebin, asıl komisyonu olarak tekrar İçişleri Komisyonuna
gönderilmesi, burada kabul edilmesi, art niyetli bir yaklaşımdan
öteye geçmemektedir.
Değerli milletvekilleri, 2822
sayılı Toplu İş Sözleşmesi, Grev ve Lokavt Kanunu 1983
tarihinde kabul edilmiş, 29uncu maddesinde de grev ve lokavt
yasakları düzenlenmiştir. 29uncu maddenin üçüncü ve beşinci
fıkrasında 1988 yılında değişiklikler
yapılmak suretiyle, su, elektrik, hava gazı üretimi ve
dağıtımı faaliyetleri ile kamu kuruluşlarınca
yürütülen itfaiye hizmetleri, kara ve deniz yolu taşıma hizmetleri de
grev yasağı olan kapsama alınmıştır.
Yaklaşık otuz
yıldır havacılık hizmetlerine grev yasağı
getirmek kimsenin aklına gelmemiştir ancak ileri demokrasi, hak ve
hukuk kavramlarını dilinden düşürmeyen AKP, bu hizmet alanlarında
da grev yasağını getirerek hem sorunu kısa yoldan
çözmüş hem de kimsenin gerçekleştiremediği, kimsenin
başaramadığını başararak tarihe geçmeyi hak
etmiştir.
Değerli milletvekilleri,
Sayın Külünk kanun teklifinin 1inci maddesinin gerekçesini
açıklarken havacılık sektöründe üst düzey eğitimden
geçmiş personel istihdam edilmesinden ve kısa zamanda yerlerine
yenilerinin bulunamayacağından, iş kolundaki tek sendika olan
Hava-İşin toplu iş sözleşmesinde
karşılanması zor taleplerle masaya gelmesinden toplu
sözleşmenin anlaşmayla sonuçlandırılmasını
zorlaştırdığını, toplumun kendi
refahını sürdürebilme ve zaruri ihtiyaçlarını giderebilme
hakkı ile grevlerin millî ekonomi, şirketler ve vatandaşlar
üzerindeki olumsuz etkileri göz önüne alındığında
havacılık hizmetlerinin grev ve lokavt yapılamayacak işler
arasına alınmasının önem arz etmekte olduğunu iddia
etmektedir. Her ne kadar teklifin 1inci maddesinin gerekçesi bu şekilde
ortaya konsa da gerçek gerekçenin Hava-İş Sendikasının Türk
Hava Yolları Anonim Ortaklığı ile yürütülmekte olduğu
toplu iş sözleşmesinin yargıya intikal etmiş olması ve
yargı kararlarının Türk Hava Yollarının aleyhine
çıkma ihtimalinin yüksek olması nedeniyle bu iş kolunda dünyada
eşi olmayan bir uygulama yapılarak grev yasağı getirilmek
istenmektedir. Böylece bu iş kolunda yapılacak toplu iş
sözleşmesini baltalamaya, bu hizmet kolundaki sendika
cezalandırılmaya çalışılmaktadır.
Bu gerekçeler
ışığında, teklifi hazırlayan Sayın Külünke
şu soruları sormak lazım: Sayın Külünk, bu teklifi Meclise
sunmakla vicdanınız rahat etti mi? Toplu sözleşme
aşamasındaki bu hizmet kolunda çalışanlar teklif
yasalaşır, haklarını alamazlarsa siz kul hakkına
girmiş olmaz mısınız? Üçüncü olarak: Haklarının
ihlal edilmesine vesile olduğunuz Türk Hava Yolları personelinin
kullandığı uçaklara bir daha binecek misiniz? Gecesi, gündüzü ve
tatili olmayan, bugün dünyanın sayılı hava yollarından
birisi olması için her türlü fedakârlığı yapmış
olan Türk Hava Yolları personeline Türk Hava Yollarını bugünlere
getirmenin teşekkürü olarak mı bu düzenlemeyi getiriyorsunuz? Yaptığınız
işi Türk Hava Yolları personeline ödül mü sanıyorsunuz? 1983
yılından beri bu hizmet alanında böylesine bir yasaklı
düzenleme kimsenin hatırına gelmemişken sizin hatırınıza
nereden geldi? Dünyada havacılık hizmetlerinde grevi yasaklayan
bizden başka bir ülke var mı? Bu soruların cevabını
Sayın Külünk, kürsüden verirseniz çok memnun oluruz.
Değerli AKP vekilleri, dünyada bu
konuda ilk olmak sizin düşündüğünüz gibi iyi bir şey
değildir. Sayısal çoğunluğunuzun vermiş olduğu
rahatlık, her türlü haksızlığı, adaletsizliği,
yargıya müdahaleyi iyi bir şey yapıyormuşsunuz gibi size
gösterebilir ama 14 bin çalışan insanın olduğu bir sektörde
yaklaşık 70 bin insanın ahını almayın.
Ağlayanın malı gülene de fayda vermez. Bunu da unutmayın.
İktidar, mal, gençlik gelip geçen
şeylerdir ama dikkat edin, bunlar günahlarınızı
omuzlarınıza bırakıp gitmesin.
Sendika ve toplu sözleşmeden
bahsederken altı aydan beri maaş farklarını alamayan, refah
artışından ve enflasyon farkından dolayı alması
gereken hakları ve maaş artışları verilmeyen,
haklarını aramak için demokratik duruş sergileyen sendika
temsilcilerine biber gazıyla müdahale ettiren Hükûmeti bu vesileyle bir
kere daha yeriyorum.
Değerli milletvekilleri, bugün
gündemimize getirilen bu kanun teklifinde Milliyetçi Hareket Partisi
İçişleri Komisyonu üyeleri olarak muhalefet şerhimizin
olduğunu söylemiş olmamıza rağmen, muhalefet şerhimiz
259 sıra sayılı bastırılan bu kanun teklifinde yer
almamıştır. Bu acele nedendir, niye bu kadar acele ediliyor, bu
düzenleme nereye yetiştirilmeye çalışıyor; bunların da
izah edilmesi lazım.
Değerli milletvekilleri,
havacılık hizmetlerinin grev yasağı olan hizmet
alanları arasına sokulması birtakım sakıncaları
da ortaya çıkaracaktır.
Bu sakıncalar şunlardır:
Bu düzenleme Avrupa Sosyal Şartı, 87 sayılı ILO
Sözleşmesi, örgütlenme ve sendikalaşma özgürlüğünü düzenleyen
uluslararası sözleşmeler ile grev hakkını düzenleyen
çalışma hayatıyla ilgili bütün sözleşmelere
aykırılık teşkil etmektedir.
Yapılacak bu düzenleme
Anayasanın 90ıncı maddesine aykırı bir düzenleme
olacaktır çünkü Usulüne göre yürürlüğe konulmuş temel hak ve
özgürlüklere ilişkin milletlerarası andlaşmalarla
kanunların aynı konuda farklı hükümler içermesi nedeniyle
çıkabilecek uyuşmazlıklarda milletlerarası andlaşma
hükümleri esas alınır. hükmünü amir olduğundan bu teklif,
Anayasaya uygun bir teklif olmayacaktır.
Bu düzenleme yasalaşırsa
sendikası olan fakat grev hakkı olmayan yeni bir sektör ortaya
çıkacaktır. Taşeron işçilerin sendika hakkının
olmadığı, yine emniyet teşkilatı mensuplarının,
Türk Silahlı Kuvvetleri mensuplarının, MİT
mensuplarının, emniyet ve Türk Silahlı Kuvvetlerinde
çalışan sivil memurların, yargı mensuplarının
sendika ve toplu sözleşme, grev hakkının
bulunmadığı bir ülkede bu hakları almak için
çalışanlar mücadele ederken havacılık hizmetlerinde
çalışan personelden kazanmış oldukları bu hakkı geri
almak, demokrasi ile, insan hakları ile, hukukun genel ilkeleri ile uyumlu
olmayacaktır.
Bu düzenleme, AK PARTİnin
dilinden düşürmediği ileri demokrasi anlayışına da
uygun olamaz. Hava-İş Sendikasıyla yürütülen toplu
sözleşmede ortaya çıkan uzlaşmazlık neticesi yargıya
intikal eden bu hususun, çalışanlar aleyhine sonuç
doğurmasına neden olacak bu düzenlemenin kesinlikle metinden
çıkarılması doğru olacaktır. Grev hakkı ile
görüşmelerin öncelikli olarak toplu iş ilişkisinin
görüşüldüğü esas komisyon olan Sağlık, Aile,
Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonunda görüşülmesi daha
uygun olurdu. Yine, havacılık sektörünün stratejik bir sektör
olduğunu düşünürsek, havacılık hizmetlerine grev yasağı
getirilmek isteniyorsa, bu sektör bu aşamaya çalışanların
grev hakkının olduğu süreçte gelmiştir yani
çalışanların grev hakkı bu sektörün gelişmesinin
önünde engel olmamıştır.
Değerli milletvekilleri, kanun teklifinin 2nci
maddesi 2918 sayılı Kanunun 79uncu maddesinde yapılacak
değişiklik ile kara yolu üzerindeki park yerleri için park ücreti
alınması ve park yerlerinin ilgili belediyeler tarafından
işletilmesi veya işlettirilmesi için izin verilmesini öngörmektedir.
Öncelikli olarak, ülkenin son on yılının yönetimini elinde tutan,
mahalli yönetimlerde on beş yılı bulan AKP
iktidarlarının şehirlerimizin otopark sorunlarını
çözmek yerine cadde ve sokakları otopark yapması oldukça
manidardır.
İmar Kanununun 37nci maddesi
İmar planlarının tanziminde planlanan beldenin ve bölgenin
şartlarıyla müstakbel ihtiyaçlar göz önünde tutularak lüzumlu otopark
yerleri ayrılır. Otopark ihtiyacı bulunan bina ve tesislerde
lüzumlu otopark yerleri tefrik edilmedikçe kullanılma izni verilmez.
hükmünün belediye başkanlarınca göz ardı edilmesi, yine imar
yönetmeliğindeki hüküm uyarınca ortak park alanları, bina ve
iş yerleri yapan vatandaşlar tarafından belediyelere ödenen
paraların bu amaca tahsis edilmesinin sağlanmamış
olması, bugün yaşanan sorunların gerçek sebebi olmuştur.
Hükûmetin veya iktidar milletvekillerinin, sorunun gerçek çözümünü
sağlayacak İmar Kanununun 37nci maddesine işlerlik
kazandırması imar yönetmeliğindeki bu maddeye aykırı
düzenlemelerin ortadan kaldırılması için gerekli düzenlemeleri
Meclisin gündemine getirmesi önem arz etmektedir.
İkinci husus olarak: Hükûmet, bu
düzenlemeyle otopark mafyasıyla baş edemediğini, bu düzenlemeyi
yaparak otopark mafyasını yasallaştırmak,
resmîleştirmek ve yasal bir statü kazandırmak istediğini kabul
etmiş olacaktır. Belediyelerin birinci görevi otopark
mafyasını kaldırmak için gerekli tedbirleri almak olduğu
hâlde, bu düzenleme ile belediyelere ranta ortak olmak görevi verilmiş
olacaktır.
Bu uygulama daha önce yasal
dayanağı olmasa da bazı illerde uygulanmış,
başarılı olmadığı için bu uygulamadan
vazgeçilmiştir. Cadde ve sokaklar belediyeler tarafından
işletilmeyip başka kişilere işlettirildiği zaman
otopark mafyası şikâyetlerinde bir değişiklik
olmayacaktır. Otopark mafyası diye adlandırılan
şahıslar belediyenin ihalesine başkalarını
sokmayacakları düşünüldüğünde, sistem bugünkü sorunlardan daha
karmaşık sorunlarla kaşımıza çıkacaktır.
Cadde ve sokaklar belediyeler tarafından otopark olarak ücretli
işlettirildiği zaman o cadde ve sokakta ikamet eden
vatandaşların ve iş yeri sahiplerinin durumu ne olacaktır.
Son olarak da: Mutlaka böyle bir
düzenleme yapılacaksa bu hizmetlerin ya ücretsiz ya da çok az ücretle gerçekleştirilmesi
önem arz etmektedir.
Kanun teklifinin 4üncü maddesinde,
hava taşıma araçlarının ve bunların motor
parçalarının finansal kiralama ile en az iki
yıllığına kiralanabileceği, bunun finansal kiralama
bağlamında değerlendirileceği düzenlenmiştir. Yine
diğer bir maddede olduğu gibi bu da, asıl komisyonunda bir
kanuni düzenlemeye konu olacağı için, esasında bu yapılan
düzenleme bir tekrardan ibaret kalacağı için bunun da kanun metninden
çıkarılması önem arz etmektedir.
5inci maddesinde de, sınav
kazanmış, çeşitli nedenlerle atanamamış itfaiye
erleriyle ilgili düzenlemeler getirilmektedir. Bu düzenlemeyi biz doğru
buluyoruz ve bu atanamayan itfaiye personelinin bir an önce bu görevlere
atanmasının doğru olacağını
değerlendiriyoruz.
Değerli milletvekilleri, korsan
taksicilerle alakalı, özellikle rent a car adı altında
uygulamaların haksız rekabete neden olduğu doğrudur. Ancak,
neden korsan taksicilik yapılıyor, vatandaşı
korsancılığa iten nedenleri Hükûmetin ortadan
kaldırması gerekmektedir. Hükûmet, taksici esnafının,
minibüsçünün, küçük esnafın sorunlarını çözmek için gayret sarf
etmelidir. Yine, bu taksicinin, minibüsçünün, küçük esnafın
sorunlarını çözmek için, ucuz akaryakıt temin edilmesi ve vergi
indirimlerinin sağlanması, bu taksiciler için park yerleri
sorunlarının çözülmesi önem arz etmektedir.
Bu duygu ve düşüncelerle, gecenin
bu saatinde dinleme zahmetine katlandığınız için hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim
Sayın Erdem.
Sayın milletvekilleri, gruplar
adına konuşmalar asgari yirmi dakika olduğundan ve
çalışma süremizin sonuna yaklaştığımızdan bu
süre buna yetmeyecektir.
Dolayısıyla, alınan
karar gereğince, kanun tasarı ve teklifleri ile komisyonlardan gelen
diğer işleri görüşmek için, 30 Mayıs Çarşamba günü
saat 14.00te toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum.
Kapanma
Saati: 22.45