TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET
MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
120nci
Birleşim
14
Haziran 2012 Perşembe
(TBMM Tutanak
Hizmetleri Başkanlığı tarafından hazırlanan bu
Tutanak Dergisinde yer alan ve kâtip üyeler tarafından okunmuş
bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından ifade
edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı sözler
aslına uygun olarak yazılmıştır.)
İÇİNDEKİLER
I.- GEÇEN TUTANAK
ÖZETİ
II.- GELEN
KÂĞITLAR
III.- YOKLAMALAR
IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları
1.- Aydın Milletvekili Ali Uzunırmakın,
Aydının büyükşehir yapılmasına yönelik Hükûmet
yetkililerinin açıklamalarına ilişkin gündem dışı
konuşması
2.- Balıkesir Milletvekili Ayşe Nedret
Akovanın, Balıkesirin büyükşehir olmasına ilişkin
gündem dışı konuşması
3.- Bolu Milletvekili Ali Ercoşkunun, Boludaki
gelişmelere ilişkin gündem dışı konuşması
V.- AÇIKLAMALAR
1.- İstanbul Milletvekili Abdullah Levent
Tüzelin, Adalet ve Kalkınma Partisi Sözcüsü Hüseyin Çelikin BDP ve blok
güçlerini Kürtçü ırkçılar olarak nitelendirmesini
kınadığına ve AK PARTİnin Kürtleri kendi hakları
üzerinde söz söyleyebilen bir halk olarak görmediğine ilişkin
açıklaması
2.- Malatya Milletvekili Veli Ağbabanın,
Malatya ilinin Kuluncak ve Arguvan ilçelerindeki adliyelerin
kapatılmasına ilişkin açıklaması
3.- Elâzığ Milletvekili Enver Erdemin,
Türkiyede meydana gelme ihtimali yüksek olan muhtemel depremlerle ilgili
Hükûmetin tedbir alıp almadığını öğrenmek
istediğine ilişkin açıklaması
4.- Aydın Milletvekili Bülent Tezcanın,
Aydın ilinin Didim ilçesinin Türkiyenin en temiz kenti
yarışmasında 1inci olmasına ve yaz nüfusu yoğun olan
yerlere kış nüfusuna göre değil de yaz nüfusuna göre kaynak
aktarılması gerektiğine ilişkin açıklaması
5.- Adana Milletvekili Ali Halamanın, Hükûmetin
ortaya koyduğu yerelleşme hedefiyle sosyal ve siyasi yıkım
yapmasını, tarihî ilçeleri yok etmesini
kınadığına ilişkin açıklaması
6.- Artvin Milletvekili Uğur Bayraktutanın,
Batum Havaalanına Ankaradan uçuşların iptal edilmesinin
mağduriyete sebep olduğuna ve Artvin ilinin Ardanuç ve Arhavi
ilçelerindeki adliyelerin kapatılmasına ilişkin
açıklaması
7.- Isparta Milletvekili S. Nevzat Korkmazın,
Ispartada dört ilçe adliyesinin kapatılmasına ilişkin
açıklaması
8.- Uşak Milletvekili Dilek Akagün
Yılmazın, Uşak ilinin Karahallı ve Ulubey ilçelerindeki
adliyelerin kapatılmasına ilişkin açıklaması
9.- İstanbul Milletvekili Mehmet Akif
Hamzaçebinin, 25 Mayıs 2012de Kayseri Pınarbaşı İlçe
Emniyet Müdürlüğüne yapılan saldırıda yaralanan İsmail
Sakının hayatını kaybettiğine ve Türkiye'nin en temiz
kenti yarışmasında 1inci olan Didim Belediyesini
kutladığına ilişkin açıklaması
10.- İstanbul Milletvekili Nureddin Nebatinin,
Türkiye Büyük Millet Meclisi Yerleşkesi içinde trafik kurallarına tam
ve düzgün olarak uyulması gerektiğine ilişkin
açıklaması
11.- İstanbul Milletvekili Ayşe Nur
Bahçekapılının, Elâzığ Milletvekili Enver Erdemin
kullandığı bazı ifadeler için AK PARTİ Grubundan özür
dilemesi gerektiğine ilişkin açıklaması
12.- Elâzığ Milletvekili Enver Erdemin, kullanmış
olduğu bazı ifadeleri düzelttiğine ilişkin
açıklaması
13.- Kayseri Milletvekili Yusuf Halaçoğlunun, İstanbul
Milletvekili Burhan Kuzunun bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
14.- Iğdır Milletvekili Sinan Oğanın, İstanbul Milletvekili
Burhan Kuzunun bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
15.- İstanbul Milletvekili Burhan Kuzunun, Iğdır
Milletvekili Sinan Oğanın bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
16.- İstanbul Milletvekili Sırrı Süreyya Önderin, Millî
Savunma Bakanı İsmet Yılmazın bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
17.- İzmir Milletvekili Oktay Vuralın, Meclisin atık su
gideri inşaatında göçük olduğuna ve Nadir Kekilli adlı
işçinin göçük altında kaldığına ilişkin
açıklaması
18.- İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebinin, Meclisin
atık su gideri inşaatında çalışan ve göçük
altında kalan işçinin hayatını kaybettiğine
ilişkin açıklaması
19.- Isparta Milletvekili S. Nevzat Korkmazın, üniversite
sınavına girecek öğrencilere başarılar dilediğine
ve Babalar Gününü kutladığına ilişkin açıklaması
VI.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Tezkereler
1.- Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlık Divanının 13/6/2012 tarih ve 26
sayılı Kararı ile Tacikistan-Türkiye Parlamentolararası
Dostluk Grubu Başkanı Mahmadali Vatanov başkanlığındaki
bir heyetin Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının
konuğu olarak ülkemize resmî bir ziyarette bulunmasının uygun
bulunduğuna ilişkin Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı
tezkeresi (3/892)
B) Meclis
Araştırması Önergeleri
1.- Kahramanmaraş Milletvekili Mesut
Dedeoğlu ve 19 milletvekilinin, Kahramanmaraş Sütçü İmam
Üniversitesinin sorunlarının araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/316)
2.- BDP Grubu adına Grup Başkan Vekilleri Iğdır
Milletvekili Pervin Buldan ve Şırnak Milletvekili Hasip
Kaplan'ın, Dersim olaylarında kaybolduğu iddia edilen kız
çocuklarının akıbetlerinin araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/317)
3.- BDP Grubu adına Grup Başkan Vekilleri Iğdır
Milletvekili Pervin Buldan ve Şırnak Milletvekili Hasip
Kaplan'ın, Şeyh Sait ve arkadaşları, Seyit Rıza ve
arkadaşları ile Saidi Nursi'nin mezar yerlerinin nerede
olduğunun araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/318)
VII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.- Adalet ve Kalkınma Partisi
Grup Başkanvekilleri İstanbul Milletvekili Ayşe Nur
Bahçekapılı, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş, Giresun
Milletvekili Nurettin Canikli, Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünal ve
Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydının; Türkiye Büyük Millet
Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair
İçtüzük Teklifi ile Tunceli Milletvekili Kamer Gençin; Türkiye Büyük
Millet Meclisi İçtüzüğünün Bir Maddesinin Değiştirilmesi
Hakkında İçtüzük Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporu (2/242, 2/80)
(S. Sayısı: 156)
2.- Kamu Denetçiliği
Kurumu Kanunu Tasarısı ile Avrupa Birliği Uyum Komisyonu ve
Anayasa Komisyonu Raporları (1/626) (S. Sayısı: 276)
3.- İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu
Tasarısı ile Erzincan Milletvekili Muharrem Işıkın;
Meslek Hastalıkları ve İşçi Sağlığı
Kanun Teklifi ile Avrupa Birliği Uyum Komisyonu ve Sağlık, Aile,
Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu Raporları (1/605,
2/490) (S. Sayısı: 277)
4.- Türkiye Cumhuriyeti ile Filistin Adına Filistin Kurtuluş
Örgütü Arasındaki Geçici Serbest Ticaret Anlaşmasında
Değişiklik Yapılmasına Dair 1/2011 Sayılı Ortak
Komite Kararının Onaylanmasının Uygun Bulunduğu
Hakkında Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu
Raporu (1/472) (S. Sayısı: 98)
5.- Türkiye Cumhuriyeti ile Filistin Ulusal Yönetimi Lehine Filistin
Kurtuluş Örgütü Arasındaki Geçici Serbest Ticaret Anlaşması
ile Kurulan Ortak Komitenin Anlaşmaya Ek Menşeli Ürünler
Kavramının Tanımı ve İdari İşbirliği
Yöntemlerine İlişkin 2/2010 Sayılı Kararının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/592) (S. Sayısı: 255)
VIII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydının, Tunceli
Milletvekili Kamer Gençin Adalet ve Kalkınma Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
2.- Tunceli Milletvekili Kamer Gençin, Adıyaman Milletvekili Ahmet
Aydının şahsına sataşması nedeniyle
konuşması
IX.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
1.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Sadık Yakutun,
göçük altında kalarak hayatını kaybeden Nadir Kekillinin
yakınlarına başsağlığı dileğinde bulunduğuna
ilişkin konuşması
X.- OYLAMALAR
1.- Kamu Denetçiliği Kurumu
Kanunu Tasarısının oylaması
2.- Türkiye Cumhuriyeti ile Filistin Adına Filistin Kurtuluş
Örgütü Arasındaki Geçici Serbest Ticaret Anlaşmasında
Değişiklik Yapılmasına Dair 1/2011 Sayılı Ortak
Komite Kararının Onaylanmasının Uygun Bulunduğu
Hakkında Kanun Tasarısının oylaması
3.- Türkiye Cumhuriyeti ile Filistin Ulusal Yönetimi Lehine Filistin
Kurtuluş Örgütü Arasındaki Geçici Serbest Ticaret Anlaşması
ile Kurulan Ortak Komitenin Anlaşmaya Ek Menşeli Ürünler
Kavramının Tanımı ve İdari İşbirliği
Yöntemlerine İlişkin 2/2010 Sayılı Kararının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısının
oylaması
XI.- YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI
1.- Eskişehir Milletvekili Kazım Kurtun,
Sivrihisarda yapılan ve yapılacak yatırımlara ilişkin
Başbakandan sorusu ve Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmazın
cevabı (7/6683)
2.- İstanbul Milletvekili Mahmut Tanalın,
Bakanlığa ait harcamalara ve banka promosyonu olarak elde edilen
gelire ilişkin sorusu ve Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Fatma
Şahinin cevabı (7/6742)
3.- Diyarbakır
Milletvekili Emine Aynanın, GDOlu ürünlere ve olumsuz etkilerine,
- Manisa Milletvekili Sakine
Özün, Gıda İşletmelerinin Kayıt ve Onay
İşlemlerine Dair Yönetmelik uyarınca işletmelere kayıt
belgesi verilmesine,
- Artvin Milletvekili
Uğur Bayraktutanın, hastalık tehlikesi taşıyan ithal
hayvanlara ve Artvinde Brusella salgını iddialarına,
- Samsun Milletvekili
Cemalettin Şimşekin, Samsunda bazı fındık
üreticilerinin destekten yararlanamamalarına,
- Kütahya Milletvekili Alim
Işıkın, 2002-2012 yılları arasındaki
nişasta bazlı şeker, pancar şekeri ve mısır
üretimi ve ithalatına,
Şeker
fabrikalarının özelleştirilmesine ve üreticilerin
desteklenmesine,
Bakanlık bünyesindeki
özürlü personele ve yapıların erişime uygun hale getirilmesine,
- Eskişehir Milletvekili
Kazım Kurtun, hayvanlarda görülen şap hastalığı için
alınacak önlemlere,
- Aydın Milletvekili
Bülent Tezcanın, zeytin üreticisine verilen desteklere,
- Diyarbakır Milletvekili
Altan Tanın, Bingölde arıcılığın
geliştirilmesine,
Diyarbakır Besicilik ve
Sütçülük Organize Sanayi Bölgesinde yer tahsisi konusunda usulsüzlük
yapıldığı iddialarına,
- İstanbul Milletvekili
Mustafa Sezgin Tanrıkulunun, 2002-2012 yılları arasında Bakanlıkta
çalışan ve emekli olan personel ile ataması yapılan Bakan
Yardımcısına,
- Kocaeli Milletvekili Lütfü
Türkkanın, et ithalatına ve hayvancılığın
desteklenmesine,
- Trabzon Milletvekili Koray
Aydının, ABye uyum çalışmaları çerçevesinde
kılıç ve tulina balıkçılığına yönelik olarak
getirilen yasaktan doğan mağduriyetin giderilmesine,
İlişkin
soruları ve Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı
Mehmet Mehdi Ekerin cevabı
(7/6791), (7/6792), (7/6793), (7/6794), (7/6795), (7/6796), (7/6797), (7/6798),
(7/6799), (7/6800), (7/6801), (7/6802), (7/6803), (7/6804)
4.- Adana Milletvekili Ali
Halamanın, Bakanlar ve bürokratlar tarafından kullanılan
uçakların maliyeti, giderleri ve kullanım alanlarına
ilişkin Başbakandan sorusu ve Başbakan Yardımcısı
Bekir Bozdağın cevabı (7/6910)
5.- Ankara Milletvekili
Levent Gökün, yoksulluğu ortadan kaldırmaya yönelik sosyal ve
ekonomik politikalara ilişkin Başbakandan sorusu ve Kalkınma
Bakanı Cevdet Yılmazın cevabı (7/6923)
6.- İstanbul
Milletvekili Umut Oranın, tiyatroların özelleştirilmesi ile
ilgili sözlerine ilişkin Başbakandan sorusu ve Kültür ve Turizm
Bakanı Ertuğrul Günayın cevabı (7/6943)
7.- Manisa Milletvekili Erkan
Akçayın, Elektrik İşleri Etüt İdaresinin kapatılarak
Yenilenebilir Enerji Genel Müdürlüğünün kurulmasının enerji
verimliliği çalışmalarına etkisine ilişkin sorusu ve
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldızın
cevabı (7/6994)
8.- Hatay Milletvekili Adnan
Şefik Çirkinin, 2003-2012 yılları arasındaki enerji
yatırımlarına ve yatırım teşviki alan firmalara
ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner
Yıldızın cevabı (7/7004)
9.- Balıkesir
Milletvekili Ayşe Nedret Akovanın, Akarsu Göleti su depolama
alanı içinde kalan yüksek gerilim hattı direklerine ilişkin
sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldızın
cevabı (7/7005)
10.- Ankara Milletvekili
Özcan Yeniçerinin, Bakanlıkta, son beş yıl içerisinde
müşavir kadrosuna atanan personele,
- Adıyaman Milletvekili
Salih Fıratın, Adıyamanda haksız yere ödendiği
tespit edilen doğrudan gelir desteği ödemelerinin iadesinin talebi
nedeniyle çiftçilerin yaşadığı mağduriyete,
- Iğdır
Milletvekili Sinan Oğanın, Tuzlucada
arıcılığın desteklenmesine yönelik
çalışmalara,
Tuzlucada ekonominin
canlandırılması ve ceviz ekiminin desteklenmesine yönelik
çalışmalara,
Tuzlucada
hayvancılığın desteklenmesine yönelik
çalışmalara,
- İzmir Milletvekili
Ahmet Kenan Tanrıkulunun, okullarda uygulamaya başlanan Okul Sütü
Projesine,
- Kütahya Milletvekili Alim
Işıkın, 2002-2012 yılları arasında Bakanlıkça
yürütülen yolsuzlukla mücadele stratejisine,
- İstanbul Milletvekili
Mahmut Tanalın, ziraat mühendislerinin işsizlik sorununa,
- Çanakkale Milletvekili
Mustafa Serdar Soydanın, son on yıldaki tarımsal üretim
miktarı ve tarımsal girdi fiyatlarına,
- Mardin Milletvekili Erol
Doranın, Kızıltepe Ovasındaki çiftçilerin
sorunlarına,
- Balıkesir Milletvekili
Ahmet Duran Bulutun, zirai ilaç konusunda yapılan çalışmalara
ve gıda denetimlerine,
İlişkin
soruları ve Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı
Mehmet Mehdi Ekerin cevabı
(7/7009), (7/7010), (7/7011), (7/7012), (7/7013), (7/7014), (7/7015), (7/7016),
(7/7017), (7/7018), (7/7019)
11.- Ankara Milletvekili
Özcan Yeniçerinin, Bakanlıkta, son beş yıl içeresinde
müşavir kadrosuna atanan personele ilişkin sorusu ve Kültür ve Turizm
Bakanı Ertuğrul Günayın cevabı (7/7038)
12.- Bursa Milletvekili
İsmet Büyükatamanın, Ani Antik Kentinin yanında bulunan
Ermenistana ait taş ocaklarında dinamit
kullanıldığı iddialarına ilişkin sorusu ve Kültür
ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günayın cevabı (7/7040)
13.- Muş Milletvekili
Demir Çelikin, başta Batman olmak üzere Doğu ve Güneydoğu
illerindeki tarihi ve kültürel yapıların korunması için
yapılan çalışmalara ilişkin sorusu ve Kültür ve Turizm
Bakanı Ertuğrul Günayın cevabı (7/7041)
14.- Iğdır
Milletvekili Sinan Oğanın, Iğdırda bulunan bir kervan
sarayın restorasyonuna ilişkin sorusu ve Kültür ve Turizm Bakanı
Ertuğrul Günayın cevabı (7/7043)
15.- Iğdır
Milletvekili Sinan Oğanın, Ağrı Dağının
turizme açılması için yapılan çalışmalara ilişkin
sorusu ve Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günayın cevabı
(7/7044)
16.- Kütahya Milletvekili
Alim Işıkın, 2002-2012 yılları arasında
Bakanlıkça yürütülen yolsuzlukla mücadele stratejisine ilişkin sorusu
ve Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günayın cevabı
(7/7046)
17.- Artvin Milletvekili
Uğur Bayraktutanın, Artvinde müze açılıp
açılmayacağına ilişkin sorusu ve Kültür ve Turizm
Bakanı Ertuğrul Günayın cevabı (7/7047)
18.- Manisa Milletvekili
Özgür Özelin, şap aşısına ve şap
hastalığı nedeniyle üreticilerin uğradıkları
zararlara,
- Adıyaman Milletvekili
Salih Fıratın, Okul Sütü Projesi kapsamında
dağıtılan sütlerle ilgili bazı iddialara,
- Gaziantep Milletvekili Ali
Serindağın, çiftçilerin firmaların usulsüz fatura kesmelerinden
kaynaklanan mağduriyetine,
- Manisa Milletvekili Hasan
Örenin, pamuk fiyatlarına ve üretiminin artırılmasına
yönelik tedbirlere,
- Aydın Milletvekili
Metin Lütfi Baydarın, 2 Mayıs 2012de ilköğretim
okullarında dağıtılan sütlere ve öğrenci
zehirlenmelerine,
- Bitlis Milletvekili
Hüsamettin Zenderlioğlunun, Van Gölünde yaşayan inci kefalini
korumak için yapılan çalışmalara,
- Bursa Milletvekili
İlhan Demirözün, gıda kontrollerinde laboratuvar sonuçları
olumsuz bulunan firmalara yönelik yaptırımlara,
- Adana Milletvekili Muharrem
Varlının, 2002-2012 yılları arasında Adanada
yapılan yatırımlara ve ayrılan ödenek miktarına,
- Antalya Milletvekili Tunca
Toskayın, tarım sigortası uygulamasına ve Antalyada
tarım sigortası yaptıran çiftçilere,
2003-2012 yılları
arası çiftçilere yapılan destek ödeneği miktarlarına,
Katılım öncesi
yardım aracı kırsal kalkınma birleşeni çerçevesinde
ülkemizde kullanılan fonlara,
- Kütahya Milletvekili Alim
Işıkın, Okul Sütü Projesine ve bazı iddialara,
- Amasya Milletvekili Ramis
Topalın, soğan ve pancar üreticilerinin sorunlarına,
İlişkin
soruları ve Gıda, Tarım
ve Hayvancılık Bakanı Mehmet Mehdi Ekerin cevabı (7/7194), (7/7195),
(7/7196), (7/7197), (7/7198), (7/7199), (7/7200), (7/7201), (7/7202), (7/7203), (7/7204), (7/7205), (7/7206)
19.- Antalya Milletvekili
Gürkut Acarın, Gazipaşa, Akseki ve İbradı ilçelerinin
turizm potansiyelinin artırılmasına ilişkin sorusu ve
Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günayın cevabı (7/7223)
20.- Adana Milletvekili Muharrem
Varlının, 2002-2012 yılları arasında Adanada
yapılan yatırımlara ve ayrılan ödenek miktarına
ilişkin sorusu ve Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günayın
cevabı (7/7224)
21.- Antalya Milletvekili
Tunca Toskayın, Antalyada kongre turizminin gelişmesi için
yapılan çalışmalara ve kongre merkezi inşaatına
ilişkin sorusu ve Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günayın
cevabı (7/7225)
22.- Adana Milletvekili
Muharrem Varlının, 2002-2012 yılları arasında
Adanada yapılan yatırımlara ve ayrılan ödenek miktarına
ilişkin sorusu ve Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmazın
cevabı (7/7276)
23.- Manisa Milletvekili
Hasan Örenin, Manisada çalışan trafo sayısına ve
trafoların yenilenmesine ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar
Bakanı Taner Yıldızın cevabı (7/7312)
24.- Kahramanmaraş
Milletvekili Mesut Dedeoğlunun, koruma altında bulunan
çocukların bağlı kurum ve kuruluşlarda istihdamına
ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner
Yıldızın cevabı (7/7462)
25.- Kocaeli Milletvekili
Lütfü Türkkanın, bir sinema ve tiyatro sanatçısının sinema
filmi için Bakanlıktan aldığı iddia edilen yardıma
ilişkin sorusu ve Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günayın
cevabı (7/7594)
26.- Kırklareli
Milletvekili Turgut Dibekin, yeni yapılacak olan Başbakanlık
yerleşkesinin inşaat ihalesine ilişkin Başbakandan sorusu
ve Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağın
cevabı (7/7630)
27.- İstanbul
Milletvekili Ali Özgündüzün, yapılacak yeni Başbakanlık
binası ile ilgili bazı iddialara ilişkin Başbakandan sorusu
ve Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağın
cevabı (7/7697)
28.- Denizli Milletvekili
Adnan Keskinin, Bakanlığın bankalardan aldığı
promosyonlara ve Bakanlık özel kaleminin harcamalarına ilişkin
sorusu ve Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Fatma Şahinin cevabı
(7/7719)
14
Haziran 2012 Perşembe
BİRİNCİ
OTURUM
Açılma
Saati: 14.05
BAŞKAN:
Başkan Vekili Meral AKŞENER
KÂTİP
ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Muhammet Bilal MACİT (İstanbul)
---0---
BAŞKAN
Türkiye Büyük Millet Meclisinin 120nci Birleşimini açıyorum.
III.-
YOKLAMA
BAŞKAN - Elektronik
cihazla yoklama yapacağız.
Yoklama için üç dakika
süre vereceğim.
Sayın
milletvekillerinin oy düğmelerine basarak salonda bulunduklarını
bildirmelerini ve bu süre içerisinde elektronik sisteme giremeyen
milletvekillerinin salonda hazır bulunan teknik personelden yardım
istemelerini, buna rağmen sisteme giremeyen üyelerin ise yoklama
pusulalarını görevli personel aracılığıyla üç
dakikalık süre içerisinde Başkanlığa ulaştırmalarını
rica ediyorum.
Yoklama işlemini
başlatıyorum.
(Elektronik cihazla
yoklama yapıldı)
BAŞKAN
Toplantı yeter sayısı vardır, görüşmelere
başlıyoruz.
Gündeme
geçmeden önce üç sayın milletvekiline gündem dışı söz
vereceğim.
Gündem
dışı ilk söz, Aydının büyükşehir
yapılmasına yönelik Hükûmet yetkililerinin açıklamaları
hakkında söz isteyen Aydın Milletvekili Sayın Ali
Uzunırmaka aittir.
Buyurun
Sayın Uzunırmak. (MHP sıralarından alkışlar)
IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin Gündem
Dışı Konuşmaları
1.- Aydın Milletvekili Ali Uzunırmakın,
Aydının büyükşehir yapılmasına yönelik Hükûmet
yetkililerinin açıklamalarına ilişkin gündem dışı
konuşması
ALİ
UZUNIRMAK (Aydın) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
çok teşekkür ediyorum.
Değerli
arkadaşlar, devleti yönetmek önemli bir mesuliyettir, yapboz tahtası
gibi deneme yanılma metotlarıyla devlet yönetmek tabii ki AKPnin
dokuz buçuk yıllık iktidarında moda oldu.
Şimdi,
bir büyükşehir vaveylası tutturuldu gidiyor ama ileri demokrasi
diyen AKP hiç vatandaşa danışmadan -büyükşehir veya
bütünşehir; asıl önemli olan buradaki bütünşehir
tanımıdır- bir büyük sihir kelimesinin arkasına halkı
takarak, halka ne götürdüğü ne getirdiği bilinmeden bir dayatmayla
bütünşehir uygulamasına geçmek istemektedir.
Değerli
milletvekilleri, bu, her şeyden önce insan haklarına ve demokrasiye
aykırı bir uygulamadır çünkü bütünşehir uygulaması çok
yönlü olarak halka birtakım yükler getirmekte, bunun yanında, vaat
edilenler halktan götürülenlerin yanında devede kulak kalmaktadır.
Bakın,
Aydında otuz altı tane belde belediyesi kapatılacaktır. Bu
otuz altı belde içerisinde nüfusu 15 bine ulaşmış, 10 binin
üzerinde aşağı yukarı altı tane belediye vardır.
Bunun yanında, diğer belediyelerin de belediyeciliği orada halka
hizmet veren konumdadır. Siz altı tane ilçe bazında olabilecek
belediyeyi kapatırken, otuz altı belediyeyi kaldırırken,
burada maalesef çok yanlış bir uygulamaya imza
atmaktasınız. Hem vatandaş belediyesini kaybetmekte hem de
bütünleşmiş şehirde, köyde oturan vatandaştan kent
merkezinde oturan vatandaşa varıncaya kadar yüzde 100 vergiler
arttığı gibi yeni kalem vergiler vatandaşa
bindirilmektedir. Bunlardan vatandaşın hiç haberi yoktur. Vergiler
yüzde 100 arttığı gibi, yeni vergiler vatandaşa
bindirildiği gibi sadece bir kandırma vardır ki
Büyükşehir, bütünşehir olduğunuzda işte bütçeden yüzde 2,5
fazla gelir elde edeceksiniz, işte birtakım hizmetler
ayağınıza gelecek. gibi kandırmacalarla vatandaş
etkilenmeye çalışılmaktadır.
Çok
değerli milletvekilleri, nasıl büyükşehir, neden
bütünşehir; teferruatıyla tartışılmalı. Meclisin
de burada uzun vadeli bu tartışmaya katılması
gerekmektedir.
Bakın
değerli milletvekilleri, dokuz buçuk yıllık
iktidarınız döneminde burada Türk Ticaret Kanununu geçirdiniz, daha
uygulamaya geçmeden elli maddesini değiştirmek istiyorsunuz. Sporda
Şiddet Yasasını geçirdiniz, beş ay sonra
değişiklik istendi ve yapıldı. Millî Eğitimde, dokuz
buçuk yılda Otomatik pilota bağlandı. teranesinden tutun,
başka alanlara varıncaya kadar, 4+4+4te uygulamanın ne
olacağını, daha yönetmeliklere hâkim olamadan birtakım
tartışmaların içerisine girdiniz. Sayın Başbakan diyor
ki: Özel yetkili mahkemeleri biz getirdik ama şimdi şikâyetçiyiz.
Kamu İhale Kanununu 30 defa değiştirdiniz.
Böyle
bir ülke yönetmek, mesuliyetsizce Ben yaptım oldu.
mantığı içerisinde vatandaşın sırtına
yükleyip vergileri Ben seni büyükşehir yaptım. diyerek
vatandaşın refah seviyesi artmıyor, fakire zengin soyadı vermekle
vatandaş zenginleşmiyor değerli arkadaşlar.
Büyükşehirde oturan köylü oluyor. Büyükşehirde oturanı köylü
sıfatı kurtarsa gene iyi, şimdi bütünleşmiş şehir
uygulaması geldiği zaman köyde oturan vatandaşın, atık
sudan, çöp vergisinden, emlak vergisinden, yapı harçlarının
artmasından tutun, köyün içerisindeki iki affedersiniz-
hayvanını beslediği damını köyün mücavir
alanının dışına çıkartmak isteyecek.
Bu
açıdan ben şunu önemle vurgulamak istiyorum: Bu konuda
büyükşehir yapılacak, bütünşehir yapılacak yerlerde
referandum yapılmalıdır, halk bilgilendirilmelidir ve bu referandumun
neticesine uyulmalıdır. Avrupada Amsterdam, Rotterdam gibi bazı
şehirler büyükşehir uygulamasını reddetmiştir.
Büyükşehirdeki maksat, plan bütünlüğünün
sağlanmasıdır. Plan bütünlüğü bütünşehir
tanımı içerisinde
Kuşadasının Kirazlı köyünden
Buharkentin Savcılı köyüne varıncaya kadar bir
bütünşehirde plan bütünlüğünü savunmanın bir anlamı yoktur.
Ama burada bir kurnazlık vardır; vatandaşın vergileri yüzde
100 ve artı kalem vergileri artmakta, merkezî Hükûmet vatandaştan
yeni vergi elde etmeye çalışmaktadır ve kandırmaca olarak
da Bunun yüzde 2,5unu geri sana büyükşehir olduğunda veriyorum.
demektedir. Bu yanlış bir uygulamadır ve hatta,
Hanımefendileri buradadır
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ALİ
UZUNIRMAK (Devamla) -
Sayın Hasan Celal Güzel Beyefendinin gazetede
yazdığı bir yazı vardır: Sayın Başbakan, Güneydoğuda
Diyarbakır Büyükşehir belediye uygulamalarından birtakım
rahatsızlıklar var.
ALTAN
TAN (Diyarbakır) Kimsenin rahatsızlığı yok, dört
dörtlük belediye. Heyet kurup gidelim.
ALİ
UZUNIRMAK (Devamla) Bu rahatsızlıklar varken
başımıza yeni şehir belediyesi uygulaması ile
birtakım rahatsızlıklar yaratarak Türkiyeyi farklı bir
mecraya götürmenin ne anlamı vardır? demektedir.
ALTAN
TAN (Diyarbakır) Diyarbakırı görmeden konuşuyorsunuz.
Gelin, gidelim, misafir edelim.
ALİ
UZUNIRMAK (Devamla) Evet, rahatsızız Diyarbakır Belediye
Başkanının uygulamalarından. Türkiye Cumhuriyeti
vatandaşlığını özümsemiş bir belediye
başkanı olacak. Öyle abur cubur açıklamalar yapmayacak. Dal,
budak açıklamaları yapmayacak. İktidar cevap veremiyorsa buna
ben cevap veriyorum
BAŞKAN
Sayın Uzunırmak, teşekkür ediyorum.
ALTAN
TAN (Diyarbakır) İktidarla beraber verin daha iyi.
S.
NEVZAT KORKMAZ (Isparta) Devletin Başbakanına alçak demeyecek.
ALİ
UZUNIRMAK (Devamla) Türkiye Cumhuriyeti Başbakanına öyle
açıklama yapmayacak. Ben muhalefet milletvekili olabilirim ama yapmayacak
öyle açıklamalar.
Teşekkür
ederim. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Uzunırmak.
Gündem
dışı ikinci söz, Balıkesir ilinin bütünşehir
olması hakkında söz isteyen Balıkesir Milletvekili Sayın
Ayşe Nedret Akovaya aittir.
Buyurun
Sayın Akova. (CHP sıralarından alkışlar)
2.- Balıkesir Milletvekili Ayşe Nedret
Akovanın, Balıkesirin bütünşehir olmasına ilişkin
gündem dışı konuşması
AYŞE
NEDRET AKOVA (Balıkesir) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Aydın Milletvekili Arkadaşım gibi
Balıkesir ilinin de bütünşehir olması konusunda Balıkesir
halkı olarak tereddütlerimiz bulunmaktadır.
Değerli
milletvekillerim, Balıkesir, şu haritada da gördüğünüz gibi bir
tarafı Marmara Denizine, bir tarafı Ege Denizine
sınırları olan bir ilimizdir. Balıkesir iline Marmara
Adasının uzaklığı 160 kilometredir değerli
milletvekilleri. Yine, efendim, Altınova beldemizin Balıkesire
uzaklığı 138 kilometredir. Biz bu haritayı niye
gösteriyoruz? Diyoruz ki: Balıkesirde 892 köy ve 34 belde
kapatılacaktır. Altınova, Akçay, Altınoluk, Küçükköy,
Edincik, ilçe olmayı hak eden beldelerimizdir. Bu konuda da zaten
talepleri mevcuttur, bulunmaktadır.
Bu
nedenle, diyoruz ki, büyükşehir belediyesi olması hususunda
halkın ve Balıkesirin mutlaka referandumla görüşlerinin
alınması lazımdır. Gazetelere yansıyor, devamlı
bu konuda yöre halkının itirazları bulunmaktadır. Diyorlar
ki: Sayın Başbakan, körfezin belde belediyeleri kapatılamaz.
Altınova, Küçükköy, Pelitköy, Karaağaç, Büyükdere, Kadıköy, Zeytinli,
Akçay, Güre ve Altınoluk kapatılamaz. demektedirler. Bu nedenle, bir
ilin büyükşehir olması konusunda
Balıkesir büyükşehir
olabilir. Ne yapılır? Hudutlara pergel uygulanmak suretiyle
Büyükşehir olmasına karşı değiliz. Ancak biz il
sınırları hesap edilmek suretiyle bütünşehir olmasına
karşıyız. Bu sefer 34 belde belediyemiz
kapatılmaktadır. Bandırma bölgemiz de, kendi körfez bölgemiz de
kesinlikle bu hususa karşı çıkmaktadırlar. Demokratik kitle
örgütlerinin ve halkın görüşlerinin alınması, o yöre
halkının da bu konudaki bilgilerinin alınması gerekmektedir.
Bu
konuda tartışılması gereken çok önemli noktalar mevcuttur.
Nüfusun artması bu konudaki bir statüye kavuşmak için yeterli midir,
değil midir? Planlama içerisindeki kanunlar yeterli midir, değil
midir? Her kent büyükşehir olursa bir paye mi almış olur?
Büyükşehir olunduğu zaman sorunlar çözülüyor mu, yoksa daha mı
artıyor? Büyükşehir olmayıp sorunları daha iyi çözen
kentlerimiz yok mudur? Büyükşehir olduktan sonra da sorunlarını
hiç çözemeyen kentlerimiz yok mudur? Bu konuyu bazı siyasi ve ekonomik
beklentilerin dar ufku içinde çözmek mümkün değildir. Balıkesirin
bütünşehir yapılması planı çerçevesinde körfezdeki belde
belediyelerinin ilçe belediyelerine bağlanması yönündeki
çalışmalar beldelerimizde tedirginlik yaratmaktadır.
Kışın
on binlerce yerli halka, yazın da yüz binlerce tatilciye hizmet götüren,
yüz binlerce konut ve turistik tesis bulunan belde belediyelerinin
kapatılacak olması, belediyeciliğin temel kuralı olan
yerinde hizmet anlayışına aykırıdır değerli
milletvekilleri. Yapılmak istenen uygulama hizmet maliyetini
artıracak, hizmet kalitesini ise düşürecektir.
Bu bağlamda biz diyoruz ki:
Sınırları il sınırı olan büyükşehir
uygulamasında ilin mülki sınırı aynı zamanda
büyükşehir belediyesinin sınırı olmuş, mevcut belde
belediyeleri bağlı olduğu ilçenin belediyesine mahalleler olarak
bağlanmıştır. Bu konuda beldeler ve köyler
bulunmamaktadır.
Bu konuda da itirazlarımız
vardır, diyoruz ki: İlk kademe belediyelerinin tüzel kişilikleri
kaldırılarak belirlenen ilçe belediyelerine mahalleleri veya mahalle
kısımlarıyla birlikte katılmaktadırlar. Bu konuda
belde belediyelerimiz kapatılıyor, ilçe belediyelerine de mahalle
olarak bağlanıyor.
Bu konuda yerinde inceleme
yapılması, referandum uygulanması ve Balıkesir
halkının, Körfez belde halkının düşüncelerinin
alınması gerektiğine inanıyorum. Biz Balıkesir ilinin
de bütünşehir olmasına karşıyız. Balıkesir merkez
olmak üzere, bir pergel sınır yapılmak üzere, büyükşehir
olabilir ancak bütünşehir belediyesi olarak tüm ilin kapsam dâhiline
alınması hususunda itirazlarımız bulunmaktadır. Bu
konuyu değerli takdirlerinize ve bilgilerinize arz ediyorum.
Hepinizi saygı ve sevgiyle
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim
Sayın Akova.
Gündem dışı üçüncü söz
Boludaki gelişmeler hakkında söz isteyen Bolu Milletvekili
Sayın Ali Ercoşkuna aittir.
Buyurun Sayın Ercoşkun. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
3.- Bolu Milletvekili Ali Ercoşkunun, Boludaki
gelişmelere ilişkin gündem dışı konuşması
ALİ ERCOŞKUN (Bolu)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; sözlerime başlarken Genel Kurulu ve ekranları
başında bizleri izleyen aziz milletimizi saygıyla, sevgiyle
selamlıyorum.
Ankara ile İstanbul arasında
her köşesi muhteşem güzelliklere sahip olan küçük ama doğal
güzellikleriyle, ormanlarıyla, gölleriyle, Abantıyla, Yedigölleriyle,
Kartalkayasıyla ama en önemlisi muhteşem insan dokusuyla bir
güzellik, bir potansiyel olan bir il Bolu.
9 ilçesi, 4 beldesi ve 500 köyüyle
yaklaşık 280 bin nüfusa sahip, Türkiyedeki beyaz et sektörünün üçte
1ine, ham deri sektörünün yüzde 50sine hitap eden, deniz turizmi hariç
turizmin başta doğa, spor, termal ve inanç turizmi olmak üzere tüm
branşlarında gerçekten büyük bir potansiyele sahip olan, yüzde 65i
ormanlarla kaplı Bolumuzdaki son dönemdeki bazı gelişmeleri
paylaşmak istiyorum.
Değerli
arkadaşlar, bugün Bolu için önemli bir gün çünkü bu kadar büyük
güzelliklere sahip olan, bu kadar fazla potansiyeli olan bir il olan Bolu, ilk
defa Ankarada tanıtım günleri organize ediyor. Bugün saat 12.00de
açılışını yaptığımız
tanıtım günlerini hafta sonuna kadar, Ankara Atatürk Kültür
Merkezinde pazar gününe kadar devam ettireceğiz. Bolunun sahip
olduğu tüm güzelliklerin sunulduğu, tüm zenginliklerin Ankarayla
Türkiyenin kalbinde buluşturulduğu bu önemli güne bütün
arkadaşlarımızı buradan davet etmek istiyorum.
Değerli
arkadaşlar, Bolumuzda öncelikle hepinizin tanıdığı,
bildiği rahmetli İzzet Baysalı bir kez daha saygıyla,
minnetle anıyorum. Bir insanın doğumundan ölümüne kadar
alacağı tüm hizmetlerle ilgili yapmış olduğu
vakıf eserlerinin en önemlisi şüphesiz ki Abant İzzet Baysal
Üniversitesi. Son yıllardaki başarılı
çalışmalarının bir meyvesi olarak geçtiğimiz yıl
temelini attığımız diş hekimliği fakültesine
ilave olarak bu yıl kuruluşu onaylanan dört fakültenin müjdesini
Bolulu hemşehrilerimize buradan vermek istiyorum: İlahiyat fakültesi,
iletişim fakültesi, teknoloji fakültesi, ziraat ve doğa bilimleri
fakültesi. Toplam şu anda 23.500 öğrenciye sahip olan Abant
İzzet Baysal Üniversitesinin bu öğrenci kapasitesini 30 binlerin
üzerine çıkartması için gerçekten önemli bir adım. Emeği
geçen tüm arkadaşlara, başta rektörümüz olmak üzere teşekkür
ediyorum.
Hükûmetimizin
yapmış olduğu başarılı çalışmalar
neticesinde Bolunun her köşesini bir şantiye alanı olarak
görmek mümkün. Başta TOKİ çalışmaları olmak üzere
Kıbrıscıkta iki hafta önce temelini
attığımız TOKİ, Sebende, Göynükte, Pazarköyde,
Gökçesuda, Taşkestide ve Mudurnuda çalışmalarına devam
ediyor. Önümüzdeki günlerde inşallah yeni temel atma törenleri ile Bolulu
hemşehrilerimizin karşısında olacağız.
İlçe
bağlantı yollarında ise Göynük yolumuzun, cumhuriyet tarihinde
kazma vurulmamış olan Göynük yolunun 31 kilometresinin ihalesi
tamamlanmış durumda ve çalışmalar son hızıyla
devam ediyor. Aynı şekilde, Kıbrıscık-Bolu, Seben-Bolu,
Mudurnu-Abant arasındaki yol, gene Taşkesti-Abant arasındaki
yol, Mudurnu Tepe Karakolu mevkisindeki Karayollarına ait yollar
yatırım programlarına alınmış durumda ve ihale
çalışmaları da bu anlamda devam ediyor.
Kıbrıscıkın,
Sebenin, Dörtdivanın ve Göynükün muhteşem tarım
alanlarının sulanmasıyla ilgili baraj çalışmaları
da gene son dönemde yapılan temel atma törenleriyle devam etmiş
durumda.
Aynı
şekilde, Mengenin artık Türkiye'ye değil dünyaya mal olan
Aşçılık Festivalini bu ay sonunda, inşallah ayın
30unda Mengende gerçekleştireceğiz.
Toplumun
tüm kesimlerinin gerçekten memnun olduğu sağlık hizmetlerini
Boluda da aynı şekilde görmemiz mümkün. Bu anlamda Göynükte ve
Mengende hastane temel atmalarını bu yıl
gerçekleştireceğiz. İnşallah Mudurnuda da eğer
belediyenin yer verme çalışmaları neticelenirse bir hastane
temelini de atmış olacağız.
Turizmin
çok önemli bir ayağı olan spor turizminin, kışın
Antalyada gerçekleşen çalışmaların yazın Boluda
gerçekleşmesini sağlamak amacıyla spor alanında Bolu
merkezde 3.500 kişilik bir kapalı spor salonuyla beraber 160
yataklı kamp eğitim merkezi ve olimpik atletizm pistinin temelleri de
atılmış durumda.
Ben
bu vesileyle emeği geçen tüm arkadaşlara buradan teşekkür
ediyor, Genel Kurulu saygıyla sevgiyle selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Ercoşkun.
10
arkadaşımıza 60ıncı maddeye göre söz vereceğim.
Sayın
Tüzel
V.- AÇIKLAMALAR
1.- İstanbul Milletvekili Abdullah Levent
Tüzelin, Adalet ve Kalkınma Partisi Sözcüsü Hüseyin Çelikin BDP ve blok
güçlerini Kürtçü ırkçılar olarak nitelendirmesini
kınadığına ve AK PARTİnin Kürtleri kendi hakları
üzerinde söz söyleyebilen bir halk olarak görmediğine ilişkin açıklaması
ABDULLAH
LEVENT TÜZEL (İstanbul) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
AKP
Sözcüsü Hüseyin Çelikin bugünkü açıklamasına değinmek
istiyorum. BDP ve blok güçlerini Kürtçü ırkçılar olarak
nitelendirmesini kınıyorum. Kürt sorununa ilişkin CHP-AKP
görüşmesinden rahatsızlık duyulmamıştır, aksine
olumlu bulunmuştur. Ancak Kürtlerin kendi vatanlarında yabancı
muamelesi görmesinden rahatsızlık duyulabilir. İngilterede
yaşayan Pakistanlılara ana dillerinin seçmeli ders verilmesi
örneğini vererek Kürtlerle kıyaslamak ne insani ne vicdani ne de
pedagojiktir. Yanlışlık, BDPyi muhatap almayıp
makul davranmaya çağırmak yanında her gün tutuklamalara devam
etme ikiyüzlülüğüdür. Diğer yanlışlıksa Terör ve Kürt
sorununu ayrı ele aldık. deyip halka zulmetmeyi sürdürmektir. AKP,
Kürtleri kendi hakları üzerinde söz söyleyebilen bir halk olarak görmüyor,
aslında yok sayıyor. On yıl önce olanlar-olmayanlarla bugünü
açıklamak, olumlu adım diye nitelendirmek, Ben verirsem
alırsınız. tutumudur. İşte, çıkmaz siyaset ve
yol budur.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Sayın Ağbaba
ALTAN
TAN (Diyarbakır) Hüseyin Çelik özür dilesin, özür, çok ayıp etti!
BAŞKAN
Buyurun.
2.- Malatya Milletvekili Veli Ağbabanın,
Malatya ilinin Kuluncak ve Arguvan ilçelerindeki adliyelerin
kapatılmasına ilişkin açıklaması
VELİ
AĞBABA (Malatya) Sayın Başkan, dün son çıkan Hâkimler ve
Savcılar Yüksek Kurulu tarafından yayınlanan kararnameye göre
Kuluncak ve Arguvan ilçelerindeki hâkim ve savcılar başka ilçelere
tayin edildi. Tabii, hem Arguvan hem Kuluncak bu konuda çok rahatsız oldu,
ikisi de önemli ilçelerimiz, özellikle Arguvan ilçesi cezaevi bulunan bir ilçe,
Arguvan ilçesinde cezaevi var. Ayrıca, köyleri -en uzak köy 50 kilometre-
Sivas sınırında, buradaki adliyelerin kapatılması yöre
halkı için çok kötü olacak, hem Kuluncak için hem Arguvan için. Hiç
kimsenin haberi olmadan böyle bir karar alınmasını da doğru
bulmuyoruz. Bu konuda Hükûmetin gerekeni yapmasını rica ediyoruz
çünkü Arguvan önemli bir ilçe, Kuluncak da önemli bir ilçe. Buradaki adliye
binaları kapatılarak
Zaten geri bırakılmış,
zaten yeteri kadar hizmet alamamış ilçeler bunlar. Bu konuda
Hükûmetin gerekeni yapmasını bekliyor, teşekkür ediyorum.
BAŞKAN
Sayın Erdem
3.- Elâzığ Milletvekili Enver Erdemin,
Türkiyede meydana gelme ihtimali yüksek olan muhtemel depremlerle ilgili
Hükûmetin tedbir alıp almadığını öğrenmek
istediğine ilişkin açıklaması
ENVER
ERDEM (Elâzığ) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Türk
Kızılay Genel Başkanı Başdanışmanı
Profesör Doktor Ahmet Mete Işıkara, Türkiyede deprem olma ihtimali
yüksek olan iller haritasını açıkladı. Bu haritada yer alan
Van ve Fethiyede öngördüğü depremler gerçekleşti. Doğu Anadolu
fay hattı üzerindeki Bingöl, Elâzığ, Malatya, Hatayda 7 ve
üzeri deprem olabilme ihtimalinin yüksek olduğunu bildirdi. Yine Kuzey
Anadolu fay hattı üzerinde bulunan Erzincan ve Tokat illerinde de benzer
şiddette depremler beklenmekte.
Şimdi,
ben, sayın Hükûmetten ve sayın bakanlardan soruyorum: Bu meydana
gelecek 7 ve üzerindeki depremlerle ilgili alınan herhangi bir tedbir var
mıdır? Bu alınan tedbirleri kamuoyuyla paylaşır
mısınız?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Sayın Tezcan, buyurun.
4.- Aydın Milletvekili Bülent Tezcanın,
Aydın ilinin Didim ilçesinin Türkiyenin en temiz kenti
yarışmasında 1inci olmasına ve yaz nüfusu yoğun olan
yerlere kış nüfusuna göre değil de yaz nüfusuna göre kaynak
aktarılması gerektiğine ilişkin açıklaması
BÜLENT
TEZCAN (Aydın) Değerli arkadaşlar, Aydın ilinin Didim
ilçesi Türkiyenin En Temiz Kenti Yarışmasında 1inci oldu.
Öncelikle, bu konudaki çevre duyarlılığı nedeniyle Didim
Belediyesine ve Didim Belediye Başkanı Sayın Mümin
Kamacıya teşekkür ediyor, tebriklerimi sunuyorum.
Bu
arada, çevre duyarlılığı konusunda bu kadar kıt
kaynaklarla ciddi hizmet veren belediyelerimize İller Bankası
kaynaklarının aktarılması sürecinde gereken hassasiyetin
gösterilmesi gerektiğini düşünüyorum. Özellikle Didim,
Kuşadası gibi yaz nüfusu yoğun olan yerlerde kış
nüfusuna göre değil de yaz nüfusuna göre kaynak aktarılması
konusunda Hükûmete çağrıda bulunuyorum.
BAŞKAN
Sayın Halaman
5.- Adana Milletvekili Ali Halamanın, Hükûmetin
ortaya koyduğu yerelleşme hedefiyle sosyal ve siyasi yıkım
yapmasını, tarihî ilçeleri yok etmesini
kınadığına ilişkin açıklaması
ALİ
HALAMAN (Adana) Başkanım teşekkür ediyorum.
Sayın
Başkanım, ben Meclis aracılığıyla bir konuyu izah
etmek istiyorum. Bu Hükûmet yerinden yönetim, yerelleşme diyerek bir
hedef koydu ortaya. Şimdi, Adananın Saimbeyli ilçesi var, 20 bin
nüfuslu. 1920de kurulmuş, çok derli toplu bir ilçe. Bunu güçlendirme
noktasında bütün kamu yatırımlarında biz yardımcı
olduk. Şimdi bu Hükûmetin bu sosyal ve siyasi yıkım projesini,
bu tarihî ilçeleri yok etme, ortadan kaldırma şeklinde bir icraat
yapmasını kınıyorum, protesto ediyorum.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Sayın Bayraktutan
6.- Artvin Milletvekili Uğur Bayraktutanın,
Batum Havaalanına Ankaradan uçuşların iptal edilmesinin
mağduriyete sebep olduğuna ve Artvin ilinin Ardanuç ve Arhavi
ilçelerindeki adliyelerin kapatılmasına ilişkin
açıklaması
UĞUR
BAYRAKTUTAN (Artvin) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Batum
Havaalanı Gürcistan Hükûmetiyle yapılan ortak anlaşma ve
sözleşme gereğince iki ülke tarafından
kullanılmaktadır. Bugüne kadar Ankara ve İstanbul
uçuşları gerçekleşmesine rağmen yakın zamanda Ankara
uçuşları iptal edilmiştir. Ankara uçuşlarının
iptal edilmesi nedeniyle büyük bir mağduriyet vardır, bunun öncelikle
giderilmesini talep ediyoruz, Hükûmetin buna duyarlı olmasını
talep ediyoruz.
Bir
de HSYKnın dün yayımlamış olduğu kararnamede -biraz
önce milletvekili arkadaşım da belirtti- bazı adliyelerin
kapatılmasına ilişkin kaygılarımız var ve HSYK,
bunu yayımlamış olduğu kararnamede ortaya, dile getirdi.
Artvin ilinde de Ardanuç ve Arhavi adliyelerinin kapatılmasına
ilişkin kaygı var. Bu tarihî bir hatadır. Adliyeleri
kapattığınız yerde, bana göre, kaymakamlıkları da
kapatın yani eğer bir yerden başlayacaksanız. Bu
yanlıştan Hükûmetin bir an önce dönmesini istiyorum.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Sayın Korkmaz
7.- Isparta Milletvekili S. Nevzat Korkmazın,
Ispartada dört ilçe adliyesinin kapatılmasına ilişkin açıklaması
S.
NEVZAT KORKMAZ (Isparta) Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Adalet
Bakanlığı bazı ilçe adliyelerini kapatıyor, dün de
gündeme getirmiştim. Son kararnamede bu ilçelere hakîm, savcı
ataması yapmayarak uygulamaya geçildi bile.
Ispartada
dört ilçe adliyesi kapanıyor -bize kesin bilgi veren yok ama aldığımız
duyumlar bu çerçevede- Senirkent, Uluborlu, Gelendost ve Atabey. Bir taraftan
Vatandaşın ayağına hizmet götürüyoruz. diyorsunuz, bir
taraftan adalet hizmetini vatandaştan uzaklaştırıyorsunuz.
Orada yaşayan binlerce kişiye göre 3-5 adli personeli önceliyorsunuz,
önemsiyorsunuz. Adalet gittikçe fakir fukara için ulaşılmaz bir
noktaya geliyor. Zaten yiyecek ekmek bulmakta zorlanan fakir fukara bir de
ulaşım masraflarıyla karşı karşıya
bırakılıyor, ilçeler boşalıyor vesaire.
Bütün
bu sıkıntıların üzerine yeni sıkıntılar
getirecek bu uygulamadan AKPnin bir an önce vazgeçmesini istiyorum. AKP
Isparta milletvekili arkadaşlarımı da vereceğimiz
mücadeleye destek vermeye davet ediyorum.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Sayın Yılmaz
8.- Uşak Milletvekili Dilek Akagün
Yılmazın, Uşak ilinin Karahallı ve Ulubey ilçelerindeki
adliyelerin kapatılmasına ilişkin açıklaması
DİLEK
AKAGÜN YILMAZ (Uşak) Sayın Başkan, çok teşekkür ediyorum.
Ben
de aynı konuya değinmek istiyorum. Uşakta da iki ilçe adliyemiz
kapatıldı: Karahallı Adliyesi ve Ulubey Adliyesi. Hâkim
ataması oralara yapılmadı.
Şimdi,
yargıda kolay erişebilirlik diyoruz, yargının verimli bir
şekilde, nitelikli bir şekilde ulaştırılması,
insanların haklarına bir an önce kavuşması gerektiğini
söylüyoruz. Bununla ilgili de yasal düzenlemeler çıkarıyoruz,
işte, ara buluculuk gibi, kamu denetçiliği gibi ama şimdi vatandaşların
yargıya ulaşmasını engelleyecek böyle bir sistemi getiriyoruz.
Gerçekten de Uğur Bayraktutana katılıyorum, eğer buralar
fazla geliyorsa kaymakamlıkları da kapatsınlar, buraları da
doğrudan doğruya köy yapsınlar. Çünkü bunun anlamı, bir
süre sonra bu ilçelerin köyleştirilmesi olacaktır, bu ilçelerdeki
sosyal hayatın sona ermesi olacaktır. Tasarruf her şey demek
değildir, yargıda tasarruf asla olmaz çünkü bu insanlar diğer
ilçelere gidecekler
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Hamzaçebi
9.- İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebinin,
25 Mayıs 2012de Kayseri Pınarbaşı İlçe Emniyet
Müdürlüğüne yapılan saldırıda yaralanan İsmail
Sakının hayatını kaybettiğine ve Türkiye'nin en temiz
kenti yarışmasında 1inci olan Didim Belediyesini
kutladığına ilişkin açıklaması
MEHMET
AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
25
Mayıs 2012 tarihinde Kayseri ilinin Pınarbaşı İlçe
Emniyet Müdürlüğüne yapılan hain saldırıda 1 polis
memurumuz şehit olmuştu ve 1 teknisyen yardımcımız
yaralanmıştı. Teknisyen yardımcımız İsmail
Sakın tedavi görmekte olduğu hastanede bugün hayatını
kaybetmiştir. Kendisine Allahtan rahmet diliyorum, yakınlarına,
ailesine, Kayserililere ve milletimize sabır ve
başsağlığı diliyorum.
Bu
vesileyle, Türkiyenin en temiz kent kategorisinde 1incilik ödülü alan Didim
Belediyesini de kutluyorum, başarılarının
devamını diliyorum.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Sayın Nebati
10.- İstanbul Milletvekili Nureddin Nebatinin,
Türkiye Büyük Millet Meclisi Yerleşkesi içinde trafik kurallarına tam
ve düzgün olarak uyulması gerektiğine ilişkin
açıklaması
NUREDDİN
NEBATİ (İstanbul) Sayın Başkanım,
Başkanlık makamından, grup başkan vekillerinden, komisyon
başkanlarından, idare amirlerinden ve milletvekillerinden bir
istirhamım var: Ne olursunuz, Meclis içerisindeki araçları düzgün bir
şekilde park etsinler. Şurada, dışarıdaki polislere
soruyorum Buraya niye araba park etmişsiniz? diye, duba koymuş
olmalarına rağmen. Efendim, ne yapayım, milletvekili geldi,
park etti. diyor.
Orada
meydana gelebilecek kazaların bir numaralı sorumlusu bizler
olacağız. Lütfen, trafik kurallarına tam ve düzgün uyalım.
Özellikle de kaldırımlara park etmiş araçlardan dolayı
hicap duyduğumu da ifade etmek istiyorum.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Gündeme
geçiyoruz.
Başkanlığın
Genel Kurula sunuşları vardır.
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığının bir tezkeresi
vardır, okutup bilgilerinize sunacağım.
VI.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Tezkereler
1.- Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlık Divanının 13/6/2012 tarih ve 26 sayılı
Kararı ile Tacikistan-Türkiye Parlamentolararası Dostluk Grubu
Başkanı Mahmadali Vatanov başkanlığındaki bir
heyetin Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının
konuğu olarak ülkemize resmî bir ziyarette bulunmasının uygun
bulunduğuna ilişkin Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığı tezkeresi (3/892)
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Genel Kuruluna
Tacikistan-Türkiye
Parlamentolar Arası Dostluk Grubu Başkanı Sayın Mahmadali
Vatanov başkanlığındaki heyetin; Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığının konuğu olarak ülkemize
resmî bir ziyarette bulunması Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlık Divanının 13 Haziran 2012 tarihli ve 26
sayılı Kararı ile uygun bulunmuştur.
Söz
konusu heyetin ülkemizi ziyareti, 28/3/1990 tarihli ve 3620 sayılı
Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin Dış İlişkilerinin
Düzenlenmesi Hakkında Kanun'un 7. maddesi gereğince Genel Kurulun
bilgilerine sunulur.
Sadık
Yakut
TBMM
Başkanı Vekili
BAŞKAN
Bilgilerinize sunulmuştur.
Meclis
araştırması açılmasına ilişkin üç önerge
vardır, okutuyorum:
B) Meclis
Araştırması Önergeleri
1.- Kahramanmaraş Milletvekili Mesut
Dedeoğlu ve 19 milletvekilinin, Kahramanmaraş Sütçü İmam
Üniversitesinin sorunlarının araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/316)
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Kahramanmaraş Sütçü
İmam Üniversitesi'nin problemlerinin araştırılarak,
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla,
Anayasa'nın 98. ve TBMM İçtüzüğünün 104 ve 105. maddesi
uyarınca Meclis araştırması açılmasını
saygılarımla arz ve talep ederiz.
1)
Mesut Dedeoğlu (Kahramanmaraş)
2)
Hasan Hüseyin Türkoğlu (Osmaniye)
3)
Enver Erdem (Elâzığ)
4)
Alim Işık (Kütahya)
5)
Ali Öz (Mersin)
6)
Sinan Oğan (Iğdır)
7)
Kemalettin Yılmaz (Afyonkarahisar)
8)
Ali Uzunırmak (Aydın)
9)
Reşat Doğru (Tokat)
10)
Mustafa Kalaycı (Konya)
11)
Mehmet Şandır (Mersin)
12)
Lütfü Türkkan (Kocaeli)
13)
Celal Adan (İstanbul)
14)
Necati Özensoy (Bursa)
15)
Seyfettin Yılmaz (Adana)
16)
Oktay Öztürk (Erzurum)
17)
Yusuf Halaçoğlu (Kayseri)
18)
S. Nevzat Korkmaz (Isparta)
19)
Özcan Yeniçeri (Ankara)
20)
Muharrem Varlı (Adana)
Gerekçe:
Kahramanmaraş
Sütçü İmam Üniversitemizin problemleri ve beklentileri
artmıştır. Verimli ve kaliteli bir eğitim için problemlerin
bir an önce aşılması gerekmektedir. Üniversitemizin problemleri
arasında, fiziksel mekân problemi, kamulaştırma problemi, sosyal
alanlar problemi ile akademik ve idari personel problemi üst sıralarda yer
almaktadır.
Üniversitenin
akademik ve idari personel kadrosu, üniversitenin ilk kuruluşunda yer alan
üç fakülte için ihdas edilen kadrolardan oluşmaktadır. Sonradan
kurulan Tıp Fakültesi başta olmak üzere altı fakülte ile
birlikte, yüksekokul ve meslek yüksekokulları da bu kadroları
kullanmaktadır. Üniversitede fakülte, yüksekokul ve meslek yüksekokulu
sayısı arttığı için eğitim veren bölüm ve program
sayısı da hızla artmaktadır.
Tıp
Fakültesi, Merkez Avşar kampüsü dışında, İl
Sağlık Müdürlüğü tarafından geçici olarak tahsis edilen
binada büyük sıkışıklık içinde hizmet vermektedir.
Tıp Fakültesi Araştırma ve Uygulama Hastanesinin en kısa
sürede tamamlanması gerekmektedir. Ziraat Fakültesinin araştırma
ve uygulama alanları ile ilgili ulaşım sorunu
bulunmaktadır. Bu alanlar, fakülteye
Fen
ve Edebiyat Fakültesinin ofis, sınıf ve laboratuvar gibi fiziki mekân
problemi bulunmaktadır. Mühendislik ve Mimarlık Fakültesi kendisine
ait binası bulunmadığı için İktisadi ve İdari
Bilimler Fakültesi binasında geçici olarak, Eğitim Fakültesi de
kendisine ait binası bulunmadığı için Fen-Edebiyat
Fakültesine ait binada eğitim ve öğretim görmektedir.
Güzel
Sanatlar Fakültesi ne yazık ki, Atatürk Kültür ve Spor Merkezinde salondan
bozma derslik ve atölyede eğitim faaliyetlerini sürdürmektedir.
İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi, İlahiyat Fakültesi ve
Orman Fakültesinin de hizmet binası problemi bulunmaktadır.
Beden
Eğitimi ve Spor Yüksek Okulunun spor tesis ve çeşitliliği
konusunda, Sağlık Yüksek Okulunun bina ve fiziki mekân problemi
bulunmaktadır. Yüksek Öğretim Kurulunca kurulması onaylanarak
Bakanlar Kurulu onayına sunulan Göksun Uygulamalı Bilimler Yüksek
Okulu, Yabancı Diller Yüksek Okulu ve Elbistan Uygulamalı Teknoloji
Yüksek Okullarının da çeşitli problemleri bulunmaktadır.
Afşin,
Andırın, Elbistan, Göksun, Pazarcık, Kahramanmaraş,
Sağlık Hizmetleri ve Türkoğlu Meslek Yüksek
Okullarının da yer ve mekân, laboratuvar, makine, teçhizat, atölye,
yurt, bakım ve onarım gibi problemleri bulunmaktadır.
Bu
nedenle, Kahramanmaraş Sütçü İmam Üniversitesinin problemleri
hakkında araştırma yapılarak, gerekli önlemlerin
alınması konusunda Anayasa'nın 98. ve TBMM
İçtüzüğünün 104 ve 105. maddesi uyarınca bir Meclis
Araştırma Komisyonu kurulması yerinde olacaktır.
2.- BDP Grubu adına Grup Başkan Vekilleri Iğdır
Milletvekili Pervin Buldan ve Şırnak Milletvekili Hasip
Kaplan'ın, Dersim olaylarında kaybolduğu iddia edilen kız
çocuklarının akıbetlerinin araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/317)
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Dersim
katliamının yaşandığı 1937 ve 1938
yıllarında, ailesi katledilen ya da ailesinden zorla alınarak
Türkleştirme politikaları çerçevesinde rütbeli askerlere
verildiği veya Türklerin yoğun olarak yaşadığı
illere götürüldüğü iddia edilen "Dersim'in kayıp kız
çocukları" hakkında karanlıkta kalan bütün soruların
cevap bulması ve sayılarının tespit edilmesi; resmi
arşivlerin açılarak mağdur aileler ve kamuoyu ile
paylaşılması ve sayılarının
açıklanması; akıbetlerinin ne olduğunun bilinebilmesi ve
hayatta olanların bulunması için TBMM İçtüzüğü'nün 104. ve
105. maddeleri gereğinde Mecliste bir araştırma komisyonu
kurulmasını arz ve teklif ederiz.
Pervin Buldan
Hasip Kaplan
Grup Başkanvekili Grup
Başkanvekili
Gerekçe:
Dersim
katliamı, üzerinden 73 yıl geçmiş olmasına rağmen hâlâ
bir devlet sırrı olarak kalmıştır ancak katliamın
boyutları, bölge halkının iddiaları ve o dönem devletin
Dersime özgü çıkarmış olduğu kanunların
içeriğinden anlaşılmaktadır. Katliamın
tanıklarının ifadeleri ve ulaşılan belgeler
yalnızca Türkiye Cumhuriyeti tarihinde değil, dünya tarihinde bile
benzerine az rastlanır bir katliamın
yapıldığını ortaya koymaktadır. Bütün iddialar
karşısında ise devletin arşivleri hâlâ açmamış
olması, katliamın gizlenen boyutunun daha da ürkütücü olduğunu
düşündürmektedir.
O
dönem, Dersim Bölgesi hakkında devlet yetkililerinin
hazırladıkları raporlarda yer alan hususlar kapsamında,
bölgeye yönelik bir katliam hazırlığı
yapılmış; 25 Aralık 1935 tarihli 2884 sayılı
Tunceli Vilayeti'nin İdaresi Hakkında Kanun kapsamında,
yalnızca o vilayete özgü bir yönetim yapısı oluşturulmuştur.
Cumhuriyetin
kuruluşu ile birlikte üzerinde özel bir politika ile durulan Dersim
Bölgesi'nde 1937 ve 1938 yıllarında Tedip ve Tenkil gerçekleştirilmiştir.
Düzenlenen askerî harekâtla, insanlar katliamdan geçirilmiş, cesetler
yığılarak ateşe verilmiş; mağaralara saklanan
kadın, çocuk ve yaşlılar kıyımdan geçirilmiştir.
Dersim bu askerî harekât sonrası âdeta
insansızlaştırılmıştır.
Yaşanan
olaylarla ilgili diğer bir iddia ise ailelerini kaybeden ya da ailesinden
zorla alınan kız çocuklarının zorla rütbeli askerlere ve
kimi ailelere verilmek üzere Dersim'den götürüldüğüdür. Bu durum ise resmî
politikalar çerçevesinde Dersim'de uygulanan baskı ve kırım
politikalarının başka bir boyutunu ortaya
çıkarmış ve günümüzde çözüm bekleyen bir sorun niteliğinde
ortada durmaktadır.
"Çocukların
zorla bir gruptan alınıp bir diğerine verilmesi" olarak
özetlenebilecek bu uygulama Türkleştirme politikalarının en
açık örneklerinden birini oluşturmaktadır. Birleşmiş
Milletler Soykırım Suçunun Engellenmesi ve
Cezalandırılması Sözleşmesi'nin 2. maddesinde söz konusu
husus "soykırım" olarak tanımlanmıştır.
İsmet
İnönü, Dersim hakkında açıkladığı Islahat
Programı'nda, Dersim'in tamamen boşaltılması, Bakanlar
Kurulunun izni olmadan yerleşim olmayacağı ve "Türklerin
yoğun olduğu yerlerde kız ve erkek yatılı
okulları açılarak Dersim'de beş yaşını doldurmuş
kız ve erkek çocukların okutulup büyütülmesi, bunların kendi
aralarında evlendirilerek, kendi ana ve babalarından kalan mallar ve
mülklerin içinde birer Türk yuvası hâline getirilmesi gibi önlemler yer
almaktaydı.
Bu
öneriler birer birer hayata geçirilmiş, Dersimli kız çocukları,
bu politikalar çerçevesinde ailelerinden alınmıştır.
Sonradan bazıları bulunmuş olunsa da sayıları belli
olmayan "kayıp kız çocuklarının akıbetlerinin"
ne olduğu, şimdi nerede yaşadıkları ve
kaçının hayatta olduğuna dair bilgi bulunmamaktadır. Konuya
ilişkin o dönemdeki resmî veriler, devlet arşivlerinde hâlâ
saklı tutulduğu için kamuoyu tarafından
öğrenilememiştir.
Bugün
hâlâ "kayıp kız çocuklarını" arayan onlarca
Dersimli aile vardır. Bazı ailelerin ya da Dersim'den o dönem götürülen
kız çocuklarının kendi çabaları sonuç vermişse de
çoğu aile ellerinde herhangi bir bilgi olmadığı için
çocuklarını bir daha görememiştir.
Ailelerine
kavuşmuş kız çocuklarının iddialarına göre,
alınan kız çocukları genelde asker ailelerine verilmiş
olduğu için, tanımadıkları bir ailenin nüfusuna
kaydedilmiştir. Bazı iddialara göre ise söz konusu kız
çocuklarının nüfus kaydı bile bulunmamaktadır.
Katliamın
üzerinde neredeyse bir asır geçmiş ancak devlet o dönem mağdur
edilmiş ve hâlâ hayatta olan vatandaşlarımız
karşısındaki sorumluluğunu yerine getirmemiştir.
Devletin söz konusu durum karşısındaki sorumluluğunu yerine
getirmesi için yapılacakların tespiti; arşivlerin açılarak
o dönem Dersim Bölgesi'nden kaç kız çocuğunun başka ailelere
verildiği ve nerelere gönderildiği, kaçının hâlâ hayatta
olduğu ve başkaca cevap bekleyen soruların yanıt
bulması, o dönem yaşananların kamuoyu ve kayıp kız
çocuklarının aileleri ya da yakınları ile
paylaşılması için bir meclis araştırması
açılmasını gerekli bulmaktayız.
3.- BDP Grubu adına Grup Başkan Vekilleri Iğdır
Milletvekili Pervin Buldan ve Şırnak Milletvekili Hasip
Kaplan'ın, Şeyh Sait ve arkadaşları, Seyit Rıza ve
arkadaşları ile Saidi Nursi'nin mezar yerlerinin nerede
olduğunun araştırılarak alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/318)
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
29
Haziran 1925'te idam edilen Şeyh Sait ve arkadaşları, 15
Kasım 1937'de idam edilen Seyit Rıza ve arkadaşları ile 23
Mart 1960'da Urfa'da vefat eden Saidi Nursi'nin mezar yerlerinin nerede
olduğunun tespit edilmesi ve naaşlarının ailelerine
verilmesi amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105
inci maddeleri uyarınca bir Meclis Araştırması
açılması için gereğini arz ve talep ederiz.
Pervin
Buldan Hasip
Kaplan
Grup
Başkanvekili Grup
Başkanvekili
Gerekçe:
Şeyh
Said ve Osmanlı'nın son döneminde Danıştay
Başkanlığını yapan Seyit Abdülkadir ile 47
arkadaşı 29 Haziran 1925 yılında "İslami bir Kürt
Devleti " kurma iddiasıyla yargılanıp idam edildiler.
Seyit
Rıza ve arkadaşları 15 Kasım 1937'de 75 yaşında
iken, oğlu ise 18 yaşından küçük olmasına karşın
yaşı büyütülerek idam edildiler. Bugün kamuoyu Seyit Rıza
şahsında Dersim'de (Tunceli) yaşananların bir vahşet,
bir düzmece yargılama olduğunu biliyor. Başbakan Sayın
Recep Tayyip Erdoğan, bu hukuksuzluğu Seyit Rıza'nın
"Evladı kerbelayık. Be günahık. Ayıptır.
Zulümdür. Cinayettir" şeklindeki sözleriyle anıyor.
Saidi
Nursi 1960'ta Urfa'da yaşamını yitirdi. Ancak 1960 darbesini yapanlar
onu mezarında dahi rahat bırakmayarak, bilinmeyen bir yere
götürdüler. Saidi Nursi hem yaşamında hem de vefatından sonra
Türkiye'nin en çok fikirleri tartışılan, eserleri en çok
satıp okunan bir düşünürdür.
İdam
edilen bu şahısların her birisinin bir ailesi, onları seven
bir çevresi olduğu bilinmektedir. Hem İslami kurallara hem de
"Demokratik Hukuk Devleti" olarak kendisini tanımlayan Türkiye
Cumhuriyeti yasalarına göre, bu insanların yakınlarının
ve sevenlerinin onların mezarının nerede olduğunu bilme
hakkı vardır. Demokratik devlet, vatandaşlarına
karşı kin gütmez, öç duygularıyla hareket etmez. Aradan geçen
bunca yıla rağmen ailelerinin bu talebi görmezden gelinemez.
Kürt
sorununun en hararetli tartışıldığı bu dönemde
Kürtler arasında en çok sevilen, saygı duyulan bu şahsiyetlerin
mezarının bulunup ailelerine, sevenlerine verilmesinin devletin
geçmişiyle yüzleşmesinde ve barışçıl bir toplumun
yaratılmasında çok önemli katkısının
olacağını düşünüyoruz.
Bu
amaçla Meclis'te bir Araştırma Komisyonu'nun kurularak, bir an önce
bu şahısların mezarlarının tespiti için
araştırmalara başlamasının elzem olduğunu
düşünüyoruz.
BAŞKAN
Bilgilerinize sunulmuştur.
Önergeler gündemdeki
yerlerini alacak ve Meclis araştırması açılıp
açılmaması konusundaki görüşmeler sırası
geldiğinde yapılacaktır.
Gündemin Kanun
Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler
kısmına geçiyoruz.
1inci sırada yer
alan, Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri İstanbul
Milletvekili Sayın Ayşe Nur Bahçekapılı, Kayseri
Milletvekili Sayın Mustafa Elitaş, Giresun Milletvekili Sayın
Nurettin Canikli, Kahramanmaraş Milletvekili Sayın Mahir Ünal ve
Adıyaman Milletvekili Sayın Ahmet Aydının; Türkiye Büyük
Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına
Dair İçtüzük Teklifi ile Tunceli Milletvekili Sayın Kamer Gençin;
Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün Bir Maddesinin
Değiştirilmesi Hakkında İçtüzük Teklifi ve Anayasa
Komisyonu Raporunun görüşmelerine kaldığımız yerden
devam edeceğiz.
VII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.- Adalet ve Kalkınma Partisi
Grup Başkanvekilleri İstanbul Milletvekili Ayşe Nur
Bahçekapılı, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş, Giresun
Milletvekili Nurettin Canikli, Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünal ve
Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydının; Türkiye Büyük Millet
Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair
İçtüzük Teklifi ile Tunceli Milletvekili Kamer Gençin; Türkiye Büyük Millet
Meclisi İçtüzüğünün Bir Maddesinin
Değiştirilmesi Hakkında İçtüzük Teklifi ve Anayasa
Komisyonu Raporu (2/242, 2/80) (S. Sayısı: 156)
BAŞKAN
Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
2nci sırada yer
alan, Kamu Denetçiliği Kurumu Kanunu Tasarısı ile Avrupa
Birliği Uyum Komisyonu ve Anayasa Komisyonu raporlarının
görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
2.-
Kamu Denetçiliği Kurumu Kanunu Tasarısı ile Avrupa Birliği
Uyum Komisyonu ve Anayasa Komisyonu Raporları (1/626) (S.
Sayısı: 276) (x)
BAŞKAN
Komisyon? Burada.
Hükûmet?
Burada.
Dünkü
birleşimde, İç Tüzükün 91inci maddesine göre temel kanun olarak
görüşülen tasarının birinci bölümü üzerindeki görüşmeler
tamamlanmıştı.
Şimdi
birinci bölümde yer alan maddeleri, varsa o madde üzerindeki önerge
işlemlerini yaptıktan sonra ayrı ayrı oylarınıza
sunacağım.
1inci
madde üzerinde üç önerge vardır, sırasıyla okutup işleme
alacağım.
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
276
Sıra Sayılı Kanun Tasarısının 1. Maddesinde geçen
Bu Kanunun amacı; kamu hizmetlerinin işleyişinde
bağımsız ve etkin bir şikâyet mekanizması
oluşturmak suretiyle ibaresinin, Bu Kanunun amacı; kamu
hizmetlerinde iyi yönetimin etkin kılınmasına yönelik
bağımsız ve etkin bir şikâyet mekanizması
oluşturmak suretiyle şeklinde değiştirilmesini arz ve
teklif ederiz.
Pervin
Buldan Ayla
Akat Sırrı
Sakık
Iğdır Batman Muş
Sebahat
Tuncel Levent
Tüzel
İstanbul İstanbul
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan Kamu Denetçiliği Kanun tasarısının 1. maddesinin 1.
fıkrasındaki bulunmak kelimesinden sonra gelmek üzere elde
ettiği sonuçları yayınlamak ibaresinin eklenmesini saygı
ile arz ve teklif ederiz.
Faruk
Bal Mehmet
Erdoğan Mehmet
Şandır
Konya Muğla Mersin
S.
Nevzat Korkmaz Enver
Erdem Sinan
Oğan
Isparta Elazığ Iğdır
Yusuf
Halaçoğlu
Kayseri
BAŞKAN
Şimdiki önergeyi okutup işleme alıyorum.
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 276 sıra sayılı Kamu Denetçiliği Kurumu Kanunu
Tasarısının 1inci maddesinin aşağıdaki gibi
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
MADDE
1- Bu Kanunun amacı; kamu hizmetlerinde insan odaklı yönetimin
sağlanmasına yönelik bağımsız ve etkin bir
şikayet mekanizması oluşturmak suretiyle, idarenin her türlü
eylem ve işlemleri ile tutum ve davranışlarını; uluslararası
belgeler ve Anayasada yer alan insan haklarına dayalı, adalet anlayışı
içinde, hukuka ve hakkaniyete uygunluk yönlerinden incelemek,
araştırmak ve önerilerde bulunmak üzere Kamu Denetçiliği
Kurumunu oluşturmaktır.
Mahmut
Tanal Bülent
Tezcan Hüseyin
Aygün
İstanbul Aydın Tunceli
Ali
Özgündüz Uğur
Bayraktutan
İstanbul Artvin
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
ANAYASA
KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul) Katılmıyor
Başkanım.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
BAŞBAKAN
YARDIMCISI BÜLENT ARINÇ (Bursa) Katılmıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN
Kim konuşacak?
ALİ
ÖZGÜNDÜZ (İstanbul) Sayın Tanal konuşacak.
BAŞKAN
Buyurun Sayın Tanal. (CHP sıralarından alkışlar)
MAHMUT TANAL
(İstanbul) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Kanunun 1inci
maddesinde eksiklik olan hususlardan
Esas kanunun amacı nedir? Kamu Denetçiliği Kurumu, idarenin kötü, eksik
ve yanlış işleyişiyle ilgili şikâyetleri incelemek,
araştırmak, kötü yönetimi tedavi etmeye yardımcı
olmaktır. Esas amaç bu. Peki, bu olunca, kötü yönetimi tedavi etme
amacıysa, burada şikâyet kurumu getirilmiş ancak resen hareket
etme, resen idarenin, kamu denetçiliğinin hareket etme gibi bir hususu
kanuna, tasarıya getirilmemiştir. Bu büyük bir eksikliktir çünkü
yönetimin bu hastalığının tedavi edilmesi, takdir
edersiniz.. Dün konuşmacı arkadaşımızın bir
tanesi, yargıdaki duruşma listesine, aynı saate 30 kişinin
yazılması
Efendim, kimse bu konuya niye müdahale etmiyor?
İşte, kamu denetçisine en azından bunu şikâyet eder, bunu
düzeltir.
Değerli
arkadaşlar, bu, doğru ve yerinde olan bir hadise değil. Ne
açıdan doğru ve yerinde değil? Eğer aynı saatte 30
kişiye aynı duruşma saati verilmiş ise, Hâkimler ve
Savcılar Yüksek Kuruluna aynı yargıç şikâyet edilirse zaten
bu ceza alır. Yani, mevcut olan durumda, okumuş olan kesimimiz,
eğer hak arama özgürlüğünü yerine getirmiyorsa, şikâyet kurumunu
işletmiyorsa, çalıştırmıyorsa vatandaş bunu
nasıl yapabilsin? Genellikle bu şikâyet kurumu Anadoluda şöyle
işliyor: Vatandaş Eğer ben şikâyet edersem ne olur?
İdare beni hedef alır. Ben bundan sonra iş ve işlemlerimi
yürütemem. Peki, şikâyet kurumu bu şekilde işletilmiyorsa,
vatandaş bu yasal haklarını işletmiyorsa acaba
şikâyete bağlı bu kurumu getirirsek bu nerede işler? Hiçbir
yerde işlemez.
Değerli önceki
konuşmacı arkadaşlarımız şunu söyledi: Avrupada
var. Doğru, Avrupada var ama Avrupada kamu denetçisi resen hareket
eder. Bizde nedir? İş olsun diye, göstermelik olarak bu kurum
getiriliyor ancak Avrupada kurumun özü resen hareket etme unsurunu
getirmemektedir. Bu da netice itibarıyla bu kurumu işlevsiz duruma
getirecektir.
Bir başka husus,
burada eksik olan bir başka durum da: Bizim Meclis İçtüzüğünün
166ncı maddesi var. Meclis İçtüzüğünün 166ncı maddesi
kimlerin Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna girebileceğini
sayıyor. Getirilen tasarının 13üncü maddesi, başdenetçinin
Genel Kurulda yemin etmesini düzenliyor yani 13üncü madde yemin metnini Genel
Kurulda düzenliyor. Genel Kurul da, Tanımlar maddesine
baktığımız zaman, 3üncü maddenin (d) fıkrasında
Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulu diyor.
Peki,
bizim İç Tüzükün 166ncı maddesinde ne düzenleniyor? Türkiye Büyük
Millet Meclisi Genel Kuruluna kimler girebilir, bunu düzenliyor. Aynen hadise
şu: Genel Kurul ve komisyon salonlarına kimlerin girebileceği
saptanmıştır. Buna göre milletvekilleri, Meclis personeli,
hükûmetin görev için gönderdiği personel ve çağrılan uzmanlar
dışında kimse Genel Kurul ve komisyon salonlarına giremez.
Bu yasağa aykırı davrananların Başkanlıkça
dışarı çıkarılması gerekmektedir.
Peki,
şimdi sormak lazım
Yemin 13üncü maddede düzenleniyor, Genel
Kurulda; Tüzükümüzün 166ncı maddesinde bu hüküm var. Hukuk fakültelerinde,
1inci sınıfta şu düzenlenirdi: Kanun nasıl
yapılır? Kanunu halıyı örer gibi yapmak lazım.
Şimdi
sormak lazım Anayasa Komisyonuna, Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel
Kuruluna, siz getirdiğiniz tasarıyla yemin metnini Genel Kurulda
getireceksiniz, Tüzükün 166ncı maddesine bu kişi giremeyecek. Bu
bir çelişki değil midir? Efendim, biz nasıl olsa bunu
yaptık, güç bizde, biz onu da değiştiririz. İşte bu
mantıkla bu yürümez değerli arkadaşlar.
Şimdi,
bu kuruma ihtiyaç var mı? İhtiyaç var mı yok mu, onu hemen ben
söyleyeyim. Türkiyede buna benzer Devlet Denetleme Kurulu var, görevini
yapıyor mu? Yapmıyor. Ekonomik ve Sosyal Konsey var, görevini
yapıyor mu? Yapmıyor. Kamu Görevlileri Etik Kurulu var, görevini
yapıyor mu? Yapmıyor.
Peki, görevini
yapmıyor ise getireceğiniz bu kurum ne derece görevini yapacak ve
bugüne kadar mahkeme kararını
Ben, hemen
Hukuk Genel Kurulu
kararı var. Hukuk Genel Kurulu kararında, Cargill davasında
Başbakan bu kararı uygulatmadığı için tazminata mahkûm
edildi. Eğer bir ülkede mahkeme kararları yerine
getirilmiyorsa kamu denetçisinin tavsiye mahiyetindeki kararları yerine
hiç getirilemez, getirilmesi de imkânsız olur bu yürütme
anlayışıyla.
Hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Tanal.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum
MEHMET
AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) Karar yeter sayısı
istiyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Karar yeter sayısı yoktur.
Birleşime
on dakika ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 14.58
İKİNCİ
OTURUM
Açılma
Saati: 15.11
BAŞKAN:
Başkan Vekili Meral AKŞENER
KÂTİP
ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Muhammet Bilal MACİT (İstanbul)
---0---
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 120nci Birleşiminin
İkinci Oturumunu açıyorum.
276 sıra
sayılı Kanun Tasarısının 1inci maddesi üzerinde
İstanbul Milletvekili Sayın Mahmut Tanal ve
arkadaşlarının önergesinin oylamasında karar yeter
sayısı bulunamamıştı.
Şimdi önergeyi
yeniden oylarınıza sunacağım ve karar yeter
sayısı arayacağım.
Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Kabul edilmiştir, karar yeter sayısı vardır.
Kabul edilmemiştir,
sehven söyledim, özür dilerim.
KAMER GENÇ (Tunceli)
Kabul edilmiştir. dediniz, dönmeyin artık.
BAŞKAN Sayın
Genç, ben sözümden asla dönmem ama burada yalan olur. Yani
yanlışlık olduğu için, yoksa yani iradi bir beyanda
bulunduysam, neye mal olursa olsun bugüne kadar asla dönmedim, onun için.
Tasarının
görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Komisyon? Burada.
Hükûmet? Burada.
1inci madde üzerindeki diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
Kamu Denetçiliği Kanun tasarısının 1. maddesinin 1.
fıkrasındaki bulunmak kelimesinden sonra gelmek üzere elde
ettiği sonuçları yayınlamak ibaresinin eklenmesini saygı ile
arz ve teklif ederiz.
Yusuf Halaçoğlu (Kayseri) ve arkadaşları
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
ANAYASA
KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul) Katılmıyor
Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
BAŞBAKAN
YARDIMCISI BÜLENT ARINÇ (Bursa) Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN
Sayın Halaçoğlu, buyurun lütfen. (MHP sıralarından
alkışlar)
Hocayı
çok alkışlayın, benim Hocam. (MHP sıralarından
alkışlar)
YUSUF
HALAÇOĞLU (Kayseri) Muhterem Başkan, değerli milletvekilleri;
dün tam kapanırken bir beş dakikalık konuşma
yapmıştım. Aslında bu kanunun temel
dayandığı nokta Osmanlı Devletiydi. Osmanlı
Devletiyle ilgili idari yargı sisteminin olmaması diye
başlıyordu gerekçe ama idari yargı sistemi Osmanlı
Devletinde var. Bırakın devlet organlarının yargılanmasını,
padişah bile bu yargı sistemi içerisine girer çünkü Osmanlı
Devletinde padişah iki sebeple tahttan indirilebilir, bunlardan birincisi
cinnet geçirme, yani sari hastalık vesair gibi birtakım
hastalıkları varsa, yani görevini yerine getiremeyecek birtakım
hastalıkları varsa, ikincisi de dinden dönmüşse tahttan
indirilir. Mesela, burada bile yargı sisteminde yeri vardır
Osmanlı Devletinde, bir defa yok denilemez.
Kısaca
dün bulunmayan milletvekilleri için açıklayayım, Kadiul-kudât sistemi
Osmanlılarda yoktur, Abbasi Döneminde vardır, dolayısıyla Kadiul-kudâta
bağlanması da kanunun yanlıştır. Kadiul-kudât yerine
Osmanlı Devletinde kazaskerlik sistemi gelmiştir ama
ombudsmanlık sistemi de kazaskerlik sistemiyle alakalı değildir.
Yine
Dîvân-ı Mezâlim adı altında bir meclise bağladı dün
Sayın Burhan Bey ama Dîvân-ı Mezâlim de Osmanlı Devletinde
yoktur. Dîvân-ı Mezâlim de yine Osmanlı Devletinden önceki
İslam devletlerinde vardır, bunun yerine Osmanlı Devletinde Divân-ı
Hümayûn vardır.
Şimdi,
gelelim Osmanlı Devletinin bu sistemi nasıl
uyguladığına. Bundan önce şunu söyleyeyim, Osmanlı
Devletinde önemli bir kadılık sistemi vardır, yani hukuk
sistemi vardır. Osmanlı Devletinde bugün Türkiye Büyük Millet
Meclisinin veya Bakanlar Kurulunun yerine kurulmuş olan kurum Divân-ı
Hümayûndur. Bütün kararlar, kanunlar Divân-ı Hümayûnda alınır ve
nitekim Osmanlı arşivlerine baktığınız zaman,
Osmanlı arşivlerinde bununla ilgili mühimme defterleri
kurulmuştur, mühimme defterleri vardır. Alınan karar
padişahın onayına sunulur, padişah bunu kabul ederse
başına tuğra çekilir yani Resmî Gazetede
yayımlanmış olur ve kanun hükmüne girer ama eğer böyle bir
uygulama yoksa o uygulama yani padişah bu kanunu Şeri Şerife
yani Anayasaya aykırı görürse -ki Osmanlı Devletinde Şeri
Şerif sadece dinî kurallara göre değildir, onun
dışında Kanunname-i Örfi Osmani vardır, bunlara
aykırı görecek olursa- şeyhülislamdan fetva ister. Yani
şeyhülislam bugünkü anlamda Anayasa Mahkemesi Başkanıdır.
Dolayısıyla şeyhülislam en yüksek dereceli bir memur
olmasına rağmen Divân-ı Hümayûnda bunun için yer almaz yani onun
üyesi değildir. Dolayısıyla sistem çok farklıdır.
Osmanlı Divân-ı Hümayûnuna doğrudan doğruya bugünkü
ombudsmanlık dediğimiz sistem bağlıdır, onu biraz sonra,
bir sonraki şeyde açıklayacağım çünkü zamanım yetmez.
Dolayısıyla Osmanlı Devletinde bu sistem, Demirbaş
Şarl tarafından alınırken söylendiği gibi Kadiul-kudâtlık
üzerinden alınmamıştır. Dolayısıyla bunu
farklı bir şekilde göreceksiniz.
Şöyle
bir düşünün: Osmanlı İmparatorluğu üç kıtada
yayılmış, 23 milyon kilometrekare toprağa sahiptir. Böyle
bir devlet, bugünkü telefon, teleks vesair olmadığı hâlde
nasıl olur da altın oranı yakalayan bir imparatorluk olabilir yani
adaleti, her türlü sistemi en iyi şekilde yürütmüş olabilir? Bunu bu
şekliyle düşündüğünüz zaman Osmanlı Devletindeki bu,
işte, ombudsmanlık dediğiniz sistem yani kamu denetçiliği
sisteminin önemi ortaya çıkıyor. Bunun nasıl yürütüldüğü,
bunun bu şekliyle nasıl yürütüldüğü meselesine gireceğim
ancak şunun üzerinde durmamız lazım: Bir defa, Osmanlı Devletinde
kadılık sistemi çok farklı bir sistemdir, bugünkü hukuk
sistemimizden bile farklıdır. Bana göre daha adil uygulamalar
yapılmıştır.
Şöyle
ki: Osmanlı devletinde ilk kadılar yine imtihanla alınır,
20 akçalık, 30 akçalık, 50 akçalık, 100 akçalık ama bunlar
yevmiyedir, günlüktür. En yüksek kadılık Osmanlı Devletinde
mevleviyet denilen taht kadılarıdır yani İstanbuldaki
Biladi Selase denilen Eyüp, İstanbul ve Galata
kadılıklarıdır. Onun ötesinde, Edirne ve Bursa da
mevleviyet kadılıkları mesabesindedir ve günlük 500
akçadır. Kadıların geliri, maaşı 500 akçadır,
yani bugünkü anlamda söyleyecek olursam 7 altındır, 7 cumhuriyet
altınıdır günlükleri.
Dolayısıyla,
işte, taht kadılıklarından, mevleviyetten Anadolu kazaskerliğine
geçilir. Anadolu kazaskerliği süresini tamamlayanlar Rumeli kazaskeri
olur, Rumeli kazaskerlerinden veya bunların mazûllerinden, emeklilerinden
şeyhülislam atanır. Yani şeyhülislam din adamı
değildir, kadıdır, hukukçudur. Dolayısıyla, sistemi
Osmanlı Devletinde bu şekliyle ortaya koyduğumuzda
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
YUSUF
HALAÇOĞLU (Devamla) Bundan sonraki konuşmamda devam
edeceğim.
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Halaçoğlu.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
276
Sıra Sayılı Kanun Tasarısının 1. Maddesinde geçen
"Bu Kanunun amacı; kamu hizmetlerinin işleyişinde
bağımsız ve etkin bir şikâyet mekanizması
oluşturmak suretiyle" ibaresinin, "Bu Kanunun amacı; kamu
hizmetlerinde iyi yönetimin etkin kılınmasına yönelik
bağımsız ve etkin bir şikâyet mekanizması
oluşturmak suretiyle" şeklinde değiştirilmesini arz ve
teklif ederiz.
Levent Tüzel (İstanbul) ve
arkadaşları
BAŞKAN
Komisyon katılıyor musunuz?
ADALET
KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
BAŞBAKAN
YARDIMCISI BÜLENT ARINÇ (Bursa) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Sayın Tüzel, buyurun.
ABDULLAH
LEVENT TÜZEL (İstanbul) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Evet,
12 Eylül referandumuyla Anayasanın 74üncü maddesinde getirilen kamu
denetçiliğine ilişkin yasa tasarısını görüşüyoruz
ve bu düzenlemeyi Anayasaya uygun hâle getirmek üzere
hazırlanmış, idarenin işleyişiyle ilgili
yurttaşların şikâyetlerini çözmeye dönük bir kurum kamu
denetçiliği ve tabii, Meclise bağlı bir kurum olarak
örgütleniyor oluşu bunu daha da önemli kılıyor.
Yasanın
hazırlanmasında, uzun zamandan bu yana Avrupa Birliğine uyum
sürecinin bir parçası olarak ele alındığını
biliyoruz, ama sadece Avrupa Birliği istedi. diye ya da salt
yaptık demek için olmamalı tabii ki.
Bu
açıdan dünyadaki örnekleriyle uyumlu, uygun olup olmadığı
açısından birçok sorun içerdiğini gözlemek mümkün. Aynı
şekilde, kuruluş amacına uygun
bir işlev ve uygulama içerisinde olup olmayacağı da
şüpheli ve bu açıdan birçok sorun alanları var.
Öncelikle,
dünyadaki, Avrupadaki örneklerine bakıldığında, kamu
denetçiliğinin işlevli ve sonuç alıcı olabilmesi için
birçok uzmanlık alanına göre örgütlendiği görülüyor. Oysaki,
bizim hazırladığımız düzenlemede bunun olmaması
bir yetersizlik olarak karşımıza çıkıyor. Bu
yetersizlik, aynı zamanda, sayısal planda da çıkıyor yani 1
baş denetçi, 5 denetçinin olması milyonlarca yurttaşın
özellikle bugünkü devlet gerçekliği, idarenin işleyişi
karşısında bu alanda çözüm üretmesini imkânsızlaştırıyor.
Tabii,
aynı şekilde idari yargıyı tüketme zorunluluğunun
getirilmiş olması, keza kutsal sermayeye dokunmamak adına
devlet sırrı, ticari sır kavramlarına
sığınma, bütün bunlar aslında bu işleyişte bir
yetersizliği beraberinde getirecektir.
Tabii,
kamu denetçilerinin asıl iş göreceği, çalışma yürüteceği
alan devlet-yurttaş ilişkilerinde insan hakları ve özgürlükleri
alanı olduğunda, yasanın getirdiği dokunulmazlık
alanları yani istisnalar bu açıdan başka bir sorunu
yaratıyor, bu amacı ve işlevselliği ortadan
kaldırıyor. Örneğin, cezaevlerindeki hak ihlalleri ya da
Silahlı Kuvvetler bünyesinde meydana gelen hak ihlallerinin
soruşturulamayışı bu açıdan da önemli, dikkat çekici
bir durum.
Tabii,
asıl önemlisi de bütün muhalif görüşlerin üzerinde durduğu
tarafsızlık ve bağımsızlık ilkesi sorunu.
Şimdi, Meclise bağlı bir kurum. Meclis çoğunluğu ve
iktidar partisinin ağırlıklı belirleyeceği bir
denetçilik kurumunun bağımsız ya da tarafsız
olacağından söz etmek gerçekten mümkün değil yani sadece Emir
verilemez., Talimat alamaz. türü hükümler koymuş olmak bunu
sağlamıyor. Gerçekten bir hükûmet komiseri olmaması için bu
denetçilerin seçimi yöntemi son derece önemli.
Asıl ihmal edilen
alan, tabii ki kadınlar meselesi, kadınların bu alanda
temsil edilmesi, kadın hakları alanında, kadın
haklarına dönük ihlaller alanında kamu denetçilerinin pozitif bir
ayrımcılık ve toplumsal cinsiyet eşitçiliği yönüyle
temsiliyeti sorunu, ki bu yasa, düzenleme bunu hiç görmemiş. E tabii, yani
kadın haklarında bu denli fütursuzca konuşma cesaretini kendinde
bulan bir iktidarın, özellikle kürtajı yasaklama girişimleri
karşısında, bu yasayı hazırlarken ya da kamu
denetçiliği alanını kadınlar gözüyle görmesi
açısından böyle bir yaklaşımı taşıması
hiç mümkün değil.
Şimdi, esas mesele,
tabii bu kamu denetçiliği düzenleniyor ama bir gerçeklik, mahkeme
kararları dahi uygulanmayan bir devlet işleyişi, bir idari
yönetim var. Dolayısıyla ombudsmanlar, idaredeki bu keyfîyet
karşısında ne yapacaklar? Dolayısıyla ombudsmanla
devlet işleyişi bir çırpıda demokratik olmayacaktır,
aynı şekilde, yurttaşların uğradığı hak
ihlalleri de son bulmayacaktır. Biz esasen, devlet işleyişindeki
sorunları ve sonuçları konuşuyoruz. Asıl, devletin
demokratikleşmesi, demokratik bir anayasanın
yapılacağı bir ortamın sağlanması önemlidir.
Bugün üzerinde yoğunlaşmamız gereken ve burada sorun çözmemiz
gereken, alan budur.
Hepinize saygılar
sunuyorum.
Teşekkür ederim. (BDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Tüzel.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
2nci maddede iki önerge
vardır, sırasıyla okutup işleme alıyorum.
T.B.M.
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 276
sıra sayılı yasa tasarısının 2. maddesinin
başındaki Bu Kanun ibaresinden sonra Kamu Başdenetçisi ve
ibaresinin eklenmesini arz ederim.
Kamer
Genç
Tunceli
BAŞKAN Şimdiki
önergeyi okutup işleme alıyorum.
TBMM
Başkanlığına
Görüşülmekte olan
tasarının 2. maddesine
özlük haklarına ibaresinden sonra
gelmek üzere görev ve sorumluluklarına ibaresinin gelmesini arz ve
teklif ederiz.
Yusuf
Halaçoğlu Nevzat
Korkmaz Faruk
Bal
Kayseri
Isparta
Konya
Mehmet
Erdoğan
Ahmet Duran Bulut
Muğla
Balıkesir
BAŞKAN Komisyon,
katılıyor musunuz?
ANAYASA KOMİSYONU
BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul) Katılmıyoruz Başkan.
BAŞKAN Hükûmet,
katılıyor musunuz?
BAŞBAKAN YARDIMCISI
BÜLENT ARINÇ (Bursa) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Sayın
Halaçoğlu, buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)
YUSUF HALAÇOĞLU
(Kayseri) Teşekkür ederim Muhterem Başkanım.
Değerli
milletvekilleri, demin kaldığım yerden devam etmek istiyorum.
Şimdi, böylesine bir
teşkilat kurmuş Osmanlı Devletinin tabii ki -biraz önce
söylediğim gibi- çok uzak coğrafyalara kadar uzanan idari
teşkilatı içerisinde yönetimle halk arasındaki ilişkilerin
nasıl takip edileceği önemli bir mesele hâline gelmiştir.
Dolayısıyla Osmanlı Devleti altın oranı
yakalamış. demiştim demin yani adaleti en üst seviyede
uygulamış bir devlet olarak, bu çerçeve içerisinde, kamunun
yöneticilerle ilişkisini çok iyi bir şekilde düzenlemiştir,
şöyle ki: Bugün ombudsmanlık olarak ortaya çıkarılan ama Divân-ı
Hümayûna doğrudan doğruya bağlı bulunan bir müfettişlik
kurmuştur, bu müfettişlik mehayif müfettişliği
adını almıştır, mehayif müfettişliği, hayf
kelimesinden geliyor. Dolayısıyla bu müfettişlik doğrudan
doğruya Divân-ı Hümayûna bağlıdır. Divân-ı
Hümayûn, bugünkü -dediğim
gibi- Türkiye Büyük Millet Meclisinin
karşılığıdır yani yasama organıdır.
Dolayısıyla bu kişiler doğrudan doğruya
değişik şartlarda coğrafyaları geziyorlar.
Ancak
şurasını da özellikle belirteyim: Osmanlı Devletinde
sadece mehayif müfettişleri gibi bir müfettişlikle taşradaki
yönetimle halk arasındaki ilişkiler düzenlenmiyor, aynı zamanda
halkın doğrudan doğruya Divân-ı Hümayûna şikâyetlerini
yazma hakkı var, bu yazılıyor. Nitekim Osmanlı
arşivlerine baktığınız zaman şikâyet defterleri
adı altında defterler mevcuttur. Burada şikâyetler Divân-ı
Hümayûnda doğrudan doğruya görüşülüyor ve verilen karar nihai
karardır ve değiştirilemiyor, mahkemelerin de üzerindedir.
İşte mehayif müfettişleri de değişik şehirlere,
bu şikâyet edilen yerlere gidiyorlar, halkın her türlü sorunlarını
görüşüyorlar. Mesela, bir dava konusunda tereddütte bulunan bir kişi
meselesini bu müfettişe bildiriyor, müfettiş bunu yazılı
olarak Divân-ı Hümayûna getiriyor, gerekirse kişi çağrılıyor,
orada kendisini savunma hakkı da veriliyor, orada direkt olarak görüşme
yapılabiliyor ve Divân-ı Hümayûnda verilen karar kesin karar oluyor.
Dolayısıyla şunu da özellikle belirteyim: Halktan herhangi bir
kişi, kamudan herhangi bir kişi oradaki yöneticilerden şikâyetçi
olduklarında, o yönetici oradaki halka en küçük bir zarar vermeye
kalkıştığı takdirde doğrudan doğruya
Divân-ı Hümayûn tarafından ya görevden alınıp cezai
işlem yapılıyor ya kafası kesiliyor, dolayısıyla
böylesine ağır yükümlülük var. Dolayısıyla herhangi bir
şekilde yöneticilerin şikâyetçi olan halka bir baskı
yapmaları da söz konusu olamıyor. Dolayısıyla mehayif
müfettişliği, devletin herhangi bir şekilde gereksiz vergi
almalarından tutun herhangi bir baskı, mahkemelerde herhangi bir
şekilde adaletsiz hüküm verme gibi değişik konularda
doğrudan doğruya Divân-ı Hümayûnunun sesi hâline geliyor,
kendilerinin sesini duyuracak bir kişi hâline geliyor.
İşte,
Demirbaş Şarlın aslında faydalandığı ve
ombudsmanlık olarak ortaya koyduğu sistem doğrudan doğruya
bu mehayif müfettişliklerine dayanıyor, Kadiul-kudâta değil veya
Dîvân-ı Mezâlime bağlanmıyor, o tarihlerde dediğim gibi
yok. Çünkü Demirbaş Şarl, 1709da Poltavada Ruslara yenildikten
sonra Osmanlı Devletine sığınıyor, önce Öziye
geliyor, Özide bir müddet kalıyor, sonra Dimetokaya alınıyor,
İstanbula hiçbir zaman getirilmiyor ama Dimetekoya geldiği zaman
Edirneye de gittikleri oluyor. Dört sene kalıyor, 1713 yılına
kadar kalıyor, o sırada Osmanlı devlet sistemini inceliyor, o
bölgelere giden mehayif müfettişlerini inceliyor. Dolayısıyla
onlardan esinlenerek ülkesine döndüğünde kendi terimleri olarak
ombudsmanlık olarak nitelendirerek böyle bir teşkilat kuruyor.
Dolayısıyla
değerli milletvekilleri, bu sistemi kurduğumuzda
yapacağımız en önemli şey, eğer başarıya
ulaşmak istiyorsak, herhangi bir siyasi iradeye mahkûm olacak veya siyasi
iradenin etkisinde kalacak bir sistem kurmamamız gerekiyor. Bu birinci
şarttır eğer bunun gerçekten iyi işlemesini
istiyorsanız. Osmanlıda son derece iyi işlemiştir, çünkü
herhangi bir şekilde siyasi iradeye tabi değildir.
İkinci
olarak, bakın, buna benzer birçok kurumlar oluşturuluyor, kurulan
kurumlar da aynı şekilde maalesef
Mesela, Başbakanlıkta
İnsan Hakları kurumu kuruluyor ama ne yazık ki üyelerinin 7
tanesi, 11 üyeden 7 tanesi Bakanlar Kurulu tarafından atanıyor. Böyle
bir şey olduğunda, zaten yürütmeyi denetleyecek olan insanların
yürütme tarafından atanması asla onun başarıya
ulaşmaması anlamına gelir. Burada da, ombudsmanlıkta da
aynı şeyin yapılması gerekiyor.
Hepinize
saygılar sunuyorum. (MHP ve CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Halaçoğlu.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
TBM Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 276 sıra sayılı yasa tasarısının 2. maddesinin
başındaki Bu kanun ibaresinden sonra Kamu Başdeneticisi ve
ibaresinin eklenmesini arz ederim.
Kamer
Genç
Tunceli
BAŞKAN
Komisyon katılıyor musunuz?
ANAYASA
KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul) Katılmıyoruz
Başkanım.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
BAŞBAKAN
YARDIMCISI BÜLENT ARINÇ (Bursa) Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN
Sayın Genç, buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
KAMER
GENÇ (Tunceli) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Bu
arada, tabii ben söz almadım. Bu, adliyelerin kapatılmasıyla
ilgili bizim, Tuncelide de Nazımiye ve Mazgirt adliyelerinin de
kapatıldığı şeklinde bize bir bilgi geldi. Şimdi,
Sayın Başkan, bu Hükûmetin bir şeyden haberi yok. Şimdi,
Nazımiye ve Mazgirt ilçelerinin merkeze uzaklıklarının
yanında, ayrıca da orası terör bölgesi. Şimdi, kanuna göre
siz bir suçluyu yakaladığınız zaman yirmi dört saat içinde
mahkemeye götürmeniz lazım. E nasıl götüreceksiniz? Yani bunları
düşünmeden masa başında ondan sonra hallediyorlar.
Şimdi,
Sayın Başkan, öyle bir kanun getirmişler ki şimdi hem
Hükûmet sırasında oturan arkadaşa sormak istiyorum hem de
Komisyon Başkanımıza. Diyor ki: İdarenin eylem ve
işlemleriyle tutum ve davranışları... Eylem, işlemi
anladık da tutum ve davranış ne? O ne anlama gelir? Yani
Burhan Bey, sizin karşınıza bir hanım geldi. E ben Burhan
Beyin karşısına gittim, bana göz kırptı. mı
diyecek? Bunu başdenetçi diyecek: Yahu, ey Burhan Bey, senin
karşına gelen kişiye niye göz kırptın? mı
diyecek? Eylem ve işlemleri, tutum ve davranışları
Hukuka uygunluğunu
anladık da hakkaniyete uygunluğu nasıl olacak? Eylem ve
işlemleri, tutum ve davranışları, hukuka uygun olup
olmaması dışında ayrıca da hakkaniyete uygun olacak.
Yahu, bu hakkaniyet nasıl olacak? Arkadaşlar yani öyle saçma sapan
bir anlayış getirilmiş ki, öyle bir kanun
hazırlanmış ki tabii maddeleri buradan müzakere etmediğimiz
için şey etmiyoruz.
Bizim,
şimdi kanunun 2nci maddesinde, Kapsam: Bu Kanun; Kamu Denetçiliği
Kurumunun kuruluş ve görevleri... Hayır, bu kanun, kamu
başdenetçiliği ve kamu denetçiliği ile ilgili ilkeleri belirtir.
Yani esas, kamu başdenetçiliği ve kamu denetçiliğidir. Çok eksik
bir şey.
Aslında
arkadaşlara benim bir tavsiyem var: Ya arkadaşlar, sizin
amacınız, kendinize yine 5 tane arpalık -yani 5 değil
tabii, 1 başdenetçi, 5 tane denetçi, genel sekreter- yani bir
arpalıklar ihdas edeceksiniz. Zaten siz de bunun seçim usulünü de
işte Cumhurbaşkanlığındaki esasa göre
getirmişsiniz. Tayyip Erdoğan ne dedi? Abdullah Bey kardeşimiz
Cumhurbaşkanı adayı. Siz başkasını seçtiniz mi?
Seçmediniz. Meclis iradesi diye bir şey var mı? Yok. Burada da
Meclise, böyle yapacağınıza, Tayyip Bey hiç bu kanuna falan da
gerek yok işte kendisinin bildiği, belki Fethullah Güleni mi
getirecek veya başkasını başdenetçi atasın, tamam,
Bizim başdenetçimiz bu. Ee, 5 tane de başdenetçi
yardımcısını getirip istediğiniz miktarda da maaş
verirsiniz.
Bu
kanunların hepsi fuzuli, gereksiz çünkü yani kanunun
yazılışı, ilkeleri o kadar hata ki bir de vatandaşlara
Başdenetçi altı ay içinde karar verir, vermediyse dava açma süresi
başlıyor. Bunlar o kadar önemli konular ki dava süresi, dava açma
süresi ne zaman durur, ne zaman başlar, bunu vatandaşların
bilmesi çok zor, aynı zamanda da hak kaybına şeydir.
Efendim,
başdenetçinin düzenleyeceği raporun hukuki değeri ne olacak,
sonucu ne olacak? Yok. İdare isterse buna riayet eder, istemezse etmez. O
zaman, yani mahkemelerin durumu ortada. Mahkemeler bugün artık yok, Tayyip
Beyin iradesi var. Türkiyede bunu herkes biliyor. Tayyip Bey Şu
kişi tutuklanacak. diyorsa tutuklanıyor, Şu kişi
tutuklanmayacak, serbest bırakılacak. diyorsa serbest
bırakılıyor. Şimdi, zaten başdenetçi de ne yapacak?
Şimdi gelip de AKPnin bürokratlarının ve sizin
düşüncenizin dışında herhangi bir vatandaşın
düşüncesini, haklı olan bir talebi rapor hâline getirip de idareye
bildirmesi mümkün mü? Değil.
Dolayısıyla,
yani bunların hepsi fuzuli şeyler, vatandaşı fuzuli
şeylerle uğraştırıyorsunuz. Yani Türkiyede hukuk
diye bir şey kalmamış, irade diye bir şey
kalmamış, bir tek Tayyip Erdoğanın iradesi.
Bakın,
bir seneden fazla, seçilen 5 tane, 8 tane milletvekili buraya gelemiyor. Niye?
Tayyip Erdoğan istemiyor bunu. Bunu açık ve seçik herkes söylüyor.
Yani biz bunu her yerde de duyduk.
Efendim,
özel görevli mahkemeler
Bunlar özel görevli mahkemeler. Yani sizin, Tayyip Bey
dışındaki kişilerin burada karar verme, inisiyatif koyma,
Türkiyenin meselelerini ortaya koyma diye bir özgürlükleri de yok, bir
kişilikleri de yok. Dolayısıyla, o ne derse o olur.
Dolayısıyla, artık, üç sene daha da iktidarda
kalacağınıza göre bunlarla Meclisi de meşgul etmeye gerek
yok. Tayyip Bey nasıl isterse, Padişah Tayyip Bey. Tayyip Bey
padişahlığında ne isterse o. Emirname yayınlanır,
siz de riayet edersiniz, memleket de şey eder. Onun için, yani bu gibi
şeyleri getirip saçma sapan, ondan sonra, gerekçelerle, başı
belli değil, sonu belli değil, vatandaşa ne getirdiği belli
olmayan, devlete de birçok külfetler getiren böyle tasarılarla Meclisin
işgal edilmesi bence haksız bir şey.
Önergemin
kabulünü istiyorum.
Bu
arada da karar yeter sayısı istiyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Karar
yeter sayısı arayacağım.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Karar
yeter sayısı yoktur, birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 15.36
ÜÇÜNCÜ
OTURUM
Açılma
Saati: 15.44
BAŞKAN:
Başkan Vekili Meral AKŞENER
KÂTİP
ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Muhammet Bilal MACİT (İstanbul)
---0---
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 120nci Birleşiminin
Üçüncü Oturumunu açıyorum.
276 sıra
sayılı Kanun Tasarısının 2nci maddesi üzerinde
Tunceli Milletvekili Sayın Kamer Gençin önergesinin oylamasında
karar yeter sayısı bulunamamıştı.
Şimdi önergeyi
yeniden oylarınıza sunacağım ve karar yeter
sayısı arayacağım.
Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
İki Kâtip Üye
anlaşamadı. Birisi Var., birisi Yok. diyor.
Elektronik cihazla
oylama yapacağım.
İki dakikalık
süre veriyorum, oylamayı başlatıyorum.
(Elektronik cihazla
oylama yapıldı)
BAŞKAN - Karar
yeter sayısı vardır, önerge kabul edilmemiştir.
Tasarının
görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Komisyon? Burada.
Hükûmet? Burada.
2nci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
3üncü
maddede üç önerge vardır, sırasıyla okutup işleme
alıyorum.
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 276 sıra sayılı Kamu Denetçiliği Kurumu Kanunu
Tasarısı'nın 3üncü maddesinin 1'inci fıkrasının
(ç) bendinin aşağıdaki gibi değiştirilmesini arz ve
teklif ederiz.
"ç)
Denetçi: İhtisas alanlarına ayrılmış Kamu
Denetçilerini,"
Ali Sarıbaş Kazım Kurt Kamer Genç
Çanakkale Eskişehir Tunceli
Bülent Kuşoğlu Ali Özgündüz
Ankara İstanbul
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
276
Sıra Sayılı Kanun Tasarısının 3. Maddesinden ç)
bendinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz
ve teklif ederiz.
ç)
Denetçi: Uzmanlık alanlarına göre ayrılmış Kamu
Denetçilerini
Ayla Akat Levent
Tüzel Pervin
Buldan
Batman İstanbul Iğdır
Sebahat Tuncel Erol
Dora Hasip
Kaplan
İstanbul Mardin Şırnak
BAŞKAN
Şimdiki önergeyi okutup işleme alıyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Sayın
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan Kamu Denetçiliği Kanun tasarısının;
1-
3. maddesinin 1. fıkrasına aşağıdaki bendin
eklenmesini ve diğer bentlerin teselsül ettirilmesini,
e)
Denetçiler Kurulu; Başdenetçi başkanlığında kamu
denetçilerinden oluşan kurulu,
2-
3. maddesinin 2. fıkrasının;
"(2)
Komisyonun Başkanı, Başkanvekili, Sözcüsü ve Kâtibi; Mecliste
grubu bulunan muhalefet partilerinin birer üye ile temsil edilecek şekilde
seçilir." şeklinde değiştirilmesini saygı ile arz ve
teklif ederiz.
Faruk Bal Mehmet
Erdoğan Sinan
Oğan
Konya Muğla Iğdır
Mehmet Şandır Enver Erdem Nevzat Korkmaz
Mersin Elazığ Isparta
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
ANAYASA
KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul) -
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
BAŞBAKAN
YARDIMCISI BÜLENT ARINÇ (Bursa) Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN
Sayın Bal, buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)
FARUK
BAL (Konya) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli
milletvekilleri, kanun tasarısının geneli üzerin
yaptığımız konuşmada, Milliyetçi Hareket Partisi
olarak, vatandaşın hakkının, hukukunun devlet yetkisini
kullanan kişi, kurum ve kuruluşlara karşı korunabilmesi
amacıyla, ombudsmanlık ya da Kamu Denetçiliği Kanun
Tasarısına pozitif bir açıdan
baktığımızı ifade etmiştik. Bu bakış
açısıyla sorumlu muhalefetin gereği olarak yol gösterici,
aydınlatıcı bir anlayış içerisinde de olgun hâle getirilmesi
ve olgunlaştırılmasına katkıda
bulunacağımızı ifade etmiştik. Bu görevimizi gerek
Anayasa Komisyonunda gerek alt komisyonda yaptık, dileklerimizi,
temennilerimizi, kanunun geneli üzerine yaptığımız
konuşmada ifade ettik ancak iktidar partisinin Dediğim dedik,
çaldığım düdük. anlayışından
vazgeçmediğini, maalesef 3üncü maddeye gelinceye kadar gördük.
Deveye demişler
ki: Boynun eğri. Demiş ki: Nerem doğru? Şimdi, bu
kanunun -Sayın Yusuf Halaçoğlunun ifade ettiği gibi- ilham
aldığı Kadiul-kudât şeklindeki kaynağı
yanlış; Osmanlının değil, Emevinin. Emevilerin
nasıl bir İslam anlayışı benimsediğini bütün
İslam âlemi bilmektedir. İslam âlemine gelen bütün sorunların
Emevi kaynaklı olduğunu herkes bilmektedir. Bu iktidar partisi de,
anlaşılmaktadır ki Emevi anlayışıyla bir yönetimi
hâkim kılabilmek için bu kanunun ruhuna, özüne böyle bir iktidar gücünü
tekleştirme, iktidar gücünü
Sayın Başkan,
sayın milletvekillerini lütfen uyarabilir miyiz?
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, sükûneti sağlarsak
Lütfen
Buyurun Sayın Bal.
FARUK BAL (Devamla)
Emevi anlayışı bir yönetim anlayışını bu
kanunun ruhuna sindirebilmek için Kadiul-kudât denilen o müesseseyi
bunun gerekçesine ilhak ettiği anlaşılmaktadır.
Değerli
arkadaşlarım, bizim kamu denetçiliği kavramına
bakış açımız şudur: Adı üstündedir, kamunun
denetimi. Niçin yapılacaktır bu kamunun denetimi?
Vatandaşın hakkının, hukukunun hakkaniyet çerçevesi
içerisinde, adalet çerçevesi içerisinde korunması ve bunun, devlete
karşı vatandaşın, bireyin güçlendirilmesi amacıyla
olacaktır. Bu kanun, kendisini denetleyecek kamu başdenetçisini
iktidar kendisi seçecek şekilde ve başdenetçiye de her türlü görev ve
yetkiyi vermek suretiyle yerine getirmektedir yani Güçleri hem benim
dediğim kişinin uhdesinde toplayacaksınız hem de bütün
yetkiler benim tayin edeceğim kişi üzerinde toplanacaktır.
anlayışıyla düzenlenmiştir. Bu bir denetim değildir.
Bu
iktidarın yapacağı yanlışları,
vatandaşın hakkını, hukukunu, adaletini hakkaniyet
ölçüleri, hukuk ölçüleri içerisinde değerlendirme işi değil;
tamamen iktidarın yaptığı yanlışları,
iktidarın siyasi sorumluluğundaki kamu görevlilerinin vatandaşa
eziyeti, vatandaşa yaptığı yasak, kanun dışı
işleri aklama, paklama kanunu hâline gelecektir. Bunun önüne geçilebilmesi
için işte iki tane öneriyi bu önergeyle sizlerin takdirine sunuyoruz.
Bunlardan bir tanesi, tasarının 3üncü maddesinin birinci
fıkrasında, iktidarın oylarıyla seçilecek kişinin tek
başına karar verebilmesini engelleyebilmek amacıyla
denetçilerden oluşan bir denetçiler kurulunun ihdas edilmesi,
yapılacak incelemelerin bu denetçiler kurulunda değerlendirilmesine
imkân sağlanması, bu şekilde bireysel hatalardan
arındırılmış, kolektif iradeye dönüşebilecek bir
denetim sisteminin oluşturulmasını öngörüyoruz. İkincisinde
ise, bu denetçileri ve başdenetçiyi, iktidarın sayısal üstünlüğünün
bulunduğu Dilekçe Komisyonu ve İnsan Haklarını
İnceleme Komisyonu seçecektir.
Değerli
arkadaşlarım, hepimiz biliyoruz ki parmak çoğunluğu
iktidarın elindedir. Oysa, denetim, muhalefetin hakkıdır,
muhalefetin denetim içerisinde bulunması denetime denetim ruhunu verir.
İktidarın -kendi seçtiği kişiye- kendi parmak
çoğunluğu, sayı çoğunluğuyla seçtireceği
kişinin denetim yapmasının imkân ve ihtimali yoktur, bunu mümkün
kılabilmek için komisyonda muhalefet partilerini etkili kılacak
şekilde düzenleme yapılmasını öneriyoruz. Bu önergeyi
değerli milletvekillerinin takdirine sunuyorum. Hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Bal.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
276
Sıra Sayılı Kanun Tasarısının 3. Maddesinden ç)
bendinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz
ve teklif ederiz.
ç)
Denetçi: Uzmanlık alanlarına göre ayrılmış Kamu Denetçilerini
Hasip
Kaplan(Şırnak) ve arkadaşları
BAŞKAN
Komisyon katılıyor mu?
ANAYASA
KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul)
Katılmıyoruz Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
BAŞBAKAN
YARDIMCISI BÜLENT ARINÇ (Bursa) Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN
Sayın Kaplan, buyurun. (BDP sıralarından alkışlar)
HASİP
KAPLAN (Şırnak) Teşekkür Sayın Başkan.
Değerli
milletvekilleri, çok önemli bir tasarıyı görüşüyoruz. Ombudsman,
kamu denetçiliği, sözcüsü, hakemi, avukat İspanyada; farklı
isimlerde yer alıyor. Avrupa Birliği istediği için değil,
gerçekten hukuk devletlerinde bu kurumlara ihtiyaç var. Ancak, her şeyi
sağlıksız yaptığımız gibi, on yıl
tartışılan bu ombudsmanlık kurumunu da tersinden ve
yanlış yapıyoruz.
Bir:
Dokunulmazlığı olacak, tarafsız olacak, bütçesi
bağımsız olacak, kurumsal olarak yargının, yürütmenin
ve yasamanın üstünde olacak. Siz Meclisin, yasamanın bünyesinde bir
komisyon gibi oluşturuyorsunuz bu yasayla. Bu nasıl
bağımsız olacak? Bunu bu şekilde yaptığınız
da yetmiyor. Kendi istediğiniz denetçiyi seçeceksiniz. O denetçiyi de siz
seçeceksiniz, Mecliste çoğunluk olan iktidar. Çoğunluktan Hükûmet
çıkıyor, yürütme. Yürütme, yasama birleşiyor. Yürütmeyi de
denetleyecek olan böylesi bir kurum. Bu da bireyin haklarını,
vatandaşın haklarını kamu denetimine kullanacak bir kurum.
Siz bu kurumun bağımsız olacağına inanıyor
musunuz? Ben inanmıyorum.
Bir
şey daha söyleyeyim: Bu, tasarıyla, kanunla olacak bir şey
değil, arkadaşlar, yanlış yapıyoruz. Bu yeni
anayasanın tartışma konusudur. İspanya Anayasası
-54üncü madde- kamu denetimi kurumunu anayasada yerleştirmiş. Siz de
yeni anayasada bunu yerleştirirsiniz, bütün grupların temsil
hakkı da olur ve yeni anayasaya göre yeni kanun yaparsınız.
Şimdi,
benim söyleyeceğim sözlere Sayın Burhan Kuzunun Komisyon
Başkanı olarak cevap vermesini istiyorum. Benim elimde iki tane
tasarısı var Hükûmetin. Bu Hükûmetin havası bir senede
değişiyor arkadaşlar. Hükûmetin ayarı da bir senede
değişiyor, Hükûmetin düşüncesi de bir senede değişiyor,
tasarısı da bir senede değişiyor. Bakmak isteyen olursa,
elimde geçen senenin tasarısı var, 609 sıra sayılı.
Gelmişti Genel Kurula, seçime girdik, kaldı.
Ya,
kardeşim, geçen dönem 10 tane kamu denetçisine ihtiyaç duymuş Anayasa
Komisyonu. Gelmişsiniz, bir yıl geçmiş aradan, 5e
düşürmüşsünüz. Ya, bu kadar da oransızlık olmaz ki. Uzman
sayısını 150 artırmışsınız, denetçi
sayısını azaltmışsınız. Allah
aşkına, başdenetçi, başhakem bunlar, memur değil,
uzman değil. Ne oluyor, siz hakem kurulu mu kuruyorsunuz, kendinize
bağlı bir komisyon mu kuruyorsunuz? Bu kabul edilir bir
yaklaşım değil. 10u 5e indirdiğiniz zaman bu komisyon
komisyon olmaktan çıkar. Bunu, Meclisin altında, bir İnsan
Hakları Komisyonuna, bir Dilekçe Komisyonuna çevirirsiniz ve onu asıl
amacından çıkarırsınız.
Avrupa
Birliğindeki ülkelerde aldığı kararlar yüzde 100
uygulanıyor. Demin arkadaşlarla konuştum, dediler ki: Bir tek
istisnası var, Yunanistanda yüzde 90 uygulanıyor. Bir de Avrupa
Parlamentosunda ombudsman kurumu var. En iyi Avrupa Parlamentosunun, Avrupa
Birliğinin ombudsmanına da en çok başvuru nereden?
İspanyadan, arkadaşlar. Yani bu konuda bilinçli olan yurttaş
askeri de denetleyecek, hâkimi de denetleyecek, polisi de denetleyecek,
gümrükçüyü de denetleyecek, kendisine eza eden, işkence eden hangi kurum
olursa olsun denetleyecek. Siz baştan buraya Asker denetlenemez,
silahlı güçler denetlenemez, polis denetlenemez, yargı denetlenemez.
derseniz
Zaten bu ülke bunlardan çekti, AİHMde iki bin beş yüz
davadan mahkûm olanlar bunlar. Bunları niye koruyorsunuz? Bunları
korursanız bu kurum işlemez.
Arkadaşlar,
Gırgırlık olursunuz sonra böyle, bakın:
Başbakanın elinde cezaevinin anahtarları -bu eski büyük anahtarlardan,
Gırgırda görüyorsunuz- Sayın Kılıçdaroğlu da
yanında. Tam da görüşüyorlar, Kürt sorunu konusunda bir çözüm, bir
açılım, bütün belediye başkanları, seçilmişler
alınıyor içeriye. Ondan sonra Gırgır da
gırgırını yapmış: Haydi akil insan aramaya
çıkalım!
Arkadaşlar, 10 bin
kişiden fazlasını aldınız, dışarıda akil
insan bırakmadınız, akil insan kalmadı.
Şimdi, bu
hukuksuzluğu
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
HASİP KAPLAN
(Devamla) -
vatandaş sorgulayacak, sorgulayamazsın
Olmaz
arkadaşlar, bu yanlış bir şey, bu yanlış iş.
Söyleyeceklerim bundan
ibarettir.
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Kaplan.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 276 sıra sayılı Kamu Denetçiliği Kurumu Kanunu
Tasarısı'nın 3üncü maddesinin 1'inci fıkrasının
(ç) bendinin aşağıdaki gibi değiştirilmesini arz ve
teklif ederiz.
"ç)
Denetçi: İhtisas alanlarına ayrılmış Kamu
Denetçilerini,"
Ali Özgündüz
(İstanbul) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon
katılıyor mu?
ANAYASA KOMİSYONU
BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul) Katılmıyoruz Başkan.
BAŞKAN Hükûmet
katılıyor mu?
BAŞBAKAN YARDIMCISI
BÜLENT ARINÇ (Bursa) Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN Sayın
Sarıbaş, buyurunuz. (CHP sıralarından alkışlar)
ALİ SARIBAŞ
(Çanakkale) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Çok değerli
milletvekilleri, 276 sıra sayılı Kamu Denetçiliği Kurumu
Kanunu Tasarısının 3üncü maddesinin 1inci fırkası
(ç) bendinin değiştirilmesi konusunda söz aldım. Ancak, burada,
bu kanuna özüyle birlikte baktığımızda,
vatandaşımızın yani birey haklarının, kişi
haklarının burada savunulmasından çok yönetilenlerin
yaptığı ya da birey haklarının çiğnendiği
olayların bir şekilde yönetenler tarafından yok edilmek ve
örtbas edilmek adına bir kanun çıkardığımızı
görüyoruz.
Şimdi, burada,
nasıl kuvvetler ayrılığından bahsediyorsak denetimden,
denetçilikten bahsetmek ve -bizim adımıza gerçekten
Yargıtayı seçme gibi, seçim kanunlarımızda seçerken- burada
çoğunluğun, hükûmetlerin kendi yaptıkları hatayı
Yine, hükûmetin kendi çıkaracağı, seçeceği denetçiler
tarafından denetlenebilmesi, bir bağımsızlık ve
Anayasayı da kendi aramızda da, bireysellik anlamında da yok
saymaktır.
Şimdi,
bu yetmiyor. Onlara olabildiğince haklar veriyoruz, olabildiğince
güçlendiriyoruz ama sadece de o yetmiyor; bunu da bir dar kalıp içerisinde
bırakıyoruz. Çünkü burada, bütün her şeyin altında ne kadar
uzman kadrolar da oluşsa burada seçeceğimiz denetçileri, 5 tane
denetçiyi, her şeyi bilebilen, her şeye karar verebilen bir
anlayışla, yetişkinlik içerisinde bulamayız. Dünyanın
her yerinde olduğu gibi, her mahkemede olduğu gibi her denetçide de
mutlaka olmazsa olmaz koşul ihtisaslaşmadır.
Onun
için, burada, gelin, Türkiye gibi, 75 milyon insanımızın
yaşadığı ve özellikle de Türkiyede
Türkiye'nin
sosyoekonomik ve kültürel yapısı, coğrafik yapılarına
baktığımızda burada ihtisaslaşmanın gerekli
olduğuna mutlaka inanmalıyız ve doğru bakmalıyız.
Burada hepimiz bu güven içerisinde olmalıyız. Bunun içinde askerî,
güvenlik, cezaevi, kadın ve çocuk hakları
ayrımcılıklarıyla mücadele, çalışma, iş
hayatı, çevre, üniversite, sağlık, yerel yönetimler, kamu
kaynaklarının kullanımı ve yolsuzluklarla mücadele gibi
mutlaka ihtisaslı, ihtisaslaşan denetçiler olmalıdır diye
bakıyorum. Sadece 5 kişinin içerisine Siz her şeyi bilirsiniz,
başdenetçiyle beraber tüm yetkileriniz de
Bizim, az önce
arkadaşlarımızın tümünün ifade ettiği gibi, burada
insanların birey haklarını, kişi haklarını
korumak adına ve onların gerçekten güven verebileceği bir
denetçi kurumunu yapmak istiyorsak, mutlaka yine Avrupa insan hakları ve
kişi haklarına da attığımız imzalar altında
buraya, bunlara uyum içerisinde çalışabilen bir denetçilik kurumu
yapmak istiyorsak, lütfen, kendimize
bağımlı, insanları kandıran değil; Türk vatandaşının
kendi içerisinde demokratik haklarını kullanan, onun özgür birey
içerisinde olan haklarını güven içerisinde savunup müracaat
edebileceği bir denetçi kurumunu, ombudsmanlık kurumunu mutlaka gelin
gerçekleştirelim. Gelin, bu maddenin içerisinde (ç) bendinde
ihtisaslaşmayı koyalım. Sadece 5 kişinin, ya
uzmanların vereceği raporlar içerisinde onları yönlendiren,
onların bilgisi dâhilinde, onların kararları dâhilinde,
onların yönlendirmeleri dâhilinde bireylerin haklarının
yenilmemesini savunalım. Gelin, hep beraber doğru yapalım, (ç)
bendi değişikliğini gerçekleştirelim ki Türkiyede
artık bir demokrasi içerisinde, kuvvetler ayrılığı
içerisinde kendi haklarımızın savunmasının
gerçeklerini mutlaka bu Parlamentoda yapalım. Ben yaptım, oldu. ya
da Ben demokrasiyi yerleştirdim. anlayışı içerisinde olmayan
bir yasa çıkararak buradaki denetçilik, ombudsmanlık kurumunu, benim
hatalarımı, burada işleyeceğim tüm suçları örtbas
etmeyen eden ve yargıyı denetleyen sağlıklı bir kurumu
yaratmanın gerçekten adımını atalım.
Değerli
arkadaşlar, değerli milletvekilleri; Türkiye artık denetlemesini
bilmeli, tüm dünyada demokratik ülkelerde olduğu gibi, bu kurumu
yerleştirirken mutlaka burada da ihtisaslaşmalı ve
ihtisaslaşma kurumlarını mutlaka gerçekleştirmelidir.
Lütfen,
artık, doğruyu ve doğru kanunları
çıkarmasını bilelim ve hızlı bir şekilde önümüze
getirilen maddelere doğru bakalım diyorum.
Bu
vesileyle değişiklik önergemin desteklenmesini istiyorum. Hepinize
saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Sarıbaş.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
4üncü
maddede üç önerge vardır, sırasıyla okutup işleme
alacağım.
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 276 sıra sayılı Kamu Denetçiliği Kurumu Kanunu
Tasarısı'nın 4'üncü maddesinin 3'üncü fıkrasının
aşağıdaki gibi değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
"(3)
Kurumda, bir Başdenetçi ve dokuz Denetçi ile Genel Sekreter ve diğer
personel görev yapar."
Gürkut
Acar Dilek
Akagün Yılmaz Kazım Kurt Antalya Uşak Eskişehir
Rıza
Türmen Ali
Özgündüz Muharrem Işık
İzmir İstanbul Erzincan
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
276
Sıra Sayılı Kanun Tasarısının 4. Maddesinin
üçüncü fıkrasının aşağıdaki gibi
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
(3)
Kurumda, bir Başdenetçi ve sayısı 10'dan az olmamak üzere
toplumsal ihtiyaçlara cevap olabilecek sayıda Denetçi ile Genel Sekreter
ve diğer personel görev yapar
Ayla
Akat Levent
Tüzel Sebahat
Tuncel
Batman İstanbul İstanbul
Erol
Dora Pervin
Buldan
Mardin Iğdır
BAŞKAN
Şimdiki önergeyi okutup işleme alıyorum.
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan Kamu Denetçiliği Kanun tasarısının 4. maddesinin:
1-
2. fıkrasındaki Başdenetçilik kelimesinden sonra gelmek üzere
Denetçiler Kurulu ibaresinin eklenmesini,
2-
3. fıkrasındaki ve diğer personel ibaresinin metinden
çıkarılarak yerine uzman, uzman yardımcıları, genel
idare ve yardımcı hizmet personeli ibaresinin eklenmesini saygı
ile arz ve teklif ederiz
Faruk
Bal Mehmet
Şandır Nevzat
Korkmaz
Konya Mersin Isparta
Mehmet
Erdoğan Sinan
Oğan
Muğla Iğdır
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
ANAYASA
KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul)
Katılmıyoruz Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
MİLLÎ
SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN
Buyurun Sayın Bal.
FARUK
BAL (Konya) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Sayın
Komisyonun ve Hükûmetin katılmadığı önergemizi sizlere izah
için huzurunuzdayım ama anlaşılıyor ki akıl ile
donatılmamış parmakların üstünlüğü tekrar hâkim
olacak. Bizim, hakla, hukukla, adaletle, yönetimin yönetilenlerle
arasındaki ihtilafların çözümünde ortaya koyduğumuz kararlı
ve ilkeli duruş bir kez daha çoğunluk oyuna kurban edilecektir.
Sayın İyimaya keşke burada olsaydı da onun veciz sözünü
sayın milletvekilleri bir kez daha kendisinden duyabilselerdi. O diyordu
ki: Parmakların ucunda eğer akıl olmuş olsaydı
demokrasiyi yok edecek canavarlar türemezdi.
Şimdi,
insanlığın ilerleyerek erişmiş olduğu iki
kavramdan bahsetmek istiyorum sizlere. Bunlardan bir tanesi, yönetenlerin hesap
verebilirliği; diğeri ise yönetenlerin yönetim yetkisini eline
alır iken hesap verebilirliğin yanı sıra, yönetilenlere
karşı şeffaflık ilkesini uygulamasıdır. Bu,
insanlığın ilerleyen demokratik süreç üzerinde
ulaşmış olduğu iki tane evrensel değerdir. Bu iki
evrensel değerin yönetilenlere iz düşümü ise yönettiklerinden hesap
sormaktır ama hesap sormaya mecali, takati olmayan vatandaş
grupları vardır. Bunlar bizim dilimizde, kültürümüzde garipler
gurebalardır, hakkı aramaya mecali olmayan insanlardır.
İşte, insanlık bir kademe daha ileri gitmiş, kökü Osmanlıda
olan garibin gurebanın hakkını, hukukunu arama ve devlet
karşısında ezdirmeme şeklinde anlaşılabilecek
ombudsman veya kamu denetçiliği kurumunu burada konuşuyoruz. Burada
konuşurken konuştuğumuz her mevzu, hakkını arama
mecali bulunmayan kişiye devletin şefkatli ve merhametli elini
uzatmasıdır; ombudsmanlık budur, kamu denetçiliği budur.
Onun adına devlete çekidüzen verme, devleti yönetenlerin hakkaniyete,
adalete uygun olmayan tavırlarını belirleme ve devleti bu ray
üzerine oturtma görevini veriyoruz.
Bu görevi verir iken siz
alıyorsunuz, Biz böyle bir hizmet yapacağız. derken, Bu
işi de ben yaparım. Bu işi de benim siyasi düşüncem yapar.
Bu işi de benim inandığım insanlar yapar. diyerek kendinize
uygun bir memur tayin ediyorsunuz. Adına başdenetçi de deseniz,
bunun adına demokratik, şeffaf gibi lafları ekleseniz de
seçilecek denetçi sizin adamınız olacaktır, seçilecek denetçi
sizin kapınızdan geçecektir, seçilecek denetçi sizin komisyon üyelerinizin,
sizin iktidar çoğunluğunuzun oylarıyla seçilecek ve sonuçta da
sizin sözünüzü dinleyecektir. Denetçiler ve kamu başdenetçisi sizin siyasi
şemsiyenizin altında ezilecek büzülecektir. Bu ezik ve büzük
insanların -itibarlı bir konumda olması gereken- vatandaşın
hakkını, hukukunu arama gibi bir çabası olmayacaktır,
olamayacaktır.
İşte, biz
karınca kararınca, hiç olmazsa buna imkân sağlayabilmek için
size bir yol gösteriyoruz. Bu denetçiye sihirli değnek sahibi bir unvan
vermek suretiyle her sorunu çözdüremezsiniz. Denetçiyi her işe yetkili, her
sorunu çözecek kişi olarak tanımlıyorsunuz bu kanunda, bu mümkün
değil, Superman değil denetçi. O zaman, onun bireysel
hatalarını, onun göremediği alanları görebilecek bir
mekanizma oluşturmak lazım. Bu da denetimde kolektif iradeyi
oluşturma olarak tanımlanır, adı da denetçiler kurulu
olarak tanımlanmış ve bizim önergemizde yerini
almıştı.
Sizin
atayacağınız denetçilerin 5ini bir araya getirseniz, adına
denetçiler kurulu deseniz, bu denetçilerin her biri kendi
yaptığı işleri oturup bir de 5 kişi kendi
aralarında konuşsa, birbirinin yanlışını görse,
birbirine yol gösterse ne olur? Bir tek şey olur; doğru bulunur. Niye
doğrunun bulunmasına karşı çıkıyorsunuz? Niye yanlışta
ısrar ediyorsunuz? Niye Cenabıallahın vermediği
birtakım işlerle, birtakım yetkilerle bir insanı
donatılmış gibi vehmederek, ona katlanamayacağı bir
yükü yüklüyorsunuz? Türkiye gibi büyük bir coğrafyada, bin bir çeşit
sorunları olan bir ülkede, her işi denetçi bilir
anlayışıyla tüm yetki ve sorumluluğu niye bireye
veriyorsunuz? Niye kurula vermiyorsunuz?
Bu
düşüncelerle hepinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Bal.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
276
Sıra Sayılı Kanun Tasarısının 4. Maddesinin
üçüncü fıkrasının aşağıdaki gibi
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
(3)
Kurumda, bir Başdenetçi ve sayısı 10dan az olmamak üzere
toplumsal ihtiyaçlara cevap olabilecek sayıda Denetçi ile Genel Sekreter
ve diğer personel görev yapar.
Pervin
Buldan (Iğdır) ve arkadaşları
BAŞKAN
Komisyon katılıyor mu?
ANAYASA
KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul) Katılmıyor
Sayın Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
MİLLÎ
SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) Katılmıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN
Sayın Buldan, buyurun. (BDP sıralarından alkışlar)
PERVİN
BULDAN (Iğdır) Teşekkür ederim.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Kamu Denetçiliği Kurumu Kanunu
Tasarısının 4üncü maddesi üzerine vermiş olduğumuz
önerge üzerine söz aldım. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Kamu
Denetçiliği Kurumunun Kurulmasına İlişkin Kanun
Tasarısı, yeni Anayasa çalışmaları devam ederken
zamansız bir şekilde Genel Kurula getirilmiştir.
Değerli
arkadaşlar, bireyin devlet karşısında korunmasına ve
kişinin sahip olduğu hak ve özgürlüklerin güvence altına
alınmasına yönelik çabaları beraberinde getiren hukuk devleti
anlayışı, bireylerin
kötü yönetimden kaynaklanan sorunlarla ilgili özgürce başvurma, sorgulama,
izleme ve değiştirme haklarına sahip olmalarını
gerekli kılmaktadır. Bu doğrultuda bağımsız
niteliği haiz kamu denetçiliği kurumları, çeşitli ülkelerde
hukuk devleti ve hukukun üstünlüğü ilkesinin yerleşmesine, insan
hakları ve kadın haklarının sağlanmasına
katkılarından dolayı demokratik hukuk devletinin önemli
araçlarından birisi haline gelmiştir. Kadın-erkek
eşitliğinin devlet çatısı altında
kurumsallaşmasının ise en temel bileşenlerinden biri olarak
görülmektedir. Bu çerçevede, toplumsal cinsiyet eşitliğinin
sağlanmasını, ayrımcı uygulamaların
cezalandırılmasını, denetlenmesini, zararların tazmin
edilmesini ve ayrımcılığın bulunduğu her alanda
önleyici tedbirler alınmasını sağlamaya katkıda
bulunacak toplumsal cinsiyet eşitliği denetçiliği başta
olmak üzere uzmanlık alanlarına göre ayrılmış kamu
denetçiliğinin kurulması
önemlidir. Türkiyede kadın-erkek eşitliğinin
sağlanması ve ayrımcılıkla mücadele konusunda devlet
bünyesindeki kurumsallaşma sürecinin gelişmesine de önemli
katkılarda bulunacaktır.
Böyle bir tasarı
görüşülürken, söz konusu kurumun oluşturulmasını
yıllardır talep eden ve bu konuda 90'lardan beri çalışmalar
yaparak çeşitli dönemlerde ilgililere ulaştıran kadın
örgütlerinin görüşleri ve taleplerinin göz ardı edilmiş
olması ve hiçbir danışma süreci oluşturulmadan
yasalaştırma çalışmaları bu kurumun görev alanı
ile bire bir çelişkilidir ve kabul edilemez bir
yaklaşımdır. Bu yaklaşım, tasarının
bütününün meşruiyetini sorgulanır hale getirmiştir. Daha
açık bir ifade ile kadın örgütlerinin taleplerini dikkate
almaksızın ve onlara danışmaksızın kurulacak bir
Kamu Denetçiliği Kurumu kadınların devlet
karşısında korunmayacağının en baştan beyan
edilmesidir ki, bu konu da kabul edilemez bir yaklaşımdır.
Bu nedenle tasarı
geri çekilmeli ve kadın örgütleri ve diğer insan hakları
örgütleri dahil tüm sivil toplumla dayanışma süreçlerinin
işletilerek toplumun her kesiminin üstünde mutabık olduğu bir
Kamu Denetçiliği Kurumunun oluşturulması yönünde adım
atılmalıdır diyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
(BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Buldan.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 276 sıra sayılı Kamu Denetçiliği Kurumu Kanunu
Tasarısı'nın 4'üncü maddesinin 3'üncü fıkrasının
aşağıdaki gibi değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
"(3)
Kurumda, bir Başdenetçi ve dokuz Denetçi ile Genel Sekreter ve diğer
personel görev yapar."
Muharrem
Işık (Erzincan) ve arkadaşları
BAŞKAN
Komisyon, katılıyor musunuz?
ANAYASA
KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul)
Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN
Hükûmet, katılıyor musunuz?
MİLLÎ
SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas)
Katılmıyoruz Başkanım.
MEHMET
AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) Sayın Muharrem Işık
BAŞKAN
- Sayın Işık, buyurunuz. (CHP sıralarından
alkışlar)
MUHARREM
IŞIK (Erzincan) Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 4üncü madde üzerindeki
değişiklikle ilgili olarak söz almış bulunmaktayım.
Hepinizi saygılarımla selamlıyorum.
Tabii,
bizim değişikliğimiz nasıl olsa kabul edilmeyecek.
Yalnız, sizin getirdiğiniz tasarıda Türkiye Büyük Millet
Meclisine bağlı olarak özel bütçeli kamu tüzel kişiliğine
sahip bir kurum oluşturulmaya çalışılmakta. 1
başdenetçi, 5 denetçi, genel sekreter ve diğer personelden
oluşacak 246 kişilik bir kadro tahsis edilecek.
Kurumun
görev bölümünde, Kurum, idarenin işleyişi ile ilgili şikâyetler
üzerine, idarenin her türlü eylem ve işlemleri ile tutum ve
davranışlarını; insan haklarına dayalı adalet
anlayışı içinde, hukuka ve hakkaniyete uygunluk yönlerinden
incelemek, araştırmak ve idareye önerilerde bulunmakla görevlidir. Hukuka
ve hakkaniyete özellikle bastırılarak söylenmiş, güzel.
Şimdi,
yapılacak bu yeni kurumda inşallah yeni bir MİT
Başkanı yaratılmaz, elde ettiği bilgileri inşallah
kötü amaçla da kullanmaz. Bu bizim amaçlarımız. Tabii, burada
şikâyet etme hakkımız var. O zaman, kurul kurulduğu zaman,
ben mesela bir dilekçe vereceğim, diyeceğim ki: YÖKte yapılan
profesörlük atamalarında büyük bir usulsüzlük var. Bunun
araştırılmasını istiyorum. Örneğin ne
diyeceğim? YÖKte 95 kişilik bir kadro oluşturulmuş ve
profesörler bir günde hoca olarak asıl olduğu yerde değil
başka yerde görev yapmaya başlamışlar, hem de
başhekim, genel müdür, rektör olarak çalışıyorlar. Üstelik,
tıp profesörleri, sağlık meslek yüksekokulları ile
hemşirelik yüksekokullarında profesörlük almaktadırlar,
kadın doğum, genel cerrah, kulak burun boğaz, tıbbi
onkoloji, ortopedi, psikiyatri, üroloji, patoloji profesörleri yapılmaktadırlar.
Bir örnek vereyim, Florence Nightingale Hemşirelik Yüksek Okulunda bir
hocamız üroloji profesörü olarak atanmıştır. Sayın
Bakana sorduğumuz zaman soru önergemizde, ihtiyaca binaen
yapıldığı söyleniyor. Tabii ihtiyaca binaen oluyor ama
hiçbiri de o ihtiyaç olan yerlerde maalesef
çalıştırılmıyor. Tabii amaç burada, iki
yılını orada doldurup profesörlüğünü tescil ettirdikten
sonra tekrar eski yerinde çalışmaya devam etmek. Tabii bunu yaparken
büyük bir siyasi de rant sağlanmış oluyor çünkü özellikle
doğu illerimizde Yarın profesör gelecek diye boy boy haberler
yapılıyor. Profesör gelip bir ameliyat yapıp geri döndüğü
zaman halk gayet memnun oluyor ama
yarın hastaneye gittiği zaman bir daha profesörü bulamıyor.
Başka bir
şikâyet daha yapacağım, diyeceğim ki:
Yıldırım Beyazıt Üniversitesinde çok büyük bir
kadrolaşma var. Daha önce bu üniversiteyi açtığımız
zaman Atatürk Araştırma Hastanesiyle protokol yapıldı.
Burada ortak çalışılacağı, Türkiyenin bilim merkezi
olacağı, üç kıtaya birden hizmet edeceği söylendi ama
burada yapılan, profesörlerin çoğunluğu, şu anda 20 tanesi
dışarıda çalıştırılmakta, diğerlerinin
de zaten kadrolaşmak için yapıldığını biliyoruz.
Dışarıda çalışanlar da başhekim olarak
görevlerini sürdürmekte. Tabii burada
Sağlık Bakanlığının YÖKten 38inci maddeye göre
görevlendirme hakkı var. Tamam, normal diyeceksiniz. Bu görevlendirme
yapılırken yine kişilere özel yapıldığı
Burada maddede diyor ki: Öğretim elemanları ilgili kurumların
talebi ve kendisinin muvafakatiyle üniversite yönetiminin oluruyla geçer.
Mesela bir hocamız Yıldırım Beyazıta başvuru
yapmış. Yalnız kendisi 3.3.2011 tarihinde dilekçe vermiş. Yalnız
üniversite yönetim kurulu nasıl oluyorsa 28.2.2011 tarihinde
yazısını yazmış ve göndermiş. Kendisi
başvurmadan, düzen izlenmeden atanması yapılmış.
Burada tabii başka
şikâyetçi olacağımız konular da olur. Örneğin deriz
ki: Şeker pancarını yok etmek için neden her sene nişasta
bazlı şeker üretimini yüzde 35 arttırıyorsunuz?
İnsanın sağlığını hiç düşünmüyor
musunuz? Bugün Fransada, İngilterede, Almanyada nişasta bazlı
şeker üretimi sıfır iken bizim ülkemizde her sene
Danıştayın verdiği kararlara rağmen, yürütmeyi
durdurmak için verdiği kararlara rağmen her sene inatla neden
artırıyorsunuz? Hangi firmaları sevindirmek istiyorsunuz?
Bunları da sormamız gerekir. Tabii şeker pancarı
demişken
Biliyorsunuz şeker fabrikaları özelleştirildi, bununla
birlikte ben Erzincanda göçün olacağını düşünüyorum.
Ayrıca bugün verilen bir kararla Çayırlı, Kemah ve Kemaliye
ilçelerinin adliyeleri de kapatıldı. Zaten bu insanların
çoğunluğu fakir insanlar. 1 dönüm toprak almak için mahkemelerde
uğraşan, kadastro ve tapu davaları açan insanlar. Bundan sonra
bunlar diğer bölgelere nasıl gidecekler, nasıl bu davaları
takip edecekler, bunu düşünmemiz
gerekiyor. 3-5 tane memurumuz orada çalışmaktaydı, bunlar da
başka yerlere gidecekler. Dolayısıyla bu kararın da gözden
geçirilmesini istiyorum.
Hepinize
saygılarımı sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Işık.
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) Sayın Başkan, yoklama talebimiz var,
yazılı olarak.
BAŞKAN Yoklama
talebi vardır.
Akif Hamzaçebi? Burada.
Haydar Akar? Burada.
Ali Özgündüz? Burada.
Namık Havutça?
Burada.
İlhan Demiröz?
Burada.
Ömer Süha Aldan? Burada.
Ramazan Kerim Özkan?
Burada.
Muharrem Işık?
Burada.
Refik Eryılmaz?
Burada.
İdris
Yıldız? Burada.
Ahmet Toptaş?
Burada.
Turgut Dibek? Burada.
Mahmut Tanal? Burada.
Atilla Kart? Burada.
Kamer Genç? Burada.
Ali Demirçalı?
Burada.
Mehmet Hilal Kaplan?
Burada.
Salih Fırat?
Burada.
Dilek Akagün
Yılmaz? Burada.
Osman Korutürk? Burada.
III.-
YOKLAMA
BAŞKAN - Evet,
yoklama için iki dakika süre veriyorum ve yoklama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla
yoklama yapıldı)
BAŞKAN - Toplantı
yeter sayısı yoktur.
Birleşime
beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 16.26
DÖRDÜNCÜ
OTURUM
Açılma
Saati: 16.36
BAŞKAN:
Başkan Vekili Meral AKŞENER
KÂTİP
ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Muhammet Bilal MACİT (İstanbul)
---0---
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 120nci Birleşiminin
Dördüncü Oturumunu açıyorum.
276 sıra
sayılı Kanun Tasarısının 4üncü maddesi üzerinde
verilen Erzincan Milletvekili Sayın Muharrem Işık ve
arkadaşlarının önergesinin oylamasından önce yapılan
yoklamada toplantı yeter sayısı bulunamamıştı.
III.-
YOKLAMA
BAŞKAN
Şimdi, yeniden elektronik cihazla yoklama yapacağız.
Yoklama için iki dakika
süre veriyorum.
Yoklama işlemini
başlatıyorum.
(Elektronik cihazla
yoklama yapıldı)
BAŞKAN
Toplantı yeter sayısı vardır.
Tasarının
görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
VII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
2.- Kamu
Denetçiliği Kurumu Kanunu Tasarısı ile Avrupa Birliği Uyum
Komisyonu ve Anayasa Komisyonu Raporları (1/626) (S. Sayısı: 276) ---- (Devam)
BAŞKAN Komisyon burada.
Hükûmet burada.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
4üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Madde 5te iki önerge vardır, sırasıyla
okutup işleme alacağım.
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
276 Sıra Sayılı Kanun
Tasarısının 5'inci maddesinin birinci fıkrasında geçen
"idareye önerilerde bulunmakla" ibaresinden sonra gelmek üzere
"birlikte gerekli gördüğü durumlarda idari yargıya
başvurmakla" ibaresinin eklenmesini;
2 inci fıkrasının (c) bendine, var olan
cümleden sonra gelmek üzere "İnfaz esnasındaki disiplin
cezaları bu kapsamda değerlendirilmez" cümlesinin eklenmesini;
2 inci fıkrasının (ç) bendinin ise
tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Pervin
Buldan
Levent Tüzel Ayla
Akat
Iğdır İstanbul Batman
Sebahat
Tuncel Altan
Tan Sırrı
Sakık
İstanbul Diyarbakır Muş
BAŞKAN Şimdiki
önergeyi okutup işleme alıyorum.
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 276 sıra sayılı Kamu Denetçiliği Kurumu Kanunu
Tasarısı'nın 5'inci maddesinin aşağıdaki gibi
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
"Madde
5- (1) Kurum, idarenin işleyişi ile ilgili şikayet üzerine veya
re'sen, idarenin her türlü eylem ve işlemleri ile tutum ve
davranışlarını; insan haklarına dayalı adalet
anlayışı içinde, hukuka ve hakkaniyete uygunluk yönlerinden
incelemek, araştırmak, idareye önerilerde bulunmak ve kendisine
başvuruda bulunanlar adına, gerektiğinde idari dava yoluna
başvuruda bulunmakla görevlidir.
(2)
Ancak;
a) Cumhurbaşkanının
tek başına yaptığı işlemler ile re'sen
imzaladığı kararlar ve emirler,
b)
Yasama yetkisinin kullanılmasına ilişkin işlemler,
c)
Cezaların infazına ilişkin kararlar hariç, yargı yetkisinin
kullanılmasına ilişkin kararlar,
Kurumun görev alanı
dışındadır."
Ramis
Topal Mahmut
Tanal Ali
Demirçalı
Amasya İstanbul Adana
Selahattin
Karaahmetoğlu Ali
Özgündüz
Giresun İstanbul
BAŞKAN
Komisyon katılıyor musunuz?
ADALET
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ YAHYA AKMAN (Şanlıurfa) -
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor musunuz?
MİLLÎ
SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
MEHMET
AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) Sayın Özgündüz konuşacak.
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, uğultuyu hafifletelim lütfen.
Sayın
Özgündüz, buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
ALİ
ÖZGÜNDÜZ (İstanbul) - Teşekkür
ediyorum.
Sayın
Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlar, bu kamu denetçiliği kurumunun sağlıklı
olarak işlemesi için bu öneriye dikkat etmenizi özellikle arz ediyorum.
Şu
andaki düzenleme, Hükûmetin getirdiği tasarıda bu kurum ancak
şikâyet üzerine harekete geçebilecek; biz diyoruz ki, resen de harekete
geçme yetkisi verelim mutlaka.
İki,
kurum özellikle düzenleyici işlemlerden kaynaklanan hak ihlallerinde bu
düzenleyici işlemin iptali yoluna gidebilsin yani idari yargıya dava
açabilsin. Bu hakkı tanımalıyız.
Bir
başka önemli gördüğümüz husus, değerli arkadaşlar,
aslında en önemli husus, burada, 5inci maddede şu andaki
düzenlemeyle Türk Silahlı Kuvvetlerinin sırf askerî faaliyetleri
denetim dışında tutulmaktadır.
Bakın
değerli milletvekilleri, en çok insan hakları ihlalleri karakollarda
olur, cezaevlerinde olur ve ne yazık ki, Silahlı Kuvvetlerde
yaşanmaktadır. Siz Yargı yetkisinin kullanılmasına
ilişkin kararlar. diyerek cezaevi disiplin kurullarının
verdiği kararların itiraz üzerine incelendiği infaz hâkimi
kararlarını denetim dışında tutarak, Türk Silahlı
Kuvvetlerinin sırf askerî faaliyetlerini denetim dışında
tuttuğunuz zaman bu kurum ölü doğmuştur, hiçbir anlamı
yoktur. İnsan hakları ihlallerini inceleyip reformların
sağlanması, bir daha bu ihlallerin tekrarlanmaması yönünde somut
olarak sonuç alıcı işlem yapması mümkün olmayacaktır
dolayısıyla ölü doğacaktır.
Değerli
arkadaşlar, dünyaya baktığımızda, Almanyada,
Avustralyada, İngilterede, Kanadada, Hollandada, İrlandada,
Norveçte, Belçikada askerî ombudsman, ihtisas ombudsmanı görev
yapmaktadır. Buradaki amaç, silahlı kuvvetlerin bünyesindeki hukuk
dışı uygulamaların emir komuta zincirinden
bağımsız, Türkiye Büyük Millet Meclisi adına denetlenmesi,
insan hakları ihlallerinin tekrarının önlenmesidir yani, siz
düşünün ki Sarıkamışta askerlik yapan bir askere nöbet
hizmeti yazıyor komutan, on 23.00-01.00, 03.00-05.00, eksi 30 derecede, 40
derecede. Şimdi, alt komisyon çalışmaları
sırasında, Genelkurmaydan gelen arkadaşlar diyorlar ki:
Efendim, nöbet, manevra, askerî manevralar, tatbikat gibi faaliyetler askerî
faaliyettir. E peki -ben alt komisyonda da söyledim- şimdi yaşanan,
şu anda somut olarak ülkemizin gündeminde soruşturmaya konu olan bir
olay vardır, Uludere olayı. Bu, askerî faaliyet midir, değil
midir? Kime bırakıyorsunuz bunu? Şu andaki düzenlemeyle
başdenetçi, bu bir askerî faaliyet mi, değil mi kendisi takdir
edecek. İşine geldiği zaman inceleyecek, işine geldiği
zaman Hayır efendim, askerî faaliyettir. diyerek incelemeyecek. Ya da
herhangi bir kıta komutanının, emri altındaki askerlere
karşı, farklı saiklerle ayrımcılık
yaptığını düşünün, efendim, nöbette, tatbikatta,
eğitimde. Bunlar askerî faaliyettir, dolayısıyla denetim
dışındadır. dediğiniz zaman, bu insan hakları
ihlalleri devam edecektir.
Yine, cezaevlerinde
disiplin kurulları cezalar veriyor, biliyorsunuz ceza infaz
mevzuatına uygun davranışta bulunmayan kişilerle ilgili.
İşte, hücre cezası verebiliyor, görüşten men verebiliyor,
haberleşmeyi yasaklayabiliyor. Bu kararlara karşı, ilgili
kişiler itiraz ediyor. Bunun üzerine, infaz hâkimi bir karar veriyor. Siz
Bu da yargı kararıdır. dediğiniz anda, cezaevindeki
ihlallere de kapamış olacaksınız. Dolayısıyla, en
çok insan hakları ihlallerinin olduğu yerler olan karakollar,
kışlalar ve cezaevlerini siz, başdenetçinin denetiminin
dışında tuttuğunuz anda bu kurum sadece fantezidir, buradan
söylüyorum. Sadece yapmak istediğiniz, Avrupa Birliğine görüntü
olsun. Efendim, işte, kamu denetçiliği istediniz, 2010 İlerleme
Raporunda bunu talep ettiniz, e biz de çıkardık, bir kamu
denetçiliğimiz var.
Değerli
arkadaşlar, biz diyoruz ki: Gelin, uzman kamu denetçiliği, her alanda
ihtisaslaşan kamu denetçiliği sistemi kuralım. Hatta, şu
anda 246 kadro öngörmüşsünüz, bizim önerimiz olduğu zaman 500 kadro
veriyoruz, yani, size, Hükûmete 500 kadro veriyoruz. Ne istiyorsunuz?
Kadrolaşın. Yani, niye diyoruz bunu? Çünkü sağlıklı
olsun, sağlıklı işlesin. Dolayısıyla bu anlamda
özellikle resen inceleme yapma ve Türk Silahlı Kuvvetlerinin askerî
faaliyetlerinin kapsam dışına çıkarılmasına
ilişkin değişiklik önergemizi destekleyeceğinizi umarak
hepinizi saygıyla selamlıyorum, teşekkür ediyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Özgündüz.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmemiştir.
Şimdi diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
276 Sıra Sayılı Kanun
Tasarısının 5'inci maddesinin birinci fıkrasında geçen
"idareye önerilerde bulunmakla" ibaresinden sonra gelmek üzere
"birlikte gerekli gördüğü durumlarda idari yargıya başvurmakla"
ibaresinin eklenmesini;
2 inci fıkrasının (c) bendine, var olan
cümleden sonra gelmek üzere "İnfaz esnasındaki disiplin
cezaları bu kapsamda değerlendirilmez" cümlesinin eklenmesini;
2 inci fıkrasının (ç) bendinin ise
tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Altan
Tan (Diyarbakır) ve arkadaşları.
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor musunuz?
ANAYASA
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ YAHYA AKMAN (Şanlıurfa)
Katılmıyoruz.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor musunuz?
MİLLÎ
SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) Katılmıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN
Sayın Tan, buyurun. (BDP sıralarından alkışlar)
ALTAN
TAN (Diyarbakır) Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; 276
sıra sayılı Kanun Tasarısının 5inci maddesinin
1inci fıkrasında geçen idareye önerilerde bulunmakla ibaresinden
sonra gelmek üzere "birlikte gerekli gördüğü durumlarda idari
yargıya başvurmakla" ibaresinin eklenmesini; 2nci
fıkrasının (c) bendinde var olan cümleden sonra gelmek üzere
"İnfaz esnasındaki disiplin cezaları bu kapsamda
değerlendirilmez" cümlesinin eklenmesini; 2nci fıkranın
(ç) bendinin ise tasarı metninden çıkarılmasını teklif
ediyoruz. Bunun gerekçelerini sizlere anlatmak üzere buradayım.
Değerli
arkadaşlar, bu maddenin en önemli yanlışlıklarından
birisi Türk Silahlı Kuvvetlerinin sırf askerî nitelikteki
faaliyetlerinin denetim kapsamı dışında
bırakılması, işte can alıcı nokta bu.
Değerli
arkadaşlar, Türkiye Cumhuriyeti kurulalı beri bir askerî vesayetten
bahsediliyor ve bu askerî vesayetin kaldırılması için her
dönemde ciddi tartışmalar oluyor. Şimdi, tam böylesine önemli
bir maddede, ombudsmanlık maddesinde, başdenetçi maddesinde Türk
Silahlı Kuvvetlerinin sırf askerî nitelikteki faaliyetler denilerek
bunların denetim dışına çıkarılması asla
kabul edilemez.
Birinci
itiraz şunadır: Sırf askerî nitelikteki faaliyetler nelerdir?
Yani birinci tartışılması gereken konu budur. İkincisi
de neden bunlar denetim dışında tutulmaktadır? Şimdi,
bazıları söyleyebilir: Efendim niye bu konuya itiraz ediyorsunuz?
Çok açık ve net örnekler vereceğim size. Türk Silahlı
Kuvvetlerinin sırf askerî faaliyetleri
Biraz önce benden evvel
konuşan arkadaşlar da değişik partilerden
itirazlarını sundular, uzun uzadıya zamanınızı
almak istemiyorum bu konuyla ilgili, birkaç örnek vermek istiyorum. Mesela,
Mardin Savurda Albay Rıdvan Özden bir askerî operasyon esnasında
öldürülmüştür. Önce bunun PKK tarafından öldürüldüğü iddia
edilmiştir ama bugün mezarından çıkarılarak tekrar gerekli
incelemeler yapılması noktasına gelinmiştir.
İkinci
bir hadise, yine Diyarbakır Licede Tuğgeneral Bahtiyar
Aydının uzak bir mesafeden uzun menzilli bir silahla tek
kurşunla öldürülmesi hadisesidir. Bu da yine aynı şekilde takdim
edilmiştir ama ondan sonra işin aslı başka türlü
çıkmıştır.
Üçüncü
bir örnek Uludere olayıdır. Bu ne faaliyetidir yani askerî faaliyet
midir, vatan görevi midir, başka bir şey midir? Eğer buysa bile
neden bu denetimin dışında tutulsun, bunun da izahı mümkün
değildir.
En
önemli noktalardan birisi de askerî cezaevlerinde yaşananlardır.
Mesela, buna en büyük örneklerden birisi 12 Eylül dönemidir. Benim kendi
başıma, ailemin başına gelen bir olay, babam
Diyarbakır Askerî Cezaevinde 14 Temmuz 1982de işkenceyle öldürüldü,
Mardinli Askerî Savcı Oktay Yüksel bugüne kadar kanun önüne
çıkarılamadı, girdi cezaevine ve cezaevinde 150ye yakın
kişiden tek tek Böyle bir şey olmamıştır, kastı
aşan bir fiilde bulunulmamıştır. diye yazılı
zorla ifadeler aldı. Daha sonraki yargı sürecinde bunun tam aksi
ispat edildi, bir zavallı erin üzerine suç yıkıldı, ceza
aldı. Peki, bunlar niye denetimin dışında olsun? Bu
örnekleri çok daha arttırarak anlatmak mümkün.
Birçok
genç yine cezaevinde intihar etti. diye onlarca genç bu son birkaç sene
zarfında -çok gerilerde değil- gündeme geldi, basında yer
aldı ama bir müddet sonra bunların da işte Eğitimde elinde
bomba patladı, silahı yanlış yöneltti, şunu şöyle
yaptı. diye üstü örtüldü, bir müddet sonra aksi çıktı. Onun
için değerli arkadaşlar, kesinlikle bu işin de denetim
kapsamına alınması lazım.
Bir
diğer önemli nokta da bu ombudsman seçiminde, başdenetçi seçiminde
Mecliste salt çoğunluk gündeme geliyor. Peki ne yapmak istiyorsunuz
arkadaşlar? Yani yine bir bakan atar gibi, bir genel müdür atar gibi
istediğiniz birisini başdenetçi yapacaksanız bu başdenetçi
neyi denetleyecek? Şıracının şahidi bozacı
olacak. Parmaklar kaldırılacak yine, istenildiği şekilde
bir netice olmazsa reddedilecek.
Burada
esas olan, Meclisin ittifakla, güven duyacağı, üzerinde mutabakata
varacağı kişinin ve kişilerin görevlendirilmesidir. Bunun
dışındaki bütün uygulamalar ve çalışmalar
kandırmacadır, boşunadır, düzeltilmesi lazım.
Saygılar
sunarım. (BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Tan.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
6ncı
maddede iki önerge vardır, sırasıyla okutup işleme
alıyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 276 sıra sayılı Kamu Denetçiliği Kurumu Kanunu
Tasarısının 6ncı maddesinin 1inci
fıkrasının aşağıdaki gibi
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
(1)
Başdenetçilik; Başdenetçi ve ihtisas alanlarına
ayrılmış Denetçilerden oluşur.
Ali Özgündüz Gürkut
Acar Dilek
Akagün Yılmaz
İstanbul Antalya Uşak
Kazım Kurt Rıza
Türmen İlhan
Demiröz
Eskişehir İzmir Bursa
BAŞKAN
Şimdiki önergeyi okutup işleme alıyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan Kamu Denetçiliği Kanun tasarısının 6. maddesinin 2.
fıkrasının sonuna Başdenetçinin yokluğunda en
kıdemli denetçi vekâlet eder. cümlesinin eklenmesini saygı ile arz
ve teklif ederiz.
Faruk Bal Mehmet
Şandır Nevzat
Korkmaz
Konya Mersin Isparta
Mehmet Erdoğan Sinan Oğan Enver Erdem
Muğla Iğdır Elâzığ
BAŞKAN
Komisyon katılıyor musunuz?
ANAYASA
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ YAHYA AKMAN (Şanlıurfa)
Katılmıyoruz.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor musunuz?
MİLLÎ
SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) Sayın Başkanım, 7nci
maddeye göre, yokluğunda kendisine vekâlet edecek denetçiyi belirlemek
başdenetçinin görevi olduğundan, böyle bir eklemeye gerek yok diye
düşünüyoruz, katılmıyoruz.
BAŞKAN
Kim konuşacak?
OKTAY
VURAL (İzmir) Enver Erdem.
BAŞKAN
Sayın Erdem, buyurunuz. (MHP sıralarından alkışlar)
ENVER
ERDEM (Elâzığ) Teşekkür ediyorum Sayın
Başkanım.
Değerli
milletvekilleri, 276 sıra sayılı Kamu Denetçiliği Kurumu
Kanunu Tasarısının 6ncı maddesi için verilen önerge
üzerinde söz almış bulunmaktayım. Yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
BAŞKAN
Bir saniye
Bir saniye
Arka
sıradaki arkadaşlar, sohbetlerinizin tamamını ben
duyuyorum; inanın duyuyorum. Sayın Aslan, ne söylediğinizi
duydum.
Şimdi
size yeniden açıyorum; buyurun.
ENVER
ERDEM (Devamla) Değerli milletvekilleri, bu kanun
tasarısının neresinden bakarsak bakalım, neresinden ele
alırsak alalım, birçok sorunu ve birçok problemi beraberinde
taşımaktadır. Amacına, kapsamına,
dayanağına, böyle bir sisteme ihtiyaç olup olmadığına,
kurulması için katlanılacak maliyetlere değip
değmeyeceğine, tarafsız ve bağımsız bir sistemin
kurulup kurulmayacağına, hangi açıdan bakarsak bakalım, bu
sistem ciddi sorunları beraberinde taşımaktadır.
Amaç,
Kapsam ve Dayanak kısmına baktığımız zaman,
şimdi öncelikle kanunun Amaç kısmında bunun işte Kadiul-kudât
müessesesine dayandığından, yine Dîvân-ı Mezâlim müessesesine
dayandığından bahsedildi ama biraz önce sizlere bu konuda çok
değerli hocamız işin mahiyetinin bu olmadığına
dair gerekli değerlendirmeleri yaptı, bunun Divân-ı Hümayûn ve
Mehayif teşkilatı müfettişliği sistemine dayandığını
sizlere ifade etti. Yine, daha önce bu sistemin Rusyada Prokuratura
şeklinde adlandırıldığına dair
açıklamanın da doğru olmadığı söylendi ve yine
Amaç ve Kapsam kısmında, Dayanak kısmında bahsedilen
Osmanlıda idari yargı sisteminin olmadığı
hususlarının da gerçekleri yansıtmadığı sizlere
burada izah edildi.
Şimdi,
bir defa, böyle bir düzenlemeye gerek var mı, yok mu? Şimdi,
bunları bu kadar eksiklikleriyle beraber, bu sistem neyin nesi buna
baktığımız zaman, esasında Temelin hamsiyle alakalı
bir bilmecesi var, o hatırıma geldi. Hani, Temel soruyor ya:
Sarıdır, kafeste yaşar, cik cik öter. Bu nedir? diye
sordukları zaman da Hamsidir. der. Ya, Temel, sen buna
Sarıdır. dedin, sarıya boyadım onu. Kafeste yaşar.
Kafese koydum. E, Cik cik öter dedin, bu nasıl oluyor? der. E, bu da
yanıltmacasıdır. der. Yani sizin hazırlamış
olduğunuz bu kamu denetçiliği yasası gerçek anlamında
Temelin hamsi benzetmesinden başka, bilmecesinden başka bir şey
değildir.
Bu,
aslında Hükûmetin, noterlik sisteminin dışında kendi
yandaşlarınıza, kardeşlerinize, damatlarınıza
ballı iş bulmanın dışında getireceği bu
millete herhangi bir fayda da yoktur.
Şimdi,
Böyle bir düzenlemeye gerek var mıdır, yok mudur? sorusuna
baktığımız zaman, zaten bizim sistemimizde hâlihazırda
Dilekçe Komisyonu var, Kadın Erkek Fırsat Eşitliği
Komisyonu var, Devlet Denetleme Kurulu var, Etik Kurulu var, yeni
oluşturulacak insan hakları merkezi düzenlemesi geliyor, onu da
getireceksiniz. Bunlar doğru dürüst işliyor mu da siz, yani bu
mantıkla getirdiğiniz bir sistemin, bu milletin yani kamu hizmeti
gören kamu idarelerinin vatandaşa getirmiş olduğu hizmetlerde
daha üst bir çıtayı yakalamak için böyle bir müessesenin etkin ve
faydalı olacağına inanıyorsunuz?
Yine,
Osmanlıda idari yargı sistemi yok. dediniz. Bizde, Osmanlıda
olduğu gibi Türkiyede de çok iyi işleyen bir idari yargı
sistemi var. Şimdi, 250den fazla insanı istihdam edeceksiniz.
İdari yargı Türkiyede çok iyi işlemekte. İptal
davalarıyla, tam yargı davalarıyla vatandaşın,
idarenin işlem ve eylemlerine karşı korunduğunu hepiniz çok
iyi biliyorsunuz. İdari yargının sorunlarını çözme
noktasında, burada biriken yüklerin azaltılması konusunda
üzerinize düşeni yapın. dense bunu yapmayacaksınız ama 250
tane fuzuli istihdam sağlayacak bu müesseseyi bizim
karşımıza çıkarabiliyorsunuz.
Bizim
bürokratik sistemimiz buna uygun mudur? sorusuna
baktığımız zaman, kesinlikle değildir. Bir defa
değerli milletvekilleri, milletvekillerine verilmiş Hükûmeti
denetleme yollarından birisi soru önergeleridir. Soru önergelerine
bürokrasinin verdiği cevaplar hepinizin malumudur. Son derece lakayt, son
derece ilgisiz, alakasız, sorularla ilgisi olmayan cevaplar.
Şimdi,
ben, Elâzığla ilgili, Tuncelinin Pertek ilçesinde 1978
yılında terör nedeniyle boşaltılan 12 köy, onlarca hane,
yüzlerce insanın sorunuyla ilgili İçişleri
Bakanlığına bir soru yönelttim ve sorunun özeti şu: Bu
insanlar terörden zarar gördüler, köylerini terk ettiler. Bir: Bu
insanların terörden gördükleri zarar tazmin edilebilir mi? İkincisi:
Bu insanlar köyüne dönebilir mi? Güvenlikleri sağlanabilir mi?
Bunların hiçbiri yapılamıyorsa bunların arazileri
kamulaştırılabilir, sorunları çözülebilir mi? İçişleri
Bakanlığının vermiş olduğu cevap değerli
milletvekilleri: Terörden şu ana kadar zarar görenlere şu kadar para
yardımı yapılmıştır. Yani dolayısıyla
soru önergelerine verilen cevaplara yarın kesinlikle kamu denetçilerinin
soracağı hiçbir soruya bürokrasi cevap vermeyecektir.
Saygılar
sunarım. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Erdem.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 276 sıra sayılı Kamu Denetçiliği Kurumu Kanunu
Tasarısının 6ncı maddesinin 1inci
fıkrasının aşağıdaki gibi
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
(1)
Başdenetçilik; Başdenetçi ve ihtisas alanlarına
ayrılmış Denetçilerden oluşur.
Ali Özgündüz
(İstanbul) ve arkadaşları
BAŞKAN
- Komisyon katılıyor musunuz?
ANAYASA
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ YAHYA AKMAN (Şanlıurfa)
Katılmıyoruz.
BAŞKAN
Hükûmet?
MİLLÎ
SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
MEHMET
AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) Sayın Demiröz konuşacak.
BAŞKAN
Sayın Demiröz, buyurunuz. (CHP sıralarından
alkışlar)
İLHAN
DEMİRÖZ (Bursa) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
görüşülmekte olan 276 sıra sayılı Kamu Denetçiliği
Kurumu Kanunu Tasarısının 6ncı maddesinin 1inci
fıkrası için vermiş olduğumuz değişiklik önergesi
hakkında söz almış bulunuyorum, hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Türk Dil Kurumunun mail
aracılığıyla kullanıcılarına gönderdiği
bilgide ombudsman sözcüğü şu ifadelerle
açıklanmıştır: İngilizce kökenli bu söz hukukta
parlamento tarafından görevlendirilen, vatandaşları resmî makamların
keyfî ve yasa dışı davranışlarına karşı
korumakla görevli kişi veya kurum. Bu söz için kamu denetçisi
önerilmiştir.
Bu kurum Türkiye Büyük Millet
Meclisine bağlı, özel bütçeli. Bu düzenlemenin tarafsız bir
kurum olma olasılığı var mıdır? Siz buna
inanıyor musunuz? Türk halkı buna inanacak mı?
Meclis açılalı,
değişik bir ifadeyle yüce Meclise seçilmemizin üzerinden bir yıl
geçti, bir yıldır görev yapıyoruz ancak hâlâ 8 milletvekili
tutuklu. Benim gibi hepsi savcılıktan, il seçim kurulundan, Yüksek
Seçim Kurulundan onay alarak seçilmiş milletvekilleridir. Haklarında
kesinleşmiş bir mahkûmiyet yok.
O zaman benim aklıma şu
geliyor: Meclis Başkanı hepimizin başkanı tarafsız ve
yansız olmalı. Meclis Başkanı soruyorum arkadaşlar-
ne yapmıştır? Milletvekillerinin hakkını
koruyabilmiş midir? Bu konuda dik durabilmiş midir?
Milletvekillerinin hakkını koruyamayan bir meclis başkanı
örneği dikkate alındığında, Meclise bağlı
kamu denetçilerinin tarafsız olarak vatandaşın hakkını
nasıl koruyacağını birilerinin bize anlatması gerekir.
Değerli milletvekilleri,
değişiklik ihtisas alanlarına ayrılmış
kelimesini ihtiva etmektedir. İhtisaslaşma esasına dayalı
kamu denetçiliği önermekteyiz. Öncelikle bu sistem, 75 milyona yakın
nüfusu olan ülkemizin ihtiyaçları için yeterli olmalıdır.
Önerdiğimiz gibi, askerî, güvenlik, cezaevi, kadın ve çocuk
hakları, ayrımcılıkla mücadele, çalışma, iş
hayatı, çevre, üniversiteler, sağlık, yerel yönetimler, kamu
kaynaklarının kullanımı ve yolsuzlukla mücadele
alanlarında denetçilerin oluşması, kamu denetçiliği
kurumunun daha etkin çalışacağının ve verimli
çalışacağının bir göstergesidir.
Bizim
bu konuda haklılığımızı bir örnekle de vermek
isterim. Gazetecilikte, arkadaşlar, ombudsmanlık bulunmaktadır.
Gazetecilikte halk temsilcisi, halkın sözcüsü ve koruyucusu demektir.
Yayın yoluyla haksızlığa uğrayanları temsil eder.
Birçoğunun, gazetelerinde köşesi vardır. 1967'de Amerika Birleşik
Devletlerinde ilk defa uygulanmaya başlamıştır. Ombudsman,
tarafsız ve bağımsızdır. Amerika Birleşik
Devletleri ve Avrupa'da yayın organları kendi ombudsmanını
seçmektedirler.
Türkiye'de
okur temsilcisi karşılığında
ombudsmanlığı, Emre Kongar Hürriyet'te ve Seyfettin Turhan
başlatmışlardır. Milliyet'te Yavuz Baydar 1999'a kadar okur
temsilcisi olmuş, beş yıl bu görevi sürdürmüştür. Hâlen
Milliyet, Sabah gazetelerinde uygulanmaktadır. Bu örneği şunun
için verdim: Sadece bir kelime olan ve ihtisaslaşma ile ilgili olan bu
alanda, dilerim ki, alt komisyonda kabul etmediğiniz bu önerimizi, ilk
defa, burada kabul edeceksiniz diye düşünüyorum.
Bu
duygu ve düşüncelerle hepinize saygılar sunuyorum. Teşekkür
ederim. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Demiröz.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler.. Kabul etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler.. Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Madde 7de dört adet
önerge vardır, sırasıyla okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
276 sıra sayılı Kamu Denetçiliği Kurumu Kanunu
Tasarısının 7 nci maddesinin birinci fıkrasının
(f) bendinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesi arz
ve teklif olunur.
Mahir
Ünal Türkan
Dağoğlu Öznur
Çalık
Kahramanmaraş
İstanbul
Malatya
Çiğdem
Münevver Ökten A.
Sibel Gönül M.
Belma Satır
Mersin
Kocaeli
İstanbul
Ramazan
Can Mehmet
Doğan Kubat İlknur
Denizli
Kırıkkale İstanbul
İzmir
Sevde
Bayazıt Kaçar Tülay
Bakır Oya
Eronat
Kahramanmaraş
Samsun
Diyarbakır
Sevim
Savaşer
İstanbul
f) Birisi kadın ve
çocuk hakları alanında görevlendirilmek üzere, denetçiler
arasındaki işbölümünü düzenlemek.
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
276 Sıra
Sayılı Kanun Tasarısının 7 inci maddesinin 1 inci
fıkrasına aşağıdaki (h) bendinin eklenmesini arz ve
teklif ederiz.
Pervin
Buldan Ayla
Akat Sırrı
Sakık
Iğdır
Batman Muş
Levent
Tüzel Sebahat
Tuncel Hasip
Kaplan
İstanbul
İstanbul Şırnak
h) Gerekli gördüğü
durumlarda idari yargıya başvuruda bulunmak,
T.B.M.
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
276 sıra sayılı yasa tasarının 7/1-b maddesinde geçen
yönetmelik ibaresinin tüzük olarak değiştirilmesini arz ederiz.
Kamer
Genç Gürkut
Acar Mahmut
Tanal
Tunceli Antalya İstanbul
Ali Demirçalı Haydar Akar
Adana Kocaeli
BAŞKAN
Şimdiki önergeyi okutup işleme alıyorum.
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Sayın Başkanlığına
Görüşülmekte olan
Kamu Denetçiliği Kanun tasarısının 7. maddesinin madde başlığı
dahil olmak üzere aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini saygı ile arz ve teklif ederiz.
Faruk
Bal Mehmet
Şandır Nevzat
Korkmaz
Konya
Mersin
Isparta
Mehmet
Erdoğan Sinan
Oğan Enver
Erdem
Muğla
Iğdır
Elâzığ
Başdenetçinin, Denetçiler Kurulunun ve Denetçilerin görevleri
MADDE 7-
(1) Başdenetçinin görevleri
şunlardır:
a)
Kuruma
gelen şikâyetleri incelemek, araştırmak ve idareye önerilerde
bulunmak.
b)
Denetçiler
arasındaki işbölümünü düzenlemek.
Denetçiler Kurulunun
önerisi ile;
c)
Bu
Kanunun uygulanmasına ilişkin yönetmelikleri hazırlamak.
d)
Yıllık
raporu hazırlamak.
e)
Gerek
görülen konularda özel rapor hazırlamak.
f)
Raporları
kamuoyuna duyurmak.
g)
Genel
Sekreteri ve diğer personeli atamak, Kanunlarla verilen diğer
görevleri yapmak.
(2) Denetçilerin görevleri şunlardır:
a) Denetçiler Kuruluna
katılmak,
b) Bu Kanunda verilen
görevlerin yapılmasında Başdenetçiye yardımcı olmak.
c) Başdenetçi
tarafından verilen görevleri yapmak.
BAŞKAN
Komisyon, katılıyor musunuz?
ANAYASA
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ YAHYA AKMAN (Şanlıurfa)
Katılmıyoruz.
BAŞKAN
Hükûmet?
MİLLÎ
SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) Yok, Sayın Başkan.
OKTAY
VURAL (İzmir) Gerekçe
BAŞKAN
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
1-
Tasarı ile Kurumun her kademesinde ve her işinde tek yetkili bir
başdenetçilik yaratılmaktadır.
Tek
kişi hakimiyeti dikta yönetim biçimlerinin başvurduğu ve
demokratik yönetim sistemlerinin terk ettiği bir yönetim
hastalığıdır.
Başdenetçinin
bu kanun ile kendisine verilen görevleri yerine getirebilmesi için insan üstü
güce sahip olması, sihirli bir yaratık olması gerekir.
Başdenetçi
bu nitelikte olamayacağına göre bu kanun ile verilen görevlerin de
yapılamayacağı açıktır.
Kamu
denetçiliğinin ölü doğmaması,
amacına uygun
çalışabilmesi, başdenetçinin subjektif hatalarından
arındırılabilmesi, iş ve işlemlerinin kolektif irade
ile oluşturulabilmesine imkân sağlamak üzere Başdenetçinin
denetçilerden oluşan bir kurulun incelemesinden geçen kararları
alması zaruridir.
2-
Birinci fıkradaki öneriye paralel olarak denetçilere Denetçiler Kuruluna
katılma görevi verilmektedir.
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum
OKTAY
VURAL (İzmir) Karar yeter sayısı Sayın Başkan.
BAŞKAN
- Karar yeter sayısı arayacağım.
Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Karar yeter sayısı vardır
KORAY
AYDIN (Trabzon) Yok Sayın Başkan.
BAŞKAN
Yani, Sayın Vural bilir, bu arkadaşların sayması esas ya
onun için
Önerge
kabul edilmemiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
T.B.M.
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
276 sıra sayılı yasa tasarının 7/1-b maddesinde geçen
yönetmelik ibaresinin tüzük olarak değiştirilmesini arz ederiz.
Kamer Genç (Tunceli) ve
arkadaşları
BAŞKAN
Komisyon, katılıyor musunuz?
ANAYASA
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ YAHYA AKMAN (Şanlıurfa)
Katılmıyoruz.
BAŞKAN
Hükûmet?
BAŞBAKAN
YARDIMCISI BÜLENT ARINÇ (Bursa) Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN
Sayın Genç, buyurunuz. (CHP sıralarından alkışlar)
KAMER
GENÇ (Tunceli) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bizim
önergemiz
Burada yönetmelikle düzenlenen konuların tüzükle düzenlenmesini
istiyoruz. Sebebi de şu: Biliyorsunuz, tüzükler daha ciddi, Bakanlar
Kurulu tarafından hazırlanıyor, Danıştayın
incelemesinden geçiyor ve Resmî Gazetede yayımlanıyor ama
yönetmelik
Biliyorsunuz, Anayasanın 115inci maddesinde tüzük
düzenlenmiş, 124üncü maddesinde de yönetmelik düzenlenmiş.
Şimdi,
yönetmeliklerin bir defa Resmî Gazetede yayımlanma zorunluluğu yok.
Ayrıca da bu çok önemli bir düzenleme. Yani bir nevi, dava
haklarının sona ermesi, dava sürelerinin kesilmesi, belli bir süre
sonra dava süresinin yeniden başlaması, böyle çok ciddi
konuların çok kesin olarak, insanların görebileceği şekilde
düzenlenmesi gerekir. Ama AKP İktidarı maalesef son zamanlarda,
iktidarları zamanında bir tane konuyu tüzüğe
bırakmadılar, hep yönetmelik diyorlar. Yönetmeliği de kim
düzenliyor? İlgili müsteşar, genel müdür düzenliyor. Hatta o kadar
ileri gidiyorlar ki, KİTlerde bunlar ihaleleri de düzenledikleri
yönetmeliklere göre belirliyorlar, Kamu İhale Kanununa tabi
tutulması gereken ihaleleri Kamu İhale Kanunu kapsamından
çıkarıp da keyfî, kendi adamlarına davetiye usulüyle ihaleler
veriyorlar ve bu sürede tabii çok soygun oluyor, suistimaller oluyor.
Bunları KİT Komisyonunda da defalarca dile getirdik ama AKP
zamanında hukuk denen bir şey kalmadı.
Bakın
arkadaşlar, bugün 14 Haziran. Abdullah Gül 28 Haziranda seçildi, bu sene
beş senesi doluyor. Anayasanın 102nci maddesi diyor ki:
Cumhurbaşkanlığı süresi dolmadan altmış gün önce
Cumhurbaşkanlığı makamı doldurulur, altmış
gün içinde. Yani bu ne demektir? 28 Hazirandan başlayıp 28
Ağustosa kadar herhangi bir günde Cumhurbaşkanının
süresinin dolması lazım. Anayasa Mahkemesine dava
açmışız. AKP kanunla Cumhurbaşkanlığı
süresini uzattı. Mevcut Anayasaya göre Cumhurbaşkanı halk
tarafından seçilir ve beş yılda bir seçilir. AKP ne yaptı?
Getirdiği bir kanunla Cumhurbaşkanlığı süresini yedi
seneye çıkardı. Eğer yedi sene biz bu kanuna
Anayasa
Mahkemesine gittik, dedik ki: Cumhurbaşkanının görev süresinin
tespiti kanunla değil, Anayasayla belirlenir. Dolayısıyla
Anayasanın burada karar vermesi gereken konu, Cumhurbaşkanının
görev süresi Anayasayla mı belirlenir, yoksa kanunla mı belirlenir?
Şimdi,
Anayasa Mahkemesi raportörünün yaptığı bir tespite göre
Efendim, yorum yapıyor. Senin yorum yapma yetkin yok ki kardeşim yani
Cumhurbaşkanlığı süresi kanunla mı düzenlenir,
Anayasayla mı düzenlenir
Sonra, tabii, Anayasa Mahkemesi
Başkanı Tayyip Beyle Abdullah Beyle çok samimi ilişkiler
içinde, dostlukları var. Daha herhâlde oradan Ya, işte, bunu karara
bağlayın. şeklinde bir istek de gelmediği için
uzatıyorlar. Ya, ne zaman sen şunu karara bağlayacaksın?
İşte, 28 Ağustosta bitiyor bunun süresi. Anayasanın
102nci maddesine göre, görev süresi dolmadan 60 gün yani çok açık, 60 gün
içinde doldurulur diyor. Niye uzatıyorsun Anayasa Mahkemesi
Başkanı? Yani sizin zamanınızda, devri zamanınızda
ne Anayasanın bir değeri var ne hukukun bir değeri var.
Şimdi,
ben daha önce yaptığım konuşmada
Yani o kadar saçma sapan
bir şeyler yazılmış ki kanunda
Efendim, idarenin eylem ve
işlemleri, tutum ve davranışları
Yani bir kişinin
tutum ve davranışı nasıl kanuna aykırı, hukuka
aykırı olabilir? Hukuka aykırılığı da
yeterli görmemişler, bir de hakkaniyete uygun değilse
Yani böyle bir
hayal âleminde
Ya, hukukçu yok ki yani. Tabii, biraz önce Burhan Kuzuya
sordum, duymadı, yanındakilerle konuşuyordu. Yani böyle oyuncak
anlamına gelecek kanun tekliflerini getirmeye gerek yok.
Dolayısıyla
burada kamu denetçiliği de formalite bir şey. 246 tane kadro ihdas
ediyorsunuz, 246 tane AKPliyi getirip iş vereceksiniz, bütün mesele bu.
Ondan sonra da bir de
Mademki öyle çok tarafsız bir tane kamu
başdenetçisini seçme ilkesini kabul etmiştiniz, o zaman 367 tane
milletvekilinin seçmesini öngörseydiniz. O zaman ne olurdu? Burada 367
milletvekilinin seçebileceği bir kamu başdenetçisi ile 139
kişiyle seçilen bir kamu başdenetçisi veya denetçisinin farkı
çok büyük. 367 kişiyle seçilecek bir kamu başdenetçisi en
azından buradaki partilerin uyumuyla, birleşmesiyle,
mutabakatıyla, hakikaten tarafsız olacak bir kişi seçilirdi. Ama
siz ne diyorsunuz: Tayyip Bey ne emrediyorsa biz onu seçiyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
KAMER GENÇ (Devamla) O
zaman Tayyip Beyin burası
İHSAN ŞENER
(Ordu) Seni seçelim seni, tarafsızsın sen!
KAMER GENÇ (Tunceli)
Yahu, bir defa sen ne konuştuğunun farkında değilsin!
SUAT ÖNAL (Osmaniye)
Boş konuşuyorsun, boş!
KAMER GENÇ (Tunceli)
Karar yeter sayısı istiyorum.
BAŞKAN Tamam.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum, karar yeter sayısı
arayacağım: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
(AK PARTİ
sıralarından Var, var sesleri, MHP sıralarından Yoktur
sesleri.) İşte, böyle dediğiniz zaman olmuyor. Tabii, siz Var
diyorsunuz, onlar Yok diyor ama bu iki arkadaş da karar veriyor.
KORAY
AYDIN (Trabzon) Biz de sayıyoruz yani sadece onlar mı
sayıyorlar.
BAŞKAN
Şimdi şu kapıyı kilitlettireceğim size, beş
dakikada bir oylama oluyor.
Elektronik
cihazla oylama yapıyorum.
İki
dakika süre veriyorum.
(Elektronik
cihazla oylamaya başlandı)
KORAY
AYDIN (Trabzon) Demin de sahtekârlık yaptı, demin de yoktu!
Yapmasınlar bu sahtekârlığı, her yerde sahtekârlık
Bu
kadar olmaz ya! Kâtip üyeler görevlerini düzgün yapsın, demin de
saydık, yoktu.
BAŞKAN
Efendim?
KORAY
AYDIN (Trabzon) Kâtip üyeler görevlerini düzgün yapsınlar. diyorum
Sayın Başkan.
BAŞKAN
Tamam
Kendim de sayacağım bundan sonra Sayın Aydın.
KAMER
GENÇ (Tunceli) Kapıya bir otomatik alet koyalım da sonradan içeri
girenleri bir saysın Sayın Başkan.
BAŞKAN
Usul olarak bundan sonra ben kendim sayacağım.
KAMER
GENÇ (Tunceli) Hayır, bir şey demiyorum da bunlar sonradan geliyor.
BAŞKAN
Yani öyle yapacağım, ne yapalım. Usul belli. Kâtip üyeler
sayıyor; anlaşırlarsa söylüyoruz, anlaşmazlarsa elektronik
cihazla yapıyoruz. İki taraf da itiraz ediyor.
(Elektronik
cihazla oylamaya devam edildi)
BAŞKAN
Karar yeter sayısı vardır, önerge reddedilmiştir.
Şimdi
diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
276 Sıra
Sayılı Kanun Tasarısının 7 inci maddesinin 1 inci
fıkrasına aşağıdaki (h) bendinin eklenmesini arz ve
teklif ederiz.
h)
Gerekli gördüğü durumlarda idari yargıya başvuruda bulunmak. Pervin
Buldan (Iğdır) ve arkadaşları
BAŞKAN
Komisyon katılıyor mu?
ANAYASA
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ YAHYA AKMAN (Şanlıurfa)
Katılmıyoruz.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
BAŞBAKAN
YARDIMCISI BÜLENT ARINÇ (Bursa) Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN
Buyurun Sayın Kaplan.
HASİP
KAPLAN (Şırnak) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli
milletvekilleri, ombudsmanlık bağımsız bir kurumdur, önce
bunun altını çizelim. Ombudsman ne yargıçtır ne hukukçudur
ne de mesleği gereği parlamenterdir, bulunduğu konumu
gereği de bağımsızdır. Parlamenter ombudsmanlık
yine bağımsızdır, bütçesi bağımsızdır,
kendisi dokunulmazdır, dokunulmazlık kurulu dokunulmazdır,
yargının, yasamanın ve yürütmenin üstündedir. Şimdi, burada
ombudsmanın görevlerini konuşuyoruz. Başombudsmanın
başı kim? Büyük Millet Meclisi Başkanı. Büyük Millet
Meclisi Başkanı nereden seçiliyor? Meclisten. Hangi partiden
seçiliyor? Çoğunluk partisinden. Çoğunluk partisinden seçilen Meclis
Başkanı bu durumda ombudsmanın baş sorumlusu oluyor mu?
Oluyor. O nasıl başdenetçi olacak? Nasıl görev yapacak
bağımsız olarak? Yanlış yapıyoruz arkadaşlar!
İHSAN
ŞENER (Ordu) En küçük partiden seçelim o zaman!
HASİP
KAPLAN (Devamla) Bu yanlış, yanlış bir olay. Bakın,
Cemil Çiçeki şikayet ettik, dedik ki: 8 parlamenterle ilgili bir
yıl geçti, görevini yapmadın. Cemil Çiçeki şikâyet ettik.
Şimdi, onun altında görevli olan, komisyon başkanı olan
başdenetçi, kendi üstü, kendi sorumlusu olarak gördüğü Meclis
Başkanı hakkında gereğini nasıl yapacak? Biz, kendi
kendimizi kandırabiliriz, Avrupa Birliğine kozmetik yasa yapabiliriz
ama insanların aklıyla oynamak gibi bir yanlışı yapma
hakkı yok. Parlamenter ombudsman bu değil arkadaşlar;
bağımsızdır, dokunulmazdır, bütçesi ayrıdır,
yeri ayrıdır, binası ayrıdır, personeli
ayrıdır, çalışma tarzı ayrıdır, iç
tüzüğü ayrıdır, kendisi yapar. Burada yönetmelik yapılır.
diyor. Kim yapacak yönetmeliği? Bunu Meclis İç Tüzükle, kanunla
yapar arkadaşlar. Yönetmelikle başdenetçiliği getirdiğiniz
zaman, o Genelkurmay Başkanını, emniyet müdürlerini, valileri,
kaymakamları nasıl denetleyecek, bana söyler misiniz?
Şimdi,
ombudsmanlık deyip geçmeyin. Hak ve özgürlükler konusunda hem bireye
diyeceksiniz Devlete karşı sana bu kurumu getirdik. Bunun statüsü de
bağımsızdır. Başından bağımlı bir
kurum kuruyorsunuz, bu yanlıştır. Uyarıyoruz, pozisyonu ve
fonksiyonları gereği bağımsızdır, arkasında
Parlamento desteği vardır çünkü Parlamento seçiyor, politik olarak da
tarafsızdır, politik bir taraf değildir -insan hakları
evrenseldir arkadaşlar- kararlarında bağımsızdır.
Kamu kurumları ombudsman ile iş birliği içindedir, onun
verdiği talimatları en acil durumda yerine getirmekle yükümlüdürler.
Ombudsman her açıdan yüksek standartlara sahiptir çünkü Türkiye'nin en
akil, en onurlu insanlarıdır, en bağımsız, yurt
dışında ve dünyada Türkiyeyi temsil edecek insanlardır.
Masrafsız, kolay, doğrudan ulaşılabilir bütün
mekanizmaları geliştirmek zorundadır. Vatandaş perende
atlayarak şikâyetini yapmamalıdır. Bir dilekçe, bir
İnternet, bir e-mail, bir Twitter, bir Facebook, bir ufak tık ile
bile bu kuruma ulaşılmalıdır, başvuruyla tek tek ilgilenilmelidir
ve en büyük özelliği ombudsman kurumunun, halkın denetçisinin,
halkın hakeminin medya ile ilgili tarafsız, çok çok iyi
ilişkiler kurması lazım. E, birileri tasmalı medya
diyorsa ve medyaya bu gözle bakıyorsa öyle bir söz sarf edildiğinde
resen, otomatikman bu kamu denetçisinin harekete geçip gereğini
yapması lazım. Bunun böyle bir görevi vardır. Böyle bir görevi
olan bir yerde kamu denetçiliğini çoğunluğun diktasından
almak gerekiyor, alıp bağımsız kılmak gerekiyor. Yok,
bağımsız değildir. derseniz, özel yetkili mahkemeleri
şikâyet edeceksiniz. Nasıl edeceksiniz? Gizli dinlemeyi, şantaj
kasetlerini, bilmem neleri, bunların hepsini soracaklar; vatandaş
soracak, yeri gelecek, soracak. İşte o bağımsız
denetçi kurumunun kamu denetimini, bunu böyle yapması lazım.
Peki,
bu kamu görevi denetimi niye dokuz ay sonra yürürlüğe giriyor? Bebekler
dokuz ay on beş gün sonra doğuyor. Dokuz ay on beş gün sonra
bebekler doğduğuna göre, bu yasanın doğması, bu
kurumun doğması için dokuz ay kriteri nedir arkadaşlar? Ya, bu
yürürlüğe girdiği zaman kurulur, dokuz ay niye bekliyorsunuz, bunu da
anlamış değiliz. Yani burada, on sene uğraşıp,
debelenip bir yasa getireceksiniz dokuz ay sonra yürürlüğe girsin.
Bunların
hepsi yanlıştır arkadaşlar. Bu yanlışlar tekrar önümüze
yeni bir yasa olarak gelecektir, geldiği zaman da Elitaşa
döneceğim, diyeceğim ki: Sen niye ikide bir telefonunla oynuyordun,
bu yasa geçerken gereğini yapmadın? diye soracağız.
İyi
günler diliyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Kaplan.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
276 sıra sayılı Kamu Denetçiliği Kurumu Kanunu
Tasarısının 7 nci maddesinin birinci fıkrasının
(f) bendinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesi arz
ve teklif olunur.
f) Birisi kadın ve
çocuk hakları alanında görevlendirilmek üzere, denetçiler
arasındaki işbölümünü düzenlemek.
Mahir
Ünal (Kahramanmaraş) ve arkadaşları
BAŞKAN
Komisyon, katılıyor musunuz?
ANAYASA
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ YAHYA AKMAN (Şanlıurfa) Olumlu görüşle
takdire bırakıyoruz.
BAŞKAN
Hükûmet, katılıyor musunuz?
BAŞBAKAN
YARDIMCISI BÜLENT ARINÇ (Bursa) Katılıyoruz efendim.
BAŞKAN
Gerekçeyi mi okutayım?
AHMET
AYDIN (Adıyaman) Gerekçe.
BAŞKAN
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Denetçiler
arasındaki işbölümü düzenlenirken denetçilerden birisinin kadın
ve çocuk hakları konusunda görevlendirilmesinin sağlanması
amacıyla bu önerge verilmiştir.
BAŞKAN
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Madde
8de iki önerge vardır, sırasıyla okutup işleme
alıyorum:
TBMM
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 276 sıra sayılı Kanun Tasarısının 8. maddesinin
1. fıkrasının Başdenetçi uzman denetçiler arasında
iş birliği ve uyumlu çalışmayı sağlar.
şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Bülent
Tezcan Turgut
Dibek Ali
Özgündüz
Aydın Kırklareli İstanbul
Haydar
Akar Dilek
Akagün Yılmaz
Kocaeli Uşak
BAŞKAN
Şimdiki önergeyi okutup işleme alacağım:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan Kamu Denetçiliği Kanun Tasarısının 8. maddesinin
1-
2. fıkrasında bulunan önerilerini kelimesinden sonra gelen
Başdenetçiye kelimesinin metinden çıkarılmasını yerine
Denetçiler Kuruluna ibaresinin eklenmesini,
2-
4. fıkrasında işbölümüne kelimesinden sonra gelmek üzere
Denetçiler Kurulunun çalışma usul ve esasları ibaresinin
eklenmesini saygı ile arz ve teklif ederiz.
Faruk
Bal Mehmet
Erdoğan Mehmet
Şandır
Konya Muğla Mersin
Sinan
Oğan Enver
Erdem Nevzat
Korkmaz
Iğdır Elâzığ Isparta
BAŞKAN
Komisyon, katılıyor musunuz?
ANAYASA
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ YAHYA AKMAN (Şanlıurfa)
Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN
Hükûmet, katılıyor musunuz?
BAŞBAKAN
YARDIMCISI BÜLENT ARINÇ (Bursa) Katılmıyoruz efendim.
OKTAY
VURAL (İzmir) Mehmet Erdoğan.
BAŞKAN
Sayın Erdoğan, buyurunuz. (MHP sıralarından
alkışlar)
MEHMET
ERDOĞAN (Muğla) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; görüşmekte olduğumuz Kamu Denetçiliği Kanunu
Tasarısı üzerinde vermiş olduğumuz önerge hakkında
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış
bulunmaktayım. Bu vesileyle yüce heyetinizi selamlıyorum.
Öncelikle,
Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunun dün açıkladığı
yaz kararnamesi sonucu Muğla ilinde Ula ve Dalaman ilçelerimizde adliye
teşkilatının kapatıldığını bugün
üzülerek öğrenmiş bulunuyorum. Bizim okumuş olduğumuz
sosyal bilgiler kitaplarında ilçe teşkilatı içerisinde adliye
teşkilatı da var ama AKPnin algılamasında ilçelerde, maalesef,
adliye kaldırıldı. Acaba bu, önümüzdeki dönemde bu ilçelerimizin
ilçeliğinin de kaldırılmasıyla ilgili bir adım
mıdır? İşin doğrusu, buradan bunu da merak ediyorum.
Dalaman ilçemiz 25 bin
merkez nüfusu ve uluslararası bir havalimanıyla bölgemizde önemli bir
ilçedir. Ula ilçemiz de tarihten bu yana ilçe olan ve şimdiye kadar,
kurulduğundan bu yana adliyesi olan bir ilçedir. Ben bu kararı
milletimizin vicdanına havale ediyorum.
Şimdi, kamu
denetçiliğinin görevi ne olacak? Önce işe buradan başlamak
lazım. Kamu denetçiliği, yürütme gücüne karşı
vatandaşın şikâyetlerini inceleyecek. Yürütme kim? İktidar.
Şimdi, parlamenter demokraside iktidarı kim denetleyecek?
İşin doğrusu, parlamento. Pekâlâ, parlamentonun içinde de esas
denetim görevi kimin? Muhalefetin. Oluşturulan sistemde başdenetçi ve
denetçileri kim seçecek? İktidar. Bakınız, bu kanun ile
muhalefetin denetim yetkisi, atanacak yandaş denetçilere devredilecektir
yani denetim fiilen ortadan kaldırılacak. Bu, demokrasiye
sıkılan bir kurşundur arkadaşlar. Zaten size göre,
İktidar, pardon, Sayın Başbakan hatadan münezzehtir,
dolayısıyla, denetime de gerek yoktur.
Yine,
Cumhurbaşkanının tek başına yaptığı
işler kanunun kapsamı dışında olacaktır. Bundan
böyle Cumhurbaşkanını halk seçecek, artık
Cumhurbaşkanının hukuken olmasa da fiilen siyasi bağı
kurulacak ama Cumhurbaşkanının yaptığı
işlemler incelenmeyecek, tartışılmayacak; bu da kabul
edilebilir bir uygulama değil arkadaşlar.
Yasama yetkisinin
kullanılmasına dair işlemler kapsam
dışındadır. Doğrudur, demokrasilerde meclis her
şeyin üstündedir. Ama çoğunluğun tahakkümü altındaki
Meclisimizde, maalesef, tarihimizde hiç olmadığı kadar,
kişiye özel kanun çıkarılmıştır ve
çıkarılmaya devam etmektedir. Buna kim, nasıl dur diyecek?
Yargı
yetkisinin kullanılmasına ilişkin şikâyetler de kapsam
dışındadır. Bir iktidar düşünün ki özel yetkili
mahkemeleri kuruyor, adli reform yapıyor. Yine bu iktidar özel yetkili
mahkemeleri kapatmayı konuşuyor, yine bir yargı reformundan
bahsediliyor. Bu nasıl bir sistemdir, bununla kim, nasıl başa
çıkabilecek? İnsanlar tutuklanıyor ama yıllarca niye
tutuklandıklarını bilmiyorlar, şikâyet mercisi de yok.
Vatandaş derdini kime, nasıl, nerede anlatacak?
Türk
Silahlı Kuvvetlerinin bütün işlemlerini denetim dışı
bırakıyorsunuz, Silahlı Kuvvetlerin yaptığı
yanlışları, vatandaşa karşı
yaptığı yanlışları kim nasıl sorgulayacak?
Şimdi
esas denetim mekanizmasının Türkiye Büyük Millet Meclisi
olduğunda kimsenin şüphesi yok ama burada Dilekçe Komisyonu var,
İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu var, İç Tüzüke
göre de milletvekillerinin yazılı ve sözlü soru önergeleri verme
hakkı var. Hukuken denetim yapmak mümkün ancak uygulamada bunların
hepsi hikâye. Verdiğimiz yazılı soru önergelerine gelen cevaplar
gösteriyor ki birileri bizimle alay ediyorlar.
Geçen
haftalarda olduğu gibi, Sayın Ulaştırma Bakanı
muhalefetin verdiği yüzlerce soru önergesini yok sayıyor;
iktidarın sorduğu çanak soruları seçip getirdi, burada
cevapladı. İktidarın istemediği hiçbir araştırma
önergesinin de kabul edilmesi mümkün değil. Pekala, iktidarın
seçtiği, pardon(!) atadığı kamu denetçileri daha mı
iyi olacak arkadaşlar?
Kamu
Denetçiliği Kurumu kurulursa belki ortak akıl devreye girer. Bu
bakımdan verdiğimiz değişiklik önergesi önem arz
etmektedir.
Önergemize
desteklerinizi bekliyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
OKTAY
VURAL (İzmir) Karar yeter sayısı istiyorum.
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Karar
yeter sayısı arayacağım.
Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Karar yeter sayısı yoktur.
Birleşime
beş dakika ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 17.32
BEŞİNCİ
OTURUM
Açılma
Saati: 17.38
BAŞKAN:
Başkan Vekili Meral AKŞENER
KÂTİP
ÜYELER: Muhammet Bilal MACİT (İstanbul), Bayram ÖZÇELİK (Burdur)
---0---
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 120nci Birleşiminin
Beşinci Oturumunu açıyorum.
276 sıra
sayılı Kanun Tasarısının 8inci maddesi üzerinde
verilen Muğla Milletvekili Sayın Mehmet Erdoğan ve
arkadaşlarının önergesinin oylamasında karar yeter sayısı
bulunamamıştı.
Şimdi, önergeyi
yeniden oylarınıza sunacağım ve karar yeter
sayısı arayacağım: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmemiştir, karar yeter sayısı vardır.
Tasarının
görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Komisyon burada.
Hükûmet burada.
8inci madde üzerindeki
diğer önergeyi okutuyorum:
TBMM
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 276 sıra sayılı Kanun Tasarısının 8.
maddesinin 1. fıkrasının Başdenetçi uzman denetçiler
arasında iş birliği ve uyumlu çalışmayı
sağlar. şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Bülent
Tezcan Turgut
Dibek Ali
Özgündüz
Aydın Kırklareli İstanbul
Haydar
Akar Dilek
Akagün Yılmaz
Kocaeli Uşak
BAŞKAN Komisyon, katılıyor musunuz?
ANAYASA KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ YAHYA AKMAN (Şanlıurfa) Katılmıyoruz.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
BAŞBAKAN YARDIMCISI
BÜLENT ARINÇ (Bursa)
Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN Kim konuşacak?
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) Sayın Ali Özgündüz
BAŞKAN Buyurun Sayın Özgündüz. (CHP sıralarından
alkışlar)
ALİ ÖZGÜNDÜZ
(İstanbul) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Başkan,
değerli milletvekili arkadaşlarım; öncelikle, az önce 7nci
maddenin birinci
fıkrasının (f) bendi değişti. En azından 5
denetçiden en az 1inin kadın ve çocuk haklarıyla görevlendirilmesi
gerekirdi. 1 denetçi denilmiş yani bu olumlu bir gelişme, her
şeyden önce bizim öngördüğümüz uzman denetçiliğe uygun bir yaklaşım. O açıdan en azından
bir orta yolda buluştuk. Fakat en az 1isi olmalıydı çünkü
Türkiyedeki nüfusun beşte 1i kadın ve çocuk değil ki,
kadın ve çocukların çok daha fazla sorunu var. O yöndeki teklifimizi
de sözlü olarak ilettim Komisyona ama kabul görmedi.
Değerli
milletvekilleri -bunu belirttikten sonra- değerli arkadaşlar; dün
adli yargıda bir deprem yaşandı. HSYK, cumhuriyet tarihinde
olmayacak şekilde 2.335 hâkim, savcının yerini
değiştirdi. (AK PARTİ sıralarından Normal sesi)
Normal diyorsunuz da normal değil, anormallikler var.
Birçok
arkadaşımız geçen dönemde HSYK seçimlerine aday olarak katıldığı
için sürgün edilmiştir, kıyıma
uğratılmıştır. Mehmet Uygun,
İstanbul ağır ceza hâkimi, Edirneye sürülmüştür. Ferit
Arslankurt, Bakırköy Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı,
yirmi yıllık ağır ceza reisi, Adalet Komisyonu
Başkanı, talebi yok, soruşturması yok, Gebzeye
ağır ceza reisliğinden alınıp düz hâkim olarak
sürülmüştür. Ali Asker Kazak, HSYK seçimlerinde aday olduğu için,
sadece bunun için o günden beri uğraşılmıştır, en
sonunda Ümraniyeye ağır ceza reisliğinden alınarak-
sürülmüştür. İzmirden aynı şekilde 3 tane ağır
ceza reisi kıyıma uğratılmıştır.
Değerli
arkadaşlar, HSYK seçimlerinde aday olan bir başka
arkadaşımız, ismini de veriyorum, cumhuriyet savcısı
Mustafa Lokman, Antepte görev yaparken geçen sene tayin istiyor, diyor ki:
Adapazarına, o civara verin. Vermiyorlar. Bu sene çocuğu okul
kazanıyor, o civarda üniversiteye yerleşiliyor, ha bunu bildi ya, Düzenini
bozacağım kardeşim, sürüyorum
İstanbula, Kadıköye
ataması yapıldı.
Değerli
arkadaşlar, yani bu insanlardan ne isteniyor gerçekten anlamış
değilim. Erhan Özen, eski başmüfettiş, İstanbuldan
alınıyor, hiçbir soruşturma yok, Elâzığa sürgün
ediliyor. Yani HSYK hani 2010da değişmişti, hani işte
hâkim ve savcılar, vesayetten kurtulacaktı yargı? Ne biçim bir
vesayet getirmişsiniz? Bugün Türkiyede görev yapan hâkim ve
savcıların üçte 1i yer değiştiriyor ve 500e yakın
sürgün var. Ya, bu ne biçim vicdan, ne biçim ahlak? Yani hangi
anlayışla bunu şey yapıyorsunuz?
Efendim,
bizi ilgilendirmez, HSYK yapıyor. falan diyemezsiniz. Sizin
kurduğunuz düzen işte bu! Yani HSYKnın başında Adalet
Bakanı, Hükûmetin bakanı var, Adalet Bakanı HSYKnın
başındadır yani arkadaşlar isyan ediyor. Yazıktır
günahtır! Yani ben de o kürsüden geliyorum. İnsanlar Anadoluda
beşinci bölgeden başlıyor; beşinci bölgede iki yıl,
dördüncü bölgede üç yıl, üçüncü bölgede üç yıl, ikinci bölgede
beş yıl görev yaptıktan sonra birinci bölgeye geliyor; çoluk
çocuğu okula başlıyor. Hadi bakalım, takdir, hizmetin
gereği. diyerek alıp sağa sola sürüyorsunuz.
Yazıktır, günahtır!
Sonra
ne olacak biliyor musunuz arkadaşlar? Bu arkadaşlar sürüldü,
İki ay içinde lojmanı boşalt. deniyor. İki ay içinde
boşaltmadığı zaman ne oluyor? Onu da söyleyeyim, ATGV
denilen bir kurum var, Adalet Teşkilatını Güçlendirme
Vakfı, bu lojmanlarda oturan kişi iki ay içinde
boşaltmadığı zaman kirayı yüzde 1.000 alıyor,
yüzde 1.000. Dünyanın hiçbir yerinde görülmeyecek bir şekilde yani
150 lira olan lojman kirası 1.500 lira olarak alınıyor.
Artı üstüne tefecilik faizi uygulanıyor. Her ay yüzde 10 faiz, senede
yüzde 120 faiz alınıyor. Ya bu ne biçim adalet
anlayışı? Ne biçim anlayış? Yani hakikaten ben o
meslekten gelen, cumhuriyet savcılığından gelen bir insan
olarak üzülüyorum meslektaşlarım adına. Lütfen yani bu vesileyle
Adalet Bakanlığını da uyarıyorum. Sayın
Başbakan Yardımcımız da burada. Hak, hukuk, hakkaniyet
diyorsanız lütfen yargı üzerindeki bu zulmü kaldırın.
Yazıktır yani müdahale etmeyin, bu insanlar vatan için hizmet ediyorlar.
Çoluk çoçuğunun okulu var nasıl boşaltacak, nasıl gidecek?
Yazık değil mi, ne yapmaya çalışıyorsunuz?
Bu
vesileyle önerge üzerinde söz aldım ama özellikle bunu belirtmek istedim
çünkü bu kamu denetçiliği eğer sağlıklı oluşursa
bu HSYKnın kararları da denetlenecek. İnanın ki
sağlıklı bir kamu denetçisi Avrupadaki gibi bir denetçi olsa bu
HSYK kararlarının insan haklarının en büyük insan
hakkı ihlali olduğuna da karar verecektir diyorum.
Hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Özgündüz.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Madde
9da bir önerge vardır, okutup işleme alıyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Sayın Başkanlığına
Görüşülmekte
olan Kamu Denetçiliği Kanun Tasarısının 9. maddesinin g)
fıkrasının "Kanunlarla verilen veya Başdenetçilik veya
Denetçiler Kurulu tarafından verilen diğer işleri yapmak. Şeklinde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Faruk Bal Mehmet Erdoğan Mehmet Şandır
Konya Muğla Mersin
Sinan Oğan Nevzat Korkmaz Enver Erdem
Iğdır Isparta Elazığ
BAŞKAN
Komisyon, katılıyor musunuz?
ANAYASA
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ YAHYA AKMAN (Şanlıurfa)
Katılmıyoruz.
BAŞKAN
Hükûmet, katılıyor musunuz?
BAŞBAKAN
YARDIMCISI BÜLENT ARINÇ (Bursa) - Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN Kim
konuşacak?
Sayın Bal buyurun.
FARUK BAL (Konya)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşmekte
olduğumuz kanun tasarısı fakirin fukaranın, garibin gurebanın
devlet karşısındaki hakkını, hukukunu devletin bir
kaynağının tasnifi suretiyle koruyacak bir kanun
tasarısı, özü budur. Bu öz içerisinde bir rakamı sizlerle
paylaşmak istiyorum. Türkiyenin tüm gayrisafi millî
hasılasını dikkate aldığımızda nüfusun yüzde
20si bu gayrisafi millî hasılanın yüzde 80ine sahip durumdadır
yani bir zengin sınıf vardır. Diğer taraftan, Türkiyenin
yüzde 80i de, nüfusunun yüzde 80i de gayrisafi millî hasılanın
yüzde 20sini paylaşmaktadır. Bu, gelir
dağılımındaki adaletsizliktir. İşte, bu gelir
dağılımındaki adaletsizlik ile muallel olan sosyal ve
ekonomik hastalığa adli yönden bir çare bulabilmek için,
hakkını hukukunu aramakta zorlanan kişilere, garibe gurebaya
devlet bir elini daha uzatıyor. Yönetilenleri denetleme, kamunun denetimi
çerçevesi içerisinde bir elini daha uzatıyor fakat Adalet ve Kalkınma
Partisi diyor ki: Bu el yasama organında tek hâkim olduğum, yürütme
organında tek hâkim olduğum, devletin kamu gücünü kullanan
organlarını kendi zihniyetime göre düzenlediğim, devletin
yargı organlarını kendi zihniyetime göre düzenlediğim, tabir
yerindeyse, yarattığım yeni Türkiyede fakiri fukarayı da
korumak ancak benim iznimle, ancak benim inisiyatifimle, ancak benim
istediğim kadarıyla olsun. diyor. Bu kanunun özü budur. Bu bize
yabancı bir düşünce değildir.
Değerli
arkadaşlarım, Türkiyede daha önce 136 tane adalete erişim
noktası kapatılmıştır, küçük ilçelerde adliye
binaları kapatılmıştır. Şimdi, bin davadan daha
az iş yükü olan mahkemelerin de bulunduğu ilçelerde adliyeler
kapatılacaktır. Bu kapsam içerisinde, adalete erişim, Türkiye
çapında fakir fukara kesimini çevrede bulunan ilçelere götürmek suretiyle,
oraya kadar gitmeye zorlanmak suretiyle engellenmektedir. Bu engeller
ağırlıklı olarak İç Anadolu Bölgesinde kendisini
yoğun bir şekilde hissettirmektedir ve Konyada da Halkapınar,
Emirgazi, Tuzlukçu, Çeltik gibi ilçelerimizde adliyeler kapatılmak
suretiyle adalete erişim mümkün hâle getirilememişti. Şimdi ise
ilçelerde, özellikle tarım kesiminde meşgul olan
insanların devletle sorunlarında, devletin uygulamaları
karşısında maruz kaldıkları adaletsizliklere,
haksızlıklara karşı kendi adına denetletecek olan
kişilerin siyasallaştırılmış bir şekilde
ombudsman adı ile bir kanun hâline getirilmesi düşünülmektedir.
Biz
bu kanuna pozitif bir destek vereceğimizi ifade etmiştik. Bu önerge
ile de o pozitif desteği sağlamak istiyoruz ve size yol göstermek
istiyoruz. Bu kanunla sizin ortaya koymuş olduğunuz sisteme göre başdenetçi
denilen kişi veya denetçi denilen 5 tane kişi her şeye kadir
bir anlayışla donatılmaktadır, yetkilerle
donatılmaktadır, ancak bunların her şeye kadir
olmadığını, netice itibarıyla fani
olduklarını, netice itibarıyla cüzi iradeye sahip
olduklarını hepimiz biliyoruz. O zaman o cüzi iradenin
hatalarından bu kanunu arındırmak lazım,
arındırabilmek için de toplu olarak şikâyetleri
değerlendirebilecek bir mekanizma olması lazım, bunun adı
da Denetçiler Kurulu olarak tanzim edilmesi lazım. Maalesef
ısrarla, inatla bu görüşümüz Adalet ve Kalkınma Partisinin
milletvekillerinin oy çokluğuyla reddedilmektedir ama reddedilen husus bilin
ki şudur: Garibin gurebanın, fakirin fukaranın devlet
karşısındaki hakkı ve hukuku reddedilmektedir.
Bunun
da reddedileceğini biliyorum. Sayın Hükûmet, Sayın Komisyon
reddedileceğine dair işaret vermiştir ve sizler de
Cenabıallahın size bahşettiği mahkemeyi kübranız
değil, Grup Başkan Vekilinden, Hükûmetten ve Komisyondan gelen
işarete bakıyorsunuz, bunu da reddedeceksiniz.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
FARUK
BAL (Devamla) Bizim sözümüz gök kubbede hoş bir seda bırakmak
içindir.
Teşekkür
ederim. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Bal.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Madde
10da üç adet önerge vardır, sırasıyla okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 276 sıra sayılı Kamu Denetçiliği Kurumu Kanunu
Tasarısı'nın 10'uncu maddesinin 1'inci fıkrasının
(c) bendinin aşağıdaki gibi değiştirilmesini arz ve
teklif ederiz.
"c)
Hukuk, siyasal bilgiler, iktisadi ve idari bilimler, iktisat ve işletme
fakültelerinden veya bunlara denkliği kabul edilmiş yurtiçi veya
yurtdışındaki yükseköğretim kurumlarından mezun
olmak.
Mahmut Tanal Bülent
Tezcan Emre
Köprülü
İstanbul Aydın Tekirdağ
Ali Özgündüz Uğur
Bayraktutan Hüseyin
Aygün
İstanbul Artvin Tunceli
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
276
Sıra Sayılı Kanun Tasarısının 10 uncu maddesinin
birinci fıkrasına aşağıdaki (g) bendinin eklenmesini
arz ve teklif ederiz.
g)
Tercihen insan hakları konusunda bilimsel ve akademik çalışmalar
yapmış, bu alandaki ulusal ve uluslararası sivil toplum
kuruluşlarında görev almış olmak.
Sırrı Süreyya Önder Pervin Buldan Ayla Akat
İstanbul Iğdır Batman
Sırrı Sakık Sebahat Tuncel Levent Tüzel
Muş İstanbul İstanbul
BAŞKAN Şimdiki
önergeyi okutup işleme alıyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Sayın
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan Kamu Denetçiliği Kanun tasarısının 10. maddesinin;
1-
1. fıkrasının b) bendinde bulunan elli kelimesinin elli
beş, kırk kelimesinin elli olarak değiştirilmesini,
2-
1. fıkrasının c) bendinde bulunan tercihen kelimesinin
metinden çıkarılmasını,
3-
1. fıkrasının ç) bendinde bulunan on kelimesinin yirmi olarak
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Faruk Bal Mehmet
Erdoğan Mehmet
Şandır
Konya Muğla Mersin
Sinan Oğan Nevzat
Korkmaz Enver
Erdem
Iğdır Isparta Elâzığ
BAŞKAN
Komisyon, katılıyor musunuz?
ANAYASA
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ YAHYA AKMAN (Şanlıurfa)
Katılmıyoruz.
BAŞKAN
Hükûmet, katılıyor musunuz?
BAŞBAKAN
YARDIMCISI BÜLENT ARINÇ (Bursa) Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN
Buyurun Sayın Bal. (MHP sıralarından alkışlar)
FARUK
BAL (Konya) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
anlatacağım gerekçelerle niçin katılmadıklarını
bir de Sayın Hükûmet ve Sayın Komisyon vicdanlarında
değerlendirsin. Sayın milletvekilleri de umarım bu izahattan
sonra ne gibi bir karar verecekler, merak ediyorum.
Şimdi, seçilecek
başdenetçi, değerli arkadaşlarım, akil adam olması
lazım, seçilecek başdenetçi ehil adam olması lazım,
seçilecek başdenetçi liyakatli adam olması lazım, seçilecek
başdenetçi vatandaşın hâlinden, garibin gurebanın hâlinden,
fakirin fukaranın hâlinden anlayacak bir düzeyde olması lazım.
Aynı zamanda bu başdenetçi devletin nasıl işlediğine
dair bilgi ve tecrübe sahibi de olması lazım. İşte, bu
kadar niteliklere ulaşmış bir başdenetçinin hayatında
belirli bir mesafeyi de katetmiş olması lazım. Bunun içindir ki elli
olan yaş limitinin elli beşe çıkarılmasını
öneriyoruz. Burada muradımız sadece bunu sağlamak değil,
muradımız aynı zamanda elli yaşındaki bir
başdenetçinin emekliliğe hak kazanamamış hâli söz konusu
olabilir, bunu bertaraf ederek elli beş yaşına gelmiş
kişi dört yıl daha bu görevde kalır ise bu takdirde emeklilik
hakkını da elde etmiş olacaktır. Bu çok önemlidir. Niçin?
Çünkü başdenetçi bir daha seçilmek için siyasi partilerin, özellikle
iktidar partisinin kapısına kul olmaması lazım. Bir
iktidarın kapısına kul olacak anlayıştaki bir
başdenetçi o iktidarın siyasi perspektifinin dışına
çıkamaz, çıkamayacağı için o iktidarın siyasi
sorumluluğundaki kamu yönetimini ve o yönetimde görev alan kişileri,
kamu görevlilerini denetleyemez. O zaman gerçekten akil, gerçekten ehliyetli,
gerçekten tecrübeli, gerçekten bilgili bir kişiyi başdenetçi seçiyor
isek, buna evet demeniz lazım. Aklın yolu bir.
Diğer
taraftan, bu kurumda görev alacak olan uzmanların on yıl devlet
tecrübesiyle teçhiz edilmiş olmasını öneren bir hüküm
vardır, bunu da yirmi yıla çıkarıyoruz,
çıkarılması gerekir diyoruz, çünkü on yıllık bir süre
yirmi yıla göre yeterli bir süre değildir, yirmi yıl ise bir
devlet tecrübesiyle vatandaşın şikâyetini dinleyebilecek,
anlayabilecek ehliyet ve liyakate ulaşılabilecek bir
yaştır. Dolayısıyla, bu ehliyet ve liyakatle
vatandaşın hâlinden anlayabilecek, derdine derman olabilecek bir
olgunluğa erişmiş olması gerekmektedir. Bu tecrübeyle
devletin işleyiş düzenini algılayabilecek, anlayabilecek ve
bundaki yanlışlıkları, hataları görebilecek bir
olgunluğa erişmiş olması lazım. İşte, bu
olgunluğa sahip uzman, uzman yardımcısı, denetçi ve
başdenetçidir ki fakirin fukaranın, garibin gurebanın
hakkını koruyabilecek bir donanıma sahip olur. Bunu temin
edebilmek için bu önergeyi vermiş bulunuyoruz, reddediliş gerekçesini
de ben anlayabilmiş değilim.
Değerli
arkadaşlarım, eğer reddediliş gerekçesi mertçe,
yiğitçe burada şöyle ifade edilebilirse dürüst olur: Yahu, siz
boş verin bu işleri, hakkı, hukuku, adaleti,
vatandaşın, garibin gurebanın devlet kapısında bir hak
arayışı işini boş verin. Biz kendimize göre bir
denetim organı kurmak istiyoruz. Biz, yaptığımız
işleri aklayacak, paklayacak bir makam oluşturmak istiyoruz. Biz,
yarın bir gün yandaşlarımızı oturtabilecek birer
koltuk yaratmak istiyoruz. derseniz, bu doğrudur ve sizin
mertliğiniz, dürüstlüğünüz bu anlamda ikrar edilmiş olur.
Değerli
arkadaşlarım, oysa bizim aradığımız bu kanunu
çıkarırken ne birilerine masa, koltuk, kadro ikramıdır ne
de birilerini gönülleme yasası çıkarıyoruz. Bizim
gönülleyeceğimiz kesim, bizim gönlünü alacağımız kesim
mahkeme kapılarına sürüklenmeden devletin Pardon diyebileceği,
devletin Ben yanlış yaptım vatandaşıma.
diyebileceği bir denetim organı oluşturmak istiyoruz.
İşte bu denetim organında vasıf çok önemlidir, o vasfı
sağlayabilecek ehliyeti, liyakati, donanımı da
sağlayabilecek önerge budur.
Bu
düşüncelerle önergemizi tekrar yüce heyetin takdirlerine arz ediyoruz.
Bu
defa parmakların akılla donatılmış olmasını
ümit ediyor, hepinize saygılar sunuyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Bal.
FARUL
BAL (Konya) Karar yeter sayısı
BAŞKAN
- Önergeyi oylarınıza sunuyorum, karar yeter sayısı
arayacağım. Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Karar yeter
sayısı yoktur.
Birleşime
beş dakika ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 17.57
ALTINCI
OTURUM
Açılma
Saati: 18.07
BAŞKAN:
Başkan Vekili Meral AKŞENER
KÂTİP
ÜYELER: Muhammet Bilal MACİT (İstanbul), Bayram ÖZÇELİK (Burdur)
---0---
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 120nci
Birleşiminin Altıncı Oturumunu açıyorum.
276
sıra sayılı Kanun Tasarısının 10uncu maddesi
üzerinde verilen, Konya Milletvekili Sayın Faruk Bal ve
arkadaşlarının önergesinin oylamasında karar yeter
sayısı bulunamamıştı. Şimdi önergeyi yeniden
oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı
arayacağım.
Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Kabul edilmemiştir, karar yeter sayısı vardır.
Tasarının
görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Komisyon burada.
Hükûmet burada.
10uncu madde üzerindeki
diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
276 Sıra Sayılı Kanun
Tasarısının 10 uncu maddesinin birinci fıkrasına
aşağıdaki g) bendinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
g) Tercihen insan hakları konusunda bilimsel ve
akademik çalışmalar yapmış, bu alandaki ulusal ve
uluslararası sivil toplum kuruluşlarında görev almış
olmak."
Sırrı
Süreyya Önder Pervin
Buldan Ayla
Akat
İstanbul Iğdır Batman
Levent
Tüzel Sırrı
Sakık Sebahat
Tuncel
İstanbul Muş İstanbul
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
ANAYASA
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ YAHYA AKMAN (Şanlıurfa)
Katılmıyoruz.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
BAŞBAKAN
YARDIMCISI BÜLENT ARINÇ (Bursa) Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN
Kim konuşacak?
Sayın
Önder, buyurun. (BDP sıralarından alkışlar)
SIRRI
SÜREYYA ÖNDER (İstanbul) Sayın Başkan, kıymetli
arkadaşlar; bunun nesine katılınmaz, tekrar bir huzurlarınızda
okumak istiyorum. İslami referanslara büyük bir önem veren
arkadaşlarımıza bir hatırlatma yaparak
başlıyorum: Emaneti en imanlı olanınıza verin.
dememiş, Emaneti ehline verin. demiş. Her şeyde iman
şartı aranırken bunda ehliyet şartı aranmış.
Peki, bunun neresi kötü? Siz böyle bir uzmanlık titrine sahip olan
insanları getirin. diyor bu önerge. Bunu reddetmenin tercümesi
şudur: Yok, arkadaş, bu konuda, haklar ve özgürlükler, insan
hakları konusunda herhangi bir liyakate gerek yoktur. Yani şu
önergeleri, şu Parlamentoyu ciddiye aldığınızı
gösterecek bir tane bir şey olsa
Burada hayatınızı ve
bütün ülkenin hayatını kolaylaştıracak şeyler söylüyor
muhalefet. E, siz de bu konuda mahir değilsiniz, siciliniz oldukça
sıkıntılı. Niye? Kendi yaptığınız
kanunları 2-3 kere buraya getirip yeniden çekiçlettirdiniz.
Şimdi,
hâl böyle olunca burada ne diyelim yani biz çıkıp, biz söyleyip, biz
dinliyoruz ama yarın öbür gün tarihe şöyle geçecek sayın
vekiller; Komisyon zaten otomatiğe bağlamış, Hükûmet de öyle:
Katılıyor musunuz
Katılmıyoruz. Katılıyor
musunuz
Katılmıyoruz. Bundan kimse sizi sorumlu tutmaz ha. Burada
sağcılık-solculuk, Kürt-Türk meselesi yok, liyakat aranıyor
ya, Getirilecek insanlar bu konuda ehliyetli olsun. diyor. Siz Hayır,
ehliyetli olmasın. mı diyeceksiniz? Bari buna Evet. deyin. Tarihe
de şöyle dersiniz: Zamanın behrinde muhalefetten bizim gözümüzden
kaçmış bir şey gelmişti, Allah razı olsun onlardan,
biz de bunu, bak, dikkate aldık. Böyle yapmıyorsunuz.
Arkadaşlar,
bu konuda bu ülkenin temel bir hastalığı vardır, araç ile
amaç sık sık yer değiştirir. Bu, sadece mevcut Hükûmetle
sınırlı bir şey de değildir, ezelden beri bir derdidir
buranın. Mesela, eğitim seferberliği denilir, yüzlerce okul
açılır, bir müddet sonra eğitim bahsi unutulur, bütün hedef daha
fazla okul açmaya yönelir. Burada siz murakabeden niye korkuyorsunuz ki, ne
kadar bu iş sağlıklı olursa sizin üstünüzden de o kadar
vebal kalkar. Buna direnmenin bir tek açıklaması var tüm bu seyrine
baktığımızda: Ancak korkacak şeyi olanlar böyle bir
psikolojiye girebilir. Bunun başka bir açıklaması varsa yani
Liyakatli insanı getirin. meselesine Hayır. demenin başka
bir açıklaması varsa bir Hükûmet sözcüsü ya da iktidar vekili birisi
söylesin, biz de diyelim ki: Yanılmışız.
Bu
ülkedeki hak ihlallerinin en yoğun yaşandığı yerleri
siz bu denetimin dışında tutuyorsunuz. Toplam hükûmet etme
anlayışınız da bunun bir benzeri. Nerede bir istismar
potansiyeli varsa onu Sayıştay denetiminin dışına
çıkarmakla başladınız. Ardından, nerede bir istismar
potansiyeli varsa Kamu İhale Kurumunun denetiminin dışına
çıkardınız ya da o mekanizmaya dâhil olmasının
dışına çıkardınız. Biz, artık burada
sarhoş olduk; kanunlardan hangisi, yeni çıkan kanunlardan hangisi
Kamu İhale Kurumunu yok sayıyor, artık takip etmekte güçlük
çekiyoruz.
Dün
bir vekil buradan Bari bu Kamu İhale Kurumunu kaldırın. Komple
kurtulalım bu işten. dedi. Getirdiniz o düzeye. Murakabeden korkmaya
gerek yok, eğer helal ve doğru iş
yaptığınıza inanıyorsanız bundan korkmanıza
gerek yok.
Daima
ortaklığı çoğaltmak ve çözümün bir parçası yapmak,
yüzde 50 oyla değil de bu denetçiyi -atıyorum- yüzde 70 oyla seçmek
sizin sadece güvenilirliğinizi artırır, eğer oradaki
yapılan işte bir hurdahışlık yoksa.
ALTAN
TAN (Diyarbakır) Var, hurdahışlık var.
SIRRI
SÜREYYA ÖNDER (Devamla) Son olarak, dün burada bir iktidar vekili Niye
Başörtülü bir vekilimiz olmasın? dedi ve bunun için yüklendi.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
SIRRI
SÜREYYA ÖNDER (Devamla) Bizim verdiğimiz ilk önergeydi. Sizin
yaklaşımınız, Siz Zerdüştsünüz, baş örtüsüyle
işiniz ne? dediniz. Tarihe geçti. Tekrar hatırlatmak için
söylüyorum.
Teşekkür
ederim. (BDP sıralarından Bravo sesleri, alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 276 sıra sayılı Kamu Denetçiliği Kurumu Kanunu
Tasarısının 10uncu maddesinin 1inci fıkrasının
(c) bendinin aşağıdaki gibi değiştirilmesini arz ve
teklif ederiz.
c)
Hukuk, siyasal bilgiler, iktisadi ve idari bilimler, iktisat ve işletme
fakültelerinden veya bunlara denkliği kabul edilmiş yurtiçi veya
yurtdışındaki yükseköğretim kurumlarından mezun
olmak.
Mahmut Tanal Emre
Köprülü Ali
Özgündüz
İstanbul Tekirdağ İstanbul
Bülent Tezcan Uğur
Bayraktutan Hüseyin
Aygün
Aydın Artvin Tunceli
BAŞKAN
Komisyon katılıyor mu?
ANAYASA
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ YAHYA AKMAN (Şanlıurfa) Katılmıyoruz.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
BAŞBAKAN
YARDIMCISI BÜLENT ARINÇ (Bursa) Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN
Kim konuşacak?
MEHMET
AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) Uğur Bayraktutan.
BAŞKAN
Buyurun Sayın Bayraktutan. (CHP sıralarından
alkışlar)
UĞUR
BAYRAKTUTAN (Artvin) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
görüşülmekte olan 276 sıra sayılı Kamu Denetçiliği
Kurumu Kanunu
Tasarısının 10uncu maddesiyle ilgili vermiş
olduğumuz değişiklik önergesiyle ilgili söz almış
bulunuyorum. Bu vesileyle yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Sözlerime
başlamadan önce, dün Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu -biraz önce
milletvekili arkadaşlarım da ifade ettiler- 2.335 hâkim ve
savcıyı ilgilendiren Adli Yargı Yaz Kararnamesini
açıkladı. Bu Kararnameyle ilgili kaygılarımızı
burada ifade etmek istiyorum: HSYK, dün basına vermiş olduğu
ayrıntılı demeçte, HSYKnın kendi sitesinden de
yayınlanmış olan ifadelerinde aynen şöyle bir ifade kullanıyor,
diyor ki: 16 Mart 2012 tarihli ilanımızda belirtilen takvime riayet
edilmeye çalışılmış ancak iş durumu, en
yakın adli teşkilata uzaklığı, nüfusu,
ulaşım imkânları gibi kriterlerle birleştirilmesi
düşünülen bir kısım adliyelerle ilgili çalışma
sebebiyle, beş günlük gecikmeyle HSYKnın yapmış
olduğu Adli Yargı Yaz Kararnamesi yayınlanmıştır.
Şimdi
değerli arkadaşlarım, burada görüldüğü üzere HSYK, bu
Kararnameyi yayınlamadan evvel bütün Türkiyedeki bazı adliyelerin
kapatılmasına ilişkin beş günlük bir tasarruf
işleminde bulunmuştur. Bu piyangodan da ne yazık ki Artvine de
iki tane adliye düşmüştür. Bu adliyelerden bir tanesi Ardanuç
Adliyesi, bir diğeri de Arhavi Adliyesidir. Haricen öğrendiğimiz
kadarıyla, cumhuriyetin kurulduğu ilk yıllardan itibaren adli
yargı hizmeti veren ve vatandaşlarımızın ciddi anlamda
yararlanmış olduğu bu iki adliye
kapatılmıştır.
Ardanuç
ilçemiz, yaklaşık 13-14 bin nüfusu olan, yaz aylarında 17-18 bin
nüfusa ulaşan, Artvine
Aynı
zamanda Arhavi ilçemiz de, en yakın ilçe niteliğinde olan Hopa
ilçemize
O
nedenle, bu iki adliyenin kapatılması nedeniyle Artvindeki iki
ilçede vatandaşlarımızın adli hizmetten yararlanması
konusunda ciddi mağduriyetleri vardır, bu işin bir an önce
Hükûmet tarafından göz önüne alınmasını ve bu
yanlıştan dönülmesini talep ediyorum. Neden talep ediyorum? Çünkü
burada yaşayan insanlarımız en ufak bir adli sicil
kaydını alabilmek için diğer ilçelere çok ciddi anlamda gitmek
zorunda kalacaklardır, Artvindeki ulaşım zorluğu, bir yere
ulaşmadaki kışın zor koşulları nedeniyle ciddi
mağduriyetler yaşayacaklardır.
Bakın,
bir adli sicil kaydı bile
Eğer buna bir başlarsak
inanıyorum ki önümüzdeki günlerde, adliyelerle başlayıp
arkasından noterleri kapatacaklardır, bu nedenle ciddi bir mağduriyet
olacaktır.Bugün Meclis başladığı zaman, ilk başta
bir soru önergesinde sormuştum, orada demiştim ki: Eğer
adliyeleri kapatmaya başlarsanız bana göre kaymakamlıkları
da kapatın. Yani, bir yerden başlarsanız bunun sonu yoktur.
Adliyede tasarruf yapılır mı değerli
arkadaşlarım? Yani bu ülkede her şey akla gelebilirdi; bu
ilçelerimizde bankaları kapattık, kamu kurumlarını
kapattık, kamu iktisadi teşebbüsleriyle ilgili kurumları kapattık
ama adliyelerin kapatılmasını insanlara anlatmamız mümkün
değil.
Bakın,
bugün bizi televizyonları başında dinliyorlar. Buraya gelen,
muhalefet partisinden çok değerli arkadaşlarım da var, onlar da
anlattılar. Kendi seçim yörelerinde ciddi anlamda bir sorunla
karşı karşıyalar. Kime ne anlatacağız? Ben
inanıyorum ki iktidar partisindeki arkadaşlarımızın
da, seçim bölgelerindeki adliyelerin kapatılmasıyla ilgili
vatandaşlardan gelen yoğun talep ve istekler doğrultusunda çok
zor durumda kaldıklarına inanıyorum ve görüyorum. O nedenle,
bunu anlatmak zorunda değiliz. Ben, bu olay başlamadan evvel üç, dört
gün evvel Adalet Bakanlığına bu konuda ciddi girişimlerde
bulundum, yazılı sorular sordum, bürokratlara sordum. Hayır,
böyle bir şey yok. dediler. Şimdi, HSYK bunu yapınca bu ortaya
çıktı. O nedenle, Hükûmetin bu yanlıştan bir an önce
dönmesini talep ediyorum.
Bunun
dışında, Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunun
yayınlamış olduğu kararnamedeki ölçütün, her şeyden
önce bu tip atamalarda liyakat olmadığını, sadakat
olduğunu ifade etmek istiyorum. Yani liyakate göre bir atama yapılmamıştır.
Biraz önce belirtmiş olduğum ilçelerdeki adliyelerin
kapatılmasıyla alakalı, gayet iyi hatırlıyorum, 2011
seçimlerinde bizim iki adliyemizin kapatıldığı Ardanuç ve Arhavi
ilçelerinde kocaman billboardlarda şöyle yazıyorlardı: Arhavi,
büyük düşün. deniliyordu, Ardanuç, büyük düşün. deniliyordu.
İki yerde de insanlarımız büyük düşündüler, adliyelerini
kapattılar! Ben buradan vatandaşlarımıza sizi şikâyet
ediyorum, bunu öncelikle belirtmek istiyorum.
Önergemize
de gelince
Bu önergeyle, üzerinde konuştuğumuz 10uncu maddenin
1inci fıkrasının (c) bendinde verdiğimiz önergeyle madde
metnindeki tercihen ibaresinin kaldırılmasını talep
ediyoruz. Tercihen ibaresi kaldırıldığında, kamu
denetçiliği yapacak olan kişilerin, hukuk fakültelerinden ya da
programlarında yeterli miktarda hukuk eğitimi veren fakültelerden
mezun olmak koşulu getirilmektedir. Bu sayede de kamu denetçilerinin daha
etkin, daha uzman ve daha sağlıklı biçimde karar alabilmeleri
amaçlanmıştır. Buradaki amacımız da şudur:
İskandinav ülkelerinde; İsveç, Norveç, Danimarka gibi ülkelerde kamu
denetçiliği yani ombudsman kurumundaki esas temel belirleyici unsur bu
kişilerin hukuk fakültelerinden mezun olma kriteridir. Eğer hukuk
fakültesini buraya koyarsak -bu konudaki çekincenizin neden
kaynaklandığını da anlamış değilim- bu
sorunu çözeceğimize inanıyorum.
Bu
düşüncelerle yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Bayraktutan.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Madde
11de üç önerge vardır, sırasıyla okutup işleme
alacağım:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
276
Sıra Sayılı Kanun Tasarısının 11'inci maddesinin;
üçüncü fıkrasında geçen "arasından" kelimesinden sonra
gelmek üzere "en az biri kadın olmak kaydıyla" ibaresinin
eklenmesini; altıncı fıkrasında yer alan "Denetçi sayısının
üç katı kadar adayı" ibaresinden sonra gelmek üzere "en az
üçte biri kadın olmak kaydıyla" ibaresinin eklenmesini arz ve
teklif ederiz.
Pervin
Buldan Ayla
Akat Levent
Tüzel
Iğdır Batman İstanbul
Sırrı
Sakık Sebahat
Tuncel
Muş İstanbul
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 276 sıra sayılı Kamu Denetçiliği Kurumu Kanunu
Tasarısı'nın 11'inci maddesinin 5'inci ve 6'ncı
fıkralarının aşağıdaki gibi
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
"(5)
Başdenetçi, üye tamsayısının üçte iki
çoğunluğunun gizli oyuyla seçilir.
(6)
Komisyon tarafından oluşturulacak alt komisyon, başvuruda
bulunan aday adayları arasından, seçilecek Denetçi
sayısının üç katı kadar adayı, başvuru süresinin
bittiği tarihten itibaren onbeş gün içinde belirler ve Komisyona
sunar. Komisyon sonraki onbeş gün içinde Denetçi seçimlerini yapar.
Denetçiler, üye tamsayısının üçte iki çoğunluğunun
gizli oyu ile seçilir. Birden fazla Denetçi seçimi yapılacağı
durumlarda adaylar için birleşik oy pusulası düzenlenir."
Binnaz
Toprak Ramis
Topal Ali
Özgündüz
İstanbul Amasya İstanbul
Uğur
Bayraktutan Mahmut
Tanal
Artvin İstanbul
BAŞKAN
Şimdiki önergeyi okutup işleme alıyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan Kamu Denetçiliği Kanun tasarısının 11. maddesinin;
1-
3. fıkrasının "(3) Komisyon, Başdenetçi seçiminde
başvuruda bulunan aday adaylarını başvuru süresinin
bittiği tarihten itibaren mülakata tabi tutar. Mülakatın bitimini
takip eden onbeş gün içinde üç adayı belirleyerek Genel Kurula
sunulmak üzere Başkanlığa bildirir." şeklinde
değiştirilmesini,
2-
4. fıkrasında bulunan on beş kelimesinin metinden
çıkarılmasını, altmış kelimesinin eklenmesini,
3-
5. fıkrasının " (5) Başdenetçi, üye
tamsayısının beşte üç çoğunluğu ile seçilir.
Birinci oylamada bu çoğunluk sağlanamadığı takdirde
ikinci oylamaya geçilir. İkinci oylamada da üye
tamsayısının beşte üç çoğunluğu
sağlanamadığı takdirde adaylar seçilememiş
sayılır. Başkanlık diğer aday adayları
arasından üç adayın belirlenmesi için durumu Komisyona bildirir.
Komisyon yaptığı mülakat neticesini dikkate alarak yeni üç
adayı belirler. Bu adaylar arasından üye tamsayısının
beşte üç çoğunluğu ile birinci veya ikinci oylamada
Başdenetçi seçilir. Bu oylamada da sonuç alınamaz ise Komisyon ve
seçim işlemi aynı usul ile tekrarlanır."
4- 6. fıkrasının
"Denetçiler siyasi parti guruplarının Meclisteki üye
sayısı oranında belirlenecek kontenjanın ikişer
katı olarak gösterecekleri adaylar arasından her siyasi parti
gurubuna düşen denetçi sayısı esas alınmak sureti ile
Meclis tarafından seçilir." şeklinde değiştirilmesini
5- 7. fıkrasının madde
metninden çıkarılmasını ve madde numaralarının
teselsül ettirilmesini saygı ile arz ve teklif ederiz.
Faruk
Bal Mehmet
Erdoğan Mehmet
Şandır
Konya
Muğla
Mersin
Sinan
Oğan Nevzat
Korkmaz Enver
Erdem
Iğdır
Isparta
Elâzığ
BAŞKAN Komisyon, katılıyor
musunuz?
ANAYASA KOMİSYONU SÖZCÜSÜ YAHYA
AKMAN (Şanlıurfa) Katılmıyoruz.
BAŞKAN Hükûmet,
katılıyor musunuz?
BAŞBAKAN YARDIMCISI BÜLENT ARINÇ
(Bursa) Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN Sayın Bal,
buyurunuz lütfen.
FARUK BAL (Konya) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; kanunun en önemli maddesine
gelmiş bulunmaktayız. Bu madde ile başdenetçi ve denetçi seçimi
düzenlenmektedir. Maddeyi okuduğumuz zaman anlaşılmaktadır
ki iktidar partisinin çoğunluğunun bir acelesi vardır. Bu acele
de alt komisyonda, Komisyonda ve Genel Kurulda kanun tasarısının
görüşülmesinde kazandırılmış olan hız ile
mütenasip bir durumdadır ve burada da, seçim işlemi on beş gün
gibi dar bir sürece sıkıştırılarak belli ki
belirlenmiş 1 başdenetçiye, belli ki belirlenmiş 5 tane
denetçiye koltukları hazırlanmak üzere verilmektedir.
Burada sizlere kamu denetiminin niçin
varlığını birkaç cümleyle izah etmeye
çalışacağım.
Değerli arkadaşlarım,
parlamenter demokrasiler bir denge ve denetim sistemidir. Parlamenter
demokrasilerin özüne inanan insanlar bilir ki dengenin ve denetimin devlet
organları içerisinde belirli kurumlara, anayasal olarak verilmiş olan
görevlerdir ama Parlamentoda, yasamada ise muhalefete verilmiş bir
görevdir, yani denetim organı muhalefetin faaliyetleri ile ortaya
çıkacak bir işlemdir, bir anayasal işlemdir, bir parlamento
hukukunun gerektirdiği işlemdir.
Şimdi,
siz, bu tasarı ile iktidar çoğunluğuna bir denetim
organının seçtirilmesi görevini yüklüyorsunuz ve bunu Anayasadaki
birtakım cümleler ile süsleyerek atanacak bir kişiye, seçimmiş
gibi bir kılıf içerisinde bir usulü getiriyorsunuz. Eğer bu
gerçekten seçim olacak idiyse -bizim önergemizde ifade ettiğimiz gibi-
adaylar kim, bunu bir komisyonun incelemesi lazım; bu adayları yüz
yüze görüşmek suretiyle mülakata tabi tutması lazım. İki,
bu adaylardan seçim yapılacak, Genel Kurul niçin on beş gün
içerisinde seçim yapıyor? Genel Kurulda muhalefetin görüşlerini
almak dedik. Bir uzlaşma ortamı bulabilmek için bu süreyi eğer
sınırlayacaksanız en az altmış güne çıkarmak
gerekmektedir.
Diğer
taraftan, Anayasada birtakım seçim işlemleriyle ilgili konulmuş
maddenin arkasına sığınılmak suretiyle, bu maddenin
içinden dolaşılarak neticede iktidar çoğunluğunun
seçeceği bir başdenetçi yerine, muhalefetin de sözünün dinlenebileceği,
muhalefetin de demokratik bir katılım sağlamak suretiyle seçilen
kişilere demokratik meşruiyet sağlayacak bir usulü niçin
benimsemiyorsunuz? Beşte 3 çoğunlukla, iki defa yapılan
oylamada, Genel Kurulda bu oyu alamayan kişilerin seçilememiş sayılması
ve komisyon tarafından mülakat neticelerinin değerlendirilmek
suretiyle, ikinci 3 kişinin Genel Kurula sunulmak suretiyle mutabakat
sağlanabilecek bir ortamın sağlanması için bu önerge
verilmiştir. Dolayısıyla bunun reddedilmiş olması veya
reddedileceği, biraz önce kanaatlerin ifade edilmesiyle ortaya
çıkmıştır. Ki ortaya çıkan durum, aslında
Milliyetçi Hareket Partisinin önergesinin reddedilmesi değil, kamu
denetimiyle ilgili işin özünün, ruhunun reddedilmesi, yani kamu denetimi
yerine iktidarın kendi kendini denetleyebileceği bir kişiyi
atama usulünün kabullenilmesi anlamı ortaya çıkmaktadır.
Diğer
taraftan değerli arkadaşlarım, başdenetçi iktidar
çoğunluğuyla seçilecektir. Denetçiler de iktidar
çoğunluğuyla seçilecektir. Seçilen kişiler de her şeye
kadirdir, her işi yapmaya muktedirdir, her şikâyeti inceleyecektir ve
sonucuna göre karar verecektir. Peki, burada sadece yüzde 48, yüzde 49
civarında oy almış olan bir partinin oy verenleri mi tatmin
edilecektir? Yoksa yüzde 51 gibi, iktidar partisine oy vermeyen kitlenin sesi
ne olacaktır? İşte bu sesin ortaya çıkabilmesi,
dinlenebilmesi için de muhalefet partilerine, RTÜK Kanununda olduğu gibi,
denetçi seçimiyle ilgili bir imkân sağlanmasını önermiş
bulunuyoruz.
Elbette
ki bunlar biraz sonra kaldırılacak parmaklarda aklın yerine,
vicdanın yerine talimat hâkim olacağı için reddedilecektir, bunu
biliyoruz. Bunları niçin size söylüyoruz? Allah rızası için,
milletin rızasına nail olmak için, gök kubbede hoş bir seda
bırakabilmek için söylüyoruz.
Hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Bal.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 276 sıra sayılı Kamu Denetçiliği Kurumu Kanunu
Tasarısı'nın 11'inci maddesinin 5'inci ve 6'ncı
fıkralarının aşağıdaki gibi
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
"(5)
Başdenetçi, üye tamsayısının üçte iki
çoğunluğunun gizli oyuyla seçilir.
(6)
Komisyon tarafından oluşturulacak alt komisyon, başvuruda
bulunan aday adayları arasından, seçilecek Denetçi
sayısının üç katı kadar adayı, başvuru süresinin
bittiği tarihten itibaren onbeş gün içinde belirler ve Komisyona
sunar. Komisyon sonraki onbeş gün içinde Denetçi seçimlerini yapar.
Denetçiler, üye tamsayısının üçte iki çoğunluğunun
gizli oyu ile seçilir. Birden fazla Denetçi seçimi yapılacağı
durumlarda adaylar için birleşik oy pusulası düzenlenir."
Binnaz
Toprak (İstanbul) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon,
katılıyor musunuz?
ANAYASA KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ YAHYA AKMAN (Şanlıurfa) Katılmıyoruz.
BAŞKAN Hükûmet?
BAŞBAKAN YARDIMCISI
BÜLENT ARINÇ (Bursa) Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN Sayın
Toprak, buyurun. (CHP ve BDP sıralarından alkışlar)
BİNNAZ
TOPRAK (İstanbul) Sayın Başkan, sevgili milletvekili
arkadaşlarım; benim söyleyeceğimi Sırrı Süreyya Önder
Arkadaşım kısmen söyledi ama ben gene de söyleyeceğim,
AKPnin akil adamlarından Sayın Bülent Arınç buradayken
diyecektim ki: Sayın Arınç veya Hükûmet yetkilileri, bu yasalar
Meclise neden geliyor? Niye burada bu yasaları, yasa
tasarılarını konuşuyoruz ve oyluyoruz? Çünkü benim
tecrübem, buraya geldiğim günden itibaren bugüne kadar herhangi bir
yasanın bu Mecliste noktasını virgülüne çevirmeyi beceremedik
yani Hükûmetten geldiği gibi olduğu şekliyle geçiyor. Dolayısıyla,
ben, şahsen, burada, bunları konuşmamızı,
oylamamızı bile vakit kaybı olarak görüyordum. Bugün bir mucize
oldu, nasıl olduysa, muhalefet partilerinin teklif ettikleri bir tek
şey -yani bu denetçiler
arasında kadın ve çocuklarla ilgilenecek bir denetçinin de
bulunması meselesi- değiştirilip -gelen yasa
tasarısından değiştirilip- kabul edildi.
ALİ
ÖZGÜNDÜZ (İstanbul) - O da bizim değil.
BİNNAZ
TOPRAK (Devamla) Bunun, ben, inşallah, devam edeceğini umuyorum
yani bundan sonra mutabakatla bu yasaları
çıkardığımız takdirde gerçekten de bu Meclisin bir
fonksiyonu olduğunu söyleyebiliriz.
Şimdi,
Türkiye gibi ayrımcılığın, ötekileştirmenin ve
hak ihlallerinin çok yaygın olduğu bir ülkede ben bu yasanın çok
önemli olduğunu düşünüyorum ama tabii gerçekten çalışan ve
çözüm üretebilen bir kurum olabilecekse eğer bu kamu denetçiliği
kurumu. Bunun önündeki en önemli engel de -bütün, üç muhalefet partisinden
arkadaşlarımızın dün gece, akşam 8den şu saate
kadar ısrarla üzerinde durdukları meseleyle bağlantılı
en önemli engel- şudur: Bu kamu denetçisinin
nasıl seçileceği meselesi.
Şimdi,
burada teklif edildiği şekliyle ve umuyorum ki -her ne kadar
Katılmıyoruz demiş olsa da Hükûmet buna- belki, inşallah,
günün sonunda bu maddeyi değiştirirler demin yaptıkları
gibi çünkü bunun nedenleri de anlatıldı yani bağımsız
olması, tarafsız olması, son derece önemli. Mevcut şekliyle
seçildiği takdirde bu, iktidarda hangi parti varsa -bu sadece AKPnin
meselesi değil, yarın öbür gün başka bir parti de gelebilir-
onun seçtiği insan oraya gelecek demektir.
Dün
gece konuşan AKPli bir arkadaşımız dedi ki: Efendim,
zamanında, hatırlamıyor musunuz, bir
cumhurbaşkanını dahi seçemedik biz, dolayısıyla da bu
yüzden darbe oldu. Şimdi, Allah aşkına, 70 milyonluk bir ülkede
herkesin üzerinde uzlaşabileceği, herkesin bağımsız
olduğuna, tarafsız olduğuna inanabileceği tek bir insan
dahi yok mu? Yani burada bir uzlaşma kültürünün oluşturulabilmesi
gerekir, böyle bir kültür yok bu Mecliste. Meclisi kilitleyen, Meclisi çalışamaz
hâle getiren ve de maalesef, bütün bu kavga ve gürültülere neden olan en önemli
sebebin de bu olduğunu düşünüyorum. Dolayısıyla da
inşallah bu önerimiz kabul edilir ve bu değiştirilir.
İkinci
mesele, bu kadın meselesi; dediğim gibi, değişti. Ben de
bunu gündeme getirecektim ama sağ olsun, BDPli arkadaşlar
ısrarla gündeme getirdiler ve değişti bu. Ama bu yeterli
değil. Bir kadın ombudsmanlığı kurulması
gerektiği kanısındayım ben ayrıca. Sadece ben
değil, bunu kadın örgütleri de istiyorlar. Kadın Erkek
Fırsat Eşitliği Komisyonu Başkan Yardımcısı
olarak şunu söyleyebilirim ki bizim Komisyonumuzun Anayasa Uyum
Komisyonuna önerdiği maddelerden bir tanesi bu, yani böyle bir kurumun
ihdas edilmesi. Bunun son derece önemli olduğunu düşünüyorum Türkiye
gibi bir ülkede.
Aynı
zamanda, bu personelin -şimdiki kanundan bahsediyorum- bu kamu
denetçilerinden olan personelin yarısının, hadi bu kadar erkek
egemen bir Mecliste yarısı çok görülebilir, en azından üçte
1inin kadın olması gerekir.
İkincisi,
kamu denetçisinin görev tanımıyla ilgili. O tanımda
-kaçıncı maddeydi unuttum, 2nci maddeydi galiba- eşitlik
ilkesini koruyacağı, ayrımcılıkla mücadele
edeceği ve temel hak ve özgürlükleri koruyacağı muhakkak ve
muhakkak vurgulanmalı diye düşünüyorum.
Son
olarak da, tabii Türkiye gibi bu kadar büyük bir ülkede ve hak ihlallerinin de
yaygın olduğu bir ülkede bu denetçinin yükü çok olacak. Ben
İspanya örneğini biliyorum, kurdular, binlerce müracaat geldiği
için vazgeçtiler. Sonradan, zannediyorum, tekrar kuruldu farklı bir model.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BİNNAZ TOPRAK (İstanbul)
Dolayısıyla da bu, ya her ilden bir kamu denetçisi olması ya da
CHPli arkadaşların önerdiği gibi, ayrı ayrı
komisyonları olan denetçiler olmasının çok yararlı
olacağını düşünüyorum.
Çok teşekkür ederim. (CHP ve BDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Toprak.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
276 Sıra Sayılı Kanun
Tasarısının 11'inci maddesinin; üçüncü fıkrasında
geçen "arasından" kelimesinden sonra gelmek üzere "en az
biri kadın olmak kaydıyla" ibaresinin eklenmesini;
altıncı fıkrasında yer alan "Denetçi sayısının
üç katı kadar adayı" ibaresinden sonra gelmek üzere "en az
üçte biri kadın olmak kaydıyla" ibaresinin eklenmesini arz ve
teklif ederiz.
Pervin
Buldan (Iğdır) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon, katılıyor musunuz?
ANAYASA KOMİSYONU SÖZCÜSÜ YAHYA AKMAN
(Şanlıurfa) Katılmıyoruz.
BAŞKAN Hükûmet, katılıyor musunuz?
BAŞBAKAN YARDIMCISI BÜLENT ARINÇ (Bursa)
Katılmıyoruz.
BAŞKAN Sayın Akat, buyurun. (BDP
sıralarından alkışlar)
AYLA AKAT ATA (Batman) Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
Görüşülmekte olan yasa tasarısının
11inci maddesi üzerine vermiş olduğumuz önerge üzerine söz
almış bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Biz bu önergemizi Komisyon tartışmaları
sırasında da verdik, tabii ki reddedildi. Burada da
katılmadığını beyan etti hem Komisyon hem Hükûmet.
Tabii, neye hayır diyoruz? 12 Eylül 2010 referandumunda halkoyuna
sunmuş olduğunuz pozitif ayrımcılık ilkesini pratikte
uygulamayacağımızı beyan ediyoruz ve bu önergeye
hayır diyoruz.
Evet,
çok iyi bir toplum mühendisliği yaptı iktidar. Toplumun en büyük
ihtiyacı özgürlüktü, haktı, demokrasiydi, eşitlikti ve siz bunu
tespit ettiniz, kitlelere demokrasi, özgürlük ve insan hakları dediniz
ama daha sonra Elimizdeki bu, bunu kabul edeceksiniz. dediniz. Bu Yetmez ama
evet. anlayışı bizi ta bu noktaya getirdi. İşte,
bugün 5 denetçiden 1i kadın için, 1i çocuk için görevlendirildi. Bu,
tabii ki şu durumda bizim hayır diyeceğimiz bir şey
değil ama yarın öbür gün bunun kurumsal anlamda sıkıntıları
ne olacaktır? Biz 1 başdenetçi, 5 ayrı denetçi öngörüyoruz kurumsal
olarak. Bunlardan 1i sadece kadınla ilgilenecek, 1i sadece çocukla
ilgilenecek, diğer 3ü Türkiyedeki bütün sorun alanlarıyla
ilgilenecek.
Biz
özde genel amaçlı bir ombudsmanlık kurumu öngörüyoruz ama Kamu
Denetçiliği Kurumunun görevini yapabileceği özel amaçlı iki alan
belirliyoruz. Niye? Çünkü kadın örgütleri bunu istiyor, çocuk örgütleri
bunu istiyor ama en önemlisi, biz, uyum yasaları çerçevesinde bu
ombudsmanlık kurumunu getiriyoruz. Avrupa Birliği önünde Biz bu
kurumu kurmadık. dememek için getirdik, dedik ki: 5 denetçiden 1i
kadınla, 1i çocukla ilgilenecek.
Bu,
ileride ciddi problem alanlarını beraberinde getirecek. Kaldı ki
5 kişi bu alanla ilgilenecek yerde sadece 1ine hasretmiş oluyoruz.
Verdiğimiz önerge kabul edilir edilmez bilmiyoruz ama biz
Başombudsmanlık için önerilecek 3 aday içerisinden en az 1i
kadın olsun. diyoruz.
Yine
Denetçiler arasında da önerilecek 3 katı kadar aday içerisinden en
az üçte 1i kadın olsun. diyoruz, reddedilen budur.
Şu
anda 3ünden 1i kadın olacak mı olmayacak mı bilmiyoruz ama
Hükûmetin genel politikası budur, yine, dostlar alışverişte
görsün, muhtemelen 1i kadın olacak. O kadın da sadece kadın
sorunlarıyla ilgilenecek, toplumun geneline dair bir kadın
bakış açısı, genelinde yaşanan sorun alanlarına
dair bir kadın bakış açısı yansımayacak.
Kadına
yine -eğer o da kadın üye olursa denetçi olarak- Sen sadece
kadın sorunuyla ilgilen, diğerlerini akil erkekler hallederler. Bu konuda
sorumluluklarını yerine getirirler. diyoruz.
Buna
karşı, muhalefete Sessiz olalım, bu konuda muhalefet etmeyelim
ve kabul edelim. Niye? Çünkü bu kadarını öngörüyoruz -isterseniz olur isterseniz olmaz-
Bizim buradaki sandalye sayımız bütün yasaları tek
başına çıkaracak sayıdadır. Yine, bu yasalar
hazırlanırken, yasa tasarıları hazırlanırken
toplumsal ihtiyaçlar ya da beklentiler göze alınmadan biz istediğimiz
gibi yasa tasarılarını buraya getirir, kamuoyunda bizim
üzerimizde baskı oluşturacak unsurları da işte böyle tolere
ederiz. diyorsunuz.
Biz
de Buna karşı sessiz kalmayacağız. diyoruz. Nasıl ki
Türkiye neyi yaşadı sizinle? 12 Eylül referandumunda, 2010
referandumunda temel hak ve özgürlükleri referanduma sunan bir ülke
gerçeği olma özünü yaşadı. Temel hak ve özgürlükleri, hükûmet
etmenin gereğidir, sizler halka sunarsınız, Senin özgürlük
alanlarını genişleteceğim, sen de buna onay ver.
demezsiniz. Ama ne oldu? Yargıda, askerî vesayette iktidar alanındaki
paylaşım, buradaki kavga temel hak ve özgürlükler üzerinden aklanmaya
çalışıldı. Bunlar kamuoyunun gözü önüne sunuldu, kamuoyunun
desteği alınmaya çalışıldı ama arka planında
işte dün yaşadığımız gibi, önceki gün
yaşadığımız gibi asıl o iktidar
kavgasının yansımaları oldu. Geçmişte daha çok,
paşalar atandığında ülke gündemine bomba gibi düşerdi;
şimdi yargıçlar atandığında, yerleri
değiştirildiğinde ülke gündemine bomba gibi düşüyor.
İşte aradaki fark tam da bu.
Peki,
bu süreç böyle devam mı edecek? Devam etmeyecek. Türkiye'nin bu konuda
bugüne kadar sessiz kalmayan devrimci, demokrat, sol, sosyalist, liberal,
inanan, inanmayan tüm güçleri, ama eşitlikten, özgürlükten ve insan
haklarından yana olan tüm güçleri buna hayır demeye devam edecek.
Saygılar
sunuyorum. (BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Akat.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Madde
12de bir önerge vardır, okutup işleme alıyorum:
T.B.M Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 276 sıra sayılı yasa tasarısının 12.
maddesinin başına aşağıdaki cümlenin
yazılmasını arz ederiz.
Başdenetçiler
ve Denetçiler görevlerinde bağımsızlardır.
Kamer
Genç Mahmut
Tanal Gürkut
Acar
Tunceli
İstanbul Antalya
Atilla
Kart Ömer
Süha Aldan
Konya Muğla
BAŞKAN
Komisyon katılıyor mu?
ANAYASA
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ YAHYA AKMAN (Şanlıurfa)
Katılmıyoruz.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
BAŞBAKAN
YARDIMCISI BÜLENT ARINÇ (Bursa) Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN
Sayın Genç, buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
KAMER
GENÇ (Tunceli) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 276
sıra sayılı Yasa Tasarısının 12nci maddesiyle
ilgili olarak verdiğimiz önerge üzerinde söz almış bulunuyorum.
Şimdi,
12nci maddede Bağımsızlık ve tarafsızlık
diyor. Hemen başlamış: Hiçbir organ, makam, merci ve kişi,
Başdenetçiye ve Denetçilere görevleriyle ilgili olarak emir ve talimat
veremez, genelge gönderemez.
Şimdi,
evvela, ben verdiğim önergede diyorum ki başdenetçi ve denetçiler
görevlerinde bağımsızdırlar, ondan sonra, işte talimat
veremez, genelge veremez
Aslında, tabii, ne Hükûmet bu inceliği
anladı ne Komisyon. Zaten Hükûmet ve Komisyon yok, işte sıralar
da boş, hiç kimse yok.
Değerli
milletvekilleri, tabii biz, bu gibi bazı kurumları getirirken
zannediyoruz ki tarafsızdırlar, bağımsızdırlar,
hakikaten hakkaniyet ve adalet ölçüleri içinde karar verirler, devlete, millete
sağlıklı hizmetler yaparlar ama maalesef AKP iktidara
geldiği günden beri, Çankayaya seçtiği Abdullah Gülle, Hâkimler ve
Savcılar Yüksek Kuruluna atadıkları kişilerin bugüne kadar
yaptıkları atamalarda ve tesis ettikleri işlemlerde hakikaten
tarafsız, hakikaten adalet duygularının geliştiği,
adalete uygun bir tane tasarruf görmedim ben.
Şimdi,
bakın, Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu dün kararname
çıkardı. Hani bizim Tayyip Bey Bazılarının boynuna
tasma taktık. diyor ya, o tasma taktıkları bazı basın
organları da Efendim, Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu özel
görevli mahkeme ve savcıların atamalarını yaptı.
Açıyorsunuz, bakıyorsunuz, tamamen özel görevli mahkemelerde görev
yapıp da bugünkü siyasi iktidarın istemediği kararları
verenlerin hepsi değişmiş. Savcının yerini
değiştirmişsiniz, ne olacak ki yani? Savcı karar verecek
bir merci değil ki. Şimdi, Bülent Bey burada, diyor ki Efendim,
milletvekillerinin içeride olmaması lazım, Parlamentoda olması
lazım. Bay Bülent Bey, sen bu Hükûmetin icraatının
ortağı değil misin? Böyle, çıkıp da piyasada veya
kamuoyunda ucuz kahramanlık yapma, eğer bu Hükûmetin icraatına
iştirak ediyorsan, o zaman o lafları etme. Eğer o lafları
ediyorsan, bu senin icraatına iştirak ettiğin Hükûmet eğer
bunların tersini yapıyorsa, en onurlu ve haysiyetli
davranış, o Hükûmetin icraatlarına ortak olmamak, ondan
çekilmektir. Yani Efendim, özel görevli mahkemelerin tutukluluk süresi
Tabii
ki arkadaşlar, bakın, yani Ergün Poyraz 2007 yılında içeri
alınmış ve bugün, beş seneyi geçen bir süredir, bu insan,
yani onun gibi Mustafa Balbay, Tuncay Özkan, bunun gibi birçok
arkadaşımız, İşçi Partisi Genel Başkanı,
bunların hepsi haksız yere içeride yatıyorlar. Şimdi,
arkadaşlar, artık, Türkiye hâkimler devleti oldu. Hâkimler devleti
oldu ama hâkimler devletinin bir tek işkenceye tabi
tutmadığı, haksız tutuklamadığı AKPliler.
Bunun dışında, karşıdaki insanların hepsini
şey ediyor.
Bakın,
bugün, yüz doksan iki tane adliyeyi kapatıyor. Bu Hükûmet bilmiyor mu ki
yani şimdi, doğu, güneydoğuda terör bölgesi var. Zaten oradaki
insanlar ekmeğe muhtaç insanlar. Bir vatandaşın orada bir
işi olduğu zaman
Bakın,
bugünkü Hâkimler ve Savcılar Kurulunun aldığı bu hâkimler
ve savcılar nakliyle ilgili olarak tamamen, özel görevli mahkemelerde
haksız karar veren
Arkadaşlar, siz hiç okumuyor musunuz?
Vatandaş diyor ki: Beyefendi, benimle ilgili gelen cdlerde sahtekârlık
yapmış. Hâkim diyor ki: Efendim, bu teknik konudur, ben anlamam.
Peki, anlamıyorsan, o vatandaşı serbest bırak. Ondan sonra
da o vatandaşın hakikaten hakkında bir suç varsa bir
bilirkişi marifetiyle tahkikatını yap, ondan sonra bunu tutukla.
Arkadaşlar,
devri zamanınızda, ya, bir kendi vicdanınızda bu
olayları yargılayın. Acaba, siz veya çocuklarınız üç
sene, beş sene haksız yere içeride olsaydınız yani isyan
etmez miydiniz? Vicdanı olan, utanma duygusu olan, topluma karşı
sorumluluk duygusu olan insanlar başkasına karşı
yapılan işkenceyi kendisine
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
KAMER
GENÇ (Devamla)
yapıldığı zaman ne utanç duyuyorsa onu
duyması lazım. Bu bakımdan, maalesef
Teşekkür
ederim. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Genç.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Madde
13te iki önerge vardır, sırasıyla okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 276 sıra sayılı Kamu Denetçiliği Kurumu Kanunu
Tasarısı'nın 13üncü maddesinin aşağıdaki gibi
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
"Madde
13- (1) Görevlerine başlarken Başdenetçi Genel Kurulda, Denetçiler
ise Komisyonda aşağıdaki şekilde andiçerler:
'Görevimi
Cumhuriyetin temel nitelikleri ve Anayasaya uygun olarak tam bir
tarafsızlık, dürüstlük, hakkaniyet ve adalet anlayışı
içinde yerine getireceğime, namusum ve şerefim üzerine
andiçerim."
Mahmut
Tanal Bülent
Tezcan Hüseyin
Aygün
İstanbul Aydın Tunceli
Uğur
Bayraktutan Ali
Özgündüz Gürkut
Acar
Artvin İstanbul Antalya
BAŞKAN
Şimdi ikinci önergeyi okutup işleme alıyorum:
TBMM
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan tasarının 13. maddesi aşağıdaki şekilde
düzenlenmiştir.
Yemin
Madde
13- Görevlerine başlarken Başdenetçi Genel Kurulda, Denetçiler ise
Komisyonda aşağıdaki şekilde yemin ederler:
Türkiye
Cumhuriyeti Anayasasına sadakat ile görevimi tam bir tarafsızlık
ve adalet içerisinde yerine getireceğime Büyük Türk Milleti önünde,
namusum ve şerefim üzerine yemin ederim."
Enver
Erdem Yusuf
Halaçoğlu Faruk
Bal
Elâzığ
Kayseri Konya
Nevzat
Korkmaz Sinan
Oğan
Isparta Iğdır
BAŞKAN
Komisyon, katılıyor musunuz?
ANAYASA
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ YAHYA AKMAN (Şanlıurfa)
Katılmıyoruz.
BAŞKAN
Hükûmet, katılıyor musunuz?
BAŞBAKAN
YARDIMCISI BÜLENT ARINÇ (Bursa) Katılmıyoruz efendim.
OKTAY
VURAL (İzmir) Enver Erdem efendim.
BAŞKAN
Sayın Erdem, buyurunuz. (MHP sıralarından alkışlar)
ENVER
ERDEM (Elâzığ) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 276 sıra sayılı Kamu
Denetçiliği Kanunu Tasarısının 13üncü maddesi için
verilen önergeyle ilgili söz almış bulunmaktayım. Yüce
heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Biraz
önce yapmış olduğum konuşmada, böyle bir düzenlemeye gerek
olup olmadığı noktasında birtakım tereddütlerin
olduğundan bahsetmiştim. Anayasa Komisyonu Başkanımız
Sayın Kuzu Hocamızın ben gerek Alt Komisyon gerekse Komisyon
raporlarındaki ifadelerine bakmış olduğum zaman
aslında temelde kendilerinin de bu sistemin işleyişiyle
alakalı tereddütlerinin olduğuna şahit oldum. Bu da bizim bu
husustaki söylediğimiz sözlerin son derece önemli olduğunu
göstermektedir.
Değerli
milletvekilleri, yine biraz önceki ifadelerimde, soru önergelerine yani
milletvekillerinin Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı
eliyle bürokrasiye sormuş olduğu, bakanlıklara sormuş
olduğu sorulara bürokrasinin vermiş olduğu lakayt cevaplardan
bahsetmiştim. Bunların bir diğerinden daha bahsederek başka
bir değerlendirmeye geçeceğim. Şimdi, Elâzığın
Uluova bölgesinde Eyüpbağları diye bir sulama birliği bulunmakta
ve bu Sulama Birliği, Türkiyede uygulamalarına ender rastlanan,
enerji borcu nedeniyle kapatılmak zorunda kaldı. Bu, olayın bir
boyutuydu. Ancak 27 tane daimî işçi bu Sulama Birliğinin kapanmasıyla
beraber ortada kaldı. Yani onlarca aile, yüzlerce insan şu anda sefil
ve perişan durumda. Bununla ilgili İçişleri
Bakanımıza, Orman ve Su İşleri Bakanımıza bir
soru yöneltmiştik. Bunlara verilen cevaplar da gerçekten bu
insanların dertlerini, sorunlarını çözmeyle alakalı
herhangi bir anlam ifade etmiyor. Yani hukuk devleti olan bir yerde,
sıkıntısı olan, sorunu olan insanların dertlerine
cevap olabilecek soruların cevaplandırılması gerekiyor.
Yani bu insanlar nereye gitsinler?
Şimdi, biz bu yaptığımız
düzenlemeyle
Yani değerli milletvekilleri, geçen hafta ara buluculukla
alakalı kanuni düzenlemeyi getirdiniz. Yani Hukuk
uyuşmazlıklarında kişiler arasındaki sorunları
alternatif bir yol olarak ara bulucu marifetiyle çözelim. dediniz, onu geçirdiniz.
Şimdi ombudsmanlık sistemini yani kamu denetçiliğini getirdiniz,
Kamu hizmetlerinde devlet
bu hizmetleri yürütürken eksik kalacak işleri daha iyi bir seviyede
hizmetin sunulabilmesi için bu sistemi hayata geçirirsek bu iş olur.
diyorsunuz ama verilen cevaplar, milletvekiline veya Türkiye Büyük Millet
Meclisine verilen cevaplar ortada iken bu, gerçek anlamda görev yapacak mı
Değerli Hocam? Bunu siz bizden çok daha iyi biliyorsunuz.
Yine bir taraftan,
Vatandaşın sorunlarını çözeceğiz. diyorsunuz,
Vatandaşları rahatlatacağız. diyorsunuz, işte bu
düzenlemeleri getiriyorsunuz; diğer taraftan, yaklaşık olarak
coğrafyamızın yüzde 70inde, 80inde bulunan ilçelerimizin, 900
ilçemizin 250-300ünde adliyeleri kapatıyorsunuz. Yani bir taraftan
Vatandaşın hizmet kalitesini yükseltmek kaydıyla refah
seviyesini yükselteceğiz. diyorsunuz, diğer taraftan,
vatandaşın adli hizmetlere ulaşımının önünü
kapatıyorsunuz.
Sayın
Başbakan Yardımcısına sormak istiyorum: Sayın
Başbakan Yardımcım, Ağına gittiniz mi,
Ağını biliyor musunuz?
BAŞBAKAN
YARDIMCISI BÜLENT ARINÇ (Bursa) Biliyorum.
ENVER
ERDEM (Devamla) Ağının Elazığa
ulaşımının ne şekilde olduğunu biliyor musunuz
Sayın Başbakan Yardımcım?
BAŞBAKAN
YARDIMCISI BÜLENT ARINÇ (Bursa) Biliyorum, çocukluğum
Elazığda geçti.
ENVER
ERDEM (Devamla) Peki, oradaki bir insan, adalet teşkilatı orada
kapatıldığı takdirde Elazığa yapmış
olduğunuz metrolarla mı, yoksa metrobüslerle mi ulaşacaklar?
Bunlar hangi parayla gidip gelecekler? Ya, milleti kandırmak kolay.
Şimdi,
adalet hizmetlerini, yargıdaki işleri
hızlandıracağız diye ara buluculuğu,
ombudsmanlığı getiriyorsunuz, mahkemeleri kapatmak suretiyle de
vatandaşın adalet hizmetlerine ulaşımının önünü
kapatıyorsunuz. Yani bu yaptığınız şeylerle bu
insanları kandıramazsınız. Bunların cevabını
alacaksınız, sizler gerçekten azdınız, yani bunu bir defa
görmek lazım. Azdınız, vallahi azdınız! (AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
ÖZNUR
ÇALIK (Malatya) Terbiyesizlik yapıyorsun!
BAŞKAN
Sayın Erdem, lütfen
ENVER
ERDEM (Devamla) Yargı yolunu kapatarak başka yöntemlerle insanlara
Hizmet kalitesini yükseltiyoruz demenizin başka ne
mantığı olabilir? Yani kimi kandırıyorsunuz ya!
250-300 tane ilçenin adalet teşkilatını kapatıyorsunuz ya,
bu azgınlık değil midir!
ÖZNUR
ÇALIK (Malatya) Terbiyesizlik yapıyorsun!
ENVER
ERDEM (Devamla) Azgınlık değil midir kardeşim bu! (AK
PARTİ sıralarından gürültüler)
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
AYŞE
NUR BAHÇEKAPILI (İstanbul) Sayın Başkan, lütfen sözünü geri
alsın konuşmacı.
ENVER
ERDEM (Devamla) Sözlerimde yanlış olacak hiçbir şey yoktur, bu
sözler yaptığınız işlerin
karşılığıdır. (MHP sıralarından
alkışlar)
AYŞE
NUR BAHÇEKAPILI (İstanbul) Lütfen davet edin sözünü geri alsın.
BAŞKAN
Sayın Erdem, en son ne
Ben
size söz vereyim, buyurun.
OKTAY
VURAL (İzmir) Sayın Başkanım, önergemizin işlemini
tamamlarsanız
BAŞKAN
Peki, önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
OKTAY
VURAL (İzmir) Karar yeter sayısı efendim.
BAŞKAN
Yok, kabul edenleri söyledik.
Kabul
etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Buyurun
Sayın Bahçekapılı.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
11.- İstanbul Milletvekili
Ayşe Nur Bahçekapılının, Elâzığ Milletvekili
Enver Erdemin kullandığı bazı ifadeler için AK PARTİ
Grubundan özür dilemesi gerektiğine ilişkin açıklaması
AYŞE
NUR BAHÇEKAPILI (İstanbul) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Ben
kısaca şunu söylemek istiyorum: Biraz önce burada
konuşmasını yapan kişinin gelip AK PARTİ Grubundan o
kelimeleri kullandığı için özür dilemesi gerektiğini
belirtiyorum. Çünkü, o tarza cevap verecek bir siyasi kültürüm ve bir aile
terbiyem yok. Cevap verme durumunda ve sorumluluğunda kendimi
hissetmiyorum. Grubumun böyle bir sorumluluğu yok. Yapacak bir tek
şey var; bu kişinin bu kullandığı cümlelerden
dolayı grubumdan özür
dilemesi gerekiyor, bunu bekliyorum.
Teşekkür ederim.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
ENVER ERDEM (Elâzığ)
Sayın Başkan
Sayın
Başkan
OKTAY VURAL (İzmir)
Hangi cümleden? Efendim, hangi cümleden?
AYŞE NUR
BAHÇEKAPILI (İstanbul) Benim terbiyem onu söylemeye elverişli
değil Sayın Başkan.
OKTAY VURAL (İzmir)
Hangi cümle?
BAŞKAN Hangi cümle mi?
OKTAY VURAL (İzmir)
Hangi cümle? Yani
BAŞKAN Söyleyeyim mi hangi cümleyi
ENVER ERDEM (Elâzığ)
Sayın Başkanım
AYŞE NUR
BAHÇEKAPILI (İstanbul) Telaffuz
etmeyi, kullanmayı, bu Meclis altında bu kelimeyi kullanmayı
kendime zül olarak görüyorum.
BAŞKAN Anladım
Anladım
ENVER ERDEM (Elâzığ)
Sayın Başkanım,
Türkiyede 3-4 milyon civarında insanın adalet hizmetlerinden
yararlanmasının önünde engel teşkil edecek bu adliyelerin
kapatılmasından vazgeçiyorlarsa ben bu cümleden özür dileyeceğim
ve kendilerinden
AYŞE NUR
BAHÇEKAPILI (İstanbul) Böyle bir
şey yok!
ENVER ERDEM (Elâzığ)
Eğer bunu yapmıyorlarsa ben buradan geri almış
BAŞKAN Ama
şimdi o ayrı.
Sayın Erdem,
eleştiri başka bir şey ama iş
ENVER ERDEM (Elâzığ)
Ama eleştiri
AYŞE NUR
BAHÇEKAPILI (İstanbul) Sayın
Başkan, bu eleştiri değil.
BAŞKAN Yani Azgın
sözü, Azmak sözü Meclisin çatısı altında çok uygun olmayan bir
söz.
MAHMUT TANAL
(İstanbul) Makul bir söz bence.
BAŞKAN Efendim?
MAHMUT TANAL
(İstanbul) Temiz bir dil kullandı arkadaşımız. Çok
temiz bir dil kullandı arkadaş, bir şey yapmadı ki.
BAŞKAN Diğer önergeyi okutuyorum
AYŞE NUR
BAHÇEKAPILI (İstanbul) Sayın Başkan, lütfen
BAŞKAN Sayın Erdem, sözünüzle ilgili herhangi
bir şeyiniz var mı?
ENVER ERDEM (Elâzığ)
Mikrofonu açarsanız, ben de
BAŞKAN Bir dakika, önce söyleyin de
Aynısını tekrarlayacaksanız açmaya gerek yok da ne olur...
Yani geri alacak mısınız, almayacak mısınız
Azgın ve Azmak sözünü?
BÜLENT TURAN
(İstanbul) Kendi mahcup olmamış mı?
BAŞKAN Yani onu soruyorum.
AYŞE NUR
BAHÇEKAPILI (İstanbul) Sayın Başkan, eleştiri
sunulabilir, Hükûmetin herhangi bir tasarrufu eleştirilebilir.
BAŞKAN Aynı şeyi söyledim Sayın
Bahçekapılı. Bakın, aynı şeyi söyledim.
AYŞE NUR
BAHÇEKAPILI (İstanbul)
Yalnız kelimelerine dikkat etsinler ve sözlerini geri
alsınlar.
BAŞKAN Bakın, aynı şey
tekrarlanacaksa lütfen
Mikrofonu açıyorum,
sözünüzü geri alacaksınız
MAHMUT TANAL
(İstanbul) Sayın Başkan, disiplin tehdidiyle Sayın Vekili
baskı altına almayalım yani özgür irade
BAŞKAN Sayın Tanal, ben disiplindi vesaireydi
demiyorum ama yani kullanılan kelimelerle ilgili belki Sayın Erdem
geri alacaktır dolayısıyla da kendisine onu sordum.
Buyurun.
12.- Elâzığ Milletvekili Enver Erdemin,
kullanmış olduğu bazı ifadeleri düzelttiğine
ilişkin açıklaması
ENVER ERDEM (Elâzığ)
Sayın Başkanım, şimdi -biraz önce söyledim- 4 milyon
civarında insanın
BAŞKAN Şimdi, onu anladık.
ENVER ERDEM (Elâzığ)
Yargı hizmetlerinden istifa etmelerinin önünde engel teşkil edecek
bir uygulamadan bahsediyoruz.
BAŞKAN Tamam.
ENVER ERDEM (Elâzığ)
Şimdi, eğer bu azmak değilse o zaman
Azmamışlardır deyip olayı düzelteyim. Bunu yapmak
suretiyle AK PARTİ Grubu
NUREDDİN
NEBATİ (İstanbul) Yazıklar olsun!
ENVER ERDEM (Elâzığ)
Ben kimsenin kalbini kırmak amacıyla bunu
söylemedim ama yapılan işin bir
karşılığının da olması lazım.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Birleşime bir saat ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 18.58
YEDİNCİ
OTURUM
Açılma
Saati: 20.03
BAŞKAN:
Başkan Vekili Meral AKŞENER
KÂTİP
ÜYELER: Muhammet Bilal MACİT (İstanbul), Bayram ÖZÇELİK
(Burdur),
---0---
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 120nci
Birleşiminin Yedinci Oturumunu açıyorum.
276 sıra
sayılı Kanun Tasarısının görüşmelerine devam
edeceğiz.
VII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
2.-
Kamu Denetçiliği Kurumu Kanunu Tasarısı ile Avrupa Birliği
Uyum Komisyonu ve Anayasa Komisyonu Raporları (1/626) (S.
Sayısı: 276) (Devam)
BAŞKAN
Komisyon
burada.
Hükûmet burada.
13üncü madde üzerindeki ikinci önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
276 sıra sayılı Kamu Denetçiliği Kurumu Kanunu
Tasarısının 13üncü maddesinin aşağıdaki gibi
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
MADDE 13- (1)
Görevlerine başlarken Başdenetçi Genel Kurulda, Denetçiler ise
Komisyonda aşağıdaki şekilde andiçerler:
Görevimi Cumhuriyetin
temel nitelikleri ve Anayasaya uygun olarak tam bir tarafsızlık,
dürüstlük, hakkaniyet ve adalet anlayışı içinde yerine
getireceğime, namusum ve şerefim üzerine andiçerim.
Mahmut
Tanal (İstanbul) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon
katılıyor mu?
ANAYASA KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ İSMET SU (Bursa) Katılmıyoruz.
BAŞKAN Hükûmet?
ÇEVRE VE
ŞEHİRCİLİK BAKANI ERDOĞAN BAYRAKTAR (Trabzon)
Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN Hükûmet de
katılmıyor.
Sayın Acar,
buyurunuz.
GÜRKUT ACAR (Antalya)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; 276 sıra sayılı
Tasarının 13üncü maddesiyle ilgili söz aldım. Sizleri saygıyla
selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlar, yemin maddesine gelmeden önce birkaç noktaya dikkat çekmek
istiyorum. Sürekli olarak yargı paketleri geliyor, sürekli olarak
yargıyla ilgili, adaletle ilgili yeni makamlar, mevkiler
yaratılıyor. Bir ülkenin hukuk sistemi bu kadar
değişikliği kaldırır mı bilemiyorum. Böyle bir
sistemde hukuk olur mu? Aslında tüm bunlar hukuksuzluğun
kanıtıdır. Bakınız, Türkiyede yargı
işlemiyor, işletilmiyor, yargı işlese de önüne Hükûmet
eliyle engeller çıkarılıyor. Ya Hâkimler ve
Savcılar Yüksek Kurulu devreye giriyor ya hâkim ve savcıları
değiştiriyor ya da Başbakan talimat veriyor kanun
çıkıyor, eğer bunlar da yeterli olmazsa, bu sefer Mahkeme
kararları uygulanamaz. diye kanun çıkıyor. Özelleştirmeyle
ilgili düzenleme bunun açık göstergesidir.
Yani,
bir yandan adaleti sağlayacak olan, insanların hak ve hukukunu
korumakla görevli olan temel kurumları, mahkemeleri yok
sayacaksınız, kararlarını geçersiz
kılacaksınız, bir yandan da mollaları, meleleri, ara
bulucuları, kamu denetçilerini devreye sokacaksınız; bu
nasıl oluyor değerli arkadaşlarım, böyle hukuk, böyle
adalet olur mu?
AKP
kendi öngördüğü sistemin yapılarını kuruyor diye
düşünüyoruz. Mahkeme kararlarının uygulanmadığı,
mahkeme kararlarının kanunlarla rafa
kaldırıldığı, Anayasanın kuvvetler
ayrılığı ilkesinin yok edildiği bir dönemde ara
bulucularla, kamu denetçileriyle bir yere varılamayacağı
açıktır. Çağ dışı bir hukuk ve adalet sistemi
öngörülüyor ve örülüyor, bunu halkımızın dikkatine sunmak
istiyorum.
Değerli
arkadaşlarım, bakınız, bu, Hâkimler ve Savcılar Yüksek
Kurulunun Yaz Kararnamesi bir felakettir. Bakınız, İstanbul
Hâkimi Erhan Özen İstanbuldan Elâzığa gönderiliyor.
Değerli arkadaşlarım, yani nereden nereye gönderiliyor ve niçin
gönderiliyor? Tek tek, isim isim arkadaşlarımız da biraz önce
söyledi, bu bir kıyımdır, buradan bütün Türkiyeye bunu
haykırmak istiyorum.
Değerli
arkadaşlarım, bakınız, öyle bir Hâkimler ve Savcılar Yüksek
Kurulu ataması yapıldı ki bütün mahkemeler artık özel
yetkili mahkemeler gibi bir hâle, kararlı ve taraflı bir hâle
getiriliyor.
Değerli
arkadaşlarım, 2.400e yakın tayin yapıldı, 1960
ihtilalinden bu yana yapılmış en yüksek hâkim ve savcılar
tayini bu tayindir ve bunun içinde YARSAVlı kim varsa sürülmüştür ve
ayrıca, Sayın Başbakanın kendisinin mezhebine tabi olmayan
ne kadar yargıç varsa sürülmüştür.
Üzülerek
söylüyorum değerli arkadaşlarım, bu yaz kararnamesi değil,
kıyım kararnamesidir, bu hâkim ve savcılara gözdağı
kararnamesidir, bu kadrolaşma kararnamesidir, bu yargıyı AKPlileştirme
kararnamesidir ve yargı teminatının tamamen ortadan
kaldırılmasıdır. (CHP sıralarından
alkışlar)
Değerli
arkadaşlarım, bakınız, Bu gidiş iyi gidiştir!
diye daha önceki konuşmalarımda söylemiştim. Değerli
arkadaşlarım, şimdi, biz düşünüyoruz Acaba bütün
yargıyı özel yetkili mahkemeler hâline getirip de AKP İktidarı
ondan sonra mı özel yetkili mahkemeleri kaldıracak, böyle bir yere mi
gidiyoruz? diye endişe içindeyiz.
Değerli
milletvekilleri, gelelim yemin meselesine. Bakınız, kamu denetçisi nasıl
yemin ediyor bu getirdiğiniz tasarıda? Görevimi tam bir
tarafsızlık, dürüstlük, hakkaniyet ve adalet anlayışı
içinde yerine getireceğime, namusum ve şerefim üzerine andiçerim.
Getirdiğiniz yemin bu ama 2005 yılında aynı kanunu
getirdiniz -o zaman veto edildi- o zamanki yemine bakın, nasıldı
o zamanki yemin? O zamanki yemin
tıpkı milletvekili yemini gibiydi, ona benzer bir yemindi.
Değerli
arkadaşlarım, demek ki AKP kendini öyle güçlü görüyor ki 2005teki
taahhütleriyle falan kendisini bağlı saymıyor. Komisyonda
arkadaşlarımız muhalefet şerhine yazmışlar. Bu
yeminde Atatürk yok, cumhuriyet yok, anayasa yok, hukukun üstünlüğü yok.
Böyle yemin olur mu değerli arkadaşlarım? Bunlar kamunun
denetçisi mi olacak, AKPnin denetçisi mi, aklayıcısı,
paklayıcısı mı olacak, kimin hakkını koruyacak?
Değerli
arkadaşlarım, kanun hükmünde kararnamelerle kamu yapısı
altüst edildi ve şimdi iyice mahvediliyor. Böyle bir zihniyetten kamu
denetçilerinin yemin metnine Atatürk, cumhuriyet, anayasa yazmasını
beklemek de doğru değil ama hukukun işleyeceği, adaletin
işleyeceği günler de mutlaka gelecektir diye düşünüyorum.
Hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Acar.
MEHMET
AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) Karar yeter sayısı
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunacağım ve karar yeter
sayısı arayacağım.
Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Karar yeter sayısı yoktur.
Birleşime
beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 20.09
SEKİZİNCİ
OTURUM
Açılma
Saati: 20.15
BAŞKAN:
Başkan Vekili Meral AKŞENER
KÂTİP
ÜYELER: Muhammet Bilal MACİT (İstanbul), Bayram ÖZÇELİK (Burdur)
-----
0 -----
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 120nci Birleşiminin
Sekizinci Oturumunu açıyorum.
276 sıra
sayılı Kanun Tasarısının 13üncü maddesi üzerinde
verilen Antalya Milletvekili Sayın Gürkut Acar ve
arkadaşlarının önergesinin oylamasında karar yeter
sayısı bulunamamıştı.
Şimdi önergeyi
yeniden oylarınıza sunacağım ve karar yeter
sayısı arayacağım:
Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Karar yeter sayısı vardır, önerge kabul
edilmemiştir.
Tasarının
görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Komisyon burada.
Hükûmet burada.
13üncü maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
14üncü maddede iki
önerge vardır, sırasıyla okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
276 sıra sayılı Kamu Denetçiliği Kurumu Kanunu
Tasarısı'nın 14'üncü maddesinin 1'inci fıkrasının
aşağıdaki gibi değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
"(1) Başdenetçi
ve Denetçilerin görev süreleri Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin bir yasama
dönemi süresiyle aynıdır.
Mahmut
Tanal Turgut
Dibek Bülent
Tezcan
İstanbul Kırklareli Aydın
Uğur
Bayraktutan Haydar
Akar Ali
Özgündüz
Artvin Kocaeli İstanbul
Hüseyin
Aygün
Tunceli
BAŞKAN
Şimdiki önergeyi okutup işleme alıyorum.
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
Kamu Denetçiliği Kanun tasarısının 14. maddesinin
1- (3)
fıkrasının madde metninden çıkarılmasını,
2- (4)
fıkrasının Başdenetçi veya Denetçiliğe seçilenlerin
görev yaptıkları sürede eski görevleriyle olan ilişikleri
kesilir. Görevi sona eren Başdenetçi ve denetçiler kamu kurum ve
kuruluşlarında görev alamazlar. Aldıkları maaş ve
ödenekler emekli olabilecekleri ilk tarihe kadar Kurum tarafından
kendilerine ödenmeye devam edilir." şeklinde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Faruk
Bal Mehmet
Erdoğan Mehmet
Şandır
Konya Muğla Mersin
Sinan
Oğan
Nevzat Korkmaz Enver
Erdem
Iğdır Isparta Elâzığ
BAŞKAN Komisyon,
katılıyor musunuz?
ANAYASA KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ İSMET SU (Bursa) Katılmıyoruz.
BAŞKAN Hükûmet
katılıyor mu?
ÇEVRE VE
ŞEHİRCİLİK BAKANI ERDOĞAN BAYRAKTAR (Trabzon)
Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN Sayın
Bal, buyurunuz. (MHP sıralarından alkışlar)
Sayın
milletvekilleri, uğultuyu azıcık azaltabilir miyiz.
FARUK BAL (Konya)
Sayın Başkan, azıcık değil biraz çok azaltsınlar
çünkü burası dinleme yeri, sayın milletvekilleri, özellikle iktidar
grubu kendi aralarında sohbet ediyorlar, birazcık en azından
muhalefetin sesine kulak verirlerse memnun olurum kendilerinin
birbirleriyle her zaman görüşme imkânı var.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; bugün ciddi bir kanunu, fakirin
fukaranın hakkını, hukukunu koruyabilecek imkânları sunan
bir kanunu görüşüyoruz. Bunu temin edecek olan başdenetçi ve
denetçinin geleceğiyle ilgili bir maddeyle ilgili önergemizi sunduk.
Bu
önerge, başdenetçi ve denetçinin iki defa seçilmesi ihtimalini ortadan
kaldıracak bir önergedir. Eğer başdenetçi ve denetçi iki defa
seçilme hakkına sahip ise biliniz ki birinci görev döneminde iktidar
çoğunluğunun zülfüyârine dokunacak, iktidar çoğunluğunu
rahatsız edecek hiçbir denetimi yapamayacaktır.
Dolayısıyla, geleceği hakkında kaygıya düşen,
geleceğiyle ilgili karar alacak mekanizmalarda birtakım beklentileri
olan başdenetçi ve denetçilerin bu negatif beklentilerini ortadan
kaldırabilmek için başdenetçi ve denetçilerin bir
defalığına seçilmesine imkân sağlayan bir öneri sunduk.
Değerli
arkadaşlarım, diğer taraftan başdenetçi, ve denetçilerin
Sayın
Başkanım, sol tarafımdan gelen ses benim insicamımı
bozuyor. Lütfen, bir uyarın.
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri
Sayın milletvekilleri...
Buyurun
Sayın Bal.
FARUK
BAL (Devamla) Başdenetçi ve denetçi ne yapacaktır? Başdenetçi
ve denetçi siyasi iktidarın sorumluluğunda bulunan kamu
görevlilerinin iş ve işlemini denetleyecektir. Neye göre? Hakka göre,
hukuka göre, adalete göre, hakkaniyete göre denetleyecektir. Peki,
başdenetçi, eğer denetlediği kurumun bünyesine tekrar memur
olarak atanabileceği bir imkân var ise, böyle bir yol var ise o kurumu
nasıl denetleyecektir? O kurumda
hak ihlallerini nasıl ortadan kaldıracaktır? O kurumda garibin,
gurabanın, fakirin, fukaranın hakkını nasıl koruyacaktır?
Korumayacağı aşikârdır. O zaman, bu maddeyi
çıkaralım. Dolayısıyla, başdenetçi, bir defa, adam
gibi bir görev yapsın. Bu görevinin neticesinde de artık kamuya geri
dönmesin, ikinci defa seçilmesin. Onun yerine, eğer emekli olması
fiilen mümkün olmuyorsa, emekli olabileceği ilk tarihe kadar, bütün maaşı,
ücreti, yan ödemesi vesairesi kendisine kurum tarafından ödensin. 5 tane
denetçi, 1 tane başdenetçinin bu özlük hakkını
sağlayabilecek şekilde bu devletin, bu milletin parası
vardır. Nerelere para harcanmıyor ki, nerelere kaynak aktarılmıyor
ki, nerelerde ne israflar yapılmıyor ki? Hiç olmazsa, kamu gücünün
kullanıldığı yerde, kamu kaynaklarının
harcandığı, çarçur edildiği yerlerde eğer hakkı,
eğer hukuku, eğer adaleti, eğer hakkaniyeti temin edecek, tesis
edecek bir görev yapan insana bu kadar imkânı sağlamak zor geliyor
ise, o takdirde, böyle bir kanunu niçin çıkarıyoruz?
Değerli
arkadaşlarım, bu, bir vicdani mesuliyet işidir. Bu vicdani
mesuliyet işi, yarın, hakkı aranamayan her kişinin
ahını yüreğinizde hissedeceğiniz bir iştir. Burada,
parti grubunun talimatı, burada, partinin siyasi çizgisinin önemi yoktur
çünkü burada, hak vardır, hukuk vardır, mazlumun ahı
vardır.
Gelin,
vicdanınızın sesini dinleyin, mazlumun ahını
almayın, onun hukukunu koruyabilecek ve güvenle kendisini
başdenetçiye emanet edebilecek bir makamı, bu millete
yaraşır bir makamı hep birlikte tesis edelim diyor, bu duygu ve
düşüncelerle önergemizi yüce heyetin takdirine sunuyor, hepinize
saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Bal.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
Sayın Ünüvar,
uyarılarınıza teşekkür ederim ama arkada ayakta bulunan
arkadaşlarımızı öne davet etme nedenim, karar yeter
sayısı istendiği için, siz yoktunuz, daha evvel bir
arkadaşımız 2 kâtip üye ve beni hile yapmakla suçladı.
Dolayısıyla, karar yeter sayısını isteyen milletvekili
arkadaşlarımızın da tabii ki oy kullanmaya gelen
milletvekillerimizi görmeleri açısından, bizi de şaibe
altında bırakmaması açısından davet ettim, yoksa o
arkadaşlarımızı ifşa etmek gibi bir düşüncem
yoktu.
Teşekkür ederim
uyarınıza.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 276 sıra sayılı
Kamu Denetçiliği Kurumu Kanunu Tasarısı'nın 14'üncü
maddesinin 1'inci fıkrasının aşağıdaki gibi
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
"(1) Başdenetçi ve Denetçilerin görev süreleri
Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin bir yasama dönemi süresiyle
aynıdır.
Mahmut
Tanal (İstanbul) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon,
katılıyor musunuz?
ANAYASA KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ İSMET SU (Bursa) Katılmıyoruz.
BAŞKAN Hükûmet,
katılıyor musunuz?
ÇEVRE VE
ŞEHİRCİLİK BAKANI ERDOĞAN BAYRAKTAR (Trabzon)
Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN Buyurun
Sayın Dibek. (CHP sıralarından alkışlar)
TURGUT DİBEK
(Kırklareli) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Değerli
arkadaşlar, 14üncü maddeyle ilgili verdiğimiz önergede söz
aldım. Öncelikle, Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Benimle
beraber sanıyorum 2 ya da 3 arkadaşımız şu anda
gündemde olan bir konuyu dile getirdiler, adliyelerin kapanması konusunu,
gün içerisindeki konuşmalarında. Ben de bu konuyu gündeme getirmek
istiyorum. Aslında, kanunun içeriğiyle, amacıyla da ilgili bir
konu yani kanuna baktığımızda idarenin işlemlerinden,
eylemlerinden kaynaklanan şikâyetler, işte kamu hizmetlerinin yeniden
değerlendirilmesi konusu var. Yani burada vatandaştan şu anda -bilmiyorum
sizlere gelmiyor mu- bize sürekli telefonlar geliyor. Birçok ildeki adliyeler
kapatılmış. Tabii, Adalet Bakanı burada yok, bürokrat
arkadaşlarımız var. Aslında, Sayın Bakan olsa belki
konuyu daha iyi değerlendirecektir diye düşünüyorum. Bakın,
burada masa başında oturulmuş, -HSYKda zannediyorum-
birtakım matematiksel değerler yapmışlar,
almışlar, onlara göre, hiç kimseye de sormamışlar. Çünkü bu
konuyu araştırıyoruz, ben de araştırıyorum,
soruyorum yani ilimdeki adliyeye soruyorum, orada başsavcımız
var: Ya, Sayın Savcım, Kırklarelinde de iki tane ilçede adliye
kapanmış, birisi Demirköy ilçesi -ki önemlidir, farklı bir
konumu var- diğeri de Kofçaz ilçemiz. O da bizim küçük ilçemiz ama bunlar
özellikleri olan ilçeler. Bunların adliyeleri kapatıldı. diye
haberler çıkıyor. Sizin bu konuda bilginiz var mı? Size kimse
bir şey sordu mu yani bir görüş alındı mı?
dedim. Hayır, bize kimse bir
şey sormadı, bu Ankaradan alınan bir karar. diyor.
Bakın,
Kıstaslar yani ölçütler nedir? diye baktığınızda,
işte Dava sayısı, dosya sayısı 500ün altındaysa
kapat gitsin. demiş, o kadar. İşte
Değerli
arkadaşlar, kamu hizmetinden bahsediyoruz yani o zaman Türkiyede çok
sayıda bizim küçük köyümüz, mezramız var, ne elektrik götürün ne su
götürün yahut Siz burada 3 kişisiniz, 5 kişisiniz, 10 hane, 5 hane,
sizin hizmete ihtiyacınız yok. deyin o zaman.
Şimdi,
benim iki tane ilçem var, birisi Demirköy, belki giden
arkadaşlarımız vardır, İğneada diye bir beldemiz
var Karadenize sınır, sahil beldesi var, ilçenin beldesi var. Bu
ilçenin 15 köyü var. Istrancalar yani dağların içerisinde bir yer
yani en yakın yer Pınarhisar, 40 küsur kilometre, bilirler
arkadaşlarımız oraları. Oradaki Bulgaristan
sınırından, Beğendikten, Sisliobadan, diğer
yerlerden, İğneadadan ki İğneada yaz aylarında
şu anda 30-40 bin nüfusa ulaşıyor. Bu ilçedeki adliye
kapanmış. Onları işte Pınarhisara aktarmışlar.
Aynı şekilde Kofçaz, o da bizim, Bulgaristan sınırında
bir ilçemiz, 16 köyü var oranın da, çok uzak köyler var yani
karşı tarafta, Bulgaristanda nöbet tutan askerlerle yan yana
yaşıyorlar bizim insanlarımız, onlar oradan gelecekler merkeze.
Ya, şimdi bu değerlendirme yapılırken yani bu
insanların ihtiyaçları kamu hizmeti değerli arkadaşlar. Her
şeye kâr-zarar değerlendirmesiyle devlet bakar mı? Bir tacir
miyiz biz? Yani tacir gibi İşte ben buradan ne kadar tasarruf
yapacağım?
Şimdi,
zaman zaman komisyonda görüşüyoruz, üçüncü yargı paketini
görüştük, geçti, günlerce orada çalıştık. Şimdi
bakıyorum, burada arkadaşlarla konuşuyoruz -temmuz ayı
içerisinde, sanıyorum işte 1 Temmuz olabilir, belki birkaç gün
sarkabilir- bu paketi getirmiyorsunuz. Bilmiyorum arkadaşlarımız
getirecekler mi? Yani üçüncü yargı paketi
Sayın Bakan
çıktı, süslü laflarla işte kamuoyuna açıkladı,
basın toplantıları yaptı; biz komisyonda bunu günlerce görüştük;
alt komisyonda görüşüldü, aylarca alt komisyonda kaldı. Şimdi, Yok
efendim, biz bu paketi es geçiyoruz, dördüncüsü Bakanlar Kuruluna geliyor
Onu
da Bakanlar Kurulunda görüşmeyin. Üçüncüsü gelmiyorsa dördüncüyü niye
görüşeceksiniz?
Şimdi,
böyle bir tabloda bunun mutlaka yeniden değerlendirilmesi lazım,
mutlaka. Yani Adalet Bakanı burada olsa kendisiyle özel görüşmemiz
lazım bu şikâyeti. Benim, Kırklareliden AKPli Milletvekili
arkadaşımız var, Şenol Gürşan yani Demirköyden,
Kofçazdan arayan yok mu kendisini Ya, Sayın Vekilim, ne oluyor? Biz
nereye gideceğiz? diye? Mutlaka aranıyordur. Diğer illerde de
aynı olay, Artvinden arkadaşlarımız, Tunceliden Kamer
Bey, aynı serzeniş
Değerli
arkadaşlar, biz milletvekiliyiz, vatandaşımızın
derdini burada dile getirmeye çalışıyoruz ve devletiz, kamu
hizmeti yapacağız, yapıyoruz. Burada insanlar hizmeti
alırken bu kadar onları zorlayamayız, onları
sıkıntıya sokmamamız gerekir.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
TURGUT
DİBEK (Devamla) Sürem bitti. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Dibek.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Madde
15te iki adet önerge vardır, sırasıyla okutup işleme
alıyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan Kamu Denetçiliği Kanun tasarısının 15. maddesine
aşağıdaki maddenin 3. fıkra olarak eklenmesini saygı
ile arz ve teklif ederiz.
(3)
Bu madde kapsamında görevi sona eren Başdenetçi ve denetçiler
başka bir işleme gerek olmaksızın seçildikleri kamu
görevlerine iade edilir. Haklarındaki inceleme ve soruşturmaya
bulundukları görevin tabi olduğu hükümlere göre devam edilir.
şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Faruk Bal Mehmet
Şandır Nevzat
Korkmaz
Konya Mersin Isparta
Mehmet Erdoğan Sinan Oğan Enver Erdem
Muğla Iğdır Elâzığ
BAŞKAN
Şimdiki önergeyi okutup işleme alacağım:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 276 sıra sayılı Kamu Denetçiliği Kurumu Kanunu
Tasarısı'nın 15'inci maddesinin 1'inci fıkrasının
aşağıdaki gibi değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
"(1)
Başdenetçinin veya Denetçilerin 10 uncu maddede sayılan nitelikleri
taşımadıklarının sonradan anlaşılması
veya bu nitelikleri seçildikten sonra kaybetmeleri halinde, durumun Komisyon
tarafından tespit edilmesini takiben Başdenetçinin görevinin sona
ermesine Genel Kurul tarafından üye tam sayısının salt
çoğunluğunun gizli oyuyla; Denetçilerin görevinin sona ermesine ise
Komisyonun üye tam sayısının salt çoğunluğunun gizli
oyuyla karar verilir."
Mahmut Tanal Bülent Tezcan Refik
Eryılmaz
İstanbul Aydın Hatay
Uğur
Bayraktutan Ali
Özgündüz Hüseyin
Aygün
Artvin İstanbul Tunceli
BAŞKAN
Komisyon, katılıyor musunuz?
ANAYASA
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ İSMET SU (Bursa) Katılmıyoruz.
BAŞKAN
Hükûmet, katılıyor musunuz?
ÇEVRE
VE ŞEHİRCİLİK BAKANI ERDOĞAN BAYRAKTAR (Trabzon)
Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN
Kim konuşacak Sayın Hamzaçebi?
MEHMET
AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) Sayın Bülent Tezcan
BAŞKAN
- Sayın Tezcan, buyurunuz. (CHP sıralarından alkışlar)
BÜLENT
TEZCAN (Aydın) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; yaygın ismiyle ombudsman
dediğimiz, tasarıdaki ismiyle de kamu denetçiliği kurumunu
konuşuyoruz, bununla ilgili düzenlemeyi, kanun tasarısını
görüşüyoruz.
Değerli
arkadaşlar, burada, 15inci maddede, kamu denetçiliği konusunda
görevden alınma, görevin sona ermesinde nasıl oylama
yapılacağı noktasında bir önerge verdik.
Bakın,
tasarının 10uncu maddesi adaylık ve seçime ilişkin nitelikleri
düzenleyen madde, 11inci madde nasıl seçileceklerini düzenliyor, 15inci
madde ise göreve uygun olmayanların bu durumunun nasıl tespit
edileceğini düzenliyor.
Değerli
arkadaşlar, tasarıda bir eksiklik var. Burada hangi
çoğunluğa göre hareket edileceği belli değil.
Verdiğimiz önergede diyoruz ki: Bunlar eğer görevin
gerektirdiği niteliklere sahip değillerse Meclis üye tam
sayısının salt çoğunluğunun gizli oyuyla karar
verilsin. Oysa önümüzde görüşmekte olduğumuz tasarıda üye tam
sayısına ilişkin bir hüküm yok. Oysa 11inci maddeye dönüp
baktığımızda, seçim usulüne
baktığımızda, üye tam sayısına ilişkin
düzenleme var. Dolayısıyla, atamadaki usulü, görevin
düştüğünün tespitinde de uygulamak zorundayız. Bu uyumu
sağlamak üzere bir önerge verdik. Bu önergeye desteğinizi bekliyoruz.
Değerli
arkadaşlar, bakın, ombudsman ya da kamu denetçisi, kamu
başdenetçisi sistemleri bir hak arama yöntemi. Bu bir boyutuyla idareyi
denetleme yollarından birisi. Vatandaş açısından
baktığımızdaysa bir hak arama yöntemi. Şimdi,
vatandaş açısından çeşitli hak arama yöntemlerini
konuşurken, bunu konuştuğumuz gün, dönüp bakıyoruz
Türkiyede birçok ilçemizde hak aramanın en temel organı olan
mahkemeleri, yargı organlarının en temel unsuru olan mahkemeleri
kapatıyoruz.
Değerli
arkadaşlar, Aydın ilinde, bugünkü açıklamaya göre, Hâkimler
Savcılar Yüksek Kurulunun verdiği kararla altı ilçemiz adliyeden
yoksun bırakıldı. Altı ilçede adliye kalktı. Şu
anda, Yenipazar ilçesi; bakın, 15 bin nüfuslu bir ilçe, 14 köyü var.
Kuyucak ilçesi; 30 bin nüfuslu, 5 beldesi, 23 köyü var. Karacasu ilçesi; 20 bin
nüfusu var, 3 beldesi, 27 köyü var. Sultanhisar; 22 bin nüfus, 2 belde, 11 köy.
Koçarlı; 26 bin nüfus, 3 belde, 44 köy. İncirliova; 41 bin nüfus, 1
beldesi, 21 köyü var.
Değerli
arkadaşlar, düşünebiliyor musunuz, bakın, bundan
yaklaşık üç sene önce Buharkent Adliyesi kaldırıldı,
Buharkentliler Kuyucak Adliyesinde işlerini görüyorlardı. Şimdi,
Buharkent-Kuyucak arası 20-
Şimdi,
şunu sormak lazım: Bizim Buharkentte, Kuyucakta, Karacasuda,
İncirliovada, Koçarlıda yaşayan
vatandaşlarımızı, adalet alma konusunda, hakka ulaşma
noktasında böyle bir eziyetle karşı karşıya
bırakma hakkımız var mı? Biz, bir taraftan hak aramaya
ulaşma konusunda çeşitli yöntemleri denerken, biz bir taraftan ara
buluculuk, bir başka taraftan kamu denetçiliği gibi sistemlerle
vatandaşın hak arama yollarını zenginleştirmeye
çalışırken, en temel hak dağıtan, adalet
dağıtan mekanizma olan mahkemeleri kapatarak nereye varmaya
çalışıyoruz?
Değerli
milletvekilleri, adalet ticaretin penceresinden seyredilemez. Adalete ticaret
penceresinden bakamayız. Adalete Ne kadar masraflı oluyor, ne kadar
masrafsız oluyor. diye bakamayız. Devletin adalet
dağıtırken karşılaşacağı masraf
değil, vatandaşın adalete ulaşırken karşılaşacağı
zorluğa bakıp karar vermek zorundayız.
Bakın,
son atamalarda hâkimlerin sürgün edildiğini görüyoruz. Hâkimlerini sürgün
eden bir devlet adaleti sürgün etmiştir. Hâkimleri sürgün ederek
aslında adaleti, hak aramayı sürgün ediyoruz. Bu noktada lütfen
sağduyuyla, aklıselimle hareket edelim diyorum.
Hepinize
saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Tezcan.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan Kamu Denetçiliği Kanun tasarısının 15. maddesine
aşağıdaki maddenin 3. fıkra olarak eklenmesini saygı
ile arz ve teklif ederiz.
(3)
Bu madde kapsamında görevi sona eren Başdenetçi ve denetçiler
başka bir işleme gerek olmaksızın seçildikleri kamu
görevlerine iade edilir. Haklarındaki inceleme ve soruşturmaya
bulundukları görevin tabi olduğu hükümlere göre devam edilir.
şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Faruk Bal
(Konya) ve arkadaşları
BAŞKAN
Komisyon
katılıyor mu?
ANAYASA KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ İSMET SU (Bursa) Katılmıyoruz.
BAŞKAN Hükûmet
katılıyor mu?
ÇEVRE VE
ŞEHİRCİLİK BAKANI ERDOĞAN BAYRAKTAR (Trabzon)
Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN Sayın
Bal, buyurunuz. (MHP sıralarından alkışlar)
FARUK BAL (Konya)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Sayın Komisyonun ve
Sayın Hükûmetin katılmadığı önerge bakın ne: Bu
kanunun uygulamasında tasarının 31inci maddesinde
başdenetçi ve denetçilerin görevi sırasında dikkat edin,
altını çizin- işlemiş olduğu cezayı gerektiren
fiillerle ilgili düzenleme var. Bu madde ise görevleriyle ilgili olmak üzere
değil, görevlerinin dışında ve seçilme
yeterliliklerini ortadan kaldıran bir hâlin ortaya çıkması veya
bir suçun işlenmiş olması hâlinde uygulanacaktır.
Bu suçlar nedir? Tasarının
10uncu maddesinin (f) fıkrasında sayılmış. Zimmet,
dolandırıcılık, hırsızlık, rüşvet
vesaire. Şimdi, böyle bir suçu işlemiş olan denetçi ya da
10uncu maddede sıralanan Türk vatandaşı olmamak gibi, seçimin
yapıldığı tarihte yaş haddine erişememiş
olmak gibi hâller ortadan çıktığında bu madde diyor ki: Bu
başdenetçi ve denetçinin görevi sona erer. Sona erdi ve hakkında da
bir işlem başlamış oldu. O takdirde yapacağız
işlem ne? İşte bizim önergemiz, kanunda bir boşluk
doğmasın diye yapılacak işlemi ortaya koyan bir önergedir.
Bu önerge reddedildi.
Peki, bu kişiyi başdenetçi
ve denetçi sıfatıyla görevinden aldıktan sonra ne
yapacaksınız? İşte yapacağınız iş
bundan ibarettir. Kurumuna iade edeceksiniz, kurumu ne yapacaksa yapacaktır
o zatı. Dolayısıyla siz bunu reddettiniz. Önümüzdeki süreçte
eminim ki böyle bir durum ortaya çıkmasa bile aklınız
başınıza gelecek, bir yanlışlık
yapmışız şurayı bir düzeltelim diye Meclisin huzuruna
tekrar geleceksiniz. Biz size yardımcı olmaya
çalışıyoruz, eksiğinizi kapatmaya, söküğünüzü dikmeye
çalışıyoruz. Niye buna bir pozitif bakış
açısıyla bakmıyorsunuz?
Bakamazsınız çünkü
amacınız bu kanun ile -tekrar ediyorum- fakir fukara, garip
gurebanın hakkını hukukunu korumak değil ki. Bu kanun ile
oraya yandaşlarınızdan birisini oturtmak, belirli kişilere
mevki makam sağlamak ve bu kişilere de siyasi sorumluluğunuz
altında bulunan kamunun hem güç kullanarak hem kaynaklarını
çarçur ederek vermiş olduğu haksızlığın,
hukuksuzluğun üstünü kapatacak bir makam ihdas ediyorsunuz. Güya denetim
ama denetimle alakası olmayan bir aklama ve paklama müessesesi ihdas
edeceksiniz.
Allah taksiratınızı
affetsin diyor, saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim
Sayın Bal.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
Madde
15i oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Madde
16da bir önerge vardır, okutup işleme alıyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan Kamu Denetçiliği Kanun tasarısının 16. maddesinin son
cümlesinin madde metninden çıkarılmasını saygı ile arz
ve teklif ederiz.
Faruk
Bal Mehmet
Erdoğan Mehmet
Şandır
Konya
Muğla
Mersin
Sinan
Oğan Nevzat
Korkmaz Enver
Erdem
Iğdır
Isparta
Elazığ
BAŞKAN
Komisyon, katılıyor musunuz?
ANAYASA
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ İSMET SU (Bursa) Katılmıyoruz
Başkanım.
BAŞKAN
Hükûmet, katılıyor musunuz?
ÇEVRE
VE ŞEHİRCİLİK BAKANI ERDOĞAN BAYRAKTAR (Trabzon)
Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN
Sayın Bal, buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)
FARUK
BAL (Konya) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 16ncı
maddede de Başdenetçi ve denetçiye yapılacak ödemelerin,
tahsisatın, ödeneklerin, maaşların, vesairenin... Uzun uzun
sayılıyor. Uzun uzun sayıldıktan sonra
Ben size isterseniz
okuyayım, okumamış arkadaşlarımız vardır,
özellikle iktidar partisi milletvekillerine. Başdenetçiye
Başbakanlık Müsteşarı; Denetçilere Başbakanlık
müsteşar yardımcıları için belirlenen
Dikkat edin her
türlü. Önergeyi iyi anlayabilmeniz için bu her türlünün altını
çizin.
müsteşar yardımcısı için belirlenen her türlü
ödemeler dâhil malî haklar tutarında aylık ödenek ödenir.
Başbakanlık Müsteşarı ve müsteşar
yardımcılarına ödenenlerden, vergi ve diğer kesintilere
tabi olmayanlar bu Kanuna göre de vergi ve diğer kesintilere tabi
tutulamaz. Buraya kadar ödendi, daha ne istiyorsunuz? İşte
burası fazlalık. Biz de bu önergeyle diyoruz ki bunu
çıkarın kardeşim, gerek yok çünkü yukarının
tekrarından ibarettir. Bakın, o tekrarda ne diyor? 14/7/1965 tarihli
ve 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu ve diğer mevzuat
uyarınca Başbakanlık Müsteşarının
yararlanmış olduğu sosyal hak ve yardımlardan
Başdenetçi, Başbakanlık müsteşar
yardımcılarının yararlanmış olduğu sosyal hak ve
yardımlardan Başdenetçi Başbakanlık müsteşarı
yardımcılarının yararlanmış olduğu sosyal hak
ve yardımlardan da Denetçiler aynı esas ve usuller çerçevesinde
yararlanır. Yukarıdaki cümleyi niye yazdınız eğer
bunu yazacaksanız? Başbakanlık Müsteşarı,
Başbakanlık Müsteşar Yardımcısı 657
sayılı Devlet Memurları Kanununa tabi değil midir? Tabiyse
yukarıdaki hüküm bunu kapsamaktadır. Altına Çuvala bir bağ
daha atalım. anlayışıyla yapılmış bir
düzenlemedir.
Dolayısıyla,
son cümlenin metinden çıkarılmasına ilişkin önergemizi yüce
heyetin takdirine sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Bal.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmemiştir.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
Madde 17de iki önerge
vardır, sırasıyla okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
Kamu Denetçiliği Kanun tasarısının 17. maddesinin (4)
fıkrasına Bu halde ilgili kurum yaptığı işlemin
sonucunu Kuruma bildirir. cümlesinin eklenmesini saygı ile arz ve teklif
ederiz.
Faruk
Bal Mehmet
Şandır Nevzat
Korkmaz
Konya Mersin
Isparta
Mehmet
Erdoğan Sinan
Oğan Enver
Erdem
Muğla
Iğdır
Elâzığ
Alim
Işık
Kütahya
BAŞKAN Diğer
önergeyi okutup işleme alıyorum.
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
276 sıra sayılı Kamu Denetçiliği Kurumu Kanunu
Tasarısının 17nci maddesinin 4üncü fıkrasının
aşağıdaki gibi değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
(4) Kuruma başvuru
için idari başvuru yollarının tüketilmesi şart
değildir.
Kazım
Kurt Mahmut
Tanal Ali
Özgündüz
Eskişehir İstanbul
İstanbul
Bülent
Tezcan Uğur
Bayraktutan Hüseyin
Aygün
Aydın
Artvin
Tunceli
BAŞKAN Komisyon,
katılıyor musunuz?
ANAYASA KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ İSMET SU (Bursa) Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet,
katılıyor musunuz?
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK
BAKANI ERDOĞAN BAYRAKTAR (Trabzon) Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN Sayın
Kurt, buyurunuz lütfen. (CHP sıralarından alkışlar)
KAZIM KURT
(Eskişehir) Sayın Başkanım, sayın milletvekilleri;
276 sıra sayılı Kanun Tasarısının 17nci
maddesinin değiştirilmesiyle ilgili önergemiz üzerine söz aldım.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Öncelikle, önergemizde
şunu diyoruz: Kuruma başvuru için idari başvuru
yollarının tüketilmesi şart değildir. Bunun anlamı
şu: Eğer kurum belli bir işlevi görecek ise ve gerekçede
saydığımız yönetimi denetleyen ama yönetime bağlı
olmayan bir kamu denetçisine ihtiyaç var ise, sistemin de istisnasız tüm
idari işlem ve eylemleri kapsaması söz konusuysa, yine gerekçede
ileri sürdüğümüz kamu yönetimi-vatandaş ilişkilerinde
karşılaşılan uyuşmazlıkların etkin ve
hızlı bir şekilde çözümü amaçlanıyor ise o zaman bu maddede
konulan idari yolların tüketilmesi cümlesinin çıkarılması
gerekir çünkü 2577 sayılı Yasanın 11inci maddesi idari
yolları saymıştır. Burada eğer idareden bir talepte
bulunma, üst bir makama müracaat etme şartı aranır ise üst
makamın bu verilen dilekçeye karşı en az altmış gün
cevap verme süresi var. Bu, boşuna bu işi uzatan ve gerekçede ileri
sürdüğümüz etkin ve hızlı bir şekilde yönetenle yönetilen
arasındaki sorunu çözme işlevini yerine getirmeyecektir. Biz bu
işi gerçekten yapmak istiyor isek, o zaman vatandaşın hak arama
yollarını kolaylaştırmayı formüle etmemiz gerekir.
Oysa belli bir dönemden bu yana ceza hukukunda uzlaşmacıyı,
hukuk uyuşmazlıklarında ara bulucuyu, kamuyla ilgili idari
uyuşmazlıklarda da kamu denetmenini gündeme getirip
kurumlaştırarak yargıyı bir tarafa iten ve yargı
dışında alternatif çözümler arayan bir sistem getirmek üzereyiz.
Bu, Türk hukuku açısından, Türk hukukunun demokratik ve laik olma
özelliğini ortadan kaldırtmaya elverişli bir
yaklaşımdır.
Şimdi,
size şunu soruyorum
Dün Sayın Bakana sorduk, şöyle bir cevap
verdi: 2011 yılında idari yargılama kapsamı içerisinde
idare mahkemeleri ve Danıştayda toplam 454.662 dosya var. Yani, bu
kadar işi Türkiye'nin pek çok yerinde kurmuş olduğumuz idari
yargı mekanizmasıyla ve kökleşmiş bir Danıştay
uygulamasıyla çözemiyor isek, sadece 1 başdenetçi, 5 tane denetçi ve
onun yanındaki uzmanlarla kuracağımız bir kurum içerisinde
milyonları bulacak bir işi çözme şansımız hiç yoktur.
İdarenin tüm eylem ve işlemleri bu kamu denetiminin denetimine tabi
ise bunun sayısının ne olabileceğini ne şu anda bu
yasayı teklif edenler biliyor ne bu ülkeyi yönetenler biliyor.
Milyonları geçer. Milyonları geçecek bir iş ve işlemi
sadece 6 kişinin denetimine vermek kadar mantıksız bir uygulama
yoktur ve bunu da denetimi, uyuşmazlığı etkin ve
hızlı bir şekilde çözmek gerekçesiyle sunmak yanlıştır.
Burada dikkat edilmesi gereken nokta, bu kurumlara seçilen insanların,
seçilecek insanların ne kadar bağımsız
olacağıdır. Şimdiye kadar seçmiş olduğumuz
bağımsız kurulların yaptığı
uygulamaları hepimiz biliyoruz; kraldan çok kralcı,
yanlışlarla dolu ve bu işi üstünkörü değerlendiren bir
yapı.
İçişleri
Bakanlığında yüzlerce müfettiş var, denetleyebiliyor
musunuz? Denetleyemiyorsunuz. İş müfettişi binlerce işi
denetleyebiliyor mu? Denetleyemiyor. Dolayısıyla bu da uygulanma
şansı olmayan bir kurum olarak Türk hukukuna girecek ama vatandaşla
devlet arasındaki olumsuz ilişkileri etkin bir biçimde çözecek bir
mekanizma yaratılamayacaktır. Biz hiç değilse işin
hızlanabilmesi için bu önergenin kabul edilmesini diliyoruz.
Hepinize
saygılarımı sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Kurt.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
Kamu Denetçiliği Kanun tasarısının 17. maddesinin (4)
fıkrasına Bu halde ilgili kurum yaptığı işlemin
sonucunu Kuruma bildirir. cümlesinin eklenmesini saygı ile arz ve teklif
ederiz.
Faruk Bal (Konya) ve
arkadaşları
BAŞKAN
Komisyon, katılıyor musunuz?
ANAYASA
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ İSMET SU (Bursa) Katılmıyoruz.
BAŞKAN
Hükûmet, katılıyor musunuz?
ÇEVRE
VE ŞEHİRCİLİK BAKANI ERDOĞAN BAYRAKTAR (Trabzon)
Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN
Sayın Işık, buyurunuz. (MHP sıralarından
alkışlar)
ALİM
IŞIK (Kütahya) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
görüşmekte olduğumuz 276 sıra sayılı Kamu
Denetçiliği Kurumu Kanunu Tasarısının 17nci maddesi
hakkında vermiş olduğumuz önerge üzerine söz aldım. Bu
vesileyle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, tasarının 17nci maddesi kuruma başvurunun
nasıl yapılacağını ve işlemlerin nasıl yürütülüp
sonuçlandırılacağını konu etmektedir. Bunun dördüncü
fıkrası da idari yargı yolunun bitirilmesini esas almakta ancak
telafisi güç veya imkânsız zararların doğması ihtimali
bulunan hâllerde idari başvuru yolları tüketilmese dahi
başvuruları kabul edebilir hükmü yer almaktadır. Önergemiz, kabul edilmesi durumunda işlemin
nasıl sonuçlandırılacağını hükme bağlayan
bir önergedir. Dolayısıyla Sayın Komisyonun ve Hükûmetin bu
önergeye -maddenin daha olgunlaşması amacıyla verilmiş
olmasına rağmen- katılmamasını gerçekten hayretle
karşıladığımı ifade etmek istiyorum.
Peki,
başvurudan sonra kuruma gönderdi, ne olacak? İdare
yaptığı işlemle ilgili sonucu kuruma bildirecek ki bu
işlem tamamlansın. Böyle son derece iyi niyetle
hazırlanmış bir önergeye dahi katılmayan Komisyon ve
Hükûmet, anlaşılan o ki muhalefetten gelen öneri ne olursa olsun
-ağzıyla kuş tutsa dahi- kabul etmez çünkü ilahî kitap sadece
onlara hak veriyor! Buradaki muhalefet partilerine mensup hiçbir milletvekili
doğruyu düşünemez, doğruyu bilemez! Bunlar, bu Cenabıallahın
yarattığı en kutsal varlıklar olarak sadece AKPde
toplanmıştır! Böyle bir şey olabilir mi Sayın Bakan?
Nasıl sonuçlandıracaksınız bu işlemi?
Dolayısıyla bu önerge bununla ilgili bir önerge.
Sayın Bakan, dün,
yüce kurulun değerli üyeleri, Sayın Başbakan
Yardımcısı Bekir Bozdağ Beye kapatılan adliyelerle
ilgili sorular sorduk. Sayın Başbakan Yardımcısı dedi
ki: Bununla ilgili Adalet Bakanlığında bir
çalışmanın olduğunu arkadaşlarım bana iletti,
henüz kesinleşmiş bir şey yok.
Şimdi
sayın bürokratlara buradan sesleniyorum: Siz bir ülkenin Başbakan
Yardımcısına doğru bilgi vermiyorsanız kime doğru
bilgi vereceksiniz?
Kütahya
ilinin Domaniç ilçesinde, Osmanlının beşiğinde adliyenin
kapısına bugün kilit vuruldu. Hâkim ve savcıların tayinleri
çıkmış, memurların nereye gidecekleri belli olmuş,
Tavşanlıya bağlanacağı bildirilmiş, Domaniç
halkı ayakta. Niye doğru bilgi vermiyorsunuz? Dün bu yüce Meclise
niye yanlış bilgi verdirtiyorsunuz? Adam gibi doğru bilgiyi
verseniz de Şu ilde şu kadar ilçe kapanıyor, buradaki
adliyeleri kapattık. dese ve Başbakan Yardımcısı da
yalancı konumuna düşmese daha doğru olmaz mı? Ne oldu? Dün
sakladınız, bugün ortada.
Değerli
milletvekilleri, bu kanun sadece 250ye yakın kaymaklı, iş
sahibi olacak iktidar partisi yandaşına yeni iş bulma kanunudur.
246 kadroya yandaşlardan, evlatlarınızdan,
damatlarınızdan, gelinlerinizden uygun olanları yerleştirme
kanunundan başka bir şey değildir. Ülkede adaletin
dağıtıldığı, adliyelerin
kapatıldığı bir dönemde kamu denetçisi gelip de hiçbir
vatandaşın sorununu çözecek bir durumda değildir.
Dolayısıyla bu kanunda yapılabilecek hiçbir şeyin
olmadığını ifade etmek bizim görevimiz.
Ama sayın
milletvekilleri, sizler okumuyor olabilirsiniz, Nasıl olsa bizim
görevimiz oylama sırasında orada bulunmak. diye
düşünebilirsiniz ama bakınız, sizi ve bizleri bürokratlar
kandırıyorlar, doğru bilgileri Başbakan
Yardımcısına dahi vermiyorlar değerli milletvekilleri. Ya
bu bürokratlarla ilgili Bakan aracılığıyla
hesaplaşınız ya da bunların bu Kurulda doğru bilgi
vermesini mutlaka sağlayınız. Bu muhalefetin görevi olduğu
kadar iktidar partisinin, siz değerli milletvekillerinin de görevidir.
Benim memleketimde adliye kapanıyor, yalan söylettiriyorlar Başbakan
Yardımcısına, bunların nesine güveneceğiz biz? Bu
kanunu hazırlayan bu bürokratlar. Doğru bilgiyi vermeyen
bürokratın yazdığı hiçbir cümlenin bir anlamı yok.
Önergemize
desteğinizi bekliyor, saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmemiştir.
Komisyonun
bir redaksiyon talebi vardır.
Buyurun.
ANAYASA
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ İSMET SU (Bursa) Sayın Başkanım,
17nci maddenin 2nci fıkrasında geçen pasaport
numarasını ibaresinden sonra virgül konulması gerekmektedir,
eklenmesini talep ediyoruz.
BAŞKAN
17nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Kabul edilmiştir.
18inci
maddede iki adet önerge vardır, sırasıyla okutuyorum.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 276 sıra sayılı Kamu Denetçiliği Kurumu Kanunu
Tasarısı'nın 18'inci maddesinin 2'nci fıkrasının
aşağıdaki gibi değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
"(2)
Devlet sırrı veya ticari sır niteliğindeki bilgi ve
belgeler, yetkili mercilerin en üst makam veya kurulunca gerekçesi belirtilmek
suretiyle verilmeyebilir. Ancak, Devlet sırrı niteliğindeki
bilgi ve belgelerin incelenmesinde zorunluluk olduğunun, Başdenetçi
tarafından Komisyona bildirilmesi halinde, Komisyonun talebi üzerine Büyük
Millet Meclisi Genel Kurulunun karar vermesi durumunda, bu bilgi ve belgeler
Başdenetçi veya Denetçiler tarafından yerinde incelenebilir.
Mahmut
Tanal Mehmet
Hilal Kaplan Ali
Özgündüz
İstanbul Kocaeli İstanbul
Dilek
Akagün Yılmaz Bülent
Tezcan Hüseyin
Aygün
Uşak Aydın Tunceli
Uğur
Bayraktutan
Artvin
BAŞKAN
Şimdiki önergeyi okutup işleme alıyorum.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan Kamu Denetçiliği Kanun tasarısının 18. Maddesinin
aşağıdaki şekilde düzenlenmesini arz ve teklif ederiz.
Madde
18- (1) Kurumun inceleme ve araştırma konusu ile ilgili olarak
istediği bilgi ve belgelerin, bu isteğin tebliğ edildiği
tarihten itibaren otuz gün içinde verilmesi zorunludur. Bu süre içinde istenen
bilgi ve belgeleri haklı bir neden olmaksızın vermeyenler
hakkında Başdenetçi veya Denetçinin başvurusu üzerine ilgili
merci, disiplin soruşturması açar.
(2)
Devlet sırrı veya ticari sır niteliğindeki bilgi ve
belgeler, yetkili mercilerin en üst makam veya kurulunca gerekçesi belirtilmek
suretiyle verilmeyebilir. Ancak, devlet sırrı niteliğindeki
bilgi ve belgeler Başdenetçi veya görevlendireceği Denetçi
tarafından yerinde incelenebilir.
Erkan Akçay Enver
Erdem Seyfettin
Yılmaz
Manisa Elâzığ Adana
Mesut Dedeoğlu Reşat
Doğru
Kahramanmaraş Tokat
BAŞKAN
Komisyon, katılıyor musunuz?
ANAYASA
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ İSMET SU (Bursa) Katılmıyoruz.
BAŞKAN
Hükûmet, katılıyor musunuz?
ÇEVRE
VE ŞEHİRCİLİK BAKANI ERDOĞAN BAYRAKTAR (Trabzon)
Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN
Sayın Yılmaz, buyurunuz lütfen. (MHP sıralarından
alkışlar)
SEYFETTİN
YILMAZ (Adana) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
276
sıra sayılı Kamu Denetçiliği Kurumu Kanunu
Tasarısının 18inci maddesiyle ilgili önergemiz üzerinde söz
almış bulunuyorum. Hepinizi saygılarla selamlıyorum.
Şimdi,
Sayın Başkan ve Sayın Bakana niye
katılmadıklarını sormak istiyorum. Şimdi, bir
şeyi anlatmak için bu önergeyi verdik. Bakın, bizim önergemiz ile
18inci madde aynı, virgülüne virgülüne, noktasına noktasına
kadar, başlığına kadar aynı. (MHP ve CHP
sıralarından alkışlar) Şimdi, çok özür diliyorum. Bunu
niye yapıyoruz? Yani Hükûmet olarak, Komisyon olarak, milletvekili olarak
işlevimizin farkına varacağız. Burada Avrupa
Birliğiyle ilgili bir yasak savmak adına bir şey ortaya
getiriyorsunuz. Bu
TÜLİN
ERKAL KARA (Bursa) Tamam da siz niye önerge veriyorsunuz?
SEYFETTİN
YILMAZ (Devamla) Cevap verirseniz buradan verin.
Şimdi,
Meclisin görevini yerine getirmediği, Komisyonun görevini doğru
yerine getirmediği, Hükûmetin konuyu takip etmediği yerde bu kanun
tasarısından ne bekliyorsunuz? Yani çok enteresandır,
bakın, muhalefetten gelen her şeye Komisyon katılmıyor,
Hükûmet katılmıyor ve iktidar partisi milletvekilleri reddediyor. Bu
anlayışla biz burada milletin dertlerine nasıl çare
olacağız? Üç gündür Meclis Başkan Vekili dâhil olmak üzere, çalışanlar
dâhil olmak üzere, milletvekilleri olmak üzere burada bir şeyler
yaptığımızı sanarak mesai harcıyoruz. Şimdi,
oturup uzlaşılsa, muhalefetle beraber halkın, milletin
menfaatlerine işleri yapsak bu sıkıntıların hiçbiriyle
karşılaşmayacağız.
Şimdi,
buradan şu sonuç çıkıyor: Siz ne konuşursanız
konuşun, bürokratlar getiriyor, yukarıdan birileri talimat veriyor,
Hükûmet buraya tasarıyı sunuyor, komisyondan aynı şekilde
geçiyor, nasıl olsa Mecliste Adalet ve Kalkınma Partisinin
çoğunluğu var, burada da parmaklar kalkacak ve kabul edilecek.
Ee,
şimdi, halkın hangi derdine çare bulacaksınız? Burada
birkaç örnek vereceğim. Bakın, bir sürü kanun tasarısında,
saatlerce burada, Gelin, şu milletin yararına şunları
yapalım. dedik. İşte, 2/B Yasasında. Ben buradan
soruyorum, bak, çok yoğun olarak, Adana, Mersin, Antalya ve Muğla
milletvekilleri Allah rızası için bölgelerine gitsinler, bizim burada
söylediklerimizin doğru olup olmadığını,
verdiğimiz önergelerin doğru olup olmadığını
orada görsünler. Ben geçen gün gezdim Muğlayı, Antalyayı,
Mersini, Adanayı. Milletin yıllardır sahiplendiği
topraklar elinden alınıyor. Bunları buralarda saatlerce
söyledik, ama şimdi olduğu gibi Muhalefetten geldi. diye
reddettiniz.
Çek
Yasası düzenlendi, saatlerce söylendi, geçen hafta Adanada esnafı
gezdim. Bakın, Merkez Bankasının verileri -Bir şeyi
yaparken bir şeyi bozuyorsunuz- mayıs ayına göre bir aylık
geriye dönen çek oranı yüzde 34,2; bir yıl içerisinde yüzde 118.
Ticaret ölmüş, sanayici ölmüş, kan ağlıyorlar. Gidin, bir
konuşun. Şimdi, bunları düzelttiğimizde ne olacak?
Şike
Yasasıyla ilgili söylendi, altı ay sonra değiştirdiniz.
Gazi
yerleşkesiyle ilgili burada saatlerce konuştuk. Bir gecede 1inci
dereceden 3üncü derece sit alanına çevrildi, ama Mecliste kimsenin
çıtı çıkmadı. Yüz yaşındaki ağacı on
yaşında gösteren bir raporla, bir kurulla bunlar
gerçekleştirildi.
Şimdi,
Meclis olarak, biz kendi etkinliğimizi, kendi yetkilerimizi kullanamazsak
burada ne yapabileceğiz? İşte, burada örneğini gördük,
aynı maddeyi getirdik, ona bile ret. Ben bunu söylemeseydim, şimdi
konuşmadan sonra da soracaklardı, kabul, ret, böyle bir
anlayışla, ne yapacaksınız bununla ilgili?
Şimdi,
tabii, zorunuza gidebilir, ama bunu ben bir şeyi ispatlamak için
yaptım ve ispatladığımız da ortaya çıktı ve
bugün kendi seçim bölgemle ilgili de son bir şey söyleyeceğim:
Bakın,
Adananın Saimbeyli ilçesi Adanaya 170-
Ben
hepinize teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
AHMET
AYDIN (Adıyaman) Sayın Başkanım, bir düzeltme yapmak
istiyorum.
Konuşmacı
bir şey ispat etmek istedi, gene yanlış yere tosladı, öyle
diyebilirim.
SEYFETTİN
YILMAZ (Adana) Tosladı kelimesi yanlış.
AHMET
AYDIN (Devamla) - Çünkü özellikle Meclisin boş bir vakti,
çalıştırmak istedi, o arzudaydı, bizi yanıltmak istedi
ama oradaki önergeyle komisyon metni aynı değil, farklıdır.
Şimdi, komisyon başkanımız
OKTAY
VURAL (İzmir) Evet, evet, aynı değil, zaten Sayın
Milletvekili sordu Niye karşı
çıkıyorsunuz? dedi, neden karşı
çıktıklarını söyleyemedi.
AHMET
AYDIN (Adıyaman) Aynı şeyi getirerek bir şeyi ispat etmeye
çalıştı,
yanıldı, kamuoyu
OKTAY
VURAL (İzmir) Zaten o amaçla söyledi. +
AHMET
AYDIN (Adıyaman) - Yanlış önerge getirdi.
OKTAY
VURAL (İzmir) - Neye karşı çıktıklarını bile
söyleyemediniz ya!
BAŞKAN
- Evet, kayıtlara geçti.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 276 sıra sayılı Kamu Denetçiliği Kurumu Kanunu
Tasarısı'nın 18'inci maddesinin 2'nci fıkrasının
aşağıdaki gibi değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
"(2)
Devlet sırrı veya ticari sır niteliğindeki bilgi ve
belgeler, yetkili mercilerin en üst makam veya kurulunca gerekçesi belirtilmek
suretiyle verilmeyebilir. Ancak, Devlet sırrı niteliğindeki
bilgi ve belgelerin incelenmesinde zorunluluk olduğunun, Başdenetçi
tarafından Komisyona bildirilmesi halinde, Komisyonun talebi üzerine Büyük
Millet Meclisi Genel Kurulunun karar vermesi durumunda, bu bilgi ve belgeler
Başdenetçi veya Denetçiler tarafından yerinde incelenebilir."
Mahmut Tanal (İstanbul) ve arkadaşları
BAŞKAN
Komisyon katılıyor mu?
ANAYASA
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ İSMET SU (Bursa) Katılmıyoruz
Başkanım.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
MİLLî
SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) Katılmıyoruz.
MEHMET
AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) Mehmet Hilal Kaplan.
BAŞKAN
Sayın Kaplan, Değerli Hemşehrim, buyurun. (CHP
sıralarından alkışlar)
MEHMET HİLAL KAPLAN
(Kocaeli) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 276 sıra
sayılı Kanun Tasarısının 18inci maddesiyle ilgili
Cumhuriyet Halk Partisi olarak vermiş olduğumuz önerge üzerinde söz
almış bulunmaktayım. Yüce heyetinizi ve tutuklu bulunan
milletvekilleri Sayın Mustafa Balbayı, Sayın Mehmet
Haberalı, Sayın Engin Alanı, Sayın Selma Irmakı,
Sayın Kemal Aktaşı, Sayın Faysal
Sarıyıldızı, Sayın Gülser
Yıldırımı ve Sayın İbrahim Ayhanı
saygıyla selamlıyorum.
İzin verirseniz, bu
konuya biraz değinmek istiyorum. 12 Haziran seçimlerinin üzerinden tam bir
yıl geçti. Halkın oylarıyla milletvekili seçilen, Yüksek Seçim
Kurulunca da mazbataları verilen, yukarıda adını
saydığım bu milletvekilleri ne yazıktır ki hâlâ
cezaevlerinde. Milletin oylarıyla seçilen milletvekillerinin tutuklu
olmaları demokrasimizin bir ayıbıdır. Bu, aynı
zamanda, Meclisimizin de bir ayıbıdır. Bu ayıbın büyük
bir kısmı, bu konuda yapıcı hiçbir adım atmayan
iktidar partisinin kendisinin ve özellikle Sayın
Başbakanındır. Hepimiz biliyoruz ki bu Meclis, geçen bir
yıl içerisinde, birçok kişi ve kuruma özgü yasal düzenlemeleri bir
gecede çıkarmıştır ancak aynı
duyarlılığı, aynı gayreti tutuklu milletvekillerine
karşı yapmamıştır. Öyle anlaşılıyor ki,
bu konuda iktidar partisinin siz değerli milletvekillerinin bir adım
atabilmesi için Sayın Başbakandan bir talimat gelmesi gerekiyor.
Değerli milletvekilleri, gelin, bu ayıbı, Meclisin ayıbını,
hepimizin ayıbını ortadan kaldıralım, cezaevlerinde
tutuklu milletvekilleri kalmasın. Bu duygularımı, 12 Haziran
seçiminin yıl dönümü nedeniyle, kısaca ifade ettim.
İzniniz olursa
bugünkü gündeme gelmek istiyorum. Demokrasilerde, vatandaşların temel
hak ve özgürlüklerinin yönetimlere karşı korunması ve güvence
altına alınması esastır. Bu bağlamda, kamu denetçiliği
kurumunu önemsiyor, ülkemiz için de olumlu bulduğumuzun altını
çizmek istiyorum. Tasarının tümü üzerinde ve birçok maddesi üzerinde
milletvekili arkadaşlarım tasarının eksikliklerini ve bu
eksikliklerin giderilmesi konusunda Cumhuriyet Halk Partisinin önerilerini siz
değerli milletvekilleriyle paylaştılar, paylaşmaya devam
ediyoruz.
Bu çerçevede, ben de tasarının 18inci
maddesinin 2nci fıkrasında belirtilen: Devlet sırrı veya
ticarî sır niteliğindeki bilgi ve belgeler, yetkili mercilerin en üst
makam veya kurulunca gerekçesi belirtilmek suretiyle verilmeyebilir. Ancak,
Devlet sırrı niteliğindeki bilgi ve belgeler Başdenetçi
veya görevlendireceği Denetçi tarafından yerinde incelenebilir.
Yukarıdaki ifadelerden de anlaşılacağı gibi bu
düzenlemeyle kamu denetçisine olağanüstü bir yetki verilmektedir. Devlet
sırrı dediğimiz, açıklanması devletin dış
ilişkilerine, millî savunmasına ve millî güvenliğine zarar
verebilecek, anayasal düzeni ve dış ilişkilerde tehlike
yaratabilecek nitelikteki bilgilerdir. Bu madde ile devlet sırrı
niteliğindeki bilgilerin görülebilmesi cumhuriyet savcısına ya
da kamu denetçisini seçecek Parlamento üyelerine dahi tanınmazken bir kamu
denetçisine verilmesini doğru bulmadığımızı ifade
etmek istiyorum. Eğer denetçinin bu bilgilere, devlet sırrı
niteliğindeki bu bilgilere ulaşması gerekiyorsa buna Türkiye
Büyük Millet Meclisinin izin vermesinin gerektiğini doğru bulmaktayız.
Kanun maddesinin böyle düzenlemesinin daha doğru
olacağına inanıyor, bu konuda verdiğimiz önergeye destek
vermenizi istiyorum.
Yüce Meclisinizi tekrar saygıyla selamlıyorum.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Kaplan.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmemiştir.
Madde 18i
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
Madde
19da bir önerge vardır, okutup işleme alıyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan Kamu Denetçiliği Kanun tasarısının 19. maddesinin (2)
fıkrasının "(2) Bilirkişilere yaptıkları
işin niteliğine, sarf ettikleri emek ve mesaiye uygun bir ücret
ödenir. Bilirkişi ücreti damga vergisi hariç herhangi bir vergi ve
kesintiye tabi tutulmaz."
saygı
ile arz ve teklif ederiz.
Faruk
Bal Mehmet
Erdoğan Mehmet
Şandır
Konya Muğla Mersin
Sinan
Oğan Nevzat
Korkmaz Enver
Erdem
Iğdır Isparta Elâzığ
BAŞKAN
Komisyon, katılıyor musunuz?
ANAYASA
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ İSMET SU (Bursa) Katılmıyoruz.
BAŞKAN
Hükûmet, katılıyor musunuz?
MİLLÎ
SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Bilirkişilere
tevdi edilecek işler farklı nitelikte ve mahiyette olacaktır.
Bilirkişilerin sarf edeceği emek ve mesai de buna bağlı
olarak farklılık arz edecektir. Bu sebeple maktu ücret yerine daha
esnek bir yöntem ile ücretin belirlenmesi gerekir.
BAŞKAN
- Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Madde
20de üç önerge vardır, sırasıyla okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan Kamu Denetçiliği Kanun Tasarısının 20. maddesinin (2)
fıkrasında bulunan yollarını kelimesinden sonra gelmek
üzere başvuru süresini ve başvurulacak makamı ibaresinin
eklenmesini saygı ile arz ve teklif ederiz.
Faruk
Bal Mehmet
Şandır Nevzat
Korkmaz
Konya Mersin Isparta
Mehmet
Erdoğan Sinan
Oğan Enver
Erdem
Muğla Iğdır Elâzığ
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
276 sıra
sayılı Kanun Tasarısının 20nci maddesinin üçüncü
fıkrasına Bu süre içinde gerekçesini bildirmeyenler hakkında,
Başdenetçi veya Denetçinin başvurusu üzerine ilgili merci, disiplin soruşturması
açar. cümlesinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Pervin
Buldan Ayla
Akat Sırrı
Sakık
Iğdır Batman Muş
Levent
Tüzel Sebahat
Tuncel
İstanbul İstanbul
BAŞKAN Şimdiki
önergeyi okutup işleme alıyorum.
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 276
sıra sayılı Kamu Denetçiliği Kurumu Kanunu
Tasarısının 20nci maddesinin 1inci fıkrasının
aşağıdaki gibi değiştirilmesini arz ve teklif ederiz
(1) Kurum, inceleme ve
araştırmasını başvuru tarihinden itibaren en geç
altı ay içinde sonuçlandırır. Bu süre içinde bitirilmeyen
inceleme ve araştırmaya ilişkin rapor hazırlanmaz, denetime
dair herhangi bir açıklama yapılmaz.
Dilek
Akagün Yılmaz Mahmut
Tanal Ali
Özgündüz
Uşak İstanbul İstanbul
Bülent
Tezcan Uğur
Bayraktutan Hüseyin
Aygün
Aydın Artvin Tunceli
BAŞKAN Komisyon,
katılıyor musunuz?
ANAYASA
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ İSMET SU (Bursa) Katılmıyoruz.
BAŞKAN
Hükûmet, katılıyor musunuz?
MİLLÎ
SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) Katılmıyoruz.
BAŞKAN
Hükûmet de katılmıyor.
Kim
konuşacak?
MEHMET
AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) Sayın Dilek Akagün Yılmaz.
BAŞKAN
- Buyurun Sayın Yılmaz. (CHP sıralarından
alkışlar)
Sayın
Yılmaz gelirken, Sayın Özel, hoş geldiniz.
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) Buradayım efendim.
BAŞKAN
Hayır, başka bir şey için söylüyorum. Benim yönetmediğim
toplantılarda da dilerim o performans olur.
Buyurunuz.
DİLEK
AKAGÜN YILMAZ (Uşak) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın
milletvekilleri, burada ben gerçekten bugün görüşmüş olduğumuz
Kamu Denetçiliği Kanunu Tasarısıyla ilgili sakıncalı
gördüğüm konuları sizlere anlatmak için söz almıştım
ama gündem o kadar fazla ve yoğun ilerliyor ki bu nedenle de gündemdeki bu
adliyelerin kapanması, yargıç, savcı atamalarını
konuşmadan geçmek mümkün değil.
Benim
de ilimde Karahallı ilçesi ve Ulubey ilçesinin adliyeleri kapandı.
Bunlar yıllardan beri, Uşakın neredeyse il olmasından beri
adliyeleri olan ilçeler ve bu
ilçelerdeki adliyelerin kapanması oradaki insanlar açısından o
kadar zor durumlar yaratacak ki bunu hepiniz, belki kapanan ilçelerdeki AKP
milletvekili arkadaşlarımız da yaşayarak görecekler ya da
bu tepkileri alıyorlar.
Türkiye
çapında, yani bizim öğrendiğimiz bilgiye göre, yüz kırk
sekiz tane adliye kapandı. Bu yüz kırk sekiz adliyenin kapanma
gerekçesi tasarruf olsa gerek. Şimdi, bu tasarruf nasıl bir tasarruf?
Devlet tasarruf edecek belki, orada fazladan personel
çalıştırmayacak ama vatandaş ne yapacak? Dava açarken bir
başka ilçeye gitmek durumunda kalacak, keşif yapılırken
daha fazla masraf yatacak, tanık dinletirken yine daha fazla masraf
yapılacak. O zaman bunun neresi tasarruf? Devlet bir taraftan tasarruf
ederken vatandaş kat kat fazlasıyla bunun fazlasını
harcayacak. Şimdi, bu şekilde yaparak, vatandaşı bu kadar
zarara sokarak adalete bir ticaretmiş gibi yaklaşarak neyi
düzeltebileceğiz?
Şimdi,
biz burada konuştuğumuz yasalarla, tasarılarla -geçen hafta ara buluculuğu
konuştuk, bu hafta kamu denetçiliğini görüşüyoruz-
vatandaşın adalete erişimini kolaylaştırmaya
çalışıyoruz ama bu adliyeleri kapatarak o adalete erişimi
ortadan kaldırıyorsunuz, sosyal yaşamı yok ediyorsunuz,
oraları köyleştiriyorsunuz ve oralarda adil yargılama ilkesini
hiçe sayıyorsunuz. Bir kere bu nedenle bu kararın yeniden gözden
geçirilmesi gerektiğini düşünüyorum.
Ayrıca,
61 yılından beri, elli yıldır, bu kadar büyük bir atama,
hâkim, savcı ataması olmamış, böylesine bir kıyım
şimdiye kadar yaşanmamış. Şimdi, bu
kıyımı, işte bu adliyeleri kapatarak, insanları
istemedikleri yerlere vererek, AKP düşüncesinde olmayan yargıç ve
savcılara gözdağı vererek bugün bu işleri
yapıyorsunuz. (CHP sıralarından alkışlar)
İsim
de verebilirim ben sizlere: Erhan Özen. İstanbul Savcısıyken,
hiçbir talebi yokken, hakkında hiçbir soruşturma
açılmamışken ve şimdiye kadar çok başarılı
bir savcıyken Elâzığa gönderiyorsunuz.
Ömer
Faruk Eminağaoğlunu artık hepiniz tanıyorsunuz; YARSAV
Başkanıydı, şu anda YARGI-SEN Başkanı.
Hakkında uyduruk davalar açılıyor, uydurma senaryolar
yazılıyor ve HSYK tarafından yer değiştirme
kararı veriliyor, onun da yeri değiştiriliyor.
Buna
benzer, hakkında hiç soruşturma dahi açılmayan pek çok
insanın, hâkim ve savcının yerini değiştiriyorsunuz,
onlara gözdağı veriyorsunuz, ondan sonra da bu yasaları
getiriyorsunuz, diyorsunuz ki: Biz adalete erişimi
kolaylaştıracağız, insanların haklarına,
özgürlüklerine, adalet duygularına biz sesleneceğiz. Bunların
hepsi yalan arkadaşlar! Asıl, yargıçları siz böyle yok
etmeye çalışarak, savcıları yok etmeye çalışarak
insanların adalet duygusunu yok ediyorsunuz, incitiyorsunuz
insanları.
Şimdi
burada çok az bir zamanım kaldı, birkaç tane konuya değinmek
istiyorum ben size. Burada, bu tasarının 18/2 fıkrasında
diyorsunuz ki: Eğer kamu başdenetçisi istiyorsa devlet
sırrını gidip yerinde inceleyebilir. Ama biliyor musunuz
arkadaşlar, dün biz Adalet Komisyonunda Devlet Sırrı Kanunu
Tasarısını görüştük. Orada, Başbakan ve bakanlar
karar veriyorlar devlet sırrı olduğuna. Buna ilişkin
İdari Yargılama Usulü Kanunu gereğince hiçbir yargıya dahi
başvuramıyoruz. Yani bir konuda bilgi almak istiyorum ben, Başbakan
diyor ki: Bu devlet sırrıdır. Buna karşı idari
yargıya bile başvurma hakkım yok. Yani bu devlet sırrı
niteliğindeki bilgileri siz mahkemelerden saklıyorsunuz ama kamu
denetçisine gösteriyorsunuz. Böyle bir özensizlik olabilir mi, böyle bir
çelişki olabilir mi? Mahkemelerden gizlenip de kendi
yandaşınız olduğuna güvendiğiniz kamu denetçisine bu
devlet sırrını açmak nasıl bir mantıktır, ben
bunu anlayamıyorum sevgili arkadaşlar. (CHP sıralarından
alkışlar)
Bunun
yanında, şimdiki söz almış olduğum bu 20nci maddede
diyorsunuz ki: Eğer öneriyi idare kabul etmezse otuz gün içinde cevap
verir. Yani kurumun önerisini idare kabul etmeyecekse altı ay boyunca
vatandaşı neden süründürüyorsunuz? O zaman bu tasarının
anlamı ne? Kamu başdenetçiliğinin ve kamu deneticiliğinin
anlamı ne? Bir yaptırımı olması lazım. Kurum bir
şey söylüyorsa, bu konuda olumlu bir gelişme varsa,
vatandaşın talebini kabul ettiyse, bunu da idare keyfî bir
şekilde kabul etmiyorsa bunun bir yaptırımının
olması lazım. Yaptırımı olmayan hiçbir şeyin
anlamı yoktur -Recep Bey, oradan bakıyor- değil mi? Değil
mi sevgili arkadaşlar?
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
DİLEK
AKAGÜN YILMAZ (Devamla) Yaptırımı olmayan bir sözün bir
anlamı var mıdır? İşte, bunların ben düzeltilmesi
gerektiğini söyleyecektim ama zamanım yetmedi değerli
arkadaşlarım.
Teşekkür
ederim. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Yılmaz.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
276 sıra
sayılı Kanun Tasarısının 20nci maddesinin üçüncü
fıkrasına Bu süre içinde gerekçesini bildirmeyenler hakkında,
Başdenetçi veya Denetçinin başvurusu üzerine ilgili merci, disiplin
soruşturması açar. cümlesinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Pervin
Buldan (Iğdır) ve arkadaşları
BAŞKAN
Komisyon katılıyor mu?
ANAYASA
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ İSMET SU (Bursa) Katılmıyoruz.
BAŞKAN
Hükûmet?
MİLLÎ
SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) Katılmıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN
Kim konuşacak?
EROL
DORA (Mardin) Gerekçeyi okutun.
BAŞKAN
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Değişiklik ile kamu denetçiliğinin daha etkin hale getirilmesi
amaçlanmıştır.
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge reddedilmiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan Kamu Denetçiliği Kanun Tasarısının 20. maddesinin (2)
fıkrasında bulunan yollarını kelimesinden sonra gelmek
üzere başvuru süresini ve başvurulacak makamı ibaresinin
eklenmesini saygı ile arz ve teklif ederiz.
Faruk
Bal (Konya) ve arkadaşları
BAŞKAN
Komisyon, katılıyor musunuz?
ANAYASA
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ İSMET SU (Bursa) Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN
Hükûmet, katılıyor musunuz?
MİLLÎ
SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) Katılıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN
Peki, gerekçeyi okuyun.
Gerekçe:
Başvurana
başvuru süresi ile başvurulacak makamın da bildirilmesi hem
hakkın kaybını engelleyecek ve hem de yanlış
başvuruyla kamunun iş yükünün artmasını önleyecektir.
BAŞKAN
Muhteremler, Hükûmetin katıldığı önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
ALİM
IŞIK (Kütahya) Niye uyarıyorsunuz Sayın Başkanım?
BAŞKAN
Sayın Işık, her şeye muhalifsiniz kardeşim ya siz
de.
Kabul
etmeyenler
Kabul edilmiştir.
ALİM
IŞIK (Kütahya) İyi de Sayın Başkanım, bunu,
kendileri takip ediyor zaten hangi önerge olduğunu, sizin niye
uyarmanız gerekiyor?
BAŞKAN
Olsun. Ben gene ne olur ne olmaz, arıza çıkmasın. Yeteri kadar
arıza var ortamda! (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
Evet,
kabul edilen önerge çerçevesi içinde 20nci maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
21inci
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
22nci
maddede iki önerge vardır, sırasıyla okutup işleme
alıyorum.
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan Kamu Denetçiliği Kanun tasarısının 22. maddesinin (1)
fıkrasında bulunan kapsayan kelimesinin madde metinden çıkarılmasını,
denetçiler Kurulunda değerlendirdikten ibaresinin eklenmesini saygı
ile arz ve teklif ederiz.
Faruk
Bal Mehmet
Erdoğan Mehmet
Şandır
Konya Muğla Mersin
Sinan
Oğan Enver
Erdem Nevzat
Korkmaz
Iğdır Elâzığ
Isparta
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 276 sıra sayılı Kamu Denetçiliği Kurumu Kanunu
Tasarısı'nın 22'nci maddesinin 1'inci fıkrasının
aşağıdaki gibi değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
"(1)
Kurum, her takvim yılı sonunda yürütülen faaliyetleri ve önerileri
kapsayan bir rapor hazırlayarak Komisyona sunar. Komisyon, bu raporu ara
verme ve tatil dönemleri hariç olmak üzere on beş gün içinde, kendi kanaat
ve görüşlerini içermeden özetleyerek, Genel Kurula sunulmak üzere
Başkanlığa gönderir. Komisyonun gönderdiği rapor Genel
Kurulda bir ay içinde görüşülür."
Hüseyin
Aygün Mahmut
Tanal Ali
Özgündüz
Tunceli İstanbul İstanbul
Uğur
Bayraktutan Bülent
Tezcan
Artvin Aydın
BAŞKAN
Komisyon, katılıyor musunuz?
ANAYASA
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ İSMET SU (Bursa) Katılmıyoruz
Başkanım.
BAŞKAN
Hükûmet, katılıyor musunuz?
MİLLÎ
SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) Katılmıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN
Kim konuşacak?
MEHMET
AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) Gerekçe
BAŞKAN
Gerekçeyi okuyun:
Tasarının
22'nci maddesi, Kurum'un hazırladığı yıllık
raporların TBMM'ye gönderilmesini düzenlemekte; ama, Kurum
raporlarının önemini azaltacak niteliktedir. Gereksiz
tartışma ve spekülasyona neden vermemek amacıyla raporlara Komisyon
görüşü eklenmeden, 15 gün içinde TBMM Başkanlığı'na
sunulması ve Genel Kurul'da 1 ay içerisinde görüşülmesinin hükme
bağlanması doğru bir düzenleme olacaktır.
MEHMET
AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) Karar yeter sayısı
Sayın Başkan.
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum, karar yeter sayısı
arayacağım.
Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
(AK
PARTİ sıralarından Var, var
sesleri)
Şimdi,
bakın, buradan Var. diye, buradan Yok. diye olduğu zaman
Biz,
zaten cidden yorgunuz. Bu 2 arkadaşa da yazık, bana da yazık.
Ya, usuletle suhuletle sayıyoruz; varsa var, yoksa yok. Yani kalkıp
sonra çok ağır sözler söyleniyor. Yani gerçekten incindiğimizi
söylemek zorundayım.
Karar yeter sayısı
vardır, önerge reddedilmiştir.
Şimdi diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan Kamu Denetçiliği Kanun tasarısının 22. maddesinin (1)
fıkrasında bulunan kapsayan kelimesinin madde metinden
çıkarılmasını, denetçiler Kurulunda değerlendirdikten
ibaresinin eklenmesini saygı ile arz ve teklif ederiz.
Faruk Bal (Konya) ve arkadaşları
BAŞKAN
Komisyon, katılıyor musunuz?
ANAYASA
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ İSMET SU (Bursa) Katılmıyoruz
Başkanım.
BAŞKAN
Hükûmet, katılıyor musunuz?
MİLLÎ
SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) Katılmıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN
Buyurun Sayın Bal. (MHP sıralarından alkışlar)
FARUK
BAL (Konya) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Sayın
Komisyonun ve Sayın Hükûmetin bu önergeye katılmamış
olmasını çok yadırgamıyorum çünkü bu önerge, eğer
denetçiler kurulu oluşmuş olsaydı bizim bu kanuna bakış
tarzımız itibarıyla, o takdirde ilan edilecek başdenetçi
raporunun bizzat başdenetçinin tek başına yaptığı
bir rapor olmaktan çıkarıp, denetçiler kurulunun raporu hâline
getirip, buna göre kamuoyuna takdim edilmesini öngörüyordu.
Başından
beri kolektif bir iradenin oluşumuna engel olan Hükûmet ve Komisyonun bu
önergeye katılmamış olması doğaldır. Herhâlde
sizlerin de parmak çoğunluğuyla reddedilecektir. Ben bu süreyi
başka bir konuyla ilgili olarak değerlendirmek istiyorum.
Şimdi,
değerli arkadaşlar, adalet satın alınamayan dünyada tek
kavramdır. Dolayısıyla adalet, hizmetine ulaşılabilmek
için devletin tasarruf düşüncesini hiç düşünmemesi gereken bir
evrensel değerdir. Ancak bundan önce 136 ilçede vatandaşların
adalete ulaşımı adliyeleri kapatılarak engellenilirken
bundan en fazla nasibini Konyanın ilçeleri almıştır. Daha
önce AKP Hükûmetinin adalete bakış tarzıyla
yaptığı uygulama neticesinde Çeltik, Tuzlukçu, Halkapınar,
Emirgazi, Ahırlı ve Yalıhüyük ilçelerinin adliyeleri kapatılmıştır.
Buradaki vatandaşlar şahit olarak, davacı olarak, davalı
olarak, müşteki olarak, müdahil olarak, şüpheli olarak adalete
ulaşabilmek için yanlarındaki ilçelere gitmeye mecbur ve mahkûm
edilmişlerdir. Bu yetmiyormuş gibi Konyanın 31 ilçesinden 6 tane
ilçesinde adliye kapatılma hâli, yeni bir dalgayla -bu dalgalar da AKP
Hükûmetinin mahsulü olan bir dalga ama bunlar soruşturma dalgası
değil, adalete ulaşımı engelleme dalgası olarak yeni
bir dalga geldi- Doğanhisar, Hüyük, Sarayönü ve Altınekin ilçelerinin
adliyeleri kapatılacaktır. Böyle bir resmî açıklama yok ama
bugün ilan edilen HSYK kararına göre bu ilçede bulunan bütün hâkim ve
savcılar başka yerlere tayin edilmiş ve yerlerine de yeni hâkim
ve savcı tayin edilmemiştir. Demek ki bu ilçelerde de adliyeler
kapatılacaktır. İki rakamı topladığımız
zaman, 31 ilçesi olan Konyanın 6 tanesinde daha önce, 4 tanesinde de
şimdi olmak üzere 10 tane ilçesinde adliye kapatılmış
olacaktır. Şimdi, bu kadar vahşi, bu kadar adalet duygusunu
rencide eden, bu kadar hukuka ulaşma hakkını engelleyen bir
iktidarı cumhuriyet tarihinde ilk defa görüyoruz.
Değerli
arkadaşlarım, bu 10 ilçede adliye kapatılmasıyla ilgili
yapılacak tasarruf, inanın, eğer Kamu İhale Kanununu
onlarca defa değiştirmeden tüyü bitmedik yetim hakkını o
ihalelerde korumuş olsaydınız, bu on ilçenin hâkim ve
savcısına, kâtibine, vesairesine ödenecek parayı elbette ki
oradan elde edebilirdiniz. (MHP sıralarından alkışlar)
Değerli
arkadaşlarım, adalet duygusunun bu derecede önemli olduğu,
evrensel bir insan hakkı olarak karşımıza
çıktığı bu dönemde 31 ilçeden 10 tane ilçesinde vatandaşlarının
şahit, müşteki, müdahil, şüpheli, davacı, davalı
olarak başka yerlere gitmek için sarf edeceği parayı, yol
parasını, gittiği yerde yemek ve içmek ihtiyacı için sarf
edeceği parayı ve diğer taraftan da iş kaybını
düşündüğünüz zaman bu, sadece o vatandaşlarımızı
fakirleştiren bir durum olmaktan çıkıyor; aynı zamanda on
ilçenin her duruşma günü üretiminden bir eksikliği, iş gücünden
bir eksikliği de ortaya koymaktadır.
Dolayısıyla
böyle bir vahşi uygulamayı milletimizin takdirine sunuyor, önergeyi
de yine sizin parmaklarınıza havale ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Bal.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmemiştir.
Madde 22yi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
Madde 23te bir önerge
vardır, okutup işleme alıyorum.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan
Kamu Denetçiliği Kanun tasarısının 23. maddesinin (1)
fıkrasında bulunan görevlendireceği Denetçi ibaresinin madde
metninden çıkarılmasını, en kıdemli denetçi ibaresinin
eklenmesini saygı ile arz ve teklif ederiz.
Faruk
Bal Mehmet
Şandır Nevzat
Korkmaz
Konya Mersin
Isparta
Mehmet
Erdoğan Sinan
Oğan Enver
Erdem
Muğla
Iğdır
Elâzığ
BAŞKAN Komisyon,
katılıyor musunuz?
ANAYASA KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ İSMET SU (Bursa) Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet,
katılıyor musunuz?
MİLLÎ SAVUNMA
BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) Katılmıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Sayın
Bal, buyurunuz. (MHP sıralarından alkışlar)
FARUK BAL (Konya)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yine nafile bir
konuşma için huzurunuzdayım ama Türk devlet geleneğinde ve
medeniyetinde var olan bir değeri sizlerin bilginize, değerlendirilmeyecek
bilginize sunmak için huzurunuzdayım.
Değerli
arkadaşlarım, Selçuklulardan itibaren, Nizamülmülkten itibaren,
Selçuklular, Osmanlılar ve ondan sonra da cumhuriyet döneminde Türk devlet
yönetiminde bir gelenek vardır, o da şudur: Bir dairenin amiri,
müdürü veya bir makamın yetkilisi eğer görevinde bulunamaz ise,
herhangi bir sebeple görevden ayrılmış ise kural şudur:
Orada en kıdemli devlet memuru ona vekâlet eder. Objektif olanı da
budur, doğru olanı da budur. Şimdi, yüzlerce,
binlerce yıl oluşmuş olan bu geleneği bu kanun ile
değiştiriyoruz. Her şeyden yetkili, her şeyi yapmaya kadir
olan başdenetçiye bir de sizin seçtiğiniz 5 denetçiden hangisinin
kendisine vekâlet edeceğini seçme yetkisi veriyorsunuz. Siz
seçtiğiniz insanlara güvenmiyor musunuz? Bunları siz seçeceksiniz,
bizim seçecek hâlimiz yok, AKPnin oylarıyla seçilecek bu, belli belli
besbelli. E, sizin seçtiğiniz kişilerden -bir objektif kuralı
bari kabul edin- hangisi daha kıdemliyse o olsun. Bunu niye başdenetçinin
bireysel iradesine tabi kılıyorsunuz? Niçin devlet geleneğini
yıkıyorsunuz? Niçin bir medeniyet ve kültür değerini ortadan
kaldırıyorsunuz? Hiçbir anlamı yoktur bunun eğer işe
objektif devlet yönetimi açısından bakarsak, fakat siz böyle
bakmıyorsunuz. Her ihtimale karşı, seçilenlerden 5 tanesi
çizgiden çıkarsa, hizaya girmezse vekâlet işini verilecek talimat ile
o kişiye verebilmek amacıyla böyle bir anlamsız, böyle bir
garip, böyle bir subjektif düzenleme yapıyorsunuz. Muhtemeldir ki bunu da
reddedeceksiniz. Bunu da ben sizin vicdanınıza değil, tekrar
parmaklarınıza havale ediyorum.
Saygılar
sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Bal.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
Madde
23ü oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Birinci
bölümde yer alan maddelerin oylamaları tamamlanmıştır.
Şimdi,
ikinci bölümün görüşmelerine başlıyoruz.
İkinci
bölüm 35inci maddeye bağlı 1inci, 2nci ve 3üncü fıkralar ile
geçici 1inci madde dâhil 24 ila 37nci maddeleri kapsamaktadır.
İkinci
bölüm üzerinde söz isteyen, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Konya
Milletvekili Sayın Atilla Kart. (CHP sıralarından
alkışlar)
Sayın
Kart, buyurun.
CHP
GRUBU ADINA ATİLLA KART (Konya) Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan
tasarının ikinci bölümü üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına söz almış bulunmaktayım. Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, kamu denetçiliği günümüzde, bilindiği gibi,
İskandinav ülkelerinde ve İngiltere gibi bazı Avrupa ülkelerinde
başarılı bir şekilde uygulanmaktadır. Türkiyede de
pekâlâ bu uygulama yapılabilir, yapılmalıdır. Burada önemli
olan şudur: Kamu denetçiliğinin amacına uygun bir şekilde
uygulanmasını sağlayacak demokratik bir yapı, demokratik
bir iklim Türkiyede mevcut mudur, değil midir; temel sorun burada
yoğunlaşmaktadır. Kamu denetçisinin siyasi iktidarın
baskısı altında kalmadan, bağımsız ve
tarafsız bir şekilde hareket etme imkânı var mıdır,
yok mudur; temel sorun burada düğümlenmektedir. Bu temel gerçek
etrafında konuyu, tasarıyı değerlendirmek, görüşmek ve
buna göre analiz yapmak gerekiyor. Tasarının temel zafiyeti burada
başlıyor değerli arkadaşlarım.
Gerçek
şudur: Adalet ve Kalkınma Partisi iktidarlarıyla birlikte kamu
yönetiminde her aşamada ve her anlamda güven ve nitelik kavramları
yok edilmiş durumdadır. Kıdem ve liyakati esas almayan, parti
içi ilişki ve dengeleri referans alan yaklaşımlarla kamu
yönetiminin, artık, parti devleti yapılanmasına
dönüştüğünü aradan geçen dokuz yılın sonunda biliyoruz,
görüyoruz, gözlemliyoruz, yaşıyoruz. Ortada böyle bir gerçek var
iken, kamu denetçisi, insan haklarına dayalı, adalet anlayışı
içinde, hukuka ve hakkaniyete uygunluk yönlerinden nasıl bir
araştırmada bulunabilir, nasıl bir öneride bulunabilir? Bunun
takdir edersiniz ki inandırıcı bir tarafı yoktur.
Siyasi
iktidar, her zaman olduğu gibi, yine, şeklen demokratik görünen
tavrı ve kurumları inşa etmekte tereddüt göstermiyor. Bunları
bir taraftan inşa ederken bir taraftan da parti memuru
yapılanmasıyla, aslında o kurumların içini
boşaltıyor, kurumların işlevini kaybetmesine yol
açıyor. Kamu denetçiliği tasarısının özünde de
maalesef bu anlayış yatmaktadır.
Değerli
milletvekilleri, hukukun ve yargının, yargı
kararlarının uygulanmadığı, temel hak ve özgürlüklerin
ihlal edildiği, kişi özgürlüklerinin tehdit altında
tutulduğu, medyada bir taraftan çıkar yapılanmasının,
bir taraftan da otosansürün egemen olduğu, yargı
kararlarının torba tasarılarla ve korsan önergelerle
işlemez hâle getirildiği bir yapıda kamu denetçisinin
kararlarının uygulanma gücü olabilir mi, uygulanma kabiliyeti söz
konusu olabilir mi? Bunu inandırıcı buluyor musunuz, buna
inanıyor musunuz?
İki
gündür Türkiye neyi tartışıyor değerli milletvekilleri?
Neymiş efendim, özel yetkili mahkemeler, savcılar
dağıtılmış, bunların görev yeri
değişmiş, o konuşuluyor. Peki, giden özel yetkili savcıların,
yargıçların yerine yeni özel yetkili savcılar, yargıçlar
geliyorsa ne yapacağız, ne diyeceğiz? Değişen bir
şey var mı? Özde, esasta değişen bir şey var mı?
Değişen bir şey yok, maalesef yok.
Değerli
arkadaşlarım, 2004, 2005ten bu yana sergilenmekte olan devleti ele
geçirme -devleti yönetme değil, devleti ele geçirme-
anlayışı aynı kararlılıkla sürdürülmektedir.
Değişen hiçbir şey yoktur. Yabancı dinamiklere
bağlı olan istihbari yapılanma Türkiyede yargı ve siyaset
gündemini belirlemektedir. Örgütlü toplum acımasızca yok
edilmiştir. Hak arama talepleri anında ve acımasızca
bastırılmaktadır. En doğal, en insani hak arama talepleri
acımasızca yok edilmektedir. Bunları birkaç somut örnekle
anlatmak istiyorum değerli milletvekilleri.
Bakın,
yıllardır şunu anlatıyoruz: Türkiyede özelleştirme
mekanizması yolsuzluklar için bir araç olarak kullanıldı. Bunları
siyasi iktidarın baskılarına rağmen, müdahalelerine
rağmen, yargıya yaptığı müdahalelere rağmen belli
ölçülerde ispatladık, ortaya çıkardık. Seydişehir Eti
Alüminyumda bunu yaşadık, TÜPRAŞta bunu yaşadık,
Balıkesir SEKAda bunları yaşadık. Ne oldu? Yargı
burada yolsuzlukları tespit etti. Peki, hukuka inanan, insan
haklarına inanan, yargıya inanan, gerçeklerin ortaya
çıkmasından korkmayan bir siyasi iktidarın yapması gereken
bu yargı kararlarını uygulamak değil midir? Ama bu kararlar
uygulanmadı değerli arkadaşlar. Bu kararlar
uygulanmadığı gibi ne oldu? 26 Nisan tarihinde kabul edilen bir
kanunla, başka bir kanun görüşülürken, bir torba kanun
görüşülürken, korsan önergeyle bu yolsuzlukların Anayasayı
ihlal etmek pahasına affedildiğini görüyoruz. Peki, bir siyasi
iktidar bunu yapıyorsa, o zaman, değerli milletvekilleri, bir kamu
denetçisinin insan haklarına dayalı adalet anlayışı
içinde, hukuka ve hakkaniyete uygunluk yönlerinden hangi incelemeyi
yapacağından söz edilebilir, hangi araştırmayı
yapacağından söz edilebilir? Bunun inandırıcı bir
tarafı var mı? Yargı kararlarını
uygulamıyorsunuz, Anayasayı ihlal ediyorsunuz. Gece yarısı
korsan önergelerle özel af düzenlemeleri yapıyorsunuz. Kamu denetçisinin
kararlarını nasıl uygulayacağız? Bunu birileri
açıklasın değerli milletvekilleri.
Bakın, bir
başka örnek: Bir gazeteci ne yapıyor? Aydınlık dergisi
Genel Yayın Yönetmeni Deniz Yıldırım -isim veriyorum- ne
yapıyor? Sayın Başbakanın bir iş adamıyla
yaptığı görüşmeyi yayınlıyor, özel görüşmeyi
yayınlıyor, ricasını yayınlıyor. Ne yapıyor?
Kimilerine göre, yargıya göre basın kurallarını ihlal
ediyor. Tamam, tartışılabilir. Onun cezası neyse verilir,
yargılaması yapılır. Peki, iki buçuk yıl nasıl
tutuklu kalıyor bu kişi? Hem de nasıl kalıyor biliyor
musunuz? Tahliye talebi; yargıç müzekkereyi yazıyor,
savcının görüşünü istiyor, savcı mütalaasını
bildiriyor, diyor ki: Tahliye edilsin. 2ye 1le reddediliyor. Buraya kadar
tamam, prosedür işlemiş, doğru veya yanlış ama ne var
biliyor musunuz orada? Ayrıca bir yazı var müzekkerenin üstünde:
Tahliye talebi reddedilsin, tutukluluğun devamına karar verilsin.
Bunu kim diyor değerli arkadaşlarım? Yargıç demiyor,
savcı demiyor; kim diyor, kim diyebilir? Hukuk devletlerinde yargıç
ve savcı dışında birileri tutuklama konusunda müdahil
olabilir mi değerli arkadaşlarım, var mı böyle bir
şey? Ama bakın var ve bunun cevabını alamıyoruz.
MUAMMER
GÜLER (Mardin) Kim yazmış?
ATİLLA
KART (Devamla) Soruyoruz, soruyoruz değerli milletvekillim, bunları
soruyoruz cevap alamıyoruz arkadaşlar. Kamu denetçisi burada
nasıl görev yapacak? Bakın, tekrar soruyorum. Tahliye konusunda
yargıç dışında, savcı dışında birileri
orada müzekkereye tahliye talebinin reddi yönünde yazıyla not
düşüyor. Değerli milletvekilleri, pervasızlığa bakar
mısınız, cürete bakar mısınız! Bunları
soruyorsunuz, cevabını alamıyorsunuz değerli
arkadaşlarım, bundan daha vahim bir tablo olabilir mi?
İşte
önergemiz ortada, cevap alamıyoruz. Bunları lütfen
tartışın, bunları lütfen değerlendirin, vicdanlarınızda
değerlendirin. O gazeteciye husumetiniz olabilir, öfkeli olabilirsiniz,
cezası neyse -basın özgürlüğünü ihlal, kişilik
haklarını ihlal, cezası neyse- verilsin,
tartışılsın ama şunun bir açıklaması
olabilir mi değerli milletvekilleri, bunun bir izahı olabilir mi?
Bir
başka örnek vereyim: Bakın, bir ülkede adalet
bakanlığı adaletsizliklerin odağı hâline gelmişse
kamu denetçisi ne yapacak ya! Avukatlıktan yargıçlığa
geçiş sınavları
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ATİLLA
KART (Devamla) 6 Mayısta sınav yapılıyor, 30 Mayısta
açıklanıyor. Sonuçlar ne zaman açıklanıyor biliyor musunuz?
Ne zaman açıklanıyor? On beş gün evvel açıklanıyor
değerli milletvekilleri.
MURAT
YILDIRIM (Çorum) Yedi yıldır aynı şeyi söylüyorsunuz. Biz
muhalefeti de biliyoruz, sizi de biliyoruz.
ATİLLA
KART (Devamla) Sen bugünün hesabını ver, yedi yıl öncesini
bırak, bugünün hesabını ver, bugünün hesabını ver!
MURAT
YILDIRIM (Çorum) Veriyoruz, millet veriyor, yüzde 50 oy alıyoruz.
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Kart.
ATİLLA
KART (Devamla) Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Barış ve Demokrasi Partisi Grubu adına Mardin Milletvekili
Sayın Erol Dora.
Buyurun
Sayın Dora. (BDP sıralarından alkışlar)
BDP
GRUBU ADINA EROL DORA (Mardin) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 276 sıra sayılı Kamu Denetçiliği Kurumu
Kanunu Tasarısının ikinci bölümü üzerine Barış ve
Demokrasi Partisi adına söz almış bulunuyorum. Hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; İsveçte doğan ve idarenin
denetim türlerinden birisi olan ombudsmanlık müessesesi diğer denetim
usullerinin eksikliklerini tamamlayacak ve denetimin etkinliğini
arttıracak bir fonksiyon üstlenmektedir. Başvuru prosedürü basit,
hızlı ve masrafsızdır. Yürütme organı
karşısında bağımsızdır. Yaptırım
yetkisi bulunmamakla birlikte, kamuoyunu bilgilendirme yoluyla idare üzerinde
baskı unsuru oluşturur. Günümüzde, dünya genelinde tercih edilen bir
denetim mekanizması hâline gelmiştir. İdare ile vatandaş arasında
bir tür ara bulucu olan ombudsman bağımsız kamu görevlisi olarak,
şikâyetçi olanların hikâyelerini dinlemekte, inceleme,
araştırma ve soruşturma yapmakta ve bunun sonucunu da idare ve
ilgililere olduğu kadar kamuoyuna duyurmaktadır.
Vatandaşların
en temel hak ve özgürlüklerinin birbirlerine karşı korunması
kadar kamu idarelerine karşı korunması ve güvence altına
alınması günümüz demokratik toplumlarının temel
özelliklerindendir. Yargısal denetimin sınırlı oluşu
ve geç işlemesi, idarenin kendi içinde yapmış olduğu
denetimin tek yönlü oluşu, İsveçte doğan ve gelişen,
vatandaşın idarenin yetkisini kötüye kullanması
karşısında korunabilmesi için çağdaş bir denetim
sistemi olan ombudsman müessesesinin, diğer denetim usullerinin
eksikliklerini tamamlayıcı ve denetimin etkinliğini
arttırıcı bir konuma gelmesine yol açmıştır.
Ombudsman,
diğer denetim mekanizmalarına ilave olarak bireylerin
haklarının korunması ve iyi işleyen idarenin
gerçekleştirilmesi açısından ikincil bir garanti
mekanizmasıdır. Gerek başvuru prosedürünün basit,
hızlı ve masrafsız olması gerekse bürokrasinin
dışında her türlü etkiden uzak ve olaylara salt insan
hakları yönünden yaklaşması nedeniyle, bugün dünyada tercih
edilen bir denetim mekanizması hâline gelmiştir.
İdare
ile idare edilenler arasında bir tür ara bulucu olan ombudsman,
bağımsız kamu görevlisi olarak şikâyetçi olanların
sorunlarını dinlemekte, inceleme, araştırma ve
soruşturma yapmakta ve bunun sonucunu da ilgililere olduğu kadar
kamuoyuna da duyurmaktadır.
Ombudsman,
günümüzün gittikçe genişleyerek karmaşık bir bürokratik
yapı hâline gelen devlet organizasyonu içerisinde vatandaşların
haklarını idareye karşı koruyabilmek için oldukça önemli
bir görev görmektedir. Ombudsman tipi bir kurum, insan hak ve özgürlükleri
bağlamında eğitici, caydırıcı, düzeltici ve
idareyi iyileştirici etkileri yanında, vatandaş ve bürokrasi
arasında ara buluculuk fonksiyonunu yerine getirmektedir.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; kanun tasarısında kurumun
görev alanının belirlenmesinde ciddi eksikliklerden biri, Türk
Silahlı Kuvvetlerinin sırf askerî nitelikteki faaliyetlerinin kapsam
dışında tutuluyor olmasıdır. Bu düzenlemeyle, idarenin
dışında tarafsız ve bağımsız olması
gereken kamu denetçiliğine baştan hukuki olmayan sınırlar
çizilmek istenmektedir.
Türk
Silahlı Kuvvetlerine tanınan bu ayrıcalık nereden
gelmektedir? Bu kurumun kamunun her türlü tasarrufunu görev alanı içinde
belirlemesi gerekirken, TSKnın özel bir muafiyete tabi tutulması
anlaşılır bir durum değildir.
Tasarının
yasalaşması çalışmalarında Türk Silahlı
Kuvvetlerinin ve Savunma Bakanlığının yetkililerinden
görüş alınırken, Komisyona sıralanan açıklamalardan
biri, idari yargıda yaşanan sıkıntıların askerî
yargıda yaşanmadığı yönündedir. Ayrıca,
askeriyenin kendi mekanizması içerisinde pek çok sorunun kısa sürede
çözüldüğü ifade edilmektedir. Bu tür açıklamaların ikna edici olmadığını hepimiz
iyi biliyoruz. Hangi açıklama yapılırsa yapılsın
TSKnın -velev ki askerî nitelikte işleri olsun- kapsam
dışı bırakılmasının hiçbir demokratik hukuk
devletinde karşılığı yoktur. Üstelik bir davanın
kısa sürede çözülmesi o davada hak ihlali olmadığı
anlamına gelmez. Kamu denetçiliği tam da bu hak ihlalini
araştırmakla ve idareyi uyarmakla görevlidir. Bu konu 2011
yılı AB İlerleme Raporlarında da gündeme gelmiş ve bu
konuyla ilgili düşünceler ifade edilmiştir. Raporda TSKnin kamu
denetçiliğinin görev alanı dışında
bırakılmasıyla ilgili olarak Avrupa Birliği üyesi
devletlerin çoğunda ordunun bir şekilde denetime tabi tutulduğu
ifade edilmiştir.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; şu hâliyle yasa
tasarısında kamu denetçisinin
bağımsızlığıyla ilgili kafalarımızda
soru işaretleri vardır. Bağımsızlığın
sağlanması için görev süresinin iktidar görev süresinden farklı
olarak daha uzun bir şekilde saptanması gerekmektedir. Hâlbuki,
tasarıda bunun tam tersi bir durum öngörülmektedir. Gerçekten de
tasarının 14üncü maddesinin birinci fıkrasında başdenetçi
ve denetçilerin görev sürelerinin dört yıl olduğu belirtilmekte,
üçüncü fıkrasında ise bir dönem başdenetçi veya denetçi olarak
görev yapan kimsenin sadece bir dönem daha başdenetçi veya denetçi
seçilebileceği ifade edilmektedir. Bu bağlamda, ombudsmanın
bağımsızlığını sağlayabilmek için
başdenetçinin yedi yıllık bir süre için seçilmesi ve bir
kimsenin iki defa başdenetçi seçilemeyeceği esasının
benimsenmesi uygun düşebilir çünkü ikinci defa seçimine olanak
sağlanan bir başdenetçi iktidara yaranmak için kamusal denetimini
hakkıyla yerine getirmeyebilir.
Bir
diğer önemli nokta da idarenin, özellikle kamuoyunun gözünden uzak
alanlarda daha rahat bir şekilde hukuka aykırı işlere
girişebilmesidir. Bu göze uzak yerlerden biri son süreçte hak ihlalleriyle
sıkça gündeme gelen cezaevleridir. Hükümlü ve tutuklulara yönelik disiplin
cezalarının yargı yetkisinin kullanılmasına
ilişkin kararlar kapsamında değerlendirilmesi kamu
denetçiliği kurumunun görev alanı üzerinde çok ciddi olumsuz etki
yaratabilecek bir sonuç doğuracaktır.
Mahkemelerin
aldığı her karar yargı erkinin kullanılmasına
ilişkin değildir. Nitekim, disiplin cezalarının
değerlendirilmesi yargılama fonksiyonuna girmez. Disiplin
cezalarının, özü itibarıyla idari bir işlem
oluşturduğu açıktır. Bu nedenle yargısal değil,
idari kararlar kapsamında ele alınmalı ve bu durum açıkça
belirtilmelidir. Bu alanın da Kamu Denetçiliği Kurumunun alanına
girdiği, yoruma yer bırakılmaksızın ifade edilmelidir.
Verilen disiplin cezalarına dair görüş ve öneri bildirmenin, kurumun
toplumsal vicdan açısından önemini artıracağı
ortadadır. Aksi takdirde, kurum, amacına ulaşmada sorun
yaşayacaktır.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; ombudsmanların temel felsefesi, halkın
avukatlığını yapmak, hatalı bürokratik uygulamalara
karşı vatandaşın haklarını koruyup gerekli
iyileştirmelerin yapılması ve iyi örneklerin
yayılmasını sağlamak, böylelikle devlette bir toplam kalite
kurumu olarak görev almak olmalıdır. Ancak, sözünü ettiğimiz temel
eksiklikler giderilmeden kamu denetçisinin bu görevi ifa etmesi mümkün
değildir.
Bu bağlamda, ifade
ettiğimiz eksikliklerin giderilmesi gerektiğini belirtir, hepinizi
tekrar saygıyla selamlarım. (BDP sıralarından
alkışlar)
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Dora.
Milliyetçi Hareket Partisi
Grubu adına Iğdır Milletvekili Sayın Sinan Oğan. (MHP
sıralarından alkışlar)
Buyurunuz.
MHP GRUBU ADINA SİNAN
OĞAN (Iğdır) Teşekkür ederim Saygıdeğer
Başkan.
Saygıdeğer
Başkan, değerli milletvekilleri; 276 sıra sayılı Kamu
Denetçiliği Kurumu Kanunu Tasarısının ikinci bölümünde
grubumuz adına söz almış bulunmaktayım.
Şimdi, tabii, bu
konuya geçmeden önce, dün yarım kalan bir konu vardı.
Saygıdeğer Başkanımız söz vermemişti, ben de
bugüne saklamıştım. Şimdi, değerli milletvekilleri,
profesör bile olsanız, yanlıştan dönmek erdemdir. Profesör bile
olsanız, ömrünüzün sonuna kadar yeni şeyler öğrenebilirsiniz.
Zamanında birisi literatüre yanlış bir şey geçirmişse
o mutlak doğru değildir, onu mutlak doğru olarak kabul etmeniz
zaten sizin bakış açınızı yansıtır.
Sayın Kuzu ile
Sayın Batum dün Rusçada, Rusyada Prokuratura olarak
adlandırdıkları ombudsmanı bu şekilde ifade ettiler.
Daha önce Komisyonda Sayın Başkanımıza bunu ben ifade
etmiştim: Eğer grubunuzda Rusça bilen varsa, Sayın Kuzu, sorunuz
bir kendilerine, Prokuratura Rusçada savcılık sistemi demektir.
Yanlışlıkla Türk literatürüne geçirilmiş ve birçok insan
gibi siz de o yanlışlığı olduğu gibi
aldınız, geldiniz, burada Meclisten ifade ettiniz. Rusyada ve
Rusçada ombudsman olarak geçiyor veyahut da
(X)
Yani olağanüstü yetkili insan hakları insan hakları savunucusu
olarak geçiyor. Yanlışı düzeltmek lazım, saplantıyla
bir konuya saplanıp kalmamak lazım. Yusuf Halaçoğlu Hocamız
dün ifade etti, Osmanlıcada da bir sürü terimi birbirine
karıştırırdınız. Burada zaten meselenin özünde de
bu vardır. O kadar üstünkörü, o kadar yüzeysel, o kadar yukarıdan
dikteyle hazırlanmış bir kanun tasarısı ki bu, bunu da
zaten ilk bakışta görebiliyorsunuz, sunumlarınızdan bunu
görebiliyoruz.
Dolayısıyla,
değerli milletvekilleri, burada bu kanun muhtemeldir ki sizin
oylarınızla geçecek. Her ne kadar bu dakika itibarıyla Meclis
sıralarında olmasanız da birazdan bir yoklama talebiyle veya
oylama olduğunda içeriden koşa koşa geleceksiniz, bunu
imzalayacaksınız. Şuradan, muhalefet sıralarından da
hakikaten hâlinize, tavrınıza bakıp da gülmemek işten bile
değil. Neden? Çünkü bu Meclise sizin saygınız yok, sizden önce
Sayın Başbakanın bu Meclise saygısı yok. Kanun hükmünde
kararnamelerle bu devleti yönetiyorsunuz, sonra geleceksiniz, bir
vatandaşımızı ki, muhtemeldir ki Cumhurbaşkanı
Genel Sekreterini kişisel tahminimi söylüyorum- seçeceksiniz burada
ombudsman olarak, ondan sonra da gelecek bu kişi Hükûmeti denetleyecek,
idareyi denetleyecek. Buna siz bile inanmıyorsunuz, biz muhalefet olarak
buna zaten inanmıyoruz. Niye mi inanmıyoruz? Çünkü kanun hükmünde
kararnameyle yönetiyorsunuz. Bu milletin, bu memleketin burada Meclisi
olduğu hâlde siz bu Meclisi kanunsuz bir şekilde devre
dışına çıkarmışsınız, kanun hükmünde
kararnamelerle Meclisi yönetiyorsunuz.
Tabii,
böyle bir tavırla meseleye yaklaştığınız zaman,
başdenetçi, üstüne de koyun bir 5 denetçi, hepsi olacaktır boş
denetçi maalesef. Sizin bu bakış açınızla başdenetçinin
boş denetçi olacağı bir sistemi de kendi elimizle getirmiş
oluyoruz. Ha, bir işinize yarayacak, o da ABden gelip burada
sordukları zaman bir AB kriteri olarak, ABden sorumlu Devlet
Bakanının gidip Avrupanın değişik kesimlerinde,
değişik restoranlarında açıkladığı zaman,
bazı konulara temas ettiği zaman -ki genelde restoranlarda temas
ediyor Sayın Bağış- diyecektir ki, bizim de bir
ombudsmanımız, bizim de bir kamu denetçimiz var. Adı
olacaktır kamu denetçisi. Sizin oyunuzla seçilen, size bağlı bir
şekilde çalışacak bir kamu denetçisinin ve ikinci defa da
seçilme eğer şansı, ihtimali varsa, vatandaşın
şikâyeti karşısında bir ara bulucu onun şikâyetini
alıp kamuoyuna yansıtacak, kamuoyu baskısı yapabilecek bir
kişinin bugün gelip hakikaten de sizin karşınızda veyahut
da yarın siz iktidardan düştünüz -ki düşeceksiniz- başka
bir güçlü iktidarın karşısında bunun şansı var
mı? Yok. Devletin valisini memur yaptınız, devletin kaymakamını
size buzdolabı taşır, kömür dağıtır noktaya
getirdiniz. Kaldı ki buradan, doğrudan Meclisten seçilecek bir
ombudsman hayli hayli başdenetçi değil, âdeta boş denetçi
noktasına gelecektir.
Tabii,
keşke bunun adını başka bir şey koysaydık yani
bizim burada her çıkan konuşmacı neredeyse atıfta bulundu.
Dedi ki: İşte Osmanlıdan geçmiştir. Doğrudur.
Sayın Anayasa Komisyonu Başkanımız da ifade etti. bir tez
hazırlatmıştı hatta, sıkıntı
yaşamıştı, onu da -Komisyonda da anlatmıştı-
dinledik. Keşke bu, Osmanlıdan, bizden alınan şeyin
adı bize ombudsman olarak dönmeseydi. Keşke Türk örfünde, Türk
âdetinde yeri olan, tarihî kökleri olan aksakallık kurumu
oluşturabilseydik.
HALUK
EYİDOĞAN (İstanbul) Kadı
Kadı
SİNAN
OĞAN (Devamla) Ha, şunu da ifade edeyim: Tabii, akil adamlar diye
bir projeniz var. Aslında buna da gerek yok. Siz birkaç tane akil adam
seçeceksiniz ya CHPyle beraber, e bu madem böyle, akil adamlara verin bu
işi. Terörü akil adamlar çözecek birkaç tane, hatta bazı gazeteler
İnternetten oylama bile yapıyor. Sayın Genel Başkanımız
12 kötü adam diye tarif etmişti zamanında, 1 tane daha ekleyin,
olsun 13 kötü adam, bu işi de ona devredin.
Kaç
gündür, gecenin bilmem kaçına kadar burada Meclisi işgal ediyorsunuz,
Meclisi hep beraber işgal ediyoruz. Dolayısıyla da ombudsman
seçeceğinize, terör sorununu birkaç günde birkaç insanla çözeceğiniz
akil -tırnak içerisinde- insanla nasıl çözecekseniz, gelin,
ombudsmanı da onlara devredin, böylelikle o da bir şekilde
çözülmüş olsun.
Şimdi,
tabii, burada öyle bir yapılanma oluşturulmalıydı ki,
eğer bunu siyaset seçecekse, nasıl ki iktidar partisinin Meclis
başkan vekili var, muhalefet partilerinin Meclis başkan vekili var,
bu sistemin benzerini bir şekilde ombudsmanlık sistemine de
yansıtsaydınız. Ha, komisyonlarda, örneğin bizim Anayasa
Komisyonunda Başkanımız sizden, Başkan Vekili, Sözcü
vesaire hepsi sizden. E, bu mantıkla da gelip ombudsmanlığı
seçecekseniz, o zaman burada bizim yaptığımız, hep beraber,
sizinle beraber yaptığımız, aslında abesle
iştigalden başka bir şey değildir çünkü bunun halka, bunun
vatandaşa bir getirisi olmayacaktır.
Bugün
bu görevi yapabilecek olan ve yapan BİMER var, Meclis Dilekçe Komisyonu
var, İnsan Hakları Komisyonu var. Peki, ombudsmanın, kamu
denetçisinin Meclis Dilekçe Komisyonundan ne farkı olacak, BİMERden
ne farkı olacak? Şikâyeti vatandaş zaten yapıyor. Emin
olunuz ki siyasi erkin gölgesinde kalacak bir ombudsmanın, bir kamu
denetçisinin Meclis Dilekçe Komisyonu memurundan herhangi bir farkı
kalmayacaktır. Bu sebeple, daha bağımsız, daha güçlü ve siyasi
erkin etkisinde kalmayan bir ombudsman seçmeye ihtiyaç vardır.
Tabii
birçok konuşmacı da burada ifade etti, Milliyetçi Hareket Partisine
de kadın örgütlerinin müracaatı oldu. Kadın örgütlerinin en
önemli şikâyetlerinden birisi, son dönemlerde sıkça ağza
alınan ama uygulamada hiçbir gereğini görmediğimiz, hiçbir
uygulamasını görmediğimiz kadına yönelik pozitif
ayrımcılık burada da maalesef yok. Ombudsman seçeceğiz,
kamu denetçisi seçeceğiz, onun alt denetçileri seçilecek, başdenetçi
ve normal denetçileri seçilecek ve bunların içerisinde kadın
sorunları, çocuk sorunları, aile sorunları, birçok konuyla
ilgili sorunlar görüşülecek ama kadının bu yapılanma
içerisinde yeri maalesef olmayacaktır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
SİNAN
OĞAN (Devamla) - Son bir söz: Bir de burada uzmanlaşmaya gitmenin ben
önemli olduğunu düşünüyorum. Türkiyede her şey
uzmanlaşmaya gidiyorsa alt denetçilerin de mutlaka konusunda
uzmanlaşmış
kişilerden oluşması lazım.
Hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Oğan.
Şahıslar
adına ilk söz, Elâzığ Milletvekili Sayın Enver Erdeme
aittir.
Buyurun
Sayın Erdem.
OKTAY
VURAL (İzmir) Konuşmuyoruz efendim.
BAŞKAN
Tamam, peki.
Komisyon
Başkanı Sayın Burhan Kuzu, buyurun.
ANAYASA
KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul) Saygıdeğer
Başkanım, dünkü yaptığım konuşmadan sonra
bazı arkadaşlarımız birtakım farklı
değerlendirmelerde bulundular. Elbette ki burada biz bir bilimsel tartışma
yapmıyoruz, bir tez savunması da yapmıyoruz.
Şimdi,
bu ombudsmanlık, kamu denetçiliği kurumunun başka ülkelerde
farklı adları olduğunu söyledik: Kamu denetçisi, kamu hakemi,
haklar savunucusu, ombudsman
Şimdi, sosyalist ülkeler
bakımından bunun
Sinan Bey, komisyon üyem, orada dile getirdi.
Bakın, ne demişim ben. Savcılık diyor. Ben ne
demişim: Sosyalist ülkeler, komünist model ülkelere
baktığımız zaman, savcılara bu işi bir nevi
vermişler ve prokuratura şeklinde bir ifade kullanıyorlar.
Dediğim bu, kendisi de bunu ifade ediyor. Zannediyorum, komisyonda biz
konuşurken savcı kelimesini kullanmadık, burada da
kullanmadığımı, herhâlde, zannediyor.
Bırakalım
şimdi onu. Şurada Kamu Denetçiliği diye bir çalışma
var. Bu çalışmayı yazan Profesör Doktor Hasan Tahsin
Fendoğlu, Anayasa Profesörü. O da diyor ki: Rusya Federasyonu ombudsmanlık
kurumunu 1997 yılında insan hakları komiserliği adı
altında kurmuştur. Daha önce Rusyada üç yüz yıllık mazisi
olan ve hâlen de yaşayan prokuratura isimli benzeri bir kurum
vardır. diyor. Şimdi, dolayısıyla mesele, orada ne var ne
yoktan öte, böyle bir kurum var, adına savcı deriz, başka bir
şey deriz. Bunun geniş açılımına
baktığınız zaman, tabii ki, bu kurumun farklı bir
algılaması olduğu da doğrudur. Yani mesela deniyor ki
çalışmalarda: Bu ülkelerde prokuratura biraz savcılık,
biraz müfettişlik, biraz idari vesayet makamları. Ama sonuç olarak
yani bizim getirmeye çalıştığımız kurum belki
biraz farklı bir tip olabilir bundan. Sonuç olarak biz bunu Rusyadan aynen
alacağız diye bir şey yok.
O
bakımdan, bence bu tür bir tartışmayı sürdürmeyi çok
doğru bulmuyorum ama, tabii, bir bilim adamı olarak bizi de burada,
Genel Kurulda dünkü konuşmasında, yanlış bilgi vermekle
suçluyor, bir de Bakana sorarak. Sayın Bakanım, Komisyon
Başkanı yanlış bilgi veriyor. Şikâyet eder gibi. Ben
Komisyon Başkanıyım. Bana direkt soru sorabilirsiniz. Bu
hakkınız her zaman var. Bakan kadar bizim de orada yetkimiz var.
Dolayısıyla bizi muhatap alarak sormanızda bir defa yarar var.
Şimdi,
gelelim, işin ikinci, bir başka tarafına. Benim çok Değerli
Dostum, Değerli Hocamız Yusuf Halaçoğlu biz aynı
üniversitede yıllarca dost olarak çalıştık, kendisinin
tarih bilgisine ben her zaman son derece itimat eder, güvenirim, bunu da
herhangi bir başka amaçla filan da söylemiyorum- dünkü konuşmasında
özellikle benim ismimi hitap ederek Burhan Hocam, dikkatle dinle. filan derken
şu cümleyi kurdu: İdari yargı sisteminin Osmanlıda
olmaması diye başlanmış, öyle bir yani yanlış bir
düşünceyle başlamaz. Osmanlılarda idari yargı sistemi var,
kazaskerlik var. İkincisi halkın idareye yönelik şikâyetlerini
incelemek üzere Kadiul-kudât, bu da yanlış, Kadiul-kudât Osmanlılarda
yok, Abbasilerde var, Osmanlılarda Kadiul-kudât yerine kazaskerlik var.
Yine siz, Dîvân-ı Mezâlimden söz ettiniz. Osmanlılarda Dîvân-ı
Mezâlim yok. Yine Osmanlı öncesinde İslam dünyasında
vardır, Dîvân-ı Mezâlim yerine Osmanlılarda Divân-ı Hümayûn
vardır.
Şimdi,
bu bilgiler elbette ki doğru bilgilerdir. Yalnız, mesela, ben bir
satır okuyayım şimdi, Sayın Faruk Balın Komisyondaki
konuşması: Değerli arkadaşlarım, tabii ombudsman
kelimesi olarak biliyoruz ama kamu denetçiliği olarak Türkçeye çevrilen
bu müessese Osmanlının Kadiul-kudât müessesesinin tarih içerisinde
uzun bir coğrafyada, uzunca bir zamanda seyahat ettikten sonra -2010
yılında, bundan önceki dönemki görüşmesi sırasında-
bugün buraya gelmiş olmasından da mutluluk duyuyoruz. diyor.
Şimdi, Hocam diyor ki: Böyle bir kurum yok. Sayın Bal diyor ki: Bu
kurum da alınmıştır. Bunlar çok yanlış
şeyler değil.
Şimdi,
başka bir şeye baktığımız zaman da, mesela,
bakın ne diyor bendeki başka bir kaynakta da: Dîvân-ı Mezâlim
Osmanlıda yok. dedi Değerli Hocam. Doğrudur, belki bu isimde
yoktur ama Dîvân-ı Mezâlim bilinen bir şeydir bizim tarihte ve
İslam hukuku ve İslam tarihinde. Divân-ı Hümayûnun esasen
tamamı yaptığı işlerden belki bir tanesidir. Birçok
iş yaparken belki bir de bunu yapıyor ve bakın ne diyor burada
da: Dîvân-ı Mezâlim Osmanlıda ağır siyasi suçların
davalarının görüldüğü, hükümdar
başkanlığında toplanan yüksek mahkemedir. diyor.
Ayrıca, bu divanda halkın şikâyet ve sorunları da
görüşülürdü. diyor.
OKTAY
VURAL (İzmir) Kim yazmış Hocam bunu?
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI
BURHAN KUZU (Devamla) Bunun kaynağı yok. Alınmış ama
yazmamışım bunu.
YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri)
Hocam, Wikipediada yazıyor, boş ver onu.
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI
BURHAN KUZU (Devamla) Neyse işte. Yani sonuç itibarıyla uyduruyor
değiliz Sayın Hocam. Sizin pasajı da okuduk, bunu da okuduk.
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) Kaynak,
kaynak
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI
BURHAN KUZU (Devamla) Buradan bir yere geleceğim, buradan.
Dîvân-ı Mezâlim Osmanlı
idari yapısının en yüksek adli mercisi olan kazaskerin
başkanlığında şikâyete konu olan mercisinin
bağlı olduğu vezirin katılımıyla toplanıp
gayrikabilde karara bağlayan ve bir yaptırım gücü olan bir
kurumdur. diyor. Şu ifadeyi kullanmış: Osmanlıda son
dönemine kadar padişaha karşı dahi istiklalini muhafaza
etmiş kadılık müessesesi bünyesinde bulunan Dîvân-ı Mezâlim.
diyor.
Şimdi, bu bilgi de
yanlış olabilir. O ayrı bir mesele. Ama burada öyle zannediyorum
ki biz tarihin bizzat kendisinin ne getirip ne götürdüğünden öte bu
manada, bu çerçevede söylüyorum, burada bir tez tartışması, bir
iddia meselesi değil. Bu kurumların Osmanlı kökenli
olduğunu demin söyledim. Sinan Bey de burada ifade etti. Üniversitede biz
bunu bilim adamlarına kabul ettiremedik. Evvela bunun bizim kendi
tarihimizden, kendi özümüzden, kendi benliğimizden, efendim Türk
İslam tarihi kökeninden geldiğini, dünyaya da buradan
yayıldığını -emin olun- yabancı ombudsmanlar
konuştuğu zaman kabul edince, belgesini gösterince kabul etti
bizimkiler. Bu bir kazanımdır.
Bence gelin vurguyu buraya
yapalım. Ben şunu demişim, bunu demişim
Ben tarihi senin
kadar bilmem, sen de anayasayı benim kadar bilmezsin.
Dolayısıyla bu çok doğal bir şeydir. Yani bunu gelip burada
zannediyorum farklı şekilde sunmak, hele bir de böyle Genel Kurula
yanlış bilgi vermek, bunu doğru bulmuyorum.
Bakın, farklı şeyler de
söyleniyor. Ama bu farklı şeyler söylenmesine rağmen ben sizin
bilgiye itibar ediyorum. O başka bir mesele. O ayrı bir konu. Ama
zannediyorum konuya böyle bakmak lazım.
Şimdi, ben mesela desem ki
arkadaşlarımıza, burada, değerli arkadaşlar, işte
Şûrayı Devlet, Devlet Şûrası; gençlerin çoğu bilmez.
Devlet Şûrası, sorsam şuradan birkaçı bilmez ama belli
yaştan sonraki bilir. Danıştay desem, hepsi bilir.
OKTAY VURAL (İzmir) Yaşla
alakası
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI
BURHAN KUZU (Devamla) Elbette var.
Şimdi bir zaman, 1860larda
gelmiş Danıştay yani Şûrayı Devlet olarak.
Danıştay ismini daha sonra almış. Şimdi İdari
yargı Osmanlıda yoktur. diye Hükûmetin tasarısında yazan
ifade aslında eski yıllara ait olan ifadedir. O yıllarda da
kazaskerlik belki bu görevi yapıyordu filan ama bizim
anladığımız manada idari bir belki yargı yoktu. Bunu
demek istemiştim. Dolayısıyla oradaki tasarıdan gelen
gerekçeyi bizim düzeltme yetkimiz de yok üstelik. Onu da bilesiniz. Yani oradan
gelen bir metinde hata da olsa, bizim, hani bu gerekçeyi çıkaralım,
yeni gerekçe yazalım, öyle bir şeyimiz olamaz. Onu da burada söylemek
istedim. Dolayısıyla bizim komisyonumuzun hata bile olsa bir tanesini
kabul edelim. Öyle görünmemek lazım.
Sonuç
olarak, bence, bu kurum, bizim kendi tarihimizden gelen bir kurumdur, özü bunun
budur; ismi şu olur, bu olur. Biz de ombudsman demedik zaten o yüzden.
Biz de Kamu Hakemi Kurumu şeklinde söyledik.
Bu
duygularımı paylaşmak istedim. Çok teşekkür ediyorum,
saygılarımı sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim, sağ olun.
YUSUF
HALAÇOĞLU (Kayseri) Sayın Başkanım, söz istiyorum,
düzeltmem lazım.
OKTAY
VURAL (İzmir) Sayın Halaçoğlunun görüşlerini
çarpıtmıştır.
YUSUF
HALAÇOĞLU (Kayseri) Başkanım, doğrudan ismim geçti.
BAŞKAN
Hocam, söz vereceğim. Yani aslında bir şey yok, gayet düzgün,
karşılıklı bir sistem gitti.
YUSUF
HALAÇOĞLU (Kayseri) Hayır, çatmak için değil, düzeltmek için
sadece.
BAŞKAN
Efendim?
OKTAY
VURAL (İzmir) Düzeltmek için efendim.
BAŞKAN
Hayır, hayır, bir şey demiyorum, yani çok düzgün gitti, düzgün
gitmesinde fayda var.
Buyurun
OKTAY
VURAL (İzmir) Milletvekillerinin doğru bilgilendirilmesinde fayda
var efendim.
BAŞKAN
İşte neyse Sayın Vural.
OKTAY
VURAL (İzmir) Yani doğru bilgiden zarar gelmez efendim.
BAŞKAN
Zaten muhterem hocam olduğu için, buyurun.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
13.- Kayseri Milletvekili Yusuf Halaçoğlunun, İstanbul Milletvekili
Burhan Kuzunun bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
YUSUF
HALAÇOĞLU (Kayseri) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli
milletvekilleri, şimdi, tabii Burhan Beyin, Burhan Hocamızın
dediği gibi beraber çalıştığımız, aynı
üniversitede çalıştığımız bir gerçek ama
şunu belirteyim. Yani şimdi, bugün Muhteşem Yüzyıl diye bir
film oynatılıyor. Şimdi, Muhteşem Yüzyıldaki
bilgilere bakarak Gerçekten Kanuni dönemi budur. diyemezsiniz. Yani birileri
Wikipediada, televizyonlarda, şurada, burada veyahut da İnternette Dîvân-ı
Mezâlimi yazmış olabilirler ama ben bunun kitabını
yazmış bir adamım. Siz nasıl Anayasayı yazdım.
diyorsanız ben de onun kitabını yazdım. Hâliyle Dîvân-ı
Mezâlim Osmanlılarda yoktur. Divân-ı Hümayûnla Dîvân-ı Mezâlimin
arasında da çok büyük farklar vardır uygulama yönünden ve biraz önce
söylediğiniz Kadiul-kudât, yani kazaskerlik Osmanlılarda bunların
da herhangi bir şekilde ağır cezalara filan bakma durumu yoktur
çünkü kadılık, Osmanlı Devletinde ordu kadısı diye
bilinir ve tamamen idarî mekanizma içerisinde mahkeme işlerine bakar. Yani
Osmanlılarda şeyhülislamı ilmiye teşkilatının en
başı sayarsak onun altındaki en önemli hukuk adamları
Rumeli kazaskeridir, onun altında da Anadolu kazaskeri gelir. Bunlara da biraz önce
söylemiştim yani başlangıçta söylemiştim- 500 akçalık
yevmi mevleviyyet denilen taht kadılıklarından sonra geçilir.
Yani yevmi diyorum, demin biraz şey olmuştu, yani günlük 7
altın ücreti olan kadılıklar. Bundan sonra Anadolu kazaskerliğine
geçilir. Anadolu kazaskerleri ve Rumeli kazaskerleri de Divân-ı
Hümayûnda,
yani Divanımazâlim değil, Divân-ı Hümayûnda yer alırlar ve
bunlar taşradan gelen şikâyet meselelerini incelerler. Bakın,
ombudsmanlık dediğimiz, yani Osmanlılarda benim daha önce
açıkladığım, mehayif müfettişleri doğrudan
doğruya bu gelen şikâyetnameleri incelemek üzere taşraya
giderler, orada yönetimle halk arasındaki ilişkileri incelerler çünkü
bugünkü gibi ulaşım sistemi yoktur, böylesine geniş bir
coğrafyada Osmanlı Devletinin, hak ve hukuku, adaleti
sağlaması için de böyle bir müesseseye ihtiyacı vardır.
Batıda olmayan bir şeydir.
Yine,
mesela, buna benzer olmak üzere Osmanlılarda
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Halaçoğlu.
YUSUF HALAÇOĞLU
(Devamla) Bir cümleyle bitireceğim Sayın Başkan, şey
olmasa da şunu bitireceğim: Osmanlıda çok kişinin daha
bilmediği o kadar çok şey vardır ki. Mesela Batı
dünyasında işsizlik sigortası deniyor, hâlbuki Osmanlı
Devletinde bu çoktan vardı. Aynen şöyle geçer Kanunnamede: Kâr u
kisbden mahrum olanlarla kimsesiz, yetim ve dulların ilaç, ibate,
iaşe ve sağlık meselelerinin çözümü için. Yani kâr u kisbden
mahrum olmak demek herhangi bir işi gücü olmayan, geliri olmayan
demektir. Dolayısıyla, aslında Türkiye Cumhuriyetinde, Amerika
Birleşik Devletleri bundan faydalanırken biz faydalanmıyoruz.
624 sene ayakta kalmış, dünyanın en iyi yönetimi sergilenmiş;
gidip, inceleyip, araştırıp günümüze modernize ederek
bakmamız daha kolay olur
BAŞKAN On dakika
oldu Hocam, teşekkür ederim.
YUSUF HALAÇOĞLU
(Devamla) Teşekkür ediyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
SİNAN OĞAN
(Iğdır) Sayın Başkan, söz istiyorum.
KAMER GENÇ (Tunceli)
Sayın Başkan, ben de kişisel söz istiyorum.
BAŞKAN Şimdi
herkese vereceğim söz.
Yalnız, bir
şeyi söyleyeyim: Ben bizzat dinledim Sayın Kuzunun
konuşmasını, herhangi bir sataşma yoktu.
Dolayısıyla, herkes birbirini bilgilendiriyor.
Buyurun Sayın
Oğan, siz de bilgilendirin.
Şimdi tam
yarım saat ara vereceğim bu bilgilendirmeden sonra.
OKTAY VURAL (İzmir)
Sataşma vardı zaten efendim, çarpıttı.
BAŞKAN Yok, çok
dikkatle dinledim, en ufak bir
OKTAY
VURAL (İzmir) Mezalim vardır. diye söylüyor yani.
BAŞKAN
O sataşma olamaz.
Hocanın
bilgilerinin doğru olduğunu söyledi, ben kayıtlara geçsin diye
söylüyorum ama Hocam tabii bilgilendirdi, itirazımız yok ona.
Buyurun
Sayın Oğan. (MHP sıralarından alkışlar)
14.- Iğdır Milletvekili Sinan Oğanın, İstanbul
Milletvekili Burhan Kuzunun bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
SİNAN
OĞAN (Iğdır) Teşekkür ederim Saygıdeğer
Başkanım.
Şimdi,
tabii, Sayın Komisyon Başkanımız dedi ki: Beni
şikâyet ettiniz. Sayın Başkanım, biz sizinle gayet güzel
bir şekilde Anayasa Komisyonunda çalışmalarımızı
sürdürüyoruz. Kaldı ki Sayın Bakan da sizin bir üst amiriniz
değil. Siz, bağımsız bir parlamentonun
bağımsız bir komisyon başkanısınız. Soruyu
dün Sayın Bakana sorduğum için devamında da ona sordum.
Dolayısıyla, burada, ne sizi şikâyet etmiş durumdayız
ne de Sayın Bakan sizin şikâyet edileceğiniz mercidir bana göre.
Tabii,
şunu da söylemek lazım Sayın Bakanım: Ben ısrarla niye
bu konunun üzerinde duruyorum? Şunun için: Yanlışta ısrar
etmemek lazım. Her kitapta yazılan doğru değildir. Sizin anayasa
konusundaki engin bilginize saygım sonsuzdur ama siz bile hata
yapabilirsiniz. Siz Rusça bilmiyorsunuz, dolayısıyla da hata yapma
imkânınız var, onu düzeltmeye çalıştık, ama Anayasa
Komisyonunda bunu düzelttiğimiz zaman, siz merak edip bir bakabilirdiniz;
sizin grubunuzda Rusça bilen arkadaşlarımız var, onlara da
sorabilirdiniz. Yani bahsettiğiniz kaynakta bir şey
yazılmışsa, onu mutlak doğru olarak kabul etmeniz, Anayasa
Komisyonundan sonra gelip burada tekrar etmenizin ben doğru
olmadığını, bazı şeylerin profesör bile olunsa
yaş bile ilerlese yeniden öğrenilebileceğini, bazı
konuların literatüre yanlış geçebileceğinin
altını çizmek istedim.
Teşekkür
ederim. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Sayın Kuzu, söz istiyor musunuz?
MİLLİ
SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) Hocaya saygı göstermediler.
ANAYASA
KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul) Yerimden mi?
BAŞKAN
Hayır, buyurun buraya alacağım.
KAMER
GENÇ (Tunceli) Sayın Başkan, bizim kişisel söz
hakkımız da var.
BAŞKAN
Her şeyler mevcut, her şeyler mevcut. Sabaha kadar buradayız,
her şey mevcut, atlamış değilim.
Buyurun,
buyurun.
15.- İstanbul Milletvekili Burhan Kuzunun, Iğdır
Milletvekili Sinan Oğanın bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
ANAYASA
KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul) Sayın
Başkanım, ortada, Sinan Beyle aramızda
Aynı şeyi
söylüyoruz, sadece muhalefet etmek adına buraya çıkıyor.
S.
NEVZAT KORKMAZ (Isparta) Siz de cevap vermeseydiniz.
ANAYASA
KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (Devamla) Diyoruz ki: Bakın,
oradaki kurumun adı tarihte -üç yüz yıldır olmuş-
prokuratura. Bunu bütün bilim adamları böyle söyler. Rusça bilmek iş
için yetmez. Sinan Bey, kusura bakma, bu bir bilimsel
araştırmadır.
SİNAN
OĞAN (Iğdır) Öyle değil Sayın Başkan, öyle
değil.
ANAYASA
KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (Devamla) Yani bir insan Rusça
biliyor diye her şeyi de bilecek diye bir şey yok. Bütün kitaplarda,
bakın bütün kitaplarda, ömrümüzü biz bu işe verdik, bu iş böyle
geçiyor. Ha, 97de değişti, bu başka bir isim aldı.
SİNAN
OĞAN (Iğdır) Yanlış geçmiş.
ANAYASA
KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (Devamla) Yanlış diye bir
şey yok canım, ne yanlışı! Süheyl Batum böyle
söylüyor, ben bunu böyle söylüyorum, bütün anayasa hocaları bunu böyle
söylüyor, bir tek sen mi bunu biliyorsun canım? Kusura bakma yani!
Dolayısıyla
burada bu budur. Bunu demek için çıktım.
Teşekkür
ediyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Başka itirazı olan, sataşmadan, bilgilendirmeden, tacizden,
tacizden söz isteyen var mı? (CHP ve MHP sıralarından
alkışlar)
VII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
2.-
Kamu Denetçiliği Kurumu Kanunu Tasarısı ile Avrupa Birliği
Uyum Komisyonu ve Anayasa Komisyonu Raporları (1/626) (S.
Sayısı: 276) (Devam)
BAŞKAN
Şimdi, şahıslar adına Bursa Milletvekili Sayın
İsmet Su, buyurun. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
İSMET
SU (Bursa) Sayın Başkan, değerli milletvekili
arkadaşlarımız; 276 sıra sayılı Kamu
Denetçiliği Kurumu Kanunu Tasarısı hakkında
şahsım adına söz almış bulunmaktayım.
Kanunun
milletimize hayırlı olması dileğiyle, yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Su.
Soru-cevap
işlemine geçiyorum
KAMER
GENÇ (Tunceli) Sayın Başkan, bir tane daha kişisel söz var.
BAŞKAN
Kişisel söz Sayın Enver Erdemindi.
Sayın
Gençe devrediyor musunuz?
ENVER
ERDEM (Elâzığ) Evet.
BAŞKAN
Tamam, devrediyormuş, buyurun.
KAMER
GENÇ (Tunceli) Sayın Başkan, bağırmanıza gerek yok.
BAŞKAN
Bağırmıyorum, duyurmak için
Sayın Genç, benim size
bağırmak haddim mi? Rica ederim. Siz ancak bana
bağırırsınız. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
AYŞE
NUR BAHÇEKAPILI (İstanbul) Haddiniz, haddiniz.
BAŞKAN
Sadece duyurmak istiyorum. Ben Sayın Erdeme söz vermiştim, kabul
etmedi. Dolayısıyla, şimdi onu sorduk, size de verdik, tamam,
bir problem yok.
Buyurun.
KAMER
GENÇ (Tunceli) Sayın Başkan, şimdi, bu Meclisi köle gibi
çalıştırıyor Tayyip Erdoğan. Böyle bir Meclis olmaz.
Bakın, dün yetmiş maddelik bir kanun çıkardık, bugün otuz
yedi maddelik bir kanun. Bu Meclis kanun çıkarma makinesi değil ki.
Bakın, siz dahi orada artık olayları takip edemiyorsunuz,
yoruluyorsunuz. İnsanın fiziki bir gücü var.
İHSAN
ŞENER (Ordu) Sen çalışmak istemiyor olabilirsin.
KAMER
GENÇ (Devamla) Şimdi, şu saatte, AKP adına burada parmak
kaldıranlar neye parmak kaldırdıklarını bilmiyorlar.
(AK PARTİ sıralarından gürültüler)
OSMAN
AŞKIN BAK (İstanbul) Sen kendine bak ya!
İHSAN
ŞENER (Ordu) Sen mi biliyorsun?
KAMER
GENÇ (Devamla) Ben biliyorum tabii, çıkıp
Konuşma sen!
Bilmiyorlar,
bilmedikleri için
Ya, böyle bir meclis olmaz. Bu, millete yapılan en
büyük ihanettir.
İHSAN
ŞENER (Ordu) Sen mi biliyorsun ya!
KAMER
GENÇ (Devamla) Şimdi, sizin getirdiğiniz kanunda ben sana sorsam
Bir madde söyleyeceğim, bilir misin sen? (AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
İHSAN
ŞENER (Ordu) Sen çalışmak istemiyorsan git!
KAMER
GENÇ (Devamla) - Bilemezsin! Söyle, 18inci maddede, çık, burada
konuş. Böyle şey olur mu? Yani birtakım insanlara burada görev
vermişler, Gidin, orada laf atın
Ya, laf atacaksan git sokakta at
laf, burası Türkiye Büyük Millet Meclisi. (CHP sıralarından
alkışlar, AK PARTİ sıralarından gürültüler)
Şimdi,
bu kanunun bir özelliği var. Şimdi, burada 426 tane AKPliyi
getireceksiniz, burada işe koyacaksınız, bunu söyleyin. Ondan
sonra Tayyip Erdoğan talimat verecek, başdenetçi seçilecek.
Başdenetçiyi siz seçeceksiniz, ondan sonra denetçileri seçeceksiniz, ondan
sonra denetçi uzmanları seçeceksiniz, bunlara maaş vereceksiniz.
Yoksa siz burada hakikaten vatandaşın hak ve hukukunu arayan,
tarafsız, adalet duygusuyla hareket eden, gerçekten insanları
sıkıntıya sokan keyfî idareye karşı vatandaşın
hak ve hukukunu koruyan bir sistem getirseniz biz de size evet deriz ama
sizin siciliniz çok bozuk, her yönüyle bozuk. (AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
HÜSEYİN
BÜRGE (İstanbul) Sen kendi siciline bak!
İHSAN
ŞENER (Ordu) Demokrasiye tahammül edeceksin, demokrasiye!
KAMER
GENÇ (Devamla) Bakın, ben üzerinde konuştuğum zaman Komisyon
Başkanına söyledim, 1inci maddede diyorsunuz ki: İdarenin
eylem ve işlemleri
Arkasından da diyorsunuz ki: Tutum ve
davranışları
Eylem ve işlem doğru, tutum ve
davranış
Yani bir kadın gelse karşınıza, sen ona
göz kırpsan, desen
Şimdi, kadın gidip, seni başdenetçiye
şikâyet edip de Efendim, Burhan Kuzu bana göz kırptı. mı
diyecek?
CUMA
İÇTEN (Diyarbakır) O sende olur, sende!
BAŞKAN
Sayın Genç, kadınları koymayın özne olarak.
KAMER
GENÇ (Devamla) Hayır, hayır efendim
BAŞKAN
Neyse, kadınları koymayın. Bıktık artık şu
kadınların her işe girmesinden, konulmasından. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
KAMER
GENÇ (Devamla) Neyse, hadi, efendim, bir tane erkeğe göz
kırptı
BAŞKAN
Tamam, erkek erkeğe göz kırpsın.
KAMER
GENÇ (Devamla) Şimdi, bir de Sayın Başkan, diyor ki: Hukuka
ve hakkaniyete uygundur. Yani
hukuk nedir, hakkaniyete uygunluk nedir? Yani Anayasanın 125inci
maddesinde, idare eylem ve işlemlerini hukuka uygunluk yönüyle denetliyor
ama hakkaniyete uygunluk diye bir şey yok. Yani hukuka uygunsa hakkaniyete
nasıl uygun olmayacak? Tabii, Anayasayı, bizim maalesef bu Mecliste,
özellikle AKP Grubunda böyle anayasa hukuku profesörlüğü yapan
insanların
Ben bunların hangi yerde bu diplomayı
aldıklarını bir türlü
Yani şaşırıyorum,
böyle bir şey yok ya! Ya, yıllarca biz de bu konuları okuduk
kardeşim. İdari eylem ve işlemler hukuka uygun olur, hakkaniyete
uygun
Nerede kavrayacaksın? Hakkaniyet nedir, hukuk nedir? Hukuk
ayrı bir
Dolayısıyla,
şimdi burada getirdiğiniz şeyde deneticilere, uzmanlara ilahiyat
fakültesi mezunlarını atayacaksınız? Niye burada
belirtmediniz arkadaşlar?
RAMAZAN CAN
(Kırıkkale) Ne alakası var?
İHSAN ŞENER
(Ordu) Ne sakıncası var?
KAMER GENÇ (Devamla) -
İşte, aç maddeyi ya! Aç maddeyi, oku. Anlamıyorsunuz ki! (AK
PARTİ sıralarından gürültüler) Burada, getirilen maddede -kimler-
nitelikleri sayarken dört yıllık yüksekokul mezunu
Dört
yıllık yüksekokul mezunu olanlar, hepsi uzman, denetici olur mu?
İşte yapıyorsunuz, olmaz. Çünkü bunun biraz da hukuki yönü var.
Ha, zaten, diyorsunuz ki: Eskiden kadılar bu işi hallediyordu,
dolayısıyla biz bu işi artık kadılar yoluyla
hallederiz. (CHP sıralarından alkışlar) Zaten sizin de bu
memleketi getirmeye çalıştığınız seviye
kadılar seviyesidir. Yani Türkiye Cumhuriyeti devletini âdeta yok ettiniz,
ortadan kaldırdınız.
İHSAN ŞENER
(Ordu) Millet nereye geldiğini çok iyi görüyor, millet.
KAMER GENÇ (Devamla) -
Türkiyede kadı sistemine dönüyorsunuz. Bunu artık inkâr etmeye gerek
yok. Tabii, niye bu sisteme dönüyorsunuz çünkü Türkiyede hukuk
kalmamış. Türkiyede ne Anayasa Mahkemesi kalmış ne
cumhuriyet başsavcısı kalmış ne Yargıtay
kalmış ne Danıştay kalmış, hepsi gelmiş,
Tayyip Erdoğanın emrine girmiş. (AK PARTİ
sıralarından gürültüler) Tayyip Erdoğan da sizin
kaldırdığınız bu parmaklar sayesinde bu duruma
gelmiş.
İHSAN ŞENER
(Ordu) Demokrasi
Demokrasi
KAMER GENÇ (Devamla) -
Ama bunun sonucu çok kötü olur, bunun sonucu sizlere de çok pahalıya mal
olur çünkü bunun hesabını vermek çok zor. Bakmayın, şimdi
siz. Yani her önünüze geleni getiriyorsunuz; sualsiz, sorgusuz beş sene,
altı sene içeride tutuyorsunuz. Bunun yarını da var. Bu
memlekette, uzun zamandır biz bu memlekette... Bir zamanlar düdüğü
ötenlerin şimdi kuyrukları birtakım yerlerine
kısmış durumda. (AK PARTİ sıralarından
gürültüler) Onun için, bir gün sizin de aynı durumda
olacağınızı göreceğiz. (CHP sıralarından
alkışlar) O bakımdan, bu memleket size de böyle diktatörlük
yapma hakkını şu anda elde edenlerin yarın nasıl kediler
gibi pıstığını da göreceğiz. O bakımdan, bu
devleti ayakta tutan
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
KAMER
GENÇ (Devamla) Teşekkür ederim.
AHMET
AYDIN (Adıyaman) Sayın Başkan
BAŞKAN
Tabii, buyurun.
VIII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydının, Tunceli
Milletvekili Kamer Gençin Adalet ve Kalkınma Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
AHMET
AYDIN (Adıyaman) Teşekkür ediyorum Başkanım.
Tabii,
aslında böyle bir şahsa cevap vermek bana zül gelir. (AK PARTİ
sıralarından Bravo sesleri ve alkışlar) Çok derinlikli,
çok içerikli, çok güzel bir konuşma beklerdik çünkü her seferinde çok
ciddi manada siyasi tecrübesinden bahseden bir arkadaş! Söylenecek her
söze verecek cevabımız var. Biz önce lafa bakarız laf mı
diye, sonra söyleyene bakarız, ona göre biz muhatabımızı
belirleriz. (AK PARTİ sıralarından Bravo sesleri ve
alkışlar)
Değerli
arkadaşlar, Siciliniz bozuk. diyen bir şahsın bu grubun
sicilini ölçecek çap ve kapasitesi yoktur, olamaz. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Dört
yıllık tüm fakülte mezunları zoruna gitmiyor da bu
arkadaşın, neden acaba ilahiyat fakültesi mezunları zoruna
gidiyor? Bunu sorgulamak istiyorum, bunu sormak istiyorum. Bunu sormak bizim
doğal hakkımız, bütün ilahiyat fakültesi mezunlarına da bir
haksızlıktır. Herkesin hakkı. Su ürünleri yüksekokulu
olabilir, başka bölümün mezunları olabilir de ilahiyat fakültesi
olunca niye bu kadar zorunuza gidiyor? Orada hiçbir fakülte yazmıyor, olur
ya da olmaz, hangi fakülte mezunu olursa olsun başımızın
üstünde yeri vardır, dolayısıyla ilahiyat fakültesi
mezunları da pek tabii olabilir, onu da içinize sindirmeniz lazım ama
bir başka bölüm mezunları da olabilir.
Yine,
değerli arkadaşlar, ben şunu gördüm sabahtan beri yapılan
tüm konuşmalarda, yani başınıza taş düşse Tayyip
Erdoğandan bileceksiniz. Bu kadar, bu kadar ya, bu kadar kininizi burada,
bu kadar öfkenizi burada kusmanıza ne gerek var?
Ombudsman
diyoruz, bütün dünyanın kabul ettiği bir sistem; Avrupa
Birliğinde, bütün demokrasilerde var olan bir sistem ve Bugüne kadar niye
yoktu, geçmişteki iktidarlar niye getirmedi? diye gelip burada
eleştirmeniz lazım. Kamu denetçisi olsun. diyoruz, Bireyler
haklarını o makamda savunsunlar. diyoruz. O makam yürütmeye
bağlı değil, o makam Başbakanımıza
bağlı değil, yasamaya bağlı, milletin Meclisine
bağlı bir makamdır. O makamı şimdiden böyle tahrikler
altında, o makamı şimdiden töhmet altında bırakmaya
hakkınız var mı? Yasamaya bağlı, Meclise
bağlı bir kurum.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 22.28
DOKUZUNCU
OTURUM
Açılma
Saati: 22.44
BAŞKAN:
Başkan Vekili Meral AKŞENER
KÂTİP
ÜYELER: Muhammet Bilal MACİT (İstanbul), Bayram ÖZÇELİK (Burdur)
-----
0 -----
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 120nci
Birleşiminin Dokuzuncu Oturumunu açıyorum.
276 sıra
sayılı Kanun Tasarısının görüşmelerine devam
edeceğiz.
VII.- KANUN TASARI VE
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve
Teklifleri(Devam)
2.-
Kamu Denetçiliği Kurumu Kanunu Tasarısı ile Avrupa Birliği
Uyum Komisyonu ve Anayasa Komisyonu Raporları (1/626) (S.
Sayısı: 276) (Devam)
BAŞKAN
Komisyon
burada.
Hükûmet burada.
İkinci bölüm
üzerindeki konuşmalar tamamlanmıştı.
KAMER GENÇ (Tunceli)
Sayın Başkan, AKP Grup Başkan Vekili bana sataştı
konuşmasında, uygun görürseniz
(AK PARTİ sıralarından
gürültüler)
BAŞKAN
Bakın, gerçekten duyamıyorum, ne olur!
KAMER GENÇ (Tunceli)
Yani konuşması çok açık bir sataşmaydı, işte Laf
söyleyen adam mıdır
BAŞKAN Adam
değildir. demedi, orada yarım bıraktı
KAMER GENÇ (Tunceli)
Hayır, ama o anlama geliyor.
BAŞKAN
ama
buyurun.
Aslında siz eski
Başkan Vekili olarak, bu Meclisin en tecrübelisi olarak, bunun benim
açımdan büyük hata olduğunu biliyorsunuz ama ben bu hatayı sizin
hatırınız için işliyorum.
KAMER GENÇ (Tunceli)
Peki...
BAŞKAN
Hayır, söylüyorum, bunu da kayıtlara geçsin diye söyledim Sayın
Kamer Genç, her eksiğimizi söylüyorsunuz ya, onun için.
Buyurun.
VIII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
2.- Tunceli Milletvekili Kamer Gençin, Adıyaman Milletvekili Ahmet
Aydının şahsına sataşması nedeniyle
konuşması
KAMER GENÇ (Tunceli)
Anladım, şimdi, Sayın Başkan, tamam, yani sataşma
aynı oturum içinde verilir ama siz bana sataşmadan dolayı söz
vermemek suretiyle oturumu kapattınız, yani burada biraz da
Başkanlık Divanının hatasından kaynaklanan bir
şey olunca, artık biz de İç Tüzük ihlaline rağmen böyle
bir talepte bulunduk yani ben işin farkındayım.
Sayın
Başkan, tabii, bu AKPliler çıkıyorlar, burada, kaç defa, ben
konuştuktan sonra Ben söze bakarım söz müdür, söyleyene bakarım
adam mıdır?
Bak
Ahmet Bey, benim sözümü anlamak için adam olmak lazım. Bu çok önemli.
Tamam mı?
AHMET
AYDIN (Adıyaman) Kaç kişi anlıyor?
KAMER
GENÇ (Tunceli) Benim sözümü anlamak için adam olmak lazım. Yoksa
onları ben size
Onun için, ben bilerek konuşuyorum, bu kürsünün
hakkını vererek konuşuyorum. Sizin bütün işlemlerinizi
biliyorum.
Ben,
dört yıllık yüksekokul mezununu niye getirir şimdi
Başdenetçi ve denetçi olmak için biraz hukuk nosyonu olacak yani hukuki
ihtilafları çözecek nitelikteki belirli bir bilgi ve birikimi olması
lazım. Yoksa ki, veteriner fakültesi mezununu, bir doktoru getirip de siz
başdenetçi belki doktorun bazı şeyleri olabilir ama-
yapamazsınız ama burada onu kapalı bırakmaktaki
maksadınız
Ben ilahiyat fakültesi mezunlarına karşı
değilim ama sizin bu atamaları
Biz parlamenter olarak burada
yapalım bunları, ikazımızı yapalım. Siz yarın
atadığınız zaman biz çıkar burada deriz ki:
Bakın, sizin esas niyetiniz bu, dolayısıyla bunu
yapıyorsunuz.
Diyorsunuz
ki: Tayyip Erdoğana karşı çıkıyor. Tayyip
Erdoğan Türkiyeyi bitirdi. Tayyip Erdoğan Türkiyeye büyük ihanetler
yaptı.
İHSAN
ŞENER (Ordu) Millet biliyor
Millet biliyor
KAMER
GENÇ (Devamla) - Yargıyı yok etti, Meclisi yok etti.
İHSAN
ŞENER (Ordu) Sen millî iradeye tahammül edemiyorsun.
HÜSEYİN
BÜRGE (İstanbul) Sadece hakaret ediyorsun.
KAMER
GENÇ (Devamla) - Bugün, bir Cumhurbaşkanı makamına
getirdiği Abdullah Gülün bugüne kadar Anayasa Mahkemesine,
Danıştaya atadığı kişilerden hiçbirisinde, orada,
o makamlara atanan kişilerde var olması gereken, hiçbirisinde
değil ama birçoğunda belirli nitelikler yok. Tayyip
Erdoğanın teyzesinin oğlunu, imam-hatip mezunuyken, getirdi
Danıştaya tayin etti.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
KAMER
GENÇ (Tunceli) Bu olur mu böyle? (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Genç.
VII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
2.-
Kamu Denetçiliği Kurumu Kanunu Tasarısı ile Avrupa Birliği
Uyum Komisyonu ve Anayasa Komisyonu Raporları (1/626) (S.
Sayısı: 276) (Devam)
BAŞKAN
Şimdi soru-cevap işlemine geçeceğiz.
Sayın
Tanal
MAHMUT
TANAL (İstanbul) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Kamu
Denetçiliği Kurumu Tasarısının 13üncü maddesi
uyarınca başdenetçi Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulunda yemin edecektir. İç Tüzükün
166ncı maddesi karşısında başdenetçi Türkiye Büyük
Millet Meclisi Genel Kuruluna girebilir mi?
Soru
2: MİTin eksik ve yanlış işleyişiyle ilgili
şikâyetleri kamu denetçisi inceleyebilir mi, araştırabilir mi?
Soru 3: Türkiye Büyük
Millet Meclisinin sabah altılara kadar çalışması kötü bir
yasama faaliyeti sayılır mı?
Soru 4: Kamu
Denetçiliği Kurumu, Başbakanın örtülü ödenekteki
harcamalarını inceleyebilir mi, kontrol edebilir mi,
araştırabilir mi?
Soru 5: Kamu
Denetçiliği Kurumu, mevcut tasarıya göre,
vatandaşlarımız sözlü şikâyette bulunur ise bunu
yazıya döküp şikâyet olarak kabul edip işleme alabilir mi?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın
Demiröz
İLHAN DEMİRÖZ
(Bursa) Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Adliyelerin
kapatıldığını duyunca, ben de Bursalı
çiftçilerimize hizmet veren ve çiftçilerimiz ile meslek odaları
tarafından büyük memnuniyet duyulan Ziraat Bankası Bursa
Tarımsal Bankacılık Şubesinde, geçtiğimiz nisan
ayı içerisinde Ziraat Bankası Bursa Girişimcilik Şubesi
olarak isim değişikliğine gidilmesinin gerekçesi nedir?
Şube isim değişikliğiyle, çiftçilerimize verilen hizmet ve
destekler bakımından bir farklılık söz konusu mudur?
Değişikliğe yönelik, çiftçilerimizin ve meslek
odalarımızın düşünceleri tarafınıza
yansımış mıdır ve şube isminin tekrar Ziraat
Bankası Bursa Tarımsal Bankacılık Şubesi olarak
değiştirilerek hizmet verilmesini sağlayabilir misiniz?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın
Kaleli
SENA KALELİ (Bursa)
Teşekkür ederim.
Kapalı toplum
yaratmanın önünde engel bırakmayan anlayış için, yüksek
hakem kurulu, ara bulucu, ombudsman gibi aracı kurumlar, kanun hükmünde
kararnamelerle özerkliği kaldırılan bilim kurumları, özel
yetkili Başbakanlık için bir hazırlık mıdır?
Pargalı, doğru bir başdenetçi örneği olabilir mi?
BAŞKAN Sayın
Eyidoğan
HALUK EYİDOĞAN
(İstanbul) Teşekkür ederim Başkan.
Hükûmet, yeni bir Kanun
çıkararak TÜBAya el atmıştı ve bununla beraber 70 üye
istifa etti. Yeni Kanundan göre, TÜBA, 300 üyeden oluşuyor. 100 üye
TÜBİTAK Bilim Kurulundan, 100 üye YÖK tarafından, 100 üye de
TÜBAnın kendisince seçiliyor. Akademiye başkan atama görevi
Başbakana ait. Hükûmet, TÜBAnın özerk yapısına bir darbe
vurmuştur. Geçenlerde YÖK ve TÜBİTAK tarafından TÜBAya yeni
atanan kişiler arasında tam 19 akademisyenin hiçbir uluslararası
bilimsel araştırması yoktur; bunlardan 2sini TÜBİTAK,
17sini de YÖK seçmiştir. Yeni atananlar arasında uluslararası
sıfır atıf almış 22 kişi vardır. Atıf
demek, yaptığı bilimsel çalışmaların başka
bilim insanları tarafından kullanılması demektir ve önemli
bir ölçüdür. Böylece iktidar dünyada bir ilki başarmıştır,
Hükûmet, hiçbir bilimsel ölçüte uymayan insanlardan oluşan yeni Hükûmet
akademisi yaratmaya başlamıştır.
Ayrıca, TÜBA,
şimdi, bir erkekler kulübüne dönüşme yolundadır, çünkü sadece
11 kadın atanmıştır, yeni atananlarda kadın oranı
yüzde 8dir. Bu da AKPye ve Hükûmete kapak olsun.
BAŞKAN Sayın Halaman
ALİ HALAMAN (Adana)
Başkanım teşekkür ediyorum.
Ben, Sayın
Bakanıma şöyle bir soru soruyorum: Ben, işin sosyal yönüne
bakıyorum bir miktar da. Şimdi, burada genelde kanunlar çıkarken
bütün hatipler lafzının, ruhunun Batıya yönelik olduğunu
söylüyor. Bu Batıya yönelik olması dolayısıyla da, bu
çıkan kanunlardan dolayı Sağlıkta dışarıdan
doktor, hemşire getireceğiz. dediler. Türkiyede ticarette mahalle
bakkallarını kapatacağız, iş merkezlerine
süpermarketler açacağız. dediler, açıldı. Şimdi,
adliyeleri kapatıp bunun yerine lafzına ve ruhuna uygun ithal
savcı, hâkim gelecek mi?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın
Alim Işık
ALİM IŞIK
(Kütahya) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Bakan, Adalet
Bakanlığı tarafından yapıldığı ifade
edilen çalışmaya göre bugün Türkiye genelinde kaç adliyenin
kapatılması düşünülmektedir?
Kütahyada kaç ilçe
adliyesi bu çalışmadan nasibini almıştır veya
alacaktır? AKP hükûmetleri döneminde Kütahyada kapatılan adliye
sayısı kaça ulaşmıştır?
En yakın ilçeye 35-
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Sayın Işık
MUHARREM
IŞIK (Erzincan) Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Sayın
Bakanım, değerli bürokratlar; ilçelerimizdeki tüm askerlik
şubeleri kapandı, şimdi üç tane adliyemiz de kapanıyor
Türkiye genelinde olduğu gibi, belediyeler kapanacak. Bundan sonra acaba
kaymakamlıkları da kapatmayı düşünür müsünüz?
BAŞKAN
Sayın Özkan
RAMAZAN
KERİM ÖZKAN (Burdur) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Aynı
konuda ben de söz almak istedim. Burdurda Yeşilova, Çavdır ve
Ağlasun ilçelerinin adliyeleri kapatılıyor. Hepsine
karşıyız ancak bunların içinde Yeşilova ilçemiz 17 bin
nüfusuyla, 5 bin merkez nüfusuyla, 36 köyüyle Tefenniye verileceği
söyleniyor bu, Tefenniyle çok farklı bir konumda yani Trabzonu
İskenderuna bağlamak gibi bir anlayış içerisinde. Bundan
kesinlikle vazgeçilmeli, şu anda o yöre halkı infial içerisindedir.
Çavdırda da aynı durum söz konusudur, Ağlasunda da aynı
durum söz konusudur. Bu konuyu Hükûmetin tekrar gözden geçirip bu adliyeleri bu
ilçelerden esirgememesini temenni ediyorum.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Sayın Sakık
SIRRI
SAKIK (Muş) Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.
Gerçi
birkaç kezdir seslendirdik ama sonuç alamadık, tekrarlıyorum buradan:
Bizim Muş bölgemiz Adli Tıp Kurumuna tam
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Sayın Bakan, buyurunuz.
MİLLÎ
SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) Sayın Başkanım, çok
saygıdeğer milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Sorulan
sorulara vaktimin yettiğince cevap vermeye
çalışacağım, süremin yetmediğine de yazılı
cevaplar vereceğiz.
Öncelikle
adliyelerin yeniden yapılandırılmasıyla ilgili bilgi vermek
isterim. Birkaç tane soru, hep bu var, işte Askerlik şubesi
kapandı, adliye kapandı, sıra belediyeye gelecek mi?
İşte, Kerim Özkan Beyin Burdurda var. dediği gibi.
İskenderuna bağlanma gibi, Bir başka algılama olur.
diye
Yine Kütahyayla ilgili var. Bunlarla ilgili bir bilgi vermek istiyorum.
Anayasa'nın
141inci maddesi der ki: Davaların mümkün olan süratle
sonuçlandırılması yargının görevidir. Demek ki asli
vazifemiz yargıyı en kısa zamanda neticelendirmek. Şu anda
ülkemizde yedi yüz merkezde adli teşkilat bulunmakta, hâlen faaliyette
bulunan adliyeler, bölgelerin coğrafi durumları ve iş yükü
dikkate alınarak kurulmuş olup, iş durumu bir adli teşkilatın
kurulmasına dahi yeterli olmayan yerlerde en az bir sulh hukuk, asliye
hukuk, asliye ceza, sulh ceza ve kadastro mahkemesinin kurulması
gerekliliği bulunmaktadır. Bu yerlerde en az 2 hâkim, 2 cumhuriyet
savcısıyla 1 icra müdürü, 1 yazı işleri müdürü, 3 zabıt
kâtibi, 1 mübaşir ve 1 hizmetli olmak üzere en az 5 adli personel de
istihdam edilmektedir.
Yine
günümüzün teknoloji ve ulaşım imkânlarıyla yerleşim
birimleri arasında ulaşımın oldukça kolaylaştırıldığı
bilinmektedir. Bakırköy Adliyesi
Bakırköy ilçesinde diye Bakırköyün bir mahallesinden kalkıp
Bakırköyün adliyesine gitmek için en az belki iki saatiniz geçer veya bir
saatiniz geçer.
KAMER
GENÇ (Tunceli) Sayın Bakan, her taraf Kadıköy değil. Yani her
köyü Kadıköy biliyorsanız maşallah.
MİLLÎ
SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) Efendim, bir dinleyin. Tamam
Sayın Genç, bir dakika.
KAMER
GENÇ (Tunceli) Ama yani her taraf Kadıköy değil.
MİLLÎ
SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) Yani bak, onu söylüyoruz ha.
Bakın,
milletin aradığı adalettir. Yıllardan beri ne diyoruz?
Berlinde hâkimler var. diye onu niye söylüyorduk? Biz adaleti gerekirse
Berlinde buluruz, en iyiyi bize en yakın olan adliyede ararız diye
değildir. Bakın, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine
gidiliyor. Niye gidiliyor? Vatandaş düşünüyor ki Ben buradaki
mahkemede adalet alamadım. Dolayısıyla, benim
vatandaşımın aradığı öncelikle en yakındaki
adliye değil, adil bir karar. Adil bir karar, kimileri için, dediği
gibi, Berlinde de hâkimler vardır. sözü vardır, kimileri için de
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine gidiyor
Biz ne istiyoruz?
Bakın, hâkim yokluğundan davalar uzuyor, dosyalar gidiyor. Bu bir
adil yargılanma hakkının ihlali değil midir? Adil
yargılanma hakkının ihlalidir. Yargıda verimliliğin artırılmasını
istiyoruz, yargının hızlandırılmasını
istiyoruz, davaların uzamadan
kısa sürede sonuçlandırılmasını istiyoruz.
Hâkim
ve savcı ihtiyacı
Yıllardan beri alınmasına izin
verilmedi.
İş
yükü dağıtımında adalet istiyoruz, adalet hizmetlerinin
çağdaş ortamlarda teknolojiden yararlanılarak
sunulmasını istiyoruz ve kamu kaynaklarını da israf
etmeyelim diyoruz.
Bakın,
benim de bulunduğum ilimin, milletvekili olduğum ilimin dört tane
ilçesinin adliyesi kapanıyor. Hiçbir vatandaşımıza
İsteriz
ki kapanmasın ancak aslolan adaleti aramaktır ve yargıyı
hızlandırmaktır çünkü geç kalan adalet, adalet değildir.
Türkiyede
şu anda yüzün üzerindeki adliyede, görevlendirilen hâkim
sayısından çok daha az oranda bir iş geldiği yüzde 2 gibi
bir oranı var- görülmektedir. Dolayısıyla da dosya
yoğunluğu fazla olan yerlerde ise yargı uzuyor. Bunları en
kısa zamanda neticelendirmek yargının kendi asli vazifesidir.
Bir
hususu şey edeyim: Çalışmada, mahkeme ve
savcılıkların üç yıllık ortalama iş
sayısı, insan kaynakları, en yakın adli teşkilata olan
uzaklığı, merkez ve toplam nüfusu, adliyenin fiziki durumu,
lojman, o yerde cezaevinin bulunup bulunmaması gibi pek çok açıdan
değerlendirme yapılmıştır. Bağlanılacak en
uygun adli teşkilat belirlenirken iş durumu, ulaşım
imkânları, coğrafi yapısı, nüfusu, hizmet binası ve
gelişmişlik düzeyi göz önünde bulundurulmuştur.
HALUK
EYİDOĞAN (İstanbul) Servis otobüsü var mı Sayın
Bakan?
MİLLÎ
SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) - Bu kapsamda, iş ortalaması
beş yüzden az olan mahaller ile en uygun adli teşkilata olan
uzaklığı 15 kilometrenin altında olan mahaller ve yine en
uygun adli teşkilata 15 ila
Tabii
Bu çalışma sonucunda ne elde edilecek? İş
yoğunluğu çok olan yerlerde görev yapan 600den fazla hâkim ve
savcı ile 1.300den fazla yardımcı personel, ihtiyaç duyulan
adliyelere kaydırılacaktır. Gerek personel açısından
ve gerekse kısıtlı bütçe imkânları açısından kamu
kaynaklarının israfına son verilerek bu kaynakların daha
etkin ve verimli şekilde değerlendirilmesi mümkün olabilecektir.
İş yükünün adil ve dengeli dağıtılması
neticesinde, yoğunluğa bağlı olarak yargılanma
süresinin uzaması önlenmiş olacaktır. Biz ne istiyorduk? Adil yargılama
olsun. Uzayan adalet, uzayan yargı adaleti getirmez, adil yargılama
hakkının ihlalidir. Kısa zamanda yargılamayı
sağlayabilmek için yeterli hâkim olması lazım, savcı
olması lazım. Dosya yoğunluğu fazla olan yerlerdeki, hâkim
ve savcı desteğiyle, bu yargılama süresinin daha
aşağıya çekilmesi düşünülmüştür.
ALİM
IŞIK (Kütahya) Sayın Bakan, adliyeleri kapatmak yerine
dosyaları oraya göndersek olmaz mıydı acaba?
MİLLÎ
SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) Yine, 4787 sayılı Aile
Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yargılama Usulleri Hakkında
Kanunla 5395 sayılı Çocuk Koruma Kanunu gereğince
kurulması gereken ancak hâkim eksikliği nedeniyle bugüne kadar
kurulamayan aile mahkemeleri ile çocuk mahkemelerinin de kurulması mümkün
olacaktır.
Yine,
hâkim ve savcı sayısındaki eksiklik nedeniyle kurulamayan genel
mahkemeler ve ihtisas mahkemeleri de, yapılan çalışma sonucunda,
ihtiyaç duyulan yerlerde kurularak faaliyete geçirilebilecektir.
Yine,
yapılan çalışmayla, 2012 yılı içerisinde 165 tane de
mahkeme kurulacaktır. Yani bazılarında, iş
yoğunluğu, dosya yoğunluğu olmayan yerlerde adliyelerin
kapandığı gibi, yine iş yoğunluğu fazla olan
yerlerde de 165 mahkeme faaliyete geçecektir. İhtiyaç duyulan, 38 aile
mahkemesi, 8i ağır ceza mahkemesi olmak üzere toplam 80 yeni
mahkemenin kurulması sağlanacaktır. Söz konusu çalışma
sonucunda elde edilen hâkim, savcı ve personel tasarrufu istinaf
mahkemelerinin faaliyete geçmesi aşamasında da önemli bir kaynak
olacak. Ancak ideal olan nedir? Vatandaşın en az masrafla en adil
sonuca ulaşması. Biz, doğru olanın
ALİM
IŞIK (Kütahya) Sayın Bakan, dolmuş parası yok bu
insanların, dağın başından nasıl gelecek
HALUK
EYİDOĞAN (İstanbul) Servis otobüsü koyun, çok güzel olur.
GÜRKUT
ACAR (Antalya) Niye hâkim almıyorsunuz? 45 tane hukuk fakültesi var bu
ülkede.
SIRRI
SAKIK (Muş) Sayın Bakanım, bizim sorumuza
MİLLÎ
SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) Bir başka Sayın
vekilimizin talebi vardı, Sabah altılara kadar
çalıştırmak Türkiye Büyük Millet Meclisini, kötü bir yasama
faaliyeti sayılmaz mı? diyordu. Yani burada sataşmaya neden
vermezsek, lüzumsuz yani şey, usulen, sadece konuşmuş olmak için
konuşmazsak, birbirimizin hakkına, hukukuna saygı gösterirsek
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Süreniz bitti. Teşekkür ederim. Kalanına yazılı
verirsiniz.
OKTAY
VURAL (İzmir) Milletvekillerimiz lüzumsuz konuşmaz Sayın
Bakan.
BAŞKAN
Madde 24te bir önerge vardır, okutup işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan Kamu Denetçiliği Kanun tasarısının 24. Maddesinin;
1-
(1) fıkrasında bulunan yükseköğretim kurumu mezunu kelimelerinin
madde metinden çıkarılmasını, hukuk, siyasal bilgiler,
iktisadi ve idari bilimler, iletişim, iktisat ve işletme
fakültelerinden mezun ibaresinin eklenmesini,
2-
(1) fıkrasında bulunan arasından kelimesinden sonra gelmek
üzere, Denetçiler Kurulunun önereceği üç adaydan birini ibaresinin
eklenmesini,
3-
(2) fıkrasında bulunan personel kelimesinden sonra gelmek üzere
Denetçiler Kurulunun teklifi üzerine ibaresinin eklenmesini, saygı ile arz
ve teklif ederiz.
Faruk
Bal Mehmet
Erdoğan Mehmet
Şandır
Konya Muğla Mersin
Nevzat
Korkmaz Enver
Erdem Sinan
Oğan
Isparta Elâzığ
Iğdır
BAŞKAN
Komisyon, katılıyor musunuz?
ANAYASA
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ YAHYA AKMAN (Şanlıurfa)
Katılmıyoruz.
BAŞKAN
Hükûmet, katılıyor musunuz?
MİLLÎ
SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) Katılmıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Genel
Sekreter Kurumun önemli bir organıdır. Bu sebeple Kurumun
çalışma alanı ile ilgili eğitim almış
kişiler arasından ve ehliyet ve liyakatları kolektif bir irade
ile belirlenenler arasından atanmalıdır.
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Madde
25te bir adet önerge vardır, okutup işleme alıyorum.
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan Kamu Denetçiliği Kanun tasarısının 25. Maddesinin (1) fıkrasının b)
bendinde bulunan Yapılacak kelimesinden sonra gelmek üzere
yazılı kelimesinin eklenmesini, 25. Maddesinin (1)
fıkrasına aşağıdaki bendin eklenmesini, saygı ile
arz ve teklif ederiz.
d)
"Adayların yazılı giriş sınavından aldıkları
puanın yüzde yetmiş beşi ile Denetçiler Kurulunun
yapacağı sözlü sınavdan alacağı puanın yüzde
beşi toplanarak başarı listeleri ilan edilir. Açılan kadro
sayısına göre ilk sıradakiler atanır. Sınav için
açılan kadro sayısının yarısı kadarı da
yedek olarak ilan edilir. Uzman yardımcılığı
kadrosunda boşalma halinde sıra ile yedeklerden atama
yapılır. (c) bendinde yer alan
Faruk
Bal Mehmet
Erdoğan Mehmet
Şandır
Konya Muğla Mersin
Nevzat
Korkmaz Enver
Erdem Sinan
Oğan
Isparta Elâzığ
Iğdır
BAŞKAN Komisyon,
katılıyor musunuz?
ANAYASA
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ YAHYA AKMAN (Şanlıurfa)
Katılmıyoruz.
BAŞKAN
Hükûmet?
MİLLÎ
SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Gerekçeyi okuyun:
Gerekçe:
Kamu Denetçiliği Uzman
Yardımcılığı Kurumun asli işlerini
yapacaktır.
Bu sebeple ehliyet ve liyakatları
yazılı olmak üzere iki dereceli objektif kurallara uygun olarak belirlenmeli
ve atanmalıdır.
BAŞKAN Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Madde 26da iki adet önerge
vardır, sırasıyla okutup işleme alıyorum.
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 276 sıra
sayılı Kamu Denetçiliği Kurumu Kanunu Tasarısının
26 ncı maddesinin birinci fıkrasındaki ve olumlu sicil almak
ibaresinin çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Ahmet
Aydın Mehmet
Doğan Kubat Tülay
Kaynarca
Adıyaman
İstanbul
İstanbul
Oya
Eronat Nesrin
Ulema A.
Sibel Gönül
Diyarbakır
İzmir
Kocaeli
Osman
Aşkın Bak
İstanbul
BAŞKAN Diğer önergeyi
okutup işleme alıyorum.
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Kamu
Denetçiliği Kanun tasarısının 26. Maddesinin; (1)
fıkrasının ikinci cümlesinin başına Yazılı
kelimesinin eklenmesini, (1) fıkrasının üçüncü cümlesinin başına
Üç defa yazılı ibaresinin eklenmesini, saygı ile arz ve teklif
ederiz.
Faruk
Bal Mehmet
Şandır Nevzat
Korkmaz
Konya
Mersin
Isparta
Mehmet
Erdoğan Sinan
Oğan Enver
Erdem
Muğla
Iğdır
Elâzığ
BAŞKAN
Komisyon, katılıyor musunuz?
ANAYASA
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ YAHYA AKMAN (Şanlıurfa)
Katılmıyoruz.
BAŞKAN
Hükûmet?
MİLLÎ
SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Gerekçeyi okuyun:
Gerekçe:
Kamu Denetçiliği Uzmanı
Kurumun asli işlerini yapacaktır.
Bu sebeple uzman
yardımcılığından uzmanlığa atanacak
kişilerin ehliyet ve liyakatları objektif bir şekilde yazılı
sınav ile belirlenmeli ve subjektif uygulamalar ile mağduriyete
sebebiyet verilmemesi için üç defa başarısız olan kişilerin
tasfiye edilmesi gerekir.
BAŞKAN Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 276 sıra
sayılı Kamu Denetçiliği Kurumu Kanunu Tasarısının
26 ncı maddesinin birinci fıkrasındaki ve olumlu sicil almak
ibaresinin çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Ahmet
Aydın (Adıyaman) ve arkadaşları
BAŞKAN
Komisyon, katılıyor musunuz?
ANAYASA
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ YAHYA AKMAN (Şanlıurfa) Olumlu görüşle
takdire bırakıyoruz.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
MİLLÎ
SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) 657 sayılı, devlet
memurlarına sicil verilme keyfiyeti geçen yasama döneminde
kaldırıldı. Dolayısıyla da burada da olumlu sicil
verilmesi keyfiyetinin kaldırılması uygundur.
Katılıyoruz.
AYŞE
NUR BAHÇEKAPILI (İstanbul) Gerekçe
BAŞKAN Gerekçeyi okuyun:
Gerekçe:
13.2.2011 tarihli ve 6111
sayılı Kanunun 117 nci maddesi ile 657 sayılı Devlet
Memurları Kanunundaki sicile ilişkin hükümler yürürlükten
kaldırıldığından bu önerge verilmiştir.
BAŞKAN Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Kabul
edilen önerge çerçevesinde madde 26yı oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Madde
27yi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Madde
28i oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Madde
29u oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Madde
30da bir önerge vardır, okutup işleme alıyorum.
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan Kamu Denetçiliği Kanun tasarısının 30. maddesinin; (3)
fıkrasının son cümlesinde bulunan derneklerde kelimesinden önce
gelmek üzere kamu yararına çalışan ibaresinin eklenmesini,
saygıyla arz ve teklif ederiz.
Faruk
Bal Mehmet
Erdoğan Enver
Erdem
Konya
Muğla
Elâzığ
Sinan
Oğan Mehmet
Şandır Nevzat
Korkmaz
Iğdır
Mersin
Isparta
BAŞKAN
Komisyon katılıyor musunuz?
ANAYASA
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ YAHYA AKMAN (Şanlıurfa)
Katılmıyoruz.
BAŞKAN
Hükûmet?
MİLLÎ
SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN
Gerekçeyi okuyun.
Gerekçe:
Kamu
denetçiliği vatandaşın idareye karşı şikâyetini
incelerken vatandaşın tarafsızlığından şüphe
edecek faaliyetlerde bulunmaması gerekir. Buna kamu yararına
çalışanlar hariç dernek üyeliği de dâhil olmalıdır.
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
31inci
maddede bir önerge vardır, okutup işleme alıyorum.
TBMM Başkanlığına
Görüşülmekte
olan Kamu Denetçiliği Kanun Tasarısının 31. maddesinin
madde başlığında ve 1. fıkrasında bulunan ve
kovuşturması ibaresinin metinden çıkarılmasını
arz ve teklif ederiz.
Faruk
Bal Mehmet
Erdoğan Sinan
Oğan
Konya
Muğla
Iğdır
Mehmet
Şandır Nevzat
Korkmaz Enver
Erdem
Mersin Isparta Elâzığ
BAŞKAN
Komisyon, katılıyor musunuz?
ANAYASA
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ YAHYA AKMAN (Şanlıurfa)
Katılmıyoruz.
BAŞKAN
Hükûmet?
MİLLÎ
SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN
Gerekçeyi okuyun.
Gerekçe:
Madde
ilgili kişi hakkında soruşturma açılması iznini
düzenlemektedir. Soruşturma izni takip eden adli süreci de kapsar.
Kovuşturma yargılama sürecini ifade eder. Soruşturma neticesinde
yargılama süresi başladığından, bu süreç izne tabi
kılınamaz.
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Madde
31i oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Madde
32de bir adet önerge vardır, okutuyorum:
TBMM
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan Kamu Denetçiliği Kanun Tasarısının 32. maddesinin
1) Madde
başlığında bulunan ve kovuşturması
2) 1.
fıkrasında bulunan ve kovuşturması ibarelerinin madde
metninden çıkarılmasını arz ederiz.
Faruk
Bal Mehmet
Erdoğan Mehmet
Şandır
Konya
Muğla
Mersin
Sinan
Oğan Nevzat
Korkmaz Enver
Erdem
Iğdır Isparta Elâzığ
BAŞKAN
Komisyon, katılıyor musunuz?
ANAYASA KOMİSYONU SÖZCÜSÜ YAHYA AKMAN
(Şanlıurfa) Katılmıyoruz.
BAŞKAN Hükûmet,
katılıyor musunuz?
MİLLÎ SAVUNMA
BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Gerekçeyi
okuyun.
Gerekçe:
Madde ilgili kişi
hakkında soruşturma açılması iznini düzenlemektedir.
Soruşturma izni takip eden adli süreci de kapsar. Kovuşturma
yargılama sürecini ifade eder. Soruşturma neticesinde yargılama
aşamasına gelindiğinde bu süreç izne tabi değildir.
BAŞKAN Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmemiştir.
32nci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
Şimdi madde 33te
bir önerge var, ara vermem gerekiyor çoğalttırmak için.
PERVİN BULDAN
(Iğdır) O zaman kalsın.
SIRRI SÜREYYA ÖNDER
(İstanbul) O zaman bana iki dakika yerimden söz verirseniz işlemden
çekelim.
BAŞKAN Sayın
Bakan pazarlık yapıyor, Sayın Önder pazarlık yapıyor;
bakacağız duruma.
SIRRI SÜREYYA ÖNDER (İstanbul) Ben iki
dakikaya razıyım Sayın Başkanım.
BAŞKAN Ben size
söz vereceğim de hızlıca oylayayım, bir tanesinde söz
vereceğim.
Madde 33ü
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
Madde 34ü
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
Madde 35e
bağlı 1inci fıkrayı oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Madde 35e
bağlı 2nci fıkrayı oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Madde 35e
bağlı 3üncü fıkrayı oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Şimdi size 60a
göre söz veriyorum.
Buyurun Sayın
Önder.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
16.- İstanbul Milletvekili Sırrı Süreyya Önderin, Millî
Savunma Bakanı İsmet Yılmazın bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
SIRRI
SÜREYYA ÖNDER (İstanbul) Sayın Başkan, teşekkür ederim.
Sayın Bakanın açıklamasındaki bir eksiği ya da
yanlış anlamayı düzeltmek için aslında söz aldım.
Berlinde
yargıçlar vardır. Sayın Bakan meseleyi bir mesafe meselesine
oturttu. Berlinde yargıçlar vardır.
MİLLÎ SAVUNMA
BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) Tarafsız hâkimler vardır.
SIRRI SÜREYYA ÖNDER
(İstanbul) Hayır, o öyle değil Sayın Bakanım. Sürem
az, o yüzden
O öyle değil, onun aslı şudur: Prusya Kralı -18inci
yüzyılda- II. Frederik kendisi için bir köşk yeri yaptırmak
üzere bir arazi beğenir. O arazinin içinde bir değirmen vardır.
Ombudsmanlıkla da yakından ilgilidir o. Değirmen sahibine bir
para teklif ederler, değirmen sahibi kabul etmez. 2
katına çıkar, 3 katına çıkar, kabul etmeyince Ben bu koca
ülkenin kralıyım, kamulaştırırım. der. Onun
üzerine o değirmencinin söylediği sözdür:
Kamulaştıramazsınız, Berlinde yargıçlar
vardır. Meselenin hiç mesafeyle alakası yok, tam da bu
görüştüğümüz ombudsmanlık meselesiyle de
Ama aynısı,
Berline gitmeye gerek yok, Bursa Ulu Caminin bahçesindeki
şadırvanın hikâyesi de böyledir. O şadırvan Hristiyan
bir kadına aittir, oraya cami yapılırken vermeyi kabul etmez.
Ölünce mirasçılarından devralırlar fakat rızalığı
olmadığı için cami kaydırılır, orası
şadırvan olarak yapılır. Böyle, siz, tuttunuz, mesela bu
Kentsel Dönüşüm Yasasında mahkemeye başvurmayı, yürütmeyi
durdurmayı bile engellediniz. Berlinde yargıçlar var. sözünü
kullanırken bütün Meclise ve size bunu hatırlatmak istedim.
Teşekkür
ederim.
VII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
2.-
Kamu Denetçiliği Kurumu Kanunu Tasarısı ile Avrupa Birliği
Uyum Komisyonu ve Anayasa Komisyonu Raporları (1/626) (S.
Sayısı: 276) (Devam)
BAŞKAN
Geçici madde 1de bir önerge vardır, okutup işleme alıyorum.
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
276 sıra sayılı Kamu Denetçiliği Kurumu Kanunu
Tasarısının Geçici 1inci maddesinin 4üncü
fıkrasının metinden çıkarılmasını,
diğer fıkraların buna göre teselsül ettirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Özgür
Özel Mahmut
Tanal Bülent
Tezcan
Manisa
İstanbul Aydın
Uğur
Bayraktutan Hüseyin
Aygün Ali
Özgündüz
Artvin Tunceli İstanbul
BAŞKAN
Komisyon, katılıyor musunuz?
PLAN
VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ YAHYA AKMAN (Şanlıurfa)
Katılmıyoruz.
BAŞKAN
Hükûmet?
MİLLÎ
SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) Katılmıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN
Sayın Özel, buyurun, sizi özledik kürsüde. (CHP sıralarından
alkışlar)
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi
saygıyla selamlıyorum. Geçici madde 1de grubumuz adına verdiğimiz
önerge üzerinde söz almış bulunuyorum.
Şimdi,
burada, artık kurumu kurduk, bununla ilgili personel atamaları
yapılacak. Burada, başdenetçiye, bir defaya mahsus olmak üzere, yeni
personeli, personel alımıyla ilgili biraz önce oylanılan ve
kabul edilen şartlar aranmaksızın, başka
basitleştirilmiş şartlarla resen atama yetkisi veriliyor. Tabii,
bu yetkiyi tamamen ortadan kaldırmak ve bu yetkinin olmaması noktası
biraz tartışmalı olabilir yeni bir kurumun hayatiyetine başlaması
için ama burada, mevcut durumda talep edilen ekteki listenin yüzde 50si gibi
çok yüksek bir oranı bu kapsamın dışına
çıkarıyoruz. Biz bu oranı çok yüksek buluyoruz. Ayrıca,
maddenin içinde tanımlanan, örneğin doktora yapmış
kişilerden ifadesinin bir özellik belirleme açısından yeterince
ayırıcı olmadığı kanaatine sahibiz. Bunun
yanında diğer şartların aranması normal olabilir.
Ama
burada bir şeyin altını çizmek lazım. Biz aslında bu
maddeye dört başı mamur bir öneri getirmek isteriz ama işin gidişatı
öyle bir şey ki, ne kadar mantıklı, makul öneriler de olsa,
muhalefetten geldiği takdirde, otomatize bir şekilde, komisyon
katılmıyor, bakanlık katılmıyor. Daha ben şuraya
varmadan reddedilecek zaten önerge. O yüzden, biz bu listeye başka
İşte Kendimize göre bir şey yapalım, arkadaşlar bu
daha iyi olur. deme şansını bize vermiyorsunuz. Nasıl olsa
çiçeklerin oraya varmadan reddedilecek bir önergeye emek vermek yerine mevcut
maddenin kaldırılmasını öneriyoruz ki burada
çıkalım, tutanaklara şerh düşelim. Bu gerçekten
sıkıntılı bir durum. Yani arada bir
şaşırtmak lazım, bazen Muhalefet de haklı olabilir.
demek lazım, makul konularda Tamam, arkadaşların dediği
gibi yapmalı. demek lazım ki bu hem Meclisin üretkenliği
açısından hem de demokrasi açısından çok daha doğru
olur. Hiç şüpheniz olmasın, Cumhuriyet Halk Partisi iktidarında,
eğer Mecliste bulunabilirse grubunuz, bunu yakinen izleyeceksiniz. (CHP
sıralarından alkışlar, AK PARTİ sıralarından
gürültüler)
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın
ÖZGÜR
ÖZEL (Devamla) Bunları bu sıralardan atılan
BAŞKAN
Sayın Özel
ÖZGÜR
ÖZEL (Devamla) Sürem bitmemişti efendim! 2.46 süre vardı.
BAŞKAN
Yanlışlıkla kapandı. İki dakikanız
kalmıştı.
ÖZGÜR
ÖZEL (Devamla) 2.46ydı efendim, çok dikkatli baktım.
Şimdi,
ben bu Cumhuriyet Halk Partisi iktidarı meselesini de kendiliğimden
değil, yan taraftan sözler
Siz günü gelince yaparsınız.
dediler. Babası da partimizde siyaset yapmış bir milletvekilinin
bu umudu korumasını normal karşılıyorum tabii. (CHP
sıralarından alkışlar)
SÜREYYA
SADİ BİLGİÇ (Isparta) Kimin babası
yapmıştı?
ÖZGÜR
ÖZEL (Devamla) Bunun üzerine şunu da açıkça ifade etmek isterim ki,
bu ombudsmanlık kanunu hakkında ciddi bir şey söylemek
istiyorum, o da şu: Burada, Türkiyede bizim getirdiğimiz kamu
denetçiliği sistemi ihtisas alanlarına ayrılmış
durumda değil, çok kısıtlı bir ihtisas alanı var.
Oysaki dünyadaki örneklerden bahsediliyor. Dünyadaki örneklerde, özellikle
çocuk ombudsmanı, çevre ombudsmanı, tüketici ombudsmanı,
üniversiteler ombudsmanı, cezaevi ombudsmanı, azınlıklar
ombudsmanı ve sağlık ombudsmanı diye, gerçekten de
Türkiyede her birisi üzerine birer oturum yapıp uzun uzun
konuşabileceğimiz aksaklıkları konusunda, özellikle de
gariban vatandaşın derdini kimselere anlatamadığı
alanlar var ve ben cezaevleri konusunda partimiz adına gittiğimiz her
yerde görüyorum ki cezaevlerinde inanılmaz disiplin cezaları
uygulanıyor. Bunlar öyle bir noktaya geliyor ki hücreye koymaya kadar
varabiliyor, ailesiyle telefonda görüşmeme, aylarca açık görüşe
çıkamama
Örneğin, bir slogan atmak, bir konuda tepkisini dile
getirmekten dolayı böyle cezalar veriliyor ve bunun bir itiraz mercisi
var, sonra kesinleşiyor. Ombudsmanlık sistemi aslında buradaki
sıkıntıyı ciddi şekilde ortadan kaldırabilir.
Oysa bugünkü ombudsmanlık sisteminde, cezaevlerindeki insan hakları
ihlallerine, kötü uygulamalara karşı yükselen
çığlıkların yine sesini hiçbir yere duyuramama ve idarenin
farklı farklı yorumlamalarından dolayı farklılıkların
ortada kalması durumunda ben cezaevleri
ombudsmanlığının da doğru olacağını
düşünüyordum. Bir daha bir fırsat olursa bu konuda tekrar
görüşlerimi ifade edeceğim.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Özel.
Yerinize oturmanızı bekliyorum oylamak için,
hani çiçeklerin orada oluyormuş ya
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Bunun bana özgü, numunelik bir
iltifat şeklinde olmaması, genel uygulamaya şamil
olmasını temenni ederim. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Harika
Evet, azıcık
yorgunluğunuzu almak için söylüyorum.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Geçici madde 1i oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Madde 36yı oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Madde 37de bir önerge vardır, okutup işleme
alıyorum:
TBMM
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 276 sıra sayılı
Kanun Tasarısının 37. maddesinin Bu Kanun hükümlerini Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanı ve Başkanlık Divanı ile
Bakanlar Kurulu yürütür. 14/06/2012
Mehmet Akif Hamzaçebi Ali Özgündüz Bülent Tezcan
İstanbul İstanbul Aydın
Dilek
Akagün Yılmaz Turgut Dibek
Uşak
Kırklareli
BAŞKAN Komisyon,
katılıyor musunuz?
ANAYASA KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ YAHYA AKMAN (Şanlıurfa) Katılmıyoruz.
BAŞKAN Hükûmet?
MİLLÎ SAVUNMA
BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) Katılmıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN - Sayın
Akif Hamzaçebi, buyurunuz. (CHP sıralarından alkışlar)
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; önemli bir kanun tasarısını görüşüyoruz ve
onun son maddesini şimdi görüşeceğiz. Bu son madde üzerinde,
tasarının tümüne yönelik kısa bir değerlendirme yapmak
istiyorum.
20nci
yüzyılın başına insanlık tarihi
ulaştığında, dünyada demokrasiyle idare edilen tek bir ülke
bile yoktu diyebiliriz. Bugün 120 civarında ülkede iyi veya kötü
demokratik bir rejim var ve bu 120 civarındaki ülkenin yaklaşık
100ünde de ombudsman veya kamu denetçisi dediğimiz bir kurum var.
Dolayısıyla dünyanın çok önemli sayıda ülkesinde var olan
bir kurumu, biz, bu tasarıyı yasalaştırmak suretiyle de
Türk hukuk sistemine dâhil etmiş olacağız. Bu aslında
önemli bir adımdır ancak bu önemli adımı atarken, bu
tasarıyı, maalesef, çok temel bir iki noktasında,
ombudsmanlık kurumunun, Kamu Denetçiliği Kurumunun anlamından,
gerçek anlamından uzaklaştıracak düzenlemeler yapıyoruz.
Kamu denetçisi, Kamu
Denetçiliği Kurumu, idarenin eylem ve işlemleriyle, tutum ve
davranışlarını adalet anlayışı içinde,
hukuka ve hakkaniyete uygunluk yönlerinden inceleyerek, araştırarak
idareye tavsiyelerde bulunacak olan bir kurumdur. Sadece tavsiyede bulunacak ,
başka bir şeyde bulunması beklenemez. Bir hukuk devletinde
yargı var ise, idarenin eylem ve işlemleri yargı tarafından
denetleniyor ise, doğal olarak, onun dışındaki bir kurumun
yargının yerine geçecek bir denetim görevini üstlenmesi mümkün
değildir. Tavsiyede bulunacak olan bir kurumun tavsiyesinin idare
tarafından dikkate alınabilmesi için de bu kurumun gerçekten
bağımsız ve tarafsız olarak kurulması ve buna göre
faaliyette bulunması gerekir. Tarafsızlığından
ve bağımsızlığından şüphe duyulan bir
kurumun tavsiyesinin idare tarafından yerine getirilmesi, dikkate
alınması düşünülemez. Tarafsızlık ve
bağımsızlık bu kurumun olmazsa olmaz
şartıdır. Ancak, tasarıya baktığımızda,
kamu denetçisinin tarafsızlığını engelleyen, zedeleyen
ve onun bağımsız olarak çalışmasına engel
oluşturan birtakım temel düzenlemeler olduğunu görüyoruz.
Birincisi,
kamu denetçisinin seçilme usulü. Tasarı kamu denetçisinin Türkiye Büyük
Millet Meclisi Genel Kurulu tarafından seçileceğini, ilk iki turda
üye tam sayısının üçte 2 çoğunluğunun
aranacağını hükme bağlıyor. Bu güzel bir hüküm; üçte 2
çoğunluk demek önemli bir uzlaşma demektir. Önemli bir
uzlaşmayla seçilen bir kamu denetçisi, bütün topluma
tarafsızlığını kanıtlamak için
başlangıçta çok büyük bir avantajı elde etmiş denetçi
demektir. Ancak, üçüncü turda, eğer ilk iki turda üçte 2 çoğunlukla
kamu denetçisini Genel Kurul seçememişse üçüncü turda üye tam
sayısının salt çoğunluğuyla kamu denetçisi
seçilecektir. Üçüncü turda da bu seçim gerçekleştirilememiş ise,
üçüncü turda en çok oy alan 2 aday arasından dördüncü turda bir seçim
yapılacak ve dördüncü turda en çok oy alan aday kamu denetçisi
seçilecektir. Yani, iktidar partisi, iktidarı elinde bulunduran siyasi
parti her zaman için kamu denetçisini atama imkânına sahip olacaktır.
Bu bir seçim olmayacaktır, atama olacaktır. Kamu denetçisi
başlangıçta politik bir şahsiyet olarak ortaya
çıkacaktır ve bu, onun
bağımsızlığını zedeleyecektir.
Kamu
denetçisinin bağımsızlığını zedeleyen ikinci
unsur, onun iki dönem üst üste görev yapabilecek olmasıdır. İki
kez dörder yıldan toplam sekiz yıl görev yapabilecektir. Bu da
yanlıştır. Bağımsızlığı
sağlamak için kamu denetçisi bir dönem görev yapmalıdır. Dört
yıllık süre bir dönem için az olabilir, altı
yıllığına seçebiliriz. Altı
yıllığına seçilen bir kamu denetçisi bir daha seçilemez.
şeklinde bir hükmü koyduğumuz takdirde, kamu denetçisi, bir daha
seçilebilmek kaygısıyla, iktidarı elinde bulunduran, Parlamento
çoğunluğunu elinde bulunduran siyasi partilerle bir uzlaşma, bir
destek arayışına, çalışmasına girmeyecektir. Bu
da tasarının önemli bir eksikliğidir. Bunu belirtmek için söz
aldım. Bu nedenle tasarıya
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MEHMET
AKİF HAMZAÇEBİ (Devamla)
prensipte olumlu bakmakla birlikte bu
düzenlemelerle
BAŞKAN
Sayın Hamzaçebi, şimdi, sizin 86ya göre de bir söz
hakkınız var, aleyhte olmak üzere beşi de öyle ekliyorum..
Buyurun.
MEHMET
AKİF HAMZAÇEBİ (Devamla) Peki, çok teşekkür ediyorum
Sayın Başkan.
Ben
de sözüm bitti düşüncesiyle birkaç cümle
BAŞKAN
Pardon, pardon, çok özür diliyorum.
KAMER
GENÇ (Tunceli) Daha oylama yapmadan olur mu?
BAŞKAN
İpler gitti, evet, Sayın Genç, oradan
hatırlatmadınız, ben de şaşırdım.
Ben
sizi maalesef oturtmak zorundayım, çok özür diliyorum.
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) Otuz saniye teşekkür için verirseniz
BAŞKAN
Tabii, buyurun.
MEHMET
AKİF HAMZAÇEBİ (Devamla) Teşekkür ediyorum.
Tasarıya,
Kamu Denetçiliği Kurumuna Cumhuriyet Halk Partisi olarak prensipte olumlu
bakmakla birlikte onun bağımsızlığını
zedeleyen bu hükümler nedeniyle Hayır oyu vereceğimizi ifade
ediyorum.
Hepinize
saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
37nci
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Sayın
Hamzaçebi, şimdi size 86ya göre söz vereceğim, buyurun.
MEHMET
AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) Sayın Kamer Gençe devrediyorum
efendim.
BAŞKAN
Aleyhte olmak üzere, buyurun Sayın Genç. (CHP sıralarından
alkışlar)
KAMER
GENÇ (Tunceli) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; kamu denetçiliği müessesesi
hukuk sistemimize bu Anayasayla girmiş, 12 Eylülde kabul edilen
Anayasayla girdi. Aslında, tabii, normal işleyen bir kurum olsa,
gerçekten, demokrasinin getirdiği bir hukuki denetim sistemidir. Bu
sistemde vatandaşların mahkemeye gitmeden, kamu denetçiliği
kanalıyla, idarenin kullandığı kamu gücünün kötü
kullanılmaması, kullanıldığı takdirde de bu kamu
gücünün insanlar üzerinde yarattığı zararların, mahkemelere
düşmeden, masraflar yapılmadan, avukat paraları ödenmeden
bunların halli elbette ki çağdaş, uygar bir ülkede arzu edilen
bir durum. Ama AKPnin bugüne kadar özellikle ülkede getirmek istediği bir
rejim sistemi var. Yani hakkı, hukuku yok eden, yargıyı yok
eden, yargı kararlarını yok eden bir tutum içinde olunca ve
getirilen bu kamu başdenetçi ve denetçilerinin seçiminin de Meclis
tarafından olması
Biraz önce Sayın Hamzaçebinin de
söylediği gibi, daha önce bizim de söylediğimiz gibi bunun istenilen
nitelikte tarafsız olabilmesi için en azından
Cumhurbaşkanlığı makamında yapılan seçim gibi
ki
orada da ona riayet edilmedi, şu anda Abdullah Gül Türkiye Cumhuriyetinin
Cumhurbaşkanı değil, AKPnin Cumhurbaşkanı,
uygulamaları da öyle. Burada bu sistem yapılsaydı, yani bu
Mecliste 367 milletvekiliyle her hâlükârda hiç olmazsa başdenetçi
seçilseydi, burada tek partiye dayalı bir başdenetçi seçilmezdi,
dolayısıyla tarafsız bir kişi olurdu, tarafsız bir
kişinin de idari eylem ve işlemler karşısında
takınacağı tavır da tarafsız olurdu. Ama, maalesef,
bugüne kadar AKPnin bu gibi konularda, gerek yaptığı atamalar
gerek yaptığı işlemler gerekse Türkiye Büyük Millet
Meclisinde, bırakın bir kişinin yaptığı
davranış biçimini, bu dönemde burada milletvekili olan 325
kişinin dahi hiçbir konuda hakka ve adalete dayalı bir hususu kabul
etmedikleri
Mesela, şu durum dahi, şu saatlere kadar bu Mecliste,
burada çalışmanın büyük bir haksızlık olduğu,
büyük bir zulüm olduğu
Çünkü gelen kanunu insanlar okumuyor, okusa da
anlamıyor, çünkü artık insan hafızasının
kavrayabileceği, dayanabileceği, enerjisinin dayanabileceği bir
dakika vardır, bir mesai saati vardır, bir zaman vardır.
Şimdi, biz saat 14.00te toplanmışız, şu anda on bir
saattir burada uğraşıyoruz, Sayın Başkan on bir
saattir kürsüde oturuyor, yani ne kadar
dikkatli olursa olsun bir yandan dikkatinden kaçıyor. O bakımdan,
insanların gücünün üstünde kendisine dayatılan bir çalışma
sisteminin olmaması lazım. Yani bunlar da gösteriyor ki, Tayyip
Erdoğan Ben söylerim, siz yapmak zorundasınız. diyor.
İşte, bu olmaz.
Bakın,
ben size söyleyeyim: Burada da getireceğiniz başdenetçiyi Tayyip
Erdoğan tayin edecek, 5 tane denetçiyi Tayyip Erdoğan şey edecek
çünkü komisyona gidecek, sizin üyeler seçecek. Sayıştayda bunun aksi
mi oldu? Veya en basiti Abdullah Gülün seçiminde bunun aksi mi oldu?
Olmadı. Dolayısıyla, bu başdenetçi kim olacak? AKPli
birisi olacak. 5 denetçi kim olacak? AKPli kişiler olacak.
İHSAN
ŞENER (Ordu) Millet ne istiyorsa o olacak, millet.
KAMER
GENÇ (Devamla) - Bu kişiler buraya 246 tane personel alacak. Bu 246
personelin de hepsi AKPli olacak. Dolayısıyla, Kurumdan beklenen
tarafsızlık, objektiflik, hukuka uygunluk dereceleri kesinlikle bir
tarafa atılacak ama tabii orada bir madde var, diyor ki: Denetçiye
başvurmak için bütün hukuk yollarının kapanması gerekir.
Şimdi, bugüne kadar dava zaman aşımları geçmiş
Mesela
on sene önceki bir meseleden dolayı da başdenetçiye gidilip
gidilmeyeceği de kanunda da zaten belirtilmemiştir. Acaba o
şekilde giderse geçmişte AKPlilerin bazılarının
hakkı kaybolmuşsa yeniden böyle bir dava yolu açılır
mı açılmaz mı? Tabii kanunlar müzakere edilmeden buradan
geçtiği için o da müphem.
Dolayısıyla,
kendinize arpalıklar tesis ediyorsunuz. Nasıl olsa sizin size göre
teşekkül etmiş bir vicdanınız var. O vicdanınız
da belli. Bizim nazarımızda da o vicdanın nasıl bir vicdan
olduğu bilinmektedir.
Dolayısıyla,
ben sizin getirdiğiniz her kanuna karşı
çıkıyorum.
Teşekkür
ederim. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Genç.
İkinci
bölümde yer alan maddelerin oylamaları tamamlanmıştır.
Tasarının
görüşmeleri
MEHMET
AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) Sayın Başkan, 60a göre
söz istiyorum.
BAŞKAN
Buyurun.
MEHMET
AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
Tasarının
tümünü oylayacaksınız ancak tasarının 1inci maddesinde bir
hata var, bir problem var; onu dikkatinize sunmak istiyorum.
Tasarının 1inci maddesi, kamu denetçisinin, insan haklarına
dayalı, adalet anlayışı içinde, hukuka ve hakkaniyete
uygunluk yönlerinden şikâyetleri inceleyeceğini, araştıracağını
ve önerilerde bulunacağını söylüyor. Burada, insan
haklarına dayalı kavramı havada kalıyor, bir yere
bağlanmıyor. İnsan haklarına dayalı yönlerinden
şikâyetleri incelemek. diye bir şey olmaz. Önceki tasarılara ve
yasalara baktığımızda, orada daha doğru bir ifadenin
olduğunu görüyoruz. Örneğin, 2006 yılında kabul
edilmiş olan 5321 sayılı Kanun İnsan haklarına
saygı yönünden incelemek. diyor; yine, 2011 yılında
komisyonlarda görüşülüp kabul edilen tasarı Adalet
anlayışı içinde, insan haklarına bağlılık
yönünden. diyor. O insan haklarına saygı, insan haklarına
dayalı kavramı, anayasa hukukçularının
tartıştığı bir kavramdır. 61 Anayasası
insan haklarına dayalı. der, 82 Anayasası insan
haklarına saygı der. İnsan haklarına dayalı
kavramı daha doğrudur ama yazımı o şekilde
değiştireceksek cümlenin devamını ona göre de
değiştirmemiz gerekir. Yoksa burada, insan haklarına
dayalı kelimesi havada kalıyor, hiçbir işe yaramıyor, onu
çıkarsak da hiçbir kaybımız yok. Çıkaralım. demiyorum
ama onu düzeltelim.
Teşekkür ediyorum.
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI
(İstanbul) Sayın Başkan, virgülü kaldırırsak olur.
BAŞKAN Buyurun.
ADALET KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ YAHYA AKMAN (Şanlıurfa) Şimdi, efendim, Komisyon
çalışmaları sırasında bir ibareyi biz metinden
çıkarmıştık yani o ibareyi
çıkardığımız için, bu anlamda bir anlam
düşüklüğü meydana geldiğini kabul etmek mümkün. Oraya insan
haklarına dayalı olarak gibi bir ifade kullanırsak zannedersem
anlamı tamamlamış oluruz ama buradaki dayalı ile
saygılı arasındaki farkı ifade etmek için söylüyorum,
daha vurucu olsun anlamında, insan haklarına dayandırmak ve onun
altını çizmek maksadıyla konmuş olan bir ifadedir, ibaredir,
orada bir yanlışlık yok. Yani isterseniz, bir redaksiyon
yetkisiyle beraber, Başkanlık bürokratlarının takdirine
bırakalım onun yazımını.
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) - Sayın Başkan, bir şey daha
söyleyeyim.
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI
(İstanbul) - Sayın Başkan, yani cümle düşüklüğüne
katılıyorum ama virgülü kaldırırsak cümle
tamamlanıyor. Sadece virgülün kalkması gerek, çünkü o zaman
BAŞKAN Şimdi, şöyle
yapalım mı, yani yine hep beraber başlanacak konuşulmaya:
Ben, çok değerli grup başkan vekilleri Sayın
Bahçekapılı, Sayın Vural, Sayın Hamzaçebiyi, Komisyon
Başkanını da -sayın bakanlar da arzu ederlerse
gelebilirler- arkaya bir çay içmeye davet edeyim.
Birleşime beş
dakika ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 23.36
ONUNCU
OTURUM
Açılma
Saati: 23.53
BAŞKAN:
Başkan Vekili Sadık YAKUT
KÂTİP
ÜYELER: Muhammet Bilal MACİT (İstanbul), Bayram ÖZÇELİK (Burdur)
---0---
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 120nci
Birleşiminin Onuncu Oturumunu açıyorum.
276 sıra
sayılı Kanun Tasarısının görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Komisyon ve Hükûmet
yerinde.
İkinci bölüm
üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştı.
Şimdi, 276
sıra sayılı Kanun Tasarısının tümünü
oylarınıza sunacağım ancak Komisyonun bir düzeltme talebi
var.
Buyurun Sayın
Komisyon.
ANAYASA KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ YAHYA AKMAN (Şanlıurfa) Sayın Başkanım,
biraz önce verilen arada grup başkan vekili arkadaşlarla da
yaptığımız görüşme neticesinde 1inci maddedeki
Sayın Hamzaçebinin ifade etmiş olduğu İnsan
haklarına dayalı ifadesinden sonra gelen virgülün kaldırılması
suretiyle maddenin daha anlamlı bir hâle geleceğini
düşünmekteyiz. Bu anlamda Meclis Başkanlığına
redaksiyon yetkisi verilerek tasarının oylanmasını teklif
ediyoruz.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Sayın Hamzaçebi,
kısa bir söz talebiniz var, buyurun.
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Benim önerim üzerine bir
çözüm bulmak amacıyla biraz önce Sayın Başkan oturuma ara verdi
ancak şimdi Sayın Komisyon Sözcüsünün, Sayın Başkanın
önerdiği çözüm amaca uygun bir çözüm değildir. O çözümü ben doğru
bulmuyorum. Bu kadar önemli bir kurumun amaç maddesini yazarken herhangi bir
hatanın, yanlışın olmaması gerekir, mükemmel
olması gerekir ifade yönünden. Yani mükemmeli aramayalım, Böyle de
olur. deme anlayışını ben doğru bulmuyorum.
Şimdi, insan haklarına dayalı adalet anlayışı
içinde oluyor Sayın Başkanın önerdiği çözüm. Ben yine
sizlerin hükûmetlerinin, Adalet ve Kalkınma Partisi hükûmetlerinin 2006 ve
2011 yılında birini yasalaştırdığı,
diğeri komisyonda görüşülüp kabul edilen ama yasalaşmayan o
metinler içerisinde yer alan ifadeyi öneriyorum. Onlar diyor ki: Adalet
anlayışı içinde insan haklarına saygı, hukuka
ve hakkaniyete uygunluk yönlerinden incelemek üzere veya adalet
anlayışı içinde insan haklarına bağlılık,
hukuka ve hakkaniyete uygunluk yönlerinden incelemek üzere. Gayet düzgün
ifadeler.
Şimdi
İnsan haklarına dayalı adalet anlayışı. deyince
sanki insan haklarına dayalı olmayan bir adalet
anlayışı da var da, burada insan haklarına dayalı
adalet anlayışı yönünden inceleme yapacak. Bu kadar amatörce bir
yazımla bu kanunu yasalaştıracaksanız hayırlı
olsun. Söyleyeceğim herhangi bir şey yok.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Hamzaçebi.
Tutanaklara
geçmiştir.
Tasarının
tümü açık oylamaya tabidir.
Açık
oylamanın şekli hakkında Genel Kurulun kararını
alacağım.
Açık
oylamanın elektronik oylama cihazıyla yapılmasını
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Oylama
için iki dakika süre veriyorum.
(Elektronik
cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Kamu Denetçiliği Kurumu Kanunu Tasarısı
açık oylama sonucu:
Kullanılan oy sayısı |
: |
220 |
|
Kabul |
: |
197 |
|
Ret |
: |
23 |
Kâtip Üye Muhammet Bilal Macit İstanbul |
Kâtip Üye Bayram Özçelik Burdur |
Böylece
tasarı kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır.
Şimdi,
3üncü sırada yer alan, İş Sağlığı ve Güvenliği
Kanunu Tasarısı ile Erzincan Milletvekili Muharrem
Işıkın; Meslek Hastalıkları ve İşçi
Sağlığı Kanun Teklifi ile Avrupa Birliği Uyum
Komisyonu ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal
İşler Komisyonu raporlarının görüşmelerine
başlayacağız.
3.-
İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu
Tasarısı ile Erzincan Milletvekili Muharrem Işıkın;
Meslek Hastalıkları ve İşçi Sağlığı
Kanun Teklifi ile Avrupa Birliği Uyum Komisyonu ve Sağlık, Aile,
Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu Raporları (1/605,
2/490) (S. Sayısı: 277) ----(xx)
BAŞKAN Komisyon ve
Hükûmet? Yerinde.
Komisyon
raporu 277 sıra sayısıyla bastırılıp
dağıtılmıştır.
Sayın
milletvekilleri, alınan karar gereğince bu tasarı İç
Tüzük'ün 91'inci maddesi kapsamında temel kanun olarak
görüşülecektir. Bu nedenle tasarı, tümü üzerindeki görüşmeler
tamamlanıp maddelerine geçilmesi kabul edildikten sonra bölümler hâlinde
görüşülecek ve bölümlerde yer alan maddeler ayrı ayrı
oylanacaktır.
Tasarının
tümü üzerinde Barış ve Demokrasi Partisi Grubu adına söz isteyen
İdris Baluken, Bingöl Milletvekili.
Buyurun
Sayın Baluken.
BDP
GRUBU ADINA İDRİS BALUKEN (Bingöl) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; 277 sıra sayılı İş
Sağlığı ve Güvenliği Kanun Tasarısı
hakkında söz almış bulunmaktayım. Heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Öncelikle
şunu belirtmek istiyorum ki şu anda ülkenin en önemli
sorunlarından biri olan iş cinayetleriyle ilgili, toplumsal
beklentinin son derece yüksek olduğu bu konuda bu saat itibarıyla
görüşmelere başlanması ve halkın gözü önünden bu
konuşmaların, bu tartışmaların -deyim yerindeyse-
kaçırılmasını anlamadığımızı
belirtmek istiyorum. Özellikle ülke gündeminde, iş cinayetleriyle ilgili
yaşanan işçi kayıpları son dönemde çok dramatik vakalar
hâlinde giderek artış seyri göstermekte. Bu nedenle, gerek burada
yapılan tartışmaların sağlıklı olması
gerekse de halkımızın burada yapılan bütün
tartışmalardan haberdar olması için daha iyi bir planlamanın
yapılması gerekirdi diye düşünüyorum.
Şimdi,
uzun süredir çalışma hayatıyla ilgili aslında AKP
Hükûmetinin Ulusal İstihdam Stratejisi temelinde yürüttüğü
birtakım politikaların burada yasalar çerçevesinde, sermayeyi
önceleyen bir anlayışla devreye sokulmak istendiğini biliyoruz.
Çalışma hayatıyla ilgili önemli olan üç özneden, endüstriyel
demokraside var olan üç özneden, sermaye, emek ve devlet olarak tasavvur
edebileceğimiz üç özneden, devletin emekten yana bir tavır
alması gereken tüm koşullarda maalesef AKP Hükûmetinin tersi
uygulamalara imza attığını biliyoruz. Sermaye-emek denkleminde
bugüne kadar, gerek Toplu İş Yasası gerek 4688 sayılı
Yasa ve diğer bütün ilgili düzenlemelerin yapıldığı
yasalarda sermayeyi kayıran ve emeğin üzerinde bir tahakküm gücü
oluşturan birtakım yasal düzenlemelerin buraya getirildiğini
biliyoruz. İşte, bu iş sağlığı ve iş
güvenliğiyle ilgili genel zihniyetin de yine bu çerçevede ele
alındığını belirtmemiz gerekiyor.
İş
sağlığı ve iş güvenliğiyle ilgili aslında en
önemli sorun, AKPnin uyguladığı neoliberal politikalar
neticesinde sendikasızlaştırma, taşeronlaştırma,
esnek ve güvencesiz çalıştırma ve bütün düzenlemelerin sermaye
lehine düzenlenmesiyle ilgili yapılan süreçlerin olduğunu tekrar
belirtmek istiyoruz. Emekten yana, emekçiden yana bütün düzenlemelerin
dezavantajlı bir şekilde yapılmasıyla beraber AKP Hükûmeti
neoliberal politikalar çerçevesinde bir yedek işsizler ordusunu da
emekçiler üzerinde bir tahakküm gücü, Demoklesin kılıcı gibi,
deyim yerindeyse, bir tehdit aracı olarak yedeğinde
bulundurmaktadır.
Şimdi,
burada kanunun ilgili maddelerine veya içeriğine geçmeden önce bazı
hatırlatmaları yapmamız gerekiyor. Anayasamızın 2nci
maddesinde devletin sosyal devlet olma ilkesi net bir şekilde
tanımlanmış. Yine, 48inci maddesinde özellikle iş
güvenliğiyle ilgili devletin görevleri net bir şekilde
tanımlanmış ve belli bir çerçeveye oturtulmuş.
Aslında, anayasal ilkelerin tamamını izlediğimiz zaman
demin bahsettiğim noktadan, gerek çalışma hayatındaki
çalışanların, emekçilerin güvenliğini sağlama gerekse
de özel sektörün emekçiler üzerindeki tahakkümünü koruma noktasında
devletin önemli birtakım yükümlülükler altında olduğunu
biliyoruz.
Yine,
Anayasa Mahkemesinin daha önce almış olduğu bazı kararlarda
da emek-sermaye ilişkilerinde daha çok güçsüzden yana, ezilenden yana bir
tavır alması gerektiğiyle ilgili sosyal devlet olma ilkesinin
net bir şekilde vurgulandığını biliyoruz. Ancak,
AKPnin uyguladığı neoliberal politikaların
tamamına
baktığımız zaman genellikle ülkeye sıcak para
akışı ve yabancı sermaye girdisinin öncelenmesi, sosyal
adalet ilkesinin de çok fazla önemsenmemesi gibi bir pratikle karşı
karşıyayız.
Bunu şuradan da çok rahat
söyleyebiliriz: Düzenlenmeye çalışılan yasalarla ortaya konmak
istenen sosyal adalet her geçen gün daha çok aşınmaktadır. Bu
sosyal adaletin en önemli göstergelerinden biri de gelir
dağılımındaki adaletsizliklerdir. En zengin ve en yoksul
arasındaki makasın her geçen gün daha fazla
açıldığını, daha fazla derinleştiğini
biliyoruz.
Yine yürürlüğe konulan
politikalarla özellikle en zengin kesimden alınmış olan vergilerde
yüzde 5,7lik gibi bir oran var iken asgari ücretle hayatını
kazananlar için bu oranın yüzde 15 olması yani en zengin kesime göre
3 kat daha fazla olması bu sosyal devlet olma ilkesiyle ilgili
çelişkiyi açıkça ortaya koymaktadır.
Tabii, Anayasa dışında İnsan
Hakları Evrensel Bildirgesinde de özellikle 22nci ve 25inci maddelerde
yine her bireyin, her vatandaşın sosyal güvenlik hakkına sahip
olduğu ve bunun korunmasıyla ilgili devletin var olan görevlerinin
hatırlatıldığı birtakım uluslararası
sözleşmelere tabi olduğumuzu da belirtmek istiyorum.
Bu çalışma alanıyla
ilgili ILO sözleşmeleri, Avrupa Sosyal Şartı, Avrupa Sosyal
Güvenlik Kodu ve Avrupa Güvenlik Sözleşmesi ve benzeri pek çok
uluslararası sözleşmelerde devlete sosyal güvenlik, iş sağlığı,
iş güvenliği açısından görev olarak belirlenmiş
birtakım ilkeler var.
Şimdi, bu kanunun içeriğine
baktığımız zaman iş sağlığı ve
iş güvenliği olarak tanımlanan bir alanda bir kere ekolojik
bakışın hiçbir şekilde yasanın içeriğinde olmadığını
görüyoruz. Güvenlik, sağlık ve çevre denklemini iyi kuramamanın
getirdiği bir sonuç olarak değerlendiriyoruz.
Aslında bütün çalışma
hayatıyla ilgili düzenlemelerde temel olarak belirleyici olması
gereken azami kâr veya sermaye birikiminin öncelenmesi değil, ekolojik bir
yaklaşım içerisinde emekçilerden yana düzenlemelerin olması
gerekirdi. Ancak, bu yasanın içeriğine baktığımız
zaman, daha çok iş sağlığı ve iş güvenliği
alanıyla ilgili mevcut durumu piyasa koşullarına açan ve
ticarileştiren bir anlayışın olduğunu buradan belirtmek
istiyorum. Burada piyasaya açılmayı gösteren en iyi iki göstergeyi,
özellikle iş yeri güvenliğinden sorumlu uzmanların ve iş
yeri hekimlerinin piyasa mekanizması içerisinden seçilmesi ve yine bu
alanda çalışanların, uzmanların ya da iş yeri hekimlerinin
eğitimleriyle ilgili süreçlerin de özel sektöre devredilmesinde
bulabiliriz.
İş
sağlığı ve iş güvenliğiyle ilgili yasa
tasarısını görüştüğümüz bu zamanlarda, aslında
gayretleri olmasına rağmen Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanımızın da hızla bir rekora doğru gittiğini
belirtmek gerekiyor. Özellikle Bakanlığı süresince en fazla
işçi ölümlerinin yaşandığı Bakan olma yolunda
gerçekten büyük bir talihsizlik bulunmakta. Bakın, AKP İktidarının
iktidara geldiği 2002 yılından bugüne kadar 10.297 işçinin
iş kazalarında veya toplumdaki hâkim isimlendirmesiyle iş
cinayetlerinde yaşamını yitirdiğini görüyoruz. Alansal
olarak daha çok kömür madenleri, HES yapımları, tersaneler, imalat
yerleri, kot kumlama işleri ve inşaat yapımları işçi
ölümlerinin gerçekleştiği alanlar iken, özellikle AKP döneminde,
demin bahsettiğim ekolojiyle ilgili kaygıların hiçbir
şekilde olmaması, insanı ve çevreyi merkeze sokan
politikaların devreye sokulmaması nedeniyle bu ölümlerin her geçen yıl
daha fazla arttığını buradan belirtmek gerekiyor. 2012
yılının sadece nisan ayında 87 işçi bu iş
cinayetlerinde yaşamını yitirdi. Yine 2012
yılının ilk dört ayında 250 işçi iş
kazalarında yaşamını yitirmiştir.
AKP
döneminde, değerli milletvekilleri, sadece HES barajlarının
yapımında ilk beş ayda 30un üzerinde işçi
yaşamını yitirmiştir. Bakın, bu HES projeleriyle ilgili birkaç
hususu burada belirtmek istiyorum zihniyeti ortaya koymak açısından.
İş güvenliği ve iş sağlığıyla ilgili
yasa tasarısı düzenlenirken önceliğin zihniyeti
değiştirmeyle ilgili problem olduğunu burada sizlerle
paylaşmak açısından HESlerle ilgili birtakım veriler
vereceğim.
Bu
HES projelerinin, AKP Hükûmeti tarafından özellikle enerji alanında
dışa bağımlılığın
azaltılması gibi bir gerekçeyle sürekli çevreyi talan eden ve gelecek
nesillerin sağlıklı koşulları pahasına
işletilen bir süreç olduğunu belirtmek gerekiyor. AKP Hükûmeti
döneminde iki bine yakın, hatta iki binin üzerinde HES barajı
yapılmış ve önümüzdeki iki üç yıllık süre içerisinde
de bir iki bin HES barajının daha yapılması bir hedef
olarak Hükûmet tarafından belirtilmiştir.
Bakın,
tüm bu HES projelerinin bugüne kadar Türkiye'deki enerji
açığını karşılama yüzdesi yüzde 2 gibi son derece
yetersiz bir rakamdır. Farz edelim ki iki bin yeni HES daha
yapıldığı zaman ortaya çıkacak dört bin HESin enerji
ihtiyacını karşılama potansiyeli yüzde 5i geçmiyor. Oysaki
HESlerle ilgili bahsetmiş olduğumuz bu potansiyelin, sadece elektrik
tellerinin, enerji nakil tellerinin eski ve bakımsız olmasından
ötürü yapılacak bir onarımda bile çok daha fazla bir şekilde
karşılandığını burada belirtmek gerekiyor. Yani
birtakım projeler devreye sokarken, genel olarak insanı ve çevreyi
merkeze alan uygulamaları eğer biz çok fazla düşünmezsek, onlar
üzerinde çok fazla kafa yormaz isek sonra da Var olan ölümleri bu şekilde
yasal düzenlemelerle önleyebiliriz. gibi bir algı yanılması
içerisine gireriz.
Tabii,
burada özellikle kayıt dışı istihdamın yine iş
kazaları ve bu iş cinayetlerinde önemli bir faktör olduğunu
belirtmek gerekiyor. Özellikle 2011 yılında yüzde 43ten fazla bir
kayıt dışı çalışmanın olduğunu ve
Hükûmetin bu konudaki politikalarının da son derece yetersiz
olduğunu belirtmek gerekiyor.
Değerli
milletvekilleri, iş kazalarının önlenmesi, sadece
ayrı bir yasanın çıkarılmasından geçmiyor. Tabii,
bunu, iş sağlığı ve iş güvenliğiyle ilgili
ilk yasa olması itibarıyla önemsemek gerekiyor. Ancak kapsam ve
içerik olarak var olan sorunu gidermeye yönelik birtakım uygulamaları
beklemek gerekiyordu.
Şimdi,
bakın, burada bir yasal düzenleme yapılırken, aslında temel
olarak şunların da yapılması gerekirdi: İş
güvenliğini sağlayacak bir teşkilat
yapılanmasının geliştirilmesi gerekirdi. İş
güvenliğiyle ilgili bir kültürün, iş verenlerin iş
sağlığı ve iş güvenliğine
yaklaşımının mutlaka masaya yatırılması
gerekirdi. Özellikle iş cinayetleriyle ilgili kamusal denetim
yetersizliklerinin çok kapsamlı bir şekilde değerlendirilmesi
gerekiyordu. Ancak, burada, özellikle yapılan yasa tasarısında
bu hususların çok fazla önemsenmediği gibi bir durumla
karşı karşıyayız.
İşçi
sağlığı ve iş güvenliğinin toplumsal huzurda
belirleyiciliğinin farkında olunmalı, Hükûmet sosyal devlet
ilkesi gereği ezilenlerin avantajına birtakım
yaklaşımları açığa çıkarmalıydı.
Bizim,
iş sağlığı ve iş güvenliği konusunda
söylemek istediğimiz birtakım öneriler var. Bunlarla ilgili
algıları, zihniyeti değiştirmeden bu iş cinayetlerinin
önüne geçmek mümkün değildir diye düşünüyoruz. Özellikle,
taşeronlaştırmanın ve esnek çalışmanın,
güvencesiz çalıştırmanın mutlaka önüne geçilmelidir.
Sendikasızlaştırmanın neredeyse bir politika hâlinde
yürütülmesi, maalesef, bu konuda yaşanacak acıların daha da
büyüyeceğiyle ilgili kaygılarımızı her geçen gün
artırmaktadır. İşçi ölümleriyle ilgili kamusal denetimlerin
mutlaka sıklaştırılması ve etkin bir şekilde
yürütülmesi gerekmektedir.
Yine,
özellikle, iş sağlığı olarak düzenlenen bu yasa
tasarısında işçi sağlığıyla ilgili
hususların özgün olarak ele alınması gerekiyordu.
Tüm
bu süreçlerin muhalefet tarafından, işçi sendikaları ve meslek
örgütleri tarafından ortaklaştırılarak,öneriler dikkate
alınarak komisyondan Genel Kurula getirilmesi gerekiyordu. Ancak,
maalesef, tasarı boyunca yürütülen süreçlerde bu hususların çok fazla
dikkate alınmadığını buradan tekrar belirtmemiz
gerekiyor. Tabii bu iş cinayetleriyle ilgili, özellikle
yaşamını yitiren işçilerin ailelerine yönelik birtakım
sosyal düzenlemelerin mutlaka yapılmasının gerekliliğini
belirtmek gerekiyor.
Değerli
milletvekilleri, bu kanun tasarısının yine bazı önemli
noktalarına değinmek istiyoruz. Özellikle sertifika, akredite gibi
süreçlerin tamamen merkezî bakanlığın yetkisinde ve
inisiyatifinde olması demokratik bir yaklaşım olmasa gerek diye
düşünüyoruz. Burada iş yeri hekimliği ve iş güvenliği
uzmanlarının görev, yetki ve yükümlülüklerinin tamamen piyasa
koşullarına açılacak şekilde, ilgili meslek örgütlerini
devre dışı bırakacak şekilde işletilmesinin
doğru olmadığını belirtmek istiyoruz. Yine kanun
tasarısındaki özellikle işten kaçınma hakkının
Avrupa Birliği müktesebatına uygun bir şekilde ortaya
konmadığını ve belirgin bir şekilde
muğlaklıkla geçiştirilmeye çalışıldığını
belirtmek gerekiyor. Ulusal İş Sağlığı ve
Güvenliği Konseyiyle ilgili kısım üzerinde ise, yine
sendikaların, meslek odalarının ve üniversitelerin özerk bir
yapılanma içerisinde, etkin bir şekilde devreye konulması
gerekiyordu. Tabii, bütün bunlarla ilgili son derece yetersizlikler içeren bir
kanun tasarısından bahsetmemiz gerekiyor.
Özellikle,
yasa tasarısına baktığımız zaman, 50den daha az
işçi çalıştıran iş yerlerinde iş
sağlığı ve güvenliği kurullarının
kurulmasıyla ilgili, işçi sağlığı ve iş
güvenliği hizmetlerinin bütün iş yerleri ve tüm
çalışanları kapsamasıyla ilgili yine yetersizliklerin olduğunu
belirtmek lazım.
Burada
yasa tasarısının bir diğer önemli noktası da iç
hizmeti düzenleyen kısımla ilgilidir. Burada, Türk Silahlı
Kuvvetleri, kolluk kuvvetleri ve Millî İstihbarat
Teşkilatının eğitim, operasyon, tatbikat ve benzeri
birtakım uygulamalarında yaşanan iş kazalarına hiç
dokunulmamasının mutlaka takip edilmesi gerektiğini
düşünüyoruz. Özellikle Türk Silahlı Kuvvetleri bünyesinde eğitim zayiatı veya
yanlışlıkla ölüm, şüpheli asker ölümleri olarak
belirtilen hususların mutlaka irdeleneceği bir düzenlemenin
yapılması gerekirdi. Sadece, bakın, 2012nin Ocak
ayının ilk on gününde 6 şüpheli asker ölümü oldu. Yine 2012
yılının sadece ilk üç ayında 21 asker şüpheli bir
şekilde yaşamını yitirdi.
Yani
kısacası, yapılan yasal düzenleme, bahsettiğimiz noktada,
sermayeyi önceleyen, emekçileri, emeğin sermaye karşısında
korunmasını çok fazla önemsemeyen ve yaşanan iş
cinayetleriyle ilgili, iş kazalarıyla ilgili süreçleri maalesef
geriye çeviremeyen bir uygulamayla karşı karşıya
olduğumuzu belirtmek istiyorum. Bu nedenle, toplumun iş
cinayetleriyle ilgili büyük beklenti içerisinde olduğunu, bu yasanın,
deyim yerindeyse, bir hayal kırıklığı olduğunu
belirtmek istiyorum.
Hepinize
saygılarımı sunuyorum. (BDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Şimdi,
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Eskişehir Milletvekili Ruhsar
Demirel.
Buyurun.
(MHP sıralarından alkışlar)
İZZET
ÇETİN (Ankara) Sayın Başkan, bu Mecliste böyle bir yasa
görüştürülmesinin, memlekete, yurttaşa, halka hakaret etmekten
başka bir anlamı yok.
BAŞKAN
Sayın Çetin, benim değil, Başkanlığın
değil, grupların meselesidir.
Teşekkür
ediyorum.
İZZET
ÇETİN (Ankara) Grupların değil, Meclis
Başkanlığının ya da onun temsilcilerinin meselesidir.
MAHMUT
TANAL (İstanbul) Sayın Başkan, 22 tane şu anda
BAŞKAN
Lütfen Sayın Çetin, lütfen Sayın Tanal
OKTAY
VURAL (İzmir) Efendim, milletvekillerinin sağlığı
yerinde değil, dinlenmeye çekildiler herhâlde.
İZZET
ÇETİN (Ankara) Vekillerimizin sağlığı yerinde
değilse, eziyet etmeyin, işkence etmeyin o vekillere.
MAHMUT
TANAL (İstanbul) Sayın Başkan, şu anda orada 22 tane
bürokrat oturuyor, 5 tane AKP milletvekili var.
İZZET
ÇETİN (Ankara) On senede zor getirdiniz yasayı, 10 tane vekiliniz
yok burada!
BAŞKAN
Sayın Ruhsar, buyurun.
Müsaade
edin hatip konuşsun.
OKTAY
VURAL (İzmir) Bir dakika, Sayın Hatip konuşsun.
İZZET
ÇETİN (Ankara) Yarının suyu mu çıktı?
BAŞKAN
Böyle bir usul var mı Sayın Çetin? Hatip kürsüde bekliyor, lütfen
İZZET
ÇETİN (Ankara) Ama bir bakın, Meclisin itibarı var. Bütün
kurumları çökerttiniz.
BAŞKAN
Meclis Başkanlığının meselesi değil ki grup
başkanlarının ve grup başkan vekillerinin meselesidir bu.
İZZET
ÇETİN (Ankara) - Büyük Millet Meclisinin hakkını, hukukunu
korumak size aittir.
BAŞKAN
Lütfen oturur musunuz.
Sayın
Ruhsar, buyurun.
İZZET
ÇETİN (Ankara) Sayın Hatipten çok özür diliyorum.
MHP
GRUBU ADINA RUHSAR DEMİREL (Eskişehir) Teşekkür ederim
Sayın Sadık. demeyi doğru bulmuyorum size. Onun için bana
Sayın Ruhsar demenizi bir samimiyet göstergesi olarak kabul edip
BAŞKAN
Dalgınlık sebebiyle oldu, kusura bakmayın, kasıtlı
değil.
RUHSAR
DEMİREL (Eskişehir) Estağfurullah, kasıt demedim zaten,
bir samimiyet göstergesi olarak kabul ettim.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri diyebilmeyi bu tarafa bakarak da arzu ederdim ama
çok sayılı sayın milletvekili AKPden de var. Hepinize
hayırlı akşamlar.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
Bence isim isim teşekkür edin, bu imkân bir daha bulunmaz.
RUHSAR DEMİREL
(Devamla) Tabii ki. Zaman elverirse onu da yaparız.
Efendim, muhakkak ki
şu saatte ülkenin en önemli yasalarından biri
olacağını düşündüğümüz iş
sağlığı kanununun görüşülüyor olması elbette
hepimizi üzüyor çünkü bizler de bir çalışanız ve bu çıkacak
yasa bizler için de önemli olmalıydı ama nedense böyle oldu. Ne
yapalım, sonuçta ülkemizin bir yasası olacak diye sevinmekten
başka çaremiz yok.
Çalışma
hayatıyla ilgili, meslek hastalıkları başta olmak üzere,
bütün kazalar ve onlara bağlantılı hastalıklar,
yaralanmalar, çalışma hayatındaki insanların
bulundukları risklerin önlenmesi veya azaltılması gibi bir
kapsam içinde ele alınması gerekirken, işi öncelikleyen,
çalışanı ikincil plana atan, adından bile bunu çok kolay
anlayacağımız, İş Sağlığı ve İş
Güvenliği Kanun Tasarısı sonuçta Genel Kurula geldi.
Çalışanın
güvenliği ülkemizde ilk kez 1969 yılında İSGÜMün ILOyla
yaptığı sözleşmelerle mevzuatımızda yer almaya
başlamış ancak hiçbir zaman kendine ait bir yasası
olmamış. Genel olarak bir yönetmelikle idare etmişiz bugüne
kadar ama yine de oldukça büyük bir duyarlılık
kazanılmış.
Çalışanın
sağlığının korunması ve iş yerinin güvenli
olması konusunda aslında toplumsal ödevlerimiz olduğunu ifade
eden uluslararası deklarasyonlar var.
Toplumsal sorumluluğumuz
derken işverenin, çalışanın ve devletin
sorumluluklarından bahsediyorum. İşverenin iş yeriyle
ilgili önlem almak, eğitim ve bilgilendirme hizmetlerini vermek gibi bir
sorumluluğu olmakla beraber, çalışanın da önleyici,
koruyucu tedbirlere uymak ve dikkatli olmak gibi bir sorumluluğu var ama
asıl sorumluluk devlette. Devlet düzenlemeleri ve denetimi yapmakla
yükümlü olduğu için, sanıyorum, hangi yasayı, hangi
mevzuatı koyarsak koyalım yönetemediğimiz hiçbir şey bizim
değildir.
Ama üzülerek ifade ediyorum
ki tasarıya baktığımızda sorunların
çözülmeyeceğini, aksine daha karmaşık bir hâle gelebileceğini
görüyoruz. Örneğin bu yasayla beraber, iş güvenliği uzmanı
ve iş yeri hekimi zorunluluğu daha da altı çizilerek
vurgulanıyor ama ben merak ediyorum Sayın Bakan ya da ilgili, sorumlu
bakanlık bürokratları, şu anda ülkemizde kaç tane iş
güvenliği uzmanı var, kaç tane iş yeri hekimimiz var? Tahminlere
göre aslında 4 bin kadar iş yeri hekimine, 2.500 kadar da iş
güvenliği uzmanına ihtiyacımız olduğuna dair ibareler
var. Acaba bu kişileri hangi süreçte yetiştirecekler ve mesleki
olgunluklarına kavuşturacaklar ki bu yasaya bu zorunluluğu
koydular? Dolayısıyla, sayılarla bile
baktığımızda bu yasanın bir merhem
olmayacağını, yalnızca bir pansuman
olacağını düşünüyorum.
İş
kazalarında Avrupa 1incisi ve dünya 2ncisiyiz. Gözümüz aydın,
ülkemiz yine bir rekora doğru gidiyor! İkinciliğimizde
korkarım ki nüfusumuzla orantılı olmayan bir ülkeden sonra
geliyoruz, o yüzden ikincilik, yoksa birinci bile sayılabiliriz dünyada.
Yine, dünyada -gördüğünüz gibi- süperler ligindeyiz bu konuda da. Ama ben
önce bir konuda buradaki çok kısıtlı sayıdaki
milletvekilimizin ve Sayın Bakanın hafızasını
tazelemek istiyorum. 2011 yılı Eylül ayında, biliyorsunuz, hep
de gururla ifade ediyor Çalışma Bakanlığı, 19uncu
Dünya İş Güvenliği Kongresine ülkemiz ev sahipliği
yaptı, İstanbul Deklarasyonu. Ama, hafızalarımızı
biraz daha yenilersek Maliye Bakanımızın 2012 yılı
Merkezî Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ekinde sunduğu metnin 59
ve 60ncı sayfalarında da şöyle bir ibare var: İş
gücü maliyetlerinin azaltılması başlığı
altında Sayın Bakan bunu yazılı olarak beyan etti ki
Sağlık merkezi açma ve doktor bulundurma zorunluluğu iş
yerlerinde esnetilmiştir dedi. Bu esnetme korkarım ki
aşağıya doğru, yani biz her ne kadar iş güvenliği
ve iş sağlığından söz ediyorsak da, 2012
yılında bütçeyle ilgili görüşmelerde iş yükünü azaltmak,
bütçedeki yükü azaltmak adına iş yerlerinde sağlık merkezi
açma ve hekim bulundurma zorunluluğunun kaldırılmaya
çalışıldığına dair bir ibare var. İşte,
bu cümle bile sanıyorum tasarının amacının ve
istatistiklerdeki yerimizi korumanın ne anlama geldiğini ifade
edecektir.
Türkiyede
kayıtlı işçi, kayıtsız işçi oranlarını
biliyoruz hepimiz ama kayıtlılar üzerinden yapılan bir
araştırmaya göre her 2 işçimizden 1i iş kazasına
uğruyor ve kayıtsız işçilerimizdeki bu oran çok daha yüksek
diye tahmin ediliyor, tahmin ediliyor çünkü onlar yüzde 40ları aşan
oranlarda kayıt dışı çalışan işçilerimiz,
tahminden öte bir şey yapamıyoruz onlar için.
Ve
2008 yılında Seulde bir deklarasyon imzalanmış, bizim
Eylül 2011deki İstanbul Deklarasyonuna gelmeden önce ve bu, Seuldeki
imzalanan deklarasyon İstanbul Deklarasyonunun da
altyapısını oluşturuyor ve diyor ki: Kamuoyu
farkındalığını artırmak ve insan hakları ile
ekonomik gelişme açısından işçi sağlığı
ve güvenliğinin önemi vurgulanmalıdır.
Deklarasyonda
yer alan birkaç madde var ama ben özellikle dikkat çeksin diye bir
kısmını okumak istiyorum, diyor ki: İş yerlerinde
sağlık ve güvenlikle ilgili yüksek standartların desteklenmesi
bir bütün olarak toplumun sorumluluğudur. Ama biz bu yasayı toplumla
paylaşmadık diye hatırlıyorum ben. 2nci maddede de diyor
ki: İş kazası ve hastalıkların önlenmesinin birincil
önceliğe sahip olduğu bir sistem yaratılmalıdır. Yani
Önceliğimiz iş kazası ve iş hastalıklarını
önlemek olmalıdır, işi değil. diye
anlaşılıyor bu cümleden ve sonra diyor ki: Hükûmetler
şunları yapmalıdır: Ulusal bir önleyici sağlık ve
güvenlik kültürünün yaratılması ve geliştirilmesi için sürekli
eylemler gerçekleştirilmelidir. Çalışanların
sağlık ve güvenliğini korumak amacıyla güçlü ve etkin bir
iş denetimi sistemini de içerecek şekilde tam ve uygun
sağlık ve güvenlik standartlarını yürürlüğe koymak hükûmetlerin
görevidir.
Özetle
bu deklarasyon bize toplumsal bir ortak sorumluluk yüklüyor ve önceliğin
sadece iş kazalarının önlenmesine değil
çalışanların iyilik ve refahının
arttırılacağı bir kültürel altyapının
oluşturulmasına sevk ediyor. Peki, Çalışanların
iyilik ve refahını arttırmak. diyoruz da Türkiyedeki
çalışanlar ne kadar iyi ve refah içindeler? Kayıtlı
çalışanlarımızın yüzde 71i Mutsuzum. demiş.
Deklarasyonla bir kez daha açıkça vurgulanan olgu sağlıklı
ve güvenli çalışma hakkının en temel insan hakkı
olduğuna dair.
Peki,
bu kadar Seul Deklarasyonunu niye anlattım ben? Çünkü Çalışma
Bakanlığımız 2011 yılının Eylül ayında
yaptığı 19uncu, İstanbul Deklarasyonunda da neticelenen
toplantıyı hep övünçle ifade ediyor. Oysa bu İstanbul Deklarasyonu
şunu diyor: Seulu kabul ederek onun üzerine şunları
söylemeliyiz. diye geçiyor.
Dünya
çapında önleyici iş sağlığı ve güvenliği
kültürünü geliştirme konusunda liderlik etmeyi ve iş
sağlığı ve güvenliğine ulusal ve bölgesel gündemlerde
önemle yer vermeyi taahhüt ediyoruz biz İstanbul Deklarasyonu
imzalamış bir ülkenin insanları ve milletvekilleri olarak ve
bunu bir toplumsal sorumluluk olarak kabul edip çalışma
bakanlarına da bir sorumluluk veriyor İstanbul Deklarasyonu Sayın
Bakan, hatırlayacaksınız. Diyor ki: Çalışma
bakanları ulusal gündemlerinde önceliğin iş
sağlığı ve güvenliğine verilmesini sağlayarak,
sürekli bu zeminde çalışma harcar.
Ben
sanıyorum ki Çalışma Bakanımız, hani bazen maç
seyrederken yapılır ya, ters büyü diye, ondan yapıyor ulusal
basında yer alması için. Ulusal basınımızda sürekli
iş kazaları var efendim. Hakikaten sizin ikinci döneminiz
sanıyorum bu Çalışma Bakanlığı, bir rekora
gidiyorsunuz.
Ben
ocak ayından itibaren dikkat çekici birkaç kazayı sizinle
paylaşmak istiyorum, niye ocak ayını aldığımı
da şimdi söyleyeceğim.
Ocak
ayı içerisinde toplam 119 iş kazası olmuş ve bunlarda 62
kişi yaşamını kaybetmiş. Yalnızca ocak
ayından bahsediyorum ve ocak ayındaki bu kazalar en çok hangi
illerimizde olmuş diye bir sıralama yapıldığında,
2nci sırada en çok iş kazası olan ilimiz Şanlıurfa.
Evet, ocak ayı için böyle efendim.
Ve
ocak ayı içerisinde, ortalamasını
aldığımızda her gün başına yalnızca
basın üzerinden yapılan bir taramada günde 4 adet iş kazası
meydana gelmiş. Bunlar resmî veri değil, yalnızca basın
üzerinden yapılan taramalar, kaydedilmemiş, bildirilmemiş
iş kazaları buna dâhil değil.
Şubat
ayında birçoğunuzun çok iyi hatırlayacağı bir kaza
var. Adana Gökdere HES derivasyon tünelinin patlaması. İşte, bu
patlamadan önce -ki 11 işçi orada hayatını kaybetti
biliyorsunuz- bu işçilerimiz işvereni uyarmışlar Su
sızıntısı var. diye, işverenin cevabı şu:
O su balıklar için. Ee, tabii, büyük balık küçük balığı
yuttuğundan o balıkların kim olduğu herhâlde
anlaşılıyordur.
Şubat
ayında meydana gelen toplam kazalar
içinde, basın üzerinden yapılan bir taramada, 42 işçimizin
öldüğünü ben fark ettim ve açıkçası bu, basında
yapılan bir taramayla fark ediliyorsa sanıyorum, bildirilmeyenleri
düşündüğümüzde çok yüksek sayıda vefat var.
Enteresan
olanı şu: Şubat ayında basına
baktığınızda sağlıkta şiddet
vakalarının çok arttığını görüyoruz ve
sağlıktaki bu şiddet vakaları o kadar çok artmış
ki, o dönemde siyasi partiler, farklı gruplar sağlıkta
şiddet konuşulsun diye Meclis araştırma önergeleri
vermiş ama henüz Hükûmetten hiçbir cevap gelmemiş.
Mart
ayında bir kaza daha var, yine 11 kişi vefat etti. Sizler de
hatırlayacaksınız, çadır yangını, hani AVM çadırı, Esenyurt. Mart
ayında da -yine basın üzerinden- 59 işçi ölümü, 185 yaralanma
var.
Enteresan
olan şu: Bu ilk üç aydaki bütün yaralanma ve ölümlere
baktığınızda en çok iş kazası inşaat
sektöründe görülüyor. Kentsel Dönüşüm Yasası bu Meclisten
çıktı. Az önce Şehircilik Bakanı da buradaydı, ben
keşke kendisi de olabilseydi diye düşünüyorum. Tam da kentsel
dönüşüm yapılacağı zaman inşaat sektöründe bu kadar
çok kazanın ve ölümlerin olması sanıyorum Bakanlık için de
ilginçtir.
Nisan
ayında meydana gelen iş kazalarında bizim
hesaplamalarımıza göre minimum 87 işçimiz hayatını
kaybetmiş, 244 kişinin de yaralandığını tespit
ettik. Peki, bu yaralıların
akıbeti nedir derseniz, biz o konuda bir bilgiye sahip değiliz.
Nisan
ayında, yine bir hidroelektrik santral kazasında üç saat boyunca
yardım bekleyen enerji işçileri, biliyorsunuz, donarak öldü ve
bunları biz bir amatör kameranın tespitleriyle de izledik.
İşte orada Vali Beyin şöyle bir cümlesi var: Aslında biz
zamanında ulaştık ama zaman derken zaman şudur: Bizim
gidebileceğimiz zaman. Biz iş kazalarına bizim
erişebileceğimiz zaman ve mekân diye bakıyorsak bu yasa bize çok
bir şey getirmeyecektir.
Tuzlada
nisan ayındaki patlamada 2 işçi ölmüş. diye bir not görünce
Tuzlada ne kadar zamandır neler olmuş diye baktım. 2008den bu
yana Tuzlada 147 tane ölüm gerçekleştiğine dair bir not var
Sayın Bakan.
İşte, az önce
söylediğim bu Şubat ayında artan sağlıkta
şiddet olayları, nisan ayında meslektaşımız
Doktor Ersin Arslanın bıçaklanmak suretiyle aramızdan
ayrılışıyla Hükûmetiniz tarafından ses geldi Evet,
Meclis bu konuyu araştırsın. diye. İlla birisinin ölmesi
mi gerekiyordu? Eğer öyleyse, sırf ocak ayından şu yana,
saydığım ölümlerden sonra, iş kazaları için hiçbir
araştırma yapılmadı Mecliste.
Ve Sayın Çelik, o
sırada, kendisine sorulan bir soruya nisan ayında şöyle bir
cevap vermiş: 2003 yılından bu yana 44 ölümlü iş
kazasını soruşturduk. Sayın Bakan, Nisan 2012de 2003ten
bu yana, 44 ölümlü iş kazası soruşturduk. diyorsunuz. Ben,
neredeyse ocak ayından bu yana, size, her ay en az 44 kişinin
ölümünden söz ediyorum çünkü yeterli denetim mekanizması yok ülkemizde.
Yönetimin dört biliyorsunuz- bileşeni var yani bir hedefiniz olacak, bir
planınız, bir örgütünüz ve bir denetiminiz. Biz istediğimiz
yasayı çıkaralım, denetleyemediğimiz hiçbir düzen bizim
değil. Siz, 2003ten bu yana yalnızca 44 tane ölümlü iş
kazasını soruşturabilmiş bir Bakanlığın
Bakanı olarak çıkaracağınız yasayla ne kadar bu
işi götürebileceksiniz, açıkçası anlayabilmiş değiliz.
Ve mayıs ayı. Mayıs ayında
da 69 işçimiz hayatını kaybetmiş, 372 yaralı
olmuş ama yaralıların akıbeti bizce meçhul. Ve daha
enteresanı var mayıs ayında. Çalıştığı
kebapçı dükkânında kıyma makinesine elini kaptıran ilkokul
öğrencisi yaralanmış. Bunu neden söyledim? Bu ilköğretim
öğrencisi mayıs ayında elini kaptırmış,
akıbeti çok dramatik olmuş ama
Sayın Bakan, siz
Uluslararası Çalışma Konferansındaydınız
bildiğim kadarıyla geçen hafta 10-13 Haziran arası ve o arada 12
Haziran Çocuk İşçiliğiyle Mücadele Günü geçti. İşte,
bu Mücadele Günüyle ilgili ben sizin bir açıklamanızı çok
merakla bekledim ama ne özel sitenizde böyle bir not vardı ne
Bakanlık sitenizde. Siz Uluslararası Çalışma
Konferansındayken 12 Haziran Dünya Çocuk İşçiliğiyle
Mücadele Günüyle ilgilenen bir bakanlık vardı ülkemizde, Aile ve
Sosyal Politikalar Bakanlığı. Sanıyorum çocuk
işçiliği konusunu onlara devrettiniz diye düşündüm. Ama bu,
ülkemizde konuşulması gereken bir durum çünkü Türkiye, tahminlere
göre, 1 milyon çocuğunun çalıştığı bir ülke ve bu
çocukların 600 binden fazlasının ağır işçi olarak
çalıştığı da notlar arasında.
Haziran ayındaki
iş kazaları daha çok eğitim sektöründekileri vurmuş.
Öğretmenler darp edilmiş, öğretmenlerin kolları
kırılmış, öğretmenler farklı farklı
muamelelere maruz kalmış ama basına da kötü etki
yapmış haziran ayı. Anadolu Ajansı muhabirleri demiş
ki: Arap Baharından ötürü kaçırılma, rehin alınma
riskimiz var, bu bizim bir meslek problemimiz. Daha ötesi, Kanal D
çalışanlarından 2 kişi hayatını kaybetti
biliyorsunuz haziran ayında. Bütün bunları şunun için
sayıyorum: Sizin imzaladığınız İstanbul
Deklarasyonuyla beraber bir sorumluluğunuz olduğu bir gerçek. Bu,
size Çalışma Bakanı olarak ulusal gündemde önceliğin
iş sağlığına verilmesi sorumluluğu yüklüyor.
Eğer tersten bir büyü yapmıyorsanız, bu olumsuz örneklerle
iş sağlığı ve iş güvenliğini gündemde tutmaya
çalışmıyorsanız o zaman durum sizin kontrolünüzden
çıkmış demektir. 2003ten bu yana yalnızca kırk dört
tane ölümlü kazayı soruşturabilmişseniz Sayın Bakan, bence
iş sağlığı, iş güvenliği konusunda çok fazla
denetçiye, çok fazla uzmana ihtiyacınız var.
Tabii ki bu yasa bu
Meclisten çıkacaktır, şu anda sayı yeterli olmasa da biraz
sonra arkadaşlar salona gireceklerdir.
HAYDAR AKAR (Kocaeli)
Sadece oylama için!
RUHSAR DEMİREL
(Devamla) Burada ne konuştuğumuzu, neyi önemsediğimizi, neyin
önemli olduğunu ifade etmeye
çalıştığımızı da hiç bilmeden bence ve
işin en acı tarafı da bu. Çünkü biz hep zannediyoruz ki
masanın bu tarafındayız. Aslında bizler de bir
çalışanız ve zaman zaman bazı arkadaşlar dile
getiriyor Yoğun çalışma saatleri, dikkatimiz
dağılıyor, sağlıksız koşullarda
çalışıyoruz. diye. Hepimiz masanın bu tarafında
durmayacağız. Mesela ben bir hekimim ama aynı zamanda şunu
söylüyorum: Ben de bir hasta adayıyım. Yalnızca hekim olmak
yetmiyor, yalnızca milletvekili olmamız bizi çalışan
olmaktan alıkoymuyor. Ben çalışan
sağlığının hepimiz için önemli olduğunu
düşünüyorum. Ne İstanbul ne Seul Deklarasyonu, gerçekten bu bir
toplumsal sorumluluk ve hepimizin üzerine düşenler var. Bu saatte veya
başka bir saatte bu konuyu, dünyanın bu kadar önemsediği,
ülkemiz için de ilk defa çıkacak bir yasa olarak altı çizilen bu
yasayı konuşmak bence burada bulunan bütün milletvekillerinin
konuşmasalar da dinlemek adına sorumlulukları
olmalıydı.
Milliyetçi Hareket Partisi
Grubu olarak biz böyle bir yasayı aslında istiyorduk; iş
sağlığı, işçi güvenliği, işçi
sağlığı, bütün bu kavramların içinde yer
aldığı bir yasayı elbette biz de istiyorduk ama bu
şekilde değil. İşin önceliklendiği değil,
çalışanın önceliklendiği bir yasayı,
çalışan sağlığı ve iş güvenliği
adı altında bir yasayı biz de çok arzu ediyorduk. Ama sizlerin
çoğunluk oylarınızla geçeceğine emin olduğumuz bu yasa
için şimdiden herkese hayırlı olsun diyorum. Ama oylarınızı
verirken vicdanlarınızda şu muhasebeyi de yapın: Bütün
konuşmaları dinlemeyeceksiniz, onu biliyorum ama bu yasa bir gün
gelip dönüp bumerang gibi sizleri veya bir yakınınızı da
bulacak. İşte o zaman vicdanınız çok sızlayacak diye
düşünüyorum ve bu yasanın şimdiden memlekete hayırlı
olmasını diliyorum. İyi akşamlar. (MHP ve CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Demirel.
Cumhuriyet
Halk Partisi Grubu adına Süleyman Çelebi, İstanbul Milletvekili. (CHP
sıralarından alkışlar)
İZZET
ÇETİN (Ankara) Sayın Başkan, kâtiplerin hepsi AKPden, Meclis
kâtiplerinin tamamı bir partiden yani biraz bazı şeylere dikkat
edin.
BAŞKAN
Buyurun.
CHP
GRUBU ADINA SÜLEYMAN ÇELEBİ (İstanbul) Sayın Başkan,
varsa buradaki milletvekilleri; duyurabildiğimiz kadar çok önemli bir
yasayı dünyanın hiçbir yerinde, hiçbir meclisinde bu yaklaşımla
tartışan ve böylesi bir önemli yasayı da Meclisinden geçiren bir
Meclisin daha dünya tarihinde olmayacağının bir tespitiyle
sözlerime başlamak istiyorum. Yüce Meclisteki, burada bizi dinleyen,
duyarlı olan milletvekillerimizi saygıyla, sevgiyle selamlıyorum.
Yakın
zamana şöyle bir göz atalım: Kahramanmaraşta kot kumlama
fabrikasında meydana gelen patlamada 4 işçi öldü, 9 işçi
yaralandı.
Elâzığda
meydana gelen iş kazasında 5 işçi öldü.
İstanbulun
Esenyurt ilçesinde bir AVM inşaatında çalışan 11 işçi
inşaat alanı yakınında uyudukları çadırda yanarak
can verdi.
24
Şubatta Adana Kozanda baraj inşaatı sırasında baraj
kapağının patlaması sonucu ölen 10 işçiden
bazılarının cesedi henüz bulunamadı.
Geçen
yıl 3 Şubatta Ankara Ostim Organize Sanayi Bölgesinde patlayan
oksijen tüpü nedeniyle 20 işçi iş cinayetine kurban gitmiştir.
11
Şubat 2011de, Kahramanmaraş Afşin ilçesinde kömür
sahasında toprak kayması sonucu
10 işçi yaşamını yitirmiş, 9unun cesedine
koskoca devlet hâlâ ulaşamamıştır. Arkadaşlarımızın
cenazeleri hâlâ toprak altından çıkarılamadı,
çalıştıkları iş yeri kendilerine mezar oldu.
31
Ocak 2008de İstanbul Davutpaşada kaçak bir iş yerinde meydana
gelen patlama sonucu 23 işçinin ölümünden sorumlular hâlâ
cezalandırılmış değil.
Tuzla
tersanelerinde üst üste yaşanan ve sonu gelmeyen işçi ölümleri
hafızalardan silinmedi.
Madenlerdeki
iş kazaları hız kesmeden devam ediyor. Zonguldakta, Edirnede,
Balıkesirdeki madenlerde yaşanan iş cinayetleri, yerin yüzlerce
metre altında bu ülke insanları için canlarını riske atarak
çalışan madencilerimizin yaşadığı yüzlerce ölümlü
iş kazalarından sadece bazıları.
İşçiler
ölüyor; geride kalanları, eşleri, çocukları yetim kalıyor,
yoksun kalıyor, aç kalıyor. Ne yazık ki bu ülkenin
Başbakanı, madenlerde yaşanan cinayetleri işçilerin kendi
kaderi olarak sunabiliyor. Yine, dönemin Çalışma Bakanı Ömer
Dinçer Güzel öldüler. diyebiliyor. Kader, mukadderat gibi söylemlerle
işçi ölümleri normalleştiriliyor.
Değerli
milletvekili arkadaşlarım,
Çarklar susmasın, ekonomi sıkıntıya girmesin.
diyorlar. İnsanın yaşamı ucuzlaşıyor, insan
değersizleşiyor.
Peki,
değerli olan ne? Bu toplumda yaşayan bütün insanlara karşı
öncelikle bir sorumluluğumuz var, yaşam hakkını savunmak.
Yaşam hakkının bir ayrılmaz parçası da sağlıklı
bir şekilde çalışmanın sağlanmasıdır. Burada
üzerinde önemle durulması gereken nokta, güvenli ve risksiz bir ortamda
çalışma çabasının yaşamın her alanında var
olduğunun bilincine varmaktır. Yani güvenlik, evde, okulda, iş
yerinde, seyahat sırasında, yürürken her an
varlığının hissettirilmesi gereken bir ihtiyaçtır.
İş yerinde bu güvenlik alanları en titiz biçimde
sağlanmalıdır.
Uluslararası
Çalışma Örgütü ve Dünya Sağlık Örgütü 1950
yılında işçi sağlığı ve iş
güvenliğinin tanımını şöyle yapmıştır:
Tüm mesleklerde işçilerin bedensel, ruhsal, sosyal iyilik
durumlarını en üst düzeye ulaştırmak, bu düzeyde sürdürmek,
işçilerin çalışma koşulları yüzünden
sağlıklarının bozulmasını önlemek, işçileri
çalışmaları sırasında sağlığa
aykırı etmenlerden oluşan tehlikelerden korumak, işçileri
fizyolojik ve psikolojik durumlarına en uygun mesleksel ortamlarda
yerleştirmek ve bu durumlarını sürdürmek, özet olarak,
işin, insana ve her insanın kendi işine uyumunu sağlamak.
Ayrıca,
bu tanımla, çalışanların sadece fiziksel değil, ruhsal
ve sosyal anlamda da iyileştirmelerini hedeflemektedir ancak bu
iyileştirme, çalışanların sağlık ve
güvenliklerinin belli bir düzeye getirilmesini değil,
çalışanların sağlığının sürekli olarak
çok daha iyiye götürülmesi anlamına gelmektedir. İşçi
sağlığı ve güvenliğinde çalışanların
çalışma yaşamı ve çalışma koşulları
birbirinden ayrılamaz. İşçinin çalışma
yaşamı onun iş yeri dışındaki
yaşamını etkileyeceği gibi, dışarıdaki
yaşamı onun iş yerindeki yaşamını da
etkileyecektir. Ancak, ne yazık ki ileri demokrasimizde bu
tanımlamada yer alan işçi sağlığı ve
güvenliği yıllardır ihmal edilmiş, göstermelik
düzenlemelerle geçiştirilmiş, kanuni bir düzenleme ne yazık ki
yapılamamıştır. Sanayileşme ve kalkınma bedeli,
asla iyi eğitilmemiş, yeterli derecede beslenemeyen, iş
kazalarından ve meslek hastalıklarından gereği gibi
korunamayan, işsiz kalmak ve işini kaybetme korkusu yaşayan,
örgütlenmeleri engellenen, sosyal güvenliğinden endişe duyan bir
çalışan kesim yaratmak olmamalıdır.
Kısacası,
insanın refahı, mutluluğu, sağlığı ve
güvenliğinden ödün veren bir sanayileşme ve kalkınma
anlayışı benimsenemez. Gelişmiş ülkeler yasal
düzenlemelerle, toplumsal eğitim ve bilinçlendirmeyle sorunun çözümü
yönünde oldukça mesafe katederken bizim gibi ülkelerde bu yara kanamaya devam
etmektedir. ILO kaynaklarına göre her yıl 1,5 milyon kadın ve
erkek iş kazaları ve meslek hastalıkları
dolayısıyla hayatını kaybetmektedir. Yine aynı
kaynaklara göre her yıl 250 milyon insan iş kazaları, 160 milyon
insan ise meslek hastalıkları sonucu ortaya çıkan zararlara
maruz kalmaktadır. Türkiye, ölümlü iş kazalarında dünyada 3üncü
sırada yer alıyor. Resmî istatistiklere göre her geçen yıl
iş kazaları nedeniyle ölümler artıyor. Özellikle son on
yılda iş kazaları nedeniyle toplam 10.723 işçi, her
yıl ortalama 1.072 işçi ölmüştür. Türkiyede her gün 4 işçi
iş kazaları nedeniyle ölüyor ve ne yazık ki önlem
alınamıyor.
Meslek
hastalıklarında ise durum daha da vahimdir. Türkiyede resmî
istatistiklere göre meslek hastalıkları az görülmektedir. Dünyada
iş kazaları oranı yüzde 44, meslek hastalıkları
oranı yüzde 56 iken, Türkiyede iş kazaları oranının
99,3, meslek hastalıklarının ise binde 7 olması çok
açık bir çelişki oluşturmaktadır. Gerçek şudur: Meslek
hastalıklarını kayda bile almıyoruz. İşçilerin
işlerinden kaynaklanan hastalıkları meslek
hastalıkları sayılmıyor. Sebep, parasal yükümlülükler
ortaya çıkmasın.
Son
yıllarda yoğunlaşan taşeronluk zinciri iş
kazalarına âdeta davetiye çıkarmaktadır. Kayıt
dışı çalışmanın kayıt altına
alınma süreci bir an önce tamamlanmadan işçi
sağlığı ve iş güvenliği konusunda cinayetler
devam edecektir. Türkiye açısından çalışanların
sağlık ve güvenliğinin korunması ve geliştirilmesi
için etkin önlemler alınması ve özel bir yasa
çıkarılması gerektiği sürekli olarak yenilenmesine
rağmen AKP İktidarında bırakınız özel bir
yasanın çıkarılmasını, iş
sağlığı ve güvenliği açısından geri bir
gidiş söz konusu olmuştur.
İşçi
sağlığı ve güvenliği tüzüğü yürürlükten
kaldırılmış, yerine çıkarılan yönetmeliklerde ise
asıl amaç işçinin sağlığının ve
güvenliğinin korunmasından ziyade işletmelerin korunması
olmuştur. İş yeri hekimliği ve iş güvenliğine
yönelik mühendislerin görevleri ticaretleştirilmiş,
piyasalaştırılmış, bu tür görevlilerin mesleki
bağımsızlığı yok edilmiştir. Örneğin
Tuzlada göz göre göre işçi sağlığı ve iş
güvenliği kuralları hiçe sayılarak ucuz, kuralsız ve
güvencesiz işçi çalıştırmanın sonucu iş cinayetleri
yaşanıyor. Bu cinayetler işçi sağlığı ve
iş güvenliği önlemlerinin alınmaması, bunların ihmal
edilmesi ile denetim ve yaptırım eksikliğinden
kaynaklanmaktadır.
Aynı şekilde madenlerde ve
inşaat sektöründe iş kazalarında Türkiye birçok ülkeden
açık ara önde gitmekte ve her türlü önlem alınamamaktadır.
Çalışma Bakanlığı önlem almak yerine iş müfettişlerinin
iş yerlerine giderek denetlemesine dair sistemi kaldırıyor ve
yerine iş verenin çağrılmasına yönelik bir uygulama
başlatıyor.
Bu tablonun en önemli nedeni, iş
sağlığı ve güvenliği önlemlerinin iş verenlerin
ezici çoğunluğu tarafından bir maliyet unsuru olarak ele
alınması, kurallara uyulmaması ve iş yerlerine sendika
sokulmaması, iş yerlerinin denetlenmemesidir.
Uzun yıllar işçi
kıyımlarına göz yuman Hükûmet, sonunda AB uyum projeleri
çerçevesinde bu yasayı gündeme almaya bir nevi mecbur kaldı.
Öncelikli olan insan hayatı değildi. Yine öncelikli olan Avrupa
Birliği normlarına göstermelik de olsa uyum gösterebilmekti. Niyet ne
olursa olsun işçi sağlığı ve güvenliği
sayısız işçi kıyımının
yaşandığı ülkemizde bizler için çok önemli bir umut kaynağı
idi. Gel gör ki 2005 yılında başlayan bu yasa serüveni 2012
yılına kadar âdeta süründürüldü. Bu süreçte binlerce işçi
inşaatlarda, fabrikada, gemi inşaatlarında, tersanelerde, maden
ocaklarında yaşamını yitirdi, binlerce ocak söndü. 2012
yılına gelene kadar evrim geçiren yasa tasarısının
adı ilk önce İşçi Sağlığı, Güvenliği
iken, karşımıza çıkan yeni tasarıda İş
Sağlığı ve Güvenliğine dönüştü. Sadece bu isim
değişikliği bile öncelikli olanın insan yaşamı
olmadığını gözler önüne seriyor.
Peki,
insan hayatının en son gözetildiği bu yasa bize neler getirecek,
işçi ölümleri duracak mı? Hayır değerli arkadaşlar,
ölümler durmayacak. Yasa bu hâliyle iş kazalarını önlemekten
uzak, sorumluluğu işverenden çok işçilere ve iş
güvenliği şirketlerine devreder durumdadır.
Beğenmediğimiz, eksik, yanlış dediğimiz mevcut yasal
haklar ve yükümlülükler bile geri götürülmektedir. İşçilerin en temel
haklarını, grev hakkını, yaşam hakkını,
sendikalaşma hakkını elinden alan bu sistemin sağlık
ve güvenliği ne derece güvenli kılacağı şüphelidir.
Tasarı
ile işçiye iki yıl daha ölme, dayan deniliyor. Yasanın
yürürlük maddesinin az tehlikeli iş yerlerinde üç yıl, diğer
iş yerlerinde iki yıl ertelenmesiyle ölümlü kazaların devam
etmesine onay verilmiştir. Tasarının bu hâliyle yasalaşması
ölümlü iş kazalarının büyük çoğunluğunun
yaşandığı iş yerlerinde ölümler devam etsin ya da
işçilere iki yıl daha ölmemek için dayansın demek
anlamına geliyor.
İşçi
sağlığı şirketlerine emanet edilen bir yasa.
Tasarı, işçi sağlığı ve güvenliğini
piyasalaştıran, iş yerlerinde yerine getirilecek mühendislik,
hekimlik hizmetlerini esas olarak piyasaya yaptıran, eğitimlerin de
anlaşılmaz biçimde sektör yaratma konusu yapıldığı bir hâl
almıştır. Devlet, işveren, çalışanlar ve
sendikaları, iş güvenliği mühendisleri ve iş yeri
hekimlerinden oluşan bir yapı oluşturulmalıdır. Bu
dört unsurun doğru kurgulanması ve güvenlik meselesinin bir kültür
biçimi hâline getirilmesi gerekmektedir. Aksi takdirde, yasa çıkarmakla
işçi ölümleri son bulmayacaktır.
Tasarı,
işveren sorumluluğunu tamamen ortadan kaldırarak tüm
sorumluluğu, neredeyse kazayı, iş cinayetini yaşayan ve
kısıtlı imkânlarla yetki olmamaksızın ve iş
güvencesiz çalışan mühendis, teknik eleman ve hekimlerin
sırtına yıkmaktadır. Özetle, bu serüvenin sonunda Hükûmet
tasarıyla, sermaye, devlet, AB ile uyum sürecinin gereğini
yapmanın huzurunu da yaşamak istiyor. Buradan sormak istiyorum: Bu
üçgenin içinde insan nerede duruyor, her gün yaşanan işçi ölümleri
nerede duruyor? Neden tek bir yetkili çıkıp da hesap vermiyor?
Yoksula, işçiye, ölümü reva mı görülüyor? Bu pervasızlık,
bu vurdumduymazlık artık son bulmayacak mı? Hukukunuz,
adaletiniz işlemiyor, yasalarınız çare olmuyor. Peki,
vicdanınıza ne oldu, o da mı yok oldu? Ben burada
konuşurken daha kim bilir kaç işçi evine ekmek götürürken
yaşamını yitirdi. Vazgeçtik yasalardan, biraz olsun
vicdanınıza bakın.
Günlerce
komisyonlarda bir tek önerimiz kabul edilsin diye mücadele verdik. Tüm
mücadelelere rağmen tek bir önerimiz kabul edilmedi. Önerilerimizin hepsi
işçiyi daha fazla korumaya yönelikti, hepsi insani ve yaşamı
savunmaya yönelikti. Burada yine vereceğiz. Bu sefer
vicdanlarınızla bu önergeleri değerlendirmenizi istiyoruz.
Şimdi
size birkaç örnek vermek istiyorum: İş kazası ve meslek
hastalıklarının yoğun
olarak yaşandığı ülkemizde bu konuya geniş bir
bakış açısıyla yaklaşabilecek bir ulusal iş
sağlığı ve güvenliği konseyi kurulmasını
önerdik. Bu konseyin etkin bir şekilde faaliyet gösterebilmesi için özerk
bir yapının bulunması, aldığı kararların etkili
olabilmesi ve bileşimin demokratik katılıma olanak verecek
şekilde belirlenmesi gerektiğini düşündük. Birçok sorunu çözecek
bu konsey önerimiz de ne yazık ki reddedildi. Tasarı, iş güvencesinin
olmadığı bir ülkede iş yeri hekimi, iş güvenliği
uzmanı ve işçi ile emekçilere işvereni Bakanlığa
şikâyet etme hakkını veriyor. Tasarıda geçen işçi ve
emekçinin çalışmaktan kaçınma
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
SÜLEYMAN
ÇELEBİ (Devamla) - Sayın
Başkan, bir iki dakika rica edebilir miyim?
BAŞKAN
Usulümüz değil, kusura kalmayın Sayın Çelebi.
SÜLEYMAN
ÇELEBİ (Devamla) Sonra tamamlamak üzere, hepinize saygılar
sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
OKTAY
VURAL (İzmir) Sayın Başkan
BAŞKAN
Buyurun Sayın Vural.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
17.- İzmir Milletvekili Oktay Vuralın, Meclisin atık su
gideri inşaatında göçük olduğuna ve Nadir Kekilli adlı
işçinin göçük altında kaldığına ilişkin
açıklaması
OKTAY
VURAL (İzmir) Sayın Başkan, efendim, gerçekten önemli bir
konuyu görüşüyoruz ama bir ibretlik husus: Şu anda, biz bu
yasayı görüşürken, Türkiye Büyük Millet Meclisinin atık su
gideri yapılan inşaatında göçük olmuş ve Nadir Kekilli
göçük altında şu anda. Bundan ibret alınmasını, bu
insanların hayatının korunması için bu kanunun ibretlik
olarak, değerli milletvekillerinden onları düşünerek geçirilmesi
gerektiğini istirham ediyorum. Bu konuda, partilerden, hiç olmazsa
komisyon üyesi arkadaşlarımızın şu anda buradan bu
göçüğün altında olan vatandaşımızın yanına
gitmesi konusunda partilerimizden birer milletvekili arkadaşın bu
olaya muttali olmalarını, bu konuda partilere
çağrımızı yapmayı ifade etmek için söz aldım.
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Biz
de geçmiş olsun dileklerimizi bildiriyoruz.
SÜLEYMAN
ÇELEBİ (İstanbul) Biz burada konuşurken Birisi ölecek. dedik
biraz önce Sayın Başkan.
OKTAY
VURAL (İzmir) Evet, Sayın Çelebi demişti.
VII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
3.- İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu
Tasarısı ile Erzincan Milletvekili Muharrem Işıkın;
Meslek Hastalıkları ve İşçi Sağlığı
Kanun Teklifi ile Avrupa Birliği Uyum Komisyonu ve Sağlık, Aile,
Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu Raporları (1/605,
2/490) (S. Sayısı: 277) (Devam)
BAŞKAN
Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına Mehmet Domaç, İstanbul
Milletvekili.
Buyurun
Sayın Domaç. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
AK
PARTİ GRUBU ADINA MEHMET DOMAÇ (İstanbul) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; 277 sıra sayılı İş
Sağlığı ve Güvenliği Kanunu Tasarısı
hakkında AK PARTİ Grubu adına söz almış bulunuyorum.
Sizleri saygıyla selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, ülkemiz, son on yılda önemli dönüşüm
göstermiştir, dinamizmiyle sanayisi, ekonomisi gelişmiş,
dünyanın 16ncı büyük ekonomisi konumuna yükselmiştir. Türkiye,
gelişmiş ekonomilerin krizlerle boğuştuğu bu dönemde
gelişimi ve istikrarlı büyümesiyle dünya kamuoyunun dikkatlerini
çekmektedir. Çalışma hayatında işverenlerin
uluslararası pazarda rekabet gücünün artması, diğer yandan
çalışanların sağlığının ve
güvenliğinin sağlanması sürdürülebilir ve
sağlıklı bir ekonomik büyüme için vazgeçilmezdir. Türkiye'nin
hızlı gelişimi ve dünyanın lider ülkeleri arasına
girmesine rağmen, iş sağlığı ve güvenliği
alanında gelişmiş ülkelere kıyasla eksikliğimiz
olduğu hepimizin farkında olduğu bir durumdur.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; ekonomik alanda gelişmiş
ülke denildiğinde, sadece belirli bir büyüklüğe sahip ülke
değil, aynı zamanda iş sağlığı ve
güvenliği alanında gereken önlemleri almış,
çalışanların yaşam hakkını her şeyin önünde
gören ülkeler akla gelmektedir. İş sağlığı ve
güvenliği konusu, sadece iş yeri ve çalışan düzeyinde
değil, ülke ekonomisini, insanlarımızın refahını,
toplumun tamamını doğrudan ilgilendiren, aynı zamanda
ulusal ve uluslararası düzeyde ele alınması gereken bir
önceliktir.
Bugün
Genel Kurulun gündeminde olan İş Sağlığı ve
Güvenliği Kanunu Tasarısı çalışma hayatında
mevcut önemli eksikliğimizi giderecek, uluslararası platformda
karşımıza çıkan bu eksikliğin ortadan
kalmasını sağlayacaktır.
Yirmi
yedi Avrupa Birliği ülkesinde iş sağlığı ve
güvenliği kanunu bulunuyor, ayrıca İsviçrede, ABDde, Güney
Korede, Yeni Zelandada, Kanadada ve birçok gelişmiş Batı
ülkesinde iş sağlığı ve iş güvenliği kanunu yaşama
geçirilmiş durumda.
Görüşmekte
olduğumuz kanun tasarısı, 61inci Hükûmet Programında ve
Dokuzuncu Kalkınma Planında -2012- öngörülmüş, 155 ve 161
sayılı ILO sözleşmeleri, Avrupa Birliği direktifleri,
Avrupa Sosyal Şartına paralel olarak hazırlanmıştır.
İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu
Tasarısı yasalaşınca ülkemizdeki çalışma
hayatında önemli eksiklikleri giderecek, Türkiye'nin sadece ekonomik
büyüklüğüyle değil, çalışanlarına verdiği önemle
de dünyanın gelişmiş ekonomileri arasında yer almasına
katkı sunacaktır.
Sayın
milletvekilleri, ILO kaynaklarına göre, biraz önce Sayın Çelebi de
bahsetti, dünyada her yıl 1 milyon kadın ve erkek iş
kazaları ve meslek hastalıkları dolayısıyla
hayatını kaybetmektedir. Yine aynı kaynaklara göre her yıl
250 milyon insan iş kazaları, 160 milyon insan ise meslek
hastalıkları sonucu ortaya çıkan zararlara maruz
kalmaktadır. Türkiyede her gün 172 iş kazası olmakta, 4
kişi iş kazası nedeniyle yaşamını kaybetmektedir
ve 6 kişi ise sürekli iş göremez hâle gelmektedir.
İş
kazası ve meslek hastalıkları nedeniyle ortaya çıkan
maliyet, görünür ve görünmeyen maliyetlerin toplanmasıyla
bulunmaktadır. Maddi kayıplar ülkelere göre farklılık
göstermekle birlikte, gayrisafi yurt içi hasılalarının yüzde 5i
ile 3ü arasında değişmektedir. İş kazası ve
meslek hastalıkları maliyetleri üzerinde ülkemizde yapılan
çalışmalar sonucunda, Türkiye'nin bu alanda yıllık 7 milyar
Türk lirası değerinde bir kaybı olduğu öngörülmektedir. Bu
rakamlardan da anlaşılacağı üzere, iş kazaları ve
meslek hastalıkları sonucu maddi ve manevi kayıplar hem ülke
ekonomisi açısından önemli boyutlara ulaşmakta hem de ailelerin
yaşadığı, telafisi mümkün olmayan derin acılar tüm
toplumun vicdanını sızlatmaktadır.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; kişinin çalıştığı
iş nedeniyle sağlığını kaybetmesine asla izin
verilemez. Çağdaş ülkelerde olduğu gibi, sağlıklı
iş ortamının geliştirilmesi, sağlığın korunması,
çalışanların ve işverenlerin eğitilmesi,
bilinçlendirilmesi, gerekli güvenlik önlemlerinin alınması vazgeçilmezdir.
Yapılan
araştırmalar iş kazalarının yüzde 50sinin
kolaylıkla önlenebilecek kazalar olduğu, yüzde 48inin sistemli bir
çalışmayla önlenebileceği, yüzde 2sinin de
önlenemeyeceğini ortaya çıkarmıştır. Bu da bizlere
iş kazalarının yüzde 98inin önlenebileceği gerçeğini
ortaya koymaktadır. İş kazasında kaybettiklerimizi
engellenebilir nedenlerden dolayı kaybettiğimizi biliyoruz.
İnsan hayatının önlenebilir nedenlerle kaybedilmesi, bizlere,
tüm topluma ve işverenlerimize önemli sorumluluklar yüklemektedir.
Çalışma hayatına atılan
vatandaşlarımızın sağlığını ve
güvenliğini sağlamak, vicdanlarımızın kabul
etmeyeceği iş kazalarını ve meslek hastalıklarını
önlemek şu anda bizlerin sorumluluğundadır. Onun için bu kanun
tasarısının Genel Kurulda kabulünde hepimizin desteği
önemlidir.
Saygıdeğer
milletvekilleri, çalışanların mesleklerini icra ederken
sağlık ve güvenlik endişesinden uzak bir ortamda iş
görmeleri, verimliliğin yanında sağlıklı ve huzurlu
bir toplumun oluşmasında temeldir. İş yerlerinde işin
sağlıklı ve güvenli bir ortamda yapılması için
işyerinin tasarımından başlayarak inşasına,
yerleşim düzeninden iş yapımı sırasında tüm
süreçlerde bilimsel ve teknolojik gelişmeler dikkate alınarak
önceliğin iş sağlığı ve güvenliğine
verilmesi gerekmektedir.
Görüşmekte
olduğumuz kanun tasarısı ile işle bağlantılı
olan ya da işin yürütümü sırasında ortaya çıkan kaza ve
yaralanmaların, çalışma ortamında bulunan risklerin
önlenmesi, önlenemeyen risklerin ise asgari seviyeye indirilerek
sağlıklı ve güvenli bir çalışma ortamının
sağlanması amaçlanmaktadır.
Günümüzde işçi ve
iş yeri tanımında yaşanan değişimler dikkate
alındığında, işçinin İş yerine ve
işverene bağlı olarak ücret
karşılığında çalışan kişi. olduğu
biçiminde tanımın yetersiz kaldığı ortaya
çıkmaktadır. Kanun tasarısı ile işçi değil çalışan
kavramı getirilmektedir. Çalışan kavramı, farklı
statülere sahip geçici, kısmi, tam zamanlı tüm
çalışanları kapsamaktadır. Bu sayede artık kamu dâhil
tüm çalışanlar iş sağlığı ve
güvenliğiyle ilgili hizmetlerden yararlanacaktır.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; çalışanların iş
yerinden ve yaptıkları işten kaynaklanan tehlike ve risklere
karşı sağlıklarının korunması ve
güvenliklerinin sağlanması işverenlerin genel
yükümlülüğüdür. Ancak, iş güvenliği konusunda tüm tedbirlerini
almış iş yerlerinde dahi iş kazaları görülmesinin en
önemli nedeni, iş güvenliği kültürünün olmaması, iş
sağlığı ve güvenliği konusundaki kurallara uyulmamasıdır.
İşe
başlama eğitimi almadan istihdam edilen çalışanlarda
iş kazası görülme oranının fazlalığı
istatistiki verilerden anlaşılmaktadır. İş
kazalarına neden olan işe yeni başlama, çalışma yeri
ya da iş değişikliği, iş ekipmanının
değişmesi hâliyle yeni teknoloji uygulanmasından doğan
mesleki acemiliğin giderilmesi eğitimle mümkün olup bu eğitimin
verilmesi görevi işverene yüklenmiştir.
Kanun
tasarısıyla, işe yeni alınanlar ve diğer
çalışanlar yapacakları ya da yaptıkları işlerin
riskleri konusunda bilgilendirilerek, iş yerinde sağlık ve
güvenliklerini sağlanmayı amaçlayan eğitimlerden geçirilmesi
düzenlenmekte, böylece iş yerinde iş sağlığı ve
güvenliği kültürünün oluşturulması hedeflenmektedir.
Değerli
milletvekilleri, kanun tasarısında önemli düzenlemeler arasında
iş yeri hekimleri ve iş güvenliği uzmanları başta
olmak üzere işverenlerin profesyonel yardım almasıyla ilgili
değişimler bulunmaktadır. İş
sağlığı ve güvenliğinin çok disiplinli ve
kapsamlı bir alan olması ve bilgi birikimi, uzmanlaşma ve ekip
çalışmasını gerektirmesi nedeniyle işverenlere
profesyonel yardım ihtiyacı doğuyor olması
kaçınılmazdır.
İş
yerlerinde karşılaşılan sorunların başında
iş sağlığı ve güvenliği alanında
yetişmiş insan gücünün eksikliği gelmektedir. Kanun
tasarısıyla çalışanların sağlık ve
güvenliği açısından çalışma ortamlarının
iyileştirilmesi amacıyla iş yeri hekimi, iş güvenliği
uzmanı ve iş yeri hekimi dışındaki diğer
sağlık personeli gibi iş sağlığı ve
güvenliği personellerinden yararlanmaları bu hizmetin teminiyle
ilgili modeller ve iş sağlığı güvenliği
profesyonellerinin yetki ve sorumlulukları düzenlenmektedir. Bu
düzenlemeleri şöyle sıralamak mümkün:
Bütün
çalışanlar sayı sınırlaması ve iş yeri
türüne bakılmaksızın, kamu çalışanları da dâhil
olmak üzere, iş yeri hekiminden ve iş güvenliği uzmanından
yararlanma hakkı kazanmaktadır.
İş
yeri hekimi ve iş güvenliği uzmanlarına iş yerinde
alınması gereken tedbirleri işverene yazılı olarak
bildirme ve bildirilen hususlardan hayati tehlike arz edenlerin işveren
tarafından yerine getirilmemesi hâlinde Bakanlığın yetkili
birimine bildirme yükümlülüğü getirilmektedir.
İş
yeri hekimi ve iş güvenliği uzmanlarının iş
sağlığı ve güvenliği hizmetlerinin yürütülmesindeki
ihmallerinden dolayı hizmet sunumları işverene karşı
sorumlu oldukları kanun hükmü olarak düzenlenmiştir.
İş
kazası veya meslek hastalığı sonucu ölüm meydana gelen
iş yerinde bu ölümde ihmali tespit edilen iş yeri hekimi veya iş
güvenliği uzmanının yetki belgesi askıya
alınabilecektir.
İş
sağlığı güvenliği profesyonellerinin mesleki
bağımsızlığı ve etik ilkelere uyma
zorunluluğu ilk defa kanunla düzenlenmektedir.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; kanun tasarısıyla
getirilen en önemli değişikliklerden birisi de tehlike
sınıfları ve risk değerlendirmesi temelli koruyucu,
önleyici bir yaklaşımdır. Uluslararası uygulamalar ve
özellikle Avrupa Birliği mevzuatında yer alan risk bazlı
yaklaşım temelli olan risk değerlendirmesi kavramı iş
yerinde var olan ya da dışarıdan gelebilecek tehlikelerin belirlenmesini,
risklerin analiz edilerek derecelendirilmesini ve kontrol tedbirlerinin
kararlaştırılması amacıyla yapılması gerekli
çalışmaları içermektedir.
İş
yerleri az tehlikeli, tehlikeli, çok tehlikeli olarak
sınıflandırılmaktadır. Çok tehlikeli sınıfta
yer alan maden işletmeleri, inşaat, metal, mobilya üretimi, kimya
sektörü ile tersaneler ya da büyük endüstriyel kazaların
oluşabileceği iş yerlerinde risk değerlendirmesi
yapılmaması işi durdurma sebebi sayılacaktır.
Değerli
milletvekilleri, iş sağlığı ve güvenliği
sağlanması ile meslek hastalıklarıyla mücadele konusunda
üzerinde önemle durulması gereken iş yerlerimiz küçük ve orta ölçekli
işletmelerdir. Türkiye'de iş yerlerinin yüzde 99,7si 1 ve 49
kişi arasında istihdam sağlayan KOBİlerden oluşmakta
olup, çalışanların yüzde 83,8i bu iş yerlerinde istihdam
edilmektedir. İş kazalarının ise yüzde 83ü KOBİlerde
meydana gelmektedir. KOBİlerin yönetsel ve finansal
imkânsızlıkları nedeniyle iş sağlığı ve
güvenliği konusunda yeterince önlem alamadıkları uzmanların
vurguladıkları hususların başında yer almaktadır.
Tasarıyla,
kamu kurum ve kuruluşları hariç 10dan az çalışanı
bulunan tehlikeli ve çok tehlikeli sınıfta bulunan iş yerlerinde
görev yapacak iş yeri hekimi ve iş güvenliği uzmanı ve
diğer sağlık personelinin vereceği hizmet bedellerinin
Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından kaynak aktarılarak
karşılanması düzenlenmekte, kurulacak olan sağlık
güvenlik merkezleri, ortak sağlık ve güvenlik merkezleri ile iş
sağlığı ve güvenliği hizmetlerinin KOBİler
tarafından finanse edilmesi konusunda kolaylıklar
sağlanmaktadır.
Değerli
milletvekilleri, iş kazaları ve meslek hastalıklarıyla
mücadele konusunda önemli engellerden birisi de yeterli kayıt
tutulmaması ve istatistiki bilgi eksikliğidir. Kanunla, iş
kazaları ve meslek hastalıklarının tespit edilmesi, takibi
ve önlenebilmesi için artık çalışanların tamamına
sağlık gözetimi zorunluluğu getirilmiştir. Ayrıca,
işe girişlerde çalışanın iş yeri hekimi
tarafından görülmesi ve sağlık raporunun düzenlenmesi zorunlu
hâle gelmektedir. İşverene, iş kazalarını ve meslek
hastalıklarını tek bildirim esasıyla iş kazaları
için rapor hazırlama zorunluluğu getirilmektedir. Sağlık
kuruluşlarına intikal eden iş kazası ve meslek
hastalıkları vakalarını bildirme yükümlülüğü
getirilmektedir. İş yeri hekimi ya da sağlık hizmeti
sunucularına meslek hastalığı ön tanısı koyma ve
Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından yetkilendirilen sağlık hizmeti
sunucularına sevk etmelerine imkân tanınmıştır. Bu
düzenlemeyle, iş yerinde çalışan ilk muayene etme imkânına sahip olan iş
hekimi ile sağlık hizmet sunucularına meslek
hastalığı ön tanısı koyma yetkisi verilmektedir.
Böylece, yılda en az 40 bin civarında olan meslek
hastalığı vakalarının tespit
sayılarının artırılması hedeflenmektedir.
Saygıdeğer
milletvekilleri, iş yerlerinde iş sağlığı ve
güvenliğiyle ilgili konularda çalışanların doğrudan
temsil edilmesinin sağlanması ve bu temsilin
çalışanların kendi aralarından biri olmasının
temini için, Avrupa Birliği direktiflerine uygun olarak İş
sağlığı ve güvenliği çalışan temsilcisi
tanımı yapılmıştır. Bu düzenlemeyle, iş
sağlığı ve güvenliği konularında iş yerinde
çalışanların görüşlerinin alınması ve
katılımlarının sağlanması düzenlenmektedir.
İş
sağlığı ve güvenliğiyle ilgili yapılan
çalışmaların başarılı olmasında en önemli
aktörlerden birisi aynı zamanda çalışmaların büyük ölçüde
uygulayıcısı çalışanlar olup, alınan tedbirlerin
çalışanlarca benimsenmemesi ve sürekliliğin
sağlanmaması gelmektedir. Bu sayede çalışanların
iş sağlığı ve güvenliği konularında
çalışmalara müdahil olma imkânı ve yönetime katılma hakkı
getirilmektedir.
Değerli
milletvekilleri, kanun tasarısıyla, geçici iş ilişkisiyle
işverene gelen çalışanlara da İş
Sağlığı ve Güvenliği Kanunu konusunda işveren
tarafından bilgilendirilme yükümlülüğü getirilmektedir.
Çalışanların yükümlülükleri özel olarak düzenlenmektedir.
Ulusal
İş Sağlığı ve Güvenliği Konseyinin
çalışma esasları kanuni dayanağa
kavuşturulmaktadır.
Birden
fazla iş yerinin bulunduğu iş merkezleri, iş hanları,
sanayi bölgeleri ve siteleri gibi yerlerde iş sağlığı
ve güvenliği yönünden koordinasyon sağlanması zorunluluğu
getirilmektedir.
Hayati
tehlikenin tespitinde işin durdurulması şeklinde bir düzenlemeye
gidilmektedir.
İlkyardım,
yangınla mücadele, kişilerin tahliyesi, ciddi ve yakın tehlike
gibi acil durumlar için önceden planlama ve hazırlık yapma
şartı getirilmektedir.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; görüşmekte olduğumuz kanun
tasarısı Türkiyedeki çalışma hayatının, ülke
ekonomisinin en önemli noksanlarından biri olan iş
sağlığı ve güvenliği sorunuyla mücadele konusunda çok
önemli bir adımdır. Ülkemizde çalıştığı
kurum, iş yeri, sektör, çalışanın statüsü ve iş
yerindeki çalışan sayısı gibi sınırlamalara
bakılmaksızın, artık her bir çalışan,
sağlık ve iş güvenliği koruması altına
alınmaktadır.
Yasanın
yürürlüğe girmesiyle beraber, ilerleyen yıllarda, iş
kazaları ve meslek hastalıklarından arınmış,
iş barışı sağlanmış, ekonomisi ve refah
seviyesi daha da yükselmiş bir Türkiye diliyor, sizleri saygıyla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Şimdi,
şahsı adına söz isteyen Candan Yüceer, Tekirdağ
Milletvekili. (CHP sıralarından alkışlar)
CANDAN YÜCEER
(Tekirdağ) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; böyle
önemli bir yasayı, bu saatte, bu kadar az sayıda milletvekiliyle,
boş bir Genel Kurulla incelememiz, konuşmamız, bu yasaya
verdiğimiz önemin bence en önemli göstergesi. Bundan sonra söyleyecek bir
söz bulamıyorum.
Ama, tabii ki kanun
tasarısını görüşmeye geçmeden önce de ülkemizdeki
çalışma hayatına, iş sağlığı, iş
güvenliği manzarasına bir bakmamız gerektiğini
düşünüyorum. ILOnun rakamlarına göre, Türkiyede her gün, bugün, 176
tane iş kazası meydana geldi, her gün. Dün 4
çalışanımız hayatını kaybetti. Şu an, bugün,
4 çalışanımız hayatını kaybediyor ve maalesef
biraz önce öğrendik ki, buradaki bir emekçi kardeşimiz, Meclis
çatısı altında, iş kazasında göçük altında
kaldı.
RECEP ÖZEL (Isparta)
Mecliste değil
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
Hemen dışında, hemen dışında
CANDAN YÜCEER (Devamla)
Fark etmez, Meclisin içinde, Meclisin dışında ama bu, bu
göstergelerin bir gerçeğin yansıtması. Biz ona acil şifa
diliyoruz. Umarım hayatını, yaşamını
kaybetmeyecektir.
Evet, 6
çalışanımız, işçimiz, sürekli iş göremezlik
raporu alıyor. Türkiye çalışma hayatındaki manzara, her
yıl oluşan binlerce kaza, ölüm, yaralanma, sakatlanma, maddi
kayıplar, onanmaz, onarılamaz manevi kayıplar, ödenmek zorunda
kalınan milyarlarca dolarlar ve sağlık harcamaları.
Çalışma hayatında huzur yok, çalışma koşulları
ne insanca ne güvenli ne de sağlıklı. Daha fazla kâr
amacıyla daha esnek, kuralsız, kayıtsız, uzun
çalışma süreleri, taşeronlaşma, üretim ve ürünün
güvenliğinin öncellenip emeğin ve sağlığın,
sağlıklı olma hakkının gasbedildiği bir süreci
biz her ölümde daha da acı bir şekilde yaşıyoruz. Türkiye,
söz konusu adaletsizlik olunca, eşitsizlik olunca, ölüm olunca
biliyorsunuz- 1inci sıraları, ilk üç sırayı
bırakmıyor. İş kazalarında da Avrupada 1inci
sıradayız, dünyada 3üncü sıradayız.
Ülkemizde SGK
tarafından tutulan istatistikler 5510 sayılı Sosyal Sigortalar
ve Genel Sağlık Sigortası Kanununa tabi olarak
çalışan işçileri kapsamakta. SGK verileri yalnızca
sigortalıları kapsadığı ve sigortalı
sayısının da yaklaşık 10 milyon kişi olduğu,
buna karşın toplam istihdam edilen çalışan
sayısının 22,5 milyon kişi olduğu düşünülürse,
gerçekte iş kazası ve meslek hastalıklarının ve
iş kazasına bağlı ölümlerin çok daha fazla olduğu
gerçeği hepimizin kabulüdür. Resmî istatistiklere göre her geçen yıl
iş kazaları nedeniyle ölümlerin arttığı, özellikle son
on yılda 11 bine yakın işçinin öldüğü ülkemizde,
aslında İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu
Tasarısı serüveni sadece yatıp kalkıp Avrupa
Birliğine girdik giriyoruzu konuştuğumuz günlere, 2005e,
Avrupa Birliğine tam üyelik için başvurduğumuz günlere
uzanıyor. Müzakere süreciyle birlikte tabii ki iş
sağlığı, iş güvenliği konusunda uyum
çalışmalarına da başlamış olduk, çünkü müzakere
süreci Avrupa Birliği ve ILO normlarına uyum sağlama
zorunluluğu getiriyordu. 2006daki taraflara gönderildi, 2008de, 2010da,
2011 ve son olarak iş kazalarını çok yoğun olarak
yaşadığımız bugünlerde Türkiye Büyük Millet Meclisine
sunuldu. Bu süreç tamı tamına yedi yıl sürdü. Bu yedi yılda
binlerce işçimiz öldü, hayatını kaybetti, onarılamaz manevi
kayıplar yaşandı. Bu yasa bugüne kadar neden
çıkarılmadı ve tasarı bu hâliyle iş
sağlığı, iş güvenliğini sağlayabilecek mi,
onlara bu ortamı sunabilecek mi, geliştirebilecek mi ve en önemlisi
iş kazaları ve meslek hastalıklarını önleyebilecek mi?
Ben üzülerek ifade ediyorum ki hayır. Yedi gün değil, yedi ay değil,
tam yedi yıl boyunca üzerinde çalışılan bu tasarıda
sosyal taraflar, meslek odaları, sendikalar, işverenler bir kez
değil, birçok kez dinlenmesine rağmen, tüm sosyal tarafları
politika üretmek adına bir araya getirdiğini iddia eden Hükûmet,
sosyal tarafların taleplerini ve önerilerini ve biz Cumhuriyet Halk
Partililerin önergelerine kulaklarını tamamen tıkayarak önümüze
getirilen yasa bizim yaralarımıza merhem olacak nitelikte değil.
Komisyonumuza
gelen yasa tasarısının görüşmeleri esnasında da usul açısından
oldukça sıkıntı yaşadık. Konu iktidar ve muhalefet
anlayışına indirgendi, toplum ve çalışanların
hâlihazırda yaşadığı can yakıcı
sorunların çözümü ve kalıcı düzenlemelerin
tartışılması ve ortak akılla teknik olarak
tartışmak yerine, farklı saikler ve amaçlar devreye girdi, öyle
ki sunduğumuz hemen hemen hiçbir teklif dikkate alınmamış,
sayısal çoğunluğa dayalı bir anlayış ve önerinin
kimden geldiğine bakan bir yaklaşım alınan kararlara hâkim
olmuştur.
Yasama
döneminin başından beri katıldığımız tüm
komisyon toplantılarında, görüşmelerinde hâkim olan
anlayış, üzülerek ifade ediyorum, bu ve bir kez daha
tekrarlıyorum ki bugün çok önemli bir yasayı görüşüyoruz, önemli
olan doğrunun, çözümün kimden geldiği değil, bu doğruda
hepimizin buluşması. Pek çok düzenlemede olduğu gibi İSGK
yasa tasarısının görüşmelerinde de bir kez daha
görülmüştür ki amaç toplumun, yurttaşların korunması
değil, serbest piyasa ekonomisi ve sermaye seviciliğidir. İnsan
hayatının değeri sermayenin gerisinde kalmaya devam ediyor. Oysa
dünya üretiminde zenginliklerin artırılmasında en büyük paya
sahip olan işçiler, bunu yaparken sadece emeklerini değil, özellikle
ülkemizde hayatlarını da ortaya koyarlar; uğruna
hayatlarını koydukları üretimden ise çok az pay alabilirler.
Şöyle bir toplum düşünün, yüzde 80i kazanılan toplam gelirin
yarısından daha azını alırken yüzde 20si toplam
gelirin yarısından daha fazlasını kazanıyor. Bunun
adı artık gelir dağılımındaki eşitsizlik
değil, bunun adı emekçinin sömürülmesi, bunun adı 21inci
yüzyıl köleliğidir.
Anladığımız
şudur ki, Türkiye ekonomisi işçinin hayatı üzerinden bir
büyümeyi hedefliyor. Biz, işçinin ezilerek hayatı pahasına böyle
bir ekonomik büyümeyi reddediyoruz. Bizim için insan onuruna yaraşır
bir şekilde sağlıklı ve mutlu yaşamak, herkesten önce
emekçinin ve üretenin hakkıdır ama ne yazık ki
doğmamışı, cenini korumayı kendisine görev bilenler,
iş işçiye, ücretliye, emekçiye gelince birden bu korumacı
anlayışlarını unutuveriyorlar.
Değerli
arkadaşlar, değerli milletvekilleri; sorunun esası mevzuat
yetersizliği değil, sorunun esası ayrı bir yasanın,
müstakil bir yasanın olmaması da değil. Çünkü bildiğiniz
gibi, uyguladığımız İş Sağlığı
ve İş Güvenliği Mevzuatı bu alandaki tedbirleri almak ve
uygulatmakla işverenleri, alınan tedbirleri denetlemekle ve
alınması gerekenleri belirtmekle devleti ve alınan tedbirlere
uymakla işçileri yükümlü kılmaktadır. Dolayısıyla,
uluslararası sözleşmeleri imzalamak, yasaları koymak önemli
ancak bunlardan daha önemlisi bunu uygulayabilmek.
Yasaları
yapıyoruz, sözleşmeleri imzalıyoruz ama daha sonra ne
yapıyoruz? Bunları kendimize uydurmaya çalışıyoruz.
Yasaların, sözleşmelerin bir an önce kararlı bir şekilde
uygulanması ve toplumun bilinçlendirilmesi lazım.
Dolayısıyla, sendikasızlığın,
taşeronlaşmanın, kayıt
dışılığın geçerli bir politika olarak
benimsenmeye devam edildiği bu tasarıda iş
sağlığı, iş güvenliğine ilişkin
yapılacak her şey, söylenecek her söz çalışma
yaşamında karşılığını
bulamayacaktır.
Ben,
sorumluluktan kaçınarak, sorumluluğu ondan alıp buna vererek
bunun sağlanmayacağını düşünüyorum. Kimse görevden,
sorumluluktan kaçmayacak; herkes payına düşen sorumluluğu
yapacak. Bu alanda yapılacak yasanın uzlaşarak
çıkarılması için biz çok çaba gösterdik ama ne yazık ki
toplumun geniş kesimlerinin çıkarlarına uzlaşma
arayışımız karşılık bulmadı. Oysa, bu
alanda politika belirlenmesinde idari, bürokratik mekanizmanın ve iktidar
ilişkileri yerine geniş, toplumsal katılımla
oluşturulan bağımsız bir konseyin etkin olmasının
sağlanması hâlinde ortak aklın bulunması çok daha kolay
olacaktır.
İSGK
hizmetlerinin iş yerinde ve o iş yerinde çalışıyor
olan kişiler tarafından sunulması asılken, maalesef bu
tasarıyla
Çünkü mevcut mevzuatta
50 işçinin üzerinde çalışanı olan işletmeler
iş yerinde sağlık birimi oluşturmak ve
çalıştırmakla yükümlü. Ancak tasarıda bu sınır
kaldırılarak bütün iş yerlerinin dışarıdan hizmet
almasına yönelik bir düzenleme yapmış ve iş yeri hekiminin
tam süre çalışması zorunlu iş yerlerinde sadece
sağlık birimi oluşturulmasını belirtmiş.
İş
sağlığı, güvenliği hizmetlerinin ortak
sağlık güvenlik biriminden satın alınması, iş
yeri hekiminin, iş güvenliği uzmanının iş yerinin
dışına çıkarılması, bu hizmetlerin
niteliğinin ve kalitesinin düşmesine, aksamasına neden olur.
İşletmelerde sağlık birimlerini kaldırıp iş
yeri hekimini, iş güvenliği uzmanını işletme
dışına çıkarmak, bu tasarının adından da
amacından da uzak bir yaklaşımdır ve mevcut durumdan çok
daha gerilere götürmek, hatta başladığımız noktaya
dönmektir.
Değerli
arkadaşlarım, ben, özellikle taşeronlaşmanın,
sendikasızlaşmanın, kayıt
dışılığın, uzun çalışma sürelerinin
önüne geçilmeden, geçmeyi istemeden bu tasarının amacına
ulaşamayacağını belirtiyorum, hepinize sevgi ve
saygılarımı sunuyorum. (CHP ve MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Çalışma
ve Sosyal Güvenlik Bakanı Sayın Faruk Çelik söz istemişlerdir.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
ÇALIŞMA
VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; çalışma
hayatının en önemli gündem maddelerinden biri olan ve
yıllardır yasalaşmasını beklediğimiz çok önemli
bir tasarıyı görüşüyor olmaktan gerçekten büyük memnuniyet
duyuyorum ve bu tasarının bu ana gelmesinde Bakanlık bürokratlarımızın
ve Bakanlık bünyesinde sosyal tarafların ve akabinde de alt
komisyonda, tali komisyon olarak Avrupa Birliği Komisyonunda ve ana
komisyon olarak Sağlık, Çalışma, Aile ve Sosyal
İşler Komisyonunda ve bugün de Genel Kurulda siz değerli parti
gruplarının sözcülerinin veya söz alacak olan arkadaşların
katkılarıyla yasalaşacak olmasından dolayı büyük
memnuniyet duyduğumuzu ifade ediyorum. Katkı sağlayan bütün
kesimlere ve siz değerli milletvekili arkadaşlarıma
teşekkür ediyorum.
Değerli
arkadaşlarım, sanayileşmenin gelişmesi, üretim ve
araçlarının çeşitlenmesi, çalışanları yeni
risklerle karşı karşıya bırakmıştır.
Bundan dolayı iş sağlığı ve güvenliği konusu
her dönem olduğu gibi günümüz dünyasında da, günümüz endüstriyel
ilişkilerinde de son derece önemli bir konu
başlığıdır. Bu sorun yalnız ülkemizin sorunu
değil. Burada arkadaşlar rakamlar veriyorlar, bu rakamların ne
derece doğru olduğu da tartışılır.
İZZET
ÇETİN (Ankara) Sizin açıkladığınız rakamlar
Sayın Bakan onlar.
ÇALIŞMA
VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Devamla) Şimdi, bu
sorun dünyanın sorunu, bütün endüstriyel ilişkilerde var olan bir
sorun. Dolayısıyla Türkiyede, 1990dan bugüne
baktığımız zaman, iş sağlığı,
güvenliği konusunda pozitif bir seyrin yani iş kazalarında ve
meslek hastalıklarında bir azalma olduğu görülüyor. Rakam
verecek olursak, 2000, yani son yıl içerisinde iş yeri
sayısında yüzde 97lik bir artış, çalışanlarda
yüzde 111lik bir artış olmasına rağmen iş
kazalarında, meslek hastalıklarında yüzde 4,3lük bir
azalış olmuştur.
İZZET
ÇETİN (Ankara) Uzmanlar yanlış vermiş o zaman.
ÇALIŞMA
VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Devamla)
Bir başka ifadeyle:
100 bin işçide, ölümlü vakalara baktığımız zaman, on
yıl önce 16,8 düzeyinde yani 100 binde yaklaşık 17 kişi
iş kazalarında hayatını kaybederken, bugün bu 9,6 düzeylerindedir.
Bu bir iyileşme mi? İyileşme ama oran yüksek mi?
Arkadaşlar, açık söylememiz gerekiyor, bu oran çok yüksek bir oran.
Neye göre çok yüksek? Öyle gelişmiş ülkeler var ki iş
kazaları yüzde 1 düzeylerinde, yüzde 1in altına doğru çekmeye
başlamışlar ama genel ortalamaya baktığınız
zaman, gelişmiş olan ülkelerde yüzde 2 ile 4 arasında iş
kazaları bugün kabul edilebilir oranlarda ama Türkiyede bu 9,6 düzeyinde.
Şimdi,
burada Efendim, dünyada bu alanda 3üncü sıradayız iş
kazaları açısından. Bu doğru değil arkadaşlar.
Yani bizim rakam alabildiğimiz dönemler, yıllar itibarıyla olaya
baktığınız zaman, böyle bir tablo yok. Yani Çin bizden
kötü, Meksika bizden kötü, Hindistan bizden kötü. Kaldı ki Çinden bir
veri mi var? Yok. Hindistandan bir veri mi var? Yok. Orta Doğu
ülkelerinden bir veri mi var? Afrika ülkelerinden bir veri mi var ki Türkiyeyi
getirip en olumsuz 3üncü sıra ülkesi olarak burada
konuşlandırıyoruz? Hele bizim, milletvekili olarak bunu hiç
yapmamamız gerekiyor. Yani bu veriler elde olur sağlıklı
bir şekilde ve dersiniz ki: Şu, iki kere ikinin dört ve Türkiye bu
anlamda olumsuz ülkelerin ilk üçünde yer almaktadır. diye söylenebilir.
Ama bu saydığım gibi, hangi Afrika ülkesinden veri
aldınız, hangi Orta Doğu ülkesinden ve bu anlamda gelişmekte
olan ülkeler içerisinde, üçüncü dünya ülkeleri diye ifade ettiğimiz
Hindistan ve buna öncülük yapan Çinin verileri mi var elimizde ki böyle bir
tablo ortaya koyuyoruz? Bu, doğru olmadığını ifade
ediyor.
MEHMET
HİLAL KAPLAN (Kocaeli) Bizim veriler de sağlıklı
değil Sayın Bakan.
İZZET
ÇETİN (Ankara) Sizde yok belki ama dünyada pek çok ortak kurum var.
Çalışma örgütünün rakamları onlar.
ÇALIŞMA
VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Devamla) Şimdi, tabii
ki değerli arkadaşlar, bu yasa, gerçekten geç kalmış bir
yasadır. Aynen katılıyorum burada ifade eden arkadaşlara.
Bu yasa, aslında, 2007 yılında, yine, daha önce de bakan
arkadaşlarımız döneminde, iktidarımız döneminde çok kez
gündeme geldi. Ama o dönemde de Bakanlar Kurulunda görüşmüş, Parlamentoya
taşıyamadığımız bir yasa idi. Netice
itibarıyla, bugün huzurlarınıza gelmiş bulunuyor gecikmeli
de olsa.
Yasa
çıktı. Her şey bitti mi? Yasa her şeyi çözecek mi?
Yasanın ne getirdiğini biraz sonra maddeler hâlinde hiç de karamsar
olmaya gerek olmadığını ifade etme adına ifade
edeceğim, söyleyeceğim. Yani hayal kırıklığı
şeklinde ifade edildi burada. Hiç doğru değil. Bazı
arkadaşlarımız böyle bir yaklaşımda bulundular. Hayal
kırıklığı olur mu? Bu son derece önemli ve ciddi bir
yasa. Bu yasanın getirdiklerine baktığımız zaman çok
ciddi mesafeler alıyoruz bu anlamda, beklentilere cevap veren bir
düzenleme ama her şey yasa değil. Burada aslolan, güvenlik kültürünün
toplumumuzda oluşması son derece önemli; bir. İkincisi, tabii
güvenlik bilincinin ve toplumsal farkındalığın bu konuda
oluşmasında yasa da katkı sağlayacak mutlaka ama bu
yönleriyle çok daha önemli olduğu inancı içerisindeyim.
Şimdi burada trafik
kazalarını konuşsak, aynı şeyleri söyleyeceğiz,
aynı üzüntülü manzaraları ortaya koyacağız. Bunun çözümü
yasa mı? Bir yönüyle yasa. Mevzuatı günümüz şartlarına
uyarlayacaksınız. Çözüme dönük bir mevzuata dönüştüreceksiniz.
Ama yalnız yasayla bunu, trafik kazalarını önleyemezsiniz. Kemer
takılacaksa takılması gerekiyor, kurallara uyulması
gerekiyor. Kimin? İşverenin uyması gerekiyor, işçinin
uyması gerekiyor, sorumluların, denetim yapanların, kamunun
uyması gerekiyor. Siz bunların gereğini yerine getirirseniz o
zaman bu bahsettiğimiz kazaların minimize noktaya
dönüştüğünü görürsünüz.
Şimdi değerli arkadaşlar,
iş kazalarının yüzde 98i esas garip olan burasıdır-
önlenebilir. Hele meslek hastalıkları açısından
baktığımız zaman yüzde 100ü önlenebilir. Yani bu iki kere
ikinin dört gibi. Yani meslek hastalıklarını yüzde 100 önlemek
mümkün, iş kazalarının yüzde 98ini önlemek mümkün. Ama ne
yazık ki bu konuda gerekli önlemler alınmadığı için
tüm tarafları yani üçlü mekanizma olarak bakacak olursanız- üçlü
mekanizma içerisinde görevler gerektiği gibi yerine getirilmediği
için, herkes üzerine düşen sorumluluğu yerine getirmediği için,
bir, kamu olarak böyle bir mevzuata bütün olarak sahip
olmadığımız için kamu açısından eleştiri
yapacak olursak; uygulayıcılar açısından bakacak
olursanız, işveren daha çok kazanma uğruna çok basit önlemlerle
Bakınız 1 liralık, bir iş kazası veya iş
sağlığı açısından yapılacak olan
yatırımın geri dönüşümünün artılarını hesap
etmek mümkün değil fakat bu esirgeniyor ise veya çalışan
kardeşimiz, emekçilerimiz, çalıştığı yerde
üzerine düşen edimlerini yerine getirme konusunda eğer geri
duruyorlarsa, bunların bütününden karşımıza bu acı
tablolar çıkmaktadır. Onun için, yılda,
baktığımız zaman, ILO verilerine göre Kuveyt
büyüklüğünde, 2 milyon 200 bin kişi hayatını kaybediyor
iş kazalarında, meslek hastalıklarında. 2 milyon 200 bin. Bir
Kuveyt yok oluyor, bir Moğolistan yok oluyor, bir Kosova yok oluyor her
yıl. Yani böyle bir, dünya tabloyla karşı karşıya.
Şimdi,
insan sağlığı karşısında maddi boyutu hiç
önemli değil ama maddi boyutu olarak da baktığınız
zaman, ülkelerin gayrisafi millî hasılalarının yüzde 1i ile
yüzde 4ü arasında -gelişme durumlarına göre- bir maddi
kayıpla karşı karşıyalar ki bunlarda 600 milyar dolar
ile 2,4 trilyon dolarlık bir maddi kayıp söz konusudur. Ülkemiz
açısından baktığımız zaman yılda 7
milyarlık -eski rakamla 7 katrilyonluk- bir maddi kayıp söz
konusudur.
İşte
bu çerçevede, değerli arkadaşlar, gerek insan boyutuyla gerek -çok da
insan boyunun yanında olmasa- maddi boyutuyla
baktığımız zaman olay burada da bitmiyor. İş
sağlığı, güvenliği uygulamaları eğer yerine
getirilirse, bu uygulamaların hakkı verilirse, işletmelerin
imajı açısından iş sağlığı,
güvenliği son derece önem arz ediyor, üretim açısından önem arz
ediyor. Ürün kalitesi açısından iş sağlığı,
güvenliği ve pazar açısından -en önemlisi- son derece önemli.
Şimdi,
Çalışma Bakanlığı olarak
yaptığımız faaliyetler var. Kısaca onlardan da
bahsedecek olursak, her yıl bir hafta İş
Sağlığı Güvenliği Haftası olarak tahsis
edilmiş ve burada farkındalığı artırmak, bilinci
artırmak konusunda konferanslar, seminerler, çalışmalar
gerçekleştiriliyor. Bunun yanında, iki yılda bir
uluslararası düzeyde bölgesel konferanslar düzenleniyor. Ayrıca dünya
kongresini de geçtiğimiz yıl yine Türkiye'de gerçekleştirdik. Kitaplar,
broşürler yoğun bir şekilde, çalışanlarımıza,
endüstriyel ilişkilerimize taşınmaya
çalışılıyor.
Mevcut bu düzenleme ne
getiriyor? Bir iki konuya değinerek konuşmamı bitirmek
istiyorum.
Bu düzenleme,
getirdiğimiz bu yasa kuralcı değil, önleyici bir
yaklaşım öne koyuyor, kuralcılıktan öte önleyici bir
özelliği var.
Bu yasanın en
önemli özelliği, bütün çalışanları kapsam altına
alıyor, bütün iş yerlerini ve bütün çalışanları kapsam
altına alıyor. Bir kişi de çalışsa, ilanihaye, kaç kişi
çalışıyorsa çalışsın bunların tümünü,
kamu-özel, kapsam altına alıyor. İş yerinde
HAYDAR AKAR (Kocaeli)
Ev hizmetleri kapsam dışında ama.
ÇALIŞMA VE SOSYAL
GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Devamla) İstisna birkaç husus
var, çok şey değil.
HAYDAR AKAR (Kocaeli)
Binlerce insan ev hizmetlerinde çalışıyor.
ÇALIŞMA VE SOSYAL
GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Devamla) İnşallah, oradaki
kayıt dışılığı önlemenin de formülü var,
önümüzdeki dönemlerde o düzenlemeleri de getireceğiz, o kayıt
dışılık kalkınca zaten onlar da kapsam altına
girecekler. Yani işçi-işveren ilişkisine girince -ev
hizmetlerinde en büyük kayıt dışılık ve
kadınlarda en büyük kayıt dışılık ev
hizmetlerinde şu andaki tespitlerimize göre- bu kayıt altına
alındığı an işçi-işveren ilişkisi
doğacaktır, kayıtlılık doğacaktır ve bu
anlamdaki iş sağlığı, güvenliği açısından
da sorun çözülmüş olacaktır.
Yine, yasanın
getirdiği en önemli düzenleme, iş yerlerinde risk değerlendirmesi
zorunlu hâle geliyor. Bu çok çok önemli. Risk değerlendirilmesi
yapılmayan, özellikle tehlike arz eden işlerle ilgili risk
değerlendirilmesi yapılmamış ise bunun bildirilmesi
noktasında iş yerlerinin faaliyetinin durdurulması söz konusu
olacak.
Bunun yanında,
iş kazası, meslek hastalıklarının bildirim
zorunluluğu geliyor, sağlık kuruluşları
tarafından. Bugün, bildiğiniz gibi elimizde bazı veriler var ama
bu verilerin sağlıklılığı
tartışılıyor. Neden? Bildirim zorunluluğu
olmadığı için. Şimdi sağlık
kuruluşlarına bildirim zorunluluğu getiriliyor.
Yasa
katılımcılığı teşvik ediyor ve iş
yerlerini bu yasada az tehlikeli, tehlikeli ve çok tehlikeli iş yerleri
diye üç gruba ayırmış bulunuyoruz.
Şimdi,
değerli arkadaşlar, Türkiyede iş yeri sayısı 1 milyon
426 bin. 1 milyon 426 bin iş yerinden 28 bin iş yeri 50 üzerinde
işçi çalıştıran iş yeri. Tekrar ediyorum: 1 milyon 426
bin iş yerinden 28 bin iş yeri, 50 üzerinde işçi
çalıştıran iş yerleri. Bunu niye üzerine basa basa
söylüyorum? Bu iş yerlerinde iş sağlığı
güvenliği hizmeti alma zorunluluğu var, 50 artı
işyerlerinde yani 28 bin iş yerinde. Diğerlerinde iş
sağlığı güvenliğiyle ilgili bir düzenleme yok mu?
İşverene sorumluluk veriyor, sorumluluk yüklüyor, ama bu sorumluluk
nasıl olacak? Nasıl yerine getirilecek? Bu konuda detaylı bir
düzenleme, bir çalışma söz konusu değil, yalnız
işverene bir sorumluluk gelmiş o kadar. İşte bu yönleriyle
baktığımız zaman, 50 altı iş yerlerinin
sayısı 1 milyon 400 bin. Burada iş sağlığı
güvenliğiyle ilgili bir uzman bulundurma veya istihdam etme veya hizmet
alma durumu söz konusu değil. Kazaların yüzde 57si ise 50 altı
iş yerinde gerçekleşiyor. İşte bu düzenleme, bugüne kadar
bu kapsamı içermediği için 1 milyon 426 bin iş yerini kapsama
alan bir düzenlemedir.
Şimdi,
burada, 1 ile 9 işçi çalıştırılan iş yerlerinin
ücretlerini ise -yani iş sağlığı ve güvenliği
uzmanlarının ücretlerini- kamu karşılayacak, takriben 750 bin
iş yerinin -tehlikeli ve çok tehlikeli işyerlerinin- uzman
giderlerinin, ücretlerinin kamu tarafından
karşılanacağını ifade etmek istiyorum.
Son
olarak, meslek hastalıkları tabii çok daha önemli. Nasıl önemli
olmasın! Bakınız, ILO açıklama yapıyor, diyor ki: 2
milyon 300 bin ölüm gerçekleşiyor dünyada. Neredeyse her bir dakikada 4
kişi hayatını kaybediyor, on dakikalık konuşma
süremizde 40 kişi dünyada hayatını kaybediyor. Böyle bir tablo
var dünyada. Bu 2 milyon 300 binin 1 milyon 900 bini meslek hastalıklarından
hayatını kaybediyor, 400 bini iş kazalarında
hayatını kaybediyor. Dolayısıyla meslek
hastalıkları çok çok daha önem arz etmektedir. İşte biz,
Türkiyede, 2010 yılında, kayıtlarımıza
baktığımız zaman, dört yüz otuz üç, meslek
hastalığından dolayı hayatını kaybedeni
görüyoruz. Ama çalışan rakamıyla mukayese ettiğimiz zaman,
bildirim zorunluluğu olmadığı için, asgari 36 bin
kişinin olabileceği projeksiyonu çerçevesinde de şu anda
çalışmalarımızı sürdürüyoruz. Yani tablo bu. Bu
şeffaflığa ulaşmak için bu yasanın bir an önce
çıkması gerekiyor.
MEHMET
HİLAL KAPLAN (Kocaeli) Sayın Bakanım, meslek
hastalıklarıyla ilgili kayıtlar eksik, kayıtların
hiçbiri yok ki!
ÇALIŞMA
VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Devam) Ben size diyorum ki,
eldeki kayıt bu. Yani yanlış bir beyanda mı
bulunmamızı istiyorsunuz?
HAYDAR
AKAR (Kocaeli) Kaydı biz mi tutacağız Sayın Bakan?
ÇALIŞMA
VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Devam) Ben mevcut kaydı
söylüyorum, şu andaki kaydı. Kayıt bildirme zorunluluğu yok
diyorum.
İZZET
ÇETİN (Ankara) On yıldır iktidardasınız, niye
tutmadınız Sayın Bakan?
ÇALIŞMA
VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Devam) Efendim, şimdi,
bakın, bu düzenleme, bu yasa, inşallah tüm bu sorunlara
İZZET
ÇETİN (Ankara) On yıldır
Yani muhalefet gibi
konuşuyorsunuz burada!
ÇALIŞMA
VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Devam) Biz doğruyu
konuşmak durumundayız.
İZZET
ÇETİN (Ankara) On yıldır aynı şeyleri söylüyorsunuz!
ÇALIŞMA
VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Devam) Doğruyu konuştuk,
doğruyu konuşacağız ve sorunları da bir bir
çözeceğiz. Yani burada, ben hayret ediyorum, yanlış beyanda
mı bulunmamı istiyorsunuz? Bu yasası siyasi
İZZET
ÇETİN (Ankara) Yakınma makamında değilsiniz Sayın
Bakan.
ÇALIŞMA
VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Devam) Bakınız, bu
yasa, politik, siyasi değerlendirmelere, mülahazalara açık bir yasa
da değil. İnsan sağlığıyla ilgili bir yasa
İZZET
ÇETİN (Ankara) On yıldır çıkartmadınız!
ÇALIŞMA
VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Devam) Efendim, olabilir,
bunu söyledik, peşinen söyledim ben size. Geç kalarak getirdiğimiz
düzenlemedir.
İZZET
ÇETİN (Ankara) Kim engelledi? Onu söyleyin hiç olmazsa, bilelim.
ÇALIŞMA
VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Devam) Kim engelledi? Kimse
engellemedi. Yüzlerce, binlerce önemli yasa düzenlemesini bu Parlamentodan
geçirdik hangisi önemsizdi? Her biri çok önemliydi yani.
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) Sayın Bakanım, Yüzde 50 oy almazdık öyle
olsaydı. deyin, alkış yapsınlar, bu işi tatlıya
bağlayın her zamanki gibi.
ÇALIŞMA
VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Devamla) Şimdi, meslek
hastalıklarıyla ilgili üç hastane var bildiğiniz gibi ve buna
bağlı olarak üniversite hastanelerimiz, eğitim hastanelerimiz de
bu alanda önemli, özellikle tıbbi tanı koyma konusunda ve tedavi
konusunda şu anda yetkilendirilmiş bulunuyor. Bu şekilde,
üniversitelerimizin, eğitim araştırma hastanelerimizin tanı
koyma, tedavileriyle birlikte, bildirim zorunluluğuyla birlikte
inşallah meslek hastalıklarının da tedavisi konusunda mesafe
almış olacağız.
Burada
önemli sorular var. Belki sorular bölümünde cevaplandırmam gerekiyor ama
bir iki soru var.
Dünya
Çocuk İşçiliği İle Mücadele Gününde, evet, biz
Cenevredeydik ama burada, Bakanlığımızın bünyesinde,
12 Haziran Salı günü Bakanlığımızın
koordinatörlüğünde, ilgili kamu kurum ve kuruluşları,
sendikalar, sivil toplum örgütleri, ILO ve UNICEF temsilcilerinin de
katılımıyla etkinliklerin düzenlendiğini belirtmek
istiyorum.
Bir
müessif kazanın olduğunu, az önce Sayın Grup Başkan Vekilimiz
ifade ettiler. Bu, Maliye Bakanlığıyla Deniz Kuvvetleri
Komutanlığı arasındaki alanda atık su
hattının döşenmesi esnasında şu anda meydana gelen bir
kaza. İnşallah bir kayıp olmadan
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
SÜLEYMAN
ÇELEBİ (İstanbul) Oldu, oldu.
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) Oldu maalesef.
S.
NEVZAT KORKMAZ (Isparta) Oldu, oldu.
ÇALIŞMA
VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Devamla) -
atlatırız temennisinde bulunuyorum, geçmiş olsun diyorum.
Yasanın
hayırlı olması temennisiyle hepinize saygılar sunuyorum.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
MEHMET
AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) Sayın Başkan
BAŞKAN
Buyurun Sayın Hamzaçebi.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
18.- İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebinin, Meclisin
atık su gideri inşaatında çalışan ve göçük
altında kalan işçinin hayatını kaybettiğine
ilişkin açıklaması
MEHMET
AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
Biraz
önce burada ifade edildi, Meclisin atık su gideri inşaatında
çalışan bir işçi göçük altında kalmıştı.
Biraz önce gelen habere göre, bu işçimiz hayatını
kaybetmiştir. Oraya
giden milletvekili arkadaşlarımız olayı yerinde gördüler,
incelediler ve bu olayı tespit ettiler. Bir aydınlatmanın
olmadığı, yeterli güvenliğin alınmadığı
arkadaşlarımızın gözlemleri.
Sayın Bakan kürsüde
bir ölüm olmaması temennisinde bulunurken orada işçi kardeşimiz
hayatını kaybetmiştir. Bu kadar önemli bir tasarıyı
görüşürken, Meclisin atık su gideri inşaatında çalışan
bir işçinin göçük altında kalarak hayatını kaybetmesi son
derece acıdır. Ben, her şeyden önce işçimize tabii ki
Allahtan rahmet diliyorum; ailesine, yakınlarına sabır ve
başsağlığı diliyorum. Ama böyle bir ortamda, bu olay
üzerine bu tasarı görüşmelerinin devam etmemesi gerektiğini ve bu
görüşmeleri burada sonlandırmamız gerektiğini
düşünüyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Başka söz isteyen
grup başkan vekillerinden?
IX.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
1.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Sadık Yakutun,
göçük altında kalarak hayatını kaybeden Nadir Kekillinin
yakınlarına başsağlığı dileğinde
bulunduğuna ilişkin konuşması
BAŞKAN - Evet, biz
de göçük altında kalan Nadir Kekillinin vefatını
öğrenmiş bulunmaktayız. Merhuma Allahtan rahmet, ailesine ve
yakınlarına başsağlığı diliyoruz.
Sayın
milletvekilleri, birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 01.51
ON
BİRİNCİ OTURUM
Açılma
Saati: 01.58
BAŞKAN:
Başkan Vekili Sadık YAKUT
KÂTİP
ÜYELER: Muhammet Bilal MACİT (İstanbul), Bayram ÖZÇELİK (Burdur)
---0---
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 120nci
Birleşiminin On Birinci Oturumunu açıyorum.
277
sıra sayılı Kanun Tasarısının görüşmelerine
devam edeceğiz.
VII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
3.- İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu
Tasarısı ile Erzincan Milletvekili Muharrem Işıkın;
Meslek Hastalıkları ve İşçi Sağlığı
Kanun Teklifi ile Avrupa Birliği Uyum Komisyonu ve Sağlık, Aile,
Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu Raporları (1/605,
2/490) (S. Sayısı: 277) (Devam)
BAŞKAN
Komisyon ve Hükûmet yerinde.
Şimdi
söz sırası, şahsı adına söz isteyen Mahmut Kaçar,
Şanlıurfa Milletvekili. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
MAHMUT
KAÇAR (Şanlıurfa) Sayın Başkan, saygıdeğer
milletvekilleri; sözlerime başlamadan önce, iş kazasında vefat
eden işçimize Allahtan rahmet, yakınlarına
başsağlığı diliyorum.
Çalışma
hayatı istihdamdan çalışma şartlarına, sosyal
güvenlikten mesleki eğitime, iş sağlığı ve
güvenliğinden yurt dışında çalışan
vatandaşlarımızın haklarının korunmasına
kadar çok geniş alanı ve toplumun büyük bir kesimini ilgilendiren bir
alan. İş sağlığı ve güvenliği ise sadece
iş yeri ve çalışan düzeyinde değil, toplumun genelini
doğrudan ilgilendiren ve aynı zamanda ulusal ve uluslararası
düzeyde ele alınması gereken çok önemli bir konu. Türkiye'nin bu
anlamda imzalamış olduğu uluslararası sözleşmeler var.
İş Sağlığı ve Güvenliği ve Çalışma
Ortamına İlişkin 155 sayılı Sözleşme ve 161
sayılı Sözleşme bu anlamda Türkiye'nin uluslararası
yükümlülükleri arasında. Hükûmet olarak sağlıklı ve güvenli
bir ortamda çalışmanın en temel bir insan hakkı
olduğunu ve bu bağlamda Hükûmet programlarında da işin değil,
insanın korunmasını temel mantığa alan bir
yaklaşımla hareket ediliyor.
Bu
yasa yıllardan beri gerek çalışanlarımızın gerek
çalışma hayatının bütün aktörlerinin beklediği önemli
bir yasa çünkü Türkiyede gerek ulusal anlamda gerekse de uluslararası
anlamda yürütülen bütün çalışmalara rağmen iş
sağlığı ve güvenliği alanında maalesef
istediğimiz bir noktada olmadığımızı elimizdeki
istatistikler bize net olarak ortaya koyuyor. Türkiyede 2009 yılı
verilerine göre günde yaklaşık 176 iş kazasının
olduğu ve bu iş kazası sonucunda da 3 kişinin
hayatını kaybettiği, ayrıca bunun dışında
meslek hastalıklarına bağlı ölümlerin de olduğunu
biliyoruz.
Değerli
arkadaşlar, bu yasayla birlikte en önemli elde edilen kazanım
yıllardan beri 50nin üzerinde çalışan yerlerde profesyonel
anlamda işçi sağlığı ve güvenliğiyle ilgili
tedbirler alınması zorunlu iken bu yasayla birlikte
yaklaşık 11 milyon 500 bin çalışanımız,
SSKlımız ve bunun yanında kamu çalışanlarıyla
birlikte yaklaşık 14 milyon, 15 milyon çalışanın
artık iş sağlığı ve güvenliği hizmetlerinden
faydalanacak olmasıdır.
Bir
diğer önemli düzenleme -biliyorsunuz- 10 kişiden az
çalışanı olan yerlerde, çok tehlikeli ve tehlikeli iş
yerlerinde iş sağlığı ve güvenliğinden
dolayı doğacak maliyetin tümünün Sosyal Güvenlik Kurumu
tarafından finanse edilecek olmasıdır.
Ben
çok fazla ayrıntıya inmeden bu yasada çok önemsediğimiz bir
konuyu da sizinle paylaşıp sözlerime son vermek istiyorum. Meslek
hastalıkları, iş kazalarıyla ilgili tedbirler
alındığı zaman Sayın Bakanımızın
ve çok değerli Mehmet Domaç
arkadaşımızın da ifade ettiği gibi, yüzde 98ini
önleme imkânına sahibiz, ancak meslek hastalıklarında yeterli
tedbir alındığı zaman yüzde 100ünü önleme imkânımız
var.
Türkiye'de
bu anlamda ciddi bir veri olmadığı, dünyada ortalama her bin
işçi için yılda 4 ile 12 arası yeni meslek
hastalığı beklenirken Türkiye'de 2009 yılında saptanan
meslek hastalığı sayısı 429. Türkiye'de meslek
hastalığı nedenli ölümler ise 2006 yılında 9, 2008
yılında ise 1 olarak tespit edilmiş. Bu rakamlar bize meslek
hastalıklarının, meslek hastalığı nedenli
ölümlerin ve meslek hastalıklarının erken saptanmasıyla
ilgili ciddi eksikliklerimizin olduğunu ve uygun araçlara sahip
olmadığımızı net olarak ortaya koymakta.
Bu
yasayla birlikte artık meslek hastalığı yalnız bir
maluliyet veya sigortacılık boyutuyla değil, meslek
hastalıklarının erken tanısı, tedavisi,
hastalığın bildirimi ve bu konuyla ilgili iş yeri hekiminin
ve işverenin yetki ve sorumluluklarını net olarak ortaya koyan
bir düzenlemedir. Bu düzenlemedeki en önemli hususlardan biri de iş yeri
hekimliğine artık bir fonksiyon kazandırmış
olmamızdır.
Bilindiği
gibi, maalesef Türkiye'de yıllardan beri iş hekimliği
çalışanların sağlığını güvence
altına alacak adımlar atma yerine, çalışanların
reçetelerini yazan bir işlev görmekte. Bu yasayla birlikte artık
iş yeri hekimlerine meslek hastalığıyla ilgili ön tanı
koyma, ilgili sağlık kuruluşlarına sevk etme ve yetkili
sağlık kuruluşlarının belirlenmesiyle ilgili
Sağlık Bakanlığının da işin içerisine dâhil
edilmesini sağlayan bir düzenleme.
Bu
yasanın müstakil bir iş sağlığı, güvenliği
yasası olması, iş kazaları ve meslek
hastalıklarının önlenmesine yönelik ilgili tüm tarafların
yetki ve sorumluluklarını net olarak ortaya koyması cihetiyle,
çalışma hayatı açısından son derece önemli bir yasa.
Bu
yasanın Genel Kurula gelme aşamasına kadar ciddi emekleri geçen
tüm arkadaşlarıma huzurlarınızda
şükranlarımı arz ediyor ve yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Şimdi
yirmi dakika süreyle soru-cevap işlemi yapılacaktır.
Sayın
Tanal, buyurun.
MAHMUT
TANAL (İstanbul) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Asıl
işveren ile alt işverenin ortak sahasında iş kazası
meydana gelirse bundan kim sorumlu olacaktır?
Soru
2: Sayın Bakan Türkiyede 1 milyon 426 bin iş yerinin olduğunu
söylediler. Türkiyede görev yapan kaç doktor vardır? Türkiyede görev
yapan kaç iş yeri hekimi vardır? Organize sanayi bölgelerinde görev
yapan kaç iş yeri hekimi vardır? Mevcut iş yerlerini
karşılayacak iş yeri hekimi var mıdır? Yoksa
ihtiyacı karşılayacak sayıda iş yeri hekimini nerede
bulacaksınız?
Türkiyede
kaç tane iş güvenliği uzmanı vardır? İş
güvenliği uzmanlarından kaçı (A) sınıfı yetki
belgesine sahip, kaçı (B) sınıfı yetki belgesine sahiptir,
kaçı (C) sınıfı yetki belgesine sahiptir?
Bir
başka soru: İş güvenliği uzmanlarına verilen (A), (B),
(C) sınıfı yetki belgesinin verilme kriterleri nelerdir? Kimlere
bu yetki belgeleri verilmektedir? Bu yetkili kişilerin görev yerlerini
kim, hangi kritere göre belirlemektedir?
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Sayın
Özel
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa)- Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Üzücü
olayda hayatını kaybeden işçimize Allahtan rahmet diliyorum,
ailesine başsağlığı diliyorum ancak çok temel bir
sıkıntı burada gün yüzüne çıkmış durumda. Bu
işçinin Meclis inşaatında çalıştığı
söylendiğinde, iktidar partisi milletvekilleri ısrarla vurguluyorlar
Hayır, Meclisin dışında o. diye. Anayasa
milletvekillerine kendi ilinin değil, tüm Türkiye'nin milletvekili
olduğu konusunu altını çizerek hatırlatırken, biz
meseleyi sadece ve sadece Meclis çatısı altına kadar indirgeme
durumuna geldik. Bu kadar üzücü bir olayda bile
sorumluluklarımızın farkında olmamamız gerçekten
sıkıntı verici.
Bu
verilen aradan sonra hâlâ bu görüşmelere devam ediyor olmamızdan ben
kendi adıma dahi utanç duyuyorum.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Sayın Akar
HAYDAR
AKAR (Kocaeli) Sayın Bakan, inşaat sektöründen sonra en çok iş
kazalarının olduğu maden sektöründe çok sık iş
kazaları yaşanmaktadır. Bu kazalara
bakıldığında, sizin Hükûmetiniz döneminde madenlerin redevans
usulüyle taşeronlara devredildikten sonra bu kazaların rekor seviyeye
ulaştığını görüyoruz. Sayın Bakan,
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı olarak ne tür tedbirler
alıyorsunuz veya bu kazalar sonucunda yapmış olduğunuz
soruşturmalarda sorumlular hakkında ne tür işlemler
yapılması konusunda bir görüşünüz oldu?
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Sayın Çelebi
SÜLEYMAN ÇELEBİ
(İstanbul) Teşekkürler Sayın Başkan.
Sayın Başkan,
Değerli Bakan, değerli milletvekilleri; o kürsüde konuşurken
Belki şu anda, biz konuşurken bir arkadaşımız
yaşamını yitirecek. demiştim ve maalesef bunu
yaşadık. Bu atmosferde yaşadık ve bu duygularla şu
anda Meclisteyiz. Bu yasayı çıkartmak önemli değil, önemli olan
-bu yasanın bir tedbir getirmeyeceğini de burada ifade ettim- hâlen
şu ısrarı sürdürecek misiniz bilmiyorum bu yasa teklifi üzerinde?
Hâlen yürürlük süresinin, üç yıl olduğu, iki yıl olduğu bir
uygulamayı sürdürmek, bu yeni cinayetlere kapı açmak anlamına
gelmiyor mu? Onu soracağım. Çünkü, burada yapılan uygulamada da
gördüm, şimdi beraberdik arkadaşlarla, yatay sondaj yapılan,
zemin etüdü olmayan, hiçbir ışıklandırması olmayan ve
aynı zamanda, baretleri
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
SÜLEYMAN ÇELEBİ
(Devamla)
filan olması gereken bir çalışma olmadan bir
çalışma sürdürülüyor.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
SÜLEYMAN ÇELEBİ
(Devamla) Bununla ilgili, iş kazalarına hâlen seyirci kalacak
mısın?
BAŞKAN Sayın
Çetin
İZZET ÇETİN
(Ankara) Sayın Bakanım, biraz evvel yaşamını
yitirdiğini öğrendiğimiz işçi kardeşimizin sigortalı
olup olmadığını araştırdınız mı?
Gecenin şu saatlerinde, pek çok örneğinde olduğu gibi, sigorta
işiyle uğraşanlar meşgul müdür? Bir, bunu hatırlatmak
istiyorum.
İki: Daha evvel, 1475
sayılı Yasada adı İşçi Sağlığı
ve İş Güvenliği Tüzüğü iken, devri iktidarınızda
neden İş Sağlığı ve Güvenliği Yasa
Tasarısı adını alıyor? İş, insandan önce mi
geliyor zihniyetinizde?
Üçüncü soru:
Konuşmanızda Yıllardır yasalaşmasını
beklediğimiz bir tasarıyı görüşüyoruz. dediniz. On
yıldan bu yana iktidardasınız. on yıllık süre
içerisinde 10.804 işçinin iş kazaları diyorsunuz- iş
cinayetlerinde yaşamını yitirdiği bir süreçten geçti
Türkiye. Bu yasanın çıkarılmasını engelleyen kimlerdir?
Neden bugüne kadar 4857 sayılı yasadan sonra
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Sayın Yılmaz
DİLEK AKAGÜN YILMAZ
(Uşak) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakan,
ülkemizdeki mevzuata göre çıraklık yaşı on dörttür. Siz
burada, bu tasarıda genç çalışan yaşını on
beşe çıkarmış durumdasınız. Ancak Millî
Eğitim Yasasında yapılan son değişiklikle
biliyorsunuz- ilköğretim bitirme yaşı on üç oldu, son dörtte de
mesleki eğitime yönlendiriliyor çocuklar. İşte burada çocuk
çıraklar mesleki eğitime yönlendiriliyor. Uluslararası
Çalışma Örgütünün de kurallarına göre on dördün altında
çocuk çalıştırılamayacağına göre o yasal
düzenlemeyle sizin çıkarmış olduğunuz bu yasal
düzenlemedeki çıraklık yaşı çelişki olmuyor mu? Bu
konuda gereken düzenlemeyi yapacak mısınız? Millî Eğitim
Yasasındaki o düzenlemeyi ortadan kaldıracak mısınız
çocuk yaşındaki işçilerin çalışmasının
engellenmesiyle ilgili olarak?
Bir de, Sayın Bakan,
burada kapsam dışı bırakılan birimler var. Afet ve
acil durum birimlerinin müdahale faaliyetleri bu kanunun kapsamının
dışında belirtiliyor. Şimdi, memur olan ya da işçi
olan insanlarımız gidip herhangi bir deprem
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Sayın
Acar
GÜRKUT
ACAR (Antalya) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Yirmi
üç yaşında bir işçimizi Türkiye Büyük Millet Meclisinin
atık su kanalını açarken bu gece kaybettik, saat bir buçuk, iki
civarında. Acaba bu işçi kaç saatten beri orada
çalışıyor? Lütfen, bunun bir araştırılmasını
istiyorum. Bize gelen bilgilere göre on iki saatten fazladır çalışan
bir işçi. Yüreğimiz kanıyor yani ve AKPnin
işbaşında olduğu 2002-2011 yılları arasında
tam 735.803 iş kazası olmuş ve bu kazalarda acaba, Sayın
Bakan, sendikasızlaştırmanın ve kayıt
dışının etkisi nedir? Onu soruyorum.
Bir
de bu tasarıda acaba sendikalarla iş birliği yapmayı hiç
düşündünüz mü Sayın Bakan?
Yani Hükûmetiniz tümüyle sendikaları dışlayarak
nasıl bu kazaları önleyecek merak ediyorum ve bunu soruyorum.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Sayın
Demir
NURETTİN
DEMİR (Muğla) - Teşekkür
ederim Başkan.
Sayın
Bakan, bir gün yirmi dört saattir. Sizce Türkiyede bir işçi en uzun kaç
saat çalışmaktadır ortalama olarak? Bunu sormak istiyorum.
İkincisi:
Türkiye, ölümlü kaza sıklığı açısından Avrupada
ve dünyada hangi sıradadır?
Son
on yılda kayıtlı iş kazalarında
yaşamını yitiren işçi sayısı 11 bin
civarındadır. Kayıt dışı yaşamını
kaybeden işçi sayısının kaç olduğunu tahmin
ediyorsunuz?
Gecenin
bu saatinde bu yasanın görüşülmesini insani ve
sağlıklı buluyor musunuz? Özellikle işçi sağlığı
açısından nasıl değerlendiriyorsunuz?
Şanlıurfa
bölgesi olarak bugün Kısas ve çevresinde 15 köyde yaklaşık 12
ila 18 saat elektrik kesilmesi olmuş ve sık sık da
Şanlıurfada elektrik kesilmesi var. Bu konuda vatandaşın,
hava sıcaklığının 35 derece olduğu bir ortamda,
günlerde
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Sayın
Demirel
RUHSAR
DEMİREL (Eskişehir) Efendim, herkese iyi akşamlar ve ben vefat
eden işçimize Allahtan rahmet diliyorum, bazılarının da
bundan ibret alması için bir çağrı yapıyorum. Bence Meclis
bu yasayı elbette ki çıkaracaktır yeterli çoğunluğu
olması itibarıyla ama yasaların çıkması mevzuatın
uygulanacağı veya uygulanmakta olduğu anlamına gelmiyor.
Türkiyede Anayasanın ilgili hükümleri, uluslararası
sözleşmelerimiz ve imzalamış olduğumuz Seul ve
İstanbul deklarasyonları bunlar için yeterli olmasına
rağmen, bence, Mecliste pazartesi günü itibarıyla bir
araştırma komisyonu kurulup iş güvenliği konusunda da
çalışabiliriz. Bunlar belki de çıkacak yasanın
altyapısının daha sağlıklı doldurulması için
Bakanlık çalışmalarına da yardımcı
olacaktır. Bunu şu sebeple söylüyorum ki sanıyorum
bürokratlarınız sizi yanlış yönlendiriyor. Sayın
Bakanın -herhâlde kayıtlardan da bulunacaktır- şöyle bir
cümlesi oldu Meslek hastalıkları yüzde 100 önlenebilir diye.
Sayın Bakan, meslek hastalıkları yüzde 100 önlenemez.
Sanıyorum dil sürçmeniz olmuştur ya da arkadaşlar
yanlış bilgilendiriyor. Benim tavsiyem, parti grubumuz adına bir
an önce iş sağlığı ve işçi güvenliğiyle
ilgili bir Meclis araştırması
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Sayın
Bakan, buyurun.
ÇALIŞMA
VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa)
Efendim, teşekkür ederim.
Şimdi,
öncelikle ben de işçi kardeşimize Allahtan rahmet diliyorum.
İşte
bu yasanın önemi ortada. Neden geç kaldı? Tartışabiliriz
ama netice itibarıyla görüşüyoruz. Bir an önce
çıkmasının aciliyeti de ortada.
DİLEK
AKAGÜN YILMAZ (Uşak) Sayın Bakan, bu yasa olmasa da ilgili mevzuat
var. O kazanın gerekçesi bu olamaz.
ÇALIŞMA
VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa)
Şimdi, bu Maliye Bakanlığıyla Deniz Kuvvetleri
arasındaki alanda yapılan atık su ile ilgili yaklaşık
4-
DİLEK
AKAGÜN YILMAZ (Uşak) Taşeron
firmaya verdiğiniz için olmasın!
ÇALIŞMA
VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa) Kim
olursa olsun efendim. Onu da sordu Sayın Tanal, onu da söyleyeyim.
Asıl işveren, alt işveren; sorun çıkarsa ne olacak?
Müteselsilen sorumluluk var, onun için sorumlulukta bir farklılık
yok. Onun için burada mutlak suretle bu yasa bir an önce yürürlüğe
girmelidir ve burada risk değerlendirilmesi hızlı bir şekilde
yapılmalıdır.
MEHMET
HİLAL KAPLAN (Kocaeli) Sayın Bakanım, sanki bu yasa
yürürlüğe girince bir daha iş kazası olmayacak mı?
ÇALIŞMA
VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa)
Diğer konuya gelince Bu iş güvenliği uzmanı kim olacak?
dediniz. Mühendisler, kimyagerler, fizikçi, mimar, tekniker, teknik yönetmenler
olabilecek (C) sınıfından başlayacaklar, üç yıl sonra
(B) sınıfına, dört yıl sonra da A sınıfına
terfi etmiş olacaklar.
Sayısal
olarak elimizde rakamlar var. Şu anda toplam olarak söylüyorum
-ayrıntılı, yazılı olarak verebiliriz- (A), (B), (C)
olarak iş sağlığı, iş güvenliği uzmanı
olarak 8.222 uzmanımız var. Kanunla 3.614 kişi daha alma
imkânımız olacak, böylece 12.936. 2013 yılında da
alacağımız elemanla, 15 bin iş güvenliği
uzmanıyla Türkiyede bahsettiğimiz bu hizmetlerin görülmesi mümkün
olacaktır.
Hekim
olarak şu anda belgeli 30 bin hekim var ama 5 bin hekim bizim için şu
anda yeterlidir. Hekim alanında da bir
sıkıntımızın olmadığını ifade
etmek istiyorum.
İşçi
kaç saat çalışıyor, sigortalı mıydı, değil
miydi? şeklinde, şu anda hayatını kaybeden
kardeşimizle ilgili
Müfettişlerimiz bu araştırmaları
yapıyorlar ve bunu kamuoyuyla -önümüzde salı günü devam edecek yasa-
büyük ihtimalle sizlerle paylaşma imkânımız olacak.
İşçi
sağlığı neden demiyorsunuz, iş
sağlığı güvenliği diyorsunuz. diye bir soru soruldu.
Az önce konuşmamda söyledim, bütün çalışanları kapsama
altına alıyor. İşçi dediğiniz zaman memuru kapsama
altına almıyorsunuz demektir. Bir bu.
İZZET
ÇETİN (Ankara) Çalışanların sağlığı
deyin Sayın Bakan.
ÇALIŞMA
VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa)
Hayır, bakın, siz sorunuzda dediniz ki: Neden işçi
sağlığı demiyorsunuz? dediniz.
İZZET
ÇETİN (Ankara) Tamam, iş ne? İnsan, insan
ÇALIŞMA
VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa) Ben de
diyorum ki: Memur da işin içinde, onun için demiyoruz, bir.
HAYDAR
AKAR (Kocaeli) Emekçinin sağlığı diyelim.
ÇALIŞMA
VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa)
-İkincisi, uluslararası kabul gören bir tanımdır bu, onu da
belirtmek istiyorum.
İZZET
ÇETİN (Ankara) Avrupa hâlâ işçi sağlığı
diyor.
ÇALIŞMA
VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa) -
Yasayı engelleyen var mıydı? Arkadaşlar, yasayı
engelleyeni yalnız siyasi irade olarak görmenizi doğru bulmam. Toplu
İş İlişkileri Kanunu şu anda gündemimizin 4üncü
sırasındadır ama biliyorsunuz, sosyal diyalog mekanizması,
üçlü danışma meclisi, bizim günlerimizi, saatlerimizi verdiğimiz
bir toplantı alanı. Getiriyorsunuz, anlaşıyorsunuz, ya
sendikalardan biri yani işçi sendikalarından biri ya işveren
sendikalarından biri
İZZET
ÇETİN (Ankara) Yandaş sendikalarınız var
ÇALIŞMA
VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa)
Efendim, diyalog diyorsanız, diyaloğun gereği
yapılıyor ama eğer bir taraf çıkıp diyorsa ki: Biz
kesinlikle bu şekilde geçmesine karşıyız. o diyalog
mekanizmasında sıkıntı çıkıyor.
İZZET
ÇETİN (Ankara) 7 tane bakanın imzalamadığı
basına yansıdı.
ÇALIŞMA
VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa) -
İzzet Bey, en iyi anlayacak sizsiniz bunu. En iyi
siz anlarsınız, işin içinden geliyorsunuz. Bir kesimi hiçe
sayarak kesinlikle bu ve benzer düzenlemeler yapılamaz çünkü işçiyi
de, işvereni de direkt olarak ilgilendiren hususlardır. Yani bunu
siyasete pas etmeniz doğru değil, o anlamda söylüyorum.
İşçi
ne kadar çalışmalı? Kırk beş saat
çalışmalı. Çalışmayı bu saatte
sağlıklı buluyor musunuz? Çalışma Bakanı
Sağlıklı buluyorum. demez. Sağlıklı bulmuyorum,
onu ifade edeyim.
Elektrik
kesilmesi
Şanlıurfada bu yıl önemli ölçüde elektriğe
kaynak aktarımı yapıldı, 2 milyon 200 iken 23 milyon
civarında bir kaynak. Şu anda yoğun bir şekilde
hatların yenilenme çalışması devam ediyor, onu ifade
edeyim.
Yıllar
itibarıyla iş kazalarının incelemesi yapılmadı-yapıldı
gibi tartışmalar da oldu konuşmalarda da, sorularda da.
Arkadaşlar, 1998den 2011 sonuna kadar 62.009 iş kazası
incelemesi yapılmıştır yani gerçek rakamlar bunlar.
Yıllar itibarıyla da önümde var ayrıntılı bir
şekilde. İşte, 1998de 2.638 iş kazası, 2008de 5.599,
işte, 2003te 3.553 şeklinde bütün ayrıntısı.
Toplamı 62 bin şeklinde ifade edebilirim.
E,
sendikalar bu işin içinde var mı bu yasada? Sendikalar var. Ulusal
iş sağlığı güvenliği konseyi kuruluyor. Bu konsey
içerisinde eşit oranda kamuyla sendikalar temsil ediliyorlar.
Bakanlığın da bir dahli olarak çalışmaları
gerçekleştirilmeyecek. Bu konunun müstakil bir, özerk bir yapıda
olması istendi arkadaşlarımız tarafından. O,
İş Sağlığı Güvenliği Genel
Müdürlüğümüzün müstakiliyeti çerçevesinde ele alınması
gerektiğini biz komisyonda da ifade ettik ama şu anda bu konseyin
bağımsız bir şekilde ve eşit üyelerden oluşarak
çalışmasını sürdüreceğini belirtmek istiyorum.
Teftişlerle
ilgili
Arkadaşlar, Bakanlığımızın bünyesinde
programlı
teftişler var. Özellikle tehlikeli iş
alanlarında, maden, yapı işleri, inşaatla ilgili, organize
sanayi bölgeleri, diş protez laboratuvarları, mobilya imalathaneleri,
sanayi gaz depolamaları ve dolum tesisleri, otomotiv sanayi, makine imalat
sanayisinde, tersanelerde, çağrı merkezlerinde, dokuma ve tekstilde,
metal ve dokuma iş kolunda, ağaç işleme ve mobilya sektöründe
ağırlıklı bu programlı teftişlerimiz
teftişlerin yüzde 85ini oluşturmaktadır. Yüzde 15ini ise
şikâyetler, iş kazası ve işletme belgesi çerçevesinde
teftişlerin yapıldığını ifade edelim. Bir davet
usulü yani işverenleri davet usulü bir teftiş söz konusu değil.
Öyle bir yanlış bilgi varsa onu da düzeltmiş olalım
diyorum.
Soru
kaldı mı diye bakıyorum
DİLEK
AKAGÜN YILMAZ (Uşak) Benim sorum vardı Sayın Bakan.
Çıraklık yaşı
ÇALIŞMA
VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa) Evet,
gençlerin çalışan tanımına girebilmesi için on beş
yaşını bitirmiş olmaları gerekmektedir. Eğitim
ile çalışma yaşı bu anlamda
karıştırılmamalıdır.
DİLEK
AKAGÜN YILMAZ (Uşak) Mesleki eğitime yönlendiriyorsunuz Sayın
Bakan.
ÇALIŞMA
VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa) Yani bu
yasayla getirdiğimiz bir düzenleme değil bu. On beş yaş
İş Kanununda olan bir düzenlemedir, onu ifade etmek istiyorum.
DİLEK
AKAGÜN YILMAZ (Uşak) Ama yasalar arasında çelişki var. Siz
çıkartıyorsunuz bütün
yasaları.
ÇALIŞMA
VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa)
Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.
BAŞKAN
Sayın Kaplan, buyurun.
MEHMET
HİLAL KAPLAN (Kocaeli) Sayın Başkan, Sayın Bakanıma
bir sorum var, gerçi bir parça yanıt verdi ama.
Türkiyede
son on yıl içerisinde yani iktidara geldiğiniz 2002den bu yıla
kadar iş kazaları ve meslek hastalıkları yönünden kaç
kişi yaşamını yitirmiştir? Bu paralelde aynı
süreç içerisinde Türkiyenin muzdarip olduğu terörden dolayı kaç
kişi yaşamını yitirmiştir,
karşılaştırılmasını istiyorum.
İkinci
bir sorum: Sayın Bakanım, eğer verileri varsa, iş
kazaları ve meslek hastalığı yönünden kaybedilen iş
günü sayısını 2010 olarak bilgi verme
olasılığına sahip mi? Bunun bugünkü ekonomik değeri
olarak kaç milyon veya milyar dolara denk geldiğiyle ilgili bilgi almak
istiyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Sayın Bakan, buyurun.
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK
BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa) Teşekkür ederim.
Elimde liste var ama uzunca bir liste.
Eğer uygun bulursanız
Sorularınız gerçekten teknik
sorular, mukayese gerektiren sorular. 1990 yılından 2010
yılına kadar yirmi yıllık bir dönem içerisinde iş
kazalarının sayısı elimde mevcut. Yazılı olarak
takdim edersek daha sağlıklı yararlanma imkânınız
olabilir düşüncesindeyim.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum
Sayın Bakan.
Tasarının tümü üzerindeki
görüşmeler tamamlanmıştır.
Maddelerine geçilmesini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Sayın milletvekilleri,
birleşime beş dakika ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 02.26
ON
İKİNCİ OTURUM
Açılma
Saati: 02.28
BAŞKAN:
Başkan Vekili Sadık YAKUT
KÂTİP
ÜYELER: Muhammet Bilal MACİT (İstanbul), Bayram ÖZÇELİK (Burdur)
---0---
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 120nci
Birleşiminin On İkinci Oturumunu açıyorum.
277 sıra
sayılı Kanun Tasarısının görüşmelerine devam
edeceğiz.
Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
4üncü
sırada yer alan, Türkiye Cumhuriyeti ile Filistin Adına Filistin
Kurtuluş Örgütü Arasındaki Geçici Serbest Ticaret
Anlaşmasında Değişiklik Yapılmasına Dair 1/2011
Sayılı Ortak Komite Kararının Onaylanmasının
Uygun Bulunduğu Hakkında Kanun Tasarısı ve
Dışişleri Komisyonu Raporunun görüşmelerine
başlayacağız.
4.-
Türkiye Cumhuriyeti ile
Filistin Adına Filistin Kurtuluş Örgütü Arasındaki Geçici
Serbest Ticaret Anlaşmasında Değişiklik
Yapılmasına Dair 1/2011 Sayılı Ortak Komite
Kararının Onaylanmasının Uygun Bulunduğu Hakkında
Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/472) )(S.
Sayısı: 98) (X
BAŞKAN Komisyon
ve Hükûmet yerinde.
Komisyon raporu 98 sıra
sayısıyla bastırılıp
dağıtılmıştır.
Tasarının tümü
üzerinde söz isteyen yok.
Tasarının tümü
üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
Maddelerine geçilmesini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
1inci maddeyi okutuyorum:
TÜRKİYE CUMHURİYETİ İLE
FİLİSTİN ADINA FİLİSTİN KURTULUŞ ÖRGÜTÜ
ARASINDAKİ GEÇİCİ SERBEST TİCARET ANLAŞMASINDA
DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR 1/2011 SAYILI ORTAK
KOMİTE KARARININ ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞU HAKKINDA KANUN
TASARISI
MADDE
1- (1) Türkiye
Cumhuriyeti ile Filistin Adına Filistin Kurtuluş Örgütü
Arasındaki Geçici Serbest Ticaret Anlaşmasının 23
Şubat 2011 tarihinde imzalanan Tarım Ürünlerinde Taviz
Değişimi Hakkındaki Protokol Ie Tablo 1in eklenmesine dair
1/2011 sayılı Ortak Komite Kararının onaylanması
uygun bulunmuştur.
BAŞKAN
Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
2nci
maddeyi okutuyorum:
MADDE 2- (1) Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe
girer.
BAŞKAN
Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
3üncü
maddeyi okutuyorum:
MADDE 3- (1) Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.
BAŞKAN
Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
MAHMUT
TANAL (İstanbul) Bizim sorularımız var Sayın Başkan,
yasama faaliyeti için ben burada bekliyorum.
BAŞKAN
Tasarının tümü açık oylamaya tabidir.
Açık oylamanın
elektronik oylama cihazıyla yapılmasını
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Oylama için iki dakika
süre veriyorum ve oylama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik
cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Cumhuriyeti ile Filistin Adına
Filistin Kurtuluş Örgütü Arasındaki Geçici Serbest Ticaret
Anlaşmasında Değişiklik Yapılmasına Dair 1/2011
Sayılı Ortak Komite Kararının Onaylanmasının
Uygun Bulunduğu Hakkında Kanun Tasarısı açık oylama
sonucu:
Kullanılan oy
sayısı |
: |
210 |
|
Kabul |
: |
210 |
|
|
|
|
|
Kâtip Üye Kâtip
Üye
Bilal Macit Bayram
Özçelik
İstanbul Burdur
Kabul edilmiş ve
kanunlaşmıştır.
5inci sırada yer alan, Türkiye
Cumhuriyeti ile Filistin Ulusal Yönetimi Lehine Filistin Kurtuluş Örgütü
Arasındaki Geçici Serbest Ticaret Anlaşması ile Kurulan Ortak
Komitenin Anlaşmaya Ek Menşeli Ürünler Kavramının
Tanımı ve İdari İşbirliği Yöntemlerine
İlişkin 2/2010 Sayılı Kararının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
ve Dışişleri Komisyonu Raporunun görüşmelerine
başlayacağız.
5.-
Türkiye Cumhuriyeti ile Filistin Ulusal Yönetimi Lehine Filistin Kurtuluş
Örgütü Arasındaki Geçici Serbest Ticaret Anlaşması ile Kurulan
Ortak Komitenin Anlaşmaya Ek Menşeli Ürünler Kavramının
Tanımı ve İdari İşbirliği Yöntemlerine
İlişkin 2/2010 Sayılı Kararının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/592) (S. Sayısı: 255) (x)
BAŞKAN
Komisyon ve Hükûmet yerinde.
Komisyon
raporu 255 sıra sayısıyla bastırılıp
dağıtılmıştır.
Tasarının
tümü üzerinde söz isteyen yok.
Tasarının
tümü üzerinde söz isteyen? Yok.
Tasarının
tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır. Maddelerine
geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Sayın
Korkmaz, buyurun.
V.- AÇIKLAMALAR
(Devam)
19.- Isparta Milletvekili S. Nevzat Korkmazın, üniversite
sınavına girecek öğrencilere başarılar dilediğine
ve Babalar Gününü kutladığına ilişkin açıklaması
S.
NEVZAT KORKMAZ (Isparta) Sayın Başkanım, cumartesi günü
biliyorsunuz üniversite sınavı
Ben bütün milletvekili
arkadaşlarımın ve aziz milletimizin bütün evlatlarına başarılar
diliyorum bu sınavda. Ayrıca pazar günü de Babalar Günü, yine bütün
milletvekili arkadaşlarımızın, Milliyetçi Hareket Partisi
olarak, Babalar Gününü kutluyoruz. Ahirete intikal etmiş büyüklerimizi de
rahmetle yâd ediyoruz, hayatta olan babalarımıza da sağlık,
sıhhat ve uzun ömürler diliyoruz.
Teşekkür
ederim. (Alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
VII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
5.-
Türkiye Cumhuriyeti ile Filistin Ulusal Yönetimi Lehine Filistin Kurtuluş
Örgütü Arasındaki Geçici Serbest Ticaret Anlaşması ile Kurulan
Ortak Komitenin Anlaşmaya Ek Menşeli Ürünler Kavramının
Tanımı ve İdari İşbirliği Yöntemlerine
İlişkin 2/2010 Sayılı Kararının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/592) (S. Sayısı: 255) (Devam)
BAŞKAN
1inci maddeyi okutuyorum:
TÜRKİYE CUMHURİYETİ İLE FİLİSTİN
ULUSAL YÖNETİMİ LEHİNE FİLİSTİN KURTULUŞ
ÖRGÜTÜ ARASINDAKİ GEÇİCİ SERBEST TİCARET ANLAŞMASI
İLE KURULAN ORTAK KOMİTENİN ANLAŞMAYA EK MENŞELİ
ÜRÜNLER KAVRAMININ TANIMI VE İDARİ
İŞBİRLİĞİ YÖNTEMLERİNE
İLİŞKİN 2/2010 SAYILI KARARININ ONAYLANMASININ UYGUN
BULUNDUĞUNA DAİR KANUN TASARISI
MADDE 1- (1) 2 Aralık 2010
tarihinde Ankarada imzalanan Türkiye Cumhuriyeti ile Filistin Ulusal Yönetimi
Lehine Filistin Kurtuluş Örgütü Arasındaki Geçici Serbest Ticaret
Anlaşması ile Kurulan Ortak Komitenin Anlaşmaya Ek Menşeli
Ürünler Kavramının Tanımı ve İdari
İşbirliği Yöntemlerine İlişkin 2/2010 Sayılı
Kararının onaylanması uygun bulunmuştur.
BAŞKAN
Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
2nci
maddeyi okutuyorum:
MADDE 2- (1) Bu Kanun yayımı
tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN
Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
3üncü
maddeyi okutuyorum:
MADDE 3- (1) Bu Kanun hükümlerini Bakanlar
Kurulu yürütür.
BAŞKAN
Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
Tasarının
tümü açık oylamaya tabidir.
Açık
oylamanın elektronik oylama cihazıyla yapılmasını
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
İki
dakika süre veriyorum.
(Elektronik
cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Cumhuriyeti ile Filistin Ulusal Yönetimi
Lehine Filistin Kurtuluş Örgütü Arasındaki Geçici Serbest Ticaret
Anlaşması ile Kurulan Ortak Komitenin Anlaşmaya Ek Menşeli
Ürünler Kavramının Tanımı ve İdari
İşbirliği Yöntemlerine İlişkin 2/2010 Sayılı
Kararının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısı açık oylama sonucu:
Kullanılan oy sayısı : 199
Kabul : 199(*)
Kâtip Üye Kâtip Üye
Muhammet Bilal Macit Bayram
Özçelik
İstanbul Burdur
Böylece,
tasarı kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır.
Alınan
karar gereğince sözlü soru önergeleri ile, kanun tasarı ve
teklifleriyle komisyonlardan gelen diğer işleri sırasıyla
görüşmek için 19 Haziran 2012 Salı günü saat 15.00te toplanmak üzere
birleşimi kapatıyorum.
Kapanma Saati: 02.40
(x) 276 S. Sayılı Basmayazı 13/6/2012 tarihli 119uncu Birleşim Tutanağına eklidir.
(X) Bu bölümde Hatip tarafından Türkçe olmayan bir dilde kelimeler ifade edildi.
(x) Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.
(xx) 277 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.
(X) 98 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.
(x) Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.
(x) 255 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.
(*) Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.