TÜRKİYE
BÜYÜK MİLLET MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
113üncü Birleşim
30 Mayıs 2012 Çarşamba
(TBMM Tutanak Hizmetleri Başkanlığı
tarafından hazırlanan bu Tutanak Dergisinde yer alan ve kâtip üyeler
tarafından okunmuş bulunan her tür belge ile konuşmacılar
tarafından ifade edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş
alıntı sözler aslına uygun olarak
yazılmıştır.)
İÇİNDEKİLER
I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II.- GELEN KÂĞITLAR
III.- YOKLAMALAR
IV.-
GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin Gündem
Dışı Konuşmaları
1.- Ardahan Milletvekili Orhan Atalayın, son
günlerdeki öğretmenlere yönelik şiddet olaylarına ilişkin
gündem dışı konuşması
2.- Malatya Milletvekili Veli Ağbabanın, 31
Mayıs 1971de öldürülen gençler ve Kürecik Radar Üssüne ilişkin
gündem dışı konuşması
3.- Kayseri
Milletvekili Yusuf Halaçoğlunun, terör mağdurlarına
ilişkin gündem dışı konuşması
V.- AÇIKLAMALAR
1.- Ankara Milletvekili Özcan Yeniçerinin, ülkenin sosyal
ve ekonomik yönden iyi olmadığına, Hükûmetin halkın gerçek
sorunlarına yoğunlaşması gerektiğine ilişkin
açıklaması
2.- İstanbul Milletvekili Mahmut Tanalın,
Hükûmetin Şanlıurfasporu siyasi emellerine alet ettiğine ve
sporun üzerinden elini çekmesi gerektiğine ilişkin
açıklaması
3.- Bursa Milletvekili Aykan Erdemirin, Türkiyedeki
açlık ve yoksulluk sınırına ve Cumhuriyet Halk Partisi
olarak Türk Hava Yolları ve kamu emekçileri başta olmak üzere tüm
çalışanların sendikal ve grev haklarını
desteklediklerine ilişkin açıklaması
4.- Tunceli Milletvekili Hüseyin Aygünün,
yaptıkları ziyarette terör mağdurlarının faillerin
tespit edilememesinden ve ciddi bir soruşturma yürütülmemesinden
yakındıklarına ilişkin açıklaması
5.-
İstanbul Milletvekili Haluk Eyidoğanın, TOKİ
iştirakli şantiyelerde çalışan işçilerin
sorunlarına ilişkin açıklaması
6.- Adıyaman Milletvekili Salih Fıratın,
Hükûmetin çiftçinin, işçinin, memurun sesini duymadığına ve
Adıyamanın bazı ilçelerinde ve merkezinde borçlarından
dolayı elektrikleri kesilen çiftçilerin mağduriyetlerinin giderilmesi
gerektiğine ilişkin açıklaması
7.- Çorum Milletvekili Tufan Kösenin, 31 Mayıs 1971de
öldürülen Sinan Cemgil, Kadir Manga ve Alpaslan Özdoğanın
anıları önünde saygıyla eğildiğine ve Silivri
tutsaklarını soylu mücadelelerinden dolayı
kutladığına ilişkin açıklaması
8.- Malatya Milletvekili Veli Ağbabanın,
Malatyada dolu felaketinden dolayı zor durumda olan kayısı
üreticilerine sahip çıkılması gerektiğine ilişkin
açıklaması
9.- Adana Milletvekili Ali Halamanın, Adanada
buğday hasadının başladığına ve çiftçilerin
taban fiyatı açıklaması beklediklerine ilişkin
açıklaması
10.- Şırnak Milletvekili Hasip Kaplanın,
Türkiye'nin gerçek gündemini oluşturan olayların üzerinde durmadan,
geçmişle yüzleşmeden Türkiyede gerçek bir demokrasinin
işlemesinin ve insan haklarının hayata geçmesinin mümkün
olmadığına ilişkin açıklaması
11.- Mersin Milletvekili Mehmet Şandırın,
Muş Milletvekili Sırrı Sakıkın Türkiye Büyük Millet
Meclisini ve cumhuriyeti kuranlara hakaret ettiğine, buna müsaade
edemeyeceklerine, Başkanlık Divanı olarak da buna müsaade
edilmemesi gerektiğine ilişkin bir açıklaması
12.- Şırnak Milletvekili Hasip Kaplanın,
İstanbul Milletvekili Ayşe Nur Bahçekapılının
ifadelerine ilişkin açıklaması
13.- İçişleri
Bakanı İdris Naim Şahinin, Gaziantep Milletvekili Ali
Serindağın ifadelerine ilişkin açıklaması
VI.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA
SUNUŞLARI
A) Meclis
Araştırması Önergeleri
1.- Tekirdağ Milletvekili
Candan Yüceer ve 21 milletvekilinin, kadavradan organ nakillerinin
arttırılması, beyin ölümü tespiti ve organizasyonu yapan organ
nakli koordinatörlüklerinin etkili çalışması için izlenecek
politikaların araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/295)
2.- İzmir Milletvekili
Rıza Türmen ve 21 milletvekilinin, N.Ç. dosyasında şüpheli ve
sanık olarak yer alan kamu görevlisi veya idareye bağlı görev
yapmakta olan personel hakkında idari yaptırım uygulanıp
uygulanmadığının, varsa alınan tedbirlerin veya
uygulanan yaptırımların araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/296)
3.- İstanbul Milletvekili
Celal Dinçer ve 22 milletvekilinin, Tuzla Deri Organize Sanayi Bölgesindeki
depolama alanından yayılan yoğun kokunun giderilmesi konusunun
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/297)
VII.- ÖNERİLER
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri
1.- BDP Grubunun,
1/2/2012 tarihinde Muş Milletvekili Sırrı Sakık ve
arkadaşlarının Emniyet Genel Müdürlüğü bünyesinde
1990lı yıllardan bu yana kullanılan Renault Toros beyaz Toros
marka araçların faili meçhul cinayetlerle olan ilişkisinin ve toplum
üzerinde yarattığı travmanın
araştırılması amacıyla vermiş olduğu
Meclis araştırması önergesinin, Genel Kurulun 30/5/2012
Çarşamba günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön
görüşmelerinin aynı tarihli birleşimde yapılmasına ilişkin
önerisi
VIII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN
KONUŞMALAR
1.- İstanbul Milletvekili Ayşe Nur
Bahçekapılının, Muş Milletvekili Sırrı
Sakıkın AK PARTİ Grubuna sataşması nedeniyle
konuşması
2.- Şırnak Milletvekili Hasip Kaplanın,
Mersin Milletvekili Mehmet Şandır ve İstanbul Milletvekili
Ayşe Nur Bahçekapılının BDP Grubuna sataşması
nedeniyle konuşması
3.- Muş Milletvekili Sırrı
Sakıkın, Mersin Milletvekili Mehmet Şandır ve Yalova
Milletvekili Muharrem İncenin şahsına sataşması
nedeniyle konuşması
4.- İstanbul Milletvekili Ayşe Nur Bahçekapılının,
Şırnak Milletvekili Hasip Kaplanın şahsına
sataşması nedeniyle konuşması
5.- İstanbul
Milletvekili Osman Aşkın Bakın, Mersin Milletvekili
Ertuğrul Kürkcünün şahsına sataşması nedeniyle
konuşması
6.- Gaziantep
Milletvekili Ali Serindağın, İçişleri Bakanı
İdris Naim Şahinin şahsına sataşması nedeniyle
konuşması
7.- Kocaeli
Milletvekili Haydar Akarın, İzmir Milletvekili Hamza
Dağın Cumhuriyet Halk Partisine sataşması nedeniyle
konuşması
8.- İstanbul Milletvekili
Mahmut Tanalın, İzmir Milletvekili Hamza Dağın
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
9.- Isparta Milletvekili S. Nevzat
Korkmazın, İzmir Milletvekili Hamza Dağın
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
10.- İstanbul Milletvekili
Ayşe Nur Bahçekapılının, Kocaeli Milletvekili Haydar Akarın
Adalet ve Kalkınma Partisine sataşması nedeniyle
konuşması
11.- İstanbul Milletvekili
Gülay Dalyanın, İstanbul Milletvekili Mahmut Tanalın
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
12.- Yalova Milletvekili Muharrem
İncenin, İstanbul Milletvekili Ayşe Nur
Bahçekapılının Cumhuriyet Halk Partisine sataşması
nedeniyle konuşması
13.- İstanbul Milletvekili
Mahmut Tanalın, İstanbul Milletvekili Gülay Dalyanın
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup
Başkanvekilleri İstanbul Milletvekili Ayşe Nur
Bahçekapılı, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş, Giresun
Milletvekili Nurettin Canikli, Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünal ve Adıyaman
Milletvekili Ahmet Aydının; Türkiye Büyük Millet Meclisi
İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair
İçtüzük Teklifi ile Tunceli Milletvekili Kamer Gençin; Türkiye Büyük
Millet Meclisi İçtüzüğünün Bir Maddesinin Değiştirilmesi
Hakkında İçtüzük Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporu (2/242, 2/80)
(S. Sayısı: 156)
2.- Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk
Kanunu Tasarısı ve Avrupa Birliği Uyum Komisyonu ile Adalet
Komisyonu Raporları (1/486) (S. Sayısı: 233)
3.- İstanbul Milletvekili Metin Külünk ve 2 Milletvekilinin;
Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında
Kanun Teklifi ve İçişleri Komisyonu Raporu (2/560) (S.
Sayısı: 259)
4.- Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında
Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Tasarısı ve İstanbul Milletvekili Ferit Mevlüt
Aslanoğlunun; Hatay Milletvekili Şefik Çirkin ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili
İzmir Milletvekili Oktay Vuralın; Ankara Milletvekili Cevdet
Erdölün Benzer Mahiyetteki Kanun Teklifleri ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu
(1/611, 2/207, 2/397, 2/565) (S. Sayısı: 258)
X.- YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI
1.- Balıkesir Milletvekili Ahmet Duran Bulutun, kamu
kurum ve kuruluşlarında çalışan üniversite mezunu daimi ve
geçici işçilerin özlük haklarına ilişkin sorusu ve
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelikin cevabı
(7/6603)
2.- Hatay Milletvekili Mehmet Ali Ediboğlunun,
Hatayın kalkınmada öncelikli iller kapsamına
alınmasına ve yapılacak yatırımlara ilişkin
sorusu ve Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmazın cevabı
(7/6831)
3.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin
Tanrıkulunun, 2002-2012 yılları arasında Bakanlıkta
çalışan ve emekli olan personel ile ataması yapılan Bakan
Yardımcısına ilişkin sorusu ve Kalkınma Bakanı
Cevdet Yılmazın cevabı (7/6832)
4.- Kütahya Milletvekili Alim Işıkın, il ve
ilçelerin sosyo-ekonomik göstergeleri ve gelişmişlik
sıralarının belirlenmesine ilişkin sorusu ve Kalkınma
Bakanı Cevdet Yılmazın cevabı (7/6833)
30
Mayıs 2012 Çarşamba
BİRİNCİ OTURUM
Açılma
Saati: 14.03
BAŞKAN: Başkan Vekili Meral
AKŞENER
KÂTİP ÜYELER:
Mine LÖK BEYAZ (Diyarbakır), Tanju ÖZCAN (Bolu)
-----0-----
BAŞKAN Türkiye Büyük Millet
Meclisinin 113üncü Birleşimini açıyorum.
III.- Y O K L A M A
BAŞKAN Elektronik cihazla
yoklama yapacağız.
Yoklama için üç dakika süre
vereceğim.
Sayın milletvekillerinin, oy
düğmelerine basarak salonda bulunduklarını bildirmelerini bu
süre içerisinde elektronik sisteme giremeyen milletvekillerinin salonda
hazır bulunan teknik personelden yardım istemelerini, buna
rağmen sisteme giremeyen üyelerin ise yoklama pusulalarını
görevli personel aracılığıyla üç dakikalık süre
içerisinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica
ediyorum.
Yoklama işlemini
başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklama
yapıldı)
BAŞKAN Toplantı yeter
sayısı vardır, görüşmelere başlıyoruz.
Gündeme geçmeden önce üç sayın
milletvekiline gündem dışı söz vereceğim.
Gündem dışı ilk söz, son
günlerdeki öğretmenlere yönelik şiddet olayları hakkında
söz isteyen Ardahan Milletvekili Sayın Orhan Atalaya aittir.
Buyurun Sayın Atalay. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin
Gündem Dışı Konuşmaları
1.- Ardahan
Milletvekili Orhan Atalayın, son günlerdeki öğretmenlere yönelik
şiddet olaylarına ilişkin gündem dışı
konuşması
ORHAN ATALAY (Ardahan) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; son günlerde özelde
okullarımızda, genelde ise her kesimde artan şiddet
eğilimine dikkat çekmek için söz almış bulunuyorum. Yüce
heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Aile içinden okul ve hastanelere,
toplumun her yaşam karesinde
karşılaştığımız bu şiddet olgusu
karşısında özeleştiri olarak kendimize Ne oluyoruz? ve
Nereye gidiyoruz? sorularını sormak zorundayız. Gerçekten bize
ne oluyor? Bir harf öğretenin kölesi olurum. diyen öğrencilere veya
Eti senin, kemiği benim. diyen velilere ne oldu ki gün geçmez ki
cehaletimizi izale edip bizi bilgi ve beceriyle ihya eden muallimlerimize veya
hastalığımızı izale edip bize sıhhat ve afiyet
veren hekimlerimize, eşlerimize, çocuklarımıza,
arkadaşlarımıza, komşularımıza, kısaca,
bizimle aynı zaman ve mekânları paylaşan herkese karşı
şiddet uygulamayı âdeta bir yaşam biçimi hâline getirdik. Sanki,
insanın insanın kurdu hâline evrildiği, aklın
tutulduğu, vicdanların lal kesildiği, kalplerin
taşlaştığı ve kısacası, zulmetmeyenin zulme
uğradığı bir iptidailiğe dönüş yolundayız.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; bir yandan kültür ve medeniyet değerlerimizle iftihar
edip öte yandan aksi tavırlar içeren gerçekliğimiz, aidiyetlerimizden
ciddi bir kopuşu haber vermenin yanı sıra, kişilik, kimlik
ve benliğe ilişkin tahammül edilemez bir çelişkiler
yumağında bocaladığımızı göstermektedir.
Buna kafa yormak herkesten önce Meclisin görevidir.
İnsanımızın düşünce ve
davranışlarını belirleyen ne kadar araç varsa her birisinin
ayrı ayrı değerlendirilmesi ve ne gerekiyorsa bir an önce
mutlaka yapılması gerektiği kanaatindeyim.
Değerli arkadaşlar, toplumsal
değerler kümemizde öğretmen, ana-babadan sonra gelen en saygın
varlık iken, gerçek hayatta ne yazık ki o
saygınlığı daha az görmeye başladık. Her
birimizin zihinsel ve ruhsal inşasında en fazla emeğe sahip olan
öğretmenlerimizin hak ettiği asgari şey elbette ki saygı ve
sevgidir. Unutmayalım, hak ettikleri bu saygınlıklarıyla,
evet, hiç de bağdaşmayan sosyoekonomik birtakım
sıkıntılar yaşayan öğretmenlerimiz, Nurettin Topçunun
ifadesiyle, idealizmin de üstatlarıdırlar. Bu anlamda
öğretmenlik aynı zamanda bir peygamberlik misyonu taşır.
Nitekim sevgili Peygamberimiz Ben bir öğretmen olarak gönderildim
buyurmuştu.
Bugün toplum olarak bir idealizm
bunalımı yaşıyorsak şayet, öğretmenliğin
saygınlığına halel gelmiş demektir. Unutmayalım
ki insan için aslolan şey onun ruhudur, ruhun mimarları ise
öğretmenlerimizdir. Bedensel hazlara dalmışlıklar içinde
hedonist bir yaşam biçiminin tek geçer akçe olduğu bir iklimi ilk
terk eden değerin, ruh olduğunu unutmayalım.
Bugün burada öğretmenlerimize
karşı son günlerde artış gösteren
saygısızlıkları konuşuyorsak şayet, kıymet
hükümlerimiz alanında ciddi tahribatlar
yaşandığını görüyoruz. Anlaşılan odur ki
toplum olarak bir hubut içerisindeyiz. Bunun içindir ki gülden ziyade diken
devşiriyoruz. Adaleti zulme, sevgiyi nefrete, nezaketi kabalığa,
saygıyı hakarete, kardeşliği düşmanlığa,
kısacası insanca yaşamı kendimizden esirgeme eğilimi
günbegün güçlenmektedir. Kendimize yapılmasını
istemediğimizi başkasına yapmak, kendimiz için istediğimizi
başkası için istememek, bizim için gittikçe mazur ve makbul bir
kurala dönüşüyor âdeta. Bu hâl, toplumda narsist, paranoit ve antisosyal
kişilikler üretmekte, onlar da şiddet üretmektedirler ve birbirlerini
besleyen bu kısır döngünün dişleri arasında öğütülüp
yok edilen ise sadece değerlerimizdir.
Sözlerimi Nurettin Topçunun bir
özlemiyle bitirmek istiyorum: Bize bir insan mektebi lazım. Bir mektep
ki, bizi kendi ruhumuza kavuştursun; her hareketimizin ahlaki değeri
olduğunu tanıtsın; hayâya hayran gönüller ve
insanlığı seven temiz yürekler yetiştirsin; vicdanlarımıza
her an Allahın huzurunda yaşamayı öğretsin.
Teşekkür ediyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim
Sayın Atalay.
Gündem dışı ikinci söz,
31 Mayıs 1971 tarihinde öldürülen gençler ve Kürecik radar üssü
hakkında söz isteyen Malatya Milletvekili Sayın Veli Ağbabaya
aittir.
Buyurun Sayın Ağbaba. (CHP
sıralarından alkışlar)
2.- Malatya Milletvekili Veli Ağbabanın, 31
Mayıs 1971de öldürülen gençler ve Kürecik Radar Üssüne ilişkin
gündem dışı konuşması
VELİ AĞBABA
(Malatya) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 31 Mayıs
1971de 3 genç devrimcinin öldürülmesi üzerine söz almış bulunuyorum;
sizi ve izleyenleri saygıyla selamlıyorum.
1971 yılında
Nurhak dağlarında katledilen Sinanlarla yolumuz 2012 yılında
Kürecikte kesişti. Sinan Cemgil, Kadir Manga ve Alpaslan Özdoğan,
Kürecik radar üssünü basmaya giderken öldürüldüler. Üssü basmak
istiyorlardı çünkü orası dışa
bağımlılığın ve sömürge olmanın simgesiydi.
Maalesef, o günden bu güne değişmedi gerçeklerimiz. Katmerlendi
acılarımız, katmerlendi sömürü, katmerlendi
bağımlılık. Cilalı sözler, kendinden geçmiş
kalemler gerçeklerin üstünü örtemiyor.
1968 öğrenci
hareketi, ülkemiz ve dünya siyasi tarihi açısından sessizlerin sesi
olmanın en güzel örneğiydi. Kürecik radar üssüne, Vietnamdaki kirli
savaşa, baskıya, zulme, sindirmeye, sömürüye, adaletsizliğe,
eşitsizliğe karşı çıkmanın onurunu
yaşadılar. Düşmanlarının bile saygısını
kazandılar. Yarım yamalak bir hukukla yargılandılar.
Peşin hükümlerle mahkûm oldular. Vuruldular, asıldılar,
zindanlara atıldılar ama yılmadılar. Yalanlarla dolanlarla
adları eşkıyaya, teröriste çıkmıştı vatan
haini denilmişti ama işe yaramadı. Onca baskı ve
karalamaya karşın Türkiye halkı, kendi çocuklarına sahip
çıkmayı bildi, onların düşlerini ve sevgilerini gönüllerine
nakşetti.
Değerli
arkadaşlar, ben ne kadar anlatsam, Nazife Ana kadar anlatamam. Sinan
Cemgilin annesi Nazife Cemgil, Sinanın, Kadirin, Alpaslanın
cesedi başında toplananlara şöyle sesleniyordu: Bu, oğlum
Sinan, bunlar da onun arkadaşları Kadir ve Alpaslan, kardeşleri,
onlar da oğullarım. Bu çocuklar, bu oğullar, bu ülkeyi,
halkı, sizleri sevdiler. Başka bir istekleri yoktu. Her biri birer
dehaydı, her biri üstün zekâlı güzel insandı. Dileselerdi,
düzenin adamları olsalardı, şimdi burada cansız
yatmazlardı, birer milyoner olurlardı ama onlar, halkı, sizleri
sevdiler. Sizin sorunlarınızı omuzladılar. Size yalan
söylüyorlar, onlar, eşkıya değildi.
Nazife Annenin
dediği gibi, onlar eşkıya değildi, onlar en güzel yüz
metreleri koşanlardı. İdam sehpasında Tam
bağımsız Türkiye diyenlerdi, halkların
kardeşliğine inananlardı, köylülerle tarlada
çalışanlardı, işçilerle greve gidenlerdi, okullar, köprüler
yapanlardı, Vietnam kasabı Kommerin arabasını
yakanlardı; cesurdular, zekiydiler, iyi üniversitelerde okuyorlardı
ama bencil değildiler, onlar bu ülkeyi seviyorlardı, sevgileri
çıkarsızdı, hesapsızdı.
Kendisi gibilere vatan
haini sözünü dilinden düşürmeyenlere Nâzım Hikmet cevap
vermişti. İşte o cevap:
Evet, vatan hainiyim,
siz vatanperverseniz, siz yurtseverseniz,
Ben yurt hainiyim, ben
vatan hainiyim.
Vatan çiftliklerinizse,
Kasalarınızın
ve çek defterlerinizin içindekilerse vatan,
Vatan, şose
boylarında gebermekse açlıktan,
Vatan, soğukta it
gibi titremek ve sıtmadan kıvranmaksa yazın,
Fabrikalarınızda
al kanımızı içmekse vatan,
Vatan
tırnaklarıysa ağalarınızın,
Vatan,
mızraklı ilmühalse, vatan, polis copuysa
Vatan, Amerikan üsleri,
Amerikan bombası,
Amerikan donanması,
topuysa,
Ben vatan hainiyim. (CHP
sıralarından alkışlar)
Değerli
arkadaşlar; Nâzımın bu dizeleri, günümüzde de
geçerliliğini korumaktadır. Ankarada çöple beslenenler,
İstanbulda çadırda yananlar, Erzurumda buzda donanlar, Adanada
selde boğulanlar, Maraşta göçükte unutulanlar, ataması
yapılmayan öğretmenler, diplomalı-diplomasız işsizler,
hasat parası bulamayan çiftçiler, asgari ücretli köleler, başına
bomba yağdırılan Uludereliler, eşkıya ilan edilen
Hopalılar, Pozantıda tecavüz edilen çocuklar, yıllardır
dokunulmaz İncirlik, daha dün satılan Kürecik. İşte
ülkemizin gerçekleri bunlar. Bu gerçekler, 68 kuşağının
haklılığını bir kez daha açıkça ortaya
koymuştur.
Değerli
milletvekilleri, bu akşam ODTÜden hareket edip Sinanların yolunu
takip edeceğiz. Vuruldukları yerden Amerikanın Kürecik üssüne
yürüyeceğiz. Kürecik, İncirlik olmayacak! Bir kez daha
haykıracağız oradan hep beraber.
Teşekkür ederim.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Ağbaba.
Gündem
dışı üçüncü söz, terör mağdurları hakkında söz
isteyen Kayseri Milletvekili Sayın Yusuf Halaçoğluna aittir.
Buyurun Sayın
Halaçoğlu. (MHP sıralarından alkışlar)
3.- Kayseri Milletvekili Yusuf Halaçoğlunun, terör
mağdurlarına ilişkin gündem dışı
konuşması
YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri)
Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Değerli milletvekilleri, öncelikle,
geçen cuma günü Kayserinin Pınarbaşı ilçesinde meydana gelen
terör olayını şiddetle kınadığımı
belirtmek istiyorum ve orada şehit olan Değerli Polisimize Allahtan
rahmet, yaralılara da acil şifalar diliyorum. Ancak, Suruçtan
başlayan bir takipten söz edilirken bu terör örgütü
mensuplarının Pınarbaşıya kadar gelmesi
düşündürücüdür ve bunun ciddi bir şekilde tahkik edilmesini de
diliyorum.
Değerli milletvekilleri, evvelsi
hafta, terörden kaynaklanan yaşam hakkının ihlali konusunda
kurulan alt komisyon üyelerimizle birlikte Tunceli, Siirt, Batman ve
Diyarbakır şehirlerini ziyaret ettik ve 50ye yakın terör
mağduruyla veya doğrudan terörle bağlantılı kişilerle
ilgili bilgiler aldık, kendileriyle bizzat konuştuk. Bu
konuşmalarımız sırasında şunları gördük:
Terörün en çok tırmandığı dönem 1992-1993 yılları
arasına rast gelmiştir. Bu dönemde özellikle dağlık
alanlarda, devletin ulaşamadığı yerlerde PKK terör
örgütünün baskıları sonrasında onlara destek verdikleri şeklinde
adlandırılan yiyecek vesair gibi konularda yaptıkları
hareketlerin güvenlik güçleri tarafından terör örgütü olarak
nitelendirildiğini gördük ve köylerin boşaltılmasının
söz konusu edildiğini de bunlardan dinledik.
Burada önemli olan şey şuydu:
Hakikaten, terörle mücadele ederken nasıl bir yöntem izlememiz
gerektiğini çok iyi tahkik etmemiz lazım. Sosyolojik
boyutlarıyla, idari boyutlarıyla, bunların ekonomik
boyutlarıyla çok iyi tahkik edilmesi ve ondan sonra mücadele edilmesi
gerekir. Sonuçta şu ortaya çıktı: Devlet halkını
koruyamadı, koruyamadığı için PKK terör örgütünün eline
bırakıldı. Bu insanlar daha sonra PKK terör örgütünün
faydalanmasını önlemek düşüncesiyle köylerinden şehirlere
göç ettirildiler, yani köyler boşaltıldı. Bu
boşaltılma esnasında köylülere yeterli maddi destek
verilmediği için bu insanlar şehre indiklerinde, çocukları
maalesef terör örgütlerinin eline teslim edildi ve böylece terör daha da
güçlendi. O insanlar ailelerinden en az 7 kişi kayıp vermelerine
rağmen bile, bugün terörün bitirilmesi ve PKK terörünün bir şekilde
ortadan kaldırılması konusunda her türlü işlemin
yapılması arzusunda bulunmaktalar ve bunu unutacaklarını
ifade etmekteler. Şefkat elini devletin buna ulaştırması
lazım, uzatması lazım.
Yine, burada önemli olan şey
şu: PKK terör örgütü ile oradaki halkı birbirinden ayırt etmemiz
gerekiyor. Her şeyden önce, PKK terör örgütü, onun baskısına
maruz kalarak onun yanındaymış gibi görünenler ile halkı
birbirinden ayırt etmek gerekiyor. Yani oradaki sorun PKK terör sorunudur,
oradaki Kürtlerle ilgili sorun değildir, bunu birbirinden ayırt
etmemiz gerekiyor. Dolayısıyla, bu sorunun ciddi bir biçimde devlet
tarafından ele alınması, tutup Osloda veya terör örgütü
başkanıyla veyahut da mensubuyla, lideriyle görüşülmek yerine,
burada terörle mücadelenin değişik boyutlarını ele
alıp, mesela maddi boyutlarını ele alıp onları önlemek
ama bununla beraber devlet otoritesini orada kurarak, mesela Şırnak
gibi, Hakkâri gibi yerlerde, devletin güvenlik güçlerinin kendi resmî
kıyafetleriyle dolaşabilecekleri bir hâle getirilmesi konusunu da
devletin yerine getirmesi gerekir. Eğer güvenlik güçleriniz bu
şehirlerde rahatça dolaşamıyorsa, o zaman halkın PKKya
destek vermemesini bekleyemezsiniz. Dolayısıyla, orada devlet
otoritesini kesinlikle kurmak zorundasınız, bunu kurduğunuz
takdirde ancak devletin yanında yer alacaktır halk.
Ayrıca, bunların etkisinde
kalıp, PKKnın etkisinde kalıp suç işlemiş konumuna
düşen veyahut da PKK terör örgütü sebebiyle mağdur duruma düşen
insanların yanında bulunup, gerekiyorsa hukuki olarak da, bunlara
baskı yapan güvenlik güçlerinin üzerine de gidilmesi gerekiyor.
Dolayısıyla, PKKnın ortadan kaldırılması,
terörün ortadan kaldırılması, PKK terör örgütü ve onların
uzantılarıyla mücadele edilmesi kesinlikle devletin birinci derece
görevidir. Bunu yapmak zorundadır devlet eğer PKK terör örgütünü
ortadan kaldıramıyorsa halkına yüklenmemesi gerekir.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
MEHMET METİNER (Adıyaman)
Bravo!
YUSUF HALAÇOĞLU (Devamla) Devlet
gitmeli, orada bunun üstesinden gelmelidir.
Hepinize saygılar sunuyorum. (MHP
ve AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim
Sayın Halaçoğlu.
60ıncı maddeye göre 10
kişiye söz vereceğim.
Sayın Yeniçeri...
V.- AÇIKLAMALAR
1.- Ankara Milletvekili
Özcan Yeniçerinin, ülkenin sosyal ve ekonomik yönden iyi
olmadığına, Hükûmetin halkın gerçek sorunlarına
yoğunlaşması gerektiğine ilişkin açıklaması
ÖZCAN YENİÇERİ (Ankara)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Şu haberler hepimize, daha çok da
iktidara bir şey söylemiş olacaktır: Para etmeyen soğan
çöpe gitti. Silifkede çiftçi, para etmeyen eriklerini koyunlarına
yedirdi. Çiftçi para etmeyen pamuğunu yaktı. Para etmeyen
turfanda kayısıyı ayaklarıyla ezdi. Nevşehirde, her
zaman alışık olduğumuz, patates tarlada kaldı, para
etmiyor.
Çiftçinin, tarımın ve
hayvancık yapanların gündemini bu başlıklar özetlemeye
yetiyor. İşçinin, memurun, işsizin ve emeklinin perişan
hâlini de herkes biliyor. Sosyal ve ekonomik manzara iç açıcı
değildir. Çiftçinin, hayvancının, sebzecinin, meyvecinin,
memurun, işçinin, girişimcinin sorunları devasa boyutlara
ulaşmıştır. Tarım ülkesi tahılı,
hayvancılık ülkesi kurbanlık hayvanı, meyvecilik ülkesi
meyveyi ithal eder hâldedir.
İktidarı kürtaj, sezaryen, 3
çocuk sahibi olmak gibi kendi üstüne lazım olmayan konuları bir
kenara bırakmaya, titreyip kendine gelmeye ve halkın gerçek
sorunlarına yoğunlaşmaya davet ediyorum.
Saygılar sunuyorum.
BAŞKAN Sayın Tanal
2.- İstanbul Milletvekili Mahmut Tanalın,
Hükûmetin Şanlıurfasporu siyasi emellerine alet ettiğine ve
sporun üzerinden elini çekmesi gerektiğine ilişkin
açıklaması
MAHMUT TANAL (İstanbul)
Teşekkür ediyorum Başkan.
AKP Hükûmetinin 2002 yılından
beri kimyasını bozmadığı sektör
kalmamıştır. En sonunda Şanlıurfasporu da siyasi
emellerine alet etmektedir. AKP Hükûmeti, Şanlıurfada Urfalı
olmayan AKP Maraş Milletvekilinin kardeşi Şanlıurfa Valisi
Celalettin Güvenç ile Urfalı olmayan Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanı Faruk Çelik, Şanlıurfasporun başarılı olmasını
ve şampiyonluğunu sağlayan eski yönetimini Eğer tekrar
aday olursanız size destek sağlamayacağız.
şantajıyla karşı karşıya bırakmaktadır.
Lütfen, sporun üzerindeki bu elinizi çekiniz, sporu siyasi emellerinize alet
etmeyiniz.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Erdemir
3.- Bursa Milletvekili Aykan Erdemirin, Türkiyedeki
açlık ve yoksulluk sınırına ve Cumhuriyet Halk Partisi
olarak Türk Hava Yolları ve kamu emekçileri başta olmak üzere tüm
çalışanların sendikal ve grev haklarını
desteklediklerine ilişkin açıklaması
AYKAN ERDEMİR (Bursa) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; DİSK Araştırma
Enstitüsünün çalışmaları gösteriyor ki Türkiyede 4 kişilik
bir ailenin açlık sınırı 1.071 lira, yoksulluk
sınırı ise 3.386 liradır. AKP, iktidar nimetlerini bölüşme
kaygısıyla olsa gerek halkın gerçek gündeminden, geçim
sıkıntısından uzak düşmüş durumda. Bu nedenle bu
sayıları hatırlatmak istedim. Hatırlatmak istedim ki memura
4+4 zam yeter zannetmesinler, hatırlatmak istedim ki havacılık
iş koluna grev yasağı getirmeye çalışmasınlar,
hatırlatmak istedim ki Uluslararası Çalışma Örgütü ve
Avrupa Sosyal Şartına uygun yasal düzenlemeler getirsinler.
Cumhuriyet Halk Partisi olarak, Türk
Hava Yolları emekçileri ve kamu emekçileri başta olmak üzere, tüm
çalışanlarımızın sendikal ve grev haklarını
sonuna kadar destekliyor ve zafer direnen emekçilerin olacaktır diyorum.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN- Sayın Aygün
4.- Tunceli Milletvekili Hüseyin Aygünün,
yaptıkları ziyarette terör mağdurlarının faillerin
tespit edilememesinden ve ciddi bir soruşturma yürütülmemesinden
yakındıklarına ilişkin açıklaması
HÜSEYİN AYGÜN (Tunceli)
Sayın Başkanım, çok teşekkürler.
Sayın Halaçoğlunun da az
evvel açıkladığı gibi, bölgeye kırk bir olayda
yakınlarını kaybeden 68 kişiyi dinlemek üzere on gün evvel
gittik ve gözaltında kayıpların, faili meçhul cinayetlerin ve
yargısız infazların kurbanlarının
yakınlarının hayatındaki yirmi yıldan bu yana
yaşanan travmaları yerinde gözlemledik. Gezimiz dört gün sürdü. Bütün
mağdurlar bize yirmi yıl evvel meydana gelen olayların
faillerinin tespit edilememesinden, ciddi bir soruşturma yürütülmemesinden
yakındılar ve devam etmekte olan Uludere
soruşturmasının, ümitsizliklerini artırdığını
söylediler. Bir Amerikan gazetesinin başlattığı
tartışma çok kısa bir sürede Hükûmet üyeleri içerisinde sona
erdirildi. Buradan yüce Meclisi Uludere konusunda yirmi yıl sonra o
bölgeye gitmek için
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Eyidoğan
5.-
İstanbul Milletvekili Haluk Eyidoğanın, TOKİ
iştirakli şantiyelerde çalışan işçilerin
sorunlarına ilişkin açıklaması
HALUK EYİDOĞAN
(İstanbul) Teşekkür ederim Başkan.
Kilometrelerce uzaktan görünen koskoca
tabelalarla süslenen TOKİ iştirakli şantiyelerde neler oluyor?
İşçiler, ölümcül sonuçlar doğuran, yanan çadırlarda
kalıyorlar; sigortalanma sorunları var, maaşları
zamanında ödenmiyor, çalışma koşulları iyi değil.
Kentsel dönüşüm yasası ile yetki ve gücü artacak olan TOKİ
iştirakli şantiyelerde işçilerin sorunlarının çözümünü
bekliyoruz.
Bursa mahreçli bir gazetede Hadi gel
TOKİmize geri dönelim. başlıklı bir yazıda
şöyle bir şiir var:
Nohut oda, bakla sofa,
Cümle âlem geçti safa,
Müteahhitler çok kızgın,
Artık dank etti kafa.
(CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Sayın Fırat
6.- Adıyaman Milletvekili Salih Fıratın,
Hükûmetin çiftçinin, işçinin, memurun sesini duymadığına ve
Adıyamanın bazı ilçelerinde ve merkezinde borçlarından
dolayı elektrikleri kesilen çiftçilerin mağduriyetlerinin giderilmesi
gerektiğine ilişkin açıklaması
SALİH FIRAT (Adıyaman)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Türkiye'nin her tarafında
çiftçilerimiz ağlıyor, Hükûmet duymuyor; işçiler ağlıyor,
Hükûmet duymuyor; grevler yapılıyor, Hükûmet duymuyor; memur
ağlıyor, duymuyor.
Adıyamanın da Samsat
ilçesinde, Kâhta ilçesinde, Besni ilçesinde ve Merkezinde
tarlalarını sulamak için elektrik kullanan çiftçilerimiz, elektrik
borçlarından dolayı elektrikleri kesildiği için kuraklıkla
karşı karşıyalar. Acil olarak çiftçilerimizin bu
mağduriyetinin giderilmesi gerekmektedir. Ancak ne yazık ki Hükûmet
duymuyor. Hükûmeti tekrar duymaya davet ediyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Köse
7.- Çorum Milletvekili Tufan Kösenin, 31 Mayıs 1971de
öldürülen Sinan Cemgil, Kadir Manga ve Alpaslan Özdoğanın
anıları önünde saygıyla eğildiğine ve Silivri
tutsaklarını soylu mücadelelerinden dolayı kutladığına
ilişkin açıklaması
TUFAN KÖSE (Çorum) Teşekkür
ediyorum Başkan.
Adaletsiz bu düzene ve zalimlere köle
olmadıkları için katledilen Sinan Cemgil, Kadir Manga ve Alpaslan
Özdoğanın soylu mücadeleleri ve anıları önünde
saygıyla, minnetle ben de eğiliyorum.
Düşüneni, düşündüğünü
söyleyeni, memleketini yürekten, gerçekten sevenleri o gün öldürüyorlardı,
bugün de Silivri toplama kampına gönderiyorlar. Düşman bir ülkenin
esiri muamelesi gören Silivri tutsaklarını soylu mücadelelerinden
dolayı kutluyorum. Hepsine buradan sevgilerimi gönderiyorum.
BAŞKAN Sayın Ağbaba
8.- Malatya Milletvekili Veli Ağbabanın,
Malatyada dolu felaketinden dolayı zor durumda olan kayısı
üreticilerine sahip çıkılması gerektiğine ilişkin
açıklaması
VELİ AĞBABA (Malatya)
Değerli Başkanım, dün Malatyada birçok eve, ocağa
ateş düştü. Daha önce şiddetli yağan dolu Kuluncak,
Battalgazi olmak üzere birçok ilçemizdeki kayısıları
vurmuştu. Dün de Akçadağa bağlı, füze kalkanı kurulan
Kürecik bölgesindeki Gürkaynak, Durulova, Ortaköy, Tataruşağı,
Kahyalı, Kepez köylerinde tamamen kayısıları yok etti.
Bugün Kürecikten arayan, Malatyadan arayan çiftçilerimiz ağlamaklı,
ağlıyorlar. Bir yıldan beri kayısıyı bekleyen
insanlar bugün gözyaşları döküyorlar.
Sayın Bakan da burada.
Malatyadaki kayısı üreticilerinin sorunlarına sahip
çıkmalarını diliyorum, istiyorum bir Malatyalı olarak çünkü
bu sigorta yapılamıyor, bu TARSİM denen soygun düzenine
çiftçiler giremiyor, para yetiştiremiyorlar. Bu konuda Sayın Bakandan
rica ediyorum, bu kayısı üreticilerine sahip çıkın.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Halaman
9.- Adana Milletvekili Ali Halamanın, Adanada
buğday hasadının başladığına ve çiftçilerin
taban fiyatı açıklaması beklediklerine ilişkin
açıklaması
ALİ HALAMAN (Adana)
Başkanım, teşekkür ediyorum.
Adanada buğday hasadı
yapılmaya başlandı. Hükûmetin Tarım Bakanının,
Ticaret Bakanının bir taban fiyatı ortaya koymasını,
dolayısıyla Toprak Mahsulleri Ofisinin alıma girmesini
çiftçilerimiz bekliyor.
Ben bundan dolayı teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN Son, 10uncu kişi
olarak Sayın Kaplan
10.- Şırnak Milletvekili Hasip Kaplanın,
Türkiye'nin gerçek gündemini oluşturan olayların üzerinde durmadan,
geçmişle yüzleşmeden Türkiyede gerçek bir demokrasinin
işlemesinin ve insan haklarının hayata geçmesinin mümkün
olmadığına ilişkin açıklaması
HASİP KAPLAN (Şırnak)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
90lı yıllarda maalesef
Yeşilyurt köylülerine dışkı yedirmeyle başlayan, Musa
Anter gibi aydınların öldürüldüğü, 4 bin köyün yakılıp
yıkıldığı, 17.500 faili meçhul cinayetin
işlendiği, çetelerin, organize suç şebekelerinin türediği
karanlık bir dönem. Maalesef, günümüzde Uludereye geldiğimizde bugün
de aynısı yapılıyor; 8 binin üstünde siyasetçi tutuklu,
Uluderenin failleri hâlâ ortaya çıkarılmıyor, gizleniyor ve
bunun dışında, siyasi partilerin seçilmiş milletvekillerine,
belediye başkanlarına operasyon üzerine operasyon
yapılıyor.
Bunlar Türkiye'nin gerçek gündemidir.
Bunların üzerinde durmadan, geçmişle yüzleşmeden, adalet yerini
bulmadan Türkiyede gerçek bir demokrasinin işlemesi, hukuk devletinin oluşması,
insan haklarının hayata geçmesi mümkün değildir diyoruz,
Hükûmeti bu konuda uyarıyoruz.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Gündeme geçiyoruz.
Başkanlığın Genel
Kurula sunuşları vardır.
Meclis araştırması
açılmasına ilişkin üç önerge vardır, okutuyorum:
VI.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Meclis
Araştırması Önergeleri
1.- Tekirdağ Milletvekili
Candan Yüceer ve 21 milletvekilinin, kadavradan organ nakillerinin
arttırılması, beyin ölümü tespiti ve organizasyonu yapan organ
nakli koordinatörlüklerinin etkili çalışması için izlenecek
politikaların araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/295)
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Organ nakli, vücutta işlevini
yitirmiş, görev yapmayan bir organın yerine, canlıdan veya
kadavradan sağlam ve fonksiyon yapabilen bir organın
konulmasıdır. Organ yetmezliklerinde, özellikle böbrek ve
karaciğer yetmezliği gündemde olan bir konudur ve çok sayıda
insan bu nedenle organ beklemektedir. Canlı kişiden organ
alınması, organ veren kişinin yaşamını riske
sokmayacak şekilde çift organlardan birinin alınması ile
gerçekleştirilir. Kadavradan organ nakli ise, yakınlarının rızasına
bağlı olarak ve kişinin ölmeden evvel organ
bağışı yapmasıyla mümkündür.
Türkiye'de yoğun olarak böbrek
yetmezliği nedeniyle hemodiyaliz tedavisi gören hasta sayısı 54
bin kişi civarındadır ve buna her yıl 4 bin kişi
eklenmektedir. Böbrek ve karaciğer yetmezliği nedeniyle organ
nakledilmesini bekleyen yurttaşlarımız açısından
kadavra nakilleri büyük öneme sahiptir. Böbrek yetmezliği sonucunda
beş yıllık ortalama yaşam oranı yüzde 33 iken
aynı hastaya böbrek nakli uygulaması yapılırsa beş
yıllık ortalama yaşam oranı yüzde 90'a
ulaşmaktadır. Bu tedaviyle hem hasta yaşam kalitesi artmakta hem
de belirgin olarak uzamaktadır, yani nakil yaşamak, diyaliz ise
ölmemeye çalışmaktır. Fakat, ülkemizde ne yazık ki
nakillerin yalnızca dörtte biri kadavradandır. Avrupa ülkelerinde ise
organ nakillerinin yüzde 80'i kadavradandır. Bugüne kadar çok sayıda
hasta, organ vericisi bulunamaması nedeniyle hayatını
kaybetmiştir. Ülkemizde çok sayıda organ nakli merkezi ve birçok
organ nakli cerrahımız olmasına rağmen, kadavradan nakil
olmadığı için yeterli sayıda organ nakli
gerçekleştirilememektedir. Bunun diğer önemli nedeni ise beyin ölüm
vakalarının bildirilmemesidir. Bu nedenle çok sayıda
yurttaşımız organ nakli sıralarında
hayatlarını kaybetmektedir.
Ülkemizde borcu nedeniyle internet
üzerinden çeşitli organlarını satanların ve toplu halde
böbreklerini satışa çıkaran insanların sayısı gün
geçtikçe artmaktadır. Bunun yanı sıra organ ticareti nedeniyle
her gün çok sayıda kayıp ve kaçırılma olayı
yaşanmaktadır. Bu nedenle beyin ölümü olgularının
kullanılması ve bunların bildirilmesi hem nakil listelerinde
bekleyenlerin hayatlarını kurtarmak hem de organ ticaretinin önüne
geçilmesi açısından önem taşımaktadır.
Kadavradan organ nakillerinin
arttırılması, beyin ölümü tespiti ve organizasyonu yapan organ
nakli koordinatörlüğünün her kurum için zorunlu hale getirilmesi ve beyin
ölümü olgularının kadavra ameliyatı masraflarının,
kurumları ve ameliyatı yapan ekipleri özendirici şekilde
düzenlenmesi amacıyla Anayasanın 98. ve Türkiye Büyük Millet Meclisi İç
Tüzüğünün 104. ve 105. maddeleri uyarınca Meclis Araştırması
açılmasını saygılarımızla arz ederiz.
1) Candan Yüceer (Tekirdağ)
2) Mehmet Ali Ediboğlu (Hatay)
3) Mustafa Sezgin Tanrıkulu (İstanbul)
4) Ali Rıza Öztürk (Mersin)
5) Gürkut Acar (Antalya)
6) Engin Altay (Sinop)
7) Ayşe Nedret Akova (Balıkesir)
8) Bülent Tezcan (Aydın)
9) Erdal Aksünger (İzmir)
10) Mahmut Tanal (İstanbul)
11) Namık Havutça (Balıkesir)
12) Faik Tunay (İstanbul)
13) İlhan Demiröz (Bursa)
14) Ali İhsan Köktürk (Zonguldak)
15) Ahmet Toptaş (Afyonkarahisar)
16) Mehmet Şeker (Gaziantep)
17) Hurşit Güneş (Kocaeli)
18) Aylin Nazlıaka (Ankara)
19) Durdu Özbolat (Kahramanmaraş)
20) Rahmi Aşkın Türeli (İzmir)
21) Muharrem Işık (Erzincan)
22) Doğan Şafak (Niğde)
2.- İzmir Milletvekili
Rıza Türmen ve 21 milletvekilinin, N.Ç. dosyasında şüpheli ve
sanık olarak yer alan kamu görevlisi veya idareye bağlı görev
yapmakta olan personel hakkında idari yaptırım uygulanıp
uygulanmadığının, varsa alınan tedbirlerin veya
uygulanan yaptırımların araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/296)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığı'na
3.7.2005 tarih ve 5395 sayılı
çocuk koruma kanununun 3üncü maddesiyle "Daha erken yaşta ergin olsa
bile, on sekiz yaşını doldurmamış kişiyi"
çocuk olarak tanımlamıştır. Anayasamız başta
olmak üzere iç hukuk normlarımız ve taraf olduğumuz
uluslararası sözleşmeler çocuğun onur kırıcı muameleye
maruz kalmamasından cinsel istismara kadar geniş bir koruma çerçevesi
çizer.
Uluslararası hukuk
bağlamında değerlendirdiğimizde Birleşmiş
Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesi'nin (BMÇHS) 1. Maddesi 18
yaşına kadar her insanı çocuk kabul etmiştir. BMÇHS,
Anayasa'nın 90 ıncı maddesi uyarınca iç hukukta
doğrudan uygulanabilir hükümleri bakımından uygulanması
zorunlu olan, Birleşmiş Milletler kapsamındaki devletler
tarafından en çok kabul gören ve taraf olunan sözleşmelerden biridir.
Birleşmiş Milletler çocuk hakları sözleşmesinde en temel
olarak çocukların katılımlarının sağlanması,
gelişen kapasitesi ilkesinin dikkate alınması, yaşama ve
gelişme hakları, kendilerini ilgilendiren her konuda görüşlerini
bildirmelerini ve bunun tek sınırlamasının yaş ve
olgunluk durumu olduğu gibi yapılan işlemlerde çocuğun
yüksek yararı gözetilmesi ile çocuğun adalet sistemi ile temas
ettiği andan itibaren ise sadece çocuk olmaktan kaynaklı kendine özgü
makam ve usullerde işlemlerin yapılması zorunluluğu
düzenlenmiştir.
Kamuoyunun adalet
algısını derinden sarsan N.Ç. davası olarak bilinen
yargılama dosyası, Yargıtay incelemesinden geçerek neticeye
bağlanmıştır. İç hukuk ve uluslararası hukukta
işlemlerinin devam edeceği öngörülen N.Ç dosyasında; Belediyede
görev yapan memur, Akıncılar Garnizonunda görev yapan hava astsubayı,
orman işletme şefliği personeli, Jandarma yüzbaşı,
Bayındırlık iskan müdürlüğü personelleri, Tedaş
Müdürlüğü personelleri, Kızıltepe Lisesi personeli,
Kızıltepe ilçesi muhtarı, Derik ilçesi Ziraat Odası
başkanı, Kızıltepe İlköğretim okulu müdür
Başyardımcısı, ziraat bankası personelleri,
Vakıflar imaretinde, Kızıltepe kaymakamlığı
yazı işleri müdürü ve esnaflar sanık olarak
yargılanmışlardır.
Yargılama sürecinin yanı
sıra olay tarihinde kamu görevlisi veya idareye bağlı görev
yapmakta personel hakkında yürütmenin yapması gerekenler olduğu
açıktır. Birçok ülkede çocuklara yönelik cinsel istismar faili olma
şüphesi taşıyanlar hakkında dahi çocukları koruma
sebebiyle tedbirler alınmaktadır. Yine şüpheli konumundan
sanık konumuna geçildiğinde de alınan tedbirler tekrar
değerlendirilmekte ek tedbire ihtiyaç duyuluyorsa ek önlemler
uygulanmaktadır. Suçtan ceza alınması halinde çocukların
hizmet aldıkları veya bulundukları yerlerde görev yapmaları
ise mümkün gözükmemektedir.
Yukarıda
açıkladığımız sebepler doğrultusunda; N.Ç.
dosyasında şüpheli ve sanık olarak yer alan kamu görevlisi veya
idareye bağlı görev yapmakta personel hakkında tenzili rütbe,
görev yeri değişikliği, görevden alma dahil tüm uygulamalar da
dahil olmak üzere, idari yaptırım uygulanıp uygulanmadığı,
uygulandıysa yaptırımın ne olduğu, uygulanan
yaptırımların çocukların yüksek yararını ne kadar
gözettiği, varsa alınan tedbirlerin veya uygulanan
yaptırımların incelenerek çocukların sömürüden
korunması için alınacak önlemlerin tespiti amacıyla
Anayasanın 98 inci, TBMM İçtüzüğünün 104 ve 105 inci maddeleri
uyarınca Meclis Araştırması açılmasını arz
ve teklif ederiz.
1) Rıza Mahmut Türmen (İzmir)
2) Binnaz Toprak (İstanbul)
3) Aylin Nazlıaka (Ankara)
4) Hülya Güven (İzmir)
5) Mustafa Sezgin Tanrıkulu (İstanbul)
6) Ali Rıza Öztürk (Mersin)
7) İhsan Özkes (İstanbul)
8) Gürkut Acar (Antalya)
9) Erdal Aksünger (İzmir)
10) Ayşe Nedret Akova (Balıkesir)
11) Namık Havutça (Balıkesir)
12) Bülent Tezcan (Aydın)
13) Mehmet Şeker (Gaziantep)
14) Engin Altay (Sinop)
15) Faik Öztrak (Tekirdağ)
16) Durdu Özbolat (Kahramanmaraş)
17) Rahmi Aşkın Türeli (İzmir)
18) Muharrem Işık (Erzincan)
19) Ali İhsan Köktürk (Zonguldak)
20) Mehmet Ali Ediboğlu (Hatay)
21) İlhan Demiröz (Bursa)
22) Doğan Şafak (Niğde)
3.- İstanbul Milletvekili
Celal Dinçer ve 22 milletvekilinin, Tuzla Deri Organize Sanayi Bölgesindeki
depolama alanından yayılan yoğun kokunun giderilmesi konusunun
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/297)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Tuzladaki Deri Organize Sanayi
Bölgesindeki vahşi depolama alanındaki yoğun koku
yıllardır çevreyi rahatsız etmekte olup yapılan
başvurulara rağmen hiçbir ilerleme kaydedilmediği gibi koku daha
da artmakta, halk sağlığını ciddi bir şekilde
tehdit etmektedir.
Sorunların tespiti ve çözümleri
konusunda Anayasamızın 98. Maddesi ve Türkiye Büyük Millet Meclisi
İçtüzüğünün 104 ve 105. Maddeleri gereğince bir
Araştırma Komisyonu kurularak konunun tüm boyutlarıyla
araştırılmasını saygılarımızla arz
ederiz.
1) Celal Dinçer (İstanbul)
2) İhsan Özkes (İstanbul)
3) Ali Rıza Öztürk (Mersin)
4) Gürkut Acar (Antalya)
5) Namık Havutça (Balıkesir)
6) Engin Altay (Sinop)
7) Erdal Aksünger (İzmir)
8) Ayşe Nedret Akova (Balıkesir)
9) Bülent Tezcan (Aydın)
10) Mustafa Sezgin Tanrıkulu (İstanbul)
11) Mehmet Şeker (Gaziantep)
12) Faik Tunay (İstanbul)
13) Hülya Güven (İzmir)
14) Hurşit Güneş (Kocaeli)
15) Kemal Değirmendereli (Edirne)
16) Aylin Nazlıaka (Ankara)
17) Durdu Özbolat (Kahramanmaraş)
18) Rahmi Aşkın Türeli (İzmir)
19) Muharrem Işık (Erzincan)
20) Ali İhsan Köktürk (Zonguldak)
21) Mehmet Ali Ediboğlu (Hatay)
22) İlhan Demiröz (Bursa)
23) Doğan Şafak (Niğde)
BAŞKAN Bilgilerinize
sunulmuştur.
Önergeler gündemdeki yerlerini alacak
ve Meclis araştırması açılıp açılmaması
konusundaki görüşmeler sırası geldiğinde
yapılacaktır.
Barış ve Demokrasi Partisi
Grubunun İç Tüzükün 19uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır,
okutup işleme alacağım ve oylarınıza
sunacağım.
VII.- ÖNERİLER
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri
1.- BDP Grubunun,
1/2/2012 tarihinde Muş Milletvekili Sırrı Sakık ve
arkadaşlarının Emniyet Genel Müdürlüğü bünyesinde
1990lı yıllardan bu yana kullanılan Renault Toros beyaz Toros
marka araçların faili meçhul cinayetlerle olan ilişkisinin ve toplum
üzerinde yarattığı travmanın
araştırılması amacıyla vermiş olduğu
Meclis araştırması önergesinin, Genel Kurulun 30/5/2012
Çarşamba günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön
görüşmelerinin aynı tarihli birleşimde yapılmasına
ilişkin önerisi
30.05.2012
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Danışma Kurulunun 30.05.2012
Çarşamba günü (Bugün) toplanamadığından Grubumuzun
aşağıdaki önerisinin, İçtüzüğün 19 uncu maddesi
gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını
saygılarımla arz ederim.
Pervin
Buldan
Iğdır
Grup
Başkan Vekili
Öneri:
01 Şubat 2012 tarihinde, Muş
Milletvekili Sırrı Sakık ve arkadaşları
tarafından verilen (497 sıra nolu), Emniyet Genel Müdürlüğü
bünyesinde 1990lı yıllardan bu yana kullanılan Renault Toros
Beyaz Toros marka araçların faili meçhul cinayetlerle olan
ilişkisinin ve toplum üzerinde yarattığı travmanın
araştırılması amacıyla, Türkiye Büyük Millet Meclisine
verilmiş olan Meclis Araştırma Önergesinin, Genel Kurulun
bilgisine sunulmak üzere bekleyen diğer önergelerin önüne alınarak,
30.05.2012 Çarşamba günlü birleşiminde sunuşlarda okunması
ve görüşmelerin aynı tarihli birleşimde yapılması
önerilmiştir.
BAŞKAN Barış ve
Demokrasi Partisi grup önerisinin lehinde ilk söz Muş Milletvekili
Sayın Sırrı Sakıka aittir.
Buyurun Sayın Sakık.
SIRRI SAKIK (Muş) Sayın
Başkan, değerli arkadaşlar; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Bir döneme damgasını vuran,
bu araştırma önergemizde geçen beyaz Toroslarla ilgili, aslında,
bölgede yaşayan her insan beyaz Torosun nasıl bir beyaz canavar
olduğunu hep iyi bilirler. Yani o bölgede işlenen bütün faili meçhul
cinayetlerde Toros araçlar kullanılırdı. Eğer bir sokakta
bir Toros araç park etmişse o gün o sokağın başında ya
bir cinayet işlenir ya birileri kaçırılır, tekrar o insan
işkenceyle öldürülürdü ve bugün de araştırırsanız
bölgede hâlâ 1990lardan kalan o Toroslardaki izler insanlarda korku ve
endişeye neden olmaktadır. Onun için, bir Meclis araştırması
önergesi verdik. Tabii, o dönemlerde Toroslar kullanılıyordu, bugün
daha farklı şeyler kullanılıyor. Biz bunları gündeme
getirdiğimiz için yani kurşundan daha ağır sözlerle muhatap
oluyoruz. Dün bunları AKP Grubunda
AKP Grup Başkanı, açık
bir şekilde, birkaç gündür arenalarda ve grup toplantılarında,
bu noktada kendisine eleştiri getirenlere karşı acımasız
bir saldırı içerisinde; kâh kimi ölü sevicilere, kâh
kalleşliğe varıncaya kadar, ihanete
Ve bunların hepsi kol
geziyor. Nedeni nedir? Barış ve Demokrasi Partisi Uluderede olup
bitenleri gündeme getirdiği için. Uluderede masum 34 insan, bunların
büyük bir çoğunluğu çocuk ve bu çocuklar
Geçmişte Toroslarla
cinayet işleniyordu, bugün orada sortiler yapılıyor, F-16lar
cinayet işliyor orada. Bu cinayetlerin ortaya çıkması için
Parlamentoyu göreve davet ediyoruz, dönüp diyor ki: Bu Barış ve
Demokrasi Partisi ölü sevicidir.
Şimdi, Allah aşkına
nekrofil dedikleri şey
Biz Anadolu çocuklarıyız, bilmeyiz
böyle şeyleri, kafamızda hile, şeytanlık yoktur. Ölü
sevici
Biz ölülerimizi yâd ederiz, onlara Fatiha okuruz, gideriz defnederiz,
onları yüreğimizde taşırız. Ama bir insanın
kafasında şeytanlıkların olduğunu, bir ölüyle cinsel
ilişkinin olabileceğini düne kadar bilmiyordum kendi adıma,
cehaletimi bağışlayın. Büyük bir çoğunluğumuz da
bilmiyorduk ama Sayın Başbakanın kafasında bu nereden
kaldı, bu nasıl bir duygudur? Meslektaşlarına kendisi
nasıl dönüp de Halkın iradesiyim. diyorsa, bu grubun halk iradesi
olduğunu kendisi bilmiyor mu? Dönüp bize diyor ki: Siz kalleşsiniz.
Vallahi şunu açıkça söyleyeyim: Eğer kalleşlik varsa,
Sayın Başbakan dönsün, cumhuriyetin tarihine baksın, kimin kime
kalleşlik yaptığını kendisi orada çok iyi görür. Yani,
1920lerde cumhuriyet kurulurken, bu kürsülerden nutuk atılırken Bu
cumhuriyet Kürtlerin, Türklerin ortak ana yurdudur. diyenler, sonra Kürtlere
ihanet edenler kimlerse, Sayın Başbakan bunu iyi biliyor. Yine
1923te, Lozan Anlaşmasında Kürtleri ve Türkleri temsil ediyorum ve
Kürtlerin hakkını da savunacağız. deyip ve sonra gelip
Kürtlere ihanet edenler kimlerse kalleşliğin adı odur. Yine
Atatürkün talebi üzerine Hasan Hayri bu kürsüye çıkıp, Lozana,
İsmet Paşa bizim temsilcimizdir. Bizi temsil ediyor, Kürtleri ve
Türkleri
Sonradan da Hasan Hayriyi kürsüde yaptığı
konuşmadan dolayı ve Kürt giysileri giydiği için
Elâzığda öldüren anlayış kalleş bir
anlayıştır.
Bizi konuşturursanız size yüzlerce
kalleşlikle ilgili örnek verebiliriz.
Analar ağlamasın. diye
başlattığınız bir projede alıp getirip,
tutuklayıp altmış bir yıl ceza verdiğiniz insanlar,
işte, sizin sözünüze güvenip geldikleri içindir ki
Kalleşliğin
adı budur.
Yine, 1999 yılında devletin
üniformalıları gidip görüştüler PKKnin lideriyle,
anlaştılar, konuştular, Silahlı güçler ülkenin
dışına çıksın. dediler. İki grup geldi, biri
silahlı, biri silahsız. Onları oradan alıp getirip, burada
yargılayıp yüzlerce yıl vermek kalleşliktir.
Silahlı güçleri ülkenin
sınırları dışına çekin. Ve bunun üzerine PKK
lideri dönüp silahlı güçlere Dönün gidin, ülkenin
sınırlarını terk edin. dediği için 500 Kürt gencini
tuzağa düşürüp öldürmek kalleşliktir.
Biz bir kimseye söz verip ve o sözün arkasında
duramamışsak, evet, bizim adımız kalleşliğe
çıksın ama biz, size, bu noktalarda Kürt sorununu, sizinle birlikte,
baskı ve şiddetle bitireceğiz. demedik. Biz çıktık,
açık ve net şekilde dedik ki: Kürtlerin demokratik
haklarını hayata geçirirseniz biz sizinle varız ama bunları
geçirmezseniz, Kürt siyasal hareketini, Kürt özgürlük hareketini tasfiye etmek
için siz planlar ve tuzaklar kurarsanız biz sizinle yokuz. Açıkça da
bunu söyledik.
Bugün 8 bin Kürt siyasetçisi
Bakın, Roboskide olup bitenlerle ilgili soruşturma yok, kimse
yargıya gitmedi, kimsenin ifadesine başvurulmadı ama Roboskiden
bugüne kadar 880 BDPli yönetici tutuklanmıştır, eften püften
Onun dışında, son üç yıldır 8 bin BDPli siyasetçi
yine tutuklanmıştır. Şimdi, BDPye yargı var ama
Roboski katliamını yapanlara karşı siz hâlâ o katilleri
kollayıp koruyorsunuz.
Ve sizlere diyoruz ki: Konuştukça
batıyorsunuz, konuştukça vicdanlarımızı
yaralıyorsunuz. Bir şeyler söyleyecekseniz gerçekten gereğini
yapmalısınız. Dönüp böyle özürlerle geçiştirilecek bir konu
değil; çıkıp açık yürekli bir şekilde Evet, bizim
kusurumuz var, kabahatimiz var, biz bu halktan özür diliyoruz.
Diyebilmelisiniz. Ama bunları yapmazsanız
Ve bu halk kadim bir halktır,
birçok hataları bağışlamıştır, bunu da bağışlayabilir
ama sizin, burada, Ali Cengiz oyunu yaparak katilleri kollayıp koruyan bir
anlayışa sahip olup ve bu işin mağduru olanları ve bu
işin mağduriyeti yanında yer alan siyasi hareketi de dönüp
ihanetle, kalleşlikle suçlamaya hakkınız yoktur ve acıları
yarıştırmaya hiç mi hiç hakkınız yoktur.
Grupta yine dün öyle
yapılıyordu; morg bekçiliği yapılıyordu. Bize dönüp
diyorsunuz Morgların önündesiniz. Sizin katlettiğiniz
insanların cesetlerini alıp defnetmek bizim için onurdur, onun için
morgların önündeyiz. Siz morg bekçiliği yapıyorsunuz, siz
acıları yarıştırıyorsunuz. Döndünüz, söylediniz
oradan bir astsubayın mektubunu. Hepimizin evinde o astsubayın
mektubundan mektuplar vardır, acılar vardır. Anadoluda
acısı olmayan evler yoktur, Kürt evlerinin hepsinde acı
vardır ama siz birilerinin acısına sahip çıkarken
birilerinin acısını da aşağılıyorsunuz. Ve
siz son günlerde, gerçekten, ne yapmak istiyorsunuz Allah aşkına? Dün
grubunuzda bindirilmiş kıtalar gelmişti. Orada Ana Muhalefet
Partisi Genel Başkanını yuhluyorsunuz, Barış ve
Demokrasi Partisinin ismi geçince yuhluyorsunuz. Bu nasıl bir
anlayıştır?
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI
(İstanbul) - Yanlış söylüyorsunuz. Orada bindirilmiş
kıta yoktu.
SIRRI SAKIK (Devamla) Nasıl
yanlış? Ekranlara yansıdı, bugün medyada da vardı
Sayın Başkan.
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI
(İstanbul) Bir kişi yuh dedi, o da susturuldu, lütfen
SIRRI SAKIK (Devamla) Biz de
işte Onu susturun. dedik, bakın, Onu susturun. dedik.
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI
(İstanbul) Susturduk.
SIRRI SAKIK (Devamla) - Bakın,
bugün medyada da vardı ve biz kulaklarımızla duyduk ve
Sayın Başbakanın ağzından bir tek söz çıktı
mı?
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI
(İstanbul) Duymadı bile Başbakan.
SIRRI SAKIK (Devamla) - Bakın, biz
alanlardayız, Sayın Başbakanla ilgili, alanlarda bir hakaret
sözü olduğunda bütün arkadaşlarımız Hakaret yok,
eleştiri var. diyoruz ama dün gördüm gözlerimle, Sayın Başbakan
bu konuda yuh seslerine dönüp Hayır, grubumuzda yuh sesleri olmaz
Ekranlara yansıdı, medyaya da yansıdı.
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI
(İstanbul) Bir kişi yaptı onu. Sevgili Sırrı
Sakık, bir kişi yaptı onu ve susturuldu.
SIRRI SAKIK (Devamla) - Bakın, siz
çok iyi bir sözcüsünüz ama siz de şey altında kalıyorsunuz.
Orada, Sayın Başbakan,
eğer gerçekten kendisine saygı duyuyorsa dönüp kimseyi kendi grubunda
yuhlatmamalıdır.
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI
(İstanbul) Hiçbir zaman öyle bir şey yapmıyor.
SIRRI SAKIK (Devamla) - Bu işler
yuhlatmayla, bu işler aşağılamayla, bu işler dönüp
hakaretle olmaz. Kendinize saygı bekliyorsanız dönüp bize de
saygı göstereceksiniz. Biz size hakaret etmiyoruz, sizi eleştiriyoruz
ama sizin de bizi eleştirirken hakaret etme hakkınız yoktur. Hiç
kimse bu hakkı kendisinde göremez.
Hepinize teşekkür ediyorum. (BDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim
Sayın Sakık.
MEHMET ŞANDIR (Mersin)
Sayın Başkanım, Sayın Hatip üyesi bulunduğum bu
Meclisi kuranlara hakaret etmiştir. Kürsüden cevap vermek istiyorum.
BAŞKAN Buyurun.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
11.- Mersin Milletvekili Mehmet Şandırın,
Muş Milletvekili Sırrı Sakıkın Türkiye Büyük Millet
Meclisini ve cumhuriyeti kuranlara hakaret ettiğine, buna müsaade
edemeyeceklerine, Başkanlık Divanı olarak da buna müsaade
edilmemesi gerektiğine ilişkin bir açıklaması
MEHMET ŞANDIR (Mersin)
Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; bu kürsü milletin kürsüsü;
bu kürsü, bizi burada var eden, Millî Mücadeleyi yapan Türkiye Büyük Millet Meclisidir burası,
onun kürsüsü. Bu kürsüden Demokratik hakkımızı
kullanıyoruz. diye, cumhuriyeti kuranlara, bu Meclisi kuranlara hakaret
ettiremeyiz. Cumhuriyete hakaret etmek, cumhuriyeti kuranlara hakaret etmek ve
Türk milletine hakaret etmek hiç kimsenin haddi de değil, hakkı da
değil. Böyle bir şeye müsaade edemeyiz, Başkanlık
Divanı olarak da müsaade edilmemesi gerekir.
Burada konuşanlar kendi
fikirlerini ifade edecekler ama öyle karnından da konuşmamalı.
SIRRI SAKIK (Muş) Açık
konuşuyoruz, hiç karnımızdan konuşmuyoruz.
PERVİN BULDAN (Iğdır)
Açık konuşuyor zaten Sayın Sakık.
MEHMET ŞANDIR (Devamla) - Size kim
kalleş dediyse ona konuşacaksınız ve
konuştuğunuzun hesabını yapacaksınız. Siz,
cumhuriyeti kuranlara kalleş diyemezsiniz. Cumhuriyeti kuran bu millete
bu Meclisin kürsüsünden hakaret edemezsiniz. Özgürlük, demokrasi eyvallah,
hoşgörü eyvallah, doğruları da konuşmuyorsunuz. Kürt ve
Türk, bunun adı Türk milleti. Hiçbir zaman
ayrılmamıştır, Millî Mücadelede de beraberdir, sonra da
beraberdir, şimdi de beraberdir. Kürt halkına hakaret ettiniz,
kalleşlik ettiniz. diye kardeşliğe mi hizmet ediyorsunuz, yoksa
düşmanlığı mı besliyorsunuz? Bu hangi akıl? Kime,
ne faydası var bunun?
Değerli arkadaşlar, lütfen,
yani sabırla, hoşgörüyle izliyoruz, dinliyoruz, saygı duyuyoruz
özgürlüğünüze. Biz, sizi Türk milletinin değerli bir milletvekili
olarak görüyor, burada konuşma hakkınıza saygı duyuyoruz
ama kalkıp burada, kürsüden Türk milletine hakaret etmeye
hakkınız yok, buna müsaade edemeyiz. O zaman, burada
bulunmamızın bir sebebi yok değerli milletvekilleri. Bu Meclisi
kuranlara, bu cumhuriyeti kuranlara kalleş dedirttiremeyiz, bunu kimse
diyemez. Diyen, gelip buradan özür dilemek mecburiyetinde. Size kim
kalleş dediyse hesabınızı onunla göreceksiniz.
Teşekkür ediyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum
Sayın Şandır.
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI
(İstanbul) Sayın Başkan, ben de cevap vermek istiyorum.
Grubuma yönelik de
BAŞKAN Buyurun.
HASİP KAPLAN (Şırnak)
Sayın Başkan
BAŞKAN Şimdi sırayla
gidiyoruz, hadi bakalım.
Buyurun. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
VIII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN
KONUŞMALAR
1.- İstanbul Milletvekili Ayşe Nur
Bahçekapılının, Muş Milletvekili Sırrı
Sakıkın AK PARTİ Grubuna sataşması nedeniyle
konuşması
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI
(İstanbul) Sayın Başkan, teşekkür ederim.
Değerli milletvekilleri, iyi
çalışmalar dileklerimle sözlerime başlamak istiyorum.
Gerçekten, özgürlük çok temel bir
haktır. İnsan haklarının özgürlükle teminat altına
alınması koşuldur ama bu kürsüde konuşurken,
özgürlüğümüzü ve bu kürsüde konuşma hakkımızı ulu orta
ve pervasızca sürdürmek bir hak değildir. Evet, bizler bugün, bu
Türkiye Büyük Millet Meclisini kuran, büyük bir mücadeleyle kuran, cumhuriyeti
gerçekleştiren insanlar sayesinde buradayız. Eleştirme
hakkınız elbette ki vardır, tarihsel olarak
eleştirebilirsiniz, siyasi olarak eleştirebilirsiniz ama o insanlara,
teşekkür etmemiz gerekli olan insanlara burada söylemek istemediğim
şekilde kelimeler kullanarak hakaret etmek doğru bir şey
değil. O insanlara bizim sadece, bu kürsüyü bize
sağladıkları için teşekkür etmemiz gerektiğini
düşünüyorum. Siyasi eleştirilerimizin de bir üslubu
olmasını istiyorum. Elbette ki eleştiri haktır, önemli bir
haktır da
SIRRI SAKIK (Muş) Sizden ders mi
alacağız? Günlerdir hakaret ediyorsunuz, günlerdir.
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI (Devamla)
özgürlükle ilgili
de bir haktır ama eleştirinin bir sınırı vardır,
o da hakarettir. Sayın Konuşmacı AK PARTİ grup
toplantısında yapılan bir davranışı burada çok
farklı bir şekilde dile getirdi. O çok bireysel bir
çıkıştı ve anında susturuldu. Bu noktadan hareket
ederek AK PARTİ Grubunu eleştiren Sayın Konuşmacıya
diyorum ki şöyle bir geçip, geriye doğru dönüp kendi grup
toplantılarındaki konuşmalarına bir göz atsınlar.
Kimin daha düzgün
SIRRI SAKIK (Muş) Biz hiç kimseyi
yuhlatmadık.
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI (Devamla)
kimin daha
özgürlükten yana olduğunu, kimin daha insan haklarına
saygılı olduğunu ve eleştiri yapma hakkını kimin
çok daha yerinde kullandığını çok daha iyi görecektir
diyorum.
Teşekkür ediyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
HASİP KAPLAN (Şırnak) Sayın
Başkan
BAŞKAN Buyurun.
Ha, bir dakika. Ne diyeceksiniz?
HASİP KAPLAN (Şırnak) Sayın
Başkan, hem Sayın Şandır hem Sayın
Bahçekapılı, ikisi de konuşmalarında Sayın
Milletvekilimizin söylemini eleştirirken dozu grubumuzu ve bizim hepimizi
teşmil edecek bir dil kullandılar. Buna cevap vermek istiyorum
izninizle.
BAŞKAN Buyurun.
2.- Şırnak Milletvekili Hasip Kaplanın,
Mersin Milletvekili Mehmet Şandır ve İstanbul Milletvekili
Ayşe Nur Bahçekapılının BDP Grubuna sataşması
nedeniyle konuşması
HASİP KAPLAN (Şırnak) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Sayın Şandırı,
dilini, üslubunu iyi bilirim; gerçekten dikkatli bir hatiptir ancak şunu
teslim edeceğiz: Cumhuriyeti kurarken, İstiklal Savaşında
Türk ve Kürt halkı beraberdi. Buna itiraz eden var mı içinizde? Yok.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Bunun adı Türk
milleti idi; Kürt, Türk halkı diye bir şey yok.
HASİP KAPLAN (Devamla) Siz Türk milleti
dersiniz; Birinci Mecliste, birinci Anayasada, 1921 Anayasasında
Türkiye halkı denilmiştir. Biz de Türkiye halkı demekten
onur duyuyoruz. Türkü de, Kürtü de, Çerkezi de, Arapı da, herkesi de
kapsıyor bu. Şimdi, bu bir, bu birincisi. Bu Meclisi kuran kurucu
felsefe budur arkadaşlar. Bu felsefede bir Kürtün bir Türkle, bir Çerkezin, bir
Arapın bir Türkle, bir Arnavutun, Boşnakın, bir
Pomakın bir Türkle eşit hakları istemesinden doğal bir
şey yok. Bu kürsü onun için vardır.
MEHMET GÜNAL (Antalya)
Onun hepsi Türk, hepsi!
HASİP KAPLAN
(Devamla) Yalnız, Sayın Bahçekapılıya bir şey
söyleyeceğim: Sayın Bahçekapılı, bu konuda en son
konuşması gereken parti AK PARTİdir.
AYŞE NUR
BAHÇEKAPILI (İstanbul) Ona siz
karar veremezsiniz.
HASİP KAPLAN
(Devamla) Sizin
Başbakanınızın cumhuriyet tarihindeki bazı
olaylarda kullandığı dil, kullandığı üslup, her
seferinde sorgulayan, aşağılayan, tehdit eden bir dil değil
midir? Sizden mi üslup dersi alacak Barış
ve Demokrasi Partisi?
Elbette ki hatibimiz,
konuşmacımız çok doğru bir tespit yapmıştır.
Bu ülkeyi, bu ortak vatanı beraber kurduk. Kürtler ana dili yasaksa,
Kürtler hâlâ kurşunlanıyorsa, hâlâ hapislere atılıyorsa,
hâlâ siyasi parti faaliyeti nedeniyle partinize
AYŞE NUR
BAHÇEKAPILI (İstanbul) Kürt olduğu için değil. Kürt
olduğu için değil, saptırmayın konuları.
HASİP KAPLAN
(Devamla)
her gün beş ilde operasyon yapılıyorsa bu
kalleşliktir, kalleşliğin ötesinde bir ihanettir!
AYŞE NUR
BAHÇEKAPILI (İstanbul) Onlar Kürt
olduğu için hapse girmiyor, saptırma! Saptırma konuları!
HASİP KAPLAN
(Devamla) Türk ve Kürt kardeşliğini baltalamaktır.
AYŞE NUR
BAHÇEKAPILI (İstanbul) Biz
kardeşiz. Kürtler de, Türkler de kardeş.
HASİP KAPLAN
(Devamla) Siz on yıldır Türk ve Kürt kardeşliğini
baltalıyorsunuz, saldırıyorsunuz. Her gün siyasi partilerimizi
AYŞE NUR
BAHÇEKAPILI (İstanbul) Etnik
milliyetçilik yapmayın.
HASİP KAPLAN
(Devamla) Milletvekillerimiz içeride, belediye başkanlarımız
içeride, her gün tutukluyorsunuz, utanmadan da gelip burada konuşma
cüretini gösteriyorsunuz.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
AYŞE NUR
BAHÇEKAPILI (İstanbul) Hiç
utanmıyorum. Etnik milliyetçilik yapma! Sen utan, biz utanmıyoruz.
HASİP KAPLAN
(Devamla) Siz bize öğretemezsiniz ne
konuşacağımızı.
AYŞE NUR
BAHÇEKAPILI (İstanbul) Etnik milliyetçilik yapma! Kardeşler
arasına nifak tohumu salmayın!
HASİP KAPLAN
(Devamla) Bu kürsü özgür bir kürsüdür, özgür bir kürsüdür. Solcu olup gelip
döneklik yapacaksınız burada
(AK PARTİ sıralarından
gürültüler) Hadi oradan
Hadi oradan
BAŞKAN Birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma
Saati : 14.59
İKİNCİ OTURUM
Açılma
Saati: 15.12
BAŞKAN: Başkan Vekili Meral
AKŞENER
KÂTİP ÜYELER:
Mine LÖK BEYAZ (Diyarbakır), Muhammet Rıza YALÇINKAYA (Bartın)
-----0-----
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 113üncü Birleşiminin
İkinci Oturumunu açıyorum.
Şimdi, Barış ve
Demokrasi Partisi Grubu önerisi üzerinde söz sırası
KAMER GENÇ (Tunceli) Sayın
Başkan
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI
(İstanbul) Sayın Başkan
KAMER GENÇ (Tunceli) Sayın
Başkan, efendim, bir söz istiyorum.
Şimdi, Türkiye Büyük Millet
Meclisini yöneten maalesef Başkan vekillerimiz ve Başkan, Türkiye
Cumhuriyeti devletinin değerlerine vaki saldırıları burada,
kürsüde yeterli cevap vermemek suretiyle âdeta bunları tasvip eder
havasına giriyorlar. Bu konuda tutumunuz hakkında söz istiyorum
efendim.
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI
(İstanbul) Sayın Başkan, bir şey söylemek istiyorum.
MUHARREM İNCE (Yalova)
Sayın Başkan
BAŞKAN Bir dakika
Şimdi sırayla geleceğim
hepinize, tamam.
MUHARREM İNCE (Yalova)
Sayın Başkan
BAŞKAN Efendim?
MUHARREM İNCE (Yalova) Grup
başkan vekillerinin hepsine söz verdiniz. Ben sıramı
beklediğim için söz talebinde bulunmuyorum. İsterseniz ben
konuşmamı yapayım, ondan sonra arkadaşlarımıza
söz verin de yani bütün
BAŞKAN Hayır, benim söz
verip vermeyeceğim ayrı.
MUHARREM İNCE (Yalova) Ama
herkes konuştu, ben konuşmadım.
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI
(İstanbul) Sayın Başkan
BAŞKAN Ben size söz
vereceğim.
MUHARREM İNCE (Yalova) Biliyorum
Başkanım da...
BAŞKAN Tamam.
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI
(İstanbul) Sayın Başkan, bir cümle
BAŞKAN Bir saniye
HASİP KAPLAN (Şırnak)
Sayın Başkan, söz vermeden
Bahçekapılı, grubumuza
dönerek Katil demiştir, özür dileyip sözünü geri almasını ve
İç Tüzükün işletilmesini talep ediyorum.
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI
(İstanbul) Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurun Sayın
Bahçekapılı.
HASİP KAPLAN (Şırnak)
Bir Grup Başkan Vekili
BAŞKAN Bir saniye
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI
(İstanbul) Sayın Başkan, bir Grup Başkan Vekili de
şahsımı hedef alarak bana, kendini tutamayarak ve cinnet gibi
bir duruma girerek, Dönek diye itham etmiştir.
HASİP KAPLAN (Şırnak)
Doğrudur.
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI
(İstanbul) Ben geçmişimle gurur duyuyorum, bugünümden de gurur
duyuyorum.
HASİP KAPLAN (Şırnak)
O konuda ısrar ediyorum, dediğimin de arkasındayım,
dönektir.
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI
(İstanbul) Bu lafı bana söyleyenin geçmişine bir dönüp
bakmasını rica ediyorum.
HASİP KAPLAN (Şırnak) Eskiden
solcuydu, şimdi sağcı oldun, muhafazakâr oldun.
Sayın Başkan, bunda hakaret
yok. Katil ile dönek aynı değil.
BAŞKAN Tamam
Bir saniye
Ben, şimdi tutanakları getirttireceğim.
KAMER GENÇ (Tunceli) Sayın
Başkan, isterseniz
SIRRI SAKIK (Muş) Sayın
Başkan
BAŞKAN Sayın Sakık,
ara verdiğim için, İç Tüzüke göre, Sayın Kaplan da, Sayın
Buldan da bilir, ben, şimdi hem grup adına hem sizin
adınıza cevap versin diye Sayın Kaplana söz verdim.
Dolayısıyla sonraki konuşmaların kişisel olarak
Sayın Sakık adına söyledikleri -dikkatle izledim- bir cümle
olmadı. Rica ediyorum şimdi.
SIRRI SAKIK (Muş) Sayın
Başkan, çok açık bir şekilde konuşmamı
BAŞKAN Hayır, hayır
Bakın, Şimdi Sayın Kaplan
SIRRI SAKIK (Muş) Sayın
Başkan, bizim önergemizden dolayı
Peki, Sayın Şandır
niye cevap verdi
BAŞKAN Sayın Sakık,
bir saniye
Sayın Kaplan, siz hem Sayın
Sakık için hem sayın grubunuz için almadınız mı?
Aldınız. Ben de size söz verdim.
SIRRI SAKIK (Muş) Sayın Başkan,
bakın haksızlık yapmayın biz size
BAŞKAN Bakın, bunu şey
yapamayız.
SIRRI SAKIK (Muş)
karşı
saygısızlık yapmak istemeyiz.
BAŞKAN Bakın, saygı
duyup duymamak ayrı bir şey.
SIRRI SAKIK (Muş) Ama, Sayın
Şandır çıkıp benim konuşmama cevap veriyor ve benim bu
noktadaki söylemlerim çarpıtılarak, hakaret ettiğimi
Ben
hakaret etmediğimi açıklamak istiyorum.
KAMER GENÇ (Tunceli) Sayın
Başkan, zaten sataşmada aynı oturumda söz verilir. Oturum
kapandı, sataşmalar bitti. Onun için aynı oturum içinde
SIRRI SAKIK (Muş) Sana ne oluyor
ya!
BAŞKAN Evet, aynı şeyi
söylüyoruz.
KAMER GENÇ (Tunceli) Ama, benim
talebim, bir usul tartışması açarsak
BAŞKAN Ben de usul
tartışmasına yönelik talebinizi yerine getireceğim, herkes
benim adıma konuşabilir.
KAMER GENÇ (Tunceli) Efendim, o
arkadaşların
BAŞKAN Bir saniye, bir saniye
Allah rızası için şimdi
Yani hepinizi bir arada dinleyip
hepinize bir arada cevap veremem.
Sayın Genç, Muhterem, siz benden
şimdi usul tartışması istediniz mi? İstediniz. Ben de
açacağım.
KAMER GENÇ (Tunceli) Evet, ısrar
ediyorum.
BAŞKAN Açacağım.
KAMER GENÇ (Tunceli) Çünkü bu
devamlı olan bir şey.
BAŞKAN Açacağım! Ama,
Sayın İnce diyor ki: Ben önce, hepsinden evvel konuşayım.
Arzu ederseniz sizin usul tartışmanızı açayım, arzu
ederseniz Grup Başkan Vekilinizin dediğini yerine getireyim,
hangisini yapayım?
KAMER GENÇ (Tunceli) Efendim, ben
milletvekili olarak kişisel duygularımı dile getirmek istiyorum
çünkü onuruma dokunan konuşmalar yapılıyor.
BAŞKAN Tamam, ben
açmayacağım dedim mi?
Sayın İnce, ne yapayım
şimdi ben?
MUHARREM İNCE (Yalova) Sözü bana
verin efendim. Siz bana söz verirseniz
BAŞKAN Yani böyle bir şey
olmaz.
Buyurun Sayın İnce. (CHP
sıralarından alkışlar)
Şimdi, ben size bu grup önerisinin
lehinde on dakikalık bir söz veriyorum.
VII.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
1.- BDP Grubunun,
1/2/2012 tarihinde Muş Milletvekili Sırrı Sakık ve
arkadaşlarının Emniyet Genel Müdürlüğü bünyesinde
1990lı yıllardan bu yana kullanılan Renault Toros beyaz Toros
marka araçların faili meçhul cinayetlerle olan ilişkisinin ve toplum
üzerinde yarattığı travmanın
araştırılması amacıyla vermiş olduğu
Meclis araştırması önergesinin, Genel Kurulun 30/5/2012
Çarşamba günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön
görüşmelerinin aynı tarihli birleşimde yapılmasına
ilişkin önerisi (Devam)
MUHARREM İNCE (Yalova) İki
dakika da diğer grup başkan vekillerine verdiğiniz gibi
BAŞKAN O zaman ben size sadece
iki dakika vereyim, buyurun.
MUHARREM İNCE (Devamla) Peki
efendim, on dakikayı verin o zaman.
BAŞKAN Hayır, hayır
Sonra tekrar alırsınız, on dakikanızda konuşursunuz.
Ya, usulü halletmek için söylüyorum Sayın İnce. On
dakikanızı mı istiyorsunuz?
MUHARREM İNCE (Devamla)
Sayın Başkan, on dakikamı konuşayım ve ineyim.
BAŞKAN Peki, oldu.
KAMER GENÇ (Tunceli) Ama, ben söz
istiyorum.
HASİP KAPLAN (Şırnak)
Sayın Başkan, bizim haklarımızı, itiraz
haklarımızı
BAŞKAN Bakın, şimdi
sizin grup önerinizin lehinde konuşuyor arkadaş.
HASİP KAPLAN (Şırnak)
Fakat Grup Başkan Vekilinin kullandığı kelime
BAŞKAN Şimdi, onu
tutanakları getirteceğim, ondan sonra bakacağım ve sizinle
KAMER GENÇ (Tunceli) Sayın
Başkan, isterseniz bu usulü önce halledelim, ben çünkü
BAŞKAN Yok
MUHARREM İNCE (Yalova)
Sayın Genç, ben buraya çıktım, aşağı mı
ineceğim şimdi!
KAMER GENÇ (Tunceli) Ben de bir
şey söyleyeceğim, bana bağırmaya hakkın yok!
MUHARREM İNCE (Yalova)
Aşağı mı ineceğim şimdi! Aşağı
mı ineceğim şimdi! Ben burada konuşuyorum!
BAŞKAN Sayın İnce,
buyurun.
MUHARREM İNCE (Yalova) Böyle bir
yöntem yok! Kürsüye çıkmışım ben! (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın İnce,
buyurunuz lütfen.
MUHARREM İNCE (Yalova)
Sayın Başkan, teşekkür ederim.
Değerli arkadaşlarım,
bakınız, bu ülkede darbeler oldu, muhtıralar oldu, faili meçhul
cinayetler oldu, biz on kez bunu gündeme getirdik, konuşulmadı,
edilmedi.
Sayın Sakık, bu ülkede
Kürtler işkence gördü, doğru, ama eksik. Diyarbakırda Kürtler
işkence gördüyse, Mamakta ülkücüler gördü, Metriste, Selimiyede
devrimciler gördü, herkes gördü. Yani bu ülkede
Bakınız, şu dili bir
tutturalım. İki tane yüzde 5lik kesim var, bu iki yüzde 5lik kesimi
dinlemeyelim. Birinci kesim gerilla diyor, özgürlük
savaşçısı diyor, terörü, silahı, şiddeti, kanı,
barutu kınayamıyor. Birinci kesim bu.
İkinci yüzde 5lik kesim de Kürt
dedin mi onları kesecek. Hepsi tehlikeli. Kürt dedin mi tüyleri diken
diken oluyor, ne dilini konuşturacak ne başka bir şey yapacak.
İşte, bu iki yüzde 5lik kesim ne yazık ki bu yüzde 90lık
kesimi yönetiyor. Bence bu yüzde 5 ile bu yüzde 5i bir
dışlayalım. Burada tartıştığımız
konu Kürt sorunu mu, Kürdistan sorunu mu? Kürt sorunuysa çözeriz, ama Kürdistan
sorunuysa, bir coğrafya sorunuysa bunu biz çözemeyiz.
HASİP KAPLAN (Şırnak)
Öyle birşey diyen yok ki.
MUHARREM İNCE (Devamla) Değerli
arkadaşlarım, bir dilin ifadesi kendini ifade etmek,
geliştirmekse bunlar kolay işler, otururuz aklı
başında insanlarla biz bunları çözeriz. Demokratikleşme,
kültürel hakların verilmesi, bütün bunların hepsi doğru, ama
şu doğru değil mi: Asgari ücret benimle Kürt arasında ne
fark ediyor? Yalovalı bir çocukla Siverekli bir çocuk arasında,
Yüksekovalı bir çocukla Yalovalı bir çocuk arasında ne fark
ediyor? Asgari ücret onun için de düşük, Türk için de düşük, Kürt
için de düşük. Telefonların dinlenmesi; Türk de bundan
şikâyetçi, Kürt de bundan şikâyetçi, Boşnak da bundan
şikâyetçi, Çerkez de bundan şikâyetçi. Yargısız infaz vardı,
yargıyla infaz var şimdi, yargıdan herkes şikâyetçi; Kürt
de şikâyetçi, Türk de şikâyetçi. İşsizlik; işsizlikten
Türk de şikâyetçi, Kürt de şikâyetçi. (CHP sıralarından
alkışlar)
Bakın, Türk tanımı bir
ırk tanımı değildir, Türk tanımı bir kan
tanımı, bir kafatası tanımı değildir. Türk
milleti tanımı bir bilinç tanımıdır, bu bir ulusun
tanımıdır. Avrupalılar bize ne diyor? Avrupalılar bize
Kürtler Ermenileri kesti. demiyor, Türkler Ermenileri kesti. diyor. Etnik
olarak Türkleri tanımlamıyor; bu coğrafyada yaşayan, bu
topraklarda, bu ülkede yaşayan herkesi tanımlıyor. Önemli olan,
bu ülkenin yurttaşlarının özgür olmasıdır, mutlu olmasıdır;
önemli olan, Türkiye'nin demokratik bir devlet olmasıdır; önemli
olan, umudun ve özgürlüğün ülkesi, herkesin Türkiyesi
olmasıdır.
Cumhuriyeti kuranlara hakaret,
saygısızlık -ben Sayın Gençe katılıyorum- bunu
yapmayalım. Bakın, Diyap Ağanın torunlarına bu
yakışmaz.
SIRRI SAKIK (Muş) Ben Diyap
Ağanın torunu değilim, ben Seyit Rızanın torunuyum.
MUHARREM İNCE (Devamla) Bu
ülkede, bu cumhuriyetin ilk yıllarında Polatlıdan düşman
topçusunun sesi duyulurken, bu Mecliste Adnan Adıvar Meclis
Başkanıyken, okuma yazması olmayan Dersim Mebusu Diyap Ağa
parmak kaldırınca Meclis Başkanı da
şaşırır Diyap Ağa ne diyecek diye, bugüne kadar hiç
konuşmamıştır. Tartışılan konu Meclisin
Kayseriye taşınmasıdır. Okul ayarlanmıştır,
karavanalar, ranzalar ayarlanmıştır, Meclis Kayseriye
taşınacaktır. Diyap Ağa önergenin aleyhinde söz alır
ve şunu der: Reis Bey, biz buraya ölmeye gelmedik mi? Ne demek Meclisi
taşımak?
Şimdi, o Mecliste İsmet
İnönü de vardı, Fevzi Çakmak da vardı, Mustafa Kemal Atatürk de
vardı, Diyap Ağa da vardı. Buna hakaret etmeyelim. Fevzi Çakmak
ve Kazım Karabekir Cumhuriyet Halk Partisinden
ayrılmıştır, partimize küsmüşlerdir ama hiçbir
Cumhuriyet Halk Partili Kazım Karabekire hakaret etmemiştir.
SIRRI SAKIK (Muş) Mustafa Kemal,
Kazım Karabekire Alçaktır. diyor.
MUHARREM İNCE (Devamla) - Onlar
bizim Ulusal Kurtuluş Savaşımızın
kahramanlarıdır, onlara her zaman dua ettik, onlara her zaman
şükran duygularımızı söyledik. İsmet Paşa öleli
kırk yıl olmuş.
Değerli arkadaşlarım,
Garp Cephesi Kumandanı, bu ülkenin tapusunda, Lozanda imzası olan
bir kahramanımız bir partinin üyesi olabilir, siyaseten
yanlış işler de yapmış olabilir, sizin dünya
görüşünüze aykırı şeyler de yapmış olabilir
ama kahramanlığı yok mu?
Ama bu ülkede o İnönü Zaferinde Siz aynı zamanda bu milletin makus
talihini de yendiniz. dediği zaman Gazi Mustafa Kemal Atatürk, onun hiç
mi hatırı yok, onun hiç mi hatırı yok? O Meclisin kurucu
iradesinin, Birinci Meclisin kahramanlarının hiç mi hakkı yok?
Bakın değerli
arkadaşlarım, dilimizi bu konularda sakinleştirirsek, o iki
yüzde 5i dinlemezsek bence biz bu sorunları çözeriz.
Değerli arkadaşlarım,
bakın, Osmanlıda sarayda şiir Farsça söylenirdi, konuşmalar
Farsçaydı ama Osmanlıda devletin resmî yazışma dili Arap
alfabesiyle ama Türkçeydi. Bugün bile pek çok şeyi anlayabiliriz. Safevi
Devletinde de sarayda Türkçe konuşulurdu, şiir Türkçe
yazılırdı ama bürokrasi dili, devletin resmî dili
Farsçaydı. Osmanlıdan geriye Türkiye Cumhuriyeti kaldı, Safevi
Devletinden geriye İran kaldı. Bu ülkede Kürtçenin
geliştirilmesi, Kürtçenin öğrenilmesi, sonuna kadar varım. Ben
çocuğuma Salih Arda ismini koymuşsam, daha dün Edirne İl
Kongresine gittiğimde Arda Nehrinin kenarında oturup dedemin
adını, ailemin köklerinin adını düşünerek
çocuğuma bu adı koymuşsam, bir Kürt de çocuğuna Zozan
adını koyabilmelidir.
HASİP KAPLAN (Şırnak)
Koyuyorlar, merak etme.
MUHARREM İNCE (Devamla)
Yapabilmelidir, onu yapması için, onu savunmak için illa Kürt olmak
gerekmez.
HASİP KAPLAN (Şırnak)
Biz onu geçirdik yaşama.
MUHARREM İNCE (Devamla) - Demokrasiye inanmak,
demokrasiyi savunmak için, Kürtün Kürtçe konuşmasını da
savunmak için Kürt olmak gerekmez.
Bu ülkede cemevlerinin ibadethane
sayılmasını savunmak için Alevi olmak gerekmez; demokrasiye
inanmak yeterlidir, bu ülkenin aydın, çağdaş, mutlu
yurttaşların olmasını istemek yeterlidir.
Bakın değerli
arkadaşlarım, bir tartışmadır gidiyor, bir Uludere
tartışmasıdır gidiyor. İki tane soru sorduk, sorunun
birisi şuydu: İstihbarat kimdendi? İkincisi: Bombalama emrini
kim verdi?
İstihbarat millî kaynaklı.
denildi. Daha sonra, bir Amerikan gazetesi istihbaratın Amerika
Birleşik Devletleri olduğunu söyledi. Sayın Başbakan Bu,
Obamayı zor durumda bırakmak için uydurulmuş bir şeydir.
dedi. Sonra ne oldu? Pentagon açıklama yaptı, Pentagon
yalanlamadı olayı, Bu bir bilgi sızmasıdır. dedi.
Şimdi, bütün bunlarda, Meclis ne yazık ki devre dışı
kalıyor.
Bakın, üç dönemdir bu
Parlamentodayım. 22nci Dönem Parlamentosunda üç buçuk yıl sonra
devamsızlık başlamıştı; 23üncü Dönem
Parlamentosunda yine üç yılın sonunda olmuştu; 24üncü Dönem
Parlamentosunda BDPde, MHPde, CHPde, AKPde ortak bir şey görüyorum.
Bakın, dün karar yeter sayısı istiyorum, yoklama istiyorum ama
bulunamıyor, 165 kişi bulunamıyor, ikinciye kalıyor. Neden
biliyor musunuz? Artık sizler de şunu biliyorsunuz, Parlamentonun da
aslında çok fazla bir hukuku kalmadı yani burada dolgu malzemesi
olmaya başladık. Türkiye'de her şeyi bir kişi belirliyor,
Sayın Başbakan belirliyor yani hangi kanunun
çıkacağına
MİT Müsteşarı yargılanacak
mı yargılanmayacak mı? Aa, bakıyor ucu MİT
Müsteşarına doğru gidiyor, bir kanun çıkarıyorsun,
önünü kesiyorsun.
Şimdi, Türk Hava Yollarında
grev yapılacak. Siz grev yaparsınız ha, benim çoğunluğum
var kardeşim, çıkartırım grev yasağı kanununu,
engellerim önünü. Sizler de işlevsiz kaldığınızı
hissediyorsunuz. Ben kendim ilk kez, bu Parlamentoda, on yıldır Parlamentonun
işlevsiz olduğunu düşünmeye başladım. Bu psikolojiden
kurtulmamız lazım. Bizler genel başkanların kapı
kulları değiliz; bizler özgür insanlarız, bizler buraya
halkın temsilcisi olarak geldik. Biz, beynimize yatmayan, kafamıza
yatmayan bir şeye evet oyu veremeyiz. Yani ne hakla şimdi
geleceğiz, grev yasağı getireceğiz? Bu doğru bir
yöntem değildir.
Bu Parlamentoyu bir süre sonra
Bakın, milletvekilliği gelir gider. Her dönemde yüzde 60ı
değişmiştir bu Parlamentonun, bu dönemde de değişecek.
Milletvekilliği gelir geçer ama dik durmak her zaman kalıcıdır
diyorum, hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim
Sayın İnce.
SIRRI SAKIK (Muş) Sayın
Başkan
PERVİN BULDAN (Iğdır)
- Sayın Başkan, biraz önceki
tartışmadan sonra ara verdiniz ve o ara esnasında Sayın
Bahçekapılı grubumuza atfen
BAŞKAN Tutanak getirttiriyorum
PERVİN BULDAN (Iğdır)
katiller kelimesini kullandı.
BAŞKAN - Katiller
denilmişse onu konuşacağız.
PERVİN BULDAN (Iğdır)
Arada söylendi yalnız.
BAŞKAN Ara içinde, orada da
yazılıyor ya, onun için.
SIRRI SAKIK (Muş) Sayın
Başkan, Hatip ismimi anarak, hakaret ettiğime dair, bununla ilgili
bir açıklama yapmak istiyorum hem MHP Grup Başkan Vekili hem de
Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkan Vekili ismimi anarak
BAŞKAN Buyurun.
VIII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN
KONUŞMALAR (Devam)
3.- Muş Milletvekili Sırrı
Sakıkın, Mersin Milletvekili Mehmet Şandır ve Yalova
Milletvekili Muharrem İncenin şahsına sataşması
nedeniyle konuşması
SIRRI SAKIK (Muş) Sayın
Başkan, teşekkür ediyorum.
Sevgili arkadaşlar, benim niyetim
kimseye hakaret değil ve hele hele, hiç karnımızdan da
konuşmayız biz ve yüreğimiz de ihanet kuyularından su
çekmez. Benim burada yaptığım tespit, bir tarihî tespittir. Bu
tespiti zaman zaman AKP Grup Başkanı da yapar, sizler de
yaparsınız.
Peki, hepimiz neden dönüyoruz diyoruz
ki bizim talebimiz 1921 Anayasasıdır? Çünkü 1921 Anayasasında
bütün halklar var. O tarihte söz verildi, 1924te reddedildi. Ondan
dolayıdır ki bir tarihî süreci hep birlikte tartışıyoruz.
MEHMET ŞANDIR (Mersin)
Yanlış.
SIRRI SAKIK (Devamla) Lozanda söz
verildi, gereği yapılmadı, 21 Anayasasıyla söz verildi,
gereği yapılmadı ve zaman zaman silah
arkadaşlarının da birbirine karşı dilini de biliriz.
Ermeni katliamında Mustafa Kemalin Kazım Karabekire aynen şu
sözü vardır: Ermeni katliamı bir alçaklıktır, buna kim ki
bulaşmışsa alçaktır. diyor ve demek ki o tarihimizde böyle
kanlı, kirli bir dönem vardır.
Şimdi, bizler bunları
seslendirirken bize dönüp buralardan ahlak dersi vermek, üslup dersi vermek,
bize katil demek
Vallahi bize katil diyenlerin demek ki ruhlarında,
bedenlerinde katillik ruhu dolaşıyor. Biz kimseye katil demedik.
Failleri bulun. Diyoruz, Roboskide failleri bulun. Sizin dönüp
seslendiğiniz bu grupta var ya Grup Başkan Vekili Pervin
Buldanın eşini katlettiler. Benim ağabeyimi -Gaziantepte il
başkanıydı- katlettiler. Şimdi, katliama maruz kalan bir
gruba dönüp katil demek
Buraya çıkıp özür dilemelisiniz. Biz size
böyle bir dil kullanmadık ve bize de böyle bir dil kullanmaya
hakkınız yoktur, Parlamentodan ve halkımızdan özür
dilemelisiniz.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Türkiye Cumhuriyeti
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI
(İstanbul) Sayın Başkan
BAŞKAN Bir saniye Ayşe Nur
Hanım, şimdi ben tutumum hakkında şey açıyorum.
HASİP KAPLAN (Şırnak)
Lehte konuşmak istiyorum efendim.
BAŞKAN - Türkiye Cumhuriyeti
değerlerini hedefleyen konuşmalara karşı, oturumu yöneten
başkan vekillerinin yeterince müdahalede bulunmadığı
hakkındaki usul tartışmasını açıyorum.
Lehte, aleyhte
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI
(İstanbul) Lehte efendim.
BAŞKAN - Aleyhte ilk söz
Sayın Kamer Gençin, Tunceli Milletvekili.
ENGİN ALTAY (Sinop) Talep eden
yok.
BAŞKAN - Ben buradan okuyorum,
gelmesi lazım.
HASİP KAPLAN (Şırnak)
Ben söyledim efendim.
BAŞKAN Tamam sizi duydum ben,
şimdi aleyhtekilere bakıyoruz.
SIRRI SAKIK (Muş) Aleyhte
istiyorum.
ENGİN ALTAY (Sinop) Usul
tartışması açmayı talep eden gitti Başkanım,
gerek yok bence tartışmaya.
BAŞKAN Öyle mi?
ENGİN ALTAY (Sinop) Evet.
BAŞKAN Peki, o zaman geri
aldık.
Sayın Bahçekapılı,
buyurun.
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI
(İstanbul) Sayın Başkanım, izin verirseniz biraz önceki
tartışmayla ilgili
BAŞKAN Buyurun. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
4.- İstanbul Milletvekili Ayşe Nur
Bahçekapılının, Şırnak Milletvekili Hasip
Kaplanın şahsına sataşması nedeniyle
konuşması
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI
(İstanbul) Değerli milletvekilleri, şunu bilmenizi isterim:
Ben Türküm ama hayatımın her döneminde Kürt sorunuyla ilgili olarak
ne yapılması gerekiyorsa yaptım. İstanbulda doğdum,
İstanbulda büyüdüm. Mali açıdan da bir sorun yaşamadım. Bu
artı puanlarıma rağmen Türkiyede sömürme konusunda, ezilme
konusunda veya Kürt sorunu konusunda en zor dönemlerde dahi elimi ateşin
altına soktum. Bundan gocunmuyorum, doğru olanı yaptım. Hâl
böyle iken bir konuşmacının, BDP sıralarından bir
milletvekili arkadaşımızın, her zaman
yaptığı gibi, konuşmasının bir noktasına
geldiğinde -çok özür dilerim, tırnak içinde- bu Meclise hiç
yakışmayacak bir cümleyi, bir kelimeyi kullanması, bardak
atması, bardak kırması
HASİP KAPLAN (Şırnak)
Sayın Başkan, öze gelsin, doğru dürüst konuşsun!
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI (Devamla) -
veya da şahsımı hedef alarak, o noktaya geldiğinde dönek
diye hitap etmesi, insanda gerçekten sinirlerine ve kendisine hâkim olma
duygusunu zedeliyor.
Benimle ilgili olarak döneklik
konusunda bazı şeyler var. Arkadaşlar, ben geçmişimden
gurur duyuyorum, bugünümden de gurur duyuyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar) Beni döneklikle itham edenler
kendilerini benden çok daha fazla solcu veya çok daha fazla ilerici olarak
nitelendirmesinler. Solculuk bulunduğun yerden başkasının
siyasi duruşuna laf atmakla gerçekleşmiyor, okumakla, sorgulamakla
gelişiyor.
SIRRI SAKIK (Muş)
Attığın laflardan belli!
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI (Devamla) -
Ben bunları yapıyorum ve hiçbir şekilde de, hiçbir anımda
da en ufacık bir utanç duymuyorum.
Biraz önce elbette kastımı
aşan bir cümlem oldu. Burada BDP sıralarında olan milletvekili
arkadaşlarım gerçekten konuşmanın veya
tartışmanın o gerginlik anında
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI (Devamla)
Son, bir özür dileyeceğim.
HASİP KAPLAN (Şırnak)
Özür dileyecek, açın efendim,
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI (Devamla)
ben şu cümleyi kullandım: Dönek olmak katil olmaktan daha iyidir.
dedim ama yine de içimden gelen, ruhumdan, aklımdan gelen bir cümle
değildir bu. BDPli arkadaşlar arasında benim
arkadaşlarım var. Elbette ki milletvekilleri olduklarından
dolayı saygım ve sevgim var. Üzüldülerse çok üzüldüm, onu belirtmek
isterim. Sizlerden de özür dilerim.
Teşekkür ederim. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
SIRRI SAKIK (Muş) Bizden de özür
dile, bizden de!
HASİP KAPLAN (Şırnak)
Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Kaplan,
buyurun.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
12.- Şırnak Milletvekili Hasip Kaplanın,
İstanbul Milletvekili Ayşe Nur Bahçekapılının
ifadelerine ilişkin açıklaması
HASİP KAPLAN (Şırnak) Değerli
milletvekilleri, burada, Meclis Başkanı, ismini okuyacağım
sonra, Kürdistan siyaseti dahiliyesi Elcezire Cephesi Kumandanlığı
tarafından tevhid ve idare edilecektir.
Büyük Millet Meclisi Riyaseti ile
muhabere eder. Ve devamı var, gizli celse tutanakları, 1inci Meclis
Başkanı Mustafa Kemal, daha Atatürk soyadını
almamış. Bir asır önce bu Meclisin ilk Başkanı Kürdistan
diyecek, Kürt mebuslarından bahsedecek; bir asır geçecek ve siz gelip
bize bu Mecliste bunu yasaklamaya çalışacaksınız. Bu
birinci yanlış.
İkinci yanlış: Sayın
Bahçekapılı, demin söylediğin sözden özür dilemedin. 2 tane,
yakınını, en yakınını kaybeden
arkadaşım sırada oturuyor.
Dönek dedim diye alınıyorsunuz. Siyasi
döneklik vardır arkadaşlar, bu çok şey değil, eskiden parti
değiştiren milletvekilleri vardı. Fikir
değiştirebilirler; elbise değiştirebilirler; dün greve
haktır derler, bugün yasaklayın derler; dün özgürlüklerden yana
olurlar, bugün diktatörlükten yana olurlar; dün çoğulcu parlamentoyu
savunurlar, bugün tek adam diktatörlüğünü, tek adam şefliğini,
padişahlığı savunabilirler. Bunun siyasi literatürde
adı dönekliktir, siyasi dönekliktir. Ben de bunu söyledim, bunda ne
var gocunacak? Çıkarsın, dersin: O gün yanlış söylüyordum,
bugün doğru söylüyorum, doğru yerdeyim. Ama ikide bir
alınganlık göstermeyin artık yaşınız kemale erdi.
Bu yaştan sonra da alınganlık göstermenin bir anlamı yok.
İBRAHİM YİĞİT (İstanbul)
Nasıl Kemale erdi. ya? Ne biçim konuşuyorsun?
HASİP KAPLAN (Devamla) Sayın
İbrahimciğim, sen alınganlık gösterme, bir tek Alevi
olarak sen kaldın. Alevi açılımında da gördük, size ne
verdiler. Alevilere ne verdi AK PARTİ? Allah aşkına
yapmayın, gözünüzü seveyim!
BAŞKAN Sayın Kaplan
HASİP KAPLAN (Devamla) O konuda, siyasi döneklik
konusunda imzamı atarım, çerçeveyle de asarım. Bunda da özür
dileyecek bir şey görmüyorum ama katil sözünden özür dileyeceksiniz.
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI (İstanbul) Sen de
öylesin! CHPde çalışmadın mı, SHPde
çalışmadın mı? Sen de döneksin!
VII.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
1.- BDP Grubunun,
1/2/2012 tarihinde Muş Milletvekili Sırrı Sakık ve
arkadaşlarının Emniyet Genel Müdürlüğü bünyesinde
1990lı yıllardan bu yana kullanılan Renault Toros beyaz Toros
marka araçların faili meçhul cinayetlerle olan ilişkisinin ve toplum
üzerinde yarattığı travmanın
araştırılması amacıyla vermiş olduğu
Meclis araştırması önergesinin, Genel Kurulun 30/5/2012
Çarşamba günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön
görüşmelerinin aynı tarihli birleşimde yapılmasına
ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN Barış ve Demokrasi Partisi Grubu
önerisinin aleyhinde ilk söz Bartın Milletvekili Sayın Yılmaz
Tunça aittir. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
YILMAZ
TUNÇ (Bartın) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; BDP grup önerisinin aleyhinde söz
almış bulunuyorum. Bu vesileyle, hepinizi saygılarımla
selamlıyorum.
Araştırma önergesini verenler,
önergede bahsedilen olaylarla ilgili soruşturmaların,
yargılamaların, kazıların
yapıldığını çok iyi biliyorlar. Bu
soruşturmaların yapılmasından rahatsız olanlar, güneydoğudaki
olayların aydınlatılmasından rahatsız olanlar yine
önergeyi veren grup. Bu çelişkili davranışı milletimizin
takdirine sunmak istiyorum.
Güneydoğudaki faili meçhul
cinayetlerin araştırılması için bu önergeyi verenlere
şunu sormak istiyorum: Öncelikle, faili belli olanlar var, masum
insanlarımıza, öğrencilerimize, çocuklarımıza
kastedenlerin failleri belli. Önce, siz, bu faili belli olan teröristleri
savunmayı bırakmanız gerekmektedir. Güneydoğuda
yaşayan Kürt kökenli vatandaşlarımızın
sorunlarının çözümünde kararlı davranan bir Hükûmetin
varlığından neden rahatsız oluyorsunuz?
İşte size bir belge: Tehdit
mektubu. Seçimlerde terör örgütünün dağıttığı tehdit
mektuplarından birisi. Ne diyor tehdit mektubunda?
HASİP KAPLAN (Şırnak)
Onu sizinkiler basıp dağıtmıştır. Sizinkiler
bastırmıştır matbaada.
YILMAZ TUNÇ (Devamla) AKPnin
sözcülüğünü yapar ve tek bir oy sebebi olursanız, bizim için
hafifletici hiçbir şey kalmaz. diyor.
HASİP KAPLAN (Şırnak)
Onu sizinkiler bastırıp dağıtmıştır,
sizinkiler.
YILMAZ TUNÇ (Devamla) İşte,
bunları savunmayı bırakmanız lazım. Eğer siyasi
mücadele diyorsanız, bu mektupları kınamanız lazım.
Bunlara niye destek verdiğinizi milletimiz çok iyi biliyor.
HASİP KAPLAN (Şırnak)
Failini bulsaydınız. Siz bastırıp
dağıttınız onları.
YILMAZ TUNÇ (Devamla) AK
PARTİnin İlçe Başkanı kaçırılıyor
HASİP KAPLAN (Şırnak)
Bastırıp dağıtan bölgede sizsiniz.
YILMAZ TUNÇ (Devamla)
il başkan
yardımcısı eşinin yanında arkasından vurularak
öldürülüyor. Hani siyasi partisiniz, bir tek kınamanızı gördük
mü sizin? Gördük mü?
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri
HASİP KAPLAN (Şırnak)
O zaman, Diyarbakırda kendi içinizde faili bulundu, diğerinde de
tefecilik olayı var, onu da araştırın, içinizden
çıkacak, içinizden çıkacak.
BAŞKAN Sayın Kaplan, lütfen
Lütfen, ne olur
YILMAZ TUNÇ (Devamla)
AK PARTİ
İktidarından önce ülkemizde faili meçhul cinayetlerin çok sık
yaşandığı bir gerçektir.
HASİP KAPLAN (Şırnak)
Diyarbakır milletvekilleri çıkıp söylesin.
YILMAZ TUNÇ (Devamla) Önergede de
zaten 90lı yıllardan bahsedilmektedir, 2000li yıllardan
değil. Çok değerli aydınlarımız o yıllarda
-90lı yıllarda- gazetecilerimiz, bilim adamlarımız, faili
meçhul cinayetler neticesinde maalesef hayatlarını
kaybetmişlerdir. Özellikle 90lı yıllarda ülkemiz faili
meçhullerle, yargısız infazlarla ve işkencelerle anılan bir
ülke hâline gelmişti. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin
verdiği yüzlerce ihlal kararıyla ülkemizin uluslararası camiada
ne kadar zor duruma düştüğü herkes tarafından bilinmektedir.
AK PARTİnin iktidara gelmesiyle
birlikte, son dokuz buçuk yıla baktığımızda,
Türkiyede faili meçhul cinayetlerin aydınlatılmaya
çalışıldığını, çetelerin, mafyanın,
karanlık odakların üzerine kararlılıkla gidildiğini,
hiçbir şeyin üzerinin örtülmediğini, şüphelilerin,
bağımsız ve tarafsız yargı önünde hesap vermelerinin
sağlandığını görmekteyiz. AK PARTİ hükûmetleri ve
Türkiye Büyük Millet Meclisinin 22nci, 23üncü ve bu Döneminde hukuk ve adalet
alanında ve demokratikleşme konusunda öncelikle mevzuatımızda
önemli değişikliklerin yapıldığını hep
beraber gördük, görüyoruz. Ceza-adalet sistemimiz daha çağdaş bir
yapıya bu dönemde kavuşturuldu. Çok önemli yasa
değişiklikleri gerçekleştirilmeye devam ediyor. Son olarak,
temel hak ve özgürlükleri genişleten Anayasa değişikliği
ile yargı bağımsızlığının ve tarafsızlığının
sağlanması anlamında Anayasada da önemli
değişiklikler gerçekleştirildi. Demokratikleşme
alanında son dokuz buçuk yılda elde ettiğimiz
kazanımları kalıcı hâle getirmenin ve daha da
geliştirmenin gayreti içerisinde çalışan bir Hükûmet var, bir Meclis
yapısı var.
Faili meçhul olayların
aydınlatılması, karanlık odakların ortaya
çıkarılması konusunda aslında hepimiz hemfikiriz. Türkiye
çok önemli bir süreçten geçmektedir. Ülkemizin son otuz yılına damgasını
vuran karanlık olayların bir bir ele alındığını
da hepimiz görmekteyiz. Şemdinli davasının yeniden ele
alınması, Danıştay saldırısı davası,
Ergenekon soruşturmaları ve davaları, Balyoz Darbe Planı
davası ve faili meçhul olaylarla ilgili başlatılan
soruşturma ve devam eden davalarla, karanlıkta kalmış
onlarca olay sorgulanıyor.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; siyasi cinayetlerin, faili meçhul olayların en sık
yaşandığı 90lı yıllarda AK PARTİ iktidarda
değildi. O dönemde meydana gelen faili meçhul olaylar maalesef
aydınlatılamadı. Ülkemizin diğer bütün sorunlarında
olduğu gibi, bu sorun da AK PARTİli yıllara devredildi. O
dönemlerin siyasi iktidarları bu cinayetlerin üzerine gidemedi. 2002
yılından itibaren ise durum değişti, Türkiyenin artık
eski Türkiye olmayacağını, karanlık odakların,
çetelerin, mafyanın üzerine kararlılıkla gidileceğini
açıklayan ve bunu uygulamasıyla da gösteren bir parti iktidar oldu.
Terörle mücadele sürecinde bir yandan
ifade özgürlüğü genişletilirken, yasaklar
kaldırılırken, eskinin hataları telafi edilirken, diğer
yandan da, bu özgürlüklere kasteden yaklaşımlara müsamaha
gösterilmemeye başlandı. Özellikle terör örgütü ve onunla
ilişkili yapılanmaların devlete paralel örgütlenme içinde bölge
insanına zulmetmesine, bölge insanından haraç toplamasına,
baskı kurmasına, âdeta faşizm uygulamasına asla ve asla göz
yumulmamaktadır.
Dokuz buçuk yılda elde
ettiğimiz kazanımlar sayesinde artık Türkiye faili meçhul ülkesi
olmaktan çıkmıştır. Araştırma önergesinde
bahsedilen olayların çoğu yargının gündemine gelmiş,
soruşturmaları da hâlen devam etmektedir. Bu soruşturmalarla
ilgili yapılan kazıları da canlı yayınlarda hep
birlikte izliyoruz. Türkiye Büyük Millet Meclisi İnsan Hakları
Komisyonunun, yaşam hakkını ihlal eden olaylarla ilgili alt
komisyonlar oluşturduğunu da hep birlikte görüyoruz.
Bu önerge sadece kafa
karıştırmak, Meclis gündemini meşgul etmek, gündemde
milletimizin bizlerden beklediği yasaların çıkmasını
engellemek için verilmiş bir önergedir. Bu nedenle, önergenin aleyhinde
olduğumu ifade etmek istiyorum.
Yüce heyetinizi saygılarımla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Barış ve Demokrasi Partisi
Grubu önerisinin aleyhinde son söz Bolu Milletvekili Sayın Ali
Ercoşkuna aittir.
Buyurun Sayın Ercoşkun.
ALİ ERCOŞKUN (Bolu) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; BDP grup önerisi aleyhinde söz
almış bulunuyorum. Bu vesileyle, yüce Meclisi saygıyla, sevgiyle
selamlıyorum.
Dün gerçekleşen AK PARTİ grup
toplantısında önemli anlara tanıklık ettik. Her grup
toplantısındaki coşku ve heyecanın bir benzeri
gerçekleşti dün. Gündeme dair birçok konu değerlendirildi ama
Sayın Başbakanın ana gündemi, üzerinde birçok spekülatif
polemikler oluşturulmaya çalışılan Uludere olayı
üzerineydi. Kime, neye hizmet ettiği gayet açık olan bu polemiklere
Sayın Başbakan çok net, çok açık ama en önemlisi, milletin
hissiyatıyla, milletin duygusuyla tokat gibi cevaplar verdi. Sayın
Başbakanın milletin hislerine tercüman olan bu konuşması
anlaşıldığı kadarıyla BDP üzerinde tam aksine bir
etki oluşturmuş ki hemen sırada bekleyen, tırnak içinde
beyaz Toros önergesi diğer önergelerin önüne alınarak bu konu
gündemde tutulmaya çalışılıyor. Aynı zamanda, biraz
önce yapılan konuşmalarda gördük ki ortaya hiçbir şey
koyamayanlar, yeni bir söz söyleyemeyenler, bu konularda ağzını
açamayanlar, en iyi yaptıkları işi, hakareti ve tahrik etmeyi
deniyorlar ama başaramadılar, başaramazlar.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Sayın Başbakanın dediği gibi Zulme
rıza, zulümdür ama zalimle beraber hareket edenler de zalimlerdendir. 14
Ağustos 2001de kurulan AK PARTİ ilk günkü heyecanını, ilk
günkü sevdasını, programını aynı şekilde bugün de
gerçekleştirmekte. AK PARTİ kadrosu, cumhuriyet döneminin en karanlık
dönemlerini aydınlığa kavuşturmak için canını
ortaya koyan bir kadro. Dersim üzerindeki, 27 Mayıs üzerindeki
karanlığı kaldıran, 12 Eylülü yargıya
taşıyan, 28 Şubatı tarihin derinliklerine gömen, 27 Nisana
karşı çıkan bir kadro AK PARTİ.
Dolayısıyla, evet, faili
meçhuller konusunda birçok adli, idari uygulamalar, yargı süreçleri,
kazılar devam ediyor. Türkiyede artık hiçbir şey eskisi gibi
değil ve bundan sonra da olmayacak. Bu millet, bu Meclis, zalimlere,
PKKlı kalleşlere, onların uzantılarına pabuç
bırakmaz, bırakmayacak.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; dün görüşmelerine başladığımız
Karayolları Trafik Kanunu, Toplu İş Sözleşmesi, Grev ve
Lokavt Kanunu, Belediye Kanunu gibi birçok kanunla ilgili tasarının,
bildiğiniz gibi, bir an önce yasalaşması gerekiyor. Bu
vesileyle, BDP grup önerisinin aleyhinde olduğumuzu belirtir, Genel Kurulu
saygıyla selamlarım.
Teşekkür ederim. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
HASİP KAPLAN (Şırnak)
Karar yeter sayısı Başkan.
BAŞKAN Tamam.
Grup önerisini oylarınıza
sunuyorum, karar yeter sayısı arayacağım: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Karar yeter sayısı yoktur,
birleşime on dakika veriyorum.
Kapanma
Saati : 15.48
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma
Saati: 16.03
BAŞKAN: Başkan Vekili Meral
AKŞENER
KÂTİP ÜYELER:
Mine LÖK BEYAZ (Diyarbakır), Muhammet Rıza YALÇINKAYA (Bartın)
-----0-----
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 113üncü Birleşiminin
Üçüncü oturumunu açıyorum.
Barış ve Demokrasi Partisi
Grubu önerisinin oylamasında karar yeter sayısı
bulunamamıştı.
Şimdi, öneriyi tekrar
oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısını
arayacağım: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir,
karar yeter sayısı vardır.
Alınan karar gereğince sözlü
soru önergelerini görüşmüyor ve gündemin Kanun Tasarı ve Teklifleri
ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler kısmına
geçiyoruz.
1inci sırada yer alan Adalet ve
Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri İstanbul Milletvekili
Sayın Ayşe Nur Bahçekapılı, Kayseri Milletvekili Sayın
Mustafa Elitaş, Giresun Milletvekili Sayın Nurettin Canikli,
Kahramanmaraş Milletvekili Sayın Mahir Ünal ve Adıyaman
Milletvekili Sayın Ahmet Aydının; Türkiye Büyük Millet Meclisi
İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair
İçtüzük Teklifi ile Tunceli Milletvekili Sayın Kamer Gençin; Türkiye
Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün Bir Maddesinin
Değiştirilmesi Hakkında İçtüzük Teklifi ve Anayasa
Komisyonu Raporunun görüşmelerine kaldığımız yerden
devam edeceğiz.
IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup
Başkanvekilleri İstanbul Milletvekili Ayşe Nur
Bahçekapılı, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş, Giresun
Milletvekili Nurettin Canikli, Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünal ve Adıyaman
Milletvekili Ahmet Aydının; Türkiye Büyük Millet Meclisi
İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair
İçtüzük Teklifi ile Tunceli Milletvekili Kamer Gençin; Türkiye Büyük
Millet Meclisi İçtüzüğünün Bir Maddesinin Değiştirilmesi
Hakkında İçtüzük Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporu (2/242, 2/80)
(S. Sayısı: 156)
BAŞKAN Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
2nci
sırada yer alan Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu
Tasarısı ve Avrupa Birliği Uyum Komisyonu ile Adalet Komisyonu
raporlarının görüşmelerine kaldığımız yerden
devam edeceğiz.
2.- Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk
Kanunu Tasarısı ve Avrupa Birliği Uyum Komisyonu ile Adalet
Komisyonu Raporları (1/486) (S. Sayısı: 233)
BAŞKAN Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
3üncü
sıraya alınan İstanbul Milletvekili Sayın Metin Külünk ve 2
Milletvekilinin; Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanun Teklifi ve İçişleri Komisyonu Raporunun
görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
3.- İstanbul Milletvekili Metin Külünk
ve 2 Milletvekilinin; Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ve İçişleri Komisyonu
Raporu (2/560) (S. Sayısı: 259)(X)
BAŞKAN
Komisyon? Burada.
Hükûmet?
Burada.
Dünkü birleşimde teklifin tümü
üzerinde Barış ve Demokrasi Partisi Grubu ile Milliyetçi Hareket
Partisi Grubu adına yapılan konuşmalar
tamamlanmıştı.
Şimdi söz sırası,
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Gaziantep Milletvekili Sayın Ali
Serindağda. (CHP sıralarından alkışlar)
Buyurunuz Sayın Serindağ.
Süreniz yirmi dakika.
CHP GRUBU ADINA ALİ
SERİNDAĞ (Gaziantep) Teşekkür ederim Sayın
Başkanım.
Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; 259 sıra sayılı Yasa Teklifi üzerinde
Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun görüşlerini açıklamak üzere söz
almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Sayın milletvekilleri, biraz önce
bir tartışma yaşadık. Cumhuriyetimiz zorluklarla
kurulmuştur, zor günlerden geçilerek kurulmuştur, kurucu kadro büyük
bir özveri göstermiştir. Ben cumhuriyetimizin kuruluşunda ve
milletimizin bağımsızlığa kavuşturulmasında
büyük çaba gösteren başta cumhuriyetimizin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk
ve kurucu kadroyu rahmetle ve şükranla anıyorum.
Sayın milletvekilleri, her
şeyi kendi şartlarında değerlendirmek lazım. Biz
bugünün bakış açısıyla, bugünün psikolojisiyle, bugünün
şartlarıyla, bugünkü dünya konjonktürüyle yüz yıl öncesini,
seksen yıl öncesini değerlendiremeyiz. O nedenle bu sözüm herkese,
her şeyi, her olayı kendi zamanının şartlarında
değerlendirmek lazım. Buna özellikle Sayın Başbakanın
dikkat etmesi lazım. Sayın Başbakan, bugünle ilgili söyleyecek
fazla bir şeyi olmadığı için, siz de biliyorsunuz ki, hep
seksen yıl öncesine giderek olayları değerlendiriyor. Buradan
Sayın Başbakana da sesleniyorum, artık günümüze dönmelidir,
günümüzün gündemine dönmelidir ve geleceğe yönelik yapacaklarını
halkımıza anlatmalıdır. Seksen yıl öncesiyle
uğraşmanın bir anlamı yok, tarihte yerini
almıştır ve cumhuriyetimiz de yoluna devam edecektir.
Değerli milletvekilleri,
biliyorsunuz 1981 yılı UNESCO tarafından Atatürk Yılı
ilan edilmiştir Büyük Atatürkün doğumunun 100üncü yılı
nedeniyle. Oy birliğiyle alınan kararda bakın ne diyor:
Uluslararası anlayış ve barış yolunda çaba
harcamış üstün bir kişi, olağanüstü bir devrimci,
sömürgecilik ve emperyalizme karşı savaşan ilk önder, insan
haklarına saygılı, dünya barışının öncüsü,
insanlar arasında renk, din, ırk ayrımı gözetmeyen
eşsiz devlet adamı, Türkiye Cumhuriyetinin kurucusu. Biz, Büyük
Atatürk ile yakın silah arkadaşı İsmet İnönüyü de,
cumhuriyetimizin kuruluşuna emeği geçen tüm kahramanları da
saygıyla ve şükranla anıyoruz.
Sayın milletvekilleri, bugün
görüşeceğimiz teklif bir torba teklif. Şimdi, AKP döneminde
torba tasarıya alıştık da bir de önümüze torba teklif
geldi. Yürürlük ve yürütme maddesini saymazsak bu tasarı beş maddeden
oluşuyor. Bir madde havacılık sektöründe çalışan
emekçilere grev yasağı getiriyor. İnşallah teklifi veren
Sayın Külünk de beni dinliyordur.
METİN KÜLÜNK (İstanbul)
Zatıalinize büyük saygım var biliyorsunuz.
ALİ SERİNDAĞ (Devamla)
2nci madde kara yolları, cadde ve sokakların kiraya verilmesi ve
özelleştirilmesiyle ilgili. 3üncü madde korsan taksiciliğin
önlenmesiyle ilgili. 4üncü madde uçakların motorlarının ve
parçalarının finansal kiralama yoluyla edinilmesiyle ilgili. 5nci
madde ise sınav kazanmış ancak ilgili yönetmeliğin idari
yargı tarafından iptal edilmiş olması nedeniyle ataması
yapılmayan itfaiye personeliyle ilgili.
Sayın milletvekilleri, böyle bir
teklif olabilir mi?
AHMET AYDIN (Adıyaman)
Olmuş, olmuş.
ALİ SERİNDAĞ (Devamla)
Evet, AKP döneminde oldu, AKP döneminde oldu. Bu, hem yasa tekniğine
aykırıdır hem hukuk anlayışına
aykırıdır.
Şimdi, siz, iki sene evvel 12
Eylül referandumuna giderken ne demiştiniz? Biz
çalışanların grev hakkının önündeki engelleri kaldıracağız.
demiştiniz. Şimdi ne getiriyorsunuz? Grev yasağı
getiriyorsunuz. Neden? Acaba iki yılda ne değişti? Niye
referanduma giderken halkımıza doğruları söylemediniz?
Söyleseydiniz, Biz grev yasağı getireceğiz. deseydiniz, ona
göre oy isteseydiniz, belki vatandaşlarımız ona göre oy
kullanırlardı. Vatandaşları yanıltmak bana göre uygun
bir şey değil.
Değerli arkadaşlarım,
şimdi, biliyorsunuz, bizim taraf olduğumuz uluslararası
anlaşmalar var. Bu getirilen grev yasağı ILO ilkelerine
aykırıdır, Anayasamızın 90ıncı maddesine
aykırıdır ve Avrupa Sosyal Şartına
aykırıdır. Bunu neye istinaden getiriyorsunuz, neye dayanarak
getirdiniz, ne ihtiyaçla getirdiniz, onu anlamakta zorluk çekiyoruz.
Dün Sayın Ulaştırma
Bakanı konuşurken -ben çünkü Ulaştırma Bakanı diyorum
ama soru önergeleri de o şekildeydi, Ulaştırma, Haberleşme
ve Denizcilik Bakanı Sayın Bakan- şöyle dedi: Biz
havacılık sektöründe büyük gelişme kaydettik. Efendim, iç yolcu sayısını
işte şu sayıdan bu sayıya çıkardık, dış
hatlarda, efendim, şuradan şuraya geldik. O zaman, sayın
milletvekilleri, bu yolcu sayısının
arttırılmasında, bu havacılık sektöründe
çalışan emekçilerin hiç mi katkısı yok?
METİN KÜLÜNK (İstanbul)
Var, çok var.
ALİ SERİNDAĞ (Devamla)
O katkının karşılığı bu mu olmak gerekir
peki? Havacılık sektöründe çalışan emekçilerin sarf
ettiği gayretin karşılığı bu mu olmak gerekirdi?
Siz onların haklarını daha çok genişletmeliydiniz, siz
onların haklarını kısıtlamakla onların
emeklerinin karşılığını vermediniz ve gasbettiniz.
Nasıl oldu bu biliyor musunuz? Daha evvel başka bir komisyonda
görüşülen tasarıya böyle bir madde, hatta bundan daha hafif olan bir
madde eklenmek istendi. O görüşmeler sırasında o madde o
tasarıdan çıkarıldı. Şimdi söylemek istemiyorum, ama
tırnak içerisinde söylüyorum, kusura bakmayın, getiren
arkadaşlarım da kusura bakmasınlar, korsan bir şekilde bu
sefer bu teklife monte edildi. Böyle bir şey olabilir mi?
Getirdiniz İçişleri
Komisyonunda görüştük, biz de o komisyonun üyesiyiz. Peki, asıl
komisyonda niye görüşülmedi? Alelacele görüşüldü.
Bir de
vatandaşlarımızın sıkça yakındığı,
bilhassa taksici esnafın dert yandığı korsan
taksiciliğin önlenmesiyle ilgili düzenlemenin yanına koydunuz, onunla
bunu kamufle etmek istediniz. Madem öyleydi, normal yollardan
hazırlayıp getirseydiniz onu bir görüşseydik bu kadar cesur
idiyseniz.
Değerli arkadaşlarım,
getirilen başka bir madde neyi öngörüyor? Park yerlerinin kamusal alandan
çıkarılarak gerçek ve tüzel kişilere devredilmesi, yani
özelleştirilerek değnekçi ve otopark mafyasının önüne
geçilmesi düşünülüyor.
Değerli arkadaşlarım, bu
konuda bizim şu kuşkularımız var. Bu yolla acaba cadde,
sokak ve kara yollarının kimlere kiralanması düşünülüyor?
Kimlere vermeyi düşünüyorsunuz? Yani bu şekilde bizim kuşkulanma
hakkımız var. Niye? Çünkü geçmişte biz bunların çok
örneğini gördük.
Şimdi, sayın milletvekilleri,
korsan taksicilikle ilgili hususa gelince, biz korsan taksiciliğin mutlaka
önlenmesi gerektiğine inanıyoruz, ancak ondan önce,
çıkarılan kanunların mutlaka uygulanması gerektiğine
inanıyoruz. Çıkarılan kanunlar uygulanmayacaksa bizim bu kadar
fazla mesai harcamamıza gerek yok. Onun için, özellikle iktidara
düşen, Hükûmete düşen, çıkan kanunların bir an önce uygulanmasıdır,
tam ve kâmil anlamda uygulanmasıdır.
Değerli arkadaşlarım,
şimdi, sözlerimin başında da söyledim, bu, bir torba teklif
niteliğinde. Bu torba teklif yasama tekniğine uymamaktadır.
Gerçi AKP İktidarının yasaya uyma, hukuka uyma gibi bir derdi
yoktur. Örnek vereyim değerli arkadaşlarım:
Siz pek çok konuda kanun hükmünde
kararname çıkardınız. Siz derken Hükûmeti kastediyorum. AKP,
2002 yılının sonlarında iktidar oldu, 2011 yılına
kadar kanun hükmünde kararname çıkarmadı. Niye çıkarmadı?
Bana göre çıkarmaması doğaldı, gerekli çoğunluğu
vardı, dilediği kanunu dilediği zamanda çıkarıyordu.
2011den sonra da değişmedi bu. 2011den sonra da gerekli
çoğunluğa sahipsiniz, istediğiniz yasayı, istediğiniz
düzenlemeyi istediğiniz zamanda istediğiniz şekilde
çıkarıyorsunuz. Peki, kanun hükmünde kararname çıkarma
ihtiyacını nereden duydunuz? İnsanların aklına şu
geliyor: Kanun hükmünde kararnameler Meclise getirilmemek suretiyle
yapılan düzenlemeler halkın gözünden kaçırılıyor,
birincisi bu.
İkincisi şu: Deniyor ki, ben
de diyorum yani bende de o kuşku var: Acaba Anayasa Mahkemesinin
yapısı değiştikten sonra AKPde kabul ettiği
yasaların, yetki yasalarının veya kanun hükmünde kararnamelerin
Anayasa Mahkemesinden hiçbir şekilde geri dönmeyeceğine dair bir
kanaat mi oluştu? Böyle bir algı mı oluştu? Bu
algının yüksek mahkeme tarafından ortadan
kaldırılması lazım. Bizim yargımızın
bağımsız olması ancak yaratılan bu algının
giderilmesiyle mümkün olacak. Bu algının giderilmesinin en büyük
aracı da mahkemelerin verdiği kararlar olacak.
Kanun hükmünde kararnameler Anayasamızda
düzenlenmiş, 91inci maddede. Ne diyor bakın: Kanun hükmünde
kararnameler, Resmî Gazetede yayımlandıkları gün yürürlüğe
girerler. Kararnamede yürürlük tarihi ayrıca tespit edilebilir.
Kararnameler, Resmî Gazetede
yayımlandıkları gün Türkiye Büyük Millet Meclisine sunulur.
Türkiye Büyük Millet Meclisine sunulan
kanun hükmünde kararnameler Meclis komisyonlarında ve Meclis Genel
Kurulunda öncelikle ve ivedilikle görüşülür. Yine komisyonda da benzer
hükümler öngörülmüştür İç Tüzükle.
Değerli arkadalar, bakın ne
diyor İç Tüzük? İç Tüzük 37nci madde: Tasarı veya tekliflerle
kanun hükmünde kararnamelerin esas komisyonlara havale gününden itibaren en geç
kırkbeş gün içinde sonuçlandırılması gerekir.
Süresi içinde komisyonda
görüşülmeyen kanun hükmünde kararnameler, doğrudan Genel Kurul
gündemine alınmak üzere Meclis Başkanlığınca
Danışma Kuruluna götürülür.
Bunlara uyuyor musunuz? Uymuyorsunuz. O
zaman ne yapıyorsunuz? Anayasayı ihlal ediyorsunuz. Anayasayı
açıkça ihlal ediyorsunuz. Siz bu Anayasa ihlalinden vazgeçmelisiniz.
Değerli milletvekilleri, tabii, ne
yazık ki, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Sayın Cemil
Çiçek bu hukuksuzlukların hiç birine ses çıkarmıyor.
Değerli arkadaşlarım,
hâlbuki Meclis Başkanının bunlara seyirci kalmaması lazım.
Komisyonlarda denetim yetkisi var; onları, o denetim yetkisini yerine
getirmesi lazım.
Şimdi, kanun hükmünde
kararnamelerle düzenlenen konular Meclis gündemine gelmiyor ya, dedim ki: Siz
bunu Meclisin gözünden, Meclisin bilgisinden kaçırmak için yapıyorsunuz.
Gerçi Meclise getirseniz ne olacak? Meclis yayınlarının
televizyondan yayınlanma saatinden sonra getiriyorsunuz; on dokuzdan
sonra. On dokuzdan sonra TRTnin ekranı kararıyor, Meclis
görüşmelerini milletimiz izleyemiyor.
Bakın, bu Meclis, Türkiye Büyük
Millet Meclisi kanun yapabilir, anayasa yapabilir, anayasa
değiştirebilir ama TRT ile protokol yapamaz. Bu, olacak bir şey
mi? Bunu içinize sindirebiliyor musunuz değerli arkadaşlarım?
İçinize sindirebiliyor musunuz? Sindirmeniz bana göre mümkün değil,
siz de bunu sindiremiyorsunuz.
TRT, Diyanet İşleri
Başkanlığına kanal tahsis ediyor ama Meclisin
görüşmelerini halka duyurmuyor ve Meclis Başkanı, buradaki
sayın milletvekilleri, AKP çoğunluğu buna ses
çıkarmıyor. Nasıl milletin vekili olacağız biz? Biz
derken sizi kastediyorum.
Tutuklu milletvekillerinin sorununa da
Meclis Başkanı çözüm getirmiyor. Şöyle diyor: Anayasa ve
kanunlar izin vermiyorsa yapacak bir şey yoktur. E peki Sayın Meclis
Başkanı Anayasayı ve kanunları bilmiyor muydu? Neden üç
muhalefet partisinin grup başkan vekillerini toplantıya
çağırdı? Neden çağırdı?
Çağırmasaydı, kanunlar belli, Anayasa belli. Belki o şöyle
bir şey düşünmüş olabilir: Nasıl olsa bu üç muhalefet partisi
anlaşamazlar, uzlaşamazlar, e o zaman da suç bunların üzerinde
kalır. E oldu ki uzlaştılar, demokrasi bir uzlaşma rejimi.
Ondan sonra ne oldu? AKP yan çizdi, Sayın Başbakan bundan vazgeçti.
Peki, Sayın Meclis Başkanı niye buna alet oluyor? Sayın
Meclis Başkanının buna alet olması Meclis adına bir
talihsizliktir.
Değerli milletvekilleri, bazı
konuları da Meclis, millet gündeminden düşürmek istiyorsunuz ama biz
bunları her zaman hatırlatmaya devam edeceğiz değerli
arkadaşlar. Bunlardan birisi Deniz Feneri, Deniz Feneri davası. Siz
ne yaparsanız yapın, savcıları değiştirin,
savcıları soruşturun, davaya bakacak mahkeme bulunmasın ama
ne olursa olsun biz bunun peşini bırakmayacağız.
Milletimizin temiz, manevi duygularını istismar ederek
başkalarına çıkar sağlamanızın mutlaka
yakasında olacağız, sizin yakanızda olacağız,
bunun peşini bırakmayacağız. Kesinlikle, bu konuda ihmali
olan, kim olursa olsun, ister kamu görevlisi ister siyasetçi -buradan açık
söylüyorum- biz bunun hesabını mutlaka soracağız. Ne oldu?
Davaya bakan savcıları sanık durumuna getirdiniz. Şu anda
dosya Ankara-İstanbul arasında gidiyor, geliyor, görevli bir mahkeme
bulunamıyor. Niye? Çünkü, davaya bakacak hâkimlerin kendi
başlarına ne geleceğini tahmin ettiklerini düşünüyorum.
Değerli arkadaşlarım, bu uygun bir şey değil, bu
yanlıştır.
Başka bir konu, KPSS
sınavlarında soruları çalan bir şebeke vardı, organize
suç örgütü vardı. Ne oldu? Sayın Başbakan Ben, MİTi ve
Emniyeti görevlendirdim. demişti. Bugüne kadar herhangi bir şey çıktı
mı? Ne oldu? Peki, bu soruları kim çaldı? Niçin çaldı?
Kimlere verdiler? Amaçları neydi?
Değerli arkadaşlarım,
peki, bunun hesabını biz sormayacak mıyız? Bunun
hesabını mutlaka soracağız.
Başka bir konu vardı. Neydi
o? Manisada bulunan Sayın Bülent Arınça Ankarada suikast yapmak
üzere iken yakalanan subayların durumu ne oldu? Manisada olan Sayın
Bülent Arınça Ankarada suikast yapmak üzere yakalanan, gözaltına
alınan subayların davası ne oldu? İki buçuk yıl oldu,
ne bir soruşturma açıldı ne herhangi bir haber çıktı.
TSKnın -Türk Silahlı Kuvvetlerinin- kozmik odası arandı.
Ne oldu peki? Bunun sonucu ne oldu değerli arkadaşlarım? Acaba
suikast iddiası yalan mıydı yoksa suçluları koruyan biri mi
var? Milletimiz bunu öğrenmek istiyor, biz bunu öğrenmek istiyoruz.
Siz öğrenmek istemiyor musunuz? Türkiye Büyük Millet Meclisi hiç bu konuyu
merak etmiyor mu?
Değerli arkadaşlarım,
konuları hızla geçiyorum, zamanımız çok azaldı.
Yanlış bilgi de veriliyor millete. En son örnek 19 Mayıs
törenleriyle ilgiliydi. Sayın Başbakan diyor ki: Efendim,
bakın, bu 19 Mayısta tanklar yürümedi, toplar yürümedi. Biraz
insaflı olmak lazım. Bak, İnsaf dinin
yarısıdır. diye bir söz var. 19 Mayıs törenleri stadyumlarda
yapılıyor. Bakın, bunu herkes duysun diye söylüyorum, stadyumlarda
yapılıyor. Stadyumlarda -elinizi vicdanınıza koyun- tank
yürür mü, top yürür mü? Böyle bir yanlış bilgi
insanlarımıza aktarılabilir mi arkadaşlar? Bunu içinize
sindirebiliyor musunuz? Bakın, onunla ilgili bir yönetmelik
çıkarıldı. Yönetmelikte görevli kuruluşlar
dışında Atatürk anıt ve büstlerine çelenk
konulmayacağına dair bir hüküm yok. Koymaya cesaret edemediniz,
aslında düşünüyordunuz onu. Ama o eksiği mülki idari amirleri ve
uygulayıcılar eliyle yapmak istediniz, İçişleri
Bakanlığı da hukuksuz bir genelge yayınladı ve Gençlik
Hizmetleri ve Spor İl Müdürlüğü dışında Atatürk
anıtına hiç kimsenin çelenk koyamayacağı yolunda bir
genelge yayınladı. İçişleri Bakanlığı bu
hukuksuzluğun aracı hâline getirildi.
Değerli arkadaşlarım,
biz bunları hiçbir zaman hoş görmeyiz. Herkes görevini iyi
yapsın. Biz kamu görevlilerinin siyasete alet olmasını hiç
istemeyiz. Bazı mülki idare amirleri bu genelgeye rağmen çelenk
koymak isteyenlere ses çıkarmadılar ancak bazıları bunu
engellemeye çalıştılar. Değerli arkadaşlarım, biz
bunu bu şekilde hoş göremeyiz.
Ve değerli arkadaşlarım,
biliyorsunuz, Sayın Dışişleri Bakanının bir sözü
vardı: Doğu Akdenizde
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
ALİ SERİNDAĞ (Devamla)
Zamanım kalmadı ama bu cümleyi izninizle söylüyorum Sayın
Başkanım.
Doğu Akdenizde seyrüsefer
güvenliği sağlanacak İsraile giden gemiler
açısından. Sağlayabildi mi? Sağlayamadı.
Hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim
Sayın Serindağ.
Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu
adına, İstanbul Milletvekili Sayın Metin Külünk; buyurun. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA METİN
KÜLÜNK (İstanbul) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
259 sıra sayılı Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanun Teklifi üzerine AK PARTİ Grubu adına söz
almış bulunmaktayım.
Türkiye siyasetinin üzerinde en çok
uzlaştığı konulardan olan korsan taksicilik ve servisçilik
konusunun da içinde bulunduğu teklifimizi Parlamento gündeminde hep birlikte
görüşüyor olmaktan kıvanç duymaktayım. İstanbulda
aylık 30 milyon insanın direkt ilişki içinde olduğu
kayıtlı taksici esnafı sayısı 19.395tir. Taksici
sayısı ülkemiz genelinde 67 bin civarında olup, aileleriyle
birlikte yaklaşık 1 milyon insanımızın geçim
sağladığı bir iş koludur. Tabii ki buna servis
araçları ve diğer yolcu taşımacılığı
yapanları da eklersek bu sayı daha da büyümektedir.
Sektör olarak yolcu
taşımacılığı, ekonomik büyüklüğü ve istihdam
kolaylığı sebebiyle en çok kayıt
dışılığın ve korsan uygulamanın
geliştiği bir alan olmuştur, beraberinde de şüphesiz birçok
sıkıntıyı getirmiş olan korsan taksi ve servis
taşımacılığı yıllardır ülke gündeminde
kayıt içerisindeki esnafımızın haklı
feryadının ifadesi olmuş ve bu anlamda gündemdeki yerini
korumuş, birçok kez de siyasetin öznesi olmuştur. Ancak bu konunun
dönüm noktası, Sayın Başbakanımız Recep Tayyip
Erdoğanın taksici esnafıyla buluşması
esnasındaki Yolcu taşımacılığında
yaşanan yasa dışılığın ortadan
kaldırılması için gereken tedbirleri alacağız.
demesiyle bugüne kadarki en etkili siyasi tavrın ortaya konulmuş
olmasıdır. Şüphesiz bu konuda muhalefet partilerinin de
ziyadesiyle duyarlılığının olduğunu görmek
hepimiz için son derece mutluluk vesilesidir ve bu duyarlılıktan
dolayı da muhalefet partilerini tebrik ediyorum.
AK PARTİnin siyasi
anlayışı gereği, bu söylemin gereğini yerine getirmek
adına kendimizde görev bildik ve bu kanun teklifimizi hazırlamak
suretiyle AK PARTİ Grup Başkanlığı aracılığıyla
Türkiye Büyük Millet Meclisine ilettik. Ticari taksicilik ve yolcu
taşımacılığı büyükşehir belediyelerince
verilen izinler çerçevesinde yapılmaktadır. Teklifimizde de bu
hususun altı çizilmiştir. Hepimiz gündelik hayatımızda
çocuklarımızı, eşimizi, kendi canımızı emanet
ettiğimiz taksici esnafımızın kendi hayatları için,
ticari hayatları için son derece önemli olan bu konuda
duyarlılık göstermek siyasetin asli vazifesidir.
Korsan taksicilik ve servisçilik bir
emek gasbıdır; kayıtlı iş yapan, sigortasını
yaptıran, vergisini ödeyen esnafın hakkını ve hukukunu
ihlal etmektir; haksız rekabet ile dürüst çalışan esnafın
kazancına ortak olmaktır; ucuz hizmet vaadiyle
vatandaşımızı yasa dışılığa
teşvik etmektir. Bu işi yapmayı tercih edenlerin iş ve
geçim gibi haklı gerekçeleri olabilir ancak bir başkasının
hakkına girerek haklı kalınamayacağı da
açıktır. Bu hususa uzun yıllar göz yumulmuş, yasalardaki
boşluk kolluk kuvvetlerimizin son derece duyarlı davranmalarına
rağmen, bu konudaki mücadele hak ettiği hedefine hiçbir şekilde,
maalesef, bugüne dek ulaşmamıştır.
Bu vesileyle, bugüne dek taksici
kardeşlerimizin mücadele ettiği korsan taksiyle mücadele
noktasında yüksek duyarlılık gösteren emniyet
teşkilatımızın tüm birimlerini Meclis kürsümüzden
şükranla yâd ediyor, kendilerine teşekkür ediyorum.
Tabii ki bu mücadeledeki zaafın en
temel nedeni yasal boşluk olmuştur. Kolluk kuvvetleri ve yetkililerce
yapılan işlemler sonuçsuz kalmış ve
caydırıcı olmayan cezalar ile bugünkü hâle gelmiştir. Artık,
korsan taşımacılık geçici bir iş olmaktan
çıkmış ve son derece organize bir hâl almıştır.
Öyle ki İstanbulda korsan taksi sayısı kayıtlı taksi
sayısının birkaç katına ulaşmıştır.
İstanbulda kayıtlı 17 bin taksiye karşılık,
binlerce korsan olduğu, binlerce servis aracı olduğu ifade
edilmektedir. Sadece İstanbulda emniyet kuvvetlerimizce yapılan
korsan taksilere yönelik işlem sayısı 18.829dur.
Bu rakamlardan da
anlaşılacağı üzere, işlem yapılan aracın
birkaç katı korsan araç olduğu düşünülürse, kamu otoritesinin
bunu görmezden gelebileceği mümkün değil. Yasa yapıcı güç
olan Parlamento çatısı altında alınacak kararlar ile bu
soruna bir çözüm bulunması amaçlanmıştır.
Bu konuda hizmet veren korsan araçlar
ile bu hizmeti, yasa dışı olmasına rağmen tercih eden
ve bu işin sürdürülmesine imkân sağlayan kişilerin de dikkate alınması gereklidir. Bu
yasa dışılığın her iki tarafının da
cezaya muhatap olması kaçınılmazdır. Aksi takdirde, yasalar
ve cezalar yine yetersiz kalabilecektir.
Bu süreçte karşımıza
çıkan bir husus da taksici esnafımız ile ilgili şikâyetler
olmuştur. Böyle geniş bir camianın, son derece önemli insan
kaynağını istihdam eden bir camianın, yanlışlıkları,
eksiklikleri olanlardan dolayı, müşteri ilişkileri konusundaki
eksikliklerden dolayı taksici camiasının bütününü ilzam etmek
hiçbir şekilde mümkün değildir. Kısa mesafede yolcu almamak
gibi, taksi esnafına ve kamu hizmetine yakışmayan eksik
davranışlar da olabilir. Bu konulardaki
sıkıntıları da taksici esnaf odasının ve
belediyelerin ortak eğitim ve denetlemeyle gidermeleri elbette ki gerekli
ve önemlidir ancak bazı taksici esnafımızın eksiklikleri
ayrı bir konudur, devletin, vergi kaçağının bulunduğu
ve yasa dışılığın olduğu bir alanda kamu
düzeninin ve otoritesinin yeniden tesis edilmesi başka bir konudur.
Saygıdeğer milletvekilleri,
bu konuyla ilgili olarak kanun teklifimizdeki diğer bir husus da otopark
konusudur. Otopark mafyası ve değnekçilik ile ilgili
sıkıntılar ülkemiz gündemine 1990lardan itibaren girmiş ve
gazetelerin 1inci sayfalarına hatta 2nci sayfalarına birçok kez
haber konusu olmuş ve nice canların dârülbekaya göçmesine neden
olmuştur. Otopark mafyası diye tanımlanan bu kişi ve
gruplara karşı vatandaş korumasız ve çaresiz
bırakılmıştır. Endişe ve korku ile bu illegal
faaliyet ve işgal yapan kişilere para vermek zorunda
kalmıştır vatandaş. Bir gece, yıllardır
oturduğu evinin bulunduğu sokağa arabasını park etmek
için para vermesi gerektiğini söyleyen kişi ya da kişilerle
tartışıp aracı zarar gören ya da darbedilen çok kişi
vardır.
Çok büyük miktarda kayıt
dışı ekonominin bulunduğu bu alanda da kamu otoritesinin
tesis edilmesinde maalesef yine geçmişte yasal boşluklar var
olmuştur ve bu konudaki mücadeleye de bu yasal boşluğun
olması engel olmuştur. Bu hususta da getirdiğimiz yenilikler
caydırıcı cezalar öngörmüştür. Doğrusu, İBB,
İSPARK eliyle bu alanda çok başarılı uygulamalar
yapmayı başarmıştır. Bu konuda kendilerini de tebrik
ederim.
Yine bugün, saygıdeğer
milletvekilleri, görülecek olan teklifimiz içerisinde yer alan ve Türk Hava
Yollarını da yakından ilgilendiren bir madde ile havacılık
sektöründe de bir düzenleme öngörülmüştür. Dünya ticaretinin 60 trilyon
dolar gibi çok büyük boyutlara ulaştığı
çağımızda ulaşım ve iletişim son derece önemli
bir hâl almıştır. Türkiyenin küresel bir güç olabilmesinin en
etkin göstergesi millî gelirinin sürekli artması ve küresel marka ve
şirket sayısının çoğalmasıdır. Ülkemizin
küresel bir oyuncu olabilmesinde en etkin kurumlarımızdan ve de en
güçlü markalarımızdan biri olan Türk Hava Yollarının, bugün
kabuğuna sığmayan, 2012 yılı itibarıyla iç ve
dış hatlarda toplam yolcu sayısı 97 milyona
ulaşmıştır dokuz yıllık bir zaman diliminde.
Türk Hava Yolları ve
iştirakleri 10 milyar dolara varan bilançosuyla küresel bir şirket,
güçlü bir marka hâline gelmiştir. Bu konuda emeği geçen
yöneticilerine ve emekçilerine Parlamento kürsüsünden teşekkürlerimi
sunuyorum.
ERTUĞRUL KÜRKCÜ (Mersin) Böyle
olunca grev yasağı mı getiriliyor?
METİN KÜLÜNK (Devamla)
Şüphesiz, dünya devletlerinin egemenlik mücadelesi ne kadar önemli ise
uluslararası şirketlerin de rekabet edebilirlikleri bir o kadar
önemlidir.
Son on yılda
yaptığı sabit yatırımlar ile insan kaynaklarına
yaptığı yatırımlar sayesinde bir dünya markası
olan Türk Hava Yolları sıradan bir şirket değil, 74
milyonun alın terinin, vergisinin, duasının olduğu bir
millî değerdir. Türk Hava Yolları bir özel şirket değildir,
bir holdingin şirketi hiç değildir; Hakkârideki, Edirnedeki,
Konyadaki, Rizedeki, Muğladaki çiftçimizin, işçimizin,
memurumuzun, iş adamımızın göz bebeği olan bir
kuruluşumuzdur.
Dolayısıyla bugün burada
milletin sahibi olduğu bir şirketin küresel bir marka
olmasının heyecanını yaşarken
karşılaşabileceği engellerin ortadan
kaldırılması için milletin iradesinin temel yeri olan
Parlamentonun da sorumlu olduğuna yürekten inanıyorum.
Dün Hava-İş
Sendikasının Türk Hava Yolunda yaptığı yasal olmayan
grev ve iş bırakma eylemi sonucunda insanlar cenazelerine
gidemediler, iş yerlerine gidemediler
ERTUĞRUL KÜRKCÜ (Mersin)
Ağlayacağım şimdi.
METİN KÜLÜNK (Devamla)
uluslararası sözleşmelere imza atmak için müşterilerine
varamadılar, vatandaş düğününe, sevincine yetişemedi,
öğrenci sınavına gidemedi, 250ye yakın sefer iptal, yüz binlerce
insan bu eylem sonucunda mağdur edildi. Konunun tarafı olan millet
mağdur olmuştur.
AYTUĞ ATICI (Mersin) Bunu AKP
yaptı. Bunun sorumlusu sizsiniz, AKPdir.
METİN KÜLÜNK (Devamla) Dünkü
yasal olmayan eylemin bilançosu Türk Hava Yollarına 2 milyon doların
üzerindedir. Bu 2 milyon dolar milletin parasıdır, milletin alın
teridir, milletin göz yaşıdır, milletin vergisidir. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
ERTUĞRUL KÜRKCÜ (Mersin)
Doğru yönetemezseniz böyle olur. Parayı çarçur ettiniz.
METİN KÜLÜNK (Devamla) Sadece
bir günlük eylemin mağdur ettiği insan 100 bini geçmiş. 250den
fazla seferin iptal edilmesinin -soruyorum ben size- kime ne faydası var?
Bu milletin hangi menfaatine değerdir? Hangi milletin menfaati bunu
öngörmüştür?
MALİK ECDER ÖZDEMİR (Sivas)
O zaman grevi tümden yasaklayın.
AYTUĞ ATICI (Mersin) Sizin
yüzünüzden oldu!
YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) Grevi
yasaklayın, çok demokratik olur!
METİN KÜLÜNK (Devamla)
Şüphesiz bu sebeplerle, grev ile, yasal olmayan bu eylemler ile
işveren değil, Türk Hava Yolları yönetimi değil, kamu ve
milletimiz cezalandırılmış ve zarara
uğratılmış olmaktadır.
AYTUĞ ATICI (Mersin) Bunun
sebebi AKPdir! Sensin sebebi, sen!
METİN KÜLÜNK (Devamla) Bugün
Türk Hava Yollarına karşı birtakım küresel güçlerin
içerideki müttefikleriyle beraber
ERTUĞRUL KÜRKCÜ (Mersin)
Bırak bu palavraları ya!
METİN KÜLÜNK (Devamla)
yok etme
kastı ile girdikleri mücadelenin hangi yanlışlar üzerinden
sürdürülmek istendiğini tüm Türkiye gördü, Parlamento da görmekte. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
AYTUĞ ATICI (Mersin) Küresel
gücün kuklası kim? Küresel gücün maşası kim?
METİN KÜLÜNK (Devamla) Biliyor
ve görüyorum ki: İşçinin en temel hakkı olan toplu sözleşme
ve grev hakkı şüphesiz kutsaldır.
AYTUĞ ATICI (Mersin) Niye ihlal
ettin o zaman?
ERTUĞRUL KÜRKCÜ (Mersin) Ancak
Türk Hava Yolları yapamaz değil mi?
METİN KÜLÜNK (Devamla) Ancak
grev en son başvurulacak çaredir.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Niye
yasaklıyorsun o zaman ya?
AYTUĞ ATICI (Mersin) Madem
kutsal niye kaldırıyorsun, niye yasaklıyorsun? Bir dediğin
bir dediğini tutmuyor!
METİN KÜLÜNK (Devamla)
Türkiyede özgürlüklere en çok önem veren ve sahip çıkan bir siyasal
hareketin grev yasağı taraftarı olması asla söz konusu
değildir. Ancak istisna hâller söz konusudur çünkü bu şirket millete
aittir. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Dünyada kendi
hava yolu şirketlerinin uğradığı grevler sonucunda
batışını gören ülkeler, Avrupalı devletler hepimizin
malumudur. Swiss Aire bakın, Sabenaya bakın, Amerikadaki uçak
şirketlerinin grevler konusunda yok edilişine bakın, bunu görün.
ERTUĞRUL KÜRKCÜ (Mersin)
Nasıl olsa satmayacak mısınız?
MALİK ECDER ÖZDEMİR (Sivas)
O zaman grevi tümden yasaklayın!
AYTUĞ ATICI (Mersin) Dön de
aynaya bak, grevin sebebi ne?
METİN KÜLÜNK (Devamla) Ancak
millete ait bir kurumu, grev gibi kutsal bir kavram üzerinden, dikkat
sayın milletvekilleri, grev gibi bir kutsal kavram üzerinden Türk Hava
Yollarını yok etmek isteyen anlayışın 21inci yüzyılın
sendikacılık anlayışla örtüşmediği
aşikârdır. (CHP sıralarından gürültüler) Biz bu
anlayışı soğuk savaş dönemindeki
sendikacılık modelinde görüyoruz; biz bu anlayışı
artık tedavülden kalkmış, geçmiş Türkiyede görüyoruz. Bu
anlayışın 21inci yüzyıl Türkiye'siyle ilintisi de yoktur,
bağlantısı da yoktur, olmayacaktır da.
AYTUĞ ATICI (Mersin) Sadece
AKPyle bağlantısı var.
METİN KÜLÜNK (Devamla) -
Artık sorumlu sendikacılık dönemindeyiz. Yeni
sendikacılık anlayışında şirketini büyüten,
büyüttüğü şirketinden hak ettiğini alan bir anlayış
vardır. Türk Hava Yollarının özlük haklarını
Avrupadaki hava yollarıyla karşılaştırın,
dünyadaki hava yolları şirketleriyle
karşılaştırın, içerideki Türk Hava Yollarının
rakipleriyle karşılaştırın, özlük hakları
noktasındaki emekçi kardeşlerimizin alın terinin
karşılığını ödeme noktasında eğer bir
eksiklik görülüyorsa
(CHP sıralarından gürültüler)
AYTUĞ ATICI (Mersin) Senin kardeşlerin
değil onlar! Senin düşmanların onlar.
METİN KÜLÜNK (Devamla) -
o Türk
Hava Yollarının bu eksiliğinin hesabını sormak bizim
de vazifemiz, sizin de vazifeniz. Hiç endişeniz olmasın. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
AYTUĞ ATICI (Mersin) Senin
emekçi kardeşlerin yok. Sen emeği ağzına alma, emeği
kirletme!
METİN KÜLÜNK (Devamla)
Saygıdeğer milletvekilleri, yeni sendikacılık
anlayışı, çalıştığı iş yerinin
büyümesine ve gelişmesine katkı sağlayan bir
anlayıştır.
MALİK ECDER ÖZDEMİR (Sivas)
Halk köle burada, köle!
METİN KÜLÜNK (Devamla) Bizim
buradaki bu kanun teklifimizde Parlamentoya teklif ettiğimiz şudur
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Hiç
yakıştıramadık, hiç yakıştıramadık!
HAYDAR AKAR (Kocaeli) - Çok ayıp
ettiniz yani
METİN KÜLÜNK (Devamla) Teklif
ettiğimiz kanunun gerekçesi şudur: Emek mücadelesi verenlerle Türk
Hava Yolları yönetimine şunu söylüyoruz: Oturun masada
(CHP
sıralarından gürültüler)
YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri)
Emeği inkâr eden, sermaye
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Çok tarihî, çok
berbat bir konuşma yapıyorsunuz Sayın Külünk!
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, lütfen
METİN KÜLÜNK (Devamla)
sorumluluğunuza sahip çıkın, barışçıl bir çözümü
bulun.
ERTUĞRUL KÜRKCÜ (Mersin)
Kapı emekçileri gibi değil mi? Ondan sonra meydan meydan gezecek
METİN KÜLÜNK (Devamla) Bizim
kapımız Türk Hava Yollarındaki kabin memuruna da sonuna kadar
açıktır, pilotlara da sonuna kadar açıktır, emek veren
hepsine açıktır. Bizim bu kanun teklifimiz buradan
yasalaşırsa Türk Hava Yolları yönetimine, bu, hiçbir zaman,
oradaki emekçilerin emeğini istismar etme hakkını vermez.
Eğer Türk Hava Yolları yönetimi bu anlamda bir eksiklik göstermeye
kalktığında
AYTUĞ ATICI (Mersin) Sen
emeği ağzına alma, emeği kirlettin sen!
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, lütfen
METİN KÜLÜNK (Devamla)
biz
bunun hesabını Türk Hava Yolları yönetimine de
sormasını biliriz hiç endişeniz olmasın. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar, CHP sıralarından gürültüler) Biliyorum ve
görüyorum ki
MALİK ECDER ÖZDEMİR (Sivas)
Güldürme beni! Söylediğine sen inanıyor musun?
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) İşte
sizin yönetim anlayışınız da bu; anonim şirketlere
siyasi nasıl hesap sorar?
METİN KÜLÜNK (Devamla) Biliyoruz
ki Türk Hava Yollarının büyümesinden en çok rakipleri
rahatsızdır. Bizler, Türk Hava Yollarında bu noktaya gelinceye
kadar emeği geçen pilotlarımızın, kabin görevlilerimizin,
yer hizmetlileri başta olmak üzere, tüm çalışanların
emeklerini ayakta alkışlıyoruz.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Hiçbiri size
hakkını helal etmiyor. Hiç biri size hakkını helal etmiyor.
Hiçbiri size hakkını helal etmiyor.
AYTUĞ ATICI (Mersin) Böyle mi
alkışlıyorsunuz, emeğini gasbederek mi
alkışlıyorsunuz?
METİN KÜLÜNK (Devamla) Türk Hava
Yolları çalışanlarının özlük haklarının
rakiplerine oranla ne kadar önde olduğunu biliyor ve görüyoruz. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar) Şüphesiz grev
yasağı tartışması Avrupa Birliği ülkelerinde de
olmuş, Avrupa Birliği Konseyinde de tartışılmakta,
birçok ülkede tartışılmaktadır. Bu istisna bir hâldir.
AYTUĞ ATICI (Mersin) Bak,
arkadaşların bile alkışlamıyor seni, kendi grubun bile
alkışlamıyor!
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Tarihe
geçtiniz, işçi düşmanı olarak tarihe geçtiniz!
AYTUĞ ATICI (Mersin) Utan utan,
böyle bir konuşma yaptığın için utan!
METİN KÜLÜNK (Devamla) Türk Hava
Yolları çalışanlarının tüm haklarına saygı
duyan bir anlayışın mensubuyuz ve kapımız herkese
sonuna kadar açık.
ERTUĞRUL KÜRKCÜ (Mersin) Bütün
haklara saygı duyarsın, sadece grev hakkına duymazsın,
yazık be!
METİN KÜLÜNK (Devamla) Bizler
pilotlarımızın ve kabin ekiplerinin emeklerine saygı
duyuyoruz.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
İşçilerin nasıl yüzlerine bakacaksın, nasıl yüzlerine
bakacaksın onların? O işçinin, emekçinin nasıl yüzüne
bakacaksın?
MUSA ÇAM (İzmir) Uçağa
nasıl bineceksiniz, uçağa?
METİN KÜLÜNK (Devamla) Gayreti
kendine olanın kendi hâli acınacaktır. Hak aramak elbette ayakta
alkışlanır, ancak emek verdiği, alın teri döktüğü
millete ait olan bir kurumu berhava etmek hakkı da kimseye ait
değildir.
Saygılar sunuyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar, CHP sıralarından
gürültüler)
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Tarihe
geçtiniz, tarihe, grev kırıcı olarak tarihe geçtiniz!
AYTUĞ ATICI (Mersin)
Yazıklar olsun, utan utan!
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Laf bitti,
söylenecek söz kalmadı. Süre var, laf bitti. Söyleyecek sözün yok.
BAŞKAN Şahısları
adına
Sayın milletvekilleri
Sayın
milletvekilleri
Sayın milletvekilleri lütfen
Erzincan Milletvekili
METİN KÜLÜNK (İstanbul)
Sayın Başkan, otuz saniyem
kalmış, kullanmak istiyorum.
BAŞKAN Hayır canım,
gitti, yapmayın Allah aşkına. Aa, orada durmuş,
kalmış
Hayır
Ben kapatmadım ki, kendiliğinden durdu.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Söz bitti, süre
arttı, konuşacak sözünüz yok. Süre arttı, laf bitti, edecek
sözünüz yok.
AYTUĞ ATICI (Mersin) Utanmadan
gülüyorsunuz! Hem emeğin hakkını yiyorsunuz, kul hakkı
yiyorsunuz, bir de gülüyorsunuz!
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Kul hakkı
yiyorsunuz! Kazanılmış bir hakkı geri alıyorsunuz!
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Bu kadar emek
düşmanlığı yapılmaz ya!
AYTUĞ ATICI (Mersin)
Yazıklar olsun hepinize!
HAYDAR AKAR (Kocaeli)
Ayıptır, ayıp! Tarihe geçtiniz!
MAHMUT TANAL (İstanbul)
Bakın, şu anda arkadaşlar, Türkiyenin en büyük
korsancılığını yapan Adalet
Bakanlığının çalıştırdığı
minibüslerdir. Beş bin tane minibüs çalışıyor, korsan
işte!
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri
Şahıslar adına ilk söz,
Erzincan Milletvekili Sayın Muharrem Işıka aittir.
Buyurun Sayın Işık. (CHP
sıralarından alkışlar)
MUHARREM IŞIK (Erzincan)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 259 sıra sayılı Kanun Teklifinin tümü üzerinde
söz almış bulunmaktayım. Hepinizi saygılarımla
selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, Türkiye Cumhuriyeti,
Anayasamızda da belirtildiği gibi, sosyal bir hukuk devletidir. Bir sınıfın diğer
bir sınıf üzerinde tahakküm oluşturması anayasal suçtur.
Sendikal haklar da temel insan
haklarından biridir. Sendikal haklar, çalışanların
demokratik, ekonomik, sosyal ve kültürel haklarını korumak için
koyulmuştur.
Uluslararası sözleşmeleri
onaylayan Türkiye Cumhuriyeti devletimiz, bu sözleşmelere uymak ve üye
devlet olarak bağlı olduğu sözleşmelere aykırı
düzenlemeler yapmamakla yükümlüdür. Ayrıca, insan hakları
kavramı gereği olarak, ayrımsız, tüm insanların
yalnız insan oluşları nedeniyle insanlık onurunu korumak
için sahip oldukları tüm hakları da korumak zorundadır.
Bu getirilmek istenen yasa -özellikle
1inci maddesi- ILOnun 87 ve 98inci maddelerine aykırıdır.
Ayrıca, diğer imzaladığımız tüm uluslararası
sözleşmelere de aykırıdır. Dolayısıyla, bu yasa,
Anayasamızın 90ıncı maddesine de
aykırıdır.
Şu sıralar, biliyorsunuz, 12
Eylül yargılanmaktadır. Hakka
yürümeye hazırlanan iki darbecinin yargılanmasıyla
birlikte 12 Eylülün temizleneceği sanılmakta. 12 Eylül darbesi
tamamen sermaye ve emek üzerine yapılmış bir darbeydi. Yetmez
ama evet diye naralar atanlar, 12 Eylül referandumunu alkışlayanlar,
şu anda örgütsüzleşmenin ne olduğunu anlamaya başladılar.
12 Eylülün ürünü olan
iktidarınız, 12 Eylül referandumunun da aynı tarihe gelmesiyle
birlikte, sermayenin emekçiyle
yaptığı
hesaplaşmayı bir kez daha kuvvetli prangalarla
sağlamlaştırdı. Artık ülkemizde işverenler için
dikensiz gül bahçeleri yarattınız, yasakları tamamen
kanunlaştırdınız. Zaten 1982 Anayasası emek
kıyımı, anti-sendikal AKP rejimini iyice
sağlamlaştırdı. 12 Eylül darbesinden AKP rejimine kalan en
büyük miras, grev yasakları ile emeğin baskı altına
alınması, emeğin örgütlenmesinin grev ve toplu sözleşme
hakkının kullanılmasının önüne geçilmesidir.
Bu getirilen yasayı, her
şeyden önce, yangından mal kaçırır gibi kendi komisyonunda
değil, İçişleri Komisyonunda görüşerek zaten niyetinizi
belli ettiniz. Her fırsatta çalışma hayatında
uluslararası normları gündeme getirenler, çalışma
hayatında demokratikleşmeyi sağlayacaklarını öne
sürenler, ülkede yasakçı olan her şeyi ortadan
kaldırdıklarını iddia edenler bu yasayla bunu bir kez daha
kanıtladılar.
Biraz önce de söylediğim gibi, tabii
ki gelen yasanın geliş zamanı da çok ilginç. Tam
Hava-İş Sendikası greve gitmeye hazırlanırken
yasayı apar topar getirdiniz. Sağlık, Aile, Çalışma ve
Sosyal İşler Komisyonunda değil, İçişleri Komisyonunda
görüşerek, orada da aynı şekilde fazla tartışmadan
getirip gündeme indirdiniz.
Bu yasa yaklaşık 14 bin
çalışanı olan ulusal hava yolları
çalışanlarının hakkını gasbetmeye yönelik bir
yasadır.
Hava-İş
Sendikasının da kayıtlı olduğu Uluslararası
Taşımacılık İşleri Federasyonu ile temasa
geçmiş, IFT denen bu Uluslararası Taşımacılık
İşleri Federasyonu ILOyla temasa geçerek harekete geçirdi. ILO Genel
Sekreterliği Türkiye Cumhuriyeti Hükûmetiyle görüşeceğini ve bu
konuda gerekli girişimleri yapacağını belirtti. IFT Genel
Sekreteri, uygulamanın Anayasaya, uluslararası
anlaşmaların hepsine aykırı olduğunu zaten
açıkladılar. Tabii, ILO, yarın kalkacak, bunun suç olduğunu
açıklayacak. Açıkladığı zaman, her zaman
alıştığımız gibi, Sayın Başbakan yine
çıkıp bağıracak, kızacak, ILOnun taraf tuttuğunu
söyleyecek, gerekirse ILOdan ayrılacağını söyleyecek,
kendi ILOmuzu kuracağımızı söyleyecek. Uluslararası
anlaşmalara imza atanın kim olduğunu sanki unutup
gideceğiz.
AKP İktidarının
yaptığı her harekette, çıkardığı her yasada
-takip ettiğimiz kadarıyla- yerinde gelen bir hesaplaşma var ve
yaptığı bütün yeni düzenlemelerde muhakkak ki vatandaşa bir
kötülük oldu, yandaşına bir iyilik düşünüldü. Aynı
şekilde, Hava-İş Sendikasındaki bu yasa da çalışana
gösterilen bir iyiliktir. Artık, ülkemizde şok doktrinler yaşanmakta,
her yapılan iş de sermaye kesiminin uluslararası emperyalist
güçlerce kazancına sebep olmaktadır. Örgütsüzleşmenin önü
tamamen açıldı, bundan sonra artık rahat bir şekilde
çalışmalarınızı yaparsınız.
Tabii, artık, ülkemizin de
totaliter bir yönetime yöneldiğini de kabul etmemiz gerekiyor. Artık,
vatandaşlar otoritenin buyruklarına göre yaşamak zorunda. Öyle
ki örgütlenmeyi bıraktık, özel hayatımızda bile
tercihlerinize, sizin yönlendirmelerinize göre hareket etmeye
çalışıyoruz. Yaşamın her alanına el atıp
tek bayrak, tek ülke, tek lider, tek din diye isterken ülkenin eğitim
sistemini yeniden yapılandırdınız. Futboldan tiyatroya,
cinsel yaşamdan hangi gazeteciyi okuyacağımıza kadar her
şeye karışmaya başladınız.
Değerli milletvekilleri,
Sayın Başkanım; konumuzla ilgisi yok ama geçen bir yerde
okuduğum bir yazıyı okumak istiyorum: Singapur Devlet
Başkanı Lee Kuan Yew diye bir adam otuz yıl boyunca ülkeyi
yönetmiş. 14 Mayıs 2011 yılında emekli olmuş,
oğlunu getirmiş, oraya başbakan yapmış. Lee, halkını
tartışma ve ikna yoluyla değil, ağır
yaptırımlar ve cezalarla adam edip muma çevirmeyi
düşünmekteymiş. Çiklet çiğneyene para cezası, tuvalette
sifonu çekmeyene para cezası getiriyormuş. Bir yazar, Leeyi Haylaz bir çocuk terbiye eden otoriter
baba. diye tanımlıyor. Singapurda Hükûmet, halka hangi kitaplar ve
dergilerin okunması gerektiğini, hangi filmlerin, hangi TV
programlarının izleneceğini söylüyor. Singapur Hükûmeti iffet
taslamaya öylesine meraklı ki Cosmopolitan ve Playboy dergilerinin bile okunması
yasaklanmış. Bina duvarlarında insanların neyi yapıp
neyi yapmayacağına ilişkin kurallar manzumesi
oluşturmuş. Sonuçta, sanatta vitrin oluşturan zengin bir ülkeyi
sıfıra çıkarmış. Singapurluların tutkuyla
peşine düştükleri tek faaliyet varmış, o da para kazanmak.
Bu Lee, demokrasi ayağına yatan, katı, otoriter bir lider. Özel
nezaket kampanyaları açılan bir ülkede, kaba olmaktan, insanları
horlamaktan, aşağılamaktan kaçınmaz, kışkırtıcı
şeyler söylermiş. Tam bir geleneksel Çin despotuymuş. Emir
yağdırmak ve her şeyi denetlemek istermiş. Süreklilik talep
eden çok uluslu şirketlerin istekleri de zaten bu yolda para
kazanmakmış. Dolayısıyla ismini Singapur AŞ
koymuşlar. Okuma tutkusu
dışında yemek, içmek, sinema, konser gibi hiçbir alanla
ilgilenmiyormuş, gazete yöneticilerini hapse atıp, sendikaları
çökertmiş. Kendisini eleştirenlere hızla dava açarmış.
Hukuk devletini Singapurda siyasi hedefler uğruna kolayca feda
edermiş. Avukatları edilgenliğe sürüklerken,
yargıçları boyunduruk altına alırmış. Basın,
mahkemeler ve dinin siyasi kontrol altında tutulduğu, muhalefetin de
dikkatle izlendiği Singapur birey haklarının anlam
taşımadığı bir yerdir.
Sayın Başkanım,
Sayın Bakanım, Sayın İçişleri Komisyonu
Başkanım; ben bir de vatandaşın özel bir derdi var, onu
gündeme getireceğim. Zaten, biliyorsunuz, ben daha önce bir soru önergesi
verdim, kaç kişiyi KPSSsiz işe aldığınızı
sordum; burada yaklaşık 57 bin kişinin KPSSsiz işe
alındığı söylendi. Tabii bundan sonra yine işe
alımlar KPSSsiz olarak devam etti. Son günlerde de sosyal
yardımlaşma vakıflarına alımlar yapıldı. Bu
alımlar yapılırken özellikle gözetilmek istenen şey için
dediler ki: Fakir olan 1 kişiyi ya da 2 kişiyi işe alıp
çalıştıralım. Eskiden CHPli, MHPli, BDPli hiç kimseyi
işe almıyordunuz zaten, şimdi artık AKPliler arasında
da ayrım yapılmaya başlandı. İyi AKPli-AKPli diye
ayrım yapılmaya başlandı. Erzincanda Otlukbeli ilçemizde
17 kişi Sosyal Yardımlaşma Vakfına başvuru
yapıyor işe girmek için. Burada daha önce -tabii, bir yerlerden
baskı gelerek- Kaymakam Bey baskıyla soruları
vatandaşın birine veriyor. Diğerleri de sınava giriyor ama
işe alınan bir kişi ve bu kişinin, işe giren
kişinin durumu gerçekten çok iyi, oradaki tarlaları olsun,
hayvanları olsun bilinen bir gerçek ama işe alınırken
gözetilen şey, tamamen En iyi AKPli kimse o girecek. İsminde
adalet olan bir partide
Zaten, biz artık işe girmek için bu
ıstırapları yaşıyoruz, en büyük sorunumuz bu.
Seçmenlerimize bir yerde iş bulmakta zorlandığımız
için, artık kendi seçmenleriniz arasında da böyle ayrım
yapılmasını doğru bulmuyorum. Bu konuda daha adaletli
davranılmasını istiyorum.
Tabii, getirilen sendika
yasağıyla ilgili tamamen bu örgütsüzleşmenin önündeki engelleri
kesmek
Biraz önce anlattığım örnekte de söylediğim gibi,
bu işe alımda yapılan haksızlık, bundan sonra
yapılan her şeyde devam edecektir ama ülkenin gidişatına
iyi bakmak lazım. Vatandaş artık yavaş yavaş
Memur-Sen Sendikasının Başkanı bile Dağ fare
doğurdu. diyebiliyorsa ve Harekete geçelim. diyebiliyorsa bundan sonra
bunu iyi düşünmemiz lazım.
Hepinizi saygılarımla
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim
Sayın Işık.
Şahıslar adına son söz
Zonguldak Milletvekili Sayın Özcan Ulupınara aittir.
Buyurun Sayın Ulupınar.
Sayın Ulupınar yok.
Evet, şimdi yirmi dakika süreyle
soru-cevap işlemine geçiyoruz.
Sayın Tanal
MAHMUT TANAL (İstanbul)
Teşekkür ederim Başkan.
Marmararay Projesindeki araçlar
satın alınmış mıdır? Alınmış ise
hangi ülkeden, hangi tarihte, kaç TLye satın alınmıştır?
Sözü edilen ihalenin tarihi ne zamandır? Marmararay Projesindeki
çalışmalar hiçbir dönem durmuş mudur? Eğer durduysa hangi
sebeplerden dolayı durdurulmuştur? Marmararay Projesiyle ilgili dava
açılmış mıdır? Dava açılma sebebi nedir?
Davanın sonucu nedir?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Halaman
ALİ HALAMAN (Adana) Başkan,
teşekkür ediyorum.
Sayın Bakanımıza
şöyle bir sorum var: Özellikle büyük şehirlerdeki, merkezdeki
okulların önleri, meydanları, bahçeleri otopark olarak
işletiliyor. Bu kanun çıktıktan sonra bu okulların önündeki
parklar ne olacak?
İkinci sorum da: Kamu adına
görev yapan Türk Hava Yolları. Şimdi, bunların sendika
hakkını, grev hakkını ortadan kaldıran bir kanun
metni. Bunu çok demokratik buluyor musunuz?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Ağbaba
VELİ AĞBABA (Malatya)
Sayın Başkan, teşekkür ederim.
Sayın Başkan,
Arapgir-Divriği kara yolu 74 kilometredir. Yapımına 1992
yılında başlanmış, o günden bugüne
çalışmalarda ödenekler yetersiz kalmış. Bu sebeple, bu
duyarsızlık yüzünden, Arapgir köylerine, Tarhan, Eğnir, Suceyin
ve çevre köylere, bu yolun sahibi oluşundan dolayı kan bedeli
ödemişler. Geçtiğimiz yıllarda, bir trafik kazasında
onlarca insanımız ölmüştür. 2012 yılı ödeneklerinde
Sivas Karayolları Bölge Müdürlüğü 40 kilometrelik
kısmını duble yol yapmasına rağmen
Malatya-Divriği arası duble yol kapsamına
alınmamıştır. Bu da Malatya Arapgire haksızlık
olduğunu düşünüyoruz. Bu yol eğer duble yol kapsamına
alınabilirse Malatyayla, Arapgirle Divriği tamamen duble yol
kapsamına girecek ve bir önemli yol kazanmış olacaktır. Bu
konuda Hükûmetin duyarlılığını bekliyoruz çünkü bu
yolda hakikaten sürekli kaza oluyor, trafik kazaları olmakta. Bu konuda
sizlerin duyarlılığını bekliyoruz.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Doğru
REŞAT DOĞRU (Tokat)
Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Sayın Bakana sormak istiyorum:
Belediyeler, il ve ilçelerde kendilerine göre uygun gördükleri her yeri geçici
park alanı yaparak çok büyük para kazanıyorlar. Bu kanunun
çıkarılmasıyla beraber hangi kriterlere göre park
alanlarını tespit edeceksiniz? Bu, kanunda yazılı
değil. Ayrıca, bu park gelirleriyle şehirlerde çok katlı
otopark gibi yeni park alanları oluşturmayı düşünüyor
musunuz?
İkinci soru olarak: Ülkemizde
devletin kurumlarında kullanılmak üzere kiralanmış olan
kurumlara göre kaç tane araç vardır, bunu öğrenmek istiyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Kaleli
SENA KALELİ (Bursa)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
İlçelerde faaliyet gösteren
herhangi bir kamu kurumu ve özel sektör yokken belediyeler tahditli plaka
satışı yapmıştır. Bu plakalar da büyükşehir
sınırlarında kullanılmıştır. Büyükşehir
belediyeleri kaynak yaratmak için plaka satınca bu plakalara ceza
kesilmeye başlanmıştır. Şimdi bu yasayla bu plakalar
da korsan mı sayılacaktır? Bu yanlış işlemlerin
sorumlularına ne yapılacaktır?
Haklarını arayanlar
haklarını alamadığında ne yapabileceklerdir? Grev
hakkı varken emeği istismar edilenler bu hakları ellerinden
alınınca ne yapacaklar?
Türk Hava Yolları sadece yöneticileri sayesinde mi
övündüğünüz noktaya gelmiştir?
Emek-sermaye çelişkisini ne zaman unutturmaktan
vazgeçeceksiniz?
Baskı, inkâr ve zulme karşı olduğunu
iddia ettiğiniz politikalarınız emeği hariç mi tutuyor?
BAŞKAN Sayın Serindağ
ALİ SERİNDAĞ (Gaziantep) Teşekkür
ederim Sayın Başkanım.
Sayın Başkanım, Kiliste oluşturulan
konteyner kentte 2 adet 24 derslikli, 1 adet 18 derslikli okul, 16 kreş,
20 ana sınıfı, 1.800 ilköğretim öğrencisi, 800 lise
öğrencisi okuyacak şekilde okullar yapılmış. 5
mahallede 650şer metrekarelik sosyal tesis yapılmış. 2
tane biner kişilik cami yapılmış. Sağlık
hizmetleri veriliyor, haberleşme hizmetleri veriliyor, banka hizmetleri
veriliyor, meslek kursları açılıyor ve bu hizmetler Suriyeden
ülkemize gelen sığınmacılara veriliyor. Ancak depremzede
vatandaşlarımıza kışı geçirmeleri için konteyner
verilmedi, çadırlarda eksi 30 derecede kışı geçirmek
zorunda kaldılar.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ALİ SERİNDAĞ (Gaziantep) Acaba
Sayın Bakan bu konuda ne der?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Kurt
KAZIM KURT (Eskişehir) Teşekkür ederim
Sayın Başkanım.
Sayın Bakanım, 12 Eylül 2010 tarihli
referandumda, çalışanların ve emekçilerin haklarını
artıracağınız iddiasıyla anayasal değişiklik
yapma yönünde, ciddi anlamda, insanlara açılımda bulundunuz. Bugün
havacılık sektöründe grevi yasaklamak bu paralelde nasıl
değerlendirilebilir? Başka alanlarda da grev yasağı
getirmeyi düşünüyor musunuz?
BAŞKAN Sayın Ayhan
EMİN HALUK AYHAN (Denizli) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkanım.
Aracılığınızla Sayın Bakana
tevdi etmek istediğim iki soru var.
Birincisi: Başka iş kollarında da grev
yasaklama düşüncesi Hükûmette var mıdır? Bunun üst
sınırları, limiti nedir? Hangi sektörlerde olabilir?
Türk Hava Yollarının bu
işten zarar gördüğü ifade edildiğinde, bu, aynı zamanda
Hükûmetin de itibar kaybettiği anlamına geliyor mu?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Tanal
MAHMUT TANAL (İstanbul)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Adalet Teşkilatını
Güçlendirme Vakfında Türkiye genelinde kaç tane minibüs vardır?
Soru 2: Bu Adalet Teşkilatını
Güçlendirme Vakfı günde kaç minibüsle hacze gitmektedir? Her minibüs en az
kaç tane iş almaktadır?
Soru 3: Adalet
Teşkilatını Güçlendirme Vakfının en kısa mesafesi
borçlulardan kaç TL tahsil edilmektedir?
Soru 4: Şanlıurfa merkezinde
Balıklıgöl ile Karaköprü arasında, Balıklıgöl ile
üniversite arasında, Balıklıgöl ile Yenişehir arasında
raylı sistem düşünüyor musunuz, böyle bir çalışmanız
var mı, varsa ne zaman başlanacak?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın
Işık
ALİM IŞIK (Kütahya)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Bakan, Hükûmetinizin
ustalık dönemi olarak ifade ettiği bu son dönemde yaşanan birçok
olay gerçekten Türkiyenin demokratik açıdan geriye gittiğinin en
önemli göstergelerinden birisidir. Türk Hava Yollarında çalışanların
grev haklarının ellerinden alınması uygulamasına
benzer bir uygulama başka hangi dünya ülkelerinde vardır? Bunu
Bakanlık olarak ve Hükûmetiniz olarak nasıl
değerlendiriyorsunuz?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Ağbaba
VELİ AĞBABA (Malatya)
Sayın Başkan, kayısı üreticilerine faizsiz kredi
verilmelidir. Malatyada kayısı hasat mevsimi
yaklaşmaktadır. Kayısı, hem Malatya hem de Türkiye
ekonomisine ciddi katkı sunan bir meyvedir. Geçtiğimiz yıl
Malatyada 367 milyon dolarlık kayısı ihracatı
gerçekleşmiştir. Ekonomiye bu kadar büyük bir katma değer
sağlayan kayısı maalesef üreticinin yüzünü güldürmemektedir.
Kayısı üreticileri, işçi, ilaç, gübre, mazot gibi bir yıl
boyunca yaptığı harcamalarını ve borçlarını
ödemek için ürettiği kayısıyı hemen satmak zorunda
kaldığından kayısının fiyatı
düşmektedir. Nakde sıkışan üreticinin
kayısıyı elinde bekletmemesi nedeniyle kayısı
değerinin çok altında bedelle satılmakta. Kayısı
üreticisinin mağduriyetinin önlenmesi ve Malatya ekonomisinin kayıp
yaşamaması için hasat dönemi öncesi faizsiz veya düşük faizli
kredi verilmesini istemekteyiz. Yani bir bağış değil,
üreticiye yardımcı olmak adı altında bu aylarda
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Dedeoğlu
MESUT DEDEOĞLU
(Kahramanmaraş) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sorum şu: Türk Hava
Yollarının grev kararıyla ilgili uyguladıkları
kısacık bir grevde çok üzüntülü sonuçlar yaşadık. Türk
milleti olarak gerçekten çok üzüldük. Bunun gibi grev bekleyen başka kamu
kuruluşları var mı? Onlara da aynı muamele yapılacak
mı?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın
Şandır
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Çok
teşekkür ederim.
Sayın Bakanım, mevsim hasat
mevsimi ama bir başka gerçek de var, afet mevsimi de. Anadolunun hemen
her yerinde sel, dolu afetleri yaşanıyor ve çiftçi bin bir emekle
yetiştirdiği mahsulünü değerlendiremiyor. Bir Afet Kanunu var,
varlığının yüzde 40ını kaybederse yardım
ediliyor. Bunun hiçbir uygulanabilirliği yok. Şimdi yine özellikle
sebze ve meyve üreticileri, işte Malatyanın kayısısı,
Mersin Mutun kayısısı, eriği, çileği, Tokatın
sebzesi, Adananın işte hasat
Buğday hasada geldi, dolu
vuruyor, sel alıyor. Bunlara bir hukuk düzenlemesiyle yardım etmeyi
düşünüyor musunuz? Çünkü göz göre göre bu çiftçi perişan, hasat
mevsimi zulüm mevsimine döndü. Buna bir tedbir düşünüyor musunuz Hükûmet
olarak çünkü çiftçinin gidecek yeri yok. Borçlandırın demiyorum,
yeniden yapılandırın da demiyorum, bir yardım edin.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Bakan
buyurunuz.
KALKINMA BAKANI CEVDET YILMAZ (Bingöl)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Bu Marmaray Projesiyle ilgili çok
detaylı bir soru soruldu. Çok sayıda, aslında soru içinde soru.
Ona ancak yazılı bir şekilde tatmin edici bir cevap verilebilir
diye düşünüyorum. İlgili
kurumumuzdan yazılı bir cevap alınması daha sağlıklı
olur diye düşünüyorum.
Sayın Halamanın Büyükşehirlerde
park olarak işletilen yerler ne olacak? Özellikle okulların park,
bahçelerinde ne yapılabilir? diye bir sorusu vardı.
Kullanılabilecek mi buralar? Tabii belediyeler yetkilendirilse de
belediyelerle protokoller yapmak suretiyle uygun olan yerlerde, uygun zamanlarda
kullanılması mümkün büyükşehirlerimizde ama bunun mutlaka,
tabii, belediyelerle yapılacak protokollerle yürütülmesinde fayda var.
Malatya-Divriği
duble yolu konusunda Sayın Vekilimizin bir değerlendirmesi oldu.
Tabii, ilgili kurumumuzun yine değerlendirmesi lazım. Duble yollar
konusunda 15 bin kilometreyi aştık yani şu anda 21 bin
kilometrenin üzerinde bir duble yol ağına ulaşmış olduk.
Tabii bu giderek artık daha da gelişecek, yayılacak. Bunun,
ilgili kurumumuzun tabii fizibilitesine bakması lazım, trafiğine
bakması lazım. Ben şimdi ezbere, ayaküstü bir şey söylemek
istemiyorum.
VELİ AĞBABA
(Malatya) Sayın Bakanım, yolun devamı yapılıyor,
Sivas tarafı yapılıyor, Malatya tarafı yapılmıyor.
KALKINMA BAKANI CEVDET
YILMAZ (Bingöl) Sayın Doğru Geçici park alanı
yapılıyor, hangi kriterler? Plaka satışlarıyla ilgili
yine detaylı sorular oldu. Bunlara, eğer müsaade ederseniz
yazılı cevap verilsin. Tatmin edici, daha detaylı cevaplar
verilmesinde fayda var diye düşünüyorum doğrusu.
Türk Hava
Yollarıyla ilgili epeyce bir soru geldi, grevle ilgili düzenleme
konusunda. Tabii, dünyanın değişik ülkelerinde farklı
uygulamalar var. Bazı ülkeler kanunla bazı yasaklar getiriyorlar,
diğerleri idari kararlarla bunları yapabiliyorlar. Bizim
mevzuatımızda da daha çok Çalışma
Bakanlığımızın görev alanına giren bir konu ve o
çerçevede bazı düzenlemelerimiz var.
Ancak Türk Hava
Yollarını bir taraftan da stratejik bir alan olarak görüyoruz. Az
önce vurgulandığı gibi, gerçekten küresel düzeyde bir oyuncu
hâline geldi Türk Hava Yolları. Bir taraftan da turizm sektörü yine çok
çok önemli bir sektör. Burada, dolaylı olarak Türk Hava
Yollarının katkısıyla oluşan aslında ciddi bir
istihdam var, ciddi bir ekonomik aktivite var, faaliyet var. Bunların
zarar görmemesi açısından
Yoksa Çalışanlar bu hâle
geldiyse, sırf yöneticilerinden mi geldi? gibi bir soru soruldu, elbette
ki değil. Bir kurum, bir işletme, bir şirket bir yere geliyorsa bütün
çalışanlarının katkısıyla geliyordur, sadece
yöneticileriyle değil. Zaten modern şirketlere de böyle
bakılıyor, paydaş olarak bakılıyor. Yönetici,
hissedar, çalışan, bütün bu kesimlerin paydaş olarak görülmesi
lazım, belli noktada ortak çıkarları var bütün bu kesimlerin. En
büyük ortak çıkarları da şirketin korunması, büyümesi,
geliştirilmesi. Şirket büyüdükçe, geliştikçe bundan herkes
payını alacaktır diye düşünüyorum. Burada ülke örneklerini
daha sonra isterseniz arkadaşlarımız yine yazılı
olarak iletsinler, değişik ülkelerde elbette farklı uygulamalar
var.
Kilisle ilgili konteyner kent konusunu
gündeme getirdi bir değerli milletvekillimiz ve orada yapılan
hizmetleri anlattı. Bir taraftan çok sevindirici tabii; Türkiye misafir
ettiği insanlara her türlü hizmeti veren, bu kapasiteye sahip olan bir
ülke. Konteyner kentlerimiz Birleşmiş Milletler tarafından da
incelendiğinde, gerçekten Türkiye'nin bu çabası takdir ediliyor. Bu
tek yaptığımız iş de değil. Türkiye öteden beri,
coğrafyası gereği birçok defalar mültecileri topraklarında
kabul eden bir ülke. Balkanlardan olsun, işte yakın geçmişte
Iraktan olsun, başka bölgelerden olsun birçok insan Türkiyeye içinde
bulunduğu şartlardan kaçarak sığındı ve Türkiye
de onlara destek oldu, bunu yapmaya devam ediyor. Bunlar tarihsel
anlardır, bu anlarda yaptığınız işler, bu tür
dönemlerde attığınız adımlar milletlerin hafızasında
yer eder ve gerçekten Türkiye bu anlamda çok iyi bir sınav veriyor diye
düşünüyorum.
Bunları depremzedelerle
karşılaştırmak, birbirleriyle yarıştırmak
bence doğru bir yaklaşım olmaz. Elbette depremzedeye de en
yüksek düzeyde hizmet edilmesi lazım, bize zor şartlar altında
kaçıp gelmiş, sığınmış insanlara da
imkânlarımız elverdiğince destek olunması lazım.
Kaldı ki, depremden sonra Vanda çok ciddi bir çalışma
yürütüldü, çadırlarda belki belli aksaklıklar oldu ama onlar da
kısa sürede telafi edildi. Bugün depremin üzerinden işte şu
kadar ay geçmişken Vanda çok güzel gelişmeler oluyor, binalar
yükseliyor, altyapı yatırımları yapılıyor,
ekonomik anlamda birtakım destekleyici faaliyetler yürütülüyor ve yeniden,
daha iyisi, daha kalitelisi kuruluyor Vanın. Gelecek depremlere de daha
dayanıklı olacak şekilde Vanda bir imar çalışması
yürütülüyor. Dolayısıyla bu Suriyeden gelen kardeşlerimiz ile
Vanda deprem yaşayan kardeşlerimizi birbiriyle
yarıştırmamız bence doğru bir yaklaşım
olmaz.
Diğer konularda, bu Adalet
Teşkilatını Güçlendirme Vakfıyla ilgili -Kaç minibüsü var?-
çok detaylı yine sorular oldu. Doğrusu onu da ilgili kurumdan temin
etmekte, detaylı bir şekilde yazılı temin etmekte yarar
görüyorum.
Kayısı konusunda Sayın
Ağbaba bir soru yöneltti. Kayısı gerçekten önemli bir ürün, bu
tür ürünlerin şu güzel özelliği var: Tek bir fabrikayla belki yine bu
katma değeri üretebilirsiniz fakat geliri bu kadar iyi topluma
yayamazsınız. Kayısı gibi ürünler hem katma değer
üreten hem de geliri topluma yayan, birçok insanın geçim kaynağı
hâline getiren ürünler. Malatyamızda da bu konuda gerçekten çok ciddi bir
potansiyel var. Kalkınma Ajansımız kanalıyla orada bu
konularda araştırmalar yaptırıyoruz.
Kayısıyı nasıl daha iyi değerlendiririz, katma
değerini nasıl yükseltiriz, kayısı üreticimizin gelirlerini
nasıl arttırırız, bu konularda çalışmalar
yürütüyoruz.
Tabii, tarımın geneliyle
ilgili -yine Sayın Şandırın sorusuyla birleştirecek
olursak- zaman zaman afetler yaşanıyor, sıkıntılar
yaşanıyor.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Her sene
Sayın Bakanım.
KALKINMA BAKANI CEVDET YILMAZ (Bingöl)
Bu biraz tarım sektörünün yapısında olan bir özellik. Burada,
tabii, tarım sigortaları son derece önemli bir mekanizma, esas piyasa
mekanizması diyebileceğimiz mekanizma tarım sigortaları.
Burada, olabildiğince kapsamlı bir şekilde tarım
sigortalarını Türkiyede geliştiriyoruz, geliştirmeye devam
ediyoruz fakat zaman zaman sigorta kapsamı dışında ve
önemli ölçüde, ciddi ölçekte zarar verici birtakım işler olduğu
zaman da Hükûmet olarak zaten Bakanlar Kurulu kararıyla devreye giriyoruz,
fedakârlıklarda bulunuyoruz, fakat tabii bütün fedakârlıkların
kaynağı halkımızın vergileri, sizlerin burada
onayladığınız bütçemiz. Bütçemizin elverdiği ölçüde,
imkânlarımızın yettiği ölçüde bu tür konularda, mutlaka
tabii ciddi ölçeklere varmış meselelerde el atıyoruz ama belli
riskleri de mutlaka sanayide olduğu gibi, hizmetlerde olduğu gibi
makul ölçülerdeki riskleri de üreticiler almak durumundalar. Bazen kötü
yıllar oluyor gerçekten, bazen iyi yıllar olabiliyor.
Evet, teşekkür ediyorum Sayın
Başkan.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Zaman
var efendim.
BAŞKAN Biliyorum Sayın
Tanal, şu anda eğildim.
Buyurun Sayın Tanal.
MAHMUT TANAL (İstanbul)
Teşekkür ederim Başkan.
Sayın Bakan Adalet
Teşkilatını Güçlendirme Vakfıyla ilgili soruların
hiçbirine cevap vermedi, herhâlde yazılı cevap verecek umarım.
KALKINMA BAKANI CEVDET YILMAZ (Bingöl)
Evet, yazılı vereceğim.
BAŞKAN Onu söyledi, siz o arada
meşguldünüz.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Peki.
Bu arada Üsküdar, Kadıköy,
Maltepe, Kartal, Pendik, Tuzla, Sultanbeyli, Ümraniye, Beykoz, Ataşehir,
Çekmeköy ve Şile ilçelerinde yeteri kadar öğretmen
bulunmamaktadır ancak atama bekleyen öğretmenlerimizin de
sayısı çok fazladır. Öğretmen öğrenciyi bulamamakta,
öğrenci öğretmeni bulamamaktadır. Siz ne zaman öğretmen ile
öğrenciyi bu atamaları yaptıktan sonra
buluşturacaksınız? Bu bir.
İkincisi, Şanlıurfa
turistik açıdan önemli bir kentimizdir. Hızlı tren
programınızda var mıdır? Varsa
çalışmalarınız ne zaman başlayacak?
Soru üç, İstanbulda pazarcı
esnafı şehir içinde kamyon ve kamyonet kullanmaktadır. K1, K2,
K3 belgeleri çok yüksektir. Bunlar dar gelirli insanlardır pazarcı
esnafı. En azından şehir içerisinde bu pazarcı esnafı
için bu K1, K2, K3 belgelerinde bir indirim düşünüyor musunuz veya tamamen
kaldırmayı düşünüyor musunuz?
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sizin zamanınız
kalmadığı için artık yazılı vereceksiniz.
KALKINMA BAKANI CEVDET YILMAZ (Bingöl)
Peki, teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teklifin tümü üzerindeki
görüşmeler tamamlanmıştır.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Karar yeter
sayısı istiyoruz.
BAŞKAN Maddelerine geçilmesinde
karar yeter sayısı arayacağım. Oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Karar yeter sayısı yoktur.
Birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 17.17
DÖRDÜNCÜ OTURUM
Açılma
Saati: 17.34
BAŞKAN: Başkan Vekili Meral
AKŞENER
KÂTİP ÜYELER:
Mine LÖK BEYAZ (Diyarbakır), Muhammet Rıza YALÇINKAYA (Bartın)
-----0-----
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 113üncü Birleşiminin Dördüncü
Oturumunu açıyorum.
259 sıra sayılı Kanun
Teklifinin maddelerine geçilmesinin oylanmasında karar yeter
sayısı bulunamamıştı.
Şimdi, maddelerine geçilmesini
tekrar oylarınıza sunacağım ve karar yeter
sayısını arayacağım: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir; karar yeter sayısı vardır.
259 sıra sayılı Kanun
Teklifinin görüşmelerine devam edeceğiz.
Komisyon? Burada.
Hükûmet? Burada.
1inci maddeyi okutuyorum:
BAZI
KANUNLARDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASI HAKKINDA
KANUN
TEKLİFİ
MADDE
1- 5/5/1983 tarihli ve 2822 sayılı Toplu İş
Sözleşmesi, Grev ve Lokavt Kanununun 29 uncu maddesinin birinci
fıkrasına aşağıdaki bent eklenmiştir.
6.
Havacılık hizmetlerinde.
BAŞKAN Madde üzerinde gruplar
adına ilk söz, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Muğla
Milletvekili Sayın Mehmet Erdoğan.
Buyurunuz. (MHP sıralarından
alkışlar)
MHP GRUBU ADINA MEHMET ERDOĞAN
(Muğla) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 259
sıra sayılı Kanun Teklifinin 1inci maddesi üzerinde Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Yüce
heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Üzerinde konuştuğumuz maddeyi
iki bakımdan ayrı ayrı ele almakta fayda var; bir usul
bakımından, bir de esas bakımından.
Şimdi, bir defa, usul
bakımından bu kanun teklifinin 1inci maddesine
baktığımızda, en önemli sakatlık maç oynanırken
kural değiştirilmesidir. Türk Hava Yolları Anonim
Ortaklığı ile sendika aylardır toplu sözleşme
görüşmeleri yürütüyor. Şimdi grev noktasına gelindiğinde
pazarlıkları bir kenara bırakıp, birkaç
arkadaşımız burada bir kanun teklifi getirerek kural
değiştiriliyor. Bir defa bu, kabul edilebilir bir uygulama biçimi
değildir.
İkincisi; yine bu kanunun hangi
komisyonda görüşüleceği konusu da usul bakımından çok
tartışmalıdır. Şimdi, bu kanunun ilgili komisyon
olarak Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler
Komisyonunda görüşülmesi gerekirken, getirilip İçişleri
Komisyonunda, başka, ilgisi olmayan konularla birlikte Meclis gündemine
getirilmesi, bir kere, şekil bakımından bu kanunun en temel
sakatlığıdır.
Esas konusuna gelince, tabii, Toplu
İş İlişkileri Kanunu Tasarısı ilgili Komisyonda
görüşülürken bu konu o Komisyonda gündeme gelmiş. O kanun
tasarıları da şu anda, Meclis gündeminde yerini almış,
bekliyor, Toplu İş İlişkileri Kanunu Tasarısı.
Şimdi, bu kanun görüşülürken ilgili Komisyonda, Sağlık,
Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonunda, bu madde
gündeme geldiğinde orada reddediliyor bu. Orada reddedilen bu maddenin
İçişleri Komisyonundan geçirilerek Genel Kurula getirilip, bugün,
Türk Hava Yollarındaki grevin engellenmesi gerçekten bir
saçmalıktır, yanlışlıktır. Vakit varken bu
maddenin kanun teklifinden çıkarılması gerekir. Şimdi,
işin esasına gelince, bu madde, bir defa, Anayasanın 51, 52, 53
ve 54üncü maddelerine aykırıdır; taraf olduğumuz, ILO
başta olmak üzere, diğer birçok uluslararası sözleşmeye
aykırıdır.
Şimdi, havacılık
sektöründe grevin, tabii ki, sınırlandırılması
tartışılabilir. Bunu nasıl tartışabiliriz? Bir
afet durumunda, afete müdahaleyle ilgili gelecek-gidecek yardımların getirilmesi,
götürülmesi; uçakla müdahale edilmesi gereken seviyede büyük yangınlara
müdahalede yangın uçaklarının kaldırılması;
ambulans uçakların kaldırılması, indirilmesi; resmî
heyetlerin gidiş ve gelişinde uluslararası görüşmeleri
aksatmayacak tedbirler dikkate alınarak bu tip sınırlamalar
getirilebilir ama havacılık sektöründe çalışan
insanların hakkını gasbetmek anlaşılabilir bir tavır
değildir.
Şimdi, tabii ki buna, bu olaya
bakarken AKPnin, aslında, istihdam anlayışına bakmak
lazım. Şimdi, iktidar istiyor ki bütün çalışanlar büyük
şirketlerin ve uluslararası sermayenin çağdaş kölesi olsun,
iş güvencesi olmasın, sendikal hak olmasın, toplu iş
sözleşmesi olmasın, grev hakkı olmasın, lokavt
olmasın, herkes asgari ücrete ve bir lokma, bir hırkaya razı
olsun; bütün çalışanlar iktidar yat deyince yatsın, kalk
deyince kalksın. Böyle bir mantık olmaz arkadaşlar.
Değerli milletvekilleri, AKP
milletvekilleri ve bu teklifi Türkiye Büyük Millet Meclisine getirenler
havacılık sektörünü VIPten ibaret sanıyorlar, bir
havaalanında hizmetin devam etmesi için yürütülen hizmetleri yok
sayıyorlar. İktidar, havalimanlarında çalışan insanlar
hangi şartlarda, hangi ücretlerle çalışıyorlar bunları
hiç dile getirmiyor.
Yine havalimanlarında
çalışan insanların, kapıdaki özel güvenlik personelinden
başlayarak, çoğunun iş güvencesi yok, çoğu sezonluk
çalışıyor. Bu sorunların çözümü için hiçbir şey konuşmayacaksınız
ama Havacılık hizmetlerinde grev yapılmaz. diyeceksiniz; bu, anlaşılabilir,
mantıklı bir tavır değildir arkadaşlar.
Yeri gelmişken, Türk Hava
Yolları Anonim Ortaklığının tavrına da bir göz
atmakta fayda var. Bizim toplumumuzda sendika deyince insanlar, maalesef öcü
gibi görülüyor. Yani bu konudaki yetkili Hava-İş Sendikası
yetkilileriyle dün ben görüştüm. Türk Hava Yolları Anonim
Ortaklığından Sendikanın talebi -TÜİKin
açıkladığı- yüzde 10,48 oranında zam ama Türk Hava
Yolları Anonim Ortaklığının teklif ettiği yüzde 3
arkadaşlar. İktidarın bütün ekonomi sözcüleri ekonomideki
büyümeden, ihracattaki artıştan, millî gelirdeki artıştan,
istikrardan, enflasyondaki azalmadan bahsediyor ama iktidar
çalışanların haklarını sürekli geri götürmeye gayret
ediyor. Peki, bu büyümeden kimler yararlanıyor?
Yine, Sayın Ulaştırma Bakanımız
ve Türk Hava Yolları yetkilileri, Türk Hava Yollarının çok
hızla büyüdüğünden ve havacılık sektöründeki
gelişmeden dem vuruyorlar. Bu nasıl bir büyüme ki bu büyümeden herkes
istifade edecek ama çalışanlar bu büyümenin sadece
hamallığını yapacak? Bu nasıl adalettir? Bu nasıl
kalkınmadır arkadaşlar?
Şimdi, bu vesileyle, yine
gündemimizde çok yer alan birkaç gündür kısaca memur zamlarından da
bahsetmekte fayda olduğuna inanıyorum. Her şeyin bir ilki var,
ilk defa memurlar yılın birinci yarısında maaş zamlarını
alamadılar ama enflasyon yılın ilk ayında memurların
cebinden, memurların alacağı zamdan daha fazlasını
aldı. Memurlar maaş zamlarını almadan zamlı benzin,
mazot faturalarını ödediler, zamlı elektrik
faturalarını ödediler; zamlı doğal gaz faturalarını
ödediler. Şimdi, Hükûmet, memurlara birinci yıl için yüzde 4+4,
ikinci yıl için yüzde 3+3 zam verecek. Bu zamlar TÜİKin
açıkladığı enflasyonun -tabii bunun gerçek olup
olmadığını iktisatçılar zaten sorguluyor-
gerçekleşen enflasyonun çok altında. Pekâlâ, bu zamları iktidar
neye göre hesaplıyor arkadaşlar? Tabii ki hayal ettiği
enflasyona göre çünkü gerçekleşen enflasyon ortada. Gerçekleşen
enflasyona göre hesaplansa memurlara hiç olmazsa bu yıl yüzde 10un
üzerinde bir zam verilmesi lazım, önümüzdeki yıl da yüzde 8-9 gibi
bir zam öngörülmesi lazım ama Hükûmet, kendisi -bu yıl için
gerçekleşmesi mümkün değil çünkü ilk üç-dört ayda zaten gelen
enflasyon rakamları yüzde 3-4ün üzerine çıktı- hayal
ettiği enflasyonu yüzde 5 olarak belirliyor ve Enflasyonun üzerinde
memurlara yüzde 4+4 zam verdim. diyor. Şimdi, büyüyen ekonomiden memurlar
ne zaman pay alacak? Yok arkadaşlar böyle bir şey. Büyüyen ekonomiden
sadece yandaşlar, yoldaşlar pay alacak.
Şimdi, iktidar, bütün kamu
çalışanlarına, bütün özel sektörde çalışanlarına
uyguladığı sarı sendikacılıkla sendikal
hakları sürekli baskı altında tutarak, insanları her önüne
geldiğinde en ufak bir talebini yerine getirmek için yandaş sendikaya
üye olma konusunda tehdit ederek sendikal faaliyetleri durduruyor.
Memurların da eylem yapmasını engelliyor, Türk Hava
Yollarının da eylem yapmasını engelliyor. Bu Türk Hava
Yollarının grev yasağının buraya getirilmesi, öyle
tahmin ediyoruz ki bundan sonra alışkanlık hâlini alacak. Çünkü
MİT Müsteşarı ifadeye çağrılınca onu
yargılamaktan vazgeçecek kanunlar görüşüyoruz, Türk Hava Yolları
çalışanları grev yapacağı zaman o grevi
yasaklamayı görüşüyoruz, yarın demek ki bundan sonra buna benzer
ne gündeme gelirse onu yasaklayacağız buradan. Böyle bir iktidar
anlayışı olmaz, böyle bir yönetim anlayışı olmaz,
böyle bir demokrasi olmaz arkadaşlar. Lütfen vakit varken şu maddeyi
bu kanun teklifinden çıkarın, yoksa bunun vebalini bu dünyada da öbür
dünyada da ödeyemezsiniz.
Hepinize saygılar sunuyorum. (MHP
ve CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim
Sayın Erdoğan.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına Balıkesir Milletvekili Sayın Namık Havutça.
Buyurun. (CHP sıralarından
alkışlar)
CHP GRUBU ADINA NAMIK HAVUTÇA
(Balıkesir) Çok teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli milletvekili
arkadaşlarım, torba kanunun 1inci maddesi üzerinde grubum adına
söz aldım. Hepinizi sevgiyle, saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, öncelikle
şunu tespit etmek gerekiyor: Türkiyede devlet yönetim
anlayışı artık torba yasalara teslim edildi.
Bırakınız vatandaşları, avukat
arkadaşlarımız, hukukçularımız bile bu süreci takip
edemez hâle geldi. Bakın, 4+4le ilgili, hiç birbiriyle alakası
olmayan konular aynı kanunun içerisine konuluyor ve oradan Kamu İhale
Kanunu geliyor karşımıza. Şimdi, bunun bir benzeri yine,
korsan taksilerle mücadele anlayışı çerçevesinde bir de
bakıyoruz kanunun 1inci maddesinde hiç birbiriyle ilgili olmayan
Bakın, hava yollarına, hava iş kolunda çalışanlara
grev yasağının gelmesiyle korsan taksilerin ne alakası var?
HALUK EYİDOĞAN
(İstanbul) Yangından mal kaçırıyorlar.
NAMIK HAVUTÇA (Devamla) - Yine,
belediyede sınav kazanmış adam, görevine başlayacak,
getirilen kanunun maddesinde şu söyleniyor: Davadan vazgeçmek
şartıyla. diyor. Sen devlet olarak kusurlusun, vatandaşın
hakkını vermemişsin, bir de şimdi dava açmış
adam, hakkını arıyor, oradan, davadan vazgeçmek
şartıyla yani avukatlık ücreti, dava masraflarından da
imtina edecek. Böyle bir devlet yönetimi anlayışı olur mu?
Maalesef Türkiyede emek düşmanı, işçi düşmanı, köylü
düşmanı bir iktidarla karşı karşıyayız. (CHP
sıralarından alkışlar)
Bakın değerli
arkadaşlarım, burada 2012 bütçesini görüşürken Sayın Maliye
Bakanı kalktı burada öyle bir tablo çizdi ki Vay be Türkiye
neymiş. dedik ya. 16ncı büyük ekonomi olmuşuz, kişi
başına 10 bin dolar gelirimiz olmuş; Türkiye'de pespembe bir
tablo.
Gerçekler
Ne zaman ki memurlarla toplu
sözleşme masasına oturdu, Sayın Bakanlık, Hükûmet
yetkilileri ağlamaya başladı. Vay efendim, memurlara istenen
talepleri verirsek Yunanistan gibi olurmuşuz, maaşları
ödeyemezmişiz, ekonomimiz kötüye gidermiş. Sermayeye verirken, kendi
yandaşlarınıza verirken kepçeyle dağıtın, bu
ülkenin öz sahibi memura, işçiye verirken de yasakçı zihniyetle
hareket edin. Böyle bir anlayışı kabul etmek asla mümkün
değil ama ben buradan söylüyorum, AKPye oy veren işçi kardeşlerime
sesleniyorum, AKPye oy veren memur arkadaşlarıma sesleniyorum,
AKPye oy veren emekli yurttaşlarımıza sesleniyorum: AKPnin
gerçek yüzü işte budur.
Bakın, faşizmi, siyasi
literatür şöyle, Tekelci sermayenin en kanlı, en baskıcı
yönetim biçimidir. olarak tanımlar.
Değerli arkadaşlarım,
AKPnin bu yönetim anlayışıyla, 12 Eylül faşist
anlayışının devamı niteliğinde olan yasaları
aynen uygulayarak, o yasaları bire bir uygulayarak -darbeler sona
ermiştir ama- darbeci anlayış devam etmektedir ne yazık.
Bakın, sendikalara grev
hakkını, şu anda -Hava-İş Sendikası üyesi
arkadaşlarımız- 50 bin çalışanı aileleriyle
birlikte ilgilendiren bir konu gündemde. Müzakere ediyorlar. Çalışma
Bakanlığı bir ara bulucu atamış ve Hava-İş Sendikasının
temsilcileri değil, Türk Hava Yolları yetkilileri yürütmeyi durdurma
kararıyla dava açıyor ve mahkeme tedbir kararı veriyor yani ara
bulucunun tedbiren yetkisini durduruyor ve bunun arkasından, korsan taksi
bahane edilerek, bakıyoruz, gündemimize, AKPnin tam kendisine
yakışan bir tarzda, hava yolları, stratejik önemi olduğu
gerekçesiyle -gerekçede öyle yazıyor- grev yasağı kapsamına
alınıyor.
Peki, aynı mantıkla gidersek,
kara yollarının taşımacılığı hava
yollarından daha mı az stratejik? Deniz yolları daha mı az
stratejik? Eğer bu mantıkla gidersek Türkiyede, Türkiyede insan
haklarına dayalı demokrasiyi, Türkiyede emeğin özgürlüğünü
savunmak, emeğin hakkını savunmak olanaksız hâle gelecek
çünkü her hak talebinde karşısına yasaklar geliyor
insanların ve baskılar geliyor. İşte, AKPnin gerçek ileri
demokrasisinin bir yüzünü burada rahatlıkla görebiliriz.
Değerli arkadaşlarım,
bakın, dün memurlarımız yine aynı şekilde sizin
12
Eylül referandumundan önce, memurlarımıza toplu sözleşme
hakkı getirdiğinizi söylediniz. Biz buna inanmadık ama
Türkiyede bazı saf liberal çevreler Yetmez ama evet. diyerek bu Anayasa
referandumunda destek oldular. Hâlbuki kendi ayaklarına kurşun
sıktıklarını ne yazık ki dün görebildiler.
Bakın, cumhuriyet tarihinde ilk
defa, ideolojik olan sendikalar, yani sağcısı, solcusu, her
siyasi partiye yakın olan sendikalar sizin sayenizde ilk defa
Kızılay Meydanında yan yana geldi. Bu anlamda sizi kutlamak
gerekiyor. Sizin, emek düşmanı bir siyasi anlayışı net
bir şekilde göstermeniz bakımından bu çok çarpıcı
olmuştur ama ne yazık ki toplu sözleşmeyle, 4+4+4te olduğu
gibi şimdi de yüzde 4+4 zamla dört dörtlük bir siyasi
anlayışı bu toplumun önüne koyduğunuzu da görüyoruz.
Bakın, memurlarımız
cumhuriyet tarihinde ilk kez beş aydır zamsız maaşları
sizin sayenizde aldı. 200 bin atanamayan öğretmen sizin sayenizde
bugün var. Bugün köylülerimiz topraklarını sizin sayenizde satmak
noktasına geldi. Emeklilerimiz açlık sınırında.
Bakın, bir örnek vermek istiyorum:
AKP İktidarında açlık sınırının altında
olan 4 kişilik ailenin günlük, üç öğün 1 simit, 2 bardak çay
tüketmesi durumunda ihtiyaç duyduğu aylık tutar 2002
yılında 144 lira değerli arkadaşlarım, bugün 720 Türk
lirası. Yani yüzde 400 artış var. Memur 2002de ortalama 530
Türk lirası alırken bugün ortalama 1.600 Türk lirası
alıyor. Yani yaklaşık yüzde 200 artış var. Nereden
bakılsa memur maaşı AKP İktidarında yarı
yarıya erimiştir. Bu bir hak gasbıdır ve yüzde 4+4
gasbın önüne geçecek bir oran asla değildir. Sayın Başbakan
Yardımcısı Ali Babacan Kaynak yok, ilave zam verirsek bütçeye
25 milyar Türk liralık ek bir yük getirir ve o zaman da vergileri
arttırmak zorundayız. diyor. Ve gerçekleri de çarpıtıyor
çünkü biz biliyoruz ki vergi yükünün büyük bir bölümü işçi ve emekçilerin
sırtındadır. AKP Hükûmetinin iktidara geldiği 2002
yılından bu yana kesintisiz bir şekilde yaptığı
kopyala-yapıştır bütçelerde gelir beklentisinin büyük bölümünü
çalışanların ödediği gelir vergisi ve dolaylı vergiler
oluşturmaktadır. Bu tablo 2012 yılı bütçesinde de
değişmemiştir. Bu durumu vergi kalemlerindeki
artışlara bakarak görmek mümkündür. Gelir vergilerinin yüzde 53,8
milyarı gelir vergisinden yani çalışanlardan
oluşmaktadır. Yani Sayın Başbakan Yardımcısı
açıkça memurlara yalan söylemektedir.
O nedenle değerli
arkadaşlarım, bakın, toplumumuzun gündeminde olmayan,
halkın beklentileriyle örtüşmeyen, 50 bin aileyi
çalışanlarıyla birlikte onların elindeki sendikayı
sendika yapan, sendikanın olmaz bir unsuru olan grev hakkını
aldığınızda siz o işçileri aileleriyle birlikte
işverene koşulsuz teslim edersiniz. Hatta bakın, yirmi bir
yıldan beri zaten Türk Hava Yollarında o greve hiç
başvurmamış bizim işçi arkadaşlarımız. Yani
toplumumuzda grev hakkı var da sabah akşam Türkiyede grev mi
yapılıyor? O nedenle, 1980de Türkiyenin nüfusu 42 milyon
değerli arkadaşlarım, sendikalı işçi sayısı
5 milyon 600 bin. 2012 yılındayız ve Türkiyenin nüfusu 74
milyon, sendikalı işçi sayısı sadece 560 bin. Türkiyenin
nereye geldiğinin çok açık bir göstergesi.
O nedenle, gelin bu yasayla
işçilerin, emekçilerin, alın teriyle yaşamını
kuranların ekmeğine kan doğramayın, o insanların
yaşamını karartmayın diyoruz ve hepinizi sevgiyle,
saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim
Sayın Havutça.
Barış ve Demokrasi Partisi
Grubu adına Mardin Milletvekili Sayın Erol Dora.
Buyurun.
BDP GRUBU ADINA EROL DORA (Mardin) -
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; İstanbul
Milletvekili Metin Külünk ve 2 Milletvekilinin, Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılması Hakkında 259 sayılı
Kanun Teklifi üzerine Barış ve Demokrasi Partisi adına söz almış
bulunuyorum; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; bağımlı çalışanların diğer
kesimini oluşturan memurların ya da daha genel ifadesiyle kamu
görevlilerinin sendikalaşma eğilimi işçilerin sendikalaşma
hareketine oranla daha gecikmeli bir olgudur. Bu gerçeğin altında
sendikalaşmanın doğal sonucu olan toplu sözleşme ve
özellikle grev hakkıyla memurun gördüğü işin niteliği ve
onun statüter konumuyla bağdaşmasının güç olması
gerçeği yatar. Ancak unutulmaması gereken temel nokta, toplu
pazarlık ve grev hakkı uluslararası sözleşmeler ile tüm
çalışanlara tanınmış evrensel bir haktır.
Türkiyede bu hakkın kullanılmasında kamu görevlilerine
çıkarılan engeller hukuki değil, siyasidir. Sorun, hükûmetlerin
imzalamış oldukları uluslararası sözleşmelere
uymamadaki antidemokratik tutumlarından kaynaklanmaktadır.
Hava yolu
taşımacılığı emekçilerine yönelik
hazırlanmış olan yasa tasarısının son derece
antidemokratik olduğunu ifade etmek istiyorum. Ne en geri ülkelerde ne de
ülkemiz havacılık tarihi boyunca hiçbir zaman grev yasağı
olmamıştır. Evrensel, anayasal ve en temel demokratik işçi
hakkı olan grev hakkının işçinin elinden alınması
hava yolu emekçilerine yapılan en büyük haksızlıklardan biri
olarak tarihe geçecektir. İş bırakma eylemine karar veren kabin
memurlarının bazılarının işten
çıkarılmaya başlandığını basından
üzülerek öğrenmiş bulunuyoruz. Hatta bu işten çıkarmalar
çalışanların cep telefonlarına gelen mesajlarla kendilerine
bildirilmiştir. Emekçilerin böylesi bir durumla ileri demokrasi söylemleri
içinde olan bir iktidar döneminde karşılaşmaları ise
ayrıca düşündürücüdür.
Hava yolu çalışanlarına yönelik böylesi
bir yasa tasarısının bu şekilde gündeme gelmesi ve bir
torba yasa ile Genel Kurulda tartışılıyor olması kamu
vicdanını derinden yaralamıştır. Otopark mafyası
ve korsan taksicilere yönelik yasal bir torba düzenlemenin içinde, sendikal
hakların başında gelen grev ve toplu sözleşme
hakkının hava yolu emekçilerinin elinden alınacak olması
antidemokratik olmasının yanı sıra Anayasamızın
eşitlik ilkesiyle de çelişmektedir.
Teklifin
gerekçesinde havacılık sektöründe faaliyet gösteren şirketlerin
bir kesintiye uğramaksızın çalışması ve
yükümlülüklerini yerine getirmeye devam etmesi için havacılık
hizmetlerinin grev yasağı kapsamına alınması
istenmektedir. Anayasa referandumunda İşçilere iki sendika
hakkı tanıyoruz, memurlara toplu sözleşme hakkı
getiriyoruz, hak grevi ve genel grev önündeki engelleri
kaldırıyoruz. gibi gerçekleşmesi durumunda emekçilerin yüzünü
güldürecek düzenlemeler vadedilirken üzerinde konuştuğumuz yasa
tasarısı ile var olan hakların gasbı
yaşanmaktadır.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; demokratik bir ülke, işçisini,
memurunu ve onların temel haklarını düşünmek
zorundadır. Yasa teklifi, siyasi iktidarın sendikaları denetim
altına alma ve işlevsizleştirme hamlelerinden biri olarak ortaya
çıkmıştır. Havacılık hizmetlerinde
çalışan pilotundan hostesine, uçuş görevlilerinden, alan görevlisinden,
büro emekçisine, teknik elemanından taşıma ve temizlik
işçilerine kadar binlerce işçinin grev hakkı gasbedilmek
istenmektedir. Havacılık hizmetlerinde de grev hakkını
kaldırarak bu alanda çalışan emekçilerin tarihsel
kazanımlarına büyük bir darbe vurulmak istenmektedir.
Şu anda Türkiye Büyük Millet Meclisinde bulunan
Toplu İş İlişkileri Kanun Tasarısına eklenmeye
çalışılan, sonradan metinden çıkarılan
havacılık hizmetleri alanında grev yasağı bu torba
yasada yeniden gündeme getirilmiş ve tasarı metnine konulmuştur.
Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanlığının aldırdığı mahkeme
kararıyla iş kolunda toplu iş sözleşme görüşmeleri
hâlen yapılamamakta ve bir sonraki mahkeme tarihi 5 Eylül 2012 olarak
belirlendiği için çalışanlar mağdur edilmektedir
Grev hakkını işçilerin
elinden alacak olan yasa tasarısı, Türkiyenin onaylamış
olduğu Uluslararası Çalışma Örgütünün 87 ve 98
sayılı sözleşmeleri olmak üzere, Avrupa Sosyal Şartı,
Birleşmiş Milletler Ekonomik Sosyal Kültürel Haklar Sözleşmesine
aykırıdır.
Kamu emekçilerinin grev hakkı 87
sayılı ILO Sözleşmesinde vardır. Ancak grev hakkı
için yalnızca sözleşmelerin metinlerine bakarak karar verilemez. ILO
denetim organları, 87 sayılı Sözleşmenin üç ayrı
maddesine dayanarak grevin tüm çalışanların ekonomik ve
toplumsal çıkarlarını korumak ve geliştirmek için
başvurabilecekleri temel bir hak olduğunu kabul etmişlerdir.
Uzmanlar komitesine göre, grev hakkının 87 sayılı
Sözleşmeden kaynaklanan üç dayanağı vardır: Birincisi,
sözleşmenin sendikalara etkinliklerini düzenleme ve eylem
programlarını oluşturma hakkı tanıyan üçüncü maddesidir;
ikinci dayanak, ulusal mevzuatın sözleşmede öngörülen güvencelere
zarar vermemesini ya da zarar verecek biçimde uygulanmamasını öngören
8inci maddenin ikinci fıkrasıdır; üçüncü dayanak da,
sözleşmede geçen örgüt terimini "çalışanların ve
işverenlerin çıkarlarını savunmayı ve
geliştirmeyi amaçlayan ve işveren örgütleri" biçiminde
tanımlayan 10uncu maddesidir. Çünkü grev hakkına getirilecek genel
bir yasaklama, sendikaları anılan maddelerdeki hak ve olanaklardan
yoksun bırakır, bu da sendika özgürlüğü ilkesiyle
bağdaşmaz.
ILO Örgütlenme Özgürlüğü Komitesi
bir başka vesileyle de şu değerlendirmeyi
yapmıştır: "Grev hakkı yalnızca bir toplu iş
sözleşmesi imzalanması aracılığıyla çözümlenebilecek
iş uyuşmazlıkları ile sınırlı
kalmamalıdır, işçiler ve örgütleri, gerekli olduğu
durumlarda, daha geniş bir kapsam içinde üyelerinin
çıkarlarını etkileyen ekonomik ve toplumsal konularla ilgili
tepkilerini ifade edebilmelidirler."
Bir başka kararda da
"Sendikalar özellikle bir hükûmetin ekonomik ve toplumsal politikalarını
eleştirmek amacıyla protesto grevlerine başvurabilmelidirler.
Ayrıca, dayanışma grevlerinin genel olarak yasaklanması
istismara yol açabilir ve grev hakkının kullanılmasına
ilişkin yöntemler söz konusu olduğunda, kurallara tamı
tamına uyarak işin yavaşlatılması, iş yerlerinin
işgal edilmesi ve işbaşında oturma grevleri
yapılması konularında kısıtlama getirilmesi, ancak bu
eylemlerin barışçıl olmaktan çıkması durumlarında
haklılık kazanır." denilmiştir.
İnsan hakları için demokratik
eylem ve etkinlik yapmak da yine uluslararası sözleşmeler
uyarınca güvence altına alınmıştır. Nitekim
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarında da sendika, toplu
sözleşme ve grev hakkı için yapılan toplu eylemlerin bir insan
hakkı olduğu belirtilmiştir.
Bu bağlamda, Hava-İş
Sendikasına bağlı, aileleri ile birlikte 50 bini bulan 14 bin
Türk Hava Yolları çalışanını ilgilendiren ve sendikal
harekete bir darbe niteliği taşıyan yasa teklifinin Meclis
gündeminden düşürülmesi gerekmektedir. Havacılık iş kolunda
on sekiz aydır hava hizmetlerinde sürmekte olan toplu iş
sözleşmesi sürecine bir darbe niteliği taşıyan yasa
teklifini kabul etmek mümkün değildir.
Sendika, toplu pazarlık ve grev
bir haktır. Bu haklar emekçilerin temel kolektif haklarıdır,
yasaklanması ve kısıtlanması kabul edilemez.
Anayasaya ve uluslararası
sözleşmelere aykırı olarak getirilmek istenen grev
yasağına karşı haklarını korumak için mücadele
eden havacılık hizmetlerinde çalışanların yanında
olmak gerekiyor diyor, bu vesileyle tekrar, hepinizi bir kez daha düşünmeye
davet ediyorum.
Hepinize saygılarımı
sunuyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederim
Sayın Dora.
Şimdi şahıslara söz
vereceğim.
Sayın Şandır, burada
şahıslar adına bir arkadaşımızın
konuşması gerekiyor, bu milletvekili arkadaşımız
kimdir?
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Efendim,
konuşmacımız yok.
BAŞKAN Peki.
Mersin Milletvekili Sayın
Aytuğ Atıcı, buyurunuz. (CHP sıralarından
alkışlar)
AYTUĞ ATICI (Mersin)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, 259
sıra sayılı Kanun Teklifinin 1inci maddesi üzerinde
şahsım adına söz almış bulunuyorum. Sadece emekten ve
alın terinden yana olan milletvekillerini saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar,
öncelikle, Hava-İş Sendikasının dün yapmış
olduğu direnişi kutluyor ve demokrasi mücadelesinde yanlarında
olduğumuzu gururla ifade etmek istiyorum. Her ne kadar sizler bu
direnişin yasa dışı olduğunu söylediyseniz de Allah
size burada doğruyu söyletti, Yasa dışı değildir.
dediniz. Evet, doğruyu söylediniz nihayet. Arada bir doğruyu da
söylüyorsunuz ama Allah söyletiyor.
Değerli arkadaşlar, sevgili
halkımız; AKP her zamanki gibi Truva atı yöntemini
kullanıyor. Truva atı yöntemini kullanarak sizleri, bizleri, herkesi
aldatıyor yani Taksici esnafına iyilik yapacağım, korsanları
kaldıracağım, kaldırım mafyalarını, otopark
mafyalarını bitireceğim. diye karşımıza geliyor,
bir de bakıyoruz ki içerisine bir grev yasağı koymuş! Ya,
Allah aşkına, taksici esnafının sorunlarıyla hava
yolunun ne ilgisi var? Bir ilgisi var, bir tane taksici demişti Tek
rakibim Hava Yolları. diye, herhâlde oradan esinlendiniz, geldiniz,
taksicilerin sorunlarına hava yollarının bir şeyini
koydunuz. (CHP sıralarından alkışlar) Gerçekten
anlamıyorum sizi yani artık sizin bu söylemleriniz Aa, havada
kuş var. deyip insanın elindeki ekmeği kapmaya benziyor.
Artık halkımız uyandı ama siz bunlara
alışkınsınız, siz bunları daha önce de
yaptınız. Nerede mi yaptınız? 4+4te yaptınız.
Orada eğitim konuşurken, kalktınız, araya 20 katrilyonluk
tablet ihalesini sokuşturdunuz. Oradan çok tecrübelisiniz. Artık size
de bir isim buldum. Sizler artık virüslü mail gibisiniz, virüslü iletiye
benziyorsunuz. Bir resim gönderiyorsunuz, içerisine virüs gömüyorsunuz.
Yanılıp yunulup da o maili açanların bilgisayarları bitiyor,
gidiyor, hayatları sönüyor ama artık halkımız sizin virüslü
maillerinizi açmayacak, artık uyanıyor. Biz de bunu dilimizin
döndüğünce her yerde, her zaman söylemeye devam edeceğiz.
AHMET YENİ (Samsun) Siz
konuştukça oylarımız artıyor bizim.
AYTUĞ ATICI (Devamla) Biz
konuştukça rezil olduğunuzun farkında değilsiniz.
AHMET YENİ (Samsun) Siz
konuştukça oylarımız artıyor.
ALİ SERİNDAĞ (Gaziantep)
Hocam, devam et, devam et.
AYTUĞ ATICI (Devamla) Biz
hekimler şöyle bir duygulanım içerisindeyiz, diyoruz ki biz: Bir
insan hasta olduğunun farkındaysa gider çaresine bakar. Siz hasta
olduğunuzun farkında bile değilsiniz.
Bakın, bir söylediğiniz bir
söylediğinizi tutmuyor. Kalkıp şu kürsüde dediniz ki: Türk Hava
Yolları en güçlü şirketlerimizden birisidir, en iyi
şirketlerimizden birisidir. Burada grev olmaz, burada bir şey olmaz.
Rakamlar öyle söylemiyor, rakamlar diyor ki: 2012 yılının ilk üç
ayında Türk Hava Yollarının açıkladığı zarar
29 milyon Türk lirası yeni parayla, yani 29 trilyon. Bir dediğiniz
bir dediğinizi tutmuyor; biz buna tıpta fikir uçuşması
diyoruz. Fikirleriniz uçuşuyor, aklınıza geleni söylüyorsunuz.
Bir yandan Çok kâr ediyoruz. diyorsunuz, bir yandan Türk Hava Yolları
zarar açıklıyor; bir yandan kalkmışsınız, greve
kutsal bir değer diyorsunuz burada utanmadan, ağzınıza o
kutsal değerleri alıyorsunuz, öbür taraftan diyorsunuz ki: Grev
yasaktır. Kutsal bir şey yasak olur mu ya! Ya bunu ben beş
yaşındaki çocuğa sorsam size güler vallahi!
Kalkmışsınız burada Kutsal grev hakkını kötüye
kullanıyor. diyorsunuz, görevin kutsal olduğunu kabul ediyorsunuz,
ondan sonra diyorsunuz ki: Yasaklıyorum. Ya böyle bir zihniyet, böyle
bir hastalıklı zihniyet nasıl size bulaştı; onu da
anlamıyorum.
Bakın, ben size niye Türk Hava
Yolları üstünde oyun oynadığınızı anlatayım
da halk da öğrensin. Bakın, Türk Hava Yolları gerçekten büyük
bir şirketti, gerçekten. Ne yaptınız? Allem ettiniz, kallem
ettiniz, kamu hisselerini yüzde 49a çektiniz, yüzde 50nin altına
düşürdünüz. Amacınız neydi? Amacınız, Türk Hava
Yollarının bilançosunu, gelirini, giderini, denetimini Kamu
İhale Kurulunun denetiminin dışına çıkarmaktı.
Başarılı oldunuz, tebrik ederim. Şimdi kamunun yüzde 49
hissesi var ama bu size yetmedi; sattıklarınız, yedikleriniz
yetmedi, şimdi bu yüzde 49u da satmaya
çalışacaksınız. Ben size söylüyorum: Tutanaklardan
yarın çıkarıp size buradan sallayacağım o yüzde 49u
sattığınız zaman. Ama o yüzde 49u satmak için tüccar
zihniyetinizi yine kullandınız. Ne yaptınız? Dikensiz gül
bahçesini pahalıya satmaya karar verdiniz. O dikensiz gül bahçesinde
sizler dolaşamayacaksınız Cumhuriyet Halk Partisi olduğu
sürece! (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim
Sayın Atıcı.
AHMET YENİ (Samsun) Millet karar
verir, yüce milletimiz karar veriyor.
BAŞKAN Soru-cevap işlemine
geçiyorum.
Sayın Şandır
MEHMET ŞANDIR (Mersin)
Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Sayın Bakanım, bu kanun
teklifiyle Türk Hava Yolları çalışanlarına grev
yapmayı yasaklıyorsunuz. Hâlbuki biz biliyoruz ki siz 3Yyi
gündeminize aldınız, yasakları kaldıracaktınız. İlkelerinizden
vazgeçtiniz mi? Birinci sorum bu.
İkincisi: Yani temel
yaklaşımınız, temel politikanız temel hak ve
özgürlüklerden yana mı, yoksa yasaklardan yana mı? Buna gerçekten
siyaset ötesi cevap vermenizi istiyorum.
Üçüncüsü: Bu grev yasağı ILO,
Birleşmiş Milletler, hatta Avrupa kriterlerine göre uygun değil.
Kendinizi nasıl anlatacaksınız?
Bir başka şey: Temel hak ve
özgürlüklerden sizce hangi gerekçe ve hangi bedel
karşılığında vazgeçilebilir? Bunun da
cevabını istiyorum Sayın Bakanım.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Doğru
REŞAT DOĞRU (Tokat)
Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Sayın Bakanımızdan ve
Hükûmetten çiftçi ve vatandaş soruyor, Tokat ilinden çiftçi Ahmet
Akdağ başta olmak üzere, ziraat odası başkanları ve
çiftçiler dile getirilmesini istediler: Tokat ili Merkez, Kazova, Zile ve
Artovaya çok şiddetli dolu yağınca başta sebze ve meyve
olmak üzere bütün ürünler yüzde 100e varan zarar gördü, yok oldu. Üretici,
çiftçi çoluğuyla çocuğuyla kan ağlıyor, bırakın
bankalara, tarım krediye borçlarını ödemeyi, ekmek bile
bulamayacaklarını ifade ediyorlar. Çiftçi bu tür bölgelerin afet
kapsamına alınmasını, kendilerine yardım
yapılmasını, borçların ertelenmesini Hükûmetten bekliyor, Hükûmet
olarak sizden bir ses bekliyor diyor, teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın
Işık
Sayın Serindağ
ALİ SERİNDAĞ (Gaziantep)
Teşekkür ederim Başkanım.
Sayın Bakan, birinci
sınıf mülki idare amirliği uygulamasından önce emekliye
ayrılan mülki idare amirlerinin mağduriyetlerini ne zaman
gidereceksiniz?
İkinci sorum: Yükseköğrenimi
bitirmiş polis memurlarının ek gösterge talebini yerine
getirecek misiniz?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Türkoğlu
HASAN HÜSEYİN TÜRKOĞLU
(Osmaniye) Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Sayın Bakan, teklifin 1inci
maddesi Anayasaya, uluslararası sözleşmelere, kanunlara, İç
Tüzüke, teamüllere ve çalışanlara vermiş olduğunuz sözlere
aykırı olmasına rağmen yasalaşacak gibi görünüyor.
Türk Hava Yolları, çalışanlarının grev hakkı
elinden alınmadan bugünkü noktaya geldiğine göre, grev
hakkını yasaklayan bu düzenlemeyi Hava-İş Sendikasıyla
görüşmeleri iyi yönetemeyen, beceriksiz Türk Hava Yolları yönetiminin
talep ettiği anlaşılmaktadır. Türk Hava Yolları
yönetimi, kurumu bu noktaya getiren, emeğini başarıya katan, ev
ve aile hayatını feda ederek hizmet eden çalışanlarına
mütevazı ücret artış taleplerini çok görmekte ama
Avrupanın bilinen, ünlü spor kulüplerine sponsor olarak milyon
dolarları aktarabilmektedir. Bu çerçevede, sponsor olunan kulüp ve liglere
yapılan toplam ödeme ne kadardır?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Oğan
SİNAN OĞAN (Iğdır)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Türk Hava Yolları, inşallah,
yakın bir zamanda Iğdıra seferlerini başlatacak ama
Iğdırda güvenlik durumu hiç de iç açıcı değil
Sayın Bakan. Sizden önceki Sayın Bakan, PKKyla müzakere
masasına oturmuştu. PKK Iğdırda 10 kişiyi dağa
kaldırdı maalesef. Bu konuyla ilgili düşünceleriniz nelerdir? Bu
vatandaşlarımızın kurtarılması için ne gibi çaba
içerisindesiniz?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Tanal
MAHMUT TANAL (İstanbul) Teşekkür
ederim Başkan.
Sayın İçişleri
Bakanımız buradayken
Hükûmet Sözcüsü Sayın Hüseyin Çelik,
Sayın İçişleri Bakanının Uludereyle ilgili
açıklamaları için şunu söylemişti: İnsani
değildir. Siz buna ne diyorsunuz?
İkinci soru: Grev
hakkının tanınıp tanınmaması bir ülkenin siyasi
rejiminin niteliği hakkında fikir verecek önemli bir kriterdir.
Siyasi rejimi grev hakkına yer vermeyen ülkelerin bir kısmı
totaliter, bir kısmı ise kısmi anlamda demokratik
kurumlarını henüz tamamlayamamış ülkelerdir. Bu açıdan
ülkemizin durumu nedir?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Ağbaba
VELİ AĞBABA (Malatya)
Sayın Bakan, bir mektup var. Bu mektubu size iletememiş ama bu
mektubu size okumak istiyorum: Ben Baskilli bir
vatandaşınızım. Nerede adalet? Nerede devlet? Nerede Hükûmet?
Varsa Allah için ispatlayın. 2002 yılında Karakaya Baraj
Gölünde batan feribotta babam Hakkı, annem Yeter, kardeşim
Kâzım, teyzem Zehra, dayım Haşim öldü. Buna ilişkin
tazminat davası açtık, davayı kazandık. Baskil
Kaymakamlığı Köylere Hizmet Götürme Birliği
açısından davamız kesinleşti. Üzerinden üç yıl geçti
ve hâlâ tazminatımız ödenmedi. Baskil
Kaymakamlığının arabalarının üzerinde hâlâ haciz
var. Karakaya Baraj Gölünde on yıl önce, yüzer tabut olarak
nitelendirilen, Baskil Kaymakamlığına ait feribotun alabora
olması sonucu 13 yurttaşımız hayatını kaybetti.
Yapılan aramalarda 11 yurttaşımızın cesedine
ulaşıldı, 2 yurttaşımızın hâlâ cesedine
ulaşılabilmiş değil. Mahkeme yaklaşık on yıl
karar vermesine rağmen hâlâ bir gelişme olmadı. Bu güzergâh hâlâ
kullanılıyor. Baskil, Malatyaya çok yakın, bütün
ilişkileri Malatyayla. Buna rağmen hâlâ sağlıklı bir
ulaşım sağlanamamıştır, hâlâ insanlar risk
altında seyahat etmektedir.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Bakan, buyurunuz.
İÇİŞLERİ BAKANI
İDRİS NAİM ŞAHİN (Ordu) Sayın Başkan,
değerli milletvekillerimiz; görüşülmekte olan kanun
tasarısıyla ilgili olarak yöneltilen sözlü soruları cevaplandırmak
üzere sözlerime başlıyorum. Saygıyla hepinizi selamlıyorum.
Kanun tasarısı, Hükûmet üyesi
olarak alışkanlığımız, kanun teklifinin sözlü
sorularını cevaplandırıyorum. (CHP sıralarından
Duymuyoruz. sesleri)
HALUK EYİDOĞAN
(İstanbul) Sayın Bakan, duymuyoruz.
AYTUĞ ATICI (Mersin) Duymasan da
olur, boş konuşuyor.
BAŞKAN Buyurun Sayın Bakan,
buyurun.
Sesi yükseltin. dediler, biz de onu
yükseltiyoruz.
Buyurun.
İÇİŞLERİ BAKANI
İDRİS NAİM ŞAHİN (Ordu) Duymak istemeyenlerin sesi
duyuluyor da onun için durdum Sayın Başkan. Buraya dinlememek için mi
geliyor bazıları, yoksa çalışma yapmak için mi geliyor?
AYTUĞ ATICI (Mersin) Çok korktuk
Sayın Bakan, dizlerimiz titriyor korkudan.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Ses gelmiyor
Sayın Bakan, buradakiler de duymuyor, hiç kimse duymuyor.
İÇİŞLERİ BAKANI
İDRİS NAİM ŞAHİN (Ordu) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Sayın Şandırın sorusundan
başlıyorum.
Yolsuzluklar, yasaklar, Hükûmetimizin
ve partimizin kaldırmayı hedeflediği hususlardır. Burada,
Sayın Şandır, yeni bir düzenlemeden bahisle, bir yasak
imasını dile getirdi, kendi bakış açısından
haklı olabilir.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Grev
yasağıyla ilgili.
İÇİŞLERİ BAKANI
İDRİS NAİM ŞAHİN (Ordu) Temel hak ve özgürlükler
itibarıyla bunun ne kadar doğru olabildiğini sordu. Burada
getirilmek istenen, bir yasak değildir, var olan bir işleyişi,
var olan bir işletmeyi, var olan bir başarıyı sürdürme
düzenlemesidir. Türk Hava Yolları, Türkiye'nin yüz akı
kurumlarından birisidir. Kapasitesini ve iş hacmini geçmiş
yıllara göre hızla artırmış, dünya hava
taşımacılığında son derece saygın ve önemli
bir yere gelmiştir. Türk Hava Yolları ile seyahat artık Türk
vatandaşlarının ötesinde başka ülke
yurttaşlarının da tercih ettiği bir seyahat şekli
olmuştur ve Türk Hava Yolları yurt içinde de aynı zamanda çok
yaygın bir şekilde halkın yolu, halkın ulaşım
yolu hâline gelmiştir. Otobüs taşımacılığı
neredeyse müşteri kaybetmekte, hava yolu ise sürekli müşteri
kazanmaktadır.
Türkiye'nin yüz akı bir kurumun grev
uygulamasıyla başarısının engellenmesini hiçbirimizin
başka gayelerle, başka saiklerle kabul etmesi mümkün değildir.
İZZET ÇETİN (Ankara) Kaç yıldır
grev yapılmıyor orada Sayın Bakan, yirmi yıldır grev
olmamış.
İÇİŞLERİ BAKANI İDRİS
NAİM ŞAHİN (Ordu) Türk Hava Yolları ve diğer
konularda ihtiyaç duyulan tedbirleri almak, yüce Meclis başta olmak üzere
bu ülkeyi yöneten herkesin ortak sorumluluğudur. Türk Hava Yollarında
yıllardır toplu sözleşme görüşmeleri sürekli akamete
uğratılmakta ve nedense yaz aylarına, turizm sezonunun zirve
yaptığı dönemlere rastlatılarak Türk Hava Yolunun
çalışmasına ve kârlı bir işletme oluşuna yönelik,
maalesef, ideolojik bir bakışla sendikal yaklaşım ortaya
koyulmaktadır, koyulabilmektedir.
Şu anda Türkiyede 28 iş kolunda sendikalar
toplu sözleşmesini akdettiği hâlde Türk Hava Yollarında taraf
sendika yetki belgesine itiraz ederek
İZZET ÇETİN (Ankara) Sayenizde oldu,
sayenizde!
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Hak-İşe mi
bağlı olması lazım?
İÇİŞLERİ BAKANI İDRİS
NAİM ŞAHİN (Ordu) -
oyalamak suretiyle on sekiz aydır
sözleşmesini bağıtlamamaktadır.
MUSA ÇAM (İzmir) Kim etti? Sayın Bakan,
yetkiye kim itiraz etti biliyor musunuz?
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, lütfen
MUSA ÇAM (İzmir) Yetkiye kim itiraz etti?
İÇİŞLERİ BAKANI İDRİS
NAİM ŞAHİN (Ordu) Dolayısıyla
AYTUĞ ATICI (Mersin) Doğru söylemiyor
Sayın Başkan, doğru bilgi versin.
BAŞKAN Lütfen, sayın milletvekilleri
İÇİŞLERİ BAKANI İDRİS
NAİM ŞAHİN (Ordu) Dolayısıyla, Türk Hava
Yolları dünyanın
MUSA ÇAM (İzmir) Doğru konuşmuyorsun!
İÇİŞLERİ BAKANI İDRİS
NAİM ŞAHİN (Ordu) Türk Hava Yolları dünyanın
diğer ülkelerinin hava yollarının maruz kaldığı,
işletme hatalarından doğan sıkıntıları
yaşamamak için bu tedbiri almak durumundadır.
İZZET ÇETİN (Ankara) Hangi
ülkede hava yollarında ulaşımda grev var?
İÇİŞLERİ BAKANI
İDRİS NAİM ŞAHİN (Ordu) Nitekim, kanunun ilgili
maddesine baktığımızda, gündelik olarak deniz
taşımacılığı, demiryolu taşımacılığı,
su işletmeleri, elektrik işletmelerinde grev yasağı veya
grevin mümkün olmaması hususu düzenlendiği hâlde, Türk Hava
Yollarının veya hava
taşımacılığının bu alanda düzenleme
dışı bırakılması günümüz şartlarıyla
uyumlu değildir.
BAŞKAN Sayın Bakan,
teşekkür ediyorum, son cümlelerinizi eklerseniz
HALUK EYİDOĞAN
(İstanbul) Hava Kuvvetleri de dâhil mi?
İÇİŞLERİ BAKANI
İDRİS NAİM ŞAHİN (Ordu) Zira, Swissair
İsviçrede, Sabena Belçika Hava Yolları, bu tür tedbirleri
alamamışlığından dolayı batmış
şirketlerdir
MUSA ÇAM (İzmir) Doğru
söylemiyorsun!
AYTUĞ ATICI (Mersin) Ne
alakası var ya!
İÇİŞLERİ BAKANI
İDRİS NAİM ŞAHİN (Ordu)
ve Türk Hava Yolları
bunun yanında dünya standartlarına göre ücretini daha yüksek seviyede
vererek işletmesini sürdüren bir kuruluştur ve rakip
(CHP
sıralarından gürültüler)
MUSA ÇAM (İzmir) Doğru
söylemiyorsun.
BAŞKAN Duymuyorum ki hiçbir
şey, herkes bağırıyor. Hiçbir şey duymuyorum.
Evet Sayın Bakan, teşekkür
ederim.
AYTUĞ ATICI (Mersin) Halkı
yanıltmaya utanmıyor musunuz Allah aşkına, koskoca
bakansınız ya!
ERTUĞRUL KÜRKCÜ (Mersin)
Başkan, yanıltıcı bilgiler veriyorlar, gerçeği
söylemek istiyorum. Tamamen yanlış söyledikleri, hiçbir gerçeğe
tekabül etmiyor.
BAŞKAN Şimdi devam ederken
söylersiniz.
AYTUĞ ATICI (Mersin) Hiç uzaktan
yakından alakası yok Sayın Başkan, önüne konulan
kâğıtları okuyor sadece.
BAŞKAN Ya anladım,
anladım da, yani İç Tüzükün bir işleyişi var. Siz
ERTUĞRUL KÜRKCÜ (Mersin) Tamam,
İç Tüzük hakikatlere aykırı olabilir mi?
BAŞKAN Anladım da, yani
benim elimde bir şey yok Sayın Kürkcü.
ERTUĞRUL KÜRKCÜ (Mersin) Ama
benim ağzımda bir şeyler var.
BAŞKAN Sizin var ama benim
elimde yok. Benim de neler yapmak
ERTUĞRUL KÜRKCÜ (Mersin)
Sayın Başkan, geçen yıl 1 katrilyon lira Türk Hava Yolları
zarar etti.
BAŞKAN Bakın, önergeler
var.
ERTUĞRUL KÜRKCÜ (Mersin)
Şimdi bu zararı kapatmak için işçilerin grev haklarını
ellerinden almak istiyorlar. Dünyanın en başarılı
şirketi diye de bize bunu yutturmaya çalışıyor, neresi
başarılı bunun?
BAŞKAN Şimdi, bunların
hepsi geçti tutanaklara.
ALTAN TAN (Diyarbakır) Taraf
gazetesini de yasakladılar, Başbakanın hoşuna gitmiyor
diye!
ERTUĞRUL KÜRKCÜ (Mersin) Yani
sonuçta işçilerin, grev yasağına mahkûm edilmelerinin sebebi, bu
şirketin iyi değil, kötü yönetilmesi
BAŞKAN Anladım.
ERTUĞRUL KÜRKCÜ (Mersin)
uçak
uçuracak meydan olmadan yüzlerce uçak alıp, onları karaya
oturtmaları. Şimdi bunun bedelini niçin işçiler ödeyecek ve biz
niçin burada hakikate aykırı beyanlarla uyutulacağız? Böyle
bir şey olamaz!
BAŞKAN İşte
bunların hepsi tutanaklara geçti. Yani, benim de içimde neler var bilseniz
Sayın Kürkcü ama maalesef söylememe izin yok. Bu sandalye böyle bir
şey.
ERTUĞRUL KÜRKCÜ (Mersin)
Ayrı bir Meclis kuramayız, burada bir çare bulalım.
BAŞKAN Yani, sırayla neler
söyleyebilirim bir bilseniz ama söyleyemiyorum işte. Onun için, İç
Tüzüke uymazsak olmaz. Benim görevim İç Tüzükü uygulamak, maalesef.
Şimdi, 1inci madde üzerinde
soru-cevap işlemini tamamladık.
1inci madde üzerinde aynı
mahiyette üç önerge var. Önergeleri sırasıyla okutacağım,
önergeleri birlikte işleme alacağım. Önerge sahiplerinin istemi
hâlinde kendilerine ayrı ayrı söz vereceğim.
İlk önergeyi okutuyorum:
TBMM Başkanlığına
Görüşülmekte olan 259 sıra
sayılı yasa teklifinin 1. maddesinin teklif metninden
çıkarılmasını arz ederim.
Kamer
Genç
Tunceli
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 259 Sıra
Sayılı Kanun Teklifinin 1. Maddesinin teklif metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Ali
Serindağ Sinan
Aydın Aygün Musa
Çam
Gaziantep Ankara İzmir
Ramis
Topal Celal
Dinçer Aytuğ
Atıcı
Amasya İstanbul
Mersin
Ali
Özgündüz Muharrem
Işık Selahattin
Karaahmetoğlu
İstanbul Erzincan Giresun
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 259 Sıra
Sayılı Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 1inci maddesinin Teklif metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Ertuğrul Kürkcü A. Levent Tüzel Nazmi Gür
Mersin İstanbul Van
Mülkiye Birtane İbrahim
Binici Erol
Dora
Kars Şanlıurfa
Mardin
BAŞKAN Komisyon,
katılıyor musunuz önergelere?
İÇİŞLERİ
KOMİSYONU BAŞKANI MUAMMER GÜLER (Mardin) Katılamıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
İÇİŞLERİ BAKANI
İDRİS NAİM ŞAHİN (Ordu) Katılamıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN Sayın Kürkcü,
buyurun.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Efendim,
Komisyon Katılamıyoruz. diyor, ya Katılmıyoruz. diyecek
ya Katılıyoruz. diyecek, Katılamıyoruzun anlamı
başka.
İÇİŞLERİ
KOMİSYONU BAŞKANI MUAMMER GÜLER (Mardin) Katılmıyoruz.
BAŞKAN Sayın Tanal, Allah
rızası için
Yani şimdi bir sistem gidiyor. İnanın
HALUK EYİDOĞAN
(İstanbul) - Ama tutanaklara geçiyor Sayın Başkan.
BAŞKAN - Hayır, anladım
da her şeyi bana soruyorsunuz canım. Tutanaklara geçirmek için
söyleyin
MUHARREM İNCE (Yalova)
Sayın Başkanım, size söylemiyorlar, Komisyona söylüyorlar.
BAŞKAN - Yani taş düşse
benden bilinecek. Hayret yani! (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
Buyurun Sayın Kürkcü. (BDP
sıralarından alkışlar)
ERTUĞRUL KÜRKCÜ (Mersin)
Sayın Başkan, bu grev yasağı Türk Hava Yolları
işletmelerinde ve havacılık hizmetlerinde kabul edilemez. Bu
sadece Türk Hava Yollarının değil, Türk Hava
Yollarının yanı sıra diğer -çünkü kamu eliyle işletilen
havacılık işletmelerini kastetmiyor- yani Pegasustan Atlas
Jete kadar bütün havacılık hizmetlerinde grev yasağı
getiriyor. Bu alanda sendikacılığı imkânsız hâle
getiriyor.
Özel şirketleri bir yana
bırakalım. Türk Hava Yollarının muazzam
başarıları, yabancıların hava yolumuzu batırmak
için gösterdikleri çabalara sendikalının eşlik etmesi sonucunda
mecbur kalmışlar grev yasağı getirmeye. Bundan daha büyük
yalan olabilir mi?
Türk Hava Yolları kötü yönetilen
bir şirkettir. Türk Hava Yolları geçtiğimiz yılı, 2011
yılını 1 katrilyon lira zararla kapatmıştır. Bu
zararın sebebi açıktır. Bu zararın sebebi işçi
ücretleri değildir. Bu zararın sebebi Türk Hava Yollarının
agresif, hırslı, herhangi bir hesap ve kitaba sığmayan
büyüme hırsından kaynaklanmıştır. Uçuramayacağı
kadar uçağı satın almış, karaya park etmiştir.
Bunları indirip kaldıracak hava limanları yoktur. Her gün Hava Yollarının
en az bir saat, iki saat bütün uçuşları, bütün hatları
gecikmektedir, müşteri kaybetmektedir. Uçaklarını
uçuramadığı için zarar etmektedir.
Zarar nasıl azaltılabilir?
Her kapitalistin ilk aklına gelen şey: İşçinin ücretini
kısmaktır. (BDP sıralarından alkışlar)
İşçinin ekmeğini elinden almaktır, işçiye yaşam
hakkı tanımamaktır. İşçiyi işten çıkarmak,
onun yerine makine almaktır. Bütün bunları yapınca sanırlar
ki zarar önlenecek ama zarar böylece önlenmez, böylece önlenemez çünkü
işçi olmadan hiçbir alet çalışmaz.
OSMAN AŞKIN BAK (İstanbul)
O uçaklarda kim çalışıyor?
ERTUĞRUL KÜRKCÜ (Devamla) Hiçbir
alet çalışmaz. Grev yapmayan işçi, işçi değildir,
köledir. Bu memlekete köleliği geri getiremezsiniz, getiremezsiniz
köleliği geri! (AK PARTİ sıralarından gürültüler) Siz
işçileri köle hâline getirmeye çalışıyorsunuz. Bilet
fiyatlarına, uçuşlara mümkün olduğu kadar zam yapmak ama
işçilerin ücretlerinin yerinde saymasını sağlamak
istiyorsunuz. Modern dünyada işçinin elindeki müzakere silahı,
grevdir. Grevi olmayan işçi ücret pazarlığı yapamaz. Siz,
koyun gibi, işçileri güdeceğinizi sanıyorsunuz, güdemezsiniz.
OSMAN AŞKIN BAK (İstanbul) - İşçilere
koyun diyemezsiniz!
ERTUĞRUL KÜRKCÜ (Devamla) Onu siz öyle
sanıyorsunuz. O hâle getirmek
istiyorsunuz.
OSMAN AŞKIN BAK (İstanbul) - İşçiler
davacı olur senden.
ERTUĞRUL KÜRKCÜ (Devamla) Yeter bırak
tıraşı, bırak!
OSMAN AŞKIN BAK (İstanbul) - Ne biçim
konuşuyorsun! Sen tıraş ol!
ERTUĞRUL KÜRKCÜ (Devamla) Hem grev
yasağı getiriyorsun hem de ondan sonra işçi hakkından söz
ediyorsun. Utanmaz! (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
Bırak, bırak, bırak!
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI (İstanbul) - Sayın
Başkan
Sayın Başkan lütfen hatibe dikkat eder misiniz?
BAŞKAN Sayın Kürkcü, lütfen
AYŞE NUR
BAHÇEKAPILI (İstanbul) Sayın Başkan, sözünü geri alsın!
OSMAN AŞKIN BAK
(İstanbul) İşçiye nasıl konuşuyorsun?
ERTUĞRUL KÜRKCÜ
(Devamla) Bırak! Bırak!
BAŞKAN Sayın
Kürkcü, lütfen
ERTUĞRUL KÜRKCÜ
(Devamla) Şimdi, sevgili arkadaşlar, bunlar
AYŞE NUR
BAHÇEKAPILI (İstanbul) Sayın Başkan Utanmaz dedi, sözünü
geri alsın.
ERTUĞRUL KÜRKCÜ
(Devamla) - Hangi sözümü geri alacağım?
OSMAN AŞKIN BAK
(İstanbul) İşçiye nasıl konuşuyorsun?
BAŞKAN Utanmaz
sözünüzü Sayın Kürkcü
OSMAN AŞKIN BAK
(İstanbul) Nasıl konuşuyorsun? Tıraşı
bırak. ne demek! Sen bırak tıraşı!
ERTUĞRUL KÜRKCÜ
(Devamla) Ee, bırak tıraşı, ne var?
BAŞKAN Sayın
Kürkcü, lütfen
OSMAN AŞKIN BAK
(İstanbul) Uçaklarda kim çalışıyor?
ERTUĞRUL KÜRKCÜ
(Devamla) Biz Uçaklarda işçi çalışmıyor. demiyoruz,
Sen işçinin grev hakkını elinden alıyorsun. diyoruz.
Aklın almıyor mu şu kadar? Kafan çalışmıyor mu?
OSMAN AŞKIN BAK
(İstanbul) Türk işçileri hesabını soracak sana!
ERTUĞRUL KÜRKCÜ
(Devamla) Türk işçisi bana değil sana hesap soracak, onu sen
işten çıkartıyorsun, ben değil. Ben, on sekiz
yaşından beri işçilerin hakkı için
çalışıyorum, sen de on sekiz yaşından beri işçi
sömürüyorsun.
OSMAN AŞKIN BAK
(İstanbul) Ben talebeyim, talebe
ERTUĞRUL KÜRKCÜ
(Devamla) Ne talebesisin? Bırak!
MAHMUT TANAL
(İstanbul) Sen İstanbul Büyükşehir Belediyesinde ne iş
yapıyordun, onu anlat bana.
ERTUĞRUL KÜRKCÜ
(Devamla) - Sen işverenin sözcüsüsüz, sen kapitalist âlemin dilisin, sen
ucuz işçi çalıştırmak istiyorsun, işçilerin
haklarını ellerinden almak
OSMAN AŞKIN BAK
(İstanbul) Ben işçi çocuğum.
ERTUĞRUL KÜRKCÜ
(Devamla) Ben ne çocuğum? Ne sanıyorsun? İşçi
çocuğuysan işçinin hakkını tanı o zaman.
OSMAN AŞKIN BAK
(İstanbul) İşçiye Koyun diyorsun.
ERTUĞRUL KÜRKCÜ
(Devamla) Ben ne dediğimi
biliyorum.
BAŞKAN Sayın
Kürkcü
ERTUĞRUL KÜRKCÜ
(Devamla) Siz bu grev yasağı
BAŞKAN Önerge
üzerinde konuşmanız lazım.
ERTUĞRUL KÜRKCÜ
(Devamla) -
farenin kuyruğundaki kapak gibi sizin peşinizi izleyecek,
hiçbir yere kaçamayacaksınız.
OSMAN AŞKIN BAK
(İstanbul) İşçiler bunun hesabını soracak!
ERTUĞRUL KÜRKCÜ
(Devamla) - İşçiler sizi gittiğiniz yere kadar takip edecekler.
Bu grev yasağını size misliyle geri aldıracaklar. (AK
PARTİ sıralarından gürültüler) İşçiler
OSMAN AŞKIN BAK
(İstanbul) Senin söylediklerinden dolayı seni takip edecekler!
ERTUĞRUL KÜRKCÜ
(Devamla) - Havayollarında bundan sonra üzerinize her gün çay dökülecek,
bundan emin olabilirsiniz. O uçaklara biletleriniz kesilmeyecek.
İşçiler öcünü sizden şöyle ya da böyle alacak. Grev
yasağı mı getiriyorsunuz, o zaman her türlü direnişi hak
ediyorsunuz.
OSMAN AŞKIN BAK
(İstanbul) Ne söylediğinin farkında mısın sen?
ERTUĞRUL KÜRKCÜ (Devamla)
- İşçiler sonunda kazanacak, direne direne kazanacaklar. Her
şeyi kabul ettirdikleri gibi Havayollarındaki grev
yasağını da size geri aldıracaklar. İşçiden daha
büyük bir güç modern dünyada yoktur. İşçinin gücü sermayeyi de
devleti de yenecek. (BDP sıralarından alkışlar)
OSMAN AŞKIN BAK
(İstanbul) Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurun.
SIRRI SAKIK (Muş) Sayın
Başkan, beş dakika boyunca hep sataştı bir de söz verdiniz.
BAŞKAN Utanmaz sözü dendi.
VIII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN
KONUŞMALAR (Devam)
5.- İstanbul
Milletvekili Osman Aşkın Bakın, Mersin Milletvekili
Ertuğrul Kürkcünün şahsına sataşması nedeniyle
konuşması
OSMAN AŞKIN BAK (İstanbul)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; biraz evvel kürsüde
konuşan hatibe sözleri yakıştıramadım, hele hele Türk
işçileri açısından yakıştıramadım.
İşçilerimize söylediği sözler tutanaklarda mevcut. O
işçiler, o uçaklarda çalışan
ERTUĞRUL KÜRKCÜ (Mersin) Ben
işçilere bir şey söylemedim, sana söyledim yalancı!
OSMAN AŞKIN BAK (Devamla) O
lafları sana iade ediyorum, sana yakışmıyor.
ERTUĞRUL KÜRKCÜ (Mersin) Ben
sana iade ediyorum.
OSMAN AŞKIN BAK (Devamla) O
lafları sana iade ediyorum.
ERTUĞRUL KÜRKCÜ (Mersin) Sen kendini
memlekete çoban mı sanıyorsun?
OSMAN AŞKIN BAK (Devamla) O
lafları sana iade ediyorum.
O uçaklarda, alınan uçaklarda
çalışanlar Türk işçileri, Türk vatandaşları
ERTUĞRUL KÜRKCÜ (Mersin) Ne
yapalım? Sen onları sömürmeye mecbur musun?
OSMAN AŞKIN BAK (Devamla)
Alınan uçaklar da yetmiş hattan yüz elli hatta uçuyor.
ERTUĞRUL KÜRKCÜ (Mersin) Mecbur
musun işçileri sömürmeye, grev haklarını ellerinden almaya?
OSMAN AŞKIN BAK (Devamla)
Burası, Türk Hava Yolları, bir dünya markası. Kabul etsen de
etmesen de Türk Hava Yolları bir dünya markası olmuştur. Türk Bayrağını
göklerde taşıyor.
HALUK EYİDOĞAN
(İstanbul) Köle işçilerle mi?
ERTUĞRUL KÜRKCÜ (Mersin) Sen
işçileri köle edeceksin!
OSMAN AŞKIN BAK (Devamla)
Dolayısıyla, burada işçilere söylediğin sözleri sana iade
ediyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Türk işçileri bu sözleri sana iade
ediyor, sen Türk işçisine koyun dedin.
ERTUĞRUL KÜRKCÜ (Mersin) Ben
Türk işçileri hakkında bir şey mi söyledim?
OSMAN AŞKIN BAK (Devamla)
Tıraşı kes. dedin.
ERTUĞRUL KÜRKCÜ (Mersin) Sana
söylüyorum her şeyi, akılsız!
OSMAN AŞKIN BAK (Devamla) Sana
siyasi üslup yakışmıyor. Bir siyasetçiye bu üslup
yakışmıyor ve Türk işçisine söylediğin sözleri sana
iade ediyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
ERTUĞRUL KÜRKCÜ (Mersin) Ben
sana iade ediyorum! Ben Türk işçisine söz falan söylemedim. Önce anla,
anla, beynini çalıştır!
OSMAN AŞKIN BAK (İstanbul)
Sayın Başkanım
BAŞKAN Şimdi, bakın
OSMAN AŞKIN BAK (İstanbul)
Bir şey söylemeyeceğim, çalışmıyormuş beyni!
ERTUĞRUL KÜRKCÜ (Mersin) Ne
dedin lan sen?
OSMAN AŞKIN BAK (İstanbul) Sözüne
dikkat et! Sözüne dikkat et!
BAŞKAN Veririm yarım saat
ara, fevkalade dinlenirsiniz. Yani, adam gibi şimdi bir şey yönetmeye
çalışıyorum, yeter artık ya!
IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER(Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
3.- İstanbul Milletvekili Metin Külünk
ve 2 Milletvekilinin; Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ve İçişleri Komisyonu
Raporu (2/560) (S. Sayısı: 259) (Devam)
BAŞKAN Şimdi, diğer
önergenin
Sayın İnce, kim konuşacak?
MUHARREM İNCE (Yalova)
Sayın Aytuğ Atıcı.
BAŞKAN Sayın
Atıcı, buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
AYTUĞ ATICI (Mersin)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Şu Meclisi ne hâle getirdiğinizin farkında
mısınız? (AK PARTİ sıralarından gürültüler) Getirdiğiniz
her abuk subuk teklifte bu Meclis karışıyor. Getirdiğiniz
her saçma sapan teklifte kendi Bakanınızı da zor durumda
bırakıyorsunuz. Sayın Bakana bir sürü sorular soruldu,
konuşmaya mecali kalmadı, ne konuştuğu anlaşılmadı.
Söyledikleri ile sorulan soruların alakası yok.
ALİ ŞAHİN (Gaziantep)
Sen anlayamıyorsun!
AYTUĞ ATICI (Devamla) Ha bire
kâğıt karıştırıp önüme ne konuyor diye
baktı.
HÜSEYİN ÜZÜLMEZ (Konya) Sen bir
doktora git.
MUHARREM İNCE (Yalova) O doktor
zaten, sen git ona istersen ama çocuk doktoru, senin gitmen lazım.
AYTUĞ ATICI (Devamla)
Değerli arkadaşlar, bir önerge verdik, dedik ki: Belki AKPli
milletvekilleri son dakikada bu yanlıştan dönebilir, son dakikada
işçiye yaptıkları zulmü belki geri alabilirler. Bir önerge
verdik, her şey bir tarafa, bu önergede diyoruz ki: Teklifin 1inci
maddesi çıksın. Bakın, taksiciyle, otoparkla bir derdimiz yok. Çıkıp
burada yirmi dakikanın on beş dakikasını otoparka, taksiye
ayırdınız. Esas, bunun içinde gizli olan grev hakkının
tarafınızdan yasaklanmasıdır. Bunu buradan defalarca
söylüyoruz. Şimdi, diyoruz ki, gelin, mademki işçiden
yanasınız
Hani çıkıp burada söylediniz ya, Türk
işçisinin hakkını, şusunu busunu
Tamam, size
katılıyoruz, gelin, işçinin alın terinin hakkını
verelim, gelin, bu tekliften sadece 1inci maddeyi çıkaralım.
HAYDAR AKAR (Kocaeli)
Taşeronluğu kaldıralım.
AYTUĞ ATICI (Devamla) Ne diyor
1inci madde? Diyor ki: Havacılık hizmetlerinde grev
yapılmasın. Biz de gelin, bunu kaldıralım. Eğer
kaldırmazsanız, kendi kendinize soracaksınız eve
gittiğinizde. Siz sormazsanız çocuklarınız soracak; siz
sormazsanız kendi kendinize vallahi çocuklarınız,
torunlarınız soracak, diyecekler ki size: Baba, anne, sen alın
terinden yana mısın? Ne diyeceksiniz, Evet. mi diyeceksiniz? Yalan
mı söyleyeceksiniz?
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Onlar Akbilci,
Akbilci!
AYTUĞ ATICI (Devamla) Size
soracaklar Anne, baba, ya, CHP ve muhalefet partileri ha bire emek diyor, sen
emekten yana mısın? Ne cevap vereceksiniz?
HALUK EYİDOĞAN (İstanbul)
Onlar yemek diyor, yemek; yemekten yana.
HÜSEYİN ÜZÜLMEZ (Konya) Bizim
çoluk çocuğumuz emeği bilir.
AYTUĞ ATICI (Devamla) Asla cevap
veremeyeceksiniz. Emekçiden yana mısınız? Hayır. Peki,
aynaya bakıp kendinize bir sorun. Acaba verdiğiniz sözü tutuyor
musunuz, dürüst müsünüz? Seçim meydanlarına
çıktığınız zaman bas bas
bağırmıştınız Grev hakkı engellenemez.
diye. Orada, sizin kendi seçim bildirgenizde var, Grevsiz olmaz. diye siz
söylediniz. Şimdi, ne oldu da gelip grevi buradan kaldırmaya
çalışıyorsunuz? Ne oldu da işçi düşmanı oldunuz
birdenbire?
Bakın, ben bir sendikacı
değilim ama ömrümün önemli bir kısmı sendikalarla geçti kol
kola. Sendikacı olmadığım hâlde ahlaklı olmayan bu
teklife direniyorum, Cumhuriyet Halk Partisi ve muhalefet partilerinin
tamamı direniyor. Size ne oluyor? Bu kadar muhalefet partileri direnirken
siz kalkmışsınız burada grev yasağını
savunuyorsunuz. Hadi sizi anlıyorum, bu teklifi getirenleri de bir noktaya
kadar anlayabilirim ama anlayamadığım bir şey var, o da
ömrünü sendikalarda geçiren, Ben sendikacıyım. diye bunca zaman
insanlara yutturan insanlar nasıl oluyor da bunu içine sindirebiliyor? Ben
bunu anlayamıyorum. Kalkıp, burada Grev yasağı iyidir.
diye hangi yüzle konuşuyor bu sendikacılar?
HAYDAR AKAR (Kocaeli)
Konuşmuyorlar ki!
AYTUĞ ATICI (Devamla)
Kişisel çıkarlarınız için bu kadar değişmeye
değer mi? Ne vardı Allah aşkına, bu teklifin içerisine bu
grevi kaldıracak şeyi gömmenin ne anlamı vardı? Çok mu
hoşuna gidecek Başbakanınızın? Tabii,
sırtınızı okşayacak, Aferin yavrum. diyecek.
AK sendikaları oluşturdunuz,
AK sendikalarla yürüyorsunuz, bu da sizin ayağınıza
dolaşacak eğer bu teklif buradan çıkarsa. Bakın,
akıllı olalım, bu maddeyi kaldıralım. Eğer bu maddeyi
kaldırmazsanız, dünyada, bakın, dünyada havacılık
sektöründe grevi yasaklayan tek ülke olacağız, tek! Başka bir
ülke yok.
AKİF ÇAĞATAY KILIÇ (Samsun)
Yavrum ne demek ya!
MEHMET METİNER (Adıyaman)
Senin karşında milletvekilleri var, yavrum yok.
AYTUĞ ATICI (Devamla) O yüzden,
gelin, bu yanlıştan bir an önce geri dönün.
MEHMET METİNER (Adıyaman)
Saygısızlık yapma! Karşında milletvekilleri var.
AYTUĞ ATICI (Devamla)
Saygısızlığı size iade ediyorum. Saygısız
sensin! Sen hayatın boyunca saygısızlık yaptın! Aynen
sana iade ediyorum, terbiyesizliği de
saygısızlığı da sana iade ediyorum!
MEHMET METİNER (Adıyaman)
Böğürme oradan! Böğürme öyle! Böğürme!
AYTUĞ ATICI (Devamla) Hani
yasakları kaldıracaktınız? Bakın, yalan
söylediğinizi size tekrar ispat ediyorum. Kalkıp oradan öyle
işkembeden konuşmanın bir anlamı yok!
MEHMET METİNER (Adıyaman)
Bırak işkembeyi! Saygısız herif!
AYTUĞ ATICI (Devamla) Sizin
yalan söylediğinizi ispat ediyorum. Başbakanınız
çıkıp 3 Y ile mücadele edeceğim. dedi mi demedi mi? Bütün
seçim meydanlarında Yolsuzlukla, yoksullukla, yasaklarla mücadele
edeceğim, bunları kaldıracağım. dedi koskoca
Başbakan. Ne yaptı? Hani yasakları kaldırıyordunuz?
HALUK EYİDOĞAN
(İstanbul) Aksini yaptı!
AYTUĞ ATICI (Devamla) Ne
dediyseniz tersini yaptınız. Artık halk size güvenmeyecek. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Son önergenin sahibi
Sayın Genç burada mı?
MEHMET METİNER (Adıyaman)
Otur yerine!
AYTUĞ ATICI (Mersin) Git Allah
aşkına, konuşma fazla! Terbiyesizlik yapma!
MEHMET METİNER (Adıyaman)
Terbiyesiz sensin!
AYTUĞ ATICI (Mersin)
Yaşından başından utan! Oturduğun yerde orada
konuşamazsın böyle!
MEHMET METİNER (Adıyaman)
Hadi oradan!
AYTUĞ ATICI (Mersin) Hadi
oradanmış! Sen hadi oradan!
MEHMET METİNER (Adıyaman)
Yavrum kim!
AYTUĞ ATICI (Mersin) Ben kimseye
yavrum demedim, sen git kulaklarını temizlet.
MEHMET METİNER (Adıyaman)
Kime yavrum diyorsun? Milletvekilleri var karşında.
VELİ AĞBABA (Malatya) Adamı
büyütme. Onda terbiye ne gezer terbiye diyorsun ona? Onda ne var ki? Argo var
onda.
MEHMET METİNER (Adıyaman)
Ben kimseye yavrum demedim.
AYTUĞ ATICI (Mersin) Sen önce
kendine bak!
VELİ AĞBABA (Malatya)
Utanmıyorsun hâlâ. Utanmaz adam!
AYTUĞ ATICI (Mersin) Terbiyesiz!
MEHMET METİNER (Adıyaman)
Konuşma lan! Sen kendine bak.
VELİ AĞBABA (Malatya) Lan
sensin zibidi!
AYTUĞ ATICI (Mersin) -
Konuşmalarına bak.
VELİ AĞBABA (Malatya) -
Konuşma! Lan sensin! Utanmıyorsun! Utan!
AYTUĞ ATICI (Mersin) Sen kendi
konuşmalarına bak
VELİ AĞBABA (Mersin) Kendi
katillerini savunan soytarı sensin. Adam ol!
AYTUĞ ATICI (Mersin) -
Ağzından çıkanlara bak.
VELİ AĞBABA (Malatya)
Utanmaz adam! Ölçü yok ki adamda! Konuştuğun lafa bak! (CHP ve AK
PARTİ sıralarından karşılıklı laf atmalar)
BAŞKAN Birleşime on dakika
ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 18.38
BEŞİNCİ OTURUM
Açılma
Saati: 18.54
BAŞKAN: Başkan Vekili Meral
AKŞENER
KÂTİP ÜYELER:
Mine LÖK BEYAZ (Diyarbakır), Muhammet Rıza YALÇINKAYA (Bartın)
__________0_________
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 113üncü Birleşiminin
Beşinci Oturumunu açıyorum.
259 sıra sayılı Kanun
Teklifinin görüşmelerine devam edeceğiz.
Komisyon? Burada.
Hükûmet? Burada.
1nci madde üzerinde verilen aynı
mahiyetteki üç önergeden ikisinin gerekçelerini konuşmacılar
açıklamıştı.
Şimdi, üçüncü önerge olan
Sayın Kamer Gençin önergesinin gerekçesini okutuyorum:
Gerekçe:
Bu madde Anayasaya ve uluslararası
ILO sözleşmelerine aykırı olduğundan
çıkarılması önerilmiş.
BAŞKAN Önergeleri
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
2nci maddeyi okutuyorum:
MADDE 2- 13/10/1983 tarihli ve 2918 sayılı
Karayolları Trafik Kanununun 79 uncu maddesi başlığı
ile birlikte aşağıdaki şekilde
değiştirilmiştir.
Park ücretinin alınması, araçların çektirilmesi ve
kaldırılması ile muhafazası
MADDE 79- Karayolu üzeri park yerindeki araçlar için park ücreti,
yetki ve sorumluluk alanına göre park yerini tespite yetkili idarece veya
bu idare tarafından işletme izni verilen gerçek veya tüzel
kişilerce alınabilir. Bunlar dışında hiçbir gerçek
veya tüzel kişi herhangi bir şekilde park ücreti alamaz. Erişme
kontrollü karayolları (otoyol-ekspresyol) hariç olmak üzere
büyükşehirlerde yetkili idareler, büyükşehir belediyeleridir.
Birinci fıkra hükmüne aykırı olarak park ücreti
alan veya almaya teşebbüs edenler, fiilleri daha ağır bir ceza
gerektiren bir suç oluşturmadığı takdirde, altı aydan
iki yıla kadar hapis ve beş bin güne kadar adli para cezası ile
cezalandırılır.
Trafikten men edilen veya çeşitli nedenlerle muhafaza
altına alınan araçların, çektirilmesi ya da
kaldırılıp götürülmesi ile bu araçların
koyulacağı yerler ve bu işlemlerin ücretlerine ilişkin usul
ve esaslar yönetmelikte belirtilir.''
BAŞKAN Madde üzerinde gruplar
adına ilk söz, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Kocaeli
Milletvekili Sayın Lütfü Türkkanın.
Buyurun Sayın Türkkan. (MHP
sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Sayın Metin Külünk
ve arkadaşları tarafından verilen 259 sıra sayılı
Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında
Kanun Teklifinin 2nci maddesiyle ilgili olarak grubum adına söz
almış bulunmaktayım.
Bu kanun hazırlanırken,
gerçekten taksiciler için çok önemli bir meseleyi beraber ele almış,
Türkiyede değnekçilik dediğimiz, hatta otopark mafyası
diye, zaman zaman illegal örgütlere de para aktaran birtakım
oluşumların önüne geçen çok ciddi bir çalışma
yapılmış. Buraya kadar herhangi bir sıkıntı yok.
Yalnız, bu kanun hazırlanırken araya -her zaman olduğu
gibi- iyi bir şeyin yanında, ciddi bir, muhalefet edilebilecek bir
konuyu da beraberinde getirmiş Sayın Metin Külünk. Biraz evvel,
sataşmalara, tartışmalara da sebep olan, Türk Hava
Yollarının zarar etmesinin sebepleri arkasında Sabenanın,
Swissairin zararını emsal gördüğüne dair Sayın
Bakanın açıklamalarını dinledim. Bunlar kısmen
doğru olsa da tamamı böyle değil. Yanlış
yatırımlar, yanlış stratejiler şirketleri zarara
götürüyor. Türk Hava Yolları halka açık bir şirket, bu senenin
başına kadar çok ciddi bir şekilde kâr ederken sene
başından itibaren tedricen zararları biraz daha fazla
çoğalmaya başladı. Bunun sebebi, gerçekten Türk Hava
Yollarının bir dünya markası olma yolunda hızla ilerlerken
biraz fazla hızlı koşması, uçuş noktalarını
çok iyi hesap edememesi, zararına uçuşlar yapması, bir daha
önemlisi uzun bir süredir bilinen, havacılık çevrelerinde çok
konuşulan ama gündeme getirilmeyen uçuş kulesindeki görevlilerin
pasif direnişi.
Ben Güney Afrikada on sekiz saat
rötara takıldım, dönüşte kokpitte pilotla sohbet ettim, bu
rötarların sebebinin Türk Hava Yolları olduğundan dolayı
insanların şikâyetlerini ilettim. Kendisinin de ifadesi: Türk Hava
Yolları bu konuda suçlu değil. Bu konuda en az Türk Hava
Yolları kadar uçuş noktasını idare eden hava kontrol
kulesindeki elemanların suçlu olduğunu, onların da pasif bir
direnişi olduğunu, bu direnişte de kendilerine göre haklı
gerekçeleri olduğunu ifade etti. Onların da bir gerekçesi şu:
Pilot uçuruyor ama netice itibarıyla pilotu da uçuran biziz. Pilotun
aldığı ücretle bizim aldığımız ücret
arasında çok ciddi bir fark var, bu farkı hiç göz önüne almayan
Ulaştırma Bakanlığı bizi bedavaya
çalıştırıyor, biz de bu şekilde pasif direnişe
devam ediyoruz. diyorlar.
Türk Hava Yollarındaki grevin
önüne geçmek için siyasi iktidar olarak sizin geri alacağınız
bir kanun daha önünüze gelmiştir. Göreceksiniz -ben biraz evvel Sayın
Aytuğ Hocanın dediğine katılıyorum- Türk Hava
Yollarındaki bu çalışanların direnişi
karşısında fazla kalamayacaksınız. Dünyada hiçbir hava
yolu şirketinin, belki bir iki tane faşist diktatörler
tarafından yönetilen ülkeler vardır bilemiyorum ama demokratik
ülkelerin hiçbirisinde grev hakkını elinden alamazsınız. O
zaman sendikaları da kaldıracaksınız. Sendikalıysa
grev hakkını orada vermek zorundasınız. Başka türlü
bir çözümü de olmaz bunun. Ben bunu bir işveren olarak söylüyorum. Hem
grev hakkını kaldıracaksınız hem sendikal
hakkını vereceksiniz ve bununla da demokrasiden, işçiden yana
tavır koyduğunuzu söyleyeceksiniz; bu ikisi bir arada doğru
olmaz.
Sayın Metin Külünk, keşke,
tek başına bu değnekçiliği ortadan kaldıran,
Türkiyede gelir dağılımının önüne çok ciddi bir set
çeken kaçak, korsan taksi meselesine çözüm getiren bu kanunu getirseydi, hep
beraber burada onaylasaydık, bu da bu Meclisin ortak çıkarttığı
bir kanun olurdu. Biz, minibüsçülerin, taksicilerin bu konudaki haklı
direnişlerinin, taleplerinin yanında yer alıyoruz ama aynı
kanunun içinde yer alan bu grev hakkının ortadan kaldırılması
meselesinde Hükûmete muhalefet yapıyoruz. İkisini bir araya getirerek
de çok ciddi bir Şark kurnazlığına gitmiş yine Hükûmet
yetkilileri. Ben, Metin Külünkün teklifi olduğuna inanmıyorum çünkü
Metin Külünk İstanbulda taksicilerle çok uzun süredir görüşüyor,
onların sorunlarını dinliyor, bu konuda iyi araştırmalar
yapan bir arkadaşımız ama onun içine Türk Hava Yolları
çalışanlarının grev hakkını elinden alan bu madde
ilavesiyle beraber, Metin Külünkün o yaptığı samimi
çalışmalarını da heba etmiş olmuş Adalet ve
Kalkınma Partisi Grubu.
Değerli arkadaşlar, dünden bu
yana dikkat ettiğim bir başka konu daha var: Mecliste çok ciddi
gerginlikler oluyor, biraz evvel kuliste arkadaşlarımızla da
konuştuk, her grup çok ciddi gergin. Bu gerginlik milletvekillerine
yansımış, bu gerginlik yöneten Başkana yansıyor, bu
gerginlik bizimle beraber millete yansıyor. Bunun sebebi hikmeti nedir
diye hiç düşündünüz mü? Yönetim sistemi, tahammül etme iradesi. Dün,
beraber, benim de içine dâhil olduğum bir hadise yaşadık.
Arkadaşlarımız müdahalenin doğru
olmadığını söylüyorlar, Adalet ve Kalkınma Partisi
Grup Başkan Vekili Size mi soracağız? diyor. Ya biz burada
bostan korkuluğu muyuz arkadaşlar? Tabii ki bize
soracaksınız. Eğer Bizim 326 milletvekilimiz var, biz bize
yeteriz. diyorsanız, bize müsaade edin, bizler gidelim evimize o zaman,
burada ne işimiz var! Tabii ki bize soracaksınız. Bizim oy
aldığımız insanların bu Mecliste bir önemi yok mu? O
insanların bu memleketten hiçbir beklentisi yok mu? O insanların bu
memleketle ilgili hiçbir sorunu yok mu? Bu konuda lütfen, istirham ediyorum, bu
mevcut grupta uzun bir süredir süregelen bu kibirli hâlinizi üzerinizden
kaldırın, biraz daha vakur durun, biraz daha naif durun, Mahir Ünal
gibi durun. Gerçekten öyle.
MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş)
Sayın Başkan, sataşma var efendim!
LÜTFÜ TÜRKKAN (Devamla) Bu konuda
özellikle hem grup başkan vekili arkadaşlardan hem gruplardaki
milletvekili arkadaşlardan istirham ediyorum, bu gerginlik bu memlekete
bir fayda getirmiyor. Biraz daha konuların tartışılmasına
müsaade edin, dinleyin. Dinlemekte çok ciddi faydalar göreceksiniz. Buraya
gelen her arkadaş çok ciddi merhaleler katederek geliyor buraya. Üstelik
dışarıdan işaret edilerek gelen arkadaş da çok az.
Seçim bölgelerinden, sizin o kuvvetli seçim bütçeniz karşısında
yırtına yırtına geliyorlar, toprağı kazıya
kazıya geliyorlar, çok zor. Onun için onların seslerine kulak verin.
Bu duygu ve düşüncelerle hepinize
saygılar sunuyorum.
Sağ olun. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim
Sayın Türkkan.
Bu tarz sataşmalar yapabilirsiniz,
yani böyle övücü sataşmalar yapabilirsiniz, değil mi!
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına Ankara Milletvekili Sayın Sinan Aygün, buyurun. (CHP
sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA SİNAN AYDIN AYGÜN
(Ankara) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 259 sıra
sayılı Teklifin 2nci maddesi üzerinde konuşmak üzere söz
almış bulunuyorum.
Tabii ki ben İçişleri
Komisyonu üyesi olarak bu maddeyi Komisyonda da çok tartıştım.
Fakat, benden önceki konuşmacıların söylediği gibi,
İçişleri Komisyonuyuz biz, İçişleri Komisyonuna giderken
polisin, belediyenin işleriyle ilgileneceğimizi tahmin ettik ama
önümüze bir de, her zaman olduğu gibi, grev yasasını koydular.
Diğer maddeye bakıyorsunuz, orada da uçakların koltuk
döşemesi, uçakların lambası, ampulü maddesini koydular. Bizimle
ilgili maddenin bu olması gerekiyordu. Ben de eşekten düşen bir
Ticaret Odası Başkanı olduğum için, bu maddeyi de iyi
bildiğim için bu konuda söz alma gereğini hissettim.
Şimdi, bu maddenin özü, sözü,
bundan sonra bu Mecliste milletvekili
olan bütün arkadaşlarımızın ileride
karşısına çıkacak bir madde bu madde. Bu madde ne diyor? Bu
madde şunu söylüyor: Bundan sonra sokaklar, caddeler,
kaldırımlar paralı olacak. Herkese paralı olacak. Yani
Çetinkaya mağazalarına gittiğiniz zaman, oraya
ALİM IŞIK (Kütahya) Yani
satılmadık bir sokaklar vardı, onları da mı
satıyorlar?
SİNAN AYDIN AYGÜN (Devamla)
Sokaklar da satılıyor.
Çetinkaya mağazalarına
gittiğiniz zaman -mağazanın yerini bildiğim için
söylüyorum, Turan Güneş Bulvarında- bir tek çorap alacaksanız
çorabın fiyatı 2 lira, parkçıya da 5 lira para vereceksiniz,
resmî parkçıya.
AHMET YENİ (Samsun) Avrupada
nasıl bu iş?
SİNAN AYDIN AYGÜN (Devamla) Bu
kanun özünde doğru bir kanun mu? Doğru bir kanun. Şık bir
kanun mu? Şık kanun. Bu, tinercilerden, değnekçilerden, darptan,
gasptan Türkiye
SIRRI SAKIK (Muş) Belediye
başkanlarının oğlunun eline geçecek. Ankarada kimin elinde
olduğunu biliyoruz bütün parkların.
SİNAN AYDIN AYGÜN (Devamla) Peki,
onu da anlatacağım şimdi size Sayın Vekilim.
SIRRI SAKIK (Muş) Anlat, anlat.
SİNAN AYDIN AYGÜN (Devamla) Onu
da anlatacağım.
Oradan çıktınız, bir
pastaneden simit alacaksınız. 1 liraya simit alacaksınız, 5
lira park ücreti ödeyeceksiniz. Oradan çıktınız, eve gidelim
derken bir ekmek alacaksınız, ekmek aldığınızda 5
lira park ücreti ödeyeceksiniz. Bu kadar. Hepsinin belgeleri elimde var
Sayın Vekilim. Ben bunu Ankarada yedi ay boyunca yaşadım, o
zaman Ticaret Odası Başkanıydım. Bütün tüccardan, bütün sanayiciden,
bütün esnaftan şikâyet yağıyordu. Ne oldu bununla ilgili? Devam
ediyorum: Siz evinize gittiğiniz zaman evinizin önünde park yeri varsa o
otoparka para ödeyeceksiniz, bunun başka hiçbir çaresi yok yani evinin
önündeki kaldırıma arabanızı park ederseniz ödeyeceksiniz.
Ankarada şöyle bir uygulama yaptılar: Evlerinin önünde park yeri
olanlar akşam sekizle sabah yedi arası ücret ödemesin. dediler. Yani
şu oluyor bu: Yedide işiniz bitti, eve gidiyorsunuz, bir saat bekleyeceksiniz;
saat sekiz olsun gideyim, park yeri boşalsın, ondan sonra ödemeyeyim
diyeceksiniz. Sabah yedide kalkacaksanız, arabanızı başka
yere götüreceksiniz. Bunların hepsi yaşanmış, bunların
hepsi başınıza gelecek, benim başıma geldi. Hepinizin
Ankarada evleri olduğunu biliyorum, burada
yaşadığınızı biliyorum. Sizin veya
yakınınızın başına mutlaka bu gelecek.
Değnekçiliği önleyelim, bu
işi kapatalım; bu da doğru. Korsan taksi; bu da doğru.
Sayın Külünke teşekkür ediyorum bu konuda aylarca çalışma
yaptığı için ama bunun çözümü de bu değil. Peki, devletin
bunda bir kârı var mı? Bakın, size rakamlar veriyorum, bu
rakamlar gerçek rakamlardır: Belediye 1 araçlık park yerini
belediyenin şirketine 55 kuruşa verdi, 1 aracın bedeli 55
kuruş. Belediyenin şirketi de bunu başka bir şirkete 110
kuruşa verdi. 110 kuruşa alan adam da sizlerden, bizlerden 5 lira
para aldı yani 1e 5 para kazandı. Rakamı veriyorum size:
Belediyeye eski parayla- 7 trilyon 400
milyar para kaldı, aradaki adama kalan para 93 trilyon 631 milyar lira.
Bu, Ankaranın gerçekleri. Yani burada biz buna Evet dersek,
Ankaranın yıllık park ücreti 100 trilyon civarında, bunun
7 trilyonu Büyükşehir Belediyesine gidecek, 93 trilyonu da başka
şirketlere gidecek. Peki, değişti mi bu? Hayır,
değişmedi. Orada değnekçilik yapanlar, bu sefer üstlerine gömlek
giyerek değnekçilik yaptılar. Yani aynı değnekçiler
aynı şekilde devam ettiler.
CELAL DİNÇER (İstanbul)
Üniformalı değnekçiler!
SİNAN AYDIN AYGÜN (Devamla) - Rant
büyüdüğü için kavga da biraz hafiflemiş oldu ama şunu soruyorum:
Üç gün sonra, beş gün sonra, evimize gittiğimiz zaman, evimizin önüne
park ederken evimizin önünde park parası ödeyeceğiz. Peki, park
parası şimdiye kadar ödeyen var mı? Burada hepiniz park
parası ödediniz ama hiçbirinizin haberi yok. Sayın Abdülkadir Aksu 25
milyar otopark parası ödedi ama haberi yok. Niye yok? Çünkü ev
alırken, otopark bedeli diye müteahhit para yatırıyor. Ankarada
bölgesine göre 7 milyar, 8 milyar, 25 milyar, 30 milyar belediyeye harç
yatırıyoruz biz, ben inşaat müteahhidi olduğum için
söylüyorum. Yatırdığım parayı da Sayın Abdülkadir
Aksuya satmış olduğum dairenin üstüne koyup satıyorum,
dolayısıyla, kendisi de ödemiş oluyor bu parayı. Bu park
bedeli olarak milyarlarca para ödedik. Belediye ne yaptı bu paraları?
Niye aldılar bizden bu otopark parasını belediyeler yirmi
yıldır? Otopark yapmak için aldılar. Yaptılar mı?
Yapmadılar. Sonuç: Yine hepiniz Ankara için konuşuyorum, diğer
yerleri bilmiyorum- 5 milyarla 25 milyar arası otopark parasını
peşin olarak ödemiş oldunuz. Bunun da kimse farkında değil
ama belediye asli görevini yapmadı, yapmadığı gibi önümüze
şimdi bunu getirdi.
Peki, nasıl olacak, bunun uygunu nedir, Avrupa
nasıl yapıyor, Amerika nasıl yapıyor? Parkmetreler olacak.
Bu parkmetrelerde evinin haricinde, yani ev sahibiysen şayet elindeki
kartla
Hangi kartla? Su kartıyla ve doğal gaz kartıyla. Bu
kartı buna okutup ücretsiz bundan faydalanabileceksin. Eğer orada
boşluk varsa şayet bir adam da gelecek, parasını atıp
kullanacak. Şimdi, buradan para tahsil etmek mümkün mü? Mümkün olmayacak.
Ben size söylüyorum, üstüne basarak da söylüyorum, Ankarada bu
yaşandı: Adam 10 lira alacak patronu, onu 2 lira bildirecek. Hep
olmuş işler bunlar. Mafyanın yasallaşmışı
olacak bir noktada. Bununla ilgili, biz o zaman dava açtık ve 18
Şubat 2011 tarihinde, biraz hızlı okuyacağım. Söz
konusu bölgede oturan çok kişi tarafından Çankaya Belediye
Başkanlığına verilen dilekçede apartmanının önüne
park ettikleri hâlde kendilerinden otopark ücreti talep edildiği
belirtilip söz konusu uygulamanın durdurulması istenildi. Otopark
uygulamasının yanlış olduğunu belirtip itiraz ettik.
Sonuç: Bu durumda dosyanın bilgi ve belgelerle yukarıdaki belirtilen
mevzuat hükümlerinin birlikte değerlendirilmesi sonucunda usulüne uygun
bir şekilde, gerekli ve yeterli bir araştırma, plan, proje
yapılmadığından dolayı, açıklanan nedenlerle
Büyükşehir Belediyesinin
tarih
sayılı kararında hukuka
uyarlılık bulunmamaktadır. Yani Bu karar hukuka
aykırıdır. denildi. Hukuka aykırılığı
açık olan dava konusu işlem uygulanması hâlinde telafisi güç
zararlar doğuracağından 2577 sayılı Kanunun 27nci
maddesince yürütmenin durdurulmasına karar verdi. Bu kararı
aldık. Daha sonra, çok fazla değil, 15-17 Şubat 2012, yani
bundan aşağı yukarı üç ay evvel de bu maddeyi iptal etti
mahkeme yani orada da diyor ki: Açıklanan nedenlerle dava konusu
işlemin iptaline, 143 liranın yargılanmaya
alınmasına
diyor.
Şimdi, burada, hukukun iptal
etmiş olduğu bir konuyu hukuk çerçevesine oturtmak için bir kanun
getirmiş oldunuz. Siz iktidardasınız, bunun zararı size
olacak yani vatandaş oraya 5 lira para öderken Adalet ve Kalkınma
Partisinin çıkardığı kanundan dolayı ödediği için
bunu hissedecek. Bu 5 liraları falan küçümsemeyin, 5 lira ayda 150 lira
para eder. Eğer girdi çıktı yaparsa, 1 sefer, 2 sefer yaparsa,
ayda 300 lira para eder. Bunlar, vatandaş için büyük para, emekli için
büyük para. Gelin, bir yanlıştan dönün, bunu geri çekelim, bunu biz
de çalışalım, Milliyetçi Hareket Partili arkadaşlar da
çalışsınlar, bunu parkmetre konusunda yapalım, dünya
standartlarına uygun bir şekilde yapalım, bunu geçirelim. Ha
ben, bir muhalefet milletvekili olarak bunun geçmesi hâlinde halkın
tepkisinin bizlere değil de ülkeyi yöneten sizlere olacağını
çok çok iyi biliyorum çünkü biz bu sıkıntıyı yedi ay
boyunca Ankarada yaşadık. Yedi ay boyunca, bu arada benim
bildiğim onlarca kavga çıktı otoparkçılarla vatandaş
arasında, iş yeri sahipleri arasında, dükkân sahipleri
arasında, esnaf arasında. Bir kaos ortamı yaşanacak burada.
Ankara 175 yeri ihale etmişti ve deminki rakamları size söyledim,
belediyenin cebine 7 lira girdi, taşeronun cebine 93 lira girdi. O yüzden,
bu kanuna biz muhalifiz, eğer çekerseniz de sizin için iyi olur diyorum.
Hepinize saygılar sunuyorum. Her
şey gönlünüzce olsun. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim
Sayın Aygün.
Madde üzerinde, Barış ve
Demokrasi Partisi Grubu adına Diyarbakır Milletvekili Sayın
Altan Tan. (BDP sıralarından alkışlar)
Buyurun Sayın Tan.
BDP GRUBU ADINA ALTAN TAN
(Diyarbakır) Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; 259
sıra sayılı Kanun Teklifinin 2nci maddesi hakkında
Barış ve Demokrasi Partisi adına söz almış
bulunmaktayım.
Hazırlanan kanun teklifiyle ilgili benden önce
konuşan, söz alan ve kanunu eleştiren arkadaşlar oldukça
detaylı ve ayrıntılı eleştiriler getirdiler. Ama ne
yazık ki her zaman olduğu gibi, yine, bu eleştiriler bir
kulaktan girip bir kulaktan çıkacak ve yine Kabul edenler
Etmeyenler
maalesef, yine aynı noktaya gelmiş olacağız.
Sayın milletvekilleri, bu park yeri sorunu tabii ki
büyük şehirlerde çok büyük bir mesele yani bunu yaşamayan, içimizde
bu sorunla karşı karşıya olmayan yok. Birkaç sefer de yeri
geldiği zaman ifade etmiştim, ben inşaat mühendisiyim ve otuz
bir-otuz iki senedir mesleğimi yapıyorum, mezuniyetimden bu yana.
Biraz evvel söz alan arkadaşımız da bu konuda çok detaylı
bilgiler verdi. Ben belki de bu bilgileri kendi cümlelerimle
tekrarlayacağım.
Sevgili arkadaşlar, bu kanunda itiraz
edeceğimiz noktaların başında bu yetkinin büyükşehir
belediyelerine ve yetkili idarelere tanımı yapılmadan
verilmiş olması geliyor. Ne demek bu? İstediği caddeyi,
istediği sokağı ve istediği mekânı paralı park
yeri olarak ilan edebiliyor ve nitekim, bugün büyük şehirlerde her geçen
gün bu alan daralıyor ve araçlarımızı kendi evlerimizin
önüne bile park edemiyoruz.
Şimdi, şikâyetimiz niye? Birincisi:
İnşaat ruhsatı alınırken şu anda da proje
içerisinde proje müellifi mimarlar yeteri kadar park yeri göstermek zorunda.
Bunun da yine imar yönetmeliğine göre metrekareleri, daire başına
veya ticari alanlarda kaç metrekareye bir park yeri düşeceği
açık ve seçik bir şekilde ifade edilmiş. Eğer o inşaat
parseli içerisinde kapalı veya açık olarak bu park yeri
karşılanmamışsa, yeteri kadar park
bırakılmamışsa belediyeye açık kalan miktarın
karşılığı olarak bir bedel ödemekte ve belediye bu aldığı
bedelin karşılığı olarak da bu park yerini
sağlamak mecburiyetinde, bu kadar açık.
Şimdi,
Ankarayı gözünüzün önüne alın, bu daracık sokaklarda parsel
içerisinde veya bunların yıkılıp yapılacağı
parseller içerisinde park yeri nerede gösterilecek? Mümkün değil. Yani
dolayısıyla, adı konulmamış bir haraç almayla
karşı karşıyayız, birincisi bu. Eğer belediyeler
bu ruhsat paralarını alıyorlarsa bunun
karşılığında bu hizmeti vermek zorundalar. Açık
veya kapalı otoparkları veya katlı otoparkları kendileri
yapmak zorunda, halkın, mahallenin, o bölgenin hizmetine ücretsiz olarak
sunmak zorundalar en azından orada oturanlar için çünkü bunun bedelini
kendileri peşinen alıyorlar.
Bunun ötesinde, bir
büyük yara -biraz evvel de söylendi- 90 kuruşa veriyorsunuz bir
kuruluşa, o kuruluş 110 kuruşa veriyor bir başkasına,
o da 500 kuruş tahsil ediyor yani bugünkü parayla 5 lira tahsil ediyor, 7
trilyon Ankarada belediyenin kasasına gidiyor, 93 trilyon başka bir
yere gidiyor. Bu paralar nereye gidiyor? Bugün Ankarada kimin cebine
gittiği, büyükşehirdeki bu meblağın, bu büyük soygunun
kimin cebine gittiği veya kimlerin cebine gittiği artık
sağır sultanların bile duyduğu bir hikâye oldu. Ama aynı şey
İstanbulda da oldu, mesela hafriyat döküm yerleri var, hafriyat döküm
yeriyle ilgili bir eski bakanınızın oğlu Türkiyede
meşhur oldu ama bu işin de üzerine kimse gitmedi. O çok daha büyük
bir vurgun yani bu eski siyasilerin girdikleri bu hafriyat meselesi çok daha
büyük bir vurgun. Buna bir çare bulunması lazım. Yani yoksa Biz bunu
yaptık çıkardık, ne olursa olsun hadi isteyen istediğini
yapsın. Sokaktaki değnekçilerin üzerine belediyenin veya ilgili
kurumun üniformasını giydirdik, bu meseleyi düzelttik.
dediğiniz vakit düzelmiyor.
İkinci bir konu da,
bu Türk Hava Yollarındaki grevle ilgili bir şey. Sevgili
arkadaşlar, lafı fazla uzatmaya gerek yok. Bugün
-Allahınızı severseniz- Avrupada hangi ülkede böyle bir madde
var? Yani bugün bir Air France veya Paris metrosunda bir grev olduğu zaman
bunu engelleyecek bir madde var mı? Peki, dünyada yani demokratik olarak örnek
göstereceğiniz dünyada böyle bir örnek yoksa, böyle bir emsal yoksa bunu
Türkiyede niye uyguluyorsunuz?
Türk Hava Yollarının bir
düzmece başarısından bahsediliyor. Şu an ortalama kırk
beş dakika rötarla
Hatta kalktıktan sonra havaalanında bekleme
rekoru bugün bütün seyahat edenler tarafından biliniyor. 1 katrilyon zarar
var. Bu 1 katrilyon zararın da karşılığı sadece
siyasi sebeplerden dolayı hiç kâr etmeyecek veya ekonomik tabirle
konuşursak, rantabl olmayan bölgelere seferler düzenlenmesi ama bugün
Diyarbakır Havaalanına günde 17 uçak iniyor. Erbile gitmek için
Diyarbakırdan İstanbula gidiyor insanlar, İstanbuldan uçağa
biniyor, tekrar Erbile gidiyor. Beş senedir vaki müracaatlar var, buna
bir çare bulunamıyor.
Anadolujet Genel Müdürüyle bizzat ben
konuştum, bizzat şahsen konuştum. Diğer yetkililerle Türk
Hava Yollarında defalarca konuşuldu, biri topu ona attı, öbürü
ona attı, diğeri ona attı ama bugün hâlen Urfaya günde 3 uçak
iniyor, Diyarbakıra 17 uçak. Urfada dev bir havaalanı var ve
Diyarbakır Havaalanı pist olarak da, apron olarak da, hizmet
binası olarak da buna cevap vermiyor ve daha yeni başlayacak
inşaat en az üç sene sonra hizmete girecek diye hesaplar
yapılıyor.
Sevgili arkadaşlar, bir diğer
sorun da yani yeri gelmişken belirteyim çünkü bunu defalarca
yaşadım, son bir ay içinde dört yurt dışı gezisine
gittim, bu dört yurt dışı gezisine de Türk Hava Yollarıyla
gittim, bütün gazeteleri -yani şu an adlarını tek tek sayma
ihtiyacı duymuyorum- bulabildim ama Taraf gazetesi yok. Bunun da
günahı nedir, niye böyle bir uygulama yapılıyor? Bunu da
kayıtlara geçsin diye söyleme ihtiyacı hissettim.
Son olarak da son dönemde siyasetin
geldiği nokta ve kullanılan dille alakalı birkaç şey
söylemek istiyorum. Özellikle Sayın Başbakanın
anlaşılmaz öfkesinin sebebini anlayamıyorum.
Sevgili arkadaşlar, burada
birbirimizi suçlamak için değil, bir sefer daha söyledim. Konyadan AKP
800 bin oy aldı, 800 bin, Maraşta, Erzurumda, Malatyada, Bingölde
birçok ilde yüzde 65, 70 oy aldı. Farz edin ki bu oyları yüzde 80e
çıkardınız. Nitekim bugün bir eski danışmanın bir
yazısı var ve diyor ki: Son ankete göre yüzde 51,7. Yüzde 61,7
olduğunuzu kabul edelim. Peki, yarın Şırnakı,
Vanı, Hakkâriyi, Diyarbekiri yürekleri kaybettiğiniz vakit veya
oralarda sıfır olduğunuz vakit Ankarada oturabilecek misiniz?
Sevgili arkadaşlar, bu dilin, bu
üslubun mutlaka düzeltilmesi lazım. Buranın kavga yeri değil
sorunların çözümünün tartışıldığı uhulet ve
suhuletle, sükûnetle tartışıldığı bir mekân
olması lazım ve bu noktada Sayın Başbakanın bu
Kalleş BDPliler ifadesini de aynen kendisine iade ediyoruz. Bu
söylediğim BDPlilerin dedeleri Lozanda da kalleşlik
yapmadılar, Birinci Dünya Savaşında da yapmadılar,
cumhuriyet kurulurken de yapmadılar ama onlara verilen hiçbir söz
tutulmadı. Lozana Kürtlerin ve Türklerin temsilcisiyiz. diye giden ve
bunu kendi hatıratında belirten İsmet Paşa da bu sözü
tutmadı, bugüne kadar da bu sözlerin hiçbirisi tutulmadı. Bu dönemin
harareti içinde söylüyorum, İçişleri Bakanının da en
kısa zamanda görevden alınacağını düşünüyorum.
Başbakan istese de istemese de savunsa da üstünü kapatsa da bakın
göreceksiniz, çok kısa bir zamanda önce İçişleri
Bakanını görevden almak zorunda kalacak eğer bunu yapmazsa,
yapamazsa kendi siyasi geleceği de ciddi olarak tehlikeye girecek diye
düşünüyorum. Bugünkü ortam kalpleri kırmak, ölenlere kaçakçı
demek, PKKli imasında bulunmak değil yaraları sarmaktır. Meyveli
ağaç diklenmez yerlere doğru eğilir; asil azmaz, bal kokmaz,
kokarsa yağ kokar, onun da aslı ayrandır diyor büyüklerimiz.
Saygılar sunarım. (BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim
Sayın Tan.
Madde üzerinde şahıslar
adına ilk söz Konya
Milletvekili Sayın Gülay Samancı.
Buyurun Sayın
Samancı. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
GÜLAY SAMANCI (Konya)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bugün görüşülmekte
olan 259 sıra sayılı Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin 2nci maddesi üzerine
şahsım adına söz almış bulunmaktayım. Yüce
Meclisi saygılarımla selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, değişen ve gelişen ülkemiz
şartlarında ekonomimizin büyümesiyle doğru orantılı
araç sayısının hızla artması ve bazı
şehirlerimizde plansız kentleşme sonucu otopark alanlarının
yetersizliği ile gerekli denetimin sağlanamaması sonucunda
şehirlerde değnekçi ya da otopark mafyası diye
adlandırılan bazı yasa dışı oluşumlar,
örgütlenmeler olmuştur. Vatandaşlarımıza yardımcı
olma adına yolları ve sokakları sahiplenmiş olan bazı
kişiler otopark parası almaktadırlar. Bu paraların hiçbir
kaydı ve gerekçesi olmamasına rağmen
vatandaşlarımız Aracımıza zarar verebilirler.
düşüncesiyle bu insanlara karşı itimat etmek durumunda kalarak
hiçbir kaydı olmayan, hak etmedikleri ücreti alan bu kişiler
çoğu zaman vatandaşlarımızı zor durumda
bırakmaktadırlar. Ayrıca bu durum yol ve trafik
güvenliğini, düzenini, yolun kapasitesini, ulaşım konforunu
olumsuz yönde etkilemekte, ulaşım süresini uzatmaktadır; yolun
amacına uygun olarak hizmet vermesini engellemekte, ulaşım
maliyetlerinin artmasına, devletin kaynaklarının verimli kullanılmamasına
neden olmaktadır.
Değerli
milletvekilleri, yapılan bu değişiklikle yasa
dışı faaliyetlerin ceza oranları artırılarak daha
caydırıcı olabileceği ve bu tür uygulamaların
önlenebileceği düşünülmüştür. Bu düzenleme ile gerçek veya tüzel
kişi herhangi bir şekilde park ücreti alamaz, almaya teşebbüs
eden veya alan kişiler, fiilleri daha ağır bir ceza gerektiren
suç oluşturmadığı takdirde altı aydan iki yıla
kadar hapis ve beş bin güne kadar adli para cezasıyla
cezalandırılır.
259 sıra
sayılı Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 2nci maddesinin birinci
fıkrası hükmüne göre, kara yolları üzeri park yerlerindeki
araçlar için park ücreti, yetki ve sorumluluk alanlarına göre park yerini tespite
yetkili idarece veya tüzel kişilerce alınabilecek. Bunların
dışında hiçbir gerçek veya tüzel kişi herhangi bir
şekilde park ücreti alamayacak. Erişme kontrollü kara yolları
hariç olmak üzere, büyükşehirlerde yetkili idareler, büyükşehir belediyeleri tarafından
alınacaktır. Zaman zaman büyükşehir belediyeleri ile ilçe
belediyeleri arasında meydana gelen ve gelişmekte olan yetki problemi
de bu şekilde ortadan kalkmış olacaktır.
Yine, taksicilerin en büyük sorunu
hâline gelen korsan taşımacıların sayısı gün
geçtikçe artmaktadır. Bu durum, vatandaşlarımızın can
ve mal güvenliğini tehlikeye atarken, aynı zamanda haksız
rekabet ortamı da oluşturmaktadır. Bu düzenleme ile
ulaşımda, güzergâhta trafik güvenliği, can ve mal emniyeti sağlanacak,
seyahat konforu artacak ve seyahat süresi kısaltılacaktır.
Bu değişikliğin ülkemiz
yararına olacağına inanıyor, kanunun ülkemize
hayırlı olmasını diliyor, yüce Meclisi sevgi ve
saygılarımla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim
Sayın Samancı.
Şahıslar adına son söz
İstanbul Milletvekili Sayın Mahmut Tanala aittir.
Buyurun Sayın Tanal. (CHP
sıralarından alkışlar)
MAHMUT TANAL (İstanbul)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, bu
kanunun ruhuna baktığımız zaman, kanunda öncelikle göze
çarpan üç husus var: Kanun beş madde, beş maddenin 1inci maddesi,
2nci maddesi ve 5inci maddesiyle ilgili açılmış olan üç tane
dava var. Bu üç tane davayı siyasal iktidar bertaraf etmek için üç tane
kanun maddesi getirdi.
Nedir 1inci madde? Sivil
havacılıkla ilgili grev yasağını getirdi; mevcut olan,
İstanbul İş Mahkemesine açılan davayı bertaraf etmek
için.
2nci madde nedir? 2nci madde
Ben
İstanbul Büyükşehir Belediyesi aleyhine İstanbul 8. İdare
Mahkemesine 2011/2172 esas sayılı numarasıyla kamuya
ayrılmış olan caddelerin otopark olarak
kullanılmasının yasaya aykırı olduğundan
dolayı iptal davası açtım. Aynı zamanda Ankara 17.
İdare Mahkemesine 2012/50 esas sayılı numarasıyla, yine
Ankara Büyükşehir Belediyesinin ana caddeleri otopark olarak
kullanmasının yasaya aykırı olduğu,
insanlarımızın bedelsiz olarak, ücretsiz olarak kamu
alanlarından, ana caddelerden yararlanması gerektiğine
ilişkin dava açtım. 2nci maddeyle de getirilen bu
açılmış olan davaları bertaraf etmek için.
Gelelim, aynı şekilde, 5inci
maddeyle ilgili, nedir? 5inci maddeyle ilgili de, itfaiye erinin atamalarla
ilgili, sınavla ilgili açılan iptal davası ve iptal davası
sonucu tazminat ve geçmişe ilişkin maaşların
alınmasına ilişkin yine o davaları bertaraf etmek için 5 maddelik
kanun teklifi içerisinde 3 tanesi sırf 3 tane davayı bertaraf etmeye
yönelik.
Değerli arkadaşlar, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin bu tür ayak oyunlarıyla uğraşmaması
lazım. Yani kanunlar idare edilenleri nasıl bağlıyor ise
idare edenleri de bağlar, hukuk devletinde olması gereken budur.
Maalesef bu kanun tekniğiyle, Türkiye Büyük Millet Meclisinin
saygınlığını, itibarını bu şekilde
düşürmüş oluyor siyasal iktidarın getirmiş olduğu
kanun teklifleriyle.
Gelelim, bir başka husus: Yine
2nci maddesinde otoyol ve ekspresyol parantez içerisine
alınmış. Değerli arkadaşlar, içimizde hukukçu
arkadaşlarımız çok fazla ve kanun yapma tekniğinde parantez
içerisine kavram alınmaz, bunun açık ve net yazılmış
olması lazım. Lütfen yani yol yakınken bunu düzeltmekte yarar
var sayın milletvekilleri.
Kanun teklifinde, yine Sayın
Külünk bahsetti -tabii, sataşma nedeniyle söz hakkı da
doğabilir- efendim, ticari taksicilerden bahsetti. Adalet
Bakanlığı Türkiyede adalet tevzi etmek için kurulan bir
bakanlıktır. Adalet Bakanlığı Türkiyede korsan
taksicilik yapmaktadır. Nasıl yapıyor Türkiyede, Adalet
Bakanlığı, korsan taksicilik? Adalet Teşkilatını
Güçlendirme Vakfının İstanbulda en az 400 tane minibüs,
Ankarada 250-300 tane minibüs, İzmirde
200 tane minibüs, Bursada, Adanada, tüm şehirleri biz
saydığımız zaman aşağı yukarı 2 bine
yakın, Adalet Teşkilatını Güçlendirme Vakfı minibüs
çalıştırmakta. Bu minibüsler ne iş yapar? Minibüsler icra
müdürlükleriyle hacze gitmek için zorunlu olarak kullandırılmakta.
Peki, bu Adalet Teşkilatını Güçlendirme Vakfı
araçlarının şehir içerisinde güzergâhsız çalışma
olarak ruhsatı var mı? Yok. Peki, aynı şekilde bu minibüsler
ticari taksi olarak çalışabilir mi? Çalışamaz. Bunun
adı korsan değil mi? Korsan taksicilik. Korsan park ediyor mu? Ankara
Adliyesinin önünde, İstanbul Adliyesinin önünde korsan park da ediyor.
Peki, bunlar aynı zamanda en
yakın mesafeye kaç para almakta? En yakın haciz mesafesinde 25
lirayla 30 liradan aşağı almamakta. Taksimetre burada 5 TL
alırken, korsan taksi çalıştıran Adalet
Bakanlığına bağlı Adalet Teşkilatını
Güçlendirme Vakfı en yakın mesafede 25-30 TL para almakta
değerli arkadaşlar.
MUHARREM İNCE (Yalova) Bir kanun
çıkarırlar çözerler canım ne olacak!
MAHMUT TANAL (Devamla) Peki, bu ne
demek? Bu, bizzat Adalet Bakanlığının eliyle 2005
yılından bugüne kadar
Bir dönem basında çıktı tabii
ki Çiçek Taksicilik çıktı, şu çıktı bu
çıktı, basında yer aldı.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
MAHMUT TANAL (Devamla) Aynı
zamanda Adalet Bakanlığı hamallık yapmamalı, Adalet
Bakanlığı adalet tevzi etmeyle uğraşmalı.
Eğer korsancılık kaldırılacaksa, ilk önce Adalet
Teşkilatını Güçlendirme Vakfının bünyesinde
çalışan bu 2 bine yakın minibüsün kaldırılması
gerekir.
Teşekkürler. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim
Sayın Tanal.
Soru-cevap işlemine geçiyorum.
Sayın Akar? Yok.
Sayın Muharrem Işık?
Yok.
Sayın Alim Işık
ALİM IŞIK (Kütahya)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Bakan, hâlen Türk Hava
Yollarının hizmet alımı sözleşmesi
yaptığı kaç şirket bulunmaktadır? Bu şirketlerden
bazılarının iktidar partisine mensup milletvekillerinin olduğu
iddiaları doğru mudur? Dolayısıyla, bu kanun teklifini
getiren sayın milletvekillerinin bu şirketlerle bir
bağlantısı var mıdır?
İki: Otopark mafyası olarak
isimlendirilen kişi veya gruplarla mücadele için, şimdiye kadar
Hükûmetiniz ya da Bakanlığınız nasıl bir tedbir
geliştirmiştir? Bu otopark mafyalarının liderleri kimlerdir?
Arkalarını bazı siyasilere dayadıkları iddiaları
doğru mudur? Doğruysa bu konuda hangi tedbirleri almayı
düşünüyorsunuz?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Demir
NURETTİN DEMİR (Muğla)
Teşekkür ederim Başkan.
Sayın Bakan, Şanlıurfa Akçakale
hudut kapısı dün Suriye tarafından açıldı. Türkiye
tarafından ne zaman açılacak? Bu konuda bir planlamanız var
mı?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Tanal
MAHMUT TANAL (İstanbul)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Biraz önce Sayın Bakana
sormuştum ama cevabını alamadım, ısrarla soruyorum
tekrar: Sayın Hükûmet Sözcüsü Hüseyin Çelik İçişleri
Bakanının Uludereyle ilgili açıklamaları için İnsani
değildir. demişti. Siz buna ne diyorsunuz? Bu birinci soru.
İkinci sorum: Şimdi, elimde
engellilerle ilgili bir kimlik kartı var. Bu, Başbakanlık
Özürlüler İdaresi Başkanlığı tarafından
verilmiş ancak Şehir içerisindeki belediyedeki ulaşım
hizmetleri için her belediyeyle ilgili ayrı kart alınması
gerekir. deniliyor. Bu kimliğin aslında tüm ülke çapında
geçerli olması gerekir. Bu konuyla ilgili bir düzenleme yapmayı
düşünüyor musunuz?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Serindağ
ALİ SERİNDAĞ (Gaziantep)
Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Ulusal ve Resmi Bayramlar ile Mahalli
Kurtuluş Günleri, Atatürk Günleri ve Tarihi Günlerde Yapılacak Tören
ve Kutlamalar Yönetmeliğinde 19 Mayısta Gençlik Hizmetleri ve Spor
İl Müdürlüğü dışında siyasi partilerin, meslek
odalarının, sivil toplum örgütlerinin Atatürk anıt ve büstlerine
çelenk koyamayacağına dair bir hüküm olmamasına rağmen,
İçişleri Bakanlığının 18 Mayısta
yayımladığı bir genelgeyle 19 Mayısta Atatürk
anıt ve büstlerine çelenk konulması yasaklanmıştır.
Siyasi partilerin, meslek kuruluşlarının ve
sivil toplum örgütlerinin Atatürk anıt ve büstlerine çelenk koyarak aziz
hatırasına saygı göstermeleri Bakanlığınızca
neden engellenmek istenmiştir? Bu durum sizi rahatsız etmiyor mu?
Yönetmeliğe açıkça konmasından çekinilen yasaklar
İçişleri Bakanlığı aracılığıyla mı uygulanmak
isteniyor? Buna mülki idare amirlerini neden alet ediyorsunuz?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Türkoğlu
HASAN HÜSEYİN TÜRKOĞLU
(Osmaniye) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakanım, biraz evvel
sordum cevap alamadım. Bu, Türk Hava Yolları yönetimi
çalışanlarının mütevazı ücret
artışlarına razı olmadığı için Türkiye Büyük
Millet Meclisini alet etmek suretiyle bir kanun çıkarma
aşamasındayız.
Lütfen, bu çalışanlardan
esirgenen ama sponsor olmak suretiyle İngilize, İspanyola ve
diğer Avrupa memleketlerine verilen sponsorluk giderleri Türk Hava
Yolları bütçesinde ne kadardır, bunu öğrenmek istiyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Öz
ALİ ÖZ (Mersin) Teşekkür
ederim Sayın Başkanım.
Hava Yollarında
çalışanların yapmış olduğu demokratik eylem
sonucunda Türk Hava Yolları İnsan Kaynakları Müdürlüğü
tarafından kendilerine gönderilen mail aynen şöyle diyor:
Hava-İşin yasa dışı eylem çağrısı
üzerine sizlere sonuçlarının olumsuz olacağı konusunda
hatırlatma yapılmasına rağmen 29 Mayıs 2012 tarihinde
yasa dışı eyleme katılmanız nedeniyle iş akdiniz
haklı nedenle, tazminatsız olarak feshedilmiştir.
Şu anda mevcut mevzuatta böyle bir
uygulamaya müsaade eden bir düzenleme var mıdır; yoksa bu
çalışanları tehdit edenlere ve baskı uygulayanlara bir
yaptırımınız olacak mıdır? Yoksa hem grev
yasağı getirmek hem de grev yapanları tehdit etmek sizin
anladığınız ileri demokrasinin ürünleri midir?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Oğan
SİNAN OĞAN (Iğdır)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakan, Iğdırda 10
vatandaşımız PKK tarafından kaçırıldı. Biraz
önce soru sordum ne cevapladınız ne de yazılı
cevaplayacağınızı söylediniz. Aynı gelenek maalesef
bütün AK PARTİ bakanlarında var. O zaman bu soruları
sormayalım, biz de gelmeyelim buraya, siz de cevap vermeyin yani.
Nasıl bir şeydir; soru soruyoruz cevap alamıyoruz.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Bakan,
buyurun.
İÇİŞLERİ BAKANI
İDRİS NAİM ŞAHİN (Ordu) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Sayın Işıkın
sorusu: Türk Hava Yollarının hizmet alımı suretiyle
gerçekleştirdiği işlerde milletvekili ortaklığı
söz konusu mu? Bizim bilgimiz dâhilinde böyle bir ortaklık söz konusu
değildir. Eğer bilinen bir şey varsa onu da ayrıca
cevaplandırırız.
Otopark mafyasıyla bugüne kadar
Bakanlığımız, Hükûmetimiz, belediyelerimiz çok ciddi
mücadeleler vermiştir. Özellikle İstanbulda, İstanbul Büyükşehir
Belediyesi, oluşturduğu bir hizmet şirketiyle, İSPARKla bu
konuda, İstanbula özel, çok başarılı bir
çalışmayı gerçekleştirmiştir, ciddi
yatırımlar yapmıştır ve otopark mafyası
dediğimiz gerçek, şu anda, yok denecek seviyeye gelmiştir. Yok
denecek seviye dememden bir anlam çıkartmayın lütfen. Her zaman,
kötü niyetliler, haksız kazanç elde etmek isteyenler toplumda olabilir ama
bu kanunla da bunun üzerine daha bir kararlılıkla gidilme iradesi söz
konusudur, değerli katkılarınız ve oylarınızla.
Sayın Demir, Akçakale Hudut
Kapısı
Akçakale Hudut Kapısı -Suriyeyle olan ilişkilerin
mahiyetini biliyorsunuz- Suriyedeki gelişmelere bağlı olarak
Türkiye tarafından da uygun şartlar olduğunda açılır.
Sayın Tanal, Sayın Hüseyin
Çelik Hükûmet Sözcüsü değil, partimizin sözcüsüdür.
Engellilerle ilgili kimlik kartı
uygulamasını Aile ve Sosyal Politikalar
Bakanlığımız değerlendirip, önerdiğiniz,
düşündüğünüz şekilde bir düzenlemeyi yapmak için
çalışmalar yürütecektir.
Sayın Serindağ, bayramlarla
ilgili yönetmeliği bir kez daha okumanızı tavsiye ederim. Bayram
günleri, kimlerin, nereye, nasıl çelenk koyacağı yönetmelikte
belirlidir, onların dışındakiler koyamaz. Bayram
törenlerinin dışındaki zamanlarda nasıl çelenk
konulacağı da, yine, zaman açısından, yetkili makam
açısından yönetmelikle düzenlenmiştir. Herhâlde, siyasette
olunca idaredeki düzenlemelerden biraz uzak kalınmışlık söz
konusu gibi gözüküyor. Bakanlığımızın genelgesi de
bunu açıklamaktan ibarettir.
MUHARREM İNCE (Yalova)
Lafın arasına bir şey sıkıştırıyorsun,
sonra laf söylediler mi zıplıyorsun. O zaman hazır
olacaksın şimdi!
İÇİŞLERİ BAKANI
İDRİS NAİM ŞAHİN (Ordu) - Sayın Türkoğlu,
Türk Hava Yolları çalışanlarının mütevazı ücreti,
sponsorluk giderleri
Büyüyen Türk Hava Yollarının, uluslararası
saygınlığa sahip bir şirket olarak, kendi
tanıtımını yapması için, belli spor kulüplerine reklam
vermesinden daha doğal bir şey olamaz. Nereye, ne zaman reklam
verileceği ve o reklam gelirlerinden, daha doğrusu giderlerinden
hangi tanıtım kazanımının
sağlanacağını uzmanları bilir ve bu konuda da Türk
Hava Yolları işletme başarısına bir tanıtım
başarısını da çok başarılı bir şekilde
eklemiştir ve verdiği reklam sonucunda oynadığı
takım da şampiyon olmuştur; onu bildiğinizi biliyorum.
HASAN HÜSEYİN TÜRKOĞLU
(Osmaniye) Sayın Bakanım, Anadolunun çocuklarına
vermiyorsunuz, İspanyanın çocuklarına veriyorsunuz,
İngilterenin çocuklarına veriyorsunuz.
BAŞKAN Sayın Türkoğlu,
lütfen, tamam. Öyle cevap verdi, ne yapalım?
İÇİŞLERİ BAKANI
İDRİS NAİM ŞAHİN (Ordu) Değerli
arkadaşlar, sırasıyla devam ediyorum.
HASAN HÜSEYİN TÜRKOĞLU
(Osmaniye) Kaç lira veriyorsunuz efendim?
İÇİŞLERİ BAKANI
İDRİS NAİM ŞAHİN (Ordu) İş akdi
feshedilenlerin kanuni dayanağı vardır, Türkiyede hiçbir
işlem kanunsuz yapılmaz, yapılırsa da Türkiyede
yargıçlar vardır, mahkemeler vardır.
SÜLEYMAN ÇELEBİ (İstanbul)
Havale edin oraya, havale edin!
İÇİŞLERİ BAKANI
İDRİS NAİM ŞAHİN (Ordu) Aman efendim, biz öyle
biliyoruz. Yani size göre mahkeme yok mu, yargıçlar yok mu? Ne biçim bir
cevap bu?
MAHMUT TANAL (İstanbul) -
Mahkemeleri bertaraf ediyorsunuz işte bu kanunla.
İÇİŞLERİ BAKANI
İDRİS NAİM ŞAHİN (Ordu) Iğdırda
kaçırılanlar: Doğrudur, Iğdırda bu ülkenin
kalkınması için, yatırım yapmak için, kayak tesisi için çalışmaya
giden mühendis ve işçilerden oluşan toplam 10 kişi dönüş
yolunda kaçırılmışlardır. Arama
çalışmaları kesintisiz bir şekilde devam etmektedir. Bu da
Türkiyede bölücü terör örgütü gerçeğinin nerede, ne zaman var
olduğunun bir işaretidir ve ne amaçla çalıştığının,
gayret ettiğinin, destekçileriyle birlikte neler
yaptığının bir son işaretidir.
Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
MUHARREM İNCE (Yalova) Hiç
insani değildi açıklamalarınız.
İÇİŞLERİ BAKANI
İDRİS NAİM ŞAHİN (Ordu) Hukuki, hukuki
BAŞKAN Madde üzerinde üç önerge
vardır, sırasıyla okutup
MUHARREM İNCE (Yalova)
Sataşma var efendim.
ALİ SERİNDAĞ (Gaziantep)
Sayın Başkanım, efendim, izin verirseniz, idareciliğimle
ilgili, Sayın Bakan, idarecilikten siyasete geçince idareciliği
unuttuğumu ifade etti. Bu, tabii, bana yapılmış bir
sataşmadır, izin verirseniz ben bu konuda Sayın Bakanı
bilgilendirmek istiyorum.
BAŞKAN Buyurun. (CHP
sıralarından alkışlar)
VIII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
(Devam)
6.- Gaziantep
Milletvekili Ali Serindağın, İçişleri Bakanı
İdris Naim Şahinin şahsına sataşması nedeniyle
konuşması
ALİ SERİNDAĞ (Gaziantep)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın milletvekilleri, Sayın
Bakan da bilir ki, biz, beraber, aynı dönemlere denk gelen zamanda mülki
idare amirliğine başladık, hatta komşu ilçelerde
kaymakamlık yaptık, beraber mülkiye müfettişliği
yaptık. Ben şurada açıkça söylüyorum: Bize bakanlık yapmış
sayın bakanlarımız da burada; bir bölümü AKP
sıralarında oturuyor, Sayın Bakanın biri de kürsüde
oturuyor. Gitsinler sicillerimize baksınlar; bu bir.
İki: Ben iddia ediyorum,
yönetmelik elimde, bakınız:
Atatürkü Anma ve Gençlik ve Spor
Bayramı törenleri
Madde 6 (4) Atatürk anıt veya
büstüne gençlik hizmetleri ve spor müdürlüğü, bulunmaması halinde mülki amirin görevlendireceği bir
müdürlük tarafından çelenk konulur. Çelenk konulduktan sonra İstiklal
Marşı ile birlikte bayrak göndere çekilir.
Değerli milletvekilleri, burada
sivil toplum örgütlerinin, diğer kuruluşların çelenk
koyamayacağına dair bir hüküm var mı? Zaten öyle bir hüküm
OSMAN ÇAKIR (Düzce) Yok.
ALİ SERİNDAĞ (Devamla)
Lütfen dinle.
Böyle bir hüküm olsaydı mülki
idare amirleri tereddütlerini bildirmez ve Bakanlık da böyle bir genelge
yayınlamak zorunda kalmazdı. Ne oldu? Mülki idare amirlerini
sıkıntıya soktu bu. Açıkça yönetmeliğe
koyamadıkları hususu mülki idare amirleri eliyle uygulamaya koymaya
çalıştılar ve mülki idare amirlerini buna alet ettiler. Bunun
böyle bilinmesi lazım. Hepinizin dikkatine sunuyorum.
Sayın Bakan konuları
çarpıtıyor. Sayın Bakan -söylemek istemiyorum ama zaten
milletimiz görüyor- bu yönetmeliği iyi incelesin. Sayın Bakanın
idareciliği hakkında da hiçbir şey söylemiyorum, onu milletimiz
görüyor.
Çok teşekkür ediyorum, hepinize
saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
İÇİŞLERİ BAKANI
İDRİS NAİM ŞAHİN (Ordu) Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurun, sataşmadan
istediyseniz iki dakika vereceğim.
İÇİŞLERİ BAKANI
İDRİS NAİM ŞAHİN (Ordu) Peki.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Bana da
sataştı, Sayın Başkan.
BAŞKAN Sayın Tanal, Allah
rızası için çok rica ediyorum; bir İstanbul Milletvekili olarak
bana tolerans gösterin, hemşehricilik yapalım, ne olur.
Buyurunuz. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
13.- İçişleri Bakanı İdris Naim Şahinin, Gaziantep
Milletvekili Ali Serindağın ifadelerine ilişkin
açıklaması
İÇİŞLERİ BAKANI
İDRİS NAİM ŞAHİN (Ordu) Sayın Başkan,
değerli milletvekillerimiz; görüşülmekte olan bir kanun teklifi
çalışmaları esnasında sorulan sözlü sorulara cevap verirken,
biraz önce söz alan Sayın Serindağın sorusuna da cevap verdim.
Cevabımda dedim ki: Uygulama yönetmeliğe uygundur. Yönetmelik de
biraz önce Sayın Serindağın okuduğu, madde
numarasını da söylediği, galiba 4üncü maddede
ALİ SERİNDAĞ (Gaziantep)
Tabii, tabii. Bizim her şeyimiz belgeli.
İÇİŞLERİ BAKANI
İDRİS NAİM ŞAHİN (Devamla)
bayram günü, bayram
esnasında, Atatürk anıtları önüne çelengi kimin koyacağı
yönetmelikte belirlenmiştir. Sayın Serindağa çok teşekkür
ederim, benim söylediğim yönetmeliğin maddesini burada okudu. Kimin
koyacağı, hangi kurumun koyacağı bellidir, uygulamada
budur. Başka kişilerin veya kurumların Atatürk
anıtlarına çelenk koyma istekleri, arzuları olabilir. Bunda da
hangi usulle, ne zaman başvurup nasıl koyacaklarına dair de yine
o yönetmeliğin başka bir maddesinde hüküm vardır. Ama 19
Mayıs tarihinde nereye, kimin
ALİ SERİNDAĞ (Gaziantep)
O, bayram günleri dışında; yönetmeliği okuyun.
MAHMUT TANAL (İstanbul)
Bakın Sayın Bakan, idare hukukunun temel bir ilkesi var;
yasaklanmayan her şey serbesttir. Orada o husus
yasaklanmadığı için serbesttir. Bilmiyorsunuz bunu siz.
İÇİŞLERİ BAKANI
İDRİS NAİM ŞAHİN (Devamla)
nasıl çelenk
koyacağı da başka bir maddede düzenlenmiştir.
Aynı yönetmelikte bir madde daha
vardır: Ankaradaki törenlerde tereddüt hâlinde Dışişleri
Bakanlığı, taşra illerindeki tereddüt hâlinde de
İçişleri Bakanlığı tereddütleri gidermeye yetkilidir.
ALİ SERİNDAĞ (Gaziantep)
Neden tereddüt doğuyor?
İÇİŞLERİ BAKANI
İDRİS NAİM ŞAHİN (Devamla) Benim söylediğim, Yönetmeliği
okursak, sorunuz veya aklınıza gelen tereddütler
aydınlanır. demiştim, gene aynı şeyi diyorum. Ama
yönetmeliğin ilgili maddesini, yani benim açıkladığım
hususu burada, cevap mahiyetinde, bana yardımcı olmak üzere okuyup
beni ve değerli Meclisimizi aydınlattığınız için
çok teşekkür ederim.
Saygılar sunarım. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
MAHMUT TANAL (İstanbul) Hüseyin
Çelik Beyin sözüne ne diyorsunuz Sayın Bakan?
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Birleşime kırk beş dakika
ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 19.50
ALTINCI OTURUM
Açılma
Saati: 20.39
BAŞKAN: Başkan Vekili Meral
AKŞENER
KÂTİP ÜYELER:
Mine LÖK BEYAZ (Diyarbakır), Muhammet Rıza YALÇINKAYA (Bartın)
-----0-----
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 113üncü Birleşiminin
Altıncı Oturumunu açıyorum.
259 sıra sayılı Kanun
Teklifinin görüşmelerine devam edeceğiz.
IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
3.- İstanbul Milletvekili Metin Külünk
ve 2 Milletvekilinin; Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ve İçişleri Komisyonu
Raporu (2/560) (S. Sayısı: 259) (Devam)
Komisyon burada.
Hükûmet burada.
2nci madde üzerinde görüşmeler
tamamlanmıştı, şimdi önerge işlemlerine
başlayacağız.
2nci madde üzerinde üç önerge
vardır. Önergeleri sırasıyla okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 259 sıra
sayılı yasa teklifinin 2. maddesinin üçüncü fıkrasındaki
Büyükşehir belediyesi ibaresinin belediyelerden biçiminde
değiştirilmesini arz ederim.
Kamer
Genç
Tunceli
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 259 Sıra
Sayılı Kanun Teklifinin 2. Maddesinin aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Muharrem Işık Musa Çam Celal
Dinçer
Erzincan İzmir İstanbul
Ali Serindağ Sinan Aygün Özgür Özel
Gaziantep Ankara Manisa
Aytuğ
Atıcı Ramis
Topal Selahattin
Karaahmetoğlu
Mersin Amasya Giresun
Madde 2- 13/10/1983 tarihli ve 2918
sayılı Karayolları Trafik Kanununun 79 uncu maddesi
başlığı ile birlikte aşağıdaki şekilde
değiştirilmiştir.
"Park ücretinin
alınması, araçların çektirilmesi ve kaldırılması
ile muhafazası
Madde 79- Karayolu üzeri park yerindeki
araçlar için park ücreti, yetki ve sorumluluk alanına göre park yerini
tespite yetkili idarece alınabilir. Bunlar dışında hiçbir
gerçek veya tüzel kişi herhangi bir şekilde park ücreti alamaz.
Erişme kontrollü karayolları (otoyolekspresyol) hariç olmak üzere
büyükşehirlerde yetkili idareler, bakım ve onarımdan sorumlu
belediyeleridir.
Birinci fıkra hükmüne
aykırı olarak park ücreti alan veya almaya teşebbüs edenler,
fiilleri daha ağır bir ceza gerektiren bir suç
oluşturmadığı takdirde, altı aydan iki yıla kadar
hapis ve beş bin güne kadar adli para cezası ile
cezalandırılır.
Trafikten men edilen veya çeşitli
nedenlerle muhafaza altına alınan araçların, çektirilmesi ya da
kaldırılıp götürülmesi ile bu araçların
koyulacağı yerler ve bu işlemlerin ücretlerine ilişkin usul
ve esaslar yönetmelikte belirtilir."
BAŞKAN Şimdiki önergeyi
okutup işleme alıyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 259 sıra
sayılı yasa teklifinin 2 nci maddesinin metinden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Hasip Kaplan Ertuğrul
Kürkcü Erol
Dora
Şırnak Mersin Mardin
İbrahim Binici Levent Tüzel Şanlıurfa İstanbul
BAŞKAN Komisyon önergeye
katılıyor mu?
İÇİŞLERİ
KOMİSYONU BAŞKANI MUAMMER GÜLER (Mardin) Katılmıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet
katılıyor mu?
İÇİŞLERİ BAKANI
İDRİS NAİM ŞAHİN (Ordu) Katılmıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN Buyurun Sayın
Kaplan.
HASİP KAPLAN (Şırnak)
Sayın Başkan, teşekkür ederim.
Değerli milletvekilleri, park
yüzünden Türkiyede sık sık yaşanan kavgaları ve bu
kavgaların gazetelerin üçüncü sayfalarında nasıl yer
aldığını hepiniz bilirsiniz.
Aracınızı
yanlış yere park ettiniz. diye aracı çekilmeyen tek
milletvekili yoktur burada, ben öyle tahmin ediyorum. Yani mümkün değil
çünkü öyle bir yönetmelik, öyle bir karmaşa, öyle bir trafik olayı
var ki trafik
Yani hep terörü konuşuyor Sayın Bakan ama bir de
trafik terörü denen bir şey var Türkiyede, şehir içinde var,
otobanda var. Şimdi, burada şunu açıkça söylemek istiyorum: Bu
otopark olayında park ücretinin alınması ayrı bir rant
konusudur, araçların çektirilmesi ayrı bir zulüm ve işkencedir.
Vatandaş, hastası vardır, bilmem acelesi vardır, park
etmiştir, bir bakıyor, aracı çekilmiş bilmem hangi parka.
Park ücreti ödersin, çekilme ücreti ödersin, bilmem ne ücreti ödersin,
işinden olursun, araban hasar görür. Bunların hepsi
yaşanıyor ve çok sık yaşanıyor, özellikle de turizm
bölgelerinde.
Şimdi, böyle bir olay
düzenlendiği zaman bunu bir kanun maddesinin için koyup sadece bir ceza
hükmü getirerek altı aydan iki yıla kadar- sorunu çözemezsiniz. Bu,
şehircilik olayıdır, imar olayıdır, proje
olayıdır, park olayını yaratma olayıdır, dizayn
olayıdır, düzen olayıdır, yerel yönetimlerin
olayıdır, idari birimlerin olayıdır, bütün mühendis
odalarının, sivil toplum örgütlerinin olayıdır ve komplike
bir olaydır. Bu karmaşayı bir bütün olarak alıp
değerlendirmediğiniz zaman bu sorunu çözemezsiniz. Yani bu sorunu da
aslında kanunla çözmek de istemediğiniz anlaşılıyor.
Niye anlaşılıyor? Çünkü kanunda yönetmelikle düzenlenir
diyorsunuz. Yönetmeliği kim yapacak? İçişleri
Bakanlığı yapacak. Onu kim yapacak? Bürokratlar yapacak. Yani
Meclis aslında kendi asli görevini ne yapıyor? Yönetmelikle
bürokratlara, idareye, yine Bakanlığa atıyor. Bakanlık ne
yapacak? Şimdi, yirmi dokuz tane büyükşehir belediyesi kurulacak,
onun düzeni değişecek. Kentsel dönüşüm, Afet Yasası
çıktı. Yeni binalar, bilmem neler, bunların hepsi
yapılacak. Yani bir apartman yapılırken otoparkı yoksa ve
ihtiyaç otoparklar üzerinden kökten çözülmediği sürece istediğiniz
kadar bunları koyun, bu değiştirmez. Bütün mesele burada.
Avrupada, dünyada bunun örnekleri
vardır, sistemi kurulmuştur, düzeni kurulmuştur. Onun için de
değnekçi yoktur, otopark mafyası da yoktur. İnanın, otopark
mafyası denilen bir durumun devletin hükmü altında olan yerlerde,
belediyeye ait olan alanlarda, meydanlarda hüküm sürmesi de mümkün
değildir. Genellikle özel kişilere ait tapulu yerlerde bu tür
işleri yapıyorlar, onlar da bedelini ödüyorlar, parasını
ödüyorlar, orada da park sorununu kendilerince hallediyorlar. Arada bir,
sokaklarda bir değnekçi dediğiniz sistem var. Şimdi bunu ne
yapıyorsunuz? Bunu ceza altına alıp bu sefer yerel iktidarlar
kimdeyse o kendi adamlarını getirip koyacak. Bu bir çözüm
değildir. Bunun çözüm olmadığını ifade ettiğimiz
için bu maddenin yasadan çıkarılmasını talep ettik.
Şimdi, aldık kanun teklifini,
İç Tüzük 73e göre, bir baktım, dedim ya bunun madde gerekçesini
okuyayım yani niçin bu maddeyi koymuşlar. Baktım, genel gerekçe
var, madde gerekçesi yok. 73e göre, tasarılarda genel gerekçe de madde
gerekçesi de zorunludur. İç Tüzük 74te de Gerekçesi yazılır.
diyor ama işin kolayına kaçılıyor. Aslında şu
yasa bu hâliyle görüşülemez. Madde gerekçesi olmayan bir yasa var.
Açın bakın, önünüzde hepinizin. Siz kanun teklifi verirken size
söylemiyorlar mı, genel gerekçe yazılır, sonra madde gerekçesi
yazılır ve madde gerekçesinden sonra da önerilen kanun maddesi
yazılır. Bu maddeyi niye önermişsiniz anlamak istiyoruz. Anlamak
istediğimiz için bakıyoruz, burada yazmıyor. Burada yazmadığına
göre, Komisyondan bir açıklama bekliyoruz. Madde gerekçesi yok, buna niye
ihtiyaç duyuyorsunuz? Yani bir ceza tehdidiyle bunu çözeceğinizi mi
sanıyorsunuz, inanmıyorum.
Bu açıdan, bu köklü
karmaşık sorunun farklı çözülmesi gerektiği için bu
önergeyi verdik, takdirlerinize sunuyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ederim
Sayın Kaplan.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge reddedilmiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 259 Sıra
Sayılı Kanun Teklifinin 2. maddesinin aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Muharrem
Işık (Erzincan) ve arkadaşları
Madde 2- 13/10/1983 tarihli ve 2918
sayılı Karayolları Trafik Kanununun 79 uncu maddesi
başlığı ile birlikte aşağıdaki şekilde
değiştirilmiştir.
"Park ücretinin
alınması, araçların çektirilmesi ve kaldırılması
ile muhafazası
Madde 79- Karayolu üzeri park yerindeki
araçlar için park ücreti, yetki ve sorumluluk alanına göre park yerini
tespite yetkili idarece alınabilir. Bunlar dışında hiçbir
gerçek veya tüzel kişi herhangi bir şekilde park ücreti alamaz.
Erişme kontrollü karayolları (otoyolekspresyol) hariç olmak üzere
büyükşehirlerde yetkili idareler, bakım ve onarımdan sorumlu
belediyeleridir.
Birinci fıkra hükmüne
aykırı olarak park ücreti alan veya almaya teşebbüs edenler,
fiilleri daha ağır bir ceza gerektiren bir suç
oluşturmadığı takdirde, altı aydan iki yıla kadar
hapis ve beş bin güne kadar adli para cezası ile
cezalandırılır.
Trafikten men edilen veya çeşitli
nedenlerle muhafaza altına alınan araçların, çektirilmesi ya da
kaldırılıp götürülmesi ile bu araçların
koyulacağı yerler ve bu işlemlerin ücretlerine ilişkin usul
ve esaslar yönetmelikte belirtilir."
BAŞKAN Komisyon katılıyor mu?
İÇİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI
MUAMMER GÜLER (Mardin) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
İÇİŞLERİ BAKANI İDRİS
NAİM ŞAHİN (Ordu) Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Özgür Özel, buyurun. (CHP
sıralarından alkışlar)
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; 2nci madde üzerinde vermiş olduğumuz
önerge üzerinde söz almış bulunuyorum ve hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Hem ülke açısından hem de Parlamento
açısından olağanüstü gündemlerin içindeyiz, olağanüstü
olarak yaratılmış gündemleri tartışıyoruz.
Özellikle Sayın Başbakanın Uludere meselesinde ve Kürt sorunu
üzerinde yapmış olduğu son jinekolojik açılımlardan
sonra bir anda ülkenin gündemi bambaşka bir yere oturdu.
Bu tartışmalar sürerken, Mecliste de bunlar
tartışılacak diye düşünürken, bu sefer, daha önceki
birtakım örneklerinde, MİT Yasası örneğinde olduğu
gibi -o zaman bir tek maddeydi- bu da torba yasa denilen bir yasama
garabetinin içinde ilgisiz bir maddeyle, hava iş kolunda çalışan
kişilerin grev yapma hakları ellerinden alınıp, âdeta grev
yapma özgürlükleri ellerinden alınıp yasaklanır hâle geldi. Bu
mesele, gerçekten, herhâlde dünyada sendikacılık tarihinde
görülmemiş bir ayıptır. Ama bu madde MİT Yasasında
olduğu gibi, kendisini yasamanın üzerinde gören, yasamaya talimat verebilecek
güçte gören birinin ya da birilerinin milletvekili eliyle, onların
talimatıyla ve Meclisteki sayısal çoğunluğa dayanarak
yapmış oldukları ve sayısal olarak mümkün ama hukuken ve
vicdanen son derece tartışmalı bir konudur.
Buna imza atan
sayın milletvekilleri neye imza attıklarını biliyorlar ama
içinde bulundukları kendi yaptıkları tablonun büyük resmin hangi
kısmında olduğunu acaba biliyorlar mı veya sinema deyimiyle
figürasyon bu senaryonun tamamına hâkim mi? O konuyu bir
tartışmak lazım. En başta zaten bu senaryonun iki önemli
sahnesi var: Bunlardan bir tanesi, Kamu İhale Kurumu kapsamı
dışına özellikle çıkartılmış, yüzde 49a
indirilmiş kamu hisselerinin gelecekteki devrinde -ki böyle hava yolu gibi
şirketlerin devrinde kamu yararı için tedbirler alınması
gerekirken- gelecekteki işverene cazip
kılmak, ona âdeta dikensiz bir gül bahçesi bırakmak için bir
sendikal hak ellerinden alınıyor, sendikanın grev yapma
hakkı ellerinden alınıyor.
Senaryonun diğer
önemli kısmı ise, toplu iş sözleşmesi görüşmeleri var
şu anda Türk Hava Yollarında ve aslında orada çalışan
hem cefakâr hem vefakâr emekçiler grev yapmayı çoktan hak ettiler yani bu işi greve götürseler
çoktan olur ama sendikaları ve kendileri iyi niyet göstererek toplu
iş görüşmelerinin devamına karar vermiş durumda ama orada
işte bu yeni derin devlet anlayışı Parlamentoya Aman bu
toplu iş sözleşmesi sonunda greve giderse sıkıntı
olabilir, sen bunların grev hakkını ellerinden al.
talimatını veriyor ve ondan sonra da görüşmeler sürerken dünyada
eşi benzeri olmayan bir şekilde böylesi bir hak sendikanın
elinden alınacak. Dün yapılan grevi kanunsuz saymak istiyorlar. Bütün
dünyada bunun adı fiilî grevdir. Siz insanların grev yapma
hakkını ellerinden alma gibi bir fiilî durum yaratırsanız, onlar
da fiilî duruma karşılık bir grev yapacaklar. Uyarı grevi,
fiilî grev, genel grev ve dayanışma grev hakları modern
ülkelerin hepsinde var ama bir tek Kenan Evren Anayasasında yok. Sizin
Yargılayacağız deyip anayasasından yararlanmaya devam
ettiğiniz, YÖKünden
yararlandığınız, seçim barajından
yararlandığınız, bunun yanında kanun hükmünde
kararnamesinden yararlandığınız Anayasa bunu
yasaklıyor diyorsunuz ve buna sığınıyorsunuz.
Açıkça şunu söylemek
lazım: Ben, İdris Naim Şahin bugün burada niye oturuyor acaba
diye düşünürken son anda jeton düştü. İdris Naim Şahin
işin içinde uçak olduğu zaman bu işlerden sorumlu bakan; ister insanlı olsun ister
insansız olsun işin içinde uçak varsa bu işlere Sayın Bakan
bakıyor ve herhâlde Sayın Bakanın bu meseleye getireceği
çözüm şu olabilir, onun yöntemiyle: Grev yapan 100-150 tane
arkadaşımız var ve onlar işlerinden olma tehlikesiyle
karşı karşıya. Sizinle Sayın Başbakan
konuşacak. deyip onları bir uçağa bindirirsiniz, o uçak
havadayken de radardan tespit eder F16ları yollar, bu sorunu kendi
yöntemlerinizle çözmüş olursunuz Sayın Bakan! Hatta belki bundan
sonraki süreçte de dersiniz ki: Türkiyede bir tek Ankarada kürtaj
yaptırılabilir. İsteyenler, sıkıyorsa uçağa binip
gelsinler!
Ben, Sayın İdris Naim Şahinin
bu konuda soruları cevaplamasıyla ilgili niçin burada olduğunu
hâlâ daha anlayabilmiş değilim. Herhâlde sorulara, gerçek sorulara
gerçek olmayan cevaplar verme konusundaki maharetinden! Her maddede bunu
görmeye devam ediyoruz ve ibretle izliyoruz.
Yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Aydın Milletvekili Sayın Özgür Özel.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 259 sıra
sayılı yasa teklifinin 2. maddesinin üçüncü fıkrasındaki
Büyükşehir belediyesi ibaresinin belediyelerden biçiminde
değiştirilmesini arz ederim.
Kamer
Genç
Tunceli
BAŞKAN Komisyon
katılıyor mu?
İÇİŞLERİ
KOMİSYONU BAŞKANI MUAMMER GÜLER (Mardin) Katılmıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet
katılıyor mu?
İÇİŞLERİ BAKANI
İDRİS NAİM ŞAHİN (Ordu) Katılmıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Bu yetkinin belediyelere verilmesi daha
uygun olur.
BAŞKAN - Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
3üncü maddeyi okutmadan önce Komisyonun
3üncü maddeyle ilgili bir düzeltme talebi vardır.
Buyurun.
İÇİŞLERİ
KOMİSYONU BAŞKANI MUAMMER GÜLER (Mardin) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; teklifin çerçeve 3üncü maddesinin birinci
fıkrasında geçen 65 gün ibaresi komisyon görüşmelerinde ve
komisyon raporunda 60 gün olarak kabul edilmesine rağmen maddi bir hata
sonucu 65 gün olarak yazılmıştır. Bunun komisyon
kararına ve rapora uygun olarak 60 gün şeklinde düzeltilmesini
tensiplerinize arz ediyorum efendim.
BAŞKAN Komisyonun bu düzeltmesi
çerçevesinde 3üncü maddeyi okutuyorum:
MADDE
3- 2918 sayılı Kanunun Ek 2 nci maddesine aşağıdaki
fıkralar eklenmiştir.
İlgili
belediyeden izin veya ruhsat almaksızın, belediye
sınırları dâhilinde ticari amaçlı yolcu taşıyan
kişiye ve araç sahibine birinci fıkrada gösterilen idari para
cezası 3 kat olarak, fiilin işlendiği tarihten itibaren bir
yıl içinde tekerrürü halinde ise 5 kat olarak uygulanır. Ayrıca,
araç her defasında 60 gün süre ile trafikten men edilir.
Ayırıcı
işareti bulunmayan üçüncü fıkra kapsamındaki araçlardan
taşımacılık hizmeti alanlara da birinci fıkrada
belirtilen cezanın üçte biri oranında idari para cezası
uygulanır.
BAŞKAN Madde üzerinde gruplar
adına ilk söz, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Mersin Milletvekili
Sayın Mehmet Şandıra aittir. (MHP sıralarından
alkışlar)
Buyurun Sayın Şandır.
MHP GRUBU ADINA MEHMET ŞANDIR
(Mersin) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; öncelikle yüce
heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri,
sayın bakanlar; gerçekten önemli bir kanunu, önemli sonuçlar getirecek bir
kanunu tartışıyoruz. Bu tartışmada şu anda
televizyon yayını yok. Dolayısıyla vatandaşlara
konuşmak imkânı yok. Ayrıca şu saate kadar da öfkemizi,
tepkimizi zaten yeterince ifade ettik. Şimdi aklıselimle
konuşmak ve birlikte düşünmek zamanıdır diye
düşünüyorum ve bazı endişelerimi sizlerle paylaşmak
istiyorum eğer Sayın Bakan da dinlemek lütfunda bulunursa.
Değerli arkadaşlar, iki endişem var bu
kanunla ilgili.
Bu kanun teklifinin
hazırlanmasından önce -zannediyorum bu konuyla ilgiliydi- Sayın
Metin Külünk bizim grubumuzu da ziyaret etti. İstanbulun taksici,
minibüsçü, özel otobüsçü, halk otobüsleri yöneticileriyle birlikte bir
toplantı yaptık. Bizim grubumuzdan da Sayın Celal Adan ve
Sayın Ali Torlak da katıldı toplantıya. Sektörün
sorunlarını birlikte konuştuk ve orada, biz grup olarak bu
sorunların çözümü için destek vereceğimizi ifade ettik. Gerçekten bir
halk hizmeti sunan, topluma hizmet sunan, kamu hizmeti sunan bu sektörün,
sektörden kaynaklanan, kendi mahiyetinden kaynaklanan birtakım
sorunlarının çözümü için bir hukuk kurulması gerekiyorsa bu
hukukun kurulmasını ve buna da biz muhalefet partisi olarak destek
vereceğimizi ifade ettik. Ancak, tabii, biz ondan özellikle yolcu
taşıyan insanların, sektörün sorunlarını
öngörmüştük ama burada, maalesef 1inci maddede getirilen bu Türk Hava
Yolları çalışanlarına grev yasağı konusu
meselenin mahiyetini değiştirdi.
Ben,
konuştuğum 3üncü maddeyle ilgili endişemi önce ifade edeyim,
sonra bu 1inci maddeyle ilgili endişemi ifade etmek istiyorum.
İlgilisine ifade ediyorum ve tutanaklara geçmesi için söylüyorum
bunları, yoksa bir başka amacım yok.
Değerli
arkadaşlar, ilgili belediyeden izin veya ruhsat almaksızın
belediye sınırları dâhilinde ticari amaçlı yolcu
taşıyan kişiye ve araca -yani buna ne diyorsunuz, korsan taksi
diyorsunuz- buna karşı bir tedbir geliştiriliyor, bir ceza
öngörülüyor bunu önlemek için ve gerçekten kaydını yaptıran,
vergisini veren esnafı korumak için bir düzenleme oluyor. Bu doğru
bir düzenlemedir, gerekli bir düzenlemedir. Gerçekten hukuka uyanı,
kurallara uyanı bizim de korumamız lazım. Buna hiç itiraz
etmiyorum ama bunu düzenlerken bir şeyi de düşünmemiz gerekiyor: O
korsan taksicinin mecburiyeti ne? İnsanlar niye korsan taksicilik
yapıyor? Devlet memuru
çalışıyor, geçinemiyor aldığı maaşla,
gecenin bir saatinde her türlü riski göze alarak korsan taksicilik
yapıyor. O insanı bu noktaya getiren sistemi sorgulamak, bana göre,
önce bize düşer, bize yakışır.
Burada getirdiğimiz bir hakkı
teslim olabilir, Türkiye hukuk devleti, hukukun gereğini yerine getirmek
olabilir ama bir acıyı da itiraf etmiş oluyoruz, demek ki tedbir
olsun diye hukuk kurmak mecburiyetinde kaldığımız toplumun
büyük bir kısmı, büyük bir kitle, büyük bir kesim hukuk
dışı yollardan geçinmeye çalışıyor.
Bu insanları bu noktaya ne
getirdi? İktidar olarak, siyaset olarak, Türkiye Büyük Millet Meclisi
olarak bunu düşünmek mecburiyetindeyiz. Yani hukuk kurarak, kural koyarak
gerçekleri ortadan kaldıramazsınız, maharet değil. Gücünüz
var, elinizi kaldırırsınız indirirsiniz, kanun
çıkartırsınız yasak dersiniz, sorun çözülmez değerli
arkadaşlar. Ben Sayın Külünkten ve sayın iktidar partisi
grubundan bu korsan taksiciliğe zemin hazırlayan bu
şartları da düzeltmek üzere bir hukuk düzenlemesi
yapmalarını talep ediyorum. Birinci husus bu, onların da
hakkını koruyalım, onlar da bir mecburiyetten bu işi
yapıyorlar, bunu bilin. Onları bu noktaya iten sebepleri sorgulamak
hepimiz için bir sorumluluk olsa gerek.
Tabii, 2 Sayın Bakanımız
bugün buradalar ama meşguller arkadaşlar.
CELAL DİNÇER (İstanbul)
Muhabbet ediyorlar.
MEHMET ŞANDIR (Devamla) Bu usulü
de bitirmek lazım. Yani burada müzakere yapıyoruz birleşim
bunun adı, bu müzakereyi Komisyon üyeleriyle ve sayın bakanlarla ve
gruplarla yapıyoruz.
BAŞKAN Sayın
Şandır, bir saniye
Arkadaşlar, burayı biraz
boşaltabilirseniz eğer sayın bakanlar Hatibi dinleme imkânı
bulsunlar.
Buyurun.
MEHMET ŞANDIR (Devamla) Ama,
sayın bakanlar bu müzakereye katılmazlarsa, sayın grup
başkan vekili bu müzakereye katılmazsa, Komisyon bu müzakereye
katılmazsa bir şekil şartının yerine gelmesi için burada
kendi kendimizi aldatmayalım. Demokrasi oyunu oynamaya gerek yok, ortak
aklı üretmekse meselemiz, birbirimize de saygı göstermemiz gerekir.
Onun için ben sayın bakanların meşgul edilmemesini,
bakanların bu konuya gereken dikkati, hassasiyeti göstermelerini istirham
ediyorum.
Değerli arkadaşlar, ikinci
endişem şudur: Gelecek açısından endişe ediyorum.
Bakınız, bir iktidar, bir devlet, bir yönetim sorunların çözümü
için yasak getirirse veya sorunların sebebini komploya bağlarsa, birtakım
dış güçlere bağlarsa, birtakım komplolara bağlarsa,
çözümü için de çok kolay bir yol olan yasak koyarsa, bu bir zafiyetin eseridir.
Güçlü idareler, güçlü yöneticiler sorunlarla uğraşır,
kolaycılığa sapmaz, o sorunun sebebini başka yerde aramaz,
kendinde arar, çözümü de yasaklamada değil, uzlaşmada, ikna etmede
arar, çünkü muhatabınız sizin insanınız ve sizin ülkeniz,
ama bugün bir konuyla karşılaşıyoruz.
Ben iki noktada sıkıntı
duyuyorum: Bir, milletin yüzde 50 oy vererek iktidara getirdiği ve on
yıldır bu ülkeyi tek başına yöneten AKP İktidarı
hangi zafiyetin içinde ki çok temel bir hak ve özgürlük alanı olan grevi
yasaklıyorsunuz?
Değerli arkadaşlar, bu
doğru bir şey değil, bu size
yakışmamıştır sayın bakanlar, sayın iktidar
partisi grubu.
Bakın, bu kanun, nedir o? 2822
sayılı Kanunun 29uncu maddesinde beş hususta grev
yapılamayacağı iddia ediliyor, altıncı husus olarak
hava hizmetleri diyorsunuz.
Ben, şimdi, buradan sayın
bakanlara demin soru da sordum, aslında hiç öyle muhalefet veya siyaset
yapmak için de sormadım, ben düşünelim üzerinde diye sordum. Yani
sizin önceliğiniz sayın bakanlarım, insan mı, özgürlük mü,
hukuk mu, yoksa da para mı, kâr mı? Siz buraya getirdiğiniz
gerekçeyle Türk Hava Yollarının zararını gerekçe
gösteriyorsunuz. Eğer meseleniz insansa, sağlık hizmetlerinde de
grevi yasaklamanız lazım. Eğer meseleniz özgürlükse, tüm
uluslararası sözleşmelere aykırı bir kanun getiriyorsunuz.
Eğer hukuksa, kazanılmış hakları ortadan kaldıran
bir hukuk getiriyorsunuz. Niye böyle bir şeye mecbur kaldınız?
Niye böyle bir zorunluluğu duyuyorsunuz? Hangi zafiyetin içindesiniz?
İktisaden mi? Hani ekonomik kalkındık, büyüdük diyorsunuz. Yani
işçiye üç kuruş para vermekten zor duruma mı düştük?
Hazinede para mı bitti? Yoksa demokratik anlayışınız
mı değişti?
Sayın Bakan, bakın, çok ciddi
bir sorgulama yapıyorum. Üç Y dediniz Yasakları
kaldıracağız dediniz. Şimdi anayasa yapıyoruz,
Anayasayı özgürleştirmek veya bireysel hak ve özgürlüklerin önündeki
engelleri kaldırmak için anayasa yapıyoruz ama Anayasaya da
aykırı, ILO Sözleşmesine de aykırı, Avrupa
Birliği kriterlerine de aykırı yasak getiriyoruz. Hâlbuki, grev
ve lokavt demokrasinin olmazsa olmaz şartı kadar veya özgür
çalışma ortamının, demokratik çalışma
ortamının olmazsa olmaz şartı kadar değerli bir
kazanım, bunu ortadan kaldırıyorsunuz. Sizi bu noktaya getiren
zafiyet ne? Bunu ülkemin geleceği açısından endişeyle ifade
ediyorum yani bugün Türk Hava Yolları çalışanlarına grev
yasağı getirdiniz, yarın hangi yasağı getireceksiniz?
Veya yasaklarla bu ülkeyi yönetmek gerekliliğini hangi sebeple
duyuyorsunuz?
Sayın Bakanım, bunu
-televizyonlar kapalı- şov olsun, siyaset olsun, muhalefet olsun diye
söylemiyorum, gerçekten endişelendiğim için söylüyorum. Yani bu
ülkeyi yüzde 50 oyla, üç dönemdir yöneten siyasi iktidarın geldiği
noktanın geleceğini düşündüğümde, geleceğinden
endişe duyduğumdan dolayı bunları söylüyorum.
Dikkate alacağınızı
ümit ederek, hepinize saygılar sunuyorum.
Teşekkür ederim. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim
Sayın Şandır.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına,
İstanbul Milletvekili Sayın Celal Dinçer.
Buyurun Sayın Dinçer. (CHP
sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA CELAL DİNÇER
(İstanbul) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri; 259
sıra sayılı Kanun Teklifinin 3üncü maddesi hakkında Cumhuriyet
Halk Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum.
Görüşmekte olduğumuz bu kanun
teklifiyle -ki, buna biz Torba kanun teklifi. diyoruz- halkı çok
yakından ilgilendiren, toplum hayatını etkileyecek birkaç alanda
düzenleme yapılmak isteniyor. Aslında Meclisin bu yasama dönemine
başladığı günden itibaren biz söylüyoruz; kanun hükmünde
kararnameler ile torba kanunlar ile yapılan düzenlemelerin doğru
olmadığını her vesileyle vurguluyoruz. Ancak Hükûmet,
iktidar, en çok sevdiği usul olarak bu yöntemi kullanıyor. Bu
yöntemle, toplumun gözünden bazı tartışmalar
kaçırılmak istenerek kanunlar çıkarılmak isteniyor. Hiçbir
olay sürekli tartışılmadan, kamuoyunda tartışılmadan,
ne olduğu belirsiz, çorbaya dönüştürülmüş tekliflerle gündeme
getiriliyor. Aslında burada yapılmak istenen amaç; Amerika
Birleşik Devletleri Danışmanı All Goreun İdarede
Yeniden Düzenleme diye yaptığı bir rapor üzerine dünyada
başlatılan bir akımı AKPnin gerçekleştirmiş
olması ve ona sadık kalması.
36 tane kanun hükmünde kararnameyle
Türkiyenin idari yapısını değiştirdiniz, bütün temel
yasaları değiştirdiniz ve bunları hâlâ Meclisin gündemine
getirmediniz. Şimdi de çok hayati konularda torba kanunlarla bu iktidar,
sizler yeni değişiklikler yapıyorsunuz.
Bu teklifin 1inci maddesinde getirilen
düzenleme, kesinlikle ve kesinlikle uluslararası normlara
aykırıdır. Hiçbir şekilde kabul edilemez, edilmemelidir.
Çünkü yüzyıllar süren mücadeleler sonucunda kazanılmış grev
hakkı, emekçiler için, emek sarf edenler için en kutsal haktır. Ancak
siz bu hakkı elinden almak istiyorsunuz. Çok fazla uzağa gitmeye
gerek yok, daha 12 Eylül 2010 tarihinde bütün bilboardları doldurdunuz.
İşçilerimize bir değil, iki sendika hakkı vereceğiz.
dediniz. Türkiye, sendika cenneti olacak. dediniz; oysa görüyoruz ki, sizin
ileri demokrasinizde 6-7 milyon sendikalı işçi sayısı 500
binlere indi. Şimdi, sendikal hakları kısıtlayarak,
sendikaları kanarya sevenler derneğine dönüştürmek istiyorsunuz.
Sadece sembolik toplantılar yapan, iktidarın sözünden çıkmayan,
konuşmayan bir yapıya dönüştürmek istiyorsunuz. Gazetecilerin
boynundan ipi çıkardığınızı söylüyorsunuz ama bu
tavrınızla sendikacıların boynuna ip geçirmek istiyorsunuz.
Çağdaş dünyada olmaması gereken bir davranışı
sergiliyorsunuz. Bu davranış insan haklarına
aykırıdır, bu mantık Anayasaya aykırıdır,
ILO sözleşmelerine aykırıdır, uluslararası mevzuata
aykırıdır. Bu değişiklik yapılırsa,
Avrupada, hak ihlallerinin görüşüldüğü komisyonlar var, bu
komisyonlardan Türkiyeye kesinlikle ceza gelecektir. Değerli
milletvekilleri, sizleri buradan uyarıyorum. Biz bu hakkı
yasakladığımız zaman, Hak İhlallerini İnceleme
Komisyonu cezayı verecektir. Nitekim Avrupadan, gerek sendikaya gerek
Başbakanlığa gerekse Bakanlığa Bu kısıtlamayı
yapmayınız. şeklinde yazıların geldiğini de
biliyoruz.
Şimdi, burada bir düzeltme yapmak
istiyorum. Biraz evvel Sayın Bakanımız, sorulan bir soruya
verdiği cevapta dedi ki: Sendika toplu sözleşme yetkisine itiraz
etti. Dolayısıyla süreç bir yıldan fazla uzadı. Sendika
itiraz etmedi, idare itiraz etti sayın milletvekilleri.
Dolayısıyla Hükûmet, burada da Sayın Bakanımız
sanıyorum yanlış bilgilendirildi. Bu düzeltmeyi de yapmak
istiyorum.
12 Eylül döneminde dahi
sendikaların bu hakları kısıtlanmadı. Hava-İş
Sendikası elli yıllık, altmış yıllık bir
sendika, bugüne kadar bu haklarını asla kullanmadı ama onu bir
güç olarak elinde bulundurması en doğal hakkıydı, siz bu
hakkı elinden alıyorsunuz.
Zaten, 4+
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; bu teklifin 3üncü maddesiyle getirilen düzenlemede vatandaşlarımın
mağduriyetine yol açacak hükümler vardır.
Anlaşıldığı kadarıyla Hükûmetin sıcak paraya
ihtiyacı var. Bugünlerde İnsanların cebinden ne kadar para
alabilirimin hesaplarını yapmaktadır. Neredeyse şehir
girişlerine bariyerler konulup şehre girenlerden para keseceksiniz;
bugünler yakın, onu bekliyoruz, bari o düzenlemeyi de getirin, her
şey tamamlansın.
Bu teklifte yine garip bir uygulama
var. Vatandaşa 3 kat ceza kesilir. deniyor. Bir suça bir ceza olur, 3
kat ceza olmaz. Cezanın miktarını belirleyiniz. 3 kat ceza
demek, kanun yapma tekniğine aykırı bir husustur.
Bu teklif ile şehir merkezlerinde
park yerlerinin tespit ve işletilmesi yasal statüye kavuşturulmak
isteniyor. Büyükşehirlerde belediyeler, özellikle Ankarada ve
İstanbulda bütün cadde ve sokaklarını park yeri olarak tespit
ettiler. Ben, bunun örneğini kamu görevim sırasında Ankarada
gördüm, birçok örneğini gördüm, sıkıntılarına
şahit oldum. Valiliğe yüzlerce şikâyet geldi, bu
şikâyetlerde: Benim otuz yıldır, kırk yıldır
oturduğum evimin önünü belediye park yeri yaptı.
Dolayısıyla, ben şimdi evimin önüne paralı park ediyorum.
diye şikâyetlerde bulundular.
Kanun teklifinin gerekçesinde Ara
sokaklar değil, ana arterler park yeri yapılacak. deniyor. Oysa
hâlen uygulamada belediyeler bütün ara sokakları park yeri olarak tespit
ettiler. Bu husus mahkemelerde dava konusu oldu, şimdi de bu yasayla bu
davaların önü kesilmek isteniyor.
Bilindiği üzere belediyeler
yapı ruhsatı verirken bütün binalarda belli alanlar, genellikle alt
katlar otopark olarak tespit ediliyor, ancak kafamızı kuma gömüyoruz,
asla buna müdahale etmiyoruz. Otopark olarak kullanılmayan yerler iş
merkezi olarak kullanılıyor, cadde ve sokakları otopark olarak
biz ayırıyoruz ve vatandaştan para alıyoruz. 3194
sayılı Yasaya aykırı hareket eden bütün belediyeler
cezalandırılmalı, otopark sorunu ancak bu şekilde belki
çözülebilecek.
Ayrıca, eğer mecburi olarak
yapılması gereken otopark yerleri yapılacaksa bunların
ücreti sadece büyükşehir belediyesi değil, oradan sorumlu, onun tamir
ve bakımını yapan belediyeler de pay almalı ve alınan
bu paylar da mutlaka ve mutlaka sadece otopark yapımına
ayrılmalı. Bu düzenlemede bununla ilgili bir hüküm de yoktur.
Değerli milletvekilleri, korsan
taşımacılıkla mücadele için bir yasal düzenleme
getiriliyor. Biz buna karşı değiliz, başından beri
savunduğumuz bir husus. Korsan taksicilik, hepimizin bildiği gibi,
bir emek hırsızlığıdır; korsan CD gibi, illegal
yollarla yürütülen faaliyetler gibi korsan taksicilik de emek
hırsızlığıdır ve halkın güvenliğini de,
halkın sağlığınıda dikkate almayan bir
taşımacılık sistemidir. Korsan taksiciler İstanbulda
neredeyse resmî taşımacıların 2 katına
çıkmıştır. Bunun için alınan tedbirleri destekliyoruz,
bu konuda yapılan düzenlemenin doğru olduğunu düşünüyoruz,
ancak eksik olduğunu düşünüyoruz. Özellikle şoförlük meslek
standartları belirlenerek şoförler eğitilmeli, halkın daha
güvenli ve huzur içinde yaşayacağı bir sisteme geçilmelidir.
Son olarak söylemek istiyorum ki,
korsan taşımacılıkta çok önemli bir hususu biraz evvel
Değerli Kardeşim Mahmut Bey dile getirdi. Adalet
Bakanlığına bağlı güçlendirme vakıfları var,
bunun yanında özel bankaların VIP
taşımacılığı var. Bunlar da korsan
taşımacılıktır, bunlara da tedbir alınmalı.
Ayrıca rent a car dediğimiz araç kiralama şirketleri de korsan
taşımacılık yapmaktadır. Bu konuda da kanunda
açık bir hüküm yoktur, bu da yeniden düzenlenmelidir. Rent a carlar da
korsan taşımacılık da çok büyük boyutlara
ulaşmıştır, bunun da önü alınmalıdır. Bu
konuda yapılacak düzenlemelere biz destek vereceğiz.
Hepinize sevgi ve saygılar,
teşekkürler. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim
Sayın Dinçer.
Barış ve Demokrasi Partisi
Grubu adına Mersin Milletvekili Sayın Ertuğrul Kürkcü.
Buyurun. (BDP sıralarından
alkışlar)
BDP GRUBU ADINA ERTUĞRUL KÜRKCÜ
(Mersin) Sayın Başkan, sevgili arkadaşlar; bu trafikle ilgili
mesele, cezaların artırılmasıyla çözülecek olan bir mesele
değil. Trafik meselesinin kaynağında yolların kamusal
oluşuyla ulaşımın özel oluşu arasındaki gerilim
yatıyor. Ulaşımın özel oluşu demek,
ulaşımın kâr maksatlı yürümesi, ulaşım
araçlarının özel kişiler eliyle kullanılması ve
kamusal ulaşım yerine toplumsal ihtiyaçların bireysel imkânlarla
çözülmesinden doğan araç çokluğu, bu araçların üretiminin ve
tüketiminin teşviki
Burada toplumsal yararın değil, kâr
amacının gözetilmesinin yol açtığı sonuçlarla
başa çıkmak için bulunmaktadır bunlar. Cezalar ile bütün
bunların yıldırılması, caydırılması
aslında mümkün değildir. Çünkü eninde sonunda, özel ulaşım
ihtiyacına dayalı bir şehir içi ulaşım
mantığı, kaçınılmaz bir biçimde, mevcut taksi
kapasitesini de, ulaşım aracı kapasitesini de aşacak, bu
yüzden de korsan taksicilik hep olmaya devam edecektir.
Tabii burada daha önceki maddede söz
alan Sinan Aygün Arkadaşımızın değindiği nokta
önemli. Gerçekten böylece hem park yerleri hem park yerlerine ödenen ücretlerin
de bir sorun olduğu doğru ama onun verdiği örneğe bakarak
konuşacak olursak, ekmek almaya özel araçla, sinemaya özel araçla, gezmeye
özel araçla gidince, tabii o zaman ortaya çıkacak olan bu büyük hacmi
hiçbir kent, ne kadar planlanırsa planlansın,
kaldıramayacaktır. Sonuçta kent
planlamacılığının esası kamusal
ulaşımın kamusal araçlarla yapılmasını icap
ettirir. Dolayısıyla, bunun gereği yerine gelmeyince, ortaya
çıkacak kaosu ne park yerlerinin ücretlerini artırarak ne
cezaları artırarak çözmek mümkün değil. Tıpkı bunun
gibi, karşı karşıya kaldığımız bütün
sorunları yasaklarla çözmek de mümkün değil.
Tekrar, daha önceki atışmalar
dolayısıyla, hava iş kolundaki, havacılık
işletmelerindeki grev yasağı konusunu da yeterince
tartışamamış olduğumuz için bununla ilgili gerçekleri
de bir kere daha bu vesileyle size duyurmak istiyorum.
Sevgili arkadaşlar, grev
yasağını bize makul göstermek isteyen arkadaşlarımız
diyorlar ki: Türk Hava Yollarının muazzam
gelişmişliği, bunun gözümüzün bebeği gibi
korunmasının icap etmesi, uluslararası hava yolu
taşımacılığındaki global rekabete
karşılık verebilmek için Türk Hava Yollarının grev
yasağıyla donatılması gerekir yani Türk Hava Yolları
işletmesinin elini işçisi karşısında özgür
bırakmak tavsiye edilmektedir. Niçin? Çünkü
Bu çünkünün hiçbir rasyonel
cevabı yok.
Şimdi, sevgili arkadaşlar,
ben bu durumun rasyonel arka planını anlamanız için size Türk
Hava Yollarının ürünü olan yani kendi yıllık
bilançolarından çıkan rakamları söylemek istiyorum: 2008de Türk
Hava Yollarının bugünkü para birimiyle 1 milyar 134 milyon 126 bin
211 lira kârı var. 2009da kârı bunun yarısına
düşmüş; 559 milyon. 2010da onun da yarısına
düşmüş; 286 milyon. 2011de zarar 1 milyar 7 milyon 542 bin 958 lira
olmuş. 2012 ilk çeyrekte 29 milyon 382 bin lira zarar ilan edilmiş.
Elimizde kötü yönetilen bir
işletme var. İyi yönetilen bir işletmenin kârları
sistematik olarak beş yıl içerisinde 1 milyar 134 milyon 126 bin
kârdan 1 milyar 7 milyon zarara dönüşemez; bunda Türk Hava
Yollarının kötü yönetilmesinin açık bir sonucunu görebiliriz.
Ancak bu zarara karşılık getirilen tedbir sadece Türk Hava
Yollarıyla ilgili değildir; bütün hava yolu şirketlerinde grev
yasağı getirilmektedir yani Türk Hava Yollarından
konuşuyoruz ama bütün diğer özel hava yollarında da bu yasayla
birlikte grev yasağı getiriliyor.
Grev yasağı, zararın
kaynağının ancak işçi ücretleri olduğu
saptamasıyla rasyonel olabilirdi, bu da irrasyoneldir. Koltuk kilometre
oranlarında son beş yıl boyunca artış vardır,
yani işçi verimliliği yükselmiştir. Personel koltuk
oranlarında her yıl yüzde 6-10 oranında artış vardır.
Bu, göreli olarak aslında personel giderlerinde düşüş, emek
verimliliğinde yükseliş olduğu anlamına gelir. Son bir
buçuk yıldır toplu sözleşme
bağıtlanamadığı için işçi ücretlerine zam da
yapılmış değildir ve işçi ücretlerinin genel maliyete
oranı yüzde 19dur; dünyanın bütün diğer gelişmiş hava
yollarında bu yüzde 25 civarındadır. Yani Türk Hava Yolları
aslında kendi rakipleri karşısında işçi ücretleri
bakımından zaten avantajlı bir durumdadır. Peki, bu durumda
bu grev yasağını neyle açıklamak mümkün olabilir? Bir tek
şeyle: Hükûmet, Türk Hava Yolları Yönetim Kurulunu ve onun
Başkanını işten almak yerine işçilere grev
yasağı getirmektedir çünkü bu yanlış işletme
planı, yanlış hesap Bağdattan dönecektir. Binali
Yıldırım, Ulaştırma Bakanı, daha geçen gün, on
gün önce gazetecilere verdiği beyanatta şunu dedi ki: Havalimanlarının
kapasitesi bizim Türk Hava Yollarının taşıma
planlarına uymuyor. En iyi şartlarda gecikmeleri otuz ila kırk
dakikaya indirebiliriz.
Sevgili arkadaşlar, Yeşilköy
Havaalanı için konuşuyoruz. Yeşilköy Havaalanı ya da
Atatürk Havalimanı demek, aslında Türkiyeye gelen giden yabancı
yolcu miktarının yarısının inip kalkması
demektir. Atatürk Havalimanına gelen yolcuların hepsinin en az
ortalama otuz dakikalık gecikmeyle uçacak olmaları demek, onların
başka hava yollarına yönlerini dönmeleri demektir. Ben şahsen,
Türk Hava Yollarıyla Ankaradan İstanbula gidip gelmeye
çalıştığım her durumda Atatürk Havalimanında en
az iki saat geciktiğim için şimdi Sabiha Gökçen
Havalimanını tercih etmek zorunda kalıyorum. Orada da Türk Hava
Yollarının uçakları olmadığı için, başka
uçaklarla uçmak zorundayım. Basit, bir tek milletvekilinin
Ankara-İstanbul uçuşlarına baktığınız zaman
bile bu plansızlığın sonuçlarını görebilirsiniz.
Burada, hırslı büyüme stratejisi, ayrıca bu arada -satın
alınan ve bütünüyle zarara yazılan- Bosna Hava Yollarının
satın alınması, bunların tamamı bu zararın
gerisindeki nedendir.
Şimdi, burada biz bunları
anlatmaya çalışırken bize ikide birde sataşarak bu
gerçeklerin üzerini örtmek kabil değildir. Bu işletme
hatalarını ortadan kaldırabilmek için de işçilerin grev
yasağının herhangi bir anlamı yoktur. İşçilere
getirilecek grev yasağının işçilerin iş güçlerine,
çalışma güçlerine aşırı yüklenme dolayısıyla,
uçuş güvenliğine, hava yolu güvenliğine olumsuz etkileri
olacağını ve -isterseniz bana baykuş deyin- Türk Hava
Yolları uçaklarının önümüzdeki yıllarda, bu
aşırı çalışma, aşırı yorgunluk
dolayısıyla birçok musibetle karşı karşıya
kalacağına iddiaya girebilirim.
Gelin, buradan dönün arkadaşlar.
Bunun bize katacağı bir şey yok. Diyelim ki, Hava-İş
Sendikası, Türk Hava Yollarını öylesine
sıkıştırdı ki işçi ücretlerine iki yıl için
yüzde 15 zam aldı. Bunun genel maliyete yansıması yüzde 1 bile
olmayacaktır. Türk Hava Yollarının zararının
kaynağı işçiler, işçilerin grev hakkı değildir.
Türk Hava Yolları kötü yönetilmektedir.
Öte yandan, Türk Hava Yollarına
tedbir olarak getirilen önlem esasen özel sektörü de korumaktadır netice
olarak ve burada bir millî mugalata içerisinde, millî hava yolumuz vesaire
Arkadaşlar, bu, devlet
kapitalizmidir, bunun adına ne derseniz deyin. İşçiler o
uçakların sahibi değildir, işçiler o uçakların mülkiyetine
sahip değillerdir. Başka bir kolektif mülkiyet, kolektif kapitalist
mülkiyet altında çalışmaktadırlar. O nedenle,
işçilerin haklarını savunmak isteyen, işçi haklarından
söz edenin yapacağı tek şey vardır, işçilerin önündeki
pazarlık yolunu açık tutmak. İşçilerin ücretlerini
artırmak dışında, ücretlerini ekmek fiyatıyla eş
değer kılabilmek bakımından grevden başka ellerinde
silah yoktur. Bu silahı işçilerin elinden aldığınızda
işçileri vurmuş olduğunuzu sanırsınız ama çok
yanılırsınız. Bununla aslında Hükûmet kendi
ayağına ateş etmektedir, işçi sınıfını
bütün sektörlerle birlikte mücadeleye çağırmaktadır.
İnanın bana, ilk kez, Türk Hava Yollarının bu mücadelesiyle
birlikte hakikaten küresel bir şeyle karşı karşıya
kalacağız
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
ERTUĞRUL KÜRKCÜ (Devamla)
ama
bu, sandığınız gibi bir küresel sermaye rekabeti
değil, dünya çapında, bütün havacılık işçilerinin Türk
Hava Yolları işçilerinin yanına geçmesi, gerçekten enternasyonal
bir sivil mücadelesiyle boy ölçüşmeniz olacaktır. Bu boy
ölçüşmeyi kaybedeceğinize dair sizinle iddiaya girmeye varım.
Bir dahaki yıl yeniden bu konuyu görüşeceğiz.
Bir kere daha bunu gözden geçirin, hâlâ
vakit var, bu kanunu geri çekebilirsiniz. (BDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Şahısları adına
İzmir Milletvekili Sayın Musa Çam. (CHP sıralarından
alkışlar)
Buyurunuz.
MUSA ÇAM (İzmir) Sayın
Başkan, Türkiye Büyük Millet Meclisinin saygıdeğer üyeleri,
Sayın Bakan; sizleri saygıyla selamlıyorum.
259 sıra sayılı Kanun
Teklifinin 3üncü maddesiyle ilgili, korsan taksiyle ilgili söz
almış bulunuyorum. Evet, korsan taksiciliğe
karşıyız, bunun için hep birlikte mücadele etmemiz gerekiyor ama
aynı mücadeleyi korsan kanun tekliflerine karşı da bizim
yürütmemiz ve ona karşı da mücadele etmemiz gerekir diye
düşünüyorum.
Şimdi, korsan taksiciliğin
nedenlerini ve niçinlerini tabii ki çok ciddi bir şekilde incelememiz
gerekiyor ama on sekiz yıldır
AHMET YENİ (Samsun) Sayın
Başkan, kıyafeti İç Tüzüke aykırı.
BAŞKAN Kravatı görünüyor,
üşüyordur belki canım.
MUSA ÇAM (Devamla) -
İstanbulu
yönetiyorsunuz, on yıldır Türkiyeyi yönetiyorsunuz. On sekiz
yıldır İstanbulu yönetiyorsunuz
(AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
AHMET YENİ (Samsun) İç
Tüzüke aykırı Sayın Başkan.
BAŞKAN Kravatı var.
MUSA ÇAM (Devamla) -
ve korsan
taksiciliğin sorununu çözemediniz, problemlerini çözemediniz.
BAŞKAN Belki üşüyordur
canım.
MUSA ÇAM (Devamla) Şimdi, bir
kanun teklifiyle bu sorunu çözmeye çalışıyorsunuz. On
yıldır iktidardasınız, bunu çözemediniz.
BAŞKAN Siz de beni gardiyan
yaptınız ha.
MUSA ÇAM (Devamla) Şimdi, yeni
yasaklar getirerek bunu çözmeye çalışıyorsunuz.
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI
(İstanbul) Sayın Başkan...
BAŞKAN
Baktıracağım şimdi aykırı mı değil mi?
MUSA ÇAM (Devamla) Değerli
arkadaşlar, sizler, Sayın Bakan, elimde var, 12 Eylül 2010 tarihinde
referanduma götürmüş olduğunuz maddeler burada. Buna kefil misiniz?
Kefil misiniz Sayın Bakan? Arkasında duruyor musunuz? Arkasında
duruyor musunuz arkadaşlar? (AK PARTİ sıralarından
gürültüler) Bunun arkasında duruyor musunuz? Kefil misiniz buna?
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Bilmiyorlar, okumadılar.
MUSA ÇAM (Devamla) Buna kefil misiniz? Bakın, oy verdiniz,
oy istediniz 12 Eylül 2010 tarihinde.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) 2 tane madde önemliydi onlar
için, Anayasa ve HSYK.
MUSA ÇAM (Devamla) Ampul burada ve sizin
çıkardığınız ve 40 maddede Türkiyeyi refaha götürecek
referandumla ilgili madde, sizin kitapçığınız bu. Bunun
arkasında mısınız? (AK PARTİ sıralarından
Evet sesleri)
RAMAZAN CAN (Kırıkkale) Evet.
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI (İstanbul) Evet.
RECEP ÖZEL (Isparta) Evet.
MUSA ÇAM (Devamla) Kefil misiniz buna? (AK PARTİ
sıralarından Evet sesleri) Sonuna kadar arkasında
mısınız? Peki, açıyorum arkadaşlar. Ve diyorsunuz ki,
12 Eylül referandumunda, evet
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Okumamışlar,
okumamışlar.
MUSA ÇAM (Devamla) Bakın, arkadaşlar, bunu
okumadığınız çok açık ve net. Ve diyorsunuz ki:
Anayasa değişiklik paketiyle ilgili referandumda Evet. demek için
40 neden. Ve bunu demişsiniz ve bunu dediğiniz için de yüzde 58 oy
aldınız. İnsanları kandırdınız,
aldattınız ve şimdi buraya ne getiriyorsunuz arkadaşlar?
(CHP sıralarından alkışlar)
İşte o 40 maddeden bir tanesini sizlere okuyorum, madde 28,
diyorsunuz ki: Grev hakkının önündeki engellerin ortadan
kaldırılmasına Evet. demektir. Burada, burada arkadaşlar.
(CHP sıralarından Bravo sesleri, alkışlar) Şimdi,
mademki arkadaşlar halkın karşısına bunu
çıkardınız, Kefiliz. diyorsunuz burada,
Arkasındayız. diyorsunuz ama 28inci maddeyi okuduğunuzda
sesiniz çıkmıyor arkadaşlar.
MUHARREM İNCE (Yalova) Yalandan kim ölmüş?
MUSA ÇAM (Devamla) Şimdi, size soru: Halkı
kandırmak olur mu? Oy almaya giderken bunu söyleyeceksiniz ama oy
aldıktan sonra bunu unutacaksınız ve buraya bir korsan teklif
getireceksiniz ve diyeceksiniz ki arkadaşlar: Biz grev yasağı
getiriyoruz bunun içerisinde. İşte, bu sizin ne kadar samimiyetsiz,
ne kadar riyakâr, ne kadar oportünist bir siyaset izlediğinizi
(AK
PARTİ sıralarından gürültüler)
FATİH ŞAHİN (Ankara) Ağır ol!
Ağır ol!
MUSA ÇAM (Devamla) Şahsınıza
söylemiyorum bak. Ben cümleleri çok dikkatli seçerim. Ben
şahsınıza değil, politikanızın ve siyasetinizin
ne kadar itibarsız, ne kadar omurgasız, ne kadar riyakâr ve ne kadar
oportünist olduğunu söylüyorum; şahıslarınızı
tenzih ederek söylüyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
Politikanız budur, ikiyüzlü bir politika izliyorsunuz ve insanları
kandırıyorsunuz ve aldatıyorsunuz. Buraya hiç ilişkisi
olmayacak bir şekilde bir kanun teklifini getirerek korsan taksinin
içerisine, korsan grev yasağını almak istiyorsunuz. Bu kabul
edilebilir bir şey değildir.
Sayın Bakan, siz Ulaştırma
Bakanısınız. Sizin göreviniz greve götürmek değil,
taraflarla oturup anlaşmaktır, anlaşmak için de imzalamaktır
arkadaşlar. Ama esas neden arkadaşlar, bu grev yasağı
değildir; esas neden Türk Hava Yollarını ve ona bağlı
olan işletmeleri tamamen sendikasızlaştırmak ve orada tekrar
bir arka bahçe yaratmak ve oraya yeni bir sendikayı getirmektir arkadaşlar.
Bütün amaç budur, bütün hedef budur. Yoksa süre vardır, taraflarla
oturulup bir sözleşme, toplu sözleşme bağıtlanabilir. Ama
bakın arkadaşlar, ANADOLU JETe bağlı olan, yer hizmetlerini
yapan TGSde 5 bin işçi var. Ankara Esenboğa Havaalanına gidin,
soyadı Çiçek, soyadı Babacan, soyadı Yıldırım
-bilmem- Bakanlar Kurulunun çocukları, yakınları, teyze
çocukları, amca çocukları, bir iktidar kabinesinin çocukları,
hepsi orada çalışıyor arkadaşlar. Biz ona karşı
değiliz ama orada arkadaşlar, örgütlü yapılan bu fiilî
engellemeye karşı hepinizin dikkatli olması gerekiyor. Bir
taraftan demokrat geçineceksiniz, bir taraftan referanduma götüreceksiniz ama
öbür taraftan da her türlü yasağı ve engeli getireceksiniz. Bu
oportünist ve ikiyüzlü politikalardan vazgeçmenizi diliyorum ve Türk Hava
Yollarında çalışan emekçi kardeşlerimizin ekmeğine kan
doğramayın.
Sayın Külünk burada
yok, Sayın Külünk burada olsaydı ona bir çift söz söyleyecektim ama
burada konuşursam arkasından konuşmuş gibi olurum, o da
bize yakışmaz.
OSMAN AŞKIN BAK
(İstanbul) Söyle, tutanaklardan bakar.
MUSA ÇAM (Devamla) Ama
sizi bir kez daha uyarıyorum ve Türk Hava Yollarında
çalışan emekçi kardeşlerimizin ekmeğine kan doğramayın.
Yanlış
yapıyorsunuz, hata yapıyorsunuz, bundan geri dönün. diyorum, saygılar sunuyorum.
(CHP sıralarından Bravo sesleri, alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Çam.
Soru-cevap işlemine
geçiyorum.
Sayın Tanal
MAHMUT TANAL
(İstanbul) Teşekkür ederim Başkan.
Sayın
İçişleri Bakanına sormuştum iki sefer ancak cevap vermedi,
Sayın Ulaştırma Bakanına söylüyorum ben.
Hüseyin Çelik,
Sayın İçişleri Bakanı hakkında Uludereyle ilgili
açıklamaları nedeniyle İnsani değildir. demişti, siz
buna ne diyorsunuz?
Soru iki: Bu kanun
teklifiyle havacılık hizmetlerine grev yasaklanmış ve grev
hakkına ağır bir darbe getirilmiştir. Bu konuda bu
ağır bir darbe değil midir? Bu, Türkiye Büyük Millet Meclisi
aracılığıyla grev kırıcılığı
sayılmaz mı?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Akar
HAYDAR AKAR (Kocaeli)
Sayın Bakan, aslında sorularımı İçişleri
Bakanı için hazırlamıştım ama size nasipmiş.
Dün, yeni Boğaz
köprüsünün ihalesini yaptınız, hayırlı olsun. Yalnız
bu ihaleyi yaparken, bir önceki ihalede 100 bin araç garantisi verirken, araç
garantisini 135 bine çıkarttınız; artı, istimlak
bedellerini devlete yüklediniz; artı, KDV
alınmayacağını söylediniz ve yaklaşık on
yıllık bir anlaşma yaptınız. Hesap
yaptığımızda 35 bin araç fazlası için, bu araç fazlasının -eski parayla
söylüyorum- aylık 5 trilyon 250 milyar lira yaptığı, 12
aylık da 63 trilyon yaptığı, on yıllık da 630
trilyon yaptığı bir avantaj sağladınız bu
firmalara. Yani şimdi ekonomimiz o kadar düzgünken, bu kadar işi
devlet yapacakken, istimlak bedellerini, bu kadar parayı, zaten nakit
ödenen bu paraları bunlara ve fazlasını da, artı,
fazlasını da şirkete bıraktınız ve böyle bir
ihale gerçekleştirdiniz. Ben olsam, bu devletin parasını bu
şekilde çarçur demek istemiyorum ama devlet eliyle yapmak daha mantıklı
olurdu diye düşünüyorum.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Şeker
MEHMET ŞEKER (Gaziantep)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Ben de Sayın İçişleri
Bakanına soracaktım ama
Sayın Bakanım, Gaziantepte
ve Türkiye'nin değişik yerlerinde dolmuş seferleri
yapılıyor ve bunlar minibüsler. Bunlara inmek binmek sağlık
açısından çok zor. Yazın çok sıcak olan bölgelerde maalesef
bunlar klimasız ve özürlü insanlar bunlara inip binemiyor. Bunları
midibüse çevirerek, daha genişleterek daha iyi hizmet vermeyi
düşünüyor musunuz? Bunun için bir değişiklik yapacak
mısınız ve bu mevcut dolmuşların sahiplerini de
mağdur etmeden, onların da bire bir arabalarının
karşılığını vererek bu işi çözmek için
gerekli kanunu çıkartacak mısınız?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Çelebi
SÜLEYMAN ÇELEBİ (İstanbul)
Çok teşekkürler Sayın Başkan.
Sayın Bakan şunu sormak
istiyorum: Avrupada hava yollarında çalışan işçilik
maliyeti ne kadar, Türkiyede ne kadar, kıdem tazminatları
düşüldükten sonra ne kadar bir maliyet var, işçilik maliyeti? Birinci
sorum bu.
İkinci sorum: Biraz önce İçişleri Bakanı
Sendikanın itirazı nedeniyle bu prosedür uzadı. dedi. Türk
Hava Yolları mı sürece itiraz etti, sendika mı etti? Bunun bir
açıklığa kavuşturulmasını, özellikle sizin orada
sorumlu Bakan olarak açıklamanızı istiyorum ve biraz önce
Avrupadan sorumlu Sayın Bakanımız bu oylama ve konuşmadan
sonra bayağı güzel alkışladı bu süreci, sanki çok iyi
yapılıyormuş gibi. ILOda kara listeye alınması konusunda Türkiyenin ne
gibi önlemler alacaksınız?
BAŞKAN Sayın Öğüt
KADİR GÖKMEN ÖĞÜT
(İstanbul) Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Sayın Bakan, Kadıköy-Kartal
metro hattı bugün itibarıyla tam bir muammadır. Hattın
temeli 2005 yılı Ocak ayında Kadıköyde
atılmış, 2007de açılacak diye söz verilmiş ancak
aradan geçen sürede açılışı Ekim 2011, Aralık 2011,
Şubat 2012, Mayıs 2012 olmak üzere dört kez ertelenmiştir.
İstanbul Büyükşehir Belediyesi yetkililerinin metronun
açılışına dair net bir tarih verememekle beraber temmuz
ayını işaret ettiği kamuoyuna
yansımıştır. Metroyla ilgili Büyükşehir Belediye
Başkanı Kadir Topbaş Temmuz 2010 tarihinde
yaptığı açıklamada 2011 Haziran ayında test sürüşleri
başlayacak olan Kadıköy-Kartal metrosunun yıl sonuna doğru
da yolcu taşımaya
başlayacağını söylemişti. Böylesi önemli bir proje
için yetkililerin ciddiyetten uzak açıklamalarını doğru
bulmadığımı belirtmek istiyorum. Metronun
açılmasını dört gözle bekleyen İstanbullular artık
açıklamalara haklı olarak itibar etmemektedir. Sizden yeni bir tarih
istiyoruz efendim.
BAŞKAN Sayın Bakan
buyurunuz.
ALİ ÖZGÜNDÜZ (İstanbul) Bir
sorumuz daha vardı Sayın Başkan.
BAŞKAN Oo, Sayın Özgündüz,
size 3 kişi daha var, gelmez yani sıra on iki saniyede.
SİNAN OĞAN (Iğdır)
On iki saniyede sorarız Sayın Başkan.
BAŞKAN - Hayır canım
sırayla veriyoruz. Sayın Bakanların size cevap
vermediğinden sürekli olarak şikâyet ettiniz. Ben de hep dört dakika
bıraktım. Dört dakika bıraktım ben beyefendilere.
Şimdi beş dakika bıraktım, onun da gene gitti on saniyesi.
MUHARREM İNCE (Yalova) -
Sayın Bağış, bu yasa en fazla senin başını
ağrıtacak. Bu yasayı en fazla siz savunmak zorunda
kalacaksınız. Ama Avrupa Birliği umurunda değilse bir
şey diyemem.
BAŞKAN Buyurun Sayın Bakan.
ULAŞTIRMA
DENİZCİLİK VE HABERLEŞME BAKANI BİNALİ YILDIRIM (İzmir)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli milletvekili
arkadaşlarım, Sayın Akar üçüncü köprü ihalesiyle ilgili soru
sordu. Üçüncü köprü ihalesi 29 Mayıs itibarıyla sonuçlandı. On
yıl iki ay yirmi gün, en düşük teklifi veren Türk-İtalyan
konsorsiyumu ihaleyi kazanmış oldu. Bu süre, olabilecek en kısa
süredir. Şartlar değiştirilmiştir, doğrudur. Eğer
şartlar değiştirilmeseydi otuz sene gelecekti. Otuz sene sonra kamuya
geri döneceğine, şimdi yapım dâhil on yıl iki ay yirmi gün
süreyle geri dönecek. Üç yıl da yapımı çıkarırsak
ortalama yedi yıl, bilemediniz sekiz yıl, ilave iş
yaptırılırsa o da süreye ilave olunur, bu şekilde geri
dönecektir. Bundan daha fizibıl, daha kârlı bir yatırım
yoktur, bunun bilinmesinde yarar var. Buradan, kamu kaynağı
kullanmadan gerçekleştirilen yaklaşık 4,5 milyar TLlik bir
yatırım böylece ülkemize kazandırılmış
olacaktır.
Benzer proje İzmit
geçişidir, İstanbul-İzmir otoyoludur, yirmi iki buçuk
yıldır. Orada şartlar biraz daha gevşek tutulduğu için
orada da süre 2 katına çıkmıştır. Yani sürenin
artması kamu yararına değildir, aksine kısalması kamu
yararınadır çünkü o süre sonunda tekrar ihale edilecek, en iyi
teklifi veren projeyi almış olacak. Oradaki trafiklerin gerçekleşebilecek
bir trafik olduğunu düşünüyoruz. Onların hesapları
yapılmıştır, herhangi bir sorun yoktur.
Dolmuş seferleriyle
ilgili, doğrusu, bu minibüslerin, biliyorsunuz, il trafik komisyonu,
valinin başkanlığında ruhsatlandırılan seferler
olduğunu düşünüyorum, sizin ifadenizden. Dolayısıyla bunların
standartlarının değiştirilmesi, klimalı, modern
araçlara geçilmesi için bir yasal düzenlemeye ihtiyaç yok. Yine alınacak,
büyükşehirlerde UKOME, diğer şehirlerde de il trafik komisyonu
kararlarıyla pekâla yapılabilir. Doğrusu, bunu birçok il
yapıyor. Bu Gaziantepte
Urfada da yapılabilir diye düşünüyorum.
Sayın Çelebi, şunu sizlerle
paylaşmak istiyorum: İsviçre hava yolunun birim maliyeti personel
açısından 2,66 euro sent, İngiliz hava yolu 2,66 euro sent, Türk
Hava Yolları 3,05 euro senttir. Yani, İngiltereden de
SÜLEYMAN ÇELEBİ (İstanbul)
Kıdem tazminatları da hesaplanarak söylüyorsunuz. Kıdem
tazminatları ödediniz, o hesaba onları da koyarak söylüyorsunuz
Sayın Bakan.
ULAŞTIRMA,
DENİZCİLİK VE HABERLEŞME BAKANI BİNALİ YILDIRIM
(İzmir) Efendim, şimdi bu
SÜLEYMAN ÇELEBİ (İstanbul)
Hayır, 3 bin kişi işten çıkarıldı, kıdem
tazminatı ödediğiniz zaman o rakam. O doğru değil, ben
vereceğim biraz sonra Sayın Bakanım.
ULAŞTIRMA,
DENİZCİLİK VE HABERLEŞME BAKANI BİNALİ YILDIRIM
(İzmir) Evet, neyse
Bendeki resmî bilgiler böyle, yazılı
gönderilen bilgiler.
SÜLEYMAN ÇELEBİ (İstanbul)
Doğru değil, yanlış. Çıplak ücret değil o,
başka ücretlerde oraya
ULAŞTIRMA,
DENİZCİLİK VE HABERLEŞME BAKANI BİNALİ YILDIRIM
(İzmir) Doğrusu, tabii Türkiyede eğer
çalışanların ücretleri düşük olsa Avrupa hava
yollarından pilotlar, birinci ve kaptan pilotlar, birinci, first
officerler gelip Türk Hava Yollarında çalışmaz. Bugün 700
civarında, ülkelerinde işlerini bırakıp Türk Hava
Yollarında çalışan pilot var. Ne kadar alıyor? 17.100 Türk
lirası alıyor. 2003te ne alıyormuş pilot? 8.500 lira
alıyormuş. Kabin memuru 2003te 2.400 lira alıyormuş,
şu anda 6.200 lira alıyor. Öyle ücretler çok düşük değil.
Ha, buna rağmen ücret nerede düşük? Ben size söyleyeyim, özel sektör
hava yollarında ücret düşük; aynı kabin memuru özel hava yolu
şirketlerinde 1.200 lira alıyor. Türk Hava Yollarında 6.200,
diğerlerinde 1.200 lira alıyor, bunun bilinmesinde yarar var.
ALİ SERİNDAĞ (Gaziantep)
Yani, o daha mı iyi sizce Sayın Bakan? Yani, ücretin o kadar
düşük olması daha mı iyi?
ULAŞTIRMA,
DENİZCİLİK VE HABERLEŞME BAKANI BİNALİ YILDIRIM
(İzmir) Hayır, iyi değil diyorum. Niye orada sendikal
örgütlenme yok, ben de bu soruyu soruyorum. Özel hava yolu şirketlerinde
SÜLEYMAN ÇELEBİ (İstanbul)
İşten atıyorlar da onun için Sayın Bakan.
ULAŞTIRMA,
DENİZCİLİK VE HABERLEŞME BAKANI BİNALİ YILDIRIM
(İzmir) Yani bu herhâlde bir sendikacı, eski sendikacı olarak
tatmin edici bir cevap değil.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
SÜLEYMAN ÇELEBİ (İstanbul)
İşten atmayı engelleyin, bak, nasıl
BAŞKAN Sayın Bakan, süremiz
doldu, bir dakika da hatta bir buçuk dakika da üzerine koyduk, artık
yazılı verirsiniz.
ULAŞTIRMA,
DENİZCİLİK VE HABERLEŞME BAKANI BİNALİ YILDIRIM
(İzmir) Evet, özür dilerim.
Kadıköy-Kartal hattı
belediyenin projesidir. Bu konuda detayla ilgili bilgiyi yazılı
olarak vereceğim.
MUHARREM İNCE (Yalova) Yani bir
bakan özel sektörde niye sendika yok diye soru sorar mı Allah
aşkına ya? Böyle bir şey olur mu Sayın Bakan? Hükûmet sizsiniz,
yöneten sizsiniz ya! Böyle bir soruyu Bakan nasıl sorar, olacak iş mi
bu ya?
BAŞKAN Şimdi, madde
üzerinde üç önerge vardır, sırasıyla okutup işleme
alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 259 Sıra
sayılı Teklifin Çerçeve 3 üncü maddesiyle düzenlenen 2918
Sayılı Kanunun Ek 2 inci maddesine eklenen ilk fıkrada yer alan
"kişiye ve araç sahibine" ibaresinin "kişiye, araç
sahibine, bağlı bulunduğu durak, iş yeri ve
işletmelerin sorumlularına" şeklinde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Ramazan
Can Metin
Külünk İhsan
Şener
Kırıkkale İstanbul Ordu
Yılmaz
Tunç Muhammet
Bilal Macit Osman
Kahveci
Bartın İstanbul Karabük
İsmail
Kaşdemir
Çanakkale
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 259 Sıra Sayılı
Kanun Teklifinin çerçeve 3'üncü maddesinin aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mehmet Akif
Hamzaçebi Veli
Ağbaba Ali
Serindağ
İstanbul Malatya Gaziantep
Tanju
Özcan Haydar
Akar Turgut
Dibek
Bolu Kocaeli Kırklareli
Madde 3- 2918 sayılı Kanunun
Ek 2 nci maddesine aşağıdaki fıkralar eklenmiştir.
"İlgili belediyeden izin veya
ruhsat almaksızın, belediye sınırları dâhilinde ticari
amaçlı yolcu taşıyan kişiye ve araç sahibine birinci
fıkrada gösterilen idari para cezası 3 kat olarak, fiilin
işlendiği tarihten itibaren bir yıl içinde tekerrürü halinde ise
5 kat olarak uygulanır. Ayrıca, araç her defasında 65 gün süre
ile trafikten men edilir.
İkinci fıkra uyarınca
yolcu taşıyan kişiye ve araç sahibine uygulanacak cezalar söz
konusu araçlara durak veya işletmecilik hizmeti veren kişiler
hakkında da uygulanır.
BAŞKAN Şimdiki önergeyi
okutup işleme alıyorum.
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 259 sıra
sayılı yasa teklifinin 3 ncü maddesinin metinden çıkarılmasını
arz ve teklif ederiz.
Hasip Kaplan Ertuğrul
Kürkcü Erol
Dora
Şırnak Mersin Mardin
İbrahim Binici Abdullah Levent Tüzel
Şanlıurfa İstanbul
BAŞKAN Komisyon
katılıyor mu?
İÇİŞLERİ
KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ FEYZULLAH KIYIKLIK (İstanbul)
Katılmıyoruz.
BAŞKAN Hükûmet
katılıyor mu?
ULAŞTIRMA,
DENİZCİLİK VE HABERLEŞME BAKANI BİNALİ YILDIRIM
(İzmir) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
PERVİN BULDAN (Iğdır)
Gerekçe.
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Cezai yaptırımlar ülkemizin
sosyoekonomik şartlarına uygun değildir.
BAŞKAN Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 259 Sıra
Sayılı Kanun Teklifinin çerçeve 3'üncü maddesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Mehmet Akif Hamzaçebi (İstanbul) ve
arkadaşları
"Madde 3- 2918 sayılı
Kanunun Ek 2 nci maddesine aşağıdaki fıkralar
eklenmiştir.
"İlgili belediyeden izin veya
ruhsat almaksızın, belediye sınırları dâhilinde ticari
amaçlı yolcu taşıyan kişiye ve araç sahibine birinci
fıkrada gösterilen idari para cezası 3 kat olarak, fiilin
işlendiği tarihten itibaren bir yıl içinde tekerrürü halinde ise
5 kat olarak uygulanır. Ayrıca, araç her defasında 65 gün süre
ile trafikten men edilir.
İkinci fıkra uyarınca
yolcu taşıyan kişiye ve araç sahibine uygulanacak cezalar söz
konusu araçlara durak veya işletmecilik hizmeti veren kişiler
hakkında da uygulanır.
BAŞKAN Komisyon
katılıyor mu?
İÇİŞLERİ
KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ FEYZULLAH KIYIKLIK (İstanbul)
Katılmıyoruz.
BAŞKAN Hükûmet
katılıyor mu?
ULAŞTIRMA,
DENİZCİLİK VE HABERLEŞME BAKANI BİNALİ YILDIRIM
(İzmir) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
MUHARREM İNCE (Yalova) Sayın Akar
konuşacak efendim.
BAŞKAN Kocaeli milletvekili Sayın Haydar
Akar. (CHP sıralarından alkışlar)
Buyurun.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Sayın
Başkan, çok değerli milletvekilleri; tabii, bugün, biraz evvel -Metin
Külünk gerçekten yok burada ama- Metin Külünk tarihe geçti, bir işçi
düşmanı olarak Metin Külünk tarihe geçti ve grev
kırıcı olarak tarihe geçti.
Şimdi, niye bunları
söylüyorum
Burada mı bilmiyorum Metin Bey, bunları herhâlde izah
edecektir ama
Kaçtı Bakan. Gitmeyin Sayın Bakan, Avrupa
Birliğine girmemekten sorumlu Sayın Bakan da buradaydı, uzun
zamandır bakanlık yapıyor ama 34 tane fasıldan 2 tanesini
başarabildi ve
SÜLEYMAN ÇELEBİ (İstanbul)
1, 1!
HAYDAR AKAR (Devamla)
çok
övündüğü bir şey yaptı onu da hatırlatmak istiyorum, Brunei
Sultanlığıyla vizeleri kaldırttı, bunu başardı.
İki dönem daha bakanlık yapar ama, herhâlde üçüncü dönemi gidecek
anladığım kadarıyla.
OSMAN AŞKIN BAK (İstanbul)
Brunei nerede?
HAYDAR AKAR (Devamla) Şimdi,
sevgili arkadaşlar, her kanunu yarım
çıkarttığınız, eksik
çıkarttığınız gibi, yine taksicilerle ilgili kanunu da
eksik, yarım, topal çıkarıyorsunuz. Cumhuriyet Halk Partisi bu
konuda bir araştırma önergesi bir de kanun teklifi verdi, gerçekten
taksicilerin sorunlarıyla ilgili kanun teklifi verdi. Bu sorunlardan bir
tanesi de korsan taksicilikti, doğru ama taksicilerin problemi sadece bu
değil.
Bakın, benim kentimin merkezinde,
İzmitte 25 tane taksi durağı var ve tek tek dolaştım
taksi duraklarını. En azından 5 ile 10 arasında taksici
arkadaşımız
Hem kendi taksisinde çalışan var hem de
taksilerde şoför olarak çalışan insanlar var. Hiç dikkat ettiniz
mi? Taksilerde başkasının, özellikle İstanbulda 50 tane,
60 tane taksisi olan şirket sahipleri veya bu işten finans temin eden
insanların çalıştırdığı insanların
yaşlarına hiç baktınız mı? Lütfen bakmanızı
rica ediyorum. Gidin, kentinizdeki taksici olarak çalışan
insanların yaşlarına bakın. Hepsinin yaşları
ellinin üzerinde, çoğu emekli olmuş ve taksicilik mesleğinden
Bağ-Kurunu ödeyip de emekli olmayı hedefleyen çok insan yok ve
çoğu emekli olmuş. Sorun bakalım, bu insanlar niçin
çalışıyorlar? Ben size söyleyeyim bu insanların niçin
çalıştığını: Bu insanlar Hawaiide tatil yapmak
için çalışıyorlar! Kışın
çalışıyorlar İstanbulda, Ankarada, kendi kentlerinde,
parayı biriktiriyorlar. Avrupalı
Avrupalı Bakan nerede? Yine
kaçtı. Avrupalı emeklilerin yaptığı gibi, yaz
tatillerini değerlendiriyorlar, gidiyorlar bu kazandıkları
parayla. Hayır, böyle yapmıyorlar. Bu insanlar torunlarına
bakabilmek için çalışıyorlar. Bu insanlar, ev
kiralarını ödeyebilmek için çalışıyorlar, bu insanlar
geçimlerini sağlayabilmek için çalışıyorlar.
Peki, bu yasanın neresinde var bu
insanlar? Neresinde var? 600 liraya, 700 liraya emekli
yaptığınız, 1.200 liraya emekli
yaptığınız bu insanları, açlığa mahkûm
ettiğiniz bu insanları
Şimdi bu yasayı getiriyorsunuz,
sadece korsan taksiciliği hallederek bu yasayı hallettiğinizi
düşünüyorsunuz, bunların problemlerini çözdüğünüzü
düşünüyorsunuz. Hayır çözemezsiniz, mümkün değil. Nasıl
2Byi çözemediğiniz gibi bunu da çözemezsiniz. Nasıl Afet Kanunuyla
olayları çözemediğiniz gibi bunu çözemezsiniz. Nasıl paralı
askerlik kanunuyla, getirdiğiniz kanunla paralı askerlik problemini
Türkiyede veya askerliği geçmiş insanların problemini
çözemediğiniz gibi bunu da çözemiyorsunuz.
Peki, ne yapmak lazım? Size
nasıl anlatmak lazım bunu?
Arkadaşlarımız söylüyor;
tamam, halk size yüzde 50 oy verdi ve çoğunluğunuza dayanarak, gelen
talimatla her şeyi geçiriyorsunuz buradan.
Arkadaşlar, bir şeyi yaparken
doğru yapalım. Gelin, şu kanunu doğru çıkartalım
ve Türkiyedeki taksicilerin problemlerini çözelim. Taksilerde
çalışmaya mahkûm olan insanların problemlerini çözelim. Hani
gelişmiş ekonomiydik? Dünyanın 16ncı büyük ekonomisiyiz.
İnsanları kandırmayın!
ŞUAY ALPAY (Elâzığ) 18
yaptılar!
HAYDAR AKAR (Devamla) Doğru ama
Hollanda senden fazla kazanıyor. Bizim Konya kadar bile değil
Hollanda ama 17nin içine, 20nin içine, 50nin içine giremiyor. Niye giremiyor
acaba? Bunu niye anlatmıyorsunuz insanlara?
Fikri Bey, siz Fordda 4 bin tane sanat
okulu mezunu çalıştırıyorsunuz, Hyundaide
çalıştırıyorsunuz; sendikasız
çalıştırıyorsunuz.
Kaç para alıyor? En kalitelisi 1.200 lira para alıyor. Ne
söylüyor Başbakan? 3 tane çocuk yapın. Hadi bakalım, size
soruyorum; yapın bu 3 tane çocuğu da 1.200 lirayla hem evlenin hem
çocuk yapın ve o çocukları okutun. Nasıl yapacaksınız
bunu?
ŞUAY ALPAY (Elâzığ)
Buna aile babası karar verecek.
HAYDAR AKAR (Devamla) Lütfen, çok
rica ediyorum
Bak, sanayiden geliyoruz. Türkiyenin
en gelişmiş kentinden geliyorum. Ford fabrikasına bedava
verdiğiniz yerlerde 1.200 liraya, sanat okulu mezunu, iki yıllık
meslek yüksekokullu çocuklar çalışıyor ve sendikaları yok.
Evet, biraz evvel arkadaşım
açıkladı; arkasında duramadınız, referandumda
getirdiğiniz kanun teklifinin arkasında duramadınız,
maddenin arkasında duramadınız. Niye getirdiniz ben söyleyeyim
size bunu: Anayasa Mahkemesini ele geçirmek, HSYKyı ele geçirmek için
getirdiniz.
Evet, bravo; ele de geçirdiniz,
gerekeni de yapıyorsunuz ama size bir şey söylemek istiyorum: Hitler,
en son ne yapmıştı biliyor musunuz 1934te? Bir stadyumda kongre
yapmıştı.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
HAYDAR AKAR (Devamla) Bir stadyumda
kongre yaptıktan sonra sizin ileri demokrasinizde
çıkardığınız maddeleri çıkarttı diyorum,
teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim
Sayın Akar.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum:
III.- YOKLAMA
(CHP sıralarından bir grup
milletvekili ayağa kalktı)
MUHARREM İNCE (Yalova)
Sayın Başkan, yoklama istiyorum.
BAŞKAN Yoklama talebinde bulunan
arkadaşların isimlerini tespit edeceğim: Sayın İnce,
Sayın Serindağ, Sayın Çelebi, Sayın Dinçer, Sayın
Akar, Sayın Aslanoğlu, Sayın Özel, Sayın Havutça,
Sayın Şeker, Sayın Aksünger, Sayın Özgündüz, Sayın
Erdoğdu, Sayın Sarıbaş, Sayın Öz, Sayın
Öğüt, Sayın Çam, Sayın Kurt, Sayın Işık,
Sayın Tanal, Sayın Kaleli, Sayın Demir.
Yoklama için üç dakika süre veriyorum
ve yoklamayı başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklama
yapıldı)
BAŞKAN Toplantı yeter
sayısı vardır.
IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER(Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
3.- İstanbul Milletvekili Metin Külünk
ve 2 Milletvekilinin; Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ve İçişleri Komisyonu
Raporu (2/560) (S. Sayısı: 259) (Devam)
BAŞKAN - Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 259 Sıra
sayılı Teklifin Çerçeve 3 üncü maddesiyle düzenlenen 2918
Sayılı Kanunun Ek 2 inci maddesine eklenen ilk fıkrada yer alan
"kişiye ve araç sahibine" ibaresinin "kişiye, araç
sahibine, bağlı bulunduğu durak, işyeri ve
işletmelerin sorumlularına" şeklinde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Ramazan Can (Kırıkkale) ve
arkadaşları
BAŞKAN Komisyon
katılıyor mu?
İÇİŞLERİ
KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ FEYZULLAH KIYIKLIK (İstanbul)
Takdire bırakıyoruz.
BAŞKAN Hükûmet
katılıyor mu?
ULAŞTIRMA, HABERLEŞME VE
DENİZCİLİK BAKANI BİNALİ YILDIRIM (İzmir)
Katılıyoruz.
BAŞKAN Gerekçeyi okuyun:
Gerekçe:
Önergemiz ile yolcu taşıyan
korsan taksilerin taşıyan kişi ve araç sahibi yanında
bağlı bulunduğu durak ve işletmelerin
sorumlularının da cezalandırılması öngörülmektedir.
BAŞKAN - Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
Kabul edilen önerge çerçevesi içinde
madde 3ü oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler...
Kabul edilmiştir.
Madde 4ü okutuyorum:
MADDE 4- 10/6/1985 tarihli ve 3226 sayılı Finansal
Kiralama Kanununa aşağıdaki ek madde eklenmiştir.
EK MADDE 1- Yolcu ve yük taşıma faaliyetinde bulunan
hava yolu şirketlerine hava taşıma araçlarının,
motorlarının ve bunların aksam ve parçalarının; kurulu
bulunulan ülke mevzuatına göre bunları kiralama yetkisini haiz olan
şirket, kuruluş ve finansal kiralama şirketleri tarafından,
finansal kiralama sözleşmesine dayalı olarak en az 2 yıl süreyle
yurt dışından kiralanması işlemleri, bu Kanun
kapsamında finansal kiralama olarak değerlendirilir.
BAŞKAN Madde üzerinde gruplar
adına ilk söz, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Antalya
Milletvekili Sayın Mehmet Günala aittir.
Buyurun Sayın Günal. (MHP
sıralarından alkışlar)
Sayın milletvekilleri, çok gürültü
var. Aşağı yukarı otuz beş dakika konuşmalar
sürecek. Sohbetlerinizi bahçe veya dışarıda yaparsanız iyi
olur. Sizden rica ediyorum.
MUHARREM İNCE (Yalova) Sohbetler
ve iş takipleri dışarıda yapılabilir.
BAŞKAN Onu ben söyleyemem.
Sayın Günal, buyurun.
MHP GRUBU ADINA MEHMET GÜNAL (Antalya)
Sayın Başkan, hem söz verdiğiniz için hem de
arkadaşları önceden uyardığınız için
teşekkür ediyorum.
Değerli üyeler, hepinize
saygılar sunuyorum.
Değerli arkadaşlar, sohbet
eden arkadaşlara da belki ilginç gelecek iki tane sıra
sayısı size göstereceğim, belki sohbetin yerine bunları
dinlemeyi tercih edebilirsiniz. Bu görüştüğümüz kanun teklifi ve
rapor, 259 sıra sayısıyla bastırılmış.
Şu anda görüştüğümüz
madde Sayın Bakanım, aynen şöyle diyor; ek madde 1i okuyorum:
Yolcu ve yük taşıma faaliyetinde bulunan hava yolu
şirketlerine
Dikkatli dinlemenizi istiyorum, iki
tane madde okuyacağım, arasındaki farkı size
soracağım; eğer bir fark bulursanız, yedi fark değil
bir fark bulursanız sizi ödüllendireceğim; bulamazsanız da Hükûmetin
yaptığı komedinin bir örneğini daha burada görmüş
olacaksınız.
Aynen okuyorum: Yolcu ve yük
taşıma faaliyetinde bulunan hava yolu şirketlerine hava
taşıma araçlarının, motorlarının ve bunların
aksam ve parçalarının; kurulu bulunulan ülke mevzuatına göre
bunları kiralama yetkisini haiz olan şirket, kuruluş ve finansal
kiralama şirketleri tarafından, finansal kiralama sözleşmesine
dayalı olarak en az 2 yıl süreyle yurt dışından
kiralanması işlemleri, bu Kanun kapsamında finansal kiralama
olarak değerlendirilir.
Değerli arkadaşlar, bu
okuduğum görüştüğümüz kanunun şu andaki maddesi. Şimdi
size bir tane daha sıra sayısı gösteriyorum: 239 -şu anda
baskıda, gündemde, görüşeceğiz- Finansal Kiralama, Faktoring ve
Finansman Şirketleri Kanunu Tasarısı ve Plan ve Bütçe Komisyonu
Raporu. Açıyorum tekrar, okuyorum size, dikkatle Sayın Bakanın
da dinlemesini istirham ediyorum. Sayın Bakanım, aynen şöyle
diyor: Kapsam, Madde 2, fıkra (5): Yolcu ve yük taşıma
faaliyetinde bulunan hava yolu şirketlerine hava taşıma
araçlarının, motorlarının ve bunların aksam ve
parçalarının; kurulu bulunan ülke mevzuatına göre bunları
kiralama yetkisini haiz olan şirket, kuruluş ve finansal kiralama
şirketleri tarafından
diye devam ediyor. Fotokopisini de
göndereyim size.
Şimdi, yani, ne olur ne olmaz,
kazan-kazan oynamaya alışmışsınız, birisinden
geçmezse ötekine de koyalım diye. Burada finansal kiralamayla ilgili biz
kanun teklifini, tasarısını yukarıda görüşüyoruz. Siz
bu sefer bunun içerisine de koymuşsunuz.
ALİM IŞIK (Kütahya)
Yarın da oradan çıkarırsınız.
MEHMET GÜNAL (Devamla) Yani, böyle
bir, nereden denk gelirse oradan bir yerden tutturalım diye geliyor. Böyle
bir kepazelik olur mu arkadaşlar ya! Yukarıya gittik,
arkadaşlarımızla alt komisyon kurduk, sabahleyin hepsini
görüştük. Ondan sonra bir maddelik yine bireysel emeklilikle ilgili
başka bir şey geliyor. Ya bunların hepsi önceden size gelmiyor
mu? Komisyon başkanlarımız ne yapıyor? Meclis
Başkanlığı bunları sevk ederken ne yapıyor ben
anlamıyorum. Hadi oraya geliyor, buradan yine geçiyor. Görünce
yadırgadım açıkçası. Finansal kiralamayla ilgiliyse buraya
niye koyuyorsunuz? Bizim orada ricamız vardı, onlara baktık,
hiçbirisi kabul edilmedi. Dün tekrar söyledim, yine bunun içerisinde Sayın
Bakanım
Kara yolları sürekli şikâyet ediyor değerli
arkadaşlar, kamyoncular sürekli şikâyet ediyor, K2 Belgesi
Hava
yoluna geldi miydi hem grevi önlüyorsunuz kanunla hem geliyorsunuz burada
finansal leasing veriyorsunuz. Hani, nerede kamyoncularınki? Onlar da
aynı şikâyeti yapıyor, diyorlar ki Sayın Bakanım:
Bizimkisi de finansal kiralama olunca biz belgemizi alamıyoruz. Niye?
Kiralama şirketinin üzerinde. Dedik ki: Arkadaşlar, bu
garibanları da bunun içerisine koyalım. Yok, yani orada da yok,
burada da yok. Bakma Sayın Başkanım, kara yolları yok. K2
Belgesi burada, gelmiş, Karayolu Taşıma Yönetmeliğinde de
söylemişsiniz, bir sürü yukarıdan aşağıya belge var.
Yani Mülkiyeti eğer kendisinde değilse belge alamaz. diyor. Bir
sürü şart var, şimdi vaktim yok; öz mal şartı var, yüzde
50si, 50 katı bilmem nesi, bir sürü şey var. Ama burada kamyoncular,
kara yolu ulaştırmacıları dışarıda
tutulurken hava yoluna geliyorsunuz.
Şimdi, Sayın Bakanım,
bunlar adaletsizliktir. Adalet ve Kalkınma Partisinin adında adalet
var. İşçilerle ilgili yaptığınıza şimdi
geleceğim ama hava yolunu kurtaralım. Arkadan, gemilerle ilgili de
vardı, dediler ki: Başka bir sözleşme kapsamında, sorun
yokmuş, buradan çözüyoruz. Ee, yine kaldı kara yolları
sıkıntılı -bütün, yani o uygulamadaki
sıkıntıyı söylemiyorum- belgeyle ilgili
sıkıntı var; onlarınkinin de burada bir şekilde
çözülmesi lazım.
Yani aynı madde iki kanunda
geçiyor. Şimdi hangisi geçerli olacak, ben size soruyorum, Meclis
Başkanlığı da not alsın: Hangisi acaba düzenleyici
olacak? İki madde; iki ayrı yerde aynı madde var. Şimdi
finansal kiralamayla ilgili şey var, burada da koymuşuz, bu var.
Bunun hangisi geçerli olacak acaba? Yani cümleler aynı, şeyler
aynı; aynı maddeden iki tane çıkarmış
olacağız. Bu önce çıktı diye bu mu geçerli olacak? Acaba
diğer maddelerde bunu ilgilendiren geçici hükümler var mı?
Baktınız mı? Hayır. Biz bir önerge verdiğimiz zaman
diyor ki: Efendim, bu, vallahi İç Tüzüke aykırı.
İşte, şurası şu konu var, burası bu konu var.
Dolayısıyla lütfen işimizi ciddiye alalım. Bunları
getirirken yukarıdaki arkadaşlarımızdan, ilgili komisyondan
geçirelim. Finansal kiralamanın ne işi var İçişleri
Komisyonunda? Söyleyin o zaman bana. Ne işi var? Böyle yaparsanız
-işte kafa sallıyor Sayın Bakanım ama- oraya koyarsan zaten
bizim yukarıda görüştüğümüz şeyi sen burada bir daha
koymuş olursun.
ULAŞTIRMA,
DENİZCİLİK VE HABERLEŞME BAKANI BİNALİ YILDIRIM
(İzmir) Cevap vereceğim.
MEHMET GÜNAL (Devamla) Sayın
Bakanın işi var. Sayın Bakanın ne işi var? Diyor ki:
Grev yapmak bir haktır. Sayın Bakan hava yollarıyla
ilgileniyor, oradaki grevi önleyeceğim diye, kanun
çıkartacağım diye uğraşıyor; başka bir
işi şu anda yok. Demişsiniz ki Sayın Bakanım
gazetelerde yer alan hâliyle: Grev yapmak bir hak aramak olmakla birlikte en
son başvurulacak yöntem olmalı. Bu konuda yasal altyapısı
hazır mıdır, değil midir, buna bakmak lazım,
araştırmak lazım. Ama sonrasında diyorsunuz ki:
Bildiğim kadarıyla grev süresi şimdi başlamamalı, bu
biraz fiilî durum. İşi bırakma da aynı sonucu doğurur.
O bakımdan burada hukuki bir sorun ortaya çıkacağı
muhakkak.
ALİM IŞIK (Kütahya) Kanun
çıktıktan sonra başlamalı ki kesilmeli.
MEHMET GÜNAL (Devamla) Ha
ayağınızı denk alın işçiler. diye bir taraftan
tehdit ediyor Sayın Bakan, Hava Yolları adına. Ama arkasından
güzel bir açıklaması var, hakkını yemeyelim. Türk Hava
Yolları özel bir kuruluş -dün de söyledim burasını-
dolayısıyla Türk Hava Yollarıyla sendika görüşmelerinin
içinde değiliz, olmamız da gerekmiyor. diyor Sayın Bakan.
Olmayın. Niye oluyorsunuz? Yani içinde değilsiniz de bu kanun
maddesinin burada ne işi var?
ERKAN AKÇAY (Manisa) Kanuni düzenleme
ne?
MEHMET GÜNAL (Devamla) Devamında
diyor ki: Ama bu sorun artık vatandaşı perişan edecek
noktaya giderse, kısa sürede çözülmezse, bir şekilde -yani şu
anda yaptığımız gibi- önlem almak için gerekli
adımları atmaktan geri durmayız. Sizin işiniz mi bu? Siz
hakem heyeti misiniz? Siz uzlaştırma kurulu musunuz? Efendim,
arkadaşlarımız demin diyor ki Kamunun. Ne kamusu?
Özelleştirdiniz siz, yüzde 49u sizin yani yüzde 51i -50,88i- kamuya
açık, bir özel şirket, rekabete tabi. Size ne! Nasıl
anlaşıyorsa anlaşsın! İster grevle anlaşır
ister zarar eder, sizin işiniz mi? Siz sadece payınız ölçüsünde,
Yönetim Kurulunda çıkan kararlara bakarsınız, ücret görüşmelerinde
orada temsilciniz vardır zaten, Yönetim Kurulunda onlarla
pazarlığa oturursunuz. Bunun gerisi Ulaştırma
Bakanlığının işi değil Sayın Bakanım.
Diyelim ki Türk Hava Yollarında değil de X hava yollarında da
grev olduğu zaman kanun çıkaracak mısınız hepsine veya
X demir yollarını yarın özelleştirdiğiniz zaman, o da
başkasına geçerse onun için de kanun çıkaracak
mısınız?
ALİ SERİNDAĞ (Gaziantep)
Cargillde çıkarmadılar mı?
ALİM IŞIK (Kütahya)
Yabancıya gitmez, sen merak etme!
MEHMET GÜNAL (Devamla) Kolayı
var: Grev hakkını kaldırdık. deyin, memurlarda yok zaten,
oldu olacak işçilerden de kaldıralım, rahat rahat hepsini
yönetelim yani. Başka türlü bu işin olacağı yok.
Sayın Bakanım, bakın,
gerçekten, bu sektörlerde ciddi sorun var. Bir taraftan özelleştirme
yapıyorsunuz, onun üstünde Rekabet Kurumu var. Ben merak ediyorum, yani
bunları nasıl karşılıyorlar, oralardan hiçbir ses
çıkmıyor mu, bu kurumlar ne için kuruldu? Düzenleme Denetleme Kurumu!
Biz onun adına, geliyoruz, burada kararı veriyoruz, kanun maddesini
çıkarıyoruz, Biz yaptık, oldu... Niye kurduk bu Düzenleme
Kurumunu? Niye kurduk bunların hepsini, denetleme kurumlarını?
Böyle bir rekabet anlayışı olur mu? Hadi antidemokratik, grev
yasağı koyan, grevi ortadan kaldıran uygulamayı vazgeçtim,
Böyle bir ekonomide dışa açılıyoruz, efendim her şeyi
özelleştiriyoruz, Türk Hava Yolları çok büyük uluslararası
kuruluş... Tamam
Sayın Bakanım Maçı da kazanıyoruz,
şampiyon da oluyoruz. diyen de oldu az önce. İyi güzel de, kaç para
zarar etmiştik? Onlardan dolayı ne kadar reklam parası verdik?
Orayı söyleyen yok. Hâlâ yarısını ANADOLUJET,
yarısını Borajet, oralara aktarmışsınız.
Biniyoruz, bir bakıyoruz, bir gün başka bir hava yolları, öbür
gün başka bir hostes. Yani dolaylı olarak zaten geri kalanını
da herhâlde özelleştirdiniz gibi geliyor bana. Bu aralar uluslararası
uçuşlar hariç Türkiyede hiçbir şekilde rahat bir şekilde
uçamıyoruz.
Yani 2 tane arkadaşımız
Sizinle biz yan yana bir oturalım Sayın Bakanım. Geçen, gelirken
oturduk, benim gibi bir arkadaşım daha 3 kişi. Yandan böyle
dönemiyoruz arkadaşlar. Yani yan yana dönemedik. Biraz daha böyle şey
arkadaşlar geldiği zaman
Sayın bakanlar da vardı 3 tanesi,
şimdi burada değiller, birisi eski bakanımız, bakayım,
belki bu tarafta demin vardı ama yok. Yani bir taraftan bunu
konuşuyorsunuz, yasaklıyorsunuz, özel sektör diyorsunuz, sonra da
bu grevi yasaklıyorsunuz. Lütfen, bu işleri ciddiye alalım
Sayın Bakanım, bu sizin işiniz değil, buna müdahale etmek
sizin işiniz değil. O zaman, bu iş sizin işinizse topyekûn
grev hakkını kaldırın, kimse de grev yapmasın, ekonomi
normal çalışsın. Hakem heyeti gibi -aynen memurlarda olduğu
gibi- verilen ücrete işçiler de razı olsun, böylece sorun çözülmüş
olsun.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
MEHMET GÜNAL (Devamla) Adalet ve
Kalkınma Partisinin sorunu çözme yöntemi galiba bundan sonra böyle olacak
ki Kanun çıkaralım, çözelim. diyorsunuz.
Saygılarımı sunuyorum.
(MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim
Sayın Günal.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına Erzincan Milletvekili Sayın Muharrem Işık.
Buyurun Sayın Işık. (CHP
sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA MUHARREM IŞIK
(Erzincan) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 259 sayılı Kanun Teklifinin 4üncü maddesi üzerinde
söz almış bulunmaktayım. Hepinizi saygılarımla selamlıyorum.
Maddede, uçak motorlarının ve
bunların aksam ve parçalarının yurt dışından
yapılan kiralamalarıyla ilgili kolaylıklar getiriliyor. Tabii ki
eğer uçağı dışarıdan alıyorsan,
parçaları da yapamıyorsan dışarıdan alman gerekiyor,
kendin üretemiyorsan yine dışarıdan alman gerekiyor. Tabii ki bu
gayet normal ancak tabii, bilindiği gibi, Türk Hava Yollarının
2006 yılında binde 8lik kamu hissesi payının
satılmasıyla kamu payı yüzde 50nin altına
düşürülmüştü. Bu düşürülmeden sonra kamu statüsünden
çıkarılmış oldu ve Türkiye Büyük Millet Meclisinin,
Başbakanlık denetiminin ve Kamu İhale Kanunu kapsamından
dışarı çıkarıldı, yani denetimden
uzaklaştırılmış oldu. İşte burada, bu noktada,
eğer alımlarda şeffaflık gözetilecekse tabii ki bunda
hiçbir sorun olmaz. Dolayısıyla da kendimiz
yapamadığımıza göre temin etmek için de uçakların
parçalarını dışarıdan alıp kullanmamız
gerekiyor. Zaten bundan sonra grev yasağı da geldiğine göre,
uçakların uçuşlarının engellenmemesi için
parçalarının sağlam bir şekilde alınması, can
güvenliğinin de sağlanmış olması gerekiyor.
Değerli milletvekilleri, ben,
fırsat bulmuşken, özellikle Erzurum milletvekillerine söylemek
istiyorum, bir konuda konuşacağım, TOKİyle ilgili.
Biliyorsunuz, yıllardır bir sürü haberler
yapıldığı hâlde, birçok yolsuzluk
yapıldığı söylendiği hâlde, TOKİyle ilgili
sürekli gündem olduğu hâlde, TOKİ yine binaları yapmaya devam
ediyor, binaları kurmaya devam ediyor. TOKİ, Türkiye'nin en büyük
inşaat şirketi şu anda. TOKİnin kuruluş amacında
der ki: Dar ve orta gelirli vatandaşların nitelikli konut
ihtiyacını karşılamak. Ama TOKİ, görev ve
yetkilerini, devletten de aldığı güçle resmen tam bir
müteahhitliğe soyunmuş durumda yapıyor. Yoksulları konut
sahibi yapmak, ülkenin konut sorununu çözmek, çarpık
konutlaşmayı gidermek için kurulan TOKİnin
yaptığı iş aslında tam bir aldatmacadır.
Eğer böyle olmasaydı, TOKİ hazineden bedava
aldığı arsalarla yoksullara yaptığı evleri ya
cüzi bir kârla ya da hiç kâr almadan teslim ederdi ama TOKİ bugün,
yaptığı evleri, birinci elden başlamak şartıyla
bir müteahhide verdikten sonra dördüncü ele kadar götürüp verebildiğine
göre ki öyle ihaleler var- demek ki birileri para kazanıyor burada.
Tabii, TOKİnin yaptığı evlerde vergiden muafiyet var,
biraz önce söylediğim gibi arsalar da bedava, dolayısıyla bol
bol inşaatlar yapılmaktadır.
Burada, Erzurumla ilgili
söylediğim zaman Erzurumla ne ilgisi var? diyeceksiniz. Erzurumun
Şenkaya ilçesi Turnalı köyü, 2006 yılında, 10719
sayılı Bakanlar Kurulu kararıyla afete maruz bölge ilan
edilmiş, burada TOKİnin ev yapmasına karar verilmiş. 2010
yılı ile 2011 yılı arasında TOKİdeki evler
yapılmış, daha sonra da teslim edilmiş. Tabii, bunlar güzel
şeyler, evlerine sahip olmuşlar, evleri yapılmış.
Köyde 42 tane ev yapılıyor. Binalar
Tabii, vatandaşlar dolaşmışlar,
birçok yere gitmişler. Afet İl Müdürlüğüne gitmişler, daha
sonra oradan bayındırlığa gönderilmiş,
bayındırlıktan Ankaraya gelmişler ama bir türlü dertlerini
anlatamamışlar. Ben burada yüce Meclise bunu duyurmak istedim çünkü
gittikleri yerlerden hep eli boş dönmüşler. Bu insanların bu
parayı ödemeleri mümkün değil, zaten evinde bu kadar para tutması
mümkün değil, çok rayiç bir bedel çıkarılmış.
Bir diğer konu da zaman bulmuşken, yine, son
günlerde, özellikle mesleğimi de ilgilendiren kürtaj ve sezaryenle ilgili
konuşmak istiyorum. Değerli milletvekilleri, kürtaj ve sezaryen
tıbbi endikasyonlara göre yapılır, öyle kafaya göre
yapılmaz, Kafamda attım, ben bunu yapacağım. denilmez.
Hiçbir hekim de kesinlikle keyfî olarak Bu işlemi yapmak istiyorum.
demez. Tabii, ortalıkta öyle laflar dolanıyor ama kesinlikle
denilmez. Hele son günlerde hekime şiddeti
tartıştığımız ve yine, son günlerde şiddetin
arttığı bir dönemde böyle bir şeyi gündeme getirip
Hekimler -sanki- kürtaj yaptırmak için, sezaryen yaptırmak için bunu
teşvik
ediyorlar. diye anlatmak, hekimleri yine hedef tahtasına oturtmaktan
başka bir şey değildir.
Sayın
Bakanımız Fatma Şahin hekimlerin hastalarına Sezaryen mi
istersin, normal mi istersin? Sezaryenle doğum ağrısız
olduğu için sizi rahatlatacaktır. diye yönlendirme
yaptığını söylüyor. Sanki hekimler mağazada elbise satıyorlar
veya bir daire satıyorlar, beğenmesi için teklifte bulunuyorlar.
Hiçbir hekim hiçbir zaman için hastasına böyle bir şey söylemez.
Burada hekimlerin
paragöz olduğunu ima etmek istiyorlarsa yanılıyorlar. Hele hele
şu anki devlet hastanelerinde çalışan hekimlerimiz, orada zaten
aldıkları üç kuruş döner sermaye için bir hastayı sezaryene
alıp onun risklerini göze almak için sezaryeni önermez.
Sezaryenin -hekim
arkadaşlarımız çok iyi bilirler- bir sürü endikasyonları
vardır ve sezaryen de bu endikasyonlara göre yapılır. Bazı
hastalar vardır, kulaktan duyma şeylerle gelip illa sezaryen olmak
isterler. Hekim burada kesinlikle sezaryenden vazgeçirmek için
uğraşır. Hiçbir zaman için Seni sezaryen yapayım. diye
uğraşmaz ama bazen hastanın sosyal endikasyonları, psikolojik
durumundan dolayı da sezaryen yapıldığı olabilir ama
dediğim gibi hekim hiçbir zaman için bunu zorlamaz. Sayın
Bakanın elinde belge varsa bu belgeyi de görmek isteriz.
Tabii, sezaryenden sonra
kürtaj konusu da son zamanlarda yine gündeme geldi. Kürtaj öyle her gün önüne
gelenin konuşabileceği bir gündem maddesi değildir. Kürtaj hem
tıbbi endikasyonları olan bir
olaydır hem de sosyal endikasyonları olan bir olaydır. Burada
hekimler bunu çok iyi bilirler ve nasıl yapılması
gerektiğini de kendileri hastaya anlatırlar. Hâlbuki kürtaja giden
sebepleri de bilmek lazım -bunun sosyal endikasyonları olduğunu
söyledim- hasta zorla gelip olmak için
uğraşırsa bunu da araştırmak lazım.
Tabii özellikle sizin
Sağlıkta Dönüşüm Projenizle birlikte birinci basamak sağlık
hizmetlerinin bittiğini, koruyucu hekim kimliğinin de bittiğini
çok iyi biliyoruz. Ben de hekimlik yaptığım dönemlerde -ben hep
sağlık ocaklarında çalıştım, kısa bir dönem hastanede
çalıştım- biz orada özellikle 15-49 yaş grubu
dediğimiz kadınlarımıza bu konuda eğitim verirdik.
Özellikle ebelerimiz gezerdi; hastaya, daha doğrusu 15-49
yaşındaki kadınlarımıza hangi yöntemin uygun
olduğunu anlatırlardı ve ona göre de
kullandırılırdı. Buradaki amaç hiçbir zaman için nüfusumuzu
planlamak, nüfusumuz artmasın diye uğraşmak değildir;
buradaki amaç bir gebelikten sonraki gebeliğin arasında belli bir
süre geçmesi, kadının sağlıklı bir şekilde hamile
kalmasını sağlamak, bebeğine daha iyi bakmasını sağlamak,
artı, eğer bir endikasyon varsa, hamile kalmaması gerekiyorsa
bunun önlemini almaktır. Bunu da işte yaparken biz o birinci
basamakta uyguladığımız aile planlamasıyla
yapmaktaydık ama tabii şu anda aile planlaması olsun, korucuyu
hekimlik olsun unutulduğu için, maalesef bu konuda
başarısızlıklar oldu. Bunu da kapatmak için kürtaj
arttı belki. Bunu da kapatmak için bu şekilde bir yola
sapıldı, hekimler yine günah keçisi yapıldı.
Tabii, Dünya Sağlık Örgütü,
güvensiz kürtajı yani güvenli olmayan kürtaj koşullarını
şöyle tanımlar: Vasıfsız kişiler tarafından tehlikeli
aletler veya sağlıksız mekânlarda yapılan operasyonlar.
olarak tarif eder. Buna ek olarak, kısıtlayıcı yani
kürtajı zorlaştıran veya yasaklayan yasalar kürtaj
oranını düşürmez, aynı kalır çünkü insan kafasına
koymuşsa bunu yapar. Yasal olmayan kürtaj sonucu ölümler
artmıştır. Bunu biz eğer yasaklarsak göreceğiz.
Güvensiz ortamda yapılan kürtajları önlemek için aile planlaması
hizmetleri ve güvenli kürtaj merkezlerinin sağlanması gerekir diyor.
Bizim de burada
yapacağımız şey, kesinlikle hekimleri suçlamak değil.
Kürtajın da ne zaman yapılacağına hekim karar verir,
sezaryenin de nasıl yapılacağına yine hekim karar verir.
Bunu bilerek biz eğer hekimlerimize, bugünlerdeki şiddeti de
düşünerek, daha saygılı konuşursak çok daha iyi
olacağını düşünüyorum.
Hepinizi saygılarımla
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim
Sayın Işık.
Barış ve Demokrasi Partisi
Grubu adına İstanbul Milletvekili Sayın Sırrı Süreyya
Önder.
Buyurun.
BDP GRUBU ADINA SIRRI SÜREYYA ÖNDER
(İstanbul) Sayın Başkan, kıymetli arkadaşlar; 4üncü
madde üzerinde söz aldım.
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ
(Elâzığ) Almaz olsaydın...
SIRRI SÜREYYA ÖNDER (Devamla) Almaz
olsaydım mı?
Bak, Celal Adan gibi değilim ben,
ona göre. Celal Adan bir kere affetti, ben affetmem.
Çok dilersiniz tabii almaz
olsaydık ama muhalefet bu, katlanacaksınız.
Şimdi, buna
hayıflanacağına, şu madde metnini okuyacağım,
hayıflanacaksan buna hayıflan. Madde metnini okuyorum: Yolcu ve yük
taşıma faaliyetinde bulunan hava yolu şirketlerine hava taşıma
araçlarının, motorlarının ve bunların aksam ve
parçalarının, yurtdışından yapılan kiralamalarda
kurulu bulunulan ülke mevzuatına göre bunları kiralama yetkisini haiz
olan şirket ve kuruluşlar ile burada bir çay ve ihtiyaç molası
verin- finansal kiralama şirketleri tarafından finansal kiralama
sözleşmesine dayalı olarak en az 2 yıl süreyle kiralanması
işlemleri, -burada bir daha verin çünkü nokta koymuyorlar ve- bu Kanun
kapsamında finansal kiralama olarak değerlendirilir." Allah
aşkına bunu ben size on kere okusam bir kere tekrar edemezsiniz.
Kanun metinleri çok anlaşılır, çok açık olmak durumunda
değil mi? Bunun için de biraz ilkokul Türkçesi bilen herkes buna dört
yerden nokta koysa bu metin rahatlayacak. Yani bir tane nokta yok. Cümle
başlıyor, buraya kadar ya Allah koşar adım geliyor. Bu bir
özensizliktir.
HÜSEYİN ÜZÜLMEZ (Konya) -
Sırrı Bey anlamadınız mı?
SIRRI SÜREYYA ÖNDER (Devamla) - Sen
anladıysan kalk tekrar et. Ben anlamadım. Körefem de değilim
yani idrak sıkıntısı da çekmiyorum. Bir daha okuyayım
sana soracağım. "Yolcu ve yük taşıma faaliyetinde
bulunan hava yolu şirketlerine hava taşıma
araçlarının, motorlarının ve bunların aksam ve
parçalarının, yurtdışından yapılan kiralamalarda
kurulu bulunulan ülke mevzuatına göre bunları kiralama yetkisini haiz
olan şirket ve kuruluşlar ile finansal kiralama şirketleri
tarafından finansal kiralama sözleşmesine dayalı olarak en az 2
yıl süreyle kiralanması işlemleri, bu Kanun kapsamında
finansal kiralama olarak değerlendirilir." Haydi buyur. Ne
anladın söyle bakayım, söyle.
HÜSEYİN ÜZÜLMEZ (Konya) - Ben
iş adamıyım ben anlarım.
SIRRI SÜREYYA ÖNDER (Devamla) Sen
iş adamısın anlarsın. Bu şu kadar basit: KDVsini
yüzde 1e indirme operasyonu. O kadarını biz de anlıyoruz ama bu
kadar karıştırmaya ne gerek var? Bu gülünecek bir şey de
değil. Türkçeye özen gösterin. Yeri geldiğinde milliyetçi duygularla
hamaset yapmayı biliyorsunuz. Bunun yolu önce dilinize saygı
göstermekten geçer. Anlayan varsa beri gelsin. Bu bir.
İkincisi, şimdi bu kanun
kapsamında belediyelere
kent içi otoparkı düzenleme yetkisi veriliyor.
Bir şeyi daha
okuyacağım ve bir korsanlığa, devletin
korsanlığına dikkat çekeceğim. Bu korsan araçların
Maksadın dışında kullanılan araçlardan
taşımacılık hizmeti alanlar 600 Türk lirası, ikinci
kez hizmet aldığı tespit edilenler ise 900 Türk lirası
idari para cezası ile cezalandırılır."
Sayın Valimiz
burada, eski İstanbul Valisi. Komisyonda da söyledim bunu. Yıllarca
bu ülkede Belediye, İstanbul Belediyesi korsan
taşımacılık yaptı, niye? Belediye otobüslerine plaka
takmadılar.
AHMET YENİ (Samsun)
Kimin zamanında alınmış onlar?
SIRRI SÜREYYA ÖNDER
(Devamla) Ben bilmem kimin zamanında
alındığını. Yük
Onlar fehmedememişlerse, senin
zamanında sen taktın mı? Yani ne zaman? Öyle oradan üfürme yok,
takmadınız. Hepsine, yevmiye 900 liradan, eksponansiyel olarak
-bilmeyenler için sonra açıklarım- yani geometrik bir katlanmayla
ceza kesmeniz lazım. Bu ülkede korsanı devlet yaparsa yurttaşa
Sen düzgün ol, kanunlara riayet et. demeye yüzü olmaz, ikincisi bu.
Üçüncüsü, İstanbul
Trafik Vakfı. Ne olacak İstanbul Trafik Vakfı? Kimler kurdu? Bu
devletin nasıl yarı resmî organı gibi çalıştı?
Sayın Faruk Bal burada olsa anlatsa da dinlesek. İşgal ettikleri,
gasp ettikleri kamu arsasını Sirkecide Sayın Faruk Bal
onların elinden alana kadar neler çekti? Hangi korsan davaları kendi
kendilerine açıp, vakıf senedinde yazılı olan yer altı
ve yer üstü otopark açma amacına uygun bir tek kuruşluk harcama
yapmadılar, trilyonlarca lira aylık gelir elde ettiler. Bugün 60 lira
araç çektirmeye para alıyorlar, 10 lira da ağaların anlaşma
yaptıkları otoparka veriyorsunuz.
Sayın Mehmet Ali
Şahin burada mı? İlk tanıştığımız
gün Millî Selamet Partisi adayıydı, dedi ki: Bu büyük bir korsanlıktır -ben
onu kendisine de hatırlattım- iktidara gelir gelmez ilk işimiz
bunu kaldırmak olacak. Gelen pekiştirdi, gelen pekiştirdi,
niye? Mama var çünkü. Yani, gelen bakıyor ki burada bir kurulu düzen var,
devletin başka yerden temin edemediği giderlerini temsil gideri
ayağına buralardan yapıyorlar. Adında vakıf yazan
bir yerde buna alet olmak büyük suçtur.
Onun için şimdi soruyorum:
İstanbulda -Sayın Bakan da burada- deprem için güvenli yollar,
öncelikli yollar diye bir uygulama var. Bunlara dair, Ataköy hariç, hiçbir
yerde bu yolun deprem öncelikli yol olduğuna dair bir tek tabela yok. Bu
bilgi halkta da yok, sürücülerde de yok. Kimde var biliyor musunuz Sayın
Bakanım, sayın arkadaşlar? İstanbul Trafik Vakfında
var. Geliyorlar, hiçbir uyarı olmayan park yasağı
Her
nasılsa İSPARKın da işgal alanının
dışında kalmış bir yerde deprem için öncelikli
güvenlik alanı, sürüş alanı gerekçesiyle
aracınızı kaşla göz arasında çekiyorlar ve siz 66
lirası da trafik cezası olmak üzere yaklaşık 150 lira oraya
kanuna uygun bir ikaz olmadığı için aracınızı
park etmenizden dolayı haraç ödüyorsunuz.
Ne olacak İstanbul Trafik
Vakfı? Buradan Sayın Hükûmet yetkilisi diyebiliyor mu ki Biz bu
yetkiyi belediyelere verdiğimizde bu da mülgadır, münfesihtir. ya da
gitsin başka işlerle uğraşsın. Devlet niye bunu
yapmaz, anlamıyorum. Bu Vakıf, birisi gelirini buraya
vakfetmemişse buradan para kazanıyor ki bu işi yapıyor ya
da astarı bezine denk geliyor. Peki, bunun, bir vakfın yaptığını
devlet niye yapmaz, devlet niye bu alanı ona terk eder? Bunu anlamak
mümkün değil.
Sayın Bakan buradayken, bu deprem
için güvenli yol ya da öncelikli yol meselesinde büyük de bir vebali
vardır. İstanbulda bu yollar neresiyse ya da deprem bölgesinde,
diğer kentlerde bu yol neresi ise buraya uyarıcı tabelalar
asılması elzem bir iştir. Eğer bu yapılmazsa, bu,
İstanbul Trafik Vakfının madrabazlığına çanak
tutmaktır, başka da bir iş değildir.
Son olarak, bu vesileyle, Boğaz
Köprüsü, üçüncü köprünün ihalesine... Türk Hava Yolları emekçilerine dair
ben de konuştum, diğer arkadaşlarım da konuştu,
diğer muhalefet vekilleri de konuştu, hepsine katılıyorum.
Bari bu aradan alıp torbaya koyup onu ona, bunu buna katma meselesi
Gözden kaçan bu hususlara dikkat çekmek istiyorum.
Yine, bir Milliyetçi Hareket Partisi Vekili,
eski Bakan, onun Yüce Divanda yargılanmasının neredeyse gizli
amillerinden birisi; kamu vicdanı unutmuyor: Astaldi firması. Bu
Astaldi firması bu devletin sırtından otuz yıldır
inmedi, inmiyor. Bolu Tüneli kaç yılda bitti arkadaşlar? Bolu Tüneli
on beş yıl
Dönemin bütün ulaştırma bakanlarının
demeçleri var, 70 trilyona yakın vergi borcunun zamanında
sıfırlanması olayı var. Yaşar Topçu
konuşmuş, Koray Aydın konuşmuş, hepsi bu zulme, bu
istismara artık dayanamamışlar, hesap sormaya yeltenmişler.
Bir gizli el bunu korumaya devam ediyor. Yıllarca öyle yalan gerekçelerle yok,
fay çıktı, yok, çok fazla su çıktı dediler, ondan daha
büyük fay hattında olan, ondan daha çok su çıkan tüneller bitirildi.
Bu Astaldi bu yetimin iliğini emmekten geri durmuyor. Şimdi, bir de
Etimesgutta bir hastane verilmiş, Sağlık
Bakanlığı da onu yirmi yıl gibi bir süre de
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
SIRRI SÜREYYA ÖNDER (Devamla)
-sürede yanılabilirim- önceden kiralama taahhüdünde bulunmuş.
Şimdi, üçüncü köprüyü
Sayın Bakan, sizi bunlardan tenzih ediyorum
bütün kalbimle. Üçüncü köprü bu milletin başına bela olursa siz de
vebal altındasınız. Bu firma sabıkalı bir
firmadır, buna bütün Meclisin dikkatini çekiyorum, sebebini de söyleyeyim,
gizli savunma iş birliği anlaşmalarından dolayı
kayrılıyor. Yine geldi, bakın savaşa dayandı.
Hepinize teşekkürler, sağ
olun.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Bir de
tazminat davası açtı o firma, o dava da ne oldu belli değil
yani.
BAŞKAN Teşekkür ederim
Sayın Önder.
Şahısları adına,
Zonguldak Milletvekili Sayın Özcan Ulupınar. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Buyurunuz.
ÖZCAN ULUPINAR (Zonguldak) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 259 sıra sayılı
İstanbul Milletvekili Metin Külünk ve 2 Milletvekilinin; Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi
ve İçişleri Komisyonu Raporu üzerinde şahsım adına söz
almış bulunuyorum. Bu vesileyle Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
Havacılık sektöründe faaliyet
gösteren şirketlerin eksiksiz ve düzenli olarak hizmet verebilmeleri için
havacılık hizmetlerinin grev ve lokavt yasağı
kapsamına alınması gerekmektedir
SÜLEYMAN ÇELEBİ (İstanbul)
Kim yazdı verdi sana onu!
ÖZCAN ULUPINAR (Devamla)
çünkü
havacılık sektörü çok uzun süreli ve oldukça üst düzey
eğitimlerden geçmiş bir personel istihdamı gerektirdiği
için, bu alanda kısa süre içerisinde istenilen nitelikte personel
bulunamamaktadır. Bu ise sendikaların karşılanması zor
taleplerine zemin hazırlamakta ve toplu iş sözleşmesi
görüşmelerinin bir anlaşmayla sonuçlanmasını
zorlaştırmaktadır.
Grevler çalışanların
haklarını aramakta önemli bir unsur oluşturmakta olmasına
rağmen, toplumun refahı açısından millî ekonomi,
şirketler ve vatandaşlar üzerindeki etkilerine bakıldığında,
hava yolu şirketlerinin grev ve lokavt yapılamayacak işler
kapsamına alınması gerekmektedir.
Bu kanun teklifindeki diğer bir
konu, günümüz koşulları gereği şehirlerdeki araç
sayılarının artması ve plansız kentleşme sonucu
mevcut otopark alanlarının yetersiz kalmasını doğurmuştur.
Yerel yönetimlerin ve kolluk kuvvetlerinin otoparkları denetlemekte
yetersiz kalmasından dolayı otopark mafyası ve değnekçi
olarak tabir ettiğimiz yasa dışı oluşumlar ortaya
çıkmıştır. Sokaklara ve caddelere araçlarını park
etmek isteyen vatandaşlarımızdan yasal dayanağı
olmayan ücretler talep etmektedirler. Vatandaşlarımız ise
araçlarına zarar gelmemesi için bu park ücretini ödemek zorunda
kalmaktadır. Bu ve benzeri yasa dışı faaliyetleri önlemek
amacıyla mevcut yasadaki boşlukların
kaldırılması, caydırıcı olmayan ceza
oranlarının artırılması için, 2918 sayılı
Karayolu Kanununda değişiklik yapılması gerekmektedir.
Kara yolu üzerine park eden araçlardan yetki ve sorumluluk alanına göre
park yerini tespite yetkili idarece ve bu idare tarafından işletme
izni verilen tüzel ve gerçek kişilerce park ücreti alınır. Büyük
şehirlerde yetkili idareler büyükşehir belediyeleridir. Yasal olmayan
şekilde park ücreti almaya teşebbüs edenler hapis cezasıyla
cezalandırılır.
Ülkemizde
taşımacılık sektöründe faaliyet gösteren ticari taksiler,
büyükşehir belediyesi kurulan illerde büyükşehir belediyeleri
tarafından verilen izinler ve çalışma kuralları
çerçevesinde yasal olarak hizmet vermektedir.
Taksici esnafımızın
vermiş olduğu hizmet, tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de
günlük hayatın vazgeçilmez bir parçasıdır. Bu hizmet sektörü,
sadece İstanbul baz alındığında ayda 30 milyon insanla
doğrudan temas hâlinde olan taksici esnafı ve bunların
aileleriyle birlikte 500 bine yakın vatandaşımızın
ekmek kapısıdır. Bu sektörün büyüklüğü, sorunları da
beraberinde getirmektedir.
Bunlardan en önemlisi ise idari
birimlerden alınmış hiçbir belge ya da ruhsat olmadan, yasal
olmayan yollarla, korsan tabir edilen taşımacılık
faaliyetleridir. Bugün İstanbulda yaklaşık olarak 60 bin korsan
taşımacılık yapan taksi olduğu tahmin edilmektedir. Bu
insanlar taksici esnafının zaten düşük olan kazancına ortak
olmakta ve kayıt dışı bir ekonomi yaratmaktadırlar. Bu
mağduriyet ve kayıtsızlığın önüne geçmek için
mevcut yasalar yetersiz kalmakta ve caydırıcı olmamaktadır.
Hiçbir vergi ve kayda tabi olmadan, mahalle aralarında ve araç kiralama
ofisleri adı altında faaliyet gösteren bu emek
hırsızlarına karşı emniyet teşkilatı,
belediye zabıtaları, maliye müfettişleri ve esnaf
odalarının birlikte hareket etmesi gerekmektedir. Sadece
İstanbulda 2010 yılında korsan
taşımacılıktan 13.508 araca işlem
yapılmış olması, İstanbul polisinin fedakârca
çalışmasının yanında, yasal düzenleme olmadan bu
sorunun ortadan kaldırılamayacağının
ispatıdır.
Uçak kiralamalarının finansal
kiralama olarak kabul edilebilmesini teminen 3226 sayılı Kanunun 2nci
maddesinin birinci fıkrasından sonra gelmek üzere Yolcu ve yük
taşıma faaliyetinde bulunan hava yolu şirketlerine hava
taşıma araçlarının motorlarının ve bunların
aksam ve parçalarının yurt dışından yapılan
kiralamalarda, kurulu bulunan ülke mevzuatına göre bunları kiralama
yetkisini haiz olan şirket ve kuruluşlar ile finansal kiralama
şirketleri tarafından finansal kiralama sözleşmesine dayalı
olarak en az iki yıl süreyle kiralanması işlemleri, bu kanun
kapsamında finansal kiralama olarak değerlendirilir.
fıkrası eklenmiştir.
Bir diğer konu ise değerli
milletvekilleri; itfaiye eri alımında yaşanan
mağduriyetleri gidermek üzere
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
ÖZCAN ULUPINAR (Devamla) Bu
yasanın hayırlı olmasını diliyor, hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Komisyon Başkanının söz
talebi var.
Buyurun Sayın Güler.
İÇİŞLERİ
KOMİSYONU BAŞKANI MUAMMER GÜLER (Mardin) Sayın
Başkanım, sayın milletvekillerimiz; biraz önce söz alan
İstanbul Milletvekili Sayın Sırrı Süreyya Önder aynı
zamanda İçişleri Komisyonu üyesidir. Komisyonda da İstanbul
Trafik Vakfıyla ilgili bazı görüşlerini dile getirdi ama cevap
vermeye imkân bırakmadı bize. Bugün de aynı şey oldu ama
yüce heyetinizin bilgilerine sunmak istediğim çok küçük bir konu var.
İstanbul Valiliği görevini
yürüttüğüm yedi yıl üç ay boyunca o vakfın
Başkanlığını yaptım. 90lı yıllarda
İstanbuldaki otopark mafyasıyla ilgili bir kurumsal yapılanma
olarak çok önemli şahsiyetlerin, hayırsever insanların kurucusu
olduğu ve hâlen de o görevi sürdürdükleri bir vakıftır. Kimse
oradan beş kuruş bir para almaz. Vakıflar mevzuatına
dayalı olarak işlem yürütür.
Evet, bazı kamuya ait yerleri park
olarak kullandığı olmuştur geçmiş yıllarda ama
bunların çoğu karşılıklı protokollerle
yürümüştür. Sonradan da geri alınanlar olmuştur. Bunu da kamu
yararına çalışan bir vakıf olması münasebetiyle ve
otopark konusunda, bizim dönemimizde değnekçilik faaliyetlerinin önlenmesi
konusunda da önemli görevler üstlendiler, aynı zamanda da -burada
açıkça söylüyorum- emniyet teşkilatının trafik hizmetlerine
yönelik birçok ihtiyacını da karşılayan bir vakıf
sıfatıyla önemli hizmetler yaptılar.
Bundan sonraki hizmetleri de bu kanunda
atıfta bulunulan yönetmelik hükümleri gereğince yeniden
düzenlenecektir. Belki çekici hizmetleri belediyelere, büyükşehir
belediyesine devredilecek olabilir ama şimdiye kadar önemli görevler
yürüten böyle bir vakfın çalışanlarına veya bu vakfın
kurucularına da haksızlık yapılmaması gerektiği
hususunu yüce heyetin takdirlerine arz ediyorum.
Saygılar sunuyorum efendim.
MAHMUT TANAL (İstanbul)
Sayın Başkan, özür dilerim, bu açıklamayla ilgili hemen hafta
sonu yaşadığım... İzin verirseniz bir dakika içerinde
izah edeyim ben.
BAŞKAN Buyurun.
MAHMUT TANAL (İstanbul)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Bu hafta sonu
Eyüp
Kaymakamlığı önünde İstanbul Trafik Vakfıyla ilgili
bir otopark var. İstanbul Eyüp Kaymakamlığının tam
karşısında, İstanbul Emniyet Vakfının
otoparkı var, giriş ücreti 7 TL. Yan tarafta, vatandaşın
özel otoparkının giriş ücreti 5 TL. Yani, Vakfın
amacı, burada, ticari kazanç vesaire olur ama bu kadar kamu kaynaklarını,
kamu gücünü kullanarak farklı bir fiyat uygulaması hangi adalet
duygusuyla bağdaşır Sayın Vekilim? Yani, en azından
bu, özel sektördeki 5 TLyle yapılamaz mı? Yapılabilir.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Soru-cevap işlemine
geçiyorum.
Sayın Akar
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Sayın
Bakanım -size sözlü olarak da daha önce söylemiştim ama-
Köseköy-Derince arasındaki yapacağınız hızlı tren
temellerini attınız ama bu hızlı tren 160 kilometreyi
geçmeyecek bildiğiniz gibi. Üçüncü bir yol yapılıyor çünkü
Köseköyde bir lojistik üssü var. Lojistik üssünden yüklerin Derince Limanına
taşınabilmesi için, hızlı tren uygulamasında ve
banliyö trenleri geçeceği için, aynı güzergâhı da
kullanamayacaksınız. Bu nedenle de üçüncü bir yol ihtiyacı
doğdu. Şimdi, bunun çalışmalarını yapıyor.
Bugün, vatandaş arıyor beni: İzmit Plajyolu mevkisinde, demir
yolunun, apartmanlarına
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Özgündüz
ALİ ÖZGÜNDÜZ (İstanbul)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Bakanım, geçen gün
basına yansıyan bir demecinizde, İstanbula yapılacak
üçüncü havalimanının yerini belirlediğinizi beyan
etmişsiniz. Şu anda, İstanbulda konuşulan, bu üçüncü havalimanının
İstanbul Kemerburgaz civarına yapılacağı
şeklindedir ve o bölgede, Kemerburgaz, Durusu, Karaburun, Yeniköy
civarında çok ciddi miktarda arazi alımları
yapılmaktadır. Bir an önce 3üncü havalimanının yerini
açıklayarak bu tür arsa spekülasyonlarının önüne geçmeyi ve
haksız rantı önlemeyi düşünüyor musunuz?
Bir başka sorum Sayın
Bakanım: Bizim Iğdırın havalimanını ne zaman
açmayı planlıyorsunuz?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın
Işık
ALİM IŞIK (Kütahya)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Bakan, hâlen Türk Hava
Yollarının hizmet alımı sözleşmesi
yaptığı şirket sayısı ne kadardır ve bir
yılda yaklaşık bu şirketlere ne kadar ödemede
bulunulmaktadır?
İki: Türk Hava Yolları
İnsan Kaynakları Müdürlüğünden çalışanların cep
telefonlarına gelen İşinize son verilmiştir. mesajı
sonunda kaç kişinin işine şu ana kadar son verildi? Bunu yasal
ve hukuki buluyor musunuz?
Bir de finansal kiralama yoluyla hangi
ülke veya şirketlerden kaç uçak kiralanması ya da motor ve benzeri
donanım kiralanması planlanmaktadır?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Serindağ
ALİ SERİNDAĞ (Gaziantep)
Teşekkür ederim Başkanım.
Sayın Bakan, bilmiyorum, kara
yoluyla hiç Adanaya gittiniz mi? Özellikle Konya yol ayrımı ve
Ereğli yol ayrımı arasında on yıldır devamlı
onarım var, yapım var; bir şeritten öbür şeride geçiyoruz,
öbür şeritten öbür şeride geçiyoruz. O yolu hiç incelettiniz mi ve bu
yolun ne zaman tümüyle duble yol hâline getirilmesini düşünüyorsunuz?
İkinci sorum: Bu teklif Komisyonda
görüşülürken sizin Bakanlığınızın da bir
temsilcisi geldi ve teklifin bu hâliyle geçmesi hâlinde Türkiyede uzay ve
havacılık çalışmalarının bundan zarar
göreceğini ifade etti. Siz bu hususa katılıyor musunuz?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın
Sarıbaş
ALİ SARIBAŞ (Çanakkale)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Birinci sorum: Ulaşımı
en zor illerden bir tanesi Çanakkale ilimiz. Ta Atatürk zamanında
yapılan Devlet Demiryollarının Bandırmaya, oradan öte
Çanakkaleye kadar projesinin ya da fizibilitesinin
yapıldığını duyuyorum. Ne derece doğrudur? Bunun
Çanakkale Limanına hem yolcu hem yük taşınması konusunda
bir çalışmanız var mıdır? Toplu taşıma açısından
burasının önemini biliyorum, bu konuda çalışmanız
nedir?
İkinci sorum: Kara yollarında
yine ulaşım konusunda yolları bitmeyen illerden bir tanesi de
Çanakkale ilidir. Çan-Biga ve Çan-Çanakkale yolu hâlâ daha on iki
yıldır bitmemiştir. Ne zaman bitirmeyi düşünüyorsunuz?
Yeniden projelendirme safhasına gelmiştir. Burada yedi
yıldır istimlak parası ödenmeyen arsa sahipleri, mülk sahipleri
vardır. Bunların parası ne zaman ödenecektir? Bu konuda
şikâyetler oldukça çok. Bu anlamda, Çanakkaledeki bütün yolların
inşaatı ne aşamadadır?
BAŞKAN Sayın Bakan,
buyurunuz.
ULAŞTIRMA,
DENİZCİLİK VE HABERLEŞME BAKANI BİNALİ YILDIRIM
(İzmir) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Akarın sorusu:
Köseköy-Gebze arasında, malum Ankara-İstanbul yüksek hızlı
trenin devamı olan yeni bir yol yapımı var. Bunun
yapımına geçtiğimiz ay başlandı. Mevcut hattı
hızlı trenlerin geçeceği şekilde yeniliyoruz. Menfezler ve
diğer altyapının tamamen yenilenmesini öngören bir projedir.
Ancak gelecek yıllarda burada, trafik artışını da dikkate
alarak, üçüncü bir hat çalışması da yapma ihtiyacı
doğdu. Aynı koridor içerisinde kalmak şartıyla üçüncü
hattı da ilave ediyoruz. Yakın vadede bu hattın
dışında alternatif bir hat yoktur. Kuzey hattı çok uzun
vadede düşünülebilecek bir hattır. Dolayısıyla, burada
teknik bir zorunluluk var. Eğer hatta emniyet yönünden, gerek binalar
bakımından gerekse hattın emniyeti bakımından bir
sıkıntı olursa bunun da tedbiri alınacaktır,
kamulaştırma icap ederse kamulaştırma
yapılacaktır.
Üçüncü havaalanıyla ilgili,
Sayın Özgündüzün sorusu: Üçüncü havaalanının yapımına
yönelik proje çalışmaları devam ediyor. Takdir edersiniz ki bu
çalışmalar neticelenmeden havaalanının yerinin
açıklanması birtakım spekülasyonlara ve haksız bazı
rantların oluşmasına sebep olabilir.
ALİ ÖZGÜNDÜZ (İstanbul)
Sayın Bakanım, herkes biliyor Kemerburgaz olduğunu, 1 milyon
metrekareler yer değiştiriyor. Yani
ULAŞTIRMA,
DENİZCİLİK VE HABERLEŞME BAKANI BİNALİ YILDIRIM
(İzmir) Efendim, tabii, herkes tahmin yaparak yer alabilir ama bizim açıklayabileceğimiz
konuma geldiğinde mutlaka açıklayacağız. Yani gizli tutmak
diye bir şey söz konusu değil. Neticede,
açıkladığımızda kamulaştırma
yapacağız, onunla ilgili çalışmalar başlamış
olacak. Doğrusu o safahata gelmediği için, diyelim bu
hazırlıklar bitmeden yer açıkladık, değiştirmek
zorunda kaldık jeolojik etütlerden dolayı, o daha büyük
sıkıntı oluşturabilir. Tamamen işlerle ilgili bir konu
olduğu için açıklanmıyor, bunu ifade etmek istiyorum.
Iğdır havaalanını
bu yıl içerisinde, yılın son çeyreğinde açmayı
hedefliyoruz.
Sayın Işıkın
sorusunu doğrusu cevaplandıramayacağım, bu bilgi elimde
yok. Yani Türk Hava Yolları hangi şirketlerle
çalışıyor, ne kadar ödeme yaptı?, bunları daha sonra
yazılı cevaplandıracağız. Finansal kiralamayla zaten
Türk Hava Yollarının uçak aldığı, daha doğrusu
dünyada herkesin uçak aldığı iki tane ana büyük tedarikçi var,
bunlardan alacak, başka bir yerden alma şansları pek yok.
Sayın Serindağ, Adana yolu da
bölünmüş yol, her taraf bölünmüş yol. Yalnız, sıcak
asfaltlama programı var, peyderpey yapılıyor. Aksaray
civarında, Konya Makastan itibaren o bölgede geçen yıl başladı
asfaltlama, şimdi de devam ediyor. Biliyorsunuz Ereğliden sonra
Ulukışla-Pozantı arasını tamamen otoyol
standardında bitirip açmıştık. Bu sene içerisinde de
hızla, arada kalan Kuludan Ereğliye kadar olan bölgede de
sıcak asfalt çalışmalarını yapıyoruz. Bunu
yaparken, tabii, trafik altında çalışıldığı
için yolun mecburen bir şeridini, gidiş şeridini,
gidiş-gelişe çalıştırmak gibi bir mecburiyet
hasıl oluyor. Asfaltlamanın da yazın yapılması,
trafiğin de yazın yoğunlaşması biraz işimizi
doğrusu zorlaştırıyor, sürücüleri de bu konuda zorluyor.
Sayın Sarıbaş, Çanakkale
aslında ulaşım bakımından dönemimize kadar çok iyi
değildi, bunu ifade etmek istiyorum özellikle. Deniz
taşımacılığında, adalara erişimde ciddi
sıkıntılar vardı; bunlar çözüldü. Havaalanı vardı,
çalışmıyordu; bunlar çözüldü. Çanakkaleden Bandırmaya
kadar bölünmüş yol hâline getirildi. Tabii, burada da iyileştirme
çalışmalarımız bundan sonra olacak, asfaltlama.
Çan-Çanakkale yolu biraz uzadı, doğru. Yani bu yolu da büyük oranda
tamamladık, herhâlde önümüzdeki sene tamamen bitmiş olur.
Çanakkalede, bilhassa Gelibolu tarafında ta Edirneye kadar yol
yapımı tamamlandı.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
ALİ SARIBAŞ (Çanakkale)
Trakyada sorun yok.
ULAŞTIRMA,
DENİZCİLİK VE HABERLEŞME BAKANI BİNALİ YILDIRIM
(İzmir) Geliboludan Lapsekiye kadar çalışmalar devam ediyor.
ALİ SARIBAŞ (Çanakkale)
Devlet Demiryolları efendim.
BAŞKAN Sayın Bakan,
bitirebilirseniz
Zamanı bitirdik.
ULAŞTIRMA,
DENİZCİLİK VE HABERLEŞME BAKANI BİNALİ YILDIRIM
(İzmir) Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Madde üzerinde iki adet önerge
vardır, sırasıyla okutup işleme alıyorum.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 259 Sıra
Sayılı Kanun Teklifinin 4. Maddesinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Celal
Dinçer Ali
Serindağ Namık
Havutça
İstanbul Gaziantep Balıkesir
Haydar
Akar Muharrem
Işık Mehmet
Şeker
Kocaeli Erzincan Gaziantep
Aytuğ
Atıcı
Mersin
Madde 4- 10/6/1985 tarihli ve 3226
sayılı Finansal Kiralama Kanununa aşağıdaki ek madde
eklenmiştir.
"Ek Madde 1- Yolcu ve yük
taşıma faaliyetinde bulunan hava yolu şirketlerine hava
taşıma araçlarının, motorlarının ve motor aksam
ve parçalarının; kurulu bulunulan ülke mevzuatına göre bunları
kiralama yetkisini haiz olan şirket, kuruluş ve finansal kiralama
şirketleri tarafından, finansal kiralama sözleşmesine
dayalı olarak en az 2 yıl süreyle yurt dışından
kiralanması işlemleri, bu Kanun kapsamında finansal kiralama
olarak değerlendirilir.
BAŞKAN Şimdiki önergeyi
okutup işleme alıyorum.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 259 sıra
sayılı yasa teklifinin 4 üncü maddesinin metinden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Hasip
Kaplan Ertuğrul
Kürkcü Erol
Dora
Şırnak Mersin Mardin
İbrahim Binici Abdullah Levent
Tüzel
Şanlıurfa İstanbul
BAŞKAN - Komisyon
katılıyor musunuz?
İÇİŞLERİ
KOMİSYONU BAŞKANI MUAMMER GÜLER (Mardin) Katılmıyoruz
Sayın Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet
katılıyor mu?
ULAŞTIRMA,
DENİZCİLİK VE HABERLEŞME BAKANI BİNALİ YILDIRIM
(İzmir) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Kiralama ve finansal kiralama
farklı konular olup bazı kesimlere çıkar sağlanması
amaçlanmıştır.
BAŞKAN Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 259 Sıra
Sayılı Kanun Teklifinin 4. Maddesinin aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Celal Dinçer
(İstanbul) ve arkadaşları
Madde 4- 10/6/1985 tarihli ve 3226
sayılı Finansal Kiralama Kanununa aşağıdaki ek madde
eklenmiştir.
"Ek Madde 1- Yolcu ve yük
taşıma faaliyetinde bulunan hava yolu şirketlerine hava
taşıma araçlarının, motorlarının ve motor aksam
ve parçalarının; kurulu bulunulan ülke mevzuatına göre
bunları kiralama yetkisini haiz olan şirket, kuruluş ve finansal
kiralama şirketleri tarafından, finansal kiralama sözleşmesine
dayalı olarak en az 2 yıl süreyle yurt dışından
kiralanması işlemleri, bu Kanun kapsamında finansal kiralama
olarak değerlendirilir."
BAŞKAN Komisyon
katılıyor musunuz?
İÇİŞLERİ
KOMİSYONU BAŞKANI MUAMMER GÜLER (Mardin) Katılmıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
ULAŞTIRMA,
DENİZCİLİK VE HABERLEŞME BAKANI BİNALİ YILDIRIM
(İzmir) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
MUHARREM İNCE (Yalova)
Sayın Haydar Akar konuşacak efendim.
BAŞKAN Kocaeli Milletvekili
Sayın Akar, buyurunuz. (CHP sıralarından alkışlar)
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; deminki konuşmamda, biraz
önceki konuşmamda zaman nedeniyle yarım kalan kısmı
tamamlamak istiyorum.
Demiştim ki: 1934
yılında Almanyayı yöneten zat, bir statta kongre yaptıktan
sonra, Almanyadaki tüm demokratik hakları askıya
almıştı. Sizin de Türkiyeyi bugün getirdiğiniz noktada,
insanların demokratik haklarını ileri demokrasi adı
altında yavaş yavaş askıya aldığınızı
ifade etmek istiyorum.
Şimdi, sevgili arkadaşlar,
Türkiyede yaklaşık 95 bin taksici ve 500 bine yakın da bu
taksicilerin bakmakla yükümlü olduğu aileleri var. Bu ailelerin
problemlerinin birçoğunu yine biraz evvel söylemiştim ve
anlatmıştım. Bu tasarının bir ayağı topal çıkıyor,
bir ayağı değil, birçok ayağı topal çıkıyor.
Taksicilerin problemlerinin yasada belirtildiği gibi, getirilmek
istendiği gibi sadece korsan taksicilik olmadığını,
ailelerinin de sıkıntılar yaşadığını
ifade etmiştim ama biraz evvel de dediğim gibi, Türkiyedeki
problemler bunlarla bitmiyor. Siz, Türkiyedeki problemleri görmemeye ve
çözmemeye devam ediyorsunuz, çözdükleriniz de halkı kucaklayan kanunlar
olmaktan çok öte. Paralı askerlik yasası konuşulurken gecenin
saat dördünde size dedim ki: Gidip evinizde rahat uyuyabilecek misiniz?
Vicdanınız size ne diyecek, çoluk çocuğunuz ne diyecek? Çünkü
sadece, 30 bin TLsi olan, cebinde parası olan insanlar bu askerlikten
yararlanabilecekti ki, 100 bin kişi hedefliyordunuz, burada da
tosladınız ve birçok insan bu işten mağdur oldu ve hâlen
size de mailler geliyor, bize de mailler geliyor.
Bugün çıkarılmak istenen
kanunun 1inci maddesinde de yine özgürlük adı altında, ileri
demokrasi adı altında, hatta 12 Eylülde yapmış
olduğunuz referandumda da taahhüt ettiğiniz gibi, insanların grev
yapma haklarının önünü açacağınızı
belirtmiştiniz ama hatta daha da ileriye gittiniz, bir maddesinde belki
birçoğunuz okumadınız ama- insanların aynı iş
kolunda iki sendikaya üye olabileceğini ifade ediyordunuz ama getirdiğiniz
noktada, son on yılda görüyoruz ki sendikalı sayısı her
geçen gün ülkemizde azalmakta. Hatta bu da yetmiyor, biraz evvel Sayın
Bakan da açıklama yaptı Niye grev yapmalı, grev
yapmamalı. diye böyle bir ifade kullanıyor.
Sevgili arkadaşlar, bu kanun
sadece Türk Hava Yollarındaki grevi kapsamıyor, diğer özel
şirketlerde de grev yapma hakkını elinden alıyor
işçilerin. Sadece Türk Hava Yollarında almıyor, orada devletle,
kamuyla sınırlandırmamış, başka hava yolu
şirketlerindeki çalışanların da grev yapma
hakkını elinden alıyor. Peki, özel sektörde grev olmaz mı
veya grevli sözleşme yapılamaz mı? Tabii ki yapılır.
Bakın, size bir örnek vereceğim, lastik sektörü. Daha yeni toplu
sözleşme yaptı, greve de gitmedi, grev maddesini kullanmadı.
Oturdular, uzlaştılar, lastiğin maliyetini çıkardılar,
işçilik maliyetini çıkardılar. Avrupadaki işçilik maliyeti
belliydi, Mısırdaki işçilik maliyeti belliydi, Çindeki
işçilik maliyeti belliydi ve geldiler, Türkiyede yüzde 14 zam
aldılar, artı, sosyal haklarını iyileştirdiler ama
greve çıkmadılar. Daha önceki yıllarda, grev aşamasına
gelen lastik sektöründe yine Başbakanın talimatıyla stratejik
önem taşıyor diye bu grevler erteleniyordu daha grev
aşamasına gelmeden. Ha bunu yapmadınız da grev mi oldu bu
sene? Hayır olmadı.
Bakın, başka bir problemi var
lastik sektörünün şu anda, yüzde 30 küçülüyorlar, uluslararası
firmalar Türkiyede yüzde 30 küçülüyorlar. Biliyor musunuz niye? Bu insanlar,
ürettikleri lastiklerin çoğunu, yüzde 70ini ihraç ediyorlardı ve
bugün edemiyorlar. İyi giden ekonomide yüzde 30 küçülmek zorunda kalıyorlar.
Buna rağmen yüzde 14 zam yapıyorlar ama siz ne diyorsunuz, devlet
memuruna ne diyorsunuz? Yüzde 1 yaparsak İspanyaya, Yunanistana
döneriz. diyorsunuz. Böyle diyorsunuz değil mi? Onlar gibi olmak
istemiyoruz. Hani sizin gelişmiş, büyümüş 17nci ekonominiz?
Türkiyeyi uçurdunuz Türk Hava Yolları gibi, ekonominize ne oldu?
ALİ SERİNDAĞ (Gaziantep)
17 değil 18.
HAYDAR AKAR (Devamla) Ne oldu? Bunu
sormak lazım. Bunları niye anlatmıyorsunuz insanlara?
Bakın, atanamayan öğretmenler
var, binlerce öğretmen var, 300 bin. Bugün başka bir şey geldi
BÜLENT TURAN (İstanbul)
Atarsınız siz!
HAYDAR AKAR (Devamla) Üç dönem atama
yaptınız bundan önceki günlerde, belli aylarda ama dediğiniz
gibi 1 Ağustostan sonra özür grubunu kabul etmiyoruz. dediniz insanları,
aileleri parçaladınız. Lütfen, bu sorunları çözün, Türkiye'nin
gerçek problemlerine eğilin, sanal problemler yaratıp sezaryen,
kürtaj gibi kendi bilim dalı olmayan ve -fahri doktorluk mu deniyor- fahri
profesörlük almış Sayın Başbakan bunlarla uğraşacağına,
gerçek problemleriyle uğraşsın Türkiye'nin, öğretmenlerin
problemini çözsün, emeklilerin problemini çözsün, memurların problemini
çözsün. Bıraksın kürtajla, sezaryenle uğraşmayı,
bıraksın insanların 3 çocuk, 5 çocuk yapmasını ve
bunları halletsin.
BÜLENT TURAN (İstanbul) Sen
bırak! Sen bırak! Biz memnunuz.
HAYDAR AKAR (Devamla) Ben
bırakmayacağım, Bülent sen de bunları öğreneceksin,
bir gün bunlar ters yüz size çarpacak.
Örnek veriyorum: Hep aynı
şeyi söylüyorsunuz ama bir gün bunu sizin suratınıza çarpacak
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
HAYDAR AKAR (Devamla) Bu da çok uzun
değil. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim
Sayın Akar.
III.- YOKLAMA
(CHP sıralarından bir grup
milletvekili ayağa kalktı)
MUHARREM İNCE (Yalova) Yoklama
istiyoruz.
BAŞKAN Önergeyi
oylarınıza sunuyorum
Karar yeter sayısı mı
toplantı mı?
MUHARREM İNCE (Yalova) Yoklama
efendim.
BAŞKAN Yoklama, tamam.
Sayın Serindağ, Sayın
Özel, Sayın Tanal, Sayın İnce, Sayın Akar, Sayın Havutça,
Sayın Sarıbaş, Sayın Çelebi, Sayın Şeker,
Sayın Dudu, Sayın Aksünger, Sayın Işık, Sayın
Kurt, Sayın Çam, Sayın Erdoğdu, Sayın Özgündüz, Sayın
Kaleli, Sayın Demir, Sayın Kuşoğlu, Sayın Öz.
İki dakika veriyorum.
Yoklamayı başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN Toplantı yeter sayısı
vardır, yani yoklama tamamdır.
IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER(Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
3.- İstanbul Milletvekili Metin Külünk
ve 2 Milletvekilinin; Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ve İçişleri Komisyonu
Raporu (2/560) (S. Sayısı: 259) (Devam)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Madde 4ü
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Birleşime on dakika
ara veriyorum.
Kapanma
saati: 23.03
YEDİNCİ OTURUM
Açılma
Saati: 23.24
BAŞKAN: Başkan Vekili Meral
AKŞENER
KÂTİP ÜYELER:
Mine LÖK BEYAZ (Diyarbakır), Muhammet Rıza YALÇINKAYA (Bartın)
-----0-----
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 113üncü Birleşiminin
Yedinci Oturumunu açıyorum.
259 sıra sayılı Kanun
Teklifinin görüşmelerine devam edeceğiz.
Komisyon burada.
Hükûmet burada.
5inci maddeyi okutuyorum:
MADDE
5- 3/7/2005 tarihli ve 5393 sayılı Belediye Kanununa
aşağıdaki geçici madde eklenmiştir.
GEÇİCİ
MADDE 7- Bu Kanunun 52 nci maddesine
göre çıkarılan Yönetmelik çerçevesinde İtfaiye Eri kadro unvanına
atanmak üzere açılmış olan sınav sonucunda
başarılı oldukları ilan edildiği halde herhangi bir
sebeple atamaları yapılmamış olanlar, bu işlemler
sebebiyle dava açmış olmaları halinde davadan vazgeçmeleri,
açmış oldukları dava lehlerine sonuçlananlar ise mahkeme
tarafından karara bağlanmış tazminat veya geriye dönük
maaş haklarından yazılı olarak feragat etmeleri
kaydıyla, bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten itibaren 30 gün
içinde atama işlemleri tamamlanarak göreve başlatılır.
BAŞKAN Madde üzerinde gruplar
adına ilk söz Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Isparta
Milletvekili Sayın Süleyman Nevzat Korkmaza aittir.
Buyurun. (MHP sıralarından
alkışlar)
MHP GRUBU ADINA S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce
heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Elbette helalinden
kazanıldıktan sonra tüm kazançlar, emek ve alın teriyle icra
edilen tüm meslekler kıymetlidir, kutsaldır ancak bazı meslekler
vardır ki sadece çok riskli değil, aynı zamanda
başkalarının hayatını ve kamu yararını
öncelemesi açısından da yüksek bir inanç ve tabiatıyla ayrı
bir saygınlık gerektirir. Kamu düzeninin tesisi için sürekli namlunun
ucunda görev yapanlar -polislik mesleği, askerlik mesleği gibi, her
ne kadar ülkemizde bir meslek olarak algılanmasa da itfaiyecilik
mesleği gibi- ölüm ile yaşam arasında ince bir çizgide gider
gelirler. Sadece kendileri için değil başkalarının
hayatı için de kritik anlarla dolu yirmi dört saat çalışmak
zorunda kalırlar. Akşam eve sağ salim dönebilme umuduyla, sevdikleriyle
âdeta son kez görüşüyorlarmış gibi, her sabah evden
helalleşerek çıkarlar.
Değerli milletvekilleri, bu kanun
teklifi, tüm noksanlıklarına rağmen, son derece büyük bir
haksızlığın tamirine, tadiline imkân veriyor. Meclisimiz
epeyce sıkıntıya soktuğunuz insanlara çok geç de olsa
haklarını iade ediyor. Yönetmelik gereği itfaiye eri kadrosuna
atanmak üzere sınav açmışsınız. İnsanlar bu
sınava girmiş ve başarılı olmuşlar. İdare de
bu kişilere kazandıklarını duyurmuş ancak bir türlü
atamalar yapılmıyor. İlgililer beklemiş, beklemiş,
belediyeye başvurmuşlar, ne zaman atanacaklarını
sormuşlar, Bekleyin cevabı üzerine haftalarca, aylarca beklemeye
devam etmişler. Yine atamaları yapılmayınca mecburen
yargıda haklarını aramak zorunda kalmışlar. Gerçi AKPnin
adalet sisteminde ne zaman haklı hakkını layıkıyla ve
zamanında almış ki. Olsun, bir umut, yargıdan medet
ummuşlar. Bilmiyorlar ki AKPnin hesabı farklı. Mahkeme
önlerinde bekleyen vatandaşların çilesine son vereceğim. diye
meydanlarda nutuk atıp vatandaşı istismar ederek Anayasa
değişikliğinden istediği sonucu almış olması
yeterli AKP için, gerisi umurunda mı? Siyasal, ekonomik bir kazancı
varsa AKP geçer vatandaşın tarafına, vur abalıya misali
hâkimi, savcıyı, mahkemeleri insafsızca eleştirir; yok siyasal
menfaati gerektiriyorsa da yargı dokunulmazlığı, hâkimlerin
tarafsızlığı gibi koca koca laflar.
Adalet sadece
onların istekleri doğrultusunda tecelli ediyorsa bir değer ifade
eder, aksi takdirde AKPnin görevi yargıyı kuşatma işine
soyunmaktır. Burada da aynen bu geçerli. AKP olarak, göz göre göre,
sınavı kazanmış insanların gelecekleriyle,
insanların ekmeğiyle oynuyorsunuz. Bugün
yaptığınız gibi, bu düzenlemeyi keşke aylar önce
getirseydiniz. Hepimiz de haksızlığın ortadan kalkması
adına, yine bugün olduğu gibi Evet. der, meseleyi çözerdik.
Değerli
milletvekilleri, kanun teklifi diyor ki: Tamam, hatalıyım, bu sorunu
çözüyorum ancak sen davandan vazgeç. Tazminat kazandıysan bile
istemediğini beyan et, senin atamanı yapacağım.
İşte AKPnin adalet anlayışı bu, AKPye tam da
yakışanı bu. Bu insanlar niye mahkemelere gitti? Çünkü sen
onları mağdur ettin, çözümsüzlüğe ittin, onlar da mecbur
kaldılar. Bu insanların uğradığı maddi, manevi
zararları kim karşılayacak? Hiç kimse. Aylardır hak ettikleri
maaştan mahrum kaldılar. Belki insanlar evlenip yuva kuracak,
çocuğuna süt, evine ekmek götürecek para bulamadı. Aylarca işsiz
muamelesi görüp toplumdan ellerini eteklerini çektiler. Bunun
hesabını kim verecek? Hiç kimse. Hiç olmazsa, davadan feragat etmelerinden
dolayı mahkeme masraflarından muaf tutulsun; hiç olmazsa, bu kadar
zarar ziyana yol açtıktan sonra masrafları idare ödesin, hayır.
İdarenin hukuksuz bir işleminden dolayı hem zarara onlar
uğrayacak hem de tüm yargılama bedelini yine onlar ödeyecek. Sonra da
AKP çıkacak Tamam, bu zulme bir son vermeye karar verdim, affediyorum ve
sizi göreve başlatıyorum. diyecek. Bizim oralarda buna Köprü
altından su bağışlama derler Sayın Bakan.
Bakın, böyle bir
zulüm medeni bir ülkede -olmaz da- olsaydı nasıl neticelenirdi,
sizlere onlardan bahsedeyim. Önce bu hukuksuz eylemin failleri görevlerinden el
çektirilir, kurumsal ve şahsi sorumluluk gereği ilgilinin zararı
karşılanır idi; yok, idarece karşılanmıyorsa mahkeme kararıyla tazmin edilir ve
ödenirdi. Bu haksızlık milletin ağzına pelesenk edilmeden
de çözülürdü çünkü konuşulanların devleti
itibarsızlaştıracağını yönetenler bilir ve buna
müsaade etmezlerdi. İşte, bu yüzden değerli AKP milletvekilleri,
sizin yönetiminiz asla çağdaş olamaz ve bu zihniyetinizle asla
çağı yakalayamazsınız. İnsanlara önce
eşeğini kaybettirip sonra da buldurur, yani önce haklarını
çiğner, ondan sonra da adalet havariliğine tevessül edersiniz.
Vatandaşın çektiği zarar ziyan, o da yanına kâr kalır.
Böyle bir devlet anlayışı, böyle bir adalet olmaz, olamaz.
Sınavı kazanmalarına
rağmen neden bu kişiler atanmamıştır? Burada idarenin
yahut idarecilerin kusuru nedir? Zararlarının giderilmesi için
nasıl bir tazmin, tamir öngörülmektedir? Bu soruların vakit
geçirilmeksizin cevabı bulunmalıdır. Zaten hakları olan
göreve başlatılmaları hususunda atadım demek ile
geçmişte yarattığınız enkazın
sorumluluğundan kurtulamazsınız.
Değerli milletvekilleri, bu
vesileyle sürekli ihmal edilen, göz ardı edilen kahraman ve fedakâr
itfaiyecilerimizin problemlerini sizlerle paylaşmak istiyorum. Bir kere,
kahraman itfaiyecilerimizin yangına müdahale anlarında can
güvenlikleri yok. Özel kıyafetleri, araç gereçlerini sorarsanız,
dostlar alışverişte görsün. Yüksek ısıya, kimyasal
reaksiyonlara dirençli kıyafetler yerine günlük kıyafetlerle
yangına müdahaleye gönderiliyorlar, yani göz göre göre ateşe
atılıyor. Çok büyük kimyasal yangılarda bile görüyoruz, itfaiye
erlerimiz korumasız, savunmasız. İtfaiye teşkilatımızın
teknolojik altyapısı ve eğitimi yetersiz çünkü maalesef afet
duyarlılığı felaketler olup bittikten sonra ortaya
çıkıyor, canımız yandıktan sonra eksikler gedikler
tartışılmaya başlanıyor. Bu alana bütçe ayırmak,
yeni teknolojik ve eğitsel yatırımlar yapmak yok. Ülkemizde hep
ihmali sorumluluklar göz ardı ediliyor, varsa yoksa icrai sorumluluk, yani
idareciler itfaiye teşkilatlarına ehemmiyet vermemekten dolayı
oluşan can ve mal kaybı için ülkemizde bir türlü hesaba çekilemiyor.
Kimi belediyelerde itfaiye personeli taşeron firmaların
aldığı personel arasından seçilerek görevlendiriliyor,
hiçbir eğitime, hiçbir tatbikata tabi tutulmadan. İtfaiyecilik,
maalesef profesyonel bir meslek olarak algılanmıyor; derme çatma,
günübirlik uygulamalar ve kararların yönettiği, şehrin boya,
cilası kadar dahi önemsenmeyen bir teşkilat. Teamülleri, gelenekleri,
sembolleri hatta kahramanlık hikâyeleriyle bir türlü
kurumsallaşamaması bir yana çalışanlarının özlük
ve mali haklarını standardizasyona kavuşturan bir statü
birlikteliği dahi oluşturulamamış.
Değerli milletvekilleri,
itfaiyecilik yüksekokulları kurmuşuz ancak mezunlarına
teşkilatlarda iş vermiyorsunuz. Bu okullarda öğretilenler
faydasız ise neden kapatmıyor, insanları oyalıyorsunuz?
Yok, faydalı ise neden bu okul mezunlarına öncelik
tanımıyorsunuz?
İtfaiye eri kardeşlerimiz
yirmi dört saat görevli, bazen birkaç gün eve gelemedikleri,
çocuklarının yüzlerini göremedikleri oluyor. Maalesef
maaşları son derece düşük, mesai ücretleri keyfî. Sabah,
öğle, akşam kuru soğan, yavan ekmek, yemek ücretleri dahi
ödenmemekte.
Avrupa ile
kıyasladığımızda Türkiyede 1 itfaiye eri 4
Avrupalı itfaiye erinin yaptığı işi yapıyor.
Batıda itfaiyeci olmak bir prestij, itfaiyecilik bir onur mesleği;
Türkiyede ise sürekli ihmal edilmiş, bir türlü hakları verilmeyen
bir güruh. Can kayıplarını, gördüğü zararları
Batıyla hiç kıyaslamayalım, yöneticilerin yüzünü
kızartacak nitelikte; hele hele siyasete idari kapris ve istismarlara
kurban edilmeleri yok mu, demiri çeliği eriten alevlerin hararetinden daha
da yakıcı.
Gelin, itfaiye teşkilatları
ve personelinin sorunları ve çözüm önerileri üzerine bir
araştırma komisyonu kuralım ve bu kahraman itfaiyecilerimizin
durumlarını maddi, manevi güçlendirelim. Milliyetçi Hareket Partisi
olarak vereceğimiz araştırma önergesine şimdiden destek
beklediğimizi ifade etmek istiyorum.
Değerli milletvekilleri, yasada
gördüğümüz çok önemli eksiklikler yanında 5inci maddedeki
düzenlemeyi olumlu bulduğumuzu, gecikmiş bir hakkın iadesi
olarak gördüğümüzü belirtiyor, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
(MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim
Sayın Korkmaz.
Şahıslar adına ilk söz
İzmir Milletvekili Sayın Hamza Dağa aittir.
Buyurun Sayın Dağ. (AK
PARTİ ve CHP sıralarından alkışlar)
Sayın Dağ, gecenin bu
saatinde inanılmaz bir alkıştı.
HAMZA DAĞ (İzmir)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 259 sıra
sayılı Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanun Teklifinin 5inci maddesi üzerinde söz almış
bulunmaktayım. Hepinizi sevgiyle selamlıyorum.
KPSSde önemli bir başarı
elde eden, ardından İzmir Büyükşehir Belediyesinin
yaptığı mülakatı, spor sınavını
başarıyla geçen ve 2 Kasım 2011 tarihinde İzmir
Büyükşehir Belediyesi tarafından başarılı oldukları
ilan edilen 286 itfaiye erinin içlerindeki yangını söndürmek için
bugün bu maddeyi görüşmekteyiz.
Türkiye'nin hiçbir belediyesinde
yaşanmayan bu sorunun sadece ve sadece İzmirde ortaya
çıkmasına ve nasıl kangren hâline geldiğine kısaca
değinmek istiyorum.
Türkiye'de 62 belediye itfaiye eri
almak için ilan açmış, belediyeler ilgili mevzuat çerçevesinde
alım işlemlerini tamamlamıştır. Türkiye'nin
farklı illerdeki toplam 62 belediyesi, yakın zaman
aralıklarıyla kazananları duyurmuşlardır.
Bu süreç içerisinde,
Danıştayın 12. Dairesinin 21 Eylül 2011 tarihli Belediye
İtfaiye Yönetmeliğinin bazı maddelerinin durdurulmasıyla
ilgili kararı, İçişleri Bakanlığı Mahallî
İdareler Genel Müdürlüğü tarafından 17 Kasım 2011de
belediyelere tebliğ edilmiştir.
İşte, olay tam bu noktada
kopmuştur. Alım yapan 62 belediyenin 29 tanesi süreci doğrudan
tamamlamış, itfaiye erlerine işbaşı
yaptırmıştır. Geriye kalan 33 belediye ise Mahallî
İdareler Genel Müdürlüğünden görüş sormuştur. Gelen cevap
ise aynen şudur: Kamu yararı ile ilgililer açısından
mağduriyet, telafisi güç ve imkânsız zararların
doğması sonucunun da doğabileceğinin dikkate
alınması çerçevesinde itfaiye eri alımına ilişkin tüm
sürecin ilgili mevzuat süresi içinde tamamlamış olması nedeniyle
kazananların atamalarının yapılmasının mümkün
olabileceği değerlendirilmektedir. Bu cevaba istinaden 33 tane belediyeden
32 tanesi daha işbaşı yaptırmıştır. Sonuç
olarak, 62 belediyenin 61 tanesi işbaşı
yaptırmıştır, tek bir belediye, İzmir Büyükşehir
Belediyesi başvuru yaptırmamıştır.
Şu hususa da dikkat çekmek
istiyorum: İzmirde yaşanan tüm bu sorunlar ne yazık ki,
Cumhuriyet Halk Partisinin sahip olduğu zihniyetten ortaya
çıkmaktadır. (CHP sıralarından Hayda! sesleri) Çünkü bu
zihniyet, ne yazık ki proje üretemez, ortaya katma değer koyamaz. Bu
zihniyet ne zaman bir yerde iktidar olsa ne yazık ki, orada bir sorun
vardır. Altı aydan uzun bir zamandır devam eden bu sorunun
çözümü için tek bir adım atmayan, adım atmadığı gibi
çözümsüzlük için uğraş veren bu zihniyet Adalet ve Kalkınma
Partisi olarak bu sorunun çözümü için adım atmamız
karşısında son derece rahatsız olmuş ve tekere
taş koymak için uğraş vermiştir. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Konuyla ilgili ilimizin bazı
milletvekilleri sadece ve sadece siyasi rant hesabıyla, hiçbir gerçek
tarafı olmayan açıklamalar yaparak bu kanunun
çıkarılmayacağını söylemiş ve bu gençlerin gözyaşlarına
bir yenilerini daha eklemiştir. Tek dertleri hak ederek
kazandıkları işlerini yapmak olan bu gençleri iktidarın
maşası olarak suçlayan bu zihniyetin bu milletin derdiyle
dertlenmeyeceğini hepimiz biliyoruz ama en azından el insaf diyoruz.
Bebekleri ve aileleriyle yirmi iki gün kışın ortasında
belediye önünde çözüm için bekleyen bu gençlere bu kadar haksızlık
yapmayın. Mazlumun ahı yerde kalmaz ve kalmayacaktır. Bu
arkadaşların her biri zor şartlarda canlarını ortaya
koyarak görev yapmaya taliptir. Sizler bu gençlerimize bunu reva görebilirsiniz
ama bizler görmedik, görmeyeceğiz. (AK PARTİ sıralarından
Bravo sesleri, alkışlar)
Bir el insaf da Sayın Mahmut Tanala
söylüyorum: Biz, bu sorunu çözmek için uğraş veriyoruz. Sorunu çıkartan
sizsiniz ve ne yazık ki, bu olayı biraz önce Ayak oyunları
diye tabir ettiniz.
Bir el insaf da Sayın Nevzat Korkmaza: Biraz
basını takip etseniz bu kanunun AK PARTİyle ilgili
olmadığını, sorunu AK PARTİnin
çıkarmadığını çok iyi bilirsiniz, en azından kanun maddesini okuyarak
buraya çıkarsanız çok daha iyi olur.
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) Söz
hakkım saklı.
HAMZA DAĞ (Devamla) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; bu kanunun yürürlüğe girmesiyle
birlikte 286 tane genç kardeşimiz inşallah iş sahibi
olacaktır ve ben buradan hem bu genç kardeşlerimizi hem de
Parlamentoyu sevgiyle, saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından Bravo sesleri, alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim
Sayın Dağ.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Sayın
Başkan, Cumhuriyet Halk Partisine sataşma var. (AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
BAŞKAN Bir dakika
Bu gürültü
kesilsin; duyamam.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Cumhuriyet Halk
Partisi belediyelerindeki zihniyetle ilgili bir söylemi var.
BAŞKAN Hayır, bir dakika,
bir dakika
Duymuyorum.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Arkadaş
Cumhuriyet Halk Partisi belediyelerindeki zihniyetle ilgili eleştirilerde
bulundu. Sataşma var Cumhuriyet Halk Partisine. İç Tüzükün 69uncu
maddesine göre söz istiyorum.
BAŞKAN Evet, Sayın Grup
Başkan Vekilinizle de konuşalım.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) - Grup
Başkan Vekilimiz dışarıda olduğu için ben söyledim.
BAŞKAN Sayın Tanal
MAHMUT TANAL (İstanbul)
Şahsıma Mahmut Tanala el insaf dedi cevap şeklinde
Şahsıma, benim şahsıma dedi. (AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
BAŞKAN Şimdi bakın,
bir dakika...
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta)
Sataşmadan dolayı
BAŞKAN - Birer birer
Hep beraber
geldiğiniz zaman üzerime doğru olmuyor. Yani arzu ederseniz,
sıra sıra yine başlarız o başka.
Bir dakikacık, bir dakika
MAHMUT TANAL (İstanbul) Yani o
konuda
BAŞKAN Ya suhulet dur, durun!
Bir dakikacık
Şunları halledelim önce.
Şimdi, Sayın İnce,
konuşmacıyla ilgili Sayın Akar Grubumuza sataşma var.
dedi.
MUHARREM İNCE (Yalova)
Sayın Akara söz
BAŞKAN Şimdi ben, grubunuz
adına Sayın Akara iki dakikalık sataşma için söz
vereceğim.
Bu arada Sayın Tanal bir şey
söyledi onu tam anlayamadım.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Efendim,
Sayın Hatip benim adımı zikrederek El insaf, Mahmut
Tanalın söyledikleri de şeklinde benim ifadelerimi
çarpıtmıştır. (AK PARTİ sıralarından
gürültüler)
BAŞKAN Tamam.
MAHMUT TANAL (İstanbul) - Sadece bir dinleyin ya! Bir parlamentere
yakışır vaziyette bir dinleyin!
BAŞKAN Tamam.
FAHRETTİN POYRAZ (Bilecik)
Muhalefet ne kadar tahammülsüz ya!
BAŞKAN Sayın Korkmaz...
S. SÜLEYMAN KORKMAZ (Isparta)
Sataşmadan dolayı söz istiyorum.
BAŞKAN Şimdi, hepinize söz
vereceğim onu tartışmıyorum da; yani sayın
milletvekilleri, bakın, bütün milletvekillerini grup farkı gözetmeden,
bir konuda anlaşmaya çağırıyorum. Grup başkan
vekilleri, Allah rızası için, bir arada konuşun, ne
yapacaksanız yapın. Yani buradan bir kişinin ismi -yani bu
sizinle ilgili değil, tamam ama bu yönettiğim süre içerisinde sürekli
bununla karşılaşıyorum- bir şahsın adı
geçtiği dakika, öbürü kalkıyor. Ya, içinde hakaret olması
gerekir, gerçekten sataşma olması gerekir vesaire, vesaire. Bu konuda
kendi aranızda
Şimdi, bakın, ben bir şey yapmaya
çalışıyorum, lütfen. Ciddi söylüyorum, rica ediyorum, en
azından benim yönettiğim dönemlerde, kendi aranızda bir
anlaşın, buna bir düzen getirelim yani bu, böyle, birazcık,
hoş olmuyor.
Evet, sizden başlayayım.
Buyurun.
AHMET YENİ (Samsun) Haydar, ne
diyeceksin şimdi?
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Şimdi
söyleyeceğim!
BAŞKAN Şimdi bir atasözü
söyleyeceğim de söylemiyorum.
Buyurun.
RECEP ÖZEL (Isparta) Söyleyin,
söyleyin.
BAŞKAN Yaşlandıkça
atasözleri çoğalıyor.
Buyurun.
VIII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN
KONUŞMALAR (Devam)
7.- Kocaeli Milletvekili Haydar Akarın, İzmir Milletvekili Hamza
Dağın Cumhuriyet Halk Partisine sataşması nedeniyle
konuşması
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Sayın
Başkan, değerli üyeler; biraz evvel genç kardeşim, çok
hızlı siyaseti öğrenmiş, Cumhuriyet Halk Partisi
belediyelerinin zihniyetinden bahsediyor.
FATİH ŞAHİN (Ankara)
Adam gibi konuş!
HAYDAR AKAR (Devamla) - Ben size AKP
belediyelerinin zihniyetinden bahsedeceğim. AKP belediyelerinin
zihniyetinden bahsedeceğim. Kocaeli Büyükşehir Belediyesinin sadece
reklam gideri 8 trilyon lira, üç yıllık araç kiralama bedeli 41
trilyon lira.
FATİH ŞAHİN (Ankara)
Böyle siyaset olmaz!
HAYDAR AKAR (Devamla) - İzmir
Büyükşehir Belediyesinde 80 tane müfettiş soruşturma
yapıyor ve adam -yaşam hakkı olan- üç yüz yetmiş seneyle
yargılanıyor. Suçu ne biliyor musunuz? Taşeron
işçiliğini kaldırdığı için, suçu bu. Bunları
öğreneceksiniz, bunları öğreneceksiniz. Cumhuriyet Halk Partili
belediyeler çağ atlatır, çağ ve belediyeciliğin, sosyal
demokrat belediyeciliğin önünü açar. (AK PARTİ sıralarından
gürültüler) Sevgili genç kardeşlerim oradan müdahale ediyorlar, etmeye
devam edin ama bilin ki seksen dokuz yıllık Cumhuriyet Halk Partisi
tarihinden bahsediyoruz. Bir gün AKP yerle bir olacak ama Cumhuriyet Halk
Partisi, doksan sene daha, yüz sene daha, bir ömür daha devam edecek. Sizin
torunlarınız da bu Cumhuriyet Halk Partisini görecek.
Şimdi, sevgili kardeşlerim,
İçişleri Bakanlığına 3 defa dosya sundum, Kartepe
Belediyesi hakkında, yaptıkları yolsuzluk ve
hırsızlık hakkında; hâlen Belediye
Başkanınız devam ediyor. Derince Belediyesi hakkında
sundum, Kandıra Belediyesi hakkında sundum. (AK PARTİ
sıralarından gürültüler) Gel Fikri Bey, oradan
bağırıyorsun, gel burada açıkla! Hanginiz
bağırıyorsunuz bilmiyorum, eğer gücünüz yetiyorsa,
yüreğiniz yetiyorsa, bu kürsüye gelirsiniz, bunların doğru
olduğunu söylersiniz. Şimdi, takiye yapmayacaksınız. (AK
PARTİ sıralarından gürültüler)
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, lütfen.
HAYDAR AKAR (Devamla) - Sevgili Genç
Kardeşim, sana bir öğüdüm olsun, Cumhuriyet Halk Partisini
ağzına alırken daha dikkatli konuş lütfen.
Sağ olun, var olun. (CHP
sıralarından alkışlar)
MUHARREM İNCE (Yalova)
Sayın Başkan, beş dakikalığına bir
dışarı çıkmıştım. Genç kardeşlerime
sesleniyorum... (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, lütfen, duyamıyorum.
MUHARREM İNCE (Yalova) Bir
zamanlar, on sene önce bana da genç diyorlardı, keşke şimdi
yeniden deseler. Ama partinin tüzel kişiliğine laf ederken abdest
alıp edin, doğru düzgün edin, cevabını katlı, misliyle
size yediririm bak, ona göre. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
BAŞKAN Şimdi Sayın
Tanala söz vereyim, sonra Sayın Nevzat Korkmaza, sonra Sayın
Ayşe Nur Bahçekapılıya.
FAHRETTİN BOYRAZ (Bilecik)
Afiyet olsun Muharrem!
MUHARREM İNCE (Yalova) Söz
olarak yediririm anlamında söylüyorum.
BAŞKAN Sayın Tanal,
buyurun.
8.- İstanbul
Milletvekili Mahmut Tanalın, İzmir Milletvekili Hamza
Dağın şahsına sataşması nedeniyle
konuşması
MAHMUT TANAL (İstanbul)
Değerli Başkan, değerli milletvekilleri; şimdi, ben size
İstanbul Büyükşehir Belediyesinin bir başka yolsuzluğunu
söyleyeceğim. 1994ten 2012ye kadar, bugüne kadar hep birbirinin
mirasçısı aynı zihniyetli, aynı siyasi partinin devamı
olan insanlar Büyükşehir Belediyesinde Belediye Başkanı. Bugüne kadar bizim
tartıştığımız otopark meselesi
Peki, İmar
Kanununun 34 ve 44üncü maddesi uyarınca otopark yapmak zorunda mı?
Yapmak zorunda. Otopark Yönetmeliğinin 5inci maddesi uyarınca
otopark amacıyla alınan paralar başka bir amaçla tahsis edilemez
mi? Edilemez. Peki, İstanbul Büyükşehir Belediyesi bugüne kadar
topladığı otopark ücretlerini ne yaptı, nereye harcadınız?
İLKNUR DENİZLİ
(İzmir) - İzmir ne yaptı?
MAHMUT TANAL (Devamla) - Peki,
otopark dediğiniz İSPARKlar
Üsküdarda Portekizli otoparkçı
yok mu? Türk vatandaşı bulamadınız mı otopark
işini yapsın, Portekizlilere verdiniz? Bu mu, yetiyor mu size bu?
İki: Adalet
Teşkilatını Güçlendirme Vakfı utanmadan, çekinmeden 5
liralık yere 30 lira yazmıyor mu? Ankara Adliyesinin önünde iki yüz
elli tane araç var, İstanbul Adliyesinde dört yüz tane araç var
FATİH ŞAHİN (Ankara)
İSKİye gel, İSKİye!
MAHMUT TANAL (Devamla) Borçlunun 30
lirasına ne yaptınız?
FATİH ŞAHİN (Ankara)
İSKİye gel, İSKİye
MAHMUT TANAL (Devamla) Akbile
geliyorum, akbili anlatıyorum. Akbilin sanıkları yok mu
aranızda? (Gürültüler)
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, lütfen
MAHMUT TANAL (Devamla) Başbakan
hangi davada sanık? Akbil davasının sanıkları yok mu
içinizde? Akbilin nerede
GÜLAY DALYAN (İstanbul)
Allahtan kork!
MAHMUT TANAL (Devamla) Siz hangi
şirkette yöneticiydiniz açıklar mısınız, hangi
ihaleleri aldınız?
GÜLAY DALYAN (İstanbul) Ben
hiçbir ihaleyi almadım.
MAHMUT TANAL (Devamla) Hangi
ihaleleri aldınız açıklar mısınız?
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, lütfen
MAHMUT TANAL (Devamla) Hangi
şirketin müdürüydünüz?
GÜLAY DALYAN (İstanbul)
Alnım ak buradayım Allaha çok şükür.
MAHMUT TANAL (Devamla) Anlatın o
müdürlüğünüzü. Hangi şirkette müdürdünüz?
GÜLAY DALYAN (İstanbul)
Allahtan kork!
MAHMUT TANAL (Devamla) Gelin, o
şirketi anlatın bana siz.
Teşekkür ederim. (CHP
sıralarından alkışlar, AK PARTİ sıralarından
gürültüler)
BAŞKAN Şimdi, ben,
sıra sıra
GÜLAY DALYAN (İstanbul) Herkesi
kendiniz gibi görmeyin.
MAHMUT TANAL (İstanbul)
Şirketinizi biliyorum ben, hangi ihaleleri aldınız?
GÜLAY DALYAN (İstanbul) Ben bunu
dava ederim!
MAHMUT TANAL (İstanbul)
Şirketlerinizi gelin bana anlatın.
MUHARREM İNCE (Yalova)
Sayın Başkan, burada
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI
(İstanbul) Sayın Başkan, söz bende.
BAŞKAN Sırayla veriyorum.
Nevzat Beye vereceğim, sonra size vereceğim. Şimdi dinliyorum
beyefendiyi.
MUHARREM İNCE (Yalova)
Sayın Başkan, hiddetlenmeye, kızmaya hiç gerek yok. Halep
oradaysa arşın burada. Gelin, Mecliste bir araştırma
komisyonu kuralım, bütün belediyeleri inceleyelim. Var mı
yüreğiniz? CHPli, AKPli, hepsini inceleyelim. (CHP sıralarından
alkışlar, AK PARTİ sıralarından var sesleri) Gelin
inceleyelim. Ama buna yürek lazım tabii, yürek! Varsa inceleyelim.
Yarın vereceğim önergeyi, gelin inceleyelim.
GÜLAY DALYAN (İstanbul) Bana,
şahsıma ihale aldı. diye hakaret ediyor Sayın Tanal.
MAHMUT TANAL (İstanbul)
İsim telaffuz edilmemiştir.
BAŞKAN Şimdi, bir dakika
Siz bana parmak sallamayın; bir.
Sıraya koyduk; iki.
GÜLAY DALYAN (İstanbul)
Sayın Tanal şahsıma ihale almakla hakaret ediyor Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Sayın Milletvekili, Hanımefendi
GÜLAY DALYAN (İstanbul) Ne ihalesi
aldığımı ifade etsin ona göre bana gelsin konuşsun.
Onu açıklayacağım.
BAŞKAN Ben size ne dedim, ben
size bir şey dedim mi?
GÜLAY DALYAN (İstanbul)
Hayır, siz bana bir şey demediniz.
BAŞKAN Ee, tamam; siz bana niye
parmak sallıyorsunuz?
GÜLAY DALYAN (İstanbul) Ben Söz
hakkı istiyorum. dedim.
BAŞKAN Ben size
Vermeyeceğim. dedim mi?
GÜLAY DALYAN (İstanbul)
Bekliyorum.
BAŞKAN Buyurun bekleyin.
Şimdi, bakın, Sayın
Korkmaza vereceğim, sonra Sayın Bahçekapılıya
vereceğim, sonra da size vereceğim. Yani benim Türkçemde bir problem
mi var?
MAHMUT TANAL (İstanbul) Efendim,
isim telaffuz edilmemiştir; tahrik etmiştir, beni açıklatmak
zorunda bırakmıştır.
BAŞKAN Ama rica ediyorum
Bakın, ben her birinize siz diye hitap ediyorum, bey diye hitap
ediyorum, hanım diye hitap ediyorum, sayın diye hitap ediyorum.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Günü geliyor
iltifat ediyorsunuz.
BAŞKAN Bana gelince
canınız istediği gibi konuşuyorsunuz çoğunuz, buna da
cevap vermiyorum, ama parmak sallamanıza müsaade edemem. Yani kimse
kimsenin karşısında
Buyurun.
9.- Isparta
Milletvekili S. Nevzat Korkmazın, İzmir Milletvekili Hamza
Dağın şahsına sataşması nedeniyle
konuşması
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; biraz önce benim
yaptığım konuşma üzerine Adalet ve Kalkınma Partisi
Grubundan bir genç arkadaş çıktı ve ismimi de kullanarak
Keşke basını takip etseydi, sorunun İzmirde olduğunu
bilirdi. gibi bir cümle sarf etti. Beyefendi, ben bu sorunun nerede
olduğunu biliyorum. Benim eleştirdiğim başka bir şey,
demek ki ya siz dinlemediniz ya burada algılamada ciddi bir
sıkıntı var. Yasa yaparken vuku bulan bir düşünceyi
eleştirdim ben. Dedim ki: Ortada kazanılmış bir hak var.
Bu hakkı iade etmek için illa ölümü gösterip sıtmaya razı
etmeniz mi gerekiyor? Bunların iade edilmesi gerekiyor, göreve
başlatılması gerekiyor. Ama siz, hazırlamış
olduğunuz bu yasa teklifini, kazanılmış tazminatları
bile elinden almak gibi bir düşünceyle Meclise getiriyorsunuz. Bu adalet
duygusunun neresinde yazılı, adaletin hangi tarafına
sığar bu? Yani burada ismimi zikretmekle bu sorumluluktan
kurtulmuş mu oluyorsunuz?
Kaldı ki arkadaşlar,
belediyeler kimde olursa olsun, şu anda devleti yönetme sorumluluğu
kimin elinde? Zamanı geliyor, işte, Sayın Başbakan,
belediyelere, başka kurumlara, zaman zaman, değil mi,
Kasımpaşalılık yapmayı biliyor. Bu Anayasada
yazılan temel hak ve hürriyetlerin muhafazası kimin
sorumluluğunda arkadaşlar? Başta, önce Hükûmetin
sorumluluğunda. Bizim eleştirdiğimiz bu. Dolayısıyla
ciddi bir haksızlık yaptığını düşünüyorum.
İnşallah bu gerçeği kendi içinde içselleştirmişsindir.
Bir ara geldiğinde de özrünü bekliyorum.
Teşekkür ediyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın
Bahçekapılı, buyurun. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
10.-
İstanbul Milletvekili Ayşe Nur Bahçekapılının,
Kocaeli Milletvekili Haydar Akarın Adalet ve Kalkınma Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI
(İstanbul) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sevgili arkadaşlar, sizinle bir
iki dakikalığına da olsa bir şeyi paylaşmak istiyorum.
Şöyle bir yöntem var, bu yöntemi genellikle muhalefet partisi üyesi
arkadaşlarımız, milletvekili arkadaşlarımız dile
getiriyor, o da şu: Siyaset üretemedikleri noktada veya herhangi bir
noktada, sıkıştıkları bir noktada sanki böyle bir
çocukça kavga yapıyormuşsunuz gibi, sizin de bu açmazınız
veya böyle bir noktanız var diye başka başka konuları dile
getiriyorlar. Başka başka konuları dile getirmelerinin özü de
şu: Yolsuzluk, ihale, şu, bu
Ben beş yıldır buradayım,
beş yıldır aynı yöntem kullanılıyor ama daha bir
tane bir dava açılmış, yargılanmış, mahkûm
olmuş bir belediye başkanı veya da cumhuriyet
savcılığına ihbar kabul edilecek bir açıklama burada
görmedim. Ha, bir tanesini gördüm, o da bir büyükşehir belediye
başkanımızla ilgiliydi, şöyle İç Anadolu Bölgesinden
bir belediye başkanımızdı, Büyük bir yolsuzluk
fırtınası diye ortaya sunuldu ama bunu ileri süren Genel Başkanınız,
bu tazminat davasını gerçek dışı bir beyan olduğu
için kaybetti. Büyükşehir Belediyemiz Kayseri Belediyesiydi.
Yani bu söylemleri bırakın,
biraz siyaset üretin ve tehditlerle
Veremeyeceğiniz cevaplar
karşısında da yani bunu kabullenin, yönteminiz siyaset üretmek
olsun.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Ayşe Nur
Hanım, özelse biz çıkalım. Kendi grubuna kapalı grup
konuşmasında git anlat bunları.
AYŞE
NUR BAHÇEKAPILI (Devamla) - Veremeyeceğiniz cevaplar
karşısında başka yan alanlara girmeyin.
Ha, bir de şunu yapmayın
sizden rica ediyorum: Böyle ikide birde bizi tehdit etmeyin. Cumhuriyet Halk
Partisi, evet, bir siyasi partidir, geçmişi ve tarihi olan bir partidir
ama dokunulamayacak, eleştirilemeyecek bir kutsal varlık
değildir; Cumhuriyet Halk Partisi siyasi partiler yelpazesi içinde yer
alan bir partidir tıpkı bizim gibi, tıpkı MHP gibi. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar) Aynı oranlarda da
eleştirilmeye hakkımız vardır. Ha, niyetiniz şu ise;
hani kurulduğunuzdan bu yana bir tek parti zihniyetiniz var ya, eğer
niyetiniz onu devam ettirmekse kusura bakmayın zaman geçti. Zaman geçti,
zamanımıza göre konuşalım. (AK PARTİ
sıralarından Bravo sesleri, alkışlar)
MUHARREM İNCE (Yalova)
Sayın Başkan
BAŞKAN Bir dakika
Sayın
Dalyana söz vereceğiz. Tamamız, vaktimiz var, her şey mümkün.
Sayın Dalyan, buyurun.
11.-
İstanbul Milletvekili Gülay Dalyanın, İstanbul Milletvekili
Mahmut Tanalın şahsına sataşması nedeniyle
konuşması
GÜLAY DALYAN (İstanbul)
Sayın Başkan, ilk önce, el hareketim size değildi, sizin
şahsınıza duyduğum saygıdan dolayı böyle bir
şeyi yapmam mümkün değil. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
İkincisi, ben özel şirkette
genel müdür yardımcılığı yaptım. Genel müdür
yardımcılığı yaptığım şirket
otomotiv sektöründe çalıştığından dolayı devletin
hiçbir ihalesine girmiş değil. Girmiş olsa bile, herkesin
yapmış olduğu bir iştir bu. Herkes özgür iradesiyle
istediği işe sahip olma hakkına sahip Türkiye Cumhuriyeti
vatandaşı ise. Demek değildir ki bu, bütün AK PARTİli
arkadaşlarımız ihaleye giriyor da CHPliler girmiyor. Bu, çok açık
ve aleni bir şekilde
ALİ SERİNDAĞ (Gaziantep)
Öyle, öyle.
GÜLAY DALYAN (Devamla) Sayın
Tanal, ben otomotiv sektörüyle uğraşıyorum ve bu ülkeye katma
değer sağlayan bir firmanın yönetim kurulu üyesiyim. Senin
hayatında görmediğin şekilde çalışan bir firma.
Akıllı ol da, şöyle dön bir bak da İstanbul Belediyesi
neler yapmış.
MUHARREM İNCE (Yalova) Üsluba
bak ya!
GÜLAY DALYAN (Devamla) Görmeyen
gözlerine bir çift daha gözlük tak da İstanbul Belediyesinin
yapmış olduğu hizmetleri iyi gör, iyi tanı, iyi bil! (AK
PARTİ sıralarından alkışlar) Senin zaten bilmene
fırsat yok çünkü körsün çünkü duymuyorsun çünkü sağırsın!
Bir Haliçi gör. Bir metroyu gör. Metro sistemi, hayatınızda
aklınıza getiremeyeceğiniz sistemde, kilometrelere
ulaştık artık biz. Kartaldan Başakşehire kadar
ERDAL AKSÜNGER (İzmir) Kimin
parasıyla yaptınız?
GÜLAY DALYAN (Devamla) Devletin
parası, halkın parası.
Halkın parası halka hizmete gitti, sizin cebinize gitmedi,
geçmişteki CHPlilerin yaptığı gibi. Allaha çok şükür,
AK PARTİlilerin yüzü ak, alnı açık.
ALİ SERİNDAĞ (Gaziantep)
Sayın Başkan, bu Hanımefendiyi böyle
konuşturamazsınız. Böyle bir usul yok.
GÜLAY DALYAN (Devamla) Her zamanki
gibi çalışmaya da devam edeceğiz. Siz, bu ihale
düşüncelerinizi, hep bu siyasete
Burada muhalefette
kalacaksınız ama AK PARTİ Atatürkün cumhuriyetini 2023e
taşıyacak, siz taşıyamayacaksınız. (AK PARTİ
sıralarından Bravo sesleri, alkışlar)
MAHMUT TANAL (İstanbul)
Sayın Başkan
BAŞKAN Sırayla,
sırayla, sırayla
Sayın İnce, buyurun. (CHP
sıralarından alkışlar)
12.- Yalova Milletvekili
Muharrem İncenin, İstanbul Milletvekili Ayşe Nur
Bahçekapılının Cumhuriyet Halk Partisine sataşması
nedeniyle konuşması
MUHARREM İNCE (Yalova)
Teşekkür ederim.
On yıldır,
milletvekilliğimde hiçbir hanımefendiye bu kürsüden cevap vermedim.
Mahmut Tanal size cevap verecektir herhâlde ama bence bir doktora görünseniz
iyi olacak yani.
Şimdi, birincisi şu:
Sayın Bahçekapılı, bir kere, Genel Başkanımız, o
dediğiniz İç Anadoludaki belediyeyle ilgili bir rüşvet
defterini ortaya çıkardı, bu bir. Eğer siz bunu belge kabul
etmiyorsanız diyecek bir şeyim yok. Unutmayınız ki dünya
tarihinde, demokrasi tarihinde hiçbir iktidar iş başındayken,
görev başındayken yolsuzlukları ortaya çıkmamıştır.
Ne zaman ki iktidardan düşmüştür, yolsuzluk dosyaları o zaman
açılmıştır, bu bir.
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI
(İstanbul) Böyle bir kural yok.
MUHARREM İNCE (Devamla) -
İkincisi, CHP, Cumhuriyet Halk Partisi tabii ki dokunulmaz değildir,
tabii ki Cumhuriyet Halk Partisi eleştirilir, Cumhuriyet Halk Partisi
tabii ki kutsal değildir.
Sayın Bahçekapılı,
Başbakana dokunmak ibadettir. diyen
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI
(İstanbul) Yine aynı yöntem.
MUHARREM İNCE (Devamla) -
Başbakanı peygamber yerine koyan, Başbakana dokunmayı
ibadet kabul eden il başkanınız, milletvekiliniz var mı yok
mu sen onu söyle önce. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
Bir başkası:
Bazılarının adı aktır, bazılarının
alnı aktır. Sizin adınız ak bizim alnımız ak.
(CHP sıralarından alkışlar)
AHMET YENİ (Samsun) Millet karar
veriyor, millet!
MUHARREM İNCE (Devamla) -
Ayrıca, tek parti dönemi diyorsunuz Sayın Bahçekapılı,
1930lardan, seksen sene öncesinden bahsediyorsun. Türkiye bugün 2002nin daha
gerisindedir. 1930larda demokrasimiz eksik olabilir, o günkü şartlar daha
farklıydı. Tabii ki bugün daha iyi olmalıyız ama ne
yazık ki biz, 2002nin çok daha gerisindeyiz, tek partili faşist bir
sistemi aratmayacak durumdadır Türkiye, bunu unutmayınız. (CHP
sıralarından alkışlar)
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI
(İstanbul) Yine bağlam karıştı.
MUZAFFER YURTTAŞ (Manisa) -
Milletin kime ak dediği önemli, sizin değil.
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI (İstanbul)
Yine bağlamı karıştırdılar Sayın
Başkan, yine bağlam karıştı, yine yöntem
karıştı. Bir yöntem dersi vermek gerekiyor.
BAŞKAN Buyurun Sayın Tanal.
13.-
İstanbul Milletvekili Mahmut Tanalın, İstanbul Milletvekili
Gülay Dalyanın şahsına sataşması nedeniyle
konuşması
MAHMUT TANAL (İstanbul)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; benim siyasi
ahlakım, hukuk terbiyem, aile terbiyem Hanımefendinin cevap
verdiği gibi müsaade etmez. (CHP sıralarından
alkışlar, AK PARTİ sıralarından gürültüler)
AHMET YENİ (Samsun)
Attığın iftira neydi?
MAHMUT TANAL (Devamla) - Ben şimdi
sizlere
Ankara Büyükşehir Belediyesinin Belbeton Anonim Şirketini
anlatacağım. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
AHMET YENİ (Samsun)
Attığın iftiralar ne oldu?
MAHMUT TANAL (Devamla) Bizim Belbeton
AŞ
MUHYETTİN AKSAK (Erzurum)
Çankayayı anlat!
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI
(İstanbul) Belge getirmeden konuşma!
MAHMUT TANAL (Devamla) Belbeton
AŞ 22 trilyona kimlere satıldı?
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI
(İstanbul) Belgeni getireceksin! Çamur atmak yok.
MAHMUT TANAL (Devamla) - Genç Anonim
Şirketi adında bir firmaya satıldı.
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI
(İstanbul) Çamur atmak yok.
AHMET YENİ (Samsun) Özür dile!
MAHMUT TANAL (Devamla) Genç firmasına
satılan bu Belbeton ne yaptı?
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI
(İstanbul) Aynı yöntemle cevap ver!
MAHMUT TANAL (Devamla) - İçindeki
eşyaların, malzemelerin, ürünlerin listesini, değerini
yapmadı. Belbetonla ilgili, Ankara Cumhuriyet
Başsavcılığına suç duyurusunda bulundum.
AHMET YENİ (Samsun) Sen özür
diledin mi?
MAHMUT TANAL (Devamla) - Sizin içinizde
bir AKP milletvekili Ya, arkadaş, şu Belbetonla ilgili gelip
şu şikâyetinden vazgeçer misin. dedi. Sonuna kadar devam
edeceğim. dedim.
AHMET YENİ (Samsun)
İftirayı boşver!
MAHMUT TANAL (Devamla) - Bakın
değerli arkadaşlar, yerinizden çağırıp
bağırmayla olmaz, bilgisiz adam, cahil adam bağırır.
Kimsenin ismini söylemiyorum ben. Bilinçli, aydın adamlar gelir burada
düşüncesini söyler. Onun için, sizden ricam
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI
(İstanbul) Sen de bağırıyorsun burada Sayın Tanal.
MAHMUT TANAL (Devamla) Sizden ricam,
burada, Ankara Büyükşehir Belbeton AŞnin bulaşmış
olduğu yolsuzluk olayı, Ankara Cumhuriyet
Başsavcılığına şikâyet dosyasının
içerisinde.
Otopark ücretleriniz, Ankara,
İstanbul, bugüne kadar tahsil edilen otopark ücretlerini ne
yaptınız, nerelere harcadınız siz?
AHMET YENİ (Samsun) Onu bunu
bırak da özür dile.
MAHMUT TANAL (Devamla) Bu anlamda,
siz gerçekten yolsuzluk anlamında çıkarın bu büyükşehir belediyesinin
otopark ücretlerini, ben size gayet iyi anlatırım.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
MAHMUT TANAL (Devamla) Siz
çağırıp bağırmanın dışında bir
şey bilmezsiniz.
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI
(İstanbul) Sen de bağırıyorsun.
BAŞKAN Sayın Tanal, bitti.
RAMAZAN CAN (Kırıkkale)
Yamyamlar ne oldu?
MAHMUT TANAL (Devamla) Bilginiz yok,
bilginiz.
BAŞKAN Sayın Tanal, bitti.
MAHMUT TANAL (Devamla) Hepinize
saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın Tanal, tamam.
Şimdi, sayın milletvekilleri,
azıcık sinirleriniz yatışsın, herkes tamam, ben de ara
vermeden şu işi bir an evvel bitirelim diye
Tamam, sulh olun lütfen.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkanım, ben
sadece buradan, tutanağa geçmesi için bir ilavede bulunabilir miyim? (AK
PARTİ sıralarından gürültüler) Çok önemli. Meclis
açısından bence önemli.
Hanımefendi biraz önceki konuşmasında
körlüğü, görme engelini bir aşağılama ve hakaret unsuru
olarak kullandı. Ayrıca, gözlük takmayı da bir eksiklik olarak
vurguladı. Her ikisi de son derece çağ dışı
yaklaşımlardır.
BAŞKAN Neyse
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Tutanağa geçmesi için
BAŞKAN Tamamdır.
MUHARREM İNCE (Yalova) Belli bir yaştan sonra
öyle konuşulabilir, normaldir.
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI (İstanbul) Sayın
Başkan, lütfen, bu Mecliste elmayla armudu toplamaktan vazgeçilmesi
konusunda bir öneride bulunun şu muhalefet sıralarına, lütfen.
IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER(Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
3.- İstanbul Milletvekili Metin Külünk
ve 2 Milletvekilinin; Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ve İçişleri Komisyonu
Raporu (2/560) (S. Sayısı: 259) (Devam)
BAŞKAN İzmir Milletvekili Sayın Musa
Çam
(CHP sıralarından alkışlar)
ALİ ŞAHİN (Gaziantep) Kravatı yok,
kravatı.
BAŞKAN Kravatı var, var. Ya, şimdi,
bakın, bir de bu kravat kavgası çıkarsa ciddi kızarım
ha, hepinize.
Buyurun.
MUSA ÇAM (İzmir) Sayın Başkan, bugün
getirilmiş olan yedi madde, kanun teklifinin içerisinde, iyiler,
karşı çıktıklarımız var, doğru bulduklarımız
vardı; bunlarla ilgili de düşüncelerimizi burada söyledik. Evet, bunu
destekliyoruz, doğrudur, getirilişi doğrudur. Bir
mağduriyet söz konusudur. Bu mağduriyetin giderilmesi için de iktidar
partisi ve muhalefet partilerinin el birliğiyle burada desteklemesi
gereken bir kanun maddesidir. Doğru da buluyoruz ve destekliyoruz, korsan
takside olduğu gibi. Sendikal engellerle ilgili yanlış bulduk,
söyledik, dinlemediniz ama bunu doğru
buluyoruz ve destekliyoruz.
Olay şu arkadaşlar: İzmir Büyükşehir
Belediyesi dâhil olmak üzere Türkiyede elliye, altmışa yakın
belediye itfaiye eri alımı için sınav açtı. KPSS
sınavlarına göre dizdi, en düşük puan 60, 60tan yukarı
olanları sınava çağırdı. 286 tane eleman alacak
arkadaşlar, itfaiye eri alacaklar. Bunlardan 40 tanesi sivil savunma
veyahut da itfaiyecilik okulu mezunu, diğer geride kalanlar da lise
mezunları alındı, puanlar KPSS sınavına göre, mülakata
çağrıldı. Şimdi bir şey soracağım
arkadaşlar. Muzaffer Başeğmezi ben çok severim, Plan Bütçe
Komisyonunda.
MUHARREM İNCE (Yalova) Baştopçu
MUSA ÇAM (Devamla) Muzaffer Ağabeyi düşünün,
onun yirmi
beş yaşında olduğunu ama aynı fizikte olduğunu
düşünün. Muzaffer Ağabey, siz belediye başkanı olsanız, itfaiye eri
olur mu olmaz mı? Olmaz. (AK PARTİ sıralarından Olur, olur.
sesleri) Şimdi, yapmayın arkadaşlar.
Ali Bey, bir dakika
ayağa kalkar mısınız ağabeyciğim? Ali
Sarıbaştan itfaiye eri olur mu? Olmaz arkadaşlar, olmaz.
AHMET YENİ (Samsun)
Olur.
MUSA ÇAM (Devamla)
Kimden olur? Kimden olur? Özgürden, Hamzadan olur. Ama ne oldu
arkadaşlar
CELAL DİNÇER
(İstanbul) Belediye başkanı olur Aliden.
MUSA ÇAM (Devamla)
Bakın arkadaşlar, İzmir Büyükşehir Belediyesi mülakat
yaptı, yükseklik fobisi olan, dumana dayanamayan
Yüksekten atlayabilecek insanları
alması gerekirken Danıştay bir karar verdi, dedi ki: Mülakat
yapamazsın. Mülakat yapamazsın. deyince de İzmir
Büyükşehir Belediyesi kazanan arkadaşlarımızı
işbaşı yaptıramadı. Diyeceksiniz ki: Diğer
belediyeler nasıl yaptırdı? Senin arkanda kardeşim -on
yıldır iktidardasın- İçişleri Bakanı sende,
Dışişleri Bakanı sende, Sayıştay sende, mülkiye
müfettişi sende, bütün müfettişler sende, istediğin gibi
entrikayı çeviriyorsun, el altından adamları
işbaşı yaptırtıyorsun ama İzmir Büyükşehir
Belediyesi suçsuz bir şekilde yargılanıyor. Buna cesaret edip de
Danıştay kararını yok saymadı arkadaşlar ve
Danıştay kararına saygı duydu ve bu insanları
işbaşı, başlatamadı arkadaşlar.
İzmir
Büyükşehir Belediye Başkanı eğer suç işlediyse bu suç
doğrudur, hukukun arkasına dolanmadı ama başka belediye
başkanları arkadan dolandılar, hukuku kuşattılar,
işbaşı yaptırdılar. O adam
yaşadıklarından dolayı hukuku arkadan dolanmadı ve
işbaşı yaptırmadı ve bu arkadaşlarımız
mağdur oldu.
Şimdi bu
mağduriyetin giderilmesi için bir
teklif verildi ve bu teklifi biz de destekliyoruz, canıgönülden
destekliyoruz ve bu arkadaşların bu mağduriyetinin giderilmesi
için de elimizden geleni yapıyoruz ve yapmaya devam edeceğiz. Ama
arkadaşlar, şimdi siz kanun teklifini veriyorsunuz, tamam güzel.
Adamın bir hakkı olan, hakkı, kazanmış
sınavı, Danıştay kararıyla başlatılmamış,
büyükşehir belediyesinin hiçbir suçu, hiçbir günahı yok mahkeme
kararına uymaktan başka.
Sayın Metin Külünk,
var mı bir suç? İzmir Büyükşehir Belediyesi yargı kararına
uymuş, yargı kararından dolayı da işbaşı
yaptıramamış. Tamam, teklif verdin, biz de destekliyoruz
kardeşim. Peki, bunu verirken Ben sana bir lokma ekmek veriyorum ama ha
mahkemeye gitmeyeceksin, tazminat davası açmayacaksın, hakkını aramayacaksın.
diye buraya bir tehdit unsuru koyabilir misiniz?
Hamza Dağ, siz hukukçusunuz
kardeşim, ben hukukçu değilim, bir işçiyim,
sendikacıyım, böyle bir şey konulabilir mi? Mahkeme
açmayacaksın, dava açmayacaksın, hakkını aramayacaksın
diye, böyle bir kanun teklifi olabilir mi? (AK PARTİ
sıralarından Olur. sesleri) Nerede olur?
Peki, olur, olur
Bir kez daha
hatırlatıyorum, bunun arkasında mısınız,
arkasında mısınız bunun? Arkasındasınız.
Peki, o zaman açıyorum, söylüyorum sizlere: Ne diyor 37nci madde? Diyorsunuz
ki: İnsanları ekmekle özgürlük arasında tercihe zorlayan
anlayışa son vermeye Evet. demektir. Ne diyorsunuz? Üstünlerin
hukukundan hukukun üstünlüğüne geçmeye Evet. demektir. diyorsunuz ve
diyorsunuz ki: Vatandaşlarımızın Anayasa Mahkemesine
bireysel başvuruda bulunma haklarına Evet. demektir. Anayasa
Mahkemesine kadar bireysel başvuruya Evet. diyorsunuz ama itfaiye
erlerinin mahkemelerde hakkını aramasına Hayır.
diyorsunuz ve bu maddeyi böyle düzenliyorsunuz.
Bu doğru bir iş değildir
arkadaşlar, yanlış yapıyorsunuz. Bu yanlıştan
geri dönün ve bu maddeyi, Sayın Bakan, düzeltin, yapmayın, etmeyin
eylemeyin! İnsanlara ekmek veriyorsunuz diye böyle tehdit etmeyin.
Bu konuyla ilgili de önergemiz
vardır. Önergemizle ilgili de konuşulacaktır.
Hepinize saygılar sunarım.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim
Sayın Çam.
Soru-cevap işlemine geçiyorum.
Sayın Akar, buyurunuz.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Sayın
Bakan, şimdi, İstanbulda üçüncü bir havalimanından
bahsediyorsunuz, havaalanından bahsediyorsunuz ama daha önce iki tane
havalimanını özelleştirdiniz ve bunlarla da özelleştirme
sonucu bir sözleşme yaptınız. Bu sözleşmenin, bildiğim
kadarıyla, ağır şartları var ki belli bir yolcu
potansiyeli olması gerekiyor. Üçüncü havaalanını
yaptığınızda bu şartları önünüze
koyduklarında ne yapacaksınız? Nedir bu şartlar? Ne kadar
tazminat ödeyeceksiniz veya bir tazminat şartı var mıdır?
AHMET YENİ (Samsun) Komisyonda
cevapladık bunları.
MUHARREM İNCE (Yalova) Sana
sormadı ki zaten, oraya soruyor.
BAŞKAN Sayın Kaleli
SENA KALELİ (Bursa)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakan, kara yolu toplu
taşımacılığında ve şehirlerarası
eşya taşımacılığında yatırım
teşviki yoktur ama en büyük
MUHARREM İNCE (Yalova)
Cevapladık. diyor, sen kimsin de cevaplayacaksın?
AHMET YENİ (Samsun) Sayın
İnce, size bir şey söylemedim ben.
MUHARREM İNCE (Yalova) Hangi
konumdasınız?
AHMET YENİ (Samsun) Sizinle
muhatap oldum mu ben?
MUHARREM İNCE (Yalova) Sen ona
soramazsın. Oraya soruyor, sana mı soruyor?
AHMET YENİ (Samsun) Sizinle
muhatap olmadım ben.
MUHARREM İNCE (Yalova) Bakan
yardımcısı mısın? Bir dahaki dönem, eski olunca, bakan
yardımcısı olursun gidersin.
BAŞKAN Ben hiçbir şey
anlamıyorum.
SENA KALELİ (Bursa)
yatırım teşviki olmayan
BAŞKAN Sayın Yeni ve
Sayın İnce
Bir dakika
Ben sizin mikrofonunuzu
yeniden açacağım Sayın Kaleli, hiçbir şeyi ne Sayın
Bakan duydu ne ben duydum. Sükûneti
sağlarsak.
Buyurun.
SENA KALELİ (Bursa) Sayın Başkan,
Sayın Bakan; bildiğiniz üzere Türkiyede kara yoluyla toplu
taşımacılık sektöründe ve eşya
taşımacılık sektöründe yatırım teşviki
yoktur ve bu sektörde sektörümüzün en önemli teşvik enstrümanı
leasing idi. Ancak kara yolu toplu taşımacılığında
satışların yüzde 20si leasing ile gerçekleşirken KDV
oranı yüzde 1 idi, daha sonra yüzde 8 oldu. Buna karşılık
hava yolu taşımacılığında yüzde 1 olduğunu
duyuyoruz. Piyasada çok uluslu şirketlere ve onların egemenliklerine
yenik düşen kara yolu toplu taşımacılığındaki
bu şirketlere yatırım teşviki babında sektörün
teşvik enstrümanı leasingi tekrar gündeme getirebilir misiniz KDV
anlamında?
BAŞKAN Sayın Özel
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan,
teşekkür ederim.
Sayın Bakan, dün grev hakları ellerinden alınan
işçiler bu yaratılan fiilî duruma karşı fiilî grev
haklarını kullandılar. Bu bütün dünya demokrasilerinde güvence
altında olan bir durum ama Kenan Paşanın Anayasası ve ona
uygun yapılmış olan ikincil mevzuatta böyle bir hak
tanınmadığı için bu insanlara doğrudan fesih
hakkını kullanıyor işveren. Ama bu ne demokrasiye
sığar ne vicdanla bağdaşır. Siz Bakan olarak dün bu
greve katılan 150 tane personeli, çoluğu çocuğu, bakmakla
yükümlü kişileri de göz önünde bulundurarak 12 Eylül Anayasasından
gelen bu hakkı kullanacak mısınız? Yoksa bu kişilere
iş güvencesini buradan ifade edebilir misiniz?
BAŞKAN Sayın Tanal
MAHMUT TANAL (İstanbul) Teşekkür ederim
Başkan.
Marmaray Projesiyle ilgili dava açıldı
mı? Dava açıldıysa niçin açıldı? Ne
aşamadadır? Davanın sonucu nedir?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Özgündüz.
ALİ ÖZGÜNDÜZ (İstanbul) Teşekkür
ediyorum.
Sayın Bakanım, İDO özelleştirildikten
sonra özelleştirmeden alan şirkete kara
taşımacılık hakkı tanıdınız. Bu,
şartnamede yoktu, özelleştirme şartnamesinde İDOnun, daha
sonradan kara taşıma yetkisi verdiniz. İDOnun özelleştirilmesi
şartnamesinde kara taşımacılık yetkisi olmamasına
rağmen, özelleştirmeden sonra firmaya, alan firmaya bu yetkiyi
verdiniz. Bu bir haksız kazanç doğurdu. Dolayısıyla,
bununla ilgili yeni bir düzenleme yapmayı planlıyor musunuz ya da
şartnamede o yönde bir hüküm var mı?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın
Erdoğdu
AYKUT ERDOĞDU
(İstanbul) Sayın Bakan, Almanyada Siemens Şirketinin Genel
Müdürü, Türkiye ve Suudi Arabistana yapılan yaklaşık 13 milyon
avroluk satış karşılığında 57 milyon avro
rüşvet verildiğini -Hükûmetiniz döneminde olan işlemler için- ve
bunu Türkiyede tekerlekleri yağlamak için verdiklerini iddia
etmiştir. Hükûmetinizin bu konuda yaptığı bir
soruşturma var mıdır? Hükûmetinizin bu kapsamda görevden
aldığı bürokrat bulunmakta mıdır? Bu kapsamda, Mavi
Akım soruşturmasında adı geçen Siemens dosyasında
Siemens ürünlerinin kullanıldığı belirtilmektedir.
Sayıştay raporunda da bu şekilde, özellikle BOTAŞ
Şirketinde Siemens ürünlerinin kullanıldığı
belirtilmektedir. Ülkemizi uluslararası arenada küçük düşüren bu
rüşvet olayı dolayısıyla Hükûmetiniz ne gibi işlemler
yapmıştır?
BAŞKAN Sayın
Bakan, buyurun.
ULAŞTIRMA,
DENİZCİLİK VE HABERLEŞME BAKANI BİNALİ YILDIRIM
(İzmir) Evet, Erdoğdudan başlayayım, en son sorudan.
Bu konu, Cumhuriyet Halk
Partisinin verdiği bir gensoruyla bu Mecliste enine boyuna görüşüldü
geçen dönem ve bu konuda bütün belgeler, bilgiler Genel Kurulla da kamuoyuyla
da paylaşıldı ve böyle bir şeyin varit
olmadığı ortaya çıktı. Bunun bilinmesinde fayda var.
AYKUT ERDOĞDU
(İstanbul) O zaman ben getireyim tutanakları Sayın
Bakanım.
ULAŞTIRMA,
DENİZCİLİK VE HABERLEŞME BAKANI BİNALİ YILDIRIM
(İzmir) Bütün kurumlara yazıldı, resmî yollardan her türlü
soruşturma yapıldı ve böyle bir şeyin varit
olmadığı ortaya çıkmıştır.
AYKUT ERDOĞDU
(İstanbul) Sayıştaya da sorunuz lütfen.
ULAŞTIRMA,
DENİZCİLİK VE HABERLEŞME BAKANI BİNALİ YILDIRIM
(İzmir) İDOnun kurulduğu günden beri kara kombine
taşıma hakkı vardır. Ben orada beş buçuk sene genel
müdürlük yaptım.
ALİ ÖZGÜNDÜZ
(İstanbul) Kara taşıma hakkı var mıydı
Sayın Bakan?
ULAŞTIRMA,
DENİZCİLİK VE HABERLEŞME BAKANI BİNALİ YILDIRIM
(İzmir) Vardır. Hatta Bandırmadan İzmire, Mudanyadan
Bursaya kombine taşımacılık yapabilmektedir. Bütün
firmalara tanınan bir haktır. Aynı şekilde diğer deniz-kara, deniz-demir
yolu kombine taşımacılık bütün firmalara tanınan bir
haktır, bir imtiyaz değildir, onun bilinmesinde yarar var. O yüzden
İDO özelleştirmesinden sonra verilen bir ilave imtiyaz yoktur.
Örneğin, yüksek hızlı tren Eskişehire gidiyor,
Eskişehirden de otobüsle Bursaya kombine taşımacılık
yapılıyor. Aynı şekilde, Bandırmadan İzmire hem
tren bileti kesilebiliyor hem de otobüs bileti kesilebiliyor.
Sayın Tanal, Marmarayın
ikinci CR
Sayın Özel grev hakları
ellerinden alınan Türk Hava Yollarındaki işçilerle ilgili
Tabii
yasaların ne zaman çıktığı, kim tarafından
çıkarıldığı, bunlar konuşulabilir,
tartışılabilir ama yasa yürürlükteyse yasalara uymak herkesin
görevidir. Mevcut 2822 sayılı Toplu İş Sözleşmesi Grev
ve Lokavt Kanununun ilgili maddeleri yasadışı iş yavaşlatma,
işi bırakmanın müeyyidelerini zikretmiştir, bu
müeyyidelerin gereğini de işveren yapmıştır, olay
bundan ibarettir. Benim bu konuda söyleyeceğim bu kadar.
Sayın Kaleli kara yolu
taşımacılığında bu yasayla ilgili hava
yollarına, onların araçlarına getirilen leasing yoluyla elde
edilmeye yönelik bir teşvikin kara yolu taşımacılığında
olmadığını söylüyor. Doğrudur, geçmiş dönemlerde
kara yolunda da buna benzer düzenlemeler vardı ama daha sonra bu
düzenlemeler kaldırıldı. İleride böyle bir ihtiyaç
doğarsa bunlar için de bu düzenleme pekâlâ yapılabilir.
Üçüncü havaalanı, Sayın Akar
Üçüncü havalimanı yapılırsa Atatürk Havaalanındaki
sözleşme yüzünden kamu zararı doğar veya kamunun ilave bir
tazminat ödemesi söz konusu olur mu? diye, yanlış anlamadıysam
Bir kere, Atatürk Havalimanı yap-işlet-devret modeli süresi
bitmiş yeniden kiralanmıştır yani her
yılbaşında yıl bazında kira ödenmektedir. Atatürk
Havaalanı, diyelim üçüncü havalimanı yapıldığında
Atatürk Havaalanında yine trafik devam edecek sözleşme süresince
ancak Atatürk Havaalanındaki fazla trafik oraya
kaydırılacaktır, bu bir yöntemdir. Bir başka yöntem de
oradan trafiği tamamen çekersek bu sefer kıst usulü,
kullanılamayan süreler için kira alınmasından vazgeçilecektir.
Bu, o gün karar verilecek bir konudur yani üçüncü havalimanının
yapılması zaruret hâline gelmiştir, Atatürk Havaalanında
kapasite 2 katın üzerine çıkmıştır.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkür ederim
Sayın Bakan, zamana da uydunuz.
Madde 5 üzerinde dört önerge
vardır, sırasıyla okutup işleme alacağım.
TBMM Başkanlığına
259 Sıra Sayılı Kanun
Teklifinin 5. maddesinde geçen bu işlemler sebebiyle dava açmış
olmaları halinde davadan vazgeçmeleri, açmış oldukları dava
lehlerine sonuçlananlar ise mahkeme tarafından karara bağlanmış
tazminat veya geriye dönük maaş haklarından yazılı olarak
feragat etmeleri kaydıyla ibaresinin madde metninden
çıkarılmasını arz ederiz.
Alim Işık Necati
Özensoy Erkan
Akçay
Kütahya Bursa Manisa
Bülent Belen Mehmet Günal S. Nevzat Korkmaz
Tekirdağ Antalya Isparta
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
259 sıra sayılı İstanbul Milletvekili Metin Külünk ve 2
Milletvekilinin; Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanun Teklifinin 5 inci maddesinde yer alan 'bu işlemler sebebiyle
dava açmış olmaları hâlinde davadan vazgeçmeleri,
açmış oldukları dava lehlerine sonuçlananlar ise mahkeme
tarafından karara bağlanmış tazminat veya geriye dönük
maaş haklarından yazılı olarak feragat etmeleri
kaydıyla' ibaresinin madde metninden çıkarılmasını ve
aşağıdaki cümlenin eklenmesini arz ve teklif ederiz. 29.05.2012
Aytuğ Atıcı Muharrem
Işık Celal
Dinçer
Mersin Erzincan İstanbul
Ali Sarıbaş Ali
Serindağ Musa
Çam
Çanakkale Gaziantep İzmir
Madde 5-
Bu
kişiler 01.01.2012 tarihinden, itibaren göreve başlamış
sayılırlar ve bu tarih itibariyle mali ve sosyal hakları toplu
olarak bu kanunun yayımı tarihinden itibaren 1 ay içerisinde ödenir.
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 259 sıra sayılı yasa teklifinin 5. maddesinin
aşağıdaki gibi değiştirilmesini arz ederim.
Kamer
Genç
Tunceli
Geçici Madde 7- Bu
kanunun 52. maddesine göre çıkarılan yönetmelik çerçevesinde
İtfaiye Eri kadro unvanına atanmak üzere açılmış
olan sınav sonucunda başarılı olanlardan bugüne kadar
atanmayanlar; bu kanunun yayımı tarihinden itibaren 30 gün içinde
başvurmaları hâlinde bu göreve atanırlar.
BAŞKAN
Şimdiki önergeyi okutup işleme alıyorum.
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 259 sıra sayılı yasa
teklifinin 5 nci maddesinin metinden çıkarılmasını arz ve
teklif ederiz.
Hasip Kaplan Ertuğrul
Kürkcü Erol
Dora
Şırnak Mersin Mardin
İbrahim Binici Levent Tüzel
Şanlıurfa İstanbul
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
İÇİŞLERİ
KOMİSYONU BAŞKANI MUAMMER GÜLER (Mardin) Katılmıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
ULAŞTIRMA,
DENİZCİLİK VE HABERLEŞME BAKANI BİNALİ YILDIRIM
(İzmir) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
En zor görevlerin başında gelen İtfaiye işçiliğinde
çalışanların hakları kısıtlanmak, açılan
davaları ortadan kaldırılmak istenmektedir.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge reddedilmiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 259 sıra sayılı yasa teklifinin 5. maddesinin
aşağıdaki gibi değiştirilmesini arz ederim.
Kamer
Genç
Tunceli
Geçici Madde 7- Bu kanunun 52. maddesine göre
çıkarılan yönetmelik çerçevesinde İtfaiye Eri kadro
unvanına atanmak üzere açılmış olan sınav sonucunda
başarılı olanlardan bugüne kadar atanmayanlar; bu kanunun
yayımı tarihinden itibaren 30 gün içinde başvurmaları
hâlinde bu göreve atanırlar.
BAŞKAN Komisyon
katılıyor mu?
İÇİŞLERİ
KOMİSYONU BAŞKANI MUAMMER GÜLER (Mardin) Katılmıyoruz
Sayın Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet
katılıyor mu?
ULAŞTIRMA,
DENİZCİLİK VE HABERLEŞME BAKANI BİNALİ YILDIRIM
(İzmir) Katılmıyoruz.
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Madde bu hâliyle daha uygun olur.
BAŞKAN Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 259 sıra
sayılı İstanbul Milletvekili Metin Külünk ve 2 Milletvekilinin;
Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında
Kanun Teklifinin 5 inci maddesinde yer alan 'bu işlemler sebebiyle dava
açmış olmaları hâlinde davadan vazgeçmeleri, açmış
oldukları dava lehlerine sonuçlananlar ise mahkeme tarafından karara
bağlanmış tazminat veya geriye dönük maaş haklarından
yazılı olarak feragat etmeleri kaydıyla' ibaresinin madde
metninden çıkarılmasını ve aşağıdaki
cümlenin eklenmesini arz ve teklif ederiz. 29.05.2012
Muharrem Işık (Erzincan) ve arkadaşları
Madde 5-
Bu kişiler 01.01.2012 tarihinden
itibaren göreve başlamış sayılırlar ve bu tarih
itibariyle mali ve sosyal hakları toplu olarak bu kanunun yayımı
tarihinden itibaren 1 ay içerisinde ödenir.
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
İÇİŞLERİ
KOMİSYONU BAŞKANI MUAMMER GÜLER (Mardin) Katılmıyoruz
Sayın Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet
katılıyor mu?
ULAŞTIRMA,
DENİZCİLİK VE HABERLEŞME BAKANI BİNALİ YILDIRIM
(İzmir) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Çanakkale Milletvekili
Sayın Ali Sarıbaş.
Buyurun Sayın Sarıbaş.
(CHP sıralarından alkışlar)
ALİ SARIBAŞ (Çanakkale) Çok
Değerli Başkan, çok değerli milletvekili arkadaşlarım;
bu geç saatte kanun teklifinin 5inci maddesi yani 5393 sayılı
Belediye Kanununa eklenen geçici madde öncelikle bu akşam
çıkaracağımız maddeler içerisinde en
hayırlılardan bir tanesi, bunu belirtmek istiyorum. Bu konuda da
gerçekten de doğru bir karar, bir hakkın, imtihanla alınan bir
hakkın geri verilmesi kararı.
Burada, özünde, bu kanun maddesinin aslına
uygun olarak burada tecellisi anlamında doğru karar verilmiştir
ancak burada haklı olmayan ve haksızlık olarak başlayan bu
insanların bu zaman zarfı içerisinde işe başlatılmalarının
tarihinin yılbaşı tarihi itibarıyla alınması
doğrudur ve yine burada hukukun üstünlüğünü eğer biz
savunuyorsak, burada zamanında imtihanları kazanarak, gerçekten bu
zaman içerisinde sözlü mülakatları da dâhil olmak üzere başarı
sağlayan bu arkadaşlarımızın buradaki, hukuki
anlamdaki yaptıkları masraflar ve bu anlamda gerçekten bu zamana
kadar uykusuz kalmaları, tazminat, maaş alamamaları ve gerçekten
burada mağduriyetleri söz konusudur. Bunların mutlaka bu
mağduriyetlerinin, ekonomik anlamda hiç olmazsa masraflarının ve
bu giderlerinin karşılanması gerekir. Yani bir taraftan bir
hakkı teslim ediyoruz, bir taraftan diyoruz ki, bu insanlar burada
mağdur edilmiştir. Türkiyede işsizliğin had safhayı
geçtiği, insanların bugün imtihanlarla gerçekten memuriyet
sınavına dahi milyonlarca insanın girdiği, az önce
arkadaşımın dediği gibi, beni de orada kaldırarak
söylediği gerçekten zor imtihan koşulları içerisinde
Kırk
sekiz saat görev yapan, evlerine gitmeyen ve bunu da yaşamları
boyunca orada her gün eğitim görmek zorunda kalan, spor yaparak da bu
eğitimlerini, sağlığını korumak zorunda kalan,
her türlü kurtarıcı ve afet dâhil olmak üzere her türlü tehlikede
görev yapacak olan bu insanların daha işlerine başlamadan önce
bu süreç içerisinde uykusuz kalmaları, eziyet çekmeleri ve mahkeme
kapılarında gerçekten süründürülmeleri bence bir mağduriyettir.
Bunu mutlaka mutlaka gidermemiz gerektiği konusunda burada anlaşma,
uzlaşma sağlanmıştır. Buraya kadar doğru ama az
önce 1inci maddede ve diğer, 2nci maddede de
baktığımız gibi, bir taraftan, insanlara iş
sahalarında ulaşırken, gerçekten bunları sağlarken,
hukuki anlamda da bir taraftan aba altından sopa göstermemeliyiz. Yani
burada, bir taraftan insanlara bunu verirken, bunların
haklarını, yasal haklarını vermeliyiz.
Burada gerçekten bu insanların
mağduriyetleri varsa ve bu tarihte, yılbaşından itibaren bu
geçerli ise geriye dönük çalışma mesaileri ve o işe başlama
tarihleri konmalıdır. Çünkü burası bir hukuk devletidir.
Devletin, devletimizin bugünkü anlayışı içerisinde, gerçekten
hukuk devletini savunuyorsak, yargının doğru işlemesini
savunuyorsak bu Mecliste, buna dönük, doğru kanunları
yapmalıyız. Sadece, hakkı verirken Biz size, hep, burada,
kaybolan hakkınızı veriyoruz, bulduracağız. ama bu
taraftan da Lütfen, cebinden masraflarını karşıladın,
buradaki mahkemelerden, haklarından, bundan vazgeç. diyerek, tehdit
ederek
Devlet, vatandaşını, işe girecek
çalışanını hiçbir zaman için tehdit etmemelidir, yasalarla
da bunu koymamalıdır.
Biz burada, bu yasal hakkın
doğru anlamda çıkması yönüyle önerge verdik. Ben, gelin, bu
önergemizi destekleyin diyorum çünkü o zaman, doğru mecrasına,
doğru hakkı teslim etmiş olacağız. Burada, gerçekten
işe girecek olan, çalışacak olan itfaiyeci
arkadaşlarımız, daha gönül birliği içerisinde, burada bu
Meclisin vereceği bu karara daha çok sevineceklerdir ve inanır
mısınız, bu bir örnek olacak. Artık, yargının
arkasından dolaşarak, oradan puan almanın yollarını,
burada, yasa yapıcı bizler, bunu koyucu bizler
yapmamalıyız. Çünkü, gerçekten doğru olan, hem Anayasamıza
hem hukuka, iş kanunlarına ve Avrupadaki çalışma
kanunlarına imza attığımız bu dönem içerisinde,
gerçekten bizler, bu Parlamentoda kanun yapan tüm bizler, insanların
hakkını teslim ederken mutlaka bunları göz ardı etmemeliyiz
diye düşünüyorum.
Çok teşekkür ediyorum,
desteklemeniz dileğiyle en iyi akşamlar diliyorum, saygılar
sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim
Sayın Sarıbaş.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
TBMM Başkanlığına
259 Sıra Sayılı Kanun
Teklifinin 5. maddesinde geçen bu işlemler sebebiyle dava açmış
olmaları halinde davadan vazgeçmeleri, açmış oldukları dava
lehlerine sonuçlananlar ise mahkeme tarafından karara bağlanmış
tazminat veya geriye dönük maaş haklarından yazılı olarak feragat
etmeleri kaydıyla ibaresinin madde metninden
çıkarılmasını arz ederiz.
Alim
Işık (Kütahya) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon
katılıyor musunuz?
İÇİŞLERİ
KOMİSYONU BAŞKANI MUAMMER GÜLER (Mardin) Katılmıyoruz
Sayın Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor
mu?
ULAŞTIRMA,
DENİZCİLİK VE HABERLEŞME BAKANI BİNALİ YILDIRIM
(İzmir) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
MUSA ÇAM (İzmir) Sayın
Bakanım, bir defa da önergemize katılın. Bir defa da
katılın, Allah rızası için bir defa da Evet. deyin.
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Bu düzenlemeyle yargı
kararlarına, yürütmenin isteğiyle yasamanın müdahale etmesinin
önlenmesi amaçlanmıştır.
BAŞKAN - Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmemiştir.
Madde 5i oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Madde 6yı okutuyorum:
MADDE 6- Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN Madde üzerinde Cumhuriyet
Halk Partisi Grubu adına İstanbul Milletvekili Sayın Süleyman
Çelebi.
Buyurunuz. (CHP sıralarından
alkışlar)
CHP GRUBU ADINA SÜLEYMAN ÇELEBİ
(İstanbul) Sayın Başkan, değerli arkadaşlar;
gerçekten akıl tutulması olunca bazı konuları burada
günlerce konuşsak da, saatlerce konuşsak da tek bir algı, tek
bir inanç, tek bir yaklaşımla olaylara bakarsak sorunların
hiçbirisini aşamayız. Şu anda iktidar hırsın en etkin
şekilde kullanıldığı bir noktaya getirmiştir
olayı ve bir hırsla bir yasa çıkarıyor. Bu yasayı
gerçekten bir zalimlik yasası olarak görüyorum, çünkü burada
konuştuğumuz, saatlerden beri konuştuğumuz sorun can
yakıcı bir sorundur.
Şimdi, bir yandan, biraz önce
Sayın Külünk konuştuğunda Avrupadan sorumlu bakan yerden yere
neredeyse zıplıyor, Çok güzel konuştun. diyor, Çok güzel
işler yaptın. diyor ve kutluyor. Ben de sandım ki Avrupadan
sorumlu bakan, oysa niyeti bozmuş Avrupa Birliğinden yana yerine Arap
Birliğinden yana. İkisi de AB olduğu için, onun için fark
etmiyor. Demek ki kıbleyi Arap Birliğine döndürmüş. Bu yasa bu
hâliyle geçtikten sonra, ILOda, Avrupa Birliğinde bu çiftetelli
oynamanın bir bedeli olduğunu hep beraber göreceğiz.
Sayın Bakan, özellikle demin
bazı bilgileri sormuştum. Sizin de bürokrasiden emin
olmadığınız bilgileri bugüne kadar
kullanmadığınızı biliyorum ama
yanıltmışlar Sayın Bakanım. Şimdi belgelerini
biraz sonra size takdim edeceğim. Özellikle işçilik maliyeti
yüksekliği buralarda çok konuşuldu. Avrupa Birliğindeki hava
yollarında işçilik maliyeti yüzde 25ler civarında, bizim
ülkemizde ise Türk Hava Yollarının işçilik maliyeti yüzde 17 civarındadır.
Arz edilen koltuk kilometre başına işçilik maliyeti SAS hava
yollarında, biraz önce söylediğiniz hava yollarında,
İsviçrede 2,2 senttir; DL, Danimarkada 2,94tür; Amerikada 3,3tür;
Fransada 3,38dir; Türk Hava Yollarında 1,65 senttir. Şimdi, yine
sizin verdiğiniz biraz önceki arz edilen koltuk kilometre başına
gider 1,65 senttir. Bunu da ben söylemiyorum, bunu Türk Hava Yolları kendi
raporunda söylüyor. Şimdi, demek ki Sayın Bakan, size verilen
rakamlar başka, burada raporlara koydukları rakamlar başka.
Ne yapılıyor? Bir grev
hakkı ortadan kaldırılıyor. Bir sendika için -burada
sendikacı arkadaşlar da var, daha önce yaptılar ama herhâlde
unuttular- grev hakkı amaç değildir, bir araçtır. Yaklaşık
yirmi yıldır bu iş kolunda bir grev yapılmıyor. Zaman
zaman uyuşmazlık çıktığında ben bile AKP
İktidarı döneminde -o zaman Sayın Murat
Başesgioğluydu Bakan- devreye girdim, bize bağlı bir
sendika değildi, katkı verdik ve ihtilafı çözdük. Eğer bir
ihtilaf varsa, bir sorun varsa elbette bir diyalogla bu sorunlar
aşılırdı. Ama yapılan, uygulamaya konulan gerçekten
bir vahşice yaklaşımdır, bir zulümdür. Bu zulme katkı
verenler, bu zulmü reva görenler o uçakta çok uçtular ve o personel onlara
hizmet etti onlarca yıl. Yirmi yıl, otuz yıl orada
çalışan arkadaşlarımız var. Şimdi, bir eylemden
dolayı bir telefon mesajıyla 300 kişinin ekmeğiyle
oynadınız, işten attırdınız. Bu işten
attırılma öyle bir noktaya gelmiştir ki
Biraz önce buradan laf
attılar arkadaşlar: Mahkemeye gitsinler. Gayet kolay! Mahkemeye
teslim ettiğinizde Türkiyedeki bu tip davaların üç yıl, dört
yıl süreceğini biliyorsunuz. Üç yıl, dört yıl sonra iade
olursa, bu sefer, nasıl olsa kasada para çok, ne olacak, iade parası
dört ay, iade de almazsa sekiz ay, zaten her şeyi göze
almışsınız, parayı oradan vereceksiniz, yeni siyasi,
kendilerinize yandaş kadroları oraya koyacaksınız.
Yazık değil mi!
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI
(İstanbul) Allah Allah!
SÜLEYMAN ÇELEBİ (Devamla) Allah
Allahı yok. Aynen böyle. Sayın Grup Başkan Vekilim, aynen
böyle.
Bir eksiğim yok. Hiç de ben bugüne
kadar bu konuda başka bir şey yapmadım. Ne varsa gerçekler tek
tek çıkıyor.
Şimdi, Sayın Bakan Özel
sektör de örgütlenemiyor. diyor. Bir insanın, Sayın Bakan, en temel
hakkı örgütlenme özgürlüğü. Yaşama hakkı kadar kutsal olan
da çalışma hakkı. Diyorum ki Sayın Bakan:
İşçilerin elinden yaşama hakkı kadar kutsal olan
çalışma hakkını alırlarsa ne sendikalı olur ne
örgütlenme içerisinde olur. Çünkü bu yasalar, sendika, örgütlenme
özgürlüğünü engelleyen yasalar. Sendikaya üye olmanın bedeli var, o
bedel şu: İşten atılma bedeli. Çalışma
hakkının elinden alınması demek ekmeksiz eve gitmesi demek.
Eğer biraz vicdanlarınız varsa, gerçekten biraz bu konuda duyarlılığınız
varsa, şu saat itibarıyla ilk önce Sayın Bakan, bu
çıkartılan işçilerin derhâl geri alınmasını
sağlayın. Huzursuz etmeyin. O insanlar orada yıllarca emek
verdiler, bu emeklerin karşılığında orada hizmet
ürettiler.
Bakın, daha birkaç gün önce kamuda
çalışan işçilerle ilgili şöyle bir şey oldu; eylem
yaptılar. En demokratik hakları. Anayasanın 90ıncı
maddesine göre en temel haklarını kullandılar. İlgili
bakanlar çıktılar, Demokratik haklarını kullandılar.
dediler. Şimdi, bazen demokratik oluyor, bazen antidemokratik oluyor. Bir
taraftan ileri demokrasi deniliyor, bir taraftan en temel hakkını,
Anayasanın öngördüğü, 90ıncı maddesinde öngörülen grev
hakkını, çalışmama hakkını kullananlar hemen
sokağa atılıyor. Bu ülkede o zaman hangi demokrasiden
bahsedeceğiz? Hangi gelişmişlikten bahsedeceğiz? Bu ülke
gerçekten, biraz önce söylediğim gibi Avrupa Birliği hedefinde mi,
yoksa Arap Birliği hedefinde mi? Eğer kıblenizi oraya
çevirdiyseniz size söyleyecek bir şey yok. Evet, Arap ülkelerinde bu tip
grevler çok fazla olmaz, bu tip haklar olmaz.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Demokrasi
olmaz!
SÜLEYMAN ÇELEBİ (İstanbul) -
Ama siz niyetinizi bozdunuz. Biz Avrupa Birliğinden vazgeçtik, artık
ILOdan vazgeçtik, artık uluslararası
imzaladığımız, altına imza
attığımız belgelerden vazgeçtik, inkâr ediyoruz.
diyorsanız, söyleyeceğim bir şey yok. Yok, hedefiniz gerçekten
söylediğiniz gibiyse, gerçekten vadettiğiniz gibiyse, referandumda
Grev hakkı tanıyoruz diye vadettiğiniz gibiyse bu hakkı
kaldırmayın. Bu hakkı kaldırdığınızda,
bunun hesabını size mutlaka ama mutlaka, bugün değilse,
yarın işçiler soracaktır.
Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim
Sayın Çelebi.
Soru-cevap işlemine geçiyorum.
Sayın Özel
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI
(İstanbul) 28 Şubat özgürlükleri kıstı mı,
kısmadı mı?
SÜLEYMAN ÇELEBİ (İstanbul)
Kıstı.
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI
(İstanbul) DİSK neredeydi?
SÜLEYMAN ÇELEBİ (İstanbul)
Ben orada konuşabilir miyim?
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın
Başkan, Grup Başkan Vekili mâni oluyor, yapacak bir şey yok!
SÜLEYMAN ÇELEBİ (İstanbul)
28 Şubatı konuşuyoruz darbeler komisyonunda. Orada da
konuşuruz onu.
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI
(İstanbul) Tamam, DİSKi de konuşun orada.
SÜLEYMAN ÇELEBİ (İstanbul)
Her şeyi konuşuruz. AKPyi de konuşuruz, AKPnin de neler
yaptığını konuşuruz.
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI
(İstanbul) Tamam, iyi olur!
SÜLEYMAN ÇELEBİ (İstanbul)
Hepsini konuşuruz.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın
Başkanım, iktidar partisinin Grup Başkan Vekili müsaade ederse
soru-cevap
BAŞKAN Sayın Özel, ben
kapattım sizin mikrofonunuzu. Tamam. Yani arıza
çıkarmayalım şu son zamanlarda.
Şimdi sisteme girin tekrar.
Buyurun.
SÜLEYMAN ÇELEBİ (İstanbul)
Arıza çıkartmıyoruz efendim.
BAŞKAN Ben Siz
çıkartıyorsunuz demedim. Bakın, hep beraber
Çıkartmayalım dedim.
Buyurunuz.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın
Başkan, teşekkür ederim.
Sayın Bakan, açık açık
bunu ortaya koyalım; değilse değil deyin. Var olan bir
hakkı, sizin iktidarınızdan önce ve hatta dün var olan bir
hakkı yasa çıkararak elinden alıyorsunuz insanların ve bunu
yaparken insanların gözünün içine baka baka yalan söylüyorsunuz.
Şimdi, açık ve net olarak siz söyleyin, biz inanacağız. Bu
grev hakkını elinden almaya
çalıştığınız işçilerin veya onların sendika
yöneticilerinin yerinde olsaydınız, olan bir hakkınızı
elinizden alacaklar, siz başka ne çare bulurdunuz? Bu insanlar silaha
mı sarılsınlar, dağa mı çıksınlar? Bir tek
silahları var, elinden alınacak, onlar da gidiyorlar, grev hakkı
için, grev haklarını savunmak için son çare olarak
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) -
greve
başvuruyorlar. Bu işçileri işten atacak mısınız
atmayacak mısınız?
BAŞKAN Sayın Akar
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Sayın
Bakan, yerel seçimler 2009dan önce başlamış olduğunuz
Sapanca-İzmit duble yolunda 2009dan sonraki genel seçimden önce biraz
işi hızlandırdınız ve Yüz elli günde
tamamlayacağız. dediğiniz yolun henüz yüzde 30luk
kısmı tamamlanmadı. Bunu önümüzdeki yerel seçimlere mi
saklıyorsunuz açılışı yapmak için, merak ediyorum. Yüz
elli gün değil, bin beş yüz gün geçse
Ne zaman bitireceksiniz?
BAŞKAN Buyurun Sayın Bakan.
ULAŞTIRMA,
DENİZCİLİK VE HABERLEŞME BAKANI BİNALİ YILDIRIM
(İzmir) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Akar, İzmit-Sapanca
D-100 yolunun, yani eski Ankara yolunun bölünmüş yol hâline getirilmesi
için çalışmalar devam ediyor. Bu yolda kamulaştırma epeyce
var. Bunları Kocaeli Büyükşehir Belediyesi yapıyor, yol
yapımını da biz yapıyoruz, böyle bir anlaşmamız
var. Aynı zamanda, yolda da çok ciddi anlamda deplasmanlar var. Yani
TEDAŞın, doğal gazın
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Ne zaman
bitireceksiniz? Temel atarken yüz elli gün dediniz, sonra genel seçim
geçirdik, hızlandırdınız, ne zaman bitireceksiniz?
ULAŞTIRMA, DENİZCİLİK
VE HABERLEŞME BAKANI BİNALİ YILDIRIM (İzmir) Şimdi,
tabii, ben günlerini, tarihlerini hatırlamıyorum ama fiilen biz
çalışıyoruz orada. Doğrusu, ne zaman biter onu şu anda
söyleyemem ama yolda çalışma devam ediyor, en kısa zamanda
bitireceğiz. Yani tarihi daha sonra vereyim. 3.900 tane projemiz var
Türkiye çapında, hepsini aklımda tutamam, kusura bakmayın ama
bilahare bunun tam tarihini size ben iletirim Sayın Akar.
Sayın Özel, tabii Yalan
söylüyorsun. lafını iade ediyorum. Ben, hayatımda yalan
söylemedim.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Hayır,
şahsınızla ilgili demedim.
ULAŞTIRMA,
DENİZCİLİK VE HABERLEŞME BAKANI BİNALİ YILDIRIM
(İzmir) Öyle dedin.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Ama yapılan
işin bir hak gaspı olmadığını iddia ediyorsunuz.
ULAŞTIRMA,
DENİZCİLİK VE HABERLEŞME BAKANI BİNALİ YILDIRIM
(İzmir) Şimdi, yok, ben öyle anladım. Eğer öyleyse bunu
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Öyle
anladıysanız geri alıyorum. Siz soruya cevap verin yeter
Sayın Bakan.
ULAŞTIRMA,
DENİZCİLİK VE HABERLEŞME BAKANI BİNALİ YILDIRIM
(İzmir) Şimdi, şunu söyleyeyim: Yani burada yapılan
düzenlemeyle, doğru, grev yasağı getiriliyor. Şimdi,
bakalım uygulamalara. Sendikacılık, bir hak arama yoludur ve
etkin de bir hak arama yoludur. Vaktiyle bu işi de yapan birisiyim ben,
sendikacılık da yaptım. 80 öncesi sendikacılık ücret
sendikacılığıydı. Ücret
sendikacılığı artık geçerliliğini yitirdi. Ücret
sendikacılığının dünyanın hiçbir yerinde başarılı
olma şansı yok. Şimdi, sendika, işveren, iş yeri,
çalışan, bu üçlüyle üretim oluyor, refah oluyor ve iş yeri
devamlılığı sağlanıyor. Bunun içinde en önemli
unsur çalışandır ama iş yeri olmazsa, işveren olmazsa
çalışanın da tek başına yapacağı bir
şey yok. Dolayısıyla, o iş yeri herkesin ortak
sorumluluğundadır. Yapacağımız her işi bu
sorumluluğu bilerek yapmamız lazım. Yerine göre işverenin
yerine de kendimizi koymamız lazım.
Ben size bir şey söyleyeyim: 2010
3 Eylül, Hava-İşte toplu sözleşme için sürecin
başladığı tarih. Sendikanın normalde müracaat edip aralığın
sonuna kadar sözleşmeyi tamamlaması lazım. Yetki istemesi
lazım, istemiyor. İşveren bu sefer yetki talebinde, görüşme
talebinde bulunuyor ve ondan sonra olay yargıya taşınıyor
ve hâlâ devam ediyor. Şimdi, bu, çalışanı mağdur etmek
değil mi? Bunun esprisi ne?
MUHARREM İNCE (Yalova) Sayın Bakan, siz grev
yaptınız mı geçmişte?
ULAŞTIRMA, DENİZCİLİK VE
HABERLEŞME BAKANI BİNALİ YILDIRIM (İzmir) Hayır,
hayır; bir dakika, bir dakika; ben tamamlayayım, kusura
bakmayın.
MUHARREM İNCE (Yalova) Ama soruya cevap
vermiyorsunuz ki
ULAŞTIRMA, DENİZCİLİK VE
HABERLEŞME BAKANI BİNALİ YILDIRIM (İzmir) Şimdi
soruya cevap vereceğim.
MUHARREM İNCE (Yalova) Siz anıları
anlatıyorsunuz.
ULAŞTIRMA, DENİZCİLİK VE
HABERLEŞME BAKANI BİNALİ YILDIRIM (İzmir) Yok,
anıları anlatmıyorum, bir gerçeği ortaya koyuyorum.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Bence süreyi bitiriyorsunuz
yalnız bu konuda.
ULAŞTIRMA, DENİZCİLİK VE
HABERLEŞME BAKANI BİNALİ YILDIRIM (İzmir) Şimdi,
normal şartlarda bu sözleşme eylülde başlayıp
aralığın sonunda biterse hiç kimse mağdur olmayacak. Neden
sendika bunu başlatmıyor? Çünkü yaz sezonuna gelip, yaz sezonuna bunu
taşıyabilirse, o zaman belki daha fazla hak alırım... Bunu
da anlayabilirim ama mağdur olan insanların hakkı ne olacak?
MUHARREM İNCE (Yalova)
Çıkarırsınız bir kanun, grevi yasaklarsınız, ne
olacak!
ULAŞTIRMA, DENİZCİLİK VE
HABERLEŞME BAKANI BİNALİ YILDIRIM (İzmir) Milyonlarca
insanın durumu ne olacak? 200ün üzerinde sefer iptal edildi, 100 bin
insan mağdur oldu. Bunun, burada sendikanın hiç sorumluluğu yok
mu? Bütün sorumluluk işverende mi?
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Velev ki doğru dediğiniz,
grevi mi yasaklamak lazım?
ULAŞTIRMA, DENİZCİLİK VE
HABERLEŞME BAKANI BİNALİ YILDIRIM (İzmir) Şimdi,
bakın, bu yüzden
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Siz olsaydınız ne
yapardınız? dedim, bak, o soruya cevap vermemek için
ULAŞTIRMA, DENİZCİLİK VE
HABERLEŞME BAKANI BİNALİ YILDIRIM (İzmir) Bu yüzden,
bakın, Avrupada, İspanyada, Almanyada ve Portekizde, bazı
ülkelerde mahkeme yoluyla, bazılarında da yasal düzenlemelerle
kısıtlama getirilmiştir. Millî hava yolunu korumak bizim
görevimizdir.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Pegasusu koruyorsun bir de
Sayın Bakan yani bırak THYyi!
MAHMUT TANAL (İstanbul) Diğer özel
şirketlerdeki grevlerde siz grevi korumuyorsunuz. O göreviniz değil
de bu mu görev?
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) O alandaki hiçbir şirkette
grev hakkı yok artık.
ULAŞTIRMA, DENİZCİLİK VE
HABERLEŞME BAKANI BİNALİ YILDIRIM (İzmir) Bunlar
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
Altın buldu Ali Sabancı bu gece burada, altın buldu adam.
ULAŞTIRMA,
DENİZCİLİK VE HABERLEŞME
BAKANI BİNALİ YILDIRIM (İzmir) Kaldı ki grev yasağı
kalıcı bir yasak değildir.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
Uslu çocuklara tekrar verilebilir. diyorsunuz.
ULAŞTIRMA,
DENİZCİLİK VE HABERLEŞME
BAKANI BİNALİ YILDIRIM (İzmir) Bu, geçmişte grev
yasağı getirilen iş kollarında daha sonra
kaldırılmış, bazı iş kollarında yokken de
ilave edilmiştir.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
Yandaş bir sendika olursa veririm o hakkı diyorsunuz öyle mi?
ULAŞTIRMA,
DENİZCİLİK VE HABERLEŞME
BAKANI BİNALİ YILDIRIM (İzmir) Eğer yasaya
bakarsanız 83te çıkan yasaya 88de bir sürü iş kolu daha ilave
edilmiş, 29uncu maddeye.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
Buradan işçilere: Yandaş bir sendikaya üye olup örgütlenin, vereyim
bu hakkı. mı diyorsunuz?
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI
(İstanbul) Sayın
Başkan, soru-cevaptayız, sohbette değiliz.
ULAŞTIRMA,
DENİZCİLİK VE HABERLEŞME
BAKANI BİNALİ YILDIRIM (İzmir) Evet, teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
Yahu, iki dakika soru sorduk, sekiz dakika cevap aldık, yine de cevap
alamadık.
MUSA ÇAM (İzmir)
Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Çam, ne oldu?
MUSA ÇAM (İzmir)
Sayın Başkan, Sayın Bakan
bilgiyi verirken eksik ve tahrif ederek söyledi, bunun mutlaka düzeltilmesi
gerekiyor.
BAŞKAN Eksik kalanları yazılı olarak
verir. Yani şu saatten sonra, tekrar ediyorum
MUSA ÇAM (İzmir)
İki dakikanızı istirham ediyorum.
BAŞKAN Ben size
mi söz vereceğim?
MUSA ÇAM (İzmir)
Evet.
BAŞKAN Niye?
MUSA ÇAM (İzmir)
Sayın Bakan yanlış bilgi verdi.
BAŞKAN Olabilir
MUSA ÇAM (İzmir)
Parlamentoyu yanlış bilgilendirdi.
BAŞKAN Hayır,
şimdi bakın
MUSA ÇAM (İzmir)
Eksik bilgi, onu düzeltmemiz gerekir.
BAŞKAN Şimdi
şöyle: Soru-cevap işlemi yapıldığı zaman siz
sorunuzu canınızın istediği gibi sorarsınız,
Beyefendi de ona uygun gördüğü cevapları verir, o arada benimle
ilgili bir sorun yoktur arada, artık tamam.
Şimdi, iki adet
önerge var, sırasıyla okutup işleme alıyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
259 Sıra Sayılı Kanun Teklifinin 6. Maddesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Ali
Serindağ Muharrem
Işık Celal
Dinçer
Gaziantep Erzincan
İstanbul
Musa
Çam Sinan
Aygün Selahattin
Karaahmetoğlu
İzmir Ankara Giresun
Ramis
Topal Aytuğ
Atıcı
Amasya Mersin
Madde 6- Bu Kanunun 1. Maddesi 2050 yılında
diğer maddeleri yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN Şimdiki
önergeyi okutup, işleme alıyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
259 sıra sayılı yasa teklifinin 6 ncı maddesinde
yayımı ibaresinin 2023 yılında şeklinde
değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Hasip Kaplan Ertuğrul
Kürkcü Erol
Dora
Şırnak Mersin Mardin
İbrahim Binici Levent Tüzel
Şanlıurfa İstanbul
BAŞKAN Komisyon,
katılıyor musunuz?
İÇİŞLERİ
KOMİSYONU BAŞKANI MUAMMER GÜLER (Mardin) Katılmıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet,
katılıyor musunuz?
ULAŞTIRMA,
DENİZCİLİK ve HABERLEŞME BAKANI BİNALİ YILDIRIM
(İzmir) Katılmıyoruz.
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Acelesi yoktur.
BAŞKAN Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
259 Sıra Sayılı Kanun Teklifinin 6. Maddesinin aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Muharrem Işık (Erzincan) ve
arkadaşları
Madde 6- Bu Kanunun 1. Maddesi 2050 yılında
diğer maddeleri yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN Komisyon
katılıyor mu?
İÇİŞLERİ
KOMİSYONU BAŞKANI MUAMMER GÜLER (Mardin) Katılmıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
ULAŞTIRMA,
DENİZCİLİK ve HABERLEŞME BAKANI BİNALİ YILDIRIM
(İzmir) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Gaziantep Milletvekili
Sayın Ali Serindağ, buyurun. (CHP sıralarından
alkışlar)
AHMET YENİ (Samsun) Şu
2050yi bir açıklayın bakalım!
İLYAS ŞEKER (Kocaeli)
2050yi açıkla, 2050yi
ALİ SERİNDAĞ (Gaziantep)
- Açıklayacağız, acele etmezseniz her şeyi
konuşacağız.
Sayın Başkanım,
sayın milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Şimdi, biraz evvel bir
tartışma yaşandı, Cumhuriyet Halk Partisinin
eleştirilmesinin elbette mümkün olduğu ifade edildi. Elbette tüm
partiler gibi Cumhuriyet Halk Partisi de eleştirilebilir. Ona kimse bir
şey demiyor ancak ülkemizin tarihini de iyi bilmek lazım, tüm
partilerin tarihini de iyi bilmek lazım, Cumhuriyet Halk Partisinin
tarihini de iyi bilmek lazım.
Cumhuriyet Halk Partisinin temeli
nedir? Cumhuriyet Halk Partisinin temeli Anadolu ve Rumeli Müdafai Hukuk
Cemiyetleridir. Cumhuriyet Halk Partisinin temeli Kuvayımilliyedir.
Bakın, daha ne olmuştur?
İLYAS ŞEKER (Kocaeli)
2050yi açıklar mısınız acaba?
ALİ SERİNDAĞ (Devamla)
Dinleyin
Dinle
Dinle
İLYAS ŞEKER (Kocaeli)
2050nin gerekçesini bir açıklayın!
ALİ SERİNDAĞ (Devamla)
Dinle
Dinle
Dinle
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, lütfen, rica ediyorum.
ALİ SERİNDAĞ (Devamla)
Sen bunları bilmezsin, dinle!
BAŞKAN Sayın Hatip, siz de
Genel Kurula hitap edin.
ALİ SERİNDAĞ (Devamla)
Cumhuriyet Halk Partisi, Türkiyeye
İLYAS ŞEKER (Kocaeli)
Önerge vermişsiniz, bir açıklayın bakalım ya!
AHMET YENİ (Samsun) Önergeniz
üzerinde konuşun!
ALİ SERİNDAĞ (Devamla)
Sana ne!
BAŞKAN Bakın, lütfen
OSMAN ÇAKIR (Düzce) Ayıp,
ayıp!
ALİ SERİNDAĞ (Devamla)
Sana ne?
BAŞKAN - Rica ediyorum
ALİ SERİNDAĞ (Devamla)
Cumhuriyet Halk Partisi, Türkiyeye cumhuriyeti kazandıran parti.
FİKRİ IŞIK (Kocaeli) -
Cumhuriyeti millet kurmuştur.
ALİ SERİNDAĞ (Devamla) Cumhuriyeti kuran
partidir Cumhuriyet Halk Partisi. Cumhuriyet Halk Partisi, Türkiyeyi çok
partili rejimle tanıştıran partidir. Neden bunlardan rahatsız
oluyorsunuz, neden rahatsız oluyorsunuz? Cumhuriyet Halk Partisi kendi
isteğiyle çok partili rejime geçmiştir ve iktidarı
devretmiştir. (AK PARTİ sıralarından gürültüler) Cumhuriyet
Halk Partisi sizin şimdi ortadan kaldırmaya
çalıştığınız işçi haklarını
getirmiştir. Siz bunları daha çok öğreneceksiniz.
AHMET YENİ (Samsun) - Sayın
Başkan, önergesi 2050!
ALİ SERİNDAĞ (Devamla) -
Cumhuriyet Halk Partisi Türkiyeyle sosyal demokrasiyi
tanıştırmıştır ve Cumhuriyet Halk Partisi bundan
sonra da özgürlükleri geliştirecektir.
AHMET YENİ (Samsun) Önerge
üzerinde konuş.
ALİ SERİNDAĞ (Devamla) -
Sayın Grup Başkan Vekili diyor ki: Siz daha tek parti
O geçti, tek
parti geçti. Biz kesinlikle tek parti özlemi içerisinde değiliz ama siz
tek adamlığa doğru gidiyorsunuz, siz tek adamlığa
doğru gidiyorsunuz. Bakınız Kutadgu Biligde bir söz var.
Bakın diyor ki: İnen yükselir, yükselen iner, parıldayan söner,
yükselen durur. Bakın siz tek adam peşindesiniz.
AHMET YENİ (Samsun) 2050yi bir anlat.
2050ye ne zaman geleceksin?
ALİ SERİNDAĞ (Devamla) -
Sus be, sus da konuşalım.
Kimin cumhurbaşkanı
olacağına, cumhurbaşkanının görev süresine, Meclis
Başkanının kim olacağına, kimin hangi gazeteyi
okuyacağına, kimin kaç çocuk yapacağına, doğum
yönteminin ne olacağına, Boğaz köprüsünün yerine, tiyatrolarda
hangi oyunun sergileneceğine 1 kişi karar veriyor. Evet, biz
Türkiyeye çok partili rejimi getirdik ama siz Türkiyeyi tek adam yönetimine
götürüyorsunuz. Bizim farkımız budur işte. Siz Türkiyenin
tarihini de Cumhuriyet Halk Partisinin tarihini de iyi öğrenmek
zorundasınız. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
Değerli arkadaşlarım,
Cumhuriyet Halk Partisinin getirdiği özgürlükleri siz ortadan
kaldırıyorsunuz. Bakın size bir örnek vereceğim. Bu
İçişleri Komisyonunda biz bu tasarıyı görüştük.
ŞUAY ALPAY (Elazığ) -
Halk bunlara inanmıyor.
ALİ SERİNDAĞ (Devamla) -
Sus, sus.
Biz bu tasarıyı görüştük
İçişleri Komisyonunda. Bakın grev yasağına
İçişleri Komisyonundaki AKPli üyelerin bir bölümü de karşı
çıktı ama burada kabul oyu verdiler. Siz sorun bakalım, karşı
çıktılar mı çıkmadılar mı?
AHMET YENİ (Samsun)
Oy vereceğiz, 2050yi anlat!
ALİ
SERİNDAĞ (Devamla) - Orada karşı çıkan üye burada
kabul oyu veriyor.
Ulaştırma
Bakanlığından temsilci geldi.
İLYAS ŞEKER
(Kocaeli) Oyumuzu kullanacağız, önergenizin gerekçesini açıkla
bize.
ALİ
SERİNDAĞ (Devamla) - Bu yasanın bu şekliyle geçmesinden
Türkiyenin uzay ve havacılık sektörünün zarar göreceğini
söyledi. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
AHMET YENİ (Samsun)
2050yi bir anlat!
ALİ
SERİNDAĞ (Devamla) - Değerli arkadaşlarım, siz böyle
gürültüyle bir yere varamazsınız, bizi susturamazsınız. Biz
gerçekleri dile getirmeye devam edeceğiz.
AHMET YENİ (Samsun)
2050
ALİ
SERİNDAĞ (Devamla) - Siz bu şekilde dinlememeye devam edin.
İLYAS ŞEKER
(Kocaeli) 2050yi söyleyin, oyumuzu ona göre kullanacağız.
ALİ
SERİNDAĞ (Devamla) - Bakın, nasıl ki iyi konuşma bir
hitabet sanatıysa iyi dinlemek ve anlamak da bir sanattır, bunu
unutmayın.
AHMET YENİ (Samsun)
Anlayalım işte 2050yi!
ALİ
SERİNDAĞ (Devamla) - Hepinize saygılar sunuyorum.
Teşekkür ederim.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
AHMET YENİ (Samsun)
İşte 2050yi anlamadığımız için oy vermedik!
ALİ
SERİNDAĞ (Gaziantep) Çok anlarsın sen!
BAŞKAN - Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Madde 7yi okutuyorum:
MADDE 7- Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.
BAŞKAN Madde üzerinde gruplar adına ilk söz
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına İzmir Milletvekili Sayın
Musa Çama aittir. (CHP sıralarından alkışlar)
Buyurun Sayın Çam.
CHP GRUBU ADINA MUSA ÇAM (İzmir) Sayın
Başkan, Sayın Bakan, değerli parlamenterler; gecenin bu saatinde
son madde üzerinde konuşmamı yapıyorum. Aslında buna gerek
duymayacaktım ama Sayın Bakanın konuşmalara, sorulara cevap
verirken konuyu eksik ve doğru bir şekilde
anlatmadığını, bir yanlış bilgi verildiğini
Benim de görevim Parlamentoyu bu konuda doğru olarak bilgilendirmek.
Bakın arkadaşlar, maddeyi birazdan
oylayacağız ve geçecek. Şimdi burada söylemek istediğim
konu şudur: Kırk altı yıldır Türk Hava Yollarında
çalışan işçiler, gelmiş
geçmiş bütün iktidarlar tarafından toplu sözleşme
yapmış bir iş yeridir. On yıldır da sizinle
yapıyor, on yıldır Sayın Başkan, sizlerle birlikte,
AKP İktidarıyla birlikte toplu sözleşme yapılıyor.
Geçen yıl başlaması
gereken toplu sözleşme görüşmeleri Türk Hava Yolları Yönetim
Kurulunun yetki itirazı nedeniyle uzamıştır. Türkiyede bu
iş kolunda bir tek sendika vardır, Hava-İş Sendikası.
Başka bir sendika olsa bir rekabet olacak, bir rekabetten dolayı bir
yetki itirazı söz konusu olabilir ama tek sendika, bu iş kolunda tek
sendika ve itiraz etmenin hiçbir anlamı da yok ama Türk Hava Yolları
yönetimi bilinçli ve sistemli bir şekilde, geçen yıl 1 Ocak 2011 tarihinde
başlaması gereken toplu sözleşme görüşmelerine bilinçli
olarak itiraz etti, uzattı, uzattı, uzattı. 2012
yılının ocak ayına kadar bu yargı süreci devam etti
arkadaşlar. 2012 yılının ocak ayında, bu yılın
başında toplu sözleşme görüşmeleri başladı. Bu aralık
ayında da iki yıllık toplu sözleşme bitecek ve 2013
yılının Ocak ayında ikinci dönemin toplu sözleşme
görüşmeleri başlayacak ama bilinçli bir şekilde Türk Hava
Yolları yönetimi burada itiraz etti ve buraya kadar getirdi.
Şimdi, toplu sözleşme
görüşmeleri bu yılın başında başladı Sayın
Bakan. Görüşmeler devam etti, mayıs ayına kadar geldi, bir
uyuşmazlık çıktı, uyuşmazlık
çıktığı noktada da Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanlığı, sizin Bakanlığınız, Sayın
Faruk Çelikin Bakan olduğu Bakanlık da ara bulucu tayin etti. Nedir?
Türk Hava Yolları yönetimiyle Hava-İş Sendikasını bir
araya getirip bir uzlaşma aramak için ara bulucu tayin etti. Türk Hava
Yolları yönetimi sizin Bakanlığınızın
atamış olduğu ara bulucuya bile itiraz etti. 5 Mayısta
itiraz etti, mahkemeye gidildi ve mahkeme dosyanın kapağını
açmadan eylüle attı arkadaşlar, dört ay attı. On sekiz
aydır Türk Hava Yollarında çalışan insanlar eski
ücretlerine talim ediyorlar. Çalışma Bakanlığının
atamış olduğu ara bulucuya da Türk Hava Yolları yönetimi
itiraz etti ve eylül ayında görüşülecek.
Bu arada da Sayın Metin Külünk
arkadaşımız, kendisine bir anda gökten vahiy geldi, getirildi
NUREDDİN NEBATİ
(İstanbul) Haşa!
MUSA ÇAM (Devamla)
bir kanun teklifi
verildi ve şimdi, grev yasağı içerisine aldınız
-elimizi vicdanımıza koymamız gerekiyor- ve siz bunu yaparken
Toplu İş İlişkileri görüşmeleri Sağlık,
Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonunda görüşüldü
hem alt komisyonda görüşüldü hem ana komisyonda görüşüldü, orada da
buna benzer bir teklif verildi. Nedir? Türk Hava Yollarında çalışan
işçilerin yüzde 40ı böyle dönemlerde görevlerine devam etsinler diye
bir önerge getirildi ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal
İşler Komisyonunda hem alt komisyonda hem de ana komisyonda bu
reddedildi. Bunların hepsi ortada iken, eğer böyle bir düzenleme
yapılacaksa bu düzenlemenin önümüzdeki günlerde Türkiye Büyük Millet
Meclisinde Toplu İş İlişkilerinin görüşüleceği
bir dönemde yapılması gerekirken sadece bir
fırsatçılık yapılarak buraya getirildi ve bugün burada
yasalaştırmak istiyorsunuz. Bu doğru değil,
yaptığınız doğru bir iş değil,
yanlış bir iş.
Bakınız, 3 Kasım 2002de
Türkiyede genel seçim oldu ve siz yüzde 30un üzerinde oy alarak iktidar
oldunuz. O arada hemen, Paşabahçe grevi vardı ve Kocaelinde lastik
grevleri başlamıştı, ne yaptınız? Aralık
ayı içerisinde Bakanlar Kurulu toplandı, grevi erteleme kararı
aldınız. Şimdi, yine, uyuşmazlık olabilir,
anlaşmazlık olabilir, Türk Hava Yollarında Hava-İş Sendikası greve
gidebilir. Şöyle bir imkânınız her zaman var: Bakanlar Kurulunu
toplarsınız, millî güvenlik gerekçesiyle veyahut da Türkiye'nin,
ülkenin çıkarları ve menfaatleri açısından grevi
erteleyelim diyebilirsiniz, bunu yapabilirsiniz. Bakanlar Kurulunun böyle bir
yetkisi var ama siz bu Bakanlar Kurulu yetkisini kullanmadan bir kanun teklifi
getirerek Türkiye'nin itibarını, prestijini uluslararası
camiada, uluslararası platformda yerle bir ediyorsunuz, bizi 5inci
sınıf ülke yapıyorsunuz, bunu yapmayın diyoruz, etmeyin
diyoruz ve bizim, Türkiye'nin dünyanın en büyük 16ncı ekonomisi, Avrupa
Birliğinin 6ncı büyük ekonomisi olarak her seferinde söylediğiniz
burada bizi yerle bir ediyorsunuz. Biz aslında sizin
itibarınızı, sizin prestijinizi, Türkiye'nin itibarını
ve prestijini düşünüyoruz, bunun için burada çile çekiyoruz, bunun için
sabahtan beri bağırıyoruz, burada söylüyoruz ama sizlere
dinletemiyoruz. Buradan ses geliyor, sizlerden ses gelmiyor arkadaşlar,
yapmayın diyoruz, etmeyin diyoruz. Doğru getirdiklerinize evet dedik,
korsan taksiye evet dedik, itfaiyecileri getirdiniz evet dedik, Bunu da
yanlış yapıyorsunuz. dedik arkadaşlar ya, ne var bunda?
Ama buna da tahammül edemiyorsunuz. Bunlar doğru şeyler değil. O
zaman Parlamentoda bizim ne işimiz var arkadaşlar, hangi görevlerimiz
var bizim? Uluslararası sözleşmelere, uluslararası
anlaşmalara, Avrupa Sosyal Şartına imza atmış bir
ülkeyiz. 12 Haziranda Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı
Cenevreye gidecek, ILOda konuşacak, orada yine kara listeye
alınacağız. Peki, bu bizim için iyi bir şey midir,
hayırlı bir iş midir arkadaşlar, doğru bir iş
midir? Değildir. Yapmayın diyoruz bunu, ama inatla ve ısrarla
yapmaya devam ediyorsunuz arkadaşlar.
Bir kez daha söylüyoruz. Sayın
Bakan, grevi Bakanlar Kurulu kararıyla erteleme hakkınız var,
böyle bir şansınız var, ama bunu yasal, bir kanun hâline
getirmenizi doğru bulmuyoruz. Bu sadece Türk Hava Yollarını
değil diğer alanları da, Pegasusu da, Atlası da ve bundan
sonra da bu piyasaya girecek olan diğer şirketleri de bu kapsam
içerisine alır ki burada yanlış bir iş yapmış
olursunuz, bu doğru bir iş değildir. Gelin, sizden rica ediyoruz
ve istirham ediyoruz, bu yanlıştan dönün arkadaşlar. Eğer
böyle bir niyetiniz varsa, toplu iş ilişkilerinin
görüşüleceği gün getirin tekrar orada müzakere edelim, ama burada bu
çorba kanun teklifi içerisinde bunu yapmayın. Zaten Metin Külünk
arkadaşımızın da çok böyle isteyerek bu teklifi
verdiğini sanmıyorum, ona da birtakım yerlerden talimat verildi,
o arkadaşımız da ister istemez bu talimata uydu ve bunu getirdi.
Şimdi, birkaç söz de sendikal
harekete söylemek istiyorum. Türkiye sendikal hareketinin geleceğini
bağlayan bu kanun teklifi burada görüşülürken, Hava-İş Sendikasının
bağlı olduğu Türk-İş Konfederasyonunda çıt yok.
Nasıl oluyor ki bir konfederasyon kendisine üye olan, 14 bin üyesi,
aileleriyle beraber yaklaşık 50 bin kişiyi kapsayan bu devasa
insan topluluğunun çıkarlarını ve menfaatlerini
koruması ve kollaması gerekirken Türk-İş
Başkanından, Türk-İş yönetiminden bir tek ses yok, bir tek
çıt yok, âdeta Hava-İş Sendikasını ve Türk Hava
Yollarında çalışan personeli iktidarın ağzına
atmış, onları yemesini bekliyorlar. Bunu doğru bulmuyoruz.
İşte, Türkiye'de de, dünyada da sendikal hareket neden itibar
kaybediyor, niçin prestij kaybediyor, sendika yöneticilerine neden
güvenilmiyor, niçin itibar kaybediyor, işte, kendi esas işine sahip
çıkmayan bir konfederasyon olursa Türkiyede sendikal hareket de sendika
yöneticileri de itibar kaybeder, prestij kaybeder. Bugün, Türk-İş
yönetiminin, Türk-İş Başkanlar Kurulunun burada olması
gerekiyor, sokakta olması gerekiyor, meydanda olup
bağırması gerekiyorken, hava yollarında çalışan
işçilerin hak ve özlük haklarının mücadelesini vermesi
gerekiyorken ama şimdi onlar sıcak yataklarında uyuyorlar, Türk
Hava Yollarının çalışanlarının da gelecekleri,
iş güvenceleri Sayın Bakanın iki dudağı arasında.
Sayın Bakan, sizler şimdi
darbe komisyonları kuruyorsunuz geçmişle hesaplaşmak için. Evet,
doğrudur, kimin haksızlığı varsa, kimin bir
adaletsizliği varsa yargı önüne çıkıp hesap vermesinde
hiçbir beis yoktur, kim yaptıysa yanında kâr kalmasın. Ama
Sayın Bakan, bunları yaparken de sizin bir başka adaletsizlik
yapmaya, bir başka haksızlık yapmaya hiç hakkınız
yoktur. Dün insanlar gelecekleri için, çocukları için
On sekiz aydır
ücretlerine bir kuruş zam yapılmamış arkadaşlar, eski
ücretleriyle çalışıyorlar ve geleceklerinin ne olacağı
belli olmayan bu insanlara karşı sizleri biraz daha vicdanlı ve
biraz daha adaletli davranmaya davet ediyorum.
Bakınız, bununla ilgili
toplam 2.500 dava açıldı Türk Hava Yollarında çalışan
arkadaşlarımca arkadaşlar. İşçiler bilinçli ve
sistemli bir şekilde emekliliğe zorlandı. Emekli olmayanlar,
direnenler de işten atıldılar arkadaşlar.
Hava-İş
Sendikasının Genel Kurul sürecinde işverenler, şef, amir,
posta başı olan insanlar Hava-İş Sendikasının genel
kurul sürecine müdahale ettiler, delege seçimlerine kadar müdahale ettiler
arkadaşlar, yetmedi, genel kuruluna müdahale ettiler, 1 oyla bugünkü
yönetim seçildi.
Bu ülkenin Başbakanının
uçağa bindiği zaman kokpitte bulunan hosteslere söylediği
şey şudur
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
MUSA ÇAM (Devamla) -
Sendikanızı değiştirin, biz size elimizden geleni
yapacağız. Bir ülkenin başbakanı kokpitteki hosteslere,
çalışanlara bunu söyleyebilir mi arkadaşlar? Bu ülkede bu
oluyor. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
O nedenle, sizden rica ediyorum,
istirham ediyorum. Türkiyeyi uluslararası camiada küçük düşürecek
tutum ve davranışlar içerisinde olmayın diyorum.
Hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Bakan,
şimdi siz benden özür dileyin. Ben hiç yanlış bir şey
söylemedim.
MUSA ÇAM (İzmir) Mahkeme
kararları burada.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Gerçekleri
dinledikçe gömüldünüz, koltuğun altına kadar kaydınız, o
ağırlığın altında kaldınız. Şimdi
siz benden özür dileyin. Hani siz hep doğruları söylüyordunuz? Öyle
miymiş süreç? Öyle miymiş süreç?
BAŞKAN Birleşime yirmi
dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 01.11
SEKİZİNCİ OTURUM
Açılma
Saati: 01.31
BAŞKAN: Başkan Vekili Meral
AKŞENER
KÂTİP ÜYELER:
Mine LÖK BEYAZ (Diyarbakır), Muhammet Rıza YALÇINKAYA (Bartın)
-----0-----
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 113üncü Birleşiminin
Sekizinci Oturumunu açıyorum.
259 sıra sayılı Kanun
Teklifinin görüşmelerine devam edeceğiz.
Komisyon burada.
Hükûmet burada.
7nci madde üzerinde şimdi söz
sırası, şahıslar adına, Gaziantep Milletvekili
Sayın Ali Serindağda.
Buyurun Sayın Serindağ.
Şahıslar adına söz yok
mu?
MUHARREM İNCE (Yalova) Yok.
BAŞKAN Peki, teşekkür
ederiz.
Madde üzerinde iki adet önerge var,
sırasıyla okutup işleme alıyorum:
Türkiye Büyük Milet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 259 Sıra
Sayılı Kanun Teklifinin 7. Maddesinin aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Ali
Serindağ Musa
Çam Sinan
Aygün
Gaziantep
İzmir
Ankara
Aytuğ
Atıcı Muharrem
Işık Celal
Dinçer
Mersin
Erzurum
İstanbul
Madde 7 Bu Kanun hükümlerini
Ulaştırma Bakanı yürütür.
MUHARREM İNCE (Yalova) Gerekçe
BAŞKAN Biliyorum.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 259 sıra
sayılı yasa teklifinin 7 nci maddesinde bakanlar kurulu ibaresi
yerine içişleri bakanlığı ibaresinin eklenmesini arz ve
teklif ederiz.
Hasip Kaplan Ertuğrul Kürkcü Erol Dora
Şırnak Mersin Mardin
İbrahim Binici Levent Tüzel
Şanlıurfa İstanbul
BAŞKAN Komisyon
katılıyor musunuz?
İÇİŞLERİ
KOMİSYONU BAŞKANI MUAMMER GÜLER (Mardin) Katılmıyoruz
Sayın Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet
katılıyor mu?
ULAŞTIRMA,
DENİZCİLİK VE HABERLEŞME BAKANI BİNALİ YILDIRIM
(İzmir) Katılmıyoruz.
BAŞKAN Gerekçeyi okuyun.
Gerekçe:
Bu yasayı uygulamak kolay
olmayacağından, güvenlik güçlerinden sorumlu olan bakanlık
yürütsün.
BAŞKAN Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Milet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 259 Sıra
Sayılı Kanun Teklifinin 7. Maddesinin aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Ali
Serindağ (Gaziantep) ve arkadaşları
Madde 7- Bu Kanun hükümlerini
Ulaştırma Bakanı yürütür.
BAŞKAN Komisyon
katılıyor mu?
İÇİŞLERİ
KOMİSYONU BAŞKANI MUAMMER GÜLER (Mardin) Katılmıyoruz
Sayın Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet
katılıyor mu?
ULAŞTIRMA,
DENİZCİLİK VE HABERLEŞME BAKANI BİNALİ YILDIRIM
(İzmir) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Gerekçeyi okuyun.
Gerekçe:
Bakanlığın görev
alanına girdiği için.
BAŞKAN Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge
reddedilmiştir.
7nci maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Teklifin tümünü oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Teklif kabul edilmiş ve
kanunlaşmıştır.
Hayırlı olsun.
4üncü sırada yer alan, Amme
Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun ile Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı ve İstanbul Milletvekili Sayın Ferit Mevlüt
Aslanoğlu'nun; Hatay Milletvekili Sayın Şefik Çirkin ve
Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili İzmir Milletvekili Sayın
Oktay Vural'ın; Ankara Milletvekili Sayın Cevdet Erdöl'ün Benzer
Mahiyetteki Kanun Teklifleri ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporunun görüşmelerine
başlayacağız.
4.- Amme Alacaklarının Tahsil
Usulü Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve İstanbul
Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlunun; Hatay Milletvekili Şefik
Çirkin ve Milliyetçi Hareket Partisi
Grup Başkanvekili İzmir Milletvekili Oktay Vuralın; Ankara
Milletvekili Cevdet Erdölün Benzer Mahiyetteki Kanun Teklifleri ile Plan ve
Bütçe Komisyonu Raporu (1/611, 2/207, 2/397, 2/565) (S. Sayısı: 258)
BAŞKAN Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
Alınan karar gereğince, kanun
tasarı ve teklifleri ile komisyonlardan gelen diğer işleri
sırasıyla görüşmek için 31 Mayıs 2012 Perşembe günü
saat 14.00te toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum.
Kapanma
Saati: 01.34