TÜRKİYE
BÜYÜK MİLLET MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
116ncı
Birleşim
6
Haziran 2012 Çarşamba
(TBMM Tutanak Hizmetleri Başkanlığı
tarafından hazırlanan bu Tutanak Dergisinde yer alan ve kâtip üyeler
tarafından okunmuş bulunan her tür belge ile konuşmacılar
tarafından ifade edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş
alıntı sözler aslına uygun olarak
yazılmıştır.)
İÇİNDEKİLER
I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II.- GELEN KÂĞITLAR
III.- YOKLAMALAR
IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin Gündem
Dışı Konuşmaları
1.- Malatya Milletvekili Veli
Ağbabanın, Malatyanın büyükşehir olmasına
ilişkin gündem dışı konuşması ve Orman ve Su
İşleri Bakanı Veysel Eroğlunun cevabı
2.- Iğdır Milletvekili Sinan
Oğanın, Boralan Sınır Kapısına ilişkin
gündem dışı konuşması ve Orman ve Su İşleri
Bakanı Veysel Eroğlunun cevabı
3.- Ankara Milletvekili Levent Gökün,
Ankaranın sorunlarına ilişkin gündem dışı
konuşması ve Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel
Eroğlunun cevabı
V.- AÇIKLAMALAR
1.- Artvin Milletvekili Uğur Bayraktutanın,
Artvin ilinde çıkarılması düşünülen madenle ilgili
sorunların devam ettiğine ve bu konuyla ilgili olarak yapılmak
istenen ÇED toplantısına ilişkin açıklaması
2.- İstanbul Milletvekili Abdullah Levent Tüzelin,
hava yolu çalışanlarına getirilen grev yasağına
direndikleri için 305 kişinin işine son verildiğine ve
halkın uçuş güvenliğinin tehlikeye girdiğine ilişkin
açıklaması
3.- Manisa Milletvekili Selçuk Özdağın, Türkçe Olimpiyatlarına
ilişkin açıklaması
4.- İstanbul Milletvekili Haluk Eyidoğanın,
MİT mensupları ve emeklileri hakkında soruşturma izni
konusunda Başbakanın açıklama yapması gerektiğine ve
kuzey İstanbulun imara açılmasına ilişkin
açıklaması
5.- Muş Milletvekili Demir Çelikin, sağlık merkezine başvuran
bir Kürt kadının Türkçe bilmediği ve Kürtçe konuştuğu
için muayenesinin reddedildiğine ilişkin açıklaması
6.- İstanbul Milletvekili Kadir Gökmen Öğütün,
Türkiye'nin Dünya Çevre Endeksindeki sıralamasına ve çevreyi korumak
için geri dönüşüm sisteminin uygulanması gerektiğine
ilişkin açıklaması
7.- Malatya Milletvekili Öznur Çalıkın, Malatya
Milletvekili Veli Ağbabanın Malatyanın büyükşehir
olmasıyla ilgili gündem dışı konuşmasına
ilişkin açıklaması
8.- Muğla Milletvekili Tolga Çandarın,
Muğlada muhalif belediyeler üzerinde baskı olduğuna
ilişkin açıklaması
9.- Kütahya Milletvekili Alim Işıkın,
yapılan yönetmelik değişiklikleriyle yapı denetim
şirketlerinin hakkıyla denetim yapamaz hâle geldiklerine ilişkin
açıklaması
10.- Adıyaman Milletvekili Salih Fıratın,
Adıyamanın Gerger ilçesi Gölyurt köyünde yaşanan içme suyu
sorununa ilişkin açıklaması
11.- Malatya Milletvekili Veli Ağbabanın, Malatya
Milletvekili Öznur Çalıkın konuşmasına ilişkin
açıklaması
12.- Adana Milletvekili Muharrem Varlının,
çiftçilerin zor durumda olduklarına ve Hükûmetin çizdiği gibi
tozpembe bir tablonun olmadığına ilişkin
açıklaması
13.- Eskişehir Milletvekili Kazım Kurtun,
Eskişehir Mahmudiyede bulunan TİGEMden Sakarya Nehrine
akıtılan melas nedeniyle balık ölümleri meydana geldiğine
ilişkin açıklaması
14.- Uşak Milletvekili Dilek Akagün
Yılmazın, Gediz ve Dokuzsele çaylarının ıslah
edilmesi gerektiğine ve 6 Mayıs 2012 tarihinde yapılan
avukatlıktan hâkimliğe geçiş sınavıyla ilgili
bazı şaibeler olduğuna ilişkin açıklaması
15.- İstanbul Milletvekili Ali Özgündüzün,
Iğdırın Tuzluca ilçesinde uzun yıllardır beklenen
Ünlendi barajının ne zaman yapılacağını
öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması
16.- Tokat Milletvekili Reşat Doğrunun, Tokat
ilinde yaşanan dolu felaketinden dolayı çiftçilerin zor durumda
olduğuna ve Hükûmetten destek beklediklerine ilişkin
açıklaması
17.- Mersin Milletvekili Aytuğ
Atıcının, Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesinde okuyan
21 öğrencinin gözaltına alınmasına ilişkin
açıklaması
18.- Aydın Milletvekili Bülent Tezcanın, geçen
yıl Aydın ilinin Söke ilçesinde yaşanan sel felaketi nedeniyle
borçları faizle ertelenmiş olan 500 çiftçinin prim ödemelerinde
kesinti yapılmasına ilişkin açıklaması
19.- Dışişleri
Bakanı Ahmet Davutoğlunun, Yalova Milletvekili Muharrem
İncenin ifadelerine ilişkin açıklaması
20.- Dışişleri
Bakanı Ahmet Davutoğlunun, Iğdır Milletvekili Sinan
Oğan ve Şırnak Milletvekili Hasip Kaplanın ifadelerine
ilişkin açıklaması
VI.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA
SUNUŞLARI
A) Meclis Araştırması
Önergeleri
1.- Kahramanmaraş Milletvekili Mesut Dedeoğlu ve 22
milletvekilinin, ülkemizin yenilenebilir enerji kaynakları potansiyelinin
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/304)
2.- Giresun
Milletvekili Selahattin Karaahmetoğlu ve 23 milletvekilinin, Karadeniz
Sahil Yoluyla ilgili sorunların ve sıkça tekrarlanan sel
felaketlerinin nedenlerinin araştırılarak alınması
gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/305)
3.- Hakkâri
Milletvekili Adil Kurt ve 20 milletvekilinin, Van depreminin neden olduğu
maddi ve manevi zararlarla deprem
sonrasında yaşanan sorunların araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/306)
B) Tezkereler
1.- Dilekçe Komisyonunun Türkiye Büyük
Millet Meclisinin tatilde bulunduğu dönemde de çalışabilmesine
dair talebinin uygun görüldüğüne ilişkin Türkiye Büyük Millet Meclisi
tezkeresi (3/889)
VII.- GENSORU
A) Ön Görüşmeler
1.- Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına Grup Başkan Vekilleri Ankara Milletvekili Emine Ülker Tarhan,
Yalova Milletvekili Muharrem İnce ve İstanbul Milletvekili Mehmet
Akif Hamzaçebinin, izlemekte olduğu dış politikanın
gerçeklerden uzak olduğu, ülke güvenliği ve çıkarlarına
zarar verdiği iddiasıyla Dışişleri Bakanı Ahmet
Davutoğlu hakkında gensoru açılmasına ilişkin önergesi
(11/12)
VIII.- SATAŞMALARA
İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- Yalova Milletvekili Muharrem
İncenin, Antalya Milletvekili Mevlüt Çavuşoğlunun CHP Grubuna
sataşması nedeniyle konuşması
2.- Adıyaman Milletvekili Ahmet
Aydının, Yalova Milletvekili Muharrem İncenin Adalet ve
Kalkınma Partisine sataşması nedeniyle konuşması
3.- Yalova Milletvekili Muharrem
İncenin, Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydının Cumhuriyet
Halk Partisine sataşması nedeniyle konuşması
4.- Şırnak Milletvekili Hasip
Kaplanın, Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlunun
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
5.- Adıyaman Milletvekili Ahmet
Aydının, Yalova Milletvekili Muharrem İnce ve Şırnak
Milletvekili Hasip Kaplanın AK PARTİ Grubuna sataşması
nedeniyle konuşması
6.- Yalova Milletvekili Muharrem
İncenin, Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydının
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
IX.- KANUN TASARI VE
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.- Adalet ve Kalkınma Partisi
Grup Başkanvekilleri İstanbul Milletvekili Ayşe Nur
Bahçekapılı, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş, Giresun
Milletvekili Nurettin Canikli, Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünal ve
Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydının; Türkiye Büyük Millet
Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair
İçtüzük Teklifi ile Tunceli Milletvekili Kamer Gençin; Türkiye Büyük
Millet Meclisi İçtüzüğünün Bir Maddesinin Değiştirilmesi
Hakkında İçtüzük Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporu (2/242, 2/80)
(S. Sayısı: 156)
2.- Hukuk
Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu Tasarısı ve
Avrupa Birliği Uyum Komisyonu ile Adalet Komisyonu Raporları (1/486)
(S. Sayısı: 233)
X.- YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI
1.- Kastamonu Milletvekili Emin Çınarın, Azdavay
ilçesinde bir mahallenin içme suyu sorununa ilişkin sorusu ve Orman ve Su
İşleri Bakanı Veysel Eroğlunun cevabı (7/6879)
2.- Hatay Milletvekili Hasan Akgölün, Reyhanlı
Barajı sebebiyle sular altında kalacak arazilere ve yaşanan
mağduriyete ilişkin sorusu ve Orman ve Su İşleri
Bakanı Veysel Eroğlunun cevabı (7/6881)
3.- Adana Milletvekili Muharrem Varlının,
2002-2012 yılları arasında Adanada yapılan
yatırımlara ve ayrılan ödenek miktarına ilişkin sorusu
ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşekin cevabı (7/7229)
06
Haziran 2012 Çarşamba
BİRİNCİ OTURUM
Açılma
Saati: 14.03
BAŞKAN: Başkan Vekili
Şükran Güldal MUMCU
KÂTİP ÜYELER:
Mustafa HAMARAT (Ordu), Fatih ŞAHİN (Ankara)
----- 0 -----
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 116ncı Birleşimini
açıyorum.
Toplantı yeter sayısı
vardır, görüşmelere başlıyoruz.
Gündeme geçmeden önce üç sayın
milletvekiline gündem dışı söz vereceğim.
Gündem dışı ilk söz,
Malatyanın büyükşehir olması hakkında söz isteyen Malatya
Milletvekili Veli Ağbabaya aittir.
Buyurunuz Sayın Ağbaba. (CHP
sıralarından alkışlar)
IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin Gündem
Dışı Konuşmaları
1.- Malatya Milletvekili Veli
Ağbabanın, Malatyanın büyükşehir olmasına
ilişkin gündem dışı konuşması ve Orman ve Su
İşleri Bakanı Veysel Eroğlunun cevabı
VELİ AĞBABA (Malatya)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum. Malatyanın büyükşehir olmasıyla ilgili söz
almış bulunuyorum.
Değerli arkadaşlar,
Malatyanın büyükşehirliğe aday olması sorunlu oldu,
şahsım ve pek çok kıymetli hemşehrim Malatyanın
büyükşehir olabilmesi için çok çaba harcadık. Geç oldu, güç oldu ama
sonunda büyükşehir olacak iller listesine Malatya da girdi. Rahat bir
nefes alacaktık ki hevesimiz kursağımızda kaldı. AKP
bir elinde büyükşehir, bir elinde cezalarla Malatyalıya göz
kırpmaya başladı. Sizi büyükşehir yaparız ama
beldelerinizi kapatırız. Sizi büyükşehir yaparız ama
Değerli arkadaşlar,
geçtiğimiz günlerde bir genelge yayınlandı. Bu genelgede
beş yıllığına seçilmiş belediye
başkanlarının yetkileri ellerinden alınıyor. 18 Nisan
2009 yılında insanlar sandık başına gitti, sandık
başına giderken denildi ki: Beş yıllığına
bir belediye başkanı seçin. Beş yıllığına
belediye başkanı seçildi, insanlar oy kullandı, beş
yıllığına belediye meclisi seçildi ama hangi
anlayışın ürünü olduğu belli olmayan bir Sayın Bakan
bir genelge yayınladı, genelgede diyor ki: Bundan sonra belediyeler
-özetle- hiçbir iş yapamazsınız. Kaymakamdan validen izin
almadan hiçbir şey yapamazsınız. Bu genelgeyle millî iradenin,
halkın oylarına tecavüz edilmiştir. Bu genelgeyi tanımak
mümkün değildir. Ben Malatyadaki belde belediye
başkanlarımız adına bu genelgeyi burada
yırtıyorum arkadaşlar, yırtıyorum, buraya da
bırakıyorum bunu. (CHP sıralarından alkışlar)
Değerli arkadaşlar, bu yasa
geçerse birçok beldemize, birçok ilçemize hizmet götürülmesi mümkün olmayacak.
Malatyada bir Arapgir
Bu yasa geçerse tarihi yüzlerce
yıla dayanan köyler mahalle olacak, tarihî beldeler yok olacak. Yine bir
örnek vermek istiyorum: Hasançelebi beldemiz 1930 yılında Atatürk ve
İsmet İnönünün imzasıyla nahiye olmuş. Malatyadaki pek
çok ilçeden daha uzun bir geçmişe sahip olan Hasançelebi beldesini
kaldırmak, bir tarihi de yok etmektir.
Bu yasa geçerse, arkadaşlar,
vergide de çok büyük adaletsizlik olacak. Doğanyolun Koruntay köyü,
Arguvanın Göçeruşağı köyü, Arapgirin Suceyin köyü ne
kadar vergi ödüyorsa, Malatya merkezdeki, lüks semtteki insanlar da aynı
vergiyi ödeyecek. Değerli arkadaşlar, Malatyada köy hayatı
devam edecek ama şehir vergisini ödeyecek insanlar. Bu
haksızlıktır, bu hukuksuzluktur, köylüye yapılan en büyük
zulümdür bu.
Bu yasa geçerse artık köylüler
hayvancılık yapamayacak, köylüler perişan edilecek. Gerçi bu
yasa geçmeden önce de Malatyadaki meralar satılmaya başlandı ve
Malatyada meralardan başka satılacak yer de kalmadı.
Değerli arkadaşlarım,
büyükşehrin sınırları 20-30 kilometrelik bir yarıçapta
olmalıdır. Bu yarıçapın dışında kalan
belediyelere dokunulmamalıdır yani belde belediyeleri asla
kapatılmamalıdır. Yerel yönetimler güçlendirilmeli ve
desteklenmelidir. Köylerde tarımsal üretimi engelleyecek hiçbir adım
atılmamalı, meralar satılmamalıdır. Ayrıca,
Malatyada kapatılacak diye ismi geçen hiçbir ilçe de
kapatılmamalıdır. Kuluncak, Arguvan, Doğanyol, Kale asla
kapatılmamalıdır.
Şimdi, bir şey söylemek
istiyorum. Burnunuzun dikine gitmekten vazgeçin, önerilerimizi lütfen ciddiye
alın. Biz yaptık, oldu. mantığı doğru
değildir, bundan vazgeçmelisiniz derhâl. Yoksa o beldelerde yaşayan
insanlar son günlerin popüler sözünü söylerler, Lan oğlum, bas git.
derler. Bunu duymamak için bu yasayı bir kez daha gözden geçirmenizi
diliyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından
Bravo sesleri, alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz
Sayın Ağbaba.
Gündem dışı ikinci söz,
Boralan Sınır Kapısı hakkında söz isteyen
Iğdır Milletvekili Sinan Oğana aittir.
Buyurun Sayın Oğan. (MHP
sıralarından alkışlar)
2.- Iğdır Milletvekili Sinan Oğanın,
Boralan Sınır Kapısına ilişkin gündem
dışı konuşması ve Orman ve Su İşleri
Bakanı Veysel Eroğlunun cevabı
SİNAN OĞAN (Iğdır)
Teşekkür ederim.
Muhterem Başkan, değerli
milletvekilleri; dün Türkiyede aldığımız şehit
haberleri yetmezmiş gibi, bir de Azerbaycandan şehit haberleri almaya
başladık.
Ulu Önder Atatürkümüzün ifade
ettiği Azerbaycanın sevinci sevincimiz, kederi kederimizdir.
sözünden yola çıkarak Azerbaycanın bu acılı gününde
acılarını paylaştığımızı ifade etmek
istiyorum.
Yine, San Francisco dönüşünde
Cumhurbaşkanımızın Ermeni açılımı daha
ölmedi, bitmedi. sözünü de Sayın Cumhurbaşkanımızın
bir kez daha düşünmesini istirham ediyoruz. İnşallah, yarın
Iğdıra gelecek olan Cumhurbaşkanımız
Iğdırda da benzer bir açıklama yapmaz diye düşünüyoruz.
Değerli milletvekilleri, son
dönemlerde bir yandan PKKnın askerlerimize yönelik
saldırıları sürerken, PKKnın üniversitelerdeki
uzantılarının da ülkücü öğrencilere karşı
saldırıları bilinçli ve planlı bir şekilde devam
etmektedir ve biz de bunu dikkatlice takip ediyoruz.
Adalet ve Kalkınma Partisi her
millî kavramın içini boşalttığı gibi, Milliyetçi
Hareket Partisinin yanında olan Iğdırın da içini
boşaltmaya çalışmaktadır. Zira, Türkiyenin başka
hiçbir iline nasip olmayan üç ülkeye sınır olan Iğdırda,
Boralan Sınır Kapısıyla ilgili söz vermiş olduğu
hâlde, Adalet ve Kalkınma Partisi yönetimi ve ilgili bakanları,
bugüne kadar hiçbir şey yapmış değildir. Daha da kötüsü,
Boralan Sınır Kapısıyla beraber Iğdırda
açılması planlanan organize serbest sanayi bölgesinin de başka
illere yani üç ülkeye sınırı olmayan başka illere
kaydırılmaya çalışıldığını
görmekteyiz. Biz buradan AKPyi defalarca uyardık, siz Iğdırı
bu şekilde cezalandırmaya çalışırsanız, emin
olunuz ki Iğdır da sizi cezalandıracaktır, dün olduğu
gibi bugün de.
Yine, Iğdırdaki yüzden fazla
C2 belgesinin de AKP yönetimince iptal ettirildiğini de ifade etmek
istiyorum.
Değerli milletvekilleri, dün Çevre
Gününü kutladık ve bu Çevre Gününde bir hususu ifade etmek istiyorum:
Türkiyenin doğusunda KuzeyDoğa isminde çok güzel bir
derneğimiz var. Bu derneğimizin çalışmalarıyla,
katkılarıyla Amerika Birleşik Devletlerinden National
Geographic ekibi Iğdıra geldi ve Iğdırda iki önemli
kuş cennetinin uluslararası alanda önem kazanması için
çalışmalara başladık. Türkiyede bulunan mevcut kuş
türlerinin üçte 2si Iğdırın Tuzluca ilçesinin
Çıyrıklı köyünde bulunuyor ve bu köy -Orman ve Su
İşleri Bakanımız da burada- 302 tane kuş çeşidi
olan bir yer, maalesef ki şimdi HES yapılma tehlikesiyle
karşı karşıyadır. Sayın Bakanım, Çevre
Gününde, herhâlde ki Türkiye'nin en önemli göç yollarından birisi olan,
Afrika-Avrasya arası göç yollarından birisi olan
Iğdırın Çıyrıklı köyünü HESlerle işgal
etmeyeceğinizi, buradan bu sözü vermenizi istirham ediyoruz ve
buranın koruma altına alınması gerekir. Aynı
şekilde, Iğdırın Karasu sazlık bölgesi de yine
uluslararası alanda kuş cennetine dönüşebilecek bir yer. Ama
maalesef ki sadece Iğdırda Boralan Sınır
Kapısını kapatmakla kalmıyorsunuz, insanlarımızın
C2 belgesini elinden almakla kalmıyorsunuz, hepimizin, bütün dünyanın
ortak değeri olan bu iki önemli kuş cennetine de sahip
çıkmıyorsunuz.
Umuyorum ki Sayın Bakanım, Orman ve Su
İşleri Bakanım umuyorum ki, Iğdırın bu iki
doğal cennetine sahip çıkarsınız. Bu sadece sizin
değil, sadece bizim değil, Iğdırın değil, dünya
çapında bir kuş cennetidir burası. Düşünün ki, bir yer
düşünün, dünyadaki önemli göç yollarından birisi olsun, Türkiyedeki
mevcut kuş sayılarından üçte 2si burada olsun ve burayı
gelip HES yapma kararı verin. Olacak iş değil bu. Bir tane HES
yaptınız, bugün Iğdırın çiftçisi,
Kağızmandaki bu HES yüzünden, Sayın Bakanım, HES yüzünden
sulama yapamıyor. Bugünler de çiftçilerin sulama yapması gereken
günler. Çiftçi olan bilir, ben de bir çiftçi çocuğuyum, bugünlerde bu
sulamayı biz yapamazsak Iğdırda, bir daha da o ekilen
ürünlerden hiçbir hayır gelmez. Biz defalarca bunu bölge
müdürlüğünüze ilettik. Lütfen, siz de sahip çıkın ve oradaki, Kağızmandaki
HESin sahip olmadığı, hakkı olmadığı suyu
vatandaşımızın elinden almasın.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
SİNAN OĞAN (Devamla) Biz o HESler
yapılırken sesimizi çıkarmadık.
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Oğan.
SİNAN OĞAN (Devamla) Dedik ki: Normal bir
çalışma yapacaktır. Ama görüyoruz ki bunlara karşı
çıkmak lazımmış çünkü benim köylümün elindeki suyunu bu
HESler zorla alıyor. Sayın Bakanım, bilginize sunuyorum.
Teşekkür ederim. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz Sayın
Oğan.
Gündem dışı üçüncü söz, Ankaranın
sorunları hakkında söz isteyen Ankara Milletvekili Levent Göke
aittir. (CHP sıralarından alkışlar)
Buyurunuz Sayın Gök.
3.-
Ankara Milletvekili Levent Gökün, Ankaranın sorunlarına
ilişkin gündem dışı konuşması ve Orman ve Su
İşleri Bakanı Veysel Eroğlunun cevabı
LEVENT GÖK (Ankara) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Ankaramız cumhuriyetin ilanı sürecinde
üstlendiği rol ve başkentlik işlevini üstlenmesinin
ardından yüklendiği görev ve sorumluluklarla doğru
orantılı olarak süre içinde İç Anadolu Bölgesinin en büyük
kenti ve ülkenin nüfusu en yüksek 2nci kenti hâline gelmiştir. 1975
yılına kadar sürekli ve kararlı bir büyüme göstermiştir. Bu
büyüme eğilimi 1980den sonra yavaşlamıştır.
Ankaramızda özellikle dış ilçelerin çok
ciddi bir göç sorunuyla karşılaştığı
muhakkaktır. Ankaramızın hemen hemen tüm ilçelerinde, AKP
iktidara geldikten sonraki on yıllık süre içerisinde dış
ilçe nüfusları neredeyse yarı yarıya düşmüştür.
Örneğin Haymana ilçemizin nüfusu 54 binden 32 bine, Şereflikoçhisar
ilçemizin nüfusu 59 binden 36 bine, Nallıhan 40 binden 30 bine, Ayaş
21 binden 13 bine, Balâ 39 binden 18 bine düşmüştür. Örnekleri
çoğaltmak mümkündür. Bütün ilçelerimizdeki karakteristik özellikler aynıdır
ve özellikle hayvancılık ve çiftçilik cazibesini yitirince
dış ilçelerdeki insanlarımız ve köylülerimiz iş bulmak
umuduyla soluğu Ankarada almış ama Ankaraya göçen
yurttaşlarımızın da iş sorunları
çözülememiştir.
Örneğin Haymana ilçemiz 60 köy ve 6 beldesiyle
Türkiyede ve Ankarada önemli bir ilçedir. Ancak, değerli
milletvekilleri, Haymanada son geçtiğimiz yıl içerisinde önemli
kurumlar birer birer Haymanayı terk etmiştir. Örneğin Enerjisa,
Telekom, Askerlik Şubesi ve Karayolları Haymanadan
ayrılmıştır. Haymanadaki bir elektrik arızası
nedeniyle Polatlı ya da Gölbaşından ekiplerin gelmesi
gerekmekte ya da bir abonelik işlemi için insanların buraya gitmesi
gerekmektedir. Yurt sorunu çözülememiştir. Karayollarının
vaadine rağmen, duble yollar yapılamamıştır. Haymana
AKP İktidarına çok önemli bir oy desteği sağlamış
bir ilçedir.
Bir başka ilçemiz, değerli
arkadaşlarım, Evren. Evren ilçemiz neredeyse tamamen haritadan
silinmek üzeredir. Evrendeki adliye, İlçe Seçim Kurulu, Askerlik
Şubesi Başkanlığı,TEDAŞ, Türk Telekom, Kadastro,
Toprak Mahsulleri Ofisi, Ajans Müdürlüğü hizmetten
kaldırılmıştır.
Evren ilçesinde geçtiğimiz
yıl yapılan bir hastane, ne yazık ki, otuz yataklı devlet
hastanesi, verdiğim bir soru önergesine Sayın Bakanın
verdiği cevabı aynen okuyorum: Bu, atıl kapasite olacağı
gerekçesiyle başka bir kuruma devredilme kararı
alınmıştır.
Yine değerli
arkadaşlarım, Balâ ilçesine baktığımızda
aynı sorunları görüyoruz. Balâda 2011 yılında açılan
ve E1 statüsünde hizmet veren yirmi yataklı hastane, geçtiğimiz
aralık ayında E2 statüsüne alınmıştır. Yani,
hastaneyle sağlık ocağı arasında bir konuma
indirgenmiştir.
Değerli arkadaşlarım, bu
sorunlar Koçhisarda da aynıdır, Polatlıda aynıdır.
Polatlımızın ve Koçhisarımızın köy
yollarının çok onarımsız ve bakımsız olduğunu,
geçtiğimiz günlerde yaptığım bir gezide bizzat
müşahede etmiş bir arkadaşınızım. Üstelik
Koçhisardan, değerli Bakanımız Sayın Ali Babacanın
da oralı olmasına rağmen niçin bu hizmetler oraya gitmiyor,
gerçekten bunları tartışmakta bir yarar vardır.
Değerli milletvekilleri,
Ankaramızın bu sorunları, tam hepimizin
yaşadığı cumhuriyetimizin başkentinin
yaklaşık her biri ellişer, altmışar kilometre mesafede
olan ilçelerinde gerçekleşmektedir. Eğitim, kültür, sanat ve sosyal
faaliyetler yönünden neredeyse sıfıra inmiş bir
gelişmişlik düzeyi söz konusudur dış ilçelerde. Böyle bir
konu çok ciddi bir şekilde, acil şekilde sinyaller vermektedir ve
üzerine zorunlu olarak gidilmesini gerektiren müdahaleleri gerektirmektedir.
Ben, buradan, özellikle bütün bu
dış ilçeler, anlattığım dış ilçelerin
hepsinden çok yoğun oy alan iktidarınızı, değerli
milletvekillerinizi uyarmak istiyorum: Bu ilçelere bir gitmenizde,
sorunları yerinde saptamanızda yarar vardır. Muhalefet olarak
bizler bunları dile getiriyoruz ama çözüm yollarını bulmak da
sizlerin işidir. Dış ilçelerin bu şekildeki giderek küçülen
yapısıyla Ankaramız artık neredeyse bir boş kent olma
hüviyetine kavuşmak üzeredir. Bu konuya dikkat çekmek üzere söz
aldım.
Hepinizi sevgiyle, saygıyla
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz
Sayın Gök.
Gündem dışı
konuşmalara Hükûmet adına Orman ve Su İşleri Bakanı
Veysel Eroğlu cevap verecektir.
Buyurunuz Sayın Eroğlu. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
ORMAN VE SU İŞLERİ
BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) Saygıdeğer Başkan,
değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum efendim.
Özellikle üç değerli
milletvekilimizin gündem dışı konuşmalarına cevap
vermek üzere söz aldım.
Efendim, önce Malatyadan
başlayayım. Malatya, tabii ki büyükşehir olacak bir defa. Bu,
gerçekten çok büyük bir müjde. Büyükşehir olunca tabii ki ona ait
kurumlar, mesela büyükşehirlerde su kanalizasyon idareleri, hizmetlerde
gerçekten büyük bir hızla artış olacak. Bunu özellikle belirtmek
istiyorum.
Esasen Hükûmetimiz de Malatyaya
gerçekten çok büyük önem veriyor. Şu ana kadar, bakın, ben Malatyaya
Hükûmetimizin 2011 yılı sonuna kadar yaptıkları
yatırımları bazı bakanlıklardan aldım. Bizim
Bakanlığımız, Sağlık Bakanlığı,
Millî Eğitim, Ulaştırma Bakanlığı, TOKİ,
Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı, toplam
yatırımları, geçen yıl sonuna kadar, 3 milyar 128 milyon
878 bin TLlik yatırım yapmışız; gerçekten önemli.
Şimdi, dolayısıyla
Neler yaptık? derseniz, bakın, biz Malatyanın gelişmesi
için geçmişte Çevre ve Orman Bakanlığı, şimdi de Orman
ve Su İşleri Bakanlığı olarak Malatyaya çok büyük
hizmetler sunduk. Hekimhanda Güzelyurt Barajı sulaması, Arapgir
Barajı sulaması, Darende Sofular Barajı sulaması, 11 tane
kuyuda sondajlar, Malatya Sürgü Barajıyla alakalı
çalışmalar, Akçadağ sulamasının bütün kanalları
yenilendi. Ayrıca şu anda Malatyada, Sayın
Başbakanımız yakında gelecek, üç tane dev projenin
açılışını yapacağız. Bakın, Malatya
Kapıkaya Barajı bitti. Başbakanımız bizi
VELİ AĞBABA
(Malatya) Kanalları yapıldı mı, kanalları
ORMAN VE SU
İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Devamla)
Kanallarını da söyleyeceğim, sabret, onu söyleyeceğim, onun
müjdesini vereceğim.
VELİ AĞBABA
(Malatya) Çat Barajı
ORMAN VE SU
İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Devamla) - Ayrıca Malatya
Boztepe Barajını bitirdik. Bir de Çat Projesi, Derme ve
Çerkezyazı sulaması da tamamlandı. Bu üç tane dev
açılış şu anda hazır.
Malatyada 24 adet
dereyi ıslah ettik. Hızlı geçiyorum.
Şimdi, devam eden
işlere gelince Sayın Vekilim, Darende Gökpınar sulaması
şu anda devam ediyor, inşallah bu yıl sonunda bitireceğiz.
Malatyada Kuruçay
Boztepe Barajının sulamalarını ihale ettik, yapım
ihalesi gerçekleştirildi ve şu anda işe başlandı, onu
da
VELİ AĞBABA
(Malatya) Sayın Bakanım, su doldu ama kanal
yapılmadığı için
ORMAN VE SU
İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Devamla) - Tamam, şu anda
yapıyoruz, inşaat devam ediyor.
Malatya Kapıkaya
Barajının sulaması
Bakın, buradan da 40 bin dekar arazi
sulanacak. Tamamen, bakın, borulu sistem, kapalı sisteme çevirdik,
onu özetle belirteyim. Daha önceki projeler
VELİ AĞBABA
(Malatya) - Sayın Bakan
ORMAN VE SU
İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Devamla) - Sabrederseniz müjde
vereceğim bakın Malatyaya.
40 bin dekar alanı
kapalı sisteme çevirdik. Neticede, 20/1/2011 tarihinde ihale edildi,
sözleşme imzalandı, çalışmalar devam ediyor. Bu yıl da
7 milyon TL ödeneği var.
Malatya Yoncalı
Projesiyle ilgili revizyon çalışmaları tamamlandı.
Doğanşehir Söğüt Göleti çalışmaları devam ediyor,
6 tane dere ıslahı.
Bunun
dışında, bakın Sayın Vekilim, tabii çok proje var.
VELİ AĞBABA
(Malatya) Ben bununla ilgili konuşmadım ama
ORMAN VE SU
İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Devamla) - Biz şimdi
Malatyada bakın, size müjde vereyim- tam 10 adet
VELİ AĞBABA
(Malatya) Belde belediyesi kapatıldığını
ORMAN VE SU
İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Devamla) - Söyleyeceğim
onu, müsaade et.
gölet ve
sulamasını yapıyoruz.
VELİ AĞBABA
(Malatya) Yoncalı Barajı
ORMAN VE SU
İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Devamla) - Sabredemiyorsun.
Bir de
hatırlarsanız Malatyayı yemyeşil Malatya yapalım.
diye söz vermiştik, sözümüzü yerinde tutuyoruz bakın. Ben Malatyaya
defalarca gittim. Bakın, şu anda -rakamı dikkatli yazın-
523 bin 250 dekar arazide çalışma yaparak 43 milyon fidanı
dikmişiz. Bakın, Beydağı yemyeşil olacak.
Beydağında bir çalışma var mıydı? Biz
başlattık. Bir kent ormanı kurduk, iki tane kent içi dinlenme
yeri kurduk ve çok sayıda
Bakın, o kadar çok ki. Hızlı
geçiyorum, vaktinizi almamak için.
7 tane otomatik
meteoroloji gözlem istasyonu kurduk.
VELİ AĞBABA
(Malatya) Meteorolojiyi kapattınız Sayın Bakan.
ORMAN VE SU
İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Devamla) - Benim Malatyalı hemşehrim
dünyanın her yerindedir.
VELİ AĞBABA (Malatya)
Malatya Meteoroloji Bölge Müdürlüğünü kapattınız.
ORMAN VE SU İŞLERİ
BAKANI VEYSEL EROĞLU (Devamla) Kapatma değil, otomatik meteoroloji
ölçüm istasyonuyla ölçülüyor artık.
Malatya Merkez, Arapgir, Balaban,
Doğanşehir, Kale, Sultansuyu-TİGEM Erhaç Meydanına, 7 yere
otomatik meteoroloji ölçüm istasyonu kurduk. Şimdi, inşallah 7 tane
daha kuracağız. Nereye, bakın? Arguvan, Battalgazi, Pütürge,
Darende, Hekimhan, Kuluncak, Yazıhana otomatik meteoroloji ölçüm
istasyonu kuracağız; yani yapılan şeyler çok fazla.
VELİ AĞBABA (Malatya)
Yoncalı Barajı ne olacak Sayın Bakan?
ORMAN VE SU İŞLERİ
BAKANI VEYSEL EROĞLU (Devamla) Sağlıkta
Millî eğitimde,
bakın, 1.733 derslik açılmış. Ulaştırma
Bakanlığı
Allah aşkına, Malatyaya gitmek bir
problemdi.
VELİ AĞBABA (Malatya) Kaç
kilometre yol yapıldı?
ORMAN VE SU İŞLERİ
BAKANI VEYSEL EROĞLU (Devamla) Efendim bakın, geçen yıl sonuna
kadar
VELİ AĞBABA (Malatya) Çevre
illere bakın; Elâzığa bakın, Adıyamana bakın!
ORMAN VE SU İŞLERİ
BAKANI VEYSEL EROĞLU (Devamla) 6.886, TOKİ
TOKİ var
mıydı? 7 bine yakın konut yapılıyor şu anda.
Tarım sektörü, keza KÖYDES, BELDES
kapsamında
Velhasıl Malatya, büyükşehirle çok daha
büyüyecektir; bunu özellikle vurgulamak istiyorum.
Diğer Vekilimiz, Değerli
Iğdır Vekilimize gelince, onların söylediklerini not aldım.
Sayın Vekilim, şunu özetle belirteyim: Tabii ki Iğdıra ben
defalarca gittim, yine de gideceğim. Çünkü Ünlendi Barajının
sözünü verdik. Çalışmalar devam ediyor; bu bir.
İkincisi; biliyorsunuz,
Aralık ilçemizde muazzam bir rüzgâr erozyonu vardı. Onunla ilgili
bizzat benim takibimle muhteşem bir hatta özel bir çalı
yetiştirmek suretiyle, adı da ebucehil çalısı imiş,
onu tamamen kurtardık.
Tabii, sizin bu kuş cennetini de
korumak bizim boynumuzun borcudur. Kaldı ki, HESlerle ilgili suyu, kadim
su hakları, tabii hayatın devam etmesi için gereken su kesinlikle
bırakacak. Onun takipçisi ben olacağım ve bunu da özellikle
vurgulamak istiyorum.
Ankaraya gelince;
SİNAN OĞAN (Iğdır)
Sözünü aldık mı Sayın Bakan bu kuş cennetinin?
ORMAN VE SU İŞLERİ
BAKANI VEYSEL EROĞLU (Devamla) Bakacağım, inceleyeceğim.
Elbette, inceleyeceğim. Ben inceledikten sonra, onu yapmak bizim
boynumuzun borcudur diye düşünüyorum.
Efendim, Ankara için de, Sayın
Ankara Vekilimiz Sayın Levent Göke birkaç söz söylemek istiyorum: Tabii,
Ankara gerçekten başkent; hepimizin gözü önünde nereden nereye geldi.
Tabii, bazı ilçelerde göç oluyor ama şimdi biz göçün
VELİ AĞBABA (Malatya) Bu
otuz dokuz beldeyi niye kapatıyorsunuz? Otuz dokuz beldeyi niye
kapatıyorsunuz?
ORMAN VE SU İŞLERİ
BAKANI VEYSEL EROĞLU (Devamla) Şimdi Ankaraya başladım.
Size niye kapatıldığını da söyleyeyim.
BAŞKAN Sayın Ağbaba,
lütfen dinleyelim.
ORMAN VE SU İŞLERİ
BAKANI VEYSEL EROĞLU (Devamla) Şimdi, Ankarada çok sayıda
dere ıslahı yapıyoruz. Ayrıca, Ankarada Bin Günde Bin
Gölet kapsamında pek çok gölet ve sulamayı yapacağız.
Çünkü mutlaka insanları bulunduğu yerde istihdam etmek gerekiyor. Biz
de Ankarada İnsanı yaşat ki devlet yaşasın.
mantığı ile
Nüfus maalesef şehirlere göç ediyor. Niye?
Çünkü orada bizim mutlaka göletleri, sulamaları
Hatta özel
ağaçlandırmada sizlere bir müjde vermek istiyorum. Bütün Türkiyede
bozuk orman alanlarını veyahut da hazineye ait olup da
ağaçlandırması uygun olan alanları kırk dokuz
yıllığına kadar köylere, vatandaşlara vereceğiz
ve burada ceviz, badem eylem planlarını hazırladık; bunu
özellikle vurgulamak istiyorum.
Tabii, bazı çok küçük yerlerde
yollar da, ulaşım da çok iyi bir şekilde. Hakikaten
ulaşım imkânları da geliştiği için, bölünmüş
yollar yapıldığı için bazı ilçelerde -Sağlık
Bakanının da ifade ettiği gibi- küçük ilçelerde hekim bulmak zor
oluyor, hâlbuki tam teşekküllü hastaneye on beş, yirmi dakikada her
yerden ulaşılması mümkün, çünkü artık yollar var,
hızlı tren var. Bu bakımdan, bunun da dikkate alınması
gerekir diye düşünüyorum.
İşletmelerin, bütün
kurumların işletmesinin optimum olması gerektiği
kanaatindeyim. Hastane açmışsınız, doktor
açısından
Her köye, her küçük beldeye, ilçeye hastane
kurarsanız o zaman bütün elinizdeki imkânları yeteri kadar
değerlendirmemiş olursunuz. Çünkü 112 servisi var, her an, hatta
sadece 112 servisi değil, bildiğiniz gibi ambulans helikopterleri var,
ambulans uçakları var, vatandaşımızı en kısa
zamanda tam teşekküllü hastaneye getirir diye düşünüyorum.
Hepinizi bu duygularla saygıyla
selamlıyorum efendim. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
VELİ AĞBABA (Malatya) Otuz
dokuz beldeyi söylemediniz.
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz
Sayın Eroğlu.
Gündeme geçmeden önce, sisteme
girmiş olan sayın milletvekillerimize İç Tüzükün
60ıncı maddesine göre birer dakika söz vereceğim.
Buyurunuz Sayın Bayraktutan.
V.- AÇIKLAMALAR
1.- Artvin Milletvekili Uğur Bayraktutanın,
Artvin ilinde çıkarılması düşünülen madenle ilgili
sorunların devam ettiğine ve bu konuyla ilgili olarak yapılmak
istenen ÇED toplantısına ilişkin açıklaması
UĞUR BAYRAKTUTAN (Artvin)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Artvin ilinde
çıkartılması düşünülen -Cerattepedeki- madenle ilgili
sorun devam etmektedir. Dün tarihi itibarıyla bir ÇED toplantısı
yapılmak istendi; ÇED toplantısı, ne yazık ki, herhangi bir
şekilde, Çevre İl Müdürlüğü tarafından herhangi bir yere
haber verilmeden, gerekli ilanlar yapılmadan, belediye tarafından
duyurular yapılmadan sanki bir yerden bir şey
kaçırılıyormuş gibi gizlice bir ilan tarihi belirlendi ve
dün ÇEDle ilgili toplantı ne yazık ki güvenlik nedeniyle -gerekçe de
bu- bir gün evvelden iptal edildi.
Buradan şunu ifade etmek
istiyorum: Bu toplantıyı hangi tarihte yaparsanız yapın
Artvinde bu madeni çıkarttırmayacağız. Bunu
çıkarttırmak isteyen, bunu
düşünenlere de buradan ilin milletvekili olarak sesleniyorum:
Buyurun, bu ÇED toplantısını bir daha yapın; güvenlik nedeniyle
o toplantıyı yapacak mısınız, yapmayacak
mısınız hep beraber göreceğiz.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederiz
Sayın Bayraktutan.
Sayın Tüzel
2.- İstanbul Milletvekili Abdullah Levent Tüzelin,
hava yolu çalışanlarına getirilen grev yasağına
direndikleri için 305 kişinin işine son verildiğine ve
halkın uçuş güvenliğinin tehlikeye girdiğine ilişkin
açıklaması
ABDULLAH LEVENT TÜZEL (İstanbul)
Sayın Başkan, sözüm AKP Hükûmetine ve vekillerine. On yıl önce
Yasaklarla mücadele edeceğiz. diyenler, işçilere grev
yasağı getirdi, yetmedi kadınlara kürtaj yasağı
getirmenin peşinde. Tam bir korsanlık ve darbecilikle, 12
Eylülcülerin yapamadığını başararak hava yolu
emekçilerinin grev hakkını gasbettiniz, Cumhurbaşkanı da
alelacele imzaladı. On sekiz aydır süren TİSe doğrudan
müdahale ettiniz, şimdi sözleşme YHKda. Kuralsız,
aşırı çalıştırmaya direndikleri, grev
hakkını savundukları için 305 işçi atıldı. Hava
yolu halkın yolu diyerek yürüttüğünüz kampanyada bu hizmeti verenler
halktan değiller miydi? Şimdi, ciddi şekilde halkın
uçuş güvenliği tehlikeye girmiştir. Son derece gergin ve yorgun
ortamda işletme bulduğu çalışanlarla uçakları
kaldırmakta, uçuş emniyeti kalmamıştır. Yarın
olabilecek kazaların sorumluluğu ve vebali grev
yasağını getirip işçileri köle yapmak isteyenlerde
olacaktır. Atılan işçiler geri alınsın, grev
yasağı kaldırılsın.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkür ederiz
Sayın Tüzel.
Sayın Özdağ
3.- Manisa Milletvekili Selçuk Özdağın, Türkçe Olimpiyatlarına
ilişkin açıklaması
SELÇUK ÖZDAĞ (Manisa) Yüz otuz
beş ülkenin katıldığı Türkçe Olimpiyatları büyük
bir coşkuyla yapılıyor; şarkısı, türküsü,
mehteri, olağanüstü gösterileriyle tam bir şölene tanık
oluyoruz. Bir dil öğrenmek bir medeniyeti öğrenmektir, bir kültürün
hazinelerinin anahtarını elde etmektir. Bu kapıdan girenlerin yarınlarda
neler yapacağını hep beraber göreceğiz. Hoca Efendinin
üflediği nefes yüz otuz beş ülkede yediveren gülleri gibi
açıyor; tıpkı Ahmet Yesevi dervişleri gibi binlerce hizmet
adamı bize emekleri, gayretleri, hizmetleriyle yeni bir Osmanlı ufku
sunuyor. Afrikadan, Asyadan gelen öğrencilerin okuduğu Türkçe
şarkıların, şiirlerin yüreklerde hangi yansımalar yaptığını
söylemeye gerek var mı? Çekildiğimiz topraklarda şimdi yeni bir
dünya kuruluyor. Onun harcını bu çağın yeni derviş
gazileri kuruyor. Türk dilini, Türk kültürünü ve tabii Türk
bayrağını yüz otuz beş ülkede şerefle
dalgalandıran bu insanlardan rahatsız olmak, bize açılan
kapılardan rahatsız olmaktır. Bir gönül adamının ruh
üflediği hizmet, bizi küçük çekişmelerden kurtararak bir büyük hedefe
yönelttiği için içimizdeki yabancıların tepkisini çekiyor.
Şu günlerde, Türkçe Olimpiyatları hepimiz için bir mutluluk nefesi
olmuştur. Söyleyecek fazla bir şey yok.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkür ederiz
Sayın Özdağ.
Sayın Eyidoğan
4.- İstanbul Milletvekili Haluk Eyidoğanın,
MİT mensupları ve emeklileri hakkında soruşturma izni
konusunda Başbakanın açıklama yapması gerektiğine ve
kuzey İstanbulun imara açılmasına ilişkin
açıklaması
HALUK EYİDOĞAN
(İstanbul) Teşekkür ederim Başkan.
Emekli Orgeneral Teoman Koman, 28
Şubat soruşturması sırasında önce salıverilmesine
rağmen, yapılan itiraz üzerine hapse gönderildi. Koman MİTin eski
Müsteşarıdır, Koman seksen üç yaşındadır. Hakan
Fidan da MİT Müsteşarıydı, ifadeye
çağrıldığında acil olarak yasa
çıkarıldı. Bunlar hakkında soruşturma iznini
Başbakan vermiyor muydu? Öyleyse, bu tutuklama nasıl oluyor?
İzin olayı MİTten emekliler için geçerli değil mi?
Çıkarılan yasa ile Emre Taner de kurtulmuş ve ifadeye
çağrılmamıştı, Emre Bey de emekliydi. Bu konuda
Sayın Başbakanın açıklama yapmasını bekliyoruz.
Ayrıca, Orman ve Su
İşleri Bakanımız buradayken, İstanbul Çevre Düzeni
Planında kuzey İstanbul imara kapalıdır. Ancak son
zamanlarda anlıyoruz ki kuzey İstanbul imara açılacak ve bu
durumda, İstanbulun ormanlarının içindeki su havzaları ve
su gölleri ne olacak? Bunun için Hükûmetin ve İstanbulun bir
programı var mıdır?
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkür ederiz
Sayın Eyidoğan.
Sayın Çelik
5.- Muş Milletvekili Demir Çelikin, sağlık
merkezine başvuran bir Kürt kadının Türkçe bilmediği ve
Kürtçe konuştuğu için muayenesinin reddedildiğine ilişkin
açıklaması
DEMİR ÇELİK (Muş)
Teşekkürler Sayın Başkanım.
Sayın Başkan,
sağlık, insanın ruhsal, bedensel, sosyal ve siyasal iyi olma
hâlidir. Bu iyi hâli, kişinin kendisini en iyi ifade edebileceği ana
diliyle gerçekleştireceği ise bilimsel bir veridir.
Geçen hafta rahatsızlığı
için sağlık merkezine başvuran bir Kürt kadını, Türkçe
bilmediği ve Kürtçe konuştuğu için muayenesi reddedilmiş,
bunun üzerine kadın psikolojik yıkımdan hareketle intihara
kalkışmıştır. Dikkatlerinize sunarım.
Saygılar.
BAŞKAN Teşekkür ederiz
Sayın Çelik.
Sayın Öğüt
6.- İstanbul Milletvekili Kadir Gökmen Öğütün,
Türkiye'nin Dünya Çevre Endeksindeki sıralamasına ve çevreyi korumak
için geri dönüşüm sisteminin uygulanması gerektiğine
ilişkin açıklaması
KADİR GÖKMEN ÖĞÜT
(İstanbul) Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Bildiğiniz gibi, bu ülkede bir
Çevre Bakanlığı var. Türkiye 2012 yılı Dünya Çevre
Endeksinde 132 ülke içinde 109uncu sırada yer aldı. 2010
yılında 77nci olan ülkemiz sadece iki yılda 32 sıra
geriledi. Üstelik çevre bilimcileri, Türkiye'nin doğa koruma
açısından sergilediği kötü performansının, giderek
dünyanın da dikkatini çektiğini söylemekte.
Türkiye'nin biyolojik zenginlik
açısından dünyanın nadir ülkelerinden biri olduğunu göz
önünde bulundurduğumuz zaman, Çevre Endeksindeki sıralamamız
son derece üzücüdür. Çevreyi korumanın pek çok yolu vardır. Bunlardan
biri de geri dönüşümdür ki doğal kaynaklarımızın
korunması ve verimli kullanılması için son derece önemlidir.
Düşünün ki bir evde kullanılan suyun yüzde 80i, banyo ve mutfaktan
kaynaklanan gri sudur. Gri suyun, geri kullanım, kazanım
sistemleriyle yüzde 50sinin tasarrufu sağlanabilir. Geri
dönüştürülen su da sulama alanlarında, evlerde, rezervuarlarda,
bunlar gibi alanlarda kullanılabilir.
Bu nedenle, özellikle İstanbulda,
Bakanlığınızın bünyesinde olan TOKİ
konutlarında bu gibi geri dönüşüm sistemini uygulamayı
düşünüyor musunuz?
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkür ederiz
Sayın Öğüt.
Sayın Çalık
7.- Malatya Milletvekili Öznur Çalıkın, Malatya
Milletvekili Veli Ağbabanın Malatyanın büyükşehir
olmasıyla ilgili gündem dışı konuşmasına
ilişkin açıklaması
ÖZNUR ÇALIK (Malatya) Sayın
Başkanım, teşekkür ediyorum.
Malatya için büyükşehir olmak
artık bir düş değil ve AK PARTİ İktidarı döneminde
Malatyanın büyükşehir olacağını bir kez daha
kamuoyuyla paylaşmak isterim, bilmeyenler de öğrensin.
Emeği olmayan, çabası olmayan
ve büyükşehir olmakla ilgili hiçbir mücadelesi olmayan muhalefet
milletvekilinin, bugün Malatyanın büyükşehir olması ve
büyükşehir statüsünün kazanılmasının, Malatyanın
rahmetli Özalla başlayan ve otuz yıllık rüyası
olduğunu da bilmesi gerektiğini düşünüyorum ve bu rüyayı
gerçekleştirmek yine AK PARTİ İktidarına nasip olacak ve
Malatyanın büyükşehir olması konusunda yapmış
olduğu konuşmayla büyükşehir olmasına karşı
olduğunu dile getiren muhalefet milletvekilini, ben Malatyalı
hemşehrilerime şikâyet ediyorum ve büyükşehir olmak, sadece
şehir ekonomisine katkıda bulunmayacak, aynı zamanda
işsizlik azalacak, Malatyadaki parçalanmışlığın
ve bölünmüşlüğün, her belediyenin başına buyruk
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkür ederiz
Sayın Çalık.
Sayın Çandar
8.- Muğla Milletvekili Tolga Çandarın,
Muğlada muhalif belediyeler üzerinde baskı olduğuna
ilişkin açıklaması
TOLGA ÇANDAR (Muğla) Sayın
Başkan, çok teşekkür ederim.
Ülke turizmimizin göz bebeği
Muğlamızda bir süredir uygulanmakta olan muhalif belediyeler üzerine
baskının hedefine bu defa Bodrum Belediyesi katıldı. Bodrum
Belediye Başkanı ve çalışanları bir süredir
gözaltında. Tam turizm sezonunun başında rezervasyon
iptalleriyle, uçak iptalleriyle, bu iptallerin yarattığı
kaybın telafisi için uğraşılacağı yerde,
yöremizin çiftçisinin 3 liraya zeytin sattığı bir dönemde bunun
telafisiyle uğraşılacağı yerde, Türbe köylerinin
yollarıyla uğraşılacağı yerde, fıstık
çamıyla ilgili sorunlarla uğraşılacağı yerde,
muhalif belediye başkanlarının üzerine uygulanan bu
baskıları şiddetle kınıyoruz efendim.
Saygılar sunuyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederiz
Sayın Çandar.
Sayın Işık
9.- Kütahya Milletvekili Alim Işıkın,
yapılan yönetmelik değişiklikleriyle yapı denetim
şirketlerinin hakkıyla denetim yapamaz hâle geldiklerine ilişkin
açıklaması
ALİM IŞIK (Kütahya)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Bilindiği gibi, 2001
yılından bu yana on dokuz pilot ilimizde uygulanan 4708
sayılı Kanun kapsamındaki yapı denetim şirketleri 2011
yılından itibaren tüm Türkiye geneline
yayılmıştır. Ancak son bir yılda yapılan
yönetmelik değişiklikleriyle, bu sektörde çalışan yapı
denetim şirketleri hakkıyla denetim yapamaz hâle gelmişlerdir.
Hükûmeti ve Hükûmetin sayın bakanını bu şirketlerin
sorunlarına duyarlı olmaya ve sorunları çözmeye davet ediyorum.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederiz
Sayın Işık.
Sayın Fırat
10.- Adıyaman Milletvekili Salih Fıratın,
Adıyamanın Gerger ilçesi Gölyurt köyünde yaşanan içme suyu
sorununa ilişkin açıklaması
SALİH FIRAT (Adıyaman)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Son günlerde Adıyaman Gerger
ilçesi Tillo köyü, Türkçe adıyla Gölyurt köyünden
vatandaşlarımız sık sık aramaktadırlar. Her yaz
olduğu gibi bu yaz da yine içme suyu sıkıntısı
çekiyorlar. Katırlarla sağlıklı olmayan kaynaklardan içme
suyu taşımak zorunda kalıyorlar. Ayrıca, 33 kilometrelik
yolu var Gergerle, araçla iki buçuk saatte zor gidiliyor. Kışın
da uzun süre kapalıdır. Hazır, fahri hemşehrimiz,
bakanımız da burada iken Gölyurtun yani Tillonun bu sorununun
çözülmesi için gereğini yapmalarını arz ediyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ederiz
Sayın Fırat.
Sayın Ağbaba
11.- Malatya Milletvekili Veli Ağbabanın, Malatya
Milletvekili Öznur Çalıkın konuşmasına ilişkin
açıklaması
VELİ AĞBABA (Malatya)
Sayın Başkan, ben kendi ilimin milletvekilleriyle bu Meclis
altında polemiğe girmek istemem ama Sayın Milletvekili ya beni
dinlememiş ya da dinlediğini anlamamış. Bu, çapından
mı ya da art niyetinden mi onu da kamuoyunun takdirine
bırakıyorum.
Ben konuşmamın
başında Malatyanın büyükşehir olmasını
savunduğumu ama büyük köy olmamasını söylemiştim. Hangi
beldenin kapatılmasına niye istekli Sayın Milletvekili, onu da
Malatyalılara soruyorum. Biz yıllardan beri Malatyanın
büyükşehir olmasını savunuyoruz ama Malatyanın
haklarını da savunmak, Malatyalı bana oy verenlere
karşı sorumluluğumdur. Her koşulda Malatyanın
haklarını savunmaya devam edeceğim. Köylerin
kapatılması kimin hoşuna gidiyor, beldelerin
kapatılması kimin hoşuna gidiyor, burada Sayın
Milletvekiline sormak isterim. Beni değil, kendisini Malatyaya
şikâyet ediyorum. Bu Malatyanın köy olmasını asla
kabullenmeyeceğim, burada sonuna kadar mücadele edeceğimi bilmenizi
istiyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederiz
Sayın Ağbaba.
Sayın Varlı
12.- Adana Milletvekili Muharrem Varlının,
çiftçilerin zor durumda olduklarına ve Hükûmetin çizdiği gibi
tozpembe bir tablonun olmadığına ilişkin
açıklaması
MUHARREM VARLI (Adana) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Hükûmetin çizdiği tozpembe
tablonun hiç de böyle olmadığını anımsatmak,
hatırlatmak adına bir saptamada bulunmak istiyorum. Geçen yıl
pamuk 2 milyon liraydı, bu yıl 1 milyon lira; geçen yıl
buğday 660 bin liraydı, bu yıl 630 bin lira; geçen yılki
üre gübresiyle bu yılki üre gübresi arasında yüzde 30, yüzde 40a
varan bir artış var. Mazot fiyatlarında müthiş bir
artış var. Örneğin DAP gübresi 1,5 milyon lira. Şimdi,
çiftçiler diyor ki: Biz buğdayımızı satamıyoruz, ofis
devreye girmedi. Tüccar da boğup almak istiyor. Adananın Ceyhan
ilçesinin önemli çiftçilerinden Derviş Aydız beni aradı. Ben
arabamı satacağım, evimi satacağım, tarlamı
satacağım. Pamuk para etmiyor, buğday para etmiyor. Bu Hükûmet
tozpembe tablolar çiziyor. Gübre fiyatı dünyaları bulmuş. Biz
gübre alamıyoruz, mazot alamıyoruz, tarlamızı ekemiyoruz.
Bunlar neyi anlatıyorlar? Bu 2/B arazilerini, hazine arazilerini bu çiftçi
hangi parayla, nasıl alacak? diyor. Derviş Aydız soruyor,
Sayın Hükûmet cevaplandırsın lütfen.
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz
Sayın Varlı.
Sayın Kurt
13.- Eskişehir Milletvekili Kazım Kurtun,
Eskişehir Mahmudiyede bulunan TİGEMden Sakarya Nehrine
akıtılan melas nedeniyle balık ölümleri meydana geldiğine
ilişkin açıklaması
KAZIM KURT (Eskişehir)
Sayın Başkanım, teşekkür ediyorum.
Sayın Bakanım, Eskişehir
Mahmudiyede bulunan TİGEM işletmelerinden ciddi anlamda bir melas
Sakarya Nehrine akıtıldı ve son bir haftadır çok ciddi
balık ölümleri meydana geldi ve engellenemiyor. Bu konuda
Bakanlığınızın bir an önce bir girişimde
bulunmasını diliyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ederiz
Sayın Kurt.
Sayın Yılmaz, buyurunuz.
14.- Uşak Milletvekili Dilek Akagün
Yılmazın, Gediz ve Dokuzsele çaylarının ıslah
edilmesi gerektiğine ve 6 Mayıs 2012 tarihinde yapılan
avukatlıktan hâkimliğe geçiş sınavıyla ilgili bazı
şaibeler olduğuna ilişkin açıklaması
DİLEK AKAGÜN YILMAZ (Uşak)
Sayın Bakanım, Uşak Milletvekili olarak sizden iki talebim var,
hemşehri Bakanımız olarak. Gediz Çayı ve Dokuzsele
Çayı, biliyorsunuz ıslah edilmesi gereken ve temizlenmesi gereken
çaylar çünkü Dokuzsele Çayının devamındaki kanyon dünyanın
2nci büyük kanyonu, Ulubey Kanyonu. Oranın turizme açılabilmesi
açısından bu çok önemli bizim açımızdan. O konuda
desteklerinizi ve katkılarınızı bekliyoruz.
Bir de ben Hükûmet yetkililerinin dikkatini çekmek için
şu konuda bir söz aldım: Avukatlıktan hâkimliğe geçiş
sınavı yapıldı 6 Mayısta. Yalnız, bu sınavla
ilgili bazı şaibeler var. Karı koca iki kişinin
puanının aynı olması, İnternet sitelerinde çok ciddi
soru işaretlerinin olduğunu gösteriyor. Bu konuda da, özellikle 6
Mayısta yapılan bu sınavla ilgili gereken
duyarlılığın gösterilmesini ben talep ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın
Yılmaz.
Sayın Özgündüz
15.-
İstanbul Milletvekili Ali Özgündüzün, Iğdırın Tuzluca
ilçesinde uzun yıllardır beklenen Ünlendi barajının ne
zaman yapılacağını öğrenmek istediğine
ilişkin açıklaması
ALİ ÖZGÜNDÜZ (İstanbul) Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Bakanım, benim doğduğum
topraklar olan Iğdırın Tuzluca ilçesinin yaklaşık
yetmiş yıllık bir baraj sevdası var, Ünlendi Barajı.
Çocukluğumdan beri bu konuşulur. Çocukluk geçti, fakülte bitti,
askerlik bitti, buradayız; hâlen Ünlendi Barajı konuşulmaya
devam etmektedir. 2006 yılında DSİ yetkilileri ihale
yapılacağını söylemişlerdi; 2012 oldu. Bu konu, bu bölge
insanının bu sevdası ne zaman bitecek, o konuda bir cevap
verirseniz, halkımızı sevindirirseniz memnun oluruz.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Özgündüz.
Sayın Doğru
16.- Tokat Milletvekili Reşat Doğrunun, Tokat
ilinde yaşanan dolu felaketinden dolayı çiftçilerin zor durumda
olduğuna ve Hükûmetten destek beklediklerine ilişkin
açıklaması
REŞAT DOĞRU (Tokat) Teşekkür ederim
Sayın Başkanım.
Önce, bu bir dakikayla söz vermenizden dolayı
şahsım adına teşekkür etmek istiyorum, hakikaten çok
önemli.
Bir diğer konu da: Tokat ili gibi Anadolunun birçok
yerinde dolu afeti gibi çeşitli afetlerden dolayı çiftçi çok
perişandır. Bu perişanlık öyle bir hâl
almıştır ki ürünlerin neredeyse yüzde 100e varana kadar büyük
bir kısmı afetlerden dolayı kaybedilmiş konumdadır.
Bundan dolayı da çiftçi, borçlarının ertelenmesini istemektedir.
Yani ürün sigortası yaptıramamışlar çünkü ürün
sigortası tam olarak yerleşmiş değildir. Hükûmetten bu
konuda bir destek olması noktasında bütün çiftçilerin hepsi
borçlarının ertelenmesini veyahut da en azından bir bölümünün
affedilmesini beklemektedirler. Bunu öğrenmek istiyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Doğru.
Sayın Atıcı
17.-
Mersin Milletvekili Aytuğ Atıcının, Hacettepe Üniversitesi
Tıp Fakültesinde okuyan 21 öğrencinin gözaltına
alınmasına ilişkin açıklaması
AYTUĞ ATICI (Mersin) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, bugün sabah Hacettepe
Üniversitesi Tıp Fakültesinde okuyan 21 tane öğrenci gözaltına
alınmıştır. AKP Hükûmetinin kendisi gibi düşünmeyen
bütün insanları gözaltına alma aşkı olduğunu biliyoruz
fakat bu dönem bu çocukların sınav dönemidir. Bu sınav döneminde
bu çocukların gözaltına alınmaları bu çocukların
hayatını karartacaktır. Ben, buradan, Sayın
İçişleri Bakanına seslenmek istiyorum: Olaya derhâl el
konulmalı ve bu çocukların sınavlara girmeleri
sağlanmalıdır. Hadise her neyse daha sonra çözülebilir.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ederiz
Sayın Atıcı.
Sayın Tezcan
18.- Aydın Milletvekili Bülent Tezcanın, geçen
yıl Aydın ilinin Söke ilçesinde yaşanan sel felaketi nedeniyle
borçları faizle ertelenmiş olan 500 çiftçinin prim ödemelerinde
kesinti yapılmasına ilişkin açıklaması
BÜLENT TEZCAN (Aydın)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli arkadaşlar, geçen
yıl Aydın ilinin Söke ilçesinde çok büyük sel felaketinden zarar
gören çiftçilerle ilgili bir erteleme düzenlemesi
yapılmıştı. Zarar gören çiftçilerin borçlarının
faizli olarak ertelemesi uygulamasına gidildi. Bu yıl pamuk
üreticilerine prim ödenirken geçen yıl siz yüzde 30 zarar beyan ettiniz
diye yaklaşık 500 çiftçinin toplam 1 milyon TLnin, eski parayla 1
trilyon liranın üzerinde primi ödenmeyip kesinti yapılmaktadır.
Bu çiftçilerimiz, zaten hem kalite kaybı hem ürün kaybıyla zarara
uğramışlardır. Bu çerçevede, borçları da faizle
ertelenmiş olmasına karşın prim ödenirken 500 çiftçinin
priminde kesinti yapılması ciddi mağduriyetlere neden
olmuştur. Tarım Bakanlığımızın bu konuda
desteğini bekliyoruz.
BAŞKAN Teşekkür ederiz
Sayın Tezcan.
Sayın milletvekilleri, gündeme
geçiyoruz.
Başkanlığın Genel
Kurula sunuşları vardır.
Meclis araştırması
açılmasına ilişkin üç önerge vardır, okutuyorum:
VI.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA
SUNUŞLARI
A) Meclis Araştırması
Önergeleri
1.- Kahramanmaraş
Milletvekili Mesut Dedeoğlu ve 22 milletvekilinin, ülkemizin yenilenebilir
enerji kaynakları potansiyelinin araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/304)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Enerji kullanımında
bağımlılığının azaltılması ve
ülkemizin yenilenebilir enerji kaynakları potansiyelinin
araştırılarak, alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla Anayasa'nın 98. ve TBMM içtüzüğünün 104 ve
105. maddesi uyarınca Meclis araştırması
açılmasını saygılarımla arz ve talep ederim.
1) Mesut Dedeoğlu (Kahramanmaraş)
2) Mehmet Şandır (Mersin)
3) Oktay Vural (İzmir)
4) Alim Işık (Kütahya)
5) Emin Çınar (Kastamonu)
6) Ali Halaman (Adana)
7) Hasan Hüseyin Türkoğlu (Osmaniye)
8) Atila Kaya (İstanbul)
9) Emin Haluk Ayhan (Denizli)
10) Bülent Belen (Tekirdağ)
11) Reşat Doğru (Tokat)
12) Sinan Oğan (Iğdır)
13) Mustafa Erdem (Ankara)
14) Ahmet Kenan Tanrıkulu (İzmir)
15) Muharrem Varlı (Adana)
16) Celal Adan (İstanbul)
17) Ali Öz (Mersin)
18) Yusuf Halaçoğlu (Kayseri)
19) Necati Özensoy (Bursa)
20) S. Nevzat Korkmaz (Isparta)
21) Seyfettin Yılmaz (Adana)
22) Kemalettin Yılmaz (Afyonkarahisar)
23) Adnan Şefik Çirkin (Hatay)
Gerekçe:
Günümüzde enerji dünyanın en
önemli meselesi hâline gelmiştir. Çünkü enerji tüketimi teknolojik
gelişime ve nüfus artışına bağlı olarak giderek
her geçen gün artmaktadır. Enerji üretimindeki
bağımlılık, ülkemizin refah ve kalkınma seviyesini
olumsuz yönde etkilemektedir.
Türkiye hâlen petrol, doğal gaz ve
kaliteli kömürde dışarıya bağımlı
konumdadır. Bu nedenle en yüksek fiyat artışları sürekli
olarak, doğal gaz ve petrol ürünlerinde meydana gelmektedir. Bu ürünlere
yapılan zamlar, kısa sürede başta sanayi ürünleri olmak üzere
tüm üretime girdi maliyeti olarak yansımaktadır. Enerjideki
bağımlılık, sanayide rekabet gücünü de olumsuz yönde
etkilemekte ve tüm ekonomik dengeleri de bozmaktadır.
Enerji girdilerindeki fiyat
artışlarının ihracatımızı
azalttığı, ithalatı artırdığı da bir
gerçektir. Ülkemizde hem petrolün hem de doğal gazın satış
fiyatının yaklaşık beşte biri vergidir. Türkiye,
dünyada enerjiyi en pahalı kullanan ülkeler arasında ilk
sıralarda yer almaktadır. Dünya piyasalarında rekabet gücümüzü
artırabilmemiz için enerji girdi fiyatlarının düşürülmesi
gerekmektedir. Petrol, doğal gaz ve elektrik fiyatlarına sık
sık yapılan zamlar, özellikle enerjiye bağımlı
sektörlerde hem üreticiyi hem de tüketiciyi zorlamaktadır. Bu
bakımdan ülkemizin enerji meselesi her aileyi ve her bireyi yakından
ilgilendirmektedir.
Türkiye, petrol ve doğal gaz gibi
ürünlerde dışa bağımlılıktan kurtulmak için kendi
iç kaynaklarını geliştirmek zorundadır. Bugün gelinen
noktada, Türkiye refah seviyesine ulaşmak ve kalkınmasını
sağlamak için en kısa sürede yenilenebilir enerji kaynaklarından
hidroelektrik, rüzgâr, güneş ve jeotermal gibi enerji kaynaklarına
yönelmelidir. Ülkemiz, yenilenebilir enerji kaynakları
bakımından çok iyi bir iklim kuşağı ve coğrafi
konuma sahiptir. Bu potansiyeli fırsata çevirmek için ülkemizin
coğrafi konumu çok iyi incelenmelidir. Hangi bölgelerde güneş enerjisinden,
hangi bölgelerde rüzgâr enerjisinden ve jeotermal enerjisinden
yararlanılacağı tespit edilmeli ve yenilenebilir enerji
kaynakları daha etkin kullanılmalıdır.
Çünkü geçmişten günümüze
yeryüzünde her ne kadar beslenme, barınma, sağlık, eğitim
ve istihdam gibi konular temel ihtiyaçların başında gelse de,
bugün enerji bu ihtiyaçların arasında yerini çoktan almış
durumdadır. Çünkü enerji sürdürülebilir kalkınmanın, ekonomik,
sosyal ve çevresel boyutların merkezinde yer almaktadır. Enerji
talebi; endüstri, ulaşım, tarım ve sosyal hayatın
gereklerinden ortaya çıkmaktadır.
Bu nedenle, enerjide
bağımlılığı azaltmak, refah ve
kalkınmayı sağlamak için ülkemizin yenilenebilir enerji
kaynakları potansiyelinin araştırılarak,
değerlendirilmesi gerekmektedir. Bu araştırma önergemiz,
ülkemizin yenilenebilir enerji kaynaklarına dikkat çekmek amacıyla
hazırlanmıştır. Bu konuda Yüce Meclisimize büyük görev
düşmektedir. Yüce Meclisimizin bu görevi yerine getirmesi için Anayasa'nın
98. ve TBMM İçtüzüğünün 104 ve 105. maddesi uyarınca bir Meclis
Araştırma Komisyonu kurulması yerinde olacaktır.
2.- Giresun Milletvekili
Selahattin Karaahmetoğlu ve 23 milletvekilinin, Karadeniz Sahil Yoluyla
ilgili sorunların ve sıkça tekrarlanan sel felaketlerinin
nedenlerinin araştırılarak alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/305)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Gerekçesini ekte sunduğumuz,
Karadeniz Sahil Yolu ile ilgili sorunların ve sıkça tekrarlanan sel
felaketlerinin nedenlerinin tespit edilerek, çözüm önerilerinin
araştırılması ve bunun için yapılacak yasal
düzenlemeler dahil olmak üzere, alınacak önlemlerin tespiti için
Anayasanın 98'inci İçtüzüğün 104 ve 105'inci maddeleri
gereğince Meclis Araştırması açılmasını arz
ederiz.
1) Selahattin Karaahmetoğlu (Giresun)
2) İlhan Demiröz (Bursa)
3) Ali Rıza Öztürk (Mersin)
4) İhsan Özkes (İstanbul)
5) Engin Altay (Sinop)
6) Gürkut Acar (Antalya)
7) Erdal Aksünger (İzmir)
8) Ayşe Nedret Akova (Balıkesir)
9) Namık Havutça (Balıkesir)
10) Bülent Tezcan (Aydın)
11) Mustafa Sezgin Tanrıkulu (İstanbul)
12) Faik Tunay (İstanbul)
13) Rahmi Aşkın Türeli (İzmir)
14) Hülya Güven (İzmir)
15) Ahmet Toptaş (Afyonkarahisar)
16) Mehmet Şeker (Gaziantep)
17) Hurşit Güneş (Kocaeli)
18) Faik Öztrak (Tekirdağ)
19) Aylin Nazlıaka (Ankara)
20) Durdu Özbolat (Kahramanmaraş)
21) Muharrem Işık (Erzincan)
22) Ali İhsan Köktürk (Zonguldak)
23) Mehmet Ali Ediboğlu (Hatay)
24) Doğan Şafak (Niğde)
Gerekçe:
Karadeniz Sahil Yolu;
yaklaşık 20 yılda tamamlanan 2007 yılında eksiklikleri
ile hizmete açılan, bazılarının Cumhuriyetin en Büyük
Projesi olarak adlandırdığı fakat siyasi, ekonomik ve
hukuki süreçleri ve en önemlisi çevresel sorunları ile
tartışılmaya devam eden bir projedir. Ülkemizin az gelişmiş
bölgelerinden biri olan Karadeniz'in halkı yol ile gelecek zenginlik
beklentisiyle, projenin ekolojik dengeyi bozacağı, dere
yataklarının denize erişimini engelleyeceği, sahil ile
denizin bağlantısını kesmenin sonucunun ağır
bedellerle ödeneceği yönündeki uyarılara rağmen yolun
yapımını desteklemiştir.
Çünkü,
Bir tek Ordu ilimiz kent merkezinden
geçmeyen sahil yolu Gülyalı ilçesinden Artvin iline kadar denizle
kentlerimiz arasına duvar örerek ilerlemiştir. Şehirlerin deniz
ile bağlantısının yok edilmemesinin, falezlerin,
kıyıların korunmasının mümkün olduğu gerek
mahkeme kararları ile gerek konunun uzmanlarınca defalarca
vurgulanmıştır. Hatta Sayıştay'ın 2006 tarihli
Kıyıların Kullanılmasının Planlanması ve
Denetimi başlıklı raporunda şöyle denilmektedir:
Karadeniz Sahil Yolu'nun bir kısmı eski dolgular üzerinden
geçirilmiş, bir kısmı için ise plansız şekilde yeni
dolgular yapılmış, planların sonradan
onaylandığı anlaşılmıştır. 3621
sayılı Kıyı Kanununda yer alan Taşıt
yolları, sahil şeridinin kara yönünde yapı yaklaşım
sınırı gerisinde kalan alanda düzenlenebilir. hükmüne
uyulmadığı belirlenmiştir. Karadeniz Sahil Yolu'nda dolgu
yapımı öncesinde detaylı araştırmalar
yapılmamış, dolguların hangi bölgelerde ne miktarda
yapılacağı, çevreye etkilerinin ne olacağı
belirlenmemiştir.
Proje, balık türlerinden sudaki
mikroorganizmalara kadar denizdeki ve kıyıdaki bütün canlı
türlerini etkilemiştir. Öte yandan dere yataklarının denize
doğal erişiminin engellenmesiyle, büyük zararlar veren su
baskınları yaşanmaktadır. Bunu takdiri ilahi kabul edenler
insan eliyle felaketleri hazırladığımızı
unutmaktadırlar. Yapım sürecinde bilimsel çalışmalar
yaparak, raporlar yayınlayan, iptal davaları açan, protestolarla
uyarılar yapanlar provokatör olarak gösterilmiştir. Hatta
üniversitelerimiz tarafından daha ekonomik ve doğaya uyumlu projeler
hazırlanmış fakat dikkate alınmamıştır.
Yargının 'mevzuata uygun değil' dediği, 'kamu yararına
aykırı' dediği projeler yargı ayaklar altına
alınarak uygulanmıştır. Yargının hızı
iş makinelerinin yanında yavaş kalmış, inşaatlar
bitmiş, fakat yargı süreci bitmemiştir.
Çevresel değerlendirme analizleri,
sosyal fayda analizleri yapılmadan bölge belediyeleri ile eşgüdüm
sağlanmadan yüklenici firmaların insafına bırakılan
yol Karadeniz Bölgesi insanına değil inşaat firmalarına
kazanç sağlamıştır. Yolun güzergahı konusuna dahi
neredeyse müteahhitler karar vermişlerdir.
Uzmanlara göre
Karadeniz artık lineer (çizgisel) bir kent halini almıştır
ve en kötüsü geri dönülemez bir aşamaya gelinmiştir. Kıyı
kanununun uygulamasına dair yönetmelik yok sayılarak, çiğnenerek
kentsel yerleşimler deniz tarafından geçilmektedir. Karadeniz sahil
yolu, dehşet verici bir yanlışı simgelemektedir. Bir
tarafı deniz olan bu yol; Karadeniz kıyıları boyunca sadece
burunları, koyları, kumsalları, falezleri tahrip etmekle
kalmamış; yapılaşmayı da üzerine çekerek Samsun Sarp
arasının çizgisel (lineer) bir kent haline gelmesine neden
olmuştur. Ayrıca doğayı hiçe sayan bu proje ne
mühendisliğe ne inşaatçılığa ne de şehir
plancılığına uygun değildir. Özellikle
yanlış mühendislik planlamaları nedeniyle kent merkezi
geçişlerinde kodların yolun zemin seviyesinin yukarıdan geçmesi
sonucunda yağan yağmurlar sonrasında derelerden taşan sular
denize ulaşamamakta ve kent merkezlerinde büyük tahribatlara neden
olmaktadır. Karadeniz Bölgesi yurdumuzun en fazla yağış
alan bölgesi olmasına rağmen sahil yolunda bu durumun hiç dikkate
alınmadığı yaşananlarla ortaya çıkmaktadır.
Giresun ilimizde geçtiğimiz yıllarda yaşanan seller ve en son
Rize ilimizde yaşanan sel göstermektedir ki yol bu şekliyle var
olduğu müddetçe felaketler yaşatmaya devam edecektir. Uzmanlar yolun
şehirlerin önünden yüksek dolgularla geçmesinin yanlış
olduğunu belirtmektedirler. Bu yolun yerleşim birimlerinin
arkasından geçmesi gerektiğini fakat bunun pahalı bulunarak
sahilin doldurulduğunu iddia etmektedirler. Hal bu ki deniz dolgusu daha
pahalıdır ve ızgara sistemi ile yüksek
yağışları tahliye etmenin mümkün olmadığı
konunun uzmanı kişilerce defalarca açıklanmıştır.
TMMOB, ilgili
meslek odaları ve duyarlı kesimlerin tümü tarafından
barındırdığı yanlışlar ve olası
riskleri defalarca gündeme getirilen Karadeniz Sahil Yolu, önünde set
oluşturduğu tüm Karadeniz şehirlerinde her kuvvetli
yağış sonrasında sel baskınları
yaşanmasına, can ve mal kayıplarına neden olmaya devam
edecektir. Ayrıca derin yarmalar ile yamaç dengeleri bozulmuş ve
'Heyelan Topuğu' ile oynanmış araziler kolayca kaymakta ve
heyelanlara sebebiyet vermektedir. Bu koşullar göz ardı edilerek
yeniden deniz dolgusu ile yol onarılmaya
çalışılmaktadır. Karadeniz Sahil Yolu kent içi
geçişlerinin alternatiflerinin hızla projelendirilmesi kentler ile
Karadeniz arasındaki setin ortadan kaldırılması ve
yağmur sularının denize erişiminin
kolaylaştırılması gerekmektedir. Gerekli tedbirler
alınmaz, yolun teknik ve mühendislik yanlışları ortaya
çıkarılmaz ise kentlerimizi baraj gölüne çeviren Karadeniz Sahil Yolu
kaynaklı can ve mal kayıpları yaşanması kuvvetle
muhtemeldir. Tüm bu hususların dikkate alınarak gerekli alternatif projelerin
hayata geçirilmesi, sorunların araştırılması ve
alınacak önlemlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis
Araştırması açılması gerekmektedir.
3.- Hakkâri Milletvekili Adil Kurt
ve 20 milletvekilinin, Van depreminin neden olduğu maddi ve manevi zararlarla deprem sonrasında yaşanan
sorunların araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/306)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Van Erciş ve Van Merkez ilçeleri
ile bağlı köylerde 23 Ekim 2011 tarihinde 7,2 şiddetinde deprem
felaketi yaşanmış ve ardından çok sayıda artçı
depremler olmuştur. 9 Kasım 2011 tarihinde çok ciddi
yıkıcı etkileriyle 5,6 şiddetindeki ikinci büyük deprem
olmuş, ardından bölgede 15 Kasım 2011 tarihinde 5,2
şiddetinde bir diğer büyük şiddette deprem
yaşanmıştır. Bu depremlerin ardından yaşanan
kargaşada, büyük bir koordinasyonsuzluk yaşanmış ve
yardımların dağıtımı sorunu ortaya
çıkmıştır. 5,6 şiddetindeki ikinci büyük depremde ilk
depremden sonra ciddiyetle yapılmayan hasar tespit
çalışmalarının sonucunda çok sayıda bina
yıkılmış ve bu binaların enkazlarında 40
vatandaşımız yaşamını yitirmiştir.
Bu bağlamda, ciddiyetsizlikle
yapılan hasar tespit çalışmalarının
sorumlularını tespit etmek, bölgede yaşanan aşırı
soğukların etkisiyle insan sağlığını tehdit
eden ve büyük problemlere gebe olan barınma problemini çözmek ve depremin
yarattığı maddi, manevi bütün kayıpları gidermek
adına Anayasa'nın 98.'nci, İçtüzük'ün 104. ve 105.'nci maddeleri
uyarınca bir Meclis Araştırması açılması için
gereğini arz ve talep ederim.
1) Adil Kurt (Hakkâri)
2) Pervin Buldan (Iğdır)
3) Hasip Kaplan (Şırnak)
4) Sırrı Sakık (Muş)
5) Murat Bozlak (Adana)
6) Ayla Akat Ata (Batman)
7) Halil Aksoy (Ağrı)
8) İdris Baluken (Bingöl)
9) Hüsamettin Zenderlioğlu (Bitlis)
10) Emine Ayna (Diyarbakır)
11) Nursel Aydoğan (Diyarbakır)
12) Altan Tan (Diyarbakır)
13) Sırrı Süreyya Önder (İstanbul)
14) Esat Canan (Hakkâri)
15) Mülkiye Birtane (Kars)
16) Erol Dora (Mardin)
17) Ertuğrul Kürkcü (Mersin)
18) Demir Çelik (Muş)
19) İbrahim Binici (Şanlıurfa)
20) Nazmi Gür (Van)
21) Özdal Üçer (Van)
Gerekçe:
Van Merkez ve Erciş ilçeleri ve
bağlı köylerde 23 Ekim 2011 Tarih, 13.41 saatinde yaşanan 7,2
şiddetindeki deprem felaketinin Van Bölgesi'nde çok ciddi
yıkıcı etkileri olmuştur. Bu felaketin hemen ardından
Valilik ve devletin ilgili kurumlarının oluşturduğu
"Kriz Merkezi"nde merkezi hükümeti en üst düzeyde temsilen bakanlar
da bulunmuş ve afet sonrası yönetimde bulunmuşlardır.
Ancak Van ilinin en önemli yerel
idarelerinden Belediye'nin, Sivil Toplum Örgütleri'nin, Meslek
Odaları'nın bu Kriz Merkezi'ne katılımı
istenmemiş ve bu nedenle afet sonrası vatandaşların
sorunlarının koordineli çalışarak giderilmesi ve depremde
zarar gören binaların ortak çalışarak hasar tespitinde
bulunulması Valilik Kriz Merkezi tarafından engellenmiştir. Kriz
Yönetimi'nde ortak çalışmalara katılması istenmeyen bu
yerel idareler, deprem sonrası vatandaşların
sorunlarını gidermek adına çalışmalar yapsalar dâhi,
merkezi devletin olanaklarından ve gücünden faydalanmadıkları
için, bu çalışmaları kendi sınırlı çabaları
ile yürütmüştürler.
Deprem felaketinin ardından
"barınma ihtiyacı" en büyük sorun haline gelmiş,
çadır stokunu elinde bulunduran Kızılay Genel Müdürlüğü
çadır ulaştırmakta ve dağıtmakta geç ve yetersiz
kalmıştır. Öte yandan, çadır ihtiyacının
beklenenin üstünde olduğunu ve kendi potansiyellerini görmek için
dış ülkelerden gelen yardım taleplerini kabul etmeyip
beklettiklerini bizzat Başbakan Yardımcısı Sayın
Beşir Atalay ifade etmiştir.
Araştırma Önergesi
verdiğimiz bugün itibariyle, depremin üzerinden 24 gün geçmiş
olmasına rağmen, hâlen birçok
vatandaşın çadır kuyruklarında perişan olduğu,
çadır alamayanların da mecburen kendi imkânlarıyla
oluşturdukları ve bu soğuk kış günlerinde
ısınma açısından oldukça yetersiz olan naylon brandaların
içinde barındığı görülmektedir. Bununla birlikte geçen
süreye rağmen halen göçüklerin altında
yurttaşlarımızın olduğu da tahmin edilmektedir.
9 Kasımda meydana gelen
5,6lık deprem yüzeye yakın meydana geldiği için oldukça
şiddetli hissedilmiş, bunun sonucunda Van merkezde ikisi otel olmak
üzere 25 adet bina yıkılmış ve 40
yurttaşımız hayatını kaybetmiştir.
Yıkılan 25 adet binanın içindeki iki otelin ilk depremden sonra
Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, AFAD yetkilileri
tarafından yapılan hasar tespit çalışmalarında
incelenmediği, dolayısıyla bu otellerde
kalındığı ve yaşamını yitiren
vatandaşların tamamının bu otellerin enkazı
altında kalarak can verdikleri görülmüştür.
9 Kasım depremiyle birlikte büyük
bir kaos yaşayan Van halkı, yeni depremlerin ve yıkımların
olacağı korkusuyla Van kentini terk etmeye başlamış ve
Van âdeta "hayalet kente dönüşmüştür. 3. Büyük deprem de 15
Kasım tarihinde Mollakasım Köyü merkezli meydana gelmiş 5,2 şiddetindeki
üçüncü deprem, yaşanan olumsuzlukları daha da büyütmüştür.
Bütün bu olaylardan sonra başta
Van Valisi olmak üzere, Bakanlar ve hatta Başbakan, ortaya çıkan
yıkıma rağmen soruna ciddiyetle
yaklaşmamışlardır. Kriz Yönetimi oluşturup kentin tüm
dinamikleri arasında koordinasyon sağlamak yerine
dışlayıcı bir tutum içerisine girerek BDP'li belediyeleri
saf dışı bırakma ve Van halkının
yaşamış olduğu dramı politik ranta çevirme hesabı
içerisine girmişlerdir.
Bu yaşananların
ışığında, yapılması gereken; hatalardan ders
çıkararak ve yerel otoriteleri devre dışı
bırakmaksızın, partiler üstü bir anlayış ve çaba ile
Van Depremi'nin yarattığı sıkıntıları
çözmeye çalışmaktır. Ayrıca önümüzdeki çetin kış
koşullarının yaratacağı problemleri çözmek adına;
kısa vadede vatandaşları soğuktan koruyacak
konteynırların, en yakın zamanda da kalıcı
konutların yapılması ile en temel ihtiyaç olan barınma
sorununun giderilmesi gerekmektedir.
Depremden önce ve sonra ortaya
çıkan sorunların belirlenip giderilmesi için bir Meclis
araştırması açılması elzem hâle gelmiştir.
BAŞKAN Bilgilerinize sunulmuştur.
Önergeler gündemdeki yerlerini alacak
ve Meclis araştırması açılıp açılmaması
konusundaki görüşmeler sırası geldiğinde
yapılacaktır.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığının bir tezkeresi vardır, okutup daha
sonra oylarınıza sunacağım:
B) Tezkereler
1.- Dilekçe Komisyonunun Türkiye Büyük
Millet Meclisinin tatilde bulunduğu dönemde de çalışabilmesine
dair talebinin uygun görüldüğüne ilişkin Türkiye Büyük Millet Meclisi
tezkeresi (3/889)
05.06.2012
Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna
İlgi: Dilekçe Komisyonu
Başkanlığının 31.05.2012 tarihli
A.01.1.DİK.O.OO.OO.OO/259 sayılı yazısı.
Dilekçe
Komisyonunun, Türkiye Büyük Millet Meclisinin tatilde bulunduğu
dönemde de çalışabilmesine dair bir talebi olmuştur.
Başkanlığımızca uygun görülen bu talep İç
Tüzükün 25inci maddesi gereğince Genel Kurulun tasviplerine sunulur.
Cemil Çiçek
Türkiye
Büyük Millet Meclisi
Başkanı
KAMER GENÇ (Tunceli)
Karar yeter sayısı Sayın Başkan
BAŞKAN Karar yeter
sayısı arayacağım.
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Karar yeter sayısı yoktur.
On dakika ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 15.05
İKİNCİ OTURUM
Açılma
Saati: 15.18
BAŞKAN: Başkan Vekili
Şükran Güldal MUMCU
KÂTİP ÜYELER: Mustafa HAMARAT
(Ordu), Fatih ŞAHİN (Ankara)
----- 0 -----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri,
Türkiye Büyük Millet Meclisinin 116ncı Birleşiminin İkinci
Oturumunu açıyorum.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığı tezkeresinin oylamasında karar yeter
sayısı bulunamamıştı.
Şimdi, tezkereyi tekrar
oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı
arayacağım.
Kabul edenler... Kabul etmeyenler...
Kabul edilmiştir. Karar yeter sayısı vardır.
Şimdi, gündemin Özel Gündemde Yer
Alacak İşler kısmına geçiyoruz.
Bu kısımda yer alan Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına grup başkan vekilleri Ankara Milletvekili Emine Ülker Tarhan,
Yalova Milletvekili Muharrem İnce ve İstanbul Milletvekili Mehmet
Akif Hamzaçebinin, izlemekte olduğu dış politikanın
gerçeklerden uzak olduğu, ülke güvenliği ve çıkarlarına
zarar verdiği iddiasıyla Dışişleri Bakanı Ahmet
Davutoğlu hakkında bir gensoru açılmasına ilişkin
(11/12) esas numaralı gensoru önergesinin gündeme alınıp
alınmayacağı hususundaki görüşmelere başlıyoruz.
VII.- GENSORU
A) Ön Görüşmeler
1.- Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Grup
Başkan Vekilleri Ankara Milletvekili Emine Ülker Tarhan, Yalova
Milletvekili Muharrem İnce ve İstanbul Milletvekili Mehmet Akif
Hamzaçebinin, izlemekte olduğu dış politikanın
gerçeklerden uzak olduğu, ülke güvenliği ve çıkarlarına
zarar verdiği iddiasıyla Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu
hakkında gensoru açılmasına ilişkin önergesi (11/12)
BAŞKAN Hükûmet yerinde.
Önerge daha önce
bastırılıp dağıtıldığı ve Genel
Kurulun 29/5/2012 tarihli 112nci Birleşiminde okunduğu için tekrar
okutmuyorum.
Sayın milletvekilleri,
Anayasa'nın 99'uncu maddesine göre bu görüşmede önerge sahiplerinden
bir üyeye, siyasi parti grupları adına birer milletvekiline ve
Bakanlar Kurulu adına Başbakan veya bir bakana söz verilecektir.
Konuşma süreleri önerge sahibi
için on dakika, gruplar ve Hükûmet için yirmişer dakikadır.
Şimdi, söz alan sayın
üyelerin isimlerini okuyorum: Önerge sahibi olarak Mersin Milletvekili
Aytuğ Atıcı; gruplar adına, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına İstanbul Milletvekili Osman Taney Korutürk, Milliyetçi Hareket
Partisi Grubu adına Ankara Milletvekili Yıldırım
Tuğrul Türkeş, Barış ve Demokrasi Partisi Grubu adına
Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan, Adalet ve Kalkınma Partisi
Grubu adına Antalya Milletvekili Mevlüt Çavuşoğlu; Hükûmet
adına Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu
konuşacaktır.
Şimdi, ilk söz olarak önerge
sahibi Mersin Milletvekili Aytuğ Atıcı. (CHP
sıralarından alkışlar)
Buyurunuz Sayın Atıcı.
Süreniz on dakikadır.
AYTUĞ ATICI (Mersin)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu
hakkında verdiğimiz gensoru önergesi üzerine söz almış
bulunuyorum. Ulusal çıkarlarımızı kişisel
çıkarlarının ve ideolojik yaklaşımlarının
üzerinde tutan milletvekillerini saygıyla selamlayarak sözlerime
başlıyorum.
Değerli milletvekilleri, bizi
gensoru vermeye iten durumlar nelerdir? Niye biz bu gensoruyu
hazırladık? Son söyleyeceğimi baştan söyleyeyim.
Dışişleri Bakanı ideolojik
yaklaşımlarını ulusal çıkarlarımızın
üzerinde tutmuştur, ülkemizi AKPye destek sözü veren ülkelerin oyuncağı
ve taşeronu hâline getirmiştir, ilkesiz ve tutarsız bir
dış politika izleyerek ülkemizi birçok kereler küçük duruma
düşürmüştür. İşte, bu yüzden o koltukta
oturmamalıdır. Şimdi, biraz detaya gireceğim ve
söylediklerimde niçin haklı olduğumu sizlere anlatmaya
çalışacağım. Aslında içimden Keşke haklı
olmasaydım. dediğimi de bilmenizi isterim.
Dışişleri Bakanı,
Bölgede Amerikanın, Amerika Birleşik Devletlerinin Türkiye ile
çıkarları örtüşüyor. diyerek dış
politikamızın kimin dümenine göre seyredeceğini aslında çok
net bir şekilde açıklamıştır. Bu nasıl bir
çıkar örtüşmesidir? Irakta dökülen kandan elde edilen çıkarlar
bizim ulusal çıkarlarımızla örtüşmekte midir? Orta
Doğunun kan gölü hâline dönmesi pahasına Suriye üzerinde oynanan
oyundan bizim nasıl bir ulusal çıkarımız olabilir? Olsa
olsa bazılarının ideolojik çıkarı olabilir. Amerika
Birleşik Devletlerinin bu coğrafyada herhangi bir ideolojik
çıkarı olmayacağını çok iyi biliyoruz. Kendi
çıkarları ile yani Amerika Birleşik Devletlerinin
çıkarı ile AKPnin ideolojik çıkarlarını yan yana
koymuş olan ABD sizin anlayacağınız dilden
konuşmayı başarmıştır, bu dilin adı kazan
kazan ya da İngilizcesiyle win win dilidir. Amerika Birleşik
Devletleri ve yandaşları, onu alkışlayan
şakşakçıları maddi ve stratejik kazanç sağlayacaklardır
bu ülkede, bu coğrafyada; AKP ise ideolojik kazanç
sağlayacaktır. İşte, bütün işi özü budur, bizi de bu
gensoruyu vermeye iten hadise de budur. Gerçekten ABDnin çıkarları
ile AKPnin çıkarları örtüşmüştür, her iki taraf da
kazanmaktadır, ama kaybeden maalesef ülkemiz olmaktadır. O yüzden
Dışişleri Bakanı derhâl o koltuktan kalkmalıdır
veya uygun şekilde kaldırılmalıdır.
Şimdi Mustafa Kemal Atatürkün
Gençliğe Hitabedeki sözleri biraz daha anlam kazanıyor. Diyor ki:
Hatta bu iktidar sahipleri şahsi menfaatlerini, müstevlilerin siyasi
emelleriyle tevhit edebilirler. İşte, bugün
yaşadığımız durum, maalesef budur. Dış
politikadaki itibarımız, Dışişleri Bakanının
Obama tarafından işaret parmağıyla çağrılacak
seviyeye düşürülmüştür.
Değerli arkadaşlar, Türkiye
Cumhuriyetinin onurlu Dışişleri Bakanı hiç kimse
tarafından bir parmak hareketiyle çağrılamaz, çağrılsa
da asla gitmez, kazara eğer gitmişse de milletinden özür diler ve
istifa eder. Eğer bunları yapmıyorsa, yine Türkiye
Cumhuriyetinin onurlu Başbakanı bu kişiyi görevden alır.
Eğer tüm bunlar da olmuyorsa, Cumhuriyet Halk Partisine gensoru vermek
görev hâline gelir.
Şimdi, Dışişleri
Bakanının ülkeyi maddi hasarlara, maddi sıkıntılara
soktuğunu da birkaç cümleyle anlatmak istiyorum.
Sayın Dışişleri
Bakanı, hangi konutta oturuyorsunuz? Bu konuta ne kadar para ödüyorsunuz?
Dışişleri Bakanlığının resmî konutunda kim
oturuyor? Sayın Cumhurbaşkanı oturuyor. Cumhurbaşkanının
bir konutu yok mu? Neden kendi konutunda oturmuyor? Ve siz bir başka konut
kiralayarak, ayda tam 47 bin lira, bakın yılda demiyorum, ayda 47 bin
Türk lirasını yetimlerin boğazından çıkarıp bu
konutta harcıyorsunuz, kendi resmî konutunuz olduğu hâlde.
Değerli milletvekilleri,
şimdi biraz da komşularımızla olan ilişkilerimize
bakalım. Bana bir ülke, bir komşu ülke söyleyin ki dış
ilişkilerimiz istikrarlı bir şekilde iyi gitsin. İstikrar
var mı? Var. Nasıl? Sürekli kötüye gidiyoruz. Sürekli kötüye giden
bir dış politika izliyoruz. Sıfır sorun izleyeceğiz.
dediniz, şu anda maalesef sıfır komşumuz kaldı, bizi
seven sıfır komşu kaldı. Suriyeyi mi ele alayım?
Irakı mı ele alayım? İranı mı ele alayım?
Hangisini ele alayım? Elimi nereye atsam maalesef büyük
sıkıntı çıkıyor. Suriyede Esat sizin
kardeşinizdi kardeşim Esat dediniz, sonra cani Esed oldu
birdenbire. Orada ortak Bakanlar Kurulu yaptınız, sonra gittiniz
Şam Büyükelçiliğini kapattınız, arkasından
Türkiyedeki Suriye Büyükelçisini de sınır dışı
ettiniz. Gerekçe neymiş efendim? Gerekçe, orada dikta rejimi
olmasıymış.
Değerli arkadaşlar, bu
söylemlerinize çocuklar bile güler. Suriyedeki rejim hiçbir zaman
değişmedi ki, baba Esat zamanında neyse şimdi de o
rejimdir. Suriyede dökülen kan hiç kimse tarafından onanmaz. Suriyedeki şiddet,
kim uyguluyorsa, kime uyguluyorsa hiçbir şekilde asla kabul edilemez.
Kabul edilemeyecek olan bir şey daha vardır: Sizin daha dün kardeş
dediğiniz bir insanla, bugün cani diyerek yollarınızı
ayırmış olmanızdır.
Ticaret dediniz, Ticaret iyi
olacak. dediniz; şimdi sıfır. Bu kürsüden Irakta masada
değildik, Irakta hata yaptık; şimdi Suriye
masasındayız, bu hatamızı telafi edeceğiz. diyen
sizdiniz. Ne demek istediniz acaba? 1 Mart Tezkeresinin intikamını
mı aldık diyorsunuz? Evet, eğer öyleyse
başardınız, sizi buradan tebrik ediyorum.
Hani İsrail ile Suriye arasında ara bulucu
olacaktınız? İki tane iyi geçindiğimiz ülke vardı,
sayenizde her ikisiyle de düşman olduk. Sizin istikrar dediğiniz
buysa, evet, istikrar ama kötüye giden bir istikrar. Bunları mutlaka
gözden geçirmeniz ve mutlaka ve mutlaka düzeltmeniz gerekiyor idi ama o
şansınızı kaçırdınız. Hani hep diyordunuz
ya: Esat otobandan geçişi kaçırdı, artık geri dönüşü
olmayan bir yolda. Siz de aynen bu yoldasınız. Artık ne
yapsanız siz bu dış politikayı hiçbir şekilde yoluna
koyamazsınız. Neden mi? Yine bu kürsüden çıktınız,
dediniz ki: Orta Doğuda yeni bir düzen kuruluyor. Orta Doğuda
kurulan bu düzenin sahibi biz
olacağız. Meclis tutanakları işte burada; açın
bakın, dediniz mi demediniz mi? İşte, sizin
hırsınız aklınızın önüne geçmiş. Sizin
hırsınız gözlerinizi kör etmiş. Türkiyeyi nasıl bir
uçuruma sürüklediğinizin siz farkında değilsiniz ama biz,
bunları söyleyip ve Başbakanı uyarmak mecburiyetindeyiz. Çünkü
biz ülkemizi çok seviyoruz. Herkes artık, tehlikenin daha çok farkına
vardı. Suriye ile savaşmak için can
attığınızı artık herkes gördü. İşte bu
yüzden, ülkemizi savaşa sokmamak adına, daha çok zarar vermemek
adına o koltuğu derhâl terk etmelisiniz.
Gelelim İrana; Kürecikte ABDye
ait, İrana karşı İsraili koruyan radar üssü
kurulmasına izin verdiniz. Çok tartıştık;
uzatmayacağım burada. NATO üssü dediniz, halkımızı
kandırdınız. Obama çıktı O üs bizimdir, NATOya
devredeceğiz. dedi. Ya, bir çıkıp özür dilemez mi insan? Ya,
biz yanlış söylemişiz, pardon; o üs Amerikanındı,
şimdi NATOya devrediliyor. demez mi insan? Bunu da demediniz. Orada
yabancı ülkelerin askerlerini konuşlandırdınız bu
Meclisten, yüce Meclisten izin almadan. Anayasa suçu işlediniz Sayın
Bakan.
İranda nükleer programla ilgili
uluslararası görüşmelerde hani İrana destek oluyordunuz? Hani
İranın yanındaydınız? Şimdi, birdenbire
Batının ekonomik yaptırımlarını İrana
uygulamaya başladınız.
Hangi ülkeleri örnek vereyim;
Ermenistan mı? Buyurun; işgal altındaki Azerbaycan
toprakları ve Karabağ sorunu dururken, gittiniz Ermenistan ile
protokoller yaptınız. Yapmadıysanız;
çıkarsınız, burada yirmi dakika zamanınız var,
yapmadım dersiniz. Azerbaycan ile ilişkilerimizi bozdunuz.
Irakta, Irak içinde aranan bir mezhep
temsilcisine geldiniz burada kucak açtınız. GATAya
yatırdınız; tabiri caizse GATA kulli yaptınız.
Ondan sonra, sınır
güvenliğimizi de Amerikaya emanet ettiniz. Onların işaret
ettiği 34 yurttaşımızı katlettiniz.
Kıbrısı mı
anlatayım? Buyurun. Türkiyeden beslenenler Türkiyeyi eleştiremez.
diyen bir hastalıklı zihniyetin temsilcisisiniz. Sayenizde
Kıbrıs politikası artık tamamen çözümsüz hâle geldi.
Libya mı? Barış Ödülü
aldırdınız Başbakana, sonra cani dediniz. Bu nasıl
bir ruh hâli bunu hiçbir şekilde anlayamıyorum.
Bu da yetmezmiş gibi daha on
beş yirmi gün önce Dışişleri Komisyonunda, milis
yetiştirmek üzere, bakın polis değil, milis yetiştirmek
üzere anlaşma imzaladınız.
İsraili mi anlatayım? 9
vatandaşımızı katleden, Gazzede insanlık
dışı uygulamalar yapan İsrail, acaba özür diledi mi, ben mi
bilmiyorum? Eğer özür dilediyse ben bilmediğim için sizlerden özür
diliyorum. O yüzden mutlaka oradan kalkmalısınız Sayın
Bakan.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Lütfen sözlerinizi
tamamlayınız.
AYTUĞ ATICI (Devamla) Burada
Avrupa Birliğine girdik diye fişekler atan kimdi Allah
aşkına, kimdi? Havai fişekler atıp Avrupa Birliğine
girdik diye milleti nasıl kandırdınız? Niye çıkıp
buradan pardon demiyorsunuz? Artık Avrupa Birliğinde tam üyelik hedef
olmaktan çıktı, katılım müzakereleri durdu, hâlâ hayal
âleminde yaşıyorsunuz.
Mısıra mı bakayım
biraz da? Sadece ideolojik yaklaşıyorsunuz. Tahrir Meydanında
meydana gelen olaylara demokrasi dediniz, aynı Tahrir Meydanında
bu sefer insanlara yeni rejimleri, askerler ateş açtılar, sesinizi
çıkarmadınız. Niye? Çünkü ideolojik yaklaştınız.
Sudanı mı örnek vereyim? El
Beşiri Türkiyede ağırladınız. Bu adam katil diye
tüm dünyada ilan edildi. Niye? Yine ideolojik davrandınız.
İşte bu sebeplerden dolayı o koltuktan kalkmalısınız,
kaldırılmalısınız çünkü ülkemize zarar veriyorsunuz.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz
Sayın Atıcı.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına İstanbul Milletvekili Osman Taney Korutürk.
Buyurun Sayın Korutürk. (CHP
sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA OSMAN TANEY KORUTÜRK
(İstanbul) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Türkiye, son yıllara kadar
bölgesinde istikrar yaratan ve küresel ölçekte güven veren bir devlet olarak
bilinirdi; kimliği, aidiyeti, ilkeleri, değerleri belli,
dış politikası istikrarlı, saygın bir devlet olarak
algılanırdı. Türk dış politikasında öncelik,
girişimlerden sonuç alınmasına verilir, dolayısıyla
Türkiye sonuç alıcı politikalar izlemeye özen gösterirdi.
Çevremizdeki gelişmelerle yakından ilgilenir; politikamızı,
bu gelişmeleri ulusal çıkarlarımız doğrultusunda
etkilemeye yönelik olarak saptayıp uygular, ancak bize ait olmayan
meselelere doğrudan müdahale etmezdik. Özellikle,
komşularımız, başta, üçüncü ülkelerin iç
ihtilaflarında saf tutmaz, bu ihtilaflara taraf olmazdık. Bu sayede
bölgede ağırlığı olan, yapıcı, güvenilir,
tutum ve politikaları öngörülebilir, anlaşmazlıklarda hakemliğine
başvurulan; ekonomik, siyasi, askerî güce sahip olmasına rağmen,
bu gücünü tehditle ve zora çevirerek değil, yumuşak güç şeklinde
kullanan ve bu nedenle de ağırlığı büyük,
saygınlığı yüksek bir ülke olarak görülürdük.
Bugün, Türkiye, her sorunun çözümünden
kendisi sorumluymuş gibi her yere koşuşturan, telaşlı
ve kendisini ilgilendirsin, ilgilendirmesin her konuya müdahil olma hevesinde
olan, bu hevesi başkalarınca da istismar edilen bir ülke konumuna
gelmiştir. Bu nedenle, Türkiye, bölgesinde başka ülkelerin
karışmak istemediği dikenli konulara bu ülkeler tarafından
kışkırtılarak müdahil edilen, her konuda yüksek sesle
düşünen, belki sesi duyulan ama sözü dinlenmeyen, hemen her dış
anlaşmazlıkta taraf tuttuğu için ihtilafların çözümünde
etkili ve uzlaştırıcı olamayan, komşularının
rejimlerini değiştirmeyi de kendinde hak gören ve bu yolda faaliyet
gösteren, istikrar bozucu ve güven duyulmayan bir ülke hâline gelmiş
bulunmaktadır.
Komşularla sıfır sorun
politikası iflas etmiş, etrafımızda sorun
yaşamadığımız komşumuz
kalmamıştır. Türkiye, sıfır sorun iddiasıyla
yola çıkıp bugün komşularının bir bölümüyle
çatışır, diğer bazıları tarafından da tehdit
edilir hâle gelmiştir. Bu hazin tablonun sorumlusu, ne yazık ki,
dış politikamızı kötü yöneten Dışişleri
Bakanı Sayın Profesör Ahmet Davutoğludur. Gensorumuz işte
bu gerçekten hareket etmektedir.
Değerli milletvekilleri,
Sayın Davutoğlu saygın bir akademisyendir, kendi alanında
mutlaka bilgilidir; uygar, kibar bir insandır fakat kendisi
Dışişleri Bakanı olarak, ne yazık ki, hiçbir düzeyde başarılı
olamamıştır. Akademik kimliği ile icracı Bakan
kimliği arasında ayrım yapamamış, bu yüzden de hatalar
ve başarısızlıklar bir türlü peşini bırakmamıştır.
Dışişleri bakanlarının başarıları ve
başarısızlıkları ülkeleri üzerinde diğer birçok
bakanlıktan daha belirgin, daha kalıcı ve daha hayati etki
yaparlar. Nitekim, Sayın Bakanın icraatı, Türkiyeyi, sözlerimin
başında kısaca tanımladığım
ağırlıklı konumdan, bugünkü şaşkın,
dağınık görüntülü, dış siyasetinin hedefi, amacı
açıkça belli olmayan, politikaları kestirilemez ve genel anlamda
güvenilmez bir ülke konumuna getirmiştir.
Dış politikanın teorisi
başka, uygulaması başkadır. Sayın Bakan, teorik
varsayımlara dayalı yaklaşımıyla gerçeklerden
kopmuş, hayalci hedefler peşine düşmüştür. Yabancı
çevrelerin kendilerine mahsus gerekçelerle bu gidişatı
başarıymış gibi takdim etmeleri -amiyane tabirle- kendisine
gaz vermeleri, Sayın Bakanı gereksiz ve maceracı
arayışlara daha da hız vermeye sevk etmiştir.
Ermenistan açılımı geri
tepmiş, İranın nükleer politikasına uluslararası
camianın temenni ettiği yönde bir açılım geliştirmek
için araya girme çabaları, Birleşmiş Milletler Güvenlik
Konseyinde talihsiz bir oy kullanma sonucu, İranın nükleer siyasetine
arka çıkma olarak algılanmıştır. Buna rağmen,
Hükûmetin Suriyeye karşı izlediği hatalı politika ve
Kürecikte konuşlandırılan Amerikan erken ikaz radarı
İranı da karşımıza dikmiştir. Bu bağlamda,
Başbakan ve beraberindeki heyet, son yılların en
başarısız, hazin ve itibar zedeleyici dış ziyaretini
İrana yapmak durumunda kalmışlardır.
Sayın Bakanın bölgesel ve
bölge dışı diğer birçok girişimi de sonuçsuz
kalmıştır. İşin aslına bakılacak olursa,
Sayın Bakanın sonuç aldığı hiçbir ciddi girişim
bulunmamaktadır. Başkalarının sorunlarını çözmeye
çabalamak uğruna kendi ulusal sorunlarımız ihmal
edilmiştir. Tabiri caizse, stratejik derinlik bir kara deliğe
dönüşmüştür. Bu gerçeğe rağmen, Sayın
Davuoğlunun hâlâ hiçbir hata kabul etmemesi, izlediği
politikaların doğru ve ülke çıkarlarıyla uyumlu
olduğunu ısrarla iddiaya devam etmesi çok kaygı verici bir
durumdur.
Dış ilişkilerimizde
ülkemizi doğrudan ilgilendiren önemli gelişmeler olurken, Sayın
Bakan, Türkiye Büyük Millet Meclisine ve Dışişleri Komisyonuna
yeterli zaman ayırmamış, Meclise ayrıntılı bilgi
vermemiştir. Oysa demokratik parlamenter sistemlerde bu uygulama, düzenli
olarak yapılmasına özen gösterilen ve dış politikada siyasi
partiler arasında ortak çizgiler oluşturulmasına katkıda
bulunan, ülke yararına işleyen bir yöntemdir.
Değerli arkadaşlar,
dış politika dünyanın her yerinde millî bir siyaset olmak
zorundadır, bu nedenle de her ciddi ülkede ulusal bir uzlaşıya
dayalı olarak yürütülmesi gerekir. Sayın Bakan hiçbir zaman bir ulusal uzlaşı
arayışı içinde olmamıştır. Bugün Hükûmetin
uyguladığı dış politika üzerinde de bir ulusal
mutabakat mevcut değildir. Bunun sorumlusu da Dışişleri
Bakanının şahsında Adalet ve Kalkınma Partisi
Hükûmetidir. Uygulanan yanlış politikalar nedeniyle -terörün
azması dâhil- yaşadığımız ve
yaşanmasından endişe ettiğimiz tüm olumsuzlukları
tarih bu notla kayda geçirecektir.
Değerli milletvekilleri,
Sayın Davutoğlunun, başında bulunduğu kurumla
ilişkilerinde de ciddi sorunlar görünmektedir. Evet,
Dışişleri çalışanlarının özlük
haklarında yaptığı iyileştirmeler, Bakanlık için
yeni bir yerleşke çalışmasını başlatmış
olması ve yaygın ileri teknoloji kullanımı Sayın
Bakanın olumlu icraatlarındandır ancak Dışişleri
Bakanlığı Teşkilat Yasasında yapılan köklü
değişiklikler ve meslek memurluğu sınavlarındaki soru
işaretleri, bu seçkin ve profesyonel esaslara dayanan ve öyle kalması
gereken kurumun yapılanması ve geleceği hakkında ciddi
kaygılar uyandırmaktadır.
Dışarıdan yapılan
artan sayıda büyükelçi tayinleri, bu tayinlerle atanan büyükelçilerden
bazılarının liyakatleri hakkındaki tereddütler, kuruma yeni
alınan memurlarda aranan nitelikler, tayin ve terfilerde aranmaya ve
gözetilmeye başlandığı fark edilen esaslar, iktidar
partisinin niyetleri hakkında kuşkulara yol açmaktadır.
Türk Dışişleri
Bakanlığı, son derece profesyonel, iyi yetişmiş,
dünyadaki emsalleri içerisinde büyük saygınlığa sahip, gündelik
siyasetin dışında kalabilmiş ve bütün enerjisini yedi gün
yirmi dört saat ülkesinin hizmetine hasredilme kapasitesine sahip müstesna bir
kurumdur.
Bu Bakanlığın
işlevinin Sayın Bakanın devrinde fikir oluşturma ve
politika belirlemeye katkıda bulunmaktan giderek
uzaklaştırıldığını ve lojistik destek ile
altyapı hizmetlerini sağlamaya doğru yöneltilmekte olduğunu
endişeyle izliyoruz.
Yukarıda sözünü ettiğim
gelişmeleri ve Bakanlığa verilmek istenen bu yeni yönelimi,
Adalet ve Kalkınma Partisinin, Dışişleri
teşkilatı üzerinde partizan bir egemenlik kurma gayretlerinin
işareti olarak değerlendiriyoruz.
Sayın Bakanın
milletvekillerimiz tarafından bu hususta kendisine yöneltilen müteaddit
sorulara bugüne kadar hiçbir yanıt vermemiş olması da bu
kaygılarımızı ne yazık ki doğrulamaktadır.
Değerli milletvekilleri,
Dışişleri Bakanlığı teşkilatının
partizan ve ideolojik nedenlerle yapısının
değiştirilmesi bu ülkeye uzun vadede çok büyük zararlar verir. Bu
Bakanlık, devletin, bütün ülkenin ve halkımızın
tamamının hizmetkârı ve temsilcisidir. Elbette, siyasi karar
merci ve sorumluluk sahibi olan Hükûmetin talimatlarına göre iş
yapacaktır ancak cumhuriyet tarihimiz boyunca daima ülkemizin ve
halkımızın güvenliği ve refahı, uluslararası
barış ve istikrar için şehitler vererek görev yapmış
olan Dışişleri Bakanlığının siyasi
etkilerden uzak tutulması ulusal menfaatlerimizin önde gelen bir
gereğidir.
Değerli milletvekilleri,
dış politikamızdaki yanlışlara ayrıca
değineceğim. Ancak, önce bir Anayasa ihlalinden söz etmek istiyorum.
Biz Cumhuriyet Halk Partisi olarak başından beri Kürecik
radarının bir ABD üssü olduğunu, NATO tesisi
olmadığını vurguladık. Sayın Davutoğlu da
hep aksini iddia etti ve uyarılarımıza rağmen kamuoyumuza
doğruları anlatmadı. Aylar sonra, ABD Başkanı Obama
sayesinde, radarın NATOya tahsisi talebi vesilesiyle nihayet herkes
öğrendi ki Kürecik radarı gerçekten de bir Amerikan tesisiymiş.
Bu durumda Kürecik konusunun anayasal
boyutu öne çıkmaktadır. Onun için şimdi soruyoruz: Radarla
ilgili olarak ABDyle imzalanan mutabakat muhtırası
Anayasamızın 92nci maddesi uyarınca neden Meclisin
onayına sunulmamıştır? Radar üssündeki Amerikan askerleri
kimin izniyle topraklarımızda görev yapmaktadır? Peşin
olarak kaydedeyim ki 244 sayılı Kanunun 6ncı maddesine göre
yapılacak bir açıklama bu soruları yanıtlamak için yeterli
olmayacaktır. Zira Kürecik basit bir uygulama anlaşması
değil, Rusya ve İranın tehditleri
ışığında ulusal güvenliğimizi birebir ilgilendiren
önemli bir düzenlemedir. Son yıllardaki teamül, Afganistan ve Libya
örneklerinde de olduğu gibi, NATO Konseyinde alınan kararların
dahi Parlamento onayına sunulması yönünde gelişmiştir.
Kaldı ki Kürecik için tahsisli bir NATO kararı
olmadığı açıktır.
Meselenin ulusal güvenliğimizle
ilgili boyutuna gelince, 1920 Kasım 2010 tarihlerinde Lizbonda
yapılan NATO zirvesinde füze kalkanı konusundaki oydaşmaya
katılan Hükûmet, bu katılımı dolayısıyla ülkemizde
bu sisteme dâhil bir ikaz radarı kurmaya mecbur değildi. Basiretli
dış politika, komşularımızın, ülkede kurulacak
böylesi bir radardan ciddi tehdit algılaması duyacaklarını
ve bize karşı politikalar geliştireceklerini öngörmeyi ve NATO
içinde füze kalkanı sistemine dâhil tesislerin Türkiyede konuşlandırılmasını
kabul etmemeyi gerektirirdi.
İran ve Rusyanın bu konuya
kesinlikle itiraz edeceklerini bilmek durumunda olan AKP Hükûmeti,
müttefiklerimizi radarın bir başka NATO ülkesine
konuşlandırılması hususunda ikna edebilmeliydi.
Güvenliğini sağlamaya çalışırken ülkemiz üzerindeki
tehdidin artmasına ve çeşitlenmesine yol açmak nasıl bir
basiretsizliktir arkadaşlar?
Değerli milletvekilleri,
Türkiyenin Suriyeye ilişkin tek yanlı tutumu da bu komşu
ülkedeki şiddet sarmalını derinleştirmiştir. Hulada
hepimizin kınadığı katliam belleklerden silinmeyecektir.
Sınırın bu tarafında ise Mardinden Mersine kadar uzanan
illerimizde halkımız, esnafımız ekonomik ve sosyal
açıdan mağdur olmuştur. Ayrıca, yukarıda da
kısaca işaret ettiğim gibi, Hükûmetin hatalı Suriye
politikası, Türkiyedeki terörün bu ülke tarafından tahrik edilmesine
yol açarak ülkemizde terörün artmasına da neden olmuştur. Bu husus
gözden kaçırılmamalıdır.
Sayın Davutoğlu,
uluslararası hukuk ve iyi komşuluk ilkelerine göre hareket etmek,
Suriyedeki iç diyalog mekanizmalarının işletilmesine çaba
göstermek yerine, dış çevrelerin yönlendirmesiyle ülkemizi savaşın
eşiğine getirmiştir. Birleşmiş Milletlerin
sunduğu ve Arap Liginin desteklediği Annan Planına da güçlü
bir destek vermekten kaçınan Ankara, Suriyeye müdahale konusunda
Washington ve Avrupalı muhafazakârların yönlendirmeleri
doğrultusunda bir politika izlemekten ne zaman vazgeçecektir?
Suriye rejiminin kendi halkına
şiddet uygulamasına en baştan itibaren karşı
çıkan, ülkelerinin geleceğine sadece Suriye halkının karar
verebileceğini söyleyen, bu ülkedeki şiddeti dışlayan
özgürlük ve demokrasi hareketlerini destekleyen partimizin bütün çözüm
önerileri, maalesef, Adalet ve Kalkınma Partisi Hükûmetince geri
çevrilmiştir. En çok ihtiyaç duyulan bir zamanda ülkemizin Suriyeyle
diplomatik bağları da koparılmış, istihbarat ve
iletişim araçları aracıların eline
bırakılmıştır.
Hükûmetin Suriye politikası da
yanlıştır, Irak politikası da yanlışlarla
doludur. Bu politika neticesinde Türkiye, Irakın iç işlerine
karışan, tarafgir ve bizzat Irak Başbakanı tarafından
düşmanlıkla suçlanan bir ülke konumuna düşürülmüştür.
Kürdistan Bölgesel Yönetimiyle iyi ilişkiler kurulması yerindedir.
Ancak Bağdatı dışlamak Irakın iç dengelerini
bozmaktadır. Yanlış politikalar, işi Basrada Türk
Bayrağının yakılmasına ve Türk şirketlerinin
boykotla tehdit edilmesine kadar götürmüştür. Ülkemizin
başlangıçta isabetle izlemiş olduğu siyaset
doğrultusunda Irakın istikrarına, toprak bütünlüğüne ve
ulusal birliğine sahip çıkmak ve ülkedeki bütün gruplarla eşit
ilişkiler içinde olmak varken, Türkiye son birkaç yıldır,
komşu Irakı neden sürekli germektedir? Sayın Davutoğlu,
Irakta varılan bu kırılgan durumun nedenlerini
sorguladığında nasıl bir sonuca varmaktadır?
Mezhepçilik bu sonucun neresinde yer almaktadır?
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; görünen odur ki,
Dışişleri Bakanının en düşkün olduğu
işlerden birisi herkese akıl ve Arap ülkelerine de demokrasi dersleri
vermektir. Tutuklu milletvekilleri, onlarca gazeteci, Silahlı Kuvvetlerimizin
komuta kademesine mensup çok sayıda üst rütbeli subay ve yüzlerce
öğrencinin hapiste olduğu, yargının bağımsız
olmadığı, kadınların sürekli
aşağılandığı, şiddete maruz
kaldığı, herkesin telefonlarının dinlendiği, yaygın
bir işsizliğin hüküm sürdüğü, sosyal adaletin ortadan
kalktığı, terör ve şiddet eylemlerinin kol gezdiği,
OECDnin daha iyi yaşam endeksinde en son sırada yer alan bir ülkede
bakanlık yapmakla partisinin Sivas il kongresinde Cihan devleti
kurmamızı kimse engelleyemez demeyi nasıl
bağdaştırdığını Sayın Bakana sormak
isterim.
Sayın
Bakana bunun da ötesinde, ayrıca bundan seksen sekiz yıl önce
çağdaş, dinamik, laik ve demokratik olması hedeflenerek
kurulmuş saygın bir Türkiye Cumhuriyeti varken başka bir devlet
kurmaktan söz etmekle ne kastettiğini de açıklamasını
isterim.
Sayın
Bakan, sağda solda konuşmalarında cihan devleti kurmaktan, Orta
Doğunun sahibi, lideri ve hizmetkârı olmaktan bahsederken, Arap
ülkelerinin bu konuşmalarını nasıl
algılayacaklarını düşünmekte midir? Sayın Bakan,
bunları ve Arap ülkelerine model olacağımızı
söylerken, bu ülkelerin ne modele ne lidere ne sahibe ne de hizmetkâra
ihtiyaçları olduğunun, böyle arayışlarının
bulunmadığının artık farkına
varmalıdır.
İsrail
düşmanlığı yaparak Arap sokaklarında popüler
olmanın fazla bir anlamı yoktur. Sayın Davutoğlu, Arap
ülkelerine buyurgan, kibirli ve tehditkâr söylemlerle demokrasi
gelmeyeceğini ve bu söylemlerle Arapları kendimizden
uzaklaştıracağını er ya da geç kendi deneyimlerinden
öğrenecektir. Her bir Arap ülkesi kendi özellik ve ihtiyaçları
doğrultusunda kendi yolunu kendi belirleyecektir. Bunun için
dışarıdan yönetilecek bir değişim sürecine
ihtiyaçları olabileceğini düşünmek Arap halklarına
yapılabilecek en büyük saygısızlıktır.
Filistinle
ilişkilerimiz de sağlıksızdır. Filistin
halkının birliğine katkı vermesi beklenen Türkiye,
Haması kayıran bir politikayla Filistin
dayanışmasını olumsuz etkilemiştir.
İsraille
ilişkilerimiz tarafların karşılıklı
hatalarıyla bozulmuş ve bunun bir neticesi olarak Türkiye, Orta
Doğu barış sürecinin dışına itilmiştir.
Bölgenin
en önemli gücü olan Türkiyenin Arap-İsrail ihtilafının çözümü
gayretlerinde devre dışı kalması, bölge barış ve
istikrarı bakımından stratejik bir kayıptır.
Vatandaşlarımızın
hayatına mal olan ve hâlâ İsraile özür diletememiş olan
Sayın Dışişleri Bakanı, yazımını bizzat
tahrik ettiği Birleşmiş Milletlerin Palmer Raporuyla
uluslararası planda da siyasi ve hukuki bir yenilgi almış,
Filistin davasına ciddi zarar vermiştir.
Bugün İsrail, Güney
Kıbrıs Rum Yönetimi ve Yunanistanla ülkemize karşı iş
birliği yapmakta, Doğu Akdenizde petrol ve doğal gaz
kaynaklarına el koyarken Türkiye göstermelik birkaç adım
dışında durumu seyretmekle yetinmektedir. Öte yandan,
İsraille bozulan ilişkilerimizin ABD ve Avrupayla
bağlarımız üzerindeki etkisi de göz ardı edilmektedir.
Bölgesel konularda ABD doğrultusunda
politikalar izleyen AKP Hükûmeti, Washingtonla iyi ilişkiler kurmakla
övünmektedir. Fakat aslında gerçek şudur: AKP, Amerikanın
bölgedeki enerji kaynakları odaklı tek yönlü
çıkarlarının bekçiliğini yaptığı için
taraflar geçici bir balayı yaşamaktadırlar. Ancak Türkiyenin
bölgedeki çıkarları daha kapsamlıdır. Eşitlik
zemininde, kalıcı ortak çıkar ve değerlere dayanmayan ikili
ilişkiler kırılgan olmaya mahkûmdur. Bu, şu andaki
Türk-Amerikan ilişkileri bakımından da geçerlidir.
Cumhuriyet Halk Partisi olarak biz, ABD
ile karşılıklı eşitlik ve saygı temeline
oturtulmuş, kalıcı bir iş birliği ve
karşılıklı dayanışma içinde olmayı arzu
ederiz. Sağlıklı ve kalıcı bir ikili ilişkinin
temel şartları bunlardır. Bunun için, Türkiye ile
Amerikanın ilişkilerini mutlaka eşitlik ve
karşılıklı saygıya dayalı olarak, bölgede
birbirlerinin ortak çıkarlarını koruyup gözetme üzerinde
yoğunlaştırmaları gerekmektedir.
Kürecik radarı konusunda ciddi
rahatsızlık beyan etmiş ve üstü örtülü tehditlerde bulunmuş
olan Rusyaya önce doğal gaz, şimdi de nükleer enerji
bakımından bu denli bağımlı hâle gelmenin sakıncaları
hesaplanmış mıdır? Bilelim ki Rusya, dış
politikada çok radikal kararlar alabilen bir ülkedir. Türk-Rus
ilişkilerinin tarihi de bu yöndeki derslerle doludur. Bu itibarla,
Rusyayla bağlarımızın özenli bir dengede tutulması
büyük önem taşımaktadır.
Ermenistan
açılımının başarısız yönetimi, hem
Ermenistanla ilişkilerimizi daha gerilere götürmüş hem de
Azerbaycanla güçlü olan bağlarımızı zedelemiştir.
Ermeni iddiaları, iktidar partisi tarafından izlenen yetersiz
politikalar nedeniyle, uluslararası kamuoyunun, özellikle Amerika ve
Avrupanın gündemine iyice yerleşmiş bulunmaktadır.
Tarafımızdan gerekli önlemler alınmadığı
takdirde, siyaset, hukuk ve tazminat talepleri bağlamında Ermeni
konusu Türkiyenin başını çok ağrıtabilecektir. 2015
yılının bir kırılma noktası olabileceğine de
bu vesileyle Yüce Meclisin dikkatini çekmek isterim.
Değerli arkadaşlar,
Kıbrısta çözümsüzlük devam etmektedir. AKP Hükûmetinin KKTCye
bakışı yanlıştır. Hükûmet KKTCyi
bağımsız bir devlet gibi değil, kendisine bağlı
bir birim gibi görmekte ve böyle davranmaktadır. Bu ortamda
Kıbrıs sorununa Kıbrıs Rumları yön vermekte, Türkiye
sadece tepkisel bir politika izlemektedir.
Kendisi de yanlış olan bir adım önde olma
politikası yerini bugün daha da tehlikeli olan yerinde sayma
politikasına bırakmıştır. Sayın Bakanın bu
yoldaki taahhütlerine karşın Yunanistan
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; iktidar partisinin Avrupa Birliğine tam üyelik gibi bir
hedefinin kalmadığı da artık bütün dünyanın malumudur.
Bakanlarımız el ele vermişler, ülkemizi her geçen gün ABye tam
üyelik hedefinden uzaklaştırmaktadırlar. Bu
uzaklaşmanın ve isteksizliğin tek bir nedeni vardır: AB
üyeliği demokrasi, hukukun üstünlüğü, insan hakları, cinsiyet
eşitliği, temel özgürlükler, sendikal haklar ve en önemlisi laiklik
gibi çağdaş uygarlığın temel değerlerini
benimsemeyi ve uygulamayı gerektirmektedir. Ancak iktidar partisi ve
bakanları Türkiyenin altın çağını evrensel ve
çağdaş uygarlıkta değil, geçmişin kalıntıları
arasında aramaktadırlar. Sayın Davutoğlu ise bu
arayışın bayraktarlığını yapmaktadır.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Lütfen sözlerinizi
tamamlayınız.
Buyurunuz.
OSMAN TANEY KORUTÜRK (Devamla)
Değerli milletvekilleri, Dışişleri Bakanı Sayın
Davutoğlunun ütopik varsayımlarla cihan devleti, Orta Doğudaki
değişimin öncüsü ilan ettiği Türkiye,
komşularının gözünde düşman bir ülkeye dönüşmektedir.
İzlenen dış politika güvenliğimizi, bölgesel
etkinliğimizi ve uluslararası saygınlığımızı
tehlikeye atmaktadır. Dış politika teori, hayal ve
fantezilerinizi sergileyebileceğiniz, bunları yaşama geçirmeyi
deneyebileceğiniz bir alan değildir. Yapılan her hata mutlaka
geri döner ve maliyeti tüm ulusumuz öder. Türkiyenin dış
politikası, içinde bulunduğu çıkmaz ve zafiyetten
kurtarılmalıdır. Gensorumuzun kabulü bu yönde atılacak bir
ilk adım olacaktır.
Hepinize saygılar sunuyorum.(CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz
Sayın Korutürk.
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu
adına Ankara Milletvekili Yıldırım Tuğrul Türkeş.
Buyurunuz Sayın Türkeş. (MHP sıralarından
alkışla)
MHP GRUBU ADINA YILDIRIM TUĞRUL
TÜRKEŞ (Ankara) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
konuşmama başlarken yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Cumhuriyet Halk Partisinin,
Dışişleri Bakanı Sayın Ahmet Davutoğlu
hakkında, ülkenin güvenliğini tehlikeye atan ve ülke
çıkarlarına zarar veren başarısızlıkların
siyasi sorumlusu olduğu iddiasıyla verdiği gensoru önergesi ile
alakalı, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz aldım.
Öncelikle, Sayın
Davutoğlunun, Dışişleri Bakanı olarak, böyle bir
gensoruya muhatap olmasını kesinlikle arzu etmezdim. Ne var ki
Türkiye Cumhuriyeti devletinin menfaatleri tüm kurum ve
şahısların üzerindedir. Dolayısıyla da ortada bir
yanlış varsa -ki ben, ağır yanlışlar zinciri
olduğu kanaatindeyim- bu telafi edilmeli ve gereken
yapılmalıdır.
Az önceki değerli
konuşmacılar da bahsetti, Sayın Davutoğlunun,
başlangıçta ortaya attığı komşularla
sıfır sorun tezi, aslında birçoğu için cezbedici ve
heyecan vericiydi ilk başta. Zira zamanında Atatürkün
işaretlediği Yurtta barış, dünyada barış
hikmetinden esinleniyordu, onu örnek alıyordu. Umuyorum ki Türkiye Büyük
Millet Meclisi çatısı altında bulunan tüm siyasi partiler,
Türkiye'nin, bölgesinde ve dünyada itibar gören bir devlet olmasını
canıgönülden hedeflemektedirler. Sayın Davutoğlunun örmeye
çalıştığı stratejik derinlik paradigması da her
her ne kadar birtakım hayalperest ögelerle beslense de pekâlâ bu yüksek
gayenin ete, kemiğe büründürülmesine katkıda bulunabilirdi.
Bir dönem, bu çerçevede bazı somut
adımların atıldığı da doğrudur, bunu da
gönül rahatlığı ve sükûnetle kabul ediyorum. Örneğin,
2002-2009 yılları arasında bölge ülkeleriyle bir
yakınlaşma başladı. Sayın Davutoğlu
önderliğinde, özellikle Suriye ve İran ile Avrupa Birliğinin
kuruluş aşamasındaki Benelux modeli gibi bölgede bir
barış ve ticaret havzası oluşturmak istendi. Suriyeyle,
İranla, Mısırla, Libyayla sıcak ilişkiler
geliştirildi. AKP o sıralarda Irakın toprak bütünlüğünü
-söylem düzeyinde dahi olsa- kamuoyu önünde savunabiliyordu. İsrail ile
diyalogumuz o kadar iyiydi ki Suriye ile aralarında hasıl olan
ihtilafı çözmek için yegâne adres olarak Türkiye gösteriliyordu. Avrupa
Birliğine tam üyelik için müzakereler başlamış, son sürat
ilerliyordu. Batı, Türkiyenin nihayet modern bir demokrasiye
dönüşeceği hususunda ikna oluyordu. Peki, hatalar yok muydu? Elbette
vardı, hem de çok.
Öz kardeşimiz Azerbaycan ile
yaşanacak bir gerginlik pahasına olsa dahi Ermenistan ile protokol
imzalandı. Iraktaki Türkmen nüfusun hakları göz ardı edildi,
özgürlükleri savunulmadı. İçeride yürürlüğe konulan
açılım siyasetinin çekirdeğini teşkil eden Türk
düşmanlığı, dışarıda da etkisini hepimize
hissettirdi. Göz bebeğimiz olan Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetini
aşındırmaya yönelik faaliyetler güdüldü. Merhum Rauf
Denktaşın şahsına karşı hakarete varan
açıklamalar yapıldı, beyanlar verildi.
Söz konusu verilerin ışığında
gri renkte addedilebilecek AKP dış politikasını dipsiz
kuyulara, zifiri siyaha iten ana hadise ise bir Tunuslu genç olan Muhammed
Bouazizinin bedenini ateşe vermesi oldu. Sayın Davutoğlunun
tuğla kalınlığındaki kitabını, akademik
makalelerini, hararetli nutuklarını, herkes tarafından iltifat
yağmuruna tutulan pragmatizmini yerle bir eden, küllere
karıştıran bir Arap çocuk oldu. Ne hazin değil mi? Koskoca
bir vizyon yok oldu. Barış yerini dış müdahaleciliğe,
istikrar yerini kaosa, düzen yerini anarşiye bıraktı.
Bugün itibarıyla, Başbakan
Sayın Erdoğanın 2002-2009 yılları arasında elini
sıktığı kim varsa sözde demokrasi uğruna ya
yakalanıp kafeslere tıkıldı ya öldürüldü veya hâlâ
öldürülmek isteniyor. Oysa, Arap Baharına kadar Türkiyenin
bölgede genel bir
demokratikleşme beklentisi yoktu, vardı ise de kamuoyu önünde
paylaşılmıyordu. Kaldı ki, ben, Sayın
Davutoğlunun bu sözde demokrasi delilinin ardına
saklanmasını kati surette samimi bulmuyorum. Tunustan,
Mısırdan çok daha baskıcı ve otoriter rejimler hâlâ ayakta
değil midir? Bahsedilen ve övünülen demokrasi rüzgârı niçin
diğer bazı bölge ülkelerini, özellikle de petrol zengini
monarşik yapıları es geçmiştir? Bu sorular
sorulmalıdır. Ortada belli ki tertip edilen bir
kışkırtma var. Tunusta başlayan ve ardından domino
etkisiyle tüm bölgeye yayılan isyan Libyada tıkandığında,
Kaddafinin direnişiyle karşılaştığında
NATOnun anında askerî planda sürece dâhil olması bu açıdan
manidardır. İlk anda NATOnun ne işi var orada? diye
basın önünde çıkışanların, ardından kapalı
kapılar ardındaki müzakereler sonucu can havliyle operasyona dâhil
olmalarını da unutmuyoruz.
Bu bağlamda, tabii olarak, Arap
Baharı olgusunun yaşandığı ve
yayıldığı coğrafyaları bir de o bölgelerdeki
enerji havzalarının haritasıyla mukayese etmek lazımdır.
Söz konusu mukayeseyi yaptığımız vakit görürüz ki, Türkiye
Cumhuriyeti devleti herhangi bir doğal kaynağı
yağmalamamış, diğer büyük müdahil ülkeler gibi sömürmeye
kalkışmamıştır. Demek ki AKP için Arap
Baharının ganimetleri maddi planda değil, başka bir
alandadır. Peki, nedir bu alan? Hangisidir?
Sayın Davutoğlunun
tasarladığı komşularla sıfır sorun
politikası, 2010da Orta Doğu genelinde ve Mağrip ülkelerinde
cereyan eden halk ayaklanmalarıyla aksamış, ardından Suriye
ile ise tamamıyla çökmüştür. Bugün
karşılaştığımız çatlak Komşu halklar
ile mi sıfır sorun yoksa komşu rejimlerle mi sıfır
sorun? sorusu eksenindedir. Son gelişmeler vasıtasıyla
görüyoruz ki aslında Sayın Davutoğlunun derdi o
coğrafyalarda bugüne dek yeraltı faaliyetlerinden sorumlu olacak olan
oluşumlarla tesis edilecek sıfır sorun siyasetiymiş. Bu
unsurun üzerine mutlaka gidilmelidir. Bugün varılan noktada, Tunusta
yapılan ilk özgür seçimleri, Mısırda yapılan parlamento ve
ilk tur cumhurbaşkanlığı seçimlerini aynı oluşum
önde bitirmiştir. Şekillendirilen yeni Libyada, Suriyede ise merkez
odağı tek başına yine aynı blok oluşturuyor. Tüm
bu ayrıntılar basit birer tesadüf müdür? Bana kalırsa böyle
düşünmek fevkalade zordur arkadaşlar. Bu teşkilatın önde
gelen isimleri, özellikle Arap Baharı sonrasında mevcudiyet
belirttikleri ülkelerde özgürlükleri koruma altına alacaklarını
belirtmişlerdir.
Bu vesileyle can alıcı bir not olarak da
sizlerle bir şey paylaşacağım. Tunustaki
teşkilatın seçkin figürlerinden birisi, Mayıs 2011 tarihinde,
geçtiğimiz aylarda Hatayda kampları ziyaret ederken yaptığı
bir konuşma esnasında Gelecek sene Şamda görüşmek üzere.
diyen John McCain ve Joe Lieberman
Şimdi, yüce
Meclisin huzurunda sormak istiyorum: Sayın Davutoğlu, Türkiye
Cumhuriyeti devletinin dış politikasının irili ufaklı
uluslararası sivil toplum kuruluşlarıyla eş güdümlü idare
edildiği bir dönemi vicdanınızda nasıl aklayabilirsiniz? Bu
mümkün müdür? Bu sorunun tarafınızca milletimizin önünde
cevaplandırılması gerekir.
İzninizle,
meselenin bu boyutunu bir kenara koyup diğer çehreleriyle ilgili
konuşmama devam edeceğim.
Türkiye, bugün neredeyse
tüm komşularıyla sorunlu ilişkilere sahiptir. Suriyeyle kopan
resmî ilişkilerin yanı sıra İran
Ek olarak, küresel
ekonomik kriz dev cüsselileri bile zorlamaya başlamışken ve
içeride milyonlarca işsizimiz varken ve cari
açığımızla sürekli diken üstünde olan bir ekonomiyle
Sayın Davutoğlunun çaldığı savaş
borazanlarını akılla bağdaştırmak mümkün müdür
değerli arkadaşlar? Ayrıca
Suriyeli mültecilere yapılan yardımın, Türkiyedeki kamplarda,
bugüne kadarki harcamanın 150 milyon doları
aştığı söyleniyor. Bu rakam millî bütçeden mi
karşılanmaktadır, yoksa bölgedeki müttefik ülkelerden de
katkı vermeleri istenmiş midir? Suriyedeki direniş hareketinin
finansmanını ve lojistiğini, ülkemizin sıradan
insanları, örneğin elektrik veya doğal gaza yapılan
çeşitli zamlarla karşılamak mecburiyetinde midir?
AKP, bugün Arap Baharı
kapsamında Irakın ülke bütünlüğünü tehdit ederken ülkenin kuzey
bölgesinde kurulacak sözde bir devlet yapısına da önayak oluyor.
Nedeni ise çok basittir; AKP, Barzani ile ittifak kurmuştur. PKKya
yönelmeye başlayan AKP İktidarının dışarıda
Barzani, içeride ise meseleye sözde ılımlı yaklaşan ancak
en az PKK kadar yıkıcılığı savunan yurt
dışından ithal figüranlarla kol kola girmesi birçok soru
işaretini de beraberinde getirmektedir. Çok açık
konuşacağım, dumanlı ilişkiler
yumağınızı takip ediyoruz ve her şeyi en ince
ayrıntısına kadar da not ettiğimizi bilmelisiniz.
Sayın milletvekilleri, bugün gelinen noktada ne
yazık ki Türkiye Cumhuriyeti devletinin Kıbrıs diye bir
davasının kalmadığı intibası yaratılmaya
çalışılıyor. Gerçekten de Sayın Davutoğlu,
Kıbrısı bir dava olarak değil, bir sorun olarak
değerlendirmektedir. AKPnin Millî meseleler olarak
adlandırdığı sınıfın içinde öyle
değişik ve birbiriyle alakasız meseleler var ki hakiki manada
millî olan davamız Kıbrısı böylelikle
sıradanlaştırıyor ve etkisizleştiriyoruz. AKPnin
millî meseleleri o kadar geniş bir alana yayılıyor ki bu vesileyle
söz konusu kavramın içi de
boşaltılıyor. Buna göre Gazzede, Şamda, Bağdatta,
Kahirede, Trablusta, Tunusta millî mesele konumuna terfi etti, Kıbrıs
da bunların içinde. İktidara yakınlığıyla
bilinenlerden bazı duyumlar alıyoruz. İsrailin Kıbrıs
Adasının güneyinde Güney Kıbrıs Rum Yönetimiyle birlikte
yürüttüğü malum faaliyetlerden şayet olumlu bir netice çıkarsa
yani petrol, doğal gaz bulunursa -ki öyle bir ihtimali ben görmüyorum ama
gene de bunlar söyleniyor- Türkiyenin Güney Kıbrıs Rum Yönetimiyle
bir anlaşmaya gidebileceğine, bunlardan alacağı pay ile de
Kıbrısı bir sözde baş ağrısı olmaktan
çıkaracağına dair söylemler var. Bir başka seçenekte
de Türkiye Cumhuriyeti Devletinin
Kıbrıs Adasında bir veya iki askerî üs
karşılığında geriye çekilebileceği söyleniyor.
Takdiri yüce milletimize bırakıyorum.
Kıbrıs ile
bağlantılı olarak Sayın Davutoğlunu Türk dünyası
siyaseti çevresinde de eleştiriyorum. Türk dünyasıyla ilgili çok
yönlü bir dış politikanın içselleştirilmesi gerekirdi. Son
dokuz yılda bunun olmadığını görüyoruz. Türk
dünyasıyla olması gereken ilişkiler ne acıdır ki
yürümüyor. Tarihî köklerimizle bağları koparmayacak, aksine,
onları sağlamlaştıracak ve pekiştirecek bir
dış politikanın yokluğuna şahit oluyoruz. AKPli
arkadaşlarımıza söylüyorum: Türk dünyası, her sene
düzenlenen Türkçe Olimpiyatları etkinliğine Başbakan, bakan veya
milletvekili düzeyinde sağlanan
katılımdan çok daha fazlasını hak ediyor. Bunu
yapmayın. demiyoruz size, onlara tabii ki katılın, gidin,
ağlamak isteyenler ağlar, onlara hiçbir sözümüz yok ama Türk dünyasına
daha fazla ilgi gerekiyor; Özbekistana ilgi gerekiyor, Kazakistana ilgi
gerekiyor, Kırgızistana ilgi gerekiyor.
AKPnin önümüzdeki yıllarda
küresel güçlerin iktidar mücadelesine tanıklık edecek Orta Asya
coğrafyasını tamamıyla yok sayması, TİKAnın bu
bölgedeki faaliyetlerinin aksaması ve hatta durma noktasına gelmesi,
devletimizin stratejik menfaatlerine nispetle derinden aykırılık
arz etmektedir.
Şunu açıkça
ifade etmek istiyorum: Türk dünyası bugün kendisini Türkiye
tarafından terk edilmiş, yüzüstü bırakılmış
hissetmektedir. İlkesel olarak sonuna kadar arkasında olduğumuz,
ancak iktidarın plansız programsız götürdüğü Afrika
açılımı yerine önceliği bu coğrafyaya vermesi daha
yerinde olacaktır, Balkanlar da buna dâhildir.
Gitgide gerileyen
Türkiye-AB ilişkilerine, 2015e yaklaşırken Hükûmetin
hazırlıksızlığına ve hareketsizliğine,
ABDyle tecrübe edilen iniş çıkışlara ve bölgemizdeki
bazı ülkelerle aramızda oluşan husumete kısıtlı
zamanımdan dolayı değinemiyorum bile. Bu noktalarda da ama
manzara aynıdır, perişandır.
26 Nisan 2012 tarihinde,
yüce Meclisi Hükûmetin Suriye politikasıyla ilgili bilgilendirmek yerine,
kendisine hiç de yakıştıramadığım sert bir
üslupla, muhalefeti azarlayan bir tarzda konuşan Sayın
Davutoğlunun -bunu niye yapıyor, yaptığı
hataların yarattığı farkındalık mı yoksa
parti içi hesaplar mı, onları tabii ben bilemem- saygıdan,
hoşgörüden ve demokratik etikten yoksun bu davranışını
Milliyetçi Hareket Partisi olarak fazlasıyla yadırgadık.
Nezaketini, duyarlılığını bildiğim,
tanıdığım Sayın Davutoğlunun bize
karşı o gün takındığı bu tavra kendi adıma
da bir anlam veremedim, bunu da açıkça söyleyeyim.
Sayın
milletvekilleri, her şeyin ötesinde, AKPnin kendi içinde bir koalisyon
yaşattığını bugün herkes bilmektedir. Millî
Eğitimde ve İçişleri Bakanlığında her yeni gelen
bakanla fikir ve icraat tamamıyla değişmiştir. 3 bakan,
Millî Eğitimde üç icraat gibi. Umarım Dışişlerinde bir
Bakan değişikliği olmadan, Dışişleri gerçekten
Türkiyenin ihtiyaçlarını karşılayacak millî ve daha ciddi bir çizgiye gelir.
Bu duygu ve düşüncelerle yüce
Meclisi saygılarımla selamlıyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz
Sayın Türkeş.
Barış ve Demokrasi Partisi
Grubu adına Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan.
Buyurunuz Sayın Kaplan. (BDP
sıralarından alkışlar)
BDP GRUBU ADINA HASİP KAPLAN
(Şırnak) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri,
Barış ve Demokrasi Partisi Grubu adına söz aldım. Hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Gerçekten dış
politikamızda sorunlar yaşıyor muyuz, Parlamento bunlara hâkim
mi? Dış politika bir partinin sorunu mu, çoğunluk da olsa bir
iktidarın sorunu mu, yoksa tüm partilerin sorunu mu? Dış
politika partiler üstü müdür? Dış politikalar duygusal, hissî, öfke
ve günübirlik pragmatizm üzerine mi kurulur, yoksa gerçekten köklü bir
dış politika geleneği geliştirilir mi? Bu sorulara cevap
aradığımız zaman, açık söyleyeyim, sıfır
sorundan bütün komşularla soruna seyreden bir durum yaşıyoruz.
Bu, iktidarın, Hükûmetin
yanlış politikaları, yanlış felsefik
yaklaşımı, yanlış dış politikası
olduğu gibi, bölge ve dünya dengelerinin değişiminde birlikte
hareket ettiği kesimlerin çıkarları nedeniyle de
yanlış yönlendirmeye götürebiliyor. Böyle
baktığımız zaman, birkaç başlıkta vurgu yapmak
istiyorum. En baştan başlayayım. Kıbrıs Rum kesimi
önümüzdeki dönem Avrupa Birliği temsilcisi olacak, ilişkilerimiz
kötü. Antakyadan başlıyorum Habura kadar, Suriye başlı
başına bir olay. Ona birazdan daha detaylı değinmek
istiyorum. Irak: Haburdan Şemdinliye kadar Irak
sınırımız var. Irakta çok ciddi şeyler oluyor
arkadaşlar. Şii-Sünni Arap çatışmalarında şu ana
kadar dahi günde 100 kişi ölüyor, 1 milyona yakın insan öldü, orada
da insan hakları ihlalleri yaşanıyor ve ciddi bir şekilde
Irakta Şii Araplar, Sünni Araplar ve Kürdistan Bölgesi, üçlü yönetim
ciddi sorunlar yaşıyor ancak onunla ilgili de yaşanan sorunlar
var. İran
Türkiyede dünyadaki en çok gazeteci
tutukluya sahip olur, dünya 1incisi olursanız Avrupa Birliğiyle
ilişkileriniz bozulur, dünyada en çok savuma avukatının tutuklu
olduğu bir devlet, ülke olursanız üyeliğiniz sorgulanır, en
fazla milletvekili tutuklu olan bir ülke olursanız üyeliğiniz
sorgulanır, en fazla belediye başkanı tutuklu olan bir ülke
olursanız yine üyeliğiniz sorgulanır, en fazla siyasetçi
tutuklusu olan bir ülke olursanız hayda hayda sorgulanır. Yani
Küresel kriz, Avrupa Birliği, Avrupa bize muhtaç. Bizim de irademizin
dışında konjonktür lehimize gelişiyor, bu gelişmeler
içinde Türkiye güçleniyor, rolü artıyor. Biz güçlüyüz, onlar bize muhtaç.
Enerji boruları hep bizim üzerimizden Avrupa'ya akacak, biz onları
ısıtacağız, bizim ampulümüz onları aydınlatacak.
derseniz, işte, orada kaybetmişsiniz demektir arkadaşlar.
Dış politika böyle
yapılmaz çünkü sizin dünya ithalatı, ihracatınızın
yüzde 60ı bu ülkelerleydi, şu anda düştüğü rakam yüzde
41lerde arkadaşlar, yüzde 41lerde. Ben bunu salt hukuk alanında,
insan hakları, demokrasi alanında saymıyorum, ekonomi
alanında da bu dönüşüm, düşüş var.
Krizin tetiklediği
İslamofobi, İslam karşıtlığı ve
kaşıdığı ırkçılıkta
ırkçılığın güçlenmesi, Avrupa Parlamentosunda grup
kurması karşısında Türkiye'deki siyasetçilerin yapması
gereken, onlar gibi, onlarla aynı düşüncelerden beslenmek ve onlara
bakarak, özenerek onlar gibi yapmak değildir. Eğer Türk, İslam,
Hanefi tarzı bir yaklaşım açısının üzerine
siyaseti kurar, bu siyaseti de dış politikaya
taşırsanız, çok farklı bir noktaya getirirsiniz.
Yine, son kamuoyu
tartışmalarına girdiğimiz zaman, gerçekten dış
politikada Türkiye'nin Suriyede çok ciddi bir maceraya, bir bataklığa
sürüklendiğinin söylendiği ifade ediliyor. Nedir bunlar? Savaş
müteahhitliği sektörü bazen kazandırabilir arkadaşlar.
Bakın, Libyada Kaddafi devrildi, 338 firmaya el koydular. Bizim bakanlar
9 tane firmamızı kurtarmak için Libyada tırım
tırım geziyorlar. Hani bavulla para gitmişti? Yani NATOya
karşıydık, sonra NATOyla beraber saldırdık, Kaddafi
yönetimini devirdik. Ne oldu oradaki bizim şirketlerin durumu? Bakın,
soru işaretidir, bunu not alın. Yani savaş müteahhitliği
her zaman kazandırmıyor. O 338 şirkete kayyum tayin
edilmişti.
Yine, mezhepsel çatışmalar ve
medya sektörüne çok dikkat çekmek istiyorum. Ulusal medyayı kontrol
edebilirsiniz ama asla ve asla uluslararası medyayı kontrol etme
şansınız yoktur. Dış politikanın sizin açınızdan
dezavantajı budur. Sizin Tasmalarınız diye hitap
ettiğiniz, onurunu kırdığınız, incittiğiniz
ulusal alanda çalışan medya mensuplarının
meslektaşları da vardır uluslararası alanda
çalışan ve kendi mensubuna böyle davranan bir siyasetin dış
politikasına asla ve asla kıymet vermez, değer vermez. Sizin
basın mensuplarınıza verdiğiniz kadar değer verirler
arkadaşlar. Bunun da çok tehlikeli bir boyutu vardır, onu da
hatırlatmak istiyorum.
Dış politikada ütopyacı
olabilirsiniz, idealleriniz olabilir, Neo-Osmanlı, yine imparatorluk
ruhuyla genişlemek isteyebilirsiniz ama bunu, sizin kendi isteklerinizi,
kendi ütopyalarınızı, kendi idealizminizi bir ülkenin kaderi
hâlinde dış politikaya getirdiğiniz zaman yalnız
kalırsınız. İşte, bu sorun yaşanıyor.
Bu noktalardan sonra, biraz Suriye
olayına girmek istiyorum. Biraz ağırlıklı olarak
değinmek istediğim birkaç konu.
Bakın, 10 Mayısta bir patlama
oldu. Altından Kaideli işi olduğu söylendi. Hula katliamı
oldu; 108 sivil öldü. Annan Planı sarsıntıya uğruyor.
Muhalefet diyor ki: Şebbiha güçleri bunu yaptı. İşte,
buradan iktidarı uyarıyorum: Dış politikada Şebbiha
siyaseti olmaz arkadaşlar. Şebbiha siyaseti dış politikada
asla olmaz; çünkü diplomasinin kuralları vardır, deneyimleri
vardır. Ban Ki-moon ne diyor? Yönetimi, Rusya, farklı bir
şekilde Birleşmiş Milletlerin bilgilendirilmesini söylüyor ve
aynı tarihlerde Sayın Başbakan Hula katliamını
kınarken Kürtaj, Uluderedir. diyor. Eğer Hulada siz insan
haklarını, hukuku savunur da, Hulada savunduklarınızı
dışarıda, kendi ülkenizde F-16 savaş uçaklarının
bomba yağdırdığı yurttaşlarınızın
yaşadığı bir acı olayda yaşayamazsanız,
sizin o dış politikanız da iflas eder, tutmaz arkadaşlar.
Yine, bir şey daha ifade etmek
istiyorum: Mülteciler geldi 47 bin sayısına kadar; indi, şu an
30 bin. Antakya milletvekilleri vardı. Hataydan tutun
Yayladağına, Reyhanlı, Apaydın, bilmem ne, düzenli kentler
kurdunuz. Prefabrikler şahane idi; takdir ediyoruz, tebrik ediyoruz ve çok
kısa sürede kurdunuz. Peki, Allah aşkına, Van depreminde niye çuvalladınız?
Van depreminde niye çuvalladınız? Aynı konut, aynı imkân,
aynı şey. Ama oraya gelen mültecilerin içinde eğer bir de asker
varsa ve o asker arada bir sınırı geçip, silah kullanıp
geri dönüyorsa, işte, iki ülke arasında savaşa ramak
bırakılması demektir. Bu, çok tehlikelidir ve çok çok
tehlikelidir.
Yine, Sayın Atalay Suriyeden
gelenler için yapılan harcamaları açıkladı: 150 milyon
Değil arkadaşlar, çok fazlası. Bütçeden, nereden yaptık
bunu? Hangi kalemden yapıldığı belli değil.
Arkadaşlar, Suriyenin ulusal
ittifakı için maaş bağlanacak ve Türkiye de maaş veren
ülkeler içindedir. Bu Meclisten geçmeden, bütçeden, vatandaşın
parasını veriyorsunuz; hangi yetkiye ve yasaya dayanarak belli
değil.
Yine, Suriyede farklı kesimler
var. Bu farklı kesimlerin içinde, Araplar, bunların içinde
Nusayriler, bunların dışında Sünniler, Kürtler, Süryaniler,
Ermeniler, yine, Şii gruplar
Şimdi, böyle bir denge içinde,
Suriyenin yüzde 50-50ye denk gelen bir iktidar muhalefet denkleminde, bu
iktidar muhalefet denkleminde dünya ölçeğinde
baktığınız zaman İran, Çin ve Rusyayı
arkasına aldığı bir güç ve bu gücün Şii yayı
olarak Orta Doğuda Lübnandan tutun Iraktan İrana kadar bir gücü
arkasına aldığını düşündüğünüz zaman,
mezheplerle ilgili dış politika yapmanın Türkiyeye ne kadar
zarar vereceğini çok iyi hesap etmek gerekiyor ve bu konuyu
kaşımamak gerekiyor; kaşırsanız, Irak gibi
yaparsınız. Irakta 1 milyon insanın katledilmesine yol açan bir
felaketi kaşımış olursunuz.
Yine, Suriyede yaşayan yüzde 10 -3
milyon civarında- bir Kürt nüfusu var. Bunlara yapılanların
Saddam döneminde Hamada, Humusta yapılan katliamlardan bir farkı
yok. Kimliklerini aldılar, Ecnebisiniz. dediler, topraklarına el
koydular, mülklerine el koydular ve sürekli olarak Baas rejiminin çizmesi
altında ezildiler. Ama bugün muhalefet koalisyonun içinde 20 Kürt
partisinden bir tanesi İstanbulda katılmıyorsa dış
politikadaki yanlışlardan dolayı katılmıyor
arkadaşlar.
Türkiye-Suriye ilişkilerinde bir
bahar vardı. Esad geldi, Başbakanımız görüştüler,
gezdiler, Kapalı Çarşıya gittiler. Bir gün Plan ve Bütçe
Komisyonunda ben bunu söyledim, dedim: Arkadaşlar, bu muhabbet gitmez.
diye. İnanın, AK PARTİli üyelerin 15 tanesi birden üzerimize
yürüdü. Ya, kıskanıyorsun. Ya, kıskanmıyorum
kardeşim, ben biliyorum bu Baas rejimini. Vatandaşına ne
yapmış geçmişte? Aynısını sürdürecek ve
sürmeyecek bu. Üstüme yürüdüler ama görüldü ki olay farklı. Başbakan
kimi öptüyse, ki Esad da bunlardan birisi, Mübarek, Kaddafi, peş peşe
gidiyor arkadaşlar. Yani bu dış politikada kardeşlikten
düşman eksenine kayıyorsunuz.
Şimdi, burada demokratik Suriye
için Suriye Ulusal Konseyini kuracaksınız, içinde bir tek Kürt
olmayacak, orada da Kürtlere karşı olacaksınız. Sizin
yaptığınız siyasetin, dış politikanın illa
ki ırkçılık temelinde mi olması gerekir? Niye Kürtlere bu
kadar düşmanca bir yaklaşım dış politikada
yapıyorsunuz? Niye Suriyedeki Kürtlerin, Cizreden başlayıp,
Derikten, Tirbespîden, Afrinden ta Halepe kadar, Antakyaya kadar, o
kuşağın hepsinin de sınır boyunda
yaşadığını
Tampon bölge yapma anlayışı
nereden geliyor aklınıza? Tabii, bu tampon bölgede
yaşayanların hepsinin Kürt nüfusu olduğunu ve Cebel El Ekrad
-Suriyede meşhurdur- Kürt dağlarına kadar üs kurmayı
düşünüyorsanız, bu doğru bir dış politika değil
arkadaş. Bu, Muhteşem Yüzyılda sultandan sonra Pargalı
gibi alırsınız orduları, gidersiniz Suriyeye, al sana
dış politika. Şu an uygulanan dış politika bu.
Pargalı gibi gider fethedersiniz, gelirsiniz Fethedilmiştir.
dersiniz. Öyle tampon mampon bölgelerle uğraşmayın. Bu da
filmlerde olur, gerçek hayatta olmaz arkadaşlarım.
Yine, Beşar Esad yönetimi ile AKP
yönetiminin müthiş benzerlikleri var: Onlar da Kürt kimliğini, dilini
inkâr ediyor, AK PARTİ de ediyor; onlar da köy isimlerini yasakladı,
AK PARTİ de ısrar ediyor; onlar muhalife göz açtırmıyor, AK
PARTİ de açtırmıyor; onlar da Kürtlere, Kürt halkına
düşman, burada da aynı düşmanlık yapılıyor ve
Araplaştırma politikası, asimilasyon aynen devam ediyor.
Şimdi, bütün bunlardan sonra, Dışişleri
Bakanının şu veciz iki sözüne değinerek bitirmek istiyorum.
Bu, aslında dış politikanın temel felsefesidir. Diyor ki:
Orta Doğudan çıkışımızın 100üncü yılı.
1911-1923 arasında nereleri kaybetmişsek, hangi topraklardan
çekilmişsek 2011-2023 arasında, -yani 100üncü yılda- o
topraklarda tekrar kardeşlerimizle buluşacağız. Bu, zorunlu
tarihî bir görevdir. Buyurun Sayın Dışişleri Bakanı,
bu konuşmanızı Kayseride yapılan bir toplantıdan
aldık. Giderseniz, sınır ötesine savaş açarsanız biz
arkanızda yokuz, kendi başınıza gidin, bize güvenerek öne
atılmayın; açıkça söylüyoruz burada.
Yine, Konya İl Kongresindeki
şu sözleriniz dehşet vericidir, felsefi açıdan dehşet
vericidir, siyaset anlamında dış politika evrilmesi
açısından: AK PARTİ siyasi şartlarda çıkmış
konjonktürel bir hareket değil, aziz milletimizin tarihî yürüyüşünde
küresel bir gücün doğuşunu, yeni bir nizamı âlem
davasının misyonunu işaret eder. Ee, breh breh breh! Fethe mi
çıktınız ya, ne bu? Dünyayı
Gidin Viyana
kapılarına kardeşim, Muhteşem Süleyman
dayanmıştı. Aha Viyana kapıları orada, Tuna Nehri
orada; aha işte Fas, Tunus, Cezayir
Arap Baharının şahlandığı,
halkların ayağa kalktığı, eşitlik ve özgürlük
idealiyle başkaldırı hakkını kullandığı
bir süreç ama fetih ruhuyla dünyaları fethedeceksiniz. Türkiye'nin dış
politikası bu ırkçı faşist anlayışın,
nasyonalist anlayışın İkinci Dünya Harbinde Nürnberg
mahkemelerinde savaş suçlusu olarak
yargılandığını bilmeniz gerekir. Tarihten, yakın
tarihten hiç mi ders almadınız? Çoğunuzun yaşı
itibarıyla AK PARTİliler o süreci gördüler.
Ben, daha fazlasına
girmeyeceğim ama Sünni İslam Sentezi teziniz felakettir,
ayrımcılıktır, ırkçılıktır; Radikal
dinciliktir. demiyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Lütfen sözlerinizi
tamamlayınız.
Buyurunuz.
HASİP KAPLAN (Devamla)
Sayın Başkan, teşekkür ederim.
Sünni İslam tezleri üzerinde
dış politikayı geliştirirseniz, Antakyadaki
kardeşimi, Nusayri kardeşlerimi de karşınıza
alırsınız; bırakın Suriyedeki kardeşlerimi,
Türkiye'deki Alevileri de alırsınız, Kerkükteki Türk ve Kürtmen
kardeşlerinizi de alırsınız. Siz ki Bin yıldır
tarihte beraber yaşadık. diyorsunuz ama o tarihten hiçbir şey
anlamamışsınız demek. Sünni İslam tezleri üzerine
ulusal politikanızı ırkçı bir şekilde kurabilirsiniz
ama dış politika asla. Bu yanlıştır, bu tehlikedir, bu
maceradır, bu bataklığa sürüklenmedir.
Eğer Türkiye'ye bir kötülük yapmak
istiyorsanız, on yılda bir bu kötülükte bir savaşa
sokarsınız, ya Suriyede ya Irakta ya İranda bir ülkeyle
çarpıştırırsınız, elli sene kendine gelemez.
Tutar, Amerikan silahları için buradan vergi üstüne vergi koyar vatandaştan
alırsınız. Böyle bir dış politikaya verecek tek oyumuz
yok arkadaşlar.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
HASİP KAPLAN (Devamla) Çok
açık söylüyoruz, böyle bir dış politikayı
onaylamıyoruz ve karşı olduğumuzu ifade ediyoruz.
Karşı oy kullanacağımızı açıkça ifade
ediyoruz. (AK PARTİ sıralarından Evet, evet
sesleri)
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz
Sayın Kaplan.
HASİP KAPLAN (Devamla)
Karşı değil yani gensoru lehinde oy
kullanacağımızı bilmenizi istiyoruz. (BDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Adalet ve Kalkınma
Partisi Grubu adına Antalya Milletvekili Mevlüt Çavuşoğlu.
Buyurun Sayın Çavuşoğlu.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA MEVLÜT
ÇAVUŞOĞLU (Antalya) Sayın Başkan, çok değerli
milletvekili arkadaşlarım; hepinizi öncelikle saygıyla
selamlıyorum.
Cumhuriyet Halk Partisinin,
Dışişleri Bakanımız Sayın Ahmet Davutoğlu
aleyhine vermiş olduğu gensoru önergesi hakkında AK PARTİ
Grubu adına söz almış bulunmaktayım.
Değerli arkadaşlar,
gensorunun içeriğine baktığımız zaman, gerçekten
acemice hazırlanmış, suçlamalara baktığımız
zaman da gerçeklerle hiçbir zaman örtüşmeyen, dolayısıyla,
Türkiye'nin gerçeklerinden ve dünya gerçeklerinden uzak iddialar ve suçlamalar
olduğunu açıkça görüyoruz. Dolayısıyla, bu gensoru
önergesine katılmamız mümkün değildir.
Değerli arkadaşlar, her
şeyden önce, Türk dış politikasındaki değişimi
iyi görmek lazım, gözlemlemek lazım. Tabii ki muhalefetle bu konuda
vizyon farkımız olabilir, düşünce farkımız olabilir ve
elbette uygulama farkımız da olacaktır ama nasıl bu Türk
dış politikasındaki son on yıldaki değişiklikleri
görmezden gelebiliriz?
Aslında değişiklik
sadece Türk dış politikasında olmamıştır; bugün,
son yirmi yıldır dünyada radikal değişim vardır ve
Türkiye'nin merkezinde oturduğu bu bölgede son yıllarda ciddi
değişiklikler vardır. Bu değişikliklere ayak
uyduranlar ayakta kalmıştır ama bu değişimi
görmeyenler, politikalarını yenilemeyenler, ülkelerini
güçlendirmeyenler, tedbir alamayanlar da çökmüş gitmiştir.
Bakınız, iki tane örnek
vereceğim: Bugün Avrupa Birliği krizle boğuşuyor. Sadece
ekonomik krizle boğuşmuyor Avrupa Birliği; bugün Avrupa
Birliği, derinlemesine entegrasyonu başaramamıştır.
Aynı şekilde, bugün Avrupa Birliği genişleme
politikasında da büyük sapmalar yaşamıştır, ne yapacağını
bilmeyen bir birliktir. Neden? Çünkü Avrupa Birliği kurumsal olarak bu
değişimi görememiştir, tedbirlerini alamamıştır
ve bu tedbirleri alacak bir liderliğe de sahip değildir maalesef.
Aynı şekilde, bugün
komşu bölgelerdeki ülkelere baktığımız zaman, Arap Baharıyla
beraber, bugüne kadar halkların demokratik isteklerini görmezden gelen,
değişime uyum sağlayamayan rejimlerin nasıl tek tek
yıkılıp gittiğini hep beraber görüyoruz ama Türkiye, çok
şükür bu değişimi görmüştür, bu analizi
yapmıştır. AK PARTİ İktidarıyla,
Başbakanımızın liderliğinde Türkiye bu
değişimi görmüştür ve tedbirlerini almıştır. O
nedenle, Türkiye bugün dünyanın en çok büyüyen ekonomilerinden bir
tanesidir.
Diğer taraftan değerli
arkadaşlar, Türkiye demokratikleşme konusunda, hukuk devleti olma
yönünde ve de sosyal yapısını güçlendirme yönünde en büyük
adımları atan ülkelerden bir tanesidir. Ve Türkiye, bir taraftan
güçlü ekonomisi ve sosyal yapısıyla, diğer taraftan da
dış politikasını bu yönde güçlendirerek yönlendirmesiyle
beraber çok etkili bir ülke olmaya başlamıştır ve Türkiye,
özellikle bu gücünü ikili ülkelerle ilişkilerini geliştirmede,
güçlendirmede son derece etkili bir şekilde kullanmıştır.
Bugün Türkiye, ikili ilişkilerine baktığımız zaman,
altmıştan fazla ülkeyle vizeleri kaldırmıştır ve
bu ülkelerle ekonomik ilişkilerinin nasıl güçlendiğini hep
beraber görüyoruz, rakamlar söylüyor bunu.
KAMER GENÇ (Tunceli) Hangi ülkeler?
MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU (Devamla)
Aynı şekilde Türkiye, bugün sadece komşu ülkelerle olan
dış ticaretini de ne kadar geliştirdiğini görüyoruz. 2002
yılında komşularla olan ticaretimiz toplam dış ticaret
hacmimizin sadece yüzde 8iydi, bugün ise yüzde 32ye
çıkmıştır, rakamlar söylüyor bunu. Dolayısıyla
değerli arkadaşlar, tabii ki Türkiye ikili ilişkileri
güçlendirirken bu güçlü yapısıyla, bir taraftan demokrasinin
güçlenmesi ve de ekonomisinin güçlenmesi, aktif, proaktif dış
politikasıyla beraber uluslararası örgütlerde de saygın ve
etkili bir ülke olmaya başlamıştır.
Bugün değerli arkadaşlar,
baktığımız zaman, Türkiyenin Avrupa Birliği sürecini
bugün eleştirebiliriz, Avrupa Birliğinin tutumunu da
eleştirebiliriz. Peki, elli yıldır Avrupa Birliğinin
kapısında bekleyen bir ülke 2004 yılında Türkiye Avrupa
Birliğinden müzakere tarihi almamış mıdır ve 2005 yılında
müzakereler başlamamış mıdır? Bugün müzakerelerin
yavaş gitmesinin sebebini değerli arkadaşlar maalesef hepimiz
biliyoruz ama söyleyemiyoruz. Kıbrıs sebebiyle değil midir?
Kıbrıs konusunda ve diğer konularda dik duruşumuzdan
dolayı Avrupa Birliği -Merkel gibi, yine seçimi kaybeden Sarkozy
gibi- ülkelerinin ve liderlerinin tutumundan dolayı bu ilişkilerde
bir gerileme olmuştur, yoksa bizim tutumuzdan veya bizim
kararlılığımızdan bir geri adım olarak değildir.
Biz bu sürece inanıyoruz.
Diğer taraftan değerli
arkadaşlar, siz diyorsunuz ki: Türkiyenin itibarı
zayıfladı. Peki, 2009 yılında, 2009 ve 2010 yılı
için, Türkiye kırk yedi yıl sonra Birleşmiş Milletler
Güvenlik Konseyine kaç oyla seçildi? 152 oyla. Dünyadaki üye ülkelerin
152sinin desteğiyle. Yaklaşık, bu ne demek? Her 10 ülkenin
8inin desteğiyledir. Hani Türkiyenin itibarı
zayıflamıştı? Hani Türkiye sevilmeyen bir ülkeydi?
Dolayısıyla bunları söylerken biraz bilerek ve dikkatli
konuşmak lazım.
Eskiden NATOya sadece asker vermekle
övünürdük, Amerika Birleşik Devletlerinden sonra en çok askere sahip
olan ülke. diye övünürdük. Ama bugün siyasi kanadında varız, karar
mekanizmalarında varız. İlk defa bir Türk NATOnun Genel
Sekreter Yardımcısıdır.
ALİ SERİNDAĞ (Gaziantep)
Rasmussen karşılığında
MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU (Devamla) -
Diğer taraftan, İslam ülkesiyiz. diyoruz, daha doğrusu
Çoğunluğu Müslüman olan bir ülkeyiz. diyoruz ama eski adı
İslam Konferansı Örgütü, bugün İslam İşbirliği
Teşkilatının ilk defa bizim dönemimizde Genel Sekreteri Türk
olmuştur ve tekrar seçilmiştir ve kimyasal silahların
önlenmesiyle ilgili kurumun başında da yine bir
diplomatımız vardır, Büyükelçimiz Üzümcü bu teşkilata
başkanlık yapmaktadır.
Peki, değerli arkadaşlar,
bugün, iki yıl başkanlığını yapmaktan onur duyduğum
Avrupa Konseyinde 2004 yılına kadar Türkiye nasıl bir ülkeydi?
Denetime tabi tutulan, demokrasisinde, insan haklarında eksikliği
olduğu için ikinci sınıf muamele gören bir ülkeydi. Ama bu
Meclisin -Cumhuriyet Halk Partisiyle beraber çıkardık o yasaları-
ve Hükûmetimizin reformları ve başarılı politikaları
sayesinde 2004 Haziran ayında Türkiye denetimden
çıkmıştır ve tarihinde, altmış üç
yıllık tarihinde ilk defa bir Türk, ilk defa bir Müslüman bu kurumun
başkanlığını yapmıştır.
KAMER GENÇ (Tunceli) Beş senedir
adamlar içeride, suçsuz. Hangi adaletten bahsediyorsun?
MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU (Devamla)
Diğer taraftan, yine aynı dönemde Türkiye Avrupa Konseyi Bakanlar
Komitesinin başkanlığını yürütmüştür ve
başkanlığını da Sayın Bakanımız
Sayın Davutoğlu başarılı bir şekilde
yürütmüştür ve altı aylık kısa bir sürede Sayın
Bakanımız başarılı çalışmaları
sayesinde Avrupa Konseyinin, başta Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi
olmak üzere reformuna büyük katkı sağlamıştır. Yine,
Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi Başkanı olarak Tunus, Bosna-Hersek
gibi birçok ülkeye, yardıma ihtiyacı olan ülkelere büyük destek
vermiştir.
Yine, değerli arkadaşlar,
Avrupada artan ırkçılığa karşı mücadele için
Sayın Bakanımızın önerisiyle Akil Adamlar Grubu
oluşturulmuştur ve onların hazırladığı
rapor, 21inci Yüzyılda Avrupada Birlikte Yaşam adlı rapor,
bugün, Avrupa Konseyinin kampanyası hâline gelmiştir.
Dolayısıyla kalıcı izler bırakmıştır ve
aynı şekilde Türkiyenin dönem başkanlığında
kadına yönelik şiddetin ya da kadınların şiddetten
korunması ve aile içi şiddetin önlenmesiyle ilgili konvansiyon yani
İstanbul Konvansiyonu hazırlanmıştır, ilk imza atan
ülke Türkiye olmuştur ve ilk onaylayan ülke de yine sizin desteklerinizle
Türkiye olmuştur değerli arkadaşlar. Dolayısıyla bugün
baktığımız zaman Türkiyenin üye olduğu tüm
uluslararası örgütlerde ne kadar etkili olduğunu hep beraber
görüyoruz.
Değerli
arkadaşlar, Türkiye eskiden yardıma muhtaç ülkeydi, ekonomik krizler
yaşardı ve de IMF kapısında beklerdi ama çok şükür
bugün artık Türkiye yardım alan bir ülke değildir. Türkiye
yardım eden bir ülkedir, yardım veren, donör bir ülkedir. Geçtiğimiz
yılda Türkiye yılda 1,5 milyar dolarlık yardım
yapmıştır. Bir yandan nakdî yardımlar Somali gibi birçok
ülkeye, diğer taraftan TİKA aracılığıyla
dünyanın her yerinde okullar yapıyor, hastaneler yapıyor,
köylere suları getiriyor, kardeş ülkelerimize yardım ediyor.
Dolayısıyla Türkiyenin hangi noktada nereye geldiğini çok iyi
görmemiz lazım, analiz etmemiz lazım.
ALİ
SERİNDAĞ (Gaziantep) Türkiyede eksi 20 derecede çadırda
yaşıyor insanlar.
MEVLÜT
ÇAVUŞOĞLU (Devamla) - Diğer taraftan, Türkiye artık IMF
kapısında beklemiyor. IMFye olan 23,5 milyarlık borcunu da
ödeyerek 1,7 milyara düşürmüştür. Önümüzdeki yılın nisan
ayında inşallah bu borcu da kapatacağız.
ALİ
UZUNIRMAK (Aydın) Başka borçlar ne oldu?
MEVLÜT
ÇAVUŞOĞLU (Devamla) Değerli arkadaşlar, elbette bu
politikaları yürütürken yurt dışındaki
soydaşlarımızı, vatandaşlarımızı,
akraba topluluklarımızı ve kardeşlerimizi de ihmal etmedik.
Bugüne kadar adına Türk denilmeyen Ahıska Türklerini gittik, bulduk
ve Gürcistana döndürmek için yasayı çıkardık, şimdi
gerekli çalışmaları yapıyoruz.
ALİ
UZUNIRMAK (Aydın) Sen bilmiyorsan Ahıska Türklerini millet bilmiyor
muydu Mevlüt Bey? Ne kadar ayıp bir şey.
MEVLÜT
ÇAVUŞOĞLU (Devamla) Yine, sürgüne giden Kırım
Tatarlarının yanında biz olduk, kimse olmadı bizden önce
bugüne kadar. Ve dönmüşler daha önceki dönemde değerli
arkadaşlar, dönmüş ama evi yok, barkı yok, okulu yok ve camisi
yok. Bunların hepsini biz yaptık ve yapıyoruz değerli
arkadaşlar.
Gagavuz
Türklerinin yanındayız. Balkanlarda Osmanlının
yerleştirdiği o Türk kardeşlerimizin yanındayız,
Müslüman kardeşlerimizin yanındayız. Hepsinin
yanındayız.
YILDIRIM
TUĞRUL TÜRKEŞ (Ankara) Gagavuzlar Müslüman değildir.
MEVLÜT
ÇAVUŞOĞLU (Devamla) Değerli arkadaşlar, bugün yurt
dışında yaşayan vatandaşlarımıza ilk defa
bizim dönemimizde oy hakkı veriliyor. Yüksek Seçim Kurulu bundan önceki
seçimde maalesef bunu iptal etti ama hep beraber gerekli tedbirleri alarak,
ilave yasaları çıkararak bu işi de hep birlikte çözmüş
oluyoruz.
Şunu söylemek isterim değerli
arkadaşlar: Yurt dışında yaşayan
vatandaşlarımız artık taşıdıkları
pasaportla, ülkesiyle, değeri artan Türk lirasıyla ve Başbakanıyla
gurur duyuyor, övünüyor. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar) Ve bu aktif dış politikayı yürüten
Değerli Bakanıyla da her zaman gurur duyuyor, takdir ediyor. Bunu da
görmemiz gerekiyor.
Değerli arkadaşlar,
şimdi suçlamalara baktığımız zaman: Neymiş
efendim, Türkiye Amerikanın emrine girmiş. Yani bugün Türkiyenin,
başından beri, kurulduğu günden bu yana Amerikayla stratejik
ortaklık yapmasının neresinde yanlış var?
Yanlışlık yok. Bugün, Obamayla beraber model
ortaklığa geçmek doğru mudur? Doğrudur. Amerikanın,
bugün, Türkiye gibi bir ülkeyle iş birliği yapmak
çalışması, aslında Türkiyenin gücünün göstergesidir ama
sizin söylediğiniz gibi, Türkiye, bugün Amerikanın her
istediğine evet dememektedir. Bakın Suriye, Suriye diyorsunuz.
2003 yılında biz Suriyeyle ilişkileri geliştirmek için
adımlar attığımızda bu işe karşı
çıkan kimdi? İsrail ve Amerika idi. O zaman da İsrail ve Amerika
bizim müttefikimizdi ama biz, onların karşı çıkmasına
rağmen bu adımları attık ve Suriyeyle olan
ilişkilerimizi güçlendirdik. Aynı şekilde İranla nükleer
silahların önlenmesiyle ilgili mutabakat sağlandıktan sonra
Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinde İrana karşı
yaptırımların aleyhine, Amerika istemesine rağmen, tam
tersi oyu kim kullandı? Türkiye ve Brezilya. O yüzden Türkiyeye bu tür
gereksiz yakıştırmalarda lütfen bulunmayalım ve Türkiyenin
Amerikayla olan ilişkilerinin, dostluğunun güçlenmesini de hep
beraber desteklememiz gerekiyor.
Şimdi, biz İranla tabii ki
nükleer silah ve diğer konularda iyi komşumuz, objektif davranıyoruz,
taraflı davranmıyoruz ama İranın, biz bugün Iraktaki
politikasıyla, bugün Suriyede izlediği politika, bugün Bahreynde
izlemeye çalıştığı politikayla örtüşmek zorunda
mıyız? Tam tersi, kabul etmediğimiz politikalara da tabii ki
karşı çıkacağız, tabii ki İranla ilgili
ilişkilerimizi karşılıklı çıkar çerçevesinde
güdeceğiz ama her şeye rağmen yine İranın nükleer
silahlar konusunda, İstanbulda, Türkiyede müzakereleri yapmak istemesi
de Türkiyeye olan, Türkiyenin tarafsızlığına olan güvenin
bir göstergesidir değerli arkadaşlar.
Değerli arkadaşlar,
şimdi, İsraille ilişkilerin
zayıfladığını, kötülediğini söylüyorsunuz. Peki,
İsrail de bizim müttefikimizdi. Peki, İsraille iyi ilişkiler
kurma anlamında biz Gazzede olan katliama göz mü yumacaktık?
ALİ SERİNDAĞ (Gaziantep) Göz
yummadınız da ne yaptınız?
YILDIRIM TUĞRUL TÜRKEŞ (Ankara) Özür
diletseydiniz o zaman!
MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU (Devamla) Peki, biz, yine
vatandaşlarımızın katledildiği Mavi Marmara
saldırısına göz mü yumacaktık değerli arkadaşlarım?
Bugün maalesef
YILDIRIM TUĞRUL TÜRKEŞ (Ankara) O kadar iyi
ilişkiniz var, özür diletseydiniz!
MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU (Devamla) Değerli
arkadaşlar, biz elbette İsraille ilişkileri düzeltiriz ama
şartımız belli: İsrail özür dileyecek. Bunu açık beyan
her yerde söylüyoruz ve bu konudaki tutumumuz da aynıdır.
YILDIRIM TUĞRUL TÜRKEŞ (Ankara) Niye
beceremiyorsunuz, onu soruyoruz.
MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU (Devamla) Değerli
arkadaşlar, şimdi, Ermenistan meselesine gelince: Eskiden Ermenistan
bizi sözde soykırımla suçlardı, biz de Biz yapmadık,
atalar yapmadı. derdik. İlk defa AK PARTİ döneminde, yine o
zaman Cumhuriyet Halk Partisiyle iş birliği yaparak Mecliste
aldığımız bir karar neticesinde Türkiye atağa
geçmiştir ve Sayın Başbakanımız ilk defa bir komisyon
kurma teklifinde bulunmuştur ve de Ermenistan bu tekliften
kaçmıştır değerli arkadaşlar.
YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) Onu ilk defa ben
söylemiştim 2001 yılında.
MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU (Devamla) Sayın
Başkanım, sabahtan beri sataşma var, maalesef hiç
uyarmıyorsunuz. Bu son derece saygısız ve seviyesiz bir ortam
oluşturuyor. Biz arkadaşları saygı içinde dinledik. Lütfen
uyarır mısınız?
BAŞKAN Siz buyurun, devam ediniz
konuşmanıza.
YILDIRIM TUĞRUL TÜRKEŞ (Ankara) Hiçbiri
doğru değil ki!
ALİ UZUNIRMAK (Aydın) Desteksiz
atıyorsun!
MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU (Devamla) Teşekkür
ederim Sayın Başkan tarafsız yönetiminiz için.
Değerli arkadaşlar, Ermenistanla bir protokol
imzaladık. Bu protokolü Meclisten onayladık mı? Hepimiz
aynı çizgideydik. Neydi şartımız? Ermenistan işgal
edilmiş kardeş Azerbaycanın topraklarından çekilecek ve
Karabağ konusunda çözüm gelecek. Aksi takdirde biz bunu
uygulamayacağız. dedik, İmzalamayacağız. dedik,
Meclisten onaylamayacağız. dedik.
YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) Bir tek kelime yoktu o
anlaşmanızda, protokolde tek bir kelime yoktu!
MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU (Devamla) Ve de ikili
anlaşmada üçüncü ülkeyle bir madde olmaz ama o gün beş tane
dışişleri bakanının yanında, Sayın
Dışişleri Bakanımız Davutoğlunun ciddi
girişimleri ve diplomatik çalışmaları sayesinde Ermenistan
bunu kabul etmiştir. Ama ne var ki, daha sonra diasporanın ve
içerideki radikallerin baskısıyla Ermenistan bu protokolü
onaylayamamıştır ve de işgal edilmiş topraklardan
çekilmemiştir. Biz de neticesinde bu Ermenistanla olan protokolü
onaylamadık çünkü bunu başından beri ilan etmiştik. Bu
süreçte Türkiye'de ve Azerbaycanda ve başka yerlerde Azerbaycanla olan
ilişkilerimizi bozmaya çalışan girişimler oldu mu? Nifak
sokulmaya çalışıldı mı? Evet.
YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) Bayrakları çöpe kim
attı?
MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU (Devamla) Ama sonunda
Azerbaycan ve Azerbaycan Cumhurbaşkanı Aliyev de bu gerçekleri gördü.
Kendisine Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisi Başkanı olarak
yaptığım resmî ziyarette yaptığımız
görüşmede gerçekleri gördüğünü ve bu süreçte Türkiyeden başka
dostunun -Azerbaycanın dostunun- ve kardeşinin
olmadığını kendisi bana bizzat söylemiştir
değerli arkadaşlar.
Şimdi, değerli arkadaşlar, şimdi
Irakla ilgili bizim tutumumuz başından beri belli. Biz
başından beri Irakın sınır bütünlüğüne
inanıyoruz ve bunu söylüyoruz.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Amerikalı askerlere dua
edin siz, kızlara iyi tecavüz edildi!
MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU (Devamla) Aynı
şekilde, biz, Irakın, değerli arkadaşlar,
kaynaklarının Irakta yaşayan tüm etnik gruplar
aracılığıyla hiçbir ayrım yapmadan -mezhep ve etnik
grup ayırmadan- herkes tarafından kullanılmasını
söyledik. Biz Irakta istikrar istiyoruz, Irakta güven istiyoruz.
Cumhuriyet Halk Partisinde geçen dönemlerde siyaset yapan
arkadaşlar bilir, biz Iraktaki tüm siyasi partileri Arap, Kürt fark
etmeden, Sünni, Şii ve Türkmen olmak üzere, Dışişleri
Bakanlığımız aracılığıyla Türkiyeye
davet ettik
YILDIRIM TUĞRUL TÜRKEŞ (Ankara) Türkmeni en
sonda koymayın işte problem oradan çıkıyor, önce Türkmeni
sayın.
MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU (Devamla)
hem Cumhuriyet
Halk Partisinde hem de AK PARTİde nasıl siyaset yapılır,
nasıl parti kurulur, nasıl teşkilatlanır, bunları
kendisine eşit bir şekilde de hep beraber anlattık değerli
arkadaşlar. Dolayısıyla bizim ayrım yapmamız söz
konusu olamaz. Ama bugün Iraktaki mezhep politikasına da tabii ki
karşı çıkacağız, tabii ki oradaki mezhep
politikasını da desteklememiz bizim söz konusu değildir.
ALİ SERİNDAĞ (Gaziantep) Iyad Allaviyi
niye davet ettiniz?
MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU (Devamla) Şimdi,
değerli arkadaşlar, suçlamalara bakın, neymiş efendim:
Atatürkün ortaya koyduğu yurtta sulh cihanda sulh vizyonuyla ters
düşüyormuşuz ve de bizim ortaya koyduğumuz Mustafa Kemal
Atatürkün o büyük vizyonunu tamamlayıcı ya da somut bir örneği
ya da bölgesel, spesifik bir örneği olan komşularla bizim
sıfır problemli politikamızın çöktüğünü söylüyor
arkadaşlar. (CHP sıralarından gürültüler)
Değerli arkadaşlar, bu tamamen gerçek
dışıdır. Bakınız, size söyleyeceğim neden
gerçek dışıdır. Elbette, bu bir vizyondur, Atatürkün de
ortaya koyduğu büyük bir vizyondur.
Fakat size sormak isterim: Türkiye Cumhuriyeti tarihi boyunca yurtta sulh
cihanda sulh vizyonunu tam uyguladık mı? Hayır.
AYTUN ÇIRAY (İzmir) - Allah, Allah hep aynı
hikâye.
MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU (Devamla) Bu ülkede askerî
darbeler oldu mu? Yurtta sulhtan bahsediyoruz, oldu. Bu ülke kendi
başbakanını da astı mı? Astı. Bu ülkede etnik ve
mezhep çatışmaları yaratılarak millet birbirine
kırdırıldı mı değerli arkadaşlar?
Kırdırıldı. (CHP sıralarından gürültüler)
ALİ SERİNDAĞ (Gaziantep) Sivasta
yaptınız Sivasta!
MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU (Devamla) Yine aynı
şekilde değerli arkadaşlar, bu ideolojik kamplar,
çatışmalar yaratılarak gencecik insanlarımız birbirine
katlettirildi mi? Ettirildi.
AYTUN ÇIRAY (İzmir) Ömer Dinçere anlat, Ömer
Dinçere
MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU (Devamla) Bunlar bahane
edilerek değerli arkadaşlar, yapılan darbelerden sonra o
gencecik fidanlara yine idam sehpalarında kıyıldı mı
değerli arkadaşlar? Kıyıldı. Peki, bu ülkede yine
faili meçhul cinayetler olmadı mı? Oldu.
ALİ SERİNDAĞ (Gaziantep)
Niye araştırmıyorsunuz?
İBRAHİM BİNİCİ
(Şanlıurfa) Hâlâ oluyor!
MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU (Devamla)
Peki, bu, Atatürkün ortaya koyduğu vizyonun yanlış olduğu
anlamına mı gelir? Hayır.
Dış politikaya bakalım.
Türkiye yine bu süreçte Bulgaristanla haklı olarak savaşın
eşiğine geldi mi 89da? Geldi. Yine, Yunanistanla sık sık
savaşın eşiğine geldi mi? Geldi. Aynı şekilde,
teröre destek verdiği için Suriye sınırına asker
yığdı mı? Yığdı, haklı olarak
yığdı. Değerli arkadaşlar, haklı olarak
Kıbrısa müdahale ettik mi? Ettik. Dolayısıyla, ideallerle,
vizyonlarla arazideki gerçekler her zaman örtüşmez. (CHP
sıralarından gürültüler) Önemli olan, bunu siz mi ihlal ediyorsunuz,
karşı taraf mı ihlal ediyor değerli arkadaşlar.
Dolayısıyla, bu süreçte de komşularla
sıfır problemli politika demek, komşulardaki tüm
gelişmeleri, tüm yanlışlıkları görmezden gelmek ve
onları kabul etmek anlamına gelmez.
AYTUN ÇIRAY (İzmir) Hani, nerede
sahi, Piri Reis nerede? Piri Reisi gören var mı arkadaşlar?
MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU (Devamla)
Değerli arkadaşlar, başında da söylediğim gibi, bu
önerge acemice hazırlanmıştır.
MUHARREM İNCE (Yalova)
Sayın Başkan, duyuyorsunuz değil mi acemice diyor.
MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU (Devamla)
Eğer kimin imzaladığını bilmesek, kimin hazırladığını
bilmesek, inanın, Türkiye'nin dışından, Türkiyeye
kastı olan, taraflı olan birileri tarafından Türkiye'nin gücünü
zayıflatmak için hazırlandığını düşünürsünüz.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar, CHP
sıralarından Ne alakası var! sesleri, gürültüler) Evet, aynen
öyle.
Neredeyse, biraz daha cüret etseler, bu
milletten utanmasalar, bu konularda İsraili ve Ermenistanı
haklı gösterecek bu arkadaşlarımız, sırf Ahmet
Davutoğluna ve sırf AK PARTİ İktidarına saldırmak
için. (AK PARTİ sıralarından alkışlar, CHP
sıralarından gürültüler)
ALİ SERİNDAĞ (Gaziantep)
İsrailden siz toprak niye almıyorsunuz?
AYTUN ÇIRAY (İzmir) Siz Rumlarla
İsraillilere toprak verdiniz, toprak!
MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU (Devamla)
Dolayısıyla, Türkiye'nin gücünü ve etkinliğini zayıflatmaya
yönelik bir girişimdir bu. O sebeple, değerli arkadaşlar,
acemice hazırlanmış bu önergeyi desteklememiz mümkün
değildir bizim.
Sayın Davutoğlunu ben sadece
dostum olduğu için desteklemiyorum bu konuda. Sayın
Davutoğluyla üç yüz yıla yakın atalarımızın
dostluğu var. Kendisiyle yine Torosların Yörük bölgelerini
paylaştığımız için de kendisini savunmuyorum.
Değerli arkadaşlar, tabii ki
AK PARTİ İktidarının dış politikasını,
Başbakanımızın da talimatlarıyla partimizin ve
Hükûmetimizin hazırladığı politikaları uygulamak için
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Lütfen sözlerinizi
tamamlayınız.
Buyurunuz.
MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU (Devamla)
Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
başarılı bir
şekilde çalışan, Türkiyenin itibarı ve etkinliği için
gece gündüz çalışan, ülke ülke dolaşan, evinde doğru dürüst
yatmayan ve gittiğimiz her yerde kendisinden, adından saygıyla
bahsedilen
ALİ SERİNDAĞ (Gaziantep)
Kim Deliğe süpürmeyin! dedi?
MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU (Devamla)
Türkiyenin dış politika vizyonunda etkili, arazide
çalışan Bakanımızı tabii ki destekleyeceğiz ve
acemice hazırlanmış, yanlış hazırlanmış
ve içeriği doğru olmayan bu önergeye de ret oyu vereceğiz.
Hepinize teşekkür ediyorum.
Saygılar sunuyorum. (AK PARTİ
sıralarından Bravo! sesleri, alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz
Sayın Çavuşoğlu.
MUHARREM İNCE (Yalova)
Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurunuz Sayın
İnce.
MUHARREM İNCE (Yalova)
Sayın Çavuşoğlu Acemice hazırlanmış diyerek
defalarca söyledi, açıkça grubumuza hakaret etti. 69a göre söz talep
ediyorum.
BAŞKAN Buyurunuz efendim. (CHP
sıralarından alkışlar)
AHMET AYDIN (Adıyaman)
Sayın Başkan, burada hakaret yok ki!
VIII.- SATAŞMALARA
İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- Yalova Milletvekili Muharrem İncenin, Antalya
Milletvekili Mevlüt Çavuşoğlunun CHP Grubuna sataşması
nedeniyle konuşması
MUHARREM İNCE (Yalova)
Şimdi, Sayın Çavuşoğlu Bu, acemice
hazırlanmış. diyor. (AK PARTİ sıralarından
Doğru söylüyor. sesleri) Yani demek istiyor ki Bunlar hikâye, bizim
daha ne suçlarımız var geride, onları bulamamışlar!
diyor. Sen bunu demek istiyorsun. (CHP sıralarından
alkışlar)
Şimdi, Yardım alan ülkeden
yardım yapan ülkeye geçtik. diyor. Doğru, Libyaya çuvallarla para
gönderdiniz, sonra iş adamlarının başına ne geldi.
Stratejik derinliğinize parmak
atıldı Sayın Bakan.
Esadı bir gecede Esed
yaptınız.
MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU (Antalya)
Sataşmayla bir ilgisi yok bunların.
MUHARREM İNCE (Devamla)
Sıfır sorun, sıfır komşu, sıfırcı
bakan oldu!
Başbakanın en
çılgın projesi Davutoğludur. Sayın Davutoğlundan
daha çılgın bir projesi yoktur. (CHP sıralarından
alkışlar)
Suriye politikasını mezhebe
bağlayanlara sesleniyorum: Onlar Obamayla aynı mezhepten mi ki
Obamayla aynı politikayı izliyorlar? Onun cevabını verin.
(CHP sıralarından alkışlar)
Esadla bizim
arkadaşlarımızın bir kısmının mezhep
benzerliği olabilir, bu, politika benzerliği anlamına gelmez.
Siz Obamayla aynı politikaları izliyorsunuz, aynı mezhepten
misiniz? O zaman bunun cevabını vereceksiniz. (CHP
sıralarından alkışlar)
Türkiyede dönen olay şudur:
Egemen güçler size dedi ki: Libyanın, Mısırın,
Suriyenin, Irakın, İranın bitireceğiz işini, siz de
bize yardımcı olacaksınız. Siz de Başüstüne!
dediniz. Ama dediniz ki: Karşılığında ne
alacağız? Size dediler ki: Siz de Atatürkün cumhuriyetini
yıkacaksınız. Laikliği yok edeceksiniz. (AK PARTİ
sıralarından gürültüler) Türk ordusunu dağıtacaksınız.
Üniversitelerini susturacaksınız. Devletin kurumlarını
çökerteceksiniz. Cumhuriyetin kurumlarıyla
hesaplaşacaksınız. ve dediniz ki siz de: İşte, bu
çok güzel.
Egemen güçlerle
yaptığınız pazarlık budur. Sayın
Çavuşoğlu, bunları doğru anlatın diyorum. Yüce Meclise
saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz
Sayın İnce.
AHMET AYDIN (Adıyaman)
Sayın Başkanım
BAŞKAN Buyurunuz Sayın
Aydın.
AHMET AYDIN (Adıyaman) Efendim,
Sayın Konuşmacı özellikle sataşmayı düzeltirken
başka bir sataşmada bulundu.
BAŞKAN Buyurun Sayın
Aydın. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Yeni sataşmalara mahal vermeyiniz
lütfen.
MUHARREM İNCE (Yalova)
Mücahitler ne hâle gelmiş, haberimiz yokmuş.
2.- Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydının, Yalova
Milletvekili Muharrem İncenin Adalet ve Kalkınma Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
AHMET AYDIN (Adıyaman)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Çok değerli arkadaşlar,
burada doğrular ifade edilince birileri bir şekilde bu
doğruların arkasından acaba ne çıkarabiliriz, bunun üzerine
nasıl gidebiliriz, bir hesabın içerisindeler. Ama size şunu
söyleyeyim: Burada anlattığınız şeyler çok komik
kaçıyor. Bu hesap da hiçbir şekilde işe yaramaz, böyle bir
hesabın içine girmeyin. Biz doğrularımızı olduğu
gibi ifade ediyoruz ve bütün kamuoyu da biliyor.
Şimdi, değerli
arkadaşlar, bakın, Türkiye yıllardan beri
yapamadığını yapan bir döneme geldi; Türkiye tabuları
yıktı, Türkiye Baasçı rejimleri ortadan kaldırdı.
Bakın, çok partili seçime geçtikten sonra -size soruyorum, evet- ne zaman
milletin desteğiyle tek başınıza iktidar oldunuz? Ne zaman
oldunuz? Olamadınız, olamazsınız da.
AYTUN ÇIRAY (İzmir) Boşver,
Marmarayı anlat.
AHMET AYDIN (Devamla) - Bu siyasetle,
bu muhalefetle de olmanız mümkün değil.
Bakın, dış politikada,
artık, iki büklüm duran başbakanlar yok bu ülkede; dış
politikada dünyanın gündemini belirleyen bir Başbakan var
MUHARREM İNCE (Yalova) Parmakla
gelen Dışişleri Bakanı var mı?
AHMET AYDIN (Devamla) -
dünyanın
gündemini belirleyen ve dünyanın sorunlarının çözümü
noktasında da inisiyatif kullanan bir Başbakan var.
MUHARREM İNCE (Yalova) Stratejik
derinliğinize parmak attılar sizin.
YILDIRIM TUĞRUL TÜRKEŞ
(Ankara) Davosa geri çağırdılar, Davosa.
AHMET AYDIN (Devamla) Artık, bütün
dünya, Türkiye Cumhuriyeti Başbakanının belli bir konuyla
alakalı olarak ne konuşacağını çok merakla bekliyor
çünkü dünyaya yön veren bir Hükûmet, dünyaya yön veren bir Başbakan var.
MUHARREM İNCE (Yalova) Dünyaya
ha!
AHMET AYDIN (Devamla) Biz, eğer
böyle olmasaydı, 151 ülkenin oyuyla Güvenlik Konseyinin geçici üyesi
olabilir miydik? Bir taraftan, Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi
Başkanı bir Türk olabilir miydi? Öbür taraftan, İslam
Konferansı Örgütünün Genel Sekreteri bir Türk olabilir miydi? İlk
kez, eğer bu dönemde bunlar oluyorsa, ilk kez Türkiye dünyaya yön veren
bir duruma gelmişse, lütfen dış politika konusunda da biraz daha
millî olun, dış politika noktasında da Ermenistanı,
İsraili savunmaktan vazgeçin diyorum, teşekkür ediyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar, CHP
sıralarından gürültüler)
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz
Sayın Aydın.
Sayın milletvekilleri, lütfen
biraz sessiz olalım.
AYTUN ÇIRAY (İzmir) Ama
Marmarayı öğrenmek istiyoruz. Marmarayı öğrenmek
istiyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Lütfen
Lütfen
VII.- GENSORU (Devam)
A) Ön Görüşmeler (Devam)
1.- Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Grup
Başkan Vekilleri Ankara Milletvekili Emine Ülker Tarhan, Yalova
Milletvekili Muharrem İnce ve İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebinin,
izlemekte olduğu dış politikanın gerçeklerden uzak
olduğu, ülke güvenliği ve çıkarlarına zarar verdiği
iddiasıyla Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu
hakkında gensoru açılmasına ilişkin önergesi (11/12)
(Devam)
BAŞKAN - Şimdi, Hükûmet
adına Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
AYTUN ÇIRAY (İzmir) Buyurun
Sayın Bakan!
BAŞKAN - Buyurunuz Sayın
Davutoğlu.
DIŞİŞLERİ BAKANI
AHMET DAVUTOĞLU (Konya) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; CHP Grubu tarafından aleyhimde verilen gensoru
vesilesiyle huzurlarınızda bulunuyorum. Bu vesileyle dış
politika vizyonumuzu tekrar sizlerle paylaşmaktan da büyük bir mutluluk
duyacağım.
Her şeyden önce, Sayın
Korutürke ve Sayın Türkeşe gerek şahsiyetim gerek akademik
çalışmalarım dolayısıyla vurguladıkları
olumlu sözler için, takdirler için teşekkürlerimi sunuyorum. Ayrıca,
Arap Baharı ortaya çıkana kadar
MUHARREM VARLI (Adana) Arap
zemherisi!
DIŞİŞLERİ BAKANI
AHMET DAVUTOĞLU (Devamla) -
takip ettiğimiz dış
politikayla ilgili söylemiş oldukları övgülü sözler
dolayısıyla da teşekkür ediyorum. En azından, bunun takdir
edilmiş olmasını bu dış politika vizyonunun genel esaslarının
da takdir gördüğünün bir işareti olarak değerlendiriyorum.
Şu soruyu sordular ve şu
iddiada bulundular: Vicdanınız rahat mı ya da kendi içinizde
bir değerlendirme yapıyor musunuz? Evet, biz her gün, sabah
kalktığımızda, gece yatmadan önce mutlaka bir muhasebe yaparız.
Bu makamların, bu mevkilerin hiçbirisi kalıcı değil. Önemli
olan, geleceğe nasıl bir miras bıraktığımız,
nasıl bir ülkeyi gelecek nesillere tevdi ettiğimiz. O açıdan,
ben de şahsen her gün yaptığım ve her gün, bulunduğum
mevkiye anlam katmak üzere yaptığım bu muhasebeyi sizlerle bugün
paylaşmak istiyorum. Bu fırsatı verdiği için gensoru
sahiplerine de teşekkür ediyorum çünkü bu Meclis böylesi bir muhasebe
makamıdır ve bizim de takip ettiğimiz politikalar
dolayısıyla Allah, millet ve yüce Meclis dışında hesap
vermek durumunda olduğumuz bir yer yoktur.
AYTUN ÇIRAY (İzmir) Allahtan
korkun. Elinize Müslüman kanı bulaştı.
DIŞİŞLERİ BAKANI
AHMET DAVUTOĞLU (Devamla) - Şimdi, bakın, son derece medeni bir
şekilde
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
AYTUN ÇIRAY (İzmir) - Elinize
Müslüman kanı bulaştı, Allahın adını
ağzınıza almayın.
DIŞİŞLERİ BAKANI
AHMET DAVUTOĞLU (Devamla) Sayın milletvekili arkadaşım,
bir dakika
Son derece medeni bir şekilde
Sayın Türkeş ve Sayın Korutürkün konuşmaları,
Sayın Kaplanın konuşmaları da son derece medeni bir
şekilde seyretti.
AYTUN ÇIRAY (İzmir) Ama onlar
medeni konuştu.
DIŞİŞLERİ BAKANI
AHMET DAVUTOĞLU (Devamla) - Lütfen
Ben de kimseye hakaret etmiyorum.
Lütfen
AYTUN ÇIRAY (İzmir)
İstismar etmeyin. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
AHMET YENİ (Samsun) Sayın
Başkan
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, lütfen
Burada bulunan bütün milletvekillerinin
konuşmacıyı nasıl dinleyeceğini bilecek kadar olgun
olduklarını düşünüyorum.
Siz devam ediniz lütfen.
AYTUN ÇIRAY (İzmir)
Konuşmacı tahrik eder bir şekilde konuşmamalı, istismar
etmemeli.
DIŞİŞLERİ BAKANI
AHMET DAVUTOĞLU (Devamla) Şimdi, benim için dış politika
misyonunun, Dışişleri Bakanlığı görevinin dört
ana hedefi var: Birincisi, Türkiye'nin uluslararası sistem ve düzendeki
rolünü güçlendirmek, uluslararası alandaki itibarını,
görünürlüğünü ve etkinliğini artırmak. Bu misyonun en açık
göstergesi, son yıllarda Dışişleri
Bakanlığımızın yapısındaki ve temsil
gücündeki artıştan kendisini gösterir. Bakınız, bazı
istatistikler vereceğim: 2002 yılında toplam 163 dış
temsilciliğimiz vardı, şu anda 202
ALİ SERİNDAĞ (Gaziantep)
Ne fark eder?
DIŞİŞLERİ BAKANI
AHMET DAVUTOĞLU (Devamla) -
önümüzdeki dönemde açacak
olacaklarımızla 219a ve kademeli bir şekilde 231e
çıkacağız bir iki yıl içinde. Büyükelçilik
sayımız 93ten 120ye çıktı, önümüzdeki dönemde 130a
çıkacak. Her gün ben bu muhasebe için
(CHP sıralarında
gürültüler) Lütfen
Şu anda bu artış
dolayısıyla cumhuriyet tarihinde, son iki yılda, cumhuriyet
tarihindeki
SİNAN OĞAN (Iğdır)
- Sayın Bakan, kaçı Arapça biliyor?
DIŞİŞLERİ BAKANI
AHMET DAVUTOĞLU (Devamla) -
toplam dış temsilciliğimizi
yüzde 25 artırdık ve dünyada ilk on ülke arasına girdik. Yani
2023 hedefimiz bağlamında Dışişleri Bakanlığımızın
dış temsilciliği sayısı bu hedeflere
ulaşmış görünüyor.
REFİK ERYILMAZ (Hatay) Ne
işe yaradı?
DIŞİŞLERİ BAKANI
AHMET DAVUTOĞLU (Devamla) - 231e ulaştığımızda
ise dünyada en fazla dış temsilciliğe sahip ilk beş ülke
arasına gireceğiz, birkaç sene içinde. Bu, Türkiye'nin her yerde
mevcudiyetinin bir göstergesidir. Ben her sabah kalktığımda, her
ofisime girdiğimde önümde birkaç harita olur. Bir, dış
temsilciliklerimizin haritası; bir, vize muafiyeti uygulamaya
başladığımız ülkelerin haritası. Sadece bir örnek
vereceğim bu muhasebeyi nasıl yaptığımızın
göstergesi olarak, bir kıtadan sadece: Şu, dış temsilcilik
bağlamında 2002deki Afrikadaki durumumuz, sadece 12
büyükelçiliğimiz var 87 yılda; şu ise 2012 yılındaki
dış temsilciliğimiz. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
MUHARREM İNCE (Yalova)
Oranın hangi kıta olduğunu biliyorsunuz değil mi?
DIŞİŞLERİ BAKANI
AHMET DAVUTOĞLU (Devamla) - Şunu yüce Meclisimize söylüyorum:
Muhasebe bu. Şunu yüce Meclisimize söylüyorum, yüce Meclisimizin nezdinde
bütün milletimize söylüyorum: Dışişleri Bakanı olarak
dünyanın her bir ülkesinde -ölçeği, nüfusu ne olursa olsun-
şanlı bayrağımız dalgalanıncaya kadar bu misyonu
yürüteceğiz, her bir ülkesinde. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
Geçtiğimiz günlerde, Burmada
büyükelçilik açtık. Burma Büyükelçimiz, gitmeden önce talimatımı
sordu, dedim ki: Tek bir talebim var, gidiniz, Birinci Dünya
Savaşında İngilizlerin esir alarak götürdüğü ve Arakanda
şehit düşmüş olan şehitlerimizin mezarını ziyaret
ediniz ve onlardan izin alınız, destur alınız ve deyiniz ki
Biz buradayız, buraya, sizin uğrunda şehit düştüğünüz
bayrağı getirdik ve ebediyete kadar burada
dalgalandıracağız. (AK PARTİ sıralarından
Bravo sesleri, alkışlar) Benim her gün sabah
yaptığım muhasebe bu: Nerede bir vatandaşımız
varsa orada bulunmak, nerede bizim bayrağımız dalgalanması
gerekiyorsa orada dalgalandırmak.
AYTUN ÇIRAY (İzmir)
Kıbrıstaki şehitler için ne diyorsunuz?
DIŞİŞLERİ BAKANI
AHMET DAVUTOĞLU (Devamla) - Yine, her gün sabah kalktığımda
Acaba nerede eksik temsil ediliyoruz? diye hesap ediyoruz, Sayın
Başbakanımızla muhasebeler yapıyoruz.
Bakınız, daha önce NATOda,
Avrupa Konseyinde, İslam İşbirliği Teşkilatında
üyeydik ama temsilimiz çok düşüktü. Şimdi NATO Genel Sekreter
Yardımcısı bir Türk, Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi
Başkanlığını bir Türk milletvekili arkadaşımız
üstlendi, Sayın Çavuşoğlu, teşekkür ediyorum.
ALİ SERİNDAĞ (Gaziantep)
Rasmusseni Genel Sekreter yaptınız,
karşılığında onu aldınız.
DIŞİŞLERİ BAKANI
AHMET DAVUTOĞLU (Devamla) - İslam İşbirliği
Teşkilatının Genel Sekreteri bir Türk. Bakınız,
Sayın Türkeşe çok teşekkür ediyorum Orta Asya hassasiyeti
dolayısıyla ama yirmi yıl içinde Orta Asyada bir Türk
Dünyası Konseyi kurulmamıştı üye ülkeler adına.
Türkiye Cumhuriyeti devleti Türk Dünyası Konseyini kurdu, merkezi
İstanbulda, Genel Sekreteri de bir büyükelçimiz, Halil Akıncı.
Türk Dünyası Konseyi, bundan sonra Orta Asya politikamızın da
mihverini oluşturacak.
Afrika Birliği üç stratejik üye
kabul etti, biri Çin, biri Hindistan, üçüncüsü de Türkiye. Afrika
Birliğiyle stratejik ortak durumundayız. Körfez
İşbirliği Konseyiyle stratejik üyeliğimiz var. Arap Liginde
gözlemciyiz. Karayiplerden Pasifike kadar, ASEAN, CARICOM, MERCOSUR başta
olmak üzere bütün uluslararası örgütlerde ya gözlemci ya stratejik
ortağız.
Şimdi bir müjde daha veriyorum:
Şu anda, bizim dış politikamız tenkit edilirken, Pekinde,
Türkiye'nin Şanghay İşbirliği Örgütüne diyalog
ortağı olarak kabul edilmesi onaylanıyor, şu saatlerde. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar) Ve böylece dünyanın
her yerinde, hani eksen kayması derler
Şanghay
İşbirliği Örgütünün Asya yapılanması içinde niye biz
temsil edilmiyoruz? diye sorular sorulurdu, orada olduk. Şu anda bizim
temsil edilmediğimiz bölgesel ve uluslararası hiçbir örgüt
kalmadı neredeyse, kalanları da kısa zamanda takviye
edeceğiz.
Dışişleri Bakanı olarak ikinci
misyonum, vatandaşlarımızın dünyadaki her yerdeki
güvenliğini, hareket serbestiyetini sağlamak üzere tedbir
almaktı ve nitekim, bakınız, altmışı
aşkın ülkeyle vize kaldırdık.
ALİ SERİNDAĞ (Gaziantep) Hangi ülkeler
onlar, hangi ülkeler?
DIŞİŞLERİ BAKANI AHMET DAVUTOĞLU
(Devamla) Çünkü bizim doğal gaz kaynaklarımız yok, bizim büyük
petrol kaynaklarımız da yok; tek sermayemiz insanımız. O
insanımızın önündeki bütün duvarları
yıkacağız biz.
AYTUN ÇIRAY (İzmir) Vardı, vardı; Rumlara
verdiniz, Rumlara!
DIŞİŞLERİ BAKANI AHMET DAVUTOĞLU
(Devamla) Afrikanın güneyinden Rusyaya kadar
Hangi ülkeler? diye
soruyorsun, Rusya. Rusyayla sadece vizeleri kaldırmamız Türk-Rus
ilişkilerinde bir devrimdir. Bunu gidiniz, Rusyada çalışan
işçilerimize, müteahhitlerimize, firmalarımıza sorunuz. Avrupa
Birliğiyle de vizeleri kaldıracağız, bundan emin olun. Sert
müzakereler yürütüyoruz, yürütmeye devam edeceğiz. Onlara
söylediğimiz şudur: Vize muafiyeti bizim hakkımız, Geri
Kabul Anlaşması ancak vize muafiyetiyle birlikte devreye girer.
Bugünlerde bu konuda da derinlemesine müzakereler yürütüyoruz.
Yine, Dışişleri Bakanlığı
olarak görevimiz, vatandaşların bulunduğu yerdeki
güvenliğini temin etmek. Bakınız, Kırgızistanda iç
savaş çıktı, oraya inip vatandaşlarını ilk
tahliye eden ülke Türkiye oldu. Libyada, Tunusta, Mısırda
vatandaşlarımızı tahliye ettik. Libya tahliyesi
başlı başına bir efsanedir. Bütün kurumlarımızın
katkılarıyla, Genelkurmay Başkanlığımız,
Ulaştırma Bakanlığımız, AFAD, bütün kurumlar
Türkiye Cumhuriyeti devletinin gücünü gösterdi. Bir haftada 25 bin
vatandaşımız burnu bile kanamadan ailelerine kavuşturuldu.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar) 63 ülkeden 10 bin
vatandaş da kavuşturuldu.
AYTUN ÇIRAY (İzmir) 2 milyar dolar orada
DIŞİŞLERİ BAKANI AHMET DAVUTOĞLU
(Devamla) Bir toplantıda Ruanda Dışişleri Bakanı
geldi ve şunu söyledi: Biz orada okuyan öğrencilerimizi nasıl
çıkaracağız? derken bir baktık ki Türk kardeşlerimiz
öğrencilerimizi uçağa koymuşlar, Ruandaya indiler. O zaman
Türkiye Cumhuriyeti devletinin gücünü fark ettik ve o zaman Türkiye Cumhuriyeti
devletinin ırk, dil, din ayrımı gözetmeden herkese nasıl
şefkatle yaklaştığını fark ettik. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
ALİ SERİNDAĞ (Gaziantep) Libyadaki Türk
şirketlerine el kondu, ne yaptınız?
DIŞİŞLERİ BAKANI AHMET DAVUTOĞLU
(Devamla) Bakınız, Afganistanda altı ay rehin tutulduktan
sonra kurtardığımız Devrim kardeşimizden,
Venezueladaki, Darfurdaki, Irakta kaçırılan
vatandaşlarımızı tek tek hangi çilelerle
kurtardığımızı o vatandaşlarımızın
aileleri bilir. Her büyükelçiler konferansında onları
ağırlarım. En büyük mutluluk kaynağımız da o vatandaşlarımızın
ailelerine kurtuldukları haberini vermek. Bundan sonra da
Dışişleri Bakanlığı olarak, Türkiye Cumhuriyeti
Hükûmeti olarak nerede bir vatandaşımız varsa kudret elimiz orada
olmaya devam edecek.
Dış politika
misyonumuzun üçüncü muhasebe yapılması gereken performans
değerlendirmesi, Türkiye'nin küresel düzeyde ulaştığı
güçtür. Uluslararası alanda ne kadar güce sahibiz? Bakınız, elli
yıl sonra Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinde üyelik
aldık.
ALİ
SERİNDAĞ (Gaziantep) Diğer adaylar kim, diğer adaylar?
DIŞİŞLERİ
BAKANI AHMET DAVUTOĞLU (Devamla) 2009-2010 yıllarında
olağanüstü bir performans sergiledik. Diplomatlarımıza, bütün
emeği geçenlere teşekkür ediyorum. Zannediyorlardı ki biz bir
yirmi sene sonra tekrar aday oluruz. Hayır, tekrar 2015-2016 için aday
olduk çünkü biliyoruz ki orada bulunmayı en fazla hak eden ülke Türkiye
Cumhuriyeti devletidir. Birleşmiş Milletlerin bütün sisteminde
etkin rolümüzü sürdürüyoruz.
Son olarak, bunu da
buradan yüce milletimize bir müjde olarak iletiyorum: Birleşmiş
Milletlerin İstanbulda bir merkezi olacak. Birleşmiş
Milletlerin bütün bölgesel ofisleri İstanbulda toplanacak ve
İstanbul, Cenevre gibi, Viyana gibi, Nairobi gibi bir Birleşmiş
Milletler şehri olacak. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar) Küresel siyasetin, küresel vicdanın merkezi
İstanbulda olacak.
ALİ
SERİNDAĞ (Gaziantep) Niye Ankarayı seçmiyorsunuz?
DIŞİŞLERİ
BAKANI AHMET DAVUTOĞLU (Devamla) Bütün dünya ülkelerinin bayrakları
da İstanbulda bu anlamda dalgalanacak.
EMİNE ÜLKER TARHAN
(Ankara) Ankarayla ne derdiniz var Sayın Bakan?
DIŞİŞLERİ
BAKANI AHMET DAVUTOĞLU (Devamla) Yine, Avrupa Birliği
katılım müzakerelerini ciddiyetle yürütüyoruz. Avrupa Birliği
hedefinden hiç sapmadık, sapmayacağız.
ALİ
SERİNDAĞ (Gaziantep) Ankarayla bir sorununuz mu var?
DIŞİŞLERİ
BAKANI AHMET DAVUTOĞLU (Devamla) Birleşmiş Milletler sistemi
içinde medeniyetler ittifakıyla küresel kültürel düzene -ki, sosyal adalet
adına hepinizin takdir etmesi gereken- En Az Gelişmiş Ülkeler
Platformunun Başkanlığını da Türkiye yapıyor.
Dünyanın en mazlumlarına, en fakirlerine şu anda
Başkanlık yapan biziz ve onların mümkün olan en hızlı
şekilde gelişmişlik düzeyini artırmak konusunda çaba
gösteren de biziz.
Geçmişte IMFnin
nesne ülkesiydik yani borç isteyeni. Bu sene, kısa bir süre içinde IMF
İcra Direktörleri Kurulunun aktif ülkesi olarak Kimlere ne borç
verilecek? ona karar veren tarafta olacağız, borç talep eden tarafta
değil. İşte küresel gücümüzün etkinliği burada.
Sayın Başbakanımız yakında G-20
Zirvesine katılacak Meksikada, sonra Birleşmiş Milletlerde Rio
Zirvesine, kalkınma zirvesine katılacak. Oralarda da sözü en çok
dinlenen, ne söyleyeceği merak edilen ülke Türkiye çünkü küresel ekonomik
krizle en doğru şekilde mücadele eden, herkes işsizlikle mücadele ederken
istihdamını sürekli artıran ülke de Türkiye. Bunu nasıl yapıyoruz? Bunu bir taraftan
uyguladığımız etkin ekonomi politikalarıyla,
diğer taraftan da Türkiye'nin pazarını, piyasasını
çeşitlendirerek, Türkiye'nin enerji ihtiyacını
karşılayacak dış politika uygulayarak yapıyoruz. Ve
nihayet bütün Afrikada bir efsane hâline gelmiş olan sadece Somali
örneğini vermek isterim. Vicdan dediğiniz zaman işte vicdan
burada. Herkesin unutulduğunu zannettiği Somaliye bir gün iki uçak
indi. Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı, seçkin sanatkârlarla, iş
adamlarıyla, bakanlarıyla, en önemlisi aileleriyle indi ve dünyaya
şunu gösterdi: İnsanlığın her biriyle biz ilgiliyiz.
Hiç kimseyi aç ve açıkta bırakmamak üzere insanlık
vicdanını harekete geçirdik.
ALİ SERİNDAĞ (Gaziantep) Yalan
söylüyorsunuz, insanlar eksi 25 derecede çadırda kaldılar,
çadırda.
DIŞİŞLERİ BAKANI AHMET DAVUTOĞLU
(Devamla) Bütün Afrikada bu tartışıldı. Bir Somali
toplantısında, bir Somali diaspora toplantısında diaspora
lideri şunu söyler: Bütün ülkeler söz verir, Türkler ise verdiği
sözü yapar. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Sayın Başbakanımız gittiğinde
Büyükelçilik açacağız. dedik, iki ayda açtık.
Havaalanını rehabilite edip düzenli seferlere
başlayacağız. dedik, altı ayda Türk Hava Yolları
seferlere başladı. Yirmi yıldan sonra ilk defa Mogadişu,
İstanbul üzerinden dünyaya bağlandı. Bütün mazlum halklar,
bundan sonra Türkiye üzerinden dünyaya bağlanacaklar. Küresel
vicdanın da sesiyiz, küresel ekonominin de.
Dış politika misyonumuzun dördüncü boyutu bölgesel
alan, komşu ülkelerden başlamak üzere bölgesel alan. Geliniz bir
muhasebe yapalım. Balkanlarda Türkiye-Bosna Hersek-Sırbistan, Türkiye-Bosna
Hersek-Hırvatistan üçlü mekanizmalarını kurduk. Bu sene
Balkanların 100üncü yılında Sırbistanla birlikte,
geçmişte en çok sıkıntı
yaşadığımız düşünülen ülkeyle birlikte, Balkan
Savaşından Balkan Barışına, 100üncü Yıl Balkan
Barışına Projesini başlattık. Gelecek hafta Balkan
zirvesine katılmak üzere Belgradda olacağız. Bütün
düşmanlıkları Balkanlarda kaldıracağız. Kimseyle
hasım olma düşüncemiz yok. Ama şunu söylüyoruz: Evet, geçen
yüzyıl, yüz yıl önce kimlerle ayrılmışsak -Sayın
Kaplanın ifadesini tekrar- Balkanlarda, Kafkaslarda, Orta Doğuda
-benim Kayseride söylediğim sözü bir daha söylüyorum- kimlerle
aramızda duvarlar kurulmuşsa,
ister Arap olsun ister Sırp olsun ister Kürt olsun ister Boşnak ister
Azeri ister Gürcü, kimlerle konmuşsa o duvarları birer birer
kaldıracağız,
kardeşlerimizle kucaklaşacağız. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar) Buyurmadan, buyurgan olmadan, onlara hükmetmeden, onlarla
birlikte, el ele yeni bölgesel düzenler kuracağız.
Bakın, bu hafta cuma günü Trabzonda Türkiye-Gürcistan-Azerbaycan üçlü
toplantısı yapacağız, Dışişleri
Bakanları toplantısı. Geçtiğimiz ay Nahçivanda
Türkiye-İran-Azerbaycan üçlü toplantısı yaptık. Niçin
yapıyoruz? Kafkaslara barış gelsin diye. Ermenilerle de, ki
bütün engellemelere rağmen Ermenistanla da Kafkaslardaki genel
barışa saygı duydukları sürece ve Azerbaycan
topraklarını terk ettikleri vizyonu içinde davrandıkları
sürece her türlü ilişkiyi kuracağız. Kimseyle kalıcı
düşmanlıklar peşinde değiliz, kalıcı dostluklar
peşindeyiz.
Bakınız, Bosna-Hersekten
Kırgizistana, Somaliden Lübnana, Afganistandan Filistine bütün ulusal
uzlaşı çalışmalarının içinde olduk. Bu bir
müdahale değildir. Hani, Türkiye Biz Ankarada oturalım, dünyada ne
olursa olsun karışmayalım. bu anlayışı terk
ettik. Ne oldu? Kırgızistanda iç çatışma
yaşandığında -ki özellikle Sayın Türkeşin
detaylarını bildiğini biliyorum- Bişkeke ilk inen ilk
Dışişleri Bakanlığı uçağı benim
uçağımdı, onur duyuyorum çünkü oradaki Kırgız ve Özbek
kardeşlerimin kaderiyle biz ilgilenmek zorundayız. 10 Ekim 2010da
yapılacak olan genel seçimlerden önce, 1 Ekimde Değerli
Cumhurbaşkanı Atambayevle birlikte Kırgızistandaki bütün
etnik grupları, mezhebî grupları toplayıp büyük ulusal kongreyi,
onun eş başkanlığını da yapıp seçimlerin
suhuletle geçmesini sağlayan da biziz. Hiçbir zaman Orta Asyadaki
kardeşlerimizi de terk etmedik, Orta Doğudaki, Balkanlardaki
kardeşlerimizi de. Ve Dışişleri Bakanlığı
süresince belki de en büyük onurla yaptığım hizmetlerden birisi
olarak şunu hatırlarım bir ilim adamı, bir akademisyen, bir
aydın olarak da: Sayın Cengiz Dağcının Yurdunu
Kaybeden Adam kitabının, muhteşem klasik kitabın
yazarı Sayın Cengiz Dağcı sahipsiz bir şekilde
İngilterede yad ellere gömülecekken, bir gece içinde onun cenazesini
alıp kaybettiği yurduna iade eden, oraya gidip onun cenaze
namazına katılan da benim ve bundan da büyük onur duydum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar) Bundan sonra da kim
Türkçeye, kim bizimle tarihî bir ilişkimiz olmuşsa, vatandaşımız
olmasa dahi tarih taşlarımız olarak ırklarına,
etnisitelerine, mezheplerine bakmaksızın sahip
çıkacağız. İster Orta Asyada olsun ister Orta
Doğuda, ister Türkmen olsun ister Arap olsun ister Kürt kardeşimiz,
bunu da
Sayın Kaplan için söylüyorum... Suriye Devlet Başkanı Sayın
Esada
2005 yılından beri her toplantımızın
gündemlerinden bir tanesi de Kürt kimliğine saygı duyun ve
vatandaşlık verin. oldu. (CHP sıralarından Siz saygı
duyuyor musunuz? sesi.) Duyuyoruz.
4 Nisanda geçen sene
gittiğimizde tek talebimiz, ilk ve tek talebimiz Kürt kardeşlerimize
kimliklerini verin, vatandaşlık kimliği -vatandaşlık
kimlikleri dahi yoktu- verin. dedik ve ilk ve öncelikli talebimiz bu oldu.
İBRAHİM
BİNİCİ (Şanlıurfa) Dilimiz ne olacak Sayın
Bakan, dilimiz?
DIŞİŞLERİ
BAKANI AHMET DAVUTOĞLU (Devamla) - Hiçbir zaman ayrım gözetmeksizin
bütün tarihdaşlarımızla el ele bu bölgesel politikaları
sürdüreceğiz.
Şimdi, bu genel
resim içinde yani dış temsili artan, uluslararası etkinliği
artan, bölgesel etkinliği artan, vatandaşlarına sahip olma
kudreti artan Türkiye Cumhuriyeti devletinin önünde, doğrudur, iki yeni
meydan okuma var. Bütün dünyanın önündedir bu meydan okuma, sadece bizim
değil. Birisi Avrupadaki ekonomik kriz, birisi de Orta Doğudaki
büyük siyasi değişim.
Yine sabahleyin
kalktığımızda bunu muhasebe ederken şöyle Batıya
doğru bakıyoruz, Yunanistandan, İtalyadan, İspanyadan
İrlandaya kadar bir ekonomik kriz kuşağı var. Güneyimize
doğru bakıyoruz, Suriyeden Yemene ve Fasa kadar bir siyasi kriz
kuşağı var ve bunun ortasında, bunun da merkezinde bir ülke
var ki demokrasisiyle, ekonomik kalkınmasıyla, dış politika
aktivitesiyle dünyanın yükselen gücü hâline geliyor.
İşte, o zaman,
biz bu krizlerle uğraşırken aynı zamanda şu
imkânları da görüyoruz: Avrupa Birliğindeki ekonomik kriz bizim
ekonomimizin ne kadar dirençli olduğunu gösterdi. Orta Doğudaki
siyasal kriz ise Türkiyede demokrasinin nasıl sağlam temellere
oturduğunu gösterdi. Geçen sene bütün Orta Doğu halkları seçim
talebinde bulunurken Libyadan Suriyeye, Yemenden Mısıra kadar,
biz 12 Haziran seçimlerini dünyanın takdir ettiği bir performansla
gerçekleştirdik. Demokrasimiz sağlamsa, ekonomimiz güçlüyse bu
bölgelerde etkin olmaya devam edeceğiz.
Şimdi, sık
sık vurgulanan komşu ülkelerle ilişkiler konusuna geliyorum.
Bakınız, eğer birisi derse ki: Bütün
komşularımızla sorunluyuz. Kimseyi burada tahkir etmek
anlamıyla söylemiyorum ama ya bir coğrafya ya da bir
komşularımızın listesini çıkarmak gerekiyor önce, bir
coğrafya bilgisi.
Şu anda biz Rusya,
Ukrayna, Bulgaristan, Romanya, Azerbaycan, eğer uzak komşu kabul
ederseniz Kazakistan
Problem gibi görünen, şu anda
sıkıntılı görülen Suriyeyle, Suriyenin bu
sıkıntılara düşmemesi için elimizden gelen her türlü
çabayı gösterdik. Yine vurgulandığı için söylüyorum,
Suriyede hiçbir zaman mezhep ve etnik temelli bir politika gütmedik, gütmeyiz,
bölgede de gütmeyiz. Bölgemizde iki şeyi birden gerçekleştirmek
istiyoruz: Bir, bölgede mezhep ya da etnik temelli soğuk savaş
çıkarmak isteyenlere karşı etkin bir kriz yönetim
politikası takip ediyoruz. İkincisi, bölgemizi tekrar siyasi diyalog,
ekonomik karşılıklı etkileşim ve kültürel
çoğulculuk etrafında tek bir barış, istikrar ve refah
havzası hâline getirmek için de çabalarımızı sürdüreceğiz,
vizyonumuz bu.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Lütfen sözlerinizi
tamamlayınız.
DIŞİŞLERİ BAKANI
AHMET DAVUTOĞLU (Devamla) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; bu vizyon etrafında, sadece haziran
programımızı zikredeceğim ki bütün bu tablo bir bütünlük
içinde görülsün. Haziran ayında, iki gün önce Medeniyetler
İttifakı Konferansını yaptık, Birleşmiş
Milletler Somali Konferansını yaptık, şu anda Dünya
Ekonomik Forumu devam ediyor, yarın Küresel Terörizmle Mücadele Forumuna
ev sahipliği yapacağız, Karadeniz Ekonomik
İşbirliği 20nci Yıl Zirvesini yapacağız,
Türkiye-Azerbaycan-Gürcistan Üçlü Toplantısını
yapacağız, Kâbilde İstanbul Sürecine, İkinci
Afganistan-İstanbul Sürecine Eş Başkanlık
yapacağım Afganistanlı muhatabımla birlikte,
İstanbulda Nükleer Zirve Toplantısı yapacağız 16
Haziranda, Sayın Başbakanımız Rio ve G-20 zirvelerine
katılacak.
Bir ülkenin bir aylık
dış politika gündemi buysa sonucu şudur: Bu ülke artık
hasta adam değildir, 90lı yılların hasta adamı
değildir, ayağa kalkmıştır, nekahet dönemini atlatmıştır
ve yeni bir dev olarak dünya gündemine ağırlığını
koymaktadır. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Kimse bu devi tekrar uykuya döndüremeyecek, bundan emin olunuz.
Saygılar sunuyorum. (AK PARTİ
sıralarından Bravo sesleri ve sürekli alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz
Sayın Davutoğlu.
MUHARREM İNCE (Yalova)
Sayın Başkan
HASİP KAPLAN (Şırnak)
Sayın Başkan
BAŞKAN Bir dakika Sayın
İnce, duyamıyorum.
AYTUN ÇIRAY (İzmir) Yeni
Başbakan belli oldu, hayırlı uğurlu olsun yeni
Başbakan!
BAŞKAN Bir dakika sayın
milletvekilleri, talebi duymak istiyorum.
Buyurunuz Sayın İnce.
MUHARREM İNCE (Yalova)
Sayın Başkan, Sayın Grup Başkan Vekili,
konuşmasının son cümlesinde, aynen dediği şey:
Ermenistan ve İsraili savunmaktan vazgeçin. diyor. O anda tabii,
Sayın Bakanı çağırdığınız için söze
girmek istemedim, Sayın Bakanı rahatsız etmek istemedim. Ona
cevap vermek istiyorum, çok açık bir sataşma.
BAŞKAN Yeni sataşmalara
mahal vermemek üzere Sayın İnce, lütfen sözünüzü onunla
sınırlı olarak cevaplayınız sataşmayı.
AHMET AYDIN (Adıyaman) Az önce
dediniz ama gene sataştı Sayın Başkan.
BAŞKAN Buyurunuz efendim.
VIII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN
KONUŞMALAR (Devam)
3.- Yalova Milletvekili Muharrem İncenin,
Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydının Cumhuriyet Halk Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
MUHARREM İNCE (Yalova)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Biz Ermenistan ve İsraili
savunmadık ama sana size şunu söyleyeyim Sayın Aydın:
Bursada Azerbaycan bayraklarını kim yasakladı? Ermenistan
Cumhurbaşkanıyla maça kim gitti? Bursada Azerbaycan
bayraklarını kim yasakladı? (CHP sıralarından
alkışlar)
AHMET AYDIN (Adıyaman) O
olmadı, olmadı.
MUHARREM İNCE (Devamla)
İki: Biz Bu mayınlı arazilerimizi İsraillilere
veriyorsunuz. dediğimiz zaman
AHMET AYDIN (Adıyaman) Verdik
mi?
MUHARREM İNCE (Devamla)
Sayın Başbakan çıktı, dedi ki: Sermaye
ırkçılığı yapmayın. Sonra Anayasa Mahkemesinde
iptal ettirdik. Peki, İsrailli iş adamı Oferle gizli gizli o
dönemde Sayın Baykal mı görüştü, Sayın Erdoğan mı
görüştü?
AHMET YENİ (Samsun) Onlar
bayatladı, geçti.
MUHARREM İNCE (Devamla) Üç: diğeri,
NATO Genel Sekreter Yardımcısı bir Türk seçildi. dediniz
Sayın Bakan, doğru. Üç şart ortaya koşmuştunuz:
1) Müslümanlardan, Hazreti Peygambere
yapılan hakaret nedeniyle özür dilenecekti.
2) Roj TV kapatılacaktı.
3) NATO Genel Sekreter
Yardımcısı bir Türk olacaktı.
Bunun
karşılığında NATO Genel Sekreter
Yardımcılığında oy kullanacaktık. O 3ünden 1i
yapıldı, 2si yapılmadı; özür dilenmedi, Roj TV
kapanmadı ama tıpış tıpış gittiniz, NATO
Genel Sekreteri seçiminde oy kullandınız.
Yine bir başka konu, dış
Türklerle sürekli ilgilendiğinizi, elimizi onlara
uzattığımızı söylediniz. Size bir isim
söyleyeceğim, belki unutmuşsunuzdur, Rabia Kadir, Uygur Türkü, belki
bunu da hatırlarsınız diye söylüyorum.
Somaliye yardım ettiğinizi
söylüyorsunuz, doğru, Sayın Başbakan da gitti, yardım etti.
Peki, Güney Sudanda açlık kol geziyor. Orayla niye ilgilenmiyorsunuz? El
Beşirle olan dostluğunuzun burada bir sıkıntı
doğurması ihtimali mi var? (CHP sıralarından
alkışlar)
Son sözüm de şu olsun: Cümleniz
aynen şöyleydi: Ben bir akademisyen olarak, bir Bakan olarak, bir
aydın olarak
Kendine aydın diyen bir aydını ilk kez
gördüm. Hiçbir aydın kendine aydın demez.
Teşekkür ediyor, saygılar
sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz
Sayın İnce.
DIŞİŞLERİ BAKANI
AHMET DAVUTOĞLU (Konya) Sayın Başkan, söz istiyorum.
BAŞKAN Buyurunuz Sayın
Davutoğlu. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
19.- Dışişleri Bakanı Ahmet
Davutoğlunun, Yalova Milletvekili Muharrem İncenin ifadelerine
ilişkin açıklaması
DIŞİŞLERİ BAKANI
AHMET DAVUTOĞLU (Konya) Sayın İnceye teşekkür ediyorum,
izah etme imkânı bulamadığım birkaç hususu da bu vesileyle
izah etme imkânı buldum.
Birincisi, NATO Genel
Sekreterliğine Rasmussen seçildiğinde üç değil beş
şartımız vardı, hepsi yerine geldi birer birer. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
AYTUN ÇIRAY (İzmir) Hangisi?
Hazreti Muhammede yapılan hakaret için özür dilendi mi?
DIŞİŞLERİ BAKANI
AHMET DAVUTOĞLU (Devamla) NATO Genel Sekreteri Yardımcısı
bir Türk atandı.
Genelkurmay askerî
yıldızlarımızın sayısı
artırıldı.
MUHARREM İNCE (Yalova) Karikatür
krizi
DIŞİŞLERİ BAKANI
AHMET DAVUTOĞLU (Devamla) Rasmussen İstanbulda Medeniyetler
İttifakında yaptığı konuşmada açık bir
şekilde İslam dünyasıyla ilişkileri düzeltme iradesini ve
bu konuda duyduğu üzüntüyü de açık bir şekilde beyan etti.
MUHARREM İNCE (Yalova) Özür
Özür
Geç bunları. Masal
DIŞİŞLERİ BAKANI
AHMET DAVUTOĞLU (Devamla) Roj TVyle ilgili hukuki süreç tamamlandı
ve Roj TVnin terörle irtibatı kesinleşti ve Roj TVnin
kapatılma süreci de şu anda işliyor.
Biz, bize verilen sözleri takip eder ve
sonucunu alırız.
MUHARREM İNCE (Yalova) Beş
sene oldu, beş. Kimi kandırıyorsunuz?
DIŞİŞLERİ BAKANI
AHMET DAVUTOĞLU (Devamla) İkincisi, Güney Sudan meselesi.
MUHARREM İNCE (Yalova) AKP
Grubunu kandırırsınız. Bizi nasıl
kandıracaksınız?
DIŞİŞLERİ BAKANI
AHMET DAVUTOĞLU (Devamla) Bakınız, Güney Sudanda ilk
büyükelçilik açan ülkelerden biri biziz. Kuzey Sudan konusunda ne kadar
titizsek Güney Sudan konusunda da aynı titizliği gösteriyoruz.
İlk büyükelçiliklerden birini biz açtık ve Güney Sudanda en aktif
çalışan büyükelçiliklerden biridir. Kuzey Sudan ile Güney Sudan
arasındaki ihtilafların giderilmesi için de taraflar nezdinde devreye
giren de biziz. Bunun da bilinmesini isterim.
AYTUN ÇIRAY (İzmir) Sonuç
DIŞİŞLERİ BAKANI
AHMET DAVUTOĞLU (Devamla) Üçüncüsü, özellikle Uygur Türkleri konusunda
ifade ettiğiniz husus
Bakınız, cumhuriyet tarihi
içinde, Urumçiye, Kaşgara, Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı,
Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı ve ben iki kez olmak üzere son üç
yıl içinde dört seyahat gerçekleştirdik ve oradaki soydaşlarımızla
da kucaklaştık. Çinle olan yakın dostluk ilişkimiz
sürmekle birlikte Sincan Uygur Özerk Bölgesiyle de ilişkilerimizi
geliştiriyoruz, geliştirmeye devam edeceğiz.
Bütün bu konularda bizi
eleştirebilirsiniz ama ne olur, olgulara biraz bakın, olguları
tahlil edin, o olgular üzerine eleştiri yapın; yoksa
yanıltıcı sonuçlar ortaya çıkabilir. Bizim
yaptığımız ve elde ettiğimiz sonuçları
eleştirirseniz, o zaman da yanlış bir konuma düşersiniz.
Saygılar sunuyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz
Sayın Davutoğlu.
SİNAN OĞAN (Iğdır)
Sayın Başkan, Sayın Bakan doğruyu söylemiyor. NATO Genel
Sekreterliği Yardımcılığına bir Türk
atanmadı. Bir Türk atanamadığı için geçici bir kadro tahsis
edildi, birkaç sene sonra da geri alacaklar. Yani lütfen doğruyu söylesin
Sayın Bakan.
BAŞKAN Kayıtlara geçirdik
efendim, düzelttiniz.
Buyurunuz Sayın Kaplan, sizin
isteğiniz nedir?
HASİP KAPLAN (Şırnak)
Sayın Bakan ismimi telaffuz ederek, Suriyedeki Kürtlerle ilgili bir
değerlendirme yaptı.
BAŞKAN Nedir?
HASİP KAPLAN (Şırnak) -
Doğru değil, bunu açıklamak istiyorum.
BAŞKAN Lütfen yeni
sataşmalara mahal vermeyiniz, düzeltmenizi yapınız.
Buyurunuz.
HASİP KAPLAN (Şırnak)
Diplomatik olacak efendim, hiç merak etmeyin.
BAŞKAN Lütfen Sayın Kaplan
VIII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN
KONUŞMALAR (Devam)
4.- Şırnak Milletvekili Hasip Kaplanın,
Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlunun şahsına
sataşması nedeniyle konuşması
HASİP KAPLAN (Şırnak)
Değerli arkadaşlar, burada bir gerçeğin altını
çiziyorum. Suriyede tam 16 tane Kürt partisi var ve Suriye Ulusal Konseyi
İstanbulda toplandığı zaman bir tek parti
katılmadı. Dikkatinizi çekiyorum. Niye katılmadı?
Suriyedeki bütün Kürt partileri
Bakın, hepsini sayıyorum; bunların
hepsi PKKlı değil ki. PYD katılmadı en büyük parti; tamam
da 14 parti de katılmadı.
Burada Sayın Bakanın
anlaması gereken bir şeyin altını çizmek istiyorum: Suriye
Ulusal Konseyi dahi Biz, Suriyenin kaderini Türkiyenin insafına
bırakmayız. dedi ve Suriyedeki muhalefet ne dedi döner dönmez,
Suriye Ulusal Konseyi Türkiyeden gider gitmez Kürtlerin anayasada
tanınması ve bugüne kadar mağduriyetleri için tazminat ödenmesi
kararı aldı. Niye baskı kuruyorsunuz Kürt muhalefeti üzerinde?
Niye Kürtleri tanımıyorsunuz, örgütlerini tanımıyorsunuz,
partilerini tanımıyorsunuz? Suriyenin yüzde 10u Kürt, 3 milyon
nüfus var. Ne bu Kürt düşmanlığı? Ne bu
ırkçılık? Ne bu faşizan yaklaşım? Burada, hata
burada arkadaşlar. Nusayriye Nusayri dersiniz, mezhebinden düşmanlık
yapar, Kürte de Kürtlüğünden dolayı düşmanlık
yaparsınız. Neden? Çünkü, Orta Doğu kuşağında
tampon bölge kuracağınız topraklarda Kürtler yaşıyor.
Demokratik özerklik ve statü hakları Orta Doğuda artık
kaçınılmaz olmuştur. Başka ülkelerin halklarına, kendi
kaderini tayin hakkına karışmayın. Bu dış
politika yanlıştır, çıkmaz sokaktır. Biz bunu
uyarıyoruz. Kürt düşmanlığı da hiçbir kimseye, partiye
ve iktidara ve Türkiyeye kazandırmaz. Bin yıllık
kardeşliği on bin yıllık kardeşlik ve dostluk
stratejisiyle örmek en doğru dış politikadır.
İşte, Kürt ve Türk kardeşliğini Orta Doğuda da,
Türkiyede de hayata geçiren bir
dış politika başarılı olur.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
HASİP KAPLAN (Devamla) Biz bunu
söylüyoruz.
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz
Sayın Kaplan.
Sayın Davutoğlunun bir
düzeltme talebi vardır, yerinden.
Buyurunuz.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
20.- Dışişleri Bakanı Ahmet
Davutoğlunun, Iğdır Milletvekili Sinan Oğan ve
Şırnak Milletvekili Hasip Kaplanın ifadelerine ilişkin
açıklaması
DIŞİŞLERİ BAKANI AHMET
DAVUTOĞLU (Konya) Teşekkür ederim Sayın Başkan, özellikle
bu imkânı verdiğiniz için.
İki hususta
(Gürültüler)
BAŞKAN Bir dakika
DIŞİŞLERİ BAKANI
AHMET DAVUTOĞLU (Konya) Bir kere, Sayın Oğanın
vurguladığı husus, NATO Genel Sekreter Yardımcılığı,
dönüşüm esasına göre yapılır, tayin edilir.
Dolayısıyla herhangi bir yanlış bilgi söz konusu
değil. NATO Genel Sekreter Yardımcılığı,
kalıcı yardımcılıklardan biri bir Türk diplomata
verilmiştir ama bütün NATOda sistem dönüşümlülük esası üzerine
yapılır.
Sayın Kaplana da bir hususu
vurgulamak isterim. Türkiye, Suriye söz konusu olduğunda, Irak ya da
herhangi bir ülke, hiçbir etnik ve mezhebî gündemi gözetmeyiz. Bütün
kardeşlerimize her türlü desteği veririz.
HASİP KAPLAN (Şırnak)
O zaman açıklayın!
DIŞİŞLERİ BAKANI
AHMET DAVUTOĞLU (Konya) Bir dakika
Suriye Ulusal
HASİP KAPLAN (Şırnak)
İstanbulda niye katılmadılar?
BAŞKAN Lütfen
HASİP KAPLAN (Şırnak)
Açıklayın!
DIŞİŞLERİ BAKANI
AHMET DAVUTOĞLU (Konya) Bir dakika
BAŞKAN Lütfen Sayın Kaplan.
DIŞİŞLERİ BAKANI
AHMET DAVUTOĞLU (Konya) Suriye Ulusal Konseyinin
HASİP KAPLAN (Şırnak)
Açıklayın!
DIŞİŞLERİ BAKANI
AHMET DAVUTOĞLU (Konya) Bir dakika, açıklayacağım.
HASİP KAPLAN (Şırnak)
Niye katılmadılar, bana bunu söyleyin!
BAŞKAN Lütfen Sayın Kaplan
DIŞİŞLERİ BAKANI
AHMET DAVUTOĞLU (Konya) Açıklayacağım. Suriye Ulusal
Konseyi, Suriyenin geleceğiyle ilgili Suriyeli partilerin, grupların
oluşturduğu bir yapıdır. Biz onlara müdahil olmayız
ancak şunu söyleyeyim, demek ki size bilgiler ulaşmıyor: Şu
anda Suriye Ulusal Konseyi Başkanlık seçimiyle ilgili bir süreç
işliyor. En kuvvetli adaylardan birinin de Kürt kökenli Seyda Abdulbasit
olduğu biliniyor, en kuvvetli
Muhtemelen de Suriye Ulusal Konseyinin
başına bir Kürt gelebilir. Bizim için Suriyenin başında
kimin olduğu, hangi etnik veya mezhebî temelde olduğu değil,
Suriyeli olması yeterlidir, kardeşimiz olması yeterlidir.
Özellikle de Kürt kardeşlerimizin, gerek Suriyede gerek Irakta, sisteme
mümkün olduğu kadar fazla girmesini hep teşvik ettik. Kuzey Irak
Bölgesel Yönetimiyle de ilişkilerimizi bunun için geliştirdik. Kürt
kardeşlerimize yapılacak her haksızlığı kendimize
yapılmış haksızlık olarak görüyoruz. Türkiye
Cumhuriyeti devleti vatandaşları dışındaki Kürt
kardeşlerimizi kastediyorum. Bu konuda Türkiye'nin politikası, ilkesi
açıktır. Biz, kadim bir kardeşliği savuna geldik, ebediyete
kadar da bu kardeşliği savunacağız. Buraya, bu
kardeşliğe fitne sokmak isteyenlere de izin vermeyeceğiz.
Pendik toplantısına da Suriye
Ulusal Konseyinin Kürt grupları katıldı.
Teşekkür ediyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederiz
Sayın Davutoğlu.
KAMER GENÇ (Tunceli) Yalan
şeyler söylüyor, yalan! Yalan söylüyorsunuz! Hangi yüzle geliyorsun
şu Meclisin karşısına! Türkiye'nin itibarını
sıfıra indirdin be!
BAŞKAN Sayın Genç, lütfen
Sayın Aydın, buyurunuz.
AHMET AYDIN (Adıyaman) Efendim,
hem Sayın İnce hem de Sayın Kaplan konuşmalarında
grubumuza hitaben, şahsımıza yönelik sataşmalarda
bulunmuştur, cevap vermek istiyorum.
HASİP KAPLAN (Şırnak)
İç Tüzükün bir adabı var. Sen Hükûmet misin kardeşim? Sen
yasamasın, o yürütme. Biz Hükûmeti sorguluyoruz. Sen
karıştırıyorsun.
BAŞKAN Bir dakika efendim
Bir
dakika
HASİP KAPLAN (Şırnak)
Siz yasamayla yürütmeyi karıştırıyorsunuz, yapmayın.
BAŞKAN Sayın Kaplan,
lütfen, yerinize oturunuz.
Sayın Aydın, lütfen geliniz,
iki dakika süreniz. Ve lütfen daha fazla sataşmaya mahal vermeyiniz,
konuyu bitirelim.
Buyurunuz. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
VIII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN
KONUŞMALAR (Devam)
5.- Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydının,
Yalova Milletvekili Muharrem İnce ve Şırnak Milletvekili Hasip
Kaplanın AK PARTİ Grubuna sataşması nedeniyle
konuşması
AHMET AYDIN (Devamla) Teşekkür
ediyorum Sayın Başkanım.
Tabii, burada dikkatle kamuoyu bizi
izliyor; emin olun, esefle de karşılıyor buradaki
konuşmaları.
Bir defa, Kürtlerin tek temsilcisi
sizler değilsiniz. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
HASİP KAPLAN (Şırnak)
Siz de değilsiniz!
AHMET AYDIN (Devamla) Ben şunu
söyleyeyim: Ben AK PARTİnin Grup Başkan Vekiliyim, Adıyaman
Milletvekiliyim, Kürtüm, elhamdülillah Müslümanım, Türkiye
Cumhuriyetinin onurlu bir vatandaşıyım; bu böyle biline. Bunu
siz böyle bilin. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
HASİP KAPLAN (Şırnak)
Türklerin de temsilcisi değilsiniz. Yüzde 49sunuz ya! Yüzde 49
olduğunuzu unutmayın. Herkes aldığı oy kadar temsil
eder. Başka şey bilmez ki bunlar.
AHMET AYDIN (Devamla) Kendinizi bir
grubun temsilcisi olarak ifade etmeyin.
HASİP KAPLAN (Şırnak) -
Siz Türkleri de Kürtleri de temsil etmiyorsunuz. Aldığınız
oy kadar konuşun.
AHMET AYDIN (Devamla) Biz tüm
Türkiyeyi temsil ediyoruz. Kürtüyle, Türküyle, Lazıyla, Çerkeziyle,
bütün Anadoluyu, bütün Türkiyeyi temsil eden bir grubuz.
YILDIRIM TUĞRUL TÜRKEŞ
(Ankara) - Türk etnik değildir, yanlış kullanıyorsunuz onu.
AHMET AYDIN (Devamla)
Dolayısıyla biz bölgesel, etnik ve dinsel milliyetçilik de
yapmayız ama lütfen etnik siyaset üzerinde sizler de burada
ayrımcılığa yol açmayın.
YILDIRIM TUĞRUL TÜRKEŞ
(Ankara) - Yanlış kullanıyorsunuz. Türk etnik bir isim
değildir.
AHMET AYDIN (Devamla) Değerli
arkadaşlar, bir başka arkadaşımız, bir başka grup
başkan vekili burada yalanları sıraladı.
Ben şunu sormak istiyorum:
İsrailli iş adamıyla Sayın Başbakanın
görüştüğünü ifade ettiniz, bunu ispat eder misiniz? İspat
etmezseniz müfterisiniz. (CHP sıralarından gürültüler)
MUHARREM İNCE (Yalova) Kendisi
söyledi, kendisi!
AHMET AYDIN (Devamla) Sayın
Başbakanımızla görüştüm, böyle bir görüşme
olmamıştır. Eğer ispat etmezseniz müfterisiniz,
iftiracısınız!
MUHARREM İNCE (Yalova) Kendisi
söyledi, kendisi!
AHMET AYDIN (Devamla) İkincisi:
Mayınlı arazilerle alakalı Genelkurmayın bir
açıklaması oldu. On dört tane müracaat oldu. Bunların hiçbiri
İsrail Hükûmetinden ya da İsrailden değildir. Bu da ikinci
yalanınız. Ve mayınlı arazilerle ilgili ne İsraile ne
de başka bir yere verdiğimiz bir toprak da yoktur.
Yine Yahudilerle, İsraille
alakalı
Bakın, değerli arkadaşlar, bizim ne Yahudilerle ne
de başka bir etnik grupla ilgili şahsi problemimiz yok; bizim siyonist,
baskıcı, zulümden olan İsrail Hükûmeti ile problemimiz var. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar, CHP ve MHP
sıralarından gürültüler)
Mavi Marmara esnasında 9 tane
şehit verdik ve biz bu zulme karşılık bütün dünyayı
ayağa kaldırırken siz kimlerle görüştünüz, siz neler
yaptınız?
ERKAN AKÇAY (Manisa) Sorumlusu
sizsiniz!
AHMET AYDIN (Devamla) Bütün kamuoyu
bunu biliyor. Bütün bunları kamuoyunun takdirine bırakıyorum.
(CHP sıralarından gürültüler)
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz
Sayın Aydın.
AHMET AYDIN (Devamla) Bir başka
hususu da özellikle belirtiyorum: Bizim cumhuriyetle bir sorunumuz yok, bizim
cumhuriyetle hiçbir sorunumuz yok.
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz.
AHMET AYDIN (Devamla) Biz cumhuriyeti
demokrasiyle taçlandırıyoruz, sizin içini
boşalttığınız cumhuriyeti biz
taçlandırıyoruz.
DİLEK AKAGÜN YILMAZ (Uşak)
Cumhuriyeti yıkıyorsunuz, yıkıyorsunuz!
BAŞKAN Sayın Aydın,
teşekkür ettim.
AHMET AYDIN (Devamla) Ama sizin bu
cumhuriyetle, bu halkla probleminiz var. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz.
MUHARREM İNCE (Yalova) Açık
açık yalancı dedi, bir şey açıklamama gerek yok herhâlde
Sayın Başkanım.
AHMET AYDIN (Adıyaman) Eğer
ispat etmezsen müfterisin!
ERKAN AKÇAY (Manisa) Sizin bu milleti
bölmekten başka bir işiniz yok mu ya? Etnik
ırkçısınız siz.
BAŞKAN Son olarak size söz
veriyorum Muharrem İnce, lütfen bir daha sataşmayınız.
Buyurunuz.
6.- Yalova Milletvekili Muharrem İncenin,
Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydının şahsına
sataşması nedeniyle konuşması
MUHARREM İNCE (Yalova)
Şimdi, bak Sayın Aydın, ben siyasette kendi partimin
hafızasını takip ettiğim gibi, rakiplerimi de takip ederim
ama sen daha Genel Başkanını takip etmemişsin.
AHMET AYDIN (Adıyaman) Ben takip
ettim.
MUHARREM İNCE (Devamla) Bak,
Sayın Başbakan şöyle dedi, bir: Önce Ben Oferle
görüşmedim. dedi.
AHMET AYDIN (Adıyaman) Evet,
görüşmedi.
MUHARREM İNCE (Devamla) Sonra
Fatih Altaylının programına çıktı, tamam mı? Git
kayıtlara bak orada görürsün.
AHMET AYDIN (Adıyaman)
İspat et!
MUHARREM İNCE (Devamla) Fatih
Altaylı
Ya ben ne ispat edeceğim, Başbakan kendisi ispat etmiş.
Türkçe anlatıyorum sana, duymuyor musun?
AHMET AYDIN (Adıyaman)
Sayın Başbakan öyle bir şey demedi.
MUHARREM İNCE (Devamla)
Başbakan Fatih Altaylının programına çıktı, Ben
Oferle görüştüm. dedi.
AHMET AYDIN (Adıyaman)
Yanlış anlamışsın.
MUHARREM İNCE (Devamla) Bunu
ispat et diyor! Bunu bütün Türkiyede herkes yazdı.
İki
AHMET AYDIN (Adıyaman)
Yanlış anlamışsın.
MUHARREM İNCE (Devamla) Bak,
diğerlerini söylüyorum yine sana. Sayın Aydın, peki
Mayınlı arazileri İsraillilere satmak istiyorsunuz.
dediğimizde, Sayın Başbakan, bize Sermaye
ırkçısısınız. dedi mi? Dedi.
AHMET AYDIN (Adıyaman) Yok böyle
bir şey, yok!
MUHARREM İNCE (Devamla)
Nasıl yok, bal gibi yok, öyle mi?
AHMET AYDIN (Adıyaman) Yok
işte.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri)
İçinde İsrail firması yok.
MUHARREM İNCE (Devamla) - Bak
sevgili arkadaşım, sizin yirmi beş-otuz sene önceki durumunuz
şuydu: Mücahittiniz, sonra müteahhitliğe terfi ettiniz, şimdi
vallahi her şeye müsaitliğe terfi ettiniz! Böyle bir mantık
olmaz. (CHP sıralarından alkışlar) Siz Haram, helal, ver
Allahım, garip kulun yer Allahım.
mantığındasınız. Siz, bu memlekette, siz, Bursada
Azerbaycan bayraklarını yasakladınız mı,
yasaklamadınız mı? Azerbaycan bayraklarını yasaklayan
sizsiniz, bize gelmişsin şimdi çamur atıyorsun, açık
açık sana iade ediyorum onu. Bu kürsüye geldin sen yalan söyledin. Benim
ispatıma gerek yok, Başbakan kendisi görüştüğünü
ispatladı zaten.
Çok teşekkür ederim Sayın
Başkan. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz
Sayın İnce.
AHMET AYDIN (Adıyaman)
Sayın Başkan
HASİP KAPLAN (Şırnak)
Sayın Başkan
VII.- GENSORU (Devam)
A) Ön Görüşmeler (Devam)
1.- Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Grup
Başkan Vekilleri Ankara Milletvekili Emine Ülker Tarhan, Yalova Milletvekili
Muharrem İnce ve İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebinin,
izlemekte olduğu dış politikanın gerçeklerden uzak
olduğu, ülke güvenliği ve çıkarlarına zarar verdiği
iddiasıyla Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu
hakkında gensoru açılmasına ilişkin önergesi (11/12)
(Devam)
BAŞKAN - Dışişleri
Bakanı hakkındaki gensoru önergesinin gündeme alınıp
alınmayacağı konusundaki görüşmeler
tamamlanmıştır.
Şimdi, gensoru önergesinin gündeme
alınıp alınmayacağı hususunu oylarınıza
sunacağım.
Gensoru önergesinin gündeme
alınmasını kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmemiştir. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Sayın milletvekilleri, on dakika
ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 17.39
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma
Saati: 18.02
BAŞKAN: Başkan Vekili
Şükran Güldal MUMCU
KÂTİP ÜYELER: Mustafa HAMARAT
(Ordu), Fatih ŞAHİN (Ankara)
----- 0 -----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük
Millet Meclisinin 116ncı Birleşiminin Üçüncü Oturumunu
açıyorum.
Alınan karar gereğince sözlü
soru önergelerini görüşmüyor ve gündemin Kanun Tasarı ve Teklifleri
ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler kısmına
geçiyoruz.
1inci sırada yer alan, 156
sıra sayılı Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde
değişiklik yapılmasına dair İç Tüzük teklifleri ile
Anayasa Komisyonu Raporunun görüşmelerine kaldığımız
yerden devam edeceğiz.
IX.- KANUN TASARI VE
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup
Başkanvekilleri İstanbul Milletvekili Ayşe Nur
Bahçekapılı, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş, Giresun
Milletvekili Nurettin Canikli, Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünal ve
Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydının; Türkiye Büyük Millet
Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair
İçtüzük Teklifi ile Tunceli Milletvekili Kamer Gençin; Türkiye Büyük
Millet Meclisi İçtüzüğünün Bir Maddesinin Değiştirilmesi
Hakkında İçtüzük Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporu (2/242, 2/80)
(S. Sayısı: 156)
BAŞKAN Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
2nci sırada yer alan, Hukuk
Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu Tasarısı ve
Avrupa Birliği Uyum Komisyonu ile Adalet Komisyonu raporlarının
görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
2.- Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk
Kanunu Tasarısı ve Avrupa Birliği Uyum Komisyonu ile Adalet
Komisyonu Raporları (1/486) (S. Sayısı: 233) (x)
BAŞKAN - Komisyon ve Hükûmet? Yerinde.
24/5/2012 tarihli 111inci
Birleşimde tasarının tümü üzerindeki görüşmeler
tamamlanmıştı.
Şimdi, maddelerine geçilmesini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Birinci bölüm üzerinde görüşmelere
başlıyoruz. Birinci bölüm, 1 ila 18inci maddeleri
kapsamaktadır.
Birinci bölüm üzerinde Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına Uşak Milletvekili Sayın Dilek Akagün
Yılmaz konuşacaktır.
Buyurunuz Sayın Yılmaz. (CHP
sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA DİLEK AKAGÜN
YILMAZ (Uşak) Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; ara
buluculuk yani alternatif uyuşmazlık çözüm yöntemi, pek çok Avrupa
ülkesinde de hâlen daha tartışılmaktadır. Tam anlamıyla
kabul görmüş ve benimsenmiş bir yöntem değildir.
Eleştirilerin temel noktası, ara buluculuğun neoliberalizm
tarafından dikte edilen bir yöntem olduğu, uluslararası
sermayenin yayılımının kolaylaştırılması
için devletin küçültülmesi yolunda bir adım olduğu yönündedir. Bu
anlayış içinde, adalet, millî savunma ve iç güvenlik yönünden
devletin sınırlandırılmasının, küçültülmesinin
hedeflendiği belirtilmektedir. Örneğin, Avrupa Birliğinin kalbi
olan Belçikada, ara buluculuk faaliyetinin ülkede var olan farklı etnik
kimlikler arasındaki ayrışmayı bir süre sonra
derinleştireceği, yargının küçüleceği ve bunun
sonucunda da toplumsal ve siyasi yapının çözüleceği
kaygıları dile getirilmekte, ulus devletin zarar göreceği
belirtilmektedir.
Belçika gibi bir ülkede dahi ulus devletin
çözülebileceği kaygısıyla ara buluculuk sistemi
eleştirilirken bizim ülkemizde
nelere mal olabileceğini her türlü siyasi ön yargıdan arınarak
sizlerin bir kez daha düşünmenizi istiyorum. Farklı etnik kimlik
sahibi kişilerin sadece kendi ara bulucularına gittiğini,
farklı din ve mezhep gruplarının da kendi ara bulucularına
gittiğini ve uyuşmazlıkları kendi kurallarına göre
çözdüklerini düşünelim. Bu durumda bu ülkenin birlik ve bütünlüğü nasıl
korunacaktır?
Arabuluculuk Kanun Tasarısı,
yargının yükünü azaltmak, yargıyı hızlandırmak
gibi gerekçelerle gündeme getirilmiştir. Ancak tasarı bu hâliyle
bağımsız ve tarafsız mahkemelere alternatif, çok hukuklu
bir sisteme ve bunun yanında doğrudan iktidara bağımlı
bir yargı sistemine yol açabilir düşüncesindeyiz. Çünkü ara buluculuk
faaliyetlerinin denetimi, ara bulucuların eğitimi, yazılı
ve sözlü sınavlarında doğrudan Adalet Bakanlığı
yetkilidir. Adalet Bakanlığının yargıç sınavlarındaki
politik tutumunu düşündüğümüzde ara buluculuk
sınavlarının da yandaş seçimine yönelik
olacağını tahmin etmek hiç de zor değildir. Oysaki, yine
Belçikada ara buluculuk sistemini denetlemek ve yönetmek amacıyla
Arabuluculuk Federal Komisyonu oluşturulmuştur. Bu komisyon; 2
avukat, 2 noter ve 2 de ara bulucudan oluşmaktadır. Bu komisyonun
Adalet Bakanlığından bağımsız, özerk bir
yapıda olmasına özen gösterilmiştir.
Bugün görüştüğümüz
arabuluculuk tasarısında ise Adalet Bakanlığı pek çok
konuda doğrudan doğruya yetkilidir. Üst kurul olan arabuluculuk
kurulunda ise yine Adalet Bakanlığı bürokratları ve
Bakanlıkça kontrol edilen kurumların temsilcileri
çoğunluktadır. Yani hiçbir şekilde ara bulucuların özerk
bir kurum tarafından denetimi ve yönetimi bu tasarıda dikkate
alınmamış, bu yönde verdiğimiz önergelerimiz ise
reddedilmiştir.
Buradan da
anlaşıldığı gibi, tasarı ile getirilen ara
buluculuk sisteminde Avrupa ülkeleri örneği gösterilmesine rağmen
oradaki daha nitelikli yasal düzenlemeler dikkate alınmamış,
aksine Adalet Bakanlığı doğrudan kendisine
bağımlı bir ara buluculuk sistemi yaratmaya
çalışmaktadır. İşte bu nedenle tasarı, Anayasa
madde 9da belirtilen Yargı yetkisi, Türk Milleti adına
bağımsız mahkemelerce kullanılır. hükmüne
aykırıdır. Türk ulusu adına yargı yetkisini kullanan
bağımsız mahkemeler yerine doğrudan Adalet Bakanlığına
bağlı ara bulucuların, vatandaşların arasındaki
sorunları çözme konusunda yetkili kılınması mahkemeler ve
hukuk sisteminin dışlanmasına yol açabilecektir. Cemaat, tarikat,
şeriat, mafya kurallarına göre ya da etnik temelde yargılama
yapmayı isteyen gruplar için ara buluculuk sistemi rahatlıkla
kullanılabilecek bir yöntem olacaktır.
Ara buluculuk yasasının
Anayasaya aykırılık iddiası İtalyada da barolar
tarafından dile getirilmiş ve bu nedenle Yüksek Mahkemeye
başvurulmuştur. İtalyada bu süreç devam etmektedir. Hatta,
zorunda ara buluculuk sistemine karşı avukatlar grev dahi yaparak
tepkilerini dile getirmişlerdir.
Yine, İtalyada Adalet
Komisyonundan bir üye, ara buluculuğun kültürel olarak bir geriye
gidiş olduğunu, uyuşmazlıkların çözümünde mahkemelerin
ve avukatların dışlanmasının hukuka hakaret
olduğunu açıkça ifade etmektedir. Yani sadece bizim ülkemizde olmuyor
bu tartışmalar, diğer ülkelerde de benzer tartışmalar
yapılmaktadır.
Tasarının 15inci maddesinde
Hâkim tarafından yapılabilecek işlemler arabulucu
tarafından yapılamaz. dense de Arabulucu;
uyuşmazlığın niteliğini, tarafların isteklerini
ve uyuşmazlığın hızlı bir şekilde
çözümlenmesi için gereken usul ve esasları göz önüne alarak arabuluculuk
faaliyetini yürütür. denmektedir. Üstelik ara buluculuk görüşmeleri
sonrasında taraflar istediği takdirde mahkemeden icra edilebilir
şerhi verilmiş bir ilam da alabilmektedirler.
Tüm bunlardan
anlaşıldığı üzere, ara buluculuk, tarafların
belirlediği usul çerçevesinde yapılan yargısal bir faaliyettir.
İşte, bu nedenle, Anayasa madde 9a aykırıdır.
Yasa tasarısı
hazırlanırken pek çok baro başkanlığınca
bildirilen görüş gereğince Avukatlık Yasası madde 35/ada
yapılacak değişiklikle çözüm yolları üretilebileceği
belirtilmiştir. Avukatlık Kanunu madde 35/a uyarınca
avukatların dava açılmadan veya dava açıldıktan sonra
tarafları uzlaştırabilmeleri ve bunu tutanağa
bağlayabilmeleri mümkündür. Bu maddede yapılacak bir
değişiklikle tarafların ve avukatlarının öncelikle
uzlaşma yoluna girmesi uzlaşma sağlanamadığı
takdirde uzlaşmazlık tutanağının dava dilekçesiyle
birlikte mahkemeye sunulma zorunluluğunun getirilmesi yani dava
şartı olarak getirilmesi önerilmiştir. Bu yolla pek çok
uzlaşmazlığın dava açılmadan evvel
çözümlenebileceği belirtilmiştir. Ancak amaç yargının
yükünü azaltmak değil, Bakanlığa doğrudan bağlı
bir kurum yaratmak olunca, bu önerilerin kabul edilmesi AKP Grubu
tarafından elbette söz konusu olamadı.
Sayın
milletvekilleri, bu tasarının en sorunlu maddesi ara buluculuk
faaliyetlerinin gizlilik kuralı içinde yapılmasını
düzenleyen 4üncü maddesidir. Bu madde uyarınca ara bulucu,
tarafların istedikleri usule göre aleniyet ilkesine aykırı
olarak gizlilik içinde işlemleri yürütür. Bu durumda ise taraflar mahalle
baskısı altında, tarikat, töre, mafya kurallarına göre
uyuşmazlıkların çözümlenmesini istediklerinde bu da mümkün
demektir çünkü gizlilik içinde yürütülen bu faaliyeti denetlemek mümkün
değildir. İşte bu durum alternatif kadı sistemini
karşımıza çıkartabilir.
Gizlilik
söz konusu olduğunda kadınlar, koca, baba ya da mahalle
baskısıyla istenilen bir ara bulucuya yönlendirilebilirler,
baskı altında bir tutanak imzalatılabilir. İşte
imzalanan bu tutanakla kadının çocuğunun velayeti,
çocuğuyla görüşme hakkı, tazminat ve mal rejimlerinden
kaynaklanan hakları ya da miras hakkı yok edilebilir yani Medeni
Kanunla kadının elde ettiği hakları gizlilik içinde
ortadan kaldırılabilir.
Bu
konulardaki kaygılarımız dayanaksız değildir.
İngiltere ve Kanadada ara buluculuk faaliyetlerinde Müslümanların
kendi inançlarına göre çözümler üretebilmesi kabul edilmiş, bunun
sonucunda kadın haklarında çok ciddi ihlaller yaşanmıştır.
Üstelik bir de 33üncü maddeyle gizliliğin ihlali hâlinde kişilerin
altı aya kadar hapis cezasıyla cezalandırılması
yönünde bir düzenleme yapılması bu durumu daha da
ağırlaştırmaktadır. Oysaki Avusturyada gizlilik
kuralı meslek sırrı niteliğinde sadece ara bulucu
açısından geçerlidir, tarafları bağlamaz.
Örnek
aldığımız ülkelerde bu düzenleme böyleyken bizim
düzenlememizde gizlilik kuralının bu denli ağır
yaptırımlara bağlı olmasının gerekçesi nedir? Ara
buluculuk sırasında kullanılabilecek töre ve cemaat
kuralları mı gizlenmek istenmektedir? Gizlilik kuralı bu denli
ağır yaptırımlara tabi tutulmuşken, 5inci maddede
tarafların ara buluculuk faaliyetine katılma isteği konusundaki
belgelere dahi sınır getirilmekte iken hak düşürücü sürenin ve
zaman aşımının durduğu nasıl ispat edilecektir?
Bu sürelerin kesilmesinin ispatı açısından ara buluculuk
başlangıç tutanağının mahkemeye ibrazı gizlilik
ihlali olarak görüldüğü takdirde ve sonu hapis cezası olduğu
takdirde ara bulucuya başvuran kişiler mahkemeye başvurmaya
nasıl cesaret edebileceklerdir?
Ara buluculuk faaliyeti, tasarı
gerekçesinde de belirtildiği gibi, haklıyı ve haksızı
bulmaya yönelik bir faaliyet değildir; tarafları eşit görmekte
ve zayıfın güçlüye karşı korunması da esas
alınmamaktadır. Oysaki hukuk sistemimizin yıllar boyunca
edindiği deneyim sonucunda, zayıfın güçlüye karşı,
haklının haksıza karşı korunması esastır.
Örneğin iş hukukunda işçi lehine yorum ilkesi
yerleşmiş bir ilke iken, aile hukukunda çocuk ve ekonomik olarak
güçsüz olan kadının korunması söz konusu iken ara buluculukta bu
ilkeler hiçbir şekilde dikkate alınmayacaktır. Oysaki Amerikada
tarafların arasındaki güç dengesine çok dikkat ediliyor. Güç dengesi
bulunmadığı durumlarda ara buluculuğa gidilemiyor ve bu
konuda hâkime geniş bir takdir yetkisi tanınıyor.
Tasarının önemli
maddelerinden olan 9uncu maddenin başlığı Arabulucu
tarafından görevin özenle ve tarafsız biçimde yerine getirilmesi
olarak konulmuştur. Peki, ara bulucu görevini gereği gibi tarafsız
bir şekilde yapmadığında, tarafların
eşitliğini gözetmediğinde ve baskı
yaptığında, görevini savsakladığında,
tarafların iradesine aykırı olarak tutanak düzenlendiğinde
ne olacaktır? Bunun yaptırımı nedir? Tasarıda bu
konuda hiçbir düzenleme yoktur. Tek düzenleme ara bulucunun sicilden
silinmesidir. Ancak bu yeterli değildir. Hiçbir şekilde ara bulucunun
yaptığı görevleri nedeniyle
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Lütfen sözlerinizi
tamamlayınız.
Buyurunuz.
DİLEK AKAGÜN YILMAZ (Devamla)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
İşte bu boşluğun
tamamlanabilmesi için, Türk Ceza Kanunu madde 257 uyarınca, ara bulucunun
yaptığı görevler nedeniyle cezalandırılması,
aynı şekilde kendisine yönelik işlenecek suçlarla da ilgili yine
kamu görevlisi gibi korunması konusundaki verdiğimiz önerge ne
yazık ki komisyonda kabul görmemiştir ancak bu çok önemli bir
konudur. Bunu AKP Grubundaki arkadaşlarımızın yeniden
düşünmesini talep ediyorum.
Tüm bu nedenlerle, bugün burada
tasarı metnindeki sakıncaların giderilmesi yönünde
vereceğimiz önergelerimizin dikkate alınmasını,
eleştirilerimizin dikkate alınmasını ve bu tasarıdaki
usulsüzlüklerin, haksızlıkların, noksanlıkların bir an
önce düzeltilmesini talep ediyorum. Saygılar sunuyorum efendim. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz
Sayın Yılmaz.
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu
adına Elazığ Milletvekili Enver Erdem.
Buyurunuz Sayın Erdem. (MHP sıralarından
alkışlar)
MHP GRUBU ADINA ENVER ERDEM (Elâzığ)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 233 sıra
sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu
Tasarısının birinci bölümü üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi
Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, biz Milliyetçi Hareket
Partisi olarak hukuk uyuşmazlıklarında alternatif bir çözüm yolu
olarak ara buluculuk mekanizmasının kurulmasına karşı
değiliz. Dünyanın birçok ülkesinde uygulanan, sorunların
uzlaşmayla çözümünü amaçlayan, bizim kültürümüzde de var olan bu sistemin
daha yaygın ve yasal bir mekanizma olarak oluşturulması önem arz
etmektedir. Günümüzde eşler arası anlaşmazlıklarda aile
büyükleri, alacak verecek meselelerinde o alanda önde gelen insanlar, kan
davası gibi konularda da o bölgede görev yapan valiler, kaymakamlar,
belediye başkanları ve komutanlar ara buluculuk yapmak suretiyle bu
sorunların sulh yoluyla çözümünü sağlamaya
çalışmaktadırlar. Yine bizim hukuk sistemimiz içerisinde, 442
sayılı Köy Kanununda, Petrol Kanununda, Vergi Usul Kanununda, 4077
sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunda, Toplu
İş Sözleşmesi, Grev ve Lokavt Kanununda, 5521 sayılı
İş Mahkemeleri Kanununda, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri
Kanununda ve başka birçok düzenlemede uzlaşmaya imkân
tanınmıştır.
Ara buluculuk sistemini uygulayan ülkelere
baktığımız zaman dünyada üç farklı modeli uygulamakta
olduklarını görmekteyiz. Bu uygulamalardan birincisi, mahkeme içi
modeller; ikincisi, mahkeme dışı modeller; üçüncüsü, mahkeme
yanında veya mahkemelere bağlı modeller olarak
karşımıza çıkmaktadır. Bizim ülkemizde uygulanacak
model mahkeme içi veya mahkeme yanında bir sistem seçilseydi ara buluculuk
sisteminin daha güvenilir ve daha az eleştirilere muhatap olması
sağlanabilirdi. Yine mahkeme içi bir sistem tercih edilseydi ara buluculuk
sisteminin yargının dışında yeni bir yargı
mekanizması yaratması endişeleri de ortadan kalkmış
olabilirdi. Ancak bu sağlanamadı. Avusturyada ve Danimarkada
benimsenmiş olan mahkeme dışı modellerin bir benzeri model
benimsendi. Ara buluculuk mekanizması müessese olarak, bu müesseseye
ihtiyaç olup olmadığı noktasında itirazlara konu
olmamaktadır. Ara buluculuk sisteminin getirilmesinde temel
tartışma ve itiraz konularından birincisi, bu faaliyetler
yargısal faaliyetler midir? İkincisi, Anayasaya aykırı
mıdır değil midir sorunudur. Bu tasarıyı
huzurlarınıza getiren Hükûmet ve bu Hükûmetin Sayın Adalet
Bakanı ve AKP Grubu, ara buluculuk faaliyetlerini yargısal bir
faaliyet olarak görmüyorlar. Peki, Sayın Bakana sormak istiyorum: Bu
düzenlemeyi niçin yapıyoruz? Yargının işini azaltmak için
yapmıyor muyuz? Peki, yapılacak olan bu faaliyetlere ticari bir
faaliyet diyebilir miyiz? İdari bir faaliyet diyebilir miyiz? Yoksa,
kültürel veya zirai bir faaliyet midir? Yapılan işler bal gibi
yargılama faaliyetidir.
Sayın Bakanım,
yaptığınız bu işi millete farklı bir iş
olarak göstermeye gayret ediyorsunuz bundan önce yapmış
olduğunuz işlerde olduğu gibi. Bakınız, Malatya
Kürecike radar üssü kurdunuz, dediniz ki: Bu, İrana karşı
değil, bu, İsraili korumayacak. Fransa eski Cumhurbaşkanı
Sarkozy size ne dedi? Biz kediye kedi deriz. dedi, öyle demedi mi? Siz de bu
faaliyetlerin yargıyla ilgisi olmadığını lütfen
söylemeyin. Tabii, sizin niçin yargısal faaliyet değil
dediğinizi biz çok iyi biliyoruz eğer yargısal faaliyet derseniz
bu düzenleme Anayasanın en az birkaç maddesine aykırılık
teşkil edecektir.
Değerli milletvekilleri, Adalet
Bakanı Sayın Ergin Yılda 6 milyon dosyanın dava
dosyasına dönüştüğünü, mahkemelere intikal eden iş yükü
azalmadıkça, adliye binası yaparak, hâkim, savcı sayısını
artırarak geciken yargılamaları ortadan kaldıramayız.
diyor ve alternatif uyuşmazlık çözüm yollarını çare olarak
düşünüyor.
Biz de Milliyetçi Hareket Partisi
olarak diyoruz ki: Bir defa, yaptığınız bu düzenleme ile
yargının yükünü hafifletemezsiniz. Yine, hukuk devletinde
uyuşmazlıkların çözüm adresi tarafsız ve
bağımsız yargı mercileri olmalıdır.
Yargının iş yükünün fazlalılığı alternatif
yargı algılayışının da temeli olmamalıdır.
Yine mevcut Hükûmet, yani Sayın
Bakan, siz, yargının tarafsızlığını ve
bağımsızlığını koruyarak daha
hızlı çalışmasının yollarını bulmak
zorundasınız. Bu tedbirlerin başında, yıllardır
sayısının az olduğunu söylediğiniz yargıç
sayısının artırılması gerekmektedir. Yine
Sayın Adalet Bakanı, adaleti sadece adliyelerde ve dava
dosyalarında aramayınız. Çalışanların,
işçinin, memurun refah payından hak ettiklerini adaletli bir
şekilde hak sahiplerine teslim ediniz. İller arası ödenek ve
yatırım adaletsizliğini gideriniz. Ülke genelinde adaletsiz
uygulamalarınızdan vazgeçiniz.
Değerli milletvekilleri,
Sayın Bakan mahkemelerin iş yükünün neden devasa boyutlarda
arttığının sebeplerini söylemiyor, bu artışta AKP
İktidarının kusurlarından bahsetmiyor. Mahkemeler doldu,
davaları mahkemelere göndermeyelim. diyor -Çek Yasasında
olduğu gibi- Cezaevleri doldu, mahkemeler salıversin. diyor. Ama
bağımsız ve tarafsız mahkemelerin daha hızlı
çalışması için neler yapılması gerektiğinden
bahsetmiyor.
Değerli milletvekilleri, 233
sıra sayılı bu tasarıda bazı eksik düzenlemelerin
olduğunu da görmekteyiz. Öncelikle, yargının
tarafsızlığını ve
bağımsızlığını henüz tam anlamıyla
sağlayamamışken ara bulucunun
tarafsızlığını nasıl sağlayacağız?
Tasarıda bununla ilgili bir düzenleme bulunmamaktadır. Ara bulucunun
Ceza Kanunu uygulamasında kamu görevlisi sayılması gerekirken,
bu uygulamayla ilgili bir düzenleme yapılmamıştır. Ara
buluculuk süreci, sınırları çizilmemiş bir süreçtir. Yine
ara bulucu görevini kötüye kullanırsa ne olacak belli değil. Bu
hususta bir düzenleme ve yaptırım öngörülmemiş olması
düzenlemenin önemli eksikliklerinden birisi olmuştur. Ara bulucu
eğitimleri, iletişim teknikleri, müzakere ve uyuşmazlık
çözüm yöntemleri, davranış psikolojisi alanlarında
olacağına göre ve ara bulucular hâkimin yaptığı
işi yapmayacağına göre, maddi hukuku uygulamayacaklarına
göre ve karar vermeyeceklerine göre ara bulucu olabilmek için neden hukuk
fakültesi mezunu şartı arıyoruz, buna bir açıklık
getirilmiyor. 10 binlerce iktisadi ve idari bilimler fakültesi ve diğer
fakültelerden mezun olan insanımız işsiz olarak sokaklarda
dolaştığı hâlde, sadece hukuk mezunlarının ara
bulucu olabilmesi için böyle bir düzenlemenin yapılmış
olmasını ben haksızlık olarak düşünüyorum. Tabii, bu
düzenlemenin mantığının, barolar tarafından ara
buluculuk mekanizmasının kabul edilmesi için verilen bir taviz
olduğunu da düşünüyorum.
Değerli milletvekilleri, bu sistem
yine çok hukukluluk veya etnik temelde kendi mahkemelerinde yargılama yapmak
isteyen kişiler açısından kullanılma ihtimali olabilir mi?
Bu yönüyle de bu kanunun daha dikkatli incelenmesi gerekmektedir.
Son söz olarak; dünya da
uygulamaları olan ülkelerdeki performanslarına da
bakıldığında, ara buluculuk sistemi birçok tereddüdü
beraberinde taşıyan, yargının yükünü azaltmayan,
uygulamaların var olduğu ülkelerde bile vatandaşın bu
sistemden haberinin olmadığı, ancak küresel bir mecburiyet
olarak çıkarılması gereken bir düzenleme olarak
karşımıza çıkmaktadır.
Her hâlükârda bu düzenlemenin
milletimize hayırlara vesile olmasını diliyor, saygılar
sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz
Sayın Erdem.
Barış ve Demokrasi Partisi
Grubu adına Mardin Milletvekili Erol Dora.
Buyurunuz Sayın Dora. (BDP
sıralarından alkışlar)
BDP GRUBU ADINA EROL DORA (Mardin)
Teşekkür ediyorum.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 233 sıra sayılı Hukuk
Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu
Tasarısının birinci bölümü üzerine Barış ve Demokrasi
Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle
hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; ara buluculuk, tarafların içinde bulunduğu
uyuşmazlığı tarafsız ve objektif bir üçüncü kişi
olan ara bulucunun yardımıyla müzakere ederek çözüme kavuşturdukları
bir süreçtir. Ara bulucu ise tarafların iletişimlerini
kolaylaştırmaya, onları masada tutmaya çalışan ve
tarafların kendi çözümlerini üretmelerine yarayacak birtakım
teknikler kullanarak çözüme yardımcı olan bağımsız ve
tarafsız kişidir.
Uyuşmazlık taraflarının
ara buluculuğa başlayabilmeleri için tarafsız ve
bağımsız üçüncü kişi niteliğindeki bir ara bulucu
üzerinde anlaşmaları gerekirken, uzlaşma sağlamaya
başvurabilmek için tarafların daha önce vekâlet verdikleri ve
hâlihazırda işlerini yürüten avukatlarına talimat vermeleri
yeterlidir. Ara buluculuğa başvuracak tarafların bir ara bulucu
üzerinde anlaşmalarında yaşanabilecek zorluklar
düşünüldüğünde, avukatların iş sahibinden
aldıkları talimatla hemen uzlaşma sağlama sürecini
başlatabilecek olmaları, uzlaşma sağlamanın ara
buluculuğa göre avantajlı olmasını sağlar.
Mahkemelerin iş yükünün
artmasının en önemli nedenlerinden birinin mahkemeye intikal
ettirilmeyecek kadar önemsiz konulardaki uyuşmazlıklar olduğu
bilinen bir gerçektir. Bazı uyuşmazlıkların yargısal
yollara başvurmadan önce çözüme kavuşturulması hem
tarafların gereksiz yargı masrafına girmelerini hem de
mahkemelerin çok daha önemli konularda zamanlarının israf edilmesini
önleyecektir.
Ülkemizde ara buluculuk müessesesinin
oluşturulmasına bu nedenlerle acilen ihtiyaç olduğu ileri
sürülmektedir. Bu ihtiyacı gidermek amacıyla hazırlanan bu
tasarının eleştirilecek en önemli yanı, hukukçulara gereken
önemin verilmemesi ve ara buluculuk müessesesinin bürokratik bir
teşkilatın emrinde, özerklikten yoksun olarak oluşturulmaya
çalışılmasıdır.
Kanun tasarısı ile ara
buluculuk eğitimi vermek isteyen eğitim kuruluşlarının
tasarının kanunlaşması ile Adalet Bakanlığı
Hukuk İşleri Genel Müdürlüğü bünyesinde kurulacak olan
Arabuluculuk Daire Başkanlığından izin almaları
esası getirilmektedir. Bu, ara buluculuk eğitimi konusunda hiçbir
deneyimleri olmayan, sadece ticari amaçlarla hareket eden
kuruluşların siyasi bir kişilik olan Adalet Bakanına
bağlı Arabuluculuk Dairesine başvurarak kolaylıkla izin
alabilmelerine yol açabilecek tehlikeli bir düzenlemedir.
Ara buluculuk eğitimi, Türkiye
Barolar Birliğinin yetki ve sorumluluğunda, Türkiye Barolar
Birliğinin uygun bulacağı il baroları
aracılığı ile verilmelidir.
Ara buluculuk eğitimi veren
kuruluşların gerek Türkiye Barolar Birliği gerekse Arabuluculuk
Kurulu tarafından etkin denetimini sağlayacak düzenlemeler de Türkiye
Barolar Birliği ve Kurul tarafından yürürlüğe sokulabilir.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; yasa tasarısının 6ncı maddesi
"Sicile kayıtlı olan arabulucular, arabulucu unvanını
ve bu unvanın sağladığı yetkileri kullanma
hakkına sahiptirler. Arabulucu, arabuluculuk faaliyeti sırasında
bu unvanını belirtmek zorundadır." demektedir. Bu yönüyle,
tasarı, genel olarak bir ara buluculuk mesleği oluşturmakta, bu
mesleğe girişi yani ara buluculuk siciline kayıt
şartlarını belirlemekte, ara bulucuların eğitimi, ara
buluculuk kurumunun işleyişi ve denetimiyle ilgili çeşitli
düzenlemeler getirmektedir. Tasarı ile hedeflenen, bir alternatif
uyuşmazlık çözüm yolu olan ara buluculuğun, dünya ve özelde,
Avrupa Birliğindeki gelişmesine paralel olarak ülkemizde de yol
alabilmesini sağlamak olarak görülmektedir.
Burada getirilmek istenen, kanunun, ara
buluculuk yolu ile alternatif bir hukukun uygulanmasına imkân sağlamak,
devletin adalet hizmetinin de özelleştirilerek
vatandaşlarını hukuk devleti güvencesinden mahrum bırakmak
gibi vahim sonuçlara yol açacağı şeklindeki sert
eleştirileri de hatırlatmak gerekir.
Ara buluculuk mesleğinde hukuk
fakültesini bitirme hükmünün aranmamış olması, ara buluculuk
mesleği gibi bir mesleğin doğmasını, hukuk bilgisi
olmayan kişilerin hukuki işlerde söz sahibi olmasını
sağlayacaktır. Bu anlamda ara buluculuk, avukatların
itibarını sarsan, onları yok sayan bir düzenleme olarak
karşımıza çıkmaktadır. Ülkemizde neredeyse her
üniversitede bir hukuk fakültesi mevcutken ve binlere varan avukat işsiz
gezerken böyle bir düzenlemenin getirilmiş olmasını anlamak
mümkün değildir. Bize göre, ara buluculuk, meslek olarak
eğitilmiş bu işi bilen avukatlar tarafından yerine
getirilmelidir. Avrupa'da ara buluculuk sisteminin en iyi yerleştiği
ve başarılı olduğu ülke olan Hollanda'da adli yardım
sisteminde çalışmaları son aşamaya gelmiş olan bir
düzenleme değişikliği gündeme gelmiştir. Hollanda adli yardım
sistemine yapılan başvurular adli yardım bürolarında
gerekli eğitimi almış personel tarafından bir ön
değerlendirmeye tabi tutularak uygun görülen uyuşmazlıklar ara
buluculuğa yönlendirilmekte ve ara bulucu ücreti de adli yardım
bütçesinden karşılanmaktadır. Uygulamada büyük başarı
kazanan bu sistemde ara buluculuk sonucu varılan anlaşmaların
hukukçu olmayan ara bulucular tarafından kaleme alınmasının
ortaya çıkarttığı sorunlar artmaya başlayınca bu
anlaşmaların bir avukat tarafından gözden geçirilmesi ve bu
avukatın ücretinin de adli yardım bütçesinden
karşılanması düşünülmüştür.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; tasarının 28inci maddesinde "Bu Kanunda
belirtilen görevleri yerine getirmek üzere, Genel Müdürlük bünyesinde Daire
Başkanlığı kurulur. Arabuluculuk hizmetlerine ilişkin
olarak bu Kanunda belirtilen görevleri yerine getirmek üzere, Bakanlık
bünyesinde Arabuluculuk Kurulu oluşturulur." denilmektedir.
Kanun tasarısı ile getirilen
Arabuluculuk Kurulunun bağımsız bir yapı olması
gerekirken böyle bir kaygının olmadığını
görüyoruz. Arabuluculuk Kurulunun bağımsızlığı
hem üye ve başkanlık yapısının
değiştirilmesi hem de Kurulun bağımsız bütçe ve
personele sahip olmasıyla sağlanmalıdır.
Kurulun oluşumunda Adalet
Bakanlığı personelinin ağırlığı kaldırılmalı,
uygulamadan gelen ara bulucu temsilcilerinin, başta Türkiye Barolar
Birliği olmak üzere sivil toplum kuruluşlarının temsili
güçlendirilmelidir. Ara buluculuk bir yargılama faaliyeti olmadığına
göre, kurulda yalnızca Adalet Bakanlığını temsilen Hukuk
İşleri Genel Müdürü veya Arabuluculuk Daire Başkanının
yer alması yeterli olacaktır. Kurulda görev alacak ara
bulucuların da Adalet Bakanı yerine bizzat ara bulucular
tarafından seçilmesi sağlanmalıdır.
Yargının etkin ve
hızlı olması için getirilen yasa tasarısının
tehlikeli sonuçlara yol açmaması için ara buluculuk mesleğinin gene
hukukçular tarafından ifa edilmesi elzemdir.
Yine, ara buluculara verilmesi
planlanan yüz saatlik hukuk eğitiminin yetersiz olacağı çok
açıktır. Yüz saatlik bir eğitimle hiç kimse bir işin
uzmanı olamaz, hele hele hukuk bilgisi ve felsefesi gerektiren ara
buluculuk mesleği için hiç olamaz. Ara buluculuk mesleğinin
ilkelerini düzenleyecek olan Arabuluculuk Kurulunun kesinlikle
bağımsız olması gerekmektedir.
Sözünü ettiğim düzenlemeler
olmadan yasanın geçirilmesi hepimizin zararına olacak, yasa ile
amaçlanan kolaylıkların hiçbirisi sağlanamayacaktır.
Bu vesileyle tekrar hepinizi
saygıyla selamlıyorum. Teşekkür ediyorum. (BDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz Sayın
Dora.
Şahsı adına Bursa
Milletvekili Kemal Şerbetçioğlu. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Buyurun Sayın
Şerbetçioğlu.
MUSTAFA KEMAL
ŞERBETÇİOĞLU (Bursa) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; sizi ve şahsınızda aziz milletimizi
saygıyla selamlıyorum.
233 sıra sayılı Hukuk
Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu Tasarısı
üzerinde şahsım adına söz almış bulunuyorum.
Her ülkeye ve sosyolojik gerçeklerine
uygun alternatif çözüm yolları vardır. Ara buluculuk, alternatif
uyuşmazlık çözüm yöntemleri içerisinde dünyada en yaygın ve
başarılı olanıdır. Bu nedenle, hazırlanan kanun
tasarımız ara buluculuğa ilişkindir. Bugün, kentleşme,
büyük şehirlerde yaşama ve yaşam koşullarının
ağırlaşması ve kültürel dinamiklerimizin yeterince
işletilememesi neticesi tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de maalesef
insanlarımız birbirine yabancılaşmış ve diyalogla
çözülebilecek en ufak anlaşmazlık ve uyuşmazlıklarda bile
taraflar soluğu mahkemelerde almaktadır. Bu noktada,
uyuşmazlıkların dava yoluyla çözümü yerine tarafların kendi
iradeleriyle uzlaşarak uyuşmazlığa son vermeleri, toplumsal
barışın korunması ve uzlaşma kültürünün hâkim
kılınması açısından hayati önem taşıyan bir
yöntemdir. Ara buluculuk müessesesi, yargı sistemiyle rekabet içinde
olmadığı gibi, amaç yargısal yollara başvuru
imkânını ortadan kaldırmak da değildir.
Adalete erişim,
Anayasamızın 36ncı ve Avrupa İnsan Hakları
Sözleşmesinin 6ncı maddesinde güvence altına alınan temel
bir haktır. Amaç, devlete ait olan yargılama yetkisinin mutlak
egemenliğine zarar vermeden uyuşmazlıkların daha basit ve
kolay çözümüdür. 2004 yılında, Avrupa Parlamentosu ve Avrupa
Konseyinin hukuk ve ticari uyuşmazlıklarda ara buluculuğun
belirli yönlerine ilişkin direktif tasarısı, medeni hukuk
alanında ve ticari konularda ara buluculuğa ilişkin hükümler
içermektedir. Bu direktif tasarıda, üye ülkelerin zor ve
karmaşık hukuk sistemi yerine daha kolay ve basit biçimde
uyuşmazlıkların anlaşmayla çözümü
amaçlanmıştır. Avrupa Birliğine üye ülkeler, süreç
içerisinde alternatif çözüm yöntemlerine ilişkin kanunlar kabul etmiş
ve uygulamaya koymuşlardır. Almanya, Avusturya, Macaristan,
Bulgaristan ve Slovakya gibi ülkelerde, ara buluculuk özel kanunlarla
düzenlenmiştir.
Tarafların kendi aralarındaki
uyuşmazlıkları her zaman anlaşarak ve üçüncü kişilerin
aracılığından faydalanarak çözebilecekleri
düşünülebilirse de bu alanda devletin düzenleme yapması ve tüm
dünyada ve Avrupada olduğu gibi, taraflara bu imkânı vermesi
gerekmektedir.
Tasarı, sadece tarafların serbestçe tasarruf
edebilecekleri özel hukuk ilişkilerinden kaynaklanan
uyuşmazlıklarda uygulanacaktır.
Ara buluculuk süreci zaman aşımı ve hak
düşürücü sürelerin hesaplanmasında dikkate alınmayacaktır.
Ara buluculuk faaliyeti sırasında
tarafların ve ara bulucunun edindiği bilgiler gizli tutulacak;
diğer yargı mercilerinde, mahkeme ve tahkimde
dayanılamayacaktır. Bunun nedeni, ara buluculuk faaliyetine güven
sağlanması ve verilen ödünlerin aleyhte
kullanılmasının önlenmesidir. Bu bilgi ve belgeler mahkemeler
tarafından da istenemeyecektir.
Ara bulucu, tarafların anlaşarak seçtikleri
üçüncü bir kişidir. Ara bulucunun bağımsız ve tarafsız
olması ve iyi bir eğitim alması ve sicile kayıtlı
olması gerekmektedir. Ara bulucunun eğitimi hususunda eğitim
verecek kurumların, gerekli koşullara sahip olmak şartıyla,
Adalet Bakanlığından izin almaları gerekecektir.
Ara bulucu, süreç sonunda bir karar vermez, bilimsel
yöntemle taraflar arasında iletişimi sağlayarak
uyuşmazlığı ortadan kaldırmaya çalışır.
Ara buluculuk faaliyeti sonunda tarafların
anlaşması hâlinde taraflar bir anlaşma belgesi
düzenleyebilirler, isterlerse icra mahkemesine başvurarak bu belgeye icra
edilebilirlik şerhi verdirebilirler. Bu şekilde icra edilebilirlik
şerhi verilmiş olan anlaşma belgesi ilam niteliğinde belge
sayılacaktır.
Ara buluculuğun özendirilmesi için, tarafların
imzaladıkları anlaşma belgesinin maktu damga vergisi ve harca
tabi tutulması kabul edilmiştir.
Ara buluculuk faaliyetinin düzenle yürütülebilmesi için
ayrı bir teşkilatlanmaya gidilmiş ve bu teşkilatlanma
Adalet Bakanlığı bünyesinde gerçekleştirilmiştir.
Bakanlık bünyesinde ayrı bir daire başkanlığı
kurulması öngörülmüş ve farklı kurum ve kuruluşlardan
temsilcilerin katılacakları ayrı bir Arabuluculuk Kurulu
oluşturulmuştur.
Adalet Komisyon üyeleri olarak, ara buluculuğun
etkin bir şekilde uygulandığı Avrupa ülkeleri ve Amerika
Birleşik Devletlerine yapılan ziyaretlerde, esas amaç bu olmamakla
beraber, ara buluculuğun ilgili ülkelerin yargı yükünün azaltılmasına
katkı sağladığı yönünde ciddi rakamlar ve bilgiler
aldık. Her ne kadar rakamlar ülkeden ülkeye değişse de hem
yargı yükünü azaltacağına hem de toplumsal uzlaşma
kültürümüze katkı sağlayacağına inandığım
ara buluculuk müessesinin ve kanun tasarımızın hayırlı
olmasını diliyor, tekrar hepinizi saygıyla selamlıyorum.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz
Sayın Şerbetçioğlu.
Şahsı adına Sakarya
Milletvekili Ali İhsan Yavuz.
Buyurunuz Sayın Yavuz. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
ALİ İHSAN YAVUZ (Sakarya)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 233 sıra
sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanun
Tasarısı hakkında söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle
yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Ara buluculuk, üzerinde serbestçe
tasarruf edilebilecek iş ve işlemlerden doğan özel hukuk
uyuşmazlıklarının çözümlenmesinde isteğe
bağlı olarak uygulanacak bir müessese olup, asla kişinin
yargısal yollara başvurma hakkını ortadan
kaldırmayacak, bilakis devlete ait olan yargı yetkisinin mutlak
egemenliğine zarar vermeden, uyuşmazlıkların basit, kolay
ve uzlaşı içinde çözümü amaçlanan bir yöntemdir.
Ara buluculuk, alternatif
uyuşmazlık çözüm yöntemlerinin en önemlisidir. Son yıllarda pek
çok ülke alternatif uyuşmazlık çözüm yöntemleriyle, özellikle de ara buluculuk
ile meşgul olmaktadır. Bizde ise geç kalınmış olmakla
beraber, ara buluculuk yöntemi konusunda bir yasa tasarısının
hazırlanmış olması oldukça anlamlıdır. Bu yasa
tasarısı Adalet Komisyonunda büyük bir titizlikle ele
alınmış, birçok devletin bu konudaki uygulamaları yerinde
incelenmek suretiyle iyi bir değerlendirmeye tabi tutularak komisyondan
geçirilmiştir.
Çok net vurgulamak istiyorum ki,
muhalefet parti mensuplarının ortaya koyduğu tereddütlere bu
konuda asla mahal yoktur. Zira bu mekanizma yeni kurulacak olmasına
rağmen, milletimiz benzer yöntemleri geçmişte bir nevi fiilî olarak
başarılı bir şekilde uygulamıştır.
Ara buluculuk yönteminin 20-30
yıldır uygulandığı Amerika Birleşik
Devletlerinin Wisconsin eyaletine yapmış olduğumuz ziyarette,
bir hâkimin Esasen sizin tarihiniz, alternatif uyuşmazlık çözüm
yöntemleri konusunda oldukça zengin örnek ve uygulamalara sahiptir. Bizler sizin
tarihinizden bu konuda çok şey öğrendik. demesi oldukça
manidardır.
Gerçekten
inancımız odur ki, çok zengin tarihî ve kültürel geçmişe sahip
bir millet olarak ara buluculuk çözüm yöntemi çok kısa sürede
yerleşecek, kabullenilecek ve iş yükünün azalması yanında
toplumsal barış ve uzlaşı ortamının
gelişmesine -inşallah ziyadesiyle- katkı sağlayacaktır.
Ara buluculuk yöntemi
konusunda muhalefet partilerinin eleştirilerinin hiçbirine
katılmamız mümkün değildir. Medeni dünya, özellikle ara buluculuk
yöntemi olmak üzere diğer alternatif uyuşmazlık çözüm
yöntemlerini her geçen gün daha da mühimsemekte ve geliştirmeye
çalışmaktadır. Hatta bazı ülkeler bazı
uyuşmazlıklar için dava açılmadan önce tarafların ara buluculuğa
başvurmasını zorunlu kılmıştır,
örneğin, Almanya ve Yunanistanda durum budur. Bazı ülkelerde ara buluculuğa
başvuru teşvik edilmektedir, mesela, İspanya, İtalya,
İngilterede de durum böyledir. Bazı ülkelerde ise -bu tasarıda
olduğu gibi- ara buluculuğa başvuru tamamen tarafların
iradesine bırakılmıştır. Nitekim, Fransa, Belçika,
Avusturya, Bulgaristan ve Macaristandaki düzenlemeler de bu yöndedir.
Muhalefetin Ara bulucu
yanlış yaparsa hiçbir müeyyidesi olmayacaktır.
eleştirisine de Zayıf tarafa
baskı yapılır. iddiasına da katılmak mümkün
değildir. Zira, kanunun öngördüğü yükümlülükleri yerine getirmediği
tespit edilenlerin gerekli uyarıların da yapılmasının
ardından ara buluculuk sicilinden silinmesine karar verilebileceği;
yine, gizliliği ihlal ederek bir kişinin hukuken korunan menfaatinin
zarar görmesine neden olan kişinin altı aya kadar hapis
cezasıyla cezalandırılacağı hükmüne yer
verilmiştir. Ayrıca, genel hukuktan kaynaklanan müeyyide ve hükümler
ara buluculuk için de her zaman söz konusu olacak ve baskı altında
kalmış olan taraflardan herhangi biri her zaman cebir, hata ve hile
gibi sebeplerle iradesinin fesada uğramış olduğundan
bahisle anlaşma ve
uzlaşmanın geçersiz olduğunu elbette ki ileri sürebilecektir.
Arz ve izaha
çalıştığım üzere, bu kanun tasarısında
kapsam net olarak belirlenmiş, ilkeler ortaya konmuş, ara bulucunun
hak ve yükümlülükleri tek tek sayılmış, ücret, masraf,
eğitim, ara buluculuğun sona erme nedenleri, ara bulucuların ara
bulucu siciline kayıt şartları ile sicilden silinme nedenlerine
ilişkin her şey açık, net bir şekilde, şüpheye meydan
vermeyecek şekilde tasarıda
yer almıştır.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.
Buyurunuz.
ALİ İHSAN YAVUZ (Devamla)
Bu yasa tasarısının kanunlaşmasını ve ülkemiz
için hayırlara vesile olmasını diliyor, bir kez daha yüce
Meclisi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN- Teşekkür ederiz
Sayın Yavuz.
Sayın milletvekilleri, şimdi
soru-cevap bölümüne geçiyoruz.
Buyurunuz Sayın Tanal.
MAHMUT TANAL (İstanbul)
Teşekkür ederim Başkan.
Soru 1) Ara buluculuk, hukukun gücünün
gücün hukuksuzluğuna teslimi değil midir?
Soru 2) Ara buluculukla vatandaş mafyanın,
tarikatların egemenliğine, insafına terk etmiş olmaz
mıyız?
Soru 3) Ara buluculuk, mafya ve tarikat
adaletinin tavsiyesi, adaletin ise tasfiyesi sayılmaz mı?
Soru 4) Ara buluculuk, hukukun
cübbesinin başka cübbelere teslimi sayılmaz mı?
Soru 5) Ara buluculuk, avukatlar eliyle
yapılsa bile, bu alanda kastlaşmayı, tekelleşmeyi
getirmiş sayılmaz mı?
Soru 6) Ara buluculuk, adaletin millet
adına karar veren yargıdan alınıp kimin adına karar
vereceği belli olmayan ellere teslimi sayılmaz mı?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ederiz
Sayın Tanal.
Buyurunuz Sayın Bakan.
BAŞBAKAN YARDIMCISI BEKİR
BOZDAĞ (Yozgat) Sayın Başkanım, değerli milletvekili
arkadaşlarım; Sayın Tanalın söylediği sorular, tabii
birbiriyle hepsi bağlantılı sorular. Esasında tek bir soru
gibi bunu değerlendirmekte de fayda vardır.
Bir defa, ara buluculuk müessesesi,
yargı yetkisinin yargı makamlarından alınıp ara bulucuya
verilmesi değildir. Biliyorsunuz Türkiyenin, Avrupa İnsan
Hakları Mahkemesinin verdiği kararlara ilişkin kabulü ve uygulaması yönünde tasarrufu
vardır. Oradan da dostane çözüme
ilişkin kararlar alınıyor zaman zaman ve taraflar bir
araya geliyor, dostane çözümler öneriyor. Yine bakarsanız, bizim
işçilerimiz greve gittikleri zaman bununla alakalı toplu sözleşme
sırasında anlaşamadıkları takdirde Hükûmetle bir hakem
kuruluna konu gidiyor. Hakem kurulu oturuyor bir karar veriyor, Hükûmeti de
bağlıyor, onları da bağlıyor. En son, kamu
görevlileriyle ilgili, biliyorsunuz, Kamu Görevlileri Hakem Kurulu kuruldu ve kamu
görevlileriyle yapılan toplu sözleşme görüşmeleri
sırasında bir mutabakat sağlanamadığında oraya
gitti, orada da bir karar verdi, herkesi bağladı. Esasında bizim
hukukumuzda burada bir sürü var, ben hepsini saymak istemiyorum, pek çok
kanunda sulh yoluyla meselelerin çözümünü öngören pek çok düzenleme var. Bu
düzenlemelerin tamamı yargı yetkisinin yargı makamlarından
alınıp başka makamlara verilmesi anlamını
taşımaz. Uyuşmazlıkların daha kısa yoldan,
Anayasanın ilgili maddesindeki hüküm çerçevesinde daha az giderle, daha
kısa sürede çözümüne katkı sağlayan yöntemlerdir. Ayrıca
dünyanın pek çok ülkesinde yargılama dışında
uyuşmazlıkların alternatif çözüm yollarından biriyle çözüme
kavuşturulması konusunda öneriler var. Bugün dünyanın başka
ülkelerine baktığınız zaman -elimizde listemiz vardı-
pek çok ülkede yani dünyanın
Örneğin Amerikada, İtalyada,
Almanyada, Avusturyada başkaca pek çok ülkede -sayabilirim, onlarca ülke
var burada- ara buluculukla ilgili müesseseler var. Herhâlde bu ülkeler de
arabuluculuk müessesesini düzenlerken yargı yetkisini
başkalarına devretmeyi düşünmediler. Türkiyede böyle bir
düşünceye sahip değil, bunu özellikle ifade etmek isterim.
Bir başka konu, tabii bu kanun
tasarısına baktığınız zaman ara buluculuğa
eğer insanları mahkûm eden, zorlayan bir düzenleme olmuş
olsaydı, o zaman Siz benim yolumu kapatıyorsunuz, zorla beni ara
buluculuğa mahkûm ediyorsunuz. diye bir sonuç çıkabilirdi ama
tasarıya baktığınız takdirde, birinci önemli ilkenin
iradilik ilkesi olduğunu görüyoruz. Taraflar ara bulucuya başvurmak,
süreci devam ettirmek, sonuçlandırmak veya bu süreçten vazgeçmek konusunda
serbesttirler. Yani, ara bulucuya taraflar isterlerse başvurabilecek, iki
taraf birlikte isterse başvurabilecek, tarafın biri istedi,
diğeri istemedi, başvuramayacaklar ve bu sürecin içerisinde
başlangıçta başvurdu, beğenmediği işler oldu,
süreçten vazgeçebilir veya sonuçlandırabilirler veyahut da bu süreci bir
yerde kesebilirler. Bunlar tamamen tarafların iradesiyle devam edecek bir
husustur.
Bir başka konu, taraflar gerek ara
bulucuya başvururken gerekse tüm süreç boyunca eşit haklara sahiptir,
yani taraftan birine bir imtiyaz diğerine daha kötü bir durum
sağlanmış değildir, taraflar eşit haklara sahip. Öte
yandan, gizlilik ilkesi esas ve bu gizlilik ilkesine herkesin riayeti hüküm
altına alınıyor. Öte yandan, eğer icra edilebilirlikle
ilgili bir şerh düşmesi gerektiği zaman soruşturmayla
ilgili aşamadaysa, bu ihtilaf yargıya taşındığında
hangi mahkemeye gidilecekse o mahkemeye
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sistem kitlendi, bir
dakika efendim.
BAŞBAKAN YARDIMCISI BEKİR
BOZDAĞ (Yozgat) Tabii, icra edilebilirlik şerhi de konabiliyor.
Burada sistem tamamıyla tarafların iradesine uygun cereyan ediyor,
kimse tarikatlara, mafyaya, kimse çeteye, falana filana teslim edilmiyor.
Hukukun içerisinde, hukuk devletinin gereklerine riayet etmek suretiyle
alternatif bir çözüm yolu hayata geçirilmektedir. Bunun altında başka
anlamlar aramak fevkalade yanlıştır, onu özellikle ifade etmek
isterim.
BAŞKAN Başka sorular da var
Sayın Bakan.
Sayın Yılmaz buyurunuz.
DİLEK AKAGÜN YILMAZ (Uşak)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakan, ben biraz önce
konuşmalarımda da söyledim. Şimdi, İtalyada barolar, ara buluculuk
yasasının anayasaya aykırı olduğu iddiasıyla
yüksek mahkemeye başvurmuşlardır.
Ayrıca, Belçikada da yine ara buluculuğun
ulus devleti yok edeceğine ilişkin eleştiriler vardır ve bu
çerçevede de Belçikada bir federal komisyon kurulmakta ve bu komisyon 2
avukat, 2 noter, 2 de ara bulucudan oluşmaktadır ve bu komisyon
çerçevesinde bütün ara buluculuk faaliyetleri kontrol edilmektedir, özerk bir
yapı oluşturulmaktadır. Oysaki bizim tasarımızda
doğrudan doğruya Adalet Bakanlığına bu yetkiler
verilmiştir, Adalet Bakanlığının da yürütmenin bir
kolu olduğu çok açıktır. Yani özerk yapılanmaya
ilişkin bizim verdiğimiz önergeler kabul edilmemiştir.
İşte, o zaman bir idareye bağımlılık, yürütmeye
bağımlılık, Adalet Bakanlığına
bağımlı bir sistemin yaratılması söz konusu
olabilecektir. Bu konudaki düşünceleriniz nelerdir?
Bir de Sayın Bakan, siz dediniz ki
işte, belli konularda
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkür ederiz
Sayın Yılmaz.
Sayın Tanal.
MAHMUT TANAL (İstanbul)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Bir, ara buluculuk hukukun ve adaletin
özelleştirilmesi değil midir?
İki, ara buluculuğun
uygulandığı ülkelerde başarılı olan ülke var
mıdır? Varsa örnek gösterir misiniz?
Üç, ara buluculuk mahkemelerin yükünü
azaltmaya yönelik bir kurum ise, mahkemelerin yükünü azaltmak için devlet ara buluculuk
ücretini neden üstlenmemektedir?
Soru dört, ara buluculukla yeni bir
meslek getirilmekte. Peki, bu durumda 67 tane hukuk fakültesini niçin
açtınız?
Bir başka soru, ara buluculuk
zaten olması gerektiği şekilde, Avukatlık Kanununun
35inci maddesinde yok mudur?
Son soru, Anayasamızın 140ıncı
maddesine göre, hâkim ve savcılar, adli ve idari yargı hâkim ve
savcıları olarak görev yaparlar. Bu görevler meslekten hâkim ve
savcılar eliyle yürütülür. Hâkimler, mahkemelerin
bağımsızlığı ve hâkimlik teminatı esaslarına
göre görev ifa ederler.
Peki, ara buluculuk hangi
bağımsızlık ve teminat esasına göre görev ifa
edeceklerdir?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ederiz
Sayın Tanal.
Sayın Acar
GÜRKUT ACAR (Antalya) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Ben de şunları sormak
istiyorum: Kapalı kapılar arkasında pazarlanan avukatların
geleceği değil midir? Palazlandırılmaya
çalışılan ise bütün avukatların gün geçtikçe daha da
yoksullaşmasına yol açan ve meslek alanını avukatlara bırakmamaya
niyetli yerli ve yabancı sermaye değil midir? Avukatlık
mesleğinin âdeta bu yeniden yapılandırılmasına
sebebiyet vermeyecek midir? Yabancı avukat ortaklıkları ve
şirketleşmenin yolunu açmayacak mıdır? Özellikle yüksek
avukatlık ücretlerinin doğurduğu davalardan yabancı
sermayenin pay kapmak istemesi değil midir? Bunların önündeki hukuki
engellerin kaldırılıp şubeleşmenin de önünün
açılmasıyla tüm ülke çapında
çalıştıracakları ucuz iş gücü avukatlarla hukukun her
alanında yabancıların etkinliği yayılmak mı
istenmektedir?
Bunları sormak istiyorum.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederiz
Sayın Acar.
Sayın Yılmaz, son olarak size
tekrar söz veriyorum kalan sürede.
DİLEK AKAGÜN YILMAZ (Uşak)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakan, biraz önce dediniz
ki: Burada çok hukukluluk çıkmaz, altında hiçbir şey
aranmasın. Bizim uzlaşmayla çözümleyebildiğimiz daha pek çok
kurumlarımız var. Bunlardan bir tanesi örneğin tüketici hakem
heyetleri.
Tüketici hakem heyetlerindeki fark
şu yalnız: Orada her şey açıklıkla yapılıyor
Sayın Bakan. Yani her şey tutanağa bağlı,
açıklıkla yapılıyor ama burada, bizim en çok
karşı çıktığımız ve kötüye
kullanılabileceğini düşündüğümüz kural, 4üncü maddede
düzenlenmiş olan gizlilik kuralı. Gizlilik olduğu takdirde,
tutanaklara bağlanmadığı takdirde istedikleri şekilde
ve istedikleri usulde işlem yapma ya da karar verilmesini talep
ettiklerinde taraflar, ona göre ara bulucu o çözümü yerine getirmek durumunda
ya da ona göre çözümler üretmek durumunda.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkür ederiz
Sayın Yılmaz.
Buyurun Sayın Bakan.
BAŞBAKAN YARDIMCISI BEKİR
BOZDAĞ (Yozgat) Sayın Başkanım, bir defa, demin de
söyledim, bizim hukukumuzda esasında pek çok kanunda benzer düzenlemeler,
tabii, tam yüzde yüz bunun gibi değil ama bunu hatırlatan
düzenlemeler var. Örneğin Hukuk Mahkemeleri Kanununun Ön
İncelemenin Kapsamı kenar başlıklı 137nci
maddesinde, yargılamanın başında taraflar arasında
uzlaşmayı düzenlemekte ve tarafların teşvik edilmesi
amacıyla hâkime öncelikli bir görev yüklemektedir. Ceza Muhakemesi
Kanununun 253 ila 256ncı maddelerinde, şüpheli ile mağdur veya
suçtan zarar gören gerçek veya özel hukuk tüzel kişisinin uzlaştırılması
düzenlenmektedir.
Avukatlık Kanununun Uzlaşma
Sağlamak kenar başlıklı 35/a maddesinde, avukatlara
karşı tarafa uzlaşmaya davet etme yetkisi tanınmakta.
Toplu İş Sözleşmesi,
Grev ve Lokavt Kanununun 22, 23, 24üncü maddelerinde, toplu görüşmelerde
anlaşma sağlanamaması durumunda grev ve lokavtın
ertelenmesi döneminde uyuşmazlığın ara bulucu ile çözümü
hüküm altına alınmaktadır.
Daha pek çok kanun var, hepsini
saymayayım. Bizim hukukumuz buna yabancı değildir.
Esasında, geleneklerimiz de yabancı değildir. Toplumda pek çok
konuyu Türk âdetlerine, geleneklerine göre, büyüklerin esasında
yargıya gitmeden kendi aralarında bir araya gelip pek çok
uyuşmazlığı çözdüğünü de yüce Meclisin pek çok üyesi
bilmektedir. Tabii, mukayeseli hukukta uygulanan bir yöntemi, demin de söyledik
Brezilya, Kanada, İngiltere, Yunanistan, Hollanda, Avustralya, Fransa ve
İtalyada bunun uygulandığını görüyoruz. Başka
ülkelerde de buna ilişkin uygulama var.
Sayın Akagündüzün söylediği,
İtalyada zorunlu ara buluculuk Anayasa Mahkemesine götürülmüştür.
Akıbetini biz şu anda bilmiyoruz, onun sonucu ne oldu? Yeni
vâkıf olduk, ona bir bakalım. Ama bizim hukukumuzda zorunlu ara buluculuk
biliyorsunuz yok. Şu andaki tasarıda da bu yok. Orada Anayasa
Mahkemesine götürülen zorunlu ara buluculuktur. Bizimki, tamamen iradilik
esasına dayalı bir ara buluculuktur.
Tabii, burada bir başka konu,
neden bir daire kuruluyor Adalet Bakanlığı bünyesinde? Tabii,
yeni bir müessese kuruyoruz. Bu müessese kurulurken bunun gelişmesine
ihtiyaç vardır. İşin doğrusu, ileriki aşamada ben de
bunun daha bağımsız bir yapıya
kavuşturulmasının faydalı olacağını
düşünüyorum. Ama yeni olduğu için, bu müessesenin daha pek çok konusu
yeni oluşturulacağı için bu alanda uzman bir yapı
tarafından kurumsallaşmanın sağlanması ve ilk
uygulamaların sonuçlarının görülmesinden sonraki aşamada
belki -başka ülkelerde olduğu gibi- başka değerlendirmeler
de yapılabilir ama bu ilk uygulamaları görmekte fayda bulunduğu
kanaatindeyiz. O nedenle de Hukuk İşleri Genel Müdürlüğü
bünyesinde bir daire başkanlığı oluşturulmakta ve bu
işlerin organizesi orası tarafından yönetilecektir. İleride
yeni bir düzenleme yapılabilir mi? Sonuçlar görüldükten sonra, aksayan
yönler, yanlış yönler, eksik yönler görüldüğünde elbette buna
göre tedbirler alınabilecek, belki daha ileri adımlar hep beraber
atma imkânı olabilecektir.
Öte yandan, avukatlarla, hukukçularla
ilgili kısımda da tasarıda, benim bildiğim kadarıyla
Demin de baktım arkadaşlar soru sorarken Kim ara bulucu olacak,
hukuk mezunu olmayanlar ara bulucu olabilecek mi? diye. Ben tabii, dünya
örneklerine baktığımda, başka ülkelerde bunu sadece hukuk
mezunlarına hasretmemişler. Pek çok kişiler var; mahkemede görev
yapanlar var, psikologlar var, hatta, hiç sınıf tanımayan,
herkesin ara bulucu olarak atanabileceğini öngören düzenlemeleri
benimsemiş ülkeler var ama şu anda, Adalet Komisyonunun
benimsediği rapor içerisinde, hukukçulardan, hukukçular arasından ara
bulucuların olacağına ilişkin bir düzenleme var. Bu
nedenle, avukatlar da hukuk mezunları arasından çıkıyor.
Dolayısıyla, burada da bir düzenleme var. Bu düzenlemeyi, belki, bu
sistemin kuruluşu aşamasında önemli görüyorum ben, hem sistemin
sahiplenilmesi -çünkü bunun hukuk dünyasıyla doğrudan bir
irtibatı da var- barolar tarafından, hukukçular tarafından
sahiplenilmesi ve uygulanırlığının güçlendirilmesi
bakımından da son derece önemli olduğunu düşünüyorum.
Hukukçuları dışlamıyor, esasında hukukçular üzerine
bir sistem bina ediyor ama bunu genişletmek doğru olandır.
Yoksa, hukukçuların dışında da gerçekten, ara buluculuk
yapacak ehliyette, liyakatte, insanların sözüne değer verdiği,
kararına önem verdiği insanlar olabilir, bunu sadece oraya hasretmemek
de lazım, başka ülkelerde öyle ama şimdi, bir geçiş dönemi
olduğu için -benim görüşüm farklı ama- burada bir geçiş
dönemi nedeniyle bunun hukuk mezunları arasından, hukukçular
arasından yapılması tasarıda öngörülüyor. Yoksa hukukçular,
avukatlar dışlanmıyor, onların elinden herhangi bir iş
alınmıyor; aksine hukukçulara yeni bir imkân bu tasarıyla
sağlanmış oluyor.
Demin de söyledim, burada herhangi bir
adaletin tasfiyesi söz konusu değil, yargı yetkisinin gasbı söz
konusu değil, alternatif çözüm yollarının önerilmesidir. Bu da
doğru olan iştir, bütün dünya yapıyor, biz de yapıyoruz.
Yani başka ülkeler bunu yaparken sorun olmuyor, iyi sonuçlar
alıyorlar, kendi açılarından iyi şeyler elde ediyorlar,
Türkiye olarak biz de buna bir adım attık.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Bir
örnek verebilir misiniz Sayın Bakan? Başarılı olan bir ülke
verebilir misiniz?
BAŞBAKAN YARDIMCISI BEKİR
BOZDAĞ (Yozgat) - Geçmişte
-hatırlarsanız- Ceza Muhakemesi Kanununda birtakım
düzenlemeler yapılırken orada da bir uzlaşma müessesesi
geldiğinde de Parlamentoda çok önemli tartışmalar
yaşandı; Hükmün açıklanmasının geri
bırakılmasına ilişkin yeni müesseseler kurulduğunda da
burada gerçekten çok nitelikli tartışmalar oldu ama zaman içerisinde
hep beraber biz partilerle Bunun kapsamını biraz daha
genişletebilir miyiz? diye de adımlar attık. Yeni olduğu
zaman, elbette ki birtakım endişeler dile getirilebiliyor,
eleştiriler olabiliyor ama bu müesseseler doğru bir müesseseler,
uygulamada eğer sıkıntılar olursa yine beraber değiştiririz.
BAŞKAN Sayın Bakan
MAHMUT TANAL (İstanbul)
Başarılı bir örnek gösterir misiniz?
BAŞBAKAN YARDIMCISI BEKİR
BOZDAĞ (Yozgat) Ama bunların tamamı, Türkiyede hukukun
güçlenmesi, vatandaşın kendi sorunlarına kendi çözüm
bulması açısından da son derece önemli. Taraflar
anlaşmış, bir ara bulucuya gitmiş, beraber müzakere
etmişler, bu müzakere sonucunda da bir çözüm bulmuşlar, bu çözüm her
iki tarafı tatmin ediyorsa bize bunu takdir etmek ve İhtilaf çözüldü.
diye mutlu olmak düşer, yoksa buradan farklı mana çıkarmak
yanlış olur.
BAŞKAN Sayın Bakan, süremiz
doldu, ek süremiz de doldu.
GÜRKUT ACAR (Antalya) - Avukatlık
Kanununun 35inci maddesinde var zaten Sayın Bakan.
BAŞBAKAN YARDIMCISI BEKİR
BOZDAĞ (Yozgat) Bir de Sayın Dilek Hanımın bir
şeyiyle ilgili son söylüyorum.
BAŞKAN Sayın Bakan, süremiz
bitti.
BAŞBAKAN YARDIMCISI BEKİR
BOZDAĞ (Yozgat) O da bu gizlilik ilkesi, görüşmelerle ilgili olan
konuların başkalarıyla zannedersem
paylaşılmasıyla ilgili, yoksa buradaki görüşmeler,
şunlar, bunların hepsi de belli bir şekilde kayıt ve
tutanak altına alınıyor, sonunda bunlar belli bir şekilde
icrai vasıf kazanıyor.
Arz ederim.
BAŞKAN Teşekkür ederiz
Sayın Bakan.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Özür
dilerim, cevap vermediklerinize yazılı mı cevap vereceksiniz
Sayın Bakan?
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, birinci bölüm üzerindeki görüşmeler
tamamlanmıştır.
Bir saat ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 19.03
DÖRDÜNCÜ OTURUM
Açılma
Saati: 20.03
BAŞKAN: Başkan Vekili
Şükran Güldal MUMCU
KÂTİP ÜYELER: Mustafa HAMARAT
(Ordu), Fatih ŞAHİN (Ankara)
----- 0 -----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük
Millet Meclisinin 116ncı Birleşiminin Dördüncü Oturumunu
açıyorum.
233 sıra sayılı Kanun
Tasarısının görüşmelerine devam edeceğiz.
Komisyon ve Hükûmet yerinde.
Birinci bölüm üzerindeki
görüşmeler tamamlanmıştı. Şimdi birinci bölümde yer
alan maddeleri, varsa o madde üzerindeki önerge işlemlerini yaptıktan
sonra ayrı ayrı oylarınıza sunacağım.
1inci madde üzerinde iki önerge
vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 233 sıra
sayılı kanun tasarısının 1. Maddesinin 2.
fıkrasının son cümlesinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Suç iddiası içeren
uyuşmazlıklara bu kanun hükümleri uygulanmaz.
Faruk Bal Enver Erdem
Sinan
Oğan
Konya Elâzığ
Iğdır
Atila
Kaya Mehmet
Erdoğan
İstanbul
Muğla
T.B.M. Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 233 sıra
sayılı yasa tasarısının 1. maddesinin tasarı
metninden çıkarılmasını arz ederiz.
Kamer Genç Refik
Eryılmaz Mevlüt
Dudu
Tunceli Hatay
Hatay
Aytuğ
Atıcı Özgür
Özel
Mersin
Manisa
BAŞKAN Komisyon bu son
okuttuğum önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ YILMAZ
TUNÇ (Bartın) Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
ORMAN VE SU İŞLERİ
BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) Katılmıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Sayın Genç,
buyurunuz efendim. (CHP sıralarından alkışlar)
KAMER GENÇ (Tunceli) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 233 sıra sayılı Yasa
Tasarısının 1inci maddesinin teklif metninden
çıkarılmasıyla ilgili olarak verdiğimiz önerge üzerinde söz
almış bulunuyorum. Hepinize saygılar sunuyorum.
Tabii, Hükûmet diye ciddi bir kurum
yok Türkiye Büyük Millet Meclisinde, sıralar boş. Bir
bakıyorsunuz, Çevre geliyor, bir bakıyorsunuz başka bir bakan
geliyor. Zaten bakanların yüzde 90ının da bu Meclisin
karşısına gelip oturma yüzü yok çünkü burada
soracağımız sorulara cevap verecek yüzleri de yok. Yahu, burada
şerefli bir davranış gerektirir. Bu şerefli
davranış da istifa etmeyi gerektirir. Yani Meclisin
karşısına gelmeye yüzünüz yok. Hükûmet sırasında
oturup da milletvekillerinin soracağı sorulara cevap vermeye gücünüz
ve yüzünüz yoksa o zaman niye hükûmet ediyorsunuz? O zaman gidin evinizde
oturun.
Şimdi, arkadaşlar, Türkiye
Cumhuriyeti devleti bir hukuk devletidir. Hukuk devletinde her kurumun
yetkileri anayasayla belirlenmiş yani Anayasamızın 6ncı
maddesi Egemenlik, kayıtsız şartsız millete aittir. Hiçbir
kurum ve kuruluş kaynağını Anayasadan almayan bir devlet
yetkisi kullanamaz...
Şimdi, ara buluculuk müessesesinin
burada kanunlaştırılabilmesi için bunun anayasal bir yetkisinin
olması lazım. Bizim Anayasamıza göre bu, bir yargılama
faaliyetidir. Yargılama faaliyetini mahkemelerden alıp ara
buluculuk denilen ayrı bir kuruma veriyorsunuz. Böyle bir düzenleme
yapılabilmesi için Anayasada buna ilişkin olarak bir yetki
olması lazım dolayısıyla bu yetki
bulunmadığından bu getirilen şey, bu tasarı -evet,
tasarı çünkü bazen teklif de getiriyorlar- bir defa, öncelikle Anayasaya
aykırı. Yani kaynağını Anayasadan almayan, Türkiye
Büyük Millet Meclisi, bir devlet yetkisini kullanamaz, ara buluculuk sistemini
getiremez.
Bununla kadılık sistemine
dönüyorsunuz. Zaten AKPnin bir özelliği de, işte, Türkiye
Cumhuriyeti devletini hukuk sisteminden çıkarıp Vehhabilerde, Suudi
Arabistanda olan bir rejime dönüştürmek dolayısıyla bu rejimde
de, işte, artık, hukuk işlemez.
Şimdi, biraz önce soruldu,
arkadaşımız Mahmut Tanal sordu, dedi ki: Yani bu kanun
geldiği zaman cemaatler, tarikatlar, çeteler bu işlere müdahale
edecekler ve bazı sorunları bu yolla çözecekler.
Tabii, Hükûmet sırasında
oturan Bekir Beyin aklı bu gibi şeylere eriyor ama aslında
hinliğinden doğrusunu söylemiyor, doğrusu da bu.
Şimdi, Türkiyede çetelerin, mafyaların,
belli bir kesimin güçlü olduğu bir yerde böyle bir yolu
açtığınız zaman ne edecek? Adam gidecek, çete mensubu veya
bir mafya veyahut da işte cemaatler gidecek, en haklı davada
vatandaşın yakasına yapışacak, diyecek ki: Bunu, gel,
bu yolla çözelim. Çözmemek için direnemeyecek ama bu sistem olmasa bu yolda
bir şeye başvurulmaz.
Aslında bu sistem Alevi
inançlı insanlarda da çok güçlüydü eskiden. Eskiden mesela dede senede bir
defa köye gider; köyde işte cem yapmadan önce, insanları,
birbirlerine şikâyeti olan, birbirinin hakkını yiyen
kişileri toplar, orada cemaat yapar ve o cemaate herkes uyar ama bu tabii
çok değişik bir konu. Yani hakikaten inançlı insanların
Ve
bu hakemlik yapan kişinin de çok tarafsız olması lazım.
Sonra bu müessese de bozuldu. Daha önce bu tasarının tümü üzerinde
konuşan Sayın Mehmet Şandır dedi ki: Artık,
mahallenin kabadayısı bu işleri halletsin. Yani Mahkemeye ne
gerek var? dedi. Sizin de getirdiğiniz bu sistemle, mahallenin
kabadayısına Git, işte şu işleri çöz, mahkemelere de
gerek yok
İşte, sizin Türkiyedeki bu halka reva gördüğünüz
şey, hukuku bir tarafa itip mahallenin kabadayısına, çetesine,
tarikatçısına, cemaatine, ondan sonra Gel ve bu işi çöz
Tabii, aslında bu getirilen sistem
tamamen Anayasaya da aykırı olduğu gibi bu konuda çok açık
şey de yok yani bu ara buluculuk sonucunda varılan uzlaşma
sonunda düzenlenen tutanağın tamamen etkinlik derecesine
Yani bu bir
ilam hükmünde mi olacak? Bu hükmü alan, ara buluculuk sistemi kurulduktan sonra
anlaşmaya varan kişiler bundan sonra tekrar mahkemeye gidecek mi,
gitmeyecek mi? O konuda da -gerçi Bir ilam hükmündedir. diyor ama 23 veya
24üncü maddede- çok açıklık yok. Tabii, böyle Efendim, biz birtakım
teklifleri, yasaları getirelim, sonra değiştiririz.
hesabıyla ortalık birbirine karıştırılıyor.
Zaten AKPnin iktidarı zamanında maalesef burada Hükûmet de
olmadığı için birtakım kişiler böyle uygulamalar
yapıyor.
Teşekkür ederim. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz.
Sayın Genç.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(İstanbul) Karar yeter sayısı
BAŞKAN Arayacağım
efendim.
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Karar
yeter sayısı yoktur.
On dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 20.10
BEŞİNCİ OTURUM
Açılma
Saati: 20.23
BAŞKAN: Başkan Vekili
Şükran Güldal MUMCU
KÂTİP ÜYELER: Mustafa HAMARAT
(Ordu), Fatih ŞAHİN (Ankara)
----- 0 -----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük
Millet Meclisinin 116ncı Birleşiminin Beşinci Oturumunu
açıyorum.
233 sıra sayılı Kanun
Tasarısının 1inci maddesi üzerinde verilen Tunceli
Milletvekili Kamer Genç ve arkadaşlarının önergesinin
oylamasında karar yeter sayısı bulunamamıştı.
Şimdi, önergeyi yeniden
oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı
arayacağım: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
Şimdi, diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 233 sıra
sayılı kanun tasarısının 1. Maddesinin 2.
fıkrasının son cümlesinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Suç iddiası içeren
uyuşmazlıklara bu kanun hükümleri uygulanmaz.
Faruk
Bal (Konya) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye
katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ YILMAZ
TUNÇ (Bartın) Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
ORMAN VE SU İŞLERİ
BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) Katılamıyoruz Sayın
Başkanım.
OKTAY VURAL (İzmir) Gerekçe.
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Suçu yargılamak devletin
hükümranlık hakkıdır. Bu hak ve dayandığı
yargılama yetkisi bağımsız mahkemeler eli ile önceden
belirli ceza hükmü taşıyan kanunlara ve Ceza Muhakemesi Kanununa
uygun olarak kullanılır.
Tasarı metni yabancı unsuru
taşıyan işleri de kapsayacak şekilde ve
sınırlı biçimde aile hukuku içindeki şiddet
olaylarını kapsam dışında tutmaktadır.
Bu durum kara para dâhil olmak üzere
uluslararası suç örgütlerinin işlenmiş suçları hukuki
ihtilaf kılıfı altında veya suçtan elde edilmiş
nemalarını aklamak için kötüye kullanılmaya müsaittir.
Önerge bu kötüye kullanma
kapısını kapatmak için verilmiştir.
BAŞKAN Gerekçesini
okuttuğum bu önergeyi kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
1inci maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
1inci madde kabul edilmiştir.
2nci madde üzerinde bir önerge
vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşmekte olduğumuz Hukuk
Uyuşmazlıklarında arabuluculuk kanun tasarısının
2. maddesinin 1. fıkrasının a) bendinde Bakanlıkça
ibaresinin çıkartılarak Arabuluculuk Kurulunca ibaresinin
eklenmesini saygıyla arz ve teklif ederiz.
Mahmut Tanal Tufan Köse Dilek Akagün
Yılmaz
İstanbul Çorum Uşak
Aytuğ Atıcı Özgür Özel İhsan
Özkes
Mersin Manisa İstanbul
Bülent
Tezcan
Aydın
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ YILMAZ
TUNÇ (Bartın) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
ORMAN VE SU İŞLERİ
BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Sayın Tezcan,
buyurunuz. (CHP sıralarından alkışlar)
BÜLENT TEZCAN (Aydın)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 233 sıra sayılı Hukuk
Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanun Tasarısını
görüşüyoruz. Daha önce geneli üzerinde yapılan görüşmelerde de
ifade edildi, alternatif uyuşmazlık çözme yöntemleri içerisinde,
çerçevesinde hukuk uyuşmazlıklarında ara buluculuk yoluyla bir
anlamda uzlaşmak suretiyle uyuşmazlık çözme sistemi hukuk
sistemimize getirilmeye çalışılıyor. Bu yeni bir sistem,
Türkiye için yeni bir sistem, dünyanın farklı yerlerinde
uygulamaları var; gittik, gördük, baktık. Türkiye için yeni bir
sistem ve bu sistemi yerleştirmeye çalışıyoruz.
Değerli arkadaşlar,
tasarının 2nci maddesinin (a) bendinde; ara buluculuk faaliyetini
yürüten ve bakanlıkça düzenlenen ara bulucular siciline kaydedilmiş
bulunan gerçek kişiden bahsedilmekte. Verdiğimiz değişiklik
teklifinde, burada Bakanlıkça düzenlenen ara bulucular sicili
değil, Bakanlıkça ibaresinin çıkarılarak, ara buluculuk
kurumunca düzenlenen ara bulucular siciline kaydedilmesini öneriyoruz.
Sebebi şu: Değerli
arkadaşlar, yeni bir uyuşmazlık çözme yöntemini
yerleştiriyoruz ve
bunu yerleştirirken de Türkiyede
bir anlamda ara buluculuk adı altında yeni bir meslek
yaratıyoruz.
Şimdi, burada
tasarının devam eden maddelerine baktığımız zaman
ara bulucuların kimlerden oluşacağını belirliyoruz,
nasıl seçileceklerini belirliyoruz, hangi eğitim şartına
tabi olduklarını belirtiyoruz, sorumlulukların ne olduğunu
belirliyoruz, onlar için bir sicil belirliyoruz. Bu sicile nasıl
kaydedileceğini, nasıl silineceğini belirliyoruz. Bunların
gizlilik esasına göre çalışacağını belirliyoruz,
sorumluluğuna ilişkin de hükümler koyuyoruz. Dolayısıyla,
bir ücret alabileceklerini düzenliyoruz.
Yaptıkları faaliyet karşılığında ücret alabileceklerini
düzenliyoruz.
Değerli
arkadaşlar, bu, açıkça artık yeni bir meslek yaratmaktır.
Dolayısıyla, yaratacağımız bu meslek de artık
çağımızda esas olan, bir anlamda serbest meslek faaliyetine
benzeyen bir meslektir ve uyuşmazlık çözme noktasındaki görevi
nedeniyle bu, ciddi biçimde kamu hizmeti niteliği taşıyabilen,
tıpkı avukatlığa benzer bir meslek yaratıyoruz. Bu
çerçevede bunu doğrudan doğruya idarenin kontrolü altında olan
Adalet Bakanlığı tarafından tutulan bir sicile teslim etmek
doğru değil. Böyle bir mesleğin önümüzdeki dönemde
gelişmesini istiyorsak, özellikle ara buluculuk kurumunun
yerleşmesini istiyorsak bu mesleği, hak ettiği şekilde bir
ara buluculuk kurulu oluşturularak, tıpkı barolar gibi bir
meslek örgütü oluşturarak düzenlemek zorundayız.
Bakın,
Anayasanın 135inci maddesi açık. Anayasanın 135inci
maddesinde kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşlarından
bahsediliyor ve mesleklerin icra edilmesinde o meslek düzenini sağlamak
için kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşlarının
kurulması gerektiği bir anayasal hüküm olarak mevzuatımızda
yer almış.
Biz şimdi, bir
taraftan ara buluculuk kurumunu çağdaş ölçülerle düzenlemeye
çalıştığımızı iddia ediyoruz ama diğer
taraftan da bu mesleği düzenlerken doğrudan doğruya idarenin
kontrolü altına sokuyoruz. Bu, ciddi bir çelişkidir. Verdiğimiz
önerge bu çelişkiyi gidermeye dönük bir önergedir, bu noktada desteklerinizi bekliyoruz.
Tabii, ilginç şeyler
yaşıyoruz. Bakın, arabuluculukla ilgili kaygıları hep
beraber izledik. Konuşan arkadaşlarımız Acaba alternatif
bir yargı süreci mi yaratılıyor, kadı yargılaması
mı yaratılıyor? diye tereddütlerini ifade etti. Bazı
barolar ve kuruluşlar da bu tereddütlerini ifade ediyorlar.
Değerli arkadaşlar, maalesef
Türkiyede sanki bu tereddütleri haklı çıkarmak istercesine
artık fetva desteğiyle kanun çıkarma sürecine giriyoruz. Diyanet
İşleri Başkanlığı, dün kalkıp kürtajla
ilgili fetva yayınlayama başladı. Başbakan çıkıyor,
Sayın Başbakan diyor ki: Kürtajla ilgili düzenleme yapacaksınız.
Bir gün sonra, Diyanet İşleri Başkanı çıkıyor,
kürtajla ilgili fetva yayınlıyor. Eğer Türk hukuk sisteminde
fetva destekli kanun çıkarma alışkanlığını
yerleştirmeye başlarsanız o zaman bu yasaları
çıkarırken toplumun kafasındaki tereddütleri giderme
imkânınız yoktur.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz
Sayın Tezcan.
BÜLENT TEZCAN (Devamla) - Teşekkür
ederim. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler.
III.- YOKLAMA
(CHP sıralarından bir grup
milletvekili ayağa kalktı)
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(İstanbul) Yoklama istiyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Yoklama istiyorsunuz.
Yoklama talebi vardır.
Sayın Hamzaçebi, Sayın
Yılmaz, Sayın Dibek, Sayın Tezcan, Sayın Acar, Sayın
Öztürk, Sayın Çelebi, Sayın Köktürk, Sayın Tanal, Sayın Korutürk,
Sayın Güven, Sayın Genç, Sayın Eryılmaz, Sayın Ören,
Sayın Eyidoğan, Sayın Öz, Sayın Kaleli, Sayın Kurt,
Sayın Bayraktutan, Sayın Erdoğdu.
Evet, yoklama için iki dakika süre
veriyorum ve yoklama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklama
yapıldı)
BAŞKAN - Sayın
Mehmet Öntürk, Hatay Milletvekili
Giresun Milletvekili
Sayın Adem Tatlı
Burada.
Tamam o zaman, yeter
sayımız vardır. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
Toplantı yeter
sayısı vardır, 1 kişi eksiğimiz vardı efendim.
IX.- KANUN TASARI VE
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
2.- Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk
Kanunu Tasarısı ve Avrupa Birliği Uyum Komisyonu ile Adalet
Komisyonu Raporları (1/486) (S. Sayısı: 233) (Devam)
BAŞKAN - Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
2nci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
2nci madde
kabul edilmiştir.
3üncü madde üzerinde
iki önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşmekte
olduğumuz Hukuk Uyuşmazlıklarında arabuluculuk kanun
tasarısının 3. maddesinin 2. fıkrasında geçen gerek
ve gerekse sözcüklerinin metinden çıkartılarak gerekse
sözcüğünün yerine ve ibaresinin eklenmesini saygıyla arz ve teklif
ederiz.
Mahmut
Tanal İhsan
Özkes Dilek
Akagün Yılmaz
İstanbul İstanbul Uşak
Tufan Köse Ali Rıza
Öztürk Aytuğ
Atıcı
Çorum Mersin Mersin
Özgür Özel
Manisa
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 233 sıra sayılı kanun tasarısının 3.
Maddesinin 1. Fıkrasında bulunan;
başvurmak,
süreci devam ettirmek, sonuçlandırmak veya bu süreçten vazgeçmek konusunda
serbesttirler. İbaresinin,
başvurma, süreci devam ettirme, sonuçlandırma
veya bu süreçten vazgeçme veya arabulucuyu azletme ve yeni bir arabulucu tayin
etme konusunda serbesttirler. şeklinde değiştirilmesini arz ve
teklif ederiz.
Faruk Bal Enver
Erdem Sinan
Oğan
Konya Elâzığ Iğdır
Atila Kaya Mehmet
Erdoğan
İstanbul Muğla
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ YILMAZ TUNÇ (Bartın) Katılmıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet?
ORMAN VE
SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Maddenin
cümle yapısı dil kuralına uygun hâle getirilmiştir.
Ayrıca, taraflara uzlaşmayı
gerçekleştiremeyeceğini anladıkları arabulucuyu azlederek
başka bir aracı ile uzlaşma sürecini devam ettirmelerine imkân
sağlamak amacı ile bu önerge verilmiştir.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşmekte
olduğumuz Hukuk Uyuşmazlıklarında arabuluculuk kanun
tasarısının 3. maddesinin 2. fıkrasında geçen gerek
ve gerekse sözcüklerinin metinden çıkartılarak gerekse
sözcüğünün yerine ve ibaresinin eklenmesini saygıyla arz ve teklif
ederiz.
Mahmut Tanal (İstanbul) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye
katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ YILMAZ
TUNÇ (Bartın) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
ORMAN VE SU İŞLERİ
BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Sayın Öztürk,
buyurunuz. (CHP sıralarından alkışlar)
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan
ara bozuculuk kanun tasarısının 3üncü maddesi üzerinde
verdiğimiz önergeyle ilgili söz aldım. Hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Oradaki eşitlik, her tarafta
eşitlik söylüyor ama gittiğimiz ülkelerde de gördük ki, eşitlik,
mutlak anlamda eşitlik değil, özellikle yargıç, taraflar
arasındaki iktisadi gücü veya diğer bakımdan güçlülüklere
bakıyor.
Değerli arkadaşlarım,
Anayasamızın 2nci maddesinde cumhuriyetin nitelikleri
tanımlanırken hukuk devleti olduğu yazılı. Sayın
Başbakan Yardımcımız Bekir Bozdağ -burada kendileri-
Kanaltürke verdiği bir demeçte diyor ki: Özel yetkili mahkemeler normal
bir hukuk devletinde olmaması gereken mahkemelerdir. Tam da zaten ben de
bunu söylüyordum 23üncü Dönemden, 24üncü Dönemden bu yana. Sayın Bakan,
yani bunu söylemek için bu kadar beklemenize ne gerek vardı? 23üncü
Dönemde bu özel yetkili mahkemelerin normal bir hukuk devletinde olmaması
gereken mahkemeler olduğundan hareketle, özel yetkili mahkemelerin
kaldırılması konusunda kanun teklifi vermiş idim; bunu da
24üncü Dönemde aynen tekrarladık.
Şimdi, benim aklıma hemen
şu geliyor: Türkiye anormal bir hukuk devleti midir? Yani, 2004te bu özel
yetkili mahkemelere ilişkin CMK -250, 251, 252 çıkarılırken-
bu iktidar döneminde çıkarıldı. Neden çıkarıldı?
O zaman ya Türkiye hukuk devleti değil ya da hukuk devleti ise özel
yetkili mahkemelerin olmaması gerekir. Ben hukuk devleti olduğundan
hareketle olmaması gerektiğini düşünüyorum.
Tabii, burada siz ihtiyaçların
giderilmesi için bazı olayların olması gerektiğini
söylemişsiniz. İhtiyaçtan doğduğunu ve bu ihtiyaç devam
ettiği sürece varlığını koruyacağını
ama ihtiyaçların ilelebet uzamayacağını söylüyorsunuz ama
Sayın Bakan, siz de takdir edersiniz ki ihtiyaçlar, hukuk devletindeki
toplumun ihtiyaçları, hukuk devleti ilkeleri çerçevesinde ve hukuk
devletinde var olması gereken kurumlar eliyle giderilir. Yani toplum
ihtiyaçları, hukuk devleti ilkelerini bir kenara bırakarak hukuk
devletinde, sizin deyiminizle, olmaması gereken kurumlar eliyle
giderilir ise o zaman yani şu da söylenebilir, biliyorsunuz: Bu ülkede
darbelerin de ihtiyaçtan kaynaklandığını söylemişlerdir,
böyle bir mantık vardır; işkence yapılmıştır
karakollarda, bu işkencelerin de ihtiyaçtan kaynaklandığı
söylenmiştir. Elbette ki demokratik hukuk devletinde toplumun
ihtiyacını gidermek için hukuk devletine uygun kurumların
inşa edilmesi gerekir. Bu konuda da, bunun, özel yetkili mahkemelerin
hukuk devletindeki aykırılığını bir ihtiyaç
gerekçesiyle de açıklamanın kabul edilebilir bir durum
olmadığını düşünüyorum.
O nedenle gerçekten bu hukuk devletinde
olmaması gereken özel yetkili mahkemelerin, toplumun tüm kesimini
rahatsız ediyor olması ve bu rahatsızlığın
iktidar grubunda da görülüyor olması -öteden beri, bu kürsüde de söylemiştim-
sevindirici bir olaydır. Sayın Bakanın, özellikle hukukçu bir
Bakanın, Başbakan Yardımcımızın bugün
geldiği nokta, hukuk adına, hukuk devleti adına sevindirici bir
noktadır. Yani kutluyorum Sayın Bozdağ sizi, buna ben gerçekten
seviniyorum, bunda şey olacak bir şey yok. Hep beraber, hukuk
devletinde olmaması gereken bu kurumları bence kaldırmamız,
bunun yerine, gerçekten hukuk devletinde ihtiyaç gerekiyorsa, hukuk devletinde
olması gereken kurumlar eliyle o ihtiyaçları gidermemiz
gerektiği kuşkusuzdur diye düşünüyorum ve
sabırsızlıkla, sizin bu konudaki girişimlerinizi
bekliyorum. Benim kanun teklifim var, Adalet Komisyonunun tozlu raflarında
bekliyor. Eğer inceleme olanağınız olmadıysa
incelerseniz, değerlendirirseniz sevinirim. Yok, onu beğenmeyebilirsiniz,
o zaman sizin bir öneriniz olur, hep beraber otururuz, hukuk devletine uygun
bir kurum hâline getiririz, sorunları beraber çözeriz diye
düşünüyorum. Sayın Bakanım, ben sabırsızlıkla
bekliyorum sizden bu konudaki girişimlerinizi.
Teşekkür ediyorum.
Saygılar sunuyorum
arkadaşlar. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz
Sayın Öztürk.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
3üncü maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
3üncü madde kabul edilmiştir.
4üncü madde üzerinde bir önerge
vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşmekte olduğumuz hukuk
uyuşmazlıklarında arabuluculuk kanunu tasarısının
4. maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini
saygıyla arz ve teklif ederiz.
Madde 4- Arabuluculuk görüşmeleri
sırasında yapılan ikrar tarafları bağlamaz.
Mahmut Tanal Tufan Köse Dilek Akagün
Yılmaz
İstanbul Çorum Uşak
İhsan Özkes Aytuğ
Atıcı Özgür
Özel
İstanbul Mersin Manisa
Gürkut Acar
Antalya
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ YILMAZ
TUNÇ (Bartın) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
ORMAN VE SU İŞLERİ
BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) Katılmıyoruz
Başkan.
BAŞKAN Kim konuşacak?
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(İstanbul) Gürkut Acar konuşacak efendim.
BAŞKAN Buyurunuz efendim.
GÜRKUT ACAR (Antalya) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 233 sıra sayılı Tasarının
4üncü maddesiyle ilgili önerge üzerine söz aldım. Sizleri saygıyla
selamlıyorum.
AKPyle birlikte Türkiye'de hukuk
devleti ilkesi rafa kaldırılmıştır, adalet rafa
kaldırılmıştır, şimdi Türkiye'nin sürüklendiği
yeni sürece bir taş da bu tasarıyla ekleniyor.
Son dönemde Türkiye Büyük Millet
Meclisinden çıkan kanunlara bir bakın. MİT Kanununda
yapılan değişiklikle, MİT Müsteşarı ve personeli
yargıdan kaçırıldı. 6300 sayılı Kanunun 10uncu
maddesiyle, özelleştirme işlemleriyle ilgili mahkeme kararları
konusunda Bakanlar Kuruluna yetki verildi, yani mahkeme kararları
Başbakanın keyfine bırakıldı.
2/Byle ilgili, 6292 sayılı
Kanunun 6ncı maddesinin on üçüncü fıkrasıyla vatandaşlara
dava açma yolu kapatıldı.
6306, Afet Riski Altındaki
Alanların Dönüştürülmesi Kanunuyla mahkemelerin yürütmeyi durdurma
kararı vermesi engellendi.
Kanunla mahkeme yolu
kapatılıyor, kanunların yanı sıra bir de mahkeme
başkanları var değerli arkadaşlarım.
Enerji Bakanı diyor ki: Anayasa
Mahkemesi Başkanı ve Danıştay Başkanıyla
görüştüm, artık enerji projelerine olumlu yaklaşacaklar.
Danıştay Başkanı diyor ki: Artık yürütmeyi durdurma
kararı yok. Sağlık Bakanı Tecavüze uğrayan,
bebeğini doğursun, devlet bakar. diyor, kadına en ağır
şiddeti savunuyor. Diyanet İşleri Başkanı diyor ki:
Dinen meşru olmadıkça kürtaj haram ve günahtır. Bir anlamda
fetva veriyor değerli milletvekilleri.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
çıkardığı kanunlarla mahkeme kararlarını yok
sayıyor, vatandaşın hak arama, adalet arama yolunu
kapatıyor. Yüksek mahkeme başkanları da bunu
alkışlıyor. Böyle hukuk, böyle hukuk devleti olur mu? Diyanet
İşleri Başkanı fetva verir konuma geliyor. Böyle bir
laiklik uygulaması olur mu? Adaletin olmadığı,
meşruiyetin sınırının dine
dayandırıldığı bir sisteme laik, demokratik hukuk
devleti denir mi?
Değerli arkadaşlar, hukukun altüst
edildiği bir ortamda, neredeyse bir ulema, fetva sistemini andıran
olayların yaşandığı bir dönemde hukuku işletmek
için ara bulucular ekleniyor. Buna çok dikkat edilmesi gerekir.
Önergemizle 4üncü maddedeki gizlilik zorunluluğunun
kaldırılmasını öneriyoruz. Komisyonda da ifade
edilmiş, muhalefet şerhine de yazılmış, bunun
düzeltilmesi gerekir.
Bakınız, gizlilik içindeki konular
denetlenemez. Tutanak tutulup mahkemeye gönderilmezse ayrı bir yargı
oluşturulmuş olur. Ankara Barosunun görüşü böyledir, Prof. Dr.
Baki Kurunun görüşü de böyledir. Gizlilik çok hukukluluğa neden
olur. Tutanakla hâkime de bildirilmezse tarikat, töre veya mafya hukukunun uygulanıp
uygulanmadığını denetlemek mümkün olmaz. Çok hukukluluk
ülkeyi böler değerli arkadaşlarım. Mahkemelerde iddianamenin
kabulünden sonra nasıl her şey aleniyet kazanıyorsa, hukuki
anlaşmazlıkların çözümü sürecinde de gizlilik ilkesi kabul
edilebilir değildir.
Tasarının
gerekçesinde deniyor ki: Arabuluculuktaki en önemli etken mahkemelerin
açık olmasıdır. Aslında bunun tam tersi geçerlidir. Gizli
olursa, nasılsa gizli kalacak diye farklı konular, farklı
ilişkiler gündeme gelebilir. Ayrıca, bir kişi, konu ara bulucuda
görüşülürken akrabalarına, arkadaşlarına olayı
anlattığında gizlilik ilkesi ihlal edilmiş mi olacak? Bunun
ölçüsü nedir? Ölçü yok ama ceza var. Tasarıdaki tek yaptırım
konusu budur, gizliliği ihlal edene altı aya kadar hapis cezası
verilecek. Bu durum, hakkını
arayan ama daha güçsüz durumdaki kişiler açısından ayrıca
bir sıkıntı yaratacaktır. Bu nedenle sürecin şeffaf,
açık tutulması esas olmalıdır.
CHP olarak önerimiz bunun yerine, ara buluculuk
faaliyetindeki ikrarın tarafları
bağlamayacağıdır.
Önergenin kabulü konusunda
desteklerinizi bekliyor, sizleri saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
4üncü maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
4üncü madde kabul edilmiştir.
5inci madde üzerinde iki önerge
vardır; okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Sayın
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 233 sıra
sayılı kanun tasarısının 5. Maddesinin 3.
Fıkrasında bulunan "Birinci fıkrada belirtilen
bilgilerin" ibaresinden sonra gelmek üzere" bir suçun
kovuşturulması veya soruşturulması halinde yetkili makamların
talebi dışında" ibaresinin eklenmesini arz ve teklif
ederiz.
Faruk Bal Enver
Erdem Sinan
Oğan
Konya Elâzığ Iğdır
Atila Kaya Mehmet
Erdoğan
İstanbul Muğla
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşmekte olduğumuz Hukuk
Uyuşmazlıklarında arabuluculuk
kanunu tasarısının 5. maddesinin aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini saygıyla arz ve teklif ederiz.
MADDE 5- Taraflar arasındaki
uyuşmazlığın çözümünde arabulucu olarak görev yapan
kişi uyuşmazlıkla ilgili hukuk davası
açıldığında ya da tahkim yoluna başvurulduğunda
tarafların kabulü ile tanıklık yapabilir."
Ali Özgündüz Ali İhsan
Köktürk Dilek
Akagün Yılmaz
İstanbul Zonguldak Uşak
Mahmut Tanal Haydar Akar Aylin
Nazlıaka
İstanbul Kocaeli Ankara
BAŞKAN Komisyon önergeye
katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ YILMAZ
TUNÇ (Bartın) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
ORMAN VE SU İŞLERİ
BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(İstanbul) Dilek Akagün Yılmaz.
BAŞKAN Sayın Yılmaz,
buyurunuz. (CHP sıralarından alkışlar)
DİLEK AKAGÜN YILMAZ (Uşak)
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; ben birinci bölümle ilgili
konuşmamda da söylemiştim. Aslında, tasarının belki de
en tehlikeli maddelerinden bir tanesi bu.
Gizlilik kuralları içerisinde,
tarafların belirlediği koşullarda, belirlediği usulde ara buluculuk
faaliyetleri yürütülecek ara bulucu tarafından.
Şimdi, Sayın Bakan biraz önce
dedi ki: Bizim hukukumuzda aslında bu türden düzenlemeler zaten var.
Tüketici hakem heyetinden, diğer hakem heyetlerinden bahsetti ama
onların hepsinde bir alenilik var; hepsinin tutanağı belli.
Hepsinde ne yazılacağı, nelerde görüşme
yapılacağı ve hangi konularda uzlaşma
sağlandığı, hangilerinde uzlaşma
sağlanamadığı ve hangi kurallara göre bu
çalışmaların yapıldığı çok açık seçik,
belli. Tüketici hakem heyetlerinde örneğin, yani, tüketici hakem
heyetindeki olan insanlar, başvuruya bakıyorlar, yasal düzenlemeye
bakıyorlar, gerekirse bilirkişi incelemesi yaptırıyorlar,
ondan sonra da karar veriyorlar. Verdikleri karar da mahkemeye, itiraz yoluna
gidilebilen bir karar oluyor. Şimdi, bu kadar açık seçik olan bu
düzenlemeler varken burada gizlilik neden konulmuştur?
Gizliliğin ardından da yine,
bu gizlilikle bağlantılı olarak 5inci maddede, bazı
delillerin, ara buluculuk faaliyetinde ortaya konulan delillerin diğer
herhangi bir mahkeme tarafından istenemeyeceği ya da idari bir birim
tarafından istenemeyeceği belirtilmektedir. Şimdi, o zaman,
şöyle bir sorun karşımıza çıkacaktır: Ara
buluculuk faaliyetinin başlamasıyla ilgili bir tutanak düzenlenmesi
gerekiyor, hak düşürücü sürenin ve zaman aşımının
durması açısından. Şimdi, vatandaşlar
anlaşamadılar ve gittiler mahkemeye.
Mahkemeye de ara buluculuk faaliyeti başlamasından dolayı
bu hak düşürücü sürenin kesildiğini ispat etmek durumundalar. Bu
tutanağı ibraz ettiklerinde, bu insanlar gizlilik kuralını
ihlal mi etmiş olacaklardır? Gizlilik kuralını ihlal
ettikleri takdirde altı aylık bir hapis cezasıyla
karşı karşıya kalacaklar mıdır? O zaman, bu insanlar
ne yapacaklardır? Mahkemeye başvuramayacaklardır.
İşte, böylesine tehlikeli pek çok düzenlemeyi getiriyor.
Şimdi, hepimizin de bildiği
gibi, özellikle hukukçuların bildiği Baki Kuru -duayen hukuk
usulcüsüdür, onun açıkça belirttiği gibi- Gizlilik kuralları
içerisinde yürütülen bir yargılama ya da bir yargı faaliyeti,
açıkça, Anayasaya aykırı olur. der. Yani, her türlü bilginin,
belgenin tutanağa bağlanması ve bunların da, uzlaşma
olmadığı takdirde mahkemeye ibraz edilmesi gerekmektedir ki,
işte, o zaman, ara buluculuk faaliyetleri mahkemeye yardımcı
olan heyetler niteliğinde olsun ya da öyle bir sistem olsun. Onun yerine
siz, sadece gizli kapılar ardında bir anlaşma yapar, bir usul
belirler ve ona göre ara buluculuk faaliyetini yürütürseniz, sadece sonuç
belgesi ortaya çıkarsa, onun için ne türden kuralların
uygulandığını belgelemezseniz, bildirmezseniz,
tutanağa yazmazsanız, işte, orada, soru işaretleri
kafamızda sürekli oluşmaktadır. Burada töre, mafya, çete,
tarikat kuralları mı uygulanmıştır? Bu anlaşmaya nasıl
varılmıştır? Kadına denmiş midir ki: Senin miras
hakkın yok. ya da İslam hukukuna göre senin bir miras hakkın
var, erkek kardeşinin iki miras hakkı var; bu böyle yapılacak.
diye bir mahalle baskısı oluşturulmuş mudur? Sonuç belgesi
nasıl oluşmuştur? İşte bunlar tutanaklarla
belgelenmezse, tutanaklarla gizlilik kuralı olmaksızın aleniyet
çerçevesinde olmazsa bu soru işaretleri buradan doğmaktadır.
Alternatif kadı yargısı derken biz işte buna dayanarak
söylüyoruz. Onun için diyorum ben: En tehlikeli maddelerden bir tanesidir. Bu
nedenle, bu gizlilik kuralının kesinlikle kaldırılması
gerekir tasarıdan. Bunun yerine, aynen sulh anlaşmalarında
olduğu gibi, tarafların bu görüşme sırasında
yaptıkları ikrarın kendilerini bağlamaması konusunda
bir düzenleme getirdiğimiz zaman bu şekilde sakıncaları
ortadan kaldırmış oluruz diye düşünüyorum.
Bu çok önemli iki maddede, 4üncü ve
5inci maddede bizim söylediğimiz tarzda değişiklikler
yapıldığında bu tasarıdaki sakınca en alt
seviyeye inecektir. Biz 5inci maddedeki değişikliğimizi şöyle
yapıyoruz, diyoruz ki: Tarafların oluruyla ara bulucular
tanıklık da yapabilirler, ki yapmalılar. Aslında bunu
Komisyonda görüştüğümüz zaman belki bazı
arkadaşlarımız aslında olumlu şeyler düşündüler.
Tarafların oluruyla ara bulucu neden tanıklık yapamasın
arkadaşlar? Burada 5inci maddede getirilen bir hükümle yani taraflar olur
verse bile ara bulucunun tanıklık yapamayacağı
şeklinde bir düzenleme yapmış oluyoruz, bunun da hatalı
olduğunu düşünüyorum ben. 4 ve 5, ikisi birlikte
düşünüldüğünde gerçekten bu tasarının en tehlikeli
maddeleriyle karşı karşıyayız diye düşünüyorum.
Saygılar sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge
kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 233 sıra
sayılı kanun tasarısının 5. Maddesinin 3.
Fıkrasında bulunan "Birinci fıkrada belirtilen
bilgilerin" ibaresinden sonra gelmek üzere" bir suçun
kovuşturulması veya soruşturulması hâlinde yetkili
makamların talebi dışında" ibaresinin eklenmesini arz
ve teklif ederiz.
Faruk
Bal (Konya) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye
katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ YILMAZ
TUNÇ (Bartın) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
ORMAN VE SU İŞLERİ
BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) - Katılmıyoruz Sayın
Başkanım.
OKTAY VURAL (İzmir) Gerekçe
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Maddenin yazılış
şekli bir suçun kovuşturulması veya soruşturulması
hâlinde bu suçun delilinin yetkili makamlarca istenilmesi hâlinde bu makamlara
da verilmemesini kapsayacak şekildedir.
Bu durum ceza yargılaması
önünde bir engel olabilir.
Kötü niyetli suç faillerinin delilleri
maddenin bu hâlinden yararlanarak suç delillerini karartabilir, ceza
yargısının önüne getirilmesini engelleyebilir.
BAŞKAN Gerekçesini
okuttuğum bu önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
5inci maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
5inci madde kabul edilmiştir.
6ncı madde üzerinde bir önerge
vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşmekte olduğumuz Hukuk
Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu Tasarısının
6. maddesinin 2. fıkrasının metinden
çıkarılmasını saygıyla arz ve teklif ederiz.
Ali
İhsan Köktürk Ali
Özgündüz Dilek
Akagün Yılmaz
Zonguldak İstanbul Uşak
Mahmut
Tanal Tufan
Köse Musa
Çam
İstanbul Çorum İzmir
Haydar Akar Ayşe Eser
Danışoğlu
Kocaeli İstanbul
BAŞKAN Komisyon önergeye
katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ YILMAZ
TUNÇ (Bartın) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
ORMAN VE SU İŞLERİ
BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar )- Katılmıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Kim konuşacak?
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(İstanbul) Ayşe Eser Danışoğlu.
BAŞKAN Buyurunuz Sayın
Danışoğlu. (CHP sıralarından alkışlar)
AYŞE ESER DANIŞOĞLU
(İstanbul) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 233
sıra sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk
Kanunu Tasarısının 6ncı maddesiyle ilgili söz
almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Hükûmetin Hukuk Uyuşmazlıklarında
Arabuluculuk Kanunu Tasarısını gündeme getirmesinin
başlıca iki resmî gerekçesi var: Birincisi Avrupa Birliği
müktesebatına uyum, ikincisi ise alternatif uyuşmazlık
çözümleriyle yargının iş yükünün hafifletilmesi. Kanun
tasarısını Avrupa Birliği müktesebatına uyum
çerçevesinde değerlendirdiğimizde ara buluculuk sisteminin
ayrıca yeni bir kanunla düzenlenmesine gerek
olmadığını görüyoruz, çünkü 2001 yılında
Avukatlık Kanununa Uzlaşma sağlama
başlığıyla 35/A maddesi eklenmiştir bildiğiniz
gibi. Bu düzenlemeye göre, avukatlar dava açılmadan ya da henüz
duruşma başlamadan önce müvekkilleriyle birlikte karşı
tarafı uzlaşmaya davet edebiliyorlar. Karşı taraf kabul
eder ve uzlaşma sağlanırsa tutanak, avukatlarla müvekkilleri
tarafından birlikte imza altına alınıyor. Sonuç olarak,
Avukatlık Kanununun etkinleştirilmesi, geliştirilmesi ve
uzlaşma yoluna gidilmesi için avukatların teşvik edilmesi,
uyuşmazlıkların bu yolla çözülmesinin yolunu zaten
açacaktır. Dolayısıyla, bizim, uyuşmazlıklarda
alternatif çözüm üretme konusunda Avrupa Birliği müktesebatıyla
uyumlu bir düzenlememiz hâlihazırda zaten mevcut. Avrupa Birliği
müktesebatına uyuyoruz. diye, tavsiye edilen konu
başlıklarını yeni kanunlar olarak piyasaya sürmek ne
yargı sistemimizi rahatlatır ne de bizi Avrupa Birliğine daha
hızlı üye yapar.
Eğer Avrupa Birliği müktesebatına uyum
amacı ve kaygısı taşıyorsak, öncelikle,
oluşturduğumuz kurulların yapısının tarafsız
ve bağımsız olmasını sağlamamız lazım.
Avrupa Birliğinin demokratikleşmeden kastettiği de zaten budur.
Biz kurumlarda ve kurullarda bu bağımsızlık
şartını yerine getiremiyorsak zaten yapılan işin
Avrupa Birliğine uyumla da bir ilgisi yoktur.
Kolluk gözetim komisyonu kanununda da aynı sorun
ortaya çıktı. Bu komisyon, yetkileri giderek artan kolluk
görevlilerinin insan hakkı ihlallerini önleme mekanizması olarak
oluşturuldu. Ancak komisyon, İçişleri Bakanlığı
bünyesinde kuruluyor, herhangi bir özerkliği yok. Görüştüğümüz
kanunla da bir ara buluculuk kurumu oluşturulacak. Burada da Adalet Bakanlığı
bürokratlarının ağırlığı ve
Bakanlığa bağlı Daire
Başkanlığının kontrolü söz konusu. Yine
bağımsızlıktan uzak, yürütmeye bağlı bir
yapı görüyoruz. Sayın Bakan geçenlerde bu yöndeki eleştirilere
cevap verirken Yola çıkarken kurumun sağlam temeller üzerine
oturmasını hedefliyoruz. dedi. Buradan, kurumda esas
ağırlığı olması gereken Türkiye Barolar
Birliğinin ve barolarımızın sağlam temel olarak
görülemediğini mi anlamamız gerekiyor?
Değerli milletvekilleri, Hükûmetin
bu kanunu getirmesindeki ikinci amacı: Alternatif uyuşmazlık
çözümleriyle yargının iş yükünün hafifletilmesi. Tarafsız
ve bağımsız bir yargı sisteminin korunması, bu
sistemin hızlı ve etkin çalışması devletin asli
görevi. Yargının işini hafifletmek için alternatif bir
yargı sistemi öngörülmesi ise kabul edilemez. Ancak tasarının
geneline bakıldığında Hükûmetin getirmek istediği ara
buluculuk sisteminin yargıya alternatif olarak tasarlandığı
endişesi ortaya çıkıyor.
Bir kanun tasarısı
hazırlanırken ve özellikle de yargı sistemimizi etkileyecek bir
tasarı hazırlanırken o ülkenin kendine özgü
koşullarını, kendine özgü duyarlılıklarını
da hesaba katmamız lazım. Sosyal ve ekonomik olarak güçlü olanın
özellikle velayet, nafaka, miras, mal rejimi gibi kritik alanlarda baskı
ve tehdit oluşturması bu yasanın muhtemel sonuçlarından
olacaktır.
Görünen o ki getirilmek istenen ara
buluculuk sisteminin tarikat, aşiret kuralları, töre gibi farklı
yargı sistemlerini baskın hâle getirme tehlikesi de söz konusu, buna
da dikkatinizi çekmek isterim.
Sadece uyuşmazlığın
çözümüne odaklanarak hakkın ve haklının bulunmasını
sağlayamazsınız, adaleti de sağlayamazsınız.
Hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz
Sayın Danışoğlu.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
6ncı maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
6ncı madde kabul
edilmiştir.
7nci madde üzerinde bir önerge
vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşmekte olduğumuz Hukuk Uyuşmazlıklarında
Arabuluculuk Kanunu Tasarısının 7. maddesinin 3.
fıkrasının aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini saygıyla arz ve teklif ederiz.
(3) Arabuluculuk faaliyeti en fazla 6
ay içinde sonlandırılmalıdır. Süre sonunda taraflar
anlaşamadıkları takdirde aksi
kararlaştırılmamışsa arabulucuya asgari ücreti
tarifesinde belirlenen ücretin yarısı taraflarca eşit olarak
ödenir.
Ali İhsan Köktürk Ali Özgündüz Dilek Akagün
Yılmaz
Zonguldak İstanbul Uşak
Mahmut Tanal Tufan Köse Musa Çam
İstanbul Çorum İzmir
Mevlüt Dudu Haydar Akar
Hatay Kocaeli
BAŞKAN Komisyon önergeye
katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HAKAN
ÇAVUŞOĞLU (Bursa) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
BAŞBAKAN YARDIMCISI BEKİR
BOZDAĞ (Yozgat) Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN Sayın Dudu,
buyurunuz. (CHP sıralarından alkışlar)
MEVLÜT DUDU (Hatay) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Hukuk
Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu
Tasarısının 7nci maddesine ilişkin olarak Cumhuriyet Halk
Partisinin vermiş bulunduğu önerge hakkında söz almış
bulunuyorum. Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri,
verdiğimiz önerge, her bir uyuşmazlık için ara buluculuk
faaliyetinin en fazla altı ay ile
sınırlandırılmasına ve taraflar
anlaşamadıkları takdirde, aksi
kararlaştırılmadıkça, ara bulucuya asgari ücret tarifesinde
belirlenen ücretin yarısının taraflarca eşit olarak
ödenmesine ilişkindir. Burada amaçlanan, uyuşmazlığın
sürüncemede kalması durumunda tarafların zarar görmelerinin
engellenmesi ve ara bulucuya emeğinin
karşılığının kısmen de olsa ödenmesi
hedeflenmektedir.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; AKP Hükûmetinin son zamanlarda olmazsa olmazlarından olan
Var olan kanun nasıl yok sayılır? Yeni kanunla ortalık
nasıl karıştırılır? polemiği yine
işliyor. Bu kez yargı yetkisini mahkemelerden almak için düğmeye
basıldı.
Ara buluculuk yargısal bir
faaliyettir. Bu kanun teknik anlamda Anayasanın 6ncı ve 9uncu
maddelerine aykırıdır. Anayasanın 9uncu maddesinde
yargı yetkisinin Türk milleti adına bağımsız
mahkemelerce kullanılabileceği belirtilmiştir ancak Arabuluculuk
Kanunu Tasarısı ile yargı yetkisinin bir kısmı belirli
kişilere devredilecektir. Bu sistem tamamen hukuk adamları ile
yapılsa bile sonuçta bir tür modern kadılık oluşturulmaya
çalışılmaktadır.
RECEP ÖZEL (Isparta) Ne alakası
var? Aynı faaliyet değil. Yanlış yani.
MEVLÜT DUDU (Devamla) Doğru,
doğru.
Değerli milletvekilleri, acaba AKP
değişik zamanlarda dillendirdiği çok hukukluluğu bu sayede
yasal bir altyapıya kavuşturmanın adımını mı
atmak istiyor?
Başbakanın 2010
yılı Ekim ayında Ankara Üniversitesinin açılış
töreninde yaptığı konuşmaya bakalım. Sayın
Başbakan aynen şöyle demiş: Farklı inanç gruplarının
gerekirse kendi yargılamalarını yapmalarının
mirasçılarıyız. İnşallah, gelecekte yine böyle öncü
bir rol üstleneceğiz. İşte, AKP Hükûmetinin her zaman
yaptığı gibi, demokrasiyi, hukuk devletini, çağdaş
devlet anlayışını ortadan kaldıracak bir anlayışın
temellerinin atılma noktası. O gün atılan temellerin duvarı
acaba bu kanunla mı örülmeye başlanacak?
Değerli milletvekilleri, hukuk
sistemimizde ara buluculukla getirilmek istenen modele benzer çözümler zaten
vardır. Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununda sulh ve tahkim hükümleri
düzenlenmiştir. Ayrıca, Avukatlık Yasasının Uzlaşma
Sağlama başlıklı 35/A maddesinde avukatların
müvekkilleriyle birlikte karşı tarafı uzlaşmaya davet
edebilecekleri ve uzlaşma sağlanması durumunda tutulacak
tutanağın, düzenlenecek tutanağın İcra İflas
Kanununun 38inci maddesi anlamında ilam hükmünde olacağı hüküm
altına alınmıştır. Bu bağlamda gerekli
düzenlemeler yapıldığında, zaten şimdi
görüştüğümüz kanuna ihtiyaç duyulmayacak ve gerekli koşullar
uygun olduğunda sistem işlemeye devam edecektir.
Bu kanuna neden gerek duyulduğunu
açıklayacak yeterli gerekçeler bulunmamaktadır. Yargıyı
hızlandırmak, yargının yükünü hafifletmek yeterli bir
gerekçe değildir. Son zamanlarda, Adalet Bakanlığı tüm
dikkatini yargıyı hızlandırmaya vermiştir. Elbette,
geciken adalet adalet değildir ama yargının sadece
hızlı olması yetmez. Yargının amacı doğru ve
gerçek adalete ulaşmak olmalıdır. Bunun için, öncelikle kaliteli
bir hukuk eğitimi ve nitelikli yargıçların yetişmesi
sağlanmalıdır. Ancak geldiğimiz noktada gördüğümüz
şudur ki hızlı yargılama adına kaliteli ve adil yargılamadan
taviz verilmektedir. Bu tasarıyla vatandaşın hakkı ve
hukuku mafyanın, tarikatların ve cemaatlerin insafına terk
edilmiş olmaktadır. Hâkimin denetimi sınırlı
tutulmakla bunun yolu açılmıştır. Sonuçta, hâkimin denetimi
sadece ara buluculuğa ve varılacak sonucun cebrî icraya uygun olup
olmadığı konusunda olacaktır.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
MEVLÜT DUDU (Devamla) - Bu düzenleme,
güçlünün zayıfı ezmesinin de yolunu açacaktır. Biz Cumhuriyet
Halk Partisi olarak bu tasarıya ret oyu vereceğiz.
Saygılarımla
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz
Sayın Dudu.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
7nci maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
7nci madde kabul edilmiştir.
8inci madde üzerinde iki önerge
vardır, okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 233 sıra
sayılı kanun tasarısının 8. Maddesinin 1.
fıkrasının son cümlesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini
arz ve teklif ederiz.
"Taraflar arabulucu ile
görüşmelere ve müzakerelere kendileri veya vekilleri veya birlikte
katılabilirler."
Faruk Bal Enver
Erdem Sinan
Oğan
Konya Elâzığ Iğdır
Atila Kaya Mehmet
Erdoğan
İstanbul Muğla
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşmekte olduğumuz Hukuk
Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu Tasarısının
8. maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini
saygıyla arz ve teklif ederiz.
"MADDE 8- Arabulucu
tarafların onayını alarak tarafların her biri ile ayrı
ayrı veya birlikte görüşebilir ve iletişim kurabilir. Taraflar
bu görüşmelere avukatları aracılığıyla da
katılabilirler."
Ali İhsan Köktürk Mahmut Tanal Tufan Köse
Zonguldak İstanbul Çorum
Musa Çam Candan
Yüceer Dilek
Akagün Yılmaz
İzmir Tekirdağ Uşak
Haydar Akar Ali Özgündüz
Kocaeli İstanbul
BAŞKAN Komisyon önergeye
katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HAKAN
ÇAVUŞOĞLU (Bursa) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
BAŞBAKAN YARDIMCISI BEKİR
BOZDAĞ (Yozgat) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Sayın Yüceer,
buyurunuz. (CHP sıralarından alkışlar)
CANDAN YÜCEER (Tekirdağ)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 233 sıra
sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu
Tasarısının 8inci maddesi üzerinde söz almış bulunuyorum.
Yüce heyetinizi selamlıyorum.
Buradan bir selam da işleri belli,
adresleri belli ama suçları belli olmayan, yıllardır tutuklu
olan milletvekillerine gönderiyorum.
Milletin iradesiyle, milletin
oylarıyla seçilmiş milletvekilleri, suçları kanıtlanmadan,
savunma hakkı bile tanınmadan, haklarında iddianameler
hazırlanmadan yıllardır tutuklu. Gazeteciler, akademisyenler,
askerler yıllardır tutuklu. Ama Deniz Fenerinde, Almanyanın
Yüzyılın dolandırıcılık davası.
dediği Deniz Fenerinde ne gariptir ki şüpheliler, bir ay değil,
üç ay değil, tam üç yıl serbestçe dolaştılar. Kimse
onların kaçmasından endişe etmedi, kimse Delilleri
karartabilir demedi. Sonuçta, iki buçuk ayın sonunda Daha fazla
tutukluluk ceza anlamına gelir. gerekçesiyle serbest
bırakıldılar. Oysaki Deniz Feneri davasına bakan 3
savcı görevden uzaklaştırıldı, haklarında
soruşturma açıldı. Nerede adalet? Hani hukuk vicdanı? Hâl
böyleyken, AKP milletvekili, görüşmekte olduğumuz kanun tasarısıyla
ilgili olarak bizleri, muhalefet milletvekillerini, arka plan ve gizli ajanda
arama hastalığıyla suçluyor. Bakın, ortada bir
hastalık varsa eğer, bu, sizden her cevap istediğimiz soruya,
aldığınız oyların arkasına
sığınarak yapılan hukuksuzluğun, adaletsizliğin,
yolsuzluğun üzerini örtme ve gerçekleri çarpıtma çabanız ve her
fırsatı, her alanı, bu ülkenin, bu milletin geleceğini hiç
düşünmeden, 4+4+4te eğitimde olduğu gibi, Sağlıkta
Dönüşüm Programında sağlıkta olduğu gibi, Anayasa
referandumunda yargıda olduğu gibi siyasal otoritenizi
pekiştirmek için kullanmanızdır.
İş yükünü azaltmak,
yargıyı hızlandırmak gibi beklentilerle sunulan ara buluculuk,
ciddi anlamda bir yargı reformu olmadan ne kadar sağlıklı
işleyecek bir sistem? Nitelikli, bağımsız yargıç
sayısını artırmadan, yargının
bağımsızlığını sağlamadan yapılacak
bu düzenlemeler, hukuk sistemimizdeki sorunları daha da derinleştirip
içinden çıkılmaz bir labirente dönüştürecektir.
Değerli milletvekilleri,
cinsiyeti, dili, dini, ırkı, mesleği, mezhebi, eğitimi,
engeli ne olursa olsun, yurttaşlarımız yasalar önünde eşit
olduğunu bilmeli ve buna inanmalıdır. Haklı gerekçeleri
olduğunda, güçsüzün güçlü karşısında, fakirin zengin
karşısında, kadının erkek karşısında,
mağdurun suçlu karşısında hakkını
arayabildiği yer, bağımsız, adil yargı sistemidir.
Tasarının gerekçesinde örnek
gösterilen Avrupa ülkelerinde bile sistem tam anlamıyla oturmuş
değil. Ara buluculuğu en eski uygulayan ülkelerden biri Hollandada
bile bu yöntemle çok az uyuşmazlık çözülebiliyor. Hak ve adalet duygusu
gelişmiş, demokrasi kültürü oturmuş, yargının
bağımsız olduğu ülkelerde bile sonuçlar böyleyken biz bu yargı sistemimiz, biber
gazı da tuzu biberi olan ileri demokrasimizle ara buluculukta neyi
hedefliyoruz, ben açıkçası çok merak ediyorum.
Değerli
arkadaşlar, muhalefet milletvekilleri olarak bizlerin haklı
endişeleri var. Evet, ara buluculuk kurumunun Adalet
Bakanlığı aracılığıyla
bağımlı hâle getirilmesinden siyasal iktidara, ara buluculuk
kurumunun mevcut yapısıyla bağımsız
olamamasından, bağımsız ve tarafsız mahkemelere
alternatif ve doğrudan iktidara bağımlı yargı
sistemine yol açmasından, çalışma hayatının
korunmasız tarafı olan işçilerin bu süreçte mağdur
olmasından, kapalı kapılar arkasında boşanma, nafaka
ve miras gibi davalarda kadınların hak kaybı yaşamasından endişe duyuyoruz.
Evet, değerli
arkadaşlar, çünkü burada hâkimin taraf ehliyetini göz önünde bulundurarak
tarafları dinlemeksizin sadece evrak üzerinden karar veriyor olması,
bu bizim haklı gerekçelerimizdir.
Evet, bunların
hepsi olasılıklar ama daha doğrusu, ileride yaşanacak
gerçekler çünkü benim ülkemde her 3 kadından 1i şiddete
uğruyor, her 10 kadından 1i gebeliği sırasında
fiziksel şiddete uğruyor, her 3-5 kadın aklın,
vicdanın alamayacağı şekilde katlediliyor. Evet, benim
ülkemde namus, töre cinayetleri adı altında bunlar
normalleştirilmeye çalışılıyor.
Değerli
arkadaşlar, benim ülkemde kadınların
uğradığı cinayet, şiddet, vahşet
karşısında şaşırmayan, tek kelime etmeyen ancak
stadyumda maç izleyen kadınların kötü tezahüratından utanan, dehşete
kapılan, sadece kadınların kaç çocuk doğuracağı,
doğurup doğurmayacağı, nasıl
doğuracağıyla ilgilenen ama doğurduğu çocuğuna
nasıl bakacağı, nasıl bir gelecek sunacağına dair
ilgisiz kalan bir Başbakan var. Benim ülkemde kadına, gençlere,
yurttaşlara dayatılan bir yaşam, biçilen roller var.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
CANDAN YÜCEER (Devamla)
Eğer gerçekten amacımız burada üzüm yemek ise ara buluculuğun,
gerçekten bu kurumun bağımsız olması, eğitim ve
denetim mekanizmalarının iyi işlemesi, tabii ki
yargının bağımsızlığa sahip olması ve
iktidarın elini yargıdan çekmesi gerekir diye düşünüyorum.
Hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz Sayın Yüceer.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 233 sıra sayılı kanun
tasarısının 8. Maddesinin 1. fıkrasının son
cümlesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
"Taraflar arabulucu ile
görüşmelere ve müzakerelere kendileri veya vekilleri veya birlikte
katılabilirler."
Faruk Bal (Konya) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye
katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HAKAN
ÇAVUŞOĞLU (Bursa) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
BAŞBAKAN YARDIMCISI BEKİR
BOZDAĞ (Yozgat) Katılmıyoruz efendim.
OKTAY VURAL (İzmir) Gerekçe
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Taraflar arabuluculuk müzakerelerine
bizzat veya vekilleri aracılığıyla katılabileceği
15. Maddenin 6. Fıkrasında da yazılmıştır.
Görüşme ve müzakere iki ayrı
anlama gelse de arabulucu ile teması düzenlemektedir.
Uygulamada
karışıklığa ve yanlış anlamaya meydan
verilmemesi için bir maddede düzenlenmesi gerekir.
Önerge ile bu gerçekleştirilir
iken taraflardan birinin vekili ile birlikte arabulucu ile görüşmesine ve
karşı taraf ile müzakeresine imkân sağlamaktadır.
BAŞKAN Gerekçesini
okuttuğum önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
8inci maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
8inci madde kabul edilmiştir.
9uncu madde üzerinde iki önerge
vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Sayın
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 233 sıra
sayılı kanun tasarısının 9. Maddesinin 3.
fıkrasının aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
"(3) Arabulucu, taraflar
arasında eşitliği, ihtilaf konusunda adaleti ve hakkaniyeti
gözetmekle yükümlüdür."
Faruk
Bal
Enver Erdem Sinan
Oğan
Konya Elâzığ Iğdır
Mehmet
Erdoğan Atila
Kaya
Muğla
İstanbul
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşmekte olduğumuz Hukuk
Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu Tasarısının
9. maddesine aşağıda belirtilen 5. ve 6. fıkraların
eklenmesini saygıyla arz ve teklif ederiz.
(5) Bu
kanun gereğince arabuluculuk sıfatıyla yaptığı
görev nedeniyle görev ve yetkisini kötüye kullanan arabulucu eylemi daha
ağır cezayı gerektiren bir suç oluşturmadığı
takdirde TCK m. 257 uyarınca cezalandırılır. Zarara
uğrayan kişilerin tazminat hakları saklıdır.
(6)
Arabulucuya karşı görev sırasında ve yaptığı
görevden dolayı işlenen suçlar hakkında bu suçların kamu
görevlisine karşı işlenmesine ilişkin hükümler
uygulanır.
Ali İhsan Köktürk Mahmut Tanal Ali Özgündüz
Zonguldak
İstanbul İstanbul
Dilek Akagün Yılmaz Aylin Nazlıaka Haydar
Akar
Uşak
Ankara Kocaeli
BAŞKAN Komisyon önergeye
katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HAKAN
ÇAVUŞOĞLU (Bursa) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
BAŞBAKAN YARDIMCISI BEKİR
BOZDAĞ (Yozgat) Katılmıyoruz efendim.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(İstanbul) Ali İhsan Köktürk.
BAŞKAN Sayın
Köktürk, buyurunuz. (CHP
sıralarından alkışlar)
ALİ İHSAN KÖKTÜRK (Zonguldak)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan
Arabuluculuk Yasa Tasarısının 9uncu maddesi üzerindeki önerge
üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi ve şahsım adına söz
almış bulunuyorum. Öncelikle yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri,
tasarının geneli üzerinde ve birinci bölüm üzerinde konuşan
arkadaşlarımızın da ifade ettiği üzere, bu tasarı
yargıdaki iş yükünü azaltarak yargıyı
hızlandırmak ve uzlaşma kültürünü geliştirerek
uyuşmazlıkların çözümüne katkı sağlamak amacıyla
Türkiye Büyük Millet Meclisi gündemine getirilmiştir. Bu
tasarıyı Türkiye Büyük Millet Meclisi gündemine sevk eden Adalet
Bakanlığının, Bakanlar Kurulunun gerekçesine
baktığımızda ise ara buluculuğun alternatif çözüm
yöntemleri arasında en yaygın ve en başarılı olan
alternatif çözüm yolu olduğu ifade edilmektedir yani Adalet Bakanlığına
göre, Bakanlar Kuruluna göre, bu tasarıyı Türkiye Büyük Millet
Meclisine gönderen siyasal iktidara göre, alternatif çözüm yolları
içerisinde en başarılı ve en yaygın yöntem ara buluculuktur.
Ancak, değerli milletvekilleri, maalesef, Adalet Bakanlığında
hâkim olan bu anlayış Adalet Komisyonunda hâkim
olamamıştır. Bunu sadece Cumhuriyet Halk Partisi
milletvekilleri, Milliyetçi Hareket Partisi milletvekilleri açısından
söylemiyorum, Adalet ve Kalkınma Partisi Grubuna mensup milletvekilleri
açısından da söylüyorum. Arkadaşlarımızın pek
çoğunu karşımda görüyorum.
Adalet Komisyonunun Amerika
Birleşik Devletleri, İngiltere, Almanya, Avusturya gibi ülkelerde
yapmış oldukları araştırma ve inceleme
çalışmalarında, maalesef, ara buluculuğun
uygulandığı ülkelerde anlatıldığı
şekilde uyuşmazlıkların çözümüne katkı
sağlamadığı, tam tersine, yargı sisteminde büyük bir
belirsizliğe neden olduğu, özellikle başta barolar olmak üzere
büyük toplum kesimlerince dirençle
karşılaşıldığı, ara buluculuk müessesesinin
uygulanacağı uyuşmazlıkların bile belirsiz olduğu
ve hatta pek çok ülkede, başta Amerika Birleşik Devletlerinde ara buluculuk
sisteminin bir başka kavramla, pazarlık kavramıyla
karıştırıldığı açıkça
görülmüştür.
Amerika
Birleşik Devletlerinde barolarda, yüksek yargı temsilcileriyle
yapmış olduğumuz toplantılarda istatistiki verileri
sorduğumuzda, ellerinde herhangi bir istatistiki veri
olmadığı tarafımıza ifade edilmiş, hangi tür
uyuşmazlıklara uygulandığı sorusuna ise, maalesef,
değişik hâkim, savcılar tarafından farklı
yanıtlar verilmiş ve özellikle savcılar tarafından verilen
yanıtlarda ara buluculuğun pazarlık yöntemiyle
karıştırıldığı açıkça görülmüştür.
Yani bunu uygulayan ülkelerde, Amerika Birleşik Devletlerinde maalesef bu
sistem pazarlık olarak nitelendirilmemekte, pazarlık sistemi
kavramının kullanılmasından utanılmakta, bunun yerine,
maalesef, daha sempatik gelen, uzlaşma kültürünü geliştirdiği
kavramının arkasına saklanılan ara buluculuk
kavramının tercih edildiği görülmüştür. Yani ara buluculuk
kavramı, maalesef, Amerika Birleşik Devletlerinde pazarlık
sisteminin, pazarlık kavramının yerine
kullanılmaktadır. O nedenle, bu sistem, Türkiyedeki
yargının sorunlarını çözmeyecektir.
Burada,
tasarının gerekçesinde, Anayasamızın 36ncı
maddesinde, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 6ncı
maddesinde yer alan adil yargılanma hakkına ve adalete erişime
vurgu yapılmaktadır. Bizim buradan önerimiz şudur: Şayet
Adalet Bakanlığı Avrupa İnsan Hakları
Sözleşmesinin 6ncı maddesinde yer alan adil yargılanma hakkının
bu ülkede sübut bulmasını istiyorsa, önce Avrupa İnsan
Hakları Mahkemesi tarafından açıkça saptanan, ülkemizde
yaygın ve sistematik hâle gelen ve basmakalıp gerekçelerle verilen,
uzun süren tutukluluklara, haksız tutukluluklara çözüm
bulmalıdır. Silivri zindanlarında çürütülen 8 milletvekilini
yani haklarındaki soyut iddialarla Silivri zindanlarında çürütülen 8
milletvekilini Parlamentodaki arkadaşlarının yanlarındaki
sıralara gönderebilmenin çözüm yollarını aramalıdır.
Yine,
eğer Adalet Bakanlığı bağımsız ve adil
yargı istiyorsa, Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunda Adalet
Bakanlığının yerine bağımsız bir yüksek
yargıcın oturmasına yönelik düzenlemeleri Türkiye Büyük Millet
Meclisine sevk etmelidir. Dolayısıyla bu tasarı
yargının sorunlarını çözmek amacıyla değil,
maalesef, küresel
birtakım güçleri tatmin etmek, memnun etmek gayesiyle Parlamento gündemine
getirilen ve işte Biz yasa çıkarıyoruz, tasarılar
yapıyoruz, yargıda reformu gerçekleştiriyoruz gerekçesini
sadece Türk halkına değil Avrupadaki ülkelere de kabul ettirmeye
çalışan bir anlayışın ürünüdür.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
ALİ İHSAN KÖKTÜRK (Devamla)
O nedenle, bu anlayışı kabul etmiyoruz, gerçek adalete
erişimi sağlayacak düzenlemelerin Türkiye Büyük Millet Meclisine
gelmesini bekliyoruz. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz
Sayın Köktürk.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Sayın Başkanlığına
Görüşülmekte olan 233 sıra
sayılı kanun tasarısının 9. Maddesinin 3.
fıkrasının aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
(3) Arabulucu, taraflar arasında
eşitliği, ihtilaf konusunda adaleti ve hakkaniyeti gözetmekle
yükümlüdür.
Faruk Bal (Konya)
ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye
katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HAKAN
ÇAVUŞOĞLU (Bursa) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
BAŞBAKAN YARDIMCISI BEKİR
BOZDAĞ (Yozgat) Katılmıyoruz efendim.
OKTAY VURAL (İzmir) Gerekçe
okunsun.
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Arabulucu taraflar ile
görüşmelerinde ve ihtilafın halli için yapılan müzakerelerde
taraflara eşit mesafede olacaktır.
Ancak ihtilafın özünde adil ve
hakkaniyete uygun davranacaktır.
Önerge, eşitlik ilkesi yanı
sıra adaletli ve hakkaniyetli davranması gereğini de arabulucuya
sorumluluk olarak yüklemek amacı ile verilmiştir.
BAŞKAN Gerekçesini
okuttuğum önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
9uncu maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... 9uncu madde kabul
edilmiştir.
10uncu madde üzerinde bir önerge
vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşmekte olduğumuz Hukuk
Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu Tasarısının
10. maddesine basılı ibaresinde sonra gelmek üzere belgelerinde
ibaresinin eklenmesini, kağıtlarında ibaresinin metinden
çıkartılmasını saygıyla arz ve teklif ederiz.
Ali
İhsan Köktürk Ali
Özgündüz Dilek
Akagün Yılmaz
Zonguldak İstanbul Uşak
Mahmut
Tanal Haydar
Akar Aylin
Nazlıaka
İstanbul Kocaeli Ankara
Sedef
Küçük
İstanbul
BAŞKAN Komisyon önergeye
katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HAKAN
ÇAVUŞOĞLU (Bursa) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
BAŞBAKAN YARDIMCISI BEKİR
BOZDAĞ (Yozgat) Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN Kim konuşacak?
Sayın Küçük, buyurunuz. (CHP
sıralarından alkışlar)
SEDEF KÜÇÜK (İstanbul)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 233 sıra
sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu
Tasarısının 10uncu maddesi üzerine söz aldım. Yüce
heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri,
tasarı hakkındaki görüşlerime geçmeden önce ülkemizin ve
kadınlarımızın gündeminde yer alan bir konu hakkında
görüşlerimi belirtme ihtiyacı hissetmekteyim. Kadınların
yaşadığı yakıcı sorunları görmezden gelerek
kadın bedeni üzerinden siyaset üretmek, kadınların tercihleri
üzerinde hak iddia etmek, kadınları bir toplum mühendisliğinin
aracı hâline getirmek basit bir ayrımcılığın
ötesine taşmaktadır. Uludere katliamını örtmek için
kadınların malzeme yapılması en hafif tabiriyle
acımasızlıktır. Bu hem kadınlarımıza hem
orada yaşamları ellerinden alınmış
vatandaşlarımıza ve ailelerine yapılmış bir
haksızlıktır. Ben bunu içime sindiremiyorum, televizyon
dizilerinin senaryo akışına müdahale etmeyi de, tek tip gençlik
yetiştirme hedefini de, tek din ifadesini de içime sindiremiyorum.
Değerli milletvekilleri,
tasarının gerekçesinde mahkemelerin iş yükünün hafifletilmesinin
amaçlandığı ifade edilmektedir. Doğrudur, mahkemelerimizin
iş yükü fazladır ancak siz de takdir edersiniz ki mahkemelerimizin
iş yükünün azaltılmasının yanında yargının
tarafsızlığını da tesis etmek gereği vardır,
tarafsız olmayan bir yargı adaleti sağlayamaz. Bu duruma birçok
davada tanık olmaktayız. Bugün, milletvekilleri hapiste, üniversite
öğrencileri hapiste, üniversite hocaları hapiste. Bugün Türkiyede
yumurta atandan slogan atana, yürüyüş yapandan oturma eylemi yapana kadar,
sesini çıkaran, muhalefet eden herkes için hapis tehdidi vardır,
belediye başkanları hakkında sudan sebeplerle davalar
açılmaktadır. Yani demek istediğim şudur ki adaletin
gecikmemesi için elbette yargı yükünü azaltmak gerekliliği
vardır ama önce yargıyı
bağımsızlaştırmak, tarafsızlaştırmak
gereği de vardır.
Değerli milletvekilleri,
arabuluculuk kurumuna, bunun ülkemizde doğurabileceği sorunlara
ilişkin eleştirilecek birçok nokta vardır. Bunlar, hem Avrupa
Birliği Uyum Komisyonu hem Adalet Komisyonuna üye milletvekillerimizce
karşı oy yazılarında ayrıntılarıyla ifade
edilmiştir.
Ben, ara buluculuk kurumunun ülkemiz
kadınlarının yaşamlarında yaratacağı
olumsuzluklara dikkat çekmek istiyorum. Doğrudur, birçok Avrupa ülkesinde
ara buluculuk kurumu vardır, ancak o ülkelerin kadın erkek eşitliğinde
yaşadığı sorunlar bizim ülkemizde bu konuda yaşanan
sorunlardan daha farklıdır.
Bu tasarıyı
hazırlayanlar, ülkemizin doğusunda geleneksel bakış
açısının ne denli ağırlıklı olduğunu,
kadının özellikle mirastan doğan hakları konusunda sorunlar
yaşadığını, ara buluculuk kurumunun bu sorunları
daha da artırabileceğini göz ardı etmektedir.
Batısıyla doğusuyla, kuzeyiyle güneyiyle tüm Türkiye'de bu
geleneksel yapı, miras konusunda kadınlarımız aleyhine
sonuçlar doğuracaktır. Benzer şekilde, boşanma
sırasında mal paylaşımında yaşanabilecek sorunlar
da göz ardı edilmektedir. Kadınlarımızın medeni hukuk
alanında kazandığı hakların geriye gitmesi söz
konusudur. Yani dostane bir çözüm yöntemi olarak görülen ara buluculuk
kurumunun cinsiyetler arası eşitsizliğin ortadan kaldırılması
konusunda o kadar da dostane sonuçlar doğurmayabileceği hepimiz
tarafından görülmek zorundadır.
Değerli milletvekilleri, bu
tasarının yasalaşması durumunda,
kadınlarımızın koca baskısı, baba
baskısı, toplum baskısı ve geleneksel yapı
karşısında daha güçsüz duruma düşürüleceği
kaygısı taşımaktayız ve bu kaygı inanın
yersiz bir kaygı değildir. Ara bulucularca geleneklerin yanında
dinî kuralların ve dinsel yaklaşımların referans
alınması kadınlarımızın insan haklarını
kısıtlayacak bir süreç doğuracaktır. Bildiğiniz gibi,
bu referanslar çoklukla medeni hukukumuzla bağdaşmayan,
kadının cinsiyetine bağlı mahrumiyet ve
kısıtlılıklar öngörmektedir. Bu durumun
yaratacağı sakıncalar konusunda dikkatli olmak gerekmektedir.
Zaten toplumsal yaşamda ezilen, ikinci sınıf görülen,
hakları verilmeyen, hatta gasbedilen kadınlarımız,
inanın, bu tasarıyla daha da güçsüzleşecektir. Bu nedenle,
arabuluculuk faaliyetlerinin Türk Medeni Kanunu kapsamına giren uyuşmazlıklarda
uygulanmaması gerektiği kanısını
taşımaktayım.
Yüce heyetinizin bu kaygıları
dikkate alacağına inanıyor, hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz
Sayın Küçük.
III.-
YOKLAMA
(CHP sıralarından bir grup
milletvekili ayağa kalktı)
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(İstanbul) Sayın Başkan, yoklama istiyoruz.
BAŞKAN Talebinizi yerine
getireceğim efendim.
Yoklama talebinde bulunan üyelerimizi
tespit edeceğim: Sayın Hamzaçebi, Sayın Yılmaz, Sayın
Dibek, Sayın Yüceer, Sayın Acar, Sayın Köktürk, Sayın Akar,
Sayın Güven, Sayın Eyidoğan, Sayın Tanal, Sayın
Kaleli, Sayın Genç, Sayın Öz, Sayın Özgündüz, Sayın Özkan,
Sayın Tayan, Sayın Kaptan, Sayın Küçük, Sayın Öztürk,
Sayın Danışoğlu.
Yoklama için iki dakika süre veriyorum.
(Elektronik cihazla yoklama
yapıldı)
BAŞKAN Toplantı yeter
sayısı vardır.
IX.- KANUN TASARI VE
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri
(Devam)
2.- Hukuk
Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu Tasarısı ve
Avrupa Birliği Uyum Komisyonu ile Adalet Komisyonu Raporları (1/486)
(S. Sayısı: 233) (Devam)
BAŞKAN Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
10uncu maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
10uncu madde kabul
edilmiştir.
11nci madde üzerinde bir önerge
vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşmekte olduğumuz Hukuk
Uyuşmazlıklarında arabuluculuk kanunu tasarısının
11. maddesinde gerektiği gibi ibaresinin çıkartılarak
yazılı olarak ibaresinin eklenmesini saygıyla arz ve teklif
ederiz.
Ali
İhsan Köktürk Mahmut
Tanal Haydar
Akar
Zonguldak İstanbul Kocaeli
Ali
Özgündüz Tufan
Köse Musa
Çam
İstanbul Çorum İzmir
Sena
Kaleli Dilek
Akagün Yılmaz
Bursa Uşak
BAŞKAN Komisyon önergeye
katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HAKAN
ÇAVUŞOĞLU (Bursa) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
BAŞBAKAN YARDIMCISI BEKİR
BOZDAĞ (Yozgat) Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN Kim konuşacak?
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(İstanbul) Sayın Kaleli.
BAŞKAN Sayın Kaleli,
buyurunuz efendim. (CHP sıralarından alkışlar)
SENA KALELİ (Bursa) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri, 233 sıra sayılı
Tasarının 11inci maddesiyle ilgili önergemiz üzerine söz almış
bulunuyorum. Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri,
meşhur bir sözümüz vardır: Söz uçar, yazı kalır.
Akıl defter değil. sözü de halkımızın çok
kullandığı deyimlerdendir. Bir birikimin, deneyimin ve
görmüşlüğün sonucu olan bu sözlerle ilgili hepimizin
karşılaştığı bir yaşanmışlık
vardır. Bize iletilenleri not ederiz. Takibi mümkün olsun diye, tarih ve
sayılı, taleplerimizi yazılı bildiririz. Sözlere güvensek
de güvence oluşturmak için tutanak tutarız.
Tasarının Tarafların
aydınlatılması başlığını
taşıyan 11inci maddesinde geçen gerektiği gibi sözcüğü,
muğlak ve keyfîlik içermektedir. Bir bakıma, kullanılacak
yöntem, ara bulucunun takdirine bırakılmıştır. Hem ara
bulucu hem taraflar ve hem de sonuçlar açısından yeni sorunlara yol
açmaması için, tarafların aydınlatılması
yükümlülüğü yazılı olarak yerine getirilmelidir çünkü
insanız ve unutmak da insana özgü bir durumdur. Sözün senet olarak geçtiği
mertlik dönemi çok geride kalmıştır. Egemen kültürün biz
değil, ben olduğu cilalı imaj devrindeyiz. İdare edenler,
tepkilere, hak taleplerine kulak vermek istememektedir. Tartışma,
araştırma, danışma, uzlaşma yeteneğimiz
gelişmemiştir.
Bu dönemde Türkiye, güçlü olanın,
baskıcı olanın, rant sahibi olanın sözünün geçtiği,
zayıfların durumlarını kader olarak kabul ettiği,
koruyucu hukuk bilgisi olmayan, adalet ve yargı sistemine güveni
zayıf, hâkim gücün kötüye kullanıldığı bir toplum
konumundadır. Klan hukuku mantığıyla çıkan yasalar
yargının gecikmesini de beraberinde getirmekte, insanların kendi
adaletine sarılması da bu sistemle
meşrulaştırılmaktadır. Her alanda var olan, bölme,
ayrıştırma, çatıştırma anlayışına
çok hukukluluk da eklenecektir. Türkiye Büyük Millet Meclisi, Sayın Cemil
Çiçekin ara buluculuk yaptığı tutuklu vekillerle ilgili
görüşmelerde siyasi partiler arasında bir uzlaşma
sağlanmasına karşın, Başbakanın uzlaşmaz ve
tavizsiz kişiliğiyle süreç tıkanmıştır. Keza
uzlaşamadığımız Uludere metaforuyla açıklanan
kürtaj, size göre nasıl cinayet ve günahsa bize göre emeğe
hakkını vermemek, hak ve haram yemek, Uludere ve iş cinayetleri
de aynı şekilde günahtır. Bırakın özrü, Allahtan
mağfiret dilemeniz gerekir.
Tarafların büyük gayretiyle
sürdürülen Anayasa çalışmalarıyla ilgili evrensel dil ve ilkeler
düzeyinde başlatılan görüşmeler, yazım aşamasına
gelindiğinde Uzlaşamıyoruz. söylentileriyle kendi
yazdıklarını dayatma manevrası için zemin
hazırlanmasına dönüşmüştür.
Evrensel değerleri
içselleştirememiş, geleneksel aidiyetin, töre ve şiddetin baskın
olduğu bir ülkede ara buluculuk sistemi hakkı da, hukuku da güce
teslim etmek anlamına gelmektedir. Gücün ne olduğunun ise hiç önemi
yoktur; kimi zaman din istismarı, kimi zaman para, kimi zaman
çoğunluk. Unutmayın, Arenaya topladığınız
taraftarınız kadar incittiğiniz halk da var.
Bu nedenle, aydınlatma
yükümlülüğü, içeriğinde bağlayıcı neticenin
varlığı, gerekirse avukat bulundurma hakları, istedikleri
zaman işi sonlandırabilecekleri, ödeyecekleri net ücret, süreç içindeki
belgeleri delil olarak kullanamama gibi konular anlaşılır
ifadelerle yazılmalıdır.
Tasarı bu şekliyle
kanunlaşırsa sosyolojik hayatın gerçekliğine uygun olmayan,
geliştirilmeye uğraşılan, uzlaştırma kültürümüzü
zorlayan, mafya, aşiret, cemaate dayalı bir yapı oluşturacaktır.
Bu düşüncelerle aydınlatma
yükümlülüğünün yazılı olması önergemize izan sahibi her
milletvekilinin sağduyulu yaklaşacağına inanıyor,
hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz
Sayın Kaleli.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
11inci maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
11inci madde kabul
edilmiştir.
12nci madde üzerinde bir önerge
vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşmekte olduğumuz Hukuk
Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu Tasarısının
12. maddesinde aidatlar ibaresinden sonra gelmek üzere adli yardım
kapsamında kullanılmak üzere ibaresinin eklenmesini saygıyla
arz ve teklif ederiz.
Ali
İhsan Köktürk Mahmut
Tanal Ali
Özgündüz
Zonguldak İstanbul İstanbul
Dilek
Akagün Yılmaz Tufan
Köse Haydar
Akar
Uşak Çorum Kocaeli
Musa
Çam
İzmir
BAŞKAN Komisyon önergeye
katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HAKAN
ÇAVUŞOĞLU (Bursa) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
BAŞBAKAN YARDIMCISI BEKİR
BOZDAĞ (Yozgat) Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN Sayın Yılmaz,
buyurunuz. (CHP sıralarından alkışlar)
DİLEK AKAGÜN YILMAZ (Uşak)
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; bu maddedeki
değişiklik önerimiz aslında kabul edilse çok daha iyi olacak
diye düşünüyorum ben. Özellikle ara bulucular tarafından ödenen
aidatlar adli yardım kapsamında bütçeden
kullanıldığı takdirde, gerçekten de hem ara buluculukta hem
de normal uyuşmazlıklarda, mahkemelerde adli yardımdan yararlanma
sürecindeki yoksul insanlarımız çok daha fazla belki bundan
yararlanabilirler. O nedenle, bu önergemizin kabul edilmesini ben sizlerden
diliyorum.
Ancak, biraz önce 9uncu maddede
arkadaşlar, hangi önergeyi, neyi reddettiğinizi acaba gerçekten biliyor
musunuz, gerçekten fark edebildiniz mi? Ben, bu konuda tekriri müzakere
yapılması konusunda karar verilmesi için özellikle söz aldım.
9uncu maddede ara bulucu tarafından görevin özenle ve tarafsız
biçimde yerine getirilmesi düzenleniyor. Şimdi, görevin özenle ve
tarafsız bir şekilde yerine getirilmesi ne demektir? Ara bulucunun
görevini gereği gibi yapması demektir, savsaklamaması demektir;
ara bulucunun tutanaklarını düzgün bir şekilde tutması
demektir; taraf tutmaması demektir, yani taraflara baskı yapmaması
demektir. Ara bulucu bunlara karşı bunları yapmadı,
bunları çiğnedi; buna karşı bir yaptırım yok bu
yasada arkadaşlar. Soruyorum hukukçu arkadaşlara, Adalet
Komisyonundaki arkadaşlara: Bu konuda bir yaptırım var mı
arkadaşlar? Genel hükümlere göre cezalandırılır
Görevini
savsadı, neyle cezalandıracağız? Yani gerçekten de orada
baskı yaptı insanlara, neyle cezalandıracağız? Bir tek
yaptırım var bu tasarıda, diyoruz ki: Ara bulucular sicilinden
seni sileriz. Sildiniz, bitti ama insanların haklarına zarar
verdiyse, gerçekten o ara bulucuya güvenerek giden insanların güveni
kötüye kullanıldıysa bunun düzenlenmesi gerekmiyor mu
arkadaşlar? Kooperatif yönetim kurulu olanlar dahi kamu görevlisi gibi
yargılanırken, kamu görevlisi gibi korunurken ara bulucu herhangi bir
insan. Siz ona neredeyse yargıç kadar yetki veriyorsunuz ama bu ara
bulucunun işlediği suçlar konusunda görevi kötüye kullanma diye bir
suçu zaten tanımıyorsunuz. Ne olacak bu, ne suçuna girecek bu?
Bu nedenle biz 9uncu maddede şunu önermiştik,
Ara bulucu, bir kamu görevlisi gibi yargılansın ve bir kamu
görevlisi gibi de korunsun. istemiştik. Yargılanması
gerektiği zaman, görevini kötüye kullandığı zaman,
işini savsadığı zaman, baskı yaptığı
zaman mutlaka yargılanması gerekiyor. Bugün, bir avukat
yargılanıyor bunun için, yargıçlar yargılanıyor,
kooperatif yöneticileri yargılanıyor ama ara bulucu
yargılanmayacak.
Bunun bir de diğer yönünü düşünelim: Ara
bulucuya bir saldırı oldu, ne olacak? Yani orada bir görev
yapıyor bu kişi, bu görev nedeniyle saldırıya
uğradığı takdirde bu insanı koruma altına
almazsak biz eğer, bunun altından nasıl kalkılacak; bu ara
buluculuk sistemini nasıl biz güvence altına alacağız? Yani
çok istiyoruz böyle bir şeyin olmasını, sizler çok istiyorsunuz.
Diğer yandan, ara bulucu zarar verdi insanlara, zarar verdiği
takdirde onun tazminatla karşı karşıya kalması
lazım.
Yani özellikle cezalandırılması ve
korunmasıyla ilgili kesinlikle bir düzenleme yapılması
lazım. En uygun yer, görevin özenle ve tarafsız biçimde yerine
getirilmesine dair 9uncu maddeydi. Burada bunun düzenlemesini yapmamız
lazım arkadaşlar. Komisyonda söylendiği gibi: Henüz daha yeni
bir sistem geldi, onun için ara bulucuları korkutmayalım,
ürkütmeyelim
Böyle bir yaklaşım biçimi olabilir mi arkadaşlar?
Aksine, yeni bir sistem geliyorsa bu sisteme dâhil olacak insanların bu
işi ciddiyetle yapması gerekiyor, hassasiyetle yapması
gerekiyor, bu görevin ne anlama geldiğini bilerek yapması gerekiyor.
Biz eğer bu konuda bir cezalandırma ve korunma sistemi koymazsak kamu
görevlisi olarak, bu yasa gerçekten çok topal çıkmış olacak.
Onun için 9uncu maddeyle ilgili yeniden bir tekriri müzakere kararı
alalım, lütfen alınız ya da önümüzdeki maddelerden bir tanesine
bu maddeyi, bu fıkraları monte edelim diye düşünüyorum, aksi
takdirde hepimiz bu sorumluluğun altında, bu vebalin altında
kalacağız. Ben böylesi bir vebalin altında kalmak
istemediğim için yeniden söz almak istedim ve bu konudaki hassasiyetimi
dile getirmek istedim. Bu konuda gereken hassasiyeti sizler de gösterirseniz
çok memnun olacağız, grubumuz adına böyle bir talebimiz
vardır.
Hepinize çok teşekkür ediyorum.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz
Sayın Yılmaz.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
12nci maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
12nci madde kabul edilmiştir.
13üncü madde üzerinde bir önerge
vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşmekte olduğumuz Hukuk Uyuşmazlıklarında
arabuluculuk kanunu tasarısının 13. maddesinin 1.
fıkrasına Taraflar ibaresinden sonra gelmek üzere veya
Avukatları ibaresinin eklenmesini,
Tasarının 13. maddesinin 2.
fıkrasına taraflardan birinin ibaresinden sonra gelmek üzere
yazılı olarak arabulucuya başvuru teklifine tebliğden
itibaren ibaresinin eklenmesini ve arabulucuya başvuru teklifine
ibaresinin metinden çıkarılmasını saygıyla arz ve
teklif ederiz.
Ali İhsan Köktürk Ali Özgündüz Dilek Akagün
Yılmaz
Zonguldak İstanbul Uşak
Mahmut Tanal Tufan Köse Haydar
Akar
İstanbul Çorum Kocaeli
Musa
Çam Candan
Yüceer
İzmir Tekirdağ
BAŞKAN Komisyon önergeye
katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HAKAN
ÇAVUŞOĞLU (Bursa) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
BAŞBAKAN YARDIMCISI BEKİR
BOZDAĞ (Yozgat) Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN Sayın Özgündüz,
buyurunuz efendim. (CHP sıralarından alkışlar)
ALİ ÖZGÜNDÜZ (İstanbul)
Teşekkür ediyorum.
Sayın Başkan, değerli
milletvekili arkadaşlarım; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, bizim
Anayasamıza göre, biliyorsunuz, devletin temel organları yasama,
yürütme, yargı. İşte, yasama Parlamento, biz yasa
yapacağız; yürütme yani Hükûmet ve ona bağlı idare
uygulayacak; uyuşmazlık çıktığında da yargı
bu uyuşmazlığı çözecek. Temel sistem bu. Şimdi sizin
getirdiğiniz bu ara buluculuk yasasıyla avukatla hâkim arasına
yeni bir şey monte ediyorsunuz. Eskiden dava takipçileri vardı
Anadoluda, buna benzer bir şey getiriyorsunuz. Dolayısıyla bu,
şu anda nasıl ki bilirkişilik kurumu -dejenere olmuş bir
kurumdur ve ciddi anlamda yargıya katkı değil- ne yazık ki
adaletin sapmasına, davaların hukuk dışında
sonuçlanmasına neden olan bir kuruma dönüşmüşse aynı
şekilde bu sistemle getirilen ara buluculuk da zamanla buna
dönüşecektir. Şimdiden bu tehlikeye karşı sizleri
uyarıyorum çünkü burada getirilen sistemde Hâkim, tarafları ara
bulucuya başvurma konusunda teşvik edebilir. diyor. 13üncü maddenin
(1)inci fıkrasının son cümlesine bakarsanız: Mahkeme
tarafları ara bulucuya gitmesi için teşvik edebilir. diyor.
Değerli arkadaşlar, ben o
kürsüden gelen bir milletvekili olarak gerçekten bundan endişeliyim. Yani
efendim, taraflara Haydi, bu işi ara bulucuya götürelim, çözelim.
dediği anda hâkim, vatandaş Kime gidelim? Olur mu hâkim bey? Hâkim diyorsa
doğru diyor. düşüncesiyle o yola girecektir; bu ciddi anlamda
sıkıntılar yaratacaktır çünkü bu sistemde ara buluculuk
siciline kayıtlı ara bulucular adliyelerde dolaşarak hâkimlere,
ticaret hâkimlerine, hukuk hâkimlerine kartlarını vereceklerdir -ne
olacağını söylüyorum size- ve Hâkim teşvik eder
dediğiniz zaman hâkim arkadaşları belli ara buluculara işi
yönlendirme konusunda siz tabiri caizse yetki veriyorsunuz. Onu
yaptığı zaman da hâkim görevini kötüye kullanmış
olmayacak, suç işlemiş olmayacak. Adalet müfettişi gidip konuyu
soruşturduğu zaman Efendim, kanunda yetkim var. Hâkim teşvik
eder, ben de teşvik ettim. olacak. Ciddi anlamda
sıkıntılar doğuracak diye düşünüyorum.
Yine üzerinde söz
aldığım 13üncü maddede, efendim, bu sürenin ne zaman
başlayacağı konusu, otuz günlük süre ne zaman başlayacak;
bu belli değil. Onun için bu değişiklik teklifini vermiş
olduk.
Değerli arkadaşlar, ara
bulucu, tutanağı kimin adına tutacak? Yani şu anda
mahkemeler Türk milleti adına karar veriyor. Ara bulucu, taraflar
imzalayacak, neye göre? Orada başka bir sıkıntı var.
Ara bulucuya ara buluculuk faaliyeti
sırasında öğrendiği sırları saklama
yükümlülüğü getirmişsiniz ve bunu da açıkladığı
zaman cezai yükümlülük getirmişsiniz fakat ne kadar süreyle, kaç yıl
saklayacak, o belli değil. Yine acemice hazırlanan bir kanun.
Değerli arkadaşlar, bir
başka konu, yine beni endişelendiren bir konu: Ara buluculuk
nitelikleri konusunda Kasten işlenmiş bir suçtan mahkûm olmamak.
diyorsunuz. Kasten işlenmiş suçtan mahkûm olmayan ama hükmün açıklanmasının
ertelenmesi kararı verilen kişi ara bulucu olabilecek ya da
başka bir şey söyleyeyim: Hâkimlikten, savcılıktan,
avukatlıktan suç nedeniyle değil, disiplin nedeniyle atılan
kişi ara bulucu olabilecek, suç değil adamın eylemi fakat
disiplin açısından atılmayı gerektirmiş, mesleğin
vakar ve haysiyetiyle bağdaşmayan bir işe
bulaşmış ya da görevi kötüye kullanmış ama ceza
almamış, mahkûm olmamış, atılmış, gidecek
ara bulucu olacak. Bu kişilere de bu yetkiyi veriyorsunuz, bir başka
tehlikeli nokta.
Lütfen, biz iyi niyetli olarak size
katkıda bulunmak istiyoruz, bunun için değişiklik önergelerimizi
veriyoruz. Rica ediyorum, bir okuyun, ne demek istediğimizi anlayın,
ona göre oy kullanın. Dolayısıyla, bu hâliyle biz bu
tasarıya karşıyız.
Bir başka nokta: Sayın Bakan,
sizin hazırladığınız, Adalet
Bakanlığının hazırladığı bir
kitapçıkta diyorsunuz ki Ara buluculuk, hukuk
uyuşmazlıklarında ve aile hukuku davalarında
uygulanmaktadır. Ama söylediğinizde diyorsunuz ki Aile hukuku
davalarında uygulanmayacaktır. Yani burada bunu yazıyorsunuz,
dolayısıyla yarın bunun aile hukuku davalarına da bana
göre- teşmili söz konusu olacaktır, bu da ciddi anlamda
sıkıntı doğuracaktır.
Yine, Taraflar ara bulucuyla -hangi
usulle- sorunu çözmesi konusunda anlaşma yapabilir. diyor. O da ayrı
bir sıkıntı doğuracaktır diyorum. Bu
eleştirilerimiz umarım dikkate alınır.
Hepinize saygılarımı
sunuyorum. Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz
Sayın Özgündüz.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
13üncü maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
13üncü madde kabul
edilmiştir.
14üncü madde üzerinde bir önerge
vardır, okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşmekte olduğumuz Hukuk
Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu Tasarısının
14. maddesinin 1. fıkrasındaki Başkaca bir usul
kararlaştırılmamışsa ibaresinin metinden çıkartılmasını
saygıyla arz ve teklif ederiz.
Ali İhsan Köktürk Mahmut Tanal Sakine Öz
Zonguldak İstanbul Manisa
Haydar Akar Aylin
Nazlıaka Dilek
Akagün Yılmaz
Kocaeli Ankara Uşak
Ali Özgündüz
İstanbul
BAŞKAN Komisyon önergeye
katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HAKAN
ÇAVUŞOĞLU (Bursa) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
BAŞBAKAN YARDIMCISI BEKİR
BOZDAĞ (Yozgat) Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN Buyurunuz Sayın Öz.
(CHP sıralarından alkışlar)
SAKİNE ÖZ (Manisa) - Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Hukuk
Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu
Tasarısının 14üncü maddesi üzerinde söz aldım. Hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Bakınız, üzerinde söz
aldığım bu madde, aslında böyle bir yasa tasarısı
hazırlanmasının asıl nedenini ortaya koyuyor. Kimdir bu
ara bulucular? AKP yandaşlarına yeni yerler mi açılıyor?
demeye kalmadan olayı çözüyoruz. Bakın, maddede ne deniyor:
Başkaca bir usul kararlaştırılmadıkça arabulucu veya
arabulucular taraflarca seçilir. Başkaca bir usul ne demektir? Bunu da
gerekçeden öğreniyoruz. Ara bulucuları üçüncü kişiler ya da
kurumlar seçebilecek yani bırakın ara buluculukta AKP
yandaşlarına göz kırpmayı, ara bulucunun kim olduğunu
seçmesi için bile üçüncü kişiler ve kurumlar devreye sokuluyor.
Sayın milletvekilleri, gözünüzün
önüne, yoksul köylerde, kasabalarda ve elbette şehirlerde erkek egemenliği
altında yaşayan kadınları bir getirin. Kadının
ağzından şöyle bir cümle dökülse: Sorunu çözmek için dava
açalım. Hemen Mehmet ağalar, Ahmet ağalar devreye girecek
Boş ver avukatı, niye para veriyoruz, ara bulucu çözer. E kim
olacak bu ara bulucu? Onu seçmek için Şu ağa var, bu bey var,
şu imam var, bu kurum var. Siz, işlerin böyle yürümesini mi
istiyorsunuz?
RAMAZAN CAN (Kırıkkale) Ne
alakası var?
SAKİNE ÖZ (Devamla) Bu,
insanları şehirlerde mafyanın, taşrada feodal
tutumların kucağına itmektir. Belki de ara buluculuk hakkı
bile olmayan ama cemaat üzerinde etkisi olan insanlar ara buluculuk
büroları açacaklar. Sadece ara bulucu bularak yollarını
bulacaklar. Olan yine yoksullara olacak. Zaten AKPnin son zamanlarda
çıkardığı yasaların faturalarını nedense hep
yoksullar ödüyor. Örneğin 2/B; Türkiyenin en yoksullarını
oluşturan orman köylülerine, Parayı bayıl yoksa arazine el
koyarız diyorsunuz. Sözde kentsel dönüşüm; yoksul semtlerde
oturanlara Evinizi yıkın yoksa biz yıkacağız
diyorsunuz. Sendika Kanunu; zorlukla yaşayan kamu
çalışanlarının grev yapma hakkı yok, yüzde 3le, 4le
yetinsinler. İğneden ipliğe her şeye yüzde 20 zam
gelmiş, umurunuzda değil. Yoksul işçilerin grev yapmaları
âdeta imkânsız. Bu liste böyle uzayıp gidiyor. Şimdi de ara buluculuk
Komisyonda, yoksul, ezilen insanların lehine verdiğimiz önergelerin
birçoğu reddedildi.
Bakın, biz diyoruz ki Medeni
Kanun ve İş Kanunuyla ilgili işlerde bu kanun uygulanmasın.
Neden böyle diyoruz? Yoksul ve ezilen kadınlar, işçiler baskı
altında kalmasın diye. AKP bunu reddediyor.
Diyoruz ki Ara buluculuk
görüşmelerinde yapılan ikrar, yani mecburen söylenme ihtimali olan
beyanlar kabul edilmesin. Sonuç, AKP tarafından ret.
Bitmedi, Ara bulucu görevini kötüye
kullanırsa bir ceza verelim. diyoruz, sonuç yine ret. Bu, sorunu sorun
olmaktan çıkarmak ve o sorunu çözmek demek değildir.
Haklıyı ve haksızı bulmak önemlidir.
Konuştukları zaman sürekli
kul hakkından söz açanlara sesleniyorum: Bu
çıkardığınız yasayla ara bulucular hak yerse, bu
kanuna oy veren sizler sorumlu olmayacak mısınız?
Değerli milletvekilleri, AKPnin
bu tasarı için ileri sürdüğü gerekçelerden en dikkat çekici olanlar
şunlardır: Avrupada var. Yani işinize gelince Avrupanın
değerlerine demediğinizi bırakmayacaksınız,
işinize gelince onları örnek göstereceksiniz. Peki, Avrupada
kız çocuklarının daha küçükken zorla evlendirilme oranı
nedir? Kız çocuklarını annesinin babasının
mirasından mahrum etme oranı Avrupada ne kadardır? Avrupa'da günde kaç
kadın namus cinayetine kurban gitmektedir? Avrupa'yı, bunların
yanıtlarını verdikten sonra konuşalım isterseniz.
Bakınız, eksikleriyle de olsa 8
Martta Kadına Şiddet Yasasını çıkardık. O zaman
burada dedik ki: Polise başvuran şiddet mağduru kadınlar
evlerine gönderilmesin. AKP'liler de mahcup da olsa destek verdi çünkü o
polisin orada aklı sıra ara buluculuk yapması, bazen daha çok
dayakla, bazen cinayetle sonuçlanıyor.
Peki, şimdi bunun
ne farkı var? Şimdi bu yasayla acaba kaç kadının
hakları, ismini bile bilmediği, ne kadar doğru karar
vereceği belli olmayan meçhul bir ara bulucuya teslim edilecek?
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
SAKİNE ÖZ (Devamla)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; evet,
yargının iş yükü azalsın, yargılamalar
hızlansın diyoruz. Evet, geciken adalet adalet değildir diyoruz
ama şunu bilin ki, hiç gelmeyen ve insanların hakkını yiyen
bir adalet, açık bir adaletsizliktir.
Hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz Sayın Öz.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
14üncü maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
14üncü madde
kabul edilmiştir.
15inci madde üzerinde
iki önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşmekte
olduğumuz Hukuk Uyuşmazlıklarında arabuluculuk kanunu
tasarısının 15. maddesinin 1. fıkrasındaki "en
kısa sürede" ibaresinin çıkartılarak "15 gün
içinde" ibaresinin eklenmesini
5.
fıkrasının "yargılama mahkemece" ibaresinden
sonraki Üç ay ibaresinin "bir ay" olarak
değiştirilmesini;
Tasarının 15.
maddesinin 6. fıkrasına "müzakerelerine bizzat veya"
ibaresinden sonra gelmek üzere "avukatları" ibaresinin
eklenmesini ve vekilleri ibaresinin kaldırılmasını
saygıyla arz ve teklif ederiz.
Ali İhsan Köktürk Dilek Akagün Yılmaz Aylin Nazlıaka
Zonguldak Uşak Ankara
Haydar Akar Turgut Dibek Ali Özgündüz
Kocaeli Kırklareli İstanbul
Mahmut Tanal
İstanbul
BAŞKAN Diğer önergeyi okutuyorum
OKTAY VURAL (İzmir) Sayın
Başkan, önergeyi çekiyoruz.
BAŞKAN Önerge çekilmiştir.
Diğer önergeyi tekrar okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşmekte olduğumuz Hukuk
Uyuşmazlıklarında arabuluculuk kanunu tasarısının
15. maddesinin 1. fıkrasındaki "en kısa sürede"
ibaresinin çıkartılarak "15 gün içinde ibaresinin eklenmesini
5. fıkrasının
"yargılama mahkemece ibaresinden sonraki Üç ay ibaresinin
"bir ay" olarak değiştirilmesini;
Tasarının 15. maddesinin 6.
fıkrasına "müzakerelerine bizzat veya ibaresinden sonra gelmek
üzere avukatları ibaresinin eklenmesini ve vekilleri ibaresinin
kaldırılmasını saygıyla arz ve teklif ederiz.
Ali İhsan Köktürk (Zonguldak) ve
arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye
katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HAKAN
ÇAVUŞOĞLU (Bursa) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
BAŞBAKAN YARDIMCISI BEKİR
BOZDAĞ (Yozgat) Katılmıyoruz efendim.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(İstanbul) Sayın Turgut Dibek
BAŞKAN Sayın Dibek,
buyurunuz. (CHP sıralarından alkışlar)
TURGUT DİBEK (Kırklareli)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Değerli arkadaşlar,
aslında konuştuğumuz kanun, belki teknik bir kanun. Ben de
oturduğum yerden dikkatle izliyorum. Arkadaşlarımızın belki
çok fazla ilgisini çekmiyor olabilir. Önergeler üzerinde Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu olarak konuşmaya çalışıyoruz, bu kanunun
anlaşılmasını istiyoruz.
Komisyonda biz
arkadaşlarımızla -ben alt komisyondaydım Dilek
Hanımla beraber- bu kanunun ilk geliş hâlini biliyoruz. Alt
komisyonda belli bir noktaya getirdik, daha sonra ana komisyonda yani Adalet
Komisyonunda alt komisyon metni üzerinden de değişiklikler
yaptık, belli bir noktaya geldi ama değerli arkadaşlar, bu kanunla
ilgili olarak ciddi kuşkular var, soru işaretleri var, toplumda var,
hukukçularda var, barolarda var. Yani komisyona da barolardan
arkadaşlarımız geldi, baro başkanları geldiler, her
birinin kafasında birtakım sorular var, bizim de var.
Şimdi benim sürem yetmeyecek,
biraz sonra ikinci bölüm üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına
konuşacağım. Niye kafamız karışık, niçin
kuşkularımız var? Orada on dakikalık bir süre içerisinde
onları anlatmaya çalışacağım. Burada maddeyle ilgili
olarak çünkü süre yetmeyeceği için
Buradaki önergemizden de biraz
bahsetmek istiyorum. İkinci bölüm üzerinde konuşurken az önce
bahsetmiş olduğum konulara değinmek istiyorum.
Değerli arkadaşlar,
şimdi, 15inci maddede ara buluculuk süreci nasıl başlıyor,
işte ara buluculuk sürecinin yürütülmesi ve onun süreleriyle ilgili
hükümler var. Vatandaşlar -anlatıldı, belki biraz dinleyen
arkadaşlarımız fark etmiş olabilirler- ne zaman ara bulucuya
gidebiliyorlar, hangi aşamada gidebiliyorlar, gittiklerinde nasıl bir
yöntemle sorunlarını konuşacaklar, çözecekler, on beşinci
madde biraz onu düzenliyor.
İki aşamada gidebiliyorlar.
Önce, bahsedildi, mahkemeye başvurmadan iradeleriyle bir ara bulucunun
üzerinde anlaşabiliyorlar yani dava açılmadan, herhangi bir dava
olmadan Biz önce ara bulucuya gidelim, orada bu ihtilafı, aramızdaki
ihtilafı onun hakemliğinde, hukuk maddelerini uygulamadan, bize
göstereceği yollarla bu konuyu çözelim. diyebiliyorlar. Birinci yol bu.
İkinci yol da, hayır,
taraflar sorunu çözmek üzere yargıya başvurmuşlardır, dava
açmışlardır, davada konuyu halletmek üzere yargının
önünde, hâkimin önünde, mahkemenin önündedirler ama o aşamada kendileri ya
da mahkemenin de kendilerini yönlendirmesiyle Biz şu anda
yargılamayı bir ara durduralım, ara bulucuya gidelim, sorunu
orada belki çözebiliriz. diyebiliyorlar yani dava aşamasında
diyebiliyorlar. İşte 15inci madde o kısmı düzenliyor.
Şimdi, eğer davadan önce taraflar ara bulucuya gitmeye karar
vermişlerse maddenin metninde -biz bunu alt komisyonda da, ana komisyonda
da önergeler vermiştik, kabul etmedi arkadaşlarımız,
iktidar partisi milletvekili arkadaşlarımız- biraz belirsizlik
var. Arabulucu en kısa süre içerisinde tarafları toplantıya
çağırır. şeklinde bir hüküm var. Bu en kısa sürenin
mutlaka ortadan kalkması gerekir. Bunun bir adını koyalım.
demiştik yani buna bir süre koyalım. Yani şimdi taraflar bir ara
bulucuyla anlaştılar ama en kısa süre, on beş gün müdür, on
gün müdür, bir ay mıdır? Yok böyle bir şey yani maddede, hükümde
böyle bir şey yok. En azından bunun adını koymak adına
önergeyle Arabulucu, tarafları on beş gün içerisinde
toplantıya, görüşmeye, konuşmaya çağırır.
şeklinde bir düzenleme getirelim dedik. Ha, taraflar mahkemeye
başvurmuşlarsa, aralarında konuyu yargıyla çözmek istemişlerse,
o aşamadayken ara bulucuya gitmeye karar vermişlerse, orada mahkeme
tarafları ara bulucuya yönlendirdiğinde veya taraflar buna karar
verdiklerinde bir süre var, o süreyi de uzun gördük, bunu da Komisyonda
belirtmiştik. O süreyi de üç ay olarak, mahkeme üç aylık bir süreyi
öngörerek davayı erteleyebiliyor. Bunun da çok olduğunu, davayı
uzatabileceğini, burada tarafların belki iyi niyetten de yoksun
olabileceğini, buna imkân vermemek gerektiğini belirterek bunu da bir
aya indirelim dedik. Önergemizde de şu anda bu önergeyi yineliyoruz.
Komisyonda da vermiştik ama diğer arkadaşlarımız kabul
etmemişlerdi.
Daha önceki maddelerde
de var. Taraflar arabulucunun huzurunda kendileri veya vekilleri
vasıtasıyla görüşmelere katılabilir. diyor hüküm.
Şimdi, vekiller, aslında biz hukukçular biliyoruz vekilleri. Yani
vekiller deyince avukatlar olarak bu adlandırılabilir, biraz daha
geniş de yorumlanabilir ama bunun daha net anlaşılması
adına da o vekiller kısmının da Avukatları
aracılığıyla görüşmelere katılabilir.
şeklinde olmasını önerdik. Önergemizde bu düzeltmeler var.
Bakın, birçok
önerge -aslında bir kısmı kabul edildi- hepsi, gerçekten kanun
üzerinde iyi bir çalışmayla
Bizim, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
olarak hep düzeltme amaçlı önergeler, birçoğunu reddettiniz.
Umuyorum, bu önergeyi, bu belirtmiş olduğum noktalarıyla kabul
edersiniz diyorum.
Teşekkür ederim.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Dibek.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
15inci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
15inci madde
kabul edilmiştir.
16ncı madde
üzerinde bir önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşmekte
olduğumuz Hukuk Uyuşmazlıklarında arabuluculuk kanunu
tasarısının 16. maddesinin 2. fıkrasına Bu süre en
fazla 6 ay ile sınırlıdır. ibaresinin eklenmesini
saygıyla arz ve teklif ederiz.
Ali İhsan Köktürk Ali Özgündüz Dilek Akagün
Yılmaz
Zonguldak İstanbul Uşak
Mahmut Tanal Haydar Akar Aylin
Nazlıaka
İstanbul Kocaeli Ankara
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HAKAN ÇAVUŞOĞLU
(Bursa) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet?
BAŞBAKAN YARDIMCISI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) -
Katılmıyoruz efendim.
MEHMET
AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) Gerekçe
BAŞKAN
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Görüşülen tasarının 16. maddesinin 2.
fıkrasına eklenen ibare ile arabuluculuk faaliyetinin kötüye
kullanımı ve sürecin uzamasının engellenmesi
amaçlanmıştır.
BAŞKAN Gerekçesini okuttuğum önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
16ncı maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
16ncı madde kabul edilmiştir.
17nci madde üzerinde üç önerge
vardır, okutuyorum.
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 233 sıra
sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu
Tasarısının 17 nci maddesinin ikinci fıkrasına
aşağıdaki cümlenin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Dilek
Akagün Yılmaz Mehmet
Doğan Kubat A.
Çağatay Kılıç
Uşak İstanbul Samsun
Mehmet
Geldi Adem
Tatlı
Giresun Giresun
"Belge taraflar veya vekillerince
imzalanmazsa, sebebi belirtilmek suretiyle sadece arabulucu tarafından
imzalanır.
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Sayın Başkanlığına
Görüşülmekte olan 233 sıra
sayılı kanun tasarısının 17. Maddesinin 1.
Fıkrasına aşağıdaki cümlenin (e) bendi olarak
eklenmesini arz ve teklif ederiz.
e) Arabulucunun istifası veya
tarafların azletmesi,
Faruk Bal Enver
Erdem Sinan
Oğan
Konya Elâzığ Iğdır
Atila Kaya Mehmet
Erdoğan
İstanbul Muğla
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşmekte olduğumuz Hukuk
Uyuşmazlıklarında arabuluculuk kanunu tasarısının
17.maddesinin 1.fıkrasının (d) bendine "tespit edilmesi
" ibaresinden sonra gelmek üzere "halinde arabuluculuk faaliyeti sona
erdirilir ve arabulucu tarafından suç yetkili makamlara ihbar edilir"
ibaresinin eklenmesini
2.fıkrasının sonuna
"Taraflar veya vekilleri yazılı tebliğe rağmen 15 gün
içinde tutanağı imzalamak için gelmez ya da imzadan imtina ederse bu
durum tutanakta belirtilir" ibaresinin eklenmesini,
4.fıkrasının son
cümlesinin çıkartılmasını
Aşağıda
belirtildiği gibi 5.fıkranın eklenmesini saygıyla arz ve
teklif ederiz.
"(5) Arabuluculuk faaliyeti
sonunda tarafların anlaşamamaları halinde düzenlenen
tutanağa, tarafların neden anlaşamadıkları ve
arabulucunun gözlemleri yazılır. Arabulucuya tevdii edilen ve elinde
bulunan belgeler tutanağa geçirilir. Taraflarca mahkemeye
başvurulduğunda bu tutanak ve belgeler mahkemenin istemi hâlinde,
arabulucu tarafından mahkemeye gönderilir"
Ali İhsan Köktürk Dilek Akagün
Yılmaz Aylin
Nazlıaka
Zonguldak Uşak Ankara
Haydar Akar Mahmut Tanal Ali Özgündüz
Kocaeli İstanbul İstanbul
Emre Köprülü
Tekirdağ
BAŞKAN Komisyon önergeye
katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HAKAN
ÇAVUŞOĞLU (Bursa) Katılmıyoruz.
BAŞKAN Hükûmet?
BAŞBAKAN YARDIMCISI BEKİR
BOZDAĞ (Yozgat) Katılmıyoruz efendim.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(İstanbul) Sayın Köprülü konuşacak.
BAŞKAN Sayın Köprülü,
buyurunuz. (CHP sıralarından alkışlar)
EMRE KÖPRÜLÜ (Tekirdağ)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Hukuk
Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu
Tasarısının 17nci maddesi üzerine vermiş olduğumuz
önergeyle ilgili söz almış bulunuyorum. Genel Kurulu bu vesileyle
saygıyla selamlarım.
Değerli milletvekilleri, Adalet
Bakanlığı tarafından önceki yıllarda hazırlanarak
Meclis Başkanlığına Hukuk Uyuşmazlıklarında
Arabuluculuk Kanunu Tasarısı olarak sunulan tasarı yoğun
tepkiler ve eleştiriler neticesinde kadük kalmış ve 2011
yılında yapılan bazı değişikliklerle şimdi
tekrar Genel Kurul gündemine alınmıştır. Yargının
yükünü azaltmak gerekçesiyle kamuoyu gündemine getirilen bu kanun
tasarısı görüşüldüğü esas ve tali komisyonların
hazırladığı raporlarda da belirtildiği ve tüm
kademelerden hukukçularımızın da dile getirdiği gibi birçok
kaygıyı ve sakıncayı barındırmaktadır.
Değerli milletvekilleri,
tasarının şu anda görüştüğümüz 17nci maddesi de ara
buluculuk faaliyetlerinin sona ermesini düzenleyen bir maddedir.
Verdiğimiz bu önergede de bu metinde yer almayan ancak uygulamada sıkıntılar
yaratacak eksiklikler tespit edilerek giderilmesi amaçlanmıştır.
Az önce bir önerge daha okudu Başkanlık Divanı. Bu önergeyle
bazı değişikliklerin giderilmeye
çalışıldığını duyduk ancak tam
manasıyla sıkıntının giderildiğini söyleyemeyiz.
Değerli milletvekilleri, 17nci
maddenin birinci fıkrasının (d) bendinde ara bulucunun konusu
suç olan bir uyuşmazlıkla
karşılaştığında ara buluculuğun sona
ereceği düzenlenmiş ancak bu konuda ara bulucunun ne
yapacağı madde metninde tam olarak açıklanmamıştır.
Biz verdiğimiz önergeyle bu durumda hem ara buluculuğun sona ermesini
hem de ara bulucunun konusu suç olan bir durumla
karşılaştığında suçu yetkili makamlara ihbar
etmesini de düzenleyerek ara bulucuyu bu konuda görevlendirmiş
bulunuyoruz. Bu hâliyle de ara bulucuların daha ciddi ve kanunlarla
görevlendirilmiş sorumluluk sahibi kişiler olmasını
amaçlıyoruz.
Az önce değişiklik
önergesinin, 2nci maddeyle ilgili, verildiğini dinledik ancak
değişiklik önergesi 2nci maddenin tam olarak
yarattığı sıkıntıyı giderecek noktada
değil. Zira 2nci maddede bahse konu olan sıkıntı özellikle
çağrı usulünün belirtilmemesi ve süreye bağlanmamasından
kaynaklanan bir sıkıntı. Ara bulucuların tarafları ya
da vekillerini, varsa vekillerini imzaya çağıracağından
bahsediyor ancak çağrı usulünün ne şekilde olacağı
düzenlenmemiş. Hukukta ispat usulleri ortaya konulmadıysa, bunlar
ciddi sıkıntılar yaratabilir.
Biz verdiğimiz önergemizde bunun
tebligatla yapılmasını ve süreye bağlanmasını
öngörüyoruz. Diyoruz ki, bu on beş günlük süreye bağlansın ve
tebligatla belirtilsin. Yani taraflar veya vekilleri yazılı
tebliğe rağmen on beş gün içinde tutanağa imzaya gelmez
ise, tutanağa imzadan imtina ettiği belirtilsin şeklinde önergemizi
veriyoruz. Böylece, hem çağrı usulünün hem de çağrının
süresinin netleşmesini, bu sayede de ispatın ve kötü niyetli
kişilerin hareketleriyle özellikle ara buluculuk faaliyetlerinin
sürüncemede bırakılmasının engellenmesini düşünüyoruz.
Değerli milletvekilleri, söz
konusu kanun tasarısıyla, Adalet Bakanlığına özellikle
uyuşmazlıkların giderilmesi noktasında müdahaleci tutumunu
daha da derinleştirecek belli imkânlar sağlanmaktadır.
Bakanlığın yargı üzerindeki tutumu birçok kişi
tarafından ağır eleştiriler almakta ve toplum Hükûmetten bu
konuda girişimlerde bulunmasını beklemektedir ancak toplum bu
beklenti içerisindeyken, Hükûmet, söz konusu tasarıyla, beklentilerin
aksine, uyuşmazlıkların giderilmesine dönük belki yargısal
faaliyetleri daha da kendi boyunduruğu altına almaya
çalışmaktadır.
Şu an konuştuğumuz
17nci maddenin 4üncü fıkrasının son cümlesinde, ara buluculuk
faaliyeti sonunda düzenlenen tutanağın bir örneğinin Genel
Müdürlüğe gönderileceği belirtilmiş. Ara buluculuk faaliyeti, bu
yasada aksi düzenlenmeye çalışılsa da
tartışılmayacak bir şekilde bağımsız
yürütülmesi gereken bir faaliyettir. Bağımsız ve tarafsız
faaliyeti icra eden makamın da Genel Müdürlüğün ya da
Bakanlığın bir memuru durumuna düşürülecek olması,
yasa metninde yer almaması gereken bir hadisedir. İşte, 4üncü
fıkranın son cümlesi, ara buluculuk faaliyetinin
bağımsızlığına ve
tarafsızlığına gölge düşüreceği için yasa
metninden çıkarılmalıdır.
Önergemizin kabulünü Sayın Genel
Kuruldan diliyor ve saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz
Sayın Köprülü.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 233 sıra
sayılı kanun tasarısının 17. Maddesinin 1.
Fıkrasına aşağıdaki cümlenin (e) bendi olarak
eklenmesini arz ve teklif ederiz.
e) Arabulucunun istifası veya
tarafların azletmesi,
Faruk Bal (Konya) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye
katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HAKAN
ÇAVUŞOĞLU (Bursa) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?..
BAŞBAKAN YARDIMCISI BEKİR
BOZDAĞ (Yozgat) Katılmıyoruz efendim.
OKTAY VURAL (İzmir) Gerekçe
Gerekçe:
Madde arabuluculuğun sona ermesini
düzenlemektedir.
1-
Arabuluculuğu sona erdiren asli sebeplerin başında arabulucunun
kendisinin istifa etmesi halidir.
Bu durumun düzenlenmemesi arabulucu
kişiyi istemediği bir işi yapmaya zorlamaktır.
2- Taraflar
işin başında kendilerine arabuluculuk yapabilecek kişiyi
ilerleyen süreçte uyuşmazlığı anlaşma ile
sonuçlandırmada yetersiz veya güvensiz olarak değerlendirebilirler.
Böyle bir durumda, taraflara başka
bir arabulucu marifeti ile uzlaşma sürecini devam ettirmelerine imkân
sağlamak üzere arabulucuyu azledebilmeleri gerekir.
Önerge arabulucunun istifa ve azil
halinin tasarıdaki eksikliğini gidermek amacı ile
verilmiştir.
BAŞKAN Gerekçesini
okuttuğum önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 233 sıra
sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu
Tasarısının 17 nci maddesinin ikinci fıkrasına
aşağıdaki cümlenin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Mehmet Doğan Kubat (İstanbul)
ve arkadaşları
"Belge taraflar veya vekillerince
imzalanmazsa, sebebi belirtilmek suretiyle sadece arabulucu tarafından
imzalanır."
BAŞKAN Komisyon önergeye
katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HAKAN
ÇAVUŞOĞLU (Bursa) Takdire bırakıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?..
BAŞBAKAN YARDIMCISI BEKİR
BOZDAĞ (Yozgat) Katılıyoruz efendim.
AHMET AYDIN (Adıyaman) Gerekçe
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Uygulamada yaşanabilecek
sorunların giderilmesi ve fıkranın daha anlaşılır
hale getirilmesi amacıyla bu önerge verilmiştir.
BAŞKAN Gerekçesini
okuttuğum önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Kabul edilen bu önerge
doğrultusunda 17nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
17nci madde kabul edilmiştir.
18inci madde üzerinde üç önerge
vardır; okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 233 sıra
sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu
tasarısının 18 inci maddesinin üçüncü fıkrasının
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Ahmet Aydın Mehmet Doğan
Kubat Osman
Aşkın Bak
Adıyaman İstanbul İstanbul
Şirin Ünal Nureddin
Nebati Hüseyin
Bürge
İstanbul İstanbul İstanbul
"(3) İcra edilebilirlik
şerhinin verilmesi, çekişmesiz yargı işidir ve buna
ilişkin inceleme dosya üzerinden de yapılabilir. Ancak
arabuluculuğa elverişli olan aile hukukuna ilişkin
uyuşmazlıklarda inceleme duruşmalı olarak
yapılır. Bu incelemenin kapsamı anlaşmanın
içeriğinin arabuluculuğa ve cebri icraya elverişli olup olmadığı
hususlarıyla sınırlıdır. Anlaşma belgesine icra
edilebilirlik şerhi verilmesi için mahkemeye yapılacak olan
başvuru ile bunun üzerine verilecek kararlara karşı ilgili tarafından
istinaf yoluna gidilmesi hâlinde, maktu harç alınır. Taraflar
anlaşma belgesini icra edilebilirlik şerhi verdirmeden başka bir
resmi işlemde kullanmak isterlerse, damga vergisi de maktu olarak
alınır.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Sayın
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 233 sıra
sayılı kanun tasarısının 18. Maddesine
aşağıdaki metnin 2. Fıkra olarak eklenmesini, fıkra
numaralarının teselsül ettirilmesini arz ve teklif ederiz.
"(2) Mahkeme tarafların
anlaşma tutanağına icra şerhi verirken bu
anlaşmanın kamu düzenine uygun olup olmadığını
resen inceler, taraflar arasındaki uyuşmazlıkta
yabancılık unsurunun bulunduğu hâllerde ise Milletlerarası Özel
Hukuk ve Usul Hukuku Kanunu hükümlerini uygular.
Faruk Bal Enver Erdem Sinan Oğan
Konya Elâzığ Iğdır
Atila Kaya Mehmet
Erdoğan
İstanbul Muğla
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşmekte olduğumuz Hukuk
Uyuşmazlıklarında arabuluculuk kanunu tasarısının
18. maddesinin 1. fıkrasına "bu belge " ibaresinden sonra
gelmek üzere "arabulucu, taraflar veya vekilleri" ibaresinin
eklenmesini "taraflar ve arabulucu " ibaresinin
çıkarılmasını,
2. fıkrasına
"taraflar" ibaresinden sonra veya avukatları" ibaresinin
eklenmesini,
3.
fıkrasının "Anlaşma belgesine" ibaresiyle
başlayan 3. cümlesinin metinden çıkartılarak Anlaşma
belgesine icra edilebilirlik şerhi verilmesi için mahkemeye yapılacak
olan başvuru ile başvuru üzerine verilecek kararlara karşı
taraflarca istinaf yoluna gidilmesi halinde, maktu harç alınır."
cümlesinin eklenmesini saygıyla arz ve teklif ederiz.
Selahattin
Karaahmetoğlu Erdal
Aksünger Dilek
Akagün Yılmaz
Giresun
İzmir
Uşak
Engin
Özkoç Sakine
Öz
Sakarya
Manisa
BAŞKAN Komisyon önergeye
katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HAKAN
ÇAVUŞOĞLU (Bursa) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
BAŞBAKAN YARDIMCISI BEKİR
BOZDAĞ (Yozgat) Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN Sayın Yılmaz,
buyurunuz. (CHP sıralarından alkışlar)
DİLEK AKAGÜN YILMAZ (Uşak)
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; bu, 18inci madde
Komisyonumuza ilk geldiği anda, gerçekten ben biraz dehşete
düşmüştüm 18inci maddedeki olanlardan dolayı. Öncelikle, icra
edilebilir şerhi verilmesi, sadece mahkeme tarafından, dosya
üzerinden inceleniyordu ve hiçbir şekilde, duruşma
yapılması gibi bir madde ya da bir düzenleme burada yoktu.
Ayrıca, icra edilebilir şerhi verilmiş olan karar ilam
niteliğinde belge durumundaydı ve ilam niteliğindeki bu belgeye
karşı herhangi bir kanun yolu ya da iptal davası açma
koşulları yoktu.
İşte, bu nedenlerle,
Komisyonda epeyce konuştuktan sonra ve bu konuda doktriner görüşleri
de bir parça inceledikten sonra, tarafımızdan verilen önergeler de
kabul edildi ve bu maddede olumlu değişiklikler oldu. Ne türden
olumlu değişiklikler oldu? İcra edilebilir şerhi görevli
mahkemelerce verildi yani normalde, mahkeme dışında ara
buluculuk çalışması da yapılmış olsa, ara bulucu
uzlaşma tutanağı da yazılmış olsa, görevli ve
yetkili mahkemece icra edilebilir şerhi verilmesi konusunda bir düzenleme
yapıldı. Ardından da yine, verilmiş olan, bu icra
edilebilir şerhi verilmiş olan ilam niteliğindeki belgelerin
kanun yolu olarak istinaf mahkemelerine başvurulabileceği belirtildi.
Bu çok önemliydi. Yani, siz, şimdi, eğer, ara bulucu tarafından
getirilmiş bir uzlaşma tutanağına icra edilebilir
şerhi veriyorsanız ve bu icra edilebilir şerhi verilmiş
ilam niteliğindeki belge, kesin belge, kesin hüküm gibi işlem
görüyorsa, işte, orada, tarafların iradesine aykırı pek çok
şey ne yazık ki bozulamayacak durumdaydı. Biz hukukumuzdan
örnekler verdik, Mahkeme içi sulh anlaşmalarında dahi bu
anlaşmanın irade fesadı nedeniyle iptali istenebiliyor. Tahkimde
aynı şekilde iptal davaları açılabilirken, niye ara
buluculukta sonuç olarak icra edilebilir şerhi verilen ve ilam
niteliğindeki belgenin burada temyiz edilememesi ya da istinaf yoluna
başvurulamaması söz konusu olsun. dedik ve bunları
düzelttirdik. Ancak bizim, Komisyon olarak düzelttiğimiz konulardan bir
tanesi, mutlaka icra edilebilir şerhi verilmesi için mahkemeye, görevli ve
yetkili mahkemeye başvurulmasına dair bir başvuru söz konusu
olduğunda duruşma yapılması ve tarafların dinlenmesi
konusunda bir düzeltme yapmıştık biz. Şimdi, buradaki, AKP
Grubu tarafından verilen yeni bir önergeyle sadece aile hukukuna
ilişkin konularda bir duruşma yapılabileceğini
belirtiyorlar, diğer konularda duruşma yapılması hâkimin
takdirine bırakılıyor, ister duruşma yapsın, ister
yapmasın.
Sevgili arkadaşlar, bir kere, o
zaman biz bunu Komisyonda da tartıştık, dedik ki: Taraf
ehliyeti açısından hâkimin tarafları görmesi lazım.
İki: Baskı altındalar
mı bu insanlar? Baskı altında olup olmadıklarının
anlaşılması lazım. Hakkın kötüye
kullanılması söz konusu mu? Onu hâkimin görmesi lazım. Yani
Ekonomik olarak güçsüz olan -özellikle işçilerden örnek verdik-
işçiler işverenin baskısı altında bir
tutanağı imzaladılarsa, gelip hâkimin karşısında
bu irade beyanlarını tekrar etsinler. dedik, aynen bugün
anlaşmalı boşanmalarda olduğu gibi. Ancak ne yazık ki
Komisyonda hep birlikte bu şekilde karar verdiğimiz ve önergelerle
düzelttiğimiz konu daha sonradan daraltılmıştır. Bu
daraltma iyi bir daraltma değildir arkadaşlar. Sonucunda bu
mahkemelerden ya da bu ara buluculardan gelen uzlaşma tutanaklarında
pek çok dava açılmak durumunda kalacaktır. Ben böyle
dememiştim, ara bulucu bunları yanlış yazmış. ya
da Baskı altında kaldım. diyeceklerdir ya da gerçekten irade
sahibinin serbest iradesiyle yapıp yapmadığı konusunda pek
çok problem çıkacaktır.
Bu nedenle, ben, sizin
tarafınızdan verilen bu önergenin geri çekilmesini sizlerden talep
ediyorum, çünkü Komisyonun ortak bir iradesi oluşmuştu o konuda, o
iradeye saygı duyulması gerektiğini düşünüyorum.
Arkadaşlar, bunun
dışında, 1inci maddede biz şunu söylemiştik daha
önceden de, dedik ki: Ara buluculuk faaliyetleri ancak Medeni Kanun ve iş
hukuku kapsamı dışındaki konularda olsun. Niye böyle olsun
dedik? Yani Bu konuda özellikle kadınlar aldatılabilirler,
baskı altında tutulabilirler, çocuklarının velayetlerini
kaybedebilirler; pek çok sorunla karşı karşıya
kalabilirler. dedik. İş hukukunda da aynı şekilde,
işverenin baskısı altında gelip insanlar bu
tutanağı
İstenilen bir ara bulucuya yönlendirilip baskı
altında ya da manevi baskı altında bu tutanaklar
imzalatıldığı takdirde bunların sonuçları çok
ağır olur, toplumdaki bu sisteme güven zaten azalır,
mahkemelerin de yeterince bunu incelememesi durumunda bu güven
bunalımı ciddi anlamda olur. dedik. İşte, bu nedenle, biz
bu duruşma
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
DİLEK AKAGÜN YILMAZ (Devamla)
Teşekkür ederim. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz
Sayın Yılmaz.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 233 sıra
sayılı kanun tasarısının 18. Maddesine
aşağıdaki metnin 2. Fıkra olarak eklenmesini, fıkra
numaralarının teselsül ettirilmesini arz ve teklif ederiz.
"(2) Mahkeme tarafların
anlaşma tutanağına icra şerhi verirken bu
anlaşmanın kamu düzenine uygun olup olmadığını
resen inceler, taraflar arasındaki uyuşmazlıkta
yabancılık unsurunun bulunduğu hâllerde ise Milletlerarası
Özel Hukuk ve Usul Hukuku Kanunu hükümlerini uygular.
Faruk
Bal (Konya) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye
katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HAKAN
ÇAVUŞOĞLU (Bursa) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
BAŞBAKAN YARDIMCISI BEKİR
BOZDAĞ (Yozgat) Katılmıyoruz efendim.
OKTAY VURAL (İzmir) Gerekçe
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Tarafların uzlaşması ile
aralarındaki hukuki ihtilafı sona erdirmeleri elbette
asıldır.
Tarafların
anlaşmasının icra kabiliyeti ise bir mahkeme hükmünü gerektirir.
1-
Mahkemeler her hâl ve şart altında Türk Milleti adına yargı
yetkisini kullanır iken kamu düzenini gözetmek zorundadır.
2-
Yabancılık unsuru içeren anlaşmaların tescili her devletin
hükümranlık hakkıyla doğrudan ilgilidir.
Tasarıda bu hususun meskut
geçilmesi uygulamada hem tereddüde yol açacak ve hem de bazı kötü niyetli
tarafların Milletlerarası Özel Hukuk ve Usul Hukuku Kanunun
arkasından dolanarak tenfiz ve tanınma kabiliyeti olmayan
yabancı mahkeme kararlarının Türkiye'de uygulanmasını
sağlamak amacı ile bu kanundan yararlanabilirler.
Tasarıda bu hususun meskut
geçilmesi uygulamada tereddüde yol açacaktır.
Bu tereddüdün giderilmesi için iş
bu önerge verilmiştir.
Anlaşma tutanağının
kamu düzeni açısından mahkemece incelenmemesi hâli ile
yabancılık unsuru içeren anlaşmaların bilinerek meskut
geçilmiş ise bu durum çok ciddidir ve çok vahimdir.
Her iki durum Devletin hükümranlık
hakkının doğal sonucudur.
BAŞKAN Gerekçesini
okuttuğum önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 233 sıra
sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu
Tasarısının 18 inci maddesinin üçüncü fıkrasının
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Ahmet
Aydın (Adıyaman) ve arkadaşları
"(3) İcra edilebilirlik
şerhinin verilmesi, çekişmesiz yargı işidir ve buna
ilişkin inceleme dosya üzerinden de yapılabilir. Ancak
arabuluculuğa elverişli olan aile hukukuna ilişkin
uyuşmazlıklarda inceleme duruşmalı olarak
yapılır. Bu incelemenin kapsamı anlaşmanın
içeriğinin arabuluculuğa ve cebri icraya elverişli olup
olmadığı hususlarıyla sınırlıdır.
Anlaşma belgesine icra edilebilirlik şerhi verilmesi için mahkemeye
yapılacak olan başvuru ile bunun üzerine verilecek kararlara
karşı ilgili tarafından istinaf yoluna gidilmesi hâlinde, maktu
harç alınır. Taraflar anlaşma belgesini icra edilebilirlik
şerhi verdirmeden başka bir resmi işlemde kullanmak isterlerse,
damga vergisi de maktu olarak alınır."
BAŞKAN Komisyon önergeye
katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HAKAN
ÇAVUŞOĞLU (Bursa) Takdire bırakıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
BAŞBAKAN YARDIMCISI BEKİR
BOZDAĞ (Yozgat) Katılıyoruz efendim.
AHMET AYDIN (Adıyaman) Gerekçe
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Arabuluculuğun daha etkin bir
şekilde uygulanabilmesi ve cazip hale getirilebilmesi için icra
edilebilirlik şerhinin verilmesinde incelemenin dosya üzerinden de
yapılabilmesi gerekmektedir. Zira, arabuluculuk,
uyuşmazlığın müzakere ve görüşme yoluyla taraflarca
gönüllülük esasına dayanarak kendileri tarafından çözümlenmesidir.
Arabuluculuğun amacı, uyuşmazlıkların mahkeme önüne
gelmeden, tarafların anlaşmasıyla basit ve kolay bir
şekilde çözümlenmesidir. Herhangi bir ayrım yapmaksızın tüm
uyuşmazlıklarda incelemenin duruşmalı olarak
yapılması mahkemelerin iş yükünü artırabileceği gibi
özellikle ticarî uyuşmazlıklar bakımından arabuluculuk
kurumunun tercih edilmemesine de neden olabilecektir. Bununla birlikte,
arabuluculuğa elverişli olan aile hukukuna ilişkin uyuşmazlıkların
niteliği gereği duruşma yapılması zorunludur. Bu
nedenle, arabuluculuğa elverişli olan aile hukukuna ilişkin
uyuşmazlıklar hariç olmak üzere icra edilebilirlik şerhine
ilişkin incelemenin dosya üzerinden de yapılabilmesi amacıyla bu
önerge verilmiştir.
BAŞKAN Gerekçesini
okuttuğum önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Önerge kabul edilmiştir.
Kabul edilen bu önerge
doğrultusunda 18inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
18inci madde kabul edilmiştir.
Böylece, birinci bölümde yer alan maddelerin
oylamaları tamamlanmıştır.
On dakika ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 22.31
ALTINCI OTURUM
Açılma
Saati: 22.45
BAŞKAN: Başkan Vekili
Şükran Güldal MUMCU
KÂTİP ÜYELER: Mustafa HAMARAT
(Ordu), Fatih ŞAHİN (Ankara)
----- 0 -----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri,
Türkiye Büyük Millet Meclisinin 116ncı Birleşiminin
Altıncı Oturumunu açıyorum.
233 sıra sayılı Kanun
Tasarısının görüşmelerine devam edeceğiz.
Komisyon ve Hükûmet yerinde.
Şimdi ikinci bölümün
görüşmelerine başlıyoruz.
İkinci bölüm, 35inci maddenin
birinci ve ikinci fıkraları ile geçici madde 1 ve 2 dâhil 19 ila
38inci maddeleri kapsamaktadır.
İkinci bölüm üzerinde, gruplar
adına, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Kırklareli
Milletvekili Turgut Dibek konuşacaktır.
Buyurunuz Sayın Dibek. (CHP
sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA TURGUT DİBEK
(Kırklareli) Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Değerli arkadaşlar, az önce
15inci maddeyle ilgili olarak önergemiz üzerinde konuşurken
belirtmiştim. İkinci bölümle ilgili Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına söz aldığımda, biraz daha bu kurumu, ara buluculuk
kurumunu farklı değerlendirmek istediğimi, özellikle niye bizim
soru işaretlerimizin olduğunu, kamuoyunda, hukuk çevrelerinde,
barolarda niçin kuşkular olduğunu, niye bazı soruların
sorulduğunu sizlerle paylaşmak, bunları değerlendirmek
istediğimi belirtmiştim.
Anayasamızın 9uncu maddesi
var, Komisyonda da aslında bunu belirttik. Yargı yetkisinin Türk
milleti adına bağımsız mahkemelerce
kullanılacağını belirten bir hükmümüz var, yine 6ncı
maddemiz var egemenlikle ilgili. Bu kurum acaba yeni bir yargı faaliyeti
midir? Bu kurum çok hukukluluğu beraberinde mi getirecektir?
Anayasamızın 9uncu maddesindeki yargı yetkisinin
bağımsız mahkemeler tarafından kullanılması bir
anlamda bu kurumla baypas mı edilecektir? Bu tür sorular soruluyor. Bu tür
konular hukuk camiasında, bizlerin arasında konuşuluyor.
Şimdi, belki iktidar partisi milletvekillerimiz Siz genelde kuşkucu
yaklaşıyorsunuz, aslında bu kurum hiç de öyle bir kurum
değil
Az önce Sayın Bakan da sorulara yanıtlarda verdi, bizler
de biliyoruz, yani maddeleri okuduğumuz zaman
İşte Avrupaya da
gittik. Bizler, arkadaşlarımızla, İngiltere ziyaretinde,
ara buluculuk kurumunun İngiltere ayağını orada
incelemiştik ama diğer arkadaşlarımız Amerika,
İtalya, Almanya, Avusturya, diğer ülkelerde de bu kurum nasıl
uygulanıyor, orada incelediler. Biz de gördük İngilteredeki
olayı. Tabii orası İngiltere, Almanya, İtalya, burası
da Türkiye değerli arkadaşlar. Türkiye bambaşka bir ülke. Her
ülkenin kendine özgü koşulları var, kendi sosyal sorunları var.
Şimdi, bir de bizim bir
Başbakanımız var değerli arkadaşlar. Sayın
Başbakan zaman zaman
çıkıyor, her konuda olduğu gibi
Bu konuyla ilgili de
geçmişte yaptığı bir konuşma var, onu sizlerle
paylaşacağım, bizim kafalarımızı
karıştırmaya yetiyor yaptığı konuşma.
Kendisi, 30 Eylül 2010da, yani 12 Eylül referandumu yapıldıktan
sonra, Marmara Üniversitesinin yeni öğretim yılı
açılış törenlerine katılmıştı ve orada bir
konuşma yapmıştı, o konuşmada çok ilginç cümleler kurmuştu
kendisi. Şimdi o cümleleri buradan okuyacağım. Tabii bu
cümleleri sizler de yorumlayabilirsiniz, bizler de yorumlayacağız.
Bizim gibi birçok vatandaşımızın da Sayın
Başbakan ne demek istedi? Niçin bu cümleleri kurdu? diye kafaları
karıştı. Bakın Sayın Başbakan ne demiş o
üniversite açılış töreninde? Demiş ki: Farklı inanç
gruplarının gerekirse kendi yargılamasını
yapmasının mirasçılarıyız. İnşallah,
gelecekte yine böyle bir öncü rol üstleneceğiz. Bunu Başbakan
söylemiş değerli arkadaşlar. Şimdi, ben
yorumlamayayım, siz kendiniz yorumlayın, Sayın Başbakan ne
demek istemiş? Farklı inanç gruplarının gerekirse kendi
yargılamasını yapmasının mirasçılarıyız.
sözüyle ne demek istemiş olabilir? Yani bunun içerisinde çok hukukluluk
var mıdır sizce? Yani bu ifadeyle Sayın Başbakan,
Anayasamızda belirtilen, kişilerin kimlikleri, kişilerin
inançları, kişilerin diğer düşünceleri, cinsiyetleri,
bunların her birini bir kenara koyarak evrensel hukuk kurallarına
göre insanlar kanunlar önünde eşit bir şekilde, bunların her
biri değerlendirilmeksizin hukuk kurallarına tabidir mi demek
istemiş? Yoksa, hayır, isterlerse insanlar, bu ülkede
yaşayanlar, kendi inançlarına göre, evrensel hukuk
kurallarının dışında, inandıkları dinsel
değerlerin kurallarıyla da yargılamalarını yapabilir
mi demek istemiş? Şimdi, baktığımız zaman öyle
bir şey çıkıyor.
Şimdi, durup dururken bu
açıklamayı niye yapmıştır Sayın Başbakan?
Tabii, iki şık var. Yani Dilimiz sürçtü. diyebilirsiniz ya da
Hayır, aslında Sayın Başbakanın zihninin gerisinde
birtakım inançları var, değerleri var. Yani bunu mu
farkında olmadan, o zihnin arka planını mı bu
konuşmayla yansıttı diye ben düşünmeden edemedim, birçok
insan da bunu öyle değerlendirdi. Komisyonda da bunu konuştuk.
Şimdi, arkadaşlar, bu ülkenin
Başbakanı bu sözü söylerse, ara buluculuk kurumunu da burada
tartışırsak, işte, alırız bunları
birleştiririz ve deriz ki Bu kurum acaba Türkiyeye ne getirecek?
İşte, kafalar buradan karışıyor. Şimdi,
Sayın Başbakan, daha sonra bu sözünü bir yerde de düzeltmedi, onu da
söyleyeyim yani daha farklı Hayır, ben öyle demek istemedim, benim
söylemek istediğim buydu
Biliyorsunuz, bazen buna benzer
açıklamalar yapıyor, daha sonra da diyor ki: Hayır ya, ben
işte onu demek istememiştim, basın bunu, medya bunu
değiştirdi ya da yanlış aksettirdi, konu bu değildir.
Bakın, değerli
arkadaşlar, siz bu açıklamayı yaparsanız, bu ülkede,
insanlar, az önce belirttiğim gibi, kimlikleri, inançları ve
cinsiyetleri hiçbir şekilde değerlendirilmeden, hukuk kurallarıyla
yani laik hukuk dediğimiz ve bizim Anayasamızın da
teminatına alınmış olan hukuk devletinin evrensel hukuk
kuralları içerisinde yargılanma haklarını değil de
bundan cesaret alırlar ve Biz çok hukukluluğu istiyoruz ve çok
hukukluluğun gereği de, kendi inançlarımız bizim budur ve
dinsel hukuk kurallarımıza göre, dinsel hukukumuza göre
yargılamamızı yapmak istiyoruz, sorunlarımızı
buna göre çözmek istiyoruz. diyebilirler, bu cesareti bulabilirler. Alın
size çok hukukluluk.
Şimdi, bu kurum bunu getirecek mi?
Hayır, bu kurum bunu getirmeyecek. diyor değerli
arkadaşlarımız yani iktidar grubu da. Aslında Avrupaya
veya diğer ülkelere gittiğimizde, evet, bu kurumun öyle onunla bir
alakası yok. Gerçi, yurt dışına gitmeden önce burada bizim
kafamız bu konuyla ilgili karışıktı bu nedenlerle.
İşte iktidar grubu Ya gelin bir Avrupaya gidelim, bakın bu
kurum yurt dışında, Amerikada uzun yıllardır
uygulanıyor, mesafe katedilmiş; bir görün bakalım, ondan sonra
düşünceleriniz değişecektir. diye söylemlerde
bulunuyorlardı. Hep beraber gittik. Gittik, geldik bizim
kafamızdakiler değişmedi ama iktidar grubunun kafasındaki,
arkadaşlarımızın kafalarındaki bu konu
değişti.
Şunu gördük: Hiç de öyle
değil. Ben İngiltere ayağını gördüm. İngilterede
1990lı yıllarda bu iş başlamış, 2000
yılında kanunu çıkmış. 99da, 2000de bizzat yasal
düzenlemesi yapılmış, biz şu anda çıkarıyoruz
2012de. Yüzde 3, yüzde 2
Soruyoruz yani, dört gün kaldık orada, birçok
ziyaretler yaptık, şunu diyor ilgililer: Ya vatandaşın
haberi yok. İngilterede ara buluculuk diye bir kurum var, alternatif
çözüm üreten bir kurum var ama bundan vatandaşların haberi yok, kimse
bilmiyor, insanlar bu kuruma başvurmuyor. İngiltereden bahsediyorum.
Bu Amerikada da böyle, sanıyorum yüzde 3ler, 2ler civarında, ama
burada ballandıra ballandıra, işte dostane çözüm önerisi olarak
da niteleniyor, alternatif çözüm önerisi.
Bu konu, işte yargının
sorunlarını halledecek, çözecek ve işte mahkemelerdeki
yığılmaları önleyecek. Yok böyle bir şey. Yani
işin o tarafı da öyle. Ama bakın, belirtmiş olduğum o
ilk kısım değerli arkadaşlar önemli. Yani sizler, önce
Belki
uygun bir zamanda ben fırsatım olursa Sayın Başbakana
soracağım bunu, yani artık bunu soru önergesiyle de sorabiliriz,
fakat burada ara buluculuk kurumu, Sayın Başbakanın
düşünceleriyle örtüşen bir kurumdur. Yarın uygulamaya
başladığında değerli arkadaşlar bizim
çekincelerimiz bunlardır.
Bu ülkenin bir Sağlık
Bakanı var. Yani konuşmalarına baktığımızda,
dünyada hiçbir ülkenin sağlık bakanının söylemediği
sözleri söylüyor. En son kürtajla ilgili konu gündeme geldiğinde tabii bu
kamuoyunda tartışıldı ve tabii tepkiler de çekti, ama
Sayın Sağlık Bakanı kalktı dedi ki: İşte tecavüze
uğramış olabilir bir kadın. Yani o kadının
ailesi, efendim töre, işte birtakım kurallar o kadınla ilgili ne
gerekiyorsa yapabilir. cinsinden veya türünden veya o mealde diyelim
açıklamalarla Biz o çocuğa sahip çıkabiliriz. dedi.
Şimdi, işin özü O çocuğu biz sahiplenebiliriz, o çocuğa
bakabiliriz. diyor Sayın Bakan. Peki, kadın ne olacak? O bizi
ilgilendirmez! Kadın, kardeşi mi infaz eder, kendi mi gider asar,
intihar eder, o onun sorunu! Biz çocuğa bakarız!
Şimdi
arkadaşlar, böyle bir ülkenin Hükûmetinin Sağlık Bakanıyla
karşı karşıyayız, daha doğrusu böyle bir
anlayışla karşı karşıyayız.
Şimdi, böyle bir
tabloda
Bu sadece bir örnek, spesifik, belki vurucu bir örnek olsun diye bunu
veriyorum. Yani burada Doğu Anadolu, Güneydoğu Anadolu Bölgesinden milletvekillerimiz
var, o bölgelere zaman zaman gidiyoruz, kadınların gerek aile gerek
eş baskısıyla neler yaşadığını
biliyoruz. Genç kızlarımız orada, o bölgede herhâlde kot
pantolon giymekte pek öyle kolay kolay o özgürlüklerini kullanamıyorlar.
Ne zorluklarla karşılaştıklarını görüyoruz. Bu
kurum onları çok zora sokacaktır.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.
Buyurunuz.
TURGUT DİBEK
(Devamla) Sayın Başbakanın açıklamalarıyla da
cesaret bulan kesimler Biz farklı inanç sahibi olarak, inançlarımızın
gereği, kendi kurallarımızla kendi dinsel hukukumuzu uygulamak
istiyoruz. Ona göre mirasta, diğer konularda dinsel kurallara göre biz
yargılamamızı yapmak istiyoruz
Dolayısıyla her ne
kadar kanun hükmünde emredici hukuk kuralları, kamu düzeni ara bulucuya
birtakım sınırlamalar getirse de her şey gizli
arkadaşlar, her şey gizli yani gizli bir süreç var. Taraflar geliyor
usulü serbestçe belirliyor, aralarında nasıl konuşuyorlar, hangi
yöntemle konuşuyorlar, bunu kimse bilmiyor. İşte onun içerisinde
çok hukukluluk bu kurumla Türkiyede hayata geçebilir kaygımız var.
Diğer önergelerde
de düşüncelerimizi belirteceğiz. Bu konuyu kamuoyunun dikkatine
sunmak istedim.
Teşekkür ediyorum.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Dibek.
Şahsı
adına Konya Milletvekili Harun Tüfekci? Yok.
Şahsı
adına Bolu Milletvekili Fehmi Küpçü? Yok.
Soru-cevap yok.
Şimdi, ikinci bölümün tümü
üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
Şimdi, ikinci bölümde yer alan
maddeleri, varsa o madde üzerindeki önerge işlemlerini yaptıktan
sonra ayrı ayrı oylarınıza sunacağım.
19uncu madde üzerinde bir önerge
vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşmekte olduğumuz Hukuk
Uyuşmazlıklarında arabuluculuk kanunu tasarısının
19. maddesinin 1. fıkrasının başlangıç
kısmında belirtilen "daire başkanlığı
ibaresinin Arabuluculuk kurulu olarak değiştirilmesini;
Yine son cümlesindeki
"ilişkin bilgiler" ibaresinden sonra gelen "daire
Başkanlığı" ibaresinin çıkartılarak
Arabuluculuk kurulu olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Ali
İhsan Köktürk Ali
Özgündüz
Dilek Akagün Yılmaz
Zonguldak
İstanbul Uşak
Mahmut
Tanal Musa
Çam Tufan
Köse
İstanbul
İzmir
Çorum
Candan Yüceer
Tekirdağ
BAŞKAN Komisyon önergeye
katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ YILMAZ
TUNÇ (Bartın) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
ORMAN VE SU İŞLERİ
BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) - Katılamıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Kim konuşacak acaba?
DİLEK AKAGÜN YILMAZ (Uşak)
Gerekçe
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Arabulucular sicilinin
Bakanlığa bağlı Daire Başkanlığı
tarafından değil, daha özerk bir kuruluş olan Arabuluculuk
kurulu tarafından tutulması ve bu şekilde arabulucuların
daha bağımsız bir yapıya kavuşturulması
amacıyla önerilmiştir.
BAŞKAN Gerekçesini
okuttuğum önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
19uncu maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
19uncu madde kabul
edilmiştir.
20nci madde üzerinde bir önerge
vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşmekte olduğumuz Hukuk
Uyuşmazlıklarında arabuluculuk kanunu tasarısının
20. maddesinin l. fıkrasındaki "ilgilinin" ibaresinden
sonra gelen "Daire Başkanlığına" ibaresinin kaldırılarak
"Arabuluculuk kuruluna" ibaresinin eklenmesini
2. fıkrasının d
bendindeki "bakanlıkça yapılan yazılı ve
uygulamalı sınavda başarılı olmak ibaresinin
kaldırılmasını
2. fıkrasının b)
bendinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz
ve teklif ederiz.
b) Mesleğinde en az 10
yıllık kıdeme sahip avukat olmak
Ali
İhsan Köktürk Ali
Özgündüz
Dilek Akagün Yılmaz
Zonguldak
İstanbul
Uşak
Mahmut
Tanal Musa
Çam Candan
Yüceer
İstanbul
İzmir
Tekirdağ
Tufan Köse
Çorum
BAŞKAN Komisyon önergeye
katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ YILMAZ
TUNÇ (Bartın) -
Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
ORMAN VE SU İŞLERİ
BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) - Katılmıyoruz
Başkanım.
BAŞKAN Gerekçe mi?
DİLEK AKAGÜN YILMAZ (Uşak)
Gerekçe okunsun.
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe: Arabuluculuk sicilinin
tutulması daha
bağımsız ve özerk bir kuruluş olan Arabuluculuk Kuruluna
verilerek arabulucuların daha tarafsız ve objektif ölçütlerle
seçilmesi ve güvenceye sahip olmaları amaçlanmıştır.
2.fıkranın (b) bendinin ise
mesleğinde en az 10 yıllık kıdeme sahip avukat olma koşulu getirilerek kamuoyunda pek
çok itiraza neden olan arabuluculuğa karşı olan güvenin
sağlanması ve her türlü adli işlemi sadece avukatların
yapabileceğine ilişkin Avukatlık kanunu m.35 ile paralellik
sağlanması için önerilmiştir.
Meslekte on yıllık
kıdeme sahip bir avukatın arabuluculuk eğitimine tabi
tutulması yeterli olup, ayrıca sınav yapılması yerinde
değildir. Üstelik uygulamalı sınavı Adalet Bakanlığı
yaptığında politik tercihler esas
alındığından sınavın kaldırılması
önerilmektedir.
BAŞKAN Gerekçesini
okuttuğum önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Komisyonun bir düzeltme talebi
vardır.
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ YILMAZ
TUNÇ (Bartın) Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
20nci maddenin ikinci
fıkrasında arabuluculuk siciline ibaresinin arabulucular siciline
olarak düzeltilmesini talep ediyoruz.
BAŞKAN Bu düzeltme talebiyle
birlikte 20nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
20nci madde kabul edilmiştir.
21inci madde üzerinde bir önerge
vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşmekte olduğumuz Hukuk
Uyuşmazlıklarında arabuluculuk kanunu tasarısının
21.maddesinin 1.fıkrasının başlangıç
kısmındaki "Daire başkanlığı"
ibaresinin "Arabuluculuk kurulu" olarak değiştirilmesini;
2.fıkrasının
aşağıda belirtildiği şekilde
değiştirilmesini saygıyla arz ve teklif ederiz
(2) Arabuluculuk kurulu,
Arabulucuların uyması gereken meslek kurallarını belirler.
Kurul bu kanunun öngördüğü yükümlülükleri ve meslek kurallarını
yerine getirmediğini tespit ettiği arabulucuyu yazılı
olarak uyarır; bu uyarıya uyulmaması halinde arabulucunun
savunmasını aldıktan sonra gerekirse adının sicilden
silinmesine salt çoğunluk ile karar verir. Bu kararlara karşı
yargı yolu açıktır.Yargıya başvurulmuş
olması arabulucunun faaliyetini sürdürmesi sonucunu doğurmaz.
Ali İhsan Köktürk Ali Özgündüz Dilek Akagün
Yılmaz
Zonguldak İstanbul Uşak
Mahmut Tanal Musa Çam Candan
Yüceer
İstanbul İzmir Tekirdağ
Bülent Tezcan
Aydın
BAŞKAN Komisyon önergeye
katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ YILMAZ TUNÇ (Bartın) Katılmıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
ORMAN VE SU
İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar)
Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Sayın
Yılmaz, buyurunuz.
DİLEK AKAGÜN YILMAZ
(Uşak) Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; burada pek
çok konuşmayı biz, aslında, yani yerine ulaşması
amacıyla yapamıyoruz ne yazık ki. Şurada çok az sayıda
arkadaşımız var. Ne kadar olumlu öneriler getirirsek getirelim,
bu olumlu önerilerimizin kabul görmemesi nedeniyle buradaki
konuşmaların çoğunluğu tarihe not düşmek, tutanaklarda
bu beyanların olması nedeniyle yapılıyor. O nedenle, aynı
nitelikte, yine kabul edilmeyeceğini bilerek ben burada bu maddeyle ilgili
bir konuşma yapmak istiyorum.
Şimdi, biz,
özellikle ara buluculuk tasarısına karşı bir tavır
geliştirirken ve ara buluculuğun Bağımsız
mahkemelerce yargılama yapılır. Anayasa maddesine
aykırı olduğunu iddia ederken asıl önemli konulardan bir
tanesi gizlilikti, bir tanesi de doğrudan doğruya Adalet
Bakanlığına bağlı bir ara bulucular mesleğinin
oluşturulmasından dolayı biz buna tepki koyuyorduk. Yani bu ara
bulucuların bağlı olduğu kurumun aslında ara bulucular
kurulu olması lazım, Adalet Bakanlığının
olmaması lazım. Ben daha önceki konuşmalarımda da
kısaca bahsettim. Örneğin Belçikada bu konuda daha özerk bir
kuruluş var, bakanlığa ve yürütmeye doğrudan doğruya
bağlı olmayan, gerçekten ara bulucuların hem denetimleri hem de
nasıl faaliyet yürüteceklerine dair belli konularda önerilerde bulunan ya
da disiplin işlemlerini yapan bir federal komisyon var. Aynı
nitelikte, bizim ülkemizde de en azından böylesi bir kurul
oluşturulmalı diye biz düşündük, özerk bir kurul
oluşturulmalı diye düşündük. Çünkü Adalet
Bakanlığına bağlı olması bu ara bulucuların,
sınavını Adalet Bakanlığının yapması, eğitim
konularından Adalet Bakanlığının sorumlu olması
ve eğiticileri belirlemesi, ardından yine bu ara bulucuların
tutanaklarını Adalet Bakanlığına göndermek durumunda
kalmaları, pek çok konuda
doğrudan doğruya Adalet Bakanlığının emir ve
talimatı altında olan bir meslek grubu oluşacak diye bizim
tepkimiz ondandı zaten. Bu nedenle de biz aslında daha
bağımsız ve daha özerk bir yapıda olan Arabulucular
Kurulunun bu konuda yetkin olması gerektiğini ve bu konuda asıl
yetkili olması gerekenin bu kurul olduğunu düşünüyorduk. Bunun
için de bu kurulla ilgili değişik önerilerimiz oldu, kurulun
oluşmasına ilişkin de önerilerimiz oldu. Örneğin sadece
Adalet Bakanlığı bürokratlarının çoğunlukta
olduğu bir kurul olmasın, yani bağımsız
örgütlenmelerden, örneğin işte Barolar Birliğinden daha fazla
insan olsun, noterlerden daha fazla insan olsun ya da diğer meslek kuruluşlarından
daha fazla insan olsun ama doğrudan doğruya Adalet
Bakanlığının bürokratları ve denetimi altındaki
kurumlardan oluşmasın diye bir önergemiz vardı, ama bunlar ne
yazık ki kabul edilmedi. İşte bunun sonucunda -yani burada
oluşan şey- doğrudan doğruya Adalet
Bakanlığına bağlı bir meslek grubu
oluşturmuş oluyoruz. Her ne kadar AKP tarafından yargı
dizayn edilmiş olsa da, demek ki dizayn edilmiş olmasına
rağmen yargıçlara yine de güvenilmiyor çünkü onların bir hukuk
nosyonu vardır, bir meslek ahlakı vardır, bir meslek etiği
vardır, yani ne kadar bağımlı olursa olsun Hâkimler ve
Savcılar Yüksek Kurulu da kısmen bu kurallara uygun davranır,
onun için doğrudan doğruya bizim denetleyeceğimiz bir ara
bulucular mesleği oluşsun diye düşünüldüğü için bizim bütün
önergelerimiz reddedildi. Hâlbuki bu önergemizde olduğu gibi Arabulucular
Kurulunun daha bağımsız bir yapıda olması, meslek
kurallarını Arabulucular Kurulunun belirlemesi, aynı zamanda
meslekten ihracın da Arabulucular Kurulu tarafından
yapılması ve disiplin işlemlerinin tümüyle Arabulucular Kurulu
tarafından yapılması ve Arabulucular Kurulunun vermiş
olduğu kararlara karşı da yargıya başvurabilmesi
konusunda bir önerge veriyoruz biz. Her ne kadar bu önergenin sizler
tarafından kabul edilmeyeceğini bilmemize rağmen, bunu kabul
ettiğimiz takdirde gerçekten biz örnek verdiğimiz Avrupa ülkelerinde
olduğu gibi, aynen o çerçevede bir çalışma yapmış
olacağız.
Şimdi, pek çok örnekler veriliyor
ama AKP grubunun ya da bu çalışmaları yapan
arkadaşların işine gelmeyen bir başka örneği de ben
vereyim size isterseniz. 1995 yılından beri Fransada bu sistem
uygulanıyor, ara buluculuk sistemi uygulanıyor. Orada doğrudan
doğruya hâkimin müdahalesi var, hâkim kendisine gelen davalarla ilgili bu
konunun ara buluculuğa uygun olabildiğini düşünüyor ve ara
buluculuğa sevk ediyor, daha sonra ara bulucudan zaman zaman raporlar
alıyor Ne yapıyorsunuz, nasıl bir işleminiz var? diye.
Ardından ara bulucu eğer yanlış bir şey yaparsa ya da
iyi bir gidişat yoksa ara bulucuyu bu görevden alabiliyor, resen yeniden
kendi davasına, o davaya bakabiliyor. Her türlü tutanağı yine
hâkimin karşısına getiriyorlar, önce ara bulucuya soruyor, daha
sonra taraflara soruyor ve bu taraflara sorduktan sonra da bunun emredici hukuk
kurallarına aykırı olduğu
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
DİLEK AKAGÜN YILMAZ (Devamla)
Teşekkür ederim arkadaşlar.
(CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz
Sayın Yılmaz.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
21inci maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
21inci madde kabul
edilmiştir.
22nci madde üzerinde bir önerge
vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşmekte olduğumuz Hukuk
Uyuşmazlıklarında arabuluculuk kanunu tasarısının
22. maddesinin 1. fıkrasına "hukuk fakültesinin"
ibaresinden sonra gelmek üzere "ve avukatlık stajının"
ibaresinin eklenmesini saygıyla arz ve teklif ederiz.
Ali
İhsan Köktürk Ali
Özgündüz Dilek
Akagün Yılmaz
Zonguldak İstanbul Uşak
Mahmut
Tanal Musa
Çam Candan
Yüceer
İstanbul İzmir Tekirdağ
BAŞKAN Komisyon önergeye
katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ YILMAZ
TUNÇ (Bartın) Katılmıyoruz Sayın Başkan
BAŞKAN Hükûmet?
ORMAN VE SU İŞLERİ
BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Gerekçe.
Gerekçe:
20. maddede meslekte 10
yıllık kıdeme sahip avukatların arabulucu olması
konusunda önerge verilmiş olup, aynı madde ile bütünlük
sağlanması ve arabuluculuk eğitiminden önce avukatlık
meslek kurallarının öğrenilmesinin ve benimsenmesinin
sağlanması açısından önerilmiştir.
BAŞKAN Gerekçesini
okuttuğum önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
22nci maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
22nci madde kabul edilmiştir.
23üncü madde üzerinde bir önerge
vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşmekte olduğumuz Hukuk
Uyuşmazlıklarında arabuluculuk kanunu tasarısının
23. maddesinin 1. fıkrasına "bu kuruluşlar"
ibaresinden sonra gelen "Bakanlıktan" sözcüğünün
çıkartılarak "Arabuluculuk kurulundan" ibaresinin
eklenmesini saygıyla arz ve teklif ederiz.
Ali İhsan Köktürk Ali Özgündüz Dilek Akagün
Yılmaz
Zonguldak İstanbul Uşak
Mahmut Tanal Musa Çam Candan
Yüceer
İstanbul İzmir Tekirdağ
Bülent Tezcan
Aydın
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ YILMAZ
TUNÇ (Bartın) Katılmıyoruz.
BAŞKAN Hükûmet?
ORMAN VE SU İŞLERİ
BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(İstanbul) Gerekçe Sayın Başkan.
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Eğitim kuruluşlarına iznin Bakanlık
tarafından değil, daha özerk ve objektif kriterlere göre karar
verebilecek olan arabuluculuk kurulu tarafından verilmesi amacıyla
önerilmiştir.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Karar yeter sayısı
istiyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Karar yeter sayısı istiyorsunuz.
Gerekçesini okuttuğum önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Karar yeter
sayısı yoktur.
On dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati:
23.11
YEDİNCİ OTURUM
Açılma
Saati: 23.20
BAŞKAN: Başkan Vekili
Şükran Güldal MUMCU
KÂTİP ÜYELER: Mustafa HAMARAT
(Ordu), Fatih ŞAHİN (Ankara)
----- 0 -----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük
Millet Meclisinin 116ncı Birleşiminin Yedinci Oturumunu
açıyorum.
233 sıra sayılı Kanun
Tasarısının 23üncü maddesi üzerinde verilen Uşak
Milletvekili Dilek Akagün Yılmaz ve arkadaşlarının
önergesinin oylamasında karar yeter sayısı bulunamamıştı.
Şimdi, önergeyi tekrar
oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı
arayacağım. Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
Tasarının görüşmelerine
devam ediyoruz.
Komisyon ve Hükûmet yerinde.
23üncü maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
24üncü madde üzerinde bir önerge
vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşmekte olduğumuz Hukuk
Uyuşmazlıklarında arabuluculuk kanunu tasarısının
24. maddesinin 1. fıkrasına her defasında ibaresinden sonra
gelen üç sözcüğünün çıkartılarak iki ibaresinin eklenmesini
saygıyla arz ve teklif ederiz.
Ali İhsan Köktürk Ali Özgündüz Dilek Akagün
Yılmaz
Zonguldak İstanbul Uşak
Mahmut Tanal Musa Çam İhsan
Özkes
İstanbul İzmir İstanbul
Tufan Köse Hülya Güven
Çorum İzmir
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ YILMAZ TUNÇ (Bartın) -
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?..
BAŞBAKAN YARDIMCISI BEŞİR ATALAY (Kırıkkale)
Katılmıyoruz Başkan.
BAŞKAN Sayın Güven, buyurunuz. (CHP
sıralarından alkışlar)
HÜLYA GÜVEN (İzmir) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Sayın milletvekilleri, Adalet
Bakanlığınca 26/5/2008 tarihinde hazırlanan ve
Başkanlığımıza Bakanlar Kurulunca gönderilen 233
sıra sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk
Kanunu Tasarısının 24üncü maddesiyle ilgili olarak Cumhuriyet
Halk Partisi Grubu adına görüşlerimi belirtmek üzere huzurunuzda
bulunuyor, saygılarımı sunuyorum.
Bu kanun tasarısıyla Avrupa Birliğine uyum
çalışmaları çerçevesinde uyuşmazlıkları dava yolu
yerine tarafların kendi iradeleriyle uyuşmazlığa son
verilmesi hedeflenmektedir. Ancak biliyoruz ki, Hükûmetin kendi
çıkardığı kanunlara uymaması ya da saptırarak
uygulamasıyla Avrupa Birliğinden aslında
uzaklaşmaktayız.
Özellikle
anlaşmazlıkların çözümünün gizlilik içinde yürütülmesi,
açık olmaması kararlarının nasıl verildiği
konusunda soru işaretleri doğurmaktadır. Bağımsız
değerlendirme söz konusu olmayacaktır. Bu madde, medeni usul
hukukundaki mevcut aleniyet ilkesi ile Anayasamızın 141inci
maddesine de aykırıdır.
Yine yasa tasarısıyla, ticari
bir iş alanı yaratılmak istenmektedir. Yani hukuk fakültesi
mezunları ara bulucu eğitim kuruluşu tarafından düzenlenen
kurslardan eğitim alarak sınava gireceklerdir. Bir dershane türü daha
doğacak yani. Bu dershanelerin de Adalet Bakanlığı
bünyesinde oluşturulacak Arabuluculuk Daire Başkanlığı
tarafından organize edileceği belirtilmektedir. Bu organizasyon adaletin
özelleştirilmesinin bir adımı olabilir mi?
Örneğin,
yaşadığımız bir özelleştirme şekli daha var
sağlıkta. Çoğunluğu pratisyen olan hekimlerimiz bir hafta,
on günlük eğitimden geçtikten sonra Aile hekimi adıyla alanlara
gönderilmiş ve ücretsiz olması gereken sağlık sistemi
pratisyen iken, sağlık ocaklarında ücretsiz verilirken, adı
aile hekimi olunca sağlık sistemi altüst edilerek özelleştirmeye
doğru gitmiştir. Şimdi, artık aile hekimlerince muayenede
bedel alınmaktadır. Biz, gelecekte sağlık sistemi gibi
adalet sisteminin de altüst edilmeye çalışıldığını
yaşayacağız.
Adaylar kurs bedeli ödeyecekler,
sınav parası ödeyeceklerdir. Üstelik üniversite
sınavlarında, memur sınavlarında bile soruların
çalınmasını önleyemeyen bir Hükûmet yapısıyla,
tutuklulukları yıllar süren ve mahkemeye çıkarılmayan
milletvekilleri, gazeteciler, akademisyenler, askerler, öğrenci ve
vatandaşların olduğu bir Hükûmet döneminde bu
sınavların adil olması mümkün müdür? Sadece bugün 90 tıp
öğrencisinin gözaltına alındığını biliyor
muyuz? Neden, özel kuruluş tarafından verilmesi önerilen bu dersler hukuk
fakültesi dersleri içinde verilmez? Bu durum, dershaneciliği teşvik
değil midir? Ayrıca, en çok merak ettiğim de ikna teknikleri
dersinin içeriğidir. Öğrenilen ikna teknikleri nasıl ve nerede
uygulanacak? Öncelikle kadınlara mı uygulanacaktır, onlar
mı ikna edilmeye çalışılacaktır? İkna, açık
değil, o da mı gizli olacaktır? Yine, tasarıda, sürekli
eğitimin olmaması da bir eksikliktir.
24üncü maddeyle de eğitim
kuruluşlarının denetiminin üç yıl gibi uzun bir süreye
bağlandığı görülmektedir. Kamu kurumlarının
Sayıştay tarafından her yıl denetlendiği bir işleyişte
özel kuruluşların üç yılda bir denetlenmesi sakınca
yaratacaktır. Özel eğitim kuruluşları tembelleşecek,
kendilerini yenileme çabası içinde olmayacaklardır. Bu nedenle
denetimin hiç değilse iki yılda bir yapılması uygun
olacağından, Cumhuriyet Halk Partisi olarak bu maddeyi kabul
etmiyoruz.
Gördüğümüz gibi, kanun
tasarısının dershaneciliği teşvik etmesi, gizlilik
kararı ile de adalet sistemine güvenirliği kaldırması
nedeniyle sakıncalı bir yasa olduğunu belirtir, yüce heyete saygılar
sunarım.
Teşekkür ederim. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz
Sayın Güven.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
24üncü maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
24üncü madde kabul edilmiştir.
25inci madde üzerinde bir önerge
vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşmekte olduğumuz Hukuk
Uyuşmazlıklarında arabuluculuk kanunu tasarısının
25. maddesinin 1. fıkrasına tamamlayan ibaresinden sonra gelen
kişilere sözcüğünün çıkartılarak avukatlara ibaresinin
eklenmesini saygıyla arz ve teklif ederiz.
Ali
İhsan Köktürk Ali
Özgündüz Dilek
Akagün Yılmaz
Zonguldak
İstanbul
Uşak
Mahmut
Tanal Musa
Çam Candan
Yüceer
İstanbul
İzmir
Tekirdağ
Refik
Eryılmaz
Hatay
BAŞKAN Komisyon önergeye
katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ YILMAZ
TUNÇ (Bartın) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
BAŞBAKAN YARDIMCISI
BEŞİR ATALAY (Kırıkkale) Katılmıyoruz
Başkanım.
BAŞKAN Kim konuşacak?
DİLEK AKAGÜN YILMAZ (Uşak)
Refik Eryılmaz
BAŞKAN Sayın Eryılmaz,
buyurunuz efendim. (CHP sıralarından alkışlar)
REFİK ERYILMAZ (Hatay)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan
Arabuluculuk Kanun Tasarısının 25inci maddesinin 1inci
fıkrasında değişiklik yapılmasına ilişkin
önerge hakkında söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle Meclisi
saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri,
yaklaşık 1 milyon vatandaşımızın oyunu alarak
milletvekili seçilen 8 arkadaşımızın hâlâ cezaevinde esir
tutulmasını içime sindiremediğimi ifade etmek istiyorum. Zira,
bu kürsüden milletin egemenliğini kayıtsız ve şartsız
koruyacağımıza dair namusumuz ve şerefimiz üzerine yemin
ettik, ancak maalesef bu yeminin gereğini bu milletvekili
arkadaşlarımız için bugüne kadar yerine getiremedik. Bu sebepten
dolayı, özellikle iktidar milletvekillerine bu sorumluluklarını
bir kez daha hatırlatmayı görev addediyorum.
Değerli milletvekilleri, Hükûmet,
bugüne kadar Meclise sevk ettiği bütün yasa tasarılarında
olduğu gibi, bu yasa tasarısında da maalesef dayatmacı ve
tepeden inmeci bir anlayışla hareket etmiştir. Bu yasayla ilgili
yapılan eleştiriler dikkate alınmamıştır.
Hükûmet, sayısal çoğunluğuna güvenerek her türlü yapıcı
eleştiriyi dışlayan, dediğim dedik bir anlayışla
bu yasa tasarısını Meclis Genel Kuruluna getirmiştir.
Değerli milletvekilleri, bu yasa
tasarısı ile modern ve çağdaş hukuk sisteminin içinin
boşaltılarak, tasfiye edilerek kadılık sisteminin topluma
dayatılmak istendiğini görüyoruz. Bu kanun ölü doğmuş bir
kanundur, başarıya ulaşma şansı yoktur. Zira,
toplumsal dayanışma kültürünün yok edildiği, dinci ve kinci bir
toplum yaratılmaya çalışıldığı, toplumun
ayrıştırıldığı bir ortamda ara buluculuk
müessesesinin işlemesi mümkün değildir. Yasa tasarısında
ara buluculuk bir uyuşmazlık çözüm yöntemi olarak
tanımlanmıştır. Asıl olan
uyuşmazlıkların ne olursa olsun bir şekilde
hızlıca çözülmesi değil, hukuka ve hakkaniyete uygun bir
şekilde çözülmesidir.
Mevzuatımızda, Avukatlık
Yasasında, Ceza Muhakemeleri Kanununda ve Hukuk Usulü Muhakemeleri
Kanununda kişiler arasındaki ihtilafları uzlaşma yoluyla
çözmeye yönelik düzenlemeler zaten mevcuttur. Mevcut düzenlemelerin
geliştirilmesi gerekir iken yeni ve özel bir yasa
çıkarılması kesinlikle doğru olmamıştır.
Yasa tasarısının içeriğine
baktığımızda, tarafları uzlaşmaya götüren süreçte
metnin büyük sorunlar taşıdığını ve
Anayasanın 2, 6, 9, 11 ve 36ncı maddelerine
aykırılık oluşturduğunu görüyoruz. Zira, Anayasada
egemenliğin kayıtsız şartsız ulusa ait olduğu;
kullanılmasının hiçbir surette hiçbir kişiye, zümreye,
sınıfa bırakılamayacağı; hiçbir kimse ve
organın kaynağını Anayasadan almayan bir yetkiyi
kullanamayacağı, yargı yetkisinin Türk ulusu adına bağımsız
mahkemelerce kullanılacağı açıkça düzenlenmiştir.
Oysaki yasa metninde yargı alanındaki bu egemenliğin ve yetkinin
belirli kişilere ve zümrelere devredildiği görülmektedir.
Ayrıca, yasa tasarısı
önemli sakıncaları da beraberinde getirmektedir. Öncelikle izlenen
sürecin medeni olmamasından tutun, örneğin irade fesadı
hâllerinin en önemlilerinden ikrah, yani baskı, tehdit ve korkutma hâlinde
ne yapılacağı belirtilmemiştir. Sürece ilişkin süre
sınırının belli olmaması, aile ve miras hukukuna
ilişkin sınırların çizilmemiş olması, ara
bulucuya tanınan yetkilerin zamansız, haksız ve kötüye
kullanılması hâlinde ne tür yaptırımlar
uygulanacağının belirtilmemiş olması, herhangi bir
yargı yolunun öngörülmemiş olması ve uzlaşmaya kamu düzeni
bakımından denetim öngörülmemiş olması gibi önemli
sakıncaları içerdiği görülmektedir. Zaten yürütmeye göbekten
bağlı bir yargımız, bir yargı sistemimiz varken,
maalesef bu yasa tasarısıyla ikinci bir yürütme güdümlü yargı
yaratılmaktadır. Gerek ara bulucunun seçimi ve gerekse eğitimi
bu süreçte yaşanacak ayrı bir sıkıntı olarak
karşımıza çıkmaktadır. Bütün bunlar
gözetildiğinde yasanın hem yargıya hem avukatlık
mesleğine ve hem avukatlara zarar verebilecek önemli riskler
taşıdığı anlaşılmaktadır. (CHP
sıralarından alkışlar)
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkür ederiz
Sayın Eryılmaz.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul
edilmemiştir.
25inci maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... 25inci madde kabul
edilmiştir.
26ncı madde üzerinde bir önerge
vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşmekte olduğumuz Hukuk
Uyuşmazlıklarında arabuluculuk kanunu tasarısının
26. maddesinin başlığının Arabuluculuk kuruluna bilgi
verme yükümlülüğü olarak değiştirilmesini
başarısı konusunda ibaresinden sonra gelen Daire
başkanlığına sözcüğünün çıkartılarak
Arabuluculuk kuruluna ibaresinin eklenmesini saygıyla arz ve teklif
ederiz.
Ali İhsan Köktürk Dilek Akagün
Yılmaz Ali
Özgündüz
Zonguldak Uşak
İstanbul
Mahmut Tanal Musa Çam Candan Yüceer
İstanbul İzmir
Tekirdağ
Kazım
Kurt
Eskişehir
BAŞKAN Komisyon önergeye
katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ YILMAZ
TUNÇ (Bartın) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
BAŞBAKAN YARDIMCISI
BEŞİR ATALAY (Kırıkkale) Katılmıyoruz.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(İstanbul) Sayın Kazım Kurt
BAŞKAN Sayın Kurt,
buyurunuz efendim. (CHP sıralarından alkışlar)
KAZIM KURT (Eskişehir)
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; 233 sıra
sayılı Tasarının 26ncı maddesiyle ilgili vermiş
olduğumuz önerge hakkında söz almış bulunuyorum. Hepinizi
selamlıyorum.
Öncelikle, bu ara buluculuk ve ara
bulucuların eğitimiyle ilgili bir değerlendirme yapmak durumunda
olduğumuzda: Bunun, eğitici kurumların raporlarını
Daire Başkanlığına sunması üzerine bir madde. Oysa,
Daire Başkanlığı yürütmenin içinde, bakan tarafından
atanan ve tek bir kişi olması dikkate alındığında
bunun sakıncalı olduğunu düşünerek bu önergeyi vermiş
bulunuyoruz.
Önergemizde diyoruz ki, Arabuluculuk
Kuruluna bilgi verilmesi gerekir ve bu cümledeki Daire
Başkanlığı ibarelerinin de arabulucu olarak
değiştirilmesi gerekir.
Bunun sebebi şudur değerli
arkadaşlarımız: 23üncü maddeye göre ara buluculuk
eğitimini verecek olan kurumlar hukuk fakülteleri, Barolar Birliği ve
Adalet Akademisi.
Oldukça komplike bu kurumların
Bakanlıkta sadece bir daire başkanıyla muhatap
olmasının doğru olmadığını ve yasanın
kendi içinde de çelişkili olduğunu düşünüyoruz çünkü 32nci
madde ara buluculuk eğitimiyle ilgili ya da eğiticilerle ilgili tüm
görevleri Kurula görev olarak vermiş. Bu nedenle de eğitimle ilgili
bildirgelerin Daire Başkanlığına değil, Kurula
verilmesinin daha doğru olacağını vurgulamak istiyoruz.
Ancak tüm önergelerde olduğu gibi, bunda da dikkate
alınmayacağını ve oylarınızla
reddedileceğini düşünüyoruz, biliyoruz, bunu da sadece tutanaklara
geçiriyoruz çünkü yanlış yapmaya devam ediyorsunuz.
Bildiğiniz gibi, bu yasanın
gerekçesi Avrupa Birliği normları, Avrupadaki uygulamalar ve
Avrupadaki istekler olarak gerekçede var. Sayın Bakan sunuşunda da
bunlara ağırlık verdi. Oysa, Avrupada daha pek çok şey var
bizim alabileceğimiz, almak durumunda olduğumuz demokrasi var bir
kere, sosyal demokrasi var, bunları alalım. Ancak, onu değil de,
belki de toplumumuzun yapısına çok uygun olmayacak bir sistemi
getirmeye çalışıyoruz. Daha önce Ceza Kanununda ya da ceza
yargılamasında bir uzlaşma müessesesi getirildi ve
başarılı olmadı. Şu anda davaların kaçta
kaçı uzlaşmayla sonuçlandı ya da Uzlaşma Kurumundan ne
kadar başarı elde ettik; bunu sorgulamadan
Bir de hukuk
uyuşmazlıklarında ara buluculuk getirmeye
çalışmanın çok doğru bir tercih olmadığı
zamanla anlaşılacaktır, görülecektir ama burada esas temel, esas
neden, sanıyorum yeni bir meslek yaratmaya çalışmak, yeni bir
kurum yaratmaya çalışmak ve belki de hukuku bilimsel olmaktan
çıkarıp keyfî uygulamalarla, sadece eş dost, ahbap çavuş
ilişkileriyle bir düzene sokmaya çalışmak gibi bir algı
ortaya çıkıyor. Bu doğru bir yaklaşım değil çünkü
Türkiyede yurttaşlar bu tür sorunların çözümünü mahkemeden bekliyor.
Aslında bu yasaya da gerek olmadan hem Avukatlık Yasasının
35/A maddesine göre hem tahkim müessesesini işleterek bu ara buluculuk
fiilî anlamda işletilebilir, yürütülebilir ama bunlarda
başarısızlık, bunlarda toplumun bütününe uygunsuzluk
olduğu sürece zorlamayla getirilen bir yasa işlemeyecek bir kurum
yaratacaktır. Bu kurumun, Türkiyeye, Türk hukukuna yararı
olmayacağını düşünüyorum ve bu doğrultuda
verdiğimiz önergeye destek vermenizi ve hiç olmazsa buradaki eksiğin,
buradaki yanlışın yasanın kendi içerisindeki
sistematiğine uygun hâle getirilmesinde yarar olacağını
düşünüyoruz ve teklifimizi desteklemenizi diliyoruz.
Teşekkür ediyorum, saygılar
sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz
Sayın Kurt.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
26ncı maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
26ncı
madde kabul edilmiştir.
27nci madde üzerinde bir önerge
vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşmekte olduğumuz Hukuk
Uyuşmazlıklarında arabuluculuk kanunu tasarısının
27. maddesinin aşağıdaki" sözcüğünden sonra gelen
"hallerde" ibaresinin çıkartılarak "durumlarda
ibaresinin eklenmesini saygıyla arz ve teklif ederiz.
Ali İhsan Köktürk Ali Özgündüz Dilek Akagün
Yılmaz
Zonguldak İstanbul Uşak
Mahmut
Tanal Musa
Çam Candan
Yüceer
İstanbul İzmir Tekirdağ
BAŞKAN Komisyon önergeye
katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ YILMAZ
TUNÇ (Bartın) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
BAŞBAKAN YARDIMCISI
BEŞİR ATALAY (Kırıkkale) Katılmıyoruz
Başkanım.
BAŞKAN Kim konuşacak acaba?
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(İstanbul) Gerekçe okunsun.
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Madde metninin daha
anlaşılır olması için önerilmiştir.
BAŞKAN Gerekçesini
okuttuğum önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
27nci maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
27nci madde kabul edilmiştir.
28inci madde üzerinde bir önerge vardır,
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşmekte olduğumuz Hukuk
Uyuşmazlıklarında arabuluculuk kanunu tasarısının
28. maddesinin birinci fıkrasının metinden
çıkarılmasını saygıyla arz ve teklif ederiz
Ali İhsan Köktürk Ali Özgündüz Dilek Akagün
Yılmaz
Zonguldak İstanbul Uşak
Mahmut
Tanal Musa
Çam Candan
Yüceer
İstanbul İzmir Tekirdağ
BAŞKAN Komisyon önergeye
katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ YILMAZ
TUNÇ (Bartın) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
BAŞBAKAN YARDIMCISI
BEŞİR ATALAY (Kırıkkale) Katılmıyoruz
Sayın Başkan.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(İstanbul) Gerekçe okunsun.
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Arabuluculuk faaliyetlerinin ve
arabulucuların daha bağımsız bir yapıya sahip
olması için her türlü görevin arabulucular kurulu tarafından yerine
getirilmesi amacıyla önerilmiştir.
BAŞKAN Gerekçesini
okuttuğum önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
28inci maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
28inci madde kabul
edilmiştir.
29uncu madde üzerinde bir önerge
vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşmekte olduğumuz Hukuk
Uyuşmazlıklarında arabuluculuk kanunu tasarısının
29. maddesinin metinden çıkarılmasını saygıyla arz ve
teklif ederiz.
Ali İhsan Köktürk Ali Özgündüz Dilek Akagün
Yılmaz
Zonguldak İstanbul Uşak
Mahmut
Tanal Musa
Çam Aylin
Nazlıaka
İstanbul İzmir Ankara
BAŞKAN Komisyon önergeye
katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ YILMAZ
TUNÇ (Bartın) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
BAŞBAKAN YARDIMCISI
BEŞİR ATALAY (Kırıkkale) Katılmıyoruz
Sayın Başkan.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul)
Gerekçe okunsun.
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Arabuluculuk faaliyetlerinin ve
arabulucuların daha bağımsız bir yapıya sahip
olması için her türlü görevin arabulucular kurulu tarafından yerine
getirilmesi önerildiğinden daire başkanlığının
oluşturulmasına gerek yoktur.
BAŞKAN Gerekçesini
okuttuğum önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
29uncu maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
29uncu madde kabul
edilmiştir.
30uncu madde üzerinde bir önerge
vardır, okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşmekte olduğumuz Hukuk
Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu Tasarısının
30. maddesinin metinden çıkarılmasını saygıyla arz ve
teklif ederiz.
Ali İhsan Köktürk Ali Özgündüz Dilek Akagün
Yılmaz
Zonguldak İstanbul Uşak
Mahmut Tanal Musa Çam Aylin
Nazlıaka
İstanbul İzmir Ankara
BAŞKAN Komisyon önergeye
katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ YILMAZ
TUNÇ (Bartın) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
BAŞBAKAN YARDIMCISI
BEŞİR ATALAY (Kırıkkale) Katılmıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN Sayın Acar,
buyurunuz. (CHP sıralarından alkışlar)
GÜRKUT ACAR (Antalya) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; getirilen tasarının amacı yargının
hızlandırılmasına dayanıyor ve bu yargının
hızlandırılması amacı, tek başına adaleti
sağlayan bir amaç değildir. Her şeyden önce, Brechtin
dediği gibi Adalet ekmek gibi pişmelidir. Eğer adalet
fırında fazla kalırsa yanar. Eğer adalet fırında
az kalırsa o zaman pişmez, çiğ kalır, tam bir ekmek gibi
kıvamında pişirilmelidir. Oysa bu getirilen tasarıyla
sağlanacak adalet, adalet olmaktan çok uzak kalacaktır ve üzülerek
söylüyorum ki adalet konusunda, Adalet ve Kalkınma Partisi adaletsizlik olarak
tarihe mal olmuş bir parti olarak tarihe geçecektir.
Değerli arkadaşlarım,
getirilen sistem adil olmadığı gibi, bu sistem aceleye
getirilmiş, yeteri kadar düşünülmeden alelacele, Avrupa
Birliğinin bize dayatmasıyla kabul edilmek üzere bir tasarı durumundadır.
Değerli arkadaşlarım,
bakınız, Adalet ve Kalkınma Partisinin adalet sistemi iflas
etmiştir. Bugün Türkiyede adil bir yargılamanın olduğunu
söylemekten çok uzağız.
Değerli arkadaşlarım,
siyasi fikirleri birbirine tamamıyla zıt olan insanların aynı
örgütte üye oldukları gerekçesiyle beş seneden beri tutuklu
kalmalarını izah edecek bir adalet düzeni olamaz ve ayrıca, ana
dava bitmeden yirmi bir yıl, yirmi iki yıl ceza yiyen insanlar
bulunmaktadır ve bu cezalandırma sistemi, savunmasını
aştığı için ceza. Ana davası bitmemiştir ama
savunması nedeniyle yirmi bir yıl ceza alan sanıklar
vardır.
Değerli arkadaşlarım, bu
adaletsizlikler tarihe geçmektedir ve Adalet ve Kalkınma Partisinin
amacı kesinlikle adaleti sağlamak değildir. Eğer
olsaydı, bu adalet oralarda sağlanırdı.
Değerli arkadaşlarım,
sadece bu değil; baskı altına alınan savunmanın ta
kendisidir. Avukatlar bugün yargılanmaktadır, Turgut Kazan
yargılanmaktadır. Ayrıca, avukatlar duruşmalardan men
edilmektedir yaptıkları savunmalar nedeniyle. Adaletsizlik diz boyunu
geçmiştir.
Değerli arkadaşlarım,
sadece bu da değil; bakınız, Hâkimler ve Savcılar Yüksek
Kurulu seçimlerinde Adalet Bakanlığı tarafından
gönderilmiş listelerle bağımsız yargı yok edilmiştir
ve bugün artık Adalet ve Kalkınma Partisinin adaleti sadece
Başbakanın iki dudağının arasındadır ve bu
sistem, getirilecek ara buluculuk sistemi de, tıpkı bu adalet sistemi
gibi iflas edecek bir sistemdir.
Değerli arkadaşlarım,
bakınız, kadınların erkeklerin yarısı kadar
mirastan pay aldığı bir sistemi bu ara buluculuk sistemiyle
uygulamak mümkün olacaktır ve bu
RAMAZAN CAN (Kırıkkale) Ne
alakası var!
GÜRKUT ACAR (Devamla)
Türkiyede
terk edilmiş olan şeri hukukun yeniden hortlatılması için
bir araç olarak uygulanacaktır.
Değerli arkadaşlarım,
Anayasamızın temeli kuvvetler ayrılığı
sistemidir. Kuvvetler ayrılığı sistemi ağır
şekilde zedelenmektedir. Zaten yasama ve yürütme arasındaki fark
ortadan kaldırılmış, buradaki yasama yetkisi âdeta yürütme
yetkisinin emir ve komutası altına girmiştir. Bu
yetmiyormuş gibi, şimdi daire başkanlığı adı
altında bu getirilmekte olan ara buluculuk yasasında da tekrar
yeniden aynı iş bu sefer yargı için yapılmaktadır. Bu
açıkça Anayasanın 138inci maddesine aykırıdır ve
buradan söylüyorum, bu tasarıyla AKP kesin bir Anayasa ihlal suçu
işlemektedir. Adalet Bakanlığı Hukuk İşleri Genel
Müdürlüğüne bağlı
bir daire başkanlığı bütün ara bulucuların denetimini
yapacaktır, sürelerini ayarlayacaktır ve bu ara bulucuları
bağımsız yargı gibi hareket edecektir ve yargı yetkisi
kullanacaktır.
Buradan kısa yoldan
dönülmesini talep ediyorum ben. Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Acar.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
30uncu maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
30uncu madde
kabul edilmiştir.
31inci madde üzerinde
bir önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşmekte olduğumuz Hukuk
Uyuşmazlıklarında arabuluculuk
kanunu tasarısının 31. maddesinin
1.fıkrasının d) ve f) bendinin
d) Türkiye Noterler
birliği iki temsilci
f) Arabulucuların
kendi aralarından seçecekleri üç arabulucu
olarak
değiştirilmesini b) ve h) bendinin ise metinden
çıkarılmasını
3.
fıkrasının, 4. fıkrasının ve 6.
fıkrasının aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
(3) Kurul en yaşlı üyenin
başkanlığında ilk toplantısını yapar ve üye
tam sayısının salt çoğunluğu ile kendi arasından
bir başkan seçer
(4) Kurul Mart, Haziran, Eylül ve
Aralık aylarında olmak üzere yılda en az dört kez toplanır.
Ayrıca Başkanın veya en az 5 üyenin talebiyle kurul her zaman
toplantıya çağrılabilir
(6) Kurul
üyelerinin görev süresi
üç yıldır. Görev süresi dolan üyeler yeniden seçilebilirler.
Ali
İhsan Köktürk Ali
Özgündüz Dilek
Akagün Yılmaz
Zonguldak İstanbul Uşak
Mahmut
Tanal Musa
Çam Kamer
Genç
İstanbul İzmir Tunceli
BAŞKAN Komisyon önergeye
katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ YILMAZ
TUNÇ (Bartın) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
BAŞBAKAN YARDIMCISI
BEŞİR ATALAY
(Kırıkkale) Katılmıyoruz Başkanım.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(İstanbul) Gerekçe
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Arabuluculuk kurulunun daha
bağımsız bir yapıya sahip olabilmesi için Bakanlık
temsilcileri azaltılarak, Noterler birliğine daha
ağırlıklı üye seçimi öngörülmüş, ayrıca
arabulucuların kendi arasından seçecekleri üyeler ile demokratik bir
işleyişin sağlanması amaçlanmıştır.
Kurula verilen görevler yoğun
olduğundan kurulun yılda en az 4 kez toplanması, kurul
üyelerinin görev süresinin belirlenmesi ve kurul başkanının
demokratik bir şekilde seçilmesi amacıyla bu öneride
bulunulmuştur.
BAŞKAN Gerekçesini okuttuğum önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
31inci maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
31inci madde kabul
edilmiştir.
32nci madde üzerinde bir önerge
vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşmekte olduğumuz Hukuk
Uyuşmazlıklarında arabuluculuk kanunu tasarısının
32. maddesinin 1. b) bendine "ve sınavı yapmak" ibaresinin
eklenmesini, e) bendinin ise e) arabulucunun sicilden silinmesine karar vermek
olarak değiştirilmesini, ğ), h) ve ı) bentlerinin metinden
çıkarılmasını saygıyla arz ve teklif ederiz
Ali
İhsan Köktürk Ali
Özgündüz
Dilek Akagün Yılmaz
Zonguldak
İstanbul Uşak
Mahmut
Tanal Musa
Çam Aylin
Nazlıaka
İstanbul
İzmir
Ankara
Candan Yüceer Turgut Dibek
Tekirdağ Kırklareli
BAŞKAN Komisyon önergeye
katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ YILMAZ
TUNÇ (Bartın) -
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
BAŞBAKAN YARDIMCISI
BEŞİR ATALAY (Kırıkkale) - Katılmıyoruz
Başkanım.
BAŞKAN Sayın Dibek,
buyurunuz. (CHP sıralarından alkışlar)
TURGUT DİBEK (Kırklareli)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Değerli arkadaşlar, 32nci
madde, aslında 31, 32, 33 bir
bütün. Şimdi, kanunda sayılan görevler var. Ara bulucular görev
yapacak, vatandaşlarımız onları seçecek, nasıl
yapacaklar, onlar var da bu düzenlemeleri yürütecek bir de bir
yapının oluşması lazım. Bunu da komisyonda
konuşmuştuk, alt komisyonda ve ana komisyonda. Tabii
bağımsız bir yapı kurulabilir mi; yani Adalet
Bakanlığının dışında, içinde siyasi iradenin
olmadığı, hani Avrupa, Amerika diyoruz ya,
arkadaşlarımızla konuşuyoruz, her şey güzel, oralarda
var da böyle bir yapı yok orada. Yani bizim Türkiyede bu yapıyı
yine Bakanlık takip ediyor, her şey Bakanlığın elinde.
Bu 31inci, 32nci ve 33üncü maddeler
maalesef, değerli arkadaşlar, ara buluculukla ilgili tüm
düzenlemeleri bir Bakanlığın eline veriyor.
Hocalarımızla konuştuğumuzda Ya niye böyle bir şey
uygun görüldü, niçin bunu bağımsız bir kurulun denetimine,
yapısına devretmeyelim? dedik ancak onlar da dediler ki Biz içinden
çıkamadık, işte burada bir kötü niyet yok, art niyet yok,
işte mecburen gittik Bakanlığa teslim ettik. dediler ama değerli arkadaşlar, konu öyle
değil, gerçekten öyle değil.
Şimdi, kurul, ara bulucular kurulu biraz bağımsız
bir yapı gibi gözükmekle beraber, aynen Hâkim ve Savcılar Yüksek
Kurulunun, HSYKnın yapısına benzer bir şekilde orada da
arkadaşlar elemişler, bakmışlar, ince eleyip sık
dokumuşlar, 15 kişilik bir yapıyı nasıl biz kontrol
ederiz diyerek bunun 8ini bakanlık bürokratları ve bakanın
belirleyeceği bir kurul hâline getirmişler. Yani kurul hukuk
işleri genel müdürü var, daire başkanı var kurul ve ona
bağlı olarak kurulan bir daire başkanlığı var
biliyorsunuz bu kanunla beraber- Adalet Bakanının
atadığı ara bulucular içerisinden 3 kişi var. Biz, ya niye
Bakan atıyor, ara bulucular sicili oluşacak, çok sayıda ara bulucu
var, kendi içlerinden ara bulucular 3 kişiyi belirleyemezler mi bu kurulun
içerisine onların böyle bir yeteneği yok mudur? Onlar kendi
içerisinden
Hani diyordunuz ya hâkimler, kürsü hâkimleri işte kendi
içinden seçsinler, Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kuruluna gelsinler, daha
demokratik bir yapı oluşsun,
daha katılımcı bir yapı oluşsun. Hayır orada da
Bakanlık belirliyor ara bulucular içerisinden, bakanın kendi
belirliyor, o var. Ancak komisyonda şunu yapabilmiştik: Orada YÖKün
2 tane temsilcisi olacak kurul içerisinde, bunun 1 tanesini Barolar
Birliğine aktarabildik yani bunu önergeyle komisyonda yaptık. O kadar,
arkadaşlarımız öyle bir, sağ olsunlar bizimle beraber
hareket edebildiler ama onun dışında, uzatmayayım
değerli arkadaşlar, bu kurul bürokratik bir yapı olarak
Bakanlığa bağlı bir hâle getirildi.
Şimdi, işlerin çoğunu
Bakanlık yapacak. Kurulun az çok, yine TOBBdan gelen, esnaf sanatkârlar,
Odalar Birliğinden gelen, Barolar Birliğinden gelen, Noterler
Birliğinden gelen temsilcileri var, 8in 7si oradan geliyor. 8 tanesi
tamamen Bakanlığa bağlı olan birimlerden geliyor. Şunu
diyebiliriz: Ya kurulun hiç olmazsa görevlerini biraz arttıralım. Yani
daire başkanlığı hemen hemen tüm kanundaki görevleri
üstlenmiş gibi. Kurul senede iki kere toplanacak Ya bunu da dört kez
toplayalım. dedik yani üçer ay arayla dört kere toplansın yıl
içerisinde, biraz daha yetkileri arttırılsın, daha fazla
yetkileri olsun. Yani sınavı Bakanlık yapacak, yani bu ara bulucularla
ilgili sınavı. Eğitim iznini kimler veriyor? İşte,
hukuk fakülteleri verecek, Barolar Birliği verecek -onu da önergeyle Komisyonda
ilave etmiştik- Adalet Akademisi verecek. Bu eğitim iznini de
değerli arkadaşlar kurul veremiyor. Şimdi baktım ben
-orada, bayağı Komisyonda da konuşmuştuk- eğitim
iznini Bakanlık verecek ama eğitim iznini iptal etme yetkisini kurula
vermiş yani bu da bir tuhaf, tezat olay, iptali kurulda ama izin
Bakanlıkta.
Yani kurul bir anlamda
sembolik bir hâle getirilmiş durumda burada. Denetimi kurul yapamayacak,
denetim yine Bakanlık tarafından yani ara bulucularla ilgili denetimi
kurul yapamayacak.
Kurula ne görevler
verilmiş? Denetimle ilgili görüş bildirecek. Nereye? İşte,
Hukuk İşleri Genel Müdürlüğüne veya Daire
Başkanlığına. Efendim, harç miktarlarını
belirleyecek, aidatları belirleyecek, böyle bir tablo.
Şimdi, tabii burada
ne kadar iyi niyet var? Avrupada işte, arkadaşlarımız,
İngilterede gördük- denetimi kim yapıyor, eğitimi kimler veriyor,
hükûmet, bakanlık ne kadar işin içerisinde? Tamamen
bağımsız bir hâle gelmiş ama bizde tamamen
Bakanlığın vesayeti içerisinde
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
TURGUT DİBEK
(Devamla) -
siyasi iradenin vesayeti içerisinde bir kurul ve yapı.
Teşekkür ederim.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Dibek.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
32nci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
32nci madde
kabul edilmiştir.
33üncü madde üzerinde
bir önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşmekte
olduğumuz Hukuk Uyuşmazlıklarında arabuluculuk kanunu
tasarısının 33. maddesinin tasarı metninde
çıkarılmasını saygıyla arz ve teklif ederiz.
Ali İhsan Köktürk Ali Özgündüz Dilek Akagün
Yılmaz
Zonguldak İstanbul Uşak
Mahmut Tanal Musa Çam Aylin
Nazlıaka
İstanbul İzmir Ankara
Candan Yüceer
Tekirdağ
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ YILMAZ TUNÇ (Bartın) Katılmıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet?
BAŞBAKAN
YARDIMCISI BEŞİR ATALAY (Kırıkkale)
Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN
Sayın Yılmaz, buyurunuz.(CHP sıralarından
alkışlar)
DİLEK
AKAGÜN YILMAZ (Uşak) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın milletvekilleri, evet, daha önce de
yine gizlilikten bahsettim ben burada. Şimdi, gizliliğin ihlaliyle
ilgili bir düzenleme bu. Komisyona geldiğinde daha ağır bir
cezayı gerektiriyordu gizliliğin ihlali ama nasılsa Komisyonda bu cezayı biraz
daha azaltabildik, çünkü gizliliğin ihlali bu tasarıda belki de en
-yine gizlilikle beraber- problemli maddelerden bir tanesi.
Şimdi, taraflar eğer
gizliliği ihlal ederse, ara bulucu gizliliği ihlal ederse altı
aya kadar hapis cezası veriliyor sevgili arkadaşlar ama ara bulucu
görevini ihmal ederse, kötüye kullanırsa ve diğer türlü, her türlü
savsamayı yapar ya da tutanağı farklı yazarsa, kendi
görevlerini gereği gibi yapmazsa ara bulucuyu bir şekilde
cezalandırmıyoruz, ara bulucunun cezalandırılması diye
bir kavramı hiçbir şekilde görmüyorsunuz.
9uncu maddedeki önerilerimizi dikkate
almadınız, yeniden maddenin görüşülmesiyle ilgili önerilerimizi
de dikkate almadınız ama burada gizliliğin ihlaliyle ilgili böylesine
bir madde koyuyorsunuz, bu anlaşılabilir bir şey değil.
Bunları koyarken de hep Avrupa Konseyi direktiflerine atıf
yapıldı, hep bunlar bu şekilde bize anlatıldı ama
arkadaşlar, biraz daha incelediğimizde Avusturyada taraflar için
gizliliği ihlal diye bir düzenleme yok, sadece ara bulucular
açısından, meslek sırrı niteliğinde olduğu için
ara bulucular açısından bir gizliliğin ihlali var, ifşa
etmek orada da yasaklanmış durumda ama taraflar açısından
asla yasaklanmamış.
Ben daha önce de söyledim, yeniden
söylüyorum sizlere, şimdi 5inci maddedeki düzenlemeleri biliyorsunuz. Oradaki
düzenlemelerden ara buluculuğa davetle beraber, o davet edildiğine
dair bir tutanak imzalandığı takdirde, uzlaşmazlık söz
konusu olduğunda mahkemeye gidildiğinde o tutanağı, ara
buluculuk tutanağını mahkemeye ibraz eden kişiyi
cezalandıracak mıyız? Yani gerçekten çok tehlikeli bir madde bu,
yanlış kullanılmaya müsait bir madde, yani tarafların,
birbirine husumeti olan tarafların birbirlerini şikâyet ederek
yanlış bir şekilde kullanabilecekleri bir madde. Yani bu nedenle
de bu maddenin bence tasarıdan çıkarılması lazım,
grubumuz da böylesi bir önerge verdi, lütfen bu önergemizi kabul etmenizi ben
sizlerden diliyorum.
Şimdi, gizlilik içerisinde olan bu
çalışmalar sırasında, gizliliğin ihlali de böylesine
ağır bir şekilde cezalandırıldığında
biz hep şunu söyledik: Bu ara buluculuk faaliyetleri sırasında
güçlü her zaman güçlü olacak, zayıfsa ezilecek. Zayıfın
korunması diye bir şey söz konusu olamayacak. Hukukumuzda bizim elde etmiş
olduğumuz tüm kazanımlar; işçi lehine yorum ilkesi, güçsüz olan
insandan yana yorum ilkesi, haklının haksıza karşı
korunması; bunların hepsi de bir şekilde bertaraf edilmiş
olacak yani güçlü bu güçlülüğünü bu gizliliği ihlal maddeleriyle de
devam ettirmiş olacak. Yargı eğer haklıların
yanındaysa, cumhuriyet kimsesizlerin kimsesi olmak için bu sistemi
kurduysa şimdi biz bu gizlilik maddesiyle bunların tümünü yok
ediyoruz. Zayıfın yanında değil, güçlüden yana tavır
alıyorsunuz; güçlüyü koruyorsunuz, gizlilik maddesiyle de bunları bir
şekilde örtüyorsunuz. Bu nedenle bu maddenin, gizliliği ihlal
maddesinin tasarıdan çıkartılması gerektiğini
düşünüyoruz.
Hepinize saygılar sunuyoruz. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz
Sayın Yılmaz.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
33üncü maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
33üncü madde kabul
edilmiştir.
34üncü madde üzerinde bir önerge
vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşmekte olduğumuz Hukuk
Uyuşmazlıklarında arabuluculuk kanunu tasarısının
34. maddesinin 1. fıkrasındaki "kadrolar" ibaresinden sonra
gelen "ihdas edilerek" ibaresinin metinden çıkartılarak
yerine "oluşturularak" ibaresinin metne eklenmesini
saygıyla arz ve teklif ederiz.
Ali
İhsan Köktürk Ali
Özgündüz Dilek
Akagün Yılmaz
Zonguldak İstanbul Uşak
Mahmut
Tanal Musa
Çam Aylin
Nazlıaka
İstanbul İzmir Ankara
Kamer
Genç
Tunceli
BAŞKAN Komisyon önergeye
katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ YILMAZ
TUNÇ (Bartın) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
BAŞBAKAN YARDIMCISI
BEŞİR ATALAY (Kırıkkale) Katılmıyoruz.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(İstanbul) Gerekçe.
BAŞKAN Gerekçe.
Gerekçe:
Metnin daha anlaşılır
olması açısından önerilmiştir.
BAŞKAN Gerekçesini
okuttuğum önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
34üncü maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
34üncü madde kabul
edilmiştir.
35inci madde üzerinde bir önerge
vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşmekte olduğumuz Hukuk
Uyuşmazlıklarında arabuluculuk kanunu tasarısının
35. maddesinin 1. fıkrasındaki "19/3/1969 " ibaresinden
sonra gelen tarihli ibaresinin çıkartılarak "tarih"
ibaresinin metne eklenmesini saygıyla arz ve teklif ederiz.
Ali
İhsan Köktürk Ali
Özgündüz Dilek
Akagün Yılmaz
Zonguldak İstanbul Uşak
Mahmut
Tanal Musa
Çam Aylin
Nazlıaka
İstanbul İzmir Ankara
Kamer
Genç
Tunceli
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ YILMAZ
TUNÇ (Bartın) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
BAŞBAKAN YARDIMCISI
BEŞİR ATALAY (Kırıkkale) Katılmıyoruz
Sayın Başkan.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(İstanbul) Gerekçe.
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Maddedeki yazım
hatasının düzeltilmesi amacıyla önerilmiştir.
BAŞKAN Gerekçesini
okuttuğum önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
35inci maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
35inci madde kabul
edilmiştir.
36ncı madde üzerinde önerge
yoktur.
Oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... 36ncı madde kabul edilmiştir.
Geçici madde 1 üzerinde bir önerge
vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşmekte olduğumuz Hukuk
Uyuşmazlıklarında arabuluculuk kanunu tasarısının
Geçici madde 1in 2. fıkrasındaki "ilk üç yıl için"
ibaresinden sonra gelen "Adalet Bakanı tarafından seçilecek
" ibaresinin metinden çıkarılarak yerine
"arabulucuların kendi aralarından seçecekleri" ibaresinin
metne eklenmesini
3. fıkrasındaki "Adalet
Bakanlığı tarafından bu sürenin sonunda seçilecek"
ibaresinin kaldırılarak "Arabulucuların kendi
aralarından seçecekleri" ibaresinin eklenmesini;
Ve aşağıda belirtilen 5.
fıkranın eklenmesini saygıyla arz ve teklif ederiz.
(5) Bu kanunun 18. maddesinde
belirtilen icra edilebilir şerhi verilen kararlara karşı istinaf
yoluna gidilebileceğine dair hükmü için istinaf mahkemeleri kuruluncaya
kadar kararların temyiz edilmesine ilişkin hükümleri uygulanır.
Erdal Aksünger Dilek Akagün
Yılmaz Selahattin
Karaahmetoğlu
İzmir Uşak Giresun
Engin Özkoç Sakine Öz
Sakarya Manisa
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ YILMAZ
TUNÇ (Bartın) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
BAŞBAKAN YARDIMCISI
BEŞİR ATALAY (Kırıkkale) Katılmıyoruz
Sayın Başkan.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(İstanbul) Gerekçe.
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Arabulucular kuruluna seçilecek
arabulucuların Adalet Bakanı tarafından değil,
arabulucuların kendi aralarından seçmeleri amacıyla, 5.
fıkra ise istinaf mahkemeleri henüz kurulmadığından
uygulamaya açıklık getirmek amacıyla önerilmiştir.
BAŞKAN Gerekçesini
okuttuğum önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Geçici madde 1i oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Geçici madde 1 kabul
edilmiştir.
Geçici madde 2yi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Geçici madde 2 kabul
edilmiştir.
Madde 37yi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde 37 kabul edilmiştir.
Madde 38i oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde 38 kabul edilmiştir.
İkinci bölümde yer alan maddelerin
oylamaları böylece tamamlanmıştır.
Lehte ve aleyhte söz talebi, İç
Tüzük 86ya göre aleyhte Tunceli Milletvekili Kamer Gençin söz talebi
vardır fakat burada olmadığı için veremiyorum.
Tasarının görüşmeleri
tamamlanmıştır.
Tasarının tümünü
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Tasarı
kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır.
Hayırlı olmasını
diliyorum.
Çalışma süremizin sonuna
geldiğimiz için, kanun tasarı ve teklifleri ile komisyonlardan gelen
diğer işleri sırasıyla görüşmek için 7 Haziran 2012
Perşembe günü, alınan karar gereğince saat 14.00te toplanmak
üzere birleşimi kapatıyorum.
Kapanma
Saati: 00.07